Yrd. Ahmet BARDAK - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D04083/2017_47/2017_47_BARDAKA.pdf ·...

19
_____________________________________________________________________________________ Akademik Sosyal Araştırmalar Dergisi, Yıl: 5, Sayı: 47, Haziran 2017, s. 112-130 Yayın Geliş Tarihi / Article Arrival Date Yayınlanma Tarihi / The Publication Date 06.04.2017 15.06.2017 Yrd. Doç. Dr. Ahmet BARDAK Hakkari Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Temel İslam Bilimleri [email protected] MUHAMMED B. ALİŞ’İN “KUR’ANÎ DELİLLER İLE SÜNNİ AKİDEYE YAKLAŞIM” ADLI AKÂİD RİSALESİNİN TERCÜMESİ, TAHLİLİ VE BU RİSALE BAĞLAMINDA EŞ’ARÎLİĞİN SIFAT ANLAYIŞI Öz İslam Akâidi, İslam toplumunda genel olarak risaleler ile öğretilmiştir. Hicri I. ası r- dan günümüze kadar yazılmaya devam eden bu risaleler Eş’arî, Matüridî ve Selefi Mezhebine ait risalelerdir. Bu risalelerde öncelikle Allah’a ait sıfatlar, fiiller, pey- gamberler ve semiyyâta dair diğer meseleler ele alınmaktadır. Son dönem akâid ri- salelerine güzel bir örnek oluşturan Muhammed b. Aliş’in Kur’an ayetleri ışığında ele aldığı akâid risalesinin günümüz Türkçesine aktarılması ve içeriğinin tahlili önemlidir. Biz, bu eser bağlamında Eş’arîliğin sıfat anlayışını da aktarmayı hedef- ledik. Eserin tahlili ve Eş’arîliğin sıfatlar hakkındaki görüşleri belirtildikten sonra metnin sonunda “Kur’anî Deliller ile Sünni Akideye Yaklaşım” adlı risalenin ter- cümesi aktarılacaktır. Anahtar kelimeler: Muhammed Alish, Akâid, Sıfat ve Eş’arîlik.

Transcript of Yrd. Ahmet BARDAK - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D04083/2017_47/2017_47_BARDAKA.pdf ·...

Page 1: Yrd. Ahmet BARDAK - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D04083/2017_47/2017_47_BARDAKA.pdf · 2017-11-08 · Ahmet BARDAK Hakkari Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Temel İslam Bilimleri

_____________________________________________________________________________________

Akademik Sosyal Araştırmalar Dergisi, Yıl: 5, Sayı: 47, Haziran 2017, s. 112-130

Yayın Geliş Tarihi / Article Arrival Date Yayınlanma Tarihi / The Publication Date

06.04.2017 15.06.2017

Yrd. Doç. Dr. Ahmet BARDAK

Hakkari Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Temel İslam Bilimleri

[email protected]

MUHAMMED B. ALİŞ’İN “KUR’ANÎ DELİLLER İLE SÜNNİ AKİDEYE

YAKLAŞIM” ADLI AKÂİD RİSALESİNİN TERCÜMESİ, TAHLİLİ VE BU

RİSALE BAĞLAMINDA EŞ’ARÎLİĞİN SIFAT ANLAYIŞI

Öz

İslam Akâidi, İslam toplumunda genel olarak risaleler ile öğretilmiştir. Hicri I. asır-

dan günümüze kadar yazılmaya devam eden bu risaleler Eş’arî, Matüridî ve Selefi

Mezhebine ait risalelerdir. Bu risalelerde öncelikle Allah’a ait sıfatlar, fiiller, pey-

gamberler ve semiyyâta dair diğer meseleler ele alınmaktadır. Son dönem akâid ri-

salelerine güzel bir örnek oluşturan Muhammed b. Aliş’in Kur’an ayetleri ışığında

ele aldığı akâid risalesinin günümüz Türkçesine aktarılması ve içeriğinin tahlili

önemlidir. Biz, bu eser bağlamında Eş’arîliğin sıfat anlayışını da aktarmayı hedef-

ledik. Eserin tahlili ve Eş’arîliğin sıfatlar hakkındaki görüşleri belirtildikten sonra

metnin sonunda “Kur’anî Deliller ile Sünni Akideye Yaklaşım” adlı risalenin ter-

cümesi aktarılacaktır.

Anahtar kelimeler: Muhammed Alish, Akâid, Sıfat ve Eş’arîlik.

Page 2: Yrd. Ahmet BARDAK - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D04083/2017_47/2017_47_BARDAKA.pdf · 2017-11-08 · Ahmet BARDAK Hakkari Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Temel İslam Bilimleri

Muhammed B. Aliş’in “Kur’anî Deliller İle Sünni Akideye Yaklaşım” Adlı Akâid Risalesinin

Tercümesi, Tahlili ve Bu Risale Bağlamında Eş’Arîliğin Sıfat Anlayışı

The Journal of Academic Social Science Yıl: 5, Sayı: 47, Haziran 2017, s. 112-130

113

THE TRANSLATION, DISSECTON OF MUHAMMED B. ALISH'S

BELIEFY TRIAL "APPROACH TO BELIEF WITH AVERMENTS IN

QURAN" AND PERCIPIENCE OF ADJECTIVE IN ASH’ARÎ IN CON-

TEXT OF THIS TRIAL

Abstract

Islamic Aqidah is taught in Islamic society in general with the Risal. These wri-

tings, which continue to be written from the first century to the present day, are the

treatises belonging to Eş'arî, Maturidî and Selefi. These treatises deal primarily

with attributes, acts and prophets belonging to God, and other things about adjec-

tives and semiyyat. Muhammad b. Alish is a good example for the recent period

studies. It is important for Alish to transcribe the contemporary treatise of the

Qur'an in the light of the verses of the Qur'an and to convey it to contemporary

Turkish. In this context, we also aimed to convey the attitude of the Asharias. After

the interpretation of the work and the views on the attributes of Ash'arri, the trans-

lation of the treatise "The Approach to the Qur'anic Delilah and the Sunni Aqidah"

will be given at the end of the text.

Keywords: Muhammad b. Alish, Aqidah, Attributes, Ash’ari

Mükellef Müslümanın mebde—meâd ve Allah’a ait kemal sıfatlar gibi inanca ait temel mesele-

leri bilmesi gerekir. Kur’an-ı Kerim’de de bu konularda tefekküre teşvik eden ayetler mevcut-

tur.1 Bu nedenle Kelâmcılar itikada dair bilgilerin derli toplu olarak aktarılması için akâid risale-

leri yazmışlardır. Bu risalelerde Allah’ın sıfatları, mebde-meâd ve semiyyâtla ilgili konular işle-

nerek Müslümanların konu hakkında bilgilendirilmesinde önemli bir işlev sağlanmıştır. Tercüme

ve tahlilini yapacağımız eser son döneme ait akâid risalelerinin güzel örneklerinden birisidir. Bu

risalede Allah’a, peygamberlere ait sıfatlar tafsilatlı bir şekilde ele alınmıştır. Bunlara ilave ola-

rak risalede melek, cin, mizan ve ahirete yönelik semiyyât konularına da yer verilmektedir.

Akâid, kelime olarak “akd” kelimesinin cemisi olup, bağlamak, bir araya gelmek, sağlam hale

gelmek gibi anlamlara gelmektedir. Terim olarak, gönülden bir şeye inanmak, o şeyi benimse-

mek demektir.2 Cürcânî, akâidi daha geniş bir içerikle tanımlamaktadır. Ona göre akâid; amel

dışındaki i’tikâd ile kastedilen şeylerin tümüdür.3 Akâide dair hicri 1. yüzyıldan itibaren onlarca

akâid risalesi yazılmıştır. İlk dönemde yazılan akâid risaleleri “akîde”, “risâletü’t-tevhîd”, “el-

fıkhu’l-ekber”, “kütûbu’l-asl” ve “kitâbu’l-iman” gibi adlar ile anılmışlardır. İslam tarihinde

özellikle manzum türünden akâid kitapları mevcuttur. Selef akidesi için Abdullah b. Ebû Dâvûd

es-Sicistânî’ye ait manzum akîde, Matüridi ekolü için Ûşî’nin el-Emâlî’si ile Hızır Bey’in el-

Kasîdetü’n-Nûniyye’si ve Eş’arî ekolü için de Lekânî’nin Cevheretü’t-Tevhîd’i manzum akâid

kitaplarına örnek olarak gösterilebilir.4 Akâid risaleleri zamanla içerik bakımından bazı değişik-

liklere uğramıştır. İlk dönem akâid kitaplarında İslam’ın yayılmasıyla karşılaşılmış olan fırkala-

1 Örneğin Sad, 38/29; Yunus, 10/101; Zariyât, 51/21; Bakara, 2 /164. 2 Ahmet Saim Kılavuz, “akaid”, Diyanet İslam Ansiklopedisi (DİA), Ankara 1989, C.II, s. 213. 3 Allame Ali b. Muhammed eş-Şerif el-Cürcânî, Mu’cemu’t-Tarîfât, “akaid” maddesi, Muhammed Sıddık el-Minşâvî

(Thk.), Daru’l-Fadîle, Kahire t.siz, s. 128. 4 Kılavuz, “akaid” s. 213.

Page 3: Yrd. Ahmet BARDAK - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D04083/2017_47/2017_47_BARDAKA.pdf · 2017-11-08 · Ahmet BARDAK Hakkari Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Temel İslam Bilimleri

Muhammed B. Aliş’in “Kur’anî Deliller İle Sünni Akideye Yaklaşım” Adlı Akâid Risalesinin

Tercümesi, Tahlili ve Bu Risale Bağlamında Eş’Arîliğin Sıfat Anlayışı

The Journal of Academic Social Science Yıl: 5, Sayı: 47, Haziran 2017, s. 112-130

114

rın gayr-i İslami görüşlerinin reddini hedef alan çalışmalar mevcut iken, daha sonraları bu risa-

lelerde konular daha kapsamlı hale gelmiştir. Bu bağlamda son dönem akâid kitaplarında özel-

likle Allah’ın sıfatları ele alınırken felsefi bir dilin kullanıldığına şahit olmaktayız.

Muhammed b. Aliş’in Kur’anî Deliller ile Sünni Akideye Yaklaşım adlı akâide dair eserinin ter-

cüme edilmesindeki esas amacımız Eş’arîliğin özellikle sıfat konusundaki görüşlerini özetlemiş

olmasıdır. Genel olarak sıfat, Allah’ın zatına nispet edilen mana ve kavram demektir.5 Sıfat ko-

nusu, Allah’ın sıfatları çerçevesinde ele alınan önemli bir Kelâmî meseledir. İslam tarihinde

sıfat konusunda ilk görüşün Abdullah b. Sebe ve taraftarları olan Sebeiyye tarafından ortaya

çıkartıldığı hakkında görüşler mevcuttur.6 Adı geçen bu gruplar, sıfatlar konusunda teşbih ve

tecsime girmişlerdir. Bununla birlikte sıfatlar konusunun başlangıcını başka gruplara dayandı-

ranlar da vardır.7

Allah’ın sıfatları, genel olarak insan idrakinin tümüyle ihata edebileceği bir konu değildir. Bu

sebeple Allah'a nispet edilen sıfatlar konusu Kelâm tarihindeki en tartışmalı konulardan birisi

olmuştur. Bu konu etrafındaki tartışmaların, özellikle Kelâmcıların kendi aralarında ve Kelâmcı-

lar ile felsefecilerin arasında yaşandığını görmekteyiz. Bütün bu tartışmaların sıfat konusunu

tamamıyla izaha kavuşturduğunu söyleyemeyiz. Genel olarak Kelâmcılar, Cenab-ı Hakk'ın tüm

kelâm sıfatlarıyla muttasıf ve eksikliklerden münezzeh olduğu hususunda ittifak halindedirler.8

Bu konuda Eş’arî ve Matüridîler hemen hemen görüş birliği içerisindedir. İslam kelamcıları

içerisinde bu iki mezhebin konu hakkındaki en büyük muhalifleri ise Mu’tezilîler olmuştur.

Ehl-i Sünnet kelamında sıfatlar konusunda öne çıkan mezhep Eş’arîye mezhebidir. Eş’arîlere

sıfatlara verdikleri özel konumundan dolayı “Sıfatiyye” ismi verilmiştir. Onlar, bu konuda Ce-

nab-ı Hakk’ı tamamen sıfatlardan arındıran Mu’tezile ile onu teşbih derecesine indirgeyen Mü-

şebbihe arasında bir konuma sahiptir.9 İmam Ebu’l-Hasan el-Eş’arî bizzat kendisi ve ondan

sonra gelen Eş’arî kelamcıları sıfatlar konusunu ele almışlardır. Eş’arî, konuya geniş olarak el

İbâne an Usûli Diyânesi’nde değinmektedir.10 Mu’tezile mezhebi mensupları, sıfatlar konusun-

da ta’til ve nefye girmiştir.11 Eş’arîler, Mu’tezile’nin “eğer sıfatlar zattan ayrı olsaydı kadim

olmaları gerekirdi, bu da birden fazla kadimi ortaya koyacağından tevhide aykırı bir durum or-

taya çıkartacaktır” görüşüne karşı çıkarak Allah’a ait sıfatların varlığının naslar ile sabit olduğu-

5 Bekir Topaloğlu, Y. Şevki Yavuz, İlyas Çelebi, İslam’da İman Esasları, DİB Yayınları, Ankara 2015, s. 165. 6 Şerafettin Gölcük, Süleyman Toprak, Kelâm Tarih Ekoller Problemler, Tekin Kitabevi, Konya 2014, s. 211. 7 Örneğin Bağdadi, Rafıziler ve Ğulata dayandırırken Râzi, Râfizilere dayandırmaktadır. Bkz. Ş. Gölcük, S. Toprak,

a.g.e., s. 212. 8 Abdullatif Harpûtî, Tenkîhul Kelâm fi Akaidi Ehli'l-İslam, Kelâm İlmine Giriş, (Haz.: Fikret Karaman), Çelik

Yayınevi, İstanbul 2016, s. 137. 9 el-İmam eş-Şeyh Ebi Hasan Ali b. İsmail b. Abdillah b. Ebi Musa el-Eş’arî, el-Luma fi’r-Reddi alâ Ehli’z-Zeyğ ve’l-

Bida’ Beyrut 1952, s. 7, 8. 10Eş’arîliğin sıfatlar konusundaki görüşlerini öğrenmek için şu eserlere bakılabilir: el-İmam eş-Şeyh Ebi Hasan Ali b.

İsmail b. Abdillah b. Ebi Musa el-Eş’arî el-İbâne an Usûli Diyâne, s. 33-51, Dâru İbni Zeydûn, Beyrut t.siz; el-İmam

eş-Şeyh Ebi Hasan Alib. İsmail b. Abdillah b. Ebi Musa el-Eş’arî, Makâlâtu’l-İslamiyyîn, Kahire 1950, s. 166, 188,

485; el-İmam eş-Şeyh Ebi Hasan Alib. İsmail b. Abdillah b. Ebi Musa el-Eş’arî, el-Luma fi’r-Reddi alâ Ehli’z-Zeyğ

ve’l-Bida’ Beyrut 1952, s. 7,10; Adududdin el-İci el-mevakıfında konuyu seviyeli bir şekilde ele almaktadır. Bkz.

Adudullahi ve'd-Din el-Kâdî Abdurrahman Ahmed el-İci, el-Mevâkıf fi ilmi'l-Kelâm, Alemu'l-Kutub, Beyrut, t.siz, s.

279-311;İmam Seyfuddin el-Amidi, Ebkâru’l- Efkâr Fi Usûliddîn Tahk. Ahmed Muhammed el-Mehdi, I. cilt, Kahire

2004, s. 263-478; İmamu'l-Haremeyn el-Cüveynî, tahk. Muhammed Yusuf Musa, Ali Abdulmunim Abdulhamid,

Kitabu'l-İrşad, Mektebetu'l-Hanci, Mısır 1950 s. 30-165; İmamul Haremeyn el-Cüveynî, eş-Şamil fi Usûli'd-Din,

Tahk. Ali Sami Neşşar, İskenderiyye 1969, s. 609-628; el-Kadi Ebi Bekr Muhammed b. et-Tayyib el-Bakillânî,

Temhidu'l-Evâil ve Telhîsi'd-Delâil,Tahk. Eş-Şeyh İmadu'd-Din Ahmed Haydar, Müessesetü'l-Kütübi's-Sekafiyye,

Beyrut, 1987, s. 227-301; Kadi Nasiru'd-Din el-Beydavi, Tevaliu'l-Envâr Min Metâlii'l-Enzâr, Tahk. Abbas

Süleyman, Daru'l-Ciyl, Beyrut 1991, s. 165-194. 11 Gölcük, Toprak, a.g.e., s. 210.

Page 4: Yrd. Ahmet BARDAK - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D04083/2017_47/2017_47_BARDAKA.pdf · 2017-11-08 · Ahmet BARDAK Hakkari Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Temel İslam Bilimleri

Muhammed B. Aliş’in “Kur’anî Deliller İle Sünni Akideye Yaklaşım” Adlı Akâid Risalesinin

Tercümesi, Tahlili ve Bu Risale Bağlamında Eş’Arîliğin Sıfat Anlayışı

The Journal of Academic Social Science Yıl: 5, Sayı: 47, Haziran 2017, s. 112-130

115

nu savunmuşlardır. Eş’arî ve Mâtürîdi mezhepleri sıfat konusunu Cenab-ı Hakk’ı tanıma açısın-

dan ele almaktadırlar. Onlara göre Allah hakkında herhangi bir tanımlama yapılacak ise bu sa-

dece sıfatları sayesinde mümkündür. Bu sıfatlar, mutlak manada beşerin sıfatlarından ayrı olarak

ilahi zat gereği kadimdirler.

Ehl-i Sünnet kelamcıları tarafından sıfatlar genel olarak üç kısımda ele alınmaktadır. Bunlar;

sıfatların ispatı ve nefyi, Allah'ın zat ve fiilleriyle ilgili sıfatlar ve sıfatların sübutu ve delilleridir.

Allah'a ait olarak verilen müspet sıfatlara zatî sıfatlar denilmektedir. Burada üç çeşit sıfattan söz

edilmektedir. Birincisi Allah'a ait olan nefsî sıfat, ikincisi Allah'a ait müspet sıfatlar ve üçüncüsü

de Allah'ın kendinden nehy ettiği selbî sıfatlar. Nefsî sıfat ile kastedilen Allah'a ait vücud sıfatı-

dır, çünkü Allah vâcibu'l vücuddur.12 Vâcibu’l vücud kavramı sadece tek bir zat için kullanılmış-

tır.13 Kelâmcıların ekseriyeti vücudu zat üzerine zait bir sıfat olarak görürken Eş’arî (ö. 324),

Ebu’l-Hüseyn el-Basrî (ö. 436) ve filozofların ekserisi vücudu sıfat olarak kabul etmeyip, onu

zatın aynısı olarak kabul ederler.14

Selbi sıfatlar, vahdaniyet, kıdem, beka, muhâlefetun li’l-havâdis ve kıyam bi nefsihi olarak özet-

lenmiştir.15 Selbi sıfatlarda noksanlık olduğundan bunların Allah'a aidiyeti nefyedilmiştir. Bu

sıfatlardan kıdem, bir başlangıcının olmaması, beka, sonunun olmaması, muhâlefetun li’l-

havâdis yaratılmış olanlara benzememesi, kıyam bi nefsihi ise var olmak için başkasına ihtiyaç

duymaması anlamlarına gelmektedir. Allah'a ait diğer sıfatlar ise sübûtî sıfatlar olarak ele alın-

maktadır. Bu sıfatlarda Allah'a nispet olunan sıfatlar yer almaktadır. Bu sıfatlar, hayat, ilim,

sem’, basar, kudret ve iradedir.16 Sübuti sıfatlar konusunda genel olarak Ehl-i Sünnet kelamcıları

arasında bir ihtilaf yoktur. Ancak Mâtürîdîler tekvin sıfatını da subuti sıfatlardan saymaktadır-

lar.17 Eş’arî ve Mâtürîdîlere göre bu sıfatların hepsi Allah'ın kadim sıfatları olup, yaratılmış de-

ğillerdir. Onlara göre bu sıfatlar zat ile aynı olmayıp zata zaid olup, onunla var olan, kadim ve

mevcud manalardır.18 Bu sıfatlar aynı zamanda zattan gayrı da değildir. Bu sıfatlar zatın aynı

olamaz çünkü böyle olsaydı bir şeyin kendi kendisine yüklenmesi olurdu ki bu batıldır,19 ayrı da

değillerdir, çünkü ezeli ve ebedi başka varlıkların olduğu anlamına geleceğinden kabul edilme-

mektedir. Allah kendine has bir kudretle kâdir, iradeyle müriddir. Burada ince bir detay mevcut-

tur. Bu da sıfatların varlık sebebinin zatın kendisi olarak görülmesidir. Böylece bunlar, zata

muhtaç sıfatlardır. Sıfatların sübut ve delilleri ile ilgili olarak haberî ve semî sıfatlar çerçeve-

sinde de konu ele alınmıştır. Bu anlamda karşımıza çıkan ilk sıfat fiili sıfatlardır. Fiili sıfatlar

konusunda genel olarak bir ihtilaf söz konusu değildir.

Tercümesini yaptığımız Muhammed Aliş’in sünni akideye ait risalesi genel olarak Eş’arî akâidi-

ni yansıtmaktadır. Özellikle sıfatlar hakkındaki görüşleri Eş’arîlerin sıfat anlayışını derli toplu

olarak yansıtmaktadır. Biz bu metnin Eş’arîliğin akâid anlayışının kolayca öğretilmesi ve yeni

nesillere aktarılmasında fayda sağlayacağı kanaatindeyiz. Çünkü itikâdi konuların yeni nesillere

sahih bir şekilde anlatılmadan daha fazla ameli meselelere meyledilmesi sorunlu bir Müslüman

neslin ortaya çıkmasına sebep olmaktadır. Bu nedenle akâid derslerinin yeni nesillere erken

12 İlyas Çelebi, “Sıfat”, Diyanet İslam Ansiklopedisi (DİA), XXXVII, s. 104. 13 Sa’duddîn et-Teftazânî, Şerhu’l-Akâid (Haz.: Süleyman Uludağ), Dergâh Yay. İstanbul 2010, s. 117. 14 Emrullah Yüksel, Sistematik Kelâm, İz Yay, İstanbul, 2014, s. 40; Seyyid Şerif Ali b. Muhammed el-Cürcânî,

Şerhu’l-Mevakıf, Duru’l-Kütübi’l-İlmiyye, Beyrut 1998, c. VIII, s. 55; İsmail Hakkı İzmirli, Yeni İlmi Kelâm, II,

İstanbul 1339-1341, s. 88. 15 Harpûtî, a.g.e., s. 136. 16 Teftazânî, a.g.e., s. 131 vd. 17 Harpûtî, a.g.e., s. 148. 18 Harpûtî, a.g.e., s. 151.

Page 5: Yrd. Ahmet BARDAK - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D04083/2017_47/2017_47_BARDAKA.pdf · 2017-11-08 · Ahmet BARDAK Hakkari Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Temel İslam Bilimleri

Muhammed B. Aliş’in “Kur’anî Deliller İle Sünni Akideye Yaklaşım” Adlı Akâid Risalesinin

Tercümesi, Tahlili ve Bu Risale Bağlamında Eş’Arîliğin Sıfat Anlayışı

The Journal of Academic Social Science Yıl: 5, Sayı: 47, Haziran 2017, s. 112-130

116

yaşlarda öğretilmesi önem arz etmektedir. Muhammed Aliş’e ait Kur’anî Deliller ile Sünni

Akideye Yaklaşım adlı eser ilk olarak 1911 yılında Mısır’da Matbaatu'l-Cemaliyye tarafından

baskısı yapılmıştır. Yazarının tam adı Allâmetu'l-Hibr el-Bahr el-Fehhâme eş-Şeyh Muhammed

Aliş el-Mâlikî el-Eş'arî eş-Şâzelî el-Ezherî’dir. Aliş, hicri 1217, miladi 1802 yıllarında Kahi-

re’de doğdu.20 On üç yaşında Kur’an-ı Kerim’i ezberledi, sonrasında el-Ezher Üniversitesi’nde

eğitimine devam etti. Orada meşhur hocalardan ders aldı. 1270 yılında Maliki mezhebine tabii

oldu ve zamanla bu mezhepte fetva makamına ulaştı. Mısırda meydana gelen ve Arabî Paşa

isyanı adı verilen olayda isyan edenlere tabii olmakla itham edildi. Evinden alınarak hastane

hapishanesine konuldu. Hicri1299, miladi 1882 tarihinde vefat etti. Eserlerinden bazıları şun-

lardır:

ة خليلمنح الجليل شرح على مختصر العالم1-

. مواهب القدير شرح مجموع المحقق األمير2-

البدر المنير على شرح مجموع العالمة األمير3 -

.حاشية على شرح الكبرى لإلمام المحقق السنوسي وتسمى القول الوافي السديد بخدمة شرح عقيدة أهل التوحيد4-

.عقائد أهل السنةشرحه على منظومة سيدي أحمد المقري المسماة بإضاءة الدجنة في 5-

...القول الفاخر في بعض ما يتعلق بقوله تعالى: إنما يعمر مساجد هللا من آمن باهلل واليوم اآلخر6-

كفاية المريد في بيان حج بيت هللا الحميد7-

.حاشية تسمى القول المنجي على مولد األستاذ البرزنجي8-

تقريب العقائد السنية باألدلة القرآنية9-

صل الطالب لمنح الوهابمو10-

حل المعقود في نظم المقصود11-

. تذكرة المبتدي وتذكرة المنتهي12-

21حاشية على رسالة الصبان -13

Muhammed Aliş, Kur’anî Deliller ile Sünni Akideye Yaklaşım adlı eserinde Cenab-ı Hakka ait

vacip, ona atfedilmesi imkânsız, yani müstahil ve caiz olmak üzere üç çeşit sıfatından bahset-

mektedir. Bu sıfatlara ilave olarak yazar, peygamberlere ait vacip, müstahil ve caiz sıfatları da

ilave etmiştir. Aliş’e göre Allah’a ait sıfatların kabul edilmesi itikadî bir zorunluluktur. O, bu

sıfatları reddedenlerin Müslümanlık vasfını yitireceğini ve ebedi cehennemde kalacağını sa-

vunmaktadır.22 Yazar konuyu ele alırken ayetler ile deliller getirmektedir. Bu metnin diğer sıfat

konularını ele alan eserlerden farklarından birisi de budur. Orijinal metinde bu ayetler sadece

zikredilmiş olmakla beraber, biz bu ayetlerin ayet ve sure numaralarını da ilave etmeyi uygun

bulduk.

19 Yüksel, a.g.e., s. 45. 20 İlyas Zâhure, Kitabu Mirâtu’l-Asri fi Tarih ve Rusûmu Ekâbir’i-Ricali Limısr, I, Matbaatu’l-Umumiyye, Kahire

1897, s. 196, 197. 21 http://feqhweb.com/vb/t6233.html#ixzz4VXttuC1Z 22 el-Allâmetu’l-Hibr el-Bahr el-Fehhâme eş-Şeyh Muhammed Aliş el-Mâlikî, Takrîbu’l-Akâidi’s-Sünniyye bi’l-

Edilleti’l-Kurâniyye, Birinci Baskı, Matbaatu’l-Cemâliyye, Mısır 1911, s. 2.

Page 6: Yrd. Ahmet BARDAK - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D04083/2017_47/2017_47_BARDAKA.pdf · 2017-11-08 · Ahmet BARDAK Hakkari Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Temel İslam Bilimleri

Muhammed B. Aliş’in “Kur’anî Deliller İle Sünni Akideye Yaklaşım” Adlı Akâid Risalesinin

Tercümesi, Tahlili ve Bu Risale Bağlamında Eş’Arîliğin Sıfat Anlayışı

The Journal of Academic Social Science Yıl: 5, Sayı: 47, Haziran 2017, s. 112-130

117

Metinde konuya vacib, müstahil ve caiz kavramlarının tanımı yapılarak giriş yapılmıştır. Vacib

için, yokluğu düşünülemeyen, müstahil için aklın, onun varlığını kabullenmemesi ve caiz için

ise varlığı ve yokluğunun her iki halinin kabullenmesi şeklinde tanımlamaktadır.23 Bu tanımla-

maları yaptıktan sonra Aliş, ilk olarak Allah’a ait vacip sıfatları ele almıştır. Allah için vacip

olan on üç mufassal sıfatı zikrederek, bunları tek tek tanıtmaya geçmektedir. Bu on üç sıfat şun-

lardır: Vücud, yokluğunu aklın tasdik etmediği şeydir. Kıdem, Allah’ın varlığının başlangıcı

olmamasıdır. Yazar, bu sıfatı anlatırken mantıkî önermelerden olan “devr” konusunu işlemekte-

dir. Ona göre Allah hadis olursa onu ihdas edecek bir muhdise ihtiyaç duyacaktır ki bu muhdis

de başkasına ihtiyaç duyacaktır. Böylece devr meydana gelecektir. Bu yüzden hadis varlığı yara-

tan, kadim olmak zorundadır. Üçüncü sıfat bekâdır. Yani Allah’ın sonunun olmamasıdır. Dör-

düncü sıfat Allah’ın zat, sıfat ve fiilleri bakımından havadislere benzememesidir. Yani Allah’ın

muhâlefetün lil havâdis olmasıdır. Aliş, konu ile ilgili ayetler delil olarak sunmaktadır. Beşinci

sıfat kıyam bi nefsihidir. Yani Allah’ın var olmak için her şeyden müstağni olmasıdır. Altıncı

sıfat vahdaniyettir. Allah’ın iki veya daha fazla cüzden olmaması ve mislinin de olmaması an-

lamındadır. Yedinci sıfat hayattır. Yani Allah’ın ilim, irade, kudret, sem’ ve basar sıfatları ile

hayy olduğudur. Sekizinci sıfat ilimdir. Mevcudatın tümü bu sıfat sayesinde inkişaf eder. Doku-

zuncu sıfat iradedir. Bunun anlamı mümkin varlığın meydana gelmesinde Allah’ın sonsuz irade-

sinin var olmasıdır. O’na ait bu irade, mümkin varlığı dilerse yaratır, dilerse de yaratmaz. Onun-

cu sıfat kudrettir. Kudret sıfatının manası madûmu ve mümkin varlığı yaratmaya gücünün yet-

mesidir. On birinci sıfat sem’dir. Bu sıfat sayesinde her mevcudun kendine ait özellikleri inkişaf

eder. On ikinci sıfat basardır. Bunun anlamı inkişafî olmayan vacib ve hadis varlıkların bunun

sayesinde ortaya çıkarılmasıdır. On üçüncü sıfat kelamdır. Allah’ın harf, ses, cehr gibi arazlara

ihtiyaç duymadan kelam etmesidir.24

Muhammed Aliş, vacib sıfatlardan sonra on üç müstahil sıfatı tanıtmaktadır. Bu sıfatlar ile Allah

mevsuf değildir. İlgili sıfatları şöyle sıralamaktadır: birinci müstahil sıfat, adem (yokluk) tur.

Yani Allah’ın yokluğu düşünülemez. İkinci sıfat hudûstur. Yani Allah’ın yokluktan sonra mey-

dana gelmesi müstahildir. Üçüncü müstahil sıfat, bekânın mukabili olan Allah’ın varlığının ke-

sintiye uğramasıdır. Dördüncü sıfat mümaselettir. Yani Allah, cisimler gibi mürekkeb ya da bir

mekânda bulunmak gibi şeylerden biri gibi olmaktan beridir. Beşinci müstahil sıfat kıyam bi

nefsihinin mukabili olan Allah’ın var olmak için bir mucide ihtiyacının olmasıdır. Altıncı sıfat

varlığının mürekkeb olarak bölünen, uzunluğu ve genişliğinin ve adedinin olmasıdır. Yedincisi

Allah’ın ölüm ve onun içeriğindeki uyku, uyuklama gibi bir vasfa sahip olmasıdır. Sekizinci

sıfat onun iradesi dışında hiçbir şeyin meydana gelmesidir. Dokuzuncu sıfat, Allah’ın acizlikle

vasfedilmesidir. Hâlbuki Allah acizlikten münezzehtir. Onuncusu Allah’ın cehalet ve bunun alt

başlıklarından birisi ile mevsuf olmasından beri olmasıdır. On birincisi Allah’ın Semi sıfatının

zıttı olan sağırlık ile vasfedilmesidir. On ikinci sıfat Allah’ın basar sıfatının zıttına ait özellikler

ile tanımlanmasıdır. On üçüncü sıfat Allah’ın kelam sıfatının mukabili olan lal ve dilsiz olarak

sıfatlandırılmasıdır.25 Bütün bu sıfatlar Allah için müstahil sıfatlar olarak tanıtılmaktadır.

Aliş, müstahil sıfatları zikrettikten sonra O’na ait caiz sıfatlardan bahsetmektedir. Bunun niha-

yetsiz olduğunu belirten yazar, onun mülkünde dilediği şeyi yaratma hususunda güç ve iktidar

sahibi olduğunu belirtir. Dolayısıyla mahlûkatı hakkındaki her tasarrufu caiz hükmündedir. Bu

23 Aliş, a.g.e., s. 2,3. 24 Aliş, a.g.e., s. 3-8. 25 Aliş, a.g.e., s. 8-11.

Page 7: Yrd. Ahmet BARDAK - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D04083/2017_47/2017_47_BARDAKA.pdf · 2017-11-08 · Ahmet BARDAK Hakkari Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Temel İslam Bilimleri

Muhammed B. Aliş’in “Kur’anî Deliller İle Sünni Akideye Yaklaşım” Adlı Akâid Risalesinin

Tercümesi, Tahlili ve Bu Risale Bağlamında Eş’Arîliğin Sıfat Anlayışı

The Journal of Academic Social Science Yıl: 5, Sayı: 47, Haziran 2017, s. 112-130

118

bağlamda yazar, kulların fiillerinin yaratanı olarak Allah’ı görmektedir. Aynı zamanda hüsün ve

kubuhun da Allah’a ait caiz sıfatlar olarak tanımlandığını belirtmektedir.26

Muhammed Aliş bundan sonra peygamberlere ait sıfatları tanıtmaktadır. Peygamberlerin, Allah

tarafından müjdeleyici olarak gönderildiğini belirttikten sonra onların vasıflarını tarife geçmek-

tedir. Allah dilediği kullarından seçtiği kişiyi peygamber olarak göndermektedir. Son Peygam-

ber Hz. Muhammed’dir. Peygamberler mucizeler ile desteklenmişlerdir. Bu mucizelerden bir

kısmını zikreden yazar, daha sonra mucizelerin çeşitlerini zikretmektedir. Muhammed Aliş,

peygamberler için üç tane sıfattan bahsetmektedir. Öncelikle peygamberlerin ismet sıfatına sa-

hip olmaları gerekir. Onlar, günahlara karşı korunmuşlardır. Diğer sıfatları tebliğdir. Peygamber-

ler kendilerine emredilen şeyler insanlara tebliğ etmek zorundadır. Üçüncü sıfatları sıdktır. On-

ların yalan söylemeleri müstahil olup, küçük veya büyük fısk ve isyandan korunmuşlardır. Bu-

nunla beraber peygamberlerin beşeri sıfatlara sahip olmaları onların sıfatlarına bir noksanlık

getirmez.27 Görüldüğü gibi yazar burada emanet ve fetanet sıfatlarını Peygamberlerin sıfatları

arasında zikretmemektedir.

Muhammed Aliş, peygamberlere ait sıfatları zikrettikten sonra meleklerin sıfatlarına geçmekte-

dir. Melekler nurdan yaratılmış olup, yeme, içme, erkeklik-dişilikleri yoktur. Onlar uyumazlar

ve Allah’ın emirlerine itiraz etmezler. Ahiretteki yerleri cennettir. Aliş, konu bağlamında cinle-

rin sıfatlarından da bahsetmektedir. Cinler, ateşten yaratılmış olup, yeme-içmeleri yoktur. Erkek

ve dişileri vardır. İman edenleri ve kâfirleri de mevcuttur. Aynı zamanda insanlar gibi mükellef-

tirler. Bundan sonra cennet ve cehennem hakkındaki görüşlerine geçmektedir. Cennet yüce bir

cihette yaratılmış olup, onun varlığına iman etmek gerekir. Cehennem ise süfli bir yer olup,

kâfirler orada ebedi olarak kalacaktır.

Muhammed Aliş eserin son kısmında çeşitli gaybi konulara değinmektedir. Ecel, ancak Allah’ın

takdir ettiği zamanda gelecektir. Ruhları kabzeden Azrail’dir. Ölmeden evvel herkes cennet veya

cehennemdeki yerini görecektir. Kabir suali ve azabı haktır. Kıyamet İsrafil’in sura üfürmesiyle

kopacaktır. Mahşer günü haktır. Allah sevdiği kullarını mahşer günü korurken, kızdığı kişileri

rezil edecektir. Mizan hak olup, iki kefelidir. Birinde iyilikler, diğerinde kötülükler tartılır. Kı-

yamet günü şefaat haktır. En büyük şefaat, şefaat-i uzmâ olan Hz. Peygamber’e aittir. Aynı za-

manda mahşer günü insanların üzerinden geçeceği sırat ve peygamberin huzurunda toplanacağı

havz da haktır.28

Kur’anî Deliller ile Sünni Akideye Yaklaşım Tercümesi

İmamların şeyhi, ilmi ile amil ve allame anlayışta denizlerin mürekkebi kadar zengin, muhak-

kiklerin sonuncusu, ince ilim sahiplerinin tacı, çağının ve zamanının teki, İslam ve Müslümanla-

rın şeyhi, Peygamberlerin Efendisinin şeriatının hizmetkârı Üstat Fazıl Ebû Abdillah Seyyidi’ş-

Şeyh Muhammed Alîş, Allah onu korusun, onu ve Müslümanları en güzel şekilde yaşatsın.

Âmin. Dedi ki:

Bismillahirrahmanirrahim. Âlemlerin rabbine hamdolsun, salat ve selam efendimiz Muham-

med’e (as) ve onun âlinin tümüne olsun. Âmin. Buluğa ermiş, akıllı, kadın veya erkek, hür ya da

köle herkesin Allah’a ait vacip ve ona atfedilmesi imkânsız olan ve ona atfedilmesi caiz olan

sıfatları bilmesi gerekir. Aynı zamanda enbiya ve resullere ait vacib, müstahil ve caiz sıfatları da

26 Aliş, a.g.e., s. 11. 27 Aliş, a.g.e., s. 13-14. 28 Aliş, a.g.e., s. 14-16.

Page 8: Yrd. Ahmet BARDAK - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D04083/2017_47/2017_47_BARDAKA.pdf · 2017-11-08 · Ahmet BARDAK Hakkari Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Temel İslam Bilimleri

Muhammed B. Aliş’in “Kur’anî Deliller İle Sünni Akideye Yaklaşım” Adlı Akâid Risalesinin

Tercümesi, Tahlili ve Bu Risale Bağlamında Eş’Arîliğin Sıfat Anlayışı

The Journal of Academic Social Science Yıl: 5, Sayı: 47, Haziran 2017, s. 112-130

119

bilmelidir. Peygamberlerin insanların bilmediği ölüm, kabir ve bunların dışındaki haller ile ilgili

haberleri bilmelidir ki bunları bilmeyen Müslüman olmaz ve cehennemde ebedi kalır. Marifetin

manası delil hakkında vaki olana uygun, kesin idraktir. Vacibin manası akılda onun yokluğunun

düşünülememesidir. Müstahilin manası aklın onun varlığını kabul etmemesi, caizin manası ise

aklın onun yokluğunu ve varlığını her iki halde de kabullenmesidir. Vacib için cismin boşluktan

yeterince dolu olan kısmı, hareketli veya sakin, renklerden bir renk ile renklenmiş olması, bü-

yük veya küçük, sıcak veya soğuk uzun veya kısa, sert veya yumuşak, canlı veya cansız olması

gibi bir durumda olmasıdır. Cismin bütün bunlardan birinden hali olmasını akıl kabul etmez ki,

bu onun için vaciptir. Müstahil, bir cismin aynı anda hem hareketli hem de sakin olması, hem

beyaz hem siyah olması, yeşil ve kırmızı olması, sıcak ve soğuk, uzun ve kısa yumuşak ve sert

olması, canlı ve cansız olması gibidir. Bütün bunların aynı anda bir cisimde bulunması aklın

tasdik edeceği şey değildir. Caiz için örneğe gelince, bir cismin bir vakitte hareketli, diğer vakit-

te ise sakin olması, bir vakitte beyaz, diğer bir vakitte ise başka renkte olması, bir vakitte küçük,

diğer vakitte büyük olması, bazen sıcak diğer bir vakitte soğuk olması, bazen kısa bazen uzun

olması, bir vakitte diri, diğerinde ölü olması gibi şeylerin tümünü akıl kabullenir ki bu cisim için

caizdir.

Allah için vacip olan sıfatlar on üç mufassal delil iledir. Birinci sıfat el-vücud’dur. Akıl, bunun

yokluğunu tasdik etmez. Allah’ın vücudun delili onun yaratmış olduğu gökler ve içindeki yıldız-

lar ve melekler, yer ve ondaki dağlar, kumlar, ağaçlar, taşlar, denizler, nehirler, hayvanlar ve

cansız varlıklardır. Allah Teâlâ şöyle buyurmaktadır: “هللا خالق كل شيئ” “Allah her şeyin yaratıcı-

sıdır.”29 “الحمد هلل الذي خلق السموات واألرض” “gökleri ve yeri yaratan Allah’a hamd olsun”.30 ” Yine

Cenab-ı Hak “الحمد هلل فاطر السموات واألرض” “Allah göklerin ve yerin yaratıcısıdır.”31 “Fâtır” keli-

mesinin anlamı yaratmaktır. “ فسوى خلق الذي األعلى ربك اسم سبح ” “O, yaratıp şekillendiren, ahenk

veren ve düzene koyandır.”32 “اقرأ باسم ربك الذي خلق خلق االنسان من علق” “Oku yaratan Rabbin adına

oku, O, insanı alaktan yarattı”33 “وخلق كل شيئ فقدره تقديرا” “her şeyi yaratıp bir ölçüye göre düzen-

ledi”.34 Açıkça akılla bilinen bir şeydir ki Halık, aklın, yokluğunu kabul etmediğidir. Ona vücud

icab eder. Bu akli bir delildir. Semi delile gelince, besmele bu konuyu özetleyen bir delildir.

Besmelenin manası “seni tüm dakîk ve celil nimetleri ile sıfatlandığı ”بسم هللا الرحمن الرحيم“

şeylerin tüm noksanlığından münezzeh, kemal sıfatlar ile mevsuf, vücud ve vacib olan zati is-

min ile teberrük ederim.” Allah Teâlâ’nın şu sözü buna işaret etmektedir: “ الحمدهلل رب العالمين

surenin sonuna kadar. Çünkü hamd ve rububiyyet ve nimetlendirmek dakik ve celil ”الرحمن الرحيم

nimetler ile olur. Din gününün sahibi, ibadet, yardım dileme, hidayet, nimet verme, gazap ve

dalalete iletme sıfatları ma’dûm tarafından yapılamayacak şeylerdir. Aklın, yokluğunu kabul

etmediği, Allah'ın vacib olan ikinci sıfatı O'nun hakkı olan kıdemdir. Bunun manası onun varlı-

ğının bir başlangıcının olmamasıdır. Ondan önce bir yokluk yoktur. Bunun delili “هو األول” ve

-ayetleridir. Buradan çıkan mana O'nun mevcud ve müessir bir şeyden müstağni olma ”ولم يولد“

sıdır. Allah'ın diğer bir sözünde : “وخلق كل شيئ” ve diğer bir ayette ise: “هللا خالق كل شيئ” buy-

rulmaktadır ki bu ikisinin manası Allah’tan başka her şey Onun mahlûkudur, Allah'tan başka bir

şeyin O'nun halıkı olması caiz değildir, böyle bir şey olursa devr ortaya çıkar ki bu da imkânsız-

dır. Eğer Allah kadim olmazsa onun hadis olduğu sabit olur. Çünkü mevcut, ya kadimdir ya da

29 Zümer, 39/62. 30 En’am, 6/1. 31 Fatır, 35/1. 32 A’lâ, 87/1. 33 Alak, 96/1. 34 Furkan, 25/2.

Page 9: Yrd. Ahmet BARDAK - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D04083/2017_47/2017_47_BARDAKA.pdf · 2017-11-08 · Ahmet BARDAK Hakkari Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Temel İslam Bilimleri

Muhammed B. Aliş’in “Kur’anî Deliller İle Sünni Akideye Yaklaşım” Adlı Akâid Risalesinin

Tercümesi, Tahlili ve Bu Risale Bağlamında Eş’Arîliğin Sıfat Anlayışı

The Journal of Academic Social Science Yıl: 5, Sayı: 47, Haziran 2017, s. 112-130

120

hadistir bunun dışında bir hali yoktur. Eğer Allah hadis olursa onu ihdas edecek bir muhdise

ihtiyacı olurdu ki bu muhdis de ya kadim ya da hadis olacaktır. Eğer kadim olursa o, her şeyi

yaratan ilah olmak zorundadır, mahlûk olamaz. Eğer hadis olursa yine bir muhdise ihtiyaç duya-

caktı. Denilir ki onun muhdisi söylendiği gibi olmaya devam ederse bu muhdislerin ilanihaye

bir silsilesi haline gelecektir ki teselsülü gerektirir, bu da muhaldır. Eğer sonuncusunu ilki ya-

ratmıştır denilirse bu da devr meydana getirir ki bu da muhadir. Melzum ikisine de etki eder ki

Allah'ın muhdese ihtiyacının olması muhaldır. Allah'ın melzumunun da hadis olması muhaldir.

Bu durum Allah'ın kadim olması zorunluluğunu ortaya koymaktadır. Allah'ın üçüncü vacip sıfatı

bekâdır. Bunun manası Allah'ın varlığının sonunun olmamasıdır, çünkü onun için yokluk düşü-

nülemez. Bunun delili şu ayetlerdir: “هو األخر” ve “ السموات واألرضوهلل ميراث ” “göklerin ve yerin

mirası Allah'ındır.”35 “أال الى هللا تصيراألمور” “İyi bilin ki işler sonunda Allah'a döner.” 36 “ هللا ينشئ

”اليه مرجعكم جميعا“ Allah aynı şekilde ahiret yaratmasını da yapacaktır.”37“ ”النشئة األخرة

“dönüşünüz topluca onadır”38

ويبقى وجه ربك ذوالجالل “ O'nun zatından başka her şey yok olacaktır.”39“ كل شيئ هالك اال وجهه

-Allah katın“ ”وما عند هللا باق“ ”.Ancak, yüce ve cömert olan Rabbinin varlığı bakidir“ 40”واألكرام

dakiler ise bâkidir.”41 Kıdeminin yokluğunun imkânsızlığı hakkındaki görüş burada aynıdır.

Dördüncü sıfat, Allah'ın havadislerine zat, sıfat ve fiilleri bakımından benzememesidir. Bunun

manası Allah'ın zat, sıfat ve fiillerinde bir benzerinin olmamasıdır. Bunun delili şu ayettir: “ ليس

Onun bir benzeri yoktur.”42 O, eğer bir şeye benzemiş olsaydı benzediği şey gibi hadis“ كمثله شيئ

olurdu, Allah'ın hadis bir varlığa benzemesi, onun kadim oluşuna mani olduğundan, benzerinin

olmadığı anlaşılmaktadır. Mümâseletin müstahil olması onun muhalefetün lil havadis olmasını

gerekli kılar. Böyle olmazsa aralarında vasıta olmuş olurdu. Beşinci sıfat Allah'ın kıyam bi nef-

sihi olmasıdır. Bunun manası onun (hiçbir) mevcut olmadan var olduğu, Onun her şeyden müs-

tağni olduğu, kemal sıfatlarla muttasıf olduğu, noksan sıfatlardan münezzeh olduğudur. Bunun

delil şu ayetlerdir:

الحي االهو اله ال هللا ”“ veشيئ كمثله ليس ” 43ve“أحد كفوا له يكن ولم يولد لم و يلد لم الصمد هللا أحد هللا هو قل”

44“األرض في وما السموات في ما له نوم وال سنة تأخذه ال القيوم

Ayetinin مالعلي العظي .kısmına kadar وهو

Eğer O, var olmak için bir şeye ihtiyaç duysaydı hadis olurdu. Daha önce onun hudusunun

mümkün olmadığı bildirildi. Onun bir şeye ihtiyacının olması da aynı şekilde muhaldir. O her

şeyden müstağnidir. Eğer Allah bu özelliklerden birine sahip olursa onun hayat, ilim, irade, kud-

ret, sem', basar kelam gibi kendini ittisaf ettiği meânî sıfatlar ile sıfatlanması mümkün olmazdı.

Hâlbuki bu sıfatlar ile onu ittisaf etmek vaciptir. Cenabı Hak şöyle buyurmuştur:

وهو“ ve ” قدير شيئ كل على وهو“ ve ”يريد لما فعال“ ve ”عليم شيئ وهوبكل“ ve ”القيوم الحي هو اال اله ال هللا

“ تكليما موسى هللا وكلم“ ve ”البصير السميع

35 Hadid, 57/10. 36 Şura, 42/53. 37 Ankebut, 29/20. 38 Yunus, 10/4. 39 Kasas, 28/88. 40 Rahman, 55/27. 41 Nahl, 16/96. 42 Şura, 42/11. 43 İhlas, 112/1-4. 44 Bakara, 2/255.

Page 10: Yrd. Ahmet BARDAK - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D04083/2017_47/2017_47_BARDAKA.pdf · 2017-11-08 · Ahmet BARDAK Hakkari Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Temel İslam Bilimleri

Muhammed B. Aliş’in “Kur’anî Deliller İle Sünni Akideye Yaklaşım” Adlı Akâid Risalesinin

Tercümesi, Tahlili ve Bu Risale Bağlamında Eş’Arîliğin Sıfat Anlayışı

The Journal of Academic Social Science Yıl: 5, Sayı: 47, Haziran 2017, s. 112-130

121

Altıncı sıfat Allah'ın vahdaniyetidir. Bunun manası Allah'ın zatının iki veya daha fazla cüzden

mürekkeb ve mislinin de olmamasıdır. Onun sıfatının da misli yoktur. Hayatın mevsufu onun

hayatı gibi değildir, ilmi onunki gibi değil, kudreti, istemesi, görmesi kelamı da onunki gibi

değildir. Allah'ın hayat sıfatı ilmi, iradesi, kudreti, işitmesi, görmesi, kelamı tek bir sıfattır. Fiil-

lerinin tümü, hayır ve şer, ihiyârî ve ızdırârî olanların tümünün halıkı ve faili Allah'tır, onun

şeriki, yardımcısı da yoktur. Bunun delili şu ayetlerdir:

خالق من هل , وماتعبدون خلقكم وهللا , لفسدتا هللا اال الهة فيهما كان لو , شيئ كل خالق هللا , القهار الواحد, أحد هللا هو قل

.غيرهللا

Yedinci sıfat Hayat sıfatıdır. Bunun manası bu sıfatın ilim, irade, kudret, sem', basar ve kelam

sıfatları ile sıfatlanmasıdır. Onun hayatı başlangıçsız şekilde kadimdir, sonsuz olarak bakidir.

Aynı zamanda o ruh da değildir. Bu konunun delilleri olan ayetler şunlardır:

”شيئ كل خالق هللا“ ”القيوم للحي الوجوه وعنت“ ”القيوم الحي هو اال اله ال هللا الم “ ”القيوم الحي االهو اله ال هللا“

وهو“ ”عليم شيئ بكل وهو“ ”خلفهم وما أيديهن بين ما يعلم“ ”والشهادة الغيب عالم“ ”ويختار يشاء ما يخلق وربك“

“قدير شيئ كل على

Kadir, âlim ve muhtar olan ancak diri olandır. Çünkü hayat sahibi olması bu sıfatların ittisaf

edilmesine bağlıdır.

Sekizinci sıfat ilimdir. Bunun manası, caiz, mümkün veya müstahil olan tüm ma'dûm, tüm mev-

cudât, bu sıfat ile inkişaf eder ve açıklık elde ederler. Bunun delilleri şu ayetlerdir:

“ عليم شيئ بكل وهو“ ”والشهادة الغيب عالم“ ”خلفهم وما أيديهم بين ما يعلم

Eğer Allah, âlim olmazsa cahil olur, cahil olursa hadis olur ki O’nun hadis olması ve bilmemesi

muhaldir, bilakis ilminin olması ise vaciptir. Dokuzuncu sıfat iradedir. Bunun manası O, müm-

kini tahassus eder ki akıl onun varlığını ve yokluğunu tasdik eder. Mümkinin herhangi bir renkte

olması, belirli bir miktarda, sıcaklıkta, soğuklukta, yaşlıkta, kurulukta, kendine has bir nispette,

herhangi bir yönde olmaları mümkün olan durumlar buna örnektir. Bunun deli şu ayetlerdir:

وربك يخلق ما يشاء ويختار

45“Rabbin, dilediğini yaratır ve seçer.”

وما تشاؤون إالا أن يشاء اللا

“Âlemlerin Rabbi olan Allah dilemedikçe sizler bir şey dileyemezsiniz.”46

إناما أمره إذا أراد شيئا أن يقول له كن فيكون

“Bir şey yaratmak istediği zaman Onun yaptığı «Ol» demekten ibarettir. Hemen oluverir.”47

فعاال لما يريد

“Dilediği şeyleri mutlaka yapandır.” 48

أن يهديه يشرح صدره للسالمفم “ ن يرد اللا

“Allah kimi doğru yola iletmek isterse onun kalbini İslâm'a açar” 49

45 Kasas, 28/68. 46 Tekvir, 81/29. 47 Yasin, 36/82. 48 Buruc, 85/16. 49 Enam, 6/125.

Page 11: Yrd. Ahmet BARDAK - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D04083/2017_47/2017_47_BARDAKA.pdf · 2017-11-08 · Ahmet BARDAK Hakkari Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Temel İslam Bilimleri

Muhammed B. Aliş’in “Kur’anî Deliller İle Sünni Akideye Yaklaşım” Adlı Akâid Risalesinin

Tercümesi, Tahlili ve Bu Risale Bağlamında Eş’Arîliğin Sıfat Anlayışı

The Journal of Academic Social Science Yıl: 5, Sayı: 47, Haziran 2017, s. 112-130

122

فأراد ربك أن يبلغا أشداهما ويستخرجا كنزهما

“Rabbin, onların olgunluk çağına ulaşmalarını ve Rabbinden bir rahmet olarak definelerini

çıkarmalarını istedi. 50

يريد هللا بكم اليسر

“Allah sizin için kolaylık ister”51

Onuncu sıfat kudret sıfatıdır. Bunun manası her yokluğu ve mümkin varlığı yaratma sıfatıdır. Bu

ayetler örnek gösterilebilir:

قتدرا 52على كل شيء قدير وهو على كل شيء م 54وكان ربك قديرا 53 وكان اللا

On birinci sıfat, sem' sıfatıdır. Bunun manası her mevcudun vacib veya mümkin olsun renk, ses

veya zati olsun ancak bu sıfat sayesinde inkişaf etmesidir. Allah’ın işitmesi kulakla veya kulak

kanalıyla değildir. O karanlık bir gecede düz bir taşın üzerindeki kara bir karıncanın debelenme-

sini işitir. On ikinci sıfat basardır. Bunun manası inkişafi olmayan vacib, hadis, cisim, renk ses

veya bunun dışındaki şeyler bu sıfat sayesinde inkişaf edilir. Allah'ın görmesi göz veya gözbe-

beği veya bunlar dışındaki aletler ile değildir. Sem' ve basar ile ilgili “وهو السميع البصير” ayeti

delildir. On üçüncü sıfat kelamdır. Bunun manası vacib olsun caiz olsun muhal olsun, muhal

veya caiz olan ma'dum olsun her mevcuda delalet eder. Allah’ın kelamı kadim ve bakidir harf,

ses, cehr, sır, arabi, acemi, irab ve lahndan (hata) oluşmaz. Takdimi ve tehiri, tertibi ve azalması,

vakfı veya sükûtu, vaslı veya faslı başlangıcı veya sona ermesi yoktur. Bunun delili şu ayettir:

55تكليما موسى هللا وكلم

Muhammed (as)'a indirilmiş Kur'an, Musa'ya indirilmiş olan Tevrat ve İsa'ya indirilmiş olan

İncil’den ve diğer tüm peygamberlere indirilen kitaplardan farklıdır. Çünkü onlar harflerle, ses-

lerle, kendine has bir tertip ile Arapça veya Acemce, başlangıcı ve sonları olan cehre ve gizli

olmaya açık irap ve hataya maruzdurlar. Bunlar kadim kelam ile ilgili bazı şeylere delalet et-

mektedir. Yedinci sıfat olan hayat ve ondan sonraki tüm sıfatlarda inhisar olmadan bilâ teklif

görülmesi mümkündür. Hepsi kadim, baki, başlangıçsız, sonsuz herhangi bir örneği olmayan,

Allah'a has olan sıfatlardır. Bu on üç sıfat vahdaniyetinin olması için gereklidir. Bunlardan her-

hangi birinin yokluğunu akıl kabul etmez. Bunlar daha önce de ayrıntılı deliller ile öğrenildi.

Allah Teâlâ’nın bu mevcut ve nihayetsiz kemal sıfatlar ile muttasıf olarak bilinmesi gerekir.

Bunları Cenabı Hakk tafsili olarak öğretmiştir. Onların nihayetsiz olduğunu da öğretmiştir. Bun-

ların tümü onun tek olduğuna delildir ve tümü Allah'ın kemal oluşunun gereğidir. Bunlar Al-

lah'ın kemal oluşuna sebep olan şeyleri izale edip nefyetmeseydi nakıs olurdu ki nakıs olmak

onun için hudus olmasını gerekli kıldığından muhaldir. Bunun açıklaması daha önce geçmiştir.

Allah’ın on üç vacip sıfatına mukabil olarak detaylı delillerle müstahil olan on üç sıfatı vardır.

İlk müstahil sıfat ademdir. Bu, vücudun karşılığı olarak kullanılan bir kelimedir. Onun yokluğu-

nun imkânsız oluşu varoluşunun delilidir. Bunun açıklaması daha önce geçmişti. İkinci müstahil

sıfat hudustur ki bu kıdemin mukabilidir. Hudusun anlamı yokluktan sonra vücuda gelmesidir.

50 Kehf, 18/82. 51 Bakara, 2/185. 52 Bakara, 2/106. 53 Kehf, 18/45. 54 Furkan, 25/54.

Page 12: Yrd. Ahmet BARDAK - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D04083/2017_47/2017_47_BARDAKA.pdf · 2017-11-08 · Ahmet BARDAK Hakkari Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Temel İslam Bilimleri

Muhammed B. Aliş’in “Kur’anî Deliller İle Sünni Akideye Yaklaşım” Adlı Akâid Risalesinin

Tercümesi, Tahlili ve Bu Risale Bağlamında Eş’Arîliğin Sıfat Anlayışı

The Journal of Academic Social Science Yıl: 5, Sayı: 47, Haziran 2017, s. 112-130

123

Bunun mümkün olmaması kıdeminin vücubu konusunda izah edilmişti. Üçüncü müstahil sıfat

yokluğun, fenanın ve kesintinin olmaması ve onun vücudunun yokluk ile yer değiştirmemesidir.

Bu bekanın mukabilidir ve bunun müstahil oluşunun delili bekasının vücubu hakkında daha

önce geçen beyanlarıdır. Dördüncü müstahil sıfat havadis ile olan mümaseletidir. Zatında hadis

varlıklar gibi cisim, mürekkeb, hal olması veya bir mekânda veya zamanda bulunması, bakir

veya küçük olması benzerinin veya örneğinin olması gibi. Onun hayatının, ilminin, iradesinin,

kudretinin, işitmesinin, görmesinin ve konuşmasının havadisinki gibi olması. Fiillerinde onla-

rınki gibi bir müessiri olmaması ve onun mücerred kesbden hali olmaması gibi şeylerden Allah

Teâlâ münezzehtir, büyüktür. Bu sıfatlar Allah'ın havadislerine muhalif olduğu sıfatlardır. Onun

havadise benzememesinin delili onun muhalefetün lil havadis oluşu bahsinde geçmişti. Beşinci

müstahil sıfat onun var olmak için bir mucide ihtiyaç duyması ve onun varlığının sıfatı kendisi

ile vasf olunan bir mevsufa ihtiyaç duyması. Bu sıfat onun kıyam bi nefsihi sıfatının mukabili-

dir. Onun bir mucide ihtiyacının olmasının ve mevsuf olmasının müstahil oluşunun delili, onun

kıyamının kendi nefsinden olduğudur. Altıncı sıfat onun varlığının mürekkeb, bölünebilen,

uzun, geniş ve derinliğinin olmasıdır. Onun vücudunun bir benzerinin olmasıdır. Onun hayatının

artması yani iki veya daha fazla hayatının olması, ilminin teaddüd etmesi iki veya daha fazla

ilminin atması iki veya daha fazla iradesinin, kudretinin tekrar etmesi iki veya daha fazla işitme-

sinin oluşması veya meydana gelmesi iki veya daha fazla kelamının ortaya çıkması, iki kadim

kelamının veya daha fazlasının olduğu anlamına gelir ki bu sıfatlar Allah'ın dışındakilere verilen

sıfatlar ile benzemektedir. Allah’tan başka bir şeyin diğerine olan tesiri tabiatı veya kendinde

yaratılmış müstakil kuvveti Allah'ın yardımı sayesindedir. Ateş tabiatı gereği yakan değildir

çünkü onda bunu yaratma kudreti bulunmaktadır. Yakma fiilin yaratan Allah Teâlâ’dır. Eğer

ateşi yakmayan bir halde yaratmak isterse İbrahim (as)'da olduğu gibi yapar. Eğer Allah yak-

mak isterse çoğu kez şahit olunduğu gibi ateş olmadan yakar. Soğuk su tabiatı gereği değildir bu

kuvvet yaratılışında yoktur. Bunu içerken kanmayı suda yaratan Allah'tır. Allah dilerse kanmayı

susuz yaratır, dilerse de hastalarda olduğu gibi soğuk suyla beraber susuzluğu yaratır. Soğuğu

veya sıcağı setreden şey giyinmiş olmak değildir. Allah dilerse setri ısınmayı ve serinliği giyin-

meden yaratır. Veya giyinmeyi setr olmadan, ısınmayı soğukluk olmadan da yaratır. Yemek,

tabiatı gereği doyuran değildir, bunu yaratmaya muktedir değildir. Bilakis doyuran Allah'tır. O

dilerse doymayı yemeksiz yapar veya açlığı yemeğin bolluğuna rağmen yapar. Bıçak, zatı gere-

ği kesici değildir, buna muktedir değildir. Kesmeyi yaratan Allah'tır, bıçak değildir. O, dilerse

bıçağı kesmez hale getirir veya kesmeyi onsuz yapar. Duvarlar ve direkler üzerine bina edilmiş

semayı taşıyan şeyler değildir. Buna muktedir değiller. Allah semayı hiçbir şey olmadan taşıdığı

gibi onlarsız da semayı taşır. Yer, dağları, hayvanları ağaçları ve diğer tüm şeyleri taşıyan değil-

dir, buna muktedir değildir. Bütün bunların taşıyıcısı Allah'tır. Bütün bu normal sebeplerin tümü

ile kıyas edilirse Allah her şeyi yaratandır. Kim bunların başka şey üzerine tesirin tabiatı gereği

görürse kâfirdir veya kuvve olarak kendinde mahlûktur diye düşünürse fasıktır. Allah'ı ona mü-

essir olarak gören fakat sebepsiz yere sebebin yaratılmasını mümkün görmeyen veya aksini

düşünen kişi mümindir. Fakat onun peygamberlerin mucizelerini, evliyaların kerametlerini,

mucizelerin inkârını ve kerametlerin inkârını düşündüğü üzerine korkulur. Mucizeleri inkâr

küfürdür, kerametleri inkâr da fısktır. Sahih itikat akıbeti güvenilen itikad Allah’ın her ikisi üze-

rinde yani mucize ve keramette müessir olduğudur. O birini diğerinden farklı kılabilir. Bu sıfat-

lar tüm kısımlarıyla zat, sıfat ve fiilleriyle Allah’ın vahdaniyet sıfatına mukabildir. Bunun olma-

sının imkânsızlığı vahdaniyet sıfatında izah edilmiştir. Yedinci müstahil sıfat ölüm ve onun içer-

55 Nisa, 4/164.

Page 13: Yrd. Ahmet BARDAK - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D04083/2017_47/2017_47_BARDAKA.pdf · 2017-11-08 · Ahmet BARDAK Hakkari Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Temel İslam Bilimleri

Muhammed B. Aliş’in “Kur’anî Deliller İle Sünni Akideye Yaklaşım” Adlı Akâid Risalesinin

Tercümesi, Tahlili ve Bu Risale Bağlamında Eş’Arîliğin Sıfat Anlayışı

The Journal of Academic Social Science Yıl: 5, Sayı: 47, Haziran 2017, s. 112-130

124

diği manalardır. Uyku ve bayılma gibi. Bu sıfat Allah’ın hayat sıfatının mukabilidir. Müstahil

olmasının delili de hayat sıfatı işlenirken geçmişti. Sekizinci sıfat Allah’ın iradesi olmadan bir

şeyin illet ve tabiatı icadı ve yaratılmasının müstahil olmasıdır. Bu Allah’ın irade sıfatının mu-

kabilidir. Bunun mümkün olmaması Allah’ın iradesinin vücubiyeti konusunda verilmiştir. Do-

kuzuncu müstahil sıfat aciz ve bunla mümkün olan şeylerdir. Bu sıfat kudret sıfatının mukabili-

dir. Bunun müstahil oluşunun delili kudret delilinde izah edildi. Onuncu müstahil sıfat cehl ve

onu barındıran manadır. Zan, şek, vehm, gaflet, unutma, uyuma, bayılma, mevcud veya ma’dum

ile cinlenme gibi şeylerdir. Bu sıfatın mukabili ilimdir. Bunun müstahil oluşunun delili ilim

sıfatında geçti. On birinci sıfat O’nun sağır olması ve bu manaya gelen diğer şeylerdir. Sadece

yüksek sesleri işitmesi, mevcudat ve zatları göremeden sadece seslerini işitmesi gibi şeylerdir.

Bu sıfat sem’ sıfatının mukabilidir. Bunun müstahil oluşunun delili sem’ konusunda beyan edil-

miştir. On ikinci müstahil sıfat onun kör olması ve içerdiği manalardır. Kör gibi, gece ve gündüz

görmez oluşudur. Bu sıfat Allah’ın basar sıfatının mukabilidir. On üçüncü sıfat dilsiz ve lal olu-

şu ve içerdiği manalardır. Konuşamayan, dilsiz, sukut içinde olandır. Allah’ın kelamının yapısı

harflerle ve seslerledir. Bu sıfat Allah’ın kelam sıfatının mukabilidir. Bunun müstahil oluşunun

delili kelamın vücubu delilindedir. On üç tane Allah için müstahil sıfatı tafsilen delilleriyle tak-

dim ettim. Mükellef olan kişiler Allah Teâlâ hakkındaki noksan ve muhal olan sıfatları bilmesi

gerekir. Allah’ın vacib olan kemal sıfatlarının fertleri gibi Onunda fertlerinin nihayeti yoktur.

Bunların müstahil oluşu icmalidir. Bu, Allah’a ait bütün kemalin vücubunun delilleridir.

Allah hakkında caiz olan sıfatlar nihayetsizdir. Bunları içine alan şu kaidedir. Allah’ın

daha önce geçtiği gibi, her mümkün fiili yapması veya terk etmesi caiz olup ona mecbur değil-

dir. Kullar için salah veya aslah olsun Cenabı Hak kuluna bir ihsan olarak bu fiilleri yapar. Ku-

luna zarar verecek fiili yaratması onun için müstahil değildir. Bilakis bunu yaratması adaleti

hasebiyle onun için caizdir. Eğer o mülkünde malik ise mülkünü dilediği şekilde yapar. O, ima-

nı, taati, saadeti, afiyeti, zenginliği ve tüm nimetleri ihsanının bir fazlı olarak yaratır. O, mül-

künde bulunan ve mahlûku olan küfrü, masiyeti, sapkınlığı, hastalıkları, fakirliği adaleti icabı

yaratır. Cenabı Hak şöyle buyurmaktadır:

ذو الفضل العظيم يختص برحمته من يشاء واللا

“Rahmetini dilediğine özgü kılar. Allah büyük lütuf sahibidir ” 56

فال هادي له من يضلل اللا

“Allah kimi delalete düşürürse artık onu hidayete erdirebilecek kimse bulunamaz.”57

وربك يخلق ما يشاء ويختار

“Rabbin dilediğini yaratır ve tercih eder.”58

ال يسأل عما يفعل

“Allah, yaptığından sorumlu tutulamaz.”59

فعاال لما يريد

56 Âl-i İmrân, 4/74. 57 Araf 7/186. 58 Kasas 28/68. 59 Enbiya, 21/23.

Page 14: Yrd. Ahmet BARDAK - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D04083/2017_47/2017_47_BARDAKA.pdf · 2017-11-08 · Ahmet BARDAK Hakkari Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Temel İslam Bilimleri

Muhammed B. Aliş’in “Kur’anî Deliller İle Sünni Akideye Yaklaşım” Adlı Akâid Risalesinin

Tercümesi, Tahlili ve Bu Risale Bağlamında Eş’Arîliğin Sıfat Anlayışı

The Journal of Academic Social Science Yıl: 5, Sayı: 47, Haziran 2017, s. 112-130

125

“Dilediğini yapan yalnız O’dur.”60

يضل من يشاء ويهدي من يشاء

“Allah dilediğini sapkınlık içinde bırakır, dilediğini de doğru yola iletir.” 61

Canâb-ı Hakk’ın itaat eden kuluna azap etmesi aklen mümkündür. Çünkü o adildir. Çünkü o

taati ve iktisabını ondan faydalanmadığı halde yaratanıdır. Ondan Allah’ın kendi yarattığı ve

muvaffak kıldığı kulu yararlanmaktadır. Günahkâra sevap verebilir, çünkü O faziletlidir, yüce-

dir, o masiyeti iktisabını onun zararından etkilenmeden yaratır. Ondan Allah’ın adaleti gereği

kendi yarattığı ve iktisabı ile zelil kıldığı kul zarar görür. Cenabı Hak şöyle buyurmaktadır:

داوال يظلم ربك أح

“Rabbin kimseye zulmetmez.”62

م للعبيد وما ربك بظالا

“Rabbin kullarına zulmedici değildir.”63

فيغفر لمن يشاء ويعذب من يشاء

“Dilediğini bağışlar, dilediğine azap eder.” 64

بعزيز ن يشأ يذهبكم ويأت بخلق جديإ د وما ذلك على اللا

“Allah dilerse sizi yok edip yerinize yeni varlıklar getiri. Allah’a göre bu zor bir şey değildir.”65

ال يسأل عما يفعل

“Allah, yaptığından sorumlu tutulamaz.” 66

وجوه يومئذ ناضرة إلى ربها ناظرة

“Ogün bir kısım yüzler rablerine bakarak mutlulukla parıldayacaktır.” 67

Kitapların indirilmesi peygamberlerin insanlara onlara indirileni açıklayıcılar olarak gönderil-

mesi, itaatkârları müjdelemeleri, isyankârları uyarmaları içindir. Allah Teâlâ şöyle buyurdu:

اب بالحق مصدقا لما بين يديه وأنزل التوراة واإلنجيل من قبل هدى للناس وأنزل الفرقاننزل عليك الكت

“O sana kitabı gerçeğin ta kendisi ve öncekileri doğrulayıcı olarak indirmiştir. Daha önce insan-

lara doğru yolu göstermek üzere Tevrat ve İncili indirmişti.”68

الاذي أنزل على عبده الكتاب الحمد للا

“Hamd, kuluna kitap indirmiş olan Allah’adır.” 69

60 Buruc, 85/16. 61 Fatır, 35/8. 62 Kehf, 18/49. 63 Fussilet, 41/46. 64 Bakara 2/284. 65 İbrahim 14/19-20. 66 Enbiya, 21/23. 67 Kıyame, 75/22-23. 68 Âl-i İmrân, 3/3. 69 Kehf, 18/1.

Page 15: Yrd. Ahmet BARDAK - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D04083/2017_47/2017_47_BARDAKA.pdf · 2017-11-08 · Ahmet BARDAK Hakkari Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Temel İslam Bilimleri

Muhammed B. Aliş’in “Kur’anî Deliller İle Sünni Akideye Yaklaşım” Adlı Akâid Risalesinin

Tercümesi, Tahlili ve Bu Risale Bağlamında Eş’Arîliğin Sıfat Anlayışı

The Journal of Academic Social Science Yıl: 5, Sayı: 47, Haziran 2017, s. 112-130

126

ل الفرقان على عبده ليكون للعالمين نذيرا تبارك الاذي نزا

“Âlemlere uyarıcı olsun diye kuluna Furkan’ı indiren Allah cömerttir.”70

رسال مبشرين ومنذرين

“Müjdeleyen ve uyaran peygamberler gönderdik.” 71

وأرسلناك للنااس رسول

“İnsanlara peygamberler gönderdik.”72

هو الاذي أرسل رسوله بالهدى ودين الحق ليظهره على الدين كله

“Bütün dinlerin üzerindeki yerini alsın diye resulünü doğru yol rehberi ve hak din ile gönderen

O’dur.” 73

زنا بثالث إذ أرسلنا إليهم اثنين فكذابوهما فعزا

“Biz kendilerine iki kişi göndermiştik ama ikisini de yalancılıkla itham ettiler. Bunun üzerine

üçüncüsüyle destekledik.” 74

إناا أرسلنا إليكم رسوال شاهدا عليكم كما أرسلنا إلى فرعون رسول

“Doğrusu Firavuna bir elçi gönderdiğimiz gibi size de hakkınızda tanık olacak bir peygamber

gönderdik.”75

إناا أرسلنا نوحا إلى قومه أن أنذر قومك

“Biz Nuh’u kavmini uyar diye gönderdik.” 76

انا انزلناه في ليلة القدر

“Biz Kur’an’ı kadir gecesinde indirdik.” 77

إنا أنزلناه في ليلة مباركة انا كنا منذرين

“Biz, onu mübarek bir gecede indirdik, biz daima uyarmaktayız.”78

Peygamberlere (a.s) gelince; Allah onları müjdeleyici, uyarıcı olarak mucizelerle destekleyerek

gönderdi. Onlar apaçık ayetler, deliller, burhanlar, tasdik, iman, adalet ve ihsan ile geldiler. Ne

getirdilerse ve haber verdilerse, o haktır, doğrudur. Onların, bundan sapmaları ve çıkmaları caiz

değildir. Onlar, iman ve taati emrettiler, azaptan küfre ve maiyet üzerine intikam almaktan sa-

kındırdılar. Sonra Allah, risaleti kullarından seçtiği, nebisi, seçkin kulu peygamberlerin efendisi,

sonuncusu, Âlemlerin Rabbinin resulü hidayet imamı, verâ nebisi, şaşkınları ve hayrette kalan-

ları kurtaran rahmet nebisi, Allah’ın ona has kıldığı büyük şefaati ile bütün yaratılmışları sıkın-

tıdan kurtaran efendimiz Muhammed (as) ile sonlandırdı. Her bir resulünü haddi aşmış ümmeti-

ni uyarmak için onların mahir olduğu türden harikulade mucizeler ile destekledi. Buna örnek

70 Furkan, 25/1. 71 Nisa, 4/165. 72 Nisa, 4/79. 73 Fetih, 48/28. 74 Yasin, 36/14. 75 Müzemmil, 73/15. 76 Nuh, 71/1. 77 Kadir, 97/1. 78 Duhan, 44/3.

Page 16: Yrd. Ahmet BARDAK - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D04083/2017_47/2017_47_BARDAKA.pdf · 2017-11-08 · Ahmet BARDAK Hakkari Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Temel İslam Bilimleri

Muhammed B. Aliş’in “Kur’anî Deliller İle Sünni Akideye Yaklaşım” Adlı Akâid Risalesinin

Tercümesi, Tahlili ve Bu Risale Bağlamında Eş’Arîliğin Sıfat Anlayışı

The Journal of Academic Social Science Yıl: 5, Sayı: 47, Haziran 2017, s. 112-130

127

Hz. Musa (as) sihirbazlar zamanında Allah onu asa ve yed-i beyzâ, denizi yarmak ve suyu taştan

çıkarmak türünden şeyler ile destekledi. Onun zamanının akıllıları bunun onların adetlerinin

dışında bir şey olduğunu bunun ancak kendine güç yetirilemeyen kendisi kadir olan bir şeyden

sadır olduğunu bildiler. İsa (as) doktorların zamanında Cenabı Hak, ölüleri diriltmek, körleri ve

cüzzamlıları iyileştirmek ve bunun dışındaki şeylerle destekledi. Zamanının ileri gelenleri bu-

nun onların adetlerinin dışında bir şey olduğunu, bunun ancak kendine güç yetirilemeyen kendi-

si kadir olan bir şeyden sadır olduğunu bildiler. Allah, Muhammed’i (as) lügat ve kâhinlerin

güçlü olduğu zamanda gönderdi. Allah onu “insanlar ve cinler bir araya gelse birbirlerini des-

tekleseler de bunun mislini getiremezler” dediği Kur’an ile desteklemiştir. Allah’ın Nebi’si salat

ve selam üzerine olsun onlara daha önceki ve şu andaki hallerini haber veriyor, onlara saatler

boyunca âlemlerin rabbinin kelamından haberleri olmayanlara açıklıyordu. Ta ki ileri gelen akıl

sahipleri bunun onların adetleri dışında kendisine güç yetirilemeyen kadir olan ve yarattıklarının

kelamına benzemeyen bir şeyden çıktığına iman ettiler. Onlardan azabı hak edenler dışında Ona

iman ettiler ve tabi oldular. Onlar tüm sözleri ile doğru olmak zorundadırlar. Şer’i olsun veya

sıradan olsun fark etmez. Mucize Allah’ın risalet davasında muarızlarında onun konumunda

olmayan normal şeylerden farklı olarak yarattığı bir şeydir. Allah “kulum, Kur’an’ın nüzulü,

parmaklarının arasından su çıkarması, bulutun gölgelemesi, taşların tesbihi, ağacın yürümesi ve

şakk-ı kamer ile ona tebliğ edilen şey ile beni doğruladı” diye buyurdu. Onların ismet sıfatına

sahip olmaları gerekir. Allah, onların küçük ve büyük günahlara karşı kalplerini ve bedenlerin

korudu. Bunun delili şudur ki Allah onlara özel olmayan fiil ve sözlerde uymamızı bize emretti.

Peygamberimiz Hz. Muhammed hakkında Allah şöyle buyurdu: “ فاتابعوني يحب بكم قل إن كنتم تحبون اللا

ي “ de ki eğer siz Allah’ı seviyorsanız bana tabiî olun”79“ ”اللا سول النابيا األم ,Onlar“ ”الاذين يتابعون الرا

yanlarındaki Resule, o ümmî peygambere uyan kimselerdir.”80 “أسوة حسنة ”لاقد كان لكم في رسول اللا

“And olsun ki, sizin için, Resulullah (Allah'ın Elçisi) en güzel örnektir.”81 “ ال يأمر بالفحشاء ”إنا اللا

“Allah fenalığı emretmez.”82 “سول فخذوه وما نهاكم عنه فانتهوا اكم الرا -Peygamber size ne verir“ ”وما آت

se onu alın, sizi neden menederse ondan geri durun”83 Onların emredildiği şeyleri halka tebliğ

etmeleri gerekir. Bunun delili şu ayetlerdir: “ سول بل أيها ٱلرا ـ بك وإن لام تفعل فما بلاغت ي غ مآ أنزل إليك من را

-Ey Peygamber! Rabbinden sana indirileni tebliğ et, eğer bunu yapmazsan O'nun elçili“ ”رسالته

ğini yapmamış olursun.”84 “ ئك ول إنا الاذين يكتمون ما أنزلنا من البين ات والهدى من بعد ما بيانااه للنااس في الكتاب أ

عنون يلعنهم ويلعنهم الالا اللا ” “İndirdiğimiz açık delilleri ve hidâyet yolunu -kitapta onu insanlara

apaçık göstermemizden sonra- gizleyenler yok mu, işte onlara hem Allah hem de bütün lânet

ediciler lânet eder.”85

Peygamberlerin yalan söylemeleri müstahildir. Bunun delili onların sıdk olmaları hakkındaki

deliller ile aynıdır. Onların zahir veya batın, küçük veya büyük fısk ve isyan göstermelerinin

müstahil olmasıdır. Bunun delili onların ismet sıfatı ile ilgili deliller ile aynıdır. Onların halk

için tebliğe emredildikleri şeyi gizlemeleri müstahildir. Bunun deli tebliği delili ile aynıdır. Bu

üç muhal sıfat resullerin tümü içindir. Onların beşeri tüm sıfatlara sahip olmaları onların yüce

sıfatlarına bir noksanlık getirmez. Yemeleri, içmeleri, acıkmaları, susamaları, idrarları, büyük

abdest bozmaları, ihramsız iken cimaları, uyumaları, dalgınlıkları, unutmaları, çarşıda yürüyüp

alış veriş yapmaları, ticaret yapmaları, şerefli meslekler edinmeleri, hastalanmaları gibi şeyler.

79 Âl-i İmrân, 3/31. 80 Araf, 7/157. 81 Ahzab, 33/21. 82 Araf, 7/28. 83 Haşr, 59/7. 84 Maide, 5/67.

Page 17: Yrd. Ahmet BARDAK - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D04083/2017_47/2017_47_BARDAKA.pdf · 2017-11-08 · Ahmet BARDAK Hakkari Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Temel İslam Bilimleri

Muhammed B. Aliş’in “Kur’anî Deliller İle Sünni Akideye Yaklaşım” Adlı Akâid Risalesinin

Tercümesi, Tahlili ve Bu Risale Bağlamında Eş’Arîliğin Sıfat Anlayışı

The Journal of Academic Social Science Yıl: 5, Sayı: 47, Haziran 2017, s. 112-130

128

Bunun delili onların bu şeylerle muttasıf olmalarının sebebi ya ecirlerinin çoğaltmak ya da üm-

metlerine teşriî kılmak, onları bu işleri yapmakla dünyada teselli etmek içindir. Ya da tüm bunla-

rın Allah katında kıymetsiz olduğuna vurgu yapmak içindir. Bu fiiller ahiret diyarında Allah’ın

salih kulları ve peygamberleri için bir karşılığı bulunmamaktadır.

Melekler hakkında iman gereklidir ki onlar nurdan yaratılmıştır, yeme ve içmeleri yoktur, uyu-

mazlar, erkek ve dişilikleri yoktur, masum olup Allah’a emrettiği şeylerde isyan etmezler, kendi-

lerine emredileni yaparlar, dünyadaki yerleri semavattır, yeryüzüne Allah’ın emri ile inerler.

Ahiretteki yerleri cennettir. Cinler ateşten yaratılmışlar, yemez içmezler erkek ve dişileri vardır.

İman eden ve kâfirleri vardır, insanlar gibi teklif ile mükelleftirler. Cennetin yüce bir cihette

yaratılmış olduğuna iman etmek gereklidir. Ona, müminler girip, nihayetsiz, ebedi ve daimi

olarak ölmeden kalacaklardır. Cehennem süfli bir cihetle yaratılmıştır. Kâfirler orada nihayetsiz,

amaçsız, ebedi ve daimi olarak kalacaklardır. İnsan ve onun dışındaki hayvanlar, cinler, melek-

ler Allah’ın onlar için annesinin karnında cenin iken takdir ettiği vakit tamamlanıncaya kadar

ölmezler. Ölünce Azrail (as) Allah’ın emriyle ruhları kabzeder, onun meleklerden oluşan yar-

dımcıları vardır. Herkes ölmeden önce cennette veya cehennemde kalacağı mekânını görür. O

defnedilince kabir onu sıkıştırır ta ki kemikleri ayrılır. Allah ona ruhunu işitmesini, görmesini

geri verir ona iki melek göndererek ondan dinini, ilahını, nebisini sorarlar. Mümin onlara “Allah

rabbim, Muhammed Allah’ın kulu ve elçisidir, bize açık deliller ve hidayet ile geldi biz ona

iman edip tabi olduk” der. İki melek ona “salih olarak uyu öğrendik ki sen müminsin” der. Kabri

Allah’ın dilediği kadar genişler, kabri nur ile güzel kokular ile dolar. Bu durum İsrafil (as) sura

ikinci üfürüşüne kadar devam eder. Allah onu diriltir ve hesap için daha büyük bir mahşere gön-

derir. Allah’ın lütuf gösterdiği kişiyi örtüsü ile örter, ona kimsenin görmediği günahlarını göste-

rir, sonra onu affeder ve onu cennete gönderilmesini emreder. Allah kızdığı kişiyi mahşerdeki

halkın yanında rezil eder ve münadiye onun günahlarını seslenmesini emreder. Mahşerde bir

mizan vardır ki bunun iki kefesi vardır, birisi nurdandır onunla hasenatları tartılır. Diğeri ise

zulmettendir, onunla kötülükleri tartılır.

Bununla kulların amelleri tartılır. Allah Teâlâ şöyle buyurdu:

ن خردل أتينا بها و ونضع الموازين ال كفى بنا حاسبينقسط ليوم القيامة فال تظلم نفس شيئا وإن كان مثقال حباة م

“Biz kıyamet günü için adalet terazileri kurarız; artık kimseye hiçbir şekilde haksızlık edilmez.

Yapılan, bir hardal tanesi kadar dahi olsa, onu getirir ortaya koyarız. Hesap görücü olarak biz

yeteriz.”86

فمن ثقلت موازينه فأولئك هم المفلحون ومن خفت موازينه فأولئك الذين خسروا أنفسهم بما كانوا بآياتنا يظلمون

“Artık kimin tartıları ağır gelirse işte onlar kurtuluşa erenlerdir. Kimin de tartıları hafif gelirse

işte onlar, ayetlerimize karşı haksızlık ettiklerinden dolayı kendilerini ziyana sokanlardır.”87

Mahşerde izdiham gerçekten artar insanların tümü ilkinden sonuncusuna kadar bir mahalde

toplanır, yedi gök melekleri etraflarında yedi saf halinde durur. Safın ardında güneş onlara yak-

laşır onları karşılar. Bu an dünyada dördüncü semadadır. Sırtı ile yerin karşısındadır. İnsanların

terleri bedenlerinden akar, ta ki yeri miller boyu doldurur. İnsanlar amellerine göre ayrılır. Bir

85 Bakara, 2/159. 86 Enbiya, 21/47.

87 Araf, 7/8-9.

Page 18: Yrd. Ahmet BARDAK - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D04083/2017_47/2017_47_BARDAKA.pdf · 2017-11-08 · Ahmet BARDAK Hakkari Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Temel İslam Bilimleri

Muhammed B. Aliş’in “Kur’anî Deliller İle Sünni Akideye Yaklaşım” Adlı Akâid Risalesinin

Tercümesi, Tahlili ve Bu Risale Bağlamında Eş’Arîliğin Sıfat Anlayışı

The Journal of Academic Social Science Yıl: 5, Sayı: 47, Haziran 2017, s. 112-130

129

kısmının kulak memelerine kadar ulaşır, bir kısmına hiçbir şey ulaşmaz o arşın gölgesindedir.

Şefaatin olduğuna iman gereklidir. Bu peygamberimiz Muhammed b. Abdillah b. Abdilmuttalip

b. Hişam’a has şefaati uzmâdır. Onun bayanına göre insanların mahşerdeki beklentisi uzayınca

sıkıntıları artar kendilerini bu mahşerden veya ateşten kurtarmak için şefaat edecek birini talep

ederler. Âdem (as) a giderler ona: “sen beşerin babasısın Allah seni elleriyle yarattı meleklere

sana secde etmesini emretti Allah’a bizi buradan kurtarması için Allah katında şefaat et” diye-

cekler. Âdem “Allah bugünkü öfkesi kadar daha önce öfkelenmemişti ona karşı bende korku

oldu şefaate cüret edemem “nefsim nefsim” Nuh’a gidiniz o size şefaat etsin” der. Nuh (as)’ a

giderler ona: “sen Âdem’den sonraki ilk resulsün. Risaletin geneldir, makamın yücedir Allah’tan

bizim için şefaat dile” Nuh (as) onlara Âdem (as)’ın dediklerini söyler onlara İbrahim (as) ı

gösterir. İbrahim (as) a giderler ona derler ki: “sen Halilullahsın Allah’tan bizim için şefaat et”

İbrahim (as) da aynı şekilde cevap verir. Onlara Musa (as) ı gösterir. Onlar Musa (as) a : “sen

kelimullahsın bize Allah katında şefaat dile” derler. Musa (as) da aynı cevabı verir. Onlara İsa’yı

(as) gösterir. İsa’ya (as) giderler ona: “sen ruhullahsın bize Allah katında şefaat dile” derler. O

da Efendimiz Muhammed’i (as) gösterir. Ona giderler, O: “ben bunun için varım” bir müddet

secde eder Allah ona “başını kaldır şefaat et, şefaat edilecektir” de! sen dinleneceksin. Sonra

başını kaldırır daha önce kimsenin hamd etmediği, Allah’ın ona öğrettiği şekilde Allah’a hamd

eder. Mahşerdekilere oradan ayrılmaları için şefaat eder, evvelkiler ve sonrakiler ona hamd

ederler.

Sırata iman gereklidir. O cehenneme ulaşan bir köprüdür. Uzunluğu üç bin senedir. Bini çıkış,

bini iniş, bini de istivadır. Kıldan daha ince kılıçtan daha keskindir, yanlarında dikenler vardır ki

bunların sayısını onu yaratan Allah’tan başkası bilemez. Üzerinden geçenleri işlediği amellere

göre yakalamaya çalışır. Bazıları sert bir rüzgâr gibi geçer, bazıları parlayan bir şimşek gibi

bazıları güçlü bir at, bazıları akarcasına, bazıları da diz çökerek geçecekler. Mahşerde nebimize

havzın olduğuna inanmak vaciptir. Uzunluğu ve genişliği bir aylık mesafedir, aynı şekilde suyu

sütten daha beyaz, tadı baldan daha tatlı, taslarının sayısı yıldızların adedincedir. Kim ondan bir

kez içerse ondan sonra ebediyen susamaz. Cennet ehlinin cennette, cehennem ehlinin de cehen-

nemde kalacağı, günahkâr müminlerin ondan çıkartılacağına ölümün onlara koç şeklinde gelip

cennet ve cehennem arasında kesileceğine cennet ehline şöyle nida edileceğine “ey cennet ehli

ebedi olarak ölmeden kalın”, onların sevinçlerinin artacağına “ey cehennem ehli ebedi olarak

orada ölmeden kalın” diyeceğine ve hüzünlerinin ve inlemelerinin artacağına iman etmek vacip-

tir. Bütün bunlar Peygamberimiz Muhammed’in (as) haber verdiği şeylerdir. Akıl buna cevaz

verir ve buna iman etmek vecibedir. Bahsettiğimiz bu akideler iman üzerine itikadı belirlemek-

tedir. Bunları bilmeyen mükellef cehennemde kalmaktan kurtulamaz. Allah sübhanehu en iyisini

bilir efendimiz Muhammed (as) ve onun ashabına salat ve selam olsun.

SONUÇ

Muhammed Aliş ele aldığı Kur’anî Deliller ile Sünni Akideye Yaklaşım adlı risalesinde genel

olarak Eş’arî kelam anlayışının itikadi görüşlerini aktarmaktadır. Özellikle sıfatlar konusundaki

yaklaşımı bu mezhebin görüşünü yansıtmaktadır. Husun-kubuh ve kulların fiilleri konusunda da

durum aynıdır. Bazı konularda Eş’arîlik ile teferruat sayılabilecek şekilde farklı düşünmektedir.

Eş’arî mezhebince Peygamberlerin sıfatlarından sayılan fetânet ve emanetin bu risalede bahse-

dilmemiş olması buna örnektir. Yazar bu iki sıfatı diğer sıfatlar içerisinde mündemiç olarak

görmektedir. Bunun dışında meâd ile ilgili konularda da farklı bir düşünceye sahip değildir.

Özellikle rü’yetullahı ve peygamberlerin şefaatini kabul etmesi konularında Eş’arî düşüncesine

paralel düşündüğü gözlenmektedir.

Page 19: Yrd. Ahmet BARDAK - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D04083/2017_47/2017_47_BARDAKA.pdf · 2017-11-08 · Ahmet BARDAK Hakkari Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Temel İslam Bilimleri

Muhammed B. Aliş’in “Kur’anî Deliller İle Sünni Akideye Yaklaşım” Adlı Akâid Risalesinin

Tercümesi, Tahlili ve Bu Risale Bağlamında Eş’Arîliğin Sıfat Anlayışı

The Journal of Academic Social Science Yıl: 5, Sayı: 47, Haziran 2017, s. 112-130

130

KAYNAKÇA

Aliş, el-Allâmetu’l-Hibr el-Bahr el-Fehhâme eş-Şeyh Muhammed el-Mâlikî, (1911), Takrîbu’l-

Akâidi’s-Sünniyye bi’l-Edilleti’l-Kur’âniyye, Birinci Baskı, Matbaatu’l-Cemâliyye, Mı-

sır.

Amidi, İmam Seyfuddin, (2004), Ebkâru’l-Efkâr fÎ Usûliddin (Thk.; Ahmed Muhammed el-

Mehdi), I. cilt, Kahire.

Bakillani, el-Kâdî Ebi Bekr Muhammed b. et-Tayyib (1987), Temhîdu'l-Evâil ve Telhîsi'd-Delâil

(Tahk.; Eş-Şeyh İmadu'd-Din Ahmed Haydar, Müessesetü'l-Kütübi's-Sekafiyye, Beyrut.

Beydavi, Kâdî Nasiru'd-Din, (1991) Tevâliu'l-Envâr Min Metâlii'l-Enzâr, (Thk. Abbas Süley-

man), Daru'l-Ciyl, Beyrut.

Cürcânî, Allame Ali b. Muhammed eş-Şerif (t.siz.), Mu’cemu’t-Tarîfât, (Thk. Muhammed Sıd-

dık el-Minşâvî), Daru’l-Fadîle, Kahire.

______, Şerhu’l-Mevâkıf, (1998) Dâru’l-Kütübi’l-İlmiyye, Beyrut.

Cüveynî, İmamul Haremeyn, (1969), eş-Şâmil fî Usûli'd-Dîn, (Tahk. Ali Sami Neşşar), İskende-

riyye.

______, (1950), Kitabu'l-İrşâd, (Thk. Muhammed Yusuf Musa, Ali Abdulmunim Abdulhamid,

Mektebetu'l-Hanci, Mısır.

El-Hamd, Muhammed İbrahim, (2006), Mustalahâtun fî Kütübi’l-Akâid, Daru İbn-i Hüzeyme,

Riyad.

Eş’arî el-İmam eş-Şeyh Ebi Hasan Ali b. İsmail b. Abdillah b. Ebi Musa, (t.siz), el İbâne an

Usûli Diyâne, Daru ibni Zeydun, Beyrut.

______, (1952), el-Luma fi’r-Reddi alâ Ehli’z-Zeyğ ve’l-Bida,’ Beyrut.

______, (1950), Makâlâtu’l-İslamiyyîn, Kahire.

Gölcük, Şerafettin, Toprak, Süleyman, (2014), Kelâm Tarih Ekoller Problemler, Tekin Kitabevi,

Konya.

Harpûtî, Abdullatif, (2016), Tenkîhu’l-Kelâm fî Akâidi Ehli'l-İslam, Kelâm İlmine Giriş, (Haz.

Fikret Karaman), Çelik Yayınevi, İstanbul.

Îci, Adudullahi ve'd-Din el-Kâdî Abdurrahman Ahmed, (t.siz), el-Mevâkıf fî ilmi'l-Kelâm, Ale-

mu'l-Kutub, Beyrut.

İzmirli, İsmail Hakkı, (1341), Yeni İlmi Kelâm, II, İstanbul.

Kılavuz, A Saim, (1989), Diyanet İslam Ansiklopedisi (DİA), “akaid” maddesi, , C.II, 212-216,

Ankara.

Teftazânî, Sa’duddîn, (2010), Şerhu’l-Akâid (Haz. Süleyman Uludağ), Dergâh Yay., İstanbul.

Topaloğlu, Bekir, Yavuz, Y. Şevki, Çelebi, İlyas, (2015), İslam’da İman Esasları, DİB Yayınları,

Ankara.

Yüksel, Emrullah, (2014), Sistematik Kelâm, İz Yay., İstanbul.

Zâhure, İlyas, (1897), Kitâbu Mirâti’l-Asri fi Tarih ve Rusûmu Ekâbir’i-Ricali Limısr, I, Mat-

baatu’l-Umûmiyye, Kahire.http://feqhweb.com/vb/t6233.html#ixzz4VXttuC1Z