ozonize 1. ozonlaştırmak; 2. içine ozon karıştırmak
ozonometer havadaki ozon miktarını ölçen alet, ozonometre
‐P‐
P güç sembolü
P momentum ve basınç sembolü
P type semiconductor p tipi yarı iletken
P.I. oran limiti, gerilme ‐ uzama eğrisinde bu iki büyüklük oranının lineer (sabit) olmadığı nokta
P.S. (proof stress)deneme gerilmesi
PABX otomatik özel santral, PABX
pace ilerleme hızı
pace, to gezinmek, yürümek
pace adım
pace hız
pace gidiş
pachometre pakometre, adımsayar
pachymeter madde (cisim) lerin kalınlığını ölçme aleti, pakimetre
pacing hız denetimi
pacing adımlama
pack ambalaj
pack paket
pack dolgu, salmastra
pack paket, denk, yük, paketlemek, paket yapmak, doldurmak, sıkıştırmak, ambalaj yapmak
pack hazırlamak, paketlemek
pack annealing dolgulu tavlama
pack chest ambalaj sandığı
pack hardening dolgulu sertleştirme
pack, to yoğunlaştırmak (bellek)
package ünite
package ambalaj, paket
package sarmalaç, paketleme
package hazırlamak, paketlemek
package koli, paket
package treatment plant paket arıtma tesisi (prefabrik, taşınabilir, pis su arıtma tesisi)
packaged paket tip
packaged (s) montaja hazır, paketlenmiş
packaged air conditioner paket tip klima cihazı
packaged air conditioner oda tipi klima cihazı
packaged boiler montaja hazır kazan
packaged terminal paket tip terminal
packaged terminal air conditioner iklimlendirme terminalleri paketi, birleştirilmiş
iklimlendirme istasyonları, hazır hava soğutucu terminalleri, hazır hava soğutucu istasyonları,
paket klima istasyonları, paket klima terminalleri
packaged terminal air conditioning system montaja hazır hava şartlandırma tesisi
packaged unit paket tip ünite
packaged unit montaja hazır ünite
packed dolu
packed paketlenmiş
packed chamber salmastra kutusu
packed data yoğunlaşmış veri
packed field paketlenmiş alan
packed, closely bkz. closely packed
packer bir boşluğa tampon koymaya yarayan alet
packer 1. özel sondaj contası 2. tıkaç
packet koli
packet ambalaj
packet paket
packet buffer paket yastığı
packet format paket formatı
packet header paket başlığı
packet mode terminal paket uçbirimi
packet network node paket ağı düğümü
packet radio paket radyo
packet sequencing paket sıralaması
packet switching paket anahtarlama
packet switching network paket anahtarlamalı ağ
packet terminal paket uçbirimi
packetized voice paketlenmiş ses
packing sızdırmazlık, salmastra
packing sızdırmazlık contası
packing dolgu
packing keçe, paking
packing paket
packing 1. ambalaj, salmastra, salmastra yapma, salmastra sarma, paket etme 2. sıkılık yoğunluk
(hacim ağırlık)
packing conta, salmastra
packing 1. tampon koyma; 2. tamponda kullanılan madde
packing sıkıştırma
packing ambalaj, ambala|lama, keçe takımı
packing bolt salmastra cıvatası
packing case ambalaj sandığı
packing chamber salmastra kutusu
packing charges ambalaj ücretleri, ambalaj masrafları
packing cord salmastra fitili
packing cord salmastra fitili, ip halinde salmastra
packing cost paketleme masrafı
packing density salmastra yoğunluğu
packing density sızdırmazlık sıkılığı, yoğunluğu
packing density kayıt yoğunluğu; sıkıştırma yoğunluğu
packing dope vida dişli boru geçmelerinde sızmayı önlemek için dişlilerin arasına sürülen
salmastra macunu, macun halinde salmastra maddesi
packing felt salmastra keçesi
packing flange salmastra flanşı
packing gland salmastra halkası, bilezik, salmastranın her bir parçası
packing information ambalaj bilgileri
packing list koli listesi
packing list muhteviyat listesi, koli listesi, ambalaj listesi
packing material salmastra malzemesi
packing material sızdırmazlık malzemesi
packing material paketleme malzemesi
packing nut salmastra somunu, kontra somunu
packing paper paket kağıdı
packing ring sızdırmazlık halkası
packing ring salmastra halkası
packing segment salmastra halkası, salmastra parçası
packing sleeve salmastra bileziği
packing washer salmastra pulu
packing washer salmastra rondelası
packing, degree of bkz. degree of packing
packing, loose bkz. loose packing
packing/felt keçe conta
packless salmastrasız
packway atlılara mahsus yol
pad yastık
pad 1. ayak, yastık, takoz, destek, yumuşak mesnet, destekleme, tampon veya destek vazifesi
görme 2. bir şeyi yumuşak bir şeyle doldurmak
pad dolgu
pad,to doldurmak
pad pamuktan veya başka uygun maddeden yapılan küçük yastık, kompres
pad (equalizer) yastık (makas yastığı)
pad roller düz silindir, sinema makinesinde filim şeridi kenarındaki deliklere dişli çark dişlerinin
geçmesi için film kenarını bastıran silindir
pad, to dolgulamak
padded altı veya yanları yumuşak mesnetlere dayandırılmış desteklenmiş
padded drum keçi ayaklı silindir
padding dolgu maddesi
padding amortisör vazifesi gören parça, yastık
paddle bel
paddle kürek çekmek
paddle çark kanadı
paddle pala
paddle yan çark
paddle denetim kolu
paddle shaft çark mili, motor krankından tahrik alan çark mili
paddle‐wheel fan santrifüj fan, santrifüj pervane, santrifüj vantilatör
paddle‐wheels geminin yan veya arka tarafında gemiyi hareket ettiren su içersine dalmış olan
paletli çark
padlock asma kilit ile kilitlemek
padlock asma kilit
page sayfa
page sayfa numaralamak
page addressing sayfa adresleme
page break sayfa sonu
page down sonraki sayfa
page layout sayfa düzeni, sayfa planı
page limit sayfa sınırları
page number sayfa numarası
page overflow sayfa taşması
page printer sayfa yazıcısı
page printer sayfa yazıcı
page protection sayfa koruması
page registration sayfa ayarlama
page segment sayfa bölütü
page setup sayfa düzeni
page setup sayfa düzenleme
page up önceki sayfa
pageable sayfalanır
paged memory sayfalı bellek
paged memory management unit sayfalanmış bellek yönetimi birimi
paginate sayfalandırmak
pagination sayfa numaralamak
paging sayfalama; radyoyla arama
paging sayfalama
paging sayfa numaralama
pagoda pagoda, budha kültürüne adanan dinsel yapı
paid bedeli alınmıştır, ödenmiştir
pail kova
pain 1. ağrı, acı, sızı
pain üzmek
painful ağrılı, acılı
paint boyamak
paint boya
paint resim yapmak
paint boyamak
paint boya(mak)
paint adherence boyanın tutması
paint box boya kutusu
paint brush boya fırçası
paint drying oven boya kurutma fırını
paint mist boya sisi
paint mist boya buharı (sisi)
paint spray gun boya tabancası
paint spraying booth boya püskürtme kabini (odası)
paint spraying booth boya kabini
paint, red lead bkz. red lead paint
painting boyama
painting resim
pair 1. çift, yanyana gelmiş iki şey, iki parçadan oluşmuş herhangi bir şey (alet v.s.); 2. çift çift
dizmek veya dizilmek; 3. çiftleştirmek veya
çiftleşmek
pair (elektrik) ikitel, iletken çifti
pair of compasses pergel
pair of point nokta çifti
paired eşli
paired cable ikitelli kablo
paired number çift sayı
pale lata kazık
pale çit
pale mat
palette palet
paling çit
palisade çit, parmaklık, şarampol
pallet palet
pallet arbor (verge) saat pandülü mili
pallet forks palet çatalları
pallet jewel her palette boşaltma çarkı dişinin temas ettiği saat taşı
pallet stacker paletli istifleyici
pallet staff saatte paletlerin üzerine mafsallandığı ana aks
pallet palet, tırnak, (a) alttan sürme çatallı kaldırıcı araba (fork lift truck) ile yük kaldırmak için
ona monte edilen plarform veya hazne, (b) saat mekanizmasının diğer uzuvları ile temas ettiği
zaman onların hareketini serbest bırakan uzvu
pallets (a) pandül veya sarkacın boşaltma çarkı dişlerinin vurduğu kısmı, (b) çalparalı zincir
tulumbası kanadı
palliative, dust bkz. dust palliative
palmtop computer avuçiçi bilgisayar
pal‐nut kelebek somunu
pam vurum (darbe) genlik kiplenimi
pamphlet broşür
pamphlet küçük kitap
pan tava, tepsi
pan kazan, hazne, motor karteri
pan‐ (ön‐ek), bütün
pan feeder konkasörün taş konan haznesi
pan section karter kısmı
pan, drain bkz. drain pan
pane disk, yuvarlak levha, dilim
pane pencere camı, düzlem parçası
pane pencere gözü
panel 1. blok (tek parça halinde dökülmüş ve
her yanı serbest kenarlar veya derzlerle
çevrelenmiş bir yüzey parçası, bir beton diliminin, yüzeye yalancı derzler yerleştirilerek veya
başka bölmelerle ayrılarak oluşturulmuş daha küçük bölümleri) 2. plaka, tablo,
panel panel, pano
panel panel, şalt paneli (tablosu)
panel panel ile kaplamak
panel bridge panel köprü
panel cooling yüzeysel soğutma
panel cooling panel soğutma
panel heating yüzeysel ısıtma
panel point düğüm noktası
panel radiator panel radyatör
panel rating panel değerlendirme
(mevcut bir üstyapının performansının, hareket halindeki araç içinde bulunan bir grup yolcu
tarafından değerlendirilmesi)
panel truck panel, kaptıkaçtı
panel type air cleaner düz hava filtresi
panel type thermal insulation panel tip ısı yalıtımı
panel, wall bkz. wall panel
paneling lambri
panning gezdirme
panning gezdirme (kamera)
panorama genel görünüş, panorama
panoramic panoramik
panoramic genel görünüş, panoramik
panoramic elevator panoramik asansör
panoramic mirror panoramik ayna
panoramic screen panoramik ekran
panoramic sliding roof panoramik açılır tavan
panoramic windscreen panoramik ön cam
pantile oluklu kiremit
pantile alaturka kiremit
pantograph pantograf (resim, harita vb küçülten büyülten alet)
pantograph pantograf, yansı dörtköşe (parelelgraf)’nin geometrisi üzerine kurulmuş planlan vs,
farklı ölçeklerde kopyalama mekanizması
paper tebliğ, bilimsel yayın
paper kağıt
paper 1. ince tabaka haline getirilerek kurutulmuş selüloz hamuru, kağıt; 2. ilaçlı eriyik
emdirilerek kurutulmuş veya üzerine illaç sürülmüş kağıt, ilaçlı kağıt; 3. asit veya alkali
reaksiyonu belirlemede kullanılan kağıt, test kağıtı
paper bag kağıt torba, kese kağıdı
paper capacitor kağıtlı kondansatör
paper copy kağıt kopya
paper guide kağıt kılavuzu
paper jam kağıt sıkışması
paper manufacturing kağıt imalatı
paper print kağıt baskı
paper registration kağıt ayarlama
paper release kağıdı bırakma
paper sheet su zımparası
paper strip kağıt şerit
paper tape kağıt bant
paper, cross section bkz. cross section paper
paperback karton ciltli kitap
papier mache karton piyer
par nominal değer
par çift
par eşitlik
par value nominal değer
para‐ (ön‐ek), yanında, yan, para
parabola parabol
parabola/directrix of parabolün doğrultmanı
parabola/focus of parabolün odak noktası
parabola/tangent of parabolün tanjantı
parabola/vertex of parabolün köşesi
parabolic parabolik
parabolic curve parabolik kurp, parabolik eğri
parabolic distribution of pressure basıncın parabolik dağılışı
parabolic girder parabolik kiriş
parabolic governor parabolik regülatör
parabolic governor parabolik regülatör, çapraz kollu regülatör (erossed‐arm governor)
parabolic grain size distribution parabolik tane
boyutu dağılımı
parabolic haunch parabolik guse
parabolic mirror parabolik ayna
parabolic reflector parabolik yansıtıcı
parabolic segment parabol kesim,
parabolik bölüm
parabolic spiral parabolik spiral
parabolic vault parabolik kemer
parabolic velocity parabolik hız
parabolic vertical curve parabolik düşey kurp
paraboloid paraboloid
paraboloid headlamp paraboloid far
paraboloid of revolution paraboloid/ dönel
paracentral merkeze yakın, merkeze bitişik
parachute paraşütle atlamak
parachute paraşüt
paracme krizin son mertebesi
paracolic kolon yakınında, kolon’a bitişik
paradigm numune, örnek
paradox çatışkı
paradox çatışık, paradoks
paradox zıt olma hali, zıddiyet
paradoxical doğru olabilmesine rağmen
görünüşte zıtlık gösteren, aykırı görünen,
tezat oluşturan
paraffin maden kömüründen çıkarılan renksiz
bir yağ, parafin
paraffin parafin
paraffin base crude paraffin kökenli petrol
paraffin wax parafin mumu (parafinik yapıdaki ham yağların mum destilatları hafif yağlama yağı
fraksiyonlarından elde edilen renksiz, yarı şeffaf ve son derece kristalin bir malzeme)
paraffins parafinler (bazen “alkanler”de denilen
alifatik hidrokarbonlar)
parafin parafin
paraformaldehyde bir çeşit formaldehid
paragraph fıkra
paragraph paragraf
paragraph mark paragraf imi
parallel key bkz. (key)
paralactic angle paralaktik açı, yakınsama açısı, uzaklık ölçen açı
paralactic error paralaktik hata
parallax gözlemci (müşahit) nin yeri değiştikçe cismin görünüşünde meydana gelen değişiklikler
parallax paralaks
parallax paralaks, görünüş aykırılığı, ıraklık açısı (biri yerkürenin merkezinden, öbürü
yeryüzünde bulunan bir kimsenin gözünden çıkan iki doğrunun bir gökcisminin merkezinde
birleşerek meydana getirdikleri açı)
parallax correction paralaks düzeltmesi
parallax difference paralaks farkı
parallax measure paralaks ölçme
parallax, residual bkz. residual parallax
parallel paralel, koşut
parallel paralel yapmak
parallel access paralel erişim
parallel alignment paralel yol ekseni
parallel architecture paralel mimari
parallel bar paralel mastar
parallel blade damper paralel kanatlı damper
parallel blade damper jaluzi damper (paralel kanatlı damper)
parallel bundle of rays paralel ışın demeti
parallel capacitor paralel sığaç
parallel circuit paralel devre, paralel elektrik devresi
parallel connection paralel bağlantı
parallel conversion paralel değişim
parallel cut paralel kesit
parallel displacement paralel yer değiştirme
parallel distance paralel uzaklık
parallel feed paralel besleme
parallel flow paralel akış
parallel flow burner paralel akışlı brülör
parallel gate valve paralel sürgülü (kapı) valf, çift diskli valf
parallel interface paralel arayüz
parallel laminate paralel tabaka, yaprak (malzeme katmanlarının tümü çekme kuvvetlerine karşı
en güçlü yönüne, enine veya boyuna, yaklaşık parelel olan, tabaka veya toprak)
parallel line paralel çizgi
parallel lines paralel doğrular
parallel motion (a) pistonlu tip motor indikatörierinde olduğu gibi gidip gelme hareketini daha
büyük bir ölçekte kopyalayan uzuvlar sistemi, pantograf,
(b) eğrisel hareketi doğrusal gidip gelme hareketine dönüştüren kol mekanizma sistem
parallel of latitude enlem dairesi
parallel operation paralel işletme
parallel photographs paralel resimler
parallel planes paralel düzlemler
parallel plate lens paralel levhalı mercek
parallel port paralel kapı
parallel process paralel işlem
parallel processing paralel işleme
parallel projection paralel izdüşüm
parallel resonant circuit paralel çınlamalı devre
parallel run paralel geçiş, paralel yürütme
parallel running paralel çalışma
parallel screw thread silindir yüzeyinde açılan
vida dişi
parallel slide valve çift disk valflerindekinde
olduğu gibi ayırma mekanizmasız, birbirine parelel gövde yatakları arasında kayan bir veya iki
diskli sürgülü valf
parallel to serial koşuttan dizisele (paralelden seriye)
parallel transfer paralel aktarım
parallelepiped paralel yüz
paralleling paralel bağlama
parallelogram paralel kenar
parallelogram of forces paralel kenarı/ kuvvetlerin
parallelogram/diagonals of paralel kenarın köşegenleri
parallelogram/perimeter of paralel kenarın çevresi
parallelogram/vertices of paralel kenarın köşeleri
paramagnetic paramanyetik
paramagnetism paramanyetik olma, paramanyetizm
paramedian orta bölümün yakınında bulunan, ortaya yakın olarak yera lan
paramedian, orta çizgiye yakın, orta çizgi yakınında
parameter parametre, değişken
parameter parametre (tanım büyüklüğü)
parameter değiştirge
parameter estimation parametre kestirimi
parameter identification parametre tanılama
parameter space parametre uzayı
parameters, essential bkz. essential parameters
parametric amplifier parametrik yükselteç
paranuclear çekirdek yakınında, çekirdeğe komşu, çekirdeğe bitişik
Parson’s steam türbine çapı gittikçe artan tanbur çevresinde boyutları artan hareketli kanat
halkalarının (bileziklerin) yerleştirilmesi ile oluşan reaksiyon türbini, gövdedeki sabit kanatlar
bunlara çapraz durumdadır, buhar en küçük kesitteki giriş basıncından kanatlar boyun
parapet parapet, korkuluk, duvar, siper
parapet korkuluk, parmaklık
parapet wall parapet duvarı, atika duvarı, mesnet perdesi
parapeted parmaklığı olan
paraph paraf
paraphasia hafif afazi, parafazi
paraphasic 1. parafazi ile ilgili; 2. parafazi gösteren
paraphrase açıklama, şerh
paraphrase açıklama yapmak
parasitic oscillation parazit salınım
parasitic radiation parazit ışınım
paratenon bir kirişin bulunduğu boşluğun etrafındaki gevşek bağ dokusu
parboil yarım kaynatmak
parcel koli, paket, parsel
parcel 1. arazi parçası, parsel 2. posta paketi, paket
parcel boundary parsel sınırı
parcel plan çap
parcel post paket postası
parchment parşömen
parchment paper parşömen kağıdı
parent anne veya baba
parent 1. ana, esaslı 2. üst (bilgisayarda)
parent directory üst dizin, üst rehber
parent element üst öğe
parent node üst düğüm, ata düğüm
parent rock ana kayaç, ana taş (kendisinden ana malzemenin meydana geldiği taş)
parent, powers (re: math function), upper, exponent, top üst
parenthesis parantez
parenthesis ayraç
parenthesis ayraç, parantez
parenthesis/in parantez içinde
parenthesise parantez içine almak
parget sıva süsü
parget sıva, badana
parget sıva ile süslemek
paring soyulmuş kabuk
paring knife soyma bıçağı
paris (wire) gauge 1 numaradan (0.6 mm) 30 numaraya (10 mm) kadar tel çaplarını ölçen
numaralı metrik mastar
parity eşlik
parity 1. eşitlik, denklik, aynı düzeyde olma 2. parite (bir para cinsinin diğer bir para cinsinden
karşılığı)
parity bit eşlik ikili, eşlik biti
parity setting eşlik ayarı
paritycheck eşlik kontrolü
park park etmek
park 1. meydan, park, yeşil alan, bekleme yeri 2. yol kenarına almak, park etmek
park distance control (pDC) park mesafe kontrolü
park, roadside bkz. roadside park
parking park etme (bir taşıtın dolu veya boş, herhangi bir iş için çok kısa bir an duraklama veya
fiilen yükleme veya boşaltma halinde bulunması dışında durarak beklemesi)
parking area park alanı
parking brake el freni
parking brake el freni, park freni
parking brake control valve park freni kontrol valfı
parking lamp park lambası
parking lamp bezel park lambasının çerçevesi
parking lamp bulb park lambası ampulü
parking lamp cable park lambası kablosu
parking lamp cable socket bushing park lambası kablosu duy burcu
parking lamp cable terminal park lambası kablo uçları
parking lamp housing park lambası yuvası
parking lamp housing gasket park lambası yuvası contası
parking lamp lens park lambası camı
parking lamp lens gasket park lambası camı contası
parking lamp lens gasket retainer park lambası camı contası tutucusu
parking lamp socket park lambası duyu
parking lamp socket insulating washer park lambası duy yalıtım pulu
parking lamp socket spring park lambası duy yayı
parking lane park şeridi (öncelikle taşıtların park etmesi için sağlanmış bir yardımcı şerit)
parking light park lambası
parking lot taşıt park yeri
parking meter park saati
parking place taşıt park yeri
parking space otomobil parkı, park yeri
parking zone park yeri, park etme bölgesi
parkway bulvar
parkway parkyolu (tam veya sınırlı erişme kontrollu ve çoğunlukla park veya park biçimi
gelişmiş bir alan içinde bulunan, ticari taşıt trafiğine izin verilmeyen bir ana karayolu)
parley tartışma, toplantı
parlor salon
parlour salon
project parameters proje parametreleri
parquet parke
parquet parke döşemek
parquet paving parke kaplama
part (çoğ., partes), bölüm, kısım, parça
parse ayrıştırmak
parse, to ayrıştırmak
parser ayrıştırıcı
parsing gövdeleme
part ayırmak, ayrılmak, parçalamak, parçalanmak
part görev
part bölmek
part kısım, parça
part pay
part taraf
part parça, kısım, bir makinenin parçası
part list parça listesi
part load kısmi yük
part name parça ismi
part number parça numarası
part owner hissedar
part remaining after expropriation kamulaştırmadan arta kalan kısım
part, metal bkz. metal part
partial bölümsel
partial kısmi, tikel
partial kısmi, kısmen
partial tam olmayan, bütününü kapsamayan, kısmi
partial acceptance kısmen kabül, kısmi kabül
partial check‐up kısmi revizyon
partial cloverleaf interchange yarım yonca yaprağı tipi kavşak
partial control of access sınırlı erişme kontrolü (seçilen belli yollara sağlanan giriş‐çıkış
bağlantılarına ek olarak bazı eşdüzey kesişmelere ve bazı özel giriş‐çıkış yollarına izin verebilen
ve bu ölçüde transit trafiğe öncelik vermek amacı ile otoritelerin erişme kontrolü uygu
partial correlation kısmi ilinti
partial derivative kısmi türev
partial differential kısmi diferansiyel
partial fixing yarı ankastrelik
partial fraction kısmi kesir
partial fraction expansion kısmi kesirlerle açılım
partial job kısmi tamir işleri, ufak tefek tamir işleri
partial list kısmi liste
partial load kısmi yük
partial load operation kısmi yükte çalışma
partial observation kısmi gözlem
partial ordering kısmi sipariş
partial ordering kısmi sıralama
partial overhaul kısmi revizyon
partial payment kısmi ödeme
partial payment allowed kısmi ödemeye müsaade edilir
partial pressure kısmi basınç
partial prestressing kısmi öngerme
partial regression kısmi bağlanım
partial saturation kısmi doygunluk
partial shipment kısmi sevkiyat
partial shipment allowed kısmi sevkiyata müsaade edilir
partial submergence kısmi batıklık
partial sum kısmi toplam
partial throttle yarım gaz
partial transverse ventilation kısmi enine havalandırma, yarı enine havalandırma (tünelden
havanın düzenli biçimde çıkarıldığı kuvvetlendirilmiş bir havalandırma modeli)
partial tune‐up kısmi ayar, ikinci derecede ayar işleri
partial kısmi, parsial
partially kısmen, parça parça
partially automatic yarı otomatik
partially elastic kısmi elastik
partible bölünebilir
participance katılım
participant katılımcı
participate katılmak, iştirak etmek
participation katılma, katılım
participator katılımcı
participle ortaç
particle tanecik, atom, cüz, zerre, partikül
particle parçacık, partikül
particle parça, tane
particle diameter dane çapı
particle displacement parçacık yer değiştirmesi
particle orientation parçacık yönelimi
particle shape dane şekli
particle size tane büyüklüğü
particle size partikül büyüklüğü
particle size dane büyüklüğü, dane boyutu (sedimentasyon, eleme veya mikrometrik
yöntemlerle ölçülen efektif dane çapı)
particle size analysis tane büyüklüğü analizi (eleme, çökeltme, yıkama veya başka yöntemlerle,
granüler bir malzeme içinde mevcut çeşitli boydaki tanelerin oranlarını belirleyen yol)
particle size distribution dane boyutu dağılımı, danelerin derecelenmesi, granülometri
particle size distribution curve granülometri eğrisi, dane boyu dağılımı eğrisi
particles parçacıklar
particles in suspension askıdaki taneler, süspansiyon halindeki taneler
particular 1. özel, özgü 2. ayrıntı, ayrıntılı 3. belirli, tek
particular average özel avarya, küçük avarya
particular solution özel çözüm
particularly özellikle
particulate ayrı partiküllerden oluşmuş
parting toprak katmanlar
parting damar, ince tabaka
parting parçalara ayrılma
parting‐off tool metal ve ağaç tornalama işleminde kullanılan dar, derin ucu kare kesitli geriye
doğru genişliği gittikçe incelen kesim işini kolay yapan ve aynaya tutturulmuş iş parçasından
talaşı kolayca kaldıran takım
partition 1. kısımlara bölünme, kısımlara ayrılma; 2. bölme, perde, duvar, bir oluşumu iki kısma
ayıran bölme
partition 1. bölümleme, ayırma, bölme, ifraz, bir malın müşterek sahipleri arasında taksimi 2.
tecrid, ara bölme, diyafram
partition perde
partition bölümlemek
partition ayırma, bölme
partition bölme duvarı
partition coefficient üleşim katsayısı
partition function üleşim işlevi
partition wall bölme duvarı
partition wall ince bölme duvarı
partition, tile bkz. tile partition
partition, to bölüntülemek, üleştirmek
partitioned matrix bölüntülenmiş matris
partitioning folio ifraz folyesi
partly kısmen
partner ortak
partner, common (s) ortak
partnership ortaklık
partnership agreement ortaklık sözleşmesi
partnership decleration ortaklık bildirimi
parts aksam
parts catalog parça kataloğu
parts in forms kalıp parçaları
parts list parça listesi, parça kataloğu
parts list parça listesi
parts package parça paketi
parts stowage parça istifi
part‐time part taym, yarı zamanlı
part‐time work part taym iş, yarı zamanlı çalışma
part‐time working part taym çalışma
party abone, kullanıcı (telefon)
party parti, grup
party line paylaşılan hat (telefon)
parvus küçük
pas para‐aminosalisilik asid için kullanılan kısaltma
pas geçiş hakkı
pasasge 1. geçit, yol; 2. barsak işlemesi
pascal (pa) basınç birimi =1 N/ m2
Pascal principle paskal prensibi
pass yükleme
pass geçiş, geçit
pass geçmek
pass 1. silindirin sıkıştırılan tabaka üzerinden bir defa geçişi 2. geçiş, geçit, boğaz
pass book hesap cüzdanı
pass by yanından geçmek, bir iş veya tesir yapmaksızın geçmek
pass key ana anahtar
pass through içinden geçmek, arasından geçmek
pass, migrate geçmek
passable geçer, kabul edilir
passage geçit, kısım, bölüm, pasaj, boğaz
passage plug geçişe yol veren veya kapatan tapa
passage way geçit
passage way pasaj
passages kanal, pasaj
passages silindire buhar giriş ve çıkış (egzoz) yolu, pasaj
passband geçirme kuşağı
passenger yolcu
passenger car binek otomobil, otomobil
passenger car binek otomobil, yolcu taşıtı (insan taşımaya ayrılmış, fakat istiap haddi oturmuş
halde 7 yolcu ile tayin edilmiş motorlu taşıt)
passenger car equivalent binek otomobil eşdeğerliği (belli platform, trafik ve kontrol durumları
altında belli tipteki ağır vasıtaların trafik bakımından eşdeğer otomobil sayısı)
passenger car unit (pcu) binek otomobil eşdeğeri
passenger lift insan asansörü
passenger lounge yolcu salonu
passenger service time saniye/yolcu olarak ifade edilen, transit araçtan inmek ya da binmek için
gereken zaman
passenger sight distance iki şeritli yollarda sürücünün güvenli geçiş manevrası yapabilmesi için
ihtiyaç duyulan görüş mesafesi
passenger‐kilometer yolcu kilometre
passes haddehane merdanelerinden bir veya birkaç defa geçen demir çubuk, vs, iki katlı
merdaneler üzerinden geriye doğru geçişe kayıp geçiş adı verilir
passing geçiş
passing hollow geçiş deliği, tünel
passing sight distance emniyetli sollama
mesafesi, emniyetli geçiş mesafesi (iki veya üç şeritli yollarda bir taşıtın diğer bir taşıtı karşı
yönden proje hızı ile gelen bir taşıtın hızını etkilemeden güvenle ve rahatlıkla geçmesi için
gerekli olan en az görüş mesafesi)
passing spring bkz. spring‐detent escapement
passing the sieve elekten geçen
passion 1. kuvvetli his (heyecan, hırs, v.s.);
2. acı, ağrı, ıstırap; 3. merak, delilik
passive edilgen, pasif
passive kendiliğinden bir iş yapmak yeteneğinde olmayan, hareketsiz, faaliyet göstermeyen, atıl,
pasif
passive earth pressure pasif toprak basıncı, pasif zemin basıncı
passive element edilgen öğe
passive four terminal network edilgen (pasif) iki kapılı devre
passive guidance edilgen (pasif) güdüm
passive menace edilgen (pasif) tehdit
passive network edilgen (pasif) devre
passive rankine pressure pasif rankine basıncı
passive rankine state pasif rankine durumu
passive rankine zone pasif rankine bölgesi
passive redundancy yedek artıklık
passive reflector edilgen (pasif) yansıtıcı
passive resistance pasif karşı koyma
passive soil pressure pasif toprak basıncı, pasif
zemin basıncı
passive solar heating pasif güneş ısıtma
passive state of plastic equlibrium pasif plastik denge durumu
passive surface of sliding pasif kayma yüzeyi
passive threat edilgen(pasif) tehdit
passive transducer edilgen (pasif) dönüştürücü
passivity hareketsizlik, durgunluk, dış uyarılara ilgisiz kalma hali
passivity edilgenlik, pasiflik
passive failure pasif kırılma
pass‐through düz geçiş
password şifre
password parola, giriş şifresi
password control parola denetimi, şifre denetimi
password protection parola güvenliği,
şifre güvenliği
past geçmiş
pasta bkz. paste
paste macun, pasta
paste yapıştırmak, macun, zamk
paste n. 1. lapa; 2. yakı, sert ile yumuşak arası kıvam gösteren madde, hamur, macun, özellikle
tedavi amacıylahariçten kullanılan koyu kıvamda herhangi bir merhem
paste, to yapıştırmak
pasteboard karton, mukavva
pastel pastel kalemi, pastelle yapılmış resim, soluk renk
pasteurizer pastörizasyon için kullanılan özel alet, pastörizasyon makinası, pastörizör
pat tam uygun, hafifçe vurmak, hafif vuruş
patch yama (asfaltta vb), parça, yamamak, yama vurmak, parça koyarak tamir etme, lastik
kaynak parçası
patch yamamak
patch lastik yama, yama
patch cord ara kablo
patch panel fiş panosu, dağıtım panosu
patch panel bağlantı panosu
patch, to yamamak
patching yama, yamama (bir asfalt kaplamada, mekanik gerilimler, yapı kusurları veya
olağanüstü şiddetteki hava etkileri ve aşınmalar sebebiyle meydana gelen büyük bozuklukları
tamir etme işlemi)
patching circuit bağlama devresi, yol verme devresi
patching cord yol verme kordonu, irtibat kordonu
patching cord circuit yol verme kordonu devresi
pate baş, kafa
pate macun, hamur
patency açıklık, kanal veya deliğin, serbest geçişe açık olması hali
patent 1. imtiyazlı, patentalı; 2. açık (damar)
patent patent vermek
patent patent, imtiyaz hakkı
patent office patent dairesi
patent right patent hakkı
patented patentli
patentee patent sahibi
patentor patent sahibi
patents pending ihtira beratı henüz alınmamış, patenti alınmak üzere olan
paternoster paternoster
path yol, yörünge, patika, iz
path 1. yol, gidiş yolu, seyir tarzı; 2. sinir demetinin seyir yolu
path analysis iz analizi
path attenuation yayılım zayıflaması,
yol zayıflaması
path length yol uzunluğu
path length difference yol uzunluğu farkı
path of motion hareketin yörüngesi
path of percolation sızıntı yolu, akma çizgisi,
akma hattı
path testing iz testi
path, vehicle bkz. vehicle path
pathway 1. yol, gidiş yolu, seyir yönü (sinir liflerinin seyri hakkında); 2. gidiş şekli, seyir tarzı
(metabolik olay veya kimyasal reaksiyon
hakkında)
pathway patika
pathway patika yol
patio üstü açık avlu, teras
patrol devriye gezmek, devriye
patrol crew greyder ekibi, bakım ekibi, devriye ekibi
patrol section devriye bölgesi
patrolling devriye gezme
patrolman devriyeci, bekçi, muhafız
pattern kalıp model
pattern desen, örnek, model
pattern örüntü
pattern desenlerle süslemek
pattern 1. yapılacak herhangi bir şey için model,
örnek; 2. izlenecek misal, izlenecek örnek; 3. şekiller veya renkler dizisi, desen, motif (duvar
kağıdı
örneği gibi)
pattern generator örüntü üreteci
pattern matching örüntü eşleme
pattern recognition örüntü tanıma
patulous açık, yapılmış, yaygın
pause kesinti, durma, duraksama, herhangi bir faaliyetin geçici olarak durması ile belirgin devre
pause duraklamak
pause ara vermek, duraklamak
pause ara
pause, to duraklamak
PAV bkz. pressure aging vessel
pave kaldırım döşemek
paved ditch kaplanmış hendek
pavement kaplama, döşeme
pavement kaldırım
pavement 1. kaldırım 2. üst yapı, bir yol yapının bütünü 3. döşeme, kaplama (asfalt, beton, karo,
tuğla, tahta, parke, vb ile kaplanmış sert yüzey)
pavement acceptance üstyapının kabulü
pavement condition üstyapının yapısal ve işlevsel durumu
pavement crown yol kaplamasının bombesi
pavement design kaplama hesabı
pavement inspection üstyapı gözleme
pavement management system (pms) üstyapı yönetim sistemi (üstyapıların performanslarının
üst düzeyde tutulmasında, mevcut kaynakların en iyi şekilde harcanması için, kontrollü,
koordinasyonlu ve kapsamlı çalışmaların tümü)
pavement performance üstyapı performansı
pavement rating üstyapıların fonksiyonel ve kısmen yapısal kondüsyonunun bir değer olarak
belirtilmesi
pavement structure üstyapının yapısı, üst yapı strüktürü (reglaj işlemi esnasında yapılan tabaka
veya tabakaların dışında, taban toprağı üzerine gelen seçme malzemeden oluşmuş bütün
tabakalar)
pavement structure, composite‐type bkz. composit‐type pavement structure
pavement surface kaplama yüzeyi
pavement survey üstyapı etüdü
pavement width kaplama genişliği
pavement, flexible bkz. flexible pavement
pavement, rigid bkz. rigit pavement
pavement, stone‐block bkz. stone‐block pavement
paver serici, finişer
paving kaplama
paving kaplama (birbirlerine sıkıca uyum sağlayan elemanlardan oluşturularak hazırlanan bir
temel üzerine serilmiş aşınma tabakası veya kaplanmış makadam, beton veya benzeri bir
tabaka)
paving fabric installation jeotekstilin kaplama malzemesi olarak serilmesi, teçhiz edilmesi
paving fabric laydown machine jeo‐tekstil serme makinası
paving material kaplama malzemesi
paving mixer kaplama mikseri, kaplama malzeme karıştırıcısı
paving stone kaplama taşı
paving stone parke taşı
paving, asphalt bkz. asphalt paving
paving, macadam bkz. macadam paving
pavior kaldırımcı
pawl tutma mandalı
pawl tırnak, çıkıntı, çene
pawl kilit
pawl (paul) çark veya krameyer dişine geçen genellikle yay kontrollü mafsailı mandal veya tetik
(a) geriye dönüş hareketini önler, (b) gidip gelme hareketini kesintili dönme veya doğrusal
harekete dönüştürür (c) mandal dönel tablayı sabitler, (d) mandal, dişliler değ
pawl and ratchet lock kilit tertibatı
pawl feed (ratchet feed) mandal, kilit veya küçük dişli çark ile beslemenin yapıldığı makina
pawl feeder şerit besleyici
paxwax ense kirişi
pay ödeme, tediye etme
pay ücret
pay ödemek
pay day ödeme günü
pay roll maaş bordrosu
pay tone ödeme tonu (telefon)
pay zone/natural gas üretim bölgesi/ doğalgaz
pay zone/oil üretim bölgesi/petrol
payable ödenebilir
payable at sight ibraz edilir edilmez ödenir
payable at some future definite date belirli bir süre sonra ödenir
payback method geri ödeme süresi metodu
payee alacaklı
payer ödeyen
paying authority ita amiri
paying bank ödeyen banka
payload yük
payload azami yük
payload yararlı yük
payment ödeme, ödenek, hakediş
payment certificate hakediş, istihkak
payment certificate istihkak, hakediş belgesi
payment certificate/final kesin hakediş
payment certificate/interim ara hakediş
payment deduction ödeme kesintisi
payment instruction ödeme talimatı
payment of advertisement price ilan bedeli ödemesi
payment, basis of bkz. basis of payment
payment, final bkz. final payment
payment, partial bkz. partial payment
payroll bordro
PC bkz. personal computer
PC kişisel bilgisayar
PC, point of tangent origin TO, tanjant orijin, (yatay kurp teğet başlangıç noktası)
PCM darbe (vurum) kod kiplenimi
PCU (power control unit) güç kumanda birimi
PCV valve pozitif karter, havalandırma supapı
PDC bkz. park distance control
PDL kuvvet ölçeği, poundal
pea gravel ufak çakıl, nohut boyu çakıl
peak pik, en üst sınır, maksimum
peak en fazla, pik
peak doruk, zirve, uç, tepe, sivri nokta, en üst derece
peak clipper tepe kırpıcı
peak concentration en yüksek yoğunluk
peak consumption en fazla tüketim
peak detector tepe sezicisi
peak envelope power zarfın tepe gücü, kiplenimin doruğundaki güç
peak excursion tepeden tepeye gezinim
peak factor tepe faktörü
peak hour zirve saat (taşıt trafiğinin en yoğun olduğu saat)
peak hour factor zirve saat faktörü (bir gün içerisinde zirve trafik hacmine sahip saatteki trafik
hacminin, bu saat içerisinde 15 dakikalık zirve trafik akışına bölünmesi ile bulunan, zirve saat
içerisinde trafik talebindeki dalgalanmaların ölçüsünü veren değer)
peak hour pricing zirve saat ücretlendirmesi
peak limiter tepe sınırlayıcı, dinamik sınırlayıcı
peak load pik yük
peak load azami yük, doruk yük
peak load en fazla yük
peak load consumption puant
peak load consumption puant tüketim
peak load power station pik yük santralı
peak luminance doruk ışıklılık
peak output en yüksek verim
peak point tepe noktası, doruk noktası
peak power doruk güç, azami kapasite
peak pressure tepe basıncı
peak sNR, PsNR doruk sinyal gürültü oranı
peak strength en yüksek dayanım
peak to peak amplitude tepeden tepeye genlik
peak to valley value doruk koyak değeri
peak traffic en yüksek trafik (geçerli kurallar altında trafiğin en yükseği)
peak value tepe değeri, doruk değeri
peak value en fazla değer
peak value uç değer, en üst değer
peak voltmeter tepe gerilimölçeri
peaked traffic doruklu trafik
peakedness factor dorukluluk oranı
pearlite karbon ve demirden mürekkep madeni bileşim
pearlite perlit
peat turba kömürü
peaty clay turbalı kil
peaty soil turba, turbalık zemin
pebble ufak yuvarlak çakıl (tane boyutu sedimantolojik olarak 2‐60 mm arasında olan tortul
malzemelerin genel adı, oldukça küçük boyda yuvarlak veya az köşeli taş, dere çakılı)
pebble çakıl taşı yapmak
pebble çakıl taşı
peculiar 1. kişiye has, kendine mahsus;
2. acayip, tuhaf, alışılmamış
ped‐ (ön‐ek), 1. çocuk anlamına önek;
2. ayak anlamına önek
pedal pedal
pedal pedal çevirmek
pedal pedal, çevirme aygıtı, ayakla kumanda tertibatı
pedal 1. ayak veya ayaklarla ilgili; 2. herhangi bir alette ayak olarak nitelendirilen kısımla ilgili,
bu kısma ait
pedal bushing pedal burcu
pedal controls pedal kumandaları
pedal feed pedallı besleme
pedal feed motion pedallı besleme hareketi, ayaklı besleme makinası, ham pamuğu tabaka
halinde vurucuya (dövücüye) ham pamuğun tabaka kalınlığı ile değişen bir (besleme) hızda
verme kontrolü
pedal free travel pedal boşluğu
pedal shaft pedal mili
pedal support pedal mesnedi, pedal tutucusu
pedal valve ayakla kumandalı valf
pedal, accelerating bkz. accelerating pedal
pedal, starter bkz. starter pedal
pedestal kaide yapmak
pedestal kaide, taban, sütunlu kenar ayak temeli tabanı
pedestal bearing ayaklı, sehpalı yatak(lama)
pedestal bearing ayaklı yatak
pedestal mount sabit taban
pedestal washbasin ayaklı lavabo
pedestrian yaya
pedestrian area module yaya kullanım alanları üzerinde, yaya başına metrekare olarak ifade
edilen, yolcu başına düşen alan
pedestrian crossing yaya geçidi (yayaların ve taşıtların geçiş hakları kanun, tüzük ve
yönetmeliklerle tayin edilmiş olması şartıyla yayaların yolu geçmeleri için yapılmış, iyi
belirtilmiş enine bir şerit)
pedestrian guard rail yaya korkuluğu (yayaların güvenliği için yaya kaldırımının veya emniyet
bölgelerinin kenarına konan engel)
pedestrian habit yaya alışkanlığı
pedestrian island yaya adası (yayalara yardımcı olmak üzere trafik akımlarını ayıran, yol
üzerinde bulunan yükseltilmiş kaplama veya platform kısmı veya trafikten korunan ada)
pedestrian overpass yaya üst geçiti
pedestrian phase yaya geçiş süresi, yaya fazı (yalnızca yaya trafiğine ayrılmış süre)
pedestrian railing yaya korkuluğu
pedestrian refuge yaya refüjü (yolu kullanan yayaların güvenliği için yapılmış refüj)
pedestrian speed yayaların metre/saniye cinsinden ifade edilen ortalama yürüme hızı
pedestrian traffic yaya trafiği
pedestrian underpass yaya alt geçiti
pedestrian underpass crossing yaya alt geçidi
pedicel sap
pedicle küçük çıkıntı
pediculate küçük çıkıntılı, sap gösteren, saplı
pediment yapı alınlığı
pedimental yapı alınlığı şeklinde
pedio (ön‐ek), bkz. ped‐
pedometer belli bir mesafeyi geçmede kişinin aldığı adım sayısını kaydeden alet, pedometre
pedometer pedometre
pedometer bkz. pachometre
pedometer pedometre, yay ile dengelenmiş küçük bir ağırlığın her bir adımda hareketi ile uyarı
alan yaya adımlarını kayıt etme cihazı
pedometry pedometre ile adım sayısının
kaydedilmesi
peel kabuğunu soymak
peel adhesion soyulma adesyonu (soyulma yapışkanlığı; bir yapıyı yaprak yaprak ayırmak veya
bir alt tabaka üzerinde yer alan yüzey tabakasını ayırmak için gereken kuvvet)
peen çekicin ince ucu
peen çekiçle dövmek
peening çekiçle dövme
peening bkz. shot peening
peep gözetlemek
peep hole gözetleme (kontrol) deliği
peer eş
peer eşdüzey, görevdeş
peer entities eşdüzey öğeler, görevdeş öğeler
peer to peer eşler arası
peer to peer communication eşdüzeyler arası iletişim
peer‐to‐peer communication system eş seviyede haberleşme sistemi
peg 1. herhangi bir şey destek temin etmek amacıyla kullanılan tahta veya madenden aypılmış
çivi veya
peg askı
peg işaret kazığı, çıkıntı, kılavuz pim, ağaç çivi, kazık
peg plan (lifting plan) dokuma esnasında dokuma tezgahı gücülerinin kalkış sırasını gösteren
plan
pelagic deniz dibi ile ilgili, deniz dibinde doğrudan oluşan tortul istiflerin genel adı
pelican crossing yayaların karşıdan karşıya geçmek için bir düğmeye basarak geçme önceliği
alabildiği ışıklı yaya geçidi
pellet topak yapmak
pellet topak
pellucid saydam, şeffaf, pellucidus
pelton wheel pelton çarkı, çark çevresine tespit edilmiş özel şekil verilmiş kanatlara, eğimli veya
regülatör ile kontrol edilen meme (lüle) lerden çıkan su jetlerinin çarpması ile döndürülen su
türbini
pen kalem
pen for cutting stencil mumlu kağıt kalemi
pen plotter kalemli çizici
pen recorder kalemli kaydedici
pen travel kalem yolalımı
penalize cezalandırmak
penalty ceza
penalty for delay gecikme cezası
penalty function ceza işlevsisi
pen‐based computer kalem bilgisayar
pencil beam kalem biçimli huzme
pencil beam antenna kalem huzmeli anten
pencil of x rays x ışınları demeti (röntgen ışınları)
pend askıda olma
pend bağlı olmak, askıda olmak, gelmesi beklenmek
pendant asılı şey
pendant chain askılı zincir
pendent asılı
pending askıda
pending 1. askıya alınmış durumda, beklenen 2. kuşak vb ile asılarak tespit edilmiş
pending beklemede
pendulous aşağıya doğru asılı durumda olan, sarkan, sarkık
pendulous sarkan
pendulum pandül, sarkaç
pendulum bob sarkacın en alt noktasındaki ağırlık
pendulum clock mechanism bkz. barrel, barrel arbor, cannon wheel and spring, centre wheel
and pinion, chiming mechanism, escape pinion, escape wheel, fusee, fusee great wheel, hour
wheel, impulse post, minute wheel, pallets, pendulum, striking mechanism, suspension spring,
thi
pendulum controlled sarkaç tarafından kontrol edilen, kumanda edilen
pendulum cross cutting saw sarkaçlı bıçkı
pendulum Cross‐cutting sav sarkaçlı bıçkı, duvara tespit edilmiş bir kol etrafında salınım yapan
gövdeye sahip bıçkı, bıçkı ve mesnedi karşı ağırlıkla dengelenmiştir
pendulum governor sarkaçlı regülatör
pendulum governor ağır kürelerin santrifüj kuwet etkisi ile dışa doğru hareket edip ağır
manşonu kaldırarak yavaş yavaş kısma valfini kapattığı bir tip regülatör
pendulum regulator sarkaç regülatör
pendulum rod sarkaç topunun asıldığı çubuk
pendulum rolling mili bir geçişte ince metal lehvalann kalınlıklarında %90 ‘a varan küçültme
sağlayan merdaneler, hadde makinesi standart besleme merdaneleri ile sürülen ince metal
lehvanın iki tarafında senkronize sallanan iki sarkaç
kolun ucundaki küçük çaplı merdanelerden
pendulum rolling mill sarkaçlı hadde
pendulum spring pandül yayı
pendulum spring saatlerde pandülü asmak için kullanılan ince çelik şerit yay
pendulum sarkaç, saatlerde çalışmayı ayarlayan ve mafsallı bir çubuğun ucuna tespit edilmiş
ağırlık
pendulum damper radyal pistonlu makinalarda kranka mafsallanmış temel tork uyanlarını nötür
hale getirip ondan kaynaklanacak kritik hızları elimine eden dengeleme ağırlığı
penetrability içine girme özelliği
penetrable içine girebilir
penetrance 1. ışının nüfuz yeteneği; 2. etkililik
penetrant içine giren
penetrate içine işlemek, nüfuz etmek
penetrate içine girmek, nüfuz etmek, delip geçmek, etkilemek
penetrating bünyesine nüfuz eden, içine giren
penetrating oil bünyesine nüfuz ederek temizleyen yağ, pas temizleme sıvısı, pas yağı
penetration nüfuz etme, içine geçme
penetration girim
penetration yaygınlık
penetration girme, nüfuz etme, batma, penetrasyon (bitümlü malzemelerin, standart bir iğnenin
belirli bir yük altında ve sürede, belirli sıcaklıktaki bir numune içerisine dikey olarak girdiği
derinlik cinsinden ifade edilen kıvamlılığı)
penetration malzemeye dalma
penetration 1. nüfuz etme; 2. bir yaranın
komşusu bulunan organa yavaş yavaş nüfuz etmesi, penetrasyon; 3. göz merceğinin mesafe
değişimlerine kendini ayarlama kudreti, değişik mesafelerdeki cisimlere uyum gösterme
yetenği; 4. zeka, keskinliği, idrak gücü
penetration construction penetrasyon usulü ile yapılan inşaat (asfalt makadam için kullanılan
genel yapım metodu)
penetration depth içine girme derinliği
penetration depth penetrasyon derinliği
penetration depth of the pile kazığın gömülü boyu, kazığın çakma derinliği
penetration diagram bir kazığın derinlik‐direnç eğrisi, kazık çakma cetveli, penetrasyon
diyagramı, direnç diyagramı
penetration factor girim katsayısı
penetration frequency girim frekansı (sıklığı)
penetration macadam penetrasyon makadam
penetration of a pile kazığın zemine girişi, kazığın zemine giriş derinliği
penetration per blow darbe başına penetrasyon
(kazık çakmada)
penetration record penetrasyon kayıtları
penetration resistance penetrasyon direnci (jeotekstillerde keskin uçlu bir maddenin
jeotekstile batmasına direnç, zemine bir sondanın girmesine direnç, koni direnci gibi)
penetration resistance of a pile bir kazığın derinlik‐direnç eğrisi, kazık çakma cetveli,
penetrasyon diyagramı, direnç diyagramı
penetration resistance static statik penetrasyon direnci
penetration test penetrasyon deneyi, penetrometre deneyi
penetration, rate of bkz. rate of penetration
penetration, regular bkz. regular penetration
penetration‐load curve penetrasyon yük eğrisi
penetration‐resistance curve penetrasyon‐direnç eğrisi, penetrasyon diyagramı, penetrasyon
kayıtları
penetration‐resistance profile sıkılık profili, penetrasyon direnç grafiği
penetrometer 1. x ışınlarının herhangi bir
maddeden geçiş gücünü ölçen alet; 2. gümüş v, b bazı metallerin x ışınlarını emme yeteneğini
ölçen alet
penetrometer test bkz. penetration test
penetrometer, cone bkz. cone penetrometer
penetrometer, dynamic bkz. dynamic penetrometer
penetrometer, dynamic cone bkz. dynamic cone penetrometer
penetrometer, static bkz. static penetrometer
penia (son ek), azlık, eksiklik anlamına sonek
penning blokaj
penstock su oluğu
penstock suyun akışını düzenleyen ufak bent, kanal, boru
pent(a) (ön‐ek), beş
penta ‐ beş anlamı veren birleştirici
pentad beş değerli bir element
pentagon beşgen
pentagonal beş köşeli
pentagram beş çizgili
pentagrid beş ızgaralı
pentahedral beş yüzeyli
pentahedron beşyüzlü
pentahedron beş yüzeyli
pentane petrol içinde bulunan uçucu bir
gaz (C6h12)
pentangular beş açılı
pentatonic beş tonlu
pentavalent beş değerli (element’in birleşme gücü hakkında)
penthouse sundurma
penthouse çatı katı
per (ön‐ek), vasıtası (yolu) ile
per annum yılda bir
per capita kişi başına
per capita consumption kişi başına tüketim
per capita income kişi başına gelir (bir ekonomide
belli bir dönemde yaratılan milli gelirden, kişi başına düşen pay)
per contra diğer taraftan
per diem her gün
per lineal meter bir metre uzunluk için
per meter of length metre uzunluk için
per saltum bir sıçrayışta, bir defadan
per saltum bir hamlede bir atılımda
per se kendi başına
perambulator, yol ölçeği, yol ölçme aleti, ölçülecek mesafeyi ölçmek için aksına büyük bir kolun
bağlandığı büyük bir tekerlekten ve kayıt aygıtından oluşan cihaz
perceive anlamak
perceive, to algılamak
percent yüzde, %
percent consolidation konsolidasyon yüzdesi
percent ripple kıpırtı oranı
percent solids aggregate only karışımdaki agreganın katılar yüzdesi
percent solids total mix toplu karışımdaki katılar yüzdesi
percent voids aggregate only yalnız agreganın boşluk yüzdesi (sıkıştırılmış agrega kütlesi içinde
asfalt ve hava tarafından kapanmış olan boşlukların toplu yüzdesi)
percent voids filled with asphalt asfaltla dolu boşluk yüzdesi (sıkıştırılmış agreganın
kütlesindeki boşlukların asfalt çimentosu ile doldurulmuş olan yüzdesi)
percent voids in the mineral aggregate sıkıştırılmış mineral agrega‐daki boşluklar yüzdesi
percent voids total mix toplu karışımdaki boşluklar yüzdesi (sıkıştırılmış bir asfaltlı karışımda
asfalt tarafından doldurulmamış olan kısmın toplu hacme göre ifade edilen yüzdesi)
percentage yüzde, yüzde oranı
percentage by weight ağırlık olarak yüzde
percentage distribution yüzde dağılımı
percentage of pores yüzde olarak porozite
percentage of voids boşluk yüzdesi
percentile yüzde birlik
percentum yüzde
percept anlayış, idrak, duyu yolu ile idrak edilen şey
perceptible farkına varılabilir, hissedilebilir, seçilebilir, algılanabilir
perceptible algılanabilir
perceptible anlaşılır
perception algı, anlayış
perception intikal, algılama
perception threshold algılama eşiği
perception time intikal süresi, algılama süresi
perceptive 1. duyu organları ile alınan uyarıların zihinde mana kazanmasıyla ilgili, persepsiyonla
ilgili;
2. algılama yeteneğine sahip, seziş veya anlayış gücü gösteren
perceptivity 1. algılama yeteneği, algı gücü;
2. anlayış gücü, idrak yeteneği
perceptual algısal
perceptual anlayış ile ilgili
perceptual experiment algısal deney
perched water askıdaki su, tüneksu
perched water table 1. tüneksu sehpası
2. askıdaki su tablası
percipient 1. idrake ait, anlayışlı, idraki keskin;
2. anlayışlı (idraki kuvvetli) kimse
percolate n, 1. süzmek, filtredeng eçirmek;
2. süzülmek, sızmak; 3. süzülen eriyik
percolate through arasından sızma, arasından akma
percolating süzme, süzülme
percolating water sızıntı suyu, sızıntı, akan yeraltı suyu
percolation 1. süzme; 2. süzülme; 3. filtredeng eçirme veya geçme
percolation süzülme
percolation sızıntı, kaynama, sızma (serbest suyun toprak içindeki hareketi)
percolation coefficient sızıntı katsayısı veya faktörü, akma oranı
percolation factor bkz. percolation coefficient
percolation of water yeraltı suyu akımı, sızıntı, sızıntı akımı, su sızması
percolation test permeabilite deneyi, geçirgenlik deneyi
percolation through a dam baraj içinde sızıntı, sedde içindeki sızıntı
percolator süzen, süzücü, süzgeç
percuss muayene maksadiyle parmak veya aletle hafif hafif vurmak
percussion çarpma, darbe, vurma
percussion boring darbeli sondaj
percussion drill darbeli delici
percussion drilling darbeli delme
percussion drilling darbeli sondaj yapma
percussion hammer darbeli çekiç
percussion, centre of vurma, çarpma, salınım merkezi, çarpma merkezi, vurma merkezi
percussion/center of darbe merkezi
percussive darbeli
perfect ideal, mükemmel, tam
perfect combustion ideal (tam) yanma
perfect combustion mükemmel yanma
perfect conditions varsayılan ideal çalışma şartları
perfect cube tam küp
perfect cube root tam küp kök
perfect fit birbirine hatasız uyma, sıkı geçme, tamamen intibak
perfect fluid ideal sıvı
perfect gas ideal gaz
perfect level dümdüz
perfect liquid tam akışkan
perfect square tam kare
perfect square root tam kare kök
perfectly ideal olarak
perfectly elastic tam elastik
perfidy hainlik
perfonmance curve performans eğrisi
perforate delmek, sıra sıra delikler açmak, delme, tırtıllama, tırtıl açma, vida somun vb yüzlerine
torna ile tırtıl çekme
perforate sık delik açmak
perforated delikli
perforated perfore
perforated tırtıllı, delikli
perforated delinmiş, delikli, perforatus
perforated perfore delikli
perforated (s) delikli, zımbalı
perforated area ratio delikli alan oranı
perforated casing filtre borusu
perforated ceiling delikli tavan
perforated cover plate delikli takviye levhası (flanşta)
perforated drain pipe delikli drenaj borusu, delikli boşaltma borusu
perforated drainage delikli drenaj uygulaması
perforated drum drier perfore tamburlu kurutucu
perforated grille delikli menfez
perforated grille perfore ızgara
perforated ladle kevgir
perforated pipe perfore boru
perforated pipe delikli boru
perforated plate perfore levha
perforated plate delikli plaka
perforated sheet perfore sac
perforated sheet delikli saç
perforated, drain bkz. drain perforated
perforating delici, perforans
perforating delme, delik açma
perforation delik delme
perforation delme
perforation sık delik açma
perforation zımba deliği
perforator delici
perforator sık delik açma aleti, delgi
perforator zımba makinesi
perform yapmak, yerine getirmek, icra etmek
perform, to gerçekleştirmek, yapmak
performance başarım, performans
performance verim, güç, performans
performance performans, verim, sonuç, yapma, yerine getirme
performance bond kesin teminat, teminat mektubu, kat’i teminat mektubu
performance coefficient performans katsayısı
performance curve üstyapı kondüsyonunun zamana karşı eğrisi
performance curve performans eğrisi
performance guarantee bkz. performance bond
performance guarantee data performans garanti verileri
performance index başarım ölçütü
performance measurement başarım ölçümü
performance of tests deney yapma
performance period performans periyodu (üstyapının trafiğe açılmasından onarım ihtiyacı
göstermesine kadar süreceği tahmin edilen hizmet ömrü)
performance security bkz. performance bond
performance test performans testi
performance testing başarım sınaması (testi)
perfuse sıvamak
peri perf, etrafında, çevresinde, yakınında, dışında, peri
peri‐ yanında, çevresinde anlamı veren ön ek
periaxial eksen çevresinde bulunan, eksein saran
pericline her yönde eğimli
perienteron ilkel ahşa boşluğu
perigee ay yörüngede en yakında
perihelion güneş yörüngede en yakında
peril tehlikeye açık
perimeter 1. herhangi bir cismin çevre uzunluğu;
2. görüş alanının sınırlarını ölçmede kullanılan alet, perimetre
perimeter çevre uzunluğu
perimeter çevre (herhangi bir çokgenin, etüt alanının, haritanın sınırları)
perimeter shear çevresel kesme
perimetric çevresel
period devir, dönem, periyot
period süre, zaman aralığı
period devre, devir, süre, belirli uzunluktaki zaman, period
period of drought kuruma devresi, kuraklık süresi
period of vibration titreşim süresi
period, dot, point nokta
period periyod, bir tam salınım veya titrşim için geçen süre
periodic belirli aralıklı, periyodik
periodic 1. belirli aralıklarla meydana gelen;
2.tekrar vukubulan, periodik
periodic devire ait
periodic dönemli, peryodik
periodic (s) periyodik, belirli aralıklarla tekrarlayan
periodic check‐up belirli aralıklarla kontrol,
periyodik kontrol
periodic classification periyodik sınıflama
periodic duty dönemli çalışma
periodic function dönemli işlev
periodic inspection periyodik kontrol
periodic maintenance periyodik bakım
periodic noise belirli aralıklarla duyulan ses, vuruntu
periodic process dönemli süreç
periodic pulse train dönemli darbe katarı
periodic service periyodik servis
periodic service periyodik bakım
periodic speed variations periyodik hız değişmeleri
periodic system periyodik sistem
periodic time periyod
periodic quantity belirti zaman aralıkları ile meydana gelen büyüklük
periodic, control bkz. periodic check up
periodical belirli aralıklarla çıkan, magazin, dergi
periodicity belirli aralıklarla aynı olayın yeniden oluşması, belli aralarla tekrarlama
periodicity of function periyodikliği/ fonksiyonun
periodicity frekans
peripheral çevrebirimi
peripheral dış yüzeysel
peripheral çevresel, çevre, çembersel, kuşak biçiminde
peripheral (s) çevreye ait
peripheral angle çevre açısı
peripheral bus çevre veriyolu
peripheral control unit çevre denetim birimi
peripheral equipment çevre donatımı
peripheral force çevre kuvveti
peripheral interface çevre donatımı arayüzü
peripheral processor çevre işlemcisi
peripheral road çevre yolu
peripheral speed çevresel hız
peripheral speed bir diskin veya tekerleğin çevresi üzerindeki bir noktanın hızı, çevresel hız
peripheral steel çevresel donatı
peripheral unit çevresel birim
peripheral, peripheric dış yüzeye ve kenara ait periferal, periferik, çevresel
periphery dış yüzey veya kenar, periferi
periphery çevre, bir şeyi çevreleyen sınır, çizgi veya bölge
peripolar kutup çevresinde, kutbu çevreleyen
periscope periskop
periscopic geniş bir görme alanı temin eden
perish yok olmak
perishable yok olabilir
peristyle bir avluyu çevreleyen sütunlar dizisi
permafrost sürekli don
permanent set (a) bir numunede (test parçasında) metalin elastik sınırının geçilmesi halinde yük
kalktıktan sonra boyundaki fark miktarı, (b) yük altındaki bir yapıda sürekli olan senim
permanency süreklilik
permanent daimi, sabit, kalıcı
permanent devamlı, sürekli, süreli, permanenes
permanent connection kalıcı bağlantı
permanent dead load sürekli ölü yük
permanent deformation kalıcı deformasyon
permanent drainage sürekli drenaj
permanent error kalıcı hata
permanent file sabit kütük
permanent lining kalıcı kaplama
permanent load sürekli yük
permanent load ölü yük, statik yük, sürekli yük
permanent magnet doğal mıknatıs
permanent magnet sabit mıknatıs
permanent magnet çelik mıknatıs, bozulmaz mıknatıs, kalıcı mıknatıs
permanent magnet moving coil instrument doğal mıknatıslı devinen sargılı alet
permanent mould sabit kalıp
permanent plastic deformation kalıcı plastik deformasyon, plastik şekil değiştirme
permanent residual deformation bkz. permanent plastic deformation
permanent set in its members elemanlarında kalıcı şekil değiştirme
permanent settlement kalıcı yerleşim
permanent set‐up sabit tesisat
permanent structure geçici olmayan asıl yapı,
kalıcı yapı
permanent support unit kalıcı destek birimi
permanent water level sabit su seviyesi
permanently sürekli olarak
permanently marked point sabit nokta
permanent‐way crane demiryolunda olan kazalarda veya demiryolu tamiratında kullanılan
sehpalı kren
permanganate permanganik asidin tuzu, permanganat
permanganate of potassium potasyum permanganat
permeability geçirimlilik, geçirgenlik, permeabilite
permeability diagram geçirgenlik diyagramı, permeabilite diyagramı
permeability of the soil zeminin hidrolik iletkenliği, zeminin geçirgenliği, zeminin permeabilitesi
permeability pattern permeabilite diyagramı, geçirgenlik diyagramı
permeability profile bkz. permeability pattern
permeability survey permeabilite etüdü, geçirgenlik etüdü
permeability test permeabilite deneyi, geçirgenlik deneyi
permeability, air bkz. air permeability
permeability, coefficient of bkz. coefficient of permeability
permeability, degree of bkz. degree of permeability
permeability, electric bkz. electric permeability
permeability, high bkz. high permeability
permeability, horizontal bkz. horizontal permeability
permeabilty geçme, işleme, nüfus etme, içe işleme, geçirme, nüfus ettirme
permeable geçirgen, geçirimli
permeable nüfuz edebilen, içine geçilebilir, nüfuz edilir
permeable bed geçirgen yatak
permeable ground geçirgen zemin
permeable soil geçirgen toprak
permeable soil geçirimli zemin
permeable subsoil geçirimli altyapı
permeable, feebly bkz. feebly permeable
permeable, highly bkz. highly permeable
permeameter permeametre, geçirgenlik ölçer
permeameter doğuşturulluk ölçer, irgitillikölçer
permeameter, constant head bkz. constant head permeameter
permeameter, falling‐head bkz. falling‐head permeameter
permeance manyetik iletkenlik
permeance geçirgenlik
permeance içe işleme, geçme, nüfus, mıknatıslık geçirme
permeant geçirgen
permeate içine geçmek
permeation içine geçme
permeation yayılma, ilerleme, özellikle enfeksiyon veya tümörün, herhangi bir yolla bulunduğu
bölgeyi aşarak diğer organ ve dokulara yayılması
permian permiyen (paleozoik çağının yedinci ve son dönemi ve bu dönemde çökelen jeolojik
birimlerin oluşturduğu istifin genel adı)
permissible müsaade edilebilir
permissible izin verilen
permissible müsaade edilir
permissible load müsaade edilen yük, güvenli yük, emniyetli yük
permissible pressure kabul edilebilen basınç
permissible settlement kabul edilebilen oturma, müsaade edilen oturma
permissible unit stress birim emniyet gerilmesi
permission izin, müsaade
permission izin, müsaade, ruhsat
permissive izin veren
permit izin vermek
permit izin, ruhsat
permit 1. müsaade etmek, izin vermek, elvermek, izin 2. permi (ithal ve ihraç edilecek mallarla,
yurt dışına çıkartılacak döviz ve değerler için kamu otoriteleri tarafından verilen izin)
permit to work çalışma izni
permitted izin verilen
permitted duty ( bkz. permitted load) izin verilen yük
permitted load izin verilen yük
permitted time mehil
permitted turns müsaade edilen dönüşler (araç ya da yaya akışındaki karmaşıklıkların
giderilmesi için yasaklanan yönler dışında sinyalize kavşaklarda sağa ya da sola dönüşler)
permitter izin veren
permittivity 1. elektriki geçirgenlik, dielektrik katsayısı veya sabiti 2. jeotekstillerde, malzemeye
dik yönde, birim kesit alandan, birim su basıncı ve laminer akım şartları altında geçen suyun
hacim cinsinden hızı
permutation devşirim, permütasyon
permute yeniden sıralama
permute, to devşirmek, karmak
permutite permutit, su kireci filtresi
permutite water softener su filtrasyon cihazı
pernicious zararlı
perpendicular dik açılı, dik, dikey, düşey, diklemesine, dik doğrultuda
perpendicular dikine
perpendicular düşey, perendicularis
perpendicular bisector doğrunun orta dikmesi
perpendicular line dikey doğru
perpendicular motion dikey hareket, düşey hareket
perpendicularity diklik
perpetual devridaim
perpetual sürekli
perpetual calendar sürekli takvim
perpetual inventory sürekli envanter (fiili sayıma baş vurmadan belirli herhangi bir tarihte
doğrudan doğruya kayıtlardan temin edilebilen envanter
sistemi, sipariş edilen malların, teslim almanın, çıkışın ve eldeki mevcudun sürekli akışını,
miktar ve değerini göstermek üzer
perpetual motion devridaim hareketi
perpetual motion sürekli devinim
perpetual screw sonsuz vida
perpetuate sürdürmek
perpetuation sürdürme
perpetuity süreklilik
perron merdivenli sahanlık
persalt nötr bir tuza nazaran asit muhtevası daha fazla olan herhangi bir tuz
persecute eziyet etmek, işkence yapmak,
zulmetmek
persecution eziyet, işkence
persian drill iran matkabı, iran sondajı, Arşimet matkabı
persist ısrar etmek
persistence devamlılık, süreklilik, ısrar
persistent ısrarlı
persistent devamlı mevcut olan, kesilmeksizin devam eden, geçmeyen inatçı (geçmeyen baş
ağrısı gibi)
persistent screen bellekli ekran
person kimse, kişi
person capacity yolcu kapasitesi (beklenmedik gecikme, tehlike ya da sınırlamalar dışında,
belirli işletme koşulları altında, verilen zaman dilimi süresince olan transit geçiş hakkı ya da
karayolu üzerinde verilen bir noktadan taşınabilen maksimum yolcu sayısı)
person level of service yolcu hizmet seviyesi (transit araçlarda yolcu başına alan olarak
belirtilen, yolculara sunulan servis kalitesi)
persona zihnin bilinçli (şuurlu) kısmı
personal kişisel, şahsi, özel
personal assets menkul kıymetler, şahsi varlıklar, kişisel değerler
personal computer, pc kişisel bilgisayar
personal error kişisel hata
personal identification number kimlik numarası
personal income kişisel gelir (belli bir dönemde bir ulusal ekonomide kişilerin eline geçen
toplam gelir)
personal information management kişisel bilgi yönetimi
personal injury accident yaralanmalı kaza
personalgistics şahsiyet bilgisi
personality 1. kişilik, şahsieyt; 2. kişi, şahıs
personalise kişiselleştirmek
personally şahsen
personnel eleman, personel
personification kişiselleştirme
personnel personel, kuruluşta çalışan elemanlar, hizmetliler
personnel management personel yönetimi
perspective perspektif, görüş açısı, görünüş
perspective axis perspektif ekseni
perspective drawing perspektif resim
perspective view perspektif manzara, mesafelere oranla görünüş
perspective view perspektif görünüş
perspiration 1. terleme; 2. ter, perspiratio
perspiration ter
perspire terlemek
persuade ikna etmek
persuasible ikna edilebilir
persuasion ikna etme, diğer bir kişinin zihnini etkileme, inandırma
persuasion ikna
persuasive ikna edici
persulfate adi sülfattan çok sülfürik asit ihtiva eden sülfat
PERt bkz. program evaluation and review technique
pertaining ilişkin, ait
pertinence ilgi
pertinent ilgili
pertinent uygun
pertinent ilgili, alakalı, uygun
pertinently ilgili olarak
perturb, to sarsıma uğratmak
perturbation sarsım
perusal inceleme
peruse incelemek
pervasion yayılma
pervasive yayılıcı
perverted anormal hale dönmüş, gayritabii şekle girmiş
pervious permeable, geçirgen, geçirimli
perviousness of the soil zeminin geçirgenliği, zeminin permeabilitesi, zeminin hidrolik iletkenliği
pet cock boşaltma musluğu
pet cock (priming valve) buhar makinelerinde makine çalışmaya başlarken oluşan silindirlerdeki
yoğuşan buharı boşaltmaya veya kazandaki su seviyesini kontrol etmek için kullanılan küçük
musluk, valf, küçük musluk, boşaltma musluğu, istim boşaltma musluğu, egzoz musluğu
petcock küçük musluk
petition dilekçe
petrifaction taş sertliği kazanma, taşlaşma
petrified taşlaşmış
petro‐ kaya anlamı veren birleştirici
petrochemical petrokimyasal
petrochemistry petrokimya
petrographic character petrografik karakter, petrografik özellik
petrographic examination kayaların oluşum bakımından analizi
petrography petrografi (taş biliminin, taşların kompozisyonları ve dokuları ile ilgilenen kısmı,
kayaların oluşumunu tarif ve sınıflarına ayırma)
petrol benzin
petrol petrol
petrol araç yakıtı, benzin
petrol engine 4 zamanlı otto motoru veya 2 zamanlı karbüratorden püskürtmeli veya direk
püskürtmeli içten yanmalı motor
petrol pump (a) karbüratöre yakıt basan elektrikle çalışan veya kam milinden tahrik alan küçük
diyaframlı pompa, (b) petrol istasyonlarındaki
yakıt pompası
petrol station benzin istasyonu
petrol tank benzin deposu
petrolatum saf vazelin, gaz tasfiye edildikten sonra kalan tortusundan çıkarılan idrokarbon
parafini yağı, gazyağından çıkarılan bir merhem
petrolatums petrolatlar (petrol ürünü ağır fonksiyonlardan mumun alınması ile geriye kalan yarı
katı, yağ gibi kaypak malzemeler)
petrolen petrolenler (bitümlü maddelerin pentanda çözünebilen kısımları, hafif alifatik
hidrokarbon çözücülerde çözünebilen fraksiyon)
petroleum petrol (ham petrol, hidrokarbonlar ve çeşitli miktarlarda kükürt, azot ve oksijeni
içeren karbon ve hidrojen bileşiklerinden meydana gelmiş çok geniş bir yağlı ürünler sınıfı)
petroleum ham petrol, petrol
petroleum asphalt petrol asfaltı (ham petrolün tasfiyesinden elde edilen asfalt)
petroleum barrel petrol varili
petroleum bitumen petrol bitümü (uygun bir petrolün destilasyonunun son kademesinden sonra
elde
edilen bitüm)
petroleum coke petrol koku
petroleum fluid petrol bazlı akışkan
petroleum oil gaz yağı
petroleum product petrol ürünü
petroleum products petrol ürünleri
petroleum waxes petrol mumları (petrolden elde edilen mumlu maddeler)
petrolic petrol esaslı
petrology taş bilimi (yer kabuğunu meydana getiren taşlardan, bunların oluşumundan ve
değişmelerinden söz eden bilim)
petticoat çan biçimi
petticoat insulator fincan izolatör
pewter kurşun ve kalay karıştırılarak elde edilen bir metal alaşım
pexy (ön‐ek), 1. yerinden oynamış bir kısmın tekrar yerine tesbiti; 2. sabitleştirme,
hareketsizleştirme
phako‐ (ön‐ek), mercek, lens
phase etap
phase faz, safha, evre, aşama
phase 1. safha, görünüş, faz phosis; 2. heterojen bir sistemde mekanik usullerle birbirinden
ayrılabline cisimlerin içinde bulundukları durum
phase 1. evre, faz 2. herhangi bir trafik hareketinin kombinasyonunda bir veya birden fazla
zaman aralığında, aynı anda geçiş hakkı ayrılan sinyal döngüsünün bir bölümü
phase amplitude distortion evre genlik bozunumu
phase angle evre açısı
phase change faz değişimi
phase comparator evre karşılaştırıcı
phase compensation evre dengelemesi
phase conductor faz iletkeni
phase constant faz sabiti
phase constant evre değişmezi
phase delay evre gecikmesi
phase delay faz gecikmesi
phase difference faz farkı
phase equalizer evre denkleştiricisi
phase error evre hatası, faz hatası
phase indicator evre göstergesi
phase jitter evre seğirmesi
phase lag evre gecikmesi
phase lagging faz gecikmesi
phase lead evre öndelemesi
phase line faz hattı (enerji)
phase locked loop, pLL evre kenetleme döngüsü
phase locking evre kenetlenmesi
phase margin evre payı
phase modulation evre kiplenimi
phase number faz sayısı
phase of a sinusoid bir sinüzoidin evresi
phase regulator faz regülatörü
phase reversal evre tersinimi
phase sensitive detection evreye duyarlı algılayıcı
phase sequence indicator evre ardışımı göstergesi
phase shift faz kayması
phase shift circuit evre kaydırıcı devre
phase shift keying evre kaydırmalı kiplenim
phase space faz uzayı, evre uzayı
phase tension faz gerilimi, evre gerilimi
phase velocity evre hızı
phase voltage faz gerilimi
phase voltage of a winding sargının faz gerilimi
phase faz, iki değişken büyüklüğün maksimum değerleri aynı anda meydana geliyor ise aynı
fazlıdır denir
phase/amplitude distortion evre‐genlik bozunumu
phase/frequency distortion evre/sıklık bozunumu
phasemeter evreölçer
phasic 1. devre (faz) ile ilgili; 2. devre (faz) gösteren, fazlı
phasing evre uyumu
phasor evreoku
phenomenological görüngüsel
phenomenology doğal olayları inceleyen bilim, fenomenoloji
phenomenology doğal olaylar bilimi
phenomenon görüngü
phenomenon (çoğ., phenomena) olay, hadise, fenomen
phenomenon doğa üstü, doğa üstü olay
phillips head screw yıldız başlı vida
phillips head screw‐driver yıldız tornavida
phillips screw bkz. phillips head screw
phillips screwdriver yıldız tornavida
phone telefon
phone ses
phone‐ ses anlamı veren birleştirici
phonetic alphabet fonetik alfabe
phonetic spelling fonetik yazım
phoney sahte
phonic sese ait
phonogram ses kayıt grafiği, fonogram
phonogram ses gösteren işaret
phonograph bant üzerine kaydedilen sesleri gerektiğinde tekrarlayan alet, fonograf
phonograph fonograf
phonology fonoloji
phonologist fonolog
phonology bkz. phonetics
phonometer ses kuvvetini ölçme aleti, fonometre
phonometer ses ölçer
phonophotography ses dalgalarının fotoğrafla kaydedilmesi
phony sahtekar
phony sahte
phosgenic ışık oluşturan, ışık veren
phosphate fosfat
phosphate coating fosfat kaplama
phosphatic fosfat tuzlarına ait
phosphatized fosfatlanmış
phosphide fosforun bir metal ile bileşimi
phosphine hidrojen ile fosfordan mürekkep sarmısak kokulu ve çok zehirli bir bileşim (ph3)
phosphite fosforlu asit tuzu
phosphite fosfit
phosphor fosfor
phosphor bronze fosforlu bronz
phosphorate fosfor ile terkip etmek
phosphorated fosforlu, fosfor ile terkip edilmiş
phosphoresce fosfor gibi ışıldamak
phosphorescence sıcaklık yaymadan fosfor gibi ışık verme
phosphorescence fosfor ışıma
phosphorescence fosfor gibi ışıldama
phosphorescent fosfor ışıl
phosphoric fosforik, fosforlu
phosphoric fosforlu, kuvvetli fosfor mileşimlerine ait
phosphorism fosforla zehirlenme
phosphoroscope fosfor ışığını ölçme cihazı, fosforoskop
phosphorous 1. fosfor’la ilgili; 2. fosfor ihtiva eden, fosforlu; 3. fosfor niteliğinde, fosfor’a
benzeyen
phosphorous fosforlu
phosphorus p sembolü ile bilinen, atom no: 15 ve atom ağırlığı: 30.975 olan kimyasal element,
fosfor
phosphorus fosfor
phot(o)‐ (ön‐ek), ışık, ışıkla ilgili
photalgia ışık sebebiyle meydana gelen göz ağrısı, gözün ışıktan ğarıması, fotalji
phote aydınlanma birimi, santimetre kareye 1 lumen ışık düşmesi
photechy ışına maruz kalan bir cismin radyoaktif hale gelmesi
photic ışığa ait
photo fotoğraf
photo foto
photo‐ ışık anlamı veren birleştirici
photo carrier resim taşıyıcısı
photo cd; photo compact disk fotoğraf yoğun tekeri
photo interpretation fotoğraf yorumlama, kıymetlendirme
photo multiplier ışıklı hesap makinesi
photo orientation resim yöneltmesi
photo scanner resim tarayıcısı
photocathode fotokatot
photocell fotosel, ışık gözesi
photocell fotosel
photochemical ışığın imyasal etkilerine ait, fotoşimik
photochemical fotokimyasal
photochemistry ışınların kimyasal tesirini inceleyen bilim dalı, fotokimya
photochemistry fotokimya
photoconduction effect fotoiletim etkisi
photoconductive camera tube fotoiletken kamera tübü
photoconductive cell fotoiletken göze
photoconductive detector ışıliletken sezici
photoconductivity ışıliletkenlik
photoconductor ışıliletken
photoconductor fotoiletken
photocopier fotokopi makinası
photocopy fotokopi
photocopy/color fotokopi/renkli
photocopying paper fotokopi kağıdı
photodetector fotosezici, ışılsezici
photodromy ışığa maruz bırakılan eriyik içinde dağılı, taneciklerin ışığa yönelme veya ışıktan
uzaklaşma hareketi, fotodromi
photodynamic fotodinamik
photodynamic 1. ışığın kazandırdığı enerji ile ilgili;
2. ışığın kazandırdığı enerji ile faaliyet veya hareket gösteren; 3. ışıkta parıldayarak kendisini
belli eden
photodynamics ışığın bitkiler üzerindeki harekete sevkedici etkisini ve bu etki nedeniyle oluşan
hareketleri konu alan bilim adlı, fotodinamik
photoelastic varnish fotoelastik cila
photoelasticity ışıklı esneme, fotoelastisite
photo‐elasticity nitro‐selüloz gibi şeffaf bir
plastik malzemeden yapılan bir modelden
polarize (kutuplaşmış) bir ışığı geçirerek
karmaşık yükleme altında gerilme
dağılımının yerini ve yönünü tespit etme
metodu
photoelectric fotoelektrik
photo‐electric fotoelektrik, ışık elekriği
photoelectric effect ışılelektriksel etki
photoelectric emission ışılelektriksel salım
photoelectric multiplier ışılelektriksel çoğaltıcı
photoelectricity ışık etkisiyle oluşan elektrikiyet, fotoelektrisite
photoelectricity ışılelektrik, ışılelektriksellik
photoelectron fotoelektron
photoelectronic emission fotoelektronik salım
photoemission ışılsalım
photoemissive camera tube fotosalıcı kamera tübü
photoemissive effect fotosalım etkisi
photoengraving fotogravür
photofinish fotofiniş
photoflash flaş
photogene kopye
photogenic 1. ışık meydana getiren veya yayan;2. ışıktan meydana gelen, fotojenik
photogeology fotojeoloji (hava fotoğraflarına dayanarak yapılan jeolojik yorumlama tekniği)
photogeomorphology fotojeomorfoloji (hava fotoğraflarına dayanarak yer şekillerinin
yorumlanması tekniği)
photogenesis ışık oluşması
photogrammetric fotoğrametrik
photogrammeter resim ölçer
photogrammetric airplane fotoğrametri uçağı, ölçme uçağı
photogrammetric camera fotoğrametrik kamera, ölçü resim kamerası
photogrammetric data fotoğrametrik data, fotogrametrik veri
photogrammetric flight fotoğrametrik uçuş
photogrammetric survey fotoğrametrik etüt
photogrammetry fotoğrametri, resim ölçme (objelerin boyut, şekil, konum gibi başlıca geometrik
karakteristiklerinin fotoğraflar yardımıyla tayin edilmesi)
photogrammetry of architecture mimari fotoğrametri
photogrammetry, aerial bkz. aerial photogrammetry
photogrammetry, analog bkz. analog photogrammetry
photogrammetry, digital bkz. digital photogrammetry
photogrammetry, plane table bkz. plane table photogrammetry
photogrammetry, soft‐copy bkz. soft‐copy photogrammetry
photogrammetry, terrestrial bkz. terrestrial photogrammetry
photograph fotoğraf
photograph center resim orta noktası
photograph, aerial bkz. aerial photograph
photograph, air bkz. air photograph
photograph, curvature of bkz. curvature of photograph
photograph, ground bkz. ground photograph
photograph, instantaneous bkz. instantaneous photograph
photograph, interpretation of bkz. interpretation of photograph
photograph, origin of bkz. origin of photograph
photograph, parallel bkz. parallel photograph
photograph, scale of bkz. scale of photograph
photograph, successive bkz. successive photograph
photograph, terrestrial bkz. terrestrial photograph
photographer fotoğrafçı
photographic image fotoğrametrik görüntü
photographic map fotoğrafik harita
photographic material fotoğraf malzemesi, fotoğrafçılığa ait malzeme
photographic surveying camera fotoğrafik alım kamerası
photography resim çekme, bir objeden gelen ışınların hassas filme yansıtılması ile filminin
alınması
photography fotoğrafçılık
photogravure fotogravür
photokinesis fotokinesiz
photokinetic ışığa karşı hareket ederek cevaplayan
photokinetic fotokinesiz
photolysis ışık tesiriyle ayrışma, fotoliz
photolyte ışık tesiriyle ayrışan cisim
photolytic fotolize ait
photomania 1. ışığa karşı aşırı arzu, aydınlığa veya ışıklı yerlere aşırı düşkünlük gösterme; 2.
uzun süre kuvvetli ışığa maruz kalışın sebep olduğu ruhsal dengesizlik hali
photomap fotoharita
photomapper fotoharitacı
photometer 1. ışık kuvvetini ölçen alet, fotometre;
2. gözün cisimleri görebileceği en az ışık miktarını, dolayısıyla görme için gerekli ışık eşiğini
ölçmede kullanılan alet, fotoptometre
photometer ışıkölçer
photometer fotometre, ışık ölçer
photometric ışık ölçerle ilgili
photometry fotometri, ışık ölçme
photometry ışık kuvvetini ölçme usulü (bilgisi), ışık kuvvetinin ölçülmesi, fotometri
photometry ışıkölçüm
photomicrograph mikroskop ile büyütülmüş
şeylerin fotoğrafı
photomicrograph fotomikroskop
photomontage fotomontaj
photon ışık enerjisi birimi, foton
photonephelometer bir eriyiğin bulanıklık derecesini ölçme aleti
photoptometer ışığa hassasiyeti ölçen alet
photoreaction ışık etkisiyle meydana gelen herhagni bir nitelikte kimyasal reaksiyon,
fotoreaksiyon
photorealism fotogerçekçilik
photorealistic fotogerçekçi
photoreceptive ışığı görebilen
photoreceptor ışığa hassas olan alıcı
photoscope ışık kuvvetini ölçme aleti, fotoskop, fotometre
photosensitive ışığa karşı hassas
photosensitive ışığa duyarlı
photosensitivity ışığa karşı duyarlık
photosensitization 1. ışığa karşı duyarlık, derinin ışığa karşı hassasiyet gösterişi hali; 2. herhangi
bir şey (canlı, kimyasal madde v.s.)’i ışığa karşı duyarlı kılma
photostable ışık tesiriyle değişmeyen
photostat fotostat kopyalama
photosynthesis fotosentez
photosynthesis klorofil maddelerin güneş tesiri altında karbonhidrat bileşimini meydana
getirmeleri, karbon özümlemesi, fotosentez
phototaxis ışığa yönelme hareketi
photothermic fototermik
photothermoelasticity fototermoelastisite
phototropism ışık tesiriyle yön tayin etme
photovoltaic fotoelektrik
photovotaic effect ışılgerilim etkisi, fotovoltayik etki
phrase deyim
phrase tümcecik
phreatic line yeraltı suyu düzeyi
phreatic surface yeraltı su tablası, su tablası, su seviyesi, yeraltı suyu yüzeyi
phyllite fillit, fillat (kayrak ile şist arasında orta dereceli metamorfizma şartlarında oluşmuş killi
bir kayaç)
phyllization fillitleşme, fillit kayalarının gelişme süreci
physics fizik
physical fiziksel, fiziki
physical maddesel
physical 1. tabii; 2. bedeni; 3. tabiat bilgisine (fiziğe) ait, fiziki
physical change fiziksel değişme
physical characteristics fiziksel özellikler, fiziksel karakterler
physical device fiziksel aygıt
physical file fiziksel kütük
physical hardening fiziksel sertleşme
physical impossibility maddi olanaksızlık
physical injury yaralanma
physical menace fiziksel tehdit
physical model fiziksel model
physical properties fiziksel özellikler
physical property fiziksel özellik
physical requirements fiziksel isterler
physical science fiziksel bilimler
physical security fiziksel güvenlik
physical simulation fiziksel benzetim, fiziksel simülasyon
physical threat fiziksel tehdit
physically fiziki, fiziksel
physician hekim, tabip, doktor
physicist fizik alimi, tabii bililre uzmanı, tabiatçı, fizikçi
physicist fizikçi
physicochemical fizikokimya
physicogeography fizikocoğrafya
physics fizik
physics laboratory fizik laboratuarı
physio‐ ön‐ek tabii sebep (faktör) lerden doğan hastalık
physiography fiziki coğrafya
physiological, tabiat, tabii, fizyoloji, fizyolojik
pI control pI (oransal‐integral) kontrol
pia 1. yumuşak, ince, hassas; 2. pia mater
piceous ziftli, zifte benzer
pick kazma
pick kazmak, seçmek, çıkarmak
pick button seçme butonu (bilgisayar)
pick mattock iki ağızlı kama
pick up 1. kaldırmak 2. devir düşmesinden sonra motorun toparlanması
pick up allowance ilk çalıştırma payı
pick up broom kapalı tip süpürge
pickax kazma
pickax kazmak
pickaxe kazma
pickaxe kazmak
picker seçici
picker toplayıcı
picker seçici, toplayıcı
pickering governor yassı çelik yayın merkezine küreler tutturulmuş, yay uçları hız arttığında
içeri doğru çekilerek kısma valfı girişini daraltan regülatör
picket çit kazığı
picket kazık, jalon, küçük kazık
picket fence kazık çit
picket fence kazıklı çit
picket snow fence ahşap kar siperi
pickhammer kazma, tek ağızlı kazma, ayıklama çekici
picking kumaş cımbızlarına, bükülmüş iplerin oluşturduğu aralıktan tezgah boyunca tarak
tarafından yönlendirilen ve hareket tablası üzerinde dolaşan mekiği fırlatma
pickle asitle temizlemek
pickling asit ile temizleme
pick‐off bir servo mekanizmada monitörieme veya stabilize amacı için kullanılan güç çevirici
(transducer), bu transducer’in girdisi iki uzvunun relativ hareketi, çıktısı ise genellikle
elektrikseldir
pickup pikap, kamyonet
pickup hızlanma
pickup pikap, kamyonet
pickup block toparlanma düzeni
pickup truck pikap
pickup well ivmelenme benzini haznesi
pickup well otomobillerde hızlanma (ivmelenme) esnasında zengin karışım kazandırmak için
kullanılan küçük depo, bazı karbüratörierde püskürtme ölçücü ile püskürtme tübü arasına
yerleştirilmiştir
pickup plak çalınırımda kullanılan ve plak üzerinde dolaşan iğneyi tutan ses üretici güç çevirici
(transducer)
picosecond pikosaniye
picture resim
picture resim, tablo
picture resim, fotoğraf, film
picture çizmek, resim yapmak
picture coordinates resim koordinatları
picture distortion resim hatası, görüntü hatası
picture element, pixel imgecik, görüntü öğesi, piksel
picture frequency resim tekrarlama sıklığı
picture overlap resim bindirmesi
picture point control fotoğrametri kontrolü
picture quality resim niteliği, resim kalitesi
picture scale resim ölçeği
picture shrinkage resim büzülmesi
picture signal resim işareti
picture signal görüntü sinyali
picture space çizim alanı (grafik)
picture tube resim tübü
piddle işemek
pie chart dairesel çizim
pie chart değirmi çizenek
piece parça, adet, tane
piece good parça mallar
piece load parça mal
piece weight parça ağırlığı
piecewise constant signal parçalı değişmez sinyal
piecework parça başı iş
pier payanda
pier 1. rıhtım, iskele 2. köprü orta ayağı
pier iskele
pier direk
pier dalgakıran
pier (building) sütun, payanda
pier bearings orta ayak mesnetleri
pier cap orta ayak başlık krişi
pier delivery iskelede teslim
pier delivery charge iskeleye teslim ücreti
pier nose orta ayak beki
pierce sivri uçlu bir şeyle delik açmak, delmek
pierce delip geçmek
pierce delmek
piercing delme
piercing boşaltma
piercing delikten çıkan parçanın hurda olarak atıldığı delik delme işlemi
piers of a bridge köprü ayakları
piesimeter 1. sıvıların basınç yeteneğini ölçme aleti; 2. ana boruya takılıp suyun basıncını ölçen
alet
piezoelectric sensor piezoelektrikli duyucu
piezoelectricity piezoelektrik
piezo‐electricity elektrik, kristal elektriği
piezometer 1. bkz. piesimeter; 2. bkz. orbitonometer
piezometer piyezometre, piyezometre borusu, su basıncını ölçmek için kullanılan alet
piezometer basınç ölçer
piezometer tube piyezometre borusu, piyezometre
piezometric basınç ölçümüne ait
piezometric elevation bkz. piezometric head
piezometric head basınç yükü, piyezometrik yükseklik veya yük
piezometric level piyezometrik seviye
piezometric line piyezometre çizgisi, piyezometrik eğri
piezometric pressure piyezometrik basınç
piezometric surface piyezometre düzeyi, bir piyezometre serisindeki su seviyeleri
piezometry basınç ölçümü
pig boru temizleyici, pig, pik
pig iron pik demir
pig/intelligent pig/bilgi aktarıcılı
piggyback access hırsızlama erişim
piggybacking sırtında taşıma
pigment boyar madde
pigment pigment
pigment renk maddesi, renk veren
pigment boya esası
pigment 1. boya maddesi, vücuttaki bütün renkli maddeler; 2. hayvan veya bitki dokularına renk
veren madde, pigment (boya), pigmentum
pigment, mineral bkz. mineral pigment
pigmentary 1. boyaya ait; 2. içinde boya bulunan, pigmentli
pigmentation 1. boyama; 2. cildin normal renkte olması veya başka bir renk alması,
pigmantasyon
pigmented boyalı, pigmentli
pigtail örülmüş veya bükülmüş tel veya ip
pike mızrak
pilaster gömme sütun
pile kazık çakmak, istiflemek, yığmak
pile kazık
pile istif, küme, yığın
pile yığın, küme, öbek
pile 1. kazık direk 2. yığmak, yığın yapmak, üst üste koymak, küme, yığın, topak 3. demiri ısıtıp
döverek şişirmek
pile automatic hooped bkz. automatic hooped pile
pile bent kazık grubu, kazıklı ayak
pile body kazık gövdesi
pile breaking into the soil zemin içine kazığın girmesi
pile cap kazık başlığı
pile cluster kazık grubu
pile drawer kazık çekicisi, kazık sökücüsü
pile driver kazık makinası
pile driver şahmerdan, kazık çakma donanımı
pile driver, leads of a bkz. leads of a pile driver
pile driving kazık çakma
pile driving by vibration vibrasyonlu kazık çakma
pile driving formula kazık çakma formülü, kazık formülü, şahmerdan formülü
pile driving operations kazık çakma işlemleri
pile driving record bir kazığın derinlik‐direnç eğrisi, kazık çakma cetveli, penetrasyon diyagramı,
direnç diyagramı
pile driving rig şahmerdan, kazık çakma donanımı
pile driving tests kazık çakma deneyleri
pile driving, water jetting at bkz. water jetting at pile driving
pile extraction resistance kazık sökme direnci
pile extractor kazık çekici, kazık sökücü
pile formula kazık çekme formülü, kazık formülü, şahmerdan formülü
pile foundation kazıklı temel
pile group kazık grubu
pile hammer şahmerdan
pile hoop kazık kafa çemberi
pile hoop tahta kazık kafalarının kırılmasını önlemek içim kafa çevresine geçirilen demir veya
çelik bant
pile interaction factor kazık etki faktörü
pile layout kazık tertibi, kazık planı
pile load kazık yükü
pile load test with yoke and jack kriko ve boyundurukla kazık yükleme deneyi
pile load, admissible bkz. admissible pile load
pile loading test kazık yükleme deneyi
pile negative, toe resistance of a bkz. negative toe resistance of a pile
pile pattern kazık tertibi, kazık planı
pile penetration, depth of a bkz. penetration depth
of a pile
pile plank palplanş
pile point, bearing bkz. point bearing pile
pile puller kazık çekicisi, kazık sökücüsü
pile shaft kazık gövdesi
pile spacing kazık aralığı
pile stem kazık gövdesi
pile toe kazık ucu
pile toe, resistance of a bkz. toe resistance of a pile
pile with welded‐on flanges flanşlı kazık
pile, batter bkz. batter pile
pile, bearing bkz. bearing pile
pile, bearing capacity of a bkz. bearing capacity
of a pile
pile, bored bkz. bored pile
pile, bulb bkz. bulb pile
pile, buried length of bkz. buried length of pile
pile, cast‐in‐place bkz. cast‐in‐place pile
pile, compaction bkz. compaction pile
pile, concrete bkz. concrete pile
pile, conical bkz. conical pile
pile, deflection of a bkz. deflection of a pile
pile, elastic shortening of a bkz. elastic shortening
of a pile
pile, embedded length of the bkz. embedded length
of the pile
pile, end‐bearing bkz. end‐bearing pile
pile, floating bkz. floating pile
pile, head of bkz. head of pile
pile, inclined bkz. inclined pile
pile, jetted bkz. jetted pile
pile, pulling of a bkz. pulling of a pile
pile, raker bkz. raker pile
pile, rising of a bkz. rising of a pile
pile, skin friction of a bkz. skin friction of a pile
pile, slanted bkz. slanted pile
pile, smooth bkz. smooth pile
pile, steel bkz. steel pile
pile, tension bkz. tension pile
pile, timber bkz. timber pile
piled foundation kazıklı temel
piled up döğmek suretiyle şişirilmiş
pile‐drawer topraktan kazık çıkarma takımı
pile‐driver (a) bir şahmerdanı (ağırlığı) yüksek bir noktaya çıkarıp bırakarak, ağırlığın klavuz
içersinde kayması ile oluşan gücü kullanarak yapılan kazık çakma işlemi (b) kazıklar üzerine
kendi ağırlığını ve çenelerini uygulayarak hidrolik töntemle sessiz kazıklar
piler istifleyici
piles, foundation on bkz. foundation on piles
piles, group of bkz. group of piles
piles, water jetting of bkz. water jetting of piles
pile‐supported continuous footing kazıklar üzerindeki şerit temel
pile‐supported footing kazıklı temeller
pile‐supported raft kazıklar üzerindeki radye
pilger mili çelik maça (mandrel, mil) kullanarak boru çekme düzeneği
piling kazık çakma
piling yığma
piling formula kazık formülü, kazık çakma formülü, şahmerdan formülü
piling wall palplanş batardosu, palp‐lanş perdesi
piling wall, outer face of a bkz. outer face of
a piling wall
pillar direk, sütun, ayak, destek
pillar sütun, kolon, dikme bum, direk (acil haberleşme birimi direği, telefon ünitelerinin monte
edildiği direk)
pillar crane bumlu, bastonlu vinç
pillar drill sütunlu matkap
pillar drill bkz. drilling machine
pillar drill direk üzerinde kayan tablayı ve burguyu taşıyan konsollu, dikmeli sondaj makinası
pillar plate bkz. pillar
pillar pump kova veya pistonu çalıştıran kola, volana ve kranka mesnet teşkil eden dikme direği
taşıyan taban plakasına monte edilmiş kaldırma veya kuwet pompası
pillars (a) saatlerde plakalar arasında mesafe parçası olarak görev yapan silindirik çelik veya
pirinç parça, (b) muylu yatağı, milyatağı, poyra vs, ‘nin yarı alt kısmı
pillbox korugan
pillow yastık
pillow block kardan mili orta yatağı, konsol yatak
pillow block (piilow) mil yatak gövdesi, muylu yatak gövdesi
pilot pilot dalgası; öncü
pilot kılavuz
pilot pilot, kılavuz, uç
pilot bearing mil ucu yatağı, merkezleme yatağı
pilot bearing lubricator mil ucu yatağı yağlayıcısı
pilot bearing lubricator tube mil ucu yatağı yağlama borusu
pilot boring kılavuz sondaj
pilot drift öncü galeri
pilot engine klavuz lokomotif, klavuz makine, arkadan gelen treni kazalara karsi korumak i?in
trenden ayri olarak onden giden lokomotif
pilot lamp pilot ışığı
pilot lamp lamba
pilot lamp kontrol lambası, pilot lambası
pilot light pilot ışığı, kontrol lambası
pilot model pilot modeli
pilot nut kılavuz somunu
pilot plate mil sırası yatağı, aksiyel baskı yatağı
pilot project öncü proje
pilot receiver pilot alıcısı
pilot relief valve ön kumanda basınç ayar valfı
pilot run öncü geçiş
pilot study araştırma çalışması
pilot valve ön kumanda valfı, pilot valf, kılavuz valfı
pilot valve (relay valve) servomotor pistonu veya daha buyuk yardimci kontrol valfi’ne basinç
altinda yag basilmasini kontrol eden küçükl denge valfi
pilot wave pilot dalga
pilotage kılavuzluk, pilotaj
pin toplu iğne
pin bacak
pin iğne
pin pim, mafsal, şiş, perno, mil
pin iğnelemek
pin 1. bacak; 2. dişli; 3. iğne
pin barrel çalar saatte çalma tokmağını kaldıran müzikli saat veya müzik kutusunda (müzik
çalar) horozu kaldıran
pin boss pim yuvası
pin boss motor krankında krank muylusunu
taşıyan baslık
pin bosses pimin yatak çıkıntıları
pin bushing pim burcu
pin cop dokuma tezgahi mekigl i?in uygun boyutta masura
pin drill çubuk matkabı, daha önce açılan delik çapını büyültmek için ucu küçük çaplı silindir
şeklinde olup klavuz görevi gören matkap
pin head toplu iğne başı
pin hole pim yuvası
pin hole pim deliği, pim yuvası
pin hole iğne deliği
pin joint pimli mafsal
pin pallet escapement bkz. escapement
pin puller pim çıkarıcı
pin puller pim çektirmesi
pin roller iğne makara
pin track palet pimi
pin wheel pimli ana kasnak
pin, cotter bkz. cotter pin
pin, spring fork bkz. spring fork pin
pin (a) ülzerinde kolun salınım yaptığı aks veya kasnak taşıyan küçük mil, (b) bir yüzeyden
sarkan (çıkan) çok küçük çapli silindir
pin/adjusting ayar pimi
pin/centering pimi/merkezleme
pin/cotter pim/kamalı
pin/cotter pim/çatal
pin/joint pimi/mafsal
pin/shear pimi/emniyet
pin/splined pim/çatal
pinafore önlük
pincers kerpeten, pense
pincers 1. sıkıca kavrayıp çekmeğe mahsus alet, kerpeten; 2. hayvanın avını kıstırmağa yarayan
pençesi, bu amaca yönelki ayak organı
pincers maşa
pinch jant veya lastiğin iç lastiği ısırması, sıkıştırma, kerpeten vs ile sıkma
pinch tutam
pinch sıkıştırma
pinch kıstırmak, sıkıştırmak
pinch bar manivela kolu
pinch bolt boru kelepçe cıvatası
pinch effect sıkıştırma etkisi
pinchcock pens
pinchers kerpeten
pinching birbirini sıkıştırma
pin‐connected truss cıvata bağlantılı kafes kiriş
pincushion (pillow) distortion yastık biçiminde bozunum
pine çam
pine wood çam kerestesi
pinfeed dişli besleme
ping pong transmission pinpon türü iletim
pinguid kaygan, yağlı
pinion küçük dişli, pinyon
pinion konik dişli, dişli, tahrik dişlisi
pinion and bevel gear ayna ve konik dişli takımı
pinion bearing tahrik dişlisi yatağı,
konik dişli yatağı
pinion cage konik yatak kovanı
pinion gear güneş dişlisi
pinion inner bearing konik dişli iç yatağı, tahrik dişlisi iç yatağı
pinion leaf pinyon dişi
pinion leaf pinyon dişli dişi
pinion pin konik dişli pimi
pinion shaft konik dişli mili, planet dişli pimi
pinion shaft bearing konik mili yatağı
pinion shaft cage konik mili kafesi
pinion shaft gear pinyon mil dişlisi
pinion shaft stop pinyon mil tahdidi
pinion spider istavroz
pinion wheel dişli çark
pinion (a) diş sayısı genellikle 12’den az olan, saatlerde uydu görevi gören eğik veya düz dişe
sahip dişli çark, (b) krameyer dişli ile eş çalışan küçük dişli çark
(c) dişli mekanizmada büyük dişliler ile eş çalışan küçük dişli, (d) çapı genişliğinden küçük
pin‐jointed (a) pimli mafsal, birleştirdiği uzuvlar arasında sadece dönme hareketine izin veren
mafsal, (b) yapılarda (çerçeve yapılarda), uzuvlar arasında harekete müsade etmeyen bağlantı
pink pembe
pinking motor vuruntusu
pinning büyük bir iş parçasını küçük bir iş parçası ile tutturma, bağlama
pinion pimli
pin‐pallet escapement boşaltma çarkı dişinden tahrik alan palle tleri yarı dairesel çelik düşey
pimlerden oluşan bir çeşit lever escapement, paletler genellikle 10 diş, boşaltma çarkı da 30 diş
ve 4 derece impulsa sahiptir
pinpoint iğne ucu
pint 1/8 galon, pint
pint sıvı hacim birimi (1/8 galon, 04732 litre)
pint yarım litrelik ölçü, bir galonun sekizde biri, pint
pint can 1/8 galonluk kutu
pintle eksen mili, iğnecik, mesnetteki diş, menteşe pimi
pintle menteşe pimi
pintle chain pinli zincir, galeli zincir
pintle hook kaput payanda kolu maşası, cer kancası
pintle (a) vagonların büyük bağlantı çivisi, (b) menteşe çivisi, (c) şasinin üzerinde döndüğü
cıvata (d) kayık küreklerinin yandan pimle bağlanıp etrafında sallandığı üst çelik bağlantı, (e)
dizel veya ağır yağ motoru enjeksiyon valf sübabı
pinwheel fırıldak, çarkıfelek
pinwheel (pin wheel) çalar saatin tokmağını kaldırmak için tekerlek düzlemi içersinde 90° açısal
konumda yerleştirilen pimler
pinwheel cam çivi tekerlekli kam
pinwheel gear diskin dönme ekseni ile 90° konumundaki şaft üzerinde kayan pinyon ile eş
çalışan, disk çevresine sıralanmmış pimler, böyle bir dişli mekanizma istenen bir hız oranının
oluşmasına olanak sağlar, pinyon şaft hızı disk hızının karesi ile doğru orantılıdır
pinwheel principle (odhner wheel) pimli ana çark, bu tip çark pekçok kovan tip hesap
makinalarında kullanılır, bu tip çarkların sahip olduğu diş sayısı dokuz olup bu dişler (pinler)
radyal doğrultuda kanal içersinde ileri geri hareket edebilirler, her pin yan tarafta bir saplamaya
sahip ol
pioneer öncü
pioneer öncülük yapmak
pioneering roads ilk yol açımı
pipe boru, büz
pipe boru/anma ölçülü
pipe arch boru kemer
pipe baluster boru korkuluk ara çubukları
pipe bend boru dirseği
pipe bend boru geniş dirseği
pipe bending boru bükme
pipe bracket boru saportu
pipe bracket boru tesbitlenmesi
pipe bracket boru desteği
pipe cap boru başlığı, boru kör tapası
pipe casing muhafaza borusu, kuyu muhafaza borusu
pipe clamp boru kelepçesi
pipe clay lüleci çamuru, kil
pipe clip boru klipsi
pipe coil boru demeti, serpantin
pipe coil boru şeklinde sargılı bobin
pipe coil boru serpantini
pipe connection boru bağlantısı, boru bileziği, boru dirsek veya rakoru
pipe connection boru bağlantısı, boru bağlantılı
pipe coupling rakor
pipe culvert boru menfez, büz
pipe culvert base büz yatağı
pipe diameter boru çapı
pipe drains dren borusu
pipe elbow boru dirseği
pipe external diameter boru dış çapı
pipe fitting boru rakoru, boru biçiminde düz rakor
pipe flange boru flanşı, boru bağlantı yüzeyi
pipe friction boru sürtünmesi
pipe friction borudaki sürtünme
pipe hanger boru askısı
pipe internal diameter boru iç çapı
pipe joint boru bağlantısı, boru rakoru
pipe length boru uzunluğu
pipe line boru hattı (borulardan meydana gelmiş yakıt nakil sistemi)
pipe loss boru basınç kaybı
pipe network boru şebekesi
pipe nominal diameter boru anma çapı
pipe pile boru kazık
pipe plug boru tapası, boru tıkacı
pipe post boru direk
pipe riser düşey baca
pipe riser with debris rack coge pislik tutan parmaklıklı düşey baca
pipe rupture valve boru patlama valfi
pipe seal welded çepe çevre kapatma kaynağı
pipe seam strength boru dikiş kaynağı dayanımı
pipe section boru kesiti
pipe sizing boru ebatları, boru çapları
pipe sizing boru boyutu hesabı
pipe sizing boru boyutlandırması
pipe sleeves boru manşonlar
pipe spool boru spulu
pipe support boru desteği, askılaması
pipe support boru saportu
pipe system boru sistemi
pipe tee üç ağızlı dirsek
pipe thickness boru et kalınlığı
pipe thread boru dişi
pipe tracer boru arama cihazı
pipe union rakor
pipe union iki tarafı erkek dişli boru rakoru
pipe wall thickness boru et kalınlığı
pipe wise boru mengenesi
pipe wrench boru anahtarı
pipe, irrigation bkz. irrigation pipe
pipe, steel bkz. steel pipe
pipe (a) içi delik mil, boru (b) saatlerdeki borulu uzatma, başlık
pipe/connecting bağlantı borusu
pipe/drainage drenaj borusu
pipe/rain water yağmur suyu borusu
pipe‐bending machine boru eğme makinası, kol ile hareket ettirilen merdaneler arasında boru
eğme işlemi yapan makina
pipe diameter boru çapı
pipe friction coefficıent boru sürtünme katsayısı
pipelayer boru döşeyici
pipeline ardışık düzen
pipeline boru hattı
pipeline processing boru hattında işleme
pipet sıvıları bir kabdan başka bir kaba nakletmek için icne cam boru, piyet
pipe threader metal boru içersinde vida dişi (iç diş) açan makina
pipette bkz. pipet
pipette pipet
pipette method pipet metodu
piping borulama
piping 1. tesisat boruları, tesisat 2. kum kaynaması, zeminde kaynama borulanma (suyun zemine
sızarak ince kanallar oluşturması sonucu, bir zemin kütlesi içindeki danelerin bu kanallar
boyunca su yönünde hareket etmesi)
piping boru
piping boru tesisatı
piping and instrumentation borulama ve enstrümantasyon
piping and instrumentation diagram borulama ve elektrik reglaj resimleri, borulama ve
enstrümantasyon diyagramı, borulama ve ölçü diyagramı
piping by heave kabarmadan dolayı kaynama
piping by subsurface backward erosion yeraltı erozyonu ile kaynama, geri geri giden erozyon
piping network boru şebekesi
piping tax borulama zammı
piping(dos) yöneltme
piping borular, boru tesisatı, boru donanımı, boru düzeni, boru tertibatı, boru döşeme, boru
işleri,
(a) içersinde akışkan taşıyan boru tesisatı,
(b) suyun geçerken veya durgun halde çürüme ve
delik oluşturacak erozyon etkisi
piracy korsanlık
pirate korsan
pirated copy korsan kopya (yazılım)
pirated software korsan yazılım
pirnheel escapement paletlere impuls versin diye çark düzlemine dik olacak şekilde d şeklinde
pimleri ihtiva eden, ‘dead’
pirn dokuma tezgahının mekiğine uyan ve atkıyı taşıyan küçük tahta bobin
piscary balıkçılık
piscatory balıkçılığa ait
pisci‐ balık anlamı veren birleştirici
pisciculture balık üretimi
piston piston
piston air pump gemi makinalannda dolu pistona sahip iki ucunda emme ve basma valfleri
bulunan hava pompası
piston and pin piston ve pim
piston and pin set piston ve piston
pimi takımı
piston area piston kesit alanı
piston ball piston bilyası
piston bore piston çapı
piston bosses piston pimi mesnetleri, piston pimi çıkıntıları
piston compressor pistonlu kompresör
piston connecting rod piston biyel kolu
piston crown piston başı, piston tepesi
piston cup hidrolik silindirinin lastik piston başlığı, merkez silindiri piston başlığı
piston diameter piston çapı
piston displacement silindir hacmi, motor hacmi
piston displacement piston hareketi (yer değişimi)
piston displacement piston hareketi
piston displacement piston deplasmanı, piston kursu toplam hacmi (silindirin içinde pistonun
gidip geldiği mesafenin hacmi, silindirin iki ölü noktası arasında kalan hacim)
piston drive pistonlu tahrik
piston engine pistonlu motor
piston engine içten yanmalı motor
piston expander piston genişletme yayı
piston expander spring piston genişletme yayı, hidrolik silindirlerin lastik pistonlarının iç yayı
piston flow piston akışı
piston force piston kuvveti
piston friction piston sürtünmesi, piston friksiyonu
piston friction surface pistonun sürtünme yüzeyi, pistonun silindir duvarlarına değen yüzeyi
piston grooves piston segman yuvaları, segman yatakları
piston guide piston yatağı
piston guide ring piston yataklama halkası
piston head piston başı, pistonun tepesi
piston load piston yükü
piston lubrication piston yağlaması
piston movement piston hareketi
piston oil blaster ring set piston ana yağ segman takımı
piston oil master ring piston ana yağ segmanı
piston pin piston pimi, piston saplaması
piston pin bosses piston pimi çıkıntıları, piston pimi mesnetleri
piston pin hole piston pim deliği
piston pin retaining ring piston pimi tespit bileziği
piston pump pistonlu pompa
piston ring segman, piston segmanı
piston ring compressor piston segmanı sıkacağı
piston ring groove piston segman kanalı
piston ring groove piston segman yuvaları
piston ring set piston segman takımı
piston rod piston kolu, biyel kolu
piston rod piston mili, piston kolu
piston rod gland piston kolunun içersinden geçtiği salmastra kutusu içersindeki salmastra
kovanı
piston sampler pistonlu numune alıcı
piston seal piston sızdırmazlık elemanı
piston skirt piston eteği
piston slap piston vurması, biyel kolu itme yönü değiştiğinde aşınmış gevşek pistonun yavaşça
silindir duvarına vurması
piston speed piston hızı
piston speed piston hızı, bu hız makinadan
makinaya değişir, ağır motorlarda 13 m/s, dizel gemi makinaları ve lokomotiflerde 4 m/s, büyük
dizel motorlarında 4‐6 m/s, uçaklarda 15 m/s’ye kadar
değer alabilir
piston spring piston yayı, merkez hidrolik silindiri pistonunun itici yayı
piston stroke piston stroku, pistonun alt ve üst ölü noktalara gidip gelme mesafesi
piston stroke piston kursu, piston
piston travel piston tam hareketi
piston travel strok
piston travel piston hareketi
piston type pump piston tipi pompa
piston valve pistonlu valf
piston valve buharlı lokomotiflerde buhar sürgü kutusunun içersinde sıkı geçme silindirik valf
yuvalarında kayan valf kollarına tutturulmuş iki kısa pistondan oluşan süngülü valf
piston wrist pin piston pimi
piston wrist pin bosses piston pimi çıkıntıları, piston pimi mesnetleri
piston silindir içersinde gidip gelme hareketi yapan dolu veya içi boş piston, hidrolik
makinalarda akışkan basıncı ile hareket ettiği gibi pompa ve komprasörlerdede akışkanı
sıkıştırma görevi yapar
piston‐type sampler pistonlu numune alıcısı
pit çukur, kanal
pit kanala koymak
pit kuyu
pit çukur, hendek, maden ocağı
pit 1. çukur, kuyu, keson, hendek 2. ocak
(kum, çakıl veya toprağın doğal yatağından kazılarak çıkartıldığı açık ve sığ yer)
pit bakım kanalı
pit head maden ağzı
pit license ocak ruhsatı
pit saw testere/hızar
pit shaft kuyu
pit top maden ağzı
pit wheel muylu çarkı, köşe dişli çark, su veya rüzgar türbininde ilk kademe çarkı
pit, rock bkz. rock pit
pit bkz. engine pit
pitch adım, hatve
pitch 1. perde (ses); 2. damga sıklığı (yazı);
3. yunuslama (havacılık); 4. sargı adımı (bobin)
pitch mesafe
pitch aşağı doğru, eğim
pitch 1. düşüş, vidanın her dişte ilerleme miktarı,
iki diş arasındaki mesafe, ara, hatve, spiral adımı
2. zift (ısıtıldığı zaman yavaş yavaş sıvılaşan ve katranın fraksiyonal destilasyonundan
veya kısmi buharlaştırılmasından kalıntı olarak elde edilen siyah v
pitch karakter sıklığı
pitch 1. zift pix; 2. bir takım ağaçlardan çıkan çamsakızına benzer madde
pitch adım, diş adımı, hatve
pitch (helicopter) helikopter kanatlarının değişebilir açısal konumu
pitch (propeller) standart olarak çevresel (dış) yarıçapın 0.75’in de ölçülen kanat konum açısı
pitch angle arka koni açısı tamamlayıcısı olan,
mahrut dişlisi ekseni ile diş açıklığı konisi oluşturucusu arasındaki aç
pitch attitude yunuslama açısı
pitch axis yunuslama ekseni
pitch chain (sprocket chain) tarak kova zinciri,
pimli zincir, iki tarafı plaka şeklindeki elemanların pimlerle birleşmesi ile oluşan ve bu plakalar
arasına zincir çark dişinin girdiği zincir dişli
pitch circle bölüm dairesi
pitch circle freze taksimat aynası (taksimat dairesi)
pitch circle (a) diş açıklığı dairesi, yuvarlanma dairesi, (b) mahrut dişlide, diş açıklığı konisi ve
diş ucu dış yüzünün kesişme dairesi
pitch cone adım konisi
pitch cones (a) mahruti dişlilerde dik basınç
açılarının eşit olduğu temas konileri, bu konilerin eksenleri dişli dönme eksenleri ile çakışıktır
(b) diş oluşturucunun, diş çukurunun karşı yanakları
ile temasa geldiği noktalar arasındaki eksenel mesafenin, diş hatvesi
pitch control helikopter ana rotorunun toplam ve dairesel akort kontrolü
pitch curves dişli yüzeylerinin diş açıklığında kesişmesi
pitch cylinder (a) çapraz diş açıklığının eksenel diş açıklığına eşit olduğu, ekseninin dönme
ekseni ile çakıştığı sonsuz dişli silindiri, (b) bir vida dişinde çakışık eksenli silindirin parelel vida
dişi yüzeyini keserek diş oluşturucu üzerindeki iki nokta arasında ve
pitch cylinders helisel ve düz dişlilerin üzerindeki dik basınç açıların birbirine eşit olduğu temas
silindirleri, bu silindirlerin her ikiside dişlilerin dönme ekseni ile çakışık eksene sahiptirier
pitch diameter bölüm dairesi çapı
pitch diameter diş açıklığı dairesi çapı, yuvarlanma dairesi çapı
pitch element konik ( mahruti) iki dişlinin kaymadan yuvarlanma yaptığı ve birbirlerine göre
bağıl hareketlerinin ani ekseni diye ifade edilen ortak yuvarlanma konileri ortak temas kısmı
pitch frequency perde sıklığı
pitch line perçin vb şeylerde sıra çizgisi
pitch line (a) dişlilerde hatvenin ölçüldüğü çizgi veya daire yayı, (b) krameyer dişli diş aralığı, (c)
vida dişinde diş açıklığı mahruti, diş açıklığı silindiri meydana getirici, oluşturucu
pitch mastic ziftli mastik (mineral madde ve kömür katranı ziftinin, ısıtıldığı zaman el malaları
ile serilmeyi uygun kılacak oranlardaki karışımı)
pitch of a character karakter yazım sıklığı
pitch period perde dönemi (ses)
pitch plane adım düzlemi
pitch plane eksenel dişli sonsuz çarklarda, sonsuz vida ve çarkı ekseninin her ikisinede parelel
olan ve sonsuz vida diş açıklığı silindirine teğet olan düzlem
pitch point bölüm dairesi değme noktası
pitch point (a) dişli çarklar yuvarlanma dairesi temas noktası, (b) yuvarlanma dairesinin vida
dişinde diş yüzeyini kestiği nokta
pitch ratio adım oranı
pitch setting ayarlanabilir veya konumu değiştirilebilir kanatlarda kanat açısı
pitch surface adım yüzeyi
pitch surfaces birbiri üzerinde kaymadan yuvarlanan konik dişlilerde yuvarlanma konileri düz
ve helisel dişlilerde yuvarlanma silindir yüzeyleridir, bu yüzeyler şu özelliklere sahiptirler (a)
ara eleman relativ hareket ani eksenidir (b) her hangi bir temas noktasındaki
pitch birbiri ardı gelen bir seri noktalar, doğrular, düzlemler, türbin vs, kanatları, dişler gibi
unsurlar arasındaki sabit mesafe, adım, tarak dişleri buna bir diğer örnek gösterilebilir
pitch/variable adım/değişken
pitchblend uranyum ve radyum cevheri
pitched roof eğimli çatı
pitched/high eğimli/dik
pitched/low eğimli/düşük
pitchfork tırmık
pitching 1. ziftleme 2. ara uzaklığı, sıraya dizme 3. blokaj (bir yol için, stabil bir temel oluşturmak
üzere el ile yerleştirilmiş ve silindir ile sıkıştırılmış, ara boşlukları da ufak taşlar veya başka
malzemeler ile doldurulmuş iri taşlar)
pitching yunuslama
pitching chisel kenar keskisi
pit‐head gear maden ocağı ağzında maça iskelelerini indirip kaldırmak için kurulmuş tüm
makinalar, vs
pitman maden ocağı işçisi
pitman arm sektör‐rod arası kumanda kolu, direksiyon sektörü kumanda kolu, direksiyon
kumanda parmağı, pitman kolu
pitman rod bkz. pitman arm
pitman shaft sektör‐rod arası kumanda kolu, direksiyon sektörü kumanda mili, pitman mili
pitman shaft adjusting screw sektör kolu ayar vidası
pitocin oksitosinin ticari adı, pitosin
piton piton
pitot tube pitot tüpü
pitot tube pitot borusu, dinamik basınç ölçümünde kullanılan hava akımına karşı bir açıklığı olan
boru
pit‐prop payanda
pitressin vazopresinin ticari adı
pit‐run gravel tuvenan çakıl (doğal bir çakıl ocağından tuvenan olarak elde edilmiş ve hiç bir
ayrıma tabi tutulmamış malzeme)
pitted üzerinde ufak çukurluklar gösteren, küçük çukurluklarla belirgin
pitted karıncalanmış, çukurlaştırılmış
pitting nokta şeklinde oyulma (korozyon)
pitting malzeme dökülmesi, karıncalanma
pitting yenim
pitting kazıntı, platinin meme yapması
pitting malzeme dökülmesi, karıncalanma
pitting çukur oluşumu, çukurlaşma
pivot dip yatağı
pivot mil, mil ekseni
pivot eksen etrafında dönmek
pivot eksen, mil, mihver, pivot
pivot bearing ölü mil tutucusu
pivot bolt eksen cıvatası, mihver cıvatası
pivot brake dönüş freni
pivot brake backing shoe hız frenleme diski pabucu
pivot brake sump yağ sacı
pivot joint oynar eklem
pivot lever eksen kolu
pivot lever bushing eksen kolu burcu
pivot pin belden kırma pimi
pivot pin eksen mafsal pimi, eksen pimi
pivot point döndürme noktası (dever uygulamasında deverin uygulanma noktası)
pivot points mafsal noktaları
pivot retainer ölü mil tutucusu
pivot ring mesnet halkası
pivot screw eksen vidası
pivot shaft ölü mil, eksen mili, mafsal pimi
pivot shaft stud ölü mil saplaması
pivot turn nokta dönüşü
pivot mil, mihver, muylu, iğne, pin, şiş, çivi
pivotal mile ait
pivoting floor mihver sürgüsü
pix zift
pixel piksel
pixel piksel, imgecik, benek
pixel map piksel haritası, imgecik haritası
pjping diagram borulama şeması
pL/I, programming Language I pL/I, program dili I
placard ilan levhası
place alan, mekan, mevki, yer
place hane
place yer, yerleştirmek, koymak
place koymak
place an order sipariş vermek
place holder kalınan yer imi
place holder yer tutucu
place of delivery teslim yeri
place of issue keşide yeri
place of numeral sayının hane değeri
place order sipariş vermek
place value hane değeri
placed sand dökme kum, yığılmış kum, yerine yerleştirilmiş kum
placement yerleştirme
placement koyma
placement moisture serme rutubet içeriği
placement, rate of bkz. rate of placement
placing yerleştirme
placing concrete beton dökülmesi
placing of a pile kazığın yerine çakılması
placing of a sheet pile palplanşın çakılması
plain yalın
plain 1. ova, düzlük, düz arazi 2. basit, sade
plain düz, adi, basit
plain bar düz çubuk demir
plain bearing düz yatak
plain brick adi tuğla
plain concrete beton
plain concrete demirsiz beton
plain conductor çıplak iletken
plain head düz baş, düz başlı
plain head piston düz başlı piston
plain hole single‐angle düz delikli tek taraflı konik
plain jack adi fiş yuvası
plain milling cutter düz yüzeyler için freze bıçağı
plain straight shank düz saplı
plain text düz metin
plain washer düz pul, adi rondela
plain washer pul, düz rondela
plaintext şifresiz metin
plaited örülü
plan kroki, plan, taslak
plan planını çizmek, planlamak
plan plan, proje, taslak, kroki (bir yolun yatay düzlem üzerindeki izdüşümü)
plan scale plan ölçeği
plan view plan görünüş
plan view üstten görünüş, plan görünüşü
planar düzlemsel
planar array antenna düzlemsel dizilimli anten
planar graph düzlemsel çizge
planar motion düzlemsel hareket
planar target düzlemsel hedef
plane planya tezgahı
plane 1. rende, planya, freze tezgahı, frezede işlemek 2. düz, düzlem, düz arazi 3. uçak
plane planyalamak, yüzey düzeltmek
plane 1. düz, yassı, planus; 2. düzlem, planum
plane rende
plane düzlem, yüzey
plane analytic geometry düzlem analitik geometri
plane deformation düzlemsel deformasyon, düzlemsel şekil değiştirme
plane figures düzlem şekiller
plane fill düz dolgu
plane flow düzlemsel akım, iki boyutlu akım
plane geometry düzlem geometri
plane of failure kırılma düzlemi, kayma düzlemi, kayma yüzeyi, kırılma yüzeyi
plane of flexure eğilme düzlemi
plane of least resistance en küçük direnç düzlemi (kaymaya karşı en küçük direnç gösteren
düzlem)
plane of polarization ucaylanma (polarma) düzlemi
plane of polarization polarizasyon düzlemi
plane of principal shearing stress asal kesme gerilmesi düzlemi
plane of radial shear radyal kesme düzlemi
plane of reference dayanak düzlemi
plane of rupture kırılma düzlemi, kopma düzlemi
plane of saturation yeraltı suyunun doğal seviyesi
plane of separation boundary ayırma düzlemi, sınır
plane of shear kesme düzlemi, kesme yüzeyi
plane of sliding kayma düzlemi, kayma yüzeyi
plane of stratification tabakalaşma düzlemi, yataklanma düzlemi
plane of symmetry düzlemi/simetri
plane of symmetry simetri düzlemi
plane of weakness zayıflık düzlemi
plane section kesit düzlemi
plane state of deformation düzlemsel şekil değiştirme hali, düzlemsel deformasyon
plane strain düzlem birim boy değiştirme
plane strain düzlemsel gerinme, düzlemsel birim uzama, düzlemsel şekil değiştirme
plane stress düzlem gerilme, iki boyutlu gerilme hali
plane stress düzlemsel gerilme
plane surface düzlem yüzey
plane surface of sliding düzlemsel kayma yüzeyi
plane survey düzlemsel etüt (yeryüzünü küresel olarak değil de düzmüş gibi düşünerek yapılan
ölçümler)
plane table plançete
plane table photogrammetry plançete fotoğrametrisi
plane table survey plançete ile alım
plane tile düz kiremit
plane trigonometry düzlem trigonometrisi
plane wave düzlem dalgası
plane/axial düzlem/eksenel
plane/inclined düzlem/eğik
plane/normal düzlem/normal
plane/transverse düzlem/enine
plane/vertical düzlem/düşey
planer planya
planer 1. soğuk kazıyıcı 2. freze tezgahı, planya, rende, planya tezgahı
planer tesviye aracı
planer bar içi oyulacak iş parçasına yardımcı olması açısından bazı planya tezgahlarında takım
kutusu önünden dışarı doğru çıkan yatay konumdaki çelik çubuk
planer centres laçka merkez, boş merkez
planer knife kalınlık bıçağı, planya kalınlık bıçağı
planer machine freze tezgahı, planya tezgahı
planer tool planya kesici takımı
planer tools planya kesme takımı, kafa üzerindeki klapeli kutu içersine pimlenmiş olan blok
içersine düşey olarak tespit edilmiş planya kesici takımı
planer planya tezgahı
planes of polarization polarizasyon düzlemleri
planes of strain şekil değiştirme düzlemleri
planet gezegen, planet, uydu
planet cluster gear planet dişliler, gezer dişliler
planet gear gezer dişli, planet dişli
planet gear carrier planet dişli taşıyıcılarının göbeği
planet gear cluster planet dişli düzeni, gezer dişli grubu
planet gear cluster shaft planet dişliler mili, gezer dişliler mili
planet gear shaft planet dişli pimi, gezer dişli pimi
planet pin planet pimi
planet pinion planet dişlisi
planet spindle dairesel bir yörüngede hareket eden bileği taşı dönel mili
planet wheel gezer dişli düzeninin ara dişlisi
planet wheel planet çarkı, yıldız çarkı, dış veya iç dişli çark çevresinde hareket ederken kendi
ekseni etrafında da dönen bazen etrafında döndüğü dişliden, bazende kendi şaftından tahrik
alan dişli çark
planetary gezegen ile ilgili, uydu ile ilgili
planetary carrier planet taşıyıcısı
planetary drive unit planet dişli düzeni
planetary end hub planet göbekleri
planetary gear planet, gezegen dişli
planetary gear gezer dişli, planet dişli
planetary gear gezegen dişli, planet dişli
planetary gear uydu dişli
planetary gear cluster gezer dişli grubu
planetary gear type drive planet dişli tipi tahrik düzeni
planetary gear (a) planet dişli sistemi, güneş, halka, planet dişliler ile koldan oluşan dişli
mekanizma, (b) kendi mil ekseni başka bir dişlinin çevresindeki bir yörünge üzerinde hareket
eden dişli
planetary gearbox planet dişli kutusu
planetary hub planet göbeği
planetary pinion planet dişlisi
planetary rigid axle ön aks
planetary shaft planet pimi
planetary spider planet kafesi
planetary steering dönüş planet sistemi
planetary steering axle komple arka aks
planetary sun gear güneş dişlisi
plani‐ düzlem anlamı veren birleştirici
planimeter planimetre, alan ölçer (plan üzerinde)
planimeter alan ölçer, planimetre
planimeter planimetre, yüzey ölçücü, mekanik olarak alan yüzeyini ölçmeye yarayan cihaz,
kapalı bir eğri içersinde hareket eden izleme (kopyalama) noktasını taşıyan bir kola sahip olup
izleme noktasının
harekete başlama noktasına geldiği an kolu mesnetleyen küçük te
planimetric konumsal, planimetrik
planimetric detail planimetrik detay (yol, şev, parsel, dere, bina vs gibi konumsal özellikler)
planimetric error konum hatası
planimetric map planimetrik harita, baz (altlık) harita
planimetric scale yatay ölçme
planimetric survey konumsal ölçme, planimetrik ölçme
planimetry düzlem geometri
planimetry alan ölçme, arazi planı
planimetry alan ölçümü
planimetry alan ölçü
planing machine planya tezgahı
planing machine vargel tezgahı
planing machine (planer) (a) iş parçasının planya tablasına tespit edildiği kalemin ileri geri
hareket ederek kesme işlemini yerine getirdiği planya tezgahı, (b) kesici kalemin sabit olduğu iş
parçasının bağlı olduğu tablanın gövde kızak yatakları üzerinde ileri geri hareket ett
plank kalas, kalın tahta
plank girder dolun gövdeli kiriş
plank, perforated cover bkz. perforated cover plate
planking tahta kaplama, tahta döşeme
plank‐pile ahşap palplanş, ahşap kazık
planned planlanmış
planned planlı
planned landuse planlanan arazi kullanımı
planned maintenance planlı bakım
planned stage construction planlanmış kademeli inşaat (yolların ve caddelerin, tasarımlarına ve
önceden tespit edilmiş olan bir zaman çizelgesine göre, birbirini takip eden asfalt betonu
tabakaları serilmesi suretiyle yapılmaları)
planned unavailability programlı işletme dışı kalma
planned usage planlanan kullanım
planner planlamacı
planning planlama (geleceğe yönelik olarak önceden ve arzu edilen amaçlara erişmek gayesiyle
sistematik eylem programları hazırlama işlemi)
planning planlama, düzenleme
planning analysis planlama analizi (proje geliştirmenin ilk aşamasında ortalama ve genel
planlama verisine dayalı olan belirtilen bir hizmet seviyesini sağlayan gerekli şerit sayısını
tahmin etmek için kullanılan kapasite analizi yöntemlerinin kullanılması)
planning engineer planlama mühendisi
plano‐ düzlem anlamı veren birleştirici
planoconcave bir yüzü düz, diğer yüzü içbükey (concave) olan
plano‐concave düzlem‐içbükey
planoconvex bir yüzü düz, diğer yüzü dışbükey (mercek hakkında)
plano‐convex düzlem‐dışbükey
planocyte gezen hücre
planoid gears pinyon dişlisinin kendi çapının 1/6 ile 1/3 mertebeleri arasında eksantrik olduğu
hipoid tip dişli düzeni, bu dişli mekanizma 1.5:1 ile 10:1 hız oranları için kullanılır
planometer planimetre, alan ölçer
planometer planometre, tesviye tablası
plant bitki, fabrika, tesisat
plant dikmek, ekmek
plant tesis, kuruluş, fabrika
plant santral
plant 1. bitki 2. plent, tesis, fabrika, atölye
plant bitki, nebat
plant fabrika, tesis
plant cost tesis masrafı
plant environment fidanlık ortamı, bahçe ortamı, fabrika ortamı, tesis ortamı
plant layout fabrika düzeni, fabrika planı
plant mix tesiste karıştırma, plent‐miks (hazırlandıktan sonra yola serilmek üzere mineral
agrega ile asfalt çimentosunun veya bir sıvı asfaltın sabit veya yürüyen bir mekanik karıştırıcıda
karıştırılması)
plant room makina dairesi (kumanda odası)
plant room makina dairesi
plant, screening and washing bkz. screening and washing plant
plant (a) bir fabrikada imalat için gerekli makina teçhizat, (b) demiryolu tekerlekli edevatı, (c)
saat plakalarında çeşitli mafsal (bağlantı) deliklerinin yerini tespit edip açma işlemi
plant‐mixed surface treatments tesiste karıştırma ile yapılan sathi kaplamalar (bir tesiste asfalt
ile kaplanmış olan agregadan, kalınlığı l inçten daha az olacak şekilde serilmiş tabaka)
planum (çoğ., plana), düzlem
plaque levha, plaka
plasma plazma
plasma screen plazma ekran
plaster sıvamak
plaster yapıştırıcı bant
plaster sıva, alçı, sıvamak
plaster board tahta kaplama
plaster of paris alçı, jips, paris plasteri
plastering sıvama
plastering sıvama, sıva yapma
plastic plastik
plastic 1. plastik: dokuyu tamir eden veya dokuya şekil veren; 2. şekil alabilir, kalıba dökülebilir;
3. kimyasal kondansasyon veya polemerizasyon yolu ile meydana gelen cisim, plastik
plastic plastik, elastik olmayan
plastic plastik malzeme
plastic clay plastik kil, orta sıkılıkta kil
plastic deformation plastik deformasyon
plastic deformation geri gelmeyen şekil değiştirme
plastic deformation kalıcı şekil değiştirme
plastic equilibrium plastik denge, limit denge
plastic flow plastik akma, plastik akış (plastik malzemenin dönüş noktasındaki plastik
deformasyon)
plastic foam plastik köpük
plastic gauge plastik filer, aralık ölçmek için kullanılan belirli kalınlıkta plastik şerit
plastic hammer plastik çekiç
plastic hinge plastik mafsal
plastic hinge zone plastic mafsal bölgesi
plastic limit plastik limit (bir toprağın plastik halden yarı katı hale geçtiği andaki su içeriği)
plastic limit plastik sınır
plastic limit of soil toprağın plastisite limiti
plastic limit, upper bkz. upper plastic limit
plastic material plastik malzeme
plastic phase plastik faz
plastic pipe (bkz. plastic tube) plastik boru
plastic plug plastik tapa
plastic properties plastik özellikler
plastic property plastik özellik
plastic range plastik aralığı, plastik bölge
plastic settlement plastik oturma, geri dönmeyen oturma
plastic silt plastik silt
plastic state plastik durum
plastic strain plastik şekil değiştirme, kalıcı veya plastik sürekli deformasyon, geri dönmeyen de‐
formasyon
plastic stress distribution plastik gerilme dağılımı
plastic theory plastisite teorisi
plastic tube plastik boru
plastic zone plastik bölge (plastikliği geciktiren su içeriği bölgesi)
plastic plastik, kalıba gelir, kalıplanır, yumuşak hamur gibi, yoğrulur, balçık, polimerik malzeme
plastical body plastik kısım, plastik bölüm
plasticity plastiklik, plastisite (toprağın, çatlamadan veya belirgin bir hacim değişmesi olmadan
deformasyonuna olanak veren özelliği)
plasticity yoğrukluk
plasticity istenilen şekle konulabilme, yoğrulabilme
plasticity chart plastisite kartı, plastiklik kartı
plasticity index plastisite indeksi (bir toprağın likit limiti ile plastik limiti arasındaki sayısal fark)
plasticity method plastisite hesap metodu
plasticity needle plastisite iğnesi, proktor iğnesi
plasticizer plastikleştirici, yumuşatıcı
plastic‐limit test plastik limit deneyi
plastics plastik mamuller
plastics yoğruk
plate ince tabaka, levha, plaka
plate 1. tabak 2. tabaka, plaka, plak, levha, ince düz metal, cam plak 3. fotoğraf camı
plate kaplamak
plate kaplama
plate plaka, pleyt
plate lamel
plate plaka, levha, ince tabaka
plate sac, plaka
plate bearing load test plaka taşıma yükleme deneyi
plate bender plaka bükme makinası
plate circuit plaka devresi
plate clutch bkz. clutch
plate cooling tower plaka tipi soğutma kulesi
plate cooling tower packing plaka tipi soğutma kulesi
plate dissipation plaka ısı kaybı
plate efficiency plaka randımanı
plate fin yassı soğutma kanatçığı
plate fin plaka kanatçığı
plate flattening machine plaka düzeltme makinası
plate freezer plaka tip dondurucu
plate gauge (a) aralık (boşluk) ölçmek için kullanılan ince metal lehva, (b) yüzeyi sertleştirilmiş
çelik plakadan arzu edilen mastar genişliğinde uzunca yarık açarak oluşturulan dış mastar
plate girder dolu gövdeli kiriş, levhalı kiriş
plate glass dökme cam
plate holder plaka tutucu
plate link lamelli baklalı
plate link chain bakla uçlarına açılmış deliklerden geçen pimler ile birbirine bağlanan yassı
baklaların oluşturduğu zincir
plate link chain bkz., chain
plate liquid cooler plaka tipinde sıvı soğutucu
plate liquid cooler plaka tipi sıvı soğutucu
plate loading test plaka yükleme deneyi
plate mili (plate rolls) düz silindirlerden oluşan plaka haddesi, ilk haddeye kaba hadde, son
haddeyede soğuk hadde adı verilir
plate mill plaka haddesi
plate rolls plaka merdanesi, plaka haddesi
plate shearing machine giyotin makas
plate spring makas yay
plate tong mengene, kavrayıcı
plate type condenser plaka tipi kondenser
plate type evaporator plaka tipi evaporatör
plate type heat exchanger plaka tipi eşanjör
plate, anchor bkz. anchor plate
plate, lead bkz. lead plate
plate, name bkz. name plate
plate, perforated cover bkz. perforated cover plate
plateau, nuclear bkz. nuclear plateau
plate‐bearing test plaka taşıma deneyi
plate‐bending machine plaka eğme makinası, üstteki merdane, verilecek eğriliğe göre
ayarlanabilen, hepside gövdeye yataklanmış üç merdaneden oluşan plaka bükme makinası
plated kaplanmış
plated kaplamalı
plate‐edge planing machine sabit tablalı, hareketli takıma sahip metal plaka kenarlarını
düzeltme tezgahı
plate‐flattening machine dördü üstte üçü alta olan yedi merdaneli plaka düzgünleştirme tezgahı
platelets yapraklar
platen machine düz yüzey kullanan basım makinesi, matbaa makinesi
platen klişe lehvası, üzerinde iş parçasının tutturulması için kanallar bulunan iş tablası
plater kaplamacı
plates (a) kalın metal tabaka, (b) saatlerde üzerine dişli çarkların monte edildiği yatakları
taşıyan pirinç plaka
plate‐shearing machine plaka (saç) kesme makinesi, giyotin
plate‐type condenser plaka tipinde evaporatör
platform escapement bağımsız bir plakaya monte edilmiş uzatılmış pinyonlu farklı düzlemdeki
çarkla bağlantıyı sağlayacak kronometre saatlerindede kullanılmaktadırlar
platform zemin, platform, yer
platform düz yüzey, platform, tabla, yol yüzeyi (yolun taşıtlar tarafından kullanılması için ayrılan
kısmı)
platform peron
platform düzlem
platform container platform konteyneri
platform crane yatar kalkar vinç
platform crane bkz. crane
platform escapement bkz. escapement
platform scale baskül, tablalı kantar, platformlu paskûl
platform structure platform/taşıyıcı
platina, platinum pt sembolü ile bilinen, atom no:78 ve atom ağırlığı: 195.09 olan kimyasal
element, platin
plating kaplama
plating madeni levha kaplama
plating bath kaplama banyosu
platinode bir elektrik bataryasında toplayıcı safha
platinoid 1. platinsi, 2. bakır ve çinko ve nikel katışığı
platinum platin
platinum contact points distribütör, vb platini
platinum points platin uçları
platoon konvoy, kuyruk, dalga (istemli veya istem dışı olarak sinyal kontrolu, geometri veya
diğer etkenler nedeniyle birlikte seyahat eden araç konvoyu veya yaya grubu, önünde ve
arkasında serbest yol bulunan hareket halinde veya bir kavşakta hareket etmeye hazı
platoon flow rate bir konvoy dahilindeki araç veya yayaların akış hızı
platycelous bir yüzü içbükey (concave) ve diğer yüzü dışbükey (convex) olan
play boşluk, oynama
play oynamak, hareket etmek, oynama payı, oynak, boşluk, laçkalık, klerans
play oynama, gezinti
play yataklarda veya mekanizmanın hareketli uzuvlarındaki sınırlı serbestlik, oynaklık
playback head yeniden oynatma kafası
playback, to yeniden oynatmak; yeniden çalmak
playground oyun sahası
plaza meydan
plc (bkz. programmable logic control) programlanabilir mantık kontrolu (plc)
pleasure craft eğlence teknesi
pleat kıvrım
pleat of filter element filtre kağıdı kıvrımları
pledge yemin
plenty bol, yetecek kadar
plenum plenum (hava toplama kutusu)
plenum hava dağıtım kutusu
plenum plenum
pleo (ön‐ek), daha fazla, daha çok anlamına ön ek
pleochroic değişik yönlerden bakıldığında farklı renkler gösteren
pleochroism bazı cisimlerin, değişik yönlerden bakıldıında farklı renkler gösterme niteliği
(kristal’de olduğu gibi)
pleochromatic çeşitil şartlarda değişik renkler arzeden
pleomorphic birçok değişik şekiller arzeden
pleomorphism 1. bir maddenin çeşitli şekillerde billurlaşma göstermesi hali; 2. aynı türe mensup
canlının birkaç değişik şekil göstermesi hali
plesiochronous hemen hemen eşzamanlı
pliability bükülme kabiliyeti
pliability test bükülme deneyi
pliable esnek
pliable bükülür, bükülebilir, eğilebilir
pliancy esneklik
pliant esnek
pliers pense
pliers kerpeten
pliers pense
pliers combination, adjustable bkz. adjustable pliers combination
pliers, half round nose bkz. half round nose pliers
pliers/combination pense/ayarlı
pliers/piston ring pensesi/piston segmanı
pliers/round nose pense/karga burun
plinth sütun tabanı, duvar taban şeridi
pliocene pliyosen (tersiyer çağının beşinci ve son dönemi ve bu dönemde çökelen jeolojik
birimlerin oluşturduğu istifin genel adı)
ploner, küçük pervaneli uçaklar bu guruba girerler
plot kroki harita
plot çizmek
plot parsel
plot çizmek, planını çizmek
plot file çizim dosyası (bilgisayar)
plot plan parselasyon planı
plot, to çizmek, çizdirmek
plotter çizici
plotter (grafik) çizici
plotter çizim aleti
plotting çizme, proje çizme, çizim yapma
plotting scale çizim ölçeği
plough 1. saban, pulluk 2. küremek, kar küremek
plough pulluk, dağıtıcı
plow bkz. plough
plow pulluk
plow blade kar küreme bıçağı
plow bolt bıçak cıvatası, havşa başlı cıvata, konik bağlı pulluk cıvatası
plow, rotary bkz. rotary plow
plow, wing bkz. wing plow
plug tapa, tıkaç
plug piriz
plug fiş
plug tıpa
plug 1. tapa, tıkaç, tıkamak, akışı durdurmak 2. buji, elektrik fişi 3. körletmek
plug (f) tapalamak, tıkamak
plug and go, plug and play tak ve kullan
plug and play tak ve kullan
plug cap başlıklı kapama
plug cock bkz. plug (a)
plug compatible tümüyle uyumlu
plug cushion process bu patlama kalıplama metodu şekil 156’te gösterilmiştir
plug gauge delik mastarı
plug gauge delik boyutlarını ölçmek için kullanılan mastar
plug in fişi pirize sokmak
plug in takılabilir
plug in circuit card takılabilir devre kartı
plug in module takılabilir modül
plug in termination fişli kablo başlığı
plug rod bkz. plug tree
plug tap (bottoming tap), (a) kör delik içersine diş açan erkek klavuz, pah, (b) musluk tıpası
plug tree (plug rod) tek tesirli pompa çubuğuna asılmış denge kolu ve buhar egzoz kollarını
hareket ettiren iticilere sahip uzun çubuk
plug up kapamak, tıkamak, akışını kesmek
plug weld çukur kaynağı
plug, drain bkz. drain plug
plug, dummy hole bkz. dummy hole plug
plug, spark bkz. spark plug
plug (a) musluk içersinde hareketli su girişini tıkayan kısım, tıpa, (b) büyük torna aynası
içersinde kullanılan küçük ayna, mandrel, ayrıca; tıpa, buji, morila, kör tıpa, priz fişi, mandal,
plug/heater buji/ısıtıcı
plug/socket piriz
plug‐and‐play tak ve çalıştır
plug‐compatible tümüyle uyumlu
plugged tıkalı, tapalı
plugged up tıkanmış
plugging tıkama, toplama
plugging of the voids boşlukları tıkama
plug‐in prize takmak
plug‐in (software) uyumlu ek (yazılım)
plug‐in (f) fişi prize sokmak
plum kurşun kaplamak
plum fiil yapmak
plumb çekül, düzey doğrultusuna getirmek
plumb çekül, şakul, şakuli
plumb dikey
plumb bob çekül ağırlığı, çekül
plumb line çekül doğrusu
plumb point çekül ucu
plumbago karbon’un bir cinsi, grafit
plumber sıhhi tesisat tamircisi
plumber sıhhi tesisatçı
plumbic kurşuna ait, kurşuni
plumbiferous kurşunlu
plumbing lehim işleri
plumbing kurşun işleri
plumbing sıhhi tesisat
plumbing sıhhi tesisat işleri
plumbing works sıhhi tesisat işleri
plumbism kurşun zehirlenmesi
plumbum kurşun (işareti pb)
plume duman bulutu
plume toz bulutu
plume baca dumanı (bacadan çıkarak meteorolojik koşullara göre değişik şekillerde atmosfere
yayılan duman)
plume dispersal toz bulutu dağılması
plume dispersal duman dağılımı
plume rise toz bulutu yükselmesi
plume rise dumanın yükselmesi (yüksekliği)
plume‐rise toz bulutu yüksekliği
plummer block (pillow block) yatak gövdesi, aşınmayı azaltması için boylamasına yarık şaftın
içersinde döndüğü pirinç veya diğer metallerden yapılmış mil yatağını (poyra) taşıyan kutu
seklindeki döküm gövde
plummet çekül
plummet şakul kurşunu
plummet dimdik düşmek
plummet şakul ağırlığı
plunge batırmak, suya daldırmak
plunge dalma, dalış, dalmak
plunger eleman, yakıt pompa pistonu
plunger planjer
plunger plancir, baskı kolu
plunger piston
plunger plancer, enjektör pompasının özel yakıt basma pistonu
plunger block plancer bloğu, enjektör pompası plancer bloğu
plunger body plancer, plancer gövdesi
plunger bucket dalma kova, dalma gerdel, valfsiz kuvvet pompası
plunger bushing plancer borusu, plancer mahfazası
plunger by‐pass chamber plancer baypas hücresi (basılandan geri kalan yakıtın geçtiği hücre)
plunger check valve plancer durdurma valfı
plunger cylinder plancer silindiri
plunger matching code plancer seçim harfi, kodu
plunger pilot valve plancer valfı
plunger piston plancer pistonu (enjektör pompasının yakıt basma pistonu)
plunger pump dalma pistonlu pompa
plunger pump tesisatçı pompası
plunger pump lavabo pompası
plunger pump dalma pistonlu tulumba
plunger reverse check valve plancer yakıt geri dönüş tahdit valfı
plunger sealing ring plancer keçe bileziği
plunger spring plancer yayı, plancer geri döndürme yayı
plunger unit enjektör pompasının plancer kısmı
plunger (a) kuwet tulumbası koçu olarak kullanılan ve normal pistonlara göre stroğu daha uzun
olan içi dolu (rijit) piston, (b) kalıplama ve kalıptan çekme işlerinde kullanılan rijit piston, ayrıca:
dalma piston, haddeci, bobin dalma çubuğu, dalma bobin
plural birden çok, çoğul
pluri (ön‐ek), çok, birçok
pluriglandular birçok iç bezleri ilgilendiren
plurigravida bkz. multigravida
plurilocular bkz. multilocular
plus artı
plus pozitif
plus sıfırdan büyük
plus artı, artı işareti
plus sign artı imi
pluto plüton
plutonic rocks yer kabuğunun derinliklerinde büyük kütleler biçiminde katılaşmış magma
kayaçları
pluvial yağmurla ilgili
pluviate yağmurlama
pluviometer yağmur ölçer
pluvious yağmurla ilgili
ply kat, büklüm, araç lastiğinin gövdesini oluşturan her bir kat
ply kat, bant katı
ply kat, katmer
ply cut kesik katlı
ply rating kat muadili
ply rating kat sayısı
ply rating araç lastiği kat adedi eşdeğeri
ply separation katların ayrılması
plywood kontrplak
pm (12 saatlik zaman biçimi) Ös (Öğleden sonra)
pms bkz. pavement management system
pnea son‐ek, soluk alıp verme, solunum anlamına sonek
pneodynamics solunum dinamiği
pneogaster embriyo’nun solunum aygıtı
pneograph solunum hareketlerini kaydeden cihaz
pneometer bkz.: spirometer
pneumatic havalı
pneumatic pnömatik, hava basıncına ait, havalı, hava ile çalışan
pneumatic 1. hava (gaz) ile ilgili; 2. solunum’la ilgili; 3. içinde hava bulunan, hava (gaz) ile dolu
pneumatic havalı, pnömatik
pneumatic (s) pnömatik (havayla çalışan)
pneumatic brake havalı fren, hava freni
pneumatic caisson hava kesonu, basınçlı hava kesonu
pneumatic caisson method hava basıncı ile keson yapım metodu
pneumatic cam actuation hava freni
pneumatic clutch havalı debriyaj
pneumatic control havalı kontrol
pneumatic control pnömatik kontrol
pneumatic conveyor pnömatik konveyör
pneumatic conveyor bkz. pneumatic tube conveyor
pneumatic cylinder basınç silindiri
pneumatic drill havalı matkap
pneumatic drill havalı matkap, pistonun ileri geri gitmesi ve böylece matkap ucu gövdesine
vurarak delme işlemini yerine getirmesi için sıkışmış hava ile çalışan sarsmalı matkap, hemen
hemen tüm modellerde her stroktan sonra matkap ucunu bir miktar döndüren bir düzenek
pneumatic drive havalı sürme
pneumatic electric control elektro pnömatik
kontrol
pneumatic filling pnömatik dolgu
pneumatic hammer havalı tokmak
pneumatic hammer havalı çekiç
pneumatic handling pnömatik taşıma
pneumatic hoist hava tazyikli vinç, uzun bir silindir içersinde basınçlı hava ile çalıştırılan piston
hareketi ile doğaıdan hafif yük kaldırma işinde kullanılan vinç
pneumatic jack havalı kriko
pneumatic pick havalı kazıcı
pneumatic pick havalı şiş, havalı kazma, sıkıştırılmış hava ile çalışan pistonun hızlı bir şekilde
vurması ile çalışan düzgün şiş, kazma, delici
pneumatic placing of concrete hava basıncı ile beton dökme, basınçlı hava ile beton sevki
pneumatic pusher havalı itici
pneumatic rammer pnömatik şahmerdan, basınçlı hava tokmağı
pneumatic riveter havalı perçinleme, sıkıştırılmış hava ile çalışan çok hızlı gidip gelme
hareketine sahip bir piston vasıtası ile tahrik olan ve dakikada 2000 perçin vuran perçin
makinası
pneumatic riveting havalı perçinleme
pneumatic rock‐drill pnömatik kaya delicisi
pneumatic set‐up kompresör tertibatı
pneumatic shock absorber havalı amortisör
pneumatic switch havalı anahtar
pneumatic tire havalı lastik
pneumatic tube conveyor hava borulu taşıyıcı
pneumatic tube conveyor havalı tüplü konveyör, küçük cisimleri uygun tüpler içersinde vakum
veya basınçlı hava yardımı ile nakleden konveyör
pneumatic type roller bkz. pneumatic‐tired roller
pneumatically applied mortar hava basıncı ile püskürtme harç
pneumatics pnömatik
pneumatics hava v.s. gazların mihaniki özelliklerinden bahseden ilim
pneumatic‐tired roller lastik tekerlekli silindir (arka tekerlekleri ön tekerleklerin izlerine
bindirme yapacak şekilde yerleştirilmiş çok sayıda tekerlekleri ile, kaplamayı bir yoğurma tesiri
meydana getirerek sıkıştıran, genellikle iki dingilli, kendiliğinden müteharrik silin
pocket cep, hücre, hazne, motorun su ceketleri
pocket guide(booklet) cep kılavuzu
pocket of peat turba cebi
pocket of sand kum cebi, kum merceği, kum ara bantı
pocket penetrometer cep penometresi (uç kısmı batırılmak suretiyle zeminin serbest basınç
dayanımını ölçmekte kullanılan alet)
pocket transit ufak boy takometre aleti
poculum ortası çukur kap, tas
pod burgu oluğu
podium platform
podium podyum
pod‐type kabuk tipi
podzolization podzolizasyon
point husus
point nokta, uç
point göstermek
point merkez, nokta, punta
point puan
point sivriltmek
point 1. nokta, uç 2. platin, distribütör, röle, vb platini
point sivri uç
point (measure) punto
point absorber noktasal emici
point bearing uç direnci, uç taşıma
point chuck merkezleme aynası
point contact noktasal değme, noktasal değeç
point counter nokta sayaç (mikroskobik noktasal yayım yapmak için kullanılan mekanik veya
elektronik bir aygıt)
point determination nokta belirleme
point drift çalışma noktası kayması
point error nokta hatası
point estimation noktasal kestirim
point gap platin aralığı
point interpolation nokta enterpolasyonu
point load nokta yük
point load test nokta yükleme deneyi
point mark nokta belirteç, nokta marka
point of a pile kazık ucu
point of application uygulama noktası
point of application of the forces kuvvetlerin uygulanma noktası
point of boiling noktası/kaynama
point of break noktası/kopma
point of contact değme noktası
point of curve (pc) kurb üzerinde bir nokta
point of equilibrium denge noktası
point of failure kırılma noktası
point of freezing donma noktası
point of fuel delivery yakıtın silindire enjekte ettirildiği an, nokta, durum
point of ignition yanma noktası, ateleşleme noktası
point of inflection eğrinin büküm noktası, dönüm noktası
point of injection yakıtın silindire enjekte ettirildiği an, nokta, durum
point of intersection noktası/kesişme
point of intersection iki doğrunun kesişme noktası
point of intersection (pI) some, kesişme noktası
point of junction birleşme noktası, kavşak noktası
point of melting noktası/erime
point of melting erime noktası, ergime noktası
point of pour mazot ve yağ gibi sıvıların akışkanlığının başladığı ısı derecesi
point of refraction kırılma noktası
point of resistance uç direnci
point of sale satış noktası
point of sales terminal satış uçbirimi
point of support destek noktası, mesnet noktası
point of support noktası/destek
point of tangency noktası/değme
point of tangent (pt) tanjant final
point of touch noktası/değme
point of view bakış noktası
point on curve (poc) kurb üzerinde bir nokta
point on tangent (pot) alinyman üzerinde nokta
point opening platin aralığı
point pressure uç basıncı
point resistance of a pile kazığın uç direnci
point sampling nokta örneklemesi
point series nokta dizisi
point source yayılma noktası
point source nokta kaynak, kirliliğin oluştuğu nokta şeklindeki kaynak (baca vb)
point source noktasal kaynak
point source of light noktasal ışık kaynağı
point tie nokta düğümü, soldan sağa veya tersine değişik düğümleme için jagar makinasındaki
teçhizat düzenlemesi
point to multipoint noktadan çoklu noktaya
point to point noktadan noktaya
point to point circuit noktadan noktaya devre
point to point communication noktadan noktaya iletişim
point weld nokta kaynak, punta
point, auxiliary bkz. auxiliary point
point, bearing bkz. bearing point
point, black bkz. black point
point, control bkz. control point
point, datum bkz. datum point
point, decimal bkz. decimal point
point, density of bkz. density of point
point, effect bkz. effect point
point, end bkz. end point
point, far bkz. far point
point, fixed bkz. fixed point
point, focal bkz. focal point
point, freezing bkz. freezing point
point, grid bkz. grid point
point, ground bkz. ground point
point, ground control bkz. ground control point
point, hinge bkz. hinge point
point, inaccessible bkz. inaccessible point
point, interior bkz. interior point
point, intersection bkz. intersection point
point, joining bkz. joining point
point, key bkz. key point
point, luminous bkz. luminous point
point, master bkz. master point
point, measuring bkz. measuring point
point, nadir bkz. nadir point
point, new bkz. new point
point, obscure bkz. obscure point
point, pair of bkz. pair of point
point, permanently marked bkz. permanently marked point
point, pivot bkz. pivot point
point, plumb bkz. plumb point
point, principal bkz. principal point
point, random bkz. random point
point, regular bkz. regular point
point, replacement bkz. replacement point
point, softening bkz. softening point
point, stand bkz. stand point
point, starting bkz. starting point
point, station bkz. station point
point, survey bkz. survey point
point, test bkz. test point
point, tie bkz. tie point
point, traverse bkz. traverse point
point, triangulation bkz. triangulation point
point, trigonometric bkz. trigonometric point
point, turning bkz. turning point
point, vertex bkz. vertex point
point, view bkz. view point
point, witness bkz. witness point
point, yield bkz. yield point
point‐bearing pile uç kazığı, uç taşıma kazığı
point‐bearing pile foundation uç taşıma kazıklı temel
pointed sivri uçlu
pointed arch keskin kemer
pointer işaretçi, imleç
pointer gösterge, ibre, ok işareti
pointer gösterge ibresi
pointer instrument imleçli alet
pointing sivriltme (ahşap kazık ucu)
pointless uçsuz
points, series of bkz. series of points
points (a) raylarda yön değişimini sağlayan makaslardaki ray kıskacı, (b) örgü makinalarında
makara döndürücüsü ve bükülmüş ipleri örgü yapılan konuma taşıyan kısım
poise pois (asfalt için viskozite birimi)
poise denge
poise mutlak viskozite (akışkanlık) birimi
poise dengede durmak
poise havada asılı kalma
poise (p) dinamik viskozite birimi, genellikle mutlak yoğunluk ölçüsü (centipose) şeklinde ifade
edilir, (cp); 1 cp= 10 Ns/m
poising dengeleme
poising saat balansı çarkını pimlerinden yatay olarak keskin bıçak ağzı üzerine koyarak kontrol
etmek, hiç bir konum değişimi gözlenmemesi durumunda dengededir denir
poison zehir
poison zehirlemek
poisoning zehirlenme
poisonous zehirli, toksik
poisonous gas zehirli gaz
poisonousness zehirlilik
Poisson’s ratio Poisson oranı (belli eksenel gerilme değişiminde, bu gerilme yönündeki ve
gerilmeye dik yöndeki lineer deformasyonlar arasındaki oran)
Poisson’s number Poisson sayısı, Poisson yatay genişleme katsayısı
Poisson’s ratio in compression basınçta Poisson oranı
poke dürtmek
poke saat kurma mili
poker gelberi, ateş süngüsü
polar polar
polar kutuplu
polar polar, kutupsal
polar 1. kutup’la ilgili, kutba ait; 2. kutup gösteren, özellikle bir veya birkaç uzantı gösteren (sinir
hücresi hakkında); 3. kutup yakınında, kutup çevresinde
polar kutupsal
polar angle kutup açısı
polar angle kutupsal açı
polar axis kutupsal eksen
polar axis kutup ekseni
polar bond kutupsal bağ
polar circle kutup dairesi
polar coordinate kutup koordinatı
polar coordinate system kutup koordinat sistemi
polar coordinates kutupsal konaçlar
polar coordinates kutupsal koordinatlar
polar curve kutupsal eğri
polar curve kutup eğrisi
polar distance kutupsal uzaklık, ışınsal yarıçap
polar equation kutupsal denklem
polar force kutupsal güç
polar form trigonometrik biçim, kutupsal biçim
polar grid kutupsal ızgara
polar light kutup ışını
polar line kutup çizgisi
polar moment of inertia kutupsal atalet momenti, kutupsal atalet momenti hesaplandığı eksene
dik olan düzlem içersindeki birbirine dik iki eksene göre hesaplanan atalet momentlerinin
toplamına eşittir
polar moment of inertia polar atalet momenti
polar moment of inertia kutup atalet momenti
polar plot kutupsal çizim
polar radius kutupsal yarıçap
polar vector kutupsal vektör
polarimeter şeker solüsyonlarının ışğı saptırma derecelerini ölçmeye yarayan alet, polarimetre
polarimetry bir ışığın polarma derecesini ölçme (bilgisi)
polarimetry polarize ışık ölçme
polaroid polaroit
polaris kutup yıldızı
polaris observation kutup yıldızı rasatı
polariscope maddelerin özellklerini polarılmış ışıkta incelemeğe mahsus alet, poliriskop
polarity kutup
polarity polarite
polarity 1. kutbiyet, polarlık, polarite; 2. bir mıknatısın kutupları gibi çekme veya defetme
özelliklerine sahip olma; 3. birbirine taban tabana zıt iki ayrı eğilimin tesiriyle hareket etme hali
polarity indicator ucaylık göstergesi, kutupluluk göstergesi
polarity reversal kutup tersinmesi, yön değiştirmesi
polarizability polarize olabilme
polarizable ions kutupsal iyonlar
polarization kutuplaşma, polarizasyon (ışığın değişik doğrultulardaki titreşimlerinin yönünü
değiştirerek, bir tek düzey üzerine yayılması)
polarization kutuplanma, polarizasyon
polarization ışık titreşimlerinin tek bir düzleme çevrilmiş olmaları hali, polarma
polarization ucaylama, ucaylanım, kutuplaşma
polarization error kutuplaşma hatası
polarization filler polarizasyon filtresi
polarization microscope polarizasyon mikroskobu
polarization mismatch kutuplaşma uyumsuzluğu
polarization potential kutuplanma gerilimi
polarization, planes of bkz. planes of polarization
polarize kutuplanmak
polarize polarize olmak, kutuplaştırmak
polarize, to kutuplamak, ucaylamak
polarized kutuplanmış
polarized light polerize ışık
polarized light ucaylanmış ışık, kutuplanmış ışık
polarized relay kutuplanmış röle
polarizer ucaylayıcı, kutuplayıcı
polarizer ışığı polaran bir alet
polder deniz seviyesi altındaki arazi
pole kutup
pole 1. direk, sütun, dikme, jalon, kazık, sırık 2. kutup
pole kutup, polus
pole direk
pole shoe kutup çarığı
pole zero plot sıfır kutup çiziti
pole, magnetic bkz. magnetic pole
pole, north bkz. north pole
pole, range bkz. range pole
pole, south bkz. south pole
policy 1. poliçe 2. politika
policy holder poliçe sahibi
poling boards of an excavation bir kazının iksalanması
polish cilalamak, parlatmak, temizlemek, cila
polish parlatma, fitil çekme
polish notation öntakı simgelemi
polished parlatılmış
polished cilalı, parlak
polished aggregate cilalanmış agrega (doğal olarak cilalı yüzeye sahip olan veya trafik altında
aşınarak cilalı hale gelen ve ıslak iken düşük bir sürtünme katsayısı gösterebilen agrega)
polished stone value agreganın cilalanma değeri
polisher parlatıcı
polishing cilalama, parlatma
polishing polisaj
polishing disc parlatma diski, keçe disk
polishing lathe parlatma tornası
polishing lathe parlatma ile ilgili teçhizatın monte edilmesi ile oluşan parlatma tornası
polishing paste parlatma macunu
polishing powder parlatma tozu
polishing test, accellerated bkz. accelerated polishing test
polishing wheel parlatma kasnağı
polishing parlatma, genellikle sürtünme ve parlatma çarkları ile yüzeyi düzgün, parlak hale
getirme
politic politika, siyaset
politic politik, siyasi
political politik, siyasi
political science siyasal bilgiler
politics politika, siyaset
poll yoklamak
poll, to anketlemek, sorgulamak
polling character sorgulama damgası
polling cycle sorgulama çevrimi
polling interrupt sorgulama işkesimi
polling method sorgulama yöntemi
pollutant kirletici (arzu edilmeyen etkilere yol açan katı, sıvı yada gaz halindeki madde)
pollutant kirletici, kirletici madde
pollute kirletmek, bulaştırmak
pollute kirletmek, pisletmek
polluted kirlenmiş
pollution kirlilik, çevre kirliliği
pollution kirlilik, kirlenme (çevrenin insan, bitki, hayvan yaşamı açısından tehlikeli ya da
potansiyel olarak tehlikeli olacak derecede kirlenmesi, bozulmayan ya da dağılmayan atık
materyalinin çevreye bırakılması)
pollution kirletme, kirlilik
pollution control çevre kirliliği kontrolü
pollution emitter kirlilik kaynağı, kirlilik yayan
pollution episode kirlenme olayı
pollution source kirlilik kaynağı
pollution, air bkz. air pollution
pollution, noise bkz. noise pollution
pollution, traffic bkz. traffic pollution
pollution, water bkz. water pollution
pollution/air kirliliği/atmosfer
pollution/air kirliliği/hava
pollution/atmospheric kirliliği/atmosfer
pollution/environmental kirliliği/çevre
pollution/land kirliliği/toprak
pollution/noise kirliliği/gürültü
pollution/soil kirliliği/toprak
pollution/water kirliliği/su
poloncean truss polonso kafes kirişi
poly (ön‐ek), çok birçok
poly‐ çok anlamı veren birleştirici
polyamid naylon
polybasic bazlarla yer değiştirebilecek birçok hidrojen atomuna sahip olan (asit)
polychrome çok renkli
polyester polyester
polygon çokgen, poligon, çok köşeli
polygon line poligon çizgisi
polygon of forces kuvvetler poligonu, kuvvetler çokgeni
polygon of forces kuvvetler çokgeni
polygon/concave çokgen/iç bükey
polygon/convex çokgen/dış bükey
polygon/equiangular çokgen/eşit açılı
polygon/regular çokgen/düzgün
polygon/sides of çokgenin kenarları
polygon/vertices of çokgenin köşeleri
polygonal çok köşeli
polygonal çokgensel
polygonal çokgen
polygonal line poligon şeklinde kırık çizgi
polyhedral çok taraflı veya yüzeyli
polyhedral çok yüzlü
polyhedron çok yüzlü
polyhedron/concave çok yüzlü/iç bükey
polyhedron/convex çok yüzlü/dış bükey
polyhedron/regular çok yüzlü/düzgün
polyhedron/simple çok yüzlü/basit
polymer polimer
polymerization polimerizasyon
polymerization polimer halinde birleştirme veya birleşme, polimerizasyon
polymerize polimer halinde birleştirmek veya birleşmek
polymorph çok biçim
polymorphic çok biçimli
polynomial çokterimli, polinom
polynomial equation çok terimli denklem
polynomial expression çok terimli ifade
polynomial function çok terimli fonksiyon
polynomial trend çokterimli yönseme
polynomial/prime çok terimli/asal
polynuclear polinükleer
polyphase bir kaç faz (devre) gösteren, çok fazlı, polifaz
polyphase (voltage) source çokevreli kaynak
polyphasic çok safhalı
polyphony çok sesli
polysensitivity aşırı duyarlılık
polystyrene polistren
polystyrene insulation polistren yalıtım
polystyrene/expanded genleştirilmiş polistren, strafor
polystyrene/extruded ekstrude polistren, haddelenmiş polistren
polysulphide polisülfit
polytechnic politeknik
polytetrafluoroethylene (tfe) bearing teflon mesnet
polythene etilen izomerlerinden sentetik olarak yapılan parlak yüzeye sahip plastik madde
(sonda, tüp, enjektör v, b, araçların yapımında kullanılır)
polyurethane poliüretan
polyurethane insulation poliüretan yalıtım
polyvalence çok değerlilik
polyvalent çok değerli
poncelot wheel düz kanatlar yerine kavisli
kanatların kullanılması ile verimin arttırıldığı
alttan su alır çark
pond gölcük, küçük göl, havuz, gölet (genellikle gölden küçük ve havuzdan büyük, doğal ya da
yapay olarak yapılmış su oluşumu)
pond karter, havuz
pond küçük göl
pond havuz, göl
pondage biriktirme havuz
ponder derin düşünmek
ponderous çok ağır
ponding göllenme
pontoon duba
pontoon duba, tombaz
pontoon bridge dubalı köprü
pontoon bridge dubalar üzerine kurulan köprü, dubalı köprü
pool havuz, küçük göl, su birikintisi
pool havuz
pool system havuz sistemi (özel araçların dolmuş gibi birlikte kullanılma sistemi)
pool, repository havuz
poor güçsüz, zayıf
poor yetersiz
poor yoksul
poor kötü, zayıf, yetersiz
poor acceleration yetersiz ivme (motor devrinin gayet yavaş yükselmesi, gaz yetersizliği)
poor condition kötü durum, kötü şartlar
poor conductor zayıf iletken
poor connection gevşek bağlantı
poor contact zayıf kontak
poor fuel supply yetersiz yakıt temini (yakıt ulaştırma sisteminde tıkanıklık veya yetersizlik)
poor ignition kusurlu ve yetersiz ateşleme, ateşleme aksaklığı, ateşlenme anında bujinin yeterli
kuvvette kıvılcım verememesi
poor maintenance kötü bakım, eksik bakım
poor mixture fakir karışım
poor mixture havası bol ve yakıtı az karışım
poor operation kusurlu ve hatalı çalışma
poor performance yetersiz verim, verim azlığı
poor quality kötü kalite
poor quality düşük kalite
poor quality fuel düşük kaliteli yakıt
poor quality oil düşük kaliteli yağ
poor subsoil kötü zemin, zayıf temel zemini
poorly graded kötü derecelenmiş
poorly graded gravel kötü derecelenmiş çakıl
poorly graded sand kötü derecelenmiş kum
poorly permeable geçirgenliği düşük
pop up menu açılır menü
pop up message beliren ileti
pop up window beliren pencere
poplar wood kavak kerestesi
poppet popet, konik oturmalı sürgü
poppet hareketli punta
poppet (poppet head) bir tornada iş parçasının merkezler arasında dönmesine olanak sağlayan
hareketli fener mesnedi
poppet cylinder torna silindirik destek mili, mandreii
poppet spring tek yollu valf yayı, tek yollu yay
poppet valve bkz. poppet
poppet valve mantar supap
poppet valve (mushroom vah/e), içten yanmalı motorlarda emme ve egzoz sübablarında
kullanılan mantar şekilli sübab, silindirler
içersindeki konik yuvalara oturan konik yüzlü
yuvarlak başlı sübab
poppethead hareketli punta başı
poppot valve popet valf
populace halk
popular revaçta
popular popüler
population nüfus
population distribution nüfus dağılımı (topluma yönelik hizmet ve etkinliklerin yer seçimini ve
toprak kullanım biçimlerini etkileyen, nüfusun mekansal dağılımı)
popup menu açılır menü
popup message beliren ileti
popup window beliren pencere
porcelain porselen
porcelain clay porselen kili, kaolen
porcelain insulator porselen izolatör, buji porseleni
porcelain insulator rings porselenden akım kablosunun, ısı vb izolatörü halkaları
porcelain spark plug porselen buji
porch sundurma
porch veranda, kapı önü sundurması
pore küçücük delik, mesamat, ağızcık, porus
pore gözenek
pore gözenek, doku delikleri, daire içi boşluk
pore distribution boşluk dağılımı
pore filler gözenek dolgusu
pore moisture boşluk suyu
pore pressure dissipation boşluk suyu basıncı sönümü
pore pressure measurement boşluk suyu basıncı ölçümü, boşluk basıncı ölçümü
pore pressure meter boşluk suyu basınç ölçeri, boşluk basıncı ölçeri
pore pressure meter, electronic bkz. electronic pore pressure meter
pore radius boşluk yarıçapı
pore size gözenek büyüklüğü
pore space boşluk hacmi, boşlukların hacmi
pore walls boşluk çeperleri
pore water boşluk suyu, zemin veya kaya boşluklarındaki su
pore water content boşluk suyu içeriği
pore water pressure boşluk suyu basıncı, nötr basınç veya gerilme (doygun haldeki bir toprağın
boşluklarında bulunan suyun, genellikle atmosfer basıncı sıfır kabul edilerek ölçülen basıncı)
pore water, escape of bkz. escape of pore water
pore water, expulsion of the bkz. expulsion of the pore water
pore water, free bkz. free pore water
pores ara boşluklar, boşluklar
pores to seal off the bkz. seal off the pores
pore‐water pressure gage boşluk suyu basınç ölçeri
pore‐water pressure, decrease in the bkz. decrease in the pore‐water pressure
pore‐water pressure, intensity of the bkz. intensity of the pore‐water pressure
pore‐water pressure, measurement of the bkz. measurement of the pore‐water pressure
pore‐water pressure, negative bkz. negative pore‐water preasure
pore‐water pressure, residual bkz. residual pore‐water pressure
portio (çoğ., portiones), parça, bölüm, kısım (bkz. part)
porosity 1. üzerinde küçük delikler gösterme hali, gözenekli yapıya sahip olma hali; 2. küçük
delik, gözenek
porosity gözeneklilik
porosity porozite, gözeneklilik (bir kayaçda veya topraktaki aralık veya boşlukların toplam
hacminin kaya veya toprak kütlesinin hacmine oranı)
porosity coefficient gözeneklilik katsayısı
porosity ratio porozite oranı (bir malzemede boşlukların hacminin, malzemenin‐boşluklar dahil‐
toplu hacmine olan oranı)
porosity test porozite deneyi, gözeneklilik deneyi
porosity, apparent bkz. apparent porosity
porosity, degree of bkz. degree of porosity
porotgram portografiden elde edilen film
porous gözenekli, delikli
porous 1. üzerinde küçük delikler gösteren, delikli, gözenekli; 2. gözenekli oluşu nedeniyle bir
sıvıyı süzebilme veya geçirme niteliğit aşıyan, geçirgen
porous concrete delikli beton, gözenekli beton
porous filter core gözenekli filtre elemanı, benzin fincanı taşı
porous stone poroz taş, gözenekli taş
porphyrite porfirit (granite benzeyen ve büyük kristallerin feldspat, kuvars vb gibi daha ince bir
hamur maddesi içine gömülmesi ile meydana gelen taş)
porphyrite porfirit
porphyry porfir
porphyry porfir (çok ince taneli ve camsı bir hamurun içinde kendine özgü biçim gösteren iri
kristallerin bulunduğu kayaç)
porphyry sand porfir kumu
port bağlantı kapısı; iskele
port gemi lombarı
port ağız, açıklık
port delik, port
port kapı, delik (giriş, çıkış), ağız
port liman, liman şehri
port delik, geçiş kanalı
port 1. liman 2. ağız, giriş ve çıkış yolları ağzı, delik
port kapı
port açıklık, giriş yeri
port charge liman masrafı, liman ücreti
port concentrator iskele trafiğini yoğunlaştırıcı
port contention iskele çekişmesi
port dues liman resmi
port duty liman rüsumu
port lid gemi lombarı kapağı
port of debarcation boşaltma limanı, tahliye limanı
port of destination varış limanı, gideceği liman
port of embarcation yükleme limanı, tahmil limanı
port of entry gümrük giriş limanı
port of exit çıkış limanı, sevk limanı
port of loading yükleme limanı
port of shipment sevk limanı, yükleme limanı
port of unloading boşaltma limanı
port pompa ve motorlarda akışkanın silindirlere girip çıktığı genellikle sübablar ile kontrol
edilen giriş yeri, delik
porta (çoğ., portae), kapı
portability taşınabilirlik
portability taşınırlık
portable seyyar, taşınabilir, portatif
portable computer taşınır bilgisayar
portable conveyor taşınabilir konveyör
portable crane gezer vinç
portable crane seyyar kren
portable pump portatif pompa
portable radio taşınabilir radyo
portable radiocommunication set taşınır alıcı verici
portage taşıma ücreti
portage taşıma, nakil
portal portal, taç kapı
portal portal, giriş, tünel girişi
portal (jip) crane bkz. crane
portal bracing çerçeveli destek
portal jip crane portatif kollu yinç, oklu vinç, dökümhane vinci
portal slewing crane döner portal kren
portal strut portal kirişi
portative portatif
porter hamal
porter govemor uçlarından biri mile diğeri manşona mafsallı, mafsal noktalarında ağır küreler
taşıyan sarkaçlı regülatör
porterage hamaliye
porterage hamaliye ücreti
portico binanın sütunlu giriş kısımı
portion bölüm, parça
portion kısım, bölüm, porsiyon, parça
portland cement portland çimentosu
portrait (page orientation), vertical düşey
portrait printing sayfa enine yazım
porus (çoğ., pori), bkz. pore
pos satış noktası
pose duruş, poz
pose demir pozu
position konum (lamak)
position durum, konum, pozisyon, yer
position 1. durum, vaziyet, şekil, yer, pozisyon;
2. çocuğun uterus içindeki durumu; 3. özel muayeneler için vücuda verilen bazı durumlar
position durum almak, poziston almak, yerleştirmek
position control konum denetimi
position control system konum denetim sistemi
position error konum hatası
position gauge pozisyon mastarı
position gauge belirti toleranslar arasında geometrik ilişkileri kontrol eden mastar, geyç
position head in a flow line bir akım çizgisi üzerindeki yük durumu
position injector pack control lever enjektör kremayer ayarı
position of the center of gravity ağırlık merkezinin yeri
position of the instrument alet konumu
position of the water table su tablasının durumu
position read out konum okuma
position relay pozisyon rölesi
position sensor konum algılayıcı
position sensor konum duyucusu
position switch konum anahtarı
position vector konum vektörü
positional konumsal
positional feature aynı guruptaki cisimler arasında belirli bir konum bağıntısı oluşturulması için
gerekli olan özellik
positional notation konumsal yazım
positional response konum belirleme yanıtı
positional signal konum belirleme sinyali
positional tolerance bkz. tolerance
positioner konumlatıcı, pozisyoner
positioning konumlandırma
positioning konumlama
positioning relay konum rölesi
positioning time konumlanma süresi
positive pozitif, olumlu
positive artı
positive kesin
positive assertion kesin iddia
positive charge artı yük
positive definite matrix kesin artı matris
positive displacement compressor pozitif hareketli kompresör
positive justification pozitif doğrulama
positive moment pozitif moment
positive movement pozitif hareket
positive movement bir tezgahta mekanik anlamda herhangi bir uzvun hareketi
positive negative action artı eksi eylem
positive negative three step action artı eksi üç basamaklı eylem
positive number artı sayı, pozitif sayı
positive or regenerative feedback artı geribesleme
positive pole artı kutup
positive proof kesin kanıt
positive semidefinite matrix yarı kesin artı matris
positive series pozitif seri
positive shut‐off benzinden dizel yakıta geçiş devresi
positive sign artı işareti
positive terminal artı uç terminali
positive wire pozitif tel
positive‐displacement compressor pozitif sıkıştırmalı kompresör
positively kesin olarak
positively charged pozitif yüklü
positon poziton
positonium pozitonyum
positron pozitron
positronium pozitronyum
possess malik olma, sahip olmak
possession sahip olma
possession sahiplik, sahip olma
possessor mal sahibi, malik
possibilistic olabilirlikli
possibility mümkün olma, olanak, olabilirlik
possible mümkün, olabilir
possible capacity mümkün olan kapasite
possible combinations olanaklı bileşimler
possibly olası
possolanic filler pozolanik filler
post direk
post postalamak
post 1. dikme, basınca maruz ana eleman
2. direk, levha 3. akım çıkış ucu, kablo bağlama ucu
4. kaydetme, işleme 5. posta
post posta
post görev
post‐ (ön‐ek), sonra, arkasınad
post‐ sonra anlamı veren ön ek
post acceleration geç ivmelenme
post cibum bkz. postcibal
post crane direkli kren, üstten ve altan sabit mafsallara tutturulmuş direkli kren, eğer bağlantı
çubukla sağlanmış ise kanca sabit bir yan çapta hareket eder, eger bağlantı halatla yapılmış ise
hareket yarıçapı ayarlanabilir dernektir
post office receipt posta makbuzu
post payment method sonradan ödemeli yöntem
post tension art çekim, sonradan germe
postage posta ücreti
postage‐paid posta ücreti ödenmiş
posterior 1. arka, arkada, geride; 2. (çoğ.) ilyeler, kabaet
posterior sonra gelen
postern arka kapı
postero‐ (ön‐ek), arka, arkasında
posteroanterior arka‐ön istikamette, arkadan öne uzanan
postero‐external arka‐dışarı
posteroinferior arka‐alt kısımda
posterolateral bkz. postero‐external
posteromedial arka kısmın ortasında
posteromedian arka‐içyan
posterosuperior arka‐üstyan
postfree posta ücreti ödenmiş
post‐free posta ücretine tabi değil
postgraduate üinversite mezuniyetinden sonra, üniversite’den sonraki
post‐hole auger kovalı burgu
posticus arka, arkada bulunan, arka ile ilgili
posting sonradan ekleme
postmark posta damgası
postmedian orta‐enine çizginin arkasında bulunan
postmortem işlem sonrası
postmortem dump işlemsonrası döküm
postpaid posta ücreti ödenmiş
post‐paid posta ücreti önceden ödenmiş
postpone ertelemek, tehir
postpone, defer ertelemek
postprocessor sonişlemci, ardişlemci
postpuberal bkz. postpubescent
postpubertal bkz. postpubescent
postpuberty bkz. postpubescence
postqualification/after contract ihale sonrası yeterlilik
postradiation ışınlama (röntgen, radyum v.s.) sonu, radyasyon (sonrası, aşırı ışınlamanın sebep
olduğu
postscript dip not
postscript_ postscript_
post‐tensioning member art gerilmeli eleman
postulate ispata gerek duyulmaksızın var sayılan esas, kaziye
postulate koyut
postulate önerme
pot kap
pot kavanoz
pot bearing çanak mesnet
pot burner buharlaşmalı yakıcı
pot lid valve içi delik bardak seklinde dik açılır valf
pot sleeper sıcak iklimlerde kullanılan demiryolu yatağı ve traversi kombinasyonu, ray açıklığı
çapraz bağlanmış çubuklar ile nır
pot/chimney baca başlığı
potable içilebilir
potable 1. içilebilir, içilir; 2. (çoğ.) meşrubat
potable water içme suyu
potable water içilebilir su (aşırı mineral ya da tuz yoğunluğu taşımayan, insan, hayvan ya da
bakterilerle ilgili zararlı madde birikimi içermeyen, insanların tüketmesine elverişli su)
potables içecek, meşrubat
potash potas
potash potas, potasyum hidrat
potash potas, kalya taşı, potasyum hidrat
potassa potasyum hidroksid
potassium k sembolü ile bilinen, atom no: 19 ve atom ağırlığı 39.096 olan kimyasal element,
potasyum
potassium potasyum
potassium in cement çimento içerisindeki potasyum
potator ayyaş
potatorium ayyaşlık, alkolizm, potatoryum
potency güç
potency yetki
potent kuvvetli, etkili
potent güçlü
potentia güç, kuvvet, enerji
potential gerilim, potansiyel
potential muhtemel
potential potansiyel, birikmiş (gizli) enerji, elektriksel potansiyel, gerilim, voltaj farkı
potential 1. kuvveti olan, kuvvetli, iktidarlı; 2. elektrik potansiyeli; 3. gerilim veya basınç
potential barrier potansiyel engeli
potential capacity potansiyel kapasite (stop‐kontrollü kavşağa yaklaşımdaki, başka hareketlerle
engellenmediği ve girişlerin bırakılmadığı ayrı bir şeridin olduğu varsayılarak özel hareketin
binek araç/saat cinsinden kapasitesi)
potential difference potansiyel farkı
potential drop potansiyel fark, yük kaybı
potential energy potansiyel enerji
potential energy of strain şekil değiştirme potansiyel enerjisi
potential energy/economic potansiyel enerji/ekonomik
potential energy/theoretical gross potansiyel enerji/teorik brüt
potential of hydrogen hidrojen potansiyeli
potential plateau potansiyel platosu
potential slide aday kayma, potansiyel kayma
potential sliding surface aday kayma yüzeyi, potansiyel kayma yüzeyi
potential stress energy potansiyel gerilme enerjisi
potential surface of sliding potansiyel kayma yüzeyi
potential trough potansiyel çukuru
potentialization iki maddenin birbirini kuvvetlendirici etki göstermesi, iki ilacın beraber
kullanıldığı zaman, tek başlarına meydana getirdikleri etkiye oranla daha geniş tesir
göstermeleri hali
potentiation kuvvetlendirme tesirini arttırma
potentiometer elektrik kudretini ölçme aleti, potansiyometre
potentiometer potansiyometre
potentiometry potansiyometri (radyo dalga gücü ölçme)
pothole derin çukur
pothole zemin içinde kovuk, çanak şekilli
çukur, kaplamada çukur (kaplama malzemesinin
lokal olarak kaybolması ile yol yüzeyinde meydana gelen çukur)
potrochemical product petrokimyasal ürün
potter’s wheel çömlekçi çarkı, düşey bir mil üzerine oturtulmuş el ile veya belirli bir güç kaynağı
kullanılarak döndürülen ve üzerinde çamura çömlek şekli verilen dairesel döner tabla
pottery çömlek (sırlı veya sırsız tencere biçiminde kaba seramik kap)
pouch torbalamak
pouch kese, torba
pound 1. libre; 373.2 gram veya 12 ounce’lık eczacı ağırlık ölçüsü; 2. 453.6 gram veya 16
ounce’lık adi ağırlıkbirimi
pound ağır darbe, ağır vuruş
pound havanda dövmek, vurmak
pound libre, pound
poundal poundal
poundal kuvvet ölçüsü, 1 libre kütleye 1 ayak/s’lik ivme kazandıran kuwet miktarı, ayak‐ libre‐
saniye sisteminde kuvvet birimidir
pounder bir libre, bir pound
pour dökmek
pour point akma noktası
pour point akışkanlık noktası
pouring schedule beton dökme şeması
powder toz, pudra
powder toz haline getirmek
powder barut, toz
powder metallurgy toz metalürjisi
powder metallurgy steel toz metal çelik
powder paint toz boya
powdered asphalt toz asfalt (ince bir şekilde kırılmış ve öğütülmüş katı asfalt)
powdery toz halinde, toz gibi
power enerji
power güç (fizik); sınama gücü (istatistik)
power kuvvet, güç
power enerji sağlamak
power 1. güç, kuvvet 2. yetki 3. üs (matematik)
4. elektrik enerjisi
power üs
power kuvvet, iktidar, kudret, yetenek, güç
power amplifîer güç yükseltici
power analyzer güç çözümleyici
power attenuation güç yitimi
power brake hidrolik fren, hidrolikli fren tertibatı
power card güç kartı
power coefficient güç katsayısı
power coefficient/wind aerodinamik verimi/rüzgar
power consumption güç tüketimi
power consumption sarf olunan güç, tüketilen elektrik enerjisi, enerji tüketimi
power control güç kontrolü
power control enerji kontrolü
power control unit enerji kontrol cihazı
power cord güç kablosu
power current yüksek gerilimli akım
power curve güç eğrisi
power cut elektrik kesintisi
power density/reactor reaktör hacimsel gücü
power detector güç detektörü
power dissipation güç israfı
power divider güç bölücü
power drag‐line büyük sıyırıcı, malzemeyi kendine doğru ana vinç kolunun altına doğru çeken
kazıcı kepçeye sahip ekskavatör, kazıcı
power economy güç ekonomisi
power economy enerji ekonomisi
power factor güç katsayısı
power factor güç çarpanı
power failure güç kesilmesi
power failure güç düşümü
power function kuvvet fonksiyonu
power generation güç üretim
power hacksaw machine metal testere makinesi
power hammer şahmerdan
power hammer güç çekici, şahmerdan
herhangi bir güç kullanılarak sürekli veya kesintili çalışan çekiç
power house gücün üretildiği, dağıtıldığı, veya dönüştürülüp sonradan dağıtıldığı bina
power level güç düzeyi
power light güç ışığı
power light açıldı ışığı
power line akım kablosu
power line güç hattı
power line carrier yüksek gerilim iletkeni
power loss güç kaybı
power of a number sayının üssü
power of a number sayının kuvveti
power of attorney yetki belgesi, vekaletname
power off, switch off, turn off kapamak
power off, to kapamak
power on indicator açıldı göstergesi
power on self test otomatik sınama
power on, to açmak
power output güç çıktısı
power output çıkış gücü
power overlap motorda çeşitli silindirlere ait iş zamanlarının karışması
power pack güç dağıtım düzeni
power pack güç ünitesi
power panel güç panosu
power plant elektrik santralı, jeneratör santralı
power plant hidrolik santral, santral, termik santral
power plant enerji üretim tesisi, enerji santralı
power plant (a)bir kaç tane güç ünitesinin bir yerde birleştirilmesi, (b)taşıt veya uçağı hareket
ettirici, yürütücü güç ünitesi
power point güç noktası
power rating uçak motorlarının torkve rad/s’ yi ihtiva eden belirti şartlar altında çıktı gücü ‘nün
watt cinsinden ölçülmesi, pistonlu uçak motorlarında manifolt basıncı veya yükleme
basıncı ve tork; turbo motorlarda jet borusu
sıcaklığı ve tork; roket
motorlarında y
power reel motorlu makara, motorlu çıkrık
power requirement güç ihtiyacı
power requirement güç gereksinimi
power saw makine testeresi
power saw blade makine testeresi ağzı
power set güç kümesi
power shift hidrolik hız kutusu
power shovel ekskavatör, şovel, kepçeli tarak
power shovel (nawy) radyal kolu üzerinde kova veya kepçenin hareket ettiği bumbaya sahip
eskavatör, kepçe radyal yönde kesme yapıp eskavatörün seviyesi üzerinde kazma yapabilir
power socket priz
power spectrum güç izgesi (spektrumu)
power station termik santral
power station enerji santralı
power station hidrolik santral
power station santral
power station with dam hidrolik santral barajlı
power station with reservoir hidrolik santral/barajlı
power station/atomic nükleer santral
power station/fosil fuel termik santral fosil yakıtlı
power station/geothermal jeotermal santral
power station/hydroelectric hidroelektrik santral
power station/hydroelectric hidrolik santral
power station/micro hydro‐electric küçük hidroelektrik santral
power station/natural lake hidrolik santralı/doğal göl
power station/pondage hidrolik santral/ biriktirme havuzlu
power station/pumped storage hidrolik santral/pompaj biriktirmeli
power station/run‐of‐river hidrolik santralı/nehir
power station/small hydro‐electric küçük hidroelektrik santral
power steering hidrolik direksiyon
power strip anahtarlı uzatma kablosu
power supply güç kaynağı
power sweeper motorlu süpürge (kaplama yüzeyinden gevşek malzemeleri temizlemek için
kullanılan motorlu bir döner süpürge)
power switch güç anahtarı
power take‐off (pto) kuvvet alma düzeni, güç alma mili, kuyruk mili, güç aktarma kutusu, nihai
tahrik
power take‐off shaft nihai tahrik mili
power take‐off shaft bushing nihai tahrik mili burcu
power tools motorlu tezgah aletleri
power train aktarma organları
power train güç aktarma organı
power transfer function güç aktarım işlevi
power transformer elektrik gücü transformatörü
power transmission güç aktarımı
power transmission system elektrik gücü nakil sistemi
power transmitting organ motordan çıkan hareketi ileten parçalar
power traverse mechanism otomatik yöneltme mekanizması
power tube elektrik gücü lambası
power tube beam elektron ışınlı lamba
power typing serbest yazma
power unit sabit motor, jeneratöre akuple motor
power unit güç ünitesi, dişli kutusu, şaft vs, ’yi içeren motor veya motoriar ünitesi, örneğin
uçaklarda pervanede bu üniteye dahildir
power up güç vermek
power user çok kullanan (bilgisayar)
power wire cereyanlı hat, elektrik gücü hattı
power, absorbing bkz. absorbing power
power güç, birim saniyede yapılan iş
power/full tam güç
power/horse beygir gücü
powered (s) motorla tahrik edilen
powered brooms motorlu süpürgeler
powerful güçlü
power‐on indicator açık göstergesi
powers üst (mat.)
powers (re: math function), exponent üst
powershift pressure güç değişim sinyal basıncı
powershift transmission hidrolik (powershift?) şanzıman
powershift transmission yağ basıncı ile kavraşma yapan şanzuman
powertrain güç üretim
power‐up (bkz. start) güç vermek
pozzolanas pozolanlar, su ile sertleşen volkanik küller (kendilerinin bağlayıcılık özelliği
olmamakla beraber bünyelerindeki kireç ile normal sıcaklıklarda birleşerek bağlayıcılık
özellikleri gösteren çözünmez bileşikler oluşturan bileşenleri kapsayan malzemeler)
pozzolanic filler volkanik harç, volkanik kaynaklı dolgu malzemesi
ppc‐ proportional pressure control pilot kumanda
ppc‐proportional pilot kumanda
practicable uygulanabilir
practical uygulamalı, pratik
practical pratik, uygulanabilir
practical kullanışlı
practical applications pratik tatbikat, pratik uygulamalar
practical capacity pratik kapasite (pratikte mevcut olan şartlar altında, trafik yoğunluğunun
şoförleri gecikmelere, kazalara veya manevra kabiliyetleri bakımından zorluklara sevk
etmeksizin bir yolun veya trafiğe açık şeridin belli bir noktasından bir saat içinde geçebilen
practical limit of elasticity pratik elastiklik limiti
practice 1. pratik, egzersiz; 2. tecrübe, görüş, anlayış; 3. hasta muayene ve tedavisi ile ilgili
uğraşı, hekimlik uygulaması
practice deneme, pratik, tatbikat, uygulama
practice denemek, pratik yapmak, tatbik etmek, uygulamak
practice/regular genel uygulama
practiced deneyimli
practician pratisyen
practise denemek, pratik yapmak, tatbik etmek, uygulamak
practitioner pratisyen
practitioner kendi mesleğinde çalışan hekim,
pratisyen doktor
pragmatic pragmatizm’le ilgili
pragmatics bkz. pragmatism
pragmatics edimbilim, kullanımbilim
pragmatism bir fikir veya düşüncenin değerini, onu pratikteki fayda ve verimi ile ölçen felsefe
görüşü, pragmatizm
praseodymium praseodim, simgesi pr olan kimyasal element
praseodymium praseodimyum
praxiology haraketbilim
praxis deneme, pratik, tatbikat, uygulama
praxis herhangi bir iş veya hareketi yapma, uygulama
pre‐ ön‐
pre‐ (ön‐ek), 1. önce, evvel; 2. prep, önde, ön
pre‐ ön‐önce anlamı veren ön ek
preadmission strok tamamlanmadan önce silindirlere buhar alınması
preamble başlama (eşzamanlama) eki
preamble önsöz
preamplifier önyükselteç
preamplifier ön amlifikatör
pre‐appraisal report ön değerlendirme raporu
prearrange önceden düzenlemek
preaudit ödemeden evvel vize
precambrian pre kambriyen (kambriyen döneminden önce oluşan kayaçların tamamı)
precarious güvenilmez
precast prekast, prefabrike, önceden dökülmüş
precast beam önceden dökülmüş kiriş, hazır kiriş
precast concrete öndöküm beton, prefabrik beton
precast concrete cribbing öndöküm beton kafes
precast concrete pile öndöküm betonerme kazık
precast parapet öndöküm parapet, prefabrik parapet
precast prestressed beam önceden dökülmüş öngerilmeli kiriş
precaution önlem, tedbir, dikkatlilik
precaution, hot weather bkz. hot weather precaution
precautionary önlem niteliğinde, tedbir olarak
precautionary measure ihtiyati tedbir
precava üst vena cava
precede önce gelmek
precedence öncelik
precedence, priority öncelik
precedent önceden olmuş
precedent önceki
preceding önceki, önce gelen
preceding önde bulunan
precept emir
precession yalpalama
precession önce geliş
precessor öncül
precharge ön doldurma
precious değerli
precious metal değerli maden
precipitable çökeltilebilir
precipitant çöktürücü
precipitate biochem, (a) tortusunu ayırmak, teressüp ettirmek, çökeltmke, (b) tortu, rüsup,
çöküntü, çökel
precipitate çökelti, tortu
precipitate çöktürmek, hızlandırmak
precipitation tortunun dibe çökmesi, çökelme
precipitation tortu
precipitation 1. yağış, düşüş 2. çökelme (elektrik alan etkilemesi ya da ısısal değişme sonucunda,
parçacıkların içinde asılı bulundukları gaz akıntısından ayrılması işlemi)
precipitation 1. çökelme, bir maddenin dibe çökme suretiyle eriyikten ayrılması, presipitasyon;
2. presipitin’in, kendisinin oluşmasına sebep olan antijen (presipitinojen) ile birleşerek
çökelmesi (bu reaksiyon birçok serolojik testlerin esasını oluşturur)
precipitation yağış miktarı
precipitation bath çökeltme banyosu
precipitator ayırıcı
precis öz, özet
precise kesin, tam
precise hassas
precise traverse hassas poligon
precisely tam olarak
precision hassasiyet
precision kesinlik
precision 1. hassasiyet, prezisyon, duyarlılık 2. doğruluk, incelik, doğruluk derecesi 3. dakiklik
4. ölçmede dikkate alınacak basamak sayısı
precision hassaslık
precision adjustment ince ayar
precision bearing hassas yatak, prezisyon yatak
precision flow control valve hassas akış denetim valfı
precision gauge çok hassas ölçü aleti
precision instrument hassas alet
precision job hassas iş
precision leveling hassas nivelman
precision measurement ince ölçme, hassas ölçme, hassas ölçü
precision of the readings okumaların hassaslığı
precision ratio hassasiyet oranı
precision tool hassas alet
precision tool hassas işlere özgü alet
precision work hassas iş, ince mekanik
precision, sensitivity duyarlık
preclassification önsınıflandırma
precleaner ön temizleyici
precleaner ön temizleyicisi
pre‐cleaner ön‐temizleyici, ayırıcı
preclude engellemek
pre‐combustion ön yanma, hazırlayıcı yanma
precombustion chamber ön yanma odası
pre‐combustion chamber ön yanma odası, ön yanma hücresi, ilk yanma odası
pre‐combustion gup ön yanma fincanı
precommissure ön bileşke
precompile ön derleme
precompressed by desiccation kuruma ile önceden sıkışmış
precompressed clay önceden sıkıştırılmış kil
precompressed layer önceden sıkıştırılmış tabaka
precompression ön sıkışma, ön konsolidasyon, prekonsolidasyon
precompression by desiccation kuruma ile ön sıkışma
precompression pressure ön konsolidasyon basıncı, ön sıkma basıncı
precondition peşin koşul, ön koşul
preconsolidated soil ön konsolidasyona uğramış zemin, prekonsolide zemin
preconsolidation ön konsolidasyon, ön sıkışma
preconsolidation pressure ön konsolidasyon basıncı, ön sıkışma basıncı
preconstraint ön gerilmeli
preconstraint concrete ön gerilmeli beton
preconvulsive ihtiyaçtan önce olan
precooler ön soğutucu
pre‐cooler ön‐soğutucu
precooling ön soğutma
precrusher ön kırıcı
precursor ön madde
predate önce olmak
predecessor öncel
predecessor selef
predefine önceden tanımlamak
predelivery teslimden önce
predelivery teslim öncesi
predetermine belirlemek, önceden kararlaştırmak
predicate doğrulamak, teyit etmek
predicative doğrulayıcı
predict öngörmek
predict önceden bildirmek
predict, to öngörmek
predictable tahmin edilebilir
prediction öngörü
prediction önceden bildirme
prediction tahmin, varsayım, önceden kestirme
prediction correction method öngörme düzeltme yöntemi
prediction error öngörü hatası
prediction of settlement oturma tahmini
prediction signal öngörü sinyali
predictive coding öngörücü kodlama
predictive control kestirimci (önsezili) kontrol
predictive decomposition öngörücü ayrışım
predisposing hazırlayan, istidatlı kılan
predisposition istidat, meyil (özellikle hasatlık)
predominant period hakim peryot
preemphasis önvurgulama
preempt satın almak/önceden
preempt a call, to çağrıyı boşaltmak
preemption önceden satın alma hakkı
preemptive sonsuz öncelikli
preemptive priority discipline sonsuz öncelikli düzence
pre‐engineered mühendisliği önceden yapılmış
prefab prefabrik, prefabrike
prefabricated prefabrik, prefabrike
prefabricated modular retaining wall prefabrik modüler istinat duvarı
preface önsöz
pre‐feasibility ön fizibilite
prefer tercih etmek, yeğlemek
preferable tercih edilebilir
preferably tercihen
preference tercih, tercih edilen, yeğleme,
seçme, seçim
preference file tercih edilen dosya (bilgisayar)
preference road ana yol, hakim yol, tercihli yol, ön geçişli yol (üzerindeki trafiğin, diğer
yollardakine göre, geçiş üstünlüğü olan ve diğer yollardaki taşıtlara bu yoldaki trafiği
beklemeleri işaretlerle belirtilen yol)
preference valve seçici valf
preferences yeğlenenler
preferential tercih hakkı olan
prefilter ön filtre
pre‐filter ön filtre
pre‐firing ön yakma
prefix ön ek
prefix öntakı, önek
prefix notation, polish notation öntakı simgelemi
preformed asphalt joint filler hazır derz dolgu şeridi (ince taneli mineral maddeler, lifli
malzemeler, mantar, talaş tozu vb ile karıştırılmış asfalttan inşaat derzleri için uygun boyutlarda
imal edilen dökülmüş şerit)
preglacial sand buzul öncesi kumu
pregnene progesteron’un kimyasal iskeletini oluşturan bileşik cisim
preheat tavlama, ön ısıtma (tavlanacak madenleri önceden yavaş yavaş ısıtmak)
preheat coil ön ısıtma serpantini
pre‐heat coil ön ısıtma serpantini
preheater ön ısıtıcı
preheater ön ısıtıcı, bazı dizel yakıtı enjektörlerinde yakıtı enjeksiyondan evvel ısıtan düzen
pre‐heater ön ısıtıcı
preheating ön ısıtma, evvelden ısıtma
preheating time ön ısıtma zamanı
pre‐heating time ön ısıtma zamanı
prehension 1. tutma, yakalama, kavrama; 2. anlayış, idrak, kavrayış
prehistorical prehistorik (tarih öncesi)
prehydration önceden sulandırılmış, önceden su ile işlem görmüş
prehydration of cement çimentonun ön hidratasyonu, önceden sulandırılmış çimento, önceden
su ile işlem görmüş çimento
preignition erken ateşleme
pre‐ignition önceden ateşleme, vaktinden evvel ateşleme
pre‐ignition içten yanmalı motorlarda karışımın vaktinden ewelateşlenmesi
prejudice ön yargı
preliminary başlangıç şeklinde, öncü, ön
preliminary avan, ön, taslak
preliminary checklist ön denetim listesi
preliminary cross‐section ilk enkesit
preliminary design ön proje, avan proje
preliminary drawing taslak resim
preliminary profile ilk profil
preliminary study ilk çalışma, ilk etüt, ön etüt
preliminary survey ilk etüt, ilk istikşaf
preliminary traverse ilk poligon
preload ön yükleme
pre‐load ön yük, ön yükleme
preloaded önceden yüklenmiş
preloaded bali screw kalınlığı ayartanabilir ara bir parça ile birleştirilmek sureti ile boşluğu
olmayan iki küre (topuz) somun, ön yüklemeli topuz vida
pre‐loading ön yükleme, önceden yüklemek
premature failure of the bearings yatakların zamanından önce arızalanması
premier baş, birinci
premises tesis, bina
premises bu duruma göre
premises öncüller (mantık); yerleşke
premises cabling yerleşke içi kablolar
premises distribution yerleşke içi dağıtım
premises wiring yerleşke kabloları
premises/on the yapı elemanları içinde
premium prim, ödül
premix önceden karıştırılmış, önceden karıştırmak
premixing önceden karıştırma, önceden harmanlama
premolded önceden kalıplanmış, önceden şekil verilmiş
premolded asphalt panels önceden kalıplanmış
asfalt panolar (genellikle sıcak asfalt, mineral
ve lifsel maddelerden oluşmuş bir çekirdek tabakanın iki tarafının asfaltla doyurulmuş keçe ile
kaplanması ve dışa gelecek yüzüne de sıcak asfalt sürülmesi)
premolded filler hazır derz dolgu malzemesi
premolded joint filler şekil verilmiş derz dolgusu
preoptive lathe kesme anında hız değişimine olanak sağlamak için çok sayıda sürtünmeli
kavramayı ihtiva eden özel aynalı torna tezgahı
preoxygenation önceden oksijenleme
prepacked concrete bir yerde sıkıştırılmış kaba agrega boşluklarının harç ile doldurulması
prepaid peşin olarak ödenmiş, önceden ödenmiş
prepaid card ön ödemeli kart
prepaid expenses peşin ödenen masraflar (ödenen meblağ karşılığı menfaat henüz elde
edilmediği halde hesaplara tam olarak geçirilen ve dolayısiyle bilançoya giren, peşin ödenen
kiralar, faizler ve vadesi bitmemiş sigorta primleri gibi masraflar)
preparation hazırlama, hazırlık, ihzarat
preparation 1. hazırlama, hazır hale getirme;
2. hazırlanmış ilaç, belli bir formüle göre yapılmış ilaç; 3. mikroskopik muayene için hazırlanmış
oduk örneği, fiksatif eriyik içinde muhafaza edilen organ veya doku, preparat
preparative hazırlık mahiyetinde, hazırlayıcı
preparatory bkz. preparative
preparatory hazırlayıcı
prepare hazırlamak
prepared hazır
prepay peşin ödemek
pre‐payment method önceden ödemeli yöntem
prepress baskı öncesi
preprocessor önişlemci
prequalification niteliklerin önceden tespiti
prequalification of bidder müteahhit yeterliği (taliplerin niteliklerinin önceden tespiti)
pre‐release pistonun genleşme stroğu tamamlanmadan önce silindir egzoz valflerinin
açılması işlemi
prerelease; interim release (software) önsürüm
prerequisite önkoşul, önister
press basmak, preslemek, sıkmak, sıkştırmak
press pres
press baskı
presby‐ (ön‐ek), ihtiyarlık, yaşlılık
prescribe öngörmek
prescribed value gerçek değer, öngörülen değer
prescription reçete
preselected choice vurgulu seçenek
preselection ön seçim
preselector ön seçici
pre‐selector gear‐box hız oranının başlangıçta
küçük bir kol yardımı ile yapıldığı çalışma
anında dişli temaslarının pedal basıncı ile sağlandığı dişli kutusu
presence hazır bulunma
present sunmak, takdim etmek
present 1. sunmak, vermek 2. hazır, mevcut, bugünkü
present armağan, hediye
present mevcut, şimdiki
present value bugünkü değer (belirli bir dönem sonunda elde edilecek tutarın bugünkü değeri)
presentation sunma, takdim
presentation sunuş, gösteriliş
presentation manager sunuş yöneticisi
presently şimdi
presentment sunma, takdim
preservation koruma
preservation koruma (özellikle geçmişten kalma yapıların yararlı durumunun bakımla mümkün
olduğu kadar uzun süre korunması süreci)
preservative koruyucu
preservative treatment koruyucu maddelerle işlem
preserve korumak, muhafaza etmek
preset önceden ayarlanmış
preset önceden belirlenmiş, önayarlı
preset ön ayar
pre‐set (s) önceden ayarlı (ayarlanmış)
preset, to önkonumlamak
presetting ön ayarlama
pre‐setting ön ayar
preshrinkage ön çekme, ön küçülme
preshrunk önceden çekmiş
presplitting ön çatlatma
press baskı; basmak
press 1. basın, baskı, basımevi 2. pres, cendere,
presle basma
press bastırmak, sıkıştırmak
press basmak, sıkıştırmak, pres
press fit sıkı geçme
press fit presle geçme, presle geçirme, pres ile birbirine geçirme, sıkı geçme
press forging preste dövme
press forging preste dövme, çekiçle dövme yerine basınç uygulayarak şekil verme
press in bir parçayı diğerine presle
geçirmek
press mould pres kalıbı
press on presle basarak bir parçayı diğerinin üzerine geçirmek
press out presle basarak çıkartmak
press, hydraulic bkz. hydraulic press
press pres, baskı cendere, mengene,
işkence, matbaa
pressed pres edilmiş
pressed metal flange pres edilmiş maden flanj
pressed phosphor bronze separator pres edilmiş fosfor bronz separatör
pressing (stamping) presleme işi, sıkıştırma, basma, kalıbları preste veya şahmerdan ile
sıkıştırarak imalat
pressiometre presiyometre (zeminin elastisite modülü ve limit basınç değerini ölçen alet)
pressiometric limit pressure veyn aleti ile ölçülen limit basınç, presiyo‐metre aletiyle ölçülen
basınç
pressiometric modulus veyn modülü, presiyometre modülü
pressiometric test presiyometre deneyi, basınç ölçme deneyi
presssure head basınç yüksekliği, basınç yükü
pressure basınç
pressure basınç, tazyik
pressure above atmospheric manometrik basınç
pressure against bracing desteklere gelen basınç
pressure aging vessel (pav) basınçlı yaşlandırma kabı
pressure air brush basınçlı havalı fırça
pressure amplification basınç yüksel{t)me
pressure angle (axial) helisel veya sonsuz
vida dişlisi, eksenel düzlemi içersindeki,
ekseni ile referans, silindiri üzerindeki bir
noktadan dişli profiline çizilen dikme arasında kalan sivri uç açısı
pressure angle (normal), (a) düz veya helisel bir dişli diş yüzeyinin herhangi bir noktasından
geçen radyal hat ile aynı notada dişli yüzeyine teğet olan düzlem arasında kalan dar açı, (b)
konik (mahruti) dişlilerde diş açıklığı konisi üzerindeki bir noktadan diş yüzeyine çizile
pressure angle (transverse) düz, helisel veya sonsuz dişlinin enine düzlemi içersindeki, bu
düzlemin referans daireyi kestiği, noktadan diş profiline çıkılan dik doğru ile aynı noktadan
referans daireye çizilen teğet arasında kalan dar açı, basınç açısı
pressure angle (working transverse) referans dairesi yerine diş açıklığı dairesi referans alınarak
ölçülen enine basınç açısı
pressure area basınç alanı
pressure at rest sükunetteki toprak basıncı katsayısı (herhangi bir deformasyon olmadığı
durumdaki toprak basıncı)
pressure atomizing burner basınçla atomize (toz haline getirme brülörü)
pressure bearing basınç yatağı
pressure bell basınç çanı
pressure booster basınç arttırıcı
pressure blower bkz. blower (a)
pressure build‐up basınç yükselmesi
pressure bulb basınç soğanı
pressure cabin basınç kabini
pressure cap basınç kapağı
pressure cell manometre hücresi, basınç dinamometresi
pressure cell chamber basınç hücresi
pressure component basınç bileşeni
pressure control basınç kontrolü
pressure control valve basınç denetim vaifi
pressure controller basınç kontrolörü
pressure cooling basınçlı soğutma
pressure coupling basınçlı kavrama
pressure curve basınç eğrisi, basınç çizgisi
pressure cut‐out basınç kesilmesi
pressure difference basınç farkı
pressure differential cut‐out fark basınç şalteri
pressure differential tahrik kuweti olarak kullanılan iki yanma odası arasındaki basınç farkı
pressure distribution basınç dağılımı, basınçların dağılımı
pressure distribution diagram basınç dağılım diyagramı
pressure distribution, nonuniform bkz. nonuniform pressure distribution
pressure drop basınç düşümü
pressure drop basınç düğmesi, basınç veya gerilmedeki azalma
pressure equalization basınç dengelenmesi
pressure equalization basınç dengeleme
pressure feed basınçla (besleme) takviye
pressure feed basınçlı besleme
pressure feedback unit hidrolik bir sistemde çalışma basıncı ile orantılı olarak yer değiştirme
veya diğer bir büyüklüğü geri besleme ünitesi, cihazı
pressure filter basınç filtresi
pressure fluctuations basınç dalgalanmaları
pressure forging presle dövme, bkz. drop forging
pressure gage (USA) (bkz. pressure gauge) basınç ölçer
pressure gauge basınç ölçer, manometre
pressure gauge basınç göstergesi
pressure gauge range manometrenin kapasitesi
pressure gauge basınç ölçer, manometre, basınç ölçme aleti, basınç müşiri
pressure gradient basınç eğimi
pressure head basma yüksekliği
pressure in struts desteklere gelen basınç
pressure jet (a) bazı uçaklarda rotor kanatlan uçlarına tespit edilmiş küçük jet tahrik ünitesi, (b)
gemilerde, roket veya uzay araçlarında yön tayinini kontrol etmek için kullanılan gaz kaynağı ile
çalışan küçük jet lülesi
pressure jet burner fanlı brülör
pressure lateral bkz. lateral pressure
pressure limiting device basınç sınırlandırma mekanizması
pressure line basınç çizgisi, basınç eğrisi
pressure load basınç yükü, sıkıştırma yükü,
sıkıştırıcı yük
pressure loss basınç kaybı
pressure measurement basınç ölçümü
pressure medium basınç ortamı, basınç iletkeni
pressure of crystallization kristallenme basıncı
pressure of water su basıncı
pressure oiling basınçla yağlama
pressure oiling system basınçla yağlama sistemi
(bir yağ pompasından basınç temin ederek yağlama yapan sistem)
pressure per unit of area birim alana gelen basınç, birim temas basıncı
pressure pipe basınç borusu, basınçlı ortamı
taşıyan boru
pressure plate baskı plakası
pressure plate baskı plakası, basınç plakası, baskı diski
pressure plate dowel bolt basınç plakası tespit cıvatası
pressure plate friction basınç plakası friksiyonu, basınç plakası sürtünmesi
pressure plate friction surface basınç plakası sürtünme yüzeyi
pressure port basınç girişi
pressure pump basınç pompası
pressure range basınç aralığı
pressure rating basınç oranı
pressure rating basınç sınıfı
pressure rating normal basınç
pressure ratio basınç oranı
pressure ratio (a) bir prosesin başlangıcı ve sonun daki basınç oranlan, omeğin pistonlu
makinalarda silindirdeki karışımın sıkışmadan önceki ve sonraki basınçlarının oranı, (b) jet
motorlarında ateşlemeden önceki mutlak basıncın atmosfer basıncına oranı,
(c) bir kompresö
pressure recovery basınç geri kazanımı
pressure reducing point basınç düşürme noktası
pressure reducing station basınç düşürme
istasyonu
pressure reducing valve basınç düşürücü valf
pressure reducing valve basınç düşürme vanası
pressure reducing valve basınç düşürücü valf
pressure reduction basınç düşürme
pressure reduction valve basınç düşürme valfı, basıncın fazlasını atan valf
pressure regulator basınç düzenleyici
pressure regulator basınç regülatörü
pressure regulator valve basınç düzenleme valfı, basınç ayar valfı
pressure release basınç boşaltma
pressure release lever basınç boşaltma kolu
pressure release spring basınç boşaltma yayı, geri çekme yayı
pressure release valve basınç boşaltma valfı, basınç emniyet valfı
pressure relief valve basınç boşaltma valfı, basınç emniyet valfı
pressure relief valve basınç tahliye valfi
pressure relief valve basınç kontrol vanası
pressure relief valve basınç emniyet valfı
pressure relief valve emniyet supabı
pressure rise basınç yükselmesi
pressure sensitive basınca duyarlı
pressure servo braking system basınç servolu fren tertibatı
pressure sleeve debriyaj baskı yatağı
pressure spring basınç yayı, baskı yayı
pressure spring retainer basınç yayı tutucusu, baskı yayı tutucusu
pressure stage basınç kademesi
pressure switch basınç şalteri
pressure switch basınç anahtarı
pressure tank basınç deposu, basınçlı ortamın depo edildiği hazne, basınçlı tank (katran veya
bitüm veya bunların emülsiyonlarını atmosfer basıncı üzerindeki bir basınçta tutmak için
kullanılan kapalı bir tank)
pressure tap basınç tapası
pressure test basınç testi
pressure test basınç deneyi
pressure test pump basınç testi pompası
pressure tight (s) basınca dayanıklı
pressure transducer basınç çevirici
pressure transducer basınç dönüştürücü
pressure transducer/crystal basınç çevirici/kristal
pressure transducer/magnet basınç çevirici/mıknatıs
pressure transducer/piezoelectric basınç çevirici/piyezo elektrik
pressure transducer/potentiometer basınç çevirici/potansiyometre
pressure transducer/strain gauge basınç çevirici/gerilim göstergeli
pressure valve basınç valfı
pressure valve housing basınç valfı yuvası
pressure vessel basınçlı kap
pressure vessel basınca dayanıklı
pressure wave basınç dalgası
pressure, all‐around bkz. all‐around pressure
pressure, allowable bkz. allowable pressure
pressure, atmospheric bkz. atmospheric pressure
pressure, bulb of bkz. bulb of pressure
pressure, distribution of bkz. distribution of pressure
pressure, earth bkz. earth pressure
pressure, hydrostatic bkz. hydrostatic pressure
pressure, loss of bkz. loss of pressure
pressure, relieve the bkz. relieve the pressure
pressure, repartition of bkz. repartition of pressure
pressure, static bkz. static pressure
pressure, supplementary bkz. supplementary pressure
pressure basınç, sıkıştırma, tazyik, basma kuweti, her doğrultuda eşit olan bir tip gerilme,
zorlamadır, birimi kuvvet bölü birim alandır
pressure/absolute basınç/mutlak
pressure/allowable basınç/izin verilen
pressure/atmospheric basınç/atmosferik
pressure/average basınç/ortalama
pressure/dynamic akış basıncı
pressure/dynamic basınç/dinamik
pressure/high basınç/yüksek
pressure/hydraulic basınç/hidrolik
pressure/low basınç/düşük
pressure/maximum basınç/maksimum
pressure/medium basınç/orta
pressure/minimum basınç/minimum
pressure/normal atmospheric basınç/ normal atmosferik
pressure/permissible basınç/izin verilen
pressure/standard atmospheric basınç/ standart atmosferik
pressure/standing basınç/sabit
pressure/static basınç/durgun
pressure‐cell measurements manometre ölçümleri
pressure‐fired boiler basınç yakmalı kazan
pressuremeter test presiyometre deneyi
pressure‐meter test bkz. pressiometric test
pressureswitch basınç anahtarı
pressure‐void ratio curve basınç‐boşluk oranı eğrisi
pressurization basınçlandırma (basınç altında tutma)
pressurize basınçlandırmak
pressurized combustion chamber basınçlı yanma odası
pressurized (a) atmosferik basınç üzerinde tutulan bir basınçta çalışmak, bir duba veya özel bir
aparat içersinde su altında çalışmak, (b) yüksek irtifada uçan bir uçak kabini içersinde
atmosferik basıncın üzerindeki bir basınçta bulunmak
pressurizer basınçlandırıcı
presternum bkz.manubrium
prestress öngerilme
prestress losses öngerilme kayıpları
prestressed öngerilmeli
prestressed beam öngerilmeli kiriş
prestressed concrete öngerilmeli beton
prestressed design öngerilmeli proje, öngerilmeli tasarım
prestressed pile öngerilmeli kazık
prestressed structure öngerilmeli yapı
prestressed tendon öngerme donatısı
prestressed tendon low relaxation düşük gevşemeli öngerilme donatısı
prestressing steel öngerme çeliği
presume var saymak
presumed bearing value kabul edilen güvenli taşıma gücü
presumption var sayım
presystole sistolden önceki ara, diasotlün sonuna rastlayan ve sistolden hemen önce gelen devre
pretimed control döngü uzunluğu, önceden zamana göre ayarlanmış kontrol (faz planı ve faz
zamanı önceden kurulmuş ve kuruluş planına göre devamlı tekrarlanan trafik sinyal kontrolü)
pretreatment ön işlem
prevail etkin olmak, üstün olmak, yenmek
prevail 1. geçerli olmak 2. üstün gelmek, önde gelmek, üstünlük sağlamak
prevailing etkin
prevailing wage rayiç gündelik
prevailing wind etkin rüzgar
prevalence toplumda aynı süre içinde belli bir hastalığa tutulanların sayısı
prevalent yaygın
prevent engellemek, mani olmak, önlemek, tedbir almak
preventable engellenebilir, önlenebilir
prevention engelleme, önleme
preventive engelleyici, önleyici
preventive koruyucu
preventive maintenance koruyucu (önleyici) bakım
preventive measure koruyucu önlem
preview önizleme
previous önceki
previous ön, önceki, evvelki, bir önceki
previous önceki
previtamin vitaminlerin önmaddeleri
prewashing ön yıkama
pre‐wax cleaner cila öncesi temizleyici (cila yapmadan önce boyalı yüzeyi temizlemek için
kullanılan malzeme)
prewetting önceden ıslatma
price etmek, fiyat vermek, fiyatlandırmak
price eder
price bedel, fiyat
price at factory fabrika fiyatı
price components fiyat unsurları
price difference fiyat farkı
price elasticity of demand fiyat esnekliği
price increase table tezyid‐i bedel tablosu, bedel artırma tablosu
price index/wholesale fiyat endeksi/ toptan eşya
price list fiyat listesi
price policy fiyat politikası
price reduction suit list tenkiz davası listesi, bedel indirme davası listesi
price review clause fiyat ayarlanması koşulu
price, bid bkz. bid price
price/bulk götürü fiyat, toptan fiyat
price/cost fiyatı/maliyet
price/current fiyatı/piyasa
price/fixed fiyat/sabit
price/freight fiyatı/navlun
price/leading fiyat/baş
price/list fiyatı/liste
price/marker fiyatı/referans
price/market fiyatı/piyasa
price/net fiyat/net
price/posted fiyatı/liste
price/reduced fiyat/indirimli
price/retail fiyat/perakende
price/spot fiyatı/spot
price/spot fiyatı/serbest piyasa
price/wholesale fiyatı/toptan satış
priceless paha biçilmez
pricing fiyatlandırma
prick delmek
prick sivri uç
prick noktalamak, çentik açmak, zımba ile işaretlemek
prick punch işaret zımbası, domuz tırnağı keski
primacy 1. başta gelme hali, ilk olma durumu; 2. önem veya sıra bakımından başta gelen
primacy önce olmak
primal ana, asıl
primarily öncelikle
primary öncelikli; temel
primary birincil, ilk, ön
primary ana, asıl, primer
primary 1. ilk, birinci, birincil, ilkel, primarius; 2. asıl, ana, başlıca
primary primer, birinci, birincil, ön, önde gelen
primary air primer (birincil) hava
primary air pollutants birincil hava kirleticiler (atmosfere doğrudan verilen hava kirleticileri)
primary boolean functions ana boole işlevleri
primary cell ana pil, birincil devre pili
primary circuit primer devre (çevrim)
primary circuit ana devre
primary circuit primer devre akımı, birincil
devre akımı
primary coil ana serpantin
primary coil primer devre sargısı, birincil devre sargısı
primary colours birincil renkler
primary compression bkz. primary consolidation
primary consolidation birincil konsolidasyon
primary control birinci derece kontrol
primary coolant primer soğutucu
primary coolant primer soğutma maddesi
primary current primer akım
primary current primer devredeki akım, birinci devredeki akım
primary distributor road ana toplayıcı yol
primary element ön eleman
primary emission birincil salım, birincil yayım
primary energy input birincil enerji girdisi
primary filter ön filtre
primary filter dış filtre, birinci filtre, ön filtre
primary filter (screen) ön filtre (süzgeç)
primary fuel filter birinci kademe yakıt filtresi
primary gears birinci kademe dişlileri
primary group birincil grup
primary heating surface primer ısıtma yüzeyi
primary key birincil anahtar
primary leadout primer devre çıkışı
primary leveling birinci derece nivelman
primary liability asıl sorumluluk
primary material ham madde
primary production birincil üretim
primary production of electricity birincil elektrik enerjisi üretimi
primary production of energy birincil enerji üretimi
primary production of fuel birincil yakıt üretimi
primary pump enjektör pompası bloğunun primer pompası, birinci kademe pompası
primary relay birincil röle
primary reserve ana ihtiyat, ana rezerv
primary service area birincil yayın alanı (radyo)
primary settlement ön oturma
primary shaft ana mil, vites kutusu ana mili, hız kutusu prizdirek mili, prizdirek
primary signal face esas ışıklı cephe (aynı trafiğe kumanda eden ışıklı cephelerden, kumanda
edilen trafiğe en yakını)
primary standard birincil standart
primary structure ana yapı, ilk yapı
primary system ana sistem, esas sistem
primary tar primer katranı (organik maddelerin bozulmasının başlarında ayrılan katran)
primary terminal primer devre çıkış ucu, birincil devre çıkış ucu
primary treatment birincil arıtma (işlenmemiş lağım suyunu arıtmanın en uygun biçimi, kaba ve
katı maddelerin ayrıldığı ön işlem)
primary triangulation birinci derece nirengi
primary valve pompanın emme tarafına monte edilmiş ve doldurmaya yardımcı olan pompa
primary wave birincil dalga (p simgesi ile gösterilen ve ilk gelen uzunluğuna deprem dalgası)
primary winding birincil sargı
primary‐scavenging pumps unit primer ve skavencing pompaları müşterek bloğu, besleme ve
dengeleme pompaları bloğu
prime ilk, birinci, primus
prime 1. kaportanın boyanmasından önce astar çekmek 2. marştan önce motora yakıt vermek,
soğuk havalarda marşın güç olması halinde silindirlere çabuk parlayan bir sıvı vermek, dizel
yakıtı enjekte ederek hava almak
prime astar boya yapmak
prime asal, asal sayı
prime asıl
prime (f) suyla doldurarak kullanıma hazırlamak (pompa)
prime coat astar boya, astar kat boya
prime coat 1. astar tabakası (emici bir yüzeye uygulanan, düşük viskoziteli sıvı asfalt) 2. boya
astar tabakası
prime contractor ana müteahhit, ana yüklenici
prime cost ana maliyet
prime factor asal çarpan
prime factorisation asal çarpanlara ayırma
prime mover herhangi bir tabii enerjiyi mekanik güce çeviren makine
prime number asal sayı
prime number kendisinden ve birden başka böleni olmayan sayı, eş çalışan dişlilerin ortak
böleni yok ise iki diş sürekli olarak temasa gelmediğnden hızlı bir aşınma söz konusu olamaz
primed surface treatment astarlı sathi kaplama
primer astar, suni enjeksiyon düzeni
primer primer
primer coat ilk kat astar
primer pump suni enjeksiyon pompası
primary air fan primer hava fanı
priming astar boya, astar kat boya
priming besleme
priming ilk doldurma, kullanıma hazırlama
priming ilk doldurma, çalıştırma, ilk ateşleme
priming 1. soğukta çabuk parlayan sıvıyı silindirlere vererek marşa yardım etme 2. çalışmayı
başlatmak için pompaya sıvı ilave etme
priming capsule şevren kapsülü, soğukta çabuk yanan maddeleri kapsayıcı suni marş kapsülü
priming coat boyadan evvel sürülen astar macun tabakası
priming non‐asphalt bases asfaltik olmayan temellerin astarlanması (üzerine gelecek herhangi
bir kaplama veya inşaata hazırlamak üzere, asfaltik olmayan bir temel tabakasının yüzeyine
asfaltın geçmesi)
priming pump besleme pompası
priming pump motorun çalışmaya başlaması esnasında silindirlere mazot basan pompa
priming system suni marş sistemi
priming valve emniyet valfi
priming (a) havayı boşaltmak için pompa girişinin su ile doldurulması işlemi, (b) motoru
çalıştırmak, ona yol vermek için, silindirlere yakıt püskürtme işlemi
primitive ilkel
primitive object ilkel nesne
principal baş, başlıca, esas, ana, asıl, asal
principal ana, asal, başat
principal birinci, başta gelen, ana, başlıca en mühim, princeps
principal axes asal eksenler
principal axis ana eksen, asal eksen
principal axis of inertia atalet asal eksen
principal beam esas kiriş, ana kiriş
principal branch başat dal, ana dal
principal components ana bileşenler
principal contours ana yükseklik eğrileri, ana düzeç eğrileri
principal directions başat yönler
principal directions of strain asal şekil değiştirme doğrultuları
principal distance odak mesafesi
principal line asal doğru, asal çizgi
principal minor asal altbelirten
principal plane asal düzlem
principal planes of stress asal gerilme düzlemleri
principal point asal nokta
principal rafter çatı makasının yan esas parçaları
principal shearing stress asal kesme gerilmesi
principal strain asal şekil değiştirme, asal deformasyon
principal stress asal gerilme
principal stress circle asal gerilme dairesi
principal stress, axial bkz. axial principal stress
principal stress, intermediate bkz. intermediate principal stress
principal stress, lines of equal bkz. lines of equal principal stress
principal stress, major bkz. major principal stress
principal stress, minor bkz. minor principal stress
principal stress, transverse bkz. transverse principal stress
principal stresses, extreme bkz. extreme principal stresses
principal stresses, orientation of the bkz. orientation of the principal stresses
principal vertical plane asal düşey düzlem
principle ilke, prensip, kural, esas, asal
principle bir maddenin müessir bir parçası
principle of dominance baskınlık prensibi
principle of independent assortment bağımsız dağılım prensibi
principle of measurement ölçüm ilkesi
principle of segregation ayrılma prensibi
principle of superposition üst üste gelme prensibi
principle point asal nokta
print 1. iz, basmakla meydana gelen iz (ayak izi veya parmak izi gibi); 2. baskı, basım, matbua; 3.
negatif’inden meydana getirilen fotoğraf
print yazdırmak
print baskı, çıktı, kopya
print yayınlamak
print matbaa harfi ile yazmak
print iz
print basılmış yazı
print basmak
print error baskı hatası
print head yazıcı kafası
print manager yazdırma yöneticisi
print merge birleştirerek yazdırma
print queue yazıcı kuyruğu
print screen key ekran yaz tuşu
print server yazdırma sunucusu
print setup yazıcı ayarı
print spooler yazdırma kuyruklayıcısı
print wheel yazdırma çarkı
print/blue ozalit
printed basılı
printed form basılı form
printer basımcı, yazıcı
printer bilgiyazıcı, yazıcı
printer character yazıcı damgası
printer control yazıcı denetimi
printer driver yazıcı sürücüsü
printer output yazıcı çıktısı
printer server yazıcı paylaştırıcı
printer settings yazıcı ayarları
printer setup yazıcı ayarları
printer writer yazdırma programı
printing yazma
printing basım
printing baskı, kopya, matbaacılık
printing machine (a) matbaa makinası, (b) fotokopi makinası (c) teksir makinası, (d) offset
makinası
(e) fotoğraf basma makinesi
printing paper ozalit kağıdı
printing plant matbaa alet‐edevatı, matbaa tesisi, matbaa atelyesi, basımhane, basım fabrikası
printout çıktı (yazılı)
print‐out bilgisayar çıktısı, çıktı
printout (yazılı) çıktı
printout, to yazılı çıktı almak, bilgisayardan basmak
prior önceki
prior probability önsel olasılık
priority öncelik
priority indicator öncelik göstergesi
priority list öncelik listesi (karayolu ağında yer alan yollar içinde bakım, onarım ve
rehabilitasyona ihtiyaç gösteren yolların, belirli metotlarla saptanan yapım önceliği listesi)
priority queue öncelikli kuyruk
prioritised interrupt öncelikli işkesme
prism prisma: 1. tabanları birbirine benzeyen düzlemlerden meydanag elen ve kenarları
birbirine paralel olan katı cisim; 2. prizma şeklinde
saydam cisim
prism prizma
prism of pressure basınç prizması
prism/hexagonal prizma/altıgen
prism/oblique prizma/eğik
prism/rectangular prizma/dikdörtgen
prism/triangular üçgen prizma
prism/truncated prizma/kesik
prismatic 1. prizma ile ilgili; 2. prizma’ya
benzeyen, prizma şeklinde; 3. prizmadan geçerek oluşan, prizmanın meydana getirdiği
prismatic prizmatik
prismatic bar prizmatik çubuk
prismatic surface prizmatik yüzey
prismoid prizma’ya benzeyen, prizma
şeklinde
prismoidal formula simpson formülü
prismosphere bir prizma ile yuvarlak bir merceğin birleşmesinden meydana gelen küre
privacy kişisel gizlilik, mahremiyet
privacy gizlilik, kişisel dokunulmazlık
privacy lock erişim kilidi
private özel
private automatic branch exchange, PABX otomatik özel santral, PABX
private financing özel finansman
private key özel anahtar, kişisel anahtar
private network özel ağ
private network sanayi şebekesi
private network özel şebeke
private operator özel işletmeci
private sector özel sektör
privation yokluk
privatisation özelleştirme
privilege ayrıcalık
prize ödül
pro‐ (ön‐ek), ön, önde önünde, önce, evvel
pro‐ lehinde anlamı veren önek
pro and con lehte ve aleyhte, artılar ve eksiler
pro re nata (edat), duruma göre, icaba göre
probabilistic olasılıksal
probability ihtimal, olasılık
probability olasılık (belli bir olayın gerçekleşme durumunun rakamlarla ifade edilmesi)
probability curve olasılık eğrisi
probability density function olasılık yoğunluk işlevi
probability distribution olasılık dağılımı
probability distribution function olasılık dağılım işlevi
probability of acceptance kabul olasılığı, onama olasılığı
probability of exceedance aşılma olasılığı
probability of rejection red olasılığı
probability space olasılık uzayı
probability theory olasılık kuramı
probability/conditional koşullu olasılık
probable olası, muhtemel
probable error olası hata, muhtemel hata
probable error olası yanılgı
probable value muhtemel değer
probably olasılıkla
probation deneme süresi
probe sonda, prob, test çubuğu
probe sonda, prob; yoklayıcı
probe sondaj, sondaj aleti, konik uçlu penetrometre, sıkılık ölçme aleti
probe prob
probe, to sondalamak, yoklamak, araştırmak
probeam lighting system eş yönlü aydınlatma (cismin üzerine düşen ışığın trafik ile aynı
doğrultuda olduğu aydınlatma)
probing sondaj, mekanik sondaj
problem sorun, arıza, problem
problem problem, sorun
problem description problem tanımı
problem of finite differences sonlu farklar problemi
problem oriented language, pol probleme yönelik dil, pol
problem‐oriented language sorun yönelimli dil
proboscis hortum
procedural prosedüre göre, yöntem gereği
procedural language yordamsal dil
procedural security yönetsel güvenlik
procedure yordam
procedure yöntem, metod, usul, bir işin yapılma şekli
procedure işlem sırası, presedür
procedure işlem, iş sırası
procedure herhangi bir deney veya araştırmada izlenen yol, uygulanan işlem, öyntem, prosedür
procedure oriented language yordama yönelik dil
procedure, jigging bkz. jigging procedure
procedure, rodding bkz. rodding procedure
procedure, routine yordam
procedure, shovelling bkz. shoveling procedure
procedure‐oriented language yordam yönelimli dil
proceed devam etmek, ilerlemek
proceeding celse, toplantı tutanağı, seri raporlar, periyodik
procerus ince, uzun
process süreç; işlem
process ameliye, işlem
process metot, yöntem
process proses
process işlem yapmak
process proçes, çıkıntı, processus
process metot, proses, işlem
process air conditioning proses havası şartlandırma
process air conditioning proses havası şartlandırılması
process computer süreç bilgisayarı
process control süreç denetimi
process control proses kontrol
process control equipment süreç denetim aygıtları
process control endüstriyel bir tesiste elektronik yöntemler ile akımların ivme ve miktar
artışlarının sıcaklık, basınç, vs, de meydana getirdikleri değişimlerin, işlem (çalışma) esnasında
kontrolü
process engineer işletme mühendisi
process of compaction sıkıştırma metodu, kompaksiyon metodu
process of consolidation konsolidasyon metodu
process of sedimentation çöktürme metodu
process of settlement oturma şekli veya mekanizması
process of shearing kayma metodu, kayma şekli
process oriented sürece yönelik
process scrap fabrikalarda mal imalatı esnasında oluşan her türlü artık, kırpıntı
process simulation süreç benzetimi
process water proses suyu, işletme suyu
process, adiabatic bkz. adiabatic process
process, burning bkz. burning process
process, chemical bkz. chemical process
process, dry bkz. dry process
process, to işlemek
processed işlenmiş
processed aggregate işlem görmüş agrega
processing error işleme hatası
processor işlemci
processor unit işlemci birimi
processor unit işlem birimi
procidentia sarkmış durum gösteren, sarkık, düşük
proclaim ilan etmek
proctor proktor
proctor compaction curve proktor sıkışma eğrisi, kuru yoğunluk‐su muhtevası eğrisi
proctor compaction test proktor sıkıştırma deneyi, proktor deneyi
proctor density, modified bkz. modified proctor density
proctor maximum dry density according to bkz. maximum dry density according to proctor
proctor needle proktor iğnesi, plastisite iğnesi
proctor needle test proktor iğne deneyi
proctor, optimum moisture content according to bkz. optimum moisture content according to
proctor
proctor, standard compactness test, modified bkz. modified proctor standard compactness test
procuration yetki belgesi
procuration satın alma
procure sağlamak, tedarik etmek, temin etmek
procure tedarik etmek, satın almak
procurement tedarik, temin
procurement satın alım, satın alma
procurement ihale
procurement law ihale kanunu
procursive ileri koşan
prod dürtmek
prod dürtme
produce imal etmek, üretmek
produce imalat, ürün, mahsül
producer üretici
producer gas jeneratör gazı
producible üretilebilir
product 1. müstahzar; 2. ürün
product imalat, ürün
product 1. çarpım 2. ürün, imalat
product demodulator çarpımsal kipçözücü, eşzamanlı kipçözücü
product development ürün geliştirme
product engineering ürün mühendisliği
product improvement program (pip) ürün geliştirme raporu
product line ürün gamı
product link system bilgisayar bağlantılı ekipman takip sistemi
product modulator çarpımsal kipleyici
product moment çarpım momenti
product of function fonksiyonun çarpımı
product of inertia çarpım atalet momenti
product property çarpım özelliği
product register sürgülü hesap cetveli, bir kızak üzerinde kayarar sayıların çarpım sonuçlarını
belirti bir yöntem ile veren hareketli cetvel
product standard ürün standardı
product support program (psp) ürün destekleme programı
product/gross domestic hasıla/gayri safi yurtiçi
product/gross national hasıla/gayri safi milli
product/gross world hasılası/gayri safi dünya
product/net national hasıla/net milli
production üretim, imalat, yapım
production meydanag elme, olma, oluş husul, oluşum, prodüksiyon
production prodüksiyon
production control üretim kontrol
production engineer üretim mühendisi
production expense imalat masrafları
production line seri imalatta kullanılan üretim hattı
production line üretim hattı
production method üretim metodu
production quota üretim kotası
production rate üretim hızı
production schedule üretim programı (çizelgesi)
production time üretim zamanı
production, roadside bkz. roadside production
production/own iç ihtiyaç için üretim
production/self iç ihtiyaç için üretim
productive verimli
productive üretken
productive ürün veren, verimli, doğurgan
productive capacity üretken kapasite (transit yeterliliği veya randımanının bir ölçümü, bir
transit sırasının bir bölümünde üretilen yolcu kapasitesi)
productivity üretme gücü, verimlilik
productivity üretkenlik (üretim faktörlerini en uygun biçimde kullanarak gerçekleştirilen fiziki
üretim düzeyi)
products of rock weathering parçalanmış kaya döküntüsü, moloz
proell governor bilyeleri regülatör manşonuna
doğru yönde uzayan kollara tutturulmuş
olan regülatör
prof profesör
profession iş, meslek
professional profesyonel
professional 1. meslekle ilgili; 2. mesleki uğraşıya bağlı, mesleki çalışma sonucu oluşan
professional uzman
professional engineer uzman mühendis
professional engineer profosyonel mühendis
professor profesör
proffer önermek, teklif etmek
proficiency beceri, ustalık, yeterlilik
proficient becerikli, usta
proficiently beceri ile, ustalıkla
profile belgi
profile kesit, profil, arazi profili (güzergah boyunca arazinin kesiti)
profile profil
profile yanay, profil
profile profilini yapmak
profile grade line profil kırmızı hattı
profile grinding profil taşlama
profile grinding (form grinding) çevresi istenilen profili alması için silindirik bir iş parçasını,
taşlama taşını, etrafında dolaştırmadan yapılan taşlama işi
profile leveling profil nivelmanı
profile milling machine profil frezesi
profile milling machine profil freze makinası
profile of the subsoil temel zemini profili
profile, erratic bkz. erratic profile
profile, simple bkz. simple profile
profile profil, yan duruş, yandan görünüş, bir yüzeye dik yöndeki görüntü
profiled loader profilli yükleyici
profilemeter profil ölçeği
profile‐turning slide (bevel turning slide) toma çapraz kızağına monte edilmiş takım kızağı,
takımın torna ekseni doğrultusundaki hareketi torna punta başlığına monte edilmiş bir kam ile
kontrol edilir
profiling profil verme
profiling keseceği iş parçasına doğru profil verebilmesi için kesici takımın (kalemin)
keskinleştirilmesi, taşlanması istemi
profilometer profilometre (yoldaki sürüş konforunu ölçmeye yarayan cihaz)
profilometer profil ölçeği, çevre biçim ölçeği, karbon kağıdı kullanarak ve oskilograf üzerindeki
yüzey pürüzlülüğünü gözlemleyerek işlenmiş yüzey kalitesini inceleme cihazı
profit kar, kazanç
profit kar elde etmek, kazanmak
profit and loss account kar ve zarar hesabı
profit maximization kar maksimizasyonu
profitable karlı, kazançlı
proforma proforma
proforma invoice proforma fatura
profound derin, profundus
profundus derin
profuse ölçülemeyecek kadar bol, profuz
prognostic sonucu önceden gösteren
program program yapmak
program program, programlamak
program izlence, program
program control program kontrolü
program counter program sayacı
program documentation program belgeleme
program evaluation and review technique (pert) program değerlendirme ve gözden geçirme
tekniği
program generator program üreteci
program linking program bağlama
program manager program yöneticisi
program module program modülü
program selector program seçici
program temporary fix geçici program düzeltmesi
program‐described data programda tanımlanan veri
program‐described file programda tanımlanan kütük
programmable programlanabilir
programmable programlanır, izlencelenir
programmable execution programlanır yürütüm
programmable function key programlanır işlev tuşu
programmable interface programlanır arayüz
programmable jack ayarlı jak
programmable logic control programlanabilir mantık kontrolu (plc)
programmable logic control programlanabilir mantık kontrolü
programmable read only memory programlanır salt oku bellek
programmable read‐only memory programlanır salt okunur bellek
programme program
programme program yapmak
programme controller program kontrolörü (ayarlayıcısı)
programme credits program kredileri (hükümetlerin uluslararası finansman kuruluşlarından
veya başka hükümetlerden aldıkları, kullanımı belli bir projenin finansmanı ile
sınırlandırılmamış olan bir dış yardım türü)
programmed control programlı (izlenceli) denetim
programmer programlayıcı, programcı
programming programlama
programming flexibility programlama esnekliği
programming language programlama dili
progress gelişmek, ilerlemek
progress gelişme, ilerleme, devam
progress of settlement oturmanın gelişmesi, oturmanın ilerlemesi
progression ilerleme, ileriye doğru gitme, gelişme
progression gelişme, ilerleme
progression silsile, dizi
progressive ilerleyen, ilerleyici, progresif (aksi regresif)
progressive aşamalı
progressive consolidation ilerleyen veya devam eden konsolidasyon
progressive failure ilerleyen bozulma, ilerleyen kırılma
progressive settlement ilerleyen oturma
progressive sliding ilerleyen kayma
progressive slipping bkz. progressive sliding
progressive system kesintisiz sistem (belli bir hızla giden belli bir trafik akımına arası
kesilmeksizin hareket sağlayacak şekilde, ardışık trafik ışıklarının uygun zaman aralıkları ile
değiştiği sistem)
progressive transmission aşamalı iletim
prohibit engel olmak, yasaklamak
prohibited area yasak bölge
prohibition engel, yasak
prohibition yasaklama
prohibitive yasaklayıcı
prohibitive yasak edici, yasaklığa sebep olan
prohibitory sign yasak işareti, yasaklama işareti
project çıkıntı yapmak
project fırlatmak, ileriye atmak
project iş, proje
project proje, tasarı
project architect proje mimarı
project completion report proje tamamlama raporu
project credits proje kredileri (hükümetlerin uluslararası bir finansman kuruluşundan ya da bir
başka hükümetten belli bir projenin finansmanında kullanılmak üzere sağlamış oldukları fonlar)
project dimensions proje ölçüleri
project engineer proje mühendisi
project file proje kütüğü
project identification proje tanımı
project manager proje müdürü
project name işin adı
project order proje emri (işi sevk ve idare edecek
olan kişiye veya makama, belirli bir işi yapma
yetkisini ve talimatını vermek amacıyla tanzim olunan yazılı bir emir)
project planning proje planlaması
projectile 1. fırlatıcı, ileriye doğru atıcı; 2. atılabilen veya fırlatılabilen şey (taş veya mermi gibi)
projectile fırlatılan
projectile ileri atılan, ileri doğru fırlatılan şey (taş, mermi, füze gibi)
projectile motion eğik atış
projection izdüşüm; öngörü
projection fırlatma
projection izdüşüm, yansıtma, çıkıntı
projection izdüşüm, projeksiyon
projection center line güzergah geçirme
projection formula izdüşüm formülü
projection gauge incelemeyi ve mukayeseyi kolaylaştırmak için vida dişini 100 ‐200 kat büyüten
optik aygıt, geyç
projection mapping izdüşüm gönderimi
projection of a vector vektörün izdüşümü
projective projeksiyon
projective properties izdüşümsel özellikler
projector ışıldak
projector projektör
prolate kutuplardan uzatma
prolate spheroid uzatılmış küre
proliferation çoğalma, artma (özellikle hücreler için kullanılır), proliferasyon
prologue giriş
prologue öndeyiş
prologue öndeyiş, önsöz
prolong sürdürmek, sürmek, uzatmak
prolong uzamak, uzatmak
prolongation uzatma
prolonged overloading uzun süreli aşırı yükleme
prolusion ön yazı
prom programlanır salt oku bellek
prominence çıkıntı oluşturmak
prominent çıkıntılı
promise vaat
promisee vaat edilen
promiser vaat eden
promisor vaatte bulunan
promote promosyon yapmak
promote(to), raise (to) yükseltmek
promotion promosyon
promotion sale promosyon satışı
promptness acil davranma, çabukluk
prompt istemde bulunmak
prompt bilgi istemi
prompt hemen harekete geçirmek, çabucak yapılan bilgi istemi
prompt harekete geçirmek
prompt acil
prompt acele, derhal, hemen
prompt bilgi istemi, güdü (bilgisayar)
prompt, to istemde bulunmak, bilgi istemek
promptly derhal, hemen
pronate 1. yüzü koyun yatmak veya yatırmak; 2. elleri veya ön ayakları avuç içi yere doğru
çevrilmiş durumda tutmak ve o duruma getirmek; 3. içe döndürmek veya dönmek
prong çatal, uçları birleşen iki veya daha fazla kol
prong sivri uç
prong chuck torna merkezleri arasına yerleştirilen ağaç parçasını döndüren ve tutan çatal
biçimindeki ayna, kavrama
pronunciation kelimeleri söyleyiş şekli, telaffuz
prony brake proni freni, proni baskısı, fren kasnağı çevresine civatalanmış bir çift sürtünme
bloğunun motor torkunu yutması prensibi ile çalışan yutucu dinamometre, sürtünme blokları bu
bloklara tespit edilmiş kolların diğer ucundaki ağırlıklar ile dengelenir, alte
proof alkol derecesi
proof kanıt
proof geçirmez
proof 1. ispat, delil, kanıt 2. dirençli, dayanıklı, geçirmez 3. deneme, sınama
proof dayanıklı
proof ispat
proof by contradiction çelişki yoluyla kanıt
proof by induction tümevarımla tanıt
proof factor of safefy dayanım emniyet faktörü, dayanım yüküne bağlı faktör
proof load (test load) (a) bir makine veya yapının çalışma (servis) anında taşıyabileceği yük, (b)
bir makina veya yapının sürekli bozulmaya(distorsiyona) maruz kalmadan dayanabileceğini,
araştırıp test ettiğimiz ve çalışma yükünden daha fazla olan yük, (c) dayanım, emniyet fa
proof pressure deneme basıncı
proof strain bkz. proof stress, proof load (b)
proof stress ani kopma noktasına gelmeden belirli bir uzama elde etmek için metal parçaları
içersindeki gerekli gerilme miktarı
proof, water bkz. water proof
proofed dayanıklı hale getirilmiş
proofed (s) sızdırmaz
proofing yalıtma
proofing dayanıklı hale getirme
proofing a document belge doğruluğunu sağlamak
prop destek, payanda
prop desteklemek
propagate yayılmak
propagation 1. yayma, yayılma 2. çoğalma
propagation yayılım
propagation yayılma
propagation yavrulama, üreme, yayılma, çoğalma, artma
propagation constant yayılım sabiti
propagation delay yayılım gecikmesi
propagation error yayılım hatası
propagation of vibration titreşimlerin yayılması
propagation path yayılım yolu
propagation velocity yayılım hızı
propane propan
propaedeutics bir bilim dalının hazırlayıcı bilgileri, prepedötik
propel ilerletmek, itmek
propel ileri doğru sürmek veya itmek, tahrik etmek
propel ileri sevk etmek
propel control lever yürüyüş kontrol kolu
propellant ileri sevk eden, ileri sevk edici, itici
propeller pervane
propeller kanat
propeller pervane kanadı
propeller 1. dönme hareketi veren, dönen, döndüren 2. pervane
propeller blade pervane kanadı
propeller blade/adjustable pervane kanadı/ayarlanabilir
propeller blades pervane kanadı, pervane palası, kuş kanadına benzer kesiti olan kanat
propeller efficiency pervanenin itme, ileriye götürme gücü ile pervaneyi döndüren motor şaft
gücünün oranı, bu oran uçaklarda % 75‐80 hatta % 90 mertebesine kadar çıkabilmektedir
propeller fan pervaneli fan
propeller fan aksiyal vantilatör
propeller fan (fan) pervaneli fan, genellikle aerofoil (kuş kanadına benzer) kesitli kanatlara
sahip pervanenin silindirik bir gövde içersinde dönmesi ile hava akımı oluşturan vantilatör, fan
propeller hub pervane göbeği
propeller pitch kanat adımı
propeller pitch pervane hatvesi
propeller profile kanat profili
propeller shaft kardan mili
propeller shaft bolt kardan mili cıvatası
propeller shaft centre bearing kardan mili orta yatağı
propeller shaft centre bearing housing kardan mili orta yatak mahfazası
propeller shaft centre bearing housing insulator kardan mili orta yatak mahfazası tecrid parçası
propeller shaft centre bearing oil seal kardan mili orta yatak yağ keçesi
propeller shaft centre bearing snap ring kardan mili orta yatak segmanı
propeller shaft centre bearing to frame bracket kardan mili orta yatak ile şasi arası braketi
propeller shaft flange kardan mili flanşı
propeller shaft flange nut kardan mili flanşı somunu
propeller shaft flange washer kardan mili flanşı rondelası
propeller shaft screw kardan mili vidası
propeller shaft universal joint kardan mili üniversal mafsalı
propeller shaft universal joint dust cover kardan mili üniversal mafsalı toz kapağı
propeller shaft bazen kardan şaftıda denilen motor gücünü vites kutusu çıkışından taşıtın ön
veya arka akslarına ileten, genellikle kardan mafsalı kullanılması dolayısı ile aksın düşey yönde
yerdeğiştirmesine (yaylanmasına) müsade eden şaft
propeller thrust pervane itme gücü
propeller‐type water türbine pervane tipi su çarkı, dört kanatlı deniz taşıttan pervanesine
benzer türbin çarkı olan su türbini
propelling ilerletici
propelling nozzle püskürtme borusu
(jet pipe) arka ucuna, veya egzoz hunisine veya roket motorları arka ucuna tespit edilen lüle, me‐
me, sabit daralıp genişleyen tip girişi olan bazen giriş kesit alanı hareketli merkez mandalı ile de‐
ğiştirilen lüle propeller kanat, pervane, belirli bir güç kaynağından tahrik alarak dönerken hava,
su veya herhangi bir akışkan içersinde itme kuweti oluşturan kanatlar
proper gereğine göre
proper 1. uygun, münasip 2. tam
proper uygun, doğru
proper yalnız birşeye ait olan, özel, proprius
proper assembly uygun şekilde takılma
proper fraction tam kesir
properly gereği gibi
properties özellikler
properties, elastic bkz. elastic properties
properties, hydraulic bkz. hydraulic properties
properties, mechanic bkz. mechanic properties
properties, physical bkz. physical properties
properties, significant bkz. significant properties
properties, technological bkz. technological properties
property 1. mal, mülk, emlak, arazi, gayri menkul 2. özellik
property nitelik, özellik
property özellik, özgüllük, hususiyet, hassa
property boundary mülkiyet sınırı
property damage accident maddi hasarlı kaza
property damage only accident sadece maddi hasarlı kaza
property document tapu senedi
property list taşınmaz mal cetveli
property map kadastro planı
property of the public bkz. public property
property owner mal sahibi
property ownership mal sahipliği
property register tapu kaydı
property survey kadastro alımı (arazide çizgisel özelliklerin yönünü ve boyutunu belirleyen
etüt)
property tax emlak vergisi
property özellik, vasıf, hususiyet, mal, mülk
proportion oran, orantı
proportion 1. oran, orantı, nispet 2. pay 3. bölüm, kısım
proportional orantılı
proportional oransal
proportional action orantılı eylem
proportional action coefficient orantılı eylem katsayısı
proportional band oransal band
proportional band control oransal bant kontrol
proportional band control oransal band kontrolü
proportional band of a controller denetleyicinin orantısal kuşağı
proportional control oransal kontrol
proportional counter oransal sayaç
proportional font orantılı yazıyüzü
proportional font orantılı font
proportional limit oran limiti
proportional limit of elasticity elas‐tisite oran limiti
proportional printing orantılı yazım
proportional spacing oransal aralama
proportional to the force kuvvetle orantılı
proportionally orantılı olarak
proportionate orantılı
proportioning oranlama (bir karışımı oluşturan çeşitli bileşenlerin oranları için karıştırılmadan
önce tespit edilen değerler)
proportioning, empirical bkz. emprical proportioning
proportions boyutlar, ölçüler
proposal öneri, teklif
proposal form teklif mektubu, teklif formu
proposal guaranty geçici teminat
proposal guaranty, return of bkz. return of proposal guaranty
proposal, rejection of bkz. rejection of proposal
propose önermek, teklif etmek
proposition önerme, teklif
proposition/conditional koşullu önerme
proposition/open açık önerme
propositional önermeye ait
propositional calculus önermeler hesabı
propound ileri sürmek
propping destekleme
proprietary bir tek şahıs veya müessese tarafından yapılıp satılabilen
proprietor malik, mal sahibi
proprietary accounts değer ve mali hesaplar (gerçek mali durumu ve faaliyetlerin sonuçlarını
gösteren hesaplar)
propulsion ileri sürme
propulsion itici kuvvet
propulsion power itici kuvvet
propulsive ileri sürücü, itici
pro rata orana göre
prorate eşit dağıtmak
prorrhaphy ilerleme, avans
proscribe yasaklamak
proscription yasak etme
proscriptive yasaklayıcı
prosecution kanuni yollarla elde etmeye çalışma, dava, davacı
prospect geniş bakış
prospect ileriye bakış
prospecting inceleme
prospection araştırma, arama
prospective ileriye yönelik, ileriyi kapsayan
prospective muhtemel, müstakbel, beklenen
prospectus broşür
prospectus prospektüs
prot‐ birinci anlamı veren ön ek
protean şekil değiştiren, mütehavvil
protect korumak, muhafaza etmek, saklamak
protected korunmuş
protected field korumalı alan
protected memory korunmuş bellek
protected turns korunmuş dönüşler
(bir sinyalize kavşaktaki taşıt veya yaya akımı tarafından engellenmeyen veya karşı
çıkılmayan sola veya sağa yapılan
dönüşler)
protecting koruyucu
protecting liquid koruyucu sıvı
protecting shield muhafaza plakası, koruma levhası
protection koruma, muhafaza
protection koruma, korunma, herhangi br şeyin zararlı etkilerinden korunma amacıyla alınmış
önlem
protection koruma, koruyucu
protection against freezing dona karşı koruma
protection against scour oyulma veya erozyona karşı koruma
protection class koruma sınıfı
protection from cold dona (soğuğa) karşı koruma
protection from cold soğuktan koruma
protection from heat sıcağa karşı koruma
protection from heat sıcaktan koruma
protection valve koruyucu valf
protection, dry‐out bkz. dry‐out protection
protective koruyucu
protective cap koruyucu kapak
protective coating koruyucu kaplama, koruyucu astar
protective cover muhafaza kapağı, koruyucu örtü
protective device koruyucu mekanizma
protective device koruyucu tertibat
protective device koruyucu aygıt
protective effect koruyucu etki
protective filter koruyucu filtre
protective layer koruyucu tabaka (kaplama)
protective measures koruyucu önlemler
protective pad köşe koruyucusu
protective screen koruyucu ızgara, koruyucu kafes
protective tube koruyucu boru
protector koruyucu
protector (shrank) koruyucu (riper kazma koruyucu)
protest protesto etmek, karşı çıkmak, itiraz etmek
protest/legal protesto çekmek
proto (ön‐ek), ilk birinci, baş
proto‐ birinci anlamı veren ön ek
protocol iletişim kuralları
protocol protokol
protocol tutanak
protocol conversion protokol çevirisi
protocol handler protokol kotarıcı
protocol insensitive protokola duyarsız
protocol layer protokol katmanı
protocol sensitive protokola duyarlı
proton proton
prototype ilkörnek, prototip
prototype ön ürün
prototype model
prototyping prototiplendirme, ilkörneği yaratma
protract uzatmak, ileriye doğru germek
protract açıölçerle çizmek
protractile uzayabilir, germekle uzatılabilir
protraction 1. öne doğru uzanma, ileriye doğru çıkıntı gösterme; 2. üst veya alt çene dişlerinin,
normale oranla ileriye doğru çıkıntı göstermesi hali
protractor açı ölçer, iletki
protrude çıkıntı yapmak
protrusion taşıma
protrusion taşma
protrusion çıkıntı
protuberance kabarıklık
protuberant kabarık
provable kanıtlanabilir
prove denemek, kanıtlamak, sağlamasını yapmak
proven kanıtlanmış
provide sağlamak, temin etmek
provide sağlamak, tedarik etmek
provided koşulu ile
provider temin eden
providing kaydıyla
province il, vilayet, eyalet
provincial highways system il yolları
provincial roads il yolları (ülke yol ağında devlet yolları sınıfına girmeyen ve il sınırı içinde kalan
ikinci derecede önemli yollar, ilin ilçe ve bucak merkezlerini birbirine, il merkezine ve komşu
ildeki ilçelere, ayrıca önemli turistik ve sanayi merkezleri ile liman,
proving neticeye ulaşmak için yapılan deney, probe
proving frame yük çerçevesi
proving ground deneme alanı
proving machine deneme makinası, test makinası
proving ring 1. yük ölçüm halkası, deformasyon halkası 2. deneme pisti
provision 1. hazırlık 2. koşul, şart
provision provizyon
provisional geçici, muvakkat, şimdilik geçerli olan
provisional 1. muvakkat, geçici; 2. iğreti (diş)
provisional invoice muvakkat fatura
provisional rates or prices geçici rayiç ve bedeller
provisional sum şarta bağlı bedel, geçici bedel
provisionally geçici olarak
proviso koşul maddesi
provisory geçici
provisory koşullu
proximal en yakın
proximate yaklaşık
proximate takribi, hemen hemen, en yakın
proximate analysis global analiz
proximately yaklaşık olarak
proximity yakınlık
proximity effect yakınlık etkisi
proximity sensor yaklaşım algılayıcısı
proximity sensor yakınlık duyucusu
proximity switch yaklaşım anahtarı
proximo gelecek ay içinde
proxy vekil, vekalet
proxy yetki belgesi
proxy vekil
prsssure flank vida dişinde dişin yük taşıyan yüzü
pry kaldıraç
pry kaldıraçla kaldırmak
pry manivela, manivela ile kaldırmak
pseudo‐ yalancı anlamı veren ön ek
pseudo‐ sözde‐
pseudo code sözde program
pseudo instruction sözde komut
pseudo random number sözde rasgele sayı
pseudo random sequence sözde rasgele dizi
pseudoadiabatic yalancı adyabatik
pseudoclassic yalancı klasik
pseudocode yalancı kod
psv bkz. public service vehicle
psychiater psikolog
psychiatric psikiyatrik
psychiatry psikiyatri
psychics ruhi hadiseleri tetkik ilmi, ruhbilim,
psikoloji
psycho (ön‐ek), & a, psiko: 1. akıl, ruh, hayat; 2. ruhi
psychrometer psikrometre
psychrometer nem ölçer, psikometre
psychrometer rutubet ölçer, nem ölçer
psychrometric chart psikrometrik diyagram
psychrometric chart nemli hava diyagramı, rutubetli hava diyagramı
psychrometric nemli, rutubetli
psychrometry psikometri
psychrometry rutubetli hava ölçme bilgisi
pt, point of tangent final tf, tanjant final noktası (yatay kurp teğet bitiş noktası)
pto bkz. power take‐off
pto (power take off) kuyruk mili
pto driven snow cutter güç alma kutusundan tahrikli kar rotatifi
pto opening güç alma mili için boşluk
ptyalo pr
public kamusal
public açık
public halk için
public 1. genel, toplu 2. halk, kamu
public kamuya ait
public amme, halk
public address system hoparlör tesisatı
public auction açık eksiltme
public auction açık arttırma
public authority kamu yetkilisi
public benefit kamu yararı
public benefit decision kamu yararı kararı
public bodies kamu kuruluşları
public building kamu yapısı
public building umuma ait binalar, halka ait binalar
public data network kamusal veri ağı
public domain software; freeware kamuya açık yazılım
public entity kamu kurumu
public establishment kamu kuruluşu
public expenditure kamu harcamaları
public finance kamu maliyesi
public fund kamu kaynağı
public grid kamu elektrik ağı
public institution kamu kuruluşu
public interest kamu yararı
public key kamusal anahtar
public key data encryption system kamusal anahtarlı veri şifreleme
public land mobile network kamusal kara gezgin ağı
public lands devlete ait arazi
public law kamu hukuku
public notary noter
public opening teklifleri aleni açma
public property kamu malı
public relations halkla ilişkiler
public road halka açık yol
public sale açık arttırma
public sector kamu sektörü
public service kamu hizmeti
public service vehicle (psv) kamu yolcu taşıtı (yolcuların toplu halde taşınmalarına yarayan taşıt
otobüs, troleybüs gibi)
public switched network kamusal anahtarlamalı ağ
public transportation toplu taşım
public utilities altyapı işleri
public works bayındırlık işleri
publication yayın
publication yayımlama, ilan etme
publicity tanıtım
publicity açıklık
publicity note ilan
publicize tanıtım yapmak
public‐private financing kamu özel finansman işbirliği
publish basmak, yayınlamak
published document literatür
publisher yayınlayan
publisher basım evi, matbaa, yayın evi
publisher yayıncı
publishing yayıncılık
puddle çamurlu gölcük
puddle harçla sıvamak, ocakta tavlamak
puddle gölcük
puddle kumlu harç
puddle gölet
puddled clay topraklaşmış kil, gölcül kil
puddling kil işleme
puddling ocakta tavlama
puddling rolls çekilmiş ham demir bloğun geçtiği ilk merdaneler
pug çamur yoğurmak
pug tuğlacı çamuru
pug mili beton karma makinesi, çamur karma makinesi
pug mill balçık makinesi (kireçli harç gibi ıslak malzemeleri karıştırmaya yarayan bir karıştırıcı)
pug mill çamur karıştırma değirmeni
pug mill kül‐alçı karıştırma değirmeni
pull çekme, çekmek
pull çekmek, çek
pull çekmek, sürüklemek
pull çekme, sürükleme
pull down yıkmak
pull down menu çekme menü
pull eye çekme halkası
pull grader çekme greyder, motorsuz greyder
pull hook çekme kancası
pull out test sökme deneyi, kazık sökme deneyi
pull rod çeki mili
puller çektirme
puller adaptor çektirme bileziği, çektirme adaptörü
puller legs çektirme ayakları
puller plate çektirme plakası
puller screw çektirme mili
pulley çıkrık
pulley makara, kasnak, palanya makarası (hiçbir yere bağlı olmayan)
pulley döndürerek çekmeye yarayan çember şeklinde alet, makara, kasnak
pulley kasnak, makara
pulley block palanga careskal, makara takımı
pulley efficiency makara verimi
pulley face kasnak yüzü
pulley flange kasnak flanjı
pulley lathe kasnakları tutturmak ve döndürmek için özel düzeneklere sahip, kasnak yüzeyini
işleme ve merkezini delme işlemini yapan tezgah
pulley system makara donanımı
pulley kasnak, kayış ile çalışanların çevresi düz olur iken çelik halat ile çalışanların çevresine
kanal (yiv) açılmıştır
pulling force çekme kuvveti
pulling member çekme elemanı
pulling of a pile bir kazığın çekilmesi
pulling speed çekme hızı
pulling test çekme deneyi
pulling tests on piles kazıkların üzerinde çekme deneyi
pulling up çekip çıkarma (kazıklar vb)
pullout çekilme
pull‐over mili bir çift merdaneye sahip malzemenin her geçişten sonra üstten alınıp tekrar
sürüldüğü haddehane
pull‐rise curve çekme‐kabarma eğrisi
pulsalion dampening darbe sönümlenmesi
pulsatility atımlılık
pulsating darbeli
pulsating pulsasyonlu, titreşimli
pulsating atımlı
pulsating (s) atış (nabız gibi), pals
pulsating flow atımlı akış
pulsating force sarsma kuvveti
pulsating load sarsma yükü, titreşim yükü
pulsating voltage atımlı gerilim
pulsation titreşim
pulsation çarpma, vurma
pulsation darbe
pulsation nabız atışı
pulsator süt sağma makinelerinde dakikada 50 ‐60 defa arka arkasına emme ve basınç düşürme
işini gerçekleştiren cihaz, aparat
pulse vurum, darbe; atım
pulse pals
pulse nabız, pulsus
pulse atım
pulse amplifier darbe kuvvetlendirici
pulse amplifier darbe yükselteci
pulse amplitude darbe genliği
pulse amplitude modulation, pam vurum (darbe) genlik kiplenimi
pulse bandwidth darbe bant genişliği
pulse carrier darbeli taşıyıcı
pulse carrier darbe taşıyıcı
pulse code modulation, pcm darbe (vurum) kod kiplenimi
pulse counter darbe sayacı
pulse counting vuruş sayma
pulse counting nabız atışı sayımı, pals sayımı
pulse decay darbe (vurum) sönümlenmesi
pulse delay darbe (vurum) gecikmesi
pulse duration modulation, pdm darbe (vurum) süre kiplenimi
pulse generator darbe üreteci
pulse interleaving darbe (vurum) serpiştirme
pulse modulation, pm darbe (vurum) kiplenimi
pulse position modulation darbe (vurum) konum kiplenimi
pulse regeneration darbenin yeniden üretimi
pulse repeater darbe tekrarlayıcısı
pulse repetition rate darbe yineleme aralığı
pulse reshaping darbe onarımı
pulse rise time darbe (vurum) yükselme süresi
pulse shaping circuit darbe biçimlendirici devre
pulse signalling darbelerle işaretleşme
pulse spectrum darbe spektrumu
pulse transformer darbe trafosu
pulse triggering darbe (vurum) tetikleme
pulse width modulation darbe genişliği modülasyonu
pulse width modulation darbe (vurum) genişlik kiplenimi
pulsed quantity atımlı büyüklük
pulsejet engine yanma odası içersinde mevcut basınç ile açılıp kapanmaları sağlanan sübablar‐
dan, hava giren bir yanma odası ve sıcak gazlar ile itme meydana getiren lülelerden oluşan hava
yutmalı makine, motorun çalışması için ateşleme bujilerine ihtiyaç olmasına karsın
pulsometer (pump) koç tulumbası, pulsometre, buhar yoğuşan vakum pompası; buharın itme
kuweti ile çalışıp, sıra ile mevcut iki odaya, tek hareketli uzuv olan bilyeli valf ile buhar girişini
sağlayan bir tip pompa
pulsometer pump buharlı koç tulumbası, koç
tulumbası
pulsus bkz. pulse
pulverable pulverize edilebilir
pulverisable pulverize edilebilir
pulverisation pulverize, püskürtme
pulverisation 1. toz haline getirme, sert bir cismi ezerek toz haline getirme; 2. toz haline gelme
pulverize ezmek, püskürtmek, toz haline getirmek
pulverize toz haline getirmek, püskürtmek amacıyla ince tanecikler haline getirmek, pulverize
etmek
pulverised ezilmiş
pulverised coal pulverize kömür
pulverised coal pülverize toz kömür
pulverised lime toz kireç, kireç kaymağı
pulveriser toz haline getirici alet
pulveriser değirmen
pulveriser pulverizatör, püskürtücü
pulveriser pulverizatör, püskürtme cihazı
pulveriser jet püskürtme memesi, karbtiratörde benzini havaya püskürten ana meme
pulveriser/air swept pulverizatör/hava süpürmeli
pulveriser/ball pulverizatör/değirmen
pulveriser/impact pulverizatör/kırıcı
pulveriser/roller pulverizatör/silindir
pulverising toz haline getirme, püskürtme
pulverous tozlu
pulverous toz halinde, toz gibi
pulverulent 1. toz gibi, toza benzer; 2. toz halinde, tozlu
pulverulent toz ile kaplı
pulverulent toz haline konmuş, tozla dolmuş, tozlu
pumice ponza taşı, sünger taşı
pumice aggregate sünger taşı (volkanik orijinli hafif bir agrega)
pump pompa
pump tulumba
pump basmak, pompalamak, tulumba ile çekmek
pump pompa, tulumba, pompalamak
pump sıvı çekmeğe mahsus alet, çekme aygıtı, çekecek, pompa
pump and heater set pompalama ve ısıtma istasyonu
pump arm pompa kolu, pompa piston kolu
pump assembly pompa takımı komple
pump barrel tulumba silindiri, tulumba gövdesi, tulumba gömleği, pistonun içersinde hareket
ettiği silindir
pump bob tulumba kolu
pump body (bkz. pump housing) pompa gövdesi
pump bucket tulumba kovası, emme tulumba pistonu
pump casing (bkz. pump housing) pompa gövdesi
pump collar pompa kolu, pompa piston kolu
pump connecting link pompayı kumanda tertibatına bağlayan mafsallar
pump discharge valve pompa çıkış valfı, pompa
tahliye valfı
pump duty pompa kapasitesi
pump duty pompa genel verimi, genel olarak alınan mekanik işin (mekanik çıktı) pompaya giren
(verilen) ısıya oranı olarak ölçülür
pump head zincirli tulumba üzerindeki kafa
pump housing pompa gövdesi
pump housing pompa mahfazası, pompa bloğu
pump inlet pompa girişi
pump inlet vacuum pompanın giriş vakumu
pump inlet, acceleration bkz. acceleration
pump inlet
pump jet pompa memesi
pump outlet pompa çıkışı
pump pulley pompa kasnağı
pump rod pompa piston kolu
pump room pompa kompartmanı
pump room pompa odası
pump splitter gearbox iki parçalı pompa tahrik dişli kutusu
pump station pompa istasyonu
pump stroke pompa vuruşu
pump suction pompa emişi
pump suction lift pompa emme yüksekliği
pump sump pompa yağ haznesi
pump sump pompa karteli
pump support pompa mesnedi
pump system backup switch ana pompa regülatörü destek anahtarı
pump, acceleration bkz. acceleration pump
pump, accelerator bkz. accelerator pump
pump, centrifugal bkz. centrifugal pump
pump, deep well bkz. deep well pump
pump, dewatering bkz. dewatering pump
pump, force bkz. force pump
pump, forcing bkz. forcing pump
pump, multi‐stage centrifugal bkz. multi‐stage centrifugal pump
pump, self‐priming bkz. self‐priming pump
pump, submersible bkz. submersible pump
pump, unwatering bkz. unwatering pump
pump, vacuum bkz. vacuum pump
pump pompa, tulumba
pump delivery pompa debisi
pumping su çekme, pompalama
pumping pompalama
pumping action pompalama hareketi
pumping from filter wells filtre kuyularından pompaj
pumping from open sumps açık lağım çukurlarından pompalama
pumping from well points nokta kuyulardan pompalama (nokta kuyularla yeraltı suyunun
indirilmesi)
pumping station pompalama istasyonu
pumping time of reservoir rezervuar dolum süresi
pumping, concrete bkz. concrete pumping
punch zımba ile delmek, zımbalamak
punch delgi, zımba, zımbalamak, zımba ile delmek, işaretlemek
punch delmek
punch panç, zımba
punch card delikli kart
punch out zımba ile delme, delip çıkarma
punch, center bkz. center punch
punch, hollow bkz. hollow punch
punch (a) plakalardan basınç altında çeşitli şekillerde malzeme delip (kesip) çıkaran ve plaka
altında biraz daha büyük aynı şekilde kalıbı olan zımba, (b) cendereleme, sıkma, çıkarma amacı
ile kullanılan dakım, (c) delik delme zımbası
punched delikli
punched card delikli kart
punched plate delikli levha
puncheon çatı direği
puncheon dikme
punching zımba ile delme
punching zımbalama
punching bear seyyar delgi makinesi
punching machine delme makinası
punching machine krank biyel veya hidrolik koç sistemi ile tahrik olan deliciye sahip plakalara
delik delme makinası
punctate benekli, nokta nokta, lekeli
punctiform nokta şeklinde, noktalı, beneksi, benek gibi
punctual dakik
punctual dakik, tam vaktinde, dakikası dakikasına
punctuate noktalama işareti koymak
punctuation noktalama işareti
punctuation noktalama
punctum (çoğ., puncta), nokta bkz. point
punctura bkz. puncture
puncture patlak, delik
puncture küçük delik
puncture bere, çizinti, yara, delik, patlak, araç lastiğinin delinmesi
puncture delmek
puncture punctura; 1. delme, ponksiyon; 2. sivri bir şeyle açılan delik, sivri bir aletle yaralama
puncture patlak
punctured delinmiş, kesilmiş, yarılmış
punctured tire delinmiş araç lastiği
punish cezalandırmak
punishment ceza
punitive ceza gerektiren
punk çürük tahta
purchase satın alma
purchase almak, satın almak
purchase satın alma, mübayaa
purchase on account satın alma/veresiye
purchase on credit satın alma/kredili
purchase on installments satın alma/ taksitle
purchase order satın alma emri
purchase order sipariş emri
purchase order letter sipariş emri mektubu
purchaser alıcı, satın alan
purchasing alım
purchasing satın alma
purchasing price alış fiyatı
pure saf, katıksız
pure katkısız, saf
pure soyut
pure yalın
pure saf, duru, katışıksız
pure bending basit eğilme
pure imaginary number sayı/yalın sanal
pure mathematics soyut matematik
pure number boyutsuz sayı
pure shear makaslama, yüksüz kesme
pure strategy yalın strateji
pure substance arı madde
pure tone salt sinüzoidal ton
pure water saf su
pureness saflık, paklık, temizlik
purge hava ile süpürmek, süpürmek
purge (f) gazdan, havadan arındırmak
purge air süpürme havası
purge, to temizlemek
purging ishal
purification temizleme, arıtma, tasfiye
purification arındırma
purification unit arıtma birimi
purification unit su temizleme cihazı
purifier arıtıcı
purify arıtmak, saflaştırmak
purify, to arındırmak
purity saf olma
purity arılık, saflık
purlin aşık, çatı aşığı
purlin aşık kirişi, mahya aşığı
purline çatı aşığı
purolator filtre elemanı
purple mor
purpose amaç, maksat, niyet, gaye
purpose amaçlamak, niyet etmek
purposely isteyerek
purposive maksatlı
purposively maksatlı olarak
pursuant uygun, uyarınca, uygun olarak
pursue the bidding ihaleyi yapmak, ihaleyi sürdürmek
purvey sağlamak, yiyecek sağlamak
purveyance levazım, yiyecek sağlama
purveyor sağlayan
push itmek, it
push itmek
push bastırmak, iteklemek, itmek
push itekleme, itme, sürme
push arm itme kolu
push block (cushioned) itme bloku (yastıklı)
push button düğme basınca çalışan
push button buton
push button control butonlu kontrol
push button controls kumanda düğmeleri, düğmeli kumandalar
push button switch düğme şalter
push cart el arabası
push down queue son giren ilk çıkar kuyruk
push fit bkz., fit
push frame itme şasisi
push in iterek sokmak, bastırarak sokmak, geçirmek
push out iterek çıkarmak, bastırarak çıkarmak
push piece saat kurma kolu, saat gövdesinin dış kısmında saatin akrep ve yelkovanını
döndürerek saat ayarı yapmaya, saati durdurup çalıştırmaya veya saatin takvimini ayarlamaya
yarayan silindirik kol
push plate itme plakası
push pull cylinder itme‐çekme silindiri
push rod itici mil, itme çubuğu, supap iticisi, supap itici
push rod itici çubuk
push rod itici, itici çubuk, kaval
push rod baskı pimi
push rod itecek çubuğu
push rod itekleme çubuğu
push rod lever itici mil kolu
push rod lock nut itici mil kontra somunu
push rod side cover supap iticilerinin yan kapağı
push rod travel supap iticisinin hareketi
push travel iticinin hareketi
push wave boyuna dalga, basınç dalgası
pushbutton basma düğmesi
push‐button basmalı düğme
push‐button control basma butonlu kontrol
pushbutton dialing tuşlu çevirme
pushbutton dialing tuşlu arama
push‐button valve basma düğmeli valf
pushdown list ters liste
pushdown stack son giren ilk çıkar yığıtı
pushdown storage ters yığıt bellek
pusher itekleyici, itici
pusher (aeroplane) itici pervaneli uçak, motoru pervane şaftı içersinde basınç meydana getiren
pistonlu motora sahip uçak
pusher block itici blok
pusher plate itici yastığı
pushing force itme kuvveti, sıkıştırma kuvveti
pushing in the right direction doğru itme metodları
pushout stack ilk giren ilk çıkar yığıtı
pushpin raptiye
push‐puller itici‐çekici
push‐rod itme çubuğu, itecek, sübabların manivela düzeneğini iten çubuk
pushup list düz liste
pushup storage yığıt bellek
put koymak, yerleştirmek
put into gear vitese takmak
put out söndürmek, çıkarmak
putefaction açılma, meydana çıkma
putlog iskele kirişi
putrefy çürümek
putrescent çürümekte olan çürüyen
putrid çürük
putting into service devreye alma
putty cam macunu
putty cam macunu yapmak, macunlamak
putty camcı macunu
putty knife macun malası, iskarpela
putty knife spatula
puzzle çözmece, bulmaca
puzzle tree bulmaca ağacı
pycnometer yoğunluk ölçer
pycnometer hacim şişesi, yoğunluk şişesi,
piknometre
pylon direk, pilen, yüksek kule
pylon pilon
pyramid piramit
pyramid konik tepe (kabartı), koni biçiminde tümsek, piramid
pyramid/oblique piramit/eğik
pyramid/rectangular piramit/dikdörtgen
pyramid/regular piramit/düzgün
pyramid/square piramit/kare
pyramid/triangular üçgen piramit
pyramidal piramit şeklinde
pyramidal footing münferit sömel, piramit
biçimi temel
pyramiding piramit şeklinde yığma
pyrex ateşe dayanıklı cam
pyrheliometer güneş enerjisi ölçer, pirelyometre
pyro‐ ateş anlamı veren birleştirici
pyrochemical yüksek ısı kimyası
pyroconductivity yüksek ısı iletkenliği
pyroelectric yüksek ısı elektriği
pyroelectricity piroelektrik, yüksek ısı elektriği
pyrogenesis haraket meydana gelme, ısıbilim, pirojenez
pyroligneous ateş harareti vasıtasıyla odundan çıkarılan
pyrolysis sıcak tesiriyle erime
pyrolysis ısı ile kimyasal erime, piroliz
pyrometer pirometre, yüksek sıcaklık termostatı
pyrometer pirometre, yükseklik ölçer
pyrometer 1. yüksek ısı derecesini ölçme aleti, pirometre; 2. ısı tesiriyle cisimlerde vücuda gelen
yayılmaları (genişlemeleri) ölçme aleti
pyrometric(al) sıcaklık derecelerini ölçmeğeait
pyrophorus hava ile temasında, süratle oksitlenerek ateş alan herhangi bir madde
pyrostat yüksek sıcaklık termostatı
pyrosulphate pirosülfat
pythagorean numbers pisagor sayıları
pythagorean relations pisagor bağıntıları
pythagoreans theorem pisagor teoremi
‐Q‐
q system Barton tarafından önerilen bir kütlesel kayaç tanımlama sistemi (NGIQ system)
qask (quadrature amplitude shift keyed) dördün genlik kaydırmalı kiplenim
q‐factor nitelik çarpanı
Top Related