Üniversiteli Gazetesi Haziran 2011

15
Ülkemiz yeni bir seçim arife- sinde. Meydanlar sokaklar siya- si partilerin afişleriyle bayrakla- rıyla donatıldı. Yoksul halkı dört yılda bir hatırlayanlar yine kapıları çalmaya başladı. Bugün halkı yoksullaştıran, eğitimi satan, gazetecileri tutuklayan, basılmamış kitapları toplatan, sanat eserlerini “ucube” diye yıkan, üniversiteleri her gün daha da gericileştirenler sanki onlar değilmiş gibi yenilenmiş yalan vaatlerle karşımıza çıkı- yorlar şimdilerde. Seçimlerden sonra da ne mi oluyor; bugün o çok kıymetli olan halk bir anda unutuluveriyor, sonra patronla- rın sadık kulları olarak yola devam ediyorlar. Hala farkına varamadılar; üniversitelilerin onlara verecek oyu yok! Niye mi yok? Çünkü üniversiteliler o sandıktan ne çıkacağını çok iyi biliyor. O san- dıktan baskı çıkacak, halkı daha da yoksullaştırma planları çıka- cak, doğanın katli çıkacak, geri- cilik çıkacak, patronların karı çıkacak, paralı eğitim çıkacak… Şimdi bunun karşısında ise isyan eden üniversiteliler var. Onlar seçimini çoktan yaptı; kuzuların peşinde hakları için sokakta olmayı, hesap sormayı seçti onlar. Burhan Kuzu’ya SBF’de yumurta atarken, hakla- rı için Erzurum’a kadar Tayyip Erdoğan’ın peşinden giderken ODTÜ’de başkaldırırken seçimi yaptılar. Üniversiteliler isyanı seçti. SAYFA 01 SœYAH MAV KIRMIZI SARI www.kolektifler.net Say› 11 Haziran 2011 Sivri Biber Sanatın Gündemi Kampüs Kolektif >> Sayfa 5 >> Sayfa 11 >> Sayfa 14 >> Sayfa 15 Seçimimizi yaptık YGS'de yaşanan şifre skandalının ardından sınava giren 1.5 milyon öğrencinin tedirginlikle izlediği, ikna olabileceği bir cevabı duymak iste- diği bir süreç yaşandı. Şifre skandalıyla yıllar- dır kitlesel olarak soka- ğa çıkmayan liseliler tepkilerini, öfkelerini binlerce kişilik eylem- lerde gösterdiler. Birbiri ardına gelen şifre yok iddialarına kanmayan öğrenciler bir türlü "tat- min" olmadı. Tatmin olanlar şifrelerine, kop- yalarına göz yumdukla- rı YGS'yi iptal etmedi, Ali Demir'in istifasını istemedi. Liseliler kafa- larında soru işaretleriyle sınavın diğer aşamasına hazırlanıyorlar. Haziran ayında yapılacak olan LYS'de patlak verecek muhtemel bir şifre skan- dalı sokağın nabzını daha da yükseltecektir. Bir eğitim dönemi daha biterken okumuş insanlar yine mahalle- lerde. 3 yıldır kesinti- siz devam eden "Okumuş insan halkın yanındadır." kampan- yası bu senede Türkiye'nin birçok ilin- de, onlarca mahallede gerçekleştirilecek. Nitelikli suya, barına- cak eve, mahallesine gidecek otobüse bile ulaşamayan mahalle- lerde, mahallenin çocukları paralı oldu- ğu için çoğu zaman en temel hakları olan eği- tim hakkına ulaşamı- yorlar. İşte bu yüzden parasız, nitelikli bir eğitimin mümkün ola- bileceğini bilen üniver- siteliler bu mahallelere gidip, eğitimin parasız olamayacağını düşü- nenlere inat yazın bir aylarını bu çocuklara dersler vererek geçire- cek. Bütün üniversiteli- ler her sene büyüyen ve daha çok mahallede hayata geçirilen bu projenin bir parçası olmaya davetlidir! LYS’nin şifreleri bu kez sokağın elinde Okumuş insan yine mahallede

description

Müşteri değil üniversiteli

Transcript of Üniversiteli Gazetesi Haziran 2011

Ülkemiz yeni bir seçim arife-sinde. Meydanlar sokaklar siya-si partilerin afişleriyle bayrakla-rıyla donatıldı. Yoksul halkıdört yılda bir hatırlayanlar yinekapıları çalmaya başladı. Bugünhalkı yoksullaştıran, eğitimisatan, gazetecileri tutuklayan,basılmamış kitapları toplatan,sanat eserlerini “ucube” diyeyıkan, üniversiteleri her gündaha da gericileştirenler sankionlar değilmiş gibi yenilenmişyalan vaatlerle karşımıza çıkı-

yorlar şimdilerde. Seçimlerdensonra da ne mi oluyor; bugün oçok kıymetli olan halk bir andaunutuluveriyor, sonra patronla-rın sadık kulları olarak yoladevam ediyorlar.

Hala farkına varamadılar;üniversitelilerin onlara verecekoyu yok! Niye mi yok? Çünküüniversiteliler o sandıktan neçıkacağını çok iyi biliyor. O san-dıktan baskı çıkacak, halkı dahada yoksullaştırma planları çıka-cak, doğanın katli çıkacak, geri-

cilik çıkacak, patronların karıçıkacak, paralı eğitim çıkacak…Şimdi bunun karşısında iseisyan eden üniversiteliler var.Onlar seçimini çoktan yaptı;kuzuların peşinde hakları içinsokakta olmayı, hesap sormayıseçti onlar. Burhan Kuzu’yaSBF’de yumurta atarken, hakla-rı için Erzurum’a kadar TayyipErdoğan’ın peşinden giderkenODTÜ’de başkaldırırken seçimiyaptılar. Üniversiteliler isyanıseçti.

SAYFA 01 SœYAH MAV KIRMIZISARI

www.kolektifler.net Say› 11 Haziran 2011

Sivri Biber Sanatın GündemiKampüsKolektif>> Sayfa 5 >> Sayfa 11 >> Sayfa 14 >> Sayfa 15

Seçimimizi yaptık

YGS'de yaşanan şifreskandalının ardındansınava giren 1.5 milyonöğrencinin tedirginlikleizlediği, ikna olabileceğibir cevabı duymak iste-diği bir süreç yaşandı.Şifre skandalıyla yıllar-dır kitlesel olarak soka-ğa çıkmayan liselilertepkilerini, öfkelerinibinlerce kişilik eylem-lerde gösterdiler. Birbiriardına gelen şifre yokiddialarına kanmayan

öğrenciler bir türlü "tat-min" olmadı. Tatminolanlar şifrelerine, kop-yalarına göz yumdukla-rı YGS'yi iptal etmedi,Ali Demir'in istifasınıistemedi. Liseliler kafa-larında soru işaretleriylesınavın diğer aşamasınahazırlanıyorlar. Haziranayında yapılacak olanLYS'de patlak verecekmuhtemel bir şifre skan-dalı sokağın nabzınıdaha da yükseltecektir.

Bir eğitim dönemidaha biterken okumuşinsanlar yine mahalle-lerde. 3 yıldır kesinti-siz devam eden"Okumuş insan halkınyanındadır." kampan-yası bu senedeTürkiye'nin birçok ilin-de, onlarca mahalledegerçekleştirilecek.Nitelikli suya, barına-cak eve, mahallesinegidecek otobüse bileulaşamayan mahalle-lerde, mahalleninçocukları paralı oldu-ğu için çoğu zaman en

temel hakları olan eği-tim hakkına ulaşamı-yorlar. İşte bu yüzdenparasız, nitelikli bireğitimin mümkün ola-bileceğini bilen üniver-siteliler bu mahalleleregidip, eğitimin parasızolamayacağını düşü-nenlere inat yazın biraylarını bu çocuklaradersler vererek geçire-cek. Bütün üniversiteli-ler her sene büyüyenve daha çok mahalledehayata geçirilen buprojenin bir parçasıolmaya davetlidir!

LYS’nin şifreleri bukez sokağın elinde

Okumuş insan yinemahallede

SAYFA 02 SœYAH MAVœ KIRMIZISARI

Ayl›k, yerel, süreli,

Türkçe yayin.

Kolektif Kültür Yaşam Derneği Ad›na Sahibi

ve Sorumlu Yaz› ‹şleri Müdürü

Dilan Ögüz

Adres ‹stiklal Caddesi, imam Adnan Sokak,

No:5,Kat: 5 Beyoğlu/‹stanbul

Tel 0 212 245 97 33

e-posta : [email protected]

Bas›ld›ğ› Yer

Star MedyaYay›nc›l›k A.Ş

Mehmet Akif Mah. ‹nönü Cad. Bas›n

Express Yolu Star Sok. No:2 ‹kitelli/‹stanbul

Tel :0212 448 82 62

Ücretsizdir

Gençlik hareketi, ülke gündemine yön verdiği oldukçahareketli bir dönemini geride bırakıyor. Önümüzdeki yazdönemi ise üniversitelilerin tatil planlarının yanında, alter-natif planlar çıkarması için bir fırsat olarak değerlendirile-bilir.

Öğrenci Kolektifleri, “Yapabileceğin birşey var” diyerek, üni-versitenin en geniş kitlesine ulaşmayı hedeflediği kampanya iletüm Türkiye’de, binlerce üniversiteliye ulaşmayı başardı.Hemen ardından 16 Nisan’da bir süredir tartışılan,Türkiye çapındaki bütün yerel Kolektif çalışmalarının biraraya gelip merkezi bir çatı altında toplanması hedefiniAnkara’da gerçekleştirdiği bir genel kurulla hayata geçir-di. Bu merkezi çatı ile, gençlik hareketinin kurumsallaş-mış; üniversitelileri yalnızlaştıran tüm baskı uygulamaları,gerici ve piyasacı politikalar karşısında bir arada dayanış-ma içinde durmasını sağlayan; özgürleştiren ve aynızamanda ülke ve üniversitenin üzerine karabasan gibiçöken AKP saldırılarına daha refleksif, koordineli vebütünlüklü cevaplar verebilecek bir yapısı oluşturulmuşoldu.

Ülke ve üniversite gündemi adına gençlik hareketininattığı bu büyük adım, üniversitelileri 1 Mayıs’ta binlerolup sokağa döktü. Toplumsal muhalefetin irili ufaklıbütün bileşenlerinin yanında bağımsız halk kitlelerininakın ettiği Taksim’de 500 bin, ülke çapında 1 milyon insa-nın buluştuğu 1 Mayıs sokaklarında, tüm Türkiye’de encoşkulu, iddialı ve kitlesel kortejleri, “gücünü göster”enüniversiteliler tarafından oluşturdu.

Şimdi finaller, bütünlemeler, yaz okulları karmaşasındaüniversiteliler yaz planlarını oluşturmaya başladı. Bu yazplanı içinde, bu yıl 6.sı gerçekleşecek olan Kolektif YazKampı hedefleri ve yaratacağı etkileri açısından oldukça

önemli bir yerde duruyor. Yaz kampı, gençlik hareketineen geniş katılımı sağlayacak kanalların çoğaltılması hede-finin, yakalayabileceği kitlesellik potansiyeli ile, önemli birayağını oluşturuyor. Zengin ve nitelikli içeriği, teknikdonanımı, kurumsallığı ile gelen tüm üniversitelilere birarada alternatif bir yaşamı sunan bu kamp ile gençlikhareketi, yeni döneme güçlü bir motivasyon ve vizyon ilebaşlama avantajına da sahip olacaktır. Bu nedenle KolektifYaz Kampı’nın bütün bir yılın politik hedeflerinden biriolduğu unutulmamalı, tüm Türkiye’de en güçlü şekildeçalışmaları yürütülmelidir.

Üniversitelilerin yaz hedefleri arasında 4. yılı ile“Okumuş İnsan Halkın Yanındadır” kampanyası da var.Parasız eğitimin hala bir alternatif olduğunu ispatlayan,yoksul mahallelerdeki tüm gerici cemaat ağlarına karşıüniversitenin ilerici, aydın kimliğini sokaklara taşıyan buçalışma, yaratıcı yeni yöntem ve araçlarla bu yıl da yürü-tülmelidir.

Teorik beslenme, eğitim çalışmaları, okumalar, tümyılın pratik yoğunluğu içinde eksik kalma riski taşıyan birihtiyaç olabilir. Gençlik mücadelesinin ideolojik temelleri-ni besleyecek bu çalışmalar için uzun yaz günleri değer-lendirilmelidir. Programlı ve kolektif bir şekilde tartışma-lar, ev toplantıları, piknikler şeklinde eğlenceli hale getiri-lebilir.

Ülke gündemini şimdiden sarmış olan Haziran’dakigenel seçimler, yaz ayları için üniversite gençliğinin sözsöyleyeceği son gündemlerden olacak. Siyasetin sokaksokak, ev ev yapıldığı bu süreçte iktidar oyunları arasındaKolektifler, kendi taleplerini dillendirmekten vazgeçmeye-cek. Patronlardan, faşistlerden, imamın ordularından nasılhesap sorulacağını sandıkta değil, sokakta gösterecek.

2İTÜ’de Danışmanlık Klübü tarafından deneyimleri-

ni aktarması için Maslak Kampüsü’ne çağırılan AliAğaoğlu Öğrenci Kolektifi tarafından yumurtalarlaprotesto edildi. Ali Ağaoğlu konuşmasına başladıktansonra söz alan üniversiteliler “Ali’den omlet olur mu?Yaptık oldu!” yazılı pankart açtılar ve Ağaoğlu’nuyumurta yağmuruna tuttular. Öğrenciler yaptıklarıkonuşmalarla Ali Ağaoğlu’nun HES’lerle ilgili açıkla-malarını ve Ayazma halkının mağduriyetlerini anlat-tılar.

11-14 Nisan tarihlerinde ise İstanbulÜniversitesi’nde yapılan Anayasa Kongresi’nin açılışgününe katılan Burhan Kuzu yine Öğrenci Kolektifitarafından protesto edildi. Burhan Kuzu konuşurkensalonda protesto eden öğrencileri özel güvenlik vepolisler zorla dışarı çıkardı. Etkinliğin sürdüğü diğergünler de AKP’nin ileri demokrasi yalanları ile yenibir anayasa yapacağını söyleyerek İstanbulÜniversitesi’ni kullanması protesto edildi. 13 Mayısgünü üniversitenin kapısının önünde basın açıkla-ması yapmak isteyen öğrencilerin okuldan çıkmasına

izin vermeyen polisler kapalı alanda biber gazı vecoplarla üniversitelilere saldırdı. 10 öğrenci gazdanetkilenerek hastaneye kaldırıldı. Etkinliğin son günüise Öğrenci Kolektifleri İstanbul Üniversitesi’nde birbasın açıklaması yaparak, etkinliğe katılacağı duyuru-lan Tayyip Erdoğan’ı ve polisin saldırısını protestoetti. İstanbul Üniversitesi’ne geldikten birkaç günsonra da Arnavutköy’de seçim gezisi yapan Kuzuyine Öğrenci Kolektifleri’nin protestosuyla karşılaştı.

Kolektif’in yaz çantası hazır

SağlıkBakanı Recep Akdağ

Batman’da gittiği devlethastanesinde, taşeron çalıştı-

ran şirketlerin koşullarının olum-suzluğundan bahseden görmeengelli Nurullah Mehmetoğlu’ naşöyle diyor: “Gözlerin görmediğihalde sana iş vermişiz, daha neyapalım. O şirketlerde çalışmaya

devam edip para kazanacak-sın.”

R. TayyipErdoğan’ın Antalya mitin-

ginde prompteri ( yazılarıngeçtiği ekran ) bozuluyor ve

halka seslenemiyor: " 79 yıldayapılan yol görüyorsunuz kardeşle-rim...( sessizlik ) 8.5 yılda yapılansevgili kardeşlerim... ( yine ses-sizlik kitle şaşkın ) " daha

sonra prompter yapılıyorve okumaya devam

ediyor.

DevletBahçeli Yozgat mitin-

ginde sanal medyaya gün-lerdir malzeme olan şu sözleri

sarf etti: “Çocukların ellerindeçikolatalar, püskevitler birbirlerineikram ediyorlar, şakalaşıyorlar. Sonratelevizyon karşısındaki çocuk soru-yor “ Anne bana niye püskevit

almıyorsun, bizde niye yok! “

Geçtiğimiz yıl 24 Mart’ta Mersin Üniversitesi’ndeki bir panele konuşmacıolarak katılan BDDK Başkanı Tevfik Bilgin Öğrenci Kolektifi tarafındanyumurtalarla protesto edilmişti. Protestonun ardından üniversite yönetimiöğrencilere soruşturma açmış ve 8. Asliye Ceza Mahkemesi’nde davaaçılmıştı.

Açılan dava sonuçlanmış ve beraat kararı verilmişti. Üniversite yönetimiise mahkeme kararına bakmaksızın üniversitelilere cezalar verdi. 2 öğrenciyekınama, 1 öğrenciye uyarı, 4 öğrenciye bir yarıyıl ve iki öğrenciye okuldanatılma cezası verildi. Karara tepki gösteren üniversiteliler son olarak rektör-lük kapısı önüne kalemlerini bırakarak bir eylem gerçekleştirdiler.

İleri demokrasi okuldan attı Yumurtanın seyrü seferi sürüyor

Çerçevelik

Sendika.Org, 10 yılın seçkisini "Sendika.Org yazıları","Sendika.Org çevirileri" ve "Sendika.Org söyleşileri" adı altındaüç kitapta topladı. Sendika.Org sayfalarında on yıl boyuncaakademik tezden polemiğe, temel siyasal metinlerden den-emelere farklı türlerden binlerce telif yazı yayımlandı. Seçkiler,2001'den 2011'e, 10 yılın panoramasını sunan, tartışmayaratan, referans nitelik kazanan ve iz bırakan ürünleri bir

araya getiriyor. Bu yazılar sekiz kategoride derlendi: Sendikalçizgi tartışmaları: Yeni işçi hareketinin ayak sesleri; Neoliberalyıkım ve hak mücadeleleri; AB tartışmaları: 'EmeğinAvrupası'nı nasıl bilirdiniz?; 1 Mayıs tartışmaları: Taksim yolun-da yazılanlar; Muhalefet tartışmaları: Eksenimiz sınıf olsun;Egemen siyaset tartışmaları: Tanı bunları; Dünya yazıları;Mücadele tarihinden & Yitirdiklerimiz.

Sendika.org’dan10. Yıl Derlemeleri

SAYFA 03 SœYAH MAV KIRMIZISARI

Gündem

Kocaeli Gazeteciler Platformu’nun, tutuklu gazetecilerAhmet Şık ve Nedim Şener için 5 Nisan’da düzen-lediği yürüyüş ve basın açıklamasına katılan 12gazeteciye 154’er TL para cezası kesildi. 6 Mart 2011günü tutuklanan gazetecilerin yanlarında olduklarınıgöstermek, gazetecilere yönelik artan baskıları vesaldırıları protesto etmek için toplanan gazeteciler birkez daha mesai arkadaşlarına sahip çıktıkları için“ödüllendirildiler”.

Yine üniversitelilerin olmadığı bir düzlemde üni-versitenin geleceğine dair planlar kuruluyor."Uluslararası Yükseköğretim Kongresi(UYK-2011)", 27-29 Mayıs tarihleri arasında İstanbul'dayapılacak. Türkiye ve dünyada yükseköğretim ileilgili yöneliş ve öngörülerin tartışılacağı kongresonucunda ise yükseköğretim ile ilgili uygulanabi-lir, inovatif ve stratejik yaklaşımların ortaya konul-ması amaçlanıyor.

Seçim kirliliği

AYINPANORAMASI

Seçimlerin yaklaşmasıyla bera-ber partilerin çektikleri reklam

filmleri, sokaklarda bangır bangırbağıran araçlar, gökyüzünü kapa-

tan parti bayrakları ülkenin heryerinde kirlilik yaratıyor. Liderler

seçim propagandalarını içi boşvaatlerle yaparak bir seçim klasiği

yaşatıyor.

Skandalların baş aktörü AliDemir her gün bir yenisi eklenensınav şaibelerinden paçasını kur-

taramıyor. KPSS, YGS, ALES der-ken ÖSYM tarafından yapılanneredeyse her sınavın şüpheli

olması Ali Demir’ i köşeye sıkıştı-rıyor, iddialara yanıt dahi vere-

meyen Demir yargılanmayadavetiye çıkarıyor.

Recep Tayyip Erdığan “Kürtsorunu yoktur” açıklaması, devle-

tin en yüksek kademesinin ülke-sinden bir haber olduğunugösteriyor. Barış çadırları-nın toplatılması, YSK’deki

vetolar Kürt “açılımının” nekadar samimiyetsiz olduğunu

gözler önüne seriyor bir yandanda halkların kardeşçe bir aradayaşaması için devlet tarafından

hiçbir olumlu adım atılmıyor.

Eylemler, grevler, kazanım-lar… Bakaert’te direnen 400 işçi,E-6 yolunu kesen Casper işçileri,

haksızlığa ve ayrımcılığa karşıkoldan Ankara’ ya yürüyen

KESK’ e bağlı BTS. Türkiye’ ninher yerinde işçiler ayağa kalkarak

güvencesizlik ve taşerona karşımücadeleyi büyütüyor, patronlara

korku salıyor.

Daha önce HES lere en çev-reci enerji kaynağı diyen,

Tayyip Erdoğan’ın nükleerfaciayı tüp patlamasına ben-

zetmesini destekleyen “çevrebakanı” son olarak siyanürlü

setlerin çökmesinin hiçbir teh-like yaratmadığını açıklaya-

rak, bilimsel verileri hiçe sayıpve kamuoyunda inandırıcılığı-

nı kaybetmeye başladı.

Kardeşliğeadımlar

İşçieylemlilikleri

Üniversitelerde piyasacı, baskıcı, gericiuygulamalara karşı gençlik hareketineöncülük ederek mücadele eden; ülkedekiAKP saldırına karşı isyanın ve başkaldırınınsesi olan, isyanını yumurtalarla dile getirenÖğrenci Kolektifleri, 17 Nisan’da“Kolektifler Birleşiyor” diyerek 40’ı aşkınüniversiteden 700 öğrencinin katıldığı ilkgenel kurulunu Ankara’da gerçekleştirdi.

Öğrenci Kolektifleri tek bir çatı altındabirleşerek güçlenen bir gençlik örgütü iledaha fazla hak kazanımı sağlayabilmek,AKP’nin saldırıları karşısında daha sağlamdurabilmek ve daha güçlü tepkiler vermek

hedefini önüne koydu. Bu hedef doğrultu-sunda Öğrenci Kolektifleri ilk KolektifYürütme Kurulu’nun temsilcilerini seçti.Merkezileşme ile birlikte yerel çalışmalarıntek bir çatı altında toplanması, yerellerdekiamfilerden kantinlere her birimin temasettiği en ufak yerdeki deneyimlerin bile kısasürede tartışılarak merkezi çalışmaya ulaş-masını ve bu sayede çok farklı araçların,tartışmaların ve deneyimlerin başka birim-lere aktarılmasını sağlayacaktır.Oluşturulan merkezi birim faaliyetleri isekullanılacak yapılacak faaliyetlerde kullanı-lacak araçların oluşturulması, ortak söyle-

min geliştirilmesi veKolektif ’in kurum-sallaşması için atılanönemli adımlardanbiridir.

Ankara’da ger-çekleşen genelkurulda bu hedefleriyerine getirmekararlılığı ve coşku-suyla gerçekleşti.Ülkenin pek çokyerinden katılanüniversitelinin yanısıra Eğitim-Sen ,

KESK, Kıbrıs’ta faaliyet gösteren BarakaKültür Merkezi, Lübnan Komünist PartisiGençlik ve Öğrenci Örgütü MYK üyesiNassim Arabi gibi birçok kesimden destekgeldi.

Genel kurulda destek olarak katılanlarınyanında geçmişte gençlik mücadelesi tarihi-ne tanıklık etmiş konuklar da o döneminmücadelesini anlattılar. 60’lı yıllardaDevrimci Gençlik Dernekleri FederasyonuMYK üyesi Oktay Etiman, DerneklerSüreci’ni anlatan dönemin İstanbul Üniver-sitesi Öğrenci Dernekleri FederasyonuGenel Sekreteri Arzu Çerkezoğlu, ÖğrenciKoordinasyonu tarihini anlatan MetinKalyoncugil kendi dönemlerinin gençlikmücadelesini üniversitelilere aktardılar.

Yapılan konuşmaların ve çeşitli tartışma-ların ardından Kolektif YürütmeKurulu’nun adayları seçildi. GenelKurul’un yapıldığı Ankara Üniversitesi günboyunca coşkuya ve heyecana ev sahipliğiyaptı. Fakültenin çeşitli yerlerine asılanfotoğraflarla Öğrenci Kolektifleri’nin müca-dele anlatıldı. Konuşma aralarında ise iller-den gelen üniversiteliler; müzik gruplarıyla,sergiledikleri tiyatrolarla, çekilen halaylarla,horonlarla Hukuk Fakültesi’ni adeta birşenlik havasına soktular.

Seçimlerin yaklaşmasıyla birlikte meydan-lar da dolmaya başladı. Birçok parti lide-ri ve milletvekili adayı bu seçim sürecini

yalanlarını anlatarak geçiriyor. Şüphesiz kibu yalanların en büyüğü ise AKP’ye ait.İstanbul’un yağmalanması anlamına gelenkanal projesini çılgın proje olarak sunan AKPbunun gibi halk düşmanı birçok projeyi inan-dırıcı hale getirmeye çalışıyor. Ne var kiAKP’nin seçim stratejisi yalnızca yalan vaat-ler üzerinden geliştirilen bir çizgiyle sınırlıdeğil. Seçimlerde düşünülen en önemli hamlegerici-milliyetçi- muhafazakar tabanın oyları-nı alabilmek. Bunu daha önce referandumdabaşarıyla uygulayan AKP seçim sürecinekadar bu tabanın gönlünü fethedecek hamle-leri atmaya başladı bile. ‘Kürt sorunu yoktur’diyerek önce bağımsız adayları veto edenAKP, ardından ateşkes sürecinde savaşı dahada körükleyecek hamleler geliştirdi ve ope-rasyonlar düzenlemeye başladı. Bugünekadar sahte açılımlarla Kürt halkını kandır-maya çalışan AKP bu yolu da terk ederektopyekun bir savaş ilan etmiş oldu. BülentArınç‘ın da her fırsatta dile getirdiği profes-yonel ordu bu savaş ilanının özeti. AncakKürt halkı bu savaş ilanına barışla karşılıkvererek sokakları doldurdu, binlerce gözaltı,tutuklama ve yasaklara rağmen barış iradesi-ni göstermeyi bildi. Bu tavırla MHP’nin oyla-rını almayı hedefleyen Başbakan ise bir yan-

dan da kaset skandallarıyla yine bu tabandanoy almayı hedefliyor. Son yaşanan kasetskandalı ve ardından yaşanan 10’a yakın isti-fa bu operasyonun büyüklüğünün kavranma-sı açısından oldukça önemli. En çok milletve-kili sayısıyla meclise girmeyi hedefleyen vebunun için ipin ucunu sıkı tutmaya çalışanAKP’nin en büyük amaçlarından bir taneside anayasayı değiştirmek. İlk adımları refe-randum sürecinde atılan anayasa değişikliği-nin niteliğini anlamak içinse tutuklanan gaze-tecilere, yasaklanan kitaplara ve son olarakda sansürlenmeye çalışan internet sitelerinebakmak fazlasıyla yeterli.

12 Haziran’da gerçekleşecek olan genelseçimlerden beklentisi en yükseklerde olanpartilerden bir tanesi de CHP. Seçim mey-danlarında ‘halk iktidarı’, ‘emeğin CHP’si’diyerek halkın yaşadığı sıkıntılar üzerindenyeni bir seçenek yaratmaya çalışanKılıçdaroğlu’nun CHP’sine yakından bakılın-ca söylenenlerin toplumsal muhalefetin uzunsoluklu mücadelelerinden devşirilen ancakhiçbiri gerçekleştirilemeyecek olan popülistsöylemler olduğu anlaşılıyor. Aday listeleri-nin büyük bir kısmında patronların yer tuttu-ğu, Belediyelerinde taşeron işçilerin günlerdirgrevde olduğu, “HES’lere aslında karşı deği-liz” diyecek kadar rant hırsı olan bir partininhalkın iktidarını değil olsa olsa AKP’ninalternatifini yaratabileceğini görmek zor

olmasa gerek.

Gerçek seçim sokaktaSeçimlerde kim daha fazla iktidar sahibi

olacak diye egemenler birbiriyle küfürleşme-ye, kasetlerini ortaya dökmeye kısacası fillergibi tepişmeye çoktandır başladılar. Ancakbu sefer fillerin tepişmesinden çimler ezilme-yeceğe benziyor. 1 Mayıs’ta onlarca farklışehirde AKP’ye ve neo-liberalizme karşısokaklara çıkan yüzbinlerce insan umudunnerde aranması gerektiğini gösteren en güzelörneklerden bir tanesi oldu ve Türkiye’de sonyılların en kitlesel 1 Mayıs’ı yaşandı.Ardından Kürt halkı AKP’nin planlarınısokaklarda bozdu. En son ise FetullahGülen’in gerekli gördüğü internet sansürünekarşı ifade ve paylaşım özgürlüğü için tümTürkiye’de alanlar dolduruldu. Ancak buyaşananlar AKP için başlangıç sayılabilir.AKP de bunun farkında olacak ki sokaklardayaşanacak gelişmelere karşı bütçeden gazbombası alımı için bütçeden ödenek ayırmışdurumda. Ancak ne gaz bombaları ne depanzerleri AKP’yi kurtaramayacağa benzi-yor. Çünkü paralı eğitimin, doğanın katledil-mesinin, güvencesiz çalışmanın, gecekonduyıkımlarının ve daha bir çok şeyin seçimlerledeğişmeyeceğinin farkında olanlar bu süreçtegelecekleri ve hakları için AKP’ye karşısokakta olmaya devam edecek.

SAYFA 3

Ali Demir

VeyselEroğlu

Önümüzdeki günlerde ülkenin en önemli gündemlerinden birisi 12 Haziran tarihinde yapılacak olan genel seçim-ler olacak. Tayyip Erdoğan da bütün hesaplarını bu seçimlere göre yapıyor. Gazetecilerin tutuklanması, kitaplarınyasaklanması seçim öncesi dikensiz gül bahçesi yaratma çabalarının bir sonucu. Ancak hesap yapılırken unutulanbir şey var. O da sandıkta kendisine rakip bulamayan AKP’yi sokakta bekleyen toplumsal muhalefet.

Üniversitenin örgütü daha güçlü

Sandıktançıkacaklarbelli, gözlersokakta

SAYFA 04 SœYAH MAVœ KIRMIZISARI

Üniversite

Kütahya’daki siyanürlü atık su havuzunun orta kısmınınçökmesiyle bölgede gergin bekleyiş devam ederken,Dumlupınar Üniversitesi’nde okuyan üniversiteliler hal-kın yanında olduklarını göstererek siyanür havuzunayakın olan Köprüören Köyü’ne “Siyanürlü maden ölümdemektir.“ pankartıyla gittiler. Köylüler özellikledekadınlar çevrelerini savunacaklarını, köylerini kim-seye bırakmayacaklarını söyleyerek, şimdiye kadar yaşa-dıkları sıkıntıları öğrencilerle paylaştılar.

Geçtiğimiz yıl Hacettepe Üniversitesi’ndegerçekleşen bir panele katılan British AmericanTobacco (BAT) temsilcisi Öğrenci Kolektifleritarafından yumurtalarla protesto edilmişti. Buprotestonun ardından Beytepe ÖğrenciKolektifi üyelerine “Uluslararası tütün tekeller-ine ve sermayeye karşı duruş sergiledikleri” içinSigara ve Sağlık Ulusal Komitesi tarafındanödül verildi. SAYFA 4

Sarıyer’ in merkezine sadece birkaç kilo-metre uzaklıkta, bir yanında lüks havuzlusiteler ve bunların etrafına çekilmiş, adetaşehirlerin etrafındaki surları andıran bir“utanç” duvarıyla, bu sitelerden ayrılmışbir mahalle Maden. Genellikle köylerindengöçerek İstanbul’a gelen Kürt halkınınyaşadığı mahallede, yanı başlarındaki vil-laların aksine 30 yıldır altyapı yetersizliğigerekçesiyle su yok. Mahalleliler haftada 3kere gelen su tankerlerinin yolunu bekliyorniteliksiz ve sağlıksız suya ulaşabilmekiçin. Aynı zamanda mahalle 3. köprü içinrant sağlayacağından her an yıkım tehdi-diyle karşı karşıya. Diğer yandan yıllardırMelih Gökçek’in yıkmaya ve yok etmeyeçalıştığı fakat mahallelinin inatçı ve kararlıtavrıyla dizilere bile konu olan bir direnişöyküsü olan Dikmen Vadisi. Belediyeninolağan belediye hizmetlerini bile yerinegetirmeyerek yıkıma karşı çıkan halkı ken-dince cezalandırdığı ve bu yöntemle yıldı-racağını düşünmesine rağmen halen dire-nen Vadi Halkı yaşadığı mahalleyi kimse-ye bırakmıyor.

Bütün bu süreçte Vadilinin yanında

olan Ankara’daki mimarlık ve mühendisliköğrencileri ”Yaşanası bir yer için AGRE-GA” grubunun çağrısıyla bir araya gele-rek, mahallede farklı bir alan kurabilmek,ortak bir kullanım yeri belirlemek için,barınma hakkı mücadelesine örnek birproje olacak Dikmen Vadisi’nde amfi tiyat-ro yapmaya karar verdiler. ODTÜ, AnkaraÜniversitesi, Gazi Üniversitesi ve AtılımÜniversitesi’den katılımcılarla imece usu-lüyle çalışmalara başlanırken, daha çokkişinin katılımını sağlamak için üniversite-lerde duyurular yapılmaya devam edili-yor. Aynı zamanda projenin paralelindegerçekleşmeye başlayan ağaçlandırmaçalışmalarıyla da belediyenin tahrip ettiğimahallenin güzelleşmesi hedefleniyor.

Sarıyer’de bulunan İTÜ VadiYurdu’ndaki Vadi Kolektif ise, üniversiteli-lerin her zaman halkın yanında olmasıgerektiğini söyleyerek MadenMahallesi’nin yollarına düştüler. En temelhaklardan olan eğitim hakkı gasp edilenyoksul çocuklar için Maden MahalleDerneği’nde ilk etapta temel dersleri vesatranç dersleri vermeye başladılar. Parasız

eğitimin hayal olmadığını kanıtlayan üni-versiteliler, alternatif bir eğitimin mümkünolduğunu gösteriyorlar. Haftalar ilerledik-çe, gönüllü çocuklardan koro ve tiyatrogrubu oluşturdular. Böylece çalışmalarsadece Vadililerle sınırlı kalmayarak İTÜiçinden bir tiyatro grubu olan TİMİS’in dedahil olduğu, koro için AyazağaKampüsü’nden üniversitelilerin geldiği,bütün İTÜ geneline yayılan bir kampanyaolmaya başladı.

Bütün bunlar devam ederken mahalle-nin ortak kullanıma açık olan, bir oyunparkının bile olmaması üniversitelilerinmahallede bir amfi tiyatro yapma fikriniortaya çıkardı. Mahallelinin de isteğiyle,Taşkışla Kolektif, destekçi mimar-mühen-dis hocalarla ve öğrencilerle görüşerekmahallede nasıl bir amfinin yapılacağıkonusunu konuşup mahallede ölçümler vealan temizliği yaptılar. Amfi tiyatro içinburada da kollar sıvandı.

Şimdiyse iki mahallede de mahalleliler -özellikle de çocuklar- amfi tiyatronunbiran önce tamamlanmasını ve açılış şen-liklerini sabırsızlıkla bekliyorlar.

İktidar olduğu ilk günden beri yoksul halkın ensesinden ayrılmayan AKP; Arızlı, Ayazma, Dikmen, Maden, Derbent ve daha birçok mahallede kentsel dönüşüm,üçüncü köprü benzeri projelerle halkın barınma hakkına gasp ediyor. Bu nedenle her gittiği mahallede ayrı bir direnişle karşılaşıyor, mahalleli gerekirse kendinikepçenin önüne atıyor “Ölürüm ama yıktırmam” diyerek yıkım ekiplerini yıldırıyor. İstanbul’daki Maden Mahallesi ve Ankara’daki Dikmen Vadisi bu projelerdenen fazla rant getirecek yerlerde duruyorlar. Gençlikse bu mahallelere gidip yoksul halkın yanında olduğunu göstermek, mahallenin yaşam alanlarınıgüzelleştirmek ve nitelikli hale getirmek için amfi tiyatrolar kuruyor. AKP’nin yıkmaya çalıştığı bu iki mahallede “Onlar yıkarken biz yapıyoruz.” diyor

AKP yıkıyor,gençlik yapıyor

Çocuklar okumuş insanlarıbu yaz da mahallerine bekliyor

Yoğun geçen ve sınavlardan, ödevler-den başımızı kaldıramadığımız biryılın ardından yaz tatiline sayılı gün-

ler kaldı. Birçoğumuz tatil hesaplarını şim-diden yapmaya, programını çıkarmayabaşladı bile. Ancak dönem boyu üniversi-telerinde yürüttüğü eşit, parasız, bilimseleğitim mücadelesini mahallelere taşımakisteyenlerin programı belli. ÖğrenciKolektifleri tarafından düzenlenen ve buyıl dördüncüsü gerçekleşecek olan kam-panya kapsamında 'Okumuş İnsan HalkınYanındadır' diyerek yaz aylarında yoksulmahallelerin yolunu tutan üniversitelilerinsayısı her yıl artarak büyüyor. Üniversiteli-ler bu mahallelerde yaşayan ve bir yandanparalı eğitim diğer yandan gerici müfredatsebebiyle nitelikli eğitim fırsatı bulamayançocuklara ulaşıyor.

Kampanya başta İstanbul, Ankara,İzmir, Bursa, Kocaeli ve Eskişehir olmaküzere Türkiye'nin dört bir yanında gerçek-leşiyor. Bir ay sürecek kampanya boyuncatemel derslerin yanı sıra, satranç, tiyatro,halkoyunları, koro, resim, yaratıcı drama,karikatür çalışmaları ve bilimsel deneylergibi dersler verilerek, çocukların yaratıcı-lıklarının ve özgüvenlerinin de geliştiril-mesi hedefleniyor. Kampanya sonundamahallelerde düzenlenen şenliklerde, tiyat-

ro oyunları sergileyen, şarkılar söyleyen,halk oyunları oynayan çocuklar, hep birlik-te ürettiklerini hem aileleriyle hem demahallelilerle paylaşma imkanı buluyor.

Ailelerde kampanyaya destek veriyorMaddi koşulları nedeniyle, okulların

kapanmasıyla birlikte hiç bir sosyal imkanbulamayan çocuklar, ya evlere hapsedilirya da camilere gönderilirken, 'Okumuşİnsan Halkın Yanındadır' kampanyasıylabirlikte kendilerini geliştirme, nitelikli eği-time parasız ulaşma fırsatı buluyor.Çocuklarındaki somut değişimi gözleyenaileler de üniversitelilere destek veriyor.

100'ü aşkın mahalle, 1000'i aşkın öğrenciGeçtiğimiz 3 yılda, birçok ilde gerçekleş-

tirilen kampanyanın bu yılki hazırlıklarıbaşladı bile. Geçmiş yılların deneyimleriile, her geçen yıl daha da güçlenen kam-panya bu yıl temmuz ayı sonlarında yok-sul mahallelerle buluşacak. AKP eliylegericileştirilen ve piyasalaştırılan eğitimsistemi karşısına, 'eşit, parasız, bilimsel,anadilde eğitim' sloganıyla çıkan ÖğrenciKolektifleri, üniversitelileri parasız eğiti-min mümkün olduğunu gösteren ve alter-natif bir eğitim sisteminin örneklerini orta-ya koyan bu kampanyaya katılmaya çağırı-yor.

Bir süredir Ankara Dikmen Vadisi’ndeki yıkım böl-gesinde süren amfi tiyatro projesi gönüllü okumuşinsanların da katkısıyla devam ediyor. Biz de pro-jede yer alan bir üniversiteliyle ve mahallelilerleröportaj yaptık.

"Önce neden AGREGA?" sorusundan başlayalım.Yapı tekniğinde kimyaları, yapıları, şekilleri farklıtaşlardan meydana gelen yapıya agrega denir.Projenin felsefesi de bu yönde olduğu için, biz buprojeye Agrega dedik.

Ekim 2010’da Mimarlar Odası Ankara Şubesi,“Mimarlık Sosyal Forumu” düzenledi. Bu forumkapsamında çeşitli atölye faaliyetleri vardı. Biz deGazi Üniversitesi’nde okuyan 6 mimarlık öğrencisi,“Gecekonduda kamusal alanın üretimi” konulu atöl-yeye katıldık. Atölye faaliyetleri kapsamındaDikmen Vadisi seçilmişti. Biz de Dikmen’e gittik;mahalleliyle tanışıp ne yapabiliriz diye tartıştık.Mahalleli de bizden Festivadi adındaki etkinlikleriiçin bir amfi tiyatro talep ettiler. Mimarlar Odası veİnşaat Mühendisleri Odası’ndan çeşitli destekler sağ-layarak bu projeye başladık. Daha sonra üniversiteli-leri de projeye katmak için okullarda projenin duyu-rusunu yaptık. Herkesin bu çorbada tuzu olsun iste-dik. Çünkü “Agrega” bu sayede anlam kazanacaktı.Bu projeye katılan üniversiteliler kariyer ve ekono-mik kaygıların dışında kendinlerini topluma ait his-settiler.

“Yıkmak marifet değil,asıl marifet yapmak“Tarık ÇALIŞKAN (61)Bir sistem var. Bir bölgeyi ve insanları her şeyiyle

yok ediyor. Köklü bir yıkım başlatıyor. Bu yıkımainat buraya amfi tiyatro yapmak sisteme başkaldır-maktır. "Size rağmen buradayaşamaya devam edeceğiz."demektir.

Üniversiteliler yazınburaya gelip “Okumuşinsan halkın yanındadır”diyerek, bilgi ve birikim-leriyle bizlere çok şeykatıyorlar. Bu projeyle deburaya tarihsel bir mirasbıraktılar.

“ ...Çünkü çocuklar karanlıktan korkar “Eren ÇETİNTAŞ (26)Ben gecekondularda doğup büyüdüm. Biz burada

düzgün bir eğitimle büyümüyoruz. Yazın buradaçocuklar ya internet kafede sistemin karanlığındaboğulacak ya çöpün- çamurun içinde top oynayacakya da üniversitelilerin enerjisiyle hayat bulacak.Çocuklar da üniversitenin aydın ışığına yönelmeyitercih ediyorlar. Çünkü çocuklar karanlıktan korkar.

“Okumuş insan” projesiyle üniversiteliler, yazınmemleketlerine gitmek yerine buraya gelip çocukla-ra “2+2”yi, çiçek ekmeyi öğretiyorlar. Bizlere demutlaka bir şeyler katıyorlar. Mahalleli için bu feda-karlık çok değerli.

RÖPO

RTAJ

SœYAH MAV KIRMIZISARISAYFA 05

Kolektif

Üç fidanın, Deniz’in, Yusuf’un, Hüseyin’in idamedilişlerinin 39. yıl dönümünde Türkiye’nin birçoküniversitesinde anmalar yapıldı. Başta Muğla,Adana, Sivas, Bilecik, Giresun, Ordu, Kütahya,Zonguldak, Mersin, Hatay, Trabzon, İstanbul,Eskişehir de olmak üzere Türkiye’nin birçok şeh-rindeki Öğrenci Kolektifleri üniversitelerinde Dev-Genç ruhuyla, idam edilen devrim şehitleriniunutmadı, anılarını zihinlerde tekrar canlandırdı.

6 Mayıs 2011 günü üç fidanın yanına bir çınargitti. Deniz’lerin avukatı olarak bilinen, 12 Eylüldöneminde birçok örgütün davalarına bakan,aynı zamanda da birçok hukuk örgütünün kuru-cusu olan Halit Çelenk 5 Mayıs günü yaşamınıyitirdi. Emek örgütleriyle Ankara ÖğrenciKolektifi denizleri mezarları başında andı, sonra-sında Halit Çelenk’i aynı mezarlıkta düzenlenentörenle toprağa verdi.

SAYFA 5

Yeni kurulan Ordu ÜniversitesiÖğrenci Kolektifi 1 Mayıs günü ilk kezsokağa çıktı. Oluşturdukları kortejleüniversitelilerin coşkusunu ve tepkile-rini 1 Mayıs alanına taşıdılar.

Çalışmalarına bu yıl başlayanDenizli Öğrenci Kolektifi üniversite-lilerin talepleriyle alana çıktı. Üni-versiteliler, şarkılarıyla, isyan koşu-suyla, halaylarıyla Denizli’de alanacoşku kattı.

Muğla’da üniversiteliler, AKP’ninbaskılarına, piyasacılığa, gericiliğekarşı isyanları ile alana çıktılar.Halayların çekildiği, zılgıtların atıl-dığı kortejde üniversitelilerin talep-leri dile getirildi.

Antakya’da 1 Mayıs büyük bircoşkuyla gerçekleşti. İlk defa alanaçıkan Mustafa Kemal ÜniversitesiÖğrenci Kolektifi ise alanın ilgi çeki-ci kortejini oluşturdu.

Mersin’de Öğrenci Kolektifi parasızbilimsel eğitim, anadilde eğitim,özerk demokratik üniversite, sözyetki karar hakkı talepleriyle alanaçıktı. Üniversiteliler Mersin’deyapılması planlanan nükleer santra-le de sessiz kalmadı.

Öğrenci Kolektifi üniversitesindebüyüttüğü parasız ulaşım mücadele-sini “Susmuyoruz, Korkmuyoruz,Durmuyoruz!” ve "Parasız Eğitim,Parasız Ulaşım İstiyoruz... Alacağız!"pankartları ile alana taşıdı.

Giresun Öğrenci Kolektifi 1 Mayıs’ta “Merhaba” dedi. İlk defa alana çıkanGiresun Öğrenci Kolektifi, alanın dikkatçekici kortejini oluşturdular.HES’ lerekarşı atılan sloganlara halkın desteğiyoğundu.

“Susma durma korkma, imamın çılgınlığına gücümüz yeter”sloganıyla 1 Mayıs’a çıkan Öğrenci Kolektifleri, 250 kişi ileEskişehir’in en kitlesel gençlik kortejini kurdular. İlk kezalana çıkan Üniversiteli Kadın Kolektifi ise “ Bize acil eşitlikgerek” diyerek üniversiteli kadınların taleplerini alana taşıdı-lar.

Öğrenci Kolektifleri “İmamın Ordusuna, AKP'ye,Paralı Eğitime GÜCÜMÜZ YETER” pankartı arka-sında tek tek üniversitelerin yazılı olduğu pankart-ların oluşturduğu kortej ile Sıhhiye Meydanı’na gir-diler. Bisikletli palyaçolarıyla, trampetçileriyle,eğlenceli şarkıları, sloganları ve kitleselliği ile alanınen renkli ve coşkulu kortejini oluşturdular.

KTÜ Öğrenci Kolektifi coşkusu ve kitleselliği ile alanınen ilgi çekici kortejini oluşturdular “Cemaate DeğilÖğretmene Kadro” diyen Fatih Eğitim Fakültesi öğren-cilerinin yanı sıra KTÜ Tıp Fakültesi öğrencileri deönlükleri ile korteji renklendirdiler.HES’ lere karşı bölgede verilen mücadeleye de slogan-

lar ile destek veren üniversitelilere halkın desteği veilgisi yoğundu.

Öğrenci Kolektifleri yüzbinlerce işçi, emekçi, kadın ilebirlikte 1 Mayıs’ta Taksim’deydi. Şişli kolunda toplananüniversiteliler, “İmamların, faşistlerin, patronların iktida-rında Susma, Korkma, Durma Çıldır Üniversite” yazılıdev pankartları ile dikkat çekti. Trampetleri ile kortejboyunca yaptıkları şarkıları söyleyen üniversitelileriTaksim Meydanı'na girerken Dev-Genç Marşı okudular.

Geçen yıllara oranla kitleselliği ile dik-kat çeken Öğrenci Kolektifleri, yaratıcısloganları, marşları, ile üniversiteninsesini alana taşıdılar. Kolektifler, kendiyapıkları besteler,sloganlar ve coşkula-rıyla Samsun halkının büyük desteğinigördü.

Son yıllardaki en kitlesel 1 Mayıs’ınyaşandığı İzmir’de, ÖğrenciKolektifleri üniversitelilerin tek kortejiolarak kendi rengi ve coşkusuyla 1Mayıs’ta Gündoğdu Meydanı’na çıktı.

Ordu Giresun Denizli Muğla Antakya

Üniversiteliler Kozlu'dan yürüyerekgelen Madencileri üniversite önündeselamlayarak toplanma alanınamadenciler ile birlikte yürüdü.Yürüyüş sırasında birçok öğrenciKolektif kortejine katıldı.

Coşkulu geçen 1 Mayıs’ta Öğren-ci Kolektifleri sloganlarıyla, şarkıla-rıyla, marşlarıyla en coşkulu kortejioluşturdular. Üniversitelilerin korte-ji Sivas halkından büyük ilgi gördü.

Akdeniz Üniversitesi ÖğrenciKolektifi, talepleri, coşkulu korteji veçekilen halayları ile alana girdi. Üni-versiteliler AKP’ye karşı sessiz kal-mayacaklarını bir kez daha dilegetirdiler.

Süleyman Demirel ÜniversitesiÖğrenci Kolektifi, “Faşizmi ve geri-ciliği yıkacağız, korkma, susma,durma, gücünü göster” diyerekgüçlü bir kortejle alana girdiler.

1 Mayıs’ta Niğde Öğrenci Kolektifiİmam Hatip Meydanı’nda başlayanmitinge, DİSK ve DİSK’e bağlı sendi-kalarla birlikte katıldı. Kolektiflerüniversitenin sesini alana taşıdı.

Zonguldak Niğde Sivas

Ankara İstanbul

İzmir

Samsun

Antalya Isparta

Mersin

Eskişehir

Bursa

Üniversite gücünü gösterdi1 Mayıs’ta yüzbinlerce

emekçi, işçi, öğrenci, kadın, çocuk mey-danlara çıktı. 1 Mayıs 2011 bu yılki coşkusu, kit-

leselliği ve ortaya koyduğu tepkiselliği ile tarihteki yeri-ni aldı. Uzun yıllar boyunca verilen mücadele ile kazanılan

Taksim Meydanı tarihteki en kitlesel 1 Mayıs’tı. Güvencesizliğe,YGS’deki şifre skandallarına, seçim öncesi Kürt halkına yönelik yapı-

lan operasyonlara, taşerona, sağlık alanındaki dönüşüme karşı birikenöfke ilk kez bu kadar bütünlüklü bir halde kendini gösterdi. Ülkenin dört bir

yanında alanlardan AKP iktidarı ve saldırılarına karşı meydan okunan bir günoldu. Alanlara çıkan yüzbinlerce insanın örgütlü katılımın yanı sıra kendiliğinden

katılım oranı bu yıl oldukça fazlaydı. Bu durum artık solun gelişen yeni dinamikle-rinin geleneksel kalıplara sığmadığının da bir göstergesidir.

Üniversitenin gücü alanlardaÜniversiteliler açısından ise 1 Mayıs, binlerce gencin alanlara çıktığı bir gün oldu.

Gençlik mücadelesi açısından oldukça yoğun ve hareketli geçen bir dönemin biriktir-dikleri, 1 Mayıs alanlarında binlerce üniversitelinin sesiyle yankılandı. ÖğrenciKolektifleri “Susma, korkma, durma gücünü göster” pankartlarıyla ülkenin dört biryanında alanlara çıktı. 1 Mayıs’ta alana çıkan tek üniversiteli korteji olan ÖğrenciKolektifleri, meydana çıktıkları her kentte alanın en renkli, en coşkulu ve en iddialıkortejleri ile üniversitelinin sesini yansıttılar. Daha basılmamış kitapların toplatıldı-ğı, gazetecilerin tutuklandığı, üniversitelerde gericiliğin, piyasalaşmanın AKP eliile daha da arttığı, ülkemizde nükleer santrallerin yapılmaya çalışıldığı, insanla-rın doğanın yaşamı hiçe sayılarak nehirlerin üzerlerine onlarca HES’lerin

yapıldığı, sanat eserlerinin ucube denilerek yıkıldığı bir dönemde üniver-siteli gençler bütün bunlara sessiz kalmayacaklarının haykırdılar.

Üniversiteliler, liseliler, işçiler, emekçiler bu yıl 1 Mayıs’ta gös-terdikleri güç ile meydanlara sığmadılar. Seçim sürecinin

değil, AKP saldırılarının politikleştirdiği ve sokağa taşankitleler sadece 1 Mayıs’ta değil, her gün her

dakika hakları için mücadele edecekleri-ni göstermiş oldular.

Trabzon

SAYFA 06 SœYAH MAVœ KIRMIZISARI

Uzun yıllardan beri birçok öğrencinin canını alan sınavsistemi aynı hızla yoluna devam ediyor. İlk olarak İsmailPaslanmaz adındaki lise öğrencisi ‘Şifre yüzünden mağdu-rum, şifreciler kopyalarla hayatımızı karartıyor’ diyerek inti-har etti. Ardından 29 Nisan’da Sıdıka Soydan sınav mağ-duriyetine dayanamayarak hayatına son verdi. Bütün bun-lara rağmen sınavda kopya olmadığına tatmin olan AKP iseliselilerin gelecekleri ve hayatları üzerinden kendisini varettiğini bir kez daha göstermiş oldu.

SAYFA 6

Ülkemizde gerçekleşen merkezisınavların uygulayıcısı olanÖSYM uzun bir dönemden beri

gerçekleştirdiği her sınavda yaşanankopya skandallarıyla gündemdeki varlı-ğını korumaya devam ediyor. İlk olarakpolis okulları seçme sınavında başlayanskandallar dizisi KPSS, ALES ve en sonhakkında savcılık tarafından ‘şifreleme’olmadığına dair takipsizlik kararı verilenYGS ile doruk noktasına ulaşmış durum-da. Bir de bu yaşananlara tercih kılavuz-larındaki hataları ve yanlış puan hesap-lamalarını ekleyince tablo iyiden iyiyekararmış oluyor. Ancak bu karanlıktablo uzun bir aradan sonra on binlerceliselinin sokağa çıkmasıyla birlikte birnebze olsun aydınlanmış durumda.Liseliler geleceklerini ‘şifreleyenlere’ şif-reli değil sınavsız, parasız, şifresiz üni-versite diyerek cevap veriyor. Ne var kiasıl sorulması gereken soru on binlerceinsanın sokağa çıkmasına sebep olan şif-releme ve kopya skandallarına cemaatinniçin sürekli ihtiyaç duyduğu?

Cemaat kadrolaşmak istiyorÖncelikle bu soruya daha doğru

yanıtlar bulabilmek için Fetullah GülenCemaatinin yapısına bir göz atmaktabüyük yarar var. Bugün Gülen cemaatiadeta kendisine bir eğitim imparatorlu-ğu kurmuş durumda. Özel okullardandershanelere, ışık evlerinden yurtlara

kadar birçok alanda bu imparatorluğunizlerini görmek mümkün. Buna dayana-rak eğitim alanını birden fazla kolla çev-releyen cemaat için gerçekleşen bütünsınavların kendi egemenlik alanlarınıngenişleyerek sürmesindeki önemi hak-kında daha net fikir sahibi olabiliriz. İlkolarak bu sınavların cemaatin eğitimkurumlarında öğrenim gören gerici kad-rolarının üniversiteyi ve devlet içindekidaha birçok konumu elde etmesi açısın-dan oldukça stratejik bir anlamı var. Buyüzden AKP ve cemaat bu sınavlardakendi kadrolarının daha yüksek puanlarelde edip gerici kuşatmayı derinleştirme-si için her yolu deniyor. Başarının sırrıise ÖSYM’de saklanmış durumda.Sınavların hazırlanışında baştan sonakadar en yetkili kurum olan cemaatinÖSYM’si ya soruları cemaate servis ede-rek yada şifreleyerek bu kadrolaşmanınönündeki bütün engelleri kaldırmışbulunuyor. Ancak sınavlarda yaşanankopyalama ve şifre skandallarının teknedeni gerici kadrolaşmayı arttırmakdeğil. Bunun yanında cemaat kendidershanelerine olan ilginin fazlalaşması-nı da istiyor. Bugüne kadar ÖSYM’ylevar olan yakın ilişkilerini düşünecekolursak gerçekleşen sınavlarda hep eniyi dereceleri yapmakla övünen cemaatdershaneleri; “Bundan sonra da bizimdershanelerimize gelirseniz siz de kaza-

nırsınız” diyor. Her ne kadar kamuo-yunda, yaşanan skandallar ÖSYM’ye vecemaate olan güveni azalsa da birçokkişi de ‘ucuz’ gelecek kaygılarıyla dahafazla Gülen cemaatine yaklaşmayadevam ediyor.

Sizden değiliz. Sınavsız Üniversiteİstiyoruz

Üniversiteye giriş sınavlarının iyi birgelecek için tek seçenek olduğu iddiası-nın genel bir kanı haline getirilmeye çalı-şıldığı ülkemizde, bu sese kulak verenmilyonlarca insan çözümü cemaatlerdearıyor çünkü artık özel okullara, dersha-nelere, kurslara gitmek bile tek başınayeterli değildir. Eğer ‘itibarlı’ bir üniver-sitede okumak istiyorsa bir öğrencicemaatin dershanelerine, cemaatin okul-larına bir adım önde gitmek zorunda.Zaten Gülen cemaatinin de istediği bu.Bu ülkedeki milyonlarca öğrenciye “Yabizimle olursun ya da okuyamazsın”demek. Her ne kadar YÖK Başkanı tel-evizyonlara çıkıp “Sınavlar kalkacak”dese de yaşananlara bakılınca söylenen-lerin büyük bir yalan olduğu anlaşıyor.Ancak bu ülkede artık başta liselilerolmak üzere milyonlarca öğrenci buyalanlara kolay kolay inanacağa benze-miyor ve çözümü sokaklarda haykırıyor:Dershaneler kapatılsın, eleyici ve reka-betçi sınavlar son bulsun, herkese eşitüniversite hakkı verilsin.

YGS'de yaşanan şifre skandalının ardındandoğru açıklamalar bekleyen bir buçuk milyonöğrenci ise komik açıklamalarla "tatmin edilme-ye" çalışıldı. Cumhurbaşkanından, bakanlarınakadar birçok açıklamada bulunan AKP’liler yeryer talihsiz yollara saptı.

Eğitim

Sınavların tartışıldığı son dönemde hiç şaşırtıcı olmayanbir açıklama YÖK Başkanı’ndan geldi: “YGS’yi kaldırıyoruz.”Daha önce de bu iddiayı ortaya atıp her seferinde yeni birsınavla karşımıza çıkan Özcan’ın yeni projesi de diğerindenfarksız. ÖSYM’nin düzenlediği YGS yerine MEB’in düzenlediği‘olgunluk sınavını’ koymayı hedefleyen projede amaç, skan-dallarla yıpranan ÖSYM’nin yükünü azaltmak. Ancak AKP’nineğitim alanındaki noteri gibi çalışan MEB’i düşündüğümüzdeyaşanacakların çok farklı olmayacağı görülebiliyor.

Çok uzun bir dönemdir YGS’de yaşanan şifre skandalıülke gündeminde önemli bir yer tutuyor. Bunda gerçek-leşen şifrelemenin yaklaşık 1 buçuk milyon öğrencininhayatını doğrudan etkilemesinin dışında bizzat Ali Demirbaşta olmak üzere AKP kurmaylarının yaşananlar karşı-sında aldıkları tavır oldukça önemli. Süreci kısaca hatırla-yacak olursak ilk başta kimse şifrelemeyi kabul etmedi.Başbakan, Cumurbaşkanı şifre olmadığına tatmin oldu-ğunu söyledi. Ardından bazı kitapçıklarda şifre olabilece-ği ancak bunun tesadüfen gerçekleştiği kamuoyuyla pay-laşıldı. Bu dönemde on binlerce liselinin sokağa çıkmasısonucu köşeye sıkışan Ali Demir ise çözümü öğrencilereözür mektubu yollamak ve telefon açmakta buldu.Hüseyin Çelik “Banka kartlarında bile şifre var” diyerekdurumu normalleştirmeye çalışırken, YÖK Başkanı“Öğrenciler Ali Demir’in elini öpsün” diyerek bütünAKP’lilerin yaptığı gibi bir an olsun desteğini esirmedi.Böylece ne Ali Demir’e istifa et çağrısı yapıldı ne de gör-evinden alındı. Bunun ise birkaç sebebi var. Çünkü AliDemir’in istifa etmesi ilk elden yaşanan kopya ve şifrele-me skandallarının kabul edilmesi anlamına geliyor. İkinciolarak bu skandalların çok sık yaşanması ancak istifa gibibir yaptırımın gerçekleşmemesi cemaat için kopyalarınve şifrelerin var olabileceğini normalleştiriyor.Normalleşen bu skandalların sonucunda eğer siz decemaatçi olursanız siz de bu ‘nimet’lerden faydalanabilir-siniz deniliyor. Bu yüzden AKP Ali Demir’in istifasını iste-miyor ve görevden almıyor. Çünkü Ali Demir’de ısrargericilikte, şifrelemede, kopyada ve gelecek hırsızlığındaısrardır.

Skandallarladolu bir profil :

Ali Demir

Şifre dağıtma istifa et!

Hüseyin Çelik basit denklemler kurarak " Bankamatik kart-larında da şifre var, o olmadan alışveriş yapabilir misin?" diye-rek şifreyi kendince açıkladı.

Abdullah Gül, Nimet Çubukçu ve Tayyip Erdoğan ÖSYM'ninaçıklamalarından "tatmin" olduklarını söylediler.

Erdoğan ise yine cengaverliğini gösterip lise öğrencilerine"Taksim'de bin kişiyi, iki bin kişiyi yürütmek, iki bin genciyürütmek problem değil. Biz de kalkarız onların karşısına 5bin, 10 bin tane genci koyarız." diyerek kafa tuttu.

Hüseyin Çelik’in "Haksızlık olduğunu görsem ÖSYM'yi ilkben protesto ederim!" sözleri saçma açıklamaların şahı olsagerek.

Kimle dalga geçiyorlar!

Sorularneden şifre-lendi ?

SAYFA 07 SœYAH MAV KIRMIZISARI

Yasama yılı biterken AKP meclisten geçir-diği Kanun Hükmünde Kararname çıkarmayetkisiyle 8 devlet bakanlığının kapatılacağı-nı, 11 yeni bakanlık kurulacağını açıkladı.Kapatılacak olan Kadın ve Aileden SorumluDevlet Bakanlığı'nın yerine “Aile ve SosyalPolitikalar Bakanlığı” isminde yeni bir bakan-lık kurulacak. Kadın adını aileyle eşdeğertutan, kadını yardıma muhtaç varlık olarakgören bu projeyle kadın mücadelesi yokedilmeye çalışılırken, AKP'nin seçim sonrasıilk icraatlarının yıkımının boyutu da açığaçıkıyor.

Üniversitelerin kapanmasınakısa bir zaman kaldı. Yazayları yaklaşırken üniversi-

teli kadınlar için oldukça hareketligeçen bir dönem bitiyor. Peki busüreç içinde üniversiteli kadınlarıngündeminde neler vardı?

Giderek artan taciz ve tecavüzolaylarına önlem olarak sunulanhadım yasası teklifi tartışmaları vekadına yönelik şiddetin %1400 art-masını medya abartısı olarakdeğerlendiren Erdoğan'ın açıkla-maları vardı. Kadını suçlayan,kadın düşmanı açıklamalardabulunan Hasan Albayrak, OrhanÇeker, medyada cinsiyetçiliğikörükleyen Emre Aköz, EnginArdıç ve Hıncal Uluç vardı.Kadına karşı saldırılara militan veyaratıcı eylemleriyle karşılık veren-ler ise üniversiteli kadınlar oldu.

Üniversiteli kadınlar UludağÜniversitesi'nde Sema'nın katilinin,kadın düşmanı açıklamalarınsahiplerinin peşini bırakmadı,hesap sordu. Son olarak Ege Üni-versitesi'ne gelen Hıncal Uluç'unüniversiteli kadınlar tarafındankovulmasının ardından üniversite-lere gelmeye korkanlar listesinekadın düşmanları da eklenmişoldu. Üniversiteli kadınlar hareket-li geçen bu yıl içinde gerek "Bizeacil eşitlik gerek" kampanyası gibiprogramlı bir süreçle gerek üniver-sitelere gelen kadın düşmanlarınakarşı verilen refleksif eylemlerleoldukça tecrübe edindi. 8 Mart'ta

birçok ilde alanların en coşkulukitlesini oluşturan üniversitelikadınlar, mücadele deneyimleriylesonraki dönemlerde de giderekbüyüyecektir.

Üniversitede kadın mücadelesi-nin örneklerini yaratanlar içinkadınlık rolleri, sorumlulukları,üretim ve yeniden üretim politika-ları, özel ve kamusal alan, cinsiyet-çi işbölümleri gibi kadın mücadele-sinin eksik bırakılamayacak politik,ideolojik temellerin öğrenilmesioldukça önemlidir.

Kadın mücadelesinin başlıklarıiçinde yer alan tüm sorunları yaşa-yan özneler olarak üniversitelikadınların bu sorunlara karşı oluş-turacağı mücadele hattının politik,ideolojik ayakları kolektif biçimde,dayanışma içinde öğrenilebilir veuygulanabilir.

Öğrenim döneminin yoğunlu-ğunda zayıf kalan teorik bilgi biri-kimini geliştirmek için yaz ayların-da üniversitelerin kapalı olmasıylagerekli teorik gelişkinliği sağlamakise kolaylaşacaktır. Böylece üniver-siteli kadınlar sistematik olarakkadın sorununun tarihsel, ideolojikbilgi birikimini elde etme imkanıbulabilir. Konunun uzmanı kişiler-le yapılacak söyleşiler, piknikler,tartışmalar ve araştırmalar kadınmücadelesini tüm yönleriyle anla-maya, analiz etmeye yarayacakteorik birikimi sağlayacak yöntem-ler arasında bulunuyor.

"Su gibi" isimli evlendirme programına1996 doğumlu bir lise öğrencisinin çıkarıl-ması çocuk istismarında son noktayagelindiğini gösterdi. Çocuk gelin adayınkarşısına ise 45 yaşında bir erkek çıkarıldı veTV yayında yapılan ilk çocuk istismarıörneği olarak tarihe geçti.

YTÜ'de güvenlik görevlilerinin tacizineuğrayan kadınla görüşen rektör kadın öğrenciye"Ben seni anladım. Sen o kavgacılarınarkadaşısın. Güle güle" diyerek odadan çıkardı.Öğrencisinin değil güvenlik görevlilerindenyanında olan rektörün bu sözlerinin ardındantacize uğrayan kadın, arkadaşlarıyla basın açık-laması yaparak rektörü teşhir etti.

85 80

Üniversiteli kadindan

Ege Üniversitesi’nde İletişim Fakültesi veEGE-KOOP tarafından 4 Mayıs tarihindedüzenlenen 'Medya Okur Yazarlığı' pane-line konuşmacı olarak Hıncal Uluç katıldı.Şubat ayında ölen Defne Joy Foster içinyazdığı yazılarla gündem olan Uluç, kendiniTürkiye’nin ‘namus bekçisi’ ve aile mühen-disi ilan etmişti. Hıncal Uluç, Fosternezdinde tüm kadınlara ithafen yazdığı, hersatırından cinsiyetçilik akan yazısıyla tümkamuoyunun eleştirilerine hedef olmuştu.Aralarında İzmir Üniversiteli KadınKolektifi’nin de bulunduğu üniversitelikadınlar Ege Üniversitesi’ne gelen cin-siyetçi, kadın düşmanı Hıncal Uluç’uprotesto edip üniversitelerinden kovdular.Protesto sırasında ‘Yaptığın basın özgürlüğüdeğil, kadın düşmanlığı’ yazılı pankart açanüniversiteli kadınlar, Uluç’un yazısıyla ilgiliaçıklama yaptıktan sonra salondaki pek çoköğrenciden destek aldılar. Protesto sonunda‘Kadın düşmanlığını, cinsiyetçiliği yayanataerkil zihniyeti daha önce nasıl üniver-sitelerimizde barındırmadıysak, bugündebarındırmadık' açıklamasında bulunuldu.

Sahici SözlükEşcinseller ve eşcinsel-likten akıl dışı korkuduyan ya da nefret

eden kişi. Kimi zaman biseksüeller de dahil,lezbiyenler ve gey erkeklerin dışlanması,medyada gösterilmemesi ve kişinin ait olduğutopluluğun yok sayılması gibi yöntemlerleezilmesini adlandıran bir genel terim.

Heteroseksüelliğin iyi ve geçerli olduğunu,bunun dışındaki cinsel kimliklerin kötü vekabul edilemez olduğu varsayımı.

Kadın ve erkeğifarklı farklı etk-ileyen plan, pro-

gram ve projelerinin merkezine kadının ihtiyaçve önceliklerini yerleştirme tavrı. Cins bilincicins duyarlılığını (cinsiyet temelinde ayrım-cılığın gerisindeki sosyo-kültürel etmenlereilişkin düşünce ve anlayışları) gerektirir.

Homofobi:

Heteroseksizm :

Cins bilinci:

S‹N‹R KATSAYISI

Bu yaz kadın hareketinin tarihini,mücadelesini daha iyi anlamaya yara-yacak olan temel sayılabilecek 5 kita-bın okunması tatili iyi değerlendirme-ye yarayacaktır.

Son 6 bin yıldır ataerkil düzenleyönetilen dünyanın daha önce 1 mil-yon yıl ise kadının yönettiği toplumla-rın düzenini ve geçiş sürecini öğrene-bileceğimiz, Kadının Evrimi 1-2Anaerkil Klandan Ataerkil Aileye(Evelyn Reed Payel Yayınları, 1995)okunulası kitapların başında geliyor.

Diyalektik kavrayış içinde formüleedilen ikiliklerin zeminini özgül top-

lumsal ilişki biçimleri, ya da başka birdeyişle patriarkal ve kapitalist ilişkilerevrenini inceleyen Beden EmekTarih: Diyalektik Bir Feminizm İçin(Gülnur Acar-Savran Kanat Kitap,2004) kitabı okunacaklar listesindeyer alıyor.

Türkiye'de kadın emeğinin sondönem eğilimlerini kapitalizm ve ata-erkillik kapsamında inceleyenKapitalizm, Ataerkillik ve KadınEmeği: Türkiye Örneği (SaniyeDedeoğlu ve Melda Yaman ÖztürkSosyal Araştırmalar Vakfı (SAV)Yayınları, 2010) kitabı makale derle-melerinden oluşuyor.

Hristiyanlık, Musevilik ve İslamdakadının statüsünü karşılaştırmalı biryaklaşımla ele alan Tektanrılı DinlerKarşısında Kadın (Fatmagül BerktayMetis Yayınları, Ekim 2009) kapsamlı,bilimsel ve ayrıntılı kaynakları nedeniile temel bir ana kaynak olacaktır.

Kırsal/kentsel dönüşümün cinsiyetrollerine etkisi; Kemalist feminizminanlamı; cinsiyet rollerinin milliyetçilik,devlet ve İslam bağlamında sorgulan-ması gibi kavramların tartışmaya açıl-dığı Cariyeler Bacılar Yurttaşlar (DenizKandiyoti Metis Yayınları, Mart 2011)ilgi çeken değerli bir kaynak olanyayın okunmaya değer.

7

"Kadın" adının son derece gündemde olduğudönemlerden biridir seçim arefeleri. 12 Hazirangenel seçimi öncesi yaşanan hareketlilik ise budurumu doğrular nitelikte. Siyasi partiler hum-malı çalışmaları sonucunda kadın adayların lis-telerini ortaya çıkarır; her seçimde daha fazlakadın adayın olacağını, kadınların siyasete katı-lımının önemini anlatan cümleler sarf edilir. 12Haziran’daki genel seçime girecek olan kadınadayların sayısal verilerine bakılırsa durumpek iç açıcı değil. Partilerin listelerinde toplam262 kadın yer alırken; AKP'nin seçilme ihtimaliolan yerden gösterdiği kadın aday sayısı sadece55, CHP'nin 38 ve MHP'nin ise 5 kadın adayıseçilebilir yerde bulunuyor. Emek, Özgürlük veDemokrasi Bloku’nun listesine bakıldığında, 13

kadın adayın seçilebilecek yerde bulunduğugörülüyor. Seçimlerden sonra oluşacak olanparlamentoda kadın vekillerin sayısı 100 ile 120arasında değişecek ve kadınların temsili % 20ile sınırlı kalacak. Peki seçim sürecinde kadınadayların artan değerleri seçimden sonra nekadar önemini koruyabiliyor? AKP özelindekadın adaylara gösterilen ihtimam "muhafaza-kar ama aynı zamanda modern" imajını tazele-me girişimidir. Kadınlar kendilerine biçilenkutsal ve geleneksel rollerle siyasi partilerinpropagandalarına, vitrinlerine zenginlik katanaraçlar haline getiriliyor. Bu durum ise özellikletoplumun muhafazakar kesimlerindeki kadınseçmenlere ulaşmanın en iyi yolunu oluşturu-yor. Muhafazakar kesimler kadının siyasete atı-

lımının önlemini ise komik sansürlemelerle alı-yor. En çarpıcı örneklerin başında ise SaadetPartisi'nin seçim broşüründe kadın adaylarınfotoğrafı yerine parti logosunun kullanılmasıyer alıyor. Kadın çalışmalarının haberlerindeyüzlerini almadan arkadan çekilmiş fotoğraflarkullanan Saadet Partisi'nin, seçim kampanya-sında kadınların emeklerini ve adını nasıl araç-laştırdığını ortaya seriyor.

Bu durumda seçim kampanyalarında disip-linli ve yoğun emek harcayarak çalışan kadınla-rın meclis gündemine kadın sorunlarını nekadar taşıdığı ise durumun somut tahlilinegerek duyuyor. Erkek egemen siyasetin arasına“kabul ettiği” kadınlar, ne kadının ne de kadınsorunlarının temsili anlamına geliyor. HaklıKadın Platformu gibi oluşumların % 50 kadınkotası istemi de kadınların mecliste temsilinisağlamaya yetmeyecektir çünkü kadınlara yük-

lenen erkek iktidarının taşeronluğu konumunuve erkek egemen siyasetin değerlerini eleştir-meden sadece sayısal hedeflerle kadınların ger-çek temsili gerçekleşemez. Kadın olması demekkadınlardan yana politikaları savunacağınadair bir güvence oluşturmamakla birlikte buyaklaşım tarzının kadın temsiliyetine yararın-dan çok zararı bulunmaktadır.

Sadece kadın mücadelesinin özneleri siyase-tin dengelerini değiştirebilir, bunun için defeminist mücadelenin, kadın gruplarının, aka-demik alandaki katkıların ve Türkiye kadınhareketinin en güçlü bileşeni durumunda olanKürt kadınlarının dayanışma içinde olmasıgerekiyor. Kadınlar bilinçli, örgütlü bir güçlesiyasal alanda ortak bir programla yürütülecekçalışmaların ışığında, siyasetin toplumsal cinsi-yet ilişkilerini değiştirebilir ve alternatif kadınyönetim örneklerini yaratabilir.

Kadınlar seçimin neresinde?

KADINLARAOKUMAÖNERİLERİ

Kendine ait olanı öğrenmekKad›n

SAYFA 9 SœYAH MAV KIRMIZISARISAYFA 8 SœYAH MAV KIRMIZISARI

SEÇİM2011

Türkiye iyiden iyiye seçim atmosferinegirerken, Tayyip Erdoğan da ustalıkdönemi olarak adlandırdığı üçüncü AKPiktidarının hazırlığını yapıyor. AKP‘2023 hedefi’ ve ustalık dönemi hedefleripropagandasının ana omurgasını oluştu-ruyor. AKP’nin karşısında sandıkmuhalefetinin başını ise yüzde %30’ugeçip geçmeyeceği merak konusu olanCHP ve baraj altında kalma riski taşı-yan MHP çekiyor.

Kuşkusuz CHP ve MHP’nin 12Haziran’da alacağı oylar meclis aritme-tiği açısından ilgiyle takip edilse de;AKP’nin üçüncü dönemde meclisteelde edeceği pozisyon daha kritik biryerde duruyor. AKP’nin milletvekilisayısı yeni dönem meclis gündeminde-

ki yeni anayasa planları, başkanlık sistemi tartışmaları-nın açısından da önem kazanıyor. AKP’nin yeni dönemsiyasetindeki piyasacılığın, gericiliğin, baskının payınıseçimlerde alacağı oy oranı belirleyecek.

Bir dönemin bilançosu Tayyip Erdoğan’ın da sıklıkla meydanlarda dillendir-

diği ‘ayinesi iştir kişinin lafa bakılmaz’ sözü AKP ikti-darının seçim sonrasının ipuçlarını veriyor. AKP’nin 8buçuk yıllık iktidarlık dönemi incelemek, boş seçimvaatlerini dinlemekten faydalı olacaktır. Başta eğitim vesağlık alanları olarak yarattığı dönüşümlerden övünçlebahseden AKP kelimenin tam anlamıyla kamusal hakla-rımızda yıkımlar yarattı.

Cemaatin, dolayısıyla AKP’nin özel ilgi alanı olaneğitimin her başlığı ayrı ayrı bir örgütlenme, gericiliğiyayma, rant alanı olarak kullanıldı. Kamuya ait okullaradestek azaltılırken, dershaneler ve özel okullar teşvikedildi. İlköğretimden yükseköğretime onlarca sınavla,merkezine dershaneleri alan bir eğitim sistemi yaratıldı.2002 yılında 2 bin 122 olan dershane sayısı bugün 4 bin193'e ulaşırken, 2002 yılında 606 bin 522 olan öğrencisayısı, bugün ise 1 milyon 174 binleri buluyor. Cemaatdershaneleri eğitimde oluşan yaklaşık 3 milyar TL’likpastanın büyük payını götürürken aynı zamandacemaatin gençlik içerisinde yaygınlığını artırdı. Eğitimalanında da her alanda olduğu gibi başarıyla kadrola-şan AKP, eğitim sistemiyle gericiliği de yaymayadevam ediyor. Öğretmenleri de unutmayan AKP ücretlive sözleşmeli gibi yeni istihdam şekilleri uyguladı. 2007yılında 20 bin civarında olan sözleşmeli öğretmen sayısıbugün 80 binleri geçmiş durumda. Atama bekleyen onbinlerce öğretmen adayı varken, AKP şimdi de ithalöğretmen getirme planı yaparak öğretmen adaylarınahayatı daha zorlaştıracak.

Eğitimle birlikte sağlıkta neo-liberal politikaların tica-rileştirme saldırılarına maruz kalan en kamusal hakları-mızın başında geliyor. AKP döneminde adeta yenidenyapılanan sağlık sistemi can çekişiyor. Neoliberal sağlıkpolitikaları uyarınca sağlık yatırımlarının yüzde 75'iniözel sektör gerçekleştirmektedir ve sağlığa yatırımlarıözel yatırımların toplamında yüzde 5'e yaklaşmaktadır.SGK'nın yaptığı sağlık harcamalarından özel hastaneler,şimdiden yüzde 30 dolayında pay alacak kadar 'sektörelgelişme' göstermiş durumdalar . Ve tüm bunlar AKPtarafından sağlığa ayırdığımız pay arttı diyerek sunulu-yor. Sağlık alanındaki yıkımlar, sağlık hizmeti alanlardışında sağlık çalışanlarını da kapsıyor. AKP, 2010yılında yürürlüğe giren ‘Tam gün yasası’ ile hekimlerigüvencesiz ve düşük ücretle çalıştırma planları yaptı.Halkın sağlığını umursamayan AKP son olarak da per-formans sistemiyle hekimlere ‘ne kadar muayene, okadar para’ gibi ücret modeli getirdi. Hastalardan aldığıkatkı paylarını gün gün artırarak müşteri olarak görenAKP, sağlık emekçilerinin yaygın taşeron çalışma şekil-leriyle köleliğe mahkum ediyor. Sağlık alanında bukadar yıkım yaşanırken, gelişen muhalefet de AKP’nincanını sıkan boyutlara ulaşmış durumda. SGGSS süre-cinden, taşeron sağlık işçilerinin onlarca grevine, direni-şine yine sağlık emekçilerin Türkiye genelinde gerçek-leştirdikleri grevler sağlık hakkı mücadelesinin olgun-

laştığını kanıtlıyor.AKP’nin Türkiye üzerinde uyguladığı politikaların

birçoğunun etkilerini zamanla silebilme olanağı olsa daçevre politikaları geri dönülemez sonuçlar doğurmayabaşladı bile. Suyun ticarileşmesi için yoğun çaba harca-nırken, yapılan iri ufaklı birçok HidroelektrikSantrali(HES) ile çevre katliamları yaşanıyor. AKP’ningirişimleriyle İstanbul’da 2009’da yapılan Dünya SuForumu’nun hemen ardından yapılmaya başlananHES’lerin sayısı bugün 2 bini bulmuş durumda. Şuanlisanslanan sayı 4 bin civarında iken, açıklanan 10 binHES hedefi doğayı talan etmekteki ısrarlarını gösteri-yor. En ufak çevresel krizi dahi çözme becerisi göstere-meyen AKP, nükleer enerjinin uluslararası kamuoyun-da dahi güven yitirdiği bir dönemde santral yapmaplanları da yapıyor. Japonya’da nükleer felaket sıcaklı-ğını korurken Mersin Akkuya’da nükleer santral yapımıiçin Rusya ile anlaşan AKP, insan hayatına karşı rad-yasyonu seçti. Kütahya’da siyanür havuzlarındakitaşma sonrasında krizi çözmek yerine üstüne örtmeyeçalışan AKP’nin yapacağı nükleer santralin alacağı teh-likenin boyutları geri dönülemez olabilir.

AKP bir yandan bütün kamusal alanları özelleştirme-lerle sermayeye açıp yeni pazarlar açarken diğer yan-dan da güvencesiz, esnek çalışma gibi sermayenin tümisteklerini kararlılıkla yerine getirdi. DİSK’in yayınladı-ğı son rapora göre başta umutsuzluk olmak üzere çeşitlinedenlerle son 3 aydır iş arama kanallarını kullanma-yan ve işe başlamaya hazır olan umudu kesik işsizlerinde hesaba katıldığı, geniş tanımlı işsizlik oranı yüzde17.36 olmuş durumda. İşsiz sayısı ise resmi 2 milyon811 rakamına karşın, umutsuz işsizlerle 4 milyon 802bin, gizli işsizlerle 5 milyon 804 bin düzeyinde. İşsizlikbu seviyelere yükselmişken, Tekel işçileri gibi güvence-sizliğe karşı direnen işçilerin karşısına yalanlarla, bas-kıyla dikilen AKP emekçilerin yaşamları gün geçtiktezorlaştırıyor. Torba yasalarla işçi sağlığı ve güvenliğinitehlikeye atan maddeler yapan AKP’nin emekçilereolan düşmanlığı 8 yıldır hız kesmeden sürüyor.

Ortadoğu’da yoğunlaşan her emperyalist plandataşeronluk görevi üstlenen AKP’nin dökülen her damlakanda payı bulunuyor. Irak, Afganistan gibi savaşınhala sürdüğü ülkelerde ABD’ye destek olan Türkiye,emperyalist NATO’nun en büyük askeri güçlerindenbirini oluşturuyor. İslam dünyasına aynı zamandahamilik planları da yapan AKP, emperyalizmin sundu-ğu her fırsatı kullanıyor. ABD’nin Ortadoğu’da aktiftaşeronluğunu yapan AKP, İsrail’le ikili anlaşmalarısürdürürken şovlar yapmaktan kaçınmıyor. Türkiyehalkları için zararlı olan AKP böylece Ortadoğu halklarıiçin gerçek bir tehlike olarak karşımızda duruyor.

İktidarı boyunca neoliberal politikaları bir bir başa-rıyla uygulayan AKP, üniversitede de boş durmadı.YÖK’ün başına Yusuf Ziya Özcan’ı getirdikten sonraüniversiteye müdahale olanaklarını bir hayli genişletenAKP, üniversiteleri arka bahçesi yapmak için elindengeleni yapıyor. Üniversite rektörlüklerine birer AKP’liatarken, gerici ve piyasacı uygulamaların ardı arkasıkesilmiyor. YÖK’e ayrılan bütçeyi artırdığını söyleyenAKP, rakamları yine kendi istediği gibi okuyor. 2002yılında üniversitelere ayrılan bütçe 2 bin 500 TL ikenGSYH içindeki payı ise yüzde 0.70 kadardı, 2009 yılındaise bütçe 8.7 milyar TL’ye artarken GSYH içindeki payıise yüzde 0.79 ile sınırlı kaldı. Yeni açılan 50’ye yakınüniversiteyi de hesaba kattığımızda bütçe artışının nekadar düşük olduğunu kolayca görebiliyoruz. 2009yılında harçlara yüzde 500’e varan zam yapmaya çalı-şan AKP, üniversitelilerin tepkisiyle geri çektirmekzorunda kalmıştı. Bu güne ise üniversiteler polis genel-geleriyle baskı ve zor altına alınıyor, paralı eğitim uygu-lamalarını artırmak için her türlü yol deneniyor.

AKP iktidarı boyunca kamusal alanın tasfiye edildiği,haklarımızın elimizden alındığı, doğanın kar hırsıylatalan edildiği, güvencesiz çalışma koşullarının dayatıl-dığı, emperyalist işgallerin parçası olunduğu bir ülkeyaratıldı. AKP’nin yıkımlarına sahne olan her bir alantoplumsal muhalefetin unsurları için ayrı ayrı mücadelealanı olarak önünde duruyor.

Öğrenci Kolektifleri basın sözcülerinden Ankara Üniversi-te’si öğrencisi Ozan Gündoğdu ile yaklaşan seçimler veüniversitenin seçim tavrı üzerine konuştuk.Seçimlerde tavrınız ne olacak? Bizden yasama organın oluşturması ve sorunlarımızaçözüm üretmesi için meclisi seçmemiz isteniyor. 5 sene-de bir önümüze konulan bir sandığa oy atarak yönetimekatılmış olmayacağız. Parti başkanlarının iki dudağı ara-sındaki belirlenen, her aşamasında binlerce liranın har-candığı adaylık yarışlarının yaşanabilir bir ülke yaratmakiçin olmadığı çok açık. Mecliste bizi yönetecekleri değil;bir dört yıl daha kimin sömüreceğini kimin irademizi tes-lim alacağını seçmemizi istiyorlar. Demokrasi adına yap-tıkları seçimin kendisi ne kadar antidemokratik olsa daTürkiye’de buna ek olarak bir de baraj uygulaması var .Mecliste temsiliyet için gereken yüzde 10 barajı yüzün-den bugün AKP, CHP ve MHP dışında herhangi partininmeclise girme şansı gözükmüyor. 17 partinin girdiğiseçim dahi göstermelik yapılıyor. Böyle bir durumda hak-larımızı mecliste aramayacağız, isyanımızı büyüteceğiz.Seçimlerden öncede, sonra da piyasacı, gerici, baskıcıAKP iktidarından hesap sormak ve haklarımızı kazanmakiçin mücadele programımız var. Gençliği sadece oy ver-mesini sağlayarak ikna edemezler. Gençliğin enerjisinisandıkta harcamalarına izin vermeyeceğiz, sokaktamücadele etmeye devam edeceğiz. Binlerce üniversiteliye etki edebilen bir öğrenci örgütüolarak AKP’nin karşısındaki CHP’ye oy verecek misiniz?Seçimden birinci parti olarak çıkamayacağından eminolan CHP yönetimi popülizmi önemli bir silah olarak kul-lanıyor. AKP iktidarının en çok hak tahribatına uğrattığıgüvencesizliği, yaşamsal hakları hedef alarak aile sigorta-

sı, taşerona son gibi kulağa son derece hoş gelen propa-ganda geliştirdi. AKP’nin uyguladığı neoliberal politikalarıkökten reddetmeyen biraz daha yumuşak bir programöneren CHP bu sistemin alternatifi olamaz; ancakAKP’nin alternatifi olabilir. Bu yüzden CHP’nin Türkiye içinbir çözüm olduğunu düşünmek baştan saflık olacaktır.CHP, üniversitelilerin sorunlarına yanıt verdiği ve bazıtaleplerini programına almasında dolayı desteklenmeçağrı yapıyor. Bu talepler arasında YÖK’ün kaldırılması,üniversitenin bilimsel, yönetsel ve mali özerkliğe kavuştu-rulması, üniversite yönetimlerinde gençlere söz hakkı ver-mesi ve karar sürecine katılmaları sağlanması, üniversiteöğrencilerinin yurt sorununun en geç iki yıl içinde tümüy-le çözülmesi ve harçların kaldırması bulunuyor. Bu talep-ler CHP’nin aklına birden bire gelmiş talepler değil elbet-te. Üniversiteliler bu taleplerin karşılanması için AKP’ninbaskı rejimine karşı mücadele ettiler ve kamuoyunungündemine taşıdılar. Bu taleplerinin bir partinin progra-mına girmesi sevindirici ama haklarımızı kazanmamız içinyetersizdir. Daha önce defalarca kanıtladığımız gibi hakla-rımızı ancak onları yükselttiğimiz sokaklarda, üniversite-lerde mücadele ederek kazanabiliriz.Son olarak toplumda solu çağrıştıran popülist söylemlerüreten CHP’nin bu politikaları uygulaması için ideolojisin-den kadrolarına kadar yoksullara, ezilenlere açmasıgerekmektedir. Parti kadrolarını kamuoyunca tanınansağcı adaylara, iş adamlarına, gericilere açan CHP’yi kur-tuluş olarak görüp, destek olmayacağız. Öğrenci Kolektifleri, sorunlarını belirli bir programla çöz-mek isteyen bir hareketi veya temsilcisini mecliste gör-mek ister. Biz 12 Haziran seçimlerinde önceliği bu olanbir aday ya da hareket görmediğimizden haklarımızı

almak için isyanımızı büyüteceğiz. Üniversitelileri, üniversitelilerimizi arka bahçesi yapmakisteyenlere, patronların iktidarını kuranlara, gazetecileritutuklayanlara, ırkçılığı körükleyenlere, doğayı talan eden-lere oy vermemeye çağıracağız. Seçim sonuçları nasıl olacak?Türkiye’nin gündemi her ne kadar anlık gündemlerledeğişse de, seçim sonrasında AKP’nin meclis çoğunluğuelde edeceğini görmek için kahin olmaya gerek yok.Meclis sandalye sayıları üzerinden oluşacak denge, yaşa-nacak gelişmelere göre sınırlı değişime uğrayabilir amaAKP’nin başarısıyla sonuçlanacak. AKP, cemaat koalisyo-nu yeni dönem hazırlığına bugünden başladı.Gazetecilere uygulanan baskı, internete getirilen yasaklar,Kürt halkına yapılan saldırılar diğer taraftan İstanbul’unçılgın projelerle yağmalanması ve nükleer santral yapıl-ması gibi AKP’nin gerici ve piyasacı, baskıcı politikalarıseçim sonrası artışa geçecek. Bu politikaların şiddetininde AKP’nin seçimde alacağı oy oranı etkili olacakken, bupolitikalara karşı seçim sürecini de içine alan bir toplum-sal muhalefet oluşmuş durumda. Gençliğin eylemleri,tarihin en kalabalık 1 Mayıs eylemleri, hakları için sokağaçıkmayı seçen sağlık emekçileri, mühendislerin eylemlerive gazeteci tutuklamalarına ,internet sansürüne karşısokağa çıkanlar gelecek açısından diri bir muhalefet süre-cinin örgütleneceğini gösteriyor. Üniversiteliler hem üniversitenin tamamen paralılaştırıl-masına hem de gerici baskıcı politikalara karşı en dina-mik özgürlük ve demokrasi savunucusu olarak sokağınmücadelesini hiç zaman kaydetmeden büyütecek vedaha ilk aylarından AKP’nin ensesinde olduğunu hissetti-recek.

Kolektif’leSeçimÜzerine

SEÇİ-ME

Gİ-DER-KEN

12 Haziran öncesinde millet-vekili aday listelerine bakıncagençliğin sesinin önümüzdeki4 yılda da meclis kürsüsündeduyamayacağımız kolaycagörünüyor. Her şeyden öncemilletvekilliği adaylığı için 25yaşını doldurmuş olma şartıgençlerin kendini temsiletmesini engelleniyor.Milletvekilliği adaylığı içingetirilen bu ön şart eğitimhayatını normal periyodundatamamlayan üniversite öğren-cilerine aday olma şansı tanı-mıyor bile. Böylece iki milyo-nun üzerinde üniversitelininmecliste kendi taleplerinintakipçisi olması imkanı orta-dan kalkıyor. Gençlere isekendi temsiliyetlerini meclisçatısında bir partide daha faz-lasını istiyorlarsa gençlik kol-larından çıkan adaylarda ara-maları isteniyor. Peki, siyasi partilerin her fır-satta ‘geleceğimiz’ diyerekövgüler dizdikleri gençlik kol-ları, gençleri ne oranda temsiledebiliyor? Meclis çatısındaki partilerinlistelerini taradığımızda ilkolarak partilerin ’25 yaş üstü’

gençlik kollarının önceliklekendilerini temsil edemedik-lerini kolayca görüyoruz. AKPlistelerinde sayısı beşi bilebulmayan ‘genç’ adaylarİstanbul’da 20. , Bursa’da 17., Balıkesir’de 8. sırada kendi-ne yer buluyor. CHP’dedurum pek de farklı değil;İstanbul, Ankara ve İzmir’lesınırlanan genç adaylar yinelistelerin en son sıralarınagöstermelik olarak yazılıyorlar.En gençleri 1984 doğumlu(27 yaşında) olan genç aday-ların meclis sıralarında yeralmayacak olmasıyla, seçildik-lerinde zaten iradelerini genelbaşkanlarına devredecek bu‘genç’lerden bizi mahrumbırakacak!Üniversite gençliğin paralıeğitimden, geleceksizliğekadar birçok soruna çözümüretecek olan ne siyasi hare-ketinin yörüngesinin dışınaçıkma olanağı olmayan genç-lik kolları olacaktır ne demecliste egemenlerin sözcü-lüğünü yapanlar. Gençliğiancak talepleri için mücadeleedenlerin oluşturduğu gençlikhareketi temsil edebilir.

Gençliğin sadece adı var!

SAYFA 10 SœYAH MAVœ KIRMIZISARI

Ahmet Şık ile birlikte yazdığınız “Kırk satır kırk katır”isimli kitabınızda Ergenekon davasının gizliliğini ihlal etmegerekçesiyle yargılandınız ve beraat ettiniz. Bu konuda nedüşünüyorsunuz?

Bu davaların ceza vermeye yönelik olmasından ziyade gaze-teciyi, araştırmacıyı işinden alıkoyup mahkeme koridorlarındasüründürmeye yönelik olduğunu düşünüyorum. Elimize kağıdıkalemi aldığımızda "Şu cümleyi yazarsam hakkımda dava açı-labilir mi?" şeklinde tek bir soru aklımıza gelirse ve onu yaz-maktan vazgeçersek işte o açılan davaların hepsi kazanmışolur. Yani burada esas kazanç kayıp noktası bizim kendi kendi-mize sansür uygulamamız olur. Otosansüre zorlayan bu süreçiçerisinde biz yazmaktan vazgeçersek davaların tamamı devlethanesine kazanç olarak yazılacaktır. Davalar sürecinin sıkıntısı-nı yaşamak istemeyen, “Bu mevzuya gireceğime biraz çiçekböcek yazayım” diyen gazeteciler olabilir. O zaman gerçekmesleğini yapmaktan vazgeçmeleri anlamına geliyor ki bununkazanç kayıp noktası tamamen budur. Yazmaya, düşünmeye,konuşmaya devam edersem de ben kazanmış olurum. Yoksaceza vermiş hapiste yatırmış önemli değil yani gerçeğin üzerizaten her zaman güç odakları tarafından örtülür bunun adımafya olabilir, devlet olabilir, derin devlet, cemaat olabilirönemli olan bu değil. Zaten habercinin esas görevi gerçeğinüzerindeki örtüyü kaldırmaktır. Eğer görünür kılma işini yap-mıyorsa habercilik yapmıyordur yani bundan vazgeçmek

demek habercilikten vazgeçmek demektir. Ahmet Şık tutuklanırken ‘Dokunan Yanar!’ gibi

yaşananları özetleyen bir söz söylemişti.Cemaatin bu davayla yıprandığı ortadayken,sizce neden bu hamleyi yaptı?

Ahmet hakkında güçlü şüpheler olduğu gerek-çesiyle tutuklandı. Sorgusunda henüz bitiremediğikitap dışında hiçbir soru yok ama savcılık kitaplaalakalı olmadığını söyledi. Aslında tutuklanmagerekçesini Erdoğan tercüme etti, konuşmasındaAhmet Şık’ın kitabının bomba yapımında kullanı-lan malzemelere benzetti. Sadece Ahmet'e değilkitabı basma ihtimali olan yayınevlerine de kita-bın nüshasının elinde bulundurduğunu bildiklerikişilere yönelik de aynı zorbalığı yaptılar. Bu ope-rasyonların hepsi tamamıyla akıl dışı.Tutuklanma Ergenekon terör örgütüyle ilgili kiErgenekon'un ne olduğunu kimse başlangıç süre-cinden bugüne kadar saptığı yollar itibariyle izahedemiyor. Ergenekon denilince başlangıçta silahdepolarının, kimi cinayetlerin, azınlıklara yönelikbaskıların aydınlatılması gibi değerlendirmiş veSusurluk'la bunun da bir bağlantısı olabileceğiyönünde bir takım yorumlara varılmıştı.Yakalanan gözaltına alınan insanların Jitemci,Susurlukçu gibi isimleri itibariyle Ergenekon'unaslında darbe operasyonu gibi görünmesinesebep olmuştu. Daha sonraki süreçte bu operas-yon ne Fırat'ın doğusuna gidiyor ne de aslındaJitem'le ilgili olduğu anlaşıldı. Ergenekon savcısıise "Bu dava bir darbe davasıdır." diyor.

Peki, Ahmet mi darbeci şimdi? Ahmet şunuyaptı; aslında yeni derin devletin örgütlenmesi-ne çomak soktu. Ahmet'e dediler ki "Biz güzelceönümüzü düzlüyoruz, tasfiyelerimizi gerçekleş-tiriyoruz, sicillerimizi temize çekiyoruz, polisteşkilatının belli yerlerinde kilit noktalarına yer-leşiyoruz ve sen ne dolaşıyorsun?" Bu yalnızcaAhmet'e değil, bu konuya eğilmek isteyen tümgazetecilere Ahmet üzerinden bir Osmanlı toka-

dı. Peki, bunu insanlar sindirebildiler mi hayır, kamuoyundabüyük bir refleks oluştu.

Özellikle Ahmet Şık ve Nedim Şener’in tutuklanmasındansonra gerçekleşen gazeteci eylemleri toplumsal muhalefetlenasıl birleşme olanağı bulabilir?

Basında bıçağın kemiğe dayandığı noktada bazı momentanlar var. Uğur Mumcu'nun öldürülmesi, Özgür ÜlkeGazetesi'nin bombalanması ve Nokta Dergisi'nin basılması öylebir andı. Çoğu gazeteci o eylemlerin hepsinde vardı ama bukadar gürültü kopartamamışlar ve başka kesimlerde bugünkükarşılığı bulamamışlardı. Artık gazetecilerden “bana ne” gibibir tavır göremiyoruz. Adlarına “Ahmet ve Nedim'in arkadaş-ları” koymuşlar ve her konuşma fırsatı yakaladıklarında arka-daşlarının uğradığı haksızlığın boyutunu anlatmaya çalışıyor-lar. Haksızlığın esas noktası şu; Ahmet'le birlikte çalıştığım içinsöylüyorum, Ahmet'e sosyalist deyip dava açabilirsiniz, devletdüşmanı deyip dava açabilirsiniz, Ahmet'e öfkeli sinirli agresifdeyip bir kulp bulup dava açabilirsiniz. Ahmet böyle birinsandır burnunun dikine giden biridir, hoşunuza git-mez dava açabilirsiniz ama Ahmet'in ismini derin dev-letle, kontrgerillayla, susurlukla, Jitem'le yan yana koy-duğunuzda iş değişir. Böyle büyük bir tepkinin olması-nın temel nedeni adaletsizliğin, haksızlığın yaratmışolduğu itibarsızlaştırma politikasıdır. Ahmet'le ilgiliyapılan yayınlarda geçmişteki sosyalist kişiliğinden

başka hiçbir şey çıkar-tamıyorlar ve AhmetErgenekoncu hattaPost-Ergenekoncuoluyor. Onu destek-leyenlere deErgenekon sürecinibaltalamak isteyen birgüruh diyeceksiniz vebizim de sesimizi kes-meye çalışacaksınız,bunu yemezler. Bana da"Ergenekoncu" desinler,buna kargalargüler.

13 Mayıs’taki beraat ettiğiniz duruşmada siz de AhmetŞık’ın içinde bulunduğu aracın önünü kesenlerdendiniz. Böylebir süreçte tedirginlikler yaşayan gazeteciler olmaya başladı.Peki, sizin hayatınızda bir değişiklik oldu mu?

Benim kendi toprağımdan gelen bir söz "Ekşi yemedim kikarnım ağırsın." Neden telefonda konuşmaktan korkacağım.Gerçeğin peşinde olduğum için beni yargılayacaksalar tabii kide istedikleri gibi yargılayabilir bunda bir engel yok. Hayatımıaçık yürüten bir insanım. Uğraştığımız alan doğrudan doğruyagüç odaklarının örtüsünü kaldırmaya yöneliktir ve tabi ki debu güç odağı sizin karşınıza çıkar. Mafya tarafından vurulangazeteciler varken devlet tarafından içeri atılan gazetecilerinolmasında bir anormallik yok. “Ya bu deveyi güdersin ya da budevrandan gidersin”, bu diyar bizim diyarımız olduğuna göredemek ki deveyi gütmeye devam edeceğiz başka çaremiz yok.Demek ki klavyenin başına oturduğunda şunu yazsam mı,şuna dokunur mu, en iyisi bunu yapmayayım gibi bir anlayışınoldu mu zaten o mesleği yapamazsın.

Ahmet Şık’ın eski mesai arkadaşlarından Alper Görmüş yeniyazdığı kitap vesilesi ile Zaman gazetesine verdiği röportajda,kısaca “Ahmet’in yazdığı kitap kötü ve propagandif, gazeteci-lerin eylemleri samimiyetsiz, medyaya baskı yok, baskı varama AKP medyasına var” dedi. Sizce bu açıklamayla neyikanıtlamaya çalıştı?

Alper Görmüş kapsama alanımda değil açıkçası olmaması-nın sebebi de çok açık aslında; Ahmet'e ve arkadaşlarına yöne-lik bir linç kampanyası başladı bunda Alper Görmüş'ün de birvebali var. Adı şu ya da bu olsun sadece Alper Görmüş'le ala-kalı değil devletin eteklerine yapışmak gibi bir kavram var yada patron masasında yemek yemek gibi bir kavram var. Bunutercih etmek kimi gazeteciler için büyük bir onurdur belki bil-miyorum. Benim başıma hiç gelmedi sevmem öyle şeyler.

Bu yıla baktığımız zaman yükselen ve hareketli bir gençlikgörüyoruz. Gençlik mücadelesi şu günlerde sizin için ne ifadeediyor?

Gençliğin 2 temel özelliği var; birincisi kabına sığmazlığıdır.Diğeri de otoriteye boyun eğmemesidir. Otorite gençliğin ken-dine yer edinmesini engellediği için kendine yer açma çabası-nın somut sonucudur, büyümek böyle bir şeydir. Kendini ifadeetmesine ve kendine yer açmasına engel olan şeyler karşısındagençliğin gücü tavır koyar, direnir. Ben uysallaştırılmış iktidarabiat etmiş, otoriteye boyun eğmiş onun karşısında kravat tak-mış genci genç olarak kabul etmiyorum. Üniversite gençliğinintoplam gençlikten farkı aydın olma çabasıdır. Hem aydın oluşhem kabına sığmazlık bir araya gelince itiraz odağı halinedönüşür ki gençlik eğer üzerinden ağır bir silindir geçmemişsebu işleri her daim yürütür. 12 Eylül'den beri büyük bir zorbalıkyaşıyor üniversiteler, doğrudan doğruya YÖK ve işin içinegüvenliklerin de girdiği bir sosyal sistemle yönetilmeye çalışılı-yor. Bütün bunlara karşı çıkışlar var bu karşı çıkışların önündede çok ciddi bir zorbalık söz konusu. Önümüzdeki süreç içeri-sinde üniversiteliler dirayetlerini yitirmedendevam ederlerse daha iyi aşamalara varırlar.

Muhalif olanların ‘Ergenekon’ sosuna atılıpsusturulmaya çalışırken, iki yazar Ahmet Şık veErtuğrul Mavioğlu Ergenekon’u Anlama Kılavuzukitaplarını yazarak gerçekleri ortaya çıkardılar. Bukitapları yüzünden yargılanan ve beraat edenyazarlardan biri Şık yazdığı bir diğer kitap yüzün-den tutukluyken, biz de bu sürecin bir diğerönemli ismi Ertuğrul Mavioğlu ile sohbet ettik.

Ertuğrul MavioğluKimdir

10

Söylefli

??Ertuğrul Mavioğlu, 1961'de Adapazarı'nda doğdu.

Kendi kuşağının bütün çocukları gibi hızlı büyüdü.

1978'de kazandığı İİTİA Gazetecilik Yüksek Okulu'ndan

1980-1984 yılları arasını cezaevinde geçirdiği için 8 yılda

mezun oldu.1987 yılında tekrar hapse girdi ve 4 yıl daha

yattı. "Bizim Çocuklar Yapamadı", "Asılmayıp Beslenenler"

(2004) ve “Apoletli Adalet" (2005) 12 Eylül darbesini

anlattığı üç kitabıdır. Şimdilerde gazetecilik yapan

Mavioğlu, son olarak yargılanan ve beraat eden, Kırk

Katır Kırk Satır- Ergenekon’ u Anlama Kılavuzu ve

Ergenekon’ da Kim Kimdir kitaplarını

Ahmet Şık ile birlikte yazdı.

‘Yazmaktan vazgeçersek işte oaçılan davaların hepsi kazanmış olur

İmece isimli yeni bir kanal kurdunuz,projeden bahsedebilir misiniz?

Bu kanalın amacı aslında ülkemizindemokrasi halleriyle çok yakından bağlantı-lıdır. Kanala her şeyden önce çok spekülatifbiçimde bu bir Kürt televizyonudur diyenlervar. Her şeyden önce biz Kürt diye kodla-nan bir TV kanalı değiliz. Emek, barış,demokrasi, özgürlük gibi kelimeler bu

TV'nin ana noktasıdır ve tabii ki tavrı ezilen-den emekçiden yanadır. Hak haberciliğiniesas alan bir haber kanalı olacak bu konuda-ki çalışmalarımız hızla yürüyor. 1 Mayıs'tayayına başladık bu tarihte yayına başlama-mızın tabii ki de bir anlamı vardı. 1 Eylüldünya barış gününde de kanal test yayın-dan çıkıp 24 saat yayın yapan bir TV kanalıhaline gelecek.

‘Hak haberciliğini esas alan birhaber kanalı olacak’

SAYFA 11 SœYAH MAV KIRMIZISARI

Zonguldak KaraelmasÜniversitesi’nde gün-

düz 1,5 TL ile yemek yenir-ken akşam yemeklerindeyediğin kadar ücret ödenenbir sistem vardı. Bu daöğlen yenen yemeğin aynı-sının akşam 6-7 TL olmasıdemekti. ZKÜ Kolektif buduruma karşı bir imzakampanyası başlattı ve ikigünde 2800 imza topladı.Toplanan imzalar yapılanbasın açıklamasının ardın-dan rektörlüğe verildi. İlkgörüşmede ‘’Bu yıl akşamyemeği çıkması zor.’’ denil-mesine rağmen 4-5 defayapılan görüşmeler sonrasıakşam yemeklerinin 1,5liradan fişli çıkmasını sağ-landı. Bu kampanya sonra-sı Kolektif hemen herkestarafından tanımış oldu.

“Siyah akar Zonguldak’ın deresiYüz karası değil kömür karasıBöyle kazanılır ekmek parası.”

Orhan Veli’nin yukarıda dizelerinde ifadeettiği gibi, havasında kömür kokusu ve sokak-larında yüzleri kömür karası madencilerineksik olmadığı emeğin başkentidir Zonguldak.80 darbesi sonrası ilk işçi direnişi olan ve adınıişçi sınıfı tarihine altın harflerle kazıdığı BüyükMadenci Grevi ve Yürüyüşü ile ünlüdür kent.Zonguldak Maadin Mektebi 1900’lerin ilk çey-reğinde Türkiye’de ilk mühendislik eğitiminivermeye başlayan kurumlardan biridir.Madencilik eğitimi verilen Maadin Mektebideğişerek dönüşerek 1992 yılında kurulanZonguldak Karaelmas Üniversitesi halini almış-tır. ZKÜ çok genç bir üniversite olmasına rağ-men Bartın ve Karabük Üniversitelerini bünye-sinden çıkarmıştır. Okulda toplam 16,155öğrenci, 7 Fakülte, 6 Yüksekokul 3 Enstitübulunmaktadır. Lisans öğrencilerine YabancıDil Hazırlık okumak zorunludur. Sene başların-da harç paralarının yanında 20 TL zorunlubağış parası toplanmaktadır. Sınav geçme sis-temi geçen yıla kadar bir vize bir final vebütünlemeyken geçme notu 60’tı ancak yeniuygulama ile çan ve yaz okulu sistemine geçil-miş, öğrencilerin bütünleme hakları ellerindenalınarak yaz okullarına yüksek paralar ödeyipmağdur olmalarına neden olunmuştur.

Barınma Merkez Kampüs yanında 1200 yataklı KYK

yurdu ve yeni açılan 1000 yataklı yarı özel

yurtlar vardır. Yurtlar talebi karşılamaktan çokuzaktır. Zonguldak’ta var olan konut sıkıntısı-nın yanına bir de öğrencilerin barınma sorunueklenince kira fiyatları uçuk rakamlara çıkmak-ta ve öğrenciler daha fazla zor durumda kal-maktadır. Ev sahipleri kiraları eve göre değilevde kalan öğrenci sayısına göre belirleyerekdenetim eksikliğinin bütün nimetlerinden fay-dalanmaktadırlar.

Beslenme Kampüs içinde bulunan yemekhane özel

işletme tarafından işletilmekte olup bu dönembaşına kadar sadece öğlen çıkan yemekler 1.5liradan verilmekte, akşam yemekleri ise lokan-ta usulü fiyatlandırılmaktaydı. ZKÜ ÖğrenciKolektifi’nin bu dönem başında başlattığı imzakampanyası sonrası kazanım sağlanarakakşam yemeklerinde de 1.5 liradan fişli siste-me geçilmiştir.

Sağlık Sağlık hizmetleri kampüs içinde bulunan

Mediko-Sosyal tesisleri polikliniğinde ayaktaüstün körü verilmektedir. Önemli bir sağlıksorunu bulunan öğrenciler Tıp Fakültesinesevk edilmektedir.

UlaşımZonguldak’ta yaşayan öğrencilerin barınma-

dan sonraki en büyük sorunu ulaşımdır.Ulaşım çok pahalı olup, yeterli sayıda halk oto-büsü olmayışı nedeni ile öğrenciler sınırlı sayı-daki dolmuşlara mahkûm olmaktadır. Sivil-öğrenci ayrımının olmadığı kentte şehir mer-kezinden üniversiteye 1.25 lira alınmaktadır.Öğrenciler genelde yürüyerek bir yerden bir

yere ulaşımı sağlıyorlar. Kültür sanat faaliyetleriÜniversitede sosyal kültürel etkinlikler

genellikle öğrenci kulüpleri üzerinden yürütül-meye çalışılmaktadır. Üniversitede tiyatro,sinema, fotoğraf vb. birçok kulüp faaliyet gös-termektedir. Bu dönem ZKÜ Sinema Klübü-Kolektif Sinema ile Gençlik Filmleri Festivalidüzenlenmiştir. İkinci dönem 7 gün sürenbahar şenlikleri yapılmakta ve bazen çok iyisanatçılar gelse de öğrenciler tarafından“köfte-ekmek” şenliği olarak isimlendirilerekçoğu kez vasatı aşamamaktadır.Zonguldak’taki kültür sanat etkinlikleri öğrenci-ler için kampüs dışında birçok alternatifleryaratmaktadır. Ayrıca bu yıl birincisi yapılanKolektif Bahar Şenliği şimdiden gelecektekentteki alternatif kültür-sanat etkinliklerindenbiri olacağını göstermiştir.

Üniversitede YaşamKüçük bir kampüsü bulunan üniversitede

yaşam genellikle üniversite dışında geçer.Fakültelerde bulunan küçük kantinler dışında2 yıl önce üniversite tarafından açılan Kitap Eviöğrencilerin kampüs içinde zamanlarını geçire-cekleri tek mekandır. Ayrıca 2010 yılında ÖzelGüvenlik Birimleri’nin göreve başlaması ile bir-likte gece 12’den sonra öğrenciler kampüstenkovarcasına çıkarılmaktadır. Öğrenciler genel-likle Kampüs karşısında bulunan kafelerde veZonguldak merkezde bulunan meslek odalarıve lokallerinde zamanlarını geçirmeye çalış-maktadır.

Üniversiteli Gazetesi olarak bu sayıda madenin maden-cinin şehri, karaelmas diyarı Zonguldak’tan ses getiriyo-ruz. Hava Zonguldak’ta işçiden dönüyor, yel işçiden esi-yor. 80 sonrası işçi sınıfının en kitlesel eylemlerindenolan “Büyük Madenci Grevi” ve “Ankara yürüyüşü” halaşehirde etkisini hissettirmekte. Biz de Üniversiteli okur-ları için bu emekçi kentteki adını da ünlü madenindenalan, Zonguldak Karaelmas Üniversitesi ÖğrenciKolektifi ile üniversite ve şehir yaşamı hakkında konuş-ma fırsatı elde ettik.

11

KampüsMerak edenler için

▲ ZKÜ‘de yükselişe geçenöğrenci muhalefetinin

gelecek döneme dair plan-ları arasında öğrencilerinen büyük sorunlarındanbiri olan ulaşım ve fahişfiyatlardaki ev kiraları üze-rine yapılacak çalışmalarbulunuyor. Üniversite’ninsesi Karaelmas Kolektifgasp edilen öğrenci hakları-na karşı “yapabileceği birşeyi”olan tüm üniversiteli-leri çağırıyor.

Zonguldak Karaelmas Üniversitesi

Emeğin başkentinde Kolektif rüzgarı esiyorZKÜ Öğrenci Kolektifi

olarak kuruluşunuzdan bugüne yaptığınızçalışmaları kısaca anlatır mısınız?

Karaelmas Kolektif olarak, Şubat ayını ısı-tan Tekel direnişi zamanında “Gençliksokakta hak kavgasında” diyerek başladıkilk çalışmalarımıza. Daha sonraki 3-4 aylıksüreç açıkçası bizim için var olabilmemücadelesiydi. Bizim için önemli olan farklıbir üniversitenin yaratılabileceğini ZKÜ’dede başarmaktı. Bu yıla gelecek olursak kuru-luşta attığımız sağlam adımların meyveleriniyavaş yavaş toplamaya başladık diyebiliriz.6 Kasım YÖK eylemine kitlesel bir katılım ilebaşladığımız ilk dönemin ardından ikincidönem yemekhane kazanımı ile değişiminateşini yakmaya başladık. Yemekhanekazanımından sonra yüzlerce üniversitelininbir araya geldiği 1. Kolektif Bahar Şenliğiyapıldı. Şenlikte kısa film gösterimi, tiyatrove müzik dinletisi yapılarak öğrenciler vesendikalı dostlarla “Türkülerle halaylarlahoronlarla hep birlikte bahara “merhaba”dedik. Daha sonraki hafta 30 Mart KızıldereŞehitleri anısına “Devrimci Gençlik Köprüsü” film danışmanı Enis Rıza’nın katılımıylafilm gösterimi ve söyleşi yaptık. Ardından 9Nisan’da kardeş derelerle sel olup “Dereler

halkındır satılamaz” diyerek Ankara sokak-larına aktık. 9 Nisan sonrası emeğinbaşkentinden, yerin derinliklerindenKolektifleri selamladık ve “Üniversite artıkdaha güçlü” diyerek 16 Nisan Kolektif 1.Genel Kuruluna katıldık. Genel Kurul son-rası Zonguldak’a döndüğümüzdearkadaşlarımıza “Yeniden yan yana onlar”umutlu haberini vererek başladık 1 Mayısçalışmalarına.

1 Mayıs çalışmalarınızdan bahsedermisiniz?

İlk olarak üniversitenin 1 Mayıs komitesi-ni kurduk ve eylem planı çıkararak başladıkçalışmalarımıza. 1 Mayıs bizim için bayra-mdı ve bayram havasında girilmeliydi.Karaelmas Kolektif 1 Mayıs Marşı’nı yaptık,sokak tiyatroları oynadık, “Susma KorkmaDurma Gücünü Göster” diyerek basın açık-laması yaptık, sokaklarda stantlar açaraköğrencileri, Zonguldak halkını 1 Mayıs’açağırdık. 1 Mayıs’ta üniversitenin kortejiolarak “Paralı eğitime, gericiliğe, faşizmekarşı tek yol devrim” diyerek sahip çıktıkbayramımıza. Söylediğimiz gibi alanınen renkli, en coşkulu, en dinamik kortejioldu Kolektif. 1 Mayıs alanına girerken“Tayyip seni yumurtaya boğarız” sloganları

atıyorduk. Tam 1 Mayıs sonrası ise TayyipErdoğan geliyordu Zonguldak’a ve bizlerçoktan hazırdık. 7 Mayıs’ta yarı özel KYKyurtlarının açılışı sırasında gösterişyapacağını sanan Erdoğan, kampus içindensarkıttığımız “Paralı eğitim öğrencinin ölümmadencinin kaderi değildir” pankartı son-rası afallayarak sessiz sedasız Zonguldak’ıterk etmek zorunda kaldı.

“Tayyip Erdoğan protestosu bizim içinçok önemliydi” diyorsunuz, neden?

Geçen yıl 17 Mayıs’ta Karadon grizu faci-asında hayatlarını kaybeden madenciler için“Bu işin kaderinde var, güzel öldüler” diyen,geçtiğimiz aylarda Dolmabahçe’de parasızeğitim haklarını arayan öğrencilere yapılanpolis saldırıları sonrası “Bunlar marjinal gru-plar parasız eğitim de neymiş” diyenpadişah özentisini Zonguldak’tanelini kolunu sallaya sallaya göndere-mezdik. Bizler biliyoruz ki; Karadonfaciasının asıl nedeni alınmayan işçisağlığı ve iş güvenliği önlemleridir,denetim eksikliklerinin mimarıtaşeronlaştırmadır, kader değildir!Bizler eylemi 17 Mayıs’ta Karadon’daiş kazası sonrası hayatlarını kaybedenonurlu Maden şehitlerine atfediyoruz.

RÖPORTAJ

SAYFA 12 SœYAH MAVœ KIRMIZISARI

Bizi bunlar yo¨netti AdnanMenderes ken-dine o kadargüveniyormuş kişu sözleri sarfetmekten çekin-memiş: “Milletbeni o kadarseviyor ki,odunu bile adaykoysam mebusolur!”Adnan

Menderes

Güzel yarınlar kurmak için yola çıkan yürekler... 31 Mayıs1971: Sinan Cemgil, Alparslan Özdoğan, Kadir Manga…Nurhak Dağları’nda muhtarın ihbar etmesiyle jandarmapususuna düştüler. Çıkan çatışmada üç yiğit devrimci jan-darma tarafından katledildi. 1 Haziran 1971: Kavgaya vedevrime inançlarını son ana kadar kaybetmediler, askereyakalanmaları üzerine 51 saat süren çatışmada asker perdeönünde nöbet tutan Hüseyin Cevahir’ i kurşuna dizerek kat-letti, Mahir Çayan yaralanarak tutsak düştü. 18 Mayıs 1973:İbrahim Kaypakkaya yaralı olarak saklandığı köyde ihbarsonucu yakalandı, Diyarbakır Cezaevi’nde gördüğü bütünişkencelere rağmen ser verdi sır vermedi.

12

!

GERİLEYEN TÜRKİYE YAHUT ADNAN MENDERES'E ÖĞÜTLER

Şaşkınlığın bu kadarına doğrusu ya pes. Bindiğin dalı kesiyorsun Adnan Menderes. İlle de asıp kesmek geliyorsa içinden Ezmekte devâm et Barışçılar'ı, ama sen Meselâ Yalçın'ı da tıkıyorsun deliğe (1) İhtiyarcık sana azıcık cilve yaptı diye, Git, koş, elini öp, af dile, yüzünü güldür, O, yalnız altın kafeslerde öten bülbüldür. O, matbaalar yıktırıp kitaplar yaktıran, (2) O, büyük demokrat, O, hürriyetçi kahraman, Moskova'yı atomlayalım diyen insancı... Kendine acımazsan bize bir parça acı. A be Adnan Menderes, böyle bir dal kesilmez, Böyle şaşkınlıkların sonu da iyi gelmez... Şu muhalefetle de alıp veremediğin ne? Niye öyle hışımla yürüyorsun üstüne? Kore'ye asker gönderdin de "Hayır" mı dedi? "Kan aktı hesabı sorulmalıdır!" mı dedi? Orduyu emrimize verdin, ses çıkardı mı? "Olmaz olsun" mu dedi Amerikan yardımı? Feryat mı etti "İstiklâl elden gitti" diye? Zavallı, sımsıkı sarılmış demokrasiye : "Başvekil merasimsiz karşılanmalı" diyor. (3) Bir de bazan coşarak "Hayat pahalı" diyor. Bu aksoylu muhalefeti ezilir görmek Türkün Batılı dostlarını pek üzüyor pek. (4) Şaşkınlığın bu kadarına doğrusu ya pes. Bindiğin dalı kesiyorsun Adnan Menderes.

Hani, her işte bizden örnek alacaktın ya? Hürriyet nizamına sâdık kalacaktın ya? Vaadettin tanımadın işçinin grev hakkını. O hakkı bizim tanıdığımız gibi tanı. Elli istiyorlarsa ateş aç, sonra beş ver. Ama ufak tefek grevlerde anlayış göster. Sendika liderlerinizin birçoğu zaten bizde olduğu gibi emir alır polisten. Niye telaşlanıp kaybedersin vekarını? Hem de kırarsın liderlerin itibarını? Şaşkınlığın bu kadarına doğrusu ya pes, Bindiğin dalı kesiyorsun Adnan Menderes.

Senin bindiğin dallar ve bindiğimiz dallar, Unutma bu dallardan başka asıl ağaç var, öfkeyle homurdanan yarı çıplak, yarı aç, bizi silkip atmaya fırsat kollayan ağaç...

(1) Adnan Menderes tevkif ettiği gazeteciler arasında Hüseyin CahitYalçın'ı da hapise attı.

(2) 1945 yılında Tan gazetesi başta olmak üzere birçok gazete, dergimatbaası yıkılıp yağma edilmiş, meydanlarda kitaplar yakılmıştı. Bu faşistsürülerine "İleri" emrini Yalçın vermişti.

(3) Burjuva muhalefet gazeteleri ve partileri, Adnan Menderes'eİstanbul'a filan gelip gidişlerinde merasim yapılmasına itiraz ediyorlar.

(4) New-York Times yazısını şöyle bitiriyor: "Bu durum Türkiye'ninBatıdaki dostlarını kederlendirmektedir."

New York Times gazetesi 29 Aralık1954 tarihli sayısında "Türkiye Geriliyor"başlıklı bir başyazı yayımladı. Bu başyazı-da şöyle satırlar var : "O - AdnanMenderes - Basın hürriyetini yok ediyor...Basında kendisini tenkit edenleri hapseatıyor..’

Nazım’ın bu olayın ardından yazdığıbir şiir o dönemi özetler nitelikte.

Demokrat Parti döneminden tanıdık bir kesit

Basına özgürlük yok

2011 yılı rakamlarına göre Türkiye’de60’a yakın gazeteci tutuklu ve Türkiyebasın özgürlüğünde 196 ülke arasında122. sırada. Bunlar da yetmez gibi dün-yada örneği görülmemiş bir şekildebasılmamış kitaplar toplatılıyor. 9 yıllıkiktidarı boyunca her fırsatta demokrasi-den, hak ve özgürlüklerden söz edenTayyip Erdoğan ise sözde demokrasiyalanlarıyla seçim vaatlerinde bulunu-yor.

Tayyip Erdoğan’ın ‘demokrasi şehidi’sözleriyle andığı ve “Menderes ve arka-daşlarının yaktıkları demokrasi meşale-si elden ele her geçen gün daha yükseğetaşınmış ve nihayet bugün bizlere kadarulaşmıştır.” diyerek AKP’nin köklerinidayandırdığı Demokrat Parti dönemide, basına ve gazetecilere uygulananbaskılar yönüyle AKP iktidarıyla birhayli benzerlik gösteriyor. Bugün basınözgürlüğünün ne kadar “ileriye” gittiği-ni anlamak için bu dönemin tarihintozlu raflarından çıkarılması gerekiyor.

Tek partili dönemde basının yaşadığısansür ve baskıları iyi değerlendirenDemokrat Parti basından yararlanarakkamuoyu desteğini almıştı. 1950 seçim-leriyle iktidar olan DP basını ödüllen-dirmeyi ihmal etmedi. Her gördüklerigazeteciye "Siz çalıştınız, siz kazandı-nız, sizin eserinizdir bu bayram" diyenDP’liler yandaş basın oluşturmayıbaşarmıştı.

Birkaç yasal düzenlemeyle göz boya-yıp kendi yandaş basınını oluşturan DP

hükümeti de çok geçmeden gerçekyüzünü gösterdi. 1954’de ikinci kezseçilen DP’nin kurucusu ve döneminCumhurbaşkanı Celal Bayar zaferyemeğinde “Artık bundan sonra incedemokrasiye paydos” sözleriyle muha-lif basındaki eleştirilerin yoğunlaşması-na sebep oldu. Aynı yıl Neşir YoluylaVeya Radyo İle İşlenecek BazıCürümleler Hakkında Kanun’un kabuledilmesiyle birçok gazeteci tutuklandı.Bu yasaya göre ‘resmi sıfatı’ olanlarınnamus, şeref veya haysiyete tecavüzedilmesi, itibar kırıcı yayın yapılması,özel veya aile durumunun rıza alınma-dan teşhiri 2 aydan 9 yıla kadar cezasıile sonuçlanacaktı. Bu yasal düzenleme-ler yardımıyla DP hükümeti her türlüeleştiriden uzak ve rahat bir uygulamaiçinde olmayı hedeflerken, bir yandanda muhalefetin sesini kısmayı hedefle-mekteydi. Basın İlan Kanunu’nda yapı-lan düzenlemeyle ise resmi ilanlarınsadece hükümet yanlısı gazetelere veril-mesinin önü açıldı. DP yanlısı ZaferGazetesi’ne yılda 7 milyon liraya kadarvaran ilan verilirken, diğer gazeteler 2milyon ve altı ilan alabiliyordu.Böylelikle mali kaynaklar da yandaşbasına aktarılmış oluyordu.

Tüm bu yasal düzenlemeler çerçeve-sinde 1960’ların başında basın resmenişkence görüyordu.

DP'nin iktidar döneminde sol düşün-ce şiddetle kovuşturulmaya başlanmış,"İşçiler Birleşiniz" başlıklı bir yazıyı

yayımlayan Haftanın Sesi Dergisi’ninYazı İşleri Müdürü Yusuf Ahıskalıtutuklanmıştı.

Birçok gazeteci basın suçlarındanmahkum edildi. Bütün şimşekler muha-lif gazeteciler üzerine yağıyor; tıpkıbugün olduğu gibi biraz muhalefeteden kendisini cezaevinde buluyordu.DP yanlısı basın için ise durum dahafarklıydı. Onların işlediği suçlar kovuş-turulmuyor, kazara hapse girdiklerindeise çok farklı bir uygulamayla karşılaşı-yorlardı. Bütün bu olaylara rağmen"Matbuat hürriyetinin eğer kendinemahsus bir tarifnamesi varsa ki vardır-bizde bugün hakim bulunmakta olansiyasi ve hukuki halin buna aynenuygun bulunduğu muhakkaktır ve esa-sen hiç kimse bu zaviyeden gelerek buson derece mühim müessesenin mevcutbulunmadığını yahut noksanlıklararzettiğini iddia eylemekte değildir. (...)Genç demokrasimizi, daha eskilerinatlattığı badireden sonra komünizme,faşizme yahut irticaya peşkeş çekeme-yiz.( ...)" diyen Mükerrem Sarol basınözgürlüğünün varlığını savunurken1950-1960 arasında ortaya çıkan tablotam tersini söylüyordu.

Kısaca özetlemek gerekirse TayyipErdoğan’ın her fırsatta saygısını dilegetirdiği Adnan Menderes döneminde867 gazetecinin mahkumiyetiyle sonuç-lanan 2300 basın davası açılmıştır. 1956-1960 arasındaki dört yılda gazetecileretam 57 yıllık hapis cezası verilmiştir.

DP’nin ilk mağduru, ”Vur Abasıza “adlı mizah dergisinde hükümetin bazıuygulamalarını eleştirir niteliktekikarikatür ve yazıları yayımlayan SamimAkay olmuştu. 1951 yılında yayın hayatı-na başlayan dergi, süresiz kapatıldı.Akay, 2 yıl 11 ay ceza aldı.

Aynı yıllarda Ulus, Yeni Ulus ve Halkçıgazetelerinin Yazı İşleri Müdürü olanCemal Sağlam hakkında da 69 ayrı davaaçılmıştı. 7 Nisan 1955’de İsmetİnönü’nün damadı Metin Toker, AkisDergisi’nde yazdığı bir yazıdan dolayı 9ay 10 gün hapse mahkum edildi.

Hüseyin Cahit Yalçın: Her daim sertkalemiyle yazdığı polemik ve eleştirilerleaynı zamanda da bu kültürün yaygınlaş-masına destekleriyle akıllarda kalmış,gazeteci, yazar, siyaset adamıdır.Demokrat Parti döneminde yazdığı bir

eleştiri yazısı nedeniyle 79 yaşında ceza-evine girdi.

Metin Toker: Time ve Akis dergileriniçıkardı. DP dönemi bakanlarındanMükerrem Sarol’u eleştirdiği için 9 ayhapis yattı.

Oktay Verel: İstanbul Erkek Lisesi’nibitirdikten sonra fabrika işçiliği, sonraradyo spikerliği, dublörlük gibi değişikişlerde çalıştı. Toplumsal sınıf farklarınımizahi bir dille eleştirerek DP döne-minde yazdığı “Çöl Demokrasisi” adlıyazısından dolayı tutuklanmıştır.

Bedii Faik: Dünya Gazetesi yazarıBedii Faik, Yazı İşleri Müdürü Ali İhsanGöğüş tutuklandı DP iktidarına karşısürdürdüğü sert muhalefetiyle tanındı.Eleştiri yazıları nedeniyle bu dönemtutuklandı.

Nazı

m ö

ğret

iyor

Tarih

DEMOKRATPARTİNİNBASINÖZGÜRLÜĞÜKARNESİ

SAYFA 13 SœYAH MAV KIRMIZISARI

2009 Mart ayından itibaren yayınlanmaya başlayanNTV Bilim Dergisi15 bin kişilik okur kitlesine sahip; ancakdergi tanıtım giderlerinin yüksekliği ve reklam gelirlerininaz olması gerekçesiyle bütün çalışanlarının işine son veri-lerek kapatıldı. Popüler bilim dergisi olarak literatüre geç-miş olan NTV Bilim, yayın hayatı boyunca ise bilim ala-nındaki tartışmalara uzak kalmayı seçmiş ve bilimin savu-nuculuğunu yapmamıştır. NTV’nin moda ve sosyete der-gisi Vogue yayınına devam edecekken "tasarruf tedbiri"olarak kapatılan NTV Bilim Dergisi oluyor.

13

Nükleer Santraller, Hidro Elektrik Santralleri,termik santraller, 3B araziler, 3. Boğaz köprüsü,barajlar, çılgın projeler… Ulusal ve uluslararasısermaye doğanın ve yaşamın talanına aralıksızdevam ediyor. Japonya’da yaşanan FukuşimaNükleer Santrali’ndeki felaket sıcaklığını korur-ken, Kütahya’da gümüş madeninde siyanürhavuzunda meydana gelen kısmi çökme, serma-yenin kar ve rant için insan sağlığının değersiz-leştirdiğini yaşanan doğa katliamlarıyla gösterdi.

7 Mayıs 2011 tarihinde Kütahya TavşanlıGümüş köyü Eti Gümüş A.Ş.’nin işletmesindebulunan gümüş madeninin atık barajında mey-dana gelen çökme, doğa ve çevre tartışmalarınabir yenisini eklerken , çökme sonucu taşan siya-nürlü su felaket sinyalleri vermektedir.

Neden tehlikeli?Madenlerde altın ve gümüş çıkarmada kulla-

nılan ve aşırı zehirli kimyasal bir madde olansiyanür, Türk Mühendis ve Mimar OdalarıBirliği(TMMOB) Çevre Mühendisliği Odasınınyaptığı araştırmaya göre, atık havuzunun içeri-sinde 25 milyon ton atık bulunmaktadır. En sonsetin de çökmesiyle atık havuzundaki çamurunetraftaki köylere yayılacağı, siyanür sonucu birçok insanın kansere yakalanacağı ve hayatınıkaybedeceği, eğer nehire karışırsa Türkiye’ninbirçok yerine ulaşabileceği öngörülmektedir.Yine yapılan araştırmalara göre Eti GümüşA.Ş.’nin atık havuzunun önceden de sızdırdığıve şirketin setlerin duvarlarını güçlendirdiğiortaya çıktı. Hiçbir önlemin alınmadığı, doğanınve insan sağlığının hiçe sayıldığı Eti GümüşA.Ş.’de 25 milyon tonluk siyanürlü atığın sonseti aşması durumunda, geçtiğimiz seneMacaristan'ın başkenti Budapeşte yakınlarındakiAjkai'da bir alüminyum fabrikasında meydanagelen felaketin 25 katı büyüklüğünde bir felaket

bekleniyor. Macaristan’da da çöken baraj sonu-cu çevreye yayılan ağır metaller içeren kızılçamur Tuna Nehri'ne ulaşmış ve Avrupa, tari-hindeki en büyük çevre felaketiyle karşı karşıyagelmişti.

Felaketler bunlarla sınırlı değil. 2000 yılındaRomanya’da yaşanan siyanür havuzu yağışsonucu taşmış ve ‘Somes’ ırmağına, Tuna nehri-ne karışmıştır. Tuna Nehri’ne siyanür karışmasısonucu tonlarca balığın öldüğü ve bazı nehirler-de balık türlerinin yok olduğu tespit edilmiştir.

Tehlike sadece siyanürlü havuz taştığındayayılmıyor. Siyanürlü su buharlaşarak havayakarışıyor ve yağışla siyanür yeryüzüne iniyor.Ayrıca bu rüzgarla çok geniş alanlara yayılabili-yor. Weihenstephan Teknik Üniversitesi EkolojikKimya Profesörlerinden bir Alman profesörünyaptığı araştırmaya göre, günde 60 kilo siyanüratmosfere yayılmaktadır.

Türkiye’de altın ve gümüş madenleriTürkiye’de işlev gören altın ve gümüş maden-

leri ağırlıklı olarak Ege Bölgesi’ndedir. Her altınmadeni bulunan bölgede dev atık havuzlar oluş-turulmakta. Aslında atık havuzları çok genişalanlara gereksinim duymaktadır fakat şirketleraşırı maliyetten kurtulmak için çoğu zaman atıkhavuzlarını gizlice etrafa boşaltmaktadırlar. 2005yılında Bergama yakınlarında bulunan altınmadeninin atık havuzlarını şirketler, aşırı yağ-muru fırsat bilerek etrafa boşaltmıştır (Yöre hal-kının araştırmalarına göre; Bergama ve Dikiliyolunda problem yokken iki yolun arasındabulunan atık havuzunun bulunduğu bölge gölolmuştu). Çevre katliamına karşı yöre halkımücadele etmiştir ve bazı siyanürle altın çıkar-ma çalışmalarını durdurmuşlardır. Ancak şirket-ler maden ocaklarında istihdam sağlayarak veri-len mücadeleyi kırmaya çalışmaktadır.

Harvard Üniversitesi’ndebir grup bilim insanının yap-tığı çalışmalar sonucu,dünya tarihinde ilk kez kökhücreden insan yumurtasıüretildi. Birçok hastalığıntedavisi için yıllardıryürütülen ''kök hücre'' çalış-maları, yumurtalık sorunları-na bağlı kısırlıkta da hastalariçin umut ışığı oldu.

CERN'de ALICE deneyiniyapan araştırmacılar

evrenin ilk zamanlarıyla ilgilitahmin edilen bir gerçeğiçürüttüler. İlkokuldan itiba-ren evrenin ilk oluştuğuzamanlarda gaz halindebulunduğu öğretilmişti ancakdeneyi yapan araştırmacılaraslında evrenin ilk zamanlar-da gaz değil, sıcak ve yoğunbir sıvı halinde olduğunuortaya çıkardılar.

Türkiye'nin CERN'e üye-lik sürecinde ilkHızlandırıcı

Teknolojileri Enstitüsü veParçacık Hızlandırıcı TesisHizmet Binaları, AnkaraÜniversitesi (AÜ) GölbaşıKampüsü'nde açıldı. ProjeBoğaziçi, Dumlupınar,Erciyes, Gazi, İstanbul,Niğde, Süleyman Demirel veUludağ gibi üniversitelerindesteğiyle yürütülüyor.

▼▼

Bu da mı olmuş?

Hayal kırıklığı

Tanıtım

Bilim

Çevre ve Orman BakanıVeysel Eroğlu Eti GümüşA.Ş'ye ait tesislerde sızdırmaolmadığını iddia etse deÇevre Mühendisleri Odası,tesislerin siyanürlü suyu sız-dırdığına ve içme sularınakarıştığına dair yazılı açıkla-mada bulundu. İçme suların-dan alınan numunelerinlaboratuvar analizinden çıkansonuçlara göre kazanın 5.gününde siyanür sızıntısı 4,5kilometre ötesindeki köyünsu kaynaklarına ulaşmıştır.Ayrıca açıklamada siyanüroranının, müsaade edilenlimit değerlerin yüzde 40daha üzerinde çıktığı ve yeraltı suyunun artık içilemezduruma geldiği belirtildi.Kütahya Valiliğinin bölgeyebir an evvel içme ve kullan-ma suyu göndermesi gerekti-ğini dile getiren ÇevreMühendisleri Odası, valiliğinbölgede yaptırdığı analizlerinsonuçlarını ise kamuoyu ilepaylaşması gerektiğini dilegetirdi.

Kocaeli Üniversitesi Halk Sağlığı AnabilimDalı Başkanı Prof. Dr. Onur Hamzaoğlu yıllar-dır Kocaeli bölgesinde yaşanan çevre ve sağlıksorunlarıyla ilgilenmektedir. Endüstri bölgele-rinde yaşanan sorunlarla ilgili önemli çalışma-lara imza atan Hamzaoğlu'nun yeni araştır-masının sonuçlarını basın aracılığı ile kamuo-yuna sunması ise bazı çevrelerde rahatsızlıkyarattı.

Annelerin ilk sütünde ve bebeklerin ilkkakalarında bazı ağır metaller ve eser ele-mentler saptadığı araştırmasının sonuçlarınıkamuoyuna açıkladığı için Kocaeli BelediyeBaşkanı ve Dilovası Belediye Başkanı savcılığa

şikayet dilekçesi verdi. Halk arasında panik yaratmak amacını taşı-

dığı iddiasıyla Hamzaoğlu'nun ceza soruştur-ması Kocaeli Üniversitesi tarafından yürütülü-yor, eğer üniversite Hamzaoğlu'nun soruştur-masına aleyhinde karar verirse TCK’nin 213.maddesi uyarınca 2 ila 4 yıl arasında hapisistemiyle yargılanacak. Toplum sağlığı içinçalışma yapan bilim insanlarının yargılanma-sına karşı Hamzaoğlu'na sahip çıkanların vedestek verenlerin buluştuğu bir site var.http://www.onurumuzusavunuyoruz.org/'dan Hamzaoğlu'na destek olabilir, ayrıntılıbilgi edinebilirsiniz.

Kirliliğe karşı olmak rahatsız etti

ÇMO’dansızdırma

iddialarına raporluyanıt

‘ Yer altı suyuartık içilemez ’

Şimdi de siyanür !Sırada hangi felaket var ?

SAYFA 14 SœYAH MAVœ KIRMIZISARI

İnternette sansür uygulamalarının tartışıldığı birdönemde sol-sosyalist-muhalif içeriğiyle bilinensitelere arka arkaya saldırılar gerçekleştiriliyor.İlk olarak Birgün gazetesinin internet sitesine200 farklı IP adresi üzerinden başlayan ve adına‘zombi atak’ denilen sanal saldırılar sonucu bia-net ve sol.org’ siteleri geçici olarak erişilemezhale geldi. Saldırıların profesyonelce gerçekleşti-rilmesi yaşanacakların daha önceden planlandı-ğını gösteriyor. Akıllara gelen ilk ihtimal isebasını ve özgür paylaşımı baskın altına almayaçalışan AKP iktidarı.

Bir akıl tutulmasıdıralmış gidiyor. AKP’yi akla-mayı kendine görev bilmişbazı yazarlar bu uğurda hergün kırk takla atıyorlar.Akif Beki de bu konudahanesine fazlasıyla artı yaz-dırmış yazarlardan biri ola-rak listedeki yerini çoktanalmıştı. 2005 yılında resmiolarak başbakanlık basınsözcülüğü yapan Akif Beki,2009 yılında bu görevindenistifa ederek gazete ve çalış-tığı bazı televizyon kanalla-rında bu görevini hakkıylayerine getirmeye devamediyor.

15 Mayıs’ta ülkenin dörtbir yanında “internetimedokunma” sloganıylaeylemler yapıldı. 10 binlerceinsan o gün 22 Ağustos’tahayatımıza girecek olan“filtre”ye karşı tepkilerinidile getirdi. Neydi peki bubinlerin derdi: BTK (BilgiTeknolojileri ve İletişimKurumu) tarafından kelimekelime belirlenen sansürüistememek; ifade ve bilgiyeerişim özgürlüğünün kısıt-lanmasına karşı çıkmak.Sansüre karşı yapılan bueylemden sonra Akif Bekiöyle bir yazı yazdı ki, evlereşenlik! Beki’ye şaşırmak nemümkün, hepimizi bir kezdaha ikna etti; iktidarıneteklerine yapışarak enkötü olanı, en baskıcı, engerici olan uygulamalarıbile nasıl da inanarak savu-nabileceğine. Şöyle başlıyoryazısına Beki; “Taksim’deyürüyen sanal isyankârlar,eylemin adına ‘İnternetbaharı’ diyor. Bana göre‘İnternetin 31 MartVakası’dır. Gerici bir ayak-lanma yani… Din eldengidiyor” diyerek Meşrutiyetrejimine karşı ayaklananTaksim’deki ‘AvcıTaburu’ndan farklarınıgöremiyorum. Bunlar da‘İnternet elden gidiyor’yaygarasıyla filtre rejiminekarşı çıkıyorlar. Sureta biriözgürlükçülüğe, diğeri san-süre karşı. Ama özleri aynı,ikisi de istemezükçü, ikiside yenilikçiliğe düşman.”Anlaşılan Beki’ye göre yeniolan tüm uygulamalar ileri-ci ve sonuna kadar destek-lememiz gereken şeyler.

Öyle ya devletin günlükhayatta kullanacağımız keli-melere kadar tek tek belirle-yip liste halinde bizleresunmasında daha ilerici neolabilir ki! Devlet tarafın-dan tek bir merkezdenbelirleniyor falan diye dedüşünmemeliymişiz;Beki’nin anlattığına göre,onların hoşuna gitmeyenibiz de sevmeyeceğiz tabi ki.

Yapılacak olan uygula-manın “sansür” olmadığı,hatta hepimiz için “enhayırlısı” olduğunu düşü-nen Beki, yazısının deva-mında okuyucuyu da bunaikna etmek için hayli çabaharcıyor. Mesela filtrenintek bir merkezin kontrolün-de olmayacağını ve herke-sin kendi isteğine uygunolan paketi seçebileceğinisöylüyor. Hatta daha daileri giderek, filtreli paketseçeneğinin birden fazlaolmasını “Daha fazla seçe-nek, daha fazla özgürlükdemek” olarak adlandırı-yor. Merak ediyoruz acabaBeki göremiyor mu; birkaçseçenek halinde önümüzekonulan bu “özgürlükpaketleri”nden birini tercihetmeme şansımız olmadığı-nı, standart denilen paketi-nin de zaten belli bir sansüruygulamasına dahil oldu-ğunu. İkna turunu bitirenBeki bu defa da saldırılarabaşlıyor; “İnternet yoluylasuç işlemek serbest, hertürlü müstekrehliğe maruzkalmak da mecburi olsundemeye getiriyorlar.” EğerBeki 15 Mayıs’ta yapılaneylemi gerçekten kendigözündeki filtreyi çıkararakincelese orada dile getirilen-lerin ne demek olduğunuanlayabilirdi belki. Meselabinlerce insanın “AKP’yiHüseyin Üzmez de Haydarmı üzer?” sloganının altın-da yazan gerçekleri gizle-meye çalışabilecek miydi?

Hoşa gitmeyenin yokedildiği bir döneme giriyo-ruz, öyleyse ifratla tefridinen uç noktalarında dolaşanAkif Beki için de bir filtrelipaket talep ediyoruz. Ya daartık Beki’ye sağını solunu,ilerisini gerisini öğretmeli;sarımsak soğan işe yaraya-bilir!

Dijital fotoğraflar günü-müzde ulaşılması en

kolay olan fotoğraf biçimi.Her yerde görüyoruz onları;evlerimizdeki aile albümle-rinde, bazen amatör bir ser-gide ama en çok da bilgisa-yarlarımızda ve doğalındainternette. Bu fotoğraflarinternet paylaşım sitelerindetoparlanarak ilgililere sunu-luyor. Bu sitelerden en kulla-nışlı olanlarından ikisi

flickr.com ve fotokritik.com.Fotokritik de portre ve insan-dan durağan cisim fotoğraf-larına, panoramik fotoğraf-lardan kavramsal fotoğrafla-ra, foto haberlerden mimarifotoğraflara çok geniş bir yel-pazede fotoğraflar paylaşılı-yor. Her iki sitede de fotoğ-raflarla kişisel gruplar oluş-turulup, birçok kullanıcıyaaçık hale geliyor, meraklılaraduyurulur.

Sansüre sansür uygulayanlara Digital fotoğrafçılar için iki uğrak

14

Bugüne kadar birçok internet sayfasını vehaber sitesini yasaklayan AKP BilgiTeknolojileri ve İletişim Kurulu(BTK) aracılı-ğıyla 22 Ağustos’tan itibaren geçerli olacakbir sansür dönemi başlatmaya hazırlanıyor.Bu kapsamda BTK’nın çıkardığı ve filtrele-mek istediği ‘yasaklı kelimeler’ listesinedahil olan her site kapanma riskiyle karşıkarşıya. Ancak bunun ifade ve paylaşımözgürlüğüne vurulacak bir darbe olduğununfarkında olan on binlerce insan sokakları

boş bırakmıyor. 15 Mayıs’ta İstanbul veAnkara’da geçekleşen eylemlere toplumunfarklı kesimlerinden on binlerce insan katı-larak sansüre karşı ses çıkarttılar. “SusmaKorkma Tıkla-Gücünü Göster” diyenKolektifler de eyleme büyük bir coşku kattı.Binlerce insanla birlikte “zıplamayan AKP’li”diyerek eylemi hareketlendiren üniversiteli-ler, AKP’nin yasakçı ve sansürcü zihniyetinekarşı bir kez daha öfkelerini göstermiş oldu.

Medya

Youtube, dailymotion, myspace, geoci-ties, wordpress, blogger ve yüzlerce-si daha yasaklı site oldu bir dönem.

Kimi bir ay yasaklandı, kimi bir seneyasaklı kaldı. Türkiye daha internetin neolduğunu kavrayamadan, 22 Ağustos’tanitibaren kapsamlı bir internet yasağınahazırlanıyor. Bilgi Teknolojileri ve İletişimKurumu (BTK)‘ya birçok yetkinin verilme-sini öngören yasal düzenleme filtreli inter-neti adı altında internette sansürün resmialtyapısını hazırlıyor. İnternete yapılacakfiltre uygulamasına karşı Türkiye’nin bir-çok kentinde toplamı on binleri geçeninsan sokağı çıktı. Geçtiğimiz seneTemmuz ayında video paylaşım sitesi you-tube’un erişiminin yasaklanmasının ardın-dan yapılan eylemden sonra internet san-sürüne karşı ikinci kez sokağa çıkan binle-rin eylemi oldukça renkli ve kitlesel anlarasahne oldu.

Filtreli internet ne anlama geliyor?22 Ağustos’tan itibaren Türkiye’de inter-

net aboneleri ‘Aile, Çocuk, Yurtiçi VeStandart Paket’ isminde dört değişik inter-net filtresi ile karşılaşacaklar. Her internetabonesi bunlardan birini seçmek zorundakalacak. Seçim yapmayan kullanıcı doğru-dan standart pakete yönlendirilecek.Çocuk paketinde, BTK tarafından yararlı

site-yararsız site ayrımıyla hazırlanan“beyaz liste” dışına çıkmak mümkün olma-yacak. Aile paketinde ise mevcut yasakla-ra ek olarak, BTK tarafından getirilen bazıkısıtlamalar olacak. Abone, sosyal medya,oyun gibi kategorileri de ayrı ayrı belirt-mek durumunda kalacak. Yurtiçi paketiylede yaygın olarak tercih edilen sunucu hiz-metini yurtdışından alan yerli sitelere dahierişilemeyecek.

Filtreleme sonrasında ‘en sansürsüz’olanı şu an kullandığımız on binlerce site-nin sansürlü olduğu standart paket olacak.Yeni düzenlemeyle kritik bir öneme sahipolacak filtreleme yetkileri BilişimTeknolojileri ve İletişim Kurulu(BTK)’naverilirken interneti kimin, nasıl denetleye-ceği konusunda ise soru işaretleri halayerinde duruyor. Yeni sistemde BTK sitele-ri engellemek için artık mahkeme kararınada ihtiyaç duymayacak. Dünyaca ünlübiyolog Richard Dawkins’in sitesinden, bir-çok muhalif internet haber sitelerine hattayoutube’a bile yasaklar getiren BTK’nınverdiği kararlara bakınca, yeni dönemdeölçüsüz ve keyfi uygulamalar yapacakolmasını tahmin etmek güç olmuyor.

Filtrelemenin bir diğer endişe verentarafı ise filtreleme sistemiyle olarak kulla-nıcıların izlenmesinin yolunun açılması

olacak. Kontrol altında tutulacak kullanıcı-ların internette var olan kısıtlı özgürlükleride ortadan kalkacak. Sonuç olarak yazılımprogramlarıyla internet kullanıcıları, iste-dikleri siteleri kısıtlayabilirken, BTK‘zararlı’ içeriklerin arkasına sığınarak dev-letin baskıcı ve kontrolcü tutumu internetüzerinde de arttıracak.

Yasakçı, baskıcı, sansürcü AKP AKP yazılı medya üzerinde gazetecilerin

tutuklayarak, kitapların dijital kopyalarınıtoplayarak, rahatsız olduğunda medyanınbir kısmına karşı insanları boykot etmeyeçağırarak fikir ve ifade özgürlüğüne baskı-sını hissettiriyordu. İnternet sansürününde baş aktörü olan AKP, BTK aracılığıylayasakçı ve baskıcı politikalarını internetalanına da taşımış olacak. Türkiye’de sayı-ları 26 milyona ulaşan internet kullanıcısıyasakları aşmak için DNS ayarları ile oyna-mak dışında farklı yollar bulmuş durum-da. AKP’nin kabul ettirmek istediği sınır-larda var olmayı reddeden binlerce insan,internet portallarında ve sosyal medyaağlarında tepkilerini biriktirerek internetinde dışına taşıdı. İnternet kullanıcılarıAKP’nin BTK gibi kurumlarla internete eri-şim özgürlüklerini ucu açık bir ahlak-mah-remiyet örtüsü ile ellerinden almak izinvermeyeceğini göstermiş oldu.

22 Ağustos’ta başlayacakolan internette filtreli san-

sür uygulamasına karşı tepkive insanları bilinçlenmeyedavet etmek amacıyla kurul-du. İnternete daha önce deuygulanan yasakların birşekilde delindiğini amabunun yasaklarla yaşamayaalışmak olduğu söylenensitede; sansüre karşı sesçıkarmalıyız çağrısı yapılı-yor. Biz kimiz sorusuna ise;

“SansüreSansür, kolektif birheyecanın, hep beraber sesçıkarmanın oluşumudur.Sansüre karşı durmak isteyenherkesin öneri, fikir ve katılı-mıyla günden güne büyüyen,gelişen bir harekettir, bir tep-kidir. Başka da bir şey değil-dir.” Şeklinde cevap verili-yor. O halde siz de ‘sansüristemiyoruz’ diyorsanız, birtık da http://www.sansure-sansur.org için.

internette sansür var!

SAYFA 15 SœYAH MAV KIRMIZISARI

ültür

Yaşaması en zor mevsimlerden bir tane-sidir Haziran. Büyük yürekler göçeylemiştir çünkü dünya denen pence-

reden. O yüzden biraz buruk başlar yazmevsimi bu topraklarda. Seslerini, kalemleri-ni ve en çok da yüreklerini, yaşadıkları coğ-rafyaların insanlarına adayanların öyküsün-den bahsediyoruz. Umudun, sevginin ve başeğmezliğin edebiyat aynasındaki yansımala-rı: Ahmet Arif, Orhan Kemal ve NazımHikmet. Aradan geçen yıllara rağmen yap-tıklarıyla ve yazdıklarıyla bereketli bir ırmakgibi sulamaya devam ediyorlar yeryüzünü.

Çok uzun yıllardan beri birçok ozana,yazara, sanatçıya ev sahipliği yapanAnadolu toprakları, çok az bir kısmını kendiköklerinde saklayıp ölümsüz kılmıştır. İşteonlardan bir tanesidir 2 Haziran 1970’teBulgaristan’da hayata gözlerini yumanOrhan Kemal. Roman ve öyküleriyle özgünbir yere sahip olan yazar toplumdaki prob-lemleri ustalıkla kalemine aktaran bir edebi-yatçıdır. Çukurova’daki işçilerin yaşamsıkıntılarını ve yoksulluları sıklıkla anlatırromanlarında. Tarımda yaşanan sanayileşmesonucu, kentlerde işçi olmak için göç etmekzorunda kalanları da unutmamıştır yineOrhan Kemal. Bereketli Topraklar Üzerindebu yaşananları sosyalist gerçekçi kimliğiyleharmanlayarak oluşturduğu ve en başarılıolan romanlarından bir tanesidir. Ayrıca 40’lıyıllarda yoğunlaşan devlet baskısına karşıdirenleri de fazlasıyla işlemiştir. Kaleminiözgürlükten ve eşitlikten yana, ezilenden,işçiden yana kullanmaktan bir an olsun vaz-geçmeyen yazar bu yüzdendir ki hala unu-tulmamış ve hala güncelliğini fazlasıyla

korumaktadır. Çünkü bu halkın acılarını,sıkıntılarını ve mutluluklarını anlatanlar,kendi kaderleriyle onların kaderlerini birleş-tirenler, halklar var oldukça var olmayadevam edecektir.

İşte yine onlardan bir tanesi de AhmetArif’tir. Nerede olursa olsun fırsatçının,fesatçının, hayının üstüne yürüyen ve yüzü-ne tüküren bir şairdir o. Genelde mahpus-lukları, sevdaları ve hasretlikleri anlatır şiir-lerinde. Özgürlük tutkunu olduğu için çokerken tanışmıştır mahpuslarla. Çok sık daşiir yazmaz kendisi. Ama tek şiir kitabı olan‘Hasretinden Prangalar Eskittim’ tüm dünya-ya tanıtmaya yetmiştir onu. Onun başarısıda tıpkı Orhan Kemal gibi Anadolu insanınıçok iyi tanımasında saklıdır. Kendisinin debir parçası olduğu başkaldırıların ve isyanla-rının tutanakçısıdır Ahmet Arif. Ve bunlarıyazmıştır şiirlerinde. Bir de hüzünlü taşrasevgisini de serpiştirmeyi ihmal etmemiştirdizelerine. Şiirle ilk tanışanların muhakkakonu okumadan geçmemiş olması bundandır.Çünkü onun dizelerinde Anadolu halkları-nın isyanı, eşitlik arayışı, karşılaştığı baskıla-rı, hüzünleri, sevgileri kısacası insanın kendi-sine ait olması gereken ne varsa orada dur-maktadır. Ve yine o da tıpkı Orhan Kemalgibi 2 Haziran gününün 1991 senesinde dize-lerini bırakıp ardına güle güle demiştir dün-yaya.

Ve kimi zaman Latin Amerika’da darbele-re karşı direnen bir direnişçinin sırt çantasın-da, kimi zaman Hiroşima’da küçük bir kızçocuğunun elinde görebilmek mümkündüronun şiirlerini. Her ne kadar dün vatan hainiilan edilip, bugün vatan şairi ilan edilmeye

çalışılsa da onun yazdıkları tüm dünyadakiyoksullar ve işçiler içindir. Evet NazımHikmet’ten bahsediyoruz. Kendisinin dedediği gibi Selanik’te doğan ama kavgaylave mücadeleyle geçen bir ömür yüzündenbir daha geri dönemeyen büyük şair. O yaz-dıklarında salt estetik bir kaygı gütmemiş;ezilenlerin, sömürülenlerin, hakkı dövülenle-rin yanında yer almayı bir görev saymıştır.Bu yüzden şiirlerinde başka bir dünyanınvarlığını anlatır ve sosyalist kimliğinden aslataviz vermez. İnandıkları uğruna uzun yıllarhapishane voltalarında geçirse de ömrünükavganın ve umudun dizelerini yazmayadevam eder. “Sevdalınız komünisttir, Bursakalesinde hapistir” satırları yaşadıklarınınkısa bir özeti de sayılabilir aslında. Ne sür-günler ne hapis cezaları ne de vatandaşlıktançıkarılması Nazım Hikmet’in memleket sev-dasından bir şey götürmüştür. Uzun yıllarboyunca sürgün yüzünden SovyetlerBirliği’nde yaşamak zorunda kalsa da mem-leket hasretini hep içinde hissetmiş, içini şiir-lerine dökmüştür. Hayatı boyunca üretmeyeve akıp giden yaşama bütün yanlarıyla dahilolmayı hiç ihmal etmemiştir. Bu yüzden şiir-lerinde kavga ve umut dizelerinin yanındasevda ve özlem dizeleri de yer bulabilmiştir.3 Haziran 1963’ te yüreklere hiç kaybolmaya-cak bir sızı bırakarak göçmüştür usta hayatserüveninden. Ne var ki başta NazımHikmet olmak üzere Ahmet Arif, OrhanKemal ve daha bir çok yazar insanlık varoldukça, insanlığın kavgaları, inançları veduyguları var oldukça yaşamaya ve yaşamıanlamlı hale getirmeye devam edecek.

Başarılı filmlerle adından söz ettirenİran sineması “Bir Ayrılık” filmiyle bir

kez daha kendini gösteriyor. İranlı yönet-men Asghar Farhadi, boşanmak üzere olan

ama çocuklarının velayeti konusunda ikilemedüşen bir çiftin öyküsünü anlatıyor. Simin, kocası

Nader ve kızı Termeh’le birlikte İran’ıterk etmek istemektedir. Nader’inAlzheimer hastası babasını bırakmayıreddetmesi üzerine boşanma davasıaçan Simin, dava talebi reddedilinceanne babasının evine gider. Gelenekselve modern yaşama ve düşünme biçim-leri arasındaki çatışmanın yanı sıra,sınıf farklılıklarını da ele alan film,Berlin Film Festivali Altın Ayı En İyiFilm, En Iyi Kadın ve En İyi ErkekOyuncu Ödüllerini alarak başarısınıkanıtlıyor. İstanbul Film Festivali’nde

de gösterim fırsatı bulan film, 27 Mayıs’taTürkiye’de ikinci kez beyaz perdeyle buluşacak.

Okuyup kitaplığımıza koyacağımız hatta zamanzaman alıp tekrar okuyabileceğimiz birkaç güzel kitap

daha yayınevlerinde okuyucularını bekliyor. Malumönümüz tatil; yaz okullarından, bütünlemelerden nekadar fırsat bulunur bilinmez ama, şu kitaplardan birka-çını okumaya ne dersiniz?

Röportaj Yazarlığında 60 Yıl:Yaşar Kemal

Masallar ve ToplumsalCinsiyet: Melek Özlem Sezer

Jar: Kemal Varol Ekolojik Perspektifler:

Ayşen CiravoğluHerkes İçin Evrim: David

Sloan Wilson

Üniversitelerdemüzik sesleri yüksel-meye, halaylar çekil-meye ve uçurtmalargökyüzünde uçmayabaşlamışsa bahar ayıgelmiş demektir.Ekolojik dengelerinbozulmasından mıdırsıcaklıklar bir türlüyükselemezken baharşenlikleri yağmur,çamur, soğuk dinle-meden birçok üniver-sitede yapıldı. Yanlışanlaşılmalara mahalvermemek gerekir;üniversitelerde baharşenliği denilinceyönetim tarafındandesteklenen, organi-zasyon şirketlerinindüzenlediği kimi üni-versitelerde "fest"diye kısaltılan festi-

val, şenlik kıvamındaolandan bahsetmiyo-ruz. Bahsi geçen, üni-versitelilerin dayanış-masıyla ortaya çıkarı-lan ve ortak bir üreti-min sonucu olandiğerinden ayırt edenismiyle "alternatif"olan bahar şenlikleri-dir. Neden alternatifdeniliyor; çünküücretsiz, sponsorsuzve düzenleyenleriniüniversiteliler oluştu-ruyor diğerinin tamaksine. Her şeyiyleöğrencilerin olanbahar şenliklerinintarihi ise yasaklama-lar ve gözaltılarladolu. Tüm yasakla-malara, engellemelererağmen akademisyen-lerin desteği, üniver-sitelilerin dayanışma-sı ve direnmesiylekazanılan bahar şen-likleri iradenin simge-lerinden biri halinegelmiştir. Ayrıcasadece yasaklara karşıdeğil üniversitelileredayatılan her türlügeri ideolojilere,bireyciliğe ve tüketimkültürüne karşı daoluşturulan bir iradeürünüdür. Kısıtlı büt-çelerle, üniversiteninve ülkenin gündemi-ne göre yapılan tartış-malarla, yarışmalarladüzenlenen şenliklerüniversitelilerin bir-likte üretip birlikteeğlendiği farklı bireğlence kültürününörneklerini yaratıyor.

Üniversitelerdeartık gelenek halinegelen şenliklerden"Geleneksel YasaklıDTCF Bahar Şenliği''hala türlü engelleme-lere rağmen bütüncoşkusuyla bu yıl dayapıldı. ODTÜ'demumlarla "Devrim"yazısının bir kez dahaDevrim Stadına yazıl-dığı bahar şenliğindeyüzlerce üniversitelibuluştu. Ord. Prof.Bedri Karafakıoğluanısına 25.si gerçek-leştirilen İTÜ ÖğrenciŞenliği yasaklızamanlarının ardın-dan artık yönetiminde desteğini kazana-rak yoluna devamediyor. Üniversitele-rin bazı alternatif

bahar şenliklerindedurum böyleykenbüyük bütçelerleorganize edilen baharşenlikleri ise tama-men tüketime daya-nan, üretmeden, sor-gulamadan, katılımcıolmanın ötesine geç-meden üniversitelile-re dayatılan bir eğlen-ce kültürüdür. Bueğlence kültürü üze-rinden kar elde edil-mesi tabii ki göz ardıedilmez bir gerçeklikolduğu için tümetkinlikler faturalan-dırılıyor. Bütün üni-versitelerdeki yaygın-lığıyla, teknik teçhiza-tıyla, profesyonel eki-biyle ve popülersanatçıların sahnealmasıyla karşı duru-lamaz gibi görünenbahar şenliklerininalternatifleri ise gücü-nü amatör olmaktanve başka bir kültüryaratma hedefindenalıyor. Gelenek halinegelen şenlikler kökle-rini sağlamlaştırırken,başka üniversitelerdeise üniversitelilerindayanışması ve ortakpaydada buluşmasıile gelenek halinegelen yeni alternatifşenliklerin tohumlarıatılabilir. Halaylarınçekildiği, horonlarıntepildiği, çimenlikler-de oyunların oynan-dığı gelecek alternatifbahar şenliklerininnicelerinde bir arayagelmek üzere.

KÜniversitenin, gençliğin festivali Anadolu’da da büyük

ilgiyle devam ediyor. İstanbul, İzmir ve Ankara’da yapılaneş zamanlı açılışlardan sonra Anadolu’daki üniversiteleridolaşan Uluslararası Gençlik Filmleri Festivali Kütahya,Muğla ve Mersin’de büyük ilgiyle karşılandı. Sanata ucubediyenlere ve üniversitelileri kültür sanattan koparmayaçalışan rektörlere inat, Kolektif Sinema ekibinin öncülü-ğünde binlerce üniversiteli bir araya geldi. Okul kulüpleri-nin sergilediği gösterilerle, üniversiteli müzik gruplarınınkonserleri eşliğinde devam eden festivaller kapsamındaçeşitli paneller ve söyleşiler de gerçekleşti. Bu yönüyle tamanlamıyla birlikte üreten, paylaşan ve alternatif yaşamalanı yaratan festival yıl içerisinde çeşitli üniversitelerdegösterimde olmaya devam edecek.

Sanatin Gundemi..

Film Gisesi

Haziranda olmek zor usta ..

Kitaplik.

15

sanat

SAYFA 16 SœYAH MAVœ KIRMIZISARI

Üniversitelilerin bir yılı vizelerle, finallerleeğlenmeye fırsat bulamadan gelip geçti. Şimdiise bu yorucu yılın yorgunluğunu atma, hep bir-likte şarkılar söyleyerek, çevreyi ve doğayı keşfeçıkarak, sabahlara kadar filmler izleyerek, yakı-lan ateş başlarında saatlerce koyu sohbetler ede-rek, hem eğlenme hem dinlenme hem de kolek-tif bir biçimde yeni şeyler üretme vakti.

6. Kolektif Yaz Kampı’nın hazırlıklarına hersene artan enerjiyle, heyecanla, yaratıcılıkla sonsürat başlandı. Bu yıl 11-17 Temmuz’da İzmirDikili’deki Akvaryum Tatil Köyü’ nde gerçekle-şecek kamp, Türkiye’nin birçok ilinden gelenyüzlerce üniversitelinin, yoğun bir yılın ardın-dan derin bir nefes almasını sağlayacak, sessizve sakin Sotes’in güzelliğiyle de gelen bütününiversitelilerin enerjilerini, heyecanlarını yeni-den kazandıracak. Türkiye’ nin bir çok ilindengelen üniversiteli ve liselinin birbiriyle tanışma,geldikleri yerleri ve kültürlerini paylaşarakyaşamı zenginleştirme olanağı sağlayacak olankamp, maddi külfetlerle dolu ama içi bomboşolan “her şey dahil ” niteliksiz tatillerin yerine”üniversiteye ve üniversitelilere” alternatif bir

tatil ve eğlence kültürünün mümkün olduğugösterilecek.

Açılış gecesinden son geceye kadar, sahildekurulu kalacak bir sahne üzerinde çeşitli sanatçı-lar, alternatif gruplar sahne alacak, tiyatro oyun-ları ve stand up gösterimleri sergilenebilecek.Gece uyku tutmayanlar içinse klasikleşmiş filmserilerinin gösterimleri sabaha kadar birkaç ayrınoktada gerçekleştirilecek. Bazı sürpriz filmler-de oyuncular ve yönetmenler gelerek hep birlik-te filmler izlenip, sohbet havasında söyleşilerdüzenlenecek.

Her sene ayrı bir temayla sesini duyurankamp bu yıl, yapılmak istenen HES’ lere, nükle-er santrallere, termik santrallere karşı “Doğayısavunuyoruz, doğada buluşuyoruz” sloganıylayola çıkıyor. Kamp boyunca iki gün ayrılacakolan doğa sohbetlerine, çevre konusundauzman olan isimler ve doğanın yağmalanmasınakarşı direnenler konuk olacak, doğaya ve çevre-ye yapılan saldırılar tartışılacak, kamp yeri çev-resine yapılacak çevre gezileriyle “henüz” yokedilmeyen doğanın benzersiz güzellikleri göz-lemlenebilecek.

Kamp boyunca zamanıdaha nitelikli geçirmek, herüniversitelinin kendinden birşeyler bulacağı, kolektifçalışmaların olduğu üretim-ler yapmak amacıyla çokçeşitli atölyeler kuruluyor.Bu atölyeler üniversiteliler-den ya da kulüplerden gele-cek istekler doğrultusundaçoğaltılabilecek. Atölyelerinbazıları şu şekilde sıralanabi-lir.

Fotoğraf atölyesi temelfotoğraf eğitiminin verilece-ği, belgesel ve haber fotoğ-rafçılığı üzerine profesyonelbir fotoğrafçının geldiği vebu konuya dair bilgi alış ver-işlerinin yapılacağı ve uygu-lanacağı bir atölye olacak.

Sinema atölyesinde gele-nekselleşen senaryo yazı-mı çalışmaları bu senedeözgün senaryolar oluştu-rulacak ve kısa filmlerçekilerek kamp hafızalar-

da ve objektiflerde saklana-cak. Geçen senelerden farklıolarak video art çalışmasıyapılarak oldukça zengin vefarklı üretimler gerçekleşe-cek.

Müzik atölyesi şarkılarınve enstürmanların seslerininsürekli yükseldiği ve grupla-rın, koroların oluşacağı biratölye olacağı gibi ayrıcadoğadaki malzemelerdenyapılacak müzik aletleriylefarklı sesler çıkarılabilecek.Akapella atölyesi bugünekadar denenmemiş bir atöl-ye olmasının verdiği amatörheyecanıyla farklı ses tonlarıve renkleriyle kampın enrenkli üretimlerinin gerçek-leşebileceği çalışma.

Karikatür atölyesi, karika-türe merakı olan herkesiyetenekli yeteneksiz deme-den, kahkahalar attıracakespriler bulmaya, çizimleryapmaya çağırıyor.

Astronomi ve UzayBilimleri atölyesi kamp ala-nında bulunan kuledengöğün berraklığını ve gökyü-zünü doyasıya gözlemleye-bilecek.

Dans atölyesinde moderndanslardan halkoyunlarınaprofesyonel bir eğitimciyle,Karadeniz’den Ege’ye, DoğuAnadolu’dan İç Anadolu’yabirçok yörenin kültürü,oyunları öğrenilebilecek.

Tiyatro atölyesine bazıtiyatro gruplarından ve okulkulüplerinden çalıştırıcılargelerek yaratıcı drama ders-leri verilecek.

Bu sene ilk defa kurula-cak olan grafiti atölyesindestencil grafitinin nasıl yapıl-dığı öğretilecek ve öğrenilenbilgilerin uygulanabileceğialanlar oluşturularak kampalanı renklendirilecek.

Heykel atölyesinde hey-keltıraşlar eşliğinde heykel-leri yıkanlara inat birçokminyatür heykel yapılacak.

Bu atölyelerin dışındatekno- politika, ritim, pando-mim, kukla-ahşap oymacılı-ğı, spor sosyolojisi, evrimatölyeleri de kurularak kampdolu dolu geçirilecek. Kampboyunca bütün bu çalışma-larda yaratılan üretimlerkampın son gecesi sahnele-necek, gelen herkes için yıl-lar boyunca hafızalardansilinmeyecek güzellikleryaratacak.

Geçmiş yıllarda düzenlenenKolektif Yaz Kampları’na CezmiErsöz’den, yönetmen AydınSayman’a, Sırrı Süreya Önder’e veYüksel Aksu’ya, Mahşer-i CümbüşTiyatro Topluluğu’na kadar birçokaydın, sanatçı akademisyen özelliklekendi alanlarındaki atölyelere katıla-rak kampa destek vermişti. Farklıfarklı üniversitelerden gelen yüzlerceüniversiteli bir hafta boyunca kolek-tif bir yaşam ve birlikte üreterekvakit geçirdi. Üniversiteliler, kurulanatölyelerde profesyonel eğitimcilerle

birlikte müzik, tiyatro, resim, ritm,sinema, fotoğraf gibi atölyelerdekendi ilgi alanlarına göre çalışma veüretme imkanı buldu. Son geceler iseatölyelerde üniversitelilerin kampalanında kendi çektikleri kısa filmlerve fotoğraflar, doğayla iç içe çizilenresimler, birlikte üretilen tiyatrooyunları, yaratıcı ve eğlenceli şarkı-larla üniversitelilerin kendi üretimle-rini sergiledikleri şenlikler havasındageçti. 5 yıldır düzenlen Kolektif YazKampları üniversitelilerde eşsiz,unutulmaz hatıralar bıraktı.

Dikili’yi tanıyalım

Her kamp ayrı bir yaşamdı

M.Ö. 5000-4000 yıllarına dayananbir geçmişi olan Dikili İzmir'in enkuzeydeki ilçesi olup İzmir'e 120

km uzaklıktadır. Limanı vasıtasıyladeniz giriş kapısı özelliği de taşıyanDikili, plajları ile özellikle yerli turistlerin

ilgisini çekmekte.Tarihi ve kültürel değerlere sahip olan

Dikili’ nin Merdivenli köyünde bir krater

gölü, Demirtaş ve Deliktaş köylerinde

de çamlık ve tarihi mağaralar bulun-

maktadır. Nebiler, Bademli ve Kocaoba

köylerinde sıcak su ılıcaları vardır. Bu

açıdan plajlarının yanı sıra şifalı sularıy-

la da biliniyor.Akvaryum Bademli Tatil Köyü ise Ege’

nin en temiz koylarından birinde deni-

ze sıfır olarak bulunuyor. Midilli Adamanzarası ve dünyanın oksijen çadırı

olan Kaz Dağları’ ndan gelen temizhavayı soluyabilmekse büyük şehirlerin

kirliliğinden ve kalabalığından kaçanüniversiteliler için bulunmaz bir tatil

olanağı sunuyor.

DOGADADOGAYI

__VI. Kolektif

Kampi SAVUNUYORUZ

BULUSUYORUZ!11 17 Temmuz Dikili

YazAtölyeler

KolektifYaz Kampı alternatif

bir tatil yapmak isteyen bütününiversitelilerin ve liselilerin katılımı-na açıktır. Tatil köyü 11-17 Temmuz

tarihleri arası sadece kampçıların kullanımı-na açık olacaktır ve kalınacak yerler, alandaki

barakalardan (sınırlı sayıda) ve kurulacak çadır-lardan oluşmaktadır. Sıcak su, yemek ve benzeriihtiyaçlar kamp ücreti olan 175 TL’ ye dahildir.

Kampa katılmak isteyenler kolektifler.net,kamp.kolektifler.net ve

[email protected] adresinden, merakettikleri soruları sorabilir, katılım formu doldura-

bilirler. Ayrıca 0507 785 51 84 numaralı tele-fonla kamp hakkında netleşen bilgilerden ve

ayrıntılardan haberdarolunabilinir.

Nasıl katılırım !