Web viewDildeki yabancı kelimeler atılmalı; ... Resimli Kitap gibi dergilerde başladı. ......

34
MİLLİ EDEBİYAT DÖNEMİ TÜRK EDEBİYATI MİLLİ EDEBİYAT DÖNEMİ (1911-1923) MİLLİ EDEBİYAT DÖNEMİNİN GENEL ÖZELLİKLERİ * Osmanlıcılık fikrinin iflasından sonra artık Türkçülük akımı yükselen değer olmaya başlamıştır. * 1911'da Selanik'te çıkarılmaya başlanan "Genç Kalem"Dergisi etrafında bir araya gelen Ömer Seyfettin, Ali Canip Yöntem, Ziya Gökalp gibi aydınlar Milli Edebiyatın oluşumunu başlatmışlardır. * Daha sonra İstanbul'da Türk Derneği, Türk Yurdu, Türk Ocağı dergileri yayınlanmıştır. * Dil sade olmalıdır. * Dildeki yabancı kelimeler atılmalı; ancak Türkçeye yerleşmiş kelimeler Türkçe gibi kullanılmaya devam edilmelidir. * İstanbul Türkçesi esas kabul edilmelidir. * Şiirde hece ölçüsü kullanılmalı. * Edebiyat toplumun hizmetinde olmalı. * Milletin dertleri, sevinçleri esas alınmalı. * Roman ve hikâye teknik açıdan kuvvetlenmiştir. Fikir Akımları Slaytı/Sunusu:19.yy da Osmanlı Dağılması üzerine Ortaya Atılan Fikir Akımları:Osmanlıcılık,İslamcılık,Batıcılık,Türkçülük II. Meşrutiyet'ten sonra başlayan ulusçuluk akımı her alanda olduğu gibi edebiyatta da kendisini göstermiş ve "Milli Edebiyat" akımı ile ulusal kaynaklara dönülme ilkesini benimsemiştir. 1911'de Ali Canip Yöntem, Ömer Seyfettin ve Ziya Gökalp'in yayımladıkları " Genç Kalemler" dergisiyle başlayan akım, kısa sürede değişik sanat anlayışlarını savunan sanatçılar tarafından da benimsenmiştir. Sade ve arı bir Türkçe ile yazılan eserler yurt sorunları ve ulusal değerleri ortaya çıkarma amacını gütmüşlerdir. Özellikle öykü ve roman alanında Yakup Kadri Karaosmanoğlu, Halide Edip Adıvar, Reşat Nuri Güntekin ve Refik Halit Karaybu akımın en güzel örneklerini vermişlerdir. Bu dönemde ayrıca milli edebiyat kavramı altında toplanan fakat dünya görüşleri ve şiir anlayışları farklı olan şairler de yetişmiştir. Nitekim şiirlerini akımın temel özelliği olan hece ölçüsü yerine aruz ölçüsü ile yazan Türk İstiklal Marşı'nın yazarı Mehmet Akif Ersoy, gerçekçi bir tutumla toplumsal konulara yönelmiş; temelde Osmanlıcı ve gelenekçi kabul edilen Yahya Kemal Beyatlı, yeni-klasik bir şiir geliştirmiş; egemen ideolojilerin dışında kalan Ahmet Haşim ise izlenimci ve simgeci bir anlayışla "Saf Şiir"i savunmuştur. Milli Edebiyat Akımı Türk edebiyatında toplum ve ülke meselelerine geniş yer veren, sade Türkçeyi ve hece veznini kullanma yoluna giden edebiyat akımı (1911-1923). 1860'tan sonra benimsenen ve Abdülhamid II tarafından da desteklenen " Osmanlıcılık" ideolojisi, Balkan savaşından sonra imparatorluk sınırları içinde patlak veren bağımsızlık mücadeleleri sonucu, geçerliğini kaybetti. 1908'den sonra Müslüman toplumları birleştirmek ve kalkındırmak, Hıristiyan devletleri karşısında bir denge unsuru durumuna getirmek amacını güden "İslamcılık" ideolojisinin yanında, önce edebiyat ve fikir adamlarınca ortaya atılan, sonradan siyasi nitelik kazanan milliyetçilik akımı da gelişme gösterdi. Milliyetçilik hareketi, kısa bir süre sonra " Türkçülük" adı altında, dernek ve yayın organlarının (Türk Derneği, Türk Yurdu ve aynı adlarla çıkardıkları dergiler) kurulmasıyla siyasi yönden teşkilât kurmağa başladı. Türk Yurdu derneği, bir yıl sonra (1912) yerini Türk Ocağı'na bıraktı. Yayımı 1913'te başlayan Halka Doğru dergisi, halkın toplumsal seviyesine inmeyi amaç edindi. İmparatorluktaki milliyetçilik hareketleri, o sırada iktidarda bulunan ittihat ve Terakki cemiyetince desteklendiği için kısa zamanda büyük gelişme gösterdi. Milliyetçilik, özellikle Türkçülük hareketinin önderi durumunda olan Ziya Gökalp, yazılarıyla ve İstanbul üniversitesinde verdiği sosyoloji dersleriyle, hem milliyetçilik ilkelerinin aydınlarca benimsenmesinde, hem de milli bir edebiyatın yaratılmasında başlıca etken oldu. Selanik'te, Ömer Seyfeddin, Âkil Koyuncu, Rasim Haşmet ve fecriati'cilerden bazılarının çıkardıkları Genç Kalemler (1911) dergisiyle, milliyetçilik akımı edebiyat alanına girdi. Genç Kalemler dergisi ilk olarak "milli edebiyat" deyimini ortaya attı ve böyle bir edebiyatın oluşturulması görevini de üstüne aldı. Dergi yazarları ilk olarak dilin millileştirilmesjyle ise başladılar. Dili sadeleştirme konusunda birtakım ilkeler tespit ettikten sonra edebiyatta da taklitçilikten kaçınılmasını, sanatçıların, Türk halkının hayatına yönelerek yaratıcı nitelikler kazanmalarını ve yapıcı eserler vermelerini istediler. "Hikâye, roman vetiyatro,

Transcript of Web viewDildeki yabancı kelimeler atılmalı; ... Resimli Kitap gibi dergilerde başladı. ......

Page 1: Web viewDildeki yabancı kelimeler atılmalı; ... Resimli Kitap gibi dergilerde başladı. ... Halide Edip'in ingilizce yazılmış incelemeleri de var.

MİLLİ EDEBİYAT DÖNEMİ TÜRK EDEBİYATI

MİLLİ EDEBİYAT DÖNEMİ (1911-1923)MİLLİ EDEBİYAT DÖNEMİNİN GENEL ÖZELLİKLERİ

* Osmanlıcılık fikrinin iflasından sonra artık Türkçülük akımı yükselen değer olmaya başlamıştır.* 1911'da Selanik'te çıkarılmaya başlanan "Genç Kalem"Dergisi etrafında bir araya gelen Ömer Seyfettin, Ali Canip Yöntem, Ziya Gökalp gibi aydınlar Milli Edebiyatın oluşumunu başlatmışlardır.* Daha sonra İstanbul'da Türk Derneği, Türk Yurdu, Türk Ocağı dergileri yayınlanmıştır.* Dil sade olmalıdır.* Dildeki yabancı kelimeler atılmalı; ancak Türkçeye yerleşmiş kelimeler Türkçe gibi kullanılmaya devam edilmelidir.* İstanbul Türkçesi esas kabul edilmelidir.* Şiirde hece ölçüsü kullanılmalı.* Edebiyat toplumun hizmetinde olmalı.* Milletin dertleri, sevinçleri esas alınmalı.* Roman ve hikâye teknik açıdan kuvvetlenmiştir.Fikir Akımları Slaytı/Sunusu:19.yy da Osmanlı Dağılması üzerine Ortaya Atılan Fikir Akımları:Osmanlıcılık,İslamcılık,Batıcılık,Türkçülük

II. Meşrutiyet'ten sonra başlayan ulusçuluk akımı her alanda olduğu gibi edebiyatta da kendisini göstermiş ve "Milli Edebiyat" akımı ile ulusal kaynaklara dönülme ilkesini benimsemiştir. 1911'de Ali Canip Yöntem, Ömer Seyfettin ve Ziya Gökalp'in yayımladıkları " Genç Kalemler" dergisiyle başlayan akım, kısa sürede değişik sanat anlayışlarını savunan sanatçılar tarafından da benimsenmiştir. Sade ve arı bir Türkçe ile yazılan eserler yurt sorunları ve ulusal değerleri ortaya çıkarma amacını gütmüşlerdir. Özellikle öykü ve roman alanında Yakup Kadri Karaosmanoğlu, Halide Edip Adıvar, Reşat Nuri Güntekin ve Refik Halit Karaybu akımın en güzel örneklerini vermişlerdir. Bu dönemde ayrıca milli edebiyat kavramı altında toplanan fakat dünya görüşleri ve şiir anlayışları farklı olan şairler de yetişmiştir. Nitekim şiirlerini akımın temel özelliği olan hece ölçüsü yerine aruz ölçüsü ile yazan Türk İstiklal Marşı'nın yazarı Mehmet Akif Ersoy, gerçekçi bir tutumla toplumsal konulara yönelmiş; temelde Osmanlıcı ve gelenekçi kabul edilen Yahya Kemal Beyatlı, yeni-klasik bir şiir geliştirmiş; egemen ideolojilerin dışında kalan Ahmet Haşim ise izlenimci ve simgeci bir anlayışla "Saf Şiir"i savunmuştur.Milli Edebiyat Akımı Türk edebiyatında toplum ve ülke meselelerine geniş yer veren, sade Türkçeyi ve hece veznini kullanma yoluna giden edebiyat akımı (1911-1923). 1860'tan sonra benimsenen ve Abdülhamid II tarafından da desteklenen " Osmanlıcılık" ideolojisi, Balkan savaşından sonra imparatorluk sınırları içinde patlak veren bağımsızlık mücadeleleri sonucu, geçerliğini kaybetti.1908'den sonra Müslüman toplumları birleştirmek ve kalkındırmak, Hıristiyan devletleri karşısında bir denge unsuru durumuna getirmek amacını güden "İslamcılık" ideolojisinin yanında, önce edebiyat ve fikir adamlarınca ortaya atılan, sonradan siyasi nitelik kazanan milliyetçilik akımı da gelişme gösterdi.Milliyetçilik hareketi, kısa bir süre sonra " Türkçülük" adı altında, dernek ve yayın organlarının (Türk Derneği, Türk Yurdu ve aynı adlarla çıkardıkları dergiler) kurulmasıyla siyasi yönden teşkilât kurmağa başladı. Türk Yurdu derneği, bir yıl sonra (1912) yerini Türk Ocağı'na bıraktı.Yayımı 1913'te başlayan Halka Doğru dergisi, halkın toplumsal seviyesine inmeyi amaç edindi. İmparatorluktaki milliyetçilik hareketleri, o sırada iktidarda bulunan ittihat ve Terakki cemiyetince desteklendiği için kısa zamanda büyük gelişme gösterdi. Milliyetçilik, özellikle Türkçülük hareketinin önderi durumunda olan Ziya Gökalp, yazılarıyla ve İstanbul üniversitesinde verdiği sosyoloji dersleriyle, hem milliyetçilik ilkelerinin aydınlarca benimsenmesinde, hem de milli bir edebiyatın yaratılmasında başlıca etken oldu.Selanik'te, Ömer Seyfeddin, Âkil Koyuncu, Rasim Haşmet ve fecriati'cilerden bazılarının çıkardıkları Genç Kalemler (1911) dergisiyle, milliyetçilik akımı edebiyat alanına girdi. Genç Kalemler dergisi ilk olarak "milli edebiyat" deyimini ortaya attı ve böyle bir edebiyatın oluşturulması görevini de üstüne aldı. Dergi yazarları ilk olarak dilin millileştirilmesjyle ise başladılar.Dili sadeleştirme konusunda birtakım ilkeler tespit ettikten sonra edebiyatta da taklitçilikten kaçınılmasını, sanatçıların, Türk halkının hayatına yönelerek yaratıcı nitelikler kazanmalarını ve yapıcı eserler vermelerini istediler. "Hikâye, roman vetiyatro, konularını ve kişilerini yerli hayattan almalıdır" ilkesini benimsediler. Milli edebiyat temsilcilerinin edebiyat ve özellikle dil anlayışları, servetifünun'cular ve fecriati'ciler büyük tepki uyandırdı.Mehmed Rauf, Halid Ziya, Cenab Şahabeddin, Hüseyin Cahid, Süleyman Nazif, Yakup Kadri, Köprülüzade Mehmed Fuad'ın itirazları şunlardı: "Yeni dil ancak bilim dili olabilir, sanat eserleri milletlerarasıdır, bu bakımdan edebiyat da milli olamaz,Genç Kalemler'in milli edebiyat anlayışı ırki bir nitelik taşımaktadır v.d.". Genç Kalemler dergisinde bu itirazlara karşı devamlı yazılar çıkıyordu. Bu karşılıklı tartışmaların yapıldığı sırada fecriati'cilerden Hamdullah Suphi ve Celâl Sahir, Genç Kalemler'in yeni dil konusundaki görüşünü benimsediklerini bildirdiler.Genç Kalemler dergisi kapandıktan (eylül 1912) sonra yazarlarının birçoğu İstanbul'a geldiler, Türk Yurdu ve öteki milliyetçi dergilerde yazmağa başladılar. Milli edebiyat akımına karşı çıkanların ve yeni yetişen gençlerin

Page 2: Web viewDildeki yabancı kelimeler atılmalı; ... Resimli Kitap gibi dergilerde başladı. ... Halide Edip'in ingilizce yazılmış incelemeleri de var.

de katılmasıyla grup genişledi ve etki alanları da aynı oranda büyüdü. Türkiye'de cumhuriyet ilân edilirken milli edebiyat akımı temsilcilerinin büyük çabalarıyla, bazı yazarların (Cenab Şahabeddin, Süleyman Nazif, Ali Kemal) şiddetle karşı koymalarına rağmen, konuşma dili edebiyat dili olarak yaygınlaştı.MİLLİ EDEBİYAT DÖNEMİ DİL VE ÜSLÛP"Genç Kalemler" dergisi yazarları, milli bir edebiyatın, dilin millileştirilmesiyle yaratılacağına inanmışlardı.Edebiyatı cedide'cileri ve fecriati'cileri, Arapça ve Farsçanın etkisi altında kalan bir dili (Osmanlıca) kullandıkları gerekçesiyle suçladılar, "Yeni lisan" adını verdikleri davalarını gerçekleştirmeğe çalıştılar. Bu konudaki başlıca amaçları şunlardı:1. Arapça ve Farsça dilbilgisi kuralları ile bazı istisnalar dışında bu kurala göre yapılmış tamlamaların kullanılmaması;2. Arapça ve Farsça kelimelerin Türkçedeki kullanılışlarına göre değerlendirilmesi, bu dillere ait kelimelerin yerine mümkün olduğu kadar Türkçelerinin kullanılmasına dikkat edilmesi;3. Arapça ve Farsça kelimelerin Türkçe telaffuzlarına göre yazılması;4. Bilim dilinde kullanılan Arapça ve Farsça terimlerin kullanılmasına devam edilmesi;5. Öteki Türk lehçelerinden kelime alınması;6. Konuşmada, İstanbul şivesinin esas olarak kabul edilmesi.

MİLLİ EDEBİYAT DÖNEMİ (1911-1923)

MİLLİ EDEBİYATIN SANATÇILARI

Not:Yazar veya şairlerle ilgili daha kapsamlı bilgiye yazar ya da şair ismi üzerinden ulaşabilirsiniz.ÖMER SEYFETTİN(1884-1920)* Türk edebiyatının en önemli hikâyecisidir.* Yeni Lisan adlı makalesi Milli Edebiyatın kanunlarının ilanı sayılır.* Sade dil akımının öncüsüdür.* Anadolu'nun insanın hayat şartlarını hikâyelerini yansıtmıştır.* Dilde, fikirde, işte milliyetçilik fikrini yerleştirmiştir.* Çocukluk anıları, efsaneleri hikâyelerinde işlemiştir.Eserleri: Bomba, Yalnız Efe ,Efruz Bey, İlk Düşen Ak, Yüksek Ökçeler, Gizli Mabet, Bahar ve Kelebekler.ZİYA GÖKALP(1876-1924)* Türk milliyetçiliğini esaslara bağlamıştır.Sistematize etmiştir.* Sosyal hayatı ve kurumlarımızı Batı'ya göre düzenlenmelidir.* Eserlerinde halk dilini kullanmıştır.* Halkın dertlerini isteklerini yansıtmaya çalışmıştır.* "Türkçülük, Türk milletini yükseltmektir" diyerek bu ifade doğrultusunda hareket etmiştir.Eserleri:Türkçülüğün Esasları, Kızıl Elma, Türkleşmek-İslamlaşmak -Muasırlaşmak, Türk Medeniyet Tarihi, Malta Mektupları.MEHMET EMİN YURDAKUL(1869-1944)* Anadolu insanın yabancılara başkaldırısını çok güzel yansıtmıştır.* Toplumcu sanat anlayışıyla milliyetçi çizgide eserler vermiştir.* Hece ölçüsü kullanılmıştır.Eserleri: Türkçe Şiirler, Türk Sazı, Ey Türk Uyan, Tan Sesleri, Ordunun Destanları, Zafer Yolunda, Turana Doğru, İsyan ve Dua, Mustafa Kemal, Fazilet ve Adalet. YAKUP KADRİ KARAOSMANOĞLU(1889-1974)* Edebiyatın her alanında eser vermiştir.  Fecr-i Ati 'nin dağılmasından sonra Milli Edebiyat içinde yer almıştır.* Çoğunlukla içinde yaşadığı toplumun dertlerini eserlerinde işlemiştir.* Anadolucu, Atatürkçü bir çizgide kalmıştır.* Esas ününü romancılık alanında bulmuştur.* Kuvvetli bir gözlem gücü vardır.* Realist bir çizgide yaşamıştır.* Eserlerinde aydın-halk çatışmasını yansıtmıştır.Eserleri: Roman: Kiralık Konak, Ankara, Nur Baba, Hüküm Gecesi,Sodom ve Gomore, Yaban, Bir Sürgün, PanoramaHikâye: Milli Savaş Hikâyeleri, RahmetDiğer: Erenlerin Bağından, Zoraki Diplomat, Vatan Yolundan, Anamım Kitabı

Page 3: Web viewDildeki yabancı kelimeler atılmalı; ... Resimli Kitap gibi dergilerde başladı. ... Halide Edip'in ingilizce yazılmış incelemeleri de var.

HALİDE ADİP ADIVAR(1884-1964)* Edebiyatçılığının yanında bir asker gibi cephe gerisinde mücadele vermiştir.* Romanlarında aşk, kadının psikolojisini, doğu-batı çatışmasını, eski-yeni kavgasını işlemiştir.* Romanlarında kuvvetli bir gözlem vardır.* Kurtuluş Savaşı eserlerinde çokça yer edinmiştir.* Edebiyatın hemen her alanında eser vermiştir.* Dili çok başarılı değildir.Eserleri: Ateşten Gömlek, Vurun Kahpeye, Türkün Ateşle İmtihanı,Sinekli Bakkal, Mor Salkımlı Ev, Dağa Çıkan Kurt, Tatarcık, Zeyno'nun Oğlu.REŞAT NURİ GÜNTEKİN(1889-1958)* Anadolu'nun dertlerini, sıkıntılarını, inançlarını eserlerinde işlemiştir.* Sade ve yapmacıksız bir dil kullanmıştır.* "Çalıkuşu" romanı en ünlü eseridir.(aslında bir tiyatro eseri olarak yazılmıştır)* Müfettişlik yaptığı için Anadolu'yu gezmiş ve onların sıkıntılarını, sevinçlerini edebi eserlerinde sıkça kullanmıştır.Eserleri: Çalıkuşu, Damga, Dudaktan Kalbe, Acımak, Yeşil Gece, Yaprak Dökümü, Kızılcık Dalları, Gökyüzü, Eski Hastalık, Ateş Gecesi, Miskinler TekkesiREFİK HALİT KARAY(1888-1965)* Halk dilini eserlerinde oldukça başarılı olmuştur.* Kuvvetli bir gözlemciliği vardır; ancak iç gözlemde başarılı değildir.Eserleri: Memleket Hikâyeleri, İstanbul'un İçyüzü, Yezidin Kızı, Çete, Sürgün, Bu Bizim Hayat, Kadınlar Tekkesi, Karlı Dağdaki Ateş.YAHYA KEMAL BEYATLI(1884-1958)* Modern edebiyatımızın en büyük şairlerindendir.* Batılı tarzda şiirimize düzen vermiştir.* Aruzu Türkçeye başarıyla uygulamıştır. "OK" şiiri hariç bütün şiirlerini aruzla yazmıştır.* Şiir musikiden başka bir musiki"dir derdi.* Parnasizmden etkilenmiştir.* İstanbul'u, Osmanlı'nın ihtişamlı zamanında gezmek, tabiat, ölüm, rintlik gibi konuları işlemiştir.* Şiirlerinin mükemmel olması için uğraş vermiştir, bu konuda oldukça titizdir.* Edebiyatın hemen her alanında eser vermiştir; ancak asıl ününü şiirde kazanmıştır.Eserleri: Kendi Gök Kubbemiz, Eski Şiirin Rüzgârıyla, Aziz İstanbul, Eğil Dağlar, Portreler, * Rubailer ve Hayyam'ın Rubailerini Türkçe Söyleyiş.PEYAMİ SAFA(1899-1961)* Geçim derdiyle yazarlığa başlamıştır.* Bir ayağından sakat olduğu için bu psikolojiyi eserlerine yansıtmıştır.* "Server Bedii" lakabıyla eser yazmıştır.* Edebiyat, felsefe, tıp, psikoloji alanında yeterli bir bilgin sayılır.* Psikolojik çözümlemeleri çok başarılıdır.Eserleri: Dokuzuncu Hariciye Koğuşu, Sözde Kızlar, Mahşer Bir Akşamdı, Canan, Matmazel Noralya'nın Koltuğu, Atilla, Harbiye, Şimşek. gibi eserleri vardır.HECENİN BEŞ ŞAİRİ (BEŞ HECECİLER)Bu şariler 1917de Selanik'te "Genç Kalemler"le başlayan Milli Edebiyat akımının ilklerine bağlı olarak, halk şiirimizin özelliklerinden, yerli kaynaklarımızdan yararlanarak, şiirimizin aruzdan heceye geçişinde önemli rol aynamışlardır.Şiirlerinde Anadolu manzaralarını ve Anadolu yaşayışını coşkulu bir dille işlemişlerdir. Hece ölçüsünün genellikle 11'li ve 14'lü kalıbını kullanmışlardır. Daha sonraları, yeni biçimler arayarak oldukça uzun şiirler de yazmışlardır. Eserlerindeki dil ise konuşma dilidir. Bu şarirlerimiz şunlardır:Halit Fahri OzansoyEnis Behiç KoryürekYusuf Ziya OrtaçOrhan Seyfi OrhonFaruk Nafiz Çamlıbel

ÖMER SEYFETTİNÖmer Seyfettin (1884-1920)

Page 4: Web viewDildeki yabancı kelimeler atılmalı; ... Resimli Kitap gibi dergilerde başladı. ... Halide Edip'in ingilizce yazılmış incelemeleri de var.

28 Şubat 1884'te Gönen'de doğdu. 6 Mart 1920'de İstanbul'da yaşamını yitirdi. Çağdaş Türk öykücülüğünün ile "Milli Edebiyat Akımı"nın kurucularından. Kafkas göçmenlerinden Yüzbaşı Ömer Şevki Bey'in oğlu. Öğrenimine Gönen'de başladı. Babasının görevi nedeniyle sürekli yer değiştirmemeleri için annesiyle bilikte İstanbul'a gönderildi. 1892'de Aksaray'daki Mekteb-i Osmaniye'ye yazdırıldı. 1896'da Eyüp'teki Baytar Rüşdiyesi'ni bitirdi. Edirne Askeri İdadisi'nden sonra 1903'te İstanbul'da Mekteb-i Harbiye'den mezun oldu. Mülazim (teğmen) rütbesiyle orduya katıldı. İzmir Zabitan ve Efrat Mektebi'nde bir süre öğretmenlik yaptı. 1908'de merkezi Selanik'te olan 3'üncü Ordu'da görevlendirildi. 1911'da ordudan ayrıldı. Ama Balkan Savaşı çıkınca tekrar askere alındı. Sırp ve Yunan cephelerinde savaştı. Yanya Kalesi'nin savunması sırasında Yunanlılara esir düştü. Bir yıl süren tutsaklıktan sonra İstanbul'a döndü. Kısa bir süre "Türk Sözü" dergisinin başyazarlığını yaptı. 1914'te Kabataş Lisesi'ne edebiyat öğretmeni olarak atandı. Ölümüne dek bu görevi sürdürdü. Yazmaya Edirne'deki öğrenciliği sırasında başladı. İlk şiiri "Hiss-i Müncemid" "Ömer" imzasıyla 1900'de "Mecmua-i Edebiye"de yayınlandı. İlk öyküsü "İhtiyarın Tenezzühü" 1902'de Sabah gazetesinde yer aldı. İzmir ve Makedonya'da görevliyken yazdığı şiir, öykü ve makaleler çeşitli dergilerde çıktı. Askerliğe ara verdiği dönemde ise yazıları "Rumeli" gazetesi ve çeşitli dergilerde yayınlandı.

Selanik'te yayınlanan "Genç Kalemler" dergisindeki yazılarıyla ünlendi. Derginin ikinci dizisinin ilk sayısında Nisan 1911'de yayınlanan "Yeni Lisan" başlıklı yazısı "Milli Edebiyat" akımının başlangıç bildirgesidir. Yazılarında, yalın, halkın konuştuğu ve anladığı bir dil kullanmak gerektiğini savundu. Türkçe'nin kendi kurallarına uygun yazılmasını, Arapça ve Farsça sözcüklerden arındırılmasını istedi. Milli Edebiyat akımının öncülüğünü Ziya Gökalp ve Ali Canip Yöntem'le birlikte sürdürdü. 1'inci Dünya Savaşı yıllarında "Yeni Mecmua"da yayınlanan öyküleriyle ününü iyice yaygınlaştırdı. Öykülerini kişisel deneyimlerine, tarihsel olaylara ve halk geleneklerine dayandırdı. Günlük konuşma dilini kullanması, öykülerine canlı ve etkileyici bir özellik verdi. Çok değişik konular işledi. Bunları anlatırken yergiye, polemiğe, komik durumlara ve toplumsal yorumlara da yer verdi.

Ölümünden sonra 1926'da öykülerini önce Ali Canip Yöntem derledi. Ardından Ahmet Halit Kitabevi 1936'da bir derleme yaptı. 1950'den sonra Şerif Hulusi, öykülerini yeniden gözden geçirip 10 cilt halinde yayınladı. Rafet Zaimler Yayınevi 1962'de 30 öykü daha ekleyerek 11 ciltlik bir külliyat halinde yayınladı. Son olarak Bilgi Yayınevi, "Bütün Eserleri" adıyla tüm öykülerini 16 kitapta topladı. Kahramanlar, Bomba, Yüksek Ökçeler, Yüzakı, Yalnız Efe, Falaka, Aşk Dalgası, Beyaz Lale, Gizli Mabet bu dizideki öykü kitaplarından bir bölümü.

İnceleme kitaplarında "Tarhan", "Ayın Sin" rumuzlarını kullandı. 

ESERLERİ

ŞİİR: Ömer Seyfettin'in Şiirleri (1972, Fevziye Abdullah Tansel derlemesi)

ROMAN: Ashâb-ı Kehfimiz (1918) Efruz Bey (1919) Yalnız Efe (1919, 1988)

ÖYKÜ: Harem (1918) Yüksek Ökçeler (1922, 1988) Gizli Mabed (1923, 1988) Beyaz Lale (1938) Asilzâdeler (1938) İlk Düşen Ak (1938, 1980) Mahçupluk İmtihanı (1938, 1982 bir oyun da içerir) Dalga (1943, 1952) Nokta (1956) Tarih Ezelî Bir Tekerrürdür (1958)

İNCELEME: Milli Tecrübelerden Çıkarılmış Ameli Siyaset (1912) 

Page 5: Web viewDildeki yabancı kelimeler atılmalı; ... Resimli Kitap gibi dergilerde başladı. ... Halide Edip'in ingilizce yazılmış incelemeleri de var.

Yarınki Turan Devleti (1914) Türklük Mefkuresi (1914) Türklük Ülküsü (ilk 3 kitap birarada ölümünden sonra, 1975)

ZİYA GÖKALP kimdir, hayatı, eserleri

Mehmet Ziya Gökalp (d. 23 Mart 1875, Diyarbakır – ö. 25 Ekim 1924, İstanbul), yazar, şair ve siyasetçi.

23 Mart 1875'te Diyarbakır'da doğdu. 25 Ekim 1924'te İstanbul'da yaşamını yitirdi. Asıl ismi Mehmet Ziya. Babası yerel bir gazetede çalışan memurdu. Eğitimine Diyarbakır'da başladı. Amcasından geleneksel İslam ilimlerini öğrendi. 18 yaşında intihara teşebbüs etti. Bir yıl sonra 1895'te İstanbul'a gitti. Baytar Mektebine kaydını yaptırdı. Buradaki öğretimi sırasında İbrahim Temo ve İshak Sukûti ile ilişki kurdu. Jön Türkler'den etkilendi. İttihat ve Terakki Cemiyeti'ne katıldı. Muhalif eylemleri nedeniyle 1898'de tutuklandı. Bir yıl cezaevinde kaldı. Serbest bırakıldıktan sonra 1900'de Diyarbakır'a sürgüne gönderildi. 1908'e kadar Diyarbakır'da küçük memuriyetler yaptı. 2'nci Meşrutiyetten sonra İttihat ve Terakki'nin Diyarbakır şubesini kudu ve temsilcisi oldu. "Peyman" gazetesini çıkardı. 1909'da Selanik'te toplanan İttihat Terakki Kongresi'ne Diyarbakır delegesi olarak katıldı. Bir yıl sonra, örgütün Selanik'teki merkez yönetim kuruluna üye seçildi. 1910'da kurulmasında öncülük yaptığı İttihat Terakki İdadisi'nde sosyoloji dersleri verdi. Bir yandan da "Genç Kalemler" dergisini çıkardı. 1912'de Ergani Maden'den Meclis-i Mebusan'a seçildi, İstanbul'a taşındı. Türk Ocağı'nın kurucuları arasında yer aldı. Derneğin yayın organı "Türk Yurdu" başta olmak üzere Halka Doğru, İslam Mecmuası, Milli Tetebbular Mecmuası, İktisadiyat Mecmuası, İçtimaiyat Mecmuası, Yeni Mecmua'da yazılar yazdı. Bir yandan da Darülfünun-u Osmani'de (İstanbul Üniversitesi) sosyoloji dersleri verdi.

1'inci Dünya Savaşında Osmanlı'nın yenilmesinden sonra tüm görevlerinden alındı. 1919'da İngilizler tarafından Malta Adası'na sürgüne gönderildi. 2 yıllık sürgün döneminden sonra Diyarbakır'a gitti, Küçük Mecmua'yı çıkardı. 1923'te Maarif Vekaleti Telif ve Tercüme Heyeti Başkanlığı'na atandı, Ankara'ya gitti. Aynı yıl İkinci Dönem Türkiye Büyük Millet meclisi'ne Diyarbakır mebusu olarak girdi. 1924'te kısa süren bir hastalığın ardından İstanbul'da yaşamını yitirdi. Osmanlı Devleti'nin parçalanma sürecinde yeni bir ulusal kimlik arayışına girdi. Düşüncesinin temelinde, Türk toplumunun kendine özgü ahlaki ve kültürel değerleriyle, Batı'dan aldığı bazı değerleri kaynaştırarak bir senteze ulaşma çabası yatıyordu. "Türkleşmek, İslamlaşmak, Muasırlaşmak" diye özetlediği bu yaklaşımın kültürel öğesi Türkçülük, ahlaki öğesi de İslamcılıktı. Uluslararası kültürün yapıcı öğesinin ulusal kültürler olduğunu savundu. Saray edebiyatının karşısına halk edebiyatını koydu. Batı'nın teknolojik ve bilimsel gelişmesini sağlayan pozitif bilim anlayışını benimsedi. Dini, toplumsal birliğin sağlanmasında yardımcı bir öğe olarak değerlendirdi. Toplumsal modeli, Emile Durkheim'in teorik temellerini kurduğu "dayanışmacılık" temelinde şekillendi. Bireyi temel alan liberalizm ile çatışmacı toplumu temel alan Marksizm'e karşı mesleki örgütleri temel toplum birimi olarak kabul eden solidarizmde karar kıldı. Toplumsal ve siyasi görüşlerini anlattığı sayısız makale yazdı. "Türkçülük" düşüncesini sistemleştirdi. Milli edebiyatın kurulması ve gelişmesinde önemli rol oynadı. 

ESERLERİ

Kızıl Elma (1914)Türkleşmek, İslamlaşmak, Muasırlaşmak (1929)Yeni Hayat (1930)Altın Işık (1927)Türk Töresi (1923)Doğru Yol (1923)Türkçülüğün Esasları (1923)Türk Medeniyet Tarihi (1926, ölümünden sonra)Kürt Aşiretleri Hakkında Sosyolojik Tetkikler (ölümünden sonra)Altın DestanÜç Cereyan

Page 6: Web viewDildeki yabancı kelimeler atılmalı; ... Resimli Kitap gibi dergilerde başladı. ... Halide Edip'in ingilizce yazılmış incelemeleri de var.

Limni ve Malta Mektupları

Mehmet Emin Yurdakul (d. 13 Mayıs 1869, İstanbul - ö. 14 Ocak 1944, İstanbul), şair, milletvekili.13 Mayıs 1869'da İstanbul'da doğdu. 14 Ocak 1944'te İstanbul'da yaşamını yitirdi. Zincirlikuyu Mezarlığı'nda toprağa verildi. Milli Edebiyat ve Türkçülük akımının önde gelen temsilcisi. Mektebi Mülkiye'nin idadi bölümünden ayrıldı. Devlet memuru oldu. İttihat ve Terakki Cemiyeti'ne girdi. Şiirleriyle İstanbul hükümetini eleştirince 1907'de Erzurum rüsumat nazırlığına atanarak İstanbul'dan uzaklaştırıldı. İkinci Meşrutiyet'in ilanından sonra aynı görevle bu kez Trabzon'a gönderildi. 31 Mart Olayı'nın ardından 13 Nisan 1909'da İstanbul'a çağrıldı. Bahriye Nezareti Müsteşarlığı'na atandı. Hicaz ve Sivas'ta valilik yaptı. 1910'da İstanbul'a döndü. Türk Yurdu Cemiyeti ve Türk Ocağı'nın kurucuları arasında yer aldı. Türk Yurdu dergisinin yayın sorumluluğunu üstlendi. İttihat ve Terakki ile anlaşmazlığa düşünce 1912'de Erzurum Valiliği'nden emekliye ayrıldı. 1914'te Osmanlı Meclis-i Mebusanı'nda Musul milletvekili oldu. Aralık 1919'da Türk Fırkası'nı kurdu. İstanbul'un işgalinden sonra 1921'de Anadolu'ya geçti. Antalya, Adana, İzmir çevresinde çalıştı. Cumhuriyetin ilk yıllarında Şarkikarahisar, sonra da Urfa ve İstanbul milletvekili oldu. Ölümüne kadar milletvekili olarak kaldı. Yazmaya şiirle başladı. İlk şiiri 1897'de Servet-i Fünun dergisinde yayınlandı. Döneminin şiir anlayaşının dışına çıktı, hece ölçüsüne dayalı yalın bir Türkçe kullandı. Türk edebiyatına halkın sesini getiren gerçekçi bir şair olarak değerlendirildi. Osmanlıcılık ve İslamcılık akımlarına karşı Türkçülüğü savunan şiirler yazdı. Coşku, ulusal duygular, kahramanlık, yüreklendirme ve öğreticilik öğelerini ön plana çıkardı. Şiire biçim yenilikleri de getirdi. Dörtlük geleneğinin dışına çıkarak üçer, altışar, sekizer dizeden kurulu şiirler yazdı. Milli edebiat akımı ve Türkçülüğün önde gelen temsilcileri arasında yer aldı. " Türk Şairi", " Milli Şair " diye bilinir.

Mehmet Emin Yurdakul'un EserleriŞİİR: Türkçe Şiirler (1899-1918) Türk Sazı (1914) Ey Türk Uyan (1914) Tan Sesleri (1915, 1956) Ordunun Destanı (1915) Dicle Önünde (1916) Hastabakıcı Hanımlar (1917) Turana Doğru (1918) Zafer Yolunda (1918) İsyan ve Dua (1918) Aydın Kızları (1919) Mustafa Kemal (1928, şiir ve düzyazı) Ankara (1939)DÜZYAZI: Fazilet ve Asalet (1890) Türkün Hukuku (1919) Kral Corc'a (1923) Dante'ye (1928)

Yakup Kadri Karaosmanoğlu (1889-1974)27 Mart 1889'da Kahire'de doğdu, 13 Aralık 1974'te Ankara'da öldü. Yazar, diplomat, politikacı. Karaosmanoğulları'ndan Abdülkadir Bey ile İkbal Hanım'ın oğlu. Yazar Burhan Asaf Belge'nin eniştesi. Yazar Murat Belge'nin eniştesi. İlköğrenimine ailesiyle birlikte 6 yaşındayken gittiği Manisa'da başladı. 1903'te İzmir İdadisi'ne girdi. Ömer Seyfettin, Şahabeddin Süleyman ve Baha Tevfik ile burada tanıştı. Babasının ölümünden sonra 1905'te annesiyle birlikte Mısır'a gitti. Öğrenimini İskenderiye'deki birFransız okulunda tamamladı. 2'nci Meşrutiyet'in ilanından kısa bir süre önce İstanbul'da geldi. 1908'de başladığı İstanbul Hukuk Mektebi'ni bitirmedi. 1909'da Şehabettin Süleyman aracılığıylaFecr-i Âti topluluğuna katıldı. Muhit, Şiir ve Tefekkür, Servet-i Fünun, Rübab, Türk Yurdu, Peyam-ı Edebi, Yeni Mecmua, İkdam gibi dergi ve gazetelerde yazıları yayınlandı. 1916'da tedavi olmak için gittiği İsviçre'de üç yıl kaldı. Mütareke yıllarında İkdam

Page 7: Web viewDildeki yabancı kelimeler atılmalı; ... Resimli Kitap gibi dergilerde başladı. ... Halide Edip'in ingilizce yazılmış incelemeleri de var.

gazetesindeki yazılarıyla Kurtuluş Savaşı'nı destekledi. 1921'de Ankara'ya çağrıldı. "Tetkik-i Mezalim" komisyonundaki görevi nedeniyle Kütahya, Simav, Gediz, Sakarya yörelerini dolaştı. Cumhuriyet'in ilanından sonra 1923'te Mardin, 1931'de Manisa milletvekili oldu. Burhan Asaf Belge'nin kızkardaşi Leman Hanım'la evlendi. 1932'de Vedat Nedim Tör, Şevket Süreyya Aydemir, Burhan Asaf Belge ve İsmail Hüsrev Tökin ile birlikte "Kadro" dergisini kurdu. 1934'te dergi kapatıldı. Tiran elçiliğine atandı. 1935'te Prag, 1939'da La Hay, 1942'de Bern, 1949'da Tahran ve 1951'de yine Bern elçiliklerine getirildi. 27 Mayıs 1960'tan sonra Kurucu Meclis üyeliğine seçildi. Siyasal hayatının son görevi 1961-1965 arasındaki Manisa milletvekilliği oldu. Ulus gazetesinin başyazarlığını yaptı. Anadolu Ajansı'nın Yönetim Kurulu Başkanı'ydı. Ölümünden sonra Beşiktaş'ta Yahya Efendi Mezarlığı'nda toprağa verildi.Çocukluktan başlayarak babasının zengin kütüphanesinden yararlanıp okuma zevki edindi. Mısır'daki günlerinde bu zevki geliştirdi. Yazarlığa Ümit, Servet-i Fünun, Resimli Kitap gibi dergilerde başladı. Fecr-i Âticiler'in "sanat kişiseldir" görüşünü paylaştığı ve "sanat için sanat" yaptığı bu ilk döneminde "Nirvana" adlı bir oyun, makaleler, denemeler, şiirler ve öyküler yazdı. Balkan Savaşı ve I. Dünya Savaşı sırasında ülkenin içinde bulunduğu zor koşullar, sanat anlayışını değiştirmesine yol açtı. Sanatın toplumsal işlevine de ağırlık vermeye başladı. Bu ikinci dönem eserlerinde önce Ömer Seyfettin ve arkadaşlarının dilde yenileşme çabalarına karşı çıktı. Sonra Ziya Gökalp'in de etkisiyle Yeni Lisan ve Milli Edebiyat akımını benimsedi. Daha çok romancı yönüyle ön plana çıktı. Bu türünedebiyatımızdaki önemli temsilcilerinden biri oldu. Yazarlık yaşamı boyunca Batı edebiyatı özelliklerine de sıkı sıkıya bağlı kaldı. Balzac, Flaubert ve Zola'dan etkilendi.Eserlerinde belli tarihsel dönemleri ele aldı.Kiralık Konak: I. Dünya Savaşı öncesinin, Hüküm Gecesi: II. Meşrutiyet'in, Sodom ve Gomore: Mütareke döneminin, Yaban:Kurtuluş Savaşı yıllarının, Ankara :Cumhuriyet'in ilk on yılının, Bir Sürgün: 2'nci Abdülhamid döneminin işlendiği romanlardır. Panorama: 1923-1952 yıllarını kapsar.1955'ten sonra da anıları dışında kitap yazmadı. Romanları arasında en ünlüleri Nur Baba, Kiralık Konak ve Yaban'dır. İlk romanı Nur Baba, 1922'de kitap olarak basılmadan önce gazetede yayınlandı. 

ESERLERİROMAN: Kiralık Konak (1922) Nur Baba (1922) Hüküm Gecesi (1927) Sodom ve Gomore (1928) Yaban (1932) Ankara (1934) Bir Sürgün (1937) Panaroma (2 cilt, 1953) Hep O Şarkı (1956)ÖYKÜ: Bir Serencam (1914) Rahmet (1923) Milli Savaş Hikâyeleri (1947)ŞİİR: Erenlerin Bağından (1922) Okun Ucundan (1940)OYUN: Nirvana (1909)ANI: Zoraki Diplomat (1955) Anamın Kitabı (1957) Vatan Yolunda (1958) Politikada 45 Yıl (1968) Gençlik ve Edebiyat Hatıraları (1969)MONOGRAFİ: Ahmet Haşim (1934) Atatürk (1946)MAKALE: İzmir'den Bursa'ya (1922, Halide Edip, Falih Rıfkı Atay ve Mehmet Asım Us ile birlikte) Kadınlık ve Kadınlarımız (1923) 

Page 8: Web viewDildeki yabancı kelimeler atılmalı; ... Resimli Kitap gibi dergilerde başladı. ... Halide Edip'in ingilizce yazılmış incelemeleri de var.

Seçme Yazılar (1928) Ergenekon (iki cilt, 1929) Alp Dağları'ndan ve Miss Chalfrin'in Albümünden (1942)

Halide Edip Adıvar (d. 1884 - ö. 9 Ocak 1964) Türk yazar, siyasetçi, akademisyen, öğretmen.1882'de İstanbul'da doğdu. 9 Ocak 1964'te İstanbul'da yaşamını yitirdi. 1901'de Üsküdar Amerikan Kız Koleji'nde mezun oldu. Öğretmenleri arasında Rıza Tevfik Bölükbaşı ile sonradan evlendiği ve ilk kocası olan Salih Zeki de vardı. İlk yazıları "Halide Salih" takma adıyla Tanin gazetesinde yayınlandı. Balkan Savaşı yıllarında hastanelerde çalıştı. Gerek bu çalışmaları, gerekse müfettişliği sırasında İstanbul semtlerini dolaşması, ona çeşitli kesimlerden insanları tanıma fırsatını verdi. Gericilerin tepkisinden çekindiği için 31 Mart Olayı'nda çocuklarıyla birlikte Mısır'a gitti. Ayaklanmanın bastırılmasından sonra yurda döndü. 1909'dan sonra öğretmenlik, müfettişlik yaptı. Kadınların toplumsal yaşama katılması ve eğitilmesi için çalışan Teâli-i Nisvan Cemiyeti'ni kurdu. 1912'de kurulan Türk Ocağı'na katıldı. 1919'da Wilson Prensipleri Cemiyeti'nin kurucuları arasında yer aldı. Aynı yıl İzmir'in Yunan ordusu tarafından işgal edilmesini protesto için Sultanahmet Meydanı'nda düzenlenen mitingde yaptığı etkili konuşma büyük yankı uyandırdı. Hakkında soruşturma açılınca, 1917'de evlendiği ikinci eşi Adnan Adıvar birlikte Anadolu'ya geçerek Kurtuluş Savaşı'na katıldı. Çeşitli cepheleri dolaştı, Mehmetçiklere moral ve destek verdi. Kendisine önce onbaşı, sonra da üstçavuş rütbesi verildi.Savaş sürerken Atatürk ile siyasi görüş ayrılığına düştü. 1917'de Adnan Adıvar ile birlikte yurtdışına çıktı. Fransa ve İngiltere'de yaşadı. Amerika'da Columbia Üniversitesi, Hindistan'da Delhi İslam Üniversitesi'nde konuk öğretim üyesi olarak dersler verdi. 1939'da Türkiye'ye döndü. İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi İngiliz Filolojisi Kürsüsü Başkanı oldu. 1950'de milletvekili seçildi. 4 yıl sonra tekrar üniversiteye döndü. Ölümüne kadar kürsü başkanlığı görevini sürdürdü. 1910'da yayınlanan ilk romanı "Seviye Talip" ile 1911'de yayınlanan ilk öykü kitabı "Harap Mabetler" edebiyat çevrelerinde ilgiyle karşılandı. Romanlarının kadınları, Batılı bir anlayışla idealize edilmiş, güçlü ve kültürlü kadınlardı. Kahramanlarının kişiliklerine, ruh yapılarına ve davranışlarına önem vererek bu özelliğiyle Türk romanında yeni bir adım attı. Kurtuluş Savaşı döneminde ulusçu, milli duyguları öne çıkaran roman ve öyküler kaleme aldı. "Yeni Turan", ""Ateşten Gömlek" ve "Vurun Kahpeye" bu dönemin eserleridir. En tanınmış romanı "Sinekli Bakkal" yazarlığında olgunluk dönemini gösterir. Bu romanda Sinekli Bakkal mahallesinde yaşayan insanlar, aydınlar ve saray çevresi gibi 2'nci Abdülhamit döneminin farklı toplum kesimleri canlandırılır. Bu romanın yazıldığı yıllarda Türkiye bağımsız ve Batı yanlısı bir ülke olmayı tercih etmişti. Bir yandan da Tanzimattan beri süren Batı-Doğu çatışmasından kurtulamamıştı. Halide Edip, "Sinekli Bakkal"da Doğu'nun değerlerini bulup çıkarmak, Batı'nın karşısına koymak amacındadır. Roman "roman yanıyla zayıf olmakla" eleştirildi. Halide Edip'in ingilizce yazılmış incelemeleri de var. 

ESERLERİROMAN: Heyula (1908) Raik'in Annesi (1909) Seviye Talip (1910) Handan (1912) Yeni Turan (1912) Son Eseri (1913) Mev'ud Hüküm (1918) Ateşten Gömlek (1923) Vurun Kahpeye (1923) Kalp Ağrısı (1924) Zeyno'nun Oğlu (1928) Sinekli Bakkal (1936) Yolpalas Cinayeti (1937) Tatarcık (1939) Sonsuz Panayır (1946) Döner Ayna (1954) Akile Hanım Sokağı (1958) Kerim Ustanın Oğlu (1958) Sevda Sokağı Komedyası (1959) Çaresaz (1961) Hayat Parçaları (1963)

Page 9: Web viewDildeki yabancı kelimeler atılmalı; ... Resimli Kitap gibi dergilerde başladı. ... Halide Edip'in ingilizce yazılmış incelemeleri de var.

ÖYKÜ: İzmir'den Bursa'ya (Yakup Kadri, Falih Rıfkı ve Mehmet Asım Us ile birlikte, 1922) Harap Mabetler (1911) Dağa Çıkan Kurt (1922)OYUN: Kenan Çobanları (1916) Maske ve Ruh (1945)ANI: Türkün Ateşle İmtihanı (1962) Mor Salkımlı Ev (1963)

REŞAT NURİ GÜNTEKİN

Reşat Nuri Güntekin (1889-1956)25 Kasım 1889'da İstanbul'da doğdu. 7 Aralık 1956'da Londra'da öldü. İlk öğrenimini Çanakkale'de Mekteb-i İptidai'de yaptı. Mekteb-i Sultani'de (Galatasaray Lisesi) ve İzmir'de bir Fransız okulunda öğrenim gördü. Sınavla girdiği Darülfünun-ı Osmani Ulum-ı Edebiyat Fakültesi'ni 1912'de bitirdi. Fransızca öğretmeni olarak Bursa Sultanisi'ne atandı. 1916-1919'da İstanbul'da Vefa ve Erenköy liselerinde müdürlük yaptı. 1931'de Milli Eğitim müfettişi oldu, bütün Anadolu'yu dolaştı. 1939-1943 arasında Çanakkale milletvekiliydi. 1947'de Milli Eğitim Başmüfettişliği'ne getirildi. 1950'de Paris'te Kültür Ateşesi ve UNESCO'da Türkiye temsilcisi oldu. 1954'te emekliye ayrıldı. Bir süre İstanbul Şehir Tiyatroları Edebi Kurul üyeliği yaptı. Kanser tedavisi için gittiği Londra'da yaşamını yitirdi. Cenazesi İstanbul'a getirildi, Karacaahmet Mezarlığı'nda toprağa verildi. Yazı hayatına Birinci Dünya Savaşı sonlarında başladı. İlk eseri "Eski Ahbap" isimli uzun öykü, 1917'de "Diken" dergisinde yayınlandı. 1819-1919'da Zaman gazetesinde "Temaşa Haftaları" başlığıyla tiyatro eleştirileri yazdı. Bu dönemde Şair, Nedim, Büyük Mecmua, İnci, Diken dergileri ile Dersaadet ve Zaman gazetelerinde yayınlanan öykü, roman ve oyunlarında kendi adının yanısıra "Hayrettin Rüştü, Mehmet Ferit, Cemil Nimet" gibi takma isimler kullandı. Mizah ve magazin yazılarını da "Ateşböceği, Ağustosböceği, Yıldızböceği" gibi isimlerle yayınladı.1922'de Vakit Gazetesi'nde tefrika edilen ve aynı yıl katip olarak basılan "Çalıkuşu" romanıyla ünlendi. Bu romanı önce "İstanbul Kızı" adıyla oyun olarak yazmıştı. O dönem koşullarında sahneye konulması olanağı çıkmayınca romana dönüştürdü. Türk edebiyatında gerçekçi romana yönelimin ilk örneklerinden olan Çalıkuşu, dili, anlatımdaki rahatlığı, duygusal yanlarıyla uzun yıllar güncelliğini koruyan bir eser oldu. Sinema ve televizyona da uyarlandı. Romanda, iyi bir eğitim görmüş ve bir aşk nedeniyle hüsran yaşamış İstanbullu genç öğretmen kadın Feride'nin tanıklığıyla Anadolu'nun Kurtuluş Savaşı'ndaki hali yansıtılır. Farklı yaşam biçimleri, farklı anlayışlar, farklı gelenek ve görenekler, toplumsal çatışmalar Feride'nin gündelik yaşamı ve duygu dünyasıyla iç içe verilir. 1927'den sonraki romanlarında da üslubunun temel yapısını değiştirmeden toplumsal sorunlara eğildi. Romanlarında sayısız insan tipi yarattı. Çoğunlukla erkek olan kahramanlarını, dış görünümlerinden çok psikolojik özellikleriyle yansıttı. Mizaha daha geniş yer verdiği öykülerinde de aşk, yalnızlık, fedakarlık, dostluk, ihanet gibi temalar kullandı. Anadolu gezileri sırasındaki gözlemlerini "Anadolu Notları" adıyla kitaplaştırdı. Öğrenciler için kitaplar yazdı, çeviriler yaptı. 

ESERLERİROMAN: Çalıkuşu (1922) Gizli El (1924) Damga (1924) Dudaktan Kalbe (1925) Akşam Güneşi (1926) Bir Kadın Düşmanı (1927) Yeşil Gece (1928) Acımak (1928) Yaprak Dökümü (1930) Kızılcık Dalları (1932) Gökyüzü (1935) 

Page 10: Web viewDildeki yabancı kelimeler atılmalı; ... Resimli Kitap gibi dergilerde başladı. ... Halide Edip'in ingilizce yazılmış incelemeleri de var.

Eski Hastalık (1938) Ateş Gecesi (1942) Değirmen (1944) Miskinler Tekkesi (1946) Harabelerin Çiçeği (1953) Kavak Yelleri (ölümünden sonra 1961) Son Sığınak (ölümünden sonra 1961) Kan Davası (ölümünden sonra 1962)ÖYKÜ: Gençlik ve Güzellik (1919) Roçild Bey (1919) Eski Ahbap (1919) Tanrı Misafiri (1927) Sönmüş Yıldızlar (1928) Leyla ile Mecnun (1928) Olağan İşler (1930)OYUNLAR: Hançer (1920) Eski Rüya (1922) Ümidin Güneşi (1924) Gazeteci Düşmanı-Şemsiye Hırsızı-İhtiyar Serseri (Üç oyun birarada, 1925) Taş Parçası (1926) Hülleci (1926) Bir Köy Hocası (1928) Babür Şah'ın Seccadesi (1931) Bir Kır Eğlencesi (1931) Ümit Mektebinde (1931) Felaket Karşısında-Gözdağı-Eski Borç (Üç oyun birarada, 1931) İstiklal (1933) Vergi Hırsızı (1933) Bir Yağmur Gecesi (1943) Balıkesir Muhasebecisi (1953) Tanrıdağı Ziyafeti (1955) Yaprak Dökümü (ölümünden sonra 1971) Eski Şarkı (ölümünden sonra 1971)GEZİ: Anadolu Notları (ilk cildi 1936; ikinci cildi 1966)EĞİTİM: Dil ve Edebiyat: Türk Kıraati (1930) Fransızca-Türkçe Resimli Büyük Dil Kılavuzu (1935)

Refik Halit Karay (1888-1965)15 Mart 1888'de İstanbul'da doğdu. 18 Temmuz 1965'te İstanbul'da yaşamını yitirdi. Romancı, öykü yazarı ve gazeteci. Anadolu yaşamını anlatan öyküleri ve Kurtuluş Savaşı'na karşı tutumuyla tanınır. Vezneciler'de Şemsü'l-Maarif ve Göztepe'de Taş Mektep'te öğrenim gördü. Özel ders aldı. Mekteb-i Sultani'yi (Galatasaray Lisesi) bitirdi. 1907'de Hukuk Mektebi'ne başladı. Maliye Nezareti'nde Devair-i Merkez Kalemi'ne katip olarak girdi. 2'nci Meşrutiyet'in ilanından sonra memurluğu bırakarak 1908'de Servet-i Fünun'da ve Tercüman-ı Hakikat'te yazmaya başladı. 1909'da Son Havadis adıyla bir gazete kurdu, 15 sayı yayınladı. Fecr-i Ati Topluluğu'na katıldı. "Kalem" ve "Cem" mizah dergilerinde "Kirpi" takma ismiyle siyasi mizah yazıları yazdı. 1912'de İttihat ve Terakki'nin istenmeyenler listesine girdi, Sinop'a sürgüne gönderildi. 1918'de Ziya Gökalp'in çabalarıyla İstanbul'a döndü. Robert Kolej'de Türkçe öğretmenliği yaptı. Vakit, Tasvir-i Efkar ve Zaman gazetelerindemakaleleri

Page 11: Web viewDildeki yabancı kelimeler atılmalı; ... Resimli Kitap gibi dergilerde başladı. ... Halide Edip'in ingilizce yazılmış incelemeleri de var.

yayınlandı. Damat Ferit Paşa'nın dostluğu sayesinde, mütarekeden hemen sonra Hürriyet ve İtilaf Fırkası'na katıldı. 1919'da Posta ve Telgraf Umum Müdürü oldu. İzmir'in işgalinden sonra Anadolu Hareketiyle İstanbul Hükumeti arasında yaşanan telgraf krizinde İstanbul Hükumeti'nin tarafını tuttu. 1922'de Aydede mizah gazetesini çıkardı. İstanbul'un düşman işgalinden kurtarılışının ardından 1922'de Beyrut'a kaçtı.15 yıllık kaçak hayatından sonra 1938'de af çıkarılmasıyla yurda dönebildi. Yeniden gazeteciliğe başladı. Gazetelerde yazılar yazdı, Aydede dergisini tekrar çıkardı. Yazarlığa mizah öyküleriyle başladı. 1919'dan başlayarak Türk öykücülüğüne yeni bir sayfa açtı. Sürgün olarak gittiği Anadolu'dan çeşitli kesimlerden insanları canlandırdığı "Memleket Hikayeleri" 1919'da yayınlandı. Bu kitapla, o güne kadar konuları İstanbul'la sınırlı olan öykücülüğü Anadolu'ya taşıdı. Bu yönüyle sonradan serpilip gelişen "köy edebiyatı"nın öncüleri arasına girdi. 1920'lerden sonra daha arı ve anlaşılır bir dil kullandı. Romancılığında iki ayrı çizgi etkindir. Yurtdışına kaçmadan önce yazdığı "İstanbul'un İç Yüzü" en yetkin romanı sayılır. 1920'de yayınlanan bu romanda,roman tekniğinin dışında birbirinden kopuk parçaları mozaikler halinde birleştirerek İttihat ve Terakki'nin işbaşına gelişinden 1'nci Dünya Savaşı günlerine kadar olan İstanbul'u bütün renk ve çizgileriyle yansıttı. Türkiye'ye dönüşünden sonra yazdığı romanlarda, daha çok kişiye seslenme daha fazla satma ve okunma kaygısıyla sanatı bir kenara bırakıp ticari eserlere yöneldi. Bu romanlarda yurt gerçeklerinin yerini, Avrupa dışı ülkelerde geçen olaylar aldı. 

ESERLERİROMAN: İstanbul'un İçyüzü (1920) Yezidin Kızı (1939) Çete (1939) Sürgün (1941) Anahtar (1947) Bu Bizim Hayatımız (1950) Nilgün (3 cilt, 1950-1952) Yeraltında Dünya Var (1953) Dişi Örümcek (1953) Bugünün Saraylısı (1954) 2000 Yılının Sevgilisi (1954) İki Cisimli kadın (1955) Kadınlar Tekkesi (1956) Karlı Dağdaki Ateş (1956) Dört Yapraklı Yonca (1957) Sonuncu Kadeh (1965) Yerini Seven Fidan (1977) Ekmek Elden Su Gölden (1980) Ayın On Dördü (1980) Yüzen Bahçe (1981)ÖYKÜ: Memleket Hikayeleri (1919) Gurbet Hikayeleri (1940)MİZAH: Sakın Aldanma İnanma Kanma (1915) Kirpinin Dedikleri (1918) Agop Paşa'nın Hatıraları (1918) Ay Peşinde (1922) Tanıdıklarım (1922) Guguklu Saat (1925)GÜNCE: Bir İçim Su (1931) Bir Avuç Saçma (1939) İlk Adım (1941) Üç Nesil Üç Hayat (1943) Makyajlı Kadın (1943) Tanrıya Şikayet (1944)ANI: Minelbab İlelmihrab (1946) Bir Ömür Boyunca (1980)

Yahya Kemal Beyatlı (gerçek adı: Ahmed Agâh) (d. 2 Aralık 1884, Üsküp - ö. 2 Kasım 1958, İstanbul), Türk şair, yazar, siyasetçi, diplomat.

Page 12: Web viewDildeki yabancı kelimeler atılmalı; ... Resimli Kitap gibi dergilerde başladı. ... Halide Edip'in ingilizce yazılmış incelemeleri de var.

2 Aralık 1884'te Üsküp'te doğdu. 1 Kasım 1958'de İstanbul'da yaşamını yitirdi. Asıl ismi Ahmed Agâh. Üsküp Belediye Başkanı Nişli İbrahim Naci Bey'in oğlu. Annesi Nakiye Hanım ise şair Lefkoşalı Galib'in yeğeni. Çocukluk yılları Üsküp'teki şiirlerine de yansıyan Rakofça çiftliğinde geçti. İlköğrenimini özel Mekteb-i Edep'te tamamladı. 1892'de Üsküp İdadisi'ne girdi. Bir yandan da İshak Bey Camii Medresesi'nde Arapça ve Farsça dersleri aldı. 1897'de ailesi Selanik'e taşındı. Annesinin ölmesi, babasının tekrar evlenmesi yüzünden aile içinde çıkan sorunlar nedeniyle Üsküp'e döndü. Tekrar Selanik'e gönderildi. 1902'de İstanbul'a geldi. Vefa İdadisi'ne (lise) devam etti. Jön Türk olma hevesiyle 1903'te Paris'e kaçtı. Bir yıl kadar Meaux okuluna devam edip Fransızca bilgisini geliştirdi. 1904'te siyasal bigiler yüksek okuluna girdi. Jön Türkler'le ilişki kurdu. Ahmet Rıza, Abdullah Cevdet, Samipaşazade Sezai, Prens Şahabettin gibi dönemin ünlü kişilerini tanıdı. Şefik Hüsnü ve Abdülhak Şinasi Hisar'la arkadaşlık kurdu. 1912'de İstanbul'a döndü.1913'te Darüşşafaka'da edebiyat ve tarih öğretmenliği yaptı. Medresetü'l-Vaizin'de uygarlık tarihi dersi verdi. Mütarekeden sonra Âti, İleri, Tevhid-i Efkâr, Hakimiyet-i Milliye dergilerinde yazılar yazdı. Arkadaşlarıyla "Dergâh" dergisini kurdu. Yazılarıyla Milli Mücadele'yi destekledi. 1922'de barış anlaşması için Lozan'a giden kurulda danışman olarak yer aldı. 1923'te Urfa milletvekili oldu. Cumhuriyet'in kurulmasından sonra Varşova ve Madrid'de ortaelçisi olarak görevlendirildi. Daha sonra sırasıyla Yozgat, Tekirdağ, 1943-1946'da da İstanbul milletvekili oldu. Halkevleri Sanat Danışmanlığı yaptı. 1949'da Pakistan Büyükelçisi iken emekli oldu. Yaşamının son yıllarını İstanbul'da Park Otel'de geçirdi. Tutulduğu müzmin barsak kanamasının tedavisi için 1957'de Paris'e gitti. Bir yıl sonra Cerrahpaşa Hastanesi'nde aynı hastalık nedeniyle öldü.Selanik yıllarında "Esrar" takma adıyla şiir yazmaya başladı. İstanbul'da Tevfik Fikret ve Cenap Şahabettin'in şiirleriyle tanıştı. İrtika ve Mâlumât dergilerinde "Agâh Kemal" takma adıyla Servet-i Fünun'u destekleyen şiirler yazdı. Paris'teFransız simgecilerinin şiirlerine yakınlık duydu. Fransız şiiriyle kurduğu yakınlık, Türk şiirine faklı bir açıyla bakmasını sağladı. Türk şiiri ve Türkçe söz sanatlarını inceledi. "Mısra haysiyetimdir" sözüyle şiirde dizenin bir iç uyumla, musiki cümlesi halinde kusursuzlaştırılması gerektiğini anlatır. Şiirleriyle olduğu kadar şiirle ilgili görüşleriyle de büyük yankı uyandırdı. Ona göre divan şiiri "yığma" bir şiirdi. Parçacılık ve belirsizlik üzerine kuruluydu. Tanzimat şairleri bu şiiri birleştirme çabalarında yetersiz kalmıştı. Servet-i Fünun'cular yapay ve yapmacık bir dille yetinerek öze inememişlerdi. Oysa sanatçı kendi ulusunun dilini bulmalıydı. Batı'dan edindiği yüksek beğeniyle, Batı şiirine öykünmeyen yerli bir şiire yöneldi. Biçime ağırlık tanıdı. Esinlenmenin yerine dil işçiliğini getirdi. Arka planında bir tarih bulunan şiirlerinde imgeye de yer vermedi. Dize çalışmasındaki titizliği "az ve güç yazıyor" izlenimi uyandırdı. Yaşadığı sürede hiç kitap yayınlamaması da bu izlenimi pekiştirdi. Karşıtları tarafından "esersiz şair" olarak adlandırıldı. Hemen her kesimden eleştiriler aldı.1918'de Yeni Mecmua'da yayınlanan ürünleriyle büyük ilgi uyandırdı. Daha sonra Edebi Mecmua, Şair, Büyük Mecmua, Şair Nedim, Yarın, İnci, Dergah gibi dergilerdeki şiirleriyle kendini yol gösterici olarak kabul ettirdi. Ölümünden sonra yayınlanan eserleri iki bölüm halinde değerlendirilir. "Kendi Gök Kubbemiz" ve "Eski Şiirin Rüzgarıyla." Bu iki eser Yahya Kemal'in baş yapıtlarını bir araya getirir. "Eski Şiirin Rüzgarıyla"daki şiirlerden "Açık Deniz", "Itrî", Erenköyü'nde Bahar", "Nazar", "Ses", "Çin Kâsesi", "Deniz Türküsü" şairin çok özel ürünleridir. Daha çok Nedîm'den yola çıktığı bu şiirlerde, günlük yaşamın parıltısını elden çıkardığı,dekadan bir girişimin aşırı incelikleri ve dil yabancılaşmasıyla bir tür resim sanatına yöneldiği görülür. "Kendi Gök Kubbemiz"deki şiirlerde ise temelde bir "aşk" ve "İstanbul" şairi olarak görünür. "Vuslat" şiiriyle erotik temaları örselemeden şiire getirir. Bir yandan da tarih tutusuyla dinci ve milliyetçi bir görünüm kazanmaya başlar. "Süleymaniye'de Bayram Sabahı", "Ziyaret", "Atik Valide'den İnen Sokakta" gibi şiirleri bu durumun örnekleridir. Düzyazıları "Peyam" gazetesinde yayınlanan yazılarıyla, "Çamlar Altında Sohbetler"den oluşur. Bu yazılardan bazıları "Süleyman Sadi" ya da "S.S" imzasını taşır. Ayrıca Büyük Mecmua ve Dergah'ta söyleşiler yaptı, eleştiriler yazdı, bunları Hakimiyet-i Milliye gazetesinde sürdürdü. Bitmemiş şiirlerinin bir bölümü 1976'da "Bitmemiş Şiirler" adıyla yayınlandı. 

ESERLERİŞİİR: Kendi Gök Kubbemiz (1961) Eski Şiirin Rüzgârıyla (1962) Rubailer ve Hayyam Rubailerini Türkçe Söyleyiş (1963) Bitmemiş Şiirler (1976)Şiirleri için bakınız-> ŞiirlerDÜZYAZI: Aziz İstanbul (1964) Eğil Dağlar (1966) 

Page 13: Web viewDildeki yabancı kelimeler atılmalı; ... Resimli Kitap gibi dergilerde başladı. ... Halide Edip'in ingilizce yazılmış incelemeleri de var.

Siyasi Hikayeler (1968) Siyasi ve Edebi Portreler (1968) Edebiyata Dair (1971) Çocukluğum Gençliğim Siyasi ve Edebi Hatıralarım (1973) Tarih Musahabeleri (1975) Mektuplar-Makaleler (1977)

Peyami Safa (1899-1961)1899'da İstanbul'da doğdu, 15 Haziran 1961'de İstanbul'da yaşamını yitirdi. Psikolojik romanlarıyla tanınan yazar. Şair İsmail Safa'nın oğlu. Babası Sivas'ta sürgünde yaşamını yitirdi. Yoksulluk ve 9 yaşında yakalandığı kemik veremi nedeniyle düzenli bir eğitim almadı. Bir yandan çalışırken bir yandan da kendi kendini yetiştirdi. 13 yaşında hayata atıldı. Posta Telgraf Nezareti'nde memur olarak çalıştı. 1914-1918 arasında öğretmenlik, 1918-1916 arasında gazetecilik yaptı. Hayatını yazıları ile kazandı. Babası gibi şair olan amcaları Ahmed Vefa ve Ali Kâmi'nin yönlendirmesiyle edebiyata başladı. Kardeşi İlhami ile çıkardığı "Yirminci Asır" adlı akşam gazetesinde "Asrın hikâyeleri" başlığıyla yazdığı magazin hikayeleriyle dikkat çekti. Para kaygısıyla yazdığı sıradan yazılarda annesi Server Bedia'nın adından esinlenerek yarattığı "Server Bedii" takma adını kullandı. Bu isimle kaleme aldığı "Cingöz Recai" isimli polisiye dizi romanları büyük ilgi gördü. Kültür Haftası (21 sayı, 15 Ocak-3 Haziran 1936) ve Türk Düşüncesi (63 sayı, 1953-1960) adlarında iki dergi çıkardı. Tasvîr-i Efkâr, Cumhuriyet, Milliyet, Tercüman, Son Havadis gazetelerinde yazdı. Çok sevdiği oğlu Merve'yi askerlik hizmeti yaparken kaybedince derinden sarsıldı. Bu olaydan birkaç ay sonra İstanbul'da beyin kanaması sonucu yaşamını yitirdi. Edirnekapı'da toprağa verildi. Sanat, edebiyat, felsefe, psikoloji, sosyoloji gibi değişik alanlarda yazdığı yazılarla çok yönlü bir yazar oldu. 43 yıl hiç durmadan yazdı. İlk döneminde değişik ilgi alanları içinde sol eğilimli siyasal akımlara ilgi gösterdi. 1930'da basılan ve genç bir hastanın psikolojisini yansıtan otobiyografik romanı "Dokuzuncu Hariciye Koğuşu"nun ilk baskısını "Nâzım Hikmet"e ithaf etmişti. Ama 2'nci Dünya Savaşı'ndan sonra Nazileri savundu. Ölümünden bir süre önce metapsişik konulara yöneldi. 1949'da yayınlanan son eserlerinden "Matmazel Noraliya'nın Koltuğunda"da tıp öğrenimi yaparken bunalıma girerek felsefeye yönelen ve sonuçta mistik dünya görüşünde karar kılan bir gencin öyküsünü anlattı. Edebiyat ve siyaset tartışmalarının hep içinde bulundu. Nâzım Hikmet, Nurullah Ataç, Zekeriya Sertel, Muhsin Ertuğrul, Aziz Nesin'le polemiklere girdi. Ayrıca ders kitapları da yazdı. 

ESERLERİROMAN: Gençliğimiz (1922) Şimşek (1923) Sözde Kızlar (1923) Mahşer (1924) Bir Akşamdı (1924) Süngülerin Gölgesinde (1924) Bir Genç Kız Kalbinin Cürmü (1925) Canan (1925) Dokuzuncu Hariciye Koğuşu (1930) Fatih-Harbiye (1931) Atilla (1931) Bir Tereddüdün Romanı (1933) Matmazel Noralya'nın Koltuğu (1949) Yalnızız (1951) Biz İnsanlar (1959)ÖYKÜ: Hikayeler (Halil Açıkgöz derledi, 1980)OYUN: Gün Doğuyor (1932)İNCELEME-DENEME: Türk İnkılâbına Bakışlar (1938) 

Page 14: Web viewDildeki yabancı kelimeler atılmalı; ... Resimli Kitap gibi dergilerde başladı. ... Halide Edip'in ingilizce yazılmış incelemeleri de var.

Büyük Avrupa Anketi (1938) Felsefî Buhran (1939) Millet ve İnsan (1943) Mahutlar (1959) Mistisizm (1961) Nasyonalizm (1961) Sosyalizm (1961) Doğu-Batı Sentezi (1963) Sanat- Edebiyat-Tenkid (1970) Osmanlıca-Türkçe- Uydurmaca (1970) Sosyalizm-Marksizim- Komünizm (1971) Din-İnkılâp-İrtica (1971) Kadın-Aşk-Aile (1973) Yazarlar-Sanatçılar- Meşhurlar (1976) Eğitim-Gençlik-Üniversite (1976) 20. Asır- Avrupa ve Biz (1976)DERS KİTAPLARI: Cumhuriyet Mekteplerine Millet Alfabesi (1929) Cumhuriyet Mekteplerine Alfabe (1929) Cumhuriyet Mekteplerine Kıraat (Dört cilt, 1929) Yeni Talebe Mektupları (1930) Büyük Mektup Numuneleri (1932) Türk Grameri (1941) Dil Bilgisi (1942) Fransız Grameri (1942) Türkçe İzahlı Fransız Grameri (1948)

HECENİN BEŞ ŞAİRİ (BEŞ HECECİLER)

Şiire 1. Dünya Savaşı ve Millî Mücadele yıllarında başlayan, Mütareke yıllarında şöhret kazanan hececiler, Anadolu'yu ve vasat insan tipini şiire soktular. Memleket sevgisi, yurt güzellikleri, kahramanlık ve yiğitlik, işledikleri başlıca konulardır. Hecenin bu beş şairi millî edebiyat akımından etkilenmiş ve aruzu bırakarak şiirlerinde heceyi kullanmaya başlamışlardır. Bunda da oldukça başarılı olmuşlardır.*Hecenin beş şairi adıyla da anılan bu sanatçılar milli edebiyat akımından etkilenmiş ve şiirlerinde hece veznini kullanmışlardır.*Şiirde sade ve özentisiz olmayı ve süsten uzak olmayı tercih etmişlerdir.*Beş hececiler şiire birinci dünya savaşı ve milli mücadele döneminde başlamışlardır.*Beş hececiler ilk şiirlerinde aruz veznini kullanmışlar daha sonra heceye geçmişlerdir.*Şiirde memleket sevgisi, yurdun güzellikleri, kahramanlıklar ve yiğitlik gibi temaları işlemişlerdir.*Hece vezni ile serbest müstezat yazmayı da denediler.*Mısra kümelerinde dörtlük esasına bağlı kalmadılar yeni yeni biçimler aradılar.*Nesir cümlesini şiire aktardılar ve düzyazıdaki söz dizimini şiirlerde de görülmesi beş hececiler de çok rastlanan bir özelliktir.*Beş hececiler şu sanatçılardan oluşmuştur: Faruk Nafız Çamlıbel, Yusuf Ziya Ortaç, Enis Behiç Koryürek, Halit Fahri Ozansoy, Orhan Seyfi Orhon

Halit Fahri Ozansoy (1891-1971)1891'de İstanbul'da doğdu. 1971'de yine İstanbul'da yaşamını yitirdi. Bakırköy Rüştiyesi ve Galatasaray Lisesi'ni bitirdi. Uzun yıllar Muğla ve İstanbul'da lise öğretmenliği yaptı. Ölümüne kadar Tercüman gazetesinde tiyatro eleştirileri ile edebiyat yazıları yayımlandı.Fecr-i Ati'nin etkisinde kaldığı ilk şiirleri 1912'de "Rübâb" ve "Şehbal" dergilerinde yayınlandı.Şiirlerini bir süre aruz vezniyle yazdı. "Aruza Veda" şiiriyle bu kalıbı bıraktı, hece ölçüsüne ve yalın Türkçe'ye yöneldi. "Yeni Mecmua" çevresinde toplanan "Hecenin Beş Şairi" arasında yer aldı."Nedim" adında bir edebiyat dergisi çıkardı. Şiirleri Yarın, Hayat, Aydabir, Yarımay, Çınaraltı, Varlık, Hisar gibi dergilerde yayınlandı. Servet-i Fünun dergisinin yazı işleri müdürlüğünü yaptı.Hüzün yansıtan şiirlerinde daha çok aşk ve kadın temalarını işledi. Şiirin yanısıra yayınlanmış roman ve oyunları ile anı kitapları da var.

Page 15: Web viewDildeki yabancı kelimeler atılmalı; ... Resimli Kitap gibi dergilerde başladı. ... Halide Edip'in ingilizce yazılmış incelemeleri de var.

Halit Fahri Ozansoy EserleriŞİİR: Rüya (1912) Cenk Duyguları (1917) Efsaneler (1919) Zakkum (1920) Bulutlara Yakın (1920) Gülistanlar ve Harabeler (1922) Paravan (1929) Balkonda Saatler (1931) Sulara Dalan Gözler (1936) Hep Onun İçin (1962) Sonsuz Gecelerin Ötesinde (1964)ROMAN: Sulara Giden Köprü (1939) Aşıklar Yolunun Yolcuları (1939)OYUN: Baykuş (1916) İlk Şair (1923) Sönen Kandiller (1928) 10 Yılın Destanı (1933) Nedim (1936) Hayalet (1936) Bir Dolaptır Dönüyor (1958) İki Yanda (1970) (Baykuş ve Şair oyunları aruzla yazılmıştır.)ANI: Edebiyatçılar Geçiyor (1939, Edebiyatçılar Çevremde adıyla genişletilmiş baskı, 1970) Darülbedayi Devrinin Eski Günleri (1964) Eski İstanbul Ramazanları (1968)

Enis Behiç Koryürek, (d.11 Mart 1891, İstanbul - ö. 18 Ekim 1949, Ankara)11 Mart 1891'de İstanbul'da doğdu, 18 Ekim 1949'da Ankara'da yaşamını yitirdi. Hecenin Beş Şairi'nden biri. Selanik, Üsküp ve İstanbul idadilerinde öğrenim gördü. 1913'te Mülkiye Mektebi'nden mezun oldu. Hariciye Nezareti'nde çalışmaya başladı. Bükreş ve Budapeşte'de görev yaptı. 1921'de Türkiye'ye döndükten sonra Kurtuluş Savaşı'nı destekleyen "Müdafaa-i Milliye" adlı gizli örgüte katıldı. Cumhuriyetten sonra Fransızca ve edebiyatöğretmenliği yaptı. Uzun yıllar Ticaret, İktisat ve Çalışma bakanlıklarında çalıştı. 1946 seçimlerinde Demokrat Parti'den milletvekili adayı oldu, seçilemedi. Yaşamının son dönemini zorluklar içinde geçirdi. Servet-i Fünun etkisi taşıyan ilk şiirleri 1912'de "Şehbal" dergisinde yayınlandı. Daha sonra Ziya Gökalp'in etisiyle  hece veznini benimsedi ve Milli Edebiyatakımına katıldı. Ulusal duyguları ön plana çıkaran ve yiğitlik temalarını uç noktalara götüren şiirler yazdı. Bazı şiirlerinde biçim açısından hece kalıplarını kırma çabası da gösterdi. 1946'dan sonra mistik bir şiire yöneldi. Bir mevlevinin ruhuyla bağlantı kurduktan sonra yarattığını öne sürdüğü  tasavvuf i şiirler yazdı.

ESERLERİŞİİR:Miras (1927) Varidat-ı Süleyman (1949)

Yusuf Ziya Ortaç (23 Nisan 1895 - 11 Mart 1967) şair, yazar, edebiyat öğretmeni.1895'te İstanbul'da doğdu. 11 Mart 1967'de İstanbul'da yaşamını yitirdi. "Hecenin Beş Şairi" grubunun üyesi ve öncülerinden. İstanbul Vefa İdadisi'ni bitirdi. 1915'te Darülfünun-ı Osmani'nin (İstanbul Üniversitesi) açtığı yeterlilik sınavını kazanarak edebiyat öğretmeni oldu. Çeşitli okullarda dersler verdi. Orhan Seyfi Orhon'la birlikte çıkardığı "Akbaba" mizah dergisini ölümüne değin yayınladı. 1946-1954 arasında Ordu milletvekili olarak Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde bulundu.Şiire aruzla başladı. Ziya Gökalp'in etkisiyle hece ölçüsünü benimsedi, bu türün başarılı örneklerini verdi. "Hecenin Beş Şairi"nden biri olarak ünlendi. Şiirleri Türk Yurdu, Servet-i Fünun ve Büyük Mecmua'da yayınlandı. Akbaba dergisinde akıcı bir dille, rahat okunur bir

Page 16: Web viewDildeki yabancı kelimeler atılmalı; ... Resimli Kitap gibi dergilerde başladı. ... Halide Edip'in ingilizce yazılmış incelemeleri de var.

tarzda yazdığı fıkralarında siyasal mizahın özgün örneklerini verdi. Şiir ve gülmece yazılarının yanısıra roman, öykü ve oyunlar da yazdı. 

ESERLERİROMAN:Kürkçü Dükkanı (1931) Şeker Osman (1932) Göç (1943) Üç Katlı Ev (1953)ŞİİR: Akından Akına (1916) Aşıklar Yolu (1919) Cen Ufukları (1920) Yanardağ (1928) Bir Selvi Gölgesi (1938) Kuş Cıvıltıları (çocuk şiirleri, 1938) Bir Rüzgar Esti (1952)OYUN: Kördüğüm (1920) Latife (1919) Nikahta Keramet (1923)MİZAH: Şen Kitap (1919) Beşik (1943) Ocak (1943) Sarı Çizmeli Mehmed Ağa (1956) Gün Doğmadan (1960)GEZİ-ANI-BİYOGRAFİ: İsmet İnönü (1946) Göz Ucuyla Avrupa (1958) Portreler (1960) Bizim Yokuş 1966)

ORHAN SEYFİ ORHON

Oorhan Seyfi Orhon (1890-1972)23 Ekim 1890'da İstanbul'da doğdu. 22 Ağustos 1972'de İstanbul'da yaşamını yitirdi. 1914'te Hukuk Mektebi'ni bitirdi. Meclis-i Mesuban'ın Kavanin Kalemi'nde memurluk, ardından gazetecilik ve öğretmenlik yaptı. Kurtuluş Savaşı sırasında İstanbul Hükümeti'ni destekleyen "Aydede" dergisinde çalıştı. 1946'da CHP'den Zonguldak miletvekili seçildi. 1950'de gazeteciliğe döndü. 1960'tan sonra Adalet Partisi'ne girdi. 1965'te bu partiden İstanbul milletvekili seçildi. 1922-1946 arasında Milliyet, Tasvir-i Efkar, Cumhuriyet, Ulus, Zafer, Havadis gazetelerinde mizah ve köşe yazıları yazdı. Yaşamının son döneminde Son Havadis gazetesinde yazarlık yaptı. İlk şiirleri arkadaşlarıyla birlikte çıkardıkları "Hıyaban" isimli dergide yayınlandı. 1917'de Yeni Mecmua'da çıkan şiirleriyle adını duyurdu. Türk şiirinde "Hecenin Beş Şairi" grubundan biri olarak ün kazandı. Yusuf Ziya Ortaç'la birlikte Papağan, Güneş, Ayda Bir, Çınaraltı dergilerini çıkardı. Şiire Aruzla başladı. "Fırtına ve Kar" isimli uzun şiirinde bunun başarılı bir örneğini verdi. Daha sonra Milli Edebiyat ve Genç Kalemler akımlarının etkisinde kalarak hece veznine döndü. Hece ile yazdığı şiirlerinde yalın bir dil kullandı. Divan şiiri kalıplarını hece veznine uyarlayarak yazdığı gazel benzeri şiirleri de var. Yirmiden fazla şiiri bestelendi. 

ESERLERİŞİİR: Fırtına ve Kar (1919) Peri Kızı ile Çoban Hikayesi (1919) Gönülden Sesler (1922) O Beyaz Bir Kuştu (1941) Kervan (1946) İşte Sevdiğim Dünya (1965)DÜZ YAZI:

Page 17: Web viewDildeki yabancı kelimeler atılmalı; ... Resimli Kitap gibi dergilerde başladı. ... Halide Edip'in ingilizce yazılmış incelemeleri de var.

Fiskeler (1922) Asri Kerem (1942) Dün Bugün Yarın (1943) Kulaktan Kulağa (1943) Hicivler (1950) Gençlere Açık Mektup (1951) Düğün Gecesi (1957)

Faruk Nafiz Çamlıbel (1889-1973)18 Mayıs 1889'da İstanbul'da doğdu. 8 Kasım 1973'te Akdeniz'de seyreden Samsun gemisinde yaşamını yitirdi. Türk şiirinde "hecenin 5 şairi" diye bilinen şairlerden biri. Yenilikçi edebiyatımızın geçiş döneminde dili, tekniği ve romantik İstanbul'lu kişiliğiyle de olsa, Anadolu gerçeğine açıldı. Türkçenin gelişmesine büyük katkı sağladı. Milli edebiyat akımına verdiği güçle kendisinden sonra gelen kuşaktaki biçok şairi etkiledi. Yahya Kemal Beyatlı ve Ahmet Haşim şiirinin yanında üçüncü bir kümenin oluşmasına neden oldu. İstanbul Darülfünun'u Tıp Fakültesi'ndeki eğitimini yarım bıraktı. Kayseri, İstanbul ve Ankara'da liselerde ve öğretmen okullarında edebiyat dersleri verdi. 1946-1960 arasında Demokrat Parti'den İstanbul'dan milletvekili seçildi. 27 Mayıs 1960'tan sonra bir süre Yassıada'da tutuklu kaldı. Biraz Cenap Şahabettin'den, büyük ölçüde de Yahya Kemal Beyatlı'dan etkilenerek ilk şiirlerini aruz vezniyle yazdı. Sonra hece veznine döndü. Anadolu insanının duygularını işleyerek Milli edebiyatakımının yurtçu duyarlılığını zengileştirdi. Erkek bencilliğini yücelten aşk şiirleri de yazdı. Anayurt adlı dergiyi 8 sayı çıkardı. "Çamdeviren", "Deli Ozan" gibi takma isimlerle mizah şiirleri yazdı. Fıkra, manzum oyun, roman türünde eserleri de var. 

ESERLERİ:ŞİİR:Şarkın Sultanları (1919) Gönülden Gönüle (1919) Dinle Neyden (1919) Çoban Çeşmesi (1926) Suda Halkalar (1928) Bir Ömür Böyle Geçti (1933) Elimle Seçtiklerim (1934) Akarsu (1937) Tatlı Sert (Mizah Şiirleri, 1938) Akıncı Türküleri (1938) Heyecan ve Sükûn (1959) Zindan Duvarları (1967) Han Duvarları (Seçme Şiirler, 1969)OYUN: Canavar (1925) Özyurt (1932) Akın (1932) Kahraman (1933) Yayla Kartalı (1945)ROMAN: Yıldız Yağmuru (193

Page 18: Web viewDildeki yabancı kelimeler atılmalı; ... Resimli Kitap gibi dergilerde başladı. ... Halide Edip'in ingilizce yazılmış incelemeleri de var.

Ömer SEYFETTİN(1884-1920)

ESERLERİ ŞİİR: Ömer Seyfettin'in Şiirleri (1972) ROMAN: Ashâb-ı Kehfimiz (1918) Efruz Bey (1919) Yalnız Efe (1919, 1988) ÖYKÜ: Harem (1918) Yüksek Ökçeler (1922, 1988) Gizli Mabed (1923, 1988) Beyaz Lale (1938) Asilzâdeler (1938) İlk Düşen Ak (1938, 1980) Mahçupluk İmtihanı (1938, 1982 bir oyun da içerir) Dalga (1943, 1952) Nokta (1956) Tarih Ezelî Bir Tekerrürdür (1958) İNCELEME: Milli Tecrübelerden Çıkarılmış Ameli Siyaset (1912) Yarınki Turan Devleti (1914) Türklük Mefkuresi (1914) Türklük Ülküsü (ilk 3 kitap birarada ölümünden sonra, 1975)

Ziya GÖKALP(1876-1924)

ESERLERİ Kızıl Elma (1914) Türkleşmek, İslamlaşmak, Muasırlaşmak (1918) Yeni Hayat (1918) Altın Işık (1923) Türk Töresi (1923) Doğru Yol (1923) Türkçülüğün Esasları (1923) Türk Medeniyet Tarihi (1926, ölümünden sonra)

Mehmet Emin YURDAKUL(1869-1944)

ESERLERİ ŞİİR: Türkçe Şiirler (1899-1918) Türk Sazı (1914) Ey Türk Uyan (1914) Tan Sesleri (1915, 1956) Ordunun Destanı (1915) Dicle Önünde (1916) Hastabakıcı Hanımlar (1917) Turana Doğru (1918) Zafer Yolunda (1918) İsyan ve Dua (1918) Aydın Kızları (1919) Mustafa Kemal (1928, şiir ve düzyazı) Ankara (1939) DÜZYAZI: Fazilet ve Asalet (1890) Türkün Hukuku (1919) Kral Corc'a (1923) Dante'ye (1928)

Halide Edip ADIVAR 

Yahya Kemal BEYATLI(1884-1958)

ESERLERİ ŞİİR: Kendi Gök Kubbemiz (1961) Eski Şiirin Rüzgârıyla (1962) Rubailer ve Hayyam Rubailerini Türkçe Söyleyiş (1963) Bitmemiş Şiirler (1976) DÜZYAZI: Aziz İstanbul (1964) Eğil Dağlar (1966) Siyasi Hikayeler (1968) Siyasi ve Edebi Portreler (1968) Edebiyata Dair (1971) Çocukluğum Gençliğim Siyasi ve Edebi Hatıralarım (1973) Tarih Musahabeleri (1975) Mektuplar-Makaleler (1977)

Yakup Kadri KARAOSMANOĞLU(1889-1974)

ESERLERİROMAN: Kiralık Konak (1922) Nur Baba (1922) Hüküm Gecesi (1927) Sodom ve Gomore (1928) Yaban (1932) Ankara (1934) Bir Sürgün (1937) Panaroma (2 cilt, 1953) Hep O Şarkı (1956) 

ÖYKÜ: Bir Serencam (1914) Rahmet (1923) Milli Savaş Hikâyeleri (1947) 

ŞİİR: Erenlerin Bağından (1922) Okun Ucundan (1940) OYUN: Nirvana (1909) 

ANI: Zoraki Diplomat (1955) Anamın Kitabı (1957) Vatan Yolunda (1958) Politikada 45 Yıl (1968) Gençlik ve Edebiyat Hatıraları (1969)

MONOGRAFİ: Ahmet Haşim (1934) Atatürk (1946) 

MAKALE: İzmir'den Bursa'ya (1922, Halide Edip, Falih Rıfkı Atay ve Mehmet Asım Us ile birlikte) Kadınlık ve Kadınlarımız (1923) Seçme Yazılar (1928) Ergenekon (iki cilt, 1929) 

Page 19: Web viewDildeki yabancı kelimeler atılmalı; ... Resimli Kitap gibi dergilerde başladı. ... Halide Edip'in ingilizce yazılmış incelemeleri de var.

(1884-1964)ESERLERİ ROMAN: Heyula (1908) Raik'in Annesi (1909) Seviye Talip (1910) Handan (1912) Yeni Turan (1912) Son Eseri (1913) Mev'ud Hüküm (1918) Ateşten Gömlek (1923) Vurun Kahpeye (1923) Kalp Ağrısı (1924) Zeyno'nun Oğlu (1928) Sinekli Bakkal (1936) Yolpalas Cinayeti (1937) Tatarcık (1939) Sonsuz Panayır (1946) Döner Ayna (1954) Akile Hanım Sokağı (1958) Kerim Ustanın Oğlu (1958) Sevda Sokağı Komedyası (1959) Çaresaz (1961) Hayat Parçaları (1963) 

ÖYKÜ: İzmir'den Bursa'ya (Yakup Kadri, Falih Rıfkı ve Mehmet Asım Us ile birlikte, 1922) Harap Mabetler (1911) Dağa Çıkan Kurt (1922) 

OYUN: Kenan Çobanları (1916) Maske ve Ruh (1945) 

ANI: Türkün Ateşle İmtihanı (1962) Mor Salkımlı Ev (1963)

Mehmet Fuat KÖPRÜLÜ(1890-1966)

ESERLERİ Yeni Osmanlı Tarih-i Edebiyatı (1916) Türk Edebiyatında İlk Mutasavvıflar (1919-1966) Nasrettin Hoca (1918-1981) Türk Edebiyatı Tarihi (1920) Türkiye Tarihi (1923) Bugünkü Edebiyat (1924) Azeri Edebiyatına Ait Tetkikler (1926) Milli Edebiyat Cereyanının İlk Mübeşşirleri ve Divan-ı Türk-i Basit (1928) Türk Saz Şairleri Antolojisi (1930-1940, üç cilt) Türk Dili ve Edebiyatı Hakkında Araştırmalar (1934) Anadolu'da Türk Dili ve Edebiyatı'nın Tekamülüne Bir Bakış (1934) Osmanlı Devleti'nin Kuruluşu (1959) Edebiyat Araştırmaları Külliyatı (1966) İslam ve Türk Hukuk Tarihi Araştırmaları ve Vakıf Müessesesi (1983, ölümünden sonra)

Refik Halit KARAY(1888-1965)

Alp Dağları'ndan ve Miss Chalfrin'in Albümünden (1942)

Reşat Nuri GÜNTEKİN (1889-1956)

ESERLERİ ROMAN: Çalıkuşu (1922) Gizli El (1924) Damga (1924) Dudaktan Kalbe (1925) Akşam Güneşi (1926) Bir Kadın Düşmanı (1927) Yeşil Gece (1928) Acımak (1928) Yaprak Dökümü (1930) Kızılcık Dalları (1932) Gökyüzü (1935) Eski Hastalık (1938) Ateş Gecesi (1942) Değirmen (1944) Miskinler Tekkesi (1946) Harabelerin Çiçeği (1953) Kavak Yelleri (ölümünden sonra 1961) Son Sığınak (ölümünden sonra 1961) Kan Davası (ölümünden sonra 1962)ÖYKÜ: Gençlik ve Güzellik (1919) Roçild Bey (1919) Eski Ahbap (1919) Tanrı Misafiri (1927) Sönmüş Yıldızlar (1928) Leyla ile Mecnun (1928) Olağan İşler (1930) OYUNLAR: Hançer (1920) Eski Rüya (1922) Ümidin Güneşi (1924) Gazeteci Düşmanı-Şemsiye Hırsızı-İhtiyar Serseri (Üç oyun birarada, 1925) Taş Parçası (1926) Hülleci (1926) Bir Köy Hocası (1928) Babür Şah'ın Seccadesi (1931) Bir Kır Eğlencesi (1931) Ümit Mektebinde (1931) Felaket Karşısında-Gözdağı-Eski Borç (Üç oyun birarada, 1931) İstiklal (1933) Vergi Hırsızı (1933) Bir Yağmur Gecesi (1943) Balıkesir Muhasebecisi (1953) Tanrıdağı Ziyafeti (1955) Yaprak Dökümü (1971) Eski Şarkı (ölümünden sonra 1971) GEZİ: Anadolu Notları (1936;1966) EĞİTİM: Dil ve Edebiyat: Türk Kıraati (1930) Fransızca-Türkçe Resimli Büyük Dil Kılavuzu (1935)

Page 20: Web viewDildeki yabancı kelimeler atılmalı; ... Resimli Kitap gibi dergilerde başladı. ... Halide Edip'in ingilizce yazılmış incelemeleri de var.

ESERLERİ ROMAN: İstanbul'un İçyüzü (1920) Yezidin Kızı (1939) Çete (1939) Sürgün (1941) Anahtar (1947) Bu Bizim Hayatımız (1950) Nilgün (3 cilt, 1950-1952) Yeraltında Dünya Var (1953) Dişi Örümcek (1953) Bugünün Saraylısı (1954) 2000 Yılının Sevgilisi (1954) İki Cisimli kadın (1955) Kadınlar Tekkesi (1956) Karlı Dağdaki Ateş (1956) Dört Yapraklı Yonca (1957) Sonuncu Kadeh (1965) Yerini Seven Fidan (1977) Ekmek Elden Su Gölden (1980) Ayın On Dördü (1980) Yüzen Bahçe (1981) ÖYKÜ: Memleket Hikayeleri (1919) Gurbet Hikayeleri (1940) MİZAH: Sakın Aldanma İnanma Kanma (1915) Kirpinin Dedikleri (1918) Agop Paşa'nın Hatıraları (1918) Ay Peşinde (1922) Tanıdıklarım (1922) Guguklu Saat (1925) GÜNCE: Bir İçim Su (1931) Bir Avuç Saçma (1939) İlk Adım (1941) Üç Nesil Üç Hayat (1943) Makyajlı Kadın (1943) Tanrıya Şikayet (1944) ANI: Minelbab İlelmihrab ((1946) Bir Ömür Boyunca (1980)

Milli Edebiyat Dönemi Hikaye ve RomanDaha önceki devirlerde görülen «İslamcılık», «Osmanlıcılık», «Batıcılık» akımlarına, 1911'den sonra ortaya çıkan «Türkçülük» akımının da katılmasıyla, Meşrutiyet devrinde «Osmanlı toplumunda dört siyaset akımı yer almıştır. (Fikir Akımları)İslamcılık, «kavmiyyet» (kavimcilik) düşüncesine karşı koyup, bütün İslâm avimlerinden birleşik bir «İslâm birliği», büyük bir İslâm devleti kurma ülküsü idi.Osmanlıcılık, çeşitli uluslardan (Türk, Arap, Arnavut, Ermeni, Yunan, Sırp, Bulgar, vb.) birleşik Osmanlı devletinde bir Osmanlı ulusçuluğu kurma ülküsü idi.Batıcılık, sürekli yenilgilerle çökmeğe başlayan devleti kurtarmak için, toplumu Doğu uygarlığından Batı uygarlığına geçirme çabası idi.Ne var ki, gerek Balkanlarda yaşayan Hıristiyan uluslar (Yunanlar, Bulgar'lar, vb.), gerek hiçbir toprak temeline dayanmayan Hıristiyan azınlıklar (Ermeniler) arasında, önce Rusya'nın, daha sonra da Avrupalıların kışkırtmalarıyla başlayan «ulusçuluk» hareketi, Osmanlıcılık düşüncesinin ve Osmanlı devletinin yıkımını hazırlamış; ayrıca, Müslüman uluslar (Araplar, Arnavut'lar) arasında da uyanan bağımsızlık istekleri, Osmanlıcılık ülküsünden başka İslamcılık ülküsünün de yıkımına yol açmıştır. Öbür yandan, Batıcılık hareketi de, iktisat alanında Batı sermayesine kayıtsız şartsız teslim olma sonucunda, siyaset alanında devleti bir Batı uyduluğu haline getirmiştir ki, bu da, İmparatorluğun yıkımını hızlandıran başlıca nedenlerden biri olmuştur.İşte bu devirde (Meşrutiyet devrinde), İmparatorluk içindeki çeşitli ulusların kendi benliklerine dönme eğilimi karşısında, kimi aydınlar, devletin çeşitli uluslara degıl, «millet-i hâkime» (egemen ulus) diye adlandırılan asıl sahibine, yani Türk halkına dayanması gerektiği düşüncesine ulaşmışlardır. Bu düşünce, aydının halka yönelmesine yol açmış ve «halka

Page 21: Web viewDildeki yabancı kelimeler atılmalı; ... Resimli Kitap gibi dergilerde başladı. ... Halide Edip'in ingilizce yazılmış incelemeleri de var.

doğru» diye adlandırılan bu davranışın doğurduğu ulusçuluk akımına o devirde «Türkçülük» adı verilmiştir. Toplumsal devrimler yapmak için Türk halkına ulaşma amacını güden «halka doğru» hareketi, «Türkçülük» adını aldıktan sonra, kimi İstanbul aydınları arasında, halılar, çiniler, ibrikler, mangallar, çubuklar, tespihler, vb. ile döşenmiş evlerde oturma anlamında yorumlanarak, bir «gelenekçilik» hâline sokulmuş, böylece, asıl amacından tam ters bir yöne çevrilmiş; bir süre sonra, bu Osmanlı gelenekçiliği ile de yetinilmeyerek -biraz da Rusya göçmeni Türk'lerin etkisiyle- bütün Asya Türk'lerini içine alan büyük bir «Turan» devleti kurma hayaline ulaşılmış; böylece, «halka doğru» hareketi, Türkiye Türk'lerini çağcıl (modern), demokratik bir ulus haline getirme yolundan saparak, «Turancılık» kılığına girmiştir.Siyaset alanındaki bu «halka doğru» hareketi, edebiyatta «ulusal kaynaklara dönme» düşüncesinin doğmasına yol açmıştır. «Ulusal kaynaklara dönme» sözü, dilde sadeleşme, yerli hayatı yansıtma, şiirde aruz Ölçeği (vezni) yerine hece ölçeğini kullanma ve Halk edebiyatı nazım biçimlerinden yararlanma anlamında kullanılmış; bunları gerçekleştirmeyi ülkü edinen edebiyata da «Milli Edebiyat» (ulusal edebiyat) adı verilmiştir.Edebiyatımızın bu dönemi, «Meşrutiyet» (1911-1918) ve «Mütareke» (1919-1922) devirlerini içine alır. Meşrutiyet devrinde yetişen sanatçılar genellikle 1880 kuşağı,Mütareke devrinde yetişen sanatçılar da genellikle 1890 kuşağıdır.

«Millî Edebiyat» Hikâye ve Romanlarının özellikleri:1 - Bu devir hikâye ve romanlarının en önemli özelliği «sade dil» ile yazılmış olmalarıdır.«Halka doğru» gitmek isteyen aydının halkla anlaşma ve aradaki uçurumu doldurma çabası, ortaya ilk olarak «dil» sorununu çıkarmıştır. Böylece, tâ Tanzimat edebiyatından beri zaman zaman üzerinde durulup da bir türlü gerçekleştirilemeyen ve Şinasi'nin deyişiyle «bütün halkın kolaylıkla anlayabileceği yolda» yazma, yani konuşma dilini yazı dili yapma dâvası bu devirde kesin clarak benimsenmiştir. Bu dâva, Selanik'te Ömer Seyfettin, Ali Canip ve Ziya Gökalptarafından çıkarılan Genç Kalemler (Nisan 1911) dergisinde «Yeni Lisan» adıyla ileriye sürülmüş ve «millî edebiyat»m «millî lisan »dan doğabileceği görüşü savunulmuştur. Yalnız sözde kalmayıp başarılı örneklerle de desteklenen bu hareket kısa bir zamanda tutunmuş ve bütün XX. yüzyıl Türk edebiyatının ayırıcı niteliği olmuştur. Bu bakımdan, 1911 yılını «Millî Edebiyat» akımının olduğu kadar XX. yüzyıl Türk edebiyatının da başlangıç tarihi olarak kabul ediyoruz.2 - «Millî Edebiyat» akımının hikâye ve roman alanındaki en önemli özelliklerinden biri de, «memleket edebiyatı» çığırının başarılı ilk örneklerinin verilmiş olmasıdır. Daha önceki Tanzimat ve Edebiyat-ı Cedide hikâye ve romanlarında vakaların İstanbul sınırları içinde hapsedilmesine, yazarların memleket sorunlarına kapalı durmasına karşılık, bu devirde, «halka doğru» hareketinin bir sonucu olarak, bütün sanat eserleri, özellikle hikâye ve roman, yurdun her köşesine açık tutulmuş ve her tabakadan halkın hayatı konu olarak ele alınmıştır.3 - Gözleme dayanan bu davranışın bir sonucu olarak, çoğu yazarlar Realizm(Ömer Seyfettin, Yakup Kadri, Refit Halit, Reşat Nuri, Memduh Şevket, vb.), hattâ kimileri Natüralizm (Selâhattin Enis, kimi hikayeleriyle F.Celâlettin, kimi romanlarıyla Osman Cemal, vb.) ilkelerini benimsemişlerdir.Bu arada şu noktayı da belirtmek gerekir: Sanatçının devlet tarafından korunması geleneğinin hâlâ sürdüğü bu devirle, Cumhuriyet devrinin ilk döneminde, sanatçılar, hükümetin hoşuna gitmeyecek gerçeklere değinmekten kaçınmışlar, bir çeşit «tatlı su gerçekçiliği» ile yetinmişlerdir. Memleketin ve köyün acı gerçeğine arada bir değinme eğilimi gösteren bir yazarımız (Memduh Şevket Esendal) uzun yıllar eserlerini yayımlamamış, hayatının son yıllarında yayımlamağa başladığı zaman da adını açıklamaktan kaçınmış; köyün sefaletine eğilen ve aydınla köylü arasındaki manevî uçurumu tema olarak ele alan başka bir yazarımızın o alandaki tek eseri (Yakup Kadri: Yaban) siyaset çevrelerinde iyi karşılanmamış; bir başka yazarımız da, memleketimizde yüzyıllar boyunca özel çıkarları maskelemek için uygulanagelen din sömürücülüğü olayını işlemişse de (Reşat Nuri: Yeşil Gece) -belki de kulağı büküldüğü için- bir daha öyle tellere-basmamış, hattâ savaş aleyhtarı bir temayı işlediği söylenen Mehmetçik romanını tamamlamaktan vazgeçmiş, eğer tamamladıysa yayımlamamıştır.(Yurdun toplumsal gerçeklerini cesaretle ele alma işi, sanatçının devletçe korunması geleneğinin bırakıldığı devirde -Atatürk'ün ölümünden sonra- yaygın bir akım halini almış, devlete değil, okuyucuya dayanan  Cumhuriyet kuşağı nın çabalarıyle edebiyata mal edilmiştir. )4 - Gözleme önem vermenin bir sonucu olarak, Meşrutiyet devrinin Turancılık (Halide Edip: Yeni Turan; Müfide Ferit: Aydemir), Türkçülük (Ulusçuluk), Osmanlıcılık (Ömer Seyfettin: Eshâb-ı Kehfimiz, Kırmızı Bayraklar, vb.), İslamcılık (Reşat Nuri: Yeşil Gece), Batıcılık (Yakup Kadri: Kiralık Konak; Reşat Nuri: Yaprak Dökümü;Peyami Safa: Fatih-Harbiye), kimi eserlerde tema olarak ele alınmıştır.5 - Kimi sanatçılar realist yöntemden yararlanmakla birlikte, toplumsal olayları dahi bireysel bunalımlar açısından ele alıp ruh çözümlemelerine önem vermişler (Peyami Safa), kimileri de Osmanlı toplumunun yıkılış çağındaki üst kat insanlarının kaygısız yaşayışlarının özlemini anılar çerçevesi içinde, yine bireysel açıdan ve Proust yöntemiyle işlemişlerdir (Abdülhak Şinasi).6 - Kimi sanatçılar da Hüseyin Rahmi ve Ahmet Rasim yolunu sürdürmüşlerdir (Ercüment Ekrem, Sermet Muhtar, Osman Cemal, kimi hikayeleriyle F. Celâlettin).7 - Parti kavgalarının kızıştığı Meşrutiyet ve Mütareke devirlerinde okuyucunun mizaha ve toplumsal yergiye düşkünlük göstermesi, o dönemde birçok mizah dergisinin çıkmasına, bunun sonucu olarak da, o hava içinde yetişen birçok yazarın (Ömer Seyfettin, Refik Halit, Ercüment Ekrem, Sermet Muhtar, Osman Cemal, Reşat Nuri, Mahmut Yesari, kimi hikayeleriyle F. Celâlettin) mizaha eğilim göstermesine yol açmıştır.8- Bu dönemde, hikâye ve romanlarımızda teknik gelişmiş, hattâ birtakım yeni denemelere dahi girişilmiştir (Ömer Seyfettin: Efruz Bey; Refik Halit: İstanbul'un İçyüzü).

«Millî Edebiyat» Hikâye ve Roman Yazarlarının Başlıcaları Şunlardır:1.Ömer Seyfettin2. Halide Edib Adıvar3. Yakup Kadri Karaosmanoğlu

Page 22: Web viewDildeki yabancı kelimeler atılmalı; ... Resimli Kitap gibi dergilerde başladı. ... Halide Edip'in ingilizce yazılmış incelemeleri de var.

4. Refik Halit Karay5. Ercüment Ekrem Talu6. Selâhattin Enis (Atabeyoğlu)7. Osman Cemal Kaygılı8. Fahri Celâlettin (Göktulga)9.  Reşat Nuri Güntekin  10. Peyami SafaBunların bir bölüğü (1-6) Meşrutiyet devrinde, bir bölüğü de (7-10) Birinci Dünya Savaşı sonlarında ve Mütareke devrinde sanat hayatına atılmış, hepsi de Cumhuriyet devrinde çalışmalarını sürdürmüş ve ünlerinin doruğuna ulaşmışlardır.

Bu Devrin Öbür Hikâye ve Roman Yazarları:11. Memduh Şevket Esendal12. Halikarnas Balıkçısı (Cevat Şakir Kabaağaçlı)13. Mithat Cemal Kuntay14. Sermet Muhtar Alus15. Abdülhak Şinasi Hisar16. Mahmut YesariBunlar, kendi çağlarında edebiyatın eleştiri, fıkra, makale, oyun, şiir, vb. gibi başka dallarında yazı hayatına atılmış, hikâye ve roman türündeki eserleriniCumhuriyet devrinde vermişlerse de, üslup, dil ve sanat anlayışı bakımından Cumhuriyetten önceki devire bağlı kaldıklarından, o devrin sanat akımı içinde ele alınmışlardır.

Başka Hikâye ve Roman Yazarları:Yukarda anılanlar dışında, bu dönemde hikâye ve roman alanında eser veren birtakım yazarlar daha yetişmiştir. Üzerlerinde durmayı gerekli görmediğimiz bu yazarların başlıcalan şunlardır: Aka Gündüz, Raif Necdet Kestelli, Müfide Ferit Tek, Selâmi İzzet Sedes, Suat Derviş, vb...(Kaynak:Cevdet Kudret-Türk Edebiyatında Hikâye ve Roman)

MİLLİ EDEBİYAT DÖNEMİ HİKÂYELERİNDE DİL VE ÜSLUP, ZİHNİYET, AKIM, KONU ÖZELLİKLERİMillî Edebiyat dönemi hikâyelerinin ortak özellikleri; ülke sorunlarına ağırlık vermek, bunların üstesinden gelebilecek kahramanlar ve düşünceler geliştirmek, betimleme ve çözümlemede gerçekçiliğe doğru gitmek şeklinde özetlenebilir. Fakat her sanatçı, kendi kişilik ve yolunu kendisi belirlemiş, eserlerini de bu doğrultuda vermiştir.Dil ve Üslûp:Tanzimat dönemi sanatçılarıeserlerin sade dille yazılması gerektiğini savunmuşlarsa da bunda pek başarılı olamamışlardır. Servet-i Fünûn sanatçıları ise dilde sadeleşmek bir yana "Sanat, sanat içindir." anlayışı ile yazdıklarından ve aydın zümreye seslendiklerinden Tanzimat dönemi sanatçılarından daha ağır bir dil kullanmışlardır. Millî Edebiyatçılar ise Ziya Gökalp'in ve Ömer Seyfettin'in "Yeni Lisan" makalesindeki görüşleri doğrultusunda hikâyelerini yalın bir dille yazmışlardır.Bu dönemde sade dil anlayışı dönemin bütün yazarlarınca benimsenmiş ortak bir tutum olarak göze çarpar. Batı hikâyeleriyle olan sıkı ilişki devam ederken Türk hikâyecileri de ustalaşıp özgün eserler vermeye başlamışlardır. Bunun sonucunda şöhretini Cumhuriyet döneminde sürdürecek olan usta hikâyeciler yetişmiştir. Bu dönemde Refik Halit, sade bir Türkçe ve sağlam cümle yapısıyla dikkat çekmiş "Karay Türkçesi" dedirtecek kadar dilimizi, yani İstanbul Türkçesini başarıyla kullanmıştır. Hatta Ziya Gökalp, "Türkçeyi en iyi kullanan yazar Refik Halit'tir." sözleriyle bu yazarımızı övmüştür.Akım:Bu dönem hikâyecilerinin, eserlerini genellikle realist bir tutumla, bir bölümünün denatüralist bir tutumla yazdığı görülür. Yakup Kadri, Ömer Seyfettin, Refik Halit,Halide Edip, Reşat Nuri gibi sanatçılar eserlerini realizmin ilkelerine uygun olarak yazmıştır. Selahattin Enis ve kimi hikâyeleriyle Fahri Celaletin Göktulganatüralizmin etkisinde kalmıştır.Bu dönem sanatçıları, hikâyelerini Maupassant tekniğine göre yazmış ve bu konuda kendilerinden sonra gelen hikâyecilere de örnek olmuştur. Bu hikâye tekniğiyle ilgili görüşlerini Refik Halit şöyle açıklamaktadır:"Hikâye roman demektir. Küçültülmüş komprime roman. Emin olun bir roman yazmak, hikâye yazmaktan daha kolaydır. Çünkü alan geniştir, zamanınız uygundur. Fakat hikâyede sayfa sayısı sınırlıdır. Önce ilgi çekecek bir başlangıç yapmak zorundasınız. Ardından gelecek satırlar, olayın açıklamasıyla birlikte o merakı devam ettirmelidir. Asıl zor olan nokta ise hikâyenin son bırakacağı etkidir."Hikâyede Maupassant ve Çehov tarzı olmak üzere iki yazma tekniği vardır. Şimdi de bu iki teknik hakkında kısaca bilgi verelim.Maupassant tarzı klasik hikâye: Bu hikâye türünde olay esastır. Olay; serim, düğüm ve çözüm bölümlerinden oluşan bir plan içinde anlatılır. Hikâye etkileyici bir biçimde tamamlanır.Çehov tarzı modern hikâye: Çehov tarzı hikâye, durum hikâyesi olarak da adlandırılır. Bu hikâye tarzında olaydan çok, insanın belli bir zaman dilimi içindeki durumu anlatılır. Edebiyatımızdaki en önemli temsilcileri Sait Faik Abasıyanık ve Memduh Şevket Esendal'dır.Türkçülük, Milliyetçilik:Millî Edebiyat dönemi hikâyecileri Türkçü-milliyetçidir. Geçmişe ve geleneğe bağlılıkları söz konusudur. Bu konuda Ziya Gökalp'in dönemin bütün sanatçıları üzerinde önemli bir etkisi olmuştur. Millî Edebiyat döneminde yazılan hikâyelerde milliyetçilik ülküsünün öne çıkmasında Fransız İhtilâlı'ndan itibaren gelişen milliyetçilik akımları ile 17. yüzyıldan Balkan

Page 23: Web viewDildeki yabancı kelimeler atılmalı; ... Resimli Kitap gibi dergilerde başladı. ... Halide Edip'in ingilizce yazılmış incelemeleri de var.

Savaşlarına kadar olan dönemde Osmanlı Devleti'nin almış olduğu yenilgilerin önemli rolü olmuştur. Bu akım, Balkanların elimizden çıkması ile daha fazla güç kazanmış ve Millî Edebiyat'ın oluşmasına zemin hazırlamıştır.

MİLLİ EDEBİYAT HİKÂYELERİNDE OLAY, MEKÂN (ÇEVRE), ZAMAN, TEMA, KONU ÖZELLİKLERİİkinci Meşrutiyet'in ilanından sonra ortaya çıkan Millî Edebiyat akımıyla birlikte hızlı bir gelişme gösteren dilde Türkçülük ve sadeleşme hareketi, öykücülüğümüze de yeni bir hız kazandırmıştır. Ömer Seyfettin, "Maupassant" öykü tekniği ile millî duyarlıkları, toplumsal sorunları hikâyelerinin konusu yapmıştır. Sanatçı, gerek öykü tekniği ile gerekse kullandığı yalın dille öykücüğümüzün öncüsü olmuştur. Bu dönemde Refik Halit Karay, Halide Edip Adıvar, Reşat Nuri Güntekin, Yakup Kadri Karaosmanoğlu gibi sanatçılar yazdıkları öykülerle Türk öykücülüğümüzün gelişmesine önemli katkılar sağlamıştır.Olay ve KonuTanzimat döneminde yazılan hikâyelerde genellikle İstanbul'da, Servet-i Fünûn dönemindekilerde İstanbul dışında da geçen olaylar ele alınıp işlenmiştir. Millî Edebiyat döneminde ise Anadolu'da geçen olaylar anlatılmıştır. Bu dönemin öykü ve romanlarındaki olaylar, Anadolu'nun çeşitli köşelerinden seçilmiş, halkın her kesiminin yaşamı konu olarak ele alınmıştır. Hatta Refik Halit'in "Memleket Hikâyeleri", Ömer Seyfettin'in "Yalnız Efe" hikâyeleri ile Reşat Nuri'nin "Çalıkuşu", "Kan Davası" gibi romanlarının isimleri bile daha sonraları "memleket edebiyatı" olarak anılan bu dönemin özelliklerini açıkça ifade eder.Refik Halit'in Anadolu sürgünü sırasında yaşadığı olaylardan yola çıkarak kaleme almış olduğu "Memleket Hikâyeleri" büyük bir ilgi uyandırınca Anadolu insanının zorlu yaşamını konu edinen eserlerin yazılması daha da yaygınlaşmıştır. Halide Edip'in "Dağa Çıkan Kurt" ve Yakup Kadrilin "Millî Savaş Hikâyeleri" Anadolu yaşamını anlatan eserlerden birkaçıdır.Mekân (çevre)Millî Edebiyat dönemi hikâyelerinde mekân olarak İstanbul'un dışına çıkılmıştır. Bu dönem sanatçıları, hikâyelerinde bilinçli olarak ilk kez İstanbul dışına çıkmaya başlamış ve bu tutum, Millî Edebiyat ana başlığı altında bir "memleket edebiyatının gelişmesine de ortam hazırlamıştır. Refik Halit Karay'ın Memleket hikâyeleri bu çabaların ilgi çekici örnekleri arasında yer alır. Ele alınan konular, tatmin edici bir derinliğe kavuşturulamasa da çok çeşitli konular edebiyatta yer bulmuştur.ZamanDönemin sanatçıları, yazdıkları hikâyelerde kendi yaşadıkları zaman yanında, geçmiş zamanı ve uzak tarihimizi de yaşatmak istemişlerdir. Halide Edip'in "Himmet Çocuk" hikâyesi, Kurtuluş Savaşı dönemindeki olayları, Ömer Seyfettin'in "Pempe İncili Kaftan, Forsa, Başını Vermeyen Şehit" gibi hikâyeleri geçmiş zamanı ve uzak tarihimizi konu alan hikâyelere örnek olarak gösterilebilir. Konusunu şanlı geçmişimizden alan bu tür hikâyelerin yazılma nedenleri ise şanlı geçmişimize sığınarak ondan güç alma, millî duyguları pekiştirme ve bu sayede milletçe yeniden güçlü bir millet olarak ayağa kalkabilmek olarak sıralanabilir.Tema ve ZihniyetYakup Kadri ve Refik Halit, Millî Edebiyat Akımına Fecr-i Âti topluluğundan katılmıştır. Bunların dünya görüşü ve sanat anlayışları Halide Edip, Ömer Seyfettin,Ebubekir Hazım gibi sanatçılardan farklıdır. Aralarındaki bu farklılıklara rağmen bu sanatçıların hepsi, yerli yaşamı ve Anadolu'yu eserlere yansıtma konusunda ortak düşüncelere sahip olmuştur. Tema, hikâyenin ana düşüncesinin bir veya birkaç cümle ifade edilmesi bir başka ifadeyle hikâyenin yazılış amacıdır. Her sanatçı veya edebî topluluk yaşadığı dönemdeki toplumdan, içinde yaşadığı sosyal koşullardan etkilenir ve bu etkileşim sonucunda eser verir. Millî Edebiyat sanatçıları da içinde bulundukları dönemin zihniyetini, sosyal, kültürel, ekonomik vb. özelliklerini eserlerine yansıtmışlardır. Bu dönem hikâyelerindeki temel temalar, Anadolu insanının içinde bulunduğu ağır savaş koşullarının getirdiği acılar ve yoksulluktan dolayı "Türkçülük, ilerleme-çağdaşlaşma, gerilik, batıl inançlar, cehalet ve yoksulluktur. Millî Edebiyat döneminde yazılan hikâyelerin birçoğunda bu temaların ele alındığı görülür.KişiMillî Edebiyat dönemi hikâyelerinde Ömer Seyfettin tarihimizde kahramanlılıklar gösteren tiplere yer vermiştir. Refik Halit Karay ise Anadolu'nun ilgi çekici tiplerini âdeta keşfetmiş ve bu tipleri anlatmada öncü olmuştur. Bunun yanında Halide Edip ve Yakup Kadri gibi sanatçılar da Dağa Çıkan Kurt ve Millî Savaş Hikâyeleri'nde Anadolu'dan seçtikleri tiplere yer vermişlerdir. Bu dönemin sanatçıları, hikâyelerindeki tipleri dış görünüşleriyle, biçim, çehre ve davranışlarıyla anlatmıştır. Bu tipler, yerine göre yarının Türkiye'sini inşa edecek bir kahraman, yerine göre gününü gün eden emekliler, memurlar, çaresizlikten, yoksulluktan kıvranan insanlar olarak karşımıza çıkar.

MİLLÎ EDEBİYAT ROMANININ BİÇİM VE YAPI ÖZELLİKLERİServet-i Fünûn romanlarında daha çok bireysel ve duygusal konular üzerine yoğunlaşılmış, toplumsal sorunlardan uzak durulmuştur. Millî Edebiyat döneminde ise bireysel konulardan çok, yaşamla iç içe ve toplumsal sorunları öne çıkaran, yapmacık bir dil ve üslup yerine konuşma diline yaklaşan bir roman anlayışının canlandığı görülür. Dönemin sanatçıları, İstanbul'un dışına çıkarak konularını, kahramanlarını Anadolu'dan seçmişler, böylece"Millî Edebiyat" adı verilen memleketçi bir edebiyatın roman türünde de gelişimine öncülük etmişlerdir.1. Millî Edebiyat Romanının Biçim ve Yapı ÖzellikleriBildiğiniz gibi romanın temel öğelerini kişiler, olay, mekân, zaman, dil ve anlatım oluşturur. Şüphesiz romanlarda bu öğelerin ortaya çıkıp şekillenmesinde yazarın özellikleri yanında, o dönemdeki toplumsal yaşamın da önemli bir rolü vardır. Şimdi Millî Edebiyat dönemi romanındaki bu temel öğeler konusunda bilgi edinelim.Millî Edebiyat Romanında Olay:

Page 24: Web viewDildeki yabancı kelimeler atılmalı; ... Resimli Kitap gibi dergilerde başladı. ... Halide Edip'in ingilizce yazılmış incelemeleri de var.

Romancı, eserinde yaşanmış ya da tasarlanmış olaylar üzerinde durabilir. Bu dönemin ünlü romancıları arasında yer alan Halide Edip, ilk romanlarında genellikle tasarlanmış olaylar üzerinde durmuştur. Son romanlarında daha çok, gözlemlediği olayları anlatmıştır. Sanatçı romanlarında anlattığı olaylarla ilgili olarak, "Bazıları işitilen, bazıları göz önünde geçen olaylara dayanabilir." demektedir. Ona göre romandaki olayların hayatta geçmesi şart değildir.Refik Halit, romanlarında genellikle sürükleyici, şaşırtıcı olayları seçer. Kimi romanlarının giriş bölümü polisiye romanlarının başlangıcı gibidir. Derinliğe inmeden aşk maceralarını anlatır.Reşat Nuri Güntekin ise romanlarında Anadolu'yu çok yakından tanıması dolayısıyla, yerli konuları yine yerli malzeme ve temalar etrafında anlatmıştır.Çalıkuşu romanında, Feride Öğretmenin Anadolu'yu yükseltmek için verdiği mücadeleyi eğitimli insanlarımıza örnek olacak biçimde anlatmıştır.Bu dönemin ünlü romancılarından biri olan Yakup Kadri, ilk romanlarından itibaren olayların sıkı örgüsüne pek dikkat etmez. Ona göre olaylar, düşünce ve duyguları, toplumun tarihî serüvenini anlatmak için birer araçtır. Bundan dolayı Kiralık Konak'ta Meşrutiyet'e kadar üç neslin hikâyesini; Sodom ve Gomere'de Mütareke devri İstanbul'unu; Yaban'da Kurtuluş Savaşı dönemindeki yoksulluk içinde kıvranan Türk köylüsü ile aydın kesim arasındaki kopukluğu anlatmıştır.Millî Edebiyat Romanında Kişi (Kahramanlar):Dönemin ünlü romancılarından Halide Edip, bütün romanlarında canlı ve güçlü kişilere yer vermiştir. En güçlü kişileri ise kendi ruhundan bir şeyler kattığı kadın kahramanlardır. Sanatçı, bu kadın kahramanları özellikle ülkücü romanlarında bir sembol derecesine yükseltir. İlk romanlarındaki kadın kahramanlar, üst tabakadan seçilmiş, çoğu kolej bitirmiş, ana dili gibi İngilizce konuşan tiplerdir.Refik Halit, gerek hikâyelerinde gerekse romanlarında Anadolu'dan seçmiş olduğu ilginç tiplere yer verir ve bu konuda diğer sanatçılara örnek olur. Kişi kadrosu son derece zengin olan yazarın romanlarında, prensler, eski paşalar, eski saraylılar, köylüler, yabancılar, şuhlar, faziletli kadınlar vb. kişiler yer alır. İstanbul'un İç Yüzü romanında ilgi çekici tiplere yer verir. Sanatçı, ele aldığı kişilerin pek ruhsal derinliklerine inmez. Kişilerini bir karakter derecesine pek yükseltmez. Kişilerinde kendi sürgün hayatında duyduğu acı ve vatan hasreti vardır. Karakter derecesine ulaşan tipleri Sürgün ve Anahtar romanlarında görmek mümkündür.Reşat Nuri Güntekin, pek çok romanını ilgilendiği insanlardan hareketle yazdığını söylemiş ve onun romanlarında bütün olay seçilen bu kahramanların etrafında toplanmıştır. Romanlarında karakteri güçlü olan bir tek kişi, bütün ilgiyi üzerinde toplar. Romanlarındaki odak kişilerin çoğu, yazarın kendisidir. Yaprak Dökümü'nde Ali Rıza Bey, Çalıkuşu'nda Feride, Yeşil Gece'deki Şahin Öğretmen birer yönleriyle yazara benzeyen tiplerdir. Çalıkuşu'ndaki Doktor Hayrullah Bey ise sanatçının askerî doktor olan babasını andırır."Romanda tek amacım, hayatın heyecanını verebilmek ve canlı tipler yaratmaktır." diyen Yakup Kadri'nin kendine özgü bir kişi ve tip kadrosu vardır. Sanatçı, kahramanlarının iç yüzlerini tam olarak verebilmek için derinlemesine ruh çözümlemeleri yapar. Çeşitli devir, kıyafet ve sosyal durumların insanda farklı psikolojik etkiler yapacağına inanır. Yakup Kadri, romanlarının büyük bir bölümünde kendine benzer tipler yaratmıştır. Yaban romanında Ahmet Celal, Bir Sürgün'de Doktor Hikmet, Nur Baba'da Macit ve Kiralık Konak'ta Hakkı Celis çoğu zaman yazarın kendisi gibi düşünür, duyar ve davranır.Millî Edebiyat Romanında Mekân (Çevre)Bu dönemde yazılan romanların büyük bir bölümünde mekân olarak İstanbul dışına çıkılmıştır. Halide Edip'in Ateşten Gömlek ve Vurun Kahpeye romanları bir kenara bırakılacak olursa, diğer romanlarının önemli bir bölümünde mekân olarak İstanbul seçilmiştir. İlk romanlarında lüks semtlerde semtlerdeki yaşamla birlikte hayalî olaylara yer verir. Bu dönemde yazdığı eserlerin bazılarında mekân olarak Avrupa şehirleri de göze çarpar. Sinekli Bakkal'dan sonra ise çevreyi kenar mahalleleri ve giderek bütün İstanbul'u içene alacak şekilde genişlettiği görülür.Bu dönemde Refik Halit, yurt içinde ve yurt dışında pek çok yere gitmesinden dolayı mekânı en geniş tutan sanatçılardan biri olmuştur. Onun eserlerinde mekân olarak Anadolu, Suriye, Lübnan, Pakistan, Hindistan gibi çevreler yer alır. Hatta iki Bin Yılının Sevgilisi romanında hayal ettiği bir çevreyi mekân olarak seçmiştir.Reşat Nuri'nin çocukluğu İzmir, Bursa, Çanakkale gibi Anadolu şehirlerinde geçmiştir. Müfettişlik görevi sırasında da bütün Anadolu'yu şehir şehir, kasaba kasaba dolaşmıştır. Bu sırada görüp duyduklarını da romanlarının ana malzemesi yapmıştır. Romanlarında mekân olarak daha çok insan çevresini, yani seçtiği tiplerin çevresini ele almıştır. Anadolu köy ve kasabalarını gelenek, âdet, zihniyet ve sosyal sorunlarıyla anlatmış, fakat Yakup Kadri'den farklı olarak sefil olarak göstermekten kaçınmıştır.Yakup Kadri, romanlarında çok geniş ve çeşitli çevrelere yer vermiştir. Yaban ve Ankara romanlarında çevre Anadolu'dur. Bir Serencam ve Bir sürgün adlı eserlerinde ise çevre olarak Mısır ve Avrupa seçilmiştir. Sanatçı, romanlarında İstanbul'un seçkin ve orta hâili semtlerine de çevre olarak yer vermiştir.Millî Edebiyat dönemi romancılarının büyük bir bölümü yaşadıkları zamanı anlatmıştır. Halide Edip, romanlarında kendi yaşadığı zamanı ele almıştır. Sinekli Bakkal romanında biraz tarih havası görülmekle birlikte, bu eser de yazarın çocukluk dönenimdeki zamanı içine alır. Reşat Nuri de bütün romanlarının konusunu, zamanından almış ve çağının sorunlarını irdelemiştir. Onun, zaman olarak bazen on yıllık bir dönemi ele aldığı görülür.Yakup Kadri için geçmiş ve içinde bulunulan zaman çok önemlidir. O, zamanın değişmesine bağlı olarak insanlarda ve toplumda meydana gelen değişiklikleri yansıtmaya çalışır. Bunu yaparken de tarih, toplum ve geçmişi iç içe vermek ister. Sanatçı, Türk toplumunu, yetmiş beş yıllık tarihi içinde yansıtmak istediğinden, onun romanları "devirler senfonisi" olarak da isimlendirilmiştir. O, her devri, yaşandıktan sonra anlatmayı yeğlemiştir. Olayları kronolojik bir sıra içinde vermiştir. Refik Halit, dönemin diğer sanatçıları gibi genellikle içinde yaşadığı zamanı ele almış, bazı romanlarında kendi anılarını işlemiştir. Birkaç eserindeyse geçmiş tarihi ve uzak geçmişi yaşatmaya çalışmıştır.2. Millî Edebiyat Romancılarının Etkilendiği AkımlarMillî Edebiyat dönemi romancılarının büyük bir bölümü eserlerini realist akımının ilkelerine bağlı kalarak yazmışlardır.

Page 25: Web viewDildeki yabancı kelimeler atılmalı; ... Resimli Kitap gibi dergilerde başladı. ... Halide Edip'in ingilizce yazılmış incelemeleri de var.

Halide Edip Adıvar'ın "Yeni Turan", Ahmet Hikmetin "Gönül Hanım", Müfide Ferit'in "Aydemir" gibi romanları milliyetçi düşüncenin ürünleridir. Millî Edebiyat devri romanlarında, hikâyede olduğu gibi memleket meselelerine ve sosyal sorunlara ağırlık vermek, bu sorunları çözebilecek kahramanlar ve fikirler geliştirmek, tasvir ve tahlilde gerçekçiliğe doğru gitmek gibi özellikler dikkati çeker.3. Millî Edebiyat Romanının Anlam ve Anlatım ÖzellikleriMetin ve Zihniyet:Millî Edebiyat dönemi romanında bireysel yaşamdan sosyal yaşama doğru geniş bir açılım olur. Bu da romanlarda tema yönüyle sosyal konuların ağırlık kazanmasına neden olur. Hikâyede olduğu gibi bu dönem romanları da içinde yaşanan sosyal, ekonomik ve kültürel ortamdan etkilenmiştir. Doğal olarak öne çıkan temalar "Türkçülük, Yanlış Batılılaşma, Millî Mücadele, kuşaklar arası çatışma, ilerleme-çağdaşlaşma, gerilik, cehalet, yoksulluk ve memleketçilik" olmuştur.Romanın Dil ve Anlatım ÖzellikleriTanzimat'la ilk defa edebiyatımıza giren roman türü, hem üslup hem de teknik yönüyle gelişimini Servet-i Fünûn ve Millî Edebiyat döneminde de devam ettirmiştir. Ömer Seyfettin ile açılan sade dil akımı, dönemin sanatçıları tarafından benimsenmiş ve romanlar sade bir dille yazılmıştır. Dönemin sanatçıları sade dille eser vermekle birlikte üslupları birbirinden farklıdır. Refik Halit tam bir üslupçu iken, Halide Edip üsluptan çok, düşünceye önem vermiştir. Üslup konusundaki bu farklılıktan dolayı yazarların üslupları hakkında ayrı ayrı bilgi edinelim.Halide Edip, üsluba pek önem vermez. Onun asıl amacı roman yazmak, duygu ve düşüncelerini anlatmaktır. Dili akıcı değildir. Pek çok eserinde bozuk, tutuk, aykırı, dil yanlışları ile dolu olan bir ifade görülür. Refik Halit ise tam bir üslup ustasıdır. Diğer türlerde verdiği eserlerde olduğu gibi, romanlarının da en değerli yanı üslubunda toplanır. Sanatçı, Türkçeye yepyeni, akıcı, kıvrak, çekici, sıcak ve oynak bir üslup getirmiş; deyimleri, tekerlemeleri vs. istanbul Türkçesi ile ustaca kullanmasını bilmiştir. Duygu ve düşüncelerini duru, parlak, zevkli ve hareketli biçimde sunmuş, kurduğu renkli cümleler arasına iç kafiyeler dahi yerleştirmiştir.Reşat Nuri de usta üslubu ile bu dönemin sevilen sanatçılardan biri olmuştur. Sadeleşme akımını Ömer Seyfettin başlatır; Refik Halit ve Falih Rıfkı da bu harekete önemli katkılar sağlar. Fakat Reşat Nuri kısa süre sonra onları da geçerek daha canlı bir konuşma Türkçesine ulaşır. Romanlarını halkın günlük konuşma diliyle yazar. Hüseyin Rahmi gibi daha fazla realist görünmek için şive taklitleri yapmaya çalışmaz; zorlanmadan, ferah, duru ve içten yazar.Bu dönemin üsluba önem veren sanatçılarından biri de Yakup Kadri'dir. Bu konuya verdiği önemi, "Yazı yazarken benim aradığım iç armonidir; güzel yazmak da doğru yazmak kadar önemlidir." sözleriyle ifade etmiştir. Sanatçı, 1909'dan 1915'e kadar olan yazılarında Servet-i Fünûn'un dil ve üslubuna özenmiştir. 1915'ten sonra ise Ziya Gökalp'in sadeleşme ilkelerini benimsemiş, yeni çıkan her eserini daha duru bir dille yazmıştır. Sanatçı, halk şairlerinin dilini kullanmayı kendine amaç edinmiştir.4. Millî Edebiyat ile Servet-i Fünûn ve Tanzimat Romanının KarşılaştırılmasıServet-i Fünûn dönemi sanatçıları, romanlarını realist ve natüralist bir tutumla yazmışlar; eserlerinde aşk, salon hayatı gibi bireysel konuları ele almışlardır. Romanlarındaki kişilerin ruh çözümlemelerine önem vermişler; bu kişilerini de modern bir yaşam süren, eğitimli, yerine göre çapkın, karamsar, gelenekten ayrı düşen, macera peşinde koşan, Avrupai tarzda yaşam süren kişiler ve gerçekçi tipler arasından seçmişlerdir. Bu dönem romanlarında mekân İstanbul'dur. Hatta Halit Ziya'nın Mai ve Siyah, Mehmet Rauf'un Eylül romanlarında olayların geçtiği mekân, konak ile sınırlıdır. Dönemin romanlarında öne çıkan temalar ise "aşk, hayal-hakikat çatışması, karamsarlık"tır.Millî Edebiyat dönemi sanatçıları ise romanlarını genellikle realist bir tutumla yazmışlar, genellikle mekân olarak istanbul dışına çıkmalarından dolayı eserlerinin konusunu da Anadolu insanın sosyal yaşamından almışlardır. Gerçekçi kişiler yanında Çalıkuşu romanındaki Feride gibi idealize edilmiş tipleri ele almışlardır. Bu dönem romanları ise tema bakımından Servet-i Fünûn romanlarından oldukça farklıdır. Millî Edebiyat romanlarında bireysel temalardan daha çok "Türkçülük, Millî Mücadele, yanlış Batılılaşma, çağdaşlaşma, yoksulluk, cehalet, gerilik" gibi temalar öne çıkar.Kimi sanatçılar ise herhangi bir edebî topluluğa bağlı kalmadan ürün vermişlerdir. Bunlardan biri olan Hüseyin Rahmi romanlarında batıl inançları, aile geçimsizliklerini, yüzeysel kalan Batlılaşma sorunlarını, ruh hastalarını konu edinmiştir. Realist-natüralist bir tutumla eski İstanbul'un gündelik yaşamını canlı bir şekilde anlatmıştır.5. Millî Edebiyat Döneminin Romancıları HakkındaMillî Edebiyat döneminde Halide Edip, kişiliği, kültürü, Mustafa Kemal'e yakınlığı, kadın kahramanları, Doğu-Batı kültürleri karşısında takınacağımız tavrı araştırmasıyla dikkati çeker. Yakup Kadri, Tanzimat'tan itibaren Türk toplumun geçirdiği değişimleri, bunların getirdiği sosyal konuları, aydın-halk ilişkilerini işler.Reşat Nuri Güntekin Anadolu'yu, yerli hayatımızı romana geniş çapta sokması, tasvir ve tahlilciliği, özellikle kendisine büyük bir ün kazandıran Çalıkuşu'nda çizdiği öğretmen tipi, ayrıca batıl inançlar, din ve Batılılaşma üzerine geliştirdiği görüşleri ile öne çıkmıştır.Refik Halit Karay; gözlem yeteneği, sade ve akıcı üslubu, betimlemedeki ustalığı, mizahî görüş yeteneğiyle tanınır. Aka Gündüz, teknik bakımdan ustalığa ulaşamamış olsa da milliyetçiliği ve realist, kimi zaman da natüralist tavrı ile bu dönem edebiyatının önemli temsilcileri arasında yer alır.Bu sanatçılardan başka, Mithat Cemal Kuntay, Ercüment Ekrem Talû, Selahattin Enis, Osman Cemal Kaygulu, Mehmet Yesarî, Sermet Muhtar Alus, Fahri Celaleddin Göktulga bu dönemde yetişmiş ve eserlerinden bazılarını daha sonraki yıllarda kaleme almışlardır.

MİLLİ EDEBİYAT DÖNEMİ TÜRK TİYATROSUBu dönemde özel tiyatroların yanında Darülbedâyi'nin kuruluşu (1914), tiyatronun gelişmesi açısından önemli bir aşamadır. Darülbedâyi (Güzel Sanatlar Okulu); sanatçı yetiştirecek,  tiyatro eğitimi  verecek, tiyatroyu okullaştıracak bir kurumdur. Bu kurumun başına Fransız tiyatrosunun ünlü rejisörlerinden Andre Antoine (Andre Antuvan) getirilir. Burada okuma, telâffuz, dram, dans, edebiyat gibi dersler verilir, önemli tiyatro adamları yetiştirilir.

Page 26: Web viewDildeki yabancı kelimeler atılmalı; ... Resimli Kitap gibi dergilerde başladı. ... Halide Edip'in ingilizce yazılmış incelemeleri de var.

Ünlü tiyatro adamımız Muhsin Ertuğrul da Darülbedâyi'de öğretmenlik yapar. Daha sonra (1927-1928) Darülbedâyi'nin başına getirilir ve çağdaş tiyatronun kurulmasına büyük katkıları olur. Bu döneme kadar kadın oyuncular azınlıklardan seçilmekteydi. İlk defa Müslüman kadın oyuncu Afife Jale'nin sahneye çıkmasıyla Müslüman kadınlara da sahne yolu açılmıştır.Millî Edebiyat döneminde Türkçülük akımı, tiyatroda daha fazla hissedilir. Ancak savaş yıllarıdır. Ekonomik sorunlar, karamsarlık, yılgınlık da vardır. Bunlar tiyatroya da yansır. Siyasal ve belgesel nitelikli oyunlar, istibdat dönemi eleştirileri, saray yaşamı, sosyal dramlar ve aile dramları tiyatroda ilgi görür. Yakın tarih, Türk dünyası idealleri tiyatro eserlerine konu olur.İbnürrefik Ahmet Nuri Sekizinci, Musahipzade Celâl, bu dönemde sadece tiyatroyla uğraşan yazarlardır. Ayrıca Aka Gündüz, Reşat Nuri Güntekin, Halit Fahri Ozansoy, Yusuf Ziya Ortaç, Faruk Nafiz Çamlıbel, Mithat Cemal Kuntay, Refik Halit Karay, Halide Edip Adıvar, Raif Necdet gibi yazarlar da tiyatro eserleri yazmışlardır.

1839-1923 Dönemi TÜRK TİYATROSUÇağdaş Türk tiyatrosuna ilk öneli adım 1860'ta yapılan Gedikpaşa Tiyatrosu'yla atılmıştır. 1861'de bu tiyatroyu kiralayan Güllü Agop, 1868'de Osmanlı Tiyatrosu adlı bir topluluk kurarak Türk yazarlarına ve Türkçe oyunlara yöneldi. 1870'te Sadrazam Ali Paşa'nın İstanbul'un çeşitli bölgelerinde Türkçe oyunlar sergileyen tiyatrolar kurması koşuluyla kendisine sağladığı destekle, Türkçe oyunlar oynama imtiyazını 10 yıl elinde tutan Güllü Agop'un topluluğunda Ermeni oyuncular yanında Müslüman Türk oyuncularda yetişti. Bu oyuncular içinde en ünlüsü Ahmed Fehim'dir. Osmanlı Tiyatrosu'nda Namık Kemal, Ahmed Mithat Efendi, Abdülhak Hamid,Recaizade Mahmut Ekrem gibi ünlü şair ve yazarların yapıtları, Ahmed Vefik Paşa'nın usta işi Moliere uyarlamaları, özellikle ünlü Fransız melodram, güldürü ve vodvillerinin çevirileri, kantolar, müzikli oyunlar ve operetler sahnelendi. Güllü Agop'un Osmanlı Tiyatrosuna yön verdiği 15 yılın en önemli sonuçlarından biri de izleyicinin tiyatroya alışması oldu. Bu arada padişahlarda tiyatroya büyük ilgi gösteriyordu. Abdülmecid 1858'de Dolmabahçe sarayının yakınında bir saray tiyatrosu, tiyatroya baskı ve sansür koymasıyla ünlü Abdülhamid de 1889'da Yıldız Sarayı'nın bahçesinde yabancı tiyatro ve opera oyunlarının sahnelendiği bir tiyatro salonu yaptırdı.Türkiye'de Batılı anlamda tiyatronun kuramsallaşması ve Türkçe oyun sergilenmesi yolunda Ermeni sanatçıların katkısı, melodrama ağırlık veren Mardiros Mınakyan ve Ahmed Vefik Paşa'nın Moliere uyarlamalarına ağırlık veren Tomas Fasulyeciyan'ın katkılarıyla sürdü. Bu dönemde halk tiyatrosu sanatçılarının tuluat adı verilen yeni tür bir tiyatro geliştirdiği görüldü. Batı tiyatrosunun konukları ve tipleriyle geleneksel tiyatronun tiplerini ve oyunculuk biçimini birleştiren ve doğaçlamaya dayanan tuluat, bir anlamda ortaoyunun sahne üstüne çıkarılmış biçimiydi.Ortaoyunu ustalarından Kavuklu Hamdi'nin önderliğinde 1875'te ortaya çıkan bu tür, Cumhuriyet'in ilk yıllarına değin yaygın bir biçimde yaşadı. Ayrılmaz öğesi olan kantoyla birlikte İstanbul'un Şehzadebaşı semtinde ramazan ayında şenlenen Direklerarası'nın başlıca gösterilerinden biri olmayı sürdürdü. Türk oyuncuların eğitimi için bir konservatuvar ve yerel yönetimce parasal açıdan desteklenen bir uygulama sahnesi oluşturulması yolunda ilk adım ise 1914'te Darülbedayi'nin kurulmasıyla atıldı; ilk Türk-Müslüman kadın sanatçı olan Afife Jale'de sahneye ilk kez 1920'de Darülbedayi'de çıktı. Tiyatroda Batı modelinin benimsendiği hazırlık aşaması döneminde oyun yazarlığında patlak bir atılım görülmedi. Yazarlar, daha önce hiç denemedikleri bir türde kalem oynatırken ister istemez Batılı ustalara öykündüler. Türk yazarları en çok etkileyen yabancı kaynaklar Victor Hugo'nun ,Shakespeare'nin, Moliere'nin oyunlarıyla yabancı melodramlar oldu. Bu bakımdan Türk dram sanatının İbrahim Şinasi'nin yazdığı ve ilk özgün Türk oyunu olan Şair Evlenmesi'yle (1860) başladığı kabul edilir. Bu oyunu, özellikle romantik yurtsever duygularıyla yüklü oyunlar izledi. Bu yapıtlar içinde en ünlüsü Namık Kemal'in Vatan Yahut Silistresi'ydi (1873). Meşrutiyet'ten sonra da özgürlük konusunu işleyen romantik tarihsel oyunlar ağırlık kazandı. 1839- 1923 dönemi içinde yazılan oyunlar genel olarak komediler, tarihsel dramlar, romantik dramlar, orta sınıf trajedileri ve melodramlardı. Bu dönemde yazılmış yüzlerce oyundan günümüzde de oynanabilir olanların sayısı çok azdır. Bu tür oyunların başında Ahmed Vefik Paşa'nın Moliere'den yaptığı uyarlamalarla oyun yazarlığını Cumhuriyet döneminde de sürdüren Musaphizade Celal'in Batı'nın töre komedisi geleniği içinde Osmanlı toplumunu eleştirdiği oyunlar gelir.

MİLLİ EDEBİYAT DÖNEMİ TÜRK ŞİİRİGenç Kalemler", şiir anlayışı konusunda Fecr-i Âti şairlerinden pek ayrılmadılar. Şiirde, konu seçimini şaire bırakmaları, onları, sanat anlayışları bakımından ikiliğe düşürdü; edebiyatı cedide ve fecriati şairlerinin ferdiyetçi sanat anlayışından bütünüyle ayrılamadı. Nitekim, Birinci Dünya ve Kurtuluş savaşı sırasında genç şairler kendi duygu ve hayallerini işlemekten kendilerini alamadılar. Aruzun yerine heceyi getirmeleri, sadece biçim yönünden bir değişiklikti.Milli edebiyat dönemi şairleri kendilerini kabul ettirmeğe çalıştıkları yıllarda bile (1911-1917) Servetifünun'culardan Tevfik Fikret ve Cenab Şahabeddin üstat sayılıyor, fecriati şairleri de ünlerini sürdürüyorlardı. Bu arada Mehmed Akif de aynı anlayış ve yapıdaki şiirleriyle büyük ün kazanmıştı. Rübab dergisindeki bazı genç şairler (Halit Fahri, Selâhaddin Enis, Hakkı Tahsin, Orhan Seyfi v.d.), "Nayiler"adıyla ortaya çıktılar.Eski şairlerin şiirlerindeki samimi, lirik ve mistik atmosferi şiirlerinde devam ettirmek istediler; milli geçmişe bağlanarak edebiyatın milli olabileceğini savundular. Bu arada Yahya Kemal ve Yakup Kadri, Nev-Yunanilik adını verdikleri akımda, eski yunan edebiyatını örnek almak yoluna gittiler. Bu atılımlar beklenen sonuçlan doğurmadı.Milli edebiyat akımına taraftar olan bazı şairler, milli edebiyat kavramını farklı şekilde yorumluyorlar ve şiirlerini kendi yorumlarına göre yazıyorlardı. 1917'de kurulan Şairler derneği'nde sadece "konuşma dilinin ve hece vezninin kullanılması" konusunda görüş birliğine varıldı."Hecenin beş şairi" diye adlandırılan şairler (Halit Fahri [Ozansoy], Enis Behiç[Koryürek], Orhan Seyfi [Orhon], Yusuf Ziya [Ortaç], Faruk Nafiz [Çamlıbel]) bu görüşün yayılmasında ve yerleşmesinde önemli rol oynadılar.Milli edebiyat dönemi şairlerinden başlıcaları şunlardır:

Page 27: Web viewDildeki yabancı kelimeler atılmalı; ... Resimli Kitap gibi dergilerde başladı. ... Halide Edip'in ingilizce yazılmış incelemeleri de var.

Mehmed Emin (Yurdakul) [1869-1944], Ziya Gökalp (1876-1924), Ali Canip (Yöntem) [doğ. 1887], İbrahim Alâaddin (Gövsa) [1889-1949], Yahya Kemal (Beyatlı) [1884-1958], Yusuf Ziya (Ortaç) [1895- 1967], Orhan Seyfi (Orhon) [doğ. 1890], Faruk Nafiz (Çamlıbel) [doğ. 1898],Enis Behiç (Koryürek) [1889-1949], Kemaleddin Kami (Kamu) [1901-1948],Halit Fahri (Ozansoy) [1891-1971], Mithat Cemal (Kuntay) [1885-1956], Ahmed Hamdi (Tanpınar) (1901-1962], Necip Fazıl (Kısakürek) [doğ. 1903], Necmeddin Halil (Onan) [1902 -1968], Ömer Bedreddin (Uşaklı) [1904-1946],İhsan Raif Hanım [1877-1926],Şükûfe Nihal (Başar) [doğ. 1896-1973],Salih Zeki (Aktay) [1896-1971],Ali Mümtaz (Arolat) [1897 -1967],Halide Nusret (Zorlutuna) [doğ. 1901].

MİLLİ EDEBİYAT DÖNEMİ ŞİİRİNİN GENEL ÖZELLİKLERİMillî Edebiyat döneminde coşku ve heyecanı dile getiren metinleri yani şiirleri daha önce işledik. Bu bölümde işlediğimiz bu şiirlerle ilgili çıkarımlarda bulunalım.1- Halk edebiyatı şiir biçimlerinden yararlanma yoluna gidilmiştir.Türk şiiri, İslamiyet’in kabulünden sonra Divan edebiyatı ve Halk edebiyatı olarak iki ana kolda ilerlemiştir. Bu iki şiir anlayışının şiir biçimleri de birbirinden farklıdır. Yenileşme devri edebiyatında Halk şiiri nazım biçimlerini kullanma fikri Tanzimat döneminde dile getirilmiş ancak yaşama geçirilememiştir. Millî Edebiyat dönemi şiirinde Halk edebiyatı şiir biçimlerine yönelinmiş, dörtlüklerle şiirler yazılmış; mani,koşma gibi nazım biçimleri kullanılmıştır. Halk edebiyatı şiir biçimleri üzerinde oynamalar da yapılmıştır. Ancak bu dönemde elbette sadece Halk edebiyatı şiir biçimlerinin kullanıldığını söylemek mümkün değildir.2- Hece ölçüsüyle şiirler yazılmıştır.Şiir tarihimizde İslamiyet öncesi Türk şiirinde hece ölçüsü kullanılmıştır. Daha sonra İslamiyet’in kabulüyle birlikte aruz ölçüsü kullanılmaya başlanmıştır. Ancak hece ölçüsü de tam olarak terk edilmemiş, Halk şiirinde bu ölçü birimi kullanılmıştır. Tanzimat dönemiyle birlikte aydınlar arasında bizim millî ölçü birimimizin hece ölçüsü olduğu dillendirilmeye başlanmıştır. Ziya Paşa asıl şiirimizin halk şiiri olduğunu söyler. Hatta bu konuda hece vezni ile bir de türkü yazmıştır. Ancak o dönemde hece ile şiir yazma düşüncesi tam olarak yaşama geçirilemez.Servet-i Fünûn döneminde de hece ölçüsüyle şiir yazmak düşüncesi şairlerce benimsenmez. Gerçi bu dönemde Tevfik Fikret çocuklar için hece ile şiirler yazmış ve bu şiirlerini Şermin adlı kitabında toplamıştır. Ancak bu dönemin genel havasına bakıldığında cılız bir örnektir. Ancak yüzyılın başında Mehmet Emin Yurdakul ile birlikte hece ile şiir yazılması yüksek sesle dile getirilmiştir. Mehmet Emin Yurdakul ile ilk çıkış yapılmış, Yeni Lisancılar ile bu daha da ileri götürülmüş, Beş Hececi şairlerle birlikte de hece ile yazma tam bir akım hâline gelmiştir.3- Konu seçiminde yerlilik esas alınmıştır.Millî Edebiyat Dönemi şiirinde konu seçiminde yerliliğin esas alındığı görülür. Halkın yaşama biçimi şiirlerde işlenmeye başlanmıştır. Bu yerlilik daha sonra memleketçi bir edebiyatı doğurmuştur.4- Şiirlerin konuları halkın yaşamından ve ülkenin içinde bulunduğu koşullardan seçilmiştir.Millî Edebiyat Dönemi şiirinde şairler konularını seçerken o dönemde halkın yaşadıklarından, ülkenin içinde bulunduğu koşullardan etkilenmiştir. Millî Edebiyat döneminde Trablusgarp, Çanakkale ve en sonunda Kurtuluş Savaşı olmak üzere büyük savaşlar yaşanmıştır, imparatorluğun adım adım yıkılışa sürüklendiği bu dönemde yıllar süren savaşlardan bitkin düşmüş bir halk vardır. Şairler vatan savunması için halka moral aşılayan kahramanlık ve yurt sevgisini işleyen coşkun bir lirizmin olduğu şiirler yazmışlardır. Bu dönemde devrin gerçekliği şiire yansımıştır.Bu gerçeklik yalnızca Yeni Lisancılar olarak bilinen şairlerin şiirlerinde değil, halkın yaşama tarzını ve değerlerini yansıtan manzumelerde de karşımıza çıkar.5- Şiirde millî kaynaklara yönelme gerçekleşmiştir.Millî Edebiyat akımı şiirlerinde millî kaynaklara yönelme söz konusudur. Konular millî olaylardan ve tarihten seçilmiş; ölçü, nazım şekli vb. konularda millî şiirimiz kabul edilen Halk şiirine yönelinmiştir.6- Sade bir dille şiirler yazılmıştır.Millî Edebiyat akımı dönemi şiirlerinde dilde sadeleşme gerçekleşmiş, özellikle Servet-i Fünûn ve Fecr-i Âti dönemi şiirlerinde karşılaştığımız ağır dilin yerine, açık, anlaşılır, halkın konuştuğu sade Türkçe şiirlerde kendini göstermiştir.7- Çeşitli nazım biçimleri kullanılmıştır.Millî Edebiyat dönemi şiirinde Halk edebiyatı nazım biçimlerinden yararlanılmakla birlikte bu konuda bir çeşitlilik göze çarpar. Bu dönemde yeni nazım biçimleri denenmiş, serbest müstezat daha da geliştirilmiş, Batıdan alınan sone ve terza-rima gibi nazım şekilleri de kullanılmıştır.Bütün bu yenileşme ve değişimlerin yanında bazı ortak özellikler olsa bile Millî Edebiyat dönemi şiirinde döneminin şiirini tek bir başlık altında toplamak mümkün değildir. Bu dönemde ana hatlarıyla üç eğilim karşımıza çıkar. Bunlar:

Page 28: Web viewDildeki yabancı kelimeler atılmalı; ... Resimli Kitap gibi dergilerde başladı. ... Halide Edip'in ingilizce yazılmış incelemeleri de var.

1. Ziya Gökalp ve çevresine sade bir dille ve hece ölçüsüyle yazılan şiirlerSade bir dille ve hece ölçüsüyle şiir yazma konusunda Mehmet Emin Yurdakul'un çıkışı, Genç Kalemler dergisinde yazan ve kendilerine Yeni Lisancılar denen şairlerle daha da ileri götürülür. Ziya Gökalp bu gruba sonradan katılmasına karşın, etkisi en büyük olan sanatçıdır. Sonuçta bu dönemde Ziya Gökalp etkisinde sade bir dille ve hece ölçüsüyle millî konuları öne çıkaran, halka moral aşılayan, milliyetçilik fikrini destekleyen, didaktik şiirler yazılmıştır. Bu şiirlerin sanatsal yönü zayıftır. Biçimsel yönden ölçü ve uyak sağlanmıştır. Ancak birçok şiirde uyakların doldurma olduğu hissi uyanmaktadır.2. Saf (öz) şiir anlayışına özgü şiirlerMillî Edebiyat dönemi şiirinin egemen olduğu yıllarda saf (öz) şiire özgü arayışlar da söz konusudur. Özellikle Ahmet Haşim ve Yahya Kemal bu yolda şiirler yazmıştır.Her iki sanatçı da hece yerine aruzu kullanmış, zaman zaman sade dille şiirler yazsalar da sadeleşme akımını bir dava olarak görmemişlerdir. Toplumsallıktan, devrin gerçeklerinden uzak, sanat kaygısı ön planda olan şiirler yazmışlardır. Yahya Kemal konularını Türk tarihinden alıp işlese de her iki şairin o dönemin belirgin anlayışı olan halka, ülke gerçeklerine, dönemin millî olaylarına yöneldiği söylenemez.3. Halkın yaşama tarzını ve değerlerini yansıtan manzum hikâyelerMillî Edebiyat akımı şiirinin etkili olduğu yıllarda halkın yaşama tarzını ve değerlerini yansıtan manzum hikâyeler de yazılmıştır. Bu konuda Mehmet Akif Ersoy başı çeker. Konularını tamamen halkın yaşamından alan sanatçı, şiirlerinde sokak dilini bazen argo da dâhil olmak üzere şiirlerine yansıtmıştır. Onun Ziya Gökalp çevresinde şiir yazan şairlerden ayrılan en önemli yönleri; Türkçülük yerine İslamcılığı öne çıkarması, hece vezni yerine aruzu kullanmasıdır. Sanatı toplumun hizmetinde gören Mehmet Akif, aruz vezniyle sokaktaki halkın diliyle halkın içinde bulunduğu çıkmazları, yaşama tarzını ve değerlerini anlatan manzum hikâyeler yazmıştır.4. Bu üç grubun dışında şiir yazanlarBir de bütün bunların dışında bireysel olarak şiir yazan şairler ve Edebiyat-ı Cedide zevkini sürdüren, o doğrultuda eser vermeye devam eden şairler vardır. Ancak bunlar dönemin koşulları gereği, geri plânda gözüken şairlerdir.Millî Edebiyat Dönemi'nde farklı şiir tarzlarını birbiriyle karşılaştıracak olursak;

 Ziya Gökalp şiiri

çevresinde yazılan şiirler

Saf (Öz şiir) anlayışında yazılan şiirler

Halkın yaşama biçimini anlatan

manzum hikâyelerDil Sade Sadeleşme akımının dışında Sade

Ölçü Hece Aruz Aruz

Tema Yerli ve millî konular Genellikle bireysel Halkın yaşama biçimi ve değerleri

Sanat Değeri Zayıf Yüksek ZayıfDuygu yönü Didaktik Lirik veye lirik epik Lirik, didaktik

Nazım ŞekilleriHalk Edebiyatı nazım şekilleri

Serbest müstezat ve Divan Edebiyatı Nazım Şekilleri

Divan Edebiyatı Nazım Şekilleri

Millî Edebiyat Dönemi'nde farklı şiir tarzları olduğunu yukarıda belirtmiştik. Bu şiir tarzlarını genel anlamda üç gruba ayırmıştık. Bu şiirleri dil, ölçü, tema, sanat değeri, duygu yönü ve nazım şekilleri yönüyle karşılaştıralım.Millî Edebiyat dönemi şiirlerinde üzerinde durulan ortak temalarMillî Edebiyat döneminde Ziya Gökalp ve çevresinde gelişen, milliyetçi şiir de diyebileceğimiz şiirlerde konular yerli hayattan, halkın yaşamından, devrin gerçeklerinden, Anadolu gerçeklerinden seçilmiştir. Bu şairler zaman zaman bireysel duyarlıkları işledikleri toplumsallıktan uzak şiirler de yazmışlardır. Ancak genel olarak konular yerli, millî ve toplumsal konulardır. Bu şiirlerde ortak temalar kahramanlık, halkın yaşamı, millî tarih ve milliyetçilik duygusu, kahramanlıktır.Saf (öz) şiir yolunda yazılan şiirlerde ise özellikle Ahmet Haşim'de bireysel konular işlenmiştir. Toplumsallık, devrin gerçekleri onun şiirinde yer bulamaz kendine. Yahya Kemal ise konularını ya Osmanlı tarihinin şanlı sayfalarından almış ya da aşk, ölüm, İstanbul sevgisi gibi konuları işlemiştir. Bu şiirlerde ortak temalar, aşk, ölüm, bireysel duyarlıklardır.Mehmet Akif'te gördüğümüz halkın yaşama tarzını ve değerlerini, anlatan manzumelerde ise konu doğrudan doğruya o dönemde halkın içinde buluğundu durumdur. Bu şiirlerde ana tema halkın yaşamı, değerleri ve islamcılık fikridir.Millî Edebiyat dönemi şiir dilinin ve söyleyiş biçiminin kaynaklarıMillî Edebiyat döneminde Ziya Gökalp ve çevresinde gelişen şiirlerin dil ve söyleyiş biçiminin kaynağı konuşma ve halk şiiridir. Kitabî bir dilden gündelik yaşamda konuşulan dille geçilmiş, halk şiir söyleyiş biçimlerinden yararlanılmıştır.Saf (öz) şiir yolunda yazılan şiirlerin dil ve söyleyiş özellikleri ise özellikle Ahmet Haşim'de kitabîdir. Halkın kullandığı dilden uzaktır. Arapça ve Farsça sözcükler kullanılması yönüyle Edebiyat-ı Cedide anlayışı görülür. Haşim sonradan şiirlerinde sadeleşme yoluna gitse de onun halk söyleyişlerini şiire taşıma gibi bir kaygısı yoktur. Yahya Kemal'in de özellikle konularını geçmişten aldığı şiirlerinde dilinin ağırlaştığı görülür.Halkın yaşama tarzını ve değerlerini anlatan manzumelerde ise dil ve söyleyişin kaynağı doğrudan doğruya halkın dilidir. Bu manzumelerde argolar dâhil olmak üzere sokak dilinin tüm sıcaklığı hissedilir. Devrik cümlelerle, ünlemlerle, soru cümleleriyle, karşılıklı konuşmalarla bir hikâye ya da olay şiir biçiminde anlatılmıştır.MİLLİ EDEBİYAT DÖNEMİ EDEBİYAT TARİHİ VE TENKİTTürk edebiyatı tarihi konusunda verimli çalışmalar milli edebiyat döneminde başladı. Fuat Köprülü,Türk edebiyatını, şuara tezkireleri anlayışından kurtararak destanlarçağından bugüne kadar olan dönemi bir bütün halinde ele aldı(Türk Edebiyatı Tarihi I, II [1920-1921]).Türk Edebiyatında İlk Mutasavvıflar (1918) adlı eserindeAhmed

Page 29: Web viewDildeki yabancı kelimeler atılmalı; ... Resimli Kitap gibi dergilerde başladı. ... Halide Edip'in ingilizce yazılmış incelemeleri de var.

Yesevi ve Yunus Emre'yi bütün yönleriyle belgelere dayanarak tanıttı. Türk medeniyet ve kültür tarihi, Türk dili, dini, sanatı, musikisi v.d. konularda çeşitli eserler meydana getirdi.Ali Canip Yöntem, edebiyat ve edebiyat tarihi konularında yaptığı çalışmalarıyla tanındı.Mithat Cemal ve İbrahim Alâaddin de monografik incelemeler yaptılar.Milli edebiyat döneminde Genç Kalemler'de Ömer Seyfeddin ve Ali Canip (Yöntem), yayımladıkları polemik ve  tenkit leriyle "yeni lisan"ın ve milli edebiyatın savunmasını yaptılar.Ali Canip, yeni edebiyat akımına karşı çıkan Cenab Şahabeddin ile yaptığı edebi polemiklerini "Milli Edebiyat Meselesi" ve "Cenab Beyle Münakaşalarım" (1918) adlı eserinde topladı.Bu dönemin öteki edebi tenkit ve polemik yazarları arasında Hamdullah Suphi,Yakup Kadri, Raif Necdet sayılabilir.Ayrıca bakınız->Türk Edebiyatında Eleştiri

Milli Edebiyat Döneminde Makale Edebiyatımızda Tanzimat'tan itibaren görülmeye başlanan bir türdür makale. Makale zamanla gelişme göstermiş, birçok yazar bu türde başarılı yapıtlar ortaya koymuştur. Namık Kemal, Ahmet Mithat, Ziya Paşa gibi sanatçılar Tanzimat döneminde bu türde yazmış; Hüseyin Cahit Yalçın,Süleyman Nazif, Cenap Sahabettin gibi Servet-i Fünûn sanatçıları bu türü geliştirmiştir.Makale, Millî Edebiyat döneminde daha da yaygınlık kazanmış, yazarlar düşüncelerini ortaya koymak için makaleye ağırlık vermişlerdir. Bu çerçevede Millî Edebiyat yazarları Türkçülük akımını bütün yönleriyle ortaya koymak, yeni dil anlayışını benimsetmek, halkı eğitmek ve bilgilendirmek, siyaseti yönlendirmek için düşüncelerini makale yazı türüyle ortaya koymuşlardır.Bu dönemde sanatçılar dilde sadeleşmenin yanında ilk defa Anadolu ve Anadolu insanına yönelmişler; yazılarının konularını Türk tarihinden, Türk toplumunun o günkü sorunlarından (ilim, Batılılaşma, Türkçülük düşüncesi, dilde sadeleşme...), örf ve âdetlerden, halkın yaşayışından almışlardır. Bu dönemde özellikle Ömer Seyfettin, Ali Canip Yöntem ve Ziya Gökalp bu türle millî duygu ve düşünceleri dile getiren yazılar yazdılar. Millî Edebiyatın temellerini oluşturan düşünceleri makale aracılığıyla kamuoyuna duyurdular.Ömer Seyfettin, Genç Kalemler dergisinde Türk dilinin sadeleştirilmesi için makaleler yazmış, bu yazılar "Yeni Lisan" hareketinin yayılmasında ve Millî Edebiyat Akımı'nın başlamasında etkili olmuştur.Ali Canip Yöntem, yeni edebiyatın savunmasını yapmış, edebiyat ve edebiyat tarihi konularında yaptığı çalışmalarıyla tanınmıştır. Çoğu, Türk Yurdu'nda yayımlanmış olan makalelerini "Millî Edebiyat Meseleleri" ve "Cenap Beyle Münakaşalarım" adlı kitaplarında toplamıştır.Ziya Gökalp ise Türkçülük akımını bir sisteme oturtan, temel ilkelerini ortaya koyan, bunları halka indirmeye çalışan sanatçıdır. Sanatçı, Türkçülüğün dilde, sanatta, bilimde, hukukta, dinde, ahlakta, siyasette, felsefede ve iktisatta nasıl gerçekleşeceğini yazılarıyla ortaya koymuştur.

Milli Edebiyat Döneminde Fıkra Fıkra, gazete ya da dergilerin belli bir köşesinde yayınlanır. Bu özelliği dolayısıyla edebiyatımıza gazeteyle girmiştir. Başlangıçta siyasî içerikli olan fıkra yazıları zamanla konu bakımından genişlemiştir. Fıkralar zaman içinde günlük sosyal konuları işleyen, hak ve hukuk konularına el atan, bir kişi ya da edebî konuyu tartışan yazılara dönüşmüştür.Millî Edebiyat döneminde ise günlük sosyal konuların yanında bir kişiyi ya da edebî bir konuyu tartışan fıkralar da yazılmıştır.Edebiyatımızda Ahmet Rasim, Hüseyin Cahit Yalçın, Ahmet Haşim, Refik Halit Karay, Falih Rıfkı Atay, Halide Edip Adıvar gibi yazarlar fıkra türünde yazılar yazmıştır.Ahmet Rasim'in Şehir Mektupları, Eşkal-i Zaman, Muharrir Bu Ya;Ahmet Haşim'in Bize Göre, Gurabahane-i Laklakan;Refik Halit Karay'ın Bir Avuç Saçma, Bir İçim Su, Ay Peşinde, Gukuklu Saat, Kirpinin Dedikleri;Orhan Seyfi Orhon'un Kulaktan Kulağa;Ziya Osman Saba'nın Sarı Çizmeli Mehmet Ağa, Gün Doğmadan;Falih Rıfkı Atay'ın Eski Saat, Çile fıkra türünde yazılmış eserlerdir.

Milli Edebiyat Döneminde Sohbet Yazar bu yazı türünde bir düşünceyi açıklar, bir konuyla ilgili bilgi verir. Ele aldığı konuda fazla derinleşmez. Düşüncelerini kanıtlama yoluna gitmez. Sohbetyazılarında herkesi ilgilendirecek konular seçilir. Cümleler çoğu zaman konuşmadaki gibi devriktir. Yazar sorulu cevaplı cümlelerle, konuşuyormuş hissi verir.Sohbet yazılarında samimi ve içten bir dil ve anlatım kullanılır. Yazarın makalede olduğu gibi, düşüncelerini kanıtlama düşüncesi yoktur. Sohbet yazıları hemen her konuda, özellikle güncel sanat olayları üzerinde yazılabilir. Bu türün en ünlü isimleriAhmet Rasim ve Şevket Rado'dur.Fıkra gibi sohbet yazı türü de Millî Edebiyat döneminde şahsî unsurlardan oldukça arınmış, sosyal ve siyasal konulara yönelmiş, nükte ve konu çeşitliliği bakımından zenginleşmiştir. Sosyal ve siyasal eleştiri ön plana çıkmıştır.

MİLLÎ MÜCADELE DÖNEMİ EDEBİYATI (1919-1923)15 Mayıs 1919'da Yunanlıların İzmir'i işgaliyle başlayan ve aralıksız üç yıl süren Millî Mücadele'yi bütün boyutlarıyla ele alır. Trablusgarb'da, Balkanlar'da, Birinci Dünya Savaşı'nda art arda gelen yenilgiler Koca Osmanlı imparatorluğu'nu Anadolu'ya sıkıştırmıştı. Çok geçmeden Mütareke dönemi başlayacak, Sevr antlaşmasıyla Anadolu, Yunanlıların ve müttefiklerin işgaline uğrayacaktır. Anadolu insanı top yekûn bir savaşa girişir ve düşmanları topraklarından atar. Bu kutsal bir mücadeledir; şair ve yazarlar kalemleriyle bu mücadeleye katılırlar. Askeri yüreklendiren, toplumu heyecanlandıran, geçmişi yargılayan ve "nurlu ufuklar" çizen yüzlerce, binlerce şiir, hikâye, makale, deneme, roman

Page 30: Web viewDildeki yabancı kelimeler atılmalı; ... Resimli Kitap gibi dergilerde başladı. ... Halide Edip'in ingilizce yazılmış incelemeleri de var.

yazarlar. Ancak roman diğer dallar kadar bereketli değildir; Halide Edib'inAteşten Gömlek'i istiklal Savaşı'nı işleyen tek romandır. Savaşı konu alan romanlar sonradan yazılmıştır.Millî Mücadele Dönemi Edebiyatı bir var olma mücadelesinin edebiyatıdır. Onun için yaşanılan olayların birer yansıması gibidir. Halkın duygularına hitap edilerek millî heyecan uyandırılmak istenmiştir.Millî Mücadele döneminde eser verenler, çokluk Servetifünun, Fecriatitopluluklarında, Millî Edebiyat akımında yer almış şair ve yazarlardır. Belli başlılarını şöyle sıralayabiliriz: Mehmed Emin Yurdakul, Süleyman Nazif, Mehmed Akif Ersoy, Yahya Kemal Beyatlı, Ziya Gökalp, Midhat Cemal Kuntay, Halide Edib Adıvar, Yakub Kadri Karaosmanoğlu, Hamdullah Subhi Tanrıöver, Samih Rıfat, Müftüoğlu Ahmed Hikmet, Ali Ekrem Bolayır, Celal Sahir Erozan, İzzet Ulvi,Enis Behiç Koryürek, Celal Nuri İleri, Ahmed Ağaoğlu, Ruşen Eşref Ünaydın, Halit Fahri Ozansoy, Yusuf Ziya Ortaç, Falih Rıfkı Atay, Faruk Nafiz Çamlıbel,İbrahim Alâeddin Gövsa, Halil Nihad Boztepe, Orhan Seyfi Orhon, İsmail Sevük,Müfide Ferid Tek, Şukufe Nihal Başar, Halide Nusret Zorlutuna...Millî Mücadele devrini işleyen sanatkârlar şu dergi ve gazetelerde yazdılar:İleri, Tasvir-i Efkâr, Tevhid-i Efkâr, Hâkimiyet-i Milliye, Vakit, Akşam, Tanin, Renin, Hâdisât, Açık Söz, Yeni Gün, İzmir'e Doğru, Yeni Adana, Babalık, İstikbal, Dertli, Büyük Mecmua, Genç Yolcular, Sebilürreşd, Servetifünun, Dergah, Sehâ, Yarın, Ayine, Millî Mecmua, Yeni Mecmua, Küçük Mecmua...Millî Mücadele Dönemi Edebiyatı'nı şiir, deneme, hikâye ve roman olmak üzere dört dala ayırabiliriz:Millî Mücadele Dönemi ŞiirBu dönemin şiirlerinde tarih şuuruna çok önem verilmiştir. Felaket günlerinde tarihimizin şanlı sayfalan açılarak millete o günlerin özlemi çektirilir. Şiirlerin temi geçmişteki "büyüklük", "şan", "fetihler", "kurtarıcılar"dır. Bunların yanında milletin içine düştüğü keder de dile getirilir. Süleyman Nazif'in "Nerede Osmanlılar?" ve "Son Nefesimle Hasbihal" şiirleri bu duygularla yazılmıştır.İzmir'in İşgali bütün yurtta infial uyandırır; şairlerimiz duyulan öfkeyle karışık ıstırabı şiirlerinde dile getirirler. Faruk Nafiz "Ah İzmir!", "Bu gün", Avni Şadi "Ey Sevgiliye", Hüseyin Suad "vermeyiz İzmir'i", Yusuf Ziya "Eğil Dağlar", İzmir'in işgalinin ardından yazılmışlardır.Devletin çöküşü milletin yok olacağı anlamına gelmez. Şanlı tarihimiz "diriliş" in, "mücadelelerin", "zaferlerin" şanlı sayfalarıyla doludur. Özellikle Osmanlıların şanlı günleri birer ilham kaynağıdır. Yahya Kemal'in 1919'da yayınladığı "Akıncılar"ı, Abdülhalim Hadi'nin "Tuna"sı, Kemaleddin Turgut'un "Zafer Günleri", Emin Receb'in "Meriç"i, Necmeddin Halil'in 'Ninemin Hatıralarından "ı ve "Dedemin Hatıralarından"ı Balkan fütuhatını hasretle dile getirir.Fütuhatı gerçekleştiren padişahlar ve devirleri de şiire konu olmuştur. Midhat Cemal "Selim"i Ziyaret'! yazar. Ali Emin, Yavuz Selim'in şiirlerini tesdis ve tahmis ederek, bu hakanı yeni mücadelenin liderlerine örnek gösterir. Faik Ali, Vedat Örfi gibi daha birçok şair Yavuz üzerine şiirler kaleme alırlar.Fatih Sultan Mehmed İstanbul'la birlikte şiirlerin konusudur. Özellikle İstanbul'un işgali şairlerimizi eski günlere götürmüştür. O günlerin hasretiyle yanıp tutuşurlar. Ali Ekrem, Yusuf Ziya, Halid Fahri, Akil Koyuncu, Arif Dündar fetihli, Fatih'li, İstanbullu şiirler yazan şairlerden bir kaçıdır.Türk milletinin başına çöken felaket Osmanlı Devleti'nin kuruluşunu akla getiriyor: Ne idik, ne olduk? Osman Gazi ve Bursa b.u devir şiirinin motifleridir. Halid Fahri "Bursa'da Akşam"ı, Mehmed Akif "Bülbül"ü yazarlar. Yine Akif in yazdığı "istiklâl Marşı", Millet Meclisi'nde, 12 Mart 1921'de Millî Marşımız olarak kabul edilir.Mücadelenin lideri Mustafa Kemal için de çok şiirler kaleme alınmıştır. Millî Mücadele ile ilgili şiirler sadece döneminde yazılmamıştır. Savaştan sonra da mücadelenin heyecanını yansıtan şiirlerin yazıldığını görüyoruz.Millî Mücadele ile ilgili şiirler sadece döneminde yazılmamıştır. Savaştan sonra da mücadelenin heyecanını yansıtan şiirlerin yazıldığını görüyoruz.Millî Mücadele Dönemi Deneme:Denemeler ferdi duyguları işleyen yazılar olmakla beraber, Millî Mücadele'de milletin ortak duygularını dile getirmiştir. Bu tür yazılarda savaşın bütün safhalarını adım adım takip, ederiz: Bekleyiş... endişe, ümitsizlik... ümit... zafer... Denemeler olayları yaşayanların kalemlerinden çıktığı için bir vesika niteliğindedirler.Yahya Kemal mücadelenin fikri zeminini hazırlayan bir yazardır. İşgal altındaki İstanbul'da Kuvayı Milliye ruhunu ayakta tutmaya çalışır. Tarihi değerlendirmeleriyle yapılması gerekenlerin işaretlerini verir.Ruşen Eşref, 1918'de "Anafartalar Kumandanı Mustafa Kemal ile Mülakat" yazısıyla Millî Mücadele'nin liderini ilk defa kamuoyuna duyurmuştu. Millî Mücadele başlarında, onu Türk halkına yine Ruşen Eşref tanıtır. Yazar Sivas Kongresi sırasında Anadolu'dadır; Mustafa Kemal'i, arkadaşlarını, Anadolu'yu, sosyal ve kültürel yapıyı, savaşların insanlar üzerinde yaptığı tahribatı anlatır. Yazar İstanbul'u da ele alarak işgal altındaki şehrin geçmişten süzülüp gelen güzelliklerini işler ve bu güzellikte eserler meydana getiren bir milletin yok olamayacağını vurgular. Ruşen Eşref, adeta bir şehit monografisi yazmıştır.Sultanahmet Mitingi'nin hatibesi Halide Edib, Millî Mücadele'yi cepheden yazar. Kastamonu'da çıkan Açık Söz gazetesinde İsmail Habib Millî Mücadele'nin gerekliliğini ve kutsiyetini halka benimsetmek için çırpınır. Hamdullah Suphi'nin, Mustafa Necati'nin ve daha nicelerinin yazıları Millî Mücadele'de kıvılcımlar yakmıştır.Millî Mücadele Dönemi Hikâye:Bu sahada aklımıza hemen Halide Edib ve Yakup Kadri gelir. Halide Edib kanlı mücadelenin canlı şahididir; olayları bizzat yerinde görmüş ve o ruh durumu içinde yazmıştır. Dağa Çıkan Kurt, Efenin Hikâyesi, Üzeyr'in Karısı, Kırmızı Tepe, Dua Tepe, Seyit Onbaşı bu dönemin ürünleridir.Yakup Kadri hikâyelerini daha çok tenkit edici bir gözle yazmıştır. Anadolu insanının var oluş mücadelesinde sosyal hayattan kesitler verir.Bu dönemde hikâye yazanlar arasında izzet Ulvi'nin, Müfide Ferid'in, Zeki Alyanak'ın, Aka Gündüz'ün, Mehmed Sıtkı'nın, Enver Behnan'ın adlarını da sayabiliriz.Millî Mücadele Dönemi Roman:

Page 31: Web viewDildeki yabancı kelimeler atılmalı; ... Resimli Kitap gibi dergilerde başladı. ... Halide Edip'in ingilizce yazılmış incelemeleri de var.

Millî Mücadele dönemi içinde tek bir roman yazılmıştır: Halide Edib'in Ateşten Gömlek. Millî Mücadele'yi işleyen romanların sonradan yazıldığını görüyoruz.Mücadele'yle ilgili yazılmış romanlar:Ateşten Gömlek (1922)(Halide Edip Adıvar); Sözde Kızlar (Peyami Safa)."Kaynak: Milliyet Edebiyat Ansiklopedisi