Zamandk312 eg
description
Transcript of Zamandk312 eg
www.zamaniskandinavya.dk27 MAYIS - 2 HAZİRAN 2015 • YIL : 7 • SAYI : 312 • DANİMARKA 25 DKK • İSVEÇ 30 SEK • NORVEÇ 35 NKR • FİNLANDİYA 3,5 EURO
35
EKREM DUMANLI
İsrail’e yok, Filistinlilere var! Neden?
Din'e tecavüz ve hukuksuzluğun böylesi34 34
ALİ BULAÇ ALİ ÜNAL
Çamura yatma Bu bir insanlık sevdası
KAMİL SUBAŞI
4
VICDANIN SESI KISILIRSAVICDANIN SESI
KISILIRSADar gelirli vatandaşların vergilerini düşürmek istiyoruzLiberal (Venstre) Parti’den milletvekili adayı Ömer Çiftçi, partisinin göçmen toplumu nezdinde oluşan imajının doğru olmadığını savunuyor. Parti olarak özgürlüklerden yana olduğunun altını çizen Çiftçi, helal kesimi ‘yabancı dostu’ sol iktidarın yasakladığını hatırlatıyor. • 13'TE
Ö M E R Ç İ F T Ç İ
DA N İ M A R K A S İ YA S E T D Ü N YA S I N I N Z İ R V E S İ N D E N D İ A LO G F O R U M ’A Ö VG Ü
Rasmussen: Dialog Forum’un çalışmaları onurlandırılmalıdırDanimarka Dialog Forum Derneğinin 2015 Diyalog Ödülleri sahiplerini buldu. Ünlü Milli Müze’de gerçekleşen ödül törenine Danimarka Meclis Başkanı Mogens Lykketoft, Savunma Bakanı Nicolai Wammen, anamuhalefet Liberal Parti Başkanı ve eski Başbakan Lars Lökke Rasmussen ile Suudi Arabistan, Makendonya ve Bosna- Hersek büyükelçilerinin aralarında bulunduğu çok sayıda seçkin misafir katıldı. • HABERİ 8'DE
Savunma Bakanı Nicolai Wammen Erling Tiedeman - Lars Lökke Rasmussen Danimarka Meclis Başkanı Mogens Lykketoft (sağdan ikinci)
Sahibi/Publisher: Moving Media ApSYönetim Kurulu Başkanı/Chief Executive Officer
Vedat Oğuz
ÜLKE VE BÖLGE TEMSİLCİLİKLERİ• İsveç: Menaf Alıcı .................................................................................................................................... +46 72 336 35 54• Norveç: Ömer Fevzi İpek .......................................................................................................................... + 47 47 23 03 91• Finlandiya: Fahrettin Çalışkan ................................................................................................................ + 358 46 63 44 686• Aarhus: Rasim Atakan ............................................................................................................................. + 45 42 20 66 16• İstanbul: Salih Beşir ................................................................................................................................. + 90 5332 83 89 86
Moving Media ApS • Sluseholmen 2, 1 • 2450 København SV • Tlf: + 45 70 20 69 70İnternet: www.zamaniskandinavya.dk • Baskı: OTM AVISTRYK IKAST | ISSN: 1903 6892
Reklam ........................................................yildirim@bahar.dk ...................................................+45 71 51 43 85Okur Hattı: ........................................... [email protected]: ................................................. [email protected]............................................+45 70 20 69 70
Gazetemizde yayınlanan yazı ve haberlerin yayın hakları Moving Media ApS’ye aittir. Yazı ve haberler referans gösterilerek kullanılabilir. Yayınlanan reklamların içeriğinden gazetemiz sorumlu değildir.
CVR-nr. 25065557
Genel Yayın MüdürüEditor-in-Chief
Kamil Subaşı[email protected]
Haber MerkeziEditorial Center
Hasan Cücük, Emre Oğuz, Menaf Alıcı, İbrahim Kaya,
Engin Tenekeci [email protected]
Benim Ailem EditörüSüleyman UysalGrafik Tasarım
Sebahattin ÇelebiReklam / Advertising
+45 71 51 43 85
Banka bilgileri: Danske Bank: Reg nr. 3129 Kontonr. 16922552IBAN: DK57 30000016922552 • SWIFT-BIC: DABADKKK
27 MAYIS - 2 HAZİRAN 2015
‘‘Benim öncelikle hedefim, yabancılarla ilgili söylem değişikliği
için çalışacağım. Bilgiye dayalı tartışma
olsun. Göçmenler genelleme değil,
farklılıklarıyla tartışılsın. Herkes bir
kefeye konuluyor.’’
Ömer Çiftçi
Milletvekili Adayı
Liberal Parti (V)
‘‘Danimarka’da yaşanan terör saldırısı
sonrası diyaloğun ne kadar önemli
olduğunu gördük. Bu nedenle Dialog-Forum Derneği’nin yaptığı çalışmaların
onurlandırılması gerekiyor. Toplumlar
arasında çatışma isteyen küçük bir azınlık var.
Dialog-Forum gibi örnek kuruluşlar ise çatışmayı
bitirecek çalışmalara imza atıyor. ’’
Lars Løkke Rasmussen
Eski Başbakan
Liberal Parti (V) Başkanı
■ NORVEÇ
Halk, Suriyeli mülteciler konusunda kararsız
Norveç kamuoyu, 10 bin Suriyeli mülte-cinin kabul edilipp-edilmemesi konusunda ikiye ayrıldı. Dagbladet gazetesinin yaptığı bir ankete göre, halkın yüzde 47’si Suriyeli mültecilerin kabul edilmesini destekliyor. Suriyeli mültecilerin kabul edilmemesini destekleyenlerin sayısı ise yüzde 44. Nor-veç’in Suriye’den 10 bin mülteci kabul etmesi teklifi anamuhalefet partisi İşçi Partisi’nden (Ap) gelmişti. Tüm muhalefet partilerinin destek verdiği teklifin, önümüzdeki günlerde Meclise taşınacağı aktarıldı. Konuya ilişkin Dagbladet’e konuşan İşçi Partisi Genel Baş-kanı Jonas Gahr Støre, şu ifadeleri kullandı: “Bu soru halkın kanaatini ikiye böldü. Bu, Meclisin bu soruda bir an önce hemfikir olması gerektiğinin altını çiziyor.’’ Dagbla-det’in yaptığı araştırmanın bir benzeri, mayıs ayında Devlet Radyo-Televizyonu (NRK) tarafından yapılmıştı. NRK’nun yaptığı an-kette, halkın yüzde 52’si Suriyeli mültecilerin kabul edilmesini desteklediğini, yüzde 38’i desteklemediğini belirtmişti.
■ İSVEÇ
Rüşvetle İsveç oturumu veren Göçmen Dairesi çalışanına hapis...
Yabancıların usulsüz şekilde İsveç ikamet izni almalarını sağlayan bir Göçmen Dairesi (Migrationsverket) çalışanı, hapse mahkûm edildi. 53 yaşında olduğu belirtilen çalışanın, 2012 yılında Malmö’de en az 7 kişiye rüşvet karşılığı oturum verdiğinin anlaşılması üze-rine çıkarıldığı mahkemede görevini kötüye kullanmaktan 3 yıl hapis ile cezalandırıldı. Malmö Bölge Mahkemesi’ne göre, Göçmen Dairesi çalışanı sattığı ikametgah izinleri karşılığında en az 450 bin kron haksız kazanç sağladı. Mahkeme, Göçmen Dairesi ile ilgisi olmayan bir başka kişiyi de sahte pasaport ve kimlik kartları hazırlamaktan 1,5 yıl hapse mahkum etti.
■ NORVEÇ
Yetenekli öğrencilere uygun seviyede eğitim verilmiyor
Norveç devlet okullarının başarılı öğren-cilere yönelik uygun bir eğitim sunmadığı görüşünde olduğunu belirtildi. Ülkedeki eğitim sisteminin başarılı öğrencilerin potan-siyeline uygun olmadığını söyleyen Uzman Pedagog Jørgen Smedsrud, Norveç Devlet Televizyonu’na (NRK) yaptığı açıklamalarda, Norveç’teki eğitim sistemini değerlendirdi. Smedsrud, birçok başarılı öğrencinin aldıkları eğitimin kendi seviyesine uygun olmadığı için, özel okulların tercih edildiğini vurguladı.
Parlak öğrencilere kendi seviyelerine göre eğitim verilmesi gerektiğini savunan Smeds-rud, “Norveç’teki okullar, bazı öğrencilerin diğerlerinden daha yetenekli olduğunu ve daha yüksek bir seviyede eğitime ihtiyaç duyduklarını anlamıyor.
Norveç’teki eğitim sistemi, bu tutumunu değiştirmeli.’’ dedi. Smedsrud göre, ülkedeki eğitim sistemi, zeki öğrencilerin ihtiyaçlarını karşıyalamıyor. Bu tür öğrencilerin potansiyel-leri fark edilmiyor.
■ İSVEÇ
İsveç’te artık bekarlar da doğurganlık tedavisi alabilecek
İsveç’te önümüzdeki yılın nisan ayından itibaren bekar kadınlar da doğurganlık tedavisi alabilecek. Hükümet geçtiğimiz hafta, bekar kadınların da suni döllenme yapmasına imkan tanıyacak yasa tasarısını meclise sundu. İsveç Radyosu’na konuşan Adalet Bakanı Morgan Johansson, “şuanki kanunlarımız eski moda; çocuğun yetiştirilmesini iki kişinin nosyonuna dayandırıyor. Bunun artık ömrünü tamamla-mış bir vizyon olduğunu düşünüyoruz. Önemli
olan sizin çocuğa vereceğiniz sevgi ve göstere-ceğiniz ilgidir; bir ya da iki kişi olmanız değil” dedi. İsveç’ten her yıl 700-800 bekar kadının başka ülkelere giderek doğurganlık tedavisi gördüğünü kaydeden Bakan Johansson, “ya-sanın kanunlaşmasıyla bu tedaviyi ülkelerinde alabilecekler” diye konuştu. Tasarıya Hristiyan Demokrat Partisi ve İsveç Demokratları’nın destek vermediği bildirildi.
■ İSVEÇ
2060 yılında İsveç nüfusunun 13 milyon olması bekleniyor
İsveç İstatistik Bürosu, İsveç nüfusunun 2060 yılında 3 milyon daha artarak, 13 mil-yona yükseleceğinin öngörüldüğünü açıkladı.
İstatistik Bürosu, şu an 500 bin civarında olan 80 yaş üstü nüfusun 2060 yılında 1.2 milyonu bulacağını da kaydetti.
27 MAYIS - 2 HAZİRAN 2015
Okulumuzun öğrencilerinden
Doğukan Kılıçelim bir kaza sonucu hayatını kaybetmiştir.
Babası Yılmaz Kılıç ve Annesi Emine Kılıç’aAllah’tan sabır; ahirete irtihali münasebetiyle, merhuma Allah’tan
rahmet diler; aile efradına, akrabalarına, ahbap, dost ve yakınlarınataziyelerimizi arz ederiz.
Ballerup Privatskole
■ DANİMARKA
Doğukan’ın ölümü Danimarka’yı yasa boğdu
Danimarka’da geçtiğimiz Cuma günü öğleden sonra ge-çirdiği trafik kazası sonrasında hayatını kaybeden 13 yaşındaki Doğukan Kılıç’ın ölümü ülkeyi yasa boğdu. Başta Danimar-ka’da yaşayan Türkiye kökenliler olmak üzere toplumun değişik kesimlerinden Doğukan’ın ailesine taziye mesajları yağdı. Doğukan’ın 7. sınıfta eğitim gördüğü Ballerup Özel Okulu’da özel bir taziye yayımladı.
Sivas’tan Danimarka’ya göç eden bir ailenin çocuğu olan Doğukan’a geçtiğimiz Cuma günü yolda karşıdan karşıya geçerken bir araba çarpmış ve kazadan bir süre sonra hayatını kaybetmişti.
■ DANİMARKA
Danimarkalılar vergilerini ödüyor
Danimarkalılar vergi ödeme konusunda son derece ba-şarılı. Vergi dairesi Skat’ın yürüttüğü yeni çalışma, 2012’deki yıllık raporda Danimarkalıların vergilerin yüzde 99,7’sini düzgün bir şekilde ödediğini gösteriyor. Bu durumda ortaya çıkan vergi uçurumu şimdiye kadar gerçekleşen en düşük orana sahip. Vergi uçurumu ödediğimiz vergiyle ödememiz gereken vergi arasındaki farktan kaynaklanıyor. Mali açıdan, 300 milyar krondan fazla miktarda verginin düzgün bir şekilde ödendiği ve herhangi bir hata veya dolandırıcılık sebebiyle ödenmemiş olan vergi miktarının 1 milyar kron olduğu ve bunun da yüzde 0,3’lük bir orana denk geldiği görülüyor.
■ DANİMARKA
Dolandırıcılara karşı işbirliği
Sıkılaştırılmış polis faaliyetleri, hızlandırılmış araş-tırma ve yurtdışında gizli paraları bulunan dolandırıcılara karşı kapsamlı iş birliği SÖIK’in (Ciddi Ekonomik ve Uluslarası Suçlar), yeni stratejisinin temel noktaları bu maddelerden oluşuyor. Eylül 2014’den beri SÖIK müdürü olan Morten Niels Jakobsen, “Amacımız vergi dairesinin izni olmaksızın yurt dışına para kaçıranlara karşı tedbirleri sıkılaştırmak” dedi. Yeni strateji gelişti-rilmesinin arkasındaki sebep 130 güçlü polis biriminin kapsamlı ve karmaşık ekonomik suç davalarıyla yeterince etkin bir şekilde baş edememiş olması. Eleştirmenlere göre toplumun üst seviyesindeki suçluların çoğu zaman serbest kalıyor.
■ İSVEÇ
İsveç Akdeniz’e kurtarma gemisi gönderdi
İsveç, Akdeniz’de son zamanlarda meydana gelen pek çok kazada binlerce kaçak göçmenin hayatını kay-betmesinin üzerine bölgeye kurtarma gemisi gönderdi.
İsveç sahil güvenlik gemisi Poseidon, geçtiğimiz hafta Göteborg’dan çok sayıda göçmenin Avrupa’ya ulaşmak isterken tekne facialarında hayatını kaybettiği Akdeniz’e doğru yola çıktı. Konuyla ilgili İsveç resmi haber ajansı TT’ye konuşan sahil güvenlik sözcüsü Mattias Lindholm, geminin AB’nin sınır kontrol ünitesi Frontex bünyesinde operasyona çıktığını belirterek, “misyonumuz mültecilerin hayatını kurtarmak olacak. Gemimizde aynı anda yüzlerce sığınmacının bakımını sağlama imkanına sahibiz. Denizde kimseyi tehlikede bırakmayacağız” dedi.
4 27 MAYIS - 2 HAZİRAN 2015 ZAMANİSKANDİNAVYA
Kamil Subaşı
Bu bir insanlık sevdasıDanimarka Milli Müzesi (Nationalmuseet) geçen hafta dör-
düncüsü kez tarihi bir güzelliğe ev sahipliği yaptı. Dialog-Forum Derneği, Diyaloğa Katkı Ödülleri’nin dördüncüsünde National-museet’de siyaset, akademi, sanat ve inanç dünyasından farklı kişilere Diyalog Ödülleri verdi. Ödülleri alanlar, ödülleri verenler ve programa katılanlar Danimarka’nın siyaset, akademisyen, sanat, inanç ve sivil toplum örgütlerini temsil eden farklı ırk, din ve dilden kisilerdi.
Anadolu’nun yiğit gençlerinin biraraya gelerek ‘bir insanlık sevdası’ adına 13 yıl önce Kopenhag’da kurduğu Dialog-Forum Derneği, Fethullah Gülen Hocaefendi’den ilham alıp ‘önce insan’ deyip, herkesi kendi konumunda kabul ederek kısa sürede başarılı faaliyetlere imza atmış ve Danimarka’nın değişik şehirlerinde 4 diyalog derneğinin daha oluşmasına vesile olmuş. Diyalog Ödüleri’nin ilkinde ödül alanlardan Fatih Üniversitesi Rektörü Şerif Ali Tekalan’ın anlattığı ve hepimize insan olduğumuzu hatırlatan şu hikayeyi tekrarlamakta fayda görüyorum:
Adamın biri işsiz kalmış. Hemşehrilerinden biri demişki: “Sirkte adam arıyorlar. İstersen git bir bak.” Adam gidip başvurusunu yapmış. Sirkin müdürü sormuş: “Ne iş yaparsın?” Adam: “Ne iş olsa yaparım.” Sirk müdürü biz de bir iş var, ama demiş: “Bilmem yapar mısın?” Adam: “Ne iş olsa yaparım dedim ya”
“Aslanlarımızdan biri öldü sen onun yerine aslan olacaksın.”Adam şaşkın sormuş: “Nasıl olacak bu iş?Müdür anlatmış: “Seni aslan kılığına sokacağız. Diğer aslanların
arasında duracaksın. Orada bir ağaç var onun üzerinde durabilir-sin.”
Adam biraz düşündükten sonra kabul edip işe başlamış. Aslan kılığında ağacın tepesine çıkar, orada beklerim diye düşünmüş. Fakat ağacın tepesinde beklerken eli terlemiş ve kayganlaşarak ağaçtan aşağıya diğer aslanların arasına düşmüş. “Eyvah” demiş içinden, “Şimdi ne yapacağım?” Aslanlar yavaş yavaş geliyor, adam geri geri çekiliyormuş. Sonunda bir köşeye sıkışmış. Bakmış kurtuluş yok.Bunlar beni parçalayacaklar, bari yardım isteyeyim diye tam bağıracakken aslanın biri hemen seslenmiş: “Kes sesini burada hepimiz insanız!”
Danimarka’nın ünlü şairlerinden Benny Andersen’in 2012’de Diyalog Ödülü alırken söylediği, “Danimarka’da herkesin kimlik-leri, inançları ve dillerinden dolayı tasnife tutulduğu bir ortamda Dialog-Forum Derneği yetkililerinin ‘önce insan’ demesi beni çok etkiledi.” sözleri hepimize aslan değil insan olduğumuzu ve herseyin bir insanlık sevdası adına yapıldığını hatırlatıyordu.
Evet, bu bir insanlık sevdası ve bu sevda bitmez, bitirilemez… Kaldı ki bu yılki ‘Diyalog Ödülleri’ne katılan Danimarka Meclis Başkanı Mogens Lykketoft’un verdiği mesaj da kayda değerdi: “Biz, Dialog-Forum Derneği’ni ve arkasındakileri biliyor ve çalışmalarını takdir ediyoruz.” Nitekim, programa ilk kez katılan eski Başbakan ve Liberal Parti Başkanı Lars Lökke Rasmussen ve Danimarka Sa-vunma Bakanı Nikolai Wammen de verdikleri mesajlarla evrensel insani değerler adına yapılan çalışmaları ve çalışmalara destek verenleri takdir ettiklerini belirtiyorlardı.
Yiğit Anadolu’da harman olurSon 2-3 aydır sosyal medyayı sallayan bir klip var. Hizmet
Hareketi gönüllüleri tarafından Kuzey Irak’ta açılan kolejlerden Selahaddin Eyyubi Koleji öğrencilerinin seslendirdiği ‘Yiğit Ana-dolu’da harman olur’ klibi. Dinlemediyseniz, dinlemenizi tavsiye ederim. İnsanın bam teline dokunan, yüreğine su serpen şarkının sözleri şöyle:
Yiğit Anadolu’da harman olur, / Bütün Dünya’ya derman olur. / Kimi gitti Afrika’ya, / Kimi gitti Sibirya’ya, / Hemi atlı, hemi yaya, / Gidenlere selam olsun!
Yiğit Anadolu’da harman olur, / Bütün Dünya’ya derman olur. / Kimi Ankara Çerikli / Kimisi de Tendürekli / Hepsi de aslan Yürekli / Olanlara selam olsun!
Yiğit Anadolu’da harman olur, / Bütün Dünya’ya derman olur. / Vatanını namus bilen, / Milletini candan seven, / Şu dünyayı gül bahçesi, / Edenlere selam olsun!
Yiğit Anadolu’da harman olur, / Bütün Dünya’ya derman olur. / Hizmet için emek gerek, / Dünya ahret bilmek gerek, / Allah için sevmek gerek, / Diyenlere Selam olsun!
Yiğit Anadolu’da harman oldu! / Bütün Dünya’ya derman oldu!Yiğitler Anadolu’da harman olup, bir insanlık sevdası adına
bütün dünyaya tohum olup serpildiler ve dertlere derman oldular ve olmaya da devam ediyorlar. Ne bu yiğitler biter/bitirilebilir ne de bu insanlık sevdası…
[email protected]@kamilsubasi
5 27 MAYIS - 2 HAZİRAN 2015 ZAMANİSKANDİNAVYA
ANADOLU’MUZUN MUTFAĞI
Eksotiske Delikatesser A/S • Industrigrenen 21, 2635 Ishøj • Telefon: +45 7023 2808www.delikate.dk • [email protected] • Açılış saatleri: Pazartesi-Cuma 8-17 • Cumartesi 8-13
İşyerlerine, düğünlere, doğum günlerine ve her türlü özel günlere...
1250 m2’lik modern ve hijyenik mutfağımızla, 25.000 paket üretim kapasitemizle, ve 28 tecrübeli personelimizle...
Anadolu’muzun, sıcak ve soğuk yemeklerini servis yapmaktan mutluluk duyarız. ©
Mov
ing
Med
ia A
pS
N O R V E Ç ’ İ N E N B Ü Y Ü K T E L E K O M Ü N İ K A S Y O N Ş İ R K E T İ T E L E N O R :
Teknik dinleme, ciddi suçları önlemek için çok önemli bir araçTelenor, hangi ülkenin istihbarat servisinin hangi ölçekde meta veri ve dinleme talebinde bulunduğu konusunda kamoyunu bilgilendirdi.YASİR ÖZKAN OSLO
1İskandinavya’nın en büyük teleko-münikasyon şirketlerinden birisi olan
Norveçli Telenor şirketi, müşterilerine yöne-lik gizlilik politikasında değişiklikler yaptığını açıkladı. Yapılan değişikliklerle birlikte, müş-teri bilgilerinin nasıl tutulduğu konusunda daha şeffaf olmak istediklerini belirten şirket yetkilileri, böylelikle müşterilerini teknik dinleme gibi konularda bilgilendirmek iste-diklerini vurguladı.
Bulundukları ülkelerdeki devlet görev-lileri ile, ülkedeki kanunlar çerçevesinde müşterilerin meta verilerini paylaştıklarını belirten Telenor Genel Müdürü Berit Sven-dsen, bazı vakalar çerçevesinde devletlerin istihbarat servislerine teknik takip desteği de verdiklerini söyledi. Svendsen, şirketin müş-terilerinin gizlilik haklarına yönelik yaptığı değişiklikler çerçevesinde, hangi devletin kaç kişiyi takip ettiğini açıkladı.
Svendesen, bulundukları bazı ülkelerdeki kanunlar nedeniyle, her ülkede kaç kişinin dinlendiğini veya kaç kişinin meta verile-rinin istihbarat servisleriyle paylaşıldığını açıklamayacaklarını söyledi. Müşterilerinin kendileri hakkındaki bilgilere nasıl sahip
çıkıldığını bilme hakkı bulunduğuna dikkat çeken Svendesen, müşterilerin bu konuda tedirgin olduklarını, bu yüzden böyle bir politika izlediklerinin altını çizdi.
Şirket, geçtiğimiz yıl İskandinav ülkele-rinden meta veri ve teknik dinleme talebinde bulunan ülkeleri şu şekilde sıraladı: “Norveç 6 bin 315 defa meta veri, bin 431 defa dinleme talebinde bulunmuş. İşveç, 6 bin 502 defa meta veri, 2 bin 827 defa dinleme talebinde bulunmuş. Danimarka ise, bin 345 defa meta veri, 2 bin 79 defa dinleme talebinde bulunmuş.”
Svendsen, rakamların açıklamalarının arkasındaki sebebin, müşterilerinin kendi ülkelerini diğer ülkelerle kıyaslarak, kendi ülkelerindeki dinleme ve takip rejimlerini anlamaları olarak nitelendirdi. Öte yandan, birçok ülkedeki kanunlar sebebiyle rakam-ların açıklanamadığı aktarıldı. Örneğin, şirket Pakistan, Hindistan, Bangladeş ve Taylan’dan gelen talepleri açıklamadı. Ciddi suçların teknik dinleme ile önlendiğine dik-kat çeken Svendesen, dünya devletlerinin insanları ne kadar takip ettiğini açıklama-larını, aksi takdirde insanların devletlere ve telekomünikasyon şirketlerine olan güvenini yitireceğini söyledi.
6 27 MAYIS - 2 HAZİRAN 2015 ZAMANİSKANDİNAVYABildt: “Türkiye’de gelişmeler ters yönde ilerliyor”
ZAMAN STOCKHOLM
1İsveç’in Türkiye dostu olarak bilinen Avrupa Parlamenteri Anna Maria
Corazza Bildt, “Türkiye’de gelişmeler ters yönde ilerliyor, ancak Türk halkına sırt çe-virmememiz gerekiyor” dedi.
Aftonbladet gazetesine “Türkiye AB’nin geleceğinde önemlidir” başlığı ile yazdığı yazıda Anna Maria Corazza Bildt, AB’nin Türkiye ile ilişkilerinin son zamanlarda gi-derek daha fazla şekilde çelişkili ve karmaşık mesajlarla şekillendiğini söyledi.
İsveç’in Dışişleri eski Bakanı Carl Bildt’in eşi olan Anna Maria Corazza yazısının devamında şu ifadelere yer verdi:
“Bu hafta Avrupa Parlamentosu, Komisyon’un her yıl yayınladığı İlerleme Raporu’yla bağlantılı bir teklifi oylayacak. Rapor, Türkiye’nin üyelik müzakereleri ile ilgili olarak yıl içerisinde meydana gelen değişimleri içeriyor.
Maalesef ben Avrupa Parlamentosu’nun çok eleştirel olduğuna ve Türkiye’nin muhte-mel AB üyeliğine karşı Avrupa’nın karmaşık duygular taşıdığının açıkça gösterildiğine inanıyorum. Türkiye’de reformların hızlı bir şekilde yapılmasını talep etmek önemli ve doğrudur, ancak bu, yapılan reformların AB’ye üyeliğe taşıyacağı konusunda bizim de açık olmamızı gerektiriyor.
Bence, halen çeşitli alanlarda yaptığımız gibi müzakereler yavaşlatılırken reformların hızlı bir şekilde gerçekleşeceğine inanmak saflık olur. Ne yazık ki son zamanlarda Türkiye’deki gelişmeler önemli konularda açıkça geriye doğru gitti, bu sadece bağımsız medya ile ilgili de değil. Ancak bazı önemli alanlarda olumlu gelişmelerin gerçekleştiği-nin de farkındayız.
Kürt PKK ile bir kaç yıl önce başlayan diyalog neredeyse inanılamayacak şekilde devam ediyor ve net sonuçlar da sağlıyor. Ülkenin gelecekteki gelişimi için önemli birkaç konu daha var. Kıbrıs’taki durumla
ilgili olarak, direk müzakerelerin yeniden başlamasından sonra yeni bir iyimserlik oluştu. Çok açıktır ki, Suriye’deki savaştan kaçan bir milyondan fazla mülteciyi kabul etmede Türkiye’nin olumlu ve cömert rolünü not etmemiz için nedenimiz var.
Demokratikleşme ve reform süreci her zaman, kesinlikle tarihsel olarak eşine az rastlanan düz bir çizgi takip etmez, şimdi Türkiye’de bunu tekrar görüyoruz. Ülkenin 7 Haziran’da yapacağı önemli parlamento seçimi öncesinde ve sonrasındaki gelişmeler çok büyük önem taşıyacaktır. Fakat AB politikaları ile göndereceğimiz sinyallerle bu sürecin önemini küçümsemenin çok akıllıca olmayacağına inanıyorum. Bizim de pragma-tik olmamız gerekiyor. Türkiye Avrupa’nın en büyük zorluklarını çözmede bir anahtar rol oynuyor: iltica ve göç, ekonomi ve ticaret, enerji ve terörizm gibi.
Üstelik Türkiye, Müslüman dünyası ile doğal bir bağ sağlıyor ve bugün gördüğümüz -en azından İD/Daish, Boko Haram, El- Kaide, El-Şebab ve benzeri örgütlerinden kaynaklanan- radikalleşme ve cihadizm gibi tehlikeli eğilimleri frenlemek için yardımcı olabilir.
TÜRKİYE BUGÜN AB’YE ÜYE OLMAYA KESİNLİKLE HAZIR DEĞİLTürkiye bugün AB’ye üye olmaya ke-
sinlikle hazır değil. Çeşitli açılardan sosyal reformlarla ilgili önemli adımlar atılmadı. Ancak AB’nin kararsızlığı maalesef süreci baltalıyor ve biz Türkiye’de şu anda gördüğü-müz olumsuz eğilimlerden kısmen sorumlu olup olmadığımızı gerçekten kendimize sormalıyız.
Türkiye mi AB’ye sırtını çeviriyor veya Türk halkına ve onların Avrupa özlemlerine yüz çeviren bizler miyiz?
Açık bir diyaloga dönmenin tam zamanı. Türkiye’nin gelecekte AB’ye üye olmak için reforma devam etmesi, bütün Avrupa’nın geleceği için son derece önemli.
Albertslund Belediyesi’nden vatandaşa özel akıl hocasıAlbertslund Belediye Meclisi vatandaşlara belediye ile ilgili sorunlarında yardımcı olması amacıyla özel bir akıl hocası görevlendirdi. ZAMAN KOPENHAG
1Albertslund Belediyesi, vatandaşların devlet kurumlarıyla yaşadıkları sorun-
larda kendilerine yardımcı olması amacıyla özel bir akıl hocası görevlendirdi. Bir nevi ombudsmanlık yapacak olan akıl hocasına Albertslund Belediyesi’nde yaşayan herkes belediye ile ilgili yaşadıkları sorunlarda gi-dip akıl danışabilecek. Söz konusu görevi asıl mesleği avukatlık olan Pernille Bischoff yapacak. Belediyelerin müktesabatı konu-sunda uzman bir isim olan Bischhoff, daha önce Odense ve Kopenhag Belediyelerinde danışmanlık görevlerinde bulunmuş.
Akıl Hocasına nasıl ulaşırım?Konuyla ilgili bir açıklama yapan Pernille
Bischoff, “Çok özel bir belediye sistemimiz var. İnsanlara yakın olmak istiyorum. Be-nim buradaki rolüm bir nevi vatandaşlar için ombudsmanlık olacak.” dedi. Pernille Bischoff ayrıca, vereceği hizmet sayesinde belediyeyle ilgili vatandaşların karşı karşıya kaldığı birçok sorunun çok daha hızlı bir şekilde çözülebileceğini söyledi.
Pernille Bischoff’a vatandaşlar 43686840
numaralı telefondan Pazartesi ve Çarşamba günlerinde saat 10-14 arası, Perşembe günü saat 10-17:30 arası Cuma günü ise saat 9-13
arası ulaşabilirler. Ayrıca kendisine [email protected] e mail adresinden elektronik posta yoluyla yada Nordmarks
Allé 1, 2620 Albertslund adresine mektup yazarak da ulaşılabilir.
Albertslund Belediyesi’nde vatandaşlara akıl hocalığı görevini asıl mesleği avukatlık olan Pernille Bischoff yapacak. FOTO: Jørgen Brieghel, Albertslund Posten
7 27 MAYIS - 2 HAZİRAN 2015 ZAMANİSKANDİNAVYA
Üye ülkelerdeki en zengin yüzde 10’luk nüfusun gelir oranı ile en fakir yüzde 10’luk nüfusun gelir oranını karşılaştıran OECD dünyanın gelir eşitliği konusundaki haritasını çıkardı.
Danimarka gelir eşitliği konusunda zirvedeEkonomik Kalkınma ve İşbirliği Teşkilatı OECD tarafından yayımlanan son verilere göre dünyada gelir dağılımının en adil olduğu ülke Danimarka. Türkiye ise Şili, Meksika ve ABD ile birlikte listenin sonunda yer alıyor.
ZAMAN KOPENHAG
1Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Teşkilatı OECD tarafından yayımlanan son verilere göre dünyada gelir dağılımının en
adil olduğu ülke Danimarka. Türkiye ise Şili, Meksika ve ABD ile birlikte listenin sonunda yer alıyor.
Üye ülkelerdeki en zengin yüzde 10’luk nüfusun gelir oranı ile en fakir yüzde 10’luk nüfusun gelir oranını karşılaştıran OECD dünyanın gelir eşitliği konusundaki haritasını çıkardı. Buna göre Danimarka dünyada gelir adaletinin en geniş manada bulunduğu ülke. Danimarka’yı, Çek Cumhuriyeti, Slovenya ve Finlandiya takip ederken listenin sonunda sırasıyla Meksika, Şili, Amerika Birleşik Devletleri ve Türkiye yer alıyor.
OECD söz konusu araştırmanın sonuçlarını sosyal paylaşım sitesi Twitter üzerindeki hesabı aracılığıyla kamuoyu ile paylaştı.
Avrupa Konseyi’nden Norveç’e ‘Romen’ uyarısıAvrupa Konseyi, Norveç Çocuk Esirge Kurumu tarafından el konulan Romen çocukların aileleri ile irtibatının kopartılmamasını istedi.ENGİN TENEKECİ OSLO
1Avrupa Konseyi, Norveç esirgeme kurumlarının el koyduğu Romen çocukların durumuna ilişkin
bir rapor hazırladı. Raporda, Norveç’teki birçok Ro-men kadının, çocuklarına el konulacağı korkusuyla hastanelerde doğum yapmaktan kaçındığı belirtildi. Ayrıca Romen çocuklara el konulma olaylarının sıkça yaşandığı vurgulandı.
Rapora göre, Norveç çocuk esirgeme kurum ve bakım evlerinde kalan Romen çocukların sayısı 60. Bu çocuklardan çoğu eğitim görmüyor. Aynı sayıya yakın birçok Romen çocuk, ailelerinden tamamen koparılmak üzere el konulması tehlikesi yaşıyor. Raporu değer-lendiren Avrupa Konseyi’nin İnsan Hakları Komiseri Nils Muiznieks, ‘’Norveçli yetkiller bu tür çocuklara uzaktanda olsa eğitim verip, ailelerinle kontağa geçir-meli.’’ dedi.
Muiznieks, Norveç Meclisi’nin, ‘ülke genelinde dilenciliğe yasak getirilmeli’ yasa teklifin rafa kaldırıl-masını memnuniyet verici buldu. Ancak lokal yasağın insan haklarını ihla edebileceğini vurgulandı. ‘’Romen göçmenlere uygulanması muhtemel genel dilencilik yasağı (asabi dilencilik haricinde), ayrımcılık olacağı gibi, ifade özgürlüğü söylemlerine de haykırıdır.’’ ifadelerini kullanan Nils Muiznieks, Norveç’te doğan Romenlere yapılan hoşgörüsüzlük konusunda endişeli olduğunu
söyledi.Komiseri Nils Muiznieks, Norveç’in, Avrupa Sos-
yal Şartları anlaşmasında attığı imzaya da değindi. Muiznieks, Norveç’in acil konaklamaya ihtiyacı olan göçmenlerin ihtiyaçlarını gidermesi gerektiğini belirtti.
Özkan Ekiz
» Større fokus på vigtigheden af uddannelse» Eğitimin önemine daha fazla odaklanmak
» Bekæmpe fordomme, diskriminering og radikalisering» Toplumda radikalleşme, ayrımcılık ve önyargılarla mücadele etmek
» Tandlægeregningen skal afskaffes, så alle får råd til at gå til tandlægen» Diş hekimi faturalarına son vererek herkesin diş hekimine ücretsiz gidebilmesini sağlamak.
» CO2 udslippet skal reduceres, så danskerne kan indånde renere luft» Daha temiz bir hava solumak için karbondioksit (CO2) salınımını azaltmak
» Minimum 3 mio. danskere skal være i arbejde» En az 3 milyon Danimarkalının iş sahibi
olması için çalışmak.
Med din stemme, vil jeg gøreen forskel for Danmark.
MF
8 27 MAYIS - 2 HAZİRAN 2015 ZAMANİSKANDİNAVYA
D A N İ M A R K A S İ Y A S E T D Ü N Y A S I N I N Z İ R V E S İ N D E N D İ A L O G F O R U M ’A Ö V G Ü
Rasmussen: Dialog Forum’un çalışmaları onurlandırılmalıdırDanimarka Dialog Forum Derneğinin 2015 Diyalog Ödülleri sahiplerini buldu. Ünlü Milli Müze’de gerçekleşen ödül törenine Danimarka Meclis Başkanı Mogens Lykketoft, Savunma Bakanı Nicolai Wammen, anamuhalefet Liberal Parti Başkanı ve eski Başbakan Lars Lökke Rasmussen ile Suudi Arabistan, Makendonya ve Bosna- Hersek büyükelçilerinin aralarında bulunduğu çok sayıda seçkin misafir katıldı. ZAMAN KOPENHAG
1Kopenhag’ın dünyaca ünlü Milli Mü-ze’sinin ağır misafirleri var. Meclis Baş-
kanı Mogens Lykketoft, Savunma Bakanı Nicolai Wammen, anamuhalefet Liberal Parti Başkanı ve eski Başbakan Lars Lökke Rasmussen, Bosna- Hersek, Makedonya ve Suudi Arabistan büyükelçilerinin aralarında bulunduğu seçkin misafirler birer birer Milli Müze’nin resepsiyon alanına giriyor. Da-nimarka’nın siyaset, sanat ve ticaret dün-yasının önemli isimlerini biraraya getiren olay Dialog Forum Derneği’nin bu yıl 4.sini vereceği Diyalog Ödülleri.
11 Eylül terör saldırısının izlerinin hala çok taze olduğu günler. Batı’da Müslüman olmanın zorlaştığı bu zaman diliminde, bir grup genç ‘Müslüman terörist, terörist Müslüman olamaz’ ve ‘Herkesi kendi ko-numunda kabul etmeliyiz’ diyen Fethullah Gülen’den ilham alarak 2002’de Dialog Forum Derneği’ni kuruyor. Amaç, içinde
yaşadıkları ülkede kendi haklarında oluşan önyargı duvarlarını yıkmak. Birilerinin ‘çatışma’ dediği ortamda diyalog demek
ve seslerini duyurmak elbette kolay olmaz. Ancak yılmadan ve usanmadan insanların kapısını çalıp, köprüler kuracak faaliyetler yapmaya devam ederler. Dialog Forum sayesinde Danimarka’da, Müslüman, Hıris-tiyan, Yahudiler ilk kez aynı masa etrafında oturup konuşma şansı bulur. Dün önyargı ile bakanlar bugün tanıdıklarında ‘sizi yanlış tanımışız’ diyecektir.
Dialog Forum Derneği, Diyalog Ödülle-ri’nin ilkini 2012’de vermişti. 2015 Diyalog Ödülleri’nin sahipleri Dünya Kiliseler Birliği üyesi İsveçli Papaz Hans Ucko, Danimar-ka’nın ikinci büyük şehri Arhus’un Sosyal Demokrat Partili Belediye Başkanı Jakob Bundgaard, Kraliyet Konservatuarı Or-kestrası şeflerinden Frans Rasmussen, Etik Kurulu eski başkanı ve Liberal Partili eski politikacı Erling Tiedeman ve Danimarka Mültecilere Yardım Kurumu oluyordu. Ödül töreninin suncuculuğunu TV2’nin ünlü isimlerinden Lisbeth Davidsen yaptı.
Ödül töreninde konuşan Meclis Başkanı
Mogens Jensen, Dialog Forum Derneğinin çalışmalarını yakından takip ettiği belirterek, ‘Şubat ayında Kopenhag’da gerçekleşen terör saldırısıyla karşılıklı diyaloga ne kadar ihtiyaç duyulduğunu gördük. Bunu en iyi şekilde gerçekleştiren kurumların başında Dialog Forum Derneği geliyor. Bu saldırıdan en büyük zararı Müslümanların gördüğünü ifade etmek isterim’ dedi. Lykketoft İsveçli Papaz Hans Ucko’nun ödülünü verdi. Pa-paz Hans Ucko’nun Hizmet Hareketi’nden övgüyle bahsedip, “Hizmet Hareketi ve bu hareketin ilham kaynağı olan Fethullah Gülen yıllar boyunca benim hayatımı zen-ginleştirdi. Bence bu hareket Müslüman gelenekte son derece ilham verici, pratik ve veciz bir ses olduğunu gösteriyor. Gü-nümüzde insanları basmakalıp kategorilere sokmak ve propaganda amacıyla kullanı-lanın aksine bu hareket Müslümanlar için daha farklı bir imaj olduğunu gösteriyor.” Sözleri salondan alkış alıyordu.
Anamuhalefet Liberal Parti lideri Lars
Naciye Elgin - Lars Lökke Rasmussen
Erling Tiedeman Dialog Forum yöneticileri Mustafa Gezen ve Naciye Elgin Müzisyen Frans Rasmussen ödül aldı
MF
9 27 MAYIS - 2 HAZİRAN 2015 ZAMANİSKANDİNAVYA
Lökke Rasmussen ise, kendi partisinden Danimarka Etik Kurulu eski başkanı ve Vejle kenti eski belediye başkanı Erling Tiedeman’a ödülünü verirken, ülkede yaşanan terör saldırısı sonrası diyaloğun ne kadar önemli olduğunu gördüklerini ve bu nedenle Dialog Forum Derneğinin yaptığı çalışmaların onurlandırılması gerektiğini ifade etti. Lökke Rasmussen, toplumlar arasında çatışma isteyen küçük bir azınlık olduğunu, Dialog Forum gibi örnek kuru-luşların ise çatışmayı bitirecek çalışmalara imza attığını söyledi.
Savunma Bakanı Nicolai Wammen, ödüle layık görülen Belediye Başkanı Jakob Bundgaard’un Aarhus’ta başlattığı ghet-toları dağıtma projesiyle başta Amerika
olmak üzere birçok ülkenin ilgisini çeken ve kentin en sevilen kişileri arasında yer alan belediye başkanı olduğunu belirterek, Dialog Forum Derneğinin bu ödülü hak eden kişiye verdiğini söyledi.
Kraliyet Konservatuarı orkestrası şefle-rinden Frans Rasmussen, gettolarda oturan göçmenleri müzikle topluma kazandırma projesiyle ve Danimarka Mülteciler Yardım Kurulu adında Peter Kampmann ülkeye gelen mültecilere imkanlar sağlamak çalış-malarıyla ödüle layık görülen diğer kişiler oldu. 2002’de ’önce insan’ sloganıyla yola çıkan Dialog Forum Derneği, Danimarka’da ülkenin en önemli isimlerini biraraya geti-recek programlara imza atıp yoluna devam ediyor.
revision • skat • rådgivning
www.rsmplus.dk
• Jan Stender: 33389916 (Skoler herunder private gymnasier mv.)
• Lise Foss Nielsen: 33389814 (Fonde, foreninger og trossamfund)
• Otto Sommer: 33389856 (Skat moms og Afgifter)
• Kim Larsen: 33389931 (International Contact Partner)
Medover200medarbejdereerviblandtDanmarksstørsteindenforbranchen.Vierenlandsdækkendevirksomhedmedetglobaltnetværkogenlokalindsigt.
Vi har egne specialafdelinger, herunder en skatteafdeling. Dermed dækker vi så godt som hele spektret inden for branchen, og kan servicere langt de fleste virksomheder indenfor revision og økonomisk rådgivning herunder
• Udarbejdelseafårsrapporter• Perioderegnskaber• Budgetlægning• Øvrigeadhoc-opgaver
Som en speciel ydelse tilbyder vi teams, der med udgangspunkt i den enkelte virksomheds behov og situation udfører en stor del af de administrative, økono-miske opgaver – enten hos kunden eller hos RSM plus. Det kalder vi Administrativ Service.
RSM plus har afdelinger i Ålborg, Holstebro, Aarhus, Kolding, Skærbæk, Odense, København og Vordingborg og med over 200 medarbejdere er vi blandt Danmarks største. RSM plus er en del af RSM International med mere end 32.000 medarbejdere i mere end 100 lande. Læs mere på www.rsmplus.dk
Hvor finder du svarene? Få hjælp hos RSM plus
Kontakt:
Türkçe konu mak isteyen mü terilerimiz dilerlerse mü teri hizmetlerimizi arayarak türkçe konu an personelimizle görü ebilirler.
10 27 MAYIS - 2 HAZİRAN 2015 ZAMANİSKANDİNAVYA
Çocuk yetiştirmede yanlışlar ve doğrular - 2Çocuk eğitiminde bilerek ya da farkında
olmadan yapılan bir yığın yanlış uygulamalar vardır. Bu uygulamalar çocuğun yanlış ve kötü yetişmesine neden olmaktadır. Önemli olan yanlış yapıp sonra onu düzeltmek değil, önemli olan baştan itibaren doğru yapmaktır. İşte size iyi bir çocuk yetiştirmek için tavsiyeler:
Çocuğun ihtiyaçları, ihtiyacı olduğu anda karşılanması gerekir. Vaktinde karşı-lanmazsa çocukta güven duygusu kaybolur. Güven duygusu kaybolan çocukta ise aidiyet duygusu zayıflar. Çocuk kendisini nerede güvende hissederse, oraya ait bir duygu geliştirir ve kendisini oraya ait görür.
İhtiyacı olduğu anda, ihtiyacı kadar ilgiyi ve sevgiyi anne babasından alamayan çocukta, aidiyet duygusu oluşmaz. Aidiyet duygusu oluşmayan çocukta ise eve ve aileye karşı bağlılık yeterince olmaz.
Güven duygusu adaletli olmakla müm-kün olmaktadır. Anne baba olarak “Sen yapar, çocuğa yasak koyarsan’’ bu duygu elde edilemez.
Çocuk eğitiminde öncelikle çocuğun ruhunun terbiye edilmesi gerekir; davra-nışlarının düzene girmesi daha sonra gelir. Fakat bu kuralın tersi uygulamaları söz konusudur.
Çocuğa karşı “hayır” hitabını yerinde kullanmak gerekir. Aksi halde çocuk “hayır denilen şeyi” merak eder ve dediğini yapma arzusu içerisine girer. Çocuğa “hayır” demek yerine ona alternatifler sunmak gerekir. Çocukla iletişimde en güçlü kelime “evet” en zarar verici kelime ise “hayır” kelimesidir.
Üzülen bir çocuk için “üzülecek ne var, ne üzülüyorsun?” şeklindeki bir yaklaşım onu daha da üzer ve agresif hale getirir. Böyle davranma yerine “Senin durumunda ben olsaydım acaba ne yapardım? Üzüntünü anlayabiliyorum, senin için ne yapabilirim?” yaklaşımını sergilemek gerekir. Bu yaklaşım tarzı çocuğu hem rahatlatır, hem de yakın-laştırır.
Çocuk,18 aylıktan 2 yaşına kadar anne babaya karşı çıkmanın yolunu yemekte ortaya koyar. Kızmamak gerekir.
Çocuk, 3 ile 6 yaşları arasında hep aynı şeyleri sevmeye ve yemeye başlar. Bu dö-nemde “Niçin yemek yemiyorsun? Yemek zorundasın” şeklinde ısrar edilirse bu, ters teper, yemek yememe konusunda daha da direnir.
Çocuk, doğru ile yanlışı beş yaşından itibaren ayırt edebilir; beş yaşından önce çocuk için her şey doğrudur. Beş yaşına kadar sürekli “Niçin yalan söylüyorsun!”
diyerek çocuğun zihnine “yalan kavramını” yerleştirmemek gerekir.
Çocuk kardeşi veya başkasıyla kıyas-lanmamalıdır. Kıyaslama “Sen değersizsin, yetersizsin” mesajını verir. Çocuk başkaları ile kıyaslama yerine, kendisi ile kıyaslan-malıdır. (istersen ve çalışırsan daha başarılı olabilirsin diyerek)
Çocuğun istekleri karşısında anne “evet” baba “hayır” diyebiliyor. Birisinden yüz bu-lan çocuk “Nasıl olsa dediğim yapılacaktır” düşüncesi içerisine girer ve istediğini elde etmeye çalışır. Çocuğun istekleri karşısında anne “evet” diyorsa baba da “evet” demeli, anne “hayır” diyorsa baba da “hayır” de-melidir.
Çocuklara eşit davranmak yerine adaletli davranmak daha önemlidir. Anne babaların çocuklarına karşı eşit davranmaları her zaman doğru değildir. Çocuklara eşit dav-ranmak, birçok defa adaletsizlikle sonuçlanır. Çünkü her çocuğun karakteri farklı farklıdır.
Çocuk anne baba tarafından güzel işlerle meşgul edilmezse, kendisini meşgul edecek bir takım uğraşlar içerisine girer; sağına soluna zarar verir, anne babasına sürtünür, arkadaşına el ve ayağıyla zarar verir. (özel-likle 5, 6, 7 yaşlarında)
Çocuk aşağılandıkça mahcubiyet ve
utanma duygusunu kaybeder. Utanma ve mahcubiyet duygusuyla çok oynanan çocuklarda ya duyarsızlık ya da sahte benlik gelişir. Utanma ve mahcubiyet duygusuna fazla dokunmamak gerekir.
Çocuk annesinin kucağında şefkat, babasının omuzunda güç ve güven duy-gusunu elde eder. Annenin kucağındaki şefkat, babanın omuzlarındaki güç çocuğa “yanındayım, güvendesin, problem yok” hissini verir.
Tekrarlanan emirler iletişimi zayıflattığı gibi tesiri de azaltır. Talep etmenin ve sürekli bir isteği yinelemenin alternatifi sormak ya da rica etmektir. Çocuğa “Git ve dişlerini fırçala” demek yerine “Gidip dişlerini fırçalar mısın?” demek daha tesirlidir.
Çocukla konuşurken ona tepeden bakar gibi bakarak konuşulmamalı; Onun hizasına gelinmeli sevecen bir şekilde elinden tutarak konuşulmalıdır.
Çocukların bazı yanlış davranışlarını görmemek gerekir. Eğer çocuğun yaptığı yaramazlıklar görülür ve her defasında yü-züne vurularak sürekli uyarılırsa bu, çocuğu edepsizce davranışlara sevk eder. Yapılan yaramazlıklar her yaramazlık esnasında değil de, uygun bir zaman ve zeminde, uygun bir üslupla dile getirilmelidir.
Mehmet ToyAile Uzmanı
‘Avrupa’da demokrasi geriye mi gidiyor?’ZAMAN OSLO
1Başkanlığını Norveç’in eski Başbakanı Kjel Magne Bon-devik’in yaptığı Oslo Merkezi Kurumu, yıllık seminerini
düzenledi. Başkent Oslo’daki Hotel Bristol’da düzenlenen porgramda, ‘Avrupa’da demokrasi geriye mi gidiyor?’ başlığı ele alnındı. Seminere Polonya’nın eski Başbakanı Lech Walesa, Finlandiya’nın eski Cumhur Başkanı Tarja Halonen, Norveç eski Başbakanı Kjel Magne Bondevik’in, Norveç İşçi Partisi Başkanı Jonas Gahr Støre, Norveç eski dışişleri bakanı Knut Vollebæk de katıldı.
Eski Norveç Başbakanı Kjel Magne Bondevik, sandığa her zaman inadıklarını dile getirdi. Sandık (seçim) sonrası kim kaza-nırsa kazansın, bunun, o hükümetin herşeyi yapacağı anlamına gelmediğine işaret etti. Başta Türkiye olmak üzere Macaristan ve Rusya gibi ülkelerde son yıllarda bu tür şeylerin vuku bulduğunu aktardı. Eski Norveç Dışişleri Bakanı Knut Vollebek ise, demokrasi çoğunluğun her istediğini yapmaya kendisine hak gördüğü bir şey olamdığını hatırlattı. Demokrasiyi, azınlığın haklarını muhafaza eden, çoğunluğu tarafından korunan şeklinde nitelendirdi.
Lech Walesa da, Rusya’nın başta Polonya olmak üzere diğer Doğu Avrupa ülkelerinin dayanışmasını denediğine vurguda bu-lundu. Rusya’ya bazı konularda bağımlı olmaya devam ettiklerini ancak, birliktelik ve dayanışmalarını devam ettirdikleri taktirde, Rusya’nın değişikliğe uğrayacağını iddia etti. Puti’nin eski silahlara sahip olduğuna da değindi. AB ve Dünya’nın daha iyi silahlarının mevcut olduğuna işaret etti. Bunlardan birisininse dayanışma olduğuna atıfta bulundu.
İsveçliler daha az sigara içiyor; daha çok yiyorMENAF ALICI STOCKHOLM
1İsveçlilerin geçmişe göre daha az sigara içtiği ancak daha çok kilo aldıkları ortaya çıktı. İsveç İstatistik
Bürosu (SCB), İsveçlilerin hayat standartlarını ortaya koyan bir çalışma yayınladı.
Yeni çalışma ile ilgili basına bilgi veren İstatistik Bürosu’ndan Charlotte Samuelsson, “İsveçlilerin büyük bir kısmı kendisini iyi hissediyor. 9 kişiden 8’i sağlıklarının iyi ya da çok iyi olduğunu söylüyor” dedi.
1970 yılından bu yana her yıl düzenli olarak yapılan, İsveçlilerin hayat standartlarını inceleyen bu çalışmaya göre, son yılarda İsveçliler arasında aşırı kilo alma ve obezite artıyor. 1980 yılı rakamlarına kıyasla aşırı kilolu ve obez kişi sayısının ikiye katlandığını vurgulayan Charlotte Samuelsson, erkeklere oranla kadınların daha çok sağlık
problemlerinin olduğunu söyledi.
“LİSE MEZUNLARI ÜNİVERSİTELİLERE GÖRE SIK HASTALANIYOR”Samuelsson, “lise mezunları da üniversitelilere göre
sık hastalanıyor ya da sağlık sorunları bulunuyor” dedi. 1980 yılına oranla sigara içenlerin ya da snus (ağızda
üst dudak ile üst dişlerin damağının arasında kalan bolüme yerleştirilme sureti ile kullanılan nikotin torbası) kullananların oranında büyük bir düşüş yaşandığını kaydeden Samuelsson, İsveçlilerin sadece yüzde 23’nün günlük sigara içtiğini yada snus kullandığını belirterek, bunda AB yasalarının etkili olduğunu ifade etti.
Geçmiş yıllarda İsveç’te kadınların erkeklere oranla daha fazla sigara içtiğini bildiren Samuelsson, günü-müzde bu oranın eşitlendiğini de sözlerine ekledi.
11 27 MAYIS - 2 HAZİRAN 2015 ZAMANİSKANDİNAVYA
Mahmut Çebi
Yanıltırsa HDP yanıltır fakat bu gidişle o da zor görünüyorTürkiye kaynaklı siyasilerinin
Avrupa’da örgütlenme çalışmaları iki yıl önce hız kazandı. AKP’nin havalı uzmanları işe resmen el attılar. Avrupa’da halkı politize etmek, Türkiye siyasetinin bir ayağı haline getirmek için inanılmaz paralar harcadılar. Örgütlenmeler yaptılar. Gösterişli toplantılar düzenlediler. Almanların bile tepkisini çeken kalabalık mitinglere imza attılar.
İlk sınavları 10 Ağustos 2015 tarihli Cumhurbaşkanlığı seçimi idi. Siyasi katılımı artırmak için apar topar sandığı Avrupa’ya taşıdılar. Milyonlarca euroya stadyumlar kiralandı. Çok iddialıydılar. Onlara göre Avrupalı Türkler 55 yıllık hasretle sandıklara koşacaktı. Sandıklar patlayacaktı. Almanya bilbordlarına Türkçe afişler bile asıldı.
Bunca iş, Almanları rahatsız edecek düzeyde çıkarılan onca gürültü Avrupalı Türklerin faydası için yapılıyor denildi. Şu ana kadar görülmüş bir fayda olmasa da... Aslında herşey siyasetin doğası gereği sadece daha fazla oy içindi…
Amaca ulaşıldı mı? İlk sonuç Cumhurbaşkanlığı seçiminde alındı. Sonuç tam bir hüsrandı. Yüzde 40’lara yakın bir katılım beklenirken çıkan netice sadece yüzde 8,5 idi. Yenilen pehlivan güreşe doymayacaktı.
Genel seçimlerin farklı olacağı
dillendirilmeye başlandı. Tekrar sahaya inildi. Halka ulaşılmaya çalışıldı. Sahaya inildi derken yanlış anlaşılmasın. Burada da “şaşkın ördek kıçtan dalarmış” atasözümüze uygun bir tavır sergilendi. Halkın genelinin analizi yapılmadan “körün değneğini bellemesi” misalimiz hayata geçirildi. Aslında siyasi bir saha olmayan ve olmaması gereken camilere yine dadandılar. Üç kuruşluk oy için herkesin buluşma mekanlarına siyaset bulaştırdılar. Uzun sürede iyileşecek bir
yaraya sebep oldular.Bunca şey genel seçimlerde katılımı
yüzde 50 civarına çekmek için yapıldı. 7 Haziran’a iki hafta kaldı. Hedef başarılabilecek mi? Hiç zannetmiyorum.
10 Ağustos’da yapılan Cumhurbaşkanlığı seçimleri için 26 Haziranda “Mektupla oy 6 milyon, sandıkla oy 30 milyon” başlıklı bir yazı yazmıştım. O yazıda bir kere de en uygun çözümün “MEKTUPLA OY KULLANDIRMAK” olduğunu vurgulamıştım. Ancak bu yöntemin istenen yüzde 50 civarı katılımı mümkün hale getirebileceğini söylemiştim. Tabii ki dinleyen olmadı. Katılım yüzde 40 civarı bekleniyordu. Ben ise o yazıda katılımın düşük olacağını “Bunca gürültüden sonra yurtdışındaki Türk vatandaşları yine yüzde 5-10 civarında sandığa ilgi gösterirlerse o kadar masraf ne olacak?” ifadeleriyle vurgulamıştım. Katılım 8,5 civarında gerçekleşti.
Şu an yapılmakta olan genel seçimlerde de aynı durum yaşanıyor. Yüzde 50 katılım beklentisi ile başlayan süreç iyice aşağılara çekilmiş vaziyette. Geçtiğimiz hafta sonu sandığa ilgi gerçekten çok iyi oldu. Bu durum bir ümit ışığı yaktı. Fakat hafta içi iyice düşen katılım o ümidi de bitirdi. AKP adına seçim örgütlenmesini yapan bir numaralı
isim olan AKP İstanbul Milletvekili Metin Külünk’ün 20 Mayıs’ta yürüyemeyecek hale gelip hastaneye yatmasında bu tablonun etkisinin az olmadığı çok açık.
Netice ne olur?8 Nisan’da yazdığım “Dananın
kuyruğu 7 Haziran’da kopacak” yazımda bunu “Benim tahminim seçimlere katılımın yüzde 15-20 civarında olacağıdır” sözleriyle ifade etmiştim.
19 Mayıs itibarıyla son durum şöyle. 345 bin, gümrüklerde 46 bin olmak üzere toplamda 392 bin oy kullanıldı. Bu rakam 2 milyon 866 bin yurtdışı seçmenin yüzde 13,7'sine denk geliyor. Bu rakamın beklentilere ulaşma ihtimali ne yazık ki yok.
CHP ve MHP sahada pek görünmüyor. Seçmeni araçlarla sandığa taşımaya çalışan AKP’nin gayretleri ise arzulananın çok altında semere veriyor.
Sürpriz yapma ihtimali olan bir tek HDP kalıyor. Onların söylemleri oldukça iddialı olmasına rağmen bu rakamlara yansımış değil. 400 bin oy almaktan bahsetmelerine rağmen hala toplam oy 400 bine ulaşmış değil. İnsanları miting meydanına götürmekle sandığa götürmenin çok farklı şeyler olduğunu herkes acı bir şekilde öğrenmiş bulunuyor.
Benim tahminim 650 bin civarında oy kullanılacağı. Umarım yanılırım.
Amaca ulaşıldı mı? İlk sonuç Cumhurbaşkanlığı seçiminde alındı. Sonuç tam bir hüsrandı. Yüzde 40’lara yakın bir katılım beklenirken çıkan netice sadece yüzde 8,5 idi. Yenilen pehlivan güreşe doymayacaktı.
ACELE EDİN. KONTENJANIMIZ SINIRLIDIR1 ve 7. sınıflar arası öğrencileri içindir.
İRTİBAT BİLGİLERİ: Albertslund: Ali Ihsan Akkaymak - 42 20 94 40 Ishøj & Taastrup: Engin Gülmez - 51 17 14 53
I samarbejde med
Çocuklarımızın eğlenerek dini bilgilerini öğrenebilmeleri için büyük fırsat!
Derslerimiz:Elif-BaKur‛an-ı KerimEzberİlmihalSiyer (Peygamber efendimizin hayatı)
Kursumuz 27/6-2015 günü başlayıp12/7-2015 günü sona erecektir.
Katılım ücreti kr. 500,-
Ders saati:10.00-14.00
Kızlar için ilk ders günü 27/6Erkekler için ilk ders günü 28/6
Yer:IshøjUngvej Ishøj, Vejlebrovej 42 stuen
AlbertslundUngvej Albertslund, Holsbjergvej 41B
2015 YAZ OKULU
Son kayıt tarihi 15 Haziran
12 27 MAYIS - 2 HAZİRAN 2015 ZAMANİSKANDİNAVYA
İsveç’te trafik kazalarında hayatını kaybedenlerin oranında rekor düşüşZAMAN STOCKHOLM
1İsveç’te ülke genelinde Nisan ayında trafik kazalarında 11 kişi hayatını kay-
betti.İsveç Ulaştırma Kurulu (Transportstyrel-
sen) bu sayının İkinci Dünya Savaşı’ndan bu yana kaydedilen en düşük seviye olduğunu bildirdi. İsveç yollarında Nisan ayında hayatının kaybedenlerden altısının araba, ikisinin bisiklet, ikisinin kamyon ve birinin de motosiklet ile seyahat ederken meydana gelen kazada yaşamını yitirdiği belirtildi.
İsveç resmi haber ajansı TT’de yer alan
habere göre, geçtiğimiz yıl aynı dönemde 19 kişi trafik kazalarında öldü.
ÖLÜMLÜ KAZALARININ ORANININ YÜZDE 50 AZALMA YAŞANDIİsveç’in 1997 yılında karayollarında trafik
kazalarında ölüm ve ölüme yol açabilecek ağır yaralanmaların sıfıra indirilmesi ama-cıyla uygulamaya koyduğu Zero Vision (Sıfır Hayali), uygulamasından sonra yollardaki ölümlü kazalarının oranının yüzde 50 azal-dığının da altı çizildi.
İsveç’te 2013 yılı içerisinde trafik ka-zalarında hayatının kaybedenlerin toplam sayısının 264 olduğu kaydedildi.
Saygıdeğer
Fatma Gürlek hanımefendinin,Kerim Özer, Can Özer, Yakub Ufuk Özer
beyefendilerin babaları,
Kemal Gürlekbeyefendinin kayınbabası
Bilal Özerbeyefendinin
ahirete irtihali münasebetiyle,merhuma Allah’tan rahmet diler;
aile efradına, akrabalarına,ahbap, dost ve yakınlarınataziyelerimizi arz ederiz.
■ DANİMARKA
Arhus’ta polise çok ihbarda bulunuluyor
Paris ve Kopenhag’da gerçekleşen terörist saldı-rıların ardından Arhus şehrinde daha fazla kişi polise ihbarda bulunuyor. Polis şefi Allan Aarslev, “Mevcut durumda haftada en az bir ihbar alıyoruz” dedi. İhbarlar genellikle bir anda dini kıyafetler giymeye başlayan ve küçük gruplar halinde dolaşan gençler hakkında oluyor. Deneyimler gençlerin, kendileriyle iletişime geçildiğinde polisin koruyucu departmanıyla konuşmak istediklerini gösteriyor. Allan Aarslev, “Kendileriyle iletişime geçmeseydik nasıl bir tercihte bulunacaklarını kestirmek zor. Ancak işlerin kötüye gitmesini engellemek için doğru kitleyle ilgileniyoruz” şeklinde konuştu.
■ DANİMARKA
Maersk rüşvetle suçlanıyor
Danimarkalı Maersk Brezilya’nın en büyük yol-suzluk skandalına karıştı. Petrol şirketi Petrobas rüşvet ve milyonlarca kron kara para aklama iddialarıyla çalkalanıyor. Petrobas’ın eski müdürü Paulo Roberto Costa, polise verdiği ifadede birkaç yıl boyunca Ma-ersk’in Brezilya’daki ajansından para aldığını bunun karşılığında Maersk’in yan kuruluşu olan Maersk Supply’a rekabette avantaj sağlamak için bazı gizli bilgiler temin ettiğini itiraf etti. Petrobas skandalını araştıran Polis komiseri Erika Mialik Marena DR Haber’e, “Costa, Maersk’e gizli bilgi temin etmek için para aldığını kabul etti. Maersk böylece Petrobas’ın gemi kiralama ihtiyacına ilişkin rekabet avantajı sağladı” dedi.
■ DANİMARKA
Çocuk bakım merkezleri erken kapanıyorAileler stres yaşıyor ve çoğu bakım merkezlerinin açılış saat-
lerine ayak uydurabilmek için evlerini veya işlerini değiştirmek zorunda kalıyor. Dansk Erhverv, bunun sebebinin 98 beledi-yeden sadece 54’ündeki çocuk bakım merkezlerinin 17:00’dan sonra açık olması olduğunu belirtiyor.Çocuk bakım merkez-lerinin açık olduğu saatlerin iş dünyası saatleriyle uymaması
eleştiri konusu olmaya devam ediyor. Danimarka Ticaret Odası İş Eğitim ve Araştırma Departmanı Müdürü Stine Pilegaard Jespersen, “Şu anda bu merkezlerin açık olduğu saatlerin kısıtlı olduğunu görüyoruz, hem daha kısa süreliğine açıklar hem de bu konuda esnek değiller. İş saatlerinin daha esnek olduğu, hem işverenin hem de çalışanın farklı zamanlarda çalışmak zorunda
13 27 MAYIS - 2 HAZİRAN 2015 ZAMANİSKANDİNAVYAÖ M E R Ç İ F T Ç İ :
Dar gelirli vatandaşların vergilerini düşürmek istiyoruz
Liberal (Venstre) Parti’den milletvekili adayı Ömer Çiftçi, partisinin göçmen toplumu nezdinde oluşan imajının doğru olmadığını savunuyor. Parti olarak özgürlüklerden yana olduğunun altını çizen Çiftçi, helal kesimi ‘yabancı dostu’ sol iktidarın yasakladığını hatırlatıyor. HASAN CÜCÜK KOPENHAG
Göçmen kökenli partilerin genel tercihi sol blok partileri olurken, senin Liberal (Venstre) Parti’yi tercih nedenin nedir?Ben liberal görüşlü bir insanım. Libera-
lizm bireysel özgürlükler önplana çıkartır. Ben kendi değerlerimle yaşamak istediğim için tercihim Liberal (Venstre) Parti’dir. Ay-rıca ekonomik anlamda parti için bir getirisi olmamasına karşılık, devlet ve vatandaşın iyiliği için Liberal Parti büyük reformlara imza atmıştır. Geçen seçim döneminde hiçbir partinin göze alamayacağı şekilde erken emeklilik ve işsizlik parasının düşürülmesi konularında ciddi reformlar yaparak, ekono-mik krizden ülkenin daha az etkilenmesini sağlamıştır. Bütün bunlar tercih nedenim olmuştur.
Kasım 2001’de iktidara gelen Liberal Parti, Avrupa’nın en sert yabancılar yasasını çıkarttı. Partiniz ‘göçmen karşıtı olarak’ tanımlanıyor. Bu algı doğru mu?2001 seçimlerine giderken gündem daha
önce olmadığı kadar yabancılarla ilgiliydi. Sosyal Demokratlar, seçimleri kazansa aile birleşiminde 25 yaş, Liberal Parti 24 yaş uygulayacaktı. Sonuçta o seçimleri kim kazanırsa kazansın ciddi anlamda yabancı-ların haklarında kısıtlamalar gelecekti. Biz iktidardayken sol blok partileri bizi başta 24 yaş kuralı ve aidiyet konusunda eleştirmesine rağmen, kendileri 4 yıldır iktidardalar bu konuda ciddi bir değişiklik yapmadılar. Özellikle Radikal, Birlik Listesi, Sosyalist Parti, 24 yaş kuralını değiştireceğiz deyip bu vaatlerinde durmadılar. Ayrıca ‘yabancı dostu’ sol blok iktidarı sırasında helal kesim yasaklandı, çocukların sünnet edilmesine karşı olduklarını beyan ettiler.
Peki Liberal Parti’nin yabancılara bakışı nedir?Yabancılara önyargılı bir tutumu yok.
Ancak şurası bir gerçek ki; yabancıların işsizlik ve sosyal yardım alma oranı çok yüksek. Bunu da birçok siyasi parti, siyasi malzeme olarak kullanıyor. Yabancılar konusunda üst çıtayı Danimarka Halk Partisi (DF) koyduğu için ve bu partinin de oyunu sürekli arttırmasından dolayı bütün partilerde DF’in söylemine yakın bir politika yürütüyor. Biz parti olarak gerek yabancıların gerekse Danimarkalıların çalışıp, topluma katkıda bulunmasını isti-yoruz. Refah devletinin devamını istiyorsak herkesin katkı sağlaması lazım. Maalesef, sol hükümetin işbaşında olduğu son 3,5 yılda kişi başına düşen milli gelir azalmıştır ve bu hükümetin ekonomik reform gibi bir düşüncesi yoktur.
Peki ama bir taraftan yabancıların çalışıp topluma katkı sağlanmasını istiyorsunuz diğer taraftan insanlar ayrımcılıktan şikayetçi.Genel anlamda yabancılara karşı bir ay-
rımcılık var diyemem. Politikacılar ve basına sorumluluk düşüyor. Söylemlerini değiştir-meleri lazım. Yabancılar hakkında oluşan algıyı politikacılar ve basın değiştirdiğinde, işyerlerinin bakışı da değişir. Örneğin Paris ve Kopenhag’daki terör eylemlerinden sonra politikacılar çok sorumlu davranıp, Müs-lümanları hedefe almadı. Parti başkanımız Lars Lökke, ‘Bu eylemi yapanlar 1,5 milyar Müslüman’ın imajına darbe vuruyor’ diyerek, önceki açıklamalarından çok farklı bir söylem
geliştirdi. Umarım bu ılımlı söylemler devam eder.
Politikadaki şahsi hedefin nedir?Siyasette, yabancıların nüfusa göre
oranı çok düşük. Normal şartlarda Meclis’te 16-17 yabancı kökenli milletvekili olması lazım, bugün sadece 5 vekil var. Bu be-lediyelerde daha düşük. Öncelikli olarak biz bu toplumun bir bireyi olduğumuzu kabul etmeliyiz. Gerek siyasette gerekse başka alanlarda bulunup, temsil edilmeliyiz. Benim öncelikle hedefim, yabancılarla ilgili söylem değişikliği için çalışacağım. Bilgiye dayalı tartışma olsun. Göçmenler genelleme değil, farklılıklarıyla tartışılsın. Herkes bir kefeye konuluyor. Genelleştiren söylemler yabancıları rencide ettiği gibi, Danimarka toplumunun birlikte olmasına da zarar veriyor.
Göçmenleri kendi içinden çıkmış insanlar, Danimarkalılardan daha acımasız eleştiriyor. Bunu nasıl izah ediyorsunuz?Eğer kendi değerlerinizden kopmuşsanız
isminizin Ahmet, Mehmet, Ayşe olması-nın bir önemli kalmıyor. Ben seçilsem de seçilmesem de... Benim eşimin, annemin, ablalarımın başı kapalı. Ben her zaman başörtüsünü savunacağım. Helal kesimi, sünneti savunacağım. Bu benim hayatımın parçası.
Bu durum entegrasyonu engellemez mi?Entegrasyon ile asimilasyonu ayırmak
lazım. Kendi değerlerine sahip çıkmak entegrasyona engel değil, asimilasyona en-geldir. Danimarka toplumunun değerlerini saygı göstermeliyiz ama bu durum benim kendi değerlerimden kopmam anlamına gelmiyor.
Ermeni ‘soykırımıyla’ ilgili yaptığınız ‘Bu ko-nuyu tarihçilere bırakalım’ açıklamanız çok tartışıldı. Soykırım taraftarlarının hedefi ol-dunuz. Neden?100 yıl önce gerçekleşen bu olayda
sayısı hiç önemli değil Ermeni, Türk, Kürt binlerce insan hayatını kaybetmiştir. Ma-sumun ırkına bakılmaz. İlginçtir geçen yıl 99. yılda bu ‘soykırım’ demeyen ülkeler 100. yılda soykırım dediler. Yeni bir bilgiye mi ulaştılar? Ben politikacıyım, ben tarih yazamam. Uluslararası toplum Türkiye ve Ermenistan’ı bir masada buluşturmaya çalışıp, bu konuya çözüm bulmalıyız. Bazı devletler ya Türkiye ya da Ermenistan’a olan yakınlığına göre siyasi karar veriyor. Danimarka’daki gerek mevcut hükümet ge-rekse eski hükümet bu konunun tarihçilere bırakılmasını istiyor.
Peki neden size linç kampanyası oldu?Benim Türk kökenli olmamdan dolayı,
devletin resmi politikasını eleştiremedikleri
için beni hedef yaptılar. Ayrıca basında benim gibi bu konuyu eleştiren olmayınca beni tek görüp hedef gösterdiler. Biz ikti-dara gelsekte devletin resmi görüşü devam edecek. Kopenhag’daki anıta benim tepkim, yerel bir politikacının ‘bu bir soykırımdır’ ifadesine tepkidir.
Partiniz iktidara gelirse nasıl bir Danimarka olacak?Parti olarak dar gelirli vatandaşların
vergilerini düşürüp, çalışmasının karşılığını almasını istiyoruz. Sosyaldan alanlar şuan dar gelirlilerden daha yüksek para alıyor. Sağlıkta reform yapıp, aylarca süren bek-leme sürelerini kısaltacağız. Bu hükümetin kaldırdığı 30 gün içinde tedavi imkanını yeniden getireceğiz. 30 gün içinde devlet hastanesinde tedavi olamayan, özel has-tanelerde tedavi olacak, devlet ücretini ödeyecek. Ayrıca Doğu Bloku ülkelerinden gelip suça karışanlara karşı önlem alacağız. Polis sokakta daha görünür olacak.
Yabancılar yasasında yeni değişiklik olacak mı?Zorlaştırma olmayacak tam tersi eğitimli
yabancılar 24 yaş kuralı aidiyat şartına ta-kılmayacak. Geldiği toplumda aktif olanlar Danimarka’da topluma kolay uyum sağlaya-cağını düşündüğümüz için bazı kurallardan bu kişileri muaf tutacağız.
Ömer Çiftçi: Sağlıkta reform yapıp, aylarca süren bekleme sürelerini kısaltacağız. Bu hükümetin kaldırdığı 30 gün içinde tedavi imkanını yeniden getireceğiz. 30 gün içinde devlet hastanesinde tedavi olamayan, özel hastanelerde tedavi olacak, devlet ücretini ödeyecek.
14 27 MAYIS - 2 HAZİRAN 2015 ZAMANGÜNDEMKimse Yok Mu, Afrika Birliği'nden sonra Filipinlerle de anlaşma imzaladı1
Dünyanın pek çok ülkesine insani yardım çalışmaları yapan Kimse Yok
Mu Derneği'ne, ulusal ve uluslararası alanda yaptığı yardım çalışmaları nedeniyle Fili-pinler Devleti ile en üst düzeyde çalışılacak şekilde protokol imzalandı.
52 Ülkeden oluşan Afrika Birliği ile ya-pılan anlaşmadan sonra Filipinler devleti ile de dev işbirliği protokolu imzalandı. Gerek Filipinler'de gerekse de Türkiye'de yaşanabi-lecek afetlerde, karşılıklı olarak insani yardım çalışmaları yapmak, ASYA arama kurtarma tarafından Filipinler arama kurtarma ekiple-rinin eğitilmesi üzere bir araya gelinerek dev işbirliği protoklu imzalandı.
'MUTLULUK VERİCİ'Derneğin Sultanbeyli’deki merkezini
ziyaret eden Filipinli heyet, 2013 yılında ülkelerinde meydana gelen tayfun felaketin-den hemen afet bölgesine giderek kurtarma çalışması yapan KYM arama kurtarma ekiplerinin (ASYA) eğitim ve hareket mer-kezlerini görmenin mutluluk verici olduğunu kaydetti.
Kimse Yok mu, ASYA İLE FİLİPİNLER'E ÇIKARMA YAPMIŞTIKimse Yok Mu Derneği, 2 yıl önce Fili-
pinler’i adeta alt üst eden ve binlerce insanın afetzede haline geldiği tayfun sonrası arama kurtarma timleri (ASYA) ile bölgeye çıkarma yapmıştı. Türkiye'den binlerce kilometre uzaklıktaki Filipinler'e ulaşan ve yetkililerden afetin boyutları ve ihtiyaçlar konusunda bilgi alan ASYA ekipleri hemen çalışmalarına başlamış ve günlerce devam eden arama kurtarma ve yardım çalışmalarını koordine etmişti.
2 YIL SONRA GENELKURMAY'DAN PLAKETFilipinler’in yaşadığı bu felaket üzerine
insani yardım çalışmalarını hızlı bir şekilde organize eden Kimse Yok Mu, Filipinler dev-let yöneticilerinin büyük takdirini kazandı. Yardım çalışmaları sırasında da üst düzeyden takdir ve şükran hisleri ile karşılaşan dernek yöneticileri, çalışmalarını tamamladıktan sonra Türkiye'ye döndü. Bu çalışmaların üzerinden geçen 2 yılın ardından, ülkenin en zor zamanlarında yanlarında olan Kimse Yok Mu Derneği, Filipinler ülkesinin Genel Kurmay Başkanlığı tarafından özel bir plaket aldı.
Ayrıca, Kimse Yok Mu Derneği Genel
Başkanı İsmail Cingöz'e üstün gayretlerin-den dolayı teşekkür belgesi takdim edildi.
ŞEREF PLAKETİTürkiye’ye özel bir heyetle gelen Filipinler
devleti temsilcileri Kimse Yok Mu Derneği ile yapılan dev işbirliği protokol anlaşma son-rası, KYM'nin Filipinler'de yapmış olduğu çalışmalardan dolayı 'şeref plaketi' verdi. Filipinler Adalet Bakan yardımcısı Mr Aziz, Genel Kurmay Başkan yardımcısı Kornel Burgoz, yabancı ticaret odaları başkanı Gani Magatoman ve genel kurmay sözcüsü Do Get'ten oluşan heyet Kimse Yok Mu genel merkezini ziyaret etti. Heyet, dernek genel sekreteri Savaş Metin tarafından karşılandı. Yardım çalışmaları, organizasyon ve diğer çalışmaların merkezi olan Sultanbeyli’deki dernek binasına gezen heyet, hem ülkele-rinde yapılan arama kurtarma çalışmaları, hem de ASYA ekiplerinin eğitim ve yönetim merkezlerini yakından görme imkânı buldu.
BİZDEN ÖNCE AFET BÖLGESİNE GİTTİLERHeyet, insani yardım çalışmalarının
yürütüldüğü merkezi ‘hayret verici’ olarak niteledi. Filipinler Genel Kurmay Başkan yardımcısı Kornel Burgoz, Filipinler’de mey-dana gelen afette takdire şayan çalışmalar
yapmıştınız. Nasıl bir çalışma ortamları var ki , bizim devletimiz gelmeden, Türkiye'den buraya geldiler diye merakımı gizlemiştim. Şu an merak ettiğim kurumu görmekten ve burada olmaktan çok mutluyum'' dedi.
KENDİ AİLELERİNİ KURTARACAK GİBİ ÇALIŞTILARFilipinler Genel Kurmay Başkanı adına,
Adalet Bakan Yardımcısı Mr Aziz tarafından verilen 'şeref plaketi’ KYM genel sekreteri Savaş Metin’e verildi. Törende konuşan Filipinler adalet bakan yardımcısı Mr Aziz, ''Kimse Yok mu Derneği, 2013 yılında mey-dana gelen tayfunda özellikle Asya arama kurtarma ekipleri inanılmaz işler yaptılar. Bi-zim devletimiz afet bölgesine gelmeden önce Asya timleri geldi. Bizlerden bilgi aldıktan sonra detaylı bir çalışma başlattılar. Arama kurtarma konusunda ne kadar uzman ol-duklarını yaptıkları kurtarma çalışmalarıyla, kullanmış oldukları donanımlı ekipmanlar ile göstermiş oldular. En önemlisi, kendi ailelerini kurtaracak gibi çalışıyor olmaları bizleri çok memnun ve mutlu etti. En başta sayın başkanımız İsmail Cingöz Bey'e, arkadaşlarına, gönüllü insanlara, özellikle ASYA ekibine şükranlarımı sunuyorum. Fili-pinler'e yardım eden uluslararası sivil toplum kuruluşlarının başında geliyor olması, bizim
burada olmamızla bağlantılı diyebilirim.
70 ÜLKEDEN TAKTİR VE TEŞEKKÜR BELGESİDerneğin yapmış olduğu çalışmalar,
Türk-Filipinler halkları arasında derin bir bağ kurulmuş ve yapılan yardımlar netice-sinde acılar hafifletilmiş, sıkıntılara ortak olunmuştur'' dedi.
Kimse Yok Mu Derneği genel sekreteri Savaş Metin de Filipinli heyetin Türkiye’de olmasından ve kendilerine verilen şeref pla-keti nedeniyle şükranlarını ifade ederek şöyle konuştu : “Öncelikle Afrika Birliği ile her konuda çalışmak üzere protokol anlaşması yaptığımızı belirtmek istiyorum. Bu bağ-lamda, Filipinler devleti adına Genel Kurmay başkanı bir heyet göndererek teşekkürlerini göndermiş olması bizleri mutlu etti, ken-dilerine buradan teşekkür ediyorum'' dedi. Savaş Metin sözlerini sürdürürken,'' Kimse Yok Mu olarak dünyanın neresinde insan adına, insanlık adına bir ihtiyaç varsa orada olacağımızı ifade etmek istiyorum. Derne-ğin faaliyetleri nedeniyle bir çok ülkeden şeref ve üstün hizmet madalyası aldıklarına dikkat çekti. Metin, başta TBMM olmak üzere birçok ülkenin meclis başkanlığından üstün hizmet madalyası aldıklarını hatırlattı. Japonya, Filipinler, Peru, Somali, Bosna, Sırbistan, Arnavutluk, Malavi gibi 70 ülkeden de takdir ve teşekkür belgesi aldıklarına dikkat çeken Metin, “113 ülkede ihtiyaç sahibi insanlara milletimizin yardımlarını ulaştırdık, ulaştırmaya da devam edeceğiz” dedi.
6 BİN 500 KİŞİYE ACİL GIDA PAKETİKimse Yok Mu Derneği, Filipinler’deki
Haiyan Tayfunu’nun yerle bir ettiği Taclo-ban şehrine ilk ulaşan insani yardım ekibi olmuştu. ASYA ekiplerine özel olarak tahsis edilen helikopter ile tüm bölge taranarak en ücra köşelere kadar arama kurtarma çalışmaları yapılmış, sonrasında yıkılan sağlık tesisinin yeniden yapılması yanında kadın sığınma merkezi ve bir yetimhane yapılarak bölgede hizmet vermeye başlamıştı. Bölge-deki çalışmalarda ayrıca 6 bin 500 kişinin istifade edeceği 25 tonluk acil gıda paketinin dağıtımı da yapılarak bölge insanının yaraları sarılmaya çalışıldı. Bunlara ek olarak yine Kimse Yok Mu tarafından eğitim çağındaki öğrenciler için 50 bilgisayar ve tam donanımlı bir ambulans da yerel yöneticilere teslim edilmişti. CİHAN
Hasta yatağında emekli edilen emniyet müdürü Abdülkadir Uysal vefat etti1
Kanser tedavisi gördüğü hastanede solunum cihazına bağlıyken emeklilik
tebligatı yapılan 1. Sınıf Emniyet Müdürü Abdulkadir Uysal hayatını kaybetti. Geçti-ğimiz günlerde iki polis, Uysal’ın emeklilik işlemlerini hastanede yapmış, ardından da kimliğine el koymuştu.
Emniyet Genel Müdürlüğü Yüksek Değerlendirme Kurulu kararı ile geçtiğimiz günlerde değişik rütbelerdeki bin 776 em-niyet müdürü ile 10 emniyet amiri, tasfiye niteliği taşıyan bir uygulamayla Emekli edilmişti. Zorunlu emekli edilen emniyet müdürleri arasında 1. Sınıf Emniyet Müdürü Polis Başmüfettişi Abdulkadir Uysal da yer alıyordu. 26 yıldır kurum bünyesinde değişik şehirlerde farklı görevlerde hizmet eden Uysal’a emeklilik duyurusu, hasta yatağında cep telefonu kısa mesajı ile yapılarak ‘ilişik kesme’ işlemleri için kuruma başvurması
istendi. Kararı saygıyla karşılayan Uysal, yatağa bağlı olarak tedavi gördüğünü be-lirterek durumu doktor raporu ile bildirdi. Ancak Emniyet Genel Müdürlüğü, hasta müdürün taburcu olmasını beklemeden Malatya İl Emniyet Müdürlüğü’nden 2 polis memurunu görevlendirerek, hastanede ilişik kesme işlemlerinin yapılması talimatını verdi. Görevli polis memurları hastaneye gelerek, Uysal’dan, kuruma ait olduğu belirtilen kimlik ve rozetini istedi. Ayrıca, ilişik kesme işlemleri için hazırlanan evraklara imza attırarak ayrıldı.
"BÜYÜK İDEALLERİM VARDI" DEMİŞTİAbdulkadir Uysal, vefat etmeden önce
son mülakatını zor şartlar altında vermiş, emekli edilişinin üzüntüsünü paylaşmıştı. Rahatsızlıkları nedeniyle konuşmakta bile güçlük çeken Abdulkadir Uysal, 1989 yılında
emniyet bünyesinde görev yapmaya başla-dığını belirtmişti. Kurum bünyesinde farklı şehirlerde değişik görevlerde yer aldığını an-latan Uysal, “Bu mesleğe başlarken çok bü-yük ideallerim vardı. Millete, vatana hizmet etmek için ‘dürüst bir şekilde çalışacağım’ diye kendime söz vermiştim. Bingöl’ün Genç ilçesinde görev yaptım. 1994 yılında terörün yoğun olduğu dönemde çalıştım. Gece gün-düz demeden çalıştık. Çünkü biz bu ülkeyi çok seviyoruz.” ifadelerini kullanmıştı.
KİMLİĞİNE HASTA YATAĞINDA EL KOYMUŞLARDIUysal g günkü röportajında şunları
söylemişti: “Hastanede solunum cihazıyla yaşıyordum. Lavaboya bile oksijensiz gide-miyordum. Kuruma gelemeyeceğimi doktor raporuyla bildirdim. O arada yaşam müca-delesi veriyordum. Beni gıyaben emekliye
sevk etmişler. Ertesi gün 2 polis memuru geldi. Mühür beratı, zimmet defteri, mühür, kimlikleri vermemi istediler. Psikolojim zaten altüst olmuştu. Evrakların evde olduğunu, şu an temin edemeyeceğimi söyledim. ‘Biz ilişiği kesmek zorundayız’ dedi, tutanak tutarak işlemleri yaptılar. Kimliğimi istediler. 26 yıldır kimlikten ayrılmadığım için kimliği verirken o an fenalaştım. O an dünyam yıkıldı.”
GAZİANTEP’TE TOPRAĞA VERİLECEKAbdulkadir Uysal'dan acı haber bugün
geldi. Hasta yatağındayken kimliğine al konulan Uysal, ailesiyle birlikte yaşadığı Ma-latya’da hayatını kaybetti. Uysal’ın cenazesi sabah saatlerinde memleketi Gaziantep’in Nizip ilçesine gönderildi. Cenazesinin ikindi namazının ardından kılınacak cenaze namazı sonrası Nizip Mezarlığı’nda toprağa verile-ceği öğrenildi. CİHAN
VİCDANIN SESİ KISILIRSA
27 MAYIS - 2 HAZİRAN 2015 ZAMAN
EMEL TEMİZAY
1Çocukların ebeveyniyle uyuma ısrarı alışkın olduğumuz bir durum. Beş ya-
şındaki Zeynep K. de geceleri korktuğu için yatağında tek başına yatamayan miniklerden biri. Anne-babası kızlarının korkusunun sebebini anlamak ve problemi çözmek için uzmana başvuruyor. Uzman, yaptığı çalış-malar sonucunda Zeynep’in babasının an-nesine zarar vereceğine dair endişeleri oldu-ğunu anlıyor. Bu nedenle annesinin yanında uyuyarak onu koruyabileceğini düşünüyor. Sonuç aileyi oldukça şaşırtıyor. Çünkü çok mutlu ve huzurlu bir aile ortamları olduğu kanaatindedir çift. Daha sonra aileyle yapılan ayrıntılı değerlendirmede kız çocukları he-nüz üç yaşındayken babanın anneye fiziksel şiddet uyguladığı ortaya çıkar. Ebeveyn 2 yıl önceki olayın evlatlarını bu kadar etkilemiş olabileceğini tahmin edemiyorlar haliyle. Eğer yaşadıkları sorunu çocuğun önünde çözebilselerdi Zeynep’in bu korkusu da orta-dan kalkacaktı. Sorun, babanın annesinden özür dilemesiyle geç de olsa çözülüyor. An-cak her aile çocuğunun sıkıntısını gidermeyi başaramıyor ne yazık ki.
Evlilikte aynı çatı altında yaşayan iki farklı bireyin fikir ayrılıklarına düşmesi gayet doğal. Hemen her ailede bazı çatışmalar ve gerginlikler yaşanabilir. Doğru olmayan tartışmaların çok sık tekrarlanması. Eşlerin birbirlerini sözel ve fiziksel incitmeye baş-laması, saygı ve sevgiden yoksun iletişim kurmaları evdeki çocukların psikolojisinde derin yaralar açabiliyor.
Kavgalar gelişimi etkiliyorHiç anlaşmazlığın olmadığı aile ortamı
mümkün değil. Ama en azından tartışmayı uzatmamak, bir şekilde tatlıya bağlamak ve ailede huzur ortamını esas haline getirmek maharet! Arada bir yaşanan ufak tefek so-runlar çocukları fazla etkilemiyor. Hatta bazı uzmanlara göre, onların psikolojik açıdan daha dayanıklı olmalarını bile sağlıyor. Ama tartışmaların sık sık yaşanması, uzun sürmesi, evdeki atmosferin devamlı gergin olması çocuğun duygusal gelişiminde olum-suz tesirler oluşturuyor. Çünkü minikler, olayları kendi dünyalarında, kendi üzerle-rinden yaşıyor. Psikolog Sümeyye Demir’e göre okulöncesi dönemde, anne-babasının kavgasını çocuklar “Birbirlerini sevmiyorlar, dolasıyla beni de sevmiyorlar.”, “Birbirlerine kötü davranıyorlar, bana da böyle davranır-larsa...” şeklinde algılıyor. 9-10’lu yaşlarda ise suçlu arayışı başlıyor. “Hangisi hatalı, hangisi daha fazla sorun çıkarıyor.” diye düşünerek taraf belirlemeye başlıyorlar. Aile kavgaları ergenlikte çok daha sıkıntılı bir durum oluş-turabiliyor. Dışarıya yönelmenin, arkadaş ilişkilerinin öneminin artmaya başladığı bu süreçte aile içi kavgalar ergenleri aileden iyice uzaklaştırabiliyor.
Çocuk psikiyatri uzmanı Ceyhun Ca-ferov insanlarda oluşan psiko-sosyal pek çok rahatsızlığın ortaya çıkmasını çocukluk çağında yaşanan böyle tatsız hatıralara bağlıyor. Örneğin hayata karşı isteksizlik, insanlara düşmanca hisler geliştirmek, hayvanlara eziyet etmekten zevk almak, yalancılık, hırsızlık, çeşitli tikler edinmek, özgüven eksikliği, çekingenlik gibi birçok psikolojik rahatsızlığın temelinde huzursuz aile ortamında yetişmek etkili. Böylesine bir atmosferde yetişen çocuklar tırnak yeme, yalan söyleme, uyku bozukluğu, idrar ka-çırma ve saldırganlık gibi davranış problemi yaşayabiliyor.G
ERÇEKTEN ‘ÇOCUKLAR DUYMASIN’ MI?
Birçok anne-baba tartışmaya başladığı anda çocuklarının etkilenmemesi için yan-larından uzaklaşıp başka bir odaya geçiyor. Psikolog Sümeyye Demir, iyi niyetle yapılan davranışın aslında tam olarak doğru olmadığı kanaatinde. Şöyle ki başka bir odada tartışan ebeveynlerden gelen sesler, çocuğu kendi
hayal dünyasındaki şiddetin derinliği ölçü-sünde etkiliyor. Oysaki anne-babası yanında tartışırken onların davranışlarını görmesi, ebeveynlerden birinin yüzündeki gülüm-semeyi ve doğallığı sezmesi onu rahatlatan bir durum. Böylece minik, kendisini emniyet içerisinde hissetmeye devam etmiş oluyor. Burada önemli olan nokta bu tartışmaların kavgaya dönüşmeyen, anlaşmazlıkları çöz-meye çalışan bir tutum içerisinde sürdürülmesi ve mutlaka bir sonuca bağlanması. Böylece minikler zaman zaman anlaşmazlıkların ola-
bileceğini, bununla ilgili konuşulabileceğini de öğrenmiş oluyor. Psikolog Demir, konuşularak çözülemeyecek ya da gerginliğin tırmanabi-leceği tartışma konularının çocuğun yanında açılmaması konusunda uyarıyor. Açıldığı takdirde ise gerginlik oluşmadan ‘Biz en iyisi bu konuyu daha sonra konuşalım.’ diyerek konu kapatılmalı. Hiç şüphesiz, küçüklerin bilmemeleri gereken bazı konular da söz konusu olabiliyor aile hayatında. Eğer ebevey-nlerin anlaşamadığı mesele çocukları gelecekle ilgili endişelendirebilecek iflas, borç ya da
hastalık gibi konularsa onları bu üzüntülerden korumak şart. Ya da tartışma konusu çocuğun eğitim ve terbiyesiyle ilgiliyse onun olmadığı ortamda anlaşıp çözüme ulaştıktan sonra ona bilgi verilmesi daha uygun. Aksi takdirde kendi isteğini ya da yaptığını onaylamayan ebeveyne karşı öfke hissedebilir. Yetişkinler tartışma sırasında birbirlerini suçlarlarsa ço-cukların dünyasında hatalı olan ebeveyne olan güvende azalma kaçınılmaz oluyor. Güveni tesis edemeyen anne babayı ise ilerde çok daha zor günler bekliyor.
Kavga ederken çocuğu unutmayın!
27.05.2015 03:00 04:24 13:16 17:42 21:56 23:09 28.05.2015 03:00 04:22 13:16 17:43 21:58 23:11 29.05.2015 02:59 04:21 13:16 17:44 21:59 23:12 30.05.2015 02:58 04:20 13:16 17:44 22:01 23:13 31.05.2015 02:57 04:18 13:17 17:45 22:03 23:14 01.06.2015 02:56 04:17 13:17 17:46 22:04 23:15 02.06.2015 02:56 04:16 13:17 17:46 22:06 23:16
STOCKHOLM İmsak Gün. Öğl. İkindi Akşam Yatsı
27.05.2015 02:27 03:47 12:52 17:21 21:45 22:55 28.05.2015 02:26 03:45 12:52 17:22 21:46 22:56 29.05.2015 02:25 03:44 12:52 17:23 21:48 22:57 30.05.2015 02:24 03:42 12:52 17:23 21:50 22:58 31.05.2015 02:23 03:41 12:52 17:24 21:52 23:00 01.06.2015 02:22 03:39 12:53 17:25 21:54 23:01 02.06.2015 02:21 03:38 12:53 17:25 21:55 23:02
DRAMMEN İmsak Gün. Öğl. İkindi Akşam Yatsı
27.05.2015 03:00 04:24 13:16 17:42 21:56 23:09 28.05.2015 03:00 04:22 13:16 17:43 21:58 23:11 29.05.2015 02:59 04:21 13:16 17:44 21:59 23:12 30.05.2015 02:58 04:20 13:16 17:44 22:01 23:13 31.05.2015 02:57 04:18 13:17 17:45 22:03 23:14 01.06.2015 02:56 04:17 13:17 17:46 22:04 23:15 02.06.2015 02:56 04:16 13:17 17:46 22:06 23:16
27.05.2015 02:58 04:11 13:21 17:52 22:19 23:21 28.05.2015 02:57 04:09 13:21 17:52 22:21 23:23 29.05.2015 02:56 04:08 13:21 17:53 22:23 23:24 30.05.2015 02:55 04:06 13:21 17:54 22:25 23:25 31.05.2015 02:54 04:04 13:22 17:54 22:26 23:27 01.06.2015 02:53 04:03 13:22 17:55 22:28 23:28 02.06.2015 02:52 04:01 13:22 17:56 22:30 23:29
27.05.2015 02:58 04:12 13:24 17:55 22:24 23:29 28.05.2015 02:56 04:10 13:24 17:56 22:26 23:30 29.05.2015 02:55 04:08 13:25 17:57 22:28 23:31 30.05.2015 02:54 04:07 13:25 17:58 22:30 23:33 31.05.2015 02:53 04:05 13:25 17:58 22:32 23:34 01.06.2015 02:52 04:04 13:25 17:59 22:34 23:35 02.06.2015 02:52 04:02 13:25 18:00 22:36 23:36
27.05.2015 02:52 04:04 13:29 18:03 22:42 23:44 28.05.2015 02:51 04:01 13:29 18:04 22:45 23:45 29.05.2015 02:49 04:00 13:29 18:05 22:47 23:47 30.05.2015 02:48 03:58 13:29 18:05 22:49 23:48 31.05.2015 02:47 03:56 13:30 18:06 22:51 23:50 01.06.2015 02:46 03:54 13:30 18:07 22:53 23:51 02.06.2015 02:45 03:52 13:30 18:07 22:55 23:53
HELSİNKİ İmsak Gün. Öğl. İkindi Akşam Yatsı
TAMPERE İmsak Gün. Öğl. İkindi Akşam Yatsı
OSLO İmsak Gün. Öğl. İkindi Akşam YatsıGÖTEBORG İmsak Gün. Öğl. İkindi Akşam YatsıKOPENHAG İmsak Gün. Öğl. İkindi Akşam Yatsı
27.05.2015 03:19 04:46 13:23 17:44 21:47 23:04 28.05.2015 03:19 04:45 13:23 17:45 21:48 23:05 29.05.2015 03:18 04:44 13:23 17:46 21:50 23:06 30.05.2015 03:17 04:42 13:23 17:46 21:51 23:07 31.05.2015 03:16 04:41 13:23 17:47 21:53 23:07 01.06.2015 03:16 04:40 13:23 17:47 21:54 23:08 02.06.2015 03:15 04:39 13:23 17:48 21:55 23:09
27.05.2015 03:09 04:36 13:14 17:36 21:40 22:56 28.05.2015 03:09 04:34 13:14 17:37 21:41 22:57 29.05.2015 03:08 04:33 13:14 17:37 21:43 22:58 30.05.2015 03:07 04:32 13:14 17:38 21:44 22:59 31.05.2015 03:06 04:31 13:14 17:39 21:46 23:00 01.06.2015 03:06 04:30 13:14 17:39 21:47 23:01 02.06.2015 03:05 04:28 13:15 17:40 21:49 23:02
ODENSE İmsak Gün. Öğl. İkindi Akşam Yatsı
27.05.2015 03:19 04:46 13:23 17:44 21:47 23:04 28.05.2015 03:19 04:45 13:23 17:45 21:48 23:05 29.05.2015 03:18 04:44 13:23 17:46 21:50 23:06 30.05.2015 03:17 04:42 13:23 17:46 21:51 23:07 31.05.2015 03:16 04:41 13:23 17:47 21:53 23:07 01.06.2015 03:16 04:40 13:23 17:47 21:54 23:08 02.06.2015 03:15 04:39 13:23 17:48 21:55 23:09
AARHUS İmsak Gün. Öğl. İkindi Akşam Yatsı
27 MAYIS - 2 HAZİRAN 2015 ZAMAN
Cömertlik, rahmet kapılarını açarMELEK ÖZDEN
1Cömertlik ne güzel bir haslet... Hele de rıza-ı ilahi istikametinde hiçbir çıkar
gözetmeksizin yapıldığında. Verdiğin şey-lerin hesabını yapmadan ihtiyacı olanlara, büyük küçük demeden bağışladığında çok daha büyük anlamlar ifade ediyor. O kadar kolay olmasa da Asr-ı Saadet’ten günümüze bu duyguyu doruklarda yaşayan insanlar olmuş. Evvela insanların en cömerdi Kâi-natın Efendisi (sallallahu aleyhi ve sellem) bizzat yaşayarak tüm insanlığa göstermiş bunu. Zira O (aleyhissalatü vesselam) aç-lıktan karnına taş bağladığı halde eline ne geçtiyse hepsini paylaşmış. O’nun yıldızları olan ashab da aynı çizgiden gitmiş. Nebiler Serveri’nin dostum dediği Hazreti Osman, yüzlerce deveyi bir an bile düşünmeden ver-miş. Şanlı sahabi Abdurrahman bin Avf yedi yüz develik malı gözü kapalı teslim ederek
cennetle müjdelenme bahtiyarlığına ermiş. Vermenin o eşsiz tadını alanlar bu dönemde de gelmiş. Zira onlardan bazıları arkasında hesabını veremeyeceği hiçbir malı bırakmak istememiş. Bunlardan biri Hacı Kemal Erimez. Yedi sülalesine yetecek zenginlikte olmasına rağmen son yıllarında kiralık bir evde, bir okulun mütevazı odasında yatıp kalkmış. Arkasında dünya namına hiçbir şey bırakmamış. Bir diğeri ticaretten çok iyi paralar kazanıp onlarla zeytin tarlaları, daireler, dükkânlar almış. En sonunda ken-disine, Yüce Rabb’imizce emanet olarak verildiğini düşündüğü bütün kazandıklarını asıl sahibinin rızasını kazanmak için harca-mış. Bu hususta Peygamber Efendimiz, cö-mert kişinin, Allah’a, insanlara ve cennete yakın, cehennemden ise uzak olduğunu buyuruyor. Ebû Hureyre’den (radıyallahu anh) rivayet edilen ve Nebiler Serveri’nin ashabına anlatmış olduğu ‘Buluttan Gelen Ses’ kıssası da vermenin Allah katında de-
receleri yükselttiğini gösteriyor.
İNFAKIN DEĞERİNİ BİLENLEREFahri Kainat Efendimiz’in (sallallâhu
aleyhi ve sellem) şöyle buyurduğu anlatılır: Adamın biri bir gün çölde yürürken “Filan-canın bahçesini sula” diye buluttan bir ses duyar. Şaşırmış vaziyette işittiklerinin nerden geldiğine bakar. Sesin bir buluttan geldiğini fark edince onu takip eder. Bir de ne görsün! Bulut derhal emredilen yere doğru yönelir ve suyunu taşlık bir araziye boşaltır. Adamın şaşkınlığı devam eder, zira su yataklarından biri, suyun hepsini toplar. Sanki bir şeyler onun, o tarlayı sulaması için elinden geleni yapıyordur. Vakit kaybetmeden adam suyu akış istikametinde takip etmeye başlar. Bir de bakar ki, başka bir adam bahçesinde suyu sağa sola dağıtıp duruyor. Suyu takip eden kişi, bahçedekine “Ey Allah’ın kulu adın nedir?” der. Adam, bulutun bahçesini sulamasını isteği kişidir. Bahçesini sulayan
kişi buluttan sesi duyan adama, adını neden öğrenmek istediğini sorar. Yaşadıklarını anlatan adam “Ben bulutun içinden bir ses duydum. Senin ismini vererek ‘Filancanın bahçesini sula’ diye emredildi. Sen bu dere-ceye erecek ne yapıyorsun? Bahçedeki bulut bile tarlanı sulaman için yağmur boşaltıyor?’” diye söyleyince. Adam ise şöyle cevap verir: “Mademki bunu sordun, söyleyeyim. Ben her yıl bahçemden belli bir miktar mahsul elde ederim. Sonra oturur bir hesap yaparım. En sonunda da ürünümün üçte birini tasadduk ederim. Üçte birini yeriz. Diğer üçte birini de tohumluk olarak bahçeye ayırırım.” der.
Bizler infak etmenin Rabb’imiz katında ne kadar değerli olduğunu pek anlaya-mıyoruz ne yazık ki. Ancak yaptığımız en küçük bir iyilik Allah katında derecemizin yükselmesine vesile olabilir. Önemli olan sadece O’nun rızasını gözeterek vermenin tadına varmak.
27 MAYIS - 2 HAZİRAN 2015 ZAMAN
Erdoğan: “Bu fakir hiçbir zaman sultan olma gayretinde olmadı.”
Nabi Avcı’nın “eğitim fevkalade” dediği vakitlerde, Ankara’da bir okul müdürü öğrencinin kafasıyla tahta siliyordu. CHP, “Merkez Türkiye” projesini açıkladı.
Tokat’ta polisten 60 yaşındaki çiftçiye tekme.
Türkiye’de her 5 gençten 1’i işsiz...
Yalçın Akdoğan, HDP’nin barajı aşması halinde çözüm sürecini bitireceğini söyledi.
Basını susturma girişimleri...
E
Nabi A c ’n n “eğitim fe kalade” dediği akitlerde
Her yiğit’in yoğurt yiyişi farklıdır.
Bal tutan parmağını yalar.
Büyük aşklar bir TOMA’yla başlar.
27 MAYIS - 2 HAZİRAN 2015 ZAMAN
YAZ MEYVELERİNİN DÜŞÜNDÜRDÜKLERİKİRAZ: Tekli kirazlara haksızlık ediliyor. Her kirazın bir çifti olması mı lazım illa? Üstelik çiftli kirazı kulağına takıp “bak küpe yap-tım” diyen çocuklardan uzak tutun.ERİK: Tamam iyi hoş da, bunun kadar abartılıp çok yiyince de acayip karın ağrısı yapan bir dünya nimeti tanımıyorum. Bazı insanlara benziyor…KAYISI: İç Anadolu kültürünün erik yerine ikâme etmeye çalıştığı ama beceremediği şey.YENİDÜNYA: Her duyduğumda aklıma is-temsiz şu dizeler geliyor: “Eski dünya, yeni dünya, bütün akvam-ı beşer!” Haliyle yabancılaşıyorum.ÇİLEK: Kokusu güzel de, artık hangi mey-venin kokusu var ki azizim?KARPUZ: Küçükken kabuğa en yakın kısımlarını çok seviyordum neyse ki! Zira oraları ben yemesem, her karpuz aldığı-mızda ailecek yarısını çöpe atacaktık.
CUMBURLOP NİKİ
BU SAY FA, M. FET HUL LAH GÜ LEN HO CA EFEN DI’NIN SOH BET VE YA ZI LA RI ESAS ALI NA RAK HAZIRLANMAKTADIR.
kur su@za man.com.tr
İkindi Sohbetleri
İkindi Sohbetleri
nbiya-i izâm ve onların yolunu takip eden bu büyük zatlar, irşat ve tebliğ vazifesini hayatları-nın gayesi bilmiş, duygu ve düşüncelerini hep o iş etrafında örgülemiş, gözlerinin içine başka hayallerin girmesine asla müsaade etmemiş,
hep doğru düşünmüş, doğru karar vermiş ve doğru hareket etmişlerse, o zaman, zılliyet planında onların takipçileri olan günümüz mürşitlerinin de, mefkûrelerine hep sâdık kalma-ları, yüzlerine gülen dünyanın cazibedar güzellikleri karşı-sında asla yol ve yön değiştirmemeleri gerekir. Aksi takdirde dine hizmet şerefiyle serfiraz kılınan bir fert, asıl vazifesini unutup dünyanın cazibedar güzellikleri peşinden koşarsa, maksadının aksiyle tokat yer ve hayatını fiyaskolar fasit dai-resi içinde sürdürür durur.
Meselâ günümüzde, vira bismillah deyip ilim ve irfan hayatımız adına okul, üniversite, hazırlık kursu ve kültür lo-kalleri açan, dünyanın dört bir yanına hicret ederek bu işin rehberliğini yapan insanlar, Allah’ın rızası ve Efendimiz’in (sallallâhu aleyhi ve sellem) teveccühünü kazanmayı bir tara-fa bırakıp, kendilerince başka dünyevî işlerin peşinde olurlar-sa, peşinden koştukları o işlerde başarısız olur, künde künde üstüne devrilebilirler.
Evet, bidayette çok yüksek ideallere talip ve dilbeste olan bu insanlar, bunu bırakır, çok küçük şeylere tenez-zül eder, dünyevî bir kısım projelere girerlerse, ahiret pro-jelerindeki vazife ve işlerini karıştırırlar. Böyle olunca da, Cenâb-ı Hak, peygamberlik mesleği olan irşat ve tebliğ vazifesini, bu büyük manevî nimeti onların elinden alaca-ğı gibi, dünyevî işlerinde de onları muvaffak kılmaz. Hatta bir kısım başarılar söz konusu olursa, bunu bir mekr-i İlâhî bilmeli ve bu ağır günahın cezasının öteye havale edildiği düşünülmelidir.
KONUMUNUN HAKKINI VERElbette ki inanan insanlar içinde de ticaretle uğraşan, çalı-şıp çabalayan, para kazanan, maddî imkân ve servet-lere sahip bulunan insanlar olacaktır. Fakat kader-i İlâhî tarafından bir insan bir yere sevk olunmuş ve sevk olunduğu o konum bir nefer misali kendine ait hiçbir şeyi düşünmeksizin sırf millet hesabına çalışıp çabalamayı gerektiren bir makamsa, insanın bu mazhariyetin farkında olup ona göre hareket etmesi gerekir.
Evet, kâ-hir bir kudret taraf ından bir vazife
taksimi yapılmış ve buna göre herkese bir yer düşmüştür. Bazıları ticaretle uğraşıp sanayi ile iştigal ederken, bazıları da bir yerde memur olup öğretmenlik, rehberlik veya idarecilik yapmaktadır. İşte öyle vazifeler, öyle konumlar vardır ki, o vazife tam bir adanmışlık içinde, irşat, tebliğ ve temsil dışında başka hiçbir şey düşünmemeyi gerektirir. Dolayısıyla herkes bulunduğu yerin hakkını vermeye, bulunduğu o konumda rantabl olmaya çalışmalıdır.
Meselâ, idareci, rehber, öğretmen konumunda bulunan bir insanın omuzları üzerinde, okumada farklı yöntemler geliştirme, farklı terkip ve tahlillere ulaşma, konuları daha renkli ve daha farklı formatlarla sunma ve böylece kalp ve zihinleri aydınlatma gibi önemli bir vazife bulunuyorken, bütün bunları bırakıp dünyevî bir kısım emeller peşinde koşması; koşup kalp ve zihin dağınıklığına düşmesi ne öl-çüde doğrudur; sizlerin iz’an, insaf ve vicdanlarınıza havale ediyorum. Bu açıdan, Allah bazılarını bu istikamete sevk etmişse, o talihliler, artık hedefe kilitli bir hâlde, başka hiç-
bir arayışa girmeden, sağa-sola bakmadan, herhangi bir inhiraf yaşamadan yollarına devam etmesini bilmelidirler. Eğer onlar bu mevzuda hedef ve gayelerinden sapmaz, saf-vet ve samimiyet içinde sa’y u gayretlerini de-vam ettirirlerse, Cenâb-ı Hak da onlara eks-tra lütuflarda bulunur ve onlara çok önemli hizmetler, o hizmetlerde çok önemli muvaffakiyetler nasip eder.
O, YARI YOLDA BIRAKMAZMeselâ sizin hakkınızda bir camide müezzinlik veya vaizlik yapacağınıza dair bir takdir vardır. Siz bu imkân ve fırsatı de-ğerlendirir, söylediğiniz her şeyi kalbinizin sesi olarak söyler, duygularınızı, kalbinize bir mızrap vuruyor gibi seslendirir, dilinizden dökülen her kelimenin gönlünüzün sesi olmasına dikkat edersiniz. Allah’ı duyurma, O’nun gönüllerde iz bırak-ması ve heyecan uyarması mevzuunda ölesiye bir gayret sarf edersiniz. Kendinizi anlatmaz, kendiniz adına milletin takdir-lerinden bir şey kotarmaya uğraşmazsınız, Cenâb-ı Hak da ekstra istidatlar bahşedip mevcut kabiliyetinizin çok üstünde size muvaffakiyetler ihsan eder. İsterseniz Alvar İmamı’nın şu ifadelerine bir de bu açıdan bakabilirsiniz:
Sen Mevlâ’yı seven deMevlâ seni sevmez mi?Rızasına iven deHak rızasın vermez mi?
Sen Hakk’ın kapısındaCanlar feda eylesenEmrince hizmet etsenAllah ecrin vermez mi?
Sular gibi çağlasanEyyub gibi ağlasanCiğergâhı dağlasanAhvalini sormaz mı?
Bu açıdan, kabiliyetleriniz ne seviyede olursa olsun, siz hakka dilbeste olunca, Allah da (celle celâluhu) sizi yarı yolda bırakmaz ve sizi yüz üstü terk etmez. O zaman gelin, kabiliyet ve istidatlarımızı Allah’ın rızasını kazanma ve nâm-ı celîl-i sübhanisini insanlığa duyurma istikame-tinde santimini zayi etmeksizin kullanalım; kullanalım ki, Cenâb-ı Hak da istidat ve kabiliyetlerimizi olduğunun üs-tünde inkişaf ettirip azları çok, birleri bin etsin. Âmin!
EBu yol uzundur,derin sular var
Ya İlâhî! Ulu dergâhına sığınan bu kimsesiz kulunu kapından kovacak olursan ben gidip hangi kapıya iltica edebilirim ki! İlâhî! Yakınlığından mahrum
edersen beni, o zaman ben kimin yakınlığını umabilirim ki! İlâhî! Şayet Sen bana azap etmeyi murad buyurursan, ben biliyorum ki, cezalandırılmaya
fazlasıyla müstahakım! Fakat affınla sarıp sarmalarsan, o da Senin lütfun ve keremindir.
Eğer bir insan, günah çukurlarından birine düşmüşse hiç vakit kaybetmeden tevbeyle kendini yenilemeli ve işlediği günahın hacaletini bir ömür boyu vicdanında duyup hissederek onunla iki büklüm olmalıdır. Çünkü hakikî mü’min, günahının üzerinden elli-altmış sene geçmiş olsa dahi, onu her hatırladığında daha dün yapmışçasına kalbine bir zıpkın saplanmış gibi ızdırap duymalıdır.
Abdullah Aymaz
Zerre zerre hiçliği hissetmekİbadet, aczini ve fakrını Hak katında hissedip hayret ve
muhabbetle secdeye kapanmaktır.Yolu, yordamı, mesleği, meşrebi reşha (sızıntı) olanlar,
kendi zâtlarında fakirdirler; hiçbir şeyleri yoktur ki, ona dayanıp kendilerine güvensinler… Hiçbir renkleri yoktur onunla görünsünler. Başka şeyleri tanımıyorlar ki ona yönelsinler. Hâlis bir safvetleri var ki, doğrudan doğruya Hak Güneşinin timsâlini göz bebeklerinde saklıyorlar.
Özellikleri bunlar olanların, gurur, kibir, gaflet, enâniyet, semtlerine sokulmaması lâzım… Eğer bilerek veya bilmeyerek böyle bir şeye maruz kalıp, bir imtihana tutulurlarsa, Cenab-ı Hak kemâli merhametiyle onları bazı sıkıntılı süreçlerle bu ârızalardan temizler. Sadece temizlemekle bırakmaz, dayanıklıklarını da artırır. Yüksek bir eğitimden geçmişçesine kemâle liyakatin nişanları ile taltif eder… Yepyeni ve daha büyük açılım ve atılımlara zemin hazırlar. Dünya çapında işler yapacak, cihanı aydınlatacak nurların merkezi organizesini yapacak bir nüveyi, kendi halinde Van’da, Erek
Dağı’nda bırakmaz. Onu zâlimlerin eliyle alıp getirir Isparta’ya, oradan Barla gibi gözlerden ırak bir yere “Ve le kad mekkennâ” sırrıyla Hz. Yusuf’a yaptığı gibi yerleştirir… Onun reklamını yaptırıp tanıtmak için Eskişehir, Denizli, Afyon mahkemelerinde arz-ı dîdar ettirir… Sonraları onun yolunda, Yirmi Yedi Mayıs’lar, On İki Mart’lar, On İki Eylül’ler, Yirmi Sekiz Şubat’lar, Ergenekon’lar, Balyoz’lar ve günümüzdeki süreçler icat eder. Bunların hepsinde bir tasaffî ve terakki vardır… Bunlar mânevî tekamülün menzilleridir. Şimdi Üstad Hazretleri’nin şu ifadelerini “Bana hitap ediyor, bütün bunları bana söylüyor” diyerek derin derin
bir mütalaa edelim:“Kendimce câ-yı hayret ve medar-ı şükran bir taarruz: Bu
fevkalâde enâniyetli ehl-i dünyanın enâniyet işinde o kadar hassasiyet var ki, eğer şuuren olsaydı, keramet derecesinde veyahut büyük bir dehâ derecesinde bir muamele olurdu. O muamele de şudur: Kendi nefsim ve aklım bende hissetmedikleri bir parça riyâkârâne enâniyet vaziyetini, onlar enâniyetlerinin hassasiyet mizanıyla hissediyorlar gibi, şiddetli bir surette, ben hissetmediğim enâniyetimin karşısına çıkıyorlar. Bu sekiz dokuz senede, sekiz dokuz defa tecrübem var ki, onların zalimâne bana karşı muamelelerinin vukuundan sonra, kader-i İlâhîyi düşünüp, ‘Niçin bunları bana musallat etti?’ diye nefsimin desiselerini arıyordum. Her defada, ya nefsim şuursuz olarak enâniyete fıtrî meyletmiş veyahut bilerek beni aldatmış, anlıyorum. O vakit, kader-i İlâhî, o zalimlerin zulmü içerisinde, hakkımda adalet etmiş derdim.
“Ezcümle (bu cümleden olarak), bu yazın arkadaşlarım güzel bir ata beni bindirdiler. Bir seyrangâha gittim. Şuursuz olarak, nefsimde hodfuruşâne bir keyif arzusu uyanmakla, ehl-i dünya öyle şiddetli o arzumun karşısına çıktılar ki, yalnız o gizli arzuyu değil, belki çok iştahlarımı kestiler. Hattâ, ezcümle, bu defa Ramazan’dan sonra, eski zamanda gayet büyük, kudsî bir imamın bize karşı gaybî kerametiyle iltifatından sonra kardeşlerimin takvâ ve ihlâsları ve ziyaretçilerin hürmet ve hüsn-ü zanları içinde, ben bilmeyerek, nefsim müftehirâne, güya müteşekkirâne perdesi altında riyâkârâne bir enâniyet vaziyetini almak istedi. Birden bu ehl-i dünyanın hadsiz hassasiyetle ve hattâ riyâkârlığın zerrelerini de hissedebilir bir tarzda, birden bana iliştiler. Ben Cenâb-ı Hakk’a şükrediyorum ki, bunların zulmü bana bir vasıta-i ihlâs oldu.” (Yirmi İkinci Lem’a’nın Hâtimesi)
Tekrar tekrar okuyup biz de, dersimizi ve ibretimizi almaya çalışalım…
HAFTANIN DUASI SÖZÜN ÖZÜ
“Kendimce câ-yı hayret ve medar-ı şükran bir taarruz: Bu fevkalâde enâniyetli ehl-i dünyanın enâniyet işinde o kadar hassasiyet var ki, eğer şuuren olsaydı, keramet derecesinde veyahut büyük bir dehâ derecesinde bir muamele olurdu. O muamele de şudur: Kendi nefsim ve aklım bende hissetmedikleri bir parça riyâkârâne enâniyet vaziyetini, onlar enâniyetlerinin hassasiyet mizanıyla hissediyorlar gibi, şiddetli bir surette, ben hissetmediğim enâniyetimin karşısına çıkıyorlar.
O’nun Yolundahis dünyasıBulanlar Hakk’ı buldu, buldular can içinde.Kalanlar yolda kaldı, kaldılar zan içinde.
Arayan bulur mutlak, münkire bulmak ırak,Kuluna O son durak, gönülden han içinde...
O’nu dost bilmeyen ruh, yokluğa ermeyen ruh,Uğrunda ölmeyen ruh, kaldı hüsran içinde.
Haydin dostlar varalım, Yâr eline erelim!Gül cemâlin görelim, nurlu bir an içinde.
Dünya gaddar ve yaman, etraf sisli ve duman,Böylece kalmak ziyan, en az zaman içinde.
Bizler yolcu O gaye, O’na ermek ne pâye!İman buna sermaye, hem bir “emân” içinde...
M. Fethullah Gülen
Şeytanınhoşuna giden şey
fasıldan fasıla
llah Resûlü (sallallâhu aleyhi ve sellem), şey-tanın, eşlerin arasının açılması ve bir yuvanın yıkılmasına sevindiği kadar başka hiçbir şeye sevinmediğini ifade buyuruyor. Söz konusu
hadis-i şerif şu şekildedir: “İblis tahtını su üzerine kurar. Son-ra yapacakları kötülükleri yapmak üzere avenesini sağa sola gönderir. Makam ve mevkice ona en yakın olan, fitnenin en büyüğünü yapandır. Hepsi yaptıklarını anlatmak üzere İblis’in yanına gelir ve içlerinden birisi: ‘Ben şunu, şunu yaptım.’ der. Ancak İblis, ona, ‘Senin yaptığın da bir şey mi?’ der. Sonra bir başkası gelir ve ‘Falan adamı, karısından boşayıncaya kadar onun yakasını bırakmadım.’ der. İblis bundan o kadar mem-nun olur ki, hemen onu yanına çağırır ve ‘Sen ne kadar şirin-sin!’ diyerek ona iltifat eder.” (Müslim)
Demek ki şeytan açısından bir yuvanın dağılması o denli önemli bir mesele ki, o, insanları, diğer kötülüklere sürükle-yen avenesine iltifat etmezken, karı-kocayı birbirinden ayıran yardımcısına iltifat etmekte, kim bilir belki de onu ödüllen-dirmektedir. Peki, ama şeytan için, bu mesele niçin, bu kadar önemlidir? Çünkü o, esasında, bir yuvanın canına okumakla sadece iki insanın canına okumuş olmuyor. Bir yuvayı yık-makla o, aynı zamanda çoluk çocuğun, ayrılan eşlerin anne babalarının, yakınlarının, sevenlerinin, hatta diyebiliriz ki, bir manada bütün bir toplumun canına okumuş oluyor. Zira toplumun molekülü konumunda bulunan aile dağılınca, top-lumda da çatlaklar meydana gelmekte ve toplum çok ciddi deformasyonlara maruz kalmaktadır. Ayrıca birbirinden ayrı-lan eşler, başkaları için de kötü örnek oluşturmakta, bu du-rum bulaşıcı bir virüs gibi diğer yuvalara da sirayet etmektedir. Görüldüğü gibi şeytan, zahiren belki küçük gibi görünen bir iş çevirmekte, fakat esasında o, yaptığı bu kötülükle çok şeyin altını-üstüne getirmektedir.
Bu itibarla asla unutulmamalı ki, şeytan, cennet köşesi ol-maya namzet bir yuvayı bir cehennem çukuru haline getire-bilmek için, hiçbir zaman boş durmayacak, eşleri birbirine dü-şürmek için elinden gelen her şeyi yapacaktır. Ayrıca bu hedef istikametinde, avucunun içine alıp istediği gibi yönlendirdiği şeytanlaşmış insanlar vasıtasıyla da aile müessesesine sürekli zarar vermek isteyecektir.
A
27 MAYIS - 2 HAZİRAN 2015 ZAMAN
BULMACA40 BU
Hazrlayan: Ali Topdağ[email protected]
5
Kutulardaki her say bir harfin karşlğdr. Verilen ipuçlarn kullanarak diğer kutular doldurun ve hayat-mza yön verecek prlanta tavsiyeyi tamamlayn.
PARAGRAF TAMAMLAMAA
1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15D N K
16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29Ş C
1 10 16 10 9 17 2 6 2 21 15 11 3 7 12
9 13 21 15 3 15 3 6 21 5 12 22 8 21 9
23 9 7 12 22 24 9 24 14 20 11 18 2 5 3
5 16 3 1 1 2 18 22 3 25 23 5 18 23 9
21 22 21 5 15 21 5 16 23 11 23 9 1 21 15
2 9 1 3 8 3 4 12 22 21 5 21 15 15 21
22 8 21 8 23 4 23 18 2 8 3 9 2 1 2
5 6 2 15 2 9 1 3 8 3 4 3 8 10 11
26 2 18 8 21 9 21 1 21 1 2 19 3 16 18
3 5 8 2 8 3 4 3 11 21 19 22 21 5
E D U E C A S E T T E Y D B İ
Y B H N A H A T N E Z R A H N
Y İMekkelil-
erle yaplan ilk antlaşma
Namazn şartlarndan R E T F I Z
Kur'an'da ad geçen tek
sahabeİ S E H
E Oİslam'n
şartlarndan biri
Dinden çkan M İ İ A H Allah'n sevgilisi H A B U A
U R T R Ü T S H Kur'an! ezberleyen E İ B İ L L
Ç D E Z R E İlk ayetin geldiği dağ A E L A R Ş B U
T M A A HHz. İsmail'in kardeşi olan peygamber
C K M A H Arş taşyan melekler
En çok hadis rivayet eden
sahabiE H
U T K HTevrat
gönderilen peygamber
B E K İ A HKur'an' okuyup bitirme
Cud, sehavet E U
E R Z A A E L İ L T İ M C R R
T İ M U S R U N T R E M Ö Y E
Kutular doldurulmuş bulmaca aşağdaki gibidir. Sizden istediğimiz soru kutusundan çkp sadece yatay ve düşey ilerleyerek bütün kutular kullanp çözümü işaretlemek. Her harfi sadece bir kere kullanabilirsiniz.
ZİNCİR BULMACA
ZİNCİR BULMACA
PARAGRAF TAMAMLAMA
GEÇEN HAFTANIN ÇÖZÜMLERİ
Benim dünya ile ne alakam olabilir ki! Benim dünyadaki hâlim,bir ağacn altnda gölgelenip azck dilendikten sonra yolunadevam eden bir yolcunun hâline benzer. (Hadis-i Şerif)
ÜL
ES
YE
LÜ
Sİ
AB
İT
S
RKa
be'd
eki
müb
arek
taş
EV
MA
NL
IT
SN
İH
adis
evi
İ
EH
DT
EA
SEf
endi
miz'
in
saka
l-
şerif
iH
EA
HB
DD
CA
HDö
rdün
cü
halif
eD
Aİ
EY
RZ
Hay
vanl
arla
ko
nuşa
n pe
ygam
ber
DA
A
RZ
AÜ
MKu
r'an'
tefs
ie e
den
ÜT
Ü15
gün
de
İbra
nice
öğ
rene
n sa
habi
ZE
YR
H
ET
İF
EGe
nçlik
ka
hram
anlk
FT
VYa
banc,
mas
ivaY
AR
UL
İL
ABi
r hac
çeşi
diS
Sİ
EV
AĞ
Huy
, sec
iyeL
AK
İR
AH
UT
Rİm
ann
şa
rtla
end
an
biri
Kİ
TA
HC
U
DM
üslü
man
larn
ilk
savaş
CT
ET
AM
RA
AA
HAl
lah'n
or
dusu
N
EB
CI
ME
Nİ
AL
PL
LU
D
12
34
56
78
910
1112
1314
15İ
BA
KO
CN
IE
ĞL
TG
RH
1617
1819
2021
2223
2425
2627
2829
DÖ
PZ
SU
MÜ
YV
FŞ
BE
Nİ
MD
ÜN
YA
İL
EN
E
AL
AK
AM
OL
AB
İL
İR
K
İB
EN
İM
DÜ
NY
AD
AK
İ
HA
Lİ
MB
İR
AĞ
AC
IN
A
LT
IN
DA
GÖ
LG
EL
EN
İ
PA
ZI
CI
KD
İN
LE
ND
İ
KT
EN
SO
NR
AY
OL
UN
A
DE
VA
ME
DE
NB
İR
YO
L
CU
NU
NH
AL
İN
EB
EN
Z
ER
HA
Dİ
Sİ
ŞE
Rİ
F
27 MAYIS - 2 HAZİRAN 2015 ZAMAN
Nokt
alar
birle
tir
Eksik
parç
aVe
rilen
par
çala
rn ye
rlerin
i res
imde
iar
etle
yebi
lir m
isini
z?
Nokt
alar
birl
etir
lem
çeng
eli
M. r
esim
li çe
ngel
1’de
n ba
laya
rak
tüm
no
ktal
ar
sray
la
birle
tirin
.
DB
AS
LA
NV
VK
UB
UL
UT
LL
K LE
LM
AS
YE
ON
ÜÇ
LB
ÝN
ZY
LÝ
SK
EÝ
NE
ID
YS
KI
RK
ÝK
ÝE
EÝ
KY
DO
KU
ZY
ÜZ
ÜÇ
ÝÝ
ÇZ
Z
19 M
AYIS
201
5 SA
LI
Yeni
Bah
ar Ço
cuk 08
-09 B
ulm
acal
arFark
Bulm
aca
Dijit
alçk
arm
a
Fark
bulm
aca
Geçe
n ha
ftan
n çö
züm
ü
Dijit
al ra
kam
larla
yap
lan
bu ç
karm
a i
lem
inde
raka
mla
rn b
az p
arça
lar
silin
mi
. Yan
da
veril
en ra
kam
larn
tam
amn
kul
lanm
ak zo
rund
a ol
mad
nz g
ibi,
bir r
akam
çka
rma
ile
min
de b
irden
fazl
a ke
z de
kulla
nabi
lirsi
niz.
Aca
ba b
u ç
karm
a i
lem
ini b
ulab
ilir m
isin
iz?
Veril
en ik
i res
im b
irbiri
nin
ayn
syd
. Am
a ko
pyal
ama
esna
snd
a çi
zer
baz
eyl
eri f
arkl
çizd
i. Ac
aba
bu 1
0 fa
rk b
ula-
bilir
mis
iniz
?
19 M
AYIS
201
5 SA
LI
ÇÖZMECE
26 MART - 1 NİSAN 2014
Ahmet Şahin
Yeni Bahar Çocuk 15
19 MAYIS 2015 SALI
12345
Malzemeler:YapştrcYuvarlak siyah fon kâğd2 adet çubuk şeklinde kesilmiş siyah fon kâğd2 adet oynayan göz20 adet siyah daire fon kâğd2 adet büyük krmz fon kâğd
1
2
3
4
5
6
6
KÂĞIT HELVA
İlk olarak siyah kâğdn alt ksmna krmz fon kâğdn yapştrn. Küçük siyah fon kâğtlarn krmz fon kâğdnn üzerine yapştrn.
Oynayan gözleri siyah fon kâğdnn üzerine ya-pştrn. Çubuk şeklindeki fon kâğtlarnn üzerine daireleri yapştrn.
Baş ksmna hazrladğnz, antenleri alttan ya-pştrn. Diğer krmz fon kâğdn ikiye katlayp, siyah daireleri iç ve dş ksmlarna yapştrn. Sonrasnda diğer dairenin üzerine kat yerinden yapştrn, kolay gelsin.
Kâğt Helva artk görüntülü :)
erhaba canm arkadaşlarm. Bu hafta sizlere çok
güzel bir haberim var. Artk faaliyetlerimizin yaplşn video.zaman.com.tr ad-resinden izleyebilirsiniz. Bundan sonra cannz ne zaman faaliyet yapmak isterse sizlerle birlikte ola-cağz. Hoşça kaln.
M
HAZIRLAYAN: SEÇİL İLGÜN ANGÜ[email protected]
Resimli elbiselerle namaz kılmak üzerine
Soru: Son senelerde giydiğimiz giysilerin üzerinde insan ve çeşitli hayvan resimleri marka olarak yer almaktadır. Bu gibi insan ve hayvan resimlerinin bulunduğu giysilerle kılınan namazların caiz olmayacağını söyleyenler olduğu gibi, bir mahzur olmayacağını söy-leyenler de vardır. Gittikçe çoğalan bu gibi konularda biraz genişçe bilgi verirseniz şüphelerden kurtulacak, ibadetlerimizi huzur içinde yapmaya yöneleceğiz. Bu konulara ait vereceğiniz geniş bilgiyi ümitle bekliyoruz..Cevap: Resimli elbise konusunda geçmişte verdiğim cevap-
larımda başta şu ayırıma dikkat çekerek demiştim ki: -Resim canlıya ait olur, cansıza ait olur. Cansıza ait ağaç, göl,
dağ, yeşillik gibi tabiat manzaralarında hiçbir mahzur söz konusu olmaz. Bunları yapmakta, duvarlarda asılı bulundurmakta bir yasak yoktur. Çünkü bu manzaralar canlıya ait yasak resimlerden sayılmazlar.
Ancak canlı varlıklara ait insan ve hayvan resimleri böyle mahzursuz değildirler. Çünkü canlıya ait insan ve hayvan re-simleri, namaz kılan kimsenin elbisesinde ve kıblesinde görünür halde bulunursa, namaz sahih olsa da mekruh olur. Yan tarafta asılı bulunursa mekruhluk azalır, arkada kalırsa mahzur daha da azalmış kabul edilir.
Şayet bu resimler yaşamayacak derecede yarım olursa, yahut da bakınca seçilemeyecek kadar silik ve küçük görülürse, bu defa mahzur hiç söz konusu olmaz. Nitekim vesikalık resimler, ya da eşya arasında üzeri örtülü duran görülmeyen resimlerde mahzur söz konusu değildir.
Bu tespitlerden sonra denebilir ki: Geriden bakınca açıkça görülen insan ve hayvan resimli tişörtleri namazda giymek (namazı bozmasa da) mekruh hale getirir.
Nitekim fıkıh kitaplarında namazın mekruhları sayılırken resimli elbiselerle kılınan namazlar da bu mekruhlar arasında sayılarak şöyle denmektedir:
-Üzerinde canlı varlıklara ait boy resimlerinin bulunduğu elbise ile namaz kılmak mekruhtur!.. Mümkünse böyle boy resimli tişört gibi giysiler namazda giyilmemeli, yahut da üze-rine resimsiz elbise giyerek görünmez hale getirilerek namaz kılınmalıdır!.
-Ceplerde bulunan vesikalık yarım resimlerin mahzuru olmadığı gibi, üzeri örtülmüş resimler de mahzur getirmez. Bundan dolayı hatıra olarak çekilen aile boy resimleri kapalı yerlerde muhafaza edilir, kılınacak namazı mekruh hale getirecek şekilde duvarlara asılmazlar.
-Üzerinde namaz kılınacak seccadelerde Mekke-Medine gibi kutsal mabed manzaraları bulunursa cansızlara ait bu manzaralar namaza mani olmaz diye düşünülebilir. Ancak namazdaki kimsenin kalbini dikkat çekici görüntüler meşgul eder diye düşünülerek sade seccadeleri tercih etmek elbette daha uygun denebilir.
-Eve alınacak köpek ile duvara asılacak boy resmi konusunda hadis-i şerifler şu mealde uyarıda bulunmaktadır: “İçinde köpek ve canlıya ait boy resmi asılı bulunan eve rahmet melekleri girmez!”
Bundan dolayı hayata İslam kültürüyle bakan hassas insanlar, evlerine gereksiz yere köpek almazlar, duvarlarına da boy resimleri asmazlar. Köpek beslemek isteyenler evin içinde değil dışındaki avlusunda özel bir yerde besleyip bakarlar, meleklerin gelmesine engel olur diye eve köpek sokmaktan kaçınırlar.
Ancak Batı kültürüyle hayata bakmaya alışanlar, bunları benimsemekte zorlanabilirler. Bizim onlara, tercih ve takdir size aittir, demekten başka bir diyeceğimiz olmaz. Çünkü her insan kendi tercihinin sorumlusu olacaktır Rabb’imizin huzurunda.
-Camilere çıplak ayakla girip herkesin secde ettiği halı üzerine çıplak ayakla basarak dolaşmak pek tavsiye edilmemektedir. Çünkü toplumun toplandığı zeminlerde ayaklarda bulunması muhtemel parmak araları mantarları basılan halıya bulaşabilir, oraya secde yapanları rahatsız edip tiksinmelerine sebep teşkil edebilir diye uyarılar söz konusudur.
Bu sebeple cami avlusunda abdest alanlar çoraplarını giyerek camilere girmeli, secde edilen zemine kuru ve temiz çoraplarla basmalı, yaş ayakla kirletme görüntüsü vermemelidirler. Evlerde bu mahzur düşünülmeyebilir.
-Tesettürüne dikkat eden hanımların namazlarını evlerinde çorapsız kılmalarında ise mahzur söz konusu değildir. Çünkü ayaklar namazda kapatılması gereken organdan sayılmamıştır. Yeter ki yukarıdan aşağıya inen tesettür giyimi, ayak üstüne kadar uzanıp farz olan beden tesettürünü tamamlamış olsun
Bebek biberonu alırken zararlı maddelere dikkat!AİLE SAĞLIK SERVİSİ
1 Biberon, alıştırma bardağı, göğüs pompası, anne sütü saklama poşetleri gibi ürünlerde kullanılan
BPA ve onun bir formu olan BPS, bebeğin sağlığını tehdit ediyor. Uzmanlar, bu ürünlerin bebekte büyüme ve davranış bozukluklarına yol açtığını kaydediyor.
-Tarım ve Köyişleri Bakanlığı, 2011 yılı Haziran ayında Bebek sağlığı üzerindeki olumsuz etkileri ne-deniyle AB ile paralel olarak, bebek beslenmesinde kullanılan polikarbonat malzemelerin üretiminde Bis-fenol A’nın (BPA) kullanımını yasakladı. Bunun üzerine özellikle içeriğinde BPA bulunan plastik biberonlar, piyasadan toplatıldı. Birçok marka, ambalajlarında BPA içermediğini belirtti. Ancak BPA’nın yasaklanmasının ardından otoriteler BPA’nın benzer bir formu olan ve sonuçları da BPA ile benzer BPS kullanımının arttığını belirtiyor.
Yapılan araştırmalar BPA’nın çocuklarda östrojen hormonunu taklit ederek erken cinsel olgunlaşmaya neden olduğu, büyüme ve davranış bozukluklarına yol açtığını gösteriyor. Bunun yanında kanser, diyabet
ve kalp damar hastalıkları riskini artırdığı biliniyor. Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzman Doktoru Başak Namdar Çelikkan, ebeveynlerin bebeklerine biberon ve türevi ürünler alırken içeriğinde BPA kadar BPS olmadığına da dikkat etmesini öneriyor. Çelikkan, “Özellikle biberon, alıştırma bardağı, göğüs pompası, anne sütü saklama poşetleri gibi ürünler seçerken BPA ve BPS içermediklerinden emin olmak gerekir. BPS plastikler üzerinde BPA ile aynı etkiyi gösteriyor. Bu nedenle çocuğunuz için seçtiğiniz ürünün BPS de içerip içermediğini sorgulayın.” diyor. İlk 6 haftada biberon kullanımını mecbur kalınmadığı sürece önermediklerini kaydeden uzman, şunları söylüyor: “Lansinoh’un yap-tığı kapsamlı bir araştırmaya göre; Türkiye’de annelerin yüzde 53’ünün hedeflediği emzirme süresi 12-24 ay ve yüzde 43 oranında bu hedef gerçekleşiyor.”
Yaz döneminde hamile ve emziren annelerin günde en az 2,5 litre su içmesini tavsiye eden Başak Çelikkan, “Gün içerisinde fazla ter kaybı var ise içecekleri 1 maden suyu kaybetmiş oldukları minerali hızla geri kazanmalarına yardımcı olacaktır. Hamile ve emziren anneler protein ağırlık beslenmeye özen göstermelidir.”
27 MAYIS - 2 HAZİRAN 2015 ZAMAN
Vicdanın sesi kısılırsaYaptığımız işlerde bizi yönlendiren mekanizmaların başında geliyor vicdan. Bazılarına her türlü kötülüğü meşru gösterirken bazılarına ise, karıncayı incitmeyecek hassasiyet kazandırıyor.
CUMA TARAS
1Sende hiç vicdan yok mu?” “Bu hangi vicdana sığar?” “Vicdan hiç sızlamadı
mı?” Günlük hayatta bizi rahatsız eder du-rumlara karşı kullandığımız tepki cümlele-rinden bazıları. Biliriz ki ‘vicdan’ davranışları etkileyen duygulardan biri. Peki, vicdan de-nilince ne anlamak gerekiyor? Bu duygunun oluşmasında ne tür faktörler etkili. Vicdanı bütün bütün kaybetmek mümkün mü?
Bulmak, duyuş, seziş iyiyi ve kötüyü ayırt edebilme duygusu olarak tanımlanıyor vic-dan. Davranış kontrolü ve insani yükselme görevini gören bu mekanizma doğuştan sahip olduğumuz bir haslet. Allahu Tealâ, Kendisini tanımamız, O’nun yarattığı her şeye karşı şefkat ve merhamet göstermemiz, kendimizi keşfetmemiz adına içimize bu duyguyu yerleştirmiş.
Ancak vicdani özelliklerin derecesi her insanda farklılık arz ediyor. Tıpkı kişilik ve karakter yapısında olduğu gibi. Bunda biyolojik, psikolojik ve sosyal faktörler etkili olduğu gibi insanın manevi yapısı da vicdanın seviyesini etkiyor. Vicdanı “Şehadet alemiyle gayb aleminin birleşme noktası, iki alemden gelen şeylerin birbirine kavuştuğu yer ve insanın şuurlu bir fıtratı” olarak tanımlayan Bediüzzaman Said Nursî Hazretleri onu dört boyutta ele alıyor: His, irade, zihin ve kalp (latife-i Rabbâni). Üstad’a göre bu duyguların gelişmesi, inasın vicdanını kemale ulaştırıyor.
Vicdan sisteminin sağlam çalışması için olmazsa olmaz hasletlerden biri olan his, insanda muhabbetullah, yani Allah’ı sevme duygusunun gelişmesinde rol oynayan bir husus. İrade ise, kişinin sahip olduğu şeylerin farkında olması ve bunun bir şükrü olarak Rabb’ine ibadet ve kulluk etmesini sağlıyor. Zihin, insanın Rabb’ini bilip tanıması yani marifetullah yolunda ilerlemesine yardımcı oluyor. Kalp (latife-i Rabbâni) de hem iyi ve kötüyü ayırt etme işlevini hem de Allah’ı zikretme ve anma görevini görüyor.
Vicdan, anne karnında başlıyorManevi yönün yanında vicdanın ge-
lişmesinde aile ve sosyal çevre önemli bir rol oynuyor. Aslında vicdan duygusuyla anne karnında tanışıyoruz. O halde vicdan duygusunun gelişmesinde annenin rolünün ne olduğunu tartışmak durumundayız. Zira anne çocuğun hem maddi hem de manevi olarak onun gelişip şekillenmesinde etkin rol oynuyor. Onun şuur altı müktesebatının oluşmasında payı büyük. Anne ve vicdan paralel olarak birbirini destekleği aşamada annenin her tutum ve davranışı henüz doğmadan yavrusunu etkiliyor.
“İnsan, vicdan duygusu ile doğar ve yaşa-mın evrelerinde bu duyguya bağlı davranış-lar, seçimler gerçekleştiriyor.” diyor Psikolog Betül Araz Pir. Hepimize bahşedilen cevher 0-2 yaş aralığında ön plana çıkıyor. Daha sonra ise, 16-18 aylıktan itibaren çocuk aktif bir şekilde ebeveynin davranışlarını takip ediyor. Çocuk, onların olumlu, olumsuz tüm hallerin örnek almaya başlıyor. Eğer kötü bir çevrede büyürse vicdanı da git gide zayıflıyor. Öte yandan miniğin hal ve tavırlarına karşı yetişkinlerin verdiği tepkiler de oldukça önemli. Duygusal gelişim evresinde verilen tepkiler çocuğa yaşamı hakkında deneyim kazandırıyor. Çünkü belli bir süreç sonunda çocuğun yaşam deneyimi, onun ruhunda yer edinen kazanımları zamanla geliştiriyor.
Takvimler ilerleyip çocuk beş yaşına gir-diğinde her şey yerli yerine oturuyor. Çünkü bu yaşta vicdan gelişimi hız kazanıyor. Nite-kim vicdanın gelişip gelişmediğini miniklerin ev ve sosyal hayattaki davranışlarından belli oluyor.
Ergenlik ve Çocuk Terapisti Doç. Dr. Osman Abalı tam da burada, “Her çocuk düzgün bir fıtrat üzere doğar.” hadis-i şerifini nazara veriyor. Efendimiz (sallallahu aleyhi vesellem) bu hadisiyle her yaratılanda Yaratıcı’nın bahşettiği temel insanî vasıfların varlığını müjdeliyor. Abalı, Nebiler Serve-ri’nin işaret buyurduğu vasıfların, iç huzur, maneviyat, ibadet ve sosyal adaptasyonla desteklenmesi gerektiğini vurguluyor. Hal böyleyken evlatlarının manevi değerlerini, moral ve motivasyonunu sağlamak da ebeveyne düşüyor.
Çocuk, ergenlik dönemi ile birlikte daha bireysel hale geldiği için geçmişten öğrendik-leri şeyleri hayatında uyguluyor. Bu da ideal bir vicdan mekanizması için bebeklikten itibaren sözünü ettiğimiz disiplinle hareket etmekte fayda olduğunu gösteriyor. Allah Resûlu’nün (sallallahu aleyhi ve sellem) “Bir baba çocuğuna güzel ahlaktan daha önemli bir miras bırakamaz.” beyanı da ailenin ilk ve öncelikli vazifesinin bu olduğuna işaret ediyor.
‘VİCDANIN NEREDE?’Toplumda yaşanan onlarca şiddet, zulüm
ve haksızlık ‘Vicdanın nerede?’ dedirtiyor. İyi veya kötü olduğumuzun nişanesi iç ses, kimilerinde bastırılmış vaziyette. Buna karşın manevi telkinlere kulaklarını kapamayanları bazı hasletler ele veriyor. Duyarlılık, hassa-siyet, empati, duygusal zeka, diğergamlık, yardımlaşma, hatalardan uzak durma, güzel davranışları sergileme, kötü eğilimleri kont-rol etme gibi çok farklı özellik vicdanlıların olmazsa olmazı.
Doç. Dr. Osman Abalı, hakikati anlama-mız için Hakk’a ayinedarlık yapan vicdanın hem melekuti hem de nefsani olarak insanda zuhur ettiğini söylüyor. Bu yönlerden hangi-sini geliştereceğimize kendimiz karar veriyo-ruz. Yani menfi fısıltılara mı, müsbet seslere mi kapılacağımıza karar vermemiz gerekiyor. Bu tercih son derece mühim. Çünkü baskın çıkan yön bize rehberlik ediyor.
Vicdan ancak bütün fonksiyonlarını yerine getirdiği zaman hak ve hakikat dile getirmede önemli bir rol üstleniyor. Ama fonksiyonlarını yitirmiş bir vicdanın gerçek manada işlevini yapması çok zor. Zira böylesi bir iç ses, nefsinin altında ezilmiş ve duyarsız hale gelmiş oluyor. Onun kişiye vadettiği şey kin, şehvet, nefret, kin, öfke, mansıp ve makam sevdasından başka bir şey değil.
Vİicdan körelirse ne yapmalı?Hayatta neredeyse her şey kendini yeniliyor. Biyolojik yapı nasıl değişiyorsa benzer
şekilde vicdan mekanizması ve gelişim süreçleri de değişiyor. Kendini yenileme durumu olarak diyebileceğimiz bu evre her zaman olumlu olarak ortaya çıkmıyor. Yaşanan bütün kötülüklerin kaynağı vicdansızlığın nelere yol açacağını Doç. Dr. Osman Abalı şöyle özetliyor: “Manevi atmosferden uzak, kendi heva ve hevesi peşinde koşan bir kişilik ortaya çıkarıyor vicdansızlık. Kişi daha çok yeme, içme, gezme, eğlenme, tüketme, cinsellik gibi bedensel arzularını yaşamak için uğraşıyor. Bu durumda manevi değerler ikinci plana düşüyor. Bulunduğu konumu kötüye kullanıyor, hırsızlık, yolsuzluk onun için sıradan hale geliyor. Başkalarını düşünmek yerine kendi cebini düşünmeye başlıyor. Başkalarının yokluğu, açlığı, ruhsal acısı onun için bir şey ifade etmiyor.”
Bütün bunların üzerine ‘vicdansızlık nedir ya da vicdansız kişi kime denir?’ sorusu da akla gelebilir. Hemen söyleyelim Hak ve hakikatı görmemek, kendi nefsani duygu ve düşüncelerinin peşinde koşmak, Yüce Yaradan’ın emir ve yasaklarına karşı lakayt kalmak vicdansızlığın sinyalini veriyor. Böylesi bir vaziyetten kurtulmak isteyenin yönünü manevi dünyaya çevirmekten başka çaresi yok. Rabb’ine yaklaştıracak uhrevi atmosferin içine girmesi, vicdanın asıl görevini ve gayesini anlatan mekanlara gitmesi körelen bu duyguyu tekrar canlandırabilir. Tevbe, dua, salih ameller ve muhasebe de son derece önemli. En önemlisi içimizden gelen, bize daima iyiliği telkin eden sese kulak vermemiz elbette. Aksi halde zalimlikten, günahkarlıktan kurtulmak mümkün değil.
27 MAYIS - 2 HAZİRAN 2015 ZAMAN
Çocuklarımıza nasıl örnek olabiliriz - 3SÜLEYMAN UYSAL OSLO
1Çocuklarımıza Kabe’yi, dolaysıyla Al-lah’ın (c.c) emirlerinden olan hacca
gitmeyi sevdirmek mi istiyoruz? Televiz-yonlarda gösterilirken sonsuz bir saygı ve hürmetle oranın ne olduğunu, insanların neden oraya gittiklerini, gidince nelerle kar-şılaşacaklarını, oraya gitmenin vesilesi ile insanlığın iftihar tablosu, Efendimizin (a.s.v) dolaştığı sokakların, teneffüs ettiği havanın, dünyaya teşrif buyurdukları evin, namazını eda ettiği mescidin, kedisine inanan dostları ve Sahabi Efendilerimizle (Allah’ın selamı hepsinin üzerine olsun) beraber olduğu yer-leri tek tek göreceğimizi anlatmalıyız. An-latarak oraya olan iştiyaklarını artırmanın yollarını açmalıyız.
Şayet gitmiş isek, zaten gördüklerimizi ve yaşadıklarımızı, teneffüs ettiğimiz oranda onlara anlatırız. Gitmemişsek en yakın zamanda ve de imkân bulduğumuzda oraya gitme iştiyakı duyduğumuzu, hatta imkânlar elverse onları da yanımıza alıp bu güzel ve bulunmaz seyahate çıkacağımızı anlatmalıyız ki oranın hasreti içlerinde bir ateş gibi tutuşup dursun.
Buraya yapacağımız seyahatte Resu-
lullah’ın (a.s.v) en yakın dostları, halifeleri, eşleri (analarımızı) tek tek; isim isim sayarak zihinlerine bu büyük şahsiyetleri, henüz küçük yaşlarda nakşetmeli ve on-larda bu mübarek yerleri görme merakı uyandırmalıyız. Yine oraya gittiğimizde şehitlerin atası, İslam’ın aslanı, Efendimizin (a.s.v) en yakın ve güçlü destekçisi Hz. Hamza’yı, gençliğini Allah’ın (c.c) Nebisine feda eden, genç, yakışıklı, zengin olmasına rağmen iman ettiği için olmaz ve çekilmez eza ve cefalara maruz kaldığı halde Ona olan sadakat ve bağlılığını şahadetle taç-landırdığını bir şekilde anlatarak, onlarda Musab Bin Ümeyr ruhunun yeşermesine kapı aralamalıyız.
Bedr’in Aslanlarını, Uhud’un cengâ-verlerini, onları malları ile destekleyen gönlü zengin Sahabi efendilerimizi, onlar hak, adalet ve insaniyet uğruna canlarını verirken onları sağlarında sollarında; önlerinde ve arkalarında fedakarca ve cesurca sahiplenen vefalı ve sadakat timsali eşlerini, annelerimizi, hepsi teke tek birer örnek şahsiyet olduklarını sezdirmeliyiz.
Hepsinden de öte, yeryüzünün göbe-ğine ve en kutsal topraklarına, insanlığa rehberlik yapmış birçok peygamberin teşrif
buyurduğu coğrafyaya sefer yapacağımızı anlatmalıyız ki onlarda da bir an önce ora-lara gitme iştiyakı ve merakı uyansın. Onlar da kitap okuma merakının gelişmesini mi istiyoruz? O halde günün ve haftanın belli saatlerinde onlarla kitap okuma saatlerimiz olsun. Hatta çoğu zaman okuyacağımız kitabı onların ellerine vererek okumalarını sağlayalım. Onlar okurken biz de severek ve samimi duygularla dinleyelim. Sonunda da teşekkür etmeyi, “iyi bir şey yaptık-larını” söylemeyi de ihmal etmeyelim. Bu niyetle Allah’a (c.c) iman etmenin ehemmiyetini içinde barındıran şartlar, usulüne ve ölçüsüne göre, zamana yayarak, bu konuda yazılmış asrımızın dertli ve muzdarip insanına ait kitapları alıp onları da yanımıza oturtarak okuyalım ya da okutalım.
Bu konuda teknolojiyi de kullanarak en güzeli yakalamanın yönlerini öğretelim. Mesela, bu doğrultuda toplu taşıma araçları olan uçak, tren, gemide giderken mutlaka yanlarında her zaman okuyacakları bir kitaplarının olması gerektiğini hatırlatalım. Yine ellerimizde ve çantalarımızda taşıdı-ğımız teknoloji aletlerine (laptop, telefon, tablet… gibi) okuyacağımıza evrad-u ezkarı (günlük okunması gereken dua ve
yakarışlar) yükleyerek okuyabileceğimizi anlatalım. Öneri ve tavsiyelerimizi söyle-mekten çok uygulayarak gösterelim.
İnsanlarla kardeş, dost ve yakın bir arkadaş olmalarını, yakınlık kurdukları bu kimselerle insani ve İslam’i bir bağ kurmalarını mı istiyoruz? Dost, arkadaş, kardeş bildiğimiz kimselerle olan samimi ve beklentisiz beraberliğimizden onları da haberdar etmeliyiz. Zaman zaman ellerinden tutup bu dostlarımızın, arka-daşlarımızın ve kardeşlerimizi atmosferine götürelim. Orada yaşanan sıcak ve samimi havayı onlar da bizimle beraber teneffüs etsinler.
Kimi zaman o dostlarımızı evimize davet edelim. Beraberce (helal dairede) yiyip içelim. Böylece insanlara izzet ve ikramda bulunmanın, onlarla dostluk kur-manın, kardeşçe yaşamının mutluluğunu hem görmüş hem de yaşamış olsunlar. Bazen de kendilerinden çok etkilendiğimiz -maddi ve manevi- gözü, gönlü, duygu ve düşünce dünyası aydınlık, kendisini iyiliğe ve güzelliklere adamış temiz, tertemiz dostlarımızı ziyarete gidelim ve giderken de onları da götürelim. Birlikteliğimizdeki dostane ve samimane havayı görsünler.
27 MAYIS - 2 HAZİRAN 2015 ZAMAN
Uluslararası Osmanlı İstanbul’u Sempozyumu’nun üçüncüsü 25-26 Mayıs 2015 tarihlerinde İstanbul 29 Mayıs Üniversitesi Altunizade Kampüsü’nde düzenleniyor. İstanbul’un Osmanlı İmparatorluğu dönemini konu alan sem-pozyum yerli yabancı 55 önemli ismi bir araya getiriyor. Katılımcılar arasında İlber Ortaylı, Halil İnalcık gibi tarihçilerin yanı sıra Ahmet Ümit, Mario Levi, Beşir Ayvazoğlu, Selim İleri gibi edebiyatçılar da yer alıyor. Sempozyumun başkanlığını yapan Prof. Dr. Feridun Emecen, “Sempozyum ile İstanbul üzeri-ne yapılan araştırmaları tartışma ve paylaşma zemini sunuyoruz.” diyor. Sem-pozyumun amacı şöyle özetleniyor: “Şehrin tarihî, sosyal, kültürel ve ekono-mik gelişmesine ışık tutmak; hangi şartlarda bir Osmanlı şehrine dönüştüğünü tespit edebilmek ve bugün bir dünya metropolü hâline gelen İstanbul üzerine çalışan araştırmacıları bir araya getirip disiplinler arası bir tartışma ve paylaşım zemini sunmaktır.” (http://www.osmanliistanbulu.org/tr)
Osmanlı İstanbul’unu dinliyOrum gözlerim kapalı!
A J A N D A S E M P O Z Y U M
Sibirya Mafyası: Dürüst suçlular!
Ünlü suç komedisi Anlat Bakalım’da (Analyze This) psikolog mafya babasını tedavi ederken bir sonraki seansa ailesini getir-mesini ister. Mafya lideri çoluk çocuğunu değil, mafya üyelerinin kastedildiğini zanneder. Suç ve genetik üzerine yapılan bilimsel araştırmaların geçmişi yüzyıllar öncesine uzanır. Kriminoloji, gene-tik ile suç arasında zannedildiğinden daha fazla bir ilişki olduğunu ortaya koymuştur. Bu alanın piri sayılan Ri-chard Dugdale, yaklaşık 150 yıl önce yaptığı araştırmada bir suç imparatorunun ailesini takibe almış ve ailenin biyolojik ağacını takip ederek 709 üyenin yarısından fazlasının suça bulaştığını öğrenmiştir. İlginç olan; suç, suçluyu toplumdan soyutladığı gibi, kendine ait bir dünya kurdurup asosyalleştiriyor.
Bu alanda en meşhur eser şüphesiz Mario Puzo’nun Baba’sıdır. Coppola ile sinemaya da aktarılan bu çok satan kitap suç ve aile kavramına içeriden bakar. Dug-dale’in geneolojik kriminoloji araştırması pek çok yazara ilham kaynağı olmuştur şüphesiz. Bunlardan biri de, Nicolai Lilin’in 29 yaşında kaleme aldığı ilk kitabı Siberian Education’dir. (Sibirya Eğitimi). Lilin’in özelliği; İtalya’da yaşaması ve kitabını İtalyanca yazması. Yazar, kitabında coğrafi farklılıkların önemsizleştiğini bizatihi suçun benzer karakteristik gösterdiğini Güneybatı Rusya’daki suç ailesinin hikâyesinde çarpıcı şekilde öykülüyor. Bu kitap 1991’de çektiği Akdeniz filmiyle dikkatleri toplayan ancak daha sonra uzun metraj sinemaya çok yüz vermeyen (belgesel ve kısa filmleri hiç ihmal etmiyor) İtalyan yönetmen Gabriele Salvatores’in uyarlamasıyla beyazperdede.
Stalin’in sürgün ettiği ‘eski kafa’ bir bilge ama suç babası Kuzya(John Malkovich), kendi devrinin sona erdiğinin farkındadır. Üstelik suçun bile bir ahlakı olduğuna inanan kuşaktandır Kuzya. Ve tabii geleneği, kendine has erdemi ve ailesini bir arada tutma çabası içindeki bu suç adamı, bir yandan sisteme karşı ailesini korurken, diğer yandan yeni jenerasyonun yoldan çıkmasına engel olmaya çabalıyor. Büyük aile kendilerinin ne olduğunu biliyordur ama legal bir kirliliğin de farkındadırlar. Bu nedenle yozlaşmış sistem, çıkarcı bürokrasi ve zalim güvenlikçilere karşı kenetlenmek zorundadırlar. Onlara göre, bankacılar, tefeciler, bürokratlar, siyasiler dışındaki tüm canlılar kutsaldır! Sibirya Mafyası yapı itibarıyla, bir suç ailesinin son kuşağının öyküsü. Neslinin
son temsilcisi iki karakter; Kolyma ve Gagarin’in şahıslarında ‘beş parmağın beşi bir değil’ şeklinde özetlenebilecek kadim bir çatışmayı sunuyor.
Güvenlik nedeniyle bir tür izole edilmiş hayata mahkûm edilen suçlu bir ailenin bireylerine odaklanarak suçu kutsallaştırmadan, ancak kameranın odağını da oldukça haysiyetli bir noktaya yerleş-
tirerek işini yapıyor Salvatores. Bol miktarda büyükbaba öy-küsüyle süslenmiş ve tevatür geleneğinin bu tür çekirdek yapılardaki önemini, bizim epey uzak olduğumuz dövme kül-türünü izleyiciye yaklaştırmaya çalışarak harmanlayan film (Bu arada kitabın yazarının döv-meye karşı epey zaafı olduğunu vurgulayalım) Coppola’nın Baba serisinin tadını yakalaya-bilecekken, meselenin yanından teğet geçiyor maalesef.
Senaryo düzleminde epey dağınık, ancak oldukça başarıyla kurduğu atmosfer ile Salvatores, filmin karakterlere odaklanma-sını arzu etmiş. Kurguladığı suç dünyası ve mekân betimlemele-riyle yakaladığı başarıyı, öyküyü epey dağıtarak kaybediyor Sibirya Mafyası. Sık sık kapısını çaldığı epik tarzın hep eşiğinden dönerek bir miktar da hayal kırıklığı oluşturuyor esasen.
Film biraz gecikmeli olarak ve az sayıda salonda gösterime girse de ilgiyi hak ediyor. Sibirya Mafyası ismiyle gösterime giren filmin en ciddi handikabı çok
uzun bir zaman dilimini 2 saatten daha az birsürede filme aktarmayı denemesi. Çok karakterli ve yan öykülü hikâye, bu nedenle yer yer aksıyor ve seyircinin ilgisinin düşmesine sebep oluyor.
Girişindeki “Affet bizi, biz dürüst suçlularız.” yakarışı filmin rengi hakkında epey ipucu veriyor aslında. Sert iklimin ve suçun genlerden gelen etkisinin kocaman bir aileyi sürüklediği macerayı anlatan Sibirya Mafyası, özellikle suç filmine merakı olanlara hitap ediyor.
S E Ç M E L E R
YAVAŞ EBEVEYNLIK 2
Pınar Mermer Altın Kitaplar 164 sayfa
2124463888
YENI VE GELENEKSEL MEDYA OKUMALARI
Editörler: Ramazan Çelik, Sertaç Dalgalıdere
İskenderiye Kitaplığı, 224 sayfa
2124200046
YALAN YILLAR Can Kozanoğlu
Can Yayınları, 276 sayfa 2122525675
YOL GÖSTERENClaire Mcfall
Çeviren: Çiğdem Kaplangı YKY, 335 sayfa
2122524700
HAYATIMIN FILMLERITrançois Truffaut
Çeviren: Ayşe Meral Alfa Yayınları, 440 sayfa
2126749723
28 27 MAYIS - 2 HAZİRAN 2015 ZAMANGÜNDEMAKP başörtü meselesini kullandı SP lideri Mustafa Kamalak ve eşinin roman gibi bir hayatları var. Mustafa bey, 28 şubat’la bugünü kıyaslarken; zübeyde hanım, akp’nin başörtüsü tavrını eleştiriyor. SP lideri Mustafa Kamalak ve eşinin roman gibi bir hayatları var. Mustafa bey, 28 şubat’la bugünü kıyaslarken; zübeyde hanım, akp’nin başörtüsü tavrını eleştiriyor.
NURSEL DİLEK MANAVBAŞI
1Saadet Partisi (SP) Genel Başkanı Mustafa Kamalak, ilkokul çağından
beri girdiği bütün sınavlarda başarılı olmuş bir isim. Eşi Zübeyde Hanım da ondan aşağı kalmıyor. Liseyi sonradan bitirip iki çocu-ğuyla iktisat ve hukuk fakültesini okumuş. Karşılaşmaları ise film gibi.
SP lideri Mustafa Kamalak’ın hayatı, 1948’de Kahramanmaraş’ın Yenidemir köyünde başlar. Aileden öğrendiği kadarıyla şeceresi Kafkaslara kadar uzanmaktadır. Uzun boylu olmaları hasebiyle sedir ağacı anlamına gelen ‘Kamalak’ derler aileye. Mustafa Kamalak’tan önce iki kardeşi öl-müştür. Sonrasında doğan ablasına ölmesin diye ‘Duran’ adını koyarlar. Mustafa Kama-lak’a ise ondan önce ölen kardeşinin adını verirler. O yüzden köylerinde ‘Köklü’ derler Mustafa’ya. Altta büyükbaş hayvanların, üst katta ise 11 kardeşin yaşadığı hane, tipik bir köy evidir. Anne ve baba ümmidir. Tek meşgaleleri köy hayatının gerektirdiği rutin işleridir. Ekin biçme, davar gütme… Kendisi de zaman zaman davar güder, koyunları meraya sürer, anne babaya azık götürür. İlkokul çağına kadar köyde geçer hayatı. Okul çağı geldiğinde köylerinde okul ol-madığından civar köylerden Sarımollalı’ya yaptırır kaydını. Gidip gelmek zor olduğu için o köyde yaşayan ablasında kalır.
Çocukluk çağının en büyük meşgalesi arkadaşlarıyla birlikte kuş avına çıkmaktır. İlkokul öğretmeni, ‘komşuların camlarını kırarsınız’ endişesiyle okul döneminde toplamıştır sapanları. Okullar tatile girdi-ğinde öğretmenden geri alınan sapanlarla yeniden canlanır merakı. Bir gün köyde evin önündeki ağaca konan serçeyi gözüne kestirdiğinde babasından aldığı ilk öğüt hafızasına kazınır: “Köyde şalvar giyerdik. Serçeyi görünce şalvarın cebine elimi attım, birinde bilye gibi taş, birinde sapan. Tabii babam serçeyi vuracağımı anlayınca elini kaldırdı ve ‘Yapma oğlum’ dedi. Ben de ‘Ama baba, avlanmak caiz, serçe de helal. Neden böyle söylüyorsun?’ dediğimde ‘Avlanmak caiz, serçe helal olsa bile cana kıyanın iyisi olmaz.’ dedi. Bu benim için tarihî bir sözdü. Bir daha elime sapan almadım.”
Bu anıyı anlatırken “Babam ümmi; ama arif bir insandı.” diyor Mustafa Kamalak. Köydeki birçok kişinin çocuklarını okula göndermemesine rağmen babasının ileri görüşlü olduğunu söylüyor: “Köy meyda-nında otururken babama ‘Çocukları Maraş’a gönderme, okumazlar’ falan diyor köy halkı. Hatta ‘Senin çocukların Maraş’ta sınıf geçecek olursa ben o tepeye çıkar köpek gibi havlarım’ diyen bile var. Çünkü kimse çocuğunu okutmuyor, herkes köydeki işleri yaptırıyor. Babam da ‘Ben göndereyim de kendileri okumazsa ne yapalım’ demişti.”
Bu olaya şahitlik eden Kamalak, baba-sının tavrından oldukça etkilenir ve onu mahcup etmeyeceğine söz verir. Yoldan eve gelene kadar bir şiir yazar o yaşlarda: “Bakma soğuk esen yele / Onun zaten yükü çile / Kıvrım kıvrım istikbale / Akıp giden yollar yeşil / Zor olan ya bir dağ ya bir taş.”
Mahkemelerde duruşma izliyordumKöyün tek okuyanı olarak çıkar yola.
Hem yolu açandır hem yolcu. Yatılı olarak geldiği sözlü imtihanda hocanın dikkatini önce tırnakları çeker. Hoca sorduğunda, araziden geldiğini, hem okuyup hem de aileye katkıda bulunduğunu söyler. Beş yıllık ilkokul dört yılda, yedi yıllık imam hatip altı
yılda biter. Zeki, çalışkan, hırslı bir öğrencidir. Köy meydanında babasına verdiği sözü tutacak, onu mahcup etmeyecektir.
O dönem imam hatip mezunları sadece Yüksek İslam Enstitülerine yaptırabilir kay-dını. Ancak Kamalak’ın hayalinde hukukçu olmak yatar. Hukuka olan tutkusu ortaokul yıllarında pekişir. Ağır Ceza Mahkemelerine gidip duruşmaları takip etmişliği bile vardır; bir gün hukukçu olacağını hayal ederek...
Sınav zamanı geldiğinde babası evdeki tosunlarından birini satarak gönderir onu Ankara’ya. Sınava girdiğinde aldığı puan o kadar yüksektir ki bu puanla ‘Ya tıbbiye ya mülkiye’ derler. Mülkiye’ye yaptırır kaydını. Ankara Siyasal Bilgiler Fakültesi İktisat Bölümü’ne…
Üniversite yıllarında öğrenci hareketleri kızışmış, darbenin ayak sesleri duyulmak-tadır. Okuduğu Siyasal Bilgiler Fakültesi ise o yıllarda sol öğrenci grupların etkin olduğu bir okuldur. Mustafa Kamalak ‘boykot kırma’ hareketlerinin öncüsü olur okulda. Bir alt sınıflarda okuyan eski milletvekili Abdüllatif Şener ileride yazdığı kitabında “Mustafa Kamalak olmasaydı Siyasal’ı bitiremezdim.” diyecektir.
Oyları kime verelim Mustafa?Köyün tek okuyan kişisi Mustafa Kama-
lak olduğu için ahali seçim zamanlarında ona sorar ‘Oyları kime verelim?’ diye. Daha önceleri Demokrat Parti’ye rey veren aile, Kamalak’ın telkiniyle hareket eder. Erbakan Hoca’nın siyaset sahnesine çıkışıyla Millî Selamet’ten yana kullanır tercihini.
Mustafa Kamalak’a göre bilgi bir güçtür. O yüzden sürekli öğrenmektir, çok çalışmak-tır hedefi. Bütün sınavları takip eder. Erzu-
rum Atatürk Üniversitesi’nin ilanı üzerine asistanlık için başvurur ve kabul edilen tek isim odur. Tabii bu arada müfettişlik sınavı açılır, orayı da kazanır.
İlkokul çağından beri girdiği bütün sınavlarda başarılı olmuş Kamalak. Bir yeri okurken diğer bir sınavı takip etmiş, nerede hangi imtihan açılırsa girmiş, kazanmış. Diyanet İşleri, hukuk fakültesi, siyasal bil-giler; müfettişlik, asistanlık, hocalık… “Bir nevi sınavkolik.” diyor eşi Zübeyde Hanım. Ancak kendisi de ondan aşağı kalmıyor. Liseyi sonradan bitirip iki çocuğuyla iktisat ve hukuk fakültesini bitirmiş bir kadın kendisi. Karşılaşmaları ise tam bir film gibi.
Anne, bir adam bizi takip ediyorErzurum’a asistan olarak geldiği gün-
lerde eşi Zübeyde Hanım’la tanışır Mustafa Kamalak. Zübeyde Hanım henüz 15’inde, lise çağlarında bir öğrencidir. Annesiyle birlikte teyzesinin doğum günü için hediye almaya gittiği sırada peşlerine takılan gen-cin hayatını değiştireceğinden bihaberdir. Peşlerine takılan bu genci fark eden Zübeyde Hanım, annesine “Peşimizde bir adam var, bizi takip ediyor. Mağazada gördüm bana bakıyordu.” diye uyarır. Annesi “Yok canım.” diyerek pek oralı olmaz. Ancak genç Mustafa ısrarlıdır. Sokağın başına gelinceye kadar takip eder anne kızı. Tüm cesaretini toplayıp annenin karşısına çıkar: “Yanınızdaki kızınız mı? Bir arkadaş için dünürlük işimiz var!” diye sorar. Anne şaşkınlık içerisinde kalır. “Aman oğlum, git işine! Sokak ortasında kız mı istenir?” diyerek geçiştirir. Ancak ne yapıp eder kaleyi içten fetheder ve evlenirler Zübeyde Hanım ile.
Necmettin Erbakan’la ilk karşılaşması
imam hatip yıllarına rastlar. Erbakan Hoca’yı 69’lular hareketini başlattığında Maraş’ı ziyaretinde görür. Tanışma ise Siyasal Bilgi-ler’deki öğrencilik yıllarına rastlar: “Erbakan Hoca o dönem başbakan yardımcısı idi. Özel kalem müdürü Maraşlıydı, gidip gelirdim.”
17 sene kalırlar Erzurum’da. Sonra Sivas Cumhuriyet Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi’nin kurucu dekanı olur. İki yıl gibi kısa bir sürede üniversite ve fakülte adına başarılı işlere imza atar. Akademisyen-lik devam ederken gelen siyaset teklifiyle aklı çelinir. Çeşitli partilerden teklif gelmiştir; ama akademisyenlik ağır basar. İki kez reddettiği Erbakan Hoca “Mutlaka istifa edeceksin!” deyince bu kez kıramaz. Vekillik müracaat-larının son günü akşam saat 5’e 10 kala faksla istifa eder. 1995 seçimlerinde memleketi Kahramanmaraş’tan milletvekili adayı olarak siyaset hayatına atılır. Necmettin Erbakan’ın ölümünün ardından partinin başına geçer. Kurultayda Erbakan’ın oğlu Fatih Erbakan’ı karşısında bulur ancak kazanan isim Mustafa Kamalak olur.
Fatih Erbakan’ı başkaları yönlendiriyor-Son kurultayda Fatih Erbakan rakibinizdi. Bir kırgınlık söz konusu oldu mu? Bizim açımızdan bir sıkıntı yok. Fatih
Bey Genel İdare Kurulu’ndaydı, Zeynep Hanım kadın kollarındaydı. Sonrasında Fatih Bey genel başkanlık için adaylığa başvurdu.
-Sizinle bir istişarede bulundu mu?Yok, hayır benimle istişare etmesi ge-
rekmezdi. Bir tek listeyle gidelim dedik ama olmadı. Kendisi zannederim belli çevrelerin teşvikiyle aday oldu. Neticede teşkilatımız benimle yürümeye karar verdi.
-Sonrasında görüştünüz mü?
29 27 MAYIS - 2 HAZİRAN 2015 ZAMANGÜNDEMGörüştük. “Bizim açımızdan hiçbir sıkıntı
yok. Burası babanın adresidir. Vakıf partiye karşı gibi gösteriliyor. Erbakan Hocamızın oğlu partiye karşı zararlı bir davranış içeri-sinde olmamalıdır diye düşünürüm.” dedim. Öyle bir niyetinin olmadığını söyledi.
-Fatih Erbakan, Büyük Birlik Partisi ile kurdu-ğunuz Millî İttifak’ı destekliyor mu?Kesin bir tavır koymadı ama farklı dav-
ranacağını sanmıyorum. Aksine davranış kendisine zarar verir. Fatih Bey kardeşimin etrafındaki bazı kişilerin onu yanlış yola sevk ettiklerini biliyorum.
Değiştikleri için gömlek çıkardılar-28 Şubat mağduru biri olarak bugünle kıyas-ladığınızda ne görüyorsunuz?28 Şubat süreci, bütün alçaklığına rağ-
men bugünkünden daha onurluydu. Bugün dürüst olmayan bir uygulama var. ‘Legal görünümlü illegal’ diyor. Bu bir devlet cid-diyetiyle bağdaşmaz. Hukuk bugün tarumar edildi. Ama 17-25 Aralık ileride açılacaktır. Saraylar yaptırmak falan devlete itibar ka-zandırmaz. Devletin itibarı üretim gücüyle, dış politikasıyla, kuvvetli maliyesiyle ölçülür. Tabii bunlar artık gömlek değiştirdiler ya da değiştikleri için gömleği çıkardılar.
-7 Haziran seçimlerinde muhalefet partilerinin en önemli argümanı ekonomi politikaları. AKP ‘Bol keseden atıyorlar’ diyor. Ne düşü-nüyorsunuz?1999’da iktidar olduğumuzda uyguladık
bütün bunları. Mesut Yılmaz hayretler içerisindeydi. “Parayı nereden bulacaksı-nız?” diye soruyordu. Emekliye zam yaptık, sistemini kurduk. CHP bizden kopya etti emeklilere çift maaş ikramiyeyi. Biz 2001’de Meclis’e kanun teklif ettik. Asgari ücret, taşeron işçilik bunlar bizim yıllardır seçim beyannamemizde var. AKP diye bir taklit-çimiz vardı, şimdi CHP diye bir kopyacımız var. Ama ben CHP’ye teşekkür ediyorum. Meclis’e girdiğimizde yardımcımız var diye seviniyorum.
AKP BAŞÖRTÜSÜNÜ SEÇİME SAKLADIMustafa Kamalak’ın hukukçu eşi Zü-
beyde Kamalak’ın hayatı da tam bir başarı hikâyesi. 15’inde okuldan ayrılıp Kamalak’ın ısrarıyla evlenmek zorunda kalan, 12 yıllık evliliğinin ardından 30’unda iki üniversite bitirmiş. Zübeyde Hanım’ın başarı hikâyesini aslında pek bilen yok. Basında çok fazla yer alan bir isim değil. Ancak kamuoyu onun ismine aşina. Adını, başörtüsü nedeniyle davaya alınmamasıyla geçen yıllarda duy-muştu tüm Türkiye. Duruşma salonundan apar topar çıkarıldığında üzüntüsünden mide kanaması geçirdiğinin farkında bile değildi. Aylarca kendine gelemedi. Ancak azmi her şeyin üstesinden geldi.
Sonradan başını örten biri Zübeyde Hanım. Ailesinde kendisi gibi ‘kapalı’ tabir edeceği kişiler yok denecek kadar az. Rüştiye mektebini bitirmiş bir dede, banka müdiresi bir teyze, motosiklete binen bir anne… Böyle bir ailede başını örtmesi de yadırganmış tabii. Sonradan örtünen biri olmasına rağmen başörtü mücadelesinde taviz vermemiş. Okulda, üniversitede, duruşma salonunda…
-Başörtüsü hayatınıza ne zaman girdi?Biz Erzurumluyuz ama kozmopolit bir
aileyiz. Ben kabristana giderken bile başımı kapatmazdım. Daha sonra kendi isteğimle kapattım. Başımı kapattığımda bana ‘Zavallı Zübeyde’ diyorlardı. Başörtüsü ne aile ne de eş için, sadece Allah rızası için takılabilir. Çünkü bana göre çok eziyetli bir şey.
-İlginç bir tanışma hikâyeniz var. Evlenmek aklınızda yokken bir anda evde bulmuşsunuz kendinizi.Aynen öyle oldu. Lise 1’e gidiyordum
ve okumayı çok istiyordum. Benim ailemde küçük yaşlarda evlilik neredeyse yok. Ayrıca, Erzurum’un yazın tozu, kışın buzu, bir de evde kalmış kızı meşhurdur. Hele hele dı-şarıya hiç kız verilmez. Ama Mustafa peşimi bırakmadı. Babam, dedem, halalarım hepsi karşı çıktı ama nafile. Dedem tamamen karşıydı ve annemle üç yıl konuşmadı. Ama Mustafa, anneme liseyi bitirene kadar beklerim demiş. Bir gün okuldan geldim, bir baktım ki Mustafa’ya beni vermişler!
-Liseyi bitirmenizi bekledi mi?Beklemedi…3-4 yıl beni bekleyecek
olan Mustafa “Ankara’dan hocam çağırıyor, düğünü hemen yapalım.” diye tutturdu. Düğünü yaptık; ama bu sefer Ankara’ya da gitmekten vazgeçti. 1977’de evlendik.
-Okul hayatınız bitti yani…Camdan bakarken sınıf arkadaşlarımın
çantalarıyla okula gittiklerini görünce içim içimi yiyordu. Anneme, Mustafa’ya kızıyor-dum. “Sizin yüzünüzden okuyamadım!” diye söyleniyordum. Sonra bir gün elinde kitaplarla Mustafa geldi. “Al, madem oku-yacaksın, oku!” dedi. “Sen akıllı kadınsın, başarırsın.” dedi. Her gün sabahlara kadar çalıştım. 17 günde lise bitirdim. Tabii bu arada bir oğlum var, sınavlara onu anneme bırakıp gidiyordum. Baktım liseyi bitirdim, üniversite de okumak istedim.
-Ne okumak istiyordunuz?Çocukluğumdan beri hukuk okumak
istiyordum. Konu anlatımlı kitaplar aldım, evde çalışmaya başladım. İktisat fakülte-sini kazandım. Bütün derslerden geçtim, sadece matematik kaldı. Ama ben modern matematik bilmiyorum. Tabii eşim de bu arada Sivas Cumhuriyet Üniversitesi’nde kurucu dekan. Asistanları var, doçentleri var. “Yengeye bu zulüm. Sadece bir dersi kalmış, biri yardım etsin geçsin.” diyorlar. Tabii Mustafa Bey talimat vermiş. “Kim yardım ederse soruşturma açarım! Otursun çalışsın.” demiş. Fakültenin dekanı benim kocam ama bana yardım etmelerini engelli-yor. Ben tabii küsüp ağladım; ama Boğaziçi mezunu bir kızımız bana matematik çalıştırdı ve hakkımla geçtim. Yeminli Mali Müşavirlik için başvurmak istedim. Hoca “Boş ver, ne gerek var.” dedi. Öğretmenlik yapayım dedim, yine “Boş ver.” dedi. E o zaman okuyayım bari dedim. “O zaman hukuk oku.” dedi. Yeniden sınavlara hazırlandım, sabahlara kadar çalışarak 1998’de İstanbul Hukuk Fakültesi’ni kazandım. Ama evli
barklı kadının ne işi var İstanbul’da diyerek beni göndermedi. Ama kaydımı yaptırdım. O dönem gitmedim ama iki yıl sonra af çıktığında başladım üniversiteye.
-Okulda başörtüsüyle ilgili herhangi bir sorun yaşadınız mı?Sınava gireceğim bir gün bahçeden içeri
girerken güvenlik görevlisi beni durdurdu. Kolumu tuttu, “Başörtüsüyle buraya gire-mezsiniz!” dedi. Bizi rektörün yanına gö-türdü. Rektör “Size saygım sonsuz, bu yaşta okuyorsunuz ama bu hâlde sınava alamam.” dedi. “Benim de size saygım sonsuz ama ben de başımı açamam.” dedim. “Ben bunu Allah rızası için takıyorum. Zaten çok zor-lanıyorum, bana ödül vermeniz gerekirken ceza veriyorsunuz.” dedim.
-Ne yaptınız, açtınız mı?Hayır, kesinlikle. Rektör beni tek başına
başka sınıfta sınava gönderdi. Ama ben gittim herkesin girdiği sınıfta girdim sınava. Kâğıdım herkesinkiyle birlikte değerlendiril-sin istiyordum çünkü. Ayrı sınıfta girseydim öyle olmayacaktı. Üç ayda öğrendiklerimle İngilizce sınavından geçtim. İki kişiden biri bendim. Birinci sınıfa başladım. İktisat’tan olan derslerden muaf tuttular beni. Cuma okuldan çıkıyorum. İlim Yayma Cemiyeti’nin bir yurdunda kalıyorum.
-Ev, okul, sınavlar, kurslar yorucu olmadı mı?Mustafa Bey milletvekiliydi Ankara’da.
Kızım tıpta okuyor. Ben İstanbul’da hukuk. Çocuklardan biri Anadolu lisesine gidiyor. Cuma günü İstanbul’dan çıkıyordum, istas-yondan Mustafa beni alıyordu. Cumartesi ev temizliği, ütü, yemek hepsini yapıp pazar yola çıkıyordum. Her hafta böyle geçti. Herkes notlarını benden alıyordu. Kimi abla diyor, kimi teyze... İstanbul’a gidip gelmek zor olduğu için yatay geçiş için Ankara Hukuk’a başvurdum ama almadılar.
-Neden?Refah Partisi Milletvekili eşi olduğum
için! Ben de Çankaya Üniversitesi’ne başvurdum. Bir sene orada okudum. Para ödemeyeyim diye Kırıkkale Hukuk’a geçtim. Ankara-Kırıkkale arasında gittim geldim. Orada da beni mezun etmemeye karar vermişler. Ama bakmışlar yüzde 70 devam zorunluluğu var ve ben yüzde yüz okula geliyorum. Not ortalaması 70, ben 100’lük kâğıt veriyorum. Ne diyeceğiz demişler. Hukuktan böyle mezun oldum. Gide gele Ankara- Kırıkkale yollarında iyi bir hukukçu olmadan iyi bir şoför oldum. Zafer Üskül’ün anayasa hukuku dersinden kimse geçemi-yordu, ben çalıştım ve geçtim. Allah beni hep barajlardan atlattı. Ama gelin görün ki koca adliyede iki hâkim bana kafayı taktı.
-Başörtüsünden dolayı duruşmadan atıldınız. Nasıl oldu?2013’te bir duruşmaya girdim. Hâkim,
“Hanımefendi, başörtülüsünüz.” dedi. “Peki,
ne yapalım?” dedim. “Valla siz görevinizi, ben de görevi mi yapayım.” dedim. “İçinize sinmezse gidin baroya şikâyet edin.” dedim. “Bu başörtüyü Danıştay’ın yürütmeyi dur-durma kararı doğrultusunda kapatıyorum.” dedim. Duruşmada beş tanık dinlendi. Hiçbir sıkıntı olmadan çıktık duruşmadan. Bir ay sonra Ankara’da 11 aile mahkemesi içinden 2. Aile Mahkemesi’nde benim duruşmamın olduğunu öğrenmişler. Hâkimin içeride bana sataşacağını da biliyorlar. İçeri girdim, hâkim yargılama yapıyordu, beni aldı içeri. Sonra “Çabuk çıkın dışarı!” diye bağırmaya başladı. Ben de buna hakkının olmadığını söyledim. Kapının önüne çıktım, bir baktım bütün gazeteciler kapıda. Tekrar beni çağırdı, “Başörtülü olduğu görüldü falan filan” dedi çıkardı.
-Ne hissettiniz?Üzüntüyle mide kanaması geçirdim. Far-
kında bile olmadım. Cuma günü duruşmaya girdim, cumartesi bir baktım yerimden kal-kamıyorum. Doktora gittim, mide kanaması geçirmişsiniz dedi. AKP bir düzenleme yaptı. Başörtüsü yasağı kamu kurum ve kuruluş-larında serbesttir. Ancak hâkimler, askerler ve polisler kendi yönetmeliklerine bağlıdır diye. Kanunlar hiyerarşisinde anayasada bir yasak yok. Yönetmeliklerle kendilerine göre yasak koyuyorlar. Başörtüsü meselesini seçim malzemesi yaptılar yıllarca.
-Nasıl?Avrupa Birliği uyum yasaları doğrul-
tusunda 1 Haziran 2005’te zinayı serbest bırakan hükümet ne var ki 2014’e kadar başörtüsü yasağını yaşattı. Sebebi 2014’te seçim vardı, ben bunu o zaman söylemeye başladım. Bunu kullanacak, seçime kadar bununla yine oy toplayacak dedim. Hâlbuki bunlar Meclis’e geldiklerinde ikiz sözleş-meler yasalaştı. Bu ikiz sözleşmelerin alt bi-rimlerinden biri de CEDAW Sözleşmesi’ydi (Kadına Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Yok Edilmesi Sözleşmesi). CEDAW’da her türlü dinî ayrımcılıkların önlenmesi yer alıyordu. Bu sözleşmenin bir komitesi vardı. 2012’de geldiklerinde ‘Er geç bu yasağı kaldıracaksı-nız’ dediler. AKP yasağı kaldırmaya mecbur kaldı yani.
-Ama diyorlar ki AKP başörtüsünü serbest bıraktı.Keşke bıraksaydı. AKP’lilerle konuşuyo-
rum ‘Neden daha önce çözmediniz?’ diye soruyorum. ‘Ancak olgunlaştı’ diyorlar. Bu elma, armut mu ki olgunlaşsın? İsteselerdi yaparlardı ama seçimlerde kullandılar. Hâlâ da aynı… Başörtüsünü serbest bırakırken ne yaptı, Anayasa’da kanun mu çıkardı? Türkiye ta 99’da imza koydu CEDAW Sözleşmesi’ne. Madem AB uyum yasaları kapsamında zinayı serbest bıraktın, sözleşmeye göre başörtüsünü de serbest bıraksaydın. Niye 2014? Çünkü seçim yatırımı…
Kızları Zeynep doktor. oğulları Muhammet Furkan ise avukat.
30 27 MAYIS - 2 HAZİRAN 2015 ZAMANGÜNDEMKitlelerin hipnozu çok daha kolayHipnoterapist Mehmet Başkak, kalabalık bir miting alanında ortalama akıl yaşının YEDİ olduğunu söylüyor. İçlerinde doktor, profesör, mühendis olsa da bu gerçek pek değişmiyor.TUBA KABACAOĞLU
1Başbakan Davutoğlu, halkla daha sa-mimi, güler yüzle temas kurabiliyor.
Hitabetindeki telkin değeri yabana atılma-yacak düzeyde. Halkın karşısına daha fazla çıkmalı ve söylemini Erdoğan’ınkinden fark-lılaştırmalı. Davutoğlu’nun en büyük rakibi muhalefet partileri değil, Erdoğan.”
“Kılıçdaroğlu, ilk zamanlara göre ilerle-miş olsa da siyasal iletişim anlamında kendini pek geliştiremedi. Hipnotik telkin, kitleleri ikna metotlarıyla ilgili eğitim almadığı, almış olsa bile uygulayamadığı konuşmalarından anlaşılıyor.”
“Bahçeli nasıl biliyorsa öyle devam ediyor izlenimi veriyor. Hitabet ile bağırmak arasındaki farkı bile hâlâ gösterebilmiş değil.”
“Demirtaş’ın ‘Eş Başkan’ vasfı daha baş-langıçta bir dezavantaj. Liderlik tek kişiliktir ve bu siyasi partiler için de geçerlidir. Bununla beraber özellikle Cumhurbaşkanlığı seçim sürecinde barışa yönelik söylemleri ve tesirli konuşmaları sebebiyle şaşırtıcı derecede etki göstermiştir.”
“Cumhurbaşkanı Erdoğan, çekirdekten yetişme bir siyasetçi olarak avantajlıdır. Fakat yıllar içinde imaj eğitimleri aldığı, imaj danış-manlarıyla çalıştığı da biliniyor. Hitabetinin hipnotik telkin değeri oldukça yüksek. Bu, yatkınlıkla birlikte çalışılmış da bir beceri. Konuşmalarıyla kavramların içini boşaltıp yeni anlamlar yüklerken bile ciddi şekilde etkili.”
Siyasilerin seçim meydanlarına çık-malarıyla birlikte onların iletişim kaliteleri hakkında yaptığı yorumlarla dikkatimizi çekmişti bilinçaltı değişim uzmanı, eğitmen ve hipnoz uzmanı Mehmet Başkak. Kendi-sinden Türkiye’de ve dünyada kitleleri tesir altına almak, daha çok kişi üzerinde etkili olabilmek için siyasilerin sıklıkla kullandığı örtülü hipnoz-konuşarak hipnoz hakkındaki ayrıntıları öğrendik…
-Hipnoz nedir?Hipnoz kaliteli ve yüksek bir iletişim
biçimidir. Bilinçaltına hitap eder. Uyku hâli yoktur, bilinç tamamen açıktır. Kişinin iradesi devrededir. Sinema filmlerinde köstekli saat sallanarak insanların uyutulması şeklinde gösterilse de bu kesinlikle yanlış bir bilgidir.
Ne işe yarar?Herkes herkesle konuşur. Ama hipnoz
tekniklerini bilen biri konuştuğunda karşı-sındaki kişi-kişilerde farklı bir zihinsel durum oluşur ve konuşma yapanın kabul değeri otomatik olarak yükselir. Sadece iletişim değil, tıp, eğitim (özellikle dil eğitimi), spor, siyaset, istihbaratçıların eğitimi gibi birçok alanda hipnotik yöntemlerden faydalanıyor dünya. Türkiye’de ise; hipnoz 2014 Ekim’den itibaren Tamamlayıcı Tıp Yönetmeliği’nde yer almaya başladı. Biz hipnozu ülkemizde tiye alırken; 2 yüz yıldır Avrupa bu yöntemi kullanıyordu. 1950’lerde Amerikan Tıp Birliği sonra da İngilizler tedavi yöntemi olarak hipnozu benimsedi. Mesela CIA her yıl dev bütçeler ayırır bu işe. Rusya Soğuk Savaş döneminde daha çok tesir etmek, propa-gandalarını halka ulaştırmak için hipnotik yöntemlerden faydalanmıştır. Putin, Obama gibi dünyaca ünlü siyasetçiler hâlâ kitle hipnozunu (örtülü hipnoz) kullanır. Oysaki, İbni Sina, hipno-anestezi yöntemi ile yüzlerce ameliyatı ağrısız ve acısız gerçekleştirmiştir. Hipnotik telkinler insanların tedavi süreçlerini hızlandırabilir. Yanlış bilgi ya da kötü duygu-ları yok etmede kullanılabilir. Bir sınıfta eğitim kalitesini yükseltmek isteyen öğretmen, bir meydanda insanlara hitap eden siyasetçi eğer bu sistemi biliyorsa; kendiyle aynı meydanda aynı kişilere hitap eden başka birine göre en
az 2 kat daha tesirli olabilir.-Neden bu kadar etkili?Çünkü bilinçaltı düzeyde gerçekleşir.
Bilinçaltı biz ana rahmine düştüğümüz andan itibaren faaliyete geçer ve ölene kadar devam eder; sürekli, her şeyi kaydeder. 0-7 yaş arasındaki bilinçaltı süreçte neye nasıl tepki vereceğimizi, kişilik ve karakter yapımızın temelini atıyoruz ve bu hayat boyu devam ediyor. Bilinçaltı öfke, güven, inanma, tatmin olma, güvensizlik, korku, kaygı, sevme gibi duygularımızın kodlandığı alan. Kod bilin-çaltına nasıl girerse kişi öyle biri olur, ona göre hareket eder. Etkili bir iletişim kurmak isteyenler bilinçaltına yani duygulara hitap eder. Örtülü hipnoz, gizli hipnoz, subliminal mesajların etkisi böyle ortaya çıkar. Bilinçaltı bizim farkında olmadığımız bir alandır. Buraya gelen mesaj direkt kabul edilir. Etkin-liğinin bu kadar fazla olmasının altında da bu gerçekler yatar. Hipnotik telkin kullanan kişi bir insana yüzde 20 tesir ediyorsa bunu sürekli tekrar ettiğinde amacına ulaşır. Mesela son 2 yıla kadar ‘Hizmet Hareketi’, ‘Fethullah Gülen’in cemaati’ olarak bildiğimiz bir sivil toplum oluşumu Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın ısrarlı tekrarlarıyla bugün ‘paralel yapı, terör örgütü, haşhaşi’ gibi isimlerle anılmaya başlandı. Hatta bu bilinçaltı kod o kadar yerleşti ki; cemaatin içindekiler bile ‘ben paralelim’ ya da ‘ben paralel değilim’ diyerek kendini tanımlıyor.
-Siyasetin dışında günlük hayatımızda hipno-zun yeri var mıdır?Mesela; kalp-damar cerrahisi uzmanı,
doçent bir danışanım vardı. Problemi şuydu; her gün kanserli ciğerleri ameliyat edip gör-mesine rağmen sigara içmeyi bırakamıyordu. Bu kişinin bilinç üstüne hitap etmenin bir anlamı yoktur. Sigaranın zararlarını çok iyi bilen biri sonuçta. Bilinçaltı süreciyle ilgi-lenmek gerekir. O cerrahın bildiği, gördüğü hâlde içindeki itkiye engel olamayıp sigara içmesi bir hipnozdur. Yani bilinçaltı süreçte gerçekleşen, kötü bir hipnozdur. Asansörün sağlam olduğunu bildiği hâlde içindeki kor-kulara karşı koyamayıp asansöre binmekten vazgeçen kişi de kötü bir hipnoz altındadır. Araba kullanmaya yeni başlayanlar için aynı anda 4-5 işi yapmak çok zordur. Ama tekrar ede ede; bilinçaltı süreçte öğrenme başlar ve nihayetinde öyle bir hâle gelirsiniz ki; anah-tarı aldığınızı, sürerken bir sürü şeye dikkat etmeniz gerektiğini düşünmezsiniz bile.
Otomatik olarak yaparsınız her şeyi. Yani insanlar her gün trans-hipnoz durumunda araç sürüyor trafikte. Öyleyse; bilinçaltı yaşamsal fonksiyonlarımız için otomatik davranış sürecini organize eden alandır da aynı zamanda. Bilinçaltı bizim hayatta kalmamıza odaklanır, bizi korumaya çalışır hep. Neyi nasıl öğrettiği çok önemlidir ama. Hipnoz ve bilinçaltı süreçler hayatımızın her alanını etkiler bu sebeplerle.
-Dinî liderlerin de hipnotik gücü var mıdır?Tesir ve ikna gücünün yükselmesini sağ-
layan bir iletişim biçiminden bahsediyoruz ve hipnoz dünyasında buna konuşarak hipnoz deniyor. Mesela Obama’nın bu yöntemi kullandığına dair yazılmış yüzlerce makale var. Bazı insanlar ise; karşılarındaki kişileri hipnoz yaparlar ama farkında değildirler. Dinî liderlerde bunu görürüz. Dinlediğiniz zaman kendinizden geçersiniz çünkü. Hip-noz eğitimi almamıştır hâlbuki. Bu kişileri ‘hipnoz yapıyor’ yerine; ‘hipnotik telkin değeri yüksek’ olarak nitelendiriyorum ben. Kişi bu yeteneğinin farkında değildir. Bilgi, görgü, ruhsal derinlik, iletişim yeteneği, bilgi derinliği, anlattığı şeyi içselleştirme… Bunların hepsi bir bileşke oluşturur ve kanaat önderinin tesir gücünü çok yükseltir.
-Siyasette hipnotik yöntemler nasıl kullanı-lıyor?Hipnotik telkinler kalabalık söz konusu
olduğunda daha büyük tesir eder. Çünkü fer-din iradesi vardır, buna güvenebilir. Telkini iradi olarak kabul etmeyebilir. Çünkü bilinç açıktır, berraktır, uyuma, bayılma yoktur, hatta kişi yalan bile söyleyebilir hipnoz esnasında. Ama kalabalığın iradesi yoktur. Kalabalıkta aktif olan şey insanların bilin-çaltıdır. Çünkü duygunun serbest kaldığı bir alandır. Bundan dolayı maçlarda kavga çıkar. Kendini çok iyi yetiştirmiş efendi adamlar, ağızlarına küfür bulaşmamış sakin insanlar, maça gidip taraftar olduğunda bilinçaltı süreç aktifleşir ve kendi iradeleri devre dışı kalır. Sadece kalabalığın ve amigonun yönlendir-mesi vardır. Bu sebeple kitle psikolojisinde kalabalığın ruh hâli tesire, manipülasyona, yönlendirmeye oldukça açıktır. İnsanları karşınıza toplayıp “Bunlar bizim dinimize, imanımıza küfretti, bu alçaklar dedemizi öldürdü, peygamberimize hakaret etti” diye manipülasyon yaptığınızda sizi dinleyenler gidip suçlu gördükleri kişilerin evini, otelini yakar. Eylemden sonra ise evlerine gittikle-
rinde oldukça sakin, iyi bir eş ve baba-anne olarak gündelik yaşamlarına devam ederler. Tek başlarına olsalar zaten böyle bir şey de yapmazlar. Kalabalığın aklı 7 yaşındaki bir çocuğunkine denktir. Bir toplulukta profe-sör, doktor, mühendis, 10 çocuk büyütmüş anne, bakan bile olsa bu gerçek değişmez. Hipnotik yöntemleri iyi kullanan bir siyasi şöyle der mesela topluluğa: “Hepimiz aynı gemideyiz. Siz de bu vatanın evladısınız ben de. Beraber yürüdük biz bu yollarda. Ben bu şehirde doğdum. Bu şehirde büyüdüm…” Normalde bu cümleler basittir, derin bir anlamı veya felsefesi falan da yoktur. Ama karşınızdaki kitle 7 yaşındaki çocuklar gibi olunca; bu cümlelerden etkilenir, sevinç çığlıkları, ıslıklarla destek olurlar siyasiye. Siyasal iletişimde hipnotik telkin kullanan siyasiler genelde 5 aşamalı bir yol izler. Önce insanları belli bir kıvama getirirsiniz ve vermek istediğiniz mesajı verirsiniz. Mesaj çivinin tahtaya gömülmesi gibi kalabalığın beynine gömülür. Ve kişi normalde yüzde 20 tesir edecekse bu oran yüzde 40-50 olur. Yüzde 40 tesir oluşturacaklarında ise 90’a çıkar. Siyaset meydanlarında kullanılan hipnoz en çok kararsızları hedef alır, onları kendi tarafına çekmeyi amaçlar.
-Örtülü hipnozun bahsettiğiniz beş aşaması nedir?Genel hatlarını ifade edecek olursam;
sırasıyla geleneksel değerler, dinî değerler, korku unsuru olacak argümanlar sıralanır, vatandaşa vizyon verilir ve her fırsatta tekrar yapılır. Hipnozdaki en önemli unsur tekrar-dır. Vermek istediğin bilgiyi zihne tekrar ede ede yerleştirirsin. Bilinçaltı tekrarı sever. Tabii yapılan konuşma ve açıklamaların basit, net olması da gerekir. Kişinin görünüşü, kıyafeti, hitabet tarzı da telkin açısından önemlidir. Mavinin inandırıcılık, sakinlik etkisi vardır. Mavi uzaktan, kırmızı ise yakından dikkat çeker. Bilinçaltı radar sistemimiz uzaktan ilk maviyi, yakından ise kırmızıyı fark eder. Kişi kitleye konuşuyorsa beyaz ya da mavinin tonlarını tercih etmesi iyidir. Konuşacağınız yer de önemlidir. Diyarbakır’da konuşurken boynunuza bir poşu attığınızda kıyafetinizin renginin önemi kalmaz mesela. Duygudaşlık kurmak kitleyle çok önemlidir. Bu sebeple Malatya’da işleyen hitabet tarzı Diyarbakır’da istediğiniz sonucu vermez . Hipnotik telkin uygulamaları hitap ettiğiniz kitleye göre değişmelidir…
27 MAYIS - 2 HAZİRAN
DANIEL RUBINSTEINABD’nin Suriye Özel Temsilcisi
MUSTAFA KAMALAKSaadet Partisi (SP) Genel Başkanı
FEVZI KAYACANKonya Barosu Başkanı
“El Nusra Cephesi, bir terör örgütüdür. Onun-la bu minvalde uğraş-mayı sürdüreceğiz.”
ÖZTÜRK TÜRKDOĞANİnsan Hakları Derneği (İHD) Başkanıı
“Bu ülkede kontrgeril-la hâlâ varlığını koru-yor. Devlet içindeki
yasa dışı yapılanmalar cirit atıyor ve bu saldı-
rılar önlenemiyor.”
“Milli Görüş’ün paralarıyla kurulan
Kanal 7’ye bile çıkamı-yoruz. Paramızla bile
çıkamıyoruz!”
“Güce, haksızlığa, ada-letsizliğe, şımarıklığa,
yobazlığa, din ticaretine asla boyun eğmedim,
biat etmedim. Efendile-ri bunu böyle bilsinler.”
Genelkurmay’da çok yakın geçmişte istihbarat başkanlığı yapan ve “7 Haziran seçimlerinde Doğu Perinçek’in liderliğin-deki Vatan Partisi’nden Ankara adayı” olan emekli korgeneral İsmail Hakkı Pekin’in Zaman’dan Doğan Ertuğrul’a anlattıkları (18-19 Mayıs 2015) yaşadığımız anormal sürecin gölgesinde kalıyor gibi görünse de, tarihe not düşüldü bir kere! Röportajın tümüne internetten ulaşabilir; can alıcı noktaların bazılarıyla yetineceğiz. 1’inci Ordu’daki (Mart 2003) o meşhur (Balyoz davasının ana unsuru) Plan Semine-ri’nde ‘maksadın aşıldığını’ ancak ‘darbeye hazırlanıldığını sanmadığını’ söyledikten sonra, “Ama gerçek zamanlı, gerçek şahıslarla, isimler kullanılarak plan semineri olmaz. Yanlıştır. Bir defa irtica ile ilgili plan-larda kimin ne olduğunu bilmiyoruz ki.” diyor Pekin. “O seminer keşke hiç oynanmasaydı.” görüşünde. Peki, yargıya intikal etmeli miydi? Pekin’e göre ‘evet’: “Askerî yargının konusuna giren bir süreçtir.” 2008’de İstihbarat Başkanı iken dönemin Adli Müşaviri Hıfzı Çubuklu’yla birlikte Genelkurmay Başkanı Yaşar Büyükanıt’a gitmişler: “-Efendim, 2 ay sonra ay-rılacaksınız. Çok sayıda ihbar ve suç isnadı var. Bu soruşturmalara biz bakalım. Kendi içimizi kendimiz temizle-yelim.- dedim. Kara Kuvvetleri Komutanı İlker (Başbuğ) Paşa’ya havale etti.” Baş-buğ’a, “Bunları biz halletmezsek başımıza patlayacak.” ve “Suçlu varsa yargılayalım.” demiş: “Kabul ettiremedim. Ergenekon başlamıştı o dönemde, Hurşit (Tolon) Paşa ve Şener (Eruygur) Paşa tutuklanmıştı. Herhalde soruşturmalar sadece emekli askerlerle sınırlı kalır diye düşündü.” Taraf
Gazetesi’nin haberinin ardından araştırmışlar: “İlgili (kara propaganda) sitelerin hareket başkanlığının olduğunu öğrendik. Zaten andıç hazırlanırken bana geldiler, Genelkurmay 2’inci Başkanı (Hasan) Iğsız Paşa’ya gittiler. Komutana arz ettiler. Herkesin haberi var.” Şu ifadeleri olağanüstü önemli: “Üzüldüğüm nokta şu: İlker Paşa, savcılıkta ‘bu dokümanın altında imzam yok’ dedi. Yok, evet olamaz ki zaten. İmzayı kendisi kaldırdı. Ama bizim attığımız her türlü imza onun adına.”
FOTO
ĞRA
F: A
Lİ Ü
NA
L
GENELKURMAY’IN ESKI ISTIHBARAT BAŞKANI ISMAIL HAKKI PEKIN:
O SEMINER KEŞKE HIÇ OYNANMASAYDI
Hükümete yakın gazetelerden Yeni Şafak hızını alamayıp Nisan 2015’te “Atatürk’ü böyle zehirlediler” manşetini atmıştı. İleri sürmüşlerdi ki, suikastı İsmet İnönü tertiplemişti. 1950’li ve 1960’lı yıllara ait diyerek yayımladıkları üzerlerine çay dökülü belgeler (iki mektup) bunu ispatlıyordu! Yine iktidar yanlısı basın kuruluşlarından Star gazetesinde sahasıyla alakalı yazılar kaleme alan Sabancı Üniversitesi Tarih Profesörü Cemil Koçak en ince ayrıntılarına dek ince-lemiş konuyu. Toplumsal Tarih dergisindeki açıklaması şöyle: “Her iki mektubun da sahici olmadığı kanaati taşıdığımı belirtmek isterim.” 1962 tarihli belgede 2009 başlangıçlı Windows 7 Tahoma italic font kullanılması gayr-i ciddiyetin işaretiydi zaten.
“ATATÜRK’Ü BÖYLE ZEHİRLEDİLER” BELGELERİ SAHTE
Cemil Koçak
Adana ve Mersin’de HDP İl Başkanlığı binalarına düzenlenen saldırılarda can kaybı meydana gelmemesiyle kaos beklentileri şimdilik boşa çıktı ama polemik rüzgârı durulmak bilmiyor. HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş’ın iddiasıyla kafalar karı-şık: “Dosya ile ilgili gizlilik kararı verildi. HDP binalarına saldıran kişinin kimliği belliyse niye dosyayı gizliyorsun? Bize gelen bilgilere göre bu kişi Suriye’ye giriş çıkış yapmış. Bir yakını IŞİD’de şu anda militandır. (Kendisi de) IŞİD bölgesinde bir süre kalmıştır. DHKP-C’li dedikleri kişi, Suriye’de IŞİD ile bağlantıları olduğu bilgileri bizde mevcut.”
7 HAZİRAN ÖNCESİ KARANLIK OLAYLAR
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan başbakan iken bir zamanlar sözcülüğünü üst-lenen ve şimdilerde Doğan Medya Grubu’na ait Hürriyet gazetesinde yazan Mehmet Akif Beki’nin 19 Mayıs 2015 tarihli köşesinde dile getirdikleri yalnızca şahsi görüşleri mi? Bekleyip göreceğiz. “Mübalağalı yandaşlığın zararları” başlıklı yazıdaki dokundurmalar direkt ve tesir gücü hayli yüksek. Beki’ye göre, İngiltere ve ABD standartlarındaki ‘yandaşlık’ her gazeteye ve gazeteciye ‘ana-sının ak sütü gibi helal’. “Açıklık, şeffaflık ve dürüstlük” vb. ilkeleri var bunun. Öncelikle “Maddi gerçeğe sadakat” gerekiyor. “Tahri-fat, çarpıtma ve yalana tevessülden uzak dur-mak” da şart ayrıca. Yandaşlık bir doğrultuya bağlı olmalı, kişilere ve menfaate endeksli değil. Uğruna haysiyetten, değerlerden ve doğrulardan fedakârlık yapılmamalı! Beki’ye sormak lazım: Bu kriterlere, ‘havuz medyası’ diye nitelenenler hangi ölçüde riayet edi-yor? Sıkı durun, sıra Beki’nin yandaşlardan sakınmalarını istediği hâllerde: “Doz aşımı, bunların başında gelir. Başbakana ya da cumhurbaşkanına ilanıaşk etmek, adına ‘ilahi aşk’ demek, Şems ile Mevlana’nın ilişkisine benzetmek… Sahabenin Peygam-
ber için kullandığı ‘Anam-babam sana feda olsun ya Resulullah’ gibi övgü ifadelerini güç sahiplerine uyarlamak… ‘Anam, babam, karım, çocuklarım sana feda olsun’ demelere vardırmak hep bu bâba girer.” Yine Beki’ye göre, “Yandaşlığın bittiği yerdir burası.” ve “Yandaşlığın bitti yerde yanaşmalık başlar.” Beki’nin şu ifadeleri çok ilginç doğrusu: “Sen sen ol, hiç çıkarma aklından. Karşı yandan gelmişsen yanaştığın anda herkesten çok yandaşlığa soyunma. Önde giden yandaş payesine talip olman inandırıcı gelmez, şüphe uyandırırsın hakkında.”
MEHMET AKİF BEKİ’DEN YANDAŞLIK KRİTERLERİ
2,16/41,8 lira maliyetli mazotun litresi Türkiye’de özel uçaklara, gemilere ve lüks teknelere ÖTV’den (Özel Tüketim Vergisi) arındırılarak 2,16; yaklaşık 6 milyon çiftçiye ise 4 liraya satılıyor.
2.193.000TÜİK verileriyle genç nüfustaki işsizlik oranı son bir yılda yüzde 3’lük artışla yüzde 20’ye tırmandı. Yani her 5 gençten biri işsiz. 15-19 yaş grubundakilerden 2 milyon 193 bini eğitim sisteminin dışında.
5.600.000.000Sosyal güvenlik şemsiyesindeki vatandaşların cebinden 2011’de sağlık için katkı payı adıyla ekstradan 1 milyar 785 milyon lira çıkıyordu. Tutar 2014’te 5 milyar 600 milyon liraya yükseldi.
32 27 MAYIS - 2 HAZİRAN 2015 ZAMANGÜNDEM
MURAT TOKAY
1Söz tükenir, susulan bir yere gelinir... Orası maşerî vicdanın kanadığı yerdir.
Kalp taşar, göz yaşarır, sessiz haykırışlar du-aya dönüşür. Tıpkı Ümran Teyze’nin şu çığ-lığı gibi: “Evimizde tencereler dolusu sarma sarıyoruz, kermeslerde satıyoruz. Elimize bulaşan yağın parasını koyuyoruz oraya. Biz harama, helale bu kadar dikkat ederek yü-rüttük bu işleri. Bu dünyanın üstü varsa, altı da var! Elbet bir gün mahşer olacak, herkes hesaba çekilecek.”
Türkiye, 70 yaşındaki Ümran Ercan’ı, 2 Mayıs 2015’te Manisa’da polisin halkın kur-duğu yardım derneklerini basmasıyla tanıdı. İl Emniyet Müdürü, hayırseverleri teröre yardım etmekle suçluyor, “Amacımız, yaptıkları çalışmalara devam edememeleridir. Manisalı hayırseverler ve bu işe bugüne kadar gönül verenlerden artık dönmelerini istiyoruz.” di-yordu. Müdüre cevabı Ümran Teyze verdi: “Yelek örüyorum, patik örüyorum, bulaşık bezi örüyorum, ufak ufak paraları biriktirerek bu derneklere yardım ediyorum. Benim ne topum var ne silahım, sadece imanım var. Eğer biz terör örgütüysek, göğsümü gere gere diyorum: Gelsinler, alsınlar, hapse atsınlar. Ben orada da örerim, orada da satarım!”
Türkiye, iki yıldır ‘paralel’ adıyla ortaya konan bir çadır tiyatrosunu izliyor. 17/25 Aralık operasyonlarıyla ortaya çıkarılan yolsuzluk ve rüşvet çarkıyla ilgili davaların üstü “darbe” savunmasıyla örtüldü. Fakat ayakkabı ku-tularında, para kasalarında, banyo liflerinde bulunan ve “sıfırlanamayan” paralarla ilgili sorular hâlâ cevabını bulmadı. Peki, ne yapıldı? Yalanlarla, iftiralarla, algı operasyonlarıyla sürdürülen cadı avı başlatıldı ve sayıları 80 bini bulan polis sürgün edildi, görevlerinden uzaklaştırıldı. 17/25 Aralık ve Selam-Tevhit gibi önemli soruşturmaları yürüten polis şefleri gö-zaltına alınıp hapse kondu. Polisler yaklaşık bir yıldır içeride hukuk mücadelesi verirken, aileleri de adliye önünde, Silivri Cezaevi kapısında bekleyişlerini, mücadelelerini sürdürüyor. Bu bekleyişte bir polis eşi hayatını kaybetti.
Söz tükenir, susulan bir yere gelinir… Hayatın solduğu anlardır, acı yüreğinize işler; inanç ve metanetle ayakta kalırsınız. İşte, sözün tükendiği bu anlardan birine 10 Eylül 2014 tarihinde Eyüp Sultan Camii’nin avlusunda şahitlik ettik. 22 Temmuz 2014’te sahur vakti polislerin evlerine baskın yapılmıştı. Gözaltına alınacak isimler arasında eski İstan-bul İstihbarat Şube Müdür Yardımcısı Ahmet Öztürk de yer alıyordu. ‘Kaçtı’ iftirası atılan Öztürk, tayin edildiği Bitlis’ten İstanbul’a gelip teslim oldu. Bu süreçte eşi Ayşegül Öztürk’ün Adapazarı’nda kaldığı kayınpederine ait eve de ‘sahur vakti’ baskın yapılmıştı. 4,5 aylık hamile olan Öztürk, bu sırada büyük korku ve stres yaşadı. Eşinin teslim olmasından sonra da İstanbul’a geldi. Emniyet Müdürlüğü ve Çağlayan Adliyesi’nin önünde eşinden ve diğer polislerden haber alabilmek için gece gündüz nöbet tuttu. 4 gün süren hukuksuz sorgu süreci ve stresli bekleyiş Ayşegül Hanım için sancı ve acıya dönüştü. Bebeğini kaybetti. Ölen bebek, annenin zehirlenmesine sebep oldu. Ayşegül Öztürk, tekrar hastaneye kal-dırılarak yoğun bakıma alındı. 16 gün süren hayat mücadelesini 8 Eylül günü kaybetti. Ayşegül Öztürk’ün cenazesinde 6 yaşındaki oğlu Hikmet’in annesinin tabutunun başında
bekleyişi ve babasıyla diyaloğu hâlâ hafızalarda canlılığını ve sıcaklığını koruyor.
Ahmet Öztürk, Hikmet’i kucağına ala-rak “Annene son bir şeyler söylemek ister misin?” diye sorunca, baba-oğul arasında şu konuşma geçmişti:
Hikmet: Annem beni göremez ki o kutuda.
Baba: Sen söyle, o seni görüyor. Hikmet: Nasıl görüyor ki, gözleri de
kapalı. Baba: Hani sen bazen rüya görüyorsun
ya, hayal gibi. Bir yerlere gidiyorsun. Kendin yatakta oluyorsun ama ruhun geziyor. Onun ruhu da şimdi yukarıdan bize bakıyor. Bedeni tabutun içinde ama ruhu ile yukarıdan bize bakıyor ve seni görebiliyor.
Söz tükenir, susulan bir yere gelinir… Paralel devlet arama iddiasıyla çıkılan yolda bugün elinde cevşeniyle adliye önünde bekleşen ablalar, Manisa’da bir hayırsever, Konya’da bir esnaf, İstanbul’da bir gazeteci “terörist” damgası yemekten kurtulamıyor. Okullar, vakıflar, dernekler, yurtlar sudan bahanelerle kapatılmaya çalışılırken cebinde çakı bile taşımayan insanlar “silahlı terör örgütü” üyesi muamelesi görüyor.
Tarih, 14 Aralık 2014. Bir milyon tirajlı Zaman’ın Genel Yayın Müdürü Ekrem Du-manlı, gazete binasında, yüzlerce çalışanının protestoları arasında gözaltına alındı. Dört gün İstanbul Vatan Caddesi’ndeki Emniyet binasında tutulurken, 2 gününü de Çağla-yan Adliyesi’nin nezarethanesinde geçirdi. Tutuklanma talebiyle hâkim karşısına çıkan Dumanlı, savunmasını kendisi yaptı. Hâ-kime “Bana isnat edilen suç nedir?” diye soran Dumanlı’ya hâkim Bekir Altun, Nisan 2009’da yayımlanan iki makale ile bir haberi sıraladı. Dumanlı, hâkime, “Yani, iki köşe ya-zısı ve bir haber. Hakkımdaki bütün iddia bu mudur?” sorusunu yöneltti. Hâkim “Evet” diye cevap verdi. Bunun üzerine Dumanlı, ayrıntılı bir savunma yaptı. “İki yazı bir haberden dolayı gözaltına alındığımı kimse dünyaya izah edemez.” dedi. Hâkim, ‘somut delil’ olmadığı gerekçesiyle Dumanlı’yı ser-best bıraktı. Ekrem Dumanlı’nın gözaltına alınması hem içeride hem dışarıda büyük tepki topladı. Şimdilerde yine hukukun arkasından dolanarak, Anayasa çiğnenerek aynı senaryo tekrar sahnelenmeye çalışılıyor. Hükümete yakın kimi gazeteciler ve hatta Başbakan Ahmet Davutoğlu bile ‘o kadar da olmaz’ noktasına geldi.
Çağlayan Adliyesi’nde -7. katta tutuk-lanırsa yanında götürsün diye getirilen elbi-senin kılıfı üzerinde namaz kılarken çekilen kare de sözün bittiği yerlerdendi. Bu fotoğrafı çeken vatan evladı da öyle düşünüyor olacak ki beklemediğimiz bir anda bize ulaştırdı.
Sözün bittiği yerde vicdan da köreliyor. Cadı avı ve terörist muamelesi akademis-yenlere de uzandı. Konya’da 22 Mayıs Cuma günü hayırsever işadamlarına düzenlenen algı operasyonunda Mevlana Üniversitesi kurucu rektörü Prof. Dr. Bahattin Adam da gözaltına alındı. Gazetecilerin “Niçin gözaltına alındınız?” sorusuna “Siz daha iyi bilirsiniz. 10 yıl Konya’ya hizmet ettik. Vicdanları sızlamayanlar utansın. Bildiğimiz yoldan şaşmayacağız.” dedi. Prof. Dr. Adam 2009 yılında açılan üniversitenin geçen yıla kadar rektörlüğünü yürütmüştü.
Söz tükenir, susulan bir yere gelinir...
SÖZÜN BİTTİĞİ YERTürkiye iki yıldır bir çadır tiyatrosunun zorunlu izleyicisi. yolsuzluk ve rüşvet davaları ‘darbe’ savunmasıyla örtüldü. hayalÎ gerekçelerle masum insanların hak ve özgürlükleri ellerinden alınıyor.
33 27 MAYIS - 2 HAZİRAN 2015 ZAMANDÜNYA
MAKEDONYA’DA NELER OLUYOR?Makedonya, bağımsızlığını kazandığı 1991’den bu yana karşı karşıya kaldığı en derin siyasi krizden çıkışın yollarını arıyor. Hükümet ile muhalefet arasındaki gerilim tırmanırken halk geçtiğimiz haftayı meydanlarda geçirdi.
EMRE OĞUZ KOPENHAG
1Yugoslavya’nın dağılmasıyla 8 Eylül 1991’de bağımsızlığını ilan eden 2,1
milyon nüfuslu Makedonya, şimdilerde çok derin bir siyasi krizle karşı karşıya. Ana mu-halefet lideri Zoran Zaev’in hâkim, yabancı diplomat, gazeteci, dinî lider ve polisler-den oluşan 20 bin kişinin yasa dışı yollarla dinlendiğini ortaya çıkarmasıyla başlayan gerilim, ülkenin kuzeyinde, Arnavut nüfu-sunun yoğun olduğu Kumanova kasaba-sındaki kanlı saldırılardan sonra bambaşka bir boyuta taşındı. 8’i polis toplam 22 kişinin öldüğü, 37 kişinin ise yaralandığı çatışma-ların akabinde önce muhalifler, ardından hükümet yanlıları başkent Üsküp’te so-kağa indi. Hükümet karşıtı protestolara 100 binin üzerinde insan katıldı. Başbakanlık binası önündeki protestoya destek verenler arasında Zaev’in liderliğini yaptığı Make-donya Sosyal Demokratlar Birliği Partisi’nin (SDSM) yanı sıra Arnavut ve Türk muhalefet partileri de vardı. Protestocuların öncelikli talebi seçim yolsuzluğu dâhil pek çok suça bulaştığını iddia ettikleri Başbakan Nikola Gruevski’nin istifa etmesiydi. Ancak tartış-maların merkezindeki Gruevski, geri adım atmayacağını şu sözlerle ifade etti: “Söz ko-nusu olan, yabancı gizli servisler tarafından desteklenen bir siyasi azınlığın diktatörlüğü. Geri adım korkakça bir hamle olur. Saldırıları bastıracağım.”
Bu açıklamadan sadece bir gün sonra bu sefer hükümet yanlıları Üsküp’te sokağa çıktı. 30 bin kişinin katıldığı mitingde Baş-bakan Gruevski’ye destek mesajları verildi.
Gelinen noktada Makedonya’da halk kutuplaşmış durumda. Muhalefet ile iktidar arasındaki ağır suçlamalar kamuoyundaki gerginliği daha da tırmandırıyor. Demografik
açıdan oldukça renkli bir topluma sahip olan Makedonya’da en büyük tehlike, etnik gruplar arasında çatışmaların yaşanması.
Toplam nüfusun yüzde 25’ini oluşturan Arnavutların mevcut hükümetten rahatsız olduğu bir sır değil. 2011 seçimleri akabinde 22 yaşındaki Martin Neşkovski’nin İçişleri Bakanlığı’na bağlı özel bir birliğin mensubu olan İgor Spasov tarafından öldürülmesi Arnavutların tepkisine neden olmuştu. Spasov, 14 yıl hapis cezasına çarptırılsa da protesto eylemleri dinmemiş, İçişleri Bakan-lığı Arnavutlara yönelik şiddet eylemlerinin üstünü örtmekle suçlanmıştı. Öte yandan 2012’de 5 Makedon’un öldürülmesinin akabinde açılan davada Arnavut kökenli 6 kişiye müebbet hapis cezası verilmesi mevcut gerilimin üzerine âdeta tuz biber ekmişti. Arnavutlar bu kişilerin masum olduğunu savunuyor, hükümeti kendilerine ayrımcılık yapmakla suçluyordu.
Söz konusu suçlamalar, muhalefet lideri Zoran Zaev tarafından 8 Mayıs’ta yayımlanan ses kayıtlarıyla bambaşka bir boyuta taşındı. Çünkü Başbakan Gruevski, İçişleri Bakanı Gordana Yankulovska, İçişleri Bakanlığı Söz-cüsü İvo Koteski ve Başbakanlık Özel Kalem Müdürü Martin Protugyer arasında geçtiği iddia edilen telefon kayıtlarında, başka birçok yolsuzlukla birlikte, Neşkovski cinayetinin de örtbas edilmeye çalışıldığı öne sürülüyordu.
Bu arada, Kumanova’daki kanlı saldı-rıların bu ses kaydının yayımlanmasından sadece bir gün sonra meydana geldiğini ha-tırlatmakta fayda var. Söz konusu saldırının arkasında yatan gerçek nedenler henüz tam anlamıyla aydınlığa kavuşturulmuş değil. Resmî kaynaklar saldırganların Kosova’dan Makedonya’ya giriş yaptığını ve Kosova Kurtuluş Örgütü (UÇK) üyesi olduğunu belirtirken, muhalifler hükümetin gündemi değiştirmek için söz konusu operasyonu
planladığını iddia ediyor. Gruevski’nin, bir taraftan başarılı operasyon dolayısıyla emni-yet güçlerini kutlarken diğer taraftan operas-yon sonrasında İçişleri Bakanı Yankulovska, Ulaştırma Bakanı Janakievski ve İstihbarat Dairesi Başkanı Mijalkov’un istifalarını kabul etmesi, soru işaretlerini artırdı.
Makedonya’daki gelişmeler AB, ABD ve Rusya tarafından da yakından takip ediliyor. Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov’a göre Makedonya’da yaşanan kriz, mevcut hükümetin Rusya’ya yönelik ekonomik yaptırımlara karşı çıkması ve Rus gazının Avrupa’ya aktarılmasını sağlayacak “Türk Akımı” projesine aktif destek vermesiyle ilgili. Moskova’ya yakın kaynaklar, AB’nin ülkedeki Arnavutlar üzerinden Makedonya hükümetine ‘Türk Akımı’ projesinden çekilmesi mesajını verdiğini iddia ediyor. AB ile Rusya arasında Ukrayna’da patlak veren krizin hâlâ çözülemediği bir dönemde Makedonya’da yaşananların ayrı bir önem kazandığı muhakkak. Buradaki herhangi bir pozisyon değişikliği bölgedeki güç dengeleri açısından önemli sonuçlar doğurabilir. Ancak mevcut krizi tümüyle haricî dengelere bağla-mak da doğru değil. Çünkü elde bu iddiaları destekleyecek herhangi bir delil yok. Nitekim Rusya yanlısı olduğu iddia edilen hükümetin kendisi de yaşanan siyasi krizin aşılması için AB ve ABD’nin arabuluculuğunu kabul etmiş durumda. Gruevski dâhil ülkedeki siyasi parti liderleri geçen hafta AB ve ABD’li yetkililer eşliğinde Üsküp ve Strazburg’da bir araya geldi. Taraflar 26 Mayıs’ta yine bir araya gelecek.
Gruevski: Ses kayıtları montaj45 yaşındaki Nikola Gruevski, 2006’dan
bu yana iktidarda. Öncelikli hedefleri ara-sında Makedonya’yı AB ve NATO’ya üye yapmak var. En son Nisan 2014’te yapılan
genel seçimlerde Gruevski’nin partisi oyların yüzde 42,98’ini almış ve 123 kişilik parla-mentodaki koltuk sayısını 61’e çıkarmıştı. Normal şartlar altında bakıldığında kesin bir seçim zaferi gibi görünen bu sonuç muhalif-lere göre geniş çaplı bir seçim yolsuzluğunun eseriydi. Bu yüzden, muhalefet partilerine üye milletvekilleri seçimden sonra istifa etti. Amaç parlamentoyu çalışamaz hâle getirmekti. Böylece hükümet istifa etmek zorunda kalacak, yeniden seçime gidilecekti. Ancak Gruevski istifa etmediği gibi erken seçime de gitmedi.
Gruevski, Türkiye’dekine benzer şekilde, ortaya atılan iddiaları araştırmak ve aydın-latmak yerine muhalifleri ‘yabancı istihbarat örgütleriyle işbirliği yapmakla’ suçluyor. Yayımlanan ses kayıtlarının da ‘montaj’ olduğunu iddia ediyor. Gruevski’nin bu yaklaşımı kendi partisinin tabanında kabul görse de söz konusu iddiaların giderilme-sini sağlamıyor. Tatmin edici bir şekilde cevaplandırılmayan her bir yolsuzluk iddiası Gruevski’nin meşruiyetini biraz daha tartış-malı hâle getiriyor.
Bununla birlikte Zaev’in yayımladığı ses kayıtlarının kaynağının bilinmemesi de bazı soru işaretlerini beraberinde getiriyor. Zaev’in istihbarat dairesi içerisindeki bazı vatansever görevlilerin ses kayıtlarını kendisine verdiğine dair açıklamalarının kamuoyunun büyük bir bölümünde kabul gördüğünü söylemek zor. Gelinen noktada ses kayıtlarıyla gündeme gelen yolsuzluk iddialarının aydınlığa kavuşturulması kadar söz konusu kayıtların kaynağına dair iddi-aların da kamu vicdanını tatmin edecek bir şekilde cevaplandırılması gerekiyor. Bunun için ise iş tarafsız yargı mensuplarına ve medya kuruluşlarına düşüyor. Bu ikisinin olup olmadığını önümüzdeki süreçte yaşa-nanlar gösterecek.
34 6–12 EKİM 2010 ZA MANEKONOMÝ
Ali BulaçAli Ünal
Din’e tecavüz ve hukuksuzluğun böylesiR.T. Erdoğan ve AKP iktidarı, “Ce-
maat’i bitirme” teşebbüsünde artık fakir öğrencilere zekât, sadaka ve infaklarıyla destek olan himmet ehline ve onların himmetlerine yönelmiş bulunuyor.
İslâm’da namazla birlikte en önemli ve sevap getirici amel, zekâttır, sadakadır, infaktır. İnfak, kişiyi münafıklıktan koru-masının yanı sıra nefse rağmen, dolayısıyla zor olan Din’i yaşamayı kolaylaştıran en birinci ameldir de: “Kim (Allah için) verir ve takva gayreti içinde olursa; ayrıca ‘en güzel’i tasdik ederse, Biz de ebedî saadete giden yolu onun için kolaylaştırırız.” (92:5-7) Öyleyse, Müslü-man’ın zekâtını, sadakasını, infakını cezalandırmak, Din’e, millete ve ülkeye hizmetin dibine konulmuş bir dinamittir, korkunç bir zulümdür, dehşetli bir hukuksuzluktur ve bu ölçüde Din’e tecavüz ve hukuksuzluğu hiçbir iktidar yapmamıştır. Bu tecavüze ortak olan, bu tecavüzde görev alan ve bu tecavüze açıktan veya sessiz kalarak destek veren herkes, ona ortaktır.
Cemaat hizmetlerine destek olan himmet ehli suç işliyorsa, bütün cemaatler ve halktan hem de hiç makbuz vermeden sürekli yardım toplayan Diyanet de suç işlemektedir. Ayrıca, bu ülkede camilerin ve İmam-Hatip okullarının büyük çoğunluğu halkın makbuzsuz himmetleriyle yapılmış-tır ve öyleyse bütün bu yardımlar da suç kategorisine girer. Diğer yandan, hem de devlet gücünü kullanarak, illerde ve ilçe-lerde resmî komisyonlar oluşturarak pek çok kamu arazisini ve özel taşınmazı mül-kiyetine geçiren ve bir “Erdoğan Cemaati” oluşturmaya çalışan TÜRGEV de, en büyük suçu ve hukuksuzluğu işlemektedir.
Bu noktada, Cemaat’i terör örgütü görüp, üzerine gidilen himmet ehlinin “terör örgütü”ne yardım ettiği gibi bir iddia, ancak kabahatten daha büyük özür olur. Bir defa, Cemaat’in terör örgütü olduğu, hiçbir hukukî temele dayanmayan, delilsiz, keyfî bir iddiadır, korkunç bir iftiradır. Eğer Cemaat bir terör örgütü ise, “Ne istediler de vermedik!” diyen Erdoğan da;
“Cemaat’in hizmetleri karşısında 40 yıllık siyaset hayatımda yaptıklarım ancak sıfır kalır!” diyen Arınç da; 17 Aralık’a kadar Cemaat hizmetlerine bir şekilde destek olan bütün siyasîler de öncelikle soruştu-rulmalıdır. Burada “Cemaat’in terör örgütü olduğunu 17-25 Aralık’ta anladık” gibi bir iddia da ileri sürülemez. 17-25 Aralık, dehşetli boyutlarda bir yolsuzluk, rüşvet, zimmete para geçirme ve kara para aklama
soruşturmasıdır. Erdoğan/AKP iktidarı, söz konusu suçların soruşturulmasını Yargı’yı ve Emniyet’i değiş-tirerek önlemiş; ilgili tapeleri incelemeye sevk etmeyerek ve Kılıçdaroğlu aleyhinde açtıkları davayı, tapelerin incelenmesi gerektiği için geri alarak tapelerdeki kayıtların doğruluğunu zımnen tescillemiştir. Ayrıca, 17-25 Aralık’ın iktidara darbe olduğu ve bu darbeyle suçladıkları Yargı ve Emniyet mensuplarının bir paralel yapıya mensup bulunduğu iddialarının geçersizliğini de, “paralel yapı” iddiasının Meclis’te
görüşülmesine mâni olarak yine zımnen tescillemiştir. Kaldı ki, farz-ı muhal böyle bir yapı varsa ve farz-ı muhal 17-25 Aralık da bir darbe teşebbüsü ise, bunun sorumlusu, sadece 17-25 Aralık’ta görev alan Yargı ve Emniyet mensuplarıdır. Dolayısıyla, bütün bir Cemaat’i ve fakir öğrencilere destek olan himmet ehlini bundan sorumlu tutmak, İslâm hukukunun da, modern hukukun da en temel esaslarından olan suçun şahsîliği, “kimsenin başkalarının suçuyla suçlanamayacağı” (Kur’ân, 6:164; 17:15...) kaidesini yıkmak demektir ve dehşetli bir zulümdür.
AKP iktidarına kadar devletle bütün-leşmeyen ve İslâm’a sarılmakta hassas olan çoğu kesimler, AKP iktidarıyla birlikte devletle bütünleşti ve “zehirli dünya balını tatmaya” durdular. Dolayısıyla, Cumhuri-yet tarihinde ahlâk ve maneviyatta en fazla aşınma, en fazla vicdan çürümüşlük ve kokuşmuşluğu AKP iktidarlarında yaşandı ve AKP, dinî hizmetlerin de üzerinde doğrudan gelerek hesap/amel defterini ağırlaştıkça ağırlaştırıyor.
İsrail’e yok, Filistinlilere var! Neden?Bu köşede AK Parti hükümetlerinin
Ortadoğu politikalarını eleştiren yazılarım da çıkıyor. Eleştirilerin tamamı haklı nedenlere dayanıyor.
Yalan veya yanlış bilgiler kullanıp temelsiz eleştiriler yapmaktan Allah’a sığınırım. Benim yegane gayem ülkemin dünya ile ama özellikle İslam dünyasıyla ilişkilerinin iyi olması, uzun vadede bölgesel bir entegrasyon imkanına zemin hazırlanmasıdır. Her Müslüman’ın asli gayesi İttihad-ı İslam’dır. Kim hata yaparsa yapsın, bize düşen görev hatasını yıkıcı olmadan eleştirmek ve bizce doğru olanı işaret etmektir.
Arşivler ortada duruyor. İsteyen 2011’den ve daha öncesinden dış politikayla ilgili neler yazmışsak çıkarır, önümüze koyar. Bugüne kadar da ne eleştirilerimde yanıldım ne hükümetin tek bir politikası haklı çıktı. Benim tezim şuydu: Biz Sünni ekole mensup İslamcılar olarak toplumsal değişime vurgu yaparız. Şiddet ve terör yöntemlerini kullanmak, rejimleri silah gücüyle değiştirip velev ki bizim gibi düşünse de tek bir grubu iktidara getirmek, hele bölgenin tamamı üzerine geçmişte olduğu gibi askeri tahakküm veya politik hegemonya kurmaya kalkışmak büyük bir hatadır, İslami de değildir. Bunun sonu iç işlerine müdahil olduğumuz ülkelerin iç savaşa sürüklenmelerine yol açar. İlk günden Suriye olayına bu açıdan baktık. Suriye kan gölüne döndü, milyonlarca Suriyeli mülteci dilenci durumuna düştü. Kamuoyundan saklanıyor ama Mısır’da Türkiye’nin işlediği hatalar işin bu noktaya gelmesinde etkileyici rol oynadı. “Stratejik derinlik” üzerinde bunca yazıp çizenler nasıl oluyor da bunca stratejik hata ve yanlışlık yapıyor, akıl alır gibi değil. Başkalarına musibet olarak dönen hataları bir başarı öyküsü gibi iç kamuoyuna satmak vicdanları rahatsız ediyor.
Bize sayıp sövenler ve köşelerinde umutsuzca partizanca müdafaa yapanlar şu soruya cevap versinler: Nazım rol oynadığını, bilgisi dışında yaprak kımıldamadığını dünya aleme ilan eden Türkiye, neden Suriye ve Mısır’daki bu musibetlere engel olamadı? Neden bugün Türkiye’nin bölge ülkelerinin
hiçbiriyle iyi ilişkisi yok?Gelelim Filistin meselesine!
Türkiye’nin Filistin politikasının ne kadar iki yüzlü ve iç politikaya malzeme toplamaya dönük olduğuna şu örnek yeter:
Türkiye İsrail’e vize uygulamıyor, İsrailliler istedikleri anda birkaç saat içinde Türkiye’ye gelebiliyorlar. Bence de doğru bir şey bu. Fakat Türkiye neden Filistinlilere aynı vize muafiyetini tanımıyor? Öyle bir uygulama ki sıradan bir Filistinlinin vize alması neredeyse imkansız. Mesela a) Bankada 3 ila 5 bin dolar hesabının olması; b) Sağlık raporu, c) Güvenlik belgesi getirmesi isteniyor. İsrail yönetimi bir şekilde ismi taş atma eylemine karışmış veya İsrail askerine yan bakmış birini‚ ‘terörist’ ilan ettiğinde bir Filistinlinin güvenlik belgesi alması mümkün değil. Öğrenciler içinse Türkiye’den “kabul kağıdı“ şartı konuyor.
Siz partizan yazarlara soruyorum: Nedir bunun izahı? En üst seviyede İsrail’le ticaret, savunma işbirliği, ekonomik ilişkiler sürer ve zavallı Filistinlilerin Türkiye’ye gelişleri engellenirken, her gün Filistin için ağlamaya ne demeli? Bu Hüseyin için ağlayıp Yezid’le işbirliği yapmak değil mi? Dünya Bankası açıkladı, Gazze’ye 200 milyon dolar yardım vaat eden Türkiye bugüne kadar ancak 520 bin dolar göndermiş bulunuyor. Bunun açıklaması nedir?
Filistinli yöneticiler, aydınlar her şeyin farkında. Türkiye’nin, kendi lehinde gösteri yapmaları için Filistin sokaklarında kaç para dağıttığını biliyorlar. DİB Başkanı Mehmet Görmez, Miraç gecesi Mescid-i Aksa’daydı, namazdan sonra yaklaşık 150 kişi Mescid’in avlusunda İsrail aleyhinde ve Türkiye lehinde gösteri yaptılar. Yaşlı bir Filistinli şöyle dedi: “Bu gösteriler boş, bize dayak olarak dönecek!” Türkiye de Filistinlilerin acısını sömürüyor, diğer Arap ülkeleri bu sömürüyü yıllardan beri yapıyorlar. Filistinlilerin mütegallibe zümresine para dağıtıyorlar, Filistin sorunu ve Filistinlilerin acısı olduğu gibi devam ediyor. Bu bir düzendir. Ve bu düzenden bölge ülkelerinin bütün mütegallibe güçleri memnun.
34 YORUM 27 MAYIS - 2 HAZİRAN 2015 ZAMAN
DAĞISTAN ÇETİNKAYA KRAL VE SOYTARI
Bir defa, Cemaat’in terör örgütü olduğu, hiçbir hukukî temele dayanmayan, delilsiz,
keyfî bir iddiadır, korkunç bir iftiradır. Eğer Cemaat bir
terör örgütü ise, “Ne istediler de vermedik!” diyen Erdoğan
da; “Cemaat’in hizmetleri karşısında 40 yıllık siyaset
hayatımda yaptıklarım ancak sıfır kalır!” diyen Arınç da; 17 Aralık’a kadar Cemaat hizmetlerine bir şekilde
destek olan bütün siyasîler de öncelikle soruşturulmalıdır.
35 6–12 EKİM 2010 ZA MANEKONOMÝ35 27 MAYIS - 2 HAZİRAN 2015 ZAMANYORUM
Ekrem Dumanlı
Çamura yatmaHiçbir seçim ölüm-kalım savaşı değildir. Sandığı
varoluş sebebi sayarak her türlü kirli işe bulaşanlar hem dünyalarını berbat ediyor hem ahiretlerini.
Peki, nedir seçim?Siyasetçilerin “Sizin verdiğiniz vergilerle oluşacak
bütçeyi en iyi ben yönetirim. Size en iyi hizmeti ben getiririm” iddiasından başka bir şey değildir. Halk bütün taliplilerin programlarına göz atmak, “en iyi” bulduğu partiye ya da adaya oy vermek zorundadır.
Ne var ki bizde seçimler bazı siyasetçilere ve onların büyüsüne kapılmış partizanlara göre bir hayat-memat meselesidir. Öyle olunca yalan, iftira, kara propaganda gibi en aşağılık işlere bile tenezzül edenler çıkıyor. Oysa hiçbir seçim insandan, insan onurundan, toplumsal barıştan daha değerli değildir. Sırf seçim kazanacağım diye “iç düşman” türetmek, halkın bir bölümünü “hain” ilan etmek suretiyle partizanlarının saflarını sıklaştırmak büyük bir vebaldir. Bu günahı irtikâp edenleri tarih asla affetmez… Etmemiştir de!
İnsanların kalbini kırdıktan sonra seçim kazanmış-sın ne çıkar! Toplumu birbirine düşürdükten, vatandaş-ları kamplaştırdıktan sonra seçim zaferi kazanmışsın; ne anlamı var ki! Sırf koltuğunu koruyabilmek, ortaya çıkan pisliklerini kapatabilmek için masum insanlara suç uydurarak sandıktan başarı elde etmişsin; ne işine yarar ki!
Gözü dönmüş bir siyaset teknisyenliği var bu ülkede. Yüzyıllık bir fikir çilesini kendi şahsî ihtirasına feda edenlerin acımasızca yürüttüğü bir siyasi strateji var karşımızda. Ve hak-hukuk tanımayan bu tahripkâr metoda karşı duyulan marazî bir hayranlık ile karşı karşıyayız. “Vur-kır parçala, bu maçı kazan” sloganı “Yalan söyle, nefret saç; bu seçimi kazan” felsefesine dönüşmüş. Yeter ki kazan! Öyle mi? Ya siyasetin asıl sorumluluk alanı olan konuların askıya alınması! Ya kin ve nefret üzerinden insanların gırtlağına kadar çamura saplanması! Ya insaf ve vicdanların bir kenara itilerek toplumun her kesimine zulmedilmesi!
Acınası bir hal! Bile bile yalan söyleyen adamlar, hak-hukuk tanımadan insanlara zulmedenler, ha-yatında karınca ezmemiş insanların emeğini alçakça “terör örgütü” deyip yaftalayanlar, sırf seçim kazanalım diye hayalî düşman üretip fanatik kitlelerini nefretle dolduranlar! Bu haliniz ne insanîdir ne İslamî. İnanın değmez! Her bir insan eşref-i mahlûk olarak ilan edilmiş, her bir ferdin kalbi Kabetullah hakikatine denk tutulmuş. Yalanla, dolanla, iftirayla seçim kazanmanın ne size faydası olur, ne de bu memlekete. Kibir paça-larınızdan damlıyor, hükmetme şehveti sizi esir almış, hak ve hakikati çoktan silmişsiniz defterinizden. Lütfen elinizi vicdanınıza koyun: bunca günaha girdikten, bunca mazlumun âhını aldıktan, bunca kalbi kırdıktan sonra değil bir kere, bin defa da seçim kazansan hiçbir işine yaramayacak; çünkü sen artık kazansan bile kaybedensin; tıpkı bütün zalimler gibi…
Yargı, medya ve Türkiye’yi bekleyen tehlike
Ankara savcısı Serdar Coşkun Türksat’a bir yazı göndererek bazı televizyonların kullandığı uyduların kapatılmasını talep etmiş. Tam bir skandal! Savcı Bey’in böyle bir yetkisi yok. Kesinleşmiş ve onanmış mahkeme kararları olmaksızın insanlar hakkında terör örgütü tabirini kullanma hakkı da yok. Tam bir anayasal suç işlemiş Sayın Savcı. Anayasa’nın pek çok amir maddesi basın özgürlüğünü garanti altına alıyor. Kaldı ki bürokrasiye doğrudan böyle bir emir verilemez…
Ne var ki son günlerde savcılar, hakimler, emniyet yetkilileri, kamu görevlileri kanunların kendilerine verdiği yetkiyi aşarak suç işliyor. Bu suçun goygoycuları arasında yandaş namıyla şöhretşiar olmuş bazı kifa-yetsiz şakşakçılar da var. Onlar çoktandır ‘yukarıdan’ aldıkları talimat gereği Zaman’ı, Samanyolu’nu, İpek Grubu’nu, Doğan Grubu’nu hedef gösteriyor. Hatta o kadar suça batmışlar ki muhalif bütün medyaya “terörist” yakıştırması yapmaktan çekinmeyerek bazı gazete ve televizyonlara müsadere (el koyma) işlemi yapılacağını sık sık ve açıktan dile getiriyor, temennide ve teşvikte bulunuyor. Tam haramzade bunlar. Hukuk bilmiyor, hak gözetmiyor, terbiye ve ahlaktan nasipsiz bir pozisyondan vazgeçmiyorlar. Orman kanunlarıyla ülke yönetilsin istiyorlar…
Bunlar inançlı olduklarını iddia ediyorlar. Bu nadan zümre bilmiyor mu ki İslam’a göre müminin malı mümine haramdır. Müsadere haramdır, cahiliye âdetidir. Diyelim ki artık İslamî ölçüleri dikkate almıyor; buna rağmen “İslamcı” havasıyla vatandaştan oy ütmeye devam ediyorsunuz; o zaman hiç değilse, mer’i hukuka bakın. İlk mektep mezunu bile anayasaya bakınca medyaya uygulanacak müsaderenin imkansız olduğunu görür. Arkadan dolaşarak kanunları suistimal
ederseniz suçunuz da daha da büyük olur…Yine de körleşmiş aklınız böyle bir çılgınlığı savcı ve
hakimlere telkin ediyorsa bilin ki medyaya yapacağınız her baskı Türkiye’yi bitirir, çökertir. Beklediğiniz sonucu da alamazsınız zaten. Özgür medya asla susmaz. Bu arada ekonomi çöker; çünkü kimsenin mal güven-liği kalmamıştır artık. Burnunun ucunu göremeyen kifayetsiz tetikçiler bu mevzuu Ali Babacan gibi bir iki ehil kişiye sorsa gerçeğin acı çehresini karşısında bulacak. Türk ekonomisi haramilere yakışacak bir yargı mantığına dayanamaz. Temel hakların güvencesi bitmiş olur. Nitekim Avrupa Birliği’nden gelen çok net tavır, medyaya yapılacak baskının sadece siyasi değil, ekonomik ve hukukî sonuçlarının olacağını ortaya koydu.
Birkaç gün önce New York Times’ta yayımlanan ve basın özgürlüğüne yönelik baskıyı sert bir dille eleştiren yazıyı hükümet erkânının dikkate alması şart! Zaman’a, Samanyolu’na, Doğan Grubu’na ve daha pek çok medya grubuna ve gazeteye yapılan aşırı baskı sadece yurtiçinden değil yurtdışından da izleniyor. Bu ülkeyi batırmak istiyorsanız özgür medyaya çullanmaya devam edin. Ancak bilin ki yeni medya araçlarının sağladığı imkanlar size bir şartele dokunma rahatlığı sağlamayacak, tam aksine binlerce, on binlerce mec-ranın başınıza bela olmasına neden olacaktır. Bu arada Türkiye hukuk sisteminin olmadığı bir ülke olarak tanınırsa buna sebep olan yeni İttihat ve Terakkiciler yakıp yıktıkları Türkiye’nin altında kalacaklardır…
YakışmıyorMalumunuz; seçim dönemlerinde her partiye ga-
zetemizde yer vermek için çırpınıp dururuz. O yüzden “liderler turu” yapar, “meydanın nabzı” başlığı altında her partinin sesini duyurmaya çalışırız. Bu sefer de öyle yaptık ve bütün siyasi parti liderlerinden röportaj talebinde bulunduk. Saadet Partisi’nin çatısı altında ittifak yapan Mustafa Kamalak ve Mustafa Destici ile başladık söyleşilere. Ardından CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ile görüştük ve o mülakatı da neşrettik. Birkaç gün önce de MHP lideri Devlet Bahçeli ile yapıldı röportaj. Bu verimli mülakatı da sizlerle paylaştık. Aslında bütün gazeteler, bütün liderlere sayfalarını açmak zorunda değil mi? Okurun da bir hakkı var nitekim…
Liderler turumuz devam ederken Başbakan sıfatı taşıyan Ahmet Davutoğlu, Kılıçdaroğlu ve Bahçeli ile buluşmamızı meydanlarda diline doladı. Ayrıca, şahitleri ve fotoğraflarıyla apaçık yalanlanan Diyarbakır Belediye Başkanı ziyaretimizin ‘gizli’ olduğunu da tekrar gündem yaparak yalan haberden bir daha medet umdu. Üstelik ağzını da bozarak “Biz bu vatanı teröristlere bırakır mıyız? Biz bu vatanı bu paralel çeteye bırakır mıyız?” gibi düşük kalibreli, ucuz siyaset ağzıyla haka-retamiz laflar sarf etti. Ahmet Hoca’ya bir haller oldu ki sormayın. Stratejik derinlik falan kalmadı Beyefendi’de. Bir özenti ile çıktığı meydanlarda yalan yanlış bilgilerle karalama yapıp vebal alıyor, günah işliyor, ayıp ediyor. Yakışmıyor bu üslup bir akademisyene. Kendisini tanımasam karşımızdakinin Zübük adlı malum eserden fırlamış bir taşra siyasetçisi sanırım. Öyle bir ucubeye dönüşmemeli Ahmet Hoca. Birilerinin sıkça yaptığı gibi yalan ve iftira ile nefret tohumları saçmanın insanî ve İslamî olmadığını Davutoğlu bilmiyorsa, kim bilecek bu çıtası düşük tavrın toplumda ne kadar korkunç bir yer açacağını…
Her neyse… Ahmet Hoca’ya (ve danışmanlarına) bir hatırlatmam daha var: Seçim öncesi bütün liderlere söyleşi teklifi yaparken Davutoğlu’na da resmen ve yazılı bir şekilde müracaat etmiştik; cevap vermedi. Kendi takdiridir…
Biz işimizi, gazeteciliği yapıyoruz. Bütün siyasi partilere söz hakkı veriyor, liderlere röportaj teklifi
yapıyoruz. Sayın Davutoğlu masasındaki teklifimizi değerlendirmeyebilir; ancak olumlu cevap verenlerle
röportaj yapmamıza neden içerler ki!Biz mesleğimizi ifa ediyoruz; siz de işinizi ya-
pın. Haydi mülakat verip bir cevap veremiyorsun; bari yanlış bilgilerle kamuoyunu yanıltmayın…
36 6–12 EKİM 2010 ZA MANEKONOMÝ
1
2
3
4
5
6
Bir japon şehri
Krmz
Bir teknik adam
(Erdoğan..)
Roman olay
Bön, aptal
Avuç içi
Verme,
ödeme
Kare desenli kum
aş
Taşlk yer, çplak tepe
Saç teli
Bir bayan ismi
Bir astranot (Yuri...)
Ksa özlü söz
Ayak giysisi
Şaka
Dingil
Alt resimdeki
(... Baykal)Bir sanatç
(...Hakalmaz)
Galyumun
remzi
Ekmek
Erkek çocuk bakcs
Yönetici
Bir orman
ağac
Tantaln remzi
Bir harfin okunuşu
Odunluk, ahr
Tembih sözü
Dahi, deha sahibi
Sermaye,
kapitalBir futbolcu
(...Bulut)
Cana kyma
Hafif bir akaryakt
Denizli’nin bir ilçesi
Ksrlk
Karadeniz teknesi
Uzaklk ifadesi
Bir antlaşm
amz
Antalya’nn bir ilçesi
Motorin
Vasflandrma
Sanat akm
Suyla çevrili kara parças
Lantann rem
zi
Gümüş
Bir erkek ad
Hoş, latif
Silisyumun
remzi
Epilepsi
Hücre bilimi
Dönme,
dolaşma
Bir harfin okunuşu
Radyumun
remzi
Vahiy dağ
Üvey olmayan
Nikelin remzi
Bir fizik dal
Lakin
Bir nida
Kutsal savaş
Küçük ispirto ocağ
Tilavet
O kimseye
manasna
Dağ lalesi
Anlaşma,
uyuşma
Bir hayvani gda
Fidan çukuru
Uygulama,
tatbik, klg
Bir harfin okunuşu
Litvanya para birim
i
İstanbul Ticaret Odas
Yenmek için
satlan ayçiçeği tohum
u
Halk bilimi
İşlev
Tek erkeğin oynadğ oyun
Mavi kantaron
Tamam
olm
ayan
Nikah
Hristiyan
Bir atksu düzeneği
Şrnak ilçesi
Trnak boyas
Vaka
Bir balk
Kanuni
Obelisk
Bey, reis
Yabanc
Omurga
kemiği
Samsun’un bir ilçesi
Tok olmayan
Ksaca num
ara
Sahtekar
y.sab rioglu@za m
an.com.tr
1921 ŞUBAT 2013 PERŞEM
BE ZA MAN
BULMACA
Ha zýr la yan: YAL ÇIN SAB RÝ OÐ LU
Ölüden arta kalanlar
Başlca içeceğim
iz
Bir sanat icrasnda
kullanlan şey
Ak kan yangs
Güzel koku
Danşma
kurulu
Sergen
Ortak
Büyük, önem
li, büyük önerm
e
Sundurma
Oburlar
ÞÝF R
E KE LÝ M
E:
12
34
56
KE
Lİ
ME
A
VI
Tab lo da ki tram lý ka lýn
çiz gi ler le be lir len miþ 3’e
3’lük ka re le re, 1’den 9’a ka dar ra kam
la rý bi rer kez kul la na rak yer leþ ti-rin. Öy le yer leþ tir m
e yap-m
a lý sý nýz ki, bü tün 3 lük-le ri dol dur du ðu nuz da tab lo nun bü tün ku tu la rý yu ka rý dan aþa ðý ya ve sol-dan sa ða 1’den 9’a ka dar ra kam
lar dan bi rer kez kul la nýl m
ýþ ol sun.
SU
DO
KU
BU
LMA
CA
4
56
37
74
3
21
9
73
5
57
1
615
8
946
59
1
8
47
9
28
1
35
64
9
85
73
24
61
9
63
41
79
52
8
12
96
58
43
7
78
12
43
59
6
36
59
17
48
2
94
28
65
71
3
13
84
62
97
5
75
68
93
24
1
29
45
71
38
6
R K
O
J G
N
N
C F
Ý C
J H
Ü
K C
O
G T
E L
F A
G P
E V
J
J O
R
R R
G A
C A
E E
A L
A
E Ü
N
V
K Z
O
F S
A Y
T O
P
T D
E
Ü
D
U
S Ü
O
Ý
M
Y Z
Ý
L A
S U
L
U
N
B C
G A
İ O
G
A Ü
Ý
T A
E E
Ç E
D
N
G Ü
C
D
A Z
R T
Z Y
I P
Ü
G N
G
A
A O
E
F G
E G
L A
V V
E N
E
C U
Ð
Ý A
L K
D
Y K
Z Z
J P
Ü
Z N
A
Y Ü
C
Ý S
A R
Ü
O
E
G A
Ü
E N
A
Y D
R
N
J Y
L T
R E
K O
R
O
E M
T
A K
E E
N
F Ü
E
I A
D
N
E Ö
Ç
V O
J
A
E A
L H
Ü
T
G D
Y
R Z
Ý C
L
T S
A F
İ Y
E Ü
E
A M
S
E S
R P
O
M
V R
Ç K
H
Ý E
E Y
A
E Ý
A E
R A
R K
İ T
S Ý
K H
T G
S B
E V
Þ A
B S
D
Y A
Z
Ý H
O
N
Z
A C
A O
V
M
N
O
Y
Z A
H
Ý R
E N
K
K T
I E
Ý D
J Þ
R N
Z
Ý J
Ü
C M
Ç
D
Þ J
Aþaðýdaki kelimeleri tablonun içine serpiþtirdik. Bunlarý bulabilir m
isiniz?ASLAN
TEPE, BEZGÝN, CELP, ÇAN
AK, DOÐAN
, EVREN, FETRET, GAFLET, H
ANIM
, ÝSTÝKRAR, KO
RKUN
Ç, LEVREK, MEBN
Ý, NEVVAL, O
FSAYT, ÖRM
EK, PEYMAN
, REKOR, SAFİYE, ÞEM
Sİ, TEKÝR, U
LUSAL, Ü
ZENGİ, VAÞAK, YEN
GEÇ, ZAHİREN
.
��
�İ
��
��
��
����
����
����
����
����
����
����
���
����
����
����
����
����
���
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
���
����
����
����
����
���
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
���
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
�����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
���
����������������������������������������������������������������������������������������������������������������������������������������������������������������������������������������������������������������������������������������������������������������
YOLCULUK, Z���.
SOLDAN SAĞA 1) İstanbul’un Anadolu yakasnda bulunan, lm
lerde fon olarak kullanlan, 1908’de İstanbul–Bağdat Dem
iryolu hattnn başlangç istasyonu olarak inşa edilen tren gar. 2) Dağ servisi, ardç.– Baharda buğday tarlalarnda m
or renkli çiçekler açan bir bitki, peygam
ber çiçeği, acmk,
mavi kantaron. 3) Gözlem
.– Doruk, zirve. 4) Yola çkm
a, gidiş.– Elle kolun, ayakla bacağn birleştiği bölüm
. 5) Görm
e engelli.– Zarif, nazik.– Beril-yum
un sembolü. 6) Belirti, em
are.– Yaplarda dört köşe kaln keres-teden, dem
irden veya betonarmeden
yaplmş yatay destek parças.– Baz
top oyunlarnda oyunculardan birinin topu takm
arkadaşna geçirmesi 7)
Hoşa giden, ha f bir soğukluk veren.– Bir şeyin yaplm
asn önleyen şey, engel. 8) Ortaoyununda çoğu kez aptal uşak rolünü oynayan kom
edyen.– Usul ve erkân üzere kurulm
uş tasavvuf yolu. YUKARIDAN AŞAĞIYA 1) Japonlara has karn deşilerek gerçekleştirilen intihar usulü. 2) Yollar ve yol kenar-
larndaki yeşillikleri sulamakta kulla-
nlan araç. 3) Bir sahabe ad.– Bir nota. 4) Ackl olay.– Yağ alnm
ş sütten veya yoğurttan yaplan peynir. 5) Barbunyaya benzer bir balk. 6) Rubid-yum
un sembolü.– Et suyuna kzartlm
ş veya bayat ekm
ek konularak yaplan yem
ek. 7) Arka, art.– Yap. 8) Turpgil-lerden, şalgam
a benzeyen bir bitki. 9) Nüfusunun çoğu ticaret, sanayi, hizm
et veya yönetim
le ilgili işlerle uğraşan, genellikle tarm
sal etkinliklerin olm
adğ yerleşim alan, kent.– Bir nota.
10) Etken, sebep, faktör.– Temiz. 11)
Japon çiçek düzenleme sanat. 12) Çizgi-
lerin, yüzeylerin, kat cisimlerin birbir-
lerine rastladklar ve kesiştikleri yer.
Dünkü bulmacalarn çözüm
leri
BulmacaRefik Aydýn
r.ay din@za m
an.com.tr
12345678
12
34
56
78
910
1112
12345678
12
34
56
78
910
1112
S E
N D
R O
M
L
İ K
A
E Ş
E K
P
E L
İ K
A N
M
İ M
M
A T
A F
O R
A
A T
S
İ L
A N
N
A L
H
K A
L İ
N İ
S
K İ
A K
A L
A N
K
U B
A T
N Ö
R O
N
S A
N A
Y İ
E K
O N
O M
İ
A
B A
K
36 27 MAYIS - 2 HAZİRAN 2015 ZAMANBULMACA
BULMACALARIN CEVAPLARI 37'NCİ SAYFADA
37 6–12 EKİM 2010 ZA MANEKONOMÝ1
2
3
4
5
6
Bir
japo
n şe
hri
Krm
z
Bir
tekn
ik
adam
(E
rdoğ
an..)
Rom
an o
lay
Bön,
apt
al
Avuç
içi
Verm
e,
ödem
eKa
re d
esen
li ku
maş
Taşlk
yer
, ç
plak
tepe
Saç
teli
Bir
baya
n is
mi
Bir
astr
anot
(Y
uri..
.)
Ksa
özl
ü sö
z
Ayak
giy
sisi
Şaka
Din
gil
Alt
resi
mde
ki(..
. Bay
kal)
Bir
sana
tç
(...H
akal
maz
)
Gal
yum
un
rem
zi
Ekm
ek
Erke
k ço
cuk
bak
cs
Yöne
tici
Bir
orm
an
ağac
Tant
aln
rem
zi
Bir
harf
in
okun
uşu
Odu
nluk
, ah
r
Tem
bih
sözü
Dah
i, de
ha
sahi
bi
Serm
aye,
ka
pita
lBi
r fu
tbol
cu
(...B
ulut
)
Cana
ky
ma
Haf
if bi
r ak
arya
kt
Den
izli’
nin
bir
ilçes
i
Ks
rlk
Kara
deni
z te
knes
i
Uza
klk
ifad
esi
Bir
antlaşm
amz
Ant
alya
’nn
bi
r ilç
esi
Mot
orin
Vas
flandrm
a
Sana
t ak
m
Suyl
a çe
vrili
ka
ra p
arça
s
Lant
ann
re
mzi
Güm
üş
Bir
erke
k ad
Hoş
, lat
if
Silis
yum
un
rem
zi
Epile
psi
Hüc
re b
ilim
i
Dön
me,
do
laşm
a
Bir
harf
in
okun
uşu
Rady
umun
re
mzi
Vahi
y dağ
Üve
y ol
may
an
Nik
elin
rem
zi
Bir
fizik
dal
Laki
n
Bir
nida
Kuts
al s
avaş
Küçü
k is
pirt
o oc
ağ
Tila
vet
O k
imse
ye
man
asn
a
Dağ
lale
si
Anl
aşm
a,
uyuş
ma
Bir
hayv
ani
gda
Fida
n çu
kuru
Uyg
ulam
a,
tatb
ik, klg
Bir
harf
in
okun
uşu
Litv
anya
par
a bi
rimi
İsta
nbul
Ti
care
t Oda
s
Yenm
ek iç
in
satl
an
ayçi
çeği
to
hum
u
Hal
k bi
limi
İşle
v
Tek
erkeği
n oy
nadğ
oyu
n
Mav
i kan
taro
n
Tam
am
olm
ayan
Nik
ah
Hri
stiy
an
Bir
atk
su
düze
neği
Şrn
ak il
çesi
Trn
ak b
oyas
Vaka
Bir
balk
Kanu
ni
Obe
lisk
Bey,
reis
Yaba
nc
Om
urga
ke
miğ
i
Sam
sun’
un b
ir
ilçes
i
Tok
olm
ayan
Ksa
ca
num
ara
Saht
ekar
y.sa
b ri
og
lu@
za m
an
.co
m.t
r
1921
ŞU
BAT
2013
PER
ŞEM
BE
ZA
MA
NBULM
ACA
Ha z
ýr la
yan
: YA
L ÇIN
SA
B R
Ý OÐ
LU
Ölü
den
arta
ka
lanl
ar
Başlc
a iç
eceğ
imiz
Bir
sana
t ic
ras
nda
kulla
nla
n şe
y
Ak
kan
yangs
Güz
el k
oku
Danş
ma
kuru
lu
Serg
en
Ort
ak
Büyü
k,
önem
li, b
üyük
ön
erm
e
Sund
urm
a
Obu
rlar
ÞÝF
RE
KE
LÝ M
E:
12
34
56
KE
Lİ
ME
A
VI
Tab l
o da k
i tr
am lý
ka lýn
çi
z gi le
r le
be lir
len m
iþ 3
’e
3’lü
k ka
re le
re,
1’den
9’a
ka
dar
ra ka
m la
rý b
i rer
ke
z ku
l la na
rak
yer l
eþ ti
-ri
n. Ö
y le
yer l
eþ tir
me
yap-
ma l
ý sý n
ýz k
i, bü
tün
3 lü
k-le
ri d
ol d
ur d
u ðu
nu
z da
tab l
o nun
bü t
ün k
u tu l
a rý
yu ka
rý da
n aþ
a ðý y
a ve
sol
-da
n sa
ða 1
’den
9’a
ka d
ar
ra ka
m la
r dan
bi r
er k
ez
kul la
nýl m
ýþ o
l sun
.
SU
DO
KU
B
UL
MA
CA
4
5 6
3 7
7 4
3
2 1
9
7 3
5
5 7
1
61 5
8
9 4 6
5 9
1
8
4 7
9
2 8
1
35
6 4
9
85
73
24
61
9
63
41
79
52
8
12
96
58
43
7
78
12
43
59
6
36
59
17
48
2
94
28
65
71
3
13
84
62
97
5
75
68
93
24
1
29
45
71
38
6
R
K
O
J G
N
N
C
F
Ý
C
J H
Ü
K
C
O
G
T
E
L
F
A
G
P
E
V
J
J O
R
R
R
G
A
C
A
E
E
A
L
A
E
Ü
N
V
K
Z
O
F
S
A
Y
T
O
P
T
D
E
Ü
D
U
S
Ü
O
Ý M
Y
Z
Ý
L
A
S
U
L
U
N
B
C
G
A
İ O
G
A
Ü
Ý T
A
E
E
Ç
E
D
N
G
Ü
C
D
A
Z
R
T
Z
Y
I P
Ü
G
N
G
A
A
O
E
F
G
E
G
L
A
V
V
E
N
E
C
U
Ð
Ý A
L
K
D
Y
K
Z
Z
J
P
Ü
Z
N
A
Y
Ü
C
Ý S
A
R
Ü
O
E
G
A
Ü
E
N
A
Y
D
R
N
J Y
L
T
R
E
K
O
R
O
E
M
T
A
K
E
E
N
F
Ü
E
I A
D
N
E
Ö
Ç
V
O
J
A
E
A
L
H
Ü
T
G
D
Y
R
Z
Ý C
L
T
S
A
F
İ Y
E
Ü
E
A
M
S
E
S
R
P
O
M
V
R
Ç
K
H
Ý E
E
Y
A
E
Ý A
E
R
A
R
K
İ
T
S
Ý K
H
T
G
S
B
E
V
Þ
A
B
S
D
Y
A
Z
Ý H
O
N
Z
A
C
A
O
V
M
N
O
Y
Z
A
H
Ý R
E
N
K
K
T
I
E
Ý D
J Þ
R
N
Z
Ý
J Ü
C
M
Ç
D
Þ
J
Aþa
ðýd
ak
i k
eli
me
leri
ta
blo
nu
n i
çin
e s
erp
iþti
rdik
. B
un
larý
bu
lab
ilir
mis
iniz
?A
SL
AN
TE
PE
, B
EZ
GÝN
, C
EL
P,
ÇA
NA
K,
DO
ÐA
N,
EV
RE
N,
FE
TR
ET,
GA
FL
ET,
HA
NIM
, ÝS
TÝK
RA
R,
KO
RK
UN
Ç,
LE
VR
EK
, M
EB
NÝ,
NE
VV
AL
, O
FS
AY
T, Ö
RM
EK
, P
EY
MA
N,
RE
KO
R,
SA
FİY
E,
ÞE
MSİ,
T
EK
ÝR,
ULU
SA
L,
ÜZ
EN
Gİ,
VA
ÞA
K,
YE
NG
EÇ
, Z
AHİR
EN
.
��
�İ
��
��
��
����
��
��
����
����
����
����
��
��
���
����
����
����
��
����
���
��
��
��
����
����
����
����
����
����
����
����
����
���
���
����
��
��
��
��
����
����
����
��
����
����
����
��
����
����
����
��
����
����
����
����
���
����
����
����
��
����
�
����
����
����
����
��
��
����
����
����
����
����
��
����
����
����
��
����
��
����
����
��
����
���
���
��
����
����
����
��
���
����
����
��
����
����
����
��
����
����
����
��
����
����
����
��
����
����
��
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
��
����
��
��
����
����
���
���
��
��
����
����
��
��
��
��
����
��
����
����
��
����
�����
����
����
����
����
��
����
��
����
����
����
��
��
����
��
����
��
����
��
����
��
����
����
����
����
��
����
����
����
����
��
����
����
����
��
����
����
��
����
����
���
����
����
�����
����
�����
����
����
����
����
����
����
�����
����
����
����
������
����
���
����
����
����
���������
�����
����
�����
����
�����
�����
����
�����
������
����
�����
�����
����
�������
�����
���
�����
�����
����
�����
����
����
����
�����
�����
���
�����
����
�����
���
����
����
����
�����
����
�YO
LCUL
UK, Z
���.
SOLD
AN S
AĞA
1) İs
tanb
ul’u
n A
nado
lu
yaka
snd
a bu
luna
n,
lmle
rde
fon
ol
arak
kul
lan
lan,
19
08
’de İs
tanb
ul–
Bağ
dat
Dem
iryo
lu h
att
nn
baş
langç
is
tasy
onu
olar
ak inşa
edi
len
tren
gar.
2) D
ağ s
ervi
si, a
rdç
.– B
ahar
da b
uğda
y ta
rlal
arn
da m
or r
enkl
i çiç
ekle
r aç
an
bir
bitk
i, p
eyga
mb
er ç
içeğ
i, acmk
, m
avi k
anta
ron.
3) G
özle
m.–
Dor
uk,
zirv
e. 4
) Yol
a ç
kma,
gid
iş.–
Elle
kol
un,
ayak
la b
acağn
bir
leşt
iği b
ölüm
. 5)
Gör
me
enge
lli.–
Zar
if, n
azik
.– B
eril-
yum
un s
emb
olü.
6) B
elir
ti, e
mar
e.–
Yap
lard
a dö
rt k
öşe
kaln
ker
es-
tede
n, d
emir
den
veya
bet
onar
med
en
yap
lmş
yat
ay d
este
k p
arça
s.–
Baz
top
oyun
lar
nda
oyun
cula
rdan
bir
inin
to
pu t
akm
ark
adaşn
a ge
çirm
esi 7
) H
oşa
gide
n, h
a f
bir
soğ
uklu
k ve
ren.
– B
ir ş
eyin
yaplm
asn ö
nley
en ş
ey,
enge
l. 8)
Ort
aoyu
nund
a çoğu
kez
apt
al
uşak
rol
ünü
oyna
yan
kom
edye
n.–
Usu
l ve
erk
ân ü
zere
kur
ulm
uş t
asav
vuf
yolu
. YU
KAR
IDAN
AŞA
ĞIYA
1) J
apon
lara
ha
s ka
rn
deşi
lere
k ge
rçek
leşt
irile
n
intih
ar u
sulü
. 2) Y
olla
r v
e yo
l ken
ar-
lar
ndak
i yeş
illik
leri
sul
amak
ta k
ulla
-n
lan
araç
. 3) B
ir s
ahab
e ad.–
Bir
not
a.
4) A
ckl o
lay.
– Yağ
aln
mş
süt
ten
ve
ya y
oğur
ttan
yapla
n pe
ynir.
5)
Bar
buny
aya
benz
er b
ir b
alk
. 6) R
ubid
-yu
mun
sem
bolü
.– E
t su
yuna
kz
artl
mş
ve
ya b
ayat
ekm
ek k
onul
arak
yapla
n
yem
ek. 7
) Ark
a, a
rt.–
Yap.
8) T
urpg
il-le
rden
, şal
gam
a be
nzey
en b
ir b
itki
. 9)
Nüf
usun
un ç
oğu
tica
ret,
san
ayi,
hizm
et
veya
yön
etim
le il
gili
işle
rle
uğraşa
n,
gene
llikl
e ta
rm
sal e
tkin
likle
rin
ol
madğ y
erleşi
m a
lan
, ken
t.–
Bir
not
a.
10) E
tken
, seb
ep, f
aktö
r.– T
emiz
. 11)
Ja
pon
çiçe
k dü
zenl
eme
sana
t. 1
2) Ç
izgi
-le
rin,
yüz
eyle
rin,
kat c
isim
leri
n bi
rbir-
leri
ne r
astl
adk
lar
ve
kesişt
ikle
ri y
er.
Dü
nk
ü b
ulm
aca
lar
n ç
özü
mle
ri
Bulm
aca
Refi
k Ay
dýn
r.ay
din@
za m
an.c
om.t
r
1 2 3 4 5 6 7 8
12
34
56
78
910
1112
1 2 3 4 5 6 7 8
12
34
56
78
910
1112
S
E
N
D
R
O
M
L
İ K
A
E
Ş E
K
P
E
L İ
K
A
N
M
İ M
M
A
T A
F
O
R
A
A
T
S İ
L A
N
N
A
L
H
K
A
L
İ N
İ
S
K
İ
A
K
A
L A
N
K
U
B
A
T
N
Ö
R
O
N
S
A
N
A
Y
İ
E
K
O
N
O
M
İ
A
B
A
K
1
2
3
4
5
Dere
beyi
konağ
Erm
ek iş
i
Dost,
arka
daş
Hayv
anda
bi
nekli
k
Bir n
ota
Tekn
ik,
endü
stri
İsten
ilen
vasf
ta o
lan
Adale
tle ilg
ili
Karg
a ses
i
Lant
ann
re
mzi
Kony
a’da b
ir ba
raj
İllet
Hesa
p
Gelec
ek
Bir c
iğer
hasta
lğ
Güze
l kok
ulu
bir ç
içek
Rutu
bet
Çana
kkale
ilç
esi
Şarb
on
Dökm
e dem
ir
Bir ü
lke
Para
çekm
e m
akin
esi
Tasla
k
Einse
hove
r’n
lakab
Kura
n’da b
ir su
re
Bir s
ay
Ksa
ca
mah
alle
Yer, a
rz, t
aban
İki yü
zlülü
k
Bir b
ağlaç
Bir h
arfin
ok
unuş
uÜs
t res
imde
ki oy
uncu
Galyu
mun
re
mzi
Kudr
et, ik
tidar
Bir b
ağlaç
Avru
pa’da
bir
nehi
r
Suçu
bağş
lama
Yol, y
önte
m
Bir kta
Ksa
ca ta
km
Aylk
öde
nti
Baki
klm
a
Halin
yum
un
rem
ziRe
nksiz
bir
gaz
Rusç
ada e
vet
Eser
ler
Alt r
esim
deki
futb
olcu
Sütü
n
Atn
yavr
usu
Süm
sük
kimse
Bir s
oru
Hura
fe
Dolaş
ma
Çana
k
Şehi
r
Bir s
oru
eki
Eksik
siz
Zikre
den
Ksa
ca
osm
iyum
Hava
dan,
su
dan
Faal,
aktif
Sağl
am d
uvar
Aln
yazs
Erzin
can
ilçes
i
Ege y
iğidi
Bir t
ür b
ez
Mer
hem
İsim
ler
Ezm
ekte
n em
ir
Tem
bih
sözü
Riay
et
eden
ler
Üye
Bir n
ota
Çay d
emlem
e ka
b
Elem
e alet
i
Bir b
ağlaç
Cam
ekan
Ksa
ca m
etre
Hafta
nn
bir
günü
Bir
peyg
ambe
r
Benz
erin
i ya
pmay
a ça
lşm
a
Genişli
k
Bulg
arist
an
para
s
Hura
fe
Spor
tif
yürü
yüş
ayak
kab
s
Bir e
rkek
ism
iHe
m A
sya
hem
Avr
upa
ülke
si
Adala
rdan
ol
uşan
bir
Asya
ülke
si
Geçm
iş
Ürün
ka
ldrm
a
Yem
ek
Bir kta
Eşek
sesi
Yank
Bir M
sr
firav
unu
Rey
Doğr
ultu
İplik
Yara
maz
ka
rşt
y.sa
b rio
glu@
za m
an.c
om.tr
1922
ŞUB
AT 20
13 C
UMA
ZA M
ANBULM
ACA
Ha zý
r la ya
n: Y
AL ÇI
N SA
B RÝ O
Ð LU
Topl
umun
çe
kirdeği
Anlam Er
kek
ad
Bir o
r-ga
n
Ksa
ca
mila
ttan
sonr
a
Türe
, huk
uka
uygu
nluk
Toru
nu o
lan
kad
n
Nam
zet
Yansm
a,
yank
Bir d
eniz
taşm
aclğ
Bozu
k, es
ki
Japo
nya’n
n
başk
enti
Bir ş
air
Bir y
azar
(..
.Faik
Abasya
nk)
ÞÝF R
E K
E LÝ
ME
:1
23
45
KE
Lİ
ME
A
VI
Tab l
o da k
i tra
m lý
ka lýn
çiz g
i ler le
be l
ir len
-m
iþ 3’e
3’lü
k ka
re le
re, 1
’den
9’a
ka d
ar
ra ka
m la
rý bi
rer
kez
kul la
na ra
k ye
r leþ t
i-rin
. Öy l
e ye
r leþ t
ir me
yap m
a lý s
ý nýz
ki,
bü tü
n 3
lük l
e ri d
ol du
r du ð
u nuz
da ta
b lo-
nun
bü tü
n ku
tu la
rý yu
ka rý d
an a
þa ðý
ya
ve s
ol da
n sa
ða 1
’den
9’a
ka da
r ra
kam
-la
r dan
bi re
r kez
kul
la ný
l mýþ
ol su
n.
SU
DO
KU
B
UL
MA
CA
DÜ
NKÜ
SU
DO
KU
ÇÖZÜ
MÜ
8 1
2
6 7
6
1 3
8
9 6
2 6
7
1 8
7 6 9
5 1
4 3 2
6 4
9
8 5
7 9
6
4 3
7
9 7
1
3 2
48
31
52
96
7
76
29
38
45
1
91
56
74
83
2
21
85
36
79
4
37
91
84
52
6
45
62
97
38
1
34
56
71
82
9
29
78
43
61
5
16
85
29
74
3
F A
D
E M
İ
R C
İ J
Ý J
N
P
Ü
A N
T
G N
Þ
N
A B
K E
S Z
A Ç
T S
Ý Z
E R
E Ü
E
N
K O
R N
E
U
T K
I V
L A
Ö
S Y
S
K Ý
M
M
R Þ
T İ
R N
F
A A
M
A Ý
M
O
A A
Ü
E Ü
U
A
R E
J
D
E L
M
M
I Þ
A L
U
Z R
Þ Y
A D
A
L Z
A R
V O
Þ
E T
Ý P
Ş Ç
T A
E Ö
E
L Ý
V Z
A E
A
J Z
Ç N
U
Z
B E
Ş U
F
L N
B
İ E
D
Z Ý
R Ö
Z
T N
Ý
R O
K
O
N
N
M
A Þ
K A
Ý K
T Z
A V
Ý C
Z U
M
H
D
G
A L
Ý A
D
P
P E
Þ Ý
H
J M
N
P
N
Ü
R Ü
Ý
C Ý
A O
V
Ý Y
E N
L
H
E N
K
Ý N
M
U
Z
A E
Ü
T Þ
İ H
R
R
A Ğ
A S
N
E V
İ D
R
E M
C
E
Ç L
R R
O
D
M
Þ R
R Þ
A A
T
R A
İ R
A O
İ
T Z
E S
D
J N
J Ü
G
B Ý
K Y
E H
G
K Ý
K Ö
G A
A N
E
B E
N
Ý J
E A
V Þ
N
U
S U
A
Y Y
İ Z
E R
B T
L
Aþað
ýdak
i kel
imel
eri t
ablo
nun
için
e se
rpiþ
tird
ik. B
unla
rý b
ulab
ilir
mis
iniz
?AL
İBEY
, ARK
ADAŞ
, BRE
ZİLY
A, C
EZM
Ý, ÇA
MAÞ
IR, D
EMİR
Cİ, E
NSA
R, F
ATU
RA, G
AZEL
, HER
ZE,
ÝNZİ
VA, K
ORİ
NT,
LİM
AN, M
ERDİV
EN, N
EVRU
Z, O
RGAN
, ÖZE
LLÝK
, PEL
İKAN
, REK
AT, S
EKBA
N,
ÞAM
AR, T
ERKÝ
P, U
LAÞI
M, Ü
RÜN
, VER
EM, Y
EVMİY
E, Z
AHM
ET.
��
�İ
��
��
��
����
����
����
����
����
����
���
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
���
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
���
���
����
����
����
��
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
���
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
���
����
����
������
�����
�����
�����
�����
�����
�����
�����
�����
�����
����
������
�����
��AS
LANT
EPE,
BEZG
ÝN, C
ELP,
ÇANA
K, DO
ÐAN,
EVRE
N, FE
TRET
, GAF
LET,
HANI
M, ÝS
TÝKRA
R, KO
RKUN
Ç, ��
����
�����
������
����
�����
����
�����
�����
����
�����
����
�����
�����
�����
����
�����
�����
����
���
����
�����
����
�����
���
�
SOLD
AN SA
ĞA 1)
Ateşli
sila
hlar
la a
tş
alştrm
alar y
apla
n ye
r, atş
yeri.
– Bi
r kim
seni
n, h
erha
ngi b
ir üc
retin
bü
tünü
nden
vey
a bi
r böl
ümün
den
mua
f tut
ulduğu
nu g
öste
ren
belg
e.
2) L
enf d
üğüm
leri
iltih
ab.–
Uzu
n ve
tu
mtu
rakl k
onuş
ma.
3) K
asm
paty
a be
nzey
en b
ir çiç
ek.–
Gem
ilerin
ala
bi-
leceği
yük
ü be
lirtm
ekte
kul
lan
lan,
bir
tona
eşit
biri
m. 4
) Bir
renk
.– Ye
rinde
n oy
nam
ayan
, yer
ini d
eğişt
irmey
en,
durağa
n.– Z
ehir,
ağ
. 5) Ü
eye
rek
çaln
an, p
erde
siz ç
alg
, bor
u.–
‘Num
ara’n
n ksa
yazlş.
6) D
işi sğ
r.–
Argo
da ‘y
ok’. 7
) Bir
ay a
d.–
Belir
li öl
çü
ve k
ural
lara
gör
e ya
pla
r yap
ma
sana
t,
mim
arlk
. 8) B
elli,
açk
, mey
dand
a.–
Gevş
eklik
, tem
belli
k. Y
UKAR
IDAN
AŞ
AĞIY
A 1)
Sard
alye
yav
rusu
. 2) M
ihra
k.–
Duva
r için
de bra
kla
n oy
uk. 3
) Döv
me,
vu
rma.
– Yaş
atm
ak v
e ge
liştir
mek
için
ge
reke
n be
sinle
ri ye
dirip
içirm
e işi
. 4)
Yab
ani h
ayva
n ba
rnağ.–
Yer
leşim
bö
lgel
erin
de, i
ki y
ann
da e
vler
ola
n,
cadd
eye
oran
la d
aha
dar v
eya
ksa
ol
abile
n yo
l. 5)
Gen
ellik
le a
hşap
göv
deli,
perd
eli,
alt
teli
olan
, tel
leri
parm
akla
çe
kile
rek
veya
pen
a ile
vur
ular
ak
çaln
an b
ir te
lli ç
alg
.– So
dyum
un
sem
bolü
. 6) H
zl b
ir tr
a k
ak
m
sağl
amak
am
acy
la y
apla
n, ço
k şe
ritli,
çif
t yön
lü g
eniş
yol.
7) B
elli
yönt
em,
ilke
veya
yas
alar
a gö
re k
urul
muş
ola
n du
rum
, düz
en. 8
) İng
ilter
e’den
ABD
’ye
gitm
ek ü
zere
yol
a çk
an, b
ir bu
zdağn
a ça
rpar
ak b
atan
ünl
ü tr
ansa
tlant
ik. 9
) Ki
mya
sal e
nerji
yi e
lekt
rik e
nerji
sine
çevi
ren
araç
, bat
arya
.– M
ektu
p. 10
) Do
ğu A
nado
lu’d
a bi
r neh
ir.– Ö
lüm
vey
a bi
r fel
aket
ten
doğa
n ac v
e bu
acy
be
lirte
n da
vranşl
ar, m
atem
. 11)
Bir
kum
aş tü
rü.–
Bir n
ota.
12) M
otor
lu, d
ört
teke
rlekl
i kar
a taşt.
Dünk
ü bu
lmac
alar
n ç
özüm
leri
Bulm
aca
Refik
Ayd
ýnr.a
y din
@za
man
.com
.tr
1 2 3 4 5 6 7 8
12
34
56
78
910
1112
1 2 3 4 5 6 7 8
12
34
56
78
910
1112
H
A Y
D A
R P
A Ş
A
A
A
R A
R
B E
L E
M
İ R
R
A S
A T
Ş
A H
İ K
A
A
Z İ
M
E T
B
İ L
E K
K
Ö R
K
İ B
A R
B
E
İ
Z
K İ
R İ
Ş
P A
S
R
S
E R
İ N
M
A
N İ
İ
B İ
Ş
T A
R İ
K A
T
37 27 MAYIS - 2 HAZİRAN 2015 ZAMANBULMACA
1
2
3
4
5
6
Bir j
apon
şe
hri
Krm
z
Bir t
ekni
k ad
am
(Erd
oğan
..)Ro
man
olay
Bön,
apt
al
Avuç
içi
Verm
e,
ödem
eKa
re d
esen
li ku
maş
Taşl
k yer
, çp
lak t
epe
Saç t
eli
Bir b
ayan
ism
i
Bir a
stra
not
(Yur
i...)
Ksa
özlü
söz
Ayak
giys
isi
Şaka
Ding
il
Alt r
esim
deki
(... B
ayka
l)Bi
r san
atç
(...H
akal
maz
)
Galyu
mun
re
mzi
Ekm
ek
Erke
k çoc
uk
bakc
s
Yöne
tici
Bir o
rman
ağ
ac
Tant
aln
rem
zi
Bir h
arfin
ok
unuş
u
Odun
luk,
ah
r
Tem
bih
sözü
Dahi
, deh
a sa
hibi
Serm
aye,
ka
pita
lBi
r fut
bolcu
(..
.Bul
ut)
Cana
kym
a
Hafif
bir
akar
yakt
Deni
zli’n
in b
ir ilç
esi
Ksr
lk
Kara
deni
z te
knes
i
Uzak
lk if
ades
i
Bir
antlaşm
amz
Anta
lya’nn
bi
r ilçe
si
Mot
orin
Vasf
landrm
a
Sana
t akm
Suyla
çevr
ili ka
ra p
arça
s
Lant
ann
re
mzi
Güm
üş
Bir e
rkek
ad
Hoş,
latif
Silis
yum
un
rem
zi
Epile
psi
Hücr
e bi
limi
Dönm
e,
dolaşm
a
Bir h
arfin
ok
unuş
uRa
dyum
un
rem
zi
Vahi
y dağ
Üvey
olm
ayan
Nike
lin re
mzi
Bir f
izik d
al
Lakin
Bir n
ida
Kuts
al sa
vaş
Küçü
k isp
irto
ocağ
Tilav
et
O kim
seye
m
anasn
a
Dağ
lale
si
Anlaşm
a,
uyuş
ma
Bir h
ayva
ni
gda
Fida
n çu
kuru
Uygu
lam
a,
tatb
ik, k
lg
Bir h
arfin
ok
unuş
u
Litva
nya
para
bi
rimi
İstan
bul
Ticar
et O
das
Yenm
ek iç
in
satl
an
ayçiç
eği
tohu
mu
Halk
bilim
i
İşlev
Tek e
rkeğ
in
oyna
dğ
oyu
n
Mav
i kan
taro
n
Tam
am
olm
ayan
Nika
h
Hris
tiyan
Bir a
tksu
dü
zeneği
Şrn
ak ilç
esi
Trna
k boy
as
Vaka
Bir b
alk
Kanu
ni
Obel
isk
Bey,
reis
Yaba
nc
Omur
ga
kem
iği
Sam
sun’u
n bi
r ilç
esi
Tok o
lmay
an
Ksa
ca
num
ara
Saht
ekar
y.sa
b rio
glu@
za m
an.c
om.t
r
1921
ŞUB
AT 2
013
PERŞ
EMBE
ZA
MA
NBULM
ACA
Ha zý
r la ya
n: Y
AL ÇI
N SA
B RÝ O
Ð LU
Ölüd
en a
rta
kala
nlar
Başl
ca
içeceği
miz
Bir s
anat
icr
asn
da
kulla
nla
n şe
y
Ak ka
n ya
ngs
Güze
l kok
u
Danşm
a ku
rulu
Serg
en
Orta
k
Büyü
k,
önem
li, bü
yük
öner
me
Sund
urm
a
Obur
lar
ÞÝF
RE
KE
LÝ M
E:
12
34
56
KE
Lİ
ME
A
VI
Tab l
o da k
i tr
am lý
ka lýn
çiz
gi le
r le b
e lir l
en m
iþ 3’e
3’
lük
ka re
le re
, 1’d
en 9
’a
ka da
r ra
kam
la rý
bi re
r ke
z ku
l la na
rak
yer le
þ ti-
rin. Ö
y le ye
r leþ t
ir me
yap-
ma l
ý sý ný
z ki,
bü t
ün 3
lük-
le ri
dol
dur d
u ðu n
uz da
ta
b lo n
un b
ü tün
ku t
u la r
ý yu
ka rý d
an a
þa ðý
ya ve
sol-
dan
sa ða
1’de
n 9’a
ka d
ar
ra ka
m la
r dan
bi re
r ke
z ku
l la ný
l mýþ
ol su
n.
SU
DO
KU
B
UL
MA
CA
4
5 6
3 7
7 4
3
2 1
9
7 3
5
5 7
1
61 5
8
9 4 6
5 9
1
8
4 7
9
2 8
1
35
6 4
9
85
73
24
61
9
63
41
79
52
8
12
96
58
43
7
78
12
43
59
6
36
59
17
48
2
94
28
65
71
3
13
84
62
97
5
75
68
93
24
1
29
45
71
38
6
R
K
O
J G
N
N
C F
Ý C
J H
Ü
K
C O
G
T E
L F
A G
P E
V J
J O
R
R
R
G
A C
A E
E A
L A
E Ü
N
V
K
Z O
F
S A
Y T
O
P
T D
E
Ü
D
U
S Ü
O
Ý
M
Y Z
Ý
L A
S U
L
U
N
B C
G A
İ O
G
A Ü
Ý
T A
E E
Ç E
D
N
G Ü
C
D
A Z
R
T Z
Y I
P Ü
G
N
G A
A O
E
F G
E G
L A
V V
E N
E
C U
Ð
Ý A
L K
D
Y
K
Z Z
J P
Ü
Z N
A
Y Ü
C
Ý S
A R
Ü
O
E
G A
Ü
E N
A
Y D
R
N
J
Y L
T
R
E K
O
R
O
E
M
T A
K
E E
N
F Ü
E
I A
D
N
E Ö
Ç
V O
J
A
E A
L H
Ü
T
G D
Y
R
Z Ý
C L
T S
A F
İ Y
E
Ü
E A
M
S E
S
R
P O
M
V
R
Ç K
H
Ý
E E
Y A
E Ý
A E
R
A R
K
İ
T S
Ý K
H
T G
S B
E V
Þ A
B S
D
Y A
Z
Ý H
O
N
Z
A C
A O
V
M
N
O
Y
Z A
H
Ý R
E
N
K
K
T I
E Ý
D
J Þ
R
N
Z Ý
J Ü
C
M
Ç D
Þ
J
Aþa
ðýda
ki k
elim
eler
i tab
lonu
n iç
ine
serp
iþti
rdik
. Bun
larý
bul
abil
ir m
isin
iz?
ASLA
NTE
PE, B
EZGÝ
N, C
ELP,
ÇAN
AK, D
OÐA
N, E
VREN
, FET
RET,
GAF
LET,
HAN
IM, Ý
STÝK
RAR,
KO
RKU
NÇ,
LEV
REK,
MEB
NÝ,
NEV
VAL,
OFS
AYT,
ÖRM
EK, P
EYM
AN, R
EKO
R, S
AFİY
E, Þ
EMSİ
, TE
KÝR,
ULU
SAL,
ÜZE
NGİ
, VAÞ
AK, Y
ENGE
Ç, Z
AHİR
EN.
��
�İ
��
��
��
����
����
����
����
����
����
����
���
����
����
����
����
����
���
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
���
���
����
����
��
����
����
����
���
���
����
����
��
����
����
����
����
����
����
����
����
���
����
����
����
��
����
�
����
����
����
����
���
���
����
��
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
���
���
��
����
����
����
��
���
����
����
��
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
��
����
����
����
��
����
����
����
����
����
����
����
����
���
����
����
����
����
����
��
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
����
���
���
����
����
�
����
����
������
�����
�����
����
������
�����
����
�����
�����
�����
����
�����
�����
����
����
����
�����
�����
����
�����
�����
����
����
�����
�����
����
�����
�����
���
�����
����
�����
�����
����
���
����
�����
����
�����
�����
����
�����
�����
����
�����
����
�����
�����
���İ
����
�����
����
�����
�����
�YO
LCUL
UK, Z
���.
SOLD
AN SA
ĞA 1)
İsta
nbul
’un
Anad
olu
yaka
snda
bul
unan
, lm
lerd
e fo
n ol
arak
kul
lan
lan,
1908
’de İs
tanb
ul–
Bağd
at D
emiry
olu
hattnn
baş
langç
is
tasy
onu
olar
ak inşa
edi
len
tren
gar.
2) D
ağ s
ervi
si, a
rdç
.– Ba
hard
a bu
ğday
ta
rlala
rnda
mor
renk
li çi
çekl
er a
çan
bir b
itki,
peyg
ambe
r çiç
eği,
acmk
, m
avi k
anta
ron.
3) G
özle
m.–
Doru
k,
zirve
. 4) Y
ola
çkm
a, g
idiş
.– El
le k
olun
, ay
akla
bac
ağn
birl
eştiğ
i böl
üm. 5
) Gö
rme
enge
lli.–
Zarif
, naz
ik.–
Beril
-yu
mun
sem
bolü
. 6) B
elirt
i, em
are.
– Ya
pla
rda
dört
köş
e ka
ln k
eres
-te
den,
dem
irden
vey
a be
tona
rmed
en
yap
lmş
yata
y de
stek
par
ças.
– Ba
z
top
oyun
larn
da o
yunc
ular
dan
birin
in
topu
tak
m a
rkad
aşn
a ge
çirm
esi 7
) Ho
şa g
iden
, ha
f bi
r soğ
uklu
k ve
ren.
– Bi
r şey
in y
aplm
asn ö
nley
en ş
ey,
enge
l. 8)
Ort
aoyu
nund
a çoğu
kez
apt
al
uşak
rolü
nü o
ynay
an k
omed
yen.
– Us
ul
ve e
rkân
üze
re k
urul
muş
tasa
vvuf
yo
lu. Y
UKAR
IDAN
AŞA
ĞIYA
1) Ja
ponl
ara
has k
arn
deş
ilere
k ge
rçek
leşt
irile
n in
tihar
usu
lü. 2
) Yol
lar
ve y
ol k
enar
-
larn
daki
yeş
illik
leri
sula
mak
ta k
ulla
-n
lan
araç
. 3) B
ir sa
habe
ad
.– Bi
r not
a.
4) A
ckl o
lay.–
Yağ a
lnmş
sütte
n ve
ya y
oğur
ttan
yapla
n pe
ynir.
5)
Barb
unya
ya b
enze
r bir
balk
. 6) R
ubid
-yu
mun
sem
bolü
.– Et
suyu
na kz
artl
mş
ve
ya b
ayat
ekm
ek k
onul
arak
yapla
n ye
mek
. 7) A
rka,
art
.– Ya
p. 8
) Tur
pgil-
lerd
en, ş
alga
ma
benz
eyen
bir
bitk
i. 9)
Nü
fusu
nun
çoğu
tica
ret,
sana
yi, h
izmet
ve
ya y
önet
imle
ilgi
li işl
erle
uğr
aşan
, ge
nelli
kle
tarm
sal e
tkin
likle
rin
olm
adğ y
erleşim
ala
n, k
ent.–
Bir
nota
. 10
) Etk
en, s
ebep
, fak
tör.–
Tem
iz. 1
1) Ja
pon
çiçek
düz
enle
me
sana
t. 12
) Çiz
gi-
lerin
, yüz
eyle
rin, k
at c
isim
lerin
birb
ir-le
rine
rast
lad
klar v
e ke
siştik
leri
yer.
Dün
kü b
ulm
acal
arn
çöz
ümle
ri
Bulm
aca
Refik
Ayd
ýnr.a
y din
@za
man
.com
.tr
1 2 3 4 5 6 7 8
12
34
56
78
910
1112
1 2 3 4 5 6 7 8
12
34
56
78
910
1112
S
E N
D
R O
M
L İ
K A
E
Ş E
K
P E
L İ
K A
N
M
İ M
M
A T
A F
O
R A
A
T
S İ
L A
N
N
A
L
H
K
A L
İ N
İ
S
K İ
A
K A
L A
N
K
U B
A T
N
Ö
R O
N
S A
N
A Y
İ
E
K O
N
O
M
İ
A
B A
K
38 6–12 EKİM 2010 ZA MANEKONOMÝ38 27 MAYIS - 2 HAZİRAN 2015 ZAMANSPORSüper Lig takımlarını kıskandırıyorlarFEHMİ UR
1Spor Toto 2. Lig’de mücadele eden Göztepe, geçtiğimiz günlerde Kırkla-
relispor ile 31 bin 460 biletli seyirci önünde mücadele etti. Birçok Süper Lig ekibini kıs-kandıracak bu tribünler Göztepe ile sınırlı değil.
Türk futbolunda maça giden taraftar-ların az olması tartışmaları da beraberinde getiriyor. Özellikle büyük kulüpler başta olmak üzere geçmiş sezonlara nazaran statlarda önemli ölçüde boşluklar gözleni-yor. Dünyanın en önemli derbilerinden biri olarak gösterilen Galatasaray ile Fenerbahçe karşılaşmasında bile Arena'nın yaklaşık yüzde 25'i boş kalabiliyor. Tabii ki suçu sadece taraftarda aramamak gerek. Passolig, bilet fiyatları, futbolun kalitesizliği de diğer etkenler… Süper Lig'de taraftarların Tribün-lerden uzaklaştığı da herkesin malumu. Peki Türkiye'deki alt liglerin tribünleri de böyle mi? Göztepe, Kocaelispor, Sakaryaspor, Samsunspor, Erzurumspor gibi takımların tribünlerine bakmak sualimize cevap olabi-lecek nitelikte.
Şirinler çizgi film değildir!Bir taraftar topluluğuna en ilginç isim
olarak ne seçilebilir? Sizin yerinize 1986 yı-lında Samsunspor gönüllüleri bunu düşündü ve taraftar grubunun adını 'Şirinler' olarak belirledi. Günümüzde Samsunspor tribünle-rinin en etkin grubu, ismini 80'lerin popüler çizgi filminden alıyor. Çekirdek kadrosunu korumayı başaran Şirinler, yıllar içerisinde birkaç defa aç-kapa, kapa-aç modelini uygu-lasa da gelecek sezon 30 yılı geride bırakacak. Şirinler, Ankaragücü'nün Gecekondu'su ve Bursaspor'un Teksas grubuyla da kardeş ilişkisini sürdürüyor. Son yıllardaki meşale şovu ile ünlenen grup, 2011-12 sezonunda kendini feshettiğini açıklasa da sadece 42 gün sonra tekrar tribünlere döndüklerini duyurdu. PTT 1. Lig'de mücadele veren Samsunpor, Süper Lig'e çıkma mücadelesi de veriyor aynı zamanda. Bugün evinde De-nizlispor'u ağırlayacak olan 19 Mayıs Stad-yumu'nun tribünlerini hıncahınç doldurması bekleniyor. Kırmızı-Beyazlı tribünlerin bu sezonki ortlaması ise 8-10 bin civarında.
Efsane takım Amatör Lig rekorunu kırdıTürkiye Birinci Ligi'nin en güçlü kadro-
suna sahip ekiplerinden biriydi, Kocaelispor. Bu sezon, Bölgesel Amatör Lig 11. Grup'ta mücadele eden Kocaelispor, hâlâ taraftar-larının gözdesi. İzmit İsmetpaşa Stadı'nda sezonu 10-15 bin arası seyirci ortalaması ile geçiren Yeşil-Siyahlılar, borçları nedeniyle transfer yapamadığından geçtiğimiz sezon Türkiye 3'üncü Ligi'nden, Bölgesel Amatör Lig'e düşmüştü. Üst liglere çıkma hayali ku-ran Kocaelispor'un en büyük kozu taraftarı. Bu sezon, Büyükçekmece Belediyespor ile sahasında oynadığı karşılaşmada taraftarlar rekor denilebilecek bir sayıya ulaşmıştı: 15 bin 450 biletli. Biletsizlerle birlikte sayı 20 bin civarındaydı.
'Guinness Rekorlar Kitabı'na adayİzmir her ne kadar futbolu ile ün yap-
mamış olsa bile Göztepe’nin seyircisi takdire şayan. Spor Toto İkinci Lig Kırmızı Grup’ta bitime bir hafta kala şampiyonluğunu ilan etmişti, Göztepe. Bu sezon sahasında Kırk-larelispor’u misafir eden Göztepe taraftarı sezon rekorunu da kırdı: 31 bin 460. İzmir Atatürk Stadı’nda maçlarını oynayan İzmir ekibi sezonu 15 bin civarında seyirci ile oynadı. Avrupa’da yaşayan Göztepelilerin kurduğu Göz Göz Avrupa grubu son hafta maçı için Amsterdam’dan otobüs ile yola çıktı, Almanya, Avusturya, Macaristan, Sır-bistan, Makedonya ve Yunanistan’ı geçerek
İzmir’e ulaştı. Grup yaptıkları seyahatin ‘en uzun deplasman rekoru’ adı ile Guinness Rekorlar Kitabı’na girmesi için de harekete geçti.
Dolup taşan tribünler yeni stadı getiriyorTürk futbolunun köklü kulüplerinden
biri Sakaryaspor. 2 sezon önce düştüğü 3. Lig 3. Grubu’nu bu sezon üçüncü sırada tamamladı Yeşil-Siyahlılar. Atatürk Stadı’na çıktığı her maçı 12-14 bin taraftar önünde oynayan takımın arkasındaki en önemli taraftar topluluğu ise Tatangalar. 2006-2007 sezonunda Süper Lig’de mücadele ederken önce bir alt lige sonra 2. Lig’e düşen, 2 yıldır da 3. Lig’de mücadele eden Sakaryaspor, borçlar nedeniyle transfer yasağı almıştı. Yasağın kalkması ile beraber eski günlerine dönüşün sinyalini vermeye başladı. Önü-müzdeki hafta, Ankara Demir ile 2. Lig’e çıkma mücadelesi verecek. ayrıca Sakarya’da 25 bin kişilik yeni bir stadyum da yapım aşamasında.
Nerede rekor, orada Dadaş!Hangi 3. Lig takımı tribüne 20 bin se-
yirciyi getirip rekor kırabilir ki? Söz konusu Dadaşlar ise üzerine bir 20 bin taraftarı daha ekleyin. Erzurumspor 2. Lig'in hesaplarını yapıyor, bu yolda da her geçen gün çok sayıda Erzurumluyu stada çekmeye devam ediyor. Kent, 1998 ve 2001 sezonlarındaki Süper Lig maceralarının tekrar yaşanmasına hazır. Dadaşlar futbolu çok özledi, tribünler de onları bekliyor. Ancak bu sene olmadı, seneye kısmet!
Turuncu mu, laci mi?Akdeniz'in incisinde 3 büyük yoktur.
Sadece 2 takım tutulur. ‘Turuncu mu, laci mi?' sorusu karşınızdakinin sempati duy-duğu takımı öğrenmenize yeter. Adanaspor ve Adana Demirspor… Kent iki büyük taraftar grubunu bünyesinde barındırıyor. Adanaspor taraftarı Turbeyler ile Adana Demirspor'un grubu Şimşekler arasındaki çekişme, Adana derbilerine damgasını vu-ruyor. Turbeyler koreografileriyle bilinirken Şimşekler sadece maçlarda değil antren-manlarda dahi takımının yılmaz bekçileri olmasıyla tanınıyor.
Madenciler diyarı…Bu sezon ilk kez profesyonel liglerde
mücadele etme şansı yakalayan 3. Lig ekibi Zonguldak Kömürspor, Karaelmas Kemal Köksal Stadı'nda ortalama 8 bin taraftara oynuyor. Bir üst lige çıkma mücadelesi veren Kırmızı-Lacivertliler, İstanbulspor'a yarı final mücadelesinde elendi. Zonguldakspor'un taraftar topluluğunu Genç Zonguldaklılar, KömürKentliler ve Ultras Elmas oluşturu-yor. 2014-2015 sezonu onuncu haftasında Süper Lig takımlarının taraftar ortalaması 8 bin 500 civarındayken, bu sayı Zonguldak
39 6–12 EKİM 2010 ZA MANEKONOMÝ39 27 MAYIS - 2 HAZİRAN 2015 ZAMANSPORMİLLİ FORMA İÇİN CAN ATIYORUMTürk basketbolunun yetiştirip NBA'e armağan ettiği genç oyunculardan Enes Kanter, Euro Basket 2015'te Ay-Yıldızlı formayı giyeceği için heyecanlı olduğunu söyledi. Ersan İlyasova, Furkan Aldemir ve Ömer Aşık'ın da kadroya dahil olmasıyla güçlü bir ekip oluşacağına vurgu yapan 23 yaşındaki basketbolcu, "Almanya, İspanya, Sırbistan, İtalya ve İzlanda'nın yer aldığı zorlu bir gruptayız. Ama benim takımımıza güvenim tam." dedi.RÖPORTAJ: HÜSEYİN GÜLŞEN
1NBA'de Oklahoma City Thunder'daki başarılı performansıyla adından söz
ettiren milli basketbolcumuz Enes Kanter, ilk kez dört ülkenin ev sahipliğinde (Hırvatistan, Fransa, Almanya ve Letonya) düzenlene-cek Euro Basket 2015'te A Milli Basketbol Takımı'nın formasını giyeceğini müjdeledi. 2011'de Utah Jazz tarafından 3. sıradan seçilen yetenekli basketbolcu, NBA'de en yüksek sıradan draft edilen ilk Türk bas-ketbolcu unvanına erişmişti. Zaman'a özel açıklamalarda bulunan Enes, Van'da başla-dığı kariyerinden NBA'deki performansına, ABD'deki yaşantısından Milli Takım'daki geleceğine kadar birçok konuda samimi açıklamalarda bulundu.
Sohbetimiz sırasında A Milli Basketbol Takımı kadrosunda yer almak için can attığını belirten Kanter, bir an önce eylül ayındaki Avrupa Şampiyonası'nın başlama-sını beklediğini açıkladı. Geçen yıl Dünya Şampiyonası'na sakatlığı sebebiyle katıla-madığını hatırlatan başarılı pivot, "Medyada benim hakkımda birçok şey yazıldı çizildi. Bilmeyenler için bir kez daha söylemek isti-yorum. Benim iki sene önce omzum çıkmıştı. Geçen sezon sağ, bu yıl da sol dizimden ameliyat oldum. Allah'a şükür dizimdeki ameliyat ağır geçmedi. Şampiyona eylül ayında. İnşallah temmuzda takıma katılıp iyi bir derece elde etmek istiyorum. Sergileyece-ğim performansla eleştirilere en güzel cevabı vereceğimi düşünüyorum." dedi.
NBA'de ter döken Ersan İlyasova, Furkan Aldemir ve Ömer Aşık'ın da kadroya katı-lımıyla organizasyonda iddialı olacaklarını düşünen 23 yaşındaki yıldız, "Almanya, İspanya, Sırbistan, İtalya ve İzlanda'nın yer aldığı zorlu bir gruptayız. Takımımıza güvenim tam. Tam kadro sahaya çıkarsak bizi hiç kimse durduramaz. Sadece işimize konsantre olmalıyız. Rakiplerin gücü bizi ilgilendirmiyor. Önemli olan takım olarak parkeye çıktığımızda yeteneklerimizin farkında olup üzerimize düşeni yapmak. Madalya alabilecek bir oyuncu grubuna sahibiz." ifadelerini kullandı.
Ay Yıldızlıların koçu Ergin Ataman'ın kendisini her fırsatta kadrosunda görmek istediğini hatırlattığımızda mutluluğunu giz-lemeyen 2.11'lik dev adam, "Ergin hocamla yakın zamanda inşallah görüşeceğiz. Kendi-sinin son dünya şampiyonası ve Galatasaray Liv Hospital'de kazandığı başarılar belli. Çok kaliteli ve tecrübeli bir koç. Ben de şimdiden onun kuracağı milli takımda oynamayı heyecanla bekliyorum." diyerek milli forma için istekli olduğunu beyan etti. Dev şölende 12 Dev Adam'ın uzun rotasyonunda sıkıntı yaşamayacağı kanaatini taşıyan Kanter, "Furkan, Ömer, Semih, Oğuz… gibi üst seviye isimlere sahibiz. Bu bize ekstra bir güç sağlayacaktır. Bu derece değerli oyuncuların bir arada olduğu bir takımın başarısız olması gibi bir ihtimal bence yok." şeklinde konuştu.
Van'da başlayan kariyerini NBA ile taç-landırıp hayallerini gerçekleştirdiğine vurgu yapan 1992 doğumlu yetenek, 2015 Avrupa Basketbol Şampiyonası'nda derece yaparak olimpiyatlarda mücadele etme hedefini taşıdığını belirtti. Üzerindeki sorumluluğun bilinciyle hareket ettiğini paylaşan milli basketbolcumuz, "Çünkü NBA'de ben kendimden önce ülkemi, dinimizi, bayrağı-mızı, sevdiğim değerleri, sevdiğim insanları temsil ediyorum. Bu gerçekten sorumluluk
isteyen bir şey. Arkadaşlarımız ve herkesin duaları ile de bunu yapmaya çalışıyorum." değerlendirmesinde bulundu.
Utah Jazz'daki başarı çizgisini Oklahoma City Thunder'da sürdürmesinde takım ar-kadaşlarının payını yadsımayan Enes, yeni arkadaşlarının kendisine büyük destek verdi-
ğini dile getirdi. All Star Russell'ın bitmeyen enerjisine hayran kaldığını sözlerine ekleyen genç isim, Westbrook'a olan hayranlığını şu sözlerle özetledi: "İnanılmaz bir enerjiye sahip. 40-50 sayı atıyor. Maç bitsin bir kar-şılaşmada daha oynayacak durumda. Takım otobüsünde inanılmaz neşeli ve hareketli.
Büyük profesyonel." "NBA Global İstanbul" projesi kapsa-
mında 2013'te Oklahoma City Thunder'ın Fenerbahçe Ülker ile yaptığı maç için ülke-mize gelen arkadaşlarının Türkiye'ye hayran kaldığını anlatan Enes ilginç anekdotlar pay-laştı: "Kevin Durant ve Russell Westbrook ile Türkiye hakkında konuşuyoruz. Fenerbahçe maçı için ülkemize geldiklerinde Türkiye'ye hayran kalmışlar. Trafik hariç (Gülüyor). Oklahoma'da kalmam halinde onları bir gün Türkiye'de ağırlayacağım. Arkadaşlarımın ülkemizi tanımasını isterim."
Sıfır numarayı istemiştim kısmette 34 İstanbul varmış Utah Jazz'dan geçtiği Oklahoma'da
yeniden 0 numaralı formayı sırtına geçirmek istediğini ancak bu rakamın Russell Westbro-ok'ta olması sebebiyle vazgeçtiğini söyleyen Enes konu hakkında yaşadığı diyalogları şöyle anlattı: "Ben aslında çift sıfırı istedim ama o numarayı emekli etmişler. 11 ve 33 numaralarını istedik onlar da boşta değildi. Biz de 34 numarada karar kıldık."
Oklahoma'da inanca büyük saygı var Müslüman olması sebebiyle takım pat-
ronlarının buna hassasiyetle yaklaşıp kendisi için yemeklerde helal et kuralına dikkat ettiğini kaydeden milli yıldızımız, "Benim sayemde takım helal et yiyor (Gülüyor). İnanca inanılmaz saygıları var. Karşılaşma öncesi oyuncular kendi dinlerine göre dua ediyor. Benim ibadet etmem için de küçük bir mescit yapıldı. Herkesin dinine ve görüşüne saygı var." ifadelerini kullandı.
Şampiyonluk yüzüğünü takmak istiyorumOklahoma City Thunder'da sezonu 18,7
sayı, 11 ribaunt ve 1,1 asist ortalamasıyla noktalayan yıldız basketbolcu şu an için serbest oyuncu statüsünde olduğunu ve 1 Temmuz'dan itibaren transfer görüşmeleri-nin başlayacağı bilgisini verdi. Hangi takımda forma giymek istediği sorumuza net cevap vermekten kaçınan yıldız oyuncu hedefinin şampiyonluk yüzüğünü takmak olduğunu söyledi ve en çok süre alacağı, şampiyonluğa oynayan bir ekipte devam emek istediğini açıkladı.
Oklahoma'nın final oynayabilecek kapasitedeOklahoma City Thunder takımının
bu seneki performasını değerlendiren Enes Kanter, "Takım olarak sakatlıklarla uğraştık. Bizim takımımız da son beş senede şampiyonluğa oynayan bir takımdı. Ve bu sakatlıklardan sonra gerçekten play off yarı-şında geriye düştük. Önemli oyuncularımızın sakatlanmasıyla play off'ları yapamadık. Bu da ilk senemde nazar boncuğu olsun. İlerleyen senelerde bu takım NBA'de adını finallere yazdıracak kapasitede." şeklinde konuştu.
Fenerbahçe'nin Final-Four oynaması tarihî başarıEski takımı Fenerbahçe Ülker'in Mad-
rid'deki Eurolig Final-Four'unda yer almasını başarı olarak gören Enes, "Bu sene hem Fenerbahçe Ülker hem de Anadolu Efes Avrupa'da ses getirdi. Altyapılardan gelen genç oyuncular, NBA'de oynayacak seviyeye gelecek. Bu da Türk basketbolunun adım adım ilerlediğini gösteriyor." dedi.