content.lms.sabis.sakarya.edu.trcontent.lms.sabis.sakarya.edu.tr/.../39287/turkologlar.docx · Web...

50
SORUMLU OLUNAN TÜRKOLOGLAR 1. KAŞGARLI MAHMUT 2. STRAHLENBERG 3. RADLOFF 4. R. RAHMETİ ARAT 5. OSMAN NEDİM TUNA 6. TALAT TEKİN 7. GABAİN 8. ZEYNEP KORKMAZ 9. AYSU ATA 10. MUHARREM ERGİN 11. ALİ FEHMİ KARAMANLIOĞLU 12. FARUK KADRİ TİMURTAŞ 13. İNCİ ENGİNÜN 14. AYŞE MELEK ÖZYETKİN RADLOFF Türk Dünyası’nı türlü yönlerden araştıran yabancı bilginler arasında müstesna bir yer tutan ve devir açan şahsiyetlerden biri de, hiç şüphesiz 81 yıllık uzun ömrünün (1837-1918) altmış yılını bu uğurda çalışmaya hasretmiş olan Alman asıllı Rus Türkoloğu Wilhelm Radloff’tur. 1813 Savaşları’na katılmış olan Prusya Ordusu yedek subaylarından ve Berlin şehri polis komiseri Wilhelm Radloff’un biricik oğlu olarak 5 Ocak (yeni takvime göre 17 Ocak) 1837’de Berlin’de doğmuştur. İlk ve orta tahsilini aynı şehirde yaptıktan sonra, gelirleri mahdut olduğu halde çocuklarının ciddi bir tahsil görmesini isteyen ailesinin teşvikiyle 1854 yılının sonbaharında, Wilhelm henüz 17 yaşında iken Berlin Üniversitesi Felsefe Fakültesi’ne kaydolmuştur. Lisede iken en çok Alman Edebiyatı ve klasik filoloji hocalarının derslerini sevmiş, bunlardan bilhassa klasik edebiyat öğretmeni ve iyi

Transcript of content.lms.sabis.sakarya.edu.trcontent.lms.sabis.sakarya.edu.tr/.../39287/turkologlar.docx · Web...

Page 1: content.lms.sabis.sakarya.edu.trcontent.lms.sabis.sakarya.edu.tr/.../39287/turkologlar.docx · Web viewSORUMLU OLUNAN TÜRKOLOGLAR KAŞGARLI MAHMUT STRAHLENBERG RADLOFF R. RAHMETİ

SORUMLU OLUNAN TÜRKOLOGLAR1. KAŞGARLI MAHMUT2. STRAHLENBERG3. RADLOFF4. R. RAHMETİ ARAT5. OSMAN NEDİM TUNA6. TALAT TEKİN7. GABAİN8. ZEYNEP KORKMAZ9. AYSU ATA10.MUHARREM ERGİN11.ALİ FEHMİ KARAMANLIOĞLU12.FARUK KADRİ TİMURTAŞ13.İNCİ ENGİNÜN14.AYŞE MELEK ÖZYETKİN

RADLOFF

Türk Dünyası’nı türlü yönlerden araştıran yabancı bilginler arasında müstesna bir yer tutan ve devir açan şahsiyetlerden biri de, hiç şüphesiz 81 yıllık uzun ömrünün (1837-1918) altmış yılını bu uğurda çalışmaya hasretmiş olan Alman asıllı Rus Türkoloğu Wilhelm Radloff’tur. 1813 Savaşları’na katılmış olan Prusya Ordusu yedek subaylarından ve Berlin şehri polis komiseri Wilhelm Radloff’un biricik oğlu olarak 5 Ocak (yeni takvime göre 17 Ocak) 1837’de Berlin’de doğmuştur.

İlk ve orta tahsilini aynı şehirde yaptıktan sonra, gelirleri mahdut olduğu halde çocuklarının ciddi bir tahsil görmesini isteyen ailesinin teşvikiyle 1854 yılının sonbaharında, Wilhelm henüz 17 yaşında iken Berlin Üniversitesi Felsefe Fakültesi’ne kaydolmuştur.

Lisede iken en çok Alman Edebiyatı ve klasik filoloji hocalarının derslerini sevmiş, bunlardan bilhassa klasik edebiyat öğretmeni ve iyi bir pedogog olan üniversite doçenti Benari’nin, Radloff’un yetişmesinde mühim rolü olmuştur.

Üniversite hayatının ilk aylarında manevi ilimlerin türlü dallarını denemiş, esas olarak önce ilahiyat tahsil etmek istemişse de, az zaman sonra fikrini değiştirerek filolojide karar kılmıştır. Tahsilinin büyük bir kısmını Berlin’da yapmış, iki sömestir Halle’de bulunmuş ve doktora sınavını da Jena’da vermiştir. (20 Mayıs 1858)…

Page 2: content.lms.sabis.sakarya.edu.trcontent.lms.sabis.sakarya.edu.tr/.../39287/turkologlar.docx · Web viewSORUMLU OLUNAN TÜRKOLOGLAR KAŞGARLI MAHMUT STRAHLENBERG RADLOFF R. RAHMETİ

Radloff mukayeseli dilbilgisini kuran ve bilhassa İndocermen dillerinin mukayeseli gramerini yazan F.Bopp’un son derslerini dinleyebilmiş, dilci ve filozof H.Steinthal’in derslerine devam etmiş Jena’da A.F.Pott’un takririlerini dinlemiştir. Bütün bu genel dersler meyanında Radloff Şark dillerini de merak ederek Berlin’da başlıca W.Schott’un talebesi olmuştur…

Radloff’un hocaları arasında W.von Humbold’un fikirlerini devam ettirenlerden A.F.Pott ile H. Steinthal’i görmekteyiz. Fakat bunların fikirleri de sonraları birbirinden ayrılmıştır…

Radloff, üniversite tahsili esnasında H.Steinthal’den ziyade A.F.Pott’un fikirlerine bağlanarak, önümüzdeki eserinde dil hadiselerini halk psikolojisiyle değil de, insanların ferdi hususiyetleriyle açıklamaya çalışmıştır.

Radloff’u şark dillerine meraklandıran hocası, daha sonra A.Castren’den önce linguistik özelliklere dayanarak Türk, Mançu, Moğol, Fin ve kuzeydeki diğer diller arasındaki akrabalığı göstermeye çalışan Wilhelm Schott olmuştur.

Bunlara Abel Rėmusat gibi ‘Tatarische Sprachen’ adını veren ve sonra da ‘Hochaslatiscih Sprachen’ tabirini teklif eden W.Schott, 1836’da ifade ettiği gibi, yaptığı araştırmanın sağlam bir zemine dayanabilmesi için daha çok çok zamana ihtiyaç olacağını müdrikti.

Böylece Radloff, W.Schott’un tesiriyle Orta Asya ve Sibirya’nın az tanınmış dillerini kendisine çalışma sahası olarak almış, Türkçe ile birlikte Moğol, Mançu ve Çin dillerini öğrendiği gibi, İbrani, Arap ve Fars derslerine devam etmiştir. Radloff bunları içerisinde bilhassa Mançu Tunguz dilleri üzerinde durarak ilerideki araştırmalarını da bu konu üzerine yöneltmeyi düşünüyordu…

Jena Üniversitesi’ne sunduğu Über den Einfluss der Religion auf die Nationalitäten und Sprachen Hochasiens’ adlı teziyle 20 Mayıs 1858 tarihinde felsefe doktoru payesini kazanıp, halk mektebi öğretmenlerinden birinin kızı olan Pauline-Auguste Fromm ile nişanlandıktan sonra, aynı yıl hocası Wb.Schott’un tavsiye mektubu ile Petersburg’a hareket etti.

1854’de Petersburg’da açılmış bulunan Vostoçnıy Fakültet’e (Şark Fakültesi’ne) Kazem-beg Şeyh Tantavi, İ.N Berezin, D.A.Chwolson, V.P Vasilyev ve Popov gibi tanınmış şahsiyetlerin de çağrılmış olması, Radloff’un Rusya’ya giderek doğu dillerini yerinde öğrenmek hususunu körükleyen hadiselerdendi.

Page 3: content.lms.sabis.sakarya.edu.trcontent.lms.sabis.sakarya.edu.tr/.../39287/turkologlar.docx · Web viewSORUMLU OLUNAN TÜRKOLOGLAR KAŞGARLI MAHMUT STRAHLENBERG RADLOFF R. RAHMETİ

Yakut dili gramerini yazan O.Böhtligk de o zaman Petersburg’da yaşıyordu. Bu sıralarda L.vonSchrenk idaresindeki sefer heyeti (1858) Amur civarında bulunuyor, fakat Radloff’un da iştirak etmek istediği F.B.Schmidt’in doğu seferi heyeti ise bir türlü harekete geçemiyordu.

Bunun üzerine Baron P.Meyendorff ve F.A.Schiefner gibi hamileri 1859 Mayısı’nda (tayin tarihi 14.Mayıs.1859) onu Batı Sibirya’da bulunan Barnaul şehrindeki yüksek madencilik mektebine (Barnaulskoye Visşoye Gornoye Uçilişçe) Almanca ve Latince öğretmeni olarak tayin ettirdiler.

İlk anlaşması beş yıl müddetle olup, maaşı senede 1000 ruble idi ve bundan başka, yazın yapacağı geziler için her yıl ayrıca 700 rublelik tahsisat ayrılmıştı.

İşte W.Radloff’un ilmi faaliyeti esas bundan sonra başlar. Barnaul’a gelirken henüz 22 yaşında olduğu halde, kafasında ne muazzam planlar taşıdığını sonraki senelerde yaptığı çalışmalarla ispat etti.

Radloff Sibirya’da 1859’dan 1871’e kadar 12 yıl kalmış, kışın öğretmenlik yapmış, yazları da dil, etnografya ve tarih malzemesi toplamak üzere Sibirya ve Türkistan’da yaşayan türlü Türk boyları arasında seyahat etmiştir.

Radloff bu zaman içinde (Kuznetsk havalisi madencilik müfettişi Freze’nin daveti üzerine 1859’da yaptığı ilk kısa gezi müstesna), ilk defa 1860 yazında ve son defa da 1870’de olmak üzere on defa seyahat etmiş, ancak 1864’de kesilen tahsisatı yeniden temin etmek maksadıyla Petersburg’a gitmek zorunda kaldığından gezisini tatbik edememiştir.

…Freze’nin daveti üzerine yaptığı kısa gezisinden Barnaul’a döndüğü zaman, tesadüfen orada bulunan Tomsk Valisi Ozerskiy’i ziyarete gelmiş olan Altay Türkleri mümessillerinden ibaret bir heyetle karşılaştı ve onun başkanından, kendisine söze usta birini öğretmen olarak göndermesini rica etti. Radloff, kısa zaman içinde gelen Yakob adlı bu öğretmenle bütün yaz ve kış çalışarak Altay ağzını öğrendi ve 1860’da başlayacak gezisine hazırlandı.

1860-1863 yılları yazında Altaylı, Soyon, Kazak–Kırgız, İli ve Abakan Türkleri’ni ziyaret ederek onların dilleri üzerine ve bundan başka Rus-Moğol ticareti hakkında da malzeme topladı. 1860 yazında Berlin’den yeni gelmiş olan karısının veöğretmen Yakob’un iştirakiyle yaptığı ilk gezi esnasında, 1843-1865 yıllarında misyoner Landışev ile tanışarak sonra onu kendisine öğretmen ve anmaraş edindi ve onun hayatını Proben der Volksliteratur’un 1.cildinde yayımlayarak ebedileştirdi.

Page 4: content.lms.sabis.sakarya.edu.trcontent.lms.sabis.sakarya.edu.tr/.../39287/turkologlar.docx · Web viewSORUMLU OLUNAN TÜRKOLOGLAR KAŞGARLI MAHMUT STRAHLENBERG RADLOFF R. RAHMETİ

1864’de tahsisatı yenilemek maksadıyla Petersburg’a gidince, P.Meyendorff ölmüş olduğundan başka hamiler aramak icabetti. Akademi üyesi Ber, onu saray nedimesi Fräulein Editha von Rahden’e takdim etmek suretiyle, bu yolda ona yeni imkanlar açtı. Radloff, E.von Rahden’in salonunda o zamanki Rusya’nın birçok münevver şahsiyetleriyle tanışmak fırsatına nail oldu. Saray nedimesi onu büyük prenses Elena Pavlovna’ya takdim etti, bu suretle tahsisat işi çabuk halledildi. Oradan Berlin ve Tirol’e seyahat ederek dinlendi ve yeni kuvvetle Barnaul’a döndü.

Radloff bu gezileri esnasında her şeyden evvel Türk boylarının dil ve halk edebiyatına ve bu meyanda halk bilgisi, arkeoloji, coğrafya, istatistik ve ekonomi sahasına ait malzeme topladı. Barnaul’da kaldığı müddet zarfında hepsi 20 adet eser neşretmekle beraber, ilk beş senede malzemesini tasnifle uğraştığından, bu müddet içinde yayınladıkları birkaç makale ile seyahati hakkındaki raporlara inhisar etmiştir. Proben der Volksliteratur der Turkischen Stämme ‘Türk boylarının halk edebiyatı denemeleri) gibi büyük eserleri ancak 1866’dan sonra çıkmaya başlamıştır (1.bölümün metin ve tercümesi 1866; 2. ve 3. bölümleri 1868 ve 1870). Bunlar ilim dünyasında geniş bir ilgiyle karşılanmış ve Dorpat Üniversitesi Radloff’a bu eserleri yüzünden fahri doktor ünvanını tevcih etmiştir. “Honoris causa pro maxima intelligentia orlentalium”.)

Radloff, 1871 yılının ilk aylarında Barnaul’dan ayrıldı ve yol üzerinde Kazan’dan geçerken birkaç gün tanınmış Rus misyoneri N.İ.İlminskiy’nin (1822-1891) evinde misafir kaldı. 15 yol Kazan ve Mısır medreselerinde tahsil etmiş olan ve Kazan’daki Rus İlahiyat Akademisi’nde profesörlük yapan İlminskiy, İdil boyu Türkleri’ni çok iyi tanıyor, bir yerliden farksız Türkçe konuşuyor ve buradaki Türk boyları arasında Hıristiyanlığı yaymak için canla başla çalışıyordu.

O zamanki Kazan Maarif Müdürü Şestakov, İlminskiy’nin evinde Radloff ile tanışarak, ona, İdil boyu Müslüman mektepleri müfettişliği vazifesini teklif etti. Bu iş, zorla Hıristiyanlaştırılmış Mazanlılar’a (Kreşinler’e) ait mektepleri idare eden İlminskiy’nin faaliyetine paralel bir çalışma teşkil edecekti.

Esas itibariyle bunu kabul eden Radloff, plan üzerinde etraflıca konuştuktan sonra Petersburg’a gitti. Şestakov da meseleyi Maarif Nazırı Graf D.A.Tolstoy’a (1823-1889) arz etti. Radloff, Prens Konstantin Nikolayeviç vasıtasıyla bu işin devlet şûrasında sıradışı görüşümesini teklif etti ve halk mektepleri üzerinde araştırma yapmak maksadıyla, Rus maarif nezaretinin emri altında tekrar Batı Avrupa’ya gitti. Radloff Berlin’de Rus maarif nazırı Tolstoy tarafından tertiplenen bir ziyafette, nazırın daveti üzerine, azınlık milletlerin mektepleri hakkında bir konuşma yaptı.

1872’de Müslüman mektepleri meselesi müspet olarak çözüldü ve böylece Radloff, Kazan bölgesi Tatar, Başkurt ve Kazak mektepleri müfettişliğine tayin edildi. O zaman

Page 5: content.lms.sabis.sakarya.edu.trcontent.lms.sabis.sakarya.edu.tr/.../39287/turkologlar.docx · Web viewSORUMLU OLUNAN TÜRKOLOGLAR KAŞGARLI MAHMUT STRAHLENBERG RADLOFF R. RAHMETİ

Rusya’da Ruslar’dan başka milletlerin (Rus tabiriyle azınlık milletlerin) devlet tarafından idare edilen mektepleri yoktu. Türk-Tatar medreselerine, mahalli idare veya yerli zengin şahıslar tarafından bakılıyordu.

Misyoner mektepleri iç işleri vekaletine bağlı olup, maarif nazırlığı, ezilmiş milletlerin aydınlanma ve terbiyesine karşı cephe almıştı. Bundan başka, dini taassubun tesiri ve Ruslaşma korkusu yüzünden, Türk ahali kendisi de kısmen yeni usul mekteplere muhalif bulunuyordu. Bu yüzden Radloff, muallim mektepleri açmakla işe başladı. Kazan muallim mektebi ancak 12.Kasım.1876’da açılabildi.

Muallimlerin bir kısmı başta Ruslar’dan ibaretti. Önce muallim olarak Kazanlı Türkler’den ancak birkaç kişi celbedilebilmiştir ki, bunlar Veteriner Teregul (tabii ilimler için), Kazan Üniversitesi okutmanlarından Ahmer idi. Bundan başka Radloff meşhur Kazan tarihçisi Şehab ed-Din Mercanî ile de yakından tanışmış ve onun eserleri hakkında batı dünyasına bilgi vermiştir.

Mercanî, Kazan arkeoloji cemiyetine üye olan ilk imamdır ve sonraları Kazan’da Radloff tarafından açılan muallim mektebinde o da öğretmenlik yaparak İslam dini bilgisi ve tarih okutmuştur. Radloff, Kazan muallim mektebinde bilhassa tabii ilimler terdisatına önem veriyordu. İlk yıllarda buraya alınan talebeler çocuklardan değil de yetişmiş imam namzetlerinden ibaretti ve halkın şüphesini gidermek için, mektebe alınırken dini mevzulardan iyice imtihan ediliyorlardı.

Radloff, bu meyanda Müslüman kızları için de bir ilk mektep açmak istiyordu. Fakat önce hiçbir İslam kadını böyle bir mektepte muallimlik yapmayı kabul etmedi. Kızlar mektebi nihayet tahsilli bir kadının evinde açılabildiyse de, bu ilk deneme çok yaşamadı ve talebe azlığı sebep gösterilerek Rus Hükümeti tarafından kapattırıldı. (İlk senede 4 ikinci yıl 8 talebesi vardı.)

Radloff, eskimiş camilerin tamiri sırasında, Rus Hükümeti tarafından bu gibi camilerin yanında bir Rus mektebi açılmasının şart konmasına da şiddetle karşı geldi ve bu şartın, Rus mektebi yerine Müslüman mektebi açılması şeklinde değiştirilmesini talep etti. O, iki taraftan da engellerle karşılaşıyordu. Rus Hükümeti yerli halkın uyanmasını istemiyor, Müslüman ahali ise Radloff’a Rus misyoner teşkilatının bir mümessili olarak bakıyordu. Bazı mütaassıp Tatarlar’dan rüşvet alan Rus polisi, eski zihniyetli Müslümanlarla bir olarak Radloff’a karşı çalışıyordu.

Fakat bu gibi tatsız hadiseler geçici oldu. Birkaç yıl içinde İdil boyu Türkleri arasında ve az sonra Rusya içerisindeki bütün diğer Türk ülkelerinde de geniş bir medeni kalkınma gözüküyordu. Bu yolda her hareketin Radloff’un tesiriyle açıklanması doğru olmamakla beraber denebilir ki, onun tarafından girişilen faaliyet, Rusya içerisindeki

Page 6: content.lms.sabis.sakarya.edu.trcontent.lms.sabis.sakarya.edu.tr/.../39287/turkologlar.docx · Web viewSORUMLU OLUNAN TÜRKOLOGLAR KAŞGARLI MAHMUT STRAHLENBERG RADLOFF R. RAHMETİ

Türk halklarının uyanma hareketini çabuklaştırmaya hiç şüphesiz yardım etmiştir. Türkler arasında basım ve kitabevleri, gazete ve mecmualar ve yayımlanan eserlerin sayısı gün geçtikçe arttı ve 1905’de geniş kalkınma halini aldı. Muallim birlikleri tedris usulü için yeni cereyanlar (usulü ceditçilik), Müslüman kadın birlikleri ve nihayet bütün bunların bir neticesi olarak muhtariyet veya Rusya’dan ayrılmak için tam istiklal hareketleri meydana geldi.

Radloff Kazan’da 1872’den 1884’e kadar 12 yıl kaldı ve bu esnada bilhassa pedagoji, felsefe ve genel linguistik problemleriyle uğraştı. Bu zaman içinde irili ufaklı 11 kadar eser yayımladı ki, en mühimleri şunlardı: Uçebnik nemetskago yazıyka (Almanca derslik), “Proben der Volksliteratur”un 4.bölümü (metin ve tercüme), “Bilik” (Kazan lehçesinde okuma kitabı), “Grammatika russkago yazıyka” (Tatarlar için Rusça gramer), “Phonetik der nördlichen Türk-Sprachen” v.s. Bu meyanda “Aus Sibirien” adlı eserini tab’a hazırladı ve Koman dili üzerine de bir makale yazdı.

Radloff Petersburg’ta

1881’de Berlin’de toplanan müsteşrikler kongresine iştirak ettikten sonra Radloff 1884’de Kazan’daki vazifesinden ayrıldı ve 47 yaşında iken 25 yıllık bir ilmi çalışmasına istinaden Petersburg İlimler Akademisi’nin ‘Tarih ve Eski Eserler’ kısmına üye seçildi ve oraya gidip yerleşti. Bu suretle kendisini büsbütün ilme vermek imkanını kazanmış oldu.

Aynı yıl ‘Kudatku Bilik’ (Kutadgu Bilig)’in nüshasını tetkik etmek üzere Viyana’ya, 1886’da Kırım’a, 1887’de Batı Karamları’na seyahat etti, 1891’de Petersburg Akademisi tarafından Orhon Bölgesi’nin arkeolojik tetkiki için tertiplenen heyetin başında bulundu, 1898’de yine aynı müessese tarafından tertiplenen bir heyetle Turfan’a ve 1907’de etnografya müzelerini tetkik etmek amacıyla Batı Avrupa’ya gitti.

Roma’da toplanan 12. Milletlerarası Şarkiyatçılar Kongresi’nde (1899) Radloff’un teklifiyle, merkezi Petersburg’da olmak üzere ‘Assosiation Internationale pour I’exploration archėologique et linguistique de I’Asie Centrale et de I’Extrėme Orient’ adı altında bir cemiyetin kurulmasına karar verildi ve bu iş Hamburg’da toplanan 13.. kongrede (1902) tekrar konuşularak tasdik edildi.

Radloff, Rus akademisindeki çalışmasıyla aynı zamanda daha şu vazifeleri de görüyordu: a) Rus arkeoloji cemiyetinin şarkiyat bölümü neşriyatının (Trudıy Vostoçn. Otdeleniya Imp. Russk, Arch. Obşçestva) tahrir heyetinde azalık, b) Yine aynı müessesenin etnografya bölümünde azalık, c) Sibirya’yı araştırma cemiyeti başkanlığı, d) Petersburg’da yapılacak Budist mabedi inşa komisyonu başkanlığı ve e) 20 Ocak

Page 7: content.lms.sabis.sakarya.edu.trcontent.lms.sabis.sakarya.edu.tr/.../39287/turkologlar.docx · Web viewSORUMLU OLUNAN TÜRKOLOGLAR KAŞGARLI MAHMUT STRAHLENBERG RADLOFF R. RAHMETİ

1894’de ölen Schrenk’in yerine 16 Mart 1894’den başlayarak akademinin etnografya müzesi müdürlüğü.

Radloff’un Petersburg’da yayımlanan eserlerinin sayısı 100’e yakındır. O burada çalışmasını modern ağızlara tahsis ettirmeyip, orta devir Türkçesi ile eski Türkçe üzerinde de büyük işler başarmıştır.

Modern lehçelerle ilgili en mühim eseri olan ‘Proben der Volksliteratur…’un son 10 cildi, Petersburg’da bulunduğu zaman yayımlanmıştır. 1859’da Barnaul’a yerleşerek metin toplamayabaşladığı zaman, ikinci büyük eseri olan ‘Versuch Wörterbuches der Türk Dialecte (Türk ağızları için sözlük denemesi)nin planını da kurmuştu. Fakat bunun ikide bir eklemelerle tamamlanması icabettiğinden, ilk fasikülü çıkıncaya kadar (1888) aradan 29 yıl geçti. Nihayet bu lûgat, her altı fasikülü bir cilt teşkil etmek üzere 26 fasikül ve 4 cilt halinde (hepsi 8161 sütun +256 sayfa) 1911’de tamamlanabildi.

1887’de ‘Das Türkische Sprachmaterial des Codex Comanicus’u ve 1890, 91, 1900, 1910 yıllarında 4 cilt halinde ‘Kudatku Bilik’in metin ve tercümesini neşretti. Bundan başka Anadolu’daki Selçuk metinleriyle de ilgileniyordu.

Onun eski Türkçe üzerindeki çalışma ve eserlerine gelince, bu mesele başlıbaşına bir tarihtir. Çin kaynaklarıyla Alâ ed-Din Cüveynî gibi bazı İslam yazarları istisna edilirse, Avrupalılar, eski Türk yazıtlarının ancak 18.yüzyılın ikinci yarısında farkına varmışlardır. Bunlardan ilk bahseden kimseler Hollandalı N.C.Wiytsen, (1641-1717) Çar 1.Petro (1672-1725) zamanında yaşamış S.U.Remezov adlı bir Rus memuru ve Poltava Savaşı’nda (1709) Ruslar’a esir düşerek Sibirya’ya sürülen İsveçli subaylardan Strahlenberg (1726-1730) olmuştur…

Radloff’un henüz okunmamış olan bu yazıtları araştırmak maksadıyla 1891’de Petersburg Akademisi tarafından tertiplenen bir sefer heyetinin başında Orhon Bölgesi’ne gitti. Bu heyette ondan başka Sçegolev, Klementz, Dubin Yadrintsev ve Levin gibi bilginler de vardı. Radloff önce bu gezi hakkında bir önhaber (…1892-93) yayımlandı ve toplanan mazemeyi iki seri halinde neşre başladı…

… Yenisey ve Orhon yazıtları hakkındaki Fin neşriyatına (1889-1892) ve Radloff tarafından yayımlanan atlasa dayanarak (1892, 93, 96, 99), Danimarkalı dil bilgini Vilhelm Thomsen de, Radloff ile yarış halinde bu yazıtların alfabesini çözmek için çalışıyordu. Thomsen 25 Kasım 1893 tarihinde eski Türk yazıtlarında kullanılan alfabenin sırlarını tamamıyla çözmeye muvaffak oldu ve araştırmalarının neticesini bir mektupla Radloff’a bildirdi. Bu keşifle ilgili Dėchiffrement de Industrictions de I’Orkhon et de I’Iėnissėi, 1894 adlı 15 sayfalık broşürünü 15 Aralık 1893’te Danimarka Akademisi’ne sundu ve çözümünü gösteren bir listeyi Radloff’a da yolladı.

Page 8: content.lms.sabis.sakarya.edu.trcontent.lms.sabis.sakarya.edu.tr/.../39287/turkologlar.docx · Web viewSORUMLU OLUNAN TÜRKOLOGLAR KAŞGARLI MAHMUT STRAHLENBERG RADLOFF R. RAHMETİ

Bu sırada Radloff da 11 kadar işareti çözmüş olmakla beraber, bütün metni ancak 1894’da Thomsen’in anahtarını kullanmak suretiyle okuyabildi ve ilk denemesini Die alt-türkischen Inschriften der Mongolei I.Das Denkmal zu Ehren des Pirnzen Kül Tegin adı altında 1894 kasımında 35 sayfalık bir broşür halinde ancak 50 nüsha bastırarak meslektaşları arasında dağıttı.

Kısa zaman içerisinde üç fasikül halinde (Mart 1894, Mayıs 1894, Ekim 1895) Koşo Tsaydam yazıtlarını da neşretti ve bunları sonradan bir cilt halinde birleştirerek tekrar yayımladı. 1897’de bu eserlerin ‘Neue Folge’ (yeni serisi) aynı yılın aralığında Radloff ve Melioranskiy tarafından hazırlanmış Rusça tercümesi ve nihayet 1899 martında Tonyukuk yazıtlarının Zweite Folge (ikinci serisi) neşredildi.

Radloff, Uygurca el yazma metinler üzerinde ancak 1898’den sonra çalışmaya başladı. Bir yıl sonra Altuigursche Sprachproben aus Turfan, 1906’da A.Grünwedel’in seferinde bulunan Uygurca metinler ile Ein uigurischer Text aus dem XII. Jh., 1909’da Cuastuanit, Buss gebet der Manichäer 1909-1912’de altı kitap halinde Alttürkische Studien ile Uygurskie Fragmenti 1911’de Kuan-şi-im Pusar ve 1913’de Suvarnaprabbasa’nın metnini neşretti, Radloff’un ölümünden sonra Malov 1928’de Uigursche Sprachdenkmäler adı altında bir cilt halinde diğer metinleri ve 1930 yılında Suvarnaprabbasa’nın yine Radloff tarafından yapılmış olan tarcümesini yayımladı…

Fakat onun hususi hayatı hakkında kaynaklardan pek çok bilgi edinmek mümkün değildir. Şternberg’in makalesinden öğrendiğimize göre, Almanya’daki 1848 isyanları küzüklüğünde Radloff’a büyük tesir yapmıştır. Radloff, hayatı müddetince filoloji ile birlikte bilhassa felsefe ve kalisek edebiyatı da sevmiştir.

Halen Seattle’de bulunan Prof. Dr. N.Pope’nin bana yazdığına nazaran, Radloff’un ölümünden sonra karısı Berlin’e dönmüş ve birkaç yıl sonra aynı şehirde ölmüş, biricik oğulları Aleksander ise 1930 sıralarında Paris’te mide kanserinden vefat etmiştir. Ayrıca Radloff’un iki kız çocuğu vardı.

Friedrich Wilhelm Radloff kendisi 29 Nisan (yeni takvime göre 12 Mayıs) 1918 günü Petersurg’da hayata gözlerini kapamıştır.

Radloff’un ölümünden sonra kurulan Dadlovdkiy krujok (Radloff Birliği) Barthold’un reisliği altında her ay toplanarak yıllarca ilim çalışmasını devam ettirmiştir. 1930 yılında Barthold’un ölümünden sonra bu işi A.Nsamoyloviç idare etmiş, fakat 1937’de bu birlik dağıtılarak Samoyloviç öldürülmüş ve Radloff’un da Alman casusu olduğu ileri sürülerek adının eserlerde anılması yasak edilmiştir. Son yıllarda onun adı (1953) ilmi eserlerde yine gözükmeye başlamıştır.

Page 9: content.lms.sabis.sakarya.edu.trcontent.lms.sabis.sakarya.edu.tr/.../39287/turkologlar.docx · Web viewSORUMLU OLUNAN TÜRKOLOGLAR KAŞGARLI MAHMUT STRAHLENBERG RADLOFF R. RAHMETİ

(W.Radloff, Sibirya’dan 1.Cilt, XIII-XXVII)

PHİLİPP JOHANN VON STRAHLENBERG

İsveçli bir subay olan Philipp Johann von Strahlenberg, 1709 yılında Ruslarla yapılan Poltova Savaşında esir düştükten sonra, kendisiyle aynı kaderi paylaşan yaklaşık bin kişiyle birlikte Batı Sibirya’ya sürülmüş, 1711 yılında Tobolsk’a varmıştır. Stahlenberg, Tobolsk’ta kaldığ süre boyunca Rusya ve Sibirya’da yaşayan toplulukların hayatlarını, ve bilhassa dillerini incelemiştir. Strahlenberg, on yılı aşan süre boyunca derlediği malzemeleri 1730 yılında Stockholm’de1 Das Nord und Ostliche Theil von Europa und Asia adıyla yayımlanan ünlü eseriyle bilim dünyasının istifadesine sunmuştur.

Strahlenberg’in bu eseri, Rusya tarihi, hayat şartları, Rusya halkları ve bu halkların dilleri hakkında oldukça değerli bilgiler vermektedir. Eserin 1-136. sayfaları arasında Ön söz (Einleitung) bulunmaktadır. Takip eden bölümde (s. 137-156) Kalmukça-Almanca bir sözlüğün yer aldığı Vocabularium Calmucko-Mungalicum bölümü yer almaktadır. Bundan sonra eser, 13 başlık (kapitel), ek, dizin, düzeltme ve resimler bölümlerinden oluşmuştur. Eserin 13. bölümünde Runik harfli Türk yazıtlarından söz etmiş ve Resimler bölümünde kimi çizimlere (Örn. Ekler: Resim 2) yer vermiştir. Bu bilgi Türkoloji açısından yeni bir çağın başlangıcı olmuştur. Strahlenberg’in eserinin en önemli kısımlarından biri de, kitabın en sonuna eklenen Batı Avrupa ve Sibirya’da kullanılan 32 dilin kelimelerini belli bir tasnif çerçevesinde verdiği Gentium Boreo-Orientalium Vulgo Tatarorum Harmonia Linguarum (buradan sonra Harmonia Linguarum) bölümüdür. Yazar, bu listedeki dillerin hepsini Tatar terimiyle değerlendirmiştir. Bu bölüm, sonradan ona Altay dilleri teorisinin kurucusu unvanını kazandıracaktır (Poppe 1968: 125)

Harmonia Linguarum’daki dil grupları ve bu gruplarda gösterilen diller şu şekildedir:

I. Grup: Fin-Macar DilleriII. Grup: Türk Dilleri III. Grup: Samoyed Dilleri IV. Grup: Moğol-Mançu Dilleri V. Grup: Tunguz Dilleri VI. Grup: Karadeniz, Hazar Çevresi Dilleri

Strahlenberg’in, yukarıda sıralanan gruplara dahil ettiği 32 dile ait 60 Almanca madde başı kelimeyi listede göstermeye çalışmıştır. Madde başı kelimelerin anılan her dildeki karşılıkları tam olarak verilememiştir. Liste bu anlamda mütekamil bir hâlde değildir. Ancak, yine de bir karşılaştırmalı sözlük tecrübesi olarak büyük bir öneme sahiptir. Türkoloji açısından bakıldığında, Strahlenberg’in bu tasnifinin de büyük bir önemi vardır. Bu listede Sibirya Tatarcası, Yakutça ve Çuvaşça kelimelere yer verilmiştir. Bilhassa Eski

Page 10: content.lms.sabis.sakarya.edu.trcontent.lms.sabis.sakarya.edu.tr/.../39287/turkologlar.docx · Web viewSORUMLU OLUNAN TÜRKOLOGLAR KAŞGARLI MAHMUT STRAHLENBERG RADLOFF R. RAHMETİ

Batı Türkçesinin yegâne temsilcisi konumunda olan Çuvaşçanın bilim dünyası ile tanışması bu liste ile sağlanmıştır. Üstelik, kendisinden sonra yaklaşık iki asır boyunca kökeni hakkında tartışmaların sürdüğü Çuvaşça gibi farklı/ayrık bir lehçeyi oldukça sağlam bir gözlem neticesinde Türk dili grubu içerisinde değerlendirmesi oldukça önemlidir.

KAŞGARLI MAHMUT

XI. yüzyılda yaşayan Türk dil bilginidir. Divân-ı Lügati’t-Türk adlı eseriyle ünlüdür. Karahanlılar soyundandır. 1072 yılında yazmaya başladığı eserini 1074′te tamamlayarak Bağdat’ta Abbasî halifesi El-Muktedî Billah’a sunmuştu. Eserin el yazması tek kopyası Fatih Millet Kütüphanesi’nde 1910 yılında bulundu. 1915-1917 yıllarında öğretmen Kilisli Rifat Efendi’nin çevirisi üç, Besim Atalay’ın çevirisi ise beş cilt olarak basıldı. Karahanlılar döneminde yetişen ve ilk Türk dil bilgini olan Kaşgarlı Mahmut’un doğum tarihi, kesin olmamakla birlikte 1025 olarak biliniyor. Babası Barsaganlı bir bey idi. 1071-1077 arasında Bağdat’ta bulunan Mahmut, Türk kültürünün Araplara tanıtılmasında büyük rol oynadı.

İbn-i Fadlan, Gerdizi, Tahir Mervezî, Muhammed Avfî ve Beyhakî gibi kendi döneminin Türk hayat ve cemiyetleri üzerine eğilen ünlü alimleriyle birlikte Türk illerini adım adım dolaşan Kaşgarlı Mahmut, çalışmalarında Türkçe’yi resmi dil olarak kabul eden Karahanlı Devleti’nden de büyük destek gördü.Türkçe’nin serpilip gelişmeye başladığı o dönemde, Mahmut’la birlikte Balasagunlu Yusuf Has Hacib de Türk diline büyük hizmet etti. Bu iki Türk alimi, ortaya koydukları eserlerle, Türk dil birliğinin sağlanmasına önemli katkılarda bulundular.Aynı zamanda filolog, etnograf ve ilk Türk haritacısı olan Kaşgarlı Mahmut, Divân-ı Lügati’t-Türk adlı eserinde; yaşadığı devirdeki Türk illerinin ve boylarının kullandığı ağızları canlı olarak tespit etti.

Oğuz Türklerinin 24 boyu ile ilgili şemayı da verdiği eserinde, Türkçe’nin zenginliğini ve Arapça ile Farsça yanındaki değerini ispata çalışan Mahmut, ayrıca Türkçe’yi Araplara öğretmek gayesiyle Kitâbu Cevâhirü’n-Nahvi Lügâti’t-Türk adlı gramer kitabını yazdı.

Divân’ında Türk dilinin grameri yanında, Türk yer adları, Türk damgaları ve Türk topluluklarını da etraflı şekilde anlatan Kaşgarlı Mahmut, ömrünün sonlarına doğru tekrar memleketi Kaşgar’a dönerek, tahminen 1090′da burada vefat etti. Doğu Türkistan’da bulunan Kaşgar şehrine 35 kilometre uzaklıktaki Azak köyünde olan kabri, 1983 yılı Temmuz ayında bulundu. Türk illerini, obalarını ve bozkırlarını birer birer dolaşan ve Türk dili ve kültürüne ait topladığı malzemeyi titizlikle inceleyerek eserlerine alan Kaşgarlı Mahmut; Türk, Türkmen, Oğuz, Çiğil, Yağma ve Kırgız boylarının ağız ve lehçelerini karşılaştırmalı olarak işledi. Ona göre;Türk lehçelerinin en kolayı Oğuz lehçesi, en dürüst ve kullanışlısı Yağma ve Tuhsi şivesi, en edebisi ise Kaşgar Türkçesidir.

Page 11: content.lms.sabis.sakarya.edu.trcontent.lms.sabis.sakarya.edu.tr/.../39287/turkologlar.docx · Web viewSORUMLU OLUNAN TÜRKOLOGLAR KAŞGARLI MAHMUT STRAHLENBERG RADLOFF R. RAHMETİ

Divân-ı Lügati’t-Türk, bir önsözle sözlük kısmından meydana gelmiştir. Önsözde yazarTürk dilinin tarifini, lehçelerinin özelliklerini sayar ve dilbilgisi kurallarını, Arapça’dakilere kıyasla gösterip tespit eder. Ana dilinin Arapça’dan çok üstün olduğunu söyler ve örnekler verir. Bu arada, o bilgileri nasıl elde ettiğini, nasıl bütün memleketleri gezip dolaştığını da anlatır. İkinci, yani sözlük bölümü, Türkçe kelimelerin Arapça izahlarını kapsar. Bu nedenle, eser, Arapça yazılmış bir Türkçe sözlüktür. Ya da Türkçe’den Arapça’ya sözlüktür. Arapça dilbilgisindeki şekillerine göre sıralanmış 7500′den fazla kelime hakkında açıklama yapılmıştır.

Büyük bilgin bu açıklamaları yaparken kelimelerin nerelerde ve hangi anlamlarda kullanıldığını göstermiştir. Bu esere ve onu izleyen başka eserlere kadar yazılı edebiyat örneklerimiz bilinmediği için, daha önceki yüzyıllara ait sözlü edebiyat örneklerini Kaşgarî’nin kitabından öğrenmekteyiz. Sagu denilen ağıtlar, koşuk dediği koşmalar, sav dediği atasözleri ve nazım şekillerinden başka verdiği dersten örneklerine bakarak meselâ Alp Ertunga adındaki destanlaşmış kahramanın varlığını da yine Divân-ı Lügati’t-Türk’ten öğrenmiş bulunuyoruz. Bu sebeplerden dolayı Kaşgarlı Mahmut’un Divân-ı Lügati’t-Türk’ü hem dil, hem edebiyat, hem toplum ve sosyoloji tarihimiz bakımından çok önemli belgeleri toplayan bir kaynaktır.

Ancak bu kaynak eser 1910 yılına kadar bilinmiyordu. Gerçi Kâtip Çelebi’nin Keşfüzzünûn adlı bibliyografyasında Kaşgarlı Mahmut’tan da söz edilmiştir. Ama bu bilgi çok sınırlıdır. Vanizade Nazif Paşa’nın yakınlarından bir hanım, 1910 yılında İstanbul’daki Sahaflar Çarşısı’nda dolaşırken bu dev eseri tozlu raflarda bulmuş, satın almak istemiştir. Elindeki ganimetin kadrini ancak o zaman anlayan kitapçı, kitabın fiyatını 25 altına kadar yükseltmiş, hanım da kitabı alamamıştır. Ancak işi Maarif Nezareti’ne duyurmuştur. ‘Ne olduğu belirsiz bir kitaba avuç dolusu altın verilemeyeceği’ gerekçesiyle Maarif Nezareti, eseri satın almayı reddetmiştir.

Haber, kitap delisi merhum Ali Emiri Efendi’ye intikal etmiştir. Kitaplarını millete hediye ederek Fatih Millet Kütüphanesi’ni kurmuş ve ilk müdürlüğünü yapmış olan Ali Emirî Efendi, kitapçıyı getirtmiş, eseri inceledikten sonra adamı kütüphaneye kilitleyerek para tedarikine çıkmıştır. İşte böyle borç harç satın alınan Divân-ı Lügati’t-Türk, uzun zaman Ali Emiri Efendi’nin kıskanç titizliğiyle kütüphanede saklanmıştır. Ali Emirî Efendi, eserin basımına ancak Sadrazam Talat Paşa’nın ricası üzerine razı olmuştu. Eldeki yazma, Kaşgarlı Mahmut’un el yazısı olmamakla beraber ondan 192 yıl sonra Şam’lı Mehmet adında usta bir hattat tarafından yazılmış yer yüzündeki tek nüshadır. Kaşgarlı, eserini Araplara kabul ettirmek için iki yerde; Peygamberin iki hadisini zikreder ki, şunlardır:

‘Yüce Tanrı: Benim bir ordum vardır ki onlara Türk adını verdim. Onları doğuda birleştirdim. Bir millete kızarsam cezalandırmak görevini onlara veririm…’ buyurmuştur. ‘Yüce Tanrı: Türkçe öğreniniz, çünkü Türkçe’nin uzun bir saltanatı vardır…’ diye buyurur.

Page 12: content.lms.sabis.sakarya.edu.trcontent.lms.sabis.sakarya.edu.tr/.../39287/turkologlar.docx · Web viewSORUMLU OLUNAN TÜRKOLOGLAR KAŞGARLI MAHMUT STRAHLENBERG RADLOFF R. RAHMETİ

Divanü Lügati’t-Türk dünyanın her yanında, Türkoloji ilmiyle uğraşan pek çok bilgin için paha biçilmez bir kaynak olmuştur. Üzerinde şimdiye kadar yerli, yabancı, uzmanlar çok çeşitli incelemeler yapmışlardır.

OSMAN NEDİM TUNA

1 Ocak 1923′te Düzce’de doğdu. İstanbul Kabataş Erkek Lisesi Fen kolundan mezun oldu (1941). 1941 yılında istanbul Üniversitesi Fen Fakültesi Kimya Mühendisliği bölümüne girdi. Bu bölümde öğrenim gördüğü yıllarda, Edebiyat Fakültesi Türkoloji bölümünde Prof. Dr. Reşit Rahmeti Arat’ın bir dersini dinledi. O ders kendisini çok etkiledi ve Türkoloji öğrenimi görmeye karar verdi. 1950 yılında Mukayeseli Türk Dili alanında “Orhon Yazıtlarının İmla Kaideleri ve Fonolojisi” adlı tezini savunarak Türkoloji bölümünden diplomasını aldı.

1952′de askerliğini yaptı. 1953′ten 1959′a kadar Bayındırlık ve Sanayi Bakanlıklarında devlet hizmetinde bulundu. 1959-1961′de Türk Dil Kurumu’nda uzman, 1961- 1962′de üç kurucudan biri ve ilk as başkan sıfatı Ue Türk Kültürünü Araştırma Enstitüsü’nde çalıştı.

1962-1968′de Amerika’da University of Washington’da (Seattle; Wash.) Nicholas N. Poppe idaresinde Türkoloji, Mongolistik, Altayistik, Lengüistik alanlarında doktorasını tamamladı ve Ph. D. unvanını aldı. Tezi, Studies on Nahjul-Faradis: A Methodfor Turkic Historical Dialectology’dir. 1963-1969 yıllarında aynı yerde müstakillen Türkoloji programının bütün derslerini verdi. 1969′dan 1976′ya kadar University of Pennsylvania (Philadelphia, PA.)’da kendisinin kurup geliştirdiği Türkoloji bölümünde lisans, lisans üstü, doktora dersleri verdi ve iki Türkoloji doktoru yetiştirdi.

1982′de Türkiye’ye döndü ve gönüllü olarak İnönü Üniversitesi’ne (Malatya) katılarak Eğitim Fakültesi, Türk Dili ve Edebiyatı Eğitimi Bölümü’nü kurdu. 15.11.1984′te doçent oldu; aynı yıl Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu, Türk Dil Kurumu üyeliğine, 1987′de Türkoloji Uygulama Kolu Başkanlığına seçildi, 29.12.1989′da Profesör unvanını aldı. 31.12.1989′da İnönü Üniversitesi’nden emekli oldu. Bu tarihten 1991 eğitim-öğretim yılı sonuna kadar İnönü Üniversitesi Eğitim Fakültesi’nde ücretli Öğretim Üyesi olarak çalışmalarını sürdürdü.

Prof. Dr. Osman Nedim Tuna, İnönü Üniversitesi Eğitim Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Eğitimi Bölümü’nü kurduktan sonra Aralık 1983′ten Ekim 1984′e kadar ve Nisan 1987′den Aralık 1989′a kadar Bölüm Başkanlığı yapmış, bu görevinin yanı sıra degişik tarihlerde Eğitim Fakültesi Dekan Yardımcılığı, Fakülte Yönetim Kurulu Üyeliği, İnönü Üniversitesi Senatosu’nda Fakülte Temsilciliği, İnönü Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü’nde

Page 13: content.lms.sabis.sakarya.edu.trcontent.lms.sabis.sakarya.edu.tr/.../39287/turkologlar.docx · Web viewSORUMLU OLUNAN TÜRKOLOGLAR KAŞGARLI MAHMUT STRAHLENBERG RADLOFF R. RAHMETİ

Yönetim ve Kurul Üyeliği görevlerini de yürütmüştür. Türk Dil Kurumu’nca düzenlenen 3. Uluslar Arası Türk Dili Kurultayı’nda Sümer ve Türk Dillerinin Tarihi İlgisi İle Türk Dili’nin Yaşı Meselesi adlı kitabı için kendisine ‘Türk Dili’ne Üstün Hizmet Ödülü ve Onurluk’u verilmiştir.

06.10.1993 ile 01.01.1995 arasında Sakarya Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü’nün kurucusu oldu ve bölüm başkanlığını yürüttü. Yeni kurulan üniversitelerde, emeklilik yaşının 72′ye çıkartılmasından faydalanarak Sakarya Üniversitesi’nde çalışan O. Nedim Tuna, Ocak 1995′te tekrar emekli oldu. Bu yıldan 1997 yılının Haziran ayına kadar aynı üniversitede ücretli Öğretim Üyesi olarak çalıştı.

1997 yılının Haziran ayında İstanbul’da Kadıköy’deki evinde sabaha karşı beyin kanaması geçirerek kısmi felç oldu. Bir ay kadar yoğun bakımda kaldıktan sonra 22 Temmuz 1997′de özel bir uçakla Amerika Birleşik Devletleri’ne gönderildi. Vefat ettiği tarihe kadar evinde hemşire gözetiminde ailesi tarafından tedavisine devam edildi. 17 Temmuz 2001 Salı günü Türkiye saati ile 14.10′da kontrol için yatırıldığı hastanede vefat etti. ABD’de toprağa verildi.Prof. Dr. Osman Nedim Tuna evli ve üç kız çocuğu sahibi idi.

Prof. Dr. Osman Nedim Tuna, yazdığı eserlerle önemli bir görevi yerine getirmiştir.Ancak, Türklük ve Türklük bilimi için yaptığı en önemli hizmetin, “öğrenci yetiştirmek” olduğunu düşünürdü. Hocanın yanında çalışma fırsatı bulanlar, bir bilim adamının titizliğini, yılmazlığını, sabrını bizzat görmüş oldu. Osman Nedim Tuna’yı yakından tanıyanlar ise, “adil insan”ın, “adaletli davranma”nın ne olduğunu Osman Nedim Tuna’nın şahsında bizzat görmenin lezzetini yaşadı.

KİTAPLARI

1. Altay Dilleri Teorisi,Türk Dünyası Araştırmaları Yayını: 6, Istanbul 1983.

2. Sümer ve Türk Dillerinin Tarihi ilgisi ile Türk Dilinin Yaşı Meselesi, Türk Dil Kurumu Yayınları, Ankara 1990.

REŞİT RAHMETİ ARAT

Aslen Kazanlı olan R. Rahmeti Arat, Kazan’a yakın bir köyde, Eski Ücüm’de, İsmetullah adlı bir baba ile Mahbeder adlı anneden 1900 yılının 15 mayısında dünyaya gelmiştir, ilk mektebi mahallî şartlara göre kendi köyünde tamamladıktan sonra, bir amcası tarafından bugünkü Kazakistan’ın Kızılyar (Peterpavel) şehrine götürülmüş, orada ilk önce, bu yüzyılın başından beri yeni metodla çalışan Türk-Tatar mektebinde, sonra da hususî bir

Page 14: content.lms.sabis.sakarya.edu.trcontent.lms.sabis.sakarya.edu.tr/.../39287/turkologlar.docx · Web viewSORUMLU OLUNAN TÜRKOLOGLAR KAŞGARLI MAHMUT STRAHLENBERG RADLOFF R. RAHMETİ

hazırlık ile rusça öğrenip Rus gimnaziyumunda (o zamanki nesil gibi bir taraftan da Türk -Tatar mektebine giderek) tahsilini devam ettirmiştir. Son sınıfa geldiği günlerde, komünist rejiminin ilerlemesini önlemek maksadiyle baş kaldıran Amiral Kolçak ordusuna mekteplerden de gençler alınmıştı. Bu cümleden Rahmeti Bey de önce askerî eğitim kurslarına, sonra da cepheye gönderilmiştir.

Kolçak ordusu yenilip dağıldığı zaman Rahmeti Bey yaralı olarak Mançurya’nın Harbin şehrine gitmiştir. Harbin şehrinde eskiden beri yerleşmiş olan Türk-Tatar aileleri bulunduğundan, bunların imamları, mektepleri ve cemiyetleri vardı. Bunlara kafileler halinde gelen her türlü tabakadan ihtilâl muhacirleri de katılarak cemiyet hayatı canlanıp genişlemiştir. Rahmeti Bey, burada gençlerle birlikte yararlı çalışmalarda bulunmuş, kendisini sevdirmiş, 1921’de yarıda kalan gimnaziyumu tamamlayarak 1922’de yüksek öğrenimini yapmak üzere Almanya’ya gitmeğe muvaffak olmuştur. Harbin’de ve Berlin’de bulunduğu süre içinde, Harbin imamı İnayet Ahmedî Bey’den maddî ve mânevi yardım görmüştür. Gençlik teşkilâtlarında birlikte çalıştığı gençlik arkadaşı Hüseyin Abdüş Bey de, her hususta ona destek olmuştur. Berlin’deki öğrenimi böylece, dışarıdan alınan cüz’î bir yardım ile ve bir haylî ağır maddî şartlar altında, kendi çalışmalariyle ilerleyebilmiş, çalışkan, dürüst bir öğrenci olarak kendisini tanıtabildiğinden hocalarının da dikkatini çekmiş, iş bulmakta onlardan yardım görmüştür.

Bu esnada, Birinci Dünya Harbi ve Rus ihtilâlinden sonra, Berlin’e, Rus boyunduruğu altında kalmış olan Türk ülkelerinden, Türkistan, İdil-Ural ve Azerbaycan’dan da türlü yollarla gelen muhacir gençler vardı ve bunlar mekteplere yerleşmek üzere idiler, iyi bir tesadüf eseri olarak Lehistan Tatarlarından Yakup Bey Şinkeviç de daha önce Berlin’e gelip öğrenime başlamış ve büyük türkolog W. Bang’ın öğrencisi olmuştu. O, kendisinin şevkle çalıştığı Türk dili sahasına Rahmeti Bey’i de celbetti. W. Bang, o güne kadar meydana getirdiği Türkçeye dair birçok eserleriyle tanındığından, Turfan kazılarından gelen malzemeyi işlemek için de en münasip bir ilim adamı olarak kabul edilmiş ve böylece 1920’de Berlin Üniversitesine çağrılmıştı. Bir talih eseri olarak Rahmeti Bey için de bu büyük bir fırsattı. Daha küçük yaşta aile yuvasından ayrılmış ve cemiyet meselelerine alışmış olan merhum, bütün varlığiyle kendisini bu millî işe vakfetti. Yoksa, yabancı memleketlerde belirli bir destek olmadan tahsile devam etmek için yalnız enerji ve zekâ kâfi gelmez. Bunun için çalışma hevesini besleyecek büyük ideale ve imana ihtiyaç vardı.

Genç Rahmeti bu imanı kendisinde bulmuştu. Kısa zamanda kendisinin seciyesini tanıtarak yüksek ilim adamları arasına katılmış, yalnız tahsille kalmamış, ilmî araştırma sahasına da girebilmişti. Berlin ilimler Akademisi’nde yığılı duran bir sürü yazı malzemesi içindeki eski Türk kültürüne dair Uygur, Mâni ve diğer yazılarla yazılmış yazmaların tasnifi için diğer birkaç Alman bilginiyle beraber (bu cümleden A. v. Gabain) Rahmeti Bey de

Page 15: content.lms.sabis.sakarya.edu.trcontent.lms.sabis.sakarya.edu.tr/.../39287/turkologlar.docx · Web viewSORUMLU OLUNAN TÜRKOLOGLAR KAŞGARLI MAHMUT STRAHLENBERG RADLOFF R. RAHMETİ

görevlendirildi. Teknik işler yanında bu yazma eserlerin araştırılmasına ve işlenmesine de koyuldu. W. Bang gibi üstün olgunlukta bir ilim adamiyle çalışabilmek ve her gün onun yanında yardımcı olabilmek Rahmeti Beyi zamanla daha çok ilerletmiş ve Avrupa’nın XIX. yüzyılda zirvesine ulaşmış olduğu titiz çalışma metoduna vâkıf olmasına yardım etmiştir. Gecesini gündüzüne katıp çalışan Rahmeti Bey, Berlin Üniversitesini 1927’de bitirdiği zaman yalnız bir doktora çalışmasiyle ortaya çıkmadı.

Akademi yayımları arasında yer alan Uygur metinlerini de baskıya hazır şekle sokmuş bulunuyordu. Bu gibi eserlerin ne kadar zorlukla, titizlikle işlendiğini, ne kadar büyük bir dikkat sarfetmek gerektiğini ancak bu mesleği yakından tanıyanlar takdir edebilirler, öğrenimini bitirir bitirmez Berlin Üniversitesi’nin Şark Dilleri Semineri Kazan lehçesi rektörlüğüne alınmıştır. Böylece, ilmî çalışmaları arasına öğretim görevi de girmişti. O, titiz çalışmalariyle, yaşı ilerilemekte olan hocamız Bang’ın tabiî bir halefi olarak belirmişse de, yabancı oluşu buna mâni oluyordu. Fakat kader ona daha büyük kapıyı açmıştı. Atatürk’ün bir çok yenilikleri arasına millî kültür ve dil dâvası da giriyordu. O zamanın Maarif Vekili Reşit Galip Bey tarafından “Uygurcayı su gibi bilen” genç âlim Rahmeti Bey de çağrılmıştı, İstanbul’a geldiği zaman “Uygur Tababetine Dair” iki fasiküllük bir eseri ve Oğuz Kağan Destanı ve Türkische Turfantexte VI (W. Bang, A. von Gabain’le birlikte) adlı eserleri Akademi neşriyatı olarak yayımlanmış, ayrıca birkaç ilmî mecmuada yazıları çıkmış olan tanınmış bir türkologdu.

Hayatı son derece muntazam geçmiştir. Başarılarında ve verimli çalışabilmesinde şüphesiz düzenli aile hayatının etkisi büyüktür. Tıp öğrenimi yapmak için Uzak Doğu’dan kendisiyle beraber Berlin’e gelen Rabia Hanım ile, ikisinin de tahsilleri tamamlanmak üzere iken, 1927’de evlenmişlerdi. Rabia Hanım Perm’li bir tüccarın tek kızıydı, iyi bir terbiye ve ihtimamla yetiştirilmiş olan kızlarına iyi bir tahsil de gördürmek isteyen ana-babası, onu Rus gimnaziyumunda okutmuşlar ve ihtilâlden sonraki kargaşalıktan kurtarmak için Sibirya şehirlerinden birine tıp öğrenimine göndermişlerdi. Komünistlerin oraya da sarkmaları üzerine, bu genç kız da bir kafile ile birlikte Uzak Doğu’nun Harbin şehrine gitmiştir. Orada Rahmeti Bey’le tanışmış ve beraberce Berlin’e gitmişlerdir. Önce anne ve babası, bir daha görüşülmeyecek kadar uzak ülkelere, Almanya’ya gitmesine razı olmamışlar, fakat sonradan babası: “Anne müsaade etti” diye telgraf çekmiş ve bir daha anne-baba ile görüşememek üzere böylece o da, tam izinli olarak Avrupa’ya gidebilmiştir.

Rabia Hanım tahsilini tamamlar tamamlamaz Berlin’de hastahanelerde çalışmağa başlamış, ağır şartlar altında geçen öğrencilik devreleri çabuk unutulmuş, hayatları düzene girmişti. Bu evliliklerinden iki kızları dünyaya gelmiştir. Her ikisi de evlidir ve üç çocukları vardır. Rabia Hanım, Rahmeti Bey’in muntazam çalışabilmesi için her fedakârlığa katlanmış, ona iyi bir hayat arkadaşı olmuştur. Değerlerin derecesini ölçüp biçmesini bilen bu hanım, Rahmeti Bey’in gerçek değerler üzerinde çalışabilen ve pek az

Page 16: content.lms.sabis.sakarya.edu.trcontent.lms.sabis.sakarya.edu.tr/.../39287/turkologlar.docx · Web viewSORUMLU OLUNAN TÜRKOLOGLAR KAŞGARLI MAHMUT STRAHLENBERG RADLOFF R. RAHMETİ

yetişen bir meslek adamı olduğunu, o mesleğin, kültür ve cemiyetin selâmeti bakımından, kendi mesleğinden daha üstün olduğunu kavrayacak kabiliyette idi. Türkiye’ye geldikten sonra, bir süre çeşitli yerlerde doktorluk yapmışsa da sonradan çocuklarının annesi ve hayat arkadaşının desteği olmak üzere, mesleğini terk etmişti. Son yıllarda, Rahmeti Bey’i yolculuklarında yalnız bırakmamak için Anadolu gezilerine onunla beraber giderdi. Rahmeti Bey de onun sonsuz fedakârlığını biliyordu ve minnettardı. Kutadgu Bilig’in tercümesini Rabia Hanım’a ithaf etmişti.

Tab’an sakin, çekingen, oldukça mahcup bir insandı. Kendi yağıyla kavrulup, kendini her felâketten kurtaran insanlarda olan derin bir ciddiyet, hassasiyet ve ketumluk, onun tabiatının biribirinden ayrılmaz vasıflarındandı. Hiçbir zaman düşünmeden, gürültülü konuşmaz, kendisi lüzumsuz yere gülmediği gibi, başkalarını da sudan lâflarla alaylı bir şekilde güldürmezdi. Bir şey sorulduğu zaman da Rahmeti Bey’in derhal cevap verdiğini hatırlamıyorum. O, her zaman önce düşünür, sonra kaçamaklı bir cevap verir, bir hayli konuştuktan sonra asıl düşündüğünü ortaya koyardı.

Meslek icabı çalışmalarındaki titizliği, gayet tabiî olarak devamlı ve istirahatsiz bir didinmeyi gerektiriyordu. Bu yüzden, yaz aylarında bile, Yeşilköy’deki yazlık evinde oturduğu halde, devamlı çalışır; ancak bir yarım gün kadar istirahat eder ve denize girip çıkar, öğleden sonraları cehennem gibi yanan şehre gidip işiyle uğraşırdı. Üniversiteye çok yakın bir yerde, oldukça dar olan bir ev satın almışlardı; onun alt katına da gece yarılarına kadar çalıştığı kütüphanesi yerleştirilmişti.

İnsan olarak vazifeşinas, halk ve millet uğrunda her hizmete hazır oluşu yanında, geldiği memleketin büyük acılar içindeki halkının yaşaması için bağlandığı türkçülük idealini o, taşkın çıkışlardan sıyırmak üzere, her zaman ilim ve kültür alanına sokmağa muvaffak olmuştur, demek yanlış olmaz. “Türk şivelerinin tasnifi” başlığı altında lehçe tasniflerini topladığı yazısında, Türk lehçelerinin ilmen gerçekten birbirine çok yakın olduğunu göstererek, bu şuuru aşılamağa çalışmıştır. Bu “şive” tâbiri Türkiye Türkçesine göre yanlış olduğu için tepki yaratmış, çok tenkid edilmiştir. Gerçekte bu tâbir onun değil, ilk Türkiyatçılardan olan ve sonradan pantürkistlik isnadiyle Ruslar tarafından öldürülen Kırımlı Bekir Çobanzade’nin daha önce kullandığı bir tâbirdi. (Bkz. Türk-Tatar Diyalektolojisi, Bakû, 1927)*.

* Bekir Çobanzade için bkz. A. Battal Taymas : Kırımlı Bekir Çobanzade’nin Şiirleri (Türkiyat Mecmuası XII, 1955).

Çalışmaları

Çalışmalarını ilmî bir tasnife tâbi tutmak gerekirse şu şekilde gösterebiliriz :

Page 17: content.lms.sabis.sakarya.edu.trcontent.lms.sabis.sakarya.edu.tr/.../39287/turkologlar.docx · Web viewSORUMLU OLUNAN TÜRKOLOGLAR KAŞGARLI MAHMUT STRAHLENBERG RADLOFF R. RAHMETİ

1) Avrupa’da uygurca üzerindeki çözümlü metin yayımları, 2) Bunların devamı olarak Türkiye kütüphanelerinden bulup çıkardığı uygur harfleri ile yazılmış metinlerin çözüm ve yayımları, 3) Kutadgu Bilig, Atebetü’l-hakayık ve Eski Türk Şiiri, 4) Türk yazı dilinin tarihî inkişafına dair makale ve bildirileri, 5) Tarih çalışmaları, 6) İslâm Ansiklopedisi’ndeki yazıları ve yönetimi, 7) Öğretim maksadiyle yazılmış yazıları.

Nazarî çalışmalarının en iyisi doktora tezi olarak hazırladığı “Die Hilfsverben und Verbaladverbien im Altaischen” (Ungarische Jahrbücher Bd VIII – 1-4, Berlin 1928) dir. Bu eser, Avrupa’nın göbeğinde, Berlin Üniversitesi’nde Türk diline dair Yakup ŞİNKEVİÇ’in Rabğûzi’nin Sintaksı adlı doktora tezinden sonra ikinci olarak verilen önemli bir tezdi. Eserin konusu, Altayca’da yardımcı fiiller ve zarf -fiiller olmasına rağmen, burada diğer bütün Türk ağızları karşılaştırmalı bir şekilde ele alınmış ve bilhassa uygurcaya ve kendi ana dili olan Kazan lehçesine geniş ve aydınlatıcı yer verilmiştir.

Eserin ilmî değeri de Türk dili araştırmaları için temel çalışmaların gerektirdiği yüksek seviyededir. Türkiye’deki çalışmalarından, İstanbul kütüphanelerinden bulup çıkardığı bazı uygurca yazılmış yazılar üzerindeki yayımları, Avrupa’daki Uygur metinleri çalışmalarına eşitti ve daha az önemde değildi. O, bunlarla, Anadolu’yu fethetmiş olan Türklerin Uygur yazısını bildiklerini ve kullandıklarını ve bu yazı sisteminin alfabesinin bazı kütüphanelerde bulunduğunu, Kâşgarlı’nın Divanü Lûgati’t-türk’ünde geçen alfabe sırasına göre tanzim edildiğini ve Fatih Sultan Mehmed’in bir yarlığını Uygur harfleriyle kaleme aldığını veya yazdırdığını ortaya koymuştur. “Uygur Alfabesi” ve “Fatih Sultan Mehmed’in Yarlığı” başlıklı etüdleri bu bakımdan dikkati çeken yazılardır.

Istılah buhranı içinde bulunduğumuz şu günlerde, tarihî bakımdan hiçbir zaman önemini yitirmeyecek olan Uygurların ıstılah yapma usulünü de rahmetli Türkiyat Mecmuası VII-VIII (1942) de “Uygurlarda Istılahlara Dair” adiyle işleyip ortaya koymuştur. Uygurca üzerindeki çalışmalarının sonuncusu da tamamlanmış ve baskıya verilmiş olan “En Eski Türk Şiiri” dir. Bununla o, Türk Edebiyatının başlangıç safhasını öğrenmek için bir kaynak açmış oluyor.

Son yıllarda bütün Anadolu kütüphanelerini dolaşarak, arap harfleriyle yazılmış olan eski eserleri araştırıyor ve bunların kronolojik sırasını aydınlatmak için bir katalog hazırlamak istiyordu. Bu çalışmalarına ait notların tamamlanmamış yazıları arasında bulunacağını umuyorum.

Uygurca metinlerin yayımları, eski kaynakların verdiği bilgilerin değerli sonuçları her bakımdan büyük bir malzeme topluluğu olan Kutadgu Bilig üzerine W. Bang’la beraber ve onun da ilgisini, çekmişti. Turfan kazılarından çıkmış Eski Türk yazı malzemesi ilim alanının türlü kıymetleri tarafından ahenkli ve metodlu bir şekilde işlenip kısa zamanda Türk dili bilgisini çok yüksek bir seviyeye ulaştıracak duruma getirilmişti. W. Bang’ın diller

Page 18: content.lms.sabis.sakarya.edu.trcontent.lms.sabis.sakarya.edu.tr/.../39287/turkologlar.docx · Web viewSORUMLU OLUNAN TÜRKOLOGLAR KAŞGARLI MAHMUT STRAHLENBERG RADLOFF R. RAHMETİ

üzerindeki geniş bilgisi, çoktandır meşgul olduğu Türk diline metodik görüş ile çalışma çığırı açtıktan sonra Kutadgu Bilig’e de sıra gelmişti. K. B. o güne kadar W. Radloff ve H. Vambery tarafından ele alınmış ise de, bu eserin değeri ile mütenasip olmadıklarından, o henüz işlenmiş ve hattâ yayımlanmış sayılamazdı. Artık onun dili çözülecek duruma gelmişti, fakat bu büyük eserin ağır teknik işi vardı. Rahmeti Bey bu işi üzerine aldı.

Kutadgu Bilig onun, uğrunda bütün ömrünü harcadığı bir çalışma oldu ve “Giriş” teki açıklamaları, onun ağır teknik işinin bir mükâfatı olmuştur. O, bugüne kadar bu eser hakkında söylenenleri bir tarafa atarak yeni fikirler ortaya koymuş, bu devire nüfuz etmeğe çalışmıştır. Şöyle ki, dördüncü bir tip olan Odğurmuş’u bu güne kadar kabul edildiği gibi “kanaat” in değil de “akıbet” in mümessili olarak tanıtmıştır. Üstelik kendisinden önce umumiyetle bir nasihat kitabı ve devlet teşkilatı ile ilgili olarak kabul edilen bu eseri, Rahmeti Bey*, kâmil bir insanın nasıl olması gerektiğini öğreten bir eser olarak kabul etmiştir. Şüphesiz türlü fikirlerle dolu olan bu eser hakkında, son sözü söylemek henüz mümkün değildir. Fakat o bu eseri araştırmağa imkân verecek bir şekilde çözerek yayımlamıştır. Her halde bundan sonra da bu konular üzerinde diğer bilim adamları tarafından aydınlatıcı fikirler ortaya atılır. Bugün için Kutadgu Bilig’in önemli bir teknik eksiği, onun gramer bölümünün ve sözlüğünün kendisi tarafından yapılmamış olmasıdır. Bıraktığı evrak içinde ancak Kutadgu Bilig’in sözlük kısmına dair A, B harflerini içine alan malzemenin işlenmiş olduğu anlaşılmıştır.

Kutadgu Bilig’den sonra Atebetü’l-hakayık yayımını hazırlamıştır. Berlin Akademisinde Atebetü’l-hakayık’a dair bir dörtlük ihtiva eden bir sahife bulmuş ve bilhassa bundan sonra bu işi yapmağa heves etmiştir. Bu eserin bu güne kadar kullanılagelen Gaybetü’l-hakayık, Hibetü’l-hakayık adlarını da merhum dikkatle çözerek Atebetü’l-hakayık olarak okumağı tercih etmiş ve bunu (s. 9 da) nüsha farklarını ve kelimenin mânasını göz önünde tutarak inandırıcı bir şekilde ispat etmiştir.

Türlü kongrelerde okuduğu bildirilerde o, hiçbir zaman yeni bir şey ortaya atmamış, devamlı şekilde Türk dili araştırmalarının temelini nelerin kurabileceği fikri üzerinde durmuştur. Buna misal olarak : Türk Dilinin İnkişafı (III. Tarih Kongresi Tebliğleri, 1943, Basılışı : 1948), Anadolu’da Yazı Dilinin Tarihî İnkişafına Dair (V. Türk Tarih Kongresi Tebliğleri, 1956, s. 225-232), Uygur Devri Türkçesi (İkinci Türk Dil Kurultayı, 1934) başlıklı yazılarını gösterebiliriz.

Diğer yazı ve eserlerinde merhum, her zamanki titizliği ile, temel olarak daima eski dil üzerinde önemle durmuştur.

Atebetü’l-hakayık’ın önsözünde: “Ayrı Türk muhitlerinde vücuda gelmiş olan yazıdillerinin, muayyen şartlar dahilinde, eski yazı dilinden inkişaf etmiş olduğuna ve bunların tetkikinde de Uygur devri malzemesinin göz önünde tutulması lâzım geldiğine işaret etmiştim (bk.

Page 19: content.lms.sabis.sakarya.edu.trcontent.lms.sabis.sakarya.edu.tr/.../39287/turkologlar.docx · Web viewSORUMLU OLUNAN TÜRKOLOGLAR KAŞGARLI MAHMUT STRAHLENBERG RADLOFF R. RAHMETİ

III. Türk Tarih Kongresi, T.T.K., IX. seri, nr. 3, Ankara, 1948, s. 598-611). Türk dil bilgisi sahasında o zamandan beri yapılmış olan araştırmalar, bu fikirleri te’yit edecek bir çok malzeme vermiş olduğu gibi, Atebetü’l-hakayık’ta da bu hususta bir çok misâller bulmak mümkündür. Türk Yazı dilinin tarihî inkişafındaki bütün noktaların tamamiyle aydınlatılabilmesi için, tabi’î, daha bir çok eserlerin plânlı bir şekilde incelenmesi zarurîdir. Fakat bugün bir noktaya emniyetle işaret edebiliriz ki, o da eski eserlerin tetkikinde Brockelmann, Samoyloviç v. b. tarafından tatbik edilmek istenilen usûlün yanlış olduğu ve bu usûl ile müspet bir netice elde edilemeyeceğinin artık anlaşılmış bulunmasıdır.” demiştir.

* Kutadgu Bilig (Metin) XXI s. 19 satırda :

“Yusuf’un eseri ilk bakışta doğrudan doğruya devlet teşkilâtı ile alâkadar görünürse de, şair eserinde, tecrübenin verdiği bir olgunlukla, cemiyeti teşkil eden fertler ile bunların cemiyet içindeki mevki ve vazifelerini tayin etmeğe daha çok yer ayırmaktadır.” Aynı sahife, 29. satırda: “Eserin esasını teşkil eden kâmil insan mefhumu ve tarifi yanında daha birçok faziletler vardır …”

Tarih çalışmaları

Eski dil araştırmaları dolayısiyle rahmetli tarih çalışmalarına da katılmış, bu alanda, uzun ve yorucu olan Vekayi (Bâbür’ün Hâtıratı) tercümesini hazırlamıştır, önsözünden ve notlarından anlaşılacağı üzere, bu eserin tarihi üzerindeki kaynak bilgilerinin en önemlisi, eserin arkasına eklenmiş 100 sahifeye yakın notlarıdır. Bundan başka da işlenmesi gereken birçok kaynakları göstermiştir. Meselâ Bâbür yayınımdaki” notlarda s. 573’de : “Eserin Hindistan’a ait kısmında birçok nebat ve hayvan isimlerinin karşılıkları üzerinde, bu hususları daha iyi tetkik etmek imkânını bulan şahıslar tarafından, büyük bir emekle çalışılmıştır; bunların neticeleri de buraya kısaca alınmıştır.” demektedir.

İslâm Ansiklopedisi’nde de tarihle ilgili çeşitli makaleleri vardır. Tarih üzerinde harcadığı zaman ve İslâm Ansiklopedisinin teknik işleri, onu yıllarca yorduğu gibi, daha verimli dil çalışmaları yapmasına da mâni olmuş ve çalışma gücünü zayıflatmıştır. Şüphesiz, tarih konusuna bu kadar girmese ya da dolayısiyle ilgilenmese idi, dil alanında daha da çok feyizli eserler meydana getirmiş olurdu. Aslında merhumun İslâm Ansiklopedisi ile uğraşması ve bazı tarihî yazılar kaleme alması, bir dilci olarak mütalâa edilirse, dil üzerinde bu kadar iş dururken heder olmuş bir zaman sayılabileceği gibi, kendisini de boşu boşuna yormuş ve hayatını kısaltmıştır. Tarihçilerin dille yakından meşgul olan kimselere ihtiyaç duymaları, kendisinin de memleketinin boşluklarını doldurmak için çabalaması, sağlığının fazla bozulmasına sebep olmuştur.

Page 20: content.lms.sabis.sakarya.edu.trcontent.lms.sabis.sakarya.edu.tr/.../39287/turkologlar.docx · Web viewSORUMLU OLUNAN TÜRKOLOGLAR KAŞGARLI MAHMUT STRAHLENBERG RADLOFF R. RAHMETİ

Rahmeti Bey, tarih metodu görmüş bir tarihçi değildi. Her dilcinin, bilhassa eski dille uğraşan kimselerin tarih ile de ilgilenmemesi imkânsızdır, İslâm Ansiklopedisi’ndeki tarihî yazıları, bir bakıma ana hatları çizilmiş, meseleleri çözülmüş olan fakat titiz ve tam olmayan yazıları bazı yeni bilgilerle doldurmak, tamamlamaktan ibarettir. O, böylece, filolojinin metod ve bilgilerini buraya da tatbik etmiş bir yazardı, demek gerekiyor. Bunun bir başka yönü daha var : Dil çalışmaları ne kadar verimli olursa olsun, tekniği son derece zor olan yorucu ve yıpratıcı bir iştir. Bu yüzden Rahmeti Bey de biraz dağılmak ve başka işler içinde dinlenmek istemiş olacaktır. Bunu da devamlı çalışan bir kafa işçisi için tabiî görmek gerekiyor.

Çalışma Usulü

Rahmeti Bey, öğretim alanında W. Bang’ın usulüne göre, Türk dilbilgisinin temelini teşkil eden 3 lehçe grubu üzerinden hareket ederek uygurca, bunun devamı olan Tarançı ağzı -yani Doğu türkçesini eski dile en yakın bağla bağlayan ağız- ve Kıpçak grubundan da kazakça dersleri vermiştir. Tabiî bu 3 büyük grup yanında, Türkiye türkçesinin çeşitli cephelerini, talebe ve arkadaşları üzerlerine almışlardır. Böylece o, türkolojinin metodik bilgilerini mukayeseli olarak Türkiye üniversitelerine getirmiş bulunuyordu. Öğretim alanında talebeye yaptırdığı tezlerin de hatırı sayılır bir yekûn tuttuğunu ve ileride bunların basılmasının da faydalı olacağını kaydedelim.

Türkiye’deki yayımlar ve çalışmalar göz önünde tutularak genişçe ele alınmış olan Atebetü’l-hakayık’ın notları bilhassa öğreticilik bakımından değerlidir.

Tam işlenmemiş olan malzemeyi kendi çalışmalarında mukayese için dahi kullanmak istememiştir. Bu hususta Atebetü’l-hakayık’ın önsözünde (s. 4) şöyle demektedir : “Atebetü’l-hakayık ile Kutadgu Bilig’in bilhassa aynı mevzuları ihtivâ ve birbirine çok yakından temas eden kısımlarının mukayesesi ve bunun için hazırlanmış olan malzemenin buraya eklenmesi belki faydalı olurdu. Fakat bu mukayesede esâs olması icâb eden Kutadgu Bilig tamamiyle işlenmeden, böyle bir teşebbüsün bir çok eksik tarafları kalacağı düşünülerek, bu işin başka bir fırsata bırakılması daha uygun görülmüştür.” Vekayi’nin önsözünde, bir dilci olarak esas metni veremediğinden duyduğu üzüntüyü ifade etmektedir. Bu eserin metin yayımının elzem olduğunu ayrıca kaydetmesi de, yarım işten ne kadar hoşlanmadığını gösterir.

Devrimizin icabı olarak türlü şekillerde kendini gösteren “dil devrimi”, “dil arınması” ve buna dair söylenen ve yazılanlara karşı kayıtsız ve seyirci kalmış, aslında dilin temizlenmesine çok taraftar olduğu halde, uygulanan usûlü beğenmediği için bu işlerden uzak kalmayı tercih etmiştir. Kendi dili de orta bir tutumdadır; ne tam türkçe ne de büsbütün yabancı unsurlarla karışmış bir durumdadır. O, hiçbir zaman, yüzlerce yıl kullanılan ve mücerret ifade için gereken arapça sözcük ve tâbirlerden vazgeçmemiştir.

Page 21: content.lms.sabis.sakarya.edu.trcontent.lms.sabis.sakarya.edu.tr/.../39287/turkologlar.docx · Web viewSORUMLU OLUNAN TÜRKOLOGLAR KAŞGARLI MAHMUT STRAHLENBERG RADLOFF R. RAHMETİ

Hiç bir şekilde gelişigüzel kelime uydurmağı kabul etmezdi. Tam ölçüp biçmeden ve dil kanunlarına sığmayan sözcük ve teşkilleri ortaya atmak, onun için akıl almaz işlerdendi. Son yıllarda, yazılarımızda kullandığımız bazı yeni sözcükleri hiç de beğenmez, bunlara çıkışırdı. Bizlere : “Siz Ankaralılar “önem” diye bir söz tutturmuşsunuz, önem, önem! önem ne demektir? Önem’in olması için sonam’ın da olması gerekir, böyle bir kelime Türkçe’de yoktur” diyerek, bunu parallelismus kaidelerine göre bir sisteme bağlamak istiyordu. Ben YUDAHİN’in Kırgız Sözlüğü’nü çıkarıp önüm: ‘büyüme, neşvünema bulma, önümdü : ‘verimli’ sözcüklerini gösterdim. O da “Bunu bilen nerde! Bu sadece ön kelimesinden yapılmıştır” dedi. Ben ise, bâzı tutunabilen, teşkil bakımından da yanlış olmayan, halk tarafından benimsenmiş bulanan ve diğer lehçelerde bilinen kelime yapma usûlünü zararlı bulmuyordum. Bunun gibi ıstılah yapma işlerine de asla müsamahalı davranmaz, bunlar için de uzun ve titiz çalışmaların sonunda ancak bir neticeye varmanın mümkün olacağını, akıp giden hayatî ihtiyaçları göz önünde tutarak yapılan yarım işlerin faydasız olduğunu düşünürdü. “Gramer Istılahları Hakkında” (Türk Dili, sayı : 44) başlıklı yazısında Türkçe grameri konusunda şunları söylemektedir : “Türkçe grameri bahis mevzuu olduğu vakit şu üç noktanın göz önünde bulundurulması lâzımdır: 1. Gramerin esasını teşkil eden Türkçe malzeme, 2. Türk muhitinin şimdiye kadar mensup bulunduğu şark kültür muhiti ve 3. Türk muhitinin benimsemiş olduğu ilim ve medeniyet dünyasını içine alan garp muhiti. Bunların hiçbirinden tamamiyle vaz geçmek mümkün olmadığına göre, ağırlık merkezini Türk dili bünyesinde toplamak üzere diğer ikisini birleştirmekten başka bir yol yoktur.”

Aynı yazıda ıstılah konusunda da şunları söylüyor : “ıstılah sistemi bahis mevzuu olduğu zaman, bunun, ifade edilmek istenilen mefhumun hususiyetine ve bu hususiyetin o dildeki tasavvuruna aykırı olmamak şartı ile, mevcut ıstılah sistemlerinden birinden doğrudan doğruya tercümesi de mümkündür”. Yine aynı yazıya ıstılah konusunda şunları ilâve ediyor : “Bu işin kolay olmadığını ve asırların ihmal ettiği bir sahanın bütün eksikliklerinin birden doldurulamıyacağını biliyoruz. Fakat doğru yolu buluncaya kadar bu işte muvaffak olamıyacağımızı söylemek de nihayet bir arkadaşlık vazifesi olduğu gibi, bu kadar uzun senelerin tecrübesinden sonra bunu açıkça itiraf etmek, dilimize karşı da millî bir borçtur”.

Sözlerimi, ölümün yalnız maddî bir ayrılma olduğunu göz önünde tutarak, çalışmalariyle aramızda her zaman yaşayacak olan arkadaşımız için, kendisinin çok sevdiği Kutadgu Bilig’den alınmış şu vecizelerle bitireceğim :

Kişi mengü bolmaz bu mengü atı Anın mengü kaldı bu edgü atı Özüng mengü ermez atıng mengü ol Atıng mengü bolsa özüng mengü ol(1) (1) KB R : Kutadgu Bilig, Reşid Rahmeti Arat neşri, istanbul, 1947 Metin; tercüme 1959, Ankara. İnsan ebedî değildir, ebedî olan-onun adıdır; iyi kimselerin adı bunun için ebedî kalmıştır. Kendin ebedî değilsin, adın ebedîdir; adın ebedî olursa, kendin de ebedî olursun. KB R 228, 229

Page 22: content.lms.sabis.sakarya.edu.trcontent.lms.sabis.sakarya.edu.tr/.../39287/turkologlar.docx · Web viewSORUMLU OLUNAN TÜRKOLOGLAR KAŞGARLI MAHMUT STRAHLENBERG RADLOFF R. RAHMETİ

İstanbul Üniversitesi Eski Türk Dili Kürsüsü Ordinaryüs Profesörü Dr. Abdürreşid Rahmeti Arat, birkaç yıldan beri ayakta geçirmekte olduğu kalb hastalığından kurtulamayarak, ancak bir gün yatakta kaldıktan sonra, beklenmedik bir zamanda aramızdan ayrılmış bulunuyor.

Merhum, 1933’de ıslah edilip yeniden kurulmuş olan İstanbul Üniversitesi’ne, vazifede bulunduğu Berlin Üniversitesi’nden ve Prusya ilimler Akademisi’nden Türk Dili öğretimi için çağrılmıştı. O, böylece, bağlı bulunduğu ilim metodu uyarınca, Türkiye ilim çevresine ilk olarak karşılaştırmalı Türk Dili öğretimini getirmiş ve bu alanda değerli eserler vererek metodun uygulanmasında muvaffak olmuş olan bir türkiyatçı idi.

Ölümü yalnız memleketimiz için değil, türkiyat ilmi için de dünya çapında büyük bir kayıptır.

(1) Bu rüyaya benzeyen hayat, farkına varılmadan geçer; gerek bey, gerek kul, bir daha gelmemek üzere gider. KB R 1396, Belleten C. XXIX, 12

TALÂT TEKİN

Yazar, araştırmacı. 16 Temmuz 1927’de Tavşancıl-Gebze’de doğdu. Tavşancıl İlkokulunu, Üsküdar Paşakapısı Ortaokulunu, Haydarpaşa Lisesini (1945) bitirdi. Yüksek öğrenimini Yüksek Öğretmen Okulu öğrencisi olarak İ.Ü. Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümünde tamamladı (1951). İzmir, Trabzon ve Bitlis liselerinde öğretmenlik yaptı. 1957’de öğretmenlikten istifa etti; Türk Dil Kurumunda gramer uzmanı olarak çalışmaya başladı. 1961’de ABD’ye gitti. California Üniversitesinde “Orhon Yazıtları” üzerine doktorasını verdi (1965).

California ve İndiana üniversitelerinde Türk dili ve Edebiyatı okutmanı ve profesörü olarak çalıştı (1961-1972). 1972’de Türkiye’ye döndü ve Hacettepe Üniversitesine girdi. 1976’da Türk dili profesörü oldu. 1994’te emekliye ayrıldıktan sonra İstanbul’da Yeditepe Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölüm Başkanlığında bulundu.

Türkoloji alanında kimsenin cesaret edemeyeceği, en karmaşık sorunlar ve konular üzerinde birçok çalışma yapmıştır. Eski Türk dili üzerine yazmış olduğu yazılar, kaynak olarak kabul edilmektedir. Orhun Yazıtları üzerinde Türkiye’de ilk çalışmaları yapanlardan biridir ve Göktürkçe konusunda yetkin isimdir. Türkiye’de çağdaş dil biliminortaya çıkmasında ve sistemleşmesinde oldukça etkili olmuştur. Türkoloji alanında aykırı bir isim olarak, pek çok düşünceye karşı çıkmış ve bunun gerçek olduğunu çok ayrntılıbiçimde açıklamıştır. Örneğin uzun ünlüler hakkında yazmış olduğu makale, uzun zamandır yanlış bilinen bir konunun Talat Tekin‘in ortaya attığı biçimde kabul görmesini sağlamıştır.

Page 23: content.lms.sabis.sakarya.edu.trcontent.lms.sabis.sakarya.edu.tr/.../39287/turkologlar.docx · Web viewSORUMLU OLUNAN TÜRKOLOGLAR KAŞGARLI MAHMUT STRAHLENBERG RADLOFF R. RAHMETİ

Türk ve dünya Türkoloji dergilerinde Türkçe ve İngilizce ilmî makaleleri yayınladı. Talât Tekin şiir de yazmıştır.

Şiirleri: Atatürk Gülümsedi (1982).

Diğer eserleri: A Grammar of Orkhon Turkic (1968), Ana Türkçede Aslî Uzun Ünlüler (1975; genişletilmiş 2. bs., Türk Dillerinde Birincil Uzun Ünlüler, 1995), Japanese and Turkish: Is Japanese Related to Turkish? (1985), Tuna Bulgarları ve Dilleri (1987), Orhon Yazıtları (1988; 2. bs., Orhon Yazıtları Kül Tigin, Bilge Kağan, Tunyukuk, 1995), Volga Bulgar Kitabeleri ve Volga Bulgarcası (1988), XI. Yüzyıl Türk Şiiri (1989), Hunların Dili (1993), Japonca ve Altay Dilleri (1993), Irg Bitig: The Book of Omens (1993), Tunyukuk Yazıtı (1994), Türkoloji Eleştirileri (1994; genişletilmiş 2. bs., 1997), Türk Dilleri (1995), Tarih Boyunca Türkçenin Yazımı (1998), Makaleler I (2003)

AYSU ATA

Doğum 20 Nisan 1969(46 yaşında)Beypazarı, Türkiye 

Önemli başarıları

En genç Türkoloji Profesörü-2003 (33 yaşında)

Dalı Eski Türk Dili, Türkoloji

Çalıştığı yerler

Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi, Anadolu Üniversitesi- Eskişehir,National Chengci Üniversitesi, Tayvan

Page 24: content.lms.sabis.sakarya.edu.trcontent.lms.sabis.sakarya.edu.tr/.../39287/turkologlar.docx · Web viewSORUMLU OLUNAN TÜRKOLOGLAR KAŞGARLI MAHMUT STRAHLENBERG RADLOFF R. RAHMETİ

Ankara Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü başkanlığı yapmış Türkolog ve dilbilimcidir. 1969'da Beypazarı'nda doğdu. Beypazarı Lisesi'nden mezun olduktan sonra 1986'da Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü'ne başladı

Fazîlet-nâme (İnceleme-Metin-Sözlük) adlı bitirme tezi ile 1990 yılında mezun oldu. Aynı yıl Eski Türk Dili Anabilim Dalı'nda lisansüstü öğrenime başladı.

1992'de Rabguzî'nin Kısasü’l-Enbiyâ adlı yüksek lisans tezini, 1995'de Kısas-ı Rabgûzî adlı doktora tezini tamamladı.

2003'te profesör, 2009'da bölüm başkanı oldu. Halen Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi'nde öğretim görevlisidir. Önemli yayınları arasında Türkçe İlk Kuran Tercümesi, Orhun Türkçesi ve Uygur Türkçesi gibi alanında ihtiyacı karşılayan yapıtlar vardır.

KİTAPLARI:

Rabgûzî Kısasü’l-Enbiyâ I. (Giriş-Metin-Tıpkıbasım), Türk Dil Kurumu Yayınları:616s., Ankara 1997.

Rabgûzî Kısasü’l-Enbiyâ II .Dizin, Türk Dil Kurumu Yayınları:, 820s., Ankara 1997. Nehcü’l-Ferâdîs III. Dizin-Sözlük, Türk Dil Kurumu Yayınları:538s., Ankara 1998. Harezm-Altın Ordu Türkçesi, Türk Dilleri Araştırmaları Dizisi: 111s., İstanbul 2002. Türkçe İlk Kur’an Tercümesi. Karahanlı Türkçesi (Rylands Nüshası). Giriş-Metin-Notlar-

Dizin, Türk Dil Kurumu Yayınları:964s., Ankara 2004.

İNCİ ENGİNÜN

6 Ağustos 1940 tarihinde İstanbul'da doğdu. 1950 ile 1957 yılları arasında Edirne milletvekilliği yapan Mehmet Enginün ile Bedia Enginün'ün kızı olan yazar, ilkokul yıllarını Uzunköprü, Çorum ve Ankara'da geçirdi; orta ve lise öğrenimini TED Ankara Koleji’nde tamamladı (1959). Mine Enginün adında bir kız kardeşi bulunmaktadır.

İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi, Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü’nü bitirdikten sonra 1963’te aynı bölümün Yeni Türk Edebiyatı kürsüsünde asistan oldu ve uzun yıllar Prof. Dr. Mehmet Kaplan’la birlikte çalıştı. Yeni Türk Edebiyatı alanında Tanpınar ekolü olarak nitelenen ve hocası Mehmet Kaplan’ın başını çektiği eleştiri geleneğini devam ettiren isimlerden biri oldu. "Tanzimat Dönemi Türk Edebiyatında Shakespeare Tercüme ve Tesirleri" başlıklı tez çalışmasıyla 1968 yılında doktor unvanını, Halide Edib Adıvar'ın Romanlarında Doğu ve Batı Meselesi adlı eseri ile 1974 yılında doçent unvanını aldı. 1984′te profesörlüğe yükseldi. Aynı yıl Marmara Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi, Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü’ne geçti (1984). 1997'de emekliye ayrılana kadar öğretim üyeliğinin yanı sıra senato ve yönetim kurulu üyeliklerini yürüttü. Bölüm başkanlığı, dekan

Page 25: content.lms.sabis.sakarya.edu.trcontent.lms.sabis.sakarya.edu.tr/.../39287/turkologlar.docx · Web viewSORUMLU OLUNAN TÜRKOLOGLAR KAŞGARLI MAHMUT STRAHLENBERG RADLOFF R. RAHMETİ

yardımcılığı, dekanlık, Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü müdürlüğü gibi idari görevlerde bulundu. Amerika’daki Columbia Üniversitesi’nde (1979-1980), Mimar Sinan Üniversitesi Devlet Konservatuvarı’nda (1982-1984), Erciyes Üniversitesi (1986), Uludağ Üniversitesi (1996-1998) ve Boğaziçi Üniversitesi’nde (1996) ders verdi.

Türk Dil Kurumu Bilim Kurulu asli üyesi olan İnci Enginün aynı zamanda ARIT (Türk Amerikan İlmî Araştırmalar Derneği), İLESAM (Türkiye İlim ve Edebiyat Eseri Sahipleri Meslek Birliği), Türk Üniversiteli Kadınlar Derneği, Türk Kültürünü Araştırma Derneği üyesidir. 1988-1993 arası UNESCO Türkiye Milli Komisyonu Yönetim Kurulu üyeliğinde de bulunmuştur.

Makaleleri Hisar, Türk Kültürü, Tarih, Millî Kültür, Hareket, Türkiyat Mecmuası gibi dergilerde yayımlanan Enginün’ün İngilizceden çeviri makale ve kitapları da vardır. 1981'de Devrin Yazarlarının Kalemiyle Millî Mücadele ve Gazi Mustafa Kemal adlı kitabıyla Türkiye Milli Kültür Vakfı Ödülü'nü aldı; 1992'de Mukayeseli Edebiyat, 2000 yılında ise Araştırmalar ve Belgeler adlı eserleriyle TYB (Türkiye Yazarlar Birliği) tarafından eleştiri dalında iki kez "Yılın Yazarı" seçildi. Ayrıca, Türk edebiyatı üzerine birçok kitap hazırlamış ve derlemiştir.

Eserleri:

ENGİNÜN, İnci (2013), Abdülhak Hamit Tarhan Bütün Şiirleri, İstanbul: Dergah Yayınları.ENGİNÜN, İnci (2004), Halide Edip Adıvar, İstanbul: Toker Yayınları.ENGİNÜN, İnci (2008), Günlüklerin Işığında Tanpınar'la Başbaşa, İstanbul: Dergah Yayınları.ENGİNÜN, İnci (1999), Mukayeseli Edebiyat, İstanbul: Dergah Yayınları.ENGİNÜN, İnci (2000), Abdülhak Hamid'in Hatıraları, İstanbul: Dergah Yayınları.ENGİNÜN, İnci (?), Küllerinden Doğan Anka, İstanbul: Dergah Yayınları.ENGİNÜN, İnci (?), Karlar Altında Nevbahar, İstanbul: Dergah Yayınları.ENGİNÜN, İnci (2000), Halide Edip Adıvar'ın Eserlerinde Doğu Ve Batı Meselesi,İstanbul: Dergah Yayınları.ENGİNÜN, İnci - KERMAN, Zeynep (1992), Ali'ye Mektuplar, İstanbul: Dergah Yayınları.ENGİNÜN, İnci (?), Cumhuriyet Dönemi Türk Edebiyatı, İstanbul: Dergah Yayınları.ENGİNÜN, İnci (2013), Yeni Türk Edebiyatı Tanzimat'tan Cumhuriyet'e, İstanbul: Dergah Yayınları.ENGİNÜN, İnci (2011), İnci Enginün Kitabı, İstanbul: Dergah Yayınları.ENGİNÜN, İnci (2011), Bir Sığınak Olarak Kitap Ve Edebiyat, İstanbul: Dergah Yayınları.

AYŞE MELEK ÖZYETGİN

1970 yılında Ankara’da doğdu. İlk ve orta tahsilini Ankara’da tamamladı. 1991 yılında Ankara Üni. Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi, Türk Dili ve Edebiyatı Bölümünden mezun oldu. 1992 yılında aynı bölümün Eski Türk Dili Anabilim dalında araştırma görevlisi olarak göreve başladı. 1993 yılında Ankara. Üni. Sosyal Bilimler Enstitüsü, Türk Dili ve Edebiyatı Ana Bilim Dalı, Eski Türk Dili Bilim Dalında, “AltınOrdu, Kırım ve Kazan Sahasına Ait Yarlık ve Bitiklerin Dil ve Üslûp İncelemesi (İnceleme-Metin-Tercüme-Notlar-Dizin)” adlı yüksek

Page 26: content.lms.sabis.sakarya.edu.trcontent.lms.sabis.sakarya.edu.tr/.../39287/turkologlar.docx · Web viewSORUMLU OLUNAN TÜRKOLOGLAR KAŞGARLI MAHMUT STRAHLENBERG RADLOFF R. RAHMETİ

lisans tezini tamamladı. 1999 yında Ankara. Üni. Sosyal Bilimler Enstitüsü, Türk Dili ve Edebiyatı Ana Bilim Dalı, Eski Türk Dili Bilim Dalında, “Kitābu’l-İdrāk li lisāni’l- Etrāk (Kitābu’l-İdrāk li Lisāni’l- Etrāk Temelinde Eski ve Bugünkü Kıpçak Dil Alanında Fiiller Üzerine Tarihî-Karşılaştırmalı Bir Gramer ve Sözlük Denemesi)” adlı tezle doktora programını tamamladı. Ankara.Üni. Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi, Türk Dili ve Edebiyatı Bölümünün Eski Türk Dili Anabilim Dalında 10 Mayıs 2002 tarihinde Yardımcı Doçentlik, 10 Haziran 2002 tarihinde Doçentlik, 1 Nisan 2008 tarihinde de profesörlük unvanını aldı. Prof. Dr. Melek Özyetgin, 2005-2006 yılında Çin/Pekin’deki Merkezi Milliyetler Üniversitesinin (The Central University For Nationalities) Uygur Dili ve Edebiyatı Bölümünde bir dönem için davetli konuk öğretim üyesi olarak görev almış ve master/doktora derecesinde dersler vermiştir. Ayrıca Çin’de bulunduğu dönemlerde Çin’in en prestijli akademik kuruluşlarından olan Sino-Foreign Relationship Department of Institute of History,Chinese Academy of Social Science’da Türk dili ve kültürü ilgili konferans veren ilk Türk bilim insanı olmuştur. Bu kurumun yayın organlarında Prof. Dr. Melek Özyetgin’in kitapları ile ilgili birçok tanıtma yayımlanmıştır. Prof. Dr. Özyetgin, Çin ile Türkiye arasındaki akademik kurumların işbirliği alanındaki çalışmalarda da kişisel çabalarıyla aktif görev almakta ve katkı yapmaktadır. Ayrıca Prof. Dr. Melek Özyetgin, Türk Dil Kurumunda, Güncel Türkçe Sözlük ve İmla Kılavuzu Çalışma Grubu Üyeliğini 2006 yılından itibaren sürdürmektedir. Aday aynı Kurum bünyesindeki Türk İşaret Dili Bilim ve Onay Kurulunda da 2007 yılından itibaren üye olarak görev yapmaktadır. Prof. Dr. Melek Özyetgin’in yurtdışı ve yurtiçi kaynaklı tamamlanmış dört proje içinde de görev almıştır. Prof. Dr. Melek Özyetgin’in yayımlanmış 5 kitabı bulunmaktadır. Ayrıca yurtdışında ve yurtiçinde yayımlanmış 39 makale ve bildiriden oluşan yayını vardır. Yurtdışında birçok önemli uluslararası toplantıya bildiri ile katılmış olan Prof. Dr. Melek Özyetgin’in bilimsel çalışmaları, Altın Orda, Kıpçak ve Uygur dönemini kapsayan orta dönem Türk dili tarihi ve kültürü üzerinde yoğunlaşmıştır. Prof. Dr. Melek Özyetgin özellikle filolojik araştırmalarda son derece önemli olan dil, tarih ve kültür eksenini göz önünde tutarak araştırma-incelemeye dayalı, disiplinlerarası karşılaştırmalı çalışmalar yapmıştır. Prof. Özyetgin’in bilimsel çalışmaları, yurtiçi ve yurtdışında çok sayıda atıf almıştır.

Öğrenim Durumu1999    Ankara Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Türk Dili ve   Edebiyatı Bölümü (Doktora)1993    Ankara Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Türk Dili ve     Edebiyatı Bölümü (Yüksek Lisans)1991  Ankara Üniversitesi, Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi, Türk Dili ve Edebiyatı   Bölümü (Lisans)Çalışma Hayatı2013 -  Prof. Dr., Yıldız Teknik Üniversitesi, Fen-Edebiyat Fakültesi,Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü2008-2013  Prof. Dr., A.Ü. Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi, Türk Dili ve Edebiyatı   Bölümü2012-2012  Konuk Öğretim Üyesi, Londra Yunus Emre Türk Enstitüsü, İNGİLTERE

Page 27: content.lms.sabis.sakarya.edu.trcontent.lms.sabis.sakarya.edu.tr/.../39287/turkologlar.docx · Web viewSORUMLU OLUNAN TÜRKOLOGLAR KAŞGARLI MAHMUT STRAHLENBERG RADLOFF R. RAHMETİ

2005-2006  Konuk Öğretim Üyesi, The Central University For Nationalities (Merkezi   Milliyetler Üniversitesi, Uygur Dili ve Edebiyatı Bölümü), ÇİN/PEKİN2002-2008  Doç. Dr., A.Ü. Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi, Türk Dili ve Edebiyatı   Bölümü  2002-2002  Yrd. Doç. Dr., A.Ü. Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi, Türk Dili ve Edebiyatı   Bölümü1999-2002  Dr., Araştırma Görevlisi, A.Ü. Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi, Türk Dili ve   Edebiyatı Bölümü1992-1999  Araştırma Görevlisi, A.Ü. Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi, Türk Dili ve   Edebiyatı Bölümüİdari Görevler2010-2012  Türk Dil Kurumu Başkan Yardımcısı2013-   Yıldız Teknik Üniversitesi, Türk Dili Bölüm Başkanı2014-   Yıldız Teknik Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdür YardımcısıKurul Üyelikleri2009-2012  Yunus Emre Enstitüsü Danışma Kurulu Üyesi2006-2012  Türk Dil Kurumu, Güncel Türkçe Sözlük ve İmla Kılavuzu   Çalışma Grubu Üyesi2007-2012   Türk İşaret Dili Bilim ve Onay Kurulu Üyesi (TDK)Çalışma SahasıTürk Dili Tarihi, Eski Uygur Dönemi Dil ve Kültür Araştırmaları, Orta Türkçe Dönemi (Altın Orda-Kıpçak) Dil Araştırmaları, Orta Türk Dönemi Diplomatik Yazışmaları

ZEYNEP KORKMAZ1922 yılında Nevşehir'de doğdu. İlk, orta ve lise tahsilini İzmir'de yaptı. 1940 yılında İzmir Kız Lisesi'ni, 1944 yılında Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi'nin Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü’nü bitirdi. 1945 yılında aynı fakültenin Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü'ne ilmi yardımcı, 1948 yılında da Türk Dili asistanı olarak atandı. 1950 yılı başında Anadolu ağızları üzerindeki tezi ile edebiyat doktoru unvanını aldı. Daha sonra meslekî bilgi ve görgüsünü artırmak üzere Hamburg Üniversitesi'ne gönderildi. 1954, 1955 yıllarında bu üniversitenin Ön-Asya Dil ve Kültürleri Bölümü’nde, İslamlık öncesi Türk dili uzmanı Prof. Dr. Annamaria von Gabain, Altayist Prof. Dr. Omeljan Pritsak ve fonetikçi Prof. Dr. Von Essen'in yanlarında misafir asistan olarak çalıştı, meslekî araştırmalar yaptı.

1957 yılında doçentlik sınavlarını vererek Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi'ne Türk dili doçenti olarak atandı. 1957-1963 yılları arasında, doçent temsilcisi olarak profesörler kuruluna katıldı. 1964 yılı başında profesörlüğe yükseltildi. Ekim 1965-Temmuz 1996 yılları arasında British Council ve Alexander von Humboldt Stiftung'un verdiği araştırma bursları ile İngiltere ve Almanya'ya gitti. Londra'da British Museum ve Oxford'da Bodlaien Kütüphanelerinin Şarkiyat Bölümü'ndeki yazmalar üzerine meslekî araştırmalar ve incelemeler yaptı.

Fakültedeki öğretim üyeliğine ilaveten 1958-1960, 1066-1968, 1972-1976 yılları arasında Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi Yönetim Kurulu üyeliğinde, 1974-1978 yılları arasında Ankara Üniversitesi Senatörlüğünde, 1974-1983 yılları arasında Kültür Bakanlığı Danışma Kurulu üyeliklerinde bulundu. 1981-1983 yılları arasında Ankara Üniversitesi Rektörlüğüne bağlı Türk Dili Bölümü başkanlığı ile Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Yeni Türk Dili Ana Bilim Dalı başkanlığını yürüttü. Eylül 1983 ve Aralık 1987 tarihlerinde Üniversiteler Arası

Page 28: content.lms.sabis.sakarya.edu.trcontent.lms.sabis.sakarya.edu.tr/.../39287/turkologlar.docx · Web viewSORUMLU OLUNAN TÜRKOLOGLAR KAŞGARLI MAHMUT STRAHLENBERG RADLOFF R. RAHMETİ

Kurulca Yükseköğretim Kurulu üyeliğine seçilmiş olduğundan 1 Ekim 1983-15 Mayıs 1990 tarihleri arasında Yükseköğretim Kurulu üyesi olarak, 5 Ocak 1989-15 Mayıs 1990 tarihleri arasında Yükseköğretim Kurulu Başkan Vekili olarak görev yaptı ve bu görevdeyken yaş sınırından emekliye ayrıldı.

1984-1988 yılları arasında TRT Yönetim Kurulu üyeliği de yaptı. 1 Ocak 1991 tarihinden başlayarak birkaç yıl Gazi Üniversitesi’nde "sözleşmeli profesör" olarak çalıştı. 1945-1980 yılları arasında, TDK asli üyeliği, yönetim ve yürütme kurulu üyeliği, gramer kolu başkanlıkları yaptı.

1983 yılından sonra TDK da çeşitli görevlerde bulundu.

Eşini 1984 yılında kaybetti. Korkmaz'ın mesleki çalışmalarını Amerika Birleşik Devletlerinde sürdüren iki oğlu (A. Gültekin - A. İltekin Korkmaz) ile Ender Burak ve Ceylan Zeynep adlarında iki torunu vardır.

ESERLERİ

Prof. Dr. Zeynep Korkmaz’ın, Türk Dili’nin çeşitli alanlarında yazılmış 16 kitabı, 250‘ye yakın araştırma yazısı vardır. Araştırma yazıları (makaleleri) “Türk Dili Üzerine Araştırmalar” adlı kitapta toplanmıştır.

Kitap Hâlindeki Yayınları

Güney-Batı Anadolu Ağızları Ses Bilgisi (Fonetik)Fuzulî’nin Dili Hakkında Notlar (S. Olcay’la birlikte)Türkçede Eklerin Kullanılış Şekilleri ve Ek Kalıplaşması OlaylarıTürk Dilinin Tarihi Akışı İçinde Atatürk ve Dil DevrimiNevşehir ve Yöresi AğızlarıSadrü’d-din Şeyhoğlu, Marzubânnâme TercümesiCumhuriyet Döneminde Türk DiliM. Kemal Atatürk, NutukGramer Terimleri SözlüğüAtatürk ve Türk Dili 1Bartın ve Yöresi AğızlarıTürk Dili Üzerine AraştırmalarAtatürk ve Türk Dili 2Gramer Terimleri SözlüğüTürkiye Türkçesi Grameri (Şekil Bilgisi)Türk Dili Üzerine Araştırmalar

FARUK KADRİ TİMURTAŞ

Son devrin Türk dil bilgini ve fikir adamı. 26 Şubat 1925 târihinde Kilis’te doğmuştur.İlk ve orta tahsilini Kilis’te, lise tahsilini ise İstanbul Kabataş Lisesinde 1942 yılında tamamlamıştır. 1942-1943 ders yılında İstanbul Üniversitesi Edebiyât Fakültesine

Page 29: content.lms.sabis.sakarya.edu.trcontent.lms.sabis.sakarya.edu.tr/.../39287/turkologlar.docx · Web viewSORUMLU OLUNAN TÜRKOLOGLAR KAŞGARLI MAHMUT STRAHLENBERG RADLOFF R. RAHMETİ

kaydolmuştur.Türkoloji bölümünde On Yedinci Asır Şâirlerinden Edirneli Güftî ve Teşrifâtü’ş-Şuârası adındaki tezini hazırlamış ve 1946 yılının Haziran ayında mezun olmuştur. Şeyhi ve Hüsrev ü Şîrîn’i adlı tezi ile 9 Kasım 1950 târihinde edebiyat doktoru ünvânını almıştır.

28 Aralık 1950 târihinde üniversiteye intisâb eden Fâruk K. Timurtaş, Mayıs 1954’te fakülte tarafından Fransa’ya gönderilmiş, iki yılı aşkın bir zaman dil sâhasında araştırmalar yapmış, Fransızcasını mükemmelleştirmiş ve Phonétique Enstitüsünden sertifika almıştır.

Ekim 1956’da yurda dönen Fâruk Timurtaş,Haziran 1957-Ekim 1958 târihleri arasında vatanî vazifesini Sarıkamış’ta yedeksubay olarak yapmış; akabinde Şeyhî ve Çağdaşlarının Eserleri Üzerinde Gramer Araştırmaları adlı doçentlik tezini sunmuş, imtihanlarını başararak doçent olmuştur.

9 Mart 1960 târihinde evlenen Timurtaş, 1965 Şubat ve Mart aylarında Londra Üniversitesi Şark Dilleri Mektebinin dâvetlisi olarak İngiltere’ye gitmiştir. 1966 yılının Şubatından Ağustosuna kadar altı aya yakın bir süre tekrar İngiltere’de bulunan Timurtaş, bu zaman zarfında Münih, Frankfurt, Paris,Amsterdam,Viyana, Roma ve Venedik gibi Avrupa’nın belli başlı şehirlerinde meslekî araştırmalar yapmış, 17 Nisan 1967 tarihinde profesörlüğe yükseltilmiştir.

1976 Mayısında Kıbrıs Türk Federe Devletinin dâveti üzerine Kıbrıs’a gitmiş ve konferanslar vermiştir. Bundan başka 1976 yılının sonbaharında Yugoslavya gezisine çıkmış,Türk Dili ve Edebiyatı üzerine konuşmaları olmuş ve konferanslar vermiş; Prizren, Priştine, Üsküp, Saraybosna ve Belgrad gibi eski Osmanlı şehirlerinde mesleği sâhasında araştırmalar yapmış, Sofya’ya uğrayarak Türkoloji öğretim üyeleriyle fikir alış verişinde bulunmuştur.

Fâruk K. Timurtaş, devrinin ilim meclislerinde yer almış, Arapça ve Farsça dersler görmüştür. Onun yetişmesinde muhîtinin ve hocalarının mühim tesiri vardır. Daha lise yıllarında başta Fâruk Nâfiz olmak üzere Hıfzı Tevfik Gönensoy ve Nihad Sâmî Banarlı’dan dersler almıştır. Üniversite yıllarında ise İbnü’l-Emin Mahmûd Kemâl, İsmâil Hâmî Danişmend, M. Şekip Tunç, Ali Fuâd Başgil, Hilmi Ziyâ Ülken, Ziyâeddîn Fahrî, Mükrimin Halil gibi zatların çevresinde bulunmuştur.

Ömrünü Türk Dili ve edebiyâtına vakfeden,Türkoloji sâhasının bu büyük bilgini, hayatı boyunca talebe yetiştirmiştir. 25 Ocak 1982 târihinde beyin kanaması geçirmesi üzerine hastahâneye kaldırılmış ve 4 Temmuz 1982 (12 Ramazan 1402) tarihinde vefat etmiştir.Kabri Edirnekapı Sakızağacı Şehitliğindedir.

Page 30: content.lms.sabis.sakarya.edu.trcontent.lms.sabis.sakarya.edu.tr/.../39287/turkologlar.docx · Web viewSORUMLU OLUNAN TÜRKOLOGLAR KAŞGARLI MAHMUT STRAHLENBERG RADLOFF R. RAHMETİ

Türk milletinin her sâhada üstün bir millet olması için çalışan Prof. Dr. Fâruk K. Timurtaş, bilhassa eğitim ve öğretim üzerinde çok durmuştur. En büyük arzusu talebe yetiştirmek olan Timurtaş; kendi fakültesinden başka Gazetecilik Enstitüsünde, Yüksek Öğretmen Okulunda Türk Musîkîsi Konservatuarında da dersler vermiş ve bu yönden Türk ilim ve irfanına hizmette bulunmaya çalışmıştır.

Eserlerinden de anlaşılacağı gibi, yalnız sâhasının adamı olarak kalmamış,Türk milletinin çeşitli meseleleri üzerine de parmak basmıştır. Matbûâtla alâkasını kesmeyen Prof. Dr. Fâruk K. Timurtaş, çeşitli gazete ve dergilerde yazılar yazmıştır.Ayrıca Türk Kültürünü Araştırma Enstitüsünün kurucuları arasında yer almış ve Kültür Bakanlığının komisyonlarında çeşitli hizmetlerde bulunmuştur.

Muallimler Birliği Başkanıyken ikinci defa ve son olarak Dil Kongresinin yapılmasını temin etmiş,Türkçenin düştüğü durumları ele almış ve ilmî yolun dışında dile olan uydurma müdâhalelere karşı çıkmıştır.Ona göre dilin sâdeleşmesi normaldir. Fakat bu, dilin kendi tabiî gelişmesi içinde cereyân etmelidir. Uydurmacılık, ilim tanımayan yıkıcılıktan başka bir şey değildir.Aşırı tasfiyeciliğe giderek gramer kâidesi tanımayan bu hareket, dil kânunlarına aykırı olduğu gibi Türkçenin yozlaşması demektir. Fâruk K. Timurtaş, Türk dilinin, ilmin önderliğinde gelişmesini ve zenginleşmesini müdâfaa eden bir ilim adamıdır.O, Türkçenin müdâfii olan diğer bütün arkadaşları gibi, bu fikirlere karşı olan kimseler tarafından,Türk Dil Kurumundan çıkarılmıştır.

Ders kitaplarının yanında, eserlerinin ekseriyeti dille ilgili olup,onun Türkdili hakkındaki araştırmalarını, fikirlerini ve mücâdelelerini geniş olarak ihtivâ etmektedir. Bilhassa; Türkçemiz ve Uydurmacılık,Yeni Kelimeler Sözlüğü,Dil Dâvâsı ve Ziyâ Gökalp, Dil Dâvâsı adlı kitapları,Türçenin kurtarılması için gayretlerini göstermektedir. Türkçe için; “Dil meselesi bir millî müdâfaa meselesidir. Dilimizi korumak, vatanı korumakla birdir. Çünkü dil de vatan kadar, târih kadar, gelenek ve töre kadar azizdir. Belki de hepsinin ifâdesi, onda olduğu için hepsinden öndedir. Dil olmayınca millet olmaz, milliyet olmaz.” diyen Prof. Dr. Fâruk K. Timurtaş, dil meseleleri dışında umumî kültür, memleket ve edebiyatla ilgili yazılar da yazmıştır.

Şâirliği de bir başka tarafıdır. Şiirlerinde, eserlerinde olduğu gibi dâimâ Türk milletini ve değerlerini işlemiş, kaybedilen toprakların ve târihin hasretini çekmiş ve dile getirmiştir.Vezin olarak, serbest, hece ve aruzu kullanmıştır. Bilhassa 1948-1949 yıllarında yazdığı şiirlerde millî ve insânî duygularla dolu bir ruhun çağladığı görülür.

Eserleri: Altmış’ın üstünde ilmî makalesi, ona yakın tebliği, otuza yakın araştırma ve incelemesi bulunan Prof. Dr. Fâruk Kadri Timurtaş’ın eserleri de büyük bir yekûn tutmaktadır. Bunlar:

Page 31: content.lms.sabis.sakarya.edu.trcontent.lms.sabis.sakarya.edu.tr/.../39287/turkologlar.docx · Web viewSORUMLU OLUNAN TÜRKOLOGLAR KAŞGARLI MAHMUT STRAHLENBERG RADLOFF R. RAHMETİ

1) Mehmet Akif ve Cemiyetimiz (1962),2) Ali Şir Nevâî’nin Türk Diline Hizmetleri (1962),3) Osmanlıca (1962),4) Şeyhî’nin Hüsrev ü Şîrini (1963),5) Osmanlıca Grameri (1964),6) Dil Dâvâsı ve Ziya Gökalp (1965),7) Şeyhî-Hayatı ve Eserleri, Eserlerinden Seçmeler (1968),8) Mevlid (1970),9) Peyami Safâ’dan Seçmeler/Ergün Göze ile birlikte (1976),10)Şeyhî’nin Harnâmesi (1971),11)Yûnus Emre Dîvânı (1972),12)Millî Üniversite ve Reform (1972),13)Yeni Osmanlıca Metinler (1972),14)Klâsik ve Eski Osmanlı Türkçesi Metinleri (1974),15)Osmanlı Türkçesine Giriş (1972),16)TürkDili / Prof. Dr.Muharrem Ergin ve Prof. Dr.Mehmed Kaplan ile birlikte (1977),17)Eski Türkiye Türkçesi18)XV. Yüzyıl (1981)19)Türkçemiz ve Uydurmacılık (1977)20)Osmanlı Türkçesi ve Grameri III (1979)21)Uydurma Olan ve Olmayan Yeni Kelimeler Sözlüğü (1979)22)Târih İçinde Türk Edebiyatı (1981)24)Burhan Bozgeyik’le Mülâkat (1981)

ALİ FEHMİ KARAMANLIOĞLU

 (1932-1973) Kıpçak Türkçesi uzmanı ve yazar. 31 Mayıs 1932’de İstanbul’un Küçükpazar semtinde doğdu. Babası Karamanoğulları’ndan Ahmed Tevfik Bey, annesi Fatma Hikmet Hanım’dır. Süleymaniye Mimar Sinan İlkokulu’ndan sonra İstanbul Erkek Lisesi’ni bitirdi. İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü’nden 1954’te mezun oldu. Aynı yıl Eski Türk Filolojisi Kürsüsü’nde Reşit Rahmeti Arat’ın asistanı olarak göreve başladı. Kıpçak Türkçesi Üzerine Bir Gramer Denemesi adlı çalışmasıyla doktor (1959), Seyf-i Sarâyî’nin Gülistan Tercümesi’nin metin ve indeksini hazırlayarak doçent oldu (1968).

1960-1962 yıllarında Alman Akademik Mübâdele Teşkilâtı’nın (DAAD) bursuyla Hamburg Üniversitesi’nde Annemarie von Gabain, Bertold Spuler ve O. Pritsak’ın derslerini ve şarkiyat seminerlerini takip eden Karamanlıoğlu, aynı kurumun araştırma bursuyla 1968’de de üç ay süreyle Almanya’da bulundu. 1972’de Viyana’da yapılan Milletlerarası Altayistik Toplantısı’na (PIAC) katıldı. Yakalandığı böbrek hastalığına rağmen Türk dilinin meseleleri üzerinde çalışmayı sürdüren ve çok sıkıntılı anlarında bile derslerini bırakmayan Karamanlıoğlu 17 Ocak 1973’te öldü.

Kabri Zincirlikuyu Asrî Mezarlığı’ndadır.

Kıpçak Türkçesi üzerinde yaptığı lisans, doktora ve doçentlik çalışmalarıyla tanınan Karamanlıoğlu’nun dilin çeşitli problemleri ve Türk kültürüyle ilgili makaleleri İslâm

Page 32: content.lms.sabis.sakarya.edu.trcontent.lms.sabis.sakarya.edu.tr/.../39287/turkologlar.docx · Web viewSORUMLU OLUNAN TÜRKOLOGLAR KAŞGARLI MAHMUT STRAHLENBERG RADLOFF R. RAHMETİ

Ansiklopedisi, Türkiyat Mecmuası, Türk Dili ve Edebiyatı Dergisi, Türk Dili, Türk Kültürü, Türk Yurdu, Bilgi ve Ortam mecmualarında yayımlanmıştır

Eserleri

• Türkçe Nereden Geliyor Nereye Gidiyor? (İstanbul 1972; daha sonraki yıllarda Türk Dili adıyla birkaç defa basılmıştır). Cumhuriyet gazetesinin açtığı “Dil sahasında yazılan en iyi eser” konulu Yunus Nadi yarışmasında birincilik alan eserde Türkçe’nin bağlı bulunduğu dil ailesi ve menşeinin ele alındığı kısa bir girişten sonra “Türk Dilinin Eski ve Yeni Çağları”, “Türk Dilinin Bugünkü Lehçe ve Şiveleri”, “Eski Türkçe”, “Orta Türkçe”, “Yeni Türkçe”, “Çağdaş (Modern) Türkçe” başlıklı bölümlerle sonuç kısmı ve konuyla ilgili yayınlar yer almaktadır. Eser uzun yıllar sahasında bir boşluğu doldurmuş ve çeşitli seviyelerdeki insanların yararlandığı bir kitap olmuştur.

• Seyf-i Sarâyî, Gülistan Tercümesi (Kitâb Gülistân bi’t-Türkî; İstanbul 1978; müellifin “Seyf-i Sarâyî’nin Gülistan Tercümesi’nin Dil Hususiyetleri”, TM, XV [1968], s. 75-126 adlı makalesi ve tıpkıbasım ilâvesiyle 2. baskısı, Ankara 1989). “Eser ve Dili”, “Seyf-i Sarâyî’nin Gülistan Tercümesi’nin Dil Husûsiyetleri”, “Metin”, “Dizin” ve “Tıpkıbasım” bölümlerinden oluşmaktadır.

• Kıpçak Türkçesi Grameri (Ankara 1994). Karamanlıoğlu’nun, Kıpçak Türkçesi kaynaklarından Muînü’l-mürîd üzerine hazırladığı henüz yayımlanmamış bir çalışması daha vardır.

ANNEMARİE VON GABAİN

Prof. Annemarie von Gabain 4 Temmuz 1901’de Mörchingen’de doğmuştur. Orta öğrenimini bitirdikten sonra Berlin Üniversitesinde tanınmış Sinolog Otto Franke’nin yanında çalışmış, onun derslerine ek olarak Türkolog Wilhelm Bang’ın derslerine de devam etmiştir. Turfan kazılarında bulunan Uygur yazmaları üzerinde çalışan Bang, Gabain’in Sinoloji bilgisinden yararlanmıştır. Uygurca yazmaların işlenmesi, Bang ile Gabain arasındaki ortak çalışmalar sonunda gerçekleşmiştir. Bu yazmaları Bang, Gabain ile ortak bir çalışma yaparak Turkische Turfantexle adı altında yayımlamıştır (6 bölüm, 1929-1934). Altaytischer Index zu den fünf ersien Slücken der turkisehen Turfaıueztc (1931) adlı eser de bu ortak çalışmaların bir ürünüdür.

Bang’ın ölümü (1934), Gabain’in Uygur yazmaları üzerindeki çalışmalarını aksatmamıştır. Berlin Akademisindeki eski Türkçe yazmaların işlenmesini büyük bir çaba ile sürdüren Gabain, bu dizide yeni yayınlar yapmıştır. (V)II, 1954; IX, 19S8, W. Winter’le birlikte; X, 1959, T. Kowalski ile birlikte). Bunlardan başka, F. W. K. Müller’in Uygurica adlı eserinin IV. kitabını da yayımlamıştır (1931).

Gabain’in Eski Türkçe ve Uygurca alanında birçok çalışması daha vardır: Jahrbücher X, 1930, W. Bang ile birlikte); Die bulgarische Übersetzung der Biographie Huren-tsangs (1935); Briefe der uigurischen Hüen-tsang Biographie (Silzungsberîclıle der Preufiisclıen Akademie der Wissenschafien 29: 371-415, 1938); Alt-turkisches Schrifttum (1950); Die Frühgeschichte der Uiguren (1952).

Page 33: content.lms.sabis.sakarya.edu.trcontent.lms.sabis.sakarya.edu.tr/.../39287/turkologlar.docx · Web viewSORUMLU OLUNAN TÜRKOLOGLAR KAŞGARLI MAHMUT STRAHLENBERG RADLOFF R. RAHMETİ

Gabain’in Eski Türkçe ve Uygurca alanındaki en büyük eseri Alttürkische Grammatik (Leipzig 1941, 2. bas. Wiesbaden 1950, 3. bas. Wiesbaden 1974)’tir.

“Eski Türkçe” alanındaki bu çalışmaların yanında Gabain, çağdaş Türk diyalektleri üzerinde de durmuştur. Onun bu alanda yazdığı en büyük eser, Özbekçe grameri (Özbekische Grâmmatik, 1945)’dir. Phüohgiae Turcicae Fundamenta adlı anıtsal ortak yayında da birçok yazısı çıkmıştır: Das Ailliirkische (I, 1959); Die Sprache des Codex Cumanicus {1, 1959); Alltürkische Schreibkultur und Druckerei (11, 1964); Die ailliirkische Literatür (II, 1964); Die komanische Literatür (II, 1964) gibi.

Gabain, 1935-1937 yılları arasında Ankara’da Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesinde Sinoloji profesörü olarak çalışmıştır. Ankara’dan ayrıldıktan sonra Berlin Üniversitesinde Türk dili öğretimini üzerine alan Gabain, II. Dünya Savaşı’nın sonuna değin bu görevde kalmıştır. Savaşın sona ermesi üzerine Hamburg Üniversitesinde Türk dili profesörlüğüne atanmıştır.

Uygurca alanındaki çalışmalarıyla büyük bir ün kazanmış olan Gabain, 1957’de Türk Dil Kurumunun haberleşme üyeliğine, 1989’da da şeref üyeliğine seçilmiştir.

Cumhuriyetimizin 50. yıl dönümünde Türk diline katkılarından dolayı Gabain’e hükümetimize şeref diploması verilmiştir.

Gabain, öğrencileri ve çalışma arkadaşları arasında Maryam apa adıyla anılmakta idi. 1961’de 60 yaşını dolduran Maryam apa’ya çalışma arkadaşları ve eski öğrencileri “Al Bitig” adlı bir armağan sunmuşlardı (Ural-AItaische Jahrbûcher XXXIII).

Prof. Dr. Annemarie von Gabain, 15 Ocak 1993 günü Berlin’de yaşama gözlerini yumdu.

Prof. Dr. Muharrem Ergin (1923 - 1995)Muharrem Ergin, Haydar Ergin ile Naime (nüfus kaydında Hanım) Ergin’in oğlu olarak 1923‘te Ahıska vilâyetinin Ahılkelek kazasına bağlı Gögye köyünde doğdu. 1920′li yıllarda Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği’nin sınırları içerisinde kalan bu bölgede yaşayan Türkler kendilerine Terekeme veya Karapapak adını vermişlerdir. Ancak Türkiye’de “Mesket Türkleri” adı ile tanınmaktadırlar.

Timur devrinde Semerkand‘dan göçen bu Türkler iki yüzyıl kadar İran’da Sulu düz > Sulduz bölgesinde yaşamışlar sonra Ahıska vilâyetine gelmişlerdir. İşte Muharrem Ergin bu Terekeme Türklerinin beylerini teşkil eden Kemaloğulları adlı bir aileye mensuptur.

Page 34: content.lms.sabis.sakarya.edu.trcontent.lms.sabis.sakarya.edu.tr/.../39287/turkologlar.docx · Web viewSORUMLU OLUNAN TÜRKOLOGLAR KAŞGARLI MAHMUT STRAHLENBERG RADLOFF R. RAHMETİ

Osmanlı idaresi bu beyler ailesine fermanla beylik de vermiştir.

Terekeme Türkleri 19. yüzyılın sonlarında kendilerini Türk-Ermeni mücadelesinin içerisinde buldular. Birinci Dünya Savaşı esnasında bu Türk-Ermeni mücadelesi en had safhaya ulaştı ve savaştan sonra sınırlar belirlendiğinde sınırın Sovyet tarafında kalan Terekemeler artık bu topraklarda kalmanın güvenilir ve doğru olmadığını görerek Türkiye’ye göç etmeye karar verdiler.

Daha önceleri kışın Türkiye’de Kars civarında, yazın Ahıska vilâyetinde yaşayan ve hayvancılıkla geçinen Kemaloğulları, küçük Muharrem’in doğumundan üç yıl sonra Türkiye’ye temelli göçü gerçekleştirmişlerdir. Devlet bu beyler ve reayasına Türkiye’de yerleşim bölgesi olarak Muş vilâyetinin Bulanık kazasını seçmiştir. Muharrem Ergin’in sülâlesinin Gögye’den Bulanık’a göçleri bir buçuk yıl kadar sürmüş ve 1926 yılında tamamlanmıştır. Göç eden dört kabile mensubudur. Altı kabilenin mensupları ise orada kalmıştır.

Muharrem Ergin’in aile arasındaki adı Behram-’dır. Yaşlılar onun kendi aralarında Behram diye çağırırlar. Ancak nüfus kaydında adı Muharrem Ergin-’dir.

Ergin ailesi 11 çocuklu kalabalık bir ailedir. Babası Haydar’ın ilk eşi Zöhre’den İbrahim, Mah-yıldız, Celîl, Kamil ve Enver adlı beş çocuğu olmuştur. İbrahim ve kız kardeşi Mahyıldız ailenin Gürcistan’da kalan tarafında yaşadılar. İbrahim Veteriner Profesör oldu. İbrahim ağabeyi ve Mahvılchz ablası vefat etmişlerdir.

Annesi Naime’nin ilk eşi Ali’den Bahri ve Mihriban adlı iki çocuğu vardı. Sonra babası Haydar ile annesi Naime evlendiler ve bu evlilikten de Bahri, Yıldız, Muharrem ve Fahrettin doğdu.

Muharrem Ergin ilk tahsilini Bulanık îlk Okulu’nda yapmıştır. İlk okulu bitirince en yakın yer olan Muş vilâyeti merkezinde orta okul açılmış, böylece Muharrem Ergin orta tahsiline devam etmek fırsatını bulmuştur. Orta okul sıralarında bu sefer lise ihtiyacı hasıl olmuş, Muharrem Ergin bu ihtiyacını da devlet parasız yatılı sınavına girerek karşılamıştır. Sınavı kazanan Muharrem Ergin kendisini Balıkesir Lisesi’nde bulmuştur.

İlk ve orta okulda çok parlak bir öğrencilik hayatı olan Muharrem Ergin Balıkesir Lisesi’nde de kendisini göstermiş ve o zamanlar Millî Eğitim Bakanlığı tarafından bütün Türkiye ölçüsünde hazırlanan İftihar Listesi kitabına girmiştir.

İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı bölümüne kaydolan Ergin, Reşid Rahmeti Arat, Ahmet Caferoğlu, İsmail Hikmet Ertaylan, Ali Nihat Tarlan, Ahmet

Page 35: content.lms.sabis.sakarya.edu.trcontent.lms.sabis.sakarya.edu.tr/.../39287/turkologlar.docx · Web viewSORUMLU OLUNAN TÜRKOLOGLAR KAŞGARLI MAHMUT STRAHLENBERG RADLOFF R. RAHMETİ

Hamdi Tanpınar, Mecdut Mansuroğlu, Janos Eckmann, Ahmet Ateş, Abdülkadir Karahan, Mehmet Kaplan gibi hocaların öğretiminde başarılı bir yüksek tahsil hayatı sürdürerek 1946-1947 ders yılında mezun oldu. Bir yıl kadar Boğaziçi Lisesi’nde Türkçe öğretmenliği yaptı. 1950 yılında açılan asistanlık sınavını kazanarak Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü’ne asistan oldu.

Muharrem Ergin Türk Dili Kürsüsü’nde Ord. Prof. Dr. Reşid Rahmeti Arat’ın asistanı olarak o sıralarda Vatikan Kütüphanesinde ikinci yazması bulunan Dede Korkut Destanları’nın karşılaştırmalı metni üzerinde doktora çalışmasına başladı. Doktora tezini 1954 yılında tamamladı. İki yıllık askerlik görevinden sonra da doçentlik çalışması olarak Dede Korkut Destanlarının hazırlamış olduğu karşılaştırmalı metninin gramerini ve sözlüğünü hazırladı ve bu çalışması ile 1962 yılında doçent unvanını aldı.

1964 yılının sonlarında Ord. Prof. Dr. Reşid Rahmeti Arat vefat edince Doçent Dr. Muharrem Ergin Eski Türk Dili Kürsüsü’nün başkanı oldu ve bu görevi yaş haddinden emekli olduğu Temmuz 1990′a kadar devam etti.

1964 yılında Özden Ergin ile evlendi. 1965 yılında Ergin çiftinin tek çocukları olan Çağrı dünyaya geldi. Muharrem Ergin 1971 yılında profesörlüğe yükseltildi. Profesörlüğe yükseltilirken biri Orhun Âbideleri diğeri Azeri Türkçesi adlı iki profesörlük takdim tezi sundu.

1986 yılından Temmuz 1990′a kadar Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü’nün başkanlığını da yürüten Ergin başarılı ve parlak bir akademik hayat geçirmiştir. Türkiye Millî Kültür Vakfı’nın, Boğaziçi Yayın-evi’nin, Aydınlar Ocağı’nın ve Milletler Arası Türkoloji Kongresi’nin üstün hizmet ve şeref armağanları ile taltif edilmiştir.

Prof. Dr. Muharrem Ergin Türkçeyi çok iyi konuşan bir hatiptir. Vurgulaması, tonlaması ve telaffuzu çok iyidir. Muharrem Ergin eser vermiş olan velud bir hocadır. Eserleri Türk dilinin ve kültürünün çeşitli sahalarına aittir. Başta meslekî eserleri gelir.

Meslekî eserlerinin en önde geleni Türk Dil Bilgisi adlı kitabıdır. İlk baskısı 1958 yılında Edebiyat Fakültesi yayınları arasında yapılan bu eserin genişletilmiş ikinci baskısı 1962 yılında yapıldı. Bu ikinci baskıdan yapılan üçüncü baskı ise özellikle SSCB’ye bağlı doğu bloku hocalarının ihtiyaçları için Bulgaristan’da Sofya’da 1967′de “Narodna Prosveta” olarak yayımlanan baskıdır. Yine genişletilen eserin 1972 yılında dördüncü baskısı yapılmıştır.

Türk Dil Bilgisi üniversitelerde yazılan ve okutulan ilk Türk Dil Bilgisi’dir. Bu güne kadar Türkiye üniversitelerinin tümünde okutulan temel kitap olarak 1997 yılına kadar 20′nin

Page 36: content.lms.sabis.sakarya.edu.trcontent.lms.sabis.sakarya.edu.tr/.../39287/turkologlar.docx · Web viewSORUMLU OLUNAN TÜRKOLOGLAR KAŞGARLI MAHMUT STRAHLENBERG RADLOFF R. RAHMETİ

üzerinde yayımlanmıştır. Ergin’in bu eseri çeşitli ölçü ve hacimlerde Eğitim Enstitüleri, Yüksek Okullar ve Temel Bilimler Fakülteleri için yine Türk Dil Bilgisi başlığı ile, Lise 1 ve II için Türk Dili başlığı ile, Yaygın Yüksek Öğretim’in kuruluşundan sonra Türkiye Üniversiteleri’nin her bölümünün öğrencilerinin okumaları için Üniversiteler İçin Türk Dili başlığı ile, yayımlanmıştır. Bu sonuncusunun 8. baskısı yapılmıştır.

Ergin’in ikinci meslekî eseri Osmanlıca Dersleri adlı ders kitabıdır. Eski yazının ve Osmanlıcanın üniversitelerde kapısını açan ve mükemmel bir antolojisi de olan Osmanlıca Dersleri, ilk baskısı 1958 yılında olan ve bu güne kadar 8 baskısı yapılan orijinal bir eserdir.

Muharrem Ergin’in ilmî araştırmaları ise Türk dilinin çeşitli saha ve devrelerini inceleyen eserler olarak karşımıza çıkmaktadır.

Eski Türkçe sahasında hazırladığı eseri Orhun Âbideleri adını taşır. 1970′te 100 Temel Eser serisinde ilk baskısı yapılan bu kitapta Köl Tigin, Bilge Kağan ve Tonyukuk yazıtlarının metinleri, tercümeleri, sözlüğü ve tıpkıbasımları yer almaktadır. 27 yıldan beri üniversitelerde ders kitabı olarak da okutulan bu eserin 20 baskısı yapılmıştır.

Çağatay Türkçesi sahasında hazırladığı eseri Ebülgazi Bahadır Han’ın Şecere-i Terâkime adlı eseridir. Bu eser Tercüman 1001 Temel Eser serisinin 33. kitabı olarak 1974 yılında Türklerin Soy Kütüğü başlığı ile yayımlanmıştır.

Azeri Türkçesi sahasındaki ilk eseri Şehriyâr’ın Haydar Baha’ya Selâm I-II adlı iki şiirinin esas alınarak Şehriyâr’a yapılan nazireler ile birlikte Şehriyâr’ın şiirlerinin dil özelliklerinin gösterildiği Azeri Türkçesi adlı kitabıdır. İlk (1971) ve ikinci (1981) baskısı İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi yayınları arasında yapılan bu eserin üçüncü baskısı 1986′da Ebru Yayınevi tarafından yapılmıştır. Bu sahada hazırladığı diğer eseri de İstanbul Edebiyat Fakültesi yayınları arasında yayımlanan Kadı Burhaneddin Divanı‘nın transkripsiyonlu metnidir.

Türkiye Türkçesi sahasında hazırladığı eseri Dede Korkut Kitabı’dır. Ergin Dede Korkut destanlarının karşılaştırmalı metni ile indeksini doktora tezi olarak, gramerini ise doçentlik tezi olarak hazırlamış ve bu eserlerin ilk baskıları Türk Dil Kurumu Yayınları arasında 1958 ve 1963 yıllarında yayımlanmıştır.

Muharrem Ergin hocalığının dışında bir düşünür, bir fikir adamıdır. Türkiye’nin Bugünkü Meseleleri adlı dört baskısı yapılan eseri Ziya Gökalp‘ten sonra bu sahada yazılmış en muhteşem eserdir.

Page 37: content.lms.sabis.sakarya.edu.trcontent.lms.sabis.sakarya.edu.tr/.../39287/turkologlar.docx · Web viewSORUMLU OLUNAN TÜRKOLOGLAR KAŞGARLI MAHMUT STRAHLENBERG RADLOFF R. RAHMETİ

Ergin’in diğer fikir eserleri arasında Sovyet Emperyalizmi, Balkanlar ve Türkiye (İstanbul 1974) ve Türkiye’yi Bu Güne Getiren Tarihi Seyir (Ankara, 1986) adlı eserlerini zikredebiliriz.

Onun gözlerden uzak kalan bir büyük eseri de 1945 ile 1988 yılları arasında yazdığı 200′den fazla ilmî ve siyasî makaledir. Çeşitli dergiler ile Orta Doğu gazetesindeki yorumları Milliyetçiler Korkmayınız, Birleşiniz (Ankara 1976) adı ile yayımlanmıştır.

Ergin’in ilmî yorumları genellikle üniversite dergileri dışında Türk Kültürünü Araştırma Enstitüsü’nün aylık organı olan Türk Kültürü dergisinde görülür. İlim politikasını genellikle Aydınlar Ocağı’ndaki çalışmalarında yapmış, siyasî yorumlarını ise Orta Doğu gazetesinde yayımlamıştır.

45 yılı aşan ilim hayatında bir çok üniversite hocası yetiştiren Ergin’in büyük bir hizmeti de Türkiye liselerindeki dil ve edebiyat öğretmenleridir. Bu gruba onun yazı, konferans, panel, seminer, sempozyum, kollokyum ve kongrelerdeki görüşlerinden faydalanan, başka bir söyleyişle Muharrem Ergin pınarından doyasıya, kana kana bilgi içen her yaştaki bir milliyetçiler ordusunu da ilâve etmek gerekiyor.

Ergin Türk milliyetçisi, Türk kültürcüsüdür. Türklüğü daima bölünmez bir bütün olarak görmüştür. Türk Kültürünü Araştırma Enstitüsü’nün kuruluşunda ve gelişmesinde büyük emeği geçmiştir. Ergin teşkilatçıdır, yönlendiricidir, idarecidir, liderdir. Bulunduğu grupta derhal fark edilen bir şahsiyete, müthiş bir ikna kabiliyetine sahiptir. Demirel hükümetine 100 Temel Eser serisini kabul ettiren kişilerin başında gelir. Zaten 100 Temel Eser serisi Ergin’in Dede Korkut hikayelerinin Türkiye Türkçesi tercümesi cildi ile başlamıştır.

Yine onun Türk Mûsikisi Devlet Konservatuarının kuruluşunda devrin siyasî ekibine yaptığı olumlu telkinler ile bu müstesna müessese Türk milletine kazandırılmıştır.

Ergin Milletler Arası ve Millî kongreleri, kol-lokyumları ile Türkoloji ilminin bir ilim disiplini olarak Türkiye’de ve dünyada tanınmasında çok gayret göstermiş, bu müesseseler onun Genel Sekreterliği zamanında kökleşmiş ve gelenekleşmiştir.Muharrem Ergin 6 Ocak 1995 Cuma günü öğleden sonra dört civarında evinde vefat etti. 9 Ocak 1995 Pazartesi günü saat 11.00′de İstanbul Üniversitesi Merkez Binası’nda akademik tören yapıldı ve Muharrem Ergin’in eller üzerinde Beyazıt Camii’ne taşınan cenazesi kılınan öğle namazından sonra Hasdal Mezarlığında toprağa verildi.

EserleriTürk Dil BilgisiOsmanlıca Dersleri

Page 38: content.lms.sabis.sakarya.edu.trcontent.lms.sabis.sakarya.edu.tr/.../39287/turkologlar.docx · Web viewSORUMLU OLUNAN TÜRKOLOGLAR KAŞGARLI MAHMUT STRAHLENBERG RADLOFF R. RAHMETİ

Dede Korkut KitabıOrhun AbideleriAzeri TürkçesiTürkiye’nin Bugünkü MeseleleriTürklerin Soy Kütüğü (sadeleştirme)Milliyetçiler BirleşinizTürk Dili 1 - 2Kadı Burhaneddin Divanı