Download - Konuşma ve bildiri özetleri kitabı...klinik performansları ile ilgili bilgiler verilecek, kompozit resinlerle karşılaştırılarak ve tartışılacaktır. 17 27 úubat 2020 09:00,

Transcript
Page 1: Konuşma ve bildiri özetleri kitabı...klinik performansları ile ilgili bilgiler verilecek, kompozit resinlerle karşılaştırılarak ve tartışılacaktır. 17 27 úubat 2020 09:00,

KONUŞMA VE BİLDİRİ ÖZETLERİ KİTABI ERDİŞ ULUSLARARASI DİŞ HEKİMLİĞİ KONGRESİ

ERDIS.ORG

Page 2: Konuşma ve bildiri özetleri kitabı...klinik performansları ile ilgili bilgiler verilecek, kompozit resinlerle karşılaştırılarak ve tartışılacaktır. 17 27 úubat 2020 09:00,

1

İçindekiler Önsöz ........................................................................................................................................................2

Komiteler..................................................................................................................................................3

Bilimsel Program ......................................................................................................................................6

Konuşma Özetleri.................................................................................................................................. 13

Sözlü Bildiriler ....................................................................................................................................... 31

Poster Bildirileri .................................................................................................................................. 206

Page 3: Konuşma ve bildiri özetleri kitabı...klinik performansları ile ilgili bilgiler verilecek, kompozit resinlerle karşılaştırılarak ve tartışılacaktır. 17 27 úubat 2020 09:00,

2

Değerli katılımcılar,

26-29 Şubat 2020 tarihinde Kayseri Wyndham Grand Otel’de Erciyes

Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi Uluslararası Kongresi’ni

gerçekleştireceğimizi büyük bir heyecan ve mutlulukla duyurmak isteriz.

Ülkemizin yetiştirdiği kıymetli akademisyenlerin yanısıra, dünyanın çeşitli

ülkelerinde kendini ispat etmiş Türk bilim insanlarının katkıları ile 16 ilgi çekici

konunun yer alacağı güçlü bir bilimsel program sizler için oluşturulmuştur.

Erciyes Dağı’nın eşsiz güzelliğinde kayak yapmak, dünyanın en eski

şehirlerinden biri olan ve pek çok uygarlığa beşiklik yapmış Kayseri’nin tarihi

ve kültürel güzelliklerini keşfetmek ve dünyanın 7 doğal harikasından biri

olan Kapadokya’nın gizemine tanıklık etmek için sizleri organizasyon

komitesi adına Kayseri’de ağırlamaktan büyük mutluluk duyacağız.

Prof. Dr. Adnan ÖZTÜRK

Kongre Onursal Başkanı

Prof. Dr. Kerem KILIÇ

Kongre Başkanı

Page 4: Konuşma ve bildiri özetleri kitabı...klinik performansları ile ilgili bilgiler verilecek, kompozit resinlerle karşılaştırılarak ve tartışılacaktır. 17 27 úubat 2020 09:00,

3

KOMİTELER

Onursal Başkan

Prof. Dr. Adnan Öztürk

Kongre Başkanı

Prof. Dr. Kerem Kılıç

Organizasyon Komitesi

• Prof. Dr. Hasan Önder Gümüş

• Doç. Dr. Mustafa Aydınbelge

• Doç. Dr. Yakup Üstün

• Dr. Öğr. Üyesi İnci Devrim

• Dr. Öğr. Üyesi Süheyb Bilge

• Dr. Öğr. Üyesi İkbal Leblebicioğlu Kurtuluş

• Dr. Öğr. Üyesi Gökhan Türker

• Öğr. Görevlisi Mehmet Amuk

Page 5: Konuşma ve bildiri özetleri kitabı...klinik performansları ile ilgili bilgiler verilecek, kompozit resinlerle karşılaştırılarak ve tartışılacaktır. 17 27 úubat 2020 09:00,

4

Bilimsel Komite

• Prof. Dr. Mehmet Manisalı, University of London

• Prof. Dr. Füsun Özer, Penn Dental Medicine

• Prof. Dr. Zafer Çehreli, Hacettepe Üniversitesi

• Prof. Dr. Burak Sağsen, Erciyes Üniversitesi

• Prof. Dr. Mutlu Özcan University of Zurich

• Prof. Dr. Alp Doğan Kantarcı, Forsyth Enstitute

• Prof. Dr. Yahya Tosun, Dubai

• Prof. Dr. Hasan Alkumru, University of Western Ontario

• Prof. Dr. Sema Hakkı, Selçuk Üniversitesi

• Prof. Dr. Özgür İnan, Selçuk Üniversitesi

• Doç. Dr. H. Sinan Topçuoğlu, Erciyes Üniversitesi

• Doç. Dr. Murat Canger, Erciyes Üniversitesi

• Doç. Dr. Soley Arslan, Erciyes Üniversitesi

• Doç. Dr. Sezer Demirbuğa, Erciyes Üniversitesi

• Doç. Dr. Salih Doğan, Erciyes Üniversitesi

• Doç. Dr. Dilek Canpolat, Erciyes Üniversitesi

• Prof. Dr. Ahmet Yağcı, Erciyes Üniversitesi

• Dr. Hani Tohme, Saint Joseph University

• Dr. Öğr. Üyesi Fatma Doğruel, Erciyes Üniversitesi

• Dr. Öğr. Üyesi Ahmet Emin Demirbaş, Erciyes Üniversitesi

• Dr. Öğr. Üyesi Seher Orbay Yaşlı, Erciyes Üniversitesi

• Dr. Öğr. Üyesi Haydar Albayrak, Erciyes Üniversitesi

Page 6: Konuşma ve bildiri özetleri kitabı...klinik performansları ile ilgili bilgiler verilecek, kompozit resinlerle karşılaştırılarak ve tartışılacaktır. 17 27 úubat 2020 09:00,

5

Sosyal Komite

• Doç. Dr. Zeynep Aslı Özkaya

• Dr. Öğr. Üyesi Nisa Gül Amuk

• Dr. Öğr. Üyesi Duygu Kılıç

• Dr. Öğr. Üyesi Emrah Soylu

Teknik Komite

• Doç Dr. Tuğrul Aslan

• Doç. Dr. Ayşegül Gürbulak

• Öğr. Görevlisi Gökhan Çoban

• Bilgi İşlem Gör. Fazlı Özkan

Kayıt Komitesi

• Dr. Öğr. Üyesi Meryem Etöz

• Dr. Öğr. Üyesi Hüsniye Gümüş

• Dr. Öğr. Üyesi Canay Asan

• Dr. Öğr. Üyesi Esra Kızılcı

Page 7: Konuşma ve bildiri özetleri kitabı...klinik performansları ile ilgili bilgiler verilecek, kompozit resinlerle karşılaştırılarak ve tartışılacaktır. 17 27 úubat 2020 09:00,

6

26 ŞUBAT 2020, ÇARŞAMBA

Saat/Salon Erciyes Kanes /

Gereme /

Gültepe

Karatay Melikgazi Poster

Alanı

10:00-14:00 Kayıt

12:30-14:00 Öğle Yemeği

14:00-15:00 Açılış Konuşmaları

Prof Dr Övül

Kümbüloğlu

“Klinikte işler ters

gittiğinde”

Oturum Başkanı: Doç

Dr

Ayşegül Güleryüz

Gürbulak

Sözlü Bildiri

Oturumu

1

15:45-16:15 Kahve Molası Sözlü Bildiri

Oturumu 2 16:15-17:00 Prof Dr Sema S.

Hakkı

“Diş Hekimliğinde

Kök

Hücre Uygulamaları

Nerede?”

Oturum Başkanı: Dr

Öğretim Üyesi Fatma

Doğruel

17:00-17:15 Kahve Molası

Dr

Yah

ya T

osu

n ‘

wo

rksh

op

’ eff

af

pla

kla

r ort

odon

ti d

ün

yası

içi

n b

ir h

ayat

öpü

cüğü

?

Page 8: Konuşma ve bildiri özetleri kitabı...klinik performansları ile ilgili bilgiler verilecek, kompozit resinlerle karşılaştırılarak ve tartışılacaktır. 17 27 úubat 2020 09:00,

7

17:15-18:00 Prof Dr Sevil

Gürgan

“Posterior bölgede

estetik biyomimetik

restorasyonlar”

OturumBaşkanı: Doç

Dr Sezer Demirbuğa

19:30 Akşam Yemeği

22:00 Gamze İleri ve

orkestrası

Saat/Salon Erciyes Kanes Karatay Karum Poster

Alanı

Page 9: Konuşma ve bildiri özetleri kitabı...klinik performansları ile ilgili bilgiler verilecek, kompozit resinlerle karşılaştırılarak ve tartışılacaktır. 17 27 úubat 2020 09:00,

8

27 ŞUBAT 2020, PERŞEMBE

Saat/Salon Erciyes Kanes /

Gereme /

Gültepe

Karatay Melikgazi Poster

Alanı

9:00-9:45 Prof Dr Bilge

Hakan Şen

“Endodontide

Antibiyotik

Kullanımı”

Oturum Başkanı:

Prof Dr Burak

Sağsen

Sözlü Bildiri

Oturumu 3

10.00-10.45 Prof Dr Füsun

Özer

“Dentin Bağlayıcı

Sistemlerin Klinik

Uygulamaları ile

İlgili

Güncel Yaklaşımlar”

Oturum Başkanı:

Doç Dr Soley Arslan

10:45-11:15 Kahve Molası

11:15-12:00 Prof Dr Mehmet

Manisalı

“Maxillofasiyal Cerrahide 3-Boyutlu Planlama

Teknolojısi”

Oturum Başkanı: Prof Dr

Erdem Kılıç

Page 10: Konuşma ve bildiri özetleri kitabı...klinik performansları ile ilgili bilgiler verilecek, kompozit resinlerle karşılaştırılarak ve tartışılacaktır. 17 27 úubat 2020 09:00,

9

12:15-13:00 Prof Dr Feza

Korkusuz

“Bilimsel

Paradigma”

Oturum Başkanı: Doc Dr

Salih Doğan

13:00-14:00 Öğle yemeği

14:15-15:00 Prof Dr Alpdoğan

Kantarcı

“ Periodontal ve

Periimplant

Hastalıkların

Sistemik

Hastalıklarla

İlişkisi: İltihabın

Mekanistik ve

Terapotik

Rolü”

Oturum Başkanı: Dr

Öğretim Üyesi İnci

Devrim

Sözlü Bildiri

Oturumu 4

Ödüle

Aday

Poster

Bildiri

Sunumları

Poster

Jürisi:

15:15-16:00 Dr Yahya Tosun

“Ortodontide

Disiplinler

Arası Tedavi

Kavramı”

Oturum Başkanı:

Prof Dr Ahmet Yağcı

16:15-16:45 Kahve Molası Sözlü Bildiri

Page 11: Konuşma ve bildiri özetleri kitabı...klinik performansları ile ilgili bilgiler verilecek, kompozit resinlerle karşılaştırılarak ve tartışılacaktır. 17 27 úubat 2020 09:00,

10

16:45-17:30 Prof Dr Hasan

Alkumru

“İmmediate

yükleme ve all on

four tedavi

yöntemi “

Oturum Başkanı:

Prof Dr Hasan

Önder Gümüş

Oturumu 5

17:45-18:30 Prof Dr Ayşegül

Tüzüner

“Atrofik Kretlerde

Ogmentasyon

Teknikleri”

Oturum Başkanı:

Prof Dr

Özgür Er

19:30 Akşam Yemeği

Saat/Salon Erciyes Kanes Karatay Karum Poster

Alanı

Pro

f. D

r. Ö

l K

üm

loğ

lu

Page 12: Konuşma ve bildiri özetleri kitabı...klinik performansları ile ilgili bilgiler verilecek, kompozit resinlerle karşılaştırılarak ve tartışılacaktır. 17 27 úubat 2020 09:00,

11

28 ŞUBAT 2020, CUMA

Saat/Salon Erciyes Kanes / Gereme

/ Gültepe

Karatay Melikgazi Poster

Alanı

9:00-9:45 Prof Dr Kaan Orhan

“Dental

görüntülemede

yapay zeka ve derin

öğrenme”

Oturum Başkanı: Doç

Dr Emin Murat

Canger

Sözlü Bildiri

Oturumu

6

10.00-10.45 Prof Dr Alper Alkan

“Diş Hekimliği

Uygulamalarında

mevzuata bağlı risk

faktörleri”

Oturum Başkanı: Doç

Dr Dilek Canpolat

11:15-12:00 Prof Dr Ateş Parlar

“İmplant Çevresi

Yumuşak

Doku Problemleri Ve

Çözümleri: Estetik

Ve

Fonksiyonel Yönler”

Oturum Başkanı: Dr

Öğretim Üyesi Seher

Orbay Yaşlı

12:15-13:15 Öğle Yemeği

Pro

f. D

r. A

teş

Parl

ar

imli

ye

rle

ştirile

n im

pla

ntla

r; F

ix o

n F

ou

r -

Fix

on

Six

Page 13: Konuşma ve bildiri özetleri kitabı...klinik performansları ile ilgili bilgiler verilecek, kompozit resinlerle karşılaştırılarak ve tartışılacaktır. 17 27 úubat 2020 09:00,

12

13:30-14:15 Prof Dr Zafer

Çehreli

“Genç daimi dişlerde

geleneksel ve

rejeneratif

endodontik tedavi

yaklaşımları: Bir

güncelleme”

Oturum Başkanı: Doç

Dr Mustafa

Aydınbelge

Sözlü Bildiri

Oturumu 7

14:30-15:15 Prof Dr Mutlu

Özcan

“Dental seramiklere

yapıştırma: teknik ve

klinik protokoller”

Oturum Başkanı: Prof

Dr Mustafa ZORTUK

15:30 Erciyes Üniversitesi

Gezisi

19:00 Gala Yemeği

Saat/Salon Erciyes Kanes Karatay Karum Poster

Alanı

Pro

f. D

r. H

asa

n A

lku

mru

Lam

inate

Ven

eerl

er

Page 14: Konuşma ve bildiri özetleri kitabı...klinik performansları ile ilgili bilgiler verilecek, kompozit resinlerle karşılaştırılarak ve tartışılacaktır. 17 27 úubat 2020 09:00,

13

Konuşma Özetleri

Page 15: Konuşma ve bildiri özetleri kitabı...klinik performansları ile ilgili bilgiler verilecek, kompozit resinlerle karşılaştırılarak ve tartışılacaktır. 17 27 úubat 2020 09:00,

14

26 Şubat 2020 15:00, Erciyes Salonu

Klinikte İşler Ters Gittiğinde

Prof Dr. Övül Kümbüloğlu ¹

1: Ege Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi, Protetik Diş Tedavisi

Gün geçmiyor ki klinikte hasta başında çalışırken başımıza bir olay

gelmesin…Teorik olarak bildiğimizi sandığımız ama pratikte karşılaşınca

hemen çözüm üretemediğimiz, canımızı sıkan, içinden çıkamadığımız pek çok

vaka hekimler için hem zaman hem de prestij kaybı yaratmaktadır. Bu

sunumda klinikte özellikle protetik olarak karşılaşabileceğimiz basitten

komplike olabilecek farklı sorunlara vakalar üzerinden örneklendirme

yapılarak çözüm seçenekleri anlatılacaktır.

Page 16: Konuşma ve bildiri özetleri kitabı...klinik performansları ile ilgili bilgiler verilecek, kompozit resinlerle karşılaştırılarak ve tartışılacaktır. 17 27 úubat 2020 09:00,

15

26 Şubat 2020 16:15, Erciyes Salonu

Diş Hekimliğinde Kök Hücre Uygulamaları Nerede?

Prof. Dr. Sema S. Hakkı ¹

1: Selçuk Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi Periodontoloji

Kök hücreler, embriyonik kök hücre, indüklenmiş pluripotent kök hücre ve

mezenkimal kök hücreler olarak sınıflandırılmaktadır. Embriyonik kök

hücreler, etik nedenlerle araştırma amaçlı bile kullanımına pek çok ülkede izin

olmayan hücre grubudur. İndüklenmiş pluripotent kök hücreler ile ilgili

çalışmalar ise laboratuvar aşamasındadır. Mezenkimal kök hücre kullanımını

kapsayan hücre temelli tedaviler, tıpta farklı uygulama alanları bulmakla

birlikte, diş hekimliğinde biraz daha yavaş ilerlemektedir. Son 5 yılda, kök

hücre temelli pulpa rejenerasyonuna yönelik insan vaka-serileri literatürde

yayınlanmaktadır ve sonuçları son derece umut vericidir. Aynı şekilde, sinüs

tabanı modifikasyonu, kret ogmentasyonu, çekim soketi şekillendirilmesinde

de kök hücre temelli klinik araştırmalar gerçekleştirilmektedir. Henüz kliniğe

geçmemekle birlikte, mezenkimal kök hücreler diş eti çekilmesi, osteonekroz

temporamandibular eklem hasarlarının ve alveolar sinir yaralanmalarının

tedavisi amacı ile hayvan modellerinde araştırmalar devam etmektedir. Ayrıca

dental ve oral dokulardan elde edilen mezenkimal kök hücreler, tıbbın başka

alanlarında rejeneratif ve immün modülasyon amaçlı kullanılmaktadır. Kök

hücre uygulamalarında biyo-mühendislik ile işbirliği yapılarak uygun doku

iskeleleri kullanarak istenilen dokunun rejenerasyonu mümkün

görünmektedir. Biyolojik olarak diş (biyo-diş/biyo-kök) elde edilmesi, küçük

ve büyük hayvan modellerinde başarılı ile elde edilebilmiştir. İnsan hücreleri

ile yapılan biyo-diş araştırmaları hayvan modellerine/hücrelerine kıyasla daha

az öngörülebilir olmakla birlikte, çalışmalar devam etmektedir.

Page 17: Konuşma ve bildiri özetleri kitabı...klinik performansları ile ilgili bilgiler verilecek, kompozit resinlerle karşılaştırılarak ve tartışılacaktır. 17 27 úubat 2020 09:00,

16

26 Şubat 2020 17:15, Erciyes Salonu

Posterior Bölgede Estetik Biyomimetik

Restorasyonlar

Prof. Dr. Sevil Gürgan ¹

1: Hacettepe Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi, Restoratif Diş Tedavisi

Sürekli değişim gösteren günümüz diş hekimliğinde, son yıllarda adeziv diş

hekimliği çok önem kazanmış ve modern restoratif diş hekimliği de çürük diş

dokusunun minimal uzaklaştırılarak terapatik etki gösterebilecek bir restoratif

materyalle onarılmasına odaklanmıştır. Bu anlamda, son yıllarda sayısı giderek

artan birçok restoratif materyal de diş hekimlerinin kullanımına sunulmuştur.

1970’li yılların başlarında geliştirilmiş olan cam iyonomer simanlar (CİS),

fiziksel ve kimyasal özelliklerinin iyileştirilmesi adına yapılan değişikliklerden

sonra, günümüzde kullanılan içeriğine kavuşmuş ve restoratif diş

hekimliğinde tercih edilen materyaler. arasına girmiştir. Uzun yıllar boyunca

daha çok süt dişlerinin tedavisinde veya daimi dişlerin geçici restorasyonunda

kullanılan CİSlar, son yıllarda yapılarındaki değişiklikler veya gelişmelerle

erişkinlerde I., II. ve V. sınıf kavitelerin restorasyonunda rutin olarak

kullanılmaya başlanmıştır. Bununla birlikte, günümüzde çok önem kazanan

'Minimal İnvaziv Diş Hekimliği’ konsepti içinde yüksek çürük riskli bireylerin

ve insan ömrünün çok uzamış olduğu çağımızda yaşlı bireylerin dişlerinin

restorasyonunda da başarılı bir şekilde kullanılmaktadır. Bu sunumda yeni

nesil Cam iyonomerlerin posterior restoratif materyal olarak uzun dönem

klinik performansları ile ilgili bilgiler verilecek, kompozit resinlerle

karşılaştırılarak ve tartışılacaktır.

Page 18: Konuşma ve bildiri özetleri kitabı...klinik performansları ile ilgili bilgiler verilecek, kompozit resinlerle karşılaştırılarak ve tartışılacaktır. 17 27 úubat 2020 09:00,

17

27 Şubat 2020 09:00, Erciyes Salonu

Endodontide Antibiyotik Kullanımı

Prof. Dr. Bilge Hakan Şen ¹

1: Endodonti

Dişhekimi, günlük muayenehane yaşamında enflamatuvar ve/veya enfeksiyöz

endodontik durumlarla sıklıkla karşılaşır. Bu durumların çoğunda lokal

müdahale ile semptomlar ortadan kalkar ve iyileşme gerçekleşir, çünkü kök

kanallarının genişletilmesi temizlenmesi ve dezenfeksiyonu ile enfeksiyon

kaynağını ortadan kaldırmak oldukça kolaydır. Ancak bazı

durumlarda,hastanın yaygın şişlik, selülitis, ateş, lenfadenopati, kırıklık ve

yorgunluk gibi daha ciddi semptomları olabilir. Durum böyle olduğunda

endodontik tedavi yaklaşımlarına ek olarak, antibiyotik reçete edilmesi

gerekebilir. Bu bağlamda, hekimin hangi tip antibiyotiği, hangi dozdave ne

kadar süre vereceği çok önemlidir. Antibiyotiklere karşı gelişen direnç ve

antibiyotiklerin neden olduğu yan etkiler dünya çapında sorun yarattığı için

bu üç kriterin hepsi de çok önemlidir.

Bu sunumda, yukarıda belirtilen faktörler kapsamında ayrıntılı bilgi verilecek

ve irdelenecektir.

Page 19: Konuşma ve bildiri özetleri kitabı...klinik performansları ile ilgili bilgiler verilecek, kompozit resinlerle karşılaştırılarak ve tartışılacaktır. 17 27 úubat 2020 09:00,

18

27 Şubat 2020 10:00, Erciyes Salonu

Posterior Bölgede Estetik Biyomimetik

Restorasyonlar

Prof. Dr. Füsun Özer ¹

1: ABD Pensilvanya Üniversitesi Dişhekimliği Fakültesi (UPENN) Restoratif

Tedavi, Restoratif Diş Tedavisi

Dentin bağlayıcı sistemlerin klinik uygulamaları ile ilgili güncel yaklaşımlar

Direkt ve indirekt restorasyonların uzun süreli klinik başarılarında diş sert

dokuları ile gerçekleştirilen güçlü ve kalıcı adezyon oldukça önemlidir.

Adezyon, farklı moleküllerden gelen ve ara yüzey çekim kuvvetleri tarafından

da desteklenen iki yüzey arasındaki moleküler çekim olarak tanımlanmaktadır.

Çekim gücü aslında iki farklı yüzeyin fiziksel, mekanik ve kimyasal bağlanma

yöntemleriyle birleşmesine neden olur. Direkt ve indirekt restorasyonlarda diş

sert dokularına ve restoratif material yüzeylerine dayanıklı bir bağlanma uzun

surely klinik başarı için kritik öneme sahiptir. Diş dokularına bağlanma,

inorganic diş yapısının sentetik rezin material ile yer değiştirdiği bir işlemdir.

Bu işlem iki faz içerir: birinci faz hem mine hem de dentin yüzeylerinde

kalsiyumfosfatların uzaklaştırılmasını takiben mikrogözeneklerin

oluşturulması; diğeri ise "hibridizasyon" fazı olup rezinin filtrasyonu ve

takibinde mikrogozenekler içerisindeki rezin bağlayıcı materyalin

polimerizasyonu şeklindedir. Sonuç, rezin materyalin diş yapısı ile

mikromekanik kenetlenmesi olarak tanımlanabilir. Mevcut adeziv bağlayıcı

sistemlerle diş dokularına bağlanma stratejileri, diş sert dokularında yapılacak

yüzey işlemlerinin sayısına ve gerçekleştirilen yüzey işlem kombinasyonlarına

gore sınıflandırılabilir; Çok şişeli veya tek şişeli formüllerde “etch and rinse” ve

“self-etch” uygulamalar gibi. Son zamanlarda klinik dişhekimliğine yeni bir

jenerasyon adeziv bağlayıcı sistem daha tanıtılmıştır. “Universal” veya “çok

uygulamalı” diye adlandırılan bu sistemler hem “etch and rinse” hem de “self-

etch” modlarda kullanılabilirler. Çok yönlü uygulamaları olan bu sistemler ne

yazık ki önceki jenerasyon bağlayıcı sistemlerin eksik taraflarını ortadan

kaldıracak teknolojik gelişmelerle desteklenememişlerdir. Her ne kadar adeziv

bağlayıcı sistemlerin klinik kullanımlarında mevcut eğilim daha az ve basit

Page 20: Konuşma ve bildiri özetleri kitabı...klinik performansları ile ilgili bilgiler verilecek, kompozit resinlerle karşılaştırılarak ve tartışılacaktır. 17 27 úubat 2020 09:00,

19

uygulama steplerinden yana ise de,tek-basamak adeziv sistemler daha zayıf

ve zor tahmin edilebilir bir bağlanma performansı sergilemektedirler.

Bu sunumun amacı restorative klinik uygulamalarda kullanılan farklı dentin

bağlayıcı sistemlerin diş sert dokularına olan adezyonu ile ilgili güncel

yaklaşımlardan bahsetmektir.

Page 21: Konuşma ve bildiri özetleri kitabı...klinik performansları ile ilgili bilgiler verilecek, kompozit resinlerle karşılaştırılarak ve tartışılacaktır. 17 27 úubat 2020 09:00,

20

27 Şubat 2020 11:15, Erciyes Salonu

Maxillofasiyal Cerrahide 3-Boyutlu Planlama

Teknolojisi

Prof. Dr. Mehmet MANİSALI ¹

1: Ağız,Diş ve Çene Cerrahisi

3 Boyutlu planlama ve uygulama teknolojisi gun gectikce maxillofasiyal

cerrahide yerini bulmaktadir. Ortognatik cerrahi disinda,onlay implant

hazirlanmasi,diger yuz kemikleri osteotomileri,kemik azaltmalarinda rehberlik

ve travma tedavisinde yardimci bir uygulama olarak one cikmaktadir.Bu

sunum arti ve eksikleri ile bu teknolojinin bugunku konumunun ozetidir.

Page 22: Konuşma ve bildiri özetleri kitabı...klinik performansları ile ilgili bilgiler verilecek, kompozit resinlerle karşılaştırılarak ve tartışılacaktır. 17 27 úubat 2020 09:00,

21

27 Şubat 2020 12:15, Erciyes Salonu

Bilimsel Paradigma

Prof. Dr. Feza Korkusuz ¹

1: Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Öğretim Üyesi-TÜBİTAK Başkan

Danışmanı

Bilim bilinmeyen ve öngörülemeyene uzun bir yolculuktur. Bilimin değerler

dizini nadiren ana ekseninden kayma gösterir ancak asıl olan doğru soruyu

doğru zamanda sorarak sorunun çözebilecek yanıtlar oluşturabilmektir. Bilim

entellektüel açıdan ele alındığında çevremizdeki büyük evreni inceldiği

söylenebilir. Davranışsal olaraksa günlük sorunların çözümü için pratik

öneriler geliştirir. Frascati kılavuzunda araştırma ve geliştirme (Ar-Ge) beş

temel ilkeyi kapsar. Bunlar araştırmanın yeni, yaratıcı, bilinmeyen, sistematik

ve tekrarlanabilir olmasına vurgu yapar. Bilim doğruyu arar ve bu arayışı

sırasında ön yargıdan uzak dürüst davranır. Yaşamda en zor olan kendini

bilmektir. Yaşamını bilime adayanların düş gücü, farklı bakış açısı, okuma

tutkusu, sürekli yazma alışkanlığı, merak, sabır, inanç, adanmışlık, takım

çalışması ve yetenek özelliklerini göstermesi beklenir. Takım çalışması katkı,

iletişim, paylaşma ve iş birliğini gerektirir. Kusursuzluk asla söz konusu

değildir. Bilimsel çalışmalarda kanıt değeri ve niteliğinin yüksek olması iyidir.

Bu beraberinde nitelikli çıktı, etki ve yayılımı getirir. Bilimin diğer önemli

özelliği de tartışmaya açık olmasıdır. Bilimsel çalışmanın iyi planlanması ve

çalışma süresince düzgün kayıt tutulması çok önemlidir.

Page 23: Konuşma ve bildiri özetleri kitabı...klinik performansları ile ilgili bilgiler verilecek, kompozit resinlerle karşılaştırılarak ve tartışılacaktır. 17 27 úubat 2020 09:00,

22

27 Şubat 2020 14:15, Erciyes Salonu

Periodontal ve Periimplant Hastalıkların Sistemik

Hastalıklarla İlişkisi: İltihabın Mekanistik ve Terapotik

Rolü

Prof. Dr. İbrahim Alpdoğan KANTARCI ¹,

1: Forsyth Enstitüsü, Harvard Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi,

Periodontoloji

Periodontal ve dental implantların çevresindeki hastalıklar karmaşık bir

patogeneze ve hücresel/moleküler mekanizmaya bağlı olarak gelişirler.

Genetik ve çevresel faktörlerin bu hastalıklarda rolü düşünülse de patolojik

dönüşümlerin mikrobiyal faktörlerin tetiklemesiyle gelişen iltihapsal yanıta

bağlı olduğu ve doku yıkımının da yine iltihapsal mekanizmalarla geliştiği

düşünülebilir. Ağız boşluğu vücudun en fazla mikroorganizma türünü

barındıran ortamdır. Bu nedenle dişlerin ve implantların çevresinde gelişen

enfeksiyonların ve buna bağlı olarak ortaya çıkan iltihabın vücudun diğer

organlarıdaki patolojilerle de ilişkisi ortaya konmuştur. Bu konudaki teoriler

bakterilerin metastatik yayılımını veya iltihabın farklı organlardaki sistemik

etkisini ön görmektedir. Deneysel çalışmaların yanısıra çok sayıdaki insan

çalısması ve epidemiyolojik araştırmalar da lokal ve sistemik hastalıklar

arasındaki ilişkinin farklı mekanizmalar üzerinden gerçekeleşebileceğini

göstermiştir. Bu sunumda enfektif ve iltihapsal mekanizmaların lokal ve

sistemik hastalıktaki rolü incelenirken tedavide bu bilginin nasıl fayda

sağladığı ve hangi olanakları sunacağı üzerinde yoğunlaşılacaktır.

Page 24: Konuşma ve bildiri özetleri kitabı...klinik performansları ile ilgili bilgiler verilecek, kompozit resinlerle karşılaştırılarak ve tartışılacaktır. 17 27 úubat 2020 09:00,

23

27 Şubat 2020 15:15, Erciyes Salonu

Ortodontide Disiplinler Arasi Tedavi Kavrami

Prof. Dr. Yahya Tosun ¹,

1: Dr Tosun Dental Clinic Dubai, Orthodonti

Dr Edward Angle’in torunlari olarak biz ortodontistler bir yuzyili askin suredir

tedavi planlarimizi O’nun koydugu prensiplere uygun olarak yürütmekteyiz.

Gerek tanı gerekse tedavi planlaması aşamasında iskelet yapıları, dişlerin

eksen eğimlerini, bu yapıların kafa kemikleri ile olan oranlarını ve

fonksiyonlarını dikkate almaktayız.

Oysa günümüzde artık sadece güzel diş dizimi yapmak ve mükemmel bir

kapanış ilişkisi elde etmek hastalarımızı tatmin etmek için yeterli değil. Bu

özellikle erişkin hastalar için daha çok geçerli. “Erişkin ortodontisi” artık

günlük muayenehane pratiğimizin bir parçası haline geldi. Erişkinlerin

ortodontik tedaviyi istemelerinin en önemli nedeni hiç şüphesiz “estetik”. Bu

durum yüzyıllardır alıştığımız kavramları baştan sona değiştirmemize neden

olacak kadar ciddi boyutta bir talep oluşturuyor. Bu talep öylesine bir dalga

ki bu yeni kavrama uygun davranmayan meslektasları kısa zamanda yutabilir.

Bu konuşma, ortodontistin diğer dişhekimliği branşları ile ne gibi ortak

çalışmalar yapabileceği konusuna ışık tutmayı amaçlıyor.

Page 25: Konuşma ve bildiri özetleri kitabı...klinik performansları ile ilgili bilgiler verilecek, kompozit resinlerle karşılaştırılarak ve tartışılacaktır. 17 27 úubat 2020 09:00,

24

27 Şubat 2020 16:45, Erciyes Salonu

İmmediate Yükleme Ve All On Four Tedavi Yöntemi Prof. Dr. Hasan N. Alkumru ¹

1: University of Western Ontario, Schulich School of Medicine and Dentistry,

Protetik Diş Tedavisi

Artan yaşam kalitesine bağlı olarak dişsiz olan hasta sayısı artmaktadır,

oldukça fazla sayıda yetişkin ve yaşlı hasta, halen diş hastalıkları için diş

tedavisine ihtiyaç duymaktadır.Bu hastaların bazıları çıkarılabilir tam diş

protezini tolere edemez ve dişsizliklerinin tedavisi için daha karmaşık teknikler

gerektirebilir

Neredeyse tüm hastalar implant destekli dental protez hakkında bir dereceye

kadar bilgi sahibidirler ve yapay dişlerin tutuculuğu ve stabilitesinin artması

nedeniyle bu tür diş tedavisi yaptırmayı tercih ederler. Ne yazık ki, finansal

kısıtlamalar nedeniyle, çok sayıda dişsiz hasta implant destekli protez

seçeneğini ertelemek zorunda kalmaktadır.

Osseo entegrasyon tamamen dişsiz hastalar için mükemmel bir tedavi

yöntemi haline gelir. Osseointegrasyonun daha iyi anlaşılması, tek aşamalı

ameliyatlara ve implant ameliyatı ile protez yerleştirme arasındaki sürenin en

aza indirilmesine neden olmuştur.

Maksilla, sabit bir protez için mandibula göre daha fazla implant gerektirir,

ancak her iki diş için de dört implant önerilmektedir.

Bu sunumda; immediate yükleme ve all on four tedavi yöntemi ve bu

yöntemin uzun dönem sonuçları ele alınacaktır.

Page 26: Konuşma ve bildiri özetleri kitabı...klinik performansları ile ilgili bilgiler verilecek, kompozit resinlerle karşılaştırılarak ve tartışılacaktır. 17 27 úubat 2020 09:00,

25

27 Şubat 2020 17:45, Erciyes Salonu

Atrofik Kretlerde Ogmentasyon Teknikleri

Prof. Dr. Ayşegül Tüzüner ¹

1: Ankara Üniversitesi

Page 27: Konuşma ve bildiri özetleri kitabı...klinik performansları ile ilgili bilgiler verilecek, kompozit resinlerle karşılaştırılarak ve tartışılacaktır. 17 27 úubat 2020 09:00,

26

28 Şubat 2020 09:00, Erciyes Salonu

Yapay Zeka ve Dental Görüntülemede Derin

Öğrenme

Prof. Dr. Kaan Orhan ¹

1: OMFS IMPATH Research Group, Department of Imaging & Pathology,

Faculty of Medicine, KU Leuven, Ağız,Diş ve Çene Radyolojisi

Özellikle farklı patolojiler ve sistemik koşullar ile birlikte maksillofasiyal

bölgenin anatomisi ve patolojisine aşina olmak, gizli hastalıkları ve özellikle

daha önce acı veren maksillofasiyal patoloji vakalarını keşfetmede hekime

yardımcı olacaktır. Çene-yüz patolojileri için tedavi planlaması mümkün

olduğunca fazla bilgi toplamayı içerir. Başarılı tedavi planlamasının kilit

araçları uygun radyografik tekniklerdir ve bir bölgenin mümkün olduğunca az

iyonlaştırıcı radyasyonla üç boyutta gözden geçirilmesiyle görüntü alınmasını

sağlar.

Sağlık hizmetlerinde yapay zeka (AI), karmaşık tıbbi verilerin analizinde insan

bilişine yaklaşmak için algoritma ve yazılım kullanımıdır. Spesifik olarak, AI,

bilgisayar algoritmalarının doğrudan insan girişi olmadan sonuçlara yaklaşma

yeteneğidir. AI teknolojisini sağlık hizmetlerinde geleneksel teknolojilerden

ayıran, bilgi edinme, işleme koyma ve son kullanıcıya iyi tanımlanmış bir çıktı

verme yeteneğidir. AI bunu davranıştaki kalıpları tanıyan ve kendi mantığını

yaratan makine öğrenme algoritmaları ile yapar. Bu ders derin öğrenmenin

temel ilkelerini ve radyolojide uygulanmasını açıklar, teknik gereksinimleri

tartışır ve derin öğrenme tekniklerinin radyolojide başarılı bir şekilde

uygulanmasına örnekler sunar.

Page 28: Konuşma ve bildiri özetleri kitabı...klinik performansları ile ilgili bilgiler verilecek, kompozit resinlerle karşılaştırılarak ve tartışılacaktır. 17 27 úubat 2020 09:00,

27

28 Şubat 2020 10:00, Erciyes Salonu

Diş Hekimliği Uygulamalarında Mevzuata Bağlı Risk

Faktörleri

Prof. Dr. Alper Alkan ¹

1: Bezmialem Vakıf Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi, Ağız,Diş ve Çene

Cerrahisi

Page 29: Konuşma ve bildiri özetleri kitabı...klinik performansları ile ilgili bilgiler verilecek, kompozit resinlerle karşılaştırılarak ve tartışılacaktır. 17 27 úubat 2020 09:00,

28

28 Şubat 2020 11:15, Erciyes Salonu

Mplant Çevresi Yumuşak Doku Problemleri Ve

Çözümleri: Estetik Ve Fonksiyonel Yönler

Prof. Dr. Ateş Parlar ¹

1: PrimaDent®™ Diş Kliniği, Periodontoloji

Dental implantlar diş eksikliklerini tamamlamak için yaygın olarak

kullanılmaktadır. Geçmişte sadece sabit protezlere destek olması amacıyla

kullanılan dental implantların eski tasarımlardan güncel tasarımlara

ulaşmalarında gerek klinisyenlerin gerekse hastaların estetik beklentilerindeki

yükselme önemli rol oynamıştır. Beklentilerde oluşan bu değişiklik bizim

implant çevresi yumuşak dokularla ilgili kavramlarımızda da evrime yol

açmıştır. İmplant çevresindeki yumuşak dokuların cerrahi manipülasyonu

veya ogmentasyonunun keratinize dokunun genişlik ve kalınlığını arttırmaya

yarayabileceği ve böylece implant tedavisinin estetik ve fonksiyonel

sonuçlarını geliştirebileceği önerilmiştir. Dental implantı çevreleyen sağlam

yumuşak doku sağlık, estetik ve fonksiyon için temeldir. Dental implantların

başarısı çevresinde oluşarak altındaki kemik yapıyı ve implant gövdesinin

etrafındaki osseointegrasyonu koruyacak yumuşak doku bariyerine büyük

ölçüde bağımlıdır. Dental implant protezlerinin estetik başarısı da yine peri-

implant mukozanın sağlık ve stabilitesine bağlıdır. Yumuşak dokudaki

niteliksel ve niceliksel eksiklikleri gidermek için pekçok cerrahi teknik

mevcuttur. Fonsiyonel bakış açısından ise peri-implant yumuşak doku mührü,

biyolojik genişlik, biyotip, keratinize mukoza ve çeşitli YDİ teknikleri

tartışılacaktır.

Page 30: Konuşma ve bildiri özetleri kitabı...klinik performansları ile ilgili bilgiler verilecek, kompozit resinlerle karşılaştırılarak ve tartışılacaktır. 17 27 úubat 2020 09:00,

29

28 Şubat 2020 13:30, Erciyes Salonu

Genç Daimi Dişlerde Geleneksel Ve Rejeneratif

Endodontik Tedavi Yaklaşımları: Bir Güncelleme

Prof. Dr. Zafer Çehreli ¹

1: Hacettepe Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi Pedodonti ABD, Pedodonti

Gelişimini tamamlamamış, açık apeksli kalıcı dişlerin endodontik tedavisi,

kendine has güçlükler içerir. Bu sunumda apeksifikasyon, apeksogenezis ve

rejeneratif endodontik prosedürleri içeren geniş bir yelpazede, geleneksel ve

yakın dönem tedavi yaklaşımları değerlendirilecektir. Rejeneratif endodontide

güncel kavramlar ve güçlükler, vaka sunumları ve geleceğe yönelik

değerlendirmeler eşliğinde tartışılacaktır.

Page 31: Konuşma ve bildiri özetleri kitabı...klinik performansları ile ilgili bilgiler verilecek, kompozit resinlerle karşılaştırılarak ve tartışılacaktır. 17 27 úubat 2020 09:00,

30

28 Şubat 2020 14:30, Erciyes Salonu

Dental Seramiklere Adezyon: Teknik Ve Klinik

Protokoller

Prof. Dr. Mutlu Özcan ¹

1: Universityof Zurich, Center for Dental and Oral Medicine, Clinic for Fixed

and Removable Prosthodont, Protetik Diş Tedavisi

Camsı matris veya oksit esaslı seramiklerin sağlam adezyonu, özellikle

minimal invaziv rekonstrüksiyonlar için çok önemlidir. Bu konuşma, farklı

seramiklere yapışmanın temel prensiplerini vurgulayacak, mevcut bilgileri ve

yapıştıma veya tamir işlemleri sırasında farklı reçine esaslı malzemelerle

birlikte kullanılacak adezyon promotörleri ve yüzey şartlandırma yöntemleri

ile ilgili klinik protokolleri kapsayacaktır.

Page 32: Konuşma ve bildiri özetleri kitabı...klinik performansları ile ilgili bilgiler verilecek, kompozit resinlerle karşılaştırılarak ve tartışılacaktır. 17 27 úubat 2020 09:00,

31

Sözlü Bildiriler

Page 33: Konuşma ve bildiri özetleri kitabı...klinik performansları ile ilgili bilgiler verilecek, kompozit resinlerle karşılaştırılarak ve tartışılacaktır. 17 27 úubat 2020 09:00,

32

26 Şubat 2020 15:30 Kanes

Bildiri 4

All-on-four Tedavi Yönteminde Kullanılan Altyapı

Materyallerinin Yeni Bir Altyapı Materyali Olan Peek

İle Biyomekanik Özelliklerinin Ve

Biyouyumluluklarının Karşılaştırılması

Ravza Eraslan¹,

1: Ortoperio Ağız Ve Diş Sağlığı Polikliniği

Bu çalışmanın amacı, “All-on-four” tedavi yönteminde alt yapı materyali

olarak kullanılan kıymetsiz metal alaşımı (Cr-Co), titanyum (Ti), zirkonya (Zr),

polimetilmetakrilat (PMMA) ve polietereterketonun (PEEK) sertlik, transvers

dayanımı, kırılma direnci ve biyouyumluluklarını incelemektir. Çalışmamızda,

Cr-Co, Ti, Zr, PMMA ve PEEK’ ten oluşan 25x2x2 mm boyutlarında her

materyalden 30’ ar adet olmak üzere toplamda 150 adet üretilmiştir.

Biyouyumluluk testlerinde kullanılan alt yapı materyallerinin her birinden de

10’ ar tane olmak üzere toplam 50 adet örnek, üretici firma talimatlarına

uygun olarak 6 × 3 mm boyutlarında hazırlanmıştır. Daha sonra bu

örneklerin Vikers sertlik testi, 3 nokta bükülme testi, kırılma direnci ölçümü

yapılmış ve örneklerin biyouyumlulukları XTT test yöntemiyle

değerlendirilmiştir. Materyallerin Vikers sertlik düzeyleri karşılaştırıldığında

istatistiksel olarak en yüksek Vikers sertlik değeri Zr grubunda gözlenmiştir

(p<0.05). Materyallerin kırılma direnci değerleri karşılaştırıldığında PEEK ve

PMMA materyalinin birbiriyle benzer olduğu ve tüm gruplar içerisinde en

düşük değerleri gösterdiği görülmüştür (p<0.05). Materyallerin hücre

proliferasyon düzeyleri karşılaştırıldığında PEEK ile Zr’ nın hücre

proliferasyon düzeylerinin benzer olduğu (p>0.05) ve en biyouyumlu

materyaller olduğu saptanmıştır. Bu çalışmanın sonuçları

değerlendirildiğinde, en yüksek hücre proliferasyon değerleri PEEK

materyalinde gözlenmiştir. En yüksek Vikers sertlik değeri Zr grubunda

görülmüştür. PEEK ve PMMA gruplarının Vikers sertlik değerleri birbirine

benzer bulunmuş olup, gruplar arasındaki en düşük değerleri göstermiştir.

PEEK materyalinin transvers dayanımının ve kırılma direncinin all-on four

Page 34: Konuşma ve bildiri özetleri kitabı...klinik performansları ile ilgili bilgiler verilecek, kompozit resinlerle karşılaştırılarak ve tartışılacaktır. 17 27 úubat 2020 09:00,

33

konseptinde alt yapı materyali olarak kullanılan Ti, Zr ve Cr-Co

materyallerine göre anlamlı derecede düşük olduğu gözlenmiştir.

Anahtar Kelimeler: All-on-four, Peek, Biyouyumluluk, Biyomekanik Özellikler

26 Şubat 2020 15:45 Kanes

Bildiri 6

Tip-1 Diyabet Diş Çürüğü İle İlişkili Midir? Dentisyona

Göre Zıt Etkiler; Bir Meta-analiz

Ömer Hatipoğlu¹,

1: Sütçü İmam Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi

Bu çalışmada, insüline bağımlı diabetes mellitus ve diş çürüğü arasındaki

ilişkiyi araştıran çalışmaların sonuçlarını sentezleyerek bir meta-analiz

çalışması yapılması amaçlanmıştır. Meta-analiz için PRISMA kılavuzu takip

edildi. Elektronik veritabanları (PubMed, Web of Science, Scopus, Cochrane

Kütüphanesi, EBSCOhost ve Open Grey Veritabanları) 2 bağımsız araştırmacı

tarafından tarandı. Yayın yanlılığının belirlenmesinde Huni grafiği, Egger

Regresyon, Begg ve Mazumdar analizleri kullanılmıştır. Heterojenite Ki-kare,

Tau-kare ve Higgins I2 testleri ile değerlendirildi. Etki büyüklüğünün

ölçülmesinde ortalamalar arasındaki farklılık kullanılmıştır. Meta-analize 34

çalışma dahil edildi. Tüm meta-ana... İnsüline bağımlı diabetes mellitus,

daimi dişler ve süt dişleri açısından sırasıyla yüksek ve düşük diş çürüğü

açısından risk belirleyicisidir. İnsüline bağımlı diyabetli hastaların daimi

dişlerinde çürük oranı, sağlıklı deneklerden yaklaşık 1 DMFT puanı daha

yüksektir. İnsüline bağımlı diyabetli hastaların süt dişlerinde diş çürüğü oranı

ise sağlıklı kişilere göre daha düşüktür. İnsüline bağımlı diabetes mellitus

yüksek diş çürüğü için bir risk faktörü olmasına rağmen, uygun beslenme

alışkanlıkları ve iyi kontrol edilen bir diyabet seyri ile tersine çevrilebilir.

Anahtar Kelimeler: Diş Çürüğü, Meta-analiz, Tip 1 Diyabet

26 Şubat 2020 16:30 Kanes

Bildiri 10

Page 35: Konuşma ve bildiri özetleri kitabı...klinik performansları ile ilgili bilgiler verilecek, kompozit resinlerle karşılaştırılarak ve tartışılacaktır. 17 27 úubat 2020 09:00,

34

İmplant-destekli Restorasyonlarda Dayanak Vida

Erişim Kanal Boyutunun Tutuculuk Üzerine Etkisi

Emine Dilara Colpak¹,

1: Alanya Ağız Ve Diş Sağlığı Merkezi

İmplant destekli protezlerde en çok karşılaşılan sorunlardan biri, simante tek

üye sabit restorasyonların kron tutuculuğunun yeterli olmamasıdır. Bu in-

vitro çalışmanın amacı, tek-üye implant destekli sabit restorasyonlardaki

dayanak vida erişim kanal boyutunun kronların tutuculuğu üzerindeki

etkisini değerlendirmektir. Dental implant analogları (n=12) dayanaklara

bağlanmış ve akrilik rezin bloklara gömülmüştür. Toplamda 36 adet tam-

konturlu metal kron üretilmiştir. Dayanak vida erişim kanalını doldurmak için

politetrafloretilen (PTFE) bantlar kullanılmıştır. Çalışma grupları şu şekilde

oluşturulmuştur: A grubu; dayanak vida erişim kanalları tamamen

doldurulmuştur, B grubu; vida erişim kanalı 2 mm boş kalacak şekilde

doldurulmuştur, ve C grubu; vida erişim kanalı tamamen boş bırakılmıştır.

Simantasyon sonrasında tüm örnekler çiğneme simülatörüne alınmış ve

termomekanik döngüye maruz bırakılmıştır. Tutuculuk değerlerinin ölçümü

bir çekme cihazı yardımıyla yapılmıştır. İstatistiksel analizde anlamlılık düzeyi

0,05 (p-değeri) olarak kabul edilmiştir. Gruplar arasındaki farklar Mann

Whitney U testi ile karşılaştırılmış ve Bonferroni düzeltmesi kullanılmıştır.

Çalışmadaki gruplar arasındaki farklılık istatistiksel olarak anlamlıdır

(p<0.05). Çekme testi sonrası, B ve C grubunun tutuculuk değerleri A

grubuna kıyasla daha yüksek bulunmuştur. Çalışmanın sınırlamaları

dahilinde dayanak vida erişim kanal boyutunun tek-üye implant destekli

restorasyonların tutuculuk değerleri üzerine etkisi olduğu sonucuna

varılmıştır.Elde edilen bu sonuçlara göre, klinik şartlarda yüksek retansiyon

gereken tek üye implant destekli restorasyonlarda dayanak vida erişim

kanalı boş bırakılabilir ancak vida erişim kanalının tamamen boş bırakılması

ileride oluşabilecek bir dayanak vida gevşemesi durumunda dayanak

vidasına ulaşmayı zorlaştıracaktır. Bu yüzden vida erişim kanalını tamamen

boş bırakmak yerine 2 mm’lik boşluk bırakmak daha avantajlı olabilir.

Anahtar Kelimeler: Dental İmplant, Dayanak Vida Erişim Kanalı, Simantasyon,

Tutuculuk

26 Şubat 2020 16:45 Kanes

Page 36: Konuşma ve bildiri özetleri kitabı...klinik performansları ile ilgili bilgiler verilecek, kompozit resinlerle karşılaştırılarak ve tartışılacaktır. 17 27 úubat 2020 09:00,

35

Bildiri 11

Dental İmplantlar Hakkında Kayseri’de Yaşayan

Bireylerin Bilgi Düzeyinin Araştırılması

Pınar Yıldız ,

Amaç: Bu çalışmanın amacı, çeşitli nedenlerle Kayseri Nimet Bayraktar Ağız

Diş Sağlığı Merkezi Hastanesi’ne başvuran Kayseri’de yaşayan bireylerin

dental implant tedavisi hakkındaki bilgi düzeyinin ve bilgiye ulaşım

şekillerinin değerlendirilmesidir. Yöntem: Çalışmaya 18 yaş ve üzeri sağlık

çalışanı olmayan, araştırmaya katılmaya gönüllü, Kayseri’de ikamet eden 354

birey (197 kadın, 157 erkek) dahil edilmiştir. Bu bireylerden tanımlayıcı

bilgileri de ölçen çoktan seçmeli 20 soruluk bir anket doldurmaları

istenmiştir. Elde edilen verilerden, katılımcıların cinsiyet, yaş, gelir seviyesi ve

eğitim seviyesine göre ki kare ve frekans dağılımı analizleri yapılmıştır.

Bulgular: Katılımcı bireylerin, %56,5’i daha önce implant tedavisi hakkında

bilgi sahibi olduğunu belirtirken hiçbir tanımlayıcı veriye göre katılımcılar

arasında anlamlı sonuç bulunamamıştır. Katılımcıların %46,5’i implant

tedavisi hakkında az miktarda bilgiye sahip olduğunu belirtmiştir.

Katılımcıların dental implant tedavisi ile ilgili bilgi edindiği yer sorusuna

%33,1 diş hekimimden, %27,1 arakadaşlarımdan, %25,7 medyadan ve %14,1

cevap yok olarak işaretlemiştir. Dental implantla ilgili bilgi edinim yeri yaşa

ve cinsiyete göre anlamlı derecede değişmektedir. 18-30 yaş arası

katılımcıların %35’i, 40-50 yaş arası katılımcıların %23,7’si, 40-50 yaş arası

katılımcıların %35,3’ü, 50 yaş üstü katılımcıların ise %44,8’İ dental

implantlarla ilgili bilgiyi diş hekiminden edindiğini bildirmiştir. Dental

implantlarla ilgili bilgiyi kadın katılımcıların % 37,6’sı erkek katılımcıların

27,4’ü diş hekiminden edindiğini belirtmiştir. Sonuç: Katılımcıların büyük bir

çoğunluğu dental implant tedavisi ile ilgili bilgiyi diş hekimleri dışında

arkadaş ve medya gibi kaynaklardan edinmektedir. Sağlık alanında medya

ve sosyal medya organlarında bulunan bilgi kirliliğinin oldukça yaygın

olduğu günümüzde, diş hekimlerinin dental implant tedavisi hakkında

hastalarını yeterince bilgilendirmesi oldukça büyük önem taşımaktadır.

Anahtar Kelimeler: Dental İmplant, Bilgi Seviyesi, Bilgi Kaynakları

28 Şubat 2020 14:45 Gereme

Page 37: Konuşma ve bildiri özetleri kitabı...klinik performansları ile ilgili bilgiler verilecek, kompozit resinlerle karşılaştırılarak ve tartışılacaktır. 17 27 úubat 2020 09:00,

36

Bildiri 15

İntraoral Nörofibromatozis

Ferhat Musulluoğlu ,

Norofibromatozis (NF), 1882 yılında Von Recklinghausen tarafından

tanımlanan ve cafe-au-lait lekeleri, nörofibromalar ve iskeletsel değişimler

ile karakterize sıklıkla erkeklerde görülen otozomal dominant bir hastalıktır.

Nörofibramotozis tip 1, dünyada yaklaşık 3.000 kişiden 1'ini etkileyen,

insanda en sık rastlanan kalıtımsal hastalıklardan biridir. Klinik olarak oral

nörofibromlar yaygın olarak asemptomatik nodüller olarak görülmektedir ve

en yaygın yerleşim yeri dil olmakla birlikte, bukkal mukoza ve dudaklarda

görülür. Ancak diş eti, büyük tükürük bezleri, damak ve nadiren intraosseoz

olarakta belirebilir. 67 yaşındaki erkek hasta total protezlerini kullanırken

yanağını çiğneme şikayetiyle kliniğimize başvurdu. Hastanın yapılan rutin

intraoral ve radyografik muayenesinden sonra hastanın sağ ve sol bukkal

bölgesinde fibrotik yumuşak doku büyümeleri tespit edilmiş olup,

panoramik radyografi ve bilgisayarlı tomografide herhangi anormal bir

bulguya rastlanmadı. Hastanın yapılan fiziksel muayenesinde vücutta ve

ekstremitelerde kahverengi pigmentasyonlar ve göz çevresinde yumuşak

doku büyümeleri gözlendi. Hasta bu şikayetler sebebiyle daha önceden

nörofibrom tanısı almış fakat opere edilmemiştir. Hasta fonksiyon sırasındaki

çiğnemeye bağlı oluşan ağrı dışında herhangi bir semptom belirtmedi.

Nörofibrom ön tanısıyla standart cerrahi yöntemler kullanılarak hastanın

bukkal bölgesindeki lezyonlar eksize edildi. Patolojik değerlendirme

sonrasında nörofibrom ile uyumlu bulgular tespit edilmiş ve yapılan

immunohistokimyasal testlerde S100 pozitif bulunmuştur. Hasta yumuşak

doku iyileşmesini takiben rehabilitasyon amacıyla protetik diş tedavisi

bölümüne yönlendirilmiştir. Oral yumuşak doku büyümelerinin doğru teşhisi

için immünohistokimya ile desteklenen ayrıntılı bir histopatolojik analiz

gereklidir. Soliter oral nörofibromlar yavaş büyüyen, bazen ağrılı,

submukozal bir kitleden oluşur. NF1 ile ilişkili nörofibromlar çoğunlukla iyi

huyludur, fakat özellikle pleksiform tip malign transformasyona dönüşebilir.

Özellikle baş boyun bölgesinde lokalize olan nodüller estetik ve fonksiyonel

olarak problem yaratabilmektedirler. Bu hastalarda görülen nörofibromların

estetik ve fonksiyonel olarak problem olmadıkça cerrahi olarak

çıkarılmalarına gerek yoktur. Ancak problemlere yol açan nörofibromların

Page 38: Konuşma ve bildiri özetleri kitabı...klinik performansları ile ilgili bilgiler verilecek, kompozit resinlerle karşılaştırılarak ve tartışılacaktır. 17 27 úubat 2020 09:00,

37

standart tedavisi cerrahi eksizyondur. Bu vakada protez kullanımını imkansız

hale getiren ve fonksiyonel problemlere neden olan oral nörofibrom eksize

edilmiştir

Anahtar Kelimeler: Nöro Fibrom,mandibula

26 Şubat 2020 17:15 Kanes

Bildiri 26

Beyazlatma Tedavisinin Yaşam Kalitesi Üzerine Etkisi

Mehmet Durdu¹,

1: Gaziantep Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi

Amaç: Bu retrospektif çalışmanın amacı beyazlatma tedavisinin, hastaların

yaşam kaliteleri üzerine olan etkisinin değerlendirilmesidir. Yöntem: Çalışma

Gaziantep Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi Restoratif Diş Tedavisi

Anabilim Dalı' nda 2016 - 2019 yılında ofis tipi beyazlatma tedavisi gören

hastalar üzerinden yürütülmüştür. Tedaviden 3, 6 ay, 1 ve 2 yıl sonra

ulaşılabilen hastalardan 44’ ü değerlendirmeye uygun olup kliniğimize

çağrılmıştır. Mevcut diş renginin yaşam kalitesi üzerine etkisini belirlemek

amacıyla hastalara Ağız sağlığı etki profili -14 Oral Health Impact Profile-14

(OHIP-14) ölçeği uygulanırken, Vita klasik skala (Classic Vita Zahnfabrik,

SGU) ile renk tespiti değerlendirilmesi yapılmıştır. Bulgular: Veriler

dahilinde diş rengindeki değişim 3., 6. ay, 1. yıl hastaları için başlangıç diş

rengine göre istatistiksel olarak anlamlı bulunmamıştır (p>0.05, =0.87). 2.

yıl hastalarında ise anlamlı farklılık tespit edilmiştir (p<0.05, =0.79). Tüm

zamanların değerlendirmesine katılan hastalar arasında yaşam kalitesi

açısından değerlendirmede istatistiksel olarak anlamlı fark bulunmamış

(OHIP-14, p > 0.05) ancak 2. yıl hastalarının OHIP-14 skorları daha yüksek

tespit edilmiştir. Sonuç: Bu araştırmanın sınırları dahilinde beyazlatma

tedavisi, renk dönüşü olsun yada olmasın hastaların uzun dönem yaşam

kaliteleri için olumlu bir etki yapmıştır.

Anahtar Kelimeler: Beyazlatma, Ohıp-14, Yaşam Kalitesi

26 Şubat 2020 17:30 Kanes

Page 39: Konuşma ve bildiri özetleri kitabı...klinik performansları ile ilgili bilgiler verilecek, kompozit resinlerle karşılaştırılarak ve tartışılacaktır. 17 27 úubat 2020 09:00,

38

Bildiri 27

Karbodimidin Üniversal Adeziv Sistemlerin Dentin

Bağlanma Dayanımı Üzerine Etkisinin İncelenmesi

Ayşe Nur Doğan ,

Piyasadaki dentin adeziv sistemlerin sürekli gelişmesine kıyasla, hibrit

tabakanın zayıf stabilitesi hala endişe vericidir ve endojen proteaz

aktivitesiyle ilişkili olarak rezin/dentin ara yüzündeki kollajen matrisinin

degradasyonu onların ömrünü olumsuz yönde etkileyen ana faktörlerden

biridir. Bu in-vitro çalışmanın amacı, matriksmetalloproteinaz (MMP)

inhibitörü olan karbodimid (1-etil-3-[3-dimetilaminopropil]carbodiimide)

(EDC) adeziv uygulama öncesi dentin yüzey tedavisinde kullanıldığında

üniversal adeziv sistemlerin dentine bağlanma dayanımı üzerine etkisinin

mikrogerilim test yöntemiyle değerlendirilmesidir. Çalışmada; 80 adet

çürüksüz insan molar dişi kullanılmıştır. Standart dentin yüzeyleri elde

edildikten sonra dişler rastgele 8 (n=10) gruba ayrılmıştır. Grupların yarısına

1M EDC ile adeziv uygulaması öncesi yüzey tedavisi yapılarak, Single Bond

Üniversal ve Clearfil Üniversal Bond hem etch-and-rinse hem self-etch

modunda kullanılarak uygulanmıştır. Örneklerin yarısı 24 saat distile suda,

kalan yarısı 6 ay yapay tükürükte depolanmıştır. Örneklerden 1mm2’lik

kesitler alındıktan sonra mikrogerilim bağlanma dayanımı testi yapılmıştır.

Kırılma yüzeyleri SEM (taramalı elektron mikroskobu) ile incelenerek kırılma

tipleri belirlenmiştir. Veriler, Shaperio-Wilk W, üç-yönlü ANOVA ve post hoc

Tukey's testiyle analiz edilmiştir. EDC solüsyonuyla yüzey tedavisi sonrası

grupların erken ve geç dönem bağlanma dayanımları ve üniversal

adezivlerin etch-and-rinse ve self-etch modunda kullanılmaları arasında

istatistiksel olarak anlamlı farklılıklar bulunmamıştır (p>0,05). Single Bond

Üniversal’in kullanıldığı grupların hepsi Clearfil Üniversal Bond’un kullanıldığı

gruplardan istatistiksel olarak daha fazla bağlanma dayanımı göstermiştir

(p<0,05). EDC ile yüzey tedavisi yapılmış olan grupların 6 ay tükürükte

depolama sonrası bağlanma dayanım değerlerinde daha az düşüş

gözlenmiştir.

Anahtar Kelimeler: Karbodimid (1-etil-3-[3-dimetilaminopropil]

Carbodiimide) (edc), Matriksmetalloproteinaz (mmp), Üniversal Adeziv

Page 40: Konuşma ve bildiri özetleri kitabı...klinik performansları ile ilgili bilgiler verilecek, kompozit resinlerle karşılaştırılarak ve tartışılacaktır. 17 27 úubat 2020 09:00,

39

27 Şubat 2020 16:30 Gültepe

Bildiri 31

Diş-implant Bağlantılı Protezlerin Değerlendirilmesi :

Retrospektif Çalışma

Betül Yilmaz Evmek¹,

1: Akdeniz Üniversitesi

Amaç: Bu çalışmanın amacı, doğal diş-implant bağlantılı protezlerde implant

ve dişlerin prognozunun değerlendirilmesidir. Gereç ve Yöntem: Çalışmaya

28’i kadın, 24’ü erkek olmak üzere 52 hasta dahil edilmiştir. Dental implant

tedavisi için risk oluşturacak parametreler (sistemik hastalık, sigara, alkol,

bruksizm) değerlendirilerek 86 implant yerleştirilmiştir. 52 hastaya toplamda

72 diş-implant bağlantılı protez yapılmış olup en az 3 yıl süreyle takip

edilmiştir. Bulgular: Yapılan kontrollerde 50 hastanın protezini sorunsuz

kullandığı görülmüştür. 2 hastada toplam 3 implant kaybedilmiştir (%3,4).

İmplantlardaki ortalama marjinal kemik kaybı 1,1 mm’dir. Doğal dişlerde

herhangi bir kayıp olmamış ancak 5 dişte intrüzyon gözlenmiştir. Sonuç:

Klinik olarak ihtiyaç duyulduğunda, doğal diş-implant bağlantılı protezler

doğru bir planlama ile güvenle kullanılabilir.

Anahtar Kelimeler: Dental İmplantlar, Diş, Retrospektif Çalışma

26 Şubat 2020 15:15 Gereme

Bildiri 34

Ön ısıtma İşleminin Bulk Fill Kompozitlerin Tamir

Bağlanma Dayanımına Etkisi

Samet Atasoy ,

Amaç: Bu çalışmanın amacı ön ısıtma işleminin bulk-fill kompozitlerin tamir

bağlanma dayanımına etkisini in vitro olarak değerlendirmektir. Gereç ve

Yöntem: Çalışma için 30 mm yüksekliğinde 20 mm çapında 60 tane akrilik

blok hazırlandı. Akrilik blokların yüzeylerinde 2 mm derinliğinde 8 mm

Page 41: Konuşma ve bildiri özetleri kitabı...klinik performansları ile ilgili bilgiler verilecek, kompozit resinlerle karşılaştırılarak ve tartışılacaktır. 17 27 úubat 2020 09:00,

40

çapında kaviteler hazırlandı. Kaviteler Filtek Bulk fill (3M, ABD) kompozit ile

dolduruldu. Tüm örnekler 37 C̊ de 1 hafta distile suda bekletildikten sonra 4

gruba ayrıldı. Universal Single Bond üretici firma önerileri doğrultusunda

uygulandı. Bulk fill kompozitin ön ısıtıma işleminde kompozit ısıtma cihazı

(Ena Heat, Micerium SpA, İTALYA) kullanıldı. 1. Grupta, buzdolabı

sıcaklığında (4 C̊) Filtek One Bulk fill kompozit; 2. Grupta, oda sıcaklığında

(20 ̊C) filtek bulk fill kompozit; 3. Grupta, 39 ̊C ye kadar ısıtılmış filtek bulk fill

kompozit; 4. Grupta da 55 ̊ C ye kadar ısıtılmış filtek bulk fill kompozit

kullanıldı. Filtek Bulk Fill kompozitler, 3 mm çapında 4 mm yüksekliğinde tek

tabaka halinde yerleştirildi ve 20 sn Elipar S10 (3M, ABD) polimerizasyon

cihazı ile polymerize edildi. Tüm örneklere termal siklus (1000 siklus, 5-55 ̊C)

uygulandı. Makaslama bağlanma dayanımları universal test cihazı (Shimatsu

Instron, Shimatsu Corp, Kyoto, Japan) kullanılarak ölçüldü. Elde edilen veriler

MPa (Megapaskal) olarak hesaplandı. Sonuçlar Tek Yönlü Varyans Analizi

(ANOVA) ve post hoc Tukey testi kullanılarak istatistiksel olarak analiz edildi.

Bulgular: Gruplar arasında istatistiksel olarak anlamlı bir fark vardı. (p₌0,043)

Grup 3 (39 ̊C de ön ısıtma) en yüksek ortalama makaslama bağlanma

dayanımın değerini gösterdi (30.47 MPa). Sonuç: Bulk fill kompozitlerin

tamirinde ön ısıtma işleminin uygulanması bağlanma dayanımını artırabilir

ancak restorasyonun başarısına etki eden sertlik, dönüşüm derecesi,

polimerizasyon büzülmesi ve mikrosızıntı açısından da değerlendirilmesi

gerekir.

Anahtar Kelimeler: Bulk Fill Kompozit, Ön ısıtma, Makaslama Bağlanma

Dayanımı

26 Şubat 2020 15:00 Gereme

Bildiri 35

Fosfor Plak Ve Solid State Sensörlerin Fraktal Boyut

Analizine Etkisi

Hatice Cansu Kış¹,

1: Nuh Naci Yazgan Üniversitesi

Amaç: Bu çalışmanın amacı fraktal analiz üzerine RVG ve PSP sensörlerin

etkisini gözlemlemek, daha sonra yapılacak kapsamlı çalışmalar için

Page 42: Konuşma ve bildiri özetleri kitabı...klinik performansları ile ilgili bilgiler verilecek, kompozit resinlerle karşılaştırılarak ve tartışılacaktır. 17 27 úubat 2020 09:00,

41

grupların örneklem sayılarını belirlemektir. Gereç ve Yöntem: Bir gün önce

elde edilmiş sığır kaburgası örnekleri bir gece su dolu kapta bekletildikten

sonra ertesi gün şekildeki gibi konumlandırılarak sırasıyla PSP ve RVG

sensörler yardımıyla görüntülendi. Bütün dijital görüntüler aynı intraoral X-

ışını cihazı yardımıyla alındı. Işınlama parametreleri her bir film için 70kV,

7mA, 0,02-0,32sn dir. Elde edilen dijital görüntüler Cliniview programı

yardımıyla çözünürlük kaybı olmasın diye ilk kaydedildiği bilgisayarda açıldı.

Ekran alıntısı aracı yardımıyla ekran görüntüsü alınıp JPEG (Joint

Photographic Experts Group) formatında numerik sayı dizisi ile kodlanarak

kaydedildi. Daha sonra İmageJ programı yardımıyla Fraktal Boyut (FD)

değeri elde edildi. Bulgular: PSP ve RVG kategorik gruplarının her biri için

aynı 10 adet sığır kaburgası ayrı ayrı görüntülendi. Toplam 20 adet dijital

görüntü elde edildi. Elde edilen veriye tanımlayıcı istatistikler uygulandı.

Shapiro-Wilk analizi ile normallik test edildi. Levene testi ile gruplar arası

varyansların homojenliği test edildi. FD değişkeni bakımından PSP ile RVG

grupları karşılaştırılırken Mann-Whitney U testi kullanıldı. Daha sonraki

çalışmanın örneklem büyüklüğünü belirleyebilmek için güç analizi yapıldı.

PSP grubunda FD değerleri normal dağılıma uymuyordu. Varyanslar her iki

grupta da homojendi. FD değişkeni bakımından PSP ve RVG grupları

arasında anlamlı farklılık bulunamadı. Çalışmanın güç analizi yapıldığında

güç değeri %25 çıktı. Gücün 0.90 olması için her bir grupta n=60 olmalıdır.

Sonuç: Bu çalışmanın örneklem büyüklüğü ve gücü H0 hipotezini

reddedecek yeterlilikte değildi. Daha büyük örneklem grubuyla daha yüksek

çalışmalara ihtiyaç vardır.

Anahtar Kelimeler: Fraktal Boyut, Dijital Radyografi, İntraoral Radyografi,

Fosfor Plak, Solid-state Sensörler

26 Şubat 2020 15:30 Gereme

Bildiri 37

Rezin İçerikli Restoratif Materyallerde Farklı ışık

Kaynaklarının Renk Değişimine Etkisi

Ebru Delikan¹,

1: Nuh Naci Yazgan Üniversitesi

Page 43: Konuşma ve bildiri özetleri kitabı...klinik performansları ile ilgili bilgiler verilecek, kompozit resinlerle karşılaştırılarak ve tartışılacaktır. 17 27 úubat 2020 09:00,

42

Bu çalışmanın amacı rezin içerikli restoratif materyallerde renk değişimi

üzerine farklı ışık kaynaklarının etkisini incelemektir. Gereç ve Yöntem:

Çalışmamızda iki farklı rezin içerikli restoratif materyal (TetricEvoCeram;

universal nanohibrit kompozit ve Compoglass F; poliasit modifiye kompozit

rezin) kullanılarak 7mm çapında ve 2mm kalınlığında diskler hazırlandı

(n=40) ve örneklerin polimerizasyon öncesi (T0) renk ölçümleri yapıldı. Valo

Cordless (Ultradent, USA) ve GC D-Light Pro (GC Europe, Belgium) ışık

kaynakları kullanılarak polimerizasyon sonrası örneklerin (T1) renk ölçümleri

yapıldı. Örneklerin kolorimetrik ölçümleri spektrofotometre cihazı

(SpectroShade, Italy) ile CIE L*a*b* renk sistemine göre beyaz zemin

üzerinde yapıldı. T0 ve T1 zaman süreçlerinde elde edilen L*a*b* değerleri

delta E*formulünde yerine konularak renk değişimi hesaplandı. Verilerin

istatistiksel analizinde Two-way Anova ve Tukey’s post-hoc testleri kullanıldı.

İstatistiksel olarak anlamlılık p<0.05 olarak kabul edildi. Bulgular: Two-way

ANOVA testine göre kullanılan materyale ve kullanılan ışık kaynağına göre

renk değişiminde anlamlı farklılık saptandı. Gözlenen bu istatistiksel

farklılığın hangi alt gruplardan kaynaklandığının belirlenmesi için yapılan

Tukey çoklu karşılaştırma testine göre; Compoglass F-Valo Cordless ile

TetricEvoCeram_GC D-Light Pro alt grupları arasında istatistiksel olarak

anlamlı farklılık bulundu (p<0.05). Tüm gruplarda renk değişimleri kabul

edilebilir değerden (delta E=3.7) oldukça yüksek bulundu. Sonuç: Bu çalışma

ile farklı tip rezin materyallerinin farklı ışık kaynağı ile polimerizasyonu

sonucunda renk değişikliğine uğradığı sonucuna varılmıştır. Renk tespiti

aşamasında kullanılan materyal ve ışık kaynağının etkilerinin dikkatle

değerlendirilmesi estetiğin sağlanmasında önemli bir unsurdur.

Anahtar Kelimeler: Kompozit Rezin, Poliasit Modifiye Kompozit Rezin,

Polimerizasyon, Renk Değişimi

26 Şubat 2020 15:45 Gereme

Bildiri 38

Direkt Kompozit Laminate Veneerlerin Renk

Uyumuna Üniversal Adezivlerin Etkisi

Ebru Nur Uçar¹,

1: Nimet Bayraktar Ağiz Ve Diş Sağliği Hastanesi

Page 44: Konuşma ve bildiri özetleri kitabı...klinik performansları ile ilgili bilgiler verilecek, kompozit resinlerle karşılaştırılarak ve tartışılacaktır. 17 27 úubat 2020 09:00,

43

Amaç : Bu çalışmada, direkt kompozit laminate veneerlerin renk uyumuna

üniversal adezivlerin etkisinin değerlendirilmesi amaçlandı. Gereç ve Yöntem

: Body ve mine kompozitleri (Filtek Ultimate A2 Enamel/Body, 3M Espe)

kullanılarak toplamda 100 adet (50 adet mine-50 adet body) örnek elde

edildi. Örneklerin oluşturulması aşamasında My Shade Guide (Smile Line,

StyleItaliano, USA) kullanıldı. Örnekler test edilecek adezivlere göre 5 gruba

ayrıldı (n=10); Single Bond Universal (3M Espe, SBU), Futurabond Universal

(Voco, FU), All-Bond Universal (Bisco, ABU), Prime&Bond Universal (Dentsply

Sirona, PBU), Gluma Bond Universal (Heraeus Kulzer, GBU). Adeziv

uygulaması öncesi ve sonrasında spektrofotometre kullanılarak örneklerin

CIE L*a*b* renk değerleri belirlendi. Verilerin istatistiksel analizleri tek yönlü

varyans analizi ve iki yönlü varyans analizi testleri kullanılarak yapıldı.

Bulgular : Mine örneklerinde test edilen adezivler arasında GBU en az renk

değişikliği gösterirken; ABU en fazla renk değişimini gösterdi. Bununla

birlikte GBU ile yalnızca FU arasında istatistiksel olarak anlamlı fark

bulunmadı (p>0.05). Body örneklerinde test edilen adezivler

karşılaştırıldığında gruplar arasında istatistiksel olarak anlamlı fark

gözlemlenmedi (p>0.05). Sonuç : Mine kompoziti kullanılarak yapılan

laminate veneerlerde test edilen adezivler arasında fark gözlenirken, body

kompoziti kullanıldığında gruplar arasında fark gözlenmedi.

Anahtar Kelimeler: Laminate Veneer, Renk, Rezin Kompozit, Üniversal Adeziv

26 Şubat 2020 16:00 Gereme

Bildiri 39

Farklı Bulkfill Kor Materyallerle Restore Edilen

Dişlerin Kırılma Dayanımı

Hacer Balkaya¹,

1: Erciyes Üniversitesi

Amaç: Bu çalışmada, farklı bulkfill kor materyaller kullanılarak restore edilen

endodontik tedavili dişlerin kırılma direncinin değerlendirilmesi amaçlandı.

Gereç ve Yöntem: Bu çalışmada 50 adet benzer büyüklükteki insan alt

premolar dişi endodontik olarak tedavi edildi ve kök kanallarına fiber post

uygulandı. Daha sonra dişler rastgele, kullanılacak kor materyaline göre beş

Page 45: Konuşma ve bildiri özetleri kitabı...klinik performansları ile ilgili bilgiler verilecek, kompozit resinlerle karşılaştırılarak ve tartışılacaktır. 17 27 úubat 2020 09:00,

44

gruba ayrıldı (G1: Filtek Bulk Fill Posterior Restorative, G2: SDR, G3: EverX

Posterior, G4: Equia Forte Fil ve G5: Biscore kompozit). Dişler tam metal

kronlarla restore edildikten sonra örnekler üniversal bir test cihazı

kullanılarak kırılma dayanımı testine tabi tutuldu ve değerler Newton

cinsinden kaydedildi. Elde edilen veriler, tek yönlü varyans analizi ve

Bonferroni çoklu karşılaştırma testleri ile analiz edildi. Bulgular: Gruplar

arasında en düşük kırılma dayanımı değerleri G4'te gözlenmesine rağmen,

G4 ile yalnızca G1 arasında anlamlı bir istatistiksel fark tespit edildi (p<0.05).

Kompozit rezin grupları arasında istatistiksel olarak anlamlı fark gözlenmedi

(p>0.05). Sonuç: Çalışmamızda test edilen bulkfill kompozit rezinler ve yeni

nesil yüksek viskoziteli cam iyonomer siman endodontik tedavi görmüş

dişlerde kor materyali olarak güvenle kullanılabilir.

Anahtar Kelimeler: Bulkfill Kompozit, Kor Material, Kırılma Dayanımı, Yüksek

Viskoziteli Cam İyonomer

26 Şubat 2020 16:15 Gereme

Bildiri 40

Tedavi Edilen Periapikal Patolojinin Histopatolojik Ve

Klinik Sonuçlarının Ultrasonografik Değerlendirmesi

Funda Yılmaz¹,

1: Ankara Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi

Giriş: Rutin dental pratikte, periapikal lezyonların tanı ve takibi klinik ve

radyolojik muayene ile yapılmaktadır. Ultrason , ses dalgalarının farklı iki

doku arasındaki farklı yasıma özellikleri esas alan en risksiz görüntüleme

yöntemidir. Ultrason lezyonun orijini, içeriği ve büyüklüğü hakkında bilgi

verme yeteneğine sahiptir ve periapikal lezyonların kist yada granülom

ayrımında kullanılabileceği gibi periapikal lezyonların endodontik veya

cerrahi tedavilerinin başarılarının değerlendirilmesinde de kullanılabilir. Bu

olgu sunumunun amacı, tedavi edilen periapikal patolojinin değerlendirmesi

ve takiplerinde ultrason ve histolojik değerlendirme ile birlikte radyografinin

klinik kullanımı hakkında bilgi vermektir. Bulgular ve Sonuç: Ultrasonografi,

periapikal lezyonların endodontik ve cerrahi tedavi sonuçlarının

değerlendirilmesinde faydalı bilgiler ortaya koymuştur. Ultrasonografi,

Page 46: Konuşma ve bildiri özetleri kitabı...klinik performansları ile ilgili bilgiler verilecek, kompozit resinlerle karşılaştırılarak ve tartışılacaktır. 17 27 úubat 2020 09:00,

45

tedavi edilen periapikal lezyonların sonuç değerlendirmesinde kullanım

kolaylığı, real-time görüntüleme ve en son olarak noniyonize avantajı ile x

ışını içeren görüntülemelere yardımcı olarak önerilmektedir.

Anahtar Kelimeler: Ultrasonografi, Kist, Granülom

26 Şubat 2020 16:30 Gereme

Bildiri 41

Anterior Çapraz Kapanış Tedavisi, Olgu Sunum

Örnekleri

Merve Gözen İştar¹,

1: İnönü Üniversitesi

Anterior çapraz kapanış, bir veya daha fazla maksiller ve mandibular kesici

dişler arasındaki anormal labiolingual ilişki olarak tanımlanır. Klinik olarak

maksiller ve mandibular kesici dişler arasında negatif bir jet görülür.

İskeletsel veya dişsel olarak görülebilen anterior çapraz kapanışın tedavisi;

dişlerdeki erken temasların kaldırılması, diş çekimleri, basit ortodontik

apareyler, büyüme modifikasyonu, sabit ortodontik tedavi, kamuflaj tedavisi

ve ortognatik cerrahiyle yapılır. Dişsel anterior çapraz kapanışlar daha

lokalize bir problemdir ve kolay tedavi edilir. Süt dişlerinin uzun retansiyonu,

diş sürmesinde düzensizlik veya daimi dişlerin basit malpozisyonundan

kaynaklanabilir. Yapılan tedaviler ile kemik kaidelerinin uyumlu büyümesi ve

daimi dentisyonda bozukluk oluşumunun hafifletilmesi sağlanır. Fonksiyonel

çapraz kapanışın erken dönemde tedavisiyle çenelerin normal büyümesine

yardımcı olunur ve mandibulanın fonksiyonel kaymasıyla ilişkili asimetrilerde

nöromüsküler veya temporomandibular eklem fonksiyonunun bozulması

önlenebilmektedir. Çenelerin anormal anteroposterior konumlarıyla ilişkili

iskeletsel anterior çapraz kapanışlar ise daha kapsamlı müdahaleler

gerektirir. Pubertal büyüme atılımı döneminde ortodontik apareyler

yardımıyla büyüme yönlendirilerek tedavi edilirken; erişkin dönemde ise

ortodontik kamuflaj veya ortognatik cerrahi seçenekleriyle tedavi edilir.

Anterior çapraz kapanış tedavisi genel olarak basit, invaziv olmayan, kısa

tedavi seansları ve minimal hasta işbirliği gerektiren bir teknik içermelidir.

Tedavi edilmezse; travma nedeniyle dişlerde hasar, dişeti çekilmesi, alveoler

Page 47: Konuşma ve bildiri özetleri kitabı...klinik performansları ile ilgili bilgiler verilecek, kompozit resinlerle karşılaştırılarak ve tartışılacaktır. 17 27 úubat 2020 09:00,

46

kemik desteğinin kaybedilmesi, temporomandibular eklem disfonksiyonu,

etkilenen alt kesici dişlerin mobilitesi ve sadece dişler ve alveoler proçeslerin

değil, mandibula ve maksilla iskelet yapılarının etkilendiği olumsuz büyüme

görülebilmektedir. Erken tedavinin sayılan sekelleri önlemenin yanında,

olumsuz büyümenin önlenmesiyle uygun kas dengesinin yeniden kurulması,

maksiller kanin dişlerin sürmesi için yer sağlanması (dişsel çapraz kapanış

vakalarında sıklıkla retroklinik kesici dişler nedeniyle yer darlığı görülür),

maksiller dudak postürünün ve yüz görünümünün iyileştirilmesi gibi birçok

yararı vardır.

Anahtar Kelimeler: Anterior Çapraz Kapanış, Büyüme Modifikasyonu,

Ortodontik Apareyler, Ortognatik Cerrahi

26 Şubat 2020 16:45 Gereme

Bildiri 44

Gömülü Kanin Dişlerin Ototransplantasyonu –

Literatür Derlemesi Ve Vaka Serisi

Pembe Boğaç¹,

1: Gazi Üniversitesi Diş Hekimliği

Diş eksikliklerinin rehabilitasyonlarında dental implantların uzun dönem

başarısı yüz güldürücü olsa da diş eksikliğinde ve gömülü dişlerin var

olduğu bazı durumlarda ototransplantasyon alternatif bir tedavi seçeneğidir.

Gömülü dişler sürdürülebilir durumda olsa bile ekonomik veya süre

sıkıntısından dolayı ortodontik tedaviyi reddedebilir. Ayrıca

ototransplantasyonun implantlarda olmayan prepiyosepsiyon duyusunu

sağlaması ve implant tedavisine göre daha ekonomik olması gibi

implantlara göre üstünlükleri vardır. Ototransplantasyon, gerekli olan

prognostik faktörler uygulandığında başarı oranı yüksek olan bir tedavi

yöntemidir. Bu sunumda ototransplantasyon tedavisi ile ilgili yapılan

literatür taramasında elde edilen bilgiler verilmekte ve kliniğimizde yapılan 2

ototransplantasyon vakasının sunumu yapılmaktadır.

Anahtar Kelimeler: Gömülü Kanin, Vaka, Derleme, Ototransplantasyon

Page 48: Konuşma ve bildiri özetleri kitabı...klinik performansları ile ilgili bilgiler verilecek, kompozit resinlerle karşılaştırılarak ve tartışılacaktır. 17 27 úubat 2020 09:00,

47

26 Şubat 2020 17:15 Gereme

Bildiri 51

Farklı Dental Maloklüzyon Gruplarındaki Overjet Ve

Overbite Miktarlarının Dudaklar Üzerindeki Etkisinin

Değerlendirilmesi

Taner Öztürk Öztürk¹,

1: Erciyes Üniversitesi

Amaç: Alt ve üst kesici dişlerin yatay ve dikey yöndeki ilişkisini gösteren

overjet ve overbite miktarlarının Angle Sınıf I, II ve III dental maloklüzyona

sahip bireylerde dudaklar üzerindeki etkisini belirlemek amaçlanmıştır.

Materyal ve Metot: Çalışmaya dental Sınıf I (9 kız,6 erkek), Sınıf II (7 kız,8

erkek) ve Sınıf III (8 kız,7 erkek) maloklüzyona sahip her grup için 15 hasta

olmak üzere 45 hasta (ort. yaş: 15,73±2,76 yıl) dahil edilmiştir. Hastaların

tedavi öncesi klinik değerlendirmesinde dental Sınıfı molar ilişkiye göre

belirlenmiş ve lateral sefalometrik radyografileri üzerinde overjet ve overbite

miktarları ölçülmüştür. Dudak değerlendirmesi için A-Sn, Prost-Ls, U1-Sto,

Infradentale-L1, B-LabM, E doğrusu-üst dudak (EÜD), E doğrusu-alt dudak

(EAD) mesafeleri ile birlikte nazolabial açı (NLA) Dolphin Imaging(11.0)

bilgisayar programı kullanılarak ölçülmüştür. Elde edilen istatistiksel analizi

Shapiro-Wilk normalite testi, One-Way ANOVA analizi, Tukey çoklu

karşılaştırma testi ve Pearson korelasyon testi ile SPSS(24.0) paket programı

kullanılarak gerçekleştirilmiştir. Bulgular: Infradentale-L1 değerlerinin ve E-

üst dudak mesafesinin Sınıf III grubunda Sınıf II grubundan anlamlı derecede

daha düşük olduğu görülmüştür (p<0,05). NLA değerinin ise Sınıf I

grubunda Sınıf III grubundan anlamlı derecede yüksek olduğu görülmüştür

(p<0,05). Sınıf I grubunda overjet ile Infradentale-L1 arasında pozitif yönlü

anlamlı bir korelasyon olduğu görülürken (r=0,518;p<0,05) overbite ile A-Sn

mesafesi arasında negatif yönlü anlamlı bir korelasyon (r=-0,518;p<0,05)

olduğu görülmüştür. Sınıf II grubunda overjet ile EÜD arasında negatif yönlü

anlamlı bir korelasyon (r=-0,602;p<0,05) bulunurken, EAD arasında ise

pozitif yönlü anlamlı bir korelasyon (r=0,673;p<0,05) olduğu bulunmuştur.

Sınıf III grubunda ise overjet ile U1-Sto mesafesi arasında negatif yönlü ve

anlamlı bir korelasyon (r=-0,519;p<0,05) olduğu görülmüştür. Sonuç: Dental

Page 49: Konuşma ve bildiri özetleri kitabı...klinik performansları ile ilgili bilgiler verilecek, kompozit resinlerle karşılaştırılarak ve tartışılacaktır. 17 27 úubat 2020 09:00,

48

maloklüzyon grupları arasında overjet ve overbite değerleri farklılık

göstermektedir. Overjet miktarı ile dudak konumu arasında bir ilişki olduğu

ve birbirlerini etkilediği görülmüştür. Dental Sınıf II maloklüzyonlu

hastalarda bir tedavi gerçekleştirilmeden önce estetik doğru ile dudakların

ilişkisi değerlendirilmelidir. Dental Sınıf II maloklüzyonlu hastalarda ise

özellikle üst dudak kalınlığı tedavi öncesi değerlendirilmelidir.

Anahtar Kelimeler: Dental Maloklüzyon, Dudak Konumları, Overjet, Overbite

28 Şubat 2020 10:00 Kanes

Bildiri 52

Nörolojik Hastalıklara Sahip Çocuklarda Ağız Ve Diş

Sağlığı Bulgularının Değerlendirilmesi

Görkem Yahyaoğlu¹,

1: Denttrabzon Özel Ağiz Ve Diş Sağliği Merkezi

Amaç: 4-12 yaş aralığında nörolojik hastalıklara sahip 50 çocuk hastanın ağız

ve diş sağlığı bulgularının retrospektif olarak değerlendirilmesidir. Gereç ve

Yöntem: Nörolojik hastalığı bulunan 33’ü erkek 17’si kız toplam 50 hasta ile

herhangi bir sistemik hastalığı bulunmayan (kontrol grubu) 30’u erkek 20’si

kız toplam 50 hasta, oklüzal bozukluk, DMF-T ve dmf-t indeksine göre diş

çürükleri yönünden karşılaştırmalı olarak değerlendirilmiştir. Bulgular: Tüm

popülasyonda, nörolojik hastalıklara sahip olan çocuklar yaşa bağlı olarak

kendi içinde karşılaştırıldığında çürük sayısı istatistiksel olarak anlamlı

değilken(p>0,05), aynı yaş grubunda kontrol grubuyla karşılaştırıldığında

çürük sayısında istatistiksel olarak anlamlı bir ilişki olduğu görülmektedir

(p<0,05). Ortalama DMF-T ve dmf-t skorlarına bakıldığında ise nörolojik

hastalığa sahip bireylerin ‘DMF-T (3,2), dmf-t (7,7) skorları’, kontrol

grubunun ‘DMF-T (0,5), dmf-t (2,9)’ skorlarına göre daha yüksek olduğu

belirlenmiştir. Ayrıca nörolojik hastalıklara sahip bireylerde okluzal bozukluk

oranları kontrol grubuyla karşılaştırıldığında istatistiksel olarak anlamlı

bulunmuştur (p<0,05). Sonuç: Diş çürüğü ve okluzal bozukluk ile nörolojik

hastalıklar arasında bir ilişki olduğu düşünülebilir. Bu nedenle nörolojik

hastalığı bulunan çocukların ağız sorunlarına daha dikkatli yaklaşılmalıdır.

Page 50: Konuşma ve bildiri özetleri kitabı...klinik performansları ile ilgili bilgiler verilecek, kompozit resinlerle karşılaştırılarak ve tartışılacaktır. 17 27 úubat 2020 09:00,

49

Ebeveynler, gerekirse çocukların ağız bakımına her yaşta daha özenle

bakması gerektiği düşüncesini benimsemelidirler.

Anahtar Kelimeler: Nörolojik Hastalık, Diş Çürüğü, Okluzal Bozukluk, Ağız Ve

Diş Sağlığı

26 Şubat 2020 17:00 Gereme

Bildiri 55

Alt Ön Dişler Her Zaman Tek Kanallı Mıdır?

Özge Kurt Örs¹, Doc. Dr. Yakup Üstün

1: Erciyes Üniversitesi

Amaç: Alt ön dişlerin kök kanal sayısının ve morfolojisinin Konik Işınlı

Bilgisayarlı Tomografi (KIBT) görüntüleri kullanılarak değerlendirilmesidir.

Gereç-Yöntem: Çalışmada … Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi KIBT arşiv

kayıtları kullanılmıştır. 600 daimi mandibula kesici dişi olan, gerekli dahil

etme kriterlerini yerine getiren ve yaşları 18 ile 30 arasında olan 100

hastanın CBCT görüntüleri değerlendirildi. Kök sayısı, kök kanal sayısı ve

konfigürasyonu incelenmiş ve Vertucci sınıflaması kullanılarak

değerlendirilmiştir. Bulgular: Çalışmamızda alt ön dişlerde en sık izlenen kök

kanal morfolojisi Tip I (%57,6) olmuştur. Alt ön dişlerde iki kanal görülme

sıklığı sol santral, lateral ve kanin dişlerde sırasıyla %44, %36, %40, sağ

santral, lateral ve kanin dişlerde sırasıyla %44, %49, %40’tır. Sonuç: İncelenen

görüntülerde alt ön dişlerde iki kanal görülme sıklığı tüm diş gruplarında

%36’nin üzerinde bulunmuştur. KIBT görüntüleri, kök kanal morfolojisinin

değerlendirilmesinde oldukça kullanışlıdır. Klinisyenler endodontik tedavi

öncesinde alt anterior dişlerin kök kanal morfolojisini değerlendirirken ikinci

kök kanalı bulunma olasılığını mutlaka değerlendirmelidir.

Anahtar Kelimeler: Alt Ön Dişler, Konik ışınlı Bilgisayarlı Tomografi, Kök

Kanal Morfolojisi

26 Şubat 2020 17:30 Gereme

Bildiri 56

Page 51: Konuşma ve bildiri özetleri kitabı...klinik performansları ile ilgili bilgiler verilecek, kompozit resinlerle karşılaştırılarak ve tartışılacaktır. 17 27 úubat 2020 09:00,

50

Travma Sonucu İntrüze Olan Maksiller Keser Dişin

Spontan Re-erüpsiyonu: 20 Ay Takipli Olgu Sunumu

Nur Özel ,

Giriş ve Amaç: İntruziv lüksasyon sıkıkla kalıcı maksiller anterior dişlerde

görülmektedir. Periodontal ligament, pulpa ve alveolar kemiğe zarar verme

riski nedeniyle en ciddi dental travma türlerinden birisi olarak kabul

edilmektedir. Daimi dentisyonda görülen intrüziv travmaların müdahalesi

günümüzde hala tartışmalıdır. Bu tip yaralanmalarda dişin tedavisi ve

prognozu hastanın yaşı, travmanın şiddeti, kök gelişimi ve düzenli

kontrollere bağlıdır. Bu olguda; kök gelişimini tamamlamış ve travma

neticesinde intrüze olmuş bir daimi orta kesici dişin spontan erüpsiyonu ve

tedavisi sunulmuştur. Olgu Sunumu: Karşılaştığı travma nedeniyle yaralanan

9 yaş 10 aylık erkek hasta başka bir hastaneden kliniğimize yönlendirilmiştir.

Ekstraoral muayenede herhangi bir yaralanma saptanmamıştır. Klinik ve

radyografik muayenesinde; sol üst orta kesici dişte orta derecede intrüziv

lüksasyon yaralanması ve sağ üst orta kesici dişte lüksasyon tespit edilmiştir.

Alveol kemiğine intrüze olan daimi diş, kanin-kanin arasındaki diğer dişler

splintlenerek, spontan erüpsiyon için takibe alınmıştır. Dişler 3 hafta süre ile

splintli olarak bekletilmiştir. Periyodik kontrollerde herhangi bir şikayet tarif

etmeyen hastanın 6 ay sonra intrüze olan dişinin spontan olarak sürdüğü,

dişin sağlıklı olduğu ve vitalite testine olumlu yanıt verdiği gözlenmiştir.

Hasta için gerekli ortodontik tedaviye başlanarak, periyodik kontrollerle

klinik ve radyografik olarak 20 ay süre ile takibi yapılmıştır. Tartışma ve

Sonuç: Bu olgu sunumunda spontan erüpsiyonun kök gelişimini

tamamlamış olan intrüze dişlerde dahi mümkün olabileceği gösterilmiştir.

Travma hastalarında prognoz doğru tanı, bilinçlendirme ve periyodik

kontroller ile yüz güldürücü olmaktadır.

Anahtar Kelimeler: İntrüzyon, Travma, Maksiller Keser Diş, Çocuk Diş

Hekimliği

26 Şubat 2020 17:45 Gereme

Bildiri 57

3 Boyutlu Yazıcıların Ortodontideki Yeri - Derleme

Page 52: Konuşma ve bildiri özetleri kitabı...klinik performansları ile ilgili bilgiler verilecek, kompozit resinlerle karşılaştırılarak ve tartışılacaktır. 17 27 úubat 2020 09:00,

51

Tuğçe Yanık¹, Ayşegül Güleç , Merve Göymen

1: Diş Hekimliği Fakültesi

Amaç: Bilgisayar destekli tasarım ve katmanlı üretim alanındaki gelişmeler ile

ortodontik uygulamalar ve laboratuar arasındaki iş akışında bir devrim süreci

yaşanmaktadır. Manuel manipülasyon ile analog süreçlerden dijital,

sistematik ve doğrulanabilir olana doğru olan bu geçişte 3D yazıcılar önemli

bir yer kaplamaktadır. Bu çalışmanın amacı katmanlı üretim teknolojisi ile 3D

yazıcıları açıklayarak, ortodontideki kullanım alanlarını güncel literatür

üzerinden gözden geçirmektir. Yöntem: Ortodontide 3D yazıcılar ile ilgili

literatür taraması; Ocak 2010- Kasım 2019 tarihleri arasında Pubmed

üzerinden Medline, Science direct, Wiley çevrimiçi kütüphanesi ve Google

Scholar kaynakları aracılığıyla yapıldı. Literatürde; ortodontide 3D printing,

additive manufacturing, stereolithography, digital workflow ve review

anahtar kelimeleri kullanılarak 342 makale bulundu. Yetmiş üç tam metin

içeren makale seçildi ve kaynak olarak kullanıldı. Bunlardan 10 tanesi üç

boyutlu yazıcıların özellikleri ve diş hekimliğinin diğer alanlarıyla ilgilidir.

Bulgular: 3D yazıcılar ile, braket ve ark telleri, ortognatik cerrahiye öncülük

eden oklüzyon splintleri, hareketli apareyler, fonksiyonel apareyler, ark

ekspansiyon apareyleri, şeffaf plaklar, retainerlar, yardımcı elemanlar,

indirekt bonding için özel kalıplar, lingual ortodonti de setup modelleri,

ortognatik cerrahi öncesi mock surgery ve çalışma modelleri yapılabildiği

görülmüştür. Halen 3D yazıcıların en yaygın ortodontik kullanım alanı, şeffaf

plak ve aligner imalatı içindir. Sonuç: Günümüzde 3D yazıcılar ortodontistler

tarafından kolay erişilebilir bir teknoloji haline dönüşmüş olup ortodonti

pratiğinde birçok yönüyle kullanılabilecek güvenilir, uygun maliyetli bir

üretim yöntemi haline gelmiştir ve gelecekte ki potansiyeli de gittikçe

artmaktadır.

Anahtar Kelimeler: Additive Manufactoring, Stereolithography, Review,

Digital Workflow, 3d Printing İn Orthodontics

27 Şubat 2020 16:45 Gültepe

Bildiri 58

Mineral Trioksit Agregat (mta) Kullanılarak Avülsiyon

Sonrası Meydana Gelen İnflamatuar İç Ve Dış Kök

Page 53: Konuşma ve bildiri özetleri kitabı...klinik performansları ile ilgili bilgiler verilecek, kompozit resinlerle karşılaştırılarak ve tartışılacaktır. 17 27 úubat 2020 09:00,

52

Rezorpsiyonunun Tedavisi Ve 18 Aylık Takibi: Bir

Olgu Sunumu

Serhat Karaca¹,

1: Erzincan Binali Yıldırım Üniversitesi

Giriş: İnflamatuar iç ve dış kök rezorpsiyonu avulse dişlerin

replantasyonundan sonra sık görülen bir komplikasyondur. Bu olgu sunumu,

9 yaşındaki bayan bir hastada maksiller sağ santral kesici dişinde meydana

gelen inflamatuar kök rezorpsiyonunun mineral trioksit agregat (MTA)

kullanılarak tedavi edilmesini sunmaktadır. Yöntemler: Hastanın ana şikayeti,

avulsiyon meydana gelmiş ve reimplante edilmiş maksiller sağ santral kesici

dişinde mobilite ve abse meydana gelmesidir. Radyografik inceleme,

reimplantasyon sonrası sağ santral kesici dişte ileri derecede inflamatuar dış

ve iç kök rezorpsiyonunu gözlemlendi. Sağ maksiller santral kesici dişin

periapikal röntgeninde apeksinin kapanmadığı tespit edildi. Reimplante 11

numaralı dişin nekrotik pulpa dokusu ekstrip edildi, doğru kök kanal

uzunluğulu saglandı, % 2.5 NaOCl solusyonu ile irrige edildi ve kalsiyum

hidroksit patı ile kanal pansumanı yapıldı. 2 hafta sonra ilgili dişin herhangi

bir semptomu olmadığı gözlemlendi ve mineral trioksit agregat (MTA) patı

ile tamamen tıkaçlanıp kompozit dolgu restorasyonu yapıldı. Sonuçlar: 1-, 3-

, 6-, 12- ve 18. aylarda yapılan klinik ve radyografik muayeneler, tedavi

edilen maxiller sağ santral dişin normal hareketlilik ile fonksiyonel olduğunu,

inflamatuar iç ve dış kök rezorpsiyonunun ilerlemesinin durduğunu, rezorbe

alanların tamamen yeni kemik dokusu ile iyileştiği gözlemlendi.

Anahtar Kelimeler: Avülsiyon, Kök Rezorpsiyonu, Mta

27 Şubat 2020 09:15 Kanes

Bildiri 62

Diamond-blackfan Anemili Bir Olgunun Dental Ve

Oral Bulguları

Nagehan Burcu Öğütcü¹,

1: Başkent üniversitesi konya uygulama ve araştırma hastanesi

Page 54: Konuşma ve bildiri özetleri kitabı...klinik performansları ile ilgili bilgiler verilecek, kompozit resinlerle karşılaştırılarak ve tartışılacaktır. 17 27 úubat 2020 09:00,

53

Diamond-Blackfan anemisi (DBA), kemik iliğinin eritrosit progenitör

hücrelerinden kaynaklanan, nadir görülen (1.000.000 popülasyonda 5-7

vaka) genetik bir hastalıktır. Hastaların% 30-50'sinde doğum öncesi veya

sonrası büyüme ve özellikle kraniyofasiyal anormallikler, yarık damak, üst

ekstremite, kalp ve üriner sistem defektleri ve gelişimsel anomaliler vardır.

Tedavi yöntemleri arasında kan transfüzyonu, kortikosteroidler, demir şelatı,

interlökin tedavisi ve kemik iliği nakli bulunur. Bu tedaviler ve mevcut anemi

nedeniyle hastalar immünsüpresif olarak kabul edilir. Bu nedenle, hasta

dental işlemlerden önce hematolog ile konsülte edilmeli ve cerrahi

işlemlerden önce profilaktik antibiyotik kullanımı gerekeceği bilinmelidir. Bu

olgu sunumunda kemik iliği nakli öncesi kliniğimize başvuran 13 yaşında bir

erkek çocuğun oral ve fasiyal bulguları sunulmaktadır. Hastaya 7 aylıkken

DBA teşhisi konduğu bilinmektedir. Hastanın ebeveynleri arasında akrabalık

vardır. Hastanın büyük ve küçük kardeşleri ise hastalık tanısı almamıştır.

İntraoral, ekstraoral ve radyolojik tetkiklerde birçok diş çürüğü, yaygın ve

şiddetli diastema, fasiyal asimetri, laterognati ve posterior açık kapanış tespit

edildi. Bu tip olgularda sıklıkla görülen yarık damak durumuna ise

rastlanmadı.

Anahtar Kelimeler: Diamond-blackfan Anemi, Dental, Oral

27 Şubat 2020 09:30 Kanes

Bildiri 63

Peri-implant Kemiğin Fraktal Boyutu İle İmplant

Stabilite Katsayısının Karşılaştırılması

Kübra Öztürk¹,

1: Nuh Naci Yazgan Üniversitesi

Giriş: Fraktal analizin temeli karmaşık şekilleri ve yapısal kalıpları tanımlamak

için kullanılan fraktal matematiğe dayanmaktadır. Fraktal analiz tıp alanında

hücrelerin dış sınırlarının belirlenmesi, pulmoner damarlanmanın

incelenmesi, kalp ve eklem seslerinin incelenmesinde kullanılmıştır. Diş

hekimliğinde ise dijital radyograflar ve üç boyutlu görüntüler üzerinden

fraktal boyut analizi yapılarak trabeküler kemik mimarisindeki değişimler

tespit edilebilmektedir. Rezonans frekans analizi(RFA) osteointegrasyonu

Page 55: Konuşma ve bildiri özetleri kitabı...klinik performansları ile ilgili bilgiler verilecek, kompozit resinlerle karşılaştırılarak ve tartışılacaktır. 17 27 úubat 2020 09:00,

54

değerlendirmek için dental implantolojide önemli bir yere sahiptir. Ölçülen

rezonans frekansı implant stabilite katsayısı(ISQ) olarak ifade edilir. Ancak

literatürde implant stabilitesini değerlendirilmesi için RFA’nın tek başına

kullanılmasının uygun olmadığı bildirilmektedir. Bu çalışmanın amacı dental

implantların yükleme öncesi ISQ değeri ile implantın boyun bölgesindeki

kemiğin fraktal boyut değeri arasındaki ilişkinin retrospektif olarak

değerlendirilmesidir. Materyal ve Metod: Sistemik rahatsızlığı bulunmayan

12 hastanın panoramik grafileri geriye dönük incelendi. Hasta dosyalarından

daha önce kaydedilmiş postoperatif 3.ayda impantların trasnverse düzlemde

ve bukkolingual yönde ISQ değerlerine ulaşıldı. ISQ ölçümlerinin yapıldığı

gün 12 adet panoramik grafinin arşiv görüntülerine ulaşıldı ve JPEG

formatında numerik sayı dizisi ile kaydedildi. Toplam 55 adet implant boynu

etrafındaki fraktal boyut değeri İmage j programı yardımı ile ölçüldü.

Ortalama fraktal boyut ile ISQ değerleri arasındaki ilişki korelasyon analizi ile

değerlendirildi. Örneklem büyüklüğünün değerlendirilebilmesi için Power

analizi yapıldı. Bulgular: Fraktal boyutların ortalaması(FB ort) 1.19(±0.07), ISQ

transverse 69.31(±5.37), ISQ bukkolingual 69.01(±4.89) olarak bulunmuştur.

FBort ile ISQ trasverse değişkenleri arasında anlamlı bir korelasyon yoktur.

FB ort ile ISQ bukkolingual değişkenleri arasında istatiksel olarak anlamlı bir

korelasyon yoktur. Sonuç: Bu çalışma da implantların değerlendirmesinde

ISQ değeri ile fraktal boyut arasında anlamlı bir ilişki bulunamadı. Örneklem

sayısının az olması bu çalışmanın limitasyonu olarak değerlendirilmektedir

ve örneklem sayısı arttıkça anlamlı bir korelasyon bulunacağı

düşünülmektedir. Daha fazla örneklem sayısının kullanıldığı daha kapsamlı

çalışmaların yürütülebilmesi için bu çalışma bir pilot çalışma olarak

kullanılabilir.

Anahtar Kelimeler: Dental İmplant, Fraktal Analiz, ısq, Panoramik Radyografi

27 Şubat 2020 15:45 Gültepe

Bildiri 64

Taurodont Dişlerin Türk Populasyonundaki

Prevalansı

Aygül Çil¹, Burak Sağsen

1: Erciyes Üniversitesi

Page 56: Konuşma ve bildiri özetleri kitabı...klinik performansları ile ilgili bilgiler verilecek, kompozit resinlerle karşılaştırılarak ve tartışılacaktır. 17 27 úubat 2020 09:00,

55

Amaç:Yaşları 13 ile 35 arasında olan 300 hastanın panoramik radyografi

görüntüleri taurodont diş varlığı açısından retrospektif olarak analiz edildi.

Bulgular:300 hastanın 34’ünde (%11.33) bir veya birden fazla taurodont diş

vardı. 34 hastadan 17si kadın 17 si erkekti. Maksillada taurodont diş varlığı

(%64.7), mandibuladan (%35.3) daha fazla bulundu. Cinsiyete göre

dağılımda istatistiksel olarak anlamlı bir fark yoktu. Sonuç: 300 panoramik

radyografi değerlendirmesi sonucu taurodont diş prevalansı %11.33 olarak

bulundu.Taurodont diş maksillada mandibuladan daha sıktı ve cinsiyet

dağılımında istatistiksel olarak anlamlı bir fark yoktu.

Anahtar Kelimeler: Taurodontizm, Prevalans, Panoramik Radyografi

27 Şubat 2020 10:00 Kanes

Bildiri 65

Endodonti Kliniğindeki Hastalardan Kıbt Alınma

Nedenlerini Değerlendiren Retrospektif Çalışma

Asena Okur¹, Tuğrul Aslan, Yakup Üstün

1: Erciyes Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi

Amaç: 2 yıllık gözlem süresince Endodonti Bölümünde tedavi edilen

hastalardan KIBT alınma yüzdesini değerlendirmek ve KIBT taramasının sevk

nedenlerini tartışmak. Gereç ve Yöntem: 08.01.2018 - 08.11.2019 tarihleri

arasında … Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi Endodonti Bölümü’nde tedavi

edilen hastaların verileri tarandı, bu hastaların kaçından KIBT alındığı ve

temel sevk nedenleri değerlendirildi. Her bir vakanın radyografik özellikleri,

KIBT görüntülemesi için belirtilen endodontik vakalar arasında olası ortak

özellikleri olan ek bilgi sağlamak için kaydedildi. Bulgular: Endodontik tedavi

için başvuran toplam 6350 hastanın 315’i (hastaların %4.9 u) KIBT alınması

için oral diagnoz ve radyoloji bölümüne sevk edildi. KIBT taraması için en

yaygın sevk nedeni apikal patoloji değerlendirmesiydi (106 olgu). Ardından

kök kanal morfolojisi: kalsifiye -ekstra kanal değerlendirmesi (63 olgu),

inflamatuar rezorptif defekt değerlendirmesi: internal-eksternal

rezorpsiyonlar (51 olgu), travma değerlendirmesi (33 olgu) , preoperatif-

postoperatif komplikasyon değerlendirmesi (23 olgu), , komşu anatomik

yapı ve komşu diş ilişkisi değerlendirmesi (19 olgu) , vertikal kök kırığı ve

Page 57: Konuşma ve bildiri özetleri kitabı...klinik performansları ile ilgili bilgiler verilecek, kompozit resinlerle karşılaştırılarak ve tartışılacaktır. 17 27 úubat 2020 09:00,

56

çatlak değerlendirmesi (13 olgu), dental anomali değerlendirmesiydi (5

olgu) . Sonuç: Konvansiyonel periapikal radyografide gözlenemeyen yapılar,

0.125-2 mm arasındaki aksiyal, koronal ve sagital düzlemlerde alınan kesitler

sayesinde izlenebilir. Dental volumetrik tomografilerin üçüncü boyuta ihtiyaç

duyulan, elde edilmiş bulgulara katkı sağlayacağı düşünülen ve fayda/zarar

oranının dikkatlice değerlendirildiği vakalarda mümkün olan en küçük

görüntüleme alanları tercih edilerek kullanımı endodonti bilimi için oldukça

önemli bir gelişmedir. KIBT’lerin etkin radyasyon dozunun konvansiyonel

panoromik radyografilerden 2-4 kat fazla olduğu unutulmamalıdır. Dental

volumetrik tomografi mümkün olduğunca aynı hastaya sık uygulanmamalı

ve görüntüler mutlaka arşivlenmelidir.

Anahtar Kelimeler: Endodonti, Kıbt, Retrospektif Çalışma

27 Şubat 2020 10:15 Kanes

Bildiri 67

Ortodontik Tedavi Sonrası Diastemaların Direkt

Kompozit Rezinlerle Restorasyonu: Vaka Serisi

Gizem Ayan¹,

1: İnönü Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi

Amaç: Sekiz ayrı vakada ortodontik tedavi sonrası diş boyutu ve çene

boyutu arasındaki uyumsuzluk nedeniyle meydana gelen diastemaların

kompozit rezinlerle kapatılması amaçlanmıştır. Olgu: Ortodontik tedavileri

tamamlandıktan sonra kliniğimize yönlendirilen yaşları 15 ile 22 arasında

değişen sistemik olarak sağlıklı 8 ayrı bireyin klinik ve radyografik

muayenelerinin ardından direkt kompozit rezin uygulamasıyla kesiciler

arasında oluşan diastemalarının serbest el tekniği ile kapatılmasına karar

verildi. Hastaların ağız içi fotoğrafları alındı. Button tekniği ile mine rengi için

dişlerin insizal bölgeleri, dentin rengi için ise dişlerin kole bölgeleri referans

alınarak renk seçimleri yapıldı. İzolasyon sağlandıktan sonra mine yüzeyleri

15 sn süre ile %35’lik ortofosforik asitle asitlendi (Scocthbond Universal

Etchant, 3M ESPE, ABD) ve su spreyi ile 15 sn yıkanıp, hava ile kurutuldu. Asit

uygulanmış diş yüzeylerine çift aşamalı self-etch adeziv ajan (Clearfil SE

Bond, Kuraray, Japonya) uygulandı. Vakalar için GC Essentia (Japonya) ,

Page 58: Konuşma ve bildiri özetleri kitabı...klinik performansları ile ilgili bilgiler verilecek, kompozit resinlerle karşılaştırılarak ve tartışılacaktır. 17 27 úubat 2020 09:00,

57

Tokuyama Estelite Asteria (Japonya) , GC Solare X (Japonya) ,Tokuyama

Estelite Sigma Quick (Japonya) kompozitleri kullanıldı. Aşındırıcı diskler (Sof-

lex, 3M ESPE, ABD) ve polisaj lastikleri (Sof-lex, 3M ESPE, ABD) kullanılarak

bitim işlemleri gerçekleştirildi. Hastaların bitim fotoğrafları alındıktan sonra

kontrol randevusu verilip, essix plaklarının yapımı için ortodonti kliniğine

yönlendirildi. Sonuç: Diş dokusunda ya çok az aşındırma yaparak ya da hiç

aşındırma yapmadan güncel adeziv sistemlerle diş dokusu üzerine direkt

olarak uygulanabilen kompozit restoratif materyaller ile diastemaların

kapatılması pratik, ekonomik ve koruyucu bir tedavi seçeneğidir.

Anahtar Kelimeler: Ortodontik Tedavi, Direkt Kompozit Rezin, Diastema

27 Şubat 2020 10:30 Kanes

Bildiri 69

Bir Grup Türk Toplumunda Görülen Dental

Anomalilerin Panoramik Radyografi İle

Değerlendirilesi

Özlem İşman ,

Amaç: Kalıtımsal veya çevresel faktörlere bağlı olarak dişlerde gelişimsel

anomaliler görülebilmektedir. Dental anomalilerin erken teşhisi ve uygun

tedavi planlaması açısından diş hekimlerinin bilgi sahibi olmaları

gerekmektedir. Bu çalışmanın amacı bir grup Türk popülasyonunda

karşılaşılan dental anomalileri; çeşitleri, yaygınlığı ve cinsiyetlere göre

dağılımı bakımından panoramik radyografi kullanarak araştırmaktır. Gereç ve

Yöntem: 1230 hastaya (630 kadın,600 erkek) ait panoramik radyografi

retrospektif olarak değerlendirildi. Araştırılan dental anomaliler; taurodont,

talon tüberkülü, dens invaginatus, mikrodonti, makrodonti, kısa kök, uzun

kök, dilaserasyon, diş eksikliği, süpernümerer diş olmak üzere 10 kategoride

değerlendirildi. Sonuçlar Windows için SPSS 11.0 programı (SPSS Inc,

Chicago, IL, USA) kullanılarak hesaplandı. Dental anomalinin görülme oranı

toplam örneklem sayısına göre yüzde olarak belirlendi. Cinsiyet ve anomali

arasındaki ilişki Ki-kare testi ile değerlendirildi. Bulgular: Hastaların %

25,3’ünde (n=312) ( 162 kadın, 150 erkek) dental anomali varlığı tespit

edildi. En fazla görülen dental anomaliler sırasıyla; dilaserasyon % 10,24 ( n=

Page 59: Konuşma ve bildiri özetleri kitabı...klinik performansları ile ilgili bilgiler verilecek, kompozit resinlerle karşılaştırılarak ve tartışılacaktır. 17 27 úubat 2020 09:00,

58

126), dens invagiatus % 4,87 (n= 60), taurodont % 3,25 (n= 40), talon

tüberkülü % 2,27 ( n=28), hipodonti % 1,3 (n=16), kısa kök % 0,97 (n=12),

hiperdonti % 0,81 (n=10), uzun kök % 0,81 (n=10), mikrodont % 0,65 (n=8),

makrodont % 0,16 (n=2), olarak belirlendi. Herhangi bir dental anomaliye

sahip bireylerin % 35’inin en az ikinci bir dental anomali barındırdığı

belirlendi. Cinsiyet ve dental anomailer arasında herhangi bir ilişki tespit

edilmedi. Sonuç: Bir anomalinin erken teşhisi diğer anomaliler için artmış bir

risk olduğunu gösterebilir. Farklı dental anomalilerin klinik bulguları ve

anomaliler arasındaki ilişkiler hakkında bilgi sahibi olmak erken teşhis ve

tedavi planı açısından oldukça önemlidir

Anahtar Kelimeler:

27 Şubat 2020 10:45 Kanes

Bildiri 72

Laterale Kaydırılan Flep Ve Tünel Tekniği İle Dişeti

Çekilmelerinin Tedavisi

Alp Mutlu¹,

1: Erciyes Üniversitesi

Amaç: Dişeti çekilmesi erişkinler arasında çok yaygın görülen bir

mukogingival defekttir. En sık etkilenen dişler mandibular santral ve lateral

dişlerdir. Kök yüzeyinin kapatılmasının temel amaçları estetik/kozmetik

talepler, kök hassasiyetinin önlenmesi ve mekanik plak kontrolünün

kolaylaştırılmasıdır. Ancak dişlerin ark üzerindeki konumu ve alveol kemik

seviyesi gibi faktörlere bağlı olarak her zaman istenilen sonuçlar elde

edilememektedir. Bu olgu sunumundaki amaç ilgili dişlerin kök yüzeylerini

bağ dokusunun beslenebileceği alan yaratarak laterale pozisyone flep ve

tünel tekniğinin birlikte kullanılarak kapatılabileceğini göstermektir. Bu olgu

sunumundaki hastalar estetik nedenler ve hassasiyet şikâyeti sebebiyle

Erciyes Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi Periodontoloji Anabilim Dalı’na

başvurmuştur. Olgu 1 sistemik olarak sağlıklı, 32 yaşındaki kadın hastadan

alınan dental anamnez ve radyografik muayene sonucunda hastanın lokalize

kronik periodontitis hastası olduğu 31 nolu dişinde Miller II, 41 nolu dişinde

Miller III tipi dişeti çekilmesi olduğu tespit edilmiştir. Olgu 2 sistemik olarak

Page 60: Konuşma ve bildiri özetleri kitabı...klinik performansları ile ilgili bilgiler verilecek, kompozit resinlerle karşılaştırılarak ve tartışılacaktır. 17 27 úubat 2020 09:00,

59

sağlıklı, 24 yaşındaki kadın hastadan alınan dental anamnez ve radyografik

muayene sonucunda hastanın lokalize kronik periodontitis hastası olduğu

41 nolu dişinde Miller II, 31 nolu dişinde Miller I tipi dişeti çekilmesi olduğu

tespit edilmiştir. Olgu 3 Dündar sendromuna sahip, 17 yaşında kadın

hastadan alınan dental anamnez ve radyografik muayeneler sonucunda

hastanın gingivitis hastası olduğu 41 nolu dişinde Miller II, 31 nolu dişinde

Miller I tipi dişeti çekilmesi olduğu tespit edilmiştir. Hastaların başlangıç

periodontal tedavileri tamamlandıktan sonra kök yüzeylerinin kapatılması

amacıyla 41 nolu dişlerin distalinden 42 nolu dişin marjinal dişetini

içermeyecek şekilde, 41 nolu dişteki dişeti çekilmesini kapatacak büyüklükte

tam kalınlık flep kaydırılmış, 31 nolu diş bölgesine ise tünel tekniği ile alıcı

bölge hazırlanmış ve her iki diş bölgesine de bağ dokusu grefti

yerleştirilmiştir. Sonuç: Dişeti çekilmeleri çekilme özelliklerine uygun olarak

tasarlanmış farklı periodontal plastik cerrahi işlemler ile başarılı bir şekilde

tedavi edilebilmektedir. Tedavi sonrası dişeti kalınlığında artma, estetik

olarak düzelme, kök hassasiyetinde azalma ve mekanik plak kontrolünde

kolaylık sağlanmaktadır.

Anahtar Kelimeler: Mukogingival, Estetik, Cerrahi, Laterale, Kaydırılan, Flep

27 Şubat 2020 11:00 Kanes

Bildiri 75

Maksiller Anterior Bölgenin Kişisel Abutment Ve

Zirkonyum Kronlarla Protetik Rehabilitasyonu

Ayşe Karabaş¹, Ayşe Karabaş, Numan Tatar

1: İnönü Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi

Amaç: CAD-CAM teknolojisi kullanılarak üretilen kişisel abutmentlar özellikle

anterior bölgede estetik sonuçlar elde edilmesini sağlar. Bu vaka raporunda

ortodontik tedavi sonrası implant uygulanan hastaya kişisel abutment

kullanılarak implantüstü zirkonyum kron ve maksiller anterior dişlere yapılan

zirkonyum kronlar anlatılmaktadır. Yöntem: Ortodontik tedavi sonrası

protetik diş tedavisi kliniğine başvuran 22 yaşındaki kadın hastaya 13 nolu

diş için implant planlaması yapıldı. İmplantın (Straumann, İsviçre)

osseointegrasyonunu takiben protetik tedaviye başlandı. İmplantüstü kron

Page 61: Konuşma ve bildiri özetleri kitabı...klinik performansları ile ilgili bilgiler verilecek, kompozit resinlerle karşılaştırılarak ve tartışılacaktır. 17 27 úubat 2020 09:00,

60

için CAD-CAM ile zirkonyum kişisel abutment üretildi. Ağızda bulunan 12 -

21 - 22 nolu dişler ve 11 nolu dişin yerinde bulunan 13 nolu diş shoulder

bitiş çizgisi kullanılarak prepare edildi. Hazırlanan zirkonyum destekli

seramik kronlar simante edildi. Bulgular: Estetik ve fonksiyonel açıdan tatmin

edici sonuçlar elde edildi. Sonuçlar: Kişisel abutment kullanımı titanyumun

mekanik özelliği ve seramiklerin estetik özelliklerini bir araya getirmesi

nedeniyle avantajlıdır. CAD-CAM kullanımı zaman tasarrufu sağlar aynı

zamanda abutment seçme ve prepare etme işlemlerini elimine eder.

Anahtar Kelimeler: Kişisel Abutment, Zirkonyum, Estetik

27 Şubat 2020 11:15 Kanes

Bildiri 77

Farklı Arka Planların Cad Cam Materyallerinin Renk

Ölçümlerine Etkisinin Değerlendirilmesi

Kübra Değirmenci , Kübra Değirmenci, Mustafa Hayati Atala

Amaç: Diş hekimliğinde kullanılan CAD CAM materyallerinin estetik

özelliklerinin incelendiği çalışmalarda genellikle renk özellikleri

araştırılmaktadır. Renk ölçüm işlemi bir çok faktörden etkilenmektedir.

Ölçümün yapıldığı arka plan rengi, değerlendirilen örneğin renk algısını

etkileyen bir faktördür. Bu araştırmanın amacı, beyaz, siyah ve gri

renklerdeki arka planların, iki farklı CAD CAM materyalinin renk

parametrelerinin ölçümüne olan etkilerini karşılaştırmalı olarak incelemektir.

Gereç ve Yöntem: Çalışmamızda 1 mm kalınlığında ve A2 renk tonunda iki

farklı CAD CAM materyali kullanılarak toplam 16 örnek (n=8) hazırlandı (IPS

e.max, Ivoclar Vivadent ve Initial LRF, GC). Dentini taklit etmesi amacıyla

kontrol grubu olarak A2 renk tonunda ve 1 mm kalınlığında kompozit

(Charisma Diamond, Kulzer) örnek hazırlandı. Örneklerin beyaz, siyah ve gri

zeminlerde spektrofotometre (Vita easysahde 4.0) ile ölçümleri yapıldı.

Örneklerin kontrol grubuna göre ∆L, ∆a, ∆b, ∆E00 ve WI (Whitness Index)

değerleri hesaplandı. CAD-CAM materyal çeşidinin ve arka plan renginin

etkisini istatiksel olarak değerlendirmek için iki yönlü varyans analizi ile post

hoc Tukey testi yapıldı. Bulgular: Beyaz, siyah ve gri arka planlarda yapılan

ölçümlerde Initial LRF seramik, IPS e.max'e göre anlamlı derecede yüksek WI

Page 62: Konuşma ve bildiri özetleri kitabı...klinik performansları ile ilgili bilgiler verilecek, kompozit resinlerle karşılaştırılarak ve tartışılacaktır. 17 27 úubat 2020 09:00,

61

ve ∆E00 değerleri göstermiştir (p<0.05). Her iki seramik çeşidinde de elde

edilen ∆E00 değerleri anlamlı derecede beyaz arka planda en yüksek ve gri

arka planda en düşük değerleri göstermiştir (p<0.05). WI değerleri ise her iki

seramik için de siyah arka planda en yüksek değerleri göstermiştir. Sonuç:

Seçilen arka planın renk tonu, değeri ve ışık absorbsiyonu ölçüm yapılan

örneğin renk parametrelerinde önemli bir etkendir. Renk değeri düşük bir

arka plan kullanılarak değerlendirilen örnek daha açık renkte

algılanabilmektedir.

Anahtar Kelimeler: Spektrofotometre, Renk, Arka Plan, Seramik, Cad/cam.

27 Şubat 2020 11:30 Kanes

Bildiri 81

Porselen Laminat Venerlerin Sökümüne Er,cr:ysgg

Lazerin Etkisi

Berdan Aydin¹, Neslihan Çökük, Abdurrahman Şahinbaş

1: Rakcods

Amaç: Bu çalışmanın amacı Er:Cr:YSGG laser ile lityum disilikat laminat

restorasyonların (LV) debonding işleminde uygun parametrenin

belirlenmesidir. Gereç ve yöntem: 3x3x1 mm ve 3x3x0,5 mm lityum disilikat

seramik (IPS e.max Press; Ivoclar Vivadent, Schaan, Liecthenstein) örnekler

hazırlandı ve rezin simanla (Variolink Esthetic LC, Ivoclar Vivadent) çekilmiş

kesici kronlarinin aşındırılmış mine yüzeyine simante edildi (N=80). Her

kalınlıktan bir grup kontrol olarak ayrıldı ve diğerlerine Erbium, Cromium:

Yttrium, Scandium, Gallium, Garnet (Er,Cr:YSGG) lazer 3 farklı ayarda

uygulandı (2, 2.5, 3.5 watt). Makaslama testi yapılarak değerler Mpa olarak

kayıt edildi. Bulgular: Yapılan istatistiksel analiz (SAS, SAS Institute Inc., NC,

USA) sonucunda kalınlık ve lazerin arasındaki ilişki önemli bulunmuştur (2-

way ANOVA, p<0,001). 0,5 mm kalınlığa sahip örneklerde 2,5 ve 3,5 watt

lazerde düşük bağlanma direnci görülürken, 1 mm kalınlığa sahip

örneklerde 3,5 watt lazerde anlamlı düşük bağlantı direnci görülmüştür

(p<0.05). Sonuç: Farklı kalınlığa sahip LV debonding işlemi, Er,Cr:YSGG lazer

kullanılarak başarılı bir şekilde gerçekleştirilebilir.

Page 63: Konuşma ve bildiri özetleri kitabı...klinik performansları ile ilgili bilgiler verilecek, kompozit resinlerle karşılaştırılarak ve tartışılacaktır. 17 27 úubat 2020 09:00,

62

Anahtar Kelimeler: Er,cr:ysgg Lazer, Lityum Disilikat Seramik, Debonding

27 Şubat 2020 11:45 Kanes

Bildiri 89

Hekimlerin Ağız-diş Sağlığı Hakkındaki Bilgi, Tutum

Ve Davranışlarının Değerlendirilmesi

Can Özükoç¹, Can Özükoç, Şule Bayrak

1: İstanbul Medipol Üniversitesi

Amaç: Araştırmamızda, Eskişehir ilindeki Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları

Uzmanı ile Aile Hekimlerinin ağız-diş sağlığı hakkındaki bilgi, tutum ve

davranışlarının değerlendirilmesi amaçlandı. Gereç ve Yöntem: 62 adet

Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı ve 90 adet Aile Hekimi olmak üzere

toplam 152 hekime, sosyodemografik durumlarını, ağız-diş sağlığı ile ilgili

genel bilgilerini, tutumlarını, bilgi kaynaklarını ve düşüncelerini içeren anket

formu tüm hekimlere uygulandı. Elde edilen verilerin istatistiksel

değerlendirmesinde tanımlayıcı istatistik, grupların karşılaştırılmasında ki-

kare ve değişkenlerin birbirleri ile ilişkilerini belirlemede Pearson ve

Spearman korelasyon testleri kullanıldı. Bulgular: Araştırmaya katılan

hekimlerin tamamına yakının (%91.4) süt dişlerinin önemli olduğunu

düşündükleri belirlendi. Hekimler çürük hakkındaki genel konular hakkında

bilgi sahibi olmalarına karşın ilk diş hekimi ziyareti, diş hekimi kontrol sıklığı,

diş çürüğünden korunma yöntemleri hakkında yetersiz bilgiye sahip

oldukları gözlendi. Hekimlerin büyük bir kısmı ağız-diş sağlığını sağlamada

önemli bir role sahip olduklarını düşünmesine rağmen ebeveynlerini

genellikle ağız-diş sağlığı konusunda bilgilendirmedikleri ve diş hekimi

kontrolüne yönlendirmedikleri saptandı. Hekimlerin ağız-diş sağlığı ve diş

çürüğünün önlenmesi hakkında bilgi sahibi olunmasının çok önemli

olduğunu düşündükleri ancak bu konudaki bilgilerinin yetersiz olduğu ve

daha fazla bilgi almak istedikleri (%88.8) belirlendi. Sonuç: Ağız-diş sağlığı

konusunda bilginin arttırılması ve farkındalığın yaratılması için tıp

hekimlerinin ağız-diş sağlığı konusunda bilgilerini, tutum ve davranışlarını

yükseltmek çocukların iyi bir ağız-diş sağlığına sahip olması ve çürüksüz bir

geleceğin yetişmesi için Çocuk Diş Hekimleri ile tıp hekimleri arasında daha

güçlü iletişim olması gerektiği kanısındayız.

Page 64: Konuşma ve bildiri özetleri kitabı...klinik performansları ile ilgili bilgiler verilecek, kompozit resinlerle karşılaştırılarak ve tartışılacaktır. 17 27 úubat 2020 09:00,

63

Anahtar Kelimeler: Ağız-diş Sağlığı, Aile Hekimi, Bilgi, Çocuk Sağlığı Ve

Hastalıkları Uzmanı, Davranış, Tutum

27 Şubat 2020 12:00 Kanes

Bildiri 92

Mine Defektli Hastada Estetik Görünümün Protetik

Rehabilitasyonla Sağlanması

Delal Bozyel¹, Simge Taşar Faruk

1: Yakın Doğu Üniversitesi

Çocukluk döneminde geçirilen ateşli hastalıklar, minenin ameloblast

aktivitesini etkileyerek hipoplazilere neden olmaktadır. Kliniğimize estetik

görünüm şikayetiyle başvuran 21 yaşındaki kadın hastamızın anamnezinde,

çocukluk döneminde geçirilen ateşli hastalık bilgisi alınmıştır. Hasta, mevcut

mine hipoplazisi nedeniyle psiko-sosyal rahatsızlık duymaktadır. Hastada

estetik şikayet dışında herhangi bir problem belirlenmemiştir. 13-12-11-21-

22-23 numaralı dişlerin, estetik amaçlı, metal desteksiz kronlarla kaplanması

ve kron boylarının düzensizliği nedeniyle kron boyu uzatma işlemi

önerilmiştir. Hasta laminate tedavisini istememiştir. Silikon anahtarla

hazırlanan mock-up seansında görünümden memnun kalan hasta, bu tedavi

planını kabul etmiştir. Hastaya gingivektomi işleminden sonra, diş

preparasyonu işlemi yapılmıştır. Estetik görünümü arttırmak için metal

desteksiz (zirkonyum altyapılı) kronlar hazırlanmıştır. İlerde bir problemle

karşılaşılması durumunda daha rahat söküm yapmak ve estetik görünümü

daha iyi sağlayabilmek amacıyla dişler köprü olarak değil; tek kron olarak

tasarlanmıştır. Renk seçiminde hastanın ten rengi, komşu ve karşı dişlerin

renk uyumları görsel renk analizi ile yapılmıştır. Kronlar son seansta geçici

olarak simante edilip, bir süre hastanın deneyimlemesi ve olası estetik

şikayetleri için beklenmiştir. Bir hafta sonra istenen düzeltmeler yapıldıktan

sonra daimi simante edilmiştir. Böylece çocukluk döneminde geçirilen ateşli

hastalıklardan kaynaklı ve psiko-sosyal nedenlerden kaynaklı estetik

problemlere, protetik yaklaşım sayesinde çözüm bulunabileceği ve hastanın

memnuniyetinin sağlanabileceği tarafımızca gözlemlenmiştir.

Anahtar Kelimeler: Estetik, Mine Hipoplazisi, Zirkonyum

Page 65: Konuşma ve bildiri özetleri kitabı...klinik performansları ile ilgili bilgiler verilecek, kompozit resinlerle karşılaştırılarak ve tartışılacaktır. 17 27 úubat 2020 09:00,

64

27 Şubat 2020 12:15 Kanes

Bildiri 95

Farklı ışık Kaynaklarıyla Polimerize Edilen Kompozit

Rezinlerin Polimerizasyon Derecelerinin İncelenmesi

Özcan Karataş¹,

1: Nuh Naci Yazgan Üniversitesi

Amaç: Bu çalışmanın amacı, farklı kalınlıklarda hazırlanan ve farklı ışık

kaynakları ile polimerize edilen metakrilat-esaslı ve bulk-fill kompozit

örneklerinin polimerizasyon derecelerinin incelenmesidir. Gereç ve Yöntem:

Çalışmamızda, bir geleneksel metakrilat-esaslı kompozit ve bir bulk-fill

kompozitten (Filtek bulk-fill, 3M ESPE, ABD) 2, 3 ve 4 mm kalınlıkta örnekler

hazırlandı. Teflon kalıplar kullanılarak her kompozitten her kalınlıkta 30' ar

adet örnek hazırlandı. Örneklerin polimerizasyonunda Light Emitting Diod

(Elipar S10 LED, 100 mW/cm2, 20 sn, 3M ESPE, ABD), Plazma ark (VALO PAC,

xtra power mod, 3200 mW/cm2, 6 sn, Ultradent ABD) ve Quartz-Tungsten

Halojen (Astralis 7, 400 mW/cm2, 40 sn, Ivoclar, Avusturalya) ışık kaynakları

kullanıldı (n=10). Polimerizasyonu tamamlanan örneklere polisaj diski ve

lastikleri (Soflex, 3M ESPE, ABD) ile cila yapıldı ve örnekler 24 saat distile

suda bekletildi. Ardından universal bir test cihazı ile (MVK-H1, Akashi Co,

Japonya) tüm örneklerin alt ve üst yüzeyinden 3'er noktadan sertlik

ölçümleri (VH) yapıldı. Ortalama yüzey sertlikleri hesaplanan örneklerin

sertlik oranı VHort=VHalt/VHüst formülü ile hesaplandı. Sertlik oranı 0.80 ve

üzeri bulunan örneklerin yeterli polimerizasyon derecesine sahip olduğu

kabul edildi. Verilerin istatistiksel analizinde Two Way ANOVA ve Tukey

çoklu karşılaştırma testleri kullanıldı (α=0.05). Bulgular: Verilerin analizi

sonucunda, farklı kalınlıklarda hazırlanan kompozit örneklerinin alt ve üst

yüzey sertlikleri arasında istatistiksel olarak anlamlı farklılıklar bulundu

(p<0.05). 2 mm kalınlıkta hazırlanan tüm örneklerde ortalama sertlik oranı

0.80’in üzerinde bulunurken, Filtek Z550 3 ve 4 mm ve Filtek Bulk-fill 4 mm

örneklerinde ortalama sertlik oranları bu değerin altında bulundu. Işık

kaynaklarının sertlik oranına etkisi incelendiğinde, en yüksek ortalama sertlik

oranı PAC ile polimerize edilen örneklerde görüldü. Sonuç: Kompozit rezinin

polimerizasyon derecesi yapısal özelliklerine, uygulama kalınlığına ve ışık

Page 66: Konuşma ve bildiri özetleri kitabı...klinik performansları ile ilgili bilgiler verilecek, kompozit resinlerle karşılaştırılarak ve tartışılacaktır. 17 27 úubat 2020 09:00,

65

cihazına bağlı olarak değişebilir. Derin kavitelerde kompozit rezinler, üretici

firma talimatları doğrultusunda ve ışık kaynağının etkinliği göz önünde

bulundurularak uygulanmalıdır. Tabakalama tekniği gibi yöntemler yeterli

polimerizasyonu sağlamak için kullanılabilir.

Anahtar Kelimeler: İşık Cihaları, Kompozit Rezin, Polimerizasyon Derecesi

26 Şubat 2020 17:00 Gültepe

Bildiri 96

Komplike Kuron Kırığı Tedavisi Esnasından Avülse

Olan Dişin Rehabilitasyonu

Ahmet Korkmaz¹,

1: Atatürk Üniversitesi

Amaç: Ön dişler travmaya en çok uğrayan dişlerdir. Genellikle kesici dişlerde

komplike ya da komplike olmayan kırıklar görülmektedir. Avülsiyon ise

daimi dişlerde görülen ciddi komplikasyonlardan biridir. Bu vakada travma

sonrası 11 ve 21 nolu dişindeki komplike kuron kırığı nedeniyle kliniğimize

başvuran hastanın; tedavi esnasında 21 nolu dişinin avülse olması sonrası

yapılan müdahale anlatılmıştır. Olgu Sunumu: Hasta travmadan bir hafta

sonra 11 ve 21 nolu dişlerindeki komplike kuron kırığı nedeniyle kliniğimize

başvurmuştur ve kök kanal tedavisine başlanmıştır. 21 nolu dişe yerleştirilen

rubber damın klembinin atması sonucu hastanın aynı dişi avülse olmuştur.

Travma alanı izole edildikten sonra diş serum ile nemlendirilmiş steril spanç

yardımıyla tutularak ekstaoral ortamda kanal tedavisi yapılıp, kırık hattına

kadar kompozit ile kapatılmıştır. Soket, pıhtıdan temizlendikten sonra diş

parmak basısı ile yerleştirilmiştir. Aynı seans 11 nolu dişin ekstirpasyonu

yapılmıştır. Dişler ortodontik tel yardımıyla lingualden splintlenmiştir. Daha

sonra hasta, tetanoz aşısı yaptırılmak üzere sağlık kuruluşuna

yönlendirilmiştir. Sonraki seans 11 nolu dişin kanal tedavisi yapılmıştır. 21

nolu dişin mobilitesi değerlendirilmiş ve periodontal ligament genişliğindeki

hareket implantasyonun başarı kriteri olarak kabul edilmiştir. Kanal tedavileri

tamamlanan dişler 3M ESPE Z100( California ;USA) A2 kompozit rezin ile

restore edilmiş, elmas bitirme frezleri ile şekillendirildikten sonra polisaj

diskleri (Soflex, 3M) ile düzeltilmiş ve cila patı (Diamond Polish Mint,

Page 67: Konuşma ve bildiri özetleri kitabı...klinik performansları ile ilgili bilgiler verilecek, kompozit resinlerle karşılaştırılarak ve tartışılacaktır. 17 27 úubat 2020 09:00,

66

Ultradent) ile restorasyon tamamlanmıştır. İlerleyen dönemlerde protetik

tedavi düşünen hasta takip ve kontrol seansı için yönlendirilmiştir. Sonuç:

Travma sonrası planlanan tedavilerde birçok faktör başarıyı etkilemektedir.

Daha çok ön dişlerde görülen travmalar hastanın estetik ve psikolojik

yönden etkilenmesine neden olmaktadır. Hastanın estetik ve fizyolojik

rehabilitasyonu non-invaziv şekilde replasman ve kök kanal tedavisiyle

sağlanabilir. Hastada komplike kuron kırığı olan ve avülse olan dişlerine

yapılan müdahaleler başarılı sonuçlar vermiş ve hastanın beklentisi

konservatif şekilde karşılanmıştır.

Anahtar Kelimeler: Anahtar Kelimeler: Diş Yaralanmaları, Replasman, Kök

Kanal Tedavisi

27 Şubat 2020 12:30 Kanes

Bildiri 98

Rpe Ve Beyaz Nokta Lezyonu Oluşum Riski

Arasındaki İlişkinin Değerlendirilmesi

Emre Cesur¹,

1: Medipol Üniversitesi

Amaç: Bu retrospektif çalışmanın amacı, bonded apareylerle hızlı üst çene

genişletmesi (RPE) yapılan hastalarda, apareylerin ağızda kalma süreleri ile

beyaz nokta lezyonları (BNL) oluşum riski arasındaki ilişkinin

değerlendirilmesidir. Gereç ve Yöntem: Bu çalışmaya, maksiller dental arka

yapıştırılan apareylerle hızlı üst çene genişletmesi yapılan, daimi ya da geç

karma dentisyon döneminde bulunan toplam 48 hasta dahil edilmiştir. Bu

hastalar, apareyin ağızda kalma süresine göre 0-6 ay (Grup 1: 7 erkek, 9

kadın; ort.yaş: 12,49±1,42), 6-12 ay (Grup 2: 7 erkek, 9 kadın; ort.yaş:

13,03±2,25) ve >12 ay (Grup 3: 7 erkek, 9 kadın; ort.yaş: 12,06±1,95) olmak

üzere 3 gruba ayrılmıştır. Hastaların tedavi öncesi (T0) ve tedavi sonrası (T1)

elde edilen standart ağız içi fotoğrafları değerlendirme için kullanılmış ve

beyaz nokta lezyonları her grup için maksiller anterior (santral, lateral ve

varsa kanin dişler), maksiller posterior (premolar ve 1. molar dişler),

mandibular anterior ve mandibular posterior bölge olmak üzere T0 ve T1

dönemlerinde ayrı ayrı değerlendirilmiştir. İstatistiksel değerlendirmede,

Page 68: Konuşma ve bildiri özetleri kitabı...klinik performansları ile ilgili bilgiler verilecek, kompozit resinlerle karşılaştırılarak ve tartışılacaktır. 17 27 úubat 2020 09:00,

67

grup içi karşılaştırmalarda Wilcoxen Sign testi, gruplar arası

karşılaştırmalarda Kruskal-Wallis testi kullanılmıştır. Bulgular: Grup 1’de

tedavi başı ve tedavi sonu BNL sayıları arasında anlamlı fark izlenmezken,

Grup 2’de tüm maksilla ve tüm mandibulada BNL sayısının T1’de artmış

olduğu ve bu artışın posterior dişlerden kaynaklandığı gösterilmiştir (P=.05).

Grup 3’te ise maksiller ve mandibular dişlerde, hem anterior ve hem

posterior bölgelerde BNL sayısında artış saptanmıştır (P=.05). Tedavi ile

meydana gelen değişiklikler, gruplar arasında kıyaslandığında, maksilla ve

mandibula posterior bölgelerde Grup 2 ve 3’te BNL sayılarında Grup 1’e

kıyasla anlamlı düzeyde fazla artış olduğu izlenmiştir (P=.05). Sonuç:

Apareylerin ağızda kalma süresi uzadıkça, hastalarda BNL oluşma riski

artmaktadır. Bu sebeple, hastalara uygun oral hijyen eğitimi verilmeli,

tedavinin kısa sürede tamamlanması için motivasyonları sağlanmalıdır.

Anahtar Kelimeler: Hızlı Üst Çene Genişletmesi, Beyaz Nokta Lezyonu

27 Şubat 2020 12:45 Kanes

Bildiri 100

Üniversal Adezivlerin Ve Çeşitli Yüzey İşlemlerinin

Rezin Siman-fiber Post Ve Kor Kompoziti-fiber Post

Bağlanma Kuvvetine Etkisi

Semiha Ekrikaya¹, Semiha Ekrikaya, Sezer Demirbuğa, Burhanettin Avci,

Nazire Nurdan Çakir

1: Erciyes Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi

Amaç: Bu çalışmanın amacı, üniversal adezivlerin ve çeşitli yüzey işlemlerinin

rezin siman-fiber post ve kor kompoziti-fiber post arasındaki bağlanma

kuvvetine etkisini araştırmaktır. Materyaller ve Metot: Rezin siman (R & D

Series Nova resin cement, IMICRYL, Konya, Turkey) ve kor kompozitini (Bis

core, BISCO, Schaumburg, USA) fiber posta bağlamak için standart silikon

kalıplar hazırlanmıştır. Toplam 18 grup (n = 16 / grup), 9 grup rezin siman ve

9 grup kor kompoziti için oluşturulmuştur. Asit ve silan uygulaması ve üç

farklı adeziv (Single Bond Universal, All Bond Universal, Clearfil Tri-S Bond)

dahil olmak üzere çeşitli yüzey işlemleri uygulanmıştır. Numunelerin

hazırlanması için çeşitli yüzey işlemleri uygulanan fiber postlar silikon kalıpta

Page 69: Konuşma ve bildiri özetleri kitabı...klinik performansları ile ilgili bilgiler verilecek, kompozit resinlerle karşılaştırılarak ve tartışılacaktır. 17 27 úubat 2020 09:00,

68

oluşturulan çentiğe yerleştirilmiştir. Daha sonra silikon kalıp içerisi gruplara

göre kor kompoziti veya rezin siman ile doldurulup polimerize edilmiştir.

Her numuneden seri 1 mm kalınlıkta çubuklar alınmıştır. Mikro tensile

bağlanma testinden sonra, kırılma yüzeyleri SEM altında incelenmiştir.

İstatistiksel analiz İki yönlü varyans analizi ve Tukey Post Hoc testleri

kullanılarak yapılmıştır (p = 0.05). Bulgular: Üniversal adezivler kullanılmadan

önce sırasıyla % 37 ortofosforik asit ve silan kullanıldığında, bağlanma

kuvveti değerleri hem rezin siman hem de kor kompozitinde anlamlı olarak

artmıştır (p <0.05). Bu artış kontrol grubuna göre istatistiksel olarak anlamlı

farklılık göstermemiştir (p ˃ 0.05). Üniversal adezivler arasında istatistiksel

olarak anlamlı farklılık göstermemiştir (p ˃ 0.05). Asit veya silan tek başına

uygulandığında, ortalama bağlanma kuvveti değerleri istatistiksel olarak

anlamlı artış göstermemiştir (p ˃ 0.05). Sonuçlar: Üniversal adezivler

kullanılmadan önce asit etching ve silan kombinasyonu, yapıştırıcıların

μTBS'sini hem rezin siman hem de kor kompozitinde arttırmıştır.

Anahtar Kelimeler: Bağlanma Dayanımı, Kor Kompoziti, Fiber Post, Rezin

Siman, Silan, Üniversal Adeziv

27 Şubat 2020 14:00 Kanes

Bildiri 102

Farklı Yapıdaki Cam İyonomer Esaslı Restoratif

Materyallerin Polimerizasyonu Esnasında Süt Dişi

Pulpa Odasında Oluşan Sıcaklık Değişikliklerinin

Değerlendirilmesi

Büşra Aygül¹, Arife Kaptan, Çiğdem Çukurcu, Büşra Aygül

1: Cumhuriyet Üniversitesi

Amaç: Bu çalışmada, farklı yapıdaki cam iyonomer esaslı dört farklı restoratif

materyalin (Dyract XP, Photac Fil Quick Aplicap, GC Fuji II LC ve GCP Glass

Fill) polimerizasyonu esnasında pulpal mikrosirkülasyon taklit edilerek, farklı

dentin kalınlıklarında süt dişi pulpa odasında meydana gelen sıcaklık

değişikliklerinin değerlendirilmesi amaçlanmıştır. Gereç ve Yöntem:

Çalışmamızda kullanılan 80 adet çürüksüz süt molar dişine, 3x3 mm

Page 70: Konuşma ve bildiri özetleri kitabı...klinik performansları ile ilgili bilgiler verilecek, kompozit resinlerle karşılaştırılarak ve tartışılacaktır. 17 27 úubat 2020 09:00,

69

genişliğinde ve 2 mm derinliğinde sınıf I kaviteler açıldı. Örnekler kavite

tabanı ve pulpa odası tavanı arasında kalan dentin kalınlığı 1 mm ve 2 mm

olmak üzere iki gruba ayrıldı. Her bir restoratif materyal, 1 mm ve 2 mm

dentin kalınlığında 10’ar örnek olacak şekilde üretici firma talimatları

doğrultusunda kavitelere yerleştirildi ve ışık cihazlarıyla (Valo LED, GCP

Carbo-LED) polimerizasyonları gerçekleştirildi. Materyallerin

polimerizasyonu esnasında pulpa odasında ortaya çıkan sıcaklık artışları,

pulpal mikrosirkülasyonu taklit eden düzenekler kullanılarak, J tip termokupl

ile ölçülerek kaydedildi. Verilerin istatistiksel olarak değerlendirilmesinde

Varyans analizi ve Tukey testi kullanıldı. Bulgular: Çalışmada kullanılan

restoratif materyallerin polimerizasyonu sırasında pulpa odasında ortaya

çıkan sıcaklık değişiklikleri arasında istatistiksel olarak anlamlı farklılık

bulundu (p<0,05). En düşük sıcaklık artış değerleri, 2 mm dentin kalınlığı

bulunan örneklerde Dyract XP grubunda gözlenirken, en yüksek sıcaklık

artışı 1mm dentin kalınlığına sahip GCP Glass Fill grubunda gözlendi.

Restoratif materyallerin polimerizasyonu esnasında ortaya çıkan sıcaklık

artışları farklı dentin kalınlığına sahip gruplar arasında istatistiksel olarak

anlamlı farklılık gösterdi (p<0,05). En yüksek sıcaklık artış değerleri 1 mm

dentin kalınlığına sahip gruplarda gözlendi. Sonuç: Kullanılan restoratif

materyallerin polimerizasyonu sırasında ortaya çıkan sıcaklık değerlerinin,

her iki dentin kalınlığında da pulpa için kritik değer olan 5,5 ºC’yi aşmadığı

görüldü.

Anahtar Kelimeler: Süt Dişi, Pulpal ısı Artışı, Dentin Kalınlığı, Pulpal

Mikrosirkülasyon

27 Şubat 2020 14:15 Kanes

Bildiri 105

Çene Cerrahisi Yaklaşımıyla Fonksiyon, Estetik Ve

Hukuksal Yönleriyle Bişektomi Operasyonları

Mehmet Emin Toprak ,

Giriş: İlk olarak 1802 yılında Marie Francois Xavier Bichat tarafından

histolojik olarak tanımlanan Bichat yağ dokusu ince bir bağ dokusu kapsülü

ile çevrili, ana gövdesi masseter kasın önünde ve buksinatör kasın üzerinde

Page 71: Konuşma ve bildiri özetleri kitabı...klinik performansları ile ilgili bilgiler verilecek, kompozit resinlerle karşılaştırılarak ve tartışılacaktır. 17 27 úubat 2020 09:00,

70

yer alan anatomik bir oluşumdur. Yüz görünümünde oldukça önemli olan bu

dokunun bukkal, pterygoid, süperfisiyal temporal ve derin temporal olmak

üzere dört kolu vardır. Bebeklerde emme fonksiyonunda aktif rol oynayan

bu yapının yetişkinlerdeki temel fonksiyonu tartışmalıdır. Önemli damar ve

sinir yapılarının korunması, çiğneme kasları arasında kayma fonksiyonu

oluşturması veya travmaya karşı rol oynadığı belirtilmektedir. Histolojik

olarak vücuttaki diğer yağ dokularına benzeyen Bichat yağ dokusu diğer yağ

dokularının aksine kilo alma ve verme durumlarında hacimsel olarak

değişmemektedir. Bichat yağ dokusu; kök hücre eldesinde, oral ve nazal

perforasyonlarda, sinüs membranı perforasyonlarında, oral ve mukozal

rekonstrüksiyonda ve fasiyal konturlama işlemlerinde kullanılabilmektedir.

Amaç, Gereç ve Yöntem, Bulgular: Güncel estetik algıda daha çıkık zigomatik

kemiklerin ve daha ince yanak yapısının popüler olması ile oldukça sık

uygulanmaya başlanan bişektomi operasyonları, yüz fonksiyonu ve

estetiğinde önemli bir alana sahip olan diş hekimlerinin de ilgilenmeye

başladığı ve hastaların talep ettiği bir cerrahi işlem olmaya başlamıştır.

Dişlerin, dişetlerinin ve bunlarla direkt olarak ilişkili ağız ve çene dokularının

sağlığının korunması, hastalıklarının ve düzensizliklerinin teşhisi ve tedavisi

ve rehabilitasyonunu yapmaya hukuki olarak yetkili olan diş hekimlerinin

artık sadece dental tedavi değil oral bölgeyle bağlantılı olarak yüzü bir

bütün şeklinde ele alan tedavi planlamaları yaptıkları görülmektedir. Bu

çalışmada güncel bir uygulama olan bişektomi operasyonlarının

endikasyonları ve kontrendikasyonları, Bichat dokusunun ayrıntılı anatomisi,

cerrahi seçenekleri, olası komplikasyonları, postoperatif takip süreçleri klinik

vakalar üzerinde ve literatür derlemeleri ile sunulmuştur. Sonuç: Bişektomi

operasyonu için endikasyon koyma ve uygulama aşamasında anatominin

bilinmesi, işlemin ileri dönemlerdeki sonuçlarının öngörülmesi, hasta

psikolojisinin değerlendirilmesi, cerrahi ve hukuksal sorunlarla başa

çıkılabilmesi açısından oldukça önemlidir. Doğru endikasyonlarla,

fonksiyonel, estetik ve psikolojik olarak oldukça olumlu sonuçlar

alınabilmektedir.

Anahtar Kelimeler: Bichatyağdokusu, Anatomi, Cerrahi, Bişektomi,

Fonksiyon, Yanakinceltme

27 Şubat 2020 14:30 Kanes

Bildiri 110

Page 72: Konuşma ve bildiri özetleri kitabı...klinik performansları ile ilgili bilgiler verilecek, kompozit resinlerle karşılaştırılarak ve tartışılacaktır. 17 27 úubat 2020 09:00,

71

Tam Dişsiz Mandıbulanın Üç-ımplant-desteklı Sabıt

Rehabılıtasyon Seceneklerının Biyomekanik Olarak

Karşılaştırılması

Sercan Kucukkurt¹,

1: İstanbul Aydin Universitesi

Amaç. Tam dişsiz çenelerin implant destekli rehabilitasyonu hakkındaki

çalışmalar giderek implant sayılarının azaltılarak, işlemlerin daha az invaziv

hale getirilmesi ve maliyetlerin düşürülmesine yönelmektedir. Tam dişsiz

mandibulanın üç implant destekli rehabilitasyonu fikri Brånemark‘ın 90’lı

yıllarda tanıttığı “Novum Konsepte” dayanmaktadır. Günümüzde bu konsept

güncellenerek “Trefoil” ismiyle tekrar uygulanmaya başlanmıştır. Diğer

yönden, bazı araştırmacılar açılı implant yerleşim tekniklerinden esinlenerek

Allon3 uygulamasını önermektedir. Bu çalışmanın amacı, farklı implant

türleri ve teknikleri ile dişsiz mandibulanın üç implant destekli

rehabilitasyonunda uygulanabilecek yöntemlerin üç boyutlu (3D) sonlu

elemanlar analizi (SEA) kullanılarak, biyomekanik olarak karşılaştırılmasıdır.

Yöntem. Bu çalışmada, tam dişsiz mandibulaya sahip bir hastanın 3D

tomografi görüntülerinin VRMesh yazılımına aktarılması ile bir mandibula

modeli oluşturulmuştur. Üç farklı tasarıma sahip dental implant, Activity880

3D tarayıcı yardımıyla taranarak bilgisayar ortamına aktarılmıştır. Oluşturulan

modellerde dört farklı senaryo canlandırılmıştır; 3KS modelinde üç kemik

seviyesi implant dikey olarak, 3DS modelinde üç doku seviyesi implant dikey

olarak, Trefoil (TRF) modelinde bu konsepte özgü doku seviyesi üç implant

dikey olarak ve ALL3 modelinde bir implant dikey ve iki posterior implant

açılı olarak yerleştirilmiştir. Tüm modellerde implantların protetik çıkış

noktaları standardize edilmiştir. İmplantların üzerine distal kantilever

uzantılara sahip sabit protezler yerleştirilmiş ve modellere 100 N küresel

kuvvetler uygulanmıştır. Modellerde oluşan stresler AlgorFemPro yazılımı ile

3DSEA yöntemi kullanılarak analiz edilmiştir. Bulgular. Uygulanan kuvvetler

karşısında neredeyse tüm koşullarda, ciddi farklarla, en yüksek stresler ALL3

modelinde görülmüştür. Kemik seviyesi implantlar özellikle kortikal kemikte

ve implantlar üzerinde yüksek stres oluşumlarına neden olmuştur. Doku

seviyesi implanta sahip modellerde birbirlerine yakın stresler oluşurken,

içerdiği implantlardaki boyutsal avantajlarında etkilisiyle çalışma genelinde

en düşük stresler TRF modelinde görülmüştür. Sonuç. Tam dişsiz bir

Page 73: Konuşma ve bildiri özetleri kitabı...klinik performansları ile ilgili bilgiler verilecek, kompozit resinlerle karşılaştırılarak ve tartışılacaktır. 17 27 úubat 2020 09:00,

72

mandibulanın üç implant destekli sabit restorasyonlarında dikey yerleştirilen

doku seviyesi implantların tercih edilmesi biyomekanik açıdan avantaj

sağlarken, açılı implant yerleşim tekniği ise stres oluşumlarını ciddi oranlarda

artırmıştır.

Anahtar Kelimeler: All-on-3, Trefoil, Doku Seviyesi ımplant, Kemik Seviyesi

ımplant, Tam Dişsiz Mandibula, Sonlu Elemanlar Stres Analizi

27 Şubat 2020 14:45 Kanes

Bildiri 113

Dekoronasyon: 2 Vaka Sunumu

Cansu Ozsin Ozler¹, Cansu Özşin Özler, Hayrunnisa Şimşek, Tülin İleri Keçeli,

Zafer C. Çehreli

1: Hacettepe Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi

Giriş: Dentoalveolar yaralanmalara bağlı gelişen periodontal doku harabiyeti

sonucu karşılaşılan bir komplikasyon olan ankiloz varlığında uygulanabilecek

tedavi yaklaşımlarından biri dekoronasyondur. Bu yaklaşım; dişin kronunun

uzaklaştırılarak, rezorbe olmakta olan kökün yeni kemik gelişimi için matriks

olarak bırakılmasıdır. Bu sayede, alveolar sırtın korunması ve ileride

yapılacak protetik tedaviler için daha iyi koşulların sağlanması mümkün olur.

Bu bildiride, dekoronasyon uygulanan iki vaka anlatılmaktadır. Vakalar: Vaka

1: Altı yaşında erkek hasta geçirdiği trafik kazası sonucu, diş yaralanması

şikayeti ile kliniğimize başvurmuştur. Klinik muayenede, süt dişlenme

döneminde olduğu görülen hastanın, travmadan etkilenmiş çok sayıda dişi

çekilerek tedavileri tamamlanmıştır. Kontrol randevuları düzenli olarak

yapılan hastanın, 36. ay kontrolünde, klinik ve radyografik muayenesinde

daimi üst sol santral kesici dişinde ankiloz geliştiği tespit edilmiş ve hastaya

dekoronasyon işlemi uygulanmıştır. Yapılan sabit dişli protez, büyüme ve

gelişmeyi takiben belirli aralıklarla yenilenmektedir. Bu tedaviyi takiben

hasta düzenli kontrollere devam etmektedir, hastanın 4,5 yıllık kontrolü

tamamlanmıştır. Vaka 2: Sekiz yaşında erkek hasta geçirdiği kaza sonucu

yerinden çıkan daimi dişi sebebiyle kliniğimize gelmiştir. Kök ucu açık ve

kaza sonrası >60 dakika kuru ortamda kalmış olan avülse daimi üst sol

santral kesici diş yerine yerleştirilerek, splintleme sonrası kanal içi

Page 74: Konuşma ve bildiri özetleri kitabı...klinik performansları ile ilgili bilgiler verilecek, kompozit resinlerle karşılaştırılarak ve tartışılacaktır. 17 27 úubat 2020 09:00,

73

irrigasyonu yapılmış ve MTA ve gütta perka ile doldurulmuştur. Hastanın 24.

ay kontrolünde ilgili dişte ankiloz geliştiği tespit edilmiş ve dekoronasyon

işlemi yapılmıştır. Klinik izlemleri devam eden hasta işlem sonrası 6. Ay

kontrolünde görülmüştür. Sonuçlar/ Tartışma: Dekoronasyon, dentoalveolar

yaralanmalara bağlı olarak ortaya çıkan replasman rezorpsiyonunda

uygulanması gereken bir tedavi yöntemidir. Çocuklarda ve erken ergenlikte

dekoronasyon uygulaması ile alveolar sırtta kemik bukkal/palatinal yönde

varlığını sürdürürken, vertikal yönde büyüme de sağlanabilir.

Anahtar Kelimeler: Dekoronasyon, Ankiloz, Replasman Rezorpsiyonu

27 Şubat 2020 15:00 Kanes

Bildiri 115

Farklı Sutur Materyallerinin Gerilim Direncinin

Karşılaştırılması

Turan Emre Kuzu¹,

1: Nuh Naci Yazgan Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi

Amaç: Bu in vitro çalışmanın amacı farklı yapıdaki cerrahi sutur

materyallerinin gerilim dirençlerinin karşılaştırılmasıdır. Gereç ve Yöntem:

Çalışmamızda iki farklı rezorbe olmayan sutur (Doğsan 4/0 16 mm 3/8

keskin siyah ipek sutur; Doğsan 4/0 20 mm 3/8 keskin propilen sütur,

DOĞSAN TÜRKİYE) bir tane rezorbe olabilen sutur (Pegelak 4/0 20 mm 1/2

yuvarlak poli(glikolid-ko laktid) (PGLA) sutur, DOĞSAN TÜRKİYE) kullanıldı.

Her grupta 10 örnek hazırlandı ve bu örneklerin Üniversal bir test cihazı

kullanılarak gerilim dirençleri ayrı ayrı hesaplandı. Suturlar test cihazının her

iki kutup arasında 15 mm mesafe olacak şekilde kutuplara sabitlendi ve

25cm/dk hızla tensil kuvveti suturlar kopuncaya kadar uygulandı. Elde edilen

maksimum kopma kuvveti Newton (N) cinsinden kaydedildi. Verilerin

istatistiksel analizi One –Way ANOVA ve Tukey HSD testleriyle

değerlendirildi. Bulgular: Çalışmamızda farklı yapıda sutur materyallerinin

gerilim dirençlerinin karşılaştırılması sonucunda istatistiksel olarak anlamlı

farklılıklar tespit edildi (p<0.05). Propilen suturun gerilim direnci istatistiksel

olarak diğer iki suturdan anlamlı derecede yüksek bulundu. PGLA ve ipek

sutur arasında gerilim dirençleri karşılaştırıldığında PGLA nın gerilim direnci

Page 75: Konuşma ve bildiri özetleri kitabı...klinik performansları ile ilgili bilgiler verilecek, kompozit resinlerle karşılaştırılarak ve tartışılacaktır. 17 27 úubat 2020 09:00,

74

ipek suturdan anlamlı derecede yüksek bulundu. Sonuçlar: Çalışma

kapsamında mekanik gerilim direncinin öne mli olduğu vakalarda propilen

PGLA ya da ipek sutura göre tercih edilebilir. Ancak sutur seçiminde

biyouyumluluk, düğüm direnci, yabancı cisim reaksiyonu gibi faktörler de

göz önünde bulundurulmalıdır.

Anahtar Kelimeler: Gerilme Direnci, Sutur

27 Şubat 2020 15:15 Kanes

Bildiri 118

Restore Edilemeyen Birinci Molar Dişlerin Çekimi Ve

Ortodontik Tedavi İhtiyacı

Soner Şişmanoğlu¹, Soner Şişmanoğlu

1: Altınbaş Üniversitesi

Amaç: Sürekli dentisyonda ilk yerini alan dişlerden birisi birinci molar

dişlerdir. Karışık dişlenme döneminin ve kötü oral hijyenin etkisiyle birinci

molar dişler çürük lezyonlara maruz kalırlar. Sonuç olarak, restore

edilemeyecek seviyedeki çürük lezyon varlığı sebebiyle bu dişlere çekim

endikasyonu konulabilmektedir. Bu çalışmanın amacı erken yaştaki birinci

molar diş çekiminin sebep olduğu ortodontik tedavi ihtiyacının

değerlendirilmesidir. Gereç ve Yöntem: Yaşları 11-16 arasında değişen, en az

bir adet birinci molar dişi çekilmiş ve diğer tüm dişleri ağzında bulunan,

dental anomali ve sistemik hastalığı bulunmayan 62 çocuk hasta (ort: 14.65)

çalışmaya dahil edilmiştir. Toplam 102 adet birinci molar diş çekimi yapılmış

olan hastaların çekim zamanı ile değerlendirme zamanı arasındaki süre en az

3 yıldır. Bireylerin çekim yaşları ise 8-13 arasında değişmekle beraber

ortalama çekim yaşı 10,22’dir. Ortodontik tedavi ihtiyacı klinik muayene,

panoramik radyografi ve hasta fotoğrafları ile değerlendirildi ve kayıt altına

alındı. Bulgular: Toplam 62 hastanın 30'u (%51,60) erkek, 32'si (%48,40)

kadındır. Bunlardan ortodontik tedavi ihtiyacı olduğu tespit edilen 51

hastanın (%82,25) 33’ünün (%53,23) birinci molar diş çekimi sebebiyle

ortodontik tedavi ihtiyacı bulunduğu belirlenmiştir. Herhangi bir ortodontik

tedavi ihtiyacı olmadan, eksik dişin ikinci daimi molar dişin paralel sürmesi

sonucunda spontan bir şekilde kapandığı 8 hasta (%12,90) tespit edilmiştir.

Page 76: Konuşma ve bildiri özetleri kitabı...klinik performansları ile ilgili bilgiler verilecek, kompozit resinlerle karşılaştırılarak ve tartışılacaktır. 17 27 úubat 2020 09:00,

75

Sonuç: Ülkemizde birinci daimi molar dişler en çok çürük lezyon gözlenen ve

buna bağlı olarak çekim endikasyonu konulan diştir. Prognozu zayıf ve

restoratif tedavisi mümkün olmayan birinci daimi molar dişlerin erken yaşta

çekimi oklüzyon bozuklukları, dental asimetriler ve iskelet sorunlarına neden

olabilmektedir. Çekim sonucu oluşabilecek ortodontik sorunların önlenmesi

veya en aza indirgenmesi için çekim zamanının doğru planlanması

gerekmektedir. Hastalar, çekim sonrasında periyodik kontroller ile

ortodontik tedavi ihtiyacını açısından düzenli olarak takip edilmelidir.

Anahtar Kelimeler: Diş Çürüğü, Birinci Daimi Molar, Diş Çekimi, Ortodontik

Tedavi, Oklüzyon, Maloklüzyon

27 Şubat 2020 15:30 Kanes

Bildiri 121

Üç Farklı Bulk-fill Kompozitin Aşınma Direçlerinin

Karşılaştırılması

Merve Pelin Dur¹, Nurcan Özakar İlday, Ömer Sağsöz

1: Atatürk Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi

Amaç: Bulk-fill kompozitler en az 4 mm’lik tabakalar halinde polimerize

olabilmeleri ile ağız içi çalışma süresini azaltmaktadırlar. Çiğneme

kuvvetlerinin yüksek olduğu alanlarda kullanılan bu kompozitlerin fiziksel

özelliklerinin kabul edilebilir seviyede olması gerekmektedir. Bu çalışmanın

amacı üç farklı bulk-fill kompozitin aşınma dirençlerinin insan diş minesi ile

karşılaştırarak değerlendirilmesidir. Materyal Metod: Bu çalışmada 3 farklı

bulk-fill kompozit (Filtek Bulk Fill Posterior 3M/ESPE, St Paul, MN, USA, X-tra

fil, VOCO, Cuxhaven, Germany, Beautifil bulk restorative ,Shofu, Kyoto,

Japan) ile çürüksüz maksiller insan kanin dişlerinden elde edilen mine

kesitleri kullanılmıştır. Kompozitler 2mm yüksekliğinde 5mm çapında olan

kalıplarda LED ışık cihazı ile polimerize edildi. Hazırlanan örnekler 600, 800

ve 1200 grenli silikon karpit kâğıtlarla zımparalandı. Örnek yüzeylerinde bir

çiğneme simulatörü kullanılarak 500 termal siklus ve 50N kuvvet altında,

250000 döngüde aşınma gerçekleştirildi. Dokunarak taramalı

profilometrede, çiğneme simulatöründe oluşan aşınma izlerini içine alacak

şekilde ölçümleri yapıldı. Örneklerin dikey boyut kaybına göre aşınmalarına

Page 77: Konuşma ve bildiri özetleri kitabı...klinik performansları ile ilgili bilgiler verilecek, kompozit resinlerle karşılaştırılarak ve tartışılacaktır. 17 27 úubat 2020 09:00,

76

dair sayısal verilerin değerlendirilmesinde tek yönlü varyans analizi (p=0,05)

kullanıldı. Bulgular: Elde edilen verilere göre Filtek Bulk Fill Posterior

3M/ESPE (24,74±4,60 μm) diğer gruplara göre anlamlı derecede farklılık

göstererek daha az aşınma göstermiştir (p<0.05). X-tra fil, VOCO

(48,46±8,21μm) ile Beautifil bulk restorative, Shofu (47,01±21,00μm )

arasında anlamlı fark bulunamadı. Mine kesitleri ise en fazla

aşınma(109,98±21,86μm) gösteren grup oldu. SONUÇ: Bulk-fill kompozitler

arasında aşınma özellikleri incelendiğinde mineden üstün oldukları

belirlendi. Böylece çiğneme kuvvetlerinin en yoğun olduğu posterior

bölgede kullanımı uygundur. Bu kompozitlerin diğer mekanik ve fiziksel

özellikler açısından da değerlendirilmesine ihtiyaç vardır.

Anahtar Kelimeler: Bulkfill Kompozit, Aşınma Direnci, Çiğneme Simülatörü,

27 Şubat 2020 15:45 Kanes

Bildiri 123

Femtosecond Lazer Ve Kumlamanın Zirkonya Yüzey

Pürüzlülüğüne Etkisi

Banuçiçek Kandemir¹, Yener Okutan, Banuçiçek Kandemir, Yasemin

Gündoğdu, Hamdi Şükür Kılıç, Münir Tolga Yücel

1: Selçuk Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi

Bu çalışmanın amacı sinterleme öncesi ve sonrası femtosecond lazer ve

kumlama işleminin zirkonya seramik yüzeyinin pürüzlülüğü üzerindeki

etkilerini belirlemektir. 80 adet zirkonya seramik örnek düşük hızlı, hassas

kesme cihazı ile kesilerek hazırlandı ve belirtilen şekilde 8 alt gruba ayrıldı:

Gr1- kontrol grubu, Gr2- sinterleme işleminden önce femtosecond, Gr3-

sinterlemeden sonra femtosecond, Gr4- sinterlemeden önce femtosecond +

sinterlemeden sonra kumlama, Gr5- sinterlemeden sonra femtosecond +

sinterlemeden sonra kumlama, Gr6- sinterlemeden önce kumlama, Gr7-

sinterlemeden önce ve sonra kumlama, Gr8- sinterlemeden sonra kumlama.

Femtosecond lazer, 700 mW gücünde, 10 tekrar olacak şekilde uygulandı.

Kumlama işlemi 50 µm Al2O3 partikülleri kullanılarak 3 bar basınçta ve 20

mm mesafeden toplam 20 saniye olarak gerçekleştirildi. İşlemlerden sonra

yüzey pürüzlülüğü değerleri (Ra; µm) profilometre cihazı kullanılarak

Page 78: Konuşma ve bildiri özetleri kitabı...klinik performansları ile ilgili bilgiler verilecek, kompozit resinlerle karşılaştırılarak ve tartışılacaktır. 17 27 úubat 2020 09:00,

77

ölçüldü. Verilerin istatistiksel değerlendirmesi tek yönlü ANOVA ve Tamhane

testleri kullanılarak yapıldı. Kontrol grubu en düşük yüzey pürüzlülüğü

değerlerini gösterirken (Gr1: 0,24±0,03), en yüksek değerleri sinterlemeden

önce femtosecond uygulanan gruplar gösterdi (Gr2: 15,08±0,62; Gr4:

14,95±0,75). Femtosecond uygulanan grupların hepsinde yalnızca kumlama

uygulanan gruplara göre daha fazla Ra değeri ölçüldü (p<0,05).

Sinterlemeden önce kumlama işlemi uygulanan gruplarda (Gr6, Gr7) yalnızca

sinterlemeden sonra kumlama uygulanan gruba göre (Gr 8) önemli ölçüde

daha fazla Ra değerleri ölçüldü (p<0,05). Femtosecond lazer uygulaması

zirkonyanın yüzey pürüzlülüğünün arttırılması bakımından etkili

bulunmuştur. Sinterleme işleminden önce yapılan femtosecond lazer ve

kumlama uygulamaları ile daha fazla yüzey pürüzlülüğü elde

edilebilmektedir.

Anahtar Kelimeler: Femtosecond Lazer, Zirkonya

27 Şubat 2020 16:00 Kanes

Bildiri 124

Bulk-fill Kompozit Rezinlerin Yüzey Pürüzlülüğü Ve

Renk Stabilizasyonu Üzerine Polisaj Sistemlerinin

Etkisi

N. Nurdan Çakır¹,

1: Nuh Naci Yazgan Üniversitesi

Amaç: Bu çalışmanın amacı iki farklı bulk fill kompozit rezinin yüzey

pürüzlüğü ve renk değişimi üzerine farklı polisaj sistemlerinin etkisini

değerlendirmektir. Gereç ve yöntem: Çalışmada 2 farklı bulk fill kompozit

rezin kullanılarak her grupta 8 adet olmak üzere toplamda 48 adet standart

boyutta disk şeklinde (1cm çap, 2mm yükseklik) teflon kalıplar aracılığıyla

rezin kompozit örnekler elde edilmiştir. Çalışma 2 ana grup; Twist Dia

(Kuraray, Osaka, Japonya), 3M Sof-Lex Diamond Polishing System (3M ESPE,

St.Paul, MN, ABD) ve 2 şer adet alt grup; Tetric N-Ceram Bulk-fill (Ivoclar-

Vivaden, Shaan, Liechtenstein), Filtek Bulk fill (3M ESPE, St.Paul, MN, ABD) ve

2 adet kontrol grubundan meydana gelmektedir. Her bir örneğin

spektrofotometre (SpectroShade, Italy) kullanılarak başlangıç renk değerleri

Page 79: Konuşma ve bildiri özetleri kitabı...klinik performansları ile ilgili bilgiler verilecek, kompozit resinlerle karşılaştırılarak ve tartışılacaktır. 17 27 úubat 2020 09:00,

78

ölçülmüş, sonrasında kontrol grupları haricinde polisaj yapılmış ve tüm

örnekler distile suda bekletilmiştir. Daha sonra tüm örneklere tekrar renk

ölçümü yapılmıştır. Elde edilen veriler Two-way ANOVA ile analiz edilmiştir.

Bulgular: Çalışmanın pürüzlülük değerleri sonuçlarına göre iki farklı polisaj

sistemi ve iki farklı kompozit rezin arasında istatistiksel olarak anlamlı

farklılık gözlenmemiştir (P>0.05). Çalışmanın renklenme değerleri

sonuçlarına göre iki farklı polisaj sistemi ve kompozit rezinler arasında

istatistiksel olarak anlamlı farklılık gözlenmiştir (P<0.05). Tetric N-Ceram

kompozit rezin Filtek Bulk Fill kompozit rezin’ e oranla anlamlı derecede

yüksek renklenme değerleri sunmuştur (P<0.05). 3M Sof-Lex polisaj grubu

Twist Dia grubuna göre istatistiksel olarak daha düşük renklenme değerleri

göstermiştir (P<0.05). Tetric N-Ceram bulk fill grubu örneklerinin ortalama

renk değişimi değerleri klinik olarak kabul edilebilir sınırın üzerinde

bulunmuştur. Sonuç: Çalışmamızda kullanılan farklı polisaj sistemleri bulk fill

kompozit rezinlerin yüzey pürüzlülüğünü etkilememiştir. Renklenmenin

önemli olduğu bölgelerde kullanılan kompozit rezinin renk stabilizasyonu ve

polisaj sisteminin renk değişimine etkisi göz önünde bulundurulmalıdır.

Anahtar Kelimeler: Bulk-fill Kompozit, Polisaj Sistemi, Renk Stabilizasyonu,

Yüzey Pürüzlülüğü

27 Şubat 2020 16:15 Kanes

Bildiri 126

Bir Grup Diş Hekimliği Öğrencisinin Ağız Sağlığı

Tutum Ve Davranışları

Ayşe Yavuz¹, E. Begüm Büyükerkmen, Ayşe Yavuz

1: Necmettin Erbakan Ün.diş Hekimliği Fakültesi

Amaç: Bu çalışmanın amacı, bir grup diş hekimliği öğrencisi arasında yapılan

anket çalışması ile bu öğrencilerin ağız sağlığı tutum ve davranışını

değerlendirmek ve çalışma yılı ile cinsiyet arasındaki ağız sağlığı

tutumlarındaki farklılıkları karşılaştırmaktır. METOD: Bu çalışmaya diş

hekimliği fakültesinde okuyan 455 öğrencinin 406’sı (248 kadın, 158 erkek)

gönüllü olarak katılmıştır. Hiroshima Üniversitesi Diş-Davranış Envanteri'nin

(HU-DBI) yirmi sekiz sorudan (evet-hayır) oluşan değiştirilmiş bir versiyonu

Page 80: Konuşma ve bildiri özetleri kitabı...klinik performansları ile ilgili bilgiler verilecek, kompozit resinlerle karşılaştırılarak ve tartışılacaktır. 17 27 úubat 2020 09:00,

79

kullanılmıştır. İstatistiksel analiz için Yates düzeltmesi ile birlikte Ki-kare testi

yapılmıştır. BULGULAR: Çalışmaya yaş ortalaması 20.77 olan 257 preklinik (1.,

2. ve 3. sınıf) ile 149 klinik (4. ve 5. sınıf) öğrencisi katılmıştır. Daha önce diş

hekimi muayenehanesine gitme, fırçalamadan sonra dişleri aynada sık sık

kontrol etme ve düzenli olarak diş ipi kullanmada kadın ve erkekler

öğrenciler arasında istatistiksel olarak önemli bir fark bulunmuştur(p<0.05).

Dişlerinin her birini dikkatlice fırçalama oranı ile sigara kullanımı açısından

preklinik ve klinik öğrencileri arasında istatistiksel olarak bir fark olmadığı

(p>0.05), bununla birlikte erkek öğrencilerde sigara kullanım oranının daha

yüksek olduğu görülmüştür. SONUÇ: Bu çalışma, ağız ve diş sağlığı davranış

ve tutumlarının ve ayrıca ağız ve diş sağlığı bakımı konusundaki bilgilerinin,

eğitim düzeyinin artmasıyla arttığını, kadın öğrencilerin ağız ve diş sağlığı

bakımının erkeklerden daha iyi olduğunu doğrulamıştır.

Anahtar Kelimeler: Ağız Sağlığı, Diş Hekimliği Öğrencisi, Dental Tutum

27 Şubat 2020 16:30 Kanes

Bildiri 128

Hidrofilik Amid Monomerlerin Bağlanma Dayanımına

Etkisi

Mustafa Düzyol¹,

1: İstanbul Medeniyet Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi

Amaç: Bu çalışmanın amacı, hidrofilik amid monomerlerini içeren (HMA)

dentin bağlayıcı ajan ile 10-Metakriloiloksidesil dihidrojen fosfat (MDP)

içeren dentin bağlayıcı ajanının shear bağlanma dayanımlarını (SBD)

karşılaştırmaktır. Gereç ve Yöntem: 20 adet üçüncü molar diş iki gruba

ayrıldı. Dişler, 1 mm mine-dentin sınırının altında olacak şekilde bir SiC disk

(Carbimet,Bisco Inc.,ABD) ile aşındırılmıştır. Dentin yüzeyi, 15 saniye boyunca

%37 fosforik asit ile pürüzlendirildi ve daha sonra 10 saniye boyunca su

spreyi ile yıkandı ve havayla kurutuldu. Kompozit silindirler oluşturuldu

(Clearfil Majesty Posterior,Kuraray,Japonya) ve A grubunda HMA + MDP

içeren (Clearfil Universal Quick bond,Kuraray,ABD), B grubunda ise yalnızca

MDP (Clearfil S3 Bond plus,Kuraray,ABD) dentin bağlayıcı ajanlar

üreticilerinin talimatlarına göre uygulandı. Örnekler 24 saat 37° C suda

Page 81: Konuşma ve bildiri özetleri kitabı...klinik performansları ile ilgili bilgiler verilecek, kompozit resinlerle karşılaştırılarak ve tartışılacaktır. 17 27 úubat 2020 09:00,

80

bekletildi ve 20 saniyelik bir bekleme süresi ile 5000 döngü boyunca 5 ila 55

° C arasında termosikle edildi. Üniversal bir test cihazı (AGS-

X,Shimadzu,Japonya) ile shear bağlanma dayanımı testine tabi tutuldular.

SBD değerleri ANOVA/Tukey’s testi ile analiz edildi. Bulgular: A grubu 35,96

± 5,47 MPa ve B 24,25 ± 7,5 MPa olarak ölçülmüştür. İki grup arasında

istatistiksel olarak fark bulundu. (P <0.05). Sonuçlar: Bu çalışmaya göre,

hidrofilik amid monomerlerine sahip dentin bağlayıcı ajanların kullanıldığı

durumlarda, daha yüksek kesme bağlanma mukavemeti göstermiştir

Anahtar Kelimeler: Hidrofilik Amid Monomerler, Dentin Bağlanması, Shear

Bağlanma Dayanımı, Polimerizasyon Süresi

27 Şubat 2020 16:45 Kanes

Bildiri 129

Dehisens Defektlerin Tedavisinde Kollajen Aracılığı

İle Mezenkimal Kök Hücre Aktarımının Etkilerinin

Değerlendirilmesi: Sıçanlarda Mikrobt Ve

Transkripsiyonel Değişim İncelemesi

Nisa Gülamuk¹, Nisa Gül Amuk, A. Cem Gürgan, Zekeriya Taşdemir, Servet

Özcan, Mehmet Amuk, Gökmen Kurt, M. Burak Acar, Ayça Lekesizcan

1: Erciyes Üniversitesi

Amaç: Sıçanların maksiller 1. molar dişlerinde periodontal cerrahi tekniklerle

oluşturulmuş dehisens tip defektlere kollajen aracılığı ile transfer edilen

mezenkimal kök hücrelerin (MKH), kemik ve periodontal dokular üzerindeki

rejenerasyon etkilerini değerlendirmek ve yalnız kollajen kullanımı etkileri ile

karşılaştırmaktır. Bu kapsamda çalışmamız TÜBİTAK tarafından 1001 kodlu

destek programı ve 116S400 proje numarası ile desteklenmiştir. Gereç ve

Yöntem: Kırk adet 12 haftalık Wistar Albino sıçan, split-mouth düzende

negatif kontrol (NK), pozitif kontrol (PK), dehisens defektlere yalnız kollajen

(Ko) transplante edilen ve MKH+kollajen (Ko-MKH) transplante edilen

gruplar olmak üzere 4’e ayrılmıştır. NK grubunda hiçbir deneysel işlem

yapılmazken, pozitif kontrol grubunda periodontal cerrahi tekniklerle

dehisens defektler oluşturulmuş ancak rejeneratif bir uygulama

Page 82: Konuşma ve bildiri özetleri kitabı...klinik performansları ile ilgili bilgiler verilecek, kompozit resinlerle karşılaştırılarak ve tartışılacaktır. 17 27 úubat 2020 09:00,

81

gerçekleştirilmemiştir. Ko ve Ko-MKH gruplarında ise cerrahi olarak

oluşturulan dehisens tip defektler sırasıyla yalnız kollajen ve MKH+kollajen

ile doldurulmuştur. Üçüncü haftanın sonunda örnekler, Cox-2, OPG ve

RANKL mRNA ekspresyon düzeyi ölçümleri için gerçek zamanlı polimeraz

zincir reaksiyonu analizi (GZ-PZR) ile; hacimsel ve lineer kemik ölçümleri için

MikroBT analizi ile; periodontal fibril ölçümleri için histomorfometrik

analizler ile değerlendirilmiştir. Bulgular: Cox-2 ekspresyon düzeyi Ko ve PK

gruplarında benzer değerlere sahip olup, Ko-MKH grubundan anlamlı olarak

yüksektir (p<0,01). Lineer kemik doku kaybı değerlendirmesinde PK grubuna

kıyasla Ko-MKH grubunda anlamlı düzeyde düşük değerler tespit edilmiş

olup (p<0,01), Ko ile PK grupları arasında fark bulunmamıştır. Mevcut kemik

hacmi Ko-MKH grubunda PK grubuna göre anlamlı düzeyde daha yüksek

bulunurken (p<0,05), Ko grubu ile PK arasında anlamlı farlılık yoktur. Ko

grubunda PK grubuna göre anlamlı olarak daha fazla fibril yoğunluğu

bulunsa da; Ko-MKH grubunda fibril yoğunluğu ve vestibul fibril bağlanma

açısı değerleri PK ve Ko gruplarına göre anlamlı olarak daha yüksektir

(p<0,001). Sonuçlar: Dehisens defektlere kollajen aracılığı ile MKH

aktarılması, yalnız kollajen uygulanmasına kıyasla daha düşük lineer ve

volumetrik kemik kaybı değerleri, daha yüksek fibril yoğunluğu ve daha

ideal vestibul fibril bağlanma açısı değerleri göstererek, periodonsiyumun

rejenerasyonunda olumlu sonuçlar sunmuştur.

Anahtar Kelimeler: Mezenkimal Kök Hücre, Dehisens Defekt, Rejenerasyon,

Vestibuler Alveolar Kemik, Periodontal Fibril, Mikrobt

27 Şubat 2020 17:00 Kanes

Bildiri 132

Gnp İlave Edilen Mta’nın, Gingival Fibroblast

Hücreleri Üzerindeki Sitotoksisitesinin

Değerlendirilmesi

Elif Nihan Küçükyıldız¹, Elif Nihan Küçükyıldız, Burak Dayı, Ali

Taghizadehghalehjoughi, Hakan Kamalak

1: Hatay Ağız Diş Sağlığı Merkezi

Page 83: Konuşma ve bildiri özetleri kitabı...klinik performansları ile ilgili bilgiler verilecek, kompozit resinlerle karşılaştırılarak ve tartışılacaktır. 17 27 úubat 2020 09:00,

82

Amaç: Bir karbon türevi olan grafen; hastalıkların teşhisi, antibakteriyel ve

antiviral materyal olarak, kanser hedefleme ve fototermal tedavi, hücrelerin

elektriksel olarak uyarılması, ilaç dağıtımı ve doku mühendisliği çalışmaları

gibi biyotıpta sayısız uygulamada kullanılmaktadır. Bu çalışmanın amacı;

MTA materyaline düşük dozlarda ve iki farklı oranda eklenen ve bir grafen

türevi olan GNP’nin gingival fibroblastlar üzerindeki etkisinin MTT, TAS ve

TOS analizleri ile değerlendirmektir. Gereç ve Yöntem: Angelus MTA’ya +

%0.1 GNP (grafen nanoplatelet) ve + %0.3 GNP (grafen nanoplatelet)

katılarak homojen karışım elde edilmiş ve bu gruplar çalışmanın deney

grubunu oluşturmuştur. Angelus MTA ve Dycal ise kontrol grubu olarak

kullanılmıştır. Materyaller üretici firma talimatları doğrultusunda karıştırılmış

ve teflon kalıplarda disk şeklinde örnekler oluşturulmuştur. Materyal

örneklerinin gingival fibroblast hücreleri üzerindeki etkileri 24 ve 72 saatlik

MTT, TAS ve TOS testleri ile in vitro olarak değerlendirilmiştir. Bulgular SPSS

programı kullanılarak istatistiksel açıdan değerlendirilmiştir. Bulgular:

Angelus MTA+ %0.3 GNP’nin 24 ve 72 saatlik MTT analizinde ve TOS 72.,

TAS 24. ve 72. saatlerdeki analizlerinde kontrol grubuyla arasında anlamlı

farklılık bulunmuştur (p<0.05). Dycal ve kontrol grubu arasında ise 72.

saatteki MTT (p=0.002), 24. saatteki MTT ve 24. ve 72. saatlerdeki TAS ve

TOS analizlerinde yüksek düzeyde anlamlı farklılık bulunmuştur (p=0.001).

Sonuç: MTA’ya GNP eklenmesi doza ve zamana bağlı olarak toksisiteyi ve

oksidan miktarını arttırmış, antioksidan kapasitenin ise düşmesine neden

olmuştur.

Anahtar Kelimeler: Pulpa Kuafajı, Angelus Mta, Grafen Nanoplatelet, Mtt,

Tas, Tos

26 Şubat 2020 15:00 Kanes

Bildiri 134

Fill-up Dual-cure Bulk-fill Kompozitin Monomer

Dönüşüm Derecesi Ve Polimerizasyon Derinliğinin

İncelenmesi

Zeynep Hale Keleş , Zeynep Hale Keleş, Berna Tarım

Page 84: Konuşma ve bildiri özetleri kitabı...klinik performansları ile ilgili bilgiler verilecek, kompozit resinlerle karşılaştırılarak ve tartışılacaktır. 17 27 úubat 2020 09:00,

83

Amaç: Bu çalışmanın amacı dual-cure bulk-fill kompozitin ışıkla veya

kimyasal olarak polimerizasyonunun monomer dönüşüm derecesi ve

polimerizasyon derinliği üzerine etkisinin incelenmesidir. Gereç ve yöntem:

20 adet Fill-Up (Coltene/Whaledent) dual-cure bulk-fill kompozit 4 mm

çapında, 10 mm kalınlığında, 10 adet Tetric EvoCeram (Ivoclar/Vivadent)

geleneksel kompozit 4 mm çapında, 2 mm kalınlığında kalıplara (delrin)

yerleştirilmiştir. Üretici firma önerisine göre Fill-Up grubundaki 10 örnek 7

sn, Tetric EvoCeram 10 sn DemiPlus (Kerr) LED ışık kaynağıyla polimerize

edilmiştir. Diğer 10 adet Fill-Up kompozitin polimerizasyonu kimyasal olarak

sağlanmıştır. 37oC’de karanlık ve kuru ortamda 24 saat bekletilen 30

örneğin (n=5) 15 adedinin üst yüzeyleri cilalanarak Vickers sertlik ölçümleri

(Innovatest) yapılmıştır. Alt yüzey sertlik değerinin üst yüzey değerine

oranlanması ile polimerizasyon derinliği belirlenmiştir. Diğer 15 örnek toz

haline getirilerek FTIR-ATR cihazı (Shimadzu IR Prestige21) ile monomer

dönüşüm dereceleri ölçülmüştür. Elde edilen veriler tek yönlü varyans analizi

(ANOVA), Bonferroni post-hoc testi ve Pearson Korelasyon Analizi ile

değerlendirilmiştir (p<0,05). Bulgular: Vickers sertlik ölçümleri sonucunda

kimyasal olarak polimerize olan Fill-Up bulk-fill kompozitin polimerizasyon

derinliği %59,40±11,46, ışıkla polimerize olan Fill-Up grubunun

%52,00±10,77, geleneksel kompozit Tetric EvoCeram’ın polimerizasyon

derinliği ise %53,40±5,32 olarak saptanmıştır. Monomer dönüşüm derecesi

incelendiğinde kimyasal olarak polimerize olan Fill-Up kompozitin

%64,34±0,66, ışıkla polimerize olan Fill-Up grubunun %66,72±1,89, Tetric

EvoCeram’ın monomer dönüşüm derecesinin %70,17±2,64, olduğu

belirlenmiştir. Fill-Up dual-cure kompozite ışık uygulanması monomer

dönüşüm derecesi ve polimerizasyon derinliği açısından kimyasal olarak

polimerize edilen grupla karşılaştırıldığında anlamlı bir farklılık

oluşturmamıştır (p>0,05). Tetric EvoCeram ile Fill-Up kompozitin her iki

grubunun polimerizasyon derinliği arasında istatistiksel olarak anlamlı fark

saptanmamıştır. Geleneksel kompozit Tetric EvoCeram’ın monomer

dönüşüm derecesi Fill-Up dual-cure bulk-fill kompozitten anlamlı derecede

yüksek bulunmuştur (p<0,05). Kompozitlerin monomer dönüşüm derecesi

ile polimerizasyon derinliği arasında korelasyon saptanmamıştır. Sonuç: Fill-

Up ve Tetric EvoCeram kompozitler klinik olarak yeterli kabul edilen

minimum %55 monomer dönüşüm derecesi oranını aşmakta, ancak

polimerizasyon derinliği açısından yeterli kabul edilen %80 oranının altında

kalmaktadır.

Page 85: Konuşma ve bildiri özetleri kitabı...klinik performansları ile ilgili bilgiler verilecek, kompozit resinlerle karşılaştırılarak ve tartışılacaktır. 17 27 úubat 2020 09:00,

84

Anahtar Kelimeler: Dual-cure Bulk-fill Kompozit, Polimerizasyon Derinliği,

Monomer Dönüşüm

27 Şubat 2020 17:15 Kanes

Bildiri 136

Ebeveynlerin Çocuklarda Bruksizm İle İlgili Bilgi Ve

Tutumlarının Değerlendirilmesi

Yelda Kasımoğlu , Nisanur Firat, Merve Esen, Elif Bahar Tuna

Amaç: Bruksizm, çocukları ve erişkinleri etkileyen bir parafonksiyonel

alışkanlıktır. Çocuk hastalarda bruksizm tanısı sıklıkla ebeveynlerin

bildirimlerine dayanarak yapılmaktadır. Bu nedenle ebeveynler, çocuklarda

bruksizmin saptanmasında önemli bir rol oynamaktadırlar. Bu çalışmada

ebeveynlerin çocuklarda görülen bruksizm üzerine bilgi ve tutumlarının

incelenmesi amaçlanmıştır. Gereç ve Yöntem: Çalışma için İstanbul

Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi Klinik Araştırmalar Etik Kurulu’ndan etik

kurul onayı alınmıştır. Çalışma kapsamında İstanbul Üniversitesi Diş

Hekimliği Fakültesi Pedodonti Anabilim Dalı Kliniği’ne Kasım 2017-Nisan

2018 tarihleri arasında başvuran çocukların, çocuklarını uyku sırasında

gözleme şansı bulunan ebeveynlerine 52 adet çok seçenekli sorudan oluşan

anket soruları yöneltilmiştir. Anket soruları (i) sosyo-ekonomik veriler, (ii)

tırnak ısırma, parmak emme, emzik/biberon kullanımı gibi kötü alışkanlıklar

ve (iii) ebeveynlerin bruksizm konusundaki bilgi düzeyini içeren sorulardan

oluşturulmuştur. Çalışmaya katılmaya gönüllü olan 367 ebeveynin anket

yanıtları çalışmaya dahil edilmiştir. İstatistiksel analiz kapsamında tanımlayıcı

istatistikler, Ki-kare testi, Fisher’ın kesin Ki-kare testi ve Spearman’ın

korelasyon testi kullanılmış ve p değeri 0,05 olarak belirlenmiştir. Bulgular:

Ebeveynlerin %38,7’sinin bruksizmin tanımını bildiklerini belirlenmiştir.

Çalışmaya dahil edilen çocukların %29,4’ünde bruksizm olduğu, %45,5’inde

bruksizm olmadığı ve kalan %25,1’inde ebeveynlerinin bir fikri olmadığı

görülmüştür. Bruksizmin nedenleri arasında duygusal (%45,8), dişlerle ilgili

(%16,9), ilaçlara bağlı (%3,5), dini/ruhani (%3) ve diğer faktörler (%0,5)

gösterilmiştir. Bruksizmin tedavisinin psikolojik tedavi ile (%34,1), diş

tedavileri ile (%23,7), tıbbi tedaviler ile (%6,5) ve dini yöntemler ile (%0,8)

yapılabileceği belirtilmiştir. Ebeveynlerin %72,2’si çocuklarda bruksizm ile

Page 86: Konuşma ve bildiri özetleri kitabı...klinik performansları ile ilgili bilgiler verilecek, kompozit resinlerle karşılaştırılarak ve tartışılacaktır. 17 27 úubat 2020 09:00,

85

ilgili daha fazla bilgi edinmek istediklerini, %12’si kararsız olduklarını,

%15,7’si ise isteksiz olduklarını bildirmişlerdir. Evli ve ayrılmış ebeveynlerin

çocuklarında bruksizm varlığı arasında istatistiksel olarak anlamlı bir farklılık

bulunmuştur (p<0,05). Şiddetli psikolojik travma gören çocuklarda bruksizm

oranı yüksek çıkmıştır (p<0,05). Sonuç: Çocuklarda bruksizmin teşhis

edilmesinde ebeveynlerin bildirimeri büyük rol oynamaktadır. Bu nedenle

ebeveynlerdeki bilgi eksikliği, bruksizmin teşhisinde gecikmelere yol

açabilmektedir. Çocuklarda bruksizmin olumsuz etkilerinin önlenmesi

açısından ebeveynlerin konu hakkında bilinçlendirilmeleri gerekmektedir.

Anahtar Kelimeler: Bruksizm, Çocuk, Genç Erişkin, Pedodonti

27 Şubat 2020 9:30 Gültepe

Bildiri 139

Odontojenik Kistlerin Güncel Sınıflaması Ve

Marsüpyalizasyonla Tedavi Edilen Vaka Örnekleri

Cihan Topan¹, Suheyb Bilge, Yusuf Nuri Kaba

1: Erciyes Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi

Kist yumuşak dokuda veya kemik içinde oluşan, sıvı veya yarı katı materyal

içeren, çeperinin iç yüzü epitel ile döşeli, etrafı bağ doku kapsülü ile çevrili

lezyondur. Odontojenik kistler uzun süre semptom vermeden büyür ve

genelde radyografik muayenede tesadüfen teşhis edilir. Büyük boyutlara

ulaştığında kemikte ekspansiyon nedeniyle şişlik ve asimetriye neden olur.

Ayrıca komşu dişlerde yer değişikliği, mobilite ve diş köklerinde rezorbsiyon

gözlenebilir. Kistler tedavi edilmediği takdirde alt çenede patolojik kırıklara

sebep olabilir. Radyolojik olarak genellikle iyi sınırlı, yuvarlak veya oval şekilli

dışı radyopak marjin ile çevrelenmiş radyolüsent alanlar şeklinde görülür.

Odontojenik kistler marsüpyalizasyon ve enükleasyon olmak üzere iki

şekilde tedavi edilir. Enükleasyon kist kapsülünden hiçbir artık bırakmadan

kistin bütünüyle kemikten çıkartılmasıdır. Marsüpyalizasyonda ise kistin

üzerindeki mukoza ve kemik çıkarılır ve kist kesesi ağız mukozasına dikilir.

Belirli bir zaman sonra kist kavitesi küçülmesi ve kisti döşeyen epitelin ağız

mukozası epiteline dönüşmesi beklenir. Bu sunumda güncel kist sınıflaması

Page 87: Konuşma ve bildiri özetleri kitabı...klinik performansları ile ilgili bilgiler verilecek, kompozit resinlerle karşılaştırılarak ve tartışılacaktır. 17 27 úubat 2020 09:00,

86

ve tedavileri hakkında kısa literatür bilgisi verilerek hastanemizde

marsüpyalizasyan ile tedavi ettiğimiz birkaç vaka raporu takdim edilecektir.

Anahtar Kelimeler: Odontojenik Kistler, Enükleasyon, Marsüpyalizasyon

27 Şubat 2020 14:30 Gültepe

Bildiri 140

Tek Diş Eksikliği Olan Bireylerde Rezidüel Alveoler

Kemiğin Değerlendirilmesi

İbrahim Doğru¹, Saadet Çınarsoy Ciğerim

1: Yüzüncü Yıl Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi

Amaç: Bu çalışmanın amacı, alt veya üst çenede tek diş eksikliği olan

bireylerde rezidüel alveoler kemik genişliğinin ve yüksekliğinin

değerlendirilmesiydi. Gereç ve Yöntem: Çalışma, Van Yüzüncü Yıl

Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi Ağız Diş ve Çene Cerrahisi Anabilim

Dalı’na 2010-2019 yılları arasında başvurmuş ve çeşitli nedenlerle bilgisayarlı

tomografi çekilmiş (malokluzyon, tme problemleri, travma, dental implant,

gömülü diş, patolojik oluşumlar) ve verilerine ulaşılan 1000 kişiye ait

görüntüler değerlendirilerek gerçekleitirildi. 18 yaş ve üzeri, sistemik

hastalığı olmayan, tek diş eksikliği bulunan ve demografik verilerine ulaşılan

164 BT görüntüsü çalışmaya dahil edildi. Tomografi cihazına entegre edilmiş

(Kavo 3D Exam vision, Kavo, USA) yazılım ile ölçümler yapıldı. Bulgular: Dahil

edilen 164 bireyin 65 (% 39,6)'i erkek, 99 (% 60,4)' u kadındı ve yaş

ortalaması 38,2’di. Tek diş eksikliği olan bölgelerin dağılımı %68,9’u molar,

%20,76’sı premolar ve %10,36’sı keser bölge şeklindeydi. Ortalama

meziodistal genişlik dişlerin kontak noktası seviyesinde 7,13 mm; dişlerin

servikal seviyesinde 9,67 mm olarak ölçülmüştür. Ortalama kemik yüksekliği

kesici bölgesinde 10,5 mm, premolar bölgede 8,76 mm ve molar bölgede

6,74 mm olarak ölçülmüştür. Ortalama kemik genişliği kret tepesinden

uzaklığına göre yapılan ölçümlerde 1 mm’de 6,03 mm; 3 mm’de 7,52 mm; 5

mm’de 8,31 mm ve 7 mm’de 8,91 mm olarak ölçülmüştür. Bireylerin 100

(%60,9)'ünde kemikte defekt yok, 27(%16,5)' sinde sadece bukkal/vestibül

bölgede, 20(%12,2)'sinde sadece lingual/palatinal bölgede, 17(%10,4)' sinde

ise her iki bölgede de defekt izlenmiştir. Sonuç: Bu çalışmada tek diş

Page 88: Konuşma ve bildiri özetleri kitabı...klinik performansları ile ilgili bilgiler verilecek, kompozit resinlerle karşılaştırılarak ve tartışılacaktır. 17 27 úubat 2020 09:00,

87

eksikliğinin çoğunlukla molar bölgede olduğu görüldü (%68,9). Vertikal

mesafenin en az molar bölge (6,74 mm) olduğu görüldü ve bu değer düşük

yaş ortalaması (38,2) da göz önüne alındığında, tek diş eksikliği olup dental

implant planlanan hastalarda özellikle kemik yüksekliği açısından

augmentasyon ihtiyacını ortaya koymaktadır.

Anahtar Kelimeler: Tek Diş Eksikliği, Kemik Genişliği, Kemik Yüksekliği,

Augmentasyon

27 Şubat 2020 14:45 Gültepe

Bildiri 141

Lateral Dişlerin Eksikliğinin Kişisel Abutment

Kullanılarak Sabit Restorasyonla Rehabilitasyonu

Hilin Taş¹, Hilin Taş, Mesut Tuzlali

1: İnönü Üniversitesi Diş Hekimliği Fakülte

Amaç: İmplantüstü sabit restorasyonlar, diş kayıplarında, uygun endikasyon

dahilinde, altın standart haline gelen bir tedavi çeşididir. Uygun açıda

konumlandırılmayan implantlar, daha uzun veya geniş çapta abutment

gerekliliği gibi durumlar kişisel abutment kullanma ihtiyacını meydana

getirir. Bu vaka sunumunda, siman tutuculu kişisel abutment kullanılarak

sabit restorasyonla rehabilitasyon anlatılacaktır. Olgu: 40 yaşındaki sistemik

açıdan sağlıklı erkek hasta 12 ve 22 numaralı diş eksiklikleri nedeniyle

kliniğimize başvurdu. Hastanın estetik, fonksiyon ve fonasyon şikayetlerine

çözüm olarak, Ağız, Diş ve Çene Cerrahisi Anabilim dalı’nda ilgili bölgelere

implantlar (Straumann AG, Basel, Switzerland) yerleştirildi. Osseointegrasyon

sürecinin tamamlanması sonrasında hastadan ölçü alınarak protetik

aşamaya geçildi. Elde edilen model üzerinde yapılan analiz sonucu, implant

firmasının prefabrik abutment seçeneklerinin, hasta için uygun olmadığı

belirlendi. Prefabrik abutment uzunluğunun, gerekenden daha kısa ve dar

olması sebebiyle yetersiz retansiyon riski ortaya çıktığından, kişisel abutment

kullanılmasına karar verildi. Tarayıcı yardımıyla model bilgisayar ortamına

aktarılıp, CAD/CAM teknolojisi yardımıyla dijital olarak uygun açı, uzunluk ve

çapta kişisel abutment tasarımı yapıldı ve pre-mill titanyum bloktan bu

tasarlanan abutmentlar kazıma yöntemi ile elde edildi. Daha sonra bu kişisel

Page 89: Konuşma ve bildiri özetleri kitabı...klinik performansları ile ilgili bilgiler verilecek, kompozit resinlerle karşılaştırılarak ve tartışılacaktır. 17 27 úubat 2020 09:00,

88

abutmentların üzerine lazer sinterleme yöntemi ile krom-kobalt metal

alaşımından altyapı üretildi ve hastada prova edildi. Metal altyapı provasını

takiben uygun renk seçimi yapıldı. Dentin provada oklüzyon, gülme hattı,

komşu dişlerle kontak, renk uyumu, morfoloji, marjinal adaptasyon gibi

kontrollerinin tamamlanmasının ardından glazeleme işlemi gerçekleştirildi.

Abutmentlar, implant firmasının talimatlarına uygun kuvvet değerinde

torklandıktan sonra kronlar abutment üzerine simante edildi. Sonuç: Kişisel

abutment kullanımı ile daha uyumlu morfolojiye sahip ve daha retantif

kronların üretilmesi mümkün hale gelmektedir. Bu vakada, uygulanan

prosedür ile oldukça tatminkâr bir sonuç elde edilmiştir.

Anahtar Kelimeler: İmplant, Kişisel Abutment, Sabit Restorasyon

27 Şubat 2020 09:00 Gereme

Bildiri 142

Vertikal Büyüme Yönüne Sahip Açık Kapanış

Hastaları İle Normal Kapanışa Sahip Bireylerin, Hava

Yolu Genişliği, Hyoid Ve Dil Konumu Açısından

Karşılaştırılması

Banu Kılıç¹, Elif Kaymakçıoğlu

1: Bezmialem Vakıf Üniversitesi

Amaç: Aynı büyüme paternine sahip bireylerde hava yolu genişliği dil ve

hyoid kemiğin konumu incelenerek açık kapanış etyolojisi hakkında bilgi

elde etmek. Gereç ve Yöntem: Bu çalışmada 91 adet vertikal büyüme

yönüne sahip, FMA açısı 30 un üzerinde olan, kötü alışkanlık hikâyesi

bulunmayan bireylerin sefalometrik filmlerinde hava yolu genişliği, dil ve

hyoid kemiğin konumu incelenmiştir. Bu hastaların 46 tanesi normal

kapanışa, 45 tanesi ise açık kapanışa sahipti. Sefalometrik filmler üzerinde

yapılan çizimlerde; üst hava yolunun genişliği (UPV), hava yolunun en dar

kısmının genişliği (LPV), dil ucu, dil sırtı, dil kökü ile horizontal referans

düzlemi arası uzaklık (DU HRP, DS HRP, DK HRP), dil ucu, dil sırtı, dil kökü ile

vertikal referans düzlemi arası uzaklık (DU VRP, DS VRP, DK VRP), hyoid

epiglottis arası uzaklık (HE), hyoid mandibular düzlem arası uzaklık (H MP)

Page 90: Konuşma ve bildiri özetleri kitabı...klinik performansları ile ilgili bilgiler verilecek, kompozit resinlerle karşılaştırılarak ve tartışılacaktır. 17 27 úubat 2020 09:00,

89

ölçülmültür. Bulgular: “Normal Bite” grubunda yer alan katılımcılara ait

ortalama “DU HRP” değeri (6,45), “Open Bite” grubunda yer alan

katılımcılara ait ortalama “DU HRP” değerinden (7,08) anlamlı derecede

düşüktür. Diğer ölçümlerdeki farklar istatistiksel olarak anlamlı

bulunmamıştır. “Normal Bite” grubunda yer alan katılımcılara ait ortalama

“DS HRP” değeri (5,06), “Open Bite” grubunda yer alan katılımcılara ait

ortalama “DS HRP” değerinden (5,52) anlamlı derecede düşüktür. “Normal

Bite” grubunda yer alan katılımcılara ait ortalama “DS VRP” değeri (3,52),

“Open Bite” grubunda yer alan katılımcılara ait ortalama “DS VRP”

değerinden (2,95) anlamlı derecede yüksektir. “Normal Bite” grubunda yer

alan katılımcılara ait ortalama “H E” değeri (2,12), “Open Bite” grubunda yer

alan katılımcılara ait ortalama “H E” değerinden (2,33) anlamlı derecede

düşüktür. Sonuç: Vertikal büyüme paternine sahip hastalarda hyoid kemiğin

daha öndeki konumu, dil sırtının daha aşağı ve geride, dil ucunun daha

aşağıda konumlanmış olması açık kapanış oluşumuna katkıda bulunuyor

olabilir.

Anahtar Kelimeler: Vertikal Büyüme Paterni, Açık Kapanış, Etiyoloji

27 Şubat 2020 09:15 Gereme

Bildiri 143

1999 Ve 2018 Periodontal Hastalık

Sınıflandırmalarına Göre Konulan Teşhislerin

Eğitimciler Ve Diş Hekimliği Stajyerleri Arasındaki

Korelasyonu

Nergiz Çelik¹, Nergiz Çelik , Cüneyt Asım Aral

1: İnönü Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi Periodontoloji An

Amaç: 2018 Periodontal hastalık sınıflandırmalarına göre Eğitimciler ve Diş

Hekimliği stajyerleri tarafından konulan teşhislerin ne kadar doğru

olduğunun tespit edilmesine yönelik çalışma bildiğimiz kadarıyla literatürde

bulunmamaktadır. Bu çalışmanın amacı 1999 ve 2018 sınıflandırmalarına

göre konulan teşhislerin Eğitimciler arasında ve Eğitimciler ile Diş Hekimliği

stajyerleri arasındaki tutarlılığın belirlenmesidir. Gereç ve Yöntem:

Page 91: Konuşma ve bildiri özetleri kitabı...klinik performansları ile ilgili bilgiler verilecek, kompozit resinlerle karşılaştırılarak ve tartışılacaktır. 17 27 úubat 2020 09:00,

90

Çalışmanın yürütülmesinden önce tüm stajyer Diş Hekimlerine teorik ve

pratik eğitim verildi. Güç analizi yapılarak çalışmaya katılacak kişi sayısı

ayarlandı. Periodontoloji Anabilim Dalı’na başvuran ve 12 yaşından büyük

olan toplam 60 hasta çalışmaya dahil edildi. Klinik ve radyolojik incelemeler

sonucunda Eğitimciler, Dönem 4 ve 5 stajyerler tarafından 1999 ve 2018

Periodontal hastalık sınıflandırmalarına göre teşhis konuldu. Eğitimcilerin

ortak olarak koyduğu teşhisler altın standart olarak kabul edildi. Tüm

teşhisler altın standart teşhisler ile kıyaslandı. Stajyerlerin koyduğu teşhisler;

tam, çok yakın, yakın, uzak ve çok uzak olmak üzere 5 kategoride incelendi.

Bulgular: 1999 Periodontal hastalık sınıflandırmasına göre Eğitimciler ile

Dönem 4 ve 5 arasındaki korelasyon sırasıyla (p=0.715, rho<0.01) ve

(p=0.884, rho<0.01) olarak hesaplandı. İki Eğitimci arasındaki korelasyon ise

(p=0.966, rho<0.001) olarak ölçüldü. 2018 Periodontal hastalık

sınıflandırmasına göre ise Eğitimciler ile Dönem 4 ve 5 arasındaki korelasyon

sırasıyla (p=0.324, rho<0.05) ve (p=0.500, rho<0.05) olarak belirlendi. İki

Eğitimci arasındaki korelasyon ise (p=0.850, rho<0.01) olarak ölçüldü.

Dönem 4 stajyer diş hekimlerinin teşhisleri vakaların %23.8’inde tam,

%9.5’ünde çok yakın, %4.8’inde yakın, %1.6’sında uzak ve %4.8’inde ise çok

uzaktı. Dönem 5 stajyer diş hekimlerinin teşhisleri ise vakaların %25.4’ünde

tam, %17.5’inde çok yakın, %1.6’sında yakın ve %1.6’sında uzaktı. Sonuç:

1999 ve 2018 sınıflandırmalarına göre Eğitimciler arasında yüksek teşhis

tutarlılığı izlendi. 1999 sınıflandırmasına göre konulan teşhislerin tutarlılığı

2018 sınıflandırmasına göre nispeten daha yüksek bulundu. Eğitimciler ile

Dönem 5 stajyerler arası korelasyonun, Eğitimciler ile Dönem 4 arasındaki

korelasyona göre daha yüksek olduğu belirlendi.

Anahtar Kelimeler: Periodontal Hastalık Sınıfladırması, Stayjer Diş Hekimleri,

Korelasyon

28 Şubat 2020 10:15 Kanes

Bildiri 145

Büyüme Ve Gelişim Dönemindeki Class ııı Anomalili

Çocuklarda Sadece Yüz Maskesi Kullanımı İle Hızlı Üst

Çene Genişletme Aygıtı (rme) İle Birlikte Yüz Maskesi

Page 92: Konuşma ve bildiri özetleri kitabı...klinik performansları ile ilgili bilgiler verilecek, kompozit resinlerle karşılaştırılarak ve tartışılacaktır. 17 27 úubat 2020 09:00,

91

Kullanımının Maksilla Ve Mandibula Üzerine

Etkilerinin Karşılaştırı

Aykan Onur Atilla¹, Özgür Sayın

1: Sağlık Bakanlığı

Amaç: Araştırmamızın amacı, ‘’yüz maskesi tedavisi büyüme gelişim

dönemindeki çocuklarda etkili sonuç veriyor mu?’’ sorusundan çok, ‘’hızlı üst

çene genişletilmesi yüz maskesi tedavisinin etkinliğini arttırıyor

mu?’’sorusuna cevap aramaktır. Materyal ve Metot: Süleyman Demirel

Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi Ortodonti Anabilim Dalı’na tedavi amacı

ile başvuran iskeletsel Sınıf III malokluzyona sahip bireylerden alınan lateral

sefalometrik filmler oluşturmuştur. Araştırma grubuna dahil edilen 32 birey,

16'şar bireylik 2 alt gruba ayrılmıştır. Ortalama yaşı 10.84 olan 1. gruptaki 8

kız ve 8 erkek bireye, RME ve yüz maskesi apareyi, ortalama yaşı 10.93 olan

2. gruptaki 8 kız ve 8 erkeğe ise sadece yüz maskesi apareyi uygulanmıştır.

Altı aylık tedavi sonucunda, tedavi ile oluşan değişikliklerin grup içi

karşılaştırmaları Wilcoxon testi ile, grupların tedavi başı ve sonu değerlerinin

karşılaştırılması Mann Whitney U testi ile, gruplar arası farkların

karşılaştırılması ise ‘’unpaired t test’’ ile gerçekleştirilmiştir. Bulgular:

Maksiller ve mandibuler iskeletsel değişiklikler gruplar arasında istatistiksel

olarak anlamlı fark göstermemektedir. Palatal plan açısındaki değişiklikler

her iki tedavi grubu arasında anlamlı fark göstermemektedir. ANB açısı ve

WITS ölçümlerindeki iyileşme miktarı tedavi grupları arasında istatistiksel

olarak anlamlı fark göstermemektedir. Maksiller ve mandibuler dental

değişiklikler gruplar arasında benzerdir. Üst dudağın öne doğru hareket

miktarı gruplar arasında istatistiksel olarak anlamlı fark göstermemiştir.

Sonuç: Her iki tedavi grubunda da Sınıf III malokluzyonun düzeltilmesinin

hem iskeletsel hem dental hem de yumuşak doku değişiklikleri ile meydana

geldiğini göstermektedir. Ancak, RME’li ve RME’siz yüz maskesi tedavisinin

kraniyofasial yapıda benzer etkiler oluşturması maksiller genişletme ihtiyacı

olmayan Sınıf III hastalarda RME uygulamasını tartışılır hale getirmektedir.

Anahtar Sözcükler: Protraksiyon, RME, Sınıf III malokluzyon, yüz maskesi

Anahtar Kelimeler: Protraksiyon, Rme, Sınıf ııı Malokluzyon, Yüz Maskesi

27 Şubat 2020 09:30 Gereme

Page 93: Konuşma ve bildiri özetleri kitabı...klinik performansları ile ilgili bilgiler verilecek, kompozit resinlerle karşılaştırılarak ve tartışılacaktır. 17 27 úubat 2020 09:00,

92

Bildiri 146

Daimi Birinci Büyük Azı Çekimi Sonrası Çekim

Boşluğunun Prognozu

Mutlu Güneş¹, Hazal Özer

1: Necmettin Erbakan Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi

Amaç: Daimi birinci molar (DBM) dişlerin okluzyondaki kilit rolleri sebebiyle

fonksiyonel bir şekilde ağızda korunmaları son derece önemlidir. DBM

dişleri çürük ve hipomineralizasyondan en fazla etkilenen diş olduklarından

sıklıkla zorunlu olarak çekilmektedirler. Uygun zamanda yapılan çekim

planlaması ve gerekli kontrollü çekimlerin (kompenzasyon, balans)

yapılmasıyla; ikinci ve takiben üçüncü büyük azı dişlerinin çekim boşluğuna

doğru mezializasyonla paralel hareket ederek uygun bir okluzal ilişki elde

edilebileceği öngörülmektedir. Aksi halde komşu dişlerde devrilmeler, yer

değiştirmeler, karşıt arka doğru uzamalar, orta hat sapmaları, iskeletsel ve

dental asimetri, tek taraflı çiğneme alışkanlıkları ve TME bozuklukları

meydana gelebilmektedir. Çalışmamızın amacı DBM dişleri farklı gelişim

evrelerinde çekilen hastalarda; çekim boşluğu ve okluzyonun prognozunu

değerlendirerek, meydana gelebilecek farklı durumları tespit ederek, uygun

zamanlama ve kontrollü çekimlerin önemini vurgulamaktır. Gereç ve

Yöntem: Bu retrospektif çalışmada kliniğimize başvurmuş, iyileşmesi

mümkün olmayan periradiküler enfeksiyon, hipomineralizasyon ve yaygın

kron harabiyeti nedeniyle DBM dişlerinden en az biri zorunlu olarak çekilmiş,

başlangıç ve 24. aya (+-3) ait panoramik radyografisi bulunan hastaların

radyografik kayıtları kullanılmıştır. Çalışmaya dahil edilen olgular, çekim

tarafındaki ikinci büyük azı germlerinin çekim sırasındaki Nolla gelişim

aşamasına göre radyografik olarak uygun zamanda (Grup 1- 20 diş) ve geç

yapılan çekimler (Grup 2- 20 diş ) olmak üzere 2 gruba ayrılmıştır. 24 ay

sonunda çekim boşluğu ve okluzyonun mevcut durumu (overerüpsiyonlar,

rotasyonlar, orta hat sapmaları, distalizasyon ve devrilmeler) tespit edilmiş

ve prognoz açısından değerlendirilmiştir. Bulgular: İkinci büyük azı dişinin

mezial yönde paralel hareketiyle uygun boşluk kapanması Grup 1 de % 60

(12 diş ), Grup 2 de % 5 (1 diş ) oranında gerçekleşmiştir. Paralel hareketle

boşluk kapanması en fazla ikinci büyük azı dişinin furkasyon mineralizasyon

evresinde çekildiği hastalarda elde edilmiştir. Sonuç: DBM dişlerin çekimleri

Page 94: Konuşma ve bildiri özetleri kitabı...klinik performansları ile ilgili bilgiler verilecek, kompozit resinlerle karşılaştırılarak ve tartışılacaktır. 17 27 úubat 2020 09:00,

93

ile ideal okluzyonun elde edilebilmesi için çekim kriterlerinin doğru

belirlenmesi ve düzenli olarak takip edilmesi gerekmektedir.

Anahtar Kelimeler: Balans Çekimi, Daimi Birinci Büyük Azı, Kompenzasyon

Çekimi, Kontrollü Çekim, Çekim Zamanlaması, Spontan Yer Kapanması

27 Şubat 2020 09:45 Gereme

Bildiri 147

Oral Kontraseptifler Ve Periodontal Dokular Üzerine

Olan Etkisi

F. Selin Şahinkaya¹, Ali Çekici, Nur Balcı, Fehmiye Selin Şahinkaya

1: İstanbul Medipol Üniversitesi

Oral kontraseptifler, tüm dünyada sık kullanılan kontraseptif yöntemlerden

biridir. En sık östrojen ve progesteron içeren kombine preparatlar

kullanılmaktadır. Yaygın olarak görülen yan etkiler bulantı, başağrısı, kilo ve

ruhsal durum değişiklikleridir. Ayrıca diş etlerinde inflamasyon ve

hiperplaziye yol açabilmektedirler. Yapılan çalışmalarda; oral kontraseptif

kullanımı ile gingival inflamasyonda artış saptanırken ataçman kaybı ile ilgili

herhangi bir ilişki saptanamamıştır. Periodontal dokularda oral kontraseptif

(OK) içeriğinde bulunan östrojenler ve progesteronların hücre içi bağlanma

proteinleri tanımlanmıştır. Özellikle östrojenin fibroblast proliferasyonunu

arttırdığı bulunmuştur. Oral kontraseptifler ve periodontal doku ve durum

arasındaki ilişkiyi değerlendiren kısıtlı sayıda çalışma bulunmaktadır. Çalışma

popülasyonunun doğasının yanı sıra, karmaşıklıklar göz önüne alındığında

anlamlı analizler için yeterince çok sayıda kişinin dahil edilerek yürütüldüğü

sistematik çalışmalar gerekmektedir.

Anahtar Kelimeler: Oral Kontraseptifler, Periodonsiyum, Dişeti Sağlığı

27 Şubat 2020 10:00 Gereme

Bildiri 148

Page 95: Konuşma ve bildiri özetleri kitabı...klinik performansları ile ilgili bilgiler verilecek, kompozit resinlerle karşılaştırılarak ve tartışılacaktır. 17 27 úubat 2020 09:00,

94

Urtica Dioica’nın Diabet Oluşturulmuş Ratlarda

Oksidatif Sistem Üzerine Etkisinin İncelenmesi

Nahide Ekici Günay , Mustafa Nisari

Amaç: Diabetes mellitus oluşturulan rat modelinde, Urtica dioica

(UD)(ısırgan otu)’nun doku okisdatif stresi, antioksidan enzim düzeyleri

üzerine etkisini incelemek amaçlandı. Gereç yöntem: 30 wistar albino rat,

kontrol grubu, diabet grubu ve UD uygulanan diabet grubu olarak 3 gruba

ayrıldı. Streptozotosin (STZ, 60 mg/kg) injeksiyonu ile diabet grubu

oluşturudu. Diabet oluşturulan ratlara 6 hafta süre ile 100 mg/kg/gün

ısırgan otu intraperitoneal olarak verildi. Süre sonunda ratlar sakrifiye

edilerek dokular alındı ve homojenizasyon işlemi yapıldı. Lipid

peroksidasyon hasarı belirteci olan malondialdehit (MDA)ile antioksidan

enzimleri olan katalaz, süperoksit dizmutaz(SOD) ve glutatyon

transferaz(GSH) düzeyleri spektrofotometrik olarak ölçüldü. Sonuçlar

homojenite varyans analizleri Shapiro Wilk testi ile kontrol edildi ve

grupların oksidatif stress belirteçleri ANOVA testi ile karşılaştırıldı ve çoklu

karşılaştırmalar için Tukey post hoc testi uygulandı. Tüm istatiklerde

anlamlılık düzeyi α=0.05 olarak kabul edildi. Bulgular: Diabet grubunda

MDA, SOD ve katalaz düzeyleri kontrol grubuna göre anlamlı olarak

yüksekti. Doku MDA düzeyleri, UD uygulanan diabet grubunda diabet

grubuna göre anlamlı olarak düşük bulunurken; SOD, katalaz ve GSH

düzeyleri UD uygulanan diabet grubunda diabet grubuna göre anlamlı

olarak yüksek olarak bulundu (her bir parametre için p<0.001). Sonuç:

Diabetes mellitus hastalarında cerrahi ve edinsel yara iyileşme süreci,

bozulmuş olan doku oksidatif stess cevabı nedeniyle etkilenir. Buna göre

diabet grubunda bulunan lipid peroksidasyonu hasarı, UD verilmesi ile

anlamlı olarak düşüş göstermiştir. Hatta, diabet +UD grubunda kontrol

grubuna göre de anlamlı olarak farklı ve düşük buunan MDA düzeyleri ,

bazal oksidatif hasar üzerindeki nutrasötik etkiye sahip olabileceğini

düşündürtmüştür. Antioksidan savunma sisitemi enzimleri olan katalaz ve

GSH düzeylerinde artışa sebep olmuştur. Bu bağlamda, Urtica diocia bitkisi

antioksidan system modülasyonunu sağlayan, iyileşme sürecindeki doku

oksidatif enzimlerini düzenleyen ve inflamatuvar süreçlerlerde yardımcı

olabilecek bir nutrasötik ajan olarak değerlendirilebilir. UD’nin doku

Page 96: Konuşma ve bildiri özetleri kitabı...klinik performansları ile ilgili bilgiler verilecek, kompozit resinlerle karşılaştırılarak ve tartışılacaktır. 17 27 úubat 2020 09:00,

95

hasarlanmasında hangi dozda ve ne kadar süre ile kullanımı ile ilgili insan

denekli ileri çalışmalara ihtiyaç vardır.

Anahtar Kelimeler: Oksidatif Stres, İnflamasyon, Antioksidan, Urtica Diocia,

Diabetes Mellitus

27 Şubat 2020 10:15 Gereme

Bildiri 152

Osteoartritli Temporomandibular Eklemlerin Kıbt

Görüntülerinde İzlenen Radyografik Bulguların

İncelenmesi

Canan Uzun¹,

1: Sağlık Bilimleri Ünivesitesi

Amaç: Osteoartritli (OA’lı) temporomandibular eklemlerin (TME’lerin), konik

ışınlı bilgisayarlı tomografi (KIBT) görüntülerinde, OA ile ilişkilendirilmiş

radyografik bulguların incelenmesi; bu bulguların yaş grupları ve cinsiyet ile

ve bulguların birbirleri ile olan bağıntısının araştırılması. Gereç ve yöntem: 42

hastada 65 OA’lı TME’ye ait KIBT görüntüsü (23’ü bilateral ve 19’u unilateral)

çalışmaya dahil edildi. Görüntüler erozyon, osteofit, skleroz, kist, kalsifiye

serbest cisim ve düzleşme varlığı bakımından incelendi. TME’ler hastaların

yaşına göre 6 gruba ayrıldı: 19-29, 30-39, 40-49, 50-59, 60-69 ve 70-80.

Radyografik bulguların birbirleri ile olan ve her bir bulgunun yaş grupları ve

cinsiyetle bağıntısı Pearson ki-kare testi kullanılarak incelendi. Bulgular: OA’lı

eklemlerde erozyon, osteofit, skleroz, kist, kalsifiye serbest cisim ve

düzleşme için prevalans sırasıyla: 47(%72,3), 42(%64,6), 13(%20,0), 3(%4,6),

6(%9,2) ve 29(%44,6) olarak bulundu. Serbest kalsifiye cisim görülme

yoğunluğunda, 50-59 yaş aralığında diğer yaş gruplarından istatistiksel

açıdan anlamlı bir fark görüldü (p=0,004). TME’nin düzleşmesinde kadın

cinsiyette izlenen yoğunluk istatistiksel olarak anlamlı bulundu (p=0,018).

Erozyon ile düzleşme arasında ve erozyon ile osteofit arasında istatistiksel

açıdan anlamlı bağıntı tespit edildi (p<0,05). Sonuç: TME’de düzleşme

kadınlarda daha sık görülmesine rağmen; erozyon, osteofit, skleroz, kist ve

kalsifiye serbest cisim oluşumu cinsiyetten bağımsız görülmektedir. TME’e

izlenen kalsifiye serbest cisimler 50-59 yaş aralığında daha sık görülmekle

Page 97: Konuşma ve bildiri özetleri kitabı...klinik performansları ile ilgili bilgiler verilecek, kompozit resinlerle karşılaştırılarak ve tartışılacaktır. 17 27 úubat 2020 09:00,

96

birlikte TME’de izlenen diğer dejeneratif değişikliklerin prevalansında yaş

grupları arasında fark yoktur. OA’lı TME’lerde erozyon ve düzleşme veya

erozyon ve ostefit oluşumu aynı eklemde birlikte sık var olabilen

dejenerasyonlardır.

Anahtar Kelimeler: Temporomandibular Eklem, Konik ışınlı Bilgisayarlı

Tomografi, Osteoartrit

27 Şubat 2020 10:30 Gereme

Bildiri 153

Twin Block Ve Herbst Apareyleri İle Sınıf ıı

Fonksiyonel Tedavinin Maksiller Sinüs Üzerine

Etkilerinin Değerlendirilmesi Ve Karşılaştırılması

Ayşe Tozar¹, Nisa Gül Amuk, Mehmet Amuk

1: Erciyes Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi

Amaç: Bu çalışmanın amacı iskeletsel sınıf ll malokluzyona sahip, Twin block

ve Herbst ile fonksiyonel tedavi görmüş hastaların maksiler sinüs

boyutlarında meydana gelen değişimin değerlendirilmesi ve

karşılaştırılmasıdır. GEREÇ-YÖNTEM: Bu çalışmaya Erciyes Üniversitesi Diş

Hekimliği Fakültesi Ortodonti Anabilim Dalı’nda Twin block ile tedavi edilmiş

21 hasta (10 kız, 11 erkek; ort. yaş: 13,67±1,19 yıl) ve Herbst ile tedavi

edilmiş 18 hasta (12 kız, 6 erkek; ort. yaş: 15,43±1,08 yıl) olmak üzere toplam

39 hasta dahil edilmiştir. Tüm hastalar tedavi başında iskeletsel ve dental

sınıf II malokluzyona sahip olup, ANB ortalamaları Twin block için 7,0˚±0,9

Herbst için 5,9˚±1,12' dir. Hastalardan tedavi başı (T0) ve tedavi sonunda

(Tson) alınan ortopantomograf ve sefalometrik radyograflar üzerinde

maksiller sinüsler genişlik, yükseklik ve derinlik ölçümleri (MedData

otomasyon yazılımı ile) yapılarak değerlendirilmiştir. Twin block ve Herbst ile

tedavi edilen hastaların T0 ve Tson maksiller sinüs boyutlarındaki değişim

bağımlı örneklem t-testi (SPSS istatistik programı) ile, iki grup arasındaki

maksiller sinüs boyut değişimi karşılaştırması ise bağımsız örneklem t-testi

ile gerçekleştirilmiştir. Bulgular: Sinüs ölçümlerinden cinsiyetler arası farklılık

gösteren tek ölçüm derinlik ölçümüdür. Yükseklik ve genişlik ölçümlerinde

cinsiyetler arası farklılık gözlenmediği için tüm bireylere ait veri tek

Page 98: Konuşma ve bildiri özetleri kitabı...klinik performansları ile ilgili bilgiler verilecek, kompozit resinlerle karşılaştırılarak ve tartışılacaktır. 17 27 úubat 2020 09:00,

97

örneklemde değerlendirilmiştir. Twin block uygulananlarda T0-Tson

arasında maksiller sinüs genişliğinde istatistiksel olarak anlamlı artış

(p<0,01), derinliğinde ise anlamlı azalma (p<0,05) tespit edilmiştir. Herbst

uygulananlarda ise tedavi ile maksiller sinüs genişlik, derinlik ve yükseklik

parametrelerinin herhangi birinde istatistiksel olarak anlamlı bir fark

bulunmamıştır. Gruplar arası karşılaştırmada, Twin block grubu maksiller

sinüs genişlik değişimi (-2,66±3,34 mm-artma yönünde) ile Herbst grubu

değerleri (0,33±4,82 mm-azalma yönünde) arasında anlamlı farklılık

bulunmuştur (p<0,05). SONUÇ: Twin blok ile iskeletsel sınıf II malokluzyon

tedavisi maksiller sinüs gelişimini sagital yönde inhibe ederken, Herbst

apareyi kullanımının maksiler sinüs boyutları üzerine anlamlı bir etkisi

yoktur. Twin Block'un maksiller sinüs genişliğini arttırıcı ve Herbst’ün azaltıcı

yönde etkiye sahip olduğu; bu farklılığın da istatistiksel olarak anlamlı

olduğu gözlenmiştir.

Anahtar Kelimeler: Twin Block,herbst,maksiller Sinüs, Fonksiyonel Tedavi

27 Şubat 2020 10:45 Gereme

Bildiri 156

Kayseri Diş Hekimleri Odasına Bağlı Hekimlerin

İmplant Tedavisine Yaklaşımı

Damla Güneş Ünlü¹,

1: Nuh Naci Yazgan Diş Hek Fak

Amaç: Bu çalışmanın amacı, diş hekimlerinin diş eksikliği durumunda

hastalarına implant tedavisini önerme ve uygulama oranlarını araştırmak ve

hekimlerin bu konudaki eğitim düzeylerini yeterli görüp görmediklerini

değerlendirmektir. Gereç ve yöntem: TDB Kayseri Diş Hekimleri Odası’na

bağlı Kayseri, Nevşehir, Kırşehir ve Niğde şehirlerinde çalışan diş

hekimlerine, diş hekimleri odasından elde edilen telefon numaraları ve

sosyal medya yoluyla ulaşılarak 17 sorudan oluşan anket formu

yöneltilmiştir. Çalışmaya 296 diş hekimi (127 kadın, 169 erkek) dahil

edilmiştir. Çalışmamızda demografik bilgiler, hekimlerin implant tedavisi

önerme ve uygulama durumları, hangi durum ve vakalarda uzman

hekimlerden yardım aldıkları, implant tedavisinde hangi aşamaları

Page 99: Konuşma ve bildiri özetleri kitabı...klinik performansları ile ilgili bilgiler verilecek, kompozit resinlerle karşılaştırılarak ve tartışılacaktır. 17 27 úubat 2020 09:00,

98

kendilerinin uyguladıkları araştırılmıştır. Elde edilen veriler SPSS programı ile

analiz edilmiştir. Bulgular: Anket çalışmamıza dahil edilen 296 diş hekiminin

%92’ si diş eksikliği bulunan hastalara implant uygulamasını tedavi seçeneği

olarak önermektedir. Bu sonuç yaşa, cinsiyete ve mezuniyetten sonra geçen

süreye göre anlamlı bulunmamıştır. Katılımcıların %69’ u ‘’Kliniğinizde

implant tedavisi yapıyor musunuz?’’ sorusuna ‘Evet.’ cevabını vermiştir. %56’

sı ise mezuniyet sonrası implant uygulamaları ile ilgili kurs aldığını

belirtmiştir. Bu iki soruya verilen cevaplar yaş, cinsiyet ve mezuniyetten

itibaren geçen yıl kategorilerine göre anlamlıdır. Diş hekimliği eğitimi

süresince implant tedavisi konusunda yeterli eğitimi aldığını düşünenlerin

oranı %13 tür. Bu sonuç mezuniyetten sonra geçen süre kategorisine göre

anlamlı bulunmuştur. Sonuçlar: Çalışmamızın sonuçları katılımcı hekimlerin

kliniklerinde yüksek oranda implant tedavisini önerdikleri ve uyguladıklarını

göstermiştir. Ancak implant tedavisi hakkında eğitimlerini yeterli

bulmadıklarını ve mezuniyet sonrası kurslar yardımıyla implant tedavisi

uyguladıklarını ortaya koymuştur.

Anahtar Kelimeler:

27 Şubat 2020 11:00 Gereme

Bildiri 158

Vertikal Büyüme Paternli Sınıf ıı Ve Sınıf ııı

Hastalarda Hyoid Kemik Ve Dil Pozisyonunun

Değerlendirilmesi

Hatice Başaranlar¹, Nisa Gül Amuk

1: Erciyes Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi

Amaç: Bu çalışmanın amacı vertikal büyüme paternine sahip iskeletsel sınıf II

ve sınıf III hastalarda hyoid kemiğin pozisyonu, dil boyutları ve dil

pozisyonunun değerlendirilmesi ve vertikal büyüme paternine sahip

iskeletsel sınıf I hastalar ile karşılaştırılmasıdır. GEREÇ-YÖNTEM: Bu

retrospektif çalışma Erciyes Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi Ortodonti

Anabilim Dalı’na başvurmuş 10 iskeletsel sınıf I (5 kadın, 5 erkek; ort. yaş:

16,47±2,65 yıl), 10 iskeletsel sınıf II (5 kadın, 5 erkek; ort. yaş: 17,77±2,94 yıl)

ve 10 iskeletsel sınıf III (5 kadın, 5 erkek; ort. yaş: 16,95±1,17 yıl) birey

Page 100: Konuşma ve bildiri özetleri kitabı...klinik performansları ile ilgili bilgiler verilecek, kompozit resinlerle karşılaştırılarak ve tartışılacaktır. 17 27 úubat 2020 09:00,

99

üzerinde gerçekleştirilmiştir. Vertikal büyüme paterni Y aksı (sınıf I:

62,33 ±̊3,0, sınıf II: 68,22 ̊±2,93, Sınıf III: 58,69 ̊±4,34) ve SN-GoGN (sınıf I:

41,9 ̊±2,55, sınıf II: 45,66 ̊±7,37, Sınıf III: 38,26 ̊±2,91) açıları kullanılarak

belirlenmiştir. Hastalardan alınan sefalometrik radyografilerde hyoid kemik

H-CV2, H-CV3, H-MP ve H-Me mesafe ölçümleri ile; dil ise dil uzunluğu, dil

yüksekliği, D1-PNS ve D2-Ba uzunluk ve mesafe ölçümleri ile

değerlendirilmiştir. Verilerin gruplar arası karşılaştırılması Kruskal Wallis testi

(SPSS istatistik yazılımı) kullanılarak gerçekleştirilmiştir. Bulgular: Vertikal

büyüme paternine sahip sınıf lll hastalarda H-Me arası mesafe sınıf I ve sınıf

II hastalara göre anlamlı olarak daha yüksektir (p<0,01). Dil uzunluğu

değerleri sınıf II hastalarda sınıf III hastalara göre anlamlı olarak daha düşük

bulunmuş olup (p<0,005), dil yüksekliği değerleri arasında farklılık yoktur.

Hyoid kemiğinin CV2’ye olan uzaklığı sınıf II erkek bireylerde sınıf lll erkek

bireylere göre anlamlı olarak daha düşük bulunmuştur (p<0,05). D2-Ba

ölçümü değerlendirmesinde sınıf II kadın bireylerin dillerinin, sınıf III kadın

bireylere göre daha geride konumlandığı tespit edilmiştir (p<0,01). Sonuç:

Vertikal büyüme paternine sahip bireylerde görülen mandibular prognati

veya retrognati; hyoid kemiğin konumu, dilin konumu ve dil uzunluğu

üzerine etkilidir.

Anahtar Kelimeler: Vertikal Büyüme,hyoid Kemik,dil

27 Şubat 2020 11:15 Gereme

Bildiri 165

Romatoid Artritli Hastaların Panoramik Radyografik

Bulgularının Sağlıklı Bireylerle Karşılaştılırması

Nihal Ersu¹, Duygu Göller Bulut , Meryem Etöz

1: Erciyes Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi

Amaç: Bu çalışmada romatoid artrit teşhisli hastaların dental panoramik

radyografi görüntülerinde saptanan bulguların değerlendirilmesi ve kontrol

grubu ile karşılaştırılması amaçlanmıştır. Gereç ve Yöntem: Çalışmada 102

(22’si erkek, 80’ı kadın, yaş aralığı 20-73, yaş ortalaması 44.92±12.39)

romatoid artrit teşhisli hastanın ve 102 (22’si erkek, 80’ı kadın; yaş aralığı 20-

71, yaş ortalaması; 45.00±12.50) yaş ve cinsiyet eşleşmeli kontrol grubuna

Page 101: Konuşma ve bildiri özetleri kitabı...klinik performansları ile ilgili bilgiler verilecek, kompozit resinlerle karşılaştırılarak ve tartışılacaktır. 17 27 úubat 2020 09:00,

100

ait hastanın panoramik radyografileri değerlendirildi. Panoramik

radyografide her hastanın toplam diş sayısı, çekilmiş diş sayısı, dolgulu diş

sayısı, kuronlu diş sayısı, kanal tedavili diş sayısı, periapikal lezyonlu diş

sayısı, alveolar kemik kaybı derecesi ve anamnez bulgularında

temporomandibular eklem (TME) şikâyeti olup olmadığı kaydedildi. Gruplar

Pearson ki- kare testi kullanılarak karşılaştırıldı. İstatistiksel anlamlılık düzeyi

p<0,05 olarak kabul edildi. Bulgular: Toplam diş sayısı romatoid atritli grupta

ortalama 22.27, kontrol grubunda ise 21.88, ortalama kayıp diş sayısı

romatoid artritli grupta 9.73 kontrol grubunda 10.12 idi (sırasıyla; p=0.79,

p=0.79). Romatoid artritli grupta ve kontrol grubunda, dolgulu diş, kuronlu

diş ve periapikal lezyonlu diş ortalamaları ise sırasıyla; 2.71-3.45, 2.41-2.57,

0.57-0.37 idi ve bu ortalamalar gruplar arasında anlamlı farklılık göstermedi

(p>0.05). Alveolar kemik kaybında ise her iki grupta anlamlı farklılık saptandı

(p=0.001). 80 (%78) romatoid artritli hastada ve 50 (%49) kontrol grubu

hastasında generalize horizontal kemik kaybı gözlendi. TME bulguları da

romatoid atritli hastlarda farklılık göstermedi (p=0.998). Sonuç: Gruplar

arasında alveolar kemik kaybı dışında diğer panoramik radyografik muayene

bulgularında farklılık gözlenmedi. Romatiod artrit hastalığı ile periodontal

hastalık arasında bir ilişki olma ihtimaline karşı klinik değerlendirmenin de

yer aldığı daha kapsamlı çalışmalara ihtiyaç vardır.

Anahtar Kelimeler: Dolgu, Kanal Tedavisi, Panoramik, Periodontal Hastalık,

Romatoid Artrit.

27 Şubat 2020 11:30 Gereme

Bildiri 167

Odontojenik Keratokistlerin Marsupyalizasyon İle

Tedavisi: Vaka Serisi

Mohammad Alnasurallah , Serap Keskin Tunç, Mohammad Al Nasrallah

Odontojenik keratokistler (OK) tüm tümörler içinde %11 oranında görülme

sıklığı olan, infiltratif davranış gösteren, iyi huylu, tek veya çok loblu olan ve

çenelerin keratinize yassı epiteli ile döşeli kistidir. Keratokistler enfekte olana

kadar ya da kemikte ekspansiyon yapana kadar asemptomatiktirler.

Radyografik olarak düzgün radyoopak sınırı olan, iyi tespit edilebilen

Page 102: Konuşma ve bildiri özetleri kitabı...klinik performansları ile ilgili bilgiler verilecek, kompozit resinlerle karşılaştırılarak ve tartışılacaktır. 17 27 úubat 2020 09:00,

101

radyolusensi şeklinde görülürler. Kistin büyüklüğüne, bulunduğu yere ve

hastanın yaşına bağlı olarak, çeşitli tedavi seçenekleri mevcuttur. Bunlar

küretaj, enükleasyon, radikal tedavi ve marsupyalizasyondur.

Marsupyalizayon, dezavantajlarına ve tartışmalara rağmen, büyük kistler, çok

genç veya yaşlılarda başarılı bir tedavi seçeneği olmaya devam etmektedir.

Bu yazıda altı klinik odontojenik kist vakasının marsupyalizasyonla tedavi

sürecini açıkladık ve tartıştık. Bu tedavi yönteminde kist epiteli ağız ortamına

açılarak uzun süreli (6-9 ay) takibini gerektirmektedir. Marsupyalizayon

tedavisi bu vaka serisinde anatomik yapıları koruyucu bir yaklaşım olduğu

için tercih edilmiştir. Bu yaklaşım uzun süreli radyolojik takip gerektiren

konservatif bir yöntemdir. Bu vakaların hepsinde klinik takiplerde başarılı

sonuçlar elde edilmiştir. Bu vaka serisi çok az sayıda vaka içerdiğinden

genelleme yapmak için yeterli değildir fakat bu tür patolojilerin tedavisi için

güvenli bir tedavi seçeneği olduğunu söyleyebiliriz.

Anahtar Kelimeler: Odontojenik Keratokist, Marsupyalizasyon, Oral Patoloji,

Oral Cerrahi

27 Şubat 2020 11:45 Gereme

Bildiri 168

Laterale Kaydırılan Flep Ve Tünel Tekniği İle Dişeti

Çekilmelerinin Tedavisi

Alp Mutlu¹, Duygu Kılıç, Alp Mutlu, Bahar Asıltürk, Ömer Aykut Uzun

1: Erciyes Üniversitesi

Amaç: Dişeti çekilmesi erişkinler arasında çok yaygın görülen bir

mukogingival defekttir. En sık etkilenen dişler mandibular santral ve lateral

dişlerdir. Kök yüzeyinin kapatılmasının temel amaçları estetik/kozmetik

talepler, kök hassasiyetinin önlenmesi ve mekanik plak kontrolünün

kolaylaştırılmasıdır. Ancak dişlerin ark üzerindeki konumu ve alveol kemik

seviyesi gibi faktörlere bağlı olarak her zaman istenilen sonuçlar elde

edilememektedir. Bu olgu sunumundaki amaç ilgili dişlerin kök yüzeylerini

bağ dokusunun beslenebileceği alan yaratarak laterale pozisyone flep ve

tünel tekniğinin birlikte kullanılarak kapatılabileceğini göstermektir. Bu olgu

sunumundaki hastalar estetik nedenler ve hassasiyet şikâyeti sebebiyle

Page 103: Konuşma ve bildiri özetleri kitabı...klinik performansları ile ilgili bilgiler verilecek, kompozit resinlerle karşılaştırılarak ve tartışılacaktır. 17 27 úubat 2020 09:00,

102

kliniğimize başvurmuştur. Olgu 1 sistemik olarak sağlıklı, 32 yaşındaki kadın

hastadan alınan dental anamnez ve radyografik muayene sonucunda

hastanın lokalize kronik periodontitis hastası olduğu 31 nolu dişinde Miller

II, 41 nolu dişinde Miller III tipi dişeti çekilmesi olduğu tespit edilmiştir. Olgu

2 sistemik olarak sağlıklı, 24 yaşındaki kadın hastadan alınan dental

anamnez ve radyografik muayene sonucunda hastanın lokalize kronik

periodontitis hastası olduğu 41 nolu dişinde Miller II, 31 nolu dişinde Miller I

tipi dişeti çekilmesi olduğu tespit edilmiştir. Olgu 3 Dündar sendromuna

sahip, 17 yaşında kadın hastadan alınan dental anamnez ve radyografik

muayeneler sonucunda hastanın gingivitis hastası olduğu 41 nolu dişinde

Miller II, 31 nolu dişinde Miller I tipi dişeti çekilmesi olduğu tespit edilmiştir.

Hastaların başlangıç periodontal tedavileri tamamlandıktan sonra kök

yüzeylerinin kapatılması amacıyla 41 nolu dişlerin distalinden 42 nolu dişin

marjinal dişetini içermeyecek şekilde, 41 nolu dişteki dişeti çekilmesini

kapatacak büyüklükte tam kalınlık flep kaydırılmış, 31 nolu diş bölgesine ise

tünel tekniği ile alıcı bölge hazırlanmış ve her iki diş bölgesine de bağ

dokusu grefti yerleştirilmiştir. Sonuç: Dişeti çekilmeleri çekilme özelliklerine

uygun olarak tasarlanmış farklı periodontal plastik cerrahi işlemler ile başarılı

bir şekilde tedavi edilebilmektedir. Tedavi sonrası dişeti kalınlığında artma,

estetik olarak düzelme, kök hassasiyetinde azalma ve mekanik plak

kontrolünde kolaylık sağlanmaktadır.

Anahtar Kelimeler: Mukogingival, Estetik, Cerrahi, Laterale, Kaydırılan, Flep

27 Şubat 2020 12:00 Gereme

Bildiri 172

Tıp Hekimlerinin Dental Kaynaklı Ekstraoral Fistül

Tedavisine Bakışı: Bir Olgu Raporu

Nihal Altunok¹, Nihal Altunok, Halenur Altan

1: Diş Hekimliği Fakültesi

Odontojenik apse sonucu oluşan fistüller genellikle endodontik

hastalıklardan kaynaklanmaktadır. Bu olgularda yanlış teşhis ve tedavinin

önlenmesi amacıyla ayırıcı tanı çok dikkatli yapılmalıdır. Yanlış müdahale

durumunda yaşanabilecek komplikasyonların elimine edilmesi adına, bu

Page 104: Konuşma ve bildiri özetleri kitabı...klinik performansları ile ilgili bilgiler verilecek, kompozit resinlerle karşılaştırılarak ve tartışılacaktır. 17 27 úubat 2020 09:00,

103

olgularda dental klinik ve radyolojik muayene büyük önem taşımaktadır. 10

yaşındaki erkek çocuk yüzündeki iz şikayetiyle kliniğimize başvurdu.

Hastadan alınan anamnez sonucu 3 ay önce çene altında akıntı ve kızarıklık

sebebiyle çocuk cerrahına başvurduğu öğrenildi. Çocuk cerrahı tarafından

opere edilen bölgede iyileşme olmadığından ve estetik kaygıyla birlikte

plastik cerraha yönlendirilen hasta kliniğimize odontojenik enfeksiyon

şüphesiyle plastik cerrah tarafından yönlendirildi. Yapılan klinik muayenede

hastada sağ alt bölgede ekstraoral fistül olduğu ve hastanın 46 numaralı

dişinde kompozit restorasyon, kavite duvarı ve restorasyon materyali

arasında uyumsuzluk gözlendi. Radyografik muayenede 46 numaralı dişte

pulpaya yakın bir restorasyon materyali ve dişin apikalinde geniş bir lezyon

tespit edildi. 46 numaralı dişe aynı seans kök kanal tedavisi uygulandı.

Opere edilen bölgede tedavi sonrası iyileşme gözlendi. SONUÇ Tıp

hekimlerinin baş boyun bölgesiyle ilgili apse, fistül, ağrı gibi şikayetlerle

gelen hastaları odontojenik enfeksiyon şüphesiyle bir diş hekimine

yönlendirmeleri kritik önem taşımaktadır. Lezyonun yanlış

değerlendirilmesinin ve tekrarlayan sonuçsuz müdahalelerin ciltte skar

oluşumu ve çukur defektlerine neden olduğu görülmüştür.

Anahtar Kelimeler: Ekstraoral Fistül, Odontojenik Apse, Kök Kanal Tedavisi

27 Şubat 2020 16:15 Gereme

Bildiri 178

Bilateral Temporomandibüler Eklem Protezi Cerrahisi

Sırasında Oluşan Trigeminokardik Refleks

Mehmet Emin Toprak , Necmiye Şengel, Nazan Has Selmi, İrem Barış Akbaş,

Muhtar Efe Gökahmetoğlu, Mehmet Emin Toprak

Trigeminokardiak refleks, maksillofasiyal cerrahiye giren hastalarda nadir bir

durumdur. Kranio-maksillofasial cerrahilerde cerrahi maniplasyonlar

sırasında kalp hızı, ortalama arter basıncında azalmalar(1), hatta orta yüz

maniplasyonları sırasında kardiak asistole ilerleyen bradikardiler(2)

olabildiğine vaka sunumlarında değinilmiştir. Bu olgu sunumunda genel

anestezi altında bilateral temporomandibüler eklem protezi cerrahisi

sırasında ciddi bradikardileri gelişen hastada anestezi yönetiminden

Page 105: Konuşma ve bildiri özetleri kitabı...klinik performansları ile ilgili bilgiler verilecek, kompozit resinlerle karşılaştırılarak ve tartışılacaktır. 17 27 úubat 2020 09:00,

104

bahsetmek istedik. Giriş: Trigeminokardiak refleks; trigeminal sinirin duyusal

dallarının baskı, çekilme, hareket ettirilmesi gibi mekanik olarak stimüle

edilmesi ile aktive olmaktadır. Gasserian gangliona uyarıları götüren

nöronlar retiküler formasyonda efferent yolağı oluşturan vagus sinirinin

motor çekirdeğine uyarıyı iletmektedir. Efferent nöronlar myokardiumda

sonlanarak kardiyoinhibitör cevabın çıkmasına sebep olmaktadır(2).Ameliyat

sırasında cerrah, anestezist bunun farkında olmalıdır. Olgu Sanımı: Kırk bir

yaşında, 2016’da araç dışı trafik kazasında bilateral kondil kırığı gelişen hasta

temporomandibüler eklem disfonksiyonu için cerrahiye alındı. Ağız açıklığı

yaklaşık 2 parmak (3cm) olarak değerlendirildi. Hastanın ağız açıklığının

eklem egzersizleri sonrasında daha iyi olduğu gözlendi. Hastaya EKG,

pulsoksimetre, tansiyon monitörizasyonu yapıldı. Damar yolu açıldı.

Hastanın anestezi indüksiyonu yapıldı. Video laringoskopla sol nazal

pasajdan entübasyonu gerçekleştirildi. Anestezi aralıklı pozitif basınçlı

ventilasyon; sevofluran, oksijen-havayla (%50-%50), remifentanil infüzyonu

ile sağlandı. Sol kondil başı eksizyonu sırasında hastanın nabzının 70atım/dk’

dan hızlıca 35 atım/dk’ ya düştüğü gözlendi. Cerrahi ekip uyarıldı. Atropin

0,5 mg/cc hazır bulunduruldu. Cerrahi ekip zorlamayı bırakınca nabzının hızlı

bir şekilde toparladığı 68 atım/ dk olduğu görüldü. Cerrahi alan genişletildi.

Yeniden kondil başı çıkarılmaya çalışılırken hastanın nabzının hızlı bir şekilde

30atım/dk’ya düştüğü görüldü. Cerrahi ekip uyarıldı. Hastanın nabzı hızlı bir

şekilde tekrar 65atım/dk’ya yükseldi. Cerrahi ekiple kordineli, hastanın nabzı

takip edilerek kondil başı parçalara ayrılarak çıkarılması sağlandı. Sol eklem

protezi de yerleştirilen hastanın takiplerinde herhangi bir sıkıntı yaşanmadı.

Yaklaşık 9 saat süren cerrahi sonunda analjezi amacıyla artakain uygulandı.

Contramal 100mg yapıldı. Hasta sorunsuz ekstübe edilerek postanestezi

bakım ünitesine alındı. Sonuç: Temporomandibüler eklem cerrahileri sıklıkla

yapılan cerrahilerdir. Cerrah, anestezist böylesine hayati tehdit edici

durumun farkında olmalı; bir ekip olarak hareket etmelidir.

Anahtar Kelimeler: Maksillofasial Cerrahi, Genel Anestezi, Trigeminokardiak

Refleks

27 Şubat 2020 16:30 Gereme

Bildiri 179

Page 106: Konuşma ve bildiri özetleri kitabı...klinik performansları ile ilgili bilgiler verilecek, kompozit resinlerle karşılaştırılarak ve tartışılacaktır. 17 27 úubat 2020 09:00,

105

Ağız Gargaralarının Bulk-fill Kompozit Ve Kompomer

Rezinin Renk Stabilitesine Etkisi

Seçkin Aksu¹, Tuğba Ertürk Avunduk, Ebru Delikan

1: Mersin Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi

Amaç: Bu çalışmanın amacı, farklı iki ağız gargarasının rezin içerikli restoratif

materyallerin renk stabilitesine etkisini incelemektir. Gereç ve Yöntem: Rezin

içerikli farklı iki restoratif materyalden (Kerr Sonic-FillTM Bulk Fill Dental

Kompozit Sistemi ve Dentisply Dyract XP Kompomer) toplamda 60 adet 10

mm çapında ve 2 mm kalınlığındaki disk şeklinde örnekler hazırlandı ve 37

oC distile suda 24 saat bekletildi. Kurulanan örneklerin başlangıç renk

ölçümleri, CIEDE2000 renk sistemini kullanan dijital spektrofotometre (VITA

Easyshade® V) kullanılarak beyaz arka plan üzerinde gerçekleştirildi.

Örnekler iki farklı ağız gargarası (Andorex gargara ve Listerine Total Care

Zero) ve kontrol grubu (distile su) olmak üzere üç gruba ayrıldı (n=10). Yirmi

dört saat boyunca solüsyonlar içerisinde bekletilen örnekler, distile su ile

yıkanıp kurulandı ve renk ölçümleri tekrarlandı. Elde edilen verilerin analizi

SPSS 20 programında, iki yönlü varyans analizi ve Tukey’s post hoc testi

kullanılarak yapıldı. İstatistiksel anlamlılık değeri p<0,05 olarak kabul edildi.

Bulgular: Kullanılan gargaraların restoratif materyalleri renklendirme

miktarları istatistiksel olarak karşılaştırıldığında; Listerine ve kontrol grubu

arasında anlamlı farklılık bulunurken (p=0,007 ve p=0,000), Andorex ve

kontrol grubu arasında anlamlı bir farklılık bulunmamıştır (p=0,878).

Restoratif materyaller kendi içinde kıyaslandığında; Kerr grubunda Andorex

ve Listerine ağız gargaraları arasında istatistiksel olarak anlamlı farklılık

bulunurken (p=0,008), Dyract grubunda iki ağız gargarası arasında

istatistiksel olarak anlamlı bir farklılık bulunmamıştır (p>0,05). Sonuç: Görsel

olarak algılanamaz olmasına rağmen, test edilen materyallerin renk

stabilitelerinin farklı ağız gargaraları kullanımından olumsuz etkilendiği

sonucuna varılabilir.

Anahtar Kelimeler:

27 Şubat 2020 16:45 Gereme

Bildiri 181

Page 107: Konuşma ve bildiri özetleri kitabı...klinik performansları ile ilgili bilgiler verilecek, kompozit resinlerle karşılaştırılarak ve tartışılacaktır. 17 27 úubat 2020 09:00,

106

Peri-implant Mukozada Keratinize Dokunun

Değerlendirilmesi Ve Serbest Dişeti Grefti

Uygulaması: Vaka Serisi

Emine Pirim Görgün¹,

1: Cumhuriyet Universıty

Amaç: Son yıllarda kaybedilen dişlerin restorasyonu için komşu dişlerden

destek alan sabit protezler ya da hareketli protezler yerine dental

implantlardan faydalanılmaktadır. Bununla birlikte, peri-implant yumuşak

dokunun bakımı ve sağlığı, implantların ve protezin stabilitesi için gereklidir.

Keratinize doku, sağlıklı peri-implant mukoza için önemlidir. Peri implant

keratinize dokunun yokluğu, implantlar etrafında bakteri plağının

birikmesinde, peri implant enflamasyon riskinde artışa neden olur ve

implantın kaybına katkıda bulunur.Bazı klinik ve deneysel çalışmalar,

periimplant alandaki keratinize doku eksikliğinin, periodontal sağlığın

korunmasını etkilediğini göstermiştir.Bu vaka serisinde, yeterli keratinize

doku bulunmayan implant çevresine periimplant plastik cerrahi prosedürü

olan serbest diş eti grefti uygulanarak protez restorasyonu öncesi stabilize

edilmesi amaçlanmıştır. Vaka serisi: Vaka 1: 35 yaşındaki kadın hastanın 31

,41 no’lu diş eksikleri için dental implant tedavisi cerrahi polikliniğinde

yapılmış protez restorasyon öncesi periodontoloji kliniğine yönlendirilmiştir.

Yapılan intraoral ve radyografik muayene sonucu mandibula anteriorda sığ

vestibül derinliği, yüksek frenilum ataşmanı , implantlar çevresinde yetersiz

keratinize doku kalınlığı ve 41 no’lu diş bölgesine yerleştirilen implant

çevresinde yaklaşık 2mm dişeti çekilmesi varlığı tespit edilmiştir.Hastanın

ilgili implant bölgesine palatal donor bölgeden elde edilen serbest dişeti

grefti uygulanıp stabil hale getirilmiştir. Vaka 2: 56 yaşında sigara içmeyen

kadın hastanın 33 ve 43 no'lu dişlerine dental implant tedavisi cerrahi

polikliniğinde uygulanmıştır ve protez restorasyonundan önce

periodontoloji kliniğine yönlendirilmiştir.İntraoral ve radyografik

muayenede, sol mandibula anterior bölgede lokalize sığ bir vestibül

derinliği, 33 no'lu diş bölgesine yerleştirilen implant çevresinde yetersiz

keratinize doku kalınlığı saptandığından serbest dişeti grefti uygulanmıştır.

Vaka 3: İmplant tedavileri kliniğimizde yapılan kadın hastanın maksilla sağ

posterior bölgede bulunan implant etrafına yüksek frenilum

ataşmanı,yetersiz vestibül derinlik ve keratinize doku sebebiyle ikinci cerrahi

Page 108: Konuşma ve bildiri özetleri kitabı...klinik performansları ile ilgili bilgiler verilecek, kompozit resinlerle karşılaştırılarak ve tartışılacaktır. 17 27 úubat 2020 09:00,

107

sırasında serbest dişeti grefti uygulanmıştır. Sonuç:Peri-implant mukozasına

uygulanan serbest diş eti grefti ile hastaların şikayetleri çözülmüş ve protez

restorasyonundan önce yeterli keratinize doku ve vestibüler derinliği

sağladığı için uzun vadeli başarı için stabil bir doku sağlanmıştır.

Anahtar Kelimeler: Periimplant Plastik Cerrahi, Dental İmplant,

Periimplantitis, Serbest Dişeti Grefti

27 Şubat 2020 17:00 Gereme

Bildiri 186

Sağlıklı Ve Hemofilili Çocuklarda Oral Bulguların

Karşılaştırmalı Değerlendirilmesi

Yasemin Derya Fidancıoğlu¹,

1: Necmettin Erbakan Üniversitesi

Amaç: Hemofili, koagülasyon faktörlerinden faktör VIII veya faktör IX'un

eksikliğinden kaynaklanan X'e bağlı konjenital kanama bozukluğudur. Faktör

VIII eksikliği hemofili A, faktör IX eksikliği ise hemofili B olarak adlandırılır.

Toplam 176 çocuk hasta ile yapılan bu çalışmada amacımız; çalışma grupları

ve kontrol grubu arasında DMFT/dft, PUFA, tükürük akış hızı, tükürük pH’ sı,

tükürük tamponlama kapasitesi, tükürük viskozitesi, tükürükte S.mutans ve

lactobacillus varlığı, plak varlığı arasındaki farklılıklarının araştırılmasıdır.

Gereç - Yöntem: Ailelere gerekli bilgilendirme hem yazılı hem de sözlü

olarak yapılmış, çalışmaya katılmayı kabul edenler yazılı onam alınarak

çalışmaya dahil edilmiştir. Çalışmamıza 4 -16 yaş aralığındaki 86 hemofili

hastası ve 90 sağlıklı birey katılmıştır. Araştırma çapraz-kesitsel olarak

planlanmış ve uygulanmıştır. Çalışma grupları ve kontrol grubu arasında

DMFT/dft,PUFA, tükürük akış hızı, tükürük pH’ sı, tükürük tamponlama

kapasitesi, tükürük viskozitesi, tükürükte S.mutans ve lactobacillus varlığı,

plak varlığı arasındaki farklılıklarının araştırılmasına yönelik DMFT, dmft, plak

indeks, gingival indeks skorları ile oral bulgular her hasta için özel

hazırlanmış oral ve dental takip formlarına kaydedilmiştir. Gerekli

laboratuvar testleri sonrası istatistiksel değerlendirmeler yapılmıştır.

BULGULAR: Araştırmada her iki grup arasında yaş açısından istatistiksel

olarak anlamlı bir fark bulunmamaktadır (p>0,05). Kontrol grubunda dft

Page 109: Konuşma ve bildiri özetleri kitabı...klinik performansları ile ilgili bilgiler verilecek, kompozit resinlerle karşılaştırılarak ve tartışılacaktır. 17 27 úubat 2020 09:00,

108

indeksi 4.79,çalışma grubunda 5.32 dir ve gruplar arasında istatistiksel olarak

anlamlı bir fark yoktur(p>0,05). DMFT indeksleri sırasıyla 4.82 ve 5.47dir. İki

grup arasında bu değerler açısından anlamlı bir fark bulunmamıştır (p>0,05).

Sağlıklı çocukların ortalama plak ve gingival indeks değerleri sırasıyla 1.42 ve

0.50; çalışma grubunun sırasıyla 1.56 ve 0.79 olup dişetinde hafif

enflamasyonla beraber gingivitis tablosu mevcuttur. İki grup arasında

gingival ve plak indeksi yönünden istatistiksel olarak anlamlı fark

bulunmuştur (p<0,05). Sonuç: Hemofili hastalarının ağız-diş sağlıkları ve

genel sağlıklarına bağlı yaşam kaliteleri, hemofili olmayan bireylere oranla

daha düşüktür. Diş hekimlerinin uygun dental ve periodontal bakım ile bu

tür hematolojik rahatsızlıklarda ortaya çıkan sorunları önleyerek ve

hematologlarla iş birliği yaparak hastanın yaşam kalitesini artıracağı

öngörülmektedir.

Anahtar Kelimeler: Çürük Aktivitesi İndeksleri,hemofili,faktör

Hastalıkları,yaşam Kalitesi İndeksleri,

27 Şubat 2020 17:15 Gereme

Bildiri 188

Ortodontik Yapıştırıcıdan Salınan Bisfenol A

Miktarının İn-vitro Olarak Değerlendirilmesi

Başak Arslan Avan , Başak Arslan Avan, Ertan Yildirim, Onur Can Bodur,

Burcu Baloş Tuncer, Çağrı Ulusoy, Cumhur Tuncer

Amaç: Bu çalışmanın amacı, ortodontik yapıştırıcıdan salınan bisfenol A

(BPA) miktarına fırçalamanın ve antiseptik ağız yıkama solüsyonuyla

çalkalamanın etkilerini in-vitro olarak değerlendirmektir. Gereç ve Yöntem: 3

çalışma grubunun her biri 15 polimerize edilmiş ortodontik yapıştırıcı

örneğinden oluşturulmuştur. Grup 1'de örneklere herhangi bir işlem

uygulanmamış, Grup 2'de polimerizasyondan sonra her numune florür

içeren bir diş macunu ile fırçalanmış ve su ile durulanmıştır. Grup 3’te ise,

polimerizasyondan sonra örnekler antiseptik ağız yıkama solüsyonu ile

yıkanmıştır. Tüm gruplarda aynı marka ve miktarda yapıştırıcı kullanılmış,

polimerizasyon işlemi kullanım talimatına uygun şekilde yapılmıştır.

İşlemlerin ardından her bir örnek 5’er ml saf su içeren cam tüplere atılmış ve

Page 110: Konuşma ve bildiri özetleri kitabı...klinik performansları ile ilgili bilgiler verilecek, kompozit resinlerle karşılaştırılarak ve tartışılacaktır. 17 27 úubat 2020 09:00,

109

saf su içine sızan BPA miktarının belirlenmesi için örneklerin suya

atılmasından 1 saat sonra HPLC analizi uygulanmıştır. Gruplararası

karşılaştırma tek yönlü ANOVA testi ile yapılmış ve p <0,05 değeri

istatistiksel olarak anlamlı kabul edilmiştir. Bulgular: Ortalama BPA miktarları,

sırasıyla 0.2674 µg/L, 0,2692 µg/L, 0,2705 µg/L olarak bulunmuştur. Grup 1-

2 ve Grup 2-3 arasında istatistiksel olarak anlamlı bir fark görülmezken, Grup

1 ve 3 arasında anlamlı fark görülmüştür (p = 0,007). Sonuç: Tüm gruplarda

ölçülebilir miktarda BPA salınımı gözlenmiştir, ancak tespit edilen miktarlar

toksik kabul edilen seviyelerin çok altındadır. BPA seviyelerinin antiseptik

ağız yıkama solüsyonu grubunda, herhangi bir işlem uygulanmayan gruba

göre önemli ölçüde daha yüksek olduğu sonucuna bağlı olarak, alkol içeren

ağız yıkama solüsyonlarının salınan monomerinin miktarını arttırabileceğini,

ve bu durumun alkolün BPA için güçlü bir çözücü olmasına

bağlanabileceğini düşündürmektedir.

Anahtar Kelimeler: Bisfenol A, Ortodonti

27 Şubat 2020 17:30 Gereme

Bildiri 189

Talasemi Majör Hastalarının Oral Sağlık Durumunun

Değerlendirilmesi

Zeynep Yalçinkaya¹, Hazal Özer

1: Necmettin Erbakan Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi

Amaç: Talasemiler farklı klinik belirtileri olan hemoglobin alfa ve beta

zincirlerinin yapımını kodlayan genlerdeki problemler sonucu ortaya çıkan

herediter geçişli anemilerdir. Homozigot hastalarda görülen beta talasemi

(Cooley anemisi) 2 gruba ayrılır. Talasemi intermedia; talaseminin daha az

şiddetli olan bir türüdür.Talasemi majör ise sürekli transfüzyon gerektiren,

yüksek morbidite ve mortalite riski taşıyan şiddetli talasemidir.

Çalışmamızda talasemi majör tanılı çocukların, sistemik durumları ve genel

sağlığının oral sağlık durumu üzerine etkilerinin ortaya konulmasına ek

olarak veli ve çocuğun eğitimi ile; oluşabilecek dental ve periodontal

problemlere karşı önlem alınması için gerekli farkındalığı oluşturmak ve

gerekli tedavileri belirlemektir. Gereç ve Yöntem: Bu çalışmaya, 4-18 yaş

Page 111: Konuşma ve bildiri özetleri kitabı...klinik performansları ile ilgili bilgiler verilecek, kompozit resinlerle karşılaştırılarak ve tartışılacaktır. 17 27 úubat 2020 09:00,

110

arasında, araştırma kriterlerine uygun 50 talasemi major hastası ve araştırma

kriterlerine uygun olarak seçilen 50 sağlıklı birey dahil edilmiştir. Onayları

alınan hasta velilerinden; hastanın sosyo-demografik özelliklerini, tıbbi

özgeçmişini, oral hijyen bakımını ve muayeneye gidiş sıklığını öğrenip,

hastaların ağız muayeneleri yapılmıştır. Çalışma grupları ve kontrol grubu

arasında DMFT/dft, PUFA, tükürük akış hızı, tükürük pH’ sı, tükürük

tamponlama kapasitesi, tükürük viskozitesi, tükürükte S.mutans ve

lactobacillus varlığı, plak varlığı arasındaki farklılıklarının araştırılmasına

yönelik ağız içi tetkikler tek hekim tarafından taranmış ve bulguların

laboratuvar testleri sonrası istatistiksel değerlendirmeleri yapılmıştır.

Bulgular: Sağlıklı çocuklarda ortalama dft ve DMFT indeksleri sırasıyla 4.85

ve 4.02; talasemi hastalarında 5.32 ve 5.47 olarak bulunmuştur. Sağlıklı

çocukların ortalama plak ve gingival indeks değerleri sırasıyla 1.40 ve 0.56;

çalışma grubunun sırasıyla 1.62 ve 0.76 dir. Talasemi majör hastalarında

kontrol grubuna göre ;dişetinde hafif enflamasyonla beraber gingivitis

tablosu mevcuttur ve iki grup arasında plak indeksine bakıldığında çalışma

grubunda daha yüksek olup istatistiksel olarak anlamlı bir fark bulunmuştur

(p<0,05). Sonuç: Uygun dental ve periodontal bakım bu tür hematolojik

rahatsızlıklarda ortaya çıkan sorunları önleyerek, sorun oluşmadan

önlenmesini sağlar. Periodontal ve dental problemlerin önlenmesi , çocuk-

veli eğitimi ve uygun bir idame programı talasemi major hastalarının yaşam

kalitesinin artırılması için oldukça önemlidir.

Anahtar Kelimeler: Talasemi Majör, Kan Hastalıkları, Oral Bulgular, Çürük

İndeksleri

27 Şubat 2020 16:00 Gültepe

Bildiri 190

Çocuk Hasta Ve Ebebeynleri Açısından Diş Hekimi Ve

Klinik Ortam Tercihlerinin Araştırılması

İsmail Cihangir¹, Esra Kızılcı, İsmail Cihangir, Özlem Aşkaroğlu

1: Erciyes Üniversitesi

Amaç: Dental korku üç ana faktörün oluşturduğu multifaktöriyel bir

problemdir. Diş klinik ortamının oluşturduğu rahatsızlık, ebeveynlerden

Page 112: Konuşma ve bildiri özetleri kitabı...klinik performansları ile ilgili bilgiler verilecek, kompozit resinlerle karşılaştırılarak ve tartışılacaktır. 17 27 úubat 2020 09:00,

111

öğrenilen deneyimler ve kişisel-psikolojik faktörler ana etkenlerdir. Bu

değişkenler üzerine yapılacak düzenlemeler bu korkunun giderilmesi için

etkili olabilir. Çalışmamızın amacı çocuk ve ebeveynin dental korkusunu

giderebilecek, hekim imajı ve klinik ortam özelliklerini belirlemektir. Gereç ve

Yöntem: Çalışma 2019 yılının mart-ekim ayları arasında, kliniğimize başvuran

400 çocuk hasta ve ebeveyni üzerinde yapılmıştır. Diş hekimi tecrübesi,

istenilen hekim ve klinik ortam özelliklerinin sorgulandığı ‘Dental Tercih

Anketi’ uygulanmıştır. Bulgular: Dental Tercih Anketleri sonuçlarına göre,

çocuk (Grup 1) ve ebeveynlerinin (Grup 2) çoğunluğunun daha önce diş

hekimine gittiği (Grup 1 %77.5-Grup 2 %93.5) , bu deneyimle ilgili olumlu

hisleri olduğu bulunmuştur. (Grup 1 %65.5- Grup 2 %68.8) Ebeveyn ile

çocuğun diş hekimine gitme durumlarının büyük oranda örtüştüğü

belirlenmiştir. (n=314) Her iki grupta da hekimin cinsiyet tercihi açısından

anlamlı bir farklılık bulunmamıştır. ( Grup 1 p=0,453- Grup 2 p=0,881) Gerek

ebeveyn gerekse çocukların hekimin maske kullanmasını istediği, kimlik kartı

ve gözlük kullanımının tercih edilmediği ve sonuçların anlamlı olduğu

görülmüştür. (p<0.05) Çocukların mavi eldiven (p=0,014), ebeveynlerin ise

beyaz eldiven tercih ettiği görülmüştür. Renkli ünit tercihi iki grupta da

sayısal olarak (n=408) yüksek olsa da, istatiksel açıdan (p=0,726) aralarında

fark olmadığı görülmüştür. Her iki grup için de düz maske tercihinin anlamlı

derecede yüksek olduğu bulunmuştur. (p=0,00) Çocukların (n=238) ve

ebeveynlerinin (n=278) beyaz önlük tercih ettikleri, renkli önlük kullanımında

ise her iki grupta da mavi rengin (Grup 1 %30.8-Grup 2 %36.5) tercih

edildiği görülmüştür. Sonuç: Çocuk ve ebeveynlerinin diş tedavisine

uyumunu arttırmak için klinik ve hekim imajının daha eğlenceli olmasının

gerektiğini düşünerek yaptığımız çalışmamızda, her iki grup için de

toplumda kabul görmüş hekim ve hastane ortamının tercih edildiği

görülmüştür.

Anahtar Kelimeler: Hekim Tipi, Klinik Ortam Görünüşü

28 Şubat 2020 14:15 Kanes

Bildiri 196

Tüm Seramiklerde Yüzey Bitirme Yöntemlerinin

Temas Açı Değerleri Üzerine Etkisi

Page 113: Konuşma ve bildiri özetleri kitabı...klinik performansları ile ilgili bilgiler verilecek, kompozit resinlerle karşılaştırılarak ve tartışılacaktır. 17 27 úubat 2020 09:00,

112

Rahime Tüzünsoy Tüzünsoy Aktaş Aktaş¹,

1: Ege Üniversitesi Dişhekimliği Fakültesi

Amaç: Tüm seramik sistemler estetik üstünlükleri, biyouyumlulukları, plak

birikimi ve doku enflamasyonunu en aza indiren düzgün yüzeyleri ile en çok

tercih edilen restorasyon seçenekleri arasındadır. Malzemenin yüzey

pürüzlülüğü, serbest yüzey enerjisi, temas açı değerleri ve ıslanabilirlik

özelliği plak birikimini ve oral hijyeni etkilemektedir. Bu değerler restoratif

malzemenin yapısı ve yüzey bitirme yöntemlerine göre farklılık gösterir.

Çalışmamızın amacı farklı yüzey bitirme yöntemlerinin Empress-2 ve Cercon

sistemlerin yüzey temas açı değerleri ve glazür sonrası yüzey kalitesi üzerine

etkisini araştırmaktır. Gereç-Yöntem:Çalışmamızda kullanılmak üzere her bir

seramik sistemi için 20’şer adet 10x4 mm ebatlarında test örnekleri

hazırlanmıştır. Örnekler 4 alt gruba bölünerek yüzeyleri farklı yöntemler ile

(A:elmas frez, B:taş, C:zımpara D:lastik) bitirilmiştir. Dinamik(1) ve statik(2)

temas açıları “sessile drop” yöntemi ile ölçülmüştür (Rame Hart NRL, contact

angle Goniometer Model-100) ve taramalı elektron mikroskop (SEM-Philips

XL 30S FEG, Eindhoven, Netherlands) ile glazür öncesi ve sonrası yüzeyler

görüntülenmiştir Veriler tek yön Anova ve Tukey’in çoklu karşılaştırma testi

ile istatistiksel olarak değerlendirilmiştir (a=0.05) . Bulgular: Farklı yüzey

bitirme yöntemleri ile, tüm seramik sistemler arası glazür öncesi temas açı

değerleri açısından anlamlı farklılıklar görülmüştür(p<0.05). En düşük

dinamik temas açı değeri (57.20°±6.261) Cercon zımpara grubunda iken, en

yüksek dinamik temas açı değeri (88.80°±6.380) Empress-2 lastik grubunda

gözlenmiştir. En düşük statik temas açı değeri (36.80°±5.263) Cercon-taş

grubunda iken, en yüksek statik temas açı değeri (79.60°±6.542) Empress-2

lastik grubunda gözlenmiştir. Glazür işlemi tüm gruplarda temas açı

değerlerini anlamlı ölçüde azaltmıştır (p<0,05). Sonuç: uygun yüzey bitirme

işlemleri ıslanabilirlik özelliklerini değiştirip yüzey kalitesini olumlu yönde

etkilemektedir.

Anahtar Kelimeler: Tüm Seramikler, Temas Açısı, ıslanabilirlik, Yüzey Bitirme

28 Şubat 2020 10:30 Kanes

Bildiri 197

Page 114: Konuşma ve bildiri özetleri kitabı...klinik performansları ile ilgili bilgiler verilecek, kompozit resinlerle karşılaştırılarak ve tartışılacaktır. 17 27 úubat 2020 09:00,

113

Twin Blok Ve Multibraket Döküm Herbst Apareyi İle

Yapılan Fonksiyonel Tedavilerin Sert Ve Yumuşak

Dokudaki Etkinliklerinin Karşılaştırılması

Ela Uzun¹, Gökhan Çoban

1: Erciyes Üniversitesi

Amaç: Bu retrospektif çalışma iskeletsel Sınıf II malokluzyona sahip

hastalarda Twin blok (TBA) ve Multibraket Döküm Herbst (MBH)

apereylerinin etkilerinin sefalometrik filmler üzerinde değerlendirilmesi ve

tedavi sonuçlarının iskeletsel Sınıf I malokluzyona sahip hastalar ile

kıyaslanmasıdır. Yöntem: Çalışmamıza kliniğimize tedavi amacıyla başvuran

55 hasta dâhil edilmiştir. 1. grup (ANB:6,57˚±1,16) TBA ile tedavi edilen 20

hastadan (10 kız, 10 erkek, ortalama yaş:12,91±1,23), 2. grup (MBH)

(ANB:6,31˚±2,38) MBH ile tedavi edilen 20 hastadan (12 kız ve 8 erkek,

ortalama yaş: 14,38±0,76), 3. grup ise (Kontrol grubu) normal büyüme ve

gelişim gösteren iskeletsel Sınıf I (ANB: 2,32˚±0,86) 15 hastadan (8 kız, 7

erkek, ortalama yaş:13,53±0,67) oluşturulmuştur. Ölçümlerde 1. ve 2. grupta

tedavi öncesinde (T0) ve aparey kullanımının bitiminde (T1) alınan

sefalometrik filmler üzerinde Dolphin Imaging (11.9 versiyon) programı

kullanılmıştır. Ölçümler için Sella-Nasion' a göre 7 °’lik açı ile belirlenen

horizontal referans düzlem (HRD) ve HRD’ye dik olarak çizilen ve

subnasale’den geçen vertikal referans düzlem (VRD) kullanılmıştır. Normalite

için ‘Shapiro-Wilk’, grup içi değerlendirmeler için ‘‘Paired Samples t test’,

gruplar arası değerlendirmeler için ‘One Way Anova’ testi kullanılmıştır.

Bulgular: 1. grupta T1’de; alt dudak (Li), yumuşak doku A (A’) ve B (B’),

pogonion (pog) , Sert Doku A (A) ve B (B), üst keser (U1) ve alt keser (L1),

SNA, SNB, ANB ve SnGoGN’da anlamlı değişiklikler gözlenmiştir (p<0,05). 2.

grupta T1’de; üst dudak(Ls), Li, B’ ve Pog, B, L1, SNA, SNB, ANB ve

SnGoGN’da anlamlı değişiklikler gözlenmiştir(p<0,05). 1. ve 2. grup arasında

yalnızca SNB, ANB ve SN-GoGN’da anlamlı farklılıklar gözlenmiştir. 1.grubun

T1 değerleri 3. grup ile kıyaslandığında; A’, A, L1, SNA, SNB, ANB

değerlerinin ideale yaklaştığı gözlenmiştir (p˃0,05). 2.grubun T1 değerleri 3.

grup ile kıyaslandığında; A’ ve A noktalarının ideale yaklaştığı gözlenmiştir

(p˃0,05). Sonuç: Büyüme gelişimi devam eden hastalarda, TBA ve MBH’nin

mandibulanın önde konumlandırılmasında ve profilin düzeltiminde etkili

olduğu düşünülmektedir.

Page 115: Konuşma ve bildiri özetleri kitabı...klinik performansları ile ilgili bilgiler verilecek, kompozit resinlerle karşılaştırılarak ve tartışılacaktır. 17 27 úubat 2020 09:00,

114

Anahtar Kelimeler: Twb, Herbst, Fonksiyonel, Sıı Malokluzyon

28 Şubat 2020 10:45 Kanes

Bildiri 198

Dişsiz Hastaların İmplant Üstü Hibrit Protezler İle

Rehabilitasyonu: 3 Olgu Sunumu

Nagehan Baki¹, Numan Tatar

1: İnönü Üniversitesi Diş Hekimliği

Amaç: Hibrit protezler, geleneksel dizayna sahip olamayan ve farklı

materyallerin kombinasyonundan oluşan sabit, hareketli veya maksillofasyal

protezlerdir. Dental implantolojide hibrit protezler implant destekli hareketli

protezlerin üstün özelliklerini taşıyan, rijit yapıya sahip en az 4 adet implant

üzerine vidalanan bir metal alt yapı üzerine dizilen yapay dişler ve akrilik

reçine protez kaidesinden oluşan protez türüdür. Bu vaka serisinde üst veya

alt çenesi tam dişsiz 3 farklı hastanın 4 implant üzeri hibrit protezler ile

rehabilitasyonu anlatılmaktadır. Olgu Sunumu: Kliniğimize protetik

rehabilitasyon için başvuran 3 farklı hastamızın intraoral muayenesinde tam

dişsiz olan üst veya alt çenesinde yetersiz yumuşak doku desteği ve vertikal

kemik kaybının fazla ve intraoral mesafenin 15 mm’den fazla olduğu

gözlemlendi. Dental anamnezlerinde hastaların estetik, fonetik ve

fonksiyonel problemleri olduğu belirlendi. Üst/alt çeneye 4 implant

planlanıp uygulanan vakalarda yetersiz dudak desteği ve artmış vertikal

kemik kaybı nedeniyle hibrit protez yapımına karar verildi. Sonuç: İmplant

destekli hibrit protezler hem ekonomik bakımdan hem de anatomik

yetersizliklerden dolayı az sayıda implantın kullanıldığı durumlarda estetik

ve fonksiyonel bakımdan geleneksel tam protezlere iyi bir tedavi

alternatifidir. Bu tedavi prosedürü ile hastaların estetik ve fonksiyonel

beklentilerini karşılayan protetik tedavileri tamamlandı. 1 ve 3 aylık

kontrollerde ağız içi muayenede herhangi bir problem olmadığı ve

hastaların rahat bir şekilde protezlerini kullandığı ve memnun olduğu

gözlemlenmiştir.

Anahtar Kelimeler: Dental İmplantlar, Hibrit Protezler

Page 116: Konuşma ve bildiri özetleri kitabı...klinik performansları ile ilgili bilgiler verilecek, kompozit resinlerle karşılaştırılarak ve tartışılacaktır. 17 27 úubat 2020 09:00,

115

28 Şubat 2020 11:00 Kanes

Bildiri 200

Fiber Destekli Adeziv Köprü Uygulamaları İle Estetik

Rehabilitasyon: İki Olgu Sunumu

Fehime Alkanaygör¹, Özlem Erçin

1: Erciyes Üniversitesi

Günümüzde hastalar ön bölge diş eksikliğinde hızlı bir şekilde estetik

sorunun çözülmesini talep etmektedir. Adeziv diş hekimliğindeki

gelişmelerle fiber destekli adeziv köprülerin uygulanabilir olması hastaların

bu taleplerinin karşılanmasında alternatif bir tedavi yöntemi olabilmektedir.

Bu olgu sunumunda amaç farklı nedenlerle ön dişini kaybeden iki hastanın

çekilmiş dişi ve kompozit rezin ile gövde hazırlanmasıyla yapılan fiber

destekli adeziv köprülerin sunulmasıdır. 16 yaşındaki bayan hasta ön dişinde

ağrı ve şişlik şikayeti ile Başkent Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi’ne

başvurdu. Yapılan radyolojik ve klinik muayene sonucu 22 numaralı dişe

çekim endikasyonu konulmuş olup, hastanın yaşı nedeniyle implant veya diş

destekli sabit protez endikasyonuna uygun olmadığına karar verildi. Bu

durum ve hastanın estetik kaygıları göz önüne alınarak 22 numaralı dişin

çekim sonrası kronunun gövde olarak kullanılmasıyla fiber destekli adeziv

köprü ile rehabilite edilmesi uygun bulundu. Çekilen dişin kron kısmı servikal

hat bölgesinden kesilerek kök kısmından ayrılarak, fiber destekli adeziv

köprü restorasyon yapıldı. 14 yaşında erkek hasta ön dişlerindeki estetik

problem sebebiyle Başkent Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi’ne başvurdu.

Yapılan radyolojik ve klinik muayenede travma nedeniyle 11 numaralı dişin

avulse olduğu ve 21 numaralı dişte ise komplike olmayan kron kırığı olduğu

belirlendi. Hastanın yaşı nedeniyle ve estetik gereksinimlerini karşılamak

amacıyla 11 numaralı dişin fiber destekli adeziv köprü ile, 21 numaları dişin

ise direk kompozit rezin ile rehabilite edilmesine karar verildi. 11 numaralı

diş için kompozit rezin ile gövde hazırlandı, 21 numaralı diş kompozit rezin

ile restore edildi ve fiber destekli adeziv köprü yapıldı. Ön tek diş kayıpları

gibi uygun endikasyonlarda fiber destekli adeziv köprüler hızlı, estetik ve

ekonomiktirler. Ancak bu restorasyonların uzun dönem başarısı klinik olarak

takip edilmelidir.

Page 117: Konuşma ve bildiri özetleri kitabı...klinik performansları ile ilgili bilgiler verilecek, kompozit resinlerle karşılaştırılarak ve tartışılacaktır. 17 27 úubat 2020 09:00,

116

Anahtar Kelimeler: Fiber, Adeziv, Estetik

28 Şubat 2020 11:15 Kanes

Bildiri 202

Hyaluronik Asidin Ortodontik Diş Hareketine

Etkisi:pilot Çalışma

Dler Mourad¹, Dler Mourad, Merve Göymen, Fatma Deniz Uzuner, Tuna

Önal, Mehmet İbrahim Tuğlu

1: Gaziantep Üniversitesi

Amaç: Bu araştırmanın amacı yüksek moleküler ağırlıklı hyaluronik

asidin(YMAHA)ve düşük moleküler ağırlıklı hyaluronik asidin(DMAHA)

ortodontik diş hareket hızına etkisini değerlendirmektir. Metod: Split mouth

yapılan bu çalışmada 18 Wistar Albino ratları iki gruba ayrıldı. Her bir grup,

7,14 ve 21 gün olmak üzere uç zaman noktasına karşılık gelen ve üç

hayvandan oluşan üç alt gruba ayrıldı. Her iki taraftaki maksiller birinci

molarların ortodontik olarak mesializasyonu, molarlar ve kesici dişler

arasında nikel titanyum closed coil kullanılarak sağlandı. Sağ tarafa GRUP

1’de YMAHA,GRUP 2’de ise DMAHA enjekte edildi. Sol tarafa ise her iki

grupta da normal salin (NS) enjekte edildi. Sıçanların maksiller dişlerinden

alınan silikon ölçüler 3 boyutlu (3D) tarayıcı ile tarandı. Dijital modellerin

palatal süperimpozisyonu ile diş hareket mesafeleri ölçüldü. Ayrıca , birinci

moların intraradiküler alanlarındaki yeni damar ve osteoklast oluşumuna

etkisi +1 ile +5 arası kör olarak yapılan histomorfometrik analiz ile

değerlendirildi. İstatistiksel analiz için SPSS 22.0 Windows sürümü kullanıldı.

Bulgular: 21. günde, Grup I deney tarafındaki diş hareketi miktarları, kontrol

tarafından 1.6 kat ve Grup II deney tarafından 1.2 kat daha büyük olarak

bulunmuştur(p <0.05). 21. Ve 14. günde, deneysel tarafların osteoklast sayısı

Grup I ve II'deki kontrol taraflarından daha yüksek olarak bulunmuştur. (p

<0.001, p <0.05). Sonuç: Özellikle YMAHA olmak üzere her iki Hyaluronik

asit türünün enjeksiyonu, osteoklastik aktiviteyi artırarak ortodontik diş

hareketini hızlandırabilir.

Anahtar Kelimeler: Hyaluronik Asit, Ortodontik Diş Hareketi, Hızlandırılmış

Dış Hareketi, 3 Boyutlu Model Analizi

Page 118: Konuşma ve bildiri özetleri kitabı...klinik performansları ile ilgili bilgiler verilecek, kompozit resinlerle karşılaştırılarak ve tartışılacaktır. 17 27 úubat 2020 09:00,

117

28 Şubat 2020 11:30 Kanes

Bildiri 204

Ortodontik Tedavi Yapmak İçin Yasal Sınırlamalar Var

Mıdır?

Evrim Karadağ¹, Elif Ertaş, M. Hakan Özdemir

1: Muayenehane

Amaç: Bu çalışmanın amacı ülkemizde ilk olarak 1928 yılında yayınlanan

1219 sayılı Tababet ve Şuabatı Sanatlarının Tarzı İcrasına Kanun’u ve bu

kanuna 2011 yılında eklenen ve dişhekimliğinde uzmanlık ana dallarını

belirleyen Ek.14. Maddeyi incelemek, aynı zamanda 1956 yılında yayınlanan

Tababet İhtisas Nizamnamesi ile yasal bir uzmanlık dalı haline gelen

Ortodonti anabilim dalı ile ilgili ihlallere yasal açıdan genel bir bakış

sunmaktır. Meslekdaşlarımızı Ortodontik Tedavi yaparken kendilerini

bekleyen yasal sorumluluklar açısından bilgilendirmektir. Gereç Ve Yöntem:

Bu çalışmanın veri tabanını Resmi gazete’de yanımlanarak yürürlüğe giren

eski ve yeni uzmanlık yönetmelikleri ile dişhekimliği alan yazınından

derlenen uzmanlık ihlallerine ilişkin veriler oluşturmuştur. Veri tabanı

kronolojik olarak incelenmiş ve sistematize edilerek ortodonti uzmanlık

alanının yasal çerçevesi belirlenmeye çalışılmıştır. Aynı zamanda Adli Tıp

Kurumu’na intikal eden ortodontik tedavi ile ilgili davalara yaklaşım şeklinin

anlaşılabilmesi için uygulanan prosedür incelenmiş, örnek vakalar üzerinden

çıkarımlara gidilmiştir. Bulgular: Dişhekimliğinde uzmanlık ana dalları 1928

tarihli 1219 sayılı Tababet veŞuabatı Sanatlarının Tarzı İcrasına Dair

Kanunu’nun 2011 yılında yayınlanan Ek 14. Maddesinde ilan edilmiştir. Bu

maddeye göre dişhekimliğinde 8 adet uzmanlık alanı tanımlanmıştır. Aynı

maddede bu uzmanlık alanlarının görev ve yetki çerçevelerini belirleme

görevi Tıpta Uzmanlık Kurulu’na (TUK) verilmiştir. TUK 2017 yılında

“uzmanlık dallarının temel görev ve temel yetkilerinin çerçevesi hakkında ”

845 karar no ile yayınladığı raporda uzmanların temel görevleri ve yetkileri

dile getirilmiştir. Sonuç : Hekimler öncelikle ettikleri Hipokrat yemini gereği

“önce zarar verme” ilkesinden yola çıkarak mesleğinin saygınlığını gözetmeli

ve toplumun güvenini sarsacak uygulamalara itibar etmemelidir. Yasalarla

Page 119: Konuşma ve bildiri özetleri kitabı...klinik performansları ile ilgili bilgiler verilecek, kompozit resinlerle karşılaştırılarak ve tartışılacaktır. 17 27 úubat 2020 09:00,

118

belirlenen görev ve yetki çerçevelerinin ötesinde vicdani sorumluluk bilinci

sınırlarımızı belirlemelidir.

Anahtar Kelimeler: Ortodontik Tedavi, Ortodonti Uzmanı, Tıpta Uzmanlık

Kurulu, Uzmanlıkların Yetki Sınırları, Dişhekimliği Uzmanlık Dalları

28 Şubat 2020 11:45 Kanes

Bildiri 205

Farklı Universal Adezivlerin Dentine Penetrasyon

Miktarlarının Bet (brunauer-emmett-teller) Tekniği

Kullanılarak Ölçülmesi

Ezgi Ölçer¹, Ömer Sağsöz, Yusuf Ziya Bayındır

1: Atatürk Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi

Amaç: Bu çalışmanın amacı üç farklı universal adezivin, total etch ve self etch

modlarında dentin tübüllerine penetrasyon miktarlarının BET tekniği ile

ölçülmesi ve dentine makaslama bağlanma dayanımlarının

değerlendirilmesidir. Yöntem: Çalışmada dentin penetrasyon miktarlarının

ölçümü için 18 adet çürüksüz insan molar dişinden 1 mm kalınlığında dentin

kesitleri alındı. Adeziv uygulamasından önce dentin kesitlerinin yapılarındaki

boşluk hacimi BET cihazı ile ölçüldü. Daha sonra örnekler üç farklı adeziv

(3M ESPE Scotchbond Universal-SU, Kuraray Clearfil Universal Bond Quick-

CQ, GC G-Premio Bond-GP ) ve asitleme moduna (total etch [%35 fosforik

asit], self etch) göre rastgele 6 gruba ayrıldı (n=3).Her bir adeziv ajan üretici

talimatlarına göre dentin disklerin okluzal yüzeylerine uygulandı. Tekrar BET

ölçümleri alındı. İki ölçüm arasındaki fark resin penetrasyon miktarı (cm3/g)

olarak kaydedildi. Makaslama bağlanma dayanımı ölçümleri için 42 adet

çürüksüz insan molar dişi kullanıldı. Dişlerin okluzal yüzeyleri en derin mine-

dentin sınırının 1mm altından kesilerek dentin yüzeyleri açığa çıkarıldı.

Örnekler BET ölçümlerindeki gibi 6 gruba ayrıldı (n=7) ve adezivler

uygulandı. 4mm kalınlığında 4mm yüksekliğinde kompozit (SDI Ice)

restorasyonlar yapıldı. Örnekler 24 saat distile suda bekletildikten sonra bir

universal test cihazı (Model 3344; Instron) kullanılarak makaslama bağlanma

dayanımı değerleri ölçüldü. Veriler iki yönlü varyans analizi ve Tukey post

hoc testi ile analiz edildi. Bulgular: Rezin penetrasyon miktarları

Page 120: Konuşma ve bildiri özetleri kitabı...klinik performansları ile ilgili bilgiler verilecek, kompozit resinlerle karşılaştırılarak ve tartışılacaktır. 17 27 úubat 2020 09:00,

119

değerlendirildiğinde adezivler arasında önemli bir fark bulunmazken

(p>0.05), bağlanma dayanımı değerleri açısından SU diğer iki adezivden

önemli derecede yüksek bağlanma değerleri gösterdi (p<0.05). Farklı

asitleme modlarına göre %35 fosforik asit uygulaması SU ve GP gruplarında

bağlanma değerlerini arttırıp resin penetrasyon miktarlarını azalttı. Rezin

penetrasyonu ile bağlanma kuvveti arasında yalnızca SU grubunda negatif

korelasyon bulundu. CQ grubunda ise %35 fosforik asit uygulaması ile self

etch moduna göre bağlanma değerleri azalırken rezin penetrasyon miktarı

arttı. Sonuç: Universal adezivlerin bağlanma dayanım değerleri BET

tekniğinden elde edilen rezin penetrasyon miktarlarıyla ilişkili değildir.

Çalışmadan elde edilen BET ölçümleri SEM ve mikro-BT ile desteklenmelidir.

Anahtar Kelimeler: Universal Adeziv,brunauer-emmett-teller , Makaslama

Bağlanma Dayanımı

28 Şubat 2020 13:30 Kanes

Bildiri 206

Locator Ve Magnetik Ataçman Sistemlerine Sahip

Mandibular İmplant Üstü Overdenture Protezlerin

Kemik Kaybı, Periodontal İndeks, Tamir Gereksinimi

Ve Hasta Memnuniyetinin Değerlendirildiği 5 Yıllık

Retrospektif Çalışma

Zeynep Şaşoğlu Karacalar¹, İkbal Leblebicioğlu Kurtuluş, Duygu Kılıç, Ravza

Eraslan, Zeynep Şaşoğlu Karacalar

1: Erciyes Üniversitesi

Bu retrospektif çalışmanın amacı 2 farklı ataçman sistemine sahip hastaların

mandibular implant destekli overdenture protezlerinde kemik kaybı,

periodontal indeks ve hasta memnuniyetinin ortalama 5 yıllık bir kullanım

sonrası karşılaştırılmasıdır. En az beş sene önce tedavi edilen mandibular 2

implant üstü magnet ve locator tutuculu overdenture ve maksiller total

protez hastaları ve alt-üst konvansiyonel total protez hastaları için sistem

taraması yapıldı. Yapılan bu tarama sonrasında dahil edilme kriterlerine uyan

16 magnet tutuculu mandibular overdenture, 24 locator tutuculu

Page 121: Konuşma ve bildiri özetleri kitabı...klinik performansları ile ilgili bilgiler verilecek, kompozit resinlerle karşılaştırılarak ve tartışılacaktır. 17 27 úubat 2020 09:00,

120

mandibular overdenture ve 25 konvansiyonel total protez kullanan hasta

yazılı onamları da alınarak çalışmaya dahil edildi. Grup 2 ve grup 3’teki

hastaların hepsinden kontrol röntgeni (OPTG) alındı ve periodontal cep

derinliği, sondalamada kanama, gingival indeks, plak indeksi değerleri

ölçülüp ortalamaları alındı. Hastanın sistemde mevcut olan ilk panoromik

filmi ile 5 yıl sonrasında alınan kontrol röntgeni karşılaştırılarak vertikal

periimplant kemik kaybına bakıldı. Tüm gruplara hastaların hayat kalitesi

değerlerinin ölçümü için OHIP-TR-14 anketi uygulandı. Hastaların

protezleriyle daha önce yaşadığı komplikasyonlar not edildi. Son aşamada

hastaların protezlerinde gerekli görülen düzenlemeler yapıldı.(besleme, kırık,

vuruk, tutuculuk kaybı, abutment değişimi). Sonuçlara göre ataçmanlar

arasında kemik kaybı ve periodontal sağlık açısından herhangi bir fark

bulunamadı.

Anahtar Kelimeler: Dental İmplant, Ovedenture Ataçman, Locater, Magnet,

Kemik Rezorbsiyonu, Ohıp-tr-14

27 Şubat 2020 09:00 Kanes

Bildiri 207

Carpenter Sendromu: Nadir Görülen Genetik Bir

Hastalık

Firdevs Kahvecioğlu¹, Firdevs Kahvecioğlu, Onur Şahin, Fahrettin Duymuş,

Tülün Çora

1: Selçuk Üniversitesi

Giriş: Carpenter sendromu, kraniyosinostoz, polisindaktili ile karakterize

1/1,000,000 insidansıyla son derece nadir bir genetik hastalıktır. Bu olgu

raporunda Carpenter Sendromunun ağız içi ve genetik bulguları

sunulmaktadır. Olgu Sunumu: Dokuz yaşında Carpenter Sendromu teşhisi

konmuş kız çocuk hasta, sol alt çene bölgesinde diş ağrısı nedeniyle

kliniğimize başvurdu. Oral muayenesinde çürük süt molar dişleri ve iki mobil

anterior süt dişi olduğu görüldü. Sınıf III maloklüzyonu, derin bir damak ve

tek taraflı çapraz kapanışı vardı. Sadece mandibular daimi kesici dişleri

sürmüştü ve bu dişlerde hipoplazik mine yapısı dikkat çekiciydi. Radyolojik

muayenede 35, 45, 16, 36, 46, 17, 27, 37, 47 dişlerinin konjenital eksik

Page 122: Konuşma ve bildiri özetleri kitabı...klinik performansları ile ilgili bilgiler verilecek, kompozit resinlerle karşılaştırılarak ve tartışılacaktır. 17 27 úubat 2020 09:00,

121

olduğu görüldü. Hastamızın sahip olduğu tek daimi molar diş, sol üst birinci

azı dişiydi. Özellikle mandibular ikinci süt molar dişlerde diverjan kökler

vardı. Tedavi planlamasına göre 65, 84, 85 nolu dişler kompozit ile restore

edildi, madde kayıplı 55 ve mobilitesi olan 72, 82 nolu dişleri çekildi ve 75

nolu dişe kök kanal tedavisi uygulandı. Fizik muayenesinde akrosefali,

obezite, bilateral düşük kulaklar, uzun filtrum, yüksek damak, el ve ayaklarda

polisindaktili ve genu valgum deformitesi gözlendi. Hastanın kardiyak

konjenital malformasyonları nedeniyle düzenli olarak bir kardiyoloji

kliniğinde izlendiği öğrenildi. Anne ve babası arasında akrabalık olan

hastanın iki kardeşi ise sağlıklıydı. Hastaya RAB23 geni tüm gen dizi analizi

yapıldı ve insersiyon tipinde homozigot çerçeve kayması mutasyon tespit

edildi. Anne ve babasında da segregasyon analizi sonucu heterozigotluk

tespit edildi. İn siliko genetik analiz değerlendirmeleri sonucunda varyant

hastalık yapıcı olarak yorumlandı. Hastamızın ebeveynleri, ağız ve diş sağlığı

bakımı konusunda bilgilendirilmiş ve genetik danışma verilmiştir. Hastamızın

takipleri iki yıldır pedodonti kliniğimizde düzenli aralıklarla devam

etmektedir. Sonuç: Carpenter sendromunun tedavi planlamasını yaparken

çocuk diş hekimi, çocuk doktoru ve genetik uzmanının da dahil olduğu

multidisipliner bir yaklaşım gereklidir.

Anahtar Kelimeler: Carpenter Sendromu, Genetik, Rab23 Geni, Diverjan Süt

Dişi Kökleri

28 Şubat 2020 13:45 Kanes

Bildiri 209

Farklı Tekniklerle Üretilen Metal Altyapılar İle

Seramik Bağlanma İlişkisinin Değerlendirilmesi

Merve Cennet Altuntaş¹, Ayşegül Güleryüz Gürbulak

1: Sultanbeyli Adsm

Amaç: Günümüzde metal seramik restorasyonlar iyi performans ve estetik

sağlamaktadırlar.Son gelişmeler,metal altyapıların bilgisayar yardımlı

teknolojilerle üretilmesine izin vermektedir.Çalışmamızın amacı,metal-

seramik bağlanma dayanıklılığını incelemek,metal seramik arayüzünün

metalürjik yapısını değerlendirmek ve döküm,frezeleme ve selektif lazer

Page 123: Konuşma ve bildiri özetleri kitabı...klinik performansları ile ilgili bilgiler verilecek, kompozit resinlerle karşılaştırılarak ve tartışılacaktır. 17 27 úubat 2020 09:00,

122

ergitme(SLM) sistemi ile hazırlanan Co-Cr alaşımların arayüz

karakteristiklerini SEM-EDX ve X-ray floresans spektroskopisi ile

karşılaştırmaktır.İki farklı lazer cihazı kullanılarak bunların seramik bağlanma

dayanımı ve altyapı yüzey özelliklerini nasıl değiştirdiğini değerlendirmek

diğer bir amaçtır.Ayrıca termal yaşlandırmanın metal-seramik bağlanma

dayanımı üzerindeki etkisi de değerlendirilecektir. Gereç ve Yöntem:

Çalışmamızda geleneksel döküm yöntemi,CAD-CAM yöntemi ve SLM

yöntemi ile üretilen 4 farklı kobalt-krom metal altyapının(n=24) kullanılması

amaçlandı.SLM yöntemiyle elde edilecek altyapılar 2 farklı selektif lazer

ergitme cihazı (CONSEPT ve SLM lazer) kullanılarak üretildi(N=96).Her bir

gruptan rastgele örnekleme metoduyla, oksidasyon yüzeyinin arayüz

morfolojisini izlemek için 1 örnek seçildi.Seçilen örnekler enerji dağıtıcı x-

ışını spektroskopisi ile birlikte SEM kullanılarak incelendi.Ayrıca X-ray

floresans spektroskopisi ile de yüzey incelemesi gerçekleştirildi.Kalan her bir

metal şerit örneğinin bir yüzeyinin orta hattına gelecek şekilde seramik

uygulandı. Her gruptaki örneklerin yarısına termal yaşlandırma

uygulandı.Tüm 8 gruptaki örnekler seramik yüklenmesi tamamlandıktan ve

yüzey işlemleri için seçilen örnekler ayrıldıktan sonra kalan 10’ar örneğe

metal-seramik bağlanma dayanıklılığının değerlendirilmesi için 3-nokta

eğme testi uygulandı.Seçilen birer adet metal seramik örneğin

arayüzleri,enerji dağıtıcı x-ışını spektroskopisi ile birlikte SEM cihazı

kullanılarak incelendi,ayrıca EDX analizleri yapıldı.Daha sonra istatistiksel

analiz gerçekleştirildi. Bulgular: Termal yaşlandırma uygulamasının

bağlanma dayanımı üzerindeki ana etkisi istatistiksel olarak anlamlı

değildir.Farklı metal altyapıların bağlanma dayanımı değişkeni üzerindeki

ana etkisi istatistiksel olarak anlamlıdır (p<0.001).Anlamlı farklılıklar

CAD/CAM- CONSEPT grubu (p<0.001),CAD/CAM-DÖKÜM grubu

(p<0,05),CAD/CAM-SLM grubu (p<0.001) ve DÖKÜM-SLM grubu (p<0,05)

arasında görüldü. Sonuç: Bağlanma dayanımı değerleri en yüksek CAD/CAM

(frezeleme) grubunda,en düşük bağlanma dayanımı değerleri SLM Lazer

grubunda ortaya çıkmıştır.Termal yaşlandırmanın metal seramik bağlanma

dayanımı üzerinde etkisi bulunmamıştır.Metal-seramik arayüzleri metalurjik

yapı olarak birbirinden farklıdır.Tüm gruplardaki ortalama bağlanma değeri

25 MPa’ın üzerinden bulunmuştur ve bu değer klinik olarak metal-seramik

bağlantısı için kabul edilebilirdir.

Anahtar Kelimeler: Bağlanma Dayanımı,termal Yaşlandırma,selektif Lazer

Ergitme,metal Seramik Restorasyon

Page 124: Konuşma ve bildiri özetleri kitabı...klinik performansları ile ilgili bilgiler verilecek, kompozit resinlerle karşılaştırılarak ve tartışılacaktır. 17 27 úubat 2020 09:00,

123

28 Şubat 2020 14:00 Kanes

Bildiri 210

Hpv İle İlişkili Olmayan Multifokal İnflamatuar

Papiller Hiperplazi: Nadir Bir Vaka Raporu

Taha Aktaş¹, Özge Doğanay, Tuğçe Kıran, Doğan Dolanmaz

1: Bezmialem Vakıf Üniversitesi

Ağız boşluğu, normal anatomiyi temsil eden bazen de lezyon olan çeşitli

papiller mukozal oluşumların yerleştiği alandır. Papiller oral patolojiler

heterojen bir grubu içerir. İnflamatuar papiller hiperplazi histopatolojisi

sergileyen iyi huylu lezyonlara protez kullanımı, ağız hijyeninin kötü olması,

nadir görülen sendromlar ve viral enfeksiyonlar sebebiyle sıklıkla

karşılaşılmaktadır. 44 yaşında erkek bir hasta ile ilgili, hem klinik hem de

histopatolojik özellikleri multifokal kutanöz ve mukozal papillomatöz lezyon

görüntüsü olarak teşhis edilen ve polimeraz zincir reaksiyon analizi

sonrasında insan papillomavirüsü negatif bulunan bir olgu rapor

edilmektedir. Keratinize ve keratinize olmayan dokularda, oral mukoza ve

dudaklarda yaygın olduğu görülen çok odaklı papillomatoz lezyonlar bistüri

ile eksize edildi. Daha sonra, diyot yumuşak doku lazeri ile hiperplazik

bölgelerdeki derin dokular etkili bir şekilde ortadan kaldırılarak hareketli

protez kullanımı için ağız içi mukozası uygun hale getirildi.

Anahtar Kelimeler: İnflamatuar Papiller Hiperplazi, Oral Patoloji

27 Şubat 2020 17:00 Gültepe

Bildiri 213

Maksiller Ön Bölgedeki 2 Bitişik Dental İmplantın

Çıkış Profilinin Transfer Edilmesinde İki Farklı

Tekniğin Eş Zamanlı Kullanımı: Vaka Raporu

Page 125: Konuşma ve bildiri özetleri kitabı...klinik performansları ile ilgili bilgiler verilecek, kompozit resinlerle karşılaştırılarak ve tartışılacaktır. 17 27 úubat 2020 09:00,

124

Emre Trabzonlu¹, İkbal Leblebicioğlu Kurtuluş, Zekeriya Taşdemir, Emre

Trabzonlu

1: Erciyes Üniversitesi

Diş eksikliklerde sabit implant restorasyonlarının kullanılması ilk tedavi

seçeneklerinden biri haline gelmiştir. Anteior bölgelerdeki diş eksikliklerinde,

implant kronunun ve yumuşak dokunun birbirleriyle ve çevredeki dişlerle

uyumlu görünümü başarılı bir tedavi sonucuna katkıda bulunur. Geçici

restorasyonla şekillendirilen yumuşak dokunun ölçüye transfer edilmesi

büyük önem taşımaktadır. Çıkış profilinin kalıcı restorasyona

aktarılmasındaki zorluk nedeniyle, özellikle iki bitişik implant durumunda

klinik başarıya ulaşmak daha karmaşık hale gelmektedir. İmplant

yerleştirilmesini takiben geçici restorasyonlarla yumuşak doku konturu

sağlamak için farklı yöntemler geliştirilmiştir. Bununla birlikte, literatürde, iki

bitişik diş için ölçü alırken hiçbir teknik bildirilmemiştir. Bu vakada, eksik sağ

santral ve lateral bölgesine implant ameliyatından sonra yumuşak doku

oluşturmak için splintli geçici restorasyon kullanan 52 yaşında, erkek bir

hastada; 2 bitişik dental implantın çıkış profilinin transfer edilmesinde iki

farklı tekniğin eş zamanlı kullanımı ile daimi restorasyon yapımı ve bir yıllık

takibi anlatılacaktır.

Anahtar Kelimeler: Geçici Restorasyon,çıkış Profili,dental İmplant

28 Şubat 2020 13:45 Gültepe

Bildiri 216

Yapışık Dişeti Miktarını Arttıkmak İçin Kullanılan

Serbest Dişeti Grefti Ve Modifiye Apikale

Repozisyone Flep Tekniklerinin Karşılaştırılması:pilot

Çalışma

Melis Yılmaz¹, Melis Yılmaz, Nur Balcı, Hilal Toygar, Ali Çekici

1: Medipol Üniversitesi

Amaç: Yapışık dişeti periodontal sağlığın idamesinde rol oynayan önemli bir

komponenttir. Yapışık dişeti miktarını arttırmak için genellikle serbest dişeti

Page 126: Konuşma ve bildiri özetleri kitabı...klinik performansları ile ilgili bilgiler verilecek, kompozit resinlerle karşılaştırılarak ve tartışılacaktır. 17 27 úubat 2020 09:00,

125

grefti(SDG) ve modifiye apikale repozisyone flep(MARF) cerrahi yöntemleri

uygulanmaktadır. Bu karşılaştırmalı vaka serisinin amacı SDG ve MARF

yöntemlerinin yapışık dişeti miktarını arttırmadaki etkinliğini kısa dönem için

değerlendirmektir. Gereç ve yöntem: Çalışmaya sistemik ve periodontal

olarak sağlıklı, toplam 15 katılımcı (kadın) ve 21 diş(SDG:10, MARF:11) dahil

edildi. Tedavi edilen bölgelerde yapışık dişeti miktarı en az 0.5 mm en fazla

1.5 mm idi. SDG ve MARF yöntemleri, dahil edilen vakalara rastgele(yazı-

tura) seçilerek uygulandı. SDG’den farklı olarak MARF mukogingival hattın

hafif koronalinden hatta pararlel olacak şekilde tek bir horizontal insizyon

sonrasında yarım kalınlık flap kaldırılan ve flebin periosta suture edilmesi ile

sonlandırılan cerrahi bir işlemdir. Tüm katılımcıların işlem yapılan

bölgelerinde periodontal indeksleri ((Plak indeks(PI), sondalanabilir cep

derinliği(SCD), sondalamada kanama indeksi (SKI), dişeti çekilmesi(DÇ) ve

yapışık dişeti(YD) miktarı)) kaydedildi. Tüm parametreler başlangıçta ve 3.

ayda ölçüldü. İstatsitiksel değerlendirmede gruplar arası karşılaştırmada

Student t testi kullanıldı. Bulgular: Başlangıç ve operasyon sonrası 3. Ay

ölçüm sonuçlarına göre her iki teknikte de keratinize doku miktarı ve yapışık

dişeti miktarı anlamlı derecede arttı. (p0.05) Yapışık dişeti miktarındaki artış

3 ile 5.5 mm arasındaydı. SDG ve MARF grupları arasında yapışık dişeti

miktarındaki artış açısından anlamlı bir farklılık yoktu (p0.05) Dişeti

çekilmesi miktarında istatistiksel olarak anlamlı bir farklılık gözlenmedi.

(p0.05) Sonuç: Bu pilot çalışmanın sonuçları ışığında MARF tekniğinin

keratinize dişeti genişliği ve yapışık dişeti miktarını arttırmada kullanılan

SDG kadar geçerli ve etkin olduğu düşünülmektedir. Uygulamanın diğer

mukogingival cerrahi işlemlere kıyasla daha basit ve hasta açısından

konforlu olması bu tekniğin tercih edilmesini sağlayabilir.

Anahtar Kelimeler: Dişeti Çekilmesi, Serbest Dişeti Grefti, Marf

28 Şubat 2020 11:45 Gültepe

Bildiri 217

Piezo Cerrahi İle Yapılan Alveolar Genişletmenin

Primer Stabilite Üzerine Etkisi: İn-vitro Çalışma

Ugur Mercan , Uğur Mercan

Page 127: Konuşma ve bildiri özetleri kitabı...klinik performansları ile ilgili bilgiler verilecek, kompozit resinlerle karşılaştırılarak ve tartışılacaktır. 17 27 úubat 2020 09:00,

126

Amaç: Bu çalışmanın amacı; tek diş eksikliğinde piezo cerrahi ile yapılan

alveolar genişletme operasyonun primer stabilite üzerine etkisinin

incelenmesidir. Gereç ve Yöntem: Çalışmada 20 adet taze koyun kaburgası

kullanıldı. Her bir kaburgaya 7mm horizontal ve 10mm vertikal kesiler piezo

cerrahi ile yapıldı. N:10 olacak şekilde kaburgalar 2 gruba ayrıldı. Grup U;

Alveolar genişletmenin ultrasonic cihaz ile tamamlandıgı grup, grup C; klasik

yöntemlerle (keski ve çekiç) alveolar genişletmenin yapıldığı grup. Her iki

grupta genişletme tamamlandıktan sonra 1 adet 3.75mm çapında 10 mm

boyunda dental implant yerleştirildi. Primer stabilite ölçümleri Ostell ile

yapıldı. Bulgular: Primer stabilite ölçümleri değerlendirildiğinde; ultrasonic

cihaz ile alveolar genişlemenin tamamlandığı grupta (p:0.006) stabilite

değerlerinin klasik yöntem kullanılan gruba (p<0.05) göre istatistiksel olarak

anlamlı derecede yüksek olduğu gözlemlendi. Sonuç: Alveolar kemik

genişletmesi operasyonu ile beraber gerçekleştirilen tekli implant cerrahisi

sırasında genişletme işleminin ultrasonic cihazlarla yapılması primer

stabiliteyi olumlu yönde etkilemektedir.

Anahtar Kelimeler: Piezo Cerrahi, Alveolar Genişletme, İmplant, Primer

Stabilite

28 Şubat 2020 11:15 Gültepe

Bildiri 218

Temporomandibular Eklem Manyetik Rezonans

Görüntülemede ınsidental Paranazal Sinüs Patoloji

Bulguları

Damla Soydan¹,

1: Erciyes Üniversitesi

Amaç: Temporomandibular eklem manyetik rezonans görüntüleme

incelemelerinde tarama alanına giren pek çok anatomik bölge

bulunmaktadır. Bu bölge değerlendirilirken insidental olarak patolojik

bulgula izlenebilir. Diş hekimleri ve oral ve maksillofasiyal radyologların

çalışma alanına maksiller sinüs ve komşu yapıları sıklıkla dahil olur. Bu

retrospektif çalışmanın amacı TME manyetik rezonans görüntüleme MRG

incelemelerinde insidental olarak izlenen paranazal sinüs patolojilerini

Page 128: Konuşma ve bildiri özetleri kitabı...klinik performansları ile ilgili bilgiler verilecek, kompozit resinlerle karşılaştırılarak ve tartışılacaktır. 17 27 úubat 2020 09:00,

127

incelemektir. Çalışmaya Erciyes Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi Ağız Diş

ve Çene Radyolojisi bölümüne TME disfonksiyonu şikayetiyle başvuran

hastalara ait MRG kayıtları dahil edilmiştir. Yöntem: Çalışmaya Erciyes

Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi Ağız Diş ve Çene Radyolojisi bölümüne

TME disfonksiyonu şikayetiyle başvuran hastalara ait MRG kayıtları dahil

edilmiştir. 1.5 T tarayıcı kullanılarak (Gyroscan Intera, Philips Medical

Systems, Hollanda) hastaların TME MRG imajları elde edildi. Sagittal, koronal

aksiyel T1- ve T2-ağırlıklı görüntüler elde edildi. Bir oral ve maksillofasiyal

radyolog tarafından görüntüler incelendi. Bulgular: 80 hastaya ait MRG kaydı

incelendi. Çalışmaya dahil edilen hastaların 9’u erkek (11,25%) 71’i (88,75%)

kadındı. Hastaların yaş ortalaması 41.2 olarak belirlendi.17 hastada (21,2%)

paranazal sinüste insidental bulgu tespit edildi. İzlenen patolojilerin tamamı

maksiller sinüste olduğu belirlendi. İnsidental bulgular sıralandığında; 11

hastada (13,75%) mukus retansiyon kisti, 6 maksiller sinüzit (7,5%) ve 1

(1,25%) hastada radiküler kist tespit edildi. Sonuç: TME MR görüntüleri

incelenirken maksiller sinüs patolojilerine insidental olarak sıklıkla rastlandı.

Bu görüntüler değerlendirilirken oral ve maksillofasiyal radyoloğun tarama

alanına giren insidental bulgular da değerlendirilip raporlanmalı ve hasta

gerekli bölümlere konsülte edilmelidir.

Anahtar Kelimeler: Temporomandibular Eklem, Manyetik Rezonans

Görüntüleme, Paranazal Sinüs

28 Şubat 2020 10:45 Gültepe

Bildiri 219

İki Güncel Self Adeziv Simanın Kısa Dönem Bağlanma

Dayanımlarının Değerlendirilmesi

Pınar Naiboğlu¹, Pınar Naiboğlu, Tuğba Serin Kalay

1: Karadeniz Teknik Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi

Amaç: Bu çalışmanın amacı suda bekletilerek yaşlandırılmış dentin

yüzeylerine kendinden adezivli rezin simanların mikro-gerilim bağlanma

dayanımlarını değerlendirmektir. Gereç ve Yöntem: Çalışmada 16 adet

çürüksüz insan 3. molar dişi kullanıldı. Dişlerin minesi ve yüzeyel dentin

bölgesi uzaklaştırılarak orta dentin yüzeyi 600 grit SiC zımpara ile

Page 129: Konuşma ve bildiri özetleri kitabı...klinik performansları ile ilgili bilgiler verilecek, kompozit resinlerle karşılaştırılarak ve tartışılacaktır. 17 27 úubat 2020 09:00,

128

zımparalandı. Dişler iki gruba ayrıldı. 8 mm çapında, 5 mm yüksekliğinde

silindir şeklinde kompozit rezin bloklar (Filtek Z250, 3M ESPE, ABD) 2 mm

kalınlığında tabakalar halinde hazırlandı. Her bir kompozit tabakası 40

saniye boyunca LED ışıkla (3M ESPE Elipar S10) polimerize edildi. Blokların

yüzeyleri 600 grit SiC zımpara ile cilalandı ardından yüzeylere %37’lik

fosforik asit (President, Almanya) uygulandı. Kompozit bloklar dentin

yüzeylerine kendinden adezivli rezin simanlar olan TheraCem (Bisco, ABD) ve

RelyX U200 Automix (3M ESPE, Almanya) ile simante edildi. Hazırlanan

numuneler 37°C’de %100 bağıl nem altında 24 saat boyunca saklandı.

Numuneler 1 x 1 mm kalınlığında çubuklar elde etmek için düşük hızlı elmas

testere kullanılarak kesildi. Her iki deney grubundan 20’şer adet çubuk

şeklinde örnek elde edildi. Test çubuklarının yarısı yükleme hızı 0.5 mm/dk

olan mikro-gerilim test cihazına (Bisco, Schaumburg, IL, USA) yerleştirildi ve

örneklere mikrogerilim bağlanma dayanımı (µTBS) testi yapıldı diğer yarısı

28 gün 37°C’de distile su içinde saklandı sonra µTBS testi örneklere

uygulandı. Koparılan örnek yüzeyleri stereo mikroskop ile analiz edildi. µTBS

verileri 2-yönlü ANOVA ve Bonferroni düzeltmesi ile analiz edildi (p˂0.05).

Bulgular: Ortalama µTBS verileri 24 saat sonra TheraCem 14,95 ± 2,89, RelyX

U200 Automix 13,92 ± 2,68, 28 gün sonra TheraCem 9,85 ± 1,43, RelyX

U200 Automix 8,95 ± 1,11 olarak bulundu. Suda bekletilmiş dentin

istatistiksel anlamlı olacak şekilde daha düşük µTBS değerleri gösterdi. Rezin

simanların kendi aralarında anlamlı farklılık bulunmadı. Tüm gruplarda en

çok adeziv başarısızlık gözlendi. Sonuç: Dentinin kısa dönem suda

bekletilerek yaşlandırılması self adeziv rezin simanların bağlanma

dayanımlarını olumsuz etkiledi.

Anahtar Kelimeler: Mikro-gerilim Bağlanma Dayanımı, Rezin Siman,

Kompozit Blok, Suda Bekletme

28 Şubat 2020 10:00 Gültepe

Bildiri 222

Farklı Temporomandibular Eklem Hastalıklarında

Kondiler Ve Ramal Asimetrilerin Karşılaştırılması

Mehmet Emrah Polat , Mehmet Emrah Polat, Mevlüde Polat

Page 130: Konuşma ve bildiri özetleri kitabı...klinik performansları ile ilgili bilgiler verilecek, kompozit resinlerle karşılaştırılarak ve tartışılacaktır. 17 27 úubat 2020 09:00,

129

Amaç: Çalışmamızın amacı farklı Temporomandibular Eklem (TME)

Hastalıklarında Kondiler ve Ramal Asimetrileri değerlerinin

karşılaştırılmasıdır. Metod: Yaşları 15 ile 79 arasında değişen 91 hasta

üzerinde yapılan çalışmamızda hasta grupları şu şekildedir; 1: TME

Osteoartrit (TME-OA) Grubu (n:24), 2: Redüksiyonlu Disk Deplasman (RDD)

Grubu (n:26), 3: Redüksiyonsuz Disk Deplasman (RsuzDD) Grubu (n:20), 4:

Kontrol Grubu (n:21). Bütün hastaların kondiler, ramal ve total

(kondiler+ramal) asimetri indeksleri Habets in formülüne göre Panaromik

radyolgrafilerden hesaplanarak IBM SPSS istatistik programı ile Kruskal

Wallis H testi kullanılarak değerlendirilmiştir. Bulgular: Dört grup

karşılaştırmalarında total indeks (p:,110) ve yaş(p:,610) değişkenleri açısından

istatistiksel olarak anlamlı bir fark bulunmazken, ramal (p:003) ve kondiler

(p:,034) asimetri indexleri gruplar arasında farklılık göstermiştir. Ramal

asimetri de anlamlı farklar TME-OA grubu ile RDD, TME-OA grubu ile

Kontrol grubu karşılaştırmalarında gözlemlenirken kondiler asimetri ise

sadece TME-OA grubu ile Kontrol Grubu arasındaki karşılaştırmada

gözlemlenmiştir. Sonuç: Çalışmamız sonucunda dejeneratif bir hastalık olan

TME-OA'nın kondiler ve ramal asimetri üzerine disk deplasmanlarına göre

daha fazla etkisinin olduğu, disk deplasman hastalarının kondiler asimetri

skorlarının kontrol grubuyla aralarında istatistiksel olarak anlamlı bir fark

olmadığı sonuçları bulunmuştur.

Anahtar Kelimeler: Tme, Kondil, Ramus, Asimetri

28 Şubat 2020 09:15 Gültepe

Bildiri 223

İmplant Çevresi Serbest Dişeti Grefti Uygulaması İle

Keratinize Dişeti Genişliğinin Artırılması

Gözde Vanlı Temizkanlı¹, Duygu Kılıç

1: T.c. Erciyes Üniversitesi

Amaç: Literatürde dental implantlar etrafındaki keratinize dişeti genişliği

yetersiz olan vakalarda protetik aşama sırasında ve oral hijyen pratiklerininin

uygulanmasında bazı olumsuzlukların meydana geldiğini gösteren ve

periimplant mukozitis tablosuyla başlayıp, implant kayıplarına kadar varan

Page 131: Konuşma ve bildiri özetleri kitabı...klinik performansları ile ilgili bilgiler verilecek, kompozit resinlerle karşılaştırılarak ve tartışılacaktır. 17 27 úubat 2020 09:00,

130

patolojilerin oluştuğunu ifade eden çalışmalar bulunmaktadır ancak bu

görüşe karşı çıkan çalışmalar da mevcuttur. Keratinize dişeti genişliği

yetersizliğine özellikle alt çenenin ileri derecede rezorbe kretlerinde 33,43 no

lu dişsiz bölgelere overdenture protetik tasarım için uygulanan dental

implantlar etrafında sıkça rastlanmaktadır. Bunu gidermek adına serbest

dişeti grefti cerrahisi uygulanabilmektedir. Bu olgu sunumunda yer alan

hastalar 33, 43 no lu dişsiz bölgelere uygulanan implantlarının çevresindeki

keratinize dişeti bandının olmadığı/yetersiz olduğu tespit edilen vakalardır

ve uzun dönem başarı sağlanması adına keratinize dişeti genişliklerinin

artırılması hedeflenmiştir. Method:33, 43 no lu dişsiz bölgelerde bulunan

dental implantlar etrafındaki cerrahi alıcı yataklar keskin diseksiyon yapılarak

yarım kalınlık flep kaldırılması ise hazırlanmış, sert damaktan alınan serbest

dişeti greftleri alıcı bölgeye uyumlanarak 4.0 rezorbe olabilen sutur ile

immobil şekilde suture edilmiştir ve greftlerin bölgelerdeki stabilizasyonunu

artırmak adına protetik diş tedavisi kliniğince hazırlanan essix plak ölçü

postları ile implantlar üzerine vidalanmıştır. 14 gün sonra dikişler alınmış ve

takibe başlanmıştır. Ogmente edilen yumuşak dokuların fizyolojik tabloya

erişmesi ile birlikte protetik aşamaya geçilmiştir. Sonuç: Cerrahiden sonraki

1. 3. ve 6.ayda gerçekleştirilen kontrol randevularında implanları çevreleyen

yumuşak dokuların stabil olduğu saptanmıştır. Hastalar protezlerini

kullanırken herhangi bir ağrı şikayeti bildirmemekte, oral hijyen pratiklerini

optimum seviyede gerçekleştirebilmektedir. İmplant çevresi keratinize dişeti

genişliği yetersizliğinde uygulanan serbest dişeti grefti cerrahisi oldukça

başarılı bir yöntemdir.

Anahtar Kelimeler: Yetersiz Keratinize Dişeti Genişliği, İmplant Çevresi

Serbest Dişeti Grefti Cerrahisi, Periimplant Mukozitis, Uzun Dönem İmplant

Başarısı

28 Şubat 2020 09:00 Gültepe

Bildiri 228

Haller Hücresi Varyasyon Sıklığının Konik ışınlı

Bilgisayarlı Tomografi İle Değerlendirilmesi

Firdevs Asantogrol¹, Firdevs Aşantoğrol, Emin Murat Canger

1: Erciyes Üniversitesi

Page 132: Konuşma ve bildiri özetleri kitabı...klinik performansları ile ilgili bilgiler verilecek, kompozit resinlerle karşılaştırılarak ve tartışılacaktır. 17 27 úubat 2020 09:00,

131

Amaç: Çalışmamızda sinonazal bölge anatomik varyasyonlarından olan

Haller hücresinin görülme sıklığını konik ışınlı bilgisayarlı tomografi (KIBT) ile

değerlendirmeyi amaçladık. Gereç ve Yöntem: Erciyes Üniversitesi Diş

Hekimliği Fakültesi, Ağız, Diş ve Çene Radyolojisi Anabilim Dalına paranazal

sinüs değerlendirmesi ile başvuran 150 hastanın KIBT görüntüleri üzerinden

bilateral olarak sinüsler (300 paranazal sinüs) retrospektif olarak incelendi.

Sinonazal polipozis, benign veya malign tümörü olan hastalar, geçirilmiş

burun ve sinüs cerrahisi ve travma öyküsü olan hastalar, konjenital anomalisi

olan hastalar çalışma dışı bırakıldı. Haller hücresinin varlığı, multiplanar

reformat görüntüler üzerinden koronal planda incelendi. Bulgular:

Çalışmamıza dahil edilen 150 hastanın 62’si (%41,3) kadın, 88’i (%58,7)

erkekti. Yaş ortalaması 40.5 olup, yaş aralığı 17 ila 85 arasında

değişmekteydi. Haller hücresi görülme sıklığı %15,8 olarak tespit edildi.

Sonuç: Paranazal sinüslerin anatomisinin ayrıntılı bir şekilde ortaya konması

hem tanı hem tedavi açısından önem arz etmektedir. Çalışmamızda Haller

hücresi varyasyonu sıklığı ortaya konulmuş olup bu varyasyonun maksiller

sinüzit oluşumuna katkı sağlayıp sağlamadığını araştıran ileri çalışmaların

yapılması gerekmektedir.

Anahtar Kelimeler: Haller Hücresi, Anatomik Varyasyon, Konik ışınlı

Bilgisayarlı Tomografi

27 Şubat 2020 17:45 Gereme

Bildiri 229

Adölesanlarda Temporomandibular Eklem

Dislokasyonlarının Manyetik Rezonans Görüntüleme

İle Değerlendirilmesi

Merve Turan¹, Merve Turan, Mehmet Öztürk, Emine Çalışkan, Hatice Arıöz

Habibi, Faruk Akgünlü

1: Selçuk Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi

Amaç: Adölesan yaş grubunda MRG (Manyetik Rezonans Görüntüleme) ile

TME (Temporomandibular Eklem) dislokasyonlarının tipini ve disk yapısını

tanımlayarak, sıklıklarını ve cinsiyet ile ilişkisini değerlendirmeyi amaçladık.

Gereç ve Yöntem: Çalışmada yaşları 12-18 arasında değişen, 22’si erkek, 68’i

Page 133: Konuşma ve bildiri özetleri kitabı...klinik performansları ile ilgili bilgiler verilecek, kompozit resinlerle karşılaştırılarak ve tartışılacaktır. 17 27 úubat 2020 09:00,

132

kız olmak üzere toplam 90 olgunun 180 TME-MRG’si retrospektif olarak

incelenmiştir. Görüntülemeler 1.5 Tesla MRG cihazında kinematik (dinamik)

yöntem kullanılarak gerçekleştirildi. Görüntülerin değerlendirilmesi iki

gözlemci tarafından ortak kararla yapılmıştır. TME dislokasyonları

redüksiyonlu ve redüksiyonsuz olarak iki, disk yapısı ise grade 0, 1, 2 olmak

üzere üç gruba ayrıldı. Cinsiyete ve tarafa (sağ-sol) göre redüksiyon tipi ve

disk yapısının sıklığı kıyaslandı. Redüksiyon tipi ile disk yapısı arasındaki ilişki

değerlendirildi. İstatiksel analizlerde betimleyici yöntemler ile birlikte Mann

Whitney U, Wilcoxon T ve Ki-Kare testleri kullanıldı. Bulgular: Dislokasyon

tipi ve disk yapısı bakımından cinsiyete ve tarafa göre (sağ-sol) farklılık

saptanmadı (her ikisinde, p>0.05). Toplam 180 TME’nin 66’sı (%36.6) normal

olup 52'sinde (%28.8) anteriora redüksiyonsuz, 66’sında (%34.4) ise anteriora

redüksiyonlu dislokasyon izlenmiştir. Disk yapıları olguların 66’sında (%36.6)

normal, 60’ında (%33.4) Grade 1, 54’ünde (%30) Grade 2 olarak dağılım

göstermiştir. Anterior redüksiyonlu dislokasyonların %90.3’ünde Grade 1,

%9.7’sinde Grade 2 disk yapısı, anterior redüksiyonsuz dislokasyonların ise

%7.7’sinde Grade 1, %92.3’ünde Grade 2 disk yapısı izlenmiştir. Sonuç: MRG

adölesan yaş grubunda TME dislokasyonlarının değerlendirilmesinde,

redüksiyonun tipi ve disk yapısı hakkında oldukça faydalı bilgiler

sağlamaktadır. Adölesan yaş grubunda TME dislokasyonları daha çok

kızlarda görülmektedir. Dislokasyon tipi ve disk yapısı tarafa göre farklılık

göstermemektedir. Anteriora redüksiyonlu dislokasyonda Grade 1 disk

yapısı daha sık saptanmış olup redüksiyonsuz dislokasyonlarda disk

yapısının bozulduğu görülmektedir.

Anahtar Kelimeler: Adölesan, Manyetik Rezonans Görüntüleme,

Temporomandibular Eklem.

27 Şubat 2020 14:30 Gereme

Bildiri 230

Frenektomi Operasyonu Sonrasında Genetiğin

Diastema Üzerindeki Etkisi: Bir Kesitsel Çalışma

Abdulsamet Tanik¹, Abdulsamet Tanik

1: Adıyaman Üniversitesi, Diş Hekimliği Fakültesi

Page 134: Konuşma ve bildiri özetleri kitabı...klinik performansları ile ilgili bilgiler verilecek, kompozit resinlerle karşılaştırılarak ve tartışılacaktır. 17 27 úubat 2020 09:00,

133

Amaç: Bu çalışmada maksiller orta hatta anormal frenulumu olan hastaların

ailesel kalıtımın geçişi ve frenektomi operasyonu sonrasında genetiğin

diastema üzerindeki etkisinin değerlendirilmesi amaçlanmıştır. Materyal ve

metod: Çalışmaya ön santral dişler arasında frenuluma bağlı diestema

oluşan 18-53 yaş aralığında 36 hasta(16 erkek ve 20 kadın) dahil edildi.

Hastaların ailesel geçişle ilgili tetkikler yapıldıktan sonra anormal frenulum,

frenektomi operasyonuyla uzaklaştırıldı. Hastaların başlangıç ve 10 ay

sonraki dişler arasındaki mesafe dijital kumpasla ölçüldü. Periodontal

durumun tespiti için çalışmaya katılan bütün hastaların ön kesici dişlerin 4

yüzeyinden cep derinliği ve yapışık diş eti miktarı ölçümü yapıldı. Toplanan

bilgilerden istatistiksel olarak analiz edildi. Bulgular: Bu çalışmada hastaların

% 38.89’unda kalıtımım ailesel geçiş yaptığı bulunulmuştur. Frenektomi

operasyonu sonrasında dişler arası mesafe ölçümünde, ailesel geçiş

gösteren hastalar ailesel kalıtımsal geçiş göstermeyenlere göre istatistiksel

olarak anlamlı fark olduğu bulunmuştur (p<0.05). Sonuç: Ailesel geçiş

gösteren anormal frenulum tutulumları dişler arasında diastemaya neden

olmaktadır. Bu nedenle anormal frenulumları frenektomi operasyonu ile

uzaklaştırmak dişler arasındaki diastemanın kapanmasına katkıda

bulunabilir.

Anahtar Kelimeler: Diastema, Anormal Frenulum, Frenektomi, Ailesel Kalıtım

Geçişi

27 Şubat 2020 14:45 Gereme

Bildiri 234

Farklı Polisaj İşlemleri Uygulanan Geçici Restorasyon

Materyallerinin Yüzey Pürüzlülüklerinin

Karşılaştırılması

Hasan Murat Aydoğdu¹, Pınar Yıldız, Damla Güneş Ünlü

1: Nuh Naci Yazgan Üniversitesi

Amaç: Bu çalışmanın amacı üç farklı yöntemle yüzey bitirme ve polisaj işlemi

uygulanan geçici restorasyon materyallerinin yüzey pürüzlülüklerinin

karşılaştırılmasıdır. Gereç ve Yöntem: Self-cure bis akrilik rezin (ArcryTemp,

n=30), self-cure PMMA (Temdent Classic, n=30) ve prefabrike PMMA

Page 135: Konuşma ve bildiri özetleri kitabı...klinik performansları ile ilgili bilgiler verilecek, kompozit resinlerle karşılaştırılarak ve tartışılacaktır. 17 27 úubat 2020 09:00,

134

Cad/Cam bloğu (DuoCad Temp, n=30) olmak üzere üç farklı sabit geçici

restorasyon materyali kullanılarak, 15x18mm boyutlarında ve 2mm

kalınlığında örnekler oluşturuldu. Örnekler polimerizasyonun tamamlanması

amacıyla distile su içinde 24 saat bekletildikten sonra mavi kuşak hard frezle

bir dakika kaba tesviye; 180 ve 600 grid zımparalar ile 30’ar saniye kaba

polisaj uygulandı. Daha sonra farklı yüzey işlemleri için üçer gruba ayrıldı

(kontrol grubu, TDV Diamond Gloss ve Platon Polishing Paste) ve

numaralandırıldı (n=10). Polisaj gruplarında her örnek için angldruva ve keçe

uç kullanılarak 5.000 devirde 30 saniye polisaj işlemi uygulandı. Ardından

örnekler ultrasonik temizleyici cihazda distile su kullanılarak 90 saniye

temizlendi. Sonrasında tüm örneklere profilometre ile yüzey pürüzlülüğü

ölçümü uygulandı. Elde edilen veriler SPSS 15 paket program ile iki yönlü

ANOVA testi uygulanarak istatistiksel olarak değerlendirildi. Bulgular: Farklı

geçici restorasyon materyallerinden ölçülen pürüzlülük değerleri arasındaki

fark istatistiksel olarak anlamlı bulunmuştur (p<0.05). Pürüzlülük değerleri

yüksekten düşüğe doğru sırasıyla self-cure PMMA, Self-cure bis akrilik rezin

ve prefabrike PMMA Cad/Cam bloğu olarak ölçülmüştür. Kullanılan polisaj

patları birbiriyle ve kontrol grubuyla karşılaştırıldığında fark istatistiksel

olarak anlamlı bir fark görülmemiştir. Sonuç: Geçici restorasyon

materyallerinin yüzey pürüzlülüğü değerleri materyale göre farklılık

göstermektedir. Test edilen materyaller arasında en fazla pürüzlülük self-

cure PMMA ‘da görülmüştür. Kullanılan polisaj patları arasında pürüzlülük

üzerine etkisi bakımından bir fark bulunmamıştır.

Anahtar Kelimeler: Geçici Restorasyon, Polisaj, Pürüzlülük, Pmma

27 Şubat 2020 15:00 Gereme

Bildiri 235

İntraoral Estetik Parametrelerin Sorgulanmasında

Photoshop Bilgisayar Programının Kullanımı: Bir

Teknik Not.

Yunus Emre Özden¹, Yunus Emre Özden, Zeynep Özkurt Kayahan, Ender

Kazazoğlu

1: Yeditepe Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi

Page 136: Konuşma ve bildiri özetleri kitabı...klinik performansları ile ilgili bilgiler verilecek, kompozit resinlerle karşılaştırılarak ve tartışılacaktır. 17 27 úubat 2020 09:00,

135

Diş hekimliğinde estetik; subjektij bir olgudur. Optimal dişeti görünümü

miktarı, ortahat deviasyonlarındaki kritik sınır, diş dizilimi ve boyları gibi bir

çok estetik parametrenin standardizasyonunu sağlamak için çeşitli çalışmalar

yapılmıştır. Bu çalışmaların büyük kısmı in-vivo olarak planlanmıştır. Ancak

insan çalışmalarındaki önemli bir kısıtlılık standart modellerin

oluşturulmasındaki zorluktur. Bir alanda durum tespiti yapılmak istenirken,

diğer parametreleri sabitlemek; in-vivo çalışmalarda çoğu zaman mümkün

olmamaktadır. Gelişen teknoloji her alanda olduğu gibi diş hekimliğinde de

çeşitli kolaylıkları beraberinde getirmiştir. Photoshop; aynı fotoğraf karesini

katmanlara ayırarak; fotoğrafın belirlenen alanlar üzerinde değişim işlemini

mümkün kılabilen bir bilgisayar programıdır. Bu sayede aynı vakaya ait

fotoğraflar üzerinde bazı parametreler sabitken çeşitli parametreler

değiştirilebilir. Bu sunumun amacı; Photoshop bilgisayar programı

kullanarak tek bir fotoğraf üzerinde estetik parametrelerin nasıl

değiştirilebileceğini, fotoğraflar üzerinde kalibrasyon yapılarak nasıl

ölçümlerin yapılabileceğini; ön dişlerindeki diastemalar şikayetiyle

fakültemize başvuran hastanın tedavi planlaması üzerinde anlatmaktır.

Anahtar Kelimeler: Photoshop, Fasiyel Estetik, Gülüş Tasarımı

27 Şubat 2020 15:15 Gereme

Bildiri 237

Oral Kontraseptifler Ve Periodontal Dokular Üzerine

Olan Etkisi

F. Selin Şahinkaya¹, Ali Çekici, Nur Balcı, Selin Şahinkaya

1: İstanbul Medipol Üniversitesi

Amaç: Bu derlemenin amacı bilimsel literatürü oral kontraseptifler ve

periodontal dokuların ilişkisi açısından sistematik olarak değerlendirmektir.

Gereç ve Yöntem: Çalışmaların elektronik araştırması MEDLINE (PubMed),

EMBASE ve Web of Science tarama sistemlerinden yapıldı. Tam metin

taraması ve incelemeleri için alınan çalışmaların referans listeleri potansiyel

olarak uygun çalışmalar için el ile araştırıldı. Bulgular: Oral kontraseptiflerin

periodontal dokular ilelişkisini değerlendiren toplam 32 (klinik çalışma:11,

deneysel çalışma:7, derleme:14) yayın seçildi. Yayınlar değerlendirildiğinde

Page 137: Konuşma ve bildiri özetleri kitabı...klinik performansları ile ilgili bilgiler verilecek, kompozit resinlerle karşılaştırılarak ve tartışılacaktır. 17 27 úubat 2020 09:00,

136

oral kontraseptiflerin yan etkileri arasında diş etlerinde inflamasyon ve

hiperplaziye yol açabildiği belirtilmiştir. Yapılan çalışmalarda; oral

kontraseptif kullanımı ile gingival inflamasyonda artış saptanırken ataçman

kaybı ile ilgili herhangi bir ilişki saptanamamıştır. Periodontal dokularda oral

kontraseptif (OK) içeriğinde bulunan östrojenler ve progesteronların hücre

içi bağlanma proteinleri tanımlanmıştır. Özellikle östrojenin fibroblast

proliferasyonunu arttırdığı bulunmuştur. Sonuç: Oral kontraseptifler ve

periodontal doku ve durum arasındaki ilişkiyi değerlendiren kısıtlı sayıda

çalışma bulunmaktadır. Çalışma popülasyonunun doğasının yanı sıra,

karmaşıklıklar göz önüne alındığında anlamlı analizler için yeterince çok

sayıda kişinin dahil edilerek yürütüldüğü sistematik çalışmalar

gerekmektedir.

Anahtar Kelimeler: Oral Kontraseptifler, Periodonsiyum, Dişeti Sağlığı,

Derleme

27 Şubat 2020 15:30 Gereme

Bildiri 238

İnsan β-defensinleri Ve Kronik Periodontitis

Arasındaki Korelasyonun Değerlendirilmesi: Derleme

Nur Atalay¹, Begüm Alkan

1: Medipol Üniversitesi

Amaç: Bu derlemenin amacı, periodontal inflamasyon sırasında, tükürük,

dişeti oluğu sıvısı ve periodontal dokularda gözlemlenen insan β-defensin

(HBD) seviyesi değişikliklerini güncel literatür eşliğinde değerlendirilmektir.

Materyal-Metot: Gelişmiş arama, “Abstract/Title/Keywords” kısmı ile

sınırlandırılıp, satırlara “beta‐defensin”,”human” ve “Periodontium or

periodontal or periodontitis” yazılmıştır. Veri tabanı olarak EBSCO, PubMed,

SAGE ve Scopus kullanılıp, 1998 yılından günümüze kadar yayınlanmış klinik

çalışmaların taraması yapılmıştır. Konuyla ilgili olduğu saptanan toplam 81

çalışmadan 72’sinin orijinal metni ve 9’unun bildiri özeti incelenmiştir.

Bulgular: Litertürü, ~%14 derleme/meta-analiz, ~%1 in-vivo, ~%28 in-vitro,

~%54 klinik (~%50 case-control,~%14 cross-sectional, ~%14 retrospektif,

~%18 prospektif, ~%2 cohort, ~%2 cross-over) çalışma oluşturmuştur.

Page 138: Konuşma ve bildiri özetleri kitabı...klinik performansları ile ilgili bilgiler verilecek, kompozit resinlerle karşılaştırılarak ve tartışılacaktır. 17 27 úubat 2020 09:00,

137

Katılımcı sayıları 10 ila 4224 arasında değişkenlik göstermiştir. HBD-1(~%14),

HBD-2 (~%24), HBD-3 (~%13), HBD-4 (~%1) peptidleri, periodontal

çalışmalarda en sık değerlendirilen β‐defensin tipleridir. Periodontal

inflamasyonun, herhangi bir β-defensin alt grubuyla pozitif korelasyon

gösterme oranı ~%11’dir. Sonuç: Bu derlemeye göre; β-defensinler ve

kronik periodontitis arasındaki korelasyon sonuçlarınin, çalışmalar arasında

farklılık gösterdigi ve bu antimikrobiyal peptid türünün doğal bağışıklık

sistemindeki rolünün açıklanabilmesi için daha fazla çalışma yapılması

gerektiği görülmüştür.

Anahtar Kelimeler: Beta-defensinler, Derleme, Kronik Periodontitis.

27 Şubat 2020 15:45 Gereme

Bildiri 239

Bir Diş Hekimliği Fakültesine Kök Kanal Tedavisi İçin

Başvuran Hastaların Dental Anksiyete Düzeylerinin

Belirlenmesi

Sevda Tok¹, Leyla Benan Ayranci, Sevda Tok

1: Ordu Üniversitesi

Amaç: Bu çalışmanın amacı diş hekimliğine fakültesi endodonti kliniğine

başvuran hastaların kaygı düzeylerinin belirlenmesi ve verdikleri demografik

bilgilerle dental kaygılarının bağlantısını değerlendirmektir. Gereç ve

Yöntem: Bu çalışmaya Ordu üniversitesi Diş hekimliği fakültesi Endodonti

kliniğine başvuran 179’ u erkek (% 46,86) 203’ü kadın (% 53,14) olan n=382

hasta dahil edildi. Dental anksiyetenin değerlendirilebilmesi amacıyla

hastalara Modifiye Dental Anksiyete Skalası (MDAS) ve bağlantılı olabileceği

düşünülen bilgilere ilişkin soruları içeren anketler uygulandı. MDAS skor

değeri ≥19 olan bireyler yüksek dental kaygı düzeyine sahip olarak

belirlendi. Verilen demografik bilgiler ışığında da dental anksiyete değerleri

bu faktörlerle ilişkilendirildi. Bu çalışmada istatistiksel analizler NCSS

(Number Cruncher Statistical System) 2007 Statistical Software (Utah, USA)

paket programı ile yapılmıştır. Sonuçlar, anlamlılık p<0,05 düzeyinde

değerlendirilmiştir. BULGULAR: Kadın hastaların ≥19 MDAS(yüksek dental

kaygı ) değerleri erkek hastalardan istatistiksel olarak anlamlı derecede

Page 139: Konuşma ve bildiri özetleri kitabı...klinik performansları ile ilgili bilgiler verilecek, kompozit resinlerle karşılaştırılarak ve tartışılacaktır. 17 27 úubat 2020 09:00,

138

yüksek bulunmuştur (p=0,001). İlköğretim, Lise ve Üniversite eğitim

gruplarının MDAS ortalamaları arasında istatistiksel olarak anlamlı farklılık

gözlenmemiştir (p=0,831). En son diş hekimine gitme nedeni muayene

kontrol olan bireylerin MDAS ortalamaları Ağrı ve Cerrahi İşlemler için giden

bireylerden istatistiksel olarak anlamlı derecede düşük bulunmuştur

(p=0,001, p=0,018). Daha önce yapılan kanal tedavilerinin değerlendirildiği

gruplarda Çok iyi olarak değerlendiren grubunun MDAS ortalamaları Orta

ve Kötü+Çok Kötü olarak değerlendiren gruplardan istatistiksel olarak

anlamlı derecede düşük bulunmuştur (p=0,024, p=0,049). SONUÇ: Bu

çalışmanın sonuçları kadın hastaların yüksek dental kaygıya sahip bireyler

arasında çoğunluğu oluşturduğunu (%85,19) göstermiştir. Daha önceki kök

kanal tedavilerini iyi ve çok iyi olarak değerlendiren bireylerin yüksek dental

kaygıya daha az sahip olduğu görülmüş, bu bilgiler ışığında hastaya

rahatsızlık hissi vermeyen endodontik tedavilerin çoğunlukta olduğu ve

gelişen teknik ve farmakolojik şartların hasta rahatının oluşturulmasında

etkili olduğu sonucuna varılmıştır.

Anahtar Kelimeler: Dental Kaygı, Kök Kanal Tedavisi, Modifiye Dental

Anksiyete Skalası

28 Şubat 2020 09:00 Gereme

Bildiri 241

Mandibulada Gelişen Diffüz Skleroze Osteomiyelitin

Denosumab İletedavisi: Olgu Sunumu

Selin Çelebi¹, Canay Yilmaz Asan, Selin Çelebi, Ahmet Emin Demirbaş

1: Erciyes Üniversitesi

Giriş: Osteomiyelit daha çok uzun kemiklerde görülen mandibulayı

maksillaya göre daha çok etkileyen kemik iliğinin iltihabıdır.Diffüz skleroze

osteomiyelit (DSO) ağrı ve şişlikle karakterize yaygın görülen ve farklı tedavi

seçenekleri olan tipidir. Bu vaka raporunda DSO tanısı olan ve denosumab

ile tedavi edilen bir olgu sunulmaktadır. Vaka: Altmış yaşında kadın hasta

Erciyes Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi Ağız, Diş ve Çene Cerrahisi

Anabilim Dalı’na sol mandibulada şiddetli ağrı, ekstraoral belirgin şişlik ve

fasiyal asimetri şikayeti ile başvurmuştur. Hastadan alınan anamnezde dış

Page 140: Konuşma ve bildiri özetleri kitabı...klinik performansları ile ilgili bilgiler verilecek, kompozit resinlerle karşılaştırılarak ve tartışılacaktır. 17 27 úubat 2020 09:00,

139

merkezde yaklaşık 1 yıl önce implant tedavisi gördüğü, tedaviden sonra

ağrılarının başladığı ve 6 ay içerisinde alt çenede bulunan tüm implantlarını

kaybettiği öğrenilmiştir. Yapılan klinik muayenede sağ simfiz sol retromolar

bölge arasında vestibül korteksde belirgin ekspansiyon ve palpasyonda ağrı

olduğu tespit edildi. Hastanın visual analog scale (VAS) değerinin

maksimum olduğu gözlendi. Alınan volumetrik bilgisayarlı tomografi

görüntülerinde sağ mandibular simfiz ve sol mandibular korpus arasında

lokalize, radyopak, sklerotik kemik yapı tespit edildi. DSO düşünülen

hastadan alınan biyopsi sonucuna göre kronik sklerozan osteomiyelit tanısı

doğrulandı. Hastaya tedavi amacıyla literatürde de etkinliği ispatlanmış

RANKL inhibitörü olan denosumab tek doz olacak şekilde başlandı.

Denosumab etkinliğini değerlendirmek amacıyla aylık VAS skalası ile ağrısı

ve üç boyutlu fotoğrafları ile mevcut ekspansiyonun rezolusyonu takip

edildi. Hastanın 6 aylık takibinde alınan CBCT görüntülerinde mevcut

sklerotik yapının azaldığı VAS değerinin 0 olduğu ve yüzündeki asimetrinin

belirgin olarak iyileştiği gözlendi. Sonuç: DSO tekrarlayan şiddetli ağrı, şişlik

ve trismus gibi nedenlerle hastalarda fonksiyonel kısıtlılığa yol açabilir.

Tedavi sürecini kısaltmak ve başarılı ağrı kontrolü amacıyla denosumab gibi

ajanlardan faydalınılabilir. Ancak denosumabın yan etkileri hakkında fikir

sahibi olunmalı ve hastalar düzenli aralıklarla takip edilmelidir. Sonuç olarak

denosumab mandibuladaki DSO’nun tedavisinde etkili bir ajandır.

Anahtar Kelimeler: Diffüz Sklerozan Osteomiyelit, Denosumab

27 Şubat 2020 17:30 Gültepe

Bildiri 243

Submandibular Siyalolitlerin Lokasyonu Ve Hacimsel

Ölçümlerinin Değerlendirilmesi

Dilara Nil Tomrukçu¹, Taha Emre Köse

1: Recep Tayyip Erdogan University

Amaç: Tükürük bezi taşı, siyalolit, en sık görülen tükürük bezi

hastalıklarındandır. Sıklıkla submandibular bezin ya da kanalının içerisindeki

kalsifik yapılar olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu çalışmada; submandibular

siyalolitlerin hacimsel ölçümü yapılarak lokasyonlarının değerlendirilmesi

Page 141: Konuşma ve bildiri özetleri kitabı...klinik performansları ile ilgili bilgiler verilecek, kompozit resinlerle karşılaştırılarak ve tartışılacaktır. 17 27 úubat 2020 09:00,

140

amaçlanmıştır. Gereç ve Yöntem: Araştırmada; asemptomatik, panoramik

radyografik muayenesinde tesadüfi olarak saptanan ve başka nedenlerle

konik ışınlı bilgisayarlı tomografileri (KIBT) alınan 12 adet hastada mevcut

siyalolitlerin yaş, cinsiyet, lokasyon dağılımına bakılmış ve hacimsel ölçümü

yapılarak, siyalolitlerin lokasyonu ile büyüklüğü arasında pozitif korelasyon

olup olamadığı değerlendirilmiştir. Veriler, SPSS programı ile istatistiksel

olarak analiz edilmiştir. Bulgular: Yaşla birlikte siyalolitlerin hacminin arttığı

bulunmuştur. Kadın ve erkek cinsiyetler arasındaki taşların hacimleri

arasında istatistiksel bir fark olmadığı bulunmuştur. Taşların sağ ve sol

bulunması ile hacimleri arasında korelasyon olmadığı görülmüştür.

Siyalolitlerin lingual korteks ile arasındaki mesafe arttıkça, taşların

panoramik radyografide ölçülen boyutlarının arttığı bulunmuştur. Panoramik

radyografide mesiodistal boyutları ölçülen taşların hacimleri ile arasında

pozitif korelasyon olduğu görülmüştür. Sonuç: Literatürde siyalolitlerin

hacmini ölçen bir çalışma bulunmamaktadır. Bu çalışma ile; siyalolitlerin

hacimlerinin yaşla birlikte arttığı ve panoramikte mesiodistal çapı geniş

olarak ölçülen taşların hacimlerinin de büyük olduğu gözlenmiştir. Aynı

zamanda siyalolitlerin lingual korteksle arasındaki mesafenin artışıyla,

panoramik ve KIBT’de ayrı ayrı ölçülen mesiodistal boyutlar arasındaki farkın

arttığı bulunmuştur.

Anahtar Kelimeler: Konik ışınlı Bilgisayarlı Tomografi, Siyalolit,

Submandibular Bez

28 Şubat 2020 09:45 Gereme

Bildiri 245

İskeletsel Sınıf ııı Hastanın Cerrahi Destekli Yüz

Maskesi İle Tedavisi

İhab Abbood¹, İhab Haitham Abbood Abbood, Ahmet Yağcı

1: Erciyes Universitesi Diş Hekimliği Fakültesi

Amaç: Bu çalışmanın amacı sagital ve transvers maksiller yetersizliği olan

sınıf III malokluzyona sahip bir vakanın cerahi destekli yüz maskesi ile

tedavisinin sunumudur. Gereç-Yöntem: Dokuz yıl on aylık kız hasta alt

çenesinin önde olması şikâyetiyle kliniğimize başvurdu. Klinik ve radyolojik

Page 142: Konuşma ve bildiri özetleri kitabı...klinik performansları ile ilgili bilgiler verilecek, kompozit resinlerle karşılaştırılarak ve tartışılacaktır. 17 27 úubat 2020 09:00,

141

muayene sonucunda, negatif overjet ve mandibular protrüzyon ile birlikte

iskeletsel Sınıf III patern, (SNA açısı 81.1°, SNB 88.8° ANB -7.8°), prokline

maxiller keserler (U1-SN 117.8°, U1 – PP açısı 127.3°, U1-NA 36.8°) ve

azalmış dik yön boyutlarına sahip olduğu tespit edildi. Hastanın tedavisine

ilk olarak full-coverage bonded maksiller ekspansiyon apareyi uygulanarak

başlandı. Bir hafta sonrasında maxilla’nın lateral duvarları içeren komple

olmayan Le Fort I osteotomisi (Pterygoid palatlar ve maxilla’nın ön duvarı

sağlam bırakılarak) uygulandı. Takiben yüz maskesi uygulandı. Yüz maskesi

tedavisi 5 ay aktif ve 2 ay pekiştirme olmak üzere toplam 7 ay sürdü. Tedavi

sonunda 5 mm pozitif overjet elde edildi. Sonuç: Tedavi sonunda

sefalometrik analizler kranio-maksillomandibular ilişkide anlamlı değişiklikler

olduğunu gösterdi, (SNA 81.1° → 84.7°, ANB -7.8° → -3°). Maxiller keser

açılarına baktığımızda U1-SN (118.1°) açısı sadece 1 derece artarken, U1 –

PP (123.7°) ve U1-NA (33.4°) açısı ise azaldı. Başlangıç konveksite açısının -

20.9° olan değeri ise tedavi sonunda -7.2° olarak ölçüldü. Tartışma: Hastanın

estetik ve foksiyonu ciddi anlamda iyileştirildi. Cerrahi destekli yüz maskesi

kullanıldığında A noktasının ve dolayısıyla maksillanın öne gelme miktarı

artmış ve daha önemlisi yüz maskesinin yan etkisi olarak görülen üst keser

proklinansyonu bu vakada görülmemiş olup ilgili açılar korunmuştur.

Anahtar Kelimeler: Yüz Maskesi, Cerrahi Destekli, Sınıf ııı

28 Şubat 2020 10:00 Gereme

Bildiri 246

Gebelikte Maternal Vitamin D Eksikliğinin Gebelik

Sürecinde Diş Kaybı İle İlişkisinin Değerlendirilmesi

Mefküre Eraslan Şahin¹, Mefkure Eraslan Şahin, Erdem Şahin, İlknur Çöl

Madendağ, Yusuf Madendağ

1: Kayseri Şehir Hastanesi

Amaç: Gebelikte vitamin D eksikliği tüm dünyada giderek artmakta olup

özellikle ülkemizde daha sık olarak tespit edilmektedir. Vitamin D gebelik

sürecinde gerek maternal gerekse fetusun kalsiyum ve fosfor

metabolizmasını düzenleyen feto-maternal kemik sağlığını belirleyen en

önemli moleküldür. Mevcut çalışmanın amacı gebelerde Vitamin D eksikliğin

Page 143: Konuşma ve bildiri özetleri kitabı...klinik performansları ile ilgili bilgiler verilecek, kompozit resinlerle karşılaştırılarak ve tartışılacaktır. 17 27 úubat 2020 09:00,

142

gebelik süresince meydana gelen diş kaybı ile ilişkisini araştırmaktır. Gereç

ve Yöntemler: Bu kesitsel çalışmaya 18-35 yaş arasında, tekiz gebeliği

bulunan, ek bir sistemik hastalığı olmayan ve gebeliğin 37. haftasından

sonra doğum yapan gebeler dahil edildi. Gebelerin vitamin D ve kalsiyum

seviyeleri doğum için kliniğe yatışları yapıldığı sürede değerlendirildi.

Toplam 130 gebe çalışmaya dahil edilmiş olup Vitamin D seviyelerine göre

gebeler iki gruba ayrıldı. Vitamin D eksikliği bulunun gebeler (n:92) ve

vitamin D seviyesi normal kontrol grubu (n:38). Vitamin E eksikliği için cut-

off değer 20 ng/mL (50 nmol/L) olarak kabul edilmiş olup vitamin d

seviyesinin 30 ng/mL üzerinde olması normal olarak kabul edildi. Çalışmanın

primer sonucu olarak gebelikte diş kaybı varlığı ve kayıp sayısı olarak

belirlendi. Bulgular: Çalışmaya toplam 130 gebe dahil edildi, vitamin D

eksikliği bulunan gebeler (n:92) ve vitamin D seviyesi normal kontrol grubu

(n:38). Gebelerin yaş, vücut kitle indeksi, etnik köken, nuliparite oranı,

geçirilmiş sezeryan hikayesi ve sigara kullanım oranları arasında istatistiksel

farklılık saptanmadı. Gebelerin biyokimyasal değerleri her iki grupta benzer

olarak saptandı. Vitamin D eksikliği bulunan grupta gebelikte diş kaybı

anlamlı derece yüksek olarak saptandı. Sonuç: Çalışmanın sonuçları

gebelikte vitamin D eksikliğinin gebelik sırasında diş kaybı ile ilişkili

olduğunu göstermektedir. Ülkemizde Sağlık Bakanlığı tarafından gebeliğin

12. haftasından itibaren 1200 IU (9 damla) vitamin D desteği önerilmekte

olup doğum sonrası 6. haftaya kadar devam edilmesi gerekmektedir.

Güvenliği, düşük maliyeti ve faydalı etkileri nedeniyle vitamini D seviyesinin

belirlenmesi ve gebelik süresince kullanımı feto-maternal kemik sağlığı için

gereklidir. Tablo 1. Gruplar arasında maternal demografik özelliklerin,

biyokimyasal değerlerin ve dış kaybı varlığının araştırılması Vitamin D

eksikliği

Anahtar Kelimeler: Gebelik, Vitamin D Eksikliği, Diş Kybı

28 Şubat 2020 10:15 Gereme

Bildiri 250

Retromolar Kanal Prevalansının Konik ışınlı

Bilgisayarlı Tomografi İle Değerlendirilmesi

Page 144: Konuşma ve bildiri özetleri kitabı...klinik performansları ile ilgili bilgiler verilecek, kompozit resinlerle karşılaştırılarak ve tartışılacaktır. 17 27 úubat 2020 09:00,

143

Erkan Taner Çelikel¹, Hicazi Tolunay Ertürk, Füsun Yaşar

1: Selçuk Üniversitesi

Amaç: Retromolar kanal mandibulada üçüncü moların posteriorunda

görülen nadir bir varyasyondur. Mandibular kanal seyri sırasında nadiren

üçüncü moların distal hizasında dal verebilmektedir. Retromolar kanal olarak

adlandırılan bu varyasyon retromolar fossaya açılmakta ve içerisinde çok

sayıda ven, küçük arterler, sinir lifleri bulundurmaktadır. Bu nedenle

retromolar bölgedeki cerrahi girişimlerde göz ardı edilmemelidir.

Mandibular sinir anestezisindeki başarısızlıklarda retromolar kanal olma

ihtimali düşünülmelidir. Bu çalışmada amaç sınırlı Türk popülasyonundaki

retromolar kanal prevelansını incelemektir. Gereç ve Yöntem: Çalışmamıza

fakültemizde çeşitli nedenlerle çekilen konik ışınlı bilgisayarlı tomografi

(KIBT) görüntülerinden mandibular kanalın tam olarak gözlenebildiği ve

bölgede kist, tümör gibi patolojisi bulunmayan 218 hastanın görüntüsü

dahil edilmiştir. Yaşları 15 ila 72 arasında değişen 218 hastanın 104 (%47.70)’

ü erkek, 114 (%52.30)’ ü kadındır. Bu seçilen hastalar retromolar kanal varlığı

açısından değerlendirilmiştir. Bulgular: İncelenen 218 hastadan 28 (%12.84)

hastada retromolar kanal varlığı saptanmıştır. Bu hastalardan 15 (%53.57)’i

erkek 13 (%46.43)’ü kadındır. Retromolar kanalların 13 (%46.42) tanesi sağ

tarafta, 12 (%42.87) tanesi sol tarafta ve 3 (%10.71) tanesi bilateral olarak

gözlenmiştir. Sonuç: Retromolar bölgede planlanan implant işlemlerinde,

serbest sonlu vakalarda yapılacak protezlerde, sagital split osteotomisi veya

gömülü yirmi yaş çekimlerinde gelişebilecek komplikasyonlara önlem için

retromolar kanal varlığının ihtimali göz önünde bulundurulmalıdır.

Mandibular sinir anestezisinde de başarısızlıklara sebep olabilmektedir. KIBT

görüntüleri bölgenin retromolar kanal varlığı açısından değerlendirmede

önemli bir rol oynar ve bölge hakkında 3 boyutlu detaylı bir bilgi verir.

Planlanan tedavinin başarısı açısından bu bölgenin detaylı incelenmesi

önerilmektedir.

Anahtar Kelimeler: Konik ışınlı Bilgisayarlı Tomografi, Mandibular Kanal,

Retromolar Kanal

28 Şubat 2020 10:30 Gereme

Bildiri 251

Page 145: Konuşma ve bildiri özetleri kitabı...klinik performansları ile ilgili bilgiler verilecek, kompozit resinlerle karşılaştırılarak ve tartışılacaktır. 17 27 úubat 2020 09:00,

144

Süpernümerer Diş Sıklığının Retrospektif Olarak

Konik ışınlı Bilgisayarlı Tomografide İncelenmesi

Hicazi Tolunay Ertürk¹, Erkan Taner Çelikel, Füsun Yaşar

1: Selçuk Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi

Amaç: Süpernümerer diş, 20 süt dişi ve 32 daimi dişe ek olarak ekstra diş

veya diş benzeri yapıdır. Bu ekstra dişlerin etiyolojisi hala belirsizdir.

Süpernümerer dişlerin etiyolojisi hakkında diş tomurcuğu ikiliği, diş

laminasının hiperaktivitesi, genetik ve çevresel faktörlerin bir kombinasyonu

dahil olmak üzere çeşitli teoriler önerilmiştir. Çok nadiren, aynı bireyde üç

veya daha fazla süpernümerer diş görülebilir. Genel olarak, süpernümerer

dişler, özellikle maksiller ön bölgede daimi bir dişin yer değiştirmesi veya

rotasyonu, anormal diastema, daimi dişin gecikmiş veya anormal kök

gelişimine, burun boşluğuna sürme ve kistik oluşumlara sebep olabilir.

Ayrıca perikoronit, dişeti iltihabı, periodontal apse gibi periodontal sorunlara

da neden olabilirler. Bu retrospektif çalışmanın amacı, supernümerer dişlerle

ilgili literatürü gözden geçirmek, konik ışınlı bilgisayarlı tomografi

kullanılarak süpernümerer diş varlığının fakültemizde muayene edilen

hastalarda prevalansını ve konumlarına göre dağılımını araştırmaktır. Gereç

ve yöntem: Fakültemiz arşivinden Ekim 2017-Aralık 2019 tarihleri arasında

alınan 409 kadın 343 erkek hastadan toplamda 752 konik ışınlı bilgisayarlı

tomografi taraması tarandı. Süpernümerer diş sayısı, hastaların yaşı ve

cinsiyetine ek olarak bir süpernümerer diş varlığının bulguları da kaydedildi.

Bulgular: 15 ve 65 yaşları arasında karma ve kalıcı dişleri olan 409 kadın 343

erkek toplam 752 muayene hastasından 11'inde (% 1.46) toplam 15

süpernümerer diş kaydedildi. Süpernümerer dişlerin çenelere göre

dağılımında mandibulada daha yüksek bir prevalans bulundu. mandibulada

%54 (n = 8) bulunurken, maksillada % 46 (n =7) bulundu. Süpernümerer

dişler en sık maxilla anteriorda görüldü. Süpernümerer dişlerin bilateral

simetriye göre dağılımı bilateral % 27 (n = 3) ve tek taraflı% 73 (n = 8)

olarak görüldü. Sonuç : Bu çalışmada süpernümerer dişlerin prevalansı

%1.46 dır. Süpernümer dişler erkeklerde kadınlara oranla daha sık, üst çene

bölgesinde alt çeneye göre daha sık görülmüştür. Konik ışınlı bilgisayarlı

tomografi süpernümerer diş vakalarında kesin lokalizasyon, tedavi

planlaması ve cerrahi operasyonlarda istenmeyen sonuçların ortaya

çıkmasını önlemek için çok önemlidir.

Page 146: Konuşma ve bildiri özetleri kitabı...klinik performansları ile ilgili bilgiler verilecek, kompozit resinlerle karşılaştırılarak ve tartışılacaktır. 17 27 úubat 2020 09:00,

145

Anahtar Kelimeler: Konik ışınlı Bilgisayarlı Tomografi, Maksilla, Mandibula,

Süpernümerer

28 Şubat 2020 10:45 Gereme

Bildiri 252

Hastaların Gülme Hatlarınının Cinsiyete Ve Yaşa Göre

Dağılımlarının Değerlendirilimesi

Seray Akinci ,

Amaç: Bu çalışmada diş hekimliği fakültesine başvuran hastaları gülme

hattına gore sınıflandırmak ve cinsiyet ile yaş durumuna gore gülme hattı

dağılımlarını tespit etmek amaçlanmıştır. Gereç ve yöntem: Bu kesitsel

çalışma, 118 kadın, 82 erkek olmak üzere toplam 200 birey üzerinde

yürütülmüştür. Gülme hattı maksimim gülüş esnasında değerlendirilmiş ve

hastalar gülme hattına göre dört gruba ayrılmıştır: Düşük gülme hattı (grup

1), orta gülme hattı (grup 2), yüksek gülme hattı (grup 3) ve gummy smile

(grup 4). Çalışma popülasyonun yaş ve cinsiyete göre gülme hattının

dağılımı hesaplanmıştır. Bulgular: Klinik olarak değerlendirilen 200 hastanın

(yaş ortalaması: 38,20) %36’sının düşük gülme hattına; %22,5’inin orta gülme

hattına; %22’inin yüksek gülme hattına sahip olduğu gözlenmişken;

%14.5’inde ise gummy smile varlığı tespit edilmiştir. Gülme hattına göre

hastaların yaş ortalamaları grup 1 için 42,8; grup 2 için 38,9; grup 3 için 36,1

ve grup 4 için 27,6 olarak hesaplanmıştır. Düşük gülme hattına sahip kişilerin

%63’ünün; orta gülme hattına sahip kişilerin %30,9’unun; yüksek gülme

%25’inin ; gummy smile varlığı tespit edilen hastaların ise %27,5’inin erkek

olduğu gözlenmiştir. Sonuçlar: Bu sonuçların ışığında çalışma popülasyonun

çoğunluğunun düşük gülme hattına sahip olduğu, düşük gülme hattına

sahip kişilerin çoğunluğunun ise erkek olduğu tespit edilmiştir. Gummy

smile varlığı gözlenen hastaların en düşük yaş ortalamasına ve düşük gülme

hattı olan bireylerin ise en yüksek yaş ortalamasına sahip olduğu

bulunmuştur. Anahtar kelimeler: Aşırı gingival görünüm, gummy smile,

gülme hattı.

Anahtar Kelimeler: Aşırı Gingival Görünüm, Gummy Smile, Gülme Hattı.

Page 147: Konuşma ve bildiri özetleri kitabı...klinik performansları ile ilgili bilgiler verilecek, kompozit resinlerle karşılaştırılarak ve tartışılacaktır. 17 27 úubat 2020 09:00,

146

28 Şubat 2020 11:00 Gereme

Bildiri 253

Diş Hekimliğinde Günübirlik Anestezi Uygulanan

Pediatrik Hastalarda Postoperatif Komplikasyonların

Değerlendirilmesi

Ebru Baydan¹, Seher Orbay Yaşlı, Dilek Günay Canpolat, Ebru Baydan

1: Üniversite

Amaç: Günübirlik anestezi uygulama sıklığı, hasta konforunu artırması,

hastanede kalış süresini ve maliyeti azaltması gibi avantajları nedeniyle

giderek artmaktadır. Çalışmamızda diş hekimliği bünyesinde, günübirlik

anestezi uygulanan pediatrik hastalarda postoperatif komplikasyonların

retrospektif olarak değerlendirilmesi amaçlandı. Yöntem: Çalışmamız Ocak-

Nisan 2019 tarihleri arasında, hastanemizde diş tedavileri günübirlik olarak

gerçekleştirilen, 3-10 yaş arası, toplam 215 pediatrik hasta dosyasının

retrospektif olarak değerlendirilmesiyle gerçekleştirildi. Hastaların

demografik verileri, ek problemleri, işlem için uygulanan anestezi tekniği

(genel anestezi veya sedasyon) ve postoperatif komplikasyonlar kaydedildi.

Veriler istatistiksel olarak değerlendirildi. Bulgular: Hastaların ortalama yaş

değerleri 6(min-max:3-10) yaş, ortalama kilo değerleri 20(min-max:12-31) kg

idi. Hastaların % 45.58’i kız, % 54.42’si erkekti. Hastaların 165’i ASA-I sınıfına

girerken, 50’si ASA-II sınıfına dahildi. Postoperatif komplikasyon görülme

sıklığı %7.45 idi. Postoperatif komplikasyon olarak en çok boğaz ağrısı(n=14,

% 6.51) vebulantı-kusma(n= 2, % 0.93) idi. Hastaların demografik verileri,

işlem süreleri, uygulanan anestezi şekli ve ek problemleri ile postoperatif

komplikasyonlar arasında ise istatistiksel olarak anlamlı fark yoktu. Tartışma

ve Sonuç: Tüm cerrahi prosedürlerin %51-65'ini günübirlik cerrahi ve

anestezi uygulamaları oluşturmaktadır. Bu oran her geçen günartış

göstermektedir. Literatürde, günübirlik cerrahilerde postoperatif

komplikasyon oranı%0.1-5.3 olarak bildirilmiştir. Bu çalışmada, postoperatif

komplikasyon oranının özellikle boğaz ağrısı lehine yüksek olması, işlemlerin

ağız içerisinde gerçekleştirilmiş olmasından kaynaklanmıştır.

Page 148: Konuşma ve bildiri özetleri kitabı...klinik performansları ile ilgili bilgiler verilecek, kompozit resinlerle karşılaştırılarak ve tartışılacaktır. 17 27 úubat 2020 09:00,

147

Anahtar Kelimeler: Diş Hekimliği; Pediatrik Günübirlik Anestezi, Postoperatif

Komplikasyon

28 Şubat 2020 11:15 Gereme

Bildiri 256

İskeletsel Sınıf ııı Malokluzyona Sahip Bireylerde Hızlı

Üst Çene Genişletmesi Ve Yüz Maskesi Tedavisinin

Kondil Boyutları Üzerine Etkilerinin Değerlendirilmesi

Büşra Karadaş¹, Gökhan Türker

1: Erciyes Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi

Amaç: Çalışmamızın amacı iskeletsel Sınıf III malokluzyona sahip bireylere

uygulanan hızlı üst çene genişletmesi ve yüz maskesi (HÜÇG+YM)

tedavisinin kondil boyutları üzerine etkilerinin iskeletsel Sınıf I malokluzyona

sahip ortodontik tedavi görmeyen bireyler ile karşılaştırılarak

değerlendirilmesidir. Bireyler ve Yöntem: Çalışmamıza büyüme-gelişim

döneminde olan ve iskeletsel Sınıf III malokluzyona sahip 17 birey (Çalışma

Grubu, 6 erkek ve 11 kız, ortalama yaş: 11,99 ± 1,16 yıl) ve iskeletsel Sınıf I

malokluzyona sahip 17 birey (Kontrol Grubu, 6 erkek ve 11 kız, ortalama yaş:

10,31 ± 1,29) dahil edilmiştir. Çalışma grubunda ortalama 0,93 ± 0,17 ay

süren HÜÇG + YM tedavisinin öncesinde (T0) ve sonrasında (T1) alınan

panoramik radyograflar üzerinde ölçümler yapılmıştır. Kontrol grubunda ise

farklı dental tedavi gereklilikleri nedeniyle ortalama 0,76 ± 0,14 ay ara ile

alınan T0 ve T1 panaromik radyografları üzerinde ölçümler yapılmıştır.

Kondiler yükseklik, alan ve çevre ölçümleri için AutoCAD bilgisayar programı

(AutoCAD, Autodesk Inc.; San Rafael, CA) kullanılmıştır. İstatistiksel analizde

parametrik veriler Paired Samples-t testi ve Independent Samples t-testi,

non-parametrik veriler Mann Whitney U testi ile değerlendirilmiştir.

Bulgular: Tedavi öncesi ölçümler değerlendirildiğinde kondil uzunluğunun

kontrol grubunda çalışma grubuna göre anlamlı derecede daha fazla olduğu

(p<0,05) görülürken, diğer ölçümlerde anlamlı bir farklılık olmadığı

görülmüştür. Tedavi sonrası ölçümler değerlendirildiğinde ise gruplar

arasında istatistiksel olarak anlamlı bir farklılık olmadığı belirlenmiştir. Tedavi

öncesi ve tedavi sonrası ölçümler karşılaştırıldığında kondiler yükseklik, alan

Page 149: Konuşma ve bildiri özetleri kitabı...klinik performansları ile ilgili bilgiler verilecek, kompozit resinlerle karşılaştırılarak ve tartışılacaktır. 17 27 úubat 2020 09:00,

148

ve çevre ölçümlerinin her üçü için de kontrol grubunda istatistiksel olarak

anlamlı derecede bir artış (p<0,001) görülürken, çalışma grubunda anlamlı

bir değişiklik görülmemiştir. T0-T1 zaman aralığında kondiler yükseklik, alan

ve çevre boyutlarında oluşan farklar değerlendirildiğinde çalışma grubunda

alan ve uzunlukta kontrol grubuna göre anlamlı derecede daha az bir

değişim olduğu görülürken (p<0,05), kondil çevresinde ise anlamlı bir

değişim olmadığı görülmüştür. Sonuç:Kontrol grubu ile

karşılaştırıldığında,iskeletsel Sınıf III malokluzyona sahip bireylere büyüme-

gelişim döneminde uygulanan HÜÇG + YM tedavisinin mandibular kondil

büyümesini sınırladığı görülmüştür.

Anahtar Kelimeler: Yüz Maskesi, Panaromik Film, Kondil

28 Şubat 2020 11:30 Gereme

Bildiri 258

Geriatrik Tam-dişsiz Hastalarda Kullanılan Hareketli-

protez Çeşitlerinin Yaşam-kalitesine Ve Beslenmeye

Etkisi

Bahar Sayın , Kerem Kılıç, Firuzan Fırat Ozer, Sibel Akın

Amaç: Malnutrisyon riski yaşla beraber artan bir durumdur. Bununla beraber

malnutrisyon, geriatrik hastaların genel sağlığını ve yaşam kalitesini negatif

yönde etkilemektedir. Geriatric Oral Healt Assessment Index (GOHAI) ve

Mini Nutritional Assessment (MNA) bireylerin bu kompleks durumlarının

değerlendirilmesinde yardımcı olan anketlerdir. Çalışmamızın amacı tam

dişsiz 65 yaş üstü hastaların konvansiyonel tam protez ve farklı ataçmanlara

sahip implant tutuculu tam protez protez tipleriyle tedavisinin MNA ve

GOHAI üzerinde etkisi olup olmadığını belirlemektir. Gereç ve Yöntem: MNA

ve GOHAI anketleri 65 yaş üstü 54 adet tam dişsiz hastada (ortalama yaş =

68.35 ± 4.1) (10 alt-üst geleneksel tam protez, 10 üst tam alt magnet

tutuculu protez, 12 üst tam alt topuz tutuculu protez, 12 üst tam alt locator

tutuculu protez, 10 üst tam alt bar tutuculu protez) tedavilere başlamadan

önce ve tedavi bitiminden 6 ay sonrasında uygulanmıştır. Tedavi çeşitleri

arasındaki istatistiksel farklılık eşleştirilmiş-t testi, tek yönlü ANOVA ile

değerlendirilmiştir. MNA ve GOHAI arasındaki korelasyon pearson

Page 150: Konuşma ve bildiri özetleri kitabı...klinik performansları ile ilgili bilgiler verilecek, kompozit resinlerle karşılaştırılarak ve tartışılacaktır. 17 27 úubat 2020 09:00,

149

korelasyon analiziyle belirlenmiştir. Bulgular: Başlangıç GOHAI (GOHAI A)

skoru ortalama 43.09 ± 8.16 olarak belirlendi. 6 ay sonrasındaki ortalama

GOHAI (GOHAI B) skoru ise 56.64 ± 5.63’ya yükseldi. GOHAI A skorları ve

GOHAI B skorları arasındaki fark istatistiksel olarak her protez çeşidi için de

anlamlı bulundu (p< 0.005). Protetik tedavi öncesinde yapılan MNA için

(MNA A) ortalama değer 25.19 ± 2.35 olarak hesaplandı. 6 ay sonrasındaki

ortalama MNA (MNA B) skoru ise 27.31 ± 2.07 değerine yükseldi. MNA A

skorları ve MNA B skorları arasındaki fark istatistiksel olarak geleneksel tam

protez grubu hariç diğer protez çeşitleri için anlamlı bulundu (p< 0.05).

Korelasyon testine göre pozitif yönde ve istatistiksel olarak anlamlı bir ilişki

bulundu (p< 0.01). Sonuçlar: Yapılan protez çeşidi fark etmeksizin dişsiz

geriatrik hastaların tedavi edilmesi, beslenme durumlarının ve oral sağlık

algılarının artırılmasına önemli bir katkı sağladığı görülmüştür.

Anahtar Kelimeler: Mna, Gohaı, Tam Protez, İmplant Tutuculu Tam Protez

28 Şubat 2020 11:45 Gereme

Bildiri 261

Dişeti Kalınlığının Değerlendirmesinde Üç Farklı

Yöntemin Karşılaştırılması

Elif İnönü¹, Mediha Nur Nişancı Yılmaz, Bahar Füsun Oduncuoğlu

1: Başkent Üniversitesi

Amaç: Dişeti kalınlığı (DK), cerrahi prosedürlerden önce ve sonra tedavi

planlaması ve risk değerlendirilmesi açısından doğal dişlerin etrafında rutin

olarak değerlendirilmesi önemlidir. DK’nın değerlendirilmesinde farklı

yöntemler kullanılmakla beraber, hangi yöntemin en güvenilir olduğu

literatürde net bir şekilde belirtilmemiştir. Bu çalışmanın amacı; dişeti

kalınlığının belirlenmesinde Colorvue biyotip sondu, standart periodontal

sond ve görsel yöntemlerinin karşılaştırılmasıdır. Gereç ve Yöntem: Bu

kesitsel çalışmaya; 50 hasta dahil edilmiştir. Değerlendirmeye katılmayan bir

araştırmacı hastalardan görsel değerlendirme, standart periodontal sondun

ve Colorvue sondun sulkus içerisine yerleştirilmiş şekilde standart fotoğraflar

alındı. Diğer iki araştırmacı tarafından fotoğrafların rastgele gösterilmesiyle

dişeti kalınlığı kaydedildi. Görsel değerlendirme ile ince-kalın; standart

Page 151: Konuşma ve bildiri özetleri kitabı...klinik performansları ile ilgili bilgiler verilecek, kompozit resinlerle karşılaştırılarak ve tartışılacaktır. 17 27 úubat 2020 09:00,

150

periodontal sond ile ince–kalın; Colorvue biyotip sondları ile ince-orta-kalın-

çok kalın olarak sınıflandırıldı. Bulgular: Çalışmaya 31 kadın (yaş

ort:24,42±2,94) ve 19 erkek (yaş ort: 24,00±3,09) dahil edilmiştir. Her bir

yöntem için her iki gözlemcinin sonuçları arasında istatistiksel olarak anlamlı

fark gözlenmemiştir. Ancak Colorvue biyotip sondu ve standart periodontal

sond sonuçları arasında anlamlı fark bulunmaktadır. Sonuçlar: Yeni ve

invaziv olmayan Colorvue biyotip sondlarının görsel ve standart periodontal

sondlama yöntemine göre daha hassas bir yöntem olabileceği

düşünülmektedir.

Anahtar Kelimeler: Dişeti Kalınlığı, Görsel Değerlendirme, Periodontal

Sondama

28 Şubat 2020 09:00 Kanes

Bildiri 264

Restoratif Diş Tedavisi Kliniğine Başvuran Hastaların

Dental Korku Ve Anksiyete Seviyelerinin

Değerlendirilmesi

Neslihan Çelik¹, Neslihan Çelik

1: Atatürk Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi

Amaç: Dental anksiyete, diş hekimi randevularının ertelenmesine ve iptal

edilmesine sebep olan, dental tedaviyi zorlaştıran bir durumdur. Bu

çalışmada; Restoratif diş tedavisi kliniğine başvuran hastaların dental

anksiyete düzeyi ve ilişkili faktörlerin değerlendirilmesi amaçlanmaktadır.

Gereç ve Yöntem: Diş Hekimliği Fakültesi, Restoratif Diş Tedavisi kliniğine

başvuran hastalara (n=241) Dental korku skalası (DKS) ve Modifiye Dental

Anksiyete Skalası (MDAS) ile birlikte dental kaygının bağlantılı olabileceği

düşünülen faktörleri içeren anketler uygulandı. MDAS skor değeri ≥19 ve

DKS skor değeri >60 olan bireyler yüksek anksiyeteli olarak değerlendirildi.

Veriler SPSS 20 programında betimsel istatistiki yöntemler kullanılarak analiz

edildi. Bulgular: Çalışma grubunun %41.4’ ünü erkek, %58.6’sını kadın

katılımcılar oluşturmaktadır ve yaş ortalaması 30,74’dür. Katılımcıların %4.1’i

yüksek MDAS ve %7.9’u yüksek DKS skoruna sahiptir. Daha önce diş

hekimine gitme durumu ve sıklığı sorgulandığında, %5.4’ü hiç gitmemişken,

Page 152: Konuşma ve bildiri özetleri kitabı...klinik performansları ile ilgili bilgiler verilecek, kompozit resinlerle karşılaştırılarak ve tartışılacaktır. 17 27 úubat 2020 09:00,

151

sadece %8.3’ü düzenli olarak 6 ayda bir kontrole gittiklerini belirtmiştir.

Şikayeti olduğunda gidenlerin oranı %58.5’tir. Cinsiyet, travmatik deneyim

ve diş hekimine gitme sıklığı ile dental anksiyete ve korku arasında anlamlı

farklılık tespit edilmemiştir (p>0.05). Yaş ile dental anksiyete ve korku

arasında anlamlı farklılık tespit edilmiştir (p<0.05). 18-20 yaş grubundaki

katılımcıların 40 yaş üstü katılımcılara göre anlamlı derecede daha yüksek

DKS ve MDAS skoruna sahip oldukları görülmüştür (p<0.05). Sonuç: Çalışma

bulgularına göre dental anksiyete diş hekimliğindeki gelişmelere rağmen

varlığını sürdürmektedir ve 18-20 yaş grubundaki bireylerde daha yüksek

seviyelerde karşımıza çıkmaktadır.

Anahtar Kelimeler: Dental Anksiyete, Dental Korku, Restoratif Diş Tedavisi

28 Şubat 2020 13:30 Gereme

Bildiri 265

Kısa İmplant Uygulamasında Teknik Zorluklar Ve

Komplikasyonlar: Vaka Serisi

Fatih Taşkesen¹,

1: Erzincan Binali Yildirim Uni Dis Hek Fak

Amaç: Kısa implantların yerleştirilmesinde teknik zorlukların ve bu zorlukların

üstesinden gelmemize yardımcı olabilecek püf noktaları sunmak

amaçlanmıştır. Gereç ve Yöntemler: Kısa implantların endikasyonları, tipleri

ve yerleştirme tekniği hakkında kısa bir genel bilgi literatür desteği ile

tartışılacaktır. Ayrıca, klinik deneyimlerimiz ve komplikasyonlarımız bu

konuda vaka serileri ile sunulacaktır. Sunum, kısa implantların yerleştirilmesi

ile birlikte teknik zorluklarda (implantın doğru pozisyonuna yerleştirilmesi,

uzunluğun belirlenmesi, implantların açılandırılması vb.) derinleştirilecektir.

Sonuç: Sunumumuzda aktarılacak bilgilerin, kısa implanta yeni başlayan

hekimlerin uygulamaları esnasında zorlukları aşmalarına yardımcı olabileceği

düşünülmektedir.

Anahtar Kelimeler: İmplant, Kısa İmplant.

28 Şubat 2020 13:45 Gereme

Page 153: Konuşma ve bildiri özetleri kitabı...klinik performansları ile ilgili bilgiler verilecek, kompozit resinlerle karşılaştırılarak ve tartışılacaktır. 17 27 úubat 2020 09:00,

152

Bildiri 267

Sivas İlinde Yaşayan 10-17 Yaş Aralığındaki

Öğrencilerde Dmft İndeksi Ve İlişkili Faktörler

Alper Kaptan¹, Alper Kaptan

1: Cumhuriyet Üniversitesi

Amaç: Sivas ilinde yaşayan 10 ila 17 yaş grubu çocuklardaki DMTF İndeksini

tespit ederek bazı sosyo-demografik özellikler ve ağız sağlığına ilişkin

alışkanlıklar gibi değişkenlerle ilişkisini tespit etmektir. Gereç ve Yöntem:

Sivas ilindeki 11 okuldan (orta-okul ve lise) 514 çocuk üzerinde kesitsel bir

analiz yapıldı. Araştırmada verilerin toplanması için çocuklar okullarında

ziyaret edilerek, öğrencilerin ailelerinin sosyo-ekonomik durumlarını, diş

fırçalama ve diş çürüğüne sebep olan yiyeceklere yönelik beslenme

alışkanlıklarını ortaya koyacak anketler uygulandı sonrasında da öğrencilerin

intra-oral muayeneleri yapıldı. Elde edilen verilerden DMFT indeksi

hesaplandı ve istatistiksel analiz Mann-Whitney-U testi, Kruskal-Wallis testi

ve Kİ-Kare testi kullanılarak hesaplandı. Bulgular: Çalışmaya, yaşları 10-17

arasında değişen (yaş ortalaması 14,36±2,04) 268’i kız 246’ı erkek olmak

üzere toplamda 514 çocuk dahil edilmiştir. Tüm öğrencilerin diş çürüğü

prevalansı %46,1 olarak saptanırken, kızlarda %44,5, erkeklerde %47,8 olarak

saptanmıştır (DMFT>0). Öğrencilerin ortalama DMFT değeri (1,73±1,60) ve

ortalama DMFS değeri (1,81±2,36) bulunmuştur. Öğrencilerin tükettiği çay,

portakal suyu, asitli içecekler, meyveli soda ve enerji içeçeği ile DMFT, DMFS

değerleri arasındaki ilişki incelendiğinde istatistiksel olaran önemli

bulunmuştur (p<0.05). İçecek tüketim alışkanlıkları incelendiğinde pipet

kullananlarda ve gece yatmadan önce içecek tüketenlerde DMFT, DMFS

değerleri istatistiksel olarak anlamlı bulunmuştur (p<0.05). Şeker tüketim

sıklığı ile DMFT, DMFS değerleri karşılaştırıldığında, farklılık istatistiksel

olarak önemli bulunmuştur (p<0,05) Öğrencilerin diş hekimi kontrolü ve diş

fırçalama sıklıkları ile DMFT, DMFS değerleri istatistiksel olarak anlamlı

bulunmuştur (p<0.05). Ailelerin eğitim düzeyi ve sosyoekonomik düzeyleri

ile DMFT, DMFS değerleri arasında istatistiksel olarak anlamlı bir ilişki

bulunmamıştır (p>0.05). Sonuçlar: Sivas ilinde 10-17 yaş çocuklarda tespit

edilen çürük diş oranı DSÖ' nün 21. yüzyıl için hedefi olan 1.5 değerinden

fazla bulunmuştur. Koruyucu diş hekimliği ve tedavi hizmetlerinin eğitim

Page 154: Konuşma ve bildiri özetleri kitabı...klinik performansları ile ilgili bilgiler verilecek, kompozit resinlerle karşılaştırılarak ve tartışılacaktır. 17 27 úubat 2020 09:00,

153

programları ile desteklenerek çocuklara yönelik yaygınlaştırılması, düzenli

diş hekimi ziyaretlerinin altı aylık aralıklarla yapılmasının sağlanması

ülkemizde çürük prevalansının azalmasına katkı sağlayacaktır. Anahtar

Kelimeler: Ağız-diş sağlığı, DMFT, çürük,

Anahtar Kelimeler: Ağız-diş Sağlığı, Dmft, Çürük

28 Şubat 2020 14:00 Gereme

Bildiri 268

Diş Hekimliği Fakültesi Öğrencilerinde Dental

Anksiyete Düzeyinin Belirlenmesi

Hatice Yemenoğlu¹, Oğuz Köse

1: Rteü Diş Hekimliği Fakültesi

Amaç: Bu çalışmada, diş hekimliği fakültesi öğrencilerinin ağız bakımı

alışkanlıklarını ve dental anksiyete seviyelerini karşılaştırılmalı olarak

değerlendirmeyi amaçladık. Gereç ve Yöntem: Çalışmaya, fakültemizin 1.

sınıf (n=54), 2. sınıf (n=96), 3. sınıf (n=39), 4. sınıf (n=48) ve 5. sınıflarında

(n=39) eğitim gören toplam 276 öğrenci katıldı. Öğrencilerden hazırlanan

anket formlarını doldurmaları istendi. Anket formlarının ilk bölümünde

cinsiyet, yaş, sigara kullanımı, diş hekimine gitme sıklığı, diş fırçalama sıklığı,

diş hekimine gitme nedeni ve diş fırçalama alışkanlıkları ile ilgili sorular

bulunurken, ikinci bölüm Modifiye Dental Anksiyete Skalası (MDAS)’ndan

oluşmaktadır. Bulgular: Bu çalışma; 154’ü (%55.8) kadın ve 122’si (%44.2)

erkek olmak üzere toplam 276 öğrenci üzerinde yapıldı. Öğrencilerin MDAS

skorları 5 ile 25 arasında değişmekteydi. Gruplar arasında MDAS puan

ortalamaları açısından istatistiksel olarak anlamlı bir farklılık bulundu

(p<0.05). Çalışmaya katılan bireylerin % 4,35’inde yüksek dental anksiyete

tespit edildi. Diş hekimine gitme sıklığına en çok verilen cevap % 68.1 oranı

ile ara sıra olurken, diş hekimine başlıca gitme nedeninin % 46.7 ile kontrol

amaçlı olduğu görüldü. Diş fırçalama sıklığı ise % 67 oranında günde 2 kez

ve daha fazla olarak bulundu. Tedaviyi erteleme oranı preklinik

öğrencilerinde klinik öğrencilerine göre daha yüksek bulundu. Sonuç:

Yapılan çalışmanın sonuçlarına göre, ikinci sınıf öğrencilerinin dental

anksiyete düzeyi diğer sınıflara göre daha yüksek bulundu. Anksiyete

Page 155: Konuşma ve bildiri özetleri kitabı...klinik performansları ile ilgili bilgiler verilecek, kompozit resinlerle karşılaştırılarak ve tartışılacaktır. 17 27 úubat 2020 09:00,

154

seviyesinin ve tedaviyi erteleme oranının klinik öğrencilerinde daha az

olması, diş hekimliği eğitiminin, dental anksiyete ve korku seviyesinin

azalmasında etkili olabileceğini göstermektedir.

Anahtar Kelimeler: Dental Anksiyete, Modifiye Dental Anksiyete Skalası

27 Şubat 2020 17:15 Gültepe

Bildiri 269

Farklı Sinterleme Prosedürleri Ve Kumlama İşlemi

Uygulamaları Sonrasında Zirkonyanın Yapısında,

Seramik Bağlantısında Ve Fiziksel Özelliklerinde

Meydana Gelen Değişikliklerin İncelenmesi.

Türker Akar¹,

1: Binali Yildirim Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi

Amaç: Farklı sinterleme parametreleri sonrasında zirkonyanın yapısında

değişiklikler oluşmaktadır. Bu çalışma, farklı sinterleme protokollerinin

uygulanmasıyla üretilen zirkonya örneklerin fiziksel özellikleri ve uygulanan

yüzey işlemi sonrası elde edilen makaslama bağlantı dayanım değerlerini

kıyaslamayı amaçlamaktadır. Gereç ve Yöntem: Translusent 40 zirkonya

örnek (7x3mm) sinterleme protokollüne göre 2 farklı gruba (1480 0C’ de 180

dk; 1510 0C’ de 30 dk) ayrıldı ve elde edilen numunelere yüzey işlemine

göre 2 farklı alt gruba ayrıldı: kontrol ve kumlama grubu (n:10). Her gruptan

birer örneğin XRD incelemesi, her bir alt gruptan birer örneğin ise SEM

incelemesi yapıldı. Zirkonya örnekler üzerine (5x3 mm) boyutlarında seramik

uygulandı ve makaslama bağlantı dayanım testleri üniversal test cihazında

gerçekleştirildi. Kırılma şekillerinin tespiti ise görsel olarak değerlendirildi.

Biaksiyel bükülme dayanım testi için (15x1,3 mm) boyutlarında hazırlanan 20

örnek üniversal test cihazında değerlendirildi (n:10). Veriler çift yönlü

ANOVA ve Bonferroni Post hoc testleri kullanılarak değerlendirildi (P<.05).

Bulgular: Yüzey pürüzlülük değerleri açısından gruplar arasında istatistiksel

olarak herhangi bir farklılık tespit edilmezken, bağlantı değerleri açısından

en yüksek bağlantı değerinin düşük ısı derecesinin uygulandığı ve kumlama

işleminin tatbik edildiği örneklerde elde edildi. (33.65±1.37 MPa). Yüksek

Page 156: Konuşma ve bildiri özetleri kitabı...klinik performansları ile ilgili bilgiler verilecek, kompozit resinlerle karşılaştırılarak ve tartışılacaktır. 17 27 úubat 2020 09:00,

155

ısının uygulandığı sinterleme grubunda daha yüksek biaksiyel eğilme

dayanım değeri tespit edildi. (980.87±38.43 MPa). Sonuç: Her ne kadar

yüksek ısının uygulandığı kısa süreli sinterleme işlemiyle fiziksel olarak daha

kuvvetli bir zirkonya elde edilse de uzun sürede ve düşük ısıda sinterlenen

zirkonya ile seramik arasındaki bağlantı daha kuvvetli olmaktadır.

Anahtar Kelimeler: Zirkonya, Kumlama, Bağlanma Dayanımı.

27 Şubat 2020 17:45 Gültepe

Bildiri 270

Tam Dişsiz Genç Hastanın “malo Brıdge” İle

Rehabilitasyonu: Olgu Sunumu

Ahsen Gülnar¹, Subutay Han Altıntaş, Onur Yılmaz

1: Üniversite

Amaç: Günümüzde tam dişsiz hastaların implant destekli sabit veya hareketli

protezler ile rehabilitasyonu mümkün olmakla birlikte hareketli protez

kullanmak istemeyen genç hastalarda implant destekli sabit protezler altın

standart olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu olgu sunumunda tam dişsiz genç

hastanın Malo Bridge tekniği kullanılarak implant destekli sabit bir hibrit

protez ile protetik rehabiltasyonu anlatılmaktadır. Materyal metod: Dişsizlik,

estetik, fonksiyon ve fonasyon kaybı sebebiyle kliniğimize başvuran ...

yaşındaki erkek hastanın intraoral muayenesinde dişlerinin olmadığı, arklar

arası mesafesinin artmış olduğu ve kretler arası çapraz ilişkiye sahip olduğu

tespit edildi. Her iki çeneye 5’er adet implant yerleştirildi. Custom abutment

üzerine kesilmiş diş formu verilmiş titanyum altyapı, üst yapıda ise kompozit

ve metal seramik kronlardan oluşan Malo bridge tekniği ile hibrit protez

yapılmasına karar verildi. Bulgular: Çapraz kapanışa bağlı olarak vida

deliklerinin estetik problemler oluşturabileceği düşünülerek Malo bridge

olarak bahsedilen implant destekli hibrit protez tercih edilmiştir. Sonuç:

Malo bridge dizaynı ile hastanın estetik, fonksiyon ve fonasyon kaybı

giderilmiş, hasta konforu ve hayat kalitesi artırılmış, hasta beklentileri

karşılanmıştır.

Anahtar Kelimeler: Hibrit Protez, İmplant, Malo Bridge

Page 157: Konuşma ve bildiri özetleri kitabı...klinik performansları ile ilgili bilgiler verilecek, kompozit resinlerle karşılaştırılarak ve tartışılacaktır. 17 27 úubat 2020 09:00,

156

28 Şubat 2020 09:15 Kanes

Bildiri 273

Bir Diş Hekimliği Fakültesi Öğrencilerinin Dental

Kaygı Ve Korku Düzeylerinin Değerlendirilmesi

Merve İşcan Yapar¹, Merve İşcan Yapar

1: Atatürk Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi

Amaç: Bu çalışmanın amacı klinik ve klinik öncesi diş hekimliği öğrencileri

arasındaki dental kaygı-korku düzeylerini karşılaştırmaktır. Gereç ve

Yöntemler: Bir diş hekimliği fakültesinden 225 öğrenci (103 klinik, 122

preklinik) çalışmaya dahil edildi. Öğrencilerden üç grup sorudan (demografk

özellikler, modifiye dental anksiyete/MDAS ve dental korku/DKS) oluşan

anket formlarını doldurmaları istenildi. MDAS skor değeri ≥19 olan

öğrenciler yüksek dental kaygı düzeyine sahip olarak değerlendirildi. DKS

skorlarına göre; 80 puan üstü aşırı yüksek anksiyeteli, 60-80 puan arası

yüksek anksiyeteli, 40-60 puan arası ılımlı anksiyeteli ve 40 puanın altı düşük

anksiyeteli olarak değerlendirildi. Bulgular: Modifiye dental anksiyete

skalasına göre preklinik öğrenclerinin oralama skoru (11.25), klinik

öğrencilerinin ortalama skorundan yüksektir (10.26). Ancak klinik grupları

arasındaki bu fark istatistiksel olarak anlamlı değildir.(p>0,05) Dental korku

skalasına göre ise preklinik öğrencilerinin ortalama skoru (43.20), klinik

öğrencilerinin ortalama skorundan yüksektir (39,4). Ancak bu farklılık da

istatistiksel olarak anlamlı değildir. (p>0,05) Dental korku skalası puanlarına

göre 9. ve 14. sorulara verilen cevaplarda klinik gruplarına göre istatistiksel

olarak fark vardır. (p<0,05) Modifiye dental anksiyete skalası punlarına göre

ise 4. Soruya verilen cevapta klinik gruplarına göre farklılık vardır. (p<0,05)

Sonuç: Preklinik öğrencilerinin dental anksiyete ve korku düzeyleri klinik

öğrencilerine göre daha yüksek bulundu. Bu durum klinik öğrencilerinin diş

hekimliği konusunda daha fazla bilgi ve tecrübeye sahip olmasından

kaynaklanabilir.

Anahtar Kelimeler: Anksiyete, Diş Hekimi Korkusu, Diş Hekimliği Öğrencileri

28 Şubat 2020 14:00 Gültepe

Page 158: Konuşma ve bildiri özetleri kitabı...klinik performansları ile ilgili bilgiler verilecek, kompozit resinlerle karşılaştırılarak ve tartışılacaktır. 17 27 úubat 2020 09:00,

157

Bildiri 274

Peri-implant Doku Sağlığını Etkileyen Faktörlerin

Değerlendirilmesi: Retrospektif Bir Çalışma

Esra Bozkurt¹, Esra Bozkurt, Mustafa Özay Uslu

1: İnönü Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi

Amaç: İmplant uygulamalarının yaygınlaşması ile peri-implant yumuşak

doku hastalıkları diş hekimliğinde artan bir sorun haline gelmiştir.

Çalışmanın amacı, fonksiyonel yükleme yapılmış implantlarda, peri-implant

yumuşak doku sağlığını etkileyen faktörleri retrospektif olarak

değerlendirmektir. Gereç-yöntem: Çalışmaya 2016 Mart ayı ile 2018 Aralık

ayı arasında kliniğimizde implant cerrahisi uygulanmış ve fonksiyonel

yüklemesi üzerinden en az 1 yıl geçmiş hastalar dahil edildi. İmplant çevresi

yumuşak doku sağlığı, sondalama derinliği(SD) ve klinik ataşman kaybı(KAK),

plak indeksi(Pİ), gingival indeks(Gİ), dişeti çekilme miktarı(DÇ), keratinize

dişeti dikey genişliği(KDDG) ve dişeti kalınlığı(DK) gibi periodontal

parametreler kullanılarak değerlendirildi. Yapılan klinik ölçümler ve

radyolojik değerlendirmeler sonucunda peri-implant dişeti sağlıklı,

mukozitis ve periimplantitis olarak sınıflandırıldı. Aynı zamanda hastaların

periodontal sağlık durumları, restorasyon tipi, sigara içme durumları

kaydedildi. İstatistiksel analizler için NCSS (Number Cruncher Statistical

System) 2007 (Kaysville, Utah, USA) programı kullanıldı. Bulgular: Çalışmaya

dahil edilen 161 hastada 646 peri-implant yumuşak doku incelenmiştir.

Ortalama takip süresi 25,8 aydır. Erkeklerde periimplantitis görülmesinin

kadınlardan yüksek olması istatistiksel olarak anlamlı bulunmuştur(p<0,01).

Sigara içenlerde periimplantitis görülmesinin içmeyenlerden yüksek olması

istatistiksel olarak anlamlı bulunmuştur(p<0,01). Doku kalınlığı ince olan

grubun diş eti çekilme miktarı kalın olan gruba göre yüksek olması

istatistiksel olarak anlamlı bulunmuştur(p<0,01). Sonuç: Sonuç olarak,

implant tedavisi günümüzde çok tercih edilen, konforlu, fakat maliyetli bir

tedavi seçeneği olup, hastanın sistemik ve lokal açıdan değerlendirilmesi

tedavinin başarısı için büyük önem arz etmektedir. Bununla birlikte

hastaların da destekleyici periodontal tedavi kapsamında düzenli diş hekimi

kontrollerine gitmelerini ve ağız hijyen seviyelerini maksimum düzeyde

idame etmelerini sağlamak gerekmektedir.

Page 159: Konuşma ve bildiri özetleri kitabı...klinik performansları ile ilgili bilgiler verilecek, kompozit resinlerle karşılaştırılarak ve tartışılacaktır. 17 27 úubat 2020 09:00,

158

Anahtar Kelimeler: Keratinize Dişeti Genişliği, Mukozitis, Periimplantitis

28 Şubat 2020 13:30 Gültepe

Bildiri 275

Ankilozan Spondilit Ve Periodontal Hastalıklar

Arasındaki İlişkinin Değerlendirilmesi: Derleme

Ekin Yay¹, Begüm Alkan

1: İstanbul Medipol Üniversitesi

Amaç: Bu derlemenin amacı ankilozan spondilit (AS) ve periodontal

hastalıklar (PH) arasındaki ilişkinin, birbiri üzerine etkisini güncel literatür

ışığında değerlendirilmektir. Gereç ve Yöntem: Gelişmiş arama,

“Abstract/Title/Keywords” kısmı ile sınırlandırılıp, satırlara “Ankylosing

spondylitis” ve“Periodontitis or periodontal” yazılmıştır. Veri tabanı olarak

EBSCO, PubMed, Web of Science ve Scopus kullanılıp, 1975 yılından

günümüze tarama yapılmıştır. Konumuzla alakalı olduğu belirlenen,

toplamda 23 adet çalışmadan 20’sinin orijinal metni ve 3’ünün bildiri özeti

incelenmiştir. Bulgular: Literatürde; 7 (~%32) derleme/meta analiz, 13

(~%59) klinik çalışma ( 8 [~%36] vaka-kontrol, 3 [~%14] kesitsel, 2 [~%9]

prospektif), 2 (~%9) vaka raporu vardır. Katılımcı sayıları 1 -491503 arasında

değişkenlik göstermektedir. Ağız içi ve dışı dental muayenede; plak indeksi,

gingival indeks, periodontal sondalama derinliği mesafesi (SD),

sondalamadan sonra kanama indeksi, diş eti çekilmesi, klinik ataçman

seviyesi, mobilite indeksi, çürük, kayıp ve dolgulu diş verileri,

temporomandibular eklem muayenesi ve oral panoramik radyografiler

değerlendirilmiştir. AS hastalık skorlaması için Bath ankilozan spondilit

hastalık aktivite indeksi (~%41), PH skorlaması için, SD (~%59); serum

numunelerinde C-RP (~%27) ve ESH (~%23) en çok bakılan parametrelerdir.

Tedavi protokolü olarak en çok anti-TNF-α replasmanı (~%32) üzerine

eğilinmiştir. Yapılan anketlerde, ağrı ifadesi ve ağız sağlığıyla ilişkili yaşam

kalitesi sonuçlarında farklılıklar olduğu görülmüştür. Makalelerin ~%73’ünde

AS ve PH arasında pozitif korelasyon tespit edildiği belirtilmektedir. Bu

çalışmalarda; PH ile, serumdaki C-RP, ESH, interlökin–6, TNF-α; tükürükteki

total protein, albümin, azalmış akış hızı, Ig-G, Ig-M, amilaz; plaktaki

Parvimonas micra, Eubacterium nodatum, Eikenella corrodens

Page 160: Konuşma ve bildiri özetleri kitabı...klinik performansları ile ilgili bilgiler verilecek, kompozit resinlerle karşılaştırılarak ve tartışılacaktır. 17 27 úubat 2020 09:00,

159

mikroorganizmalarındaki artış seviyelerinde istatistiksel anlamlılık görüldüğü

bildirilmiştir. Sonuç: Bu derlemeye göre, PH insidansının AS vakalarında

arttığı; ancak bu iki hastalık arasındaki patofizyolojik ilişkinin

aydınlatılabilmesi için daha kapsamlı çalışmalara ihtiyaç duyulduğu

görülmüştür.

Anahtar Kelimeler: Ankilozan Spondilit, Derleme, Gingivit, Periodontal

Hastalık, Periodontitis, Periodonsiyum

28 Şubat 2020 11:30 Gültepe

Bildiri 276

Eksternal Servikal Kök Rezorpsiyonlarının Farklı

Endodontik Tedavi Yaklaşımları: 4 Olgu Sunumu

Tuğba Koşar¹,

1: Karadeniz Teknik Üniversitesi

Amaç: Eksternal servikal rezorpsiyon (ESR) odontoklastik aktivite sonucu

dişin sert doku kaybı olarak tanımlanır. ESR tedavisi rezorpsiyon tipinin

doğasına ve ulaşılabilirliğine bağlıdır. Bu bildiride ESR’ların farklı tedavi

yaklaşımlarının sunulması amaçlanmıştır. Olgu 1: 17 yaşında kadın hasta 21

nolu dişinin dişeti hizasındaki renklenme şikayetiyle kliniğimize başvurdu.

Yapılan radyolojik ve klinik muayene sonucu 21 nolu dişinde idiopatik

nedenli sınıf 2 ESR tespit edildi. %90’lık trikloroasetik asit ile rezorptif

sahanın küretajı ve inaktivasyonu sonrası pulpa perforasyonu oluşmadığı

için Theracal (Bisco Inc, Schamburg, IL, USA) ile indirek kuafaj yapıldı. Olgu

2: Travma geçmişi olan 30 yaşında kadın hasta 21 nolu dişine müdahale

edilmesine rağmen geçmeyen ağrı şikayetiyle kliniğimize geldi. Klinik

muayenede 11, 21 ve 22 nolu dişlerin nekrotik olduğu ve alınan konik ışınlı

bilgisayarlı tomografi (KIBT) sonucu 11 nolu dişte sınıf 3, 21 nolu dişte sınıf 4

ESR olduğu teşhis edildi. 11 nolu dişe flep cerrahisi ile birlikte rezorptif

sahanın tamiri ve kök kanal tedavisi, 21 nolu dişe de çekim ve immediat

implant yapıldı. Olgu 3: 45 yaşında erkek hasta 37 nolu dişinde çiğnemede

ağrı şikayetiyle kliniğimize geldi. Radyografik muayene sonucu gömülü 38

nolu dişin basıncı nedeniyle 37 nolu dişte sınıf 3 ESR teşhis edildi. İnternal

yaklaşımla rezorptif defektin tamiri ve kök kanal tedavisi sonrası 38 nolu diş

Page 161: Konuşma ve bildiri özetleri kitabı...klinik performansları ile ilgili bilgiler verilecek, kompozit resinlerle karşılaştırılarak ve tartışılacaktır. 17 27 úubat 2020 09:00,

160

çekilerek etken uzaklaştırıldı. Olgu 4: Rutin muayene için kliniğimize

başvuran 49 yaşında erkek hastanın panoramik radyografisinde 45 nolu

dişte rezorpsiyondan şüphelenildi ve rezorpsiyon alanının detaylı

incelenmesi için KIBT istendi. KIBT görüntülerine göre ilgili dişin restore

edilemeyeceği düşünülerek sınıf 4 ESR’lu dişin çekimine karar verildi. Sonuç:

ESR tedavisindeki asıl amaç rezorptif defektin kaldırılması ve rezorpsiyon

sahasının biyouyumlu bir materyal ile kapatılmasıdır. Bu rezorptif defektin

ilerleme derecesine göre defektin dış onarımı/ kök kanal tedavisi, iç onarım

ve kök kanal tedavisi, kasıtlı reimplantasyon ve tedavi edilemeyen dişlerde

periyodik takip veya çekim gibi tedavi yöntemleri uygulanabilir.

Anahtar Kelimeler: Kök Rezorpsiyonu, Kök Kanal Tedavisi, Konik ışınlı

Bilgisayarlı Tomografi

28 Şubat 2020 11:00 Gültepe

Bildiri 279

Çilek Ekstraktından Sentezlenen Agnp’lerin

Antimikrobiyal Özelliklerinin Endodontik Patojenler

Üzerine Etkisi

Ebubekir Yılmaz¹, Ayşe Demirbaş, Çağla Çelik, Nilay İldiz, Sezer Demirbuğa,

İsmail Öçsoy

1: Erciyes Üniversitesi

Amaç: Bu çalışmanın amacı ilk kez çilek (Fragaria ananassa) ekstresi (ÇE)

aracılığıyla sentezlenen gümüş nanopartikül (Ag NP)’lerden elde edilen

kanal irrigasyon çözeltisinin dirençli mikroorganizmalar olan Entorococcus

Faecalis'e ve Candida albicans’a karşı antimikrobiyal etkisinin geleneksel

irrigasyon çözeltileri ile karşılaştırılarak değerlendirilmesidir. Gereç ve

yöntem: Ekstre elde etmek için çilekler küçük parçalara (1x1 cm2) bölündü

ve 100 mL damıtılmış su ile 100 gr doğranmış çilek 1:1 oranında karıştırılarak

30 dk boyunca kaynatıldı. Ag NP’lerin sentezi için %5 ve %20

konsantrasyonlarda ÇE’leri, 50mM AgNO3 çözeltisi ile sırasıyla 1:1 ve 1:5

oranlarında 80 ° C de 100 dk karıştırılarak inkübe edildi. Serbest haldeki ÇE

ve ÇE’den sentezlenen Ag NP’lerin antioksidan aktivitelerinin

değerlendirilmesi 2,2-diphenyl-1-picrylhydrazyl (DPPH) metodu ile

Page 162: Konuşma ve bildiri özetleri kitabı...klinik performansları ile ilgili bilgiler verilecek, kompozit resinlerle karşılaştırılarak ve tartışılacaktır. 17 27 úubat 2020 09:00,

161

gerçekleştirildi. Ag NP’ler TEM (Transmisyon Elektron Mikroskobu), UV-vis

spektroskopi, Fourier dönüşümlü kızılötesi (FTIR) spektroskopisi ile

karaterize edildi. Ag NP’ler ve geleneksel (NaOCI, CHX) irrigasyon

çözeltilerinin E. faecalis ve C.albicans üzerindeki inhibisyonu 96’lık mikro

kuyucuklarda mikrodilüsyon kullanılarak elde edildi. Bulgular: Ag NP’lerin

oluşumunda ÇE’nin temel bileşeni olan antosiyaninler hem indirgenme hem

de stabilize ajanı gibi davranmıştır. TEM analizinde Ag NP’ler ~30 nm ve

küresel şekildedir. Ag NP’lerin karakteristik absorbans piki 410nm civarında

görülmüştür. FTIR’da ~3260 cm-1 bitki ekstre bileşenlerindeki serbest -OH

bant gerilmeleri, ~1714-1635 cm-1 ise C=C bant absorbansları ve C-H

bantlarının eğilmeleri ~780-800 cm-1 olarak belirlenmiştir. ÇE’nin

antioksidan değeri % 93 olarak tespit edildi. Antosiyanin içeriği 1 litrede

yaklaşık olarak 400 mg olarak, toplam fenolik miktarı ise 0.20 ug/mL olarak

değerlendirilmiştir. Yüzde inhibasyon değerlendirmesinde E.faecalis'e karşı

%20 ÇE’den üretilen AgNP, CHX ve NaOCI benzer ve güçlü; ÇE ise çok daha

zayıf antibakteriyel etki göstermiştir. Benzer bir sonuç C. albicans için elde

edilmiştir. Sonuç: Antosiyaninlerin indirgenme ve stabilize ajan olarak

kullanıldığı AgNP’ler geleneksel irrigasyon çözeltilerine benzer

antimikrobiyal etkiler göstermiştir. Bu sonuç kanal tedavisinde

kullanılabilecek nano-irrigasyon solüsyonları açısından umut vericidir.

Anahtar Kelimeler: Gümüş Nanopartiküller, Çilek Ekstresi, Antosiyanin,

E.feacalis

26 Şubat 2020 15:00 Gültepe

Bildiri 280

Kortikotomi Uygulanan Ve Uygulanmayan Hibrit

Apareylerle Yapılan Hüçg Tedavisinin Sea İle

İncelenmesi

İsmail Karayağlı¹, İsmail Karayağlı, Ayşegül Güleç, Emine Uluğ Kaygısız

1: Gaziantep Üniversitesi

Amaç: Bu çalışmanın amacı; kortikotomi uygulanan/uygulanmayan hibrit

apareylerle yapılan hızlı üst çene genişletme (HÜÇG) tedavisi etkilerinin

sonlu elemanlar analizi (SEA) ile incelenmesidir. Materyal Metod: Bu

Page 163: Konuşma ve bildiri özetleri kitabı...klinik performansları ile ilgili bilgiler verilecek, kompozit resinlerle karşılaştırılarak ve tartışılacaktır. 17 27 úubat 2020 09:00,

162

çalışmada, palatal kemiğe uygulanan iki mini vida ve molar diş destekli hibrit

hyrax (Tip A), kortikotomi destekli hibrit hyrax (Tip B) ve kortikotomi

uygulanan geleneksel diş destekli hyrax (Tip C) ile yapılan genişletme olmak

üzere 3 farklı model oluşturulmuştur. Foramen magnum sabit olarak kabul

edilmiş ve başlangıç noktası olarak kullanılmıştır. 3 boyutlu koordinatlar, X,

sagital; Y, transversal; ve Z, vertikal düzlem olarak belirlenmiştir. Tur başına

0.25 mm genişletme sağlayacak bir hyrax vidası ve 1.8 mm çapında ve 8.5

mm uzunluğunda mini vidalar kullanılmıştır. Modellerde, hyrax vidası Y

yönünde en az 0,5 mm aktive edilmiştir. Ortaya çıkan kuvvetle etkileşimi

önlemek için vida X ve Z yönünde sabitlenmiştir. Von Mises'in stres dağılımı

ve yer değişimini değerlendirmek için geometrik non-lineer teori

uygulanmıştır. Pozitif değerler sırasıyla X ,Y ve Z düzlemlerinde ileri, dışarı ve

yukarı doğru yer değiştirmeyi gösterir. Bulgualar: Kortikotomi destekli hibrit

apareyle yapılan genişletme modeli olan Tip B’de; Tip A ve Tip C’ye göre

daha fazla transversal hareket gözlenmiştir. Posterior dişlerde devrilme

miktarı, Tip A ve C’de daha fazla iken, santral dişler arası genişleme miktarı

Tip B’de daha fazla olmuştur. Midpalatal sütürde en yüksek stres ise Tip A

da görülmüştür. SONUÇ: Geleneksel diş destekli kortikotomi uygulanan

genişletme ile kortikotomi uygulanmamış olan hibrit genişletme

modellerinde; dişler, midpalatal ve kraniyofasiyal sütürler boyunca benzer

miktarlarda yer değiştirme gözlenmiştir. Bu nedenle yetişkinlerde hibrit

apareylerle yapılan hızlı üst çene genişletmesi, kortikotomi uygulanan

geleneksel diş destekli genişletmeye alternatif olabilir. En fazla genişletme

miktarı, kortikotomi uygulanan hibrit apareyle yapılan modelde

bulunmuştur.

Anahtar Kelimeler: Kortikotomi , Hibrit Hyrax , Hızlı Üst Çene Genişletme ,

Sonlu Elemanlar Analizi

28 Şubat 2020 10:15 Gültepe

Bildiri 281

Genç Türk Popülasyonunda Statik Ve Dinamik

Gülüşteki Gingival Görünümün Karşılaştırılması

Özge Arifağaoğlu¹, Özge Arifağaoğlu

1: Başkent Üniversitesi

Page 164: Konuşma ve bildiri özetleri kitabı...klinik performansları ile ilgili bilgiler verilecek, kompozit resinlerle karşılaştırılarak ve tartışılacaktır. 17 27 úubat 2020 09:00,

163

Amaç: İyi bir gülüş dişlerin rengi, şekli ve boyutları ile ilgili olduğu gibi

dişetinin görünme miktarı ile de ilişkilidir. Gingival dokuların görünme

miktarı, gülme hattının pozisyonuna bağlıdır. Gülme hattının seviyesine bağlı

olarak gülüş tipleri 4 kategoriye ayrılmıştır. Bunlar; çok yüksek gülme hattı (2

mm’den fazla marjinal dişeti görünümü), yüksek gülme hattı (0-2 mm

marjinal dişeti görünümü), orta dereceli gülme hattı (sadece gingival

embraşular görünmekte) ve düşük gülme hattıdır (mine-sement sınırı ve

gingival embraşurlar görünmemekte). Bu sınıflama hasta statik haldeyken,

çoğunlukla fotoğraflarda hasta poz vermiş haldeyken yapılmakta ve

populasyondaki gülüş tiplerinin prevalansı buna göre belirlenmektedir.

Ancak spontan gülmede prevalansın farklılık gösterebileceği

düşünülmektedir. Bu çalışmanın amacı Türk populasyonundaki 18-23 yaş

arası genç bireylerde dinamik (spontan) gülmedeki gülüş tiplerinin

prevalansını belirlemek ve statik gülme prevalansı ile karşılaştırmaktır. Gereç

ve Yöntem: Bu çalışma Başkent Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi'de 150

lisans öğrencisi ( 87 kadın, 63 erkek) dahil edilerek yapıldı. Statik gülüş için

Iphone 8 (Apple, California, USA) ve Smile Line (Switzerland) kullanılarak

hastanın burun ucundan 40 cm mesafede fotoğraf kayıtları, dinamik gülüş

için iPhone 8 (Apple, California, USA) kullanılarak hastanın burun ucundan

70 cm mesafede video kayıtları alındı. Ölçümler elektronik cetvelle yapıldı.

Bulgular: Pozlanmış (statik) gülüşte hem kadın hem erkek bireylerde orta

dereceli gülme hattı prevalansı en yüksek iken, spontan (dinamik) gülmede

yüksek gülme hattı prevalansı en yüksek bulunmuştur. Sonuç: Gülme hattı

değerlendirmesi, hastanın fotoğrafları üzerinden yapıldığından ve hastaya

gülerek poz vermesi istendiğinden gülme hattının normalde olduğundan

daha düşük bulunduğu söylenebilir. Statik olarak değerlendirmenin aksine

spontan gülüşteki gülme hattı daha yüksektir. Hastalar poz vermek yerine

doğal şekilde güldüklerinde gingival görünüm arttığından klinik

değerlendirmeler ve restoratif düşünceler dinamik gülüşe göre

planlanmalıdır.

Anahtar Kelimeler: Gülme Hattı, Spontan Gülüş, Estetik, Dişeti Görünümü

28 Şubat 2020 10:30 Gültepe

Bildiri 283

Page 165: Konuşma ve bildiri özetleri kitabı...klinik performansları ile ilgili bilgiler verilecek, kompozit resinlerle karşılaştırılarak ve tartışılacaktır. 17 27 úubat 2020 09:00,

164

Termomekanik Yaşlandırmanın Kobalt-krom Ve

Politetereterketon Kroşelerin Tutuculuğu Üzerindeki

Etkisi

Ayşe Şener¹,

1: T.c. Sağlik Bakanliği

Amaç: Bu çalışmada amaçlanan; Polietereterketon (PEEK) ve Kobalt-Krom

(Co-Cr) hareketli bölümlü protez kroşelerinin tutuculuk kuvvetlerine

termomekanik yaşlandırmanın etkisini değerlendirmektir. Gereç ve Yöntem:

Direkt metal lazer sinterleme yöntemi ile üretilen 0.25 ve 0.50 mm andırkatlı

96 adet Kobalt-Krom (Co-Cr) kuron üzerine tasarlanan çevresel kroşeler; 1

mm ve 1.5 mm kalınlıkta olmak üzere CAD/CAM freze yoluyla

Polietereterketon (PEEK) diskten, geleneksel döküm (GD) ve lazer sinterleme

(LS) yöntemi ile Kobalt-Krom (Co-Cr) alaşımından elde edildi (n=12). Kroşe

düzeneklerine çiğneme simülatörü ve termal döngü cihazı üzerinde 7200

mekanik döngü ve 5000 termal döngü uygulanarak tutuculuk kuvvetleri

toplamda 7 farklı zamanda belirli aralıklarla mikrogerilme test cihazında

ölçüldü. Kroşe ve zaman faktörlerinin tutuculuk kuvveti değerleri üzerine

etkisinin incelenmesi için tekrarlı ölçümlerde iki yönlü varyans analizi (2-way

RM ANOVA) yapıldı. Verilerin analizi (IBM SPSS Statistics for Windows,

Version 22.0, IBM Corp. Armonk, NY, USA) istatistik yazılımında

gerçekleştirildi. Yapılan tüm analizlerde anlamlılık değeri p<0.05 olarak

kabul edildi. Bulgular: Andırkat farklılığının tutuculuk kuvvetlerine etkisi tüm

kroşe gruplarında istatistiksel olarak anlamlı bulunmadı. Farklı kroşe grupları

arasında termomekanik döngüler sırasında ve sonunda tutuculuk kuvvetleri

ortalamaları açısından istatistiksel olarak anlamlı farklar bulundu (p<0,05).

Çalışma kapsamında testlerin bitiminde; 0.25 ve 0.50 mm andırkatlara göre

sırasıyla Co-Cr 1 mm GD grubunda 4.07 ve 5.89 N, Co-Cr 1 mm LS

gurubunda 6.82 ve 7.18 N, PEEK 1 mm grubunda 3.70 ve 3.50 N, PEEK 1,5

mm grubunda 4.15 ve 4.54 N ortalama tutuculuk kuvvetleri tespit edildi.

Sonuç: Çalışmanın kısıtlamaları dahilinde, lazer sinterleme yöntemiyle

üretilen Co-Cr kroşeler geleneksel döküm yöntemi ile üretilen Co-Cr

kroşelerden ve PEEK kroşelerden daha yüksek retansiyon kuvvetleri

göstermiştir. PEEK kroşelerin tutuculuk kuvvetleri klinik olarak kabul

edilebilir düzeydedir ve PEEK kroşelerin klinik kullanımda daha uzun süre

tutuculuk kuvvetlerini korumak amacıyla en az 1.5 mm hazırlanarak 0.50 mm

Page 166: Konuşma ve bildiri özetleri kitabı...klinik performansları ile ilgili bilgiler verilecek, kompozit resinlerle karşılaştırılarak ve tartışılacaktır. 17 27 úubat 2020 09:00,

165

ve daha derin andırkatlarda kullanılmasının klinik açıdan daha uygun olacağı

öngörülmüştür.

Anahtar Kelimeler: Hareketli Bölümlü Protez, Kroşe, Yorulma Direnci;

Tutuculuk; Polietereterketon (peek)

28 Şubat 2020 09:45 Gültepe

Bildiri 284

Fiber Optik Endoskopik Yardımı İle Maksillar Sinüs

İçerisine Kaçan Yabancı Cisimlerin Çıkarılması

Mustafa Karakaya¹, Suheyb Bilge, Dilek Günay Canpolat

1: Sağlık Bakanlığı

Amaç: Bu çalışmanın amacı, maksillar sinüs içerisine kaçan yabancı cisimlerin

minimal invaziv bir teknik olan fiber optik endoskop yardımı ile çıkarılmasını

araştırmaktadır. Gereç ve Yöntemler: Bu çalışmaya Mayıs 2018'den Nisan

2019'a kadar maksillar sinüs içerisine kaçmış dental materyaller ve diş

kökleri, fiber optik endoskop yardımı ile çıkarılmış 10 hasta dahil edildi.

Sinüs içerisine kaçan yabancı cisimlere, oro-antral ilişkinin oluştuğu

bölgeden transoral olarak ulaşıldı. Yabancı cisimler, bir aspirasyon sistemi

kullanılarak veya presel/hemostat yardımı ile tutularak çıkarıldı. Bulgular:

Hiçbir hastada majör komplikasyon izlenmedi ve tüm hastalardan, ek cerrahi

prosedürler olmaksızın maksiller sinüsteki yabancı cisimler çıkarıldı. Ayrıca

tüm hastalarda yumuşak doku iyileşmesi sorunsuz tamamlandı. Tüm

hastalarda defekt bölgesinde tam epitelizasyon gözlendi. Sonuç: Bu

çalışmanın sonuçları, kullanılan endoskopik cerrahi yaklaşımın, maksillar

sinüse kaçan yabancı cisimlerin çıkarılmasında, güvenilir ve minimal invaziv

bir teknik olduğunu göstermiştir.

Anahtar Kelimeler: Fiber Optik Endoskop, Oro-antral İlişki, Endoskopik

Cerrahi

28 Şubat 2020 09:30 Gültepe

Bildiri 286

Page 167: Konuşma ve bildiri özetleri kitabı...klinik performansları ile ilgili bilgiler verilecek, kompozit resinlerle karşılaştırılarak ve tartışılacaktır. 17 27 úubat 2020 09:00,

166

Bulk Fill Kompozit Rezinlerin Farklı Tabaka

Kalınlıklarında Ve Farklı ışık Güçlerinde Polimerize

Edilmesinin Kompozitin Dönüşüm Derecesine Etkisi

Ayşe Dündar¹, Sevde Gül Batmaz, Çağatay Barutçugil

1: Akdeniz Üniversitesi

Amaç: Bu çalışmanın amacı en güncel iki adet bulk fill kompozit rezinin farklı

tabaka kalınlıklarında farklı ışık güçlerinde polimerize edilmesinin;

kompozitin dönüşüm derecesine etkisinin araştırılmasıdır. Metot: Dönüşüm

derecesi ölçümü için iki adet bulk fill kompozit rezin (SonicFill 2, Kerr Dental,

Orange, CA,USA - Filtek Bulk fill 3M, ESPE, St. Paul, MN, USA) kullanıldı. Bu

kompozit rezinler 5 mm çapında 2-4-6 mm kalınlıklarında ve farklı güç

modlarında (1000 mW/cm2, 3 sn - 3200 mW/cm2, 20 sn) polimerize

edilerek, her grupta (12 grup) 5 numune olacak şekilde toplamda 60

numune hazırlandı. Dönüşüm derecesi, örneklerin üst ve alt yüzeylerinden

Fourier Dönüşümlü Kızılötesi Spektroskopisi (mikro ATR-FTIR) ile ölçüldü.

Bulgular: Her iki kompozitin extra güç modunda polimerize edilen 4 mm

kalınlıktaki örneklerinin dönüşüm derecesi , standart güç modunda

polimerize edilen örneklere göre istatistiksel olarak daha düşük

bulunmuştur (p<0.05). Her iki kompozitin 2 mm kalınlıktaki örnekleri ekstra

güç modunda polimerize edildiğinde alt yüzeyindeki dönüşüm derecesi

standart güç modunda polimerize edilen örneklere göre daha yüksek

bulunmuştur. Filtek Bulk fill 6 mm kalınlıktaki örneklerin alt yüzeylerindeki

dönüşüm derecesi ışık gücü modundan etkilenmezken, Sonic Fill 2

grubunda aynı kalınlıktaki örnekler extra güç modunda polimerize

edildiğinde dönüşüm derecesi azalmıştır. Sonic Fill 2 grubunun standart güç

modunda ve ekstra güç modunda polimerize edilen örneklerinde tabaka

kalınlığı arttıkça dönüşüm derecesi istatistiksel olarak azalırken, Filtek Bulk

Fill grubunun sadece standart güç modunda poimerize edilen örneklerinde

tabaka kalınlığı arttıkça dönüşüm derecesi istatistiksel olarak

azalmıştır(p<0.05). Sonuç: : Her iki kompozitin 2 mm kalınlıktaki standart ve

ekstra güç modunda polimerize edilen örnekleri oklüzal tabakalar için

önerilen % 55 dönüşüm derecesinin üzerinde dönüşüm derecesi

göstermiştir.

Page 168: Konuşma ve bildiri özetleri kitabı...klinik performansları ile ilgili bilgiler verilecek, kompozit resinlerle karşılaştırılarak ve tartışılacaktır. 17 27 úubat 2020 09:00,

167

Anahtar Kelimeler: Bulk Fill Kompozit Rezin, Dönüşüm Derecesi, Ftır, ışık

Cihazı

27 Şubat 2020 12:00 Gültepe

Bildiri 288

Bulk Fill Kompozit Rezinlerin Farklı Tabaka

Kalınlıklarında Ve Farklı ışık Güçlerinde Polimerize

Edilmesinin Kompozitin Sitotoksisitesine Etkisi

Sevde Gül Batmaz , Ayşe Dündar, Çağatay Barutçugil

Amaç: Bu çalışmanın amacı en güncel iki adet bulk fill kompozit rezinin farklı

tabaka kalınlıklarında farklı ışık güçlerinde polimerize edilmesinin; fare

fibroblast hücreleri (L929) üzerindeki sitotoksik etkisinin araştırılmasıdır.

Metot: Sitotoksisite ölçümü için iki adet bulk fill kompozit rezin (SonicFill 2 -

Filtek Bulkfill) kullanıldı. Bu kompozit rezinler 5 mm çapında 2-4-6 mm

kalınlıklarında ve farklı güç modlarında (1000 mW/cm2, 20 sn - 3200

mW/cm2, 3 sn) polimerize edilerek, her grupta 5 numune olacak şekilde

toplamda 60 numune hazırlandı. Herhangi bir kompozitin kullanılmadığı

grup ise kontrol grubu olarak belirlendi. Kompozit rezinlerin

sitotoksisitelerini belirlemek için L929 Fare fibroblast hücre hattı kullanıldı.

Kompozit disklerin deney ortamına yerleştirilmesini takiben 1, 7 ve 21.

günlerin sonundaki hücre canlılığını ve sitotoksisitesini belirlemek amacıyla

WST-1 testi yapıldı. İstatistiksel analiz için Shapiro-Wilk, One-way Anova

post-hoc Bonferroni ve Repeated Measurements Anova testleri kullanıldı.

Bulgular: Birinci gün sonunda Sonic Fill 2 ve Filtek Bulk Fill kompozitlerin 6

mm tabaka kalınlığında ve ekstra güç modunda polimerize edilen

örneklerinde hücre sayısı kontrol grubuna kıyasla istatistiksel olarak daha

düşük bulunmuştur. Yedinci günün sonunda standart güç modunda

polimerize edilen Sonic Fill 2’nin 4 mm ve 6 mm kalınlıktaki ve Filtek Bulk

Fill’in 6 mm kalınlıktaki örneklerinde hücre sayısı kontrol grubuna kıyasla

istatistiksel olarak daha düşük bulunmuştur (p<0,05). Yedinci günün

sonunda ekstra güç modunda polimerize edilen Sonic Fill 2’nin 6 mm

kalınlıkta ve Filtek Bulk Fill’in 4 mm ve 6 mm kalınlıktaki örneklerinde hücre

sayısı kontrol grubuna kıyasla istatistiksel olarak daha düşük bulunmuştur

Page 169: Konuşma ve bildiri özetleri kitabı...klinik performansları ile ilgili bilgiler verilecek, kompozit resinlerle karşılaştırılarak ve tartışılacaktır. 17 27 úubat 2020 09:00,

168

(p<0,05). Yirmi birinci günün sonunda her iki kompozit için tüm tabaka

kalınlıklarında ve ışık gücü modlarında hazırlanan örneklerdeki hücre sayısı

kontrol grubuna göre istatistiksel olarak anlamlı bir fark göstermemiştir.

Sonuç: Sonic Fill 2 ve Filtek Bulk Fill kompozitlerin 2mm kalınlığındaki

örnekleri her iki ışık şiddetinde polimerize edildiğinde sitotoksik özellik

göstermemiştir

Anahtar Kelimeler: Bulk Fiil Kompozit Rezin, Sitotoksisite, Tabaka Kalınlığı,

Wst Testi

27 Şubat 2020 12:15 Gültepe

Bildiri 289

Dudak Damak Yarığı Bulunan Çocuklarda Karışık

Dişlenme Döneminde Çürük Prevelansının

Değerlendirilmesi

Hüsniye Gümüş¹, Gülce Öztürk

1: Erciyes Üniversitesi

Amaç: Bu çalışmada dudak damak yarığı (DDY) bulunan bireyler ile herhangi

bir orofasiyal anomalisi bulunmayan karışık dişlenme dönemindeki bireylerin

çürük, kayıp ve dolgu bulunan diş sayısının toplamını gösteren DMFT ve

dmft indekslerinin karşılaştırılmalı olarak değerlendirilmesi amaçlanmıştır.

Gereç ve Yöntem: Çalışmaya Erciyes Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi

Pedodonti Anabilim Dalı’na 6-12 yaş aralığında başvuran hastalardan dudak

damak yarığı bulunan 70 birey (DDY grubu, yaş ortalaması 9.90 ± 1.49, 34

kız - 36 erkek) ve herhangi bir orofasiyal anomalisi bulunmayan sağlıklı 70

birey (Kontrol grubu, yaş ortalaması 9.98 ± 1.10 , 33 kız - 37 erkek) dahil

edilmiştir. Bu bireylerin panoramik radyografileri ve dental fotoğrafları

üzerinden yapılan görsel analizler sonucunda DMFT ve dmft indeksleri elde

edilmiştir. Verilerin istatistiksel analizi SPSS istatistiksel analiz programı

kullanılarak gerçekleştirilmiştir. Veri dağılımın incelenmesi Shapiro-Wilk

normalite testi ile yapılmıştır. Non-parametrik olan değişkenlerin gruplar

arası değerlendirilmesinde Mann-Whitney U testi kullanılmıştır. Bulgular:

Dudak damak yarığı bulunan bireyler ile sağlıklı bireyler arasında DMFT ve

dmft indekslerinde istatistiksel olarak anlamlı farklılık olduğu bulunmuştur

Page 170: Konuşma ve bildiri özetleri kitabı...klinik performansları ile ilgili bilgiler verilecek, kompozit resinlerle karşılaştırılarak ve tartışılacaktır. 17 27 úubat 2020 09:00,

169

(p<0.05). DMFT ve dmft indekslerinin dudak damak yarığı bulunan

bireylerde sağlıklı bireylere oranla daha yüksek olduğu görülmüştür (DDY

grubu DMFT: 3.67 ± 1.61, dmft: 6.11 ± 2.60; kontrol grubu DMFT: 1.34 ±

1.33, dmft : 4.08 ± 2.31). DMFT indeksinde çürük diş (D) sayısı DDY

grubunda kontrol grubundan anlamlı derecede yüksek bulunmuştur. dmft

indeksinde ise hem çürük diş sayısı (d) hem de çürük nedeniyle çekilen diş

sayısı (m) DDY grubunda anlamlı derecede yüksek bulunmuştur. Her iki

indekste de dolgulu diş sayısı (F, f) gruplar arasında anlamlı bir farklılık

göstermemiştir. Sonuç: Konjenital bir anomali olan dudak damak yarığına

sahip bireylerde DMFT ve dmft indekslerinin sağlıklı bireylerden daha

yüksek olduğu görülmüştür. Bu bireylerin ağız ve diş sağlığı ileri tedavi

uygulamalarını etkileyebileceği için erken dönemde yapılan koruyucu

uygulamalar oldukça önem kazanmaktadır.

Anahtar Kelimeler: Dudak Damak Yarığı, Dmft İndeksi, Dmft İndeksi

28 Şubat 2020 09:45 Kanes

Bildiri 290

Geçici Kuron Materyallerinin Renk Stabilitesine Cila

Yöntemlerinin Etkisi

Esra Kul ,

Amaç: Geçici kuron materyallerinin ağızda kalma süresi içinde renk

değiştirmemesi hasta memnuniyeti açısından önemlidir. Çalışmamızda 2

farklı geçici kuron materyaline farklı cila yöntemleri uygulanıp, kahve

solüsyonunda bekletilerek renk stabilitesi araştırıldı. Gereç ve Yöntem:

Üreticinin talimatlarına göre, geleneksel akrilik rezinden (Imident, IMICRYL,

A2) ve bis-akrilik rezinden (Protemp 4, 3M ESPE, A2) 10 mm çapında, 2 mm

kalınlığında disk şeklinde kırk iki numune üretildi. Örnekler, cila yapılmayan

(akrilik rezin [frez ile bitirme] ve bis-akrilik rezin [pamuk ve alkol]) kontrol

grupları dahil olmak üzere; cila kiti (Meisinger, Germany) ve 1200 grit

zımpara kağıdı olmak üzere rezin ve parlatma yöntemlerine göre 6 gruba (n

= 7) bölündü. Başlangıç renk ölçümleri yapıldıktan sonra, örnekler 7 gün

boyunca renklendirme ajanı olarak kahve çözeltisine daldırıldı. Renk

değişimi (E00) 24 saat (E1) ve 7 gün sonra (E2) spektrofotometre (VITA

Page 171: Konuşma ve bildiri özetleri kitabı...klinik performansları ile ilgili bilgiler verilecek, kompozit resinlerle karşılaştırılarak ve tartışılacaktır. 17 27 úubat 2020 09:00,

170

EasyShade Advance 4.0; VITA) ile ölçüldü, CIEDE 2000 formülü ile

hesaplandı. Veriler tekrarlanan ölçümler için Wilcoxon signed rank testi ile

istatistiksel olarak analiz edildi (α = 0.05). Gruplar arasında ortanca değerler

yönünden farkın önemliliği ise Kruskal Wallis testiyle incelendi (p<0,05).

Bulgular: Her iki geçici kuron malzemesinde de 24 saat kahve solüsyonunda

bekleme sonrasında gruplar arasında anlamlı bir farklılık gözlenmedi (p0,05).

Fakat 7 gün bekleme sonrasında gruplar arasında anlamlı farklılıklar vardı, iki

materyalde de cila kiti uygulanan grup anlamlı olarak daha az renk değişimi

gösterdi (p= 0,005). Renk stabilitesi açısından Imident ve Protempt 4

arasında fark olmadığı bulundu (P0,05). Cila kiti uygulanan gruplarda 1. ve 7.

günde materyaller arasında anlamlı farklılık yoktu (P0,05). Renklendirme

ajanında 7 gün bekletildikten sonra, Imident zımpara grubu ve Protemp 4

kontrol grubu klinik olarak kabul edilemez ΔE değerleri (ΔE00>2,2) gösterdi.

Sonuç: Estetik kritik olduğunda, kullanılan cila yöntemi önemlidir ve iyi cila

yapılmayan geçici kuronlar, klinik olarak kabul edilemez renk değişikliğine

daha yatkındır. Kalın grenliden inceye doğru giden aşındırıcıları bulunan cila

setlerini kullanmak uygundur.

Anahtar Kelimeler: Geçici Kuron, Pmma, Renk Stabilitesi

27 Şubat 2020 12:30 Gültepe

Bildiri 293

Peri-implantitis Sonucu İmplantların Ekstrüzyonu Ve

İmmediat İmplant Tedavisi:bir Olgu Sunumu

Gurbet Alev Öztaş¹, Gurbet Alev Öztaş, Cenk Fatih ÇANAKÇI

1: Atatürk Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi

Giriş: Günümüzde diş eksikliklerinin tedavisinde diş implantları yaygın olarak

kullanılmaktadır. İmplantlar; hastaya, hekime, klinik uygulamalara ve

implanta bağlı çeşitli nedenlerle kaybedilebilir. İmplantı çevreleyen sert

dokularda kayıp ile ilerleyen peri-implantitisin ileri vakalarında implantın

ekstrüze edilmesine gereksinim duyulabilmektedir. Olgu Sunumu: 38

yaşındaki erkek hasta implant üstü restorasyonlarında mobilite ve ağız

kokusu şikayeti ile kliniğimize başvurdu. Klinik muayenede 15 ve 16 no.lu diş

bölgelerine yapılan implant restorasyonlarında Miller mobilite skalasına

Page 172: Konuşma ve bildiri özetleri kitabı...klinik performansları ile ilgili bilgiler verilecek, kompozit resinlerle karşılaştırılarak ve tartışılacaktır. 17 27 úubat 2020 09:00,

171

göre III. derece mobilite bulunduğu ve 15 no.lu diş bölgesine yapılan

implant yivlerinin dişeti ve kemik rezorpsiyonuna bağlı olarak görünür

olduğu tespit edildi. Sondalamada 3-4 mm patolojik cep ölçüldü, radyolojik

muayenesinde ise implantların çevresinde kemik defektleri görüldü. Lokal

anestezi altında implant üstü restorasyonların sökümü esnasında 15 no.lu

implantın ekstrüze olması sonrası, flep kaldırılarak 16 no.lu implant da

handle kullanılarak ekstrüze edilmeye çalışıldı. Ancak başarı sağlanamaması

sebebiyle 5mm’lik trefane frez kullanılarak implant ekstrüze edildi. Ardından

implant soketleri temizlenerek immediate implantasyon işlemi için Osstem

Taper Kit® (Osstem Implant Co., Seul, Güney Kore) kullanıldı. 15 no.lu diş

bölgesine 4.0mm x 10mm ve 16 no.lu diş bölgesine 5.0mm x 7mm

boyutlarında 2 adet Osstem implant yerleştirildi. Osteogenezisi indüklemek

amacıyla soket ile implant arasındaki boşluklara PRF (Protrombin Rich Fibrin)

uygulandı. Flep 4.0 ipek sütur ile kapatılarak tedavi tamamlandı ve hastaya

post-operatif reçete yazıldı. İmplantasyon sonrası 4. ayda protetik tedaviye

başlandı. 7 aylık klinik ve radyografik takip sonucu implantlarda herhangi bir

semptom gözlenmedi. Sonuç: Peri-implantitis gelişen implantların

ekstrüzyonunda trefane frez kullanımı agresif bir yaklaşım olmakla birlikte,

sıklıkla başvurulan bir yöntemdir. PRF ise, yumuşak ve sert doku

rejenerasyonunda kullanılan etkili bir biyomateryaldir. Bu vaka raporunda;

implant ekstrüzyonları immediate implant tedavisi ve PRF desteği ile başarılı

bir şekilde tedavi edilmiştir. Post-operatif 7 aylık takip sonucu hasta

memnuniyeti tatmin edicidir.

Anahtar Kelimeler: Diş İmplantı, Peri-implantitis, Rejenerasyon

27 Şubat 2020 12:45 Gültepe

Bildiri 294

Diş Çürüğü Florasına Etkili Olabilecek Polifenol

İçerikli Bitkiler: Literatür İncelemesi

Özge Usta¹, Sezer Demirbuğa

1: Erciyes Üniversitesi Diş Hekimliği

Diş çürüğü, insanların büyük kısmını cinsiyet, yaş ve etnik köken

gözetmeksizin etkileyen, enfeksiyoz bir hastalık olup; fermente olabilen

Page 173: Konuşma ve bildiri özetleri kitabı...klinik performansları ile ilgili bilgiler verilecek, kompozit resinlerle karşılaştırılarak ve tartışılacaktır. 17 27 úubat 2020 09:00,

172

karbonhidratların, karyojenik plak bakterileri tarafından metabolize edilmesi

sonucu açığa çıkan organik asitlerin zaman içerisinde diş minerallerini

çözmesi olarak tanımlanır. Çürüğe neden olan organizmalar karyojeniktir. Bir

dişin çürüme eğiliminin derecesi onun karyojenik potansiyeli olarak

tanımlanır. Mutans streptokakları pandemiktir yani kriter farketmeksizin

herkeste bulunur.Normalde ağız florasının önemsiz küçük bir komponenti

olan bu bakteriler aktif çürük lezyonu olan hastada plak florasının baskın

üyesi haline gelir. Mutans streptokokları çürüğün başlamasıyla ilişkilendirilen

birincil mikroorganizma iken, Laktobasiller ise kavitasyon oluşmuş bir

lezyonun aktif ilerlemesi ile ilişkilidir. Bitkiler, doğal olarak, mikrobiyal istila

veya ultraviyole ışınım gibi kimyasal veya çevresel faktörlere yanıt olarak

maddeler üretirler. Dünya Sağlık Örgütü'ne göre, dünya nüfusunun % 70-

80'i yalnızca birinci basamak sağlıkları için bitkilere bağımlıdır. Bitkilerden

izole edilen bileşikler günümüzde modern terapilerde kullanılmakta ve daha

karmaşık moleküllerin sentezinde önemli bir rol oynamaktadır . Bu

bağlamda, doğal ürünler, yeni terapötik ajanların keşfi için önemli bir kaynak

haline gelmiştir. Bitkiler, geniş kimyasal çeşitlilik nedeniyle bu tür

bileşiklerden özellikle zengindirler. Modern ilaçların % 25'i geleneksel olarak

kullanılan bitkilerden üretildiğinden, doğal ürünlerin kullanımı yeni ilaçların

keşfi için başarılı bir stratejidir. Çürük önlemede doğal ürünlerin araştırılması,

propolis, çaylar ve diğer bitki özütleri gibi doğal kaynakların araştırılmaya

başlanması sebepleriyle umut vaad etmektedir.

Anahtar Kelimeler: Çürük, Polifenol ,streptococcus Mutans, Üzüm Çekirdeği,

Çay

27 Şubat 2020 14:00 Gültepe

Bildiri 295

Unilateral Dudak Damak Yarıklı Hastalarda Maksiller

Sinüs Hacim Ve Yüzey Alanının Konik ışınlı

Bilgisayarlı Tomografi Kullanılarak Değerlendirilmesi

Serkan Yılmaz¹, Mehmet Amuk

1: Erciyes Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi

Page 174: Konuşma ve bildiri özetleri kitabı...klinik performansları ile ilgili bilgiler verilecek, kompozit resinlerle karşılaştırılarak ve tartışılacaktır. 17 27 úubat 2020 09:00,

173

Amaç: En önemli konjenital gelişimsel bozukluklardan biri olan dudak

damak yarığı, primer damak oluşumu sırasında adezyon eksikliğine bağlı

olarak fetal dönemin başında oluşur. Dudak damak yarıklı hastalarda

maksiller sinüzit yaygın olarak görüldüğü için son zamanlarda bu hastaların

maksiller sinüsleri ile ilgili çalışmalar artmıştır. Hastalarda maksiller sinüslerin

morfolojik olarak etkileneceği kaçınılmaz bir durumdur. Bu çalışmanın

amacı, sendromsuz ve sağlıklı kontrol grubu bireylerin maksiller sinüs

hacimleri ve yüzey alanları ile unilateral dudak damak yarıklı bireylerin

maksiller sinüslerinin hacimleri ve yüzey alanlarının karşılaştırılmasıdır. Gereç

ve Yöntem: Çalışmada 20 unilateral dudak damak yarıklı hasta ile 20 sağlıklı

ve sendromsuz bireyin Konik Işınlı Bilgisayarlı Tomografi görüntüleri

kullanıldı.Kontrol grubu KIBT görüntüleri herhangi bir diş tedavisi nedeniyle

alınmış olan retrospektif görüntülerden seçildi.Kontrol grubu oluşturulurken

hasta grubu ile yaş ve cinsiyet olarak uyumlu seçildi.Tüm tomografi

görüntüleri aynı cihazda ve hastalar supin pozisyonunda alındı. Dicom

görüntüler, Simplant Pro 16 programında değerlendirilerek hacim ve yüzey

alanı ölçümleri aynı standartlarda yapıldı ve kaydedildi. Bulgular: Grupların

cinsiyet ve yaş dağılımları arasında istatistiksel olarak anlamlı fark yoktu.

Hasta grubunun yaş ortalaması (12.1) ve kontrol grubunda yaş ortalaması

(15.3) olarak bulundu.Gruplar arası karşılaştırmada ise unilateral dudak

damak yarıklı hastaların 15 tanesinde sol taraf yarık hattı olup sol maksiller

sinüs hacim(11939.42 mm3) ve yüzey alanı (2677.31 mm2) ortalamaları ve

diğer 5 bireyin sağ bölgede yarık hattı olup sağ maksiller sinüs

hacim(9196.46 mm3) ve yüzey alanı( 2748.63 mm2 ) ortalamaları

bulundu.Kontrol grubunda ise sağ maksiller sinüs hacim(14393.56 mm3) ve

yüzey alanı (3816.21mm2) ortalamaları ile sol maksiller sinüs hacim

(15001.71 mm3) ve yüzey alanı (3912.42 mm2) ortalamaları bulundu.

Bulgular neticesinde dudak damak yarıklı hastalarda maksiller sinüs hacim

ortalamaları sağlıklı kontrol grubu hastalardaki maksiller sinüs

ortalamasından daha küçük bulundu. Sonuç: Dudak damak yarıklı hastalarda

maksiller sinüs hacminin ve yüzey alanının sağlıklı kontrol grubu hastalara

göre negatif etkilendiği anlaşılmış olup unilateral dudak damak yarıklı

hastalarda sağ ve sol taraf arasında anlamlı bir fark görülmemiştir.

Anahtar Kelimeler: Dudak Damak Yarığı, Maksiller Sinüs,konik ışınlı

Bilgisayarlı Tomografi

27 Şubat 2020 14:15 Gültepe

Page 175: Konuşma ve bildiri özetleri kitabı...klinik performansları ile ilgili bilgiler verilecek, kompozit resinlerle karşılaştırılarak ve tartışılacaktır. 17 27 úubat 2020 09:00,

174

Bildiri 297

Diş Hekimliği Öğrencilerinin Yenilikçi Bir Sağlık

Çalışanı Olma Konusuna Bakışı

Burcu Yağmur¹, İlkay Altıntepe, Burcu Yağmur

1: Akdeniz Üniversitesi

Amaç: Bu çalışmanın amacı, yenilikçi bir sağlık çalışanı olma konusunda diş

hekimliği öğrencilerinin fikirlerinin değerlendirilmesidir. GEREÇ VE YÖNTEM:

Bu çalışmada, toplam 3 soru ve her soru için 10 alt şık içeren bir anket formu

hazırlandı. Sorular 5 seçenekli bir Likert ölçeği üzerinden yanıtlandı. Diş

hekimliği fakültesi 1., 3. ve 5. Sınıf öğrencilerinden toplam 205 adet

katılımcıdan veri toplandı. Veriler tanımlayıcı istatistikler kullanılarak analiz

edildi. Bulgular: Öğrencilerin konuya bakış açısı üç farklı soru ve bu soruların

alt şıklarıyla incelenmiştir. Birinci soru, ‘yeni bir dental materyal geliştirmenin

temel amacı’ hususunda olup; bu konuda katılımcıların en çok önem

verdikleri seçeneğin ‘hizmet kalitesini arttırmak’ olduğu belirlenmiştir. İkinci

soru, ‘yeni bir dental materyal geliştirmek için gerekli öğrenme yöntemi’

konusunda olup yanıtlarda ‘dental alanda yenilikçi kişilerin eğitim vermesi’

seçeneği ön plana çıkmıştır. Üçüncü soru ise ‘yeni bir dental materyal

geliştirmek için gerekli en önemli bilginin ne olduğu’ konusunda olup ‘sağlık

endüstrisinde kalite standartları’ ihtiyaç duyulan en önemli bilgi olarak tespit

edilmiştir. Sonuç: Bu çalışma diş hekimliği öğrencilerinin yenilikçi bir sağlık

çalışanı olma konusuna bakış açılarını ve bu konuda teşvik edilebilmeleri için

gereksinimlerinin bir kısmını ortaya koymaktadır.

Anahtar Kelimeler: Sağlık Hizmetlerinde Yenilik, Dental Materyal Geliştirme,

Öğrenci Algısı

27 Şubat 2020 09:00 Gültepe

Bildiri 298

İmplant İle Tedavide, İmmediate Yükleme İle Normal

Yükleme İşlemlerindeki Başarının Karşılaştırılması

Page 176: Konuşma ve bildiri özetleri kitabı...klinik performansları ile ilgili bilgiler verilecek, kompozit resinlerle karşılaştırılarak ve tartışılacaktır. 17 27 úubat 2020 09:00,

175

Hakan Ocak¹, Halis Ali Çolpak, Emine Dilara Çolpak

1: Drhakanocak Klinik

Amaç: Günümüzde diş eksikliklerinin yerine implant uygulamaları güncel

kabul edilen yöntemlerin başında gelmektedir. Özellikle diş çekimleri

gerçekleştirilecek olan hastalarda yumuşak ve sert doku kayıplarını azaltmak

amacıyla hemen implant yerleştirilmesi ve bunu takiben hastalara bir geçici

protez yapılarak hemen fonksiyona ve estetiğe kavuşturmak immediate

yüklemeninbirçok avatajından bazılarıdır. Bizim çalışmamızın amacı ise, diş

çekimini takiben veya çekimsiz hastalarda uygulanan anında yükleme

protokolü ile normal yükleme protokolü açısından sert ve yumuşak doku

cevabının ve tüm protetik tedavi avantajının klinik başarısını

değerlendirmektir. Gereç - Yöntem: Kliniğimizde implant tedavisi yapılan

hastalarda bir tarafta immediate yükleme yapılırken, diğer tarafta normal

yükleme periyodu beklenmiştir. Tork ve ISQ değerleri ölçüldükten sonra tork

değerleri iyi olan bölgedeki implantlar üzerlerine multibase abutmentlar ile

PMMA (polimetilmetakrilat)’dan yapılan vidalı geçici protezler 24 saat içinde

yerleştirilerek 3 ay ile 48 ay takibi yapılmıştır. Hastalarda immediate yükleme

bölgesindeki yapışık dişeti miktarı, yumuşak doku değişimi, marjinal kemik

kaybı, tork ve ISQ değerleri klinik olarak başarı oranı değerlendirilmiştir.

Bulgular: Toplam 18 hastada 84 implant değerlendirilmeye alınmıştır. 44

implantta immediate cerrahi ve protetik yükleme, 40 implantta ise sadece

cerrahi yükleme yapılmıştır. Sadece cerrahi yükleme grubunda (ort 3ay

sonra) ortalama tork değeri 32.95’tir. Sırasıyla başlangıç ISQ: 65.8, 1.ay ISQ

62.7, 3.ay ISQ:73.5 olarak ölçülmüştür. Servikal boyun kaybı 1.ayda 0.3428,

3.ayda 0.85 ve 1.yıda 1.127’dir. İmmediate protetik yükleme yapılan grupta

ise ortalama tork değeri 38.72’tir. Sırasıyla başlangıç ISQ 70.65, 1.ay ISQ

:71.31, 3.ay ISQ değeri 77.77’dir.Servikal boyun kaybı 1.ay 0.2, 3.ay 0.25, 1.yıl

0.583’dür. Sonuç: Yaptığımız çalışmada immediate yükleme yapılan

hastalarda ISQ değerlerinin normal yükleme hastalarına göre 1.ayda

düşmediği aksine yükseldiği görülmüştür. Servikal boyun rezorbsiyonu ise

her iki gruptada gözlemlediği fakat immediate yükleme grubunda en az 1.yıl

takiplerde yarı yarıya daha az olduğu gözlemlendi. Sonuçlara baktığımızda

immediate yüklemenin en az normal yükleme kadar başarılı olduğu hata

primer stabiliteyi arttırdığı ve yumuşak doku şeklillenmesine yardım ettiği

ayrıca doku kaybını minimalize ettiği gözlemlenmiştir.

Page 177: Konuşma ve bildiri özetleri kitabı...klinik performansları ile ilgili bilgiler verilecek, kompozit resinlerle karşılaştırılarak ve tartışılacaktır. 17 27 úubat 2020 09:00,

176

Anahtar Kelimeler: Anında Yükleme, İmplant, Anında Protetik Yükleme,

Polimetilmetakrilat, Vidalı Protez

26 Şubat 2020 15:15 Gültepe

Bildiri 301

34 Numaralı Dişin Ototransplantasyonu;4 Yıllık Takip

Yasemin Derya Fidancıoğlu¹, Ahmet Fidancioğlu

1: Necmettin Erbakan Üniversitesi

Otojen diş transplantasyonu ya da ototransplantasyon; uygun donör diş

varlığında, kaybedilmiş dişlerin telafisi için alternatif bir tedavi seçeneğidir.

Ototransplantasyonun genel endikasyonları; dental agenezi, tedavi

edilemeyen kök fraktürlerinin yanı sıra periodontal sebepler, çürük ya da

travmadan dolayı meydana gelen erken diş kayıplarıdır.

Ototransplantasyonun başarısında, hastanın yaşı, transplante edilecek dişin

tipi ve kök gelişim seviyesi, dişin kök yüzeyi ile alıcı saha arasındaki uygun

adaptasyon, atravmatik çalışma, operasyon sonrası stabilite gibi operasyon

öncesi ve sonrası birçok faktör etkilidir. Ototransplante edilen dişin

operasyon sonrası değerlendirme kriterleri, radyografik inceleme ve

perküsyon testine ilaveten gingival sulkus derinliği, enfeksiyon ve

enflamasyon belirtileri, diş mobilitesi ve ağrı gibi parametreleri içermektedir.

Bu çalışmamızda mandibulada çapraşıklık tedavisi kapsamında ortodonti

hekimi tarafından çekimine karar verilen 34 numaralı dişin çekim sonrasında

, herediter olarak eksik olan 24 numaralı dişin yerine aynı seansta

transplante edilmiştir.Hastamızın 3. ay,1-2-3-4. yıl kontrollerinde

ototransplante edilen dişin olduğu bölgede herhangi bir periodontal

patoloji gözlenmemiştir. Diş canlılığını korumaktadır. İlgili dişte perküsyon

ve palpasyona hassasiyet yoktur. Tüm bulgular değerlendirildiğinde başarılı

bir ototransplantasyon olarak değerlendirilir. Ototransplantasyon pratikte

sık kullanılan bir uygulama olmamakla beraber ekonomik ve nispeten basit

bir uygulama olması, estetik ve fonksiyon olarak tatmin edici sonuçlar

vermesi, alveol kemiğinin kalite ve miktarını muhafaza etmesi gibi

avantajlarından dolayı implant ve protetik tedavilere geçerli bir alternatif

olarak bilinmektedir. Bunun yanı sıra tedavi sonucunun her zaman tahmin

Page 178: Konuşma ve bildiri özetleri kitabı...klinik performansları ile ilgili bilgiler verilecek, kompozit resinlerle karşılaştırılarak ve tartışılacaktır. 17 27 úubat 2020 09:00,

177

edilememesi, olası komplikasyonlar nedeniyle transplante edilen dişin kaybı

gibi dezavantajları da göz önünde bulundurulmalıdır.

Anahtar Kelimeler: Ototransplantasyon, Reimplantasyon, Ortodontik

Tedavi,planlı Çekim

26 Şubat 2020 15:30 Gültepe

Bildiri 302

İmplant Cerrahisi Sırasında Gelişen Gastrointestinal

Yabancı Cisim Komplikasyonunun Yönetimi

Gürkan Ağyüz¹, Gürkan Ağyüz,suheyb Bilge,fatma Doğruel

1: Erciyes Üniversitesi Dış Hekimliği Fakültesi

Tek ya da çoklu diş eksikliklerinde en ideal ve güncel tedavi implant

cerrahisidir. Cerrahide kullanılan aletlerin gastrointestinal sisteme

aspirasyonu nadir görülen ciddi bir komplikasyondur. Özellikle erişkin yaşta,

gastrointestinal kanamaları takip ederek daha ciddi morbidite ve mortaliteye

neden olabilirler. Vaka Raporu Ağız, Diş ve Çene Cerrahisi Kliniği’ne implant

tedavisi için başvuran iki hastanın, implant cerrahisi sırasında gösterdikleri

şiddetli öğürme refleksi sonucunda, ağızlarında bulunan implant kapak

anahtarları gastrointestinal bölgeye doğru yer değiştirdi. Her iki hastanın

havayolunun açık olduğu belirlendikten sonra kesin tanı için Acil Servise

yönlendirilmesi ve hastalardan batın radyografisi alınması sağlandı.

Gastrointestinal yabancı cisim komplikasyonu tanısı kesinleştikten sonra

hastalar Gastroenteroloji Ana Bilim Dalı’na yönlendirildi. Her iki vakaya da

sedasyon altında acil olarak rijit özofagoskopi yapıldı. Yapılan kontrollerde

hastalarda herhangi bir şikayetinin olmadığı belirlendi. Tartışma Yabancı

cisimler sindirim kanalını spontan terkedebileceği gibi, impaksiyon,

obstrüksiyon, perforasyon ve fistülizasyona neden olabilirler. Tanı, anamnez

ve uygun görüntüleme yöntemleri ile konulduktan sonra çıkarma işlemi

spontan pasaja bırakma, endoskopik veya açık cerrahi ile çıkarma şeklinde

olabilir. 2 cm’den geniş ve 10 cm’den uzun nesneler piloru geçemeyeceği

için endoskopik çıkarılma gereklidir. Radyoopak olup, kenarı keskin olmayan

küçük yabancı cisimler 4-6 günde bir çekilecek direkt grafiler ile girişimsiz

takip edilebilir. Fakat özellikle diş hekimliği alanında kullanılan aletlerin

Page 179: Konuşma ve bildiri özetleri kitabı...klinik performansları ile ilgili bilgiler verilecek, kompozit resinlerle karşılaştırılarak ve tartışılacaktır. 17 27 úubat 2020 09:00,

178

keskin kenarlı olması, gastrointestinal sisteme kaçmaları durumunda

mutlaka endoskopik veya cerrahi olarak çıkarılmalarını gerektirmektedir.

Sonuçlar Sindirim sistemine kaçan yabancı cisimler acil tanı ve tedavi

gerektiren durumlar arasında yer almaktadır. Erken tanı ve tedavisi hayatı

tehdit eden komplikasyonların önlenmesi için çok önemlidir.

Anahtar Kelimeler: Yabancı Cisim,implant,komplikasyon

26 Şubat 2020 15:45 Gültepe

Bildiri 306

Maksiller Ve Mandibular Çapraşıklığa Sahip Hastanın

Seri Çekim Protokolü İle Tedavisi: Olgu Sunumu

Burak Gülnar¹, Mehmet Birol Özel

1: Ktü

Amaç: Bu çalışmanın amacı karışık dişlenme döneminde yalnızca seri çekim

protokolü ile çapraşıklığın elimine edilerek stabil bir okluzyonun elde

edildiği bir vakanın sunulmasıdır. Gereç ve Yöntem: 8 yıl 4 aylık kız hasta

kliniğimize çapraşıklık şikâyeti ile başvurmuştur. Hastanın klinik

değerlendirmesinde 52, 62, 83 nolu dişlerin çekildiği görülmüştür.

Sefalometrik film değerlendirmesinde SNA açısı 76˚, SNB açısı 73 ˚ ve ANB: 3

˚ olarak ölçülmüştür. Panoramik film değerlendirmesinde henüz 20 yaş

dişlerin jermlerinin teşekkül etmediği, diğer daimi dişlerin mevcut olduğu

görülmüştür. Model analizinde üst çenede 10 mm, alt çenede ise 9 mm

çapraşıklık mevcuttur. Çapraşıklıkların giderilmesi ve daimi dişlere yer

açılabilmesi için hastanın seri çekim protokolü ile takibine karar verilmiştir.

İlk olarak 53,63,73 nolu dişlerin, sonrasında ise sırasıyla 54, 64, 74, 84, 14, 24,

55, 65, 34, 44, 75, 85 nolu dişlerin çekimi yapılarak daimi dişlenmeye geçişi

takip edilmiştir. Seri çekim protokolü ile ulaşılan fonksiyonel ve estetik

düzelme hasta ve velisince yeterli bulunduğundan sabit ortodontik tedavi

uygulanmamıştır. Sonuç: Erken karışık dişlenmede doğru zamanlama ve

uygun endikasyonla uygulanan seri çekim gibi koruyucu ve önleyici

ortodontik tedavi uygulamalarıyla elde edilen spontan diş hareketleri

sayesinde karmaşık ve masraflı olabilecek ileri ortodontik tedavilerin

eliminasyonu mümkün olmaktadır.

Page 180: Konuşma ve bildiri özetleri kitabı...klinik performansları ile ilgili bilgiler verilecek, kompozit resinlerle karşılaştırılarak ve tartışılacaktır. 17 27 úubat 2020 09:00,

179

Anahtar Kelimeler: Çapraşıklık, Seri Çekim, Stabil

26 Şubat 2020 16:00 Gültepe

Bildiri 307

Türkiye'de Çocuklarda Kalıcı Diş Eksikliklerinin

Görülme Sıklığı Üzerine Bir Çalışma

Onur Ağmaz¹, Arslan Terlemez

1: Necmettin Erbakan Üniversitesi

Amaç: Bir bireyde kalıcı ya da süt dişlerinden en az bir tanesinin oluşmaması

durumu hipodonti olarak tanımlanmaktadır. Bu çalışmanın amacı

hipodontinin rastlanma sıklığının retrospektif olarak taranarak

belirlenmesidir. Gereç ve Yöntem: Bir diş hekimliği fakültesinin pedodonti

kliniğine başvuran, ortopantomografik radyografisi alınmış, 6-15 yaş arası

rastgele seçilmiş 1000 hastanın radyografik bulguları ve dental çekim

hikayeleri incelenerek sürmüş kalıcı dişler ve gömülü kalıcı diş germleri

değerlendirilmiştir. 3. molar dişler bu değerlendirmenin dışında bırakılmıştır.

Bu sayımlara göre kalıcı diş eksiklikleri tespit edilmiştir. Yaş değerleri

ortalama alınarak, cinsiyet ve varsa eksik olan diş numaraları frekansları ile

değerlendirilmiştir. Alt ve üst çene, sağ ve sol taraf, cinsiyet gibi

değişkenlerin analizi ise kikare testi kullanılarak yapılmıştır. Bulgular:

Çalışmada cinsiyet ile hipodonti (en az 1 eksik diş) görülme sıklığı arasında

istatistiksel olarak anlamlı bir ilişki bulunamamıştır (p>0,05). Hastaların yaş

ortalaması 9,63 bulunmuştur (9,63±2,814). Vakaların 56’sında (%5,6) en az

bir kalıcı diş eksikliğine rastlanmıştır. En sık eksikliği görülen 45 numaralı diş

olmuştur (Tüm hipodontilerin %21,1’i). Alt çenede tüm eksik diş sayısının

%51,4’ü oranında (n:72), üst çenede %48,6’sı oranında (n:68) hipodonti

görülmüştür. Alt çenede hipodonti görülme sıklığı üst çeneye göre

istatistiksel olarak anlamlı düzeyde farklı bulunmuştur (p<0,05). Sol ve sağ

taraflar arasında eksiklik açısından istatistiksel olarak anlamlı bir farklılık

görülmemiştir (p>0,05). Sonuç: Hipodontinin erken tespiti multidisipliner bir

yaklaşım ile yapılacak tedavilerin kolaylaştırılması açısından önem

taşımaktadır. Türkiye’de hipodonti sıklığı ile yapılan araştırmalara daha fazla

bölgenin karşılaştırılması ve daha fazla veri elde edilmesi açısından ihtiyaç

duyulmaktadır. Bu verilerin literatürde yerini alması ilerleyen zamanlarda

Page 181: Konuşma ve bildiri özetleri kitabı...klinik performansları ile ilgili bilgiler verilecek, kompozit resinlerle karşılaştırılarak ve tartışılacaktır. 17 27 úubat 2020 09:00,

180

yapılacak çalışmaları kolaylaştıracak ve bu patolojinin rastlanma sıklığındaki

değişimlerle çözüm yollarının anlaşılmasına katkı sağlayacaktır.

Anahtar Kelimeler: Hipodonti, Diş Eksikliği, Agenezis, Çocuk Diş Hekimliği

26 Şubat 2020 16:15 Gültepe

Bildiri 310

Lisans Öğrencilerinde Dental Anksiyete Düzeylerinin

Araştırılması

Rumeysa Balcı¹, Türker Yücesoy, Elif Dilara Şeker

1: Bezmialem Vakıf Üniversitesi

Amaç: Bu çalışmanın amacı Diş hekimliği fakültesi öğrencileri ile diğer

fakültelerdeki öğrencilerin dental kaygı düzeylerinin karşılaştırılmasıdır.

Ayrıca pre- ve post-klinik eğitiminin dental korkuya etkisini incelemektir.

Gereç ve Yöntemler: Bu anket çalışması kapsamında Türkiye’deki

üniversitelerde lisans eğitimi gören öğrencilere dental girişimlere karşı olan

anksiyete ve korku seviyelerini ölçmek amacıyla Modifiye Dental Anksiyete

Skalası (MDAS) ve Dental Korku Skalası (DKS) anketleri uygulanmıştır.

Katılımcılar sorulara göre kendi anksiyete miktarlarını 1’den (anksiyete yok)

5’e (yüksek anksiyete) kadar skorlamışlardır. Çalışmada gruplar arası

karşılaştırmalar için Kruskall Wallis, ikili karşılaştırmalar için ise Mann

Whitney U testleri kullanılmıştır. Bulgular: Bu anket çalışmasına; 744 kadın

(%75), 249 erkek (%25) olmak üzere 993 lisans öğrencisi katılmıştır.

Katılımcılar diş hekimliği, tıp, sağlık bilimleri ve diğer fakültelerde okuyan

öğrenciler olarak sınıflandırılmıştır. MDAS anketindeki yer alan tüm soruları

diş hekimliği öğrencileri diğer gruplardan daha düşük skorlamıştır (p<0.05).

DKS anketindeki soruları ise büyük oranda diş hekimliği öğrencileri diğer

gruplardan daha düşük skorlamıştır (p<0.05). Diş hekimliği öğrencileri pre-

klinik ve post-klinik eğitim açısından gruplandırıldığında, sonuçlar sadece

pre-klinik eğitimi alan öğrencilerin genel korku ile ilgili soruları daha düşük

puanladığını göstermiştir. Bununla birlikte diğer sorularda pre- ve post-

klinik bakımından anlamlı bir farklılık gözlenmemiştir (p>0.05). Sonuç: Bu

çalışmanın sonuçları diş hekimliği öğrencilerinin diğer gruplara göre daha az

dental anksiyetesinin olduğunu ortaya koymuştur. Bununla birlikte diş

Page 182: Konuşma ve bildiri özetleri kitabı...klinik performansları ile ilgili bilgiler verilecek, kompozit resinlerle karşılaştırılarak ve tartışılacaktır. 17 27 úubat 2020 09:00,

181

hekiliği eğitiminde pre- ve post-klinik öğrencileri arasında dental korku

açısından genel anlamda anlamlı bir farklılık görülmemiştir.

Anahtar Kelimeler: Anksiyete, Korku, Diş Hekimliği Öğrencileri, Preklinik,

Postklinik

26 Şubat 2020 15:15 Kanes

Bildiri 312

Pedodonti Kliniğine En Sık Başvuran, Bir Sendroma

Sahip Hastalar

Zeliha Özgöçmen¹, Zeliha Özgöçmen, Özge Gülcü, Zuhal Kırzıoğlu

1: Süleyman Demirel Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi

Amaç: Diş hekimliğinde, sendroma sahip olan hastalara yaklaşım önemli bir

konudur. Sendromların bir kısmı, baş-boyun anomalilerini içermektedir.

Ayrıca; sistemik bulguların da eşlik etmesi, etkilenen bölgeye göre dikkat

edilmesi gereken durumları ortaya çıkarmaktadır. Ancak; çok sayıda

sendromun bulunması sebebiyle, bunların tamamının özelliklerinin bilinmesi

mümkün değildir. Daha yaygın görülen sendromlarla ilgili detaylı bilgi sahibi

olunması, dikkat edilmesi gereken hususların atlanmamasını ve tedavi

sürecinin kolaylaşmasını sağlayacaktır. Bu nedenle, bu çalışmanın amacı;

pedodonti kliniğine, son 10 yılda başvuran çocuklarda en sık karşılaşılan

sendromları tespit etmek ve tedavide dikkat edilecek hususları belirlemektir.

Gereç ve yöntem: Pedodonti kliniğimize, 2009-2019 yılları arasında diş

tedavisi için başvuran çocuk hastaların kayıtları taranmıştır. Bu hastalardan

sendrom tanısı alarak kliniğimize başvuran hastaların kayıtları seçilmiştir.

Genetik tanısı mevcut olan hastalar dahil edilmiş, sendrom tiplerine göre

gruplandırılmış ve diş tedavileri ile ilgili bilgileri kaydedilmiştir. Bulgular:

Sendrom tanısı konularak, genetik tanısı kesinleşmiş olup son 10 yılda

kliniğimize başvurmuş hasta sayısı 91 olarak tespit edilmiştir. Bu hastalar

değerlendirildiğinde en sık görülen sendromların; Down sendromu ve

Ektodermal displazi olduğu, bunları sırasıyla; Williams sendromu, Frajil-X

sendromu ve Di George sendromunun takip ettiği görülmüştür. Bu

hastalarda, kalp rahatsızlıklarının daha sıklıkla görüldüğü, ayrıca; epilepsi vb.

diğer rahatsızlıkların da eşlik edebildiği ve bu hastaların klinik koşullarda

Page 183: Konuşma ve bildiri özetleri kitabı...klinik performansları ile ilgili bilgiler verilecek, kompozit resinlerle karşılaştırılarak ve tartışılacaktır. 17 27 úubat 2020 09:00,

182

tedavi edilebilmesine karşın, çoğunlukla sedasyon ya da genel anestezi

altında tedavi edildikleri belirlenmiştir. Hastaların gerekli diş tedavileri

yapılıp periyodik takipleri sağlandığında, ağız hijyeni bakımından da

sonuçların olumlu olduğu görülmüştür. Sonuç: Pedodonti kliniğinde en sık

karşılaşılan sendromlar ve bunların özellikleri ile ilgili detaylı bilgi

edinilmesinin bu sendromlara sahip hastalarda tedavi yönetiminde yararlı

olacağını düşünmekteyiz.

Anahtar Kelimeler: Pedodontide En Sık Görülen Sendromlar, Down

Sendromu, Ektodermal Displazi, Williams Sendromu, Frajil X Sendromu, Di

George Sendromu

26 Şubat 2020 16:30 Gültepe

Bildiri 316

9-12 Yaş Grubundaki Çocuklarda Diş Fırçalama

Sıklığının Ağız Sağlığına Etkisi

Çiğdem Küçükeşmen¹, Çiğdem Küçükeşmen, Büşra Kaya Taştan

1: Süleyman Demirel Üniversitesi Diş Hekiml

Anahtar Kelimeler: Çocuklarda Diş Fırçalama Sıklığı, Çocuklarda Ağız Hijyeni

28 Şubat 2020 09:30 Kanes

Bildiri 317

Pedodonti Kliniğine Ağrı Nedeni İle Başvuran

Çocukların Ebeveynlerinin Anksiyete Ve Depresyon

Durumun Değerlendirilmesi

Münevver Kılıç¹,

1: Atatürk Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi

Amaç: Bu çalışma Pedodonti kliniğine çocuklarının diş ağrısı nedeni ile

başvuran ebeveynlerin anksiyete ve depresyon düzeylerini belirlemek

amacıyla yapılmıştır. Gereç ve Yöntemler: Tanımlayıcı türde olan araştırma,

Page 184: Konuşma ve bildiri özetleri kitabı...klinik performansları ile ilgili bilgiler verilecek, kompozit resinlerle karşılaştırılarak ve tartışılacaktır. 17 27 úubat 2020 09:00,

183

Kasım-Aralık 2019 arasında Pedodonti Kliniğimize çocuklarındaki mevcut diş

ağrısı nedeni ile başvuran ebeveynler arasında gerçekleştirilmiştir. Veriler

gönüllü, iletişim kurulabilen, 18 yaş ve üzerinde olan, en az bir kez

kliniğimize başvurmuş diş ağrısı şikayeti bulunan 105 çocuk hastanın

ebeveyninden toplanmıştır. Veri toplamada soru formu ve Hastane

Anksiyete ve Depresyon (HAD) ölçeği kullanılmıştır. Verilerin istatistik

değerlendirilmesinde bağımsız örneklem t testi, tek yönlü varyans analizi

(ANOVA) ve Tukey çoklu karşılaştırma testi kullanılmıştır. Bulgular: Cinsiyet

ve HAD anksiyete puan ortalamaları ve eğitim ile HAD depresyon puan

ortalamaları karşılaştırıldığında aradaki fark istatistiksel olarak anlamlıdır (p

= 0.049, P= 0.004). Çocuk hastaların ebeveynlerinin HAD depresyon skoru

6.87 ± 2.96, HAD anksiyete skoru 6.85 ± 3.31 olarak bulunmuştur. Sonuç: Bu

sonuç doğrultusunda, pedodonti kliniklerine çocuklarının diş ağrısı şikayeti

ile başvuran ebeveynlerin anksiyete ve depresyonla baş etmeye yönelik

eğitim programlarının hazırlanması ve uygulanması önerilebilir.

Anahtar Kelimeler: Had Anksiyete Ve Depresyon Ölçeği, Pedodonti, Diş

Ağrısı

26 Şubat 2020 16:45 Gültepe

Bildiri 318

Ortodontik İndekslerle Değerlendirilen Tedavi

İhtiyacı İle Tedavi Zorluk Algısı Arasındaki Uyumun

Değerlendirilmesi

Elif Dilara Şeker¹, Elif Dilara Şeker, Muhammet Furkan Özden, Selim

İstemihan Elbir, Berza Yılmaz, Gökmen Kurt

1: Bezmialem Vakıf Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi

Amaç: Bu anket çalışmasının amacı ortodontistler, diş hekimleri, diş

hekimliği öğrencileri ve meslek ile ilişkisi bulunmayan bireylerin tedavi

ihtiyacına göre derecelendirilmiş ortodontik vakalara tedavi zorluğu

bakımından yaklaşımlarının değerlendirmesidir. Gereç ve Yöntem: ICON

(Index of Complexity, Outcome and Need) ve IOTN (Index of Orthodontic

Treatment Need) skorları temel alınarak tedavi ihtiyacı ve zorluğuna göre

kategorize edilmiş 20 hastanın ağız içi fotoğraflar kullanılmıştır. Bu vakalar

Page 185: Konuşma ve bildiri özetleri kitabı...klinik performansları ile ilgili bilgiler verilecek, kompozit resinlerle karşılaştırılarak ve tartışılacaktır. 17 27 úubat 2020 09:00,

184

zorlukları bakımından her iki indeks için Derece 1 (en hafif) ve Derece 5 (en

zor) olacak şekilde belirlenmiştir. Ankette vakaların frontal, üst-alt oklüzal ve

sağ-sol lateral görüntüleri içeren ağız içi fotoğrafları yer almış ve bu

vakaların ortodontistler, diş hekimleri, diş hekimliği öğrencileri ve meslek ile

ilişkisi bulunmayan bireyler tarafından 1’den (en kolay) 10’a (en zor) kadar

skorlanması istenmiştir. Verilerin dağılımı Shapiro-Wilk testi ile

değerlendirilmiştir. Bu testin sonucuna göre veriler homojen dağılmadığı

için gruplar arası karşılaştırmalar için Kruskal–Wallis testi uygulanmıştır.

Daha ileri ikili karşılaştırmalar için Dunn testi uygulanmıştır. Bulgular:

Çalışmaya toplam 426 kişi katılmıştır. Katılımcıların 102’si ortodontist, 116’sı

diş hekimi, 88’i diş hekimliği öğrencisi, 120’si meslek dışı bireylerden

oluşmaktadır. Her iki indeks için de gruplar arası istatistiksel farklılıklar

bulunmuştur(p<0.05). Bununla birlikte hafif vakalar indeks skorlarına kıyasla

daha yüksek puanlanırken, ağır vakalar daha düşük puanlanmıştır. IOTN

indeksinde diş hekimleri ve ortodonti uzmanları diğer gruplara göre

indeksin kendi skorlamasıyla daha tutarlı puanlamalar yaparken, vakaların

zorluk derecelerine göre sıralamasında sadece diş hekimleri ve

ortodontistlerin bu indeksle uyumlu olduğu görülmüştür. ICON indeksinde

ise sadece ortodonti uzmanları indeks skorlarıyla daha uyumu puanlamalar

yaparken, vakaların tedavi zorluklarına göre sıralamalarının tüm gruplar için

bu indeksin vaka zorluğu sıralamasıyla uyumlu olduğu görülmüştür. Sonuç:

ICON ve IOTN için hafif vakalarda tüm gruplar indeks skorları ile uyumsuz

sonuçlar vermiş olup, şiddetli vakalarda ortodontist ve diş hekimliği ile ilgili

eğitimi almış kişiler daha tutarlı puanlamalar yapmıştır.

Anahtar Kelimeler: Malokluzyon, Ortodontik Tedavi İhtiyacı, ıcon, ıotn

26 Şubat 2020 17:15 Gültepe

Bildiri 320

Protez-vuruğu Sonucu İlaca Bağlı

Osteonekroz(mronj) Gelişen Hastada Protetik Tedavi

Yaklaşımı

Taygun Sezer¹, Haydar Albayrak,canay Yilmaz Asan

1: Erciyes Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi

Page 186: Konuşma ve bildiri özetleri kitabı...klinik performansları ile ilgili bilgiler verilecek, kompozit resinlerle karşılaştırılarak ve tartışılacaktır. 17 27 úubat 2020 09:00,

185

Giriş: Çenelerin ilaca bağlı osteonekrozu(MRONJ),ağız boşluğunda 8

haftadan daha uzun süre ekspoze ve nekrotik kemiğin var olduğu,etkilenen

bölgede lokal malignite veya radyasyona maruz kalma hikayesi olmayan bir

avasküler nekroz türüdür.MRONJ,intravenöz bifosfonat veya denosumab

gibi anti-rezorbtif ilaçların kullanımı sonucu çene kemiklerinde ortaya

çıkabilir. Anti-rezorbtif ilaçlar;özellikle artmış kırık riski olan postmenopozal

kadınlarda,yaşlı hastalarda,kemik metastazı olan kanserlerin tedavilerinde

önemli bir tedavi seçeneğidir.Bu ilaçların kullanımına;diş çekimi,kötü ağız

hijyeni,uyumsuz çıkarılabilir protez ve kemoterapi gibi risk faktörleri

eklendiğinde çenelerde osteonekroz gelişebileceği bilinse de,literatürde diş

protezine bağlı osteonekroz oluşumu hakkında bilgi sınırlıdır. Vaka

Raporu:Bu vaka sunumunda;uyumsuz bir protez vuruğu sonucu osteonekroz

gelişmiş olan hastanın protetik tedavisine örnek sunmak

amaçlanmıştır.Gastrointestinal stromal tümör teşhisi konulan

hasta,radyoterapi ve kemoterapi tedavisine başlanılmadan önce dental

tedavilerin tamamlaması için fakültemize sevk edilmiştir.Fakültemizde dental

tedaviler tamamlanmış ve hasta ilgili sağlık kuruluşuna

yönlendirilmiştir.Yaklaşık 1 yıl boyunca, ayda 1 kez i.v bifosfonat ile birlikte

oral denosumab tedavisi uygulanmış,ilave olarak kalça bölgesine

radyoterapi uygulanmıştır.Bu tedaviler devam ederken hasta eksik dişerini

tamamlamak için fakültemize başvurmuş,hastaya daimi protezleri yapılana

kadar kullanması için geçici hareketli bölümlü protez yapılmıştır.Bir süre

sonra hasta vuruk şikayetiyle protez bölümüne başvurmuş ve osteonekroz

geliştiği fark edilmiştir.Hastaya geçici protezleri kullanmaması gerektiği

anlatılmış ve cerrahi bölümüne sevk edilmiştir.Cerrahi bölümünde bifosfonat

tedavisine ara vermesi önerilmiş,denosumaba devam edilmiş,ilgili bölge

lokal anestezi altında 3kez debride edilmiş ve nekrotik bölge primer olarak

kapatılmıştır.Yumuşak dokudaki yara bölgesine temas etmeyen bir daimi

hareketli bölümlü protez yapılması kararlaştırılmış ve dokuya bakan

yüzeyleri yumuşak astar materyali ile beslenmiş şekilde

bitirilmiştir.1.hafta,1.Ay ve 3.Ay kontrollerinde hastada yeni bir nekrotik alan

oluşmamış, yumuşak dokudaki yara bölgesinde kademeli olarak iyileşme

görülmüştür. Yorumlar: Bu vaka sunumunda anti-rezorbtif ilaç kullanan

hastalarda,uyumlu olmayan protez kullanımı sonucu ilaca bağlı osteonekroz

gelişebileceğine vurgu yapılmıştır.Bu tür hastalarda ilaca başlanmadan tüm

dental tedaviler bitirilmeli,ilaca başlanmış ise ara verilip,dental tedaviler bu

dönemde yapılmalıdır.Başarılı bir tedavi için bölümler arası iletişim ve

düzenli hasta tedavisi oldukça önemlidir.

Page 187: Konuşma ve bildiri özetleri kitabı...klinik performansları ile ilgili bilgiler verilecek, kompozit resinlerle karşılaştırılarak ve tartışılacaktır. 17 27 úubat 2020 09:00,

186

Anahtar Kelimeler: Çenelerin İlaca Bağlı Osteonekrozu, Denosumab,

Bifosfonat, Hareketli Protez İlişkili Osteonekroz

27 Şubat 2020 09:15 Gültepe

Bildiri 321

Gömülü Dişlerin Ototransplantasyonu- Vaka Serisi Ve

Literatür Derlemesi

Pembe Boğaç¹,

1: Gazi Üniversitesi Diş Hekimliği

Diş eksikliklerinin tedavisinde implantların uzun dönemde yüz güldürücü

başarıları olsa da diş eksikliği ve gömülü dişlerin varlığında bazı durumlarda

ototransplantasyon alternatif bir tedavi seçeneğidir. Ototransplantasyon,

sürmemiş yada gömülü durumdaki sağlıklı bir dişin aynı bireyde eksik olan

dişin yerine yerleştirilmesidir. Ototransplantasyonun endikasyonları arasında

tedavi edilemeyen kök kırıkları, dental agenezi, periodontal sebepler, çürük

yada travma nedeniyle oluşan erken diş kayıplarıdır. Ototransplantasyonun

avantajları arasında estetiğin iyileştirilmesi, normal fasiyal ve alveol gelişimin

sağlanması; ark bütünlüğünün , fonetiğin, okluzyonun ve implantlarda

olmayan proiyosepsiyon duyusunun elde edilmesi olarak sıralanabilir. Bu

sunumda kliniğimizde uyguladığımız iki ototransplantasyon vakası ile

konuyla ilgili yapılan literatür taramasında elde edilen bilgiler

anlatılmaktadır.

Anahtar Kelimeler: Ototransplantasyon, Gömülü Diş, Vaka Serisi, Derleme

27 Şubat 2020 09:45 Kanes

Bildiri 322

Dentoalveoler Travma Sonucu Oluşan Tek Diş

Eksikliklerinin İmplant Üstü Kuronlar İle

Rehabilitasyonu: İki Olgu Sunumu

Page 188: Konuşma ve bildiri özetleri kitabı...klinik performansları ile ilgili bilgiler verilecek, kompozit resinlerle karşılaştırılarak ve tartışılacaktır. 17 27 úubat 2020 09:00,

187

Özden Melis Durmaz Yılmaz¹, Haydar Albayrak

1: Erciyes Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi

Giriş: Dentoalveolar travmalar genç bireylerde sıklıkla rastlanılmakla beraber

en çok anterior bölgede diş eksikliğine yol açarak hastayı psikolojik olarak

olumsuz etkilemekte ve bu hastalarda estetik beklentileri bir hayli yüksek

olmaktadır.Hastaların bu beklentilerini karşılayabilmek için ideal estetik

material seçimi ve gingivanın sağlığının kazandırılması için uygun tedavinin

planlaması büyük önem arz etmektedir. Bu olgu sunumu, dentoalveoler

travma nedeniyle biri maksiller santral diğeri maksiller lateral dişini

kaybetmiş iki erkek hastaya implant üstü sabit protezler ile estetik fonetik ve

fonksiyon rehabilitasyonunu sunmayı amaçlamıştır Vakalar: 18 yaşında

herhangi bir sistemik rahatsızlığı bulunmayan maksiller lateral dişini travma

sonucu kaybeden erkek hasta kliniğimize estetik beklentileri yüksek ve

kaybettiği dişinin rehabilitasyonu için başvurdu. Hastaya kemik seviyesinde

implant yerleştirildi ve hastanın travma sonucu kaybettiği dişi implant

yerleştirildikten sonra vidalı peek alt yapılı geçici protez olarak takıldı. Bu

sayede dişetinin simetrik dişe benzer şekilde şekillenmesi sağlandı. İkinci

olguda ise 20 yaşında oral hijyen motivasyonu düşük olan sistemik bir

rahatsızlığı bulunmayan erkek hasta kliniğe kaybettiği maksiller santral diş

eksikliğinin tedavisi için başvurdu. Hastaya kemik seviyesi bir adet implant

yerleştirildi. Geçici kuron yapılmadan iyileşme başlığı takılarak

osseointegrasyon sürecine geçildi. Bu hastada hem bukkal keratinize diş

etinde hemde interdental papilde olması gereken normal diş eti formu

belirmediği gözlendi. Hasta 4 aylık osseointegrasyon süreci sonrasında

düzenli bukkal dişeti ve interdental papil formunun sağlanması için

periodontoloji bölümüne yönlendirildi. Hastaya peek alt yapılı vidalı geçici

kuron yapıldıktan sonra serbest bağ doku grefti uygulandı. Iki hastadan da

Hind’s yöntemi ile daimi ölçü alındı. Titanium abutment üzerine zirkonyum

alt yapılı porselen kuron yapıldı ve simante edildi. Sonuç: Birinci olguda

immediat ikinci olguda sonradan yapılan vidalı geçici implant üstü kuronlar

ile uygun diş eti şekillendirilmesi yapılıp daimi kuronlar için uygun çıkış

profili sağlandı. Hastalarda 3 aylık takip sonucunda vida gevşemesi porselen

kırığı renk değişimi dişeti uyumsuzluğu görülmemiş olup hastalar için tatmin

edici ve klinik olarak kabul edilebilir sonuçlar elde edilmiştir.

Anahtar Kelimeler: Yumuşak Doku Estetiği, Hind`s Tekniği, İmplant, Geçici

Kuron, Dentoalveoler Travma

Page 189: Konuşma ve bildiri özetleri kitabı...klinik performansları ile ilgili bilgiler verilecek, kompozit resinlerle karşılaştırılarak ve tartışılacaktır. 17 27 úubat 2020 09:00,

188

27 Şubat 2020 09:45 Gültepe

Bildiri 324

Alt Çeneye İnokule Olan Mıknatıs Parçalasının Tanı

Ve Tedavisi: Bir Olgu Bildirimi

Yakup Gülnahar¹, Yakup Gülnahar

1: Erzincan Binali Yildirim Üniversitesi

Giriş: Travmatik yaralanmalar sonrasında vücuda yabancı cisimler girebilir.

Bu yabancı cisimlerin doğru tanı yöntemleri kullanılmazsa saptanmaları zor

olmaktadır. Bu nedenle yabancı cisimler vücut içinde bırakılabilir veya yanlış

tedavilerin uygulanmasına yol açabilir. Olgu: 15 sene önce trafik kazası

geçirmiş ve rutin muayene için fakülteye başvuran hastanın, yapılan klinik ve

radyolojik muayenesinde alt çeneye inokule yabancı cisim tespit edildi.

Yapılan muayenede ekstraoral bir bulgu saptanmadı. İlgili bölgede ileri

görüntüleme yöntemleri ile incelendiğinde radyoopak bir oluşum tespit

edildi ve cerrahi olarak çıkarıldı. Sonuç: Cerrahi olarak çıkarılan parçaların

mıknatıs parçası olduğu tespit edildi. Bu olgu bildiriminde hastanın 15 yıl

boyunca herhangi bir muayene esnasında farkedilmemiş olan bir parçanın

eksizyonu tartışılmıştır.

Anahtar Kelimeler: Yabancı Cisim, Maksillofasial, İnokülasyon

26 Şubat 2020 17:30 Gültepe

Bildiri 330

Vestibül Derinleştirmede Submukozal Tünel Tekniği -

Serbest Dişeti Grefti Karşılaştırılması

Koray Onur Şanal¹, Sadi Memiş

1: Bolu Abant İzzet Baysal Üniversitesi

Amaç: Bu rapor, mandibula anterior bölgede yetersiz yapışık mukozaya

sahip dental implant uygulanmış hastalarda preprotetik amaçlı vestibul

sulkus derinliklerinin arttırılmasında, submukozal tünel tekniği ile serbest

Page 190: Konuşma ve bildiri özetleri kitabı...klinik performansları ile ilgili bilgiler verilecek, kompozit resinlerle karşılaştırılarak ve tartışılacaktır. 17 27 úubat 2020 09:00,

189

dişeti greftinin (SDG) karşılaştırılmasını amaçlamıştır. Olgu: 60 yaşında kadın

hasta, mandibula anterior bölgede henüz üst yapısı tamamlanmamış dental

implantların preprotetik amaçla vestibül derinliği arttırılması için kliniğimize

refere edildi. Yapılan radyolojik incelemede, parasimfizis bölgesine implant

üstü protetik rehabilitasyon amacıyla uygulanmış iki adet dental implant

görüldü. Klinik incelemede ise sağ ve sol tarafta 5mm’den az yapışık dişeti

görüldü. Lokal anestezi altında, sağ taraftaki implantın vestibul bölgesi için

submukozal tünel tekniği, sol taraf için sol palatinal mukozaya ait SDG eş

zamanlı uygulanarak her iki tarafta 10mm’den fazla vestibul derinlik elde

edildi. Post-operatif birinci haftada iki bölgede de süturlar alındı, her iki

bölgede de yara yeri iyileşmesinde komplikasyon gözlenmedi. Üçüncü ayın

sonunda hastaya implant üstü protez yapıldı. Post-operatif 10. ayda yapılan

klinik incelemede, submukozal tünel teknik ve SDG klinik bulguları arasında,

sonuç sulkus derinliği bakımından fark görülmedi. Sonuç: Vestibül sulkus

derinleştirmede submukozal tünel tekniği, donör saha morbiditesi

oluşturmaması, geniş bölgelerde vestibül derinleştirme için SDG'ye göre

daha fazla doku desteği sağlaması gibi avantajları sebebiyle SDG tekniği

yerine tercih edilebilir.

Anahtar Kelimeler: Vestibül Derinleştirme, Submukozal Tünel Tekniği,

Serbest Dişeti Grefti (sdg)

26 Şubat 2020 17:45 Gültepe

Bildiri 331

Eğri Kök Kanallarında Apikalden Taşan Debris Miktarı

Yönünden Dört Farklı Eğe Sisteminin

Değerlendirilmesi

Öznur Güçlüer¹, Hüseyin Sinan Topçuoğlu, Sezer Demirbuga, Cemre Ceylan

1: Akdeniz Üniversitesi

Amaç: Kök kanal preparasyonu esnasında apikalden debris taşması çeşitli

post-operatif komplikasyonlara yol açmaktadır. Bu çalışmanın amacı farklı

tek eğe sistemlerinin kök kanal preparasyonunda kullanımı esnasında

apikalden taşan debris miktarlarının değerlendirilmesidir. Yöntem: Bu

çalışmada, 64 adet çekilmiş insan alt çene molar diş mezial kök kanalları

Page 191: Konuşma ve bildiri özetleri kitabı...klinik performansları ile ilgili bilgiler verilecek, kompozit resinlerle karşılaştırılarak ve tartışılacaktır. 17 27 úubat 2020 09:00,

190

kullanılmıştır (n=16). Kök kanalları EdgeOne Platinum™, Resiproc Blue®,

TruNatomy® ve ProTaper Gold® döner eğe sistemleri üretici firma

talimatına uygun kullanılarak şekillendirilmiştir. Deney düzeneğinde

apikalden taşan debris miktarı, daha önceden ağırlığı hassas terazi ile

tartılmış Eppendorf tüplerinde toplanmıştır. Tüpler içindeki distile suyun

buharlaşması için 70 0C’de 5 gün boyunca inkübatörde bekletilmiş, kalan

debris ağırlıkları hassas terazi ile tartılarak hesaplanmıştır. Eğe sistemlerinin

apikalden taşan debris miktarı veri ortalamaları arasındaki fark Kruskal-

Wallis testi kullanılarak değerlendirilmiştir. Anlamlılık p<0.05 düzeyinde

değerlendirilmiştir. Bulgular: Elde edilen verilerle tüm gruplar arasında en az

debris taşıran sistemin Trunatomy grubu gösterirken (p<0.05), en yüksek

değeri ise EdgeOne Platinum grubu göstermiştir. (p>0.05). Sonuç:

Çalışmanın sonuçları değerlendirildiğinde; bütün eğe sistemleri apikalden

debris taşmasına neden olmuştur. TruNatomy eğe sisteminin apikalden

daha az miktarda debris taşırma nedeninin, taper açısına bağlı olduğu

düşünülebilir.

Anahtar Kelimeler: Kök Kanal Şekillendirmesi, Niti Döner Eğe, Debris Taşması

27 Şubat 2020 17:30 Kanes

Bildiri 334

Derin Mandibular Dişeti Çekilmesinin Laterale Kapalı

Tünel Tekniği İle Tedavisi

Zeliha Betül Özsağır¹,

1: Sağlık Bilimleri Üniversitesi Hamidiye Diş Hekimliği Fakülte

Amaç: Dişeti çekilmelerinin etiyolojik faktörleri; diş arkındaki dişlerin

pozisyonu, dehisens, ilgili dişin anatomisi, dişeti kalınlığı, aşırı/yanlış diş

fırçalama, kas çekimi ve ortodontik tedavidir. Lokalize dişeti çekilmelerini

tedavi etmek için ana endikasyon, plak kontrolünü kolaylaştırmak ve

periodontal inflamasyon ve kök çürüğünü önlemek için yumuşak doku

kalınlığını ve stabilitesini arttırmaktır. Ortodontik tedavi sonrası arkın dışında

konumlanan, bukkal dehisensi, ince dişeti fenotipi ve derin lokalize dişeti

çekilmesi olan olgunun laterale kapalı tünel operasyonu ile tedavisi

amaçlandı. Yöntem: Periodontoloji kliniğine başvuran 23 yaşında sistemik

Page 192: Konuşma ve bildiri özetleri kitabı...klinik performansları ile ilgili bilgiler verilecek, kompozit resinlerle karşılaştırılarak ve tartışılacaktır. 17 27 úubat 2020 09:00,

191

olarak sağlıklı kadın hastanın 41 numaralı dişinde, izole derin dişeti çekilmesi

tespit edildi. Hasta anamnezinde ortodontik tedavisinin bir yıl önce

tamamlandığını ve dişeti çekilmesinin ortodontik tedavi sırasında

başladığını, tedaviden sonra da çekilmenin devam ettiğini belirtti. 41

numaralı dişin mid-bukkalinde 6 mm dişeti çekilmesi ve keratinize dişeti

eksikliği mevcuttu. Lateralindeki 31 numaralı dişin dişeti kalınlığı 0.4 mm, 42

numaralı dişin dişeti kalınlığı 0.55 mm olarak tespit edildi. Lokal anesteziden

sonra ekspoze olan kök yüzeyine Gracey küretleri ile kök yüzeyi

düzleştirmesi yapıldı. Sulküler epitelin insizyonla uzaklaştırılmasından sonra

mukoperiosteal kese (pouch) hazırlandı ve mukogingival hattın apikaline ve

mezial distal yönde hareketlendirildi. Tek insizyon tekniği ile subepitelyal

bağ dokusu grefti (BDG) elde edildi. Rehber sütürler aracılığıyla BDG flep

altına yerleştirildi. Kesenin marjini 5.0 poliprolen sütür kullanılarak basit

sütur tekniği ile sütüre edildi. Askı sütürler aracılığıyla dişeti marjini, mine

sement sınırını örtecek şekilde koranale yerleştirildi. Ameliyat sonrası bir

yıllık takipte, tam kök yüzeyi kapanması elde edildiği görülmüştür. Sonuç:

Derin mandibular dişeti çekilmesi olgusunda, BDG ile gerçekleştirilen

laterale kapalı tünel tekniği ile tam kök yüzeyi kapanması ve estetik sonuç

elde edilebilmiştir. Bu yöntemin başarısının değerlendirilebilmesi için uzun

dönem takipli randomize kontrollü klinik çalışmalara ihtiyaç vardır.

Anahtar Kelimeler: Dişeti Çekilmesi, Bağ Dokusu Grefti, Tünel Operasyonu

27 Şubat 2020 10:15 Gültepe

Bildiri 335

Atrizyonel Diş Dokusu Kaybına Bağlı Gelişen Okluzal

Dikey Boyut Eksikliğinin Tedavisine Farklı Bir Bakış:

Olgu Sunumu

Hüseyin Ozan Temizkanlı¹, Hüseyin Ozan Temizkanlı, Haydar Albayrak

1: Erciyes Üniversitesi Diş Hekimliği

Doğal ve yapay dişlerde patolojik veya fizyolojik olarak izlenen aşınmalar,

çoklu posterior diş eksikliği veya yanlış ortodontik aparey kullanımı gibi

sebeplerle okluzyon dikey boyutunu (ODB) azaltabilmektedir. Bu durumda

hastada estetik, fonksiyon ve fonasyon kaybı şikayetleri oluşabilmektedir.

Page 193: Konuşma ve bildiri özetleri kitabı...klinik performansları ile ilgili bilgiler verilecek, kompozit resinlerle karşılaştırılarak ve tartışılacaktır. 17 27 úubat 2020 09:00,

192

Dikey boyutun arttırılması sonucu okluzyonun yeniden düzenlenmesi ve bu

şikayetlerin önüne geçilmesi mümkündür. ODB arttırımı geçici

restorasyonlar, eklem splintleri, ortodontik uygulamalar, overlay hareketli

bölümlü protezler ile gerçekleştirilebilir. ODB arttırımı sonucu erken ve orta

dönemde hastalarda temporomandibular eklem disfonksiyonu (TMD),ilgili

çiğneme sistemi kaslarında palpasyona hassasiyet veya kontraktür gelişimi,

mandibular hareketlerde kısıtlılık, fonasyon bozukluğu, yanak ısırma ve diş

sıkma şikayetlerinde artış gibi semptomlar gözlenebilmektedir. Amacımız; 7

günlük yükleme sonrasında ODB artışının olası etkilerini değerlendirmektir.

Kliniğimize 34,35,36,37,38 ve 46,47,48 nolu dişlerinde eksiklik sonucu kemik

içi implant uygulaması yapılmıştır. Buna ek olarak da daha önceden prepare

edilmiş 33 nolu dişteki restorasyonun yenilenmesi şikayetiyle başvuran

hastanın klinik ve radyolojik muayenesinde ileri derecede aşınmış

mandibular anterior dişler ile hafif-orta derecede aşınmış 44,45 nolu dişler

bulunduğu tespit edilmiştir. Yapılan dikey boyut incelemesinde serbest

konuşma aralığında 5 mm mesafe olduğu tespit edilmiştir. implant ve diş

üstü sabit daimi protezleri yapılmadan önce hastanın ODB geçici

restorasyon ile yaklaşık 3 mm arttırılarak 1 hafta beklenmiştir. Daimi

restorasyonların uygulanmasını takiben hastanın 1. hafta, 1. ay

kontrollerinde TMD ile ilgili bir eklem bulgusuna veya protetik

komplikasyona rastlanmamıştır. Sonuç olarak mevcut işlem protokolü

başarılı olarak önerilebilir. Literatürde ODB arttırımı için daimi restorasyon

yapımı öncesi bekleme süresi ve sonrasında uzun süreli takibi ile ilgili yeterli

randomize kontrollü klinik çalışma eksikliği bulunmaktadır. Dolayısıyla

ilerleyen dönemde bu tip bir çalışma ile mevcut literatür bilgisine katkı

sağlanabilir.

Anahtar Kelimeler: Oklüzyon Dikey Boyut, Atrizyon, Geçici Kron

27 Şubat 2020 10:30 Gültepe

Bildiri 338

Kök Kanal Tedavisi Uygulanan Dişlerde Ortodontik

Tedaviye Bağlı Oluşan Kök Rezorpsiyonlarının

Değerlendirilmesi

Page 194: Konuşma ve bildiri özetleri kitabı...klinik performansları ile ilgili bilgiler verilecek, kompozit resinlerle karşılaştırılarak ve tartışılacaktır. 17 27 úubat 2020 09:00,

193

Asiye Nur Dinçer , Elif Dilara Şeker

Amaç: Bu retrospektif çalışmanın amacı, kök kanal tedavisi yapılmış ve

simetriğinde yer alan vital pulpaya sahip dişlerde ortodontik tedavi ile ilişkili

dış kök rezorpsiyonu miktarının karşılaştırılmasıdır. Gereç ve Yöntem:

Bezmialem Vakıf Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi Ortodonti Anabilim

Dalında en az 1 yıl süre ile tedavi görmüş hastaların başlangıç ve bitiş

panoramik röntgenleri üzerinde dış kök rezorpsiyonu miktarı değerlendirildi.

150 adet kanal tedavisi yapılmış ve simetriğinde yer alan vital pulpaya sahip

dişte dış kök rezorpsiyon oranı ölçüldü. İstatistiksel analiz için Mann

Whitney-U testi kullanıldı. Bulgular: Vital dişler ve endodontik olarak tedavi

edilen dişler arasında dış kök rezorpsiyonu açısından anlamlı bir farklılık

yoktur (p>0.05). Vital pulpaya sahip dişlerde meydana gelen ortalama dış

kök rezorpsiyon miktarı 0.80 mm iken, bu değer endodontik olarak tedavi

edilen dişlerde 0.75 mm’dir. Sonuç: Ortodontik tedavi sırasında uygulanan

kuvvetin meydana getirdiği dış kök rezorpsiyonu riski karşılaştırıldığında,

kök kanal tedavisi uygulanmış ve vital dişler arasında anlamlı farklılık

bulunmamaktadır.

Anahtar Kelimeler: Dış Kök Rezorpsiyonu, Kök Kanal Tedavisi, Ortodonti

27 Şubat 2020 11:00 Gültepe

Bildiri 342

Farklı Gövde Dizaynlarına Sahip İmplantların

Yerleştirme Tork Değerlerinin Karşılaştırılması

Nurettin Diker¹, Burcu Diker, Önjen Tak

1: Bezmialem Vakıf Üniversitesi

Amaç: Primer stabilite osseointegrasyonun başarısında önemli bir faktördür.

Primer stabilite; implantın çapından, uzunluğundan, yüzey özelliklerinden,

kemik yoğunluğundan etkilenmektedir. Bu çalışamanın amacı implant

dizaynı ve çapının yerleştirme torku üzerine etkisinin incelenmesidir. Gereç

ve Yöntem: Çalışmada D3 yoğunluklu yapay kemik bloğu kullanıldı. İki farklı

çapta (3,5 mm-4,0 mm), iki farklı dizaynda(konik ve silindirik implant

gövdesi) toplam 32 adet implant kemik bloga yerleştirildi (n=8). İmplant

Page 195: Konuşma ve bildiri özetleri kitabı...klinik performansları ile ilgili bilgiler verilecek, kompozit resinlerle karşılaştırılarak ve tartışılacaktır. 17 27 úubat 2020 09:00,

194

yerleştirme işleminin standardizasyonu amacıyla implant pozisyon ve

açılarını belirleyece, akrilik rezinden kazıma yöntemiyle elde edilen bir guide

üretildi. İmplant arası mesafe 5,75 mm olacak şekilde panlandı. İmplantlar

firmanın yumuşak kemik için önerilen frezleme protokolü doğrultusunda

yerleştirildi. İmplantların yerleştirilmesi tamamlandığı andaki tork değerleri

kaydedildi. İkili gruplar arası farklılıkların değerlendirilmesi için bağımsız

örneklem t-testi kullanıldı. Bulgular: 3,5 mm ve 4,0 mm çaplara sahip

silindirik implantlarda implantların yerleştirme torkları arasında anlamlı bir

fark bulunmamıştır(p=0,875). Konik gövde dizaynında, 3,5 mm ve 4,0 mm

çaplara sahip olan implantların benzer yerleştirme torku değerlerine sahip

olduğu tespit edildi(p=0,464). 3,5 mm ve 4,0 mm çapa sahip implantlardan

konik gövde dizaynına sahip implantların silindirik implant dizaynına sahip

implantlara göre daha yüksek yerleştirme torku sağladığı

gösterilmiştir(p=0,000). Sonuç: İmplant çapının implantı yerleştirilme torku

üzerine anlamlı bir katkısı yoktur. Konik gövde yapısına sahip implantlarla

daha yüksek yerleştirme tork değerleri elde edilebilir.

Anahtar Kelimeler: Yerleştirme Torku, İmplant Cerrahisi, Primer Stabilite

27 Şubat 2020 11:15 Gültepe

Bildiri 343

Sabit Bölümlü Protezler İçin Ağıziçi Tarayıcılarla

Alınan Dijital Ölçülerin Hassasiyeti

Burcu Diker¹, Önjen Tak

1: İstanbul Okan Üniversitesi

Amaç: Bilgisayar destekli tasarım ve üretim sistemleri, sabit protezlerin

üretiminde sıklıkla kullanılmaktadır. Tam dijital iş akışı içerisinde, üretilen

protezlerin başarısında doğru ve hassas bir dijital ölçü esastır. Bununla

birlikte uzun diş eksikliğine sahip protezler için dijital ölçünün hassasiyeti

konusunda literatürde yeterli veri yoktur. Bu çalışmanın amacı, 4 üyeli sabit

bölümlü protez (SBP) için 6 farklı ağıziçi dijital tarayıcı sistemi ile alınan

dijital ölçünün hassasiyetini değerlendirmekti. Gereç ve yöntem: Çalışmada

üst çene tam ark akrilik model kullanıldı. Arkta çift taraflı olarak 4 üyeli SBP

için kanin ve 1. molar dişler prepare edildi. Model yüksek hassasiyete sahip

Page 196: Konuşma ve bildiri özetleri kitabı...klinik performansları ile ilgili bilgiler verilecek, kompozit resinlerle karşılaştırılarak ve tartışılacaktır. 17 27 úubat 2020 09:00,

195

endüstriyel referans tarayıcı (ATOS Core 80) ile taranarak referans veri seti

oluşturuldu. Hassasiyetin değerlendirilmesi için 6 farklı ağıziçi dijital tarayıcı

sistemi kullanıldı (Trios, iTero, Cerec Omnicam, Planmeca Emerald,

Primescan and Virtuo Vivo). Her tarayıcı ile 10 tarama yapıldı. Elde edilen

tüm veri setleri 3 boyutlu karşılaştırma yazılımına yüklendi (Geomagic

Studio). Bu yazılım ile referans veri seti ile tarayıcılardan elde edilen veri

setler üstüste hizalanıp çakıştırıldı. Prepare edilmiş dişler izole edilerek

hassasiyetleri ölçüldü. Her tarama veri seti için ortalama sapma değerleri

kaydedildi. Kruskal Wallis ve Mann-Whitney U testi ile istatistiksel analizi

yapılarak farklar tespit edildi. İstatistiksel anlamlılık düzeyi p≤.05 olarak

ayarlandı. Bulgular: Ağıziçi dijital tarayıcı sistemlerin hassasiyetinde

istatistiksel olarak anlamlı farklılıklar bulundu. Primescan tüm tarayıcılar

arasında en iyi hassasiyeti (43±3 and 23±8 µm) gösterirken en az hassasiyet

Emerald ile taranan ölçülerde (103±10 and 64±12 µm) gözlendi. Sonuç: Bu

çalışmanın kısıtlamaları ile birlikte 4 üniteli sabit bölümlü protezler için

prepare edilmiş dişlerin dijital ölçülerinin hassasiyeti ağıziçi tarayıcı

sistemine bağlı olarak değişti. Bu farklılıklar, üretilecek sabit bölümlü

protezlerin uyumu için klinik olarak anlamlı olabilir.

Anahtar Kelimeler: Ağıziçi Tarayıcı, Dijital Ölçü, Hassasiyet

27 Şubat 2020 11:30 Gültepe

Bildiri 344

Antibiyotikli Kanal Patlarının Mezenkimal Kök

Hücrelerinde Meydana Getirdiği Değişikliklerin

İncelenmesi

Seçil Çalışkan¹, Seçil Çalışkan, Hasan Salkın, Büşra Kurt, Zeynep Burçin

Gönen, Mustafa Aydınbelge

1: Eskişehir Osmangazi Üniversitesi

Amaç: Çalışmamızda rejeneratif endodontik prosedürler uygulanırken kök

kanalının dezenfeksiyonunda kullanılan üçlü, ikili ve modifiye üçlü

antibiyotik patların (TAP, DAP, m TAP) apikal papilla mezenkimal kök

hücrelerinde(SCAP) meydana getirdiği değişikliklerin hücre, RNA düzeyinde

incelenmesi ve klinik uygulamalarda kullanımları ile ilgili verilerin elde

Page 197: Konuşma ve bildiri özetleri kitabı...klinik performansları ile ilgili bilgiler verilecek, kompozit resinlerle karşılaştırılarak ve tartışılacaktır. 17 27 úubat 2020 09:00,

196

edilmesi hedeflenmiştir. Materyal ve Metod: SCAP, genç erişkin hastaların

gömülü 20 yaş dişlerinden izole edilmiştir. SCAP üzerine TAP, DAP ve mTAP

tedavisi (14 günlük ilaç tedavisi ve 28 günlük ilaç tedavisi) uygulanmış ve 28

gün sonra hücrelerin canlılık, proliferasyon, apoptoz ve farklılaşmaları

değerlendirilmiştir. Farklılaşmaların tespitinde osteokalsin, dentin sialo

fosfoprotein (DSPP) ve alkalen fosfataz (ALPP) gen ekspresyonları

değerlendirilmiştir. Grupların karşılaştırılmasında bağımsız gruplarda tek

yönlü varyans analizi, çoklu karşılaştırma testlerinde ise Tukey testi kullanıldı

(p<0,05). Bulgular: Her bir materyal için 14 ve 28 günlük gruplar

değerlendirildiğinde hücre canlılık, proliferasyon, erken apoptoz, geç

apoptoz ve total apoptoz oranlarındaki değişimlerde anlamlı bir farklılık

gözlenmemiştir. Gen ekspresyon düzeyleri değerlendirildiğinde; 14 gün ilaç

uygulaması yapılan DAP grubunda, osteokalsin ve DSPP genlerinin

ekspresyon düzeylerinde anlamlı yükseliş tespit edilmiştir. Bununla birlikte,

28 gün mTAP uygulaması yapılan grupta yine DSPP geni ekspresyon

düzeyinde anlamlı yükseliş tespit edilmiştir Sonuç: Sonuç olarak, çalışmada

kullandığımız medikamanların hiçbiri SCAP (apikal papilla kaynaklı

mezenkimal kök hücre) üzerine olumsuz etki göstermemekle birlikte, 0,1

mg/ml konsantrasyonda kullanıldığında osteojenik ve odontojenik

farklılaşmaya olumlu katkı sağlamışlardır. Rejeneratif tedavilerde, bahsi

geçen antibiyotiklerin belirtilen doz ve uygulama sürelerine dikkat edilerek

kullanımı uygun bulunmuştur.

Anahtar Kelimeler: Antibiyotikli Pat, Gen Ekspresyonu, Rejeneratif

Endodontik Tedavi, Scap

27 Şubat 2020 11:45 Gültepe

Bildiri 347

Trigeminal Nevralji Tanılı İki Hastada Endodontik

Tedavinin Hastalığın Seyrine Etkisi

Eda Biricik¹,

1: Erciyes Universitesi Dis Hekimligi

Trigeminal Nevralji ; Trigeminal sinirin bir veya daha fazla dalında genellikle

ağız içindeki veya çevresindeki tetik alanlarına dokunulmasıyla indüklenen;

Page 198: Konuşma ve bildiri özetleri kitabı...klinik performansları ile ilgili bilgiler verilecek, kompozit resinlerle karşılaştırılarak ve tartışılacaktır. 17 27 úubat 2020 09:00,

197

elektrik çarpması,yanma,şok şeklinde şiddetli, paroksismal ağrı atakları

şeklinde tanımlanır. Çoğunlukla orta ve ileri yaşlarda, daha sık kadınlarda

görülür. Ağrı; yüze dokunma ve yıkama, diş fırçalama, çiğneme, konuşma

veya termal değişiklik gibi duyusal uyarılarla provoke edilebilir. Genellikle

tek taraflıdır.Bu raporun amacı, trigeminal nevralji tanısı konmuş iki hastaya

yapılan kanal tedavisi yenilenmesi işlemi sonrası hastalığın seyrindeki

değişimlerin değerlendirilmesidir. İlk olguda dört yıl önce trigeminal nevralji

tanısı konmuş 52 yaşındaki kadın hastanın sol mandibular bölgede yüz

yıkama, dudak bölgesine dokunma, gülümseme ile başlayan ağrı şikayetleri

vardı. Hasta dört yıldır ilaç (Tegretol) kullanmaktaydı ve endodonti kliniğine

periapikal lezyonlu semptomatik 47 numaralı dişindeki eski kanal tedavisinin

yenilenmesi amacıyla yönlendirilmişti.Endodontik tedaviye başlandıktan 2

hafta sonraki seansta hasta asemptomatikti ve kendi tercihiyle ilacını

(Tegretol) kullanmayı bırakmıştı.Hastanın endodontik tedavisi

tamamlandıktan bir ay sonra hasta kontrole çağırıldı ve semptomlarının

kaybolduğu öğrenildi. İkinci olguda 10 yıl önce trigeminal nevralji tanısı

konmuş ve 5 yılı aşkın süredir asemptomatik olduğunu belirten 56 yaşındaki

kadın hastanın asemptomatik olan eski kanal tedavilerinin protetik

restorasyon öncesi yenilenmesi amacıyla hasta endodonti kliniğine

yönlendirildi. Hastanın 45 ve 46 numaralı dişlerinin tedavisine başlandıktan

bir gün sonra hastanın asemptomatik olan 46 numaralı dişinde şiddetli ağrı

ve sağ alt dudakta parestezi ile beraber seyreden ve dokunmayla stimüle

olan batıcı, yanıcı ağrılar gözlendi. Hastanın ilgili dişindeki perküsyon ağrısı

ve kanaldaki enfeksiyon bulguları elimine edildikten sonra kanal tedavileri

tamamlandı. Hastanın dişindeki ağrılarının azalmasıyla birlikte, eşlik eden

parestezi ve dudaktaki yanıcı tarzda ağrılarda da azalma gözlendi.Hastanın

1.ay ve 3.ay kontrollerinde semptomları azalan bir eğilim gösterdi ve

6.aydaki kontrolünde tamamen kayboldu. Sonuç olarak bu iki olgu ile

trigeminal nevraljinin endodontik enfeksiyon ile tetiklenebileceği ve ve kök

kanalındaki enfeksiyon eliminasyonun hastalığın seyrini etkileyebileceği

düşünülmüştür.

Anahtar Kelimeler: Trigeminal Nevralji, Kök Kanal Tedavisi, Periapikal

Enfeksiyon

27 Şubat 2020 12:15 Gereme

Bildiri 348

Page 199: Konuşma ve bildiri özetleri kitabı...klinik performansları ile ilgili bilgiler verilecek, kompozit resinlerle karşılaştırılarak ve tartışılacaktır. 17 27 úubat 2020 09:00,

198

Maksillofasiyal Fraktürlerde Postoperatif

Komplikasyonlarının Retrospektif Analizi

Anvar Ahmedov¹, Anvar Ahmedov

1: Evliya Çelebi Eğitim Ve Araştırma Hastanesi

Amaç: Opere edilen 47 mandibula ve maksilla fraktürleri olan hastaların

postoperatif komplikasyonlarının retrospektif değerlendirilmesi

amaçlanmıştır. Gereç ve Yöntem : Eylül 2016- aralık 2019 arasında opere

edilen 47 mandibula ve maksilla fraktürleri olan hastaların değerlendirilmesi

dosyaları üzerinden yapıldı. Hastaların kırık sonrası ilk 7 gün içerisinde opere

edildiği ve hepsi nazal entube edildiği görülmüştür. Üst ve alt ilk kesici dişler

orta hatta getirilmiş ve dişler tam okluzyonda iken intermaksiller fiksasyon

sağlanmış. Açık reduksiyon ve rijit fiksasyon plak vida seti ile yapıldı.

Hastalara, ilk 3 gün berrak sıvı , 3-7 gün süzdürülmüş çorbalar, 7-14 gün

muhallebi tarzı, 14-21 gün yumuşak gıdalar şeklinde perhiz uygulandı. Her

gıda alımı sonrasında su ile ağız çalkalama ve oral antiseptik çözeltiler

kullanıdı. 10. gün sonrasında yumuşak diş fırçasıyla ağız temizliğinin

yapılması istendi. Tüm mandibular fraktürü olan hastalarda yüz maskesi

kullanıldı. Bulgular : Postop 1 ay değerlendirilmesinde hastaların 5 inde

okluzyon bozukluğu geliştiği görüldü(kırık hattında korunmuş immobil yada

az mobil diş, diş kaplaması olan hastalar , entubasyona bağlı luksasyon,

alveolar kırıklar, angulusta molar diş luksasyonu). Postop 2 ayda 1 hastada

kırık hattındaki diş kökü çürüğü sebebiyle gelişen orokütan fistül görüldü.

Postoperatif komplikasyonların mandibula ve maksillanın parçalı ve çoklu

kırıklarında, kemik defekti olgularında, alveolar kırıklarda ve hastanın diş

kaplama ve diş köprüsü kullandığı vakalarda görüldüğü gözlemlendi. Sonuç

: Maksilla ve mandibulanın kompleks kırıklarını diş hekimliği ve plastik

cerrahi branşları birlikte değerlendirmelidir. Muayene, röntgen ve tomografi

değerlendirilmesi her zaman postoperatif komplikasyonlar göze alınarak

yapılmalıdır. Her ne kadar her hekim işinde iyi de olsa ikinci branş hekiminin

görüşüne kompleks vakalarda başvurulmalıdır. Yukarıda sayılan kompleks

patolojilerdeki postop komplikasyonlar hastaların preoperatif

değerlendirilmesi ve intraoperatif müdahalelerle her branşın kendine özgü

basit çözümlenebilen olgulardır. Multidisipliner yaklaşım ister kemik , ister

diş ister yumuşak doku patolojilerinin gözden kaçmasını önlediği gibi olası

kompliasyonların da oluşmasını engelleyebilir.

Page 200: Konuşma ve bildiri özetleri kitabı...klinik performansları ile ilgili bilgiler verilecek, kompozit resinlerle karşılaştırılarak ve tartışılacaktır. 17 27 úubat 2020 09:00,

199

Anahtar Kelimeler: Maksilla, Mandibula, Komplikasyon, Okluzyon

27 Şubat 2020 12:30 Gereme

Bildiri 349

Türkiye'deki Diş Hekimlerinin Posterior Kompozit

Uygulama Eğitimleri Ve Adeziv Tercihleri

Özlem Erçin¹,

1: Başkent Üniversitesi

Amaç: Bu çalışmanın amacı, Türkiye'deki diş hekimlerinin posterior kompozit

eğitimi ve adeziv materyal tercihlerini değerlendirmektir. Gereç ve Yöntem:

Elektronik anket, Türk Diş Hekimliği Birliği'ne (TDB) elektronik posta adresi

kayıtlı olan bütün diş hekimlerine gönderilmiştir. Sorular, herhangi bir kişisel

veri içermemektedir. Anket; cinsiyet, tecrübe, sektör, lisans eğitimi sırasında

posterior kompozit uygulama eğitimi alma/almama, mezuniyet sonrasında

kompozit eğitimine katılma/katılmama ve kompozit rezin dolguların altına

kullanılan adeziv materyaller ile ilgili sorular içermektedir. Toplanılan verilen

istatistiksel olarak analiz edilmiştir. Bulgular: Çalışmaya toplamda 1211 diş

hekimi [678 erkek (%56); 533 kadın (%44)] katılmıştır. Katılımcılarının büyük

bir çoğunluğu [%81.8 (n=990)] özel sektörde çalışmaktadır. Anket

çalışmamıza katılan diş hekimlerinin %71'i (n=860) lisans eğitimi sırasında

posterior kompozit eğitimi almışken, eğitim almayan hekimlerin %62.4'ü

(n=219) mezuniyet sonrasında eğitime katılmıştır. Kompozit rezin dolguların

altına adeziv olarak etch&rinse, self-etch veya herhangi birini tercih etme

yüzdeleri sırasıyla; %32.8 (n=397), %52.7 (n=638) ve %14.5 (n=176) olarak

belirtilmiştir. Tecrübe senesindeki artış, lisans eğitimi sırasında posterior

kompozit eğitimi alma yüzdesiyle ters orantılır. Cinsiyet ve tecrübeden

bağımsız olarak hekimlerin ortalama %50'si kompozit rezin dolguların altına

self-etch adeziv tercih etmektedir. Sonuç: Çalışmanın kısıtlılıkları dahilinde,

daha fazla tecrübeye sahip hekimlerin lisans içerisinde kompozit eğitimine

sahip olma oranlarının daha az olduğu ve tecrübe ve cinsiyetten bağımsız

olarak hekimlerin genellikle, ekstra asit uygulama işlemi gerektirmeyen self-

etch adezivleri tercih ettiği söylenebilir.

Anahtar Kelimeler:

Page 201: Konuşma ve bildiri özetleri kitabı...klinik performansları ile ilgili bilgiler verilecek, kompozit resinlerle karşılaştırılarak ve tartışılacaktır. 17 27 úubat 2020 09:00,

200

27 Şubat 2020 12:45 Gereme

Bildiri 350

Yeni Geliştirilen Farklı Peptid Zincirlerinin Süt Ve

Daimi Diş minesinde Remineralizasyona Etkisinin İn

Vitro Koşullarda incelenmesi:

Kadriye Temiz¹, Özge Erken Güngör, Oğuz Öztürk, Hüseyin Karayılmaz

1: Akdeniz Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi

Amaç: Peptitlerin tıpta pek çok alanda kullanılıyor olması, araştırmacıları, diş

hekimliğinde de reperatif ve rejeneratif tedavilerde kullanımı konusunda

araştırma yapmaya yönlendirmiştir. Yeni geliştirilen peptid ajanları ile, daha

önce kullanılan remineralizasyon ajanlarının dezavantajlarını ortadan

kaldırarak biyouyumlu, kullanımı kolay, başlangıç çürük lezyonlarının

ilerlemesinin durdurulmasına katkı sağlayacak yeni bir remineralizasyon

ajanının geliştirilmesi sağlanabilir. Çalışmamızda yeni geliştirilen 3 farklı

peptit ajanının mine yüzeyindeki kalsiyum ve fosfor miktarına etkinin

değerlendirilmesi amaçlanmıştır. Gereç ve yöntem: Çalışmamızda çürük,

görünür herhangi bir defekt ve restorasyonu olmayan çekilmiş 22 adet

daimi ve 22 adet süt dişi kullanılmıştır. Çalışma grubundaki dişlere 3 farklı

peptid 2’şer farklı konsantrasyonda (n=18) ve florür jeli (n=2) uygulanmış,

kontrol grubuna (n=2) her hangi bir ajan uygulanmamıştır. Tüm dişlerin

başlangıç, demineralizasyon ve remineralizasyon sonrası mineral içerikleri

SEM-EDX (Carl Zeiss NTS, Germany) cihazı ile belirlenmiştir. Bulgular: Hem

süt hem daimi dişlerde kalsiyum afinitesi en yüksek olan peptit P2-400 ve

P3- 400 iken fosfor afinitesi en yüksek olanlar ise, P3 200 ve P3-400

peptitleridir. Peptitlerin kalsiyum afinitesi Flor grubu ile kıyaslandığında ise

benzer sonuçlar elde edilmiş olup süt dişlerinde P2-400 peptidinde %42’lik

bir fark elde edilmiştir. Sonuç: Kalsiyum afinitesi en yüksek olan P2 ve P3

peptitlerinin farklı konsantrasyonlarda ve daha kapsamlı in vitro ve in vivo

çalışmalarda kullanılması planlanmıştır.

Anahtar Kelimeler: Remineralizasyon, Peptid, Flor

27 Şubat 2020 14:00 Gereme

Page 202: Konuşma ve bildiri özetleri kitabı...klinik performansları ile ilgili bilgiler verilecek, kompozit resinlerle karşılaştırılarak ve tartışılacaktır. 17 27 úubat 2020 09:00,

201

Bildiri 352

Pediatrik Zirkonyum Kronların Klinik

Değerlendirmesi Ve Ebeyeyn Memnuniyeti

Barış Karabulut Karabulut ,

Çocuk hastalarda çürük, deformasyon veya travma sebebiyle aşırı madde

kayıplı üst ön süt dişlerinin estetik restorasyonu çoğunlukla tam kaplama

yoluyla çözülebilmektedir. Ancak bu tedavi yöntemi süt dişlerinin küçük

boyutu, pulpanın diş yüzeyine olan yakınlığı, ince mine, azalan bağlanma

yüzeyiyle beraber özellikle küçük çocuklardaki tedaviyi zorlaştırmaktadır.

Yıllar içinde üst ön süt dişlerinin tam kaplaması için pek çok seçenek

sunulmuştur. Bu tedavi yöntemlerinin hepsinin avantaj ve dezavantajları

bulunmaktadır. Zirkonyum son yıllarda yetişkinlerde yaygın olarak kullanılan

bir materyal olarak uzun ömürlü ve estetik bir tedavi seçeneği olarak çocuk

diş hekimliğinde de kullanılmaya başlanmıştır. Bu sunumun amacı

zirkonyum kron yapılmış üst ön süt dişlerinin uzun dönem takip sonuçlarını

ve ebeveyn memnuniyet düzeyini paylaşmaktır. Sunumda aşırı madde

kayıplı üst süt keser dişlerin zirkonyum kronlarla (NuSmile, Houston, Texas,

USA) estetik ve fonksiyonel bakımdan restore edilen vakalar paylaşılacaktır.

Genel anestezi altında kanal tedavileri yapılan dişler zirkonyum kronlarla

restore edilmiştir. 24 ayı aşkın süre takip edilen kronlar retansiyon ve estetik

açıdan iyi sonuçlar göstermiştir. Ebeveyn memnuniyet oranları oldukça

yüksektir.

Anahtar Kelimeler: Zirkonyum, kron, çürük

27 Şubat 2020 15:15 Gültepe

Bildiri 353

Sınıf ıı Divizyon 1 Malokluzyona Sahip Hastalarda

Kondil Pozisyonu İle Servikal Lordoz açısı Arasındaki

İlişkinin Değerlendirilmesi,

Page 203: Konuşma ve bildiri özetleri kitabı...klinik performansları ile ilgili bilgiler verilecek, kompozit resinlerle karşılaştırılarak ve tartışılacaktır. 17 27 úubat 2020 09:00,

202

Defne Keçik Gür¹, Ömer Özel

1: Baskent Üniversitesi Dishekimligi Fakultesi

Amaç: Sınıf II Divizyon 1 malokluzyonu olan bireylerde Sentrik Okluzyon

(SO) ve Sentrik İlişki (Sİ) arasındaki sapma miktarı ve yönü ile servikal lordoz

açısı arasındaki ilişkiyi incelemek ve değerlendirmektir. Bireyler ve Yöntem:

Yaş ortalaması 22 yıl 7 ay olan 63 hastanın lateral sefalometrik filmleri

üzerinde servikal lordoz açıları ölçülmüş, aynı zamanda SAM artikülatörü

üzerinde yapılan Mandibuler Pozisyon İndikatörü (MPI) kaydı ile sentrik ilişki

– sentrik okluzyon sapması hesaplanmıştır. Bulgular: Sentrik ilişki – Sentrik

Okluzyon arasındaki sapma ile servikal lordoz açısı arasında anlamlı bir

korelasyon bulunmuştur. Sonuç: SO-Sİ arasındaki mesafe ile servikal lordoz

açısındaki daralma arasında pozitif bir korelasyon vardır.

Anahtar Kelimeler: Servical lordoz, TME, Okluzam Uyumsuzluk, Sentrik İlişki

Sentrik Okuzyon uyumsuzluğu

26 Şubat 2020 17:00 Kanes

Bildiri 354

Alerjik Tam Dişsiz Hastada İmplant Üstü Monolitik

Zirkonyum Kullanilmasi

Mustafa Ayata¹,

1: Erciyes Üni. Diş Hekimliği Fakültesi

Giriş: Konvansiyonel tam protezlerin kullanımı, yetersiz stabilite, destek ve

retansiyon kaybı gibi çok sayıda problemide beraberinde getirmektedir.

Bununla beraber, implant üstü sabit protezler kullanıldığı taktirde bu

problemler giderilebilir ve böylece hastaların psikolojik ve sosyal

durumunda düzelme görülebilir. İmplant üstü sabit protez kullanan

hastalarda, tam protez kullananlara göre daha az kemik kaybı

görülmektedir. Ayrıca bu tip protezler, konvansiyonel tam protezlere göre

hasta memnuniyeti, çiğneme yeteneği ve yaşam kalitesini değiştiren protetik

konforu hastaya daha iyi sağlamaktadır. Vaka: Tam dişsiz 54 yaşındaki kadın

hasta estetik, fonksiyon ve fonasyon şikayetleriyle kliniğimize başvurmuştur.

Hastanın anamnezinde birçok maddeye alerjisi olduğu bilgisi alınmıştır.

Page 204: Konuşma ve bildiri özetleri kitabı...klinik performansları ile ilgili bilgiler verilecek, kompozit resinlerle karşılaştırılarak ve tartışılacaktır. 17 27 úubat 2020 09:00,

203

Bunun üzerine hastaya sabit protez istediği için implant üstü protez

planlaması yapılarak, hastanın tıp fakültesinde gerekli testler neticesinde

titanyuma alerjisi olmayıp, nikel krom kabolt maddelerine alerjisinin

bulunduğu tespit edilmiştir. Hastaya implantlar yerleştirildikten 3 ay sonra

kliniğimizde implant üstü protez yapımına başlanmıştır. Hastanın

interokluzal mesafesinin kısıtlı olması ve implant firmasının vidalı açılı

abutment seçeneğinde platformun yüksek olması neticesinde, bu firmanın

simante abutmentlarının kullanımına karar verilmiştir. İnterokluzal mesafenin

az olması durumu ve simante abutmentlarda tutuculuk kaybetmeme

açısından gerekli freze yapılamadığı ve hastanın alerjisi sonucunda implant

üstü protez materyali olarak monolitik zirkonyum yapılmasına karar

verilmiştir. Açık kaşık ölçü yöntemiyle, ölçü postları paten rezinle birbirine

bağlanarak ölçü alınmıştır. Hastanın okluzyon dikey boyutu, basplak üzerine

akrilik diş dizilerek tespit edilmiş olup modeller artikülatöre alınarak,

monolitik zirkonyum (Optima CadCam zirkonyum blok, 3/4) yapılmıştır.

Monotilitik zirkonyumun estetik kaygılarından dolayı bukkal yüzeylere

felspatik porselen işlenerek kabul edilebilir bir estetik sonuç sağlanmıştır.

Anahtar Kelimeler:

27 Şubat 2020 10:00 Gültepe

Bildiri 355

Estetik Ve Fonksiyonel Şikayetleri Bulunan Hastanın

Güncel Restoratif Materyallerle Rehabilitasyonu

Fatma Ayşe Şanal ,

Amaç: Bu olgu sunumunda estetik şikayetleri ve uyumsuz restorasyonları

olan hastanın fonksiyon ve estetiğinin farklı restoratif materyallerin

kullanımıyla geri kazandırılmasının tartışılması amaçlanmıştır. Olgu: Maksiller

anterior bölgede estetik sorunları ve her iki çene posterior dişlerinde mevcut

uyumsuz restorasyonlardan kaynaklanan şikayetleri bulunan 42 yaşındaki

kadın hasta 05.09.2019 tarihinde Bolu Abant İzzet Baysa Üniversitesi Diş

Hekimliği Fakültesi Protetik Diş Tedavisi Kliniği’ne estetik ve fonksiyonel

şikayetleri nedeniyle başvurdu. Her iki çene posterior bölgede mevcut olan

uyumsuz restorasyonların söküldü. Periodontal tedaviyi takiben restoratif ve

Page 205: Konuşma ve bildiri özetleri kitabı...klinik performansları ile ilgili bilgiler verilecek, kompozit resinlerle karşılaştırılarak ve tartışılacaktır. 17 27 úubat 2020 09:00,

204

endodontik tedaviye gereksinimi olan dişler belirlenerek, ilgili dişlerin

tedavileri yapıldı. Her iki çene posterior dişlerin preperasyonları tamamlandı.

Hastanın estetik şikayetleri dikkate alınarak, 13-12-11-21-22-23 nolu dişlere

laminate veneer uygulanması kararlaştırıldı. Dişlerin preperasyonlarını

takiben ilave reaksiyonlu silikon kullanılarak ölçüleri alındı. Üst çene anterior

bölge dişleri için IPS e.maxPress (Ivoclar Vivadent, Schaan, Liechtenstein) alt

yapı ve IPS e.maxCeram (Ivoclar Vivadent, Schaan, Liechtenstein) üst yapı

seramiği kullanılarak üretilen laminate veneerler ve posterior dişler için

zirkonyum altyapı (Zirkonzahn, GmbH, İtalya) üzerine feldspatik seramik

(Vita VM9, Vita Zahnfabrik, Bad Sackingen, Almanya) fırınlanarak üretilen

restorasyonlar hastaya teslim edildi. Teslim sonrası bakım ile ilgili

bilgilendirmelerin yapılmasını takiben yapılan 1. ve 3. ay kontrollerinde

hastanın fonksiyonel ya da estetik herhangi bir şikayeti olmadığı tespit

edildi. Sonuç: Hastaların estetik ve fonksiyonel beklentilerinin karşılanması

amacıyla farklı restoratif materyallerin, endikasyonları göz önünde

bulundurularak, birlikte kullanımları başarılı klinik sonuçlar elde

edilebilmesine olanak sağlamaktadır

Anahtar Kelimeler: Laminate Veneer , Zirkonyum Oksit , Restoratif

Alternatifler

26 Şubat 2020 16:15 Kanes

Bildiri 356

Erciyes Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesine

Başvuran Sendromik pediatrik Hastalarin

Değerlendirilmesi

Gül Yücel¹,

1: Erciyes Üniversitesi

Amaç: Diş hekimlerine rutin olarak gelen sağlıklı çocuklara göre daha az

sıklıkla gelmekte olan sendromlu hastalar özel durumlarına özgün özellikler

göstermektedir. İhtiyaç duydukları tedavi planının doğru bir şekilde

oluşturulabilmesi için çeşitli branşların iş birliği içinde çalışmasının önemi

büyüktür. Çalışmamızda anestezi altında tedavisi yapılan sendromik

pediatrik hastaların geriye yönelik değerlendirilmesi amaçlanmıştır. Gereç ve

Page 206: Konuşma ve bildiri özetleri kitabı...klinik performansları ile ilgili bilgiler verilecek, kompozit resinlerle karşılaştırılarak ve tartışılacaktır. 17 27 úubat 2020 09:00,

205

Yöntem: Erciyes Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesine 1 Haziran 2019-1

Ocak 2020 tarihleri arasında başvuran ve tedavileri genel anestezi veya

sedasyon altında yapılan pediatrik hastalardan sendromik hastalığı olanlar

çalışmaya dahil edildi. Bulgular: Erciyes Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi

Pedodonti ve Ağız Diş Çene Cerrahisi bölümleri tarafından son 6 ayda 1636

hastadan preoperatif pediatri konsültasyonu istenmiş olup bu hastaların

31’inde önceden tanı konulmuş sendromik hastalık mevcuttu. Hastaların

16’sı erkek, 15’i kız olup yaşları 3-17 yaş (ortalama 8,5 yaş) arasındaydı. En

sık görülen hastalık Down sendromu (n:13) olarak saptandı. Diğer olgular Gri

Platelet Sendromu, Nörofibromatozis Tip 1, Apert sendromu, Williams

sendromu (n:2), Pelizeus Merzbacher Sendromu, Bland-White-Garland

sendromu (ALCAPA), 48+4X sendromu, Wolf Hirschhorn Sendromu,

Mukopolisakkaridoz, Alexander endromu, Glutarik asidüri tip 1, Cornelia de

Lange sendromu, Pierre-Robin sendromu, Konjenital glikolizasyon defekti

tip1 A, Morbus Canavan sendromu, Netherton sendromu idi. Hastaların 10

tanesinde düzenli ilaç kullanım öyküsü mevcuttu. Hastalara toplamda 79 diş

çekimi, 54 kanal tedavisi, 208 kompozit dolgu yapıldı. Hastaların hiç birinde

anestezi esnasında ve sonrasında komplikasyon yaşanmadı. Sonuç:

Fakültemizde çocuk sağlığı ve hastalıkları, anesteziyoloji ve reanimasyon,

pedodonti, ağız diş ve çene cerrahisi branşlarının multidisipliner çalışmasının

sonucu olarak sendromik pediatrik hastaların diş tedavileri anestezi altında

sorunsuz ve komplikasyonsuz bir şekilde gerçekleştirilmektedir.

Anahtar Kelimeler: Pedodonti, Pediatri, Sendrom, Preoperatif Değerlendirme

Page 207: Konuşma ve bildiri özetleri kitabı...klinik performansları ile ilgili bilgiler verilecek, kompozit resinlerle karşılaştırılarak ve tartışılacaktır. 17 27 úubat 2020 09:00,

206

Poster Bildiriler

Page 208: Konuşma ve bildiri özetleri kitabı...klinik performansları ile ilgili bilgiler verilecek, kompozit resinlerle karşılaştırılarak ve tartışılacaktır. 17 27 úubat 2020 09:00,

207

26 Şubat 2020 Öğleden Sonra Kiosk1

Bildiri 5

Temporomandibular Eklem İnternal Düzensizliği Olan

Hastalarda Farklı Tedavi Yöntemlerinin Klik Sesi,

Vertikal Ve Lateral Hareket Miktarı Üzerindeki

Etkinliğinin Değerlendirilmesi

Ravza Eraslan ¹ ,

1: Ortoperio Ağız Ve Diş Sağlığı Polikliniği

Bu çalışmanın amacı; temporomandibular eklem internal düzensizliği olan

hastaların, konservatif tedavi seçeneklerinden düşük doz lazer tedavisi ve 2

farklı oklüzal splint ile tedavisinin (stabilizasyon ve anterior konumlandırıcı

splint) etkinliklerinin karşılaştırılmasıdır. Bu araştırmaya dahil edilen hastalara

Research Diagnostic Criteria/Temporomandibular Disorders (RDC/TMD)

formlarının Axis I ve Axis II bölümleri uygulanmış ve tüm hastaların

redüksiyonlu disk deplasmanı hastası olduğu tespit edilmiştir. Ayrıca tüm

hastalara TME ultrasonografi görüntülemesi yapılarak hastaların RDD

oldukları yeniden onaylanmıştır. Bu testler tedavi başlangıcında, 3.ayda

gerçekleştirilen ara kontrolde ve tedavi bitiminde (6.ay) uygulanmıştır.

Hastaların ağız açma ve kapama sırasında eklemden gelen klik sesleri,

vertikal hareketlerde açma miktarları ve lateral hareket miktarları

değerlendirilmiştir. 20 kişi düşük doz lazer tedavisi ile, 20 kişi stabilizasyon

splinti ile, 20 kişi ise anterior repozisyone splint ile tedavi edilmiştir. 10’ ar

kişilik hasta ve sağlıklı kontrol grubu oluşturulmuştur (n=80). RDC/TMD axis

2 formundan ve algometre cihazından elde edilen sonuçlar ile hastalardaki

iyileşme durumu değerlendirilmiştir. Daha sonra elde edilen veriler

istatistiksel olarak değerlendirilmiştir. Ağız açma esnasında ortaya çıkan

sesin iyileşmesi yönünden etkin olan tedavi grubu anterior repozisyone

splint grubudur. Yan hareket miktarı lazer uygulanan hasta grubunda

anlamlı derecede iyileşme göstermiştir. Hasta kontrol grubunda ağız açma

sırasında ortaya çıkan sesin ortadan kalkması, algometrik ölçümlerde

iyileşme ve yan hareket miktarlarında artış gözlenmiştir. Tüm tedavi grupları

karşılaştırıldığında dikey hareketler sırasında ölçülen ağız açıklığı miktarları

ve ağız kapama sırasında ortaya çıkan klik sesinin iyileşmesi yönünde

Page 209: Konuşma ve bildiri özetleri kitabı...klinik performansları ile ilgili bilgiler verilecek, kompozit resinlerle karşılaştırılarak ve tartışılacaktır. 17 27 úubat 2020 09:00,

208

istatistiksel olarak anlamlı sonuçlar elde edilememiştir. TME

düzensizliklerinde görülen klik sesi, dikey ve lateral hareket kısıtlılığı ve

basınç-ağrı eşiğinin düşük olması durumuna çalışmamızda uyguladığımız

tedavi yöntemlerinin her biri ayrı ayrı olumlu sonuçlar vermiştir. Sonuç

olarak hastaların şikayeti göz önünde bulundurularak hangi tedavi

yönteminin kullanılacağına karar verilebilinir. Bununla birlikte, bu çalışma

sonuçlarına göre herhangi bir tedavi uygulanmadığında TMD’ nin kendini

sınırlama özelliğinin olduğu söylenebilir.

Anahtar Kelimeler: Temporomandibuler Eklem Düzensizlikleri, Düşük Doz

Lazer Tedavisi, Stabilizasyon Splinti Uygulaması, Anterior Repozisyone

Splinti Uygulaması, Algometre Cihazı, Klik Sesi.

26 Şubat 2020 Öğleden Sonra Kiosk1

Bildiri 12

Travmaya Bağlı Kondiler Hiperplazi: Bir Vaka Raporu

Mustafa Kiranatli ¹ ,

1: Kütahya Sağlik Bilimleri Üniversitesi

Giriş: Kondiler hiperplazi; mandibuler kondilin aşırı büyümesiyle karakterize,

nadir görülen bir malformasyon olup kadınlarda daha çok görülür.

Genellikle unilateral görülen kondiler hiperplazi, asimetri ve oklüzyon

bozukluğuna da neden olabilir. Bu olgu raporunda travma sonucu gelişen

kondiler hiperplazi vakası sunulmuştur. Olgu sunumu: 50 yaşındaki kadın

hasta kliniğimize diş eksikliğinin tedavisi için başvurdu. Alınan detaylı

anamnezde, hastanın 12 yaşında diş çekimi esnasında çenesinde fraktür

oluştuğu bu sebeple 19 yaşında cerrahi operasyon geçirdiği öğrenildi.

Ekstraoral muayenede, palpasyonda sol TME’de sert şişlik ve yüzde asimetri

tespit edildi. Hastada sol posterior çapraz kapanış mevcuttu ve ağız

açıklığında kısıtlılık mevcuttu. Hastadan alınan panaromik radyografi ve

konik ışınlı bilgisayarlı tomografide sol mandibuler kondilde aşırı büyüme,

ramusta gelişim geriliği görüldü. Hastaya radyolojik olarak kondiler

hiperplazi tanısı koyuldu. Hastaya olası tedaviler anlatıldı. Ancak hasta bu

durumdan şikayetçi olmadığını, uzun yıllar bu şekilde idame ettiğini

belirterek cerrahi tedaviyi reddetti. Hasta 6 aylık periyotlarla kontrole

Page 210: Konuşma ve bildiri özetleri kitabı...klinik performansları ile ilgili bilgiler verilecek, kompozit resinlerle karşılaştırılarak ve tartışılacaktır. 17 27 úubat 2020 09:00,

209

çağrıldı. Tartışma: Kondiler hiperplazinin etiyolojisi tam olarak açığa

kavuşturulamamakla birlikte muhtemel faktörler; travma, lokal dolaşım

bozukluğu, artroz, aşırı kuvvetler, genetik faktörler, hormonal bozukluklar ve

intrauterin etkilerdir. Literatürde kondiler hiperplazinin travma sonucu

yaralanmaya yanıt olarak tamir sürecindeki aşırı proliferasyonla geliştiğini

bildiren yayınlar mevcuttur. Kondiler hiperplazinin ayırıcı tanısında osteoma,

kondroma, osteokondroma, sinoviyal kondromatozis, osteoid osteoma,

fibroosteoma, miksoma, fibrosarkoma, kondrosarkoma, dev hücreli tümör,

hemifasiyal mikrosomia, hemifasiyal hipertrofi, maksiller hipoplazi, diğer

eklemdeki kondiler hipoplazi ya da rezorptif patolojiler yer almaktadır. Bizim

olgumuzda kondiler hiperplaziye, büyüme gelişim döneminde geçirilen

travmanın etken olduğu düşünülmektedir.

Anahtar Kelimeler: Kondiler Hiperplazi, Cbct, Fasiyel Asimetri

26 Şubat 2020 Öğleden Sonra Kiosk1

Bildiri 14

Fibroosseoz Lezyon : Olgu Sunumu

Ferhat Musulluoğlu ,

Tüm benign fibroosseoz lezyonlarda ortak olan, normal kemiğin, görünüşte

kemiksi veya sement olabilen, çeşitli miktarlarda mineralize madde içeren

kolajen lifler ve fibroblastlardan oluşan bir doku ile değiştirilmesidir. Birçok

lezyon bu kalsifikasyonların bir karışımını içerir. Osteoblast ve osteoklast

benzeri dev hücreler mevcut olabilir. Kesin bir tanı sadece histopatolojik

özelliklere dayanamaz, ancak iyi klinik, radyografik ve histolojik korelasyon

gerektirir. Fibroosseoz lezyonlar asemptomatik olabilir ve sadece rutin

radyografilerde tanınabilir veya önemli estetik ve fonksiyonel bozukluklarla

ilişkili olabilir. 44 yaşındaki kadın hasta sol mandibular bölgede ağrı

şikayetiyle kliniğimize başvurdu. İntraoral muayenesi ve radyografik

değerlendirmesi yapılan hastanın panaromik radyografisinde, sol

mandibular bölgede radyoopak, etrafı raadyolusent hat ile çevrelenmiş

mikst görüntü veren lezyon tespit edildi. Hasta ilgili bölgeden 8 yıl önce 36

numaralı dişini çektirmiş olduğunu ve o tarihten itibaren sabit protez

kullandığını belirtti. İntraoral olarak herhangi bir ekspansiyon veya yumuşak

Page 211: Konuşma ve bildiri özetleri kitabı...klinik performansları ile ilgili bilgiler verilecek, kompozit resinlerle karşılaştırılarak ve tartışılacaktır. 17 27 úubat 2020 09:00,

210

doku bütünlüğünde kayıp gözlenmedi. Hasta ilgili bölgede palpasyonda

ağrı şikayeti dışında herhangi bir semptom belirtmedi. Yapılan bilgisayarlı

tomografi incelemesinden sonra fibroosseoz lezyon ön tanısı alan lezyon,

ilgili bölgede herhangi bir asimetri oluşturmaması ve boyutlarının küçük

olması (1x1.5 cm) sebebiyle tamamıyla eksize edildi. Hastanın rutin

kontrolleri devam etmekte ve herhangi bir komplikasyon görülmedi.

Fibroosseoz lezyonlar çeşitli klinik davranış sergilerler, ancak iyi huylu bir

bağ dokusu matrisi ve yeni kemik oluşumu içeren mikroskobik özellikleri

paylaşırlar. Bu gruptaki varlıkların örtüşen histolojik özellikleri ve bireysel

lezyonların atipik özellikleri sıklıkla kesin tanıları zorlaştırır. Fibroosseoz

lezyonun kesin tanısına bağlı olarak farklı tedavi seçenekleri öngörülmüştür.

Küretajın yüksek nüks riskine sahip olmasına karşın radikal eksizyon nüksü

önlemek için en iyi tedavi seçeneğidir. Serbest doku flebi ile genişletilmiş

rezeksiyon ve rekonstrüksiyon geniş lezyonlarda güvenilir bir yöntemdir. Bu

vakada lezyonun boyutları ve bulunduğu konum değerlendirilerek lezyonun

tamamen eksize edilmesine karar verilmiştir.

Anahtar Kelimeler: Fibrom,ossez

26 Şubat 2020 Öğleden Sonra Kiosk1

Bildiri 16

Dev Hücreli Granülom ; Olgu Sunumu

Ömer Faruk Boylu ,

Çenedeki dev hücreli granülom, çok sayıda dev hücreli mononükleer hücre

infiltrasyonu içeren iyi vaskülerize lezyondur. Lezyon her yaşta gelişebilir,

ancak yaşamın beşinci ve altıncı dekatları arasında daha yaygındır . Kadınlar

erkeklerden daha yaygın olarak etkilenir. Mandibula maksilladan daha sık

etkilenir. 52 yaşında kadın hasta kliniğimize çiğneme, konuşma sorunlarına

yol açan ağız içi kitle şikayetiyle başvurdu. Klinik olarak, lezyon kırmızı-mor

renkli, pürüzsüz yüzeyli, lastiksi kıvamdaydı. Alt çeneden sol 1. premolar ile

2.molar arasında yapışık dişetinde yerleşim gösteren saplı lezyon cerrahi

olarak eksize edildi. Lezyon ile komşu, mobil dişler çekildi. Alınan doku

histopatolojik olarak incelendi. Sonuç dev hücreli granulomdu. Bu vakada,

lezyonun yetersiz oral hijyen ve periodontitis nedeniyle olabileceği

Page 212: Konuşma ve bildiri özetleri kitabı...klinik performansları ile ilgili bilgiler verilecek, kompozit resinlerle karşılaştırılarak ve tartışılacaktır. 17 27 úubat 2020 09:00,

211

düşünülmektedir, 2 aylık takipte nüks izlenmemiştir. Dev hücreli

granolumların tedavisi yaygın olarak cerrahi eksizyondur.Dev hücreli

granulomun çapı ve hastanın sistemik durumu değerlenirildikten sonra

cerrahi olarak çıkartılması uygun görüldü.

Anahtar Kelimeler: Dev ,granulamo .biopsi

26 Şubat 2020 Öğleden Sonra Kiosk1

Bildiri 17

Mandibula Fraktürü;olgu Sunumu

Ömer Faruk Boylu ,

Mandibula fraktürleri hastalarda sık görülen bir fasial yaralanmadır. Tüm

fasial yaralanmaların % 10-25'ini oluşturur. Etiolojide en sık karşılaşılan

nedenler; motorlu araç kazaları, kişiler arası kavgalar, düşmeler, spor ve

ateşli silah yaralanmalarıdır. Simfiz ve parasimfiz fraktürleri en iyi açık

redüksiyon ve rijid fiksasyonla tedavi edilir.Parasimfiz bölgesi fraktürlerinde

fonksiyon esnasında mandibulanın deplasmanını önlemek için 2 plak

uygulanması gerekir.27 yaşında erkek hasta travma sonrası kliniğimize

şiddetli ağrı , şişlik ve dudakta uyuşukluk şikayeti ile başvurdu. İntraoral

muayenede oklüzyonda bozulma, sağ alt 2. Premolar dişte mobilite, anterior

fragmanda deplasman teşhis edildi. Panaromik radyografide sağ parasimfiz

bölgesinde mental foramen ve 5 numaralı dişi içerisine alan alveolar

kemikten mandibulanın alt sınırına uzanan kırık hattı görüldü. Daha ileri

değerlendirme için hastadan CBCT istendi. CBCT değelendirmesinde sağ

subkondiler bölgede tam ayrılmamış kırık görüldü. Aynı gün hastaya

İntermaksiller fiksasyon (İMF) yapılarak oklüzyon ve kırık fragmanları repoze

edildi. Hastaya iki gün sonra nasal entübasyonla genel anestezi sağlandıktan

sonra açık redüksiyon yapıldı. kırık hattına intra oral olarak yaklaşıldı.Kırık

hattında bulunan 35 numaralı diş açık rediksiyon esnansında çekildi. Daha

sonra bölgeye iki adet miniplak yerleştirilerek kırık bölgesi redükte

edildi.Kırık hattı mental foremen hizasından geçtiği için foromen disseke

edildi. mini plaklar foremenin üstünde ve alt tarafında uygulandı. Mini

plakalar tipik olarak, 2.0 mm vida çapında küçük plaklar bulunur. Bu

plakaların, mandiula kırıklarının tedavisinde etkili olduğu gösterilmiştir. Tipik

Page 213: Konuşma ve bildiri özetleri kitabı...klinik performansları ile ilgili bilgiler verilecek, kompozit resinlerle karşılaştırılarak ve tartışılacaktır. 17 27 úubat 2020 09:00,

212

olarak, yeterli bir fiksasyon için bir üst ve alt plaka gerekir.Bu plakaların bir

avantajı, maksillomandibuler fiksasyon ihtiyacını ortadan kaldırmış olmasıdır.

Anahtar Kelimeler: Fracture,mandibula,mini

26 Şubat 2020 Öğleden Sonra Kiosk2

Bildiri 19

Maksiller Sinüsten Dental İmplant Çıkarılması: Vaka

Raporu

Özlem Elverişli ¹ ,

1: İnönü Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi

Amaç: Dental implantların, maksiller posterior dişsiz alanlara yerleştirilmesi

maksiller sinüse yakınlık, azalmış kemik yüksekliği nedeniyle doğru cerrahi

planlama ve teknik gerektirir. Aksi takdirde dental implantın maksiller sinüse

yer değiştirmesi şeklinde komplikasyonlar ile karşılaşılabilir. Maksiller sinüse

yer değiştiren dental implantlar sinüs enfeksiyonuna sebep olabilir. Bu

nedenle çıkarılmaları gerekir. Bu çalışmada maksiller sinüste bulunan dental

implantın çıkarılması sunulmuştur. Olgu : 69 yaşındaki sistemik olarak

sağlıklı erkek hastadan alınan anamnezde ilgili bölgeye 4 sene önce dış

merkezde implant uygulandığı öğrenildi. Başarısız olan implantların

çıkarıldığı bilgisi verilen hasta, rutin radyografik muayenede sağ maksillar

sinüste tespit edilen asemptomatik implantın çıkarılması için kliniğimize

başvurdu. Sağ maksiller sinüse ulaşmak için 15 numaralı dişin distali

bölgesinden ve 17 numaralı dişin mezyali bölgesinden vertikal, alveol kret

tepesinden horizontal insizyon yapılarak tam kalınlıklı flep kaldırıldı. Sinüs

ön duvarına lateral yaklaşımla osteotomi yapıldı. Sinüse kemik penceresi

açıldı. İmplant çıkarıldı. Bölge batikon ve serum fizyolojik ile irrige edildi.

Enfekte olarak görülen sinüs membranı ve sinüs içeriği kürete edildi ve

temizlendi. Bölge 3.0 Vicryl sütur kullanılarak süture edildi.

Amoksisilin+klavulanik asit, parasetamol ve dekonjestan reçete edildi. Hasta

sorunsuz taburcu edildi. 1 hafta sonra yapılan kontrolde herhangi bir sorun

görülmedi. Sonuç : Dental implantlar maksiller sinüse, nazal fossaya,

mandibular kanala, mental foramene yer değiştirebilirler ve çıkarılmaları

gerekir. Bu komplikasyonların gelişimini önlemek için dikkatli klinik ve

Page 214: Konuşma ve bildiri özetleri kitabı...klinik performansları ile ilgili bilgiler verilecek, kompozit resinlerle karşılaştırılarak ve tartışılacaktır. 17 27 úubat 2020 09:00,

213

radyolojik muayene , anatomik bilgi ve doğru cerrahi planlama ve teknik

gerekir. Bu vakada da maksiller sinüse yer değiştirmiş olan implantı çıkardık.

Anahtar Kelimeler: İmplat,sinüs,

28 Şubat 2020 Öğleden Sonra Kiosk2

Bildiri 30

Odontoma Ve Gömülü Kanin Dişin Birlikte Alınması:

Vaka Raporu

Özlem Elverişli ¹ ,

1: İnönü Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi

Amaç: Odontoma çenelerde en sık görülen odontojenik tümörlerden biri

olup (%22) ;histolojik olarak mine, dentin, sement, pulpa ve foliküler doku

gibi dental dokuların değişik formasyonlarını içerir. Çenelerde görülen

odontomalar çoğunlukla daimi diş sürmesini engelleyerek dişlerin gömülü

kalması sebeplerindendir. Gömülü diş, dişin sürmesindeki bir engel

nedeniyle sürmesi gereken zamanda normal fonksiyonel pozisyonunu

alamayan dişlerdir. Bu raporda, sağ anterior mandibulada odontoma ve

buna bağlı olarak gömülü kalmış kanin dişin birlikte alınması anlatılmıştır.

Gereç ve Yöntem: 15 yaşındaki sistemik olarak sağlıklı erkek hasta gömülü

diş hikayesi ile oral diagnoz tarafından kliniğimize yönlendirildi. Yapılan

klinik muayenede 43 numaralı dişin ağızda görülmediği, radyografik

muayenede dişin gömülü kaldığı ve sürme yolunda radyoopak lezyonun

bulunduğu görüldü. CT görüntüleme ile lezyonun tam lokalizasyonu tespit

edildi. Alt çene anterior labial mukozaya kasları da içine alacak şekilde

horizontal insizyon yapıldı, tam kalınlıklı mukoperiosteal flep kaldırıldı.

Odontomaya ulaşmak için kemik penceresi açıldı, açığa çıkan diş benzeri

oluşumlar çıkarıldı, ardından gömülü kanin dişin çekimi yapıldı. Bölge serum

fizyolojik ile bolca irrige edildi. Keskin kemik kenarları düzeltildikten sonra

mental kaslar orijinal yerine gelecek şekilde sütur atılarak yara primer olarak

kapatıldı. Ameliyat sonrası çene ucu pitozisini, ödem ve hematomu

engellemek için 48 saat bandaj uygulandı. Amoksisilin+klavulanik asit,

parasetamol, klorhexidin gargara reçete edildi. Hasta sorunsuz taburcu

edildi. Yapılan histolojik inceleme sonucu komplex odontoma olduğu

Page 215: Konuşma ve bildiri özetleri kitabı...klinik performansları ile ilgili bilgiler verilecek, kompozit resinlerle karşılaştırılarak ve tartışılacaktır. 17 27 úubat 2020 09:00,

214

belirlendi. Sonuç: Odontomalar sıklıkla daimi dişler ile ilişkili, asemptomatik,

bening miks tümörlerdir. Odontomalar bening olmalarına karşın diş

erüpsüyonunu engelleyebilir, kist ve enfeksiyon oluşturabilirler. Biz de

vakamızda odontomanın gömülü diş ile birlikte eksizyonunu gösterdik.

Anahtar Kelimeler: Odontoma ,maxilla ,biyopsi

26 Şubat 2020 Öğleden Sonra Kiosk2

Bildiri 45

Periapikal Lezyonlu İrreversible Pulpitisli Daimi Molar

Dişte Koronal Pulpotomi: Olgu Sunumu

Seda Elmas ¹ , Mesut Enes Odabar

1: Gazi Üniversitesi

Amaç: Bu olgu sunumunda, periapikal lezyonu bulunan ve semptomatik

irreversible pulpitis tanısı koyulan matür daimi sol mandibuler birinci molar

dişin koronal pulpotomi ile tedavisi anlatılmaktadır. Olgu Sunumu: 13

yaşındaki erkek hasta kliniğimize sol alt bölgede spontan olarak başlayan ve

uzun süre geçmeyen şiddetli ağrı şikayetiyle başvurdu. Yapılan intraoral

muayenede 36 numaralı dişte derin çürük lezyonu olduğu belirlendi. İlgili

dişte perküsyona pozitif cevap alınırken, komşu yumuşak dokuda fistül ya

da şişlik gözlemlenmedi. Yapılan radyolojik incelemede 36 numaralı dişin

periapikalinde lezyon olduğu belirlendi. Dişe soğuk ve elektrikli pulpa testi

uygulandığında pozitif cevap alındı. Semptomatik irreversible pulpitis tanısı

koyularak, mineral trioksit agregat (MTA) ile vital pulpa tedavilerinden olan

koronal pulpotomi uygulanmasına karar verildi. Lokal anestezi altında tüm

çürük steril çelik rond frezle temizlendikten sonra steril elmas fissür frezle su

soğutması altında pulpa ekspoz edilerek koronal pulpa amputasyonu

gerçekleştirildi. Tüm kanal ağızlarında kanama görülmesiyle pulpa

vitalitesinden emin olunduktan sonra serum fizyolojik emdirilmiş pamuk

peletle kanama kontrolü sağlandı. Ardından kaviteye MTA yerleştirilerek

üstüne nemli pamuk pelet konuldu. Kavite geçici olarak cam iyonomer

simanla restore edildi. Beş gün sonra geçici restorasyon kaldırılarak MTA

sertleşmesi kontrol edildi. Kaide materyali olarak cam iyonomer siman

yerleştirilerek kompozit rezin ile daimi restorasyon yapıldı. Bir hafta sonra

Page 216: Konuşma ve bildiri özetleri kitabı...klinik performansları ile ilgili bilgiler verilecek, kompozit resinlerle karşılaştırılarak ve tartışılacaktır. 17 27 úubat 2020 09:00,

215

yapılan muayenede dişin asemptomatik olduğu görüldü. 9 ve 12. ay

kontrollerinde klinik olarak asemptomatik olan dişin radyolojik

değerlendirmesinde lamina dura izlenirken; periapikal lezyonun iyileştiği

gözlemlendi. Sonuç: Semptomatik irreversible pulpitisli dişlerde koronal

pulpotomi tedavisi ile enfekte olan koronal pulpa dokusu uzaklaştırılıp etken

ortadan kaldırıldığında iyileşme sağlanabilmektedir.

Anahtar Kelimeler: Geri Dönüşümsüz Pulpitis, İrreversible Pulpitis,

Amputasyon, Lezyon, Mta

26 Şubat 2020 Öğleden Sonra Kiosk2

Bildiri 46

Travma İle Kaybedilen Maksiller Daimi Kesici Dişlerin

Rehabilitasyonu

Sevcihan Tuzluca ¹ ,

1: Necmettin Erbakan Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi

Amaç: Travmatik dental yaralanmalar çocuklarda ve genç erişkinlerde sık

görülmektedir. Özellikle maksiller santral dişler en sık travmaya maruz kalan

ve kaybedilen dişlerdir. Bu kayıp; estetik, fonatik ve fonksiyonel problemlere

yol açar. Genç daimi dişlerde görülen, replantasyonu mümkün olmayan

avülsiyon vakaları ile tedavisi başarılı sonuç vermeyen tüm dental travmalar

diş kaybıyla sonuçlanabilmektedir. Bu çalışmada; travmaya bağlı erken daimi

diş kayıplarında, daimi protetik tedavi yapılana kadar ekstraksiyon alanının

hastanın dişinden yapılan gövdeyle adeziv bağlantı kurularak restore

edildiği olguların sunulması amaçlanmıştır. Olgu: 15 yaşında erkek hasta

travma sonrası 11 numaralı dişinin ekstrüze olması nedeniyle kliniğimize

yönlendirilmiştir. Hastanın klinik muayesinde sınıf 3 mobilite ve dişeti

sulkusunda kanama gözlenmiştir. Radyografik incelemede oblik kök kırığı

tespit edilmiş ve dişin çekimine karar verilmiştir. İkinci olguda 9 yaşında

bayan hasta 21 numaralı dişinin 7 gün önce avülse olması sebebiyle

kliniğimize başvurmuştur. Yapılan klinik ve radyolojik muayenede, alveolar

krette herhangi bir fraktür görülmemiştir. Alveolar soketin kapandığı, dişin

replante edilmesinin mümkün olmadığı görülmüştür. Her iki vakada da

hastanın kendi dişi gövde olarak kullanılmaya uygun görülmüştür. Dişler

Page 217: Konuşma ve bildiri özetleri kitabı...klinik performansları ile ilgili bilgiler verilecek, kompozit resinlerle karşılaştırılarak ve tartışılacaktır. 17 27 úubat 2020 09:00,

216

kole seviyesinden elmas frezle kesilmiş, pulpa odası temizlenip kompozitle

restore edilmiştir. Hastadan aljinatla ölçü alınıp alçı model üzerinde

uyumlama yapılmıştır. Gövde, rezinle güçlendirilmiş polietilen fiber

kullanılarak kompozit rezinle yandaki dişlere bağlanmıştır. İlk olguda 4 aya

kadar ikincide 3 aya kadar klinik kontrolleri yapılmış herhangi bir renklenme

yada kırılma görülmemiştir. Sonuç: Anterior daimi dişlerin kaybı, acil tedavi

gerektirir. Çocuklarda diş kaybı yüz gelişimi tamamlanmadan gerçekleştiği

için yüz gelişimi tamamlanana kadar ekstraksiyon alanının iyileşmesini

bekleyip tekrar yer kazanmak yerine, ilk randevuda yer korunmaya

çalışılmalıdır.Daimi protetik restorasyon yapılana kadar çekim soketinin

implant için korunması amacıyla geçici restorasyon olarak da uygulanan

adeviz köprüler, adezyon konusundaki gelişmelerle daimi restorasyon olarak

da kullanılabilir.

Anahtar Kelimeler:

26 Şubat 2020 Öğleden Sonra Kiosk2

Bildiri 60

Aşırı Harabiyetli Anterior Dişlerin Kompozit

Uygulamasıyla Restorasyonu: 2 Olgu Sunumu

Fikri Öcal ¹ ,

1: İnönü Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi

Amaç: Çürük dişler, eski ya da kırılmış kompozit restorasyonlarda oluşan

renklenmeler estetik olmayan görüntülere sebep olabilmektedir. Çürük

doku, kırılmış ve renklenmiş eski restorasyonlar uzaklaştırıldıktan sonra

uygulanan kompozit rezinler ön bölgede estetik bir görüntü sağlayabilmek

için konservatif ve düşük maliyetli bir tedavi seçeneğidir. Olgu 1: 38

yaşındaki kadın hasta 11-21 numaralı dişlerindeki restorasyonların kırılması

şikayeti ile kliniğimize başvurdu. Yapılan klinik ve radyografik muayenede

dişlerde restorasyon kırıklarına ve sekonder çürüklere rastlandı. Hastanın

periodontal tedavisi tamamlandıktan sonra 11 -21 nolu dişlerindeki

restorasyonlar uzaklaştırılarak kompozit ile yeniden restorasyonuna karar

verildi. Hastada izolasyon sağlandıktan sonra mine yüzeyleri %37’lik

ortofosforik asit (Scotchbond Universal Etchant, 3M ESPE, ABD) 15 sn

Page 218: Konuşma ve bildiri özetleri kitabı...klinik performansları ile ilgili bilgiler verilecek, kompozit resinlerle karşılaştırılarak ve tartışılacaktır. 17 27 úubat 2020 09:00,

217

uygulandı ve yıkandı. Diş yüzeylerine iki aşamalı self-etch adeziv ajan

(Clearfil SE Bond, Kuraray, Japonya) uygulandı ve kompozit (3M Espe A2

dentin, GC Solare A2 universal, Japonya) ile restore edildi. Aşındırıcı diskler

(Sof-lex,3M ESPE, ABD) ve polisaj lastikleri (Sof-Lex, 3M ESPE) kullanılarak

bitim ve polisaj işlemleri gerçekleştirildi. Olgu2: 19 yaşındaki kadın hastanın

21-22 numaralı dişlerine derin çürükler nedeniyle endodontik tedavi

uygulandı ve estetik restorasyon için kliniğimize yönlendirildi. Yapılan klinik

ve radyografik muayene sonrası 21-22 numaralı dişlerine direkt kompozit

restorasyon yapılması planlandı. Hastada izolasyon sağlandıktan sonra

%37’lik ortofosforik asitle (Scotchbond Universal Etchant, 3M ESPE, ABD)

mine 15 sn. ve dentin 10 sn. asitlendi. Su spreyi ile 15 sn yıkanıp hava ile

kurutuldu. . Asit uygulanmış diş yüzeylerine iki aşamalı self-etch adeziv ajan

(Clearfil SE Bond, Kuraray, Japonya) uygulandı. Daha sonra kompozit rezin

(3M Espe A2 dentin, GC Solare X A2 universal) ile restore edildi. Aşındırıcı

diskler (Sof-Lex,3m ESPE) ve polisaj lastikleri (Sof-Lex, 3M ESPE) kullanılarak

bitim ve polisaj işlemleri gerçekleştirildi. Sonuç: Ön bölge estetik

problemlerin tedavisinde kullanılan kompozit rezinler ile başarılı bir sonuca

tek seansta ulaşılabilirken, konservatif ve düşük maliyetleri ile direkt

kompozit rezinler indirekt restorasyonlara alternatif olabilmektedirler.

Anahtar Kelimeler: Direkt Kompozit Rezin, Anterior Dişler

26 Şubat 2020 Öğleden Sonra Kiosk2

Bildiri 61

Anterior Kesiciler Arasındaki Diastemaların Direkt

Kompozit Uygulamasıyla Kapatılması: 2 Olgu

Sunumu

Fikri Öcal ¹ ,

1: İnönü Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi

Amaç: Diastema, dişler arasındaki boşluklardan ya da diş boyutları

arasındaki farklılıktan kaynaklanan estetik bir problemdir. Diastemaların

kapatılmasında farklı tedavi alternatiflerine karşın tek seansta kompozit

rezinlerle restorasyon seçeneği en konservatif yaklaşımdır. Bu iki olgu

sunumunun amacı; maksiller anterior bölgedeki diastemaların direkt

Page 219: Konuşma ve bildiri özetleri kitabı...klinik performansları ile ilgili bilgiler verilecek, kompozit resinlerle karşılaştırılarak ve tartışılacaktır. 17 27 úubat 2020 09:00,

218

kompozit rezinle restore edilmesidir. Olgular: 25 yaşındaki kadın ve 45

yaşındaki erkek hasta 11-12-21-22 numaralı dişleri arasındaki boşlukların

kapatılması isteği ile farklı zamanlarda kliniğimize başvurdu. . Yapılan klinik

ve radyografik muayenede her iki hastanın da dişlerinde herhangi bir çürüğe

rastlanmadı. Hastaların periodontal tedavisi tamamlandıktan sonra 11-12-

21-22 nolu dişleri arasındaki diastemaların direkt kompozit uygulaması ile

serbest el tekniği kullanılarak restorasyonuna karar verildi. Hastalarda

izolasyon sağlandıktan sonra mine yüzeylerine %37’lik ortofosforik asit

(Scotchbond Universal Etchant, 3M ESPE,ABD) 15 sn süreyle uygulandı ve

süre sonunda su ile yıkanarak uzaklaştırıldı. Diş yüzeylerine iki aşamalı self-

etch adeziv ajan (Clearfil SE Bond, Kuraray, Japonya) uygulandı ve kompozit

rezin (GC Solare A1 universal,Japonya) ile diastemalar kapatıldı. Aşındırıcı

diskler (Sof-lex,3M ESPE,ABD) ve polisaj lastikleri (Sof-Lex, 3M ESPE)

kullanılarak bitim ve polisaj işlemleri gerçekleştirildi. Sonuç: Estetik bir

problem olan diastemaların kapatılmasında konservatif bir yaklaşımla direkt

kompozit rezinler kullanılarak düşük maliyetli ve estetik restorasyonlar tek

seansta başarıyla yapılabilir.

Anahtar Kelimeler: Anterior Dişler, Direkt Kompozit Rezin

26 Şubat 2020 Öğleden Sonra Kiosk3

Bildiri 66

Ön Bölge Travma Vakasının Multidisipliner

Yaklaşımla Tedavisi : Olgu Sunumu

Asena Okur ¹ , Yakup Üstün,tuğrul Aslan

1: Erciyes Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi

Amaç: Komplike olmayan kron-kök kırıkları mine, dentin ve sementi içeren

kırıklardır, tedavisi büyük oranda multidisipliner bir yaklaşım gerektirir.

Komplike olmayan kron kırıkları mine ve dentini içeren kırıklar olarak

tanımlanır. Travma vakalarında fonksiyonun ve estetiğin yeniden

kazandırılması primer amaçtır. Bu olgu sunumunun amacı travma sonrası 22

nolu dişte oluşan komplike olmayan kron-kök kırığının multidisipliner

yaklaşımla tedavisi ve 21 nolu dişte oluşan komplike olmayan kron kırığının

estetik rehabilitasyonu anlatılmaktadır. Olgu: 43 yaşında kadın hasta sol üst

Page 220: Konuşma ve bildiri özetleri kitabı...klinik performansları ile ilgili bilgiler verilecek, kompozit resinlerle karşılaştırılarak ve tartışılacaktır. 17 27 úubat 2020 09:00,

219

santral ve lateral dişin travma sonucu kırılmasıyla kliniğimize başvurdu. Klinik

ve radyolojik muayenelerden sonra 22 nolu dişte palatinalden vestibul

yüzeye uzanan komplike olmayan kron kök kırığı ve koronal parçada

mobilite , 21 nolu dişte komplike olmayan kron kırığı tespit edildi. Dişeti

altına uzanan kırık hattınının kök bölümünü daha iyi görebilmek için cerrahi

olarak tam kalınlıkta mukoperiostal flep kaldırıldı. Mobil olan kırık fragman

nazik bir şekilde çıkarıldı, salin solüsyonuna alındı. Kırık parçanın ve bölgenin

izolasyonunu takiben, kırık diş parçası kimyasal/ışıkla sertleşen rezin siman

kullanılarak yapıştırıldı. Flep süture edildi. Süturlar 1 hafta sonra alındı ve

kırık parçanın tam repozisyonu tomografik görüntü alınarak doğrulandı.

2.seansta 21 ve 22 nolu dişlerin direkt kompozit rezin restoratif materyal

uygulanarak estetik restorasyonları sağlandı. Sonuç: Hasta 1.ay ve 3.ayda

kontrole çağrıldı , ilgili dişlerin vitalite testlerine cevapları pozitifti. 4.ay

sonundaki kontrolde ilgili dişlerin perküsyon ve palpasyon sırasında şikayet

oluşturmadığı, radyolojik incelemede periodontal dokuların sağlıklı olduğu

ve dişlerin estetik ve fonksiyonel olarak görev yaptığı gözlendi.

Anahtar Kelimeler: Dental Travma, Kırık, Rezin Siman ,estetik

26 Şubat 2020 Öğleden Sonra Kiosk3

Bildiri 68

Alt Anterior Diastemaların Direkt Kompozit

Rezinlerle Restorasyonu: İki Olgu Sunumu

Gizem Ayan ¹ ,

1: İnönü Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi

Amaç: Diastema dişler arasındaki boşluklardan ya da diş boyutları arasındaki

farklılıktan kaynaklanan estetik bir problemdir. Bu iki olgu sunumunun

amacı, mandibular anterior bölgedeki diastemaların direk kompozit

rezinlerle restore edilmesidir. Olgu 1: 25 yaşındaki bayan hasta mandibular

anterior bölgedeki dişleri arasındaki boşluk şikayeti ile kliniğimize başvurdu.

Sistemik rahatsızlığı olmayan hastamızda izolasyon sağlandıktan sonra 31 ve

32 nolu dişler arasındaki diastemanın direk kompozit rezinlerle

restorasyonuna karar verildi. Mine yüzeyleri 15 sn süre ile %35’lik

ortofosforik asitle (Scocthbond Universal Etchant, 3M ESPE, ABD) asitlenerek

Page 221: Konuşma ve bildiri özetleri kitabı...klinik performansları ile ilgili bilgiler verilecek, kompozit resinlerle karşılaştırılarak ve tartışılacaktır. 17 27 úubat 2020 09:00,

220

su spreyi ile 10 sn yıkanıp, hava ile kurutuldu. Asit uygulanmış diş

yüzeylerine çift aşamalı self-etch adeziv ajan (Clearfil SE Bond, Kuraray,

Japonya) uygulandı. Dişler medium dentin ve light enamel renkleriyle (GC

Essentia, Tokyo, Japonya) tabakalama tekniği kullanılarak restore edildi.

Aşındırıcı diskler (Sof-lex, 3M ESPE, ABD) ve polisaj lastikleri (Sof-lex, 3M

ESPE, ABD) kullanılarak bitim işlemi gerçekleştirildi. Olgu 2: 28 yaşındaki

bayan hasta mandibular anterior bölgedeki dişleri arasındaki boşluk şikayeti

ile kliniğimize başvurdu. Sistemik rahatsızlığı olmayan hastamızda izolasyon

sağlandıktan sonra 41, 31 ve 32 nolu dişler arasındaki diastemanın direk

kompozit rezinlerle restorasyonuna karar verildi. Mine yüzeyleri 15 sn süre

ile %35’lik ortofosforik asitle asitlendi (Scocthbond Universal Etchant, 3M

ESPE, ABD), su spreyi ile 10 sn yıkanıp, hava ile kurutuldu. Asit uygulanmış

diş yüzeylerine çift aşamalı self-etch adeziv ajan (Clearfil SE Bond, Kuraray,

Japonya) uygulandı. Tek renk kompozit rezinle A2B (Estelite Asteria,

Tokuyama, Japonya) restorasyonlar tamamlandı. Aşındırıcı diskler (Sof-lex,

3M ESPE, ABD) ve polisaj lastikleri (Sof-lex, 3M ESPE, ABD) kullanılarak bitim

işlemi gerçekleştirildi. SONUÇ: Sağlıklı diş yapısının korunmasını hedefleyen

minimal invaziv adeziv yaklaşım ilkesi takip edilerek kompozit rezinlerle,

diastemalı dişlerde hastaların beklentilerini karşılayan estetik uygulamalar

yapılabilmektedir.

Anahtar Kelimeler: Diastema, Alt Anterior, Kompozit Rezin

26 Şubat 2020 Öğleden Sonra Kiosk3

Bildiri 71

İskeletsel Ve Dental Sınıf ıı Anomalinin Ortodontik

Tedavisi: Vaka Raporu

Gün Sümer ¹ ,

1: Ankara Üniversitesi

Amaç: Angle Sınıf I molar ve kanin ilişkinin sağlanması, ideal overjet ve

overbite ilişkisinin elde edilmesi, mandibulanın sagital ve vertikal yön

gelişiminin stimule edilmesi ve ideal hasta profilinin oluşturulmasıdır. Vaka

Sunumu: 12 yıl 10 ay kronolojik yaşa sahip, MP3cap dönemindeki kız hasta

maksiller ve mandibuler anterior dişlerinin çapraşıklığından rahatsız olması

Page 222: Konuşma ve bildiri özetleri kitabı...klinik performansları ile ilgili bilgiler verilecek, kompozit resinlerle karşılaştırılarak ve tartışılacaktır. 17 27 úubat 2020 09:00,

221

şikayetiyle kliniğimize başvurmuştur. Klinik değerlendirmede hastanın

konveks profile, sağ ve sol tarafta sınıf II molar ve kanin ilişkiye sahip olduğu

görülmüştür. Hastada 1 mm overjet ve 6 mm overbite mevcuttur. Ark boyu

sapması üst çenede -3 mm, alt çenede -4 mm’dir ve orta hat sapması

bulunmamaktadır. Tedavi başı sefalometrik röntgen değerlendirildiğinde

SNA 80°, SNB 75,5°, ANB 4,5° ve SN-GoGn 32° olarak ölçülmüştür. Hastaya

ortodontik sabit tedavi uygulanmıştır. Braketlemede konvansiyonel 0.18 roth

braketler kullanılmıştır. Seviyelemeye 0.12 Ni-Ti ark telleri ile başlanmış,

16x22 SS ark telleri ile sonlandırılmıştır. Seviyelemenin başından itibaren üst

santral dişlere anterior bite turbolar uygulanmıştır. Üst dental arkta 16x22 SS

ark teli mevcutken, alt dental arka 0.16 tersine spee eğrili Ni-Ti ark teli

takılmış ve hastaya posterior ( 1/8 2.5 Oz ) intraoral vertikal yönlü elastikler

kullandırılarak alt dental arkta posterior ekstrüzyon sağlanmıştır. Posterior

dentoalveoler gelişim sağlandıktan sonra alt dental ark tellerinin

dimensiyonu arttırılmış ve hastaya vertikal etkili Sınıf II ( ¼ 6 Oz ) intraoral

elastikler kullandırılmıştır.18 aylık aktif tedavi periyodu sonunda ideal overjet

ve overbite ile birlikte Sınıf I molar ve kanin ilişki elde edilmiş ve hasta

profilinde gözle görülür bir düzelme sağlanmıştır. Sonuç: Anterior bite turbo

gelişim çağındaki hastalarda artmış overbite ile karakterize Sınıf II

anomalilerin tedavisinde iyi bir alternatif olabilir.

Anahtar Kelimeler: Ortodonti, Anterior Bite Turbo, Sınıf ıı

26 Şubat 2020 Öğleden Sonra Kiosk3

Bildiri 74

Tam Dişsiz Hastaların İmplant Destekli Protezlerle

Tedavisi: 2 Vaka Raporu

Ayşe Karabaş ¹ , Ayşe Karabaş, Mesut Tuzlalı

1: İnönü Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi

Amaç: Tam dişsiz hastaların implant destekli sabit ve overdenture

protezlerle rehabilitasyonu, estetik ve fonksiyonel ihtiyaçları ideal şekilde

karşılaması sebebiyle sıklıkla tercih edilmektedir. Bu sunumda tam dişsizliği

bulunan iki farklı hastaya yapılan implant destekli sabit ve overdenture

protezler anlatılmaktadır. Gereç ve Yöntem: Protetik diş tedavisi anabilim

Page 223: Konuşma ve bildiri özetleri kitabı...klinik performansları ile ilgili bilgiler verilecek, kompozit resinlerle karşılaştırılarak ve tartışılacaktır. 17 27 úubat 2020 09:00,

222

dalına başvuran çeşitli nedenlerle tüm dişlerini kaybetmiş iki kadın hastaya

implant destekli protetik tedavi planlandı. İmplantların (İmplance,Türkiye)

yerleştirilmesinden itibaren üç aylık iyileşme periyodunun sonunda protetik

tedaviye başladı. İlk hastada üst çeneye beş implant üzeri tek parça sabit

simante restorasyon, alt çeneye ise iki implant üzeri overdenture protez

yapıldı. İkinci hastada üst çeneye altı implant üzeri tek parça sabit simante

restorasyon alt çeneye ise beş implant üzeri tek parça sabit vidalı

restorasyon yapıldı. Her iki hastada da açık kaşık ölçü tekniği kullanıldı.

Bulgular: Yapılan takip ve kontrollerde restorasyonlar ve oklüzyon

değerlendirildi. SONUÇLAR: Tam dişsiz hastaların implant destekli tedavileri

yüksek hasta memnuniyeti, uzun dönem başarılı sonuçlar elde edilmesi gibi

avantajlara sahiptir. Bu nedenle tercih edilmesi gereken bir tedavi şeklidir.

Anahtar Kelimeler: İmplant, Tam Dişsizlik, İmplantüstü Protez

26 Şubat 2020 Öğleden Sonra Kiosk3

Bildiri 87

Odontomanın Çıkarılmasını Takiben Daimi 2. Moların

Spontan Erüpsiyonu: Olgu Raporu

Esra Hato ¹ , Esra Hato, Ahmet Altan, Halenur Altan

1: Tokat Gaziosmanpaşa Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi

Odontoma terimi; mine, dentin, sement ve bağ dokusu yapıları içeren, doku

değişimine uğramış odontejenik tümör olarak tanımlanmıştır. Odontoma

kompleks ve kompaund olmak üzere iki gruba ayrılır ve opak kitleler halinde

görüntü oluşturur. Odontomalar enfeksiyon, abse oluşumu,dişIerde yer

değişikliği veya erüpsiyonu engelleme gibi komplikasyonlara neden

olabilirler. Bu vaka raporu maksiller sol posterior bölgede tespit edilen

odontomanın neden olduğu komplikasyon ve tedavisinin sunumunu

amaçlamaktadır. 12 yaşında erkek hasta dişlerindeki çapraşıklık sebebiyle

kliniğimize başvurdu. Hastanın rutin klinik muayenesinde 17,37,47 numaralı

dişlerinin ağız içinde görüldüğü, 27 numaralı dişin görülmediği tespit edildi.

Radyografik muayenesinde sol üst ikinci molar bölgesinde sınırları belirli,

radyoopak bir lezyon varlığı tespit edildi. Hastadan konik ışınlı bilgisayarlı

tomografi alındı. Alınan tomografide 27 numaranın sürmesini engellediği

Page 224: Konuşma ve bildiri özetleri kitabı...klinik performansları ile ilgili bilgiler verilecek, kompozit resinlerle karşılaştırılarak ve tartışılacaktır. 17 27 úubat 2020 09:00,

223

görülen odontoma cerrahi olarak alındı. Odontomanın alınmasının ardından

dişin spontan sürmeye başladığı gözlendi. Hastanın takibi devam

etmektedir. Hastalarının klinik ve radyografik muayenelerini birlikte

yapılması ağız içi patolojilerin teşhis ve tedavisi için önemlidir. Odontomanın

konumu, komşu dişlere ve anatomik oluşumlara yakınlığı için üç boyutlu

görüntüleme sistemlerinden yaralanılabilir. Erüpsiyonu engelleme gibi

komplikasyonlara sebep olduğunda odontomanın cerrahi olarak enükle

edilmesi gerekir.

Anahtar Kelimeler: Odontoma, Spontan Sürme,diagnoz

26 Şubat 2020 Öğleden Sonra Kiosk3

Bildiri 90

Mandibula Simfiz Ve Subkondiler Kırık Vaka Raporu

İsmail Kuybu ,

Mandibula kırıklarının nedeni; başta trafik kazaları olmak üzere, kavga, iş

kazaları, spor yaralanmaları ve düşmeler ve benzeri travmalardır. Kırığın en

sık görüldüğü bölgeler; kondil, gövde, angulus ve simfizdir. Tanı

konvansiyonel grafiler, panoramik radyografi veya bilgisayarlı tomografi (BT)

taramaları ile konur. Mandibular kırık sonrası hava yolunun tıkanması

durumunda acil tedavi gereklidir. Mandibula kırıkları maksillomandibular

fiksasyon ve açık redüksiyon teknikleri ile tedavi edilir. Kliniğimize çenesinde

ağrı ve şişlik ile başvuran 41 yaşında ,erkek hastanın alınan anemnezinde; 1

hafta önce alt çene ucunu çarparak diştüğü öğrenildi. Hastanın alınan

medikal anamnezinde parkinson ve osteoporoz hastalıklarının olduğu ve bu

rahatsızlıklar için medikal tedavi gördüğü öğrenildi (Fosavans). Hastadan

alınan panaromik ve cbct sonrası hastanın sağ subkondiler bölgesinde ve

simfiz bölgesinde kırıklar tespit edildi. Simfiz bölgesindeki kırık deplase

subkondiler kırık ise nondeplaseydi. Hastanın mevcut sistemik durumunu da

göz önünde bulundurarak hastaya genel anestezi altında simfiz

bölgesindeki kırık için miniplak ve vidalarla fiksasyon yapıldı. Kondil

bölgesindeki kırık için ise hastanın fiziki ve mental durumu gözetilerek

intermaksiller fiksasyon yapılmaksızın yumuşak diyet ve önerilerde

bulunuldu. Hasta takibe alındı. Mandibula fraktürlerinin tedavisinde açık ve

Page 225: Konuşma ve bildiri özetleri kitabı...klinik performansları ile ilgili bilgiler verilecek, kompozit resinlerle karşılaştırılarak ve tartışılacaktır. 17 27 úubat 2020 09:00,

224

kapalı redüksiyon olmak üzere iki yaklaşım tanımlanmıştır. Kırığın deplase

olup olmamasına, lokalizasyonuna, hastanın sistemik ve fiziksel durumuna

göre tedavi endikasyonu konur. Öncesinde oral bifosfonat kullanımı olan

hastada açık redüksiyon tekniğini başarı ile uyguladık.

Anahtar Kelimeler: Kondil,travma,kondil Kırığı

28 Şubat 2020 Öğleden Sonra Kiosk3

Bildiri 91

Mandibulada Lokalize b Hücreli Lenfoma vaka

Sunu...

İsmail Kuybu ,

Non Hodgkin Lenfoma (NHL) primer olarak lenf nodlarını tutmasına rağmen

%24 oranında extranodal bölgelerde de görülebilir. En sık tuttuğu

extranodal bölgeler gastrointestinal sistem, deri, ve Waldeyers halkasıdır.

Oral kavite tutulumu nadirdir ve tüm NHL’m % 0.1 ile % 0.2’sini

oluşturmaktadır.Görülme sıklığı erkekte (1,4:1) daha fazladır. Gelişmiş

ülkelerde, otuzlu yaşlarda ve 50 yaşından sonra olmak üzere iki yaş

grubunda görülme sıklığı artar. AİDS’li hastalarda ve kemik iliği

transplantasyonu sonrası artış olduğundan immün sistem yetersizliklerinin

etyolojide rol aldığını göstermekle birlikte, eşlik eden enfeksiyonların etken

olabileceğini de düşündürmektedir. Bugün için Ebstein-Bar virüsü (EBV)

sorumlu tutulan en önemli enfeksiyon ajanıdır. Bu olgu sunumunda 33

yaşında erkek hasta sağ taraf mandibulada 48 numaralı dişin distalinde

ekspansiyon yapan ve ilgili bölgede submandibular alanda fikse ağrılı

yaklaşık olarak 3*3cm ebatlarında lenf nodu şikayetiyle kliniğimize başvurdu.

Yapılan panaromik film ve CBCT incelemelerinde mandibula posterior ve

ramusta sınırları belirgin olmayan destrüksüyon görüldü. Mandibula ramus

lingualinden submukozal bölgeden insizyonel biyopsi yapıldı. Histopatolojik

inceleme sonucu Non Hodgkin Lenfoma (NHL) tanısı konuldu. Biyopsi

sonucu alındıktan sonra hasta ileri tetkik ve tedavi için onkoloji kliniğine

yönlendirildi. Onkoloji kliniğinde yapılan tetkikler sonucuna, hastanın

vücudunda başka lenfoma lezyonlarının da mevcut olduğu belirlendi. Diş

hekimleri ve onkolojistler, primer veya metastatik NHL lezyonlarının oral

Page 226: Konuşma ve bildiri özetleri kitabı...klinik performansları ile ilgili bilgiler verilecek, kompozit resinlerle karşılaştırılarak ve tartışılacaktır. 17 27 úubat 2020 09:00,

225

kavitede lokalize olabileceklerini göz önünde bulundurmalı ve ayrıcı tanıda

her zaman göz önün de bulundurmalıdırlar.

Anahtar Kelimeler: Lenfoma ,oral Patoloji,gömülü Diş

26 Şubat 2020 Öğleden Sonra Kiosk4

Bildiri 99

Sürmemiş Daimi Keser Diş Ve İlişkili Dental

Anomalilere Multidisipliner Tedavi Yaklaşımı: Bir

Olgu Sunumu

Arife Kaptan ¹ , Özgül Carti Dörterler

1: Cumhuriyet Üniversitesi

Amaç: Bu vaka raporunda 11 yaşındaki erkek hastanın maksiller anterior

bölgesinde bulunan supernumere dişler ve gömülü kalmış olan daimi sağ

üst anterior dişine yapılan multidisipliner tedavi yaklaşımı sunulmuştur. Olgu

tanımlaması: 11 yaşındaki erkek hasta 11 numaralı dişin sürme gecikmesi

şikayeti ile kliniğimize başvurdu. Sistemik olarak sağlıklı olan hastanın

yapılan ağız içi muayenesinde maksiller anterior bölgede 21 numaralı dişinin

sürdüğü tespit edildi. Hastanın radyografik muayenesinde, maksiller anterior

bölgede palatinalde iki adet, sağ ve sol mandibular kanin bölgesinde de iki

adet supernumere diş bulunduğu tespit edildi. Cerrahi bölümü ile yapılan

konsültasyon sonucunda maksiller anterior bölgede bulunan supernumere

dişlerin çekimine, mandibular bölgede bulunan supernumere dişlerin ise

kontrol altında tutulmasına karar verildi. Maksiller anterior bölgede bulunan

supernumere dişler cerrahi olarak çıkarıldıktan sonra hastanın estetik ve

fonksiyonel açıdan tatmin olması adına çocuk protezi uygulaması yapıldı.

Estetik kaygısı yüksek olan hastanın ortodonti bölümü ile yapılan

konsültasyonu sonucunda 11 numaralı dişe button yerleştirilip çocuk

protezinin modifiye edilmesi ile ortodontik ekstrüzyon gerçekleştirilirken

lateral dişlere de elastiklerle distalizasyon uygulanmasına karar verildi.

Tedaviye başlandıktan 8 ay sonrasında sağ maksiller santral dişin erüpsiyonu

gerçekleşirken, maksiller lateral dişlerde normal konumlarına yerleştiler.

Hastanın 24 aylık takibi sonucunda herhangi bir estetik ve fonksiyonel

bozukluğa rastlanılmadı. Sonuç: Daimi keser dişlerin sürme gecikmelerinin

Page 227: Konuşma ve bildiri özetleri kitabı...klinik performansları ile ilgili bilgiler verilecek, kompozit resinlerle karşılaştırılarak ve tartışılacaktır. 17 27 úubat 2020 09:00,

226

erken teşhisi, birçok dental komplikasyondan kaçınmak için gereklidir. Bu tür

vakaların yönetimi, çoklu süpernümerer dişlerin cerrahi olarak çıkarılması

için kesin bir zaman olmadığından, multidisipliner bir ekip kararı ile

tasarlanmalıdır.

Anahtar Kelimeler: Gömülü Diş, Multidisipliner Tedavi, Süpernumere Diş

26 Şubat 2020 Öğleden Sonra Kiosk4

Bildiri 101

Polidiastemaların Kompozit Restorasyonlarla

Tedavisi: Vaka Sunumu

Semiha Ekrikaya ¹ , Semiha Ekrikaya, Sezer Demirbuğa

1: Erciyes Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi

Dişler yüz estetiğinin sağlanmasında büyük öneme sahiptirler. Birçok hasta

anterior bölgedeki diastemaların oluşturduğu estetik şikayetlerle diş

hekimlerine başvururlar. Böyle durumlarda estetiğin sağlanabilmesi için

dişlere en az zarar verecek minimal preperasyon ile olabildiğince hızlı sonuç

verecek tedavi seçeneklerinin tercih edilmesi oldukça önemlidir. Direkt

kompozit rezinler, bu estetik problemleri kısa süre içerisinde daha

konservatif ve ekonomik bir biçimde restore etme şansı sunarlar. Bu olgu

sunumunda mandibular anterior diastemalarının konservatif ve estetik

olarak tedavi edilmesi amaçlanmıştır. Alt çene ön dişleri arasındaki açıklıklar

nedeniyle kliniğimize başvuran 22 yaşındaki erkek hastanın klinik

muayenesinde mandibular anterior bölgede polidiastema tespit edilmiştir.

Tedavi planı olarak preparasyon yapılmadan direkt kompozit

restorasyonlarla diastema kapatma işlemi planlanmıştır. Uygun renk button

tekniği ile belirlenmiştir (A2 body - mine, Filtek Ultimate, 3M ESPE ). Tedavi

öncesi dişler rubber-dam ile izole edilmiştir. Dişlere %37 ortofosforik asit ve

sonrasında adeziv (Adper Single Bond 2 Adhesive, 3M ESPE) uygulanmıştır.

Düz şeffaf bant ve kama yerleştirdikten sonra tabakalama yöntemiyle seçilen

kompozitlerle restorasyon tamamlanmıştır. Bitim ve cila işlemleri için

tungsten karbit frezler ve diskler (Soflex, 3M ESPE), yüzey cilası işlemleri için

iki farklı grendeki spiral diskler (Clearfil Twist Dia, Kuraray) kullanılmıştır.

Page 228: Konuşma ve bildiri özetleri kitabı...klinik performansları ile ilgili bilgiler verilecek, kompozit resinlerle karşılaştırılarak ve tartışılacaktır. 17 27 úubat 2020 09:00,

227

Diastemalar non-invaziv bir şekilde kompozit rezinlerle kapatılarak mevcut

estetik problemler ortadan kaldırılabilir.

Anahtar Kelimeler: Estetik, Kompozit Restorasyon, Polidiastema

26 Şubat 2020 Öğleden Sonra Kiosk4

Bildiri 103

Maxillary Peripheral Ossifying Fibroma: A Case

Report

Berkan Altay ¹ ,

1: Kırıkkale Üniversitesi

Peripheral Ossifying Fibromas (POF) can be seen at any age, but often occur

in the anterior region of the maxilla in young and adult women. Its etiology

is thought to be trauma or local irritations such as dental plaque, calculus,

microorganisms, masticatory force, dental prosthesis, and poor quality

restorations. In clinical examination, polypoid and nodules are mostly

observed in pinkish and red color. Trauma or local irritants such as dental

plaque, calculus, micro-organisms, masticatory forces, poor quality

dentures, and restorations have been implicated in the etiology of POF.

Case report: A 40-year-old female patient was admitted to our clinic with

the complaint of painless gingival enlargement of the left canine-premolar

region of the upper jaw for 1 year. Clinical examination revealed a red-

pinkish hard, lobular and polypoid structure. Surgicel was sutured to the

wound site for hemostasis. No recurrence was observed in the patient's

clinical control after one year. Conclusion: POF is a benign fibro-osseous

lesion in the gingiva. It usually occurs in the gingival part of the maxilla

anterior region. Histopathological examination is required for definitive

diagnosis. Recurrence rate is high and requires regular follow-up. Total

excision including periosteum should be performed to prevent a recurrence.

Anahtar Kelimeler: Fibroma, Maxilla, Oral Cavity.

26 Şubat 2020 Öğleden Sonra Kiosk4

Page 229: Konuşma ve bildiri özetleri kitabı...klinik performansları ile ilgili bilgiler verilecek, kompozit resinlerle karşılaştırılarak ve tartışılacaktır. 17 27 úubat 2020 09:00,

228

Bildiri 104

Mandibuar Tori: A Case Report

Berkan Altay ¹ ,

1: Kırıkkale Üniversitesi

Tori consists of dense cortical and a small amount of cancellous bone and is

covered with thin weak vascularization and mucosal mucosa. mandibular

tori is mostly seen in the third decade of life. mandibular tori is the

outgrowth of a bone that is usually bilaterally localized in the

canine/premolar region of the lingual surface of the mandible and above

the mylohyoid ridge. Case report: A 25-year-old female patient was

attended to our clinic with the complaint that the tissue in the mandible

lingual region was enlarged and this condition prevented her from

speaking. Anamnesis revealed that the patient did not have any systemic

disease. In the clinical examination of the patient, mucosal tissue with thin

weak vascularization with bilateral nodular appearance was detected in the

mandible lingual region. Lingual full-thickness flaps were raised and the

exostoses were removed with the aid of bur and osteotomy. It was learned

that the patient's complaints related to speech disappeared at the 1st and

2nd-week controls. It was determined that the patient's complaints related

to speech disappeared at the first and second weeks of the clinical controls.

Conclusion: Mandibular tori is asymptomatic and does not have malignant

transformation potential and therefore does not usually require any surgical

treatment. Therefore, surgical removal should be avoided as much as

possible if the toruses are not large enough to disturb the patient.

Anahtar Kelimeler: Torus Mandibularis, Exostosis, Tori

26 Şubat 2020 Öğleden Sonra Kiosk4

Bildiri 106

Florozis Renklenmesinin Kompozit Rezinlerle Estetik

Restorasyonu: Olgu Sunumu

Page 230: Konuşma ve bildiri özetleri kitabı...klinik performansları ile ilgili bilgiler verilecek, kompozit resinlerle karşılaştırılarak ve tartışılacaktır. 17 27 úubat 2020 09:00,

229

Mehmet Karagön ¹ , Mehmet Karagön, Sezer Demirbuğa

1: Erciyes Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi

Dental florozis, mine formasyonu esnasında ameloblastlarda aşırı flor

alımının neden olduğu gelişimsel bir anomalidir. Bu problem, klinik olarak

diş yüzeyinde tebeşirimsi beyaz veya koyu sarı-kahverengi lekeler ve/veya

mine yüzeyinde poröz alanlar olarak kendini göstermektedir. Florozis

nedeniyle renklenen dişler beyazlatma, mikroabrazyon, restoratif ve protetik

yöntemlerle tedavi edilebilmektedir. Uygulanacak tedavinin belirlenmesinde

vakanın şiddeti ve hastanın yaşı önem taşımaktadır. 20 yaşındaki erkek hasta

üst ön dişlerindeki renklenme şikâyeti nedeniyle kliniğimize başvurmuştur.

Klinik muayenede;11,12,21,22 numaralı dişlerin labial yüzlerinde

sarı/kahverengi lekeler gözlemlenmiş, dişlerde başka bir patolojiye

rastlanmamıştır. Renklenmiş alanlar yeşil kuşak elmas rond frezle 0,5-1 mm

derinliğinde prepare edilmiştir. Total etch tekniği kullanılarak adeziv ajan

(Adper Single Bond 2, 3M ESPE, St.Paul, USA) uygulanmıştır. Opak alanları

taklit etmek amacıyla rezin boya (Optiglaze White, GS, Tokyo, Japan)

kullanılmıştır. Daha sonra B1 mine (Filtek Ultimate 3M ESPE, St. Paul, USA)

kompoziti ile restorasyon tamamlanmıştır. Bitim ve cila işlemleri için diskler

sırasıyla (Soflex, 3M ESPE, St. Paul, USA) kullanılmıştır. Hastanın 1 ay sonraki

kontrol randevusunda herhangi bir renklenme veya kırık tespit edilmemiştir.

Hastanın florozise bağlı estetik problemi minimal invaziv bir şekilde

kompozit rezin restorasyonlarla giderilmiştir.

Anahtar Kelimeler: Florozis,estetik,renklenme,kompozit

27 Şubat 2020 Sabah Kiosk1

Bildiri 107

Komplike Kron Kırığı Sonrası Kök Ucu Kapalı Daimi

Dişlerin Tedavisi

Selin Eriş ¹ , Selin Eriş, Çağdaş Çınar

1: Gazi Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi

Giriş: Travma sonrası parsiyel pulpotomi, sağlıklı dokuya ulaşmak için

iltihaplı pulpa dokusunun 1 ile 3 mm veya daha fazla derinliğe getirildiği bir

Page 231: Konuşma ve bildiri özetleri kitabı...klinik performansları ile ilgili bilgiler verilecek, kompozit resinlerle karşılaştırılarak ve tartışılacaktır. 17 27 úubat 2020 09:00,

230

uygulamadır. Enfekte olmuş bir pulpa genellikle koronalden apikale doğru

ilerleyen dejeneratif değişiklikler gösterir. Kök kanal sisteminin daha derin

kısmında sağlıklı pulpa dokusu bulunabilmektedir. Etkilenmiş dokunun

çıkarılması sağlıklı ve fonksiyonel dokunun korunmasına yol açabilir. Ayrıca

iltihaplı yüzeyel pulpa dokusunun sağlıklı pulpadan ayrılmasında travma ile

tedavi arasındaki süre ve açılmanın boyutu kritik olmamakla beraber, süre

uzadıkça bakteri miktarının artışı nedeniyle iyileşme şansı azalmaktadır. Olgu

Raporu: On üç yaşında erkek hasta kliniğimize düşme sebebi ile ön iki

dişinin kırılması şikayetiyle başvurdu. Alınan anamnezde travmanın 4 gün

önce meydana geldiği ve hastaya herhangi bir müdahale yapılmadığı

öğrenildi. Klinik muayenede 11 ve 21 numaralı dişlerde komplike kron kırığı

bulunduğu tespit edildi. Hastanın radyolojik muayenesinde 11-21 nolu

dişlerin kök gelişimlerinin tamamlanmış olduğu ve kron kırık hatları izlendi.

Travmanın 4 gün önce meydana geldiği göz önünde bulundurularak her iki

dişe de parsiyel pulpotomi ardından estetik restorasyon uygulanmasına

karar verildi. Rubber-dam izolasyonu yapıldıktan sonra steril bir fissür frez

yardımıyla pulpanın 2x2 mm’lik kısmı çıkarıldı. Kanama kontrolü NaOCl

kullanılarak sağlandıktan sonra, CaOH patı açılan pulpa dokusu üzerine

yerleştirildi. Geleneksel cam iyonomer siman kaide olarak kullanılarak

kompozit rezin ile restorasyon tamamlandı. Klinik ve radyografik olarak 18

aylık takip sonrasında herhangi bir semptom bulunmamakta ve dişler

fonksiyonlarını sürdürmektedir. Sonuç: Komplike kron kırıkları sonrası

yapılan parsiyel pulpotomi kök ucu kapalı daimi dişlerde tedavi

zamanlamasından bağımsız başarılı sonuç vermektedir.

Anahtar Kelimeler: Parsiyel Pulpotomi, Kalsiyum Hidroksit, Travma

27 Şubat 2020 Sabah Kiosk1

Bildiri 108

Gingival Alana Taşan Bond Nedeniyle Oluşan

Periodontal Abse: Olgu Sunumu

Gülseda Çetin ¹ , Gülseda Çetin, Ayşenur Kara, Can Özükoç

1: İstanbul Medipol Üniversitesi

Page 232: Konuşma ve bildiri özetleri kitabı...klinik performansları ile ilgili bilgiler verilecek, kompozit resinlerle karşılaştırılarak ve tartışılacaktır. 17 27 úubat 2020 09:00,

231

Amaç: Karışık dişlenme döneminde oklüzyonda problem yoksa, ön bölge

için en uygun restorasyon türü, estetik özelliklerinin çok iyi olması ve çok iyi

parlatılabilmesinden dolayı mikrohibrit veya nanohibrit kompozitlerdir.

Başarılı kompozit restorasyonun temelinde; renklenmeyen, plak

biriktirmeyen, doğru konturlanmış, sağlıklı embrazürlere sahip ve yüzeyi

pürüzsüz bir restorasyon yaratmak vardır. Düzgün bitirilmeyen dolgu

kenarları, plak birikimine,renklenmeye ve çürüğe daha açık olacaktır. Ayrıca

restorasyonun yapımı sırasında kullanılan bond materyali yaklaşık 10 saniye

boyunca hava ile kurutularak mine yüzeyi boyunca yayılmaktadır. İyi

izolasyon sağlanmazsa bond materyali gingival bölgeye taşabilir. Bu olgu

sunumunda anterior kompozit restorasyon uygulaması sırasında gingival

sulkusa taşan bond materyalinin temizlenmemesi sonucu oluşan

periodontal absenin tedavisi ile restorasyonların yenilenmesi anlatılmaktadır.

Olgu sunumu: Kliniğimize dudağında şişlik ve ağrı şikayeti ile başvuran 10

yaşında kız hastanın yaklaşık 1 ay önce üst sol ve sağ daimi birinci keser

dişlerine kompozit restorasyon yapıldığı belirlendi. Yapılan vitalometrik ve

radyografik tetkiklerde dişlerin vital olduğu ve kötü yapılmış restorasyonlar

nedeniyle üst sol birinci keser dişte periodontal abse tespit edildi. İlk bakışta

endo-perio lezyon gibi gözükse de sorunun dişeti cebine taşan bond

nedeniyle olduğu anlaşıldı. Hastaya 4 gün boyunca antibiyotik ve ağrı kesici

reçete edildi. Antibiyotik kullanımı sonrası gingival küretaj yapılarak taşkın

bond materyali temizlendi ve küretaj bölgesinin iyileşmesi amacıyla 15 gün

beklendi. İyileşmenin ardından restorasyonlar değiştirilerek yeni kompozit

restorasyonlar 6 ay boyunca klinik olarak takip edildi. Sonuç: Kompozit

restorasyonların bitirilmesi sırasında düzgün yüzeyler elde etmek kadar

hastanın yumuşak dokularına zarar vermemek, işlemler sırasında kullanılan

enstrumanları doğru yönde konumlandırarak yumuşak dokuları

aşındırmamak, cila işleminden sonra tüm abraziv materyalleri yıkayarak

ağızdan uzaklaştırmak da önemlidir. Restorasyonun yapımı sırasında bond

materyali, kompozit dolgu artıkları ve cila için kullanılan tüm abraziv

materyallerin yumuşak dokulardan uzaklaştırıldığından emin olunmalıdır.

Anahtar Kelimeler: Anterior Kompozit Restorasyon, Bond, Çocuk Diş

Hekimliği, Karışık Dişlenme, Periodontal Abse

27 Şubat 2020 Sabah Kiosk1

Bildiri 109

Page 233: Konuşma ve bildiri özetleri kitabı...klinik performansları ile ilgili bilgiler verilecek, kompozit resinlerle karşılaştırılarak ve tartışılacaktır. 17 27 úubat 2020 09:00,

232

Başarısız Bir Restorasyonun Direkt Kompozit Veneer

İle Estetik Restorasyonu

Ayşenur Kara ¹ , Ayşenur Kara, Gülseda Çetin, Can Özükoç

1: İstanbul Medipol Üniversitesi

Amaç: Günümüzde kompozit veneer restorasyonlar, doğal dişlere yakın

estetik sağlamaları, minimal diş preparasyonu gerektirmesi, ekonomik

olması hem de hasta başında geçen zamanı azaltmaları nedeniyle ön grup

dişlerin renk, şekil, yapı ve konum bozukluklarının tedavisinde tercih

edilmektedir. Ancak bu avantajlarının yanında uygulama sırasında

izolasyonun sağlanmasına dikkat edilmelidir. Bu olgu raporunda, yeterli

izolasyon sağlanmadığı için başarısız olan prefabrik kompozit veneer

uygulanmış üst anterior dişe izolasyon ve rehberlik sağlaması amacıyla

silikon matriks kullanılarak direkt kompozit veneer ile restorasyonunun

sunulması amaçlanmıştır. Olgu Sunumu: Kliniğimize başvuran üst anterior

daimi dişi prefabrik kompozit veneer ile tedavi edilmiş ve prefabrik

kompozit veneeri dişten ayrılmış 9 yaşındaki çocuk hastaya izolasyonun

sağlanması ve restorasyon sırasında rehberlik oluşturması amacıyla silikon

matriks kullanılarak direkt kompozit veneer uygulanmış ve 6 ay boyunca

klinik takibi yapılmıştır. Yapılan restorasyonda, renk uyumu, marjinal

renklenme, sekonder çürük, marjinal uyum, aşınma/kontur kaybı, proksimal

kontakt, çatlak ve retansiyon değerlendirilmiştir. Sonuç: Sonuç olarak,

rubber dam kullanılamayan ve yeterli izolasyonun sağlanamadığı hastalarda

silikon matriks kullanılmasının anterior kompozit restorasyonlarda fonksiyon

ve estetiğin tekrar kazandırılması için tercih edilebilecek basit, ekonomik ve

zaman kazandırıcı etkili bir yöntem olduğu görülmektedir.

Anahtar Kelimeler: Silikon Matriks, Prefabrik Kompozit Veneer, Direkt

Kompozit Veneer

27 Şubat 2020 Sabah Kiosk1

Bildiri 112

Periferal Dev Hücreli Granülom: Bir Olgu Sunumu

Page 234: Konuşma ve bildiri özetleri kitabı...klinik performansları ile ilgili bilgiler verilecek, kompozit resinlerle karşılaştırılarak ve tartışılacaktır. 17 27 úubat 2020 09:00,

233

Ali Cantürk Gürleyük ¹ , Ali Cantürk Gürleyük, İlknur Eninanç, Defne Yalçin

Yeler, Osman Dursun, Melike Koraltan

1: Cumhuriyet Üniversitesi

Amaç: Periferal dev hücreli granülom dişetlerinin travmaya ve irritasyona

karşı göreceli nadir rastlanan hiperplastik bağ doku cevabıdır. Diş etinde

özellikle 1. molarlar ile kesici dişler arasında görülür. Muhtemelen

periodontal ligament veya periosteumdan kaynaklanırlar ve bazen alveoler

kemiğin rezorpsiyonuna neden olurlar. Tipik olarak kırmızıdan maviye

değişen renklerde kitleler olarak görünür. Ayırıcı tanısında pyojenik

granülom, periferal ossifiye fibrom, epulis, hemanjiyom düşünülmelidir.

Çoğu yaklaşık 1 cm çapında olan bu lezyonlar her yaşta ortaya çıkabilir ve

kadınlarda erkeklerden daha yaygın olarak görülme eğilimindedir. Bu olgu

sunumu, periferal dev hücreli granülomun farklı lokalizasyonlarda da

görülebileceğine dikkat çekmek için yapılmıştır. Olgu: 53 yaşında sistemik

olarak sağlıklı olan kadın hasta sol üst çenesinde yaklaşık 6 aydır var olan

şişlik şikayetiyle kliniğimize başvurdu. Yapılan klinik muayenede sol üst ikinci

molar distalinde yaklaşık 1,5 cm boyutunda düzgün, parlak yüzeyli, sert

kıvamlı, mavi-mor renkli ve saplı ekzofitik lezyon görüldü. Kitlede

palpasyonda ağrı ve hassasiyet yoktu. Hastanın panoramik radyografisinde

herhangi bir patoloji saptanmadı. Hastaya eksizyonel biyopsi uygulandı ve

histopatolojik inceleme sonucu tanı, periferal dev hücreli granülom olarak

konuldu. Hasta takibe alındı. Sonuç: Periferal dev hücreli granülomun

tedavisi eksizyon ve alveol kemiğe invaze olduğu durumlarda küretajdır.

Lezyonların %10’unda rekürrens görülebilmektedir. Cerrahi olarak tam

rezeksiyon, lezyonun tabanının kürete edilmesi, lokal irritan faktörlerin

uzaklaştırılması ve iyi bir ağız hijyeni nüks oranını azaltacaktır.

Anahtar Kelimeler: Periferal Dev Hücreli Granülom, Eksizyon, Maksilla

27 Şubat 2020 Sabah Kiosk1

Bildiri 114

Altı Kanallı Maksiller Birinci Molar Dişin Endodontik

Tedavisi: Vaka Raporu

Page 235: Konuşma ve bildiri özetleri kitabı...klinik performansları ile ilgili bilgiler verilecek, kompozit resinlerle karşılaştırılarak ve tartışılacaktır. 17 27 úubat 2020 09:00,

234

Nihan Çelik ¹ , Nihan Çelik, Ahter Şanal Çikman, Edanur Maraş

1: Rteü Diş Hekimliği

Giriş: Dişlerin kök kanal konfigürasyonları hakkında yeterli bilgi sahibi olmak

ve iyi bir radyografik ön değerlendirme yapmak başarılı bir endodontik

tedavinin temelini oluşturmaktadır. Maksiller birinci molar dişler çoğunlukla

1 veya 2 meziobukkal, 1 distal ve 1 palatinal olmak üzere 3 ya da 4 kanala

sahiptirler. Ancak, %1.1-%10 oranında 3 meziobukkal ve %0.62 oranında 2

palatinal kanal içeren farklı konfigürasyonlar sergileyebilmektedirler. Bu vaka

raporunda, az rastlanılan 6 kanallı maksiller birinci molar dişe dental loop

kullanılarak uygulanan endodontik tedavi sunulmaktadır. Vaka Raporu: 43

yaşında spontan ağrı şikayeti ile kliniğimize başvuran hastanın klinik ve

radyografik muayenesi sonucu 26 numaralı dişinde perküsyon hassasiyeti ve

mezial kökün apikalinde periodontal ligamentte aralanma tespit edildi.

Hastanın Hepatit B taşıyıcılığı dışında sistemik bir şikayeti yoktu. Lokal

anestezi altında giriş kavitesi açıldıktan sonra diş rubber-dam ile izole edildi.

Dental loop kullanılarak uzun şaftlı çelik rond frezle mezialde ikinci kanal

aranırken, üçüncü bir kanalın varlığından şüphelenildi ve 10 C+ file

(Dentsplay,Maillefer) eğesi ile ikinci ve üçüncü kanal ağızları tespit edildi.

Palatinal kanal ağzının meziodistal yönde geniş olduğunun görülmesi

üzerine ikinci bir kanaldan şüphelenildi ve kanal tespit edildi. Çalışma

boyunu belirlemek için alınan radyografta mezial kökün Sert ve Bayırlı’nın

sınıflandırmasına göre tip XV, palatinal kökün ise Vertucci’ nin

sınıflandırmasına göre tip IV kanal anatomisi gösterdiği tespit edildi. Tüm

kanallar Protaper Next (Dentsply Maillefer, Ballaigues, Switzerland) Ni-Ti

döner aletlerle %2,5 NaOCl irigasyonu altında genişletilip temizlendi ve

kanal içi medikament olarak kalsiyum hidroksit uygulandı. İkinci seansta

semptomların ortadan kalktığı görüldü ve kanallar MTA - Fillapex (Angelus,

Londrina, Brazil) kanal patı kullanılarak gutta-perka ile soğuk lateral

kondensasyon yöntemiyle dolduruldu. Sonuç: Gözden kaçırılan kanallar,

endodontik tedavinin başarısını düşüren önemli faktörlerden biridir.

Günümüzde ilave büyütme ve aydınlatma yöntemleri kullanılarak özellikle

kompleks anatomiye sahip olan dişler daha yüksek klinik başarı ile tedavi

edilebilmektedir.

Anahtar Kelimeler: Maksiller Molar Diş Anatomisi, Kanal Konfigürasyonları

27 Şubat 2020 Sabah Kiosk1

Page 236: Konuşma ve bildiri özetleri kitabı...klinik performansları ile ilgili bilgiler verilecek, kompozit resinlerle karşılaştırılarak ve tartışılacaktır. 17 27 úubat 2020 09:00,

235

Bildiri 116

Odontojenik Keratokist: Bir Olgu Sunumu

Özge Kartal ¹ , Özge Kartal, İlknur Eninanç,Defne Yalçin Yeler, Büşra Koç,

Kübra Nur Çakan

1: Sivas Cumhuriyet Üniversitesi Diş Hekimliği Fakultesi

Amaç: Odontojenik keratokist, dental lamina artıklarından gelişen, ince ve

keratinize epitele sahip, agresif davranışı ve çevre dokulara infiltratif özelliği

olan odontojenik kistlerdir. Sıklıkla mandibular molar, ramus bölgesinde

görülmekle birlikte çenelerin her kadranında rastlanabilir ve genellikle

sekonder enfeksiyon olmadıkça semptomlara neden olmaz. Kistik lezyon

ramusa hatta kondile ve koronoide kadar uzanım gösterebilir, sıklıkla

belirgin ekspansiyon göstermeden longitudinal büyüme eğilimindedir ve bu

özellik ameloblastomadan ayırt edilmesinde önemlidir. Ayırıcı tanısında

ameloblastoma, dentigeroz kist, radiküler kist, odontojenik miksoma

düşünülmeli, kesin tanı histopatalojik inceleme ile konulmalıdır. Bu olgu

sunumu koronoid procese kadar uzanan odontojenik keratokistin klinik ve

radyografik özelliklerini sunmak için yapılmıştır. Olgu: Kliniğimize rutin

muayene için gelen 49 yaşındaki erkek hastanın çekilen panaromik

radyografisinde rastlantısal olarak sol mandibular ramus bölgesinde

multilokuler radyolusent lezyon saptanmıştır (RESİM 1). Hastanın klinik

muayenesinde bölgede palpasyonda ağrı, şişlik ve yüzde asimetri

bulunmamıştır. Hastadan alınan CBCT görüntüsünde, 38 nolu dişin

distalinden başlayıp ramusu içine alan koronoid procese doğru uzanan

lezyon görülmüştür. Kortikal kemikte incelme yaparak bukkal kemikte iki

ayrı perforasyona neden olan, içerdiği septayla multiloküler görünüm

kazanan bu lezyonun en geniş boyutları 36 x 16 x 14mm olarak ölçülmüştür.

(RESİM 2) Lezyonun boyutundan dolayı tedavisinde marsüpyalizasyon

yapılmış olup, lezyona dren yerleştirilerek hasta takibe alınmıştır. Yeterli

iyileşme görülmesinin ardından enükleasyon planlanmaktadır. Sonuç:

Odontojenik keratokistlerin tedavisi değişiklik gösterebilmektedir. Nüks

eğilimine veya cerrahi işlem zorluğuna göre tedavi seçenekleri;

marsüpyalizasyon ve enükleasyon, enükleasyon ve sonrası küretaj,

rezeksiyon ve kist uzaklaştırıldıktan sonra kavite içerisinin özel solüsyonlarla

yıkanmasıdır. Cerahi tedavi sonrasında düzenli aralıklarla hasta takibi yapılır.

Page 237: Konuşma ve bildiri özetleri kitabı...klinik performansları ile ilgili bilgiler verilecek, kompozit resinlerle karşılaştırılarak ve tartışılacaktır. 17 27 úubat 2020 09:00,

236

Anahtar Kelimeler:

27 Şubat 2020 Sabah Kiosk2

Bildiri 117

Eksternal Servikal Kök Rezorbsiyonunun

Multidisipliner Tedavisi: Olgu Sunumu

Edanur Maraş ¹ , Edanur Maraş, Banu Aricioğlu, Nihan Çelik

1: Recep Tayyip Erdoğan Üni. Diş Hek. Fak.

Giriş: Eksternal servikal rezorpsiyon, odontoklastik etkinin bir sonucu olarak

diş sert dokusunun kaybıdır ve genellikle diş kök yüzeyinin servikal

bölgesinde başlar. Rezorbsiyonun ilerlemesi sonucu mine, sement ve

dentinin yerini, sement benzeri sert doku birikimi ve fibrovasküler doku alır.

Koronal sert dokuların rezorbsiyonu klinik olarak kronda pembemsi bir

renklenmeye (pink spot) neden olur ve bu patolojinin hekim ve/veya hasta

tarafından rastgele fark edilen ilk işaretidir. Bu klinik raporda eksernal

servikal rezorbsiyon tespit edilen sağ üst santral kesici dişin konik ışınlı

bilgisayarlı tomografi yardımı ile cerrahi ve endodontik kombine tedavisi

anlatılmaktadır. Olgu Sunumu: Herhangi bir sistemik hastalığı bulunmayan

34 yaşında erkek hasta sağ üst birinci molar dişindeki ağrı nedeniyle

kliniğimize başvurdu. Alınan anamnezde travma, ortodontik tedavi veya

beyazlatma hikayesine rastlanılmadı. İntraoral muayenede derin kapanışla

birlikte sağ üst santral kesici dişin bukko-servikal bölgesinde pembe renkli

bir alan tespit edildi. Bunun yanı sıra, hafif perküsyon hassasiyeti ile birlikte

elektrikli pulpa testine negatif yanıt alındı. Periodontal sondalamada bukkal

gingival olukta 3 mm cep derinliği ölçüldü. Aksiyal ve sagital CBCT kesitlerde

koronal pulpa odasına yakın penetre olmuş invaziv lezyon görüldü. Vital

pulpektominin ardından kemomekanik şekillendirme 2 Shape NiTi döner

eğelerle (Micro-Mega, Besancon, Fransa) TS-2’ye (25,0.06) kadar

gerçekleştirildi. İki haftalık kalsiyum hidroksitle medikasyonun ardından kök

kanal dolumu, soğuk lateral kondenzasyon tekniği ile yapıldı. Endodontik

tedavinin ardından mukoperiosteal flep kaldırıldı. Granülomatöz doku,

duvarlarda sertlik hissedilene kadar kürete edildi. Rezorbsiyon alanı tek

aşamalı bir adeziv sistem (3M, Neuss, Almanya) ve nanofil kompozit

(Tokuyama Dental, Sandrigo) ile tabakalanarak dolduruldu. Bir aylık takipte

Page 238: Konuşma ve bildiri özetleri kitabı...klinik performansları ile ilgili bilgiler verilecek, kompozit resinlerle karşılaştırılarak ve tartışılacaktır. 17 27 úubat 2020 09:00,

237

diş fonksiyondaydı ve hasta estetik açıdan memnundu. Sonuç: Belirli bir

etiyolojiye bağlı olmaksızın gelişen eksternal servikal rezorbsiyonun, mevcut

vakada derin kapanış kaynaklı polimikrotravmadan kaynaklandığı

düşünülmektedir. CBCT, lezyonun varlığı, boyutları, lokalizasyonu ve

yönetimi için önemli bir teşhis aracıdır. Eksternal servikal rezorbsiyon

tedavisinin temel amacı, patolojik dokuyu tamamen uzaklaştırmak ve dişin

iyileşmesinden ödün vermeden oluşan defekti doldurmaktır.

Anahtar Kelimeler: Eksternal Servikal Rezorbsiyon, Pink Spot

27 Şubat 2020 Sabah Kiosk2

Bildiri 119

Ağız Ortamında Yaşla Birlikte Görülen Değişimlere

Bağlı Protetik Yaklaşım: Olgu Sunumu

Delal Bozyel ¹ , Simge Taşar Faruk

1: Yakın Doğu Üniversitesi

Yaşlılık döneminde sağlıklı fiziksel kabiliyet kadar fonksiyonel dentisyonun

korunması da önemlidir. Geriatrik orofasiyal değişimler, sert dokularda ve

yumuşak dokularda meydana gelen değişiklikler olarak gruplandırılabilir.

Kliniğimize başvuran 70 yaşındaki hastada ilk şikayet maksillada fistül yolu

olmakla birlikte ağızdaki mevcut protetik kaplamaların değişimini de estetik

nedenlerle talep etmiştir. Üst çenede iki parçalı full ark, alt çenede 37,45 ve

47 numaralı dişlerde implant, 42 kanat olmak üzere 42-47 köprü ve 35-37

köprüler mevcuttur. İntraoral ve radyografik muayneler sonucunda 11

numarada lezyon, maksilla ve mandibulada bulunan 20 yıllık protetik

restorasyonlarda porselen kırıkları, aşınmalar; mevcut dişlerde çürükler ve

periodontal problemler tespit edilmiştir. Panoramik filmde, mandibula

posterior bölgede bulunan implantlarda kemik kaybı görülmekle birlikte,

periapikal alınması ve eski kronların çıkarılması işleminden sonra herhangi

bir risk faktörü tespit edilmemiştir. 11 numaralı dişin endodontik

tedavisinden sonra periodontal tedaviler bitirilmiş ve protetik tedavi için

başlanmıştır. Eski preparasyonlar düzeltildikten sonra mevcut periodontal

yıkımdan dişleri korumak ve estetiğin sağlanması için 31,41,42,43 ve 44

numaralı dişlerde yapılacak protetik planlamaya dahil edilmiş ve

Page 239: Konuşma ve bildiri özetleri kitabı...klinik performansları ile ilgili bilgiler verilecek, kompozit resinlerle karşılaştırılarak ve tartışılacaktır. 17 27 úubat 2020 09:00,

238

preparasyonları yapılmıştır. Eski protetik rehabilitasyondan farklı olarak üst

çenenin tek parça; alt çenenin beş parça olarak metal destekli seramik

kronlarla tedavisi gerçekleştirilmiştir. 45-47 bölgesi bir parça köprü olarak

yapılarak implantın dişle bağlantısı kesilmiştir; ancak 37 numaralı implantın

rotasyonunu engellemek adına 36 numaralı dişe bağlanarak köprüsü

bitirilmiştir. Ekonomik nedenlerden dolayı metal destekli altyapı tercih

edilmiştir. Hastanın yaşı ve ten rengi göz önünde bulundurularak A2 rengi

uygun görülmüştür. Dikey boyut ve mevcut kapanışa uygun oklüzal kapanış

sağlanmıştır. Tedavi esnasında ilerleyen randevularda hastanın stresli bir

kişiliğe sahip olduğu; ancak bunu dışarıya çok yansıtmaması sonucu eski

protezlerde mevcut olan atrizyonun stresli dönemlerdeki bruksizmden

kaynaklı olabileceği tarafımızca belirtilmiş; hastaya plak önerisinde

bulunulmuştur. Hasta plak tedavisini kabul etmiştir. Sadece doğru protetik

tedaviyle değil; hastaların bilinçli ve doğru iletişime açık olmaları sayesinde

de hastaların yaşam kalitelerini arttırabilecekleri gözlemlenmiştir. Bu nedenle

kliniklerde yaşa bağlı doğru yaklaşım önemlidir.

Anahtar Kelimeler: Yaşlı Hastalar, İletişim, Orofasial Değişim

27 Şubat 2020 Sabah Kiosk2

Bildiri 122

Hipomineralize Üst Anterior Dişlerin Kompozit Rezin

Restorasyon İle Tedavisi: Vaka Sunumu

Melike Durukan , Soley Arslan

Amaç: Ön dişlerin gelişimi esnasında meydana gelen düzensizlikler, sıkça

estetik problemlere sebep olurlar. Hipomineralize mine bu durumu temsil

eden bir tablodur. Etkilenen dişlerde her ne kadar çürük riskinin önemli

ölçüde arttığı söylenemese de bu dişler, hassasiyete ve daha da önemlisi,

görünümleri itibarıyla hastaların estetik kaygılar yaşamasına sebep

olabilmektedir. Vakamızda, üst anterior dişlerde izlenen hipomineralize

alanların kompozit rezin ile tedavisi amaçlanmıştır. Yöntem: 17 yaşındaki

kadın hastamız, kliniğimize tespit edilen çürüklerinin tedavisini yaptırmak

amacı ile başvurmuş olup, tarafımızca yapılan muayene sonucu 11,21,22

numaralı dişlerde hipomineralize alanlara rastlanmıştır ve bu dişlerin

Page 240: Konuşma ve bildiri özetleri kitabı...klinik performansları ile ilgili bilgiler verilecek, kompozit resinlerle karşılaştırılarak ve tartışılacaktır. 17 27 úubat 2020 09:00,

239

kompozit rezin ile restorasyonuna karar verilmiştir. Ailesinin de rızası

alındıktan sonra hastamızın 11 , 21 ve 22 numaralı dişlerinin tedavisine

başlanmıştır. Kavite preperasyonuna başlanmadan önce doğal ışıklı ortamda

(A2 Dentin, A2 Mine, A1 Mine) renk seçimi yapılmıştır. Ardından kavite

preperasyonu ve eski restorasyonlar kaldırılmıştır. Etch and Rinse (3M ESPE,

Hartford City, Indianapolis, USA) adeziv uygulamasından sonra dişler

kompozit rezin ile restore edilmiştir. Bitirme ve polisaj işlemi Soflex Disk (3M

ESPE, Hardtford City, Indianapolis, USA) ve Twist Dia (3M ESPE, Hartford

City, Indianapolis, USA) ile yapılmıştır. Sonuç: Kompozit rezinlerle

hipomineralize mine yüzeylerinin restorasyonu estetik kaygıları gidermek

açısından kolay ve ucuz bir yöntemdir.

Anahtar Kelimeler: Hipomineralize Mine, Mine Defektleri, Kompozit Rezin,

Estetik, Anterior Diş Restorasyonu

27 Şubat 2020 Sabah Kiosk2

Bildiri 125

Polidiastemaların Rezin Kompozitlerle Kapatılması:

Olgu Sunumu

Seda Baktir ¹ , Seda Baktır, Sezer Demirbuğa

1: Erciyes Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi

Dişler yüz estetiğinin sağlanmasında büyük öneme sahiptirler. Birçok hasta

anterior bölgedeki diastemaların oluşturduğu estetik şikayetlerle diş

hekimlerine başvururlar. Böyle durumlarda estetiğin sağlanabilmesi için

dişlere en az zarar verecek minimal preperasyon ile olabildiğince hızlı sonuç

verecek tedavi seçeneklerinin tercih edilmesi oldukça önemlidir . Bu nedenle

bu olgudaki amacımız kompozit rezinlerle hastanın estetik problemini kısa

süre içinde daha konservatif olarak ortadan kaldırmaktır. Ön dişler

arasındaki açıklık nedeniyle kliniğimize başvuran 16 yaşındaki kadın hastanın

klinik muayenesinde üst çene anterior bölgede polidiastema tespit

edilmiştir.Aynı zamanda hastanın kama lateral dişleri de mevcuttur. Tedaviye

başlamadan uygun renk belirlenmiştir. (A1, Filtek Ultimate, 3M ESPE, St.

Paul, USA ) Şeffaf bant ve kama yerleştirdikten sonra diş yüzeylerine asit

uygulanmış, daha sonra çift aşamalı self etch adeziv (Clearfil SE Bond 2,

Page 241: Konuşma ve bildiri özetleri kitabı...klinik performansları ile ilgili bilgiler verilecek, kompozit resinlerle karşılaştırılarak ve tartışılacaktır. 17 27 úubat 2020 09:00,

240

Kuraray, Okayama, Japan) uygulaması gerçekleştirilmiştir. Kompozit

restorasyonlar tamamlandıktan sonra bitim ve cila işlemleri için diskler (Sof-

Lex, 3M, St. Paul, USA), yüzey cilası işlemleri ise iki farklı grendeki spiral

diskler (Twist Dia, Kuraray, Pforzheim,Germany) kullanılarak

tamamlanmıştır.Hasta 1 ay sonra tekrar çağırılarak gerekli kontroller

yapılmıştır. Diastemalar non-invaziv bir şekilde kompozit rezinlerle

kapatılarak mevcut estetik problemler ortadan kaldırılabilir.

Anahtar Kelimeler: Rezin,polidiastema,estetik,kompozit,anterior,diş

27 Şubat 2020 Sabah Kiosk2

Bildiri 127

Anterior Dişlerdeki Estetik Problemlerin Kompozit

Rezinlerle Rehabilitasyonu

Pınar Naiboğlu ¹ , Pınar Naiboğlu, Güneş Bulut Eyüboğlu

1: Karadeniz Teknik Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi

Amaç: Oral hijyen eksikliği görülen bireylerde, mekanik olarak

temizlenemeyen diş yüzeylerinde biriken plağa bağlı olarak diş çürüklerinin

görülme ihtimali yüksektir. Bu olgu sunumunun amacı kompozit rezinlerle

dişlerin kaybolmuş estetiğinin ve fonksiyonel özelliklerinin tekrar

kazandırılmasıdır. Olgu: 19 yaşında erkek hasta alt ve üst ön dişlerinde

yaygın çürük kaynaklı estetik problemin çözümü talebi ile kliniğimize

başvurdu. Klinik ve radyografik muayene sonrasında estetik rehabilitasyon

için öncelikli olarak oral hijyenin sağlanması planlandı, sonrasında direkt

kompozit restorasyonların uygulanmasına karar verildi. Hastaya

yapılabilecek tedavi seçenekleri ile tedavinin avantaj ve dezavantajları

anlatılarak bilgi verildi. Çürük ve renklenmiş doku uzaklaştırıldıktan sonra

dişler %37’lik fosforik asit jel (Etching gel, President Dental, Germany),

bonding ajan (Clearfil SE Bond, Kuraray Dental, Japan) ve supra-nano

dolduruculu kompozit rezin Estelite Sigma Quick (Tokuyama Dental,

Japan)’ın farklı tonları kullanılarak restore edildi ve restorasyon yüzeyleri

bitirme ve polisaj diskleriyle (Sof-Lex, 3M ESPE) cilalandı. Hastaya oral hijyen

eğitimi verilerek 12 ay boyunca takip edildi. Sonuç: Direkt kompozit rezin

Page 242: Konuşma ve bildiri özetleri kitabı...klinik performansları ile ilgili bilgiler verilecek, kompozit resinlerle karşılaştırılarak ve tartışılacaktır. 17 27 úubat 2020 09:00,

241

restorasyonlar uygun bir endikasyon ve iyi bir oral hijyen motivasyonu ile

uygulandıklarında en konservatif tedavi seçeneğidir.

Anahtar Kelimeler: Çürük, Estetik, Kompozit Rezin

27 Şubat 2020 Sabah Kiosk2

Bildiri 131

Tam Dişsiz Çenelerin İki Farklı Protetik Planlama İle

Rehabilitasyonu: Bir Olgu Sunumu.

Leila Mostawe ¹ , Leila Mostawe, Yunus Emre Özden, Volkan Çağrı Dağaşan,

Ender Kazazoğlu, Nurhan Güler

1: Yeditepe

Bu olgu sunumunda, alt çene all-on-four hibrit porselen, üst çene parsiyel

bar destekli akrilik hareketli protez uygulaması yapılmış bir hastanın protetik

rehabilitasyonu anlatılmaktadır. 64 yaşında erkek hasta üst çenesinde 15, 23,

25 numaralı bölgelere daha önceden yaptırdığı 3 implant (Straumann) ve alt

çenesinde diş eksiklikleri ile üniversitemizin Protetik Diş Tedavisi Anabilim

Dalı’na başvurdu. Yapılan klinik ve radyolojik muayene sonucunda; implant

lokasyonları, mevcut implant çevrelerindeki kemik rezorpsiyonları ve yeni

implant planlamasındaki anatomik engellerden dolayı üst çenede yalnızca

11 numaralı bölgeye 1 implant ilave edilmesi ve üzerine parsiyel bar destekli

hareketli protez yapılması uygun görüldü. Alt çenede mevcut dişlerin

çekimini takiben 4 implant destekli (Nobel Paralel) “all on four” tipi protez

planlanarak immediate yükleme prosedürü uygulandı. Geçici protezlerin

uyumu panaromik radyografi ile kontrol edildi. İmplantların iyileşme

döneminde alt çenede akrilik protezle idamesi sağlanırken,

osseointegrasyonun tamamlanmasını takiben hibrit döküm porselen

uygulaması yapıldı. Her iki protezin ölçüsünde de implant ölçü parçalarının

diş ipi ve ışıkla sertleşen pattern resin (motif Rc) ile splintlenmesini takiben

açık kaşık ölçü prosedürü kullanıldı. Labaratuarda dökümü yapılan metal

altyapı ağız içerisinde kontrol edildi ve uyumlu olduğu gözlendi. Üst çene

dişli, alt çene porselen provası aynı seansta yapılarak estetik ve fonksiyonel

memnuniyet sağlandı. 1 yıllık takipte herhangi biyolojik ve teknik bir

komplikasyona rastlanmadı.

Page 243: Konuşma ve bildiri özetleri kitabı...klinik performansları ile ilgili bilgiler verilecek, kompozit resinlerle karşılaştırılarak ve tartışılacaktır. 17 27 úubat 2020 09:00,

242

Anahtar Kelimeler: All-on-four,parsiyel Bar, İmmediate Yükleme

27 Şubat 2020 Sabah Kiosk3

Bildiri 133

Farklı Döner Sistemlerle Kanal Transportasyonu Ve

Debris Taşmasının Karşılaştırılması

Mustafa Alrahhal ¹ , Mustafa Alrahhal, Fatma Tunç

1: Gaziantep Üniversitesi

Amaç: Yeni nesil döner eğelerinin klinik performansı hala araştırılmaktadır.

Bu in vitro çalışmanın amacı dört farklı döner eğe sistemi

(ReciprocBlue,Twisted File Adaptive,WaveOne Gold ve Xp Endo Shaper) ile

enstrümantasyon sonrası oluşan apikal debris taşmasının ve kanal

transportasyonunun karşılaştırılmasıdır. Gereç ve Yöntem: Kanal

transportasyon değerlendirmesi için 60 adet S şekilli ve çift kurvatürlü

kanallara sahip rezin blok çalışmaya dahil edildi. Kanalların

genişletilmesinden önce ve sonra elde edilen görüntüler bilgisayar

ortamında çakıştırıldı. İç ve dış kanal duvarları ile genişletilmiş duvarlar

arasındaki mesafe, bu üst üste binmiş görüntüler üzerinden, dijital yazılım

kullanılarak ölçüldü. Apikalden taşan debris değerlendirmesi için ise, 60 adet

çekilmiş mandibular kesici diş, 4 eşit gruba ayrıldı (n=15). Dişler Eppendorf

tüplerine yerleştirildi. Örnekler dört faklı döner eğe sisteminden biri ile

prepare edildi. Daha sonra tüpler, kurutma için 5 gün boyunca 70 ° C'de

inkübe edildi. Apikalden taşan debrisin ağırlığı, hassas terazi kullanılarak,

başlangıç ağırlığının son ağırlıktan çıkarılmasıyla belirlendi. Bulgular: Gruplar

Kruskal-Wallis ve Dunn çoklu karşılaştırma testleri kullanılarak karşılaştırıldı.

Kanal transportasyonu açısından, Xp Endo Shaper-TF Adaptive ve Reciproc

Blue-WaveOne Gold arasında anlamlı bir fark yoktu (p> 0.05). Ancak, Xp

Endo Shaper ve TF Adaptive, Reciproc Blue ve WaveOne Gold'a kıyasla

önemli ölçüde daha az transportasyona sebep oldu (p <0.05). Apikalden

debris taşması açısından, Xp Endo Shaper, diğer 3 gruba kıyasla önemli

ölçüde daha az debris taşkınlığına neden oldu (p <0.05). Diğer gruplar

arasında anlamlı fark yoktu (p> 0.05). Sonuç: Xp Endo Shaper hem kanal

transportasyonunda hem de apikalden debris taşmasında avantajlı

görünmektedir.

Page 244: Konuşma ve bildiri özetleri kitabı...klinik performansları ile ilgili bilgiler verilecek, kompozit resinlerle karşılaştırılarak ve tartışılacaktır. 17 27 úubat 2020 09:00,

243

Anahtar Kelimeler: Debris Taşması, Döner Eğe Sistemleri, Kanal

Transportasyonu

27 Şubat 2020 Sabah Kiosk3

Bildiri 135

İzole Damak Yarıklı Hastada Karma Dişlenme

Döneminden Daimi Dişlenmeye Tedavi Süreci -vaka

Raporu

Feyza Bozkurt ¹ , Gökhan Çoban

1: Erciyes Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi

Amaç: Bu vaka raporunun amacı, izole damak yarığı bulunan hastada,

iskeletsel Sınıf III maloklüzyonun sabit mekanikler kullanılarak yapılan

tedavisini sunmaktır. Gereç ve Yöntem: 10 yıl 4 aylık kadın hastanın klinik

muayenesinde; izole damak yarığı, ön çapraz kapanış, orta hat diasteması ve

üst çenede 4, alt çenede 2 premolar diş eksikliği olduğu tespit edilmiştir.

İzole damak yarığı hasta 18 aylıkken opere edilmiştir. Bizim tedavimizden

hemen önce yapılan muayenesinde overjet: -3 mm, overbite: 1,7 mm idi.

Radyografik muayenede SNA: 69,9º , SNB: 71,8º, ANB: -1,8º olup bimaksiller

retrüzyonla birlikte iskeletsel Sınıf III malokluzyon gözlenmiştir. SN-GoGN:

37,8º olup büyüme yönü normaldir. Üst keser dişlerin eğimi Sella-Nasion

(SN) düzlemine göre 80,1º , palatal düzleme göre 96,8º olup retroklinedir.

Alt keser dişlerin eğimi ise mandibular düzleme göre 85,1º olup

retroklinedir. Hasta düz bir profile sahiptir. Kamuflaj ile tedavi edilmesi

planlanan hastada Keleş Slider aygıtı ile molar distalizasyonu, alt-üst keser

açılarının düzeltilmesi amaçlanmıştır. Distalizasyon ve keser proklinasyonu

sırasında anterior çapraz kapanışın düzelebilmesi amacıyla mekaniğe ön

ısırma plağı eklenmiştir.Keleş Slider aygıtı uygulanmasını takiben 0,018” slot

Roth metal braket sistemi kullanılarak ortodontik tedavi tamamlanmıştır.

Bulgular: Toplam tedavi 2 yıl 2 ay sürmüştür.Ortodontik tedavi sonunda

anterior çapraz kapanış ve keser eğimleri düzeltilmiş, boşluklar ayarlanarak

üst çenede 2 premolar boşluğu protetik restorasyon için hazırlanmıştır.

Tedavi sonunda SNA 71º, ANB 0,1, SN-GoGN 41,4º, U1-Palatal Plane 108,9º,

SNB 70,9º ve overjet: 1,5 mm, overbite: 2 mm’dir. Sonuç: Bu vaka sunumu

Page 245: Konuşma ve bildiri özetleri kitabı...klinik performansları ile ilgili bilgiler verilecek, kompozit resinlerle karşılaştırılarak ve tartışılacaktır. 17 27 úubat 2020 09:00,

244

birçok maloklüzyon ve estetik yetersizliğin bir arada bulunduğu damak

yarıklı hastalarda; doğru teşhis, tedavi planlaması ve mekanikler yardımıyla

yapılan tedaviler sayesinde ortognatik cerrahi uygulamadan dengeli bir

fasiyal profil ve fonksiyonel oklüzyon sağlanarak başarılı tedavi sonuçları

elde edilebileceğini göstermiştir.

Anahtar Kelimeler: Damak Yarığı,keleş Slider

27 Şubat 2020 Sabah Kiosk3

Bildiri 144

Serbest Dişeti Greftiyle İmplant Çevresinde Keratinize

Peri-implant Mukoza Oluşturma

Nergiz Çelik ¹ , Nergiz Çelik , Cüneyt Asım Aral

1: İnönü Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi Periodontoloji An

Amaç: İmplant çevresi dokuların stabil halde olması bakteriyel ve fiziksel

uyarılara karşı koruma sağlamakta ve implantların uzun dönem başarısında

çok önemli rol oynamaktadır. Bu amaçla implant yerleşimi öncesinde veya

sonrasında yapılan serbest dişeti grefti gibi mukogingival cerrahi işlemler

özellikle yapışık dişeti miktarını arttırmak amacıyla yaygın olarak

kullanılmaktadır. Bu olgu raporunda, yetersiz peri-impant mukoza genişliği

olan bir hastanın serbest dişeti grefti kullanılarak tedavisi sunulmuştur.

Gereç ve yöntem: Sistemik açıdan sağlıklı 67 yaşında erkek hasta, Protetik

Diş Tedavisi Anabilim Dalı’ndan kliniğimize sevk edildi. Ağız içi muayenede

mandibular kanin dişler yerine yerleştirilen implantlarda yetersiz peri-impant

mukoza genişliği tespit edildi. Başlangıç periodontal tedavinin ardından

hastaya serbest dişeti grefti operasyonu planlandı. Hastanın sol palatinal

bölgesinden uygun boyutlarda elde edilen serbest dişeti grefti alıcı bölgeye

6.0 poliglaktin sütur ile süture edildi. Periodontal pat ve süturlar operasyon

sonrası 10. günde alındı. Cep derinliği, sondalamada kanama, keratinize

peri-implant mukoza genişliği gibi klinik parametreler ve ağız içi fotoğraflar

başlangıç, onuncu gün ve üçüncü ayda kaydedildi. Bulgular ve Sonuç:

Operasyondan sonra herhangi bir komplikasyon yaşanmadı. Tedavi sonrası

keratinize peri-implant mukoza miktarının arttığı gözlendi. Serbest dişeti

grefti kullanılarak uygulanan periodontal plastik cerrahi, keratinize peri-

Page 246: Konuşma ve bildiri özetleri kitabı...klinik performansları ile ilgili bilgiler verilecek, kompozit resinlerle karşılaştırılarak ve tartışılacaktır. 17 27 úubat 2020 09:00,

245

implant mukoza oluşturma bakımından oldukça tatmin edici sonuçlar

vermekte ve altın standart tedavi olarak kabul edilmektedir. Dental

implantların etrafında stabil doku oluşturulması ve düzenli aralıklar ile takibi

dental implantların uzun dönem başarısı için çok önemlidir.

Anahtar Kelimeler: Peri-implant Mukoza, Serbest Dişeti Grefti, Keratinize

Yapışık Dişeti

27 Şubat 2020 Sabah Kiosk3

Bildiri 149

Bir Deneysel İskemi/reperfüzyon Modelinde Serbest

Radikal Yakalayısı Olarak Urtica Diocia

Mustafa Nisari , Nahide Ekici Günay

Amaç: İskemi, akut oksidatif stres hasarında önemli bir nedendir.

Antioksidan özelliklere sahip olduğu bilinen nutrasötikler, doku iskeminin

önlenmesinde ve tedavisinde kullanılabilirler. Bu deneysel çalışmada, rat

arter iskemi/reperfüzyon (I/R) cerrahi modelinde bir antioksidan olarak

Urtica dioica (UD) özütünün etkilerinin araştırılması amaçlandı. Gereç ve

yöntem: Kırk Wistar-Albino rat dört gruba ayrıldı. Kontrol grubu, UD grubu;

ı/R grubu ve kombinasyon grubu(UD+I/R). UD grubuna 20/mg kg/gün UD

exteresi intraperitoneal olarak verildi. I/R grubu reperfüzyondan önce 45

dakika boyunca sol renal arter yoluyla iskemiye maruz bırakıldı. I/R

prosedüründen önce UD+I/R kombinasyon grubuna aynı doz UD verildi.

Tüm gruplardaki sıçanlar 24 saat sonunda sakrifiye edildi. Serum alanin

aminotransferaz, aspartat aminotransferaz, üre, ürik asit, kreatinin, doku

malondialdehit (MDA), süperoksit dismutaz (SOD), katalaz konsantrasyonları

ve histopatolojik hasar araştırıldı. Oksidatif stress belirteçleri, enzim

düzeyleri ve doku hasarlanma skorları çoklu grup karşılaştırmaları ANOVA

ve Kruskall Wallis testleri uygulanarak yapıldı. Tüm istatistik modellerde

p<0.05 anlamlılık düzeyi olarak belirlendi. Bulgular: Tek başına

kullanıldığında UD, SOD ve katalaz seviyelerini artırarak ve MDA seviyelerini

azaltarak stabil renal oksidatif stresi düşürdü. UD'nin antioksidan potansiyeli,

karaciğer ve böbrek hasarı enzimlerinde bir azalmaya ve histopatolojik hasar

skorlarında önemli bir azalmaya neden oldu. Sonuç: Bu çalışma, rat renal

Page 247: Konuşma ve bildiri özetleri kitabı...klinik performansları ile ilgili bilgiler verilecek, kompozit resinlerle karşılaştırılarak ve tartışılacaktır. 17 27 úubat 2020 09:00,

246

arter I/R modelinin antioksidan sistemi üzerindeki UD'nin etkilerini ortaya

koyan ilk çalışmadır. I / R hasarında UD'nin ön tedavisi, antioksidan

özellikleri ile oksidatşif hasara karşı koruyucu ve doku iyileşmesine tardımcı

bir rol oynayabilir.

Anahtar Kelimeler: Oksidatif Stres, İskemi, Reperfüzyon, Antioksidan,

İnflamasyon

27 Şubat 2020 Sabah Kiosk3

Bildiri 154

Damak Yerleşimli Pleomorfik Adenom Olgusu

Esra Ece Çakmak ¹ , Murat Kaan Erdem, Nejlan Eratam, Seray Öztürk, Kıvanç

Kamburoğlu, Erdal Erdem

1: Ankara Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi

Pleomorfik adenom major tükürük bezlerinin en sık rastlanılan epiteliyal

tümörüdür. Büyük tükürük bezlerinden kökenli pleomorfik adenom en fazla

parotiste, nadiren sublingual tükürük bezlerinde; küçük tükürük bezlerinden

kökenliler ise en çok damakta lokalizedir. Kadınlarda erkeklerden daha fazla

rastlanıp, 30-50 yaşlar arasında daha sık görülürler. Mukus salgılayan minör

tükürük bezleri, dudaklarda ve damakta fazla sayıda olmak üzere tüm ağız

içerisine dağılmış durumdadır. Tümörler bu tükürük bezlerinden herhangi

birinde oluşabilmekle beraber; yarısı damakta olup genellikle orta çizginin

bir tarafında, sert ve yumuşak damak birleşiminde, postero-lateral konumda

meydana gelmektedir.Ağız boşluğunda fazla büyüklüğe erişmeleri de nadir

olup, genel olarak boyutları 2- 5 cm arasında değişmektedir. Pleomorfik

adenomalar çoğunlukla asemptomatik olmakla birlikte yutma güçlüğü,

konuşma bozukluğu ve protez irritasyonu gibi komplikasyonlar

yaratabilirler. Bu olguda kliniğimize 34 yaşında erkek hasta konusma

bozukluğu ve yutma güçlüğüne neden olan damak yerlesimli büyük bir

pleomorfik adenom sebebi ile başvuruda bulunmuştur. Panoramik

radyografi, konik ışınlı bilgisayarlı tomografi ve ultrasonografi görüntüleri

alınmıştır. Görüntüler değerlendirildikten sonra hasta genel anestezi altında

opere edilmiştir. Eksizyonel biyopsi yapılmıştır. Patoloji raporu sonucuna

göre hasta takibine başlanılmıştır. Pleomorfik adenomalar ağrısız, yavaş

Page 248: Konuşma ve bildiri özetleri kitabı...klinik performansları ile ilgili bilgiler verilecek, kompozit resinlerle karşılaştırılarak ve tartışılacaktır. 17 27 úubat 2020 09:00,

247

büyüyen, düzgün yüzeyli, iyi sınırlı, palpasyonda fluktuasyon vermeyen

ekzofitik lezyonlardır. İyi huylu olmalarına karşın sık sık nüks edip malign

karaktere bürünebilirler. Pleomorfik adenomalar çoğunlukla elastik kıvamlı

ve sapsız, bağ dokusundan oluşmuş bir kapsül ile çevrilidirler. Bu

özellikleriyle kemiğe ve mukozaya yapışıklık eğilimi taşırlar. Değerlendirilen

olguda lezyon kapsülü ile birlikte çıkartılırken kemiğe fikse olmaması

nedeniyle bir engelle karşılaşılmamıştır. Pleomorfik adenomlar

asemptomatik ve ağrısız gelişimleri nedeni ile tanısı geç konulan iyi huylu

tümörlerdir. Bu nedenle erken teşhis ve tedavi tümörün malignite riskini en

aza indirmektedir.

Anahtar Kelimeler: Pleomorfik Adenom, Epiteliyal Tümör

27 Şubat 2020 Sabah Kiosk4

Bildiri 155

Dişsiz Posterior Maksillada Odontojenik Keratokist

Olgusu

Esra Ece Çakmak ¹ , Murat Kaan Erdem, Nejlan Eratam, Seray Öztürk, Kıvanç

Kamburoğlu, Erdal Erdem

1: Ankara Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi

Odontojenik keratokist, dental lamina artıklarından kaynaklanan, inflamatuar

olmayan, gelişimsel odontojenik kistler olarak sınıflandırılırlar. 2005 WHO

sınıflandırmasında odontojenik keratokist, neoplastik bir lezyon kabul

edildiği için keratokistik odontojenik tümör olarak adlandırıldı. Ancak 2017

WHO sınıflandırmasında odontojenik keratokist, kist kategorisine geri

taşındı. Lokal agresif davranışı,yüksek nüks oranı ve potansiyel deskrüktif

büyüme göstermesi neoplastik doğası gereği görülmektedir. Genellikle

yetişkinler ve erkeklerde daha yoğun izlenir. Bu olguda kliniğimize 69

yaşında erkek hasta sağ üst çene posterior bölgede tekrarlayan iltihap

akıntısı şikayeti ile başvurdu. Ağız içi muayenesinde sağ üst çene posterior

bölgede fistül izlendi. Radyolojik değerlendirmede iyi sınırlı, unilokuler

radyolusensi tespit edildi. Ardından konik ışınlı bilgisayarlı tomografi çekildi

ve görüntüler değerlendirildi. Hasta lokal anestezi altında opere edildi.

Odontojenik keratokistler sıklıkla mandibulada ve retromolar bolgede

Page 249: Konuşma ve bildiri özetleri kitabı...klinik performansları ile ilgili bilgiler verilecek, kompozit resinlerle karşılaştırılarak ve tartışılacaktır. 17 27 úubat 2020 09:00,

248

lokalizasyon gosterirler. Odontojenik keratokistler diğer cene kistlerinden

lokal agresif davranışı ve yuksek nüks oranı ile ayrılır. Dolayısıyla tedavisi

patolojik varlığı yok etmeyi, rekurrens potansiyelini azaltmayı amaclamalıdır.

Yüksek nüks oranı nedeniyle opere edilen hastalar düzenli kontrollere

çağırılmalıdır.

Anahtar Kelimeler: Odontojenik Keratokist

27 Şubat 2020 Sabah Kiosk4

Bildiri 157

Komplike Kron Kırığının Restorasyonu: Vaka Raporu

Gizem Yoğurucu ¹ , Başak Doğan Uçar, Özlem Martı Akgün

1: Sağlık Bilimleri Üniversitesi

Giriş: Mine, dentin ve pulpayı kapsayan kırıklara komplike kron kırığı adı

verilir. Genellikle genç hastalarda meydana gelir ve travmadan en çok

etkilenen dişler maksiller kesici dişlerdir. Bu vaka raporunda 14 yaşındaki

hastada travma sonucunda meydana gelen komplike kron kırığının

restorasyonu ve 1 yıllık takibi sunulmaktadır. Vaka Raporu: 14 yaşındaki

erkek hasta kliniğimize düşmeye bağlı diş travması sebebi ile başvurdu.

Hastadan alınan anamnezde herhangi bir rahatsızlığı bulunmadığı ve sağ üst

santral dişini 30 dk önce okul bahçesinde düşerek kırdığı öğrenildi. Kırık

parça hasta tarafından peçete içerisinde getirilmişti. Hastanın ağız içi

muayenesinde sağ üst santral dişinde komplike kron kırığı tespit edildi.

Radyolojik muayenede periapikal patoloji saptanmadı. Parsiyel amputasyon

ve dişin kendi kırık parçasıyla restorasyonu planlandı. Hastanın ailesine

tedavi planlaması anlatıldı ve onam alınarak tedaviye başlandı. Lokal

anestezi yapıldıktan sonra dişteki ekspoze olmuş alan serum fizyolojikle

yıkandı ve rond frez kullanılarak parsiyel amputasyon uygulandı. Kanama

kontrolü sağlandı ve ekspoze alan üzerine kalsiyum hidroksit ve cam

iyonomer siman yerleştirildi. Dişin kendi kırık parçası ile restorasyon aynı

seansta gerçekleştirildi. Diş ve kırık parça % 37’lik ortofosforik asitle

pürüzlendirildi. Sonrasında bondig ajan uygulandı ve akışkan kompozit ile

yapıştırıldı. Hasta 1 hafta sonra kontrole çağrıldı. Klinik ve radyografik

muayene sonucunda diş asemptomatik olduğu değerlendirildi. Takip

Page 250: Konuşma ve bildiri özetleri kitabı...klinik performansları ile ilgili bilgiler verilecek, kompozit resinlerle karşılaştırılarak ve tartışılacaktır. 17 27 úubat 2020 09:00,

249

periyodunun 1.yılında klinik ve radyografik olarak herhangi bir patolojiye

rastlanmadı. Sonuç: Komplike kron kırıklarında tedavi seçenekleri direkt

kuafaj, parsiyel/total amputasyon veya kanal tedavisidir. Estetik

rehabilitasyon içinse orijinal diş parçasının yapıştırılması, kompozit

restorasyon ve porselen lamina uygulamaları tercih edilebilir. Tedavi

seçenekleri; pulpal şartlara, dişin sürme miktarına, kalan diş yapısına uyumlu

diş parçasının olup olmamasına, kökün uzunluğu ve morfolojisine, estetik

bölgedeki duruma ve hastanın estetik beklentisine göre değişebilir. Bu

olguda travmaya uğramış bir santral dişte koşullar uygun olduğu için

parsiyel amputasyon yapılmıştır. Kompozit restorasyonlara kıyasla aşınmaya

direnci, restorasyonun daha kısa sürede uygulanabilirliği ve estetik

avantajlar nedeniyle dişin kendi kırık parçasıyla restorasyon tamamlanmıştır.

Anahtar Kelimeler: Travma, Komplike Kron Kırığı

27 Şubat 2020 Sabah Kiosk4

Bildiri 159

Parmak Emme Alışkanlığı Ve Tedavisi: Vaka Raporu

Gizem Yoğurucu ¹ , Başak Doğan Uçar, Özlem Martı Akgün

1: Sağlık Bilimleri Üniversitesi

Giriş: En sık rastlanan zararlı alışkanlıkların başında parmak emme

gelmektedir. 3-4 yaşına kadar normal kabul edilebilen bir davranıştır. Bu

yaştan sonra devam eden alışkanlık patolojik kabul edilmektedir. Genellikle

duygusal yoksunluk ve gerginlik sırasında ortaya çıkmaktadır. Parmak emme

davranışı zamanında engellenemediği taktirde overjette artışa, ön açık

kapanışa, üst çenede darlığa ve çapraz kapanışa sebep olabilmektedir. Bu

vaka raporunda, parmak emme alışkanlığı bulunan ve alışkanlık kırıcı aparey

uygulanan 5 yaşındaki bir kız çocuğu ve 3 aylık takibi sunulmuştur. Vaka

Raporu: 5 yaşında ön açık kapanışı ve overjetinde artış olan kız hasta

kliniğimize başvurdu. Alınan anamnezde hastanın sol el baş parmağını

emdiği tespit edildi. Hastanın ailesinden alınan bilgiye göre bu alışkanlık

uzun zamandır parmak emmeden zevk almaya bağlı olarak devam

etmekteydi. Ailenin çocuklarına bu alışkanlıktan vazgeçmesi konusundaki

telkinlerine rağmen çocuk bu alışkanlıktan vazgeçmemiş. Daha sonra

Page 251: Konuşma ve bildiri özetleri kitabı...klinik performansları ile ilgili bilgiler verilecek, kompozit resinlerle karşılaştırılarak ve tartışılacaktır. 17 27 úubat 2020 09:00,

250

hastanın parmağını emmek istediğinde bundan vazgeçmesi gerektiğini

hatırlatmak amacıyla emdiği parmağa oje sürülmüş. Buna rağmen hasta

parmak emme alışkanlığından vazgeçmeşmiş. Parmak emmenin

engellenmesi, buna bağlı açık kapanışın ve overjetin düzeltilmesi amacıyla

emilen parmağa akrilik koruyucu aparey uygulanmasına karar verildi.

Hastanın ailesine tedavi planlaması anlatıldı ve onam alınarak tedaviye

başlandı. Hastanın sol el baş parmağından ölçü alındı. Ortodontik akrilden

hazırlanan aparey hastanın el bileğine zincir yardımıyla bağlanıp sabitlendi.

Üç aylık kontrol sonunda hastanın parmak emme alışkanlığının ortadan

kalktığı, ön açık kapanış mesafesinin azaldığı tespit edildi. Hasta halen takip

edilmektedir. Sonuç: Parmak emmenin önlenmesi amacıyla; molar dişlere

bant uygulanarak sabit ‘’crib’’ apareyi, hareketli damak apareyi veya emilen

parmağa akrilik koruyucu apareyler uygulanabilir. Parmak emmenin

engellenmesi amacıyla süt dişlenme dönemindeki hastamızın emdiği

parmağına akrilik koruyucu aparey hazırladık. Olgumuz göstermektedir ki,

parmak emme alışkanlığına bağlı ön açık kapanışı olan hastalarda parmak

emmeyi engelleyici bir apareyin uygulanması sonucu ön açık kapanış

düzelebilmektedir. Ayrıca, parmak emme gibi kötü alışkanlıkların

tedavisinde; erken tanı ve hasta kooperasyonu tedavinin başarısında önemli

rol oynamaktadır.

Anahtar Kelimeler: Parmak Emme, Kötü Alışkanlıklar

27 Şubat 2020 Sabah Kiosk4

Bildiri 160

Büyüme-gelişim Döneminde Rme-rhg İle Tedavi

Edilen Sınıf ııı Anomaliye Sahip Bireylerde Mandibula

Büyümesinin Değerlendirilmesi

Kader Meriç Öztürk ¹ , İbrahim Yavuz

1: Erciyes Üniversitesi

Amaç: Bu çalışmanın amacı, RME-RHG ile tedavi edilen, büyüme gelişim

dönemindeki Sınıf III anomaliye sahip bireylerde mandibula büyümesinin

değerlendirilmesidir. Birey ve Yöntem: Çalışmamızda 5 kız 5 erkek olmak

üzere 10 Sınıf I, 5 kız 5 erkek olmak üzere RME-RHG ile tedavi edilen 10 Sınıf

Page 252: Konuşma ve bildiri özetleri kitabı...klinik performansları ile ilgili bilgiler verilecek, kompozit resinlerle karşılaştırılarak ve tartışılacaktır. 17 27 úubat 2020 09:00,

251

III hastanın tedavi öncesi ve tedavi sonrası sefalometrik filmleri

değerlendirilmiştir. Çalışmamızda gruplar arası farklılığın değerlendirilmesi

için Student-T testi, büyüme ve gelişime bağlı değişikliklerinin

değerlendirilmesi için Eşleştirilmiş T testi kullanılmıştır. Bulgular: Her iki

grupta da cinsiyet farklılığı olmadığı tespit edilmiştir. Büyüme-gelişim ile

meydana gelen değişikliğin istatistiksel olarak önemli olmadığı, RME-RHG

ile tedavi edilen grupta ise SNA ve ANB'deki değişikliklerin istatistiksel

olarak önemli olduğu tespit edilmiştir. Gruplar arası karşılaştırmada da SNA

ve ANB'de değişikliklerin istatistiksel olarak önemli olduğu gözlenmiştir.

Sonuç: RME-RHG tedavisinin çeneler arası ilişkinin düzeltilmesinde etkin

olduğu ve büyüme-gelişim dönemindeki çocukların mandibula boyutlarının

artışına engel olduğu tespit edilmiştir. Ancak bu konunun daha büyük

populasyonlarda değerlendirilmesinin daha uygun olduğu düşünülmektedir.

Anahtar Kelimeler: Rme-rhg,mandibula,büyüme,sınıf ııı

27 Şubat 2020 Sabah Kiosk4

Bildiri 161

Basit Kemik Kisti : Olgu Raporu

Ayşe Hanim Karademir ¹ , Öztürk Gündoğdu, Mehmet Bani, Süleyman

Bozkaya

1: Gazi Üniversitesi

Giriş: Basit kemik kisti (travmatik kemik kisti, soliter kemik kisti), çenelerde

nadir görülen epitelyum sınırı olmayan kavitelerdir. Sıklıkla hayatın ikinci

dekatında rastlanan, etyolojisi tam olarak bilinmeyen benign karakterli

lezyon çoğunlukla mandibula korpusunda kanin-molar dişler arası bölgede

görülür. Bu olgu sunumunda mandibulada izlenen basit kemik kistinin tanısı,

tedavisi, cerrahi işlemleri ve postoperatif iyileşme takibi anlatılmaktadır.

Olgu Raporu: 13 yaşındaki kız hasta ortodontik muayene sırasında alınan

panoramik radyografide fark edilen sol alt çene posterior bölgedeki

lezyonun incelenmesi amacıyla bölümümüze yönlendirildi. Hastadan alınan

anamnezde sistemik hastalığı olmadığı, ilgili bölgede herhangi bir travma ve

patoloji hikayesi bulunmadığı öğrenildi. Klinik muayenede lezyonla ilişkili

herhangi bir bulguya rastlanmadı. İlgili bölgede oral mukoza normal

Page 253: Konuşma ve bildiri özetleri kitabı...klinik performansları ile ilgili bilgiler verilecek, kompozit resinlerle karşılaştırılarak ve tartışılacaktır. 17 27 úubat 2020 09:00,

252

görünümlü olup, dişlerde çürük, perküsyon, palpasyon, mobilite

gözlenmedi. Ancak elektrikli pulpa testi ile ilgili dişlerin vitalitelerinin

değerlendirilmesi sonucu 34 ve 35 numaralı dişler devital olarak tespit

edildi. Radyografik muayenede 10x15 mm boyutlarında sol alt ikinci

premolar kökü hizasında lokalize, düzgün kortikal sınırlı, yuvarlak şekilli

radyolusent lezyon tespit edildi. Hastanın devital olan 34 ve 35 numaralı

dişlerine kök-kanal tedavisi uygulandı. 10 aylık takip radyografilerinde

iyileşmenin izlenmemesi nedeniyle lezyonun cerrahi eksizyonuna karar

verildi. Lokal anestezi altında yapılan cerrahi müdahale sırasında epiteli olan

kist içeriğine rastlanmadı ve kemik kavitesinin boş olduğu gözlendi. Epitel

sınırı olmayan içi boş kaviteye basit kemik kisti teşhisi konuldu. Kavite

sınırları kürete edilerek kanla dolması sağlandı ve kemik grefti uygulandı.

Operasyon sonrası 6 aylık takip radyografisinde lezyonun tamamen iyileştiği

görüldü. Hastanın takibi devam etmektedir. Sonuç: Kemik doku

lezyonlarında, çürüksüz diş varlığında travmatik kemik kisti göz önünde

bulundurulmalıdır. Teşhiste radyolojik inceleme ve cerrahi sırasında lezyon

özellikleri dikkatlice değerlendirilmelidir. Travmatik kemik kistinin

tedavisinde; küretajı takiben kavitenin kanla dolumunun sağlanması ve

kemik grefti uygulamaları lezyon iyileşmesinde başarılı sonuçlar vermektedir.

Anahtar Kelimeler: Basit Kemik Kisti, Travmatik Kemik Kisti, Soliter Kemik

Kisti

27 Şubat 2020 Sabah Kiosk4

Bildiri 162

Periimplant Yumaşak Doku Augmentasyonu

Emine Pirim Görgün ¹ , Muhammet Şengül

1: Cumhuriyet Universıty

Amaç: İmplant etrafında diş eti çekilmesi hem estetik hem de implantın

sağlığıyla ilgili problemlere sebep olmaktadır. Bu vakada, daha önce

yönlendirilmiş kemik rejenerasyonu işlemi uygulanmış ancak istenilen başarı

sağlanamamıştır. Yarım kalınlık flep kaldırılarak bağ dokusu grefti ve

koronale kaydırılan flep uygulanarak yumuşak doku miktarını artırmak ve

açığa çıkmış implant yüzeyini kapatmak amaçlanmıştır. Olgu: 45 yaşında

Page 254: Konuşma ve bildiri özetleri kitabı...klinik performansları ile ilgili bilgiler verilecek, kompozit resinlerle karşılaştırılarak ve tartışılacaktır. 17 27 úubat 2020 09:00,

253

sistemik olarak sağlıklı bayan hasta. 13 nolu implant etrafında diş eti

çekilmesi yarım kalınlık flep kaldırılarak palatinalden bağ dokusu grefti

uygulandı ve flep koronale kaydırılarak suture edildi. Greft uygulamadan

önce implant yüzeyi titanyum küret ve titanyum brush kullanılarak

granülasyon dokularından temizlendi. Lokal tetrasiklin uygulanarak 5 dk

serum fizyolojikle yıkandı. Sonuç: Hastanın 1. aylık takibinde açığa çıkmış

implant yüzeyinin kapanmış olup 3. aylık takibinde dokuların stabil olduğu

görüldü.

Anahtar Kelimeler: Periimplant Yumuşak Doku, Bağ Doku, Koranele

Kaydırılan Flep

27 Şubat 2020 Öğleden Sonra Kiosk1

Bildiri 164

Renklenmiş Devital Üst Santral Dişin Estetik

Rehabilitasyonu: Bir Olgu Sunumu

Betül Hamitoğlu ¹ , Zeynep Özkurt Kayahan, Ender Kazazoğlu

1: Yeditepe Diş Fakültesi

Günümüz diş hekimliğinde estetik beklentilerin artması nedeniyle bu

alandaki gelişmeler hızla ilerlemekte ve kullanılan materyal çeşitliliği de

artmaktadır. Tam seramik kuronlar, doğal dişe benzer görünümleri ve

mekanik dayanıklılıkları nedeniyle, özellikle üst ön bölge estetik

restorasyonlarda tercih edilmektedir. Bu olgu sunumunda; renklenme ve

çatlak nedeniyle üst sol santral dişinin tedavisi için başvuran 56 yaşındaki

kadın hastanın protetik rehabilitasyonu anlatılmaktadır. Hastanın 21

numaralı dişinin devital olması nedeniyle endodontik tedavisi fakültemizde

yapılmıştır. Daha sonra hastanın mevcut renklenmiş dişine walking

bleaching tekniği ile beyazlatma işlemi yapılmıştır. Yapılan kanal dolgusunun

boyu, yerleştirilecek olan koruyucu kaide materyaline izin vermesi amacıyla

azaltılmış ve kanal dolgusunun üzeri mine-sement sınırının 2 mm apikaline

ulaşacak şekilde 2 mm’lik bir koruyucu kaide materyali ile kaplanmıştır. Giriş

kavitesinin duvarlarını kaplayan kök kanal dolgu maddesinin ve kaide

materyalinin artıkları karbid frez ile tamamen uzaklaştırılmış ve giriş kavitesi

% 5’lik NaOCl ve %17’lik EDTA ile yıkanmıştır. Sodyum perborat 2 gram toz,

Page 255: Konuşma ve bildiri özetleri kitabı...klinik performansları ile ilgili bilgiler verilecek, kompozit resinlerle karşılaştırılarak ve tartışılacaktır. 17 27 úubat 2020 09:00,

254

1 ml likit olacak şekilde %30’luk hidrojen peroksitle karıştırılarak

kullanılmıştır. Ağartma ajanları dişin pulpa odasına yerleştirilmiş ve üzeri

sülfat esaslı geçici dolgu maddesi ile kapatılmıştır. Bu işlemler dişte istenilen

beyazlığa ulaşılana kadar tekrar edilmiştir. Daha sonra uygun renkte nanofil

kompozit rezin uygulanarak dişe açılan kavite kapatılmıştır. Hastanın 21

numaralı dişinde vertikal yönde çatlak olması ve aynı zamanda hastanın 11

numaralı dişinin insizal kenarında kırık olması nedeniyle, simetriğinin

sağlanması ve hastanın estetik beklentisinin tam olarak karşılanması

amacıyla, her iki dişe de IPS e.max tam porselen kuronlar yapılmasına karar

verilmiştir. Basamaklı kesim prensiplerine uygun olarak 2 santral diş prepare

edilmiş ve konvansiyonel yöntemle ölçü alınmıştır. Laboratuvar

işlemlerinden sonra hazırlanan restorasyonların ağız içinde provası yapılmış,

kuronların kenar uyumu, renk ve oklüzyon kontrolüne bakılmış, sonrasın da

glazürleme işlemi yapılmıştır. Adeziv simantasyon yöntemiyle restorasyonlar

yapıştırılmıştır . Hasta 3 ve 6 ay sonra kontrollere çağrılmıştır. Yapılan

kontrollerde hasta protezlerinden estetik ve fonksiyonel olarak memnun

olduğunu belirtmiştir.

Anahtar Kelimeler: İps E.max, Walking Bleaching, Tam Porselen, Estetik

27 Şubat 2020 Öğleden Sonra Kiosk1

Bildiri 166

Spor Kaynaklı Dental Travma: Olgu Raporu

Gamze Sade Açikgöz ¹ , Mesut Enes Odabaş

1: Gazi Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi

Giriş: Dental travma, diş ve dişin destek dokularına gelen ani enerji transferi

olarak tanımlanır. Bu enerji transferi sonucu oluşan diş kırılmaları, dişlerde

yer değişikliği, dişin destek dokularıyla arasındaki bağlantıların hasar

görmesi, diş etinde, komşu yumuşak dokularda ve kemikte zedelenmelerin

meydana gelmesi ise travmatik dental yaralanma olarak adlandırılmaktadır.

Dental travmaların en çok gözlendiği sportif aktiviteler; dövüş sporları,

futbol, basketbol, voleybol ve yüzme olarak sıralanmaktadır. Bu olgu

sunumunda, futbol oynarken mandibular kanin diş bölgesine dirsek darbesi

alan ve travmadan 4 ay sonra kliniğe başvuran 12 yaşındaki erkek hastanın

Page 256: Konuşma ve bildiri özetleri kitabı...klinik performansları ile ilgili bilgiler verilecek, kompozit resinlerle karşılaştırılarak ve tartışılacaktır. 17 27 úubat 2020 09:00,

255

dental tedavisi anlatılmaktadır. Olgu Raporu: 12 yaşındaki erkek hasta, sol

mandibular kanin dişin lingual bölgesinde şişlik şikayetiyle ailesi tarafından

Çocuk Diş Hekimliği bölümüne getirilmiştir. Alınan anamnezde hastanın 4 ay

önce futbol oynarken ilgili bölgeye dirsek darbesi aldığı, o günden sonra o

bölgede şişlik hikayesi olduğu ve şiştiği dönemlerde antibiyotik kullanıldığı

öğrenilmiştir. Ağız içi klinik muayenede sol daimi mandibular kanin dişte

mobilite ve ilgili dişin lingual bölgesinde şişlik ve fistül oluşumu tespit

edilmiştir. Alınan periapikal radyografide, 33 ve 34 numaralı dişler arasında

geniş radyolusent lezyon gözlenmiştir. 34 no’lu diş elektrikli pulpa testine

pozitif cevap verirken, 33 no’lu diş negatif cevap vermiştir. Hastanın ailesiyle

tedavi seçenekleri tartışılmış ve 33 no’lu dişin kökünün 2/3’ünden fazlası

oluştuğu için Mineral Trioksit Agregat ile apikal tıkama uygulamasına karar

verilmiştir. Tedavi sonrası hem klinik hem radyografik iyileşme sağlanmış

olup 2 yıllık takipte herhangi bir semptom gözlenmemiştir. Sonuç: Travmaya

maruz kalmış immatür daimi dişlerde, kalsiyum hidroksitle yapılan

geleneksel apeksifikasyon tedavisinin çok sayıda pansuman gerektirmesi,

buna bağlı olarak seans sayısının artması, tedavi süresinin uzaması, dişin

kırılganlığının artması gibi dezavantajları nedeniyle apikal açıklığın ortograd

olarak bir kök ucu dolgu materyali ile kapatılması alternatif bir yöntem

olarak kullanılmaktadır. Dental travmada, olası komplikasyonların erken

teşhisi için, tadavi sonrası periyodik olarak klinik ve radyografik takipler

önem kazanmaktadır.

Anahtar Kelimeler: Travma, Mineral Trioksit Agregat, Apikal Tıkama (plug)

27 Şubat 2020 Öğleden Sonra Kiosk1

Bildiri 169

Komplike Kron-kök Tedavisi Ve Orjinal Kronun

Restorasyonda Kullanımı: Olgu Raporu

İlgın Bayar ¹ , Mesut Enes Odabaş

1: Gazi Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi

GİRİŞ: Dental travmalar; mine dokusunun minimal kaybıyla oluşabileceği

gibi, pulpayı içeren komplike kırıkları da içine alan, fonksiyon ve estetik

kaybıyla sonuçlanan yaralanmalardır. Bu olgu raporu, komplike kron-kök

Page 257: Konuşma ve bildiri özetleri kitabı...klinik performansları ile ilgili bilgiler verilecek, kompozit resinlerle karşılaştırılarak ve tartışılacaktır. 17 27 úubat 2020 09:00,

256

kırığı olan maksiller sol daimi lateral dişin (diş no.22) mobil koronal

parçalarının çıkarılıp ardından gingivektomi yapılmasını ve endodontik

tedavi uygulamasından sonra post yapılarak restorasyonun tamamlanmasını

göstermektedir. OLGU RAPORU: 13 yaşındaki kız hasta, 22 no’lu dişindeki

kırık şikayetiyle Çocuk Diş Hekimliği Bölümü’ne başvurmuştur. Klinik

muayenede 22 no’lu dişinde vertikal kırık olduğu, kırık parçaların her ikisinin

de mobil olduğu gözlemlenmiş, perküsyon hassasiyeti ve spontan ağrısı

olmadığı tespit edilmiştir. Radyografik değerlendirmede ise kronla beraber

kökü de içeren bir vertikal bir kırık hattı olduğu görülmüştür. Lokal anestezi

altında koronal parçalar alınmış ve çıkarılan parçalar %0,9’luk serum

fizyolojik (SF) içerisinde saklanmıştır. Kırık hattının palatinalde subgingivale

kadar uzanması nedeniyle diyot lazer ile diş eti eksizyonu yapılarak kırık

hattı tam olarak ortaya çıkartılmıştır. Konvansiyonel endodontik tedavi

prosedürleri uygulanarak bir seans kalsiyum hidroksit medikament

pansumanı süreci sonrası kök kanal tedavisi tamamlanmıştır. Kanal içerisine

fiber post yerleştirildikten sonra kron restorasyon için SF içerisinde

bekletilen koronal parçaların birbirleriyle olan bağlantısı akışkan kompozit

rezin ile sağlanarak fiber post için uygun bir oluk açılmış ve birleştirilen

koronal parçalar cam iyonomer siman ile post üzerine simante edilip

restorasyon tamamlanmıştır. Hastanın 1.ay klinik ve radyolojik kontrolünde

dişin asemptomatik olduğu gözlemlenmiş ancak 3.ay takibinde aynı bölgeye

tekrar gelen dental travma nedeniyle yapıştırılan koronal parçalarında ileri

boyutta bir mobilite tespit edilmiş ve yapıştırılan orjinal kron parçaları

çıkarılarak kompozit rezin ile restorasyon tamamlanmıştır. Hastanın 6.ay

klinik ve radyolojik kontrolünde herhangi bir semptom gözlemlenmemiştir.

SONUÇ: Kron-kök kırıklarında kırık hattının lokalizasyonuna göre alternatif

tedavi seçenekleri bulunmaktadır. Kökün servikal üçte birine kadar uzanan

kron-kök kırıkları biyolojik genişlik için bir tehdit unsuru olmakla beraber

yapılacak olan estetik restorasyon, yalnızca restore edilen dişle sınırlı değil,

aynı zamanda gingival bütünlüğün de sağlanması gerektiği göz ardı

edilmemelidir.

Anahtar Kelimeler: Travma, Endodontik Tedavi, Fiber-post

27 Şubat 2020 Öğleden Sonra Kiosk1

Bildiri 170

Page 258: Konuşma ve bildiri özetleri kitabı...klinik performansları ile ilgili bilgiler verilecek, kompozit resinlerle karşılaştırılarak ve tartışılacaktır. 17 27 úubat 2020 09:00,

257

Maksiller Retrognati Ve Mandibular Prognatiye Sahip

Hastanın Ortognatik Cerrahi Tedavisi: Vaka Sunumu

Serhat Arıkan ¹ , Gökhan Çoban

1: Erciyes Üniversitesi

Maksiller Retrognati ve Mandibular Prognatiye Sahip Hastanın Ortognatik

Cerrahi Tedavisi: Vaka Sunumu Gökhan Çoban, E.Serhat ARIKAN Erciyes

Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi Ortodonti Anabilim Dalı, Kayseri, Türkiye

AMAÇ: Bu vaka raporunun amacı, iskeletsel Sınıf III malokluzyona sahip

hastanın ortognatik cerrahi tedavisinin sonuçlarını sunmaktır. GEREÇ-

YÖNTEM: 17 yaşındaki erkek hasta kliniğimize ‘alt çenem ilerde’ şikâyetiyle

başvurmuştur. Klinik ve radyografik muayenede düz profil, unilateral çapraz

kapanış, negatif overjet ve iskeletsel Sınıf lll malokluzyon tespit edilmiştir.

Sefalometrik değerlendirmeye göre SNA: 85,7°, SNB: 86,8°, ANB:-1,2°, SN-

GoGn:34,6 °, SN-PP:10,5°, U1-SN:114,7°, IMPA:88,8°’dir. Tedavi sonunda

alınan sefalometrik film üzerinden yapılan değerlendirmede, sella-nasion

düzlemine 7˚’lik açıyla oluşturulan horizontal referans düzleme (HRP) dik

çizilen vertikal referans düzleme (VRP) göre ortognatik cerrahi tedavi ile üst

çeneye 5 mm ilerletme ve 3 mm gömme, alt çeneye ise 3 mm geri alma

cerrahisi uygulanmıştır. Tedavi 23 ay sürmüştür. BULGULAR: Tedavi

bitiminde yapılan sefalometrik analiz sonucuna göre SNA:91,7˚, SNB:86,6˚,

ANB:4,7˚, SN-GoGn:34,2˚, SN-PP:5,5°, U1-SN: 106,2˚, IMPA: 83,9˚ olarak

ölçülmüştür. Tedavinin sonucunda kabul edilebilir bir profil, yeterli dudak

kapanışı, ideal overjet ve overbite elde edilmiştir. SONUÇ: Büyüme gelişimini

tamamlamış, iskeletsel Sınıf III malokluzyon ve unilateral çapraz kapanışa

sahip hastanın tedavisinde ortognatik cerrahi etkili bir yaklaşımdır.

Anahtar Kelimeler: Maksiller Retrognati, Mandibuler Prognati, Ortognatik

Cerrahi

27 Şubat 2020 Öğleden Sonra Kiosk1

Bildiri 171

Büyüme Gelişim Dönemindeki Dişsel Sınıf ıı Anomalili

Bireylerin Mandibula Boyutunun Değerlendirilmesi

Page 259: Konuşma ve bildiri özetleri kitabı...klinik performansları ile ilgili bilgiler verilecek, kompozit resinlerle karşılaştırılarak ve tartışılacaktır. 17 27 úubat 2020 09:00,

258

Merve Ece Erdem ¹ , Merve Ece Erdem, Ayşe Tozar, İbrahim Yavuz

1: Erciyes Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi

Amaç: Bu çalışmanın amacı, dişsel Sınıf II vakalarda büyüme gelişimle

mandibula boyutlarında meydana gelen değişimin değerlendirilmesidir.

Gereç-Yöntem: Çalışmamızda 10 Sınıf I (6 kız, 4 erkek), 10 Sınıf II (5 kız, 5

erkek) olmak üzere toplamda 20 hastanın tedavi öncesi ve tedavi sonrası

sefalometrik filmleri değerlendirilmiştir. Tüm hastalarımız 0,18 inch slotluk

braket sistemi kullanılarak tedavi edilmiştir. Cinsiyet farklılığı ve gruplar arası

farklılığı değerlendirmek için Student-t testi, büyüme gelişimin grup içi

etkilerinin değerlendirilmesi için Eşleştirilmiş t testi kullanılmıştır. Bulgular:

Her iki grupta da cinsiyet farklılığı olmadığı tespit edilmiş. Büyüme gelişimle

Co-Me ve Co-Gn’da meydana gelen değişikliğin her iki gruptada istatistiksel

olarak önemli olduğu tespit edilmiştir. Gruplar arası değerlendirmedeyse

Go-Me p ≤ 0,05 düzeyinde anlamlı olduğu, diğer ölçümlerdeyse istatiksel

olarak anlamlı fark olmadığı tespit edilmiştir. Sonuç: Dental anomalilerde

kullanılan Sınıf II elastiklerin mandibula boyutu üzerinde anlamlı bir etkisinin

olmadığı tespit edilmiş olup daha geniş gruplarda değerlendirmenin uygun

olacağı düşünülmektedir.

Anahtar Kelimeler: Büyüme Gelişim, Dental Sınıf ıı, Mandibula Boyutu

27 Şubat 2020 Öğleden Sonra Kiosk1

Bildiri 175

Parmak Emme Alışkanlığı Ve Tedavisi

Merve Ünüvar ¹ , Özlem Martı Akgün

1: Gülhane Diş Hekimliği Fakültesi

Giriş: En sık rastlanan zararlı alışkanlıkların başında parmak emme

gelmektedir. Parmak emme alışkanlığı 3-4 yaşına kadar normal kabul

edilebilen bir davranıştır. Bu yaştan sonra devam eden alışkanlık patolojik

kabul edilmektedir ve genellikle duygusal yoksunluk ve gerginlik sırasında

ortaya çıkmaktadır. Parmak emme alışkanlığı önlenmez ise çene ve dişler

bölgesinde overjette artış, ön açık kapanış, üst çenede darlık ve posteriyor

çapraz kapanış gibi problemlere yol açabilmektedir. Bu vaka raporunda,

Page 260: Konuşma ve bildiri özetleri kitabı...klinik performansları ile ilgili bilgiler verilecek, kompozit resinlerle karşılaştırılarak ve tartışılacaktır. 17 27 úubat 2020 09:00,

259

parmak emme alışkanlığı bulunan ve alışkanlık kırıcı aparey uygulanan 9

yaşındaki bir kız çocuğu sunulmuştur. Vaka Raporu: 9 yaşındaki kız hasta

parmak emmeden kaynaklanan ön açık kapanış şikayeti nedeniyle

kliniğimize başvurdu. Alınan anamnezde hastanın baş parmağını emdiği

tespit edildi. Ebeveyninden alınan bilgiye göre bu alışkanlık uzun zamandan

beri devam etmekteydi. Daha küçük yaşlarda hastanın gün içinde de bu

alışkanlığını sürdürdüğü fakat son bir yıldır sadece uykuya dalarken

parmağını emdiği öğrenildi. Öncesinde ailenin çocuklarına bu

alışkanlığından vazgeçmesi için ödül sistemi uyguladıkları fakat alışkanlığın

hala devam ettiği söylendi. Parmak emmenin engellenmesi ve buna bağlı

açık kapanışın düzeltilmesi amacıyla hastaya alışkanlık kırıcı hareketli bir

aparey uygulanmasına karar verildi. Bu amaçla hastada ölçü alındı. Üst sağ

ve sol birinci büyük azı dişlerine Adams, üst birinci ve ikinci küçük azı

dişlerinin arasına damla kroşeler, vestibül ark ve akrilik kısma monte edilen

damak arkı 0.9 ortodontik tel kullanılarak büküldü. 2 ay sonraki kontrolde

hastanın parmak emme alışkanlığını bıraktığı ve ön açık kapanış mesafesinin

azaldığı tespit edildi.Hastanın takibi hala devam etmektedir. Sonuç:

Sunduğumuz vaka raporunda parmak emmenin engellenmesi amacıyla

hareketli bir aparey olan damak arkı uygulanmıştır. Hareketli bir aparey

tercih edilmesindeki sebep hastanın ağız hijyeninin iyi olmamasıydı.Ancak,

bu tip apareylerin en önemli dezavantajı, kullanımının hastaya bağlı

olmasıdır. Bu nedenle uyumu yeterli düzeyde olmayan çocuklarda, sabit

apareyler önerilmektedir . Daha küçük çocuklarda eldiven, yüzük veya

parmaklık takılması önerilebilir.

Anahtar Kelimeler: Parmak Emme, Alışkanlık Kırıcı Aparey

27 Şubat 2020 Öğleden Sonra Kiosk2

Bildiri 176

Avülsiyon Tedavi Yaklaşımı

Merve Ünüvar ¹ , Özlem Marti Akgün , Zeynep Öztürk

1: Gülhane Diş Hekimliği Fakültesi

Giriş: Travmatik yaralanma sonrası dişin alveoler soketten tamamen

çıkmasına avulsiyon adı verilmektedir. Avulsiyon, çoğunlukla 7-10 yaşlar

Page 261: Konuşma ve bildiri özetleri kitabı...klinik performansları ile ilgili bilgiler verilecek, kompozit resinlerle karşılaştırılarak ve tartışılacaktır. 17 27 úubat 2020 09:00,

260

arasındaki çocuklarda, kavga veya düşme nedeniyle oluşmaktadır ve en sık

daimi ön kesici dişler etkilenmektedir. Bunun sebebi, bu dönemin daimi

kesici dişlerin sürdüğü dönem olması ve periodontal ligamentin ekstruziv

kuvvetlere dayanıklılığının minimal olmasıdır. Bu vakada trafik kazası

nedeniyle 11 ve 21 nolu dişleri avülse olan hastaya uygulanan tedavi

yaklaşımı sunulmuştur. Vaka Raporu: Geçirdiği trafik kazası nedeniyle 11 ve

21 numaralı dişleri kaza yerinde avülse olan 9 yaşındaki erkek hasta kazadan

10 gün sonra kliniğimize başvurdu. Alınan anamnezde 11 ve 21 numaralı

dişlerinin avülse olup kaza yerinde kaybolduğu öğrenildi. Yapılan klinik

muayenede 12 ve 22 numaralı dişlerde ise mobilite gözlenmedi. Avülse olan

diş yüzeyine komşu üst dudağın iç yüzeyi, alt dudak iç yüzeyi ve sol alt

dudak köşesinde laserasyonlu bölgeler mevcuttu. Kaza sonrası başvurulan

acil tıp merkezinde bu laserasyonlu dokulara ilk müdahale yapılmıştı. Avülse

olan 11-21 numaralı diş bölgesi ve çevre dokular alveol kırığı açısından

değerlendirilmek üzere hastadan panoromik radyografi alındı. Kaza sırasında

yere düşen ve bunun sonucunda üst çene anterior bölgeye darbe alan

hastanın klinik ve radyografik bulgularında avülse olan dişler dışında

herhangi bir anomaliye rastlanmadı. Avülse olan diş soketinin ve laserasyona

uğramış dokuların iyileşmesini beklemek üzere hastamız 10 gün sonra tekrar

çağrıldı. 2.randevuda hastanın ölçüleri alındı. Tutuculuğu adams ve damla

kroşelerle sağlanan akrilik hareketli protez yapıldı. Hastanın takibi devam

etmektedir. Sonuç: Yapılan hareketli protez ile hastanın kaza sonrası

yaşadığı psikolojik ve estetik sorunlar aşılmıştır. Ayrıca çene gelişimi devam

eden hastaya yapılan hareketli protezin bu gelişime paralel yenilenmesi

planlanmaktadır. Böylece dentoalveolar gelişim süreci engellenmeyecektir.

Sabit bir tedavi yapılana kadar hastanın estetik, fonasyon, psikolojik desteği

sağlanacaktır.

Anahtar Kelimeler: Avülsiyon , Çocuk Protezi

27 Şubat 2020 Öğleden Sonra Kiosk2

Bildiri 177

İskeletsel Sınıf ııı Maloklüzyona Sahip Hastanın Hızlı

Üst Çene Genişletmesi Ve Yüz Maskesi Kullanılarak

Yapılan Tedavisi: Vaka Raporu

Page 262: Konuşma ve bildiri özetleri kitabı...klinik performansları ile ilgili bilgiler verilecek, kompozit resinlerle karşılaştırılarak ve tartışılacaktır. 17 27 úubat 2020 09:00,

261

Nagehan Karslı Kadı ¹ , Gizem Akgün Karslı, Ahmet Yağcı

1: Erciyes Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi

Amaç: Bu vaka raporunda iskeletsel sınıf III maloklüzyona sahip adolesan

hastanın tedavisi sunulmaktadır. Gereç-Yöntem: Kliniğimize alt çenesinin

önde olması şikayetiyle başvuran kronolojik yaşı 13, el-bilek film

değerlendirmesinde MP3cap döneminde olan hastada klinik ve radyolojik

incelemeler sonucunda sınıf III molar ilişki, maksiler retrüzyon ve 2 mm

negatif overjet olduğu tespit edilmiştir. Değerlendirmeler sonrasında

hastanın tedavisi full covarege hızlı üst çene genişletme apareyi ile birlikte

petit tip yüz maskesi kullandırılması şeklinde planlanmıştır. Takiben hastaya

sabit ortodontik tedavi uygulanmıştır. Bulgular: Başlangıç sefalometrik

değerleri SNA: 79°, SNB: 80,1°, ANB: -1,1° , UI-SN: 103°, IMPA:82,5° olan

hastanın tedavi bitiminde sefalometrik değerleri SNA:83,9°, SNB:82,8° ,

ANB:1,1° , UI-SN:115,4° , IMPA: 89,1° olarak değişmiştir. Ortopedik ve sabit

ortodontik tedavi sonunda anterior çapraz kapanış düzeltilmiştir. Sınıf I

molar ve kanin ilişki, ideal overjet ve overbite ilişkisi sağlanmıştır. Sonuç:

İskeletsel sınıf III maloklüzyona sahip hastada hızlı üst çene genişletme

apareyi ile beraber uygulanan yüz maskesinin etkili bir tedavi yöntemi

olduğu gösterilmiştir.

Anahtar Kelimeler: İskeletsel Sınıf ııı, Hızlı Üst Çene Genişletmesi, Yüz

Maskesi

27 Şubat 2020 Öğleden Sonra Kiosk2

Bildiri 182

Ortodontik Tedavi Sonrası Kama Lateral Dişlerin

Diastema Tedavisi : Olgu Sunumu

Burak Köse Köse ¹ , Soley Arslan

1: Erciyes Üniversitesi Diş Hekimliği

Amaç: Hastaların estetik beklentilerindeki artışa bağlı olarak ortodontik

tedavi uygulamalarının yapıldığı ve tedavi sonrasında doğal dişlerdeki

yapısal farklılıklara bağlı olarak tedaviyle düzeltilemeyen estetik görünüm

için yapılan diğer bir tedavi çeşidi de diastemaların direk kompozit

Page 263: Konuşma ve bildiri özetleri kitabı...klinik performansları ile ilgili bilgiler verilecek, kompozit resinlerle karşılaştırılarak ve tartışılacaktır. 17 27 úubat 2020 09:00,

262

restorasyonlarla kapatılmasıdır. Bu olguda amacımız ortodontik tedavi

sonrası üst anterior bölgede var olan diastemaların direkt kompozit rezin

restorasyonlarla kapatılmasıdır. Gereç - Yöntem : 17 yaşındaki kadın hasta

ortodontik tedavi sonrası üst ön dişlerindeki boşluklardan dolayı kliniğimize

başvurmuştur. Yapılan klinik muayene sonrası hastanın ideal sınıf 1 kapanışı

ve 12,13 ve 22,23 numaralı dişler arasında diastemaların mevcut olduğu

görülmüştür. Mevcut olan bu diastemaların direk kompozit rezin

restorasyonlarla kapatılması planlanmıştır. İlk olarak ideal renk seçimi (A2

Body, A2 Mine) yapılmıştır. Daha sonra total etch adeziv sistem (Adper

Single Bond, 3M ESPE, Hartford City, Indianapolis, USA) uygulanan yüzeyler

kompozit rezinle restore edilişmiştir (3M ESPE, Hartford City,Indianapolis,

USA). Bitirme ve polisaj işlemi Soflex Disk (3M ESPE, Hardtford City,

Indianapolis, USA) ve Twist Dia (3M ESPE, Hartford City, Indianapolis, USA)

ile yapılmıştır. Sonuçlar : Ortodontik tedavi sonucu hastaların estetik

talepleri göz önünde bulundurulduğunda direk kompozit rezin

uygulamalarıyla oldukça estetik sonuçlar elde edilebilir.

Anahtar Kelimeler: Restoratif, Lateral Diş, Diastema, Kompozit, Ortodonti

27 Şubat 2020 Öğleden Sonra Kiosk2

Bildiri 183

Anterior Polidiastema Olgusunun Kompozit Rezin İle

Estetik Rehabilitasyonu

İremnur Çakmak ¹ , İremnur Çakmak, Güneş Bulut Eyüboğlu

1: Karadeniz Teknik Universitesi

Amaç: Dişler arasındaki diastemaların varlığı hastalar için estetik problem

oluşturmaktadır. Diastemaların kapatılmasında farklı tedavi seçeneklerine

karşın, tek seansta kompozit rezinle restorasyon seçeneği en konservatif

yaklaşımdır. Bu olgu sunumunda maksiller anterior dişler arasındaki

diastemaların kompozit rezin ile estetik rehabilitasyonu amaçlanmıştır.

Materyal ve Metod: 24 yaşındaki kadın hasta Karadeniz Teknik Üniversitesi

Diş Hekimliği Fakültesi Restoratif Diş Tedavisi Kliniğine polidiastema

kaynaklı estetik problem nedeniyle başvurmuştur. Diastemaların kompozit

rezin ile restorasyonuna karar verilmiştir. Dişler üzerinde preparasyon

Page 264: Konuşma ve bildiri özetleri kitabı...klinik performansları ile ilgili bilgiler verilecek, kompozit resinlerle karşılaştırılarak ve tartışılacaktır. 17 27 úubat 2020 09:00,

263

yapmaksızın sırasıyla %37 lik fosforik asit jel(Etching jel, President Dental,

Germany), adeziv rezin (Clearfil SE Bond, Kuraray Dental, Japan) ve kompozit

rezin (OA1, A1 Estelite Sigma Ouick, Tokuyama Dental, Japan) uygulanarak

restorasyonlar tamamlanmıştır. Daha sonra diskler(Sof-lex, 3M ESPE, USA)

kullanılarak bitirme ve polisaj işlemleri yapılmıştır. Hasta klinik olarak 6 ay

boyunca takip edilmiştir.

Anahtar Kelimeler: Diastema, Estetik, Kompozit Rezin

27 Şubat 2020 Öğleden Sonra Kiosk2

Bildiri 184

Komplike Olmayan Kron Kırıklarının Kompozit Rezin

İle Estetik Rehabilitasyonu

Beyza Zaim ¹ , Beyza Zaim, Tuğba Serin Kalay

1: Karadeniz Teknik Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi

Amaç: Çocuklarda ve genç erişkinlerde genellikle maksiller santral kesicileri

etkileyen, travmatik dental yaralanmaların görülme sıklığı oldukça yüksektir.

Bu olgu sunumunun amacı, maksiller santral dişlerde travma nedeniyle

oluşmuş olan komplike olmayan kron kırıklarının, silikon anahtar tekniğiyle

estetik rehabilitasyonunun sağlanmasıdır. Materyal ve Metod: Karadeniz

Teknik Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi Restoratif Diş Tedavisi kliniğine

başvuran 15 yaşındaki hastanın klinik ve radyografik incelemesi sonucu,

maksiller santral dişlerinde komplike olmayan kron kırığı tespit edildi.

Dişlerin yaklaşık 6 ay önce travmaya bağlı olarak kırıldığı öğrenildi. Elektrikli

pulpa testi ile dişlerin vitalitesi değerlendi ve dişlerin vital olduğu teşhis

edildi. Kırık dişlerin silikon anahtar kullanılarak kompozit rezin ile restore

edilmesine karar verildi. Hastadan ölçü alınarak elde edilen alçı model

üzerinde wax-up oluşturuldu ve silikon anahtar elde edildi. Dişlerin lastik

örtüyle izolasyonunun ardından %37’lik fosforik asit jel (Etching gel,

President Dental, Germany) ve adeziv (Single Bond Universal Adhesive, 3M

ESPE, USA) uygulandı. Silikon anahtar ile dişlerin önce palatinal duvarlar

oluşturuldu (Estelite Sigma Quick, Tokuyama, JAPAN) ve daha sonra

restorasyonlar tamamlandı. Diskler (Sof-lex, 3M ESPE, USA) kullanılarak

bitirme ve polisaj işlemleri yapıldı. Hasta klinik olarak takip edilmeye

Page 265: Konuşma ve bildiri özetleri kitabı...klinik performansları ile ilgili bilgiler verilecek, kompozit resinlerle karşılaştırılarak ve tartışılacaktır. 17 27 úubat 2020 09:00,

264

başlandı. Sonuç: 15 aylık takip sonucunda herhangi bir problem olmadığı,

restorasyonların hastanın estetik beklentilerini karşıladığı gözlemlendi.

Kompozit restorasyonlar, doğal diş görünümünü taklit edebilmesi yanında

hasta memnuniyetini sağlayan konservatif ve düşük maliyetli bir tedavi

seçeneğidir.

Anahtar Kelimeler: Travma, Kırık, Estetik, Kompozit Rezin, Silikon Anahtar

27 Şubat 2020 Öğleden Sonra Kiosk2

Bildiri 185

Anterior Diastemaların Kompozit Rezin İle

Restorasyonu: Olgu Sunumu

Beyza Zaim ¹ , Beyza Zaim, Tuğba Serin Kalay

1: Karadeniz Teknik Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi

Amaç: Diastema, dişler arasındaki boşluklardan veya diş boyutları arasındaki

farklılıklardan kaynaklanan, hastalar için önemli estetik bir problemdir.

Diastemaların kapatılmasında kompozit rezinlerin kullanılması konservatif

bir yaklaşımdır. Bu olgu sunumunda maksiller anterior diastemaların

kompozit rezinlerle estetik rehabilitasyonu amaçlanmıştır. Materyal ve

Metod: 20 yaşındaki erkek hasta Karadeniz Teknik Üniversitesi Diş Hekimliği

Fakültesi, Restoratif Diş Tedavisi Kliniği’ne maksiller anterior dişlerdeki

diastemalar kaynaklı estetik problem nedeniyle başvurdu. Klinik ve

radyografik muayene sonrası diastemaların kompozit rezinlerle restore

edilmesine karar verildi. Dişler üzerinde (12-11-21-22) preparasyon

yapmaksızın sırasıyla %37’lik fosforik asit jel (Etching gel, President Dental,

Germany), adeziv rezin (Scotchbond Universal Adhesive, 3M ESPE, USA) ve

kompozit rezin (Estelite Sigma Quick, Tokuyama, JAPAN) uygulanarak

restorasyonlar tamamlandı. Daha sonra polisaj diskleri (Sof-lex, 3M ESPE,

USA) kullanılarak bitirme ve polisaj işlemleri yapıldı. Hasta klinik olarak takip

edilmeye başlandı. Sonuçlar: Diastema olgularında kompozitlerin

kullanılması tek seansta tamamlanabilir olması, estetik ve fonksiyonel

sonuçlar vermesi açısından hasta taleplerini karşılamaktadır.

Anahtar Kelimeler: Diastema, Kompozit, Estetik

Page 266: Konuşma ve bildiri özetleri kitabı...klinik performansları ile ilgili bilgiler verilecek, kompozit resinlerle karşılaştırılarak ve tartışılacaktır. 17 27 úubat 2020 09:00,

265

27 Şubat 2020 Öğleden Sonra Kiosk3

Bildiri 192

Vida Tutuculu İmplant Üstü Protezlerle Tam Ağız

Rehabilitasyon: Olgu Sunumu

Esin Kozak Kozak ¹ , Esin Kozak, Zainab Al Chalabi, İsmail Ünal , Abdullah

Alsini, Süleyman Hakan Tuna

1: Süleyman Demirel Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi

Giriş: Bazı durumlarda yapıştırma simanı kalıntısı veya artığı, siman tutuculu

implant destekli protez uygulamalarında karşılaşılan bir komplikasyondur.

Vida tutuculu implant destekli protez uygulamalarında, yapıştırma simanı

kullanılmadığı için böyle bir problem oluşmadığı görülmüştür. Komplike

protetik işlemlerde özellikle olası teknik komplikasyonların çözümünün daha

kolay olması sebebi ile vida tutuculu implant destekli restorasyonlar tavsiye

edilmiştir. İntraoral muayenede; hastanın üst çenesinin alt çeneden iskeletsel

olarak daha dar ve daha küçük olduğu ve daha geride konumlandığı tespit

edilmiştir. Atrofik çenelere sahip hastalarda , ekstraoral yumuşak doku

desteğini en iyi şekilde sağlayabilecek ve sagittal yönde alt ve üst çene

ilişkisini restore edebilecek en uygun tedavi seçeneğinin, vida tutuculu

implant destekli sabit protezler olduğu belirlenmiştir. Gereç ve Yöntem:

Bütün dişlerinin periodontal hastalık nedeni ile çekilmesi sonucu çiğneme

sorunu ve estetik problem yaşayan 48 yaşındaki erkek hasta kliniğimize

başvurdu. Alt çeneye 6, üst çeneye 8 implant yerleştirildi (Ankylos, Dentsply

Sirona). 3 ay sonra osseointegrasyonu tamamlanan implantların içine

gingival yükseklik ve çapına uygun düz ve açılı Balance Base Abutment’ların

deneme rehberleri ( seating instrument) kullanılarak paralelliği ayarlandı ve

yerleştirildi. Ölçü kopingleri abutmentlara vidalandıktan sonra kapalı kaşık

ölçü tekniği kullanılarak polivinil siloksan ile ölçü alındı. Bu vakada özellikle

anterior bölgede vida delikleri palatinalde konumlandırılarak yumuşak doku

profil desteğinin sağlanması amaçlanmıştır. Elde edilen metal alt yapının,

destek yapılar ile pasif uyumu ağız içinde kontrol edildi. Metal alt yapının

vertikal, horizontal ve frontal düzlemlere göre optimum pozisyonu, çevre

dokular ile ilişkisi değerlendirildi. Final restorasyonun rengi belirlendi. Vida

tutuculu sabit protetik restorasyonun hastaya teslimi aşamasında gerekli

Page 267: Konuşma ve bildiri özetleri kitabı...klinik performansları ile ilgili bilgiler verilecek, kompozit resinlerle karşılaştırılarak ve tartışılacaktır. 17 27 úubat 2020 09:00,

266

kontroller ve okluzal uyumlamalar yapıldıktan sonra, restorasyon üretici

firmanın tavsiyeleri doğrultusunda 15 N/cm tork ile sabitlendi. Vida delikleri

teflon bant ve akışkan kompozit ile kapatılarak protez hastaya teslim edildi.

Sonuç: Doğru teşhis, tedavi planı ve uygun materyal kullanımı tam ağız vida

tutuculu implant destekli sabit protetik restorasyonların başarısında önemli

rol oynamaktadır.

Anahtar Kelimeler: İmplant Destekli Restorasyon, Atrofik Çeneler, Vida

Tutuculu İmplant

27 Şubat 2020 Öğleden Sonra Kiosk3

Bildiri 199

Madde Kaybı Olan Dişte Endodontik Tedavi Sonrası

Cad/cam ' Le Endokron Uygulaması

Delal Bozyel ¹ , Dilan Kırmızı

1: Yakın Doğu Üniversitesi

Aşırı kron harabiyetine uğrayan kanal tedavili dişlerin restorasyonunda,

post-kor sistemlerine alternatif olarak endokron restorasyonları

geliştirilmiştir. Madde kaybına uğramış dişlerin, pulpa odasından destek

alınarak monoblok halinde yapılan kısmi kronlarla restore edilmesine

endokron denir. Endokron restorasyonları ile kök kanalı ve kron dokuları

korunurken, pulpa odasından sağlanan destek ile mikromekanik adezyon

olumlu etkilenir. Bilgisayar destekli tasarım/bilgisayar destekli üretim

(CAD/CAM) sistemi ile daha iyi kenar uyumuna sahip hassas

restorasyonların, ekonomik ve hızlı bir şekilde üretimi sağlanmaktadır.

Sadece soğuk içecekler içtiğinde ağrısı olduğu şikayetiyle kliniğimize

başvuran 20 yaşındaki hastanın intraoral ve radyografik muaynesi sonucu 36

numaralı dişine Kronik Apikal Periodontitis teşhisi konulmuş ve Endodontik

tedavi planlaması yapılmıştır. İlk seansta ilgili dişte olası vital kök kanal

pulpası nedeni ile lokal anestezi altında Endodontik tedaviye başlanmış;

Mezial kanallar ProTaper Universal Endo Sistem

(DENTSPLY,Maillefer,Switzerland) F2 bitirme eğesiyle, distal kanal ise F3

bitirme eğesiyle genişletilmiş ve temizlenmiş kanallara kalsiyum hidroksit

(Ca(OH)2) kök kanal medikamanı (Calciplus,IMICRYL) uygulanıp, 10 gün

Page 268: Konuşma ve bildiri özetleri kitabı...klinik performansları ile ilgili bilgiler verilecek, kompozit resinlerle karşılaştırılarak ve tartışılacaktır. 17 27 úubat 2020 09:00,

267

boyunca kanallar içerisinde bekletilmiştir. İkinci seansta dişte herhangi bir

semptom olmamasından dolayı Endodontik tedavi tamamlanmıştır. İlgili diş

Endodontik tedavinin tamamlanmasından iki hafta sonra protetik tedavi için

değerlendirilmiştir. Hasta ile tedavi seçenekleri, riskleri ve faydaları

tartıştıktan sonra, 36 numaralı dişin CAD / CAM sistemi ile tek seansta

üretilen feldspatik seramik blok (Cerec, Sirona Dental Systems) endokron ile

restore edilmesine karar verilmiştir. Endokrona uygun preparasyon

sonrasında ağız içinde CEREC A C (Sirona Dental) ile dijital ölçü alınmıştır.

Alınan ağız içi kayıtlar üzerinden restorasyon dizayn edilmiştir. Selektif-etch

ve dual cure rezin siman (Panavia F 2.0 Complete Kit,Kuraray,Osaka,Japan)

kullanılarak restorasyonun simantasyonu gerçekleştirilmiştir. Aşırı madde

kaybı olan dişlerde, hasta şikayetleri, başarılı endodontik tanı ve tedaviyle

giderildikten sonra doğru klinik ve radyografik değerlendirmelerin

doğrultusunda uygun protetik restorasyonla estetik ve fonksiyon

sağanmalıdır. Tek seansta protetik tedavinin sağlanması, kenar uyumu ve

dişin fonksiyonunu devam ettirmesi açısından CAD/CAM sistemiyle üretilen

endokronlar, klinikte büyük avantaj sağlamaktadırlar.

Anahtar Kelimeler: Endokron, Endodontik Tedavi, Cad/cam, Kronik Apikal

Periodontitis

27 Şubat 2020 Öğleden Sonra Kiosk3

Bildiri 201

Estetik Özelliğini Kaybetmiş Üst Anterior

Restorasyonların Yenilenmesi

Zuhal Ata Ata ¹ , Zuhal Ata, Güneş Bulut Eyüboğlu

1: Karadeniz Teknik Universitesi

Amaç: Ön bölge kompozit restorasyonların en yaygın değiştirilme

nedenlerinden biri zamanla meydana gelen estetik kaybıdır. Bu olgu

sunumunda, renk degişimine uğramış ve kenar uyumunu kaybetmiş ön diş

restorasyonların kompozit rezin materyallerle yenilenmesi ve estetik

rehabilitasyonun sağlanması amaçlanmıştır. Materyal - Metod: 21 yaşındaki

erkek hasta, Karadeniz Teknik Üniversitesi, Diş Hekimliği Fakültesi, Restoratif

Diş Tedavisi kliniğine; üst santral ve lateral dişlerinde bulunan, zamanla

Page 269: Konuşma ve bildiri özetleri kitabı...klinik performansları ile ilgili bilgiler verilecek, kompozit resinlerle karşılaştırılarak ve tartışılacaktır. 17 27 úubat 2020 09:00,

268

rengini ve uyumunu kaybetmiş eski kompozit restorasyonlarının estetik

görünümünden memnun olmaması sebebiyle başvurdu. Klinik ve

radyografik muayene sonrasında istenilen estetik görüntünün

sağlanabilmesi için periodontal tedavi yapılması ve hastaya oral hijyen

eğitimi verilmesi planlandı. Hastanın periodontal tedavisi tamamlandıktan ve

oral hijyeni sağlandıktan sonra; mevcut restorasyonları uzaklaştırıldı.

Sonrasında maksiller santral ve lateral dişlere %37' lik fosforik asit jel ile

(Etching gel, President Dental, Germany), adeziv rezin (Clearfil SE Bond,

Kuraray Dental, Japan) ve kompozit rezin (OA2, A2 Estelite Sigma Quick,

Tokuyama Dental, Japan) uygulanarak restorasyon tamamlandı. Daha sonra

polisaj diskleri ( Sof-lex, 3M ESPE, USA) kullanılarak bitirme ve polisaj

işlemleri Sonu. Sonuç: Hedeflenen estetik görüntüye ulaşılarak hasta

memnuniyeti sağlandı. 6 ay sonunda yapılan kontrolde restorasyonların

fonksiyon ve estetiğinde herhangi bir problem olmadığı tespit edildi. Ön

dişlerin estetik rehabilitasyonunda kompozit rezin restorasyonlar, non

invaziv tedavi seçenekleri olup hasta memnuniyetinin sağlanmasında başarılı

sonuçlar vermektedir.

Anahtar Kelimeler: Estetik, Kompozit, Restorasyon

27 Şubat 2020 Öğleden Sonra Kiosk3

Bildiri 203

İskeletsel Openbite Ve Sınıf ııı Maloklüzyonu Bulunan

Hastanın Multidisipliner Tedavisi

Alara Ünal ¹ , Gökhan Çoban

1: Erciyes Üniversitesi

Amaç: Bu vaka raporunun amacı iskeletsel openbite, iskeletsel Sınıf III

malokluzyon ve sirküler çapraz kapanışa sahip, daimi diş eksiklikleri olan

hastanın ortognatik cerrahi ve ortodontik tedavi ile kombine multidisipliner

tedavisinin aşamalarını ve sonuçlarını sunmaktır. Gereç - Yöntem: 16 yaşında

erkek hasta kliniğimize ‘alt çenem ilerde’ şikâyetiyle başvurmuştur. Alınan

anamnezde hastanın 11, 12, 36, 37 ve 46 numaralı dişlerini çürük nedeniyle

kaybettiği öğrenilmiştir. Klinik ve radyografik muayenede konveks profil,

sirküler çapraz kapanış, anterior openbite ve iskeletsel Sınıf lll malokluzyon

Page 270: Konuşma ve bildiri özetleri kitabı...klinik performansları ile ilgili bilgiler verilecek, kompozit resinlerle karşılaştırılarak ve tartışılacaktır. 17 27 úubat 2020 09:00,

269

tespit edilmiştir. Sefalometrik değerlendirmeye göre SNA: 77,4°, SNB: 78°,

ANB:-0.7°, SN-GoGn:45,8°, SN-PP:15,1°, U1-SN:104,7°, IMPA:83,1°’dır. Sella-

nasion düzlemine 7˚’lik açıyla oluşturulan horizontal referans düzleme (HRD)

göre ve HRD’ye sella noktasından dik çizilen vertikal referans düzleme (VRD)

göre üst çeneye 6 mm ilerletme ve 2 mm gömme, alt çeneye ise 5 mm geri

alma cerrahisi uygulanmıştır. Tedavi 37 ay sürmüştür. BULGULAR: Tedavi

bitiminde yapılan sefalometrik analiz sonucuna göre SNA:83˚, SNB:77,7˚,

ANB:5,2˚, SN-GoGn:42,5˚, SN-PP:13,7°, U1-SN: 99,4˚, IMPA: 88,3˚ olarak

ölçülmüştür. Tedavinin sonucunda kabul edilebilir bir profil, yeterli dudak

kapanışı, ideal overjet ve overbite elde edilmiştir. Çürük nedeniyle

kaybedilen üst ön dişlerin tedavisi amacıyla üst anterior bölgeye protetik

restorasyon yapılmıştır. Sonuç: İskeletsel openbite, Sınıf III malokluzyon ve

sirküler çapraz kapanışa sahip, daimi diş eksiklikleri olan hastanın başarılı bir

şekilde tedavi edilmesi için ortognatik cerrahi ve ortodontik tedavi ile

kombine multidisipliner yaklaşım etkili bir yöntemdir.

Anahtar Kelimeler: Openbite, Sınıf ııı, Malokluzyon, İskeletsel

27 Şubat 2020 Öğleden Sonra Kiosk3

Bildiri 208

İmplant Destekli Mikro-seramik Kompozit İçerikli

Maksiller Hibrit Protez: Bir Yıllık Takip

Sema Merve Uzel ¹ , Sema Merve Uzel, M. Barış Güncü, Abdullah C. Akman

1: Hacettepe Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi

Giriş-Amaç: All-on-Four konsepti, mandibula ve maksillada bulunan

anatomik limitasyonlar varlığında ileri cerrahi prosedürleri elimine etmek

amacıyla ve aynı zamanda daha hızlı ve konforlu bir tedavi için 4 implanttan

destek alınarak yapılan sabit tam ağız protetik rehabilitasyonu tanımlar. Bu

olgu sunumunda, maksiller tam dişsizlik görülen bir hastada 4 implant üzeri

hibrit protez ile tam ağız rehabilitasyonu anlatılmaktadır. Gereç ve

Yöntemler: Kliniğimize başvuran 56 yaşındaki erkek hastada maksiller tam

dişsizlik tespit edilmiştir. Klinik, radyografik muayeneler ve mumlu wax-up

sonucunda tedavi planı belirlenmiştir. Dişlerin horizontal ve vertikal

pozisyonlarının planlanması amacıyla radyoopak dişlerle üst total protez

Page 271: Konuşma ve bildiri özetleri kitabı...klinik performansları ile ilgili bilgiler verilecek, kompozit resinlerle karşılaştırılarak ve tartışılacaktır. 17 27 úubat 2020 09:00,

270

yapılmıştır. Radyoopak dişlerle alınan CBCT görüntüsüyle cerrahisi

planlanmıştır. Üst çeneye 4 adet implant uygulanmasından sonra yaklaşık 3

ay geçici bir protez kullanan hastaya metal alt yapı üzerine kompozit içerikli

sabit hibrit bir protez yapılmıştır. Hastanın 1 yıllık takibi süresince ağız

hijyeni kontrolleri yapılmış ve bu konuda destek sağlanmıştır. Sonuç: 4

implant destekli hibrit protezlerin üretiminde farklı materyal seçenekleri

bulunmaktadır. Bu olgu sunumunda metal altyapı üzerine kompozit

materyali kullanılarak pembe estetik sağlanmıştır. Hastanın çiğneme ve

fonasyon kaybı giderilmiştir. Biyolojik komplikasyonların temel sebebi olan

ağız hijyeni ile ilgili hasta bilgilendirilmiş ve motive edilmiştir. Daha az sayıda

implanttan destek alınarak yapılan sabit protetik konseptler, hareketli protez

kullanımına ve ileri cerrahi prosedürler ile yapılan implantlardan destek alan

restorasyonlara alternatif bir seçenek olarak görünmektedir.

Anahtar Kelimeler: Hibrit Protez, İmplant, Mikro-seramik Kompozit

27 Şubat 2020 Öğleden Sonra Kiosk4

Bildiri 211

Kronik Periodontitisli Hastalarda İnsan Beta

Defensin-2 Serum Ve Diş Eti Oluğu Sıvısı Düzeylerinin

Değerlendirilmesi

Ayla Öztürk , Ayla Öztürk, Sevda Kurt, Bahattin Avcı

Amaç: Bu çalışmanın amacı, kronik periodontitisli hastalarda enflamatuar

hastalıklarda rol alan bir antimikrobiyal peptit olan insan beta defensin-2

(HBD-2) düzeylerini değerlendirmektir. GEREÇ VE YÖNTEMLER: Çalışmaya

59 kontrol ve 42 kronik peridontitis hastası olmak üzere toplam 100 kişi

dahil edildi. Periodontal muayene sırasında plak indeksi (PI), gingival indeks

(GI), sondalamada kanama (BOP), sondalama cep derinliği (SCD) ve klinik

ataşman seviyesi (KAS) gibi klinik indeks ölçümleri kaydedildi ve ayrıca

radyografik değerlendirmeler yapıldı. Tüm katılımcılardan serum ve dişeti

oluğu sıvısı (DOS) örnekleri alındı. HBD-2 seviyeleri, Enzyme-Linked

ImmunoSorbent Assay (ELISA) ile biyokimyasal olarak belirlendi. Bulgular:

Dişeti oluğu sıvısı örneklerinin beta defensin-2 (hBD-2) konsantrasyonları

kronik periodontitisli hastalarda (yeni sınıflamaya göre stage II-IV

Page 272: Konuşma ve bildiri özetleri kitabı...klinik performansları ile ilgili bilgiler verilecek, kompozit resinlerle karşılaştırılarak ve tartışılacaktır. 17 27 úubat 2020 09:00,

271

periodontitis) (2.77 ng/30sec) kontrol hastalarına göre (2.51 ng/30sec;

p=0.047) istatistiksel olarak anlamlı yüksekti. Ancak serum hBD-2

konsantrasyonları incelendiğinde, kronik periodontitisli hastalarda (2.92

ng/mL) kontrol grubuna göre (7,75 ng/mL, p<0.001) daha düşük olduğu

tespit edildi. Sonuç: Çalışmamızın sonuçları değerlendirildiğinde hBD-2'nin

kronik periodontitis patogenezinde rolünün olduğu ve hastalıkla birlikte

dişeti oluğu sıvısında artan bakteriyel saldırıya karşı artış gözlemlenirken,

düşük serum seviyesi yatkınlığı olan hastaları göstergesi olabilir.

Anahtar Kelimeler: Beta Defensin-2, Kronik Periodontitis, Serum, Dişeti

Oluğu Sıvısı, Biyokimya, Elisa

27 Şubat 2020 Öğleden Sonra Kiosk4

Bildiri 212

Kırık Bir Santral Dişin Kendi Kırık Parçası İle

Restorasyonu

Elif Nihan Küçükyıldız ¹ , Elif Nihan Küçükyıldız, Hacer Turgut, Mehmet

Kızıltoprak

1: Hatay Ağız Diş Sağlığı Merkezi

Amaç: Anterior diş kırıkları genellikle spor aktivitelerinde, çürük sebebiyle ve

trafik kazaları sırasında meydana gelen ve diş hekimliğinde yaygın olarak

görülen problemlerden biridir. Bu durum fonksiyonel bozukluklar, estetik ve

psikososyal sorunlara yol açmaktadır. Çalışmamızda, komplike kron-kök

kırığı mevcut olan santral diş orijinal kırık parçası kullanılarak ve fiberle

güçlendirilmiş post sisteminden destek alınarak restore edildi. Yöntem: 18

yaşındaki erkek hasta daha önce yapılmış restorasyonu bulunan ve

basketbol topu çarpması sonucu kırılan 21 nolu dişinin muayene edilmesi

isteği ile kliniğimize başvurdu. Klinik ve radyolojik tetkikler yapıldıktan sonra

komplike kuron-kök kırığının mevcut olduğu ve kırık hattının palatinal

bölgede diş etinin altına kadar uzandığı tespit edildi. Kırık diş parçasının, bir

bütün halinde olması ve kırık hattının diş etinin altında bulunması sebebiyle,

bu diş parçasının fiber posttan destek alınarak simante edilmesine karar

verildi. Endodontik tedavi sonrası diş kökünde fiber post hazırlığı yapıldı.

Kırık diş parçasının içerisine ise fiber postun oturacağı bir yuva açıldı.

Page 273: Konuşma ve bildiri özetleri kitabı...klinik performansları ile ilgili bilgiler verilecek, kompozit resinlerle karşılaştırılarak ve tartışılacaktır. 17 27 úubat 2020 09:00,

272

Periodontoloji bölümünde kırık hattının ortaya çıkarılması amacıyla

planlanan kuron boyu uzatma operasyonunda, flap kaldırılarak osteoplasti

ile kırık hattı supragingivale taşındı. Kırık diş parçasının yerine oturduğunun

kontrolü sağlandıktan sonra fiber post(QP Fiber Post, Kore) yardımı ile

yerine yerleştirildi ve self adeziv rezin siman( Maxcem Elite, Kerr, ABD) ile

simante edilip flap kapatıldı. Mevcut restorasyonun değiştirilmesi amacıyla

verilen 10 gün sonraki randevuda, eski restorasyon kaldırılıp mine yüzeyleri

15 sn süre ile %35’lik ortofosforik asitle (Scocthbond Universal Etchant, 3M

ESPE, ABD) asitlenip yıkandıktan sonra, adeziv rezin (Clearfil SE Bond,

Kuraray, Japonya) uygulandı. Kompozit rezin( MD- LE Essentia, GC, Japonya)

ile restorasyon tamamlanıp, ince grenli elmas frezler ve diskler (Optidisc,

Kerr, ABD) yardımıyla bitirme işlemleri yapıldı. Sonuç: Hastanın 6 aylık

kontrol randevusunda radyografik ve klinik olarak herhangi bir başarısızlık

gözlemlenmedi. Travma sonucu kırılan dişler kendi kırık parçaları kullanılarak

doğal diş yapısı bozulmadan estetik ve fonksiyonel olarak başarıyla restore

edilebilirler.

Anahtar Kelimeler: Travma, Kırık Diş, Fiber Post, Estetik Rehabilitasyon

28 Şubat 2020 Öğleden Sonra Kiosk 4

Bildiri 214

Alveolar Proses Fraktürünün Tedavisi: Bir Olgu

Sunumu

Tuğçe Doğan ¹ , Sema Aydinoğlu, İpek Arslan, Nazife Begüm Karan

1: Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi

Giriş: Düşme, spor yaralanmaları, trafik kazaları ve şiddet sonucu meydana

gelen dental travmalar okul çağı çocuklarında sıkça görülmektedir. Kırık, yer

değiştirme ve diş kaybı ile sonuçlanabilen bu travmalar; fonksiyonel, estetik

ve psikolojik açıdan olumsuz sonuçlar doğurabilmektedir. Vaka

sunumumuzda maksiller alveolar proses kırığı gözlenen çocuk hastanın

tedavi planlaması ve takibi sunulmaktadır. Olgu Sunumu: Bir saat önce

okulda düştüğü öğrenilen 5 yaşındaki erkek hasta mobilite ve ağrı şikayeti

ile kliniğimize başvurdu. Ebeveynlerinden alınan anamnezinde herhangi bir

sistemik rahatsızlığı bulunmadığı tespit edildi. Yapılan klinik muayene

Page 274: Konuşma ve bildiri özetleri kitabı...klinik performansları ile ilgili bilgiler verilecek, kompozit resinlerle karşılaştırılarak ve tartışılacaktır. 17 27 úubat 2020 09:00,

273

sonucu premaksillanın segmental olarak mobil olduğu gözlendi. Ayrıca

labial frenulumda ve kırık hattı boyunca palatinal mukozada laserasyon

belirlendi. Hastanın radyografik muayenesinde ise maksillada kanin-kanin

arası dört süt kesici dişi içeren segmental alveol proses kırığı tespit edildi.

Dişlerde sert doku yaralanması gözlenmedi. Lokal anestezi altında segment

elle repoze edildi. Dişler orijinal pozisyonlarına getirilip oklüzyon kontrol

edildikten sonra 0.4 mm’lik arch bar teli kullanılarak (sol süt 2. molardan sağ

süt 2. molara kadar) semi-rijit stabilizasyon sağlandı. Postoperatif 4. hafta

sonunda semi-rijit splint çıkarıldı. Klinik ve radyografik olarak değerlendirilen

hastanın asemptomatik olduğu, hastada estetik ve fonksiyon kaybı olmadığı

görüldü. Sonuç: Çocuklarda alveolar proses kırığı tedavisinde estetik ve

fonksiyon kaybına neden olmayan semi-rijit splint uygulamaları önerilebilir.

Anahtar Kelimeler: Dental Travma, Alveolar Proses Kırığı, Splint

27 Şubat 2020 Öğleden Sonra Kiosk4

Bildiri 215

Tibase Dayanak Üstü Monolitik Zirkonya

Restorasyonların 1 Yıllık Klinik Takibi: Vaka Serisi

Özge Arifağaoğlu ¹ , Özge Arifağaoğlu

1: Başkent Üniversitesi

Son yıllarda, artık siman sebebiyle periimplantitis görülme sıklığının artışına

bağlı olarak, vida tutuculu implant üstü restorasyonlar gün geçtikçe daha

çok tercih edilmektedir. Biyolojik avantajının yanı sıra, tamir gereksiniminde

kolaylıkla takıp çıkarılabilmesi ve kısa kron boyunun olduğu durumlarda

retansiyonun kolaylıkla sağlanması da diğer önemli avantajlarındandır.

Bununla birlikte, konvansiyonel vida tutuculu restorasyonlarda metal alt

yapılı porselen kullanıldığından, estetiğin önemli olduğu ve zirkonya

restorasyon kullanımının istendiği durumlarda bu tip restorasyonların

kullanımını kısıtlamıştır. Bu gereksinimden yola çıkılarak, titanyum dayanak

üzerine CAD/CAM ile üretilen zirkonya restorasyonların ağız dışı ortamda

simante edilerek, implanta vida ile bağlantısını sağlayan TiBase dayanaklar

üretilmiştir. TiBase dayanaklar zirkonya dayanakların aksine implant bağlantı

kısmı titanyum olduğundan, mekanik dayanımın da arttığı belirtilmektedir.

Page 275: Konuşma ve bildiri özetleri kitabı...klinik performansları ile ilgili bilgiler verilecek, kompozit resinlerle karşılaştırılarak ve tartışılacaktır. 17 27 úubat 2020 09:00,

274

Vida tutuculu konvansiyonel restorasyonlara göre estetik avantajı ön planda

olduğundan daha çok anterior bölgede tercih edilmesinin yanı sıra mekanik

avantajından dolayı posterior bölgede de kullanılabilmektedir. Bu vaka

serisinde 18-35 yaş aralığındaki 3 genç bireyde posterior bölgeye uygulanan

kemik ve doku seviyesindeki Straumann®(Basel, Switzerland) implantların

üzerine yapılan TiBase (Variobase®,Straumann®) dayanak üstü monolitik

zirkonya restorasyonların 1 yıllık klinik takibi yapılmıştır. Vakaların implant

yerleşiminden hemen sonra , 6. ay ve 1. yıl radyografileri alınmıştır. Hastalar

restorasyonun hemen tesliminden sonra ve kontrol seanslarında da estetik

açıdan memnun olduklarını bildirmişlerdir. Ayrıca periimplant dokular ve

mekanik komplikasyonların varlığı değerlendirilmiştir. 3 hastanın da ağız

hijyeni ve periimplant doku sağlığı oldukça iyi bulunmuştur. Bu süreçte

hastalar kontrole çağrılmadan herhangi bir komplikasyonla kliniğe

başvurmamıştır. Monolitik zirkonya kullanımı da zirkonya alt yapılı porselen

restorasyonlarda sık görülen porselen chipping komplikasyonunu ekarte

etmiştir. Sonuç olarak, TiBase dayanak üstü monolitik zirkonya

restorasyonların posterior bölgede kullanımının, 1 yıllık takip göz önüne

alındığında, gerek estetik, gerek mekanik, gerekse biyolojik açıdan uygun ve

avantajlı olduğu söylenebilir.

Anahtar Kelimeler: Vida Tutuculu Restorasyon, Tibase, Monolitik

Restorasyon, Mekanik Dayanım, Periimplantitis

27 Şubat 2020 Öğleden Sonra Kiosk4

Bildiri 221

Tek Çene Tam Dişsizliği Bulunan Hastanın All-on-four

İmplant Tekniği Uygulanarak Protetik

Rehabilitasyonu: Olgu Sunumu

Hüseyin Ozan Temizkanlı ¹ , Gözde Vanlı Temizkanlı, Duygu Kılıç, İkbal

Leblebicioğlu Kurtuluş

1: Erciyes Üniversitesi Diş Hekimliği

İmplant teknolojisinin ilerleyerek geliştiği çağımız diş hekimliğinde yeni

augmentasyon teknikleri, yeni materyaller ve cerrahi prosedürler her geçen

gün literatürde yerini almaktadır. Özellikle sabit protetik bir rehabilitasyonu

Page 276: Konuşma ve bildiri özetleri kitabı...klinik performansları ile ilgili bilgiler verilecek, kompozit resinlerle karşılaştırılarak ve tartışılacaktır. 17 27 úubat 2020 09:00,

275

karşılayacak sayı ve pozisyonda implantların yerleşimi konusu günümüzde

geliştirilen all-on-four konsepti sonrası oldukça değişim göstermiştir. Bu

teknikte hastamıza maksiller tam dişsiz bölgeye 4 adet kemik içi dental

implant uygulaması anteriorda kret kavsi izin verdiği derecede paralel,

posteriorda ise sağ maksiller bölgede 0-30 derece, sol maksiller bölgede ise

30-45 derece arası açıda olacak şekilde manuel cerrahi rehber kullanılarak

yapılmıştır. Posteriorda bulunan implantların anatomik lokalizasyonlarının

maksiller sinüsle ilişkili olacağı öngörüsüyle, eksternal sinüs plasti cerrahisi

uygulanmıştır. Bu sebeple immediat yükleme yapılmadan operasyondan

sonra 8 ay boyunca sinüs çevresi kemik rejenerasyonu beklenmiştir. Uygun

açıda dayanak seçimi tamamlandıktan sonra implantüstü sabit protez ölçüsü

alınmıştır. Cr-Co altyapıdan hazırlanan kantileverli sabit protetik restorasyon

tedavisi tamamlanan hastamız uygun hijyen protokolü hakkında

bilgilendirildikten sonra idame aşamasına geçirilmiştir. 1 nci ay kontrolleri

tamamlanmış ve herhangi bir protetik komplikasyona rastlanmamıştır. All-

on-four konseptinde amaç; vertikal ve horizontal kret genişliğinin yetersizliği

sebebiyle konvansiyonel implant cerrahisinin yapılamayacağı vakalarda

distaldeki implantların açılı yerleştirilmesiyle distal kantilever uzantılı bir

sabit implant üzeri protetik restorasyon tasarımı ile rehabilitasyon

sağlamaktır. Bu sayede ileri rejeneratif cerrahi prosedürleri uygulanmadan

hastanın daha kısa sürede ve daha yüksek konforda protezlerine kavuşması

sağlanmaktadır.

Anahtar Kelimeler: All On 4 İmplant, Açılı Abutment

27 Şubat 2020 Öğleden Sonra Kiosk4

Bildiri 224

Anterior Tek Diş Eksikliğinin İmplant Cerrahisi İle Eş

Zamanlı Yönlendirilmiş Kemik Rejenarasyonu Ve

Estetik Kriterler Doğrultusunda Protetik Ve Restoratif

Rehabilitasyonu

Gözde Vanlı Temizkanlı ¹ , Duygu Kılıç, Hüseyin Ozan Temizkanlı, Burak Köse

1: T.c. Erciyes Üniversitesi

Page 277: Konuşma ve bildiri özetleri kitabı...klinik performansları ile ilgili bilgiler verilecek, kompozit resinlerle karşılaştırılarak ve tartışılacaktır. 17 27 úubat 2020 09:00,

276

Amaç: Anterior tek diş eksikliğinin implant cerrahisi ile eş zamanlı

yönlendirilmiş kemik rejenarasyonu ve estetik kriterler doğrultusunda

protetik ve restoratif rehabilitasyonu Materyal/Method: 11 no lu dişsiz

bölgeye yapılan lokal anestezi ardından 15 nolu bistüri ile kret tepesinin

bukkolingual orta noktasının palatinalinden insizyon yapılmış, periost

elevatörü ile tam kalınlık flep eleve edilmiştir. Granülasyon dokuları universal

küret ve back action chisel yardımıyla uzaklaştırılmış, 4.3x14 mm

boyutundaki dental implant aşamalı frez uygulaması ile hazırlanan implant

yuvasına yerleştirilmiş ve ISQ değeri 76 olarak ölçülmüştür. Scraper

kullanılarak sol tüber bölgeden elde edilen otojen kemik partikülleri bukkal

yüzeyi apikal orta üçlüye kadar açıkta bulunan implant yüzeyine

yerleştirilmiş ve üzerine iPRF ile zenogreft materyalinden elde edilen sticky

greft uygulanmıştır. Rezorbe olabilen kollajen membran 4 adet pin ile

sabitlenmiş ve üzerine 3 adet PRF membran örtülmüştür. Bukkal flepte doku

makası ile yapılan periosteal esnetme sonrası flepler gerilimsiz bir şekilde 4.0

monofilaman sutür kullanılarak horizontal matres sutur tekniği ile

yakınlaştırılmış ve primer kapanma sağlayacak şekilde atılan basit süturlar ile

suture edilmiştir. 7. aydaki randevuda bölgedeki konturun konveksitesinin

sağlanması amacı ile sağ tüber bölgeden alınan yumuşak doku grefti

uyumlanmış ve papil korumalı insizyon yapılarak tam kalınlık eleve edilen

bukkal flebe immobil şekilde 4.0 rezorbe olabilen sutür ile suture edilmiştir.

İyileşme başlığı yerleştirilmiş ve flep 4.0 monofilaman sutür ile basit sutur

tekniği kullanılarak kapatılmıştır. Protetik aşamaya 3 hafta sonra başlanmış,

21 nolu dişin insizalinde bulunan çentik taklit edilmiş ve santral diastemanın

kapatılması adına protetik restorasyonun mesiodistal çapı 21 nolu dişe göre

daha geniş tasarlanmıştır. 21 no lu dişe sonradan kompozit materyal ile

dolgu yapılarak santral diastema kapatılmıştır. Sonuç: İmplant cerrahi

sahasındaki kemik genişliğinin yetersizliğinde yönlendirilmiş kemik

rejenerasyonu ile eş zamanlı implant uygulaması başarılıdır. Protetik

rehabilitasyon planlanırken estetik kriterlere dikkat edilmesi vakanın

başarısını artırmaktadır.

Anahtar Kelimeler: Yönlendirilmiş Kemik Rejenerasyonu, İmplant Cerrahisi,

Bağ Dokusu Uygulaması, Santral Diastema Kapatılması, İmplantüstü Sabit

Protetik Restorasyon, Anterior Estetik Kriterler

27 Şubat 2020 Öğleden Sonra Kiosk4

Page 278: Konuşma ve bildiri özetleri kitabı...klinik performansları ile ilgili bilgiler verilecek, kompozit resinlerle karşılaştırılarak ve tartışılacaktır. 17 27 úubat 2020 09:00,

277

Bildiri 225

İntraoral-ekstraoral Fistüle Neden Olan Alt Molar

Dişlerin Endodontik Tedavisi

Şifa Tatlı ¹ , Burak Sağsen

1: Erciyes Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi

Giriş: Odontojenik fistüller, pulpa nekrozuna bağlı olarak gelişen patolojik

oluşumlardır. Fistülün intraoral veya ekstraoral bölgeye açılması dişin

bulunduğu bölgeye, enflamasyon tarafından kortikal kemikte oluşan

perforasyonun lokalizasyonuna bağlıdır. Bu olgu sunumu, alt çene molar

dişlerden kaynak aldığı tespit edilen ekstraoral fistül vakasının kök kanal

tedavisi uygulamasının ardından 5 aylık takibini içermektedir. Vaka Raporu:

Herhangi bir sistemik rahatsızlığı bulunmayan 17 yaşında erkek hasta,

kliniğimize ekstraoral fistül ve şişlik şikayetiyle başvurdu. KBB polikliniğinde

ekstraoral fistül yoluyla drenaj sağlanmasına ve hasta daha önceden

antibiyotik kullanmış olmasına rağmen; hastanın semptomları ve şikayetleri

geçmemişti. Yapılan klinik muayenede 36 ve 37 nolu dişlerle ilişkili intraoral

fistül varlığı gözlendi. Palpasyon ve perküsyon testlerine (+) cevap alındı.

Her iki diş de yapılan vitalite testlerine (-) cevap verdi. Radyografik

muayenede dişlerle ilgili periapikal lezyon olduğu görüldü. 36 ve 37 dişlere

rubber dam izolasyonu altında giriş kavitesi açıldı. İrrigasyon ve

preparasyonun ardından Ca(OH)2 medikasyonu yapıldı. Semptomların

geçmesi ve intraoral ve ekstraoral fistüllerin iyileşmesi sonrası kök kanal

tedavisi tamamlandı. Sonuç: Endodontik tedavi sonrası 36 ve 37 nolu dişler

5 ay süreyle kontrol edildi. İntraoral ve ekstraoral fistülün iyileştiği , dişlerin

asemptomatik ve fonksiyonda olduğu gözlendi. Daha ileri takip randevuları

planlandı.

Anahtar Kelimeler: Ekstraoral Fistül, Kök Kanal Tedavisi, Kalsiyum Hidroksit

28 Şubat 2020 Sabah Kiosk1

Bildiri 226

Ekstraoral Fistülün Cerrahi Tedavisi :bir Olgu Sunumu

Page 279: Konuşma ve bildiri özetleri kitabı...klinik performansları ile ilgili bilgiler verilecek, kompozit resinlerle karşılaştırılarak ve tartışılacaktır. 17 27 úubat 2020 09:00,

278

Büşra Koç ¹ , Büşra Koç, Büşra Melda Kengel

1: Cumhuriyet Üniversitesi

Amaç: Odontojenik ağız dışı fistülizasyonlar genellikle endodontik

hastalıklardan kaynaklanmaktadır. Fistülün intraoral veya ekstraoral bölgeye

açılması dişin bulunduğu bölgeye, enflamasyon tarafından kortikal kemikte

oluşan perforasyonun lokalizasyonuna bağlı¬dır Özellikle ekstraoral fistüller

deri lezyonları,tüberküloz,os¬teomiyelit gibi birçok farklı oluşumla

karıştırılmakta ve bunun sonucunda hastalara etkisiz tedaviler

uygulanabilmektedir. Bu çalışmanın amacı, odontojenik kaynaklı ağız dışı

fistülizasyonun teşhis ve tedavisini içermektedir. Olgu Sunumu: Sistemik

hastalığı bulunmayan 22 yaşında erkek hasta sol üst çene bölgesindeki ağız

dışı fistülizasyon şikayetiyle kliniğimize başvurmuştur. Hastadan alınan

anamnezde 26 numaralı dişine 2 yıl önce kanal tedavisi yaptırdığı

öğrenilmiştir. Tedavi sonrasında hastada ağrı şikayeti olmadığı ancak

hastanın yüzünde şişlik geliştiği ve fistülizasyonun oluştuğu öğrenilmiştir.

Hastanın 3 ay önce yüzündeki fistül nedeniyle dermatoloji kliniğine

başvurduğu ve hastanın plastik cerrahiye yönlendirildiği öğrenilmiştir. Plastik

cerrahide ise yara bölgesinin 3 kere opere edilmesine rağmen iyileşmenin

sağlanamadığı görüldüğünde, hasta diş hekimine yönlendirilmiştir.(RESİM1)

Hastanın ekstraoral muayenesinde sol üst yanak bölgesinde yaklaşık 5mm

çapında çevresi eritemli ve ödemli fistül yolu açılımı görülmüştür.(RESİM2)

Fistül yolunun merkezine yapılan palpasyonda, açıklıktan eksuda çıkışı

gözlenmiştir. Hastanın radyolojik muayenesi panaromik filmle yapılmış ve

25,26 numaralı dişlerin apikal bölgesinde lezyon geliştiği görülmüştür.

Hastanın daha detaylı radyolojik muayenesi için hastadan konik ışınlı

bilgisayarlı tomografi (KIBT) çekilmiştir (Resim 3). KIBT değerlendirilen

hastanın 26 numaralı diş bölgesinde kortikal kemiğin devamlılığının

bozulduğu ve perforasyon alanının geliştiği görülmüştür. Sonuç: Hastanın26

numaralı dişi çekilmiştir.Dişin çekiminden sonra bölge kürete edilip primer

olarak kapatılmıştır.Hastaya antibiyotik,ağrı kesici ve gargara reçete edilip

postoperatif bilgiler verildikten sonra hastaya kontrol ve dikişlerin alınması

için bir hafta sonraya randevu verilmiştir.Bir hafta sonra kontrolunde çekim

yeri iyileşmiş olup suturlar alınmıştır.Ekstraoral muayenedesinde fistül

bölgesinde eksuda çıkışı gözlenmemiştir bu seanstada bölgeye pansuman

yapılmıştır ve hastaya iki hafta sonraya kontrol için randevu verilmiştir.Hasta

iki hafta sonra geldiğinde fistülün kapandığı görülmüştür hastada herhangi

Page 280: Konuşma ve bildiri özetleri kitabı...klinik performansları ile ilgili bilgiler verilecek, kompozit resinlerle karşılaştırılarak ve tartışılacaktır. 17 27 úubat 2020 09:00,

279

bir ağrı,şişlik şikayeti olmayıp intraoral veya ekstraoral eksuda

gözlenmemiştir.

Anahtar Kelimeler: Ekstraoral Fistül, Dental Apse, Perforasyon

28 Şubat 2020 Sabah Kiosk1

Bildiri 227

Tip 1 Gaucher Hastalığı Olan Bir Hastanın

Radyografik Bulguları: Bir Vaka Raporu

Firdevs Asantogrol ¹ , Firdevs Aşantoğrol, Emin Murat Canger, Fahri Bayram

1: Erciyes Üniversitesi

Amaç: Genel olarak nadir olsa da lipit depo hastalıklarının içerisinde en sık

görülen Gaucher hastalığı, glikolipidlerin parçalanmasından sorumlu bir

enzim olan glikoserebrosidazın kısmen veya tamamen eksikliğinden

kaynaklanan kalıtsal bir hastalıktır. 3 tipi vardır. Tip 1 veya nöropatik

olmayan form, tüm vakaların %95'ini oluşturur. Çocuklarda ve yetişkinlerde

iç organları etkiler (genişlemiş dalak ve karaciğer) Kanama bozuklukları

(anemi ve trombositopeni), ağrı, enfarktüs, vücut kemiklerinde

demineralizasyon, osteopeni ve osteoskleroz sıklıkla görülür. Ancak tip 1’de

nörolojik bozukluklar görülmez. Gaucher hastalığında maksillo mandibular

kompleksin tutulumu genellikle asemptomatiktir ve belirtiler sadece rutin

radyolojik incelemeler sırasında görülür. Literatürde bildirilen başlıca

bulgular; generalize osteopeni, trabeküler yapı kaybı, lamina dura incelmesi,

psödokistik radyolusent lezyonlar ve lezyonlara bitişik dişlerin apikal kök

rezorpsiyonudur. Bu olgu sunumunda, Tip 1 Gaucher hastalığının

radyografik bulgularının ortaya konması amaçlanmıştır. Olgu sunumu: 32

yaşında kadın hasta rutin ağız içi muayenesi için kliniğimize başvurdu.

hastanın belirgin bir şikâyeti yoktu ve 15 sene evvel Tip 1 Gaucher hastalığı

tanısı aldığı ve 3 yıldır da enzim replasman terapisi (ERT) gördüğü öğrenildi.

Yapılan intraoral muayenede diş etlerinin hiperemik ve ödemli olduğu,

ayrıca spontan kanamaların mevcut olduğu tespit edildi. Yapılan rutin

radyografik muayenede, panoramik radyogaftta mandibulada generalize

osteopeni, genişlemiş kemik iliği boşlukları ve inferior alveoler kanalın

kortikal sınırlarında belirsizlik olduğu tespit edildi. Ayrıca, hastanın koronal

Page 281: Konuşma ve bildiri özetleri kitabı...klinik performansları ile ilgili bilgiler verilecek, kompozit resinlerle karşılaştırılarak ve tartışılacaktır. 17 27 úubat 2020 09:00,

280

ve aksiyal KIBT kesitlerinde sağ maksiller sinüste polipoid mukozal

kalınlaşma ve sagital KIBT kesitlerinde konkal tipte sfenoid sinüs varlığı

izlendi. Sonuç: Lizozomal depo hastalıklarında baş ve boyun tutulumu

olabilir ve Gaucher hastalığında kemik tutulumu yaygındır. Bununla birlikte,

çene kemikleri gibi kraniyofasiyal kemik tutulumu nadiren bildirilmektedir.

Çene kemiği dahil edildiğinde, Gaucher hastalığı, diğer odontojenik ve

odontojenik olmayan hastalıkları taklit edebilir ve tanısal bir zorluk olabilir.

Bu nedenle, Gaucher hastalığına aşinalık ve çenedeki radyografik özellikler

doğru klinik tanı ve tedaviyi kolaylaştırabilir.

Anahtar Kelimeler: Tip 1 Gaucher Hastalığı, Çene Kemiği Tutulumu

28 Şubat 2020 Sabah Kiosk1

Bildiri 231

Periferal Dev Hücreli Granülom: Olgu Sunumu

Merve Turan ¹ , Merve Turan, Faruk Akgünlü

1: Selçuk Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi

Amaç: Periferal dev hücreli granülom (PDHG), gingival doku ile sınırlı, nadir

izlenen benign bir lezyondur. Travma, dental plak, kronik enfeksiyonlar,

düzensiz restorasyonlar, gıda sıkışması veya ortodontik tedavi gibi bir

tahrişten sonra ortaya çıkan reaktif hiperplastik doku yanıtıdır. Klasik olarak,

genellikle interdental bölgede ortaya çıkan, ancak daimi molar dişlerin

önündeki koyu kırmızı renkte bir şişlik olarak gözlenir. PDHG her yaş

grubunda bulunabilir. Bununla birlikte, kadınlarda daha sık izlenir. Bu

sunumun amacı, mandibular premolar bölgede ağrı ve şişlik şikayeti ile

kliniğimize başvuran hastada izlenen lezyonu sunmaktır. Vaka sunumu: 62

yaşındaki kadın hasta, sol mandibular dişsiz premolar alveolar kret

bölgesinde ağrı ve şişlik şikayeti ile kliniğimize başvurdu. Sistemik

anamnezinde herhangi bir hastalığı olmadığı öğrenildi. Hastanın herhangi

bir protetik aparey kullanmadığı öğrenildi. Radyografik incelemede

periapikal radyografide, lezyona komşu alveoler krette düzensiz sınırlı defekt

izlendi. İntraoral muayenede hiperplastik, mor-kırmızı renkli, saplı, parlak ve

pürüzsüz bir lezyon izlendi. Lezyonun klinik incelemeler ve radyografik

bulgular ile PDHG ön tanısı doğrultusunda histopatolojik değerlendirme için

Page 282: Konuşma ve bildiri özetleri kitabı...klinik performansları ile ilgili bilgiler verilecek, kompozit resinlerle karşılaştırılarak ve tartışılacaktır. 17 27 úubat 2020 09:00,

281

Ağız, Diş ve Çene Cerrahisi Kliniğine sevkedildi. Sonuç: PDHG dişsiz

alanlarda da dişeti üzerinde görülen iyi huylu, reaktif bir lezyondur ve

yüksek nüks oranına sahiptir. Olası semptom ve komplikasyonları önlemek

için lezyonun boyutuna ve konumuna göre uygun tedavi yöntemi tercih

edilmelidir. Yapılan doğru klinik ve radyolojik değerlendirme, olası semptom

ve komplikasyonları önlemek için tedavinin hedefleri ve sınırlarının

belirlenmesinde önemli bir rol oynar.

Anahtar Kelimeler: Mandibula, Periferal Dev Hücreli Granülom.

28 Şubat 2020 Sabah Kiosk1

Bildiri 240

Tam Dişsizlik Durumunda İmmediate Yükleme

Protokolü Uygulanmış Hastanın 2 Yıllık Takibi: Bir

Olgu Sunumu.

Yunus Emre Özden ¹ , Yunus Emre Özden, Volkan Çağrı Dağaşan, Ender

Kazazoğlu, Nurhan Güler** ; *:yeditepe Ünv.diş.hek.fak.protetik Diş Ted.a.b.d,

**:yeditepe Ünv.diş.hek.fak.ağız Diş Ve Çene Cerrahisi A.b.d

1: Yeditepe Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi

Bu olgu sunumunda, üst çene diş destekli metal altyapılı porselen, alt çene 6

implant destekli immediate yükleme protokolü uygulanmış ve hibrit döküm

porselen daimi protezleri yapılmış bir hastanın protetik rehabilitasyonu ve 2

yıllık takip sonuçları anlatılmaktadır. 50 yaşında erkek hasta alt ve üst

çenelerinde diş eksiklikleri ile fakültemize başvurdu. Yapılan klinik ve

radyolojik muayene sonucunda; alt çenede kalan dişlerin çekilerek 6 implant

(DTI) destekli hibrit porselen uygulaması yapılması uygun görüldü. Bu

doğrultuda diş çekiminden önce aljinat ölçü ve kapanış kaydı alındı ve

modeller artikülatöre bağlandı. Model üzerinde çekilecek dişler kırılarak

immediate protez hazırlandı ve implantların yerleştirilmesini takiben ağız

içerisine adapte edildi. Geçici protezlerin uyumu panaromik radyografi ile

kontrol edildi. Osseointegrasyonun tamamlanmasını takiben üst çenede diş

preparasyonları yapılarak metal altyapılı porselen, alt çenede hibrit döküm

porselen uygulaması yapıldı. Alt çenede ölçü; implant ölçü parçalarının diş

ipi ve ışıkla sertleşen pattern resin (motif Rc) ile splintlenmesini takiben açık

Page 283: Konuşma ve bildiri özetleri kitabı...klinik performansları ile ilgili bilgiler verilecek, kompozit resinlerle karşılaştırılarak ve tartışılacaktır. 17 27 úubat 2020 09:00,

282

kaşık ölçü prosedürü kullanılarak alındı. Akrilik kaide yardımıyla dikey boyut

belirlendi. Labaratuarda dökümü yapılmadan önce metal altyapının prototipi

ağız içerisinde kontrol edildi ve uyumlu olduğu gözlendi. Üst ve alt çene

porselen provası aynı seansta yapılarak estetik ve fonksiyonel memnuniyet

sağlandı. 2 yıllık takipte herhangi biyolojik ve teknik bir komplikasyona

rastlanmadı.

Anahtar Kelimeler: İmmediate Protez, Hibrit Döküm Porselen.

28 Şubat 2020 Sabah Kiosk1

Bildiri 244

Hızlı Üst Çene Genişletilmesi Sonrası Yüz

Asimetrisindeki İyileşme: Olgu Sunumu

İhab Abbood ¹ , İhab Haitham Abbood Abbood, Ahmet Yağcı

1: Erciyes Universitesi Diş Hekimliği Fakültesi

Amaç: Maksiller darlıkla karakterize fonksiyonel orta hat kayması sık

karşılaşılan bir durumdur. Erken dönemde tedavi edilmediklerinde yüzde

kalıcı asimetrilere neden olabilmektedir. Bu olgu sunumunda maksiller

darlıkla beraber fonksiyonel orta hat kaymasına bağlı fasiyal asimetrisi olan

hastanın rapid maksiller ekspansiyon sonrası tedavi etkinliği sunulacaktır.

Gereç-Yöntem: Kliniğimize çapraşıklık şikayeti ile başvuran 15 Yaş 3 aylık kız

hastada transversal yönde uyumsuzluk ve yüz asimetrisi tespit edildi. Yapılan

klinik incelemelerinde maksimum interkuspidasyona geçerken maksiller

darlığa bağlı fonksiyonel orta hat kayması olduğu teşhis edildi. İntraoral

fotoğraflar ve model üzerinde ölçülen intermolar genişliği (31mm) ile teşhis

desteklendi. McNamara’ya göre erişkinlerdeki intermolar genişliği 35-39

mm’dır. Üst çenenin hem normale göre dar olması hem de bu darlığın alt

çenede fonksiyonel kaymaya yol açması nedeniyle hastada maksiller

genişletmesinin uygun olduğu görüldü. Hastaya (RME) hızlı üst çene

genişletmesi uygulandı. Yeterli genişletme sağlandıktan sonra retansiyon

tedavisine geçildi. Sonuç: Sunulan hastada maksimum interkuspidasyona

geçerken maksiller darlığa bağlı olarak görülen fonksiyonel orta hat kayması

ve buna bağlı alt yüz asimetrisi; RME’nin hem genişletme hem de düz

Page 284: Konuşma ve bildiri özetleri kitabı...klinik performansları ile ilgili bilgiler verilecek, kompozit resinlerle karşılaştırılarak ve tartışılacaktır. 17 27 úubat 2020 09:00,

283

yüzeyli plak etkileri vasıtasıyla düzeldi. RME tedavisi sonrası hastada düzgün

bir yüz simetrisi ve iyi bir oklüzyon elde edildi.

Anahtar Kelimeler: Fonksiyonel Kayma, Asimetri, Rme

28 Şubat 2020 Sabah Kiosk1

Bildiri 247

Sert Damakta Squamous Papilloma: Olgu Sunumu

Youssef Elbahisi , Serap Keskin Tunç, Yusuf Rodi Mizrak, Youssef Hazza

Mohamed Elbahisi

Giriş: İnsan papillomavirüsleri (HPV) klinik olarak papiller görünüm veren bir

grup lezyona neden olabilir. Ağız boşluğunun HPV ile ilişkili lezyonları

arasında skuamöz papilloma, kondiloma acuminatum, verruca vulgaris ve

multifokal epitelyal hiperplazi bulunur. Oral skuamöz papilloma, tabakalı

skuamöz epitelin iyi huylu bir proliferasyonu olan ve insan papilloma virüsü

tarafından indüklenen papiller veya verrüköz ekzofitik kitle olarak

görülebilen bir lezyondur. Oral mukozal lezyonların çoğu genellikle

asemptomatiktir. Sık karşılaşılan yerler arasında dil, yumuşak damak ve

uvula bulunur. Vaka: Kliniğimize palatal mukozasındaki diş eti büyümesi

şikayetiyle başvuran 20 yaşındaki erkek hastanın yapılan muayenesinde 2 ay

önce farkettiği ağrısız yavaş büyüyen papillar görünümdeki lezyon fark

edildi. Lezyon lokal anestezi altında total olarak eksize edildi. Eksize edilen

doku histolojik incelemeye gönderildi. Tartışma: HPV lezyonları müdahale

olmadan gerileyebilse de, kesin tanı için biyopsi gereklidir. Ayrıca, viral

bulaşabilirliği azaltmak ve çirkin veya rahatsız edici lezyonları gidermek için

tedavi arzu edilmektedir. Skuamöz papilloma vakalarında cerrahi eksizyonel

biyopsi küratif olup düşük nüks riski vardır. CO2 lazeri, elektrocerrahi veya

kriyoterapi kullanarak lezyon eksizyonu mümkündür ancak bu yöntemler

sıklıkla patoloğun tanısal yeteneklerini tehlikeye atan yapay değişikliklere

neden olur. Bu sebeple konvansiyonel yöntemle biopsi tercih edildi.

Anahtar Kelimeler: Squamous Papilloma, Hpv, Oral Patoloji

28 Şubat 2020 Sabah Kiosk2

Page 285: Konuşma ve bildiri özetleri kitabı...klinik performansları ile ilgili bilgiler verilecek, kompozit resinlerle karşılaştırılarak ve tartışılacaktır. 17 27 úubat 2020 09:00,

284

Bildiri 248

Oklüzal Çürük Lezyonlarının Üç Farklı Çürük Teşhis

Yöntemiyle Değerlendirilmesi

Pinar Yilmaz ¹ , Nurcan Özakar İlday, Ezgi Ölçer, Özcan Karataş

1: Atatürk Üniversitesi

Amaç: Bu çalışmada okluzal çürük lezyonların tespit ve değerlendirilmesinde

kullanılan; Uluslararası standart çürük tespit ve değerlendirme sistemi

(ICDAS II ), DiagnodentPen ve radyolojik bulguların, histolojik değerlendirme

ile edilen verilerle karşılaştırılması ve tanı etkinliğinin değerlendirilmesi

amaçlandı. Gereç ve yöntemler: Elli yedi adet çekilmiş insan molar dişi, iki

deneyimli gözlemci tarafından ICDAS II kriterleri, DiagnodentPen cihazı ve

radyografik yöntem kullanılarak değerlendirildi. Tüm ölçümler on dört gün

arayla tekrarlandı. Daha sonra dişlerden su soğutması altında Isomet hassas

kesim cihazı kullanılarak ölçüm noktasının ortasından geçecek şekilde ve

dişlerin uzun eksenine paralel olarak mesiodistal yönde kesitler alındı.

Mikroskop kullanılarak lezyon varlığı ve derinliği Downer histolojik kriterleri

ile skorlandı.Sensitivite, spesivite, doğruluk ve Roc eğrisi altındaki alan D1,

D2 ve D3 eşik değerlerinde hesaplandı. Gözlemciler arası uyumun seviyesi

Kappa ve ICC değerleri hesaplanarak belirlendi. Bulgular: Sensitivite

değerleri her üç değerlendirme metodu için 0.93 ile 0.53 arasında; Spesivite

değerleri 1.00 ile 0.50 arasında değişmekteydi. Gözlemciler arası uyum en iyi

ICDAS II için bulundu. En düşük sensitivite değerleri radyolojik yöntem için

kaydedildi. Sonuç: Değerlendirilen yöntemler içinde kavitasyon göstermeyen

çürükleri değerlendirme açısından ICDAS II en başarılı bulunmuştur.

Anahtar Kelimeler: Çürük Teşhis

Yöntemleri,ıcdas,diagnodentpen,radyografi,oklüzal Çürük

28 Şubat 2020 Sabah Kiosk2

Bildiri 249

Rejeneratif Endodontik Tedaviler: Olgu Sunumları

Page 286: Konuşma ve bildiri özetleri kitabı...klinik performansları ile ilgili bilgiler verilecek, kompozit resinlerle karşılaştırılarak ve tartışılacaktır. 17 27 úubat 2020 09:00,

285

İdil Özden ¹ , Sare Durmuş, İdil Özden, Hesna Sazak Öveçoğlu

1: Marmara Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi

İmmatüre nekrotik daimi dişlerin endodontik tedavileri ile ilgili bu güne

kadar çeşitli tedavi teknikleri ve materyalleri kullanılmıştır. Son yıllarda ise

biyolojik temellere dayanan bir tedavi yöntemi olan ‘Rejeneratif endodontik

tedavi’ler gündeme gelmiştir.Nekrotik genç sürekli dişlerin tedavisinde

uygulanan bu yöntemin ilk amacı hastadaki semptomların kaybolması ve

kemik iyileşmesinin sağlanması, kök gelişiminin devam etmesi ve her zaman

mümkün olmasa da dişin vitalitesinin kazandırılmasıdır. Amaç Bu olgu

sunumlarının amacı devital immatür daimi dişlerde kök gelişiminin devamını

sağlamak amacıyla uygulanan revaskülarizasyon tedavilerinin uzun dönem

başarısını değerlendirmektir. Gereç ve Yöntem Dişler ekstirpe edildikten

sonra kanal dezenfeksiyonu NaOCl ile sağlandı ve seans arası intrakanal

medikamenti olarak CaOH kullanıldı. Periapikal dokularda iritasyon

yapıldıktan sonra pıhtı oluşturuldu. Daha sonra bariyer olarak spongostan

kullanıldı ve MTA ile tıkama sağlandı. Sonuç Hastalara uygulanan tedavilerin

takibi doğrultusunda yapılan postoperatif gözlemde revaskülarizasyon

tedavisinin daimi immatür dişler için konvansiyonel apeksifikasyon

tedavisine bir alternatif olabileceği görülmüştür.

Anahtar Kelimeler: Rejeneratif, Revaskülarizasyon,apeksifikasyon,endodonti

28 Şubat 2020 Sabah Kiosk2

Bildiri 254

Gömülü Kanin Dişlerin Prevalansı Ve Dağılımının Kıbt

İle Değerlendirilmesi

Hicazi Tolunay Ertürk ¹ , Erkan Taner Çelikel, Füsun Yaşar

1: Selçuk Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi

Amaç: Maksiller ve mandibuler arkın gelişiminde, estetikte önemli yeri olan

kanin dişlerin gömülü kalması sorun teşkil etmektedir. Özellikle maksiller

kaninlerin maksiller sinüs, nazal kavite yada her ikisiyle olan yakın ilişkileri,

gömülü kanin operasyonlarını oral kavitenin en zor cerrahi işlemlerinden

birisi yapmaktadır. Bu çalışmanın amacı, sınırlı bir Türk popülasyonunda

Page 287: Konuşma ve bildiri özetleri kitabı...klinik performansları ile ilgili bilgiler verilecek, kompozit resinlerle karşılaştırılarak ve tartışılacaktır. 17 27 úubat 2020 09:00,

286

gömülü daimi kanin dişlerin prevalansı ve dağılımını belirlemektir. Gereç ve

Yöntem: Planlanan bu retrospektif çalışmada fakültemize dental muayene

için başvuran 2017-2019 tarihleri arasında alınan 409 kadın 343 erkek

hastadan toplamda 752 konik ışınlı bilgisayarlı tomografi görüntüleri

taranmıştır. Gömülü kanin dişlerin prevalansı ve dağılımı değerlendirilmiştir.

Bulgular:15 ve 65 yaşları arasında karma ve kalıcı dişleri olan 409 kadın 343

erkek toplam 752 muayene hastasından 66 sında (% 8.77) toplam 81

gömülü kanin diş kaydedildi. Gömülü kanin dişlerin çenelere göre

dağılımında maksillada daha yüksek bir prevalans bulundu. Mandibulada

%22 (n = 18) bulunurken, maksillada % 78 (n =63) bulundu. Gömülü kanin

dişlerin bilateral simetriye göre dağılımı bilateral % 18 (n = 12) ve tek taraflı

% 82 (n = 54) olarak görüldü. Sonuç: Gömülü dişlerin erken teşhisi, daimi

dişlerin yanlış yerleşmesini ve uyumsuzluğunu önlemek için önemlidir. Konik

ışınlı bilgisayarlı tomografi gömülü kanin diş vakalarında kesin lokalizasyon,

tedavi planlaması ve cerrahi operasyonlarda istenmeyen sonuçların ortaya

çıkmasını önlemek için çok önemlidir.

Anahtar Kelimeler: Gömülü, Kanin, Maksilla, Mandibula

28 Şubat 2020 Sabah Kiosk2

Bildiri 255

Tek Taraflı Kama Lateral Vakasının Direkt Kompozit

İle Estetik Restorasyonu: Bir Olgu Sunumu

Özge Usta ¹ , Sezer Demirbuğa

1: Erciyes Üniversitesi Diş Hekimliği

Diş şekil bozukluklarından kama lateral, tek taraflı veya çift taraflı olarak

ortaya çıkabilen otozomal dominant bir bozukluktur. Etkilenen dişlerin

boyutu genellikle normalden küçük izlenir. Bu anomali hastalarda estetik

kaygı oluşturabilir. Tedavisinde kompozit veya porselen veneer

restorasyonlar uygulanabilir ve böylelikle estetik ve fonksiyonel olarak ideal

bir oral durum ve hasta memnuniyeti sağlanabilir. Kliniğimize tek taraflı

kama lateral kaynaklı estetik kaygı ile başvuran 24 yaşında, herhangi bir

sistemik rahatsızlığı bulunmayan ve sigara kullanmayan kadın hastanın

yapılan muayenesi sonucunda direkt kompozit restorasyon için uygun

Page 288: Konuşma ve bildiri özetleri kitabı...klinik performansları ile ilgili bilgiler verilecek, kompozit resinlerle karşılaştırılarak ve tartışılacaktır. 17 27 úubat 2020 09:00,

287

endikasyona sahip olduğu belirlenmiştir. Dişlerin restorasyonundan önce

buton tekniği ile A2 dentin, A2 body, A3 body, A1 mine renkleri (3M ESPE,

St.Paul, MN, ABD) uygun renkler olarak seçilmiştir. Direkt kompozit

restorasyon inkremental teknikle dişlere uygulanmıştır.Bitirme ve polisaj

işlemleri için 3M Espe Softlex Diskler (3M ESPE, St.Paul, MN, ABD) ve Clearfil

Twist Dia (Kuraray, Tokyo,Japonya ) kullanılmıştır.Sonuç olarak, şekil

bozukluklarından kama lateralin direkt kompozit restorasyon uygulanarak

etkin bir şekilde tedavi edilebileceği ve estetik olarak hasta memnuniyetinin

sağlanabileceği yapılan olguda belirlenmiştir.

Anahtar Kelimeler: Kama Lateral, Kompozit Rezin, Kompozit Veneer, Estetik

28 Şubat 2020 Sabah Kiosk2

Bildiri 257

Tip ı Dens İnvaginatuslu Dişte Endodontik Tedavi:

Olgu Raporu

Ayfer Burcu Aytar ¹ , Ayfer Burcu Aytar, Mehmet Bani

1: Gazi Üniversitesidiş Hekimliği Fakültesi

Amaç: Dens invaginatus; diş gelişimi sırasında mine organının dental

papillaya doğru kıvrılmasıyla oluşan, nadir görülen gelişimsel bir anomalidir.

Genellikle üst çene daimi lateral kesicilerde görülmektedir. Dens invaginatus,

Oehlers’e göre penetrasyon derinliği ve periapikal doku ya da periodontal

ligament ile ilişkilerine bağlı olarak sınıflandırılmaktadır. Bu olgu sunumunda

üst sol lateral kesici dişte izlenen Tip I dens invaginatus’un tanısı, tedavisi ve

takibi anlatılmaktadır. Olgu Raporu: 13 yaşındaki kız hasta sol üst lateral

kesici dişin dişeti bölgesinde bir hafta önce oluşan ağrısız şişlik nedeniyle

kliniğimize başvurdu. Hastadan alınan anamnezde herhangi bir sistemik

hastalığının olmadığı öğrenildi. Klinik muayenede 22 numaralı dişin kron

yapısında farklılık gözlendi. Radyografik muayenede alınan periapikal ve

panoramik radyograflar sonucunda dişte dens invaginatus olduğu ve kök

ucunda lezyon varlığı görüldü. Elektrikli pulpa testi sonucu dişin devital

olduğu belirlendi. Kök ucu lezyonu boyutu ve dens invaginatus tipi için

bölgesel bilgisayarlı tomografi alındı. Oehlers sınıflamasına göre Tip I dens

invaginatus ve ilgili dişin apikalinde uniloküler radyolusent lezyon saptandı.

Page 289: Konuşma ve bildiri özetleri kitabı...klinik performansları ile ilgili bilgiler verilecek, kompozit resinlerle karşılaştırılarak ve tartışılacaktır. 17 27 úubat 2020 09:00,

288

Dens invaginatus olan kanalın kalsiyum silikat bazlı bir materyalle

kapatılmasına (Biodentine-Septodont) ve ana kanalın kök kanal tedavisi

yapılmasına karar verildi. Kök kanallarının dezenfeksiyonu için 4 hafta

kalsiyum hidroksit (Imical-Imicryl) ile bekletildi. Diş asemptomatik

olduğunda ana kanal gutta parka ile dens invaginatus olan kanal ise

Biodentine (Septodont) ile dolduruldu. 6. ay klinik ve radyografik

takiplerinde dişin asemptomatik olduğu ve periapikal lezyonun iyileştiği

gözlendi. Sonuç: Dens invaginatus görülen dişlerin tanısı klinik muayeneden

ziyade, radyografik muayene sonucunda konulmaktadır. Bu tür olgularda

İnvaginatus tipi ve lezyon boyutunun teşhisi için bilgisayarlı tomografi

önerilmektedir. İnvaginatuslu dişlerin kök-kanal tedavisinde biyouyumlu ve

sızdırmaz materyaller tercih edilmektedir. Bu olguda invaginatus olan

kanalda Biodentine ön bölgedeki dişlerde renklenme yapmaması nedeniyle

kullanılmıştır.

Anahtar Kelimeler: Dens İnvaginatus, Bilgisayarlı Tomografi, Biodentine

28 Şubat 2020 Sabah Kiosk2

Bildiri 262

Bruksizm Şikayetiyle Başvuran Hastada Unilateral

Masseter Hipertrofisinin Manyetik Rezonans

Görüntüleme İle İncelenmesi

Emine Dilara Colpak ¹ , Damla Soydan Çabuk

1: Alanya Ağız Ve Diş Sağlığı Merkezi

Bruksizm, diş hekimliği, psikiyatri ve nöroloji alanını ortak olarak ilgilendiren

yaygın bir sendromdur. Asemptomatik olarak izlendiği gibi masseter kasında

bilateral ya da unilateral olarak hipertrofiye sebep olabilir. Ağrının yanı sıra

yüzde asimetriye sebep olarak hastaya estetik olarak rahatsızlık verebilir. 35

yaşındaki kadın hasta diş gıcırdatma ve yüzde asimetri sebebiyle kliniğimize

başvurdu. Daha önce dış merkezde elde edilen temporomandibular eklem

manyetik rezonans görüntüleme (MRG) kayıtları incelendiğinde, T1-ağırlıklı

görüntülerde sağ masseter kasta hipertrofi izlendi. Sol masseter kas

anatomik incelemede normal olarak izlendi. Sağ masseter kas kalınlığı, sol

masseter kasa göre 4 mm artmış olarak izlendi. T2- ağırlıklı görüntüler

Page 290: Konuşma ve bildiri özetleri kitabı...klinik performansları ile ilgili bilgiler verilecek, kompozit resinlerle karşılaştırılarak ve tartışılacaktır. 17 27 úubat 2020 09:00,

289

incelendiğinde bilateral masseter kasta patolojik başka bir durum tespit

edilmedi. MRG, yumuşak dokuların değerlendirilmesinde altın standart

olarak kabul edilir. Fasiyal asimetri vakalarında, parafonksiyondan

şüphelenildiğinde kas dokusu kalınlığının değerlendirilmesi uygun tedavi

protokolünün ( masseter botoks uygulamaları) planlanması için önemlidir.

Non-invaziv olan ve iyonize radyasyon içermeyen MRG ve ultrason gibi

görüntüleme yöntemleri fasiyal asimetri etiyolojisinin belirlenmesinde tercih

edilebilir.

Anahtar Kelimeler: Masseter Kas, Manyetik Rezonans Görüntüleme, Fasiyal

Asimetri, Bruksizm

28 Şubat 2020 Sabah Kiosk3

Bildiri 263

Koronale Kaydırılan Flep Ve Bağ Doku Grefti İle Dişeti

Çekilmesinin Tedavisi

Esra Bozkurt ¹ , Esra Bozkurt , Mustafa Özay Uslu

1: İnönü Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi

Amaç: İnce dişeti fenotipine sahip olan bireylerde dişeti çekilmeleri kalın

fenotipe sahip olan bireylere göre daha olasıdır. Dişeti çekilmelerinin

tedavilerinde birçok cerrahi yöntem kullanılmaktadır. Bu olgu raporunda,

ince dişeti fenotipine sahip hastadaki dişeti çekilmesini bağ doku grefti

kullanılarak ve koronale kaydırılan flep tekniği ile tedavisini sunulmaktadır.

Gereç-Yöntem: Yirmi beş yaşında kadın hasta dişeti çekilme şikâyetiyle

kliniğimize başvurdu. Yapılan ağız içi muayenede sağ alt kesici dişlerde

Miller sınıf 1 dişeti çekilmesi ve hastanın alt çene anterior bölgesinin ince

dişeti fenotipine sahip olduğu tespit edildi. Başlangıç periodontal tedavinin

ardından, dişeti çekilmesini tadavi etmek ve ince olan dişeti fenotipi

kalınlaştırmak için mandibular anterior bölgede koronale kaydırılan flep ile

birlikte bağ doku grefti operasyonu planlandı. Sağ üst palatinal bölgeden

alınarak deepitelize edilmesi suretiyle hazırlanan bağ dokusu grefti alıcı

bölgeye 6-0 rezorbe sütur kullanılarak sabitlendi. Flep, koronale kaydırılarak

5-0 sütur kullanılarak operasyon tamamlandı. Periodontal pat ile iyileşmeye

bırakıldı. Onuncu günün ardından, dikişler ve periodontal pat çıkarıldı.

Page 291: Konuşma ve bildiri özetleri kitabı...klinik performansları ile ilgili bilgiler verilecek, kompozit resinlerle karşılaştırılarak ve tartışılacaktır. 17 27 úubat 2020 09:00,

290

Bulgular: Hastanın birinci, üçüncü ve altıncı aylarda klinik kontrolleri yapıldı.

Ameliyat sonrası iyileşme sorunsuz gerçekleşti. Sağ alt kesici dişlerde kök

yüzeyinin tamamen kapandığı gözlemlendi. 6.ayda yapılan ölçümde dişeti

kalınlığının ortalama 1.6 mm olarak ölçüldü. Sonuç: Bağ dokusu grefti

kullanılarak koronale kaydırılan flep, yumuşak doku kalınlığının artırılması ve

keratinize doku kazanımı da elde ederek dişeti çekilmelerinin tedavisinde

başarıyla kullanılabilir.

Anahtar Kelimeler: Bağ Doku Grefti, Dişeti Çekilmesi, Dişeti Fenotipi,

Koronale Kaydırılan Flep

28 Şubat 2020 Sabah Kiosk3

Bildiri 266

Adolesan Bir Hastada Endodontik Olarak Yenilenen

Kök Kanal Tedavili Dişlerin Multidisipliner Yaklaşım

İle Rehabilitasyonu: Bir Olgu Sunumu

Alper Kaptan ¹ , Alper Kaptan, Arife Kaptan

1: Cumhuriyet Üniversitesi

Amaç: Genç hastalarda özellikle ön bölgedeki diş dokusu kaybının psikolojik

etkileri nedeniyle en uygun tedavi seçeneği tercih edilmelidir. Uygulanacak

olan restoratif tedaviyle fonksiyon ve estetik yeniden sağlanmalı, kalan diş

yapısı ve dişi çevreleyen dokular hem biyolojik hem de mekanik açıdan

korunmalıdır. Bu vaka raporunda, üst çene anterior dişlerinde ağrı,

hassasiyet ve renk değişikliği bulunan adolesan bir hastanın dişlerindeki

multidisipliner estetik rehabilitasyonu anlatılmaktadır. Olgu sunumu: 15

yaşındaki bayan hasta üst çene kesici dişlerindeki ağrı, hassasiyet ve renk

değişikliği sebebiyle kliniğimize başvurdu. Yapılan intraoral muayenede, üst

çene kesici dişlerinde taşkın kompozit restorasyonlar, sekonder çürükler ve

dişlerde renk değişikliği tespit edildi. Radyografik muayenede ise 12, 11, ve

21 numaralı dişlerde kök kanal tedavisi bulunduğu ve bu dişler ve 22

numaralı dişin periapikal bölgelerinde radyolusent lezyonların olduğu tespit

edildi. 12, 11, ve 21 numaralı dişlerin kök kanal tedavisi yenilendi. 22

numaralı dişe kök kanal tedavisi uygulandı. Eski kök kanal tedavisi sırasında

kullanılan kanal patına bağlı oluşabileceği düşünülen renklenmeler

Page 292: Konuşma ve bildiri özetleri kitabı...klinik performansları ile ilgili bilgiler verilecek, kompozit resinlerle karşılaştırılarak ve tartışılacaktır. 17 27 úubat 2020 09:00,

291

intrakoronal beyazlatma ajanı kullanılarak giderildi. Tüm dişler, estetik

kompozit rezin uygulaması ile restore edildi. Sonuç: Tedavi sonrasında

restorasyonların marjinal adaptasyon ve gingival uyumlarının çok iyi olduğu

gözlendi. Tedavi sonucu hem hasta hem de hekim için memnuniyet

vericiydi. Klinisyenlerin adolesan bireylerin tedavi planlanmalarında

multidisipliner yaklaşımı klinik başarıyı artıracaktır. Aanahtar kelimeler: Kök

Kanal Tedavisi, Multidisipliner Tedavi, Kompozit rezin, Beyazlatma

Anahtar Kelimeler: Kök Kanal Tedavisi, Multidisipliner Tedavi, Kompozit

Rezin, Beyazlatma

28 Şubat 2020 Sabah Kiosk3

Bildiri 271

Postoperatif Komplikasyonları Önlemede Bukkal

Veya Sublingual Steroid Enjeksiyonu Pilot Çalışma

Nilay Er ¹ , Gamze Tanan

1: Trakya Üniversitesi, Diş Hekimliği Fakültesi

Amaç: Gömülü yirmi yaş cerrahisi sonrası ağrı ve ödem oluşmasını

engellemek için lokal veya sistemik steroid uygulaması iyi bilinen ve sık

uygulanan bir işlem olmakla birlikte, cerrahi bölgesindeki sublingual

mukozaya enjeksiyon yapılması güncel ve üzerinde az sayıda çalışma olan

bir yöntemdir. Bu araştırmanın amacı gömülü yirmi yaş dişi cerrahisi sonrası

gelişen ağrı ve ödemi azaltmak amacıyla operasyon bölgesine yapılan lokal

steroid enjeksiyonu uygulamasında, bukkal veya sublingual mukoza

seçildiğinde fark görülüp görülmediğini ortaya çıkarmaktır. Gereç ve

Yöntem: Bu pilot çalışma her biri sistemik olarak sağlıklı 10 adet hasta içeren

2 gruptan oluşmaktadır. Bir grupta tüm gömülü yirmi yaş dişi çekimlerinden

sonra operasyon bölgesindeki bukkal mukozaya, diğer grupta ise sublingual

mukozaya eşit dozlarda steroid enjeksiyonu (8 mg deksametazon)

uygulanmıştır. Çalışmanın standardizasyonu açısından tüm hastalarda tam

kemik retansiyonlu ve mezioanguler açılı mandibular gömülü sol üçüncü

molar dişler, aynı hekim tarafından aynı çekim yöntemi ile çekilmiştir.

Postoperatif ödemi değerlendirmek için diş çekim öncesinde katılımcıların

maksimum ağız açıklığı, lateral kantus-angulus mandibula ve tragus-ağız

Page 293: Konuşma ve bildiri özetleri kitabı...klinik performansları ile ilgili bilgiler verilecek, kompozit resinlerle karşılaştırılarak ve tartışılacaktır. 17 27 úubat 2020 09:00,

292

köşesi mesafe ölçümleri yapılmış ve bu ölçümler postoperatif 2. ve 7.

günlerde operasyonu yapmayan başka bir hekim tarafından tekrarlanmıştır.

Ayrıca hastalara operasyon günü, 2. ve 7. günler değerlendirilecek şekilde

VAS skorlama tablosu verilmiştir. Sonuçlar istatistiksel olarak

değerlendirilmiş ve yorumlanmıştır. Bulgular: İkinci ve yedinci günlerde

yapılan max ağız açıklığı, tragus-ağız köşesi ve gonion-lateral kantus ölçümü

ortalama değerleri ile VAS ortanca değerleri enjeksiyon bölgesine göre

farklılık göstermemektedir (p>0,05). Sonuç: Bu çalışmanın sonuçları iki

enjeksiyon yöntemi arasında postoperatif ağrı ve şişliğin önlenmesinde

istatististiksel olarak anlamlı bir fark bulunmadığını ortaya çıkarmıştır. Ancak

bu çalışma güncel sublingual mukoza enjeksiyonunun etkinliğini kıyaslayan

pilot bir çalışmadır. Daha yüksek hasta grupları ile ileriye dönük ve sistemik

streoid enjeksiyonu ile de karşılaştırmalı çalışmalar önerilmektedir.

Anahtar Kelimeler: Ağrı, Steroid, Gömülü Yirmi Yaş, Ödem

28 Şubat 2020 Sabah Kiosk3

Bildiri 277

Anterior Diş Eksikliği Ve Kret Rezorpsiyonunda

Protetik Rehabilitasyon: Olgu Sunumu

Kübra Aybüke Aydemir ¹ , Gökçe Ünsal, K. Aybüke Aydemir, Filiz Aykent

1: Ankara Yıldırım Beyazıt Üniveristesi

GİRİŞ: Hassas tutuculu hareketli bölümlü protezler estetik bölgede, kuvvet

dağılımlarının yeniden düzenlenmesi, yumuşak doku travmalarının ve

rotasyonel kuvvetlerin elimine edilmesi için tercih edilen protez türüdür. Bu

olgu sunumu, anterior bölgede şiddetli kemik kaybı bulunan dişsiz alanın

hassas tutuculu hareketli bölümlü protez ile tedavi edilerek estetik ve

fonksiyonel özelliklerin yeniden kazandırılmasını göstermektedir. OLGU

RAPORU: 27 yaşındaki kadın hasta üst çene anterior dişlerindeki

restorasyonların estetik olmayan görünümü ve dayanak dişlerin sallanması

şikayetiyle kliniğimize başvurdu. Klinik muayenede 21 numaralı dişin eksik

olduğu, dayanak dişlerde şiddetli lüksasyon varlığı ve restorasyonların kole

bölgelerinde açıklık olduğu tespit edildi. Hastanın radyolojik incelemesinde

11,12 ve 22 numaralı dişlerde kronik apikal periodontitis ile birlikte şiddetli

Page 294: Konuşma ve bildiri özetleri kitabı...klinik performansları ile ilgili bilgiler verilecek, kompozit resinlerle karşılaştırılarak ve tartışılacaktır. 17 27 úubat 2020 09:00,

293

kemik kaybı olduğu belirlendi. Alınan anamnezden hastanın ailesinde de

erken yaşta diş kayıpları olduğu öğrenildi ve hastaya ait herhangi bir

sistemik rahatsızlık kaydedilmedi. Periodontoloji AD konsültasyonu

sonucunda hastaya agresif periodontitis tanısı konuldu, anterior dişlerin

çekimine karar verildi. Hastanın profilden görüntüsünde, anterior bölgedeki

şiddetli vertikal ve horizontal kemik kaybıyla birlikte kret konkav bir

görünüm almış ve üst dudak çökmüştür. Metal destekli veneer kron yapımı

kron boylarının uzunluğundan dolayı hem estetik hem de mekanik

dezavantajları nedeniyle tercih edilmedi. Gerek dudak desteğinin sağlanması

gerek ise dayanak dişlere gelen kuvvetin yıkıcı etkisinin azaltılması amacıyla

hastaya hassas tutuculu hareketli bölümlü protez yapılmasına karar verildi.

Bu sebeple 13,14,23 ve 24 numaralı dişlere ideal kron/kök oranının

sağlanması için kanal tedavisi yapıldı. Ardından çekimi yapılan anterior dişler

ise hassas tutuculu hareketli bölümlü protez ile rehabilite edildi, hastanın

dudak dolgunluğu arttırıldı, profil görüntüsü normale döndü ve estetik

parametreler sağlandı. SONUÇ: Şiddetli kemik kaybı ile görülen diş

eksikliklerinde kemik konturu kaybının şiddetine göre alternatif tedavi

seçenekleri bulunmaktadır. Anterior bölgede şiddetli horizontal ve vertikal

kemik kaybının bulunduğu vakalarda hassas tutuculu hareketli bölümlü

protez, mekanik, fonksiyonel ve estetik açıdan tercih edilebilecek bir tedavi

seçeneğidir.

Anahtar Kelimeler: Hassas Tutuculu Hareketli Bölümlü Protez, Agresif

Periodontitis, Estetik

28 Şubat 2020 Sabah Kiosk4

Bildiri 285

Artmış Overjetin Fonksiyonel Çene Ortopedisi

Apareyi İle Tedavisi

Gülsüm Duruk , Sibel Akküç, Gülsüm Duruk

Amaç: Bu vaka raporunda, ileri düzey overjet problemine sahip ve protruziv

bir üst dudak görünümünün eşlik ettiği hastanın hareketli fonksiyonel çene

apareyi ile tedavisi sunulmuştur. Olgu: Fakültemiz pedodonti anabilim dalına

başvuran 9 yaşında karma dişlenmeye sahip, sistemik olarak sağlıklı kız

Page 295: Konuşma ve bildiri özetleri kitabı...klinik performansları ile ilgili bilgiler verilecek, kompozit resinlerle karşılaştırılarak ve tartışılacaktır. 17 27 úubat 2020 09:00,

294

hastada ileri düzeyde artmış overjete bağlı (10 mm) dudakları kapatamama

tespit edildi. Hastanın klinik muayenesi yapıldı, lateral sefalometrik,

panoromik filmleri ve ağız içi-ağız dışı fotoğrafları alındı. Yapılan

değerlendirmelerde; dolikofasial yüz tipinin, protruziv üst dudak

görünümünün eşlik ettiği, dişsel sınıf 1 malokluzyon olduğu belirlendi.

Maksiller gelişim fazlalığı ile birlikte mandibular gelişim yetersizliği, artmış

overjet, protrüziv üst keserler tespit edildi. Hastanın alt çene büyüme ve

gelişimini artırmak ve üst keserleri geriye alarak overjeti azaltmak amacıyla

ekspansiyon vidası içeren alt-üst hareketli fonksiyonel bir çene ortopedisi

apareyi planlandı. Hasta 1’er ay aralıklarla takip edildi. Ekspansiyon vidası

toplam 4 tur açtırıldı. 1 yıllık takipleri sonucunda ideal overjet-overbite ilişki

sağlandı. Hastanın protruziv üst dudak görünümü normal ilişkiye getirildi.

Karma dentisyondan daimi dentisyona geçiş süreci boyunca hastanın

takiplerine devam edildi. Sonuç: Sunulan bu vakada; karma dişlenme

döneminde, ileri düzey overjeti olan hastanın fonksiyonel bir çene ortopedisi

apereyi ile büyüme ve gelişimi yönlendirilerek overjeti normal seviyelere

getirilmiştir. Ortodontik tedavi ihtiyacı olan çocuklarda erken dönemde tanı

önemli olup, çocuk diş hekimleri koruyucu ortodontik apareylerle bazı

tedavilerin mümkün olduğunu bilmeli ve olumsuz durumun daha da

şiddetlenmemesi için gerekli tedbirlerin alınabileceği konusunda farkındalığı

yüksek olmalıdır.

Anahtar Kelimeler: Fonksiyonel Çene Ortopedisi, Artmış Overjet Tedavisi,

Büyüme Ve Gelişimi Yönlendirme

28 Şubat 2020 Sabah Kiosk4

Bildiri 287

Epidermolizis Bullosa'nın Oral Bulguları: Vaka Raporu

Damla Soydan ¹ ,

1: Erciyes Üniversitesi

Epidermolizis bullosa (EB), alt tiplerine göre oral kavitede sert ve yumuşak

dokuları etkileyebilen bir hastalıktır. Mukozada ve ciltte farklı derinliklerde

doku ayrılması sebebiyle bül oluşumuyla karakterizedir. Bu vaka raporunda

kliniğimize başvuran bir kadın hastada EB'nin ağız bulguları anlatılmaktadır.

Page 296: Konuşma ve bildiri özetleri kitabı...klinik performansları ile ilgili bilgiler verilecek, kompozit resinlerle karşılaştırılarak ve tartışılacaktır. 17 27 úubat 2020 09:00,

295

34 yaşındaki kadın hasta diş çürükleri ve ağız açmada kısıtlılık şikayetiyle

kliniğimize başvurdu. Hastada EB'nin keratodermaya sebep olması ve

mikrostomi nedeniyle ağız açıklığı oldukça kısıtlıydı. Ağız içi muayenede

dilde ve oral kavitede bül oluşumuyla karakterize lezyonlar izlendi.

Radyolojik incelemede, panoramik radyografide yaygın diş çürükleri ve ileri

periodontal kayıplar tespit edildi. Hastanın ağız hijyeninin iyileştirilmesi için

önerilerde bulunuldu. Küçük başlı bir diş fırçası ve ağız gargarası önerildi.

Hastanın tedavilerinin hassas ağız mukozasına zarar vermemesi için tedavi

planlaması öncesi dermatoloji uzmanına konsülte edildi. Hasta ağız açıklığını

koruyamaması ve gag refleksi nedeniyle sedasyon altında dental

tedavilerinin yapılması için anestezi uzmanına yönlendirildi. EB hastalarında

hastalar tarafından yüksek karbonhidratlı yumuşak bir diyet

uygulandığından çürük sıklığı ve şiddetinin arttığı düşünülmektedir. Ağız

açıklığının kısıtlı olması, oral hijyen uygulamalarının yeterli

gerçekleştirilememesi, el ve ayaklardaki deformiteler sebebiyle

manipülasyon yeteneğinin düşük olması da ağız hijyenini daha kötü hale

getirmektedir. EB hastaları yüksek çürük riskine sahip olduğundan 3-6 ayda

bir dental açıdan değerlendirilmeleri gerekmektedir.

Anahtar Kelimeler: Epidermolizis Bullosa, Oral Diagnoz, Dermatoloji

28 Şubat 2020 Sabah Kiosk4

Bildiri 299

Avülse Dişin Fiber Destekli Yer Tutucuya İlave

Edilerek Rehabilitasyonu

Burcu Yağmur ¹ , Şadiye İşbilir, Burcu Yağmur, Zülfikar Zahit Çiftçi

1: Akdeniz Üniversitesi

Travmatik yaralanma sonrasında dişin alveoler soketten tamamen çıkmasına

avulsiyon, dişin tekrar yerine yerleştirilmesine replantasyon adı

verilmektedir. Replante edilmiş dişin prognozu birkaç faktöre bağlıdır, en

önemli faktör dişin ağız dışında kalma süresi ve saklandığı ortamdır.

Avülsiyon yaralanmalarında vakanın durumuna göre replantasyon tedavisi

veya yer tutucu seçeneği tercih edilmektedir. Bu olgu raporunda, travmaya

bağlı olarak avülse olan dişin yerine, hastanın kendi dişinin kronu

Page 297: Konuşma ve bildiri özetleri kitabı...klinik performansları ile ilgili bilgiler verilecek, kompozit resinlerle karşılaştırılarak ve tartışılacaktır. 17 27 úubat 2020 09:00,

296

kullanılarak fiber destekli sabit yer tutucu ile rehabilitasyonunun hastada ve

ebeveynde yarattığı memnuniyetin sunulması amaçlanmaktadır. Bulgular:

Travmadan 24 saat sonra kliniğimize başvuran 11 yaşındaki bir erkek

hastanın, klinik ve radyolojik muayenesi sonucu 11 nolu dişinin avülse

olduğu, komşu dişlerinin sağlıklı olduğu ve ebeveynin dişi kuru bir ortamda

getirdiği görülmüştür. Ebeveyne geç replantasyon tedavisi, sonuçları ve

oluşabilecek olası komplikasyonları hakkında bilgi verilmiştir. Ebeveynin

onayı alınarak hastaya avülse dişinin yerine, hastanın avülse dişinin kronu

kullanılarak fiberle güçlendirilmiş sabit yer tutucu yapılmıştır. Sonuç:

Hastanın kendi dişi kullanılarak yapılan fiberle güçlendirilmiş sabit yer

tutucunun, hasta ve ailesi üzerinde olumlu psikolojik etkiler oluşturduğu

tespit edilmiştir. Hastanın büyüme ve gelişimi dönemi tamamlanıp, imlant ve

protetik rehabilitasyon yaşı gelinceye kadar, düzenli kontrollerle takibinin

yapılması planlanmaktadır.

Anahtar Kelimeler: Avülsiyon, Kendi Dişiyle Restorasyon, Fiberle

Güçlendirilmiş Sabit Yer Tutucu

28 Şubat 2020 Sabah Kiosk4

Bildiri 300

Temporomandibular Eklem Bozuklukları İle Kan

Değerleri Arasındaki İlişkinin Değerlendirilmesi

Canay Yilmazasan ¹ , Fatma Doğruel

1: Erciyes Üniversitesi

Amaç: Temporomandibular eklem (TME) bozuklukları, çene eklemine ait

kemik yapılar ile beraber çevre yumuşak dokuları da ilgilendiren ve çiğneme

kaslarında ağrı, TME’de ses ve çene hareketlerinde kısıtlılık ile kendini

gösteren yaygın bir durumdur. Bu çalışmanın amacı TME’de ağrı ve ses

şikayeti olan,klinik ve radyolojik muayene ile redüksiyonlu anterior disk

deplasmanı tanısı alan hastaların kan değerlerinin, klinik bulgular ile

ilişkisinin değerlendirilmesidir. Gereç ve Yöntem: Çalışmaya herhangi bir

romatolojik hastalığı olmayan toplam 17 hasta dahil edilmiş olup, hastaların

hepsi aynı hekim tarafından muayene edildi. Hastaların VAS (Visual Analog

Skala) değerleri, TME’de lokalize ağrı varlığı, çiğneme kaslarında ağrı varlığı

Page 298: Konuşma ve bildiri özetleri kitabı...klinik performansları ile ilgili bilgiler verilecek, kompozit resinlerle karşılaştırılarak ve tartışılacaktır. 17 27 úubat 2020 09:00,

297

ile maksimum ağız açıklıkları kaydedildi. Hastaların ferritin,folik asit, vitamin

B12, vitamin D, serum kalsiyum seviyeleri ile birlikte beyaz küre, nötrofil,

lenfosit sayıları ve nötrofil-lenfosit oranları (NLO) da değerlendirildi. P<0,05

düzeyi anlamlı kabul edildi. Bulgular: Çalışmaya dahil olan hastaların

ortalama VAS değeri 7 (min:2, Maks: 9) ve ortalama maksimum ağız açıklığı

43±5,08 mm olarak ölçüldü. Hastaların hepsinde çiğneme kaslarında ağrı

şikayeti olup, 14 hastada çiğneme kasları ile birlikte TME’de palpasyonda

ağrı olduğu belirlendi. Hastaların ortalama nötrofil, lenfosit, beyaz küre,

NLO, folik asit, vitamin D, kalsiyum seviyeleri ile VAS değerleri arasında

istatistiksel olarak anlamlı bir ilişki bulunamadı (p>0,05). Bununla birlikte

ferritin ve vitamin B12 seviyelerinin,VAS değeri ile arasındaki ilişki

istatistiksel olarak anlamlıydı (p=0,043,p=0,036). Maksimum ağız açıklığı ve

kan değerleri arasındaki korrelasyon değerlendirildiğinde, anlamlı bir ilişki

gözlenmedi (p>0,05). Sonuç: TME’nin internal düzensizliklerinin en önemli

klinik bulguları çiğneme kaslarında ve TME bölgesinde lokalize ağrıdır. Kas

ve iskelet sistemi ağrılarında vitamin eksikliğinin ve enflamatuar hücrelerin

etkili olduğu düşünülmektedir. Bu çalışmanın sonucunda ferritin ve vitamin

B12 eksikliği olan hastaların VAS değerlerinin daha yüksek olduğu tespit

edilmiştir. Bu nedenle ağrının eşlik ettiği TME bozukluklarında, TME’ye

yönelik tedavilerin yanı sıra, hastalar demir eksikliği ve vitamin eksikliği

yönünden de değerlendirilmelidir

Anahtar Kelimeler:

28 Şubat 2020 Sabah Kiosk4

Bildiri 303

Şiddetli Bruksizmle Başvuran Hastanın Manyetik

Rezonans Görüntüleme İle Değerlendirilmesi: Olgu

Sunumu

Eren Öztürk ¹ , Damla Soydan Çabuk

1: Erciyes Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi

Bruksizm, diş gıcırdatma veya diş sıkma ile karakterize parafonksiyonel çene

hareketlerinin neden olduğu ve oldukça fazla görülen bir rahatsızlıktır. Bu

raporda, şiddetli bruksizm ve temporomandibular eklem (TME)

Page 299: Konuşma ve bildiri özetleri kitabı...klinik performansları ile ilgili bilgiler verilecek, kompozit resinlerle karşılaştırılarak ve tartışılacaktır. 17 27 úubat 2020 09:00,

298

disfonksiyonuyla başvuran 16 yaşında bir kadın hastanın manyetik rezonans

görüntüleme (MRG) ile değerlendirme bulguları sunulmuştur. 16 yaşındaki

kadın hasta, şiddetli dış gıcırdatma ve TME ağrısı şikayetiyle Ağız Diş ve

Çene Radyolojisi kliniğine başvurdu. Ağız içi muayenede dişlerde çok hafif

aşınma belirtileri izlendi. TME muayenesinde, ağız açma esnasında

deviasyon, bilateral krepitasyon sesi, masseter ve lateral pterygoid kaslarda

palpasyonda hassasiyet belirlendi. Hasta velisinden, hastanın sınav

döneminden dolayı yüksek emosyonel stres altında olduğu öğrenildi.

Ayrıntılı tetkik için MRG değerlendirmesi istendi. 1.5 Tesla cihaz ile alınan

MRG değerlendirilmesinde, oblik-sagittal kesitler kapalı ağız, açık ağız ve

yarı açık ağız poziyonunda incelendi. T1-ağırlıklı görüntülerde bilateral

artiküler disk katlanmış formda ve dejenere olarak izlendi. T2-ağırlıklı

görüntülerde bilateral eklem aralığında orta seviyede efüzyon tespit edildi.

Dinamik T2-ağırlıklı görüntüler incelenerek bilateral redüksiyonsuz disk

deplasmanı olduğu belirlendi. Lateral pterygoid kas ve çevre yapılar normal

izlendi. Masseter kas hipertrofik olarak gözlemlendi. Hasta Ağız Diş ve Çene

Cerrahisi ve Protetik Diş Tedavisi bölümlerine konsülte edildi.Protetik diş

tedavisi bölümünde hasta muayene edildi ve sentrik ilişki splinti kullanılması

önerildi. Hastanın parafonksiyonel alışkanlık etiyolojisinin çözümlenmesi için

Psikiyatri bölümünden de konsültasyon izlendi. Bruksizm, multifaktöriyel

etiyolojiye sahiptir ve kadınlarda daha sık görülür. TME disfonksiyonuna

sebep olabilir. Uygun radyolojik değerlendirmelerle klinik tanı

güçlendirilmelidir. Multidisipliner yaklaşımla hastanın semptomatik

tedavisinin yanında etiyolojik sebeplerin ortadan kaldırılması esastır.

Anahtar Kelimeler: Temporomandibular Eklem, Manyetik Rezonans

Görüntüleme, Bruksizm

28 Şubat 2020 Öğleden Sonra Kiosk1

Bildiri 304

Maksiller Anterior Bölgede Bağ Doku Grefti

Kullanılarak Yapılan Kret Ogmentasyonu: İki Vaka

Raporu

Page 300: Konuşma ve bildiri özetleri kitabı...klinik performansları ile ilgili bilgiler verilecek, kompozit resinlerle karşılaştırılarak ve tartışılacaktır. 17 27 úubat 2020 09:00,

299

Birsen Korkmaz ¹ , Birsen Korkmaz, Rahmi Korkmaztürk, Umut Balli

1: Bülent Ecevit Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi

Amaç: Alveol kret defektleri; diş çekimi, periodontal hastalıklar veya implant

kayıpları gibi nedenlerle dişsiz alveol krette meydana gelen sert ve yumuşak

doku kayıplarıdır. Bu kayıplara bağlı olarak estetik ve fonksiyonel problemler

ortaya çıkabilmektedir. Alveol kret defektlerinin hem sert, hem yumuşak

doku greftleri, hem de her ikisinin kombinasyonu ile ogmentasyonu

mümkün iken, dental implant uygulaması planlanmayan olgularda

defektlerin tedavisi yumuşak doku greftlerinin tek başına kullanımı ile

mümkün olabilmektedir. Bu vaka raporunda iki hastada diş çekimi nedeniyle

meydana gelmiş alveol kret defektlerinin bağ doku grefti kullanılarak yapılan

tedavisini sunmak amaçlandı. Yöntem: 38 ve 43 yaşlarında santral ve lateral

diş eksikliklerine bağlı sabit protetik restorasyon planlanan iki hasta, bukkal

bölgede gözlenen alveol kret defekti kaynaklı estetik şikayetleri nedeniyle

kliniğimize yönlendirildi. Klinik ve radyolojik muayenede hem sert hem

yumuşak dokuda vertikal ve horizontal yönde kayıplar tespit edildi. İmplant

destekli sabit protetik restorasyon istemeyen bu hastalarda alveol kret

defektlerinin bağ doku grefti kullanılarak ogmentasyonu yapıldı. Bulgular:

Her iki vakada da operasyon sonrası iyileşme döneminde herhangi bir

komplikasyon gözlenmedi. Alveol krette hem vertikal hem de horizontal

yönde yumuşak doku kazanımı olduğu görüldü. Sonuç: Üst çene estetik

bölge diş eksikliklerine bağlı sert ve yumuşak doku defektlerinin

ogmentasyonunda sert doku cerrahisi istemeyen hastalarda bağ doku grefti

kullanımı olumlu sonuçlar verebilir.

Anahtar Kelimeler: Kret Defektleri, Bağ Doku Grefti, Yumuşak Doku

Ogmentasyonu

26 Şubat 2020 Öğleden Sonra Kiosk1

Bildiri 305

Evre 4 Derece B (agresif) Periodontitisli Bir Hastada

Periodontal Tedavi

Özlem Fentoglu ¹ , İlkay Yaman, Özlem Fentoğlu

1: Suleyman Demı̇rel Unı̇versı̇ty, Faculty

Page 301: Konuşma ve bildiri özetleri kitabı...klinik performansları ile ilgili bilgiler verilecek, kompozit resinlerle karşılaştırılarak ve tartışılacaktır. 17 27 úubat 2020 09:00,

300

Giriş: Periodontitis konak cevabındaki değişikliklerle ortaya çıkan

inflamatuvar bir hastalık olup tedavisi inflamasyonun kontrolü esasına

dayanmaktadır. Son Avrupa Periodontoloji Akademisi (EPA) raporunda

kronik periodontitisin şiddetli formu olarak tanımlanan agresif periodontitis

tedavisinde konvansiyonel tedaviye ek olarak antibiyotik kombinasyonu

yaygın bir yaklaşımdır. Bu raporda kronik periodontitis-dördüncü evredeki

bir hastada cerrahi olmayan periodontal tedaviye destek olarak uygulanan

azitromisin tedavisinin kısa süreli klinik periodontal etkileri rapor edilmiştir.

Olgu: Kliniğimize dişlerinde sallanma ve kanama şikayetleriyle başvuran 26

yaşındaki sistemik sağlıklı erkek hastaya evre 4 derece B periodontitis tanısı

kondu. Cerrahi olmayan periodontal tedaviye destek olarak uygulanan

azitromisin tedavisi sonucunda (supragingival eklentilerin uzaklaştırılması ve

oral hijyen motivasyonunu takiben 3 günlük 500 mg/kg doz uygulaması

sürecinde tüm ağız diş yüzeyi temizliği ve kök yüzeyi düzleştirilmesi 2

seansta yapıldı) plak indeksi, gingival indeks, sondlama cep derinliği,

sondlamada kanama yüzdesi ve klinik ataçman seviyesini içeren klinik

periodontal parametrelerde başlangıca göre azalma gözlendi. Tartışma ve

Sonuç: Periodontal hastalık sınıflamasına ilişkin tanımlamalar değişse de, son

EPA raporunda kaldırılan agresif periodontitis terimi periodontitis ile ilişkili

bakteriyeminin her iki hastalık patogenezi ve tedavilerine yönelik stratejilerin

ortak olduğuna dair güçlü kanıtlar sunmaktadır. Ortadan şiddetliye bir

periodontitiste ülsere cep epiteli ile temasta olan bağ dokusu yüzeyinin

neredeyse avuç içi kadar bir alana ulaştığı dikkate alındığında bakteriyemi

riski kaçınılmaz görünmektedir. Bu olgu raporunda periodontal tedaviye

destek olarak azitromisin kullanılmıştır. Düşük dozda azitromisin yüksek

serum konsantrasyonu ve nötrofillerin fagositik aktiviteleri sırasında ortama

salınması gibi özellikleriyle periodontitis tedavisinde altın standart olarak

görülmektedir. Azitromisinin metronidazol-amoksisilin konbinasyonuna

göre klinik ve mikrobiyolojik üstünlüğünü rapor eden çalışmalar bulunmakla

birlikte, yeni sınıflandırmaya göre oluşturulacak çalışma popülasyonlarında

yürütülecek kontrollü klinik çalışmalar periodontal hastalığın inflamatuvar

kontrolüne yönelik net protokollerin belirlenmesi bakımından önemli

olabilecektir.

Anahtar Kelimeler: Periodontitis, Şiddetli Periodontitis, Agresif Periodontitis,

Periodontal Tedavi, Azitromisin

28 Şubat 2020 Öğleden Sonra Kiosk1

Page 302: Konuşma ve bildiri özetleri kitabı...klinik performansları ile ilgili bilgiler verilecek, kompozit resinlerle karşılaştırılarak ve tartışılacaktır. 17 27 úubat 2020 09:00,

301

Bildiri 309

Karışık Dişlenme Döneminde Ön Çapraz Kapanışın

Basit Hareketli Aparey İle Düzeltilmesi: İki Olgu

Sunumu

Emine Oruç ,

Giriş: Ön çapraz kapanış, üst çene ön dişlerin alt çene ön dişlere göre palatal

pozisyonda bulunmasıyla karakterize, estetik ve fonksiyon açısından önemli

bir maloküzyon olarak tanımlanmaktadır.Dental gelişimin erken evresinde

ön çapraz kapanışın teşhis ve tedavisinden çocuk diş hekimleri ve

ortodontistler sorumludurlar. Bu maloklüzyonun düzeltilmesi atrizyon,

travma, periodontal problemlerin ve şiddetli malokluzyonlar gibi daha

komplike duru ların oluşumunu engeller. Çalışmamızın amacı, ön çapraz

kapanışı bulunan çocuk hastaların hareketli apareylerle tedavisini sunmaktır.

Olgu sunumu: 9 yaşındaki erkek hasta üst çenedeki çapraşıklık şikayetiyle

kliniğimize başvurmuştur. Yapılan muayenede karışık dişlenme döneminde

olan hastanın 11 nolu dişinin çapraz kapanışta olduğu ve 41 nolu dişinde

dişeti çekilmesi bulunduğu görülmüştür. Ayrıca kliniğimize ön dişlerindeki

kötü görünüm şikayetiyle gelen 8 yaşında kız hastanın muayenesinde 21

nolu dişin palatal pozisyonda olduğu, 31 nolu dişin ise oklüzal travmaya

maruz kalarak labiale yer değiştirdiği ve diş eti çekilmesi olduğu

görülmüştür. Her iki hastanın sefalometrik ölçümleri yapıldıktan sonra

hareketli ortodontik apareyleri hazırlanmış ve Z-zemberekler ilave edilmiştir.

Hastalara diyet önerileri ve apareyin kullanımı ile ilgili bilgilendirme

yapılmıştır. Apareyler 2 hafta sonra kontrol edilmiş ve 6. Haftanın sonunda

çapraz kapanışın başarılı bir şekilde düzeldiği gözlenmiştir. Sonuç: Angle

sınıf I azı kapanışına sahip, bir veya iki kesici dişi çapraz kapanışta olan

hastalar basit ortodontik apareyler ile kısa sürede, maliyeti düşük bir şekilde

ve komplike tedavilere duyulan gereksinim azaltılarak tedavi edilebilir. Bu

sayede anormal mine abrazyonu, periodontal patolojiler,

temporomandibular eklem rahatsızlıkları, dişlerde mobilite ve kırık gibi

sorunların önlenmesi mümkün olabilmektedir.

Anahtar Kelimeler: Ön Çapraz Kapanış,hareketli Ortodontik Aparey,

Page 303: Konuşma ve bildiri özetleri kitabı...klinik performansları ile ilgili bilgiler verilecek, kompozit resinlerle karşılaştırılarak ve tartışılacaktır. 17 27 úubat 2020 09:00,

302

28 Şubat 2020 Öğleden Sonra Kiosk1

Bildiri 311

Maksiller Anterior Tek Diş Eksikliğinde Yumuşak

Doku Estetiği: Olgu Sunumu

Ahsen Gülnar ¹ , Ahsen Gülnar, Subutay Han Altintaş

1: Üniversite

Amaç: Dentoalveolar travmalardan en çok etkilenen bölgeler maksiller-

mandibular anterior bölgelerdir. Anterior diş kaybı kaçınılmaz estetik

problemlere sebep olmakta, bu durum genç hastalarda daha da fazla önem

kazanmaktadır. İmplant tedavisi ise böyle durumlarda ideal bir tedavi

seçeneği olmakla birlikte hassas bir çalışma gerektirmektedir. Bu vaka

sunumunun amacı, travma sebebiyle maksiller sağ santral dişini kaybetmiş

genç hastada dişeti şekillendirmesi ile implant destekli sabit restorasyonun

tamamlanması ve estetiğin yeniden kazanılmasıdır. Olgu sunumu: 22

yaşında kadın hasta kliniğimize maksiller sağ santral dişin travma nedeniyle

kaybı sonucu başvurmuştur. Yapılan klinik ve radyolojik incelemeler sonucu

implant destekli sabit restorasyona karar verilmiş ancak öncesinde geçici

abutment ile yumuşak doku şekillendirilmesinin estetik açıdan uygun

olacağı düşünülmüştür. İmplant cerrahisi ve osseointegrasyon sonrası sabit

geçici abutment üzerine geçici kron yardımıyla papil oluşumu haftalık

aralıklarla kontrol edilerek 2 ay sonunda istenilen şekilde sağlanmıştır.

Ardından zirkonyum custom abutment üzerine zirkonyum kron ile daimi

restorasyon tamamlanmıştır. Sonuç: 3 yıllık kontrol sonucunda biyolojik ve

mekanik herhangi bir sorunla karşılaşılmamıştır. Doğal dişeti estetiğinin ve

fonksiyonun yeniden kazandırılması ile hasta konforu sağlanmış ve hayat

kalitesi yükseltilmiştir.

Anahtar Kelimeler: Anahtar Kelimeler: Dişeti Şekillendirme, Geçici Abutment,

İmplant, Papil Şekillendirme, Yumuşak Doku Rekonstrüksiyonu.

28 Şubat 2020 Öğleden Sonra Kiosk4

Bildiri 314

Page 304: Konuşma ve bildiri özetleri kitabı...klinik performansları ile ilgili bilgiler verilecek, kompozit resinlerle karşılaştırılarak ve tartışılacaktır. 17 27 úubat 2020 09:00,

303

Biyoseramik Esaslı İki Kök Kanal Patının Çeşitli

Solüsyonlardaki Çözünürlüğünün Değerlendirilmesi

Özgür Er ¹ , Sevda Bilim, Cemre Güzel, Burhan Can Çanakçi

1: Trakya Üniversitesi, Diş Hekimliği Fakültesi

Kanal yenileme işlemi sonrasında kanal duvarlarında kalan dolgu

maddelerinin tamamen uzaklaştırılması, periapikal enflamasyon veya

ağrıdan sorumlu olabilecek nekrotik doku veya bakteri

barındırabileceğinden dolayı önemlidir. Kök kanal dolgu maddelerinin

uzaklaştırılması için el aletleri, döner alet sistemleri, ısıl işlemler, ultrasonik

aletler ve çözücüler gibi birçok teknik kullanılmaktadır. Çözücüler, kök kanal

dolgu materyalinin çözünmesi ve kök kanalından çıkarılmasını

kolaylaştırarak etkili dezenfeksiyonun sağlanmasında gereklidir. Geleneksel

kök kanal söküm teknikleriyle biyoseramik esaslı kök kanal patlarının kök

kanallarından tamamen uzaklaştırılamadığı ve kanal dolgusunun sökümü

için daha fazla zamana ihtiyaç duyulması bu patların en büyük dezavantajı

olarak kabul edilmektedir. Bu bilgiler dâhilinde çalışmamızın amacı farklı iki

tip biyoseramik kök kanal patlarının etanol, EDTA, rezin çözücü, hidroflorik

asit, sitrik asit, tartarik asit ile çözünürlüğünün in-vitro olarak

değerlendirilmesidir. Yöntem: Çapı 5 mm yüksekliği 2 mm olan pleksiglass

kalıplar hazırlandı. MTA Fillapex ve Endosequence BC kök kanal patları

kullanıcı talimatlarına göre karıştırılarak kalıplara yerleştirildi. %95 neme

sahip etüv cihazında 240 saat sertleşmesi sağlandı. Sertleşen patlar

kalıplardan çıkarılıp 24 saat desikatörde bekletildi. Desikatör sonrası kanal

patlarının 3 kere hassas terazide tartılarak ortalama değer başlangıç

ağırlıkları belirlendi. Tartılan kanal patlarına 2 ve 5 dk olmak üzere %20

tartarik asit, %10 sitrik asit, %4 hidroflorik asit , %17 EDTA, distile su, etil

alkol, Resosolv uygulanıp 10 ml distile su ile yıkandı. 24 saat desikatörde

bekletildikten sonra son ağırlıkları 3 kere tartılıp ortalamaları alınmış son

ağırlık olarak kaydedilmiştir. Çözünürlük yüzdesi hesaplanmıştır.

Bulgular:Kullanılan çözücülerin hepsi istatistiksel olarak belirgin şekilde

kontrol grubundan fazla çözünme sağlamıştır. MTA Fillapex kullanılan

gruplarda en fazla çözünme Resilon ile sağlanırken Endosequence BC

kullanılan gruplarda benzer sonuçlar görülmüştür. Sonuç: Kalsiyum silikat

esaslı kök kanal patları çözücüler ile belli miktarda çözünebilmektedir. Konu

ile ilgili ileri araştırmalara ihtiyaç vardır.

Page 305: Konuşma ve bildiri özetleri kitabı...klinik performansları ile ilgili bilgiler verilecek, kompozit resinlerle karşılaştırılarak ve tartışılacaktır. 17 27 úubat 2020 09:00,

304

Anahtar Kelimeler:

28 Şubat 2020 Öğleden Sonra Kiosk3

Bildiri 319

Lise Öğrencilerinin Oral Hijyen Alışkanlıklarının Ve

Bilgi Düzeylerinin Belirlenmesi

Çiğdem Küçükeşmen ¹ , Çiğdem Küçükeşmen, Derya Ceyhan, Zuhal

Kırzıoğlu, Betül Karagür

1: Süleyman Demirel Üniversitesi Diş Hekiml

Amaç: Bu çalışmada, lise öğrencilerinin oral hijyen alışkanlıklarının, ağız ve

diş sağlığı konusunda bilgi düzeylerinin ve gereksinimlerinin belirlenmesi

amaçlanmıştır. Gereç ve yöntem: Çalışma 14-18 yaş arası rastgele (random)

seçilen toplam 130 lise öğrencisi üzerinde anket yöntemi kullanılarak

gerçekleştirilmiştir. Tanımlayıcı analiz kullanılmıştır. Bulgular: Katılımcıların %

48,4’ü erkek (63), % 51,6‘sı kız (67) olarak saptanmıştır. Yaş ortalaması 14,8’

dir. Öğrencilerin % 43,8’ i fırçalamaya ilkokul döneminde başladıklarını

belirmiştir. Öğrencilerin % 40,7‘si dişlerini günde 2 kere fırçaladığını, %

3,07’si ise dişlerini hiç fırçalamadıklarını belirtmiştir. Bu çalışmadan elde

ettiğimiz bulgulara göre öğrencilerin %50’si hem sabah, hem gece

yatmadan önce, %26,15’ i sadece gece yatmadan önce, %12,3’ü ise sadece

sabah dişlerini fırçalamaktadır. % 60,7’si dişlerini 2 dakikadan daha uzun

süre ile fırçalamaktadır. 130 öğrencinin % 54,6’sı (71) dilini

fırçalamamaktadır. Öğrencilerin büyük bir çoğunluğu (%65,3) sadece şikâyeti

oldukça diş hekimine gitmektedir. Ayrıca % 76,15’i ağız ve diş sağlığının

genel vücut sağlığını etkileyebileceğini düşünmektedir. Sonuç: Bu lisedeki

öğrencilerin oral hijyen alışkanlıklarının, tutumlarının, bilgi ve davranışlarının

yeterli olmadığı belirlenmiştir. Diş fırçalama alışkanlıklarının kazandırılmasına

yönelik verilen eğitimlerin yaygınlaştırılması gerektiği ve düzenli diş hekimi

kontrollerinin sağlanması gerektiği düşünülmektedir.

Anahtar Kelimeler: Lise Öğrencilerinde Oral Hijyen, Diş Fırçalama Sıklığı, Ağız

Ve Diş Sağlığı Farkındalığı

28 Şubat 2020 Öğleden Sonra Kiosk4

Page 306: Konuşma ve bildiri özetleri kitabı...klinik performansları ile ilgili bilgiler verilecek, kompozit resinlerle karşılaştırılarak ve tartışılacaktır. 17 27 úubat 2020 09:00,

305

Bildiri 323

İmmatür Nekrotik Pulpalı Premolar Dişin

Rejenerasyon İle Tedavisi: Olgu Sunumu

Özgen Kirmizibekmez ¹ ,

1: Atatürk Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi

Giriş: Bu olgu sunumunda, apikal gelişimini tamamlamamış, lezyona sahip

immatür mandibuler sol ikinci premolar dişin rejenerasyon ile tedavisi

sunulacaktır. Olgu sunumu : Alt posterior bölgede lezyon tespit edilen 15

yaşındaki kadın hasta kliniğimize başvurmuştur. Klinik muayenede 35

numaralı dişte perküsyon ve palpasyon hassasiyeti bulunmamıştır.

Radyografik muayenede ilgili dişin apeksinde lezyon tespit edilmiştir. Ayrıca

ilgili dişin apeksinin gelişimini tamamlamadığı tespit edilmiştir. Lokal

anestezi ve rubber dam izolasyonu yapıldıktan sonra giriş kavitesi açılmıştır.

Takiben %1,5’lik sodyum hipoklorit ile irrigasyon yapıldı. Daha sonra

siprofloksasin, metronidazol içeren ikili antibiyotik patı kanala yerleştirildi.

Kavite geçici dolgu materyali ile kapatılmıştır(Cavit, 3M ESPE, Germany).

Hasta 3 hafta sonra tekrar çağrıldı. Adrenalin içermeyen bir lokal anestezi

ajanı ile anestezi sağlandı. Rubber dam ile izolasyon sağlandı. İkili antibiyotik

patı 20 ml %17’lik EDTA irrigasyonu ile kök kanalından uzaklaştırıldı. Kök

apeksinin yaklaşık 2 mm dışına 25 K tipi el eğesiyle çıkıldı ve kanama

oluşturuldu. Daha sonra mine-sement seviyesinden itibaren 3 mm olacak

şekilde Biodentine® (Septodont, Saint-Maur-des-fosse´s Cedex, France)

yerleştirildi. Kaviteye bonding ajan uygulanıp 3M ESPE Z100(California ;USA)

A2 kompozit rezin ile restorasyonu sağlanmıştır. Tedaviden 3 ay sonraki

kontrolde hastada herhangi bir klinik semptoma rastlanmamıştır.

Radyografide ise apeksteki lezyonun iyileştiği ve apeksin kapanmaya

başladığı gözlenmiştir. 12 ay sonraki kontrolde lezyonun tamamen geçtiği

ve klinik hiçbir semptom olmadığı gözlenmiştir. Sonuç: İmmatür nekrotik

daimi dişlerin endodontik tedavileri üzerinde önemle durulması gereken bir

konudur. Konvansiyonel mekanik enstürmantasyon teknikleri kullanılarak

tedavi edilen, bu ince kök duvarı bulunan zayıf dişler, ileride kırılmaya

adaydır. Bu yüzden immatür nekrotik pulpalı dişlerin tedavisinde rejeneratif

endodontik tedavi çok önemli bir seçenektir. Rejeneratif endodontik tedavi

ile dişlerin apeks gelişimleri sürdürülebilmektedir.

Page 307: Konuşma ve bildiri özetleri kitabı...klinik performansları ile ilgili bilgiler verilecek, kompozit resinlerle karşılaştırılarak ve tartışılacaktır. 17 27 úubat 2020 09:00,

306

Anahtar Kelimeler: İmmatür, Rejenerasyon, Kök Kanal Tedavisi, Endodonti

28 Şubat 2020 Öğleden Sonra Kiosk2

Bildiri 326

Radiks Entomolarise Sahip Mandibular Molar Dişlerin

Tedavisi : Üç Olgu Sunumu

Özgen Kirmizibekmez ¹ , Meltem Sümbüllü

1: Atatürk Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi

Giriş: Mandibular molar dişler çeşitli anatomik varyasyonlar gösterebilir. En

temel varyasyon ise radiks entomolaris (RE) olarak adlandırılan lingualdeki

supernumerer köktür. Bu üç ayrı vaka raporunda, biri konik ışınlı bilgisayarlı

tomografi (CBCT) ile olmak üzere, radiks entomolarisin teşhisi ve tedavisi

anlatılacaktır. Olgu sunumu: Üç farklı hasta mandibular molar dişlerinde

şiddetli ağrı ile endodonti kliniğimize başvurdu. Dişler perküsyon ve

palpasyona karşı hassas ve soğuk-sıcak testlerine uzamış cevap verdi.

Radyografik incelemede derin çürük lezyonları ile birlikte üçüncü bir kök

gözlendi. Bir hastadan kompleks anatominin görüntülenmesi amacıyla CBCT

görüntüsü alındı. Temizleme ve şekillendirme işlemleri Resiproc eğesi ve

%2.25 sodyum hipoklorit ile yapıldı. Final irrigasyonun ardından kök kanal

tedavisi tek kon tekniği ve soğuk lateral kondansasyon ile tamamlandı.

Sonuç : Mandibular birinci molar dişlerde üçüncü kökün varlığının

radyografik olarak saptanması zordur ve kanal ağzının genellikle dentin

çıkıntısı ile örtülmesi sebebiyle klinik olarak tespiti zordur. Kanal ağzı

saptandığında ise genellikle eğri olan bu köklere düz bir giriş sağlanması

başarılı bir tedavi için oldukça önemlidir. Farklı horizontal açılardan alınan

periapikal radyograflar ile radiks entomolaris tespit edilebilir ancak yetersiz

kaldığı noktada CBCT görüntü büyük avantaj sağlamaktadır. Radiks

entomolaris klinisyenin dikkatle yaklaşması gereken anatomik bir

varyasyondur. Kanal girişinin görülmesindeki zorluklar ve eğri kök yapısı ile

preoperatif CBCT görüntü alınması anatominin belirlenmesinde büyük fayda

sağlamaktadır.

Anahtar Kelimeler: Radiks Entomolaris, Endodonti, Kök Kanal Tedavisi, Cbct,

Konik ışınlı Bilgisayarlı Tomografi

Page 308: Konuşma ve bildiri özetleri kitabı...klinik performansları ile ilgili bilgiler verilecek, kompozit resinlerle karşılaştırılarak ve tartışılacaktır. 17 27 úubat 2020 09:00,

307

28 Şubat 2020 Öğleden Sonra Kiosk2

Bildiri 327

Kongenital Dudak Damak Yarıklı Hastaların İmplant

Destekli Sabit Protez İle Rehabilitasyonu :iki Vaka

Sunumu

Elif Erten , Elif Erten, Zeynep Başağaoğlu Demirekin, Yavuz Fındık

GİRİŞ: Dudak Damak Yarığı, embriyonik gelişim sırasında, yüz arklarındaki

birleşmenin başarısızlığından kaynaklanan dudak ve damağın devamlılığının

kesintiye uğraması ile sonuçlanan konjenital malformasyonlardan birisidir.

Bu hastalarda anterior maxilladaki diş ve kemik rekonstrüksiyonu büyük

önem taşımaktadır. Dudak damak yarığı bulunan hastalarda alveolar

yarıkların sekonder kemik greftlemesi ile birlikte endoösseoz implant

uygulaması güvenilir tedavi seçeneklerinden birisidir. AMAÇ: Premaksillada

bulunan diş ve doku eksikliğinin implant destekli sabit protetik tedavi ile

rehabilite edilmesi. YÖNTEM: 17 yaşında bayan hasta sağ maksiller anterior

bölgede alveol defekti ve diş eksikliği ve 20 yaşında bayan hasta sol

maksiller anterior bölgede alveol defekti ve diş eksikliği ve estetik

nedenlerle Süleyman Demirel Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesine

başvurdu. Her iki hastanın da klinik ve radyolojik muayenesi sonucunda ilgili

defekt bölgesinin öncelikle greftlenmesine ve sonrasında implantların

uygulanmasına karar verildi. Osseointegrasyonun tamamlanmasından sonra

yumuşak doku ve dişlerin protetik olarak rehabilitasyonu yapıldı. BULGULAR:

Hastanın 1.3. ve 6 aylık takip sürecinde herhangi bir radyolojik, fonksiyonel

veya estetik problem tespit edilmedi. TARTIŞMA VE SONUÇ: Dudak damak

yarığı cerrahi,ortodonti ve protez bölümleri ile multidisipliner bir şekilde

tedavi edilmesi gereken vakalardır.Protetik planlama hastanın yaşı,

sosyoekonomik durumu ve beklentisi göz önüne alınarak

planlanmalıdır.Sabit protetik tedaviler hasta konforonu en iyi sağlayan

tedavilerdendir.

Anahtar Kelimeler: Dudak Damak Yarığı, Estetik, İmplant

28 Şubat 2020 Öğleden Sonra Kiosk2

Page 309: Konuşma ve bildiri özetleri kitabı...klinik performansları ile ilgili bilgiler verilecek, kompozit resinlerle karşılaştırılarak ve tartışılacaktır. 17 27 úubat 2020 09:00,

308

Bildiri 329

Rabdomyosarkom Tedavisi Alan Çocuklarda Görülen

Dental Komplikasyonlar: Vaka Raporu

Aybüke Bahadır ¹ , Hüsniye Gümüş

1: Erciyes Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi

Giriş: Rabdomiyosarkom (RMS), miyogeneze eğilim gösteren ilkel

mezenkimden türetilen hücrelerden oluşan malign, çocukluk ve adölesan

çağı tümörleri içinde en sık görülen yumuşak doku neoplazmıdır. En sık

görülen yerler baş, boyun bölgesi, genitoüriner yol, retroperitonium ve

ekstremitelerdir. Baş boyun bölgesinde en sık etkilenen bölgeler ise orbita,

paranazal sinüsler, yanağın yumuşak dokuları ve boyundur. RMS oral

kavitede nadiren görülür ve çene kemiklerinin etkilenmesi oldukça nadirdir.

RMS için tercih edilen tedavi, kemoterapi, dış ışın radyasyon tedavisi ve

cerrahiyi içeren bir kombinasyon tedavisidir. Bu olgu sunumlarında,

rabdomyosarkom geçmişine sahip hastalarda radyoterapi aldığı yaş

aralığının dentisyon gelişimi üzerine etkisine örnek sunmak

amaçlanmaktadır. Vaka Raporu Vaka 1: On iki yaşında erkek hasta

kliniğimize dişlerinde var olan mobilite sebebi ile başvurmuştur. Alınan

anamnezde hastaya 2 yaşında iken orbital rabdomyosarkom tanısı

konulduğu, bir yıl boyunca kemoterapi ve ilgili bölgeden radyoterapi

tedavisi aldığı öğrenilmiştir. Yapılan ağız içi klinik ve radyografik muayenede

sağ maksiller kadranda bulunan daimi dişlerin kök gelişiminin yetersiz

olduğu ve 11,12,13,14,15,16, 21,22 nolu dişlerde mobilite varlığı

saptanmıştır. Hastamıza gerekli önerilerde bulunulmuş olup periyodik

kontrolleri kliniğimizde devam etmektedir. Vaka 2: Sekiz yaşında kız hasta

kliniğimize diş ağrısı nedeni ile başvurmuştur. Alınan anamnezde hastaya 1,5

yaşında iken sol yanak bölgesinde rabdomyosarkom tanısı konulduğu , 6 ay

boyunca ilgili bölgeden radyoterapi tedavisi aldığı öğrenilmiştir. Yapılan ağız

içi klinik ve radyografik muayenesinde dişlerinde mobilite varlığı görülmüş

ve radyografide yüzen diş görüntüsü alınmıştır. Hastaya multidisipliner bir

tedavi yaklaşımı planlanmış bu doğrultuda kontrolleri devam etmektedir.

Sonuçlar: Rabdomiyosarkom konumu ve radyoterapi tedavisinin şekli nedeni

ile hastalarda kserostomi, radyasyon çürüğü ve anormal diş gelişimi dahil

olmak üzere sıklıkla dental komplikasyonlara neden olmaktadır. Bu vaka

Page 310: Konuşma ve bildiri özetleri kitabı...klinik performansları ile ilgili bilgiler verilecek, kompozit resinlerle karşılaştırılarak ve tartışılacaktır. 17 27 úubat 2020 09:00,

309

sunumunda radyoterapinin çocuk hastalarda diş gelişimi üzerine olumsuz

etkileri gösterilmiştir. Bu vakaların tedavileri gerekli birimlerin katkıları ile

multidisipliner olarak yürütülmelidir.

Anahtar Kelimeler: Rabdomyosarkom, Radyoterapi, Dental Anomali

28 Şubat 2020 Öğleden Sonra Kiosk4

Bildiri 332

Apikalde Lezyon Bulunan Alt Keser Dişlerin Kök

Kanal Tedavisi Ve Takibi: Olgu Sunumu

Didem Odabaşı ,

Giriş: Periapikal doku hastalıklarının kök kanallarındaki bakteri invazyonu ile

doğrudan ilgili olduğu ve kök kanalları enfekte olmadığında periapikal

iltihap da oluşmadığı ortaya konmuştur . Bunun yanında devitalize olduğu

halde enfekte olmamış dişlerde herhangi bir iltihabi yanıt gelişmediği tespit

edilmiştir. Bu vaka sunumunun amacı, travma sebebi ile periapikal bölgede

geniş apikal lezyonları olan dişlerde cerrahi müdahale olmaksızın doğru

endodontik tedaviler ile iyileşmenin takip edilmesidir. Olgu Sunumu : 13

yaşında kız hasta ebeveyni ile birlikte kliniğimize alt keser dişleri bölgesinde

zaman zaman oluşan ağrı ve şişlik şikayeti ile başvurdu. Hastadan alınan

anamnezde daha önce üç kez antibiotik kullandığı ve yaklaşık 2 yıl önce

travmaya uğradığı öğrenildi. Yapılan radyolojik inceleme neticesinde 41 ve

31 numaralı dişin kök ucunda lezyon tespit edildi. Klinik muayenede 41 ve

31 numaralı dişlerde peküsyonda ağrı mevcudiyeti vardı. Alt ve üst çenede

kaninden kanine yapılan elektrikli vitalite testinde yine 41 ve 31 numaralı

dişler negatif yanıt verdi. 41 ve 31 numaralı dişe kök kanal tedavisi

uygulandı ve hasta takibe alındı. Sonuç: 3 aylık, 6 aylık ve 1 senelik

kontrollerde lezyonun küçülerek son kontrolde neredeyse yok olduğu

gözlendi. Kontrollerde herhangi bir şikayeti olmayan hasta, alınan

anamnezde de günlük yaşamda dişindeki hassasiyetin yok olduğunu

bildirdi. Lezyon apikal rezeksiyon cerrahisine gerek duymadan iyileştirildi.

Anahtar Kelimeler: Geniş Periapikal Lezyon, Endodontik Tedavi, Travma

Page 311: Konuşma ve bildiri özetleri kitabı...klinik performansları ile ilgili bilgiler verilecek, kompozit resinlerle karşılaştırılarak ve tartışılacaktır. 17 27 úubat 2020 09:00,

310

28 Şubat 2020 Öğleden Sonra Kiosk4

Bildiri 336

Renkli Akıcı Kompomerlerin Polimerizasyonu Sonrası

Açığa Çıkan Artık Monomer Miktarları

Esra Kizilci ¹ , Veli Alper Görgen

1: Erciyes Üniversitesi

Amaç: Bu in-vitro çalışmanın amacı, farklı renklerdeki akıcı kompomerlerde

polimerizasyon sonrası kalan artık monomerlerin salım miktarlarını, zamana

bağlı olarak incelemek ve renklerin polimerizasyon üzerine etkisini

araştırmaktır.Gereç ve yöntem: Çalışmada 3 farklı renk akıcı kompomer

materyalinden salınan artık monomer miktarları yüksek basınçlı likit

kromatografisi(HPLC) cihazı kullanılarak incelenmiştir. Grup 1:Pembe akıcı

kompomer (Twinky star,VOCO,Almanya), Grup 2:Mavi akıcı kompomer

(Twinky star,VOCO,Almanya), Grup 3:Beyaz akıcı kompomer Dyract

XP(Dentslpy DeTrey, Konstanz, Almanya) A2 rengi kullanılmıştır.

Materyaller(n=10) teflon kalıplara aktarılmıştır. Polimerizasyon süreleri

üretici firmanın talimatları doğrultusunda (renkli akıcı kompomerler 40sn, A2

renkli akıcı kompomer 20sn) LED ışık kaynağı (Elipar S10, 3M ESPE, St.Paul,

ABD) kullanılarak gerçekleştirilmiştir. Standart monomere (HEMA, BIS-GMA,

TEGDMA ve UDMA) göre kalibrasyon yapılmıştır. Üç farklı renkteki

kompomerin polimerizasyonu sonrası reaksiyona girmemiş artık monomer

salım miktarları 5 farklı zaman periyodunda (10. dk, 1. saat, 1. gün, 7. gün,

14. gün) ölçülmüş, renklerin polimerizasyon üzerine etkisi incelenmiştir. Tüm

veriler istatistiksel olarak analiz edilmiştir. Bulgular: Grup 1’de artık

monomer salım miktarının zamana bağlı olarak arttığı görülmüştür.(p<0,05)

Grup 2’de HEMA salım miktarı 10 dakika ve 1 saatlik periyotlarda anlamlı

fark göstermezken diğer ölçüm periyotlarında zamana bağlı anlamlı artış

görülmüştür.(p<0,05) BIS-GMA, TEGDMA, UDMA salımları ise zamanla

anlamlı derecede artmıştır.(p<0,05) Grup 3’de HEMA, BIS-GMA, UDMA

monomerlerinde zamana bağlı artış olmuştur. (p<0,05) TEGDMA salım

miktarı 10 dakika ve 1 saatlik salım periyotları arasında anlamlı fark

göstermemiş diğer ölçüm periyotlarında zamana bağlı artış

olmuştur.(p<0,05) Akıcı kompomerlerde renk faktörünün artık monomer

Page 312: Konuşma ve bildiri özetleri kitabı...klinik performansları ile ilgili bilgiler verilecek, kompozit resinlerle karşılaştırılarak ve tartışılacaktır. 17 27 úubat 2020 09:00,

311

salımı üzerinde etkili olmadığı tespit edilmiştir.(p>0,05) Kompomerlerden en

çok salınan artık monomerin HEMA, en az salınan artık monomerin ise

TEGDMA olduğu tespit edilmiştir. Ondördüncü günde en çok toplam artık

monomer salımının Grup 3’de ve en az artık monomer salımının Grup 2’de

olduğu tespit edilmiştir. Sonuç: Renkli kompomerlerden polimerizasyon

sonrası artık monomer salım miktarının azaltılabilmesi için polimerizasyonun

güçlendirilmesine yönelik ilave önlemler alınmalıdır.

Anahtar Kelimeler: Artık Monomer, Akıcı Kompomer, Renk, Yüksek Basınçlı

Likit Kromatografisi (hplc)

28 Şubat 2020 Öğleden Sonra Kiosk3

Bildiri 337

Mandibular Retrognati Ve Maksiller Transversal

Yetersizlik Bulunan İskeletsel Sınıf ıı Maloklüzyona

Sahip Bir Hastanın Sabit Fonksiyonel Cihaz (hersbt)

İle Tedavisi

Taner Öztürk Öztürk ¹ , Ahmet Yağcı

1: Erciyes Üniversitesi

Amaç: Sınıf II maloklüzyon, genellikle mandibular retrognati (MR) ve üst

dentoalveolar segmentin alt çene segmentine göre daha önde yer alması ile

karakterize iskeletsel ve dental komponentleri olan bir problemdir. MR

durumuna çoğunlukla maksiller transversal yetersizlikte (MTY) eşlik etmekte

ve bozulmuş dentofasial uyum görülmektedir. Bu nedenle MR ile birlikte

MTY bulunan iskeletsel Sınıf II maloklüzyon vakaları genellikle maksiller

genişletmenin kombine edilebildiği Herbst apareyi ile tedavi edilmektedir.

Sunulan bu vaka raporunun amacı MR ile birlikte MTY bulunan hastanın

Hersbt apareyi ile tedavisini sunmaktır. Olgu Sunumu: Alt çenesinin geride

olması şikayetiyle kliniğimize başvuran 15 yıl 11 aylık post-adölesan (Ru

evresinde) erkek hastanın sefalometrik ve dental model değerlendirmesi

sonucunda MR nedenli (SNA:82,0,SNB:76,8,ANB:5,2) iskeletsel Sınıf II

maloklüzyona, alt ve üst kesici dişlerin retrüzyon (U1-NA:-3,6mm,L1-APog:-

6,1mm,L1-NB:0,5mm) ve retroklinasyonu (U1-

Page 313: Konuşma ve bildiri özetleri kitabı...klinik performansları ile ilgili bilgiler verilecek, kompozit resinlerle karşılaştırılarak ve tartışılacaktır. 17 27 úubat 2020 09:00,

312

SN:84,1,U1/NA:15,0;IMPA:87,9) ile karakterize dental Sınıf II bölüm 2

maloklüzyona ve MTY’e sahip olduğu belirlenmiştir. Bu nedenle hastanın bu

probleminin çözümü için multibraket Herbst apareyi ile tedavi edilmesine

karar verilmiştir. Önce ekspansiyon vidası da eklenmiş olan üst çene apareyi

yerleştirilmiş ve öncelikle maksiller ekspansiyon gerçekleştirilmiştir.

Ekspansiyon işlemi ile eş zamanlı olarak üst çene anterior 6 dişe braket

yerleştirilerek bu dişlerin proklinasyonu sağlanmış ve alt çenenin öne

alınmasının sağlanması için aktivasyon mesafesi ve overjet elde edilmiştir.

Ekspansiyon ve overjet eldesi sonrasında alt çene apareyi ve Herbst aparey

parçaları yerleştirilerek alt çenenin öne alınması sağlanmıştır. Bu aparey

tedavisi yaklaşık 10 ay sürmüş olup sonrasında alt ve üst çeneye braketler

yerleştirilerek hastanın kapsamlı ortodontik tedavisi toplam 20 ayda

tamamlanmıştır. Tedavi sonunda normal sınırlarda overbite ve overjet

(3mm), ideal alt ve üst çene konumu (SNA:81,5,SNB:79,4,ANB:2,1) ve kesici

diş konumları ile Sınıf I oklüzyon elde edilmiştir. Tedavi sonrası retansiyon

amacıyla lingual retainer ve essix plakları kullanılmıştır. Sonuç: İskeletsel Sınıf

II maloklüzyona sahip bireyin Herbst apareyi ile tedavisi sonrası hem

dentoalveolar hem de iskeletsel etkisi ile ideal yumuşak doku profili ile

birlikte optimal dentofasial uyum sağlanabilmektedir.

Anahtar Kelimeler: Sınıf ıı Maloklüzyon, Mandibular Retrognati, Sabit

Fonksiyonel Tedavi, Herbst Apareyi

28 Şubat 2020 Öğleden Sonra Kiosk3

Bildiri 339

Polietereterketon(peek)alt Yapılı Maksiller Obturator

Protez İle Metal Destekli Maksiller Obturator

Protezin Karşılaştırılması.vaka Raporu

Elvin Eldarov ¹ ,

1: Erciyes Üniversitesi

Polietereterketon(PEEK)alt yapılı maksiller obturator protez ile metal destekli

maksiller obturator protezin karşılaştırılması.Vaka raporu Dt.Elvin Eldarov ¹,

Doçent Dr.Ayşegül Güleryüz Gürbulak¹, Dt.Hiba Abo Kacha¹ ¹ Erciyes

Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi, Protetik Diş Tedavisi AD, Kayseri, Türkiye

Page 314: Konuşma ve bildiri özetleri kitabı...klinik performansları ile ilgili bilgiler verilecek, kompozit resinlerle karşılaştırılarak ve tartışılacaktır. 17 27 úubat 2020 09:00,

313

Çene yüz bölgesinde tümör, travma veya konjenital deformasyon gibi

nedenlerle parsiyel veya total maksillektomi sonrasında maksiller defektin

tedavisinde kullanılan maksiller obturatör protezler hastanın kaybettiği

fonksiyon ve estetiği yerine getiren protetik bir tedavidir. Erciyes Üniversitesi

Protetik Diş Tedavisi bölümüne Sağ maksiller 15-17 numaralı dişler arası

bölgedeki neoplazmı alınmış 53 yaşındaki erkek hasta başvurdu.

Estetik,fonksiyonel ve fonasyon açıdan kaygıları olan hastaya hem

konvansiyonel,hem de polietereterketon(PEEK)dan yapılan obturatör

protezlerin avantajları ve dezavantajları anlatıldı. Hasta estetik ve

fonksiyonel kaygılarından dolayı her iki protezi kullanmak istedi. İlk olarak

konvansiyonel obturatör protez hastaya teslim edilidi ve 2 hafta kullandıktan

sonra PEEK alt yapılı protez hastaya teslim edildi ve yine 2 hafta

kullandı.Daha sonra hastaya yapılan protezleri karşılaştırıldığında, hasta

PEEK alt yapılı protezin estetik, fonasyon, retansiyon ve konfor açısından

daha iyi olduğunu belirtti. Comparison of polyetheretherketone (PEEK)

substructure maxillary obturator prosthesis and metal supported maxillary

obturator prosthesis. Case report. Dr.Elvin Eldarov1, associate professor

Ayşegül Güleryüz Gürbulak1, Dr.Hiba Abo Kacha 1 ¹ Erciyes University

Faculty of Dentistry, Prosthodontics, Kayseri, Turkey Maxillary obturator

prosthesis is a prosthetic treatment that fulfills the lost function and

aesthetics of the patient in the treatment of maxillary defect after partial or

total maxillectomy due to tumor trauma or congenital deformation of the

maxillofacial region. A 53-year-old male patient was admitted to the

Department of Prosthodontics of Erciyes University with neoplasm in the

right maxillary region between 15-17. The advantages and disadvantages of

obturator prostheses made from both conventional and

polyetheretherketone (PEEK) were explained to the patient with aesthetic

functional and phonation concerns. The patient wanted to use both

prostheses because of his aesthetic and functional concerns. Firstly, the

conventional obturator prosthesis was delivered to the patient and after 2

weeks of use, PEEK substructure prosthesis was delivered to the patient and

used again for 2 weeks.When compared the prosthesis performed to the

patient, the patient stated that the PEEK substructure prosthesis was better

in terms of aesthetic phonation retention and comfort.

Anahtar Kelimeler: Ke,ma,le

28 Şubat 2020 Öğleden Sonra Kiosk3

Page 315: Konuşma ve bildiri özetleri kitabı...klinik performansları ile ilgili bilgiler verilecek, kompozit resinlerle karşılaştırılarak ve tartışılacaktır. 17 27 úubat 2020 09:00,

314

Bildiri 341

Üst Birinci Premolar Dişi Endokuron Restorasyonu İle

Tedavisi: Olgu Sunumu

Eda Biricik ¹ ,

1: Erciyes Universitesi Dis Hekimligi

Amaç: Endokuronlar, aşırı madde kaybına sahip endodontik tedavili dişlerin

restorasyonunda, geleneksel post-kor restorasyonlara alternatif olarak

kullanılmaktadır. Post – kor ile beraber tam kuron restorasyonları güzel bir

yaklaşımdır ancak günümüz adeziv diş hekimliğinin minival invaziv

prensiplerine uymaz. Endokuron ile restorasyon tekniğinin temeli, pulpa

odasından retansiyon ve stabilite desteği sağlayan adeziv bağlantıya

dayanmaktadır. Basit, hızlı ve konservatif bir yöntem olması endokuronların

avantajlarıdır. Bu vakada bukkal tüberkülü ve proksimal duvarları tamamen

kaybedilmiş olan sağ üst birinci premolar dişin kanal tedavisinin yenilenmesi

sonrası endokuron ile restorasyonu sunulmaktadır. Olgu: Endodonti

kliniğine diş ağrısı sebebiyle başvuran 21 yaşındaki kadın hastanın yapılan

muayene sonucunda periapikal lezyon bulunan sağ üst birinci premolar

dişine 3 yıl önce yapılmış olan eski kanal tedavisinin yenilenmesine karar

verildi. İlgili dişin rubber dam izolasyonu altında eski kanal tedavisi söküldü

ve kanallar prepare edildi.Kanal irrigasyonunda %2.5 NaOCl, %17 EDTA ve

%2 klorheksidin solüsyonları ve distile su kullanıldı. Kanal içi medikaman

olarak iki hafta kalsiyum hidroksit bekletildi.İki hafta sonra kanallar güta

perka ve AH Plus ile dolduruldu. Üst restorasyon için endokuron yapılmasına

karar verildi. Hastanın dişine endokuron için uygun kavite preparasyonu

yapıldıktan sonra, dişin silikon ölçü materyali ile ölçüsü alındı.Laboratuvar

ortamında CeraSmart kompozit bloklardan endokuron elde edildi ve dişe

kimyasal ve ışıkla sertleşen rezin siman ile simante edildi. Sonuç: Hasta 1. ve

3. ay takibinde ilgili dişini sorunsuz olarak kullanmaktadır.Uygun

endikasyonda, modern teknik ve materyallerin kullanımı ile endodontik

tedavi görmüş ve madde kaybı fazla olan dişlerin endokuronlar ile minimal

invaziv tedavisinin estetik ve fonksiyonel olarak başarılı sonuçlar vermesi

beklenmektedir.

Anahtar Kelimeler: Endokuron, Kök Kanal Tedavisi, Adeziv Restorasyon

Page 316: Konuşma ve bildiri özetleri kitabı...klinik performansları ile ilgili bilgiler verilecek, kompozit resinlerle karşılaştırılarak ve tartışılacaktır. 17 27 úubat 2020 09:00,

315

28 Şubat 2020 Öğleden Sonra Kiosk3

Bildiri 345

Konjenital Dudak-damak Yarıklı Hastanın Protetik

Rehabilitasyonu: Bir Olgu Sunumu

Şaziye Esra Göçoğlu ¹ , Şaziye Esra Göçoğlu, Zeynep Başağaoğlu Demirekin,

Süha Türkaslan

1: Süleyman Demirel Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi

Giriş: Doğumsal anomalilerin en sık görülen nedenlerinden biri de yüzde

oluşan dudak damak yarıklarıdır. Hastada yer alan defektin sebep olduğu

beslenme ve konuşma problemlerini gidermek için cerrahi ve protetik

uygulamalar gerekebilmektedir. Dudak damak yarıklı hastaların protetik

tedavisi; defektin büyüklüğüne, kalan dişlerin durumuna, hastanın sosyo-

ekonomik düzeyine ve hastanın yaşına göre değişebilmektedir. Protetik

tedaviler ile eksik dişlerin restorasyonu, okluzyonun düzeltilmesi, konuşma,

çiğneme fonksiyonlarının tamamlanması ve estetik amaçlar tedavinin çok

önemli bir kısmını oluşturur. Amaç: Bu vaka raporunda dudak damak

yarığına sahip bir hastanın çiğneme fonksiyonun yeniden sağlanması ve

estetiğinin geliştirilmesi amacıyla yapılan sabit bölümlü protetik

rehabilitasyonu sunuldu. Gereç ve Yöntemler: 21 yaşında erkek hasta,

malpoze ve deforme ön bölge dişlerinden kaynaklı estetik kaybı ile

Süleyman Demirel Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi Protetik Diş Tedavisi

A.D.’na başvurdu. Fiziksel ve ağız içi muayenede bilateral dudak ve damak

yarıklarının yumuşak doku ile kapanmış olduğu tespit edildi. Dudak ve

damak yarığı plastik cerrahlar tarafından tedavi edilmiş ve ortodontik

tedaviler tamamlandı. Hastanın destek dişleri değerlendirilerek; şekil ve

konum anomalisi bulunan sağ lateral dişin çekimi ve metal destekli sabit

parsiyel protez ile anterior estetiğin restore edilmesi planlandı. Üst çenedeki

destek dişlerin preparasyonu yapıldı ve polivinil siloksan (Elite HD;

Zhermack, İtalya) ölçü maddesi kullanılarak standart bir metal ölçü kaşığı ile

ölçü alındı. Metal destekli köprünün metal alt yapısı lazer sintering

yöntemiyle hazırlandı ve provası yapıldı. Metal provadan sonra dentin

provası yapıldı. Okluzyon kontrolleri yapıldıktan sonra metal destekli

seramik sabit protez daimi olarak polikarboksilat simanla (Durelon; 3M ESPE,

Page 317: Konuşma ve bildiri özetleri kitabı...klinik performansları ile ilgili bilgiler verilecek, kompozit resinlerle karşılaştırılarak ve tartışılacaktır. 17 27 úubat 2020 09:00,

316

İstanbul, Türkiye) simante edildi. Bulgular: Yapılan periyodik kontrollerde

restorasyonların, dişlerin ve periodontal dokuların klinik ve radyografik

olarak sağlıklı olduğu gözlemlendi. Sonuç: Dudak ve damak yarıklı

hastasının estetik, fonasyon ve fonksiyonel ihtiyacı, sabit parsiyel protezlerle

rehabilite edildi.

Anahtar Kelimeler: Dudak Damak Yarığı, Protetik Rehabilitasyon, Estetik.

28 Şubat 2020 Öğleden Sonra Kiosk1

Bildiri 357

Diş Hekimliği Fakültelerinde, Merkezi Sterilizasyon

Ve Diş Protez Laboratuvar Hizmetlerinin Kurum

Bünyesinde Veya Dış Kaynak Kullanımı İle

Yapılmasının Mali Açıdan Karşılaştırılması

Derya Toprak , Alper Alkan, Haydar Sur

Ülkemizde diş hekimliği alanında ve özellikle sağlık hizmetlerinin dış kaynak

kullanımı (DKK) ile alınması veya kendi bünyesinde üretilmesi ile ilgili

yapılmış bir çalışma bulunmamaktadır. Diş Hekimliği Fakültelerindeki en

büyük gider kalemini, personel giderlerinden sonra merkezi sterilizasyon ve

diş protez laboratuvar hizmetleri oluşturmaktadır. Bu sebeple bu hizmetlerin

iç veya dış kaynak yolu ile sürdürülmesinin mali açıdan karşılaştırılması

önem arz etmektedir. Bu konuda herhangi bir araştırmanın henüz

yapılmamış olması bu çalışmanın özgün değerini oluşturmaktadır.

Anahtar Kelimeler: Diş hekimliği, hastane, merkezi sterilizasyon, diş protez

laboratuvarı, dış kaynak kullanımı.

Page 318: Konuşma ve bildiri özetleri kitabı...klinik performansları ile ilgili bilgiler verilecek, kompozit resinlerle karşılaştırılarak ve tartışılacaktır. 17 27 úubat 2020 09:00,

317


Top Related