UNITE 1=PSIKOLOJININ TANIMI “logos” · 2017-06-26 · UNITE 1=PSIKOLOJININ TANIMI Psikoloji...

49
UNITE 1=PSIKOLOJININ TANIMI Psikoloji yunanca ruh anlamına gelen “psyche” ve bilgi anlamına gelen “logos” kelimelerinden oluşmuştur. Buna göre psikoloji, ruh bilgisi anlamına gelir. İlk çağda filozof Aristoteles tarafından bu anlamda kullanılmış ve uzun süre felsefenin içinde yer almıştır. Ancak değişik tanımlar verilmesine rağmen, en genel anlamda psikoloji "organizmanın davranışlarını inceleyen pozitif bir bilimdir". Psikolojinin tanımlarını daha iyi anlayabilmek için tanımlar içerisinde geçen organizma, davranış ve bilim kavramlarını da açıklamak gerekmektedir. BİLİM Belirli bir alanda bilimsel yöntemlerle yapılan çalışmalar sonucu elde edilen organize, sistemli, genel geçer ve tekrarlanabilen bilgiler bütününe bilim denir. Tanımda belirtildiği gibi bilim sadece olmuş bitmiş bilgiler yığını değil, aynı zamanda devam eden çalışmaları da içermektedir. ORGANİZMA Geniş anlamıyla her türlü canlıdır. Psikolojinin organizma teriminden anladığı hayvan ve insandır. Psikolojinin asıl amacı insanı incelemektir. Ancak bazı nedenlerle; (deney aracı olarak, İnsan davranışlarıyla karşılaştırmak amacıyla) hayvanlar da psikolojinin konusu olmuştur. DAVRANOrganizmanın doğrudan veya dolaylı olarak gözlenebilen tüm etkinlikleridir. Yürümek, koşmak, ağlamak, gülmek, yemek, içmek, bisiklete binmek, saz çalmak, konuşmak gibi eylemler birer davranıştır. Bu davranışlar doğrudan doğruya gözlenebilir. Rüya görmek, hayal kurmak. düşünmek, duygulanmak gibi bazı davranışlar da dolaylı olarak gözlenebilir.Davranışın ortaya çıkması için insanın zihninden bir şeylerin (düşünme, problem çözme, duygulanma, anlama, algılama vb) geçmesi gerekir. İşte bu işlemlere zihinsel süreçler adı verilir. PSİKOLOJININ KONUSU VE AMACLARI Psikolojinin çalışma alanı insan davranışlarıdır. İnsan davranışlarının ne olduğunu, nasıl olduğunu, niçin olduğunu araştırmak, araştırma sonuçlarından hipotez, yasa, teorilere varmak psikolojinin görevidir. Psikoloji de elde ettiği yasaları yine insana uygulayarak onun davranışlarını açıklayabilir, önceden kestirebilir, kontrol edebilir. Böylece, insana çevresine uyum sağlamasında ve bu yolla kaliteli bir şekilde yaşamasına yardımcı olabilir.Psikoloji genel amaçları: İnsan ve davranışlarını anlamak Kişinin kendisini tanımasına yardımcı olmak Uyarıcı ile davranışı arasındaki ilişkiyi açıklamak Davranış bozukluklarının nedenlerini bulmak Kişiliğin oluşumunu etkileyen faktörleri açıklamak PSİKOLOJİNİN DİĞER BİLİMLER İÇİNDEKİ YERİ FİZYOLOJI=Organizmadaki organların işleyişleri ve işlevlerini inceleyen fizyoloji, psikolojinin yararlandığı başlıca bilimlerdendir. Beynin, sinir

Transcript of UNITE 1=PSIKOLOJININ TANIMI “logos” · 2017-06-26 · UNITE 1=PSIKOLOJININ TANIMI Psikoloji...

Page 1: UNITE 1=PSIKOLOJININ TANIMI “logos” · 2017-06-26 · UNITE 1=PSIKOLOJININ TANIMI Psikoloji yunanca ruh anlamına gelen “psyche” ve bilgi anlamına gelen “logos” kelimelerinden

UNITE 1=PSIKOLOJININ TANIMI Psikoloji yunanca ruh anlamına gelen “psyche” ve bilgi anlamına gelen “logos” kelimelerinden oluşmuştur. Buna göre psikoloji, ruh bilgisi anlamına gelir. İlk çağda filozof Aristoteles tarafından bu anlamda kullanılmış ve uzun süre felsefenin içinde yer almıştır. Ancak değişik tanımlar verilmesine rağmen, en genel anlamda psikoloji "organizmanın davranışlarını inceleyen pozitif bir bilimdir". Psikolojinin tanımlarını daha iyi anlayabilmek için tanımlar içerisinde geçen organizma, davranış ve bilim kavramlarını da açıklamak gerekmektedir. BİLİM Belirli bir alanda bilimsel yöntemlerle yapılan çalışmalar sonucu elde edilen organize, sistemli, genel geçer ve tekrarlanabilen bilgiler bütününe bilim denir. Tanımda belirtildiği gibi bilim sadece olmuş bitmiş bilgiler yığını değil, aynı zamanda devam eden çalışmaları da içermektedir. ORGANİZMA Geniş anlamıyla her türlü canlıdır. Psikolojinin organizma teriminden anladığı hayvan ve insandır. Psikolojinin asıl amacı insanı incelemektir. Ancak bazı nedenlerle; (deney aracı olarak, İnsan davranışlarıyla karşılaştırmak amacıyla) hayvanlar da psikolojinin konusu olmuştur. DAVRANIŞ Organizmanın doğrudan veya dolaylı olarak gözlenebilen tüm etkinlikleridir. Yürümek, koşmak, ağlamak, gülmek, yemek, içmek, bisiklete binmek, saz çalmak, konuşmak gibi eylemler birer davranıştır. Bu davranışlar doğrudan doğruya gözlenebilir. Rüya görmek, hayal kurmak. düşünmek, duygulanmak gibi bazı davranışlar da dolaylı olarak gözlenebilir.Davranışın ortaya çıkması için insanın zihninden bir şeylerin (düşünme, problem çözme, duygulanma, anlama, algılama vb) geçmesi gerekir. İşte bu işlemlere zihinsel süreçler adı verilir. PSİKOLOJININ KONUSU VE AMACLARI Psikolojinin çalışma alanı insan davranışlarıdır. İnsan davranışlarının ne olduğunu, nasıl olduğunu, niçin olduğunu araştırmak, araştırma sonuçlarından hipotez, yasa, teorilere varmak psikolojinin görevidir. Psikoloji de elde ettiği yasaları yine insana uygulayarak onun davranışlarını açıklayabilir, önceden kestirebilir, kontrol edebilir. Böylece, insana çevresine uyum sağlamasında ve bu yolla kaliteli bir şekilde yaşamasına yardımcı olabilir.Psikoloji genel amaçları: İnsan ve davranışlarını anlamak Kişinin kendisini tanımasına yardımcı olmak Uyarıcı ile davranışı arasındaki ilişkiyi açıklamak Davranış bozukluklarının nedenlerini bulmak Kişiliğin oluşumunu etkileyen faktörleri açıklamak PSİKOLOJİNİN DİĞER BİLİMLER İÇİNDEKİ YERİ FİZYOLOJI=Organizmadaki organların işleyişleri ve işlevlerini inceleyen fizyoloji, psikolojinin yararlandığı başlıca bilimlerdendir. Beynin, sinir

Page 2: UNITE 1=PSIKOLOJININ TANIMI “logos” · 2017-06-26 · UNITE 1=PSIKOLOJININ TANIMI Psikoloji yunanca ruh anlamına gelen “psyche” ve bilgi anlamına gelen “logos” kelimelerinden

sisteminin, duyu organlarının, iç salgı bezlerinin etkinlikleri fizyolojinin konusudur. ANTROPOLOJI=Antropoloji insan soyunun geçmişini inceler. Atalarımızın geçmişte yaşadığı olaylar bugünkü davranışlarımızın biçimlenmesinde etkili olmuştur. SOSYOLOJI=Psikoloji, toplumu inceleyen sosyolojiden, bireyin içinde yaşadığı grubun birey davranışları üzerindeki etkisini incelerken yararlanır. SIYASET BILIMI=Psikoloji, yönetim biçimlerinin davranışlar üzerindeki etkilerini incelerken siyaset biliminden yararlanır. İSTATİSTIK=Tüm bilimler, vardıkları sonuçları sayılarla, grafiklerle ifade ederler. Bu sayede bilimlerin sonuçları açıklık, kesinlik ve somutluk kazanır, yani bilimler pozitifleşir. Psikoloji de test sonuçlarını değerlendirirken, genellemelere ulaşırken sayısal verileri ve grafikleri kullanarak istatistikten yararlanır. COGRAFYA=Doğa koşularının, yüzey şekillerinin, iklimin insan davranışları üzerindeki etkilerini incelerken psikoloji coğrafyadan yararlanır. Bu nedenle coğrafya ve psikoloji ilişkilidir. HUKUK=Yasaların ve yasal düzenlemelerin davranışlara etkilerini incelerken psikoloji hukuktan yararlanır. PSİKİYATRİ=Psikoloji genelde normal insanların davranışlarını incelerken, psikiyatri anormal insan davranışlarını konu edinir. Psikoloji normal insanlarda görülen anormal davranışları incelerken psikiyatriden yararlanır. FELSEFE=Felsefe, insanı ve evreni tanımaya, bilginin nasıl oluştuğunu anlamaya yönelik zihinsel etkinlikleri kapsayan bir bilgi alanıdır. Felsefe araştırarak ve eleştirerek doğru sanılan birçok şeyin yanlışlığını ortaya çıkarır. Felsefeyle ilişkisini kesen bilim, bilim olarak varlığını devam etme olanağından yoksun kalır. Bundan dolayı felsefe de psikoloji ile sıkı bir etkileşim içerisindedir. EKONOMİ=Ekonomi, insanların ihtiyaçlarını karşılayacak olan mal ve hizmetlerin üretimi, tüketimi, bölüşümü gibi faaliyetleri düzenler. Ekonomik koşullar doğal olarak insan davranışlarını etkiler. Bu kapsamda psikoloji ekonomi biliminden faydalanır. PSİKOLOJININ ALT DALLARI Deneysel Psikoloji=bilginin işlenmesi, belleğimizde depolanması, depodan geri çağrılması ve problem çözme durumlarına uygulanması gibi bilgi işleme sürecini çalışan bilişsel psikolojidir.Deneysel psikologlar, hayvan davranışlarını da inceler ve elde ettikleri bulguları insan davranışlarıyla ilişkilendirirler. Öğrenme Psikolojisi=Öğrenme psikoloji insanların nasıl öğrendiğini ve etkili öğrenmenin gerçekleştirilmesi üzerine yoğunlaşırlar. Her yaştaki insanın eğitimi için gerekli araç, gereç ve yöntemlerin geliştirilmesine yardımcı olur. Endüstri/Örgüt Psikolojisi=İş yaşamını iyileştirme ve üretimi arttırma amacıyla psikolojik ilkeleri iş yaşamına uygulayan alt daldır.Plan yapma, kaliteli yönetim, örgütsel değişim gibi alanlarda eleman örgütlenmesi ve eğitimi konularında çeşitli örgütlere yardımcı olurlar. İlgileri arasında, örgütsel yapı, iş verimi, iş doyumu, tüketici davranışı, personel seçimi ve

Page 3: UNITE 1=PSIKOLOJININ TANIMI “logos” · 2017-06-26 · UNITE 1=PSIKOLOJININ TANIMI Psikoloji yunanca ruh anlamına gelen “psyche” ve bilgi anlamına gelen “logos” kelimelerinden

personelin geliştirilmesi gibi konular da yer almaktadır.Endüstri/örgüt psikologları, ticarette, endüstride, kamu kurumlarında ve üniversitelerde çalışabilirler ve firmalara danışmanlık yapabilirler. Gelişim Psikolojisi=Gelişim psikolojisi doğum öncesinden başlayarak ölüme kadar uzanan yaşam süresinde insan gelişiminin evrelerini inceler. Gelişim psikologları yaşa bağlı davranış değişikliklerinin tanımlanması, açıklanması ve ölçülmesiyle ilgilenirler. Gelişimdeki evrensel nitelikler, kültürel ve bireysel farklılıklar üzerinde çalışırlar. Klinik Psikoloji=Klinik psikoloji zihinsel, davranışsal ve duygusal bozukluğu olan bireyleri değerlendirip, tedavi etmek üzere kurulan bir alt alandır. Klinik psikologların ilgilendikleri sorunlar, gelişim dönemleriyle ilgili kısa süreli gelişimsel krizlerden (ergenlikteki başkaldırı ve orta yaşta kendilik değerindeki düşme gibi) fobi, depresyon ya da şizofreni gibi daha ağır sorunların tedavisine kadar değişebilmektedir. Danışmanlık Psikolojisi=Okul psikologları özel ya da devlet okullarında çalışır, öğrencilere danışmanlık ve değerlendirme yaparlar. Ruh sağlığı ve öğrenme için gerekli çevresel koşulları düzenleme ile de ilgilenirler.Ailelere ve okul çalışanlarına da psikolojik ve eğitsel konularda danışmanlık yaparlar. Okul psikologları, anaokullarında, hastanelerde ve ruh sağlığı kliniklerinde çalışabilirler. Psikometrik Psikoloji=Psikolojik bilginin elde edilmesi ve uygulanması sırasında kullanılacak teknik ve yöntemler üzerinde çalışan alt psikoloji alanıdır. Psikometrik psikoloji alanında çalışan psikologlar zekâ, kişilik, yetenek ve diğer alanlardaki testleri geliştirirler.Psikometristler, araştırma desenleri, veri analizi ve verinin yorumlanması konularında da faaliyet gösterirler. Bu alanda çalışan psikologlar, matematik, istatistik, teknoloji ve bilgisayar programları bilgileriyle donanmışlardır Sağlık Psikolojisi=Sağlık psikologları, hastalıkların önlenmesi ve sağlığın sürdürülebilmesi için araştırmacı ve uygulamacı olarak çalışırlar. Sağlığı ve hastalığı etkileyen biyolojik, psikolojik ve sosyal etmenlerle ilgilenirler. İnsanların hastalıkla nasıl baş edebildikleri, neden bazı insanların tıbbi önerileri izlemedikleri, acının en etkili bir biçimde nasıl denetlenebileceği ve kötü alışkanlıkların nasıl değiştirileceği ile ilgilenirler. Örneğin, sigara bırakma, kilo verme.. Sosyal Psikoloji=Sosyal psikologlar insanların birbirleri ile nasıl etkileşime girdikleri ve sosyal çevrelerinden nasıl etkilendikleriyle ilgilenirler. Bireyleri, grupları ve grup davranışını, tutumları, önyargıları ve bunların oluşumu ile değişimini incelerler. Arkadaşlık, ikili ilişkiler, çekicilik ve saldırganlık gibi konular üzerinde araştırma yaparlar. PSIKOLOJININ TARIHSEL GELISIMI Almanya'nın Leipzig kentinde Wilhelm Wundt yeryüzündeki ilk psikoloji laboratuvarını kurmuştur Wundt ayrıca 1881 yılında içeriğinde deneysel bazı raporları barındıran ve "Philosophische Studien" (Felsefe Çalışmaları) ismindeki dünyanın ilk psikoloji dergisini kurmuştur.Pennsylvania Üniversitesi 1888 yılında James McKeen Cattell'ı dünyanın ilk psikoloji profesörü olarak göreve atadı ve böylelikle psikoloji kendini akademik alanda da ispat etmiş oldu Cattell, "psikoloji profesörü" ünvanına sahip olan dünyadaki ilk isim olmuştur. 1887 yılında Stanley Hall, Amerika'nın ilk

Page 4: UNITE 1=PSIKOLOJININ TANIMI “logos” · 2017-06-26 · UNITE 1=PSIKOLOJININ TANIMI Psikoloji yunanca ruh anlamına gelen “psyche” ve bilgi anlamına gelen “logos” kelimelerinden

psikoloji dergisi olan "American Journal of Psychology" (Amerikan Psikoloji Dergisi) isimli dergiyi kurdu 1908 yılında William McDougall isimli İngiliz bir psikolog, psikolojiyi ilk kez "davranış bilimi" olarak tanımladı.Türkiye'de ise psikolojinin tarihini 15.yy da Sultan ikinci Mehmed döneminde kurulan akıl hastanesine dayandırabiliriz. UNITE 2=PSIKOLOJIDE TEMEL YAKLASIMLAR #<># DUSUNCE EKOLLERI#<># Psikolojide, tarihindeki düşünce ekollerinin her biri aslında dönemin mevcut sistemli düşüncesine karşı bir tepki hareketi olarak ortaya çıkmış ve her bir ekol eski sistemde yetersiz ve eksik gördüğü noktalara dikkati çekerek bu yetersizliği ve eksikliği gidermek amacıyla yeni açıklamalar, kavramlar ve araştırma yöntemleri önermiştir. YAPISALCILIK=Modern psikoloji tarihindeki ilk ekol olarak bilinen yapısalcılığa göre psikoloji, zihnin yapısını inceleyen bir bilim olmalıdır.Bu ekole göre psikolojinin üç temel amacı vardır: Bilinç süreçlerinin en temel elamanlarını analiz etmek, Bu elemanların nasıl organize olduklarını ve sentezlendiklerini keşfetmek, Bu elemanların organizasyonlarını yöneten yasaları saptamak. W. Wundt=psikoloji bilinç deneyimlerinin bilimi olduğuna göre, psikolojinin temel araştırma yöntemi de bu deneyimlerin gözlenmesini içermek zorundadır demıstır.Yontemı ıce bakıstır. İçe bakış yöntemi=Bireyin kendi yaşantılarını kendi ifadeleri ile aktarmasını öngören bir yöntemdir. E. B.Titchener=psikolojinin konusu, bilinç deneyimleri olmalıdır. Titchener bütün bilimlerin insan yaşantısının belli yönlerini ele aldıklarını fakat her birinin bu yaşantının ayrı bir yönüyle ilgilendiklerini, psikolojinin konusunun da deneyimi geçiren insanların yaşantıları olduğunu öne sürmüştür. İŞLEVSELCİLİK=Yapısalcıların, psikolojinin zihnin yapısını incelemesi gerektiği yönündeki görüşüne karşı çıkan bu ekole göre psikoloji zihnin işlevlerini veya organizmanın bulunduğu çevreye uyum sağlaması sürecini araştıran bir bilim olmalıdır.Yani insanın çevresine uyum sağlama sürecini ıncelerler. W. James=psikolojinin amacı zihnin elemanlarını değil, zihnin işlevlerini ortaya koymak olmalıdır. Ona göre zihnin en temel işlevi, bireyin çevreye uyum sağlaması sürecini dolayısıyla hayatta kalmasını kolaylaştırmaktır ve psikoloji alanındaki araştırmalar da buna yönelik olmalıdır demıs. J. Dewey=zihinsel etkinlikler, doğrudan gözlenebileceği gibi oluşturdukları sonuçlar veya organizmanın yapısıyla olan ilişkisi açısından da incelenebilir demıs. PSİKANALİZM=insan davranışları ancak bilinç dışı süreçlerin çözümlenmesiyle anlaşılabilir. Yontemı=hipnoz, rüya analizi ve serbest çağrışım.Bu yöntemler özel koşullarda, uzmanlar tarafından uygulanabilecek yöntemlerdir. S. Freud=her davranışın bir nedeni olduğunu ancak bu nedenlerin genellikle farkında olunmayan bilinç dışı süreçlere dayandığını, dolayısıyla bilinç dışı analiz edilmeden davranışların açıklanamayacağını ileri sürer.

Page 5: UNITE 1=PSIKOLOJININ TANIMI “logos” · 2017-06-26 · UNITE 1=PSIKOLOJININ TANIMI Psikoloji yunanca ruh anlamına gelen “psyche” ve bilgi anlamına gelen “logos” kelimelerinden

NOT=Freud, kendinden sonra gelen psikologların büyük kısmını etkisi altında bırakmış olduğundan psikoloji tarihinin en önemli karakterlerinden biri olarak kabul edilir. DAVRANIŞÇILIK=Hem yapısalcılığa hem de işlevselciliğe tepki olarak ortaya çıkan bu ekol, pozitif bir bilim olarak psikolojinin, gözlenebilir ve ölçülebilir davranışlara yönelmesi gerektiğini öne sürmektedir. J. Watson=yalnızca etki ve tepki açısından nesnel olarak betimlenebilecek gözlemlenebilir davranışsal etkinliklerle ilgilenmelidir. Ona göre asla görülemez, dokunulamaz, koklanamaz, tadılamaz veya hareket ettirilemez olan bilincin araştırılması ve varlığının ileri sürmek en az ruh kavramının ispatlanamazlığı kadar ispatlanamaz bir varsayımdır. E. L. Thorndike=organizmanın davranışlarıyla, davranışı kolaylaştıran koşullar ve organizmanın hazırbulunuşluk düzeyi arasında önemli bir ilişki söz konusudur. Bu nedenle davranışlar, çevresel koşullar ve organizmanın hazırbulunuşluk düzeyi incelenerek açıklanabilir. I. Pavlov=insan ve hayvan organizmalarının davranışları aynı basit yasalarla açıklanıp incelenebilir. Psikoloji alanında yapılan araştırmalarda bu benzerlik temele alınarak karmaşık insan davranışları bile basit hayvan davranışlarından hareketle açıklanabilir. B. Skinner=davranışlar kendi yarattıkları sonuçlara göre şekillenmektedir. Bir davranışın olumlu sonuçlanması o davranışın sürdürülmesini sağlarken olumsuz sonuçlanması o davranışın sürdürülme olasılığını azaltır. Bu nedenle davranışlar yarattıkları sonuçlar açısından incelenmelidir. GESTALT PSİKOLOJİSİ=Bu ekole göre davranışı anlamada en önemli şey algıdır. Algı, etrafımızdaki uyarıcıları anlamlandırma sürecinin bir sonucudur. İnsan yaşantısının ve davranışların örgütlülüğüne önem veren bu ekole göre ne davranışlar ne de zihinsel süreçler alt birimlere indirgenerek açıklanamaz. Çünkü bütün, kendisini oluşturan parçaların toplamından daha farklı ve anlamlıdır.Bütünler söz konusudur ve parçalar ancak bütünün gerçek yapısı sayesinde belirlenir. M. Wertheimmer=insanlar uyarıcıları belli yasalar çerçevesinde algılarlar ve davranışlar ancak uyarıcı örüntüleri ve algısal örgütleme yasalarıyla açıklanabilir. K. Koffka=uyarıcıları anlamlı kılan organizmanın algısal alanı ve bu alanı yönlendiren bilişsel süreçlerdir. Bu nedenle içe bakış yöntemi ancak organizmanın dış dünyayı nasıl algıladığını anlamak amacıyla kullanılmalıdır. HÜMANİZM (İNSANCIL YAKLAŞIM)=insan olmaktan dolayı değerlidir ve saygıyı hakkeder. İnsanı davranışlarından hareketle anlamak ve açıklamak mümkün değildir. İnsanın anlaşılması için onun öznel yaşantı alanına nüfuz etmek gerekir.Yontemı= empatı kurmak A. Maslow=her insanda doğuştan sahip olunan bir kendini gerçekleştirme eğilimi vardır. En yüksek dereceli insan ihtiyacı olan kendini gerçekleştirme bireyin tüm yetenek ve niteliklerini geliştirip var olan potansiyelini en üst düzeyde kullanmasını ifade eder. Ancak insanların bu noktaya gelebilmeleri için önce daha alt düzeyde yer alan bazı ihtiyaçlarını gidermiş olmaları gerekir. Bu ihtiyaçlar ve hiyerarşideki sıraları şöyledir:

Page 6: UNITE 1=PSIKOLOJININ TANIMI “logos” · 2017-06-26 · UNITE 1=PSIKOLOJININ TANIMI Psikoloji yunanca ruh anlamına gelen “psyche” ve bilgi anlamına gelen “logos” kelimelerinden

• Yeme, içme, uyku ve cinsellik gibi fizyolojik ihtiyaçlar • Güvenlik ihtiyacı • Sevgi ve ait olma ihtiyacı • Başkalarından saygı görme ve kendine saygı ihtiyacı • Kendini gerçekleştirme ihtiyacı C. Rogers=psikolojik araştırmalar bireyin benlik saygısına yönelik olmalıdır. Benlik saygısı bireyin bulunduğu konuma ilişkin algısı ile ulaşmak istediği konuma ilişkin algısı arasındaki farkı ifade etmektedir. Benlik saygısı yüksek olan insanlar tam verimli hale gelebilir ve potansiyellerini üst düzeyde kullanabilirler.sağlıklı veya kendini tam olarak ortaya koyan (benlik saygısı yüksek olan) insanın özelliklerinden bazıları şunlardır: Tüm yaşantılara açıklık, Her anı dolu dolu yaşama eğilimi, Düşünce ve davranışta özgürlük, Yüksek düzeyde yaratıcılık BİLİŞSEL PSİKOLOJİ=uyarıcılara basit bir şekilde tepki vermekten ziyade uyarıcıları zihninde işleyerek bilgiyi oluşturan bir yapı olarak ele alınır. Psikoloji de uyarıcı ve tepki bağını değil, bilme işleminin gerçekleştiği zihinsel süreçleri incelemeli, bunları açıklamaya yönelik çalışmalara yoğunlaşmalıdır. Davranışsal tepkiler, ancak kendilerine eşlik eden zihinsel süreçler hakkında sonuç çıkarma kaynağı olarak kullanılabilir. J. Piaget=insanlar sahip oldukları bilişsel yapılar (şemalar) aracılığıyla çevrelerinde olup bitenleri anlamlandırmaya çalışırlar. Doğuştan sınırlı sayıda da olsa var olan şemalar yaşantılar yoluyla çoğalır, zenginleşir ve gelişir. Böylelikle birey deneyim geçirdikçe (veya yaşı ilerledikçe) daha çok şemaya sahip olur ve böylelikle çevresine daha kolay uyum sağlar hale gelir. UNITE 3=BILIMSEL ARASTIRMA,YONTEM VE TEKNIKLERI TEMEL KAVRAMLAR Araştırma=bilimsel anlamda araştırma, “karşılaşılan bir güçlüğün giderilmesi için bilimsel yöntemin uygulanması” yada “ planlı ve sistemli olarak verilerin toplanması, çözümlenişi (analizi), yorumlanarak sonucun raporlaştırılması ile problemlere güvenilir çözümler arama süreci” şeklinde tanımlanmaktadır. Problem=Bilim adamının cevabını merak ettiği ve sonucunu bilmediği araştırmaya değer gözlemlediği bir sorundur. Olay=Yeri ve zamanı belli ve gerçekleşmiş durumdur. Olgu=Daha geneldir. Süreci ifade eder. Psikoloji olguları inceler. Değişken=Farklı ölçümlerde farklı değerler alan olgulara değişken denir ve iki tür değişken vardır. Bunlar sürekli ve süreksiz değişkenlerdir. Süreksiz Değişken=Sınıflama yapılan bölündüğünde sonsuz değer buçuklu, küsuratlı değer alamaz ve kategoriktir (cinsiyet, bölgeler, ırklar, renkler, kardeş sayısı). Sürekli Değişken=İki puan aralığı bölündüğünde sonsuz, küsuratlı, virgüllü değer alabilir (ağırlık, uzunluk, KPSS puanı, yaş, zeka puanı) Varsayım=Araştırma problemine yönelik doğruluğu kabul edilen ama test edilmemiş önermelerdir.

Page 7: UNITE 1=PSIKOLOJININ TANIMI “logos” · 2017-06-26 · UNITE 1=PSIKOLOJININ TANIMI Psikoloji yunanca ruh anlamına gelen “psyche” ve bilgi anlamına gelen “logos” kelimelerinden

Hipotez (Denence)=Araştırma problemine yönelik doğruluğu test edilmek üzere hazırlanmış önermedir. Üzerinde deney, gözlem yapılır. Deney=Laboratuvar koşulları altında yapay ortamda yapılan kontrollü gözlemdir BILIMSEL ARASTIRMALARDA BULUNMASI GEREKEN OZELLIKLER Nsnellik (Objektiflik)=Araştırmacının, yaptığı bilimsel çalışmaya kişisel inançları, çıkarları, alışkanlıkları, beklentileri ve değerlerini karıştırmadan çalışmasını sürdürmesidir. Doğruluk ve Tekrar=Her araştırma en doğruyu bulmak amacıyla gerçekleştirilir. Bilimde doğruluk, bilim adamının mutlak gerçeği göstermesi değil, ona mümkün olduğu kadar yaklaşması ve söylediğini, en anlaşılır ve en doğru şekilde söylemeye çalışmasıdır. Her olay incelendiği yer ve zamanın somut koşulları içinde, doğru bir biçimde tanımlanmalıdır. Böylece bir araştırmanın bulguları, diğer araştırmacılar tarafından da aynen ve kısmen tekrarlanabilir olmalıdır. Basitlik ve Açıklık=Her bilimsel araştırma bulguları çok değerlidir ve diğer araştırmacıların istifadesine sunulur. Bu nedenle araştırma sonuçları son derece sade açık ve anlaşılır bir dille raporlaştırılmalıdır. Sınırlılık=Bilimsel araştırma konuları bazen çok geniş olabilir. Bu da konuyu karmaşıklaştırır, süreci zorlaştırır. Bu nedenle bir araştırma, incelediği konuyu diğerlerinden ayıran özellikleri belirterek sınır çizmelidir. BİLİMSEL ARASTIRMA SURECI VE ASAMALARI 1. Aşama: Problemi Fark etmek, Hissetmek=Bilimsel araştırmalar bir problem ile başlar. Yapay ya da kurgusal bir problem değil, araştırmacının bizzat yaşadığı, gözlemlediği bir problemdir. 2. Aşama: Problemi Tanımlama, Sınırlandırma=Bilimsel araştırma sürecinde problemin fark edilmesinden sonra problem tanımlanarak sınırları kesinleştirilir. Sorunun tam olarak ne olduğu ifade edilir. 3. Aşama: Problem İle İlgili Bilgi (Verileri) Toplama; Kaynak, Literatür Taraması=Problem ile ilgili kütüphane, internet araştırması yaparak ilgili yayınlar taranır. 4. Aşama: Hipotezin Kurulması=Daha sonra araştırma varsayımlarından seçilerek, doğruluğu test edilmek üzere hipotez hazırlanır. 5. Aşama: Hipotez İle İlgili Bilgilerin Verilerin Toplanması=Saha çalışması yapılır. Anket test, görüşme gibi teknikler uygulanarak hipotez ile ilgili veriler (bilgiler) toplanır. 6. Aşama: Hipotezin Test Edilmesi (Deney Gözlem)=Bu aşamada deney ve gözlem yapılabilir. Hipotez ile ilgili veriler analiz edilerek hipotezin test edilmesi sağlanır. 7. Aşama: Sonuca Ulaşma Genelme Yapma=Hipotezin doğrulanması veya yalanlanması durumuna göre ise bir sonuca, genellemeye ulaşılır. Araştırmacının amacı, hipotezi doğrulamak olamaz. Bilimsel araştırmada bir hipotezin doğrulanması da yalanlanması da bilimsel bir sonuçtur. PSIKOLOJININ KULLANDIGI BASLICA YONTEMLER Betimsel (Tanılayıcı) Araştırma Yöntemleri •Gözlem Yöntemi: Doğal gözlem , sistematik gözlem ve yapay gözlem olmak üzere başlıca 3 türü vardır.

Page 8: UNITE 1=PSIKOLOJININ TANIMI “logos” · 2017-06-26 · UNITE 1=PSIKOLOJININ TANIMI Psikoloji yunanca ruh anlamına gelen “psyche” ve bilgi anlamına gelen “logos” kelimelerinden

• Tarama Yöntemi (Survey) •Test, Anket, Mülakat (Görüşme) : Var olan durumu, sorunu, olayı test anket veya mülakat tekniği kullanarak ortaya koyma, tespit etmek için yapılan araştırmalardır. •Olay-Vaka İncelemesi: Herhangi bir alanda, konuda sınırları iyice daraltılarak derinlemesine detaylı olarak yapılan araştırmadır. İstatiksel Korelatif Yöntem •İki değişken arasında ilişki olup olmadığını, eğer var ise ilişkinin yönünü ve derecesini gösteren bağıntıya denir, sayısal değerdir. Gelişimsel Yöntem •Yaşa bağlı olarak bireyin davranışlarında meydana gelen farklılıkların incelendiği araştırmalardır. •Boylamsal: Bireyin yaşına bağlı olarak oluşan gelişimsel ve davranışsal farklar incelenir. Aynı bireylerin 2 yaş, 4 yaş ve 6 yaşlarında su kavramını algılayışlarını incelemek. Bu araştırma yöntemi zaman alıcı, yorucu ve zahmetlidir. •Kesitsel: Bir davranışın farklı yaş guruplarındaki bireylerde nasıl ortaya çıktığı incelenir. •Sıralı araştırma: Hem kesitsel hem de boylamsal yöntemlerin birlikte kullanıldığı yöntemdir. Deneysel Yöntem (Kontrollü Yapay Gözlem) •Koşulları araştırmacı tarafından oluşturulan ve değiştirilebilen kontrollü yapay gözlemdir. Nitel Araştırmalar •Belli bir nokta üzerinde odaklanmada çok metodlu araştırma probleminde yorumlamacı yaklaşımı benimseyen bir yöntemdir. İnsan ve grup davranışlarının “niçin”ini anlamaya yönelik araştırmalara niteliksel (qualitative) araştırma denir. UNITE 4=DAVRANISLARIN NÖROBIYOLOJIK TEMELI Davranışın nörobiyoloijk temellerini anlamak adına, psikobiyoloji, nörosikolog ve nörolog gibi terimlerin incelenmesi gerekir. Psikobiyoloji, davranışın düzenlenmesinde ve gerçekleşmesinde fizyolojinin ve anatominin rolünü inceler. Psikobiyoloji, cinsel üremede hormonların rolü; açlık üzerinde şekerin etkisi; hormon salınımı ile stres arasındaki ilişkinin incelenmesi gibi konularla ilgilenir.Nöroloji, alanında bilimsel çalışmalar yapan ve bu alandaki çeşitli hastalıkların tanısına ve tedavisine yön veren meslek elemanlarına nörolog denilmektedir. Davranış üzerinde, beynin işlevlerinin davranışa etkilerini inceleyen psikologlar ise nöropsikolog (sinir psikoloğu) olarak isimlendirilirler. Nörologlar, sinir siteminin çalışması, hastalıkları ve tedavisi gibi konularda organik düzeyde çalışmalar yaparken, nöropsikologlar ise beynin ve işlevlerinin davranışlar üzerindeki etkileriyle ilgilenirler. INSAN DAVRANISLARININ KALITSAL TEMELI=GENLER İnsan vücudunun en küçük yapı taşı, hücredir. İnsan bedeni, milyarlarca hücrenin bir araya gelmesiyle oluşmaktadır. Hücrenin iki önemli bölümü vardır. Bu bölümler, sitoplazma ve çekirdektir. Çekirdekte, çekirdekçik ve

Page 9: UNITE 1=PSIKOLOJININ TANIMI “logos” · 2017-06-26 · UNITE 1=PSIKOLOJININ TANIMI Psikoloji yunanca ruh anlamına gelen “psyche” ve bilgi anlamına gelen “logos” kelimelerinden

kromatin bulunur. Kromatin, DNA (deoksiribo-nükleik asit) ve buna bağlı proteinlerden oluşmuştur. Kromatin, hücre bölünmesi sırasında kısa, kalın büküntülü iplikler haline gelir. Bu büküntülü ipliklere kromozom denir. Kromozomlar, kalıtsal özellikleri bir hücreden bir başka hücreye geçirirler. Bir kromozomun içerisinde milyonlarca gen bulunmaktadır. Kalıtsal özellikler, gen ismi verilen bu yapılar tarafından belirlenir.Gen, deoksiribo-nükleik asitten oluşur (DNA). Genler, hücrelerin işlevlerini kontrol ederler. Genler, ribonükleik asit (RNA) yapımını sağlarlar. İnsanlar, kadın üreme hücresi (yumurtanın) ve erkek üreme hücresinin (spermin) bir araya gelip döllenmesiyle oluşur. Döllenmiş hücreye zigot adı verilir. Her bir zigot, 23 çift kromozom içerir. Kadınlar iki X kromozomuna, erkekler ise bir X bir de Y kromozomuna sahiptir. 23 kromozom, bir araya gelerek 8 milyon olasılıklı sonuçların oluşmasına aracılık etmektedirler. Kromozomlar çift olduğu için toplamda 64 trilyon (8 milyon x 8 milyon) olasılık bulunmaktadır. Altmış dört trilyonluk olasılık, insanlar arasındaki farklılıkları açıklamaktadır.Gen temelinde genotip ve fenotip olmak üzere iki önemli kavram çıkar.Döllenme sonucunda organizmanın genetik yapısının nasıl şekilleneceğini ifade eden kavram ise, genotiptir. Fenotip ise, hem genlerin hem de çevrenin etkileşimi sonucu gerçekleşen gözlemlenebilir fiziksel özellikleri ifade eder. INSAN DAVRANISLARININ NÖROBIYOLOJIK TEMELI=SINIR SISTEMI SINIR HUCRELERI(NÖRONLAR)=Sinir hücreleri (nöronlar), sinir sisteminin temel birimleridir. Sinir hücreleri, belirli alanlarda iletişim kurmak için özelleşmişlerdir. Sinirler, elektriksel uyarımlarla çalışırlar. Birbirleriyle kimyasal sinyaller aracılığıyla iletişimde bulunurlar. Sinirler işlev bakımından üçe ayrılırlar: 1. Duyu sinirleri: Duyu sinirlerine, getirici (afferent) sinirler de denilmektedir. Fiziksel dünyadaki bilgileri alırlar. Alınan bilgileri, duyu organlarından beyine ve omuriliğe iletirler. 2. Motor sinirler: Motor sinirler, götürücü (efferent) sinirlerdir. Beyinden ve omurilikten aldıkları sinyalleri, kaslara ya da diğer tepki organlarına bir başka deyişle bedenin diğer bölgelerine götürürler. Bu sinrler, organizmanın hareketi için hayati öneme sahip işlevde bulunurlar. 3. Ara sinirler (İnternöron): Beyin ve omurilikte yer alırlar. İki sinir hücresi arasında bağ kurma görevini yerine getirirler. SİNİR SİSTEMLERI=İnsan bedeninde yer alan sinir hücreleri, iki önemli sinir sisteminin öğeleri olarak görev yaparlar. Bu sistemlerden ilki, merkezi sinir sistemidir. İkincisi ise, çevresel sinir sistemidir. Çevresel sinir sistemi, çeşitli bilgileri merkezi sinir sistemine getirir. Merkezi sinir sistemi, gelen bilgileri bütünleştirir, yorumlar ve belli davranışların ortaya çıkması için çevresel sinir sistemine yönlendirir. MERKEZI SINIR SISTEMI=Merkezi sinir sistemi, içsel ve dışsal çevrede meydana gelen değişikliklere organizmanın tepki vermesini ve gerçekleştirilecek faaliyetlerin planlamasını yapar. Merkezi sinir sistemi, getirici sinirler aracılığıyla çevresel sistemden bilgileri alır ve götürücü sinirler aracılığıyla ise, çevresel sisteme bilgi gönderir. Böylece, birbirinden uzak olan bölgeler arasındaki örgütlemeyi gerçekleştirerek organizmanın

Page 10: UNITE 1=PSIKOLOJININ TANIMI “logos” · 2017-06-26 · UNITE 1=PSIKOLOJININ TANIMI Psikoloji yunanca ruh anlamına gelen “psyche” ve bilgi anlamına gelen “logos” kelimelerinden

hayati fonksiyonlarının devamını sağlar. Merkezi sinir sistemi tümbeyin ve omurilikten oluşur. TÜM BEYIN=Tümbeyin kafatasında bulunur. Yetişkin bir insanın beyninin ağırlığı yaklaşık 1400 gramdır. Beyin; kimyasal yapısı, şekli ve hacmi birbirinden farklı hücrelere sahiptir. Tümbeyin, organizmanın bütün işlerinin yönetildiği komuta merkezi görevini yürütür. Vücuda ve çevreye yönelik bütün bilgiler beyne iletilir ve beyinde değerlendirilir.Tümbeyin; beyin, beyincik ve tümbeyin sapı olmak üzere üç bölüme ayrılır. 1. Tümbeyin sapı= soğan ilik, köprü ve orta beyin olmak üzere üç bölüme sahiptir. Orta beyinle beyin arasında bulunan küçük parçaya ara beyin denir. Ara beyinde talamus ve hipotalamus olmak üzere iki yapı vardır. Talamus tarafından, duyuların sınıflandırılması yapılır. Daha sonra bu sınıflandırmalar, beyin kabuğuna gönderiler. Hipotalamus ise, vücudun hemostatik dengesinin sağlanmasından sorumludur. Tümbeyin sapı, insan vücudunda pek çok işlevin yönetilmesinden sorumludur. Bu işlevler: • Baş ve boyun bölgesi kaslarını çalıştırmak, • Göz kaslarıyla gözün hareket etmesini sağlamak, • Kan damarlarının çap değişmelerini sağlamak, • Çiğneme kaslarıyla çiğnemeyi sağlamak, • Kalbin hareketlerini kontrol etmek, • Yüz, ağız ve burun boşluğu duyularını almak, • İşitme ve denge duyularını algılamak, • Yüzün mimik hareketlerini gerçekleştirmek olarak sıralanabilir. 2. Beyincik= Beyincik, beynin arka tarafında ve altındadır. Beyincik, herhangi bir hareketin gerçekleştirilmesinde, iskelet kaslarının birbiriyle örgütlü bir şekilde çalışmasını ve organizmanın dengesinin gerçekleştirmesini sağlar. Beyincik aynı zamanda, iskelet kaslarının dinlenme durumundaki gerilimlerini de düzenler. 3. Beyin= tümbeyinin, en büyük bölümüdür. Beyin, sağ ve sol olmak üzere iki yarım küreye ayrılır. Her bir yarım küre, alın, şakak, yan kafa ve art kafa olmak üzere dört loba ayrılır. Beynin alın lobunda, motor ve duyu sinirleri bulunur. Beynin yan kafa lobunda, genel duyu merkezleri ile birlikte, öğrenme, hafıza ve muhakeme gibi merkezler yer alır. Beynin şakak lobunda, işitme, işittiğini değerlendirme ve hatırlama merkezleri bulunur. Beynin arka kafa lobunda ise, görme ve görüntüleri değerlendirme merkezi yer almaktadır. Beynin dış kısmında gri (boz) madde, iç kısmında ise ak madde yer almaktadır. Dış kısmındaki boz yapıya beyin kabuğu (serbral korteks) denilmektedir. Beyin kabuğu tarafından, düşünme, zekâ, bellek , irade ve his gibi işlevler yerine getirilmektedir. Omurilik Omurilik, sinir dokudan yapılmıştır. Omurilik, tümbeyin sapının uzantısı olarak kabul edilmektedir. Omurga kanalı içinde uzanır. Omuriliğin ortasından boydan boya ince bir kanal uzanır ki bu kanala merkez kanal denir. Bu kanal içerisinde beyin omurilik sıvısı (BOS) yer alır. Bu sıvı, beyin ve omuriliği, darbelere ve aşırı ısılara karşı korumakla, beyin ve omuriliğe besin maddeleri götürmekle, artık ürünleri uzaklaştırmakla ve hastalıkların teşhisinde görevlidir. Omurilik, vücuda dağılan sinirler ile beyin arasındaki

Page 11: UNITE 1=PSIKOLOJININ TANIMI “logos” · 2017-06-26 · UNITE 1=PSIKOLOJININ TANIMI Psikoloji yunanca ruh anlamına gelen “psyche” ve bilgi anlamına gelen “logos” kelimelerinden

bağlantıyı sağlar. Reflekslerin gerçekleştirilmesinde rol alır. Ayrıca otonom sinirlere merkezilik yapar. CEVRESEL SINIR SISTEMI=Çevresel sinir sistemini, omurilik ve beyni vücudun diğer bölümleriyle bağlayan sinirler oluşturur. Çevresel sinirler; duyusal, çalıştırıcı (motor, oynatıcı) ve karma sinirler olmak üzere üçe ayrılır. Çevresel sinirler, gelen ve giden bilgileri taşırlar. Organlardaki duyular çevredeki değişiklikleri belirlerler ve çevresel sinirler aracılığıyla merkezi sinir sistemine sinyal gönderirler. Beyin de kaslara ve iç salgı bezlerine mesajlarını göndererek organizmanın yeni duruma uyumunu sağlar. BEYIN VE OMURILIK SINIRLERI Kafa çiftleri= Kafadan çıkıp başta kafa olmak üzere, vücudun ilgili yerlerine giden sinirlere, kafa çiftleri sinirleri denir. On iki çift kafa siniri bulunmaktadır. Bu sinirlerin her birinin ismi ve işlevi farklıdır. Bu sinirlere koku siniri, görme siniri, gözü oynatan sinir, çiğneme hareketlerinden sorumlu sinir, yüz siniri, işitme siniri, dil siniri, yutak siniri, serseri sinir ve dilaltı sinir örnek verilebilir. On iki çift kafa çiftinden dört tanesi aynı zamanda otonom sisteme ait parasempatik sinir tellerini içerir. Omurilik sinirleri: Omurilikten 31 adet çift sinir çıkar. Bu sinirlerin 8’i boyun, 12’si gögüs, 5’i bel, 5’i sağrı ve 1’i kuyruk bölgesinden çıkar. Bu sinirler, hem duyu hem de motor sinir tellerini içermektedir. OTONOM SINIR SISTEMI=İç organların, iç salgı bezlerinin ve kan damarlarının sinirlerine otonom sinirler denir. Otonom sinirler, isteğimiz dışında, emirlerimize bağlı olmadan çalışan kalp, bağırsak gibi organları çalıştırırlar. Otonom sinir hücreleri, otonom çekirdekler olarak isimlendirilirler ve bu çekirdekler beyin ile omurilikte yer alırlar.Otonom sinir sistemi, sempatik ve parasempatik olmak üzere ikiye ayrılır. Bu sinir sisteminin sinirleri, hem beyin omurilikte hem de organlarda yer alır. Bu sinir sistemleri, birbirine karşıt tepkiler vererek organizmanın faaliyetlerini etkilerler. Sempatik sistem, sinir sisteminin duygularla hareket eden bölümüdür. Korku, sevinç, heyecan gibi durumlarda sempatik sinir sistemi harekete geçer, kan basıncı artar, kalp hızlanır ve sindirim yavaşlar.Sempatik sistem etkili olduğunda bedende göz bebeklerinin büyümesi, deri de terlemelerin olması, kan basıncının artması, sindirimin yavaşlaması ve kandaki şeker oranın artması gibi tepkiler gözükür. Parasempatik sistem etkili olduğunda ise, kalbin ve solunumun yavaşlaması, sindirimin aktifleşmesi gibi bedenin kendine gelmesine yönelik tepkiler ortaya çıkar. UNITE 5=DENEYSEL PSIKOLOJI Deneysel psikoloji bir yöntem alanıdır, psikolojik olaylar ve davranışların nedenlerini ortaya koyma gücüne sahip olan deneysel yaklaşım ve tekniklerin uygulanmasını içerir.Deney ise karıştırıcı etkilerin kontrol altına alındığı bir ortamda bağımsız değişkenin (yani nedenin) deneyci tarafından değişimlenmesini ve bağımlı değişkenin (yani davranışın) bundan nasıl etkilendiğinin belirlenmesini içeren bir araştırma yöntemidir. DENEYSEL CALISMALARDA TEMEL UNSURLAR Deney GrubU= Üzerinde araştırma yapılan, değişiklik yapılan gruptur. Deney grubunun sayısı birden fazla olabilir.

Page 12: UNITE 1=PSIKOLOJININ TANIMI “logos” · 2017-06-26 · UNITE 1=PSIKOLOJININ TANIMI Psikoloji yunanca ruh anlamına gelen “psyche” ve bilgi anlamına gelen “logos” kelimelerinden

Kontrol Grubu= Üzerinde hiçbir değişiklik yapılmayan, sadece deney grubundaki değişikliği kontrol etmeye yarayan gruptur. Bağımsız Değişken(NEDEN)= Etkisi araştırılan değişkendir. Araştırmacının değiştirdiği değişkendir. Bağımlı Değişken(SONUC)= Bağımsız değişkene bağlı olarak değişen değişkendir. Karıştırıcı (Kontrol) Değişkeni=Deneysel çalışmalarda bağımlı değişkeni bağımsız değişken dışında etkileyebilecek diğer değişkenlerdir. ORNEK=Klasik müziğin ineklerin süt verme üzerine etkisinin incelendiği bir araştırmada 50 inek yirmişerli iki gruba ayrılır. Birinci gruptaki ineklere sürekli klasik müzik dinletilirken diğerlerine dinletilmez, serbest bırakılır. Deneyin sonucunda klasik müzik dinleyen ineklerin süt veriminin %15 civarında arttığı gözlenmiştir. •Buna göre klasik müziğin ineklerin süt verimini artırdığı (etkilediği) sonucuna ulaşılmış olur. •Örnekteki deneyde: •Deney Grubu: Klasik müzik dinleyen inekler •Kontrol Grubu: Müzik dinletilmeyen inekler •Bağımsız Değişken: Klasik müzik •Bağımlı Değişken: Süt miktarı-verimi <#> Deneysel çalışmalarda deney ve kontrol grupları arasındaki farkları tespit etmeye yönelik olarak üç ölçüm yapılabilmektedir. Ön Test Ölçümü: Deney başlamadan önce deney ve kontrol grupları arasında bağımlı değişken ve karıştırıcı değişkenler açısından fark olup olmadığını anlamaya yönelik bir ölçümdür. Bu ölçümde gruplar arasında anlamlı farlılık olması beklenir. Son Test Ölçüm: Deney bitiminde deney kontrol grupları arasında bağımlı değişken açısından anlamlı farklılık oluşup oluşmadığının test edilmesi amaçlanmaktadır. Eğer fark varsa deneysel işlemin etkili olduğu sonucuna ulaşılır. Fark yoksa da deneysel i şlemin etkili olmadığı sonucuna ulaşılır. İzleme Test Ölçümü: Bu ölçüm deneysel işlem sonucu deney grubunda oluşan farklılığın zaman açısından kararlı olup olmadığının test edildiği bir ölçümdür. Deneysel işlem tamamlandıktan 2, 4 ve 6 ay sonra deney ve kontrol grubuna yeniden ölçüm yapılır. Eğer deney ve kontrol grupları arasındaki fark devam ediyorsa farkın geçici olmadığı aradan geçen zamandan etkilenmediği sonucuna ulaşılır. UNITE 6=SOSYAL PSIKOLOJI Sosyal Psikoloji, psikoloji ve sosyolojinin kesişim noktasında yer alan ve tam anlamıyla ne psikolojinin ne de sosyolojinin çalışma alanına giren veya bu iki disiplinin de açıklamakta yetersiz kaldığı konuları ele alan bir bilim dalıdır. Psikolojinin bireysel davranışları, sosyolojinin de toplumsal davranışları ele aldığı düşünüldüğünde sosyal psikolojinin, bireyin toplum içindeki davranışlarını veya bireyin davranışlarının toplumsal faktörlerden ne şekilde etkilendiği araştıran bir bilim dalı olduğu söylenebilir. SOSYAL PSIKOLOJININ EN TEMEL CALISMA KONULARI

Page 13: UNITE 1=PSIKOLOJININ TANIMI “logos” · 2017-06-26 · UNITE 1=PSIKOLOJININ TANIMI Psikoloji yunanca ruh anlamına gelen “psyche” ve bilgi anlamına gelen “logos” kelimelerinden

Sosyal psikoloji en temelde, etkili iletişim, sosyal etki ve uyma davranışı, sosyal algı, grup dinamikleri, liderlik ve tutumlar gibi konularda çalışmaların yürütüldüğü bir disiplindir. Sosyal Etki ve Uyma Davranışı Sosyal etki=-Bir kişinin başka bir insanın veya insanların düşünce ve davranışlarının etkisinde kalarak kendi düşünce ve davranışlarında oluşturduğu değişiklerdir. Uyma Davranışı=Sosyal etkinin en temel formu, uyma davranışıdır. Uyma davranışı, bir kişinin kendi düşünce ve davranışlarını, bir grubun görüşleri doğrultusunda değiştirmesini veya düzenlemesini ifade etmektedir.Uyma davranışının benimseme, kabul etme ve itaat olmak üzere üç temel formu söz konusudur.Bireyin üyesi olduğu grubun düşünce ve davranışlarının gerçekten doğru olduğuna inanarak uyma davranışı sergilemesine benimseme denirken kişi ya da grup baskısının bir sonucu olarak bireyin düşünce ve davranışlarda bir değişimin olması durumuna kabul etme, insanların otorite olarak gördükleri kişi ya da grubun isteklerini sorgusuzca kabul edip bunlara boyun eğmesi sonucu gerçekleşen uyma davranışına ise itaat denir. Uyma Davranışını Etkileyen Unsurlar Uyma davranışının gerçekleşmesinde etkili olan bireysel faktörlere ilişkin araştırmalar, bağlanma ihtiyacı yüksek olan, otoriter tutumlara sahip olan ve kendilerine fazla güven duymayan bireylerin daha çok uyma davranışı gösterdiğini ortaya koymuştur. Bunların yanı sıra grubun birey için taşıdığı önemin de uyma davranışında etkili olduğu bilinmektedir. İnsanlar çekici buldukları ve üyesi olmaktan hoşlandıkları grupların kurallarına daha fazla uymaktadırlar.Uyma davranışı üzerinde etkili olan ortamsal özelliklerden en önemlisi de belirsizliktir. Bireyler bulundukları ortamda bir belirsizlik söz konusu olduğunda grubun eğilimine uymaktadırlar. Uyma davranışını etkileyen bir diğer ortamsal faktör de bireyin grupla yüz yüze olmasıdır. Çoğunlukla insanlar grupla yüz yüze olduklarında daha kolay uyma davranışı göstermektedirler. İnsanlar Neden Uyma Davranışı Gösterirler? İnsanların neden uyma davranışı gösterdiklerine ilişkin araştırmaların sonuçlarına göre insanların; • Gruptan ayrı düşünmemek, • Alaya alınmamak ya da hor görülmemek, • Grup tarafından kabul edilmek, • Ödüllendirilmek, • Duygusal açıdan tatmin olmak, • Sıkıntı ve kaygılarını paylaşmak, • Doğru davranış biçimlerini öğrenmek, • Beğenilmek gerekçeleriyle uyma davranışı gösterdikleri ortaya konmuştur Tutumlar=Bir bireye atfedilen ve onun psikolojik bir obje ile ilgili duygu, düşünce ve davranışlarını düzenli bir biçimde oluşturan eğilime tutum denir.

Page 14: UNITE 1=PSIKOLOJININ TANIMI “logos” · 2017-06-26 · UNITE 1=PSIKOLOJININ TANIMI Psikoloji yunanca ruh anlamına gelen “psyche” ve bilgi anlamına gelen “logos” kelimelerinden

İnsanlar tutumlara sahip olarak doğmazlar, yaşantıları yoluyla tutumları sonradan öğrenirler. Tutumların öğrenilmesi sürecinde etkili olan en temel unsur bireyin deneyimleridir. Tutumun Ögeleri=Tutumlar genellikle birbirleriyle uyum hâlinde bulunan duygusal, bilişsel (düşünsel) ve davranışsal boyutları içerir ki bunlara tutumun ögeleri denir. Bir tutumun duygusal ögesi, tutum nesnesine karşı gözlenebilen duygusal tepkileri ifade ederken, bilişsel ögesi tutum nesnesi hakkında sahip olunan bilgileri, davranışsal ögesi ise tutum nesnesine karşı gözlenebilen tüm davranışları ifade etmektedir. Yerleşmiş ve güçlü tutumlarda duygusal, bilişsel ve davranışsal ögeler tam olarak bulunur. UNITE 7=PDR REHBERLİK HİZMETLERI Psikolojik danışma ve rehberlik, koruyucu ruh sağlığı hizmetidir. Ruh sağlığı açısından normal, ancak gelişimsel ve uyum sorunları olan herkesin bu hizmetlere ihtiyacı vardır. Örneğin, yeni okula gelmiş bir öğrencinin uyum sorunu Olabilir.Rehberliğin kelime anlamı kılavuzluk (guidance), yol göstermek anlamına gelir. Ancak bu kelimenin anlamı gerçek rehberlik anlayışıyla uyuşmaz. Neden? Çünkü rehberlik yol göstermek değil, yollar göstermek, seçenekler sunmak işidir ve sonuçda en son karar her zaman için danışan bireyin kendisi tarafınfan verilir. REHBERLIK HIZMETLERINN AMACLARI Rehberliğin bireyde gerçekleştirmeye çalıştığı amaçlar şunlardır: 1- Birincil amaç: Kendini tanıması, bilgi, beceri ve kapasitesini fark etmesi birincil amaçtır, 2- Çevrede kendisine açık olan fırsatları öğrenmesi (meslek, iş, sosyal faaliyetler), 3- Gizli güçlerini geliştirmesi, güçlü ve zayıf yönlerinin farkına varması, 4- Çevresini tanıyarak uyum sağlamasıdır. 5- Kapasite, yetenek ve becerilerini kendine en uygun olarak maksimum düzeyde kullanmasına yardım etmek, 6- Kendi başına çözemediği sorunlarını çözmesinde yardım etmek, 7- Nihai-sonal amaç: bireyin kendini gerçekleştirmesidir. KENDINI GERCEKLESTIRME tam verimlilik, kendini verimli kullanmak, kendi kapasite ve becerilerini kendisine en uygun alanda maksimum düzeyde kullanabilmektir. Kendini gerçekleştirme yaşam boyu devam eden bir süreçtir, sonu yoktur. Kendini gerçekleştirme bir düzey ve dereceyi ifade eder. Kendini gerçekleştirmekte olan bireyin özellikleri sağlıklı bir insanda bulunması gereken özelliklerin aynısı olup şöyle sıralanabilir: 1- Tüm insanlar köylü-kentli, batılı-doğulu, beyaz-zenci, fakir-zengin, alt düzeyde olanlar ya da üst düzeyde olanlar hepsi kendini gerçekleştirme potansiyeline sahiptir.

2- İyimserdir, geçmişe esef etmez, geleceğe tesis eder.

3- Anı yaşamayı tercih eder. Zamanın verimli kullanır.

4- Risk almayı sever; azimli, kararlı ve yaratıcıdır.

5- Gerçekçidir, kendini olduğu gibi kabullenir. Zayıf ve güçlü yönlerinin farkındadır.

6- Paylaşımcı, dışa dönüktür, duygularını açığa vurmakta zorlanmaz.

Page 15: UNITE 1=PSIKOLOJININ TANIMI “logos” · 2017-06-26 · UNITE 1=PSIKOLOJININ TANIMI Psikoloji yunanca ruh anlamına gelen “psyche” ve bilgi anlamına gelen “logos” kelimelerinden

7- Değişmeye, yeni yaşantılara açık, dinamik bir kişiliğe sahiptir.

8- Başkalarını olduğu gibi kabul edebilir

9- Kendi kapasite ve becerilerini iyi tanır. Dolayısıyla kendini verimli kullanır.

10- Kim olduğunu ve kim olabileceğini gerçekçi olarak bilir.

11- Hem kendisi hem de başkaları hakkında olumlu düşünür.

12- Kendine ve başkalarına saygılıdır.

13- Özgüven ve özsaygı yüksektir.

14- Doğal, sağlıklı ve dengeli ilişkiler kurar.

15- Zamanı iyi kullanır, geçmişten çok geleceğe dönüktür. REHBERLIK HIZMETLERINDE TEMEL ILKELER Yapılan her sistemde yürütülen her hizmette bazı ilke ve kuralların olması bir ihtiyaçtır. Bir sistem olarak da rehberlik hizmetlerinin amacına ulaşabilmesi kaliteli ve verimli olabilmesi ilkelere, hizmetlerin yapılışında ilkelere uyma ile mümkün olabilecektir. 1- Her insan saygıya değer, özgün bir varlıktır. 2- Rehberlik hizmetlerinin merkezinde birey (öğrenci) vardır.

3- Rehberlik hizmetlerinde karşılıklı gönüllük esastır.

4- Özerklik İlkesi, rehberlik hizmetlerinde yardımın esası bireyin kendi kendine yeter hale gelmesidir. Bir kişiye her gün balık vermektense balık tutmayı öğretmek çok daha yararlı olacaktır (KPSS 2007).

5- Bireyin (öğrencinin) her yönüyle gelişmesi kendilerini gerçekleştirmelerine yardım etmektir.

6- Rehberlik hizmetlerinde gizlilik esastır.

7- Rehberlik hizmetlerinde bireysel farklara saygı esastır.

8- Rehberlik hizmetleri hem bireye hem de topluma karşı sorumludur. Birey ve toplumu karşı karşıya getirmeden isteklerini gidermeyi öğrenmesi sağlanır.

9- Öğrenci ile ilgili herkesin ortak bir anlayış ve işbirliği içinde olması gerekir. Çünkü rehberlik hizmetleri bir takım işidir.

10- Rehberlik hizmetleri – uygulamaları sürecinde kurumun (okulun) amaç ve ihtiyaçlarına önem verilmelidir.

11- Rehberlik hizmetleri demokratik ve insancıl bir anlayışa dayanır.

12- Her bireyin kendisi hakkında karar verme hakkı ancak kendisine aittir.

13- Her birey seçim yapma özgürlüğüne sahiptir.

14- Tüm öğrencilere yönelik bir hizmettir.

15- Rehberlik hizmetleri planlı, programlı, örgütlenmiş olarak profesyonel bir düzeyde sunulmalıdır.

16- Rehberlik hizmetleri süreklidir – yaşam boyu sürer. BASLICA REHBERLIK HIZMETLERI Rehberlik hizmetleri aşağıdaki şekilde sınıflanmaktadır: &-Hızmetın verıldıgı bırey sayısına gore:Bireysel rehberlik,Grupla rehberlik &-Hızmetın verıldıgı problem alanına gore:Egıtsel,Mesleki,Kişisel

Page 16: UNITE 1=PSIKOLOJININ TANIMI “logos” · 2017-06-26 · UNITE 1=PSIKOLOJININ TANIMI Psikoloji yunanca ruh anlamına gelen “psyche” ve bilgi anlamına gelen “logos” kelimelerinden

&-Egıtım-oğretım kademelerine gore:Okul oncesı,ılkoğretım,ortaoğretım,yüksek oğretım &-Hızmet ıslevlerıne gore:uyum ,sağlayıcı,yöneltıcı,ayarlayıcı &-Hızmetın uygulama alanına gore:Eğitım,sağlık,sosyal yardım ve endustrı,adalet-guvenlık PSIKOLOJIK DANISMA HIZMETI Psikolojik danışma “bireyin karar verme ve problem çözme ihtiyaçlarını karşılayarak gelişim ve uyumunu sürdürmesine yardımcı olmak amacıyla bireyle yüz yüze kurulan törapatik bir yardım ilişkisidirPsikolojik danışma danışman ile danışan arasında karşılıklı güven ve saygıya dayanan, duygusal yoğunluğu olan, yüz yüze yapılan bir profesyonel görüşmedir. ***Psikolojik danışma hizmetlerinde yardımı alan kişiye “Danışan”, yardımı veren uzmana ise “psikolojik danışman” denir. Psikolojik danışmanın kendine özgü ilkeleri, etik kuralları, kuramsal temelleri, uygulama teknikleri, çeşitli yaklaşımları vardır. Bu konuda bilgi ve beceri kazanmak uzun bir eğitimi gerektirir. PSIKOLOJIK DANISMANDA BULUNMASI GEREKEN OZELLIKLER Danışanı ön yargısız olarak olduğu gibi kabul eder.

Yardım alan bireye (danışana) saygıyı esas alır.

Danışanı saygıyla, içten ve dikkatlice dinleyerek ve anlamaya çalışmak önemlidir.

Danışanı zorlama, eleştirme ve yargılama yapılamaz.

Birey hakkında karar verme hakkı bireyin kendisine aittir.

Danışanla empati ve iletişim kurabilmek.

Psikolojik danışma hizmeti diğerlerinden farklı olarak gizlilik esasına dayanır. UNITE 8=ENDUSTRİ PSIKOLOJISI Endüstri psikolojisi, verimliliği artırmak amacıyla, endüstri problemlerinin – psikolojinin ilke, yöntem ve kavramlarını kullanarak – incelenmesini sağlayan uygulamalı bir bilim dalıdır. ENDUSTRI PSIKOLOJISININ CALISMA ALANLARI Endüstri psikolojisinin çalışma alanları, başlıca beş gruba ayrılabilir: Personel Seçimi: İşe alınacak bireyin seçimi, eğitimi, başarısının ölçülmesi ve değerlendirilmesi endüstri psikolojisinin en önemli konularından biridir. Daha sonra da personel seçiminin tabii bir uzantısı olarak, personelin eğitimi ile onun işteki başarısının ölçülmesi ve değerlendirilmesi gelir. Uzun yıllardır psikologlar bu konularda çeşitli araştırmalar yapmaktadırlar. Bu amaçla, çeşitli testler ve teknikler geliştirilmiştir. İşin Sosyal ve Organizasyonel Özellikleri: Kişinin, yaptığı işle ilgili motivasyonunun yüksek olmasının, hem çalışan ve hem de çalıştıran için büyük önemi vardır. Bu, iş verimliliğinin sağlanması, organizasyonun amaçlarına ulaşması bakımlarından da önemlidir. Ayrıca çalışanların, kendisini geliştirebileceği fiziki ve psikolojik bir ortamı sağlamak, çalışanlar ile çalıştıranlar arasındaki ilişkileri düzenlemek, endüstri psikolojisinin kapsamı içine girmektedir. Çalışma Ortamının Düzenlenmesi: Son yıllarda, çalışma ortamının, insanın fiziki özelliklerine ve kabiliyetlerine göre düzenlenmesi, makine, donatım, araç ve gereçlerin çalışanların fizyolojik ve psikolojik özelliklerine ve kapasitelerine uygun biçimde tasarlanmasına büyük önem verilmektedir. Yapılan araştırmalar, çalışma ortamındaki fiziki şartlar ile beden ve ruh sağlığı arasında bir ilişki bulunduğunu göstermiştir.

Page 17: UNITE 1=PSIKOLOJININ TANIMI “logos” · 2017-06-26 · UNITE 1=PSIKOLOJININ TANIMI Psikoloji yunanca ruh anlamına gelen “psyche” ve bilgi anlamına gelen “logos” kelimelerinden

Çalışmanın Verimliliği: “Verimlilik”, insan gücünden, makinelerden ve mevcut öteki kaynaklardan daha iyi yararlanabilmek için, kayıpları en aza indirerek mal ve hizmet üretmek demektir. Bu bakımdan “verimlilik” ile “üretim” aynı şey demek değildir. Verimlilikte, belli miktarda bir ürünü, şimdikinden daha az insan gücü, makine ve ham madde kullanarak elde etmek söz konusudur. Yoksa daha çok insan gücü, daha çok makine ve malzeme ile daha çok ürün elde etmek her zaman mümkündür. Bu konu da endüstri psikolojisinin alanı içindedir.

İş Güvenliği: İş hayatında, gerek insan hatasının ve gerekse alet ve makinelerin yanlış tasarlanması veya arıza yapması nedeni ile birtakım kazalar ortaya çıkabilir. Bunlar “iş güvenliği” problemlerini doğurur. Hata yapmayı azaltacak ve iş kazalarını önleyecek ve dolayısıyla verimlilik kaybını en aza indirecek tedbirleri almak gerekir.

*** Endüstri psikologları yukarıda aktarılan ana başlıklarla ilgili bir çok spesifik konuda araştırmalar yapmışlardır. Bu konulardan bazıları ise şunlardır.

Motivasyon Liderlik, Yaratıcı düşünme,

Çatışma yönetimi, Karar verme.

ENDUSTRI PSIKOLOJISININ TEMEL KURAMLARI

Taylor ve Bilimsel Yönetim Kuramı: Taylor, yaşadığı çağın en büyük işletmecilerinden biri olarak kabul edilir. Birçok fabrikada işçi ve ustabaşı olarak çalışan Taylor, 1883’te mühendis diploması aldıktan sonra Amerika’da bilimsel yönetim alanında birçok çalışma ve araştırma yapmıştır. Özellikle “İşletmelerde Bilimsel Yönetim” adlı yapıtında şu noktalara değindiğini biliyoruz: Bir dizi basit deneyler yoluyla iş sırasında yapılan savurganlıkları kanıtlamak,

Sorunların çözümünü olağanüstü insanlarla değil, düzenli bir yönetim anlayışında aramak,

En iyi yönetimin kurallar ve doğru belirlenen ilkelere dayandığını göstermek. Örgütsel psikoloji açısından bakıldığında, Taylor, işçi-işveren ilişkilerinde ortaya çıkan çatışmanın ve anlaşmazlıkların nedenlerine araştırmalarıyla dikkat çeker. Ona göre, işverenin tek düşüncesi işçiye en düşük ücret vererek maliyetleri kısmak iken, işçiler de en az çalışmayla en yüksek ücreti aşmayı amaçlamaktadır. Bu çatışmanın verimi düşürdüğü kadar çalışma moralini de olumsuz yönde etkilediğini vurgulayan Taylor, bilimsel yönetim hareketleriyle her iki taraf için de kazançlı olacak yöntemler geliştirmiştir. Taylor’un geliştirdiği bilimsel yönetim kuramı, aslında örgütsel psikolojinin kaynağı değil, fakat ortaya koyduğu yeni ilkeler ve koşullar nedeniyle çalışan kesimin davranışsal sorunlarının su üstüne çıkmasını sağlayan bir başlangıç olmuştur.

Fayol ve Yönetim İlkeleri Kuramı: Fayol, çalıştığı işletmede yapılan savurganlıklardan etkilenerek yönetim ilkeleri kuramını geliştirmiştir. Bu çalışmalarını “Genel ve Endüstriyel Yönetim” adlı ünlü yapıtında toplayan Fayol, aynı zamanda bir maden işletmesinde genel müdürlük yaptığından uygulamada gördüğü yönetim aksaklıklarını gerçekçi bir yaklaşımla inceleme fırsatı bulmuştur. Fayol, öncelikle işletmenin işlevlerini, teknik, ticari, finans, güvenlik, muhasebe ve yönetim olarak altı kategoride incelemiştir. Fakat özellikle yönetim işlevine ağırlık vererek, işletmedeki sorunların büyük çoğunluğunu yönetsel beceri

Page 18: UNITE 1=PSIKOLOJININ TANIMI “logos” · 2017-06-26 · UNITE 1=PSIKOLOJININ TANIMI Psikoloji yunanca ruh anlamına gelen “psyche” ve bilgi anlamına gelen “logos” kelimelerinden

noksanlığına bağlamıştır. Bu nedenle yönetim konusunda bugün dahi büyük ölçüde geçerliliğini koruyan yönetim işlevlerini bilimsel bir yaklaşımla incelediği söylenebilir. Bu işlevler; planlama, örgütleme, yöneltme, eş güdüm ve denetimdir.

Hawthorne Araştırmaları ve İnsancıl Yaklaşım: Hawthorne araştırmalarının insan ilişkileri üzerinde vardığı sonuçlarla da endüstriyel davranışlar alanında devrim niteliğinde yeni bir yaklaşım modeli gerçekleştirilmiştir. Bu yaklaşım çoğu kaynaklarda “beşeri ilişkiler ekolü” olarak tanımlanır. Beşerî ilişkiler ekolünün en belirgin niteliği insan unsurunu “ekonomik varlık” ya da “mekanik varlık” olarak gösteren geleneksel yönetim kuramına karşı, insanı “sosyal ve psikolojik varlık” olarak göstermesidir. Bu ekol bireyi işe güdüleyen en güçlü motifin ekonomik güdüler olmadığını, toplumsal ve psikolojik güdülerin daha etkili olduğunu savunur.

Likert ve Yönetsel Sistemler Yaklaşımı: Likert dört önemli yaklaşım getirmektedir:

1- Likert, insan ilişkilerine gerektiği ölçüde önem veren işletmelerin zaman kaybına yol açtıkları ya da kârlılık amacıyla bağdaşmayan bir yol izledikleri görüşlerini kesinlikle reddeder. İnsanlar üzerinde emir-kumanda yoluyla kurulan denetim mekanizmasının ne bir araç ne de amaç olduğu, bu konuda yapılan birçok araştırmaların, sıkı denetimin yararlı sonuçlar doğuracak bir yol olmadığını savunur. Üretimi amaç edinen ve zorlayıcı nitelik taşıyan emir-kumanda yerine, doğrudan emir-kumanda fonksiyonunun her eylemini analiz eden bir yaklaşım içine girmenin uzun vadeli düşünüldüğünde yüksek verimi güvence altına alacağı gerçeğini vurgular.

2- Likert ikinci bir yaklaşım olarak, işletme yönetimlerinin çalışmada insan ilişkilerine önem vermeleri halinde bunun sadece bir iyi niyet gösterisi olmadığını, fakat daha önemlisi kazanç sağlamanın da bir yolu olduğunu savunur.

3- Likert, verimliliğin sürekli olması gerektiğini savunur. İşgörenler üzerinde ağır baskı, tehdit, sürekli gözetim uygulanırsa verimin yükselmesi kısa zamanda sağlanabilir. Fakat bu gelişme aldatıcı ve geçicidir. Bu tür uygulama belirli bir süre sonra moral bozukluğu, işten ayrılma, yeni elemanların bulunma güçlüğü, üretimin amaçlı olarak yavaşlatılması, grevler ya da yeni yöntemlere direnme gibi sonuçlar doğurur. 4- Likert, bireyin yaptığı işten sorumluluk duymasının son derece doğal ve yaygın bir olgu olduğunu savunur. Eğer bireyin sorumluluk yüklenme isteği çoğu kez gerçekleşmiyorsa, bunun nedenini yönetimin bu yönde yeterli olanakları sağlamadığında aramak gerekir. Çalışanlara sorumluluk duygusunun aşılanması isteniyorsa, yönetimin çalışan kesime kendi düşünce ve yargılarından yararlanılacağı izlenimini uyandırması gerekir. Bu iyi niyetli ve gerçekçi bir yaklaşım olur. Ancak bu duyguyu kazandırmak için sadece güzel sözler söylenmesi hiçbir anlam ifade etmez. Önemli olan sözler değil, eylemlerdir. En inandırıcı eylem, çalışanların yeteneklerine güvenmek, yaptıkları işten dolayı sorumluluk yüklemek ve işlerin denetlenmesinde yetkili kılmaktır. Bunların ötesinde personelin yönetime ortak edilmesi gerekir. Bu ortaklık mülkiyete değil, yaptıkları işe ilişkin kararların alınmasına katılma anlamını taşır. Mcgregor ve X-Y Kuramı: Geliştirilen bu model içinde, geleneksel yönetimi simgesel X kuramı ile örgütsel bütünleşmeyi yansıtan Y ilişkileri ve yönetim anlayışı bakımından birbirine karşıt iki görüşü inceleme konusu yaparken, Mcgregor, önce geleneksel görüşün temel çizgilerini X kuramında toplamış daha sonra bu görüşleri eleştirerek Y kuramının temel ilkelerini benimsemiştir. X Kuramının Temel İlkeleri: Mcgregor’e göre X kuramının temel ilkeleri şunlardır:

1- Normal olarak insan, doğası gereği işi sevmez ondan kaçmak için her şeyi yapar.

Page 19: UNITE 1=PSIKOLOJININ TANIMI “logos” · 2017-06-26 · UNITE 1=PSIKOLOJININ TANIMI Psikoloji yunanca ruh anlamına gelen “psyche” ve bilgi anlamına gelen “logos” kelimelerinden

2- Örgütsel amaçların gerçekleştirilmesinde işe karşı isteksiz davranan bireyler zorlanmalı, denetlenmeli, yönetilmeli ve cezayla korkutulmalıdır.

3- Normal bir insan yönetilmeyi yeğler, sorumluluktan kaçar çok az ölçüde çalışma özentisi duyar ve her şeyden önce güvenlik arar. **Mcgregor, X kuramı adı altında geleneksel yönetim ve insan davranışları konusunda ileri sürülen görüşleri bir çatı altında toplarken insanı çalışmaya güdülemek için geleneksel yöneticilerin ileri sürdüğü “havuç ve sopa” yani ödül ve ceza özdeyişinde belirlenmek istenen ekonomik güdülerin ve denetim aracının yeterli olmadığı görüşüne varmak istemiştir. Y Kuramının Temel İlkeleri: Bireysel ve örgütsel amaçların bütünleştirilmesini simgeleyen Y kuramı Mcgregor’un varmak istediği yönetsel davranışsal yaklaşımları içerir. Özellikle toplum ve davranış bilimlerinde izlenen gelişmeler X kuramının getirdiği ilkeleri giderek geçersiz kılarken, Y kuramının hızla oluşmasına yardımcı olmuştur. Mcgregor’un geliştirdiği Y kuramının temel ilkeleri şöyle özetlenebilir: 1- İş yaparken harcanan fiziksel ve düşünsel çaba oyun ya da dinlenme kadar doğaldır.

2- Örgütsel amaçlara varmanın tek yolu cezalandırma ve dış denetim değildir. İnsan söz konusu amaçlara varabilmek için sorumluluk bilinci içinde kendi kendini yönetme ve denetleme olanağına kavuşmalıdır.

3- Sorumluluk duygusunun gerçekleşmesi için, amaçlara varıldığı ölçüde insanlar ödüllendirilmelidir.

4- Normal bir insan, uygun koşullar altında sadece sorumluluk yüklenmekle kalmaz, daha öteye, başka sorumluluklar peşinde koşar.

5- Örgütsel sorunların çözümünde büyük ölçüde yaratıcılık, ustalık ve düş kurma yeteneği insanlar arasında sınırlı olmayıp, oldukça yaygındır.

6- Çağdaş endüstri yaşamının koşulları içinde, bireyin düşünsel yeteneklerinin ancak bir kısmından yararlanılmaktadır. ** Mcgregor’un geliştirdiği Y kuramı, X kuramının tam karşıtı olarak belirlenmiş olup, insan bu kez sorumlu ve olgun davranışlar kazanmaya yatkın varlık olarak tanımlanmıştır. Y kuramı belirli bir yönetim stratejisi ve davranış modeli oluştururken bireyi X kuramından farklı olarak dinamik, yaratıcı, ileriye dönük kişiliklere sahip varlık olarak tanımlar. İki kuram arasında ilgi çeken bir diğer farklılık da X kuramının çalışanları suçlamasına karşılık Y kuramı işteki verimsiz çalışmanın sorumlusu ve suçlusu olarak yöneticileri gösterir. UNITE 9=GELISIM PSIKOLOJISI 1 Gelısım psıkolojısının alanı: Gelişim psikolojisi, döllenmeden başlayarak ölüme kadar geçen süreçte, bireyin davranışlarında meydana gelen ileriye dönük ve düzenli değişimleri inceleyen psikoloji alanıdır. Gelısım psıkoljısının temel kavramları:Buyume,gelısım,olgunlaşma,hazır bulunusluluk,deneyım,öğrenme. Gelişim:Organizmanın döllenmeden başlayarak bedensel, zihinsel, duygusal ve sosyal yönlerden geçirdiği sürekli ve düzenli değişim sürecine gelişim denirken gelişim sürecinin sonunda ortaya çıkan ürünler de gelişme kavramıyla nitelendirilir. Büyüme:Organizmada fiziksel özellikler yönünden gerçekleşen niceliksel değişmeler büyüme kavramıyla ifade edilir. Başka bir ifadeyle büyüme, boy ve kilo artışını ifade etmektedir.

Page 20: UNITE 1=PSIKOLOJININ TANIMI “logos” · 2017-06-26 · UNITE 1=PSIKOLOJININ TANIMI Psikoloji yunanca ruh anlamına gelen “psyche” ve bilgi anlamına gelen “logos” kelimelerinden

Olgunlaşma:Organizmanın biyolojik olarak belli davranışları yapabilecek düzeye ulaşması veya organların kendilerinden beklenen işlevleri yerine getirebilecek düzeye erişmesine olgunlaşma denir. Hazırbulunuşluk:Organizmanın zihinsel, sosyal ve bedensel yönden öğrenmeye hazır olmasıdır. Hazırbulunuşluk, olgunlaşmadan daha kapsamlı bir kavramdır ve herhangi bir davranışın öğrenilebilmesi için gerekli olan olgunlaşmanın yanı sıra bu davranışa ilişkin ilgi, istek, tutum ve ön bilgileri de içerir. Deneyim (Yaşantı):Deneyim kavramı ile bireyin yaşantıları yoluyla kazandıkları ifade edilmektedir. Başka bir ifade ile gerek fiziki gerekse sosyal çevreyle etkileşim sonucunda bireyde kalan izdir. Öğrenme:Organizmanın çevreyle etkileşimi sonucu davranışlarında meydana gelen, nispeten kalıcı izli değişiklikler öğrenme kavramıyla ifade edilir. Gelişim Alanı:Gelişim incelenirken farklı alanlardaki gelişimler birbirinden ayrılır. Çünkü bir bireyin gelişiminin tamamını alanlara ve dönemlere ayırmadan yani daha küçük parçalara bölmeden incelemek zaman ve ekonomiklik açısından uygun değildir. Genel anlamda gelişim üç farklı gelişim alanına ayrılarak incelenir. Bu temel gelişim alanları fiziksel gelişim, bilişsel (zihinsel) gelişim ve psikososyal (kişilik ve ahlak gelişimi olmak üzere) gelişim alanlarıdır. Fiziksel gelişim dışarıdan gözlenebildiği ve rahatlıkla ölçülebildiği için diğer gelişim alanlarından farklı olarak gelişimin nicel yönünü oluşturmaktadır. Gelişim Dönemi:Belirli özelliklerin ön plana çıktığı gelişim aşamalarına dönem denilmektedir. En basit dönem sınıflaması ise yaşa göre yapılandır. Yaş insanın yaşamında bir dönemi ya da aşamayı gösteren, doğuştan itibaren geçen zaman ve yıl birimiyle belirtilir. Yapılan gelişimsel araştırmalar belli yaşlardaki bireylerin benzer gelişimsel özellikler gösterdiklerini ortaya koymaktadır. Kritik Dönem:Belli özelliklerin kazanılması açısından organizmanın çevresel faktörlerin etkisine en fazla açık olduğu zaman aralıklarına kritik dönem denir. Herhangi bir özellik kendisi açısından geçerli olan kritik dönemde kazanılmazsa daha sonra kazanılması ya çok zor ya da imkânsız olur. GELISIMI ETKILEYEN FAKTORLER Gelısımı etkıleyen 2 cesıt faktör vardır.Bunlar kalıtım ve cevre faktorlerıdır. **Gelişim kalıtım, çevre ve zaman faktörlerinin ortak etkisiyle gerçekleşen bir süreç olarak kabul edilmektedir. Kalıtım organizmanın anne babası yolu ile daha önceki atalarından genleri yoluyla getirdiği özelliklerdir. **Organizmanın döllenme anından itibaren karşılaştığı uyarıcıların gelişim sürecindeki etkisi çevre faktörüyle ifade edilir. Gelişimde çevrenin etkileri doğum öncesi, doğum sırası ve doğum sonrasında kendini göstermektedir. **Kalıtım ve çevrenin yanı sıra gelişimi etkileyen bir diğer unsur da zamandır. Bu kavram organizmanın içinde bulunduğu zaman diliminde sosyal ve fiziksel çevresinde meydana gelen olayların gelişim üzerindeki etkisini ifade etmektedir. GELISIMIN TEMEL İLKELERİ 1- Gelişim, kalıtım ve çevre etkileşiminin bir ürünüdür: Organizmanın gelişimi, kalıtsal olarak getirdiği özellikler ile çevreden edindiği bilgi, beceri ve tutumların etkileşimiyle şekillenir.

2- Gelişim süreklidir ve belli aşamalar halinde seyreder: Gelişim döllenmeden itibaren başlar ve kesintisiz olarak yaşam boyu devam eder. Gelişim sürecinde belli aşamalar söz konusudur ve bu aşamaların her biri kendinden önceki aşamayı temel alıp, kendinden sonraki aşamaya temel hazırlayıcı niteliktedir.

Page 21: UNITE 1=PSIKOLOJININ TANIMI “logos” · 2017-06-26 · UNITE 1=PSIKOLOJININ TANIMI Psikoloji yunanca ruh anlamına gelen “psyche” ve bilgi anlamına gelen “logos” kelimelerinden

3- Gelişim bir bütündür: Gelişimde birbirinden farklı alanlar söz konusu olmasına karşın bütün bu alanlar birbiriyle etkileşim içindedir ve gelişim bir bütünlük içinde seyreder.

4- Gelişimde kritik dönemler vardır: Organizmanın bazı gelişim alanlarında, öğrenmeye ya da gelişmeye eğilimli olduğu belli bir zaman dilimleri söz konusudur ve bu dönemlerde organizma çevre etkilerine daha çok duyarlıdır ve daha hızlı öğrenir.

5- Gelişimde bireysel farklılıklar vardır: Her bireyin gelişim hızı aynı değildir ve bireylerde belli bir gelişim döneminde ortaya çıkan değişiklikler birbirinden farklı olabilir.

6- Gelişim hızı her yaşta aynı değildir: Gelişim süreci her yaşta farklı hızda seyreder.

7- Gelişim genelden özele doğrudur: Gelişim sürecinde önce genel yapılar sonra özel yapılar gelişmektedir.

8- Gelişim baştan ayağa ve içten dışa doğrudur: Gelişimde fiziksel boyut göz önüne alındığında baştan ayağa ve içten dışa doğru bir seyrin söz konusu olduğu görülür. GELISIM ALANLARI Bireyin yaşa bağlı olarak farklı boyutlardaki gelişimlerinin ele alındığı bu alanlar en temelde fiziksel gelişim, zihinsel gelişim, kişilik gelişimi ve ahlak gelişimidir. FİZİKSEL GELİŞİM Organizmanın bedensel yapısında ve vücut sistemlerinde meydana gelen değişimlerin incelendiği gelişim alanıdır. Fiziksel gelişim, gelişimin gözlenmeye en uygun alanıdır ve doğum öncesinden yaşlılığa dek uzanan sekiz aşamada ele alınan bir süreçtir. Doğum Öncesi Dönem:Döllenmeyle başlayıp doğum anına kadar geçen süreyi kapsayan bu dönem fiziksel gelişimin en hızlı seyrettiği süreçtir. **Gelişim psikologları doğum öncesi dönemi genellikle dölüt, embriyo ve fetüs olmak üzere üç evrede ele alırlar. Döllenmeden itibaren organizmanın gelişmeye başladığı ilk iki hafta dölüt evresi olarak adlandırılırken, ikinci haftanın sonundan sekizinci haftanın sonuna kadar devam eden süre embriyo evresi olarak adlandırılır. Embriyo evresinde organlar belirginleşmeye ve organizma insan şeklini almaya başlar. Embriyo evresinin sonundan doğuma kadar geçen süre ise fetüs evresi olarak adlandırılır ve bu evrede organizma doğduğunda yaşamını sürdürebilmesini sağlayacak yeterlilikleri kazanır. Bebeklik Dönemi:Doğum anından itibaren yaşamın ilk iki yılını kapsayan bu dönemde de fiziksel gelişim oldukça hızlı şekilde seyreder. Yeni doğan bir bebek yaklaşık olarak 48-53 cm boyunda ve 3000-3500 gr ağırlığındadır. Ancak bebeklik döneminin sonunda boyu yaklaşık 75 cm ağırlığı ise 10 kiloya ulaşır. İlk Çocukluk Dönemi:Bebeklik döneminden sonra başlayan ve altı yaşına kadar geçen süreyi kapsayan bu dönemde çocuğun boyu ve kilosu, yavaş fakat düzenli şekilde artmaya devam eder. İlk çocukluk döneminin ortalarında çocuğun boyu, doğduğu zamanki boyunun iki katına ulaşır. Son Çocukluk Dönemi:6-12 yaş aralığını kapsayan ve çocuklar okula başladıkları için okul dönemi olarak da adlandırılan son çocukluk döneminde bedensel yapıdaki gelişim hızı oldukça düşüktür. Bu dönemde çocukların boy ve kilolarında önemli bir artış görülmezken erkek ve kız çocukların bu özelliklerinde belli farklılıklar görülmektedir. Dönemin ilk yıllarında erkek çocuklar kızlara oranla daha ağır ve uzunken dönemin ortalarında kız çocuklarında boy ve kilo artışı hızlanarak erkek çocuklarla yakın seviyeye ulaşır, hatta dönemin sonlarında kızlar, erkek çocukları geçerler. Bu durum kızların ergenliğe erkeklerden daha önce girmeleriyle açıklanır. Ergenlik Dönemi:Yaklaşık olarak 11-18 yaş aralığını kapsayan ergenlik dönemi, çocukluktan yetişkinliğe geçiş niteliği taşıyan ve fiziksel açıdan oldukça hızlı ve önemli değişikliklerin

Page 22: UNITE 1=PSIKOLOJININ TANIMI “logos” · 2017-06-26 · UNITE 1=PSIKOLOJININ TANIMI Psikoloji yunanca ruh anlamına gelen “psyche” ve bilgi anlamına gelen “logos” kelimelerinden

yaşandığı bir süreçtir. Hızlı ve ani boy uzaması, kilo artışı, vücutta tüylenmeler ve cinsel organlardaki değişimler bu dönemde oldukça belirgin ve dikkat çekici boyuta ulaşır. Bu döneme kızlar erkeklerden daha önce girdiklerinden fiziksel yapıdaki değişikliklerde de erkeklerden daha önde olurlar. Uzuvlardaki farklı derecedeki gelişimden dolayı beden oranları dengesizleşir ve fiziksel görünüm bireyi rahatsız edebilecek şekilde çirkinleşebilir. Fiziksel gelişim süreci ergenlikten sonra da genç yetişkinlik, olgunluk(orta yaşlılık) ve yaşlılık dönemleriyle açıklansa da ergenlikten sonra bu alana ilişkin kayda değer bir değişiklikten söz edilmemektedir. UNITE 10=GELISIM PSIKOLOJISI 2 Bu bölümde gelişim alanlarından bilişsel (zihinsel) gelişim alanı ile psikososyal gelişim alanları incelenecektir. Bu gelişim alanları biyolojik bir temele sahip olmakla birlikte genel anlamda psikolojik ve sosyal faktörlerden daha fazla etkilenen gelişim alanlarıdır. Bu nedenle bedensel gelişimden farklıdırlar. BİLİŞSEL GELİŞİM ALANI Zihinsel gelişim, insanın düşünme yapısında meydana gelen değişimlerin incelendiği gelişim alanıdır. Zihinsel gelişim alanında psikologlar birbirlerinden farklı kuramlar geliştirmelerine rağmen bu kuramlar içinde en çok kabul gören Piaget’nin zihinsel gelişim kuramıdır. PİAGET’İN ZIHINSEL GELSIM KURAMLARI Temel kavramlar=Şema,Adaptasyon,Örgütleme. Şema: Piaget’ye göre her bireyin zihninde öğrendiği bilgileri yerleştirip şekillendirdiği bazı yapılar vardır ve bunlar şema kavramıyla ifade edilir. İnsanlar doğuştan sınırlı sayıda şemaya sahip olmakla birlikte şemalar yaşantılar yoluyla gelişir, zenginleşir ve çoğalır. Adaptasyon (Uyum Sağlama): Zekâyı çevreye uyum sağlama yeteneği olarak nitelendiren Piaget, insanların karşılaştıkları durumlara uyum sağlaması sürecinin zihinsel gelişim açısından en temel süreçlerden biri olduğunu ileri sürer. Piaget’ye göre adaptasyon sürecinde bireyin yeni edindiği bir bilgiyi zihninde var olan bir şemanın içine yerleştirerek değerlendirmesine asimilasyon (özümleme) denirken bireyin yeni edindiği bir bilgiyi zihninde var olan bir şemaya yerleştirerek değerlendirmede yetersiz kaldığı durumlarda zihninde var olan şemayı yeniden şekillendirmesine akamodasyon (uyum kurma) denir. Örgütleme: Piaget’ye göre insanlar zihinlerindeki şemaları birbiriyle ilişkilendirerek anlamlı hale getirirler ki bu süreç örgütleme veya organizasyon kavramıyla ifade edilir. Zihinsel Gelişim Dönemleri Piaget, zihinsel gelişimin duyu-motor dönemi, işlem öncesi dönem, somut işlemler dönemi ve soyut işlemler dönemi olmak üzere dört aşamalı bir süreçle gerçekleştiğini ileri sürer. Duyu - Motor Dönemi:Yaklaşık olarak 0 – 2 yaş aralığını kapsayan bu dönemde bebekler çevreyi tanımak için duyu organlarını kullanmakta ve reflekslere dayalı motor davranışlar sergilemektedir. Öğrenmenin deneme - yanılma formunda gerçekleştiği bu dönemin en önemli kazanımı nesne sürekliliği ilkesinin kazanılmasıdır. Nesne sürekliliği ilkesi, bir nesne bebeğin görüş alanının dışına çıktığında dahi o nesnenin var olduğunu bilmesi durumunu ifade eder. Bebekler bu dönemin başlarında görmedikleri nesnelerin yok olduğunu düşünmektedirler, fakat dönemin ortalarından itibaren nesne sürekliliği ilkesini kazanır ve bir nesneyi duyu organlarıyla fark etmese bile o nesnenin var olduğunu bilmeye başlar. Bu dönemde görülen bir diğer özellik de bebeğin tesadüfen yaptığı bir davranıştan haz duymasına bağlı olarak o davranışı sürekli yinelemesini ifade eden döngüsel tepkilerin ortaya çıkmasıdır.

Page 23: UNITE 1=PSIKOLOJININ TANIMI “logos” · 2017-06-26 · UNITE 1=PSIKOLOJININ TANIMI Psikoloji yunanca ruh anlamına gelen “psyche” ve bilgi anlamına gelen “logos” kelimelerinden

İşlem Öncesi Dönem:Piaget’ye göre işlem kavramı mantıksal düşünebilme yetisini ifade etmektedir. Yaklaşık olarak 2 – 7 yaş aralığını kapsayan işlem öncesi dönem, çocuğun mantıksal akıl yürütmeleri gerçekleştiremediği, sezgisel düşünmenin hakim olduğu dönemdir. İşlem öncesi dönemin en önemli özelliği egosantrik (benmerkezci) düşünmedir. Egosantrik düşünme çocuğun başkalarının bakış açılarını göz önüne alamayıp her şeyi kendi bakış açısıyla değerlendirmesi durumunu ifade etmektedir. İşlem öncesi dönemdeki çocuklar egosantrik düşünmeden dolayı kendi gördüklerini herkesin gördüğünü, kendi bildiklerini herkesin bildiğini, kendi sevdiklerini herkesin sevdiğini düşünürler. ***İşlem öncesi dönemde çocuklar sezgileriyle hareket eder, mantıksal akıl yürütmeleri gerçekleştiremezler. İşlem öncesi dönemin en önemli özelliklerinden biri de canlandırmacı düşünce yani animizmdir. Çocuklar bu dönemde canlı cansız ayırımını yapamadıkları için cansız nesnelere, canlıymış gibi davranabilmektedirler. Somut İşlemler Dönemi:Yaklaşık olarak 7-11 yaş aralığını kapsayan bu dönemde çocuklar mantıksal düşünmeye başlarlar, ancak bu somut durumlarla sınırlıdır. Bu dönemin en önemli özelliği korunum ilkesinin kazanılmasıdır.Bu ilke yeri veya şekli değişen bir nesnenin aynı nesne olduğunu fark edebilmeyi ifade eder. ***Somut işlemler dönemi mantıksal düşünmenin başladığı dönemdir. Ayrıca bu dönemde odaktan uzaklaşma yetisinin gelişmesiyle birlikte üst düzey sınıflama becerisi kazanılır. Yani çocuk nesneleri birden fazla özelliğe göre sınıflandırabilir hale gelir. Soyut İşlemler Dönemi:11 yaşından sonraki süreci kapsayan bu dönemde birey artık soyut problemleri rahatlıkla çözebilmeye ve bireyin düşünme biçimi, yetişkinlerin düşünme biçimine benzemeye başlar. Tümevarımsal ve tümdengelimsel düşünmenin geliştiği bu dönemde birey olasılıklara bağlı olarak da (yani hipotetik) düşünebilir. Soyut işlemler döneminin önemli özelliklerinden biri de ergen benmerkezciliğidir. Ergen benmerkezciliği, bireyin herkes tarafından izlendiğini ifade eden hayali seyirci veya her şeyi en uç noktada yaşadığını düşünmesini ifade eden kişisel efsane şeklinde ortaya çıkar. PSIKOSOSYAL GELISIM ALANLARI=Bu bölümde psikososyal gelişim alanlarında kişilik gelişimi ve ahlak gelişimi alanları üzerinde durulacaktır. KISILIK GELSIM ALANLARI=Kişilik gelişimi gelişim psikolojisi alanında üzerinde en çok çalışılan alanlardan biridir. Bu alanda ortaya konmuş olan pek çok kuram olmasına karşın burada Freud’un psikanalitik kuramı ile Erikson’un psikososyal gelişim kuramı ele alınacaktır. PSIKANALİTİK ALANLAR=Freud’a göre kişilik gelişimi yaşamın ilk yıllarında şekillenen bir süreçtir. Bu süreci oldukça kapsamlı biçimde açıklamaya çalışan Freud’un bu alandaki görüşleri yapısal kuram, topografik kuram ve psikoseksüel kuram olmak üzere üç boyutta ele alınır. *Yapısal kuramında kişiliğin id, ego ve süperego olmak üzere üç farklı boyutu olduğunu öne süren Freud’a göre haz ilkesiyle hareket eden id kişiliğimizin ilkel yönünü ifade eder ve doğuştan gelen dürtüleri içerir. Toplumsal kuralları içeren süperego ise kişiliğimizin ahlaki yönüdür ve vicdanı temsil eder. Bu iki yapı arasında dengeyi kurmakla görevli olan ego ise mantıksallık ve gerçeklik ilkeleriyle hareket etmektedir. ***Freud’a göre sağlıklı bir kişilik, egonun id ve süperego arasındaki dengeyi sağlaması ve bireyin isteklerini akılcı bir şekilde doyuma ulaştırmasıyla gelişir. *Freud, topografik kuramında ise insan zihninin yapısını bilinç, bilinç öncesi ve bilinç dışı olmak üzere üç düzeye ayırarak ele almaktadır. Bilinç, bireyin farkında olduğu yaşantıları

Page 24: UNITE 1=PSIKOLOJININ TANIMI “logos” · 2017-06-26 · UNITE 1=PSIKOLOJININ TANIMI Psikoloji yunanca ruh anlamına gelen “psyche” ve bilgi anlamına gelen “logos” kelimelerinden

içeren düzeyken bilinç öncesi bireyin farkında olmadığı fakat belli bir çaba gösterildiğinde farkına varabileceği yaşantıları içeren düzeydir. Bilinç dışı ise bireyin farkında olmadığı ve normal koşullarda farkına varamayacağı yaşantıları içermektedir. *Freud, psikoseksüel kuramında ise kişilik gelişimini doğumdan ergenliğin sonuna kadar devam eden ve beş dönemden oluşan bir süreç olarak ele alır. NOT: Freud’a göre tüm davranışların temelinde bilinç dışı süreçler yer almaktadır. Psikoseksüel kuramda ele alınan gelişim dönemleri şunlardır: Oral Dönem:Doğumdan itibaren yaşamın ilk 1 - 1,5 yılını kapsayan bu dönemde emme refleksine dayalı olarak bebek için en önemli haz merkezi ağız bölgesidir ve bebek çevresini ağzı yoluyla tanımaya çalışır. Freud’a göre bu dönemi başarısız atlatan bireylerde oluşacak saplantıya bağlı olarak ileriki dönemlerde sigara içme, içki içme, tırnak yeme, küfür etme gibi davranışlar ortaya çıkabilir. Anal Dönem:1,5 yaşından 3 yaşına kadar geçen süreyi kapsayan bu dönemin en önemli özelliği kas kontrolünün sağlanmasıyla birlikte çocuğun tuvalet alışkanlığı kazanmasıdır. Freud’a göre bu dönemde uygun bir tuvalet eğitimi verilmeyen çocuklarda ileriki yıllarda aşırı titizlik, cimrilik, inatçılık, dağınıklık, bağnazlık gibi kişilik özellikleri ortaya çıkabilmektedir. Fallik Dönem:3 - 6 yaş aralığını kapsayan bu dönemde çocuğun ilgisi cinselliğe yoğunlaşır. Çocuklar bu dönemde cinsiyet farklılıklarını öğrenir ve karşı cins ebeveynine karşı duygusal ve cinsel bir yakınlık eğilimi gösterirler. Freud bu dönemde erkek çocuklarının anneye yönelik yakınlık isteğini oedipus kompleksi; kız çocuklarının babaya yönelik yakınlık isteğini ise elektra kompleksi olarak adlandırır. Freud’a göre bu dönemin saplantılarına bağlı olarak ortaya çıkabilecek davranış özellikleri karşı cinsle ilişki kuramamak ve çekingen olmaktır. Latens Dönem:6 yaşında başlayıp ergenliğin başlangıcına kadar geçen süreci ifade eden bu dönemde cinsel dürtüler durgunlaşmakta ve çocuklar enerjilerini oyun oynamak veya ders çalışmak gibi farklı aktivitelere aktarmaktadırlar. Genital Dönem:Ergenlik yıllarını kapsayan bu dönemde cinsel dürtüler yeniden açığa çıkar ve birey karşı cins akranlarıyla yakın ilişkiler kurma çabasına girer. PSİKOSOSYAL GELISIM KURAMI Erikson, psikososyal gelişim kuramında kişilik gelişimini her birinde başarı ile çözümlenmesi gereken farklı krizlerin yaşandığı sekiz dönemle açıklamıştır. Bu dönemler (veya krizler) şunlardır: Temel Güvene Karşı Güvensizlik: Yaklaşık olarak yaşamın ilk iki yılını kapsayan bu dönemde, bebeğin çevresindeki kişilerle arasındaki ilişkinin tutarlı ve sürekli olması, yani ihtiyaçlarının yeterince ve zamanında karşılanması, onun güven duygusunu kazanmasını sağlarken ihtiyaçlarının zamanında ve yeterli seviyede karşılanmaması, güvensizlik duygusunu geliştirmesine neden olur. Özerkliğe Karşı Kuşku ve Utanç:1 veya 2 yaşından 3 – 4 yaşına kadar geçen süreyi kapsayan bu dönemde çocuklar, çevrelerinden bağımsız davranışlar gerçekleştirme eğilimindedirler. Çocukların bu eğilimleri desteklendiğinde çocuklar kendi başlarına karar verebilen özerk bir kişiliğe sahip olurken çocukların bu yöndeki davranışları kısıtlanır veya engellenirse çocuklar kendi başlarına hiçbir şey yapamayacakları düşüncesini geliştirir ve kendilerinden kuşku duymaya, hatta utanmaya başlarlar. Girişimciliğe Karşı Suçluluk:3 – 4 yaşından 6 yaşına kadar geçen süreyi kapsayan bu dönemde çocuklar, sosyal ilişkilere katılma ve çevresi ile daha yakından ilgilenme

Page 25: UNITE 1=PSIKOLOJININ TANIMI “logos” · 2017-06-26 · UNITE 1=PSIKOLOJININ TANIMI Psikoloji yunanca ruh anlamına gelen “psyche” ve bilgi anlamına gelen “logos” kelimelerinden

eğilimindedir. Bu eğilime bağlı olarak çocuk, çevresindeki her şeyi merak etmekte ve bunlara ilişkin sorular sormakta, her şeyi karıştırıp kurcalamaktadır. Bu dönemde çocukların sorularına mümkün olduğunca gerçekçi ve açık cevaplar verilir ve çocuğun araştırma, kurcalama faaliyetleri desteklenirse çocuğun girişimcilik özelliğini kazanması sağlanır. Aksi takdirde çocukta suçluluk duygusu gelişir. Başarıya Karşı Yetersizlik:İlköğretimin birinci kademesini kapsayan bu dönemde çocuklar, yetişkinlerin yaptığı birçok davranışı gerçekleştirmeye çalışırlar ve bu noktada ebeveyn ve öğretmenlerin onları motive edip desteklemesi çocuğun başarı duygusunu yaşamasında etkili olmaktadır. Bu dönemde ebeveynleri ve öğretmenleri tarafından motive edilmeyen veya potansiyelinin üzerinde başarı beklenen çocuklarda ise bu duruma bağlı olarak yetersizlik (aşağılık) duygusu gelişecektir. Kimliğe Karşı Kimlik Bocalaması:Ergenlik yıllarını kapsayan bu dönemde birey “ben kimim?” sorusuna yanıt bulma çabasındadır ve bu soruya verilen yanıt doğrultusunda birey kimliğini kazanır.Bu dönemde çevresindeki farklı yetişkin modellerini örnek alan birey kendisine uygun bir kimlik geliştirmeye çalışır. Kim olduklarına dair kabul edilebilir bir kimlik oluşturamayan ergenler ise rol karmaşasına düşerek kimlik bocalaması yaşarlar. Kimlik bocalaması yaşayan ergenler genellikle içe kapanık şekilde yaşama isteğindedirler ve çevrelerindeki insanların beklentilerine ters düşecek davranışlar sergileyebilmektedirler. Yakınlığa Karşı Yalıtılmışlık:Genç yetişkinlik yıllarını kapsayan bu dönemde birey diğer insanlarla özellikle de karşı cins akranlarıyla yakın ilişkiler kurma çabasına girer. Bu çabalarında başarılı olursa yakınlık duygusunu geliştiren birey aksi takdirde yalıtılmışlık ve yalnızlık duygularına bürünür. Üretkenliğe Karşı Durgunluk:Olgunluk yıllarını kapsayan bu dönemde birey kendisine ve çevresine faydalı olma eğilimindedir. Bu alanda başarılı olduğunda üretken bir kişiliğe sahip olan birey aksi takdirde pasif ve umursamaz bir kişilik geliştirir. Bu durum da yaşamlarının verimsiz ve durgun hale gelmesine yol açar. Ego Bütünlüğüne Karşı Umutsuzluk:Yaşamın son yıllarını kapsayan bu dönemde birey geçmiş dönemlerdeki yaşantılarından genel olarak memnunsa ego bütünlüğüne ulaşmaktadır. Ego bütünlüğü mutlu bir yaşam sürmüş olmanın göstergesidir. Geçmiş yaşantılarına ilişkin pişmanlıkları olan bireylerde ise umutsuzluk duygusu ortaya çıkmaktadır. AHLAK GELSIMI KURAMI Yaptığı kapsamlı araştırmalardan hareketle psikoloji literatüründeki en önemli ahlak gelişimi kuramını geliştirmiş olan L. Kohlberg, insanların ahlaki açıdan üç farklı dönemde ve bu dönemlerin her birinde iki farklı evrede yer alabileceklerini belirtmiştir. Gelenek Öncesi Dönem:Bireyin kendi ihtiyaç ve menfaatlerini ön planda tuttuğu bu dönem, itaat ve ceza ile saf çıkarcı olmak üzere iki evrede ele alınır. İtaat ve ceza evresindeki birey, otoriteye sorgusuzca itaat etmekte ve cezadan kaçınacak davranışlarda bulunmak gerektiğini düşünmektedir. Bu nedenle genellikle kurallara uyma yönünde eğilim gösterirken ceza almayacakları durumlarda kuralların dışına çıkabilirler. Saf çıkarcı evredeki bireyler ise kendi çıkarlarına uygun olan davranışları iyi, çıkarlarına ters düşen davranışları ise kötü olarak değerlendirmekte ve bu doğrultuda davranmaktadırlar. Bu nedenle karşılığını alabilecekleri durumlarda başkaları için birşeyler yaparken, karşılığını alamayacağı durumlarda başkalarını göz ardı ederler.

Page 26: UNITE 1=PSIKOLOJININ TANIMI “logos” · 2017-06-26 · UNITE 1=PSIKOLOJININ TANIMI Psikoloji yunanca ruh anlamına gelen “psyche” ve bilgi anlamına gelen “logos” kelimelerinden

Geleneksel Dönem:Bu dönemde birey benmerkezci düşünceden uzaklaşır ve çevresindeki diğer insanların beklentilerini de göz önüne alarak davranışta bulunur. Kohlberg bu dönemi kişiler arası uyum ile kanun ve düzen olmak üzere iki evrede ele almaktadır. Kişiler arası uyum evresindeki bireyler çevresindeki insanların onayını almaya yönelik davranışlarda bulunma eğilimindedir. Bunlara göre başkalarının onayladığı davranışlar iyi, onaylamadıkları davranışlar ise kötü olarak kabul edilir. Kanun ve düzen evresinde ise birey içinde bulunduğu toplumun mevcut kanunlarını göz önüne alarak davranışta bulunur. Bunlara göre kanunlara uygun olan davranışlar iyi, uygun olmayanlar ise kötü olarak değerlendirilir. Gelenek Sonrası Dönem:Bu dönemde bireyler karşılaştıkları olayları kendi geliştirdiği değerler sistemi çerçevesinde değerlendirme eğilimindedir. Birey yasalara uygun davranmakta fakat bu yasaları akla uygun bir şekilde ele almaktadır. Kolhberg bu dönemi de toplumsal anlaşmalar ve evrensel ilkeler olmak üzere iki evrede ele almaktadır. Toplumsal anlaşmalar evresinde yer alan bireyler toplumsal düzeni sağlayan kanunların toplum için faydalı olabilecek şekilde düzenlenmesi gerektiğini düşünüp bu doğrultuda davranışta bulunma eğilimindedir. Evrensel ilkeler evresindeki bireyler ise adalet, eşitlik, insan hakları gibi evrensel değerlere uygun davranışlarda bulunma eğilimindedir. NOT=Kohlberg’e göre insanların çoğu ahlaki gelişimin en üst düzeyi olan gelenek ötesi döneme ulaşamamaktadır.

UNITE 11=OGRENME PSIKOLJISI 1

Çocuk doğumundan başlayarak öğretmeninden, arkadaşlarından, kitaplardan, basın yayın araçlarından, iş yerinde diğer kişilerden ve çeşitli bilgi kaynaklarından bir şeyler öğrenir. Öğrenme bu açıdan bakıldığında, doğumla başlayıp ölümle sona eren bir süreçtir. Sabah uyandıktan sonra yaptığımız el yüz yıkama, kahvaltı yapma, çay demleme, giyinme, okuma, yazma, dolmuşa binme, işe gitme, adresi bulma, araba kullanma gibi çoğu davranışlarımız öğrenme ile kazanılmışlardır.

EGITIM: Bilinen genel anlamı ile eğitim, bireyin davranışlarında kendi yaşantısı ve çevresiyle etkileşim içinde kasıtlı, amaçlı, istendik yönde (olumlu), değişikliği meydana getirme sürecidir.

Sistem Olarak Eğitim: En az bir amaca ulaşmak üzere farklı öğelerden oluşan dinamik ve dirik örüntüye sistem denir. Her sistemin ulaşmak istediği amaçları vardır. Eğitim, örgütsel yapı içerisinde yürütülebilecek bir sistemdir. Her sistem gibi eğitim de girdi, süreç ve çıktı aşamalarından oluşur. Girdi, süreç ve çıktılarıyla eğitim bir sistemdir”. Girdisi, süreçleri ve çıktısı insan olan tek sistemdir.

Girdi: •öğrenci,öğretmen, program, araç-gereç, materyal, okul, sınıf, laboratuar, yönetici veli Süreç: •Eğitim ve öğretim faaliyetlerinin yapılması. Kılavuzlama ve denetleme işlemleri.Çıktı: •Sonuçta ortay konan ürünler, öğrenci kazanımları-davranışlar

Eğitimin İşlevleri:Toplumsallaştırma-bireyi toplum için yetiştirmek (sosyalleştirme): İçinde bulunduğu toplumun kültürünü, değerlerini, adetlerini, inançlarını benimseyen, toplumun bir üyesi olarak sorumluluklarını bilen, içinde bulunduğu toplumu anlamlı bulan,

Page 27: UNITE 1=PSIKOLOJININ TANIMI “logos” · 2017-06-26 · UNITE 1=PSIKOLOJININ TANIMI Psikoloji yunanca ruh anlamına gelen “psyche” ve bilgi anlamına gelen “logos” kelimelerinden

toplumunu ileriye götürmek için çaba harcayan, diğer bireylerle iyi iletişim kurabilen, toplumdaki diğer insanların ailesinin ve kendisinin ihtiyaçları için çalışan, üreten, kendisi ve çevresi ile barışık, yapıcı, uyumlu bireyler yetiştirmektir. Ayrıca eğitim, toplumun ihtiyaç duyduğu nitelikli insan gücünü yetiştirir. Bireyselleştirme (kendine yeter bir insan olma):Kendi potansiyellerinin farkında olan, kendi ayakları üzerinde durabilen, kendisine açık fırsatları gören, kendisi için en uygun kararları verebilen, kendi bilgi beceri ve kapasitesini kendine uygun bir alanda verimli kullanabilen bir insan yetiştirmektir (Senemoğlu, 2002). Eğitim genel anlamda formal ve informal eğitim olmak üzere ikiye ayrılmaktadır. Formal Eğitim: Bir okul çatısı altında planlı, programlı, düzenli olarak yapılan eğitimdir. İnformal Eğitim: Belli bir yeri olmayan, planlı ve programlı olmayan, bireyin içinde yaşadığı tüm çevresi ile etkileşim içinde yapılan plansız olan eğitime (sosyalleşmesine) ise informal eğitim denir. Bir anlamada sokakta yapılan eğitimdir.

Öğretım: Eğitimdeki istendik davranış deşikliğini kazandırma, öğrenmeyi gerçekleştirme, kılavuzlama ve yönlendirme faaliyetidir. Bu anlamda eğitim bir süreç olduğuna göre daha geniş, kapsayıcıdır. Eğitim-öğretim sürecinde yapılan davranış kazandırma, yönlendirme, öğretme faaliyetleridir.

Öğrenme: Organizmanın çevresiyle etkileşim içinde kendi yaşantısı yolu ile davranışlarında kalıcı izli değişiklik meydana gelmesidir. Öğrenmenin kaynağı ne olursa olsun her öğrenme, davranışımızda az veya çok bir değişim meydana getirir.

Öğrenme: •Mutlaka bir davranış değişikliği •Kalıcı olması •Çere ile etkileşim içinde •Yaşantı ürünü olması •Öğrenenin katılımı

öğrenme sonucu oluşan davranışın taşıması gereken özellikler aşağıda sıralanmıştır:

1:Öğrenme sonucunda kesin olarak bir davranış değişikliğinin ortaya çıkması gerekmektedir. 2:Öğrenme bireyin kendi yaşantısı ve çevresi ile etkileşiminin sonucunda ortaya çıkan bir üründür. 3:Öğrenme sonucunda ortaya çıkan davranış, nispeten kalıcı izlidir. 4:Öğrenme sürecine öğrenenin katlımı gerekir. Öğrenen bireyin kendi katılımı, yaşantısı olmadan öğrenme gerçekleşemez. Davranış: okuma, yazma, düşünme, kalp çarpması gibi organizmanın bir uyarana karşı göstermiş olduğu her türlü tepkidir. Davranış, organizmanın doğrudan gözlenen ve gözlenemeyen her türlü etkinliği için kullanılan kapsamlı bir terimdir. Sadece eylemleri değil, durumları da kapsayacak kadar geniştir.Davranışlar öğrenilmiş ve öğrenilmemiş olarak ikiye ayrılır. Öğrenilmiş Davranışlar * İstendik davranışlar(planlı eğitim ile ya da sosyalleşme sonucu oluşabilir.) * İstenmedik davranışlar (eğitimin hatalı ürünleri ya da kötü kültürel koşullar altında kazanılmış olabilir.) Öğrenilmemiş Davranışlar * Öğrenme sonucu oluşan davranışların özelliğini taşımayan davranışlardır.

Page 28: UNITE 1=PSIKOLOJININ TANIMI “logos” · 2017-06-26 · UNITE 1=PSIKOLOJININ TANIMI Psikoloji yunanca ruh anlamına gelen “psyche” ve bilgi anlamına gelen “logos” kelimelerinden

Doğuştan gelen davranışlar: İçgüdü, refleks Geçici davranışlar :Alkol, uyuşturucu madde, narkoz, ilaç vb. sonucu oluşan davranışlardır. Fizyolojik Değişim Sonucu Oluşan Davranışlar:Açlık, uykusuzluk, hastalık, yorgunluk, nefes alma vb. Büyüme ve Olgunlaşma Sonucu Oluşan Davranışlar, Duyusal Alışma Sonucu Oluşan Davranışlar -Temelde öğrenilmiş olmayan üç tür davranıştan söz edilmektedir. Bunlar içgüdü, refleks ve geçici davranışlardır. İÇGÜDÜ: Doğuştan gelen, öğrenilmeden yapılan, niçin yapıldığı organizma tarafından bilinmeyen, bir türün bütün bireylerinde aynı olan, türe özgü kalıtsal otomatik davranışlara içgüdü denilir. Arıların bal yapması, ipek böceğinin koza örmesi, kuşların göç yapması, yuva yapması, örümceklerin ağ örmesi, somon balıklarının göçü içgüdüye örnek olarak verilebilir. Doğuştan getirilen, kalıtsal

Türe özgü olan, otomatik Karmaşık davranışlardır.

REFLEKS: Doğuştan getirilen, öğrenilmeden yapılan, organizmanın bir uyarıcı karşısında gösterdiği ani ve hızlı tepkiye refleks denir. Gök gürültüsü karşısında irkilme, titreme, salya, ışık karşısında göz kırpma, bazı tikler, hapşırmak vs. örnek olarak verilebilir. Reflekste içgüdü gibi doğuştan gelen öğrenilmemiş davranış olsa da bazı farklılıkları vardır.

İçgüdü •Doğuştan gelen öğrenilmemiş davranış •İçgüdüler ertelenemez ve engellenemez. •Reflekse kıyasla daha karmaşıktır. •Oluşması için bir uyarıcı şart değildir. Kendiliğinden içgüdü davranışı oluşur. •Sadece hayvanlarda görülür (İnsanlarda içgüdüsel-içgüdüye benzer davranışlar olabilir. Örneğin; ANNELİK prolaktin hormonunun salgısı sonucu oluşur).

Refleks •Doğuştan gelen öğrenilmemiş davranış •Refleksler ertelenebilir ama engellenemez. •Basit ve ani bir tepkidir. •Refleks oluşması için dış ya da iç uyarıcının varlığı gereklidir. •Hem insanlarda hem de hayvanlarda görülür.

GEÇİCİ DAVRANISLAR: Alkol, uyuşturucu madde, narkoz, ilaç vb. maddeler sonucu oluşan davranışlardır, geçicidir. Yani maddenin etkisine bağlıdır. Maddenin etkisi, alkolün etkisi kalkınca davranışlar da kayboluyor. Bu nedenle bu davranışlar öğrenilmemiş davranışlar olarak kabul edilir.

TEMEL OĞRENME YAKLASIMLARI –KURAMLAR

Kuramlar, genel anlamda insan ve doğa olaylarını neden ve sonuçlarıyla açıklamaya çalışan bakış açılarıdır. Öğrenme kuramları, öğrenmenin nasıl meydana geldiğini, oluştuğunu farklı bakış açılarından bilimsel yöntemlerle açıklayan yaklaşımlardır. Bu kuramlar birbirlerini tamamlayıcı niteliktedir. Birbirlerinin eksiklerini tamamlayarak öğrenme psikolojisinin daha iyi gelişmesine katkıda bulunmuşlardır. Öğrenmeyi açıklayan üç temel kuram vardır. Bunlar: 1- Davranışçı, 2- Bilişsel ağırlıklı davranışçı 3- Bilişsel öğrenme kuramlarıdır.

Davranışçı Öğrenme Kuramları •Klasik-Tepkisel Koşullanma(Pavlov) •Edimsel-Operant Koşullanma(Skinner) •Programlı Öğrenme

Bilişsel Ağırlıklı Davranışçı Öğrenme Kuramları •Sosyal Bilişsel Öğrenme Kuramı (Bandura)

Bilişsel Öğrenme Kuramı •Klasik-Tepkisel Koşullanma(Pavlov) •Edimsel-Operant Koşullanma(Skinner) •Programlı Öğrenme

UNITE 12=ÖĞRENME PSIKOLJISI 2

Page 29: UNITE 1=PSIKOLOJININ TANIMI “logos” · 2017-06-26 · UNITE 1=PSIKOLOJININ TANIMI Psikoloji yunanca ruh anlamına gelen “psyche” ve bilgi anlamına gelen “logos” kelimelerinden

Davranıscı öğrenme kuramları: Temsilcileri Locke, Pavlov, Watson, Skinler Thorndike, Guthrie ve Hull’dır. Psikolojiyi pozitivist akımın etkisinde kalarak deney ve gözleme dayalı bir hale getirmek için çaba harcamışlardır. Bu nedenle yaptıkları bilimsel deneyler ile davranışçı kuramcılar yirminci yüzyılın başlarında psikolojinin ve dolayısıyla öğrenme çalışmalarının bilimsel bir zemine oturtulmasında önemli bir rol oynamışlardır. Bu çerçevede öğrenmeyi organizmanın uyarıcı tepki bağı ile oluşan gözlenebilen ve ölçülebilen yaşantı ürünü olan davranış değişiklikleri olarak tanımlamaktadırlar. Davranışçılara göre organizmaya yönelen her uyarıcı bir tepkiye karşılık gelir. Bu yüzden onlara U-T psikologları denilmektedir. Davranışçı Kuramların Temel İlkeleri 1- Psikoloji pozitif bir bilim olarak ancak gözlenip ölçülebilen davranışları inceler. Ruh ve bilinç gibi soyut ve gözlenemeyen kavramlar psikolojinin konusu olamaz. Çünkü duygular ve düşünce gibi özelliklerin doğrudan ölçülmesi zordur.

2- Davranışçı kuramın öncülerinden Locke’ye göre insan beyni doğuştan boş bir levha (tabularasa) gibidir. İnsan beyninde olan her şeyi sonradan deneyim ve yaşantıları ile öğrenerek kazanmaktadır. Bu düşünce aslında ünlü filozof Sokrates’in ‘doğru bilgi insan aklında doğuştan vardır’ felsefi anlayışının tersidir.

3- Bütün canlıların insan ve hayvanların öğrenmesi birbirine benzer. Çünkü her ikisi de basit bir kural olan uyarıcı tepki bağı kurarak öğrenme yaparlar. Bu nedenle hayvanlar üzerinde çeşitli öğrenme deneyleri yaparak insanlar üzerine genellemeye çalışmışlardır.

4- Önemli olan bireyin ne düşündüğü, zihninde olan değil, ne yaptığı yani gözlenebilen davranışlarıdır. 5:Öğrenmeyi içsel, bilişsel süreçlerden çok gözlenebilen davranış değişikliği olarak ele almaktadırlar. Bu nedenle öğrenme gözlenebilir davranışa dönüşmüş ise öğrenilmiş kabul edilir, aksi durumda öğrenilmemiş demektir. 6- Öğrenmede uyarıcı –tepki bağı kadar tekrar, pekiştirme, güdülenim, aktif katlım, çevre ve yaşantılar çok etkilidir.

7- Organizma ve davranışları üzerinde ÇEVRE etkisini aşırı önemsemektedirler. Hatta onlara göre organizma, birey çevreden gelen uyarıcılara tepki veren pasif bir varlıktır. Bu uyarıcılar bireyi şekillendirmektedir. 8-Aynı çevrede yaşayan İnsanlar benzer uyarıcılara benzer tepkiler verirler. Davranışçı Kuramın Öğrenme Yolları •Klasik (Tepkisel) Şartlanma / Koşullanma Öğrenmesi (I. Pavlov) •Edimsel Şartlanma-Koşullanma Öğrenmesi (Skinner) Klasik koşullanma =İvan Pavlov, daha sonra "koşullanmış refleks" adını vereceği, alışkanlığa bağlı davranışlar üzerinde çalışmalar yaptı. Birçoğumuz apansız şimşek çaktığında ya da beklenmedik bir çığlık duyduğumuzda yerimizden sıçrarız. Bu davranış bir tehlike karşısında olduğumuz düşüncesinden doğmamakta, doğrudan oluşmaktadır. İrade dışı oluşan bu tür davranışlara refleks denir. Yeni doğan çocuğun ağlaması tipik bir reflekstir, herhangi bir öğrenme ya da koşullanma gerektirmez. Refleks, insana özgü bir davranış değildir, tüm canlıklarda görülen doğal bir tepkidir. Klasik sartlanma/koşullanma öğrenmesi=Organizmanın başlangıçta tanımadığı ve herhangi bir tepki vermediği yapay bir uyarıcıya doğal-şartsız uyarıcı ile birlikte vererek uyarıcı-tepki bağı kurması sağlanarak tepkide bulunmayı öğrenmesine klasik koşullanma öğrenmesi denilir. Yaptığı deneyde Pavlov köpeğe başlangıçta zil sesi vermiş ve beklendiği gibi köpek zil sesine karşı herhangi bir tepki vermemiştir. Bunun üzerine Pavlov zil sesine nötr uyarıcı

Page 30: UNITE 1=PSIKOLOJININ TANIMI “logos” · 2017-06-26 · UNITE 1=PSIKOLOJININ TANIMI Psikoloji yunanca ruh anlamına gelen “psyche” ve bilgi anlamına gelen “logos” kelimelerinden

ismini vermiştir. Daha sonra ise zil sesinin ardından et vermiş ve bu işlemi bir süre tekrarlamıştır. Bu koşulda et doğal-şartsız (koşulsuz) uyarıcıdır. Çünkü ete tepki vermek doğal bir durumdur, ete tepki vermek için herhangi bir şarta gerek yoktur. &-Bu durumda bu deneysel süreçteki temel kavramlar şunlardır: Nötr Uyarıcı: Organizmanın hiç tanımadığı herhangi tepki vermediği uyarıcıdır. Pavlov’un deneyinde deney öncesi aşamadaki zil. Doğal-Şartsız (Koşulsuz) Uyarıcı: Organizmanın doğal olarak tepkide bulunduğu uyarıcı (ET). Doğal-Şartsız (Koşulsuz) Tepki: Organizmanın şatsız uyarıcıya karşı verdiği tepkidir. Pavlov’un köpeğinin ete karşı verdiği tepkidir. Şartlı-Koşullu Uyarıcı: Koşullanma yolu ile organizmanın sonradan tepkide bulunmayı öğrendiği uyarıcıdır. Pavlov’un deneyinde deney sonrası aşamasındaki zil. Şartlı-Koşullu Tepki: Organizmanın şartlı uyarıcıya karşı gösterdiği tepkidir. Pavlov’un deneyinde deney sonrası aşamasındaki zil sesine köpeğin verdiği tepkidir. Pavlov’un deneyinden de anlaşıldığı gibi klasik koşullanmanın oluşması için aşağıdaki koşulların yerine gelmesi gerekmektedir. Şartsız uyarıcı, doğal bir uyarıcı olmalıdır. Şartsız uyarıcı ile şartsız tepki arasında bir bağ olmalıdır.

Şartsız uyarı ile nötr-yapay uyarıcı bitişik verilerek eşleştirilmelidir.

Uyarıcı-tepki bağı oluşmalı **Anlaşılıdğı üzere insanlar da bazı davranışları klasik koşullanma yolu ile öğrenirler. ------Klasik koşullanma genelde otonom sinir sistemine bağlı, içgüdü, refleks ve duyusal alan davranışlarının öğrenilmesinde kullanılmaktadır. Kalsik koşullama deneyleri psikoloji alanyazınına bazı kavramlarda kazandırmıştır. Bu kavramlardan en önemlileri şunlardır: Sönme: “pekiştirilmeyen tepkiler, sönmeye yüz tutar. Sönmeye başlayan tepkinin, davranışın sayısı ve miktarında başlangıçta artma olabilir bu sönmenin belirtisidir.Örnek: •Pavlov'un deneyinde zilden sonra etin verilmemesinden dolayı köpeğin artık zil sesine salya tepkisi vermemesi, Alberti'n tavşan gördüğünde o korkutucu gürültü çıkmadığından U-T bağının kaybolması ile tavşandan artık korkmaması, pekiştirecin kaldırılması sonucu oluşur. Kendiliğinden Geri Gelme: Koşullanma öğrenmesinde sönme oluştuktan sonra organizmanın beklenmedik bir anda koşullu uyarıcıya kendiliğinden yeniden tepki vermesi durumuna denir. Sönme, tepkinin tamamen yok olması anlamına gelmez çünkü mutlak unutma yoktur. Bu sadece uyarıcı tepki bağının kopması durumudur. Dolaysı ile de tepkinin geri gelmesi mümkündür, ancak kısa sürebilir. Örneğin Pavlov deneyini tamamladıktan sonra et verilmemesinden dolayı zil sesine tepki vermeyen köpeğin bir ara okulun önünden geçerken duyduğu zil sesine salya tepkisi vermesi. Artık tavşandan korkmayan Albert’in bir gün hayvanat bahçesinde tavşan görünce yeniden korkması. Bitişiklik: Koşullanma sürecinde, koşullu ve koşulsuz uyarıcıların verilme zamanının birbirine yakın olması önem taşımaktadır. Koşullu ve koşulsuz uyarıcının ard arda verilmesi durumuna bitişiklik adı verilmektedir. Pavlov’un deneyinde eğer zil sesinden hemen sonra et verilmeseydi, yani et ile zil sesi arasındaki zaman uzun olsaydı bitişiklik olmasaydı koşullanma öğrenmesi de olmayacaktı. Bu nedenle bitişiklik koşullanma öğrenmesinde önkoşuldur.Koşullu ve koşulsuz uyarıcıların verilme zamanı birbirine çok yakın olmalıdır. Habercilik: Koşullanma öğrenmesinde nötr uyarıcının (zil) koşulsuz uyarıcının (et)geleceğini haber vermesi durumudur. Nötr uyarıcı ile koşulsuz uyarıcı arasındaki zaman farkı 30 saniyeden fazla olamaz. Habercilik bitişiklik ilkesi ile birlikte işler. Koşullanma

Page 31: UNITE 1=PSIKOLOJININ TANIMI “logos” · 2017-06-26 · UNITE 1=PSIKOLOJININ TANIMI Psikoloji yunanca ruh anlamına gelen “psyche” ve bilgi anlamına gelen “logos” kelimelerinden

öğrenmesinde zil ve et bitişikliği yani peş peşe verilmesi biri süre sonra zil çaldığında daha et verilmeden et’in geleceğini haber vermesidir. Pekiştirme: Koşullanma öğrenmesinde istenen tepkinin ortaya çıkmasını ve tekrarını sağlamak için hoşa giden, ödül yerine geçen uyarıcının organizmaya verilmesi veya davranışın iyice yerleşmesi için bol miktarda tekrar yapma durumudur. Pekiştireç: Koşullanma öğrenmesinde pekiştirme eylemi için kullanılan ve ödül yerine geçen ve organizmanın hoşuna giden olumlu etki uyandıran uyarıcıya pekiştireç denir. Genelleme: Koşullanma öğrenmesinde organizmanın koşullu uyarıcıya benzeyen diğer uyarıcılara da aynı tepkiyi vermesidir. Pavlov’un deneyinde zil sesine salya tepkisi vermeyi öğrenen köpeğin zil sesine benzeyen çan, çıngırak ve kaval sesine de ayını salya tepkisi vermesi. Beyaz tüylü tavşandan korkan Albert’in beyaz tüylü kedi, fare ve köpekten de korkması. İğne vurulduğunda beyaz önlüklü doktordan korkan Küçük Ömer’in beyaz önlüklü öğretmen, aşçı ve temizlikçiden de korkması. Ayırt Etme: Koşullanma öğrenmesinde genelleme oluştuktan sonra organizmanın koşullu uyarcıya benzeyen diğer uyarıcılara değil de sadece ilgili uyarıcıya tepki vermesi durumuna ayırt etme denir. Ayırt etme benzer uyarıcılar arasındaki ayrımı fark etmektir. Bu anlamda ayırt etme genellemenin tersidir. Organizmanın koşullanma sürecinde kullanılan koşullu uyarıcıyı diğerlerinden ayırt ederek tepkide bulunmasıdır. Ayırt etme genelleme sonucunda olur. Örneğin; Pavlov’un köpeğinin zil sesine benzeyen diğer seslere değil de sadece zil sesine tepki vermesi. Böylece köpek zil sesi ile çıngırak, çan sesini ayırt etmeyi öğrenmiş olmaktadır. Edimsel sartlanma/koşullanma=Edimsel şartlanma öğrenmesi üzerine çalışan en önemli araştırmacı Frederic Skinnerdir. Edimsel koşullanmanın kurucusu Skinner’e göre Pavlov’un klasik koşullanma öğrenmesi birçok öğrenme davranışını özellikle de insanların öğrenme davranışlarını açıklamakta yetersiz kalmaktadır. Ona göre öğrenme sürecinde birey Pavlov’un belirttiği kadar pasif değildir. O insan davranışlarının çok azının klasik koşullanma yolu ile kazanılabileceğini düşünmektedir. Çünkü ona göre insan öğrenmelerinin çoğu otomatik ve bilinçsiz değildir. Skinner’in geliştirdiği edimsel koşullanmaya göre edimsel davranış; bilinen bir uyarıcı tarafından oluşturulmaz; organizma tarafından ortaya konur ve sonuçları tarafından kontrol edilir. ****Thorndike'ın çalışmalarından hareket eden Skinner, organizmanın davranışlarını uyarıcılara karşı gösterilen otomatik bir tepki olmaktan çok kasıtlı olarak yapılan hareketler olarak kabul etmektedir. Herhangi bir ihtiyaç durumunda organizmanın kendiliğinden ortaya koyduğu davranışlara “edim” denir. -Bir organizmanın o anda içinde bulunduğu şartlarla ilgili önceden öğrenmiş olduğu deneyimleri yoksa ihtiyacını gidermek için çeşitli tepki ve davranışlarda bulunarak denemeler yapacaktır. Duruma göre belli sayıda deneme yanılmanın sonunda hedefe ulaşacaktır. Böylelikle organizma ya bir ödül elde edecek ya da bir cezadan kurtulacaktır. Yanı yontemı =deneme-yanılma. Bu noktada tepkisel davranış ve edimsel davranış kavramlarına değinerek aralarındaki farkları dikkate almak gerekmektedir. Tepkisel Davranış: Tepkisel davranışlar belirli bir dış uyarıcı karşısında organizmanın ortaya koyduğu iradenin etkisinin çok az olduğu, daha çok otonom sinir sistemine bağlı davranışlardır. Terleme, titreme, irkilme, hapşırma gibi refleksif davranışlar ve korkma, sevinme, üzülme, kaygı, keder, heyecanı gösteren dışsal davranışlar tepkisel davranışlara örnek olabilir. Edimsel Davranış: Organizmanın dış uyarıcıya bağlı olmadan daha çok kendi

Page 32: UNITE 1=PSIKOLOJININ TANIMI “logos” · 2017-06-26 · UNITE 1=PSIKOLOJININ TANIMI Psikoloji yunanca ruh anlamına gelen “psyche” ve bilgi anlamına gelen “logos” kelimelerinden

ihtiyaç, istek ve iradesi ile yaptığı davranışlardır. Beklemek, almak, istemek, yürümek, dans etmek, selam vermek gibi davranışlar ise edimsel davranışlar olmaktadır. Edimsel koşullanma öğrenmesinde davranışlar davranışların sonuçlarından etkilenir. Ödüle götüren ve cezadan kurtaran davranışlar öğrenilir. NOT=Bu aşamada Skinner tarafından yapılan ve “Skinner Kutusu“ olarak da bilinen deneyleri açıklamak yerinde olacaktır. Skinner, aç bir fareyi kutuya bırakır. Ancak kutunun bir köşesinde kol (manuella) vardır ve fare kola bastığında ya da dokunduğunda kutunun içine yiyecek düşmektedir. Fare belli bir süre sonra kutudaki kola basmak ile yiyecek arasında davranış-uyarıcı bağı kurarak yiyecek almasını öğrenmektedir. Bu deneyden de anlaşıldığı gibi edimsel koşullanmada organizma davranışlarının sonucuna göre pekiştireç alarak öğrenme yapmaktadır. Organizma kendi iradesini kullanarak kola basar ve davranışlarının sonucuna göre davranış-uyarıcı bağı kurarak öğrenme gerçekleştirir. Bu açıdan edimsel koşullanma öğrenmesi klasik koşullanma öğrenmesinden çok farklıdır. Ayrıca Skinner kutunun içine birden fazla kol yerleştirir. Fakat bu kollardan bazılarına düşük şiddette elektrik şoku verir, fareler yanlış kola bastıktan sonra sonucu görür ve bu koldan uzaklaşmayı ve doğru kola basmayı daha kısa sürede öğrenirler. Klasik – Tepkisel Koşullanma ve Edimsel Koşullanmanın Karşılaştırılması Klasik - Tepkisel Koşullanma •Organizma bir dış uyarıcıya bağımlıdır. Pavlov'un deneyindeki et gibi. •Organizma pasiftir. •Tepkisel bilinçsiz, irade dışı davranışların koşullanma yolu ile öğrenilmesidir. • Refleksi davranışlar; irkilme, titreme, terleme, hapşırma. •Duyusal alan davranışları korkma, sevinme, üzülme, kaygı, keder, heyecan vb. •Ödül, pekiştireç istenen tepki oluşmadan önce verilir. Salya tepkisinden önce etin verilmesi gibi •Uyarıcı ve tepki net olarak bellidir. •Tepkisel Koşullanma Örnekleri •Okul fobisi okuldan korkma ya da okulu sevme •Otobüs görünce mide bulanması •Türk Bayrağı görünce heyecanlanıp duygulanma •Sevgilisini görünce heyecanlanıp terleme •Kara kedi görünce uğursuzluk olduğuna inanma •Sempatik bir öğretmen olan Salih Bey'i görünce öğrencinin sevinmesi Edimsel Koşullanma •Organizma bir dış uyarıcıya bağımlı değildir. Skinner'in kutusundaki fare gibi. •Organizma aktiftir. •Edimsel bilinçli, iradeli davranışların koşullanma yolu ile öğrenilmesidir. Beklemek, almak, istemek, yürümek, dans etmek, selam vermek vb. •Ödülü, pekiştireci dışardan birilerinin vermesine gerek yok. Çünkü istenen davranıştan sonra ödülü-pekiştireci organizma kendi alır. Farenin kola bastıktan sonra yiyeceğini (ödülü) alması gibi. •Uyarıcı ve tepki net olarak belli değil. Öğrenme davranışın sonucuna göre şekillenir. Edimsel koşullanmada önemli olan nokta; davranış ve onun sonuçlarıdır. Diğer bir deyişle, bu koşullanmada tepki önemlidir. Tepki doğru olduğunda pekiştirici uyarıcı verilmektedir. •Edimsel-Operant şartlanma sadece pekiştirme şeklinde değil, ceza şeklinde de kullanılabilir. •Edimsel Koşullanma Örnekleri •Okula gitmek, düzenli olarak ödev yapma alışkanlığı kazanma •Tanıdıkları görünce selam vermek •Öğretmen çağırdığında yanına gitmek •Sevdiğimiz birisinden ayrılırken hoşça kal diyerek el sallamak •Uğur getirsin diye sınava giderken kaz tüyü taşımak BİLİŞSEL AGIRLIKLI DAVRANIŞÇI KURAMLAR Sosyal Öğrenme Kuramı=En önemli araştırmacısı Albert Bandura’dır. Bandura davranışçı öğrenme kuramının birçok temel kavramını ve bazı görüşlerini benimsemektedir. Ancak davranışçı kuramcıların önem verdiği gözlenebilen davranışlara ilaveten içsel, zihinsel süreçlere de önem vermektedir. Çünkü Bandura’ya göre davranışçı kuramlar birçok karmaşık insan davranışlarını açıklamakta yetersiz kalmaktadır. Çünkü insan davranışlarını

Page 33: UNITE 1=PSIKOLOJININ TANIMI “logos” · 2017-06-26 · UNITE 1=PSIKOLOJININ TANIMI Psikoloji yunanca ruh anlamına gelen “psyche” ve bilgi anlamına gelen “logos” kelimelerinden

davranışçı kuramcıların öğrenme yöntemi olan uyarıcı tepki bağı ile açıklamak çok zordur. İnsanlar bazı karmaşık davranışları uyarıcıya, ödül ya da cezaya doğrudan maruz kalmadan dolaylı olarak da öğrenebilmektedirler. Bireyin uyarıcının etkisine doğrudan maruz kalmadan, ödül ya da ceza almadan çevresinde bulunan varlıkların davranışlarını gözlemleyerek sonuç çıkararak yaptığı öğrenmeye sosyal öğrenme denir. Sosyal öğrenme sadece insan davranışlarını gözleyerek değil, hayvan davranışları ya da bir model resme bakarak yapılan öğrenme de olabilir. Sosyal Öğrenme Kuramının Temel İlkeleri 1- İnsanlar birçok davranışı, uyarıcının etkisine doğrudan maruz kalmadan ödül ya da ceza almadan gözlemleyerek öğrenmektedirler.

2- İnsan davranışları geneli itibari ile karmaşık davranışlardır. Bu ne denle insan davranışlarının çoğu karşılıklı etkileşim içinde, sosyalleşme sürecinde sosyal öğrenme (gözlem-model öğrenme) ile kazanılır. Sosyalleşme süreci model alma yolu gerçekleşen bir sosyal öğrenmedir.

3- Davranışçı kurama göre birey bilgiyi öğrenmiş ise gösterebilmeli, gösteremiyor ise öğrenmemiş demektir. Sosyal öğrenme kuramına göre ise birey bilgiyi, davranışları gerektiğinde kullanmak üzere saklar, hemen göstermeyebilir, gösterememesi öğrenemediğinin kanıtı olamaz. Sonra ihtiyaç duyulduğunda gösterecektir. Örneğin, adam ilk yardımı biliyor, ama şu anda göstermiyor, ancak ihtiyaç duyulduğunda bu bilgi ve becerilerini gösterecektir.

4- Gözlem yoluyla öğrenme basit bir taklitten çok daha karmaşık bir süreçtir. Taklit bilinçsizce yapılan tekrardan başka birşey değildir. Çocukların anneleri ya da babaları gibi giyinme, yürüme davranışları taklittir. Ancak gözlemde davranışları gözlemleyip sonuç çıkarmak vardır.

5- Sosyal öğrenme kuramı davranışçı kuramların öğrenme ile ilgili birçok ilkesini kabul eder. Ancak öğrenme için pekiştirecin, ödülün zorunlu olmadığı konusunda onlardan ayrılır. Ayrıca, organizmanın gösterdiği belli bir davranışın pekiştirilmesi veya cezalandırılması kadar bir modelin davranışının pekiştirildiğini veya cezalandırıldığını gözlemenin de davranış performansında etkili olduğunu vurgulamaktadır. 6- Genel yargıya göre eğitimin ailede başladığı düşünülmekte, ama esasında eğitimin ilk kademesi sosyal öğrenmedir. Evde çocuklar anne ya da babayı gözleyerek konuşmayı, yemek yemeyi, bazı kişilik özelliklerini, ahlaki ve kültürel değerleri taklit ederler. Erkek çocuk babayı gözleyerek erkek gibi davranmayı, kız çocuk anneyi gözleyerek bayan gibi davranmayı öğrenir. Sosyal Öğrenme Kuramının Temel Kavramları Dolaylı Pekiştirme-Pekiştireç: Modelin, davranışlarının pekiştirildiğini, ödüllendirildiğini gözlemleyen bireyin bu davranışları yapma olasılığının, arzusunun artmasıdır. Örneğin sınıfta dersine iyi çalışarak sınavdan yüksek not alan Elif Nur’u öğretmenin övmesi ve takdir etmesi, öğrencileri de bu davranışı yapmaları yönünde teşvik edip cesaretlendirmiştir. Bandura’nın kuramında pekiştirecin işlevi gözlemcide modelin çeşitli davranışlarının pekiştirilmesi ne deniyle, model gibi davranıldığında kendisinin davranışlarının da davranışa dönüşmesini teşvik eder. Dolaylı Ceza: Modelin, davranışlarının cezalandırıldığını gözlemleyen bireyin bu davranışları yapma olasılığının, arzusunun azalması durumudur. Modelin yaptığı bir davranışın sonucunda almış olduğu ceza gören bireyin de o davranışı yapma eğilimi azalır

Page 34: UNITE 1=PSIKOLOJININ TANIMI “logos” · 2017-06-26 · UNITE 1=PSIKOLOJININ TANIMI Psikoloji yunanca ruh anlamına gelen “psyche” ve bilgi anlamına gelen “logos” kelimelerinden

ya da ortadan kalkar. Modelin yanlış yere arabasını park ettiği için polis tarafından ceza aldığını gören bireyin aynı yere park etmemesi. Dolaylı Güdülenme: Modelin güdülendiğinde gözlemleyen bireyin bundan etkilenerek güdülenmesi durumudur. Maç öncesi teknik direktörün sporculardan birisini etkileyici şekilde güdelediğini gören diğer oyuncuların da gaza gelerek güdülenmesi. Dolaylı Duygusallık: Modelin duygulandığını gözlemleyen bireyin bundan etkilenerek duygulanması, duygusal yaşantı geçirmesidir. Yani bireyin başka bireylerin yaşantılarını gözleyerek dolaylı olarak korku, kaygı gibi duyguları yaşamasıdır. Örneğin evde annesinin ağladığını gören çocuğun da ağlamaya başlaması gibi. Bandura tarafından geliştirilen sosyal öğrenme kuramında, gözlem- modelden öğrenmenin dört aşaması vardır: Dikkat:•Modelin davranışlarının önemli özelliklerini gözleme ; Hatırlama:•Bilgiyi hafızaya alma Uygulama :•Modelin davranışlarını yapmaya çalışma ; Güdülenme:•İçsel ya da dışsal güdülenme Dikkat: Gözlem yolu ile öğrenmenin ilk evresidir. Psikoloji biliminde dikkat, bireyin psikofizik enerjisini uyarıcı ya da uyarıcılara yöneltmesi anlamına gelmektedir. Birey ilgisini çeken, ihtiyacını karşılayan, kendisine anlamlı gelen uyarıcılara dikkat eder. Dikkat ettiği uyarıcıları algılar, merak eder, araştırır, anlamaya çalışır ve öğrenir . Hatırlama: Gözlem yolu öğrenmenin ikinci aşaması olan hatırlama evresinde gözlemlenen davranışlar zihinde canlandırma yapılarak, sembolleştirerek saklanmaya çalışılır. Hatırlama öğrenenin dikkat ettiği davranışı daha sonra zihnine getirebilmesini ifade eder. Gözlemcinin model aldığı davranışları şemalarına kodlayarak yerleştirmesi hatırda tutmayı kolaylaştırır. Uygulama: Sosyal öğrenme sürecinin üçüncü aşaması olan bu evrede öğrenenin gözlemlediği davranışı ortaya koyar, davranış olarak sergiler. Ancak bu aşamada henüz öğrenme tamamlanmış değildir. Öğrenen davranışı ne kadar iyi gözlemlerse gözlemlesin davranış olarak ortaya koymadan öğrenmiş olamaz. Öğrenen yüzme davranışını gözlemledi ve gözlemlerini uygulamaya koyarak yani yapmaya çalışarak davranışa dönüştürür. Bu aşamada öğrencinin bedensel ve zihinsel yeterliliği önemli rol oynar. Güdülenme: Güdülenme öğrenenin gözlemlediği davranışları ortaya koyduğunda sağladığı doyumu ve hazzı ifade eder. Öğrenci davranışıyla ihtiyacının giderildiğini veya ödüllendirildiğini görürse taklit davranışı pekiştirilmiş olur ve tekrar gösterilme olasılığı artar. Güdülenme süreci ile sosyal öğrenme süreci tamamlanmış ve öğrenme gerçekleşmiş olur. Güdülenme ya içsel ya da dışsal olabilir. İçsel güdülenme sosyal öğrenmede daha etkilidir. Bandura, insan davranışlarının uyarıcı-tepki dizgesi içinde dışarıdan gelen ödüller ve cezalarla değil, bireyin kendisi tarafından kontrol edildiğini düşünmektedir. Ayrıca, içsel pekiştireçlerin dışsal pekiştirenlerden daha etkili olduğunu, içsel olarak ödüllendirilen davranışların daha süreğen olduğunu belirtmektedir . NOT=Sosyal öğrenmenin aşamalarında tekrar aşaması yoktur. Tekrar, davranışçı kuramlara ait bir kavramdır. BILIŞSEL KURAMLAR Bu bölümde bilişsel öğrenme kuramlarından bilgiyi işleme kuramı ve gestalt kuramı incelenecektir. Bilgıyı İşleme Kuramı: Bilgiyi işleme kuramının en önemli temsilcileri Miller, Gagne, Bruner ve Neisser’dir.Bilgiyi işleme kuramı, insanın dünyayı anlamada kullandığı zihinsel süreçleri

Page 35: UNITE 1=PSIKOLOJININ TANIMI “logos” · 2017-06-26 · UNITE 1=PSIKOLOJININ TANIMI Psikoloji yunanca ruh anlamına gelen “psyche” ve bilgi anlamına gelen “logos” kelimelerinden

inceleyen bir kuramdır. Bu zihinsel süreçler bir yakınımızın adını hatırlamaktan karmaşık bir matematik probleminin çözümüne kadar çok çeşitli durumlarda kullanılmaktadır. Bilgiyi işleme kuramı, insanın öğrenme sürecini bilgisayar süreçlerine benzeterek öğrenmeye açıklama getirmeye çalışmaktadır. İnsan zihni bilgiyi alır, işler, biçim ve içeriğini değiştirir, depolar, gerektiği zaman geri getirir ve davranışlar üretir. Bilgiyi İşleme Kuramının Temel İlkeleri 1- Bazı öğrenme süreçleri insana özgü olabilir. Bu varsayıma dayalı olarak tüm bilişsel araştırmalar insanlar üzerinde yapılmalıdır.

2- Zihinsel olaylar bilişsel araştırmaların odağı olmalıdır.

3- İnsan öğrenmesinin araştırılması nesnel ve bilimsel olmalıdır.

4- Bireyler öğrenme sürecine aktif bir şekilde katılır.

5- Öğrenme, gözlenebilir davranış değişikliklerine yansıması gerekmeyen zihinsel bağlantıların oluşması demektir.

6- Öğrenme daha önce öğrenilen bilgiyle yeni bilgiyi ilişkilendirme sürecidir.

7- Bilgi örgütlenir. Bilgiyi İşleme Kuramının Temel Araştırma Konuları Bilgiyi işleme kuramı temel olarak şu dört soruyu yanıtlamaya çalışır: 1. Yeni bilgi dışarıdan nasıl alınmaktadır? 2. Alınan bilgi nasıl işlenmektedir?

3. Bilgi uzun süreli olarak nasıl depolanmaktadır?

4. Depolanan bilgi nasıl geriye getirilip anımsanmaktadır? Bilgiyi işleme kuramcıları bu sorulara yanıt ararken iki süreç üzerinde durmaktadırlar. Bunlar: &- Bellek türleri, &- Kontrol süreçleridir.

BILGIYI ISEME VE BELLEK SURECLERI=DUYUSAL KAYIT,KISA SURELI BELLEK,UZUN SURELI BELLEK(ANISAL,BELLEK,ANLAMSAL,BELLEK,İŞLEMSEL,BELLEK) KONTROL SURECLERI=BILGININ DUYUSAL KAYITTAN KISA SURELI BELLEGE AKTARILMASI(DIKKAT,ALGI),KISA SURELI BELLEKTE BILGIYI TUTMA SURECI (SUREKLI TEKRAR,GRUPLAMA),UZUN SURELI BELLEKTE BILGIYI DEPOLAMA SURECI-ORTUK VE ACIK TEKRAR,ANLAMLANDIRMA/KODLAMA(ETKINLIK,ORGUTLEME,EKLEMLEME,BELLEK DESTEKLEYICI IPUCLARI) Gestalt Öğrenme Kuramı=Temsilcileri Köhker, Kofka ve Wertheimer ‘dir.Gestalt kelime anlamı olarak Almanca farklı ögelerin oluşturduğu bütün, yapı, genel görünüş, biçim ve şekil anlamlarına gelmektedir. Davranışçı kurama bir tepki olarak Gestaltçılar algılama, kavrama, düşünme, akıl yürütme, problem çözme gibi zihinsel süreçlere ağırlık vermişlerdir. Algı ile ilgili ilk çalışmalar Gestalt psikologları tarafından yapılarak psikolojiye kazandırılmıştır. Gestaltçılar algı konusunda geliştirdikleri yasa ve ilkeleri öğrenme alanına uygulamışlardır. Gestalt Kuramının Temel İlkeleri 1- İnsan çevresindeki uyarıcıları tek tek parçalar halinde değil, diğerleri ile ilişki içinde bir bütün olarak algılama eğilimindedir. Örneğin: Bir arkadaşımızı göz-saç-burun gibi ayrı ayrı uyarıcılarla değil de bir bütün olarak algılar.

Page 36: UNITE 1=PSIKOLOJININ TANIMI “logos” · 2017-06-26 · UNITE 1=PSIKOLOJININ TANIMI Psikoloji yunanca ruh anlamına gelen “psyche” ve bilgi anlamına gelen “logos” kelimelerinden

2- Bir bütün kendini oluşturan parçaların toplamından farklıdır, asla aynı olamaz. Bir canlı çiçek düşünün kesip ince ince doğrasak bu da bir bütün ama canlı hali ile aynı olamaz. Çünkü bütünün parçaları arasında birbirini tamamlayan ahenkli, sistemli ve organizeli ilişkiler vardır. Evrende bir bütün ve sistem olarak parçalar arasında düzenli ilişkiler vardır.

3- İnsanda bir sistemdir ve parçaları arasında ahenkli, düzenli ilişkiler vardır. Bu ne denle insan ve davranışları ancak bir bütün olarak incelenip anlaşılabilir. Davranışçıların dediği gibi insan davranışlarını parçalayarak anlamak mümkün değildir.

4- Bir nesne ya da olayın algılanışı diğerleri ile ilişkisine bağlıdır.

5- Öğrenme sürecine öğrenen aktif olarak katılır.

6- Gestalt yaklaşımının en önemli katkısı kavrayış yolu ile öğrenmedir.

7- Öğrenme değişik durum ve yaşantılara aktarılabilir. NOT=Davranışçıların parçacı, atomcu, gözlenebilen, nesnel, çevreci, yönlerine karşı Gestaltçılar ise bütüncül, öznel, zihinsel, bilişseldirler. Gestalt kuramcılarının öğrenme psikolojisi alanyazınına önemli katkılarından biri kavrama yoluyla öğrenme kavramıdır. KAVRAYIS YOLUYLA OGRENME=Bireyin geçmiş yaşantılarını ya da önceki öğrendiklerini kullanarak zihinsel süreçlerde öğrenilecek konunun parçaları arasında aniden bağ kurarak gerçekleştirdiği öğrenmedir. Kavrama yoluyla öğrenme kavramını anlamak için W.Köhler’in yapmış olduğu deneyden söz etmek gerekir. Bu deneyde, sultan isminde bir şempanze birbirine geçebilecek iki sopanın bulunduğu kafese kapatılır. Daha sonra, kafesin dışına, şempanzenin erişemeyeceği bir uzaklığa muz bırakılır. Şempanze kollarıyla ve kamışların her biriyle muzu almak için uğraşır, fakat alamaz. Bir ara muzu almayı bırakır ve bir köşede sopalar ile oynamaya başlar. Tam bu sırada sopaları birbirine geçirerek daha uzun bir kamış elde eder. Bunu fark edip anlayınca da gider muzu uzun sopa ile çekip alır. Kavrayış yolu ile öğrenme zihinde aniden ortaya çıkar. Bir kez öğrenildiğinde tekrarlanabilir, transfer edilebilir, yeni durumlarda aktarılarak kullanılabilir. Kavrayış yolu ile öğrenmede birey problemi zihinde canlandırılır ve bir sonuca ulaşıncaya kadar problemlerin bileşenlerini yönlendirir ve çözümü uygular. Bu ne denle çözüm aniden gerçekleşmiş gibi gözükür. Kavrama yoluyla öğrenme 3 aşamada gerçekleşmektedir; 1- Hazırlık aşaması: Denemeler yapılır ama sonuca ulaşılmaz.

2- Kuluçka/bekleme dönemi 3- Sonucunun birdenbire ortaya çıkması

UNITE 13=SAGLIK PSIKOLOJISI Sağlık psikolojisi, hem sağlığın hem de hastalığın anlaşılmasında bireylerin duygularının, düşüncelerinin ve davranışlarının etkisinin neler olduğu konusuyla ilgilenir. Bu noktada sağlık psikolojisi şu sorulara yanıt arar: Sağlık ve hastalık arasındaki ilişkiler nasıldır?

Sağlık ve hastalık konusunda psikolojinin rolü nedir?

Hastalığın nedenleri nelerdir ve bireyin duygu, düşünce ve davranışlarının hastalık üzerindeki etkileri nelerdir?

Hastalıklar nasıl tedavi edilir ve bireyin tedavi sürecindeki sorumlulukları nelerdir? Sağlık psikolojisi, yeni bir alan olmasına karşın klinik psikolojiye yakın bir alandır. Öte yandan bu iki alan birbirinden de farklıdır. Sağlık psikolojisi, fiziksel hastalıklarla ilgilenirken klinik psikoloji ise ruhsal hastalıklarla ve tedavileriyle ilgilenir.

Page 37: UNITE 1=PSIKOLOJININ TANIMI “logos” · 2017-06-26 · UNITE 1=PSIKOLOJININ TANIMI Psikoloji yunanca ruh anlamına gelen “psyche” ve bilgi anlamına gelen “logos” kelimelerinden

SAGLIK PSIKOLOJISINDE BIYO-PSIKO-SOSYAL YAKLASIM Bireylerin hastalıklardan iyileşmelerinde ve sağlıklarını korumalarında sadece fiziksel durumlarının düzenlenmesi değil; inançlarının, sorunlar ile başa çıkma yöntemlerinin ve yaşam şekillerinin düzenlenmesi de gereklidir. Bu çoklu faktörleri içerisinde barındıran kavram, biyo-psiko-sosyal bakış açısıdır. Bu bağlamda bireyin aşırı kilo alımının engellenmesi için kilo alımına ilişkin fizyolojisinin ve metabolizmasının düzenlenmesi (biyolojik), bireyin başa çıkma becerilerinin ve inançlarının düzenlenmesi (psikolojik), bireyin aile, arkadaş gibi sosyal çevresiyle olan ilişkilerinin düzenlenmesi (toplumsal) gibi tedavi planı biyo-psiko-sosyal yaklaşıma örnektir. Biyo-psiko-soyal bakış açısına göre bireyin sağlığını, etkileyen beş önemli faktör bulunmaktadır. Bu faktörlerden ilkinde bireyin yaş, cinsiyet, ırk ve genetik yapısı gibi kendine özgü özellikleri yer almaktadır. İkincisinde, bireylerin kişisel yaşam şekilleri ve üçüncüsünde ise bireyin sağlığı üzerinde etkili olan toplumsal faktörler yer almaktadır. Dördüncüsünde bireyin yaşama ve çalışma koşulları yer alır. Beşincisinde ise bireyin üyesi olduğu toplumun sosyoekonomik, kültürel ve çevresel koşulları önemlidir. SAGLIK PSIKOLOJISININ KURAMLARI Yükleme Kuramı:Yükleme kuramı, sosyal psikoloji alanında ortaya atılmış bir kuramdır. Yükleme kuramını ortaya atan bilim adamı, Heider’dir. Heider’e göre, bireyler dünyayı kontrol edebilmek ve yaşamlarındaki olayları açıklayabilmek amacıyla olayların nedenlerini açıklamaya motive olmuşlardır. Ona göre, nedenlerin kararlılığına bakarak insanlar, olayların ve durumların nedenlerini içsel ya da dışsal faktörlere yüklemektedirler. Bu kuram, sağlıkla ilgili davranışların açıklanmasında da kullanılmaktadır. Örneğin yapılan bir çalışmada, bireylerin diabet (şeker) hastalığına yakalanmalarına ilişkin nedensel yüklemeleri incelenmiştir. Bu hastalıktan yakınan bireylerin bir kısmı hastalığın nedenlerini dışsal güçlere yüklemişler ve hastalığı kontrol edilemez olarak algılamışlardır. Denetim Odağı Kuramı:Denetim odağı kuramına göre birey, kendi eylemini tamamen kendi eylemi olarak algılamadığında etrafındaki şans, güçlü diğerleri, kader gibi kontrol edilemeyen faktörlere yüklemektedir. Bireyin bu şekilde yükleme yapmasına dışsal denetim odağı denilmektedir. Öte yandan birey, olayların nedenlerini kişiliğinin bir özelliğine, sürekli gösterdiği davranışlara yüklerse bu durumda gerçekleştirilen yükleme şekline içsel denetim odağı denilmektedir. Denetim odağı kuramı sağlık alanında, bireylerin hastalıkları ya da sağlıklı olmayı kontrol edebileceklerine ya da edemeyeceklerine yönelik inançlar oluşturmaları yönünde ele alınmıştır. Gerçekçi Olmayan İyimserlik Kuramı:Gerçekçi olmayan iyimserlik kuramı, bireylerin olumsuz sonuçların kendi başlarına gelme olasılığının başkalarının başlarına gelme olasılığından daha düşük ve olumlu sonuçlar yaşama olasılıklarının da ortalamadan daha yüksek olduğuna inandıklarını belirtir. Bireyler bu düşüncelerinden dolayı sağlıklarını tehlikeye atacak emniyet kemerini takmadan araba kullanma, korunmasız cinsel ilişkiye girme gibi riskli ve tedbirsiz davranışlara yönelmektedirler **********Sağlık psikolojisi alanında üç temel kuram vardır. Bunlar: Yükleme kuramı, denetim odağı kuramı ve gerçekçi olmayan iyimserlik kuramlarıdır. BIREYLERIN SAGLIKLARINI ETKILEYEN TEMEL FAKTORLER Beslenme:Her canlının, canlılığını sürdürebilmesi için gerekli besin maddelerini almasına beslenme denilmektedir. İnsanların sağlıklı bir şekilde beslenmeleri için hayvansal proteinlere, vitaminlere, minerallere, karbonhidratlara ve yağlara ihtiyaçları vardır. Dengeli ve sağlıklı beslenme demek, ilgili besin ögelerinden yeterince almak demektir. Sağlıklı beslenmede bireylere beslenme piramidi yol göstericidir. Beslenme piramidi beş

Page 38: UNITE 1=PSIKOLOJININ TANIMI “logos” · 2017-06-26 · UNITE 1=PSIKOLOJININ TANIMI Psikoloji yunanca ruh anlamına gelen “psyche” ve bilgi anlamına gelen “logos” kelimelerinden

ana besin grubunu içerir. Piramit, en altta yer alan ve sıklıkla tüketilmesi gereken karbonhidratlarla başlar ve daha az tüketilmesi gereken gıdalara doğru gider. Bu besin grupları karbonhidratlar, mineraller, proteinler, yağlar ve şekerlerdir. Bu bilgileri göz önüne alarak beslenme durumunda sağlık sorunlarını çok daha az yaşamak mümkündür. Sigara Bağımlılığı:Sigara bağımlılık yapıcı bir maddedir. Bağımlılık yapan bu maddenin içerisinde nikotin, karbonmonoksit, hidrojen siyanür, uçucu aminler, arsenik ve kurşun gibi zehirleyici pek çok kimyasal madde bulunmaktadır. Sinir sistemi, sigaraya karşı tolerans geliştirir. Böylece bireyler fiziksel olarak sigaraya bağımlı hale gelirler. Tolerans, merkezi sinir sisteminin bir önceki nikotin alımını yetersiz görmesi ve daha fazla nikotinle doyuma ulaşması demektir. Bireyler ilk kez sigara içtiklerinde rahatsız edici fizyolojik durumlar söz konusudur. Örneğin, sigara içmeye ilk kez başlayan birey sigara içerken öksürme, gözlerinin sulanması, ağızda hoş olmayan bir tat ve mide bulantısı yaşamaktadır. Sigara içmeye hangi gelişim dönemlerinde başlandığı önemlidir. Yapılan çalışmalarda sigara içen bireylerin büyük bir çoğunluğunun çocuklukta ve ergenlikte sigara içmeye başladıkları ve yetişkinlikte de bu durumu devam ettirdikleri sonucuna varılmıştır. Alkol Bağımlılığı:Alkolün, bireyler için bağımlılık oluşturması durumuna alkolizm denilmektedir. Alkol bağımlılığı, bırakılmak istenildiğinde bırakılamayan ve sorun ya da sorunlar oluşturan, alkol içeren tüm içeceklere bağımlı olmaya denir. Bireylerin alkol bağımlısı olup olmadıklarına ilişkin bir takım belirtiler bulunmaktadır. Bu belirtiler; kontrol kaybı, alkolü bırakma isteğine karşın başarısız girişimlerin olması, giderek daha fazla alkol kullanma, toplumsal ve mesleki sorunların ortaya çıkması, sağlık problemlerinin varlığı ve yoksunluk belirtilerini sergilemedir. İnsanlar, güvenliklerinin ve iyilik hallerinin tehdit edilmesi durumunda alkol kullanmaktadırlar. Yapılan çalışmalarda bireylerin haz almak için, anksiyete ve engellenme gibi durumlarda alkolün rahatlatıcı etkisinden yararlanmak amacıyla alkole yöneldikleri de ortaya konmuştur. ***Literatürde alkol bağımlılığının nedenlerine ilişkin kuramsal açıklamalar bulunmaktadır. Bu doğrultuda psikodinamik kurama göre, alkol bağımlısı olan bireyler, aşırı katı ve baskıcı bir üst benliğe sahiptirler. Bu bireyler, bilinç dışı oluşan gerginliği azaltmak amacıyla alkol içerler. Ayrıca, alkol bağımlısı olan bireyler oral döneme saplanmışlardır ve bunaltılarını gidermek için alkole yönelmektedirler. ***Psikodinamik kuramın tersine davranışçı kuramlar, alkol bağımlılığının yapısal bir nedenden ziyade, öğrenilmiş davranışların sonucunda gerçekleştiğini savunurlar. Alkol alımının gerginliği azaltan, rahatlatan özellikleri gibi olumlu pekiştirici yanları, ilk alkol alımından sonra bu davranışın sürmesine neden olmaktadır. STRES: Stres, organizmanın bedensel ve ruhsal sınırlarının tehdit edilmesi ve zorlanması ile ortaya çıkan bir durumdur. Literatürde stres, oluşum şekilleri açısından incelenmiştir. Fried, stresi oluşum şekillerine göre üçe ayırmaktadır: Birincisi, felaket stresidir. Felaket stresi, büyük alanları ve insan topluluklarını etkileyen felaketlerin (deprem, sel gibi) neden olduğu strestir. İkincisi, akut strestir. Akut stres, krizler ya da bireyleri etkileyen anlık olaylar sonucunda oluşan stres çeşididir. Üçüncüsü ise, günlük strestir. Günlük stres, günlük yaşamın içerisinde sürekli olarak varlığını gösteren ve bireyleri tehdit eden strestir. ***Birey alarm aşamasında, öncelikle stres kaynağını algılar. Daha sonra stres kaynakları ile ya mücadele etmek ya da ondan uzaklaşmak için harekete geçer. Direnç aşamasında birey, artan enerjisi ve hızlanan kan dolaşımı sayesinde stresle mücadeleye devam eder. Ancak direnç aşaması uzarsa birey yorgun düşer, çökkünlük yaşar. Birey, stres kaynağının

Page 39: UNITE 1=PSIKOLOJININ TANIMI “logos” · 2017-06-26 · UNITE 1=PSIKOLOJININ TANIMI Psikoloji yunanca ruh anlamına gelen “psyche” ve bilgi anlamına gelen “logos” kelimelerinden

baskısının yoğun ve sürekli olması durumunda tükenme aşamasına gelir. Tükenme aşamasında bireyin dengesi bozulur, bireyin bitkinliği ve yorgunluğu artar. ***Stresin insan fizyolojisine etkisi: Stres faktörlerine verilen tepkiler, otonom sinir sistemi tarafından yönetilmektedir. İnsanlar bir stres faktörünü algıladıkları zaman, hipotalamus otonom sinir sistemine organizmanın normal aktivitelerini değiştirecek sinyallar gönderir. Bu durumunun bir sonucu olarak: Kalp atımı hızlanır. Kan basıncı artar. Kan şekeri yükselir.

Damarlar genişler. Organlara kan akımı artar. Nefes alımı hızlanır ve derinleşir. Sindirim durur.

Böbrek üstü bezleri, kalbi ve diğer organları uyaracak olan adrenalinin salgılanmasına neden olur. Böbrek üstü bezlerinden ayrıca kortizol de sagılanmaya başlar. Kartizol kan dolaşımını ve hızlı bir şekilde enerji akımını sağlar. Böylece organizma davranışsal olarak tepki vermeye hazır bir hâle gelir. Stresin Sonuçları Selye’ye göre stres hormonlarının uzun süreli olarak salgılanması durumunda yüksek kan basıncı kaslarda zedelenmelere, kalp krizine, vücutta oluşan yaraların iyileşmesinin uzamasına ve bağışıklık sisteminin zayıflamasına ve bunun sonucunda da bireylerin kolay bir şekilde hastalıklara yakalanmasına neden olmaktadır. Stresin, insanların fiziksel ve psikolojik iyi oluşları üzerinde önemli etkileri vardır. Araştırmalar stresin madde kullanımı, intihar, depresyon, kalp hastalıkları ve bağışıklık sisteminin zayıflaması gibi önemli psikolojik ve fiziksel rahatsızlıklara neden olduğunu ortaya koymuştur. Stresle Başa Çıkma:Folkman’a (1984) göre; başa çıkma, stres vericilerin uyandırdığı duygusal gerilimi azaltma, yok etme ya da bu gerilime direnme amacıyla gösterilen bilişsel, davranışsal ve duygusal tepkilerin bütünüdür. Lazarus ve Folkman (1987); başa çıkmayı, kişinin kaynaklarını tüketici veya aşırı derecede zorlayıcı olarak değerlendirdiği talepleri yönetme süreci olarak tanımlarlar. Lazarus ve Folkman (1984), başa çıkma konusunda üç aşamalı bir model geliştirmişlerdir. Geliştirdikleri modelde, birincil değerlendirme, ikincil değerlendirme ve başa çıkma yöntemleri olmak üzere üç öge bulunmaktadır. Birincil değerlendirmede, bireyin çevreyle etkileşiminde iyilik halini tehlikeye sokan herhangi bir durumun olup olmadığı değerlendirilir. İkincil değerlendirmede kişi, zararın önlenmesi ya da durumun üstesinden gelinmesi için neler yapabileceğini değerlendirir. Bu değerlendirme sürecinde kişi “Ne yapabilirim?” sorusunu yanıtlamaktadır. Başa çıkma stratejileri: Lazarus ve Folkman, başa çıkma modelinde, kişilerin stres oluşturan durumla ilgili tüm duygusal ve davranışsal tepkileri stresle başa çıkma stratejilerini oluşturmaktadır. Başa çıkma stratejileri de iki grup altında toplanmaktadır. Problem odaklı başa çıkma, bireyde stres oluşturan olayı ortadan kaldırmak ya da etkisini azaltmak için problem çözmeye ve işlem yolları üzerinde odaklanmaya yönelik etkinlikleri içerir. Duygu odaklı başa çıkma ise, stres durumunun oluşturduğu olumsuz duyguların kontrol altına alınıp olumlu bir yöne odaklanmasına yönelik davranışları içerir. Lazarus ve Folkman, yedi başa çıkma stratejisi belirlemişlerdir: 1- Yüzleşerek başa çıkma: Saldırgan çabalarla durumu değiştirmeye çalışmak anlamına gelmektedir.

2- Sosyal destek arama: Sosyal destek arama, somut bilgilere ulaşmayı ve duygusal destek aramayı içermektedir.

Page 40: UNITE 1=PSIKOLOJININ TANIMI “logos” · 2017-06-26 · UNITE 1=PSIKOLOJININ TANIMI Psikoloji yunanca ruh anlamına gelen “psyche” ve bilgi anlamına gelen “logos” kelimelerinden

3- Planlı sorun çözme: Planlı sorun çözmede bireyler, analitik yaklaşımı kullanarak problemi çözmeye çalışırlar.

4- Kendini kontrol etme: Kendini kontrol etme stratejisi, bireyin kendi duygularını ve düşüncelerini düzenlemesi anlamına gelmektedir.

5- Mesafe koyma: Mesafe koyma stratejisi bireyin, stres oluşturan koşullar arasına uzaklık koymasıdır.

6- Sorumluluk alma: Sorumluluk alma, problemi çözmek için gerekli olan sorumlulukları üstlenme anlamına gelmektedir.

7- Kaçma-kaçınma: Kaçma-kaçınma stratejisi, problemden uzaklaştırıcı düşüncelere ve davranışlara yönelme anlamına gelmektedir. Başa çıkma stratejilerinden yüzleşerek başa çıkma, planlı sorun çözme ve sosyal destek arama stratejileri problem odaklı stratejiler grubunda yer almaktadır. Kendini kontrol etme, sorumluluk alma, kaçma-kaçınma ve mesafe koyma stratejileri ise duygu odaklı başa çıkma stratejileri grubunda yer alır. Sözü edilen başa çıkma stratejilerini kullanmanın pek çok yararı bulunmaktadır. Stratejileri kullanma, çaresizlik duygularının ve depresyonun azalmasını, umut ve meydan okuma duygularının ortaya çıkmasını sağlar. UNITE 14=DAVRANISSAL BOZUKLUKLAR Psikolojinin en çok bilinen ve önemli çalışma alanlarından biri de davranış bozuklukları ya da başka bir ismiyle ruhsal bozukluklarıdır. Davranış bozuklukları psikologlar tarafından normal kabul edilen yani insanların büyük çoğunluğu tarafından sık sık tekrar edilen davranışlardan olmayan davranışlardır. Davranıssal Bozukluklarının Tanımlanması Anormal psikoloji, ruhsal bozukluklarla ilgilenen bir alandır. Ruhsal bozukluklar, duygu, düşünce ve davranış bozuklukları ya da davranışların normalden sapması olarak tanımlanmaktadır. Anormal terimi, normdan sapma olarak tanımlanmaktadır.Ruhsal bozuklukların nedenleri arasında biyolojik, psikolojik ve sosyal nedenler yer almaktadır. Davranışsal Bozuklukların Ndnlarıne İlişkin Kuramsal Bakış Açıları Ruhsal hastalıkların nedenlerini açıklayan psikodinamik yaklaşım, medikal yaklaşım, bilişsel-davranışçı yaklaşım, hümanistik ve sosyokültürel yaklaşım ile eklektik yaklaşım olmak üzere beş temel kuramsal yaklaşım bulunmaktadır. Psikodinamik Yaklaşım:Freud’a göre ruhsal bozukluklar id, ego ve süperego arasındaki psişik çatışmaların sonucunda gerçekleşir. Birey, çatışmaların çok güçlü olması durumunda, savunma mekanizmalarını kullanamaz, aşırı kaygılanım bozukluğu, obsesif düşünceler, kompülsif davranışlar, depresyon, algı bozuklukları, düşünce bozuklukları, fiziksel bir nedene bağlı olmayan felç ya da körlük gibi ruhsal bozuklukları gösterir. Medikal Yaklaşım:Medikal yaklaşım ruhsal bozuklukların nedenlerini, bireylerin organizmalarının işlevselliğine bağlar. Bu yaklaşım, ruhsal bozuklukların nedenini organik düzeyde ele aldığı için ilaçla tedaviye başvurur. Medikal yaklaşıma göre, bireylerin göstermiş oldukları ruhsal bozuklukların nedenleri, durumsal değildir. Bu yaklaşıma göre ruhsal bozuklukların nedenleri, bireylerin organlarındaki işlev bozukluklarıdır. Medikal yaklaşım, ruhsal rahatsızlıklara fiziksel hastalıklar gibi yaklaşır. Bilişsel-Davranışçı Yaklaşım:Bilişsel-davranışçı yaklaşım, medikal bakış açısının aksine, ruhsal bozuklukların öğrenildiğini belirtir. Ruhsal bozuklukların en iyi şekilde çevresel faktörler ile bireylerin bu faktörlere ilişkin algılarının incelenmesiyle açıklanacağını savunur. Bu yaklaşıma göre ruhsal bozukluk, bir bireyin bedensel yapısında durduk yere gerçekleşmez. Ruhsal bozukluklar, bireyin çevreyle etkileşimi sonucunda gerçekleşirler.

Page 41: UNITE 1=PSIKOLOJININ TANIMI “logos” · 2017-06-26 · UNITE 1=PSIKOLOJININ TANIMI Psikoloji yunanca ruh anlamına gelen “psyche” ve bilgi anlamına gelen “logos” kelimelerinden

Bilişsel davranışsal yaklaşıma göre ruhsal bozukluklarda sadece çevre değil, çevreyi bireyin nasıl yorumladığı da önemlidir. Bu nedenle davranışçı bilişsel terapistler, danışanlarının uyumunu bozan düşüncelerini ve davranışlarını uyumlarını sağlayan düşüncelerle ve davranışlarla değiştirmeyi amaçlamaktadırlar. Hümanistik ve Sosyokültürel Yaklaşım:Bu yaklaşıma göre ruhsal bozukluklar, bireyin “Başkalarının olumlu bakış açılarını kazanayım, başkalarını memnun edeyim.” şeklindeki çarpıtılmış algılarından kaynaklanır. Kültürel değişkenler, bireylerin davranışlarını, normal ya da anormal olarak yorumlanmasında etkilidir. Ruhsal bozukluklar, kültüre bağlı olarak gerçekleşir. Eklektik (Bütüncül) Yaklaşım:Eklektik yaklaşıma göre ruhsal bozukluklar, genetik faktörler ile çevresel faktörlerin etkileşimi sonucunda ortaya çıkar. Ruhsal bozukluklar, bireylerin bir stres durumuyla karşılaşmaları sonucunda görülür. Davranışsal Bozuklukların Tanılanmasında Kullanılan Yöntemler Fiziksel rahatsızlıklar, kan, idrar ya da biyopsi gibi tahlillerle teşhis edilirken; ruhsal bozuklukların teşhisi gözlem, kişinin beyanı ve görüşme gibi yöntemlerle gerçekleştirilmektedir. Bireylerin psikolojik işlevselliklerini ve sağlıklarını inceleme sürecine değerlendirme denir. Değerlendirmenin amacı, belli bir bozukluğa uygun tedavi yapmak için tanı koymaktır. Ruhsal bozuklukların doğru bir şekilde tanımlanması için klinisyenler görüşme, gözlem, nöropsikolojik değerlendirme ve psikolojik testler gibi araçlara başvururlar. Görüşme Yöntemleri Ruhsal bozuklukların tanısında, yapılandırılmamış ve yapılandırılmış olmak üzere iki görüşme yöntemi kullanılmaktadır. Yapılandırılmamış görüşmede, kişinin problemleri çok farklı açılardan ele alınıp incelenir. Görüşmeye, görüşme yapanın geçmişteki deneyimleri, hasta hakkındaki görüşleri ve yaşanan problemin özellikleri rehberlik etmektedir. Yapılandırılmış görüşmelerde ise, kişilere yapılandırılmış belli bir düzen içinde yer alan sorular sorulmaktadır. Hastanın ifadeleri kodlanmaktadır. Bu koda uygun olarak da tanılama gerçekleştirilmektedir. Gözlem:Görüşmenin yanında, kişinin davranışlarının gözlemlenmesi aracılığıyla da önemli bilgilere ve bulgulara ulaşılmaktadır. Örneğin gözlem sürecinde kişinin göz teması kurmaktan kaçınması, sosyal kaygının varlığına işaret etmektedir. Gözlerini şüpheci bir şekilde etrafta gezdiren kişi için paranoyalarının var olduğu düşünülmektedir. Nöropsikolojik Değerlendirme:Bir başka yöntem de nöropsikolojik değerlendirmedir. Bu yönteme örnek olarak belli kartları şekillerine, hacimlerine ya da renklerine göre sınıflandırma verilebilir. Verilen bu görevlerde bireylerin planlama, koordine etme ya da bellek gücü gibi yetenekleri test edilmektedir. Bu alanlarda düşük düzeyde performansta bulunanların, beyinlerinin belli bölgelerinde sorunlar olabileceği düşünülmektedir. Psikolojik Testler:Ruhsal bozuklukların tanılanmasında kullanılan bir diğer yöntem, psikolojik testler yöntemidir. Depresyon gibi belli alana özgü ruhsal bozukları ölçen “Beck Depresyon Envanteri” gibi testler kullanılmaktadır. Öte yandan birden fazla bozukluğu ölçen “Minnesota Çok Yönlü Kişilik Envanteri” (Minnesota Multidimensional Personality Inventroy MMPI) gibi testler de değerlendirme yapmada kullanılmaktadır. DAVRANIS BOZUKLUKLARIN SINIFLANDIRILMASI Bir davranışın ruhsal bozukluk belirtisi olup olmadığının anlaşılması, içinde bulunulan çevreye bağlıdır. Bir davranışın ruhsal bozukluk belirtisi olup olmadığını belirlermede üç önemli faktör etkilidir. Bu faktörlerden ilki, o davranışın kültürel normlardan sapma belirtisi olup olmadığıdır. İkincisi, davranışın uyum sağlayıcı yönünün olup olmadığıdır. Üçüncüsü ise,

Page 42: UNITE 1=PSIKOLOJININ TANIMI “logos” · 2017-06-26 · UNITE 1=PSIKOLOJININ TANIMI Psikoloji yunanca ruh anlamına gelen “psyche” ve bilgi anlamına gelen “logos” kelimelerinden

davranışın bireyi strese sokup sokmadığıdır. Tüm bunların yanında, ruhsal bozuklukları tanımak ve tedavi etmek için birtakım sınıflandırmalara ihtiyaç vardır. Bilim tarihinde ruhsal hastalıkların sınıflandırmasını ilk defa Emil Kraeplin (1856 – 1926) gerçekleştirmiştir. Bugün bile Kraeplin’in sınıflandırmasına dayalı olarak psikolojik rahatsızlıklar ele alınıp incelenmektedir. Bu noktada ruhsal bozuklukların sınıflandırılma şekillerinden dünyada iki önemli sınıflandırma şekli vardır. Bu sınıflandırmalardan ilki, Amerikan Psikiyatri Derneğinin “Ruhsal Bozukluklarının Tanı ve İstatistiki Sınıflandırması”dır. İkincisi ise Dünya Sağlık Örgütünün “Hastalıkların Uluslararası Sınıflandırması”dır. NOT= Dünyada daha çok Amerikan Psikiyatri Derneğinin “Ruhsal Bozukluklarının Tanı ve İstatistik Sınıflandırması” kullanılmaktadır. Bu bağlamda ilk tanı ölçütleri başvuru kitabı, 1952 yılında basılmıştır. Davranışsal (Ruhsal) Bozuklukların Eksen Temelinde Sınıflandırılması Eksen 1:• Klinik açıdan önemli bozukluklar (şizofreni, duygu durum bozuklukları, kaygı bozuklukları gibi) Eksen 2:• Mental retardasyon ve kişilik bozuklukları (antisosyal kişilik bozukluğu, paranoid kişilik bozukluğu gibi) Eksen 3:• Ruh sağlığı ile ilgili bireylerin genel fiziksel sağlık durumları (kanser, epilepsi, obezite, parkinson hastalığı, alzheimer hastalığı gibi) Eksen 4:• Ruhsal bozuklukların tanısında, tedavisinde ve gelişiminde etkili olabilecek psikososyal ve çevresel problemler (işsizlik, boşanma, yasal problemler, evsizlik, yoksulluk, ebeveynin aşırı korumacılığı gibi) Eksen 5:• İşlevselliğin genel olarak sosyal, psikolojik ve mesleki açılardan değerlendirilmesi DAVRANIŞSAL BOZUKLUKLARI Ruhsal bozukluklara ilişkin literatür incelendiğinde pek çok, ruhsal bozukluk tanımlamasının, tedavi şekillerinin ele alındığı görülmektedir. Bu bölümde belli başlı ruhsal bozukluklara kısaca değinilmiştir. Bu bağlamda bu bölümde, kaygılanım (anksiyete) bozuklukları, somatoform bozukluklar, disosiyatif bozukluklar, kişilik bozuklukları, psikoaktif madde kullanımı bozuklukları, şizofrenik bozukluklar ve duygulanım bozuklukları ele alınmıştır. ANKSİYETE (KAYGILANIM) BOZUKLUKLARI:Ruhsal bozuklukların birkaçı içerisinde korku ve kaygıyı barındırdığı için kaygılanım bozuklukları olarak tanımlanmaktadır. Kaygı, kişi için rahatsızlık oluşturan herhangi bir durum veya tehlike algısına karşı kişinin çeşitli tepkiler ortaya koyması ve harekete geçememesi durumuna denir. Kaygılanım bozukluklarına, hüzün, öfke ve endişe gibi duygular; terleme, ağız kuruluğu, hızlı nabız atımı, yüzeysel nefes alma, yüksek kan basıncı ve kas gerginliği gibi fizyolojik tepkiler; uykuya dalmakta sorun yaşama, uzun süre dikkati yoğunlaştırmada ve konsantrasyonda sorun yaşama, problem çözme ve yargılama becerilerinde sorun yaşama gibi bilişsel tepkiler eşilik eder. Kronik kaygı, otonom sinir sisteminin sürekli hareket hâlinde olmasından dolayı, bireylerin somatik tepkiler göstermelerine de neden olmaktadır. Kronik bir şekilde kaygılanma, hipertansiyon, baş ağrısı ve sindirim problemlerine de neden olmaktadır. Kaygı bozukluklarında gösterilen tepkilerde benzerlikler olmasına karşın, farklı kaygılanım bozuklukları vardır. Literatürde kaygılanım bozuklukları: 1- Genelleştirilmiş kaygı bozukluğu 2- Panik bozukluğu,

3- Fobik bozukluğu, 4- Obsesif – kompulsif bozukluk ve

5- Travma sonrası stres bozukluğu olmak üzere beş boyutta ele alınıp incelenmektedir. Genelleştirilmiş Kaygı Bozukluğu: Bireyin yaşamında yer alan, sağlık, iş, para, ilişkiler gibi pek çok alanda aşırı endişelenme durumu, genelleştirilmiş kaygı bozukluğunun tanımıdır.

Page 43: UNITE 1=PSIKOLOJININ TANIMI “logos” · 2017-06-26 · UNITE 1=PSIKOLOJININ TANIMI Psikoloji yunanca ruh anlamına gelen “psyche” ve bilgi anlamına gelen “logos” kelimelerinden

Belirtileri: Genelleştirilmiş kaygı bozukluğunda bireyler, kaygının bir odağı bulunmadığı için herhangi bir duruma ya da şeye karşı kaygılanabilirler. Bu kaygılardan dolayı, öfke, endişe duygularını sergilerler. Bu aşırı uyanıklık ya da tetikte olma hâli, ilginin dağılmasına, yorgunluğa ve bitkinliğe, aşırı duyarlılığa, uyku problemlerine, baş ağrısına, kas ağrısına neden olmaktadır. Kaygılı bireyler, kaygılarını kontrol etmede sorun yaşarlar ve sakinleşememe, kolay bir şekilde çökkünlük yaşama, uyaranlardan rahatsız olma belirtileri gösterirler. Kaygılı bireyler, karar vermekte de sorun yaşarlar. Nedenleri=Genelleştirilmiş kaygılanım bozukuluğunun pek çok nedeni vardır. Borkovec’e göre bireyler, kafalarında birtakım amaçlar belirlerler. Bu noktada kaygı, bireyin geçmişte bu amaçları gerçekleştirmede yıkıcı bir başarısızlık öyküsünün varlığında gerçekleşir. Birey, başarılması gereken herhangi bir durum olduğunda geçmişteki deneyimlerinden dolayı başaramama ya da başarısızlık korkusu yaşar. Yaşanılan bu korkunun genelleştirilmesi sonucunda birey, kaygılanım bozukluğu gösterir. Gray’a göre kaygı; ceza, ödülsüzlük ve korku (sinyalleri) işaretleri tarafından harekete geçmektedir. Birey bu tehditleri, nörolojik olarak bünyesinde var olan Davranışı Ketleyici Sistem (Behavioural Inhibition System) aracılığı ile belirler. Bu sistem, bireyin yaşamı için herhangi bir tehdidin olup olmadığını belirlemeye yardımcı olur. Herhangi bir tehdit durumunda bu sistem devreye girerek bireyin kaygılanım bozukluğu göstermesine neden olur. İki faktör modeline göre kaygının nedenleri, bireylerin yüksek düzeyde kaygı özelliğini taşımaları ve başa çıkma becerilerine düşük düzeyde sahip olmalarıdır. Panik Bozukluğu: Panik bozukluğu, korkmaktan korkmak olarak tanımlanmaktadır. Panik bozukluğu olan bireyler, olası fiziksel korkuyla ilişkili fiziksel durumların varlığında tehdit algısı geliştirir. Panik bozukluğu olan bireyler, ani ve ağır dehşet ya da korku ataklarından rahatsız olurlar. Dehşete ya da korkuya herhangi bir uyaran ya da düşünce neden olabilir. Dehşetin ya da korkunun kaynağı içsel ya da dışsal olabilir. Belirtileri: Panik atak, birkaç dakika sürer. Birey bu süreçte, terleme, titreme, nefes almakta zorlanma, kalp sıkışması, göğüs yanması, baş dönmesi, ellerinde ve parmaklarında uyuşma yaşar. Panik atak yaşayan kişiler, delireceklerini ya da öleceklerini düşünmeye başlarlar. Kronik panik atağı olan bireylerin, intihar girişiminde bulundukları da görülmüştür. Ergenliği süresince panik atak geçiren bireyler, yetişkinliklerinde kapalı yerlerden korkma, travma sonrası stres bozukluğu yaşama ve genel kaygılanım bozukluğu da göstermektedirler. Nedenleri=Panik bozukluklarının önemli nedenleridnden biri genetik yatkınlıktır. Yapılan çalışmalara göre, panik bozukluğu hastalarının %30’unun aile üyelerinden birinde de panik bozukluğu rahatsızlığı görülmüştür. Clark’a göre panik atak, bedende gerçekleşen durumların felaket olarak yorumlanmasından kaynaklanmaktadır. Bedende meydana gelen küçük bir değişiklik, birey tarafından bireyi kaygılandıracak fiziksel tehdit belirtisi olarak yorumlandığı için birey panik atak yaşamaktadır. Tedavisi=Panik bozukluklarının tedavisi, hem ilaçla hem de bilişsel davranışçı yöntemlerle gerçekleşmektedir. Panik atağı azaltmada, bilişsel davranışçı terapi etkili olmaktadır. Bu terapi yaklaşımına göre terapi sürecinde, bireyin bedensel olarak rahatlaması için nefes alıp vermesi ve gevşemesi üzerinde durulmaktadır. İkinci olarak ise bireyin bedensel durumuna ilişkin yanlış inançlarının bilişsel olarak yeniden yapılandırılması üzerinde durulmaktadır. Tüm bunların yanında antidepresanlar ve antianksiyolitikler de panik bozuklukların tedavisinde kullanılmaktadır. Fobik Bozukluk:Tanımı ve Belirtileri: Fobi, belli bir obje ya da durum karşısında gösterilen korkudur. Normalde korkuların uyum sağlayıcı yanları bulunmaktadır. Bizlerin, olası

Page 44: UNITE 1=PSIKOLOJININ TANIMI “logos” · 2017-06-26 · UNITE 1=PSIKOLOJININ TANIMI Psikoloji yunanca ruh anlamına gelen “psyche” ve bilgi anlamına gelen “logos” kelimelerinden

tehlikelerden kaçmamıza ya da uzaklaşmamıza yardımcı olurlar. Burada bireyler için korkunun hastalıklı bir hâl alması demek, bireyin korkudan dolayı yaşamının alt üst olması demektir. Kişi, gerçek tehlikenin üstünde, abartılı korku tepkisi gösterir.Örnegın; •Yılan fobisi, kapalı alan fobisi, yükseklik fobisi vb. Bu fobilerden sosyal fobi, diğerleri tarafından olumsuz bir şekilde yargılanmaktan korkmayı ifade etmektedir. Sosyal fobi, toplum içinde konuşmaktan ya da yemek yemekten çekinme ya da korkma şeklinde kendisini gösterir. Tedavisi: Fobilerin tedavisinde, sistematik duyarsızlaştırma tekniği kullanılmaktadır. İkinci bir tedavi yöntemi de modelin taklit edilmesi yoluyla fobiden kurtulmadır. Bilişsel davranışçı terapi yöntemiyle de fobiler tedavi edilmektedir. Obsesif – Kompülsif Bozukluk (OKB):Tanımı ve Belirtileri: Obsesif–kompülsif bozukluk (OKB), saplantılı düşünceleri ve zorlayıcı davranışları içermektedir. OKB bozukluğu olan bireylerde, kendilerini terk etmeyen düşünceler ile kendilerini yapmaktan alıkoyamadıkları davranışlar gözükmektedir. Tekrarlayıcı, saplantılı, istenmeyen düşüncelere, fikirlere ve imajlara obsesyon denilmektedir. Kompülsiyon ise, bireylerin tekrar tekrar aynı davranışları göstermeleri anlamına gelmektedir. OKB’de bireylerin bilişsel süreçleri kontrol etmede zorlanmaları, sürekli bir şeyleri yapıp yapmadıklarına ilişkin gözden geçirme davranışlarında bulunmaları, motor davranışların kontrol edilmesinde zorlanma yaşamaları ve kirlilik duyguları gözlenmektedir. Nedenleri: Bilişsel psikologlar OKB’li bireylerin, mükemmeliyetçi olduklarını, eleştirilmekten kaçındıklarını ve diğerleri tarafından mükemmel olmadıkları için cezalandırılmaktan endişe duyduklarını belirtmektedirler. Bu nedenle OKB’li bireyler, oluşan kaygıyı azaltmak için davranışlarını sürekli kontrol etmeyi düşünmektedirler. OKB’nin genetik bozukluk nedeniyle ortaya çıktığına dair çalışmalar da bulunmaktadır. Tedavisi: OKB Tedavisinde iki yöntem kullanılmaktadır. Bu yöntemlerden ilki davranışsal terapidir. Davranışsal terapiye göre bireyler, sık sık tekrarladıkları davranışları harekete geçiren durum, kişi ve olay ile karşı karşıya bırakılmaktadırlar. İkinci tedavi yöntemi ise beyinde serotonin salınımına olarak tanıyan ilaçla tedavidir. Travma Sonrası Stres Bozukluğu (TSSB):Tanımı Ve Belirtileri=Travma sonrası stres bozukluğu, bireylerin örseleyici yaşantılara maruz kalması sonucu gerçekleşen kaygılanım bozukluklarındandır. TSSB’de birey travmaya neden olan olayı tekrar tekrar yaşar (düşünce ve duygu anlamında), duygularını inkâr edebilir ve travmayla ilgili bilgiler karşısında aşırı duyarlılık gösterir. Üzgün olma, öfke ve suçluluk da görülür. Trafik kazaları, soygunlar, savaşlar, doğal felaketler sonucunda TSSB görülmektedir. Nedenleri= Horawitz’e göre travmayla ilişkili bilgilerin zihinde yer almasının nedeni, insanların tamamlama eğiliminden kaynaklanmaktadır. Tamamlama eğilimi, “yeni bilgilerin eski bilgilerle bütünleştirilmesi ihtiyacı” anlamına gelmektedir. Travmayla ilgili bilgiler, bireyin mevcut şemalarıyla uyuşmadığı için sürekli zihinde yer alır. Birey bu bilgileri bütünleştiremediği için de inkâr savunma mekanizmasını kullanmaktadır. Tamamlama eğiliminden dolayı travmatik yaşantılar, ani bir şekilde bireyin belleğinde yer almaktadır ve hatta birey kabuslar da görmektedir. Bilişsel değerlendirme kuramına göre bireyler, kendilerini yaralanmaz olarak görürler. Dünyanın güvenli ve anlamlı bir yer olduğunu düşünürler. Kendilerine ilişkin algıları da pozitiftir. Bu varsayımlarla bireyler, yaşamlarını sürdürürler. Bireylerin oluşturdukları bu yapı, travmatik yaşantıya neden olan bir olayla zaafa uğrar ve yıkılır. Bu durumun bir sonucu olarak bireyler, TSSB belirtileri sergilerler.

Page 45: UNITE 1=PSIKOLOJININ TANIMI “logos” · 2017-06-26 · UNITE 1=PSIKOLOJININ TANIMI Psikoloji yunanca ruh anlamına gelen “psyche” ve bilgi anlamına gelen “logos” kelimelerinden

Tedavisi=İlaç tedavisinin etkili olduğu çalışmalarca ortaya konmuştur. TSSB’nun tedavisine ilişkin olarak, terapi yöntemlerinin etkililiğine ilişkin çelişkili bulguların olduğu görülmektedir. Bu alanda yöntemlerin etkililiğine ilişkin çalışmalar devam etmektedir. SOMATOFORM BOZUKLUKLARI Somatoform bozuklukları, fiziksel belirtilerle kendisini gösteren ve bu belirtileri açıklayacak somut bir bulgunun saptanamadığı bozukluklardır. Bu bozukluklarda bireyler, bedende fiziksel bir problem olmamasına karşın şikâyetlerini bedensel olarak nitelendirmektedirler. Somatoform bozuklukları, somatizasyon ve konversiyon olmak üzere iki başlık altında ele alınmaktadır. Somatizasyon Bozukluğu:Tanımı: Somatizasyon bozukluğu daha çok kadınlarda görülen, biyolojik temeli olmayan bedensel yakınmalardır. Bu bozukluk, kronik bir şekilde uzun yıllar sürmektedir. Belirtileri= Somatizasyon bozukluğunun belirtileri, sindirim ve dolaşım sisteminde, nolorojik, cinsel ve üreme alanlarında görülmektedir. Kesin tanı laboratuvar bulgularıyla ortaya konmaktadır. Hastalık hastalığı bozukluğu da somatoform bozukluklardandır. Nedenleri= Somatizasyon bozukluğu, az eğitimli insanlarda görülmektedir. Genetik ve çevresel faktörlerin etkili olduğu sonucuna varılmıştır. Tedavisi=Somatizasyon tedavisinde çoklu tedavi seçenekleri değerlendirilmektedir. Hem bireysel hem grupla terapi hem de ilaçla tedavi seçenekleri kullanılmaktadır. Konversiyon Bozukluğu:Tanımı ve Belirtileri= Konversiyon bozukluğu, organ düzeyinde bir hastalık olmamasına rağmen bireylerin fiziksel şikâyetlerinin olduğu, sinir hastalıklarına benzeyen bir bozukluktur. Somatizasyon bozukluğunda, hastanın biyolojik olarak şikâyetleri bulunmasına karşın yapılan muayenede fiziksel hastalık bulgusuna ulaşılamaz. Bu hastalığın körlük, sağırlık, his kaybı ve felç gibi belirtileri bulunmaktadır. Somatizasyon bozukluğunun tersine, konversiyon bozukluğu hem erkeklerde hem de kadınlarda görülmektedir. DSM IV’e göre bu bozukluğun tanılanması için: Belirtiler, bireyin bir çatışma yaşamasına neden olan çevresel bir uyarının olması durumunda,

Belirtiler, bireyin hoşuna gitmeyen bir faaliyeti yapmayı istemediğinde ya da sosyal destek almak ve sempatik görünmek istediğinde ortaya çıkmaktadır. Nedenleri= Psikoanalitik yaklaşıma göre konversiyon; id, ego ve süperego arasında gerçekleşen ve çözüme ulaşmamış çatışmaların, fiziksel bir belirti hâline dönüşmesidir. Davranışçı yaklaşıma göre, konversiyon bozuklukları pek çok nedene bağlı olarak öğrenilmiştir. Tedavisi= Konversiyon bozukluğunun tedavisinin ilk aşamalarında hastadan, geçmişte yaşamış olduğu örseleyici yaşantıları anlatması istenir. DİSOSİYATİF BOZUKLUKLARI Tanımı ve Belirtileri=Disosiyatif bozukluklarda bireyler, psikolojik bütünlüklerini kaybetmektedirler. Bu bozuklukta bireyler, kimliklerini kaybettiklerini ya da kimlik kargaşası yaşadıklarını belirtmektedirler. Disosiyatif bozukluklara örnek olarak psikojenik amnezi verilebilir. Birey psikojenik amnezide, geçmiş yaşamını unutup şimdi ve geleceğe yönelik bir yaşamı yapılandırır. Bir diğer bozukluk, disosiyatif kimlik bozukluğudur. Disosiyatif kimlik bozukluğunda birey, iki ya da daha fazla kişiliğe sahiptir. Bireyin içinde yer alan bu iki kişilikten biri, zaman zaman baskın olmaktadır. Bu kişiliklerin biri diğerinden haberdar olmayabilir. Nedenlerİ= Psikoanalitik görüşe göre birey, güçlü cinsel arzularını bilinçli bir şekilde kontrol altında tutmakta zorlandığından disosiyatif bozukluk gerçekleşmektedir. Bireyler böylece,

Page 46: UNITE 1=PSIKOLOJININ TANIMI “logos” · 2017-06-26 · UNITE 1=PSIKOLOJININ TANIMI Psikoloji yunanca ruh anlamına gelen “psyche” ve bilgi anlamına gelen “logos” kelimelerinden

bedeninin bir bölümünde dağılma yaşamaktadır. Disosiyasyon, bireyin yaptığı bir şeyden dolayı ağır suçluluk duygusu hissetmesi karşısında ya da tolere edilemeyen dürtülerden kaynaklanan güçlü çatışmalar karşısında verilen tepki olarak ele alınmaktadır. Disasiyatif bozukluklar bireyi suçluluk duygusundan kurtarmakta, hoşa gitmeyen yaşantılardan uzaklaştırmakta, yeni deneyimler yaşamasına olanak tanımakta ve bireye hoşlandığı şeyleri yapma olanağı vermektedir. Tedavisi=Disosiyatif bozukluğunun tedavisi, danışanın geçmişteki travmalarıyla yüzleştirilmesi sağlanarak tedavi yapılmaktadır. Çünkü disosiyatif bozukluğun geçmişteki travmaları ve acıları kabul etmemekten kaynaklandığı, eğer bu travmalar kabul edilirse disosiyasyondan uzaklaşılacağı belirtilmektedir. Tedavide anti-anksiyete ilaçları da kullanılmaktadır. KİŞİLİK BOZUKLUKLARI Kişilik, bireylerin kendilerine özgü bir şekilde çevrelerine tepki vermelerini anlatırken kullanılan bir psikoloji kavramıdır. Kişilik bozuklukları, kişinin toplumsal ve mesleki alanlarda işlev göstermesini engelleyen davranışlar sergilemesi durumunda görülmektedir. Ruhsal bozukluk anlamında pek çok kişilik bozukluğu vardır. Bu kişilik bozuklukarının tanımlanması, belirgin özellikleri ve tedavisi birbirinden farklıdır. Kişilik Bozukluğu Belirgin Özellikleri Paranoid Diğerlerine karşı aşırı şüphe

hâlindedirler, diğerleri tarafından saldırıya uğrama algılarına sahiptirler.

Şizoid Diğerleriyle bağlanma isteği azdır. Toplumsal becerilerde zayıflık vardır.

Şizotipal İşlevsel olmayan düşünceleri vardır. İletişim becerisi zayıftır.

Historionik Dikkat çekmeye çalışır. Kendi çekiciliği üzerine odaklanır. Çevredekiler tarafından kendine ilgi azaldığında öfkelenir.

Sınır Kişilik Dürtü kontrol bozukluğu vardır. Öfkeyi kontrol edemez. Çabuk sıkılır. İntihar girişimleri olur.

Narsist Kendini yüceltir. Empati kuramaz. Dikkat çekicidir.

Kaçınmacı Reddedilmeye karşı aşırı duyarlıdır. Toplumsal ilişkileri yüretmeye yönelik güveni yoktur.

Bağımlı Yalnız kalmaktan rahatsız olur. İlişkileri sürdürmek için diğerlerine ihtiyaç duyar. Kararsızdır.

Obsesif Kompülsif Kurallar ve düzenle meşgul olur. Mükemmelliyetçidir. Gevşeme ve rahatlama sorunu yaşar.

Pasif Agresif Olumsuz tutumları vardır. Her şeyden şikâyetçi olur. Kıskançtır.

Page 47: UNITE 1=PSIKOLOJININ TANIMI “logos” · 2017-06-26 · UNITE 1=PSIKOLOJININ TANIMI Psikoloji yunanca ruh anlamına gelen “psyche” ve bilgi anlamına gelen “logos” kelimelerinden

Depresif Kendini eleştirir, mutsuzdur. Suçluluk ve yetersizlik duyguları vardır.

PSIKOAKTIF MADDE KULLANIMI BOZUKLUKLARI Tanımı= Bir maddenin yaşamı ve sağlığı olumsuz etkilemesine karşın, kullanımının devamı ve madde alma isteğinin durdurulamaması durumuna madde bağımlılığı denir. Madde kullanımı bozukluğu, kişilik bozukluğuyla yakından ilişkilidir. Alkol ya da diğer maddeleri kullanan bireylerde, sıklıkla kişilik bozuklukları da görülmektedir. Nedenleri= Bağımlılık konusu genelde biyolojik mekanizmalarla açıklanmaktadır. Bu noktada bağımlılık yapan maddeler bireyin yiyecek, sıcaklık ve cinsel uyarıcılar gibi beynindeki pekiştirme sistemlerini uyarmaktadırlar. Dopamin salgılayan sinirler, bu noktada etkili olmaktadır. Antisosyal eğilimleri olan, haz peşinde koşan bireyler kaygılarını azaltmak amacıyla maddeye yönelmektedirler. Madde bağımlısı olmanın, bağımlı bir kişilik yapısında ve tepkisel davranışlara sahip olmayla, suçluluk duygularının varlığıyla ve mükemmeliyetçilikle ilişkisi olduğuna dair çalışmalar da bulunmaktadır. Bilişsel psikologlara göre madde bağımlısı olan bireyler, olumsuz duygulardan uzaklaşmanın önemli bir aracı olarak maddeyi görmektedirler. Tedavisi= Madde bağımlılığının tedavisinde çeşitli aşamalar bulunmaktadır. Tedavinin ilk aşaması, maddeden arınma aşamasıdır. Bu aşamada, maddenin bireyin bedeninden arındırılmasına çalışılmaktadır. İlk aşama, altı hafta sürer. İkinci aşamada amaç, bireyin maddeye daha az güvenmesini sağlamaktır. Bu aşamada, maddenin olumsuz etkileri üzerinde durularak, bireylerin yeni başa çıkma inançları edinmelerine yardımcı olunur. ŞİZOFRENİ BOZUKLUKLARI:Tanımı=Şizofreni, psikotik bozukluklardandır. Şizofreni, duygu, düşün ve algı bozukluklarıyla tanımlanan bir hastalıktır. Şizofrenin beş alt tipi vardır. Tip Özellikleri Paranoid Tip Delizyonlar, halüsinasyonlar

görülür. Kuşkucu, gergin ve düşmanca duyguları vardır.

Organize Olmamış Tip Organize olmamış konuşma ve davranış söz konusudur. Halüsinasyon, delizyon vardır. Katatonik davranış görülmez.

Katatonik Tip Motor hareketsizlik ile birlikte amaçsızca sergilenen motor hareketler vardır. Konuşmada anlaşılmazlık söz konusudur.

Farklılaşmamış Tip Psikolojik yapı, bütünlüğünü kaybetmiştir. Tüm bunların yanında diğer şizofreni tiplerinden birine girmeme söz konusudur.

Rezidüel Tip Şizofrenin delizyon, halüsinasyon, düzensiz konuşma, katatonik davranış gibi bütün belirtileri gözükmez. Fakat şizofreninin süregiden bir takım bulguları vardır.

Page 48: UNITE 1=PSIKOLOJININ TANIMI “logos” · 2017-06-26 · UNITE 1=PSIKOLOJININ TANIMI Psikoloji yunanca ruh anlamına gelen “psyche” ve bilgi anlamına gelen “logos” kelimelerinden

Belirtileri=Şizofrenide olumlu ve olumsuz olmak üzere iki tür belirti görülmektedir. Düşünce bozuklukları, halüsinasyonlar ve delüzyonlar olumlu belirtilere örnektir. Düşünce bozukluklarında örgütlemeden yoksunluk, akılcı olmayan düşüncelere sahip olma, anlamsız kelimeler kullanma, bir konudan diğerine atlama gözükür. Delüzyonlar, gerçeğe zıt inançlara sahip olma durumudur. Halüsinasyon durumunda, gerçekte fiziksel bir gerçekliği olmayan uyaranların algılanması söz konusudur. Şizofreninin olumsuz belirtileri grubuna, normal davranışın yokluğu, duygusal tepki açısından konuşma zayıflığı, inisiyatif almada ve bir işi devam ettirmede yoksunluk, haz alamama ve toplumsal açıdan geride durma, geri çekilme girmektedir. Nedenleri= Şizofreni, çevresel stresörler tarafından tetiklenen kalıtsal bir hastalıktır. Ebeveynlerden her ikisi de şizofreni hastasıysa, bireyin şizofreni hastalığına yakalanma oranı % 30’dur. Şizofreninin genetik temelleri olsa da, “her şizofreni genini taşıyan birey, şizofreni hastalığına yakalanacaktır” diye bir kural bulunmamaktadır. Bazı kimyasal maddelerin (kokain ve amfetamin gibi) kullanımı, şizofreni belirtilerinin ortaya çıkmasına neden olmaktadır. Frontal lobun işlevlerini yerine getirememesiyle de şizofreni arasında ilişkiler bulunmuştur. Doğum öncesi beyin gelişiminde sorunların olması ile şizofreniye yakalanma arasında da ilişkiler vardır. Tüm bunların yanında baskıcı, aşırı koruyucu, tepkisel ve duyarlı olmayan annelerin ve babaların çocuklarının şizofreniye yakalandıkları sonucuna varılmıştır. Eleştiri ve düşmanlık duygularının olduğu ailelerden gelen bireylerde şizofreniye yakalanma olasılığı daha yüksek bulunmuştur. Tedavisi=Şizofreninin tedavisinde, antipsikotik ilaçlar kullanılmaktadır. DUYGULANIM BOZUKLUGU TanımI= Duygularımız, yaşamımızın her yönünü kapsamıştır. Mutlu olduğumuzda dünya bize harika bir yer olarak gözükür. Kendimizi inanılmaz enerjik hissederiz. Üzüldüğümüz zamanlarda ise dünya yavaş yavaş karanlık gözükmeye başlar bize. Bu olumsuz duygular, yaşamımızı olumsuz olarak etkiler. İşte algı, düşünce ve davranışlar üzerinde duygulanımların olumsuz etkilerinin olması durumunda duygulanım bozuklukları ortaya çıkmaktadır. Bu bağlamda duygulanım bozukluğu, duyguların bozukluğu anlamına gelmektedir. Depresyon ve bipolar (manik ve depresif) bozukluk önemli duygulanım bozukluklarındandır. Belirtileri= Manik bozuklukta birey aşırı enerjikdir, kendine güveni yüksektir, çok hızlı konuşur, konudan konuya atlar, büyük düşünceleri vardır. Düşüncede dağınıklık söz konusudur. Depresif bireylerde ise aşırı üzüntü hâli, kendini suçlama, değersizlik ve çaresizlik duyguları, insanlardan kendini geri çekme uykusuzluk, iştah kaybı, sinirlilik, cinsel isteğin azalması gibi belirtiler görülmektedir. Birey aynı zamanda, konsantrasyonda sorun yaşama, suçluluk duygusu hissetme, ölüm ve intihar düşüncelerine sahip olma gibi belirtileri de göstermektedir. Nedenleri=Duygulanım bozukluğu olan bireyler, hayata ve kendilerine ilişkin olumsuz duygu ve düşüncelere sahiptirler. “Kimse beni sevmiyor, ben değersizim, ne yaparsam yapayım, ben adam olamam.” gibi düşüncelere sahiptirler. Kişeler arası ilişkileri olumsuz değerlendirirler, sosyal destek alma konusunda çabaları yoktur. Kendini suçlama, yaşamın olumsuz yanlarına aşırı yönelme vardır. Kendine, geleceğe ve şimdiye ilişkin kötümserlik düşünceleri vardır. Umutsuzdurlar ve olumsuz olay ve durumların hep kendilerini bulacağına ilişkin değerlendirmeleri vardır. Duygulanım bozukluklarında genetik yatkınlık da önemlidir. Tedavisi=Tedavide, bilişsel terapi önemli bir yaklaşımdır. Terapide depresif bireylerin olumsuz inançlarının değiştirilmesi yoluna gidilmektedir. Bilişsel terapinin yanında

Page 49: UNITE 1=PSIKOLOJININ TANIMI “logos” · 2017-06-26 · UNITE 1=PSIKOLOJININ TANIMI Psikoloji yunanca ruh anlamına gelen “psyche” ve bilgi anlamına gelen “logos” kelimelerinden

antidepresan ilaçlar da kullanılmaktadır. Bipolar bozuklukta ve basit mani bozukluğunda, lityum karbonat da kullanılmaktadır.