Yıl: 2 Sayı: 20 Ayl k Somuncu Baba Çocuk Dergisi - A ustos...

34
Somuncu Baba Dergisi’nin Ücretsiz Eki’dir. Aylık Somuncu Baba Çocuk Dergisi - Ağustos 2008 Yıl: 2 Sayı: 20 “Bir milletin yükselmesi ancak iki şey iledir: Biri milleti bir araya toplayan birlik ruhuna yöneliş, diğeri istiklâl ve hâkimiyete olan arzusudur. Birlik ve güçlülük ruhunu kaybeden, gıdasını bunlardan almayan millet hiç şüphe yok ki günün birinde başka milletler tarafından kemirilecek, yutulacak dünya yüzünden kaldırılacaktır. Bir millet, önce kendi varlığını korumalı, sonra da gelişip, ilerlemek için bütün bireyleriyle birlikte ve tek bir gâyeye doğru yürümelidir. Yeryüzünde gelip geçmiş olan milletlerin tarihini araştırınca görürüz ki; her topluluğun yücelmesi ve alçalmasındaki ilahi kanun şudur: Her kavmin varlığı birlik ve birbirine bağlılığıyla eşit orantılıdır. Cenâb-ı Hak bir milleti, ayırımcılık, bozgunculuk ve düşmanlık gibi hastalıklara tutulunca mahveder. Fertleri birbirine küsen, diğerinden ayrılan bir ailenin sonu perişanlıktır. Böyle bir milletin sonu da uzun bir müddet esaret, şiddetli bir sıkıntıdan sonra ebedî bir yenilgidir. Cenab-ı Allah aziz milletimizi her türlü tehlikelerden korusun… Âmin….” Es-Seyyid Osman Hulûsi Efendi (k.s)

Transcript of Yıl: 2 Sayı: 20 Ayl k Somuncu Baba Çocuk Dergisi - A ustos...

Som

uncu

Bab

a D

ergi

si’ni

n Ü

cret

siz E

ki’d

ir.

Aylık Somuncu Baba Çocuk Dergisi - Ağustos 2008

Yıl: 2 Sayı: 20

“Bir milletin yükselmesi ancak iki şey iledir: Biri milleti bir araya toplayan birlik ruhuna yöneliş, diğeri istiklâl ve hâkimiyete olan

arzusudur. Birlik ve güçlülük ruhunu kaybeden, gıdasını bunlardan almayan millet hiç şüphe yok ki günün birinde başka milletler

tarafından kemirilecek, yutulacak dünya yüzünden kaldırılacaktır.

Bir millet, önce kendi varlığını korumalı, sonra da gelişip, ilerlemek için bütün bireyleriyle birlikte ve tek bir gâyeye

doğru yürümelidir. Yeryüzünde gelip geçmiş olan milletlerin tarihini araştırınca görürüz ki; her topluluğun yücelmesi ve

alçalmasındaki ilahi kanun şudur:

Her kavmin varlığı birlik ve birbirine bağlılığıyla eşit orantılıdır. Cenâb-ı Hak bir milleti, ayırımcılık, bozgunculuk ve düşmanlık gibi

hastalıklara tutulunca mahveder. Fertleri birbirine küsen, diğerinden ayrılan bir ailenin sonu perişanlıktır. Böyle bir milletin sonu da uzun bir müddet esaret, şiddetli bir sıkıntıdan sonra ebedî bir yenilgidir.

Cenab-ı Allah aziz milletimizi her türlü tehlikelerden korusun… Âmin….”

Es-Seyyid Osman Hulûsi Efendi (k.s)

(Bir Hadis)

(Bir Ayet)

Tezhip: Betül OKKA

Albümü

Arkadaşlar sizler de Çocuk Albümümüzde fotoğraflarınızın yayınlanmasını istiyorsanız [email protected] adresimize gönderiniz.

N. Salih ŞAHİN

Beyza TAŞTAN

Nihal BEDİR

Ö. Baki DURMAZ

M. Uğur MURATOĞLU Aysun USLU Ö. Faruk YILDIZTAÇ Hilal OLGUN İlkenur YAZICI

Belgin YILMAZ F. Burak MİRZA Özlem SARIOĞLU Ayşegül YÜCE

Elif DAĞIN Resul BEDİR Sevgi DUMAN T. Yasin GÜNEŞ

E. Şura ÜZÜM

Ahmet ÖZDEMİR Mehmet BOĞA Alperen ŞENGÜL S. Nur KORKUT

Şüphesiz Allah, adaleti, iyilik yapmayı, yakınlara yardım etmeyi

emreder; hayâsızlığı, fenalık ve azgınlığı da yasaklar. O, düşünüp tutasınız diye size öğüt veriyor.

(Nahl Suresi, 90. Ayet)

Hz Peygamber(s.a.v.) şöyle buyurmuştur: “Sizden biri, beni, babasından, evladından ve bütün

insanlardan daha çok sevmedikçe iman etmiş sayılmaz”

(Buhari, İman 8)Nisa OTYAKMAZ Sema OTYAKMAZ H. Dilara ÜZÜM

Musa Tektaş

Editör’den Merhaba

[email protected]

Kendinden sonra gelenlerce hayırla anılan tarihî şahsiyetlerden biri de, Anadolu kapılarının Müslüman-Türklere açılmasına vesile olan Selçuklu hükümdarı Sultan Alparslan(1033–1092) ’dı. Alparslan ilim öğrenmeye küçük yaşlarda başlamış, zamanın âlimleri tarafından en iyi şekilde ye-tiştirilmişti. Küçük yaşlardan itibaren babası Çağrı Bey’in yanında haksız-lık ve zulüm yapan düşmana karşı hakkı savunmuştu. Alparslan, amcası Tuğrul Bey’in 1063’te vefatı üzerine, ikinci Selçuklu sultanı olarak 1064 yılında otuz bir yaşında devlet yönetmeye başlamıştı. Tarihte ismi, Fetih Babası, çok fetih yapan, Âdil Hükümdar olarak anılmıştı. Yüce dinimiz İslâm’a güzel hizmetlerde bulunmuştu.

Alparslan fetih hareketleri yaparken, diğer Selçuklu hükümdarları gibi diğer dinden insanlara karşı son derece hoşgörülüydü. Malazgirt savaşına başlamadan önce, 26 Ağustos 1071 Cuma günü bütün İslâm beldelerinde ve Malazgirt Ovası’nda kılınan cuma namazında halifenin gönderdiği şu hutbe ve dua okundu: “Allah’ım! İslâm’ın sancağını yücelt, ona yardım et! Sana itaatte canlarını feda edip, tâbi olmak hususunda kanlarını akıtan yoluna gönül verenleri kuvvetlendirerek, yurtlarını güvenlik ve zaferle dolduran yardımlarından mahrum etme…”

Türk ordusu, kendisinden kat kat fazla olan Bizans ordusunu kesin bir yenilgiye uğrattı ve büyük bir zafer kazandı. İmparator Romen Diyojen

esir alındı ve savaşın galibi Alparslan’ın huzuruna çıkarıldı.

Alparslan Diyojen’e, “Tarih okur musun hiç?” diye sordu. Diyojen şaşkınca, “hayır, niye sordun?” diye ce-

vap verdi. Alparslan on asır evvel, şimdilerde ce-vabını araya durduğumuz birçok soruyu yanıtladı: “Çünkü Tarih okumayan ve tarihini bilmeyen bir milletin sonu, senin sonun gibi olur!” Sonra Sul-tan Alparslan, imparator Diyojen’e, “zaferi sen kazansaydın bana ne yapardın?” diye sordu. Di-yojen, “bir fırın hazırlatıp sana çok kötü davra-nacaktım” diye cevap verdi.

Esir imparator, bu sözleri ile eline fır-sat geçseydi ne kadar acımasız hareket edece-ğini söylemekten çekinmemişti. Buna karşı bu

büyük zaferin muzaffer komutanı Sultan Alparslan, Diyojen’i affetti ve yanına muhafızlar vererek onu

memleketine gönderdi. Alparslan bu davranışı ile insan-lığa çok önemli bir ahlâk dersi verdi, Türk milletinin

sahip olduğu üstün özellikleri gösterdi.

“Alparslan fetih

hareketleri yaparken,

diğer Selçuklu hükümdarları

gibi diğer dinden

insanlara karşı son derece

hoşgörülüydü.”

24

İçindekilerSomuncu Baba Dergisi’nin Ücretsiz Ekidir.

İmtiyaz Sahibi veGenel Yayın Yönetmeni

Sebahaddin ATEŞ

Basım Tarihi: Ağustos 2008

Yazı İşleri MüdürüHulûsi YAYLA

Yayın EditörüMusa TEKTAŞ

Grafik Tasarım ve UygulamaŞenol GÜRSOY

Zeynep BARTINLIKorhan ŞENOL

Kapak ÇizimHamit YÜKSEK

Dağıtım K.D.D

CTP - Kalıp Çıkış Filimsan: 0 (312) 395 27 27

Baskı & ÜretimAjans Türk Basın ve Basım Sanayi A.Ş

İstanbul Yolu 7. Km.Necdet Evliyagil Cad. No: 24

Batıkent/ANKARA Tel: 0 (312) 278 08 24

Basım-Yayım-Dağıtım-PazarlamaVİSAN İktisadi İşletmesi

Zaviye Mah. Hacı Hulûsi Efendi Cad.No: 71 (44700) Darende / MALATYA

Tel:(422) 615 15 00 Faks:(422) 615 28 79www.somuncubaba.net - [email protected]

Somuncu Baba Çocuk Dergisi Ağustos 2008 Yıl: 2 Sayı: 20

Dergimizde yayınlanan yazı ve çizimlerden, yazarları ve çizerleri mesuldür. Kaynak gösterilerek iktibas edilebilir.

Bizi Allah Korudu .................................4Sırrı ERDünya Masalları ....................................6Ahmet EFESeyid Hasan Gazi Hazretleri ..............8Yaşar ÖZKANAlparslan Kim? ....................................10Meryem Aybike SİNANNeslimin İz Çiçeği ................................12Bestami YAZGANCamgöz ile Sarı Denizde ....................13Raziye SAĞLAMKafirun Suresi ......................................................14Ali BÜYÜKÇAPARSomuncu Baba ve Gül Çocuk ...........16Musa TEKTAŞŞiirler .......................................................18

24

3Somuncu Baba Çocuk Dergisi - AĞUSTOS 2008

4

10

14

Mevsim Mevyelerini Yerken ............20

Kadriye BAYRAKTAR

Atla Giden Eşek ....................................22

Mehmet NEVRUZ

Birlikte Yola Çıkan Eşek ile

Köpek Masalı ........................................23

Sadık YALSIZUÇANLAR

Rabb’imiz Merhamet Eden ve

Bağışlayandır .........................................24

Hidayet BEYZA

Siz Bilirsiniz ............................................26

Zeki GÜREL

Güvercin Postası ...................................28

Bunları Biliyor Musunuz? ...................29

Çocukca Bulmaca ...............................30

Hediyeli Çengel Bulmaca ...................32

19

Sırrı ERBİZİ ALLAH KORUDU

Babam çalıştığı işe servisle gider gelirdi. Her akşam kardeşimle birlikte balkonda onun gelmesini beklerdik. Evimiz caddeye baktığı için babam arabadan inince bal-konda bizi görür ve el sallardı.

Yine bir akşam balkondaki yerimizi almış, babamın gelmesini bekliyorduk. Babamı her gün getiren otobüs her za-manki vaktinde gelmiş fakat hiç durmadan geçip gitmişti. Babam inmediğine göre, servise binmemişti anlaşılan. Balkonda bir saat bekledik, gelen giden yok. Annem de merak etmişti bu gecikmeye:

— Babanız görünmüyor mu çocuklar?

— Hayır.

— Nerede kaldı acaba? Bir yere uğra-yacağı zaman haber verirdi.

Hava kararmak üzereydi. Apartmanın önünde bir araba durdu. İçinden babam

indi ve her zaman yaptığı gibi bize el salladı. Biz de sevinçle anneme bağırdık:

— Babam geldi!

Babamı kapıda bekledik. İçeri girdiğinde yüzü gülüyordu:

— “Aşağıdaki araba kimin, bilin ba-kalım?” dedi.

Nereden bilecektik, daha önce hiç görmemiştik ki. Aynı soruyu biz ona sorduğumuzda gülerek cevap verdi:

— Bu araba bizim.

— “Nasıl yani?” dedi annem.

— Bizim işyerinde çalışan bir arkadaş arabasını satacağını söyledi. Fiyatta anlaştık ve arabayı satın aldım.

Duyduğuma inanmakta zorluk çek-tim. Babam bu arabanın bizim olduğunu

4Somuncu Baba Çocuk Dergisi - AĞUSTOS 2008

5Somuncu Baba Çocuk Dergisi - AĞUSTOS 2008

söylüyordu. Demek bundan sonra bizim de arabamız olacaktı. İstediğimiz zaman geze-bilirdik.

Yemek esnasında babamı soru yağmuruna tuttuk. “Arabanın markası ne? Kaç model? Kaça aldın?” Bir araba sahibi olduğu için o da mutluydu. Akşam yemeğinden sonra babam bizi sevindirdi:

— Hazırlanın da amcangile oturmaya gidelim.

Kardeşim “yaşasın!” diye bağırdı ve babamın yüzüne kocaman bir öpücük kon-durdu. Sevinince her zaman böyle yapardı. Kısa zamanda hazırlandık ve yola çıktık. Ben dikkatle babamın araba kullanışını izliyor-dum.

Dışarıda yağmur yağmağa başladı. Arabamızın ön camındaki silecekler hiç dur-madan çalışıyordu. Ara sıra şimşek çakıyor, gök gürlüyordu. Kardeşim korku dolu bir sesle sordu:

— Babacığım, kaza yaparsak Allah bizi korur mu?

Annem kızdı:

— Ağzını hayra aç oğlum! Nereden çıkarıyorsun bu lafları?

— “Kızma çocuğa hanım!” dedi babam, kardeşime cevap verdi. “Allah kendisine güvenen ve dua eden herkesi korur oğlum. Onun gücü her şeye yeter. Haydi, boş durmayın da bildiğiniz sureleri okuyun.”

Amcamgil bizi görünce sevindiler. Onlar konuşurlarken biz de yandaki odada çeşitli oyunlar oynadık. İyice dalmıştık ki annemin sesi odayı doldurdu:

— Haydi, çocuklar, gidiyoruz!

Dışarıda yağmur dinmişti fakat yerler ıslaktı. Çukurlarda yağmur suları birikmişti. Kardeşimle ben arka koltuğa oturduk ve yola çıktık. Bir süre sonra ikimiz de uyuyakalmışız. Ne kadar gittik, bilmiyorum, büyük bir gürültüyle uyandık. Gözümü açtığımda arabamızın başka bir araba ile çarpışmış

olduğunu gördüm. Babam arabadan inmiş, bir adamla konuşuyordu. Kardeşim korku-dan hüngür hüngür ağlıyordu. Önde oturan babama ve anneme hiçbir şey olmamıştı. Arabadan inerek babamın yanına gittik. Fre-ni patlayan bir kamyonet, durabilmek için önce bir kaldırıma çarpmış, oradan da gelip bizim arabaya vurmuş. Kamyonetin şoförü suçun kendisinde olduğunu kabul ediyordu.

“Size çarpmamak için kaldırıma vurdum, yine durmadı kör olası. Bu kadarla atlattık çok şükür. Hepimize geçmiş olsun” diyordu.

Kısa zamanda çevremizde birçok in-san birikti. Trafik polisleri geldi, iki şoförle konuştuktan sonra bir şeyler yazıp gittiler. Arabamızın ön tarafı eğri büğrü olmuştu. Babam bize seslendi:

— Polisler raporu yazdı, beklememize ge-rek yok.

Arabamıza bindik. Ezilen yerler arabanın gitmesini engellemiyordu. Kazanın şokunu henüz üzerimizden atamamıştık. Babam hem araba kullanıyor hem de bizi sakinleştirmeye çalışıyordu:

— Bizi Allah korudu çocuklar. O kamyo-net kaldırıma çarpmadan önce bize vursaydı ya mezarda olurduk, ya hastanede. Kaldırım arabanın hızını azalttı. Arabanın hasarını da o adam ödeyecek. Polisler suçun tamamını ona verdiler.

Babam konuşurken benim aklıma kardeşimin sorusu gelmişti. “Kaza olur-sa Allah bizi korur mu?” diye sormuştu babama. O da, “Allah, kendisine güvenen ve dua eden herkesi korur yavrum” diyerek bizi rahatlatmıştı. Dönüşte ciddi bir kaza geçirmiştik ve hiçbirimize bir şey olmamıştı. Gerçekten Allah bizi korumuştu.

5Somuncu Baba Çocuk Dergisi - AĞUSTOS 20088

5Somuncu Baba Çocuk Dergisi - AĞUSTOS 2008

6Somuncu Baba Çocuk Dergisi - AĞUSTOS 2008

7Somuncu Baba Çocuk Dergisi - AĞUSTOS 2008

Yazan ve Çizen: Yaşar ÖZKAN

8Somuncu Baba Çocuk Dergisi - AĞUSTOS 2008

SEYYİD HASAN GAZİ HAZRETLERİ

Âlemlerin Rabbi Yüce Allah(c.c) tarafından, âlemlere rahmet olarak gönderilen Hz. Mu-hammed (s.a.v) efendimizin vefatının üzerinden bir asır geçmişti. Hz. Muaviye’nin kurduğu Emevi Hanedanlığı yıkılmış, 750 yılında Abbasi Hanedanlığı dünyaya ışık saçmaya başlamıştı. Abbasiler devri, İslam sancağının dünyanın en netameli coğrafyası olan Anadolu’da da şan ve şerefle dalgalandığı yıllardı. Abbasi İslam Devleti’nin sınırları doğuda Kabil’den, batıda Atlas okyanusuna, Kuzeyde Tiflis’ten, Güneyde Aden Körfezine kadar genişleyecekti.

500 yıl sürecek olan bu altın sayfaların daha ilk yaprağını açtığımızda ruhumuzu buram buram dolduran bir gül kokusu hissederiz. Gül neslinin gül kokan kahramanları olan Ehl-i Beyt yiğitleri, tarihin her döneminde olduğu gibi yine küfrün, yine Bizans’ın, yine Avrupa barbarlığının karşısındadır… Bu Peygam-ber torunlarından birisi de Seyyid Battal Gazi’dir.

Biz Müslüman Türkler, Seyyid Battal Gazi’nin Bizans karşısındaki, küfür karşısındaki kahramanlıklarını okuyarak büyümüş, bir Türk-İslam yiğidi olan bu mübarek Seyyidi çok sevmiş, onu kendimize örnek almışızdır…

Kahramanlar Geçiyor...

Şeyh Hamid-i Veli Hazretleri artık Rabbi ve O’nun Re-sulü tarafından çağrılıyordu. İnsanları irşad etme emanetini Hacı Bayram-ı Veli Hazretleri’ne tes-lim etti. Ertesi gün her zamanki gibi Kur’an-ı Kerim okuy-

9Somuncu Baba Çocuk Dergisi - AĞUSTOS 2008

Seyyid Battal Gazi’nin babası olan Seyyid Hüseyin Gazi ise, bahsettiğimiz yıllarda Malatya Serdarlığı yapmış olan bir kahramandır.

Gelelim bu sayfalarda hayatını anlatmaya çalışacağımız Seyyid Hasan Gazi’ye…

Ne hazindir ki, bu kahramanı bütün haçlılar, soykırımcı Av-rupalılar tanır da bizler pek tanı-mayız. Hasan Gazi Hazretleri, Seyyid Battal Gazi’nin amcası ve kayınpederidir. Yaşadığı yıllarda Bizans’ın korkulu rüyasıdır. İftihara şayan bir tecellidir ki, Ehli Beyt’e baktığımız takdirde, gözümüzün önünden vatan sevdalısı kahra-manlar, bayrak sevdalısı şehidler, geçerler. Biz Müslümanlara düşen ise bu kahramanları takip etmek olmalıdır…

10Somuncu Baba Çocuk Dergisi - AĞUSTOS 2008

Meryem Aybike SINAN.

ALPARSLAN KIM?.

Sabahın erken saatleriydi. Ağustos sıcağı bütün hararetiyle kendini göstermiş, tepeler bayırlar kızgın güneş altında kavruluyordu. Çağatay, ninesiyle erkenden koyun otlatma-ya gelmişti. Hafif esen rüzgârın da esintisi olmasa kendini bırakacaktı neredeyse. Bir ara susadığını hissetti. Civardaki çeşme on dakikalık bir uzaklıktaydı. Rüzgâr gibi bayırdan inip çeşmeye vardı.

Çeşmenin başına vardığında tanımadığı yaşlı bir dede abdest alıyordu. Bir süre onu seyret-ti. Suyu her alışında ağzının kıpırdanışını ve aldığı abdestin yüzüne verdiği huzuru seyretti. Bir avuç suyun yüzüne değişi huzurdan bir salkım düşürüyordu yüzüne. İhtiyar dede abdestini tamamladıktan sonra kendisine döndü ve gülümsedi:

- Maşallah evladım maşallah. Demek abdest almaya geldin ha. Hadi bakalım al da namazımızı birlikte kılalım, dedi.

Çağatay çok utanmıştı. Zira abdest almayı bilmiyordu. Bir an duraksadı. Dede anlamıştı. Kısa zamanda kendi de dedenin yardımıyla abdestini aldı ve birlikte namaza durdular. Öğlen namazını birlikte kıldıktan sonra gölgesinde oturdukları badem ağacının bir dalında asılı

duran yiyecek torbasını açtılar. Dede durmadan gülümsüyordu. Çağatay sonunda dayanamadı ve:

- Dedeciğim, siz burada ne yapıyorsunuz, adınız nedir? diye sordu.

Dede bir süre sustu. Gözleri doldu. Sonra tane tane konuştu:

- Evladım adım Alparslan. Emekli öğretmenim. Oğlum da bu köyün öğretmeni. Oğlumu ziyarete gelmiştim. Şöyle bir dağa bayıra çıkıp hava alayım dedim.

- Peki dedeciğim adınız ilgimi çekti. Pek kullanılan bir isim değil. Adınız niçin Alparslan

olmuş. Bir hikayesi var mı?

- Bin yaşa oğul. Rahmetli babam kendi halinde bir terzi idi. Bir gece rüyasında Selçuklu sultanı Alparslan’ı görmüş. Sonra merak salmış, araştırmış. O sırada ben doğunca da adımı Alparslan koymuşlar.

- Ne kadar güzel. Keşke ben de tanısaydım Alparslan’ı.

- Bir insanı görmek çok önemli değil. Onun sevdiği şeyleri yapmak önemlidir. Al-parslan bilirsin Malazgirt meydanına bembeyaz bir kaftanla çıkar. Yani vatan, din millet için ölmeye çıkar. Diyar-ı Rum Malazgirt meydanında tarih olur. Anadolu o tarihten itibaren vatan olmaya başlar. Bize bu toprakları ilk hediye eden, ilk ezanları bu topraklarda okutandır Sultan Alparslan. Tarihimizin en büyük kahramanıdır o.

Bu toprakları ak topraklara dönüştüren, alplerin, erenlerin, sey-itlerin, gazilerin yurdu yapan Alparslan’dır. İlk camileri bir cemre gibi topraklarımıza düşürendir o. Hangi birini saysam ki… Biz ilk kez bu savaşla Batılılara biz de varız dedik. Akın akın gürledik Anadolu’ya. Irmaklar denizlere dönüştü bu Malazgirt’ten sonra. İşte bu yüzden bu büyük sultanımızı hep hayır dualarıyla anmalıyız. eylemeliyiz.

Çağatay, hayretle dinliyordu Alparslan Dedeyi. Zaman nasıl da akmıştı. Ne bereketli saatlerdi bunlar. Hem abdest alıp namaz kılmayı, hem de Malazgirt hakkında bilmediklerini öğrenmişti. Şimdi ninesi de merak ederdi. Kalktı, dedenin elini öptü ve koşarak tepeye çıktı.

Gerçekten de ninesi çok kızmıştı ama ona başından geçenleri anlatınca yumuşadı ve :

- Aman da ne güzel şeyler öğrenmiş ben-im çağam, dedi. Alparslan Dedeni akşama yemeğe çağıralım da dedenle sohbet etsinler azıcık. Ne güzel olur değil mi çağam, dedi ve eve doğru yürüdüler.

Yol boyunca sustular…

Çağatay, hâlâ Sultan Al-parslan ve Malaz-girt meydan savaşını düşünüyordu.

11Somuncu Baba Çocuk Dergisi - AĞUSTOS 2008

Bestami YAZGAN

12Somuncu Baba Çocuk Dergisi - AĞUSTOS 2008

Yiğit oğul, mert oğul; görmeyesin dert oğul!

Sağlıcakla git askere, düşmanıma set oğul! Vatan evin gibidir, değildir gurbet sana. Edirne’den ta Kars’a yazılsın nöbet sana.

Çınarım, dalım oğul; kanadım kolum oğul! Bileğin bükülmesin, imanın yıkılmasın! Öyle tut ki toprağı, köklerin sökülmesin...

Can oğul, canan oğul! İçimde filizlenen soylu he-yecan oğul! Dilerim azalmasın, dizinde derman oğul! Zafer çiçekleriyle süslensin zamanımız. Yedi iklim üs-tünde yürümeli şanımız. Hak ve adalet üzre okunsun fermanımız...

Sevgide bayrak oğul, sabırda sancak oğul! Nefis ki, önümüzde en büyük tuzak oğul! Kin ve nefret duy-gusu gönlünden uzak olsun. Senin asıl silahın bir yalın yürek olsun...

Tüten ocağım oğul, yürek sıcağım oğul! Seninle hu-zur bulur gönül kucağım oğul! Var günümde dayana-ğım, zor günümde siperim. İki kartal gözlerinden öpe-rim. Beklenen sabah olsun, yardımcın Allah olsun!...

Seni Çok Seven Baban

NESLIMIN IZ CICEGI, ,^

CAMGÖZ ile SARI DENİZDE

Kedi Camgöz’ün GünlügüRaziye SAĞLAM

Çizim

: Ham

it YÜ

KSEK

13Somuncu Baba Çocuk Dergisi - AĞUSTOS 2008

Sevgili Çocuk Dostlarım;

Dün bizim için çok hareketliydi. Hafize Teyze, iki oğlu, gelinleri ve yedi to-runu, hep birlikte denize gitmek üzere yola çıktık.

Yol boyunca çocuklar neşe içinde şarkı söylediler. Onlar denize girecekleri, Sarı ile ben de birbirinden güzel yiyeceklerden yiyeceğimiz için çok heyecanlıydık.

Oraya varınca çocuklar hemen denize koştular. Anne ve babaları, “Durun! Dikkat edin! Açılmayın.” derken, onlar denize girmişti bile. Sarı ile ben de etrafı gezmeye başladık. Kısa bir süre geçmişti ki duyduğumuz sesle koşarak geri döndük. Hafize Teyze ile çocukları denizin kıyısına gelmiş, “Ömeeer! Dikkat et! Kendini bırakma!” diye bağırıyorlardı. N’oluyor diye denize dikkatle bakınca sekiz yaşındaki Ömer’in suya batıp çıktığını, babasının da ona doğru yüzdüğünü gördük. Zavallı çocuk boğulmak üzereydi. Az sonra babası yetişip onu kucağına aldı. Ömer’in babasının boynuna sarılması görülecek manzaraydı doğrusu.

Ömer babasının kucağında kıyıya çıkınca ağlayarak koşup annesine sarıldı. Bir yandan da, “Bir daha yalnız denize girmeyeceğim.” diye ağlıyordu.

İşte sevgili çocuklar, Ömer kurtuldu ama siz siz olun yanınızda büyük olmadan denize ya da havuza girmeyin.

KAF İRUN SURES İ

Ali BÜYÜKÇAPAR

Çizim

: Ham

it YÜ

KSEK

14Somuncu Baba Çocuk Dergisi - AĞUSTOS 2008

1 - De ki: Ey kâfirler2 - Sizin taptıklarınıza ben tapmam.3 - Siz de benim taptığıma tapıcılar değilsiniz.4 - Ben asla sizin taptıklarınıza tapacak değilim.5 - Siz de benim taptığıma tapacak değilsiniz.6 - Sizin dininiz size, benim dinim banadır.

>

Sevgili çocuklar!

Aklımızda olan kısa surelerden biri de Kâfirun suresidir. Ezber yaparken çoğu kez kelimeleri birbirine benzeyen bu sureyi öğrenmek zaman alır. Sıkça geçen kelimeler sanki hararetli tartışmanın tam içinde olduğumuz izlenimini verir.

Kâfir, Allah’ı inkâr eden demektir.

Bu nasıl olabilir? Var olan milyonlarca işaret hakikati gösterirken insanın küfrü seçmesini anlamak gerçekten zor.

Yokluğun varlığını kabul etmek nasıl bir mantık hatası ise küfür üzerinde ısrar etmek ondan daha çetin problemlere yol açacağından Kur’an-ı Ker-im inanmayan insanlara bu surede delillerle seslenmiştir. Allah’ın katında dinin adı İslam’dır. Hepimiz Müslümanız elhamdulillah.

Nasıl ki hayatta değişik sosyal sınıflar varsa Allah katında da insanların kategorileri vardır. Bunları şöyle sıralayabiliriz: Mümin, kâfir, münafık. Yaşımız biraz daha büyüdüğünde insanların tercihlerini nasıl yaptıklarını siz de gözlerinizle görecek aklınızla tartacaksınız ama şimdi sadece bilg-inizi artırmaya çalışın.

Mekke’de yaşayan putperest insanlar Peygamberimizin İslâm’ı anlatmasını istemiyorlar kurulu olan düzenlerinin yıkılacağını, bundan da maddi zarar göreceklerini anlıyorlardı. Kâfirlerin ileri gelenleri toplanıp dönüşümlü ibadet tekliflerini Peygamberimize ilettiler. Onlar şöyle diyorlardı: “Bir yıl sen bizim putlarımıza tap. Bir yıl da biz senin Allah’ına ibadet edelim. Bi-zim dinimiz seninkinden doğru ise, sen ondan yararlanırsın. Senin dinin bizimkinden doğru ise biz ondan yararlanırız.”

İşte bu düşünce çok sert bir şekilde cevaplandırıldı. Allahu Teala insanın olaylara yaklaşımındaki farklılıkları Kur’an’da bize anlatırken ilahi düşünceye zıt düşen biçimlerle de bizleri uyarır.

Fikir eğitimi ne kadar önemli değil mi?

Mantık denilen akıl yürütme şekillerini muhakkak öğrenelim, iyi Müslü-man olmanın yolu Allah’ın Kur’an’da işaret ettiği akıl yollarını keşfetmekten geçer. Şimdi kâfir denilen insanların kendilerine yaptıkları kötülüğü daha iyi anlıyoruz değil mi?

15Somuncu Baba Çocuk Dergisi - AĞUSTOS 2008

16Somuncu Baba Çocuk Dergisi - AĞUSTOS 2008

SOMUNCU BABA ve GÜL ÇOCUK

Yazan: Musa TEKTAŞÇizen: Çağrı CEBECİ

Kur’an AhlakıKur’an Ahlakı

17Somuncu Baba Çocuk Dergisi - AĞUSTOS 2008

Okuyup öğrenerek,Adım adım gerçeğe.Yürüyoruz okulda,Aydınlık geleceğe. Öğretmenler bir çiçek,Bizlerse kelebeğiz.Bilgiyi mezara dek,Baş tacı bileceğiz.

Saygı ve sevgiyle,Gelişiriz, büyürüz.İyi, doğru, güzele,Hep birlikte yürürüz. O öğretir, eğitir,Bir yuva ki sımsıcak.Bir ışıktır sönmeyen,O ne güzel bir ocak!

Rıfkı KAYMAZ

18Somuncu Baba Çocuk Dergisi - AĞUSTOS 2008

SÖNMEYEN ISIK,

19Somuncu Baba Çocuk Dergisi - AĞUSTOS 2008

Ahmed YOZGAT

İsterim ki her sabah,Kuşlar konsun omzuma.Sağ dalıma süt beyaz,Karakuş sol omzuma…

Hece hece güvercin,İyilikten söylese.Dut yemiş bülbül gibi,Karga onu dinlese…

Fırsat sana ak suna,Şakı akşama kadar.Bil ki susarsan eğer,Gül ağlar, Gülşen ağlar…

Omzumda iki melek,Ellerinde divitler… Kiramen’im konuşur,Katib’im onu dinler…

Sağ defterim kabarsa,Yapılan işlemlerle.Diğeri hâlâ beyaz,Bir tek çizgi yok bile…

IKI KUS, IKI MELEK…

Kadriye BAYRAKTAR

Çizim

: Ayş

egül

COŞK

UN

20Somuncu Baba Çocuk Dergisi - AĞUSTOS 2008

Yeşil ova güvercinlerine “mendil toplama” yarışması büyük heyecan katmıştı. Birinciliği elde eden “Afacan Kanat’ın mutluluğu ise bir başkaydı. Topitik tavşan yarışma günü güvercinleri yalnız bırakmamıştı. O Yeşil Ova’da Topkanat’ın soh-betini de kaçırmaz olmuştu. Çünkü o Efendimiz hakkında çok güzel bilgiler veri-yordu. Yine bir gün güvercinler toplanmış sohbet ediyordu. Topiktik tavşan durur mu o da gelip yanlarına oturmuştu. Yeşil ovada yeni çıkan mevsim meyveleri ta-baklara dizilmişti. Bütün güvercinler sofranın etrafına toplanmıştı. Ne arasan vardı. Karpuz, kavun, şeftali, kayısı… Adeta kuşlar meyve bayramı yapıyordu. Topitik tavşana da bir tabak havuç hazırlamıştı. Topkanat meyveleri yemeye başlamadan önce şöyle söze başladı:

Allah (c.c) bize ne güzel nimetler verdi. Bu yıl mevsimin ilk meyvelerini tadacağız. Bir gün Peygamberimize bir yerden turfanda meyveler gelir. Peygamberimiz meyveleri alıp uzunca bakar ve:

‘Allah’ım bizim meyvelerimize ve şehrimize bereket ver’ diye dua eder. Ardından mevsimin ilk meyvesini eline alır ve öper. Sonra etrafına bakınır. Bir köşede oturan küçük bir çocuk görür. Onu çağırır ve ilk meyveyi ona verir.

Bu arada Topitik tavşan birden zıplayarak “Peygamberimiz en çok hangi meyveyi severdi?” diye sordu.

Topkanat: “Ayvayı çok severmiş. Hz. Talha’ya; Ayva gönlü hoş eder” demiştir.

Topkanat o kadar güzel şeyler anlatıyordu ki meyveleri yemeyi unutmuştu güvercinler. Sorular üst üste gelmişti. Topkanat söylediği her sözü can kulağı ile dinleyen güvercinleri görünce; “Size üzüm yiyen Numan’ın hikâyesini anlatayım. Meyveden söz edince onun hikâyesi aklıma geldi,” dedi.

“Numan isminde sevimli bir çocuk, sık sık Peygamberimizin yanına gider. O Efendimizin yanında bulunduğu sırada Taif’ten üzümler gelmiştir. Efendimiz iri bir salkımı küçük Numan’a uzatır yemesi için. Bir salkımını da annesine götürmesini söyler. Ama o yolda giderken dayanamaz ve annesinin payına düşen üzümü de yer. Bir müddet sonra yolda birden karşısına Efendimiz çıkar. Üzümü annesine verip vermediğini sorar. Numan, çok mahcup olur. Başını önüne eğer ve Efendimize doğru olanı söyler; ‘Ben yedim,’ der. Numan akıllı bir çocuktu ama henüz verdiği sözde durmayı öğrenememişti. Bu olay onu çok üzer. Bir daha verilen bir emaneti teslim etmeye söz verir önce kendisine. Böyle utanıp mahcup olmaktansa doğru olanı yapması onun için en güzeli olduğunu anlar.

Topitik; “Akıllı Numan” diye zıpladı. Sonra da; “Bir dahaki hafta ben de size akıllı tavşan ile aslan hikâyesini anlatmak istiyorum,” dedi. Haftaya buluşmak üzere söz verdiler. Meyvelerini bir güzel yedikten sonra evlerinin yolunu tuttular.

21Somuncu Baba Çocuk Dergisi - AĞUSTOS 2008

..mevsim meyvelerini yerkenmevsim meyvelerini yerken

Nasreddin Hoca’dan

Tebessüm İncileri

Nasreddin Hoca, bir gün eşeğine binmiş, bir yere gidiyormuş. Biraz sonra bir adamla karşılaşmış. Adam, çok

gösterişli bir ata binmiş, bu yüzden çok kibirli ve Hoca’yı küçümseyen bir bakışla:

-Hoca, demiş. Söyle bakalım eşek nasıl gidiyor?

-Eşeği mi soruyorsun demiş Hoca. Söyleyeyim: Eşek atla gidiyor.

Mehmet NEVRUZ

ATLA GİDEN EŞEK

Çizim

: Ham

it YÜ

KSEK

22Somuncu Baba Çocuk Dergisi - AĞUSTOS 2008

Sadık YALSIZUÇANLAR

Birlikte Yola Çıkan Eşek ile Köpek Masalı

Bir eşekle bir köpek birlikte yola çıktılar. Yerde bir mektup buldular.

Eşek mektubu aldı, açtı, köpek de dinlesin diye yüksek sesle okumaya baş-

ladı. Mektupta hep çayır, yulaf, ot sözü geçiyordu.

Köpek dinleye dinleye sıkıldı,

‘Hele birkaç satır aşağısını oku, dostum, bakalım et sözü, kemik sözü hiç

geçmiyor mu?’ dedi. Eşek mektubu baştan aşağı okudu, köpeğin aradığını

bulamadı. Bunun üzerine köpek,

‘Atıver o mektubu, dostum’ dedi, baksana baştan aşağı anlamsız şeylerle

dolu.’

Çizim

: Ham

it YÜ

KSEK

23Somuncu Baba Çocuk Dergisi - AĞUSTOS 2008

Hidayet BEYZA

24Somuncu Baba Çocuk Dergisi - AĞUSTOS 2008

RABB’İMİZ MERHAMET EDEN VE BAĞIŞLAYANDIR

Yüce Rabb’imizin affı, merhameti ve bağışı çoktur.

Kullarından kendisine yönelip dua edenlerin, af ve

mağfiret dileyenlerin dualarını kabul eder. 16 Ağustos

cumartesiyi pazara bağlayan gece Berat Kandili.

“Berat” kelimesi sözlük olarak borçtan, hastalıktan,

suç ve cezadan kurtulmak anlamına gelir. Dini ter-

im olarak ise; “günahlardan arınmak, temize çıkmak,

ilahi af ve rahmete ulaşmak” demektir. Bu mübarek

gecede halis bir kalp ve samimi duygularla Yüce

Allah’tan bizleri doğru yola ulaştırması, günahlarımızı

affedip bağışlaması, sağlık-sıhhat vermesi, iyi bir kul

ve hayırlı bir evlat için olmamız dua edelim. Aynı za-

manda anne-babamızın ve diğer büyüklerin dualarını

almaya, arkadaşlarımızın, komşularımızın gönül-

lerini kazanmaya, yardıma ihtiyacı olanlara

yardım etmeye çalışalım. Hiç kimseyle dargın

durmamaya, dargın

25Somuncu Baba Çocuk Dergisi -AĞUSTOS 2008

olanların da arasını bulmaya, kırılan gönülleri onarmaya gayret gösterelim.

Birbirimize sevgi ve saygı gösterelim. Hep iyiliğe yönelelim. Unutmayalım ki;

güzel davranışlarımız ve birlik-beraberliği sağlayıcı hareketlerimiz Allah’ın

rızasını almamıza vesile olacaktır.

Bu gecenin beş özelliği vardır:

1) Bu gecede önemli işlerin seçimi ve ayırımı yapılır.

2) Bu geceyi ibadetle geçirenlere yardımcı olması amacıyla Allah

tarafından melekler gönderilir.

3) Bu gece bağışlanma ve af gecesidir.

4) Bu gecede yapılan ibadetlerin fazileti çok büyüktür.

5) Bu gecede Peygamberimize şefaat yetkisinin tamamı verilmiştir.

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) şöyle buyuruyor: “Şaban ayının 15. gecesi-

ni ibadetle geçirin, gündüzünde de oruç tutun. Çünkü yüce Allah, bu gece

dünya semasına rahmetiyle tecelli eder ve; ‘tövbe eden yok mu, onu af-

fedeyim. Rızık isteyen yok mu; ona rızık vereyim. Hastalığından şifa isteyen

yok mu; ona şifa vereyim. Yok mu şunu isteyen, yok mu bunu isteyen der.

Bu durum sabaha kadar devam eder.”

Rahmeti gazabından bol olan Yüce Rabb’imizin hayır ve bereketini, af

ve mağfiretini sağanak gibi üzerimize yağdırdığı bu mübarek geceyi fırsat

bilip; tövbe, dua ve niyaz ile geçirerek değerlendirmeli, bu ilahi ziyafetten

faydalanmak için elimizden gelen gayreti göstermeliyiz.

Tüm İslâm âlemine sağlık, sıhhat, huzur ve mutluluk getirmesi temen-

nisiyle, Allah’ın adıyla başladığınız her işinizde muvaffakiyetler dilerim.

Kandiliniz mübarek olsun.

26Somuncu Baba Çocuk Dergisi - AĞUSTOS 2008

SİZ Bilirsiniz

“Mazi ile öğrenmek müflislerin harcıdır, der-ler. Fakat mazi milletlerin köküdür. Köklü olan, kökü toprağın altında dal budak salmış olan ağaçlara, ulu çınar derler. Köksüz ağaç olamaz, köksüz olanlar, iki parmak ile sökülüp atılanlar-dır. Mazi, milletlerin, geleceği için kuvvet kay-nağıdır. Kökü olan, mazisi tarihin derinliklerine dal budak salan milletler ulu çınarlar gibidir.”

Türk milleti de “Kökü mazide olan atidir.”. işte ben, bir ulu çınar olarak değerlendiri-len Osmanlı Devletinin Fatih Sultan Mehmed Han’dan sonra tahta oturan padişahıyım.

Babam Fatih Sultan Mehmed’in Venedikli bir doktor tarafından zehirlenerek öldürül-mesi, devlet erkânı içinde birçok huzursuzluğa ve acıya sebep olmuştu. Ben o zaman Amasya Sancağında bulunuyordum. Kardeşim Cem de Karaman Eyalet valisi idi. Onunda padişahlıkta gözü vardı. İstanbul’a gelip tahta oturduğumda

tarihler 20 Mayıs 1481’i gösteriyordu.

Amasya’dan İstanbul’a gelişim sırasında Çorum Osmancık’ta Kızılırmak’tan geçerken Koyun Baba adlı dervişin yardımını gördüm. Sevgili çocuklar sizden Koyun Baba’nın hayatını araştırıp öğrenmenizi istiyorum. Çünkü bu Ho-rasan erenlerinin tarihimizde çok önemli yeri vardır.

Kardeşim Cem, benim sultanlığımı kabul etmeyerek Bursa’ya gidip kendi sultanlığını ilan etti. Hatta adına hutbe okutup para bile bastırdı. Devletin ikiye bölünmesini, kendisinin Anadolu’da benim Rumeli’de sultan olmam için haberci gönderdi. Ben ise ülkenin parçalanma-sının büyük bir felaket olacağını söyleyerek or-dumla birlikte Cem’in üzerine yürüdüm. Cem büyük bir mağlubiyete uğradı. Takip edildiğini öğrenen Cem, Konya’ya oradan da Adana’ya gitti. Oradan Halep’e Şam’a Kudüs’e ve nihayet

Mısır’a kaçtı. Burada Sultan Kayıtbay ona büyük bir yakınlık göstermişti. Ama, kardeşim Sultan Kayıtbay’ın kendisini Osmanlı Devleti’ni parçala-mak için kullanacağını anlayınca durumu bana bir mektupla bildirdi. Ben de Osmanlı tahtında hak iddia etmekten vazgeçmesi şartıyla kendisi-ne çok büyük imkânlar sağlayacağımı bildirdim. Fakat o ille de sultan olmak istiyordu.

Bu arada Karamanoğlu Kasım Bey ve çevresi Cem’i tahta geçirmek için harekete geçerek onu Anadolu’ya gelmeye ikna ettiler. O da oyuna gelip Konya’yı kuşattı. Hemen Cem’in ve yan-daşı Karamanoğlu’nun üzerine ordu çıkarttım. Cem yenileceğini anlayınca Rumeli’ye geçmek üzere Rodos şövalyelerinden yardım istedi.

Kardeşim çok iyi yetişmiş bir şehzade idi, şa-irdi, yiğit biriydi ama etrafındakilerin kendisini kandırdıklarını anlayamayacak kadar saftı. Taht hırsı ona hata üstüne hata yaptırıyordu.

Rodos şövalyeleri gizlice benimle anlaştılar, Cem’i muhafaza etmeleri halinde kendilerine kırk beş bin altın verecektim. Cem’in bu geliş-melerden haberi yoktu. Şövalyeler onu daha iyi muhafaza etmek amacıyla önce Fransa’ya sonra Avrupa’da pek çok yere götürdüler. Hrıs-tiyan devletler onu ellerinde tutarak Osmanlı Devleti’nden para sızdırmak istiyorlardı. Papa, Fransa kralıyla anlaşarak Cem’i Roma’ya getirtti ve bizimle anlaşarak kardeşimin muhafazası için bizden çok büyük paralar istedi.

Bu süreçte kardeşime Hıristiyan olması teklif edilmiş, eğer bunu kabul ederse kendisine kar-dinallik verileceği bile söylenmiş. Canım karde-şim benim…

“Değil kardinallik, dünyanın saltanatını ken-disine verseler dahi dininden dönmeyeceğini” kahramanca yüzlerine haykırmış.

Papa, Cem Sultan’ı haince ve alçakça zehir-

leyerek ölümüne sebep oldu. Kardeşim şehit olmadan önce cenazesinin bu kafir illerin-de bırakılmamasını istemiş. Ben de onun ce-sedini Napoli’den Bursa’ya getirip Muradiye Külliyesi’ndeki türbesine defnettirdim.

Babam Fatih Sultan Mehmed, ilme karşı büyük bir sevgi beslediği için diğer çocukları gibi benim de iyi bir tahsil görmemi sağladı. O dönemin en meşhur âlimlerinden ders aldım. Arapça ve Farsçayı en az Türkçe kadar öğren-miştim. Sürekli olarak okur, araştırır, kendi dü-şüncelerimi de ilim meclislerinde çekinmeden söylerdim. İlme ve âlimlere karşı gösterdiğim saygı sebebiyledir ki, benim devrimde İstanbul, bütün İslâm dünyasının ilim merkezi haline gel-mişti. Sanata ve edebiyata karşı da büyük bir ilgim vardı. Adnî mahlasıyla yazdığım şiirler bir divan hacmindedir.

Babam Fatih gibi çok büyük işler yapmasam da Edirne ve İstanbul’daki yaptırdığım külliye-lerle Türk milletinin hâlâ hayretle gezdiği eser-ler bıraktım.

Oğullarımın en kudretlisi olarak seçtiği Şeh-zade Selim’in ısrarlı hareketleri üzerine tahtım-dan feragat ettim. Dimetoka sarayında oturmak üzere yola çıktım; ama Edirne yakınlarında has-talanarak vefat ettiğimde 62 yaşındaydım ve sene 1520 idi.

Sevgili çocuklar, size kendimi anlatmak yeri-ne biraz tarih dersi verdim. Çünkü birlik ve be-raberliğin önemini kavramanızı istedim. Makam hırsının ve yabancılarla işbirliği yapmanın ne belalı bir iş olduğunu bilin istedim… Bu arada benim yaşadığım zamandaki(1470–1520) Türk-çede kullanılan kelimelerin bazılarının şimdi kullanılmadığını da biliyorum. Siz bu kelimele-rin anlamları için sözlüklere bakacak kadar akıllı çocuklarsınız. Bunu biliyor sizi çok ama çok se-viyorum. Beni tanıdınız değil mi?

27Somuncu Baba Çocuk Dergisi - AĞUSTOS 2008

Sudenur Korkut / Karabük – Ömer Faruk Pekdoğan / Malatya – Ömer Faruk Baylar / Elazığ Yasin Topalak / Kahramanmaraş - Ebru Çakmak / Bilecik – Merve Arslan / Kahramanmaraş

Mustafa Kılçık / Gaziantep – Gamzenur Toprak / İstanbul – Ümmühan Nur Mandıra / Kocaeli Hasan Ali Dindar / Malatya – Gökay Yıldırım / Hatay – Cihat Mustafa Pektaş / İstanbul

Geçen Ay Dergimize Yazı, Şiir ve Resim Gönderenler

Küçük çocuk sofraya henüz oturmuştu ki, “Bu çorbanın tuzu fazla olmuş, ben bunu yemem” diyerek kaşığı bıraktı.

Annesi hiç üstüne varmayıp; “Peki yavrum!” dedi. “Akşama sana daha iyisini hazırlarım.”Biraz sonra annesi, bahçede ekili olan patatesleri çıkarmaya başladı. Gün batıncaya kadar anne-

sine yardım ederek yorulan çocuk, önüne konulan çorbadan bir kaşık alır almaz; “Ooo.. bu çorba gerçekten güzel olmuş. Mis gibi de kokuyor,” diyerek iştahla büyük bir tabağı hemen bitirdi.

Annesi gülerek; “Sevgili yavrum,” dedi. “Yediğin, sabah senin beğenmediğin çorbadır. Ama şimdi çok hoşuna gitti. Çünkü bütün gün akşama kadar gayretle çalıştın.”

ÇORBA

Merve ERASLAN

BİLMECELERKaradeniz’deki kola şişelerinin altıda ne yazıyormuş? (Diğer taraftan açın)Hangi ayda 28 gün olur? (Bütün Aylarda)Göge bakar cadı gibi, dam üstünde kadı gibi (Baca)Okuryazar olmayan zenciye ne denir? (Karacahil)Benim bir evim var: sivridir ucu, taştır dışı, boştur içi. (Minare)

Ekrem CEVAHİR

FIKRAPostacının, Temel’e hergün

mektup getirdiğini gören komşusu, ‘Temel’ demiş, “Ne çok mektup alıyorsun böyle?”

Temel gülmüş ve: “Yok daa..” demiş, “Postacıya kızdum. Oğa eziyet olsun deyi her gün kendime mektup atayirum.”

Elif Gökçen KARABAŞMerve KURTULMUŞ

NESİ VAR?

Adamın biri eczaneye gidip :

-Lütfen bana sinek ilacı

verir misiniz?, demiş.

Eczacı da :

-Sineğinizin nesi var?, demiş

29Somuncu Baba Çocuk Dergisi - AĞUSTOS 2008

Berat kelimesi “kurtulmak” anlamına gelmektedir. Bu gece hürmetine pek çok günah bağışlandığı için geceye Berat Gecesi denilmiştir.

Bu gecede Kur’an-ı Kerim, Levh-i Mahfuz’dan alınmış ve bir bütün halinde dünya semasına indirilmeye başlanmış, hicretin ikinci senesi Müslümanların kıblesi Mescid-i Aksa’dan Kabe’ye çevrilmiştir. Hz. Peygamber (s.a.v) Şaban ayında çok oruç tutardı.

BERAT KANDİLİ

BunlarıBiliyor musunuz ?

ÖNEMLİ GÜN VE HAFTALAR

Zafer Bayramı 30 Ağustos

Berat Kandili16 Ağustos

Malazgirt Zaferi

(Zafer Haftası)

26-30 Ağustos

İsmail Hakkı Toprak

Efendinin Vefatı

2 Ağustos

Şaban ayı üç ayların ikincisidir.

Kelime manası itibarıyla “dağılan”, “saçılan” demektir. Bir rivayete göre Peygamber Efendimiz (s.a.v), Şaban ayında Ramazan için pek çok hayır dağıtıldığı için bu aya bu ismin verildiğini ifade etmektedir.

Peygamber Efendimiz (s.a.v) diğer aylara göre bu ayda daha çok ibadette bulunurdu.

“Şaban benim ayımdır.” “Şaban günahları temizleyendir” buyurarak kadrini yüceltirdi.

Recep ayı geldiği zaman da “Allahım, Receb ve Şaban (ayını) bize mübarek ve bereketli kıl” buyururdu.

ŞABAN AYI

Hazırlayan: Yusuf HALICIÇocukca Bulmaca...

30Somuncu Baba Çocuk Dergisi - AĞUSTOS 2008

Temmuz Ayı Çengel BulmacaHediye Kazananlar1- Muhammet Abdulvekil Ucla - Bursa2- Ebru Yiğit – Malatya3- Alperen Kılıçkaya – Antalya4- Rabia Nur Özbay – Malatya5- Seyma Kılıç – Kayseri6- Hamit Hamidettin Kurt – Malatya7- Osman Hulusi İhtiyar – Bursa8- Naciye Altan - Malatya9- Taki Karaömeroğlu – Sivas10-Şefika Öntekin – Malatya

Temmuz Ayı Çengel Bulmacanın Çözümü

31Somuncu Baba Çocuk Dergisi - AĞUSTOS 2008

Şifre: İSLAM GÜZEL AHLAKTIR

SA R U T TN U İ K A

K A S A

MA RS E

A S K BA İ İ

A M A A R K

A

Sİçi taneli bir kış

meyvesi

A E

F

AFA

SAF

MK

A

N A LEL

K

Karadeniz bölgesinde bir ilimiz

Anne

Uçan bir haşerat

ZNYarışma--da çekim--le sonucu belirleme

Çaya katılır

Horozların başında bulunur

Domatesten yapılan ve yemeklerde kullanılan katkı

maddesi

Yemek

I

Elbiselerin kırışıklığını gidermede

kullanılan alet

Kısa ve özlü anlatımı olan,

nükteli, güldürücü

hikâyecik

G ü n e y d o ğ u komşumuz olan

bir ülke

Kral ve padişah--ların oturduğu büyük ev

Komşumuz Yunanistan’ın

başkenti A Bir kağıda rastgele çizgi çizme

Arapçada ilk harf

NL3

Y

R

A

K N İR

AR

CR

Beş vakit okunan

namaza çağrı

Suyu ile ünlü Tokat’ın bir ilçesi

Kutsal kitabımız

Kışın yağar

Bir nota İslam dinine

inanan insan

Boynu uzun hayvan

Kralların başına takılır

İlahi aydınlık, ışık

Madeni paranın resimli

tarafı

Bir renk

Adele

Büyük baba

Kesme işini yapan

Baba kelimesinin ilk

hecesi

Kuzey Afrika’da Müslüman bir ülke

En basit deniz aracı

Beyaz

İ1

S2

A4 M56

Z7

E8K9

T10

I11

R12

Zeka Bulmacaları!...

Aşağıdaki şekilde gördüğünüz çizgilerden

dört tanesinin yerini değiştirerek, dört kare elde edebilir misiniz?

Aşağıdaki şekildeki ikitane çizginin yerini

değiştirerek evin yönünü ters

çevirebilirmisiniz?

Aşağıdaki şekillerden dört çizginin yerini

değiştirerek iki adet kare ve dört adet üçgen elde

edebilirmisiniz?

32Somuncu Baba Çocuk Dergisi - AĞUSTOS 2008

Adres: Somuncubaba Çocuk Dergisi “Çengel Bulmaca” Zaviye Mah. Hulusi Efendi Cad. No:71 (44700) Darende / MALATYA

Hazırlayan: Hamidullah HalıcıÇengel Bulmaca AğustosHediyeli

Sevgili arkadaşlar, yukarıdaki bulduğunuz şifreyi yazıp aşağıdaki bilgileride eksiksiz doldurarak fotoğrafınız ile birlikte aşağıdaki adresimize veya [email protected]’e gönderen ilk 10 kişiye Nasihat Yayınları tarafından Somuncu Baba’nın hayatını anlatan “Gülşenin Solmayan Gülü” adlı kitap hediye edilecektir.Şifre (Ağustos):..........................................................................................................................Adı Soyadı:...............................................................................................................................Adresi:......................................................................................................................................E-posta:..........................................................................Tel: (0..........).....................................

Bulmacayı çözdükten sonra, rakamların bulunduğu karelerdeki harfleri aşağıdaki kutucuklara yazarak şifreyi bulun

1 2 3 4 5 6 7 4 8 6 9 4

10 4 10 6 8 6 9

E A

S

Z

Y

İçi taneli bir kış

meyvesi

N

Bir erkek ismi

I

Akdeniz bitki örtüsü

Kral ve padişahların oturduğu büyük ev

Dünya’nın uydusu (Tersi)

L

M

Bir renk

Soy, akraba

Kömür ve

elek--trikli çay aleti

Hz. İbrahim (a.s)’ın Hanımı

Hara--mın tersi

Olgunlaşmamış

En basit deniz aracı

Vilayet

1

2

R

Haftanın bayramı olan

gün

Babanın kız

kardeşi

Bir peygam--

ber

Alfabe--de bir harf

Bir nota

Peşpeşe doğan iki kardeş

Halk dilinde

yeni

Eksinin tersi

Fincan, bardak vb. şeyleri taşımaya

yarayan kap

Bir noktalama işareti

El ile yapılan iş

Zonguldak’ın bir ilçesi

Bir göz rengi (Tersi)

Çeşitli doğa olaylarının sebep

olduğu yıkım

Fazlaca saf olan, saf saf bakan

Kabe’nin etrafında dönme

Okullarda, özel elbiseleri de

bulunan bir kol

Asmaktan emir

Hastalıktan korunmak için

verilen ilaç

Bir döneme ismi verilen bir süs

bitkisi

Vücudun kemikten oluşan

bölümü

Kur’an’ın 28. suresi

Evren

3 4

5

6 7

8

9

10

4