MUHALEFETÜN li'I-HAVADiS
lık özelliklerinden tenzih etmek amacıyla muhalefetün li'l-havadis terkibini terim haline getirmişlerdir.
Allah'ın, zatı ve sıfatlarıyla birlikte yaratılmışlardan farklı bir varlık olduğu konusu üzerinde ilk duran kelam alimi Cehm b. Safvan'dır. Cehm, tenzihte aşırı giderek naslarda açıkça belirtilen bazı ilahi sıfatları bile aynen kabul etmemiştir (Ahmed b. Hanbel, s. 67-68; ayrıca bk. CEHM b. SAFVAN) . Onun tenzihçi tavrına benzer bir tutum daha sonra Mu'tezile kelamcılarında görülür. Thnzihte ileri giden Cehmi ve kısmen Mu'tezili yaklaşım, Allah'ın zatını ve sıfatiarını yaratılmışlara benzeten karşıt grupların ortaya çıkmasına yol açmış, buna bağlı olarak Hişam b. Hakem, Hişam b. Salim ei-Cevaliki ve Davud ei-Cevaribi gibi Şia alimleri Allah'ı maddi varlıklara benzetmiş (Nesefl. 1, I I 9- I 22), Selefiyye hareketi içinde yer alan alimler de Allah'a ci h et nisbet ederek yaratılmışların nitelikleriyle ilahi sıfatlar arasında benzerlikler bulunduğu anlamına gelebilecek bazı görüşleri savunmuştur (DiA, VIII, 496-497).
Kelam alimleri, Allah'ı yaratıklarla benzeşen bir varlık şeklinde tasavvur etmenin naslara uymadığını ve akli bilgilere ters düştüğünü belirtmiş, böylece Allah'ın bütün yaratılmışlardan farklılığını muhalefetün li'l-havadis kavramıyla ifade etmişlerdir. Matüridi. Allah ' ın cisim ve araz özelliği taşımayan, dengi, benzeri ve zıddı bulunmayan bir varlık olduğuna dikkat çekmek suretiyle muhalefetün li'l-havadis sıfatının özüne ilişkin ilk bilgileri ortaya koyduktan sonra (KWibü't-Teul).fd, s. 44; Nesefl, 1, 140) konu kelam literatüründe "tenzihat" veya" Allah'tan nefyedilmesi gereken sıfatlar" başlığı altında incelenmiş. bilindiği kadarıyla ilk defa İmamü'I-Haremeyn ei-Cüveyni(ö. 478/1 085),
tarafından muhalefetün li'l-havadis adıyla bir sel bi sıfat grubu zikredilmiştir (elirşad, s. 54) . AncakCüveyni'den sonrayazılan kelam kitaplarında genellikle bu terkip kullanılmamış. terim, daha çok son dönem Matüridiyye literatüründe Allah hakkında gerekli olan sel bi sıfatlar arasında zikredilmiştir (Arapkirli Hüseyin Avni, s. 39; İzmirli, ll, 89; Bilmen, s. 146).
Muhalefetün li'l-havadis sıfatının içeriği "zatının kendinden başka varlıkların zatına, sıfatlarının da onların sıfatiarına hiçbir şekilde benzememesi" diye özetlenebilir. Bu sebeple Cenab-ı Hak, kendi dışındaki varlıkların mevcudiyetlerinin başlaması, devamı ve sona eriş olguları , bunların değişimi ve diğer bütün özelliklerin-
404
den münezzehtir. Allah'ın bu sıfatı O'nun mahiyetiniri, yani mantıktaki beş tümelden biri anlamında cinsinin bulunmadığı manasma gelir ve ilahi hakikatin insan zihni tarafından kuşatılamayacağını anlatır (Fahreddin er-Razi, I, ı 38). Çünkü bu manadaki mahiyet bir şeyin cinsinin ne olduğunu belirlemeyi ifade eder (Teftazanl, S. ı 07) . Sözü edilen sıfatın bu içeriği konusunda İslam kelamcıları ittifak halindedir. Cehmiyye, Mu'tezile ve Şla alimleri, bu sıfatın Allah'ın dünyada ve ahirette görülemez bir varlık olmasını gerektirdiği görüşünü savunmuş (Kadi Abdülcebbar, s. 230-249; Ca 'fer Sübhanl, 1, 469-
488), Sünni kelamcıları ise Allah'ın dünyada görülemez olduğu görüşüne katılmakla birlikte rü'yetullaha ilişkin nasları ve insanın varlık yapısının ahirette değişeceği hususunu dikkate alarak müminlerin en büyük ilahi lutuf olan rü'yetten mahrum kalmayacağı kanaatine varmıştır (bk. RÜ'YETULLAH; SIFAT) .
Allah insan zihninde canlandırılan her türlü şekilden münezzehtir tarzında sözleri muhalefetün li'l-havadis sıfatını özetleyici mahiyettedir. Kelamcılar bu sıfat bağlamında. Allah'ın üç unsurdan teşekkül etmiş tek bir cevher olduğunu iddia eden hıristiyanları da eleştirmişlerdir (NesefT, ı. ı ı ı- ı ı 8). Allah'ın yaratılmışlardan farklı bir varlık olması ilkesi, mümaselet konusuyla da irtibatlıdır ( ~k . MÜMASE
LET) .
BİBLİYOGRAFYA :
Ahmed b. Hanbel. er-Red 'ale 'z-zenadılj:a ve 'lCehmiyye ('Aij:a'idü's-selef içinde). s. 67-68; Eş'arl. Malj:alfit (Ritter). s. 207-214, 518-521; Matürldl. Kitabü 't- Tevf:ıfd (n ş r. Bekir TopaJoğluMuhammed Aruçi). Ankara 1423/2003, s. 43-45; Kadl Abdülcebbar. Şerf:ıu 'l-Uşüli 'L-I].amse, s. 213-249; Beyhaki, el-Esma' ve 'ş-şıfat, s. 49-50; Cüveynl, el-İrşad (Temlm), s. 54-56; Nesefı. Tebşıratü 'l-edille(Salame).l, 110-122, 140-141; Fahreddin er-Razi. Kitabü '1-Erba'in, Kah i re 1406/1986, ı, 138-171 ; Teftazanı. Şerf:ıu ' l
'Aij:a'id(Ramazan b. Muhammed el-Hanef1, Şerf:ıu Ramaian Efendi 'ala Şerf:ıi 'l-'Aij:a'id içinde). istanbul 1320, s. ı 02-113; Şa'ranı. el-Yevalj:it ve 'l-cevahir, Beyrut, ts. (Darü 'l-ma'rife). s. 52; Hüseyin ei-Cisr. el-fjuşünü '1-Hamidiyye, Kahire 1323, s. 21-22; Arapkirli Hüseyin Avni, ilm-i K e lam, İstanbul 1331, s. 39-44; İzmirli, Yeni Ilm-i Kelam, ll, 89-92; ömer Nasuhi Bilmen. Muvazzah ilm-i Kelam, istanbul 1339-42, s. 146-147; Ahmed isam ei-Katib, 'A/j:idetü 't-tevf:ıid {i Fet/:ıi'l-bari şerf:ıi Şaf:ıif:ıi'l-Bu/].firf, Beyrut 1403/ 1983, s. 173; Ca'fer es-Sübhanı. el-ilahiyyat (n ş r. Hasan Muhammed Me kk! el-Am ili). Beyrut 1410/ 1989, ı , 453-465, 469-488; Metin Yurdagür. Allah'ın Sıfatları, istanbul 1984, s. 161-163; Yusuf Şevki Yavuz, "Darimi, Osman b. Said". DİA, Vlll, 496-497. r:;;ı
ııJiı!i METİN YURDAGÜR
el-MUHALLA (ı$bwf)
ibn Hazm'ın (ö. 456/ 1064)
Zahiri bakış açısına göre kaleme aldığı fıkıh kitabı.
L _j
Tam adı el-M.uJ:ıalla bi'l-aşar ii şerJ:ıi'l-M.ücella bi'l-il)tişar olup İbn Hazm'ın kaleme aldığı fıkıh kitaplarının sonuncusudur. Müellif, önce Kitdbü'l-Ijişal elcdmi'a li-muJ:ıaşşali (mal).şali) şera'i 'i'lİslam ( el-f:/i!i.{ı? li-cümeli şera'i'i 'l-islam) adıyla iki ciltlik bir eser yazmış. ardından bunu temel alarak -kendi ifadesiyle-İslam coğrafyasının doğusunda ve batısında 440 küsur yıldan beri Kur' an, sünnet ve icmaa dair rivayet edilen her şeyi bir araya getirmek üzere ( ei-Mul).alla, X, 4 ı 5 ı el-işal ila tehmi Kitabi'l-Ijişal isimli çalışma
sını telif etmiştir. Ardından hem öğrencilere hem ulemaya hitap etmeyi amaçlayan (a.g.e., ı. 2; V, 33) bir rehber niteliğindeki el-M.ücella'yı hazırlayan İbn Hazm, ömrünün son yıllarında bu eserinin ihtiva ettiği her mesele hakkındaki başlıca rivayet ve görüşleri değerlendiren, böylece kendi görüş ve yaklaşımlarının haklılığını ispatlamaya çalışan bir kitap yazmaya başlamış. fakat el-M.uJ:ıalla adını verdiği bu eserini tamamlayamadan vefat etmiştir. İbn Hazm'ın büyük oğlu Ebu Rafi' el-Fazı . el-işal'den yaptığı özetleri 285 mesele halinde ekleyerek (a.g.e. , X, 40 ı ; XI . 4 ı 8) bir ikmal çalışması yapmışsa da İbn Halil ei-Abderi'ye göre Ebu Rafi' 479'daki ( 1086) Zellaka savaşında şehid olduğu için çalışmasını bitirememiş ve hazırladığı metinler müsvedde halinde kalmıştır. Günümüze ulaşan el-M.uJ:ıalla nüshaları, İbn Hazm'ın bıraktığı metinle beraber EbQ Rati'in ikmal çalışmasını da ihtiva etmektedir. Bazı mesel e ve paragrafiarın aynı ifadelerle tekrar edilmesinden (mesela krş . a.g.e., IX, 82, ı ı 4) eserin daha sonraki dönemlerde de tashihe uğramadığı anlaşılmaktadır.
Bazı kelam ve fıkıh usulü konularının özetlenmesiyle başlayan eserde (ı, 2-7 ı) fıkıh literatüründeki yaygın tasnife uygun bir bölüm sıralaması görülür. Yalnız ana başlıklara (kitab) sahip olan bölümler iç tasniften yoksundur ve konular meseleler halinde incelenmektedir. Müellif "mesele" başlığının ardından önce kendi görüşünü Kur'an, sünnet, sahabe icmaı ile delillendirmekte, daha sonra farklı görüşlerin gerekçelerini ve özellikle hadisten getirilen delilleri tartışmaktadır. Ebu
Rafi'in ikmaliyle birlikte 2308'e ulaşan meselelerin bazıları müstakil risale hacmindedir. Eserin bu tarzda yazılmış olmasını Muhammed Muntasır el-Kettanl bir tür kanuniaştırma girişimi olarak değerlendirmektedir (Mu'cemü fıl).hi ' l·
Mu/:ıalla, s. 28) Zikrettiği hadislerin isnadını kesintisiz olarak zikreden İbn Hazm yer verdiği bütün görüşleri sahiplerine ulaşacak bir isnadla aktarır ; bu görüşleri yöntemlerinin meşru ve dayandınldıkları
rivayetlerin sahih olup olmadığı . ilgili konu için gerekçe sayılıp sayılmayacağı ve görüş sahiplerinin kendi ilkeleriyle tutarlı kalıp kalmadıkları açısından değerlendirir
(Hanefll er'in kendi ilkelerine aykırı davra ndıkl a rı iddi a l a rı için bk. el-Mu/:ıa lla,
VIII , 106; X, 393, 394 ). Karşı görüş sahiplerini eleştirirken yer yer rencide edici ifadeler de kullanır (örn ek için bk. a.g.e., ll , 236; IX, 502; X, 394, 395, 399 )
Mezheplerin gelişiminden sonra fıkıh literatürünün üzerinde yoğunlaşmadığı birçok kişiyi ve görüşü bir araya getiren el-Muf:ıalla, bu özelliğiyle erken dönem fıkıh ve hatta İslam ilimleri tarihi için vazgeçilmez bir kaynak teşkil etmektedir. Ehl-i hadis anlayışının ve özellikle Zahirilik akımının Endülüs'te zirvede olduğu bir dönemin ürünü olan eser yalnızca kıyasa değil. aynı zamanda fıkhın müstakil bir ilim haline gelişinden itibaren büyük bir kısmı İslam coğrafyasının merkezinde ve doğu topraklarında geliştirilen birçok metot, kavram, tasnif, yaklaşım ve kuruma yönelik tenkitlerle doludur. Bu yaklaşımından dolayı İbn Hazm fıkıh ilminin teşekkül dönemini, bilhassa sahabe ve tabiln nesillerini esas almış , bu zaman diliminde ortaya çıkan görüş ve anlayışları eserinin temel referansı haline getirmeye çalışmıştır. Hemen her meselede sahabe fıkhına yer vermesi. Tavus b. Keysan , İkrime ei-Berberl. Eyyub es-Sahtiyanl. Ebu İ d rls el-Havlanl gibi yaşayan fıkıh mezheplerinin tarihleriyle doğrudan irtibatlı olmayan birçok tabi'in müctehidinin. Zeynelabidln b. Hüseyin. Muhammed el-Bakır, Ca'fer es-Sadık gibi Ehl-i beyt imamlarının , ümmü Selerne ve Sehle bi nt Süheyl gibi sahabe neslinden. Aişe bint Talha b. Ubeydullah. ümmü'd-Derda eşŞamiyye ve Amre bint Abdurrahman gibi tabi'in neslinden kadın müctehidlerin görüşlerini . mezheplerce benimsenmediği için terkedilen ve fıkhın klasik çağında tatbik edilmemiş bulunan erken döneme ait ictihadları (örnek için bk. a.g .e. , II , 174; III , 210-225; VII, 234) ihtiva etmesi eserin değerini a rttırmaktadır. İbn
Hazm'ın diğer mezheplerin dayandığı birçok hadis ve sahabi asarını . özellikle bunların ravilerini eleştirrnek suretiyle geçersiz kılmaya çalışması eJ-MuJ:ıalld 'yı hadis ricali konusunda da önemli bir kaynak haline getirmektedir. Eser. müellifin kendi ölçütüne göre beli rlediği seksene yakın mütevatir hadis ihtiva etmesiyle de dikkat çekmektedir (mesela bk. a.g.e., II , 9, 83, 135; lll , 6 1, 108, 12 1,263 vd .). Öte yandan tarih . siyer. edebiyat gibi sahalarda ilginç tesbitlere. anekdotlara ve nüktelere yer veren el-Muf:ıalla (mesela bk. a.g.e., V, 22 I ; VIII , 347; XI. 404). İbn Hazm 'ın Emevl iktidarına dair görüşle
rinden (mesela b k. a.g. e., IV. ı 38; X, 299)
hadis sahasındaki faaliyetlerine kadar (mesela b k. a.g .e., X, 402; XI. 3 ı 3) hayatı
ve değişik konulardaki düşünceleri hakkında da önemli bir kaynaktır.
Eserin yaklaşık üçte birini Hanefi ve Maliki görüşlerinin reddine ayıran İbn Hazm, Zahiri düşüncenin gereği olarak Şafii mezhebine daha ılımlı yaklaşmakta ,
Ahmed b. Hanbel'in fıkhl görüşlerine ise çok az ve genellikle eleştirmeden yer vermektedir (mese la bk. a.g. e., I, ı 2 1. ı 3 1; ll, 34 , 50, 97, ı 20, 187, 21 5, 265; lll , 192, 260;
X, 330; bu konuda bir d eğerl endirme için b k. Goldziher, s. 64 , 72-74 ). Erken dönem fıkıh tarihi hakkında zengin bir muhtevaya sahip olmasına rağmen el-Muf:ıal
ld'nın fıkıh mezheplerini temsil eden görüş ve delillerini yansıtma konusunda yer yer yetersiz kaldığı görülmektedir. Eserde imamlardan sonra fıkıh mezheplerinin bünyesinde geliştirilen görüşler yeterince yer almadığı gibi bazan bir mezhepçe hiçbir dönemde benimsenmemiş hükümler o mezhebin görüşü olarak zikredilmekte. hatta birbirine zıt bazı görüşler eserin farklı yerlerinde aynı mezhebe izafe edilmektedir (mesela bk. el-Mu/:ıalla, V, 128 , 176; VI, 106, 192, 193, 266).
Eserin kaynakları arasında başta hadis ve asar kitaplarını zikretmek gerekir. Buhar!, Müslim. Ebu Davud es-Sicistanl, Nesal, Malik b. Enes. Ahmed b. Hanbel, Bezzar, Hakim en-Nisaburl, Baki b. Mahled, Kasım b. Asbağ, Zekeriyya b. Yahya esSad. Kasım b. Sellam. Abd b. Humeyd gibi musanniflerin isimlerine atıf yapıldığı göz önüne alınırsa İbn Hazm'ın kendi dönemine kadar gelen hadis külliyatına muttali olduğunu ve eJ-MuJ:ıalld'nın çok zengin hadis kaynaklarına dayandığını düşünmek mümkündür. Bununla birlikte elMuJ:ıalla'da bunların dışında adı açıkça
zikredilen eser sayısı son derece sınırlıdır. Bunlar Abdurrahman b. Zeyd'in Kita-
ei-MUHALLA
bü's-Seb'a 'sı . Kadı İsmail b. İshak'ın elMebsıl(u . Ebu Hanife ed-Dineverl'nin Kitdbü 'n-Nebdt'ı , Muhammed b. Hasan eş-Şeybanl'nin el-Cami'u 'ş-şagir'i . Halid b. Said 'in A]].baru f u]fahd'i Kurtubo'sı ve Muhammed b. Sahnun'un babası Sahnun'un Kayrevan kadılığı yaptığı sırada verdiği hükümleri topladığı el-AJ:ıkam'ından ibarettir (bu a tı f l a r için bk. a.g.e. , lll, I 99; V, 5, 220; VI, 243; VII , 492; IX, 379; X, 39 1; Xl , 402)
el-Muf:ıalla, anılan özelliklerinden dolayı bilhassa islam medeniyetinin geliş im çizgisini eleştiren ve ıslah etmek isteyen kişi ve hareketler tarafından seçkin bir kaynak kabul edilmiştir. Bir yandan kelamın ve özellikle Eş'arlliğin . öte yandan mantığın ve mütekellimln fıkıh usulü telakkisinin etkisine karşı Şafii ve Maliki mezhepleri içinde gelişen ehl-i hadis muhalefetinin temsilcileri . temel telakkileri ve delil anlayışıyla müslümanlara örneklik teşkil edecek eserler arasında el-M uJ:ıalla 'yı da zikretmektedir. İzzedd i n b. Abdüsselam , islam'da yazılan kitaplar içinde el-Muf:ıalla ve el-M ugni gibisini görmediğini söylemekte, Zehebl de onun bu ifadesini teyit etmektedir. Öte yandan Safedl'nin , Takıyyüddin İbn Teymiyye'nin kişiliğinden bahsederken "muhalla"nın "süslenmiş" anlamına gelmesinden hareketle, "Zihni el-Muf:ıalla ile süslüydü" (A'yanü '1-'aşr, ı. 335 ) ifadesine yer vermesi bu açıdan manidardır. XVIII ve XIX. yüzyıl ihya hareketi önderlerinin de İbn Hazm'a ve el-Muf:ıalla 'ya yoğunlukla başvurduğu görülmektedir. Mesela Şevkani'nin es-Seylü'l-cerrar adlı eserinin kaynaklarından biri eJ-MuJ:ıalld'dır (esSeylü 'l-cerrar, I, ı 2, 33, 290; Il , ı ı 3; III, 28, ·
82 vd.). Yine el-Muf:ıalla ' nın neşrinde
esas alınan nüshalardan olan Yemen nüshasının haşiyesindeki birçok ta ' likatın
Emir es-San'anl tarafından kaleme alındığı ve müst ensihinin de Şevkani olduğu bilinmektedir. Bu yaklaşımın bir uzantısı olarak modern islamcılık düşüncesinin de el-Muf:ıalla'yı önemli bir kaynak kabul ettiği görülmektedir. Nitekim M. Reşld Rıza eJ-Mendr'daki bir makalesinde. müceddidlerin eJ-MuJ:ıalld'nın kıymetini izzeddin b. Abdüsselam kadar bilmesi ve bir gün bu eseri neşretmesi gerektiğini yazmış (XXVI 11 344/192 51. s. 276) ve bundan yaklaşık üç yıl sonra talebesi Ahmed Muhammed Şakir eserin neşrine başlamıştır.
Muht emelen el-MuJ:ıalla hakkında kaleme alınan en eski eser, Muvahhidler'in Maliki metinlerine karşı ehl-i hadisi ve Zahiri yaklaşımları destekleyen siyasetlerinin sonucunda i şkenceye uğrayan İbn
405
eı-MUHALLA
Zerkün Muhammed b. Ebu Abdullah eiİşbl'll"nin reddiyesidir. VII. (XIII.) yüzyıl Endülüs'ünün Maliki önderlerinden olan İbn Zerkün'un bu çalışması el-Mu'alla fi'rreddi 'ale'l-Muf:ıalla adını taşımaktadır. Aynı asırda yaşadığı zannedilen İbn Halil Muhammed b. Abdülmelik ei-Abderl', elKıdf:ıu'l-mu'alla fi ikmali'l-Muf:ıalla adlı eserini kaleme almıştır. el-Mev'ridü'laf:ıJQ müellifinin el-Kıdf:ıu'l-mu'alla'dan kendi eserine iktibas ettiği mukaddime metnine göre Abderl', İbn Hazm'ın oğlu Ebu Rfıfi'in el-Muf:ıalla'yı ikmal çalışmasını gereği gibi yapmadığı kanaatindedir. Ona göre Ebu Rafi' el-Mücella'dan yararlanmamış , bunun yerine ellşal'den aldığı metinleri kısaltmakla yetinmiştir. Böylece bir yandan el-MücelJa'da yer almayan bazı meseleler esere dahil edilirken öte yandan söz konusu kitapta zikredildiği için e1-Muf:ıalla'da da bulunması gereken birçok mesele Ebu Rafi 'in ikmalinde yer almamıştır (M. ibrahim ei-Kettanl, IV ı I 950], s. 3 I 2-313).
Zahiriliğin VIII. (XIV.)yüzyıl boyunca Mısır-Suriye ekseninde yeniden canlanması üzerine e1-Muf:ıalla'nın birçok ihtisarı yapılmıştır. 1. Muhyiddin İbnü'I-Arabl', elMu'alla ii mu{ıtaşari'1-Muf:ıalla (İI].tişarü'l-MuJ:ıalla). İbnü'I-Harrat Abdülhak ei-İşbl'll"den İbn Hazm'ın eserlerini rivayet eden ve İbn Hazm Zahirl'liği'ni çeşitli kitaplarında savunan İbnü 'I-Arabl"nin (mesela bk. el-Füto.J:ıatü 'l-Mekkiyye, II, 302, 5 I 9) bu çalışmasının belirli çevrelerde yaygınlaştığı anlaşılmaktadır. Abdülvehhab eş-Şa'ranl"nin de bizzat mütalaa ettiği eserler listesinde zikrettiği kitabın günümüze ulaştığı öne sürülmektedir (M. ibrahim ei-Kettanl. IV ıl950], s. 3 I 9). 2. Ebü'I-Hayyan ei-Endelüsl', en-Nurü'1-ecla fi'{ıtişari'1-Muf:ıalla. Başlangıçta Maliki iken daha sonra Zahirl'liği benimseyen, ardından Şafii mezhebine geçse de Zahiri tavrını birçok alanda sürdüren Ebü'I-Hayyan'ın ihtisar çalışmasının adıyla ilgili farklı rivayetler bulunmaktadır. Katib Çelebi eseri e1-Enverü'1-a'1Q olarak kaydederken M. İbrahim ei-Kettanl"ye göre eserin ismi e1-Enverü '1-af:ıld'dır. 3. Zehebl', e1-Müstaf:ı1Q min Kitabi'1-Muf:ıa1-ld. üÇ cilt olduğu kaydedilmektedir. 4. e1-Mevridü '1-af:ı1a fi'{ıtişari'1-Muf:ıalla.
Müellifi meçhul olan bu eserin ilk cildi, M. İbrahim ei-Kettanl"nin verdiği bilgiye göre Miknas'ta Mektebetü'l-camii'l-kebl'r'de mevcuttur. Zehebl"nin öğrencileriyle aynı tabakadan olduğu zannedilen müellif, Zehebl"yi hem bazı meseleleri hazfettiği hem de eserde bulunmayan bir dizi meseleyi dahil ettiği için eleştirmek-
406
te, buna karşılık Abderi ihtisarını çok daha başarılı bulmaktadır ( MMMA, IV ı I 950 ı, s. 329). Hem el-lşal'den hem e1-Müce1-la'dan yararlandığını belirten müellif, çalışmasının mukaddimesinde İbn Hazm'ın eserlerindeki isnadların listesini çıkarmış ve ihtisar çalışmasında bu isnadları hazfetmiştir (a.g.e., IV ı I950], s. 327).
e1-MuJ:ıalla'nın ilk altı cildini Ahmed Muhammed Şakir (Kah i re I 347-I 349). VII. cildi Abdurrahman ei-Cezl'rl' (Kahire I 349). VIII-Xl. ciltleri Muhammed Münl'r ed-Dımaşki (Kahire 1350-I352) tahkik ederek yayımlamıştır. Eserin ikinci baskısı, Ahmed Muhammed Şakir'in ilk baskıdaki ta'liklerinin üzerine Muhammed Halil Herras tarafından bazı yeni ta'likler ilave edilmesi suretiyle Mısır Matbaatü'limam'da gerçekleştirilmiştir. Bu baskının tarihi bulunmamakla beraber Muhammed ei-Muntasır el-Kettani'nin tahminine göre 1384 (1964) yılıdır. e1-Muf:ıalla'nın ayrıca Hasan Zeydan Tilbe'nin (Kah i re I 972) ve Abdülgaffar Süleyman ei-Bündari'nin (Beyrut 1988) neşirleriyle yapılan iki baskısı daha bulunmaktadır. Modern dönemde e1-MuJ:ıalla hakkında birçok çalışma yapılmıştır (bk. bi bl.).
BİBLİYOGRAFYA :
İbn Hazm. el-Muf:ıalla (nşr. Ahmed Muhammed Şakir). Kahire 1347-52, I-Xl; İbnü'I-Arabl. el-Fütaf:ıatü'l-Mekkiyye, Bulak 1297, ll, 302, 519; Zehebl, A'lamü'n-nübela',XVIII, 193; Safedi. A'yanü'l-'aşr (nşr. Ali Ebu Zeyd v.dğr.), Beyrut-Dımaşk 1418/1998, I, 335; İbn Ferhun. edDibacü'l-mü;;:heb, ll, 261; İbn Hacer. Lisanü'lMizan, IV, 198; Şa'rani. Kitabü'l-Mizan, Kahire 1862, ı, 84; Keşfü '?·?unun, ı, 462; ll, 1617; Şevkanı. es-Seylü'l-cerrar (nşr. Mahmud İbrahim Zayed). Beyrut 1405/1985, I, 12, 33, 290; ll , 113; lll, 28, 82; Osman Yahya. Histoire et classiflcation de l'euure d'İbn Arabi, Damas 1964, I, 307; 1. Goldziher, Zahiriler(trc . Ci had Tunç). Ankara 1982, tür.yer.; Hasan Mahmud Ebu Heniyye - Halid lsa Abdülal. Fihrisü '1-e/:ıtıdiş ue'l-aşar li 'l-Mu/:ıalla, Riyad 1991; M. Muntasır el-Kettanı- Eşref b. Abdülmaksud. MeusQ'atü takribi fıkhi İbn 1-:fazm e?·:?ahiri, Kahire 1412/1992, 1-111, tür. yer.; M. Muntasır eiKettanl. Mu'cemü fıkhi'l-Muf:ıalla, Beyrut 1416/ 1996, s. 9-74, ayrıca bk. tür.yer.; Ali Rıza b. Abdullah b. Ali Rıza, el-Mücella fi taf:ıkiki ef:ı[tdişi'l-Muf:ıalla, Dımaşk 1415/1995; Zekeriya Güler, Zahiri Muhaddislerle Hanefi Fakihleri Arasındaki Münakaşalar ue İhtilaf Sebepleri, Ankara 1997, s. 13; Reşld Rıza. "Kelimetün fi feva'idi kitabeyi'l-Mugn! ve'ş-Şerl:ıi'l-keb!r", elMenar, XXVI, Kahice 1344/1925, s. 276; M. İbrahim ei-Kettanl. "l:lavle kitabeyn hammeyn elMevridü'l-al:ıla fı'btişari'l-Mul:ıalla li'bn ı:ıazm ve el-Kıdl:ıu'l-mu'alla fi ikmali'l-Mul:ıalla li'bn tıalll", MMMA (Kahire), IV (ı950). s . 309-344; R. Arnaldez, "La place du Coran dans !es uşı:ıl alfil}h d'apres le Mul:ıalla d'!bnl:lazm" , St./, XXXII (1970). s. 21-30.
~ H. YuNus APAYDIN
r MUHALLEFAT
' .:ı l.1k.ı ) Osmanlı miras hukukunda ölen kişilerin
geride bıraktığı mallar için
L kullanılan terim.
_j
Sözlükte "geride kalan: geriye bırakılan" anlamlarındaki muhallefin çoğulu olan muhallefat kelimesi yerine belgelerde tereke (terike) ve metril.kat da geçer. Osmanlı hukuk sistemine göre, ölen kişilerin geride bıraktıkları eşya ve mallarının tesbit ve taksimi kadıların görevleri arasında yer alır. Zamanla mirasın taksimi işi kadıların maiyetindeki kassam denilen memurlara bırakılmıştır. Fakat sivil kesimin miras taksimini kadıya yaptırması isteğe bağlıdır. Kadı, ancak mirasçıların veya alacaklıların talebi durumunda yahut mirasçılar arasında küçük çocuklar varsa miras taksimine müdahale edebilir (b k. KISMET). Askeri zümre mensuplarının terekesinin kayıt altına alınması ise zorunludur. Bu sebeple şer'iyye sicillerinde görülen tereke kayıtlarının çoğu askeri zümre mensupianna ait muhallefattan meydana gelir.
Kişinin vefatıyla birlikte hemen mal varlığının tesbiti yapılır. Bu maldan techiz ve tekfin masrafları karşılanır, ölen şahsın borçları varsa bunlar ödenir, mal varlığı borçlarının tamamını karşılamı
yorsa alacaklılar terekede hisseleri oranında hak sahibi olur: bu arada vakıfların alacağına öncelik tanınır. Borçların ödenmesinden sonra vasiyetler yerine getirilir ve kalan mallar mirasçılar arasında paylaştırılır. Ölen kimsenin mirasçısı yoksa tereke beytülmale intikal eder. Askeri zümre mensuplarının muhallefatıyla ilgili işlemlerin kazaskerler tarafından yürütülmesinin sebebi devletin haklarının zayi edilmeden hazineye intikalini sağlamaktır.
Devlete intikal edecek terekelerin tesbit ve kaydı için çeşitli düzenlemeler yapılmıştır. Askeri zümrelerin muhallefatı hassa beytülmal emini, sivillerin muhallefatı amme beytülmal emini tarafından zaptedilirdi. Değeri 10.000 akçeden fazla olan terekeler de hassa beytülmal emininin yetkisindeydi. Ülke içinde mirasçısı bulunduğu bilinen kişilerin terekesi beytülmalciye verilmeyerek vas! elinde altı ay bekletilirdi. Ülke dışından olan kimselerin terekesi vas! elinde bir yıl bekletilir, varis çıkmazsa beytülmalciye teslim edilirdi. Terekenin beytülmalci tarafından kaydedilmesi esnasında başdefter-
Top Related