Yıl: 2010 I Kasım - Aralık I Sayı: 6 ISSN 1302-040X · 2012. 4. 20. · 2010 Temmuz ve Ağustos...

60
Yıl: 2010 I Kasım - Aralık I Sayı: 6 ISSN 1302-040X 86. Yıl Araç Dereyayla Kastamonu

Transcript of Yıl: 2010 I Kasım - Aralık I Sayı: 6 ISSN 1302-040X · 2012. 4. 20. · 2010 Temmuz ve Ağustos...

  • Yıl: 2010 I Kasım - Aralık I Sayı: 6 ISSN 1302-040X

    86. Yıl

    Ara

    çD

    ere

    yayla

    Kasta

    monu

  • Hadi CANBAZe-posta: [email protected]

    KAPAK FOTOĞRAFLARIRüknettin TEKDEMİR

    YAYIN KURULU

    Doç. Dr. Sezgin ÖZDENDoç. Dr. Oktay YILDIZ

    Dr. Mehmet Ali BAŞARANSerkan AYKUT

    Yrd. Doç Dr. Cihan ERDÖNMEZ

    Prof. Dr. İsmet DAŞDEMİR

    TÜRKİYE ORMANCILAR DERNEĞİTUNA CAD. NO: 5 96410 KIZILAY/ANKARA

    Yıl: 2010 I Kasım - Aralık I Sayı: 6 I Cilt: 87 I

    Dr. MURAT ALAN

    [email protected]ç. Dr. SEZGİN ÖZDEN

    TÜRKİYE ORMANCILAR DERNEĞİTARAFINDAN İKİ AYDA BİR YAYIMLANIR.

    www.ormancilardernegi.org

    [email protected]@ormancilardernegi.org

  • Orman ve Av Kasım - Aralık 2010

    1

    EDİTÖRDEN

    2010 yılını acı tatlı anılarıylageride bırakıp 2011 yılına girmişb u l u n u y o r u z . O r m a n c ı l ı kaçıs ından pek de par laksayılmazdı 2010. Ormanlara vedoğal kaynaklara karşı girişimlerartarak devam etti. Hidroelektriksantraller, madenler, üçüncü

    köprü, OGM tesislerinin elden çıkarılması derkenyaklaşan genel seçimlerle 2B sorunu da yine karşımızda.Görünen o ki gelen gideni yine aratacak. Gelen gideniaratmasın diyerek Derneğimiz öncülüğünde birçok siviltoplum örgütü tarafından kurulan “

    OSB” çalışmalarına tekrar başladı.OSB'nin ormanlara karşı yapılmak istenen eylemleritopluma duyurmak için kaleme alınan bildirisini sayfa17'de bilgilerinize sunuyoruz. 2010 yılının bu sonsayısında da bu sorunlara değinen yazılarlakarşınızdayız.

    Yücel Çağların vehakkındaki geniş tahlili ve çözüm

    önerilerini sunduğu yazıları bu sayının ilk iki tematikyazısı.

    Bu sayıda Doç. Dr. Fikret T. Işık tarafından kaleme alınanve

    Sadettin Güler ile K. Hale Orhan tarafından hazırlanan

    isimli bilimselmakalelere de yer veriyoruz. Ayrıca sayfa 20'de Prof. Dr.Cantürk Gümüş'ün Prof. Dr. Cemil Ata'nın bilimsel birtoplantıda sunduğu bildirisine karşı yazdığı bilimseleleştiriyi de bulabilirsiniz. Bilimsel yazılardan bir diğeri deProf. Dr. Abdi Ekizoğlu ve Tezcan Yıldırım tarafındanhazırlanan “

    Düzenli olarak yayımlamayı planladığımız söyleşilerin busayıdaki konuğu Halil Nejat Kayın ağabeyimiz. SöyleşiyiDr. Murat Alan, Hülya Kılıç'ın yardımıyla gerçekleştirdi.Meslek tarihimize ışık tutan bu söyleşiyi ilgiyleokuyacaksınız. Bu sayıdan itibaren Ahmet Demirtaştarafından hazırlanan Ormancılık Tarihinden isimli birköşeye başlıyoruz. Sayın Demirtaş tarihsel belgeleredayanarak ormancılık tarihi yazınına katkıda bulunacak.

    Dr. Cihan Erdönmez tarafından hazırlanan ve büyük ilgigören Doğa ve Kültür köşemizin bu sayıdaki konuğuormancı, akademisyen ve şair olan Prof. Dr. OsmanGökçe. Her ormancı biraz sanatçıdır aynı zamanda.Bazıları bu yönlerini keşfetmişler ve geliştirmişler. SayınGökçe de onlardan biri. Zaman zaman sanatçı kimliğiyleöne çıkmış meslektaşlarımıza da bu sayfalarda yervereceğiz.

    Dergimizde önemli bir boşluğu dolduran arkadaşlarımızCemal Gültekin ve Kaan Özkazanç da bu sayıda yine çokiyi tanımadığım flora ve fauna örnekleriyle bizitanıştırıyor.

    2011'in tüm üyelerimize ve ormancılığımıza iyiliklerigetirmesi dileğiyle...

    Doç. Dr. Sezgin Özden

    Ormanlarımıza SahipÇıkalım Birliği

    2B Tabiatı ve Biyolojik ÇeşitliliğiKoruma Yasa Tasarısı

    Orman Ağaçları Islahında Genomik Seleksiyon

    Burdur Yöresi Fıstıkçamı (L.)Ağaçlandırmaları Ve BuAlanlar İçin Gövde Hacim Tablosu

    Orman Ürünleri Endüstri PolitikasındakiGelişmeler

    İÇİNDEKİLER

    Editörden Doç Dr. Sezgin ÖZDEN

    Başyazı

    Haberler

    Basın Bildirisi

    OSB Bildirisi

    Burdur Yöresi Fıstık Çamı ( L.)Ağaçlandırmalarıve Bu Alanlar İçin Gövde Hacim Tablosu

    Pinus pinea

    Orm. Yük. Müh. Sadettin GÜLER - Orm. Müh. Kader Hale ORHAN

    Sayın Prof. Dr. Cemal Atay'a Açık MektupProf. Dr. Cantürk GÜMÜŞ

    Orman Ağaçları Islahında GenomikSeleksiyon Doç. Dr. Fikret T. IŞIK

    Söyleşi : Dr. Murat ALANHalil Nejat KAYIN

    Amonyak Kirliliğini Temizleyen Biyo-FiltreMikroplar Orm. Yük. Müh. Kubilay ÖZYALÇIN

    Odun Kömüründen Biyofiltre Gübre Üretiminin AtıkGazlarını Temizliyor Orm. Yük. Müh. Kubilay ÖZYALÇIN

    Orman Ürünleri Endüstri Politikasındaki GelişmelerProf. Dr. Abdi EKİZOĞLU - Araş. Gör.H. Tezcan YILDIRIM

    Ormancılık Tarihinden 1Orman Mühendisi Ahmet DEMİRTAŞ

    Beynam'ın Farklı Yanı Gülşah TUĞSUZ

    1

    2

    3

    9

    14

    16

    17

    18

    20

    23

    29

    38

    37

    37

    43

    44

    45Doğa ve Kültür Cihan ERDÖNMEZ

    Ahlatlar ( L.)Pyrus Hazin Cemal GÜLTEKİN

    Macar Ördeği (Pallas,1773)Netta rufinaYrd. Doç. Dr. Nuri Kaan ÖZKAZANÇ

    54

    49

    AKP, Anayasa'yı ve Anayasa MahkemesiKararlarını da Takmıyor Yücel ÇAĞLAR

    "Tabiatı ve Biyolojik Çeşitliliği KorumaKanunu Tasarısı" Üzerine Yücel ÇAĞLAR

  • 2010 YILI SONA ERERKEN

    2010 yılı derneğin bazı açılımlarının başlangıcı oldu.On yıldır sürdürülen Ekoturizm çalışmalarınınbilimsel bir baza oturtulması için 20-22 Mayıs 2010tarihlerinde bir Çalıştay yapıldı. Türkiye'de ilk kezyapılan bu çalıştaya bilim çevrelerinden veuygulayıcılarından çok kişi katıldı. “OrmanEkosistemlerinde Ekoturizm” adıyla yapılanÇalıştay bir kitap haline getirildi, yurt içinde ve yurtdışında çeşitli kuruluşlara dağıtımı yapılmıştır.

    10-11 Mayıs 2010 tarihlerinde Ermenistan'ın Erivankentinde yapılan FAO Sivil Toplum ÖrgütleriDanışma Toplantısına yönetim kurulu üyesi SerkanAykut, katılmıştır. İlk iki günde tanıtım ve sunumlaryapılmış, 12-13 Mayıs günlerinde beklentiler veöneriler görüşülmüştür.

    16.11.2010 tarihinde Kereste Kaçakçılığı üzerineGürcistan'ın Tiflis kentinde düzenlenen toplantıyaKemal KAYA ve Serkan AYKUT derneğimizitemsilen katılmışlardır.

    Son yıllarda ülkemizin doğal yapısının bozulmasınayönelik uygulamalar, yasal düzenlemeler birbiriniizlemektedir. İstanbul'a yapılacak üçüncü köprüİstanbul'un kuzeyinde kalan son ormanları da yokedecektir. Özellikle Ankaralıların günübirlik de olsagidebildikleri Amasra ve Bartın'ın doğal yapısıtermik santraller ile bozulmak istenilmektedir. Aynışekilde ülkemizin en güzel yörelerinden birisi olanSinop Gerze'nin güzellikleri, yapılması düşünülensantraller ile yok edilecektir. Yine son yıllarda akarsuhavzalarında HES (Hidroelektrik santrali) yapılmasıgündeme getirildi. İkibine yakın akarsu havzasındabu santraller için ihaleler yapılmaktadır. YapılanHES'lerin çevreye verdikleri zarar sonucunda çeşitliyörelerden tepkiler gelmektedir.

    Bu olumsuzluklara derneğimiz de kayıtsızkalamamaktadır. İstanbul'daki “3. Köprüye Hayır”için çeşitli sivil toplum kuruluşlarının ortakoluşumuna Marmara Şubemiz de etkin olarakkatılmaktadır.

    26-27 Haziran 2010'da Fethiye'de Saklıkent'e HESprojelerine tepki olarak BAÇEP (Batı Akdeniz ÇevreDernekleri Platformu) tarafından düzenlenentoplantıya derneğimiz adına Salih Sönmezışıkkatılmıştır.

    7 Temmuz 2010 tarihinde Antalya'da AntalyaTemsilciliğimiz ve OMO Antalya Şubesi ortaklaşa“Hidroelektrik Santrallerin (HES) Ekolojik, Hukuki,Sosyal Boyutları” Paneli düzenledi. Açılışkonuşmasını Dernek Genel Başkanı MustafaYUMURTACI'nın yaptığı toplantıya Antalya'dan çoksayıda sivil toplum örgütü ile Aykırı Çay Vadisi halkıkatılmışlardır. Aykırı Çay Platformunun isteğiüzerine kendilerine yasal, örgütsel ve ekonomikyönden destek verilmesi, yönetim kurulumuzcakabul edilmiştir.

    2010 Temmuz ve Ağustos aylarında “Türkiye

    Ormancılar Derneği Abant Gölü Tabiat ParkıRaporu” hazırlanmış, Bolu'da ve Abant'takamuoyuna sunulmuştur.

    24-25 Kasım 2010 tarihilerinde Amasra ve Bartın'daku ru lacak “Te rm ik San t ra l l e re Hay ı rKampanyası”na destek sağlanmıştır. BartınTemsilcimiz, bazı öğretim görevlileri ve öğrencilerinde katıldığı toplantıların organizasyonundaTemsilcimiz Doç.Dr. Erdoğan Atmış görev almıştır.Halktan çok fazla kişi katılmış ve yoğun tepkisiüzerine ÇED Raporları imzalanamamıştır.

    2/B konusunun yeniden gündeme getirilmesi 5831ve 6009 sayılı yasaların Anayasanın 170.Maddesine uygun olmaması, TBMM'de 2/Barazilerinin satış işlemleriyle ilgili olarak çıkarılacağıifade edilen yasa hazırlıkları nedeniyle 11 Kasım2010'da OSB Yürütme Kurulu toplantıyaçağrılmıştır. Daha sonra genişletilmiş olarak yapılantoplantılar sonucunda öncelikle 2/B konusunda birBasın Toplantısı yapılması kararlaştırılmıştır. 23Aralık 2010 Perşembe günü saat 10.00'da OSBYürütme Kurulu olarak Derneğimiz lokalindekahvaltılı basın toplantısı yapılmıştır.

    25 Aralık 2010 tarihinde Tüzük değişikliği ile ilgiliOlağanüstü Genel Kurul Toplantısı yapıldı.Tüzüğümüz tümüyle ele alındı ve tüzükmaddelerinin bazıları 2/3 çoğunlukla bazıları isebüyük bir çoğunlukla kabul edildi. Artık uzun bir süreOlağan Genel Kurullarımızda Tüzük değişikliği gibibir sorun yaşanmayacağını düşünüyoruz.

    2011'de mesleğimiz açısından daha büyüksorunların yaşanması olası… Yıllardır Derneğimizintepki koyduğu ancak çoğu tepkide yalnız kaldığı birsüreç yaşadık. Tüm Eğitim Tesislerinin eldençıkarılması, bazı büyük orman fidanlıklarınınkapatılması ve satılması, TAŞ binamızın peşkeşçekilmesi, Söğütözü Orman Fidanlığı ve AnaTamirhane binalarının TOBB'a satılması ve en sonSöğütözü Fidanlık Müdürlüğü binaları ile bualandaki lojmanların yeniden yapılan bir protokol ileTOBB'a devredilmesi karşısında hiçbir tepkik o n u l m a d ı . B u g ü n l e r d e O r m a n G e n e lMüdürlüğü'nün Gazi Yerleşkesinin de Başbakanlıktarafından alınacağı söylenmektedir. Ormancılarınson kalesinin alınacağı söylemi üzerine ormancıkuruluşlar ilk kez bir araya geldiler. Ancakoluşturulan bu birliktelik, 3 Ocak 2011 günü Çevre veOrman Bakanı Sayın Veysel EROĞLU ile yapılantoplantıda ortak irade gösterememiştir.

    Bundan sonra beklentimiz, Orman Genel MüdürüSayın Osman KAHVECİ'nin koyacağı tavır vegöstereceği direniştir. Altmış yıldır ormancılarlaözdeşleşmiş, ormancıların onuru ve gururu olmuşAnkara'daki son kalemizin de elden gitmesi en baştaSayın KAHVECİ olmak üzere, beklenen tavır içindeolamayan bazı ormancı meslek örgütlerinin de ayıbıolacak ve bu duyarsızlık Ormancılık Tarihinde yerinialacaktır.

    Saygılarımızla…

    TOD YÖNETİM KURULU2

    Orman ve AvKasım - Aralık 2010

    BA

    ŞY

    AZ

    I

  • ANIMSATMA…

    Orman KanunuOrman

    Köylülerinin Kalkınmalarının DesteklenmesiHakkında Kanun

    Çok geçmedi, ama, yine de anımsatmak gerekiyor:Hem 1961 Anayasasının 1970 yılında değiştirilen 131hem de 1982Anayasasının 169 ve 170. maddelerinde“orman” sayılan yerlerin artık orman sayılmamasınısağlayacak yaptırımlara yer verilmiştir. Hem de, öylesanıldığı gibi, yalnızca “vasfını yitirdiğine” kararverilen yerleri de değil, 6831 sayılı yasanın 1.maddesiyle “orman” sayılan tüm yerlerin…Dolayısıyla, 6831 sayılı 'nun 2.maddesi ile 1983 yılında çıkarılan 2924 sayılı “

    ”u da bu doğrultuda düzenlemeleryapılmıştır. Böylece, önceki yıllarda başlatılanuygulamalara yeni boyutlar kazandırılmıştır. Budoğrultuda;

    2924 sayılı yasanın “Tarım Alanına DönüşmüşYerlerin Değerlendirilmesi” başlığı altında yerverilen 11. maddesi, 1991 yılında çıkarılan 3763sayılı yasayla değiştirilerek “orman niteliğiniyitirmiştir” gerekçesiyle ormancılık düzeni dışınaçıkarılan Hazine arazilerinin kadastro tutanağındakullananların, başka bir söyleyişle de işgal etmişolanların adına gösterilebilmesi sağlanmıştır.Ancak, Anayasa Mahkemesi 1993 yılında, budüzenlemeyi Anayasanın 170. maddesine aykırıbularak iptal etmiştir.

    Siyasal iktidar bu kez, 1995 yılında 4127 sayılıyasayı çıkararak söz konusu maddeye“31.12.1981

    ”eklemesini yaparak ormancılık düzeni dışındaçıkarılan yerlerin yalnızca “orman köylüsü”sayılanlara satılabilmesi koşulunu getirmiştir.Böylece 536 köyde satış için gerekli işlemleryapılmış ve 6,7 bin hektar arazi “hak sahibi”sayılanlara satılmıştır.“2B uygulamalarıyla” 2002 yılı sonuna değin 4,7milyon dönüm alan “ ”gerekçesiyle ormancılık düzeni dışına çıkarılarakbu yerlerin “orman vasfının yitirmesine” yolaçanların, işgalcilerinin talanına bırakılmıştır.İlginçtir, bu uygulamalar yapılırken hemen hemenhiç kimseden en küçük bir tepki bile gelmemiştir.Siyasal iktidar da bu kez 2001 yılında 4706 sayılıyasayı çıkararak söz konusu yerlerin MaliyeBakanlığı tarafından satılmasını ve bu satışların2924 sayılı yasa doğrultusunda yapılmasınısağlamıştır.Ancak, Anayasa Mahkemesi, Cumhurbaşkanı'nınbaşvurusu üzerine bu düzenlemeyi de 2002yılında iptal etmiştir.AKP, 2003 yılında iktidar olduğunda, elinde dilediğigibi satabileceğini sandığı 4,7 milyon dönüm araziolduğunun ayırtına varınca, gereğini yapmaya vebu amaçla da 1982 Anayasasının 169 ve 170.

    tarihinden itibaren orman köyünüfusuna kayıtlı olanlar da hak sahibi sayılırlar.

    orman vasfını yitirmiştir

    Orman ve Av

    3

    Doç. Dr. Sezgin ÖZDENİkib

    ec

    ile

    şti

    rem

    ed

    ikle

    rim

    izd

    en

    mis

    iniz

    ? AKP, ANAYASA'YI ve ANAYASA MAHKEMESİKARARLARINI DA TAKMIYOR…

    AKP yine “2B arazilerini” satma hazırlığı yapıyor. Bilindiği gibi, 2003 yılında da denemiş ve Anayasa

    değişikliği bile yapmayı göze almıştı; başaramadı. Her türlü kamusal varlığı satmayı alışkanlık edinmiş olan

    AKP'nin “2B arazilerini” satmaktan vazgeçmesi beklenmiyordu kuşkusuz. Deyiş yerindeyse, “eli mahkûm”;

    sermayeye daha kolay birikim olanakları sunulması, bu kapsamda yapsatçılara, TOKİ'ye “uygun” arazilerin

    sunulması gerekiyordu. Artık, ormanların içinde ve çevresi ormanlarla kaplı “2 B arazilerinden” daha uygun

    yerler kalmadı… Hem sonra, siyasal iktidar 2005 yılında buna kalkıştığında TOBB ve ATO Başkanları da

    buyurmuştu zaten. Gecikmeli de olsa şimdi bu buyruk yerine getirilecek; hem de yine Anayasaya aykırı

    olarak; ancak, bu kez Anayasa Mahkemesi'nin olası engellemesine de fırsat vermeden; açıkça

    söyleyebildikleri gibi, yine “Anayasanın arkasından dolaşarak”… Böyleyken, çoğunluk konuya “orman

    popülizmi” söylemiyle ve yaklaşımıyla yaklaşmaktan hâlâ vazgeçemedi: Siyasal iktidarın “2B arazilerini”

    satma çabası bir inadın, bir orman düşmanlığının, bir işbilmezliğin vb. durumların bir ürünü değildir: Siyasal

    iktidar; kolay yoldan “sıcak para” sağlamaya, tıpkı öteki kamu varlıkları ve hizmet alanlarının özelleştirilmesi

    gibi sermaye birikim sürecine katkıda bulunmaya çalışmaktadır; hem de tam da genel seçimlere gidilirken…

    Bu son derece yalın gerçeği görülememesi, “orman popülizminde” direnilmesi ise siyasal iktidarın işini daha

    da kolaylaştırmaktadır.

    Bu aymazlık bitsin artık ! Yücel ÇAĞLAR

    Kasım - Aralık 2010

  • 4

    Orman ve Av

    maddelerini değiştirmeye kalkışmış, ancak, bugirişiminde başarılı olamamıştır.Siyasal iktidar bu kez de 2009 yılında çıkardığı5831 Sayılı

    la 3402sayılı Kadastro Kanunu'nun yanı sıra 6831 sayılıyasanın orman kadastrosu çalışmalarıyla ilgili kimimaddelerini değiştirmiştir Bu değişiklikle; “

    Ne var ki, siyasal iktidar bu düzenlemeyleyetinmemiş; 1 Ağustos 2010 tarihinde de 6009sayılı

    u yürürlüğe koyarak;2889 sayılı 'nun 75.maddesini de değiştirmiştir. Bu değişiklikle; “Köysınırları içerisinde yer alan Hazinenin özelmülkiyetinde veya Devletin hüküm ve tasarrufualtında bulunan taşınmazların işgalcilerindentahsil edilen ecri misil gelirleri” ile uygulanmasınıyeniden düzenlemiştir;4706 sayılı “Hazineye Ait Taşınmaz MallarınDeğerlendirilmesi ve Katma Değer VergisiKanunu'nda Değişiklik Yapılması HakkındaKanun”un geçici 4. maddesinin ikinci fıkrası; “Bumadde kapsamında Hazine adına tescil edilentaşınmazlar, büyükşehirlerde öncelikle büyükşehirbelediyelerine, büyükşehir belediyelerinintalebinin olmaması halinde ilgili belediyelere, diğeryerlerde ilgili belediyelere bedelsiz olarakdevredilir.” biçiminde değiştirilmiştir.

    Böylece, “2B arazilerinin, başta ” işgalcileri olmaküzere satılabilmesini kolaylaştırmak için hukuksal birçerçevenin oluşturulmasına çalışılmıştır. Siyasaliktidar, şimdilerde yine Anayasaya aykırı olan bukolaylıklardan yararlanma çabasına girmiştir.Söylentilere göre de, satışlar için bu kez yalnızcayasal düzenleme yapacakmış. Acaba bu, siyasaliktidarın bir yanılgısı mı? Hiç de değil; göreceğiz…

    “Söylentilere” göre siyasal iktidar, “2B arazilerinin”yalnızca “satılmasına” indirgenmiş bir düzenlemehazırlığı yapıyormuş. İlgili devlet bakanının bir soruüzerine lütfedip yaptığı açıklamaya bakılırsa, genelseçimlerden önce de bu yasayı çıkaracaklarmış.

    “Tapu Kanunu İle Bazı KanunlardaDeğişiklik Yapılmasına Dair Kanun”

    “Gelir Vergisi Kanunu İle Bazı Kanun veKanun Hükmünde Kararnamelerde DeğişiklikYapılmasına Dair Kanun”

    Devlet İhale Kanunu

    NELER, NASILYAPILACAKMIŞ?

    i)Orman Kadastro Komisyonları işlevsiz halegetirilerek uzmanlığı orman olmayan kişilerin“ o r m a n ” s a y ı l m a y a b i l e c e k y e r l e r i d ebe l i r leyeb i lmes i , i i) kes in lemiş ormanharitalarındaki yüzölçümü hatalarının düzeltilmesiiş ve işlemlerinin kadastro ekipleri tarafındanyapılabilmesi, iii)orman kadastrosunun bütünüyleetkisizleştirilmesi ve işlevsizleştirilmesi, iv)“orman” sayılan yerleri ormansızlaştırılarak“orman suçu” işlemiş kişilerin kadastro tutanağının“Beyanlar” hanesine yazılması yoluyla suçniteliğinin ortadan kaldırılması, v) yapılacak olanuygulamanın ikinci kez kadastro çalışmasısayılmamasıyla “suçlu” kişilere ayrıcalık tanınmasıve söz konusu arazilerin fiili kullanım durumlarınagöre “ifraz ve/veya tevhidinin” yapılabilmesiolanaklı kılınmıştır.

    Neden genel seçimlerden önce acaba? Bu da, hiçbiryanıyla yadırgatıcı bir durum değil kuşkusuz; AKP,yukarıda sözü edilen “misyonunun” gereğini yerinegetirmeye çalışıyor. Sözgelimi, basına yansıdığıkadarıyla;

    Belediye mücavir alan sınırları içinde yapılaşmabulunan yerler (yerleşim yerleri), bina ve bahçegibi kullanım alanlarıyla birlikte metrekaresınırlaması olmaksızın hak sahiplerine doğrudansatılabilecekmiş;Belediye mücavir alan sınırı ayrımınınkaldırılması, bu alanların içindeki ve dışındakiyerlerin aynı esaslara göre satılması da olanaklıkılınacakmış;Tarım arazileri dışında kalan, üzerinde yapılaşmabulunan ve Maliye Bakanlığınca uygun görülentaşınmazlar, Toplu Konut İdaresi'ne (TOKİ),büyükşehir ve ilçe belediyelerine kentsel dönüşümp r o j e l e r i g e r ç e k l e ş t i r m e k ü z e r edevredilebilecekmiş;Özellikle kentleşmenin olduğu “2 B arazilerinde”devir, emlak vergisi metrekare birim değerleriüzerinden gerçekleştirilecekmiş ve bu türdendevirlerde, hak sahiplerine yeni inşa edilecekkonutlardan daire verilecekmiş;“2B arazilerinde” hak sahipliği için süre şartı daaranmayacakmış;Taslağın ilk biçimindeki “

    ” koşulu yerine şimdikadastro kayıtlarında 'kullanıcı' görünenlerin haksahibi kabul edilmesi sağlanacakmış;“2B arazilerinin” satışı ile ilgili işlemleri MaliyeBakanlığı yapacakmış;“2B arazilerini” satın almak isteyen hak sahipleri,3-6 ay içinde başvuruda bulunacakmış; ancak, busüre Bakanlar Kurulu Kararıyla da sınırsızcauzatılabilecekmiş;Satın alma başvuruları illerde defterdarlıklara,ilçelerde ise mal müdürlüklerine yapılacakmış; haksahiplerinden, satış tutarından düşülmek üzerebaşvuru bedeli alınacakmış ve bu bedellerbölgeler, iller, ilçeler ve arazinin konuma görefarklılık gösterecekmiş;“2B arazileri” rayiç bedelleri üzerindensatılacakmış; rayiç bedellerinin belirlenmesindeHazine taşınmazlarının satışındaki kurallar geçerliolacakmış; bu amaçla da il ve ilçelerdeoluşturulacak “Takdir Komisyonları”, satılacak “2Barazilerinin” değerlerini belirleyecekmiş;“2B arazilerinin” üzerinde çok katlı yapılarınbulunması halinde, önce arsasının değeribelirlenecek, daha sonra da daire başına düşenhisse tutarı hesaplanacak ve bu durumdaki haksahiplerine hisseli satış yapılacakmış;“2B arazilerinin” satışında Hazine taşınmazlarınınsatışına ilişkin ilkeler uygulanacakmış; ancakH a z i n e t a ş ı n m a z l a r ı n ı n b e d e l l e r i n i nödenmesindeki 2 yıllık taksit süresi, “2B arazileri”için 5 yıl olacak ve “hak sahipleri” isterlerse bedelipeşin, isterlerse yasal faiziyle 5 yıl taksitle deödeyebilecekmiş.

    hak sahibi kabul edilmekiçin kişinin söz konusu taşınmazı, kadastroçalışmasının tamamlandığı tarih itibariyle geriyedönük olarak 5 yıl kullanması

    Kasım - Aralık 2010

  • Orman ve Av

    5

    “2B arazilerinin” yersel dağılımı ile kullanım biçimlerigöz önünde bulundurulduğunda bu işlemler hiç dekolay olmayacak, dahası çözümü son derece güç,k imi ler i de olanaksız sorunları gündemegetirebilecektir. Buna karşılık siyasal iktidara, uzantısıolan yandaş belediyelere ve büyük inşaat şirketlerineönemli ekonomik ve siyasal yararlar sağlayabilecektir.Siyasal iktidar için hangisi daha önemli sizce?

    “2B arazilerinin” yersel konumları ile kullanımbiçimleri, aşağıdaki çizelgede sergilenmiştir:

    Çizelgede de görüldüğü gibi “2B arazilerinin” %62'sinin ne durumda olduğu bilinmiyor. Bu noktada,siyasal iktidara sorulması gerekmiyor mu:

    Peki, bu soruyu kim soracak? Göreceğiz.

    Öte yandan; yerleşme yerlerindeki “2B arazilerinin”tüm “2B arazileri” içindeki payı yalnızca %4,7. Başkabir söyleyişle; “2B arazilerinin” yalnızca %4,7'sihemen satılabilecek durumda, rantı görece olarakyüksek yerlerde bulunuyor. Buna karşılık, tarımsalamaçlarla kullanılan 156,9 bin hektar “2B arazisinin”ne kadarını “orman köylüsünün” kullandığı isebilinmiyor. Şimdi yine siyasal iktidara sorulmasıgerekmiyor mu:

    Bu veriler ve sorular göz önünde bulundurulduğunda“2B arazilerinin” kullanım biçimlerinin ve değerlerininnasıl belirlendiği, nerelerinin hangi kurum vekuruluşlar özelinde nasıl değerlendirileceği, kimlerenasıl satılacağı sorularına verilecek yanıtların öneminidaha artmıyor mu?

    Kaynak: Halit Demir; “2/B -Orman Sınırları Dışına ÇıkarılanAraziler Sorunu Bu Arazilerle İlgili Olarak 27.Ocak.2009Tarihinde Yürürlüğe Giren 5831 Sayılı Kanunla YapılanDeğişiklikler Hakkında Görüş ve Öneriler” konulu sunumu,13 Mart 2009, TBMM.Ankara

    -Yaklaşık üç milyon dönüm “2B arazisi kimlere,nasıl satılacak?

    - Satışı yapılacak araziler yalnızca yerleşilmiş olanve/veya tarım yapılan “2B arazileri” ise eğer busatışlar, deyiş yerindeyse, “ürküttüğü kurbağayadeğecek mi?

    YİNE,ANAYASAYAAYKIRI BİR ÇABA…

    “OrmanKöylülerinin Kalkınmalarının DesteklenmesiHakkında Kanunu”

    “Hazineye AitTaşınmaz Malların Değerlendirilmesi ve KatmaDeğer Vergisi Kanununda Değişiklik YapılmasıHakkında Kanun”

    s a t ı l m a s ı

    i) Anayasa Mahkemesi 'nin 2924 Sayı l ıKanunu”nun 11. Maddesini İptal Gerekçesi:

    Siyasal iktidarın yapacağı bu düzenlemeler yineAnayasaya aykırı. Çünkü bu düzenlemelerle de;

    1983 yılında çıkarılan 2924 sayılı

    nun 1993 yılında AnayasaMahkemesi'nin iptal ettiği 11. maddesi ve2001 yılında çıkarılan 4706 sayılı

    un yine Anayasa Mahkemesitarafından 2002 yılında iptal edilen 3. maddesi

    ile amacı ve yöntemi aynı olan uygulamalarınyapılması öngörülmektedir. Bu durumda, AnayasaMahkemesi'nin söz konusu maddeleri iptalgerekçelerinin bu düzenlemeler için de geçerlidir. Bugerçeğin daha kolay kavranabilmesi için Anayasanınsöz konusu kararlarında dayanak olan 170. maddesiile iptal gerekçelerinin bu bağlamda anımsanmasıgerekmektedir.

    Bilindiği gibi,Anayasanın 170. maddesine göre;

    Bu yaptırım şimdilerde de yürürlüktedir. Dolayısıyla,“ 2 B a r a z i l e r i n i n ” , d e ğ i l ,değerlendirilmesinde, ancak “

    ” amacınıngözetilmesi günümüzde de anayasal bir gerekliliktir.Anayasa Mahkemesi'nin geçmişte aldığı iptalkararları ve gerekçeleri de bu kesin gerçeği açıklıklaortaya koymaktadır.

    2924. sayılı yasanın 11. maddesi, 12 Eylülsonrasında;

    “Ormanlar içinde veya bitişiğindeki köyler halkınınkalkındırılması, ormanların ve bütünlüğününkorunması bakımlarından, … 31.12.1981tarihinden önce bilim ve fen bakımından ormanni te l iğ in i tamamen kaybetmiş yer ler indeğerlendirilmesi; bilim ve fen bakımından ormanolarak muhafazasında yarar görülmeyen yerlerintespiti ve orman sınırları dışına çıkartılması;orman içindeki köyler halkının kısmen veyatamamen bu yerlere yerleştirilmesi için Devleteliyle anılan yerlerin ihya edilerek bu halkınyararlanmasına tahsisi kanunla düzenlenir.”

    …Ormanlar içindeveya bitişiğindeki köyler halkının kalkındırılması,ormanların ve bütünlüğünün korunması …

    …tarla, bağ, bahçe, meyvelik, zeytinlik, fındıklık,fıstıklık ( antepfıstığı ) gibi tarım alanları veburalardaki yapı ve tesislerin yerleri; ormansınırları dışına çıkarıldıkları tarihteki fiilidurumlarına göre ifraz edilerek, bu yerleri kullanankişilere, rayiç bedelleri peşin veya on yıllık süreiçinde ve eşit taksitle alınmak üzere, Tarım veOrman Bakanlığınca satılır.

    Kasım - Aralık 2010

    “2B Arazilerinin” Konumu veKullanım Biçimleri Hektar %

    1)Yerleşim Yeri

    Köy 7 035 1,5Belde 8 514 1,8İlçe 6 624 1,4TOPLAM 22 273 4,7

    2) Tarım Alanı

    Sera 2 365 0,5Narenciye 8 041 1,7Zeytinlik, Fındıklık, Bağ, Bahçe 111 115 23,5Otlak, Yaylak Kışlak 35 419 7,5TOPLAM 156 940 33,2

    3) Başka 294 209 62,2

    GENEL TOPLAM 473 422 100,0

  • Orman ve Av

    386

    biçiminde düzenlenmişti. Anayasa Mahkemesi ise30.3.1993 gün, Esas 1992/48 ve Karar 1993/14 sayılıkararıyla maddedeki; "… kullanan kişilerin adlarıkadastro tutanağının beyanlar hanesinde gösterilir..."yaptırımı,

    gerekçesiyle, iptal etmiştir. Daha önce de değinildiğigibi, bu karar üzerine 1995 yılında 4127 sayılı yasaçıkarılarak söz konusu maddeye;

    eklemeleri yapılmıştır. Böylece “2BArazilerinin” ancak“orman köylüsü” sayılanlara satılabilmesi zorunlukılınmıştır. Ancak, bu kez de 2001 yılında 4706 sayılıyasa çıkarılarak satışların Maliye Bakanlığı tarafındanyine söz konusu anayasal yaptırımlar gözetilmedenyapılmasına yönelik bir düzenleme yapılmıştır.

    iGerekçesi:

    Anayasanın Mahkemesi 23 Ocak 2002 tarihli E:2001/382, Karar 2002/21 sayılı kararını bu kezaşağıdaki gerekçelere dayandırmıştır:

    Anayasa Mahkemesi'nin bu kararlarının yanı sıraSayın Cumhurbaşkanı'nın AKP'nin 2003 yılındakiçıkardığı 4960 sayılı

    u veto gerekçesinin de bub a ğ l a m d a g ö z ö n ü n d e b u l u n d u r u l m a s ıgerekmektedir:

    "Orman köylüsü olup olmadığınabakılmaksızın bu yerlerin kullanan kişileresatışının yapılmasını sağlayan bu düzenlemeAnayasanın 170. maddesine aykır ıdır.”

    i)Anayasa Mahkemesi'nin 4706 sayılı Yasanın 3.Maddesini İptal

    "Türkiye CumhuriyetiAnayasasının Bazı Maddelerinin DeğiştirilmesiHakkında Kanun"

    “31.12.1981 tarihinden itibaren orman köyünüfusuna kayıtlı olanlar da hak sahibi sayılırlar ” ve“Rayiç bedelin belirlenerek hak sahiplerinetebliğinden itibaren hak sahiplerince bir yıl içindesatın alınmayan yerler, ihale ile hak sahipliğitanımına uygun üçüncü kişilere, birinci fıkradakişartlarla satılır ”

    “Anayasa'nın bu emredici kuralı (170. maddedeki-YÇ) nedeniyle yasa koyucunun, bu alanlarınkullanıcılarına veya başkalarına, hatta orman içiköyler halkına satılmasını veya bu amaçladevredilmesini sağlayacak bir düzenlemeyapması olanaklı değildir.Anayasa'nın 169. maddesindeki ormansınırlarının daraltılmasına olanak tanınan iki haldede, orman sınırları dışına çıkarma sonucu eldeedilen alanların değerlendirilmesi açısındanherhangi bir ayrım yapılamayacağı, bu yerlerdenyararlanmaya ilişkin düzenlemelerin, Anayasa'nın170. maddesinde öngörülen amaca uygunyapılması gerekeceği kuşkusuzdur.Bu nedenle, Hazine adına orman sınırları dışınaçıkarılan yerlerin satışı ve bu amaçla devriolanağını getiren dava konusu kural Anayasa'nın169. ve 170. maddelerine aykırıdır. İptali gerekir.”

    “Yapılan yeni düzenlemeyle, orman niteliğini31.12.1981 gününden önce yitirmiş alanların, buduruma kasıtlı eylemleriyle neden olan kişilere

    satılması yolunun açılması ve işgalcilerin buyerlerin yasal sahibi olabilmelerine olanaktanınması hukuk devleti ve adalet ilkesiylebağdaştırılamaz.Suç işleyerek ormandan yer elde etmiş kişi ya dakurumların bu yolla ödüllendirilmesi, ormana zararvermeyen, yasalara ve Anayasa'ya saygılıyurttaşların Devlet'e, hukuka ve yasalara güveninisarsacaktır.Ayrıca, ormanlık alanların tahribine ve ormanvarlığının sona erdirilmesine yönelik eylemlereanayasal dayanak kazandırılması, işgale veormanların tahrip ve yağmasına süreklilikkazandıracaktır.Hukuksal statü olarak orman alanı dışına çıkarılanyerlere sahip olanların ya da bu alanlara kurulacakkonut ve sınai tesislerin, bu alanlara bitişikormanlara verebi lecekleri zararın nasılönlenebileceği ise, ayrı bir sorun olarak öneminikorumaktadır.

    …Kanunun Kimi Maddelerinin ve Bazı KanunlarınDeğiştirilmesi Hakkında Kanun Tasarısı…

    kapalı kapılar ardında

    “Görüldüğü gibi, siyasal iktidarın “2B arazilerini”satmak amacıyla şimdilerde yapmaya çalıştığıdüzenlemeler, geçmişte de gündeme gelmiş ancak budoğrultudaki her düzenleme ya Anayasa Mahkemesidurdurulmuş ya da çıkarılan yasalar SayınCumhurbaşkanı tarafından Anayasaya aykırıbulunarak veto edilmiştir. Ama şimdi, şimdi vetoedilebilecek mi?

    “2 B arazilerin” ne amaçla “değerlendirilebileceği”, -satılabileceği değil, “değerlendirilebileceği” ! -A n a y a s a M a h k e m e s i ' n i n k a r a r l a r ı v eCumhurbaşkanlığı'nın veto gerekçelerinde bu denliaçıklıkla ortaya konulmuşken, siyasal iktidarın yeni birgirişimle gündeme gelmesi hiç de yadırganacak birdurum değildir. Siyasal iktidar da “akıllanmıştır”çünkü. Siyasal iktidar söz konusu düzenlemelerigündeme getirirken;

    “bir gece ansızın”, sözgelimi, konuyla hiç ilgisiz bir“

    ”kapsamında gündeme getirilebilecek ve TBMM'dede kabul edilebilecek yasa değişikliğininCumhurbaşkanı tarafından da uygun bulunupResmi Gazete'de yayımlanacağından emindir;2949 sayılı

    'un 53.maddesindekibiçimindeki yaptırımın bilincindedir*; yaklaşık ikiyıldır, deyiş yerindeyse “ ”yaptığı, arada bir de kamuoyuna yansıtıp olasıtepkileri gözlediği söz konusu düzenlemeler ola kiAnayasa Mahkemesi tarafından iptal edilinceye veiptal kararının gerekçeleri yayımlanıncaya değin,yine deyiş yerindeyse “atı alıp Üsküdar'ı geçmeyi”

    ANCAK, ARTIK SİYASAL İKTİDAR DA“AKILLANMIŞTIR.”

    Anayasa Mahkemesi'nin Kuruluşuve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun

    ”İptal kararları geriye yürümez”

    *Nasıl olmayabilir ki; “büyük” anayasa bilgini Burhan Kuzu İÜHukuk Fakültesi'nde Anayasa Hukuku Anabilim Dalı ÖğretimÜyesi iken “Anayasa Mahkemesinin İptal Kararlarının GeriyeYürümezliği Sorunu” başlıklı incelemeler yayımlamıştır.

    Kasım - Aralık 2010

  • Orman ve Av

    7

    hedeflemektedir.

    Siyasal iktidar haksız da sayılmaz: “2B arazilerinin”öngörüldüğü gibi satılabilmesini olanaklı kılan yasatasarısı TBMM'den get i r i ld iğ i g ib i geçer,Cumhurbaşkanı tarafından da onaylanır ve yürürlüğegirer. Ana Muhalefet Partisi Anayasa Mahkemesi'nebaşvursa da karar alıncaya, alınan karar ResmiGazete'de yayımlanıncaya değin yapılmak istenen dekolayca yapılır; bu denli açık!

    Siyasal iktidar yine “takiye” yapmaya çalışıyor.2005'ye konuyu yine kamuoyunun gündeminegetirdiğinde, TOBB ve ATO Başkanları, kendilerinitutamayıp açık olarak belirtmişti. İşte birkaç örnek:

    (21 Ocak 2005 tarihli HürriyetGazetesi).

    (24 Ocak, Tarihli TürkiyeGazetesi)

    (1 Şubat 2005, www.haber7.com.).

    “İş dünyası” bu denli istekli ve de destekçi olduğunagöre siyasal iktidarın “2B arazilerini” satmama, “2Barazilerini” kamu yararının gerektirdiği biçimde

    “2B ARAZİLERİNİN” SATILMASINDA TEMELAMAÇ NE DAHA FAZLA AĞAÇLANDIRMAYAPILMASI NE DE ORMAN KÖYLÜLERİNİN”KALKINDIRILMASINI DESTEKLEMEK İÇİNKAYNAK SAĞLANMASIDIR!

    TOBB Başkanı Rifat HİSARCIKLIOĞLU:

    ATO Başkanı SinanAYGÜN;

    MÜSİAD Başkanı Ömer BOLAT:

    “Adam, üretim yapıyor, faturasını kesiyor, vergisiniödüyor, istihdam sağlıyor, ama bankadan kredikullanamıyor. Çünkü işgal ettiği yer için ruhsatgösteremiyor. Teşviklerden yararlanamıyor. Şimdibu durumdaki kişilere bu araziler rayiç bedellesatılsa üç yararlı sonucu olur: Yasadışı bir durumahukukilik kazandırırsınız, devlet olarak gelir eldeedersiniz ve önü tıkanan sanayicinin önünaçarsınız”

    “Orman vasfını yitirmiş yerlere üç-beş katlı binalar,sanayi siteleri, fabrikalar, is merkezleri yapılmışama hala bunlar orman olarak gözüküyor. Bunlarıyıkmak etik ve ekonomik açıdan da uygun değil.Bunları yıkamıyorsun, yıktıramıyorsun, bariparasını al. O konutun değeri neyse o değerdenparasını tahsil et. Buraya hizmet götürmüşsün,asfaltı, elektriği, suyu her türlü imkânı var. Bizormanları alıp, ağaçları kesin ve villa yapındemiyoruz ki. Ağaç yok, bina bitmiş, aradan 25 yılgeçmiş. 2B yasasının çıkmasını istemeyenlerbunların üzerinde gayrimenkulleri, fabrikalarıolanlardır. Nasıl olsa buraları aldık, yıllardırbedava oturuyoruz, diyenlerdir. Çok büyük birkaynak yatıyor. Hükümeti bu konuda sonunakadar destekliyoruz.”

    “…2B uygulaması konusunda, is dünyası giderekbir fikir birliği içinde oldu.”

    değerlendirme seçeneği olabilir mi?

    Kısacası; siyasal iktidar “2B arazilerini” satmakta budenli ısrarlı olmaktadır çünkü 2003 yılında olduğu gibişimdilerde de;

    Genel seçimler öncesinde istediği gibikullanabileceği gelir sağlamayı,Özellikle de sermaye birikim sürecine yeniolanaklar sunmayı,Yandaş belediyelere yeni imar alanları açmayıamaçlamaktadır. Bu gerçeği gözden kaçırmak,özellikle de siyasal iktidarın;Ağaçlandırma çalışmalarına kaynak bulmak,“Orman köylülerinin” kalkındırılmasına desteksağlamak,İşgalcilerin bedava yaralanmalarını ortadankaldırmak

    vb. gerekçelerine inanmak büyük bir yanılgıdır.

    Siyasal iktidar:

    Dünyada başka hiçbir uygulama örneğigörülmeyecek “2B uygulamasını” hem gereksizhem de olanaksız kılacak anayasal ve yasaldüzenlemeler yapmıyor,“ 2 B a r a z i l e r i n i n ” k a m u y a r a r ı n adeğerlendirilmesini

    -sağlayacak çabalara girmiyor,“Orman” sayı lacak yerler in sınır larınınbelirlenmesi, tapuya tescil edilmesi çalışmalarınıgerektiğince hızlandırmıyor; mülkiyet sorunlarınıçözümlemiyor,Orman” sayılacak yerlerin sınırlarını belirlemeçalışmalarının ormancılık bilgisi ve tekniğiningereklerine göre yapılabilmesini olanaklıkılabilecek hukuksal ve kurumsal düzenlemeleriyapmıyor,İlgili bilim ve araştırma kuruluşları, Anayasanın135. maddesinde sözü elden Kamu kurumuniteliğindeki meslek kuruluşları ile hiçbir biçimdeişbirliği yapmıyor.

    Bu, çok beklendik bir tutum kuşkusuz: Siyasal iktidaröteki kamusal varlıklar gibi 6831 sayılı OrmanKanunu'nun 2. maddesinin “B” bendi uyarınca artık“orman” sayılmayan yerleri yalnızca satmayıdüşünüyor çünkü; yalnızca satmayı...

    Evet, siyasal iktidar tam bir tüccar “ketumluğu” vekeyfiliği içinde hareket etmektedir. Ancak, TBMM'ninAnayasanın 33. maddesinde açıklanan “bilgi edinmeyollarının” gerektiği gibi kullanılmasıyla, kitle iletişimaraçlarının ve demokratik kitle örgütlerinin çabalarıylasiyasal iktidarın bu “ketumluğu”, keyfiliği aşılabilir;aşılması gerekmektedir. Bu bağlamda ayrıntılı olarakaçıklanması zorunlu 3 soru vardır:

    “2B arazileri”;

    SİYASAL İKTİDAR İŞİN KOLAYINAKAÇIYOR…

    PEKİ, NE YAPILMALI?

    –bir kez daha yineliyorum;“satılmasını” değil, “değerlendirilmesini” !

    ��

    Kasım - Aralık 2010

  • Orman ve Av

    8

    1)Şimdiki kullanım biçimleri, kullanım ve değişimdeğerleri kimler tarafından ve nasıl belirlenmiştir?

    2) En uygun kullanım biçimlerinin ne olmasıgerektiği yersel olarak belirlenmeden, böylesi birbelir lemeye dayalı kul lanım planlamasıy a p ı l m a d a n k a m u y a r a r ı n a n a s ı ldeğerlendirilebilecektir?

    3) Değerlendirilmesine yönelik karar ve uygulamasüreçlerine Orman, Orman-Köy İlişkileri,Ağaçlandırma ve Erozyon Kontrolü GenelMüdürlükleri ile Anayasanın 135. maddesindesözü elden Kamu kurumu niteliğindeki meslekkuruluşları nasıl katılabileceklerdir?

    Bu zorunluluk yerine getirilmediğinde yapılabilecekolanlar, deyiş yerindeyse “gölge boksu” olmaktanöteye geçemeyecektir.

    Öte yanda, “başka ne yapılmalıdır?” sorusu iseşöylece yanıtlanabilir:

    1) Orman kadastrosu çalışmaları ve dolayısıyla dadaha önce “orman sınırları dışına çıkarılan yerlerin”değerlendirilmesi ve bu kapsamda da satılması ileilgili iş ve işlemler, aşağıda 2 ve 3. bentlerde açıklanangerekler yerine getirilinceye değin durdurulmalıdır.

    2) 6831 sayılı Orman Kanunu'nun 2, 7-11. maddelerideğiştirilmelidir. Bu kapsamda;

    a) 2. maddeyle herhangi bir yer için “ormansınırları dışına çıkarma” kararının verilebilmesiiçin;•••

    koşullarının eş zamanlı olarak aranmasısağlanmalı; yerleşme yerine dönüşmüşlerindışındaki “2B arazileri” bu koşulları sağlayıpsağlamadığı belirlenmeli; sağlamayan yerleryeniden “orman” sayılan yerler kapsamınaalınmalıdır.

    b) 6831 sayılı Orman Kanunu'nun 7. maddesi,orman kadastrosu üye bileşimi;

    biçimde düzenlenmelidir.

    c) 6831 sayılı Orman Kanunu'nun 8-11. maddeleri;“ ” kararlarına, yerelorman işletme müdürlükleri ile TMMOB OrmanMühendisleri Odası başta olmak üzere ilgili ötekisivil toplum kuruluşlarının itiraz edebilme olanağıgetirilmelidir.

    3) 3402 sayılı Kadastro Kanunu'yla görevlendirilen

    “su ve toprak rejimine zarar vermeme”,“orman bütünlüğünü bozmama”,“çevresindeki orman ekosistemlerinin tüm

    öğeleriyle kendisini yenileyebilme gücüne zararvermeme” ve“ormancılık çalışmalarının etkenlik, verimlilik ve

    kârlılık düzeylerini düşürmeme”

    orman sınırları dışına çıkarma

    “ormancılıkbilimi ve tekniğinin gereklerinin yerinegetirilebilecek”

    kadastro ekiplerinin “orman kadastrosu yapabilme”olanağı kaldırılmalıdır.

    4) Orman sınırlarını belirleme ve tapuya tescilçalışmaları beş yıldan daha kısa bir süre içindebitirilmelidir.

    5) Orman kadastrosu ve tescil çalışmaları bitirildiktensonra Anayasanın

    ” ile

    orman sınırları dışına çıkarılmasına olanak verenhükümleri ile 6831 sayılı Orman Kanunun 2. maddesive ilgili Yönetmelik tümüyle yürürlükten kaldırılmalıdır.

    6) Orman kadastrosu çalışmaları sırasında herhangibir nedenle “orman sınırları dışına çıkarılan” yerlerden“şehir, kasaba ve köy yapılarının toplu olarak”bulunduğu yerler, bu tür eylemleri caydırıcıdüzenlemelerle değerlendirilmeli; “su ve toprakrejimine zarar vermeyen”, “orman bütünlüğünübozmayan”, “çevresindeki orman ekosistemlerinintüm öğeleriyle kendisini yenileyebilme gücüne zararvermeyen” ve “ormancılık çalışmalarının etkenlik,verimlilik ve kârlılık düzeylerini düşürmeyen” tarım vehayvancı l ık yapılmakta olan yerler in ise,Anayasamızın 170. maddesinde öngörüldüğü gibi,devlet eliyle imar ve ıslah edildikten sonra arazikullanım planlarına uygun olarak “orman içiköylülerinin” kısmen veya tamamen yerleştirilmesinetahsis edilmesi sağlanmalıdır.

    Evet, siyasal iktidar tam bir tüccar “ketumluğu” vekeyfiliği içinde hareket etmektedir. Ancak, TBMM'ninAnayasanın 33. maddesinde açıklanan “bilgi edinmeyollarının” gerektiği gibi kullanılmasıyla, kitle iletişimaraçlarının ve demokratik kitle örgütlerinin çabalarıylasiyasal iktidarın bu “ketumluğu”, keyfiliği aşılabilir;aşılması gerekmektedir. Bu bağlamda ayrıntılı olarakaçıklanması zorunlu 3 soru vardır: “2B arazileri”;

    1) Şimdiki kullanım biçimleri, kullanım ve değişimdeğerleri kimler tarafından ve nasıl belirlenmiştir?

    2) En uygun kullanım biçimlerinin ne olmasıgerektiği yersel olarak belirlenmeden, böylesi birbelir lemeye dayalı kul lanım planlamasıy a p ı l m a d a n k a m u y a r a r ı n a n a s ı ldeğerlendirilebilecektir?

    3) Değerlendirilmesine yönelik karar ve uygulamasüreçlerine Orman, Orman-Köy İlişkileri,Ağaçlandırma ve Erozyon Kontrolü GenelMüdürlükleri ile Anayasanın 135. maddesindesözü elden Kamu kurumu niteliğindeki meslekkuruluşları nasıl katılabileceklerdir?

    Bu zorunluluk yerine getirilmediğinde yapılabilecekolanlar, deyiş yerindeyse “gölge boksu” olmaktanöteye geçemeyecektir.

    “orman olarak muhafazasındayarar görülmeyen yerler... “...tarihinden önceorman niteliğini tam olarak yitirmiş...yerlerin”

    SONUÇ

    Kasım - Aralık 2010

  • Orman ve Av

    9

    Son gelişmeler; “bir musibet (felaket, kötülük) binnasihatten yeğdir” atasözünü akla getiriyor. Bilindiğigibi, İkizdere Vadisi'nde de doğal süreç ve varlıklarınyıkımına yol açabilecek HES'lerin yapılmasıöngörülüyordu. Ancak, Vadinin “Doğal Sit” olarakayrılmasına karar verilince, bu öngörü, en azındanşimdilik gerçekleştirilemez oldu. Bu gelişme kitleiletişim araçlarına yansıyınca hazırlık çalışmalarıgerçekten de uzunca zamandır yürütülen “Tabiatı veBiyolojik Çeşitliliği Koruma Kanunu Tasarısı”nıngündeme gelmesine yol açtı. Böylece, Tasarının nelergetirip neler götüreceği kamuoyunda tartışılmayabaşlandı. Bu, olumlu bir gelişme kuşkusuz. Ancak,tartışmalarda çoğunlukla sergilenen sığlık siyasaliktidarın bu alanda da ne denli şanslı olduğunudüşündürtüyor. Sözgelimi, Tasarının, siyasal iktidarın,İkizdere ile ilgili olumlu kararın aşılmasına yönelikçabasının bir ürünü olduğu öne sürülüyor. Dolayısıyla,yine “tek ağacı görmekten ormanı göremememe”durumuna düşülüyor. Oysa “Tabiatı ve BiyolojikÇeşitliliği Koruma Kanunu Tasarısı” gerek hazırlıksürecinde yaşananlar gerekse içerdiği yaptırımlaryönünden başlı başına bir gösterge; siyasal iktidarındoğal varlık ve süreçlere nasıl yaklaştığının, daha açıkbir söyleyişle de doğal varlık ve süreçleri sermayebirikimine bir olanak olarak sunma çabası içindeolduğunun göstergesi… Ancak, Tasarının yalnızcaİk izdere Vad is i ' nde yap ı lacak HES' le r leilişkilendirilerek tartışılması, Çevre ve OrmanBakanlığı'nın;

    “ …tasarının 2002'den bu yana üzerinde çalışılanbir konu olduğu”,“21 Aralık 2009'da AB Çevre Faslı'nın açılmasıylada sürecin hızlandığı” ve''Tasarıya 6 Ekim 2010 tarihinde BaşbakanlıkKanunlar Kararnameler Genel Müdürlüğü'ndenihai hali verilmiştir. Rize İkizdere Vadisinin 22Ekim 2010 tarihinde sit alanı ilan edildiğidüşünülürse, son düzenlemenin bu kararla veHES projeleri ile herhangi bir alakasının olmadığıdaha iyi anlaşılacaktır'”

    Vb. türden doğru ve bir bakıma da kendisini aklayıcıama kamuoyunu, deyiş yerindeyse “uyutucu”açıklamalar yapması kolaylaştırılmıştır.

    Tartışmalar sırasında, yine çoğunlukla, Tasarı tekbaşına ele alınıyor; ne büyük bir yanılgı… Oysa,Anayasada 12 Eylülde “evetlenen” değişikliklerkapsamında idari yargının ve kuruluş yasasındayapılmak istenen değişikliklerle de Sayıştay'ın etkinlikalanlarının kısıtlanması vb. düzenlemeler de aynıbütünün parçalarıdır; siyasal iktidarın söz konusuçabalarını kolaylaştırıcı düzenlemelerdir. Nedense,bu son derece yalın gerçekler ya görülemiyor ya daçeşitli gerekçelerle görmezden geliniyor.

    Öte yandan, ülkemizde “doğanın korunması”alanında da göz ardı edilemeyecek düzeyde bilgiüretilmiş, deneyim birikimi oluşmuş ve oldukça etkilibir kamuoyu duyarlılığı yaratılmıştır. Bu gelişme, biryanıyla konuyla ilgili her türlü düzenlemenintasarlanmasını ve yürütülmesini önemli ölçüde

    kolaylaştıran, kamusal bir olanaktır. Siyasal iktidarın,en azından Türkiye'nin de taraf olduğu ülkelerarasıanlaşmalar uyarınca bu gerçeği göz ardı etmemesigerekiyor. Üstelik, Anayasamızın 56. maddesi deböyle bir tutumu zorunlu kılmaktadır. Ne var ki, buzorunluluklar, bir yanıyla da siyasal iktidarlar içinkesinlikle aşılması gereken engellerdir. Siyasal iktidarda bu gerçeklerin ayırdındadır; ayırdında olduğuiçindir ine ilgili gördüğü demokratik kitle örgütüyönetici ve uzmanlarını da Tasarının hazırlanmasürecine katmıştır. Ancak, hazırlık çalışmalarınagerçekten de övünülecek bir içtenlik ve yapıcılıklayaklaşıp katkıda bulunma çabasına gösteren kişi,kurum ve kuruluşların kaygıları, görüş ve önerileri sözkonusu Tasarıya hemen hemen hiç yansıtılmamıştır.Kısacası, hazırlık sürecine katılan kişi ve kuruluşlar,deyim yerindeyse, yine “konu mankenliğinden” öteyegeçemeyen bir konumda bırakılmıştır.

    Hazırlık sürecine katılan ve katkıda bulunanlarınbilgisi dışında son biçimi verilen Tasarı öngörüldüğügibi yasalaştığında;

    Ülkemizdeki doğa koruma alanında yoğunhukuksal, yönetsel ve teknik çatışmalara nedenolabilecek,Bugüne değin koruma altına alınabilen,dolayısıyla rantı artan alanların yerli ve yabancıs e r m a y e n i n i s t e k l e r i d o ğ r u l t u s u n d akullanılabilmesi daha da kolaylaştırılabilecek,Doğal varsıllıklarımızın onarılamayacak biçim vedüzeyde zarar görmesine yol açabilecekuygulamalara yasal dayanaklar sağlayabilecek,Doğa koruma alanında onca emek ve özveriyleelde edilebilen kazanımların yitirilmesine yolaçabilecek,Türkiye'yi taraf olduğu çok sayıda ülkelerarasıanlaşma karşısında çeşitli uyuşmazlıklaradüşürebilecek

    bir dile, düzene ve yaptırımlara sahiptir. Ayrıcaöngörülen “koruma” yönetiminde göstermelik “katılım”ve “danışma” organlarına yer verilmekte vedolayısıyla da Çevre ve Orman Bakanlığı herdurumda tek başına “son sözü” söyleyebilecek birkonuma getirilmektedir.

    Bu nedenlerle,, Türkiye'nin de taraf

    olduğu ülkelerarası çok sayıda anlaşmanın yanı sıraAnayasanın “Tarih, Kültür ve Tabiat VarlıklarınınKorunması” başlığı altında yer verilen 63.maddesindeki;

    yaptırımına aykırıdır. Anayasanın 56. maddesindeki;

    yaptırımı ise şimdilerde deyürürlüktedir ve “vatandaşlık ödevinin” yapılmasıgerekmektedir. Bu gereğin yazıklanmalarla,

    “Tabiatı ve Biyolojik ÇeşitliliğiKoruma Kanunu Tasarısı”

    “Devlet, tarih, kültür ve tabiat varlıklarının vedeğerlerinin korunmasını sağlar, bu amaçladestekleyici ve teşvik edici tedbirleri alır”

    “Çevreyi geliştirmek, çevre sağlığını korumak veçevre kirlenmesini önlemek Devletin vevatandaşların ödevidir”

    “TAB

    İATI

    VEBİ

    YOLO

    JİKÇE

    ŞİTL

    İLİĞİ

    KORU

    MAKA

    NUNU

    TASA

    RISI

    ” ÜZE

    RİNE

    …Y

    ücelÇ

    LA

    R

    Kasım - Aralık 2010

  • Orman ve Av

    10

    yakınmalarla ve özellikle de tekil sorunlaraindirgemecilikle yerine getirilemeyeceği açıktır. Artık,hiç olmazsa bu yalın gerçek kavranmalıdır;kavranmalı ve Tasarının tüm getirecekleri vegötürecekleri sergilenmelidir. Aşağıda tartışmanızaaçılan görüşlerin, bu gereğin yerine getirilmesinekatkıda bulunma çabası olarak değerlendirilmesinidilerim.

    “Tabiat ve biyolojik çeşitliliğin yönetiminin karar almasürecinde şeffaflık ile yeterli düzeyde katılımsağlanması esastır”

    GİRİŞ

    “Tabiatı ve Biyolojik ÇeşitliliğiKoruma Kanunu Tasarısı”

    Tasarı, Anayasal ödevin “kağıt üzerinde”kalmasına yol açacaktır!

    Doğal varsıllıkların ticarileştirilmesine, “koruma”görünümü altında korunmamasına yönelik girişimlereyasal dayanaklar kazandırma çabaları ülkemizde deher düzeyde sürdürülmektedir. Üstelik, bu süreçgörünümde çeşitli “katılımcı” düzenekler işletilerekgerçekleştirilmektedir. Böylece, kamuoyundaçalışmaların demokratik bir düzen içinde yürütüldüğüsanısı yaratılarak olası karşı çıkışların önlenebileceğiya da en aza indirilebileceği umulmaktadır.Kamuoyuna

    olarak yansıtılandüzenleme, giderek gelenekselleştirilen bu tutumunson örneğidir. Hazırlık sürecine onlarca uzman kişi vekuruluş temsilcisinin katılmasına karşın, hiçbir önerive uyarı dikkate alınmadan son biçimi verilenTasarının taşıdığı olumsuzluklar altı kümedetoplanarak bilginize sunulmuştur:

    Bilindiği gibiAnayasanın 56. maddesine göre “Çevreyigeliştirmek, çevre sağlığını korumak ve çevrekirlenmesini önlemek Devletin ve vatandaşlarınödevidir.” Açıktır ki, vatandaşların bu ödevlerini ancakçevrenin korunması ile ilgili her girişime katılarakve/veya katkıda bulunarak yerine getirebilirler.Tasarının hazırlık sürecinde bir ölçüde de olsa gözönünde bulundurulan bu anayasal ilke Tasarının sonbiçimi verilirken göz ardı edilmiştir. Dolayısıyla,“katılımcılık” ilkesi, Tasarının hazırlanma sürecinde,deyiş yerindeyse “kenar süsü” işlevini görmüş, “kâğıtüzerinde kalmıştır”. Tasarı, gerçekte, 37. maddesinin4. bendiyle 2872 sayılı Çevre Kanunu'nun 9.maddesinin “a” fıkrasını yürürlükten kaldırarak budurumun kurumsallaştırılmasını da öngörmektedir.Anımsanacağı gibi, en son 2006 yılında çıkarılan5491 sayılı yasanın 6. maddesiyle yenidendüzenlenen bu fıkraya göre;

    Öte yandan, bu, Tasarının 4. maddesinin “ç” bendinde

    biçiminde açıklanan “katılım”

    Çevrenin korunması amacıyla;

    a)Doğal çevreyi oluşturan biyolojik çeşitlilik ilebu çeşitliliği barındıran ekosistemin korunmasıesastır. Biyolojik çeşitliliği koruma ve kullanımesasları, yerel yönetimlerin, üniversitelerin, siviltoplum kuruluşlarının ve ilgili diğer kuruluşlarıngörüşleri alınarak belirlenir.>>

    ilkesinin göstermelik bir süreç olarak işletileceğinin desomut bir göstergesidir. Başka hiçbir maddesinde“katılımın” nasıl sağlanabileceğine hiçbir açıklamagetirilmemiş olması, 6 ve 7. maddelerindeoluşturulması öngörülen “Ulusal Biyolojik ÇeşitlilikKurulu” ve “Mahalli Biyolojik Çeşitlilik Kurulları”ndakiyapının ağırlıkla resmi düzeyde tasarlanması buyargıyı haklı kılmaktadır.

    Çünkü Tasarıda;

    "tabiatı ve biyolojik çeşitliliği” koruma sorunun tekbir yasal çerçeve oluşturularak çözümlenebileceğivarsayılmaktadır,öngörülen koruma amaçlı düzenleme veuygulamalar doğal varlık ve süreçlere zararv e r e b i l e n y a ş a m a e t k i n l i k l e r edışsallaştırılmaktadır,“ ” ile “kullanma” gibi doğası gereğiçoğunlukla ve de ülkemiz özelinde iki karşıteylemin eşanlı olarak gerçekleştiri lmesihedeflenmektedir,“tabiatı koruma” ve “biyolojik çeşitliliği koruma”konuları birbirinden farklı eylem alanları olarakgörülmektedir,“tabiatın korunması” sorunu doğal varlıklarınkorunmasına indirgenmekte, doğal varlıkların varolabilmelerinin ve varlıklarını sürdürebilmelerinintemel koşulu olan doğal süreçler gerektiğincedikkate alınmamaktadır,koruma amaçlı düzenleme ve uygulamalarınyalnızca özel olarak koruma altına alınabilmişalanlar ve varlıklara indirgenmiş bir yaklaşımlageliştirilmesi öngörülmektedir,koruma amaçlı düzenleme ve uygulamalarınyalnızca Çevre ve Orman Bakanlığı tarafındanyürütülmesi hedeflenmekte; öteki bakanlıklar,yerel yönetimler, kamu kurumu niteliğindekimeslek örgütleri vb kurum ve kuruluşlara herhangibir yetki, görev getirmemekte; yalnızcaoluşturulması öngörülen kurullarda temsiledilmeleri olanaklı kılınmaktadır,görece olarak en önemli koruma yapılarında bile,örneğin tabiatı koruma alanı, yaban hayatı korumaalanı, gen koruma alanı vb alanlarda, daha daönemlisi, bu alanların

    de (Madde 3/m)(Madde 15/2),

    (Madde 15/2) vb hukuksaldayanaklara yeterince sahip olmadığı artıkanlaşılan gerekçelerle, izin verilmesine, irtifak veintifa hakları oluşturulabilmesine olanaksağlanmaktadır (Madde 15); üstelik bu alanda“son söz” için Bakanlar Kurulu yetkili kılınmaktadır,koruma yapısı kazandırılmış yerlerin tümünde de2634 sayılı Turizmi Teşvik Kanunu'na göre “kültürve turizm koruma ve gelişim bölgesi” ve “turizmmerkezi” ayrılabilmesine izin verilmektedir (Madde32),öteki ilgili yasal düzenlemelerle hemen hemenhiçbir ilişki kurulmamıştır,

    Tasarının dayandırıldığı doğa koruma stratejisiyanlıştır, gerçekçi değildir!

    koruma

    “mutlak korumabölgelerinde” “üstün kamuyararı” “stratejik kullanımıgerektiren”

    Kasım - Aralık 2010

  • Orman ve Av

    11

    Tasarı, Çevre Kanunu'nun 9. maddesinin “c”bendini yürürlükten kaldırarak ilgili uluslararasıhukuksal düzenlemelerin dikkate alınmasını keyfiuygulamalara bırakılmaktadır,Çevre Kanunu'nun 9. maddesinin “f” bendini deyürürlükten kaldırarak koruma altına alınan türlerinülke dışına çıkarılmasını, nesli tehdit ve tehlikealtındaki yabani bitki ve hayvan türlerininuluslararası ticaretini olanaklı kılmaktadır.

    Bu nedenle öngörülen içeriğiyle Tasarı doğa korumaçalışmalarının gerektiğince etken olabilmesinirastlantılara bırakmaktadır.

    Tasarının hemen hemen tüm maddelerindebirbirleriyle çelişkili, ne anlama geldiği anlaşılamayan,soyut, en azından tartışmalı terim ve kavramlaraçokça yer verilmiş, genellemeler yapılmıştır: Örneğin,

    Tasarının 17. maddesinde olduğu gibi,

    vb. gibi açık olmayan anlatımlarabaşvurulmuş; dahası, maddenin 2. bendinde

    yaptırımına da yer verilerek, keyfiliklere olanaksağlanmıştır,Örneği en çarpıcı biçimde 3. Maddedenv e r i l e b i l e c e ğ i g i b i , k o r u m a y a p ı l a r ıtanımlamasında bile birbirinden ayrılamayacakaçıklamalar yapılmıştır:

    13 korunan alan yapısı tanımlanmıştır; bu sayıdakorunan alan yapısı uygulamada çeşitlikarışıklıklara yol açabilecektir; ayrıca, bu yapılarınçoğu IUCN'nin önerdiği yapı sınıflandırmasıyla dauyuşmamaktadır,

    Tasarıdaki kavramsal boşluklar, belirsizlikler veanlam kaymaları, uygulamaları kargaşayadönüştürebilecek, ilgili kuruluşlar arasındaçatışmalara yol açabilecek, doğa koruma alanındaşimdiye değin elde edilebilen kazanımları dageçersizleştirebilecektir!

    “Neslitehlike altında, nadir, dar yayılışlı, dar yayılışlıendemik, relikt, tehdit altında, hassas ve göstergetürler tabii yaşama alanlarında özel olarakkorunur”

    “Özel korunması gereken yabani bitki ve hayvantürlerine ilişkin liste Bakanlıkça belirlenir”

    m) Korunan alansınırları ve tabii habitatlar içinde bulunan ve bualanların koruma altına alınmasını gerektirentabiat ve biyolojik çeşitlilik değerlerinibarındıran alanları,n) Hassas habitatlar ilenadir ve tehdit altındaki türleri barındıranalanları,

    Açıktır ki, bu iki kavram uygulamada kolaylıklabirbirinin yerine kullanılabilecektir .

    Mutlak Koruma Bölgesi:

    Özel koruma alanı:

    *

    2873 sayılı yasanın 7. ve 8. maddelerine görekamu kurum ve kuruluşları ile gerçek ve tüzelkişilerin yapacakları tesislere yalnızca “ k”ve “ ” olarak ayrılan yerlerde ve belirlikoşullarla izin verilebilirken, Tasarı, 15.maddesinin 2. bendiyle Bakalar Kuruluna, “

    ” “” durumlarda her

    kişi ve kuruluşa “” verebilme olanağı getirmektedir;

    22. maddesinin 3. fıkrasında “Tabii durumunauygun hale getirilemeyen alanlar buna en yakın biryaşama alanına dönüştürülür” biçiminde nelerin,kimler tarafından nasıl yapılabileceğine hiçbiraçıklama getirilmeyen yaptırımlara yer verilmiştir,“Veya” bağlacıyla birbirine bağlanmış çok sayıdatümcecikteki eyleme, uygun duruma vb. kim, hangikuruluş tarafından nasıl karar verileceği belirsizdir,

    Amacı, “

    ” gibi ilgi alanları, olguları, dolayısıylaönlemleri ve ilgili kuruluşları (görevli ve yetkili) sonderece farklı olan bir yasal düzenlemede bu türdenbel i rs iz l ik ler, boşluk ve anlam kaymalarıönlenemediğinde yönetsel kargaşa kaçınılmazdır.

    Türkiye'de geçerli olan ekonomik büyüme süreci yenisermaye birikim alanlarının bulunmasını veticarileştirilmesini gerektirmektedir. Doğal varsıllıklarise, ülkemizde, henüz böyle bir büyüme düzeniningerektirdiği yoğunlukta ve yaygınlıkta henüzticarileştirilememiştir. En son düzenlenen içeriğiyleTasarı, öngörüldüğü gibi yasalaştığında hemenhemen tümüyle bu yetersizliğin aşılmasına sınırsızcakatkıda bulunabilecek bir düzenleme işlevinigörecektir. Çünkü tasarıda;

    eşgüdümcü, denetleyici, yaptırım uygulayıcı,bağımsız, demokratik bir kamusal yönetim yapısıöngörülmemektedir,yer verilen “Ulusal Biyolojik Çeşitlilik Kurulu” ile“Mahalli Biyolojik Çeşitlilik Kurulları”, dahası“Tabiatı Koruma Bilim Heyeti”, her yönüyle siyasaliktidarlara bağımlı, yeterince katılımcı olamayacakkurullardır; aralarında yetki ve sorumlulukişbölümü yoktur,Ulusal Biyolojik Çeşitlilik Kurulu” ve “MahalliBiyolojik Çeşitlilik Kurulları” ile “Tabiatı KorumaBilim Heyeti” etkinlik alanları örtüşmemekte;aralarında işlevsel bir bağ kurulmamakta; 8.maddenin 2. bendinde sözü edilen “biyolojikçeşitlilik uzman listesi”nde kimlerin yer aldığı

    milli partabiat parkı

    Tabiatıkoruma alanları, yaban hayatı koruma sahaları,gen koruma alanlarında ve korunan alanlarınmutlak koruma bölgelerinde üstün kamu yararıve stratejik kullanımı gerektiren

    kullanma izni, intifa ve irtifakhakkı

    Ülkemizin kara, kıyı, sucul ve denizalanlarındaki sahip olduğu tabii değerlerin, biyolojikçeşitliliğin, gen kaynaklarının ve peyzajın korunmasıi le koruma kul lanma dengesi gözet i lereksürdürülebilirliğine ilişkin usul ve esaslarınbelirlenmesi….

    Tasarıda öngörülen yönetsel yapı olumlukurumsal gelenekleri geçersizleştirecek, doğakoruma gibi çok taraflı bir sorun alanınınyönet imini tümüyle siyasal ikt idar larabırakacaktır!

    *Bu durum, örneğin, 9. maddede de söz konusudur: Maddenin “c”bendine göre “

    ” “ç” bendine göre de; “

    c : Bilimsel ve estetik bakımdan, milli veyamilletlerarası düzeyde ender bulunan tabii değerlerden en az bir veyadaha fazla ekosistemin tamamını kapsayacak büyüklükte olan özelliklikaynak değerlerinin korunduğu ve yönetildiği kara, kıyı, sucul ve denizalanlarıdır ç) : BuKanunla belirlenen koruma statülerinin herhangi birinin özelliklerinitaşımakla beraber, ulusal ve uluslararası önemi haiz olup aynı zamandatarım, turizm, şehirleşme ve sanayi baskısı altında bozulma ve yok olmatehlikesi altındaki ekolojik açıdan hassas alanlardır.

    ) Milli park

    Özel çevre koruma bölgesi

    Kasım - Aralık 2010

  • Orman ve Av

    12

    belirtilmemekte ve 6 üyenin kim tarafından ve nasıl“ s e ç i l e c e ğ i n e ” h e r h a n g i b i r a ç ı k l ı kgetirilmemektedir,Tasarının 6. maddesine göre; “

    ” oluşturulan 20 kişilik'nun çoğu

    üyesinin genel müdür ya da genel müdüryardımcısı gibi kamu görevlilerinden oluşturulmasıöngörülmektedir. Öyle ki, bu kurulda DSİ veMaden İşleri, Bayındırlık ve İskân Bakanlığı TeknikAraştırma ve Uygulama Genel Müdürleri yahutyardımcılarının da yer verilmiştir. “Mahalli BiyolojikÇeşitlilik Komisyonu”nun üye bileşiminde bilebüyük ölçüde korunan bu yapının siyasaliktidarlara bağımlı olması kaçınılmazdır,6. maddede önce “

    ” göreviverilen “ ”,maddeye göre “

    ” da alabilecektir; ancak bu kararlarınniteliğine, daha da önemlisi yaptırım gücüne hiçbiraçıklık getirilmemektedir,Çevre ve Orman Bakanlığı'nın merkez ve taşrabirimleri tarafından kullanılması gereken veö z e l l i k l e d e d o ğ a k o r u m a a l a n ı n d avazgeçilemeyecek olan yönetsel i lkelergeçersizleştirilmektedir. Örneğin, Tasarının 4.maddesinde yer verilen “

    ”yaptırımının hangi alanlarda ve düzeylerdeişletilebileceğine herhangi bir açıklık getirilmemişolması, özellikle yerel düzeyde son derece vahimçatışmalara yol açabilecektir,Daha önce herhangi bir koruma yapısınakavuşturulmuş alanların yürürlükteki yapısı, geçici1. maddeye göre, “uygun statü verilinceye değin”,sürdürülebilecektir. Bu yaptırımıyla Tasarı, aynıkoruma statüsüne sahip alanların bile farklıyönetsel yapılarla yönetilmesi gibi keyfiliklere yolaçabilecek,4. maddenin “a” bendine göre “

    ”; ancak, bu düzenlemeyegöre arazi kullanımı gibi çok boyutlu ve çoksektörlü bir kararın kim, hangi kurum, kuruluştarafından nasıl alınabileceği belirsizdir,13. maddesine göre de “

    ”sağlanacaktır. Ne var ki, koruma altındaki varlık vesüreçlerin gerektiğince korunabilmesi, özel bilgi vebeceri donanımı gerektirmektedir; polisiyeönlemlerle bu gerek yerine getirilemez,Tasarının 9. maddesinin 3. bendine göre; “

    Bu Kanunkapsamına giren konularda genel istişareninsağlanmasını, tabiatın ve biyolojik çeşitliliğinkorunmasını ve bil imsel esaslara göreyürütülmesini sağlamak maksadıyla gereklikararları almak üzere…

    Bu Kanun kapsamına girenkonularda genel istişarenin sağlanması

    tabiatın ve biyolojik çeşitliliğinkorunmasını ve bil imsel esaslara göreyürütülmesini sağlamak amacıyla gereklikararları…

    Korunan alanlardayerinde koruma ve yönetimin sağlanması içingerektiğinde işbirliği ve yetki devri yapılabilir

    Korunan alanlardakoruma ve kullanım kararlarının uzun devreligelişme planları veya her tür ve ölçekteki planlar ilebelirlenmesi esastır

    Korunan alanlarınkontrolü ve korunması için gerekli görülen hallerdekoruma görevi özel güvenlik marifeti ile…

    Uzundevreli gelişme planları da dâhil olmak üzerekorunan alanlara ait her tür ve ölçekteki planlar

    Ulusal Biyolojik Çeşitlilik Kurulu

    Ulusal Biyolojik Çeşitlilik Kurulu

    Bakanlıkça yapılır, yaptırılır ve onaylanır. Bualanlarda sit alanı bulunması halinde sadece sitalanlarıyla sınırlı kalmak kaydıyla ilgili KültürVarlıklarını Koruma Bölge Kurulunun uygungörüşü alınır

    Korunan alanlardakoruma ve kullanım kararlarının uzun devreligelişme planları veya her tür ve ölçekteki planlar ilebelirlenmesi esastır

    hertür ve ölçekteki planların

    Uzun Devreli GelişmePlanı: Korunan alanların kaynak değerlerininkorunması, arazi kullanımı ve yönetimi içinhazırlanan planları

    Uzun devreli gelişmeplanları da dâhil olmak üzere korunan alanlara aither tür ve ölçekteki planlar Bakanlıkça yapılır,yaptırılır ve onaylanır

    Tür ve habitat koruma eylem

    ”; böylece, görece olarak bağımsızorganlar olan söz konusu koruma bölgekurullarının işlevleri sözü edilen “uygun görüşü”vermekle sınırlandırılmış olmaktadır.

    Bilindiği gibi, doğanın, bu kapsamda da biyolojikçeşitliliğin korunabilmesi ancak yeterince etkilikamusal bir yönetsel yapıyla kalıcı sonuçlarverebilecek bir etkinlik alanıdır. Oysa Tasarınınyukarıda örneklenen yetersizlikleri giderilemediğindeböyle bir yönetsel yapı da kurulamayacak, söz konusuetkinliklerin amacına ulaşabilmesi de büyük ölçüderastlantılara kalacaktır.

    Tasarı, planlama işlevi ile ilgili olarak iki planlamadüzlemine yer verilmektedir: i) Uzun Devreli GelişmePlanı ve ii) Tür ve Habitat Koruma Eylem Planı. Ne varki bu iki düzlemle ilgili yaptırımlar öngörülüğü gibiyasalaştığında doğa koruma çalışmaları;

    gerektiği gibi planlanamayacak,hazırlanan “planlar” ise doğaya ve bu kapsamdabiyolojik çeşitliliğe zarar verebilecek kararlara veeylemlere dayanak olabilecektir.

    Çünkü Tasarıda, örneğin;

    4. maddenin “a” bendinde; “

    ” yaptırımına yer verilmiştir;ancak “ ” bağlacından sonra sözü edilen “

    ” neler olabileceğine vebuna kimler tarafından nasıl karar verilebileceğineherhangi bir açıklık getirilmemiştir,3. maddenin “ü” bendinde “

    ” tanımı yapılmıştır. Ancak,“arazi kullanımı ve yönetimi” çok boyutlu ve çoktaraflı bir karar alanıdır; bu alanda yalnızca Çevreve Orman Bakanlığı'nın yetkilendirilmesiaşı lamayacak yönetsel çatışmalara yolaçabilecektir,9. maddenin 3. bendinde de “

    ” yaptırımına yer verilmiş,ancak, yaptırımda sözü edilen “her tür ve ölçektekiplanların” hangi planlar olduğuna hiçbir açıklamagetirilmemiştir,“uzun devreli gelişme planları da dâhil olmak üzereher tür ve ölçekteki planların” nasıl bir düzen içindehazırlanacağı ya da hazırlattırılabileceğibelirsizdir,21. maddede “

    Tasarı, doğa korumanın temel araçlarından birisiolan planlama, siyasal iktidarların her türlükeyfiliklerine açık bırakılmıştır!

    veya

    ••

    Kasım - Aralık 2010

  • Orman ve Av

    13

    planları ilgili kurum ve kuruluşlarla birlikteBakanlıkça hazırlanır veya hazırlattırılır. Tür vehabitat koruma eylem planları Ulusal BiyolojikÇeşitlilik Kurulunun görüşü alınmak suretiyleBakanlıkça onaylanır

    “2863 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını KorumaKanunu ve ilgili mevzuat kapsamında doğal/tabiisit olarak tescil ve ilan edilmiş alanlardan; buKanunun 9 uncu maddesinde tanımlanmışkoruma alanlarında ve 31/8/1956 tarihli ve 6831sayılı Orman Kanunu kapsamına giren orman veorman rejimine tabi olan sınırlar içerisinde kalanalanlarda yer alanların doğal sit veya tabii sitstatüleri ile 2863 sayılı Kanuna göre belirlenenkorunma alanları statüleri….”

    “2863 sayılı Kanun ve ilgili mevzuat kapsamındadoğal/tabii sit olarak tescil ve ilan edilmişalanlardan sulak alanlar, özel çevre korumabölgeleri, milli parklar, tabiat parkları, tabiatanıtları, tabiatı koruma alanları, yaban hayatıkoruma ve yaban hayatı geliştirme sahalarında ve6831 sayılı Kanun kapsamına giren orman veorman rejimine tabi olan sınırlar içerisinde kalanalanlar dışında kalan alanlardaki 2863 sayılıKanun kapsamında tescili yapılmış doğal sit vetabiat varlıkları “Ulusal Biyolojik ÇeşitlilikKomisyonu” tarafından değerlendirilir ve Bakanlıktarafından uygun koruma statüsü…”

    ” yaptırımına yer verilmesinekarşın bu planların, öteki yaptırımlarda yineBakanlıkça yapılabileceği ya da yaptırılabileceğibelirtilen “her tür ve ölçekteki planlar” ile, özelliklede “Uzun Devreli Gelişme Planı” ile ilişkisi nasılkurulabileceği hiçbir biçimde düzenlenmemiştir.

    Açıktır ki, yatay ve dikey tümleşikliğin gerektiğincesağlanması her türlü planlama çalışmasının önceliklikoşuludur. Tasarıda bu koşul yerine getirilmemekte,a k s i n e , g e r ç e k t e “ p l a n s ı z l ı k ” o l a r a knitelendirilebilecek karar ve uygulama süreçlerineolanak verilmektedir. Bu durum, doğa korumaamacıyla kullanılabilecek kısıtlı kaynaklarınsavurganlığına yol açabilecek, yanı sıra, siyasaliktidarların, somut olarak da ilgili yönetimlerin her türlükeyfili karar ve uygulamalarını kolaylaştırabilecektir.

    Tasarının “Geçici 1. maddesinin 2. bendine göre;

    kaldırılabilecektir. Geçici 2. maddesine göre de;

    verilebilecektir.

    Tasarı öngörüldüğü gibi yasalaştığında, siyasaliktidarlar bu geçici maddelerle her türlü korumayapısında gerekli gördüğü yapısal değişiklikleregidebilecektir.

    Doğa ve özel olarak da biyolojik çeşitliliği koruma

    Tasarı, siyasal iktidarlara daha önce çeşitlikoruma yapılarına kavuşturulabilmiş alanları buyapılarından çıkarma olanağı getirilmektedir!

    Tasarı, doğa koruma-halka ilişkiler sorunununnasıl çözümlenebileceğine hiçbir açıklıkgetirmemektedir!

    amaçlı etkinlikler, açıktır ki, halkın özellikle ilgilikesimlerinin katkısı ve katılımlarının gerektiğincesağlanmasını zorunlu kılmaktadır. Öte yandan, buetkinlikler, çoğunlukla bu kesimleri çeşitli yönlerden deh e m o l u m l u h e m d e o l u m s u z o l a r a ketkileyebilmektedir. Bu gerçeklere karşın Tasarıda“Yöre Halkının Hakları” başlığı altındaki 14. maddede,yalnızca;

    yaptırımına yer verilmiştir.Açıktır ki, bu yaptırım;

    herhangi bir koruma yapısına kavuşturulmuşalanlardan da ticari amaçlarla yararlanabilmesinesınırsızca olanak vermekte,herhang i a lan ın b i r koruma yapıs ınakavuşturulması nedeniyle artacak ve/veya yenikazanacağı rantının ilgili taraflar arasındapaylaşımını düzenlememekte,ilgili “yöre halkının” yasanın uygulanmasındandoğab i lecek çeş i t l i kay ıp la r ın ın nas ı lgiderilebileceğine açıklık getirmemekte,ilgili “yöre halkının” kendilerini doğrudan ve dolaylıolarak ilgilendiren koruma kararlarının alınma veuygulanma süreçlerine nasıl ve ne denlikatılabileceğini ortaya koymamaktadır.

    Dolayısıyla, Tasarı öngörüldüğü gibi yasalaştığındailgil i “yöre halkının” koruma çalışmalarınayabancılaşmalarının önlenebilmesi tümüylerastlantılara kalacak, bu da söz konusu çalışmalarıne tken l ik düzey in i düşüreb i lecek, kaynaksavurganlıklarına yol açabilecektir.

    , içerdiği yaptırımların eksikliği ve yanlışlığıile içermediği yaptırımları dolayısıyla taşıdığıyetersizlikler, ülkemizde bugünlere kalmış doğalvarsıllıklarımızın ve doğa koruma alanındakikazanımların onarılamayacak biçimde zarargörmesine yol açabilecektir. Bu nedenle Tasarı;

    bu içeriği ve düzeniyle TBMM'ne sunulmamalıdır;hazırlık sürecinde dile getirilen ve katılımcılartarafından da benimsenen görüş ve önerilerdikkate alınarak yukarıda örneklenen eksiklik veyanlışlıkları giderilecek biçimde yenidendüzenlenmelidir;yeniden düzenlenen Tasarının, TBMM'deki ilgilikomisyonlarda görüşülmesi, sürecine “taraf”konumundakiler öncelikli olmak üzere ilgilidemokratik kitle örgütlerinin dengeli katılımlarısağlanmalıdır,yeniden düzenlenen Tasarının kitle iletişimaraçlarıyla genel kamuoyunun bilgisine sunulmalı,görüş ve önerilerine açılmalıdır.

    “Korunan alanlarda geleneksel olarak üretilenürünler in gel işt i r i lmesine, üret i lmesine,belgelendirilmesine, mahallinde pazarlanmasınave satışına öncelik verilir. Bakanlık bu konudagerekli tedbirleri alır.”

    SONUÇ

    “Tabiatı ve Biyolojik Çeşitliliği Koruma KanunuTasarısı”

    ••

    Kasım - Aralık 2010

  • Orman ve Av

    14

    Kasım - Aralık 2010

    TÜZÜK DEĞİŞİKLİĞİ AMACIYLA 25 ARALIK 2010GÜNÜ OLAĞANÜSTÜ GENEL KURUL YAPILMIŞTIR

    Tüzüğün yeni şubeler, temsilcilikler ile yeni gelişen durumlara göreyeniden uyarlanması kapsamında yalnızca tüzük değişilikleriningörüşüldüğü ve karara bağlandığı Olağanüstü Genel Kurul 25 Aralık2010'da Dernek Genel Merkezinde gerçekleştirilmiştir. Tüzükdeğişikliklerinin yanında, İktisadi İşletme Yönetmeliği, Kol Yönetmeliği,Ekoturizm Yönetmeliği, Onur Kurulu Çalışma ve Disiplin Yönetmeliği deGenel Kurul'da görüşülmüş ve yapılan önerilerle son şeklini almıştır. Tüzükdeğişiklikleri ve yeni yönetmelikler Dernekler Masasının onayından sonraDerneğimizin web sitesinde (www.ormancilarderneği.org) yayımlanacaktır.

  • Orman ve Av

    15

    Kasım - Aralık 2010

    DERNEĞİMİZİN 86. YILIGENEL MERKEZ BİNASINDA KUTLANMIŞTIR

    Genel Merkezde derneğimizin 86. yılı kutlanmıştır. Genel Sekreter Hüseyin ÇETİN'in açış konuşmasındansonra Genel Başkan Mustafa YUMURTACI, Türkiye Ormancılar Derneği'ni anlatan bir konuşma yapmıştır.Daha sonra ise Dernek üyeliğinde 60. yılını dolduran üyelerimize plaket verilmiştir. Müzİk eşliğinde yapılankokteylden sonra kutlama sona ermiştir.

  • YE

    TER

    AR

    TIK

    !!!

    Orman ve Av

    16

    Kasım - Aralık 2010

    Geçmişte her kademedeki ormancı büyüklerimizin yoğun çabaları sonucunda, Türkiye'nin dört biryanında bin bir zorluklarla temin edilen, Orman Genel Müdürlüğü'ne ait gayrimenkuller üzerine, sonyıllarda bir kâbus gibi çöken karabulutlar, hızını daha da artırarak, ormancılığımızın kurumsal kimliği vekültürel hafızasının kalbi olan Gazi Yerleşkesi üzerinde park etmiştir.

    Kamuoyumuz, Orman Genel Müdürlüğü gayrimenkullerinin son beş-altı yıl içinde, haraç mezat elden

    çıkarılmasını sessiz, derinden büyük üzüntü ve ibretle yakından takip etmektedir. Yurt çapındaki Orman

    Genel Müdürlüğü gayrimenkullerinden; öncelikle tüm eğitim ve sosyal tesislerimizden başlayarak

    ormancılığımızın sembolü olan TAŞ BİNA, Atatürk'ün emriyle 1925 yılında kurulan ve Ankara halkına

    ucuz ve kaliteli fidan temin eden Söğütözü Fidanlığı, Ankara Orman Tamirhane Müdürlüğü arazileri,

    İstanbul Alemdağ Orman Fidanlığı ve çeşitli fidanlık arsaları, halkımıza şifa dağıtan Oylat Kaplıcası,

    Orman Bölge Müdürlüğü ve Orman İşletme Müdürlüğü yerleşkeleri elden çıkarılmış, adeta peşkeş

    çekilmiştir. En son Ankara Fidanlık Lojmanlarının bulunduğu yer bir devir protokolü ile TOBB'a

    verilmiştir. Öte yandan dağıtılmaya aday bölge ve işletme müdürlüğü yerleşkelerinin devirlerinin

    planlandığı söylenmektedir.

    Orman Genel Müdürlüğü Gazi Yerleşkesi; Atatürk'ün kurduğu Orman Çiftliği ile manen ve fiilen

    özdeşleşmiş olup, ormancılığımızın kurumsal kimliği, kültürel hafızasını temsil eden, 171 yıllık mesleki

    birikimlerin ülkemiz ve milletimiz yararına kamuoyu ile paylaşıldığı başkentin önemli bir yeşil dokusudur.

    Geçmişte ve günümüzde Ankaralının sık sık ziyaret ettiği çeşitli ağaç ve bitki türlerinin bulunduğu adeta

    bir "Botanik Bahçesi" ya da " Arboretum" gibidir.

    Ormancıların üstün gayretleri sonucunda, Gazi Yerleşkesinin ormancılığa yakışır hale getirilmiş

    olmasının, bu camiaya teşekkür ve takdir edilme nedeni olması gerekirken, aksine başka kurumlara

    verilmek istenerek camiamız cezalandırılmaktadır.

    O nedenle, bizimle beraber aynı kaygıyı taşıdıklarını umduğumuz

    Gazi Yerleşkesini almaya göz koyan her türlü güç odaklarına da diyoruz ki; Türkiye'nin üçte birinde

    çalışma yapan, tüm ülkemizi ağaçlandırmalarla yeşile boyayan, canla başla mücadele edip doğayı

    koruyan, bu uğurda onlarca şehit veren, vefakâr ve cefakâr ormancıları yok saymayınız. Karşınıza da

    almayınız. Şayet böyle bir düşünceniz var ise, bundan vazgeçiniz.

    Ormancı meslek ve sivil toplum örgütleri olarak, Gazi Yerleşkesinin her ne şekilde olursa olsun, Orman

    Teşkilatının elinden alınmasına şiddetle karşı olduğumuzu, hukuki çerçevede tüm demokratik

    haklarımızı kullanacağımızı kamuoyuna saygıyla duyururuz.

    Ancak bu yerin Başbakanlığa veya Başbakanlığınistemi üzerine diğer kamu kurum ve kuruluşlarına verilmesi yönünde gizli çalışmalarınyapıldığına ilişkin meslek kamuoyumuzu rahatsız eden ciddi duyumlar alınmıştır.

    Orman Genel Müdürlüğü üstdüzey yetkililerine diyoruz ki; her ne şekilde olursa olsun, bu yerin verilmesine yönelik yapılanveya yapılacak olan baskılara boyun eğmeyiniz, imza koymayınız, meslektaşlarımızınkemiklerini sızlatacak tasarruflarda bulunmayınız. Mesleğimizin menfaatini şahsi ikballerinizinüstünde tutunuz.

    15/12/2010

    ORMANCI MESLEK, DEMOKRATİK KİTLE VE SİVİL TOPLUM ÖRGÜTLERİ

    ORMAN MÜHENDİSLERİ ODASI TÜRKİYE ORMANCILAR DERNEĞİ

    ORMAN TEKNİKERLERİ DERNEĞİ EMEKLİ ORMANCILAR DERNEĞİ

    TÜRK TARIM ORMAN-SEN YEŞİL TÜRKİYE ORMANCILAR DERNEĞİ

    TARIM ORMAN-İŞ TARIM ORKAM-SEN

    TÜRKİYE ORMANCILIK TARIM ORMAN VE ÇEVRE HAK SENDİKASI

    KOOPERATİFLERİ MERKEZ BİRLİĞİ

    ORMANCILIĞIN KURUMSAL KİMLİĞİ VE KÜLTÜREL HAFIZASININKALBİ OLAN, ORMAN GENEL MÜDÜRLÜĞÜ GAZİ YERLEŞKESİNİN

    ELDEN ÇIKARILMASINA YÖNELİK GİZLİ VE AÇIK GİRİŞİMLERE DUR DİYORUZ!

    TARI

    M ORMAN

    İŞ

  • Orman ve Av

    17

    Kasım - Aralık 2010

    BASINA VE KAMUOYUNA

    2/B ARAZİLERİNİ SATMA HAZIRLIĞI YAPILIYOR…

    Hükümetin “2B arazilerini” ne pahasına olursa olsun satma girişimi, “seçim yatırımı” olarak yenidengündemdedir. Ve ne yazık ki bunu yaparken hukuk dışı ve katılımcılıktan uzak düzenlemelerin öne çıktığıgörülmektedir. Oysa hükümet 2003 yılında Anayasa değişikliği yapmayı bile göze almışken bunubaşaramamıştır.

    Yüksek rantlı 2B arazilerini seçimlerden önce satışa hazır hale getirmek üzere Çevre ve Orman Bakanlığı ileMaliye Bakanlığı tarafından hummalı bir çalışma yürütülmektedir. Bir yandan kadastral yanlışlıklarındüzeltilmesi ve işgalcilerin saptanması gibi teknik nitelikli çalışmalar aceleye getirilirken, diğer yandan

    (OSB) ile birlikte bir yıllık çalışma sonucunda varılan mutabakat metnigöz ardı edilmekte, “çalışmalar kamuoyundan gizlenerek” yürütülmektedir.

    Siyasal iktidarın “2B arazilerini” satmak amacıyla şimdilerde yapmaya çalıştığı düzenlemeler, geçmişte degündeme gelmiş ancak bu doğrultudaki her düzenleme ya Anayasa Mahkemesince durdurulmuş ya daçıkarılan yasalar Cumhurbaşkanı tarafındanAnayasaya aykırı bulunarak veto edilmiştir.

    Hal böyle iken benzer düzenlemelerin bu kez sadece göstermelik olarak hazırlandığı anlaşılmaktadır.Hazırlanmakta olan ve kısmen basına sızdırılan yeni yasal düzenlemenin Cumhurbaşkanınca onaylansa bileAnayasa Mahkemesine gitmesi halinde Anayasa Mahkemesince iptal edileceği açıktır. Bu hususu Hükümetinbilmemesi mümkün değildir.Aksine bilerek ve isteyerek “Anayasa Mahkemesi iptal edinceye kadar” oldu-bittiyegetirip rantı yüksek arazileri peşkeş çekme niyetini göstermektedir. Öte yandan yüzyıllardır orman içindeyaşayan orman köylülerine, yaşadıkları bu alanların para ile mi satılacağı yoksa tahsis mi edileceğine ilişkin biraçıklama da henüz yapılmış değildir. Bilinmelidir ki bu durum; 2B sorununu çözmek yerine daha karmaşıkekonomik ve toplumsal sorunlara yol açarak çözümsüzlük üretecektir.

    Kamuoyunu oldubittilere karşı duyarlı olmaya çağırıyoruz. Ve başta iktidar partisi olmak üzere tüm siyasi partigruplarına sesleniyoruz!

    2B konusunun, kamuoyundan gizlenerek değil, toplumun her kesiminin katkıları ile olgunlaştırılarak, akıllardaoluşan şüphe ve güvensizlik unsurları giderilerek ve geniş tabanlı uzlaşma ürünü haline getirilerekçözümlenmelidir.

    Biz aşağıda imzası bulunan örgütler OSB bünyesinde ormanlarımıza sahip çıkmaya devam edeceğiz..

    Toplumun tüm kesimlerini de duyarlı olmaya çağırıyoruz.

    Ormanlarımıza Sahip Çıkalım BirliğiAdına

    Ormanlarımıza Sahip Çıkalım Birliği

    OSB YÜRÜTME KURULU

    ORKOOP TOD OMO TEMACafer YÜKSEL Mustafa YUMURTACI Muhammet SAÇMA Nafi ALTINÖZOSB Sözcüsü OSB Sekretaryası Üye Üye

    TARIM ORKAM-SEN KIRÇEV HARİTA VE KADASTRO MÜH.ODASIYücel GÜL Salih USTA Ozan ÖZER

    Üye Üye Üye

  • Orman ve Av

    18

    Kasım - Aralık 2010

    Klasik hayvan ve bitki ıslahında bir ferdin genetikdeğerini belirlemek için döllerinin performansı ölçülür.Örneğin, 200 ağaç arasında hastalığa dayanıklı olanıseçmek istiyoruz. Bu 200 ağacın genetik değerinibelirlemek için onlardan elde edilen fidanlar arazide eşitşartlarda yetiştirilir. Fidanların hastalığa tepkisi ölçülür.Fidanların ortalama performansı anne ağacın genetikdeğeri hakkında bize bilgi verir. Bu işleme kısaca döldenemeleri denir. Hayvan ve bitki ıslahında döldenemeleri uzun yıllardır kullanılan başarılı bir tekniktir.Ancak bu teknik oldukça pahalı, lojistik olarakorganizasyonu zordur. Çaprazlama-döl denemesi-seleksiyon döngüsü uzun yıllar alır.

    Son yıllarda ABD, Avustralya ve Hollanda gibi bazıülkelerde “genomik seleksiyon” dediğimiz yöntem büyükbaş hayvan ıslahında bir devrim yarattı. Hayvanıslahında klasik döl denemelerinin yerini laboratuarlardaelde edilen DNAmarkırları yer almaya başladı.

    Genomik seleksiyon; fenotip yerine bütün DNAyı(genleri) kapsayan markırlara kullanarak laboratuarşartlarında seleksiyon yapmak olarak tanımlanabilir.Genomik seleksiyonun başarılı olabilmesi için öncelikleDNA markırları ile fenotip arasında ilişkilerin ortayakonması gerekmektedir. Diğer bir deyimle, genomikseleksiyon için başlangıçta döl denemelerinden eldeedilen fenotipik veriye ihtiyaç vardır. Genomikseleksiyonun hayvan ıslahında çığır açmasına ikigelişme neden oldu: Öncelikle süt ineklerinin DNAdizilimi tamamlandı (Hayes ve ark. 2009). Böylece SNPdenilen onbinlerce DNA markırlarının ekonomik birşekilde elde edilmesi olanağı doğdu. İkincisi gelişme ise,Meuwissen ve arkadaşları (2001) fareler üzerindeyaptıkları bir araştırmada genomik seleksiyonunfenotipik seleksiyon kadar başarılı olabileceğinigöstermeleri oldu. Bu gelişmeler üzerine ABD ve diğerbazı ülkelerde hayvanların genotiplerinin ortayaçıkarılmasına hız verildi ve genomik seleksiyon

    Genomik seleksiyon nedir ve nasıl ortaya çıktı?

    uygulamalarına geçildi. Son yıllarda yapılan bazıaraştırmalarda ineklerde genomik seleksiyon ile sütveriminin %92 düzeyinde arttırabileceği gösterilmiştir(Schaeffer 2006).

    Genomik seleksiyonu açıklamak için bazı kavramlarıtanımlamamız gerekir. Markırlar, DNA dizilimindekipolimorfizmi (çeşitlilik) gösterir. Diğer bir deyimle, DNAmarkırları kromozomlarda DNA diziliminin veuzunluğunun değiştiği yerleri gösterir. Bu değişiklerinolduğu yerler (markır) fenotipi etkileyen genin kendisiolabilir veya gene yakın bir DNAdizilimi olabilir.

    Aşağıdaki basit şema iki ağacın anne ve babadan gelenkromozomlarını gösterir. DNA dizilimine baktığımızda ikiağaç arasındaki tek fark dördüncü lokasyondur. Bulokusta 'in genotipi iken (hereozigot) , 'ingenotipi dir (homozigot). Bu iki ağaç diğer bütünlokuslar için aynıdır.

    Yukarıdaki basitleştirilmiş örnekte dördüncü lokuspolimorfiktir. Diğer bir deyimle iki ağacın genotipi farklıdır( =GA, =GG). Bu lokusun bir gen olduğunuvarsayarsak, belki de bu genin formunu bulunduran

    , ye göre daha avantajlıdır. Diğernükleotidler (lokuslar) her iki ağaç için aynı (homozigot)olduğu için fenotip ile ilişki kurmak açısından faydalıdeğildirler. Genomik seleksiyonda SNP denilen markırlarözellikle tercih edilir, çünkü bu markırlar hem basit (ikiformu var), hem de binlercesini üretmek nispeten ucuz vekolaydır.

    Bir ıslah popülasyonunda bulunan yüzlerce ağacın bütünkromozomlarını (genom) 10 binlerce markır ile

    G e n o m i k s e l e k s i y o n n a s ı l ç a l ı ş ı r ?

    GAGG

    A

    Ağaç1 Ağaç2

    Ağaç1 Ağaç2

    Ağaç1 Ağaç2

    Orman Ağaçları Islahında Genomik Seleksiyon

    ABD'nin güney eyaletlerinde plantasyon ormancılığı önemli bir ekonomik sektördür. Plantasyonlar yaklaşık 12milyon hektar alan kapsamaktadır. Solda ana ve babası belli olan genetik yönden üstün tohum elde etmek içinyapılan kontrollü döllemeleri göstermektedir. Sağda ise genetik yönden üstün tohumlarla kurulan bir plantasyonugöstermektedir (Fotoğraflar: Steve McKeand).

    Doç. Dr. Fikret T. Işık,North Carolina State University, College of Natural Resources,

    Department of Forestry and Environmental Resources, Raleigh, NC, ABD,Telefon:1-919-515-6072, Email: [email protected]

  • Orman ve Av Kasım - Aralık 2010

    işar