Modern Türklük Araşt ırmaları Dergis i Cilt 13, Sayı 4 (Aralık 2016), ss. 79-101 DOI: 10.1501/MTAD.13.2016.4.51 Yusuf Has Hacib Özel Sayısı Telif Hakkı©Ankara Üniversitesi Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Çağdaş Türk Lehçeleri ve Edebiyatları Bölümü
Büyük Selçuklu Mimarisinde Açık Avlulu ve Eyvanlı Camilerin Kökeni
Arash Kazemivand Niar
İstanbul Teknik Üniversitesi (İstanbul)
ÖZET Orta Asya ve Uzak Doğu mimarisinde köklü geçmişi olan açık avlu ve eyvanlı tipli binalar İslamiyet’ten sonraki mimari dönemlerde ribat mimarisinden kervansaraya, cami mimarisinden medreseye ve diğer yapı türlerine kadar geniş bir alanı kapsamakta ve bu dönemin bariz bir niteliği olarak kendini göstermektedir. Dört yöne vurgu yapan plan şeması kendi kökünü antik çağlarda Orta Asya, Ortadoğu ve Uzak Doğu şehirlerinde ve saraylarında bulmakta ve bu şemanın İslamiyet’ten sonraki açık avlulu ve eyvanlı binaların kaynağını teşkil ettiği düşünülmektedir. Eski Türk ve Çin inaçlarında olan kozmolojik anlayış dört coğrafi yöne vurgu yapmakta ve önemini göstermektedir. Bu kozmolojik anlayış daha sonraları Türklerin yaşadıkları mekânlara da yansıyıp ve daha müslüman olmayan Orta Asya halkının mekân anlayışının önemli bir bölümünü teşkil etmektedir. İslamiyet’ten sonra da ribatlar, kervansaraylar ve saraylarda devam eden bu kozmik anlayış Büyük Selçuklu döneminden itibaren cami mimarisine de yansımış ve Orta Asya ile İran mimarisinin en önemli plan şemasını teşkil etmiştir. ANAHTAR SÖZCÜKLER Eyvan, avlu, dört yön, ribat, cami. ABSTRACT The buildings with open courtyard and portal (iwan) which have rooted history in Central Asia and Far East Architecture are the source of schema of the sacred and civil architectural monuments from the rabad to caravansaray, mosque to madrasa and other kind of buildings with open couteryard and iwan which constructed after the Islam. The source of four-directional schema can be found in the ancient age of Central Asia, Far East and Middle East urbans and architectural monuments that have a great effect on the formation of the buildings with open courtyard and portal in Islamic era. The cosmological mentality that belongs to ancient beliefs of Turks and Chinese people emphasizes the four
Modern Türklük Araştırmaları Dergisi Cilt 13. Sayı 4. Aralık 2016
80
geographical aspects and indicates its importance. By and by this cosmological mentality started to enter living spaces of Turks who was not muslims in antique eras. After Islam, this cosmological mentality schema continued in rabad, caravansaray and castles architecture and after the emerge of Saljuk Empire this schema faromated the mosque architecture on a large scale in Central Asia and Iran. KEY WORDS Iwan, courtyard, four-direction, rabad, mosque.
1. Giriş
Eski mimarlık eserleri ait olduğu eski toplum kültürünün ve ideolojilerin soyut göstergeleridir. Bu yüzden bu eski eserlerin kökenini veya üsluplarının nereden ortaya çıktığını anlamak için hem ait olduğu toplumun hayat felsefesini, bulundukları coğrafyanın daha eski mimari eserlerini, mekân ile zaman kavrayışlarını ve hem de inandıkları inanç ve idelojileriyle birlikte ele almak lazımdır. Bu çalışmada, positivist-‐‑milliyetçi bir bakıştan kaçınılarak, sahanın gerektirdiği bilimsel metodlara sadakatle konunun incelenmesine gayret edilmektedir. Tarihte mimarlık alanında diğer sanatlarda olduğu gibi değişik üsluplar, tipler ve uygulama teknikleri ortaya çıkmıştır. Zamanla gelişmekte olan bu unsurlar ve yenilikler değişik coğrafyalardan ve kültürlere dayanmıştır. Kültürler, coğrafyalar, toplumlar ve dinler arasında olan biçimsel ve anlamsal mimari etkileşimleri de tarihî gelişim sürecinin doğal bir niteliğidir. İslâmî dönem Türk Mimarisinde, bu bütünlükte dinî mimari alanında kare ve dikdörtgen avlulu ve eyvanlı camiler ilk olarak 11. yüzyılda Büyük Selçuklu’da ortaya çıkmıştır. Bu dönemden itibaren camilerde yaygınlaşmaya başlayan bu şema iki ve dört eyvanlı olarak dört yön kozmolojik kavramının göstergesidir. Bu plan şemasının kaynağı İslâmiyet’ten önceye dayanmaktadır. İslâmiyet’ten önceye ait olan açık avlulu ve eyvanlı şeması daha çok tapınak ve (sivil) saray mimarisinde kendini göstermektedir. Bu tapınaklarda olan hiyerarşi (girişten avluya oradan da kubbeli kutsal mekân) Büyük Selçuklu bağlamında iki ve dört eyvanlı camilerde görülmektedir. Açık avlulu eyvanlı tipin oluşumunun başlangıç noktası, antik çağlara kadar gitmektedir. Bu tipin tarihte ilk olarak nerede ve ne zaman doğduğunu belirlemek güç olsa bile hangi bölgede daha yaygın olduğunu elimizdeki arkeolojik verilerle saptayabiliriz. Bu tipin en çok yaygın olduğu yerlerden birisi de Orta Asya veya Türkistan bölgesidir. İslâm dünyası coğrafyasında içinde dört yönü andıran açık avlulu ve eyvanlı tipe sahip olan binalar ve külliyelerin de aynı bölgede olması tesadüf değildir.
Bu makalede açık avlulu ve eyvanlı plan şemasının gelişimi kronolojik olarak bir bütün hâlinde irdelenmektedir. Ayrıca bu şemanın oluşumu, İslâmiyet’in coğrafyada yayılması ve güçlenmesine bağlı olarak mimariye nasıl girdiği ve sonunda süreç içinde camilere nasıl egemen olduğunun izi sürülecektir. Türkistan ve İran bölgesinde İslamiyet’ten önceki ve sonraki dönemleri ele alarak açık avlulu ve eyvanlı mimari
Büyük Selçuklu Mimarisinde Açık Avlulu ve Eyvanlı Camiler Arash Kazemivand Niar
81 81 81 81
örnekleri inceleyerek bu şemanın nasıl ortaya çıktığını ve gelişim sürecini yine bu makalenin sorun başlıklarındandır. Bu çalışma beş bölümden oluşmaktadır. Birinci bölümde dört yön anlayışının ikonografik boyutları ve inançlardaki karşılığı, ikinci bölümde İslâmiyet öncesi dönemlerde açık avlu ve eyvanlı şemanın kullanışı, üçüncü bölümde İslâmiyet’in başından Büyük Selçuklulara kadar camilerin biçimsel yapısı, dördüncü bölümde İslâmiyet’ten sonra açık avlulu ve eyvanlı plan şemasının gelişimi ve camilere yansıması ile Büyük Selçuklu mimarisinde açık avlulu ve eyvanlı camilerin ortaya çıkışını ele alacağız.
2. Dört Yön Anlayış ın ın İkonografik Kökeni
Eski Asya yerli ve göçebe kültürüne ait sanat ve mimari eserlerinin biçimsel ve anlamsal temelini oluşturan ve etkileyen birçok unsur, dinî ve dindışı inançlar ve coğrafyanın Türk ve diğer toplumlarının dünyaya ve hayata bakış açılarıyla ilişkilidir. Çeşitli uygarlıkların yarattıkları mimari eserlerin coğrafî yönlere uyum sağlamak ve sanata uygun olarak güzel ve uyumlu form yaratmak çabasının ötesinde anlamsal boyut ihmal edilemez. Bunlara örnek olarak Yunan, Roma ve Orta Çağ Batı mimarisinde binalar ve yapıtlarda olan merkezî mekân anlayışı dört yöne uyum sağlayarak konumlandırılmıştır. Batı mimari felsefesinde kare ve dairenin simgesel anlamları vardır. Daire zamanı temsil eder ve kare ise yönü vurgulayarak uzamı temsil eder. Daire ile kare birlikte “kosmos”u (kainat, evren), göğü ve yeri, zaman ve uzamı oluşturur (Masiero 2006: 59; Grupico 2011: 3, 8).
Resim 1 -‐‑ Kare İçinde Daire (Masiero 2006)
Bunların yanında Asya sanat ve mimarisinde de yönler ve formlar plastik biçimin yanında anlamsal boyutun da oluşumunda önem taşımaktadırlar. Dört yön vurgusu
Modern Türklük Araştırmaları Dergisi Cilt 13. Sayı 4. Aralık 2016
82
Türk, Çin ve diğer eski Asya inançlarında görülmektedir. Çinliler ve Türklerin “Gök ve Yer-‐‑Su” inancında Yaruk ve Kararıg ilkeleri onların gündelik hayatına ve yaşam tarzlarına etki bırakmış dolaysıyla bu halklar kurdukları ve yaşadıkları ortamları da bu ilkelere uyum sağlayarak kurmuşlardır. Emel Esin’e göre “Gök ve Yer-‐‑Su” inancında olan Yaruk ve Kararıg ilkelerindeki kavramlar coğrafî yönleri vurgulamaktadır. Bu inançta Yaruk ilkesinin güneyde ve Kararlıg ilkesi ise kuzeyde tezahür ettiğine inanılırdı. Doğu ve batının da benzer simgeleri, bu yönlerin ifade ettiği karma Yaruk-‐‑Kararıg ilkelere uygundu (Esin 2004: 29).
Eski Türk ve Çin inançlarına göre gök bir kubbe ve yeryüzü ise dört veya sekiz köşeli bir düzlük sanılıyordu. Türklerde kutsal sayılan ve gök ile yer tanrılarına ibadet edilen dağlar çok eskilerden vardır. Eski Uygur metinleride de kâinat otağ şeklinde düşünülüp, otağın ortasındaki sekiz köşeli ağaç dört ana ve dört ara yönle kozmolojik bir anlam taşımaktaydı (Esin 2001: 40-‐‑41). Yine de E. Esin’e göre “Ch’ih-‐‑yo ve K’ua-‐‑fu menkıbesindeki gibi, bir alpın ağaç veya orman şekline girmesi Çin’de ağaçların yön ve boy simgesi olmasından kaynaklanıyordu. Dört yönün ve merkezin simgesi olan ağaçlar hakkında bazı düşünceler vardı. Merkezi ağaç gök tanrısının simgesi olan en büyük hükümdar makamı ve onun göğe inip çıktığı merdiveniydi. Lien-‐‑li denen ağaç da sekiz yöne (dört ana, dört ara yön) hâkim büyük hükümdarın simgesiydi. Yön ağaçları birer hükümdar makamıydı” (Esin 2004: 31-‐‑32). Bu ikonografik motifler daha sonraları Türklerin mimarisine de yansımıştır. Örneğin Budist tapınaklarında ve nihayet Müslümanlaşma ile camilerde olan kubbeli kutsal mekân kompozisyonunun hükumdar adına inşa edilmesi ve sekiz köşeli bir kütleden kubbeye geçiş bu ilkenin kozmolojik bir simgesi olabilir. Bu eski inançlarda görüldüğü gibi dört yön ve merkez şeması anlayışının varoluşu Türklerde çok eskilere dayanır. Bu anlayışın mimariye yansımasını kare ve dikdörtgen şeklinde olan mekânlarda da görebiliriz. Kare ve dikdörtgen biçimlerinin temelinde olan dört yön vurgusunu eski Asya şehircilik ve mimarlığında görmekteyiz. Kare ve dikdötgen formları Türklerin binalarında dört yönü vurgulayarak bir evrenin bina ölçeğinde örneğini yaratma çabasıydı.
3. İs lâmiyet’ten Önceki Mimari Dönemlerde Açık Eyvanlı ve Avlulu Binalar
Asya göçebe (Türk) ve Çin kültüründe mekânsal imge olarak kullanılan yönler yerleşme düzeninde de görülür. Yer ve göğü bir araya getiren ve onun simgesel boyutu olan “mandala” (Resim 2) kare planlı ve dört yön şemasının temelini oluşturmaktadır ve bu yönler arasında değer farkı bulunmaktadır (Akın 1990: 33).
Büyük Selçuklu Mimarisinde Açık Avlulu ve Eyvanlı Camiler Arash Kazemivand Niar
83 83 83 83
Resim 2 – Mandala (Brauen 1992)
Çin’de, Han döneminde (MÖ. 202-‐‑MS.220) derlenmiş olan “Chou-‐‑Li” adlı ritüeller kitabına göre ideal kent ülkenin merkezinde olmalı ve dört coğrafî yöne uygun konumlandırılmalıdır. Chou-‐‑Li’ye göre hükümdara ait bölümün kent merkezinde yer alması gerekiyordu. Kentin kuzeyinde yer tapınağı, batı ve doğuda ay ve güneş tapınakları, güneyde ise, dört tapınağın en önemlisi olan gök tapınağı bulunmaktadır. Kuzey-‐‑güney doğrultusunda, yasak kentten gök tapınağına uzanan yol, simgesel değeri yüksek olan bir eksen oluşturur (Akın 1990: 33). Bu dört yönü vurgulayan şehirler genellikle kare veya dikdörtgen plana sahiplerdi ve dört yönde olan kapılardan gelen yol merkezde hükümdarın sarayı bulunan yerde kesişirlerdi (Resim 3). Büyük Selçuklu dört eyvanlı camilerinde olan şemada güney eyvanına ait olan kubbeli mekân en yüksek ve anıtsal olanıdır. Bunun nedeni yukarıda denildiği eski Türk şehirlerinde olduğu gibi güney yönünün daha vurgulu ve gök tapınağına ait olmasından kaynaklanmış olabilir.
İlk dört yönlü açık mekân olarak günümüzde kaydedilen bina Türkmenistan’ın
Modern Türklük Araştırmaları Dergisi Cilt 13. Sayı 4. Aralık 2016
84
Amuderya kıyısındaki millattan önce 2. yüzyıla ait olan ve Ay Hanım yerleşmesidir (Resim 4) (Akın 1990: 28; Çeşmeli 2007: 29).
Bu yerleşmenin Orta Asya’da olması dört yönlü açık mekân plan şemasının çok eskilere dayandığını göstermektedir. Bu yerleşmeyle yapılışı aynı zamanda olan ve avlulu mekâna sahip Orta Asya’nın Babiş-‐‑Mulla şehrindeki bir ev de dikkatleri üzerine çekmektedir. Yine Orta Asya’da 1. yüzyıla tarihlenen Halçayan, 3. yüzyıla tarihlenen Toprak Kale sarayları aynı özelliği taşımaktadır (Çeşmeli 2007: 29). Bu binanın yapılışıyla aynı zamanda olan Kuzey Irak’ta Partlara atfedilen Assur köşkü (Resim 5) ve ondan 600 sene sonra Amman Kasrı’na (Resim 6) da rastlıyoruz.
Resim 3 – Karakurum yerleşiminin şematik planı (Akın, 1990)
Büyük Selçuklu Mimarisinde Açık Avlulu ve Eyvanlı Camiler Arash Kazemivand Niar
85 85 85 85
Resim 4 – Ay Hanım yerleşmesi (Akın, 1990)
Resim 5 – Assur Sarayı (Akın, 1990)
Modern Türklük Araştırmaları Dergisi Cilt 13. Sayı 4. Aralık 2016
86
11. yüzyıldan itibaren Orta Asya’da ve İran’ın doğusunda görülen dört eyvanlı plan şemasının oluşumunda Assur ve Amman’daki yapıların katkıda bulunması düşünülemez. Çünkü bulundukları coğrafyalarda bunların dışında başka bir örneğe rastlamamaktayız. Ayrıca bu bölgelerde yine de İslâmiyet’in başından 2. yüzyılın sonuna kadar yani yaklaşık 300 yıl boyunca bir boşluk vardır. Dolayısıyla bu binaları marjinal bir yapı olarak nitelendirebiliriz (Akın 1990: 28).
Resim 6 – Amman Kasrı (Akın, 1990)
Ama Orta Asya’da açık avlu tipinde olan ve daha sonralar gelişerek 6. yüzyılda dört eyvanlı olarak da ortaya çıkan yapıtların var olması bir süreklilik arzetmektedir. Türklerin yaşadığı coğrafya olan Orta Asya’da dört eyvan kullanımına daha çok Horasan ve Maveraünnehir bölgesinde karşılaşılır. Buradaki 5-‐‑6. yüzyıla tarihlenen konutlarda haçvari dört eyvanlı, kubbeli, merkezi sofa etrafına yerleştirilmiş eyvan ve köşe odalarından oluşan plan şeması kullanılmıştır (Resim 7) (Altun 1988: 53; Cezar 1977: 379).
Büyük Selçuklu Mimarisinde Açık Avlulu ve Eyvanlı Camiler Arash Kazemivand Niar
87 87 87 87
Resim 7 –Orta Asya’daki 5-‐‑6. yüzyıllardan kalan konutlar (Cezar, 1977)
Arkeolog Nusov’un iddiasına göre 4-‐‑7. yüzyıllarda gelişmeye başlayan Fergana şehirleri genellikle kare ve dikdörtgen biçimli ve dört coğrafî yönünde konumlandırılmıştır. Bunların içinde Koşoykurgan ve Şirdak-‐‑Bek kale-‐‑şehirini söyleyebiliriz (Cezar 1977: 39-‐‑40). Bu şema bu dönemlerde saraylara ve ribatlara dört eyvanlı plan şeması olarak yansımaya başlamıştır (Resim 8).
Resim 8 – Şırdak Bek kalesi planı (Cezar, 1977)
6. yüzyıldan itibaren süreklilik gösteren bu tip, toplu şeklinde Orta Asya bölgesinde konut ve saraylarda ve daha sonralar ise ribatlar ve kervansaraylara taşınmıştır. Bu tarihten önce yukarıda denildiği gibi örnekler olsa bile çok az sayıda ve zaman olarak aralarında uzun süre bir boşluk söz konusudur. Açık avlulu ve eyvanlı binalar gelişerek 5-‐‑6. yüzyıllardan itibaren dört eyvanlı plan şeması daha yoğun
Modern Türklük Araştırmaları Dergisi Cilt 13. Sayı 4. Aralık 2016
88
olarak devam etmiştir. Orta Asya mimarisinde portalin açık avluda kullanımının önemli örneklerinden biri Göktürk dönemine ait olan Akbeşim şehrindeki birinci Budist tapınağıdır. Bu tapınak doğu-‐‑batı ekseni doğrultusundadır. Bu binanın avlusundaki revaklar ilk olarak kervansaraylarda daha sonra da camiler ve medreselerde kullanılmıştır (Cezar 1977: 34). Binanın giriş portalinden sonra avluya ve oradan sonra ise Buda heykelinin bulunduğu kutsal ve kubbeli mekâna geçilmektedir. Bu hiyerarşi (giriş portaldan avluya oradan da kubbeli kutsal mekâna) tam olarak Büyük Selçuklu iki ve dört eyvanlı camilerinde görülmektedir (Resim 9). Yine de Göktürkler döneminde dört yönlü açık mekânları, mezar külliyelerinde görmekteyiz. Evreni andıran ve kozmik anlamı olan dört yönlü açık avlulu şema Göktürk döneminde dört yönlü açık avlu olarak yapıtıkları Kültigin mezar külliyesindeki (Resim 10) gibi birçok mezar külliyesinde kullanılmıştır. Doğu-‐‑batı yönünde uzanan ve dikdörtgen plana sahip olan bu külliye bir evren sembolüdür (Çoruhlu 2011:178).
Resim 9 – Solda Akbeşim Birinci Budist Tapınağı; Sağda Akbeşim İkinci Budist Tapınağı planı (Cezar 1977)
Büyük Selçuklu Mimarisinde Açık Avlulu ve Eyvanlı Camiler Arash Kazemivand Niar
89 89 89 89
Resim 10 – Kültigin Mezar Külliyesi planı ve rekonstrüksyonu (Çoruhlu 2011)
Bu dönemle aynı zamana denk gelen ve Sasanî dönemine ait olan İran’daki Servistan sarayı ve Firuzabad ateşkedesi kubbeli ve açık avlulu mekânlara sahiplerdir (Resim 11) (Pope 1976: 59; Goddard 1979: 255).
Fakat bu iki binada gördüğümüz plan kompozisyonu İslâmiyet’ten sonraki eyvanlı ve açık avlulu binalara kaynak olamaz. Özellikle Büyük Selçuklu döneminde ait olan camilerdeki hiyerarşiye uygunluk göstermemektedir. Zira giriş portalinden sonra merkezî kubbeye ve ondan sonra ise avluya geçiş sağlayan plan kompozisyonu İslâmiyet’ten sonraki açık avlulu ve eyvanlı yapıların kompozisyonuna benzememektedir. Bununla yanısıra İslâmiyet’ten sonraki açık avlulu ve eyvan kompozisyonu ilk olarak Orta Asya ve Horasan bölgelerinde ortaya çıkmıştır ve
Modern Türklük Araştırmaları Dergisi Cilt 13. Sayı 4. Aralık 2016
90
kendi coğrafyasına ait olan prototip binalara daha çok uyum sağlamaktadırlar. Bunun yanında Servistan köşkünü de Lionel Bier1 gibi bazı araştırmacılar İslâmiyet’ten sonraya ait olduğunu iddia etmektedirler (Bier 1986: 28-‐‑50). Bu yüzden yukarıdaki belirtilere göre Pope ve Goddard gibi eski araştırmacılarca dört eyvanlı plan tipinin eski Part ve Sasanî saraylarına bağlanması şimdiki elimizdeki verilerle reddedilmektedir.
Resim 11-‐‑ Üstte Firuzabad Ateşkedesi; altta Sarvistan Sarayı (Pope, 1969)
Açık avulu ve eyvan kompozisyonunun gelişimini Uygur döneminde Koço ve Murtuk’taki Budist tapınaklarında görmekteyiz. Koço’daki Beta manastırı (Resim 12)
1 Sarvistan: A Study in Early Iranian Architecture (Monographs on the Fine Arts) (College Art Association Monograph), 1986.
Büyük Selçuklu Mimarisinde Açık Avlulu ve Eyvanlı Camiler Arash Kazemivand Niar
91 91 91 91
adıyla meşhur olan yapının planı dikdörtgen biçimli ve yan mekânlarda olan hücrelerle Türk-‐‑İslâm geleneğinin de birer parçası olan ve eyvanlı avlulu camilerin temel konseptini oluşturan kervansaraylara benzemektedir (Çoruhlu 2011: 264). Burada da Sasanî sarayların aksine avulunun bir merkezî fonksiyonunun olduğunu görmekteyiz. Yani avlunun yan mekânları birleştirme işlevinin yanında merkezî mekân olarak day an mekânlara hiyerarşi sağlamaktadır.
Murtuk’taki “A” tapınağına meşhur olan yapı (Resim 13) da iç içe iki duvarla kuşatılmış, 16x20 m ölçüsü ve dikkatli eksenleriyle dört girişli bir eserdir. Bu girişlerin tam cephelerin merkezinde olması İslâmiyet’ten önce Türklerin mimarisinde kozmolojik dört yönlü mekân yaratma anlayışının önemli olduğunu göstermektedir. E. Esin’e göre bu plan Büyük Selçuklu döneminde ortaya çıkan İsfahan Ulu Camii’nin planının hazırlayıcısıdır (Çoruhlu 2011: 265).
Resim 12 – Koço BetaManastırı (Çoruhlu 2011)
Resim 13 – Murtuk A Tapınağı (Çoruhlu 2011)
Modern Türklük Araştırmaları Dergisi Cilt 13. Sayı 4. Aralık 2016
92
Bu örneklerin yanında iki tapınağın da üzerinde durmak gerekir. Bu tapınaklar Sengim bölgesinde yer almaktadırlar. Bu iki tapınak da yukarıdakiler gibi çok önem taşımaktadırlar. Giriş eyvanları, plan kompozisyonu, yan revaklar ve odalardan oluşan bir sırada olan mekânlar İslâmiyet’ten sonraki kervansaray, medrese ve eyvanlı camilerin kaynakları olmaları bakımından önemlidir (Çoruhlu 2011: 266). Dolaysıyla dört yön vurgusunun gelişimi önce şehirlerde daha sonralar ise kamu binalarında ve saraylarda ortaya çıkmaktadır. Kare ve dikdörtgen biçiminde açık avlu ve eyvanlı yapılar dört yöne vurgu yapmaktadır. Bu şemanın İslamiyet öncesi Orta Asya’da diğer bölgelerden bağımsız bir şekilde olarak gelişimi İslamiyet’ten sonra da daha kuvvetle devam etmiştir.
4. İs lâmiyet’ in Baş langıcından Büyük Selçuklulara kadar Camilerin biçimsel yapıs ı
İslâmiyet sonrasını açık avlulu ve eyvanlı şemanın camilerde ortaya çıkışından önceki dönemlerde camilerin biçimsel yapısının üzerinde kısaca değinmekte fayda vardır. İslâmiyet’in başlangıcından itibaren genellikle kubbesiz, çok sütunlu ve avlulu küfe tipi camilere (3. yüzyıla kadar) rastlanıyoruz. Bu dönemde camilerin yapımında örnek alınan Hz.Muhammed’in evi, plan şeması ve işlev açısından cami yapımında ana prenbi oluşturmaktadır. Bu tip camiler arasında örnek olarak İran’da Fehreç Ulu Camii ve Tarihane (Tanrı Hane) camilerini ve aynı zamanda bazilikal camiler arasında olan ve Hristiyan bazilikal mimarisinden etkilenen Küfe Ulu Camii ve Samira Ulu Camii’ni söyleyebiliriz (Hillenbrand 1994: 76; Yetkin 1970: 24-‐‑27).
Bu dönemde Orta Asya’da da çok sütunlu camiler ortaya çıkmıştır. Araplar, İran ve Orta Asya’ya geldikten sonra yeni camiler yaptıkları gibi, tapınakları yıkıp üzerine camiler de inşa etmişlerdir (Çeşmeli 2007: 63).
Yaklaşık üslup olarak üçyüz sene süren bu Arap-‐‑Kufe tipi geleneği daha sonraki dönemlere ait olan camilerin mimarisine büyük etkiler bırakmıştır. Bu dönemde çok az sayıda kubbeli camiler ve türbelerre rastlanıyoruz ve bu kubbeler genellikle İslâm dünyasının Hristiyan dünyasıyla temasa girmesinden kaynaklanmaktadır (Smith 1950: 53-‐‑56, 79).
Bu kubbeli camiler arasında Kubbet ül-‐‑ Sahra camii veya anıtını söyleyebiliriz. Kubbet ül-‐‑ Sahra anıtı daha sonralar İslâm inancında türbe binalarının yaptırmalarının yasak olmasına rağmen Samarra’da Kubbet ül-‐‑Sulaybiya veya Halife el Muntasir Türbesi gibi kubbeli yapılara örnek olmuştur. Bu kubbeli mezar ve anıt yapılarının kökenini R.Hillenbrand ‘Martiria’ denilen hristiyan mezarlarıa bağlar (Hillenbrand 1994). Halife el Muntasır için böyle bir anıtkabir yapılması annesinin Hristiyan olmasıyla bağlı görülür (Arık 1969: 58). Dolayısıyla Emevî ve Abbasî dönemi mimarisindeki avlulu ve çok sütunlu kufe tipi camiler arasında genel olarak eyvan,
Büyük Selçuklu Mimarisinde Açık Avlulu ve Eyvanlı Camiler Arash Kazemivand Niar
93 93 93 93
giriş portal ve kubbe bulunmamaktadır.
4.1. İslâmî Dönemde Açık Avlulu ve Eyvanlı Plan Şemasının Gelişimi ve Camilere yansıması
Dört eyvanlı plan şemasının İslâmiyet’e girişi ilk kez Karahanlılar döneminde ribatlar ve kervansaraylar gibi savunma yapılarında ortaya çıkmıştır. Burada çok önemli plan şemasına sahip olan sivil yapılara bir kaç örnekle değinmek yararlı olacaktır. Bunları en başında geleni bazı iddialara göre İslamiyet’ten önceye ve Bernştam’a göre 7-‐‑8. yüzyıla ait olduğu Kabul edilen Manakeldi kervansarayıdır (Cezar 1977: 185). (Resim 14)
ç
Resim 14 – Manakeldi Kervansarayı planı ve perspektifi (Cezar 1977)
Dört eyvanlı plana sahip olan bu kervansaray dört ana yönde ustalıkla oturtulmuştur. Diğer örneklere bakarsak bu sivil binaların devamında Ribat-‐‑i Melik (Resim 15), Daya Hatun ve Ribat-‐‑i Mahi kervansarayları (ribatları) gelmektedir.
Modern Türklük Araştırmaları Dergisi Cilt 13. Sayı 4. Aralık 2016
94
Resim 15 – Ribat-‐‑i Melik planı ve cephesi (Aslanapa 2011)
Ribat-‐‑i Melik kervansarayındaki kullanılan portaller Türk-‐‑İslâm mimarisinin ilk portallerindendir. Portalin İslâmiyet’ten sonra en eski örneklerinin 11. yüzyılda Orta Asya’da Tim’deki Arap Ata Türbesi gibi anıtsal mezar mimarisinden ortaya çıktığı belirtilmiştir (Grabar-‐‑Ettinghausen 2001: 180), (Resim 16).
Diğer taraftan da İslâmiyett’ten sonra ilk olarak Karahanlı dönemi ‘Namazgâh’ denilen camilerde ortaya çıkıldığı iddia edilmektedir (Akın 1985: 49). Dolaysıyla bu iddialara göre portalin doğduğu yeri kesinlikle Orta Asya olduğunu söyleyebiliriz. Mustafa Cezar’a göre “Ribat-‐‑i Melik kervansarayında eski gelenekten faydalanmış olduğunu
Büyük Selçuklu Mimarisinde Açık Avlulu ve Eyvanlı Camiler Arash Kazemivand Niar
95 95 95 95
gösteren taraflar da bulunmakla beraber, bu binada yeni formlarla birlikte gerçekten yeni bir üslup göze çarpar. Karahanlı mimarisinin bu önemli yapısında müşahede edilen bu yeni üslup Selçuklular tarafından takip olunup zenginleştirilecek, geniş bir alanda yüzyıllar boyu uygulamasına devam olunacaktır” (Cezar 1977: 191).
Bu dönemlerde dört eyvanlı plan şemasına sahip olan diğer bina, Daya Hatun kervansarayıdır (Resim 17). Köşelerdeki iki massif kule, dört eyvan ve kare planlıdır. (Aslanapa 1993: 40).
Gazneliler döneminde ve 11. yüzyılın başlarında yaptırılan Ribat-‐‑i Mahi (Resim 18) kervansarayı eyvan-‐‑kubbe bileşiminin ilk olarak görüldüğü yapı olması açısından çok önemlidir. Dört eyvanlı plana sahip bu kervansarayda kubbe ile eyvan kullanımı işlev niteliği yanında simgeselliği de temsil eder. Bu kubbeli odaların zengin ve ayrıcalıklı kişilere ayrılmış olduğu kesindir. Eyvan-‐‑kubbe kompozisyonunun ilk örneği olan bu yapı daha sonralar Büyük Selçuklu ve ondan geç dönemler mimarisine öncülük yapmaktadır (Altun 1988: 87-‐‑88).
Resim 16 – Arap Ata Türbesi (Aslanapa 2011; Ettinghausen, Grabar) 2001)
Modern Türklük Araştırmaları Dergisi Cilt 13. Sayı 4. Aralık 2016
96
Resim 17 – Daya Hatun Kervansarayı (Cezar 1977)
Yine Gazneliler dönemine ait olan Leşker-‐‑i Bazar (Resim 19) sarayı dört eyvanlı bir saraydır. Bazı araştırmacılara göre bu bina dört eyvanlı plan şemasının menşe’ini oluşturmaktadır (Grabar-‐‑Ettinghausen 2001: 180). Ama yukarıda bahsettiğimiz gibi Karahanlılara ve onlardan önceye ait olan dört eyvanlı saray, konut ve tapınak planlarında görülüyor olması, bunun çok daha eskilere, hatta İslâmiyet öncesine ait olduğunu ortaya koymaktadır.
Resim 18 – Ribat-‐‑i Mahi (Aslanapa 2011) Resim 19 – Leşker i Bazar Sarayı (Aslanapa 2011)
İslâmiyet’ten sonra askerî amaçlı yapılar olarak ribatlarda görülen açık avlulu ve
dört yönü vurgulayan eyvanlı şema daha sonraları Büyük Selçukluların hem sivil ve hem de dinî yapılarında kendini göstermektedir (Akın 1990: 31; Altun 1988: 18).
Büyük Selçuklu Mimarisinde Açık Avlulu ve Eyvanlı Camiler Arash Kazemivand Niar
97 97 97 97
İslamiyet’in yayılması sırasında, ilk dönemlerinde Maveraünnehir’den Hindistan’a kadar bu dinî tebliğ sürecinde Türklerin faal ve yoğun olarak varlık gösterdikleri malumdur (Frye-‐‑Sayılı 1943). Bu dönemde Müslüman olan Türkler ribatlarda asker olarak görev almaktaydılar. Orta Asya bölgesinde yoğun olarak ortaya çıkan ribatların plan şeması daha sonraları kervansaraylarda ve hanlarda görülmeye başlandı. Türklerde çok önem taşıyan bu yapıların bir kozmolojik anlamı da vardı. Dört eyvanlı plana sahip olan bu yapılar bir küçük evreni (mikro-‐‑kosmos) sembolize ediyordu ve genel olarak kuzey-‐‑güney ekseni daha vurgulu idi. Orta Asya’da egemen olan bu plan şeması ilk olarak Selçuklular döneminde cami plan şeması olarak kullanılmaya başladı. O döneme kadar camilerde hiç görülmeyen bu plan şemasının ortaya çıkışı Türklerin hâkim zümre olmasından doğmuş olabilir. Çünkü hakimeyete geçen asker Türklerin o dönemde belleğinde böyle bir mekân anlayışı vardı ve çok önem verdikleri askerî yapılarda (ribatlar) bunun etkisi hâlâ devam etmekteydi.
4.2. Büyük Selçuklu Mimarisinde Açık Avlulu ve Eyvanlı Camilerin Ortaya Çıkışı
Camilerde açık avlulu ve eyvanlı mekânın ortaya çıkışı yaklaşık 11. yüzyıldan itibaren gerçekleşmiştir. Büyük Selçuklularla ortaya çıkan bu tür camiler genellikle dört eyvanlı olarak karşımıza çıkmaktadır. Büyük Selçuklu döneminden önceye ait olan İran’daki camiler genellikle kubbesiz, çok ayaklı, önünde avlusu olan camilerdir. Fakat bu dönemde bu çok ayaklı küfe tipi camilerin dört yönde ortadaki ayaklarının kaldırılarak avlulu ve dört eyvanlı şemalı camilere dönüştürülmesi en belirgin özelliğidir. Bunlara örnek olarak İsfahan (Resim 20), Ardistan (Resim 21) ve Zevvare Ulu Camilerini söyleyebiliriz (Cezar 1977: 367; Yetkin 1970: 24-‐‑27). Eski Asya ve Türk inançlarına dayanan ve şehirler planları, saraylar ve tapınaklarda görülen bu şema kare ve dikdörtgen formda kendini göstermektedir.
Resim 20 – İsfahan Ulu Camii planı ve perspektifi (Goddard 1965)
Modern Türklük Araştırmaları Dergisi Cilt 13. Sayı 4. Aralık 2016
98
Resim 21 – Erdistan Ulu Camii planı ve perspektifi (Goddard 1965)
Bu dönemde bazı camilerin iki eyvanlı olması ilginçtir. Örneğin Ferumend Mescid-‐‑i Cuma’sı iki eyvanlı ve uzun avluya sahiptir (Kuban 1993: 138). Tebriz Ulu Camii de bu dönemin iki eyvanlı camilerindendir. Bazı araştırmacılara göre dikdörtgen olup dört eyvanlı şemada olmayan planlar dört yön vurgusu yapmamaktadır, halbuki kare ve dikdörtgen kendi içlerinde dört ana yönü vurgulamaktadırlar ve eyvan sadece vurgunun şiddetini çoğaltmaktadır. Çoğunlukla Türkistan ve Horasan’da egemen olan açık avlulu dört eyvanlı şemadaha sonraki dönemlerde de cami mimarisinde devam etmiştir (Kuban 1993: 138). Dolaysıyla köklü geçmişe sahip olan iki ve dört eyvanlı açık avlulu şema geleneği Büyük Selçuklulardan itibaren cami planına da yansımıştır.
Diğer dört eyvanlı camiler içerisinde Gülpaygan Ulu Camii, Gurve Ulu Camii ve Kazvin Ulu Camii’ni burada zikredebiliriz. Bu camilerin de dört eyvanlı avluya sahip olmaları İsfahan Ulu camiinden kaynaklanmış olabilir.
5. Sonuç
Camilerde açık avlulu ve eyvanlı plan şemasının Büyük Selçuklularda ortaya çıkması ve bu dönemden itibaren yaygınlaşmaya başlayan bu şema daha sonraki dönemlerde de cami mimarisinde devam etmiştir. Eski Türk ve Çin inançlarına göre gökyüzü bir kubbe ve yeryüzü ise dört veya sekiz köşeli bir düzlük sanılıyordu. İnançlarda olan bu kozmik dört yön anlayışı, Türklerin sanatlarında ve mimarilerinde de kendini göstermiştir. Evreni sembolize eden bu anlayış şehircilikte M.Ö. 3. yüzyılda ve mimaride ise yaklaşık M.Ö. 2. yüzyılda ilk olarak Amu Derya bölgesinde görülmüştür. Amu Derya’daki binayla (Ayhanım) yapılışı aynı zamanda olan ve
Büyük Selçuklu Mimarisinde Açık Avlulu ve Eyvanlı Camiler Arash Kazemivand Niar
99 99 99 99
avlulu mekâna sahip olan Babiş-‐‑Mulla’da bir ev dikkat çekicidir ve bu geleneğin Orta Asya’da ne kadar eskilere dayandığını göstermektedir. Yine Orta Asya’da 1. yüzyıla it olan Halçayan ve 3. yüzyıla ait olan Toprak Kale sarayları aynı özelliği göstermektedir. Toprak Kale saraylarının yapılışıyla aynı zamana denk gelen Kuzey Irak’ta Partlara atfedilen Assur köşkü de bu özelliği taşımaktadır. Bu köşkten yaklaşık 600 sene sonra yapılan Amman Kasrı da aynı plan şemasına sahiptir. Yaklaşık 11. yüzyıldan itibaren İran’da cami mimarisinde görülen dört eyvanlı plan şemasının oluşumunda Assur ve Amman’daki yapıların katkıda bulunması düşünülemez. Çünkü bulundukları coğrafyalarda bunların dışında başka bir örneğe rastlamamaktayız. Ayrıca bu bölgelerde yine de İslâmiyet’in başından 3. yüzyılın sonuna kadar yani yaklaşık 300 yıl boyunca bir boşluk vardır. Dört yönü vurgulayan dikdörtgen şehirler Orta Asya’da antik çağdan itibaren 6. yüzyıla kadar kendini göstermiş ve bu dönemden sonra da gelişimine devam etmiştir. Aynı zamanda 6. yüzyılda eski örneklerinden daha fazla sayıda yapılmaya başlayan dikdörtgen ve dört yönü vurgulayan kalelere rastlamaktayız. Açık avlu ve eyvanla kendi ifade eden kozmik dört yön anlayışı çoğunlıkla 6. yüzyıldan itibaren Orta Asya’nın tapınak ve saray mimarisinde kendini göstermektedir. Bu tema İslâmiyet’in gelişiyle ribatlarda da kullanılmaya başlanmıştır. Avlulu ve eyvanlı plan tipine, Orta Asya’da Göktürk ve Uygur döneminde Budist tapınaklarında ve İran Sasanî döneminde de saraylarda rastlıyoruz. Sasani saraylarında olan avlulu ve eyvanlı şema Firuzabad ve Sarvistan saraylarında kendini göstermektedir. Göktürk dönemi Budist tapınaklarında avlulu ve eyvan formunda girişli tipe rastlıyoruz. Fakat Sarvistan sarayının İslamiyet’ten sonraya ait olduğu bazı araştırmacılarca düşünülmektedir. Her iki Sasani sarayında giriş eyvanından sonra kubbeli merkezi mekâna ulaşılmaktadır. Bu şema İslamiyet’ten sonraki camilerde olan avlulu ve eyvanlı şemaya benzememektedir. Buna karşın Göktürk ve Uygur Budist tapınaklarında gördüğümüz hiyerarşiyi (giriş, avlu, kubbeli ve dört yönlü mekân) İslamiyet’ten sonraki avlulu ve eyvanlı camilerin proto-‐‑tipi olarak nitelendirebiliriz. İslamiyet’ten sonra açık avlulu ve eyvanlı plan şemasının gelişim devamını ribatlarda görmekteyiz. Bu gelişimin ribatlarda ve daha sonralar ise kervansaraylarda devamını görmekteyiz. Manakeldi ribatı ilk örneği oluşturmakla beraber daha sonralar Ribat-‐‑i Melik gibi yapılar ortaya çıkmıştır. İslamiyet’ten sonra bu kozmik dört yönülü plan şemasının kubbeyle bir arada kullanılması ilk olarak Ribat-‐‑i Mahi’de ortaya çıkmıştır. Bu kompozisyon Büyük Selçuklu mimarisinde dört eyvanlı kubbeli camilerin olgunlaşmış hali olarak karşımıza çıkar. İslamiyet’ten sonra 11. yüzyıldan itibaren ortaya çıkan dört eyvanlı ve açık avlulu camiler ilk olarak Büyük Selçuklu döneminin en önemli eserlerinden birisi olan Isfahan Mescid-‐‑i Cumasında görülmektedir. Çok sütunlu Küfe Tipi kategorisine giren bu caminin ortasından çok sayıda sütunu kaldırılarak, kare şeklinde bir avlulu ve eyvanlı cami meyana getirilmiştir. Zevvare, Ardistan, Kazvin, Gurve ve Kirman
Modern Türklük Araştırmaları Dergisi Cilt 13. Sayı 4. Aralık 2016
100
Melik Turanşah Ulu camileride bu dönemin bariz örneklerini teşkil etmektedir. Bu dönemden itibaren yaygınlaşmaya başlayan ve kozmolojik anlam ifade eden dört eyvanlı açık avlulu cami tipi Türkistan ve İran’da 19. yüzyıla kadar cami miamrisinin bariz niteliklerinden biridir.
Kaynaklar
ASLANAPA O. (2011) Türk Sanatı, Remzi Kitabevi, 11. Basım, İstanbul AKIN G. (1990) Asya merkezi mekân geleneği (Vol. 1220). Kültür Bakanligi yayinlari. ALTUN A. (1988) Ortaçağ Türk mimarisinin anahatları için bir özet (Vol. 5). Arkeoloji ve Sanat
Yayınları. ARIK M. O. (1969) Erken devir Anadolu-‐‑Türk mimarisinde türbe biçimleri. Türk Tarih Kurumu
Basımevi. BİER L. (1986) Sarvistan: a study in early Iranian architecture. Penn State Press. BRAUEN M. (1992) The Mandala: Sacred Circle in Tibetan Buddhism, trans. M. Willson, Boston:
Shambhala. Originally published in. CEZAR M. (1977) Anadolu öncesi: Türklerde şehir ve mimarlık. Türkiye İş Bankası. ÇEŞMELİ İ. (2007) Antik Çağ’dan 13. Yüzyıla kadar Orta Asya ve Karahanlı Dönemi Mimarisi,
Arkeoloji ve Sanat Yayınları. ÇORUHLU Y. (2011). Erken devir Türk sanatı: iç Asya'ʹda Türk sanatının doğuşu ve gelişimi. Kabalci
Yayinevi. ESİN E. (2001). Türk kozmolojisine giriş. Kabalcı Yayınevi. ESİN E. (2003) Orta Asya’dan Osmanlıya Türk Sanatında İkınografik Motifler, Kabalcı Yayınevi. ETTİNGHAUSEN R., Grabar, O., & Jenkins, M. (2001) Islamic art and architecture 650-‐‑1250 (Vol.
51). Yale University Press. FRYE R. N., & Sayili, A. M. (1943) Turks in the Middle East before the Saljuqs. Journal of the
American Oriental Society, 194-‐‑207. GODARD A. (1965) The Art of Iran, (trans. from French by Michel HERON). GRUPICO T. (2011, September) The Dome in Christian and Islamic Sacred Architecture.
In Forum on Public Policy: A Journal of the Oxford Round Table. Forum on Public Policy. HILLENBRAND R. (1994) Islamic architecture: Form, function, and meaning. Columbia University
Press. KUBAN D. (1993) Batıya göçün sanatsal evreleri. Cem Yayınevi. MASIERO R.,& Genç, F. (2006) Mimaride estetik. Dost Kitabevi. POPE A. U. (1976) Introducing Persian Architecture. Soroush press. SMITH E.B(1950) The Dome: A Study in the History of Ideas. Princeton: Princeton University Press. YETKİN S. K. (1965) Islâm mimarisi. Ankara Üniv. Basımevi.
Büyük Selçuklu Mimarisinde Açık Avlulu ve Eyvanlı Camiler Arash Kazemivand Niar
101 101 101 101
Arash Kazemivand Niar
Dr. Öğrencisi, İstanbul Teknik Üniversitesi, İstanbul. E-posta: [email protected]
Yazı bilgisi: Alındığı tarih: 26 Ocak 2016 E-yayın tarihi: 22 Mayıs 2017 Çıktı sayfa sayısı: 23 Kaynak sayısı: 21 Resim sayısı: 21
Top Related