Tmuzaffertekin.com.tr/wp-content/uploads/2011/06/148... · Web viewSanık İsmail Yıldız söz...

169
T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) DURUŞMA TUTANAĞI ESAS NO :2008/209 CELSE NO :148 CELSE TARİHİ :21.05.2010 BAŞKAN :KÖKSAL ŞENGÜN 20909 ÜYE :HASAN HÜSEYİN ÖZESE 28298 ÜYE :SEDAT SAMİ HAŞILOĞLU 37266 C. SAVCISI :MEHMET ALİ PEKGÜZEL 33954 C. SAVCISI :NİHAT TAŞKIN 36924 KÂTİP :ONUR YİĞİT 134033 Mahkeme Başkanı Köksal Şengün ile üye hâkimler Hasan Hüseyin Özese ve Sedat Sami Haşıloğlu’dan oluşan mahkeme heyeti tarafından 21 Mayıs 2010 tarihli oturum açıldı. Tutuklu sanıklardan Sevgi Erenerol ve Ergün Poyraz ile başka suçtan tutuklu sanıklar Sedat Peker ve Semih Tufan Gülaltay dışındaki tutuklu sanıklar cezaevinden getirildi. Bağsız olarak huzurdaki yerlerine alındı. Sanıklar Müdafilerinden Sanıklar Doğu Perinçek, Nusret Senem ve Hikmet Çiçek müdafi Av. Mehmet Cengiz, Sanık Veli Küçük müdafi Av. Zeynep Küçük, Sanıklar Doğu Perinçek, Nusret Senem, Hikmet Çiçek müdafi Av. Ayşegül Şahin, Danıştay Başkanlığını temsilen Hazine Av. Şerife Usta. Mahkeme Başkanı :”Kim o avukat hanım?” Danıştay Başkanlığını temsilen Hazine Av. Şerife Usta:”Avukat Bey görme engelli olduğu için yanımızda şey yapıyor, sakıncası olur mu Başkan bey?” Mahkeme Başkanı :”Yani bu davada taraf mı, sizin?” Danıştay Başkanlığını temsilen Hazine Av. Şerife Usta:”Birlikte çalıştığımız hazine avukatı arkadaşımız.” Geldikleri görülmekle huzurdaki yerlerine alındı. Açık yargılamaya devam olundu. Daha önceki oturumlarda verilen ara kararlar gereği cevabı gelen yazılar okundu.

Transcript of Tmuzaffertekin.com.tr/wp-content/uploads/2011/06/148... · Web viewSanık İsmail Yıldız söz...

Page 1: Tmuzaffertekin.com.tr/wp-content/uploads/2011/06/148... · Web viewSanık İsmail Yıldız söz istedi verildi:” Sayın Başkanım, o son çıkan iddianameyi inceledim, inceleme

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) DURUŞMA TUTANAĞI

ESAS NO :2008/209CELSE NO :148CELSE TARİHİ :21.05.2010

BAŞKAN :KÖKSAL ŞENGÜN 20909ÜYE :HASAN HÜSEYİN ÖZESE 28298ÜYE :SEDAT SAMİ HAŞILOĞLU 37266C. SAVCISI :MEHMET ALİ PEKGÜZEL 33954C. SAVCISI :NİHAT TAŞKIN 36924KÂTİP :ONUR YİĞİT 134033

Mahkeme Başkanı Köksal Şengün ile üye hâkimler Hasan Hüseyin Özese ve Sedat Sami Haşıloğlu’dan oluşan mahkeme heyeti tarafından 21 Mayıs 2010 tarihli oturum açıldı.

Tutuklu sanıklardan Sevgi Erenerol ve Ergün Poyraz ile başka suçtan tutuklu sanıklar Sedat Peker ve Semih Tufan Gülaltay dışındaki tutuklu sanıklar cezaevinden getirildi.

Bağsız olarak huzurdaki yerlerine alındı.Sanıklar Müdafilerinden Sanıklar Doğu Perinçek, Nusret Senem ve Hikmet Çiçek müdafi

Av. Mehmet Cengiz, Sanık Veli Küçük müdafi Av. Zeynep Küçük, Sanıklar Doğu Perinçek, Nusret Senem, Hikmet Çiçek müdafi Av. Ayşegül Şahin, Danıştay Başkanlığını temsilen Hazine Av. Şerife Usta.

Mahkeme Başkanı :”Kim o avukat hanım?”Danıştay Başkanlığını temsilen Hazine Av. Şerife Usta:”Avukat Bey görme engelli olduğu

için yanımızda şey yapıyor, sakıncası olur mu Başkan bey?”Mahkeme Başkanı :”Yani bu davada taraf mı, sizin?”Danıştay Başkanlığını temsilen Hazine Av. Şerife Usta:”Birlikte çalıştığımız hazine avukatı

arkadaşımız.”Geldikleri görülmekle huzurdaki yerlerine alındı.Açık yargılamaya devam olundu.Daha önceki oturumlarda verilen ara kararlar gereği cevabı gelen yazılar okundu.Mahkeme Başkanı :”03.09.2009 tarihli oturumun 29, 14, 27 nolu ara kararları gereği,

Avea işletmesine yazılan, yanlış söyledim Vodafone işletmesine yazılan yazılara o tarihlerde verilen cevaplarda su baskını nedeni ile istenen belgelerin istenen kayıtların gönderilemediğini ancak yapılan düzenlemeler sonucu şu anda istenen görüşme dökümlerinin göndermiş olduğu. 02.10.2009 tarihli oturumun 4-a nolu ara kararı gereği TİB’den istenen görüşme dökümlerinin gönderildiği. 19.10.2009 tarihli oturumun 34 nolu ara kararı gereği yine resen Vodafone’den istenen kayıtların gönderildiği. 19.10.2009 tarihli oturumun 37 nolu ara kararı gereği resen TİB’den istenen kayıtların gönderildiği. 13.11.2009 tarihli oturumun 7-a nolu ara kararı gereği Sanık Kemal Kerinçsiz’in talebi ile ilgili olarak, Kuvai Milliye 1919 gazeteleriyle ilgili cevabi yazının gönderildiği. 03.02.2010 tarihli oturumun 2010/87 değişik işi sayılı kararının 16-b nolu ara kararı gereği Sanık Fikret Emek’in talebi ile ilgili olarak Turkcell’den telefon abone bilgilerinin gönderildiği. Efendim 5334744217 numaralı bir telefonunun abone bilgilerini istemiştiniz. Sizin talebiniz.

Sanık Fikret Emek söz almadan konuştu, anlaşılamadı. Mahkeme Başkanı:”Bakar bilgi veririz size. Yine 02.03.2010 tarihli oturumun 2010/148

değişik iş sayılı kararın 16 nolu ara kararı gereği yine sizin talebinizle Fikret Emek’in talebi ile

Page 2: Tmuzaffertekin.com.tr/wp-content/uploads/2011/06/148... · Web viewSanık İsmail Yıldız söz istedi verildi:” Sayın Başkanım, o son çıkan iddianameyi inceledim, inceleme

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 21.05.2010 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:148 Sayfa:2

ilgili olarak abone bilgilerinin gönderildiği Ahmet Kurt adına kayıtlı Balıkesir bu da sizin istediğiniz. 02.03.2010 tarihli oturumun 2010/148 değişik iş sayısı kararının 20 nolu ara kararı gereği, jandarma genel komutanlığından Erhan Timuroğlu’nun eski tahkikat evrakları ile ilgili yazı suretinin gönderildiği. 02.03.2010 tarihli oturumun 2010/148 değişik iş sayılı kararının 4-c nolu ara kararı gereği CMK 250 ile yetkili İstanbul Cumhuriyet Başsavcılından Mehmet Fikri Karadağ ve Mehmet Nuri Vardarbaşı ile ilgili iletişim tespit tutanaklarını ve iletişimin dinleme karar suretlerinin gönderildiği. 02.03.2010 tarihli oturumun 2010/148 değişik iş sayılı kararın 24 nolu ara kararı gereği, Ankara il emniyet müdürlüğünden Danıştay olayıyla ilgili bir kısım otellere ait konaklama listelerinin gönderildiği. 02.03.2010 tarihli oturumun 2010/148 değişik iş sayılı kararın 10 nolu ara kararı gereği, Emniyet Genel Müdürlüğü kriminal laboratuarından alınan antika silahla ilgili raporun gönderildiği. 30.03.2010 tarihli oturumun 2010/212 değişik iş sayılı kararın 4 nolu ara kararı gereği Sanık Alparslan Arslan ile ilgili Adli Tıp raporunun gönderildiği. 30.03.2010 tarihli oturumun 2010/212 değişik iş sayılı kararının 19 nolu ara kararı gereği Kültür ve Turizm Bakanlığından Vatanseverler kuvvetler güç birliği hareketi derneğinin yayın organı Türkeli isimli dergi ile ilgili fotokopi suretlerinin gönderildiği. 30.03.2010 tarihli oturumun 2010/212 değişik iş sayılı kararının 26 nolu ara kararı gereği, TİB’den istenen görüşme dökümlerinin gönderildiği. 30.03.2010 tarihli oturumun 2010/212 değişik iş sayılı kararın 19 nolu ara kararı gereği Turkcell’den abone bilgilerinin gönderildiği. 30.03.2010 tarihli oturumun 2010/212 değişik iş sayılı kararın 19 nolu ara karar gereği TİB’den istenen görüşme dökümlerinin gönderildiği. 30.03.2010 tarihli oturumun 2010/212 değişik iş sayılı kararının yine 19 nolu ara kararı gereği, Turkcell’den görüşme dökümlerinin gönderildiği. 30.03.2010 tarihli oturumun 2010/212 değişik iş sayılı kararın 19 nolu ara kararı gereği Avea’dan görüşme dökümlerinin gönderildiği. 30.03.2010 tarihli oturumun 2010/212 değişik iş sayılı kararın 19 nolu ara kararı gereği TİB’den Avea ile ilgili bilgilerin gönderildiği. 30.03.2010 tarihli oturumun 2010/212 değişik iş sayılı kararın 18 nolu ara kararı gereği, Danıştay dosya davası sanıklarının Ankara’da kaldıkları cezaevlerinde kendilerini ziyarete gelen kişilerle ilgili mektup, dilekçe örneklerinin gönderildiği. 30.03.2010 tarihli oturumun 2010/212 değişik iş sayılı kararın 13-a nolu ara kararı gereği Sanık Ergün Poyraz’la ilgili talebi ile ilgili Ankara 11 ağır ceza mahkemesinin 2000/124 esas sayılı dava dosyasının gönderildiği. 30.03.2010 tarihli oturumun 26 nolu ara kararı gereği TİB’den istenen görüşme dökümlerinin gönderildiği. 30.03.2010 tarihli oturumun 2010/212 değişik iş sayılı kararın 23 nolu ara kararı gereği kara kuvvetleri komutanlığından Tugay Gönen isimli astsubaya ait istenen bilgilerin gönderildiği. 30.03.2010 tarihli oturumun 2010/212 değişik iş sayılı kararın 2 nolu ara kararı gereği sanık Aydın Yüksek’in askerlik durumu ile ilgili gerekli bilgilerin gönderildiği. 21.04.2010 tarihli oturumun 4 nolu ara kararı gereği Sanık Veli Küçük müdafiinin talebi ile ilgili olarak Turkcell’den istenen abone bilgilerinin gönderildiği. Birkaç tane telefon numarasının abone bilgilerini istemişsiniz. Bir tanesini istemişsiniz fakat birkaç el değiştirdi herhalde birkaç isimle beraber geldi, anlaşıldı.”

SANIK VE MÜDAFİLERİNİN BEYAN VE TALEPLERİNİN ALINMASINA GEÇİLDİ:Sanık İsmail Yıldız söz istedi verildi:” Sayın Başkanım, o son çıkan iddianameyi

inceledim, inceleme imkânım oldu. İnceleyince de gerçekten Türkiye’deki hukuk düzeyi açısından üzüldüm çünkü size daha önce SESAR’la ilgili bir kitapçık vermiştim. Orda SESAR’ın tanıtımı ile ilgili bir bölüm var bir broşür vardı. Orda bizim bir takım raporları yayınladığımız bir takım bültenler yayınladığımızla ilgili bilgiler zaten var bu son iddianameyi görünce bir takım ekonomik kavramların örgütsel bir kavrama dönüştürülerek bir suç icat edildiğini gördüm. Sayın Başkanım, daha önce açıkladığım gibi Thing Teng’iz bir araştırma merkeziyiz siyasi, ekonomik ve sosyal konularda ağırlıklı olarak danışmanlık hizmeti veriyoruz. Şimdi, Yeditepe üniversitesi de bizim gerçekleştirdiğimiz rekabet ve istihbarat konulu sempozyumun sponsoru oldu Sayın Başkanım. Yeditepe üniversitesinde bizim gerçekleştirmiş olduğumuz daha önce size broşürünü arz ettiğim rekabet ve istihbarat konulu etkinliğin sponsoruydu Sayın Başkanım. Şimdi

2

Page 3: Tmuzaffertekin.com.tr/wp-content/uploads/2011/06/148... · Web viewSanık İsmail Yıldız söz istedi verildi:” Sayın Başkanım, o son çıkan iddianameyi inceledim, inceleme

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 21.05.2010 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:148 Sayfa:3

iddianameyi okuyunca hem darbeyle suçlanıyoruz hem de oradaki bir takım ekonomik kavramların örgütsel kavram haline dönüştürüldüğünü görüyoruz. Sayın Başkanım, en azından birinizin sizin zannediyorum muhalefet şerhiniz var iddianame ile ilgili ben okuyunca gerçekten üzüldüm. Bedrettin Dalan’ın öyleyse benim İstanbul’un neresinden baksan yüzde 20’ye yakın şahsi oyu var, bu darbe ile ilgili hükümeti devirme ile ilgili bir operasyondan bir darbe girişiminden bahsediliyor. Bu olayın sanıklarından birisi yüzde 20 şahsi oyundan bahsediyor Sayın Başkanım. Başka bir görüşmesinde de Dalan’ın yani ama bir şey söyleyeyim bak baro olarak 1 buçuk senedir yargılanmadan içerde duranlara ses çıkarmıyorsunuz. Yani bu bir kere hukukun bu kadar gecikmesi yargının bu kadar gecikmesi gibi Avrupa insan hakları mahkemesine falan gidilsin. Sayın Başkanım biraz devam edeceğim, Bedrettin Dalan’ın yav bir bilgi kirliliği bu bir bilgi kirliliği aman ya rabbim ya rasullullah. Herhalde bu kavramları sadece birileri tekerine almış bu kavramları başka birisi kullanınca darbeci oluyor Sayın Başkanım. Başka bir yerde o iddianamenin daha önce Yeditepe üniversitesinde hazırlanıldığına ilişkin bir bilgi dolaştırıldı piyasada onunla ilgili bir şey söylüyor hem iddianame Yeditepe üniversitesinde hazırlanıyor 1. iddianame hem orda bir darbe teşebbüsünden darbe teşebbüsünün hazırlığından bahsediliyor. Sayın Başkanım, bir de Kıvanç Değirmenli burda açıklanıldı Sayın Başkanım heyetinizin önünde hem Hayrullah Mahmut’a soruldu hem Behiç Gürcihan, Kıvanç Değirmenli’nin burda Kıvanç Değirmenci olarak geçiyor. Bizim SESAR’ın Star’da bir köşe yazarının müstear isim olarak kullandığı şeklinde ifade edildi. O müstear isimdi bir kod ismi hiçbir zaman olmadı huzurunuzda burda heyetinizin önünde 2 kişi bunu ifade ettiği halde hala iddianame Kıvanç Değirmenci’nin bir kod isim olduğundan bahsediyor ve herhalde benimle ilgili kuvvetli suç şüphesini devam ettirebilmek için yapıyor. Dalan’ın, benim telefonumda cep şeyi çıkmış cep telefonu numarası çıkmış Sayın Başkanım. Sayın Dalan’la ben burda daha önce dedim baba, oğlu ilişkisine benzer bir ilişkimiz var. Ben Sayın Dalan’ı 84 yılından beri tanıyorum. Çok samimi olmamakla beraber siyasetin içerisinde ben Özal’a danışmanlık yaptım o dönemden beri tanıdığım bir isim ki oda AKP’li milletvekillerinin ve bakanlarının telefon numaraları vardı hiç birisi yok. Sayın Başkanım ben telefon dökümlerini inceledim o AKP’li milletvekilleri ile ilgili yaptığım telefon görüşmelerinin hiç birisi listeye konulmamış yapılmamış ne kadar görüşme varsa benim telefon listelerimde var Sayın Başkanım. Başka bir şey Sayın Başkanım bunu daha önce burda ifade etmiştim. İsmail Yıldız’ın da Ali Müfit Gürtuna ile uğraşıyoruz hala Başbakan çok yoğun bir baskı uyguluyor buna diyerek Ali Müfit Gürtuna’ya, Başbakan ve bazı milletvekillerinin bir yere gitme bizde kal baskısı yaptık, 2004 seçimleri Sayın Başkanım bu yerel seçimler. Yerel seçiler öncesinde ben DYP’ye danışmanlık yapıyordum Ali Müfit Gürtuna’yı DYP’den İstanbul belediye başkan adayı yapmaya çalışıyoruz 2004 yılında Turgut Altınok’u da DYP’den Ankara Büyükşehir belediye başkan adayı yapmaya çalışıyoruz. Darbenin planlanıldığı bir dönemde öyle iddia ediliyor, siz kalkıyorsunuz 2 tane siyasal portreyi belediye başkan adayı yapmaya çalışıyorsunuz, hiç değilse şöyle yapardınız arkadaş hiç uğraşmayın yakında darbe olacak darbeyle belediye başkanı burda böyle bir ifade de yok Sayın Başkanım, bir siyasi faaliyetten bahsediliyor. Sayın Başkanım neresinden tutalım şimdi 2001, 2002, 2003 yılındaki siyasal tabloyu incelersek zannediyorum önümüzdeki dönem Tayyip beyi burada asacaklar. O dönemki yapılan siyasi faaliyetleri burda yargılarsanız ki bu siyasi faaliyetlerin yargılamasına dönüşmüş AKP’de asılmayan bir tane adam kalmayacak demek önümüzdeki dönemde. Bizim buradaki bahsettiğimiz çalışmadan çok fazlasını AKP kuruluş aşamasında yaptı. AKP 2001’de, 2003’de, 2004’de, 2005’de hala yapıyor. Yani bir siyasi faaliyeti suç haline dönüştüremezsiniz burası totaliter bir ülke değil anayasamız belli anayasada bize verilen haklar ve özgürlükler belli Sayın Başkanım. Sayın Başkanım bir başka şey, 2002, 2003 yılındaki Türkiye’deki siyasi atmosferin belirsizliği üzerine yabancıların yayınladığı raporları inceledik Sayın Başkanım. O raporların birisinde Türkiye’deki AKP’nin Türkiye’de önümüzdeki dönemde siyasal bir kaosa sebep olacağı o siyasal kaos sonucunda da Türkiye’deki anayasal sistemin normal işleyişinin

3

Page 4: Tmuzaffertekin.com.tr/wp-content/uploads/2011/06/148... · Web viewSanık İsmail Yıldız söz istedi verildi:” Sayın Başkanım, o son çıkan iddianameyi inceledim, inceleme

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 21.05.2010 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:148 Sayfa:4

dışına çıkabileceğine ilişkin öngörüler vardı. Bu öngörülerin birisinde Sayan Dalan Türkiye’nin başbakanı olarak öngörülmüş. Bir parti kurabilir siyasete girer, siyasete girerse Türkiye’de başbakan olur diye yabancı bir finans kuruluşu bununla ilgili bir rapor hazırlamış. Biz o raporu yayınladık Sayın Başkanım kısmen Türkçe’ye çevirerek o raporu yayınladık. SESAR’da da oturduk SESAR’ın mutfağında bu her sabah CNN haber masası toplantısı yapılıyor SESAR’da da hemen hemen her gün bu türden toplantılar yapılır. SESAR’ın mutfağı diyoruz orda bir çalışma yaptık bizim hedefimiz kim olsun ekonomik açıdan çünkü ben bir şirketim para kazanmak zorundayım. Biz kimin üzerinde duralım Türkiye’deki önümüzdeki dönemde kime danışmanlık hizmeti verelim kiminle neyi çalışalım kimlerle ilgilenelim diye bir çalışma yapıyoruz sürekli. O çalışma çerçevesinde yabancı ülkelerin hazırlamış olduğu raporları inceledik. İnceledikten sonra Dalan’ın Türkiye’de siyasi bir figür olup olamayacağını siyasi bir aktör olup olamayacağını, Türkiye’deki siyasetin artı ve eksisini ne şekilde gelişebileceğine ilişkin bir öngörü raporu hazırladık. O öngörü raporunda önümüzdeki dönemde Türkiye’deki siyasal aktörlerden birisinin parti kurarsa Dalan olabileceğini düşündük ve Dalan’la temasa geçtik. Zaten tanıyoruz, yani temasa geçtik derken böyle birilerini devreye sokup birilerini referans ederek değil Sayın Başkan böyle böyle bir çalışma var, haberiniz var mı, o raporu sundum kendisine. Çok fazlada ilgilenmedi ben siyasette girmeyi düşünmüyorum çok baskı var dedi ve o şey burda bir suç unsur olarak gösteriliyor. Sayın Dalan’ın nitelikleri anlatılıyor ki bunlar siyasi nitelikleri Sayın Başkanım. Sayın Dalan’ın siyasi nitelikleri darbe yapacak birileri gelip beni soracak değil. Herhalde kendi istihbarat teşkilatları vasıtasıyla bu kimi başbakan yapacaklarsa yada kimi Cumhurbaşkanı yapacaklarsa analizi yaparlar bunu SESAR’a tevdi edecek değiller bir darbe yapacak kişi gidip bir başkasına biz darbe yapacağız, bize bir başbakan adayı bu bir Cumhurbaşkanı adayı bul der mi Sayın Başkanım? Sayın Başkanım, birde Sayın Dalan’ın bana ihtiyacı yok birçok konuda. İstanbul Büyükşehir belediye başkanlığı yapmış parti kurmuş Türkiye Büyük Millet Meclisinde milletvekilliği yapmış bir üniversitenin mütevelli heyeti başkanı ve neredeyse 400’e yakın üniversiteyle o üniversitenin işbirliği anlaşması var. Dalan mantar değil bu ülkede çok uzun süreden beri hem ticaret hayatında hem siyaset hayatında etkin bir isim. Sadece Türkiye’de değil Dünya’da da etkin bir isim bu kişinin siyasi faaliyetini siyasi bir tehlike olarak görüp darbe çalışmalarının içerisine yamamak ve orda suçlu hale getirmek Türkiye’de bizden başka hiçbir kimse siyaset yapmasın demektir Sayın Başkanım. Eğer gerçekten güçlüyseniz eğer Türkiye’yi gerçekten yönetebilecek kapasiteniz varsa karşınıza kim çıkarsa çıksın alırsınız televizyonda karşınıza yada medyada karşısına dersin ki benim fikrim senin fikrinden üstün, ben Türkiye’yi senden daha iyi yönetebilecek durumdayım siz ne derseniz deyin benim fikrim bu, topluma arz edersiniz düşüncenizi. Kim Türkiye’de darbeyle yönetimi ele almak ister? Bakın Türkiye’nin makro ekonomik göstergelerine Sayın Başkanım 2001 yılında 2002 yılında birçok partinin genel başkanı iktidara gelmemek için çaba harcadı Türkiye’de hala da öyle bir çabanın içerisindeler. Böyle bir ekonomik tablonun altına kim girer? Birazcık siyasi aklı olan birisi böyle bir ülkede başbakanlık yapmak istemez Cumhurbaşkanı olmak istemez çok ağır bir makro ekonomik tablo var Türkiye’de. İşsizlik yüzde 15’lerde reel işsizlik giydirilmiş olarak yüzde 30’larda yüzde 35’lerde bir işsizlik oranı ile karşı karşıyasınız böyle bir toplumsal tepkinin karşısında durabilecek kaç tane siyasi var Türkiye’de? Kim Başbakan olmak ister, aklı olan kim Türkiye’de gelip ben başbakan olayım der. Sayın Başkanım başka bir yerinde de MOSSAD’ın başkanına telefon etmişim. Bu dinleme diye size arz edilen iddianameye konulan şeyde bir sürü kes, yapıştır var. Biz ekonomik istihbarat ile uğraşıyoruz. MOSSAD’ın başkanının telefon MOSSAD’ın başkanı benim arkadaşım değil ama Türkiye’nin Gazze’de, Refah’ta gerçekleştirdiği bir proje var. Bu dün burda birtakım konuşmalar oldu. Eğer birilerini Türkiye’de devlet faka bastıracaksa komplo kuracaksa yada devletin içerisindeki bazı birimler komplo kuracaksa çok güzel tezgah kuruyorlar Sayın Başkanım. Bize gelip dediler ki o Refah’taki Türkiye ile birlikte yürütülen projenin güvenliğini alın, bu resmi bir teklif. Sözel olarak geldi dedik biz güvenlik işiyle

4

Page 5: Tmuzaffertekin.com.tr/wp-content/uploads/2011/06/148... · Web viewSanık İsmail Yıldız söz istedi verildi:” Sayın Başkanım, o son çıkan iddianameyi inceledim, inceleme

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 21.05.2010 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:148 Sayfa:5

uğraşmıyoruz kurum bir şirket alın dediler, biz uğraşmıyoruz dedik. Daha sonra bir İsrailli firma ekonomik istihbarat kuruluşuyuz biz bir yandan onu yapıyoruz. Biz ekonomik istihbarat alanında Türkiye’de faaliyet göstermek istiyoruz dedim. Tanımıyoruz adamları adamlar diyor ki, biz MOSSAD’ta elamanız. Emekli olduk MOSSAD’tan falan şimdi böyle bir iş yapıyoruz. E ben size daha önce arz ettim ben 87 yılından beri devletin en üst düzeyindeki kişilere danışmanlık hizmeti veren birisiyim. Telefonu kaldırdığım zaman Dünya’da ulaşamayacağım adam yok dedim MOSSAD’ın başkanını tanıyan bir arkadaşım var, açar sorarım böyle böyle bir şey var mı? Yani oradan bu Sayın Başkanım MOSSAD’ın başkanını telefon ben MOSSAD’ın başkanını tanımıyorum ki. Ama istersem ulaşabilirim SESAR’ın böyle bir imkanı var bir Thing Tang’iz biz ve Dünya ölçeğinde tanınan bir Thing Tang’iz ve devleti 87 yılından beri danışmanlık hizmeti veren bir şahısım ben. Bir yerden mantar gibi bitmedim ki. Sayın Başkanım, şuradaki kes yapıştırlara aklım ermiyor. Şurda 28 harfi telaffuz edin şuradaki bilgisayarları kullanarak sizi Dünya’da istediğiniz her insanla görüşmüş hale getirebiliriz şuradaki bilgisayar teknolojisiyle 28 harfi telaffuz edin. Şuradaki dinleme kayıtları bir kısmı DYP’de verdiğimiz brifinglerden alınmış. Bir kısmı SESAR’daki yaptığımız mutfak toplantılarından alınmış ve çok ustaca birleştirilmiş bir konuşma bütünlüğü haline getirilmiş Sayın Başkanım ve SESAR’da ki yaptığımız toplantılar şirket içi toplantılar bunlar bizim ticari sırlarımız Sayın Başkanım. DYP ile yaptığımız görüşmeler bizim ticari sırlarımız biz danışmanlık hizmeti veriyoruz. Ağar Cumhurbaşkanı olacak Dalan Başbakan bu teklif DYP’nin içerisinde tartışıldı. Denildi ki önümüzdeki dönem Türkiye’de siyaset nasıl gelişir? Eğer Türkiye’de belirli kişiler DYP’de siyaset yaparsa ne olur? Dalan’ı DYP’ye genel Başkan yaparsak Ağar Cumhurbaşkanlığı bu tür şeyleri partiler yaparlar. Bu siyasi faaliyettir bir siyasi senaryo çalışması partiler bunu da mı yapmayacaklar? Bunu sadece AKP mi yapacak Türkiye’de? Sayın Başkanım, Levent paşa istihbarat daire başkanı bir tuğgeneral. İstihbarat daire başkanı ile Dalan’ın görüşmesinin ne tür bir sakıncası olabilir? Ya da bir takım siyasilerin görüşmesi ne tür bir sakıncaya sahip olabilir? Milli Güvenlik Kurulunun gündemi nasıl oluşuyor Sayın Başkanım? Milli Güvenlik Kurulunun gündemi devletin sivil ve askeri bürokrasisinin çalışması sonucu oluşur. Birçok insan gider orda sivil dinleyebilir istihbarat daire başkanı bu adam seyyar satıcı değil. Kendisine birçok insan gelip birçok şeyi söyleyebilir. Dalan gibi bir adam devletin mekanizmasını çok iyi bilen bir adam ihtilal görüşmesini gidip jandarma istihbarat daire başkanı ile mi yapar Sayın Başkanım, böyle bir saçmalık olabilir mi? İstihbarat daire başkanı gidecek jandarma kurmay başkanına, jandarma kurmay başkanı gidecek jandarma genel komutanına o gidecek genel bu görüşmelerin hepsinde o dönemin Genelkurmay Başkanının haberi yok mu? Bir genelge yayınlayıp sivillerle görüşmeyin demiyor mu? Bakın 1. iddianameye Hilmi Özkök’ün Danıştay saldırısı esnasındaki verdiği beyanatlara bakın Sayın Başkanım, 313 kapsamındaki en ağır suçu o dönem Hilmi Özkök işledi. Eğer onlar halkı isyana tahrik değilse benim hangi yazım, hangi konuşmam halkı siyasi hükümete karşı silahlı isyana teşvik oluyor? Sayın Başkanım, Türkiye çok zor bir coğrafyadır çok zor bir süreçten geçiyoruz ve bu süreçte Türkiye’deki beyinler iğdiş edilmek isteniyor. İnsanlar tepki koymasın ve Türkiye bu süreci çaresiz bir şekilde kabullenilsin istiyor. Ben çok güçlü bir siyasiysem benim çok sihirli güçlerim varsa sihirli iletişim kabiliyetlerim varsa ve ben Türkiye’de iktidarsam ve benim gerçekten Türkiye’yi yönetme kabiliyetim varsa benim karşıma kim çıkarsa çıksın televizyonda, medyada, siyasette ben onu alt ederim bunu söyleyebilmeniz lazım. Bunu söyleyemiyoruz da söyleyemiyorsanız ve birilerini çeşitli alaverelerle, dalaverelerle ve atfı cürümlerle cezaevine atıyorsanız bunu demokrasi diyemezsiniz, yarın aynı şeyler sizin de başınıza gelebilir. Sayın Başkan, Türkiye’deki olan hadise budur ben bunu burda defalarca izah ettim. Ama konuşmaları içinden bir takım cımbızlamalar yapıp Atatürkçü düşünce derneğinden çıkıyor Dalan’la ilgili bir takım ifadeler. Atatürkçü düşünce derneğinin bilgisayarından nasıl çıktığını ben bilmiyorum. Bu konuşmaların şeyini biliyorum yalnız SESAR’da ki DYP’deki bir takım sohbetlerin alınıp Levent Ersöz ile karşılıklı konuşma haline getirilmesi ilginç. Bir rapordan bahsediliyor ben size tanıtım

5

Page 6: Tmuzaffertekin.com.tr/wp-content/uploads/2011/06/148... · Web viewSanık İsmail Yıldız söz istedi verildi:” Sayın Başkanım, o son çıkan iddianameyi inceledim, inceleme

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 21.05.2010 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:148 Sayfa:6

broşüründe verdim Sayın Başkanım. Orda ne diyoruz biz bültenler yayınlıyoruz raporlar yayınlıyoruz sanıyorum Levent Ersöz’ün istediği genel seçim anketleri yapıyoruz yani Türkiye’deki siyasi durumu değerlendiren anketlerde yapıyoruz biz. Onunla ilgili bir rapor istedi Levent Ersöz, son durum ne? E bunu bilmek zorunda devlet, devletin bütün birimleri bunları topluyor. Resmi yada gayri resmi olarak topluyor Sayın Başkanım bu devlet istihbarat çalışması yapmasın mı? Bu devletin topladığı tüm bilgiler AKP’nin aleyhine mi kullanılacak nasıl böyle bir düşünce olabilir? Ben bu devletin en üst düzeyine danışmanlık yaptım, hiç böyle bir siyasi paranoya ile karşılaşmadım Sayın Başkanım. Ne Demirel’de gördüm böyle bir siyasi paranoya ne Özal’da ne Ecevit’te gördüm ne de diğer siyasi liderlerde gördüm. Sayın Başkanım, akıl alır gibi değil eğer şu iddianame kabul edilip burda yargılamaya mevzu yapılacaksa şunu diyecek Avrupa ülkeleri yarın Dünya’daki tüm demokrasi ile yönetilen ülkeler şunu diyecek. Siz demokrasiyi yargılıyorsunuz. Siz insanların hak ve özgürlüklerini yargılıyorsunuz diyecekler. Sayın Başkanım, ben burda size ne dedim? Hükümeti yıkmak için ihtilal yapmaya gerek yok dedim. Bir ana haber bültenindeki 3 dakikalık faaliyet yeter dedim Sayın Başkanım. Biz cezaevindeyken 28 saniyeye düşmüş. Baykal’la ilgili bir kaset yayınlandı nedir bilmiyoruz tam, Sayın Baykal’la ilgili kaset bir istifaya sebep oldu. 28 saniyelik bir kaset yayınlanmış internette 28 saniye bir genel başkanın istifasına yetti. Önümüzdeki dönem belki 20 saniye hükümetin istifasına yetebilir Sayın Başkanım. İhtilale gerek yok darbeye gerek yok ihtilal ve darbe yapacak adamlar bunları çok iyi bilirler. Yani Mesut Yılmaz’ın döneminde bir kaset yayınlandı Korkmaz Yiğit’in kaseti Türkiye’de siyasi denklem değişti. Hangi çağda yaşıyoruz Sayın Başkanım? Teknolojinin geliştirdiği bunca imkan varken kim Türkiye’de kalkıp ben darbe yapayım, ben ihtilal yapayım diyebilir? AKP’ye yönelik tüm muhalefet düşüncelerini muhalefet hareketlerini siyasi girişimleri bir darbe teşebbüsü olarak nasıl algılayabiliriz biz? Fethullah hocayı şey Sayın Başkanım bakın, ben bu devletin tüm gizli toplantılarında bulundum. Bu devlet isterse Fethullah hocayı 3 dakika bitirir ve bunun için plana gerek yok. Devletin anayasal imkanları, yasal imkanları buna elverir. Tarikatların ve cemaatlerin yasaklanmaması ile ilgili en büyük çalışmaları ben yaptım Türkiye’de dedim ki bunlar bizim Türkiye’mizin gerçeği. Ama siz kalkıp işi mecrasından saptırırsanız ve Türkiye’de rejimi tehdit eder hale gelirseniz devlet kendisini korur. Yapılan belki budur ben bunu bilmiyorum ama bir plan hazırlanmaya gerek yok gönderirsiniz 3 tane müfettiş Fethullah hocanın bütün okullarını 3 dakikada kapatır Sayın Başkanım. Yani bunun için plana, projeye gerek yok devleti yönetenler bunları bilir. Başka bir şey Sayın Başkanım, Milli Güvenlik Kurulunda bir toplantı yapılıyor. O toplantıda Dalan’ın Koç’un bayileri ile birlikte bir siyasi hareketi hani darbe birincisi. İkincisi, Allah aşkına ya Türkiye’desiniz Anayasayı okumuyorsunuz mu? Siz Milli Güvenlik Kurulunda toplantılara katılmıyor musunuz? Milli Güvenlik Kurulunda şöyle bir toplantı mı yapıyorsunuz hükümetle birlikte? Ben Milli Güvenlik Kurulu toplantısındayım Tayyip beyde orda. Oradakiler diyor ki ya Dalan’a bir siyasi şey verelim önümüzdeki dönemde Koç’un bayileri ile birlikte Dalan gitsin orda bir siyasi faaliyet yapsın Milli Güvenlik Kurulunda böyle bir şey görüşülebilir mi Sayın Başkanım? Milli Güvenlik Kurulu böyle bir çalışma yapabilir mi Allah aşkına Anayasayı okuyun. SESAR bunu niye yazdı? Sayın Başkanım ben diplomasi ile iç içeyim. Türkiye’ye gelen yabancı diplomatlarla ilgili ve Türkiye’de iktidara yeni gelmiş tüm yapılarla ilgili test yayınları yapar Thing Tangler. Bu tür yayınları yaptığınızda o yazıları yazdığında yabancıların Türkiye’deki şeyi belli olur temasları. Bize gelirler Anayasanızı bilmiyorsa idare sisteminizi bilmiyorsa bilmeyenleri tespit edersiniz buna yarar. Bize gelen bir sürü diplomat var o yazıyı okuyup ta gelip size bu soruyu soruyorsa şunu dersiniz bu adam Türkiye ile ilgili hiçbir şey bilmiyor. Milli Güvenlik Kurulunda Dalan’a bir siyasi faaliyetin izninin verilmesi görüşülebilir mi? Böyle bir şey yasal olarak da mümkün değil Gayri yasal olarak da mümkün değil Sayın Başkanım. Yani eğer birileri mazoşistse ben Sadist olmayacağım Sayın Başkanım. Yani eğer birileri arkadaş bizi gel burda hukuk öğret bizi burda siyaset öğret bizi burda uluslar arası ilişkiler öğret, biz bunları bilmiyoruz kafamızı şişir diyorsa Mazoşist bir şekilde

6

Page 7: Tmuzaffertekin.com.tr/wp-content/uploads/2011/06/148... · Web viewSanık İsmail Yıldız söz istedi verildi:” Sayın Başkanım, o son çıkan iddianameyi inceledim, inceleme

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 21.05.2010 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:148 Sayfa:7

ben bir Sadist olarak bunu yapmayacağım Sayın Başkanım Allah aşkına yasaları okuyalım. Devleti yönetiyorsunuz hükümette siz varsınız sizin olduğunuz bir hükümette nasıl Milli Güvenlik Kurulunda böyle bir çalışma yapılabilir ve bu bir atfı cürüm olarak iddianameye nasıl yerleştirebilir Sayın Başkanım? Bu dönemde bunlar konuştuğumuza dair Bülent Gedikli ile sohbetler var. Bütün siyasi partilerde bu tür sohbetler, senaryolar en uç noktalarına kadar tartışılır. Ankara’daki siyasi dedikoduları burda yargılamayın diye ben size mahkemenin başında söyledim Sayın Başkanım. Ankara’yı biliyorsunuz burda bir ifade kullandınız o zaman dedim ki Sayın Başkanım sevindim. Ankara’daki siyasi dedikodular en uçuk dedikodular burda şey. Dün Sayın Özese birçok soru sordu, ben kendi adıma sevindim Sayın Haşıloğlu’da bir sürü, sevindim. Eğer o soruları alırsanız önümüzdeki dönem sokakta dolaşan adam bırakamazsınız. Birisine yardım etmek yardım almak Allah aşkına cemaatler ve tarikatlar Türkiye’de halkın bağışları ile ayakta duruyor. Şuanda binlerce öğrenci cemaat evlerinde halkın bağışları ile öğrenimine devam ediyor. Bunları mı kaldıralım ortadan, böyle bir şey olabilir mi? O cemaat evlerinde şu anda bir sürü devlet kuruluyor Atatürk yerin dibine batırılıyor, gidip onları oralardan toplayan oldu mu hiç Sayın Başkanım? Ha bunlar sohbettir bunları yaparsınız bugün böyle dersiniz 10 yıl sonra görüşünüz değişir 12 Eylül’den önce sağ, sol çatışmasını yaşadık şimdi kardeş oldular bir çoğu. Aynı partide faaliyet gösteriyorlar. Yani toplumların değişen durumları olur, bunu alıp gelip böyle bir siyasi yargılamayı nasıl mevzu edebiliriz? Ben gerçekten üzülüyorum Sayın Haşıloğlu yarın üniversitede yarın öğretim görevlisi hukukçu olacak e demeyecekler mi Sayın Haşıloğlu bunun altına nasıl imza attınız? Ya ben şeyini tartışmam fikrini tartışmam ama hukuki olarak yaptığı işlemi düşünebilirim Sayın Başkanım. Allah aşkına şurda okudukça şaşırıyorum Yeditepe ben Yeditepe üniversitesinde çok bulundum gittim geldim birlikte çalışıyoruz. Hem ticari bir faaliyetimden bahsediliyor 6 bin civarında öğrencinin getirilmesi ile ilgili bir çalışma yapıyoruz yurtdışından. Sonra da ben Dalan’a mektup yazmışım benim ekonomik durumum iyi değil bana yardım edin diye ben o mektubu yazıp yazmadığımı bilmiyorum ama o tarihte bir mektup gönderdiğimi biliyorum. Öyle mektubun içinde bu cümleler varsa ben hiç itiraz etmiyorum benim çevremde kimse yok Sayın Başkanım. Eğer bu bir ekonomik bir suç oluyorsa ben şimdi sizi de hemen patronum yapayım. Benim eşime kimse bakmıyor benim dışardan aldığım bir maaş yok Sayın Başkanım toplayın maaşlarınızdan beşer yüz bin lira ben Ankara’da oturuyorum eşim. 20 saat dikiş dikiyor her gün ve o dikişle evinin masrafını karşılıyor kirasını karşılıyor verin beşer yüz bir lira ben burda yatayım Sayın Başkanım. Şimdi birisinden yardım istemek örgüt suçu mu oldu? Benim 84 yılından beri tanıdığım ve baba oğlu ilişkisi içerinde olduğum bir kişiden benim yardım istemem suç mu Sayın Başkanım? Bu insanlar taş mı yiyecek, toprak mı yiyecek? Ben eşime kim hangi kimin kapısına göndereyim? Ben burdan bunu düşünmek zorundayım. Hiç düşündünüz mü bu insanların aileleri dışarıda nasıl yaşıyor diye? Sayın Başkanım, ben burda bir şey söyledim eğer AKP bizler burda öldürerek iktidarını devam ettirebileceğini ve ölümsüzlüğü kazanabileceğini düşünüyorsa bu mümkün değil, gerçekten mümkün değil ve her iktidar her gün gider. Allah aşkına şunları yapmayın Sayın üyeler, Sayın heyet ya ben şuradaki şeyi okuyunca gerçek bir siyasi faaliyet SESAR’ın yaptığı tümüyle bir siyasi faaliyet Sayın üye. Ben bir stratejistim. Bir analistim sizler hukuk analistisiniz Allah aşkına yapmayın. Yani şurda nasıl bir suç bulabiliyorsunuz o 1. iddianameye okuyun Sayın heyet o 1. iddianamede yazılan bir şey var yazı var altına hepiniz imza atarsınız. İnceleyin Osmanlı tarihini, Osmanlı tarihindeki tarikatlarla yönetim arasındaki çatışmaları bir bakın ben burda bunları gündeme getirmiyorum. Her zaman oldu bunlar bizim ülkemizin gerçekleri. Bu ülkede hiçbir kimse TSK’nın siyasetini, stratejisini biliyor musunuz? Türkiye’nin savunması din üzerine kurulu nasıl dinine cephe alabilir bir devlet? Bir ordu nasıl dinine cephe alabilir, bakın? Bu ülkede devlet isteseydi bir tane tarikat ve cemaat ayakta kalabilir miydi? Mümkün müydü böyle bir şey? Biz yazılar hep gözümüzle okuduk aklımızla okumadık ve düşünmedik. Hala da aynısını yapıyoruz. Allah aşkına yani şuradaki şeyi okudukça gerçekten dehşete kapılıyorum. Ya böyle bir şey nasıl

7

Page 8: Tmuzaffertekin.com.tr/wp-content/uploads/2011/06/148... · Web viewSanık İsmail Yıldız söz istedi verildi:” Sayın Başkanım, o son çıkan iddianameyi inceledim, inceleme

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 21.05.2010 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:148 Sayfa:8

mümkün? Bu MGK’nın yapısı bilinirken, MGK’nın toplanma şekli belliyken, MGK’da yapıldığı iddia edilen bir toplantı burda öyle bir yazı var, hiç savcılar çağırıp sormadılar bana bununla ilgili bunu nasıl yazdın, niye yazdın diye ben Thing Tang’te stratejistim ben devletle iç içeyim Sayın Başkanım. Ofiste emniyet istihbaratın personeli var emniyet istihbarat sürekli gelip gidiyor ofise MİT sürekli benim yanımda, beni yanıma gelmeyen bir askeri istihbarat var. Askeri istihbaratla hiçbir temasımız yok çünkü tüm Thing Tanglerle istihbaratlar iç içedir. Gelirler giderler organik bir faaliyetleri olmasa bile birlikte çalışmasalar bile oturur bir çay içer genel havayı sorumaya çalışır bunu yaparlar tüm istihbarat teşkilatları yapar. Ortak bir faaliyetimiz olmaz hiçbir zaman. Thing Tangler ortak çalışmazlar ama bu ülkenin genel siyasetini bilerler ve o çerçevede faaliyet gösterirler. Yani birileri şimdi hükümete muhalefet etti yada hükümetin bir takım yanlışları işaret etti diye darbe mi yapacak? Sayın üye mümkün mü böyle bir şey, Sayın heyet mümkün mü? Ben hükümet olsam şunu yaparım ben bunun danışmanlığını verdim Sayın Başkanım. En keskin muhalefet şerhlerinde dedik ya burda bir hata mı yapıyorsunuz bunu bir bakalım yapılan hata olası hataları aldım gittim koydum. Bir eleştiriden en sert eleştiriden daha güzel bir şey olamaz bir hükümet için. Çok akıllıysanız, alır kullanırsınız o eleştirileri hatalarınız mı var, kusurlarınız mı var bakarsınız. Sayın Başkanım başka ilginç bir şey bakın şurda bir dergi var muhtemelen önümüzdeki dönem Türkiye’deki tüm şirket çalışanlarını ve tüm şirketleri burada yargılayacaklar. BP’nin çıkardığı bir dergi BTC operasyonları takımının fevkalade bazı cümleleri okuyorum geçiyor BP falan diyor operasyon başkan yardımcısı, bir şirketten bahsediyoruz BP denilen bir şirket British Petrol. Ayrıca boru hattının Türkiye’de operatörü. Başka bir cümle, 52 proje ve çalışmadan 8 ödül. 52 proje ve çalışma, operasyonel mükemmellikte başka bir şey BP Türkiye çalışanlarına BP’nin operasyonları ile Türk ve Avrupa pazarları, şimdi Sayın Başkanım BP Türkiye’de operasyon mu yapıyor? Allah aşkına işletme birimi ile hiç mi ilgimiz yok? İşletmede kavramlar askerileşti Sayın Başkanım. Umut bir yöntem olamaz diye bir kitap, Amerikan silahlı kuvvetleri, Amerikan şirketlerine Amerikan silahlı kuvvetlerinin modelini verdi eğitti onları. Silahlı kuvvetleri, bir takım yöntemlerini Amerikan şirketleri kullanmaya başladı ve ekonomik kavramların hepsi askeri ve siyasi kavramlar haline geldi. Askeri kavramlar, ekonomik ve siyasi kavramlar haline geldi böyle bir geçişme oldu. Şimdi alıyorsunuz Sayın Başkanım, oradaki operasyon organize olmak gibi kavramları ekonomik kavramları bir suç unsuru bir örgüt kavramı haline dönüştürüyorsunuz. Türkiye’de üniversitelerde ders okutuluyor organizasyonlarda davranış örgütte davranış diye bunlar bizim örgütler mi oluyor Sayın Başkanım?”

Mahkeme Başkanı :”Toparlar mısınız?”Sanık İsmail:”Toparlıyorum Sayın Başkanım. Sayın Başkanım, şuradaki diğer

iddianamelerde de var. Diğer iddianamelerde de var, ben siyasi partilerin tüm genel başkanları ile yakınım Sayın Başkanım. Dostane ilişkilerim var hiçbirisi dinlemeye ihtiyacım yok. Brifing verdiğim zaman seslerini almak isteseydim alırdım. Kaldı ki şu anda salonu nasıl 15 tane şey dinleyebiliyorsa istihbarat teşkilatı o tür yapıları 50 tane istihbarat teşkilatı takip eder? Kimsenin sesinin alınmasına ihtiyaç yok. Devletin normal işleyişinin içerisinde yapmış olduğu faaliyetleri Sayın Başkanım şöyle bir şey olabilir mi? Devlete sızıyor diyeceksiniz birileri devletin Milli Güvenlik Kurulu başkanını hapiste yatıracaksınız. Örgüt mensubu olacak. Yani siz devleti örgütün elinden kurtarmış oluyorsunuz dün Milli Güvenlik Kurulu başkanıydı bu gün cezaevinde. Yani dün devlet bu örgütün elindeydi dün cezalandırmadık bugün mü cezalandırıyorsunuz? Sayın Başkanım, ben Kenan Evren’i çok dinledim bir darbecinin ve darbenin nasıl yapılacağını çok yekinen gördüm. Şu şeyi de inceledikten sonra en son çıkan iddianameyi siyasi faaliyetlerim ve demokrasinin Türkiye’de yargılanmakta olduğunu gördüm Sayın Başkanım. Ben tümüyle siyasi ve mesleki faaliyet yaptım Sayın Başkanım. Ekonomik istihbarat yapıyoruz ve bu çapta makro ekonomik istihbarat yapıyoruz şahıslar yada kişiler bizi ilgilendirmez biz devletlerin makro ekonomik verileri ile ilgileniyoruz. Sayın Başkanım yaptığım mesleki ve siyasi faaliyettir. Bir

8

Page 9: Tmuzaffertekin.com.tr/wp-content/uploads/2011/06/148... · Web viewSanık İsmail Yıldız söz istedi verildi:” Sayın Başkanım, o son çıkan iddianameyi inceledim, inceleme

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 21.05.2010 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:148 Sayfa:9

Thing Tang faaliyetidir. Bir araştırma merkezinin yapması gereken faaliyetlerdir. Ben bu kapsamda daha önce sizin belirttiğiniz gerekçelerle burada avukatımda belirtti. Elde edilen tüm deliller gayri yasaldır bunların da göz önüne alınarak tahliyemi talep ediyorum Sayın Başkanım.”

Sanık Muzaffer Şenocak söz istedi verildi:” Sayın Başkanım benim anlatacak fazla bir şeyim yok ama ben sadece tahliyemi istiyorum.”

Sanık Hikmet Çiçek söz istedi verildi:” Sayın Başkan, 12 Haziran’da 3. yılı dolmuş olacak eğer Ümraniye olayını bir başlangıç kabul edersek şu 3 yıl içinde yaşadığımız başta Ergenekon olmak üzere yaşadığımız tertiplerde, operasyonlarda, hep aynı yöntemi görüyoruz. Gizli denilen yalancı tanıklar, krokiler, şemalar, ses yada görüntü kayıtları ve ismi, imzası olmayan kimliği meçhul çoğunluğu Emniyet Genel Müdürlüğüne İstanbul’a yapılan isimsiz ihbarlar ve bunlar sonucunda açılan başta Ergenekon olmak üzere sayısız davalar. Kafes, Balyoz, irticaya karşı eylem planı vesaire. Efendim bunlardan birisi beni doğrudan ilgilendiren adına İşçi partisi karargâh evleri denilen tertip. Bizim dava dosyasında da olduğu gibi şu gördüğünüz şema MİT tarafından yapılmış kendisine gelen bir ihbar üzerine 41 isim var ve İşçi partisinin hava kuvvetleri komutanlığında gizli bir örgütlenme yaptığı iddiası. 30 Mart 2007’de bundan 3 yıl önce Milli İstihbarat Teşkilatı, bu şemayı ve kendisine gelen ihbarı hava kuvvetleri komutanlığına iletiyor. Önce adli soruşturma yapılıyor pardon idari soruşturma yapılıyor. Sonra da bildiğiniz, bildiğimiz adli bir soruşturma başlıyor. Sayın Başkan, hava kuvvetlerinin bütünüyle Türk Silahlı Kuvvetlerinin kendi içinde bir siyasi partinin hele İşçi partisi gibi devrimci bir siyasi partinin sosyalist bir siyasi partinin örgütlenmesine izin vereceği ya da aradan 3 yıl geçmesine rağmen bunu ortaya çıkaramayacağın ne akıl ne mantık ne hukuk hiçbir şey kabul etmez. Yani silahlı kuvvetler için kendi içinde bir örgütlenmeyi ortaya çıkarmak bir namus meselesidir. Hava kuvvetleri komutanlığı adli müşavirliği 3 yıldır bu konuyu araştırdı. Ama onların vardığı sonuca ne yazık ki heyetiniz henüz varamadı ve onların bir onur meselesi namus meselesi yapıp sonuçlandırdığı bu meselede hala heyetinizde görülen davada bu davada ben 2. Ergenekon davasında da bu şemada ismi geçen Albay Cengiz Köylü biz hala tutukluyuz. Sayın Başkan, bu adli soruşturma hakim Albay Zeki Üçok’un yürüttüğü soruşturma 1 buçuk yıl sürdü ve bu şemada adı geçen 41 kişinin de ben dahil hepimizin ifadesi alındı. Sayın Üçok’un mahkemenize sunduğu tahliye talebinde ifade ettiği gibi soruşturma son aşamasındayken ve bunun bir tertip uydurma bir tertip olduğunu uydurma olduğunu hukuki delillerle karar vereceği aşamada Sayın Zeki Üçok tutuklandı. Yani bir Cumhuriyetin yargıcı, savcısı bir tertibi ortaya çıkardığı için, bu kararını tam açıklayacağı zamanda gene bence uydurma bir iddia ile terör örgütüne yardım iddiasıyla tutuklandı ve aylarca bu suçtan dolayı tutuklu kaldı. Mahkemenize gelen ve bizim dosyamızda bulunan karargâh evlerine ilişkin MİT yazısı malumunuzdur. MİT, bu yazısında bu şemanın ve bu iddianın bir iddia olmaktan öteye geçemeyeceğini, bir mahkemede delil olarak kullanılamayacağını, bunun sadece bir ikaz istihbaratı olduğunu açıklamasına rağmen, bu iddia neredeyse kanıtlanmış bir delil gibi 2 buçuk yıla yakın bir zamandır tepemizde sallanmaya devam ediyor. Sayın Albay hakim Zeki Üçok’un, gene soruşturma dosyasında bulunan Zekeriya savcı Zekeriya Öz’ün sorduğu soruları ben Aydınlık dergisinde okuyunca dehşet vericiydi. Bu soruşturmanın bizlerin aklanmayla sonuçlanacağı bir aşamaya gelmesine Zekeriya Öz tahammül edememiş ve bu Aydınlık dergisini size sunacağım sorulardan anlaşılıyordu. Sayın Üçok, mahkemenizce bu suçtan dolayı tahliye edildi. Benim 3 talebim var efendim. 1, önceki gün yazılı olarak size sundum, hava kuvvetleri askeri savcılığında bulunan karargâh evleri dosyasının mahkemenize iletilmesi. 2, benim savunmamı doğrudan ilgilendirdiği için Sayın Zeki Üçok’un tahliye sırasında ve daha önce verdiği mahkemenize verdiği dilekçelerin dava dosyasına getirtilmesi ve eklenmesi. Üçüncüsü de, bu tertibe heyetinizin daha fazla alet olmaması ve tahliyemin kabulünü arz ediyorum. Sağ olun.”

Sanık Mehmet Fikri Karadağ söz istedi verildi:”Sayın Başkanım, izin verirseniz birkaç açıklamam olacak. Hep aynısını söylüyorum ömrümde adını bile duymadığım bir örgütü kurmak

9

Page 10: Tmuzaffertekin.com.tr/wp-content/uploads/2011/06/148... · Web viewSanık İsmail Yıldız söz istedi verildi:” Sayın Başkanım, o son çıkan iddianameyi inceledim, inceleme

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 21.05.2010 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:148 Sayfa:10

ve yönetmek iddia ve iftirasıyla nihayet 28 aya ulaştık. Yine her zaman arz ettiğim gibi benim 28 saniyem benim burda kalmama sebep olanlar bütün sülalesinin yedi bin sülalesinin kıyamete kadar yaşayacağı ömürden daha kıymetli. Sevgili Başkanım, geçen dediğim bir ay önceki burada son duruşmada çok muhterem savcılarımız benim hiç söylemediğim bir konuda doğru olmayan bir ifade ile birisine bir soru sorarken hakkıma kendi hakkımdaki bir iftiradan dolayı bir feveran şeklinde bir itirazda bulunmuştum ondan dolayı canları sıkılmış. 121. duruşmada Erhan Timuroğlu konuşurken birisi bir şey söylemiş Sayın savcılarım kayıtlarda yok ama biz duyduk diyorlar. Halbuki o zaman ben bu salonda bile yoktum. Söyleyen arkadaşımı diğer arkadaşların gelip şahitliğiyle öğrenmiş oldum. Kendilerine de söyledim kim olduğunu söylemiyorum. Böyle bir şey hiç söylemedim. Ben Yüce savcılık makamına hakaret etmek filan aklımdan geçmez. Öfkeyle söylenmiş bir şeydir. Onların biz duyduk filan demeleri de doğru değildir. Ben öyle bir şey söylemedim. Eğer bu huzurda bunu ifade ederlerse kendilerinden şikâyetçi olmayacağım. Sevgili başkanım, daha önce dilekçe vermiştim. 25 ay sonra bilgisayarımızı iade etmişler şey adalet emniyet emanetinden, emanet bilgisayarı iade etmiş fakat hard diskini almış. Hard disksiz bir şey ne yapar hurda gibi bir şeydir. Bilgisayardan ben götürmedim ki onlar götürdü. İmajını almadan yıllarca orda kalmış zaten toz toprak çürümüş gibi bir de hard diskini alıp hurda şeklinde geri veriyorlar. O hard diskin takılarak imajı alınırsa zaten 25 aydır ne kaydettiklerini bilmiyorum hiçbirisini de zaten kabul etmiyorum. Ne telefonlarda ne bilgisayarda kaydedildiklerin ilave olarak ne girdiklerini hiçbir şeyini bilmiyoruz. Hard diski alıp hurda olarak bilgisayarı iade ediyorlar. Sanki işgal ordusu gelmiş de işlerine yarayanı alıyor geriye kalanı hurda olarak işgal ettiği ülkedeki vatandaşa iade ediyor. Kınıyorum bu durumu. Lütfen hard diskin imajını alırlar adam gibi geri verirler. Bizden sonraki bütün sanıkların veyahut da gözaltına alınanların hiçbirisinin evinden bilgisayarını bile almadılar, telefonunu bile almadılar imajını alıp gittiler. O kanunsuzluğu zamanında yaptılar mahkemenizin ikazıyla, şimdi adam gibi iş yapmaya başlıyorlar daha doğrusu kanuna uygun olarak. Hard diskimin derhal iade edilerek imajının alınıp bilgisayarıma monte edilmesini talep ediyorum Sevgili Başkanım. Sayın başkanım, daha önceki huzurda verdiğim ifadede Türk Ortodoks kilisesine beni Sayın Muzaffer Tekin’in götürüp tanıştırdığını söylemiştim. O da dedi ki ben öyle bir şey yapmadım doğru. Hanefi Altaş geçen buraya geldiği zaman ben kendisiyle konuşup hatırladım. Hanefi Altaş ile beraberdik o gün, biz dedi ki ben bugün Selçuk Erenerol’un cenazesine gidiyorum sende gelir misin? Olur dedim bende gidelim. İlk gidişimiz odur yani kiliseye gidişimiz. Onu da bu arada düzelteyim. Avukat Hanefi Altaş’ı da, Avukat Hüseyin Özbek vasıtasıyla tanışmıştım, tanıştırmıştı o beni. O dergiden dolayı yeni hayat diye bir dergi çıkarıyorlardı. Sayın başkanım, 29 Ocak, 26 Şubat, 26 Mart, 21 Nisan 2010 tarihli dilekçelerimdeki taleplerimi aynen tekrar ediyorum. iftira üretim merkezinin üyeleri olduğu kesin olan ve 131. oturumda Sayın Selim Akkurt’un itiraflarından anlaşılan İstanbul emniyet müdürü Celalettin Cerrah, başsavcı yardımcısı Turan Çolakkadı, Cumhuriyet savcısı Zekeriya Öz, emniyet müdürlüğünde görevli müdür Ali Fuat Yılmazel, Mutlu Ekizoğlu, İsmail Çeliker bunların hepsi ya buraya sanık olarak getirilmesini yada en azından tanık olarak şurada dinlenilmesini istiyorum. Bunlar Fikri Karadağ ve kuvai milliye 1919’un peşine niçin düşmüşler. Bu iftiraları niye üretmişler. MİT’çi Mustafa’nın diyor ben resmini gördüm diyor Sayın Selim Akkurt, kel kafalı bir adammış kimse. Resmini verecekti vermeden gitti diyor. Muhammed Yüce’yi böyle bir şey ortaya çıktığı gün hemen tahliye edildi. Ondan sonra şimdi hemen bu talepte ben bulunduktan sonra da, bu sefer de Selim Akkurt hemen tahliye edildi. Halbuki Selim Akkurt’un haklı gerekçelerle daha önce tahliye edilme talepleri vardı. Ergenekoncu olarak o delikanlı da maalesef hiç işlemediği suçlardan kendi deyişine göre müebbet hapislere mahkum oldu sırf Ergenekon sanığı diye önyargı davranıldığı için önyargılı davranış. Sanki Sevgili Başkanım, aklıma şey geliyor ben bu talepte bulunuyorum bu insanlara soru bile sorulmuyor. Daha önce de Sayın Recep Tayyip Erdoğan’a söylemiştim onunla ilgili rapor tutan poliste de söylemiştim. Allah rızası için ben bu kuvai milliyeyi Recep Tayyip Erdoğan’ın emriyle mi kurdum

10

Page 11: Tmuzaffertekin.com.tr/wp-content/uploads/2011/06/148... · Web viewSanık İsmail Yıldız söz istedi verildi:” Sayın Başkanım, o son çıkan iddianameyi inceledim, inceleme

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 21.05.2010 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:148 Sayfa:11

yoksa o polisler başkana başbakana iftira mı ediyorlar diye defalarca söyledim soru bile sorulmadı. Demek ki Tayyip Erdoğan’ı bu işin içine çekmek için bu polisler özel olarak 20 Ocak 2008 tarihinde tutuyorlar Sayın başkanım. Bizim gözaltına alınma emrimiz Sayın savcılıktan da 21 Ocak. Şu işe bakınız son dakikada kuvai milliye 1919 ve Mehmet Fikri Karadağ bu işin arkasına ekleniyor. Zaten iddianameden de belli değil mi? Kurucuyum iki numarayım güya bir numara kimse bilmiyorum Mustafa Alpay biliyor. İki numarayım ne buradaki savcılardan herhangi birisi hiç kimse ilk muhatap olduğum Sayın Haşıloğlu’dur. Şişli harbiye orduevinde buluşmuşsun ya diyor. Buluşmuşsun ya kim söyledi. İftira üretim merkezi söyledi. Hani delili hangi belgesi hiçbir şey yok. Ben buluşmadım diyorum o buluşmuşsun ya. Tutuklansın gitsin. Bu tutuklama kararından sonra şimdi geçen hafta buradan köyden akrabalarım gelmişti en çok sevdiğim bir amcam kalmıştı o da kalp krizinden ölmüş inşallah buna sebep olanlar daha beterleriyle muhatap olurlar inşallah. Bin beterine muhatap olsunlar. En sevdiklerini akşama varana kadar inşallah önünde görürler cesetlerini. Sevgili başkanım, bu şeytan medyasında onlara öyle diyorum ben şeytan medyasında, aleyhimde böyle olur olmaz gene bir sürü laflar ediliyor yazılar yazılıyor. OYAK güvenliğin bilmem nesine eklemişler. Yemin ediyorum ben şurada OYAK güvenliğin adını duymamışım bile OYAK güvenlik diye bir şirket var mı bilmem. Ha orda emekli subaylar çalışıp beni aramış olabilir ben aramış olabilirim hiç tanımam yani OYAK güvenlik olarak bilmiyorum. Şimdi o Danıştay davasında silinme olaylarında Fikri Karadağ’ı da eklemiş. Ya Allah’tan korkun. Azıcık şerefiniz haysiyetiniz varsa eğer ananız babanız belliyse bu işleri bırakın ya. Çok ayıptır çok günahtır. Bu kadar alçaklık olmaz. Sevgili Başkanım, 28 aydır tutukluyum 85 kişi dinlendi hala hiç kimseye bu örgütün üyesi misin diye sorulmadı bile, ne iddia makamı tarafından ne zatıâliniz tarafından ne de üyeleriniz tarafından böyle bir örgüt var mı yok mu hala iddia ediliyor. Bu insanlar 28 aydır burada tutuklu. İkinci ve üçüncüyü birleştirdiniz orda da hiç kimseye böyle bir şey sorulmuyor duyduğumuz kadarıyla. Elinizdeki şu kılıcı defalarca söyledim zaten artık kullanınız. Yoksa ki bu kılıç çok endişeliyim sizleri kesecek saygılarımla arz ederim.”

Sanık Nusret Senem söz istedi verildi:”Sayın başkanım, bu dava 20 Ekim 2008 günü başladı 19 ayı bulduk. Bizim tutukluluk süremiz de yaklaşık 26 ay oldu. Bu hatırlatmadan sonra tahliyem konusunda bazı noktalara değineceğim. 27 Temmuzda iddianame kabul edilmişti hatırlarsınız 2008. O tarihten bu tarafa hakkımızda benim ve Sayın Hikmet Çiçek’in hakkında tutuklama müzekkeresi yok. Sayın mahkeme başkanı da zaman zaman, daha doğrusu yedi sekiz aya yaklaşan bir süredir bizler hakkında tutuklama müzekkeresinin olmadığını ara kararlarda vurguluyor. Fakat tabi bir hukuki yorumdur tahmin ediyorum. iki Sayın üye bu fikre katılmıyorlar. Sayın başkanım, ben şahsımla ilgili iddianamenin deliller kısmını bir daha heyetinize hatırlatmak istiyorum. Tutukluluğumuzun hukuki hiçbir gerekçesinin olmadığını bir kez daha heyetinize hatırlatmak babından bu iddiaları gündeme getirmek istiyorum. Şimdi iddianamede, iddianamenin 1982, 1995 sayfaları arasında benim hakkımdaki iddialar sıralanıyor. Dört başlık altında toplamak mümkün bunu. Dört adet CD var işçi partisinde 21 Mart 2008 günü yapılan aramada bulunduğu iddia edilen dört adet CD ile ilgili iddialar var. Bu CD’nin içerisinde işte Ergenekonlu bir Kemalist hareket vesaire gibi belgeler Yargıtay krokisi bazı yargıçların telefon numaraları isimleri vesaire, bunlarla ilgili iddialar var. Birinci başlık budur. İkinci başlık, avukatlık büromda yapılan aramada bir dava dosyamdan alınan susurluk süreciyle ilgili susurluk da meydana çıkan Çiller özel örgütüyle ilgili Milli İstihbarat Teşkilatının 61 sayfalık bir raporu bir de daha sonra 1998 yılında hazırlanmış başbakanlık teftiş kurulu başkanı Kutlu Savaş’ın ve müfettişler heyetinin hazırlamış olduğu 101 sayfalık bir rapor Kutlu Savaş raporu diye biliniyor o da susurlukla ilgili bu rapor. Bununla ilgili bu belgelerin bulunmasından dolayı hakkımda cezalandırma talebi var. Üçüncü başlık, deliler olarak partili arkadaşlarımın Sayın genel başkanım başta olmak üzere sadece partili arkadaşlarımın telefon numaralarının bende bulunması benim telefon numaralarımın da onların telefon fihristlerinde bulunması yada cep

11

Page 12: Tmuzaffertekin.com.tr/wp-content/uploads/2011/06/148... · Web viewSanık İsmail Yıldız söz istedi verildi:” Sayın Başkanım, o son çıkan iddianameyi inceledim, inceleme

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 21.05.2010 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:148 Sayfa:12

telefonlarının kayıtları içerisinde bulunması. Bu da suçlamanın bir delili olarak sunuluyor. Bir başlıkta budur. Bir başka başlık dördüncü başlık son başlık, Sayın genel başkanım Doğu Perinçek ve ulusal kanal genel yayın yönetmeni Sayın Ferit İlsever’in iletişim tespit tutanaklarında dinlemeleri ile ilgili iletişim tespit tutanaklarında benimle yapmış oldukları sekiz adet telefon konuşması bütün deliller bundan ibaret. 20 Ekimden bu tarafa süren duruşmalar boyunca bu iddiaların tamamının aksini kanıtladım. Sayın başkanım, bunu ben bir hukukçuyum sizler de hukukçusunuz. Ömrümüzü aşağı yukarı ömrümüzün 32 yılını bu mesleğe verdik. Nasıl olduğunu az çok hepimiz biliriz. Ben bunu kanıtladım, aksini kanıtladım. Ama buna rağmen tutukluyum. Nasıl kanıtladım bakın şimdi CD’ler. CD’lerle ilgili olarak en son yazdınız adli tıbba bunun delil olmayacağına ilişkin bir yazı gönderdi adli tıp. İnceleme yapılamaz bunlar üzerinde dedi. Bu bi hukuki delil değil anlamına gelir gelen yazı. Daha önemlisi Ankara hukuk fakültesi bizim işçi partisinin şikâyeti üzerine bilirkişi raporu hazırladı. Ceza ve ceza usul hukuku kürsülerinden oluşan öğretim üyelerinin oluşturduğu üç kişilik heyet orada ne dedi, işçi partisinde yapılan arama başından sonuna kadar hukuksuzdur. Orda bulunan hiçbir delilin hukuki bir değeri yoktur özet olarak bunu söyledi. Yani bunlar delil değil dedi. Hadi bunu da bir kenara koydum bunu da bir kenara koydum ben o CD’lerin işçi partisinde hazırlanmadığını İstanbul’da emniyet müdürlüğünün arşivinden çıkmış orada hazırlandığını kanıtlayan deliller sundum heyetinize. Beş adet maddi kanıt sundum, o CD’lerin içinden bizzat CD’lerin içinden. Bakın bunlardan bir tanesi, ikinci iddianame ile ilgili yargılanan davadaki sanıklardan albay Levent Göktaş daha iddianame çıkmadan önce kendileriyle ilgili iddianameler çıkmadan önce, genel başkanın kitabını okumuş oradan bir CD ile ilgili bir olguyu söylüyor diyor ki bu tertip olduğunu gösteren bir olgu diyor. Dikkate alabilirsiniz benim mektubu da mahkemeye sunabilirsiniz diyor. Ben de mektubu mahkemenize sundum o mektubu. Mektupta diyor ki bir dosya var. Yargıtay ile ilgili notlarım dosyanın adı bu. Benim Yargıtay krokisi iddiasının bulunduğu CD’nin içinde de olan bir dosya. Dosyanın adı Levent Göktaş’ta da aynı bende de aynı. Yargıtay ilgili notlarım. Benimkinde de Yargıtayla ilgili notlarım hemen arkasından Yargıtay üyesi sekizinci ceza dairesi Hamdi Yaver Aktan’a teşekkür edelim. Onda da aynı benim CD’de de aynı onda da iki tane dosya her ikimizin şeyine de konmuş. Bu bunun bir tek, bir tek bunun olması ihtimali var. O da dosyanın emniyette olduğunun olması halinde ancak bu mümkün olabilir. Ben Levent Göktaş’ı tanımam. Adını da duymuş değilim. Aynı dosyanın her iki kişide bulunması milyarda belki bir ihtimal bile değildir. Ama bu her ikimizin şeyinde de aynı şekilde bulunuyor. Bir bu ikincisi, Ergün Poyraz ile ilgili Sayın başkanı, Ergün Poyraz tutuklandıktan sekiz ay sonra benimle birlikte Yargıtay Cumhuriyet başsavcısı Sayın Emin Ağaoğlu ile YARSAV başkanı Sayın Emin Ağaoğlu ile ve yine sanıklardan jandarma istihbarat görevlisi general ismini şimdi hatırlayamadım onunla birlikte yemek yemişiz ve AKP iddianamesini konuşmuşuz. AKP davası açılmadan üç ay önce AKP iddianamesini konuşmuşuz. Efendim, Sayın Ersöz evet Sayın Ersöz bunu ifadelerinde anlatmış. Diyor ki ben böyle bir yemeği 2006 yılında yedim doğru ama şey iki tane savcı isimlerini de veriyor. Bunlarla yedim böyle bir olay olmadı diyor. Ben de böyle bir yemekte bulunmadım. Kaldı ki Ergün Poyraz o iddianın olduğu tarihten altı yedi ay önce tutuklu. Kandıra cezaevinde böyle bir yalan bunu kim uydurabilir. Bunu ancak bir tertip yapan uydurabilir. Bu da aynı şekilde olayın emniyette tezgâhlandığını gösteren olgulardan bir başkası. Şimdi Sayın yargıcım Hamdi Yaver Aktan ile ilgi olay son derece önemli bakın şimdi bugünlerde Sayın Hamdi Yaver Aktan hakkında yeni tertipler yapılıyor. Ben Hamdi Yaver Aktan ile şahıs olarak tanışmam ama Cumhuriyet gazetesinde zaman zaman yazılar yazdığını biliyorum ve değerli bir yargıç. O zaman yaptıkları tertip tutmadı şimdi yeni tertipler yapıyorlar. Ses kayıtları yayınlıyorlar vesaire. Yani nerede Cumhuriyeti savunan nerede laikliği savunan nerede bağımsızlığı savunan hukuku savunan onuru savunan adam varsa hepsi tertiplere hedef oluyor. Sizlerde hedef oluyorsunuz. Olayın bu yönüyle özellikle özellikle dikkat çekmeni çekiyorum.”

12

Page 13: Tmuzaffertekin.com.tr/wp-content/uploads/2011/06/148... · Web viewSanık İsmail Yıldız söz istedi verildi:” Sayın Başkanım, o son çıkan iddianameyi inceledim, inceleme

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 21.05.2010 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:148 Sayfa:13

Mahkeme Başkanı:" Dünde benim hakkımda, dünde benim hakkımda yayınlandı. Dünde benim hakkımda yayınlandı.”

Sanık Muzaffer Tekin söz almadan konuştu:”Şimdi benim durumumu anladınız mı Sayın Başkanım?”

Sanık Nusret Senem:”Evet böyle yani, kim bir insan gibi hukukçu olarak bir Cumhuriyet vatandaşı olarak tavır alıyorsa ona karşı tertip yapılıyor. Tertibin, tertibin yöneldiği hedefi anlamak bakımından söylüyorum bunu. Bu tertip Türkiye’yedir. Bu tertip Cumhuriyetedir. Cumhuriyeti savunan herkesedir. Onun için bunu değerlendirmenizde özellikle dikkate almanızı rica ediyorum istirham ediyorum. Bakın şahsımıza bir tertip bir hedef şahsımız hedef alındığı zaman irkiliyoruz nasıl böyle bir şey olur. Ama yargıladığımız insanlara da aynı şeyler oluyor. Bakın yargıladığınız insanlara da aynı şeyler oluyor bizler bunu iki yıldır anlatmaya çalışıyoruz size. Olay budur bunu anlayalım. Bunu Türkiye’nin anlaması lazım. Yargıçların anlaması lazım. Basının anlaması lazım. Herkesin bunu anlaması lazım. Olay budur Türkiye’ye yapılmış bir tertip var ve herkes bunun hedefindedir Cumhuriyeti savunanlar bu Cumhuriyet yıkılmak isteniyor. Bu Cumhuriyet ılımlı İslam Cumhuriyeti haline getirilmek isteniyor. Büyük Ortadoğu projesinin hedeflediği bir muz Cumhuriyetine dönüştürülmek parçalanmak isteniyor. Olay budur. Bu çerçevede hepimiz hedefiz. Hepimiz sizler de hedefsiniz bizler de hedefiz. Bu tertiplerin sebepleri de budur. CD’lerle ilgili başka söyleyeceklerim var ama onları daha önceden çok sıraladım söyledim yani bu iki noktanın özellikle altını çizmek istedim. Bu CD’lerde tertip ürünü olarak şey imal edilmiştir. Şimdi gelelim MİT ile ilgili rapor ve susurluk raporlarına Sayın başkanım, ben bunun dava dosyamdan çıktığını kanıtladım. Dosyayı iki defa getirdiniz Ankara 20. Asliye hukuk mahkemesinin dosyasını 1998/103 tekrar hatırlatayım. Bu dosyanın içerisinde her iki raporda var. Başbakanlığa yazılar yazılmış, MİT’e yazılar yazılmış ve oradan o raporlar gelmiş bu dosyanın içerisine girmiş. Dosyayı da buraya tasdikli olarak mahkemeden ikinci kez istediniz koydunuz. Kanıtladım yani dava dosyamdan alınmış bir belge benim aleyhimde suçlama delili olarak kullanıyor. Ben mesleğimi yapmışım. Bu bunu yapmak suç. Bunu yapmak suç. Bunun böyle olduğuna ilişkin belgeler ellerinde olduğu halde savcıların bunu iddianameye koyması suç. Bu suç. O aynı zamanda savcıların bu tertibin parçası olduklarının da kanıtı. Bizlere yapılan tertibin bir parçası olduklarının da kanıtı. Bu yönden değerlendirilir ancak yoksa benim hakkımda bir suç delili olarak değerlendirilemez. Partili arkadaşlarımla telefonlarım demin söyledim. Ben o partinin genel sekreteriyim ve şeref duyarım bundan gurur duyarım. Genel başkanımla partili üyeleriyle başka insanlarla elbette ki konuşacağım. Benim o konuşmalarımın örgütsel irtibat olarak iddianameye konması bi hukuk garabetidir. Bir hukuk garabetidir. Savcılar açısından hiçte şerefli bir iddia değildir. Bunu da söyleyeyim. Bir hukuk adamına bunları koymak iddia diye koymak pek yakışmaz. Sadece bu kadar söyleyim yakışmaz. Ama koymuşlar. İddianamede benim örgütsel irtibatımın delili olmuş Doğu Perinçek ile telefonda konuşmam Ferit İlsever ile telefonda konuşmam vesaire. 8 adet telefon konuşması Ferit İlsever ve Sayın genel başkanımla. Bunların da ne olduğunu ayrıntılarıyla anlattım size o telefon tapeleri açık. Neler olmuş, ben o konuşmaların hepsiyle, hepsiyle gurur duyarım. Hepsini savunuyorum en ince noktasına kadar ne, ne şey yapmışım örgütsel faaliyetleri konuşmuşuz. Ulusal kanalın RTÜK ile ilgili meselelerini konuşmuşuz. Ben ulusal kanalın avukatıyım Ferit İlsever ile miting konuşmuşuz Ankara da, laikliğe karşı anayasa değişikliği sırasında 9 Şubat 2008. O mitingi konuşmuşuz Ferit İlsever ile Sayın genel başkanımla. Ne olmuş biz haklı çıkmışız. O mitingden sonra ne olmuş? Anayasa mahkemesi o anayasa değişikliğini Cumhuriyete Cumhuriyetin temel ilkelerine aykırı bulmuş ve iptal etmiş. Savcılar o mesele dolayısıyla benim çeşitli örgütleri yönlendirdiğim filan evet yönlendirmişim ve doğru olmuş. Biz Cumhuriyeti savunmuşuz. O iddiayı ileri sürenler ise o değişikliği getiren Cumhuriyet düşmanı oldukları tescil edilen kişileri iddialarını gündeme getirmişler olay budur. Bütün bu kadar kanıtlar bundan ibaret. Şimdi Sayın yargıcım, bütün bunlara rağmen biz neden tutukluyuz hala, hala neden tutukluyuz? Ben bunun birkaç nedeni

13

Page 14: Tmuzaffertekin.com.tr/wp-content/uploads/2011/06/148... · Web viewSanık İsmail Yıldız söz istedi verildi:” Sayın Başkanım, o son çıkan iddianameyi inceledim, inceleme

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 21.05.2010 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:148 Sayfa:14

olabileceğini düşünüyorum. Birincisi, siyasi husumet olabilir bazı yargıçların kafasında ama o cüppeyle olmaz bu. O cüppeyle bu şekilde bir tutum alınamaz. Çıkarır siyasi meydana orda istedikleri şekilde karşılıklı olarak siyasi mücadele yaparız. Ama yargıç cüppesi altında olmaz bu. Bunu, bunu Sayın üyelere hatırlatıyorum. Birincisi bu ikincisi, siyasi iktidarın baskısı nedeniyle olabilir bugün işte her bütün yargıçlar üzerinde yapıyorlar bu da yargıçlığa yakışmaz. Bu da baskıya boyun eğmek hiçbir yargıca yakışmaz. Yakıştırmam ben böyle bir şeyi. O zaman o kürsüde oturmamak lazım. Eğer böyle bir baskıdan etkileniliyorsa o cüppeyi oraya bırakacak çekilecek bu davadan. Bu da olmaz burada durduğumuza göre etkilenmediğinizi söylüyorsunuz. O zaman niye tutukluyuz, niye tutukluyuz? Sayın yargıcım, yaklaşık sekiz aydır siz muhalefet şerhi koyuyorsunuz diyorsunuz ki bu burada bir hukuk dışı durum var. Tutuklama müzekkeresi yok. Hatta burada bir örneği de oldu Sayın savcılar sanıklardan ikisiyle ilgili örgüt suçlamasıyla yapmışlar ama tutuklama müzekkeresinde o konuda bir tutuklama şeyi olmadığı için talepte bulundular. Demek ki, Sayın mahkeme başkanının görüşüne savcılar da katılıyor. Şimdi ortada, ortada iddianame ile birlikte tutukladığınız maddeden bir isnat yok 326. maddeden. Sadece ondan tutuklanmışız. Sevk edilirken hem örgüt suçundan hem başka nedenlerden hakkımızda tutuklama istenmiş savcı tarafından ama mahkeme tutuklarken bunu reddetmiş. Sadece bir suçtan ceza kanunu 326’dan hakkımızda tutuklama kararı verilmiş. E şimdi iddianamede isnat olmadığına göre bizim 27 Temmuz günü mahkemenizin bu davanın iddianamesini kabul ettiği gün tahliye olmuş olmamız gerekirdi o tarihten bu tarafa hürriyeti tahdit edilmiş kişileriz. Tutuksuzuz bu bir bu dava açısından hakikatten bir garabettir yani bu garabeti lütfen ortadan kaldırın tahliyemizi talep ediyorum tahliyemi talep ediyorum. Sayın Hikmet Çiçek’in de durumu aynıdır ve bunu bir daha değerlendirin diyoruz.”

Sanık Erkut Ersoy söz istedi verildi:”Sayın Başkanım ve değerli heyet üyeleri, 41. celsede sanık Ali Özoğlu’nun benimle ilgili bazı iddiaları vardı ben bunlardan birkaç tanesine yanıt vermek istiyorum müsaadenizle. Sanık Ali Özoğlu bir ifadesinde Sayın Mehmet Eymür ile benim akraba olduğumu iddia etmiş Sayın Mehmet Eymür’ü ben hayatımda hiç görmedim. Hiç tanışmadım hiç karşılaşmadım. Dolayısıyla herhangi bir telefon görüşmem de bulunmuyor. Kaldı ki tanıyor olsam da ne değişirdi bu da ayrı bir konu ama ben Yüce mahkeme açısından herhangi bir şey kalmaması amacıyla dilekçeyle başvuruda bulunmuştum pazartesi günü Sayın Mehmet Eymür’ün kullandığı telefon hatlarıyla benim kullandığım telefon hatları arasında bir karşılaştırma gerekirse tabi mahkeme Yüce mahkememiz böyle bir şey için uygun görürse karşılaştırma yapılmasını talep etmiştim bu talebin kabulünü arz ediyorum. diğer bir iddiası da daha doğrusu sanık değil Ali Özoğlu değil de gizli tanıklık için başvuran Çınar Mustafa Altunbaş bir ifadesinde Avrupa ulusal Türk birliği adlı bir kuruluştan kuvai milliye 1919 derneğine 2000 kişilik motorize ekip konusuyla ilgili olarak, iki milyon Euro bir kadar para aktarılacağını. Bu paranın gelmesinden önce kendisinin Mondial ve Kanuni firmalarından fiyat teklifi aldığını ifade etmişti. Ben bu sanığın ifadelerinin hayal mahsulü olduğunu ifade etmiştim daha önce müteaddit kereler. Ancak bununla ilgili olarak yine Yüce mahkeme açısından herhangi bir şüpheye mahal kalmaması için dilekçeyle başvuruda bulundum pazartesi günü. Bu Avrupa ulusal Türk birliği denilen kuruluş için MİT müsteşarlığına resen yazı yazılmasını ve Almanya da merkezi olduğu iddia edilen bu sivil toplum örgütünün olup olmadığını aynı zamanda Avrupa kıtasında da böyle bir sivil toplum örgütünün olup olmadığının tespit edilmesini ikinci olarak da varsa böyle bir örgüt bu sivil toplum örgütünden benim ve kendi kullandığım ve birinci ikinci derece ve üçüncü derece akrabalarımın kendi kullandıkları hesaplara herhangi bir havale virman veya transfer yapılıp yapılmadığının tespit edilmesini BDDK aracılığıyla talep etmiştim. Bu talebimin de kabulünü arz ediyorum. Sayın başkanım ve değerli heyet üyeleri delil klasörlerine Sayın savcılar tarafıma mail olarak gönderilen yada benim internette çeşitli web sitelerine indirdiği teknik tabirle download ettiğim bir takım dokümanları koymuş. Burada görmüş olduğunuz gibi ben bir tablosunu dosya içerisine pazartesi günü arz ettim Sayın başkanım. İnternetten indirdiğim veya mail olarak bana

14

Page 15: Tmuzaffertekin.com.tr/wp-content/uploads/2011/06/148... · Web viewSanık İsmail Yıldız söz istedi verildi:” Sayın Başkanım, o son çıkan iddianameyi inceledim, inceleme

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 21.05.2010 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:148 Sayfa:15

gönderilen bu dokümanları detaylı olarak açıkladığım için burada tekrar detayına girmeyeceğim. Dosya içerisinde daha önceki dosyalarda arz etmiş olduğum dosyalarla beraber incelenmesini talep ediyorum. o yüzden burada detayına girmiyorum. Dosya içinde yazının oluşturma tarihi ve saati varsa değişiklik tarihi ve saati yazarı yazının hard diskte kapladığı büyüklük yazının hard diskte bulunduğu klasör ve dizi, hash değeri gibi teknik açıklamalar mevcut. Ancak açıklamalarımdan önce şunu önemle belirtmek isterim özel büro mail grubu internette üyeler arasında çeşitli konularda fikir yorum paylaşan sanal bir platformdur. Özellikle güncel siyaset istihbarat ile çeşitli kaynaklarda yer alan haberler Türkiye ve dünyadaki terör olayları ve sözde Ermeni soykırımı gibi konularda paylaşım yapılmaktaydı. Bu konulara olan merakım eskilere dayanır. Eskiden beri istihbarat ve güvenlik gibi konulara ilgi duyarım. Hatta 93 ve 94 yılında birkaç sefer Milli İstihbarat Teşkilatı müsteşarlığına çalışmak amacıyla başvurdum. O dönem İstanbul teknik üniversitesi işletme ve Marmara üniversitesindeki profesyonel bilgisayar uzmanlığı bölümündeki eğitimi yeni bitirmiştim. Başvurum maalesef o dönem okuduğum bölümlerin branşı MİT müsteşarlığında değerlendirilemediği için kabul edilmedi. Henüz MİT de o zaman bilgisayar sistemleri aktif olarak kullanılmıyordu. Mayıs 95 yılında MİT personel başkanlığı durumumuza uygun kadro bulunmadığından dolayı görev alma isteğiniz kabul edilemedi diyen resmi bir yazı ile başvurumun kabul edilmediğini bildirdiler. Bu durum içimde hep bir uhde olarak kalmıştır. Hatta gönderilen resmi yazıyı hatıra olarak saklamıştım. Eşyalarıma el konulduğunda gelen bu resmi yazı da polis tarafından alındı. El konulan malzeme içerisinde bulurum ve Sayın heyete arz ederim diye düşünmüştüm fakat göremedim. Ancak Sayın heyet çalışma başvurularımı dilerse MİT müsteşarlığından resmi yazıyla sorabilir. Bunu da belirtmekte fayda görüyorum. Bilgisayarımda bulunan tüm dokümanlar açık kaynaklardan yani gazete dergi internetteki çeşitli web siteleri ve mail gruplarından derlenen yada alıntılanan yazılardır. Hiçbir dokümanım ne dokümanımın ne askeri ne de istihbari gizliliği bulunmamaktadır. Ayrıca hiçbir dokümanda örgütsel bir içerik de yoktur. Her internet kullanıcısının internete girdiğinde on yada on beş dakikada ulaşabileceği türden açık kaynak yazılarıdır. Sayın iddia makamı bu açık kaynak yazılarını, hangi hukuk aritmetiğine göre suç unsuru sayarak delil klasörüne eklemiştir anlayamadım. Tablo da belirttiğim tüm yazılar sadece benim bilgisayarımda değil bu yazılar internetten okumak amacıyla bilgisayarına kaydeden binlerce insanın da kişisel bilgisayarında mevcuttur. Çünkü internet herkesin bildiği gibi kamuya açık bir platformdur. İnternette her an her saniye tüm dünya üzerinde milyarlarca insan paylaşım yapmakta birbirleriyle sohbet edip iletişim kurmakta çeşitli web sitelerinde bulunan binlerce değişik konuda makaleler ve yazılar okumakta bu yazıları istedikleri zaman birbirlerine göndermekte kısacası iletişim kurmaktadır. Türkiye istatistik kurumu TUİK’in verilerine göre sadece Türkiye de yirmi milyona yakın internet kullanıcısı mevcuttur. Bu kadar insan her gün internette gezmekte haberleşmekte ve birbirlerine mail alıp göndermektedir. Dolayısıyla Sayın iddia makamının kurgusuna göre, bu yazıları bilgisayarına kaydeden herkes potansiyel Ergenekon örgütü üyesidir. Böyle saçma bir mantık olabilir mi? Ancak ben yine de bilgisayarımda bulunan bu açık kaynak yazılarını nereden ne şekilde edindiğimi ve içeriklerini kısa kısa dosya içerisinde arz ettim. İncelemenizi talep ediyorum. Ayrıca şunu da belirtmem lazım tarafıma üyelerimden mail olarak gönderilen yada benim internetten indirdiğim tüm dokümanları mail grubuna göndermeden önce mutlaka yazı fountunu standart olarak değiştiririm. Mail grubumda standart olarak kullandığım yazı fountu ve puntosu tahoma fountu ve 14 puntodur. Ayrıca her yazıyı göndermeden önce de yazı başlığına mail grubumun aşağıdaki logolarını standart olarak eklerim. Dosya içinde arz ettim kullandığım logoları Sayın başkanım incelemenizi talep ediyorum. Bu nedenle yazıların oluşturma tarihleri yani kayıt creative date ve değişiklik tarihleri last the visit date arasında bir iki gün kadar farklılıklar olabilir. Yani yazı internetten indirip bilgisayarıma kaydettikten hemen sonra yada bir süre sonra mail grubumun logosunu ekleyerek ve fount punto değişikliği yaparak gönderirim. Bunu da dipnot olarak

15

Page 16: Tmuzaffertekin.com.tr/wp-content/uploads/2011/06/148... · Web viewSanık İsmail Yıldız söz istedi verildi:” Sayın Başkanım, o son çıkan iddianameyi inceledim, inceleme

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 21.05.2010 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:148 Sayfa:16

belirteyim. Tarafıma mail olarak gönderilen yada internetten kendi indirdiğim belgelerden sadece 21 adedi delil klasörlerine eklenmiş. Ben hatırlamanız için dosya içerisinde arz ettim. Sayın başkanım ve değerli heyet üyeleri, Sayın savcılarımız sanki zihin kontrolü teknolojisini ben kullanıyormuşum gibi iddianamenin birinci cildinin 137. sayfasında şöyle bir ifade kullanıyorlar. Ellerinde bulunan teknolojiden bahsettikten sonra diyor Sayın iddia makamı. Bu iddiaya gülünür mü yoksa ağlanır mı siz karar verin. Bu teknolojiyle ilgili açık kaynaklarda çeşitli iddialar var. Hatta bildiğim kadarıyla sanık Doçent Doktor Ümit Sayın’ın da bu teknolojiyle ilgili bir kitabı var. 35. celsede Sayın savcı Nihat Taşkın da bu konuyla ilgili Ümit Sayın’a şöyle soruyor. Cumhuriyet savcısı Nihat Taşkın, sizin zihin kontrolü ve psikolojik savaş konusunda çalışmalarınızın olduğu biliniyor. Bu konuda programlara da çıktınız yapılan soruşturmada sizin bu konuda çok kapsamlı bir sunu hazırladığınız tespit edildi bu sunuyu kime hazırladınız, kimler sizden talep etti nerede ve ne şekilde gösterdiniz? Sanık Ümit Sayın da şöyle cevap veriyor; bu sunuları pek çok yerde gösterdim bunların bir tanesi Kayseri Atatürkçü Düşünce derneğinin davetlisi olarak tugayın oradaki tugayın ve Kayseri Atatürkçü Düşünce derneğinin davetlisi olarak orada sundum. Orada büyük bir sunumdu onun haricinde istihbarat okuluna sundum. Yani buna benzer yerlerde askeri bölgelerde bu sunumları yaptım. Kısacası bu fenomen sadece Ümit Sayın’ın kitaplarında yer almıyor. Birçok yerli ve yabancı mail grubunda ve web sitesinde bu tür iddialar var. Hatta 4 Mart 2009 tarihli taraf gazetesinde de şöyle bir haber var izninizle okuyorum. Haber kupürünü dosya içerisinde arz ettim Sayın başkanım. Haberin başlığı zirveyi zorlayan rapora tepki. Malatya il insan hakları kurulu tarafından hazırlanan ve zirve yayınevi cinayetiyle ilgili sanıkların beyin kontrolü yöntemiyle yönlendirilmiş olabileceklerini iddia eden ve psikofarmakolojik etkenliğini araştırmasını öneren rapora büyük tepki geldi. Müdahil avukatlar raporun adil yargılamaya etki engelleme unsuru taşıdığını söylerken rapora görüşleri dayanak yapılan Profesör Doktor Nevzat Tarhan ise mahkemenin seyrini değiştirmek gibi bir niyetinin olmadığını söyledi. Sanıkları aklamaya yönelik bir girişim olarak değerlendirilen rapor kapsamında, davanın bir numaralı sanığı Emre Günaydın’ın yakın çevresiyle görüşüldü. Akrabaları ve arkadaşları raporu hazırlayan kurul üyelerini Günaydın’ı kan tuttuğunu kurban kesilirken bile sırtını döndüğünü hatta kurban eti bile yemediğini anlattılar. Kurul üyeleri de bu anlatımları elektronik posta yoluyla psikofarmakoloji uzmanı Profesör Doktor Nevzat Tarhan’a iletti. Tarhan da yine elektronik posta yoluyla verdiği yanıtta bu anlatımlara göre olayda psikofarmakolojik terör şüphesi çekecek ön bilgiler bulunduğunu belirtti deniyor. Ayrıca iddianamenin bazı yerlerinde de bu konudan bahsediliyor. Örneğin ikinci cilt 587. sayfada Reha Taşkesen paşa Doçent Doktor Ümit Sayın’ı zihin kontrolü konusunda seminer vermesi için davet etmiş. İkinci cilt 588. sayfada Doçent Doktor Ümit Sayın ile ilgili kısımda Hakan Yılmazcı adlı bir şahısla bu teknoloji hakkında görüşmüşler. İkinci cilt 590. sayfada Ümit Sayın ile Sayın Güler Kömürcü bu konuda sohbet ettikleri yazılmış. İkinci cilt 611. sayfada Doçent Doktor Ümit Sayın ve Sayın Emin Gürses tapesinde Ümit bey infratest adlı duyulmayan eşik altı ses konusundan bahsediyor. Yazılana göre Ümit Bey ASELSAN şirketi yöneticilerine bu teknolojiyle ilgili sunum yapmış. Ayrıca Amerika da bu teknolojinin mağduru olduğunu iddia edenlerin kurduğu bir sivil toplum örgütü olduğu bile söyleniyor. Tabi bu kadar çeşitli kaynakta birçok iddia yer alınca benim de dikkatimi çekti ve zihin kontrolü hassas takip konusunda 2001 yılından itibaren gazete dergi internet gibi açık kaynaklarda araştırma yaptım ve bu illegal izleme metodu hakkında mail grubumda üyelerimle fikir ve yorum paylaştım. Aynı zamanda illegal hassas takibe uğrayan ve mağdur olduğunu iddia eden üyelerime de elimden geldiğince tıbbi ve hukuki yardım almalarına yardımcı olmaya çalıştım. Psikiyatrisiler İle görüşmelerine yardımcı oldum. Bu kişilerin kendi rızasıyla mağdur edildikleri konu hakkında açıklamalarını videoya çektirdim ve ileride resmi bir soruşturma açılırsa faydalı olabilir düşüncesiyle bilgisayarımda muhafaza ettim. Aynı şekilde internetten edindiğim bu bilgileri ve mağdur olduğunu iddia eden kişilerin açıklamalarını ki dosya büyüklüğü 6 gigabayt civarındaydı gerekli gördükleri taktirde araştırmaları için gerek İstanbul

16

Page 17: Tmuzaffertekin.com.tr/wp-content/uploads/2011/06/148... · Web viewSanık İsmail Yıldız söz istedi verildi:” Sayın Başkanım, o son çıkan iddianameyi inceledim, inceleme

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 21.05.2010 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:148 Sayfa:17

emniyet müdürlüğü asayiş şubesi bilişim suçları büro amiri baş komiser Dinçer Ay’a gerekse MİT müsteşarlığının posta kutusu 955 ulus Ankara adresine kurye ile gönderdim. Ayrıca benim bu araştırmalarımdan AKP Adana milletvekili Sayın Atilla Başoğlu bey de 2005 yılında haberdar olmuş ve beni Türkiye Büyük Millet Meclisindeki makamına davet etti. Bende ve mail grubumdan Enis Turan Bey, Şeref Özel bey ve Fikret Dedaş bey ve ben olmak üzere Atilla Başoğlu Bey’in Türkiye Büyük Millet Meclisindeki makamına gittik. Benimle gelen üyelerin telefonları 97. klasörün 444. sayfasında mevcut Sayın başkanım. Burada zihin kontrolü konusunda o tarihe kadar toplamış olduğum tüm yazılı bilgileri bir CD halinde kendisine arz ettim. Derlediğim bilgileri kendisine anlattım ve mutlaka AKP’nin hükümet olarak bu iddiaları araştırmasını duyarlılık göstermesini ve böyle bu iddialar doğru ise gerek ilgili güvenlik servisleri nezdinde önlem almasını tavsiye ettim. AKP milletvekili Atilla Başoğlu Bey’in ve danışmanı Noyan Özatik beyin ajandama yazdığım telefon numaraları aşağıdadır. Delil klasörü 97, 444. sayfa. Atilla beyin danışmanı Noyan Özatik Bey’le Türkiye Büyük Millet Meclisi makamında yüz yüze görüşmeden önce üç kez telefonla görüştük. 10 Mayıs 2005 saat 17:07 de 44 saniye, 11 Mayıs 2005 saat 10:40 da 80 saniye, 11 Mayıs 2005 saat 12:54’te 86 saniye olmak üzere toplam üç buçuk dakikalık bir görüşmemiz oldu. Görüşme tablosunu da dosya içerisinde arz ettim Sayın başkanım. Fakat Sayın savcılar alınmasın ama bu hususu bildikleri halde görmezden gelerek bu teknolojiyi benim kullandığımı iddia edecek kadar gerçeklik ve mantık bağından kopmuş görünüyor. Mağdur olduğunu iddia eden kişilerin de dosya içerisinde arz ettim başkanım telefon numaralı mevcut tek tek okumayacağım. Aynı zamanda bu konudaki yapılmış telefon görüşmelerim var 47 adet. Bu konuda yapmış olduğum görüşmeleri de 47 adet telefon dinleme tapesini ses dosyasını dosya içerisinde arz ettim. Bu konuşmalarda birçok kişi bu teknoloji ile ilgili nasıl rahatsız edildiğini anlatıyor. Merak ediyorum acaba Danıştay sanığı Alparslan Arslan’a da bu tür bir elektro manyetik kontrol uygulandı mı yada böyle bir şey mümkün mü? Acaba sanık Mahir Akkar’ın 11. Ağır ceza mahkemesine cep telefonu ile çektiği görüntülerde şahit olduğumuz gibi sanık Osman Yıldırım Yüce mahkeme hakimlerine hakaretler yağdırarak şeriat devletini getireceğiz derken kimlere güveniyordu. Kimlerle iş birliği yaptı gizli yada gizlediği bir şeyler mi var? Bu soruları konunun uzmanlarına ve Yüce mahkememizin değerli hakimlerine bırakıyorum. Tabi bu üyelerin iddiası herhangi bir psikolojik rahatsızlıktan dolayı da kaynaklanabilir ama bu tür iddiaları ben başka kişilerden de benzer ifadelerle duydum. Bu yüzden bu konuda internette kapsamlı bir araştırma yaptım. Bu fenomenin doğru olup olmadığı konusunda bazı nöroloji uzmanlarına ve psikiyatristlere danıştım. Bu iddiaların kişilerin psikolojik rahatsızlıklarından kaynaklandığını söylediler. Görüştüğüm tıp uzmanları bana böyle bir teknolojinin şu anki tıp teknolojisiyle yapılamayacağını söylediler. Ancak bu konuda benzer çalışmaları çeşitli üniversitelerimiz yürütüyor. Örneğin Habertürk televizyonunda 15 Nisan 2010 tarihinde yayınlanan habere göre ODTÜ’lü öğrenciler geliştirdikleri beyin bilgisayar arayüzü programı ile beyindeki EEG sinyallerini mantıklı kelimelere dönüştürebiliyorlarmış. Bunu da dipnot olarak belirteyim. Yine 30 Mart 2010 tarihinde TGRT haberde bu konuya benzer bir haber yayınlandı. Habere göre beyne gönderilen manyetik dalgalar ile kişinin ahlaki değerlendirmeleri değiştirilebiliyormuş. Ayrıca Habertürk televizyonunda yanılmıyorsam 25 Ocak 2010 tarihinde Boğaziçi üniversitesi elektronik dalı bölüm başkanı Sayın Profesör Doktor Selim Şeker’in katıldığı zihin kontrolü konulu bir tartışma programı yayınlandı. Sayın heyet arzu ederse ilgili kanallardan bu arz ettiğim görüntü kayıtlarını talep edebilir. Bunu da dipnot olarak ekleyim. Sayın başkanım ve değerli heyet üyeleri, gerek yurtiçinde gerekse yurtdışında benzeri rahatsızlıkları olan birçok kişiyle yaptığım yazışmalar sonucunda ilginç bilgiler edindim. Özellikle internette Corc Farkol isimli bir mağdurun açtığı projectfreedoom adlı sitede bu teknolojiyle ilgili enteresan detaylar verilmiş. Yazılanların içeriğini daha önceki celselerde Sayın heyete incelemesi amacıyla arz etmiştim. 3 Mart 2009 tarihinde yapılan sorgumda Sayın savcı Mehmet Ali Pekgüzel bana da böyle bir kontrol uygulanıp uygulanmadığını sordu. Sayın savcıya hiçbir

17

Page 18: Tmuzaffertekin.com.tr/wp-content/uploads/2011/06/148... · Web viewSanık İsmail Yıldız söz istedi verildi:” Sayın Başkanım, o son çıkan iddianameyi inceledim, inceleme

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 21.05.2010 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:148 Sayfa:18

resmi yada gayri resmi bir kurum yada grubun irademi isteğim dışında kontrol edemeyeceğimi net olarak belirttim. Ancak ben tarafıma 2001 yılından beri uygulanan hassas takibi araştırmalarımdan etkilendiğim için elektromanyetik zihin kontrolü sandım bu nedenle halen tıbbi destek alıyorum. 15 günde bir verilen psikiyatrik, psikiyatrik ilaç iğnesi tedavim devam ediyor. Tarafıma yapılan hassas takiple ilgili olarak Düzce Cumhuriyet savcılığından yanılmıyorsam 2004 yada 2005 yılında suç duyurusunda bulundum. Sayın heyet dilerse Düzce Cumhuriyet savcılığından gerekli belgeleri talep edebilir. Zihin kontrolü denilen teknolojinin mevcut olduğuna inanmıyorum ve inanmakta istemem. Çünkü anlatılanlar kişinin iradesi dışında illegal olarak yapılan bir taciz takibini kapsıyor. Herhangi bir resmi güvenlik kurumunun kendi vatandaşlarına böyle bir illegal hassas takibi yapması gerek insan hakları açısından gerekse hukuki açıdan kurum nezdinde ciddi sorunlar yaratabilir. Hele hele telekulak paranoyası olmuş bir Türkiye de bu tür iddiaların dile getirilmesi resmi güvenlik kurumlarımızın halk nezdinde ki itibarını ve güvenilirliğini ciddi oranda zedeler diye düşünüyorum. Corc Farkor adlı kişinin projectfreedoom sitesinde zihin kontrolü konusundaki açık yazılarını daha önceki celselerde Sayın heyete incelemeleri için arz etmiştim. O yüzden yazılanların detayına girmeyeceğim. Ben hem sitede bulunan yazıyı hem de 4 Mart 2009 tarihinde yeni şafak gazetesinde zihin kontrolü konusuna çıkan bir haberi dosya içerisinde incelemenizi arz ettim. Sayın savcılar benim hackerler yolu ile bankalardan örgüte illegal olarak finans sağladığımı iddia etmektedir. Ancak BDDK tarafından Yüce mahkemeye gönderilen raporda Şekerbank’ta bulunan hesabımda sadece 4473 liralık işlem hareketi olduğu belirlendi. Bu iddia ile ilgili olarak benim mali durumumun net olarak görebilmesi amacıyla 22 ve 26 Mart 2010 tarihleri arasında yapılan duruşmalarda bazı taleplerde bulundum. Ancak 30.3.2010 tarihinde tebliğ edilen ara kararda bu talebim reddedildi. Mali durumumun Yüce heyet tarafından daha net görülebilmesi ve daha önce çalıştığım firmalarda hangi tarihte tarihlerde çalıştığımı net olarak ortaya çıkması için bu dilekçeyle tekrar talep ediyorum. bir, 1987 yılında sigortalı oldum. Bu tarihten itibaren tüm SSK kayıtlarımın yazılı ve dijital ortamda bir kopyasının tarafıma verilmesini. İki, tapu kadastro genel müdürlüğünden üzerime kayıtlı herhangi bir gayri menkul arsa arazi tarla vesaire bulunup bulunmadığını tespiti amacıyla ilgili kuruma resmi yazı yazılarak gelen cevabi yazının yazılı bir kopyasının tarafıma verilmesini. Üç, İstanbul menkul kıymetler borsasına İMKB’ye yazı yazılarak üzerime kayıtlı herhangi bir işlem gören menkul borsa kaydımın olup olmadığının tespitini. Dört, bankacılık düzenleme ve denetleme kuruluna resmi yazı yazılarak yurtiçinde ve dışında üzerime veya bir iki üçüncü derece akrabalarıma kayıtlı herhangi bir açık yada gizli hesabı olup olmadığının tespitine. Beş, Türkiye de yerleşik tüm ticaret ve sanayi odalarına resmi yazı yazılarak üzerime kayıtlı herhangi bir ticari yada sanayi işyeri fabrika ve benzeri olup olmadığının tespitini talep ediyorum. Bu talebim daha önce reddedilmişti ben tekrar talebimi yineliyorum. Yine yanı şekilde tutuklanmadan önceki adli durumumla ilgili olarak adalet bakanlığına yazı yazılarak gözaltı öncesi hakkımda açılmış herhangi bir dava olup olmadığının sorulmasını istemiştim. Bu talebim de reddedildi. Ergenekon kovuşturması hariç hakkımda açılmış şu ana kadar herhangi bir soruşturma yada kovuşturma yoktur bu nedenle talebimi tekrar yineliyorum. Şu ana kadar yaptığım ayrıntılı açıklamalardan da gördüğünüz gibi hiçbir zaman illegal bir faaliyet içerisinde bulunmadım. Hatta eğer yanılmıyorsam 2007 bahar aylarında tam tarihi Düzce emniyet müdürlüğü TEM şubesinde mevcuttur. Düzce terörle mücadele şubesinden iki polis memuru evime gelerek ADSL hattımın kimin kullandığını tespit etmek için tutanak düzenledi. Gelen memurlardan yanılmıyorsam birisinin adı Ali idi. Ben memurlara ADSL hattını kendimin kullandığını ifade ettim ve tutanağın altını imzaladım. O zaman hakkımda bir soruşturma yürütüldüğünü anladım ancak hiçbir zaman aklıma kişisel bilgisayarlarımın hard disklerini formatlamak yada imha etmek gelmedi ki isteseydim hard disklerimi betona vurarak yada yakarak geri getirilmeyecek bir şekilde imha ederdim ama yapmadım. Çünkü ben herhangi bir suç işlemedim hiçbir telefon görüşmem yada yazışmam da örgütsel illegal yada gizli değildir.

18

Page 19: Tmuzaffertekin.com.tr/wp-content/uploads/2011/06/148... · Web viewSanık İsmail Yıldız söz istedi verildi:” Sayın Başkanım, o son çıkan iddianameyi inceledim, inceleme

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 21.05.2010 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:148 Sayfa:19

Tüm görüşmelerim aleni olarak evimdeki sabit telefondan yada kendi üzerime kayıtlı cep telefonumdan yapılmıştır. Tüm bilgisayar yazışmalarım yine üzerime kayıtlı ADSL hattı üzerinden yapılmıştır. Taktir edersiniz ki iddia edildiği gibi gerçekten gizli bir terör örgütü üyesi olsam ne evimdeki sabit telefonumu ne evimdeki kişisel bilgisayarı ne de üzerime kayıtlı olan cep telefonumu bu tür gizli bir illegal iş için kullanırım. Her şeyden önce illegal bir çalışmayı kendi evimdeki kişisel bilgisayarımdan ve cep telefonumdan yapmayacak kadar bilgi işlem konusunu bilen biriyim. Zira IP adresinden artık sizin o bilgisayardan yapacağınız her işlem yetkili merciler tarafından takip edilebilir. Telekomünikasyon iletişim başkanlığı internet daire başkanı Sayın Osman Nihat Şen Nisan ayında basına yaptığı açıklamada şöyle diyor, internet ortamına giren kişi önce bu gerçeği kabul etmeli, internette her atılan adım kayıt altına alınıyor. Yeniçağ gazetesine çıkan bu haberi dosya için arz ettim Sayın başkanım. Ben yirmi yıllık bir bilgi işlem uzmanı ve programcılık yapmış biri olarak terör örgütü olduğu iddia edilen bir grup için bu şekilde aleni olarak çalışmam. Bu eşyanın tabiatına aykırıdır. Size bir örnek vermek istiyorum. yine bir gazete haberi, haberi dosya içerisinde incelemenizi arz ettim. Geçtiğimiz aylarda hürriyet gazetesinde yayınlandı. Haberde Konya terörle mücadele şubesinin bilgisayar uzmanları El-Kaide örgütü elemanlarının bilgisayar üzerinden yaptıkları iletişimi tespit edince şaşkına döndüklerini yazıyor. Haber şöyle devam ediyor. Emniyet kaynakları örgüt üyelerinin dünyada çok az insan tarafından bilinen bir kripto sistemi kullandıklarını belirterek örgüt üyeleri birbirlerinin bilgisayarlarına bağlanarak özel kripto sistemiyle haberleşiyorlar. Bu sistemi dünyada çok az insan biliyor. Bu sistemde bir mail adresi var, üyeler bu adres ve şifreyi biliyor. Mesaj yazacak kişi bir e-mail yazıyor fakat göndermiyor. Bu posta gönderilse teknik takibe yakalanacak fakat gönderilmediği için yakalanmıyor. Diğer örgüt üyeleri de aynı adrese girip mesajı okuyor ve aynı yöntemle kendileri mesaj bırakıyor. Sayın başkanım ve Sayın heyet, gördüğünüz gibi gizli iletişim yada illegal çalışma böyle oluyormuş. Bugüne kadar bilişim suçları büro amirliği bu kapsamda birçok suçu aydınlatmıştır. Bende karınca kararınca bu konuda elimden gelen desteği verdim. Şu ana kadar çeşitli tarihlerde huzurda söz aldım ve hakkımdaki iddialara dair hiçbir şüphe bırakmayacak şekilde ayrıntılı ve teknik açıklamalar yaptım. Hakkımdaki tüm iddiaları gerek iddianame ve delil klasörlerindeki lehime unsurlar taşıyan unsur taşıyan dokümanları bile gerekse huzurda Sayın heyete dinlettirdiğim TİB tarafından dinlenen konuşmalarımla çürüttüm. Savunma yaptığım dosya arz ettiğim celse tarihlerini bir daha okumak istiyorum 5.5.2009, 12.5.2009, 22.5.2009, 5.6.2009, 4.8.2009, 9.11.2009. 8.12.2009, 26.1.2010, 23.2.2010, 26.3.2010, 21.4.2010 ve bugün. Ben müteaddit kereler söz alarak bu tarihlerde huzurda, çeşitli basın yayın organlarında yani televizyon gazete dergi ve benzeri kaynaklarda yer alan ve Ergenekon dava dosyasını etkileyen bir takım haber kupürlerini de huzurda verdiğim sözlü beyanların yanında Sayın heyetimize incelemeleri için dosya içinde arz ettim. Ben yukarıdaki tarihlerde arz ettiğim savunmamla ilgili ayrıntılı açıklamalarımı içerir dosyalarımın Sayın heyet üyeleri tarafından incelenmesini talep ediyorum. Tüm bu savunmalarımda ısrarla beyan ettiğim tek bir konu var. Ben Ergenekon örgütünün bir üyesi değil ve hiçbir zaman olmadım. Dikkat ettiyseniz savunmalarımda hep teknik bir dil kullandım. Ve sadece hakkımda ileri sürülen iddialara dair lehime olan hususları ön plana çıkardım. Hiçbir şekilde edebiyat yapmadım. Vatan millet Sakarya bahanesine sığınmadım. Bu amaçla delil klasörlerindeki iddialar ile ilgili olarak çeşitli tablolar hazırladım. Birinci ikinci ve üçüncü iddianamelere ve diğer dava dosyalarında adı geçen sanıkların kullandığı telefon hatları ile kendi kullandığım telefon hatları arasında tarihsel bazda görüşme karşılaştırması yaptım. İddia edilen örgütsel eylemlerin olduğu tarihlerdeki baz istasyonu kayıtlarımı yine tablolar halinde Sayın heyete arz ettim. Okuduğum okullar ve kariyer geçmişim hakkında kişisel bilgiler sundum. İddianamelerde ismi geçen diğer sanıklar ile aramda hiçbir samimiyetin ve tanışıklığın olmadığını görüşme dökümlerini baz alarak ispatladım. Sözde örgüt üyesi olmadığımı ispat için Yüce mahkeme tarafından tarafıma verilen ve TİB tarafından dinlenen lehime birçok konuşmayı huzurda

19

Page 20: Tmuzaffertekin.com.tr/wp-content/uploads/2011/06/148... · Web viewSanık İsmail Yıldız söz istedi verildi:” Sayın Başkanım, o son çıkan iddianameyi inceledim, inceleme

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 21.05.2010 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:148 Sayfa:20

dinlettim. Sadece internette bir sanal mail grubu kurarak aynı ilgi alanını paylaşan çeşitli meslek ve yaş gruplarından gruba iştirak eden bayan ve erkek üyelerimle sanal dünyada bilgi alışverişi yaptığımızı, bilgisayarda bulunan dokümanlar ile detaylı olarak açıkladım. Aynı zamanda internette sörf yaparken kendi tespit ettiğim yada üyelerimin bana ilettiği suç olabileceğini düşündüğümüz konularda da karınca kararınca devletimize yardımımız dokunur hissiyatıyla vatandaşlık görevimizi yerine getirmek suretiyle resmi yetkililere çeşitli bildirimler yaptığımızı da yine tablolar ve görüşme dökümleri ile detaylı olarak açıkladım. Bütün bu teknik ve detaylı açıklamalarıma rağmen halen 28 aydan beridir tutukluluğum anlayamadığım sebeplerden dolayı devam ettiriliyor. Şimdi tekrar hatırlamanız için neden örgüt üyesi olmadığımı bir kez daha maddeler halinde Sayın heyete arz etmek istiyorum. Neden örgüt üyesi değilim, Sayın savcılar beni kuvai milliye 1919 derneği genel başkanı Sayın Fikri Karadağ ile irtibatlandırmaya çalışıyor ve bu irtibat üzerinden de sözde örgütün bir üyesi olduğumu iddia ediyor. O zaman ben önce neden kuvai milliye 1919 derneği üyesi olmadığımı ve adı geçen dernekle hiçbir ilgi ve alakamın olmadığını tekrar izah edeyim. Kaldı ki, gerçekten dernek üyesi olsaydım da ne değişirdi. Bu da ayrı bir trajikomik durum. Kamu yararı gözeten bir sivil toplum örgütüne üye olmak ve dernek çatısı altında kamu hizmeti görmek ne zamandan beridir suç olarak addediliyor. Bir anlayan varsa bir izah ederse bende öğrenmiş olurum. Ancak daha önce de müteaddit kereler arz ettiğim gibi benim derneği herhangi bir faydam yada desteğim olmamıştır ve dernekte de fiili bir görevim yoktur. Eğer olsaydı bunu da açıklıkla ifade ederdim. Neden kuvai milliye 1919 üyesi değilim. Şimdi maddeler halinde onu izah edeyim. İddia makamı benim adı geçen derneğe üye olduğumu belirtse de içişleri bakanlığı dernekler masasından Yüce mahkemeye gönderilen resmi yazıda benim ne adı geçen derneğe ne de Türkiye de bulunan herhangi bir derneğe üye olmadığım resmi olarak kanıtlanmıştır. Gelen cevabi yazı kalemde mevcuttur. İki, telekomünikasyon iletişim başkanlığından gelen ve tarafıma verilen 2000-2008 tarihleri arasındaki görüşme dökümlerimde yaptığım kontrolde dernek başkanı Sayın Mehmet Fikri Karadağ ile sadece 11 görüşmemizin olduğu net bir şekilde görülmektedir. Görüşme dökümlerimizi daha önceki celselerde Sayın heyete arz ettiğim için tekrar sunmuyorum. Üç, kuvai milliye 1919 derneğinde görev yapan yada üyeliği bulunan birçok sanık ya serbest bırakıldı yada tutuksuz yargılanıyor. Örneğin kuvai milliye 1919 derneği yönetici ve üyelerinin kendi aralarındaki yaptığı aşağıdaki şimdi sunacağım tabloya göz atarsanız aralarında en görüşmenin benim olduğunu görürsünüz. Örneğin, Kahraman Şahin Bey teşkilat başkan yardımcılığı yaptı dernekte tahliye oldu. Toplam diğer sanıklarla yaptığı görüşme adedi 4037. Hüseyin bey Hüseyin Görüm bey teşkilat başkanlığı yaptı halen tutuklu 1015 diğer sanıklarla 1015 görüşmesi var. Diğer kuvai milliye sanıklarıyla. Yusuf Görüm bey dernek üyesi tutuksuz yargılanıyor 691 görüşmesi var. Recep Gökhan Sipahioğlu bey dernek üyesi tutuksuz yargılanıyor 3623 görüşmesi var. Tanju Okan, Mersin il başkanı tutuksuz yargılanıyor 68 görüşmesi var. Muhammet Yücebek dernek üyesi tahliye oldu 1259 görüşmesi var. Bu şekilde devam ediyor tablo Sayın başkanım dosya içinde arz ettim. Benim diğer kuvai milliye 1919 derneği üyeleri ve yöneticileriyle yaptığım toplam görüşme adedi ise iddianameden aldım bu sayıları toplam sadece 15 adet. Görüleceği üzere diğer dernek yönetici ve üyeleri, dernek faaliyetlerinden ötürü kendi aralarında yoğun bir görüşme trafiği içerisindeler. Ancak benim görüşme adedime bakılırsa ben diğer dernek yöneticileriyle sadece 15 görüşme yapmışım ki bunların da 11 adedi Sayın Fikri Karadağ ile 4 adedi de Sayın Hüseyin Görüm’ledir. Bu durum bile benim bu dernek ile hiçbir ilgimin ve alakamın bulunmadığını ve dernekte herhangi bir görevimin olmadığını net olarak ortaya koymaktadır. Dört, bunun yanı sıra tablodan dosya içerisine arz ettiğim tablodan da görüleceği üzere TİB’den verilen görüşme dökümlerindeki baz istasyonu sinyallerinden 2003 yılından beri ikamet ettiğim Düzce ili dışında kaç adet görüşme yaptığımı hesapladım. Çıkan sonuca göre 1.1.2006 ile 29.12.2008 tarihleri arasında Düzce ili dışında toplam 152 görüşme yapmışım ve toplam 42 gün il dışında bulunmuşum. Sayın heyet dilerse görüşme

20

Page 21: Tmuzaffertekin.com.tr/wp-content/uploads/2011/06/148... · Web viewSanık İsmail Yıldız söz istedi verildi:” Sayın Başkanım, o son çıkan iddianameyi inceledim, inceleme

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 21.05.2010 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:148 Sayfa:21

dökümlerindeki baz istasyonu verilerini kontrol edebilir. Yani iddia edilenin aksine ben adı geçen dernekte hiçbir şekilde aktif görev almadım ömrü hayatımda adı geçen derneğe üç kez gittiğimi de daha önce müteaddit defalar arz ettim. Beş, ayrıca 299. delil klasörünün 73. sayfasında ve 72. delil klasörünün 352 ile 378. sayfaları arasındaki kuvai milliye derneğinin kurucu üyeleri yöneticileri ve üye olanların kayıtlarına bakılacak olursa benim hiçbir şekilde bu listelerde yer almadığım net olarak görülecektir. Ayrıca 73. delil klasörünün 30. sayfasında bulunan derneğin yönetim kurlu karar tutanağından ve 73. delil klasörünün 3. sayfasında bulunan derneğin yetki belgesinden de dernekte herhangi bir yetkimin yada sorumluluğumun olup olmadığı kontrol edilebilir.”

Mahkeme Başkanı:" Toparlar mısınız?” Sanık Erkut Ersoy:”Altı, ayrıca üyem Semiha hanım ile yaptığım 144398796 nolu konuşmayı da yine huzurda hep beraber dinledik. Bu konuşmamda gerek kuvai milliye 1919 İstanbul’daki gerekse kuvai milliye Ankara dernekleriyle hiçbir bağım ve ilgim olmadığını konuşmamda net olarak ifade ediyorum. Dilerseniz bu konuşmalarımı tekrar huzurda dinleyebiliriz. Tüm bu konuşmalarım Yüce mahkeme izniyle TİB tarafından kayıt altına alınmış net delillerdir. Yedi, 73. delil klasörünün 28. sayfasında bulunan derneğin kayıt formunda bulunan Sayın Karadağ’ın kullandığı e-posta adresi verilmiş adres olarak da [email protected] şeklinde bir e-posta adresi mevcut. Kendi kullandığım e-posta adresleri ile bu adresleri arasında her hangi bir yazışma olup olmadığını delil klasörlerinden kontrol ettim. Aynı şekilde Sayın Hüseyin Görüm’ün kullandığı e-posta adresi verilmiş adres olarak ta imamhü[email protected] şeklinde bir e-posta adresi mevcut bu e-mali adresleri ile hiçbir yazışmam yok Sayın heyette kontrol edebilir. 8, aynı şekilde Kuva-i Milliye 1919 derneğinde sanık Erol Ölmezde ele geçirilen 27 adet sim kartın tarafıma verilen görüşme dökümlerinde TİB’ ten gelen yaptığım incelemede kendi kullandığım telefon hattı numaralarından 05435331769 ve 05378727314 nolu hatlarından hiçbir görüşme bulunmamaktadır. 9, ayrıca Kuva-i Milliye 1919 derneğinin Rasim Paşa Mahallesi Yavuz Türk Sokak no:6 Kadıköy İstanbul adresinde ele geçirilen hiçbir doküman, yazılı belge, fotoğraf, video görüntüsü, CD veya benzeri delilde de hiçbir şekilde adım geçmemektedir. Delil klasörlerinden kontrol edilebilir.”

Mahkeme Başkanı:" Toparlayın.”Sanık Erkut Ersoy:”Peki. 10, Yine aynı şekilde Kuva-i Milliye 1919 derneği yönetici ve

üyelerinin kullandıkları banka hesapları ile kendi kullandıkları banka hesaplarında da hiçbir işlem trafiği havale ve virman transfer yoktur.11, Aynı şekilde Kuva-i Milliye 1919 derneği yönetici ve üyeleri ile beraber çekilmiş birlikte aynı ortamda bulunduğumuzu ya da tanışıklığımızı gösteren hiçbir video kaydı ya da fotoğraf yoktur.12, Kuva-i Milliye 1919 derneği yöneticileri Sayın Mehmet Fikri Karadağ ve Sayın Hüseyin Görüm’de aşağıdaki ifadelerinde benim derneğe üye olmadığımı ve ilgim bulunmadığını net olarak ifade etmiştir. iddianame, emniyet kayıtlarındaki TEM şube ifadesinde Sayın Hüseyin Görüm ve Sayın Karadağ’ın ifadeleri dosya içinde arz ettim Sayın Başkanım.13, ayrıca Kuva-i Milliye 1919 derneğinde her hangi bir web sitesi ve yöneticilerinin Sayın Karadağ dışında her hangi bir e-mail ile haberleşme adresi de bulunmamaktadır, dolayısıyla dernek yöneticileri ile haberleştiğimi gösteren her hangi bir delil ya da ibare de yoktur. 14, yine aynı şekilde dernek yöneticilerine atılmış her hangi bir konuda e-mail yazışması ya da faks mesajı da mevcut değildir. Sayın Başkanım aslında biraz daha devam edecektim ama toparlıyorum, kısacası yani söylediklerimden özet olarak şunu söylüyorum Sayın Başkanım burada bulunan sanıklar içerisinde 86 sanık içerisinde toplam 3 kişi ile ben şahsen tanışma olasılığı buldum, diğer sanıklarla hiçbir tanışıklığım yoktur. Kaldı ki tanışıyor olsaydım ne değişirdi bu da ayrı bir konu. Ancak ikinci iddianamede, 3. iddianamede bazı sanıklarla benim irtibatlandırılmam söz konusuymuş onu da öğrendim. Onu da hemen cevap verip bitiriyorum, Sayın Hasan Ataman Yıldırım, benim mail grubumun üyesidir. Onunla ilgili kısa bir açıklama

21

Page 22: Tmuzaffertekin.com.tr/wp-content/uploads/2011/06/148... · Web viewSanık İsmail Yıldız söz istedi verildi:” Sayın Başkanım, o son çıkan iddianameyi inceledim, inceleme

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 21.05.2010 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:148 Sayfa:22

yapacağım, ancak birinci ikinci ve üçüncü iddianameler dahil mail grubumu üye olan hiçbir sanık yoktur. Sadece 3. iddianameden Hasan Ataman Yıldırım Bey ve Hüseyin Vural Vural Bey benim mail grubumun üyesidir. 1. iddianamede hiçbir sanık benim mail grubumun üyesi değildir. Sayın Ataman Yıldırım ile cezaevinde görüşene kadar hiçbir samimiyetimiz yoktu. Kendisi sadece Düzce ilinde yapılan ve mail grubu üyelerimden 8-10 kişinin katıldığı tanışma toplantımıza gelmişti. Zaten aramızda görüşme trafiği de kendisi ile her hangi bir samimiyetimizin olmadığını göstermektedir. Hasan Ataman Bey ile toplam 12 dakika 3 saniyelik bir görüşmem var. 2000-2008 dökümlerine göre. Hüseyin Vural Vural Bey’de mail grubu üyemdir, onla da 7 dakika 55 saniyelik bir görüşmemiz var. Her iki üyemde mail grubumun yöneticisi değildir her hangi bir yetkileri yoktur. Sadece mail grubumdaki yazışmaları takip ederler özet olarak özel büro mail grubu tamamen kendi inisiyatifimle kurdum. Grubu kurarken de hiçbir kimseyle, ya da kurumdan talimat ya da destek almadım, örgüt üyesi olduğum iddialarını da şiddetle reddediyorum. Bu samimi beyanların çerçevesinde ayrıca bir sabit ikametgah sahibiyim 2003 yılından beri aynı adreste oturuyorum, kaçacağım ya da saklanacağımı düşündürecek somut hiçbir olgu bulunmamaktadır. İki, halen psikiyatri kontrolü altındayım ve cezaevi şartlarında tedavimin gerektiği gibi sürdürülmesi mümkün olmamaktadır. 2006 tarihinde yani Ergenekon davası başlamadan çok önce Düzce devlet hastanesinde alınmış raporumu Yüce mahkemeye arz ettim. Üç, ayrıca bilgisayarım naip hakim incelemesinde olup diğer kişisel eşyalarım adli emanettedir. Dolayısıyla delilleri gizleme, saklama ve değiştirme olasılığım bulunmamaktadır. Bu samimi açıklamaların çerçevesinde tutukluluğum tekrar gözden geçirilmesini ve tutukluluğum kaldırılarak tahliyeme karar verilmesini saygılarım talep ve arz ediyorum.”

Sanık Selim Akkurt söz istedi, verildi:"Değerli başkanım, ben konuşmayı geçen celse yapacaktım ancak siz yoktunuz bende Sayın üyelere boş konuşacağımı düşündüm o yüzden konuşmadım vazgeçtim ama üyeleriniz benim tahliyeme karar verdiler ve beni çok mahcup ettiler. Ayrıca keşke buradaki herkesin tahliyesine karar verseler de beni daha çok mahcup etseler. Ayrıca bana yurtdışı yasağı koymamışlar bundan dolayı da kendilerine teşekkür ediyorum. Saygıdeğer başkanım, bir Allah dostu diyor ki; Allah kullarına haksızlık etmez Kuran’ımıza bakıyorum. Hazreti peygamberimize bakıyorum hepsi cehennemin bilerek haksızlık yapanlarla dolacağını söylüyorlar. Bu salonda da sizin arkanızda “Adalet mülkün temelidir” yazıyor. Bütün bunlardan anlıyorum ki Allah’ın insanlık için belirlediği ahenk ve nizam adalet üzerine kurulmuş, ancak ben sizin yargılama yaptığınız mahkemede ne de yargılandığım diğer mahkemede adalet diye bir şeye rastlamadım. Bizim ülkemizdeki adalet sistemi zenginlerin, saygınların ve güçlülerin delip geçtiği. Zayıfların, fakirlerin ve güçsüzlerin takılıp kaldığı bir örümcek ağına dönüştürülmüş durumda. Hep derler geciken adalet, adalet değildir diye. Ancak ülkemizde daha adaletin zamanında tecelli ettiği de görülmemiştir. Sayın Başkanım, Yüce Türk milleti adaleti öz yurdunda nasıl sağladığını 86 yıl önce bütün düşmanlarına yani parayı Allah yapan güçlülere zenginlere ve bu güçlerin emrindeki hainlere ve onların maşalarına göstermişti. Sayın Başkanım ben Türküm, elhamdülillah Müslüman’ım ve Erzurumluyum. Yine malumunuz olduğu üzere Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin kuruluş temeli bu kutlu ilçede atılmıştır. Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin kuruluş temelinin atıldığı Erzurum’un incisi Oltu ilçesinde doğdum ve büyüdüm o şehrin kültürünü aldım, örfünü adetini geleneğini yaşadım. Yiğidin harman olduğu ahlakın kemali erdiği, Türklüğün benlik bulduğu, imanın çekikten bir zırh olduğu, mertliğin doruğa çıktığı kültürün kamp kurduğu o eşsiz memlekette yetiştiğim için Rabbime şükran borçluyum. Ben en büyük milliyetçi lider Mustafa Kemal Atatürk'ün bastığı izlere basarak büyüdüm, Türk milletinin düşmanlarının tarihin çöplüğüne gönderen Mustafa Kemal’in ilk ayak bastığı ilimiz Erzurum hale bu ruhla nefes almaktadır. Birileri din adamı kılığında bu ruhu ortadan kaldırmaya çalışsa da, bu yüce ruh adamı öyle bir çarpar ki onların değil din adamlığı, adamlığı bile kalmaz. İşte Sayın Başkanım ben milletimize adaletsizce insafsızca saldıranların karşısına Erzurum Kongresi’ni toplayarak dikilen o ruhun evladıyım. Türk milletinin adaletini adaletli yaşam ilkesini

22

Page 23: Tmuzaffertekin.com.tr/wp-content/uploads/2011/06/148... · Web viewSanık İsmail Yıldız söz istedi verildi:” Sayın Başkanım, o son çıkan iddianameyi inceledim, inceleme

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 21.05.2010 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:148 Sayfa:23

ortadan kaldırmak isteyenlere karşı yine Erzurum Kongresi ruhu ile dikiliyorum. Bu ruhu değil yedi düvel on yedi düvel gelse yüreğimizden ve bedenimizden söküp atamaz bu mücadele ruhu Türklük ruhumuzdur. Sayın Başkanım, bildiğiniz gibi adaletin olmadığı yerde başka hiçbir değeri bulamayız ama ülkemizde adalet varsa yok olan yok edilen değerlerin bir gün olacağına dair bir umut her zaman vardır. Ancak adaletin olmadığı yerde eksik olan tüm değerlerimiz için umutsuzluk doğar. Umutsuzluğunun olduğu yerde ise sosyal huzursuzlukla kaos kargaşa, isyan, başkaldırı ortaya çıkar devlete karşı olan güven duyguları azalır ve giderek, yok olur. İşte o zaman herkes kendi adaletini sağlamaya çalışır. Devlet denilen kutlu varlık adaleti sağlayamayıp herkesin kendi adaletini sağlama çabalarına kapı aralayınca bu seferde zulüm meydana çıkar ve ardında devlet kendi adaletin sağlamaya kalkışanları aşırı derecede cezalandırma yoluna gider. O zamanda madem herkes kendi adaletini sağlayacak güçlü olan hakkını alıp gariban ezilecek, o zaman devlete neden ihtiyaç duyulsun ki? Böyle bir durumda devlet varlığı tehlikeye girdiği için kendi adaletini sağlamaya çalışanlara aşırı ve ağır cezalar yağar bu durumda kendi hakkını aramak zorunda bırakılan insanların, ikinci defa mağdur olmasına yol açar. Eğer hukuk ve adaletin siyasi ve ticari güç sahiplerinin gücünü gösterme aracı olarak kullanmasına fırsat verilmesiydi kimse kendi adaletini sağlama peşinde olmazdı. O zaman gasp edilen hakkınızı aramaya çıktığınızda devletin sopasını yemezdiniz. Ancak ülkemizde adalet güç sahiplerine terk edildiğinden beri yaşadıklarımız tarihimizi utanç içinde bırakmış Sayın Başkanım haksızlığa ve adaletsizliğe mahkum edilen insanların yüreğindeki isyan büyüyor ve bu devlet düşmanlığına dönüşüyor ve düşmanlarımızın işgali için bir ortam doğmasına zemin hazırlanıyor. Çünkü millet devlete düşman ediliyor. İşte bir devleti yıkıma götüren süreç böyle başlıyor ve tedbir alınmazsa yıkım kaçınılmaz oluyor. Sayın Başkanım, uğradığım bunca haksızlıklar karşısında ister istemez ruhen olsun fiziken olsun, telafisi mümkün olmayan travmalar yaşadım. Böyle olunca ey Yüce devletim diyorsun, sen beni insan gibi yaşatmıyorsun, siyasi iktidarların güç ve servet çatışmalarında piyon, kukla, kurban edilmeme müsaade ediyorsun, o zaman bende kendi başımın çaresine mi bakayım? Sayın Başkanım, adaletsizlik insanı başka bir insana dönüştürüyor, adaletin sağlanamaması yüzünden özgürlüğümü yok eden elimden alanlardan, uğradığım haksızlıkların hepsinin hesabını soracağım. Hasımlarımız iki kişiyi öldürüyor altı yıl sekiz ay ceza alıp, iki yıl sonra serbest kalıyor. Ben işlemediğim bir suçtan idam ediliyorum bana ağırlaştırılmış müebbet cezası veriliyor. Diğer taraftan bu davada iki müebbet artı bin yılla yargılananlar dışarıdalar benim kaçma durumun olmadığı halde aylarca tutuklu kaldım. Bu yüzden bu cezaları aldım. Tüm bu gerçekler karşısında söyleyecek söz bulamıyorum, Allah’ın adaleti üzerine kurulan devletimizi ne hale getirdiler, millet evlatların devlete düşman ettiler. Allah’ım adaletten nasibini almamış bu Allahsızlara lanet etsin. En çokta zoruma giden Başkanım yani şu davada bir Erzurumlu hakimin bana böyle itin, köpeğin, çakalın, çukalın önüne atması oldu. Erzurum’un insanı birbirine çok bağlıdır, tutucudur. Ama ne diyeyim yani yazıklar olsun. Sayın Başkanım oysa kuruluşunda kutluluk Türk milletinin her değerini ey Yüce insanlık değeri yapmıştır. Bugün bizi yönetenler ecdatlarımıza asla yakışmıyor. Sayın Başkanım, işte adaleti düşürdükleri durum, işte yaşadığımız haksızlıklar. Siz olsaydınız benden farklı düşünür müydünüz? Uğranılan haksızlıklar insanı bu duruma getiriyor. Nihayetinde etten kemikten yapılı can taşıyan kullarız bu sözlerimi uygulanmayan adalete karşı, benim yaşımdaki bir insanın isyanı olarak kabul edin. Her ne kadar bu haksızlıklara isyan etsem de tarih de gerçekleşen şu olay biraz olsun acılarımı hafifletiyor. Hazreti Yusuf bile en ağır iftira ve zulümlere muhatap olmuştu yıllarca sefalet, eziyet ve karanlık içinde süren hapishane hayatını Allah’ın lütfü ve sonsuz adaleti ile hürriyete ve ebedi kurtuluşa çevirmişti. Bizim içinde beşeri adaletten umut olmadığına göre Allah’ın adaletini bekleyeceğiz imanın şartlarından birinin de kadere iman olduğunu biliyoruz. Burası da Hazreti Yusuf’un imtihanı benzeri bir imtihan olsa gerek. Allah’ın peygamberlerinin Allah dostlarının bile yıllarca uğradıkları yaşadıkları haksızlıklara ve adaletsizlikleri düşünerek uğradığım bu haksızlıklar karşısında bende Allah’ın yardımını ve

23

Page 24: Tmuzaffertekin.com.tr/wp-content/uploads/2011/06/148... · Web viewSanık İsmail Yıldız söz istedi verildi:” Sayın Başkanım, o son çıkan iddianameyi inceledim, inceleme

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 21.05.2010 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:148 Sayfa:24

rahmetini bekleyeceğim ve çilem ne zaman bitecekse o zamana kadar çekmeye devam edeceğim. Burada da hayat devam ediyor benim hayat çizgim, milli ve manevi değerlere bağlılığı gerektiriyor. Düşman sadece dışarıda değil içimizde de barınıyor hatta devletimizin yüksek makamlarını işgal etmiş bulunuyor. İhanet ve şer faaliyetlerine devam ediyor, onlara karşı dimdik ayakta kalarak düşmanın ve emrindekilerin eylemlerine, hainliklerine, engel olmak için vatanınım kutlu yurdumun kutlu menfaatleri için elimden geleni yapacağım. Bilindiği üzere cesaret ve onur insanın gözlerindedir. Yürek taşımak başka yürekli olmak başkadır. Kutlu işler için yaratılan Türk milletine mensup olmakla her zaman övündüm taşıdığımız değerler ecdadımızın bize kutlu emanetleridir. Onlar bu değerler için canlarını ve bedenlerini gözlerin kırpmadan ve gülümseyerek şahadete ulaştılar. Bize de onların yolunu izlemek düşer ruhları şad olsun. Bende haksızlığa uğrasam da yaşadığım bu haksızlıklar karşısında adalete rastlamasam da devletim kutlu varlığını güvenim hiç azalmadan devam edecektir. Bir gün adaleti adalet olarak sunacak devlet adamları bu kutlu devleti mutlaka yönetecek şeklindeki inancımı genç bir insan olarak hep taşıyacağım. Bunun içinde Allah’a sürekli olarak dua edeceğim. Esaretin ve köleliğin Türk milletinden uzak olmasını diliyorum. Değerli başkanım, bir Türk genci olarak 19 Mayıs gençlik bayramınızı kutluyor, mahkemenizi saygıyla selamlıyorum, ne mutlu Türküm diyene.”

Mahkeme Başkanı:" Var mı diyeceğin Osman?”Sanık Osman Yıldırım:”(Bir iki kelime anlaşılamadı)”Mahkeme Başkanı:" Seni dinliyoruz, ne zaman konuşacaksın?”Sanık Osman Yıldırım:”Arkadaşlardan sonra konuşmak istiyorum. Biraz rahatsızım

arkadaşlar konuştuktan sonra konuşmayı düşünüyorum. O süreye kadar kendime gelebilirim.”Mahkeme Başkanı:" Peki otur.”Sanık Muzaffer Tekin söz istedi, verildi:"Sayın Başkanım Değerli Üyeler, Alparslan Arslan

huzurunuzdaki sorgusunda Osman Yıldırım’ın iddia ettiği gibi Ataşehir’de bir toplantı olmadığını kendisinin hukuk fakültesinden arkadaşı olan Recep Özkan’ın evine arada sırada gittiğini bombayı verdiği günde Osman Yıldırım’ı Ataşehir’e Recep Özkan'ın ikamet ettiği eve çağırdığını yine Osman Yıldırım’ın apartmana girmeden kendisinin bulunduğu daireden inerek, bombaları Osman Yıldırım’a apartman girişinde verdiğini söyledi. Heyetinizde almış olduğu ara kararı ile 11.02.2010 tarihinde yetkili savcılığa konunun araştırılması için talimat verdiniz bu talimatın içeriğini okumuyorum zaman kaybetmemek için yetkili Cumhuriyet savcılığı ise gereği için 18.02.2010 tarihinde organize suçlarla şube müdürlüğüne yazı yazmıştır. Talimatın gereğini büyük bir hassasiyet ve görevi bilinciyle yerine getirin organize suçlarla şube müdürlüğü 22.04.2010 tarihinde elde ettiği bilgileri hatta durumdan vazife çıkartarak da ilerde istenebileceğini düşündüğü bilgileri de içeren metni iddianame formatında fakat bir yargıç özleminde olsa bazı hususlarda da nihai karar vererek, savcılık kanalı ile mahkemenize ulaşmasını sağlamıştır. Bu detaylı araştırma talimatınıza mahkemenize iletilene kadar takribi iki buçuk aylık bir zaman süresine almıştır. CMK 332 madde bire göre süre aşımı için izin almamışlarsa TCK’nin 257. maddesinin kendilerine de uygulanacağını da bilmek beni rahatlatır. Sayın Başkanım, şimdi heyetinize organize işler şube müdürlüğünün maharetlerini arz edeceğim. Organize işler şube müdürlüğü sizlerin talimatınızın tamamen dışına çıkarak burada birilerini aklamak adına özel bir gayret göstermiştir. Onlar haddi zatında birilerini aklamak değil kendi aklanma çabaları içine girmelerindendir. Anadolu’muzda bir özdeyiş vardır Sayın heyet “şaşkın ördek gerisin gerisin gider” burada da onları göreceğiz. Ben bir diğer sanığın aklanmasını burada gündeme getirmeyeceğim ama bir diğer kişi aklanırken orada benim yine potansiyel suçlu olarak gösterilmem Ataşehir’de ki toplantının yapıldığını kesin bir kanıt ve delillerle ifade ettiklerini söyleyenlerin o kanıt ve delillerini bir kez daha burada huzurda çökerteceğim. Burada ben ısrarla 1 Mayıs 2006’da Ataşehir’de toplantı olmadığını haykırdım. Ataşehir’de o gün Alparslan Arslan ve Osman Yıldırım’ın buluştuklarını birini Ataşehir kuzeyden birini Ataşehir’e TEM’den girdiğini dakika saniye ve baz istasyon raporları ile sundum. En son

24

Page 25: Tmuzaffertekin.com.tr/wp-content/uploads/2011/06/148... · Web viewSanık İsmail Yıldız söz istedi verildi:” Sayın Başkanım, o son çıkan iddianameyi inceledim, inceleme

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 21.05.2010 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:148 Sayfa:25

14:38’de Ataşehir’de buluştuktan sonra Alparslan Arslan’ın 15:05’te Ataşehir baz istasyonlarından sinyalinin kesildiğini 15:20’de de Osman Yıldırım’ın kesildiğini arz ettim. Ama halen organize işler şube müdürlüğü Ataşehir’de yapılan toplantının, toplantının doğru olduğunu Osman Yıldırım, Alparslan Arslan’ın dışında 3. şahısların katıldığını ifade edebilmektedirler. Geçmişte İpek Akgün’e ait bir telefon numarasıyla benim defalarca görüştüğüm ifade edildi. Ne bu cihaz ne bu kart bana ait değildir, dedim ve geldim huzurunuzda İpek Akgün’e ait telefon, cihaz ve kartıyla Ümraniye Çakmak Mahallesi’nde görüşme yapılırken ne tesadüftür ki aynı saat, aynı dakika ve nerdeyse saniyeler çakışırken ben kendim telefonum ile Göztepe mıntıkasında olduğumu ispat ettim. Şimdi burada şöyle bir ifade yer alıyor, saat 14:38’den saat 15:20’ye kadar her iki şahsın İstanbul Ataşehir baz istasyonu bölgesinde 3. şahıslarla görüşme yaptıkları anlaşılmıştır Sayın Başkanım dikkatinizi çekiyorum. Yine çok önemli, çok önemli bir diğer inceleme tutanağında ise şöyle bir ifade kullanıyorlar, Danıştay üyelerimize yönelik düzenlenen menfur saldırıyı gerçekleştiren bir kişinin olay sırasında ve olay öncesinde sadece bir tek telefon numarası kullanmış olması diğer benzer birçok olay göz önünde bulundurulduğunda zayıf bir ihtimal olduğunu dolayısıyla Alparslan Arslan’ın, Veli Küçük, Muzaffer Tekin ve benzer kişilerle irtibat kurduğu başka numaralarının da olduğu değerlendirilmektedir. Alparslan Arslan’ın mevcut tespit edilen telefonundan 2005 yılı içerisinde Muzaffer Tekin ile 3 kez görüşmüş olması da bu kişilerin arasında geçmişe dayalı bir ilişki ve birlikteliğin olduğu ortaya koymaktadır, tarih 20.08.2009 kusura bakmayın da bunlara yuh denir Sayın Başkanım, yuh denir. Ama benden önce sizin demeniz lazım mahkemeye intikal etmiş olayda siz bunlara talimat mı verdiniz, değerlendirme mi yap dediniz, hala bunun peşinde koşuyorlar? Evet demek istiyor ki Muzaffer Tekin başka bir numara ve telefonla Alparslan Arslan’la irtibata geçmiştir. Ataşehir’de olduğu saatte kendi baz istasyonundan sinyal vermemesi bunun nedenidir. Önceleri olduğu gibi her söylediğimin arkasındayım, her söylediğimi de birer birer çürüteceğim atılan iftiraları. Şimdi, baz istasyon kayıtları geliyor başkanım TİB’ten, açıyoruz Muzaffer Tekin’in kullandığı 2919293 numaralı telefon 14:27 Kadıköy, 14:45 Kadıköy,14:48 Kadıköy, 15:02 Kadıköy elinizde hiç mi utanmıyor başkanım bunlar bu saatte bu suçlamaları bana yapıyorlar? Zatıalinize hiç konuşmayacağımı içimden hiç gelmiyor başkanım, ama siz en ufak bir şekilde kendinizi ifade edebiliyorsunuz benimde kendimi tek ifade edebileceğim yer burası. Bu saatten bile, bu saatten sonra bile hala suç ve suçlu yaratma peşinde koşuyorlar ve bu çok birikimli organize işlerle müdürlülüğü, şöyle bir ifadede bulunuyor mahkemenize, bu tespitler üzerine yani tespiti Ataşehir’de toplantı yapıldı. Evin Recep Özkan'a ait olduğu yönünde ciddi şüpheler oluşmuş bunun üzerine bina sakinleri ile görüşerek Osman Yıldırım’ın ifadesinde belirttiği şüphelileri resimleri gösterilerek teşhis işlemi yapılmıştır. Hangi tarihte söylüyor bunu başkanım 22.04.2010 siz onlardan teşhis istemiyorsunuz evi bulamıyorlar evi bulmak için buraya diyorlar ki, Veli Küçük geldi gördün mü? Zekeriya Öztürk o. Ama ne enteresandır Muzaffer Tekin’i teşhis ve tespit ettirememişler burada bir şey var yanlışlık var. İlk defa tespit tutanaklarına Muzaffer Tekin girmedi, gerekçeye bakın evi bulmak için albüm sunuyorlar komşularına. Evet, inandık başkanım bu tarihte ama durum, hiç de onların dediği gibi değil, değil. Gitmişler 22.01.2009’da oradaki insanlara bizlerin resimlerin göstermişler yetki gaspı değil mi başkanım ara kararları dinliyorum böyle karar almadınız size diyor ki, sanki savcılığa yazı yazdınız savcı talimat verdi ondan sonra olay mahalline gittim diyor hayır. Bunlar 2009, 22.01 tarih daha Yargıtay Ankara’daki Danıştay davasın bozmadan bunlar Danıştay davasının bozulacağı üzerinden hareke ederek orada şeylere başlıyorlar çalışmalara başlıyorlar. Bu nedir başkanım, bunun izahı nedir? Bunların birçok daha örnekleri var hepsi vakit geçirmemek için okumuyorum ve devam ediyorum. Bu konuda da her halde gerekenler hakkında yasal bir işlem yapılacak işte devletin bütün imkanlarını kullanan o kadar organize işlerle uğraşmasa gerçek organize şube gibi çalışsa burada Muzaffer Tekin’in hiçbir dahlinin olmadığı ve o toplantının da olmadığını kanıtları ile ortaya koyar ve bu mahkemeyi de bu kadar meşgul etmez. Sayın Başkanım, 144. celsede

25

Page 26: Tmuzaffertekin.com.tr/wp-content/uploads/2011/06/148... · Web viewSanık İsmail Yıldız söz istedi verildi:” Sayın Başkanım, o son çıkan iddianameyi inceledim, inceleme

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 21.05.2010 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:148 Sayfa:26

avukat Zeynep Küçük hanımefendi baz istasyon kayıtları maddi delili ile gerek Cumhuriyet Gazetesi, gerek menfur Danıştay saldırısı öncesi ve günü Alparslan Arslan, Salih Kurter, Kemalettin Gülen, Süleyman Esen, Hamza Öztürk ve Salih Yaşar irtibat ve birlikteliklerini net olarak ortaya koyduktan sonra, asıl Ergenekonların medya ayakları ağızlarından salyalar akarak saldırmaya başladılar. Milyar dolarlar ile ifade edilen parasal güçlere her geçen gün etki alanı genişleyen medya güçleri silahlı kuvvetlerine bile kendi silahlı kuvvetlerine bile operasyon yapabilecek cüreti kendinde bulunan bir silahlı gücü yaratma özleminde olanlar bugün parti başkanlarını bile bir dakikada tasfiye edebilecek operasyonları yapanlar, siz yargıçları suç ve suçlu konumuna sokabilmek içinde çeşitli kayıtlar ile tehdit edebilmektedirler. Asıl Ergenekonlar Türkiye’de orduya, yargıya meydan okuyor. Kendinden olmadığını düşündükleri içinde her türlü alçak saldırıyı tereddütsüz uyguluyor. Yürütülmekte olan davaları ise yönlendirmek için büyük bir medya baskısı uyguluyor. Gerektiğinde davaları yok sayarak kesin hüküm uyguluyor. Örnek mi, şimdi bakınız başkanım şuradan bir metin okuyacağım belki biraz zamanımı aşacağım ama aşmamak için gayret gösteriyorum lütfen benim laflarımı kesmeyin bugün bunu nihai olarak şey yapmak istiyorum sonlandırmak istiyorum. Şimdi mayıs ayında çıkan bir gazete, Muzaffer Tekin’in mahkemede verdiği ifadesi ile saldırıyı Alparslan Arslan ile birlikte planladıklarının ispatı niteliğinde işte o savunma yani saldırıyı Alparslan Arslan’la ben planlamışım ve onu da savunmamda ikrar ediyorum. Ne demişim başkanım? Alparslan Arslan ifadeleri tüm gerçekleri ortaya koyuyor. Savcılar bu ifadeleri dikkate almayarak konuyu saptırıyor. Alparslan’ın yaptığı eylemler Salih Kunt er’in yönlendirmeleri ile olmuştur. Çünkü aralarında şeyh mürit ilişkisi vardır, Danıştay saldırısından hemen her gün Kurter’in evinde buluşmuşlardır. Bu da planın Kurter’in dergahında müritlerince yapıldığının açıkça ortaya çıkarmaktadır. Savcıların bütün gayesi Danıştay cinayeti ile tarikat bağlantısını keserek, vatansever insanlar ile ilişkisi olduğunu göstermektedir. Alparslan’ın Fethullah Gülen' e yaptığı sevgi ve saygı gösterileri kimlerle bağlantı olduğunu ortaya koyuyor. Alparslan’ın Süleyman Esen’le tarikat ilişkisi Salih Kurter’le yapılan ayin ve sohbet toplantıları görmezlikten gelinmektedir. Şimdi bakıyorum başkanım tüyü bitmemiş bir baldırı çıplak, bu bunu yaz diye eline vermişler, hâlbuki ne yapıyor? Şecaat arz ederken belte gıpti sırkatin söylüyor, doğruyu da söylüyor ben doğruyu söylemişim bir buluşma yok. Nasıl ben şey yapmışım arkasında olmuşum şimdi oraya geleceğim. Bu da geleceğin Tutkun Akbaşı, geleceğin işte o Şamil Tayyar’ı geleceğin Talip Doğan Karlıbel’i, bilmem Tuncay Güney bunları kullanacaklar bu kağıt gibi (bir kelime anlaşılamadı) atacaklar başkanım, bugünlük görev yapıyor. Çünkü ne dedim daha önce, oksijen çadırında hükümet darbe senaryosu, serumu bilmem, Danıştay serumu, Balyoz serumu ile çıkmaya çalışıyor bugünlerde de bu şiddetlendi. Şimdi Sayın Başkanım, ben yanlış bir şey mi söyledim? Bugün bütün kanallara lütfen giriniz, kanalların hepsinde Alparslan Arslan ayık dolaşmayan bir ayyaş, özellikle kendi medyalarında ayık dolaşmayan bir ayyaş. Peki, o halde şu gerçekler niye görülmüyor Sayın Başkanım? Şimdi, 29.05.2006’da Teoman Ekşi oğlu Alparslan Arslan’ın en yakın arkadaşı Cumhuriyet savcılığına ifade veriyor, diyor ki ifadesinde aynı evi paylaştığı arkadaşı, dini duyguları yoğundur, normal bir insandan öte dine yapılacak saldırılara karşı koyacak yapıda dindar bir insandır. Kesinlikle içki içmez Alparslan Arslan kişilik olarak bir şeye doğru deyip yapmaya karar verirse yapacak bir kişiliktedir. Türban bağlantılı olarak bu olayları gerçekleştirmiş olabilir, en yakın arkadaşı. Yine Sayın Başkanım, aynı evi paylaştığı Recep Özkan o da en yakın arkadaşı, benim onun kişilik yapısı üzerindeki intibalarım, ferdi hareket eden başkalarının fikir ve görüşlerine önem vermeyen, çok agresif bir yapıya sahip gündemi çok yakından takip eden, çok gazete ve kitap okuyan, benim bildiğim kadar son zamanlarda beş vakit namazını kılan medyada çıkan başörtüsüne getirilen engellere aşırı tepki gösteren, çevresindeki insanlara yardım etmeyi seven, diye devam ediyor. Bunlardan hiç bahsetti mi iddianame savcıları bende bu tutanaklara girdim bunlara göre savunmamı hazırladım ve Sayın heyet, en yakın oğlunu, babası tanır. Babası diyor ki; 11.02.2006 Ankara’da Danıştay saldırganı

26

Page 27: Tmuzaffertekin.com.tr/wp-content/uploads/2011/06/148... · Web viewSanık İsmail Yıldız söz istedi verildi:” Sayın Başkanım, o son çıkan iddianameyi inceledim, inceleme

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 21.05.2010 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:148 Sayfa:27

avukat Alparslan Arslan’ın yargılaması öncesinde babası İdris Arslan, ilginç açıklamalarda bulundu. İdris Arslan bu ülkede İslam düşmanları var, Kur’an düşmanları var millet düşmanları var, adı Mehmet, Mustafa olan birçok Ermeni ve Rum vardır. Bunlar laiklik adı altında bu ülkenin değerlerine ihanet ediyorlar, bu da babasının ifadesi. Fakat Sayın Başkanım, Alparslan Arslan’ı tarikat dergâhına götüren Şeyh Salih Kurter ile tanıştıran Süleyman Esen okuldan sınıf arkadaşı diyor ki, sorgusunda ben diyor Alparslan’a giderdim diyor televizyon izlerdik diyor, batak oynardık, diyor, atari oynardık demedi evcilik oynayabilirdik diyebilirdi ama arkadan Alparslan müdahale etti. Namaz kılmıyor muyduk dedi? Peki, Alparslan Arslan niye ifadelerinde savunmasında Salih Kurter’e çok itaat ediyordum, itimat ediyordum, saygı duyuyordum, dedi kişiliğine büyük tepki gösterdi? İşte o tepkinin arkasına indiğiniz zaman bu şeyin Danıştay saldırısının hazırlandığı ortamı çok rahat bulabilirsiniz. Yine Sayın Başkanım, şöyle bi şema dolaştı uzunca süredir heyetinize bununla ilgili uzatmayacağım taleplerde bulunuldu ve emniyet genel müdürlüğü bu şemayı kabul etmedi. Kimine rumuz yapmışlar, kimine onu bunu filan ve hemen yine bu şeyde Sayın Zeynep Hanım’ın buradaki sunumundan sonra altı Ergenekon tutuklusu Hrant Dink davası sanıklarıyla telefon kayıtları tespit edildi haberleri yapıldı. Şuna emin olun başkanım buradaki mücadelem kadar dışarıda ne duysam hepsini hukuki şeyimi yapıyorum, o haberler yayınlandı ve akşam Türkiye radyo televizyonları o yandaş dediğimiz televizyonlardan kat ve kat daha şey hale getirilmiş politize edilmiş İhsan Bal ve o Zaman Gazetesi’nin yayın yönetmeni ismini şuan hatırlayamıyorum konuşurlarken, Sayın Baykal’a yapılan kaset olayı görüşülüyordu. Hemen şu şeyi tespiti yapmaktan geri kalmadılar, bugün dediler, kaset gündeminde kalan fakat konuşulması gereken çok önemli olay atlandı 6 Ergenekon sanığının şeylerle irtibatı tespit edildi. Hrant Dink davasının. Şimdi Sayın Başkanım, bu gazetedeki yeni yetme çocuğa onu yazdıracak benim gücüm yok, medya da bu büyük beyin yıkama operasyonu yaptıracak gücümde yok. Yine finansal gücümde yok işte bugün bu operasyonu bizler üzerine yıkmak için dört senedir çaba sarf edenler asıl Ergenekonlardır, bunu zaman bir gün çıkaracak. Peki, niye bugün bu telaş onu da arz edeceğim. Şimdi bakınız Sayın Başkanım, Muzaffer Tekin’in laik demokratik sosyal hukuk devleti ve onun kurumlarına karşı en ufak bir olumsuzluğu olamaz ve iki günden beri dedim ki o Danıştay’da olsaydım ben önüne atlardım ve kalkan olurdum. Ama bu iddianameyi yazanlar hala Muzaffer Tekin’i suçlu göstermek isteyenler onlar bu olayın arkasındaki kişiler işte Başbakan Erdoğan, Cumhuriyet Gazetesi’ne yapılan saldırıları, gelecekteki yeni saldırılara onay vermesini önemsemeyince aradan bir hafta bile geçmeden aynı kişilerce Danıştay’a kanlı bir saldırı düzenlendi. Oysa Başbakan normal ve kendisinden beklenen devlet adamlığı sorumluluğu ile olayı kınayıp eleştirseydi gazeteye geçmiş olsun deyip suçluların en kısa zamanda yakalanmaları için bizzat ilgilenseydi beklide Danıştay saldırısı gerçekleşmeyecekti. Hâlbuki başbakan tam tersi beyanatları ile saldırıya zemin hazırladı Danıştay gibi Yüce bir yargı organını yürütmeyi engelleyen bir kurum olarak göstermelere saldırganları yüreklendirip teşvik etmiştir. öyle ki Başbakan Erdoğan 5 Nisan günü açık konuşuyorum. Danıştay’da birçok engellerle karşı karşıyayız derken sanki birilerinin bu engeli biran önce kaldırmasını ister gibiydi karardan sonra bunlar evin içerisine karışacak kararı kınıyorum, bu hiçbir hukuk anlayışı içinde tanımlanamaz diyen Başbakan Erdoğan’ın Danıştay’a yönelik sözleri bununla da bitmiyordu efendi bu başörtüsü senin işin değil diyanetin işi diyordu. Bunu adalet bakanı, iç işleri bakanı vesair bunlar devam ediyordu. Şimdi Sayın Başkanım, bir kamera olayı gündeme geldi, gerçekten o kameralar silinmişse büyük bir güç oraya müdahale etmiştir. Niçin müdahale etmiştir? Hesapları şudur, Danıştay baskınından sonra saldırganın, saldırganın kimliğinin tespit edilememesi içindir ben öyle bir mantık yürütüyorum. Şimdi Danıştay saldırısını gerçekleştiren bugün adaletin elindedir. Fakat bu olayın üzerine gidenler onu bilimsel olarak inceleyenler de diyorlar ki Danıştay bu sistemi kurduktan sonra 7 defa arıza meydana gelmiştir. Güç kaybından arıza şalter kolunun inip kalktığı için devamlı olacağı ikazı oraya bir güç motorunun, bir jeneratörün alınması

27

Page 28: Tmuzaffertekin.com.tr/wp-content/uploads/2011/06/148... · Web viewSanık İsmail Yıldız söz istedi verildi:” Sayın Başkanım, o son çıkan iddianameyi inceledim, inceleme

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 21.05.2010 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:148 Sayfa:28

önerilmiş ve şey olmadığı içinde tahsisat alınamamıştır. Bir gün öncede tesadüf sökülmüş ertesi günde takmağa gittiklerinde modern sanatın silinmiş hard disklerinin götürüldüğü söyleniyor, bu doğru veya değildir ama burada çok önemli bir konu var Sayın Başkanım, biranda bütün o medya ve siyasiler burada Danıştay olayını 144 celse hiç sorgulanmadığını kabul ederek, yine bizi potansiyel suçlu gibi kamuoyu önüne attılar. Şimdi şöyle arz edeyim, diyorlar ki iade-i itibar istiyoruz. Laiklik karşıtlığı eylemlerin odağı olmaya kararını Anayasa Mahkemesi düzeltsin, şunu istiyoruz, gözümüzün içine baka baka yalan söylüyorlar, yalan söylüyorlar. Çünkü Sayın yargıç Abdurrahman Yalçınkaya iddianamesinde laiklik karşıtı eylemlerin odağı olmak, kapatılmak konularında azmettiricilik suçlamalarını da gündemine getirmişti iddianamede. Fakat işte katakulli, fetakulli operasyonları ile Danıştay olayı buraya monte edildikten sonra Anayasa Mahkemesi’nde AKP’nin kapatılması görüşülmeden bir hafta önce iddianame içeriği açıklanamaz denilmesine rağmen İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından basın ordusuna iddianamenin can alıcı noktası, bu iddianamede Danıştay saldırısına 60 sayfa yer verilmiştir şeklinde ifade edilmiştir. İşte bu operasyon AKP’nin azmettiricilik suçlamalarından Anayasa Mahkemesi’nde görüşmelerinde sarf-i nazar olmasına sebep olmuştur. Şayet bu operasyon yapılmamış olsaydı o zaman AKP kapatılacaktı buda bir aldatmacadır, bu da bir yalandır ama okumayacağım vaktinizi almayacağım. Geçen sene yiğit yargıç Salih Er’in konuşmaları gözlerine baka baka onlar her ne kadar sanal bir örgüt sanal insanlarla bunu götürmeye çalışsalar da o gerçek azmettiricileri gözlerin içine baka baka söyledi. Bu sene de yine 7. Daire Başkanı gözlerine baka baka bu Kubilay Hadisesi dedi. Bende bunu geçmiş celselerde İçişleri Bakanı gördünüz mü bakın Ergenekon bize karşı yapılmış meğerse Danıştay bize karşı yapılmış, Ergenekon işiymiş, bizim içinmiş, camilere gidemedik, cenazelere diyordu. Bende diyordum ki gerçek Cumhuriyetini hamisiysen gidersin cenazeye göğsünü siper edersin orda bir Kubilay olursun hırsız gibi kaçmazsın. Başkanım, hainler korkak olur, korkaklar iftira atarlar. Toparlıyorum. Bugün Sayın Başkanım, ortaya çıkarıldığı söylenen Ergenekonun Gladyo olduğunu söylemek mümkün değil. Daha soruşturma aşamasında ortada kamuoyunu ikna edebilecek bir delil bile yokken kontra gerilla ile mücadele edenler onun hedefi olanlar, aydınlar, parti başkanları, gazeteciler, akademisyenler, askerler Ergenekoncu olarak kamuoyunun önüne çıkarıldı. Cumhuriyet Mitingi’ne katılanlar Atatürkçü Düşünce Derneği, Çağdaş Yaşamı Destekleyenler Derneği, darbeci yapıldı. Türkiye’de tüm AKP muhaliflerine Ergenekon çetesi yaftası vuruldu. Aslında bu çevrelerin amacı Ergenekonu aydınlatmak değil zira hep söylediğim gibi asıl Ergenekonlar bu operasyonları yapanlardır. Bunların amacı ulus devleti yıkmaktır ne zamanki Türk ordusu yüzünü doğuya dönmüştür. Bu operasyonun düğmesine basılmıştır. Steewe Wılyems, NATO ve ABD’nin Türk ordusunun yüzünü doğuda ittifak arayışlarına çevirmesine tahammül edemeyeceğine ve Ergenekon operasyonuna bu nedenle destek verdiklerini açıkça belirtti. Taraf yazası Lale Sarı ibrahimoğlu 14 Ocak 2009 tarihli makalesinde şu başlığı attı başkanım, Ergenekon operasyonu ABD’nin isteği ile yapıldı. bir ordu yayını olan The Dishım Journel’de 2003-2004 yılında dikkatinizi çekiyorum. Ergenekon operasyonu Türk ordusundaki ABD karşıtları eğilimlerin temizlenmesi için yapılıyordu ve bu temizlik Türkiye içinde iyiydi şeklinde bir yazı yer aldı. Slovenya, Hırvatistan, Sırbistan, Ukrayna, Gürcistan gibi birer birer renkli devrimlere sahne olan ülkelerde de Ergenekon davası olduğunu biliyor musunuz? Bu ülkelerde de siyasi parti liderleri, askerler, kanaat önderleri, gazeteciler bir gece sabaha karşı gözaltına alınıp tutuklandılar. Ardından yandaş medyada yayınlar başladı bunlar darbeci. CIA ajanı Fuller’in 26 Şubat 90’da 1990’da Cumhuriyet Gazetesi’nde çıkan Ufuk Güldemir ile yapılan röportaj bazı ipuçlarını vermeye yeter Başkanım. Atatürk’ün düşünceleri çağı için son derece güçlü bir düşüncelerdi, ama artık Türkiye ulusal kimliğinin yörüngesini kimliğini yörüngesini, dünyadaki rolünü, hatta İslam’ın günlük yaşamdaki yerini yeniden düşünmelidir. Türkiye demokrasi ve İslam’ı bir arada yaşabileceği modern bir formül bulsa İran ve Arap dünyasında olağanüstü büyük bir entellektüel öncülük yapmış olur. Geleceğin modelini öneriyor, daha

28

Page 29: Tmuzaffertekin.com.tr/wp-content/uploads/2011/06/148... · Web viewSanık İsmail Yıldız söz istedi verildi:” Sayın Başkanım, o son çıkan iddianameyi inceledim, inceleme

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 21.05.2010 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:148 Sayfa:29

sonraki medya da sık sık demeçler veren ajan Fuller Kemalizm öldü diyebilecek kadar cüretkar. Kemalizm’in sonunun gelmesinin iyi olduğunu düşünüyorum halkın büyük bir kısmı İslam için daha hürmet görmeyi Osmanlı tarihi ile kucaklaşmayı istiyor. Sayın heyet, mantar gibi fışkıran yeni Osmanlıcı ve ikinci Cumhuriyetçilerin ilham kaynakları ortada. Düşüncelerini rapor haline getiren Fuller Türkiye’nin yeni yol haritasının ılımlı İslam olarak belirtiyor. Uygarlıklar Çatışması Kuramcısı Samuel Hangtington’da aynı tezi savunuyor. Türkiye İslam’ın lideri olmalı diyor, fakat tezini açıklarken sarf ettiği cümle çok ilginç. Dikkatinizi çekmek istiyorum demokrasinin mutlaka laikliği dayanması, gerekmez. Hadston Enstitüsü Üyesi Jahn Sulvia’nın ifadelerinde Türkiye’nin laiklik anlayışı artık değişmek zorunda ve bu değişiklik garanti altına alıp koruyacak, bu çok önemli Sayın Başkanım bir anayasa gelmek zorunda. Bu ifadeler sizlere de bir şeyler çağrıştırıyor mu Sayın heyet? Daha özgür bir, daha özgür bir anayasa getireceği söylemleri içinde olanların gerçekte kumanda merkezleri tabi olduklarının acı fakat bir gerçeğidir. Kemalizm’i toprağa gömüp ılımlı İslam’a sarılması istenen Türkiye’nin, idari yönetimi ne olmalıydı onu da öneriyorlar. Evet Pol Henze diyor ki, yine bir ajan, Türkiye’yi federalizm büyütecek İstanbul başkent, Yakındoğu federasyonu kurulabilir. Ama önce Kürtlerle yakınlaşma gerekir, diyor. Yeni dünya düzeninde Türkiye’nin görevi belli olmuştu, peki ABD’nin rolü biçti de Türkiye’de herkes kabul mu etti? Hayır. Cumhuriyet mitingleri aslında yenidünya düzenine karşı olmuştu. TSK’nın Cumhuriyetin kurucusu ideolojisinden ödün vermeye hiç taraftar değildir. Mustafa Kemal devrimleri ölmemiş aksine giderek Ortaçağ karanlığına dönüşen dünyada daha da önemli hale gelmişti. TSK sadece içerde değil dış politikada da ABD ile ters düştü. Vaktinizi zorladım geçiyorum hızlı Başkanım. Sayın Tuncer Kılınç Paşa’mızın 7 Mart 2008’de harp okulunda verdiği brifing sonrası Türk Ordusu’na operasyon başlatıldı. Üst komutanların darbe hazırlığı içinde olduğunu iddia eden dönemin deniz kuvvetleri komutanı Özden Örnek’e ait olduğu söylene ama bir türlü gerçek olup olmadığı ortaya çıkartılamayan günlükler yayınlandı. Ardından gazetecileri fişleyen sözde andıçlar ortaya çıkarıldı. Kimin yazdığı belli olmayan lahikalar ortaya saçıldı Genelkurmay Başkanı Orgeneral Yaşar Büyükanıt ve Orgeneral İlker Başbuğ hakkında görevi başlayacakları dönemde karalama kampanyaları başlatıldı, fotoğraflar sızdırıldı. TSK’da kuvvet komutanlığı, ordu komutanlığı, yapmış emekli orgeneraller, Ergenekon soruşturmasına dahil edilip hücrelere tıkıldı. Psikolojik savaş öyle bir hal aldı ki Mehmetçiğin teröre karşı verdiği mücadelenin sırları bile sızdırıldı. Tuğgeneral Münir Erten’e ait olduğu söylenen Kuzey Irak’a yapılan kara harekâtını iki gün önceden haber veren bir video internette yayınlandı, Aktütün Karakoluna teröristlerin saldıracağına dair görüntünün TSK’ya verildiği ama hiçbir önlem alınmadığı şeklinde önlemler alındı, oysa görüntünün Aktütün ile ilgisi yoktu daha bunlar gibi birçok dezanformasyon haberler yapıldı ve yapılmaktadır. Bakınız Başkanım, ulus devletin sonu gelmiştir yeni yüzyılın en önemli çatışması da demokratik güçler ile otokratik güçlerin çatışması olacaktır. Türk ordusu dokunulmaz bir kurum değildir. Türkiye’yi daha demokratik kılacak olan Türklerin hayıtında devletin ve ordunun rolünü azaltmaya yarayacak reformlardır, asıl mesele din özgürlüğüdür. Yukarda ki sözler kime ait Sayın heyet tabi düşünmeden yeni Osmanlıcı ikinci Cumhuriyetçiler diyebilirsiniz. Hayır bu sözler New York Aydınları denen Neokonların sözleridir. Bizim bugün aydın olarak piyasaya çıkanlarımız aynı Osmanlı mütercimleri tercümanları gibi onlardan aldıklarını kendi fikirleri gibi kamuoyuna pompalamaktadır. Son olarak Neokonların önde gelen teorisyeni Robert Kagın, ulus devletler yıkılmadan özgürleşme olamaz diyor. Daniel Fret ise İsrail’in ulus devlet olmasından rahatsızlık duyulmazken söz konusu Türkiye olunca çok sert konuşuyordu. Sorun Türklerin nasıl bir ülkeye sahip olmak istedikleridir, milliyetçilik ulusalcılık özünde despansif bir tutum bağımsızlığa dayanır, gururlu insanlar milliyetçi ulusalcı olmaz, gururlu insanlar dünyaya açık olur tespitinde bulunuyor. Ben ise Sayın Başkanım, Muzaffer Tekin olarak bu tespite bir açıklama getireceğim. Öncelikle gurur nedir, onur nedir? Onur, insanın özüne olan saygısıdır. Gurur ise, egolarının şişkinliğidir, Daniel Fret milliyetçi ulusalcı insanları ve biz Türkleri kastederek, gurursuz

29

Page 30: Tmuzaffertekin.com.tr/wp-content/uploads/2011/06/148... · Web viewSanık İsmail Yıldız söz istedi verildi:” Sayın Başkanım, o son çıkan iddianameyi inceledim, inceleme

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 21.05.2010 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:148 Sayfa:30

olduğumuzu söylüyorsun. Evet, biz millet olarak gururlu değil onurlu bir milletiz ama sen onursuzsun saygılarımla.”

Duruşmaya saat 14.00’a kadar ara verildi.Duruşmaya kaldığı yerden devam olundu.Bu arada tutusuz sanıklardan Güler Kömürcü Öztürk, Asim Demir ve Sami Hoştan ile bir

kısım sanıklar müdafileri Av. Arzu Kılınçarslan, Av. Necdet Çağlar, Av. Gönül Kerinçsiz, Av. Vural Ergül, Av. Selin Deviren Tahtabiçen, Av. Osman Aydın Şahin ve Av. Atilla Cengiz Ceylan’ın geldikleri görülmekle, huzurdaki yerlerine alındı.

Sanıkların Talep ve Beyanlarının Alınmasına Devamla. Sanık Hayrettin Ertekin söz istedi verildi:" Sayın Mahkeme, Sayın Başkanım saygılar

sunuyorum. Ben geçen celselerde ve savunmalarda yaptığım bütün savunmalarımı ve konuşmalarımı, beyanlarımı tekrar etmekle, birçok sanığın konuşmalarına katılmakla beraber, yine bazı benzer konulara vurgu yaparak kısa bir konuşma yapacağım. Çünkü, hakkımızda isnat olunan iddiaların Yüce mahkemenizin tamamen, bütün delilleriyle beraber incelemiş ve bir araya getirmiş, reysen yazılan kurumlar olan yazıların hepsine cevaplar gelmiş ve iddianamedeki iddia edilen içeriklerin hemen hemen benim anladığım kadarıyla bütün tamamı cevap bulmuş ve bu cevaplarda sanıyorum Yüce mahkemenizin aradığı beklediği doğrular olsa gerek. Bu doğruların, hepsinde bulunan bir gerçek var ki böyle bir örgütün olmadığı ve bu iddia edilen örgütle ilgili bilhassa benim, bütün araştırmalarda hiçbir ilgimin hiçbir kimseyle hiçbir kişiyle bir bağımın, bir organik bağımın olmadığı ve bu nedenle de bir örgüt üyesi olmadığım ve bu tertibi düzenleyenlerin, kendi yapmış oldukları bütün eylemler kendilerine kaldığı ve bunu Yüce mahkemenizin anlamış olduğunu düşünüyorum. Bu nedenle 29 aydır kaldığım tutukluluk süresinin ceza adaletine sığmadığını ve hakkaniyet kurallarına uymadığını Yüce mahkemenize bildirmek istiyorum. Bu iddia edilen örgütün Türkiye Cumhuriyetinin sınırları içinde hiçbir eyleminin, hiçbir varlığının olmadığını kendim biriktirdiğim gazetelerden, topladığım dergilerden internet ortamındaki bütün yazışmalardan sanıkların verdiği bütün beyanatlardan cezaevi şartlarında çok vaktim olduğu için baktım. Hiçbir ben rastlayamadım hiçbir bağını. Eğer öyle bir en ufak bir emare bulmuş, rastlamış veya kendimle irtibatlı bir şey bulmuş olsaydım, bunu çok açık yüreklilikle söyleyebilirdim ve bununda cezasına razı olurdum. Ama Sayın mahkeme takdir eder ki, 149. duruşmaya geldiğimizde Yüce heyetinizin bilgi ve deneyimlerinden sanıklara yönelttiği ve müdafilerine yönelttiği ve kendisinin topladığı delillerden hiçbir ciddi emareye ulaşamadığınızı düşünüyorum ve bu nedenle Danıştay davasıyla bu açılan birinci davanın hiçbir alakasının olmadığını ve bundan sonra da yapılabilecek iddianameler soruşturmalar kovuşturmalarla, ilgimin alakamın olamayacağını herhalde tutuklandığım günden itibaren bütün emareler göstermiştir ki, ben inanın bir suçlu değilim, hiçbir suça karışmış değilim. Benim şahsi bir işadamı olarak telefon konuşmalarım var onlarda benim kendi inisiyatifimde olan konuşmalardır. Günlük rutin konuşmalardır. Bunu her insan çıkınca zaten konuşacak, bunlar halkın arasındaki Türkiye’nin şartlarından Türkiye’nin içinde bulunduğu ortamdan, insanların birbiriyle diyaloglarından kaynaklanıyor. Kimseyi bir suça yönlendirme, suça azmettirme herhangi bir hakaret, küfür hiçbir şey yok Sayın Başkanım, sanıyorum izlediniz. Ve telefon görüşmelerinin ne kadar çok yazıldığı insanlarla görüştü diye yazıldığını nasıl teknik olarak polisler tarafından organize edildiğini daha önceki bir celsede izah etmiştim. İnternetten rahatlıkla satın alınan WOİT, WOİP adlı bir programla istediğinizin telefonunu istediğiniz kadar ararsınız ücretlendirmeye tabi olmaksızın orada rakamlar bin, iki bin, üç bin kere onu çıkarabilirsiniz. O bir teknik olarak mümkün olan bir şeydir, hatta birbirleriyle siz görüşmüş olarak kayda geçirebilirsiniz. Oraya 60 saniye 90 saniye arasında rakam bile yazabiliyorsunuz. Ki, benim görüşmelerimde görüşmediğim insanlarla görüşme yazılmış örneğin. 9 kez görüştüğü denilen insanla bir kere aramışım 32 saniye görüşmüşüm. 32 saniyede ne söylediğim zaten buradaki tutuklu bulunan sanık biliyor ve söyledi. Onun haricinde benim hiçbir telefon irtibatım

30

Page 31: Tmuzaffertekin.com.tr/wp-content/uploads/2011/06/148... · Web viewSanık İsmail Yıldız söz istedi verildi:” Sayın Başkanım, o son çıkan iddianameyi inceledim, inceleme

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 21.05.2010 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:148 Sayfa:31

kimseyle yoktur. Mesela geçenlerde bir zaman gazetesiydi sanıyorum, Erzincan’da tutuklanıp sonra serbest kalan bir Albayla ilgili benim görüştüğümü yazıyor. Ben inanın tanımıyorum o albayımızı, yani tanısam da bir şey değişmez çok Ordu’nun şerefli albayıdır, keşke tanısam. Ama inanın görüşmediğim halde görüştü gibi gazetede çıkması, Hayrettin Ertekin’de görüşmüş gibi bir Konya alay komutanıyken. Ben Konya’da bir alay komutanıyla görüşmedim ve hiçbir kimse bunu ispat edemez. Ayrıca da görüşsem de ne olurdu onu da bilmiyorum. Onu da söylemek istiyorum, çünkü gazetede çıktığı için insanın cezaevinde bunu kendi kendine kurguluyor acaba bunu kim yapıyor böyle bir şeyi diye, ben öyle bir şey görüşmedim. Onun haricinde bir gazetede buldum dün hürriyet gazetesinde bir Gaffar Okan suikastı ile ilgili bir sanık Hikmet Topal bir isimli bir asteğmenin askerliği sırasında, onun ifadesi alınmış. Fakat o kişiye sorulan benzer soruların aynıları yani görüntülerini basına veririz, her istenileni yapmaman durumunda işkence görmeyeceğin garantisini veririz. Bu sözleri verirken aynı sözleri de bana söylediler, poliste. Benzer sorular, sanki bir yerden kumanda ediliyor bir yerden kontrol ediliyor gibi. Gazetede görünce ben baktım ilk savunmamda da benzer sorular bana söylendi diye evet bana da söylenmiş aynı sorular. Demek ki belli bir merkezden yönlendiriliyor bu konular. Ve bu davaya kim biraz müdahil olur birazcık doğruları söylemeye cesaret gösterir çıkarsa, gerek siyasi gerek hukukçular, gerek bilim adamları hemen kendisini bu davanın bir parçasında bir tehdit algılaması olarak görülüyor. Örneğin en son Sayın Deniz Baykal’ın başına gelen hadise, bu davada avukatıyım diye bir siyasi sahiplenme çıktığından bu davaya çıktığından dolayı, bugün başına gelen hadise bu çirkin ve karalama hadisesi bana göre bunun bir parçasıdır. Bu tamamen teknik olanaklarla yapılabilen mahkemenizin davanın konusu olmadığı için farza detayına girmeyeceğim o teknik konuyu. Çünkü oradaki orijinal görüntüler data bilgileri baktığınız zaman onların yapılabilir teknik imkanlarla yapılabilir olduğunu her insan için yapılabilir ve o bilişim teknolojisinin içinde data görüntüleri ses anazilatörleri bunların hepsine baktığım zaman, yapılabilecek ve daha kaliteli daha iyisi yapılabilir. O wayles kameralarla çok şey yapılabilir. Ben kendisine geçmiş olsun diliyor, bu davadan dolayı bu olayların ona yapıldığını düşünüyorum ama yapanları da kınıyorum. Bu nedenle Sayın Başkanım, ben fazla söz söylemeden Yüce mahkemenizden benim bu 2010 yılında bu ahval ve şeraitin sona ermesini ve devam eden ülkemiz üzerinde devam eden kara bulutların biran önce kalkması için Yüce mahkemenize çok büyük görevler düştüğünü düşünüyorum. Mahkemenize olan inancım ve güvencimi her zaman koruyorum, korumaya da devam edeceğim. Sonunda idamda olsak aynı şeydir, çünkü bu mahkeme benim ülkemin mahkemesidir. Bu mahkeme bu Türkiye Cumhuriyetinin geleceğini ve ülkemizin insanlarının hayatını yaşamanı garanti eden bir mahkemedir. Ondan dolayı ben Yüce mahkemenize sığındığım için ben bu mahkemenizden bir adalet bekliyorum. Bu adalette benim eşime çocuklarıma, işime, aileme kavuşmam ve suçsuz olduğum için beraatıma ileride karar verileceğini bildiğim için biran önce çektiğim bu ızdırap ve azaptan kurtulmam için tekrar topluma girip memleketime gücüm doğrultusunda hizmet etmek için tahliyemi talep ediyorum, saygılarımla arz ederim.”

Sanık Doğu Perinçek söz istedi verildi:" Efendim, bu vatansever kuvvetler güç birliğiyle ilgili iddianame bize tebliği edilmedi, ek iddianame ve duruşmada okunmadı. Tabi bunları size anlatmak fazla ama hatırlatıyorum. Ceza muhakemeleri usul kanunun 10. maddesi, 176. maddesi 191. maddesi tebliği edilmesini ve duruşmanın başında da iddianamenin okunmasını emrediyor. O bakımdan şu ana kadar bu Vatansever Kuvvetler Güç Birliği ile ilgili yapılan işlemler hukuken ne kadar geçerli tabi siz takdir edeceksiniz, ben tutanaklara geçmesi bakımından söylüyorum. Benim bugün arz etmek istediğim husus, bu esas bu davanın özünü oluşturan bu darbe iddiasıyla ilgili. Yani halkın anlayacağı bir dille bize yüklenmek istenen suçu tanımlayacak olursak, bir ortam yaratarak bir darbe yoluyla hükümeti devirme diye özetlenebilir. Burada benimle ilgili kanıt bir Tuncay Güney mülakatı denilen ve en son Kanada’dan gelen yazıyla da hiçbir hukuki geçerliliği kalmayan zaten sizin verdiğiniz kararla hukuki geçerliliği

31

Page 32: Tmuzaffertekin.com.tr/wp-content/uploads/2011/06/148... · Web viewSanık İsmail Yıldız söz istedi verildi:” Sayın Başkanım, o son çıkan iddianameyi inceledim, inceleme

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 21.05.2010 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:148 Sayfa:32

yoktu. Ondan öncede yoktu. Bir o mülakat var ikincisi, işçi partisinde ele geçirilen belgeler, hepsi bizim belgelerimiz. Hepsi hepsini benimsiyoruz, hepsini her cümlesiyle her harfiyle savunuyoruz. Bu ergenekon davalarında önemli bir olay benimle ilgili iddialarından 10 maddesini, mahkemenizin bir açıklama istemesi üzerine savcılık makamı, bunlar ya maddi gerçeğe uymuyor diyerek yada biz suç yüklemiyoruz bir isnat yok şeklindeki yani hukuken tabi izahı mümkün olmayan bir açıklamayla reddettiler. Kendi iddialarından en temel 10 maddi olguda vakada vazgeçtiler. Zaten benimle ilgili iddialar ondan ibaret. En önemlisi de işte Bilecik’te toplantı, mülakatta bile yok. Polis yanlış özetlemiş savcılar koymuşlar, diğerlerini de tekrar etmiyorum hepsini biliyorsunuz. Ayrıca size mahkeme kararları sundum, bütün bu mahkeme kararları benimle ilgili iddiaların daha önce kesinleşmiş hükümlerle reddedildiğini, tespit etmiş oluyorlardı. Şimdi burada ne söylenmektedir benim şahsımla ilgili olarak, Doğu Perinçek’in de içinde bulunduğu İlhan Selçuk, Doğu Perinçek, Kemal Alemdaroğlu bir terör örgütü Ergenekon terör örgütünün sözüm ona teori tasarı bölümü var. Bunlar bir ortam yaratıyorlar ve ordu içindeki bir hatta Türk Silahlı Kuvvetleriyle birlikte bunlar hükümete el koyacaklar şeklinde bir iddiaydı. Şimdi bu suç tanımına göre meseleyi ele alacak olursak, ortaya çıkan maddi vakalarla ikinci ergenekon davasında en başta suçlanan bu darbenin liderleri olarak suçlanan Şener Eruygur, Hurşit Tolon eğer gerçekten bu iddia geçerlilik taşıyorsa, maddi olaylara gerçeklere uyuyorsa ne olması lazım; Hurşit Tolon, Şener Eruygur ve diğer suçlanan askeri şahıslarla ilhan Selçuk, Doğu Perinçek, Kemal Alemdaroğlu bunların bir irtibat halinde olması ve bu irtibatında selamlaşma efendim bir yerde toplanma buluşma falan filan değil, hükümeti devirmeye matlup bir örgütlenme ve bunun eylemlerinin bulunması lazım. Oysa maddi olgulara bakıyoruz, biz işçi partisi olarak ve Doğu Perinçek olarak şüphesiz ordumuzun çok değerli generalleri Şener Eruygur, Hurşit Tolon zaten değerli oldukları için suçlanıyorlar. Değerli oldukları için suçlanıyorlar ama biz onlarla fikir ayrılıkları içinde olmuşuz, karşı karşıya olmuşuz yani bu karşılık vatanı savunmada bir karşıtlık değil ama geniş bir Cumhuriyeti savunma cephesi içinde aynı bakmamışız ve çeşitli örgütlerde en başta Atatürkçü düşünce derneğinde. Çünkü Atatürkçü düşünce derneği de iddianameye göre bu örgütün bir parçası oluyor. Atatürkçü düşünce derneğinin kongrelerine baktığımız zaman 1998 kongresinde Yekta Güngör Özden genel başkan seçilmiş, Çevik Bir ile işbirliği halinde. Orada genel başkan seçilirken işçi partisi ve Suphi Gürsoytırak o ekibin karşısında bulunmuş. Yani Atatürkçü düşünce derneğindeki işçi partililer, Çevik Bir, Yekta Güngör Özden ile karşı karşıya olmuş. Sonra 2002 yılında bir kongre yapılmış orada da yine yönetime gelen gurupla işçi partililer ve Sına Akşin vesaire karşı karşıya bulunmuş. Sonra 2006 seçimi olmuş, Şener Eruygur orgeneral Sayın orgeneral o değerli insan değerli komutan, onunla işçi partililer karşı karşıya olmuş. Biz Sayın Şener Eruygur’a ve etrafındaki ekibe önermişiz demişiz ki Avrupa ve Amerika birleşik devletlerini net olarak mahkum eden bir karar tasarısıyla bu kongreye katılırsanız, sizi destekleyelim ama bunu kabul etmezseniz demiş arkadaşlarımız, biz sizin karşınızda olacağız. Onlar kabul etmemiş ve karşısında olmuş. Şimdi bir darbe gurubu o kadar sıkı bir işbirliği içinde ülkeyi darbeye götürmek istiyor. ADD’nin içinde bile beraber değil, Atatürkçü düşünce derneği içinde bile bakın üç kongre sayıyorum üçünde de işçi partililer ne Amerika ne Avrupa dedikleri için onlarla beraber olmamış, seçimlere farklı listelerle girilmiş. Bir tek bu olgu bile burada bir darbe ekibinin bir örgütün bir terör örgütünün darbe yapma amaçlı olmadığını göstermeye yeter çünkü darbe öyle bir şeydir ki yeminli bir olaydır, sımsıkı birbirine sarılan, kaderi paylaşan, kelleyi koltuğa almış. Bunlar Atatürkçü düşünce derneği içinde bile aynı safta ve cephede değiller. Aralarında bir emir komuta zinciri olmadığını gösteren bir olay. Ama tekrar ediyorum Şener Eruygur’da Hurşit Tolon’da bunlar çok değerli komutan. Çok değerli komutanlar, Türkiye’nin bunları ileride çok iyi anacağını da biliyorum. Sonra devam edelim, biz eylemler yapmışız Talat paşa komitesi eylemler yapmış. Nerede? Lozan’da, Berlin’de, Paris’te, Kıbrıs’ta Lefkoşe’de. Bu eylemlerin hepsinde Sayın orgeneral Şener Eruygur katılmamış davet edildiği halde, bu eylemlerde yer almamış, bu

32

Page 33: Tmuzaffertekin.com.tr/wp-content/uploads/2011/06/148... · Web viewSanık İsmail Yıldız söz istedi verildi:” Sayın Başkanım, o son çıkan iddianameyi inceledim, inceleme

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 21.05.2010 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:148 Sayfa:33

eylemlerle aynı anlayışı paylaşmamış. Bunlarında belgeleri çok sayıda mevcut. Bizim davet etmemize rağmen bu eylemleri bu çizgiyi doğru görmemiş. Yani bu Ermeni soykırımına karşı batı merkezlerinde milyonları ayağa kaldıran Türkleri birleştiren, onları seferber ederek batı devletleri üzerinde bir baskı yaratmak isteyen anlayışı doğru bulmuyor. Ya bu ne biçim bir ekip yani eğer bunlar bir darbe örgütü olsa burada bir anlayış birliği olmaz mı? Ve o anlayışın disiplinin içinde hareket etmez mi? O disiplini bu eylemlerde bir kitle hareketi gibi bir yürüyüşte bir ADD gibi bir örgütte kuramayan bir ekip darbe yapabilir mi, böyle bir Dünya’da böyle bir darbe örgütü gördünüz mü? Sonra Cumhuriyet mitingleri olmuş, Cumhuriyet mitinglerinde bir kürsü var birde alan var. Alanda işçi partisinin ne Amerika ne Avrupa bağımsız Türkiye sloganları hakim olmuş ama mitingin kürsüsünde başka bir anlayış var. Mitingin kürsüsü ne diyor? Bir kısmı CHP’ye bir kısmı MHP’ye oy versin. Ha bu bile darbe karşıtı bir eylem yani darbeciler CHP ve MHP’ye oyları paylaştırarak parlamenter çözümler ister mi? tam tersine çözümsüzlük ister ve o çözümsüzlükten bir darbe ortamı ister. Biz ise işçi partisi olarak bu çizgiyi tasvip etmemişiz ve demişiz ki seçimlere dürüst bir hükümetle yani AKP hükümetiyle seçimlere gitmek yanlıştır. Dürüst bir seçim yapabilecek bir hükümet kurulmasıyla gidilmesi demişiz. Burada da yollarımız ayrılmış. Yine, o arkadaşlar o değerli arkadaşlar laikliği merkeze oturtmuşlar mücadelenin merkezine, işçi partisi ise merkeze bağımsızlık programını oturtmuş yani laiklik mi bağımsızlığı belirler, bağımsızlık mı laikliği? Biz demişiz ki, bağımsız olursak laikliğimizi de kurtarırız. Bu noktada ayrılıklar olmuş. Diyarbakır mitingimizde de bir Diyarbakır mitingi yapmışız, bizzat orgeneral Büyükanıt Genelkurmay başkanı mitingden bir gün önce bir bildiği yayınlayarak, Diyarbakır mitingine, onu pazartesi günü arz etmiştim. İşçi partisinin katılımını önleyene bir bildiri yayınlamış. İşçi partisi ne demiş, Diyarbakır Türkiye’nin bir parçası Cumhuriyet mitingleri Ankara, İzmir, İstanbul, samsun efendim Marmaris buralarda bitmez, Diyarbakır’da bitebilir. Eğer bir vatan coğrafyası çizilecekse. Bu anlayışta da birleşememişiz. Sayın Hurşit Tolon’u Sayın Şener Eruygur’u davet etmişiz gelin beraber yapalım, keşke gelselerdi. Keşke gelselerdi de böyle bir savunma yapmasaydım. Ama onlar pazartesi günü veya pardon Salı günü arz ettiğim Perşembe günü arz ettiğim nedenlerle katılmamışlar. Yani Kürt ile birleşme Kürt halkı ile birleşerek Türkiye’nin bütünlüğünü sağlama o anlayışı benimsememişler. Burada da çok önemli anlayış farkları ortaya çıkmış. Şimdi bütün bunlar iddianamenin faraziyesinin varsayımının geçersiz olduğu, olgularla geçersiz. Yani arkada kalan 8-10 yıllık olgularla bir işçi partisi var. Bağımsız bir parti programı var, siyasetleri var ve onun gerektirdiği tatbikat eylemleri var, pratiği var. Onun dışında da demin arz ettiğim çeşitli guruplar var, dernekler var, Atatürkçü düşünce dernekleri var, emekli orgeneraller var vesaire. Şunu söyleyeyim yani ben burada tarih önünde konuşuyorum, tarih önünde konuşuyorum yani bu tutanakların ileride okunacağını düşünerek konuşuyorum. Bir savunma anlayışıyla konuşmuyorum. Türk ordusu içerisinde bu 2002-2003’ten sonra, bir darbeye yönelik bir eylem ben göremiyorum. Yani bütün bu dava dosyası deliller vesaire bunları incelediğimiz zaman böyle bir şey göremiyorum. Ama işte darbe günlükleri vesaire deniyor yani ben bunu sırrını çözdüm, Ergenekon olayı şudur; bazı istihbaratlar bilgiler falan filan toplanmaktadır. O bilgilerin içerisine kurguya göre kurguyu destekleyecek bazı efendim sözde yanlış ve yalan bilgiler katılmaktadır ve bu da delil olarak hem kamuoyuna sunulmaktadır hem de efendim mahkemelerin önüne getirilmektedir. Darbe günlükleri budur, başkası da budur, şu da budur. Ama şunu herkes bilir Türkiye 2002’den itibaren böyle bir karanlık sürece sokulduğu zaman, şimdi herkes karınlık olduğunu bir iki sene içinde söyleyecek. Bugün büyük çoğunluk söylüyor ama yarın herkes söyleyecek. Türk Silahlı Kuvvetleri içinde ya Türkiye nereye gidiyor, ne olacak bu ülke? Kemalist devrim temelinde kurulan ve Kemalist devrimi çıkarttığın zaman parçalanacak, dağılacak onsuz olmayacak bir Cumhuriyet nereye sürükleniyor, bunu sormayan vatandaş var mı, bunu sormayan bir yargıç, bir savcı, bir aydın, bir emekçi önderi, bir sendikacı olabilir mi? Bunu sormayan bir komutanda olmaz, bunları konuşmayan komutanlar olmaz. Elbette mutlaka

33

Page 34: Tmuzaffertekin.com.tr/wp-content/uploads/2011/06/148... · Web viewSanık İsmail Yıldız söz istedi verildi:” Sayın Başkanım, o son çıkan iddianameyi inceledim, inceleme

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 21.05.2010 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:148 Sayfa:34

arkalarında bunları konuşmuşlardır, konuşmamaları mümkün değildir. Ama o konuşmalardan efendim bir ceza suç tanımının gerektirdiği eylemleri efendim hazırlık eylemlerini ve diğer suçun unsurlarını tamamlayacak eylemleri çıkartmak mümkün değildir. Bende biliyorum bütün subaylar ordu içinde insalar bu süreçten son derece kaygılıdır. Zaten bunu çıkıp kamuoyuna söylemektedirler. Bütün bunlar uzun uzun size anlatıldığı için bir cümle halinde söyleyeceğim. Amerika birleşik devletleri kendi Ortadoğu takvimine göre bu darbe senaryolarını üretmiştir ve Türkiye’de çok kapsamlı derin bir operasyon yapmaktadır. Ve bence Kemalist devrimi temellerini yıkmıştırlar. Ben arkadaşlarımdan farklı düşünüyorum. İşte efendim Cumhuriyetimiz yıkılıyor falan diye. Türkiye Cumhuriyetinin eğer Çankaya’da Abdullah Gül varsa büyük Ortadoğu eş başkanıyım diyen zatta Başbakanlık koltuğunda oturuyorsa ve Çankaya’daki zatta gizli sözleşmeler Amerika ile iki sayfa 9 maddelik yaptığını açıkça söylüyorsa, sözleşmeli personel ise Cumhuriyet büyük ölçüde yıkılmıştır. Sözleşmeli personel ile Cumhuriyet olmaz, devlet egemenliği olmaz. Ben Amerika ile 2 sayfa 9 maddelik gizli de sözleşme de yaptım diyen 25 mayıs 2003 vatan gazetesi manşet, bir Abdullah Gül ile Cumhurbaşkanı olmaz. Ben büyük Ortadoğu projesi eş başkanıyım diye 34 yerde söyleyen yani ben Amerikan devlet hiyerarşisi içinde yer alıyorum diyen bir zat Başbakanlık koltuğunu işgal etmişse, artık Türk devleti egemenliğini kaybetmiş, Cumhuriyet egemenliğini kaybetmiş demektir. Ha bu süreçten kaygılanmamak bu süreç karşısında konuşmamak görüşmemek çareler aramamak mümkün değil ve bu çare arayanları getirelim tıkalım ve Amerika’nın operasyonlarının önünü açalım ve bunu tamamlayalım bu Kemalist devrimi bitirelim, bu davaların anlamı budur. Zaten her yerde de bu tespit edilmektedir. Bunun bir parçası olarak ya işçi partisi Karargâh evleri diye bir iddia önünüze getirilmiştir. Biraz önce Sayın Hikmet Çiçek bu konuda gerekli bilgileri verdi. Ben yalnız iki cümlenin altını çizeceğim, Türk Silahlı Kuvvetleri kendi içerisinde böyle gelecek bir sosyalist bir solcu parti efendim yuvalanacak, örgütler kuracak, albayları örgütleyecek, harp okuluna girecek, harp akademilerine girecek, Türk Silahlı Kuvvetleri buna müsaade eder mi, bunu hoş karşılar mı? bu ihbar 2005 yılında Türk Silahlı Kuvvetlerine yapılmış, ne yaptı Genelkurmay Başkanı, sümenaltı mı etti, hiç buna imkan var mı Türkiye’de yaşıyoruz Türk ordusunu tanıyoruz. Bunu kabul eder mi, bunu araştırmamış olabilir mi, bunun yalan olduğunu saptamamış olması mümkün mü? Saptamış olsaydı bunun tedbirini almaz mıydı ve kimden öğrenecektir mahkemeniz? Ordu içerisinde bir örgütlenme, kimden öğrenecektir? Ordudan öğrenecektir. Sizin eliniz, kolunuz, gözünüz ordudan ordunun içini daha fazla bilebilir mi ulaşabilir mi? yine orduya soracaksınız, siz efendim Karargâh evleri diye böyle bir örgüt kurdu mu işçi partisi, 2005 yılından gelen bir olay? Orduda size söylüyor diyor ki bunlar uydurma diyor. Siz nereden öğreneceksiniz başka? Ve ordu böyle bir sırrı bu böyle bir suçun üzerini kapar mı? Kendi içinde başka bir istediği kadar vatansever olsun istediği kadar iyi bir parti olsun örgüt olsun, hiçbir partinin böyle bir örgütlenmesini ordu kabul eder mi ve biz kabul eder miyiz? Size Türk Silahlı Kuvvetleri çeşitli Genelkurmay’ın açıklamaları var, hava kuvvetleri komutanlığının size yolladığı açıklamalar var bildiriler var. En son hava kuvvetleri komutanlığı savcılığı uzun uzun araştırmış o savcıyı da içeri tıktılar. Neden? Efendim, bunun uydurma olduğunu saptadığı için. En sonunda siz onu tahliye ettiniz, sizin mahkemeniz. Yine bu konuyla ilgili önemli bir kanıtımız, bakın ordu göreve diyor değil mi? meşhur bizim davanın iddianamesinde ordu göreve diyor. Hiç bunların peşinden koşan niye göreve dedin kardeşim, darbe mi, ordu göreve ne demek? Bunlar kullanılmıştır, bunlar kullanılmıştır. Bakın bu davada siz kendi tecrübenizde şunu gördünüz ne kadar ajan provokatör var, ne kadar çöplükten toplanmış adam var, namuslu insanların karşısındadır ve işçi partisinin karşısındadır. Şimdi bu şahsı işçi partisi ne yapmış? Partisinden ta bu ordu göreve pankartını asmadan üç yıl önce saptamış ve atmış. Efendim bu ordu göreve Kasım 2003. 2000 yılında atmış üç yıl önce ve atarken ne demiş? Bu adam ajan provokatördür, işçi partisinin içerisinde efendim ordu mordu falan filan bu konularda özel olarak sokulmuş bir faaliyet yürütmektedir demiş, bununla da yetinmemiş kalkmış 16 Ekim 2000’de Başbakanlığa ve 13 Ocak 2000’de de

34

Page 35: Tmuzaffertekin.com.tr/wp-content/uploads/2011/06/148... · Web viewSanık İsmail Yıldız söz istedi verildi:” Sayın Başkanım, o son çıkan iddianameyi inceledim, inceleme

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 21.05.2010 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:148 Sayfa:35

pardon 16 Ekim 2000’de Başbakanlığa bir ay sonra da 29 Kasım 2000’de Cumhurbaşkanlığına bunu bildirmiş. Bakın sanki Türkiye’nin başına bunlar gelecek bu kadar tedbirli de davranmış. Siz başbakanlığa yazı yazmışsınız, başbakanlıktan cevap gelmiş hayır bizde bu belge yok. işte buyurun başbakanlık özel kalem müdürlüğünün daha öncede arz etmiştim başbakan 19 numarasını vermiş 1900/2000 diye dilekçenin örneği alındı diye, üstüne de kaşesini vurmuş. Başbakanlıktan Tayyip’e ben Türkiye’de kurumlar yıkıldı diyorum bakın, ben Türkiye tarihinde görmedim bir başbakanlık kendisine gelen evrakı inkar etsin. Bu kurumların dağıldığını gösterir. Hayır bende böyle bir evrak diyor ve yalanı ortaya çıkıyorsa o başbakanlığın o kurum dağılmıştır, devlet kurumu değildir artık yalan söylemektedir mahkemeye. Geçelim o da yeni geldi dava dosyasına cumhurbaşkanlığına yazdık, mahkeme cumhurbaşkanlığına yazdı. Cumhurbaşkanlığından cevap geldi, efendim araştırılmıştır Doğu Perinçek’in bize verdiği çeşitli cumhurbaşkanına sunduğu evrak ve dosya içerisinde böyle bir şeye rastlanmamıştır. Rastlanmamış mı? Bakın onu da ispatlayacağım rastlanmış mı rastlanmamış mı? 2003 yılında aydınlık dergisinde cumhurbaşkanına yolladığımız o yazı, Perinçek’in cumhurbaşkanı Sezer’e mektubu 29 Kasım 2000. Sayın cumhurbaşkanı deyip size arz ettiğim mektubun aynısı 2003 yılında dergide yayınlanmış. Cumhurbaşkanlığına vermediği bir yazıyı işçi partisi dergiye verir mi, cumhurbaşkanlığı bunu okumadı mı? Ha şimdi cumhurbaşkanlığı makamı da yalan söyler hale getirilmiş. İnkar ediyorsa kendisinde bulunan belgeyi bakın biz ispatlıyoruz. Eğer siz sözleşmeli personel olursanız 2 sayfa 9 madde başka devletlerle gizli antlaşmalar yaparsanız, bu kadar küçük tavırların içine düşersiniz. Elinizdeki kağıtları bile inkar eden duruma düşersiniz. Şimdi bu ilk değildir, 2008 başında bir açıklama gelmişti aydınlığa cumhurbaşkanlığından, üzerinde sayısı yok evrak nosu yok şusu busu yok falan filan, aydınlık geri yolladı. Dedi ki böyle evrak olmaz. Biz eskiden cumhurbaşkanlığından açıklamalar alırdık üzerine sayı numarası koyardı şu kordu bu kordu falan filan. Daha sayı numarası koymayan bakkal dükkanı gibi bir kuruma dönüştürmüşler. Ondan sonra yeniden bir kağıt yolladılar, sayı numarası imza mühür vesaire. Kurumlar dağıtılıyor devlet geleneği çökertiliyor, devlet gibi işlemiyor. Bunu da ispatladık mı? Cumhurbaşkanlığının kendisinde bulunan evrakı inkar ettiğini kendisine verilmiş olan evrakı inkar ettiğini ispatladık mı? Şimdi fakat işin özü şu; biz ordu göreve diye pankart açanları zamanında üç sene evvel partiden atmışız ve o pankartı açtıkları zamanda kamuoyuna bunlar böyle böyledir, bunlar provokatördür, provokatörün portresi açıklamışız. Şimdi öyle kişiler var ordu göreve diye pankart açıyor, korgeneral Altay Tokat diyor ki, ben diyor hakimlerin lojmanlarını bombalattım, 2006 yılında Şemdinli olayından sonra korgeneral Altay Tokat çıktı, ben dedi hakimlerin evlerini bombalattım. Adam bombalattım diyor bombalattım diyen adamla uğraşan yok, olmayan bombalarla uğraşıyor mahkemeler, olmayan bombalarla karakola dizilmiş bombalarla uğraşıyor. Zir vadisinde getirilmiş dün televizyonda seyrediyorum 15 santime 16 adımda bulacaksınız demişler 160 adımda buluyorlar. Şöyle bir daldırıyorlar şeyi pat bombalar çıkıyor, hiç korkmuyorlar o bomba patlayacak diye. Olmayan bombalar bir tertipte kullanılıyor, bombalattığım diyen korgeneralde o tertibin tepesinde. Onu da ne telefon dinleme kayıtlarından sizin dosyanızda mevcut. Bolu’da bir toplantı yapılıyor 14 11 Nisan 2004 günü ve orada Tayyip Erdoğan adına Altay Tokat’a ordu içinde istihbarat yapması ve 300-500 falan trilyon gizli ödeneği tahsis ederek bir örgüt kuruyor. Hani o örgütü niye takip etmiyor Türk adaleti? Çünkü o örgüt bunları hazırlıyor. Olmayan bombalar bomba attım diyen general, olmayan örgütler kurulan örgüt. Aynı general daha sonra Abdullah Gül ve Tayyip Erdoğan ile buluşuyor o da var dinleme kayıtlarında, buluştular olağanüstü kararlar aldılar bildiğin gibi her şey. İşte olağanüstü kararlar bunlar. Her şey çok açık. Bu Cumhuriyet halk partisine gitmiş bu çocuklar, ajan provokatör. Cumhuriyet halk partisi biz peşini bırakmamışız 24 Ocak 2001’de Cumhuriyet halk partisine de bir dosya göndermişiz, Cumhuriyet halk partisi atmış, üç ay içinde atmış. Bunlar bize neyi gösteriyor, ordu içinde örgütlenme, ordu içinde gizli çalışma vesaire bu konulardaki hassasiyetlerimizi kesin tavırlarımızı ve bu tür provokasyonlarla nasıl kendimizin arasına geniş

35

Page 36: Tmuzaffertekin.com.tr/wp-content/uploads/2011/06/148... · Web viewSanık İsmail Yıldız söz istedi verildi:” Sayın Başkanım, o son çıkan iddianameyi inceledim, inceleme

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 21.05.2010 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:148 Sayfa:36

kalın çizgiler çizdiğimizi gösteren somut kanıtlar. Sonra gene dava dosyasında bakın siz şimdi şöyle sanıklara rastladınız mı? Binlerce sayfa dinlenmiş. Önünüze getirilen binlerce sayfa birde dinlenmiş fakat önlerinize getirilmeyen ses kayıtları var, hepsini kabul ediyoruz. Hiçbirine efendim bene bunu söylemek istemedim şöyleydi böyleydi infiale kapıldım abarttım, böyle bir şey diyor muyuz size? Diyoruz ki hepsi bizim sözlerimiz. Hatta bir yerde halk ihtilali diyor orada ben halk iktidarı demişim, orada ben efendim iktidar dedim ihtilal demedim demeyi ben namusuma devrimci namusuma yediremedim. İhtilalse ihtilal, ben ihtilal kelimesini kullanmam ama hani ihtilal yazmış tamam o da kabul. Ben halk devrimcisiyim, hepsini kabul ediyoruz. Siz niye sanıktan anlamıyorsunuz, dürüst insanlardan anlamıyorsunuz? Temiz insanlarınıza değer vermiyorsunuz, niye çöplükteki insanlara değer veriyorsunuz? Şimdi telefon konuşmaları, Doğu Perinçek Serhan Bolluk, iddianamenin 1424. sayfası, Orduya bel bağlayanlara ve darbeye karşı kesin tutum alıyoruz. İddianamede getirilen delil lehimize getirilmiş teşekkür ederiz savcılara lehimize de kanıtı koymuşlar. 24 Şubat 2008 devam ediyorum, Ferit İlsever. Ümit Sayın gibi berbat adamlar ordu içinde karışıklık bilmem ne yapıyor, görevli diye söylüyor bunu, bugünleri görmüş. Doğu Perinçek Ferit İlsever konuşması, 18 Şubat2008, Doğu Perinçek, darbe çok büyük yanlış. Bakın darbe çok büyük yanlış, siz beni neden yargılıyorsunuz? Ferit İlsever, darbe diye bir şey yok, söz konusu değil. Sayfa 1436 iddianame. Bakın burada iki şey var bir, biz yanlış buluyoruz. İki, size bir bilgi veriyor. Ferit İlsever diyor ki darbe marbe diye bir şey yok. Yani ordu içinde bilmem ne böyle bir hazırlık yok. Bu da bir bilgi. Doğu Perinçek Ferit İlsever görüşmesi, Doğu Perinçek, halkı örgütlemek istemeyen orduya bel bağlamakla bu işler olmaz. Burada ne var? Halkla yapılacak halk, halkı örgütleyerek halkla. Sayfa 1436. Gemlik’ten bir köylü telefon ediyor, köylü, Türkiye’nin felakete gittiği yanmış içi yanıyor vesaire. Yav işte bir şeylerden umut ediyor falan, Doğu Perinçek ona ne diyor sayfa 1423 3 Şubat 2008, olmaz böyle bir şey diyor. Bu iş halkla olur diyor yanlışsın diyor, Gemlikten telefon eden köylüye. Şimdi bir tanede ters bir şey olsun, yav memleketi artık felakete gidiyor başka çare kalmadı diye bir cümle var mı orada? Hep halk hep halkla olur, hep halka güvenmek, halka bel bağlamak, ordudan bir şey beklememek. Hatta bu tür bekleyenlerden zavallılar diye söyletiliyor, zavallılar deniyor. Daha ne olabilir yani, ben size başka hangi delilleri getireyim? Birde bizim geçmişimiz var, 1971 darbesi olmuş Amerikancı darbe. Bizi içeri atmış işkencelerinden geçmişiz yıllarca hapis yatmışız. 1980 amerikancı darbesi olmuş, bizi içeri atmış hiçbir oralarda ne terörle suçlanıyoruz ne şu ne bu. Türkiye solunda teröre karışmamış, teröre karıştığına dair en ufak bir iddiayla karşılaşmamış bir örgüt ve solun çok önemli bölümünü o terörün dışında tutabilmiş. Türkiye’nin teşekkür etmesi lazım. Bomba atma, banka soyma şu yapma bu yapma eylemlerinin dışında bir güç tutmuş. Buna rağmen içeri tıkılmış. 1980’de denmiş ki, biz sizi kontra gerillaya karşı mücadeleniz yüzünden yargılıyoruz, onun için içeri tıkıyoruz. E kontra gerilla ne? Gerçi savcılar kontra gerilladan yanalar ondan sonra bilmem ne. Kontra gerilla kanun dışı bir şey, NATO’nun kurduğu yer altındaki NATO. Ona karşı mücadele ediyoruz. Bugün Türkiye’de bizim çıkarttığımız bilgiler her yerde, her yerde istisnasız. 1980 darbesinde demişler ki MHP’yi dengelemek için işçi partisini de içeri atıyoruz. 1980 darbesinde de 5 yıl içeride yatmışız. 1990 gelmiş, Turgut Özal Sansür Sürgün kararnamesi çıkartmış. Demiş ki ben bunu bir tek 2000’e doğru çıkartıyorum genel yayın yönetmeni Doğu Perinçek. Doğu Perinçek bir tek içeri atılmış, sansür sürgün kararnamesinde. Neden? Türk ile Kürt’ün birliğini savunmuş, Kürt yurttaşlarımıza yapılan haksızlıkların karşısına dikilmiş. Gene dikiliriz hep dikileceğiz. Ama hep sonunda beraat etmişiz. Hani biz darbeciydik? Arkasından 1998 gelmiş, Türkiye’de işte bir takım Altay Tokatlar şunlar bunlar bir takım hazırlıklar şunlar bunlar var. Onlar kalkmış bizi tekrar içeri tıkmış, tertip yapmışlar. Efendim Doğu Perinçek PKK’ya şunu yolluyor, Ernakaya bunu yolluyor, patates mühürlü şeyler, mahkeme, ekspertizler şunlar demiş hepsi uydurma demiş, bu davada olduğu gibi. Yani her darbe girişiminin karşısında olan bir işçi partisi her darbe girişimiyle cebelleşen cepheden savaşan bir işçi partisi. Darbenin Türkiye’de bir formülü vardır 1970’ten bu yana,

36

Page 37: Tmuzaffertekin.com.tr/wp-content/uploads/2011/06/148... · Web viewSanık İsmail Yıldız söz istedi verildi:” Sayın Başkanım, o son çıkan iddianameyi inceledim, inceleme

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 21.05.2010 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:148 Sayfa:37

Amerika birleşik devletleri anlaşırsın darbeyi yaparsın ve bunun altında halk kalır ve işçi partisi de hep o darbelerin hedefi olmuştur. Çünkü Amerika ile birleşen işçi partisini hedef alır. Şu günde bizim içeride bulunmamızın sebebi 2002’den beri uygulanmakta olan darbedir. 2002’de de darbe yapıldı, işte o sizin açmadığınız şemayla Tuncay Güney mülakatlarıyla falan nasıl bir darbe yapıldı? Ecevit hükümeti bölündü ve seçime götürüldü Türkiye Tayyip Erdoğan ile Abdullah Gül’ü iktidara getirmek için. Bu da 2002 darbesi. Hüseyin Kıvrıkoğulları etkisiz hale getirildi Hilmi Özkök efendim Türkiye’nin ordunun tepesine oturtuldu, Türkiye’nin tepesine de Abdullah Gül ile Tayyip Erdoğan oturdu. Buda 2002’de onunda karşısında işçi partisi olmuş, onunda hedefi işçi partisi ve o devam ediyor bugün. Orada da demişiz ki bu bir Endonezya modelidir, Endonezya’da Endonezya ordusuna karşı ilk önce bir etkisiz hale getirme yıpratma kampanyası yürütüldü, sonra Doğu Tumor adaları Endonezya’dan kopardı Amerika. Biz bunu ta 2001 yılında yazmışız Tuncay Güney içeri alınıp bu mülakatlar yapıldığı zaman. Hakikaten bu uygulanmış. Şimdi ben bir halk devrimcisiyim, işçi partisinin bir programı var. İşçi partisinin programı ne diyor? Türkiye’nin önündeki devrim milli demokratik devrimdir. Yargıtay 9. ceza dairesinin çeşitli kararları var milli demokratik devrimi savunmak yasaldır. Askeri sıkıyönetim mahkemelerinin kararları var, milli demokratik devrimlerini savunmak yasaldır. Anayasa mahkemesinin bizim programımızla ilgili kararı var milli demokratik devrimi savunmak, sosyalizmi savunmak, bilimsel sosyalizmin kılavuzunu savunmak. İşçi partisinin programı bağlamında yasaldır. Programımızı, biz anayasa mahkemesine götürdüler 2000 gibi hatırlıyorum, anayasa mahkemesi kapatma davasını reddetti, programımızı yasal buldu. Bunların hepsi yasaldır, ben Türkiye’nin bir devrime gittiğini çok açık görüyorum, Türkiye buradan bir devrimle çıkacak. O devrim olduğu zaman bundan dolayı siz beni bulur, bu makamlarda olurda hapse tıkabiliyorsanız helal olsun size. O zaman işler değişecek Türkiye bir devrime gidiyor bakın onu da savunuyorum. Ama onu savunmak bir suç değil, onu savunmak bir suç değil ve bu nedir? Öngörmektir. Ben savunuyorum diye devrim olmayacak, devrim olduğu olacağı için ben onu görüyorum. Ben savunuyorum diye devrim olmayacak, ben olmasam ölsem gene o devrim olacak. Yani benden kurtularak o devrimden kimse kurtulamaz, o devrim kurtulacak. Bunları da size söylüyorum bütün, çünkü ben bir partinin lideriyim. Benim en korktuğum şey haksız yanlış bir konumda gösterilmektir. Partimin programına, partimin fikirlerine, partimin eylem çizgisine uymayan yanlış, darbeci vesaire konumda göstermek ben bundan korkuyorum. Ben bunu kabul etmiyorum bu gerçeğe aykırı. Şimdi, Sayın Köksal Şengün iki ay önceki bir duruşmada bir imalı söz söyledi. Anlıyorum ki bazı brifingler veriliyor ve yanlış bilgilendiriliyorsunuz. O konudaki gerçekleri size sunan çok kısa bir açıklama yapacağım. Türk ordusuna karşı işçi partisinin tutumu nedir? O konuda, aslında bir önyargı olan ama ben bundan dolayı ben size reyinizi açıkladınız falanda demiyorum. Yanlış bir şey söylediniz. İşçi partisi Türkiye’nin dünyanın hiçbir ülkesinde eşi olmayan iki yüz yılık emperyalizme karşı savaş geleneğinin bugünkü savunucusudur o geleneğin temsilcisidir. Dünyada başka bir millet yok iki yüz yıldır emperyalizm ile boğuşuyor. Ha bir Çinliler birde biz varız. İki yüz yıldır savaşan öyle bir gelenek. İşçi partisi o geleneğin temsilcisidir ve Türk ordusu da o geleneğin içinde Türk ordusudur. Balkanlarda, Tarblusgarp’te, birinci dünya savaşında emperyalizme karşı savaşan Türk ordusu benim ordum. Biz onun fedaileriyiz dedelerimiz onun erleri. Kurtuluş savaşını yapan ordu, Türkiye’de en çok bunu işçi partisi savunur. Kurtuluş savaşındaki ordu, benim ordum. Cumhuriyet devrimini savunan Atatürk’ün ordusu. Ama şunu söyleyeyim biz kesinlikle 12 Mart’ı gerçekleştiren o Amerikancı generallerin karşısındayız. Türk ordusu değil Amerikancı generaller size verilen brifing yanlış. Biz 1980 yılında Amerika’nın bizim olanları olmayı kabul eden generalleri ordumuzun komutanlığına yakıştırmıyoruz onların karşısındayız ve onlarla savaştık. Yani mücadele ettik, kelimeyi düzelteyim mücadele ettik. Şimdi bakın burada büyük bir tutarsızlık var, bizden ne istiyorsunuz Amerikancı generalleri alkışlasa mıydık 12 Mart darbesinde, 12 Eylül darbesinde? Siz 12 Mart, 12 Eylül darbesini yargılayamıyorsunuz, olmayan

37

Page 38: Tmuzaffertekin.com.tr/wp-content/uploads/2011/06/148... · Web viewSanık İsmail Yıldız söz istedi verildi:” Sayın Başkanım, o son çıkan iddianameyi inceledim, inceleme

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 21.05.2010 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:148 Sayfa:38

darbeleri yargılıyorsunuz. Olan darbeler Türkiye’nin tepesinde olmayan darbeler mahkeme önünde. Neden? Çünkü o darbeleri yapanlar bugün yaptıkları darbede gene bu mahkemeyi kurmuşladır. O darbeyi yapanların yargılamasıdır bu. Kore’ye Türk ordusunun yollanması, karşısındayız. Kim yolladıysa onun karşısındayız. Başka milletlerin bağımsızlığına karşı Amerika’nın emrinde Türk ordusunu ateşlere sürmek, bunun karşısındayız kabul etmiyoruz. Eğer siz bunu yargılıyorsanız bunun karşısındayız. Bizim Türk ordusu konusundaki durumumuz budur ve bakın ben size birde bir dünya bilançosu sunacağım. İkinci dünya savaşından beri bütün yurt savunmalarına, vatan savunmalarına bakalım. Çin’in Japon emperyalizmine, Amerikan emperyalizmine karşı savaşına kim önderlik yapmış? Mao Çin komünist partisi. Nerede o Çin milliyetçileri? Amerika ile Japonya ile işbirliği yapmış. Yugoslavya’nın Hitler emperyalizmine karşı savaşında kim? Yugoslavya komünist birliği başında Titho. Hani o Yugoslavya milliyetçileri nerede? Almanya ile işbirliği yapmış. Fransa, Nazi emperyalistleri girdiği zaman Fransa kim silaha sarılmış? Fransa için savaşmış? Fransız komünist partisi. İtalya, İtalya komünist partisi. Bulgaristan, Dimitrofun önderliğindeki Bulgar komünistleri. Arnavutlu, Enver hoca. Hani nerede milliyetçiler, niye vatanları için hiç savaşmıyorlar? Yani bu önyargıları bırakalım. Bunlar sosyalisttir, a vatan, millet, tam tersine arkadaki tarihe bakalım, Maolar, Titolar, Enver hocalar, Dimitroflar, Kastrolar Küba’da, Hoşiminler Vietnam’da. Hani nerede o Vietnam’ın milliyetçileri niye onlar Vietnam’ı kurtarmamış, niye onlar Fransız bayrağı altında yaşamış, niye onlar Amerika’ya gitmiş secde etmişler? Bu sosyalizm vesair komünizm önyargılarını bırakalım. Tarih bu önyargıları yerle bir ediyor. Sosyalistlerin en hakiki vatanperverler olduğunu, en önde savaştıklarını gösteren ve arkamızda dünya tarihi var. Ha milliyetçiler ne zaman Fransız devrimi, Atatürk işte o milliyetçiler ama o milliyetçilerin şeyi nesli kalmamış. O milliyetçiliği sosyalistlerde var onlarda bizimle birleşiyor. Ya bunları niçin söylüyorum? Belki benden hoşlanmayan, bu sözlerden bazı milliyetçi arkadaşlar falan olabilir. Yani sizi sarsmak ve şu önyargılarınızı yıkmak Türkiye antikomünizm paslanmış antikomünizm yüzünden mahvoldu, Atatürk böyle değildi. Atatürk Sovyetlerin en yakın dostuydu, Sovyetlerle işbirliği yaparak. Taksim abidesine kalktı bir anıt koydu oraya kalktı şeyin hemen omzunun arkasına Arolof’un heykelini koydu gidin bakın kasketli duruyor orada. Niye Atatürk Arolof’un heykelini koydu kendi arkasına? Yani sosyalistlerle işbirliği yaptığını bütün kuşaklara bir heykel olarak yaptı onun için önyargılı olmayın brifinglere inanmayın, brifingler size yalan söylüyor. Biliyorum o İstanbul emniyetinde bilmem nerede yapılan brifingleri. Şimdi son sözlerim bu davada örgüt yok, bakın bu davada örgüt yok. Türkiye’de bir Gladyo var ama o Gladyo burada değil. Bireysel olarak bilemem, bazı sanıkların bireysel bazı eylemleri falan onu bilemem ama bir örgüt yok. bir terör örgütü suçu buradan çıkmaz. Burada bir tane suçlu yok, bu iddianameye göre burada bir tane suçlu yok. Ben çocukluğumdan beri böyle bir kültür içinde büyüdüm, kendimi siper etmek öne atmak, haksızlığa, babamda böyleydi, dedemde böyleydi. Haksızlığa karşı Çit köyünde dedemin dedesi Hacı Yaşar, bir tokatla demirciyi öldürdü, haksızlığa karşı. Ben utanıyorum ama ben öyle bir aileden geliyorum. Babam, bir hakim olarak her türlü haksızlığın karşısına dikilmiştir. Diyarbakır hakimiyken Avni Doğan gelmiştir bölge şeyi müfettişi yani bütün 6-8 vilayetin başındaki adam. Babam kabul etmemiştir, 29 yaşında gencecik bir hakim. Kapıdan içeri almamıştır. Ondan sonra Avni Doğan telefon etmiştir Sadık Perinçek seni kutluyorum sen doğru yaptın yanlış olan benim, ben böyle bir adamın oğluyum. Burada haksızlık yapılmaktadır, herkese haksızlık yapılmaktadır. Buradan bir örgüt çıkmayacak. Şimdi Sayın Köksal Şengün, siz yoktunuz ama size bunu söylemek zorundayım diğer yargıçlara anlattım. Bakın, siz bu olayın neresindesiniz? News Week ne yazıyor ordu yenildi.”

Mahkeme Başkanı:" Okudum onları.”Sanık Doğu Perinçek:”Yo okumakla olmaz ben burada söyleyeceğim.”Mahkeme Başkanı:" Gerçekten okudum.”

38

Page 39: Tmuzaffertekin.com.tr/wp-content/uploads/2011/06/148... · Web viewSanık İsmail Yıldız söz istedi verildi:” Sayın Başkanım, o son çıkan iddianameyi inceledim, inceleme

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 21.05.2010 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:148 Sayfa:39

Sanık Doğu Perinçek:”Söyleyeceğim bu çok önemli. Çünkü buradan bu dava çözülecek. Bu dava buradan çözülecek, öbür laf maf hikaye. Buradan çözülecek. Ben sizin vatanseverlik ve vicdanınızdan başka bir güvencem yok ha siz çözmezseniz Türkiye çözecek ama siz çözecekseniz buradan çözecekseniz. Ordu yenildi diyor, yenin kim? Siz yenenler arasında gözüküyorsunuz. Bakın bu çok acı bir şey, yapmayın bunu. Ordu yenildi diyor Türk ordusu. Siz yenen örgütün içinde gözüküyorsunuz, ben terör örgütü bu yanlış örgüt bu, onun içinde gözüküyorsunuz. İsterseniz beni Silivri’ye devamlı Silivri’ye gönderin beni, onun içinde gözüküyorsunuz. Hadi bu bir tane News Week, arkasından The Washington Post, gözaltılar Türk ordusunu sarstı, gözaltına alanlar sizlersiniz. Hadi o da bu olmadı, The World Street Journal. Kansız iç savaş Türkiye’yi bölüyor. Kansız diyorlar çünkü Mehmetçik’in kanı onlar için kan değil. Mehmetçiğin kanı veya madencinin canı kömürden ucuz. Madenci ölebilir, Mehmetçik ölebilir bunlar kan değil. Lions kulüplerinde kimse ölmüyorsa kan dökülmüyor demektir. Kansız iç savaş, bu iç savaşın siz düşman cephesinde gösteriliyorsunuz. Yani diyorlar ki, bunlar ergenekon duruşmaları tertipleri hakimleri, savcıları şusu busu, emniyeti bizim tarafta diyor. Bunlar sizin için uyarıcı olmalı. Buradan çıkacak bu olay, burada biz birleşeceğiz. Ben sizi birleşmeye davet ediyorum, yani Türk milletiyle birleşmeye, Türkiye’nin geleceğiyle birleşmeye. Saygılar sunarım. Şunları vereyim.”

Mahkeme Başkanı:" Tabi onları alabiliriz onları. Toparlayın toparlayın.”Sanık Doğu Perinçek:”Toparlayayım öyle vereyim. Tahliyemi talep ediyorum onu

unuttum. Tahliyemi talep ediyorum, haksızlığa son vermenizi talep ediyorum.” Sanık Osman Yıldırım söz istedi verildi:"Sayın Başkan Sayın Heyet Üyeleri, Yüce

mahkemenizin heyetine saygılarımı arz ederim. Ancak bugün biraz fazla konuşacağım.”Mahkeme Başkanı:" Yarım saatlik süreniz var.”Sanık Osman Yıldırım:”Çünkü birçok kişi aleyhimde konuştuğu için herkese cevap

yetiştirmek açısından biraz sürenin.”Mahkeme Başkanı:" Dilekçelerinizi verirsiniz, yarım saatlik süreniz var. Ona göre

kendinizi ayarlayın.”Sanık Osman Yıldırım:”Aleyhimize konuşulanlara cevap vermeyelim mi Sayın Başkan?”Mahkeme Başkanı:" Efendim, yarım saatlik süreniz var, ona göre kendinizi ayarlayın.

Süre 3 dakika 5 dakika uzar ayrı konu, uzatamadığınızda dilekçenizde belirtiniz neyse alırız onları.”

Sanık Osman Yıldırım:”Şimdi, ilk etapta Tuncay Özkan isimli kişi hakkımda suç duyurusunda bulunmuş. Buradaki duruşma tutanağını alıp Ankara’da Cumhuriyet savcısına götürüp orada dava açmış. Herhalde İstanbul’daki Cumhuriyet savcılarına güvenmediği için buradaki duruşma tutanağını alıp Ankara’ya götürüp orada hakkımda suç duyurusunda bulunuyor. Gerekçesi ise, hakaret, iftira, yargı görevini yapanı etkileme. Şimdi, iftira eden kendisi, hakaret eden kendisi ve kamu görevlilerini yargıyı etkileyen kendisi. Ancak bunun hakkında ben İstanbul Cumhuriyet başsavcılığına suç duyurusuna bulunduktan sonra kendiside, buna suç duyuruma karşı o da duruşma tutanağını götürüp Ankara’da suç duyurusunda bulunuyor. İkincisi, geçen gün bir ceza daha aldım. Ankara 22 asliye ceza mahkemesi, 2009/77 50 - 2009/296 2007 tarihinde duruşmalara gidiyoruz. Farklı nezarethanelere konuyoruz ben ile Alparslan Arslan, yanıma verilmiyor yanıma verilmesinde sakınca görüyorlar. Çünkü, aramızda menfaat çatışması var bizi aynı nezarete vermiyorlar. Alparslan Arslan’ı nezaretten çıkıp duruşmaya götürdükleri zaman bilinçli ve kasıtlı bir şekilde jandarmaya sataşıyor, burada gördüğünüz gibi. Ancak kendisiyle tartışan Sayın komutanımız herkes hakkında fezleke hazırlamış, tutanak hazırlamış, suç duyurusunda bulunmuş. 22 asliye ceza mahkemesi de Alparslan Arslan’ın jandarmaya yönelik sarf ettiği sinkaflı sözlerden dolayı bana dört yıl dört ay ceza vermişler. Bu cezayı da yine bu mahkeme insaflı davranmış, bu hukuk dışı bu insafsız, yani bu hukuk dışı, bu ideolojik ve intikam amaçlı verdiği kararı yine insaflı davranmış bana

39

Page 40: Tmuzaffertekin.com.tr/wp-content/uploads/2011/06/148... · Web viewSanık İsmail Yıldız söz istedi verildi:” Sayın Başkanım, o son çıkan iddianameyi inceledim, inceleme

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 21.05.2010 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:148 Sayfa:40

tebliği etmiş, bende temize gönderdim ve bozulması bozulacağını da sanmıyorum. Şimdi burada, Semih Tufan Gülaltay ile ilgili, kendisi burada yokken bu Silivri’ye geldiğim günden itibaren, kendisi yokken kendisi hakkında konuşmayı uygun görmedim. Çünkü kendisi olmadığı için. Daha sonra kendisi mahkeme heyetinize taleplerde bulunmuş, yalan yanlış beyanlarda bulunmuş. Bunun üzerine bende söz aldım. Sayın Başkan dedim Semih Tufan Gülaltay yalan yanlış beyanlarda bulunuyor, doğru değildir kendisi burada olmadığı için söz almak istedim. Sizde dediniz ki Semih Tufan Gülaltay gelsin onun yüzüne karşı konuşun dediniz, getirdiniz. Bende kendisinin yüzüne konuştum, dedim ki gereğini ifade etmem gerekenleri ifade ettim, kendisinin yüzüne karşı. Ancak ben yokken kendisi burada söz almış benim gıyabımda benim aleyhimde konuşmuş. Kendisine herhalde Osman Yıldırım gelsin yüzüne karşı konuşun diye söylemediğiniz anlaşılıyor. Şimdi, bu Sayın Başkan bunu size gönderiyorum. Bu 25.01.2010 tarihli duruşma tutanağı. Oradaki beyanıma rağmen kendisi beyanda bulunuyor diyor ki; Osman Yıldırım, Akın Birdal davasından dolayı gözaltına alındım, işkence gördüm diye böyle bir uydurduğu ve yalan beyanda bulunuyor, bunu da mahkemenizin aracılığıyla, Kars ve Ankara emniyet müdürlüğüne yazı yazılmasını talep ediyor ve kendi uydurduğu yalan beyanına göre cevabı yazıyı aracılığınızla getirtmeye çalışıyor, cevabı yazısı da burada. Tabi haliyle yok diyecekler. Peki, bu duruşma tutanağında benim beyanım nedir? Beyanım şu; Sayın mahkeme heyet üyesi Sayın Yargıç Sedat Sami Haşıloğlu. Bir, Sayın Sedat Sami Haşıloğlu diyor ki, Akın Birdal suikastı teşebbüsünden dolayı hakkınızda herhangi bir kolluk ve adli işlem yapılmış mıdır, arama yakalama vesairi soru soruyor. Osman Yıldırım, Akın Birdal vurulmadan önce diyorum. İki, Sayın Sedat Sami Haşıloğlu tekrar soruyor, Akın Birdal olayından dolayı cezaevine girdiniz mi? Osman Yıldırım, cevap veriyor, hayır yok. üç, Sayın Sedat Sami Haşıloğlu diyor ki, size bu konuda ulaşılmasının sebebi nedir, Akın Birdal olayıyla ilişkilendirilmeniz nasıl olmuştur? Osman Yıldırım cevap veriyor, beni ilişkilendirmediler. Dört, Sayın Sedat Sami Haşıloğlu tekrar soruyor dördüncü soruyu soruyor, neden Akın Birdal’dan dolayı sizi sorguya çekildiniz? Osman Yıldırım cevap veriyor, sorguya çekilmedim. Şimdi bu resmi belge duruşma tutanağı. Bu belgeye göre kendisi beyanda bulunuyor diyor ki, Akın Birdal olayından Osman Yıldırım, Akın Birdal olayından dolayı gözaltına alındım işkence gördüm diyor ve yalan beyanda bulunuyor cevabı yazı getirttiriyor. Cevabı yazıda burada size gösteriyor ki Sayın Başkan diyor gördünüz mü diyor Osman Yıldırım yalan söyledi benim hakkımda, Osman Yıldırım iftira attı diyor. Şimdi soruyorum, bu resmi belgeyle 156 Semih kod isimli sanık Semih Tufan Gülaltay’ın bu resmi belgeyle bir müfteridir, sanırım bunda hemfikiriz. Bunu kanıtlıyorum yani. Sayın Muzaffer Tekin’de Semih Tufan’ın beyanına istinaden o da bana diyor. Şimdi Semih Tufan Gülaltay buraya gelecek Osman Yıldırım’ın bir yalanı daha çökecek diyor. Sayın Muzaffer Tekin, sanırım şimdi ben size soruyorum kim yalan söylüyor?

Sanık Muzaffer Tekin söz almadan konuştu:”Semih Tufan gelecek demiyorum ( bir iki kelime anlaşılamadı)”

Sanık Osman Yıldırım:”Hayır sizin beyanınız burada. Sizin beyanınız burada. Semih Tufan gelecek, Osman Yıldırım Akın Birdal olayından gözaltına alındım demiştir. Semih Tufan’da şimdi buraya gelecek ve Osman Yıldırım’ın yalanı bir kez daha çökecek dediniz, Osman Yıldırım yalan konuşuyor dediniz. Şimdi, Sayın Başkan Değerli Heyet Üyeleri, 156 Semih kod isimli sanık Semih Tufan burada aynen şunu söylemiştir, yani Yozgat cezaevine gidişimle ilgili. Osman Yıldırım, Yozgat cezaevine nasıl gelmiştir? Şimdi ben Yozgat cezaevine gitmeden önce ben İstanbul’da Esenler otogarında, bunu da ilk ceza alırken bile gizlediğim bir sırrı ilk defa burada açıklayacağım. Esenler otogarında Yüksel Turizm firmasından önünde mafya lideri Şeref Özkan isimli kişi, üç sene korumasıyla birlikte bir işadamını alıp götürüyor o işadamı da kamu görevlisi bende onu kurtarmaya gidiyorum. Üç tane korumasının silahını alıyorum, kendisinin de silahını alıyorum, kamu görevlisini alıp giderken ikinci silahı varmış belinde, ikinci silahını elini atarken bende elimden ateş ediyorum ve kasığına isabet ediyor,

40

Page 41: Tmuzaffertekin.com.tr/wp-content/uploads/2011/06/148... · Web viewSanık İsmail Yıldız söz istedi verildi:” Sayın Başkanım, o son çıkan iddianameyi inceledim, inceleme

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 21.05.2010 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:148 Sayfa:41

ondan dolayı yargılandım. O kamu görevlisi adamın kimliği açığa çıkmasın diye mahkemeye Eyüp bir ağır ceza mahkemesinde dedim ki, alacak verecek meselesinden dolayı aramızda husumet çıktı ve ondan dolayı on yıl on ay ceza aldım. 1995 ve bundan dolayı tekrar tahliye oldum, hakkımda bir tek bu dosya vardı, bu dosyadan dolayı firardayken Kars cezaevine gidiyorum. Kars cezaevinde bir arkadaşım ve emniyet teşkilatı bana tezgah kuruyorlar, orada yakalanıyorum, oradan Yozgat cezaevine geliyorum. Şimdi kendisi ne yapıyor? Kendisi insan haklarını savunan, savunmasız korumasız bir adamı yaralıyor, para karşılığı öldürmeye teşebbüs ediyor ve 11 arkadaşı 11 tane arkadaşı iştirak etmeyen 11 tane arkadaşını da ispiyon ediyor cezaevine tıkıyor, hepsine yüz sene ceza aldırdı sanık Semih Tufan Gülaltay. Aramızdaki fark bu, onun nerede yatması gerekiyor benim nerede yatmam gerekiyor? Bunu takdirlerinize arz ediyorum. Şimdi Semih Tufan Gülaltay isimli kişi, bu izah ettim ben. Bilinçli ve kasıtlı şekilde uydurma ve yalan beyanla cevabı yazı getirtilmesin sağlıyor ve bunu kendine dayanak yapıyor. Osman Yıldırım yalan konuşuyor diyor ve tanışmıyorum diyor. Artı Osman Yıldırım, Kırşehir cezaevi gibi rahat bir cezaevinden Yozgat cezaevi gibi sıkı bir cezaevine sevkini istiyor, herkes bakanlıklarda adam ayarlıyor Yozgat cezaevinden gitmek için, Osman Yıldırım deli mi ki Yozgat cezaevine sevkini istiyor. Hangi istihbarat servisi Osman Yıldırım’ı Yozgat cezaevine gönderdi diyor. 25.01.2010 130. celse sayfa 66 üye hakim bunlara cevap verdim. Şimdi, sanık Semih Tufan yalan konuşmuştur. Üç, şahsıma iftira atmıştır. Dört, Yüce mahkemenizi yalan yanlış fuzuli uğraştırmıştır.”

Mahkeme Başkanı:" Bak su var orada, bardak var suyunu iç.”Sanık Osman Yıldırım:”Yani bir nevi sahtekarlık yapmıştır. Resmi belgeyle Semih Tufan

Gülaltay, bu yalan ve iftirasını doğru kabul ederek Osman Yıldırım’ın yalancı ve iftiracı olduğunu söyleyen Sayın Muzaffer Tekin’e onu da söyledim, evet doğrudur. Şimdi, Kaçkacı çeri Sırrı Gülaltay’ın oğlu 156 Semih kod isimli Ergenekon üyesi ayak takımının kiralık bir tetikçisidir, bir vatan haini. Yukarıda demiş ki Osman Yıldırım, Yozgat cezaevinde Semih Tufan ile görüştüğümü söyleyerek kendisini kurtarmaya çalışıyor. Şimdi Sırrı Gülaltay’ın oğlu 156 Semih bir vatan hainini tanımakla veya görüşmekle nasıl kurtulacağımı anlamış değilim. Aksine böyle bir haini tanımakla ve görüşmekle gerçek vatanseverler ve halkımız vatan sevgime şüphe etmelerine neden olduğu kanısındayım. 156 Semih’i tanımakla kalmayıp sadece kendisini bağlayan yüzlerce işlediği suçlarına ve sırlarına şahidim. Yozgat E tipi kapalı ceza infaz kurumuna yazı yazılmasını, 1999-2000 tarihinde kurum müdürü ile kurum personeline Osman Yıldırım’ın, Semih Tufan Gülaltay, Hasan Hasanoğlu karşılıklı dilekçeler yazıp idareye vererek görüşüp görüşmediklerini, kaç kez görüştüklerinin sorulmasını talep ediyorum. 2000 tarihinde Yozgat Cumhuriyet başsavcısı ile Cumhuriyet infaz savcısının isim ve soy isimlerinin tespit edilmesi ve şu an nerede görev yaptıklarının öğrenilmesinin ve görevli oldukları 2000 tarihinde Yozgat E tipi kapalı infaz kurumunda hücreler kısmında, sanık Semih Tufan Gülaltay isimli kişi cep telefonu yakalatıp hücreye konulduğunu. Hücrenin üst kısmında çift kabinlerde kalan Osman Yıldırım küçük çapta isyan çıkartıp başsavcıya ve infaz savcısına emanet teslim ettiğini ve ertesi gün Muş kapalı cezaevine gönderildiğini ve bu eylemden dolayı kendisine disiplin cezası verildiğine dair sorulmasını talep ediyorum. Kendisinin yüzünden sürgüne gönderiliyorum, hücre cezası alıyorum, vatandaş. Dört, yukarıda belirtilen olayın 2000 tarihinde Yozgat E tipi kapalı ceza infaz kurumuna sorulmasını talep ediyorum. C, 1992 sonu 2000 tarihinde sanık Semih Tufan Gülaltay ve Hasan Hasanoğlu, ısrarlı Yozgat cezaevine davet etmeleri ve kendilerinin tanımadıkları Yozgat cezaevi 11 koğuşta yer alan bordo bereli Yüzbaşı Bülent Yılmaz isimli arkadaşımın daveti üzerine Yozgat cezaevine sevkimi istedim ve gittim. 2000 tarihinde Yozgat kapalı cezaevinde kalan Osman Yıldırım, Semih Tufan Gülaltay, Hasan Hasanoğlu, cezaevi idaresine ve Yozgat Cumhuriyet başsavcılığına karşılıklı dilekçeler verip görüşmek birbirleriyle görüşmek için dilekçelerin olup olmadığı varsa gönderilmesini talep ediyorum. 2003 tarihinde işyerimin açılışı için kendisine ve akrabası Vedat Atış’a kardeşi Emre Gülaltay’a gidip davetiyeler

41

Page 42: Tmuzaffertekin.com.tr/wp-content/uploads/2011/06/148... · Web viewSanık İsmail Yıldız söz istedi verildi:” Sayın Başkanım, o son çıkan iddianameyi inceledim, inceleme

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 21.05.2010 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:148 Sayfa:42

verdiğimi o da Boy kıraathanesinin sahibi Yakup Boy’un şahit olduğunu gerekli görülmesi halinde Sultanbeyli Boy kıraathanesi sahibi Yakup Boy’un dinlenmesini talep ediyorum. Sanık Semih Tufan Gülaltay isimli kişi diyor ki, Osman Yıldırım Kırşehir cezaevinden Yozgat cezaevine sevk gelmiş. Kırşehir cezaevinden Yozgat cezaevine sevk geldiğime dair hiçbir beyanım olmadığı gibi özgür iken bile Kırşehir iline gitmedim. Sanık Semih Tufan Gülaltay utanmadan sıkılmadın nasıl bu kadar yalan konuşabiliyor, nasıl böyle iftiralar atabiliyor, anlamakta zorluk çekiyorum. İnsanoğlu bu kadar yalancı ve iftiracı olabilir mi? sanık Semih Tufan Gülaltay isimli kişi diyor ki, ben geçen senede söyledim Türkiye’de iktidar değişir, yeni iktidar gelir hakimlerini savcıların hepsini cezaevine koyar, o kapı açıldı. Erzincan’daki başsavcı tutuklanarak o içtihat kapısı açıldı. Yarın sizlerde benim gibi hücrede olacaksınız diyerek, devletin yargıçlarını ve Cumhuriyet savcılarını tehdit ediyor artı beni tehdit ediyor. Ve Osman Yıldırım askıya alınır devlet Osman Yıldırım’ı bir gece askıya alır diye beni tehdit ediyor. Cumhuriyet savcıları kendisine nasıl ifade verilmesi gerektiğini söyler, işkence edildiği zaman diyerek tehdit ediyor. Demokrasilerde seçimle seçilen hiçbir iktidar ve hiçbir devlet kendi savcılarını ve yargıçlarını cezaevine attırmaz ve tutuklu bir insanı askıya almaz ve işkence ederek kendi yargıç ve savcılarının aleyhine konuşturmaya çalışmaz. O halde nasıl olacak bu iş? Böyle bir durumun yaşanması için darbe olması lazım, kendi amaçlarına ulaşmaya engel olan ve kendilerinden olmayan yargıç ve savcıları içeri atacaklar ve yine iç güvenliğin jandarmaya geçeceğini ve kendileriyle aynı anlayışı paylaşan nöbetçi görevlinin nöbetinde Osman Yıldırım’a ulaşacaklarını, amaçlarına ulaşmalarını engelleyen ve anlayışlarına hizmet etmeyen. Osman Yıldırım’ın askıya alınacağını ve içeri attırdıkları savcıların ve yargıçlarını aleyhine konuşturacaklarını böyle bir durumla ancak mümkün olabilir. 156 semih kod isimli Semih Tufan Gülaltay, isimsli beyinsiz ve tetikçi, kendisi ve kendisi gibi hastalıklı beyinlere böyle bir vaat edildiği için bu iftiralarda bulunuyor ve halen bu ümidini taşıdığı için tehdit ediyor. Bu zavallı tetikçi, ETO’nun kendisine yaptığı böyle bir vaat nedeniyle Türkiye Cumhuriyeti devletini tehdit ediyor. 156 kod isimli Semih Tufan Gülaltay, bu iftiralarına tehditlerine ve tanık beyanlarına ve benim beyanlarıma rağmen bu tetikçinin ETO davasından tutuksuz yargılanması ve Danıştay suikastından dolayı hakkında iddianame tanzim edilmemesi akıl alır gibi değildir. Sanık Semih Tufan Gülaltay isimli kişi miadını dolduran ve kovulanların ibrikçiliğini yapmaktan başka bir liyakati olmayan bir zavallı ayakçı, bugüne kadar Türkiye Cumhuriyeti devletini tanıyamamış, gerçek devletin ne olduğunu çözememiş. Ama çözecek ve anlayacak, gerçek devletin ne olduğunu görecek, kendisini kullanan maceraperestlerde görecek. Kendisi gibi hainlerin akıbetini bu millet görecektir. Tetikçi Semih Tufan Gülaltay, bu devleti ve devletin yargısını tehdit etmenin ne olduğunu görecektir. Sanık Semih Tufan Gülaltay, 98 tarihinde Türkeş isimli akrabasını Kars kapalı cezaevine gönderip, benden Doğan Kirman’ın eniştesini öldürtmemi istemiştir. Bu konuya şahit olan Kars kapalı cezaevinin sivil aşçısı Aşçı Yusuf şahittir. Kars kapalı cezaevine yazı yazılmasını ve 1998 tarihinde Kars kapalı cezaevi E blokta kalan Osman Yıldırım’ın ziyaretine Türkeş isimli kişi gelip ziyaret edip etmediğinin sorulmasını talep ediyorum. Sanık Semih Tufan Gülaltay, Doğan Kirman’ın eniştesini öldürtmemi istemesinin nedeni, açıklamıyorum benim terbiyem buna müsaade etmiyor. Bunu mahkeme heyeti takdir edecektir. O parantezi Semih Tufan Gülaltay açıklayacaktır neden öldürtmemi istediğine dair. Sanık Semih Tufan Gülaltay, bu devlet kendi kahramanlarını, askıya alınacak diyor ya. Bende diyorum ki, bu devlet kendi kahramanlarını askıya almaz. Bu devlet kendisine saldıran senin gibi vatan hainlerini askıya alır ve kendisini tehdit eden tetikçi provokatörlerden hesabını sorar ve bir daha kendisini tehdit etme cüretini göstermeye çalışan hainlere karşı örnek olması açısından, ibreti alem için gereğini yapacaktır. Bundan kimsenin şüphesi olmasın. Sanık Semih Tufan Gülaltay, artık 156 Semih oluşunun da sonu gelmiştir. Bu ülkede artık üç rakamlarla kod isim edinemeyeceğini söyleyebilirim. Bunu o kalın kafasına yerleştirmesi gerekir ve bu devletin savcılarını ve yargıçlarını nasıl tehdit ettiğinin hesabı sorulacaktır. Devletin kucağında devleti tehdit etmenin ne olduğunu görecektir. Semih

42

Page 43: Tmuzaffertekin.com.tr/wp-content/uploads/2011/06/148... · Web viewSanık İsmail Yıldız söz istedi verildi:” Sayın Başkanım, o son çıkan iddianameyi inceledim, inceleme

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 21.05.2010 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:148 Sayfa:43

Tufan Gülaltay, diyor ki, tanık koruma şubesinin kendisine neler telkin ettiğini ve polis istihbaratının hapishanede kendisine kurye, gardiyan görevlendirmiştir diyor. Askıya alıp işkence edildiği zaman söyleyecektir diyor. 25 yıldır devletim beni tanıyor, beni çok iyi tanıyor. Aylarca işkenceler gördüm, Filistin askılarına asıldım, aylarca hastanelerde tedavi gördüm. Ancak kimsenin aleyhine tek kelime konuşmadım. Ta ki vatan hainleri yargıdaki nüfuslarını kullanıp yaptırım uygulayarak işledikleri suçlarını üzerime yıktırana kadar. Vatan hainlerini kahraman kendimi hain yapmamı isteyen hastalıklı beyinler ve şizofren bir anlayışa itaat etmem, hayatım boyunca itaat etmedim itaat etmem ben ancak Allah’a itaat ederim. Milli istihbarat teşkilatı kimseyi kurye olarak bana görevlendirmiş değildir. Semih Tufan Gülaltay, herkesi kendisi gibi sanıyor. Çünkü hayatı boyunca hep efendisi olmuş, efendisiz yaşayanların varlığını kaldıramıyor. 156 Semih, para karşılığı yaptırdığı bir yaralamadan dolayı 11 arkadaşını ispiyon etmiş ve hepsini yakalatmış normal bir yargılamadan dolayı 11 kişiye yüz yıl ceza almalarını sağlamıştır ve 156 Semih, bu kod isme yakışır şekilde o malum yaralamaya iştirak etmeyen kişilere de ceza almalarını sağlamıştır. Bunun içindir ki 156 Semih, kendisinde gördüğü olumsuzlukları ve yetersizlikleri başka insanlara yakıştırmaktadır ve iftira atmaktadır. Semih Tufan Gülaltay, alnım ak şecerem ailemdir diyor. Sanık Semih Tufan Gülaltay, alnı kara şeceresi bozuktur. Babası Sırrı Gülaltay, Kağızman ilçesinde Çerçiçilik ve Kaçkacılık yapardı. Köy kasaba gezip, çanak çömlek satardı. Sırrı Gülaltay zaman sonra İstanbul’a göç etti ve bir ara Dudullu’da dernek başkanlığı yaptı, fakir ve gariban bir aileydi. Ancak kirli işlere bulaştılar, oğlu sanık Semih Tufan Gülaltay’ın yurtdışına okumaya gönderdi. Ancak oğlu 156 Semih kod ismiyle kirli işler yaparak. Yüz kızartıcı işler işleyerek ve halen kirli işlerle yaşamını idame etmeye çalışan bir tetikçidir. Sanık Semih Tufan Gülaltay isimli kişi, Muzaffer ( bir kelime anlaşılamadı) Nevzat Gökçimen’in talimatı ile ajan olarak büroma gönderiliyor, dükkanımı kiralıyor. Daha sonra bu kişi polis istihbaratı tarafından hakkımda şikâyetçi yapılarak bir dosya tanzim ediliyor. Sanık Semih Tufan Gülaltay ismli kişi yalan konuşuyor. Tetikçiliğini yaptığı kişiler Muzaffer Gökçimen ile eşi Esra Feride Gökçimen’in şirket hisselerine ve kazanımlarına el koyduklarını gasp ettiklerini ve Esra Feride ile Muzaffer Gökçimen’in tehditle yanlarında tutup eleman gibi çalıştırdıklarını ve korkularından şikâyette bulunmadıklarını biliyoruz. Ancak daha sonra şikâyetlerde bulundukları ve ayrıca tanık oldukları olayları da anlattıkları anlaşılmaktadır. Esra Feride Gökçimen, Danıştay suikastından iki gün önce Muzaffer Tekin, Alparslan Arslan parti binasına geldiklerini. Semih Tufan Gülaltay ile toplantı yaptıklarını söylediğini daha önceki beyanlarımı teyit etmektedir. Ancak yalancı ve müfteri olduğu tescilli sanık Semih Tufan Gülaltay duruşmada verdiği ifadesinde, Muzaffer ve Esra Feride Gökçimen şikâyetlerinden vazgeçtiklerini ve beyanlarını geri çektiklerini ileri sürmüştür. Şayet doğruysa Muzaffer ve Esra Feride Gökçimen’in gasp edilen şirket hisselerini ve mallarını kendilerine geri iade etme karşılığında şikâyetlerinden ve beyanlarını geri çekmeleri araştırılmasını talep ediyorum. 1996, sanık Semih Tufan Gülaltay isimli kişi, Turgut Büyükdağ isimli işadamının genel müdürü olan Yavuz isimli kişiyi ayağından vurdurarak. Gürcan Dağdaş ile birlikte Turgut Büyükdağ’dan haraç istiyorlardı. Turgut Büyükdağ ise haraç vermek istemediği gibi intikam almaya çalışıyordu ve Urfalı çete lideri Müslüm Bakan isimli kişiyi devreye sokarak Semih Tufan Gülaltay ile Gürçan Dağdaş’a yönelik olumsuz düşünceler içerisindeydi. Bu durum karşısında ben ve arkadaşım ETY ile birlikte Semih Tufan Gülaltay ile Turgut Büyükdağ’ı barıştırdık. Ancak nankör ve riyakar ve cibilliyetsiz ayak takımından adi bir tetikçi hayatını bana borçlu olduğunu ve aynı zamanda Yozgat cezaevinde benden Kars kapalı cezaevinde kalan kardeşi Emre Gülaltay’ı can güvenliğimi sağlamamı rica etmesi üzerine bende Kars cezaevinde kalan akrabalarımı ve arkadaşlarıma haber gönderip Emre Gülaltay’ın can güvenliğini sağlayın diyerek B blokta kalan 70 tane PKK sempatizanı içerisinde kalan Emre Gülaltay’ı da Kars cezaevinde kaldığı sürece can güvenliğini sağlayarak onunda hayatını kurtardığımı ve yine Yozgat cezaevinde sanık Semih Tufan Gülaltay’ı hücreden çıkartmak için isyan çıkartıyorum ve bu nedenle ertesi gün bu cezaevinden sürgüne

43

Page 44: Tmuzaffertekin.com.tr/wp-content/uploads/2011/06/148... · Web viewSanık İsmail Yıldız söz istedi verildi:” Sayın Başkanım, o son çıkan iddianameyi inceledim, inceleme

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 21.05.2010 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:148 Sayfa:44

gönderiliyorum ve disiplin cezası, hücre cezası alıyorum. Ama bu nankör cibilliyetsiz tanışmıyoruz diyor. Ve Danıştay olayıyla ilişkisi netleştikçe huysuzlaşıyor, dengesini kaybediyor. İftira ve karalamalarda bulunuyor, bana saygısızlık yapıyor ve jandarmanın arasında kendisini güvende hissettiği için ve kendisine ulaşılmayacağını bildiği için kendisini bir halt sanıyor. Sanık Semih Tufan Gülaltay, 1997 tarihinde ETO’ya bağlı çete arkadaşları Maltepe’de Bingöllü bir galeriye gönderip haraç istediğini ve bunun üzerine çatışma çıktığını ve bu çatışmada arkadaşı Hasan Hasanoğlu ayağından aldığı Simit Vesson mermisiyle yaralandığını ve ayağının kaval kemiğinin parçalandığını ve hastaneye götürülüp ayağına platin takıldığını. Akabinde kaçırılıp yine Maltepe’de bulunan bir dairede tutulup bir hemşire getirilerek tedavi edildiğini ve Hasan Hasanoğlu yaralı ayağından henüz platini çıkarmadan 1998 tarihinde Ankara’ya götürülüyor ve keşif amacıyla insan hakları derneğine girip Akın Birdal ile görüşüyor ve Akın Birdal’ın polis ayağımı kırdı bana işkence yaptı yardımcı olun şeklinde yalan beyanda bulunduktan sonra dışarı çıkıyor ve dışarıda bekleyen Bahri Eken ile Kerem Deretarlı isimli tetikçi arkadaşlarına içerisinin müsait olduğunu söylüyor ve Kerim ile Bahri Akın Birdal’a suikast yapıyorlar. Sanık Semih Tufan Gülaltay, 97 tarihinde bir işadamını kaçırıp yine Maltepe’deki dairede tuttuğunu ve ailesinden fidye istediğin bu işadamının başında ise Hasan Hasanoğlu, Bahri Eken, Kerem Deretarlı ve isimlerini hatırlayamadığım iki kişi bekliyorlardı. Bende bir arkadaşımda birlikte bu dairede geçici olarak kaldığım bu dairede bu kaçırılan işadamını serbest bıraktım. Ve yine sanık Semih Tufan Gülaltay, 1997 tarihinde İstanbul Aksaray vatan caddesinde bir galericiden haraç istediğini, bu galerici haraç vermek istemediği için sanık Semih Tufan Gülaltay, bu galeriye sis veya ses bombası attırdığını. El bombasını atan kişi kısa boylu zayıf ve dereceli gözlük takan arkadaşı veya akrabası olan çocuğun yakalanıp yanlış hatırlamıyorsam Fatih adliyesinde yargılandığını ve bu kişinin isim ve soy isminin böyle bir olayın yaşandığını emniyet teşkilatına ve Fatih adliyesinden öğrenilmesini talep ediyorum. Ayrıca sanık Semih Tufan Gülaltay isimli kişiye ait Samandıra ile Kayışdağı arasındaki tepede bulunan ve askeri nizamiyenin içerisinden geçen, ancak askeriyeye ait olmayan bölgede bulunan etrafı çitli gecekondu’da ordumuzdan çaldıkları silahları, ses, sis, parça tesirli vesaire el bombaları kaleşnikof ile çeşitli mühimmatlar dolusu mermilerden oluşan cephanelik ile bugüne kadar ne tür provokasyon eylemler ve olaylar yapılmıştır. 156 Semih isimli provokatör tetikçinin, mal varlığını nasıl elde ettiğini, kimleri gasp ettiğini, kimleri dolandırdığını, hile ve cebir, şiddetle kimlerin variyetlerine el koydukları ve mağdur ettiklerini. İnsanların haklarını bu devlet arayacaktır ve hesabını soracaktır. Medya ve basın mağdurları çağrı yapsın. Sanık Semih Tufan Gülaltay isimli kişi, asker sever imajı çizerken diğer tarafta 2000 tarihinde Yozgat E tipi cezaevinde suç ortağı olan Albay Cemal Kulaksızoğlu’nu bacağından şişletmiş ve Cemal Kulaksızoğlu revire kaldırılmış ve tedavisinin ardından Kırşehir cezaevine nakledilmiştir. Yani emekli askerlerin tetikçiliğini yapıyor onların sayesinde yaşamını idame ediyor ama öyle bir dar yere girdiği zaman askere tahammülü olmayan bir anlayışa sahip olan bir insan. Yine 2000 Yozgat E tipi cezaevinde sanık Semih Tufan Gülaltay isimli kişi, suç ortağı olan uzman çavuş Cengiz İlsever ile kavga etmiş ve Cengiz Ersever müşade bölümüne geçip tekli kabinlerde tek başına kaderine terk edilmiştir. Yani kader birliği yaptığı Cengiz Ersever’e tahammül edemiyor. 11 kişiler bir askere tahammül edemiyorlar, dövüyorlar kovuyorlar hücreye tıkıyorlar. O da yetmiyor, Cengiz Ersever ise basın ve medyaya ve çeşitli dergilere kendi azmettiricilerine tehditli mesajlar gönderiyor. Burada örnek verdiğim kişiyi açıklamıyorum ve sahte kabadayı ve uyuşturucu torbasını korumayı bırakın bizi kurtarın şeklinde tehdit mesajları vesaire vesaire basına ve medyaya yansımıştır onun mesajları. Ve bunun üzerine Cengiz Ersever’in kalemini kırıyorlar ve adamlarıma Cengiz Ersever’i öldürtme işini veriyorlar. Adamlarımda gelip bana söylüyor bende buna engel oluyorum ve Cengiz Ersever’in kılına dokundurtmuyorum. Sayın Başkan Değerli heyet üyeleri, kimlerin Türk Silahlı Kuvvetlerini sevdiği kimlerin askeri sevdiği, böyle görüldüğü gibi değildir. Herkes kimse kimseyi kandırmasın hele Yüce mahkemenizin heyetini kimse kandırmasın. Vatanseverlik, asker severlik

44

Page 45: Tmuzaffertekin.com.tr/wp-content/uploads/2011/06/148... · Web viewSanık İsmail Yıldız söz istedi verildi:” Sayın Başkanım, o son çıkan iddianameyi inceledim, inceleme

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 21.05.2010 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:148 Sayfa:45

kimse kimseyi kandırmasın işin içyüzü öyle değildir. Semih Tufan Gülaltay isimli kişi beni tanımadığını ve benimle tanışmadığına dair söylem ve yalan konuşmasına karşı 1 rakamdan 14 rakamına kadar, 1 sayfadan 16 sayfaya kadar yani 14 başlık halinde sıraladığım realiteler ve Semih Tufan Gülaltay’ın işlediği ve işlettiği suçları sıraladım. Bu kişinin suçlu olup olmadığını ve beni tanıyıp tanımadığını takdirlerinize arz ediyorum. Ayrıca Semih Tufan Gülaltay isimli kişinin işlediği ve işlettiği, yüzlerce suç sayabilirim. Kanıtlı ve tanıklı kanıtlayabilirim. Sanık Semih Tufan Gülaltay isimli provokatör, ETO’nun suikast hücre timi olduğu anlaşılıyor. Eylem yaptığı, zayıf ve güçsüz insanların mal varlıklarına el koydukları insanları kaçırıp fidye istediklerini esnafların işyerlerine el bombası atarak haraç istediklerini. Yakalanan arkadaşı, Ergenekon terör örgütünden bağımsızmış gibi kimi çete üyeliğinden bir yıl kimi ise sözde çete kurmaktan üç yıl cezayla yargılandıkları. Kimi yakalandığında bireysel alacak verecek sorunundan dolayı yargılandıkları ve Semih Tufan Gülaltay ise yaptırdığı bu gibi suçlardan dolayı yargılanmadığını örneğin sanık Semih Tufan Gülaltay isimli kişi Turgut Büyükdağ isimli işadamının genel müdürünü Yavuz isimli kişiyi restoranda yemeğe davet ettirip, yemek masasının altında Yavuz isimli müdürün ayağına ateş ettirip yaraladığını ve bundan dolayı Turgut Büyükdağ’da sanık Semih Tufan Gülaltay’ın hakkında suç duyurusunda bulunduğunu. Sanık Semih Tufan Gülaltay isimli provokatörün babası Sırrı Gülaltay’ın da gözaltına alındığını. Semih Tufan Gülaltay ile görüştüğümde, babasını sanık Semih Tufan Gülaltay ile görüştüğümde bir otel lobisinde babasının gözaltına alınmasına çok içerlediğini söyleyerek Turgut Büyükdağ’a kızdığını ve niçin kendisi yüzünden babasının emniyete götürüldüğüne dair dert yanıyordu ve bu mevzudan dolayı 156 Semih hayatını kurtarıyorum, Turgut’un intikam almasını engelliyorum. Bu nankör ve riyakar tetikçi, provokatör o kuş beyniyle mahkeme heyetini kandırabileceğini sanıyor. Sanık Semih Tufan Gülaltay, bir, Muzaffer Gökçimen’in beyanları. İki, Esra Feride Gökçimen’in beyanları. Üç, sanık Semih Tufan Gülaltay ile telefon görüşmem 2006 Mayıs Cumhuriyet gazetesine yapılan eylemler öncesi ve sonrası. 4, sanık Semih Tufan Gülaltay ile Cumhuriyet gazetesine yapılan eylemler sonrası Bakırköy İstanbul caddesinde dayısı Ali Rıza Korkmaz’ın kulübünde görüşmemiz, ağır ceza binası karşısı. 5, sanık Semih Tufan Gülaltay’ın dayısı Alı Rıza Korkmaz ile telefon görüşme tutanaklarına bakılsın. Cumhuriyet gazetesine yapılan eylemler öncesi ve sonrası. 6, 17 Mayıs 2006 tarih ve günün akşamı, Veli Kılıç ve Sami Alperen, ayrı ayrı Esra Feride Gökçimen arıyorlar ve kendisine Muzaffer Tekin’in savaşan tosun oğlum, Mahmut Aydın ve soy ismini hatırlamadığı ikinci Mahmut isimli kişilerin isimleri, ulusal birlik komitesi nokta com sitesinde bulunan kurucu üyeler listesinden silinmesini istiyorlar ve sanık Semih Tufan Gülaltay’ın talimatı olduğunu söylüyorlar. Esra Feride Gökçimen’in soy ismini hatırlayamadığı ikinci Mahmut, Mahmut Öztürk olduğunu düşünüyorum. Danıştay suikastından dolayı sorgulanıp serbest kaldıktan sonra Zeki Yurdakul Çağman ile yaptığı telefon görüşmesinde, bize kadar aydınlandı bizden sonrasını bilemem diyor. Bizden yukarısı da belli değildir diyor. Bu itirafın tam metni iddianame 1 sayfa 419-420 tarih 05.24.2006. sanık Semih Tufan Gülaltay isimli kişi ve arkadaşları İstanbul Maltepe’de Başbakana suikast yapma biçimi. 8, İstanbul Pendik ilçesinde karakola gidip teslim olan ve anayasa mahkemesi başkanı Sayın Tülay Tuğcu’ya suikast yapacaklarını itiraf eden sanık Semih Tufan Gülaltay’ın arkadaşının beyanları. Şimdi sanık Semih Tufan Gülaltay isimli kişinin yukarıda belirtilen suçlardan dolayı neden kendisi hakkında iddianame tanzim edilmiyor, öğrenmek istiyorum. 141. celsede Sayın Başkan, Semih Tufan Gülaltay konuştu anlaşılmadı dedi. O anlaşılmayan konuşma şuydu, sanık Semih Tufan Gülaltay isimli kişi bana kardeşim Emre Gülaltay senin aleyhine konuşmamıştır diyerek, kendisi aleyhine konuşmamı engellemeye çalışmıştır aklı sıra. Bende dedim ki, kardeşinin konuşması iddianamede var dedim. Kendisi de diyor ki, savcılar yalan konuşuyor diyor. Şimdi soruyorum iddia makamına size Cumhuriyet savcıları, böyle bir şey var mı yok mu? Cumhuriyet savcıları mı yalan konuşuyor, Semih Tufan Gülaltay mı yalan konuşuyor? Bu durum karşısında sanık Semih Tufan Gülaltay, hem bana iftira atıyor hem savcılara iftira atıyor. Yani telefon iletişim tutanağında

45

Page 46: Tmuzaffertekin.com.tr/wp-content/uploads/2011/06/148... · Web viewSanık İsmail Yıldız söz istedi verildi:” Sayın Başkanım, o son çıkan iddianameyi inceledim, inceleme

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 21.05.2010 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:148 Sayfa:46

almışlar iddianameye koymuşlar yani olmayan şeyi nasıl koyacaklar? Yani Cumhuriyet savcıları uydurarak mı koyacak onu? Konuşmuş ki, ki Şemsettin’i de tanıyorum. Şemsettin ile yaptığı konuşma, Şemsettin’de gasp suçundan yatan Kars cezaevinde benim hizmetimi yapan yakın köylüm bir genç. Cezaevinden çıkıyor gidip onlarla birlikte geziyor. Yani olmayan bir şey nasıl iddianameye sokacaklar? Evet bu devlet. Sayın Başkan, Değerli Heyet üyeleri, 156 Semih isimli muhbir ve ispiyoncu hangi cüretle Türkiye Cumhuriyeti devletini tehdit ediyor. Bu haddini bilmez tetikçi hangi cüretle yargıyı, yargıçları, savcıları tehdit edebiliyor? Bu beyinsiz tetikçi ve kendisi gibi beyinsiz tetikçileri kandırarak çeşitli menfaatler vaat ederek Danıştay suikastını yaptırarak oluşan kaos neticesinde AK Parti iktidarını devirerek, ara bir rejimle kendi iktidarlarını kurma ümitlerini halen taşıdığı için mi Türkiye Cumhuriyeti devletini ve yargısını tehdit ediyor? Evet bu devlet kendi yargıcının hesabını en ağır şekilde sorar. Ama garibanlardan değil, kendi iktidarlarını kurmak için ülkenin kaderini değiştirmeye teşebbüs eden güce ve potansiyele sahip gerçek katillerden hainlerden hesabını sorar ve ben 2006 tarihinden itibaren yazılı ve sözlü savunmalarımda söylediğim gibi devletimizin 50 yılda ancak yetiştirebildiği yargı şehidimizin kanını yerde bırakmayacağımı, ölüm pahasına olsa bile işte hayat işte ölüm bu. Siz bu gibi vatan hainlerinin canına okumayı da bir vatan sevgisi olarak bir vatansever olarak, vatandaş olarak o da benim görevimdir. Sanık Semih Tufan Gülaltay isimli kişi, Osman Yıldırım ile tanışmıyorum deyip, yalan ve iftiralarını 16 sayfadan oluşturan somut kanıtlarla, resmi belgelerde Cumhuriyet başsavcısını, infaz savcısını, iddia makamında bulunan Cumhuriyet savcılarımızı, Yüce mahkemenizin heyetini tanık göstererek kanıtlamış bulunuyorum. Sanık Semih Tufan Gülaltay ile ilgili verebileceğim bilgiler bu kadar değil henüz bitmedi daha çok var çok. Semih Tufan ile ilgili.”

Mahkeme Başkanı:"Yalnız onları toparlayacaksın, yalnız onları vereceksin bize.”Sanık Osman Yıldırım:”Bunu size veriyorum ben.”Mahkeme Başkanı:" Vereceksin onları bize süren doldu çünkü, fazlada geçti.”Sanık Osman Yıldırım:”Semih Tufan ile ilgili konuşabileceğim şimdilik bu ancak Yüce

mahkemenize hitaben Danıştay suikastı.”Mahkeme Başkanı:" İmzalayarak ver onları.”Sanık Osman Yıldırım:”İmzalamışım.”Mahkeme Başkanı:" İmzalanmış hıh.”Sanık Osman Yıldırım:”Buyurun. Şimdi, Sayın Başkan Değerli heyet üyeleri,

Cumhuriyetimize yapılan saldırıyı ve bu saldırıyı yapanları ve bu saldırıyı yapanların avukatlığını yapanları ve destekleyen anlayışı ve aydınlanmasını engelleyen, bu menfur saldırıyı aydınlatmaya çalışanlara saldıranları ve bu saldırıyı yaptırarak ara bir rejimle kendi iktidarlarını kurmaya teşebbüs eden zihniyeti nefretle kınıyorum ve yargı şehidimizin aslı faillerini aklamaya, aklayan onların suçlarını üzerime yıktırmak suretiyle faili meçhule götürmeye teşebbüs eden 13 Şubat 2008 tarihli kararlarıyla tarihe kara bir leke olarak geçenleri nefretle kınıyor ve terin ediyorum. Tespit etmek.”

Mahkeme Başkanı:" Osman onu artık bize vereceksin. Bırak bir dinler misin, ya o dilekçeleri bize ver okuyalım. Süreniz doldu, fazlaca geçti. “

Sanık Osman Yıldırım:”5 dakika müsaade etmenizi rica ediyorum.”Mahkeme Başkanı:" Toparla o zaman.”Sanık Osman Yıldırım:”Sayın Başkan, verdiği kararla tarihe kara bir leke olarak geçenler

TÜBİTAK raporuna fuzuli işler diyerek günah çıkaran Sayın Bay Orhan Karadeniz’in fuzuli işler dediği fuzuli işlerle, mahkemeniz üç yıldır gecesini gündüzüne katarak uğraşmaktadır. Ben her duruşmaya geldiğimde 13 Şubat 2008 kararını verenleri ve Danıştay suikastına yardım ve iştirak edenlerin, sanık sandalyesinde görmeyi ve tanımayı ümit ederken, büyük hayal kırıklığıyla karşılaşıyordum. Sayın Orhan Karadeniz’in günah çıkarırken diyor ki, tetikçi yakalanmış suçüstü. Kamera kayıtlarını inceleyip de ne yapacağız? Mahkeme böyle fuzuli işlerle uğraşmaz diyor ve

46

Page 47: Tmuzaffertekin.com.tr/wp-content/uploads/2011/06/148... · Web viewSanık İsmail Yıldız söz istedi verildi:” Sayın Başkanım, o son çıkan iddianameyi inceledim, inceleme

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 21.05.2010 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:148 Sayfa:47

Danıştay davası soruşturmasını yürüten savcı Şemsettin Özcan ile Salim Demirci’de aynı şekilde Danıştay kurumunun olay öncesi ve sonrası kamera kayıtlarının incelenmesine fuzuli işler diyerek Danıştay saldırısına yardım ve iştirak edenleri tespit etmek istemiyorlar ve aklıyorlar. Ancak, Danıştay saldırısına yardım ve iştirak edenlerin suçlarını hiçbir hukuki delil ve tanık beyanı olmadan, bana isnat edip hakkımda iddianame tanzim ederek bu çerçevede hukuk dışı ve siyasi bir kararla ülkenin kaderini değiştirmeye teşebbüs edenler ile iştirak etmişlerdir. Bunun kanıtı davanın burada görülmesi ve TÜBİTAK raporu. Cumhuriyet savcılarının hazırladıkları iddianameleri ve mahkemenizin bugüne kadar yaptığı çalışmalar ve elde ettiği somut kanıtlar belge ve bilgilerdir. Danıştay davası soruşturması yürüten savcılar ile Ankara 11 ağır ceza mahkemesi hiçbir kanıt ve delil göstermeden ve hiçbir tanık beyanı ortaya koymadan bana isnat ettikleri suçları kendilerinin işlediğine dair bu davanın burada görüldüğü savcılarımızın hazırladıkları iddianameleri mahkemenizin 3 yıllık çalışmalarını TÜBİTAK raporunu kamu tanığı Aysel Sağlam’ın beyanları ortaya koyarak kanıtlıyorum. Danıştay davası ile ilgili kimin yargılanması gerektiğine dair takdir Yüce mahkemenizindir. Ayrıca Cumhuriyetimize saldıran, Cumhuriyetimize saldıranların saflarında yer alıp avukatlığını yapanların ve savunucuları Cumhuriyetimize yapılan saldırının aydınlanmaması için seferber olan ve bu menfur saldırıyı aydınlatmaya çalışanlara alçakça saldıran bir anlayışın halen Cumhuriyetimizin değerlerine sarılıp siyaset yapan hastalıklı beyinlere ve şizofren bir anlayışa karşı halkımızın tepkisiz ve duyarsızlığına basın ve medyanın bu çelişkilere yer vermemesini anlamakta güçlük çekiyorum. Bu nasıl bir anlayış ki hem Cumhuriyetin partisi olduğunu söyleyecek ve politikasını buna göre belirleyecek ve hem de Cumhuriyete saldıranların safında yer alıp onların avukatlığını yapacak ve bu nasıl anlayış ki Cumhuriyetin gazetesi olduğunu ve bu gazetenin ismini Atatürk’ün koyduğunu ve yayın politikasının buna bu anlayışa göre belirlediğini ve varlı.”

Mahkeme Başkanı :”Osman sözünü kesmek zorundayım, sözünü kesmek zorundayım.”Sanık Osman Yıldırım:”Bitiyor”Mahkeme Başkanı :”Neyi bitireceksin bir yığın daha evrak var verin bize onları okuyalım

onları verin bize.”Sanık Osman Yıldırım:”Bu son 1 kaç sayfa çok önemli.”Mahkeme Başkanı:”Verin bize, verin bize okuyalım son önemliyse bizim elimizdedir yani

bize okumuyor musunuz onları, biz okuyacağız onları.”Sanık Osman Yıldırım:”Burda okumak farklı sizin okumanız.”Mahkeme Başkanı :”Efendim yarım saat sınırlıdır beyanlarımız, anladınız mı? Bu size

özel değil yani.”Sanık Osman Yıldırım:”Şimdi o zaman son sayfayı okumama izin verin, müsaade

ederseniz. Tabi ben bunları bu şekilde okuyorum bunlar aslında çok önemli ancak bu bu çiz:”Mahkeme Başkanı :”Onları alalım biz verin biz alalım onları en son sayfasını okuyun verin

gerisini alalım.”Sanık Osman Yıldırım:”Dur bunları okuyup vereyim.”Mahkeme Başkanı :”Hayır efendim bir sayfa en sonu.”Sanık Osman Yıldırım:”Son, son”Mahkeme Başkanı :”Sonu, sonu, sonu, son sayfayı okuyun bağlayın.”Sanık Osman Yıldırım:”Şimdi bu hepsi.”Mahkeme Başkanı :”Efendim son sayfayı okur musunuz? Onları verin bize.”Sanık Osman Yıldırım:”Peki. Şimdi bu çizgide olduğum için ben 15 başlık halinde

cezalandırıldım. Nasıl cezalandırma sıralandırma yapmışım. Ben mahkeme başkanına saygılarımı arz ediyorum, mahkeme başkanımız beni tehdit ediyor ta bu sonlara yaklaşıyor. Neticede bu çizgide yürüdüğüm için 15 başlık halinde cezalandırıldım. 30 yıllık şartlı tahliyem geriye alındı artı 14 ayrı 14 ayrı ayrı cezalandırıldım bunun anlamı arkasında hepsini burada

47

Page 48: Tmuzaffertekin.com.tr/wp-content/uploads/2011/06/148... · Web viewSanık İsmail Yıldız söz istedi verildi:” Sayın Başkanım, o son çıkan iddianameyi inceledim, inceleme

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 21.05.2010 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:148 Sayfa:48

belirtmişim. Bu cezalandırmanın anlamı kimsenin aleyhine konuşmamamı cezalandırarak göstermiştir. Şimdi bu durum karşısında bende diyorum ki kahraman olmak mı hain olmak mı bunu kamuoyu sizlerin ve kamuoyunun taktirlerine arz ediyorum. Şimdi Ergenekon stratejisini belirleyenler belirleyen kimse sanırım biraz yaşanmıştır. Beni sürekli bacaklarımdan, kollarımdan vuruyorlar ateş ediyorlar. Kalbimden, kafamdan ateş etmeleri daha doğru olur çünkü en azından öldürücü vuruş olur. Bu, bu nedir? Bu da adaletsizliktir, hukuksuzluktur, haksızlıktır. Şimdi Ergenekon stratejisini belirleyenler bu devletin yaptığı bana bu haksızlığı bu hukuksuzluğu bu adaletsizliği önüme koysalar beni kalbimden ve başımdan vuracaklar ve o şekilde amaçlarına ulaşacaklar ama bilmiyorlar. Şimdi devlet beni niçin bu kadar cezalandırıyor? Artık geçen seferde konuştum. Aleyhime konuşanlar ben onları onlara da saygılarımı arz ediyorum, onların mensubu olduğu anlayışa da saygılarımı arz ediyorum. Ancak burada bu cezalandırmalar karşısında şimdi ben burada yazmışım 16 rakamdan 29 rakamına kadar yani o 15 rakamına kadar cezalandırılmışım ya bu rakamların karşılığını da Yüce mahkemenizin heyeti doldursun Anayasa suçu işlediğimden dolayı. Danıştay suikastını yaptırdığımdan dolayı, Danıştay suikastını ben yaptırdım bunu yazın ben yaptırdım en iyi çözümde nedir biliyor musunuz? En iyi çözüm ülkemizde anlaşılan.”

Mahkeme Başkanı :”Bağlar mısınız Osman?”Sanık Osman Yıldırım:”Bağlıyorum efendim.”Mahkeme Başkanı :”Bağla lütfen.”Sanık Osman Yıldırım:”Son”Mahkeme Başkanı :”Çabuk bağla.”Sanık Osman Yıldırım:”Son bunu okumuyorum. En iyi çözüm nedir biliyor musunuz?

Ülkemizde anlayışların savaşmaması için en iyi çözüm sanırım Sayın Doğu Perinçek bulmuş, Bulgaristan istihbarat servisi beni eğitti. Bende geldim Danıştay suikastını yaptırdım çünkü biraz daha direnirsem Danıştay suikastını kabul etmezsem zaten Danıştay suikastının cezası kadar bana ceza verecekler en iyisi böyle fuzuli cezalar almayayım otomatikman bunu üzerime.”

Mahkeme Başkanı :”Konu anlaşıldı Osman, tamam.”Sanık Osman Yıldırım:”Bunu üzerime yıkın bunun cezasını da verin ve herkesi de bırakın

herkesi de tahliye edin ben tek başıma.”Mahkeme Başkanı :”Bitti tamam, tamam Osman verin bize onları, verin bize onları, verin

size. İmzaladın mı? Verin bize.”Sanık Osman Yıldırım:”Kimse benim aleyhimde konuşmasın bende artık kimsenin

aleyhine konuşmuyorum Danıştay suikastını de ben yaptırdım nasıl istiyorsanız öyle olsun çünkü artık ben kaldıramıyorum yani bu zulmü bu haksızlığı bu hukuksuzluğu kaldıramıyorum.”

Mahkeme Başkanı :”Osman bir soru soracağım sana dur dinle beni. Bu Semih’e bir mektup yazdığını söylemişsin. Yozgat cezaevine beni cezaevine çağırdı dedin.”

Sanık Osman Yıldırım:”Evet”Mahkeme Başkanı :”Dedin mi öyle bir şey? Mektupları var bende dedin.”Sanık Osman Yıldırım:”Olmalı eğer evimdeyse.”Mahkeme Başkanı :”Olmalı var mı nerde? Getireceğim dedim hiç o zamandan beri şey

yapmadın.”Sanık Osman Yıldırım:”Her hafta çocuklarıma telefonda soracağım soracağım diye

telefon günü çıkıyorum unutuyorum ben.”Mahkeme Başkanı :”5 ay oldu.”Sanık Osman Yıldırım:”E unutuyorum ben, ben o.”Mahkeme Başkanı :”Yani evde mi o mektupların evde olduğunu mu düşünüyorsun?”Sanık Osman Yıldırım:”Ya olmalı.”Mahkeme Başkanı :”Peki.”Sanık Osman Yıldırım:”Artı cezaevi idaresinde olmalı.”

48

Page 49: Tmuzaffertekin.com.tr/wp-content/uploads/2011/06/148... · Web viewSanık İsmail Yıldız söz istedi verildi:” Sayın Başkanım, o son çıkan iddianameyi inceledim, inceleme

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 21.05.2010 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:148 Sayfa:49

Mahkeme Başkanı :”Tamam anlaşıldı.”Sanık Osman Yıldırım:”Halen kendisini tanımadığımı eğer şüphe ediyorsanız onun

işlediği yüzlerce suçu böyle sıralayabilirim.”Mahkeme Başkanı :”Tamam anlaşıldı tamam kapat, buyurun.”Sanık sevgi Erenerol müdafi Av. Vural Ergül söz istedi verildi:”Sayın Başkanım o 144.

duruşma sonrasında basına yansıdığı kadarıyla Osman Yıldırım kovuşturma devam ettiği halde savcılarla bir görüşme için İstanbul Cumhuriyet savcılığına davet olunmuştu Beşiktaş’a, bu hususları mahkemenizin aydınlatır mı efendim bunu sormak istiyorum?”

Sanık Osman Yıldırım:”Hangi soruşturmayı?”Sanık sevgi Erenerol müdafi Av. Vural Ergül:”144. celse sonrasında basına yansıdığı

kadarıyla Osman Yıldırım.”Mahkeme Başkanı :”Efendim bizimle alakası yok, mahkememizle alakası yok.”Sanık sevgi Erenerol müdafi Av. Vural Ergül:”Efendim kovuşturma devam ederken.”Mahkeme Başkanı :”Efendim mahkememizle alakası yok.”Sanık Osman Yıldırım:”Hayır, hayır Tuncay Özkan hakkında suç durusunda bulundum o

da benim hakkımda suç duyurusunda bulunmuş.”Mahkeme Başkanı :”Mahkememizle alakası yok.”Sanık sevgi Erenerol müdafi Av. Vural Ergül:”Peki efendim.”Mahkeme Başkanı :”Başka bir açıklama mı istiyorsunuz?”Sanık Muzaffer Tekin söz almadan konuştu:”Bir cümle ( bir kelime anlaşılamadı) atladı

onu söyleyebilir (bir kelime anlaşılamadı)”Mahkeme Başkanı :”Lütfen, lütfen tamam oturabilirsiniz, oturabilirsiniz.”Sanık Muzaffer Tekin söz almadan konuştu:”Peki Başkanım.”Sanık Oktay Yıldırım söz istedi verildi:”Sayın Başkanım, az evvelde sabahtan beri

sergilediğiniz engin sabrınıza ve hoşgörünüze birkaç defa tanık olduk. Fakat ben konuşmama başlamadan önce bir parça size içimi dökmek istiyorum çünkü ben içimde farklı dışımda farklı bir şeyi sürdüremem, söylememem bir kırgınlığımı ifade etmek istiyorum size. Bundan yaklaşık 2, 2 buçuk yıl kadar önce beni aksamamdan dolayı hastaneye sevk etmiştiniz ve basının tazyikinden dolayı gitmek istemediğimi söylemiştim. Bana kızmıştınız o kadar sert bir tavır takınmıştınız ki odanıza gelmek zorunda kalmıştım neden bu şekilde kızdınız, bir şey mi yaptık farkında olmadan diye. Yok, yanlış anladınız sizinle ilgili değil basına ciddiye aldığınıza kızıyorum demiştiniz. Ondan sonra bütün bu tavrınızı hep şu şekilde değerlendirdik 9 Haziran günü 2009’da, 2. iddianamenin duygusal devrimciler tanımlamasına karşı hakikaten çok içim yandı çok kızdım ve kalktım haklı olarak sizin mahkemenizin bu iddianameyi ve bu iddianameler silsilesini kabul etmesidir bu adlandırmanın sebebi dedim. Sesimi kıstınız kapatın şeyini dediniz basında bunu farklı yazdı. 12 Haziran 2009 günü Sayın Başkanım aynı cümleyi çok daha ağır çok daha sert cümlelerle ayrı ifadeyi 16 Haziran devam eden günlerde defalarca başka sanıklar söyledi ama onların hiç bir tanesine aynı tepkiyi göstermediniz. Hiçbir tanesine, şimdi deminde bu hoşgörünüze tanık oldum, dün yine adım geçtiği için.”

Mahkeme Başkanı :”Oktay Yıldırım bunlar hep geride kalan şeyler biz geriye bakmayız lütfen.”

Sanık Oktay Yıldırım:”Müsaade eder misiniz? Ama biz cezaevine gittiğimizde buradaki ruh hali bizi sabaha kadar bırakmaz.”

Mahkeme Başkanı :”Lütfen geriye bakmayız dünü unuttuk biz dünü unuttuk buyurun.”Sanık Oktay Yıldırım:”Peki Sayın Başkanım ben bununla ilintili devam ediyorum. Bu

devam eden süreç içinde sürekli tekrar etti ve dünde yine aynısı ben hakkımı korumak için elimi kaldırdım benden tam 5 dakika önce arka arkaya 4, 5 kişiye söz hakkı verdiğiniz halde bana vermediniz.”

Mahkeme Başkanı :”Söz bitti demek.”

49

Page 50: Tmuzaffertekin.com.tr/wp-content/uploads/2011/06/148... · Web viewSanık İsmail Yıldız söz istedi verildi:” Sayın Başkanım, o son çıkan iddianameyi inceledim, inceleme

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 21.05.2010 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:148 Sayfa:50

Sanık Oktay Yıldırım:”Bu ben bunu bir çifte standart olarak değerlendirdim ve size kırgınlığımı ifade ediyorum Sayın Başkanım lütfen kabul edin bu.”

Mahkeme Başkanı :”Mahkeme kimseye kırılmaz, kızmaz.”Sanık Oktay Yıldırım:”Ben kırılıyorum efendim ben kırgınlığımı ifade ediyorum ve bu

benim içimdeki adalet algısına zarar veriyor çünkü konuşmaya çekiniyoruz bu tavrımızın da sebebini şimdi ayrıntısıyla açıklayacağım. Şimdi bunun sebebi burda sorulan sorulardır Sayın Başkanım ve bu sizin yüz hatlarınıza yansıyor yani bir başkasına karşı sergilediğiniz yüz hatlarınıza yansıyan nezaket bir anda çok farklı algılamalara dönüşüyor bizim karşımızda ben acaba diyorum Mahkeme Başkanının özel bir noktalaması özel bir işaretlemesi mi var? Bunun sebebi şu niye oradan el kaldırıp müdahale ediyoruz söz hakkı istiyoruz çünkü burda öyle sorular soruluyor ki Sayın Başkanım sanıklara ve bu soruların hiçbir tanesinin sorgulama ile ilgisi olmayan sadece süreyi uzatmaya yönelik sorular olduğu herkesçe biliniyor bunların. Şimdi biz ona müdahale ederken buradaki sanığı kurtarmayı yardım etmeyi de düşünmüyoruz. Niye? Çünkü zaman uzuyor, bu sanığa o abuk subuk sorular sorulduğu zaman o sanık 40 dakika ona cevap vermek zorunda kaldığı zaman bu süre uzuyor Sayın Başkanım. Bu gün benim 36. ayım, 36. ayım benim. Biz aylardan beri bir Danıştay leşini kaldırmaya çalışıyoruz burda dava leşi. Danıştay davası diye bir leş getirildi biz onu kaldırmaya çalışıyoruz. Şimdi bakınız 18 Mayıs’ta Nihat Taşkın savcı Nihat Taşkın 18 Mayıs’ta Taner Ünal’a soru soruyor diyor ki çok çalışarak mı başarıyı elde ettiniz diyor adam derneğinin başarısını anlatıyor çok çalışarak mı başarıyı elde ettiniz diyor. Aynı gün soru soruyor diyor ki bundan sonra soracağım sorular diyor şeyle ilişkili değil suçlamayla ilişkili değil ama ben yinede soracağım diyor ve siz buna müdahale etmiyorsunuz. Burası Top Show programı değil ki Sayın Başkanım. Soramazsınız suçlama ile ilgisi olmayan soruyu sorup 40 dakika, 50 dakika cevap alamazsınız, yapamazsınız meraktan soramaz savcı. Aynı gün Taner Ünal sorgusunda bir televizyon programında iktidarı eleştiren bir konuşma yapmış. Birçoğumuzun yazılarında yazdığı konuştuğumuz şeyler kanaati zaten diyor suçlamanın sebebi bu. Suçlamanın konusu bu zaten diyor, Sayın yargıcım soru soruyor aynı gün kişiye bunlar dün aldığım notlar sadece. 3. iddianameden sanıklardan bir tanesinin bilgisayarında efendim bir tane bilgi çıkmış bununla ilgili ona işte soru soruyor. Dava başka o bilgisayardan o bilginin çıkıp çıkmadığı belli değil bilgisayarların nasıl elde edildiği belli değil o konuda yasa maddesine aykırı uygulamalar ortada. O bilgisayarlar üzerinde yapılan değişiklikler bu kadar mahkeme kararıyla sabitlenmeden o soru sorulursa bunun bir tane amacı vardır tek amacı vardır. Ya başka bir sorgulama için karine aranıyordur yada sürenin uzatılması için çaba harcanıyordur. Bu tür sorulara yapılan itirazların yegâne sebebi bu sürenin bir an önce bu işin bir an önce bitirilmesi sağlamaktır. Sayın Başkanım bizim en büyük kaygımız Danıştay katliamını o hunharca saldırıyı arkasında kimin olduğunu ortaya çıkartmaktır bu bizim üzerimize düşürülmüş bir lekedir, bir gölgedir bizde aynı sebeple adımınız geçtiği yerde elimizi kaldırıyoruz konu anlaşıldı diyorsunuz konu anlaşılmıyor. Neden biliyor musunuz Sayın Başkanım? Çünkü tutanakla bizim o konuşmalarımız şöyle yer alıyor Sayın Başkanım, söz almadan konuşmalar oldu hatta daha enteresan bir şey söyleyeyim size tutanaklar değiştiriliyor. İşte biz bu yüzden tutanaklara söz alıp tutanaklara geçirmek istiyoruz. Nasıl değiştiriliyor, bakın? 143. duruşmada mahkemenize başkanlık eden Sayın yargıcım Sayın Hasan Hüseyin Özese benim, sanıkların, avukatların ve burda yüzlerce tanığın, dinleyenin huzurunda şöyle bir soru sordu. 2. bombayı atacakken ilk bomba atılmış mıydı? Derhal notumuzu aldık sadece ben değil onlarca insan. 2. bombayı atacakken ilk bomba atılmış mıydı? Ertesi gün beyan günü söz aldım ve dedim ki Sayın Başkanım dedim bakın bu soruların böyle bir soruyla biz bir şey aydınlatamayız dedim siz böyle bir soru sordunuz dedim yani böyle bir soru sorulabilir mi efendim işte 2. bomba atılırken 1. bomba atılmış mıydı falan dedim. Sayın Başkanım ilk baştan bana dediler ki siz dediler yanlış anlamışsınız öyle bir soru sormadım. Dedim ki Sayın Başkanım ben yanlış anladım ama buradaki diğer sanıklarda duydu. Herkes duydu kayda geçti o zaman düzeltelim dedi mikrofona

50

Page 51: Tmuzaffertekin.com.tr/wp-content/uploads/2011/06/148... · Web viewSanık İsmail Yıldız söz istedi verildi:” Sayın Başkanım, o son çıkan iddianameyi inceledim, inceleme

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 21.05.2010 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:148 Sayfa:51

144. celsede. Sonra ben tutanakları aldım baktım evet düzeltilmiş ve şöyle olmuş sadece yani ilk bomba atılmış mıydı? O zaman düzeltelim kısmının konuşulduğu yere baktım o zaman düzelteyim konuşması da silinmiş o da yok. Mahkeme Başkanının tabi ki böyle tutanaklarda sanıyorum ara karar almadan düzeltme yetkisi var herhalde yani tam bilmiyorum var mı yok mu ama bir ara karar alınmadı bu konuda. Bizim bu konulardaki hassasiyetimizin yegane sebebi budur işte bu da somut olgudur, somut olgu. Şu anda elimde tutanak bunlar konuşuldu Naip Hakimin bunu inceleyip efendim ben dinledim burda böyle bir şey yok demesi ne de hazırlıklıyım, asla böyle bir şey diyemez bu bir gizli tanık ifadesi değildir yüzlerce insanın huzurunda cereyan etmiş bir konuşmadır. Onun için yani bizim bu kaygımız Sayın Başkanım o yüzden ısrarla elimizi kaldırıyoruz ne olur söz hakkı verin biz kendimizi ifade edelim diyoruz o mikrofona konuşalım diyoruz. O gün biz burada biz örgüt yargılıyoruz Sayın Başkanım. Şimdi 147 duruşma oldu, 147 duruşmada siz bir sonuca varamadınız mı, bir örgüt var mı yok mu? 147 duruşmada bu örgüte dair bir tek iz bulunamaz mı Sayın Başkanım? Burada bir örgüt yargılıyoruz burada bir örgütün varlığı bile belli değil ama dışarıda bizim üzerimizde koca bir basın ordusu yandaş bir basın ordusu tabiri caizse tepiniyorlar, bizim üzerimizde. Mahkeme basının baskısı altında mahkeme yandaş çevrelerin baskısı altında, sakın şöyle diyeceksiniz mahkeme kimsenin baskısının altına olmaz, evet olmaz. Hiç kimse gelip size cesaretini toplayın Sayın Başkanım lütfen bu adamları şöyle yargılayın diyemez demezler zaten bunu, bunu demezler zaten ama bunu onlarca farklı yöntemle yaparlar. Şimdi bu CD çıktığında ben size bir şey söylemiştim demiştim ki Sayın Üyelerim Sayın Başkanım siz bu tertipçilerin en az bizim kadar hedefisiniz. En az bizim kadar hedefisiniz. Bugün sizlerde hedefsizin Sayın Başkanım, bugün sizlerde hedefsiniz. Beğenmedikleri ilk kararınızda hedefsiniz. Beğenmedikleri ilk kararınızda Ergenekoncu ilan edileceksiniz. Beğenmedikleri ilk kararınızda köşelerinde sizi çarmıha gerecekler bize yaptıkları gibi aynısını bize de yapacaklar, aynısını size de yapacaklar. Ellerinden gelen çabayı gösterecekler en azından, en azından ellerinden gelen çabayı gösterecekler. Bakın şimdi bir CD çıktı Sayın Başkanım, bir tane CD çıktı biz bu CD’yi bu geçen ayki celsenin konusuydu. Biz bu CD’yi artık temcit pilavına dündü anlatmaktan ben yoruldum, ben yoruldum ama savcılık inkar etmekten veya çözüm yolu aramaktan yorulmadı. Bu CD’yi birkaç yere gönderdik üzerinde durduğum konu şudur Sayın Başkanım. 1, bu CD o tutanakların karakolda tutulduğunu göstermiş midir? 2, tutanaklar olay yerinde tutulmuş gibi yazılmış mıdır? Evet. 3, orada polisler ortaya çıkarsa mahkeme huzurunda ne ileri süreceğiz pazarlıkları yapmış mıdır? Evet. 4, ta ilk duruşmada benim o tutanakları size böyle havaya kaldırarak bu şekilde tutanakların altındaki zaman farklılıklarını göstererek Sayın Başkanım bunlar düzmece dediğim o zaman farklılıkların kaynağını ispat etmiş midir? Evet. Tutanak yalanları ortaya çıkmış mıdır? Mehmet Demirtaş aramadaydı yardım ediyordu filan? Evet. Bütün tutanaklarda ki numaralar birbirinden farkı mıdır? Evet. Burda huzurunuzda sizin memurunuza sizin memurunuzla birlikte saydık mı efendim, sizin adli emanetinizdeki bomba numaralarını yine de sayısı farklı çıktı mı, 28 çıktı mı sizin huzurunuzda? Evet. O CD neyi göstermiştir Sayın Başkanım? Oraya giden olay yeri inceleme ekibine biz olay yerinde çekim yaptık dediklerini ama çekim yapmadıkları göstermiş midir? Evet. Oysa aramaya dair bir tek kare fotoğraf olmadığını göstermiş midir? Evet. Şimdi Sayın Başkanım ben iddialarımı ispatlamış oldum ben iddialarımı ispatlamış oldum. Savcılığa, savcılığın buraya yaptığı bu raya koyduğu boş iddiaları ispatlamak için sadece bunlar değil argümanlarımız. Kısıtlama kararını asılsız olduğunu kısıtlama kararına dayanak yapılan dosyanın aslında olmadığını savcı tarafından mahkemeye yalan beyanda bulunulduğunu, mahkemenin o dosyaya varmış muamelesi yaptığını ispatladık mı Sayın Başkanım burda? Evet, ispatladık. Şimdi tam aksini ispatlamaya çalışıyoruz hayır aslında, aslında gerçekten ellerinde bir şeyler ve bu İzmir kaynaklı bir soruşturmaya dayanıyor olabilir ama İzmir’den istiyoruz dosya geliyor dosya bize verilemiyor. Askeri personelin o bombaları inceleme talepleri olduğunu ve bunların uyduruk bir imha masalıyla gözden kaçırıldığını ispatladık mı Sayın Başkanım burada?

51

Page 52: Tmuzaffertekin.com.tr/wp-content/uploads/2011/06/148... · Web viewSanık İsmail Yıldız söz istedi verildi:” Sayın Başkanım, o son çıkan iddianameyi inceledim, inceleme

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 21.05.2010 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:148 Sayfa:52

ayrıntıları ile ispatladık. Sürekli beyan değiştiren, sürekli farklı beyanlarda bulunan savcılık biz değiliz. Şimdi bütün bunların içerisinde soruşturma Ergenekon olduğu zaman sinkaf ederim hakimi de savcısı da cümlesi sembolik neden sembolik biliyor musunuz? Ben bu soruşturmanın bu tertibin çok daha önceden planlandığının kanıtlarından bir tanesi olarak onu ileri sürüyorum bunun başka kanıtları da var ve kulaklarınız size yalan söylemez, kulaklarınız size yalan söylemez TÜBİTAK’ı baskı altına alabilirsiniz, jandarma kriminali baskı altına alabilirsiniz, ama orda söylüyor onu. O polis 8 ay önce soruşturmanın Ergenekon olacağını biliyor. Savcılık 38. celsede biz 2008 yılında Ergenekon adına ulaştık demişti Başsavcı açıklamasını yaparken öyle demişti. Şimdi geçen gün savcılığın ilginç bir beyanı daha oldu bu konu konuşulurken savcılık şöyle dedi Sayın Başkanım. Yine tehdit dolu bir ifadeyle delile nasıl karşı koyacağını şaşırmış bir şekilde ve kendi kendini tekzip ederek söz konusu görüntü kaydına bir başkası tarafından kasıtlı olarak Ergenekon kelimesi eklendiğin tespiti halinde TCK 277. maddesine uyan yargı görevini yapanları etkileme suçunu oluşturabilir. Ancak sanık Oktay Yıldırım görüntü üzerindeki bütün bu işlemleri cezaevi bilgisayarında kendisinin yaptığını savunmuştur. Yani diyor ki devamında adli tıp kurumu bile yapamamış bu Oktay Yıldırım bunu cezaevinde yaptığını söylüyor bunu kendisi ekledi diyor bu Ergenekon kelimesini. Şimdi savcılık ilk defa o gün Ergenekon kelimesinin var olduğunu kabul etti. Ama farkında değil var olduğunu, duyduğunu ama bunun eklemiş olduğumu iddia etti. Bende kalktım dedim ki Sayın Başkanım dedim söz aldım sağ olsun Sayın Başkanım büyük bir sabırla bana yeniden söz verdi dedim ki Anadolu’da bir söz vardır atın yaşını söyleme getir dişlerini sayalım derler. CD burda elinizde, 4 dakika 52. saniyede başlayıp 4 dakika 55. saniye de bitiyor gerçeği duyacak cesaretiniz varsa getirin burada dinleyelim 3 saniyelik bir kayıt dedim. O gün zaman yeterli olmadığı için dinleyemedik bugün siz olduğunuz için dinleyemiyoruz Sayın Başkanım. Çünkü siz zaten bu konuyla ilgili gerekeni söylemiştiniz. Duymayana 5 kerede dinletseniz duyuramazsınız demiştiniz o yüzden dinleyemiyoruz, dinlemeyeceğiz ama savcılık bu beyanını yaparken aslında kendi kendini tekzip etti kendi ifadesini değiştirdi çünkü savcılık 89. celsede şöyle demişti. Yine biz böyle CD üzerinden konuşuyorduk şöyle demişti savcılık, bir CD’ye ekleme yapılamayacağına göre bu CD üzerinde bir işlem yapıldığı yani bu CD’nin bir kayda aktarıldığı burada da altyazı eklenildiği tekrar CD’ye aktarıldığı anlaşılmaktadır. Savcılık artık söylediklerini unutur hale gelmiştir Sayın Başkanım ve hemen bir cümle birkaç cümle sonrada biz duruşma salonunda dahi bu CD’de bu Ergenekon sözcüğünü duyamadık demiştir. 144. duruşmada da bu Ergenekon sözcüğünü oraya Oktay Yıldırım eklemiş olabilir cezaevindeki bilgisayarları getirin onları inceleyelim diye talepte bulundu. Halbuki, ben zaten size o analizimi verdiğimde o analizimin 2. maddesi olarak Sayın heyet bu analizi alınız ben buna ekleme yapmış mıyım, yapmamış mıyım anlaşılması için bunu lütfen ilgili kurumlara gönderiniz diye talepte bulunmuştum mahkemenizde bunu kabul etmemişti. Gerek duymamıştı yani savcılık bugün geldiğimiz noktada orada o kelimenin varlığını kabul etmek zorunda kalmıştır. Bu da kanıtlamıştır ki artık zaten ortada da 7 ay öncesinden oradaki polis 7 ay sonra nasıl bir soruşturmaya dönüşeceğini biliyor, adının ne olacağını biliyor. Ben efendim Sayın Başkanım, ta ilk günden beri benim hiçbir beyanım değişmedi verdiğim, söylediğim her şey kanıtlarla belgelerle doğrulandı. Sadece o numaralarla ilgili yaptığım şeyde savcılık bir türlü anlayamadı onu ikide bir şöyle diyorlar daha önce 27 tane olmadığını söylemişti hayır hiç öyle bir şey söylemedim hep şöyle dedim. 27 tane görünüyor ama Sayınca 36 tane çıkıyor demiştim. Numaraları birer defa alt alta yazdığınızda 36 çıkıyor demiştim. Bunu 3, 4 defa daha mütemadiyen anlatmıştım savcılığa hiçbir şeyim değişmedi ben ilk gün burda demiştim ki bu ihbarda bir C4 geçiyor ama bulunan C4 yok Sayın Başkanım demiştim. Askeri heyet biz C4 gördük dedi tutanaklara geçti. Ben ilk gün dedim ki bu parmak izinde 80 tane şaibe var dedim. Bir, bombaların üzerinde parmak izi incelemesi yapılmıyor. 2, polis benim parmak izimin çıktığı 15’inde söylüyor mahkeme beni 16’sında tutukluyor ama parmak içi raporu 18’inde çıkıyor. 3, ben bütün gözaltı süresi boyunca orada amirlerin odasında çay içtim, onlara elimle silahımı

52

Page 53: Tmuzaffertekin.com.tr/wp-content/uploads/2011/06/148... · Web viewSanık İsmail Yıldız söz istedi verildi:” Sayın Başkanım, o son çıkan iddianameyi inceledim, inceleme

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 21.05.2010 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:148 Sayfa:53

teslim ettim dedim sonra Sayın Başkanım 4954 numaralı ekibe onlar üzerinde inceleme yaptırılmadığını anlattım size. Tutanaklarında yazıyor, sonra jandarma kriminalin raporu geldi onu da burada size arz ettim bakınız rapor burada bu rapor sizde de var. Piyasada satılan herhangi bir bantla cam bardaklardan ve metal yüzeylerden parmak içi alınır 18’de 8 başarıyla da başka bir satıha taşınır, rapor. Emniyette sürekli ifade değiştirdi efendim. Bu soruşturma başladığından beri emniyette sürekli ifade değiştirdi. Ne demişti emniyet müdürlüğü? Ben imha işlemini ayrı ayrı yaptım demişti o kadar ayrıntılı anlattım ki burada emniyet müdürlüğü daha sonra yeniden yazı yazıp hayır ayrı ayrı yapmadım birleştirerek yaptım demek zorunda kaldı. Yani siz aptalsınız çok kafanız çalışmaz benim ilk söylediğimle son söylediğim arasındaki farklı zaten ayırt edemezsiniz ben ne yazsam gider oraya gibi bir mantıkla böyle bir şey olur mu? Arkasından yazı yazdı dedi ki biz dedi bunların fünyelerini kestik şimdi tutanaklara geçsin diye söylüyorum o fotoğraflar nasıl olsa değiştirilemeyecek. O fotoğraflarda adli emanetinizde bulunan fotoğraflarda kesilmediğini gösteren fotoğraflar var. Yine yalan söylüyorlar. Orda o fotoğraflarda var kesilmediğini gösteren fotoğraflar. Savcılık az mı yaptı bu işlemi? Savcılığında var yazmadı mı efendim iddianameye? Ali Yiğit’in ağzından Danıştay olayında kullanılan bombalar diye sonra yanlışlıkla olmuş demedi mi? Olmayan dosyaları varmış gibi göndermedi mi efendim mahkemeye? Sonra bilgisayar hatasıdır demedi mi? Savcılık, Sayın Başkanım artık ortadaki duruma nasıl cevap vereceğini şaşırmış durumdadır. Ben mahkemeden geçen oturumda şunu talep ettim, dedim ki mahkemeniz burada dinlesin öyle ya siz mahkemesiniz duyduğunuzu, gördüğünüzü tutanaklara, zabıtlara geçirmek durumundasınız. Mahkeme dinlesin ve ne duyduğunu söylesin. Ne duyduğunu tutanağa geçirsin mahkeme CD’yle ilgili dinlesin ben Ergenekon kelimesi duydum diyorsa duydum olsun duymadım diyorsa duymadım diye geçirsin. Sayın Başkanımızın buna da cevap vermedi ve bu CD’yle ortaya çıktı ki zaten hakime, savcıya da çok fazla bir söz hakkı bırakılmamış bu tertip kurulurken umarım yargılama süresinde bu kırılır. Bunun daha önceden planladığına dair çok enteresan bir şey daha göstereyim size Sayın Başkanım. Şimdi burda sürekli bizim ismimiz benim adım Osman Yıldırım’ın adıyla karıştırılıyor değil mi? Size talepte bulunuyorum yazı yazıyorum sizde bunları düzeltiyorsunuz. Neden? Çünkü aynı salonda yargılanıyoruz çünkü aynı davada yargılanıyoruz çünkü soy isimler birbirine benziyor isimler o ile başlıyor ve yazan insanın bilinçaltında ve elinde bir şey olabiliyor, karışıklık olabiliyor değil mi? Tarih 16 Haziran 2007 hatırlatmak için söylüyorum 15 Haziran 2007’de savcı Zekeriya Öz daha bakın 15 Haziran’da Ankara’dan Danıştay dava dosyasını istemişti 15 Haziran’da, 16 Haziran 2007 Emniyet Müdürlüğü İstanbul Cumhuriyet savcılığına bir yazı yazıyor. Rapor, işte Mehmet Demirtaş, Oktay Yıldırım ve Ali Yiğit hakkında rapor, son sayfasında Mehmet Demirtaş’ın manav dükkanına Osman Yıldırım’ın gelip gittiğini, Osman Yıldırım’ın manavda olduğu bir gün Muzaffer Tekin’in gelip gittiğini yazıyor buraya. İlk bakışta evet bu bir yanlışlıktır. Kesinlikle yanlışlıktır ama bu yanlışlığın bir kaynağı vardır demek ki o gün o gün orda konuşuluyor Osman Yıldırım. O gün Osman Yıldırım oradaki konulardan biri oradaki aktörlerden biri. O gün hem de İstanbul’da hem de İstanbul polisi Osman Yıldırım’ın ne alakası var Ankara polisi olsa anlayacağım? Ve bu bana soru olarak yöneltilmiyor 15’inde talep ediyorlar bu bana soru olarak yöneltilmiyor. Dün sanıklardan bir tanesi dedi ki, Ankara polisiyle İstanbul polisi Danıştay dava dosyası yüzünden birbirine girdi dedi. Ne kastetti bilmiyorum. En son bir teşhis raporu geldi Sayın Başkanım elimize, teşhis raporu orda odaların krokileri falan çizilmiş Osman Yıldırım’ın ev tarifi ile ilgili buradaki en ayrıntılı sorgulamalardan birisini ben yaptım tek tek ev tarifi konusundaki bütün beyanlarını o geldikten sonra o teşhis raporu gözden geçirdim tamamı yalan, tamamı yalan. Teşhis raporu ile ilgili benim söyleyeceğim tek şey ben paraşütle inmiş olabilirim belki hani bombaları ben verdim ya öyle iddia ediliyor ya ama beni tanıyan yok beni görende yok. Ben belki paraşütle inip bacayla bacadan 5. kata inmiş olabilirim. Örgüt kaos yaratmakla suçlanıyor başka bir konu arz etmek istiyorum, örgüt kaos yaratmakla suçlanıyor değil mi Sayın Başkanım? Darbe yapacaklardı, kaos yaratacaklardı. Bakın bir milletvekili ne

53

Page 54: Tmuzaffertekin.com.tr/wp-content/uploads/2011/06/148... · Web viewSanık İsmail Yıldız söz istedi verildi:” Sayın Başkanım, o son çıkan iddianameyi inceledim, inceleme

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 21.05.2010 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:148 Sayfa:54

diyor kim bu Nezir bir şey işte Nezir Karabaş. Bir tane milletvekili adı milletvekili, çıkmış orda bakın ne diyor, Kürt halkının verdiği mücadele kahramanca yıllardır bedelini veren gerilla ile sınırlı olmayacaktır. Kürt halkı yaşamı cehenneme çevirecektir milyonlarca Kürt kentleri, yolları, caddeleri yaşamı tıkayacaktır. Alın size örgüt, alın size kaos. Canınızı okurum sizin diyor sizin canınızı okurum diyor yolda yürütmem sizi diyor otobüsü yakar çocuklarınızı öldürürüm sizin diyor duydunuz mu burda bir tane sanığın ağzından böyle bir şey okudunuz mu geçmişte herhangi bir sanıktan böyle bir yazı? Böyle bir konuşması var mı kimsenin? Bu hızla ayda 3 gün biz Danıştay’a yapılan o hain saldırıyı aydınlatmaya çalışıyoruz. Basın size saldırdığı zaman haklı olarak tepkinizi gösteriyorsunuz. Buradaki sanıklardan herhangi birinin bile boşboğazlıkla ağzına dolandığı zaman adınız en sert şekilde tepkinizi gösteriyorsunuz Sayın Başkanım. Bizimde bir adımız var her gün üstümüzde tepiniyorlar bizim. Bakın Ahmet Hakan bu arada yeri gelmişken ben geçmiş celselerde New York’taki Mack Karti döneminde New York basın kulübü başkanı John Sıwıntın’ın gazeteci olmak adına birisinin övünmesi üzerine biz entelektüel fahişeleriz dediği konuşmasını burda okumuştum. Onu hatırlatırım Sayın Başkanım biz gazeteci falan değiliz biz entelektüel fahişeleriz diyor 1953 yılında. Biz böyle ayda 3 gün Danıştay davasını ayda 2 buçuk gün Danıştay davasını çözelim diye uğraşırken bakın aynen cümleyi okuyorum size. Ahmet Hakan ve çok sonra şunlar anlaşıldı Ergenekon diye bir örgüt varmış bu işi bu örgüt planlamış katil dinci değilmiş, Veli Küçük ve tayfası ile ilintiliymiş, Cumhuriyeti de bu ekip bombalatmış. Ümraniye’de ele geçirilen bombalar ile Cumhuriyete atılan bombalar arasında bir ilişki varmış ve hepimizin ama hepimizin çok uyanık olması gerekiyormuş. Ne kadar ahlaklı bir adam bu John Sıwıntın biliyor musunuz, Sayın Başkanım? O kadar ahlaklı bir adam ki, kimden alıyor bu adamlar bu hakkı, biz nasıl savunacağız hakkımızı Sayın Başkanım? Ayda 3 gün duruşma ile biz hakkımızı nasıl savunacağız? Bir sanığı aylarca bekleyerek nasıl savunacağız Sayın Başkanım? O Danıştay davasının arkasındaki odak bugün Türkiye’de aynı karanlık eylemleri yapmaya devam ediyor her türlü maniplasyonu yapıyor. Alın işte efendim yetmemiş şey Danıştay yetmemiş Ergün Babahan büyük seviye, korkunç bir düzey. Hrant Dink’i okey oynayan maceracı gençler değil Ergenekon merkezli bir hareket öldürtmüş. Haberiniz var mı Sayın Başkanım? Bakın Ergenekon merkezli bir hareket öldürtmüş. Bunu benim kızım okuyor bunları benim kızım arkadaşları okuyor okulda bak diyorlar böyle bir haber çıkmış. Alın işte buyur bir tane daha buyur bakınız Sayın Başkanım nerde Ergenekoncular insanlığa karşı suç işlemekten yargılansın. Niye? Efendim gözaltına kayıplara karşı uluslar arası mücadele haftasıymış. Kardeşlerimizi, annelerimizi, eşlerimizi, babalarımızı kalorifer kazanlarında yakan helikopterlerden atan toplu mezarlara gömen Ergenekon davası sanığı bunlardan bahsediyor yani buradan Doğu Perinçek’ten, Veli Küçük’ten, benden, Muzaffer bizden bahsediyor. Sanığı Ergenekon davası sanığı ve bu suçların faalleri asker, siyasetçi ve bürokratların insanlığa karşı işlenen suçlardan da yargılanmasını istemek için toplanmışlar. Biz bunları yapmışız. Kalorifer kazanlarında yakmışız insanları, helikopterlerden atmışız biz insanları. İşte Sayın Başkanım bu süre uzadıkça bu acayip sorular soruldukça bu kanıtlar ortaya dökülmedikçe bu adamlar bizim üzerimizde o üzerlerine yapıştırılan gazeteci kimliği ile tepinmeye devam edecekler. 36 ay Sayın Başkanım 36 ay oldu. Öyle bir tecrit altındayız ki o cezaevinde biz yolda ben telefona giderken Doğu Perinçek avukattan gelirken veya Muzaffer Tekin avukattan gelirken karşılaştık mı merhaba diyemiyoruz biliyor musunuz? Hiçbir F tipi cezaevinde böyle bir tecrit yok. Hiçbir F tipi cezaevinde böyle bir tecrit yok. Hiçbir ortak alanda karşılaştırılmıyoruz. Vebalı gibi dışarıda bir istimdat şehit cenazeleri yasaklanmış sanırsın şeyhülislamdır başbakan çıkmış ordan fetva veriyor. Efendim bizim geleneğimizde şehit cenazesinde falan filan. Ne bilirsin bizim geleneğimizi sen, açta Manas destanını oku, nasıl yüzünü yırttığını oku Türklerin ölülerinin arkasından. Nasıl ağıt yaktıklarını oku. Efendim bağıramazmış ne olur orda bağırmak yasak burda konuşmak yasak, cezaevinde karşılaşmak yasak. Orduyu suçlamak serbest ha bakın bunu unutmuşum Sayın Başkanım bakın. AKP Diyarbakır il başkanı.”

54

Page 55: Tmuzaffertekin.com.tr/wp-content/uploads/2011/06/148... · Web viewSanık İsmail Yıldız söz istedi verildi:” Sayın Başkanım, o son çıkan iddianameyi inceledim, inceleme

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 21.05.2010 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:148 Sayfa:55

Mahkeme Başkanı :”Toparlayın.”Sanık Oktay Yıldırım:”Bitiyor, bitiyor, bitiyor Sayın Başkanım kulpta insanları evlerinden

alıp dağlara götürüp katletmiş Türk ordusu. Bu Türk ordusu var ya bu Türk ordusu. O zavallı PKK’yı o kahraman PKK’yı böyle yapmış. Tehdit serbest biz bunlara isyan ettik mi Sayın Başkanım lütfen bizim isyanımızı mazur görün lütfen bize konuşma hakkı verin. Bizim buradan başka konuşacak bir yerimiz yok, bizim sesimizi kesmeyin. Dışarıda yangın var vatandaş konuşamıyor içerde yangın var hukuk yangını var biz konuşamıyoruz. Gazeteci geçen gün bir tane gazeteci köşesine yazmış ben Ergenekon davası hakkında ayrıntılı yazı yazacaktım ama açılacak davalardan korkumda yazamadım, yazıklar olsun, yazıklar olsun Ahmet Hakan kadarda yüreği yokmuş. Ergün Babahan kadar yüreği yokmuş, hatırlarım o mangalda kül bırakmayan programlarını ben bunların birazcık durum değişti mi yine başlarlar. Yani lehimizde de yazabilecek adam yok bu işteki rezillikleri ortaya çıkarabilecek adamda yok 3, 5 kişi dışında. Benim, Sayın Başkanım, oğlum 1 yaşındaydı ben hapse girdiğimde 1 buçuk yaşındaydı şimdi 4 yaşını geçti geçen gün ne diyor biliyor musunuz Sayın Başkanım? Babam Zekeriya’nın evinde kalıyor diyor oğlum. Babam Zekeriya’nın evinde kalıyor diyor. O bile anlamış işin aslını o bile anlamış işin aslını. O yüzden, o yüzden benim konuşmaya ve bu haksızlığa isyan etmeye hakkım vardır Sayın Başkanım benim buna hakkım var. Benim sizden talebim şudur ben tahliye talep etmiyorum Sayın Başkanım, çünkü tahliye için gerekenlerin çok fazla önemi olmadığını biliyorum ben burda insanları burda tutmak için şu gerekiyor. Öyle öğrendim burda 145 duruşmada. Üzerine hiçbir gölge düşmeyen kanıtlar. Hiçbir gölge düşmeyen kanıtlar var mı burda öyle bir kanıt? Üzerine gölge düşmemiş bir tane kanıt var mı? Aksi ispat edilmemiş. Hiç öyle bir kanıt yok. Bu sebepten dolayı yani bu kanıtlar olmamasına rağmen bütün kanıtların üzerinde şaibeler iddia makamının üzerinde şaibeler olmasına rağmen burda tutulmaya devam ettiğimiz için Sayın Başkanım ben tahliye talep etmiyorum. Sizden talebim şudur lütfen bu haksızlıkları bir kere de bizim penceremizden görün bizim burda bunlara isyan etmemize bunlara cevap vermemize karşı bizim söz hakkımızı veya bizim sesimizi kısmayın. Bırakın en azından bunlara cevap verebilelim Sayın Başkanım sadece bu kadar talep ediyorum Türkiye’de belli şartlar değişmeden mahkeme dışında tahliye olabilme umudunu inanın artık çok besleyemiyorum içimde. Hani var ama yok değil umudum yok olmadı ama çokta besleyemiyorum çok teşekkür ederim beni dinlediğiniz için, çok sağ olun.”

Sanık Veli Küçük söz istedi verildi:”Sayın Başkanım, ben 30 aydır tutukluyum pek tutukluluk denmez buna işte burda esaret hayatı yaşıyoruz. Bu da varmış kaderde diyorum artık ben ilk başta savunmamı yaptım ve bilahare de birkaç kere daha ana savunmadan sonra böyle söz aldım konuştum. Savunmalarımda Veli Küçük’ü anlattım ama Veli Küçük’ü iki kere anlattım. 1, sanal Veli Küçük’ü satılmış, vatan haini bir kısım kesimin yarattığı sanal Veli Küçük’ü anlattım, anlatmaya çalışmıştım sonra gerçek Veli Küçük’ü anlattım size anlatmaya çalıştım anlatabildim mi bilemiyorum. Sanal Veli Küçük üzerinden Türk ordusuna gidileceğini daha hiçbir şey yokken yalnızca Türk ordusunun emekli generali olan Veli Küçük tutuklu iken gidileceğini anlattım bunlar hepsi oldu ve size bir anekdot anlatmıştım Edirne’den Kırkpınar güreşlerini de anlatmıştım, şirazesini kaptıracak ordu demiştim oraya gidiyorlar demiştim Veli Küçük’ün tutuklanması gerçek Veli Küçük’ün tutuklanması 1. iddianamenin hazırlanması kafa kol çekmeydi demiştim. Bundan sonra kündeye atma pes ettirme safhası gelecek diye izah etmeye çalışmıştım ama anlatamamışım ve geldi o günler geldi. Gerçek Veli Küçük’ün ne olursa olsun Türk milliyetçiliğinden vazgeçmeyeceğini Türk vatanın bölünmez bütünlüğü için elinden gelen her şeyi yaptığı gibi şimdiye kadar bundan sonrada yapacağını izah etmeye çalışmıştım. Bu oynanan oyunun Amerika’daki Bahai şeyhi, Bahai şeyhi Fethullah’ın örgütlenmesi olduğunu anlatmaya çalışmıştım. Veli Küçük’ün Atatürkçülükten, Atatürk’ün kurduğu Cumhuriyetten kesinlikle taviz vermeyeceğini vurgulayarak anlatmaya çalışmıştım ve Veli Küçük’ün İslamiyet’ten memnun olduğunu dinini değiştirmeyeceğini Fethullah dinine geçmeyeceğini ısrarla söylemiştim. Bunu

55

Page 56: Tmuzaffertekin.com.tr/wp-content/uploads/2011/06/148... · Web viewSanık İsmail Yıldız söz istedi verildi:” Sayın Başkanım, o son çıkan iddianameyi inceledim, inceleme

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 21.05.2010 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:148 Sayfa:56

yine devam edeceğim ömrüm olduğu sürece. Bu ulvi hasletlerimi devam ettireceğim. Sanal Veli Küçük için niye hazırlandığını, niye buraya getirildiğini anlatmıştım. Dün bir avukat kardeşim, arkadaşım diyor ki burda ben diyor geçmişte gazetecilik yapmıştım gazetecilik yaparken diyor hep Veli Küçük ismini duyardım diyor sorardım diyor nedir bu Veli Küçük, niye Veli Küçük diyorsunuz, ne yapmış bu? A sen bilmezsin derlerdi diyor e peki bir suçu var mı bir mahkeme gitmiş mi, hakkında bir işlem yapılmış mı, bir şey var mı? Yok, ama sen bilmezsin. Şimdi anlıyorum diyor o avukat kardeşim şimdi anlıyorum ki diyor hazırlıkmış o. Evet ben size o sanal Veli Küçük’ü anlattım burda netice alamadım hiçbir netice alamadım. Arkasından gerçek Veli Küçük’ü anlattım ve dedim ki her seferinde bana Veli Küçük’ün suçunu söyleyin. Veli Küçük’ün şu kuvvetli suç şüphesini söyleyin sizde de gına geldi lanet olsun yeter artık dediniz herhalde içinizden. Söyleyip durma dediniz Sayın Başkanım ben kuvvetli şüpheliyim onun için tutuklu kalmam gerekiyor gerekçesi, kaçarım ben. Gerekçesi, delilleri yok ederim ama silahını önceden gönderip sonra kendisi törenle çadır mahkemesinde serbest bırakılan bilahare, bilahare hakkında 15 seneye kadar hapis cezası ile dava açılan PKK’lı kaçmaz, delilleri karartmaz o tutuksuz yargılanabilir onun hakkı o. Ama Türk ordusunda Generallik yapmış Veli Küçük kaçar onun için tutuklu yargılanması gerekir. Ben bunu anlatamadım, niye anlatamadım? Ben onu da merak ediyorum niye anlatamadığımı da az sonra arz edeceğim Sayın Başkanım. Ben mahkemenize güvenmek istiyorum, istiyorum her ne kadar BOP eş başkanı Recep bey ben bu davanın savcısıyım demişse de. Her ne kadar altın tabancalı bakan korkmayın arkanızdayım gidebildiğiniz yere kadar gidin demişse de. Bir başkası çıkıp da devletin üst kademesinden biz özel bir mahkeme kurduk, özel yargılama yapıyoruz demişse de her ne kadar Sedat Sami Haşıloğlu üyeniz savunma yapan sanıkları dinlemiyor ise hep kendi önündeki bir şeyler ile ilgileniyor ise de ben gene bu mahkemenin evet efendim evet siz hiçbir zaman burda sanığın bir savunmasını dinlemediniz, hiç dinlemediniz.”

Üye Hakim Sedat Sami Haşıloğlu:”Gayet iyi dinledik, gayet dinliyorum.”Sanık Veli Küçük:”Hayır efendim hiç dinlemediniz siz, burda Amerika’da yazılmış kitapları

şey kitaplarını inceleyerek soru sormaya kalktınız.”Mahkeme Başkanı :”Lütfen.”Sanık Veli Küçük:”Lütfen Sayın Başkanım müdahale etmesin, bana ben savunma

yapıyorum, müdahale istemiyorum.”Üye Hakim Sedat Sami Haşıloğlu:”Ben gayet iyi dinliyorum, her kelimenizi dinliyorum.”Mahkeme Başkanı :”Lütfen buyurun.”Sanık Veli Küçük:”Müdahale istemiyorum.”Üye Hakim Sedat Sami Haşıloğlu:”Müdahale soru soruyorsunuz cevabını alıyorsunuz.”Mahkeme Başkanı :”Buyurun, buyurun.”Sanık Veli Küçük:”Ben soru sormadım, sizin durumunuzu anlattım.”Üye Hakim Sedat Sami Haşıloğlu:”Konuyu gündeme getiriyorsunuz, müdahale etmeyin

diyorsunuz.”Sanık Veli Küçük:”Ben sizin durumunuzu anlattım.”Mahkeme Başkanı :”Buyurun, buyurun, buyurun.”Sanık Veli Küçük:”Kitap okuduğunuzu tamam Başkanım sizinle görüşüyorum muhatap

değilim. Sayın Başkanım ben anlatamamışım bir şey ben söyleyememişim bir şey bundan sonra mahkemenize herhangi bir şey söylemeyeceğim. Niye? Ben konuşma ben anlatma ben ifade etme özürlüsüyüm. Ama anlama özürlüsüyüm de, polisin hazırladığı 2455 sayfalık altında imzası olan bu savcıların imzası olan o iddianameyi de anlayamadım onu da anlayamadım. Ben konuşma özürlüsü olduğum için sizden özür diliyorum bundan sonra hiçbir talebim olmayacak gereken varsa konuşulması gereken varsa avukatım konuşacak teşekkür ediyorum.”

Sanık Mehmet Demirtaş söz istedi verildi:” Değerli Başkanım ve Sayın üyelerim özellikle üyelerim, öncelikle Allah’ımıza hamd-ü senalar olsun ki bir Cuma selamına daha kavuşmuş

56

Page 57: Tmuzaffertekin.com.tr/wp-content/uploads/2011/06/148... · Web viewSanık İsmail Yıldız söz istedi verildi:” Sayın Başkanım, o son çıkan iddianameyi inceledim, inceleme

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 21.05.2010 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:148 Sayfa:57

bulunmaktayız. Bu sevinçle dilimiz döndüğünce derdimizi anlatmaya çalışacağız. Her ne kadar devrimde Cuma selamlıkları haftada bir gün olmuş ise de yine de efendilerimize ayda bir yarım saat için şükranlarımızı bir borç biliyoruz. Her ne kadar Ulu Hakanlarımız 30 gün yarım saat konuşma savunma hakkı bahşetmiş olsalar da ben bu hakkın 15 dakikasını kullanıp diğer kalan 15 dakika için Değerli Başkanımdan bir istirhamda bulunmak istiyorum. Malum olduğu üzere bizler burada ne anlatırsak anlatayım üyelerimizin ne anladığından öteye geçemediğimizden buna karşılık hemen hemen her kararın yakın geçmişe kadar oy birliğiyle çıkmasından hareketle bana ait 15 dakikada ortada mevcut olan hukuksuzluğu Sayın üyelerimize anlatmanızı istirham ediyorum. Bu konuda rahat anlaşılması açısından Sayın üyelerimize benim çağrılınca istenilen yere 15 dakika geldiğimi ve kaçma şüphesini başlamadan yok eden biri olduğumu anlatabilirsiniz bu 15 dakikada. Benim çağırıldıktan sonra sahte tutanaklarla uydurma belgelerle olmayan dosyalara varmış gibi gösterildiğini ve bu sahte belgelerle hakim önüne çıkarılıp tutuklanmamın sağlandığını anlatabilirsiniz bu 15 dakikada. Bu anlatılanların hepsinin ispatlı belgeli olduğunu anlatabilirsiniz bu 15 dakikada. Benim evimden, iş yerimden, büromdan, kısacası mülkiyeti, zilliyeti ve illiyeti bana ait olan hiçbir yerde suç teşkil eden hiçbir şeyin olmadığını anlatabilirsiniz bu 15 dakikada. Bahsi geçen olay yerinin bana ait olmadığını hatta oranın bir karakol olduğunu belgelerle ispat edildiğini anlatabilirsiniz bu 15 dakikada. Elde polis tarafından muhtarlıktan alınma ikametgah senedi olmasına rağmen o günkü tarihte olmasına rağmen bütün bilgi formlarına hileyle saptırmayla bana ait olmayan adreslerin benimmiş gibi yazıldığını anlatabilirsiniz bu 15 dakikada. Arama tiyatrosunda orada olmamama rağmen oradaymışım gibi gösterildiğimi ve bunun düzmece tutanaklarla kitabına uydurulduğunu anlatabilirsiniz bu 15 dakikada. Duymak istemeyenlere duyuramazsınız dediğiniz bir CD’nin varlığının olduğunu ve bu şüpheye yer bırakmaksızın anlatılanların nasıl polisiye fantezi olduğunu anlatabilirsiniz bu 15 dakikada. Bu malum CD’de kimin, kime galiz küfürler ettiğinin artık bana hiç dokunmayacağını fakat tutanakların düzmece olduğunun da saklanamaz bir gerçek olduğunu anlatabilirsiniz bu 15 dakikada. Hakkımda düzenlenen sahte dosyanın da benimle uzaktan yakından alakası olmayıp Durak Akpınar adına düzenlenmiş olup suça konu olayınsa imar kirliliği olduğu mahkeme kararıyla ispatlanmış ve dosyamıza eklenmiş olduğunu anlatabilirsiniz bu 15 dakikada. Faydası olacaksa 36 aydır tutuklu olduğumu da anlatabilirsiniz bu 15 dakikada. Anlamamakta ısrar edilirse sanıklıktan istifa edeceğimi de anlatabilirsiniz bu 15 dakikada. Değerli Başkanım, burada huzurda sorgu yapılırken işte sanığı ayakta tutmamak için gösterdiğiniz ihtimamı maalesef tutuklukta geçen süre için göstermiyorsunuz. Biz burada oturunca tahliye olmuş olmuyoruz, haberiniz olsun. Ben sıradan bir vatandaşım bunu defalarca dile getirdim Sayın Başkanım. Benim için devlet hastanede hemşire, hastabakıcı, doktor belediyede memur, karakolda polis değil artık savcılıkta savcı da değil ama burada sizsiniz ve benim devlet anlayışıma göre devlet babadır. Öyle bilinir şefkatlidir düşmanlık beslemez sarar, toparlar, yaşatır, çözük üretir. İnsanları canından bezdiren uygulayıcılara devlet diyemeyiz. Bize sabır dediğiniz tarih 20.10.2008’di bugün takvimler 21.05.2010’u göstermekte. Sabırsa metanetse, nezaketse hiç görülmemiş bu biçimde bu salonda gördünüz Sayın Başkanım. Ama bu kepazeliğe bir son verin artık suçumuzu söyleyin diyoruz olmaz ihsası rey olur diyorsunuz. 3 yıllık esaretin sözlük anlamını bileniniz var mı? Bu ihsası rey olmaz değil mi? Biliyorum Sayın Başkan tahliye kontenjanlarınız sıkıntılı. Benim ahlaksız tekliflere de benim dükkan kapalı. Mesela bir göz kırpsam şuradan el altından bir mektup uzatsam savcılara içeriği önemli değil gizlenmenizde önemli değil. Siz gizlenin 3 gün sonra zaten açık edecekler sizi. Benim yapım buna müsait değil. O yüzden duruyoruz. Siz emekliliğe bizde yaşlılığa yürüyoruz ne ala. Siz devleti temsil ediyorsanız eğer devlet düzmece evrakı, sahte tutanağı peydahlanmış gizli tanığa prim vermez. Böyle adalet tesisi olamaz. Bakın bu bereketli topraklara kasetler, filmler yağıyor. Gün gelir sizin payınıza da düşer bu bol kepçeden. Adil olun yeter doğru duvar yıkılmaz Sayın Başkanım. Burada birçok arkadaş bu tertibe payanda olan herkesin sonunda yargılanacağını

57

Page 58: Tmuzaffertekin.com.tr/wp-content/uploads/2011/06/148... · Web viewSanık İsmail Yıldız söz istedi verildi:” Sayın Başkanım, o son çıkan iddianameyi inceledim, inceleme

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 21.05.2010 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:148 Sayfa:58

defalarca dile getirdi. Ben hiç kimsenin ne tertibe ışık tutmasını ne de yargılanmasını istemem haksızlığa göz yuman yargılanmayı hak etse bile aileleri için ne tür dram ve sıkıntı yaşandığını bilip yaşadığımdan hiç kimsenin bu tür sıkıntıları yaşamasını istemem. Benim için ne düşünüyorsunuz Allah size 2 katını versin diye dua ediyorum. Şayet bir gün yaşadıklarımızı yaşarsanız 3 yıla asla uzun bir süre diye bakmayın. Nasıl olsa hukuk çözecektir. Hakim önüne 17 ay sonra çıkarılabilirsiniz ama size tavsiye edilen sabır telkinleri ile bir 19 ay daha geçirebilirsiniz. Siz yinede gerçekler peşinde keskin sorularıyla koşan heyetinizin adil, tarafsız olduğundan katiyen kuşku duymayın. Bu süreçte hiç tanımadığınız ama aynı davada yargılandığınız insanlardan ölen de olacaktır belki de. Bu taktiri ilahidir, ölüm hak miras helal ama kasa boş çıkacaktır. Bunlar alışılır zamanla hele hele adalet bakanından bile korkmayan inanabilirseniz sadece gerçekler peşinde olan tehdit edilemeyecek bir heyete sahipseniz bu 3 yıl su gibi akıp gidecektir. Tam sanık sorguları bitti dediğinizin an Van’dan, Hakkari’den bir devşirme yol düşkününün yalan ve iftiralarıyla bir tecavüz davası ile birleşirse dosyanız endişeye mahal vermeyin. TÜBİTAK, jandarma kriminal, polis kriminal, sim kart seyyar satıcı üzerinden yedi göbek öte akrabanızdan size sağlam bir bağ kurulursa da yargıya müdahale etmemeli tevekkülle beklemelisiniz. Siz, siz olun sakın ama sakın salonun ahengini bozup ortalığı germeyin sizi çarmıha gerseler bile. Bunlar sahibinden sabıkasız sanıktan adil yargılanabilme teknikleridir. Yabana atmayın belki biraz acı olacak ama bu süreçte aile büyüklerimizden biri ahrete göçerse eğer ne gam hepimizi misafiriz ve göçeceğiz, er veya geç fark etmez. Dışarıda her şeye rağmen hayat devam ederken çocuklarınızın büyüdüğünü görecek ara ara dile getireceksiniz ama hukuk maçı en iyi ihtimalle 2, 1 bitecektir. Okul döneminde az görüşeceksiniz ama çocuklarınızın hukuk bilgisini temelden yaşayarak öğreneceklerdir. Yaşınız kemale ermiş ve torun sahibiyseniz böyle adil yargılamalarda sizden 50 metre uzakta olan toruna el sallama gibi hakkın verildiğini de küçümsememelisiniz. Ben bütününü anlatmayayım Sayın Başkanım 15 dakikayı geçmesin ama Allah yar ve yardımcınız olsun.”

Sanık Kemal Kerinçsiz söz istedi verildi:”Değerli Başkanım Sayın üyeler, burada elbette bir ceza yargılaması yapıyoruz. Benim bu kapsam içerisinde işlediğim iddia edilen suçların ve fiillerin hiç birinde en ufak bir suç unsuru olmadığı konusunda gönül rahatlığı içerisinde olduğumu bir defa daha belirtmek isterim. Ancak bu yargılama çerçevesinde asıl olan bir ahlak ve fazilet sınavından geçtiğime olan inancımdır. Elbette bu yargılama sürecinin sonunda bir karar çıkacaktır ama asıl olan benim sizlere kesinlikle ve kesinlikle mahcubiyet içerisinde bu yargılama sürecinde herhangi bir o olguyu yaşatmamamdır. Mahkemeniz huzurunda tüm ilişkilerimi insani ve siyasi ilişkilerimi samimiyetle ortaya koydum tam bir saydamlıkla ve koymaya da devam ediyorum. Çünkü saklanacak olan hiçbir ilişkim mevcut değil. Değerli Başkanım, dünkü celsede önce ona değinmek istiyorum. Taner Ünal’ın kullandığı iddia edilen onun adına kayıtlı olmayan bir veya iki telefon numarasını Sayın Sedat Bey söylediler ve bu telefonlarla benim görüşmem olduğunu iddia ettiler. Bende kendilerinden teşekkür ediyorum celse sonrasında o numaraları aldım ve baktırdım şu sonuca erdim. Sayın Sedat beyin söylemiş olduğu 05379578866 nolu cep numarası Bayram Kaya adına kayıtlı ve bu telefon ile benim telefonum arasında 7 iletişim var. 7 iletişimin 5’i mesaj sadece 2 tanesi görüşme olarak gözüküyor, ikisi de kendisi tarafından aranılmış kimse artık bu. 5 mesajdan 4’ü bana atılmış birini ben atmışım. Gece vakti söylediği 23:56 gibi bir saat söyledi Sedat Bey o da mesaj kapsamında kalmış bir de yine N.A ismine kayıtlı bir sabit telefondan tarafıma açılan telefon tek bir iletişim var. Tabi Değerli Başkanım ben hassasiyetle sizlerin bizlere telim etmiş olduğunuz o telefon kayıtlarını inceliyorum en ufak bir yanlışlık sizlere kadar sizlere mahcup olmamak için imkanım nispetinde bakıyorum, çünkü günde 200, 300 telefon alan o ölçüde telefon açan bin insandım tutuklanmadan önce. Siyasi bir tavrınızda olduğundan ötürü Türkiye’nin her tarafından aranızsınız. Avukat olmanız hesabiyle iş yoğunluğu sebebiyle de aranabilirsiniz. Fakat Taner Ünal konusunda ki siyasi kimliği olduğundan bu kişiyi az çok bilirsiniz ne zaman görüştünüz o

58

Page 59: Tmuzaffertekin.com.tr/wp-content/uploads/2011/06/148... · Web viewSanık İsmail Yıldız söz istedi verildi:” Sayın Başkanım, o son çıkan iddianameyi inceledim, inceleme

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 21.05.2010 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:148 Sayfa:59

konuda gönül rahatlığı içerisinde hareket edersiniz ve nitekim size de dinletmiş olduğum telefonda o birinci kesildikten sonra ikinci telefonda kendisini tanımadığımı ve tanıtma ihtiyacını duyduğumu ifade ediyorum. O yüzden gönül rahatlığı içerisinde ben Taner Ünal’la daha önce görüşüp görüşmediğime bakmadım telefon kayıtlarına çünkü görüşmediğimi biliyorum. O yüzden çok rahatlıkla bu bahsedilen 7 iletişimden 2’si konuşma 5’i mesaj bir tanesi sabit telefondan ki onlarda başkaları tarafından da kullanılabileceğini ifade etti kendileri burada o bakımdan kesinlikle şunu çok rahatlıkla söyleyebilirim ki Taner Ünal’la ben sizlere dinletmiş olduğum 11. ayın 10’u 2007 tarihinden önce hiçbir görüşmem olmamıştır. Eğer olmuş olsaydı onu da gönül rahatlığı içerisinde sizlere hangi tarihlerde olduğunu ve neden olduğunu rahatlıkla ifade ederdim çünkü ben bu telefon görüşmelerini şu celseden 6 ay önce sizlere takdim etmiştim dedim ki bu bu sebeplerle görüşmem olmuştu aynı şekilde de kendileri de burada ifade ettiler. Bu hususa bir kez daha değinme ihtiyacı hissettim Değerli Başkanım o mahcubiyetimin kesinlikle oluşmaması açısından. Birde Sedat Bey 1 numaradan daha bahsetti ama burda bahsetti daha sonrada kendisi ile konuşurken o telefonun burayla alakası olmadığını söyledi Ferhat Çakırca diye 5363135516 onun benimle ve Taner Ünal’la alakası yok bir üst numarayı okumuş Sayın Sedat Bey. Değerli Başkanım, elbette yargılamamız burda devam ediyor ama işin bir tarafı da yandaş medyada maalesef linç ediliyoruz. Tabi ben kesinlikle sizlerin bu basından, yandaş medyadan da etkileneceğinizi asla iddia edemem ve inanmam da mümkün değil ama bazı hususlar var ki o linç gerçekten şahsiyetimizi tamamen silip atabilir ve çok zor durumlara da düşürebiliyor. Bunlardan bir tanesi geçen hafta yaşandı efendim tabi sizlerin de huzurunuza geldi sizlerde olaya vakıf oldunuz. Dink davasında Değerli Başkanın okumuş olduğu emniyetten gelen yazı dahil maksatlı olarak dışarıya birtakım basın tarafından yanlış algıladık bir gün boyunca yanlış haberlerin yapılmasına da sebebiyet verebiliyor maalesef. Değerli 14. Ağır Ceza Mahkemesinin başkanı emniyete yazılan yazının cevabında sözde Ergenekon örgütünden yargılanan ismi geçen 6 kişiyle söz konusu Dink davasının bağlantısının kurulabilmesi için telefon numaralarının olması gerektiğini bu telefon numaralarına bakılarak ancak bir şey söyleyebileceğine ilişkin bir tezkereyi okuyor maalesef bu tezkere öyle bir algılanıyor ki efendim hemen saniyesinde bu 6 kişi ile Dink davası arasında bağlantı varmışçasına yayınlar başlanıyor. Nitekim bu konuda Hürriyet gazetesinde son derece net olarak bir gün sonra bir yazı çıktı onu da bir satır okuyayım Değerli Başkanım şöyle diyor. Mahkeme başkanı Erkan Çanak duruşmanın başında dava dosyasına gelen evrakları okudu Emniyet Genel Müdürlüğünden gelen yazıda Ergenekon sanıklarının Hrant Dink davası sanıklarıyla irtibatlarının tespiti için telefon numaralarının istendiğini söyledi. Salonda bulunan basın mensuplarından bazıları yazıyı Ergenekon sanıklarıyla Hrant Dink davası sanıkları arasında telefon irtibatı olduğu şeklinde anladı ancak Dink ailesinin avukatı Fetiye Çetin yanlışlığı düzeltti 2 davanın sanıkları arasındaki bağlantılarının tespitini istedikleri ancak cevabın böyle gelmediğini söyledi diye Hürriyet gazetesinde çıkan gerçekten de doğru olan haber bu. Tabi Değerli Başkanım ben bu konuda da Değerli Mahkemeniz en ufak bir tereddüdünün kalmaması açısından bizim iddianamemizin eklerinde sanıyorum. 240. klasöründe yer alan Dink davasının başından sonuna kadar tüm tutuklu sanıklar, tutuksuz sanıklar, şüpheliler hatta haklarında kovuşturmaya yer olmadığına ilişkin karar verilip ifadesi alınan kişiler bilgi edinme formu ile ifadesine müracaat edilen kişiler yine tüm bunların ifade tutanaklarında ismi geçen kişilerin telefon numaralarını tek tek çıkardım ve sizlerin de bana vermiş olduğunuz 01.01.2001, 28.01.2008 tarihleri arasında tutuklanmam tarihinden 4 gün sonrasını ihtiva eden telefon iletişim tutanaklarından tek tek tetkik ettim. Bu kişilerle en ufak bir şekilde ne bir telefon ne bir mesaj ne de başka bir türlü hiçbir şekilde iletişimin olmadığını rapor şeklinde sizlere hazırladım ve takdim edeceğim. Değerli Başkanım zaten aksinin olması da mümkün değildir. Burada isim olarak 58 kişi geçiyor sanıyorum davada 19 kişi yargılanıyor ben az önce söylediğim gibi haklarında kovuşturmaya yer olmayan kişilerin dahil telefon numaralarının ev, iş, ceplerinin tamamını tetkik ettim bunu bir rapor haline getirdim bu şekli sizlere sunuyorum. Tabi

59

Page 60: Tmuzaffertekin.com.tr/wp-content/uploads/2011/06/148... · Web viewSanık İsmail Yıldız söz istedi verildi:” Sayın Başkanım, o son çıkan iddianameyi inceledim, inceleme

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 21.05.2010 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:148 Sayfa:60

merhum Dink’e her zaman için rahmet dilemişimdir fikirlerimiz farklı olabilir ancak bir insanı öldürmek bütün insanlığı öldürmekle eşdeğerdir. Fikirleriniz farklı olması asla ve asla o tür ilkel bir davranışı bırakınız yapmayı benimsemek dahi mümkün değildir. O menfur saldırının arkasından derhal tarafımdan basın açıklaması da yapılmış, defalarca kınanmış belli odakların bu cinayeti işletip bunun üzerinden siyasal prim elde etmenin gayretlerine girdiklerini defalarca belirtmişimdir. Değerli mahkeme, özellikle bu raporu ve buna ilişkin hazırladığım dilekçemi takdim ediyorum. Çünkü basın az önce söyledim asla sizlerin etki altında mutlak suretle kalmadınız o şekilde inandığım bir hadise ama ne olursa olsun ben burda bir sanık olarak yargılanıyorum basında da çıkan her hususu o şüpheleri dağıtmak amacıyla sizlere de açıklama zorunluluğu kendimde hissediyorum. Değerli Başkanım, iddianame tanzim eden Sayın savcıların soruşturma aşamasında yapmış oldukları gayri hukuki işlemlerinden ötürü ben kendilerine İstanbul 5. asliye hukuk mahkemesinde ve İstanbul 2. asliye hukuk mahkemelerinde manevi tazminat davalarını yönelttim borçlar kanunu 49. maddesi uyarınca. Bir davamda da eşim ve müdafiimle olan görüşmeleri tespit edip 135. madde uyarınca imha etmediklerinden ortadan kaldırmadıklarından ötürü davadır. Bu davada halen devam etmektedir. Ben yapılan hukuksuzluğun ve yanlışlığın hangi boyutlara geldiği konusunda sizlere Sayın savcılarımdan burada bulunan değerli savcılarımızın bizatihi kendi yazdığı dilekçelerinden birkaç satır okuyarak dile getireceğim Değerli Başkanım. Bakınız bu telefon tapeleri bütün bu davaların başından sonuna kadar 1, 2, 3, 4. Ergenekon davalarında telefon tapelerimi kimler dinlemiş, kimler seçmiş, kimler suç vasfı yüklemiş ve yorumlamış ve Sayın savcılarımızda hangi aşamada bunlara ne şekilde katıldıklarını açıkça kendilerinin yapmış oldukları ikrardır. Yargıtay’ın müstakar İçtihatlarıyla bu beyanlar karşılaştırıldığında emin olunuz ki bütün bu davalarda delil olarak kullanılan tapelerin dökümsüz olduğu bizzat kendilerince ikrar edildiği anlaşılacaktır. Değerli Başkanım Sayın savcılarımız o manevi tazminat davasına vermiş oldukları cevapta aynen şöyle diyorlar. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığının CMK’nun 250. maddesi ile yetkili bölümündeki iletişimin dinlenmesi tedbirinin uygulanması genel olarak şu şekildedir. (bir kelime anlaşılmadı) ediyorlar, dinlemeler kolluk birimince yapılmaktadır aynı anda çok sayıdaki dinleme kararının uygulanması telefon görüşmelerinin yapıldığı anda dinlenmesi olanaksız kıldığından telefon görüşmelerinin tamamını yakını otomatik olarak kayda alınmaktadır. Cumhuriyet savcılığının personel ve teknik donanım imkanları telefon görüşmelerinin tamamının dinlenerek içlerinden suç unsuru veya delili olanların seçilmesi bunların çözümünün yaptırılmasını olanaksız kılmaktadır. Kayda alınan telefon görüşmeleri daha sonra dinlenilerek içerisinde suç unsuru veya delili olabilecekler seçilmektedir. Bu değerlendirmeyi ve seçilen telefon görüşmelerinin çözümünü görevli kolluk birimi yapmaktadır. Değerli Başkanım bu cümleyi bir defa daha söylüyorum. Yani diyor ki suç konusundaki tüm ayrıştırmayı doğrudan doğruya dinlemeyi yapan kolluk yapmaktadır yani bu değerlendirmeyi ve seçilen telefon görüşmelerinin çözümünü görevli kolluk birimi yapmaktadır. Kayda alınan tüm telefon görüşmelerinin ses kayıtları ile bunlar arasında seçilip kim seçiyor? Kolluk seçiyor tape edilenler Cumhuriyet savcılığına teslim edilmektedir. Yani suç olarak seçilmiş, yorumlanmış her şey hazır halde aynen bizim iddianamelerimizde telefon tapelerinin altında yazılan yorumlarda dahil olmak üzere. Cumhuriyet savcılığına teslim edilmektedir. Bu aşamada soruşturma savcısı ilgilinin kimler ile telefon görüşmesi yaptığı konusunda bilgi sahibi olmaktadır demek ki ilk tanışıklığı Sayın savcımızın bütün bu işlemler tamamlandıktan sonra oluşmaktadır. Cumhuriyet savcılığı tape edilen telefon görüşmelerini dosya içerisine koymakta ses kayıtlarını ise adli emanet memurluğuna teslim etmektedir. Demek ki Değerli Başkanım Sayın üyeler, Sayın savcıların tek bir görevi var. Kendilerine teslim edilen tapelerin suç vasfında olanları ki onun ayırımını emniyet yapıyor dosyaya koymak ses tapelerini de adli emanete vermek bu son derece açık bir ikrardır. CMK 250. maddesi ile yetkili İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığının görevi kapsamındaki suçlara dair soruşturmaların ekseriyetinde iletişimin dinlenmesi tedbiri uygulanmakta ve uygulama da

60

Page 61: Tmuzaffertekin.com.tr/wp-content/uploads/2011/06/148... · Web viewSanık İsmail Yıldız söz istedi verildi:” Sayın Başkanım, o son çıkan iddianameyi inceledim, inceleme

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 21.05.2010 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:148 Sayfa:61

yukarıda anlattığı gibi şekillenmektedir. Gerek tape edilen gerekse tape edilmeyen telefon görüşmeleri ses kayıtları tarafımdan dinlenmemiştir. Bu da bir açık ikrar bakın efendim cümleyi bir daha okuyorum gerek tape edilen gerekse tape edilmeyen telefon görüşmeleri ses kayıtları tarafımdan dinlenmemiştir, dinlenmesi de yine yukarıdaki açıklamalarım uyarınca mümkün değildir halen de bu kayıtları dinlemiş değilim. O zaman Sayın Değerli Başkanım, biz burada bu iddianamede tüm iddianamelere konu yapılan bu tapeleri Sayın savcı dinlememiş Sayın savcı seçmemiş Sayın savcı yorumlamamış kim yapmış? Kolluk yapmış, savcıların yazılı verdikleri bu beyanlara göre şu tespitleri yapmak mümkündür. Savcılar sözde Ergenekon soruşturması kapsamında sanıkların yaptıkları iddianameye konu olan ya da olmayan hiçbir telefon görüşmesini bu güne kadar dinlememiştir, dinleme olayının tamamı kolluk tarafından gerçekleştirilmiştir. Yapılan dinleme sonucunda içinde suç unsuru olduğu iddia edilen konuşmalar kolluk tarafından seçilmiş ve değerlendirilmiştir ve değerlendirme yazıları yine kolluk tarafından yazılmıştır. Kolluk suç olduğunu iddia ettiği tapelerin çözümünü yine kendisi yapmıştır. Çözümü ve değerlendirilmesi yapılan tapeler ses kayıtları ile birlikte emniyet tarafından savcılığa teslim edilmiştir. Savcılar seçimi değerlendirilmesi ve çözümü yapılan tapeleri sadece ve sadece dosyaya koyup ses kayıtlarında adli emanete göndermekle yetinmişlerdir yine aynı cevap dilekçelerinde diyor ki Sayın savcımız. Ancak itiraz halinde biz tekrar ses kayıtlarına bakarak durumu vuzuha kavuştururuz. Bunu da ilave ediyorlar ancak itiraz halinde yeniden o ses tapelerine dönülerek tarafımızdan olay vuzuha kavuşturulur, açıklığa kavuşturulur ve bu ses tapelerine bu sebeple ihtiyaç vardır o yüzden bir bunları adli emanete koyarız diyorlar. Oysa CMK’nun 250. madde kapsamına giren suçlarla ilgili soruşturmaları ve soruşturmalar sırasındaki tüm işlemleri bizzat özel görevli ve yetkili Cumhuriyet savcıları yerine getirecek, hatta bu kapsamda bütün delillerin toplanması ve koruma tedbirlerinin infazı aşamasında Cumhuriyet savcıları filen bulunacaklardır 250. madde kapmasına girmeyen suçların soruşturması bakımından tatbik imkanı olan CMK 160/2 madde ile 161/2 ve 3 maddelerin burada uygulanması imkanı da yoktur. Savcılar bir telefon konuşmasında suç unsuru olup olmadığı değerlendirmesini kolluk görevlilerine bırakamazlar aksi takdirde görevlerini kötüye kullanmışlar suç işlemiş sayılırlar iddianamede dayanılan delillerin çok önemli bir bölümünün sanıkların telefon konuşmalarından meydana geldiğini düşündüğümüzde bu iddianamenin nasıl bir usulsüzlük içerisinde hazırlandığının takdirini de Değerli heyete bırakmaktayım. Savcılar iddianamede yer alan tapelerin sadece seçimini değil değerlendirmelerinin dahil kolluk tarafından yapıldığını mahkemeye verdikleri dilekçede ikrar etmişlerdir. Bu durumda iddianamenin en azından telefon tapelerinin değerlendirilmesi noktasında kendilerince yazılmadığı konuşmalar hakkında suç nitelendirmelerinin kolluk tarafından yapıldığı ortaya çıkmakta bu soruşturma kabul edilemeyecek vahim ölçüde hukuka aykırı olarak tanzim edildiği anlaşılmış bulunmaktadır. İddianame savcılarının mahkemeye sundukları dilekçede ver verdikleri ibret verici cümlenin altını bir kez daha çizerek mahkemenin bilgisine sunmaktayız savcılar telefon tapeleri konusunda yaptıkları görevin sınırını şöyle çizmişlerdir, Cumhuriyet savcılığı tape edilen telefon görüşmelerini dosya içerisine koymakta, ses kayıtlarını ise adli emanet memuruna teslim etmektedir savcıların bu soruşturmadaki tüm görevlerini kolluk güçlerine ihale ettikleri anlaşılmaktadır. Değerli Başkanım, bu bapta benim talebim suç değerlendirilmesi açıkça kolluk tarafından yapıldığından konuşma tapelerinin yetki devri ve yetki tecavüzü nedeniyle delil olarak hiçbir değeri olmadığı gibi yasa koyucu tarafından gösterilen usule uygun hareket edilmediğinden CMK 251/1, Anayasanın 38/6, CMK 206/2-A, 217/2 maddeleri uyarınca hukuka aykırı delil olarak değerlendirilerek yargılama ve hüküm aşamasında dikkate anılmamasını arz etmekteyim. Bunu da Değerli mahkemenize sunuyorum efendim cevapları ile beraber bizzat Sayın savcıların. Değerli Başkanım, iddianame savcıları iddianamenin sahsımla ilgili 1863. sayfasının 4. paragrafında şu suçlama bulunmuşlardı onu aynen iddianameden okuyorum efendim. Şüpheli Kemal Kerinçsiz örgütün amacı doğrultusunda

61

Page 62: Tmuzaffertekin.com.tr/wp-content/uploads/2011/06/148... · Web viewSanık İsmail Yıldız söz istedi verildi:” Sayın Başkanım, o son çıkan iddianameyi inceledim, inceleme

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 21.05.2010 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:148 Sayfa:62

hukuk alanında yapılması gereken faaliyetleri bizzat yürüttüğü bu konuda hukukçular birliği derneğinin kurulması Ermeni soykırımı ile ilgili konferansın iptali için temini için dava açılması Türk Ceza Kanununun 301. maddesine aykırılık ve Atatürk’e hareket gibi takibi şikâyete bağlı olmayan kamu adına Cumhuriyet savcılarınca resen soruşturması gereken davaların açılması ve bu davaların takibi tazminat davaları vesaire gibi davaları örgüt adına takip edip yürüttüğü. Bir paragraf efendim. Sayın savcılar soruşturma aşamasında yapmış oldukları yine usulsüzlüklerden ötürü tarafımdan adalet bakanlığına şikâyette bulunulmuştur. Adalet bakanlığı bu şikâyetimi yapmış olduğu ilk incelemede reddetmiştir. Bu red üzerine ben Ankara 5. idare mahkemesinde ve yine Ankara 13. idare mahkemesinde Adalet Bakanlığının soruşturma talebimi red eden işlemin iptalini istemişimdir. Halihazırda yargılamalar devam etmektedir. Her iki iptal davasında da her iki iptal davasında da Sayın savcı Mehmet Ali Pekgüzel, ihbar edilen sıfatıyla davada ismi bulunmaktadır. Yani Adalet bakanlığının yanında davaya ihbar edilen sıfatı ile katılmıştır. İdare mahkemeleri yasasını hukuk usulü muhakemeleri kanununu örnekseme ile kıyas usulü uygulandığından o konuda hüküm bulunduğundan, ihbar müessesi aynen idare mahkemelerinde de devam etmektedir. Yani bir taraf olmasa da bir tarafın davayı kazanmasında menfaati söz konusudur. Değerli Başkanım, hemen akabinde ismi Türk Silahlı Kuvvetlerine üst yargı organına Atatürk ile ilgili her türlü hususlara Kemalist düşüncelere karşı çıkan bir dernek var sizlerde duymuşsunuzdur ismini. Davada da ismi geçtiğinden zikrediyorum yaptıkları eylemlerde de meydanda Boğaziçi hukukçular derneğiydi. Bu dernek daha ziyade bir cemaate ve iktidara yakınlığı ile bilinen bir dernek. Birkaç tane eylemini okuyacağım. Neden bunu okuyorum değerli Başkanım? Sebebi şu, söz konusu dernek, dernek başkanı ve üyeleri tamamen özel bir dava olması sebebiyle dava olmasına rağmen Ankara 5. ve 13. idare mahkemelerinde açmış olduğu iptal davalarını Sayın savcımızın yanında davaya katılma talebinde bulundular. Şimdi bakın beni neyle suçluyorlar? Aradaki o standardı koymak amacıyla bunu söylüyorum ve bu tabi katılma talepleri reddedildi katılma taleplerinde de bizatihi Sayın savcının yanında ve onlara yardımcı olmak amacıyla güya hukukun üstünlüğünü gerçekleştirmek amacıyla bu Boğaziçi avukatlar derneği üyeleri, başkanları böyle bir katılım taleplerinde bulundular. Çünkü Sayın savcımız az önce okumuş olduğum o paragrafta da aynı şekilde çok daha farklı bir boyutta. Milli değerlerin korunması konusunda benim açmış olduğum davalara neden katılım talebinde bulunuyorsun diye beni suçluyor ama kendi yanı başında katılım talebinde bulunan bu Boğaziçi avukatlar derneği veya üyeleri veya başkanına sen kimsin benim yanımda yer alıyorsun? Hangi maksatla bu davaya katılıyorsun diyemiyor oysa arada uçurumlar var. Orada kendi şahsi meselesi öbür tarafta bir milli mesele. Değerli Başkanım Sayın Üyeler, birkaç tane ben bu Boğaziçi avukatlar derneğinin yapmış olduğu eylemleri satırbaşları ile söyleyeyim. Bu dernek Zekeriya Öz’ün ne kadar vatanperver olduğu sözde Ergenekon soruşturması ile ortaya çıktığını yaptığı tüm işlemlerin ve yetki kullanımların yasaya uygun olduğunu Sayın savcının yapılan şikâyetlerin yıldırmak amacıyla yapıldığını belirterek savcı Zekeriya Öz hakkında yapılan şikâyetlerde kendisine destek verdiklerini Zaman gazetesine açıklama yapmışlar. Yine sözde Ergenekon davası ile Türkiye’nin bağırsaklarını temizlediğini mahkeme önünde sanıklara destek vermek amacıyla gelen grupların kışkırtıcı ve kargaşa yaratmak amacıyla geldiklerini Samanyolu habere verdikleri demeçlerinde belirtmişlerdir. Beşiktaş adliyesinde sanık yakınlarının gitmesini bu şekilde değerlendirmişler sözde Ergenekon davasında. Yine bir başka bildiri de AKP’nin kapatılamayacağını savunarak Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısını eleştirmişlerdir. Başsavcı Aykut Cengiz Engin’in sözde Ergenekon savcılarının yetkililerini kısıtlayan emniyete yazdığı yazının hukuka aykırı olduğunu Başsavcısının kanunsuz işlem yaptığını belirtmişlerdir. Yine de bir başka bildiride YARSAV’ın eski başkanı Ömer Faruk Eminağaoğlu’nun ve Özdemir Özok’un sözde Ergenekon örgütüne destek vermekle suçlamışlardır. Yine bir başka bildirilerinde Balyoz darbe planında ismi geçen Cunta ekibinin cezalarının verilmesi istenmiş bu davayı takip edeceklerini belirtmişlerdir. Yine bir başka bildiri

62

Page 63: Tmuzaffertekin.com.tr/wp-content/uploads/2011/06/148... · Web viewSanık İsmail Yıldız söz istedi verildi:” Sayın Başkanım, o son çıkan iddianameyi inceledim, inceleme

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 21.05.2010 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:148 Sayfa:63

de Hakim ve Savcılar Yüksek Kurulunun Erzurum savcılarından bir kısmını görevden almasını protesto etmişlerdir yani bu dernek ve üyelerinin bir cemaate ve iktidara yakınlığı son derece açık kendi beyanlarından anlaşılmaktadır. Şimdi Değerli savcılık Sayın iddia makamı benim ilk başta iddianamenin şahsi bölümünde yer alan o suçlamayı nasıl yapıyorlar? Efendim öncelikle bu suçlamayı yaparken benim iddianamemin ek klasörlerine tek bir davaya dahil delil olarak dayanmamışlardır. İşin ilginç tarafı yani bu iddia bu iddialarda bulunurken siz Ermeni konferansının iptali davasını incelediniz mi? Peki buna ilişkin bir karar var mı? Kararda yok. Peki, benim diğer katıldığım davaları getirtip incelediniz mi? Yok. Bir tek dilekçe var mı veya karar var mı ek klasörlerde? Yok. Peki, bu yargıya nasıl vardınız? Ortada delil yok ek klasörlerde bir tek zabıt dahi yok. O zaman basından mı acaba vardınız diye sormak lazım. Kaldı ki Değerli Başkanım, başından itibaren zaten hep söylemişimdir benim kendimin şikâyetimi başlatmadığım hiç davaya katılım talebinde bulunmadım. Bu önemli. Neden önemli? Çünkü Ceza Muhakemeleri kanunu 234. maddesi malum müştekiye vermiş olduğu yasal haklar farklı katılımcıya verdiği yasal haklar farklı. Ama müştekinin de bir takım yasal hakları vardır yeni yasamızda ve o müşteki mahkemenin tekzip zaptıyla çağırılır. Benim katılım talebinde bulunduğum tüm davalarda mahkeme bana davetiye çıkarmıştır. Beni celp etmiştir gel seni dinleyeceğim demiştir, şikâyetçi olarak. Arada çok önemli bir varis var, ben yasal haklarımı kullanıyorum, mahkemenin daveti üzerine gidiyorum, ama maalesef o dosyalar tabi incelenmediğinden çok rahatlıkla bana kolaylıkla bu suçlama getirilebilmektedir. Savcılık tamamen şahsi iradem doğrultusunda yada müvekkilimin yasal haklarını korumak için vekil sıfatı ile yada dernek kurucu üyelerinin aldığı kararlar çerçevesinde hukukçular birliği derneğinin kurulması sözde Ermeni soykırımı konferansının iptali davasını açmak Türk Ceza Kanununun 301. maddenin ihlalinden ötürü yapmış olduğumuz şikâyetler bu yönde açtığım tazminat davaları iddianame kapsamında şahsımın işlediği suçlar olarak değerlendirilmiştir oysa aynı şikâyetlere ve davalara açan katılma taleplerinde bulunan cemaat yada AKP iktidarına yakın avukatlar yada hukukçular olduğunda bu değerlendirme yapılmaktan itina edilmektedir. Nitekim ekte belgelerini sunduğum duruşma savcısı Mehmet Ali Pekgüzel’in soruşturma kapsamında yaptığı hukuk dışı işlemlerinden ötürü adalet bakanlığına yaptığım soruşturma açılması taleplerine karşı ret işlemlerine karşı açmış olduğum davada aynen şu ifadelere kullanarak bu dernekler katılım taleplerinde bulunmuşlardır. Şöyle diyorlar Sayın mahkemenin yukarıda maruz numaralı dosya sızımında İstanbul Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel hakkında şikâyetin işleme konulmamasına ilişkin 13.05.2009 tarihli olurun iptaline dair açılan dava huzurda görülmektedir. Yargısal faaliyete bulunan kişi ve kurumların görevlerini yerine getirmeleri ve anayasal güvence altında olan yargı bağımsızlığı ile hukukun üstünlüğünün gerçekleştirilmesi için bu kişi ve kurumların her türlü baskıdan uzak tutulması gerekmektedir. Aksi halde yargı bağımsızlığı zedelenebilir yani biz şikâyet ediyoruz o yüzden yargının üzerinde baskı oluşuyor ve görev yapamaz hale geliyor diyorlar. Biz bunun için Sayın savcının yanındayız diyorlar. Görülmekte olan dava ve soruşturmalara paralel olarak davayı ve soruşturmayı yürüten hakim ve savcılar hakkında yürütülecek incelemeler hiç şüphesiz yargı bağımsızlığını zedeleyeceği gibi görev yapan kişiler üzerinde de baskı oluşturabilecektir. Şahsım ve başkanlığını yürüttüğüm dernek milli değerlerin korunması noktasında anayasal hakkı olan şikâyet etme ve ceza davasına katılma talebinde bulunduğunda dernek başkanı ve katılım talebinde bulunanlar sözde örgüt suçuyla suçlanmaktadır. Ancak bir cemaate yada AKP iktidarına yakın avukatlardan oluşan dernek başkanı ve üyeleri savcı Mehmet Ali Pekgüzel’in işlediği suçlardan yapılan şikâyeti yapılan şikâyete savcı yanında hem de hukuk davasına katılım talebinde bulunduklarında bu talep hukukun üstünlüğü ve evrensel hukuk ilkeleri içerisinde değerlendirilmektedir. İki derneğin ve başkanlarının yaptığı katılım işlemlerinde şahsımın lehine olan unsurlar çok daha fazladır. Yaptığım şikâyetlerde ve katılımlarda tüm Türk milletinin değerlerini korumak kastıyla hareket edilmiştir oysa Boğaziçi avukatlar derneği cemaat yada iktidar yanlısı kişilerce kurulmuş olup

63

Page 64: Tmuzaffertekin.com.tr/wp-content/uploads/2011/06/148... · Web viewSanık İsmail Yıldız söz istedi verildi:” Sayın Başkanım, o son çıkan iddianameyi inceledim, inceleme

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 21.05.2010 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:148 Sayfa:64

sadece zihniyetine yakın olan kişilerin hak ve hukukunu korumaktadır. Burada akla şu soru gelmektedir? Sayın savcımız Mehmet Ali Pekgüzel’in bu dernekle ilişkisi var mıdır? Var ise hangi boyutlardadır. Bu derneğin mensupları ile fikri ve eylemsel bir birliktelikleri mevcut mudur? Savcı Pekgüzel ile bu derneğin arasındaki ilişkiler ne düzeydedir? Birlikte hangi konularda hareket etmektedirler? Bu dernek neden Mehmet Ali Pekgüzel’e destek verme ve koruma ihtiyacı hissetmektedir. Dava hukuk davasıdır, tarafları bellidir bu derneğin savcı Mehmet Ali Pekgüzel’in yanında katılma konusunda hukuki menfaati olmadığı halde ki bu katılma talepleri reddedilmiştir Değerli Başkanım. Hiçbir hukuki menfaati olmamaları sebebiyle bu katılma taleplerin gerekçeleri nelerdir? Nasıl bir yardımlaşma duygusundan kaynaklanmaktadır? Cemaat düşüncesine yakınlığı bilenin bir derneğin bir hukuk davasında savcının yanında olmalarının hangi sebepleri olabilir? Türklük davasında bir Türk olarak milli değerlerimi koruma isteğiyle hukuki menfaatim olmasına rağmen ki Yargıtay’ın kararı vardır açıkça şahsiyet hakların bir parçasıdır demiştir yaptığım müdahale ve şikâyet örgüt suçu olarak nitelendirilirken hiçbir milli yada başkaca kamuoyunu ilgilendiren korunacak hukuki bir menfaat olmadığı halde cemaat yada iktidar yanlısı avukatların oluşturduğu bir derneğin ve avukatların savcı Mehmet Ali Pekgüzel’in yanında onu korumak, yardımda bulunmak ve soruşturma açılmasını için hukuki müracaatlarda bulunmasının gerekçelerine ben hiçbir anlam verememekteyim. Sayın savcının bu dernek ve mensuplarıyla olan ilişkisi maalesef bugün ki iktidarın adalet bakanlığının hukuk dışı sağladığı koruma şemsiyesi nedeniyle incelenememektedir. Ancak hukuk devletinin tüm kuralları ile işlediği dönem geldiğinde Sayın savcı Mehmet Ali Pekgüzel’in elbette ki cemaat yada iktidarın oluşturduğu bu derneklerle ilişkileri var ise sonuna kadar irdelenecek örgüt bağlantılarının olup olmadığı ortaya dökülebilecektir. Bu yapılırken asla bugün şahsıma yapıldığı gibi suni, naylon, gerçekdışı delillerle değil somut ilişkilerin varlığı hukukun öngördüğü çerçeve içerisinde soruşturularak var ise örgütsel ilişkiler elbette ki ortaya konulabilecektir. Burada kimseyi peşinen de suçlamıyorum. Ancak büyük hukukçular birliğine ve peşinen şahsıma yapılan uygulama ile bir cemaat yada iktidar derneğine veya başkanına yapılan farklı uygulamaları ortaya koymak çifte standardı göstermek için bu konuya değinmiş bulunmaktayım. Yukarıda arz ettiğim üzere Değerli Başkanım, şahsiyet haklarımın bir parçası olarak milli değerlerimin korunması için yaptığım şikâyetler açtığım davalar ve katılım taleplerim anayasanın ve evrensel hukukun tanıdığı kişilik hakları çerçevesinde yapılmıştır. Ancak bir cemaat yada iktidar mensubu avukatlarından oluşan bir derneğin ve yöneticilerin savcı Mehmet Ali Pekgüzel’in tamamen bir kişisel ceza davasından yargılanmaması sorunu ile ilgili iptal davasına onun yanı başında ve hukuki yardımda bulunmak amacıyla yaptıkları ancak mahkemelerce reddedilen katılım taleplerini bu avukatlar ve dernekle var ise ilişkileri çok daha fazla şüpheleri beraberinde getirdiğini kendilerinin iddianamede yaptıkları yorumların bu derneğin katılımları dikkate alındığında nasıl bir çifte standart oluşturduğunun hususunda Değerli mahkemenizin bilgisine saygıyla sunmaktayım. Değerli Başkanım kısa sürem varsa çok kısa sürede bir hususu da takdir size ait.”

Mahkeme Başkanı :”Husus neyse kısa, kısa ve öz lütfen:”Sanık Kemal Kerinçsiz:”Çok kısa hemen değineceğim efendim.”Mahkeme Başkanı :”Alacağız onları nasıl olsa verecekseniz onları değil mi?”Sanık Kemal Kerinçsiz:”Tabi efendim takdim edeceğim. Değerli Başkanım Sayın, 30 yıllık

çok değer verdiğim hakim arkadaşlarımdan hakim Hakkı Yalçınkaya hakkında malumunuz dosyanıza adalet bakanlığından geldi diğer tüm hakimlerde olduğu gibi soruşturma açılmasına mahal olmadığına ilişkin karar verilmiş tabi orda kullanılan üslup ve dili kabul etmek mümkün değildir. O konudaki çekincelerimi aynen aktarıyorum bakanlığın olur vermemesine ilişkin kullandığı dil açık bir şekilde bu sözde Ergenekon davalarına tavır aldığını da göstermektedir. Adalet Bakanlığına yakışan bir dil değildir evet Adalet Bakanlığı bir yargılama makamı değildir ama ortada sizlerin de vermiş olduğu karar doğrultusunda henüz iddia edilen bir örgüt olarak

64

Page 65: Tmuzaffertekin.com.tr/wp-content/uploads/2011/06/148... · Web viewSanık İsmail Yıldız söz istedi verildi:” Sayın Başkanım, o son çıkan iddianameyi inceledim, inceleme

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 21.05.2010 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:148 Sayfa:65

bahsedilmesi gerekirken tüm sınırları sizin verdiğiniz kararı da aşarak bu şekilde yanlı, tavırlı sanki ortada bir örgüt varmışçasına ancak söz konusu hakimler bu örgütle ilişkilerinde soruşturulacak herhangi bir işlemin olmadığı konusunda vermiş oldukları bu kararı gerekçe itibariyle kabul etmek mümkün değildir. Ama sonuç itibariyle Değerli arkadaşımın zaten mümkün değil isminin bu şekilde zikredilmesi beni son derece rahatsız etmiştir. Bu tür şahsımla ilişkilerinde sözde örgüt ilişkisinin olmadığını kabulü noktasında elbette aynen iştirak etmekteyim. Değerli Başkanım, bir hususa daha değinmek istiyorum aynı dilekçemde 131 numaralı CD emniyetten celp edildi geldi. Söz konusu CD’de de Emniyet Müdürlüğü yine sehven dedi her zaman yaptığı gibi maalesef bütün delillerde böyle. Nerede Kemal var ise Alemdaroğlu veya bir başka Kemal siliniyor soy ismi Kerinçsiz olarak yazılıyor bu artık bir alışkanlık haline geldi. Maddi hata olarak görmek istiyorum ama ben böyle görmek istiyorum fakat maalesef o kadar çok delilde yapıldı ki bunlar Değerli Başkanım ben yinede içimi karartmak istemiyorum bunları sehven yapılmış olarak algılamak istiyorum ama maalesef bizde bu delillere istinaden şüphelerimiz sürekli artıyor ve bu şüpheler sebebiyle de delil olmamasına rağmen o kuvvetli şüpheden ötürü de tutukluluğumuz devam ediyor bu konuda takdirini sizlere bırakmaktayım. Yalnız Değerli Başkanım burada ben hukuki bir konuya değinmek istiyorum dikkat ederseniz delilleri biz burada mahkemenin emanetinde bulamıyoruz. Nerede buluyoruz Değerli Başkanım? Emniyetten arıyoruz burada büyük sıkıntı var bakınız 174. maddenin 1. fıkrası ne diyor? Tabi hep bildiğimiz ama her seferinde okumakta fayda var. Mahkeme tarafından iddianamenin ve soruşturma evrakının verildiği tarihten itibaren 15 gün içinde bütün belgeler incelendikten sonra eksik ve hatalı noktalar belirtilmek suretiyle. Yani şu yasa hükmüne göre şu anda emniyette tek bir delilin kalması mümkün değil olmamalı. Yani soruşturma kapsamında tüm sanıklar hakkında elde edilen bütün belgelerin mutlak suretle iddianamenin mahkeme kalemine teslimiyle beraber ve iddianamenin ekinde sizlere mahkemenin emanetini teslim edilme zorunluluğunu açıkça ifade ediyor. Yine B bendinde suçun sübutuna etki edeceği mutlak sayılan mevcut bir delil toplanmadan bu dahi bu hüküm dahi tüm delilleri mahkeme kalemine teslimini zorunlu haline getiriyor. Bütün bunlara rağmen 131. nolu CD dahil olmak üzere ki birçok delilimin benim hala araştırılması yapılıyor Değerli Başkanım onlar hakkında da yine emniyete yazılar yazıldı oralardan celp ediyoruz. Delillerin birçoğunun mahkeme emaneti yerine emniyette olduğu ve aranılan delillerin emniyetten çıktığı anlaşılmaktadır. Böyle bir yargılamanın ne ölçüde hukuk ve usul dışı olduğu zaten varestedir. Maalesef Türkiye Cumhuriyeti sözde Ergenekon soruşturması ve kovuşturmasında yapılan hukuk ihlalleri tazminat ve cezayı sorumluluğun yanında hukuk devletini ortadan kaldırıcı eylem ve işlemler nedeniyle topyekün bir anayasa ihlali sorumluluğunu da beraberinde getirecektir. Türk yargısı hukuku bu ölçüde siyasal amaçlara alet edenlerden inanıyorum mutlaka eninde sonunda adalet önünde hesabını soracaktır. Değerli Başkanım bu konuda talebim gerek bu dilekçeme konu olan 131 nolu CD hakkında gerekse bu konuda mahkeme huzuruna getirdiğim onlarca tertip ve suni delil yaratan emniyet ve savcılar hakkında gerekli yasal işlemin yapılması için mahkemece suç duyurusunda bulunulmasına, bunların her biri kanaatimce birer suç teşkil etmektedir. İkinci olarak da Değerli Başkanım CMK 174/1 maddesi uyarınca kovuşturma aşamasında hiçbir delilin emniyet ve savcılıkta bulunması mümkün olmadığından bakın efendim sadece emniyet değil aynı zamanda savcılıkta bulunması mümkün olmadığından dosyamız ile ilgili tüm delillerin istisnasız olarak savcılık ve emniyetten gönderilmesinin istenmesine, aksi takdirde sorumluluk cihetine gidileceğinin emniyet ve savcılık makamına hatırlatılması karar verilmesini sağlarımla arz etmekteyim. Çok teşekkür ediyorum Değerli Başkanım.”

Sanık Fikret Emek söz istedi, verildi:"Sayın Başkanım Sayın Mahkeme heyeti, benim gözaltına alınmam ve ikametimde arama, el koyma, yakalama ve inceleme yapılmasına gerekçe gösterilen 16. klasör 86. sayfada bulunan 22 Haziran 2007 tarihli tutanaktan bahsetmek istiyorum. Bu tutanağın içerisinde Muzaffer Tekin’in ikametinde elde edilen tarafımızdan 16

65

Page 66: Tmuzaffertekin.com.tr/wp-content/uploads/2011/06/148... · Web viewSanık İsmail Yıldız söz istedi verildi:” Sayın Başkanım, o son çıkan iddianameyi inceledim, inceleme

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 21.05.2010 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:148 Sayfa:66

numara ile numaralandırılmış CD içerisinde Muzaffer Şenocak isimli dosya klasörü içerisinde Türk Silahlı Kuvvetleri’ne ait gizlilik dereceli bilgilerin elde edilmesi üzerine adı geçen şahıs 21 Haziran 2007 tarihinde yakalanarak gözaltına alınmıştır. Muzaffer Şenocak’a 16 numaralı CD içerisinde bulunan Muzaffer Şenocak’ın dosya içerisinde ele geçen gizli dereceli bilgileri nereden aldığı sorulduğunda Ankara ilinde 2005 yılında emekli Binbaşı Fikret Şamil Emek’in bilgisayarından aldığın beyan etmesi üzerine iş bu tutanak tarafımızdan tanzim ile birlikte imza altına alınmıştır denmektedir ve bu tutanakta Muzaffer Şenocak’ın imzası bulunmamakta, iki emniyet mensubunun imzası bulunmaktadır. Öncelikle bu bilginin doğru olmadığı bende bulunun bilgisayarlarda suç unsuruna rastlanmadığı ek klasörlerdeki inceleme tutanaklarında mevcuttur. Ayrıca Muzaffer Şenocak’ın emniyet, savcılık ve mahkemelerdeki beyanlarında anılan belgeleri benim kendisine verdiğimi veya bilgisayarımdan aldığına dair bir beyanı da açıkça bulunmamaktadır. Arz ettiğim tutanağın tarihi, 22 Haziran 2007 olduğunu beyan etmiştim. 16. klasör 139. sayfada bulunan 25.06.2007 tarihli Cumhuriyet savcılığı tarafından imzalanan, arama el koyma tarihli düzeltiyorum, arama el koyma yakalama ve inceleme kararında adres olarak Fikret Şamil Emek’in kendi ikametgahı olan Çankaya ilçesi Huzur Apartmanı Cevizlidere Caddesi no:89/14 Ankara adresimi belirtmiş gerekçe olarak da 12.06.2007 tarihinde el bombaları ile yakalanan Oktay Yıldırımdan elde edilen bilişim ve iletişim malzemelerinde yapılan incelemede isimleri tespit edilen şahısların yakalanmalarına gerek duyulmakta olduğundan gecikmesi halinde yakalama imkanı kalmayabilir, suç eşyaları, delillere el koyma ve birlikte hareket edebileceği diğer şahısların yakalanabilmesi ve suç delillerine el koyulabilmesi amacıyla aramaya gerek duyulmuştur denilmiştir. Evet, bu kararın tarihi 25.06.2007’dir, oysa 9. Ağır Ceza Mahkemesi 23.06.2007 tarihli savcılık kararından iki gün önce mahkeme karar vermiş ve bu kararda yasadışı örgüte yönelik olarak yapılan operasyonlarda bir şahıslar yakalanmış olup Fikret Emek’in belirtilen adresinde ve otosunda bilgi belge ve dokümanların bulunabileceği göz önünde bulundurularak arama kararı verildiği belirtilmiş adres olarak da Ankara’daki savcılığında belirttiği gibi Ankara’daki adresimin açık adresim ve aracımın plakası verilmiş, Eskişehir’deki adresim olarak da Merkez Hayriye Mahallesi Dumlu sokak no:124/5 kat:3 olarak belirtilmiştir. Daha önceki dilekçelerimde suç unsuruna, suç unsuru ele geçen materyallerin belirtilen annemin ikametindeki aramalar esnasında kamera çekimi yapılın yapılmadığı hususunun net olarak anlaşılamadığından dolayı talebim üzerine Eskişehir Emniyet Müdürlüğü’ne mahkemeniz tarafından yazılan yazının 05.05.2010 tarihli gelen cevabi yazısında bir gerçek ortaya çıkmıştır. Yazının metninde İstanbul 9. Ağır Ceza Mahkemesi’nin 23.06.2007 tarihli arama ve el koyma kararında belirtilen Eskişehir Hayriye Mahallesi Dumlu sokak no:124/5 kat:3 sayılı adres ile ilgili yapılan çalışmalarda ilimizde böyle bir adresin olmadığı tespit edilmektedir, yani benim ikamet ettiğim bir adres tespit edilemediğini açıkça belirtmektedir. Bu durum karşısında Eskişehir savcılığının ve emniyetinin yapması gereken 9. Ağır Ceza Mahkemesine veya soruşturmaya yürüten savcılığa bildirmesi gerekirken bildirmemiş aksine benim yakınlarım üzerine yönelmişlerdir. Yazını devamında ilimiz Hayriye Mahallesi Dumruloğlu sokak no:22/5 sayılı yerde annesi Emine Emek’in ikamet ettiği, ilimiz Esentepe ve Mahmure Mahallelerinde de erkek ve kız kardeşlerimin adresleri belirlenerek hiçbir şeyden haberi olmayan masum aile bireylerimin adresleri tespit edilmiş ve Eskişehir Cumhuriyet başsavcılığı 25.06.2007 tarihli arama kararı çıkartılarak bahsedilen adreslerde arama yapıldığı belirtilmektedir. Yani Sayın Başkanım ve mahkeme heyeti, tutuklanmam için gerekçede kimsenin beyanı bulunmaz iken, mahkeme kararı bulunan adres yokken, ve mahkeme kararı olmayan adres annemin, erkek ve kız kardeşlerimin evlerinde arama yapılmıştır. Üstelik ben gözaltına alındığım halde TEM Şube Müdürlüğüne 5 dakika kadar uzaklıkta bulunan annemin ikametinde yapılan aramada bulunduramadım. Bu hukuka, kanunlara, talimatlara aykırı bu aramalar yapılmış neden şahsıma yönelik bu haksız uygulamalar uygulanmıştır, hukuka aykırı olarak yapılmış bir aramada elde edilen delillerin geçerliliği olmadığına dair emsal Yargıtay kararları bulunduğunu Sayın mahkeme heyeti benden

66

Page 67: Tmuzaffertekin.com.tr/wp-content/uploads/2011/06/148... · Web viewSanık İsmail Yıldız söz istedi verildi:” Sayın Başkanım, o son çıkan iddianameyi inceledim, inceleme

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 21.05.2010 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:148 Sayfa:67

daha iyi bildiği malumdur. Bu emsal kararlarda göz önüne alınmasını mahkemenizden talep ediyorum arz ediyorum saygılarımla.”

Sanık Mehmet Zekeriya Öztürk söz istedi, verildi:"Sayın Başkanım Sayın Heyet, hem taleplerim olacak hem de daha önceki taleplerim doğrultusunda mahkemenizin istediği ve mahkemenize gelen cevabi yazılarla ilgili beyanlarım olacak.”

Mahkeme Başkanı:" Talepleriniz yazılı değil mi?”Sanık Mehmet Zekeriya Öztürk:”Hazır Sayın başkanım, takdim edeceğim heyetinize.

Sayın Başkanım Sayın Heyet, burada hazırlanmış olan iddianame doğrultusunda tutulan yargılamalar esnasında iddia makamı lehimize hiçbir delili koymadığı gibi iddianame ve ek klasörlerine aleyhimize olarak gösterdiği delillerinde biz hiçbir zorunluluğumuz olmadığı halde, doğru olmadığını ispat etmeye çalıştık, müteaddit defalar duruşmaların başladığı ilk günden bu yana mahkemenize taleplerde bulundum. Örneğin, Meryem Aykut kod ismini iddia makamı tarafından bana suçlama olarak yöneltildi. Ancak bunun doğru olmadığını mahkemeniz yazdı Show TV’den cevap geldi ve sonucu aldınız. Hakeza uzun zamandır, Mayıs ayından bu yana mahkemenizden defalarca devletin yeniden yapılanması isimli dokümanla ilgili olarak benden nasıl elde edildiğine dair belgelerin verilmesine talep etmişti. 17 Mayıs tarihli talebim doğrultusunda savcılık tarafından şahsımı verilen ve mahkemenizin kararı doğrultusunda tarafıma verilen, devletin yeniden yapılandırılması isimli dokümanın benden nasıl elde edildiğine dair bir polis tutanağını bana savcılık vermişti o tutanakta 23.05.2006 günü Ankara Cumhuriyet Başsavcılığının 22.05.2006 tarihli arama el koyma der kenar yazılı kararına istinaden işte belirtilen adreste yapılan aramada elde edilen dikkatinizi çekiyorum, 14 ile numaralandırılan CD içerisinde yapılan incelemede devletin yeniden yapılanması için öneriler mastır planının benden ele geçen CD’de olduğu belirtilmişti. Hakeza yine 20, 2010/87 değişik iş kararınız gereği savcılığın cevaben vermiş olduğu yazıda ki bunu Nisan ayında alabildim duruşma sırasında, benden devletin yeniden yapılandırılması mastır planının bu kez 64 numaralı CD içerisinde ele geçirildiği belirtilmektedir. İkisi de savcılığın mahkemeniz kararı ile verilmiş olan belge ve bana iki ayrı CD içerisinde bunun tespit edildiği söyleniyor, bu bir büyük tezat ve ben bunla suçlanıyorum bunu daha önce de beyan etmiştim. Bugün tekrar altını çizerek vurguluyorum. Bir cevabı da şuydu Sayın savcıların; Özden Örnek Paşa’nın günlüklerinin benden ele geçirilişiyle ilgili olarak Sayın Kemal Alemdaroğlu’nun soru sorması üzerine talebim olmuştu nasıl elde edildiğine dair ona da cevap aynen şöyle, inceleme raporunda dijital veri içerinde Özden Örnek’in günlüklerinden bir bölüm bulunmadığı anlaşılmış olup iddianameye sehven aktarılmış olabileceği değerlendirilmiştir. Aynı cevabi yazı içerisinde ortaya çıkmıştır. Şimdi Sayın heyetinizden bir talebim olacak Sayın heyetinizden bir talebim olacak, Sayın başkanım. ikinci Kadıköy 2. Asliye Ceza Mahkemesi benim hakkımda savcılığın hazırladığı iddianame doğrultusunda 2009/1613 dosya numarasıyla şiddet kullanarak hayvanlarla, ölmüş insan bedeniyle ilgili müstehcen yayın üretmek ve satmak suçundan dava açılmıştır. İlk duruşmasına gitmedin çünkü bir gün önce tebliğ edildi ne iddianameden ne davadan haberim yoktu. Ancak söz konusu davanın iddianamesinde deliller şöyle sıralanmaktadır. Şüpheli beyanı ki benim bir beyanım yok, DVD izleme tutanağı, arama el koyma tutanağı, nüfus ve adli sicil kaydı ve tüm soruşturma evrakı kapsamı burada deliller olarak gösterilmiştir ancak soruşturma evrakı incelendiğinde SEAGATE marka 3 HROBSTG seri numaralı 60 gigabaytta bu verilerin görüntülerin yani bu suçlamaya esas görüntülerin olduğu tespit edildiği bildirilmektedir. Şimdi Sayın Başkan Sayın Heyet, 8. klasör 213 ve 210 sayfa numaraları dahil bu hard diskin ele geçirildiğine dair tutanak mevcuttur. Yine 8. klasör 400-21 ve 400-28 sayfalar dahil inceleme tutanağında elde edile dijital verilerin neler olduğunu ve içeriklerinin ne olduğu özet olarak yazılmıştır, ancak 357. klasörde 163 ve 308. sayfalar arasında benden elde edilen dijital veriler ait bir inceleme değerlendirme raporu bulunmaktadır bu rapor İstanbul 11. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanlığı’nın kararı doğrultusunda 21.03.2008 tarihlidir. Şimdi bu raporun ilk

67

Page 68: Tmuzaffertekin.com.tr/wp-content/uploads/2011/06/148... · Web viewSanık İsmail Yıldız söz istedi verildi:” Sayın Başkanım, o son çıkan iddianameyi inceledim, inceleme

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 21.05.2010 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:148 Sayfa:68

sayfasında söz konusu SAGATE 3 HROBSTG 60 gigabayt hard diskin 5. delil olduğu burada kaydedilmiş ve aynı raporun 174 ve 173. sayfalarında söz konusu suç unsurunu bulunduğu belirtilen hard diskle ilgili teknik özellikler iki sayfa olarak belirtilmiştir. Şimdi kime ait olduğu kısmında Mehmet Zekeriya Öztürk yanında CD’nin kimliği yazılmış alta ise hard diskin özellikleri aşağıdadır denilmiş. Burada çok açık olarak recıstırıt oynır yani kayıtlı kullanıcı anlamında ki isim bana ait değildir. Bunu nerden anlıyoruz 174. sayfada bana ait olmayan bir hard diskin benim işlediğim bir suçun delili olarak gösterilmiştir. Kaldı ki 2. Asliye Ceza Mahkemesi’ne de hard disk gönderilmemiş hard diskteki görüntülerin neler olduğu tespit edilip kopyalanmış onun incelenme tutanağı gönderilmiş çünkü hard disk adli emanetinde ve bu teknik özellikler bölümünün devamında, user name dediği kullanıcı adının yine bana ait olmadığını 173. sayfada bu hard diske ait teknik özellikler kısmında göreceksiniz yani mahkemenizin elinde bulunan bir hard diskteki görüntülerin suç unsuru olup hakkımda dava açılması, ancak bu delilin mahkemenizde olması bu delilinde bana ait olmaması nedeniyle talebim şudur, özetle söylüyorum Sayın Başkanım, talep kısmını 1, Kadıköy 2. Asliye Ceza Mahkemesinde hakkımda açılan dava konusu suçlamanın delili olarak mahkemenizin emanetinde bulunan SAGATE marka 3 HROBSTG seri numaralı 60 gigabayt hard diskin mahkemenizin tayin edeceği bir naip hakim tarafından incelerek halen yargılanması devam edilen 2008/209 esas nolu dava ile ilgili bir suç unsuru taşıyıp taşımadığının tespit edilmesine. 2, Söz konusu hard diskin bana ait olup olmadığının tespitine. 3, Kadıköy 2. Asliye Ceza Mahkemesi’ne söz konusu hard diskin mahkemenizden istenmesi yönünde talepte bulunacağım için söz konusu hard diskin 2008/209 esas nolu davaya ilişkin suç delili olmadığının tespiti halinde 2008/209 esas nolu davanın delili olmaktan çıkartılmasına ve Kadıköy 2. Asliye Ceza Mahkemesi’nin dosya no: 2009/1613 sayılı dosyayla ilişkili olarak mahkemenin istemde bulunması halinde ilgili mahkemeye gönderileceği yönünde mahkemenizin ara karar tesis etmesini arz ve talep ediyorum, dilekçemi sunuyorum. Zira bu konu ile ilgili olarak iddianamenin de benimle ilgili bölümünde benden porno dokümanlarının elde edildiği yönünde Sayın savcıların iddiası bulunmaktadır. Söz konusu iddianın neye dayandırıldığı da ortaya çıkmıştır. Sayın Başkan bir diğer talebim, malumunuz mahkemenize ulaşan İstanbul Valiliği Emniyet Müdürlülüğü’nün ve ekindeki tespit tutanağı ve Nadiye Önay isimli şahsa ait teşhis tutanağı içerisinde Nadiye Önay isimli şahsın benim resmimi görerek yüzde 90 benziyor şeklinde bir ifade ile polisçe bir tespit yapılmıştır bu tespit tarihi 20 Ağustos 2009’dur. Bir kere bir şeyin altın çok net olarak çizmek istiyorum, hiçbir endişem yok hiçbir tanrı kulu benim Danıştay davasının sanıklarıyla ilişkimi bu toplantının yapıldığı söylenen evle ilişkimi ortaya koyabilecek imkan ve kabiliyete sahip değil, ancak malumunuz üzere her şey tahmin ettiğimiz gibi beklediğimiz gibi gitmiyor çünkü mahkemenizin dışında devam eden faaliyetler ne yazık ki bizleri burada zaman zaman burada iddianame içerisinde ve iddianameye sadık kalarak bir savunma yapmanın ötesinde kader belirleyici kurmuş oldukları komploları ki bir tanesini az önce beyan ettim. Karşı tedbirli olmaya ve onların da oyunlarının planlarının neler olduğunu ortaya çıkartmak zorunda bırakıyor. Söz konusu şahıs yüzde 90 benzer ifadesi ile gelecekte kendisine bir suç yöneltilmesine engellemeye çalışmış, bu bir akıl verme yöntemiyle de olabilir. Bu şahsın bu beyanının ancak buradan yola çıkıp mahkemeniz kafasında ben hakkımda hiçbir soru işareti kalmasını istemiyorum, zira aynı şahıs yanımda bir bayanın olduğunu, bir minibüsle geldiğimiz, minibüsün yan ve arka camlarının olmadığı elimizde eşyalarla bayanla birlikte apartmana girerken yanımdaki bayana Nadiye Önay isimli şahıs buraya mı taşındınız? Diye sorması üzerine evet yeni taşındık diye bayana cevap verdiği yönünde beyanı vardır. Asla doğru değildir yalandır böyle bir olay gerçekleşmemiştir şahsımla ilgili böyle bir zaman diliminin her hangi bir anında böyle bir an yaşanmamıştır. Ancak yönlendirilmiş olabileceği ki kaldı ki polisin neden bu ifadeye başvurduğu neden bu tespiti yaptığı ayrı bir sorudur ayrı bir yasal irdeleme konusudur, ancak ben, ki Nadiye Önay isimli bayanın bu beyanına karşılık apartman yöneticisi ve apartman görevlisine gösterilen resimlerde beni teşhis

68

Page 69: Tmuzaffertekin.com.tr/wp-content/uploads/2011/06/148... · Web viewSanık İsmail Yıldız söz istedi verildi:” Sayın Başkanım, o son çıkan iddianameyi inceledim, inceleme

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 21.05.2010 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:148 Sayfa:69

etmediği ortaya çıkmıştır, olsaydı zaten resimden onlarda teşhis ederdi. Ama benim talebim şudur mahkemenizden, bahse konu apartmandaki adresteki apartmandaki adreste 2006 yılı içerisinde ikamet eden apartman sakinlerinin kimler olduğunun tespiti için apartman yönetimine ve ilgili mahalle muhtarlığına yazı yazılarak sorulmasına. İki, Nadiye Önay isimli şahsım beyanı doğrultusunda bahse konu beyaz renkli arka ve yanları camsız minibüs tanımına uygun her hangi bir aracın şahsıma ait olup olmadığın trafik tescil şube müdürlüğüne yazı yazılarak sorulmasına mahkemenizin bu konularda ara karar tesis etmesini talep ediyorum. mahkemenizin kararıdır, ancak şahısla ilgili olarak hem adil yargılamayı etkileme hem de hakkımda iftira niteliğinde beyanda bulunması nedeniyle de gerekli yasal işlemi başlatacağımı da bilmenizi isterim Sayın Başkan. Dilekçe mi de takdim ediyorum. Sayın Başkanım, bir önceki duruşma da Danıştay davası ile ilgili olarak bazı beyanlarım olmuştur. Şimdi kısaca 3. iddianamenin 44. sayfasında Danıştay olayı ile ilgili olarak savcıların aynen aktardıkları iddialarını size okuyorum, elde edilen tüm deliller birlikte değerlendirildiğinde Alparslan Arslan’ın Ergenekon silahlı terör örgütü mensuplarıyla ilişki içerisinde olduğu ve söz konusu Danıştay saldırısına da bu örgütün talimatı ile gerçekleştirdiği sonucuna varılmıştır. Sonuç olarak Danıştay saldırısından sonra saldırıda hayatını kaybeden Mustafa Yücel Özbilgin’in cenaze törenine bakıldığında Ergenekon silahlı terör örgütünün amacına ulaştığı cenaze töreninin görüntüleri incelendiğinde törene katılan bazı kişilerin laik, anti laik çatışmasını meydana getirebilecek nitelikte provokatif nitelikte sloganlar attığı, törene katılan dönemin hükümet yetkililerini protesto ettikleri, hatta fiziki saldırıya teşebbüs ettikleri, sonuç olarak bu eylem sonrası ülkede kaos ortamı oluştuğu görülmüştür. 3. iddianamenin 44. sayfasındaki Danıştay saldırısı ile ilişkilendirilen ve savcıların iddia ettiği durum budur. Bunun niye tekrar okudum, ki daha önce kısmen değinmiştik buna. Şimdi yeni bir beyanım olacak Sayın başkanım bu beyanımı aynı zamanda Şamil Tayyar isimli bir gazetecinin yapmış olduğu röportaja dayandıracağım ve bunu da aynı zamanda yine okudunuz mu heyetiniz bilmiyorum ancak mahkemenizin zirve cinayeti, zirve yayın evi cinayeti hakkında istenen raporun bağlantı var mı yok mu diye hazırlanması istenirken Ergenekon terör örgütünün nasıl tanımlandığı yönünde ilişkilendirilerek talebimi yerine getireceğim. Şimdi zirve yayın evinde olay anlatılıyor 23. sayfaya kadar zirve yayın evi cinayetinin nasıl işlendiği noktalanıyor ve G iddia olunan Ergenekon terör örgütünü kendi has yapısı diye bir bölümle başlıyor. İddia olunan Ergenekon silahlı terör örgütünü ne hukuki ne kriminal ne de bilimsel anlamda ve de ilgili terörle mücadele kanununun bir iki üç dördüncü maddelerin uyan tek bir tanım yok kendine has yapısı dedikten sonra, devam ediyor diğer terör örgütlerinden farkını ortaya koyuyor Ergenekon terör örgütünün ve bu raporu isteyen, Malatya 3. Ağır Ceza Mahkemesi’ne de diyor ki; bu nedenlerle Ergenekon silahlı terör örgütüne ülkemizde bugüne kadar ortaya çıkarılmış terör örgütlerine bakarak değerlendirmeye çalışmak, sığ ve sonuçsuz bir çabadan öteye geçmeyecektir. bunu kim söylüyor? Sayın heyet bakınız, 2721333 ve 263855 numaralı iki tane TEM Şube Müdürlüğünde görev yapan polis memuru söylüyor. Bunu kime söylüyor mahkeme heyetine söylüyor. Hangi mahkeme Malatya 3. Ağır Ceza Mahkemesi bu nedir doğrudan Malatya 3. Ağır Ceza Mahkemesine Ergenekonu böyle tanımla, aralarında sizin istediğiniz bağı ben ortaya koyamadım ama Ergenekon diye bir örgüt iddia ediyoruz biz bu tanımları yaparken ben Sayın savcıların iddia ettikleri kısmı da raporuma ekliyorum. Siz bunları alın bu kendine has yapısı olduğu iddia edilen terör örgütünü zirve cinayetiyle birleştirin demektir, çok detayı girmeyeceğim, zamanı tüketmek istemiyorum ama ısrarla heyetinizden 23. sayfa ve 25. sayfadaki bu Ergenekona ait ayrılmış iki bölümü tekrar tekrar dikkatle okumanızı ısrarla istirham ediyorum Sayın heyet. Şimdi talebim şu, Şamil Tayyar 23 Nisan 2010 tarihinde Türktime.com adlı internet sitesini röportaj veriyor. Şahısla hukuki davalarım devam ediyor bu boyutuyla bakmıyorum asla olaya. Ancak şahıs diyor ki, bir numara, iki numara örgüt şemasıyla ilgili kendilerine zihnimde oluşturduğum tüm bilgileri aktardım, bunu röportaj verdiği kişiye söylüyor ve yayınlandı. Şimdi soruyor ben, şahsın 21.02.2008 tarihinde İstanbul Cumhuriyet Savcıları Zekeriya Öz, Mehmet

69

Page 70: Tmuzaffertekin.com.tr/wp-content/uploads/2011/06/148... · Web viewSanık İsmail Yıldız söz istedi verildi:” Sayın Başkanım, o son çıkan iddianameyi inceledim, inceleme

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 21.05.2010 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:148 Sayfa:70

Ali Pekgüzel, Nihat Taşkın imzalı Şamil Tayyar’a ait ifade tutanağında bu bilgiler neden yer almamaktadır. Acaba 2008/209 esas nolu dava iddianamesi ekinde bulunan Ergenekon terör örgütü şeması gazeteci Şamil Tayyar’ın beyanları doğrultusunda mı hazırlanmıştır? Sayın heyet gerçekten soruyorum Şamil Tayyar bir numarayı, iki numarayı huzurda da bulunan iki savcıya aktardıysa ki öyle olduğunu söylüyor gazetede röportajında da aynı şeyi söyledi. Acaba Sayın savcılar bunu siz heyetinize aktardı mı, siz onların bildiği ama sizin bilmediğiniz bir bilgi altında mı yargılama yapıyorsunuz? Ve yine sorum devam ediyor bu şema ile ilgili olarak bugün 1. iddianame hariç diğer Ergenekon iddianamesi denilen iddianamelerin hiç birinde Ergenekon terör örgütüne ait olduğu söylenen şemanın yürütülmemesi devam ettirilmemesinin sebebi acaba Şamil Tayyar’ın artık Sayın savcılara bilgi aktaramaması mıdır? Ama bakın Şamil Tayyar şurada şöyle bir tespit yapıyor diyor ki röportajında, alınan mesafe toplam yolun yüzde biri bile değil aslında eğer İtalya’daki gibi bir sorgulama yapılsaydı her halde gözaltına alınanların sayısı 10,000’in altında olmaması gerekirdi. Hücrelere ayrılarak yargının önünü çıkardılar her hücrenin de ayrı bir bir numarası vardı. dolayısıyla hücreler arası bağlantı kurmak gibi zor bir işin içine de girmediler bu yine Şamil Tayyar’ın yani şemayı bir numarayı, iki numarayı Sayın savcılara aktardığı söylenen Şamil Tayyar’ın beyanı buna göre şu durum ortaya çıkıyor, şema devam etmedi bu iddianameden sonraki iddianamelerde ve her hücrenin bir numarası olduğunu söylüyor. Şimdi şunu söylüyorum, acaba bu açıklama ile Ergenekon terör örgütü iddiası doğrultusunda oluşturulan şemanın sonraki iddianamelerde neden bulunmadığı, her iddianameye esas yargılamamın kendi içinde bir tespit yaparak örgüt tespiti yaparak yani bu 1. Ergenekon hücresi, 2 numaralı iddianamede 2 numaralı hücre üçte üç dört beş diye isimler verilerek onlara mı bir cezalandırma yargılama sonuca gidilecek bu yüzden mi şema iptal edildi. Biz bu yüzden mi bugün hala sıkışmış kalmış durumdayız? Ha bu sorunun cevabını yine Şamil Tayyar veriyor aynı yazısında var ve zannediyorum Şamil Tayyar’ın bu beyanında ki savcılarla ve kendisinin başbakanla çok yakın ilişkisini olduğunu söyleyen Şamil Tayyar’ın zannediyorum hem sanıklar üzerinde hem de mahkeme üzerinde bir baskı oluşturma çalışma niyeti var. Tabi bunu bizzat kendisi yapıyor olamaz bu kadar cüretkar olamaz bir adam bir insanın gücü kuvveti arkası desteği olmadıktan sonra bunları çıkıp konuşması mümkün değil ancak şurası çok daha vahim, Zekeriya Öztürk emekli binbaşı. Bir kere emekli binbaşı değilim. Emekli yüzbaşıyım, Güler Kömürcü’nün de eşi o da mesela zaman zaman askerlerin gözaltına alınıp birkaç gün sonra serbest bırakılması karşısında biz içerideyiz, onlar dışarıda diye şikâyetini dile getirmişti ve bende demiştim ki siz Ergenekonun zencilerisiniz. Zaten bu davayı birazda zencilerle sınırlı kalan bir dava halinde, haline getirmek istiyorlar. Sayın Başkan, bu şahsın yazısına ben daha önce de doğruyu söylediği şeklinde beyanda bulunmuş ve demiştim ki heyetinize tekrar altını çiziyorum. Bu denli büyük bir örgüt olduğunu iddia edilen bu örgüte ait şemada bir numaralar yukarıdaki yönetimler yok, bu örgütün alt kadrosu olarak gösterilen üyeler yok, siz bu örgütün göbeğini buraya topladınız, bunları yargılıyorsunuz demiştim. Şamil Tayyar’ın bir kere bu beyanı doğru değil, yakışıksız aynı zamanda ancak, devamı çok önemli zaten bu davayı sadece zencilerle sınırlı kalan bir dava haline getirmek istiyorlar dedikten sonra devam ediyor. Yani paşaların üniversite hocalarının akademisyenlerin gazetecilerin dışarıda kaldığı emekli birkaç astsubay ve birkaç subaydan ibaret dar kapsamlı bir örgüt ve örgüte verilecek bir ceza şeklinde dizayn edilmeye çalışılıyor, bu konuda çok ciddi bir lobi çalışması var Sayın Başkan, Sayın heyet, tekrar altını çiziyorum. Birkaç astsubay, birkaç subaydan ibaret dar kapsamlı bir örgüt ve o örgüte verilebilecek bir ceza şeklinde dizayn edilmeye çalışılıyor bu konuda çok ciddi bir lobi çalışması var başarırlarsa en tepede işte Ergenekon tanıklarını sıralıyor ve benim de ismimi zikrederek ve Zekeriya Öztürk’ün olduğu 3-5 adamla sınırlı bir karar çıkabilir, bu yönde tekrar pekiştiriyor. Diyor ki, bu yönde çok ciddi bir lobi çalışması var şahsın beyanı bu şimdi bu denli savunmaya ilişkin yargılamaya ilişkin doğru olmayan delilleri hiçbir zorunluluğumuz olmadığı halde ortaya koymamıza rağmen huzurunuzda birçok belgeyi bizzat bir talep edip mahkemenizin

70

Page 71: Tmuzaffertekin.com.tr/wp-content/uploads/2011/06/148... · Web viewSanık İsmail Yıldız söz istedi verildi:” Sayın Başkanım, o son çıkan iddianameyi inceledim, inceleme

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 21.05.2010 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:148 Sayfa:71

yardımıyla getirtip suçsuzluğumuzu ispat etmemize rağmen dışarıda bir takım kader belirleyicinin mahkemeniz üzerinde nasıl bir baskı ve etki yarattığı ortada gazetecinin sorusuna cevaben de Başbakanla kanka mısınız? Var vereceğim Sayın Başkan zaten talebim bu röportajın istenmesi. Hayır, kanka değiliz ama sık görüşüyoruz parlamentoya gidip geldiğimde görüyorum diyor Şamil Tayyar. Şimdi benim talebim şu, şahsın röportajda belirttiği hususların yargılaması devam eden dava içeriği ve sanıklarla doğrudan ilgili olduğu için söz konusu bilgilerin detaylarının neler olduğunu tespiti. Sayın Başkanım gerçekten çok önemli iki buçuk yıldır ben burada tutuklu halde yargılanıyorum, Sayın savcılara aktardığını söylüyor bu bilgileri. Huzurda Sayın savcılar bir numara, iki numarayı biliyorlar ve diyor ki bir numaraya gidilemiyor diyor, bu röportajda göreceksiniz. Sayın savcılar neden gidemiyorsunuz bir numara, iki numaraya, niye Şamil Tayyar’ı bana zenci muamelesi yapmasını ve bunu basın yolu ile dağıtmasına müsaade ediyorsunuz? Niye Sayın Başkanım başkan siz benim tahliyem yönünde oy kullanırken diğer Sayın iki üye beni buna layık görmüyor? Bu baskıdan dolayı bu siyasi, asla siyaset yapmak istemiyor bu konulara girmek istemiyorum ancak kader belirleyicilerin içine soktuğu bizleri içine soktuğu durum bu soruları alenen sormayı gerektiriyor. Detaylarının neler olduğunun tespiti ve adil yargılamayı da etkilediği de göz önüne alınarak Cumhuriyet başsavcılığına şahıs hakkında suç duyurusunda bulunmasını, aksi takdirde söz konusu yargılama esnasında tutuklu sanık olarak tutukluluğumun soru işaretleri taşıyacağı ve hatta durumumun bir cezai koşulu içerisinde zımnen barındırdığı bu koşullar altında, beyan ve taleplerimin korku yaratılarak baskı altına alındığı, şahsın irtibat ve ilişkili olduğu kişileri de açıkça beyan ederek bu noktayı dikkat çektiği düşünülerek ve dikkate alınarak mahkemenizin taleplerimi kabulü yönünde karar tesis etmesini arz ve talep ediyorum. Bu dilekçemdeki talebimde şunu belirtiyorum ilgili internet sitesinden bu röportajın istenmesi son olarak şöyle, bağlayacağım Sayın Başkanım. Heyetiniz Ankara Cumhuriyet Başsavcılığına yazı yazarak Danıştay’ın saldırısı, Danıştay saldırısı ile ilgili azmettirici olup olmadığı yönünde bilgi sordu bu yönde bir cevap geldi yoktur diye, cevabi yazıyı mahkemeniz gayet iyi biliyor. Ancak şu bir gerçek o cevap doğru değildir, gazete haberi ile onu ortaya koymak istiyorum da şuan bulamadım. Kendisi hakkında Danıştay saldırısı hakkında suç duyurusunda bulunduğu için Ömer Avşar isimli bir avukata Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, dava açmıştır. avukat bir yıl dört ay ceza almıştır. Ankara Cumhuriyet Başsavcılığından gelen cevabi yazı doğru değildir. Sayın Başkanım son olarak bir talebim vardı, odu şuydu o da cevap olarak mahkemenize ulaştı Nisan 2008 tarihinde yayınlanan PKK kongragel terör örgütü analiz notları, mücadele metotları adlı kitabın gizlilik esasları dikkate alınarak bir örneğinin mahkemeye gönderilmesi istenmişti, mahkeme Başkanı olarak sizin pazartesi günü beyanınızda aynen dilekçemde belirttiğim gibi ki dilekçenin o bölümü şöyle bazı basın yayın organlarında yer alan haberlere göre ki bir örnek fotokopi sunmuştum, dilekçemin ekimde Nisan 2008 tarihinde Emniyet Genel Müdürlüğü İstihbarat Daire Başkanlığı yayınlarında PKK Kongragel terör örtülü analiz notları mücadele metotları adlı bir kitap çıktı, bu kitap içeriğinde bölücü terör örgütü Avrupa sorumlusu Sabri Ok vasıtasıyla terörist başı Abdullah Öcalan ile devletin bazı yetkililerinin irtibat kurduğu, bu irtibat neticesinde terörist başının kendisini muhatap alınmasının bir başlangıç olduğunu belirttiği, gördüğü, böylece görüşmeler neticesinde Ekim 2006 tarihinde Abdullah Öcalan vasıtasıyla örgütün ateşkes ilan ettiği, ancak yaşanan gelişmeleri terörist başının beklentileri doğrultusunda gelişmediği ve Nisan 2007 tarihinde örgütün yeniden silahlı eylemlere başladığı gibi konuların kitapta yer aldığı şeklinde kitabın içeriğine göre mahkemenizin kitabı getirtmesini istemiştim, mahkemeniz kabul etti, aynı ifadelerin olduğunu siz bu kitapta bulunduğunuz bizzat söylediniz Sayın Başkanım.”

Mahkeme Başkanı:" Efendim şeyi onu eklediğiniz bir de gazete kupürü var.”Sanık Mehmet Zekeriya Öztürk:”Evet, evet.”

71

Page 72: Tmuzaffertekin.com.tr/wp-content/uploads/2011/06/148... · Web viewSanık İsmail Yıldız söz istedi verildi:” Sayın Başkanım, o son çıkan iddianameyi inceledim, inceleme

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 21.05.2010 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:148 Sayfa:72

Mahkeme Başkanı:" Gazete kupürünün aynı olduğunu söyledi yani aynı olduğunu söyledi.”

Sanık Mehmet Zekeriya Öztürk:”Gazete küp üründe benim yazdığımdan çok daha fazlası var, gazete küp üründe benim yazdığımdan çok daha fazlası var, zamanın olmadığı için oraya girmiyorum şimdi Sayın Heyet, Sayın Başkan ben gerçekten korkuyorum şundan korkuyorum. Bir Ergenekon terör örgütü yaratıldı ve yargılanıyorum talepte ve beyanda bulunma hakkım var bunlar, benim savunmamın bir parçası. Ama suçsuzluğumu ispata çalışmaya bitiriyorum Sayın Başkanım bitiriyorum, belirtmem lazım bunla ilgili. Kader belirleyicilerin bizlere karşı yönelimindeki ortaya koyabilmek için bunları istiyorum yoksa devletin işlerine burnuma sokmak için değil ancak ben terörle mücadele etmiş şahıslarda bir tanesiyim, ağırıma gidiyor, neden? çünkü Sayın savcılar PKK terör örgütüyle, bu Ergenekon terör örgütünü ilişkilendirip bizi de burada yargılarken diğer tarafta PKK ile ateşkes görüşüyor ben devletin işine karıştığımdan dolayı pişmanım aradığım bir huzur 50 yaşındayım ve bugüne kadar huzurlu hiç yaşayamadım. Liseden beri 12 Eylül zamanından bu yana kadar anarşi, terör, böyle büyüdüm geldim ve şimdi Amerika 2001 yılında piriemtri sıtrack önleyici vuruş diye teknik strateji geliştirdi, Afganistan ve Irak’a saldırdı ben bir bakıyorum benim ülkemde piriemtri sıtrackını geliştirmiş yani kendi önleyici vuruşunu geliştirmiş. PKK terör örgütü yok ederken bir örgüt kurması gerekiyor adeta sanki devletin Ergenekon terörü asla bunun içinde olmayacağım asla burada yer almak istemiyorum, pişmanım devletin işine burnumu soktuğum için pişmanım ama devletin polisi, MİT’i, askeri buna gerçekten karar vermişse benim bir vatandaş olarak söyleyecek bir şeyim yok ancak şunu söylemek istiyorum, benim kader belirleyicilerinin hakkımda burada ortaya attığı ve arkamdan şurada yargılandığım sırada sizinde yargı, soruşturma, yargılamayı uzattığınız sürece her defasında aleyhimize bir delil olmadığı halde imajını yaratıp mahkemeyi ve kamuoyunu baskı altında alıp bizi cezalandırmak istiyorlarsa avuçlarını yalarlar, asla ve asla bu konudaki direncimden vazgeçmeyeceğim sadece istediğim huzurlu bir talep, Sayın iki üyeden de talebim yönünde oy kullanmasını ısrarla istirham ediyorum saygılarımla.”

Sanık Erhan Timuroğlu söz istedi, verildi:" Sayın Başkanım daha öncede söyledim yine söylüyorum, benim bu iki arkadaşımı kesinlikle bu Danıştay’la Cumhuriyet Gazetesiyle ilgi ve alakalı yok planlayıcıları değil Tekin İrşi pimini çekmeden attı bir bomba var, 4 yıldır onun bedelini ödüyor. Yani haksız bir şekilde yatırılıyor, pimini çekmemiş yani orda bir taş almış bahçeye atmış bunun bedeli 4 yıldır, adama çektiriliyor.”

Mahkeme Başkanı:" Kendiniz adınıza konuşunuz.”Sanık Erhan Timuroğlu:”Ben kendi adıma tahliye isteyeceğim.”Mahkeme Başkanı:"He iste, iste o da bak yanında o da konuşur sen kendi adına.”Sanık Erhan Timuroğlu:”Tamam yani tahliye isteyeceğimde yarım saat konuşma hakkı

vardı ya.”Mahkeme Başkanı:"Yarım saat konuş, ama kendi adına konuş o kendi adına konuşur o.”Sanık Erhan Timuroğlu:”Efendim kendi adıma tahliye istiyorum.”Sanık Tekin İrşi söz istedi, verildi:"Sayın Başkanım ben de tahliye mi talep ediyorum.”Sanık Hüseyin Görüm söz istedi verildi:"Sayın Reis, Sayın Heyet hepinize saygılarımı

sunuyorum. Sayın savcılara da. Bugün 148. duruşma 148 duruşmadır hiçbir zaman burada bir talebim olmadı, 46 yaşında duruşmalara çıktım bugün 48 yaşındayım. 49’dan da gün alıyorum, bugün bazı taleplerim olacak 1919 Kuva-i Milliye adına olacak taleplerim ve bu taleplerim karşılanır karşılanmaz, hiç problem değil ama bunu bu kürsüde söylemek istiyorum. Sayın Reisim, Kuva-i Milliye’nin Doğu ve Güneydoğu’da yaptığı bazı çalışmalardan örnekler vermek istiyorum bugüne kadar bunları söylemek şahsım açısından bana zor geliyordu, yapılan bir şeyi söylemek bizde çok ayıp karşılandığı için söylemek istemiyordum ama burada bazı arkadaşlarımız her halde bizi yanlış anladı. Kuva-i Milliye 1919’da sandalyede oturduğumuz zannetti. Sayın Reisim, 30 Temmuz 2009 Perşembe Hürriyet Gazetesi’nde bir haber bu tam

72

Page 73: Tmuzaffertekin.com.tr/wp-content/uploads/2011/06/148... · Web viewSanık İsmail Yıldız söz istedi verildi:” Sayın Başkanım, o son çıkan iddianameyi inceledim, inceleme

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 21.05.2010 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:148 Sayfa:73

sayfa bir haber. Haberin içeriği şöyle, ismi Ata Altın 8 çocuklu, Şırnaklı bir Kürt ailenin boşaltılan Kırkkuyu Köyü’nün üniversite mezunu tek çocuğu ismi Mustafa Kemal’i çok seven babasından hediye. Çadırlarda yaşayan köylüleri için yardım toplayıp köyünü yeniden inşa eden Ata’ya Şırnak Tugay Komutanı ile İstanbul’da tuğgeneralde destek veriyor, yaptıkları nedeniyle terör örgütünden tehdit telefonu alan Ata sayesinde Gabar Dağı eteklerine geleceğe umutla bakan yeni bir köy kuruluyor. Sayın Reisim, bu orijinali bir de sağ olsun Aydın Bey teşekkür ediyorum, bu da fotokopileri hani hep belgeyle, belgeyle konuşun diyorsunuz ya bu belge bu Ata Altın denilen kardeşimiz bütün ailesi Kuva-i Milliye’nin üyesidir. Ata Altın’da bu kardeşimde bir müddet benim yanımda kaldı ilk talebim bu çocuğu buraya getirip dinlemenizi istiyorum, şunu size veriyorum, isterseniz orijinalini de verebilirim. İkinci talebim; Sayın Reisim bu da çok önemli.”

Mahkeme Başkanı:"Onu da açıkla niçin dinleyeceğiz onu.”Sanık Hüseyin Görüm:”Yani Kuva-i Milliye ve Ergenekon terör örgütü olarak

yargılanıyoruz ya yani biz örgüt müyüz değil miyiz çalışmalarımızdan bir tanesi bu kardeşimizde bizim yanımızdaydı yani örgüt değil miyiz, onun için dinlenmesini istiyorum. İkincisi, Süleyman Aydar. Aydar soyadı belki bazılarında çağrışım yapar bu arkadaşımız Bingöllü. Bu arkadaşımızın ailesinden bazı insanlar PKK’nın kurucu üyelerinden bu arkadaşımızda Kuva-i Milliye’den. Bu arkadaşımızı hazırlamış olduğumuz PKK’nın neler yaptığına, PKK’ya nasıl ailesindeki insanların nasıl katıldığını, PKK’nın ne kadar kötülükler yaptığını bir CD’de Kuva-i Milliye’de konuştuk bu CD’de sizin elinizde talebin o CD buraya getirilip burada seyredilmesini istiyorum. bu kardeşimizde Bingöllü. Diyarbakır’dan söz açıldı bende bir belki olayın stresiyle kalkıp bir şeyler söyledim Sayın Doğu Bey’e Diyarbakır’a yani bir tek partililer gidebiliyormuş gibi asla öyle bir şey yok. Bunu da buradan söylemek istemiyorum ama tabi ki söyleyeceğim. Mecburum söylemeye, kayıtlara geçsin, Diyarbakır, rahmetli Gaffar Okkan Diyarbakır Emniyet Müdürlüğü yapmış bir insandır, malum herkeste tanıyor biliyor. Bu merhum bizim ailemizden bir insandır öğrenmek istiyorsa Sayın Nihat Taşkın bir telefonla babasına açsın öğrensin. Şuanda da babamla birlikte aynı mezarlıkta yatıyor. Hendek Mezarlığı’nda. Kuva-i Milliye’nin defterleri çalındı Sayın reisim, o defterler burada olsaydı Doğulu ve Güneydoğulu ne kadar insan varsa ben size tek tek hepsini söyleyecektim hepsini bakın bizim bunlar bunlar da üyelerimiz diye. Kadıköy öyle bir yer ki sevgisi reisim Doğuluların yoğunlukta olduğu yer Kadıköy’dür. Yani PKK’nın önde gelenleri hep Kadıköy ve civarından çıkmıştır. Nasiptir çocuğu da tanımışımdır. Diyarbakır, Diyarbakır’la ilgili bunu söylüyorum ama Diyarbakır bizim için Kastamonu ne ise Sevgili Reisim Diyarbakır’da o. Biz Doğuya gideceğiz Kuva-i Milliye olarak Doğu ve Güneydoğuya merkezide Mekke Kâbe’ye Sevgili Reisim inanırlar inanmazlar beni ilgilendirmiyor. Doğu ve Güneydoğulu insanlarla ilgili benim ağabeyim var, Yusuf Görüm Orada sanıktı dinlediniz. Benim bu abim güneydoğulu Allah var şahidimdir. Yarın hesap vereceğiz en az yanında 300 tane insan çalışıyordu iş veriyordu çoğunu da okutuyordu, bunu da teyit için Maltepe ve Kadıköy emniyetine yazı yazalım Yusuf Görüm’ün faaliyetlerini sorun, buda benim abim. Bu dava Sevgili Reisim baştan söylediğimde başörtüsü davasıdır, Danıştay davası dedim, ve Danıştay davası buraya bağlandığında buradan kimse aklanamaz dediğimde herkes bana provokatör ajan dedi, söyledim dedim ajanımda nereye çalıştığımı bilmiyorum. Ben bir yere hizmet ediyorum o da Kuva-i Milliye ruhuna o ruhunda Allah’tan olduğunu biliyorum. Sayın Doğu Bey’e başıbozuklardan dolayı bir şey söylemek istiyorum kendisine feryadım hani ilk defa söyledi diye değil daha önceden de eski duruşma salonunda söylediği de kendisiyle iki üç defa da nezaketten konuştum dedim ki Doğu Bey, Kuva-i Milliye, Kuvva ruhu, ben ona kutsal olarak bakıyorum bunlar bizim kutsallarımız lütfen başıbozuk demeyin ne derseniz deyin ama başıbozuk demeyin, burada vatanseverler yargılandı. Sayın Reisim gördünüz biliyorum, sıkıyorsunuz ama sabır sizi de sabırdan sabırla imtihan oluyorsunuz bizde sabırla imtihan oluyoruz, aramızda hiçbir fark yok aramızdaki tek fark siz biraz yüksekte otuyorsunuz o kadar. Üzüldüm, başıbozuk kelimesine şimdi bakıyoruz Sevgili Reisim, demiyor muyuz, bas bas

73

Page 74: Tmuzaffertekin.com.tr/wp-content/uploads/2011/06/148... · Web viewSanık İsmail Yıldız söz istedi verildi:” Sayın Başkanım, o son çıkan iddianameyi inceledim, inceleme

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 21.05.2010 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:148 Sayfa:74

bağırmıyoruz hepimiz, şehitler ölmez vatan bölünmez, işte Kuva-i Milliye ruhu, Kuva-i Milliye ruhu, dün 19 Mayıs’ta bütün televizyonlarda hep Kuva-i Milliye tiyatroları onlar bunlar ya bu Kuva-i Milliye nasıl olması lazım, ne anlatması lazım? Biz baştan beri diyoruz bizim titremiz biz ilkokul mezunuyuz, ilkokula da beş sene de parçalı bulutlu bitirdik diyoruz biz demedik ki hiç bir zaman kardeşim biz Howard, Kolombiya bilmem nedir bitirdik demedik, biz sokakta büyüdük taksicilik yaptık ama kuvvacı olarak bu ruhu inandık, Sayın Reisim inanç nasıl olması lazım? Bu ülkeyi kuvva kurmadı ya yanlış mı yazıyor tarih kitapları, Sayın Reisim. Burada gerçek Kuva-i Milliye ile tel maşa Kuva-i Milliye’de ayrılmıştır. Doğu Bey’i tenzih ediyorum bazı başıbozuk siyasetçilerin başıbozuk bazı siyasetçilerin 1938’den beri bizi bu duruma getirdi. He 12 Eylül öncesinde şöyle düşünüyorum, ya diyorum kardeşim Atatürk hiç konuşulmuyordu. Ben hiç durmadım 12 Eylül öncesi Atatürk’ü. Atatürk bir devrim yapmadı mı Atatürk’ün devrimi devamlı yeniliyor Allah nurunu tamamlayacak o de neyle biliyor musun sevgili reisim bu davayla bunu siz çok iyi biliyorsunuz benden o kadar çok iyi biliyorsunuz ki çünkü siz mesleğinizi seviyorsunuz. Haşıloğlu’na herkes kızdı, ben hiç kızmadım, sevindim Kartal Cezaevi’nde. Bana herkes kızdı dedim ki bu ya bu adam parlıyor, dedim parlıyor. Haşır gününü dedim, haşır gününün ilk dedim şeyini burada yaşayacağız dedim, ya haşır olacağımız gün. Hepimiz deneniyoruz imtihan oluyoruz, inanın buna kıyamete çok yakın var çok o kadar yakın ki, herkes biliyor da gargara yapıyor. Çünkü düşünüyorum da sevgili reisim, bu iş bana kaldıysa kendi kendime gülüyorum yaratan Allah’ım diyorum biz kimiz diyorum ya Kuva-i Milliye kim biz kimiz, ama bakıyorum, bakıyorum, bakıyorum hep etrafımızda dönüyormuşuz bugüne kadar bende sizin gibi hep bir numarayı aradım biliyor musunuz? Reisim. O kadar çok aradım ki yemin billah ediyorum, o kadar çok aradım ki bir yerde bir şey söylüyorum diyorum ki ya ne olacak dönüyor dolaşıyor o kelime bana geliyor, yani biz kendi etrafımızda dönüyor muşuz? Ama şükürler olsun iyi ki bu dava var iyi ki Ergenekon davası açılmış herkes eteğindeki taşları döktü. Şimdi sevgili reisim bu talep tüm şehitlere tüm Allah’ın yarattığı bütün canlıların talebi bak ne kadar büyük ne kadar nasipli bir davada reislik yapıyorsunuz ben sizin hepinizi gördüm rüyamda, diyeceksin ki kardeşim herkes yaptığında bir rüya görüyor.”

Mahkeme Başkanı:" herkes görür olur mu?” Sanık Hüseyin Görüm:”Görüyor, görüyor. Unutmayayım diye şimdi not alıyorum her şeyi

de canlı tutuyorum. Hapishanede şapkamı tüyler takıyorum, hapishanede Sevgili Reisim, tabi ki gelip görebilir insanlar ne kadar kuş varsa hepsi bizim bahçemizde hepsi ama hiçbir tane bloğun hiçbir tane şeyine maltasına havalandırmasına bir tane kuş konmuyor, bütün hepsi bizde Allah şahidimdir. Onlarda biliyor, büyük kurtuluşun nerde olduğunu biliyor Sevgili Reisim. Siz çok daha iyi biliyorsunuz sevgili reisim. Sevgili Reisim talebim, bu talebim Kuva-i Milliye 1919, kuva-i Halk Hüseyin Kerim Bayraktaroğlu olarak herkes bir yerlerle bayrak dikti ya bizde istiyoruz. Yavuz Sultan Selim’in, 1517 de getirdiği bugün Topkapı Sarayı’nda olan İslamiyet’in sancağını Kuva-i Milliye olarak talep ediyoruz. Bu sancağı nasıl ki Ayasofya’da 4 melek dedikleri 6 kanatlı saferinleri aştıysa kıyametin bir alameti odur. O bayrağı Allah nasip ederse bir hilal de biz koyup bütün yaratan Allah’ın yaratmış olduğu canlıları o bayrağın altında toplayacağız büyük kurtuluş odur. Merkezi gidilecekte merkezde Mekke Kâbe’dir. Bize yanlış adres gösteriyorlar Kudüs diye. Kuran-ı Kerim’de bir tek Mescid-i Aksa’dır, Kudüs geçmez, ilk başta Mekke Kâbe orası temizlenmeden.”

Mahkeme Başkanı:" Suçlandığın konuyla bir şey anlatmanın dışında, daha anlatacak mısın bir şey?”

Sanık Hüseyin Görüm:”Sevgili Reisim Ben suç benim için suç önemli değil ne kadar suç varsa.”

Mahkeme Başkanı:" O zaman tamam, o zaman tamam bitirin bağlayın.”

74

Page 75: Tmuzaffertekin.com.tr/wp-content/uploads/2011/06/148... · Web viewSanık İsmail Yıldız söz istedi verildi:” Sayın Başkanım, o son çıkan iddianameyi inceledim, inceleme

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 21.05.2010 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:148 Sayfa:75

Sanık Hüseyin Görüm:”Bitiriyorum, hemen bitiriyorum, Türk Ordusu, Türk Ordusu sevgili reisim hemen bitiyor bunu söylediler, Türk Ordusu, Türk Ordusu, herkes ordu sizde ordusunuz Türk Ordusu Allah’ın ordusudur, Sadakallahülazim.”

Duruşmaya kısa bir ara verildi. Duruşmaya kaldığı yerden devam olundu.Bu arada Tutuklu Sanık Ergun Poyraz, Tutuksuz sanık Vedat Yenerer ile bir kısımlar

müdafii Av. Hüseyin Buzoğlu’nun da geldikleri görülmekle, huzurlarındaki yerlerin alındı.Sanık müdafilerin talep ve beyanlarına geçildi. Sanık Fikret Emek Müdafii Av. Arzu Kılınçarslan söz istedi, verildi:"141. celsede sözlü

olarak ifade ettiğim savunma ve beyanlarımı yazılı olarak da Sayın mahkemeye sundum. Bu sebeple usule ve esasa ilişkin aykırılıkları yeniden dile getirme gereği duymuyorum. Ancak tekrar belirtmek isterim ki. İddianın dayandığı ceza kanunu uygulayıp ceza muhakemeleri kanunu yok saymak yasal değildir. Yargılamanın başından sonuna hazırlık soruşturması dahil, hazırlık soruşturması dahil olmaz üzere ceza muhakemeleri kanunu yok sayılmıştır. Delillerin toplanması, değerlendirilmesi, saklanmayıp imha edilerek müvekkilin itiraz ve tespit hakkının elinden alınması gibi saymakla bitmeyecek usule aykırılıkla oluşturulan iddianamenin hukuki bir dayanağı bulunmamaktadır. İşte bunlardan bir örnekte müvekkilimin değindiği husustur, gözaltına alınmadan iki gün önce İstanbul 9. Ağır Ceza Mahkemesi’nden arama ve el koyma inceleme kararı talebinde bulunulmuş bu talepte iki adres bir araç bildirilmiş bildirilen adreslerde, adreslerle ilgili olarak, 23.06.2007 tarihli arama yakalama el koyma, inceleme kararı verilmiş adreslerden biri müvekkilin Ankara’daki evi olup yapılan aramalarda her hangi bir suç unsuruna rastlanmamıştır, diğeri ise Merkez Hayriye Mahallesi Dumlu sokak No:124/5 kat: 3 Eskişehir adresidir. 11.05.2010 tarihinde dava dosyasına giren 05.05.2010 tarihli Eskişehir İl Emniyet Müdürlüğü’nün cevabi yazısında söz konusu adresle ilgili yapılan çalışmalarda ilimizde böyle bir adresin olmadığı tespiti üzerine denilerek 3 ayrı adres müvekkilin annesi, kız kardeşine ve erkek kardeşine ait adresler bunlar tespit edilmiş bu adreslerle ilgili ise, İstanbul 9. Ağır Ceza Mahkemesi’nin her hangi bir arama kararı yoktur. Bu durumda bu delillerin değeri de yoktur, iddianamede geçen Fikret Emek’in kimse ile irtibat kurmadan verilecek görevleri beklediği anlaşılmaktadır. Cümlesi müvekkilimi sözde örgüt üyesi iddiası ile yargılamak için yeterli olmuştur. Bu nasıl bir yaklaşımdır ki irtibat bulunamayınca suçsuzluğu kabul edileceğine verilecek görevleri beklediği anlaşılmaktadır denilmektedir. Peki, bu nereden anlaşılmaktadır. İddianamede yanıtı yok, verilecek görevleri beklemesi kim tarafından istenilmiştir, ne şekilde istenilmiştir, mahkeme kayıtlarında ve telefon kayıtlarında da olmadığına göre bu insanlar güvercinle mi haberleşiyorlardı. Sözde örgüt şema ile tarif edilecek kadar çözülmüş ancak müvekkilimin kiminle bağlantılısı olduğu ve de kimden haber beklediği bir türlü şekillendirilememiştir. O zamanda kim olduğu cevapsız, muallâk, hayalet, bir numaraya direk bir ok çizilip sözde bağlantı kurulmuştur. Böylece sözde örgüt üyeliği ispatlanmış oluyor bunu mahkemenin takdirine bırakıyorum. Tekrar etmek istiyorum ki ceza kanununa aykırılık iddiası ile atılan suç ceza muhakemeleri kanunu yok sayarak ispat edilemez, edilmeye çalışılırsa da böyle yıllar süren ancak ne mahkûmiyete, ne de tahliye varan garip bir süreç doğar. İşte bu sürecin başından sonuna 35 aydır tutuklu yargılanan müvekkilim 3 yıldır soyut bir iddianın aksini ispatlamaya çalışmaktadır. Buna karşın suçun kesin deliller ile ispat etmek zorunluluğu yerine getirilmediğinden bir numaraya çizilin bir okla müvekkilim 3 yıl tutuklu kalmaya mahkûm edilmiştir. Sayın mahkemeye soruyorum 3 yıl tutukluluk olur mu? Biran evvel bu durumu düzeltilip müvekkilimin tahliye edilmesini talep ediyorum. Mahkeme üyelerinden merhamet değil Türk milleti adına adalet dağıtmakla görevli mahkeme makamından adalet istiyoruz.”

Sanık Ergün Poyraz müdafii Av. Mustafa Hüseyin Buzoğlu söz istedi, verildi:" Efendim Sayın heyetinize 26 Mart 2010 tarihinde bir yazılı beyanda bulunmuştuk ve sözlü

75

Page 76: Tmuzaffertekin.com.tr/wp-content/uploads/2011/06/148... · Web viewSanık İsmail Yıldız söz istedi verildi:” Sayın Başkanım, o son çıkan iddianameyi inceledim, inceleme

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 21.05.2010 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:148 Sayfa:76

açıklamalarımla birlikte vekil hakkında hem tahliye talebinde bulunmuştuk, hem de bazı müzekkereler yazılmasını talep etmiştik. 27 Mart 2010 tarihli duruşma zaptınız ile 30 Mart 2010 tarihli kararlarınızı incelediğimizde Sayın Başkanım tarafından bir kez daha müvekkil hakkında tahliye talebinde bulunuldu, iki üye tarafından tahliye isteminin reddedildiği. Ankara 2 Nolu DGM’nin 2000/124 esas sayılı Fethullah Gülen hakkındaki dosyanın getirtilmesi istemiyle müvekkilde dahil olmak üzere dosya içerisinde mevcut tüm ihbar, e-mail ve mektuplarının pardon e-maillerinin geliş tarihleri sırasına göre gönderilmesi konusundaki taleplerimizin kabul edildiğini gördük. Bir kez daha yenilemekle beraber 27 Mart 2010 tarihli iki üyenizin müvekkil hakkındaki tutukluluğun devamına gerekçeleri şunlar, dosya kapsamı her sanığa iddianamede ayrı ayrı isnat olunan suçlamalar ve bunlarla ilgili sevk maddeleri, delillerin tamamen toplanmamış olması, sanıkların savunmalarının halen bitmemiş olması, atılı suçların işlendiği hususunda kuvvetli suç şüphe sebebinin varlığının devam etmekte olması bu suçların ceza muhakemesi kanununun 100/3. maddesinde sayılan suçlardan olması. Aşağıdaki açıklayacağım gerekçeler ve gelinen süreçte Sayın iki üyenin tutukluluğun devamı konusundaki bu gerekçeme katılma olasılığı yoktur. 3 seneden beri yaklaşık olarak devam etmekte olan bu süreçte iç içe geçmiş soruşturma ve kovuşturmalarla birlikte her bir duruşmada Sayın Üyeler bu boya ve yapıştır mantığıyla aynı tutukluluk gerekçelerini bildirmektedirler, ancak bir kez daha ifade etmez zorundayız ki dosyanın çok kapsamlı olması veya delillerin tamamen toplanmamış olması veya sanıkların savunmalarının halen bitmemiş olmasının sorumluluğu müvekkile addedilemez. Bu gerekçeler anayasamızda ve kriterleri, anayasa mahkemesinin kararlarında da bildirilen hukuk devleti ilkesine açıkça aykırıdır, hele her bir duruşmada bu boya ve yapıştır mantığıyla bildirilen gerekçelerin devam etmesi müvekkil yönünden büyük bir mağduriyete neden olmaktadır. Müvekkilin tutukluluğuna devamına gerekçe gösterilen, her sanığa iddianamede ayrı ayrı, isnat olunan suçlamalar ve bunlarla ilgili sevk maddeleri. Atılı suçlar işlendiği hususunda kuvvetli suç şüphe sebeplerinin varlığının devam etmekte olması ve bu suçların ceza muhakemesi kanununun, 100/3 maddesinde sayılan suçlardan olması gerekçeleri soyut ve doğrudan müvekkili atfen hiçbir somut gerekçe olmaksızın yinelenen gerekçeler olup Sayın iki üyenin hangi kanıta dayalı olarak müvekkil hakkında atılı suçların işlendiği hususunda kuvvetli suç şüphe sebeplerinin varlığının devam ettiğini bildirilebildiğini anlamla makta zorluk çekiyoruz ve gelinen aşamada zorluk çekmeye de devam edeceğimizi görüyoruz. Bugün itibariyle neden bu oluyor, bugün itibariyle 4. iddianame yani 30 Mart tarihli kararınızdan sonra 4. iddianame mahkemenizin 2010/106 esas sayılı dosyasından kabul edilmiş ve henüz irtibatlı olduğu savlanan iki ve üçüncü iddianamelere konu mahkemenizin 2009/191 esasa sayılı dosyası ile bu dosya da birleştirilmemiştir. Kararı verenler hakkında Yargıtay tarafından bizzat suç duyurusunda bulunulan Erzurum 2. Ağır Ceza Mahkemesi’nin 2010/108 esas sayılı dosyası ile mahkemenin, orda ki mahkeme üyeleri ise sizin mahkemenizin muvafakatinizi dahi almadan 4. iddianameye konu 2010/106 esas sayılı dosyası ile birleştirilmesine karar vermiştir. Bu bağlanma dikkat çekilmesi gereken husus, 4. iddianame ekinde bu kez kimler hakkında soruşturmanın devam ettiği çünkü birinci, ikinci pardon evet birinci ikinci ve üçüncü iddianamenin her bir iddianamenin sonunda ayırma kararları bildirilip kimler hakkında soruşturmanın devam ettiğini savcılar bildirirken bu kez 4. iddianamenin ekinde kimler hakkında ayırma kararı verildiği belli değildir. Bu 4. iddianame ekinde bildirilmemekle birlikte ayırma kararı verilmemesine rağmen ucu açık soruşturma halen ilgili savcılar kontrolünde devam ettirildiği gibi mahkemeniz önünde yargılaması yapılan konular hakkında dahi savcılar mahkemenizin varlığına açıkça hiçe sayarak keyfi bir soruşturma yürütmekteler. Müvekkilin tahliyesinin reddi yönünde görüş bildiren ve gerekçelerinde her duruşmada maalesef boya ve yapıştır mantığı ile kayda geçiren Sayın iki üyenin bu gerekçelerinin yukarda özetlenen hukuki ve maddi gerçeklik bağlamında heyetiniz önünde bir kez daha irdelenmesini zorunlu görüyoruz. Zira Sayın üyelerin bu gerekçelerinin hukuki olduğun kabulü halinde ve her sanığa iddianamede ayrı ayrı, isnat olunan suçlamalar ve

76

Page 77: Tmuzaffertekin.com.tr/wp-content/uploads/2011/06/148... · Web viewSanık İsmail Yıldız söz istedi verildi:” Sayın Başkanım, o son çıkan iddianameyi inceledim, inceleme

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 21.05.2010 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:148 Sayfa:77

bunlarla ilgili sevk maddeleri ile atılı suçların işlendiği hususunda kuvvetli suç şüphe sebeplerinin varlığının devam etmekte olması ve bu suçların ceza muhakemesi kanununun 100/3 maddesinde sayılan suçlardan olması gerekçelerinin yukarda anlatmış olduğum bir iki ve üçüncü iddianame, Erzurum’dan gelen, dosya 4. iddianame hala savcılar tarafından soruşturma devam etmesi maddi gerçeklik karşısında, ceza muhakemesi kanununun maddelerine dayalı olarak şu sorulara Sayın üyeler tarafından yanıt verilmesi zorunludur. Ucu açık soruşturmalar sürecinin varlığı karşısında dosya kapsamını kim belirlemektedir? Ve müvekkilin sorumluluğunda olmayan dosya kapsamı gerekçesinin hukuken ortadan kaldırılmak istenmemesinin sorumlusu kimdir? ve bu gerekçenin ortadan kalkması için Sayın iki üye nasıl bir sorumluluk üstlenmektedir? İddianamenin kabulü kararı ve müvekkil hakkında bugün itibariyle ek isnat ve ek iddianame olmaması karşısında, her sanığa iddianamede ayrı ayrı, isnat olunan suçlamalar ve bunlarla ilgili sevk maddelerinin ifadesi tutukluluğun gerekçesi olarak Sayın iki üye tarafından öne sürülebilir mi? tutukluluğun devamına ilişkin hukuka aykırı kararlarıyla ucu açık soruşturmayı yürütenlerin varlık nedenlerine izin veren Sayın iki üye, delillerin tamamen toplanmaması olması gerekçesinin yargılama aşamasındaki asıl sorumluları değil midir? ve bu bağlamda Sayın üyelerin sorumlulukları nasıl olup da müvekkilin tutukluluğun devamı gerekçesinin bir gerekçesine dönüştürülmektedir? İddianamelere yansıyan yüzlerce sanığın ve sebebiyet verdikleri Sayın iki üyenin bu gerekçelerle tutukluğun devamı sonucunda iddia makamında oturanlar ve savcılar tarafından binlerce kişi hakkında potansiyel şüphelinin varlığı karşısında sanıkların savunmalarının halen bitmemiş olmasının sorumlusu kimdir? Ve Sayın iki üye, hangi sanık veya şüphelinin alınmasından sonra tatmin olup tahliye kararını lütfedip değerlendirebileceklerdir. Görüleceği üzerine gelinen aşamada Sayın üyelerin bu gerekçeleri açıkça nesnellikten ve yargılamanın mevcudiyet nedeninden uzaklaşıldığının bizzat kendileri tarafından ikrarı mahiyetindedir. Kaldı ki, Sayın mahkemenin iş bu davaya konu 10 Temmuz 2008 iddianameyi kabulünden ve ilk olarak 20 Ekim 2008 tarihli ilk duruşmadan itibaren yargılama aşamasında yaşananlar ve Sayın iki üyenin ısrarlı tutuklu yargılama gerekçeleri sonucu, ülkemizin diğer mahkemelerinden verilenler ile nihayet Yargıtay kararlarına yansıyan yargıda ciddi bir ayrışmanın somutlanmasına da sebebiyet vermiştir. Bunun somut yansımaları pozitif hukuk kurallarına açıkça hiçe sayan Erzurum 2. Ağır Ceza Mahkemesi’nin dosyasından verilen mahkemenin üyelerinin birleştirme kararında ve 4. iddianameye konu mahkemenizin 2010/106 esas sayılı dosyanızın tensibinde ve nihayet iki ve üçüncü iddianamelere konu mahkemenizin 2009/191 esas sayılı dosyasında aynı üyeleriniz tarafından tutukluluğun devam için verilen kararlarda da görmek mümkündür. Bu kararların ve neticede tutuklu yargılamaya sebebiyet verilmesini tek bir nedeni vardır, Ergenekon yargılanmalarında tutuklu yargılanmaya devam edilmesi sivil diktaya götürülmeye çalışılan sürecin hukuki, maddi ve psikolojik alt yapısını oluşturmaktadır ve tutuklu yargılamanın varlık nedeninin yargılamanın önüne geçirilmesi ve adeta bu sürecin varlık nedeni haline getirilmesi önemli dikkate alınmalıdır. Dosyalardaki maddi gerçeklikleri kasıtlı olarak göz ardı edip sivil dikta sürecini varlık nedeni olarak görenlerin basında tutuklu yargılamayı savunmaları bunun somut kanıtıdır. Tutuklu yargılamalarla ısrarla devam edildiği takdirde yargılanın varlık nedeni ortadan kalkmakta yargılanma sivil dikte sürecinin meşrulaştırmasının bir aracı haline dönüştürülmektedir. Müvekkilde dahil yargılamaların tutuklu infaza dönüşmesinin engellenmesi ve pozitif kurallarımıza uygun olarak aydınların tahliyesi gerçekleştiği takdirde senelerdir ülkemizde gerçekleştirilmeye çalışılan siyasi soruşturmaların ve kovuşturma Saiklerinin mevcudiyet nedeni ortadan kalkacaktır. Türk halkının vergileriyle karşılanan örtülü ödenekten aktarıldığı anlaşılan yüzlerce milyon dolarlık destekle gerçekleştirilen psikolojik hareket sonucu yandaş medya aracılığıyla pompalanan maddi gerçekliklerden yoksun Ergenekon balonunun patlaması sağlanacaktır. Bu balonu varlık nedeni sayanlar ve ikballerinin gerekçesinin ötesinde sorumluluklarının ortaya çıkmasın engellemek isteyenler ve siyasi iktidarın kontrolündeki bakanlık nezdinde itibar kaybına uğramak

77

Page 78: Tmuzaffertekin.com.tr/wp-content/uploads/2011/06/148... · Web viewSanık İsmail Yıldız söz istedi verildi:” Sayın Başkanım, o son çıkan iddianameyi inceledim, inceleme

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 21.05.2010 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:148 Sayfa:78

istemeyenler maalesef tutuklu yargılamayı devam ettirmektedir. Sayın Üyelerin idari, cezai, ve hukuki sorumlulukları bağlamında nasıl bir sorumluluk üstlendikleri yıllarca ülkemizi Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nde temsil eden Sayın Türmen tarafından Milliyet Gazetesi’nin 9 Nisan 2010 tarihli özgürlüğü sınırlandırması ve balyoz isimli makalesinde şu şekilde ifade edilmiştir, İstanbul 12. Ağır Ceza Mahkemesi’nin savcıların itirazını kabul ederek verdiği yakalama kararı gerçekte tutukluluğun devamı, kararın gerekçesini okuyunca Türkiye’de yargının tutuklanmalara ilişkin yaklaşımını neden Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nde çok sayıda ihlale ve tazminata yol açtığını anlıyoruz. Kararda kesinleşen ilk tutuklama kararından sonra kuşkulular lehinde yeni olgular, ve değişiklik bulunmadığı belirtiliyor ve bu nedenle tahliye kararının doğru olmadığı sonucuna varılıyor. Bu yaklaşım yargılamanın esas olarak tutuklu yapılması gerektiği görüşünden kaynaklanıyor. Oysa Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarına göre esas olan kuşkulunun tutuksuz yargılanması. Yargıcın yapması gereken tutukluluğun sona erdirilmesi için yeni olguların ortaya çıkıp çıkmadığını araştırmak değildir. Tutukluluğun sürdürülmesi için yeterli neden var mı bunu incelemektir tutuklama nedeni olan suç işlendiğine ilişkin makul kuşku ki Sayın iki üyenin her seferinde bildirdiği bir gerekçedir bu, tutuklamanın sürmesi için yeterli değildir bunun yanında kaçma, tehlikesi kanıtları karartma ya da tanıklara baskı yapma tehlikesi yeniden suç işleme gibi nedenler bulunması ve bu çok önemli bu nedenlerin somut verilere dayanması gerekmektedir. 12. Ağır Ceza Mahkemesi’nin mantığını kabul edersek tutukluluk durumunun lehte yeni bir olgu çıkmadığı sürece devam etmesi gibi bir sonuç ortaya çıkıyor. Böyle bir sonuç ne Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi içtihadıyla ne de ceza muhakemesi kanunu ile bağdaşmıyor. Ayrıca tutukluluğun sona erdirilmesi için yeni bir olgu aranması ispat yükünün davacıya kaydırılması sonucunu doğuracak. Örnek bir kararında Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, tutuklunun tahli nedenlerini kanıtlamak zorunda bırakılmasını sözleşmenin 5. maddesinin ihlali olarak kabul etmiştir. 12. Ağır Ceza Mahkemesi’nin gerekçesinde tutukluluk süresinin makul bir süreyi açmadığına değiniliyor oysa tutuklulukta makul süre ancak tutukluluğu haklı gösteren nedenler mevcut olduktan sonra dikkate alınacak bir unsurdur. Bu nedenler gerçekleşmemişse en kısa bir süre bile makul süre sayılmayabilir. Aksi sözleşmenin 5/3. maddesinin ihlaline yol açar. Sayın Türmen’in çok açık bir şekilde ifade ettiği hukuka aykırılıklar ile bu dosyaya konu yargılama süreci ve yukarda dikkat çekilen Sayın iki üyenin tutukluluğun devamı kararı karşısında, hakimler ve savcılar yüksek kurulu başkanı Sayın Özbey’in 11 Nisan 2010 tarihli açıklamasındaki şu tespitler büyük bir önem arz etmektedir. Memlekette kesin olan bölünme burada da var. Yargıda da etkisini gösteriyor maalesef hakimler ve savcılar tedirginlik içindeler. Yürütmenin teşkilat üzerinde çok ağır bir etkisi var burada teşkilattan kastedilen hakimler ve savcılar. Size bazı başsavcılarımızın kartlarını gösteriyorum ambleme bakar mısınız ne yazıyor Adalet Bakanlığı yazıyor onlar Türkiye Cumhuriyeti’nin hakim ve savcıları. Bir arkadaşımız kurumsal baskıdan söz etmişti arkadaşlarımızın birçok yerde bu baskıları hissettiklerini düşünüyorum, arkadaşlarımız diye bahsettiği hakimler ve savcılar. Elbette bu hukuk devletine karşı sivil bir darbe girişi. Bakanlığın teşkilat üzerinde yoğun bir etkisi vardır. Bu bize ifade ediliyor iş o kadar kötü noktaya getirildi ki hakimler ve savcılar korkuyoruz efendim sınırına geldiler, bu sözlerin takdirini Sayın iki üyeye bırakıyorum. dilekçemiz ekinde sunmuş olduğumuz Cumhuriyet Gazetesi’nin 30 Nisan 2010 tarihle nüshasında al birini vur ötekine başlıklı yazıda Demokrat Parti döneminde hakimler ve savcılar üzerinde nasıl bir baskı uygulandığı ve bir emekli sandığındaki bir kanun maddesini değiştirerek üst düzey yargıçların nasıl görevinden alındığı ve meslek mensuplarının buna karşı çıkmaması neticesinde halka halka bu görevden alınmaların devam ettiği, arttığına ilişkin tespitler maalesef bugün itibariyle ülkemizde götürülmekte olan süreci, ve sürece basamak yapılan dayanak yapılan, temel teşkil edilen tutuklama, tutuklu yargılama sürecini lütfen dikkatli okuyunuz. Sivil dikta sürecinin yapı taşları niteliğine bürünen mahkemenizin her bir duruşma ertesinde yinelediği tutukluluğun devamı kararları, anayasada tanımını bulan hukuk devletine açıkça aykırıdır. Sayın

78

Page 79: Tmuzaffertekin.com.tr/wp-content/uploads/2011/06/148... · Web viewSanık İsmail Yıldız söz istedi verildi:” Sayın Başkanım, o son çıkan iddianameyi inceledim, inceleme

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 21.05.2010 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:148 Sayfa:79

mahkemenize daha önceki beyanlarımızda sunularak dikkat çekilen Yargıtay Başkanı Sayın Gerçeker’in 7 Eylül 2009 tarihli adli yıl açılış konuşmasında yer alan yargının tarafsızlığının geliştirilmesi başlığı altındaki yargı bağımsızlığı ve yargı tarafsızlığına ilişkin açıklamaları yukarda ki gerçeklikler bağlamında maalesef Sayın iki üyenize bir kez daha hatırlatılmak zorunda kalmıştır. Bugünkü duruşmada ifade edilen bir kısım sanıklar tarafından bildirilen ve Sayın heyetiniz ile ilgili yapılan değerlendirmeler Sayın Gerçeker’in burada bildirmiş olduğu objektif tarafsızlık kriterleri ile doğrudan irtibatlıdır. Ne diyor Sayın Gerçeker? Bilindiği gibi yargı tarafsızlığı yargı bağımsızlığı içerisinde yer alan en öneli temel unsurlardan birisidir. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi tarafsızlığı sübjektif ve objektif tarafsızlık olarak değerlendirmektedir. Sübjektif tarafsızlık hakimin birey sıfatıyla kişisel tarafsızlığını, objektif tarafsızlık ise mahkemenin kişide bıraktığı izlenimi, yani hak arayanlara güven veren tarafsız bir görünümde olmayı öngörür. Objektif tarafsızlık mahkemenin kişide bıraktığı kişi diye kastettiğimiz sanık veya şüphelide bıraktığı izlenim yani hak arayanlara, yani özgürlüklerini arayanlara güven veren tarafsız bir görünümde bulunmayı öngörür Sayın heyetinizin yukarda ki paragrafı bir kez daha lütfen okumasını önerimizi o dilekçemizde bildirdiğimiz gibi yeniledikten sonra sorgulanması gereken husus, Sayın Gerçeker’in konuşmasında yer alan husus objektif tarafsızlık konusunda bugüne kadar yaşanan olumsuzluk ve neticede yargılamaya yansıyan olumsuz sonuçlarıdır. 20 Ekim 2008 tarihinde yargılanmaya başlanmasından itibaren kovuşturma aşamasında karşılaşılan sonuç Sayın mahkemenin maalesef objektif tarafsızlığını yitirdiği veya mahkemenin sanıklar ile vekillerinde hak arayanlara güven veren tarafsız bir görünümü kaybettiğidir. Ancak bugün itibariyle gelinen sonuç anılan biz o dilekçemizde objektif tarafsızlığın kaybedilmesindeki sorumlulukla ilgili bir tespitte bulunmuştuk. Fakat biz o tespitimizde yanılmışız biz o tespitimizde Sayın mahkemenin objektif tarafsızlığını yitirmesinin gerekçesi olarak siz burada kovuşturma yaparken iddia makamı veya soruşturmacılar tarafından ucu açık bir soruşturmanın yapılması sizin objektif tarafsızlığınızı yitirmenizin asıl gerekçesi olarak bildirmiştik ancak Sayın iki üyenin, 4. iddianameye konu mahkemenizin 2010/106 esas sayılı dosyasında verdiği tenzip kararları ve nihayet 2. ve 3. iddianameye konu 2009/191 esas sayılı dosyadaki bir kısım sanıklar hakkındaki tutukluluğun devamı kararlarında da aynı gerekçeleri yine iki üyenin bildirmiş olması bizim o tespitte yanıldığımızı gösteriyor. Demek ki Sayın iki üye sadece ucu açık soruşturmadan dolayı değil objektif tarafsızlıklarını yitirtecek, sübjektif tarafsızlıklarını da ortadan kaldıracak bir tutum sergilemektedirler. Gelinin aşamada tutukluluğun sonuçlarını en iyi idrak edebilecek ve sonuçlarını görebilecek konumdaki Sayın iki üye artık ucu açık soruşturmanın iddia makamının ve soruşturmacılarının yerine maalesef ikame olunmuşlardır. Yukarda özetlenen ve dosyalar kapsamıyla somutlanan bu gerçeklik kapsamında, müvekkil Sayın Ergün Poyraz’ın tutukluluğun devamının ortadan kaldırılması için Sayın mahkemenizden talepte bulunulmasını savunmanın varlık nedenine aykırı olduğu kanaatindeyiz. Zira ülkemizin götürülmeye çalışıldığı süreç ortadan kaldırılmadıkça Sayın mahkemenizi yaklaşık 3 senelik tutuklu infaz sürecinde mevcut siyasi iktidar ile irticai ve bölücü akımlara karşı bir yazar olmak dışında bir yazar olmak dışında başkaca kendisine en küçük suç isnat edilemeyen Ergün Poyraz’ın maalesef ama maalesef tahliye olanağı bulunmamaktadır. Takdiri Sayın Gerçeker’in anılan konuşmasındaki ifadesiyle ki bunu Sayın Gerçeker şu şekilde ifade ediyor; Siyasallaşan yargının yansızlığı, saygınlığı ve kendisine duyulan güvenini yitirmesi kaçınılmazdır. Sayın Gerçeker şöyle söylüyor, siyasallaşan yargının yansızlığı, saygınlığı ve kendisine duyulan güveni yitirmesi kaçınılmazdır. Bugün itibariyle bu güven yitirilmiştir ve bunun takdirini Sayın mahkemenize bırakıyoruz. Anılan dilekçemiz ve sizin 30 Mart tarihli değişik iş kararlarınızda bir kısım taleplerimiz reddedilmişti. Bir talebimizle ilgili Mehmet Zekeriya Öztürk tarafından talepte bulunuldu ve onla biz reddetmiştiniz, fakat daha sonra kendisinin talebi ertesinde Malatya’dan emniyete, İstanbul Emniyeti tarafından gönderilen rapor gönderildi. Fethullah Gülen’le ilgili dosya ile ilgili kalemle görüştüm, mahkemenizin bir talimatı olduğu ve taramasının yapılmayacağı söylendi, 29 klasör olduğunu

79

Page 80: Tmuzaffertekin.com.tr/wp-content/uploads/2011/06/148... · Web viewSanık İsmail Yıldız söz istedi verildi:” Sayın Başkanım, o son çıkan iddianameyi inceledim, inceleme

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 21.05.2010 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:148 Sayfa:80

söylediler. Müvekkille ilgili benim kalemde 29 tane klasörü inceleyip ilgili belgelerle ilgili notları almam teknik olarak mümkün değil. Fotokopi almaya kalksam ciddi anlamda 29 tane klasör olacak. Sayın mahkemenizin taratılması konusundaki talebimizi değerlendirmesini talep ediyorum ve çok ilginçtir bugüne kadar Fethullah Gülen dosyası dışında taratılmayan bir dosya da olmadı. Erzurum’dan gönderilen dosya 82 klasör, pardon 4. iddianame ilk iddianame bu dosyanın iddianamesi 402 klasör 29 klasörün taratılabileceğini düşünüyorum. Çok eski yaklaşık olarak 2000 yılı olduğu için on senelik ve öncesi soruşturmaya dahil olduğu için belki kağıtlar yıpranmış olabilir, fakat bununda taratılmasında bir sıkıntı doğurmayacağı kanaatindeyim fotokopileri çekilebilir. Fotokopileri taratılabilir, böylece dosyanın orijinaline de bir zarar verilmemiş olur biz Sayın mahkemeden kabul edilmeyen istemlerimiz 3 tane bunlardan bir tanesi, 23 Nisan 2009 tarihli savcılık tarafından gönderilen yazıda iki nolu klasörde bulunan ve 29 Ocak 2010 havale tarihli dilekçenin 24 nolu ekindeki yazıda şu ifade var ısrarla Sayın mahkemenize anlatmaya çalışıyorum ve Sayın mahkemenize sanıyorum anlatamıyorum. Cumhuriyet savcıları ile ifadeleri alınan bazı şahısların video ortamına kaydedilen görüntülerin çözümünün yapılması için savcılık tarafından talimat verildi. Cumhuriyet savcıları ile ifadeleri alınan bazı şahısların video ortamına kaydedilmesi ceza muhakemesi usulü kanununa aykırı kimin görüntüsünün alındığı bilinmiyor. Bu ifadeden Cumhuriyet savcılarının mı görüntüsünün alındığı, ifadeleri alınanların mı görüntüsü alındığı da belli değil. Bu müzekkerenin yazılmamasının da mantığını da anlayamıyorum. Çünkü neden savcılığı yazılmasından talep ettiğimiz husus hangi savcı kimi hangi tarihteki ifade aşamasında video ortamına kaydedilmiş bunun görünmesini istiyoruz, çünkü burada gelinen aşamada bir kısım sanıklarda ifade ettiler. Sayın heyetinizin bizim bilmediğimiz ve sizde oluşan kanaatin gerekçesini oluşturan görmediğimiz bir takım görüntüler varsa hep beraber birlikte görelim ve birlikte değerlendirelim, biz bu talebimizi yineliyoruz. Diğer bir talebimiz Savcı Zekeriya Öz’e müvekkil hakkında 17.08.2007 tarihli yazısını konu bir ihbar mektubundan bahsediliyor fakat bu ihbar mektubu iddianamenin ekleri arasında yok, biz bu ihbar mektubunun içeriğinin çıktığı zarfın gönderilmesini istiyoruz. Çünkü yargılama aşamasında Sayın heyetiniz çok iyi biliyor ki bazı ihbar mektupları gönderildi deniliyor, fakat daha sonra gönderilmediği ortaya çıkıyor zarfı var deniyor zarfı olmadığı ortaya çıkıyor. Bu zarfın 17.08.2007 tarihli yazısına konu ihbar mektuplu içinden çıktığı zarfın savcı Zekeriya Öz’den istenilmesini talep ediyoruz. 3. istemimiz bir ısrarla başbakanlığa örtülü ödenek konusunda müzekkere yazılmasını talep ediyoruz, bunu sırf istemiş olmak için istemiyoruz. Dilekçem ekinde size 2003 yılı ile 2009 yılları arasında başbakanlığın harcamış olduğu miktarın rakamları ile birlikte meclisteki soru önergesine başbakanlıktan verilen yanıtlara göre bir milyar dolar olduğunu görülüyor. Bu bir milyar doların ne kadarının bu soruşturmaya harcandığının araştırılmasını istiyoruz. Her dilekçemde bir milyar doların çok ciddi bir rakam olduğunu bunun öyle alelade harcanamayacağını bu soruşturma ile doğrudan bağlantılı olduğunu bildirmek için bir belgeler sunuyorum. Bu dilekçem ekinde de sundum 2009 yılı itibariyle kurumlar vergisi veren ilk 50 kurumun alttan yukarıya doğru saydığınızda 21 tane yani yaklaşık olarak 50 tane en fazla kurumlar vergisi ödeyen kuruluşun 21’inin toplamı bir milyar dolar civarında yapıyor. Sayın mahkemenizce eğer başbakanlığa örtülü ödenek ile ilgili bu yazının yazılması başbakanlık tarafından örtülü ödenek harcamalarının nereye yapıldığı konusunda her hangi bir yanıt vermek zorunda değiliz diye bir yanıt gelebilir. Fakat Sayın mahkemenizce Ergenekon soruşturma ve kovuşturma sürecinde örtülü ödeneğin kullanılıp kullanılmadığını sorulması tarihe bir kayıt olacaktır ve buna kullanıldı veya kullanılmadı diye yanıt verecek olan makam bir gün vermiş olduğu bu yanıt sonucunda kimin bu soruşturma ve kovuşturmaya dahil ettiğini neden başbakanın ben bu soruşturmanın savcısıyım dediğini o savcılığını üstlenirken neden beyefendilerin istifa etmek gibi bir lütufta bulunmadıklarını hala soruşturmaya devam edildiğini, hala neden tutuklu yargılanmanın devam edildiğini somut olarak ortaya koyacaktır. Bu nedenle biz örtülü ödenek talebimizi yeniliyoruz. Sayın iki üyenin soyut

80

Page 81: Tmuzaffertekin.com.tr/wp-content/uploads/2011/06/148... · Web viewSanık İsmail Yıldız söz istedi verildi:” Sayın Başkanım, o son çıkan iddianameyi inceledim, inceleme

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 21.05.2010 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:148 Sayfa:81

gerekçelerle tutukluluğun devamına karar verdiği ve irticai odakların gerçek yüzlerini kamuoyu tarafından öğrenilmesi için ulaştığı belge ve bilgileri yıllardır kamuoyu ile paylaşmaktan ve bir kez daha yeniliyorum bir yazar olmaktan başka hiçbir sıfatı bulunmayan Ergün Poyraz hakkında mahkemenizi bir kez daha düşünmeye ve neden Ergün Poyraz’ın huzurunuzda bulunduğunu sorgulamaya davet ediyoruz. Bu konuda mahkemenizce müvekkil hakkında verilen ve yaklaşık 3 senedir, tutukluluğuna neden olan kararların tarih önündeki maalesef sorumluluğu bir kez daha yenilenmekle birlikte heyetinizin her bir üyesine aittir. Bugün itibariyle hiçbir sanık hakkında doğrudan böyle bir somut bir olgu ifade edilmemekle birlikte müvekkil adına söz aldığım için müvekkile yöneltilen üyelikle ilgili, bu örgütün nerde kurulduğu, kim tarafından kurulduğu, hangi Saiklerle kurulduğu, nasıl bir yapılanma olduğu, müvekkilin bu yapılanmada nerde olduğu konusunda maalesef en ufak somut, en ufak bir gerekçe yok ve Sayın iki üyeyi bir kez daha dosya kapsamı, diğer sanıkların ifadesinin alınıp alınmaması ve delillerin tamamen toplanmamış olmasında hiçbir sorumluluğu olmadığını aksine bu üç unsurun sorumluluğunu bizzat kendilerine ait olduğunu hatırlatmak istiyorum saygılarımla.”

Sanıklar Doğu Perinçek, Nusret Senem ve Hikmet Çiçek müdafii Av. Mehmet Cengiz söz istedi, verildi:" Efendim yaşadığımız gerçek şudur, Türkiye maalesef bir tertipler ülkesi haleni getirilmiştir Türk Ordusuna, milli güçlere bu bağlamda İşçi Partisi’ne karşı Ergenekon tertibi düzenleyen güçler bunu uygulayan merkez faaliyetine devam etmektedir yaşadığımız olgu bu. Tertibin son hedefi hep beraber izliyoruz Sayın Deniz Baykal ve Cumhuriyet Halk Partisi olmuştur. Olay Sayın Baykal’ın kişiliği ve Cumhuriyet Halk Partisi’nin ötesinde bununla sınırlı değildir hedefte yine Türkiye vardır. Diyeceksiniz ki bunun davamızla ne alakası var. efendim Baykal operasyonu Ergenekon, Poyrazköy, kafes, Balyoz, Erzurum Ergenekon dizisinin maalesef bir devamıdır. ABD, Kuzey Irak üzerinden orada kurulan kukla devleti Türkiye’ye doğru genişletme projesini resmileştirme ve Türkiye’de ordunun İşçi Partisi’nin bütün milli güçlerini ve Cumhuriyet Halk Partisinin direncini kırmak için bu operasyonu sırayla yürütüyor. Bakınız 7 Nisan 2010 Vakit Gazetesi yazarı Abdurrahman Dilipak, binlerce kişi tutuklanacak ne Baykal, ne HSYK kalacak. Baykal’a düzenlenen tertipten yaklaşık bir ay önce Dilipak açıklıyor, ayrıntıları da var. Zamanınızı almamak için okumuyorum, büyük bir bu adamlar hala içine düştükleri durumun farkında değiller yakında öğrenecekler ve anlayacaklar diyor ve Baykal’a düzenlenecek bu tertibin kabaca mesajını veriyor. Efendim burada bu davayla yakından ilgili bir gelişmedir bu ve maalesef geldiğimiz bu noktada Sayın mahkemenizin de çok ağır sorumluluğu vardır. Neden vardır biz başından bu yana ifade ediyoruz diyoruz ki bu Ergenekon tertibi 2000’in eşiğinde başlatılmıştır. 2001 yılında Tuncay Güney’e verdirilen mülakat ve MİT tarafından yapılan şemada yer alanlar tertibin hedefi olmuşlardır, hatırlayalım bu şemada biz ısrarla belirttik hatta dosyadaki verilerden hareketle bu şemayı kendi ölçütlerimiz içinde açığa çıkarttık ve mahkemenize sunduk o şemada kim vardı o şemada yer alan kişilerden bir tanesi, Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Sayın Deniz Baykal. Siz bu şemanın üstünü örttünüz kapattınız bu şemayı dolayısıyla o tertipçilerin bugün o tertibi icra etmelerinin önünü de açmış oldunuz maalesef gerçek budur. Burada açık açık her şeyi konuşmamız lazım eğer savunma yapacaksak. Önce 2002 yılında Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hüseyin Kıvrıkoğlu’nu etkisiz hale getirdiler bu şemayla ve Ergenekon tertibine vücut veren o meşhur Tuncay Güney mülakatıyla ve DSP parçalandı Ecevit hükümetine darbe yapıldı ve Büyük Ortadoğu Projesi eş başkanlığı o tarih itibariyle kuruldu. Bu operasyonunu bütün enlem ve boylamları aslında sizin üstünü kapattığınız bu şemada yazılıdır ve nitekim Baykal’da ABD’nin Körfez saldırısının olası karşıtları arasında görüldüğü için bu şemaya konulmuştur ve onun için bugün hedef tahtasına oturtulmuştur. Nitekim bu şemaya vücut veren Tuncay Güney mülakatını açıyoruz, dava dosyamızda var. 97. sayfasını okuyoruz, mülakatta Baykal’ı yönlendiren Veli Paşa zaten diyor bunu ben söylemiyorum bunu Sayın iddia makamının dosyaya kanıt diye koyduğu o mülakatta söylüyor, daha sonra devletin televizyonu TRT bu Tuncay Güney’i misafir etti saatlerce bütün

81

Page 82: Tmuzaffertekin.com.tr/wp-content/uploads/2011/06/148... · Web viewSanık İsmail Yıldız söz istedi verildi:” Sayın Başkanım, o son çıkan iddianameyi inceledim, inceleme

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 21.05.2010 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:148 Sayfa:82

Türkiye televizyondan bu zatı muhterimi izledi. Orada yine bu tür tekerlemelerde bulunduğunu bütün millet hep beraber dinledik. O şemanın baştan aşağı uydurma ve gülünç olduğu anlaşıldı, bundan inkar edecek bir şey kalmadı. Şenkal Atasagun çıktı, dedi ki, şaşma sapandı dedi, bunları çok konuştuk bu huzurunuzda onun için ayrıntılarına girmiyorum sadece anımsatıyorum. Ama o şema hala yürürlükte bakın niye yürürlükte çünkü kapattınız, kapattığınız için yürürlükte, bir mülakattır gidiyor şimdi ben burada huzurunuzda Sayın Savcılara soruyorum bakınız, ceza muhakemesi kanunumuzun bir 244. maddesi var, burada gaip 247. maddesinde, 244. maddesinde gaip 247. maddesinde de kaçağın tanımı yapılıyor. Buna göre bulunduğu yer bilinmeyen veya yurtdışında bulunup da yetkili mahkeme önüne getirilemeyen veya getirilmesi uygun bulunmayan sanık gaip sayılır. Hakkındaki kovuşturmanın sonuçsuz kalmasını sağlamak amacıyla yurt içinde saklanan veya yabancı bir ülkede bulunan ve bu nedenle mahkeme tarafından kendisine ulaşılamayan kişiye kaçak denir. Sayın Başkanım burada tanımlanın, Tuncay Güney’dir. Bakınız, işte tam sayfa Kanada kapattı diyor ricacı olunuyor ve Kanada’dan Tuncay Güney’e bir takım sorular yöneltiliyor, ricacı olunuyor şu sorulara cevap verir misiniz diye ve reddediyorlar tersliyorlar. Tuncay Güney reddediyor, Tuncay Güney reddettiği içinde Kanada Hükümeti yapılacak bir şey yok diyor ve iade ediyor. Şimdi efendim, yasal durum bu olmakla birlikte yani demin sözünü ettiğim ceza muhakemesi kanununun ilgili hükümlerinde tanımlanın Tuncay Güney olduğu halde yasanın 247 maddesinin 3. fıkrasında kaçak hakkında kovuşturma yapılabilir denilmesine rağmen ergen olan herkesin Ergenekon davasına dahil edildiği koşullarda haklarında, herkes hakkında iddianame düzenleyen Ergenekon savcıları aradan yıllar geçmiş olmasına rağmen Tuncay Güney hakkında dava açmamışlardır. Görevi başındaki 3. Ordu Komutanı Orgeneral Saldıray Berk’in ifadesi dahi alınmadan alelacele hakkında dava açılırken keza yurtdışında bulunduğu bilinen Turan Çömez ve Bedrettin Dalan hakkında dava açılmışken Tuncay Güney’e farklı muamele yapılması ve hakkında bugüne değil bir dava açılmamış olması dikkat çekicidir. Bunun tek bir açıklaması olabilir bu davanın esası olan Tuncay Güney’in mülakatına itibar edilemez tek böyle izah edilebilir. Yok, Sayın savcılar eğer, yok efendim biz ona hala itibar ediyoruz diyorlarsa bunca kanıt ortaya çıkmış olmasına rağmen, o zaman açıkça söylüyorum Sayın savcılar Tuncay Güney’i kayırmaktadırlar. Kayırmaktadırlar o zaman dolayısıyla böyle bir kanunsuzlukla karşı karşıyayız bereket ki Cumhuriyeti kuranlar Cumhuriyet savcılarını görevlendirmişler ve Türkiye’de Cumhuriyetin savcıları Osman Yıldırım hakkında kamu davası açmışlar yoksa Ergenekon savcılarına kalsaydı kendilerinin Osman’ın diye nitelendirdikleri bu kişide bugün yargılanıyor olmayacaktı inanınız durum budur. Tuncay Güney hakkında bunca yıl geçmiş olmasına rağmen o artık hukukende artık bir paçavradan başka değeri olmayan o mülakata dayanarak böylesine davaların inşa edilmiş olmasına rağmen onun hakkında demin söylediğim örnekler varken ortada açılmamış olması bir garabettir. Buna da dikkatinizi çekmek istiyorum. Efendim Tayyip Erdoğan ve İçişleri Bakanı Atalay yaptıkları açıklamada bunları da huzurunuza çok getirdik Silivri’de özel mahkeme kurduklarını özel soruşturma yürüttüklerini defalarca ifade etmişlerdir. Hatta adalet ve kalkınma partisinin resmi broşüründe Silivri de özel mahkeme kurduklarını özel bir yargılama sürdürdüklerini itiraf etmişlerdir. Peki Sayın Başkanım kimin özel mahkemesi bu? Tabi ki Türk yargısının değil. Şimdi bunu ben söylemiyorum. Size özel mahkemedir özel soruşturma yürütmektesiniz diyen ben değilim. Bunu Türkiye Cumhuriyetinin başbakanlık koltuğunda oturan söylüyor ve maalesef siz buna bir tepki göstermediniz. Bunun hakkında bir soruşturma bir duyuruda dahi bulunmadınız. Dolayısıyla Türkiye de bugün eğer tertipler ülkesi haline geldiyse maalesef mahkemenizin bu konudaki bu tutumumun önemli rolü olmuştur. Oysa bu özelliğin yani özel olma durumunun Türk yargısında yeri yoktur bunu herhalde bu saatten sonra bunca deneyden sonra tartışacak değiliz. Yargıtay 11. ceza dairesinin Başsavcı Cihaner dosyasında aldığı karar da bu Türk yargısının bu duruma isyan ettiğinin son örneğidir. Gerçekten Türk yargısı bu mahkemenizin de yürüttüğü bu uygulamaya isyan halindedir Sayın Başkanım, isyan halindedir. Bakınız ben size nasıl

82

Page 83: Tmuzaffertekin.com.tr/wp-content/uploads/2011/06/148... · Web viewSanık İsmail Yıldız söz istedi verildi:” Sayın Başkanım, o son çıkan iddianameyi inceledim, inceleme

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 21.05.2010 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:148 Sayfa:83

değerlendirildiğini söyleyim. Apo’yu idam cezasına mahkûm ettiren emekli savcı Şalk diyor ki, akşam televizyonu seyrettim. Paşaların tutuklanışını televizyonda izlerken Türkiye’nin sanki işgal altında olduğunu düşündüm diyor. Bunu sizin gibi bu kürsüleri işgal etmiş ve Türkiye de gerçekten Türkiye tarihinde çok önemli yeri olan soruşturmaları yürütmüş bir Sayın savcımız söylüyor. Apo’yu idama mahkum ettiren savcı isyan etti diyor. Bakın gene aynı manşet. Rahmi Turan bunlara tepkileri ifade etmek için aktarıyorum. Rahmi Turan hürriyet gazetesinde çok değil birkaç gün önce. Ordu, düşmanlarımızı birinci saldırı hedefi oldu. Ordu düşmanlarımızın birinci saldırı hedefi oldu. Orduyu imha etmek için mutlaka subayını mahvetmek küçük düşürmek lazımdır. Buna da teşebbüs ettiler bundan sonra milleti koyun sürüsü gibi boğazlamakta bir sakınca görmeyecekler. Ergenekon yargılamalarından ve sürdürülen soruşturma ve kovuşturmalardan hareketle söylüyor ve bir örnek veriyor. Yabancı uşağı nemrut Mustafa paşanın başkanlığını yaptığı mahkeme boğazlayan kaymakamı Kemal beyi ve Urfa valisi Nusret beyi idam ettirmiş devam ediyor Mustafa Kemal paşa içinde gıyabi idam kararı vermişti. Dolayısıyla durum budur bakıyoruz öbür tarafa dışarıdan da buna övgüler düzülüyor. Yurtdışından da övgüler düzülüyor. Ne diyor Washington post, gibi Türkiye de Türkiye dışında yayınlanan gazeteler dergiler ki bunlar yarı resmi yayın organlarıdır Amerika Birleşik Devletlerinin bir kısmı ne diyorlar, Türkiye de diyorlar kansız bir iç savaş yürütülüyor diyorlar. Kansız bir iç savaştan söz ediyorlar ve Türk ordusu yenildi diye manşetler atıyorlar. Türk ordusu yenildi kansız bir iç savaşla Türk ordusu yenildi Türkiye de milli güçler yenildi diyorlar. İşte bu operasyonun parçası bu. Bu operasyonun hedefini ve amacını gayet çıplak bir şekilde bu Amerika Birleşik Devletleri üzerinden yarı resmi yayın organlarında yapılan açıklamalarla dışa vuruyorlar. Şimdi Sayın Başkanım birincisi, bugün artık bir savunmanın kanıtı haline gelen ve muhtemeldir ki Türkiye’ye yönelik Türkiye’nin milli güçlerine yönelik operasyonların bir aracı olarak kullanılacak olan ve bugün bizim savunma kanıtımız olan bu şemanın behemehâl açılmasını talep ediyoruz. Bu şema mutlaka açılmalıdır biz aksi taktirde bu davada savunma yapma olanağını da olanağı da bize tanımamış olacaktır. İddia makamının hazırladığı, sunduğu ve bu davanın esası olan Tuncay Güney mülakatından çıkarılan ve deminden beri saydığım 2002 yılından beri Türkiye’deki tertiplere provokasyonlara dayanak teşkil eden ve son örneğini de Deniz Baykal’a yapılan tertipte gördüğümüz bu tertipler zincirine son verilebilmesi ve bizim gerçekten savunmamızı yapabilmemiz için artık savunma kanıtımız olan bu şemanın mutlaka açılması gerektiği kanaatindeyiz. İkinci husus tutukluluk hali, ben tutukluluk haliyle ilgili Sayın meslektaşlarım çok şeyler söylediler. Ben daha iyi ifade edebileceğimi sanmadığım için mahkemeniz üyesi Beşiktaş’ta Cumhuriyet yargısının temsilcilerinin de olduğunu gösteren mahkemenizde görülmekte olan amirallere suikast davasında mahkemeniz üyesi Sayın hakim Oktay Kuban’ın 17 Mayıs 2010 günü tutanaklara geçen saptamasını aynen aktararak müvekkillerin tutukluluk halindeki kanunsuzluğa işaret etmek istiyorum. Ben Sayın Oktay Kuban’dan daha iyi ifade edemeyeceğim için izin verirseniz 17 Mayıs 2010 tarihindeki tutanaklara geçen görüşünü hatırlatıyorum. Ne diyor Sayın Oktay Kuban, Ceza muhakemesi kanununun 100 ve devamındaki maddelere göre bir kişinin tutuklanabilmesi veya tutukluluk halinin devamına karar verilebilmesi için öncelikle suçu işlediğine dair kuvvetli şüphenin varlığını gösteren olguların bulunması gerekmektedir. Bununla birlikte yasada sayma yöntemiyle belirlenmiş tutuklama sebebi var sayılabilecek sebeplerin de bulunması gerekmektedir. Yargılama dosyasındaki mevcut bilgi ve belgelerin hukuki niteliğiyle sanık savunmaları birlikte değerlendirildiğinde tutuklu sanıklar hakkında kuvvetli suç şüphesi varlığını gösteren olgular bulunmamaktadır. Yargılama dosyasında sanıklar hakkında soruşturma veya yargılama sürecinde kaçmaları saklanmaları delilleri gizleme yok etme veya değiştirme yada mağdur veya tanıklara baskı yapma girişiminde bulundukları yönünde tutuklama nedeni sayılacak olgu ve iddia bulunmamaktadır. Anayasamızın 2. maddesine göre Türkiye Cumhuriyet devleti bir hukuk devletidir. Hukuk devletinde herkes yasalar önünde eşittir. Aynı yargılama da aynı suç ve

83

Page 84: Tmuzaffertekin.com.tr/wp-content/uploads/2011/06/148... · Web viewSanık İsmail Yıldız söz istedi verildi:” Sayın Başkanım, o son çıkan iddianameyi inceledim, inceleme

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 21.05.2010 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:148 Sayfa:84

delillerle suçlanan bir kısım sanığın tutuksuz yargılanıyor olması tutuksuz yargılanan sanıkların yargılama sürecinde kaçma ve delilleri gizleyip yok etme veya mağdur ve tanıkları etkileme girişimlerinin bulunmayışı, tutuklu sanıkların tutuksuz yargılamaların yargılamanın sonucu amacına ulaşmasına engel teşkil edeceğine dair somut olguların bulunmayışı sebebiyle tutukluluk halinin devamına olanak yoktur diyor Sayın Kuban. Efendim şimdi bu olayda tekrar şemaya dönersek şemadaki altı kişinin ismi açılacak bir Ergenekon diye bir yapay örgüt imal edilecek üstü kapatılacak diğerlerinin, bir yapay örgüt ilan edilecek, bu örgütün diğer yöneticileri tutuksuz yargılanacaklar ama bazı yöneticileri örneğin müvekkilim Sayın Perinçek gibi bazı yöneticilerinin tutukluluk hali devam edecek. E burada iki tanesi kalmış altı kişinin ismi açık bırakılmış geri kalan 69 kapatılmış 63 kapatılmış o üstü açık bırakılanlardan da iki tanesi tutuklu kalmış. E bunun bir izahı olması gerekmez mi Sayın Başkanım. Bakınız yargıya müdahale o boyutlara vardı ki Sayın Başkan size son olarak bir örnek vereceğim. Bu davadaki müvekkillerle ilgili iddialar Tuncay Güney mülakatı izah ettim bunun mülakatın hiçbir değeri yoktur. Hukuken de yoktur bunun hiçbir değeri. Neden yoktur? Bunları ben anlatacak ve öğretecek değilim. Ceza muhakemesi kanunu 147. maddesi ifade ve sorgunun tarzını belirtmiş. Bir ifadede neler olacağını söylemiş. Şimdi açıyoruz mülakata, mülakatta bu unsurlar var mı diyor ki, ifade ve sorgu tutanağa bağlanır. Bu tutanakta aşağıda belirtilen hususlar yer alır. Neler bunlar? Özetle ifade alma ve sorguya çekme işleminin yapıldığı yer ve saat, tarih, ifade alma veya sorguya çekme sırasında hazır bulunan kişilerin isim ve sıfatları ve ifade veren veya sorguya çekilen kişinin açık kimliği vesaire vesaire en önemlisi tutanak içeriğinin ifade veren veya sorguya çekileniyle hazır olan müdafii tarafından okunduğu ve imza alındığına dair notlar. Şimdi, böyle bir belge var mı ortada? Yok. Bu belge müvekkillerin hakkında dava açılmasına sebep olan tek kanıt. Onun dışında ne var parti belgeleri. Müvekkil izah etti bütün parti belgelerini kabul ediyoruz. Etmediğimiz. Telefon görüşmeleri hepsini kabul ediyorlar. Ne kalıyor geriye? Geriye CD’ler kalıyor. O CD’lerin de ne olduğunu daha önce izah ettik. İşte pazartesi günü o CD’yi imal edenler Ankara 24. asliye ceza mahkemesinde yargıç karşısına çıkacaklar ayın 24’ünde. Böyle birde olgu var. Ne kaldı geriye Sayın Başkanım. Dolayısıyla böyle bir kanunsuzlukla karşı karşıyayız. Geriye bir de karargâh evleri diye bir iddia var. Ucu açık soruşturma diyoruz. Bir taraftan karargâh evlerini getirmişler iddianamenin ortasına bizim iddianamenin ortasına koymuşlar ama öbür tarafında öbür taraftan da karargâh evleri diye bir şeyler yürütmeye çalışıyorlar. Bakın şu anda elimde karargâh evleri soruşturmasını yürüten Hava Kuvvetleri Komutanlığı Başsavcısı Ahmet Zeki Üçok’un Ergenekon savcısı Zekeriya Öz tarafından alınan ifadesinin bir örneği var. Ne diyor Ergenekon savcısını bu ifadede ne hangi olgular ortaya çıkıyor. Bir, Sayın askeri savcı diyor ki, ben diyor soruşturduk örgüt yok suç yok diyor özet geçiyorum çünkü bunlar mahkemenizin bilgisi dahilinde olan hususlar. Nitekim bugün müvekkil Hikmet Çiçek de bununla ilgili belgelerin celbini istedi. Celp ettiği zaman da göreceksiniz cep ettiğiniz zamanda ve biz bunu soruşturduk diyor, böyle bir örgüt olmadığını tespit ettik diyor ve ben diyor hava kuvvetleri askeri savcısı sıfatıyla hava kuvvetleri komutanına bir bilgi notu yazdım diyor ve bilgi notunda Ergenekon ve karargâh evleri tertibiyle yasal deliller oluşturularak sanki Türk Silahlı Kuvvetleri içinde terör örgütü yapılanmasının varmış gibi gösterildiğinin kamuoyuna duyurulmasını istedim diyor. Hava kuvvetleri askeri savcısı ben soruşturma yaptım bunun bir tertip olduğunu saptadım ve yasal olmayan deliller oluşturulduğunu gördüm bunu bir rapor yaptım ve hava kuvvetleri komutanına bunu bu tespiti kamuoyuna ilan edin dedim diyor ve diyor şu anda takipsizlik kararını yazıyorum diyor. Peki, nasıl yaptın soruşturmayı bütün ayrıntılarını anlatıyor zamanınızı almayacağım çünkü celbine karar verildiği taktirde göreceksiniz şunu anlatıyor, MİT tarafından hazırlanan raporun yani bu rapor ve şemanın hazırlandığı merkezin hazırladığı o karargâh evleri raporu ve şemasının yasal ve hukuku hiçbir yönü yoktur. Yasal ve hukuki hiçbir delile dayanmamaktadır. Bizzat bunu Emre Taner ve Afet Güneş hem yazılı hem de sözlü olarak bize söylemişlerdir. Çağırmış MİT başkanını ve MİT görevlilerini

84

Page 85: Tmuzaffertekin.com.tr/wp-content/uploads/2011/06/148... · Web viewSanık İsmail Yıldız söz istedi verildi:” Sayın Başkanım, o son çıkan iddianameyi inceledim, inceleme

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 21.05.2010 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:148 Sayfa:85

demiş ki şu raporu siz mi yazdınız evet biz yazdık demiş. Gerçekten MİT raporunun hiçbir hukuki bağlayıcılığı olmadığı gibi hukuki bir delile dayanmıyordu. Bunu bizzat MİT müsteşarı da bana söyledi. Biz duyum alırız durum çok ciddi ise hemen bunu ilgili kuruma ulaştırırız. Herhangi bir araştırma yapmayız ancak ilgili kurum bize geri döner araştırma yapın derse biz saha çalışması yaparız dedi ve MİT başkanı devam ediyor. Hatta AŞTİ de bomba olduğu haberi gelse biz bunu araştırmadan polislere bildiririz polis bize araştırın derse biz araştırırız. Bu olay bunun gibidir diyor. Şimdi böyle bir bu tür belgelerle bütün bunlar düzenleniyor. Sonra sıra geliyor bunu açığa çıkaran askeri başsavcıya askeri başsavcı görevini yaparken alınıyor getiriliyor ve Beşiktaş’ta sorgulanıyor. Sayın Başkanım durumun vahametini göstermesi açısından Zekeriya Öz’ün Sayın başsavcıya sorduğu sorulardan birkaç örnek aktarmak istiyorum. Aynen aynen ifade eden. Ne zamandan beri hava kuvvetleri komutanlığı askeri savcısısınız? Bu süre içinde hangi önemli soruşturmaları yürüttünüz? Bu soruşturmalar hakkında bilgi veriniz? Karargâh evleri isimli soruşturmayı ne zamandan beri ve kimlerle yürütüyorsunuz? Karargâh evleri soruşturmasıyla ilgili ne çalışmalar yaptınız? Ne tür bilgilere ulaştınız? Bu soruşturmanın yürütülmesiyle ilgili üst makamlara yani hava kuvvetleri komutanına bilgi notu hazırladınız mı? Neden hazırladınız? Bu bilgi notunda neler vardı? Bu soruşturmada görevlendirme yapılırken size hangi görevler verildi? Yürüttüğünüz soruşturmalarla ilgili basına bilgi verdiniz mi? Karargâh evleri soruşturmasını kapatmaya çalışmanın sebebi nedir? Niçin sanıklar lehine olabilecek delilleri de topladınız? Aynen soru bu, niçin sanıklar lehine de olan delilleri topladınız? Fakat askeri başsavcı büyük bir olgunlukla ne cevabı veriyor biliyor musunuz? Cevap, Ceza Muhakemesi Kanununun 100. maddesine göre savcılar sanıkların lehine olabilecek delilleri de toplamak zorundadırlar ve bu hukuk dersini veriyor Zekeriya Öz’e Sayın Ahmet Üçok. Durum bu kadar vahimdir efendim. Dolayısıyla bütün bu tertiplere önümüzdeki dönemde de devam edecek bu tertiplere son vermek muhterem mahkemenizin elindedir. O sebeple ben bir Cumhuriyet yargısının bu tespitleri de dikkate alınarak tertibe alet olunmamasını ve müvekkillerin haksız tutukluluğuna derhal son verilmesini talep ediyorum. İkinci talebim de demin ifade ettiğim gibi dosyada bulunan Ergenekon örgüt şemasının bir örneğinin savunma kanıtı olarak kapatılmamış bir örneğinin savunma kanıtı olarak tarafımıza verilmesini talep ediyorum, teşekkür ediyorum.”

Sanık Osman Yıldırım söz istedi verildi:”Sayın avukat biraz önce, biraz önce sanırım ben burada bir takım ifadeleri dile getirirken kendisi yoktu. Benim üzerimden Cumhuriyet savcılarını suçluyor, ancak bu doğru değil. Ben orada izah, izah ettim ben. o 15, 15 kez ceza aldım. Bu şu ana şu ana kadar bu güne kadar 15 kez ceza aldım. Beni koruyan savcı olmuş olsaydı ben bu 15 defa ceza alır mıydım 15 ayrı ceza. Burada tek bir ceza alan var mı? Bu güne kadar hakaret ve tehdit etmelerine rağmen tek kişi ceza almış mı? 15 defe 15 kez ceza almışım ayrı ayrı.”

Mahkeme Başkanı:" Daha, daha almadın, daha almadın daha ceza dur. Daha ceza almadınız daha daha ceza almadınız bitti tamam bitti.”

Sanık Osman Yıldırım:”Ancak benim üzeri benim üzerimden, benim üzerimden kimse beni ilişkilendirmesin benim üzerimden Cumhuriyet savcılarına kimse şey yapmasın.”

Mahkeme Başkanı:" Tamam bitti, bitti tamam.”Sanık Veli Küçük müdafi Av. Zeynep Küçük söz istedi, verildi:” Şimdi bugün biraz dağınık

konulardan bahsedeceğim.”Mahkeme Başkanı:" Masadan belli oluyor zaten. Masanızdan belli oluyor.”Sanık Veli Küçük müdafi Av. Zeynep Küçük:”Değil mi? Bunlar böyle kafamda bu kadar

karışık bakalım nasıl toparlayacağım. Şimdi öncelikle bu İstanbul emniyet müdürlüğünün savcılık marifetiyle yapmış olduğu ve Sayın mahkemenize sunmuş olduğu rapor demeye de dilim varmıyor ne olduğunu anlayamadığım. Hangi yetkiye binaen hazırladığını bilemediğim açıklama hakkında konuşmak istiyorum. Siz bunu aldığınızda ne düşündünüz merak ediyorum bunu okuduğunuzda yani İstanbul emniyet müdürlüğünden bu yazı geldiğinde Sayın hakim heyetinin bunu okuduğunda ne düşündüğünü merak ediyorum bunu gönderen polisler hakkında organize

85

Page 86: Tmuzaffertekin.com.tr/wp-content/uploads/2011/06/148... · Web viewSanık İsmail Yıldız söz istedi verildi:” Sayın Başkanım, o son çıkan iddianameyi inceledim, inceleme

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 21.05.2010 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:148 Sayfa:86

suçlar şube müdürü imzasıyla bu adam hakkında bu raporu gönderen adam hakkında bu şube müdürü hakkında ne düşündünüz. Yani ben bunu okudum ve dedim ki ben bir şeyler kaçırmışım. Halbuki bütün duruşmaları takip ediyorum. Burada bir kavuşturma yürüyor ben bir ara kararı falan kaçırdım herhalde dedim. Çok tereddüt ettim. Karaları çıkarttırdım sizin aldığınız ara karara ilişkin ikinci ayda aldığınız ara karar şöyle. Ataşehir de kurulu Migros’a beş yüz bin metre içerisinde kalan mesafede ikamet ettiği iddia olunan Recep Özkan’ın konutun açık adresinin tespitiyle söz konusu adresin apartman görevlisi ve yöneticisinin ve varsa komşularının tespitinin yapılarak Cumhuriyet başsavcılığımıza gönderilmesi bu sizin talebiniz üzerine savcının yazdığı yazı, sizin isteminiz üzerine gayet açık. Recep Özkan’ın evi var diyorsunuz Ataşehir de bunu da biz biliyoruz diyorsunuz. Bombaların verildiğini iddia edilen Osman Yıldırım’ın iddiası bu. Bu evin tespitini bir yap, komşularını tespit et, yöneticisini tespit et kapıcısını tespit et isimlerini bana bildir diyorsunuz. Bunu Şubat ayında yapıyorsunuz. Nisan ayında cevap geliyor. Gelen cevap bu. Öyle bir yazmışlar ki diyorlar ki, bir dakika sen bir şey bilmiyorsun. Siz heyet olarak bir şey bilmiyorsunuz. Ooo biz ne araştırmalar yaptık. Şimdi önce yani heyet olarak sizin de zekanızla dalga geçildiğini düşünüyorum ben burada. Recep Özkan adına kayıtlı bir ev olduğunu tespit ediyor. Bu evin Ataşehir civarında olduğunu Ataşehir de saha araştırması yaptıklarını bu evin Recep Özkan’a ait ev olma ihtimalinin çok yüksek olduğunu. Hatta baz istasyon kayıtlarından bunu tespit ettiklerini. Osman Yıldırım’ın söylediklerinin çok ne kadar doğru olduğunu bu şekilde bulduklarını söylüyor. Siz onlara bu evin varlığı konusunda benim bir tereddüdüm var dediniz mi? Mahkeme bu konuda bir tereddüt bildirdi mi? Recep Özkan’ın evi zaten belli. Fakat bunlar bu toplantıdan o kadar eminler ki, böyle bir toplantı olduğundan. Böyle bir toplantı olduğunu söyleyen tek kişi kim? Bu dosyada böyle bir toplantının varlığını iddia eden tek kişi kim? Osman Yıldırım. Bu dosyada başka ne kadar çok iddia var. Alparslan Arslan’ın beyanı var. Madem böyle bir araştırma yapılacak neden sadece Osman Yıldırım’ın beyanları baz alınarak araştırma yapılıyor polis tarafından. Hadi yaptı sizi ezdi sizi yok saydı. Siz burada kovuşturma yapmıyorsunuz siz hakim değilsiniz üstünüzdekiler de cüppe değil. Yargılamayı yapıyorlar. Organize yapıyor. Sizi yok saydı. Bari biraz insaf bu dosyada başka beyanlar da var. Şimdi ama bu cesaret nerden ben bu cesarete şaşırdım kaldım böyle bir cesaret nasıl olabilir diye. Cesaret nereden geliyor? Zekeriya Öz’den geliyor. Ocak ayında 2009 Ocak ayında Yargıtay bu dosyayı bozdu 16 Aralıkta bozmuş. Bakın ne diyor Zekeriya Öz polise, Cumhuriyet gazetesine bomba atılmasıyla Danıştay saldırısıyla ilgili yapılan çalışmalar kapsamında fotoğraf teşhis işlemlerinin yaptırılması bu kadar. Ocak ayında polise diyor ki sen çalışmalarını yapıyorsun bak ne kadar güzel faaliyetler yapıyorsun Osman Yıldırım’ın beyanlarıyla ilgili. Bir toplantı yapılmış tespit etmişsin baz istasyonlar o toplantıya katılanların kesin kanaat oluşturmuşsun. Bir de fotoğraf teşhis kimlerin fotoğrafının teşhisi yapılacak? Hadi savcı sizi siz yoksunuz savcı içinde yoksunuz siz oyuncaksınız. Zekeriya Öz için siz yoksunuz. Bir kovuşturma yok o yapıyor bir de nereden yapacağını biliyor. O tarihte sizi bizim iddianamemizi size teslim etmiş Temmuz ayında Haziran’dı galiba teslim ettiği için bizim dosyamızın üzerinden de yazmıyor bunu. 1736’dan yani ikinci iddianame üzerinden ikinci iddianame soruşturması üzerinden yapıyor bu yazışmaları. Çünkü bizim iddianamemiz bizde. Temmuz da bizde. Size diyor ki siz yoksunuz. Benim için Osman Yıldırım ve beyanları var. Fotoğraf teşhisi yap diyor. kimlerin fotoğraf teşhisini yapacağını söylemiyor. Onlar anlaşmalı, kol kolalar polisle Zekeriya Öz. Şu, şu, şu kişilerin fotoğraf teşhisini yap demiyor gerek yok. Ekine de göndermiyor. Han, kimlerin fotoğraf teşhisinin yapılacağı belli değil. Polis taktir ediyor kimlerin teşhisinin yapılacağını. Bir dakika organize taktir eder istediği adamın resmini gösterir istemediğininkini göstermez. Bakıyoruz kimleri göstermiş. Osman Yıldırım’ın beyanlarından hareket ederim ben diyor. Osman Yıldırım kimi söylediyse ben onu gösteririm. Benim için esas olan Osman Yıldırım diyor. Siz polisin yalnız başına böyle bir inisiyatif kullanabileceği ihtimalinden hareket edebilir misiniz? Bu bir talimatla yapılır. Bu sizin üstünüze basa basa yapılır. Sizi ezerek yapılır. Bakın o

86

Page 87: Tmuzaffertekin.com.tr/wp-content/uploads/2011/06/148... · Web viewSanık İsmail Yıldız söz istedi verildi:” Sayın Başkanım, o son çıkan iddianameyi inceledim, inceleme

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 21.05.2010 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:148 Sayfa:87

kadar pervasızca yapılır ki bide bu o kadar rahat yapılır o kadar fütursuzca yapılır ki nasıl yapılır? Osman Yıldırım’ın buradaki sorgusundaki bütün beyanlarında onu çıkardım ben. Ataşehir de Recep Özkan adını vermeksizin Ataşehir de işte 500 metre 1000 o kendine göre tabi 500 metre diyor. evin mesafesi çıktı iki kilometre onları falan artık hiç hiç söylemiyorum yani. Saatlerce konuşmam lazım o beyanların yalan ne kadar yalan olduğuna ilişkin onun da zamanı gelecek. Muzaffer Tekin sormuş toplantı ne zaman yapıldı diye. Tam geceydi gece 12’den önce olmalı Muzaffer Tekin’e verdiği cevap. Kemal Kerinçsiz’e cevap vermiş gece 12’den önce 10-11 civarıydı. Bu toplantının saati. Gece oldu kime söylemiş bunu Oktay Yıldırım’a söylemiş. Mehmet Ali Pekgüzel’e de aynı şeyi söylemiş gece. Çok itibar edilen Osman Yıldırım’ın polis tarafından çok itibar ve savcı tarafından çok itibar edilen 12.03.2008 tarihinde cezaevinde tanık olarak verdiği beyanına bakın bunun ekinde var. Diyor ki, bombaları çağırdı gece Migros’un önüne gittim diyor gece. Bakın şimdi bakmış polis ve savcılık tabi o zaman bizim daha burada sorgularımız başlamadı çapraz sorgularımızı filan yapmadık. Bu beyanlarda yok. Ellerinde Osman Yıldırım’ın çok itibarlı 12.03 tarihli tanık beyanları var. Fakat baz istasyon kayıtlarından Osman Yıldırım’ın beyanlarına göre toplantının 1 Mayısta olduğuna karar vermişler. Oraya uydurmak zorundalar. Tanık beyanı o. Osman Yıldırım’ın tanık beyanına göre o toplantı Ataşehir de 1 Mayıs tarihinde yapılmış olmalı mecburlar buna uydurmaya. 1 Mayıs tarihine bakıyorlar Alparslan ile Osman hakikatten bir araya gelmiş. Yalnız gece değil. Öğleden sonra 14:38 de.”

Sanık Doğu Perinçek söz almadan konuştu:”Olur mu o kadar canım.”Sanık Veli Küçük müdafii Av. Zeynep Küçük:”Olur, Doğu bey olur ne olur biliyor musunuz

ben size söyleyim o beyandaki gece lafını çıkartırsınız buraya yazarken bakın ne der polis o zaman buraya yazarken Ataşehir de Migros’un tam önüne gel bir arkadaş gelip seni alacak dediğini bir gün sonra burada Osman Yıldırım’ın beyanı akşam Migros’un önüne gittiğini. Burada akşam yok. Osman Yıldırım’ın beyanında akşam var. Ama polis diyor ki, hayır bir dakika ya onları akşam bir araya getiremiyorum ben denk getiremiyorum öyle 14:38 de denk geliyor bu akşam lafını çıkaralım buradan mahkemeyi kandırmak kolay. Akşam lafını çıkarırız gündüz toplanmış olurlar. Bizde punduna getirmiş oluruz ayarlamış oluruz. Ya zor bir şey değil ki tamam oldu ben böyle bunları değiştiririm akşam değil gündüz toplandın derim. Tamam. Şimdi bir şey daha var bu polis gitmiş yönetici kapıcı işte kat sakinleri bulmuş hatta bakkal adres değiştirmiş bakkalı gitmiş adres değiştirdiği yerde bulup ifadesini almış. Fırıncı şimdi oranın bakkalı. 2009’un Ocak ayında yapmış bunları 2009’un Ocak ayında yapmış. Bir ev var bu evin sahibinin de Recep Özkan olduğu belli. 2009’un Ağustos ayında da şu komşu beyanlarını almış. Ben şimdi size şunu sormak istiyorum, bu dosya önünüze geldi. İddia şu, Recep Özkan’ın evinde bir toplantı yapıldı. Hiç aklınıza geldi mi bu soru Recep Özkan’a şimdiye kadar neden sorulmadı. Kimse dedi mi? Recep Özkan senin evinde bir toplantı yapıldı mı? Hiç aklınıza bu soruyu sormak geldi mi? Bakın savcıların da gelmemiş. Hiç gelmemiş neden Recep Özkan’a çağırıp sorsanız diyecek ki hayır kardeşim benim evimde toplantı falan yapılmadı. Orhan Kadı’ya sen Osman Yıldırım’ı arabanla gidip Migros’un önünden alıp eve getirdin mi demek hiç aklınıza geldi mi? Orhan Kadı’ya. Bu savcının veya polisin hiç aklına gelmiş mi sizce. Gelmemiş komşu beyanına ulaşan bakkalı taşındığı yerden bulup teşhis yaptıran polisin aklına Recep Özkan’a bunu sormak gelmemiş. Ne yapmış ben Recep Özkan’ı bulamadım diye tutanak tutmuş. Ama bakkalı bulmuş. Bakkalı bulunmuş yerinden gitmiş bulmuş. Recep Özkan’ı bulamamış. Yok Recep Özkan çünkü bulursa sorması lazım. Recep Özkan’ı bulursa bu soruyu sorması lazım. Recep Özkan senin evinde bu toplantı yapıldı mı demesi lazım. Alparslan’ın açın sorgusunu okuyun. O sırada evde kim vardı diye soruyoruz Alparslan Arslan’a Alparslan Arslan’ın sorgusu sırasında ben Recep, Orhan diyor. Soramazlar. Savcılar bu soruyu üç sene sonra da olsa Recep Özkan’a soramazlar. Polis bu soruyu soramaz polis ancak tutanak şey değiştirir ifade değiştirir. Akşamı öğleden sonra yapar. Uydurmak zorunda. Orhan Kadı’ya kimse soramaz. Sen arabanla Osman Yıldırım’ı gidip alıp geldin mi diye, soramaz. Bunlar Alparslan’ın beyanları, İşe

87

Page 88: Tmuzaffertekin.com.tr/wp-content/uploads/2011/06/148... · Web viewSanık İsmail Yıldız söz istedi verildi:” Sayın Başkanım, o son çıkan iddianameyi inceledim, inceleme

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 21.05.2010 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:148 Sayfa:88

yaramaz. Bunlar doğrular işe yaramaz. Recep Özkan yok. Bizim dosyamızda Recep Özkan yok. Şunu diyeceğim, bizim dosyamızda Mehmet var bombaların bulunduğu iddia edilen evde iki sene önce oturduğu iddia edilen sanık evde ona ait değil tutuklu. Ama bizim dosyamızda bombaların evinde teslim edildiği iddia edilen o toplantıda bulunduğu iddia edilen Recep Özkan yok, tanık bile değil. Bırakın tutuklu olmayı bırakın sanık olmayı tanık bile değil dinlenemez o. Şimdi, telefon görüşmeleri polisin en çok itibar ettiği bu baz istasyonlar ve telefon görüşmeleri. Neye dayanıyor diyor ki, aaa zaten diyor bunların arasında diyor bir telefon irtibatı irtibatlarını ortaya koyuyor diyor bak. Aaa Muzaffer Tekin üç kere görüşmüş diyor kaç yılında 2005 yılında olsun. Üç kere görüşmüş ya. Bu irtibattır diyor. Bakın ben size iki grup celsedir telefon irtibatlarından bahsediyorum. Çok çok net, önünüzde belgesi olan telefon irtibatları. Size bir önceki grup yani 26 Marttı galiba ne dedim ben? Mart, bir dakika dedim ki, ben bu dosyada bu baz istasyonlarından çok kuşkulu şeyler görüyorum ey hakimler dedim, beni bir dinleyin. Bu dosyayı aydınlatmak istiyorsanız beni bir dinleyin. Benim söylediklerime bir dikkat edin bir ciddiye alın. Bir de buraya bakın. Sadece Osman Yıldırım’ın beyanları referans alınarak götürüyor bu dosya. Bunu iddia ediyorum. Bu dosyanın araştırmaları bu dosyanın kovuşturması sadece Osman Yıldırım beyanları üzerinden götürülüyor ve siz buna alet oluyorsunuz. Dedim ki, bakın belli bir yerde belli bir saatten sonraki baz istasyonları yok. Ben bunu bana yalanlamamanızdan çıkıp demediniz ki hayır avukat hanım öyle bir şey yok baz istasyonları elimizde demedi kimse bana. Size ben tekrar mecbur kaldım tekrar vereceğim. Sayın heyet, tekrar hatırlatıyorum Süleyman Esen, Alparslan Arslan ve küçük Salih Ayhan Akbal adına kayıtla küçük Salih’in Gültepe de bulundukları bir adreste ki bulundukları sırada yaptığı telefon görüşmelerinin baz istasyonları dosyada yok. Dosya da yok lütfen açın ve benim o günkünü anlatımımı bir daha okuyun yok. Açın bir baz istasyonlara bakın veriyorum tekrar veriyorum Süleyman’ınkiler 24’ünde son üç görüşmesi yok. Bir öncesi şeyden Show tvlerin birinci leventlerin yani Gültepe yolu üzerinden 25’inde son dört görüşmesi görüşme var sürelerini görüyorum baz istasyonları yok. 26’sında 17:26 son sinyal Gültepe Migros son 5 görüşme yok. 27’si 16:15’den itibaren son 5 görüşme yok. 28’i 16:42’den itibaren son 9 görüşme yok. Efendim bu tesadüf olamaz, bu tesadüf olamaz. Açıp Alparslan’a bakıyorum. Ne olur şu dosyayı aydınlatmamıza yardımcı olun. Bize yardımcı olun. Alparslan Arslan, beşinci aydan baktım buna 4’ü beşinci ayın 4’ünde 18:30’dan sonra baz istasyonları yok. Beşinci ayın 5’inde 21:13’den sonra bir görüşmenin baz istasyonu yok ve ondan sonra zaten görüşmesi yok. Bakın anlattıklarımı tekrar anlatmak istemiyorum bu adamlar ve küçük Salih şeyh Salih bu da aynı bir arada olduklarını şundan anlıyorum bütün gün içinde sürekli konuşuyorlar baz istasyonlarının ortak olarak sinyal vermediği sırada birbirleriyle hiç konuşmuyorlar çünkü bir aradalar. Birbirlerini aramıyorlar çünkü yan yana bir aradalar ve hep son sinyalleri Gültepe mikro Show TV birinci levent dördüncü leventten veriyor. ya bu çok şüpheli değil mi? Nerede bunların baz istasyonları? Bunu kim saklıyor kim sokmadı. Yada bu hatayı kim yaptı? Süleyman Esen şimdi Süleyman Esen niye tahliye oldu Süleyman Esen niye tahliye oldu? Ben gayet iyi biliyorum Süleyman Esen’in niye tahliye olduğunu. Şimdi burada Süleyman Esen tutuklu olsaydı diyecek ki, efendim ben niye tutukluyum. Ben niye tutukluyum tutuklama nedenim ne. Diyeceksiniz ki, bombaları verdin. Sonra Muzaffer Tekin kalkacak diyecek ki efendim ben niye tutukluyum. Diyeceksiniz ki bombaları verdin. Aynı dosyada iki ayrı kişi aynı bombaları vermekten sanık. Böyle olur mu bu görülmüş bir şey mi hukuka uygun mu? Süleyman’a da diyorsunuz bombaları verdin. Muzaffer bey veya Veli Küçük’e de diyorsunuz bombaları verdin. Aynı bombaları verdin.”

Sanık Doğu Perinçek söz almadan konuştu:”( 2-3 kelime anlaşılamadı) Kime bombaları verdin diyorsun, o vermişti diyor. ( 2-3 kelime anlaşılamadı)”

Sanık Veli Küçük müdafii Av. Zeynep Küçük:”Haa şimdi ne yapmak zorundasınız, böyle bir durumda buna ben yani ben kendimi sizin yerinize koyuyorum. Ne yapmam gerekir böyle bir durumda bir tanesini tahliye edeceğim. İkisini birden tutuklu tutamam. Aynı suç nedeniyle aynı fiil

88

Page 89: Tmuzaffertekin.com.tr/wp-content/uploads/2011/06/148... · Web viewSanık İsmail Yıldız söz istedi verildi:” Sayın Başkanım, o son çıkan iddianameyi inceledim, inceleme

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 21.05.2010 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:148 Sayfa:89

nedeniyle iki ayrı sanığı aynı anda tutuklu bulunduramam. Birinden vazgeçeceğim. Senin üzerindeki şüphem azaldı diyeceğim. Siz Süleyman üzerindeki şüpheyi azalttınız. Süleyman’a dediniz ki bombaları senin verdiğinden az şüpheleniyorum. Asıl çok şüphelendiğim Veli Küçük ile Muzaffer Tekin niye Osman Yıldırım öyle diyor. Tamam.”

Salonda söz almadan konuşanlar oldu anlaşılamadı.Sanık Doğu Perinçek söz almadan konuştu.”Osman Yıldırım herkesi avucunun içinde

oynatıyor.”Sanık Veli Küçük müdafii Av. Zeynep Küçük:”Bakın, bu az şüphelendiğiniz Süleyman

Esen çok az şüphelendiğiniz bombaları verdiği konusunda çok az şüphelendiğiniz Süleyman Esen kimlerle ne irtibatlar yapmış. Alparslan Arslan ile bombalar atılmadan önce en yoğun görüşen kişi Süleyman Esen. Bunu ben size anlattım. Şimdi tekrar anlatmak zorundayım. Bunları neden anlatıyorum biliyor musunuz? Çünkü o tarihten bu tarihe Sayın mahkemenizin aldığı tavrı gözetledim. Ne yapacağınızı merak ettiğim için. Ne karar vereceğinizi merak ettiğim için. Bakalım dedim diyorsunuz 144. celse Sayın Hasan Hüseyin Özese bana söylüyor avukat hanım her delil üzerine çekinmeden gideriz her delili toplarız. Her türlü delili toplarız araştırırız. Hiç çekinmeden araştırırız. Biz baz istasyonu kayıtlarını defalarca inceledik ve incelemeye devam ediyoruz. Ben diyorum ki size Süleyman Esen, Ayhan Akbal efendim diyorum bir Hamza Öztürk var son celse 144. celse Hamza Öztürk. Alparslan Arslan’ın 11’inde attığı üçüncü bombadan sonra Salih Kurter’i aradıktan sonra aradığı ilk insan bu Hamza Öztürk diyorum. Bu Hamza Öztürk’ü bu zamana kadar neden sormadınız. Bu Hamza Öztürk’ün en fazla konuştuğu insan Kemalettin Gülen diyorum. Kemalettin Gülen Alparslan Arslan’ı ofisine çağırıp bu vakit gazetesi işte o üyeler denen kupürü veren adam diyorum ve bunlar bu dosyada Danıştay cinayeti işlenmeden iki ay öncesinden itibaren en yoğun görüşen kişiler aralarında 145 tane görüşme yapmışlar diyorum. Kemalettin Gülen’in bu dosyada baz istasyon kayıtları yok diyorum. Getirtilmemiş efendim diyorum. Siz bana cevaben biz her türlü delili toplarız diyorsunuz. Aldığınız kararı okuyorum. Ben böyle çırpınırken sizin aldığınız ara kararı okuyorum. Tekin İrşi ile ilişkili olduğu bilinen Gökmen Yıldırım, Ferhat Çakır bila bila bila. İrtibat. Tekin İrşi ile irtibat. Siz her delili toplarsınız çünkü. Biz burada çırpınırız bunları araştırın ben kimseyi zan altında tutmak istemiyorum kimseyi zan altında bırakmak istemiyorum. Ben kimse hakkında yargısız infaz yapmak istemiyorum ben onun mağduruyum. Ama siz cüppelerinize layık olun. Danıştay hakimine sıkılan kurşunu biraz hissedin. Ben size diyorum ki bu kadar çok bu Hamza Öztürk kim? Hamza Öztürk adına kayıtlı telefonla kim konuşmuş. Bu kadar yoğun irtibatı nasıl kurmuşlar, Nerde kurmuşlar? Defalarca söyledim. Bunlar ayın 14’ünde bir araya gelmişler. 14’ünde karşıda Alparslan, Süleyman ve küçük Salih bir aradalar. Ertesi gün Alparslan yola çıkmış Ankara’ya. Şunu söylüyorum size bombalar 4 Mayıs’ta verilmiş ve gece 23:38 bombaların verildiği tarih. Baz istasyonlarından anlıyoruz bunu. Konuşmuşlar, konuşmuşlar, konuşmuşlar Osman’la Alparslan. Alparslan yoldan aramış, ayın 4’ünde 4’ü akşamı Ataşehir’e gitmiş Osman. Alparslan Ataşehir de ve o bombalar 4 Mayıs akşamı teslim edilmiş 23:38 itibariyle açın bakın baz istasyonları kayıtlarını. Alparslan diyor ki bir gün önce verdim atılmadan bir gün önce verdim. Osman diyor ki ben atılmadan bir gün önce aldım. Diyorlar bunu. Hala biz polisin oyuncağı bu haldesiniz. Ben hiçbir şey demiyorum. Biz burada Danıştay yargılaması yapıyoruz dokuz aydır sorgulama yapıyoruz dokuz aydır buradayız. Geldiğimiz nokta bu, Tekin İrşi’nin irtibatlarını araştırıyoruz. Talep yok. Dokuz aydır şimdi ben biliyorum bunlar için karar verebilirsiniz çok geç. Bu insanların vebali var üstünüzde dokuz aydır. Şimdi bir dokuz ay daha mı bekleyecekler. Bu irtibatların bulunması için, bu irtibatların ortaya çıkması için? Evet bekleriz, bekleriz. Bana şunlarla ilgili bir cevap verin. Ne yaptınız ya içeri girip oturup konuştuğunuzda ya Veli Küçük’ün avukatı Zeynep Küçük de bir şeyler söyledi ya onlara bi bakalım. Hakikatten Kemalettin Gülen’in baz istasyonları yok mu bu Hamza Öztürk ile ne kadar sıklıkla konuşmuş bi bakalım diye konuşmadınız mı? Nasıl çıkıp da Tekin İrşi’nin irtibatlarıyla ilgili Zeynep Küçük’ün

89

Page 90: Tmuzaffertekin.com.tr/wp-content/uploads/2011/06/148... · Web viewSanık İsmail Yıldız söz istedi verildi:” Sayın Başkanım, o son çıkan iddianameyi inceledim, inceleme

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 21.05.2010 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:148 Sayfa:90

talebi doğrultusunda diyorsunuz. Alakasız kime ait olduğunu gayet iyi bildiğim duruşma tutanaklarını okuduğunuzda da asla talep etmediğim bir Osman Yıldırım ile konuşmuş X bir şahsın telefonunun kime kayıtlı olduğunu işte bugün gelmiş teşekkür ederim. Ben talep etmedim bunu. Açın duruşma tutanaklarını okuyun. Ben size o sırada Kemalettin Gülen Hamza Öztürk diyordum. Süleyman Esen Ayhan Akbal diyordum, bakın bunlara diyordum, bana yardımcı olur diyordum. Savcılık makamına yazı yazılmasına ve bu raporun mahkemenize sunulan bu raporun hazırlanmasında dahili olun kimse savcılık talimat mı verdi bu rapor savcılığın 20.1.2009 tarihinde yazdığı fotoğraf teşhisi yazısı üzerine mi hazırlandı. Bu cüret bu cüreti bu polise kim verdi bunun tespitini istiyorum. Bu yalanı bu yalanı 1 Mayısta toplantı yapıldı, akşamı çıkaralım bu öğlen olsun yalanını bu raporun içine derç eden kişinin cezalandırılmasını talep ediyorum bu kadar kolay değil. Adaletle oynamak bu kadar kolay değil. Ağzımızdan çıkacak her lafı üç kere ben kendi adıma söylüyorum üç kere tartıyorum mahkemeyi yanıltmamak adına. Baktığım şeye üç kere bakıyorum, adaleti yanıltmamak adına. Hukukla oynamak bu kadar kolay olmamalı. Savcılık sizin elinizdeki kovuşturmayı alıp üzerinde dans edememeli. Bunun üstünde tepindirmeyin, bunun altında bir kan var. Bunun üstünde bu cinayetin üzerinde tepinmelerine müsaade etmeyin. Bir an önce sorumlular hakkında gerekli işlemin yapılmasını talep ediyorum.”

Sanıklar Doğu Perinçek, Nusret Senem, Hikmet Çiçek müdafii Av. Ayşegül Şahin söz istedi verildi:” iddianamede terör örgütünden söz ediliyor. Zeynep Küçük’ün çırpınışlarından bu terör örgütünün olmadığını ispat için nelerle uğraştığımız çok taze bir şekilde ortada. Sayın mahkemeniz 41. celsede diyor ki bu dava açılana kadar Ergenekon terör örgütü isimli herhangi bir örgütün olup olmadığı hususu ilgili birimlerden sorulmuş bulunmadığı yönünde cevap verildiği anlaşılmış. Bu hale göre böyle bir örgütün varlığı ancak yargılama sonucu açıklığa kavuşacağından böyle bir örgütün var olduğu yönündeki ifadeler yerine iddia olunan ifadesi kullanılması için Cumhuriyet başsavcılığına yazı yazılması şu kuruma şu kuruma bildirilmesi. Sanki öyle bir el var ki yargılamanın üzerinde soruşturma sonuna kadar böyle bir örgütün varlığı için uğraşılıyor. Sanıklar ve müdafileri de böyle bir örgütün olmadığı yolunda adeta savaş veriyor. Sözde örgütün ne irade birliği var, ne amaçlanan hedefleri var, ne lider kadrosu var. Eylem birliği, devamlılığı, silahlı gücü hiçbir şeyi yok. Defalardır bunları anlatıyoruz. İddianamelerde en basit tanımıyla ayrıntıları konuşuluyor. Terör örgütleri için şu tarihten şu tarihe kadar şeklinde ifadeler olur. Bizde bütün sanıklar için suç tarihi gözaltı tarihi böyle bir terör örgütü nasıl oluşturulabilmiş bir kez daha dikkat çekiyor. Basın ayağı, yetkili kurumların ifadeleri belli aralıklarla bize hatırlatıyor bir terör örgütü var Danıştay’ı vurmuşlardı Yargıtay’ı da vuracaklardı. Savcı Pekgüzel söylüyor Mayıs 2009 da, işte faillerle bu kabul edemeyen iddia sahibi sanıklar da aynı sandalyelerde diyor. Sonra bir yıl geçiyor o Silivri özel mahkeme diyen konuşmasında o dönemin içişleri bakanı Beşir Atalay şimdi Danıştay saldırısını kim yaptırmış, kimin yaptırdığı açığa çıktı değil mi diyor. Silivri de özel bir mahkeme kurduk orda büyük bir yargılama var işte şimdi Danıştay sanıkları da orda kimin yaptığı da ortaya çıktı. Karar verilmiş. Biz burada uğraşalım Zeynep Küçük çırpınsın. Yargıtay 8. ceza dairesinin bu konuda terör örgütünün tanımı konusunda istikrar kazanmış görüşleri çok açık. Eğer suç delilleri hukuka uygun kanuni nitelik taşıyan suç delilleri yoksa terör örgütünün varlığından söz edilemez. İki, örgütün lideri tespit edilemiyorsa böyle bir şey yoksa terör örgütünden söz edilemez. Hukuka aykırı deliller yargılamada kullanılmaktadır. Ceza yargı sistemimiz bizim maddi gerçekliği aramaktadır çünkü bireyin özgürlüğü birinci plandadır. Türkiye Cumhuriyeti devleti bunu önce yasaya koymuş sonra anayasaya koymuştur. Anayasal bir normdur Erdener hocam, bunu şöyle tanımlıyor; Bu Türkiye Cumhuriyet devletinin şeref ve saygınlığıyla ilgili bir durumdur diyor. Türkiye Cumhuriyeti devletinin şeref ve saygınlığı ayaklar altına alınmaktadır anayasal normlar çiğnenerek. Burada da Yargıtay’ın emsal kararlarını sunuyorum Sayın mahkemenize son yılları taradım 2007-2009 arası hukuka aykırı delillerin esas alınamayacağına ilişkin. Makul şüphe tanımına geldiğimizde ceza normları soruşturmayı başlatan olgu dizininde CMK 160 maddesine

90

Page 91: Tmuzaffertekin.com.tr/wp-content/uploads/2011/06/148... · Web viewSanık İsmail Yıldız söz istedi verildi:” Sayın Başkanım, o son çıkan iddianameyi inceledim, inceleme

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 21.05.2010 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:148 Sayfa:91

göre hukuka uygun olarak elde edilen delillerin ağırlıkla mahkumiyete elverişli olmasını aramaktadır. Bizim bu davamızda silahlı terör örgütüne delil olarak gösterilen verilerin hukuka uygun olmadığı işte müvekkil İşçi partisi açısından aramalarda yer alan genel merkezdeki aramalarda yer alan polisler hakkında açılan dava. Keza İstanbul terörle mücadele ve istihbarat daire görevlileri hakkında yürütülen soruşturma. Keza İzmir’de ulusal kanalda yapılan aramayla ilgili görevliler hakkında görevi kötüye kullanmadan açılan davalar. Bu tür tespitler Sayın mahkemenizdeki hukuka aykırılıkları ispatların dışında önemli delillerimizdir. Huzurda iletişimin dinlenilmesi kararlarından söz etmiştik. Sayın Doğu Perinçek ve Sayın Ferit İlsever hakkında üçer aylık dönemlerle burada tutuklu bulundukları dönemlerde ev telefonlarının dinlendiği tespit edilmişti. Şimdi iletişim dinlenilmesi kararı verilebilmesi için başka delil elde edilememesi halinin varlığı gerekir. Oysa kuvvetli suç şüphesi var tutuklu dava açılmış yargılanıyor. Tersten bakarsak iletişim dinlendiği ortamda kuvvetli suç şüphesinin varlığından söz etmememiz lazım o zaman tutuklu olmaması lazım. Yasa düzenlemiş kanun dışı diyor eşleri çocukları ama gözetim altında tutuluyor. Birinci ceza dairesinin kararına ekliyorum. Anayasal hak ve özgürlükler göz göre göre çiğneniyor anayasal norm bir kez daha ayaklar altına alınıyor. CMK 100. maddesinde kuvvetli suç şüphesi değerlendirilmesi yapılmaktadır. Tutuklama nedeni ancak bu hallerde mevcut sayılabilir. Böyle bir kuvvetli şüphe müvekkillerim hakkında kalmamıştır. Başka tedbirlerle yargılamanın amacına ulaşılamayacak olması gerekir. Böyle bir sebepte mevcut değildir. Ceza yargılamasının evrensel ilkelerinden biri şüpheden sanık yararlanır ilkesidir. Ceza mahkumiyeti yargılama sürecinde ulaşılan ihtimali bir kanıya değil kesin ve açık ispata dayanmalıdır diyor Yargıtay ceza genel kurulunun 2009 yılında verdiği bir karar çok uzun ayrıntılı on sayfalık bir karar. Temel prensipleri irdeliyor. Sayın Başkan siz birçok sanıkla birlikte müvekkillerim Nusret ve Hikmet içinde bu gerekçelerle tahliyeleri yönünde görüş bildiriyorsunuz. Aynı gerekçeler Sayın Doğu Perinçek içinde geçerlidir. Fakat emniyet fezlekeye katalog suç diyor. savcılık katalog suç diyor. mahkeme bu katalog suçun altında ya altından kalkılamıyor veya bu tanıma sığınılmakta. Sonuçta katalog suç olarak damgalandığı zaman bir dokunulmazlık ve iki yılı aşkın tutukluluk süreleri. Anayasanın eşitlik ilkesi ihlal edilmiştir. Dosya kapsamında diğer sanıklarla karşılaştırmalı inceleme yapıldığında anayasanın bu açık normunun da açıkça ihlal edildiğini görmekteyiz. Yargıtay ceza genel kurulunun 2007 yılı hakim ve savcıların hukuka etik kurallarına aykırı davranışlarını değerlendiren uzun bir kararını yine ekte sunuyorum dilekçemde. Bu karada diyor ki özetle yargı mensupları bağımsızlık tarafsızlık doğruluk tutarlılık dürüstlük eşitlik ehliyet ve liyakat koşullarına sahip olmalıdır. Türk hukuk sisteminde hakimlerin savcı savcıların da hakim olarak atanabilmesi ve gerekse savcılarının şüphelinin hem lehine hem de aleyhine delil toplayabilmesi nedeniyle aynı kurallar savcılar açısından gereklidir, geçerlidir. Uluslar arası Bangalor yargı etik’i ilkeleri ve Budapeşte ilkelerinin de HSYK kararıyla benimsendiği ve bir genelgeyle adalet bakanlığı tarafından tüm hakim ve savcılara iletildiği bilinmektedir. Gerek anayasamızda düzenlenmesi gerekse uluslar arası yargı etik’i ilkeleri açısından aykırı tutum mahkemece ısrarla sürdürülmektedir. Tahliye edilen sanıkların üzerlerine atılı suçlar tutukluluk süreleri, delil durumları, tahliye gerekçeleri müvekkillerim açısından da tamamen geçerlidir. Ergenekon tertibinin ilk şehitlerinden yüksek yargıcımız Yücel Özbilgin’in katlinden mahkum olan Süleyman Esen suç vasıflarının değişme ihtimaline binaen tahliye edilmiştir. Tahliye tarihi Ağustos 2009. fakat müvekkiller iki yılı aşkın süredir tutukludur. Nusret Senem ve Hikmet Çiçek yönünden biliyorsunuz özel bir durum var iddianamede atılı suç ve tutuklama nedeni. Bu da ayrıca tahliye sebebidir. Üzerlerine atılı suça baktığımız zaman örgüt yok. Gerçekten yok onu tespit ettik. 334’ün karşılığı cezayı yatmış durumdalar. Türk ceza kanunu 334 infaz edilmiş durumda. Gerek Sayın Başkanım sizin gerekse itirazlarımız üzerine İstanbul 14 Ağır ceza mahkeme başkanı Osman Canak’ın karşı oylarını kapsayan kararları ekte sunuyoruz. Sonuç olarak müvekkillerim yönünde tutuklulukta makul süre aşılmıştır. Tutukluluk hali soruşturmanın sürdürülmesine gerekçe oluşturmaktadır. Soruşturmaların sürdürülmesine gerekçe

91

Page 92: Tmuzaffertekin.com.tr/wp-content/uploads/2011/06/148... · Web viewSanık İsmail Yıldız söz istedi verildi:” Sayın Başkanım, o son çıkan iddianameyi inceledim, inceleme

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 21.05.2010 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:148 Sayfa:92

oluşturmaktadır. Sözde örgütün irade birliği hedefi eylem birliği devamlılığı silahlı gücü yoktur. Örgüt yoktur. Danıştay bağı huzurlarınızda çökmüştür. Atılı suçlar ve bazı sanıklar yönünden verilen tahliye kararları gerekçeleri müvekkiller açısından da geçerlidir ve hukuken tutuksuz yargılanmayı gerektirir niteliktedir. Suçta kanunilik prensibinin şüpheden sanık yararların prensibinin hayata geçirilmesini bekliyoruz. Ulusal ve uluslar arası normlara uyulmasını bekliyoruz. Kanun önünde eşitlik temel prensibinin uygulanmasını bekliyoruz. Bu salonda savunma avukatlarının bilgisayarlarına Samanyolu Tv.nin Ergenekon avukatına soruşturma, savcılara hakaret etmişti haberinin yansıtıldığı biliniyor. CHP milletvekili Sayın Şahin Mengü bu konuyla ilgili olarak hakimler savcılar yüksek kuruluna şikâyette bulunmuştur. Mahkemeniz ve yargılama böyle büyük bir baskı altındadır. Sayın Özbek meslektaşımda ifade etti. Yargı bugün savunma konumundadır bu sorun sistemin geleceğiyle ilgilidir sistem çöküyor diyor uyarıyoruz diyor Sayın Özbek. Yargı sisteminin geleceğiyle ilgilidir çöküyor diyor. Bu sözü hatırlatıyoruz. Müvekkillerin toplum içindeki konumları, kaçma saklanma şüphesinin olmaması, delil durumu, makul sürenin aşılarak tutukluluğunun cezalandırılmaya dönüşmesi eşitlik ilkeleri temel alınarak bihakkın tahliyesini bu benimsenmedi taktirde CMK 109’daki yükümlülüklerin değerlendirilmesini ve tahliyeye karar verilmesini talep ediyorum.”

Mahkeme Başkanı:" İtiraz olayına avukat hanım herhalde bir Osman Can’dan bahsettiniz. Erkan Canak diyecektiniz herhalde. İtirazen 14. Düzelttik zaten.”

Sanıklar Doğu Perinçek, Nusret Senem, Hikmet Çiçek müdafii Av. Ayşegül Şahin:”Dilekçeyi düzelteyim efendim veriyorum.”

Sanık Muzaffer Tekin müdafi Av. Selin Deviren Tahtabiçen söz istedi, verildi:”Başkanım, Osman Yıldırım biraz önceki savunmasında müvekkilimin tutanaktaki ifadesini çarpıtarak gelecek Semih Tufan konuşacak mealinde bir ifade kullanmış. Sanki Muzaffer Tekin’in Semih Tufan Gülaltay’ı yönlendirme gibi bir fonksiyonu varmış gibi konuştu. Fakat Muzaffer Tekin 141. celsede o cümleyi Semih Tufan Gülaltay’ın parti açılışına gitmediği ve gerek Osman Yıldırım gerekse Esra Feride Gökçimen’in atfı cürümlerini açığa çıkması için mahkemenizden talep ettiği parti binasına ait kamera kayıtlarıyla ilgili konuşmuştu. 141. celsede sayfa dokuzda. İkinci husus efendim 26 Martta bir talepte bulunmuştum. Ankara da Danıştay sanıklarının Sincan cezaevindeki ziyaretçi listesinin 2006 yılından buraya nakil oldukları 2009 yılına kadarki ziyaretçi listesinin gönderilmesini talep etmiştim ki ikinci kez bu yazı gelmiş gene fakat gene 2007 yılından itibaren yollanmış biz 2006 yılını istiyoruz. 2006’yı 2007 yılı zaten bizde vardı. Ben bu yazının gerçeği ön kapağında 2006 yılı 2009 yılı diyor ama içeriğini inceledik 2006 yıl yok 2007 yılından başlıyor. Bizim talebimiz bunun tekrar yazı yazılarak 2006 yılının ziyaretçi listelerinin Ankara Sincan cezaevinden istenmesi.”

Mahkeme Başkanı:" Avukat hanım bir dakika Osman kalk bakayım. Bu olay sebebiyle sadece Sincan cezaevinde mi yattınız?”

Sanık Osman Yıldırım:”Bu olaydan ötürü.”Mahkeme Başkanı:" Sadece Sincan cezaevinde mi yattınız?”Sanık Osman Yıldırım:”Sadece Sincan iki, iki nolu Sincan iki nolu.”Mahkeme Başkanı:" İki nolu Sincan cezaevinde yattınız.”Sanık Osman Yıldırım:” F tipi kapalı ceza infaz kurumu, bu Sincan Ankara.”Mahkeme Başkanı:" Cezaevinde yattınız. Yani Alparslan da öyle diğerleri de aynı yerde

kaldınız.”Sanık Osman Yıldırım:”Ben C bloktaydım diğerlerini hangi blokta olduklarını bilmiyorum.”Mahkeme Başkanı:" Yani aynı cezaevindeydiniz değil mi hepiniz?”Salonda söz almadan konuşanlar oldu:”Aynı aynı.”Sanık Osman Yıldırım:”Aynı ceza, aynı cezaevi.”Mahkeme Başkanı:" Peki oturun.”Sanık Osman Yıldırım:”teşekkür ediyorum.”

92

Page 93: Tmuzaffertekin.com.tr/wp-content/uploads/2011/06/148... · Web viewSanık İsmail Yıldız söz istedi verildi:” Sayın Başkanım, o son çıkan iddianameyi inceledim, inceleme

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 21.05.2010 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:148 Sayfa:93

Sanık Muzaffer Tekin müdafii Av. Selin Deviren Tahtabiçen:”Gelen cevap aynı efendim 2007 yılı var 2006 yılı 2007 yılı arası yok bizim elimizde. İkinci kez geliyor bu yazı. Şimdi efendim meslektaşım Zeynep Hanım bahsetti şu gelen emniyet raporundan. Bende söz etmek istiyorum. biz bu raporu medyadan pazartesi günü öğrendik. 13. Ağır ceza mahkemesinin talimatıyla hakim gözetiminde İstanbul da, İstanbul emniyetince keşif yapıldığı haberini okuduk. Sanık avukatları olarak biz bunu medyadan öğrendik ve sonra baktık hakikatten sizin böyle bir talimatınız var. Ancak bu talimat keşif yapılması değil de sadece Ataşehir de Recep Özkan’a ait olduğu bildirilen evin açık adresinin komşularının, apartman görevlisi ve yöneticisinin tespiti yönünde. Biz zaten CMK 83 ve 84. maddelerinde keşfin nasıl yapılacağını biliyoruz. Bu yapılanın keşif olmadığını da biliyoruz. Fakat yapılan bu inceleme nedir. Zeynep hanımın dediği gibi hukuk literatüründe bunun yeri yok. Yapılan işlemin sizin talimatınızla ilgisi de yok. İstanbul emniyeti her zamanki gibi hukuku çiğneyerek şuursuzluklarının ve yine bir hadsizliklerinin son örneğini sergilemiş. Gitmişler kendilerine göre keşif yapmışlar hakim olmaksızın. Gelen evraka baktığımızda sizin talimatınız 3 Şubat tarihli tam bir yıl önce bunlar Ataşehir’e gitmişler. Bu sözde toplantının yapıldığı evi bulmuşlar apartman görevlisini yöneticisi ve komşularını bulmuşlar birkaç kişinin de ifadelerini almışlar. Burada kovuşturma devam ediyor. Sanıkların sorgulamaları devam ediyor fakat birileri kendilerinden o kadar emin ki nasıl olsa devir onların devri onlardan kim hesap soracak kendileri çalmışlar kendileri oynamışlar. Sizin bir sene sonra vereceğiniz talimatınızdan önce kendilerine görev çıkartmışlar gitmişler yapıldığı evi tespit etmişler. Birde kapı kapı dolaşıp komşu aramışlar bu şahıs sanıkları yüzde elli yüzde yetmiş tanıyan biri var mı diye. ilk önce 2009 yılının Ocak ayında gidiyorlar keşfe. Onların deyimiyle keşfe evi tespit ediyorlar kameraya alıyorlar krokiler çiziyorlar. Komşularla da konuşuyorlar Muzaffer Tekin ve Veli Küçük’ü tanıyan var mı diye, tanıyan yok. Sonra aynı yılın Ağustos ayında gidiyorlar bir tanıyan belki çıkar Muzaffer Tekin’i Veli Küçük’ü diye. Nitekim Ağustos ayında 20 numaralı dairede oturan Nadiye Önay diyor ki Mehmet Zekeriya Öztürk’ü yüzde doksan tanıyorum. Tanıyor olabilirim Veli Küçük’ü de yüzde elli teşhis ettiğini söylüyor. Şimdi efendim bu kayıtlar dosyada bakıyoruz yüzde elli bir şahsı tanımak birisini tanıyor musun diye sorduğunda ya tanıyorsundur ya tanımıyorsundur. Yüzde elli yüzde doksanın hukukta yeri var mıdır? Belli ki bu kadını zorlamışlar. Sorarsınız birisine sen bu şahsı tanıyor musun der tanıyor olabilirim yüzde kaç tanıyorsun burada bir yönlendirme var Metin Şentürk mü bu yüzde elli görme o şeyi olsun. Bu tutanaklar da geliyor sonra asrın davası davasında dosyaya giriyor. Bu ifade 20 Ağustos 2009 tarihli. Biz de o tarihlerde duruşmalara geliyoruz. Osman Yıldırım’ın ifadeleri alınsın ama Osman Yıldırım’ın ifadesi alınmıyor bir türlü avukat bulunamıyor bekliyoruz çapraz sorguya gireceğiz diye. Ama öteki tarafta Osman Yıldırım’ın tanık beyanları delillendirilmeye çalışılıyor. İstanbul emniyetinden gelen 22 Nisan 2010 tarihli yazıda diyor ki, Osman Yıldırım’ın ekli CD içerisindeki bulunan duruşma tutanakları ile aynı doğrultuda verdiği daha önceki ifadesi ben ne körüm Allah’a çok şükür ne de sağırım Osman Yıldırım ne tanık beyanı ne buradaki verdiği her gün birbiriyle değişik beyanları birbiriyle aynı doğrultuda. Bu tutanaklar Osman Yıldırım’ın emniyetten gelen rapor Osman Yıldırım’ın tanık ifadelerine göre tanzim edilmiş. Duruşmadaki ifadelerinden önce sizin istediğiniz kadar siz istediğiniz kadar duruşma tutanaklarını ekleyin yollayın onlar Osman Yıldırım’ın tanık beyanına göre keşiflerini yapmışlar. Yapılan işlem de gidilen evin krokisi çizilmiş. Bu resimlere baktığımızda gene Osman Yıldırım’ın tutarlı olmayan ifadelerinde anlattığı üzere çevrede villalara rastlayamıyoruz. Ev de ikinci kat değil beşinci kat gözüküyor. Osman Yıldırım’a burada sorulmuştu ikinci kat demişti asansör var mı diye sormuştuk hatırladığım kadarıyla hatırlayamıyorum dikkat etmedim merdivenlerle çıktım ikinci kat olabilir demişti. 22 Nisan 2010 tarihli tutanakta diğer dikkat çeken husus Alparslan Arslan ile Osman Yıldırım baz kayıtları incelenmiş ki bunları biz bir yıldır inceliyoruz burada zaten. 1 Mayıs 2006 günü 14:38’den 15:20’ye kadar ikisinin de Ataşehir de bulunduğu burada toplantı yaptığı anlaşılıyor denmektedir. Bu toplantıda Osman Yıldırım sadece

93

Page 94: Tmuzaffertekin.com.tr/wp-content/uploads/2011/06/148... · Web viewSanık İsmail Yıldız söz istedi verildi:” Sayın Başkanım, o son çıkan iddianameyi inceledim, inceleme

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 21.05.2010 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:148 Sayfa:94

Alparslan ile Osman ben vardım demiyor ki, Muzaffer Tekin vardı diyor, Veli Küçük vardı diyor, Fikri Karadağ vardı diyor, Zekeriya Öztürk vardı diyor onların baz kayıtları niye bu raporda yer almıyor. Çünkü ne Muzaffer Tekin, ne Veli Küçük, ne Zekeriya Öztürk’ün telefonu Ataşehir’den sinyal veriyor. Osman Yıldırım huzurdaki ifadelerinde Ataşehir’e gece ondan sonra 11-12’de gittim diyor karanlıktı diyor fakat her ne kadar siz tespit talimatını 3 Şubat 2010 da vermiş olsanız da duruşma tutanaklarını da eklemiş olsanız emniyet yaklaşık bir yıl önce Osman Yıldırım’ın tanık beyanlarını delillendirmek için, bu kanıda kendilerine göre keşif yaptığı için somut verilerle bugün gelinen noktada bu rapor tamamıyla çelişmektedir. Ayrıca 20 Ağustos 2009 tarihli tutanağın sonuç bölümünde Alparslan aynen şöyle yazıyor efendim. Alparslan Arslan’a ait sadece bir hat tespit edilmiş olması yanında Cumhuriyet gazetesine bomba atılması ve Danıştay üyelerimize yönelik düzenlenen menfur saldırıyı gerçekleştiren bir kişinin olay sonrasında ve olay öncesinde sadece bir tek telefon numarası kullanmış olması diğer benzer birçok olay göz önünde bulundurulduğunda zayıf bir ihtimal olduğu dolayısıyla Alparslan Arslan’ın Veli Küçük Muzaffer Tekin ve benzer kişilerle irtibat kurduğu başka numaraların da olduğu değerlendirilmektedir aynen bu beyana yer veriyor. Siz buna ne diyorsunuz? Hangi somut veriye göre irtibat aranmış, var denmiş? Burada kendini iddia makamı yerine koymuş bu emniyet. Hiçbir somut veriye dayanmaksızın iddia makamımı bu mahkeme mi bu, bu ne cesaret? Bi de Alparslan Arslan’ın mevcut tespit edilen telefonundan 2005 yılı içerisinde Muzaffer Tekin ile üç kez görüşmüş olması da bu kişilerin arasında geçmişe dayalı bir ilişkiye bir birlikteliğin olduğunu ortaya koymaktadır diyor, demekle kendisini mahkemeniz yerine koyuyor hükmü veriyor çünkü irtibat var diyor, bunların geçmişe ilişkin birlikteliği var diyor. Muzaffer Tekin burada defalarca kez söyledi. 2005 yılından itibaren görüşmemiz iki dakikayı geçmez dedi. Ama irtibat var onlar için. Olması lazım yoksa bombaların atılmasından önce ve sonra yapılan 145 görüşmeyi yapanlar nasıl dışarıda rahat rahat dolaşacaklar. Bir de bu tutanaklar şimdi neden dosyaya girdi. 23 Ocak 2009 da bu tutanaklar tutulmuş. 23 Ocak 2009 da gidilmiş bu keşfe. Neden bu kadar süre bu deliller poliste saklanmış. Kovuşturma dosyası bir dosyada kovuşturma devam ederken poliste delilin işi ne. Neden çünkü geçen celse Zeynep Küçük açıkladı. Danıştay saldırısının tarikat bağını ortaya koydu. Şimdi bunlar gündeme getiriliyor. İstanbul emniyeti hangi talimata emre istinaden 23 Ocak 2009 da bu yere gitmiştir. İstanbul emniyeti burada kendini iddia makamı mahkeme yerine koyarak suç işlemiştir. Görevini kötüye kullanmıştır. Bu tutanaklarda imzası olan baş komiser ve dört tane polis memuru hakkında suç duyurusunda bulunuyorum. Lütfen siz mahkeme olarak görevinizi yerine getirin bu hadsizlere haddini bildirin. Çünkü bu tutanaklar medyadaki yargılamaya acımasız yargılamaya da meydan vermektedir çanak tutmakta. Bir de bizim medya yargılamasıyla biz bide uğraşıyoruz. Sadece burada yargılanmıyoruz. Şu medya, medyadaki acımasız yargılamaya da değinmek istiyorum. Benim müvekkilim sadece burada değil bir de yandaş medyada yargılanıyor bu davanın günah keçisi ilan edildi. Halen medya bu salondaki sorgulamayı yok sayarak iddianame metinleri ile potansiyel suçlu göstermekte. Buna da mahkemeniz hukuku işletmemekle meydan vermektedir. Müvekkilimi tutukluluğu 24 gün sonra 3 seneyi bulacak. Bütün bunlar yetmezmiş gibi bu kadar mücadeleden sonra bir de Hrant Dink suikastıyla irtibatlandırılmaya çalışılmakta. Bir uyduruk şemayla. Bekliyoruz daha neler neler çıkacak acaba. Uzun bir süre de daha bekleyeceğiz anlaşılan. Burada yargılamamız yetmiş gibi uzun bir süre de medyadan gelen saldırılarla da mücadele edeceğiz. Biz bir hafta da bir sanığın ifadesini alırsak ki bugün zannediyorum 148. duruşma 1048 duruşma da olsa bu dava bitmeyecek nitekim bu salondaki herkes de bu davanın bitmeyeceğini biliyor. Siz de biliyorsunuz. Daha önce meslektaşlarımda bunu dile getirdi. Ama gene de söylemek durumundayım. Belki nasıl olsa diyorsunuz emeklilik falan yakın benden sonra kim gelirse kim ne yaparsa yapsın. Emekli olsanız da bu davayı bitirseniz de bitirmeseniz de bu dava ne sizin ne evlatlarınızın ne de torunlarınızın ne de vicdanlarınızın yakasını

94

Page 95: Tmuzaffertekin.com.tr/wp-content/uploads/2011/06/148... · Web viewSanık İsmail Yıldız söz istedi verildi:” Sayın Başkanım, o son çıkan iddianameyi inceledim, inceleme

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 21.05.2010 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:148 Sayfa:95

bırakmayacak. Bu yüzden son sözümü söylüyorum. Ya çaresizsiniz yada çare sizsiniziz. Saygılarımla.”

Sanık Sevgi Erenerol müdafi Av. Vural Ergül söz istedi verildi:”Sayın Başkanım, gerek benden önce söz alan diğer meslektaşlarımın tahliyeleri için sundukları haklı sebeplerin benim müvekkilim için de aynıyla geçerli olması. Gerekse bu güne kadar dile getirmiş olduğumuz bütün iddia talep beyanlarımıza rağmen hala bir sonuç alamamış olmamız karşısında müvekkilimin tahliyesi için dosya da çıkmasını beklediğimiz hiçbir hukuki gelişme de olmadığı için artık müvekkilimin hukuk için üstelik mahkemenizdeki o katı kırılamaz anlaşılamaz izah edilemez ikiye bir direnci sonrasında tahliyeye dair bir beyanda bulunmak çok anlamlı değil o yüzden tahliyeye dair bir talebim olmayacak zaten saat 9:45 kısa kısa beyanlarımda beyanlarımı dile getirmek istiyorum. Efendim ilki Sevgi Erenerol hanım için müvekkilim Sevgi Erenerol hanım için bir beyanım var onu izah etmek istiyorum. Bilindiği üzere dosyamızda iddia edilen o ki Ergenekon terör örgütünün güya merkezi Türk Ortodoks patrikhanesinin karaköy’deki merkez kilisesi. Şimdi efendim bu merkez kiliseyi siz merak ettiniz mi bilmiyorum ama ben burada görmenizi istiyorum nihayetinde zihninizde müvekkilim adına vermiş olduğunuz o tahliye talebinin ne kadar isabetli olduğundan bir kez daha emin olacaksınızdır. İddia edilen o ki efendim kilise de gizli saklı toplantılar yapılıyormuş. Üstelik bunu da neye dayandırıyorlar efendim. o meczup gizli tanıklardan, gizli tanık 17 namı diğer Şeytan Niyazi, Niyazi Kıyak’ın beyanları o diyor ki bir kısım örgüt liderleri Fikri Karadağ ile Veli Küçük’ü kastediyor yanlış anımsamıyorsam bunların gizlice kuvai milliye derneğinden çıktıktan sonra Sevgi Erenerol’un basın sözcülüğünü yaptığı kilisedeki toplantılara gizliden gizliye katıldığını söylüyor. Şimdi efendim az önce flash bellekle 12 tane fotoğraf gönderdim müsaadenizle onları ikişer üçer saniye aralıklarla görecek olursak bu mekanda bir gizli saklı toplantı yapmanın imkan dahilinde olup olmadığını siz kararlaştırın. Ergenekon fotoğrafları birden itibaren başlarsanız. Efendim ilk fotoğraf bizim dosyamızda kısıt kararı olduğu sıralarda basına dosyadan servis yapılan aralarında bir kısım sanıkların da bulunduğu çeşitli şahısların kilisedeki bir toplantısını gösteriyor. Efendim bu kilise şimdiye kadar tarihi Türk filmlerinde Tarkan Kartal Tibet’li Cüneyt Arkınlı gördüğümüz o filmlerdeki Bizans sahnelerinin canlandırıldığı kiliseler olarak hepimizin hafızasındadır bunu biliyor musunuz bilmiyorum ama şimdi ikinci fotoğrafa bakacak olursak bu fotoğrafta efendim Liman caddesi üzerinden kilisenin göründüğü ara sokağı işaret ediyor işlek bir cadde görüyorsunuz efendim ikinci diğer fotoğrafa geçelim. Bu fotoğraf o sokak içerisinde biraz ilerledikten sonra çekilen bir başka fotoğraf. Devam edin. Bu kilisenin ana kapısı efendim bir sonraki fotoğraf bu yakından görünümü devam edin. Lütfen kısa kısa, bu yandan görünümü. Bu diğer kapıdan görünümü görüyorsunuz efendim üç civar üç yerde ayrı ayrı kapısı var. Bu kilisenin avlusu. Bu efendim yine dosyamızdan servis yapılan güya Ergenekon terör örgütünün kilisedeki bir toplantısını gösterdiği iddia olunan kare orda merhum Kuddusi Okkır da var en başta görmüşsünüzdür. Devam edin bu kilisenin içi efendim. Devam edin bu kilisede düzenlenen paskalya Noel ayinleri gibi bir takım ayinler sonrasında verilen kutlama yemeklerinden birini gösteren fotoğraf. O tarihler itibariyle henüz Ergenekon terörü estirilmiyor kamuoyunda dolayısıyla Türk Ortodoks patrikhanesinin geleneksel bir yemeğine çok sayıda katılım var birçok yurtsever Kemalist aydın o toplantıda. Sevgi hanımın daveti üzerine toplantıda bir araya gelmişler ve bir paskalya sonrası yemekteler devam edin. Efendim bu da son paskalya sonrasında verilen yemeğe ilişkin fotoğraf bakın duvarda Sevgi hanımın ailesinden dini büyüklerinin fotoğraflarını en uçta Türk bayrağını görebiliyorsunuz. Ben de oraya çoluk çocuk gitmiştim o davete. Öndeki ikiz çocuklar benim çocuklarım. Gösterdiğim gibi efendim çoluk çocuğun bir araya bir arada gidip yiyip içebildiği kamuya açık gelene niye geldin niye ikram aldın denilen bir yer değil. Fevkalade açık aleni faaliyetler. İşte bu faaliyetlerle birlikte Sevgi Hanım için örgütsel faaliyet iddiasında bulunuluyor. Bu iddialar çerçevesinde kilisenin de Ergenekon terör örgütünün örgüt merkezi olduğu iddia ediliyor. Şimdi gariptir ki Osman Yıldırım’ın da o sıralar dini hassasiyeti çerçevesinde kendisi

95

Page 96: Tmuzaffertekin.com.tr/wp-content/uploads/2011/06/148... · Web viewSanık İsmail Yıldız söz istedi verildi:” Sayın Başkanım, o son çıkan iddianameyi inceledim, inceleme

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 21.05.2010 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:148 Sayfa:96

Ergenekonun güya Türkiye Cumhuriyetini Hıristiyanlaştıracağı iddiası belletilmiş. Osman Yıldırım da sıklıkla burada dile getiriyor ya Ergenekon Türkiye Cumhuriyetini Hıristiyanlaştıracak diye işte o iddiaların da yegane dayanağı az önce size gösterdiğim fotoğraflar. Şimdi efendim, bu fotoğrafın ortaya koyduğu bir hususu ifade edip bu bahsi kapatmak istiyorum. Bugün yargılama da üyelerinizin de ısrarla hukuku anayasayı hiçe sayarak sosyal ilişkiler üzerinden bir örgüt iddiasını ortaya koymak noktasındaki çabaları paralelinde bir dini faaliyetin bir kültürel faaliyetin örgüt için nasıl dayanak alındığını sizde burada fevkalade çarpıcı bir şekilde eminim ki görmüş kavramışsınızdır. Ortada yapılan bir tek faaliyet var bu da hukuki bir faaliyet değil. Sosyal faaliyetlerden örgüt yaratma gayreti var. Söylüyorum efendim bunun için daha önce de ifade etmiştim ancak ancak simyacı olmak gerekir. O bile bu iş için yeterli bir nitelik değil buradan asla ve kata olmayan bir örgütü ihdas etmek mümkün değil. Efendim kısa kısa taleplerime geçiyorum. Bir, güya Ergenekon terör örgütünün şemasında örgüt mensuplarıyla hiçbir ilişiği tespit edilemeyen bu yüzden de doğrudan Ergenekon başkanlığına bağlı olduğu iddiası edilen kahraman komutanlarımızdan Fikret Emek’in daha önce de Ergenekon başkanlığı ile doğrudan irtibatlandırıldığını şemada bu suretle şekillendirildiğini ifade etmiştim. Aradan geçen iki yılı aşkın bu süre içerisinde acaba savcılık herhangi bir suretle Fikret Emek’in Ergenekon başkanlığına yahut Ergenekon örgütü bünyesinde faaliyet gösteren başkaca irtibatlara sahip olup olmadığı noktasında herhangi bir yazışma yapıp yapmadığını mahkememizden yazılacak olan bir müzekkere ile öğrenelim istiyorum efendim öncelikle bu yolda bir talebim var. Sonra efendim, 5237 sayılı TCK’nın 279. maddesindeki yasal zorunluluk uyarınca diye bir ibare var naip hakimimizin Danıştay’dan gelen kamera kayıtlarına ilişkin rapora dayalı olarak yapmış olduğu suç duyurusunda ben aynı yasal gerekçeyle yani 5237 sayılı TCK’nın 279. maddesindeki yasal zorunluluk uyarınca bu kaybedilen mahkemenizde kaybedilen mahkemenizde bunun kaybedildiğini de bilmeniz gerektiği hayalet CD Nijerya CD’sine ilişkin ilgililer hakkında suç duyurusunda bulunulması talebimi yineliyorum efendim. Bunu bugün fazlaca üzerinde durarak izaha çalışmıyorum çünkü saat on kısa tutuyorum. Efendim 144. celsede celse zabıtları çıktı bu celse zabıtlarında mesela üye hakim Sedat Sami Haşıloğlu önemliyse yaptırın siz ibaresi var oysa o ifade ben o gün hatırladığım kadarıyla yapın siz olacaktı. Ne biliyim işte mesela Avukat Vural Ergül tepkiyi görüyor musunuz siz niye orada oturuyorsunuz diyor hukuk bilmeyenlerin tepkisi bile bu, hukuk bilen birini tepkisi ne olur biliyor musunuz diye soruyorum. Üye Sedat Sami Haşıloğlu beyefendi acı tepki diyor. böyle bir ifadesi yanlış duymadıysam olmadı. Mesela bir başka ifade efendim mahkeme başkanı sıfatıyla Sayın Hasan Hüseyin Özese Oktay Yıldırım soruyor diyor ki, ithamınız var az önce ithamda bulundunuz biz Cumhuriyetimize ve anayasamıza sizlerden daha bağlıyız dediniz az evvel avukat Vural Ergül’e sizlerden daha bağlıyız derken kimi kastettiniz lütfen açıklar mısınız mahkeme başkanı yani sizin hepimiz aynı şekilde bağlıyız Cumhuriyetimize anayasamıza kanunlarımıza. Oktay Yıldırım, ama az önce dediniz ki sizlerden daha bağlıyız, mahkeme başkanı, her Türk vatandaşı nasıl bağlıysa bizde bağlıyız. Herkesten daha fazla bağlıyız o manada söylüyorum bir art niyet yok buyurun. Oktay Yıldırım, bizi kastetmediniz yani, mahkeme başkanı, hayır buyurun. Yani herkesi kastediyorum o manada söylüyorum derken ben ayağa kalktım ve efendim beni mi kastediyorsunuz dedim. Bu soruma Sayın Başkan suskun kaldı bunun üzerine bende kendi kendinize mi söylediniz efendim dedim bu hususlar zapta geçmemiş. Böyle daha bir yığın eksiklikler var. Yalnızca kendi ifadelerime ilişkin tespit ettiğim eksiklikler o yüzden efendim bu 144. celsenin taşıdığı önem çerçevesinde celse zaptının gözden geçirilerek bu eksikliklerin düzeltilmesini talep ediyorum. Efendim Osman Yıldırım az önce bize Cumhuriyet savcısına Tuncay Özkan’a ilişkin yapılan bir şikâyet üzerine gittiğini söyledi ama. Burada çeşitli şikâyetler üzerine ifade vermek üzere savcılıklara giden hiçbir sanık şimdiye kadar özellikle ağır ceza mahkemesinde savcı Zekeriya Öz’e gitmiş değil. Dolayısıyla bu hususu yine de ziyadesiyle tereddüt uyandırıyor kaldı ki bu güne kadar savcılığın her keresinde mahkemenizi hiçe sayıp

96

Page 97: Tmuzaffertekin.com.tr/wp-content/uploads/2011/06/148... · Web viewSanık İsmail Yıldız söz istedi verildi:” Sayın Başkanım, o son çıkan iddianameyi inceledim, inceleme

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 21.05.2010 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:148 Sayfa:97

sanıklarla ahlaksız ilişkilere girmek üzere doğrudan gayret sarf ettiği malumunuz. Bu sebeple efendim gerek cezaevi idaresine gerek savcılığa ayrı ayrı, müzekkereler yazılarak bu güne kadar davanın başından hatta sanıkların tutuklandığı günden bu güne kadar hangi sanığın hangi gerekçeyle ne gün görüşmeye çağrıldığının açıklığa kavuşturulmasını talep ediyorum efendim. Bu husus hem yargı ahlakının muhafazası hem de nihayetinde yargı denetimi açısından fevkalade önem taşıyor. Efendim bir kısım başkaca taleplerim daha vardı ama onları bir yana bırakıyorum.Şimdi size yazılı olarak az önce rapora ilişkin ayrıntılı bir çalışmam vardı onu gönderdim. Onu kısaca burada arkadaşlarıma özetlemek istiyorum, sanıklar da diğer müvekkil arkadaşlarım da bilsin istiyorum. Öncelikle serzenişimi ifade etmek istiyorum efendim. Gönül isterdi ki naip hakim bu rapora benim gösterdiğim hassasiyeti özeni göstersin benim tespit ettiğim her hukukçunun bunu bir kez değil iki kez bile olsa okumakla anladığı eksiklikleri tespit etmiş olsundu. Şimdi bakın efendim daha raporun en başında tam 23 adet ayrı ayrı kamera görüntüsü kaynağı tespit edilip sıralanmış. Oysa Danıştay da sadece 8 kamera olduğu belli. Ancak buna rağmen raporu yazan bilirkişi, Danıştay’daki güvenlik kamerası sisteminin işleyiş biçimini dosyalama sistemini vesaireyi aydınlığa kavuşturmadan sekiz kameralı Danıştay güvenlik sisteminden 23 kameradan görüntü kullandığını kurtardığını söylemiş. Ama naip hakim bu 23 kameranın 8 kameralı sistemden nasıl kurtarıldığını sormamış bile. Bu husus fevkalade ciddi bir eksiklik olarak bilirkişi raporunda ciddiyetini ziyadesiyle şüpheye düşürüyor. Öbür yandan efendim orada İstanbul modern sanat binasında daha önce kullanılmış olan bir hard diskte kamera adları olan cehennem merdivenleri Biletix gibi o mekana özgü bir takım kamera isimleri var bu güvenlik sistemi kamera kayıtlarını nasıl adlandırmakta ki burada bu isimli kameralardan Danıştay’a ait görüntüler kurtarıldı bu hususun bilirkişiye açıklığa kavuşturulması gerekiyor. Efendim bilirkişi bir yandan hard diskin başka bir yerde kullanıldığı ile ilgili tereddüdünün ortadan kalktığını ifade ediyor ama diğer yandan da Danıştay binasında hiçbir suretle yer almayan 23 ayrı kameradan görüntü kurtardığını söylüyor bu husus hakikatten bir muamma olarak açıklığa kavuşturulmayı bekliyor. Sayın mahkemeniz gibi bizler de sunulacak olan bilirkişi raporundan aydınlanmayı olaya ilişkin bilgilenmeyi hakikate ulaşmayı umuyoruz ama maalesef bu rapordan sadece ve sadece zihinlerimiz karışıp için içinden çıkılamaz bir girdaba sokuluyoruz. Bilirkişi raporunun EK-A bölümünde onlarca sayfada efendim geri döndürülebilir dosyaların isimleri silinme tarihleri silinme saatleri boyutları sıralanmış. Şimdi bilgi kayıtlarının yeniden geriye döndürülmesine imkân bırakılmayacak suretle bir program vasıtasıyla kasıtlı olarak bilgilerin verilerin silinerek bir daha geriye döndürülmemesi için kullanılan çeşitli internet çeşitli bilgisayar programları var. Bu bilgisayar programları efendim her bir veriyi ister fotoğraf olsun ister yazı olsun ister ses olsun her bir bilgisayar verisini en az 7 kez siler her sildikten sonra şifreler bir daha siler üzerine bir şeyler yazar şifreli olarak sonra onu bir daha siler. Dolayısıyla bir bilgisayar verisinin kasıtlı olarak bir daha geri döndürülmemek üzere silinebilmesi bir program vasıtasıyla ve uzun süreli bir işlemdir. Ama bakın benim orta düzey bilgisayar kullanıcısı olan bilgi düzeyinde tespit ettiğim şu husus var efendim 4437 tane bilirkişi tarafından geriye kurtarıldığı iddia olunan dosya var. Bu 4437 dosyanın tam 3862 tanesi 16 Mayıs 2006 günü saat 19:47:35 ila 19:50:35 arasında sadece üç dakika içerisinde silinmiş. Bugün itibariyle efendim Rıhtım Bey buradaydı, o da bilir. Hiçbir bilgisayar verisini silme geriye döndürülmeyecek şekilde imha etmeye dönük program yoktur ki 3862 tane video dosyasını 3 dakikalık bir zaman dilimi içerisinde silebilsin geriye döndürülmeyecek şekilde zaten bilgilerin geriye döndürülmüş olması da bunun böyle bir program vasıtasıyla silinmediğini ortaya koyan bir başka kanıt öbür yandan üç dakika içerisinde dakika da ortalama 1250 adet video görüntüsünün silinebilmesi ancak ve ancak söz konusu bilgisayar kayıt cihazı olan hard diskin yeniden kullanılmak üzere hızlıca formatlanıp biçimlendirilmesi suretiyle olur ki bu da 19:50 itibariyle o hard diskin ertesi gün için yeniden kullanılmak üzere hizmete almaya dönük olarak hazırlandığı süreçte onarım gayretini ortaya koyar, hiçbir suretle burada bir kasıt burada bir delil karatmak

97

Page 98: Tmuzaffertekin.com.tr/wp-content/uploads/2011/06/148... · Web viewSanık İsmail Yıldız söz istedi verildi:” Sayın Başkanım, o son çıkan iddianameyi inceledim, inceleme

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 21.05.2010 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:148 Sayfa:98

gibi bir çaba içerisine girişilmediğini açıklıkla ortaya koymaktadır. Ben dilekçemde efendim çok sayıda silme ve kurtarma programlarının isimlerini yazdım. Bunlar çok teknik ayrıntılar bunları burada ifade etmeye lüzum yok ancak bilirkişinin (1-2 kelime anlaşılamadı) yargısal içtihat Yargıtay içtihatları çerçevesinde yarısal demetimi açısından hangi programı kullanmak suretiyle bu verileri kurtardığını, yahut söz konusu olan verilerin hangi program suretiyle hangi programın kullanılmak suretiyle silindiğini tespit etmesi gerekirdi bu yolda hiçbir tespit yok dolayısıyla bu haliyle yargısal denetime elverişli olmayan bilirkişi raporuna da itibar etmemiz hiçbir suretle mümkün değil. Diğer yandan efendim DVD de kopyalı olan bir takım görüntülerin hard diskte bulunmadığı tespiti de bilirkişi tarafından yapılmış. Bu tespitte bir hakikat. Eğer ki bilirkişilerin tespit ettiği bu hakikat çerçevesinde gerçekten bir delil karartma silme imha gayreti olsaydı hard diskte yer almayıp da DVD’ye kopyalanan bu görüntülere bizler asla erişemezdik o noktada bu hususun da ayrıca izahı gerekmektedir. Efendim az önce de ifade ettiğim programlar vasıtasıyla silinen imha edilemeyen bir daha da geriye döndürülmesine imkan bulunmayan üstelik silinme tarihlerinin de gizlenmesi amaçlanan verilerin kayıt tarihleri dosya adları başından sonuna sıfır,sıfır, sıfır sıfır şeklinde olur. Nitekim böyle çok az sayıda görüntü olduğu ortada ancak kurtarılan birçok görüntünün hepsinde görüntülerin kayıt tarihi görüntülerin eşleştirildiği tarih olarak çeşitli tarih tespitleri yapılabilmiştir. Demek ki burada kesinlikle kullanılan sözünü ettiği gibi bilirkişinin iddia ettiği gibi bir imha etmeye dönük program değil efendim. Şimdi bu çerçevede bilirkişinin bu teknik tespitlere rağmen dosyadan hard diskte yer alan bilgi ve kayıtların yeniden geriye döndürülmeyecek şekilde silindiği bunların silindiği tarihlerin de tespitine imkan bırakmayacak surette kasıtlı olarak program vasıtasıyla silindiği iddiası bilirkişinin yetersizliği değil efendim tamamıyla dava üzerinden sürdürülen psikolojik harbe medya malzemesi sağlamaktır. Dolaylısıyla ben bu noktada bilirkişinin adli mercileri ifâl suçu açısından da durumunun değerlendirilmesini hakkında suç duyurusunda bulunulmasını talep ediyorum. Bu husus dosyamıza sunulacak olan bir başka bilirkişi raporuyla ortaya çıkacak olan hakikatler ışığında daha da bariz biçimde anlaşılacak. Efendim OYAK savunma güvenlik sanayi tarafından teslim edilen hard diskle bilirkişi raporunun incelen bilirkişi raporunda incelenen hard diskin numaralarının değişik olduğunu ama bunun bir yazım hatası olabileceğini söylemiştim. Az önce naip hakimimiz kalemden teslim tesellüm tutanağı ile hard diskin fotoğrafını göndermiş hakikatten benim tahmin ettiğim gibi bu bir yazım hatası. Ama bakın bilirkişinin özenini görüyor musunuz? Birçok yerde hard disk numarasını bile doğru yazmıyor. Doğru yazmaktan uzak. Bilirkişi ciddiyetinden uzak onun için asıl olan bu rapor üzerinden bu dava üzerinden sürdürülen psikolojik harbe malzeme sağlamak. Hakikati ortaya koymak gibi bir gayreti yok. Nihayetinde bilirkişinin ciddiyetsizliğini bilirkişinin özensizliğini ortaya koyan başkaca saptamalarım da var onları da ifade edeceğim efendim. Efendim bilirkişi raporunda iki adet birbirinden farklı son sayfa var bu son sayfalardan biri madde üç ile başlıyor. Biri madde üçe yer vermeksizin devam ediyor. Bu iki son sayfadan biri paraflı diğeri imzalı. Bu iki birbirinden farklı raporun birisinde EK-A’daki tablonun geri döndürülen dosya ismi başlığı altında birinci kolonda verilen dosya isimleri hard diskte silinmiş olarak bulunan ve tarafımızca geri döndürülebilmiş dosyalardır. Tablo birin kamera kayıt tarihi ve saati isimli kolonunda her bir dosyaya karşılık gelen görüntünün gerçek kaydedildiği tarih ve saate yer verilmiştir ibaresi var. Bu teknik ifadenin raporun bütünü açısından taşıdığı bir önem olmasa bile efendim nihayetinde bilirkişinin gösterdiği ciddiyetsizliği savsaklı özensizliği ortaya koyması fevkalade dikkat çekicidir dediğim gibi efendim iki tane birbirinden ayrı biri imzalı biri paraflı biri üçüncü maddeli biri üçüncü madde yer almaksızın iki ayrı son sayfa var. Hiç olmazsa bilirkişi raporunun layıkıyla incelemesi değerlendirmesi gereken naip hakimimizin bunu görmüş olması bizleri biraz olsun teselli ederdi belki ama bilir naip hakimimizin de gözünden kaçtığı için bu husus bizim için daha da endişe verici bir hal alıyor. Efendim bakın bilirkişinin bir başka özensizliğini örnekleyim size raporun 21. sayfasında tüm incelenen dosyalarla ilgili genel sayısal bilgiler verilirken DVD de var olan dosya sayısı 47 olarak

98

Page 99: Tmuzaffertekin.com.tr/wp-content/uploads/2011/06/148... · Web viewSanık İsmail Yıldız söz istedi verildi:” Sayın Başkanım, o son çıkan iddianameyi inceledim, inceleme

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 21.05.2010 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:148 Sayfa:99

gösterilmiş. Ama bir sayfa çevirdiğinizde 22. sayfada DVD ile verilen dosyaların kameralara göre dağılımı sırasında dosya sayısı 48 olarak gösterilmiş. Yani ortada ya bir eksik ya bir fazla kamera görüntüsü var. Bir sayısından ne olur bakın efendim ikiye bir görüyor musunuz kanunsuz uygulamaya kanunsuz cezaya dönüşmüş bu zulmü tamamıyla sayısal bir ifadesi var bu durumun. Dolayısıyla o bir rakamının da burada önem taşıdığına inanıyorum. Bu hususun da açıklığa kavuşturulması gerektiğine inanıyorum. Efendim bir başka eksiklik şu ki, raporun altıncı sayfasında itibaren yer verilen göre döndürülebilen kamera kayıtları ve eşleşen dosyaların karşılaştırıldığı çerçeve içerisinde geri döndürülen dosya ismi kamera kayıt tarihi saati eşleşen dosya haneleri açılmış altına yazılar yazılmış açıklamalar bilgiler yazılmış. Açıklama hanesi boş bırakılmış. Burada geri döndürülen dosya isminde yer alan veri ile kameradan kurtarıldıktan sonra eşleştirilen dosyaların megabayt yada kilobayt olarak ne büyüklükte ne boyutta olduğu yazılmadığı müddetçe biz burada bilirkişinin keyfiliğini bilirkişinin yargısal denetimini gerçekleştiremeyiz. Bilirkişinin yargısal denetimi açısından bu eksikliğin de burada ifade edilmesi gerekiyor. Efendim bu hususları şunu söyleyim size bu sözünü ettiğim hususların tamamı bilişim bilgisi gerektiren bilgiler değil. Ben de İstanbul adalet komisyonunun resmi bilirkişisiyim bende bilirkişi yazım tekniğini bilirim. Bu bir hakimin bir avukatın bir bilirkişinin rahatlıkla bilirkişi raporu yazım tekniklerinden yola çıkarak tespit edebileceği eksiklikler. Gönül isterdi ki biz burada bilişim uzmanlarından yardım alabilecek teknik imkanlara sahip olabilseydik de bu raporun diğer bilime aykırı gerçeğe aykırı dosya içeriğine aykırı yanlarını da bir bir ortaya koyabilseydik. Efendim, bilirkişiye teslim olunan OYAK savunma güvenlik sanayi A.Ş.den Ankara emniyet müdürlüğüne teslim olunan 82 sayfalık bir durum tespit raporu var. Bu durum tespit raporunun eklerinde 64 sayfalık LOG kayıtları var. Bu LOG kayıtları efendim, günlük işlem onay listesi anlamına gelir ki, bilirkişinin çıkarttığı eşleştirdiği o dört bin küsur dosyanın nereden çıkartıldığı noktasında bir dayanaktır bu dolayısıyla bu LOG kayıtlarını özellikle yer vermeyen bilirkişinin bu noktada adeta gerçeği saklamaya yönelik bir gayreti olduğu da akla geldiği için bilirkişinin bu noktadaki zorlama ifadelerini biz ziyadesiyle manidar buluyoruz. Efendim, özellikle OYAK’tan gelen o 82 sayfalık durum tespit raporunun 62., 63, ve 64. sayfalarında yer alan LOG kayıtlarında söz konusu arızalınmış cihazın sürekli olarak kendisini resetlediği bunun bir arıza olduğu LOG kayıtlarından bir bakışta rahatlıkla anlaşılabilir bir gerçek ama buna rağmen bilirkişi sırf psikolojik harp malzemesi olsun diye OYAK’ın bu görüntüleri özellikle kasten sildiğini iddia etmekte. Şimdi bir başka husus efendim bilirkişi görüntülerle eşleşen dosyalar arasında yirmi dakika yada iki saat yirmi dakika bir zaman aralığı olduğunu bunun da bir otomatizasyon işlemi olduğunu iddia etmekte ama iki saat yirmi dakika ile yirmi dakika arasında iki saat fark olduğu gibi iki ayrı otomatizasyon işlemi yapılmayı gerektiren bir durumdur bu. Bu da otomatizasyon işleminin mantığına aykırıdır. Bunlar tamamıyla teknik konular o yüzden bunları bilirkişi daha bir rahatlıkla açığa kavuşturacak ama ben bir de şunu size söyleyim özellikle dosyalar arasında birer saatlik bir zaman dilimi farkı var onu da ben size yazdığım dilekçenin 12. maddesinde ayrıntılı olarak açıkladım. Bilirkişi bu bir saatlik yaz saati uygulamasından kaynaklanan zaman dilimi farkını da açıklamaktan uzak bir baştan savmayla iki saat yirmi dakikalık otomatizasyon işleminden bahisle burada gerçeği hakikati karartmaya çalışmış. Efendim bir başka ve en önemli hususta şu, bilirkişi raporunun 108. sayfasında 1 Aralık 2009 tarihli OYAK’tan Ankara emniyetine gönderilen yazıda hard diskin arızalı olduğuna ilişkin bir ifade var tespit var. Nitekim Danıştay OYAK ve hard diskin üreticisi firma olan western dijital bir toplantı yapmışlar o toplantıda da bu hard diskin arızalı olduğu tespit edilmiş. Sonra efendim biz bilirkişiye mahkemeniz marifetiyle bu hard diski teslim etmişiz. Bakın bilirkişi ne diyor raporunda, değerlendirme bölümünde data içeren hard diske erişim ve imajın alınması sırasında herhangi bir zorlukla karşılaşılmamıştır. Söz konusu hard diskte herhangi bir arıza bulgusuna rastlanılmamıştır. Ya OYAK yalan söylüyor ya bu bilirkişi yalan söylüyor. O tarihte western dijitalin kendi markasını korumak için bizzat o toplantıya eşlik eden uluslar arası saygınlığı bulunan evrensel western dijital firmasının

99

Page 100: Tmuzaffertekin.com.tr/wp-content/uploads/2011/06/148... · Web viewSanık İsmail Yıldız söz istedi verildi:” Sayın Başkanım, o son çıkan iddianameyi inceledim, inceleme

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 21.05.2010 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:148 Sayfa:100

yetkilisinin bile bozuk olduğunu onayladığı bu hard disk nasıl oluyor da mahkemenizden çıktıktan bilirkişiye teslim edildikten sonra birden çalışmaya başlıyor. Bu Ankara emniyetine teslim edildikten sonra onarıldı mı yolda yada kendi kendini mi onardı canlı bir organizma misali kendi kendini yeniledi de mi bu çalışır hale geldi. Bu hard disk bozukken nasıl çalışmaya başladı. Burada bilirkişi mi yalan söylüyor OYAK mı yalan söylüyor western dijital firması mı yalan söylüyor. Bütün bu hususların açıklığa kavuşturulması gerekir. Öte yandan efendim bu hard diskler metal bir kasa içerisindedirler ve o metal kasa içerisinde bilgilerin verilerin kaydedildiği bir manyetik yüzey vardır. Bu hard diskin metal kasasını açtıktan sonra o kasa içerisine herhangi bir başka hard diskten alınmış bir manyetik yüzeyi oturttuğunuzda kapağı yeniden kapattığınızda bu durumu anlamak artık imkansız hale gelebilir bu hususta tabidir ki bilir kişi tarafından izaha ifadeye ve tespite muhtaçtır. Ancak biz bu dosyada uluslar arası karanlık güçlerin bizzat Amerikan oyunu bizzat ülke içerisinde onun yerli uzantıları olan karanlık güçlerin tertibi olarak büyük bir endişeyle yaklaştığımız için bu ihtimal de fevkalade ciddi suretle değerlendirilmeyi gerektiren bir seçenek olarak bilirkişi tarafından açıklığa kavuşturulsun istiyoruz. Dolayısıyla bu hard disk açılmış olabilir mi fevkalade kuvvetle muhtemel açılmış onarılmış olabilir yoksa bu hard disk durduk yere nasıl çalıştı efendim. Bunu da yine açıklığa kavuşturmak gerekiyor. Efendim daha önce ifade etmiştim ama şimdi son bahse geçmeden önce bunu bir paragraf olarak kısaca özetliyorum. Raporun 31. sayfasında yer alan yazışma örneklerinden anlaşıldığı kadarıyla efendim Danıştay suikastının soruşturması sürecinde soruşturma kolluğu olarak hizmet veren Ankara emniyet müdürlüğü Danıştay binası güvenlik sistemine ait kameraların bozuk olduğu yazısı üzerine kendisine sunulan cevabi yazıyı da haberdar olduğu bu hard diskin teslim alınarak onarılması yolunda hiçbir gayrete girişmemiş ama aynı bilirkişiler aynı Ankara emniyet müdürlüğü bakın Mustafa Balbay’ın, Levent Göktaş’ın yahut Beykoz sahilinde açıkta buldukları bir hard diskin onarılıp yeniden çalıştırılabilmesi için adeta bilim üstü gayretler içerisine koyuldular o kasetleri kurtarmaya çalıştılar o hard diskleri kurtarmaya çalıştılar. Burada ben hesapladım efendim tam üç yıl dört ay sekiz gün Ankara emniyet müdürlüğü OYAK’tan bu hard diskleri istemek için beklemiş ta ki biz burada yargılama sürecinde bunun istenilmesine karar kıldığımız güne kadar. Ankara emniyetinin üç yıl dört ay sekiz gün beklemişliği suskunluğu fevkalade manidar. Efendim bu çerçevede ben en son Ankara’ya gittiğimde Danıştay binası çevresinde özellikle gezindim özellikle Danıştay çevresine acaba herhangi bir suretle bir kameraya yakalanmadan ulaşmak mümkün mü diye bakındım o işletmelerin orada kaç yıllık olduklarına ilişkin de bilgi edindim kesinlikle, kesinlikle efendim 2006 yılında o tarihte orada bulunan çok sayıda banka, dershane, giyim mağazası, döviz bürosu banka hepsi de vitrinin de binanın girişinde mutlaka birer kamera kayıt cihazı taşıyorlar. Ankara emniyet müdürlüğü bu olayı açıklığa kavuşturmak için cinayet sonrasında niçin olay mahallindeki kamera kayıtlarını toplamadığını özel kamera kayıtlarını toplamadığını izah etmeli. Bakın dosya da iki tane güvenlik kamerası kaydı var. Bunlardan bir tanesi sıhhiye orduevi kamerası bir tanesi de garanti bankasına ait kamera kaydı. Onun ikisini de isteyen dosyanın savcısı Salim Demircan’dı yanılmıyorsam. O istiyor o da Alparslan’ın ifadelerinden yola çıkarak bunu istiyor. Soruşturma kolluğu olarak Ankara da bu cinayetin aydınlatılması için savcılık makamına kolluk olarak hiçbir suretle yardımcı olunmuyor. Bunun yanında Tekin İrşi’nin bahisleri vardı, takip edildiği yolunda. Osman Yıldırım’ı bir başka anlatımı vardı Ankara emniyet müdürlüğüne götürüldüğünde bana hemen Cumhuriyet gazetesindeki olaylar soruldu konuşmalar önüme konulunca bunu kabul etmek zorunda kaldım dedi. Alparslan’ın arabasından bir polis kartı çıktı. Bütün bunları bir araya getirdiğimizde ve bunun üstüne olayı gören tanık Aysel Sağlam’ın da emniyet müdürlüğünde tanıklığının kabul edilmemek üzere kendisine baskı uygulandığına ilişkin beyanları dikkate alındığında bunun tamamıyla ört bas edilmek istenilen bir.”

Mahkeme Başkanı:" Toparlar mısınız?”

100

Page 101: Tmuzaffertekin.com.tr/wp-content/uploads/2011/06/148... · Web viewSanık İsmail Yıldız söz istedi verildi:” Sayın Başkanım, o son çıkan iddianameyi inceledim, inceleme

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 21.05.2010 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:148 Sayfa:101

Sanık Sevgi Erenerol müdafi Av. Vural Ergül:”Kontrollü eylem olduğu akla geliyor. Efendim toparlayacağım ama iki müvekkilim var diğeri de huzurda Vedat’ın adına da konuşabilirim sanırım.”

Mahkeme Başkanı:" Yok iki alacaklı değilsiniz iki. Sadece, sadece yarım saat.”Sanık Sevgi Erenerol müdafi Av. Vural Ergül:”Olur mu efendim iki tane müvekkilim var. İki

müvekkilim var efendim her bir müvekkilim için yarım saat konuşabilme hakkım olsa gerek.”Mahkeme Başkanı:" Hayır efendim sadece yarım saat hakkınız var.”Sanık Sevgi Erenerol müdafi Av. Vural Ergül:”olmaz efendim temel savunma haklarına

aykırı. Neyse toparlayayım ben”Mahkeme Başkanı:" Toparlayın.”Sanık Sevgi Erenerol müdafi Av. Vural Ergül:”Yine lüzumsuz bir polemiğe girmeyim

toparlayayım efendim. Şimdi Ankara emniyetinin de bu tıpkı Hrant Dink cinayeti gibi kontrollü göstere göstere işlenen bu cinayete ilişkin bir sorumluluğu var bu sorumluluk bugün HTS raporlarını mahkeme marifetiyle istedikten sonra ortaya çıkarttığımız o şebekeyi Ankara emniyetinin niçin göremediği sorusunu da cevaplandırmayı gerektiriyor ki bu da Ankara emniyetini bir başka sorumluluğu suçu o noktada Ankara emniyetine dönük olarak da bu soruşturmadaki ihmalinin aydınlığa kavuşturulması için ayrıca bir suç duyurum var. Bunu da ifade ediyorum. efendim beyanlarımı bitiriyim öbürlerini sonraya bırakıyım dediğim gibi lüzumsuz bir polemiğe girmek istemiyorum. Son olarak iki kısa bahsim var efendim. birincisi, geçtiğimiz celse efendim pardon geçtiğimiz celse diyorum son celse ikinci Ergenekon davasının son celsesinde savcılar verdikleri mütalaa da avukatların beyanlarından sonra mahkemenizin suskun kaldığından yakınarak artık resen harekete geçireceklerini geçecekleri ihtarında tehdidinde bulunmuşlar. Şimdi onu ek olarak bilgi vermek istiyorum. Savcılarla yada heyetinizdeki diğer üyelerle başka suretle muhatap olma imkanımız yok. Geçenlerde star gazetesinde benim hakkımda bir haber yapıldı efendim. Bu malum yandaş medyanın mağdurları arasına girmeyen bir siz kalmıştınız siz de geçtiğimiz dün hatta bugün devam ediyor o haberler internet sitelerinde. Benim bir Silivri avukatları platformu grubundaki yazışmamdan yola çıkan ki bunu da nasıl temin ettiklerini bilemiyorum. Ya grubun şifresini kırarak bu mailimizi temin ettiler. Ya maili gönderdiğim Ömer Yası meslektaşımızın posta kutusunu yardılar ya benimkini yardılar ben orada savunma hukuku açısından savcılığın hakkımızda yaptığı şikâyetler sonrasında baroda açılan disiplin soruşturmalarının önemini ifade etmiştim. Bu mailimizi alan star gazetesi benim barodan torpil arayışında olduğumu haberleştirdi. Ergenekoncu avukata İstanbul barosundan torpil diye bir haber yaptılar. Öyle bir torpil arayışım falan filan olmadığı gibi siz buradakileri hesapladıysanız ben söyleyim buradakilerin dışında benim dışarıda devam eden soruşturmalarım da var onlardan dava açılanlar da var altı tane davam var efendim. Hatta bu arada bir tanesi de 144. celseden ötürü değerlendirilmeyi bekleyen bir başka muhtemel soruşturma o noktada ben sizden o soruşturmamı da bugün karara bağlamanızı her ne kadar suç unsuru taşımasa da o beyanlarımı Sayın mahkememizin adeta rutin uygulamasına dönüşmek meylinde olan bu suç duyurularının karara bağlanmasını talep ediyorum ki herhangi suretle torpil arayışında olmadığımı da burada ifade ediyorum bunu da bilesiniz istiyorum. Bir de efendim son olarak 144. celsede beyanlarımı bitirirken demiştim ki, bütün bu salonda yaşadığımız süreçten sonra söyleyecek bir tek söz kalıyor adalet mülkün temelidir kim inanır buna Kadir İnanır demiştim. Efendim Kadir İnanır geçenlerde bana haber gönderdi diyor ki avukata söyleyin Silivri’deki İstanbul 13 Ağır ceza mahkemesinde adaletin olduğuna ikiye bir bende inanmıyorum. Bu hususu da ifade etmiş oluyum düzeltir özür dilerim efendim. Teşekkür ederim.”

Sanık Kemal Kerinçsiz müdafi Av. Gönül Kerinçsiz söz istedi verildi:”Sayın Başkanım, sizin bu dava sırasında rastladığım çok beylik cümleleriniz var örneğin haksız bir ithamla karşılaştığınızı düşündüğünüzde ne diyorsunuz alnını karışlarım. Ne yazık ki biz yaşadığımız bütün haksızlıklara rağmen kimsenin alnını karışlayamıyoruz görüyorsunuz. Onun dışında ne

101

Page 102: Tmuzaffertekin.com.tr/wp-content/uploads/2011/06/148... · Web viewSanık İsmail Yıldız söz istedi verildi:” Sayın Başkanım, o son çıkan iddianameyi inceledim, inceleme

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 21.05.2010 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:148 Sayfa:102

diyorsunuz zül addederim bende bu haksız hukuksuz kanunsuz ithamlara karşı savunma yapmayı zül addediyorum. Sadece biraz sonra mütalaaya çekildiğinizde değerlendirmeniz açısından müvekkilimin bihakkın tahliyesine karar vermenizi talep ediyorum. Teşekkür ederim.”

Sanık Muzaffer Şenocak müdafi Av. Cengiz Ceylan söz istedi verildi:” Müvekkilim üç yıldır tutuklu bulunmaktadır. Yapmış olduğumuz yazılı ve sözlü savunmalar bağlamında müvekkilin tutukluluk halinin yeniden değerlendirilerek atılı suçun vasıf ve mahiyeti mevcut delil durumu tutuklu kaldığı süre isnat olunan suç vasfının değişme ihtimali tutuklamadan beklenen gayenin sağlanmış olması tutuklulukta makul sürenin aşılması, müvekkilin toplum içindeki konumu, bu aşamada kaçma ve saklanma şüphesinin bulunmaması ve gerekirse adli kontrol uygulamasını da düşünebileceğinden müvekkilimin tahliyesini talep ediyorum.”

İddia makamından soruldu.Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”Sayın Başkan, sanık ve sanık müdafilerinin

taleplerinin bir kısmına ilişkin iddia makamı görüşünü bildiriyorum. 1, Sanık Oktay Yıldırım’ın 20.5.2010 havale tarihli dilekçesindeki, İzmir Cumhuriyet Başsavcılığından gelen projeli çalışma soruşturma evrakının verilmesi talebini karara bağlamanın Mahkemenin takdir yetkisinde bulunduğuna, evrak üzerinde kısıtlama kararı bulunması halinde soruşturma evrakı içerisindeki sanığın savunmasına yarayacak belgelerin gerekli yeterlilikte sanığa Mahkemece izah edilmesine. 2, Sanık İsmail Sağır’ın 18.5.2010 havale tarihli dilekçesindeki, Danıştay saldırısı davasının Ankara 11.Ağır Ceza Mahkemesindeki duruşmasında tanık olarak dinlenilen Aysel Sağlam’ın beyanları ile ilgili tevsii tahkikat taleplerinin kısmen kabul edilerek; a) Aysel Sağlam’ın tanık olarak dinlenilmek üzere duruşmaya çağrılmasına. B) Ankara Emniyet Müdürlüğü’nden, tanık Aysel Sağlam’ın Danıştay saldırısı tarihinden bir gün önce sanık Alparslan Arslan’ı yanında eşkâlini verdiği iki kişi ile birlikte gördüğü beyanına göre, bu kişilerin robot resimlerinin çizilip çizilmediğinin, yine aynı tanığın bazı kolluk görevlilerinin kendisine bir şey görmediğine dair beyanda bulunmasını telkin ettiği iddiaları üzerine yapılan bir işlem olup olmadığının bildirilmesi ile var ise onaylı örneklerinin Mahkemeye gönderilmesinin istenilmesine, 3, Sanık Hikmet Çiçek’in 18.5.2010 havale tarihli dilekçesindeki Hava Kuvvetleri Komutanlığı Askeri Savcılığı ve CMK 250. Maddesi ile yetkili İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığının karargâh evleri konulu soruşturmaları içerisindeki Ahmet Zeki Üçok’un tahliye dilekçelerinin verilmesi talebini karara bağlamının Sayın Mahkemenin taktir yetkisinde bulunduğuna, evraklar üzerinde kısıtlama kararı bulunması halinde soruşturma evrakları içerisindeki sanığın savunmasına yarayacak belgelerin gerekli yeterlilikte sanığa Mahkemece izah edilmesine. 4, Sanık Kemal Kerinçsiz’in 21.5.2010 havale tarihli, 1 rakamı ile işaretlenen dilekçesindeki gerekçeler ile iletişim tespit tutanaklarının hukuka aykırı delil kapsamında kabul edilmesi talebinin, iletişimin kanuni gereğine uygun olarak dinlenilmesi, sanığın sadece bir kısmını okuduğu dilekçesi ekindeki yazı metni tamamındaki açıklamalar ve Ceza Muhakemesi Kanununda Öngörülen Telekomünikasyon Yolu İle Yapılan İletişimin Denetlenmesi, Gizli Soruşturmacı ve Teknik Araçlarla İzleme Tedbirlerinin Uygulanmasına İlişkin Yönetmelik hükümleri gereğince reddine. B, 2 rakamı ile işaretlenen dilekçesindeki suç duyurusunda bulunulması talebinin Ceza Muhakemesi Kanununun 205 maddesi uyarınca duruşma sırasında işlenen bir suç söz konusu olmadığından reddine, Sanığın sözlü beyanında belirttiği Avukat derneğinin varlığından ve davaya katılma talebinden iddia makamının bu duruşmada haberdar olduğunun sanığa bildirilmesine. 5. Sanık Osman Yıldırım’ın, 21.05.2010 havale tarihli dilekçesindeki a)Temmuz, Ağustos 2006 tarihlerinde, tutuklu bulunduğu Sincan 2 Nolu F Tipi Cezaevinde Av. Ahmet Doğan ve Av. Teoman Ekşioğlu tarafından ziyaret edilip edilmediğinin araştırılması talebinin kabulü ile cezaevi idaresinden kayıtların istenilmesine, b) Sincan Cumhuriyet başsavcılığına yazı yazılarak Sincan 2 Nolu F Tipi Cezaevinin 2006 yılı Temmuz Ağustos aylarına ait dış ve iç güvenlik kamerası kayıtlarının temin edilerek Mahkemeye gönderilmesinin istenilmesine, c)Sincan 2 Nolu F Tipi Cezaevi Müdürlüğüne yazı yazılarak, Temmuz Ağustos Ayları içerisinde tutuklu Osman Yıldırım’ı ziyaret

102

Page 103: Tmuzaffertekin.com.tr/wp-content/uploads/2011/06/148... · Web viewSanık İsmail Yıldız söz istedi verildi:” Sayın Başkanım, o son çıkan iddianameyi inceledim, inceleme

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 21.05.2010 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:148 Sayfa:103

ettiği belirtilen Av. Ahmet Doğan’ın yanında başka bir kimse olup olmadığı, var ise kim olduğuna dair belgenin bulunup bulunmadığının bildirilmesi ile var ise Mahkemeye gönderilmesinin istenilmesine, d)Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı’na yazı yazılarak sanık dilekçesinin 4 ve 5 inci maddelerinde yazılı kişilerin kullanımlarındaki dosya arasında bulunan tüm telefon numaralarının, bu numaraların kaç değişik telefon cihazında kullanıldıklarının, bu cihazlarda kullanılan tüm telefon hatlarının, abonelik bilgileri, tesis tarihinden itibaren arayan, aranan, arama tarih ve saati, arayan ve arayan kişiler, arama sırasındaki baz istasyonunu da gösterir ayrıntılı HTS raporlarının Excel ortamında hazırlanarak dijital ortamda Mahkemeye gönderilmesinin istenilmesine, e) Sanığın sözlü beyanındaki sanık Semih Tufan Gülaltay hakkındaki iddialarının araştırılarak gereğinin takdir ve ifası için bugüne ait duruşma tutanağının bir örneğinin CMK 250. Maddesi ile Yetkili İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilmesine, 6.Sanık Sevgi Erenerol müdafi Sayın Avukat Vural Ergül’ün 21.5.2010 havale tarihli dilekçesindeki, Danıştay saldırısı eylemi ile ilgili olarak Danıştay kameraları hard disklerine ilişkin bilirkişi raporundaki çeşitli çelişkiler bulunduğundan bahisle yeniden bilirkişi incelemesi yaptırılması talebini karara bağlamanın Mahkemenin takdir yetkisinde bulunduğuna, aynı dilekçedeki bilirkişi ve kolluk görevlileri hakkında suç duyurusunda bulunulması talebinin Ceza Muhakemesi Kanunun 205. maddesi uyarınca duruşma sırasında işlenen bir suç söz konusu olmadığından reddine. 7, Sanık Hüseyin Görüm’ün, sözlü beyanındaki tanık dinletme talebinin, Kişinin açık kimlik ve adresini bildirmesi halinde kabul edilerek, sanık savunmalarının alınmasından sonra duruşmaya çağrılmasına, 8. Sanık Mehmet Zekeriya Öztürk’ün 21.5 2010 havale tarihli a) 1 rakamı ile işaretlenen dilekçesindeki talebinin kabul edilerek, dilekçesinde yazılı hard disk üzerinde tayin edilecek Naip Hakim aracılığı ile inceleme yaptırılmasına, b) 2 rakamı ile işaretlenen dilekçesindeki taleplerinin kabulü ile İstanbul Emniyet Müdürlüğüne yazı yazılarak, Cumhuriyet Gazetesi binası saldırılarında kullanılan el bombaların verildiği iddia edilen Recep Özkan’a ait Ataşehir semtindeki evin bulunduğu binada oturan tüm kişilerin Mahkemeye bildirilmesinin istenilmesine. İstanbul Emniyet Müdürlüğü Trafik Tescil Şube Müdürlüğüne yazı yazılarak, sanık adına kayıtlı tüm araç kayıtlarının Mahkemeye bildirilmesinin istenilmesine, c) 3 rakamı ile işaretlenen dilekçesindeki talebinin yargılamaya bir yenilik katmayacağının anlaşılması karşısında reddine, aynı dilekçedeki suç duyurusunda bulunulması talebinin Ceza Muhakemesi Kanunun 205. maddesi uyarınca duruşma sırasında işlenen bir suç söz konusu olmadığından reddine. 9, Dava dosyasındaki 58. Klasör’ün 17, 26 ve 27 inci PDF sayfalarında yer alan Danıştay saldırısı eylemi ile ilgili iddiaların araştırılması kapsamında; a) İstanbul Emniyet Müdürlüğüne yazı yazılarak, 2006 yılı itibari ile Yeni Aktüel isimli dergide Ecevit Kılıç isimli bir muhabirin çalışıp çalışmadığının, çalışıyor ise açık kimlik ve adresinin tespit edilmesi ile Mahkemeye bildirilmesinin istenilmesine, gelen cevaba göre adı geçen kişinin tanık olarak dinlenilmesinin karara bağlanılmasına, Yeni Aktüel Dergisinin 2006 yılına ait 52 ve 55 inci sayılarında yer alan Danıştay saldırısı eylemi ile ilgili haberleri yayına hazırlayan kişilerin tespit edilmesi ile Mahkemeye bildirilmesinin istenilmesine, gelen cevaba göre bu kişilerin tanık olarak dinlenilmelerinin karara bağlanılmasına. Yeni Aktüel Dergisinin 2006 yılına ait 52 ve 55 inci sayılarının ilgili kuruluştan temin edilerek Mahkemeye gönderilmesinin istenilmesine. 2006 yılı itibari ile Tempo isimli dergide Sabri isimli bir muhabirin çalışıp çalışmadığının tespiti ile, var ise açık kimlik ve adresinin tespit edilerek Mahkemeye bildirilmesinin istenilmesine, gelen cevaba göre adı geçen kişinin tanık olarak dinlenilmesinin karara bağlanılmasına, b) Ankara Emniyet Müdürlüğü’ne yazı yazılarak, Yeni Aktüel Dergisinin 2006 yılına ait 52 ve 55 inci sayılarındaki Danıştay saldırısı eylemi ile ilgili haberlerde ismi geçen Avukat Abdulkadir Erdil ve 2006 yılı itibarı ile aynı hukuk bürosunda çalışan diğer kişilerin açık kimlik ve adreslerinin tespiti ile Mahkemeye bildirilmesinin istenilmesine, gelen cevaba göre tanık olarak dinlenilmelerinin karara bağlanılmasına. Aynı haberde ismi geçen Hakkı Öznur isimli kişinin açık kimlik ve adresinin tespit edilmesi ile Mahkemeye bildirilmesinin istenilmesine, gelen cevaba göre tanık olarak

103

Page 104: Tmuzaffertekin.com.tr/wp-content/uploads/2011/06/148... · Web viewSanık İsmail Yıldız söz istedi verildi:” Sayın Başkanım, o son çıkan iddianameyi inceledim, inceleme

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 21.05.2010 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:148 Sayfa:104

dinlenilmesinin karara bağlanılmasına. Aynı haberde ismi geçen Cavit isimli kişinin açık kimlik ve adresinin tespit edilerek Mahkemeye bildirilmesinin istenilmesine, gelen cevaba göre tanık olarak dinlenilmelerinin karara bağlanılmasına. Yine aynı haberde Çorumlu İşadamı Erol Şahin olarak ismi geçen kişinin açık kimlik ve adresinin tespit edilerek Mahkemeye gönderilmesinin istenilmesine, gelen cevaba göre tanık olarak dinlenilmelerinin karara bağlanılmasına, c) Söz konusu belgelerin bir kopyasının MİT Müsteşarlığına gönderilerek, Belgelerin kuruma ait veya kurumun bilgisi dâhilinde bulunup bulunmadığının bildirilmesi ile gerek belge içerikleri gerekse isimleri geçen kişiler konusunda Mahkemeye açıklayıcı bilgi gönderilmesinin istenilmesine. d) Söz konusu belgelerin birer kopyalarının BDDK ve MASAK’a gönderilerek, Belge içeriklerine göre gerekli araştırma yapılıp düzenlenecek raporların en kısa süre içerisinde Mahkemeye gönderilmesinin istenilmesine. 10)Sanık Erkut Ersoy’un 17.5.2010 havale tarihli, a) 1.3.4.5.6.7.10.11 ve 18 rakamı ile işaretlenen dilekçelerindeki talepleri gereğinin yerine getirildiği dilekçe üzerindeki derkenar notlardan anlaşılmakla talepler konusunda karar verilmesine yer olmadığına. B, 2 rakamı ile işaretlenen dilekçesindeki talebinin kabul edilerek dilekçesinde listelenen e-posta adresleri arasındaki iletişim trafiğinin Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı’ndan sorulmasına. C) 8 rakamı ile işaretlenen dilekçesindeki talebinin kabul edilip Düzce Emniyet Müdürlüğüne yazı yazılarak, 2007 yılı içerisinde sanığın evine herhangi bir nedenle gidilerek ADSL hattı konusunda tutanak tutulup tutulmadığının Mahkemeye bildirilmesinin istenilmesine. D) 9 rakamı ile işaretlenen dilekçesindeki talebinin kabul edilerek dilekçesinde listelediği yayınların bildirilen kuruluşlardan istenilmesine, geldiğinde bir örneğinin kendisine verilmesine. E)12 rakamı ile işaretlenen dilekçesindeki talebinin kabul edilerek, İçişleri Bakanlığı Dernekler Masasından sanığın dilekçesinde yazılı derneğe üyeliği bulunup bulunmadığının Mahkemeye bildirilmesinin istenilmesine, F)13.14.15.16 ve 17 rakamı ile işaretlenen dilekçelerindeki taleplerinin yargılamaya yenilik katmayacağının anlaşılması karşısında reddine. G) 19 rakamı ile işaretlenen dilekçesinde listelediği, el konulan bilgisayarları içerisindeki bazı dosyaların kopyasının çıkartılarak savunmasında kullanmak üzere verilmesi talebinin, istenilen dosyalar üzerinde Mahkeme incelemesinin tamamlanarak suç unsuru bulunmadığının tespiti halinde kabulüne. 11)Sanık Fikret Emek’in, 21.5.2010 havale tarihli dilekçesindeki taleplerinin kabul edilerek, a) Eskişehir Emniyet Müdürlüğüne yeninden yazı yazılarak arama görüntülerinin istenilmesine, b) Danıştay binası çevresinde bulunan ve kamera kaydı yapan tüm işyerlerinin tespit edilerek varsa olay tarihine ait görüntü kayıtlarının istenilerek, incelemesinin yaptırılmasına, c)OYAK Güvenlik’te çalışan Ethem Katmer’in sanık savunmalarının tamamlanmasından sonra tanık olarak dinlenilmek üzere çağrılmasına, 12) Firari Sanık Saipir Debzlelvidze, Hakkındaki yakalama kararının devamı ile infazının beklenilmesine. 13) Bizzat veya müdafileri aracılığı ile tahliye talebinde bulunan tutuklu sanıklar ile diğer tutuklu sanıkların, Kendilerine yüklenen terör örgütü yöneticisi veya üyesi olmak ile buna bağlı suçları işlediklerine dair iddianamede de gösterilen kuvvetli suç şüphesi doğuran delillerin bulunması, Yüklenen bu suçun CMK 100/3 üncü maddesinde sayılı tutuklama nedenlerinden olması, Tutuklama nedenlerinde herhangi bir değişiklik olmaması hususları gözetilerek, Tutukluluk hallerinin devamına karar verilmesi kamu adına talep ve mütalaa olunur.”

Duruşmaya kısa bir ara verildi.Duruşmaya kaldığı yerden devam olundu.Dosya incelendi.GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:1-Sanıklar ve müdafilerinin vaki beyan ve talepleri ile ilgili celse arası karar verilmesine,2-Başka suçtan tutuklu sanık Ahmet Cinali’nin duruşmada hazır edilmesi için yazı

yazılmasına, hazır edildiğinde savunmasının tespitine,3-Sanık Fuat Turgut’un duruşmada hazır edilmesi için yazı yazılmasına,4-Sanık Saipir Deblelvidze’nin yakalamasının beklenilmesine,

104

Page 105: Tmuzaffertekin.com.tr/wp-content/uploads/2011/06/148... · Web viewSanık İsmail Yıldız söz istedi verildi:” Sayın Başkanım, o son çıkan iddianameyi inceledim, inceleme

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 21.05.2010 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:148 Sayfa:105

5-Dosya kapsamı, her sanığa iddianamede ayrı ayrı isnat olunan suçlamalar ve bunlarla ilgili sevk maddeleri, delillerin tamamen toplanmamış ve sanıkların halen savunmalarının bitmemiş olması, atılı suçların işlendiği hususunda kuvvetli şüphe sebeplerinin varlığının devam etmekte ve bu suçların CMK’nun 100/3. maddesinde sayılan suçlardan olması dikkate alınarak tutuklu sanıkların mevcut hallerinin sürdürülmesine, bir kısım sanığın kendisi veya müdafii aracılığı ile vaki tahliye taleplerinin Reddine, ancak sanıklardan Kemal Kerinçsiz, Hayrettin Ertekin, Hüseyin Görüm, Erkut Ersoy, Muzaffer Şenocak, Mehmet Demirtaş, İsmail Yıldız, Mehmet Zekeriya Öztürk, Ergün Poyraz ve Sevgi Erenerol’un üzerlerine atılı suçların vasıf ve mahiyetlerine, mevcut delil durumlarına, haklarında isnad olunan suç vasıflarının değişme ihtimallerine, yattıkları sürelere, tutuklamadan beklenilen gayenin sağlanmış olup tutukluluktaki makul süreninde aşılmış olması ve de toplum içerisindeki konumları da dikkate alındığında bu aşamadan sonra kaçma, saklanma ve delilleri karartma şüphelerinin de bulunmadığı ve gerekirse de haklarında Adli Kontrol uygulamasının da düşünülebileceği, sanıklar Hikmet Çiçek ve Nusret Senem’in ise tutuklandıkları yasa maddesinin iddianamede suç maddesi olarak konulmadığı gibi iddianamedeki suçlama maddeleri ile de haklarında herhangi bir tutuklama müzekkeresinin bulunmadığı, bu sanıkların yattıkları süreler, üzerlerine atılı suçların vasıf ve mahiyetlerine mevcut delil durumlarına, yattıkları sürelere haklarında isnat olunan suç vasıflarının değişme ihtimaline, tutuklamadan beklenilen gayenin sağlanmış olup tutukluluktaki makul sürenin de aşılmış olması ve de toplum içerisindeki konumları da dikkate alındığında bu aşamadan sonra kaçma ve saklanma şüphelerinin bulunmadığı ve de gerekirse haklarında Adli Kontrol uygulamasının da düşünülebileceği dikkate alınarak, isimleri yazılı bu sanıklarında tahliye edilmeleri gerektiği yönünde oy kullanan Mahkeme Başkanı Köksal Şengün’ün karşı oyuyla ve oy çokluğuyla,

Tahliye taleplerinin reddine dair verilen ara karara İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesine itiraz hakları bulunduğu konusunda sanıklar ve müdafilerine ihtarat yapılmasına,

Bu nedenle duruşmanın 07.06.2010 günü saat 09.00’a bırakılmasına oybirliği ile karar verildi 21.05.2010 saat 23:25

BAŞKAN 20909 ÜYE 28298 ÜYE 37266 KATİP 134033

105