TÜRKİYE KÜTÜPHÂNELERİNDE MATBÛ VE … · Buna göre: İlm-i İnsaniyat, İlm-i Hayat, İlm-i...

26
400 TÜRKİYE KÜTÜPHÂNELERİNDE MATBÛ VE ELYAZMASI ESERİ BULUNAN YOZGATLI ÂLİMLER VE BAZI EVLİYÂLAR Recep DİKİCİ 1 Özet Tarihteki en önemli ilim ve kültür merkezlerinden biri de, Yozgat ilidir. Bu bölgedeki mevcut medreseler ile çeşitli bilim dallarında yetişen âlim ve edipler, bu gerçeği açıkca göstermektedir. Bu yüzden Nadir tabakât kitaplarından ve Türkiye İhtisas Kütüphânelerinden tesbit edebildiğimiz aralarında Mehmet Nuri Yozgadî, Ali Nihânî Yozgadî, el-Hac Mustafa Yozgadî, Zeynîzâde Mehmet Hazık, Yozgatlı Âkif Paşa, Yozgatlı Şeyhzâde Ahmed Efendi ve Yûsuf Ziya Yozgadî’nin de bulunduğu Osmanlı dönemi Yozgatlı âlimler ve bazı evliyâların hayatları ile fıkıh, kelam, İslâm tarihi, siyaset bilimi, tasavvuf, edebiyat, dini öğütler, âdâb-ı muâşeret, ahlâk, reml ve menâkıb’a dâir kütüphânelerde bulunan Arapça, Farsça ve Osmanlıca elyazması ve matbû eserlerini topluca sunmak, bilim dünyası için son derece faydalı olacaktır. Böylece Yozgat kültür tarihi ile ilgili ciddî bir boşluk doldurulacak ve araştırmacılara bu hususta yön verilecektir. Bunun yanısıra lüzumlu eserlerin muhtevalarından kifâyet miktarı bazı nakiller yapılacaktır. Maalesef böyle önemli bir konu, günümüze kadar hiç ele alınmamıştır. Nitekim Kâtip Çelebi merhûmun “Keşfu’z-zunûn” adlı eserinin mukaddimesi’nde naklettiği “Kim bir mü’minin hayat tarihini yazarsa, onu yaşatmış gibi olur.” meâlindeki hadîs-i şerîf ile “Bizim eserlerimiz, bizi tanıtan belgelerdir. Bunun için, bizden sonra eserlerimize bakınız.” meâlindeki beyit, bu mevzûnun ne derece büyük önem arz ettiğini göstermektedir. Nitekim onların esasen fazilet ve kemallerine delalet edecek olan kitaplarının isimleri yazılarak, ilmî yükseklikleri ve insanlığa yaptıkları hizmetleri ispat edilmektedir. Bunun yanı sıra “Büyüklerini tanımayan bir millet, asla yükselemez.” veciz söz de, burada hatırlatılmalıdır. Bir milletin manevî kültür değerlerinin yekûnunu din, dil, tarih, sanat, edebiyat, örf ve âdetler ile düşünüş ve yaşayış tarzları meydana getirmektedir. Bu kültür değerleri, milletlerin hayatında önemli bir yer tutarlar. Milletler, bu tip kültür değerleri üzerinde hassasiyetle dururlar ve bunları mümkün mertebe zedelemeden ve hatta geliştirerek kendinden sonraki nesillere devrederler. Yozgat kültür tarihini de gün yüzüne çıkarmak, şanlı milletimizin bu azîz değerlerine katkıda bulunmaktır. Anahtar kelimeler: Yozgat, Kültür Tarihi, Matbu, El yazması, Âlimler. Abstract The Scholars From Yozgat Whose Prı̇nted And Manuscrı̇pt Works Are In Turkı̇sh Lı̇brar Yozgat is one of the most important centre of science and culture in history. The scholars and authors growing in various science and the madrassas of this region show us this reality clearly. Because of this, we identified the scholars from Yozgat in Ottoman period and some saints from rare biography books and specialized libraries in Turkey, like Mehmet Nurî Yozgadî, Ali Nihanî Yozgadî, El Hac Mustafa Yozgadî, Zeynîzade Mehmet Hazık, Yozgatlı Akif Paşa, Yozgatlı Şeyhzade Ahmet Efendi and Yusuf Ziya Yozgadî and their life. At the same time, we identified Arabic, Persian and Ottoman books abaut canon law, kalam, İslamic History, politics, mysticism, literature, religious advices, good manners, morality, sand fortune and tales in libraries. Offering all these works will be very helpful for the world of science. So, a big lack abaut culture and history of Yozgat will be resolved and researchers will be led in this regard. At the same time enough 1 Prof. Dr., Selçuk Üniversitesi Edebiyat Fakültesi, [email protected]

Transcript of TÜRKİYE KÜTÜPHÂNELERİNDE MATBÛ VE … · Buna göre: İlm-i İnsaniyat, İlm-i Hayat, İlm-i...

Page 1: TÜRKİYE KÜTÜPHÂNELERİNDE MATBÛ VE … · Buna göre: İlm-i İnsaniyat, İlm-i Hayat, İlm-i Ruh, ... Mehmet Nuri aruz ve hece veznini kullanarak tertip ettiği bu şiir defterini

400

TÜRKİYE KÜTÜPHÂNELERİNDE MATBÛ VE ELYAZMASI ESERİ BULUNAN YOZGATLI ÂLİMLER VE BAZI EVLİYÂLAR

Recep DİKİCİ1

Özet

Tarihteki en önemli ilim ve kültür merkezlerinden biri de, Yozgat ilidir. Bu bölgedeki mevcut medreseler ile çeşitli bilim dallarında yetişen âlim ve edipler, bu gerçeği açıkca göstermektedir. Bu yüzden Nadir tabakât kitaplarından ve Türkiye İhtisas Kütüphânelerinden tesbit edebildiğimiz aralarında Mehmet Nuri Yozgadî, Ali Nihânî Yozgadî, el-Hac Mustafa Yozgadî, Zeynîzâde Mehmet Hazık, Yozgatlı Âkif Paşa, Yozgatlı Şeyhzâde Ahmed Efendi ve Yûsuf Ziya Yozgadî’nin de bulunduğu Osmanlı dönemi Yozgatlı âlimler ve bazı evliyâların hayatları ile fıkıh, kelam, İslâm tarihi, siyaset bilimi, tasavvuf, edebiyat, dini öğütler, âdâb-ı muâşeret, ahlâk, reml ve menâkıb’a dâir kütüphânelerde bulunan Arapça, Farsça ve Osmanlıca elyazması ve matbû eserlerini topluca sunmak, bilim dünyası için son derece faydalı olacaktır. Böylece Yozgat kültür tarihi ile ilgili ciddî bir boşluk doldurulacak ve araştırmacılara bu hususta yön verilecektir. Bunun yanısıra lüzumlu eserlerin muhtevalarından kifâyet miktarı bazı nakiller yapılacaktır. Maalesef böyle önemli bir konu, günümüze kadar hiç ele alınmamıştır. Nitekim Kâtip Çelebi merhûmun “Keşfu’z-zunûn” adlı eserinin mukaddimesi’nde naklettiği “Kim bir mü’minin hayat tarihini yazarsa, onu yaşatmış gibi olur.” meâlindeki hadîs-i şerîf ile “Bizim eserlerimiz, bizi tanıtan belgelerdir. Bunun için, bizden sonra eserlerimize bakınız.” meâlindeki beyit, bu mevzûnun ne derece büyük önem arz ettiğini göstermektedir. Nitekim onların esasen fazilet ve kemallerine delalet edecek olan kitaplarının isimleri yazılarak, ilmî yükseklikleri ve insanlığa yaptıkları hizmetleri ispat edilmektedir. Bunun yanı sıra “Büyüklerini tanımayan bir millet, asla yükselemez.” veciz söz de, burada hatırlatılmalıdır.

Bir milletin manevî kültür değerlerinin yekûnunu din, dil, tarih, sanat, edebiyat, örf ve âdetler ile düşünüş ve yaşayış tarzları meydana getirmektedir. Bu kültür değerleri, milletlerin hayatında önemli bir yer tutarlar. Milletler, bu tip kültür değerleri üzerinde hassasiyetle dururlar ve bunları mümkün mertebe zedelemeden ve hatta geliştirerek kendinden sonraki nesillere devrederler. Yozgat kültür tarihini de gün yüzüne çıkarmak, şanlı milletimizin bu azîz değerlerine katkıda bulunmaktır.

Anahtar kelimeler: Yozgat, Kültür Tarihi, Matbu, El yazması, Âlimler.

Abstract

The Scholars From Yozgat Whose Prı̇nted And Manuscrı̇pt Works Are In Turkı̇sh Lı̇brar

Yozgat is one of the most important centre of science and culture in history. The scholars and authors growing in various science and the madrassas of this region show us this reality clearly. Because of this, we identified the scholars from Yozgat in Ottoman period and some saints from rare biography books and specialized libraries in Turkey, like Mehmet Nurî Yozgadî, Ali Nihanî Yozgadî, El Hac Mustafa Yozgadî, Zeynîzade Mehmet Hazık, Yozgatlı Akif Paşa, Yozgatlı Şeyhzade Ahmet Efendi and Yusuf Ziya Yozgadî and their life. At the same time, we identified Arabic, Persian and Ottoman books abaut canon law, kalam, İslamic History, politics, mysticism, literature, religious advices, good manners, morality, sand fortune and tales in libraries. Offering all these works will be very helpful for the world of science. So, a big lack abaut culture and history of Yozgat will be resolved and researchers will be led in this regard. At the same time enough

1Prof. Dr., Selçuk Üniversitesi Edebiyat Fakültesi, [email protected]

Page 2: TÜRKİYE KÜTÜPHÂNELERİNDE MATBÛ VE … · Buna göre: İlm-i İnsaniyat, İlm-i Hayat, İlm-i Ruh, ... Mehmet Nuri aruz ve hece veznini kullanarak tertip ettiği bu şiir defterini

401

examples will be given from contents of important pieces. Unfortunately nobody has been interested in such an important issue. Katip Çelebi narrated this hadith in his book’s preface:’’If someone write the biography of a muslim, he perpetuates him.’’ and he narrated this poem:’’Our works are documents introducing us. Because of this, look at our works after us.’’ These words show that this issue is very important. We have to remind here this word: ‘’A nation who doesn’t know his great persons, will never advance.’’

Spiritual cultural values of a nation form from religion, language, history, art, literatüre, customs, style of life and thought. These cultural values are very important for nations. Nations care abaut these cultural values and withaut harming, by contrast with, improving, leave them to next generations. Finding out the cultural history of Yozgat contributes to precious values of our glorious nation.

Keywords: Yozgat, History Culture, Book, Manuscript, Scholars.

1. Giriş:

Tarihteki en önemli ilim ve kültür merkezlerinden biri de, Yozgat ilidir. Bu bölgedeki mevcut medreseler ile çeşitli bilim dallarında yetişen âlimler, bu gerçeği açıkca göstermektedir. Nitekim Osmanlılar döneminde Yozgat, Ankara vilâyetinde ve Ankara’nın 165 kilometre Güneydoğusunda yüksek bir yaylanın üzerinde Sancak merkezi bir kasaba iken, 15.000 ahâlisi, 18 cami ve mescidi, 5 medresesi, 2 küçük kütüphânesi, 1 rüşdiye ve 3 ibtidâiye mektebi, 192 dükkanı, 4 hanı ve 8 hamamı vardı. Köseoğlu köyü medresesi, Kayyımzâde Medresesi, İç Anadolu’nun tanınmış öğretim müesselerinden biri olarak ün yapmıştır. Şimdi yalnız temel taşlarıyla kütüphânesi (kitapları İstanbul Beyazıt kütüphanesine gönderilmiştir) kalmıştır2. Bu arada çalışmalarımız sırasında tesbit ettiğimiz ve topluca sunduğumuz Yozgat Medresesi, Nadirzâde Hacı İbrahim Efendi Medresesi, Demirci Medresesi, Ali Efendi Medresesi, Camiî-î Kebîr Medresesi, Hüseyin Efendi Medresesi, Çandar karyesindeki medrese, Osman Efendi Medresesi, Medrese-i İlmiyye, Dârü’l-Hilâfeti’l-Aliyye Medresesi, Başçavuşzade Medresesi, Alaca medresesi Naturzâde Medresesi, Köseyusuflu Medresesi, Kinisa Köyü Medresesi Osmanpaşa Medresesi ve (Boğazlıyan’da) Cami-i Kebîr bitişiğinde bulunan Medrese de burada hatırlatılmalıdır. Her sene Haziran ayında “Köhne Panayır” isminde büyük bir panayır kurulup külliyetli hayvânât ticareti yapılırdı. Yozgat, Çapanoğlu derebeylerinden Ahmed Paşa tarafından kurulmuş ve oğlu Süleyman Paşa tarafından ikmal edilmiş ve genişletilmiştir3. Mevzumuza zemin teşkil etmesi bakımından Yozgat tarihini kısaca kaydetmek yararlı olacaktır.

1071 Malazgirt Zaferinden sonra Anadolu fatihi ve Anadolu’da ilk Türk devletinin kurucusu Kutalmışoğlu Gâzi Süleyman Şah başkumandanlığındaki Selçuklu Oğuz orduları bütün Anadolu gibi Yozgat bölgesini de fethederek, 1077’de kurulan Selçuklu Türk Devletine katmıştır. Bir ara Danişmendoğullarının nüfuzuna giren bu bölge, devamlı Konya’ya yani, Anadolu Selçuklu Türk Devletine bağlı kalmıştır. 1308’de Selçukoğulları Hanedanı düşünce, Anadolu gibi bu bölge de İlhanlı Devletine bağlanmıştır.

İlhanlıların sonuncu Anadolu Genel Valisi Uygur Türklerinden Eratna Bey 1335’te Sivas’ta istiklalini ilan edince, bu bölge Eratna Beyliğine geçmiştir. Bu topraklar, 1380’de Selçukoğullarından Melik Rukneddîn’e intikal etmiştir. 1398’de Kadı Burhaneddîn öldürülünce, Sultan Yıldırım Beyazıt Han bu bölgeyi Osmanlı Devletine katmıştır. 1402-1403 senelerinde Yozgat’ı ele geçiren Timur Han, Anadolu’yu terk edince, Çelebi Sultan Mehmed Han bu bölgeyi Osmanlı Devleti sınırlarına yeniden katmıştır. Bu tarihten itibaren Osmanlı Devleti yıkılıncaya kadar Yozgat, bir İç Anadolu şehri olarak Osmanlı idaresinde yaşamıştır.

Türkmen beylerinden Çapanoğlu Ahmed Paşa Yozgat’ı yeniden baştan imar etmiştir. Bu zat, 1762-

2R.İzbırak, “Yozgat”, Türk Ansiklopedisi, Millî Eğitim Basımevi, Ankara, 1984, XXXIII, 452.3Şemseddîn Sâmî, Kâmûsu’l-A’lâm, İstanbul, Mihran Matbaası, 1316, VI, 4812; Bafralı Yanko, Yozgat Seyahatnamesi, Ebüzziya Matbaası, İstanbul, 1306/1889, s. 17 vd.

Page 3: TÜRKİYE KÜTÜPHÂNELERİNDE MATBÛ VE … · Buna göre: İlm-i İnsaniyat, İlm-i Hayat, İlm-i Ruh, ... Mehmet Nuri aruz ve hece veznini kullanarak tertip ettiği bu şiir defterini

402

1813 arasında valilik yapmıştır. Sultan İkinci Mahmud Han zamanında idarî değişiklikler olunca, Üçüncü Çapanoğlu Süleyman Beyin büyük oğlu Celaleddîn Paşa vezir (mareşal) olarak devlet hizmetinde çalışmıştır. Aynı zamanda Çapan (Çapar) veya Cebbaroğullarından Ahmed Paşa ve oğulları Hacı Mustafa ile Süleyman Bey; Ömer Ağa ve Müderris Abdülcebbar ve Abdülfettah Efendiler bu aileden olup, devlete büyük hizmet-lerde bulunmuşlardır.

Osmanlı devrinde “Bozok” denilen ve aşağı yukarı bugünkü Yozgat topraklarını içine alan Sancak (Vilâyet), Sivas beylerbeyliğinin (eyaletinin) 8 sancağından biriydi. Tanzimattan sonra Ankara vilâyetinin (eyaletinin) beş sancağından biri olan Yozgat, Cumhuriyet devrinde sancaklara (mutasarrıflıklara) vilâyet (il) denilince, vilâyet olmuştur4.

Şimdi Yozgatlı âlimleri ve bazı evliyâları sırasıyla sunalım:

2. Hacı Keşfî Mustafa Efendi:

Çuhadarzâde diye tanınan bu âlim, Yozgatlıdır. Hacı Keşfî Mustafa Efendi, Halvetî tarikatına mensup olup, ilimlerin başlangıcını Yozgat âlimlerinden Kara Mûsa Efendi’den tahsil ettikten sonra, Kayseri âlimlerinden Hacı Torun ve İstanbul dersiamlarından Kavalalı Yûsuf Efendilerden icazet almıştır. Ayrıca bu zat, Manisa Müftüsü Hacı Evliyazâde Ali Efendi’den de icazet almağa muvaffak olmuştur.

Bundan sonra pek çoğu İzmir’de olmak üzere İzmir ve Tire’de 40 sene ilimleri yaymakla meşgul olmuş ve bu müddet zarfında 500’e yakın ilim talebesine icazet verme şerefini kazanmıştır. Mustafa Efendi, 1308 (1890)’de ikinci memleket kabul ettiği İzmir’de vefat etmiş ve vasiyeti gereğince “Mir’ât Muhaşşîsi” İzmirli merhumun yanına defn olunmuştur. İlmî eserlerinden basılı olmayanlar şunlardır:

1. “Kadı Beyzâvî” tefsiri üzerine ta’likat.

2. “Celâl” üzerine ta’likat.

3. “Hâşiye-yi Mir’ât” a hâmiş.

4. “Hâşiye-yi Şerh-i Akâid” e hâmiş.

5. Ferâizden bir metn-i metin (sağlam metin).

6. Adabtan bir metn-i metin.

Matbû olan ise şudur:

“Keşfiye” ismindeki eseri (y.y., 1296/1878), “Ahlâk-ı Adudiye” tercümesidir5.

3. Mehmet Hazık Efendi:

Zeynizâde Mehmet Hazık, II. Abdülhamit Han döneminde yaşamış ahlak eğitimcilerindendir. Müel-lif, Tanzimat sonrası dönemde pedagojinin yeni bir anlayışla ele alınması gayretleri ve ahlakın mekteplerde

4İsmail Hakkı Uzunçarşılı, Osmanlı Tarihi, Türk Tarih Kurumu Basımevi, Ankara, 1982, IV, 612; İsmail Hami Danişmend, İzahlı Osmanlı Tarihi Kronolojisi, Türkiye Yayınevi, İstanbul, 1971, II, 122-123; Ahmet Yaşar Ocak, “Bozok”, Diyanet İslam Ansiklope-disi, İstanbul 1992, II, 321. Yunus Koç, “Yozgat”, Diyanet İslâm Ansiklopedisi, İstanbul, 2013, XXXXIII, 559-564; Komisyon, Yeni Rehber Ansiklopedisi, İstanbul, 1994, XX, 248-249. Geniş bilgi için bk. Süleyman Duygu, Yozgat Tarihi ve Çapanoğulları, Saray Matbaası, İstanbul, 1953; Fuat Dursun, Şahin Doğan, Yozgat kent tarihi, Yozgat, Yozgat Valiliği, tarihsiz.5Bursalı Mehmed Tahir, Osmanlı Müellifleri, Sadeleştirn: Fikri Yavuz, Meral Yayınları, İstanbul, 1995, I, 460-470; Bursalı, Aydın İli Meşâyihi, İzmir Keşişyan Matbaası, 1324, s. 79; Yozgat İl Yıllığı, Ankara, 1973, s. 129; Abdulkerim Abdülkadiroğlu-Feridun Hakan Özkan, Yozgat Meşhurları, Kariyer Matbaacılık, Ankara, 1994, s. 33-34.

Page 4: TÜRKİYE KÜTÜPHÂNELERİNDE MATBÛ VE … · Buna göre: İlm-i İnsaniyat, İlm-i Hayat, İlm-i Ruh, ... Mehmet Nuri aruz ve hece veznini kullanarak tertip ettiği bu şiir defterini

403

bir ders olarak okutulmaya başlanması sürecinde yazdığı Terbiye (Terbiye-i Bedeniye, Terbiye-i Fikrîye, Terbiye-i Ahlakiye) isimli eseri, ders kitapları, kötü alışkanlıklar ve insan hayatının psikolojik, sosyolojik ve yönetsel boyutlarını ele alan çalışmalar ile bu gayrete katkıda bulunmuştur.

Müellifin eğitimin farklı boyutlarına dair fikirlerini içeren Terbiye isimli eserinin yanında Malûmât-ı Medeniye (Dersaadet, İkdam Matbaası, 1324) ve Malûmât-ı Medeniye ve Ahlakiye (Dersaadet, Kasbar Mat-baası, 1328) isimli ibtidaiye, rüştiye ve idadilerde okutulmak için hazırlanmış ahlak ve vatandaşlık bilgisi kitapları bulunmaktadır. Müellif, Terbiye isimli eserinin baş tarafında basılan diğer bazı eserlerinin isimlerini de vermektedir. Buna göre: İlm-i İnsaniyat, İlm-i Hayat, İlm-i Ruh, Esîr ve Müessir ile Tulû-u Efkâr basılmış diğer eserleridir. Diğerleri ise Tütünü Terk Etmenin Çaresi (Şirket-i Mürettibiye Matbaası, 1323) ve Hürriyet6 isimli eserlerdir. Literatürde müellifin hayatı ve kişiliği üzerine açık bir bilgiye ulaşılamamıştır. Müellif ve kişiliğine ait ulaşabildiğimiz tek kayıt Bursalı Mehmet Tahir’in Ahlak Kitaplarımız isimli çalışmasındadır7.

4. Mehmet Nuri Yozgadî:

Mehmet Nuri Yozgadi 1280 (1863) yılında Yozgat’ın Büyükincirli köyünde doğmuştur. Babası İbrahimoğullarından Ali Efendidir. Mehmet Nuri Hacı Bektaş rüştiyesini başarı ile bitirdikten sonra imam hatip olarak köyünden ayrılır. Kendisi Yozgat’ın meşhur şâirlerindendir. Şiirlerini bir defterinde toplayan Mehmet Nuri aruz ve hece veznini kullanarak tertip ettiği bu şiir defterini çocuklarına bırakmıştır. Mehmet Nuri Yozgadî, Bozok Lisesi din dersleri muallimi görevinde bulunmuştur. 1922 yılında vefat etmiştir.

Mehmet Nuri Efendi’nin, 68 sayfalık Hukuk- ı Emvât (Matbaa-i Kader, İstanbul, 1342/1926) adında ölülerin hukukuna dâir matbu bir eseri mevcuttur.

Şiirlerinden bir bölüm şöyledir:

Nefs ile yandı canım ya ilahi kıl meded ben fakir-i natüvanım ya İlahi kıl meded

Bir kelam için müdam dil bülbülü eyler neva söylemez gonca dehanım ya İlahi kıl meded

Olmuşam mecnunu bir kere visaliyle n’olur lutf ede Leyla civanım ya İlahi kıl meded Düşmüşem bu gurbete yardan oldum baîd gurbetin vara cananım ya İlahi kıl meded

Firkat-i dildâr ile nuri kulun der subh u şam artmasın böyle figanım ya İlahi kıl meded

5. Ali Nihânî Efendi:

Yozgatlı olan bu zat, 1274 (1831) tarihinde doğmuş olup, hayatı hakkında malumat bulunmamakta-dır. Arapça ve Farsça bildiği anlaşılan bu zat, 1322 (1904) tarihinde vefat etmiştir.

Ali Nihani Yozgadi’nin Ankara Millî Kütüphâne (Yz. B. 349)’ de 162 yapraklık “Menâkıb-ı Mur-tazavîye” adında bir yazma eseri vardır. Dibâce’de eserin Farsça “Misbâh-ı Râh-ı Sâlikân Mesâlik-i Enbiyâ ve Lu’lu Sadet-i Bahr-ı Velâyet-i Murteza” isimli bir eserin Türkçe’ye tercümesi olduğu yazılıdır. Başta 2

6Yapılan kütüphane taramalarında müellifin Hürriyet isimli eserine ulaşılamamış ancak dijital kütüphane taramalarımızda eserin 1327 ve 1332 Dersaadet Kader Matbaası baskılarının olduğu belirlenmiştir. Bkz. http://www.worldcat.org/ ve http://catalog.hathitrust.org/ (22.07.2014).7Hasan Meydan, “Zeynizade Mehmet Hazık’ın Terbiye İsimli Eserinin Ahlak Terbiyesi Bölümünün Günümüz Türkçe’sine Aktarım ve Tetkiki”, Sakarya Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, Cilt: XVI, Sayı: 30 (2014/2), s. 203-204.

Page 5: TÜRKİYE KÜTÜPHÂNELERİNDE MATBÛ VE … · Buna göre: İlm-i İnsaniyat, İlm-i Hayat, İlm-i Ruh, ... Mehmet Nuri aruz ve hece veznini kullanarak tertip ettiği bu şiir defterini

404

yaprakta indeks vardır. Hz. Ali sebebiyle inen ayetler, Peygamberin Hz. Ali hakkındaki hadisleri, Hz. Ali’nin faziletleri, evliliği, ilmi, halifeliği, vasiyeti ve şehadeti hakkındadır. Ali Nihânî Yozgadî’nin “Mâ’ide-i Mu-habbât” (351 y.) adlı yazma eseri, Millî Kütüphâne (Yz. A 9860)’da kayıtlıdır. Bu eser, Tasavvuf hakkındadır. Özgün eser adı, Menâkıb-ı Murtazaviye’dir.

Bu zatın ikinci yazma eseri “Manzûm Velâyetnâme”, Millî Kütüphâne (06 Hk 1750)’ de kayıtlı-dır. . Eser, Hacı Bektaş Veli’nin Velâyetnâme adlı eserinin nazma çevrilmiş şeklidir. Üçüncü yazma eseri “Velâyetnâme-i Osman Baba-Virânî Baba” adlı yazma eseri, Millî Kütüphâne (Yz A 9595)’de bulunmaktadır.

6. Ömer b. Mehmed Efendi:

18. asırda yaşamış olan Ömer b. Mehmed Yozgadî’nin hayatı hakkında malumata rastlanılmamak-tadır. Bu zatın müelif hattı 42 yapraklık “Kitâbü ‹İlmi›r-Reml” adlı yazma bir eseri, Millî Kütüphâne (Yz. A 4699)’de bulunmaktadır. Bu âlimin gizli ilmlere dâir “İrâdü›l-Vusûl ilâ İlmi›l-Kimya” adlı ikinci yazma eseri, Millî Kütüphâne (Yz A 2728/1)’de mevcuttur.

7. Hüseyin Avni Efendi:

Tüccardan Yazılıtaşlıoğlu Abdullah Efendi’nin oğlu olup, 1283 (1866) senesinde Yozgat’ta doğmuş-tur. İstanbul’da Alasonyalı Hacı Ali Efendi’den ulûm-i âliye’yi tahsil ederek, 1318 (1900) senesinde icazet-nâme almıştır. 9 Ağustos 1323’de Dârülfünûn-i Osmânî Ulûm-i Diniye Şubesinden pekiyi derece ile mezun olmuştur. 25 Rebiulevvel 1324’de ders okutmaya mezun olduğuna dâir ruhsatnâme de almıştır.

15 Teşrinievvel 1325’de Fatih Camiinde ders okutmağa başlamıştır. 6 Teşrinievvel 1327’de Üçüncü Süleymaniye Dershanesi Müdürlüğüne tayin edilmiş ve 18 Temmuz 1333’de 1. Kısım Umum müdürlüğüne katip olarak atanmıştır. 13 Mayıs 1335’de Üsküdar İhzârî Şubesi Müdürlüğüne tayin edilmişse de, 12 Teşri-nisani 1335’de İbtidaî Hariç Dahiliye Müdürlüğüne nakil ve tayin edilmiştir.

15 Rebiülahir 1332’de uhdesine İbtidaî Hariç İstanbul Müderrisliği tevcih olunmuştur. 1 Mart 1340’da İbtidaî Hariç Medresesi diğer medreselerle beraber kaldırıldığından açıkta kalmıştır. Hüseyin Avni Efendi, 17 Mart 1929’da vefat etmiştir8.

8. Mahmut Celâleddîn Efendi:

Müezzin Hacı Ahmet Efendi’nin oğlu olup, 1265 (1848) senesinde Yozgat’ta doğmuştur. Yozgat’ın Taşköprü mahallesindeki sıbyan mektebinde ve rüştiyesi’nde okumuş ve akabinde İstanbul’a gelip, Beşik-taş’ta bulunan Sinanpaşa-i Atik Medresesi’nde müderris Ahmet İlhami Efendi’den dinî ve Arabî okuyarak icazet almıştır.

1305’de uhdesine İbtidaî Hariç Bursa Müderrisliği tevcih olunmuş ve Bursa Vilâyeti dahilinde bu-lunan Cebel-i Atik Nahiyesi Niyâbetine tayin edilmiştir (Temmuz 1314/1894). Eylül 1317/1901’de Hassa Kazası niyabetinde, Temmuz 1320/1904’den Temmuz 1322/1906’a kadar Akseki Kazası Niyâbetinde ve Şubat 1324/1908’e kadar da Akova Kazası Niyâbetinde bulunmuştur. Şaban 1324’de rütbesi Hareket-i Da-hil’e terfi etmiştir. Teşrinisani 1327/1911’de İnegöl’e bağlı Domaniç Nahiyesi Niyâbetine tayin edilmiştir. 1330/1914’de bu nahiyenin lağvı ile açıkta kalmış ve 1331/1915’den itibaren “müstehikkîn” maaşı bağlan-mıştır.

8Sadık Albayrak, Son Devir Osmanlı Uleması, İstanbul, 1980, II, 117-118; DİYB. Gayr-ı faal, ?; Abdulkerim, age., s. 38-39.

Page 6: TÜRKİYE KÜTÜPHÂNELERİNDE MATBÛ VE … · Buna göre: İlm-i İnsaniyat, İlm-i Hayat, İlm-i Ruh, ... Mehmet Nuri aruz ve hece veznini kullanarak tertip ettiği bu şiir defterini

405

Yozgat’ta bulunan Nadirzâde Hacı İbrahim Efendi Medresesi’nde ders okurken, dayısı Medîne kadı-sı Ali Rıza Efendi’nin emri ile İstanbul’a gelmiştir9.

9. Mehmet Hüsnü Efendi:

Eski müftülerden Abdullah Tahir Efendi’nin oğlu olup 1274 (1857) senesinde Yozgat’ın Köseoğlu mahallesinde doğmuştur. İlk mektebi bitirdikten sonra on yaşında iken, Yozgat rüştiyesi’ne girmiştir. Beş yıl sonra 1289 (1873)’da rüştiyeyi bitirmiştir. Birincilikle rüştiyeyi bitirdikten sonra Kayyımzâde Medresesi’nde babasından okumaya başlamış ve 1310’da icazet almıştır. İcazetinden sonra bu medresede ders okutmuş ve babasını yanında müsevvitlik yapmıştır.

İmtihanla Cevheri Ali Efendi ilk mektebi muallimliğine tayin edilen Mehmet Hüsnü Efendi, bir yıl sonra da Numune-i Gayreli mektebi muallimliğine nakledilmiştir. Babasının ayrılığı sırasında Yozgat müftü vekilliğinde bulunmuş ve Meşihatın tasdiki ile Yozgat Müftüsü olmuştur.

Müftülüğü sırasındaki hizmeti karşılığı uhdesine İbtidaî Hariç müderrisliği ruûsu tevcih edilmiştir. Mehmet Hüsnü Efendi, Yozgat Müftüsü iken, 1334 (1918) yılında vefat etmiştir10.

10. Bozoklu Osman Şakir Efendi:

1232 (1816) tarihinde vefat eden Osman Şakir Efendi’nin “Musavver Sefâretnâme-i İran” adlı 55 yapraklık yazma eseri, İstanbul (34 Ae Tarih 8232)’da bulunmaktadır.

11. Osman Nuri Efendi:

Yozgat livası Meclis-i İdare Azasından Derviş Ağazâde Mustafa Sabri Efendi’nin oğlu olup, 1263 yılında Yozgat’ta doğmuştur. İlk tahsilinden sonra Yozgat’ta Demirci Medresesi’nde müderris bulunan Har-putlu Şevki Efendi ve İstanbul’da Şirvanî Mehmet Halis Efendi’den okuyup, her ikisinden icazet almıştır. Yozgat Dârü’l-Muallimîn’den de itimatnâmesi vardır.

Abdülcebbârzâde ve kendisinin ihya ettiği Cami-i Kebîr Medreseleri’nde ders okutmakla meşgul iken, Yozgat Livası İdare Meclisi’nin kararı ve Meşihatın inhası üzerine Mayıs 1926’da resmen Yozgat Liva-sı Müderrisliğine tayin edilmiştir11.

12. Mehmet Naci Efendi:

Müderrislerden Şeyh Süleyman Efendi’nin oğlu olup, 1263 (1847) tarihinde Boğazlıyan’ın Baba-yagmur köyünde doğmuştur. İlk bilgileri tahsil ederek Kayseri’ye gitmiş ve orada Eskisaray Medresesi’nde on sene ders okumuştur. Akabinde aynı yerde Hacı Tatlı Efendi Medresesi’nde beş yıl kadar ilim tahsilinden sonra, Yozgat’ın Sungurlu kasabasında Büyük Şevki Efendi’den, sonunda Kayseri’ye dönerek Hüseyin Efen-di Dairesinde üç sene Arapça okuyup, İçelli Şeyh Hüseyin Hilmi Efendi’den icazet almıştır.

Mehmet Naci Efendi, icazet aldıktan sonra kendi köyünde ve Çandar karyesindeki Medrese’de talebe okutmuştur. Bu âlim, 1301 (1885)’de Boğazlıyan kazası müftüsü olmuştur. Boğazlıyan Müftüsü iken 1 Şubat 1326 (1910) tarihinde vefat etmiştir12.

9Albayrak, age., III, 24; Hümeyra Zerdeci, age., s. 191.10Albayrak, age., III, 290; Hümeyra Zerdeci, , Osmanlı Ulema Biyografilerinin Arşiv Kaynakları, Ankara, 2007, s. 86.11Albayrak, age., V, 333.12Albayrak, age., IV, 5.

Page 7: TÜRKİYE KÜTÜPHÂNELERİNDE MATBÛ VE … · Buna göre: İlm-i İnsaniyat, İlm-i Hayat, İlm-i Ruh, ... Mehmet Nuri aruz ve hece veznini kullanarak tertip ettiği bu şiir defterini

406

13. Abdullah Hüsnü Efendi:

Yozgatlı olan bu âlimin babası Süleyman Sırrı Efendi olup, 1262 (1845)’de doğmuştur. Bu zat, Ba-yezid dersiâmlığı yapmıştır13.

14. Osman Nuri Efendi:

Ahmet Fevzi Efendi’nin oğlu olup, 1298 (1882)’de Yozgat’ta doğmuştur. Evvela Konya ve son-radan İstanbul Medreselerinde dinî ve Arabî ilimleri tahsille Bayezit Dersiâmlarından Çarşambalı Ahmet Efendi’den 1327’de icazet almıştır. İmtihanla girdiği Medresetü’l-Kuzâttan 1328 (1912)’de pekiyi derece ile şehadetname almıştır. Ders vekâletinden 1327’de ehliyetnâme almıştır.

1328’de Fetvahâne-i Ali Mülazimliğine kabul edilmiş olup, sırasıyla müsevvit mülazımliğine, müsevvitliğe ve evrak memurluğuna tayin edilmiştir. Daha sonra müderrislik, Müstahzir, Muharrir-i Fetavâ, dersiâm, ikinci sınıf fıkıh müderrisliği görevlerinde bulunmuştur.

1339 (1920)’da Kilis Kazası Kadılığına tayin edilmişse de, görev mahallinde bulunmadığı için müs-tafi sayılmıştır. 1340’da dersiâmlık maaşı 800 kuruş olmuştur14.

15. İbrahim Edhem Efendi:

Şeyhzâde diye tanınan İbrahim Edhem Efendi, 1 Teşrinievvel 1325’de Yozgat Medresesi Müder-risliğine tayin edilmiştir. Bu âlim, 1918 (1334)’de hayattadır. Bu tarihte Yozgat’ta bulunan müderrisler ise şunlardır:

Derviş Ağazâde Hacı Nuri Efendi, 12 Mayıs 1325’de tayin edilmiştir. 9 Kanunisani 1334’de ise vefat etmiştir.

Dökmenli köyünden Şakir Efendi, 1 Temmuz 1329’da tayin edilmiştir.

Yozgatlı Musa Efendizâde Şükrü Efendi, 1 Kanunievvel 1332’de tayin edilmiştir.

Yozgatlı Kürt Ali Efendizâde Necib Efendi, 1 Haziran 1327’de tayin edilmiştir15.

16. Ahmed Efendi:

Yozgatlı bu âlimin doğum ve vefat tarihi belli değildir. Babası Abdullah Efendi olan bu zat, Ço-rum’da müderrislik yapmıştır16.

17. İbrahim Hamdi Efendi:

Mu’tekifzâde Ahmed Efendi’nin oğlu olan İbrahim Hamdi Efendi, 1273 senesinde Yozgat’ın Mehot-li-balâ köyünde doğmuştur. Annnesinin adı ise, Hamide’dir. Yozgat’ta Osman Efendi Medresesi’nde on üç sene okuduktan sonra, 1302’de İstanbul’a giderek Bahr-i Sefîd Tetimme-i Saniye Medresesi’ne kaydolmuş-tur. Ahmed Şakir Efendi’den beş sene kadar okuyarak icazet almıştır. Temmuz 1310’da Fatih Camii Dersi-

13Hümeyra Zerdeci, age., s. 76.14Albayrak, age., V, 332.15Albayrak, age., II, 208; Hümeyra Zerdeci, age., s. 186.16Hümeyra Zerdeci, age., s. 320.

Page 8: TÜRKİYE KÜTÜPHÂNELERİNDE MATBÛ VE … · Buna göre: İlm-i İnsaniyat, İlm-i Hayat, İlm-i Ruh, ... Mehmet Nuri aruz ve hece veznini kullanarak tertip ettiği bu şiir defterini

407

amlığına tayin edilmiştir.

Rebiulevvel 1317’de uhdesine İbtidaî Hariç İstanbul “Abdülgafur Efendi” Medresesi Müderrisliği ruûsu tevcih ve Zilhicce 1322’de Hareket-i Hariç “Abdülkadir Çelebi” Medresesi Müderrisliğine terfi etmiş-tir.

Bir yıl sonra talebelerine icazet vermesinden dolayı altın liyakat madalyası almış ve 1328’de 4. Rüt-beden Osmanlı Nişanına nail olmuştur.

İbrahim Hamdi Efendi, 1341 (1925) tarihinde vefat etmiştir17.

18. Ali Efendi:

Hüseyin Efendi’nin oğlu olup, 1272 (1855)’de Akdağmadeni kasabasında doğmuştur. 1291’de tahsil için Kayseri’ye gitmiştir. Yenisaray ve İmamsultan dairelerinde Mehmet Derviş, Göbülükoğlu Mehmet Fevzi ve Emin Efendilerden ders görerek, üç adet icazetnâme almıştır.

Buradan memleketine gelmiş ve kendi adına “Ali Efendi Medresesi” ni inşâ etmiştir. Mart 1307’de zaruret ve ihtiyaca binaen talebelerini bırakarak, köy imamlığı yapmaya başlamıştır. Bir müddet sonra da yaptığı medresede ders okutmaya başlamıştır.

Makam-ı Meşihat tarafından 1326’da resmen Akdağmadeni Müderrisliğine tayin edilmiştir18.

19. Abdullah Efendi:

Müezzinoğlu Yusuf Efendi’nin oğlu olup, 1280 (1863) tarihinde Boğazlıyan kazasının Perşembe köyünde doğmuştur. Teşrinievvel 1297’de Kayseri’ye giderek Kurşunlu Camii civarında Kürt Ali Efendi dairesine dâhil olmuş ve 13 sene kadar Müderris Kürt Ali Efendi’den okuyup icazet almıştır.

42 yaşında iken 18 Şaban 1332’de halkın yardımıyla yapılan 12 odalı medreseye müderris tayin olunmuştur. Boğazlıyan’da Cami-i Kebîr bitişiğinde bulunan bu medresede daha önce Beyanabadlı İbrahim Efendi’nin izinden dönmemesi üzerine, Abdullah Efendi’nin tayini yapılmıştır19.

20. Mehmet Efendi:

Şeyh Efendi diye tanınan Süleyman Efendi’nin oğlu olup, 1253 (1837) senesinde Boğazlıyan kazasının Babalkımur kazasında doğmuştur. Eylül 1260 (1844) tarihinde Kayseri’de Tacüddîn Efendi mahallesinde bulunan Hoca Ensar Mektebine girmiştir. Daha sonra aynı yerde bulunan Hüseyin Efendi Medresi’nde Hacı Ahmed Efendi’den sarf, nahiv, bedi, beyan, kelâm; İçelli Şeyh Hüseyin Efendi’den tekrar ikinci defa nahiv ve üstün ilimleri okuyarak icazet almıştır. Daha sonra memleketine gelmiş ve iki sene kadar Boğazlıyan’ın Çandar köyünde talebe okutmuştur.

Mehmet Efendi, 1301 (1865) tarihinde 49 yaşında iken fahrî olarak boşalan Boğazlıyan Müftülüğüne tayin edilmiş ve 1325’de maaşa bağlanmıştır. 1326 (1910) tarihinde vefat etmiştir20.

17Albayrak, age., II, 222; Hümeyra Zerdeci, age., s. 299.18Albayrak, age., I, 247.19Albayrak, age., I, 5.20Albayrak, age., III, 51; Hümeyra Zerdeci, age., s. 111.

Page 9: TÜRKİYE KÜTÜPHÂNELERİNDE MATBÛ VE … · Buna göre: İlm-i İnsaniyat, İlm-i Hayat, İlm-i Ruh, ... Mehmet Nuri aruz ve hece veznini kullanarak tertip ettiği bu şiir defterini

408

21. Abdullah Enverî Efendi:

Bu zat, Bozokludur. Âkif Paşa’nın kardeşi olup, 1249 (1833)’da Devriye Mollası görevine atanmış-tır. 1264 (1848)’de vefat eden Abdullah Enverî Efendi, Selimiye caddesinde medfundur21.

22. Mehmed Efendi:

Bu âlim, Bozokludur. Selâtin camileri vâizlerine dâhil olup, bilahere Ayasofya Şeyhi görevine ge-tirilmiştir. Şaban 1212 (Ocak 1798)’de vefat etmiştir. Yerine geçen Mardinî Halil Efendi 1212 (1798)’de sürülünce, Hızırzâde Mehmet Emin Efendi bu görevi sürdürmüş ve birkaç sene sonra vefat etmiştir22.

23. Osman Efendi:

Bu zat, Bozokludur. Müderrislik yapan Osman Efendi, 1795 (1209)’da Eyüp Mollası olup, vefat etmiştir. Oğlu ise, Ömer Efendi’dir23.

24. Ömer Efendi:

Bozoklu Osman Efendi’nin oğlu olan Ömer Efendi, Nakşibendî Şeyhidir. Bu zat, 1242 (1826)’de vefat etmiştir24.

25. Mehmed Hilmi Efendi:

Yozgatlı olan bu zat, 1273 (1856)’de doğmuştur. Misis Nâipliği yapmıştır25.

26. Osman Efendi:

Bu âlim, Bozokludur. Müderrislik ve Üsküdar Mollalığı görevlerinde bulunan Osman Efendi, müd-deti bitiminden evvel bir yere sürülmüş ve Zilhicce 1232 (Ekim 1817)’de vefat etmiştir26.

27. Mehmed Efendi:

Bozoklu Ali Efendi’nin oğlu olan Mehmed Efendi, Devriye Mollalığı yapmış ve 1256 (1840)’da vefat etmiştir27.

28. Yozgatlı Hacı Ahmed Efendi:

Hacı Ahmed Efendi’nin babası, eşraftan Süleyman Efendidir. İlk tahsilini o zamanki medreselerde yapmış ve Arabî, Farisî lisanlarını da öğrendikten sonra kendisinde bir tasavvuf aşkı belirmiştir. O zaman-larda Pîr-i Sanî lakabını alan Çankırı’nın Çerkeş kasabasındaki Halvetî şeyhi Mehmed Mustafa hazretlerine intisâb ederek, hilâfet almıştır.

Şeyh Efendi icazetini verdikten sonra, onu seyahatle vazifelendirdi. Hacı Ahmed Efendi “Terkiya” mahlasını alarak seyahatlerine başladı. Şiirlerinde de bu mahlası kullanmıştır. Mısır, Suriye ve Irak’ı dolaşa-

21Mehmet Süreyya, Sicill-i Osmânî, İstanbul, 1328, I, 75.22Mehmet Süreyya, age., III, 980.23Mehmet Süreyya, age., IV, 1290.24Mehmet Süreyya, age., IV, 1317.25Hümeyra Zerdeci, age., s.101.26Mehmet Süreyya, age., IV, 1291.27Mehmet Süreyya, age., III, 981.

Page 10: TÜRKİYE KÜTÜPHÂNELERİNDE MATBÛ VE … · Buna göre: İlm-i İnsaniyat, İlm-i Hayat, İlm-i Ruh, ... Mehmet Nuri aruz ve hece veznini kullanarak tertip ettiği bu şiir defterini

409

rak Hindistan’a kadar gittiği rivâyet olunmuştur.

Bağdat’ta Abdülkâdir Geylânî hazretlerinin dergâhında bir müddet kaldı. Seyahatleri sırasında bir-çok zevâtla görüştü. Yaşı altmışa yaklaşmış olduğu hâlde İstanbul’a geldi ve Sivas vâlisi iken kendisine intisab eden, zamanın Maârif Nâzırı (Milli Eğitim Bakanı) Münib Paşa’da misâfir kaldı. İstanbul’da kaldığı müddetçe Münib Paşa vâsıtası ile Padişah Abdülmecid Han ile de görüşmüşlerdir.

İstanbul’dan ayrılacağı zaman veda ziyâretinde Sultan Beşinci Murad’ın annesi kendisine Yozgat’ta câmi ve tekke yaptırması için 1500 altın hediye etmiş ise de Şeyh Efendi kabul etmeyerek İstanbul’dan ayrılmıştır... Kastamonu’da Şeyh Şâbân-ı Velî hazretlerinin türbesini ve Çerkeş’te de Şeyh Mehmed Mustafa hazretlerini ziyâret ettikten sonra Yozgat’a 1250 (1834) târihinde dönmüştür.

Şeyh Hacı Ahmed Efendi 1252 yılında 123 yaşında Yozgat’ta vefât etmiş olup, câmisinin yanındaki türbesine defnedilmiştir. Cenâzesine o kadar gelen olmuştur ki, namazının kılındığı Çapanoğlu’nun büyük câmisinden kendi câmisine kadar ancak elden ele verilerek götürülebilmiştir.

Şiirleriyle meşhur olan Yozgatlı Hacı Ahmed Efendi, vefat etmeden kısa bir zaman önce şu şiiri söylemiştir:

“Ezelden ben aşkla yana geldim/Cemalin şemine pervâne geldim/İçüb vahdet şerâbından/Aşkla ben mestâne geldim.

Arayı arayı mürşidim buldum/Dergâhına yüzlerim sürdüm/Rızay-ı İlâhîyi mürşidimde buldum/Hak’la ezel devrâna geldim.

Yavaş yavaş basar idib/İncinmesün karıncalar/Basdığım hem taş idi/Hak’dan ezel ihsâna geldim.”28

29. Emîr-i Çin Osman Efendi:

Lakabı Şerefüddîn olup, babasının adı Muhammed’dir. Emirci Sultan adı ile de anılmaktadır. Doğum târihi bilinmemektedir. Ancak on ikinci asrın ortalarında doğduğu tahmin olunmaktadır. Kaynaklarda ecdâ-dının Veysel Karânî hazretlerinin sohbeti ile bereketlendiği ve duâsını aldıkları kaydedilmektedir.

Doğumunda babası kendisine dört büyük halîfeden Hz. Osman’ın adını koymuştur. Tahsil çağına geldiği zaman kendisinin de bağlı bulunduğu büyük velî Şeyh Ahmed Yesevî hazretlerinin yanına gönder-miş ve küçük Osman bundan sonra Yesevî hazretlerinin yanından ayrılmamamıştır. Tasavvuf makamlarında ilerleyen ve talebelerinin en meşhurları arasında yer alan Osman Efendi’nin kendisinde daha küçük yaştan hârikulâde haller ve kerâmetler görülmeye başlanmıştır.

Bir kış günü talebelerine ders vermekte iken, Ahmed Yesevî hazretlerinin canı tâze üzüm yemek iste-miş ve bulup bulunamayacağını sormuştur. Talebeleri tâze üzüm bulmanın güçlüğünü hattâ mümkün olmadı-ğını bildiklerinden sükût hâlinde kaldıkları sırada küçük Osman içeri girmiş ve elinde tuttuğu bir salkım tâze üzümü hocası Ahmed Yesevî hazretlerine takdim etmiştir. Hayret içerisinde kalan halîfeler çocuğa üzümü nerede bulduğunu sormuşlarsa da, Yesevî hazretleri, bu sırrı kendilerinin bilmesi gerekmediğini söylemiştir.

28Ali Şakir Ergin, Yozgatlı Şeyhzâde Ahmed Efendi, Ahmet Şevki Ergin Kültür ve Hizmet Vakfı, Yozgat, 2012; aynı müellif, “Yozgatlı Hacı Ahmed Efendi”, Diyanet İslâm Ansiklopedisi, İstanbul, 2013, XXXXIII, 564;Komisyon, Evliyalar Ansiklopedisi, İstanbul, 1994, XII, 297.

Page 11: TÜRKİYE KÜTÜPHÂNELERİNDE MATBÛ VE … · Buna göre: İlm-i İnsaniyat, İlm-i Hayat, İlm-i Ruh, ... Mehmet Nuri aruz ve hece veznini kullanarak tertip ettiği bu şiir defterini

410

Günlerden bir gün Ahmed Yesevî hazretlerinin hânekâhına Çin diyârından bir grup tüccar gelmiş ve Şeyhin huzûruna çıkıp memleketlerinde o güne kadar görülmemiş korkunç bir ejderhanın türediğini ve küçük-büyük herkesi âciz bıraktığını arzederek, kendilerini bu belâdan kurtarması için yardım istemiştir Çin tüccarlarının perişan hallerine bakan Ahmed Yesevî hazretleri, talebelerine dönerek; “Ejderi öldürmeye han-giniz gider?” diye sorunca hepsi de; “Emir sizindir.” diye cevap vermişlerse de az da olsa çekindikleri belli oluyormuş. Şeyh Hazretleri düşünceye daldığı sırada Osman Efendi ileri atılarak müsâade ettikleri takdirde, bu iş için gidebileceğini söylemiş ve Şeyh hazretleri Osman›ın beline bir tahta kılıç kuşandırarak; «Cenâb-ı Hak yardımcın ve uğurun açık olsun.» diye duâ ettikten sonra yolcu etmiştir.

Halîfe Osman Çin’e doğru yola çıktıktan sonra içinde tahta kılıcın ejderhayı kesip kesmeyeceği husûsunda tereddüt hâsıl olmuştur. Onu güçlü bir şey üzerinde denediğinde keskin bir kılıçtan daha etkili olduğunu hayretle görmüş ve hocasına olan derin îtimâdı bir kat daha artmıştır. Çin diyârına vardığında ejderi bir nehir kenarında bulan Osman Efendi, . Tahta kılıcını çekip bir hamlede öldürmüştür. . Bu hizmeti böylece îfâ eden Osman Efendi, tekrar Hâce Ahmed Yesevî’nin yanına gelip, elini öpmüştür. Şeyh hazretleri gazâsını tebrik ettikten sonra ejderi nasıl öldürdüğünü sormuş ve Osman Efendi, olup bitenleri anlatınca Şeyh, ona, Emîr-i Çin lakabını vermiştir. Osman Efendi, çok geçemeden Ahmed Yesevî hazretlerinden icâzet de almıştır.

Ahmed Yesevî hazretlerinin 1194’te vefâtından sonra, Emîr-i Çin Osman, Türkistan’da duramaz ol-muştur. Bir müddet sonra 1204 yılında hocasının meşhur talebelerinden Avşar Baba, Şeyh Nusret, Gaygay Dede, Pîr Dede ve Pertev Sultan gibi o da İslâmiyeti yaymak gâyesiyle Rum diyarına doğru yola çıkmış ve talebesi İmad Sultanla birlikte günlerce yol alıp, Anadolu’ya gelerek, Keykavus Kalesi yakınlarında konak-lamıştır. O gece rüyâsında şeyhi Ahmed Yesevî hazretlerini görmüş ve Şeyhi kendisine; “Bu yakınlarda bir köy vardır, halkı, gelip geçen misâfir yolcuları öldürür. Onların irşâdını ve yetişmesini sana vazîfe verdim.” buyurmuştur.

Ertesi sabah Emîr-i Çin Osman hazretleri İmad Sultanla birlikte söz konusu köye varıp misâfir olmuş-lardır. Şeyh Osman, yanlarına toplanan halka, kendilerini de öteki yolcular gibi öldürüp öldürmeyeceklerini sormuş ve halk bu soru üzerine; “Sizi öldüreceğimizi de nereden çıkardınız?» deyince, Şeyh; «Öküzleriniz haber verdi.» demiştir. Bu cevap üzerine daha da şaşıran köylüler öküzlerin nasıl konuştuklarını görmek istediklerini söyleyince, Şeyh Osman hazretleri hemen bir adam göndererek hayvanları getirtmiş ve onlara köy halkının misâfirleri öldürüp öldürmediklerini sormuştur. Öküzler, Allahü teâlânın kudretiyle lisana gelip; “Evet öldürüyorlar.” cevâbını vermişler. Gördükleri manzaradan şaşkına dönen köy halkı ve Keykavus kalesi sâkinleri karşılaştıkları kimsenin mübârek bir zât olduğunu anlayıp onun telkini ile İslâmiyeti kabûl etmişler-dir. Emîr-i Çin Osman hazretleri de, hocasının öğüdüne uyarak; “Keçikıran” adındaki bu köye yerleşmiş ve zâviyede köylülere İslâmiyetin emir ve yasaklarını öğretmeye başlamıştır.

O sıralarda Selçuklu vezirlerinden Osman Paşa adında bir zât, Sivas’a vâli tâyin edilmiştir. Keçikıran köyünden geçerken daha önceden burada oturduğunu duyduğu güzel ahlâkı ve kerâmetleriyle meşhur Şeyh hazretlerini görmek istemiş ve zâviyeye gelerek sohbetine dâhil olmuştur.. Sonra da bu mübârek kişinin sohbetinden istifâde etmenin kendisi için çok daha iyi olacağını düşünerek vazîfesine gitmekten vazgeç-miştir. Bir istifâ mektubu yazarak hükümdâra yollayan Osman Paşa, Şeyhin talebelerinden olmuş ve zâviye civarında bulunan birkaç köyü ve bir kısım arâziyi satın alarak buraya vakfetmiştir. Tekkenin adı da o günden sonra Osman Paşa Tekkesi adı ile anılır olmuştur. Tekkede yıllarca talebe yetiştiren Emîr-i Çin Şeyh Osman hazretleri 638 (1240) senesinde vefât etmiştir. Kabri, tekkenin yanında yer alan türbesindedir. Yozgat’a bağlı Keçikıran köyü bugün Osmanpaşa nâhiyesi adıyla anılmaktadır29.

29Ali Efendi, Künhü’l-Ahbâr, İstanbul, Tarihsiz, V, 58-61; Ahmed Eflâkî, Menâkıbü’l-Ârifîn, Millî Eğitim Matbaası, 1987, II, 860; Komisyon, Evliyalar Ansiklopedisi, VI, 24;Ahmet Y.Ocak, “Emirci Sultan ve Zâviyesi”, Târih Enstitüsü Dergisi, sayı-9, s.132-179.

Page 12: TÜRKİYE KÜTÜPHÂNELERİNDE MATBÛ VE … · Buna göre: İlm-i İnsaniyat, İlm-i Hayat, İlm-i Ruh, ... Mehmet Nuri aruz ve hece veznini kullanarak tertip ettiği bu şiir defterini

411

30. Molla Hüsrev:

İsmi, Muhammed bin Feramuz bin Ali er-Rûmî’dir. Sivas ile Tokat arasındaki Kargın köyünde doğ-muştur. Bir rivayete göre de Yozgat’ta doğmuş olup, babası Yozgat civarında Yerköy’de bulunan bir Türkmen aşiretine mensuptur. Babasının adı Feramerz ve onun babası da Ali adında bir Türkmendir30. Doğum târihi kesin olarak bilinmemektedir. Diğer bir rivayete göre babası, bir Fransız subayı iken müslüman olmuştur. Muhammed b. Feramuz, Molla Hüsrev adıyla tanınmıştır.

Molla Hüsrev, Burhâneddîn Haydar Hirevî ve zamanının diğer âlimlerinden ilim tahsil etti. Tahsilini tamamladıktan sonra Edirne’de Şah Melik Medresesi’nde ve sonra da kardeşinin vefâtıyla boşalan Çelebi Medresesi’nde müderrislik yaptı. Sultan İkinci Murâd Hân devrinde Varna Savaşı’ndan önce, 832 (1429) senesinde Kazaskerliğe tayin edildi. Molla Hüsrev, Fâtih Sultan Mehmed Hân tahta geçince de bu göreve devam etti. İkinci Murâd tekrar tahta geçti ve Fâtih Sultan Mehmed’i Manisa’ya gönderdi, ilim adamlarından çoğu, birer bahâne ileri sürerek, Manisa’ya gitmek istemediler. Molla Hüsrev, kazaskerlikten istifâ ederek, Şehzâde ile birlikte Manisa’ya gitti. Fâtih Sultan Mehmed bu muhterem âlimden çok faydalandı ve ondan bir kısım ilimleri tahsil etti.

Fâtih Sultan Mehmed Hân tekrar tahta geçince, o da İstanbul’a geldi. İstanbul’da Galata ve Üsküdar kadılıklarına tayin edildi. Bu arada Ayasofya müderrisliğini de yürüttü. Bir ara Bursa’ya gidip bir medrese kurarak ilim öğretmekle meşgûl olduğu sırada, Fâtih Sultan Mehmed Hân tarafından İstanbul’a davet edile-rek, İkinci Osmanlı şeyhülislâmı Fâhrüddîn-i Acemî’nin vefâtı üzerine, 865 (1460)’de şeyhülislâmlığa tayin edildi.

885 (1480) senesinde İstanbul’da vefât etti. Namazı Fâtih Câmii’nde, kılındıktan sonra, Bursa’ya götürülüp, Emîr Sultan’ın doğusunda kendi yaptırmış olduğu medresenin bahçesine defnedildi.

Eserleri şunlardır: 1. Mirķātü’l-vüśûl ilâ ilmi’l-uśûl (İstanbul 1262), 2. Dürerü’l-hükkâm fî şer-hi Gureri’l-ahkâm (İstanbul , 1310), 3. Hâşiye ale’t-Telvîh (İstanbul 1284), 4. Hâşiye alâ Envâri’t-tenzîl li’l-Beyżâvî (Süleymaniye Ktp., Yenicami, nr. 131/3; Millet Ktp., Feyzullah Efendi, nr. 114, 115; Köprülü Ktp., Mehmed Âsım Bey, nr. 17; Nuruosmaniye Ktp., nr. 72, 146, 487), 5. Hâşiye alâ Hâşiyeti’l-Muhtasar li’s-Seyyid Şerîf (Süleymaniye Ktp., Cârullah Efendi, nr. 471; Hamidiye, nr. 424; Damad İbrâhim Paşa, nr. 229, 453), 6. Şerhu Usûli’l-Pezdevî (Beyazıt Devlet Ktp., Veliyyüddin Efendi, nr. 1141), 7. Risâle fi’l-velâ. Risâletü’l-velâ , 8. Nakdü’l-efkâr fî reddi’l-enzâr (Süleymaniye Ktp., Giresun, nr. 92; Kayseri Râşid Efendi Ktp., Râşid Efendi, nr. 309), 9. Hâşiye ale’l-Muŧavvel (Millet Ktp., Feyzullah Efendi, nr. 1791, 1792; Nuru-osmaniye Ktp., nr. 4411; Koca Râgıb Paşa Ktp., nr. 1232, 1233), 10. Vasiyetnâme (Süleymaniye Ktp., Lâleli, nr. 905/2, Pertev Paşa, nr. 621/16; Beyazıt Devlet Ktp., Veliyyüddin Efendi, nr. 3248). 11. Esâsü’l-iķtibâs Tercümesi (İÜ Ktp., AY, nr. 13),

Bunların dışında kütüphane kataloglarında Molla Hüsrev adına kayıtlı olan eserlerden bazıları şun-lardır: el-Cevheretü’l-münîfe fî şerhi Vasıyyeti Ebî Hanîfe (Nuruosmaniye Ktp., nr. 2155); Erba’a ve hamsû-ne farîza (Antalya Elmalı Halk Ktp., nr. 2788); el-Fusûlü’l-mühimme fî te’lîfi’l-ümme (DİB Ktp., nr. 3955); Hâşiye ale’l-Hayâlî (Samsun Gazi Ktp., nr. 351); Hâşiye alâ Tavâli’l-envâr (Manisa İl Halk Ktp., nr. 864/2); Kelâm müte’allaķ bi’t-tesmiye fî evâili’s-süver (Köprülü Ktp., Ahmed Paşa, nr. 329); Risâle fî esrâri’l-Fâtiha (Beyazıt Devlet Ktp., Bayezid, nr. 5999); Risâle fî i’râbi “elîf lâm mîm zâlike’l-kitâb” (Köprülü Ktp., Fâzıl Ahmed Paşa, nr. 1602); Risâle ma’mûle alâ sûreti’l-Enâm (Köprülü Ktp., Fâzıl Ahmed Paşa, nr. 1609); Risâle fî tefsîri ķavlihî teâlâ “lem tekün âmenet min ķablü” (Süleymaniye Ktp., Amcazâde Hüseyin Paşa,

30Uzunçarşılı, Osmanlı Tarihi, II, 656.

Page 13: TÜRKİYE KÜTÜPHÂNELERİNDE MATBÛ VE … · Buna göre: İlm-i İnsaniyat, İlm-i Hayat, İlm-i Ruh, ... Mehmet Nuri aruz ve hece veznini kullanarak tertip ettiği bu şiir defterini

412

nr. 451/13); Şerh-i Ķırâât (Samsun Gazi Ktp., nr. 187); Hulâsatü’l-Fetâva’l-Bezzâziyye (Köprülü Ktp., Fâzıl Ahmed Paşa, nr. 1595); Kâşifetü’ş-şübühâti’l-Aleviyye (Bursa Eski Yazma ve Basma Eserler Ktp., Hüseyin Çelebi, nr. 115); Risâle alâ Aśabe-i Seb’a (Beyazıt Devlet Ktp., Veliyyüddin Efendi, nr. 1602); Risâle fi’l-vaz (Âtıf Efendi Ktp., Âtıf Efendi, nr. 2823).

Molla Hüsrev’in, Gurer ve Dürer kitabında rivâyet ettiği hadîs-i şerîflerden bazıları: “Çocuklarınıza namaz kılmasını öğretiniz, yedi yaşına gelince namazı emrediniz. On yaşına gelince, kılmazlarsa, döverek kıldırınız.”. “Bir kimse yabancı bir kadına şehvetle bakarsa, kıyâmet gününde onun gözlerine kurşun dökü-lür.”31.

31. Mustafa Hüsrevî:

Molla Hüsrev’in oğlu olan Hüsrevî, babasının Yozgatlı olmasından dolayı çalışmaya alınmıştır.

Asıl adı Mustafa olup, doğum ve ölüm tarihi hakkında bir kayda rastlanmamıştır. Hüsrevî Şeyhulis-lam Ebussuûd Efendi’nin yanında yetişerek, ondan icazet almıştır. Bundan sonra Bursa’da Manastır Medre-sesi’ne tayin edilir, fakat onun gönlü Semâniye Müderrisliğindedir. Aynı zamanda Hüsrevî şâirdir32.

32. Yusuf Ziya Bey:

Yusuf Ziya Bey, 1270 (1853)’de Yozgat’ta dünyaya gelmiştir. Babası, muhtelif dönemlerde Denizli, Kırşehir ve Tekirdağ mutasarrıflığı görevlerini icra etmiş olan Hasan Hayri Paşa’dır. Eğitimini sıbyan mek-tebinde başlayıp, rüştiyeye devam eden Yusuf Ziya Bey, özel öğretmenden Arapça ve Farsça da okumuştur. Sicil kaydından konuşabilecek derecede Arapça bildiği, Farsça konuşup yazabildiği, sülüs ve nesih hatların-dan mezun olduğu anlaşılmaktadır. Eğitimi sonrası memuriyet hayatına erken adım atmış ve daha on yedi yaşında iken mülazemet suretiyle Yozgat yazı işleri kalemine girmiştir. Ancak babasının tayini nedeniyle, Yozgat’tan ayrılmak zorunda kalmıştır. Bir süre Kırşehir’de görev yaptıktan sonra, tekrar Yozgat’a dönmüş ve temyiz meclisi kalemine devam etmiştir.

1872’de iki yüz kuruş maaşla temyiz meclisi hukuk başkâtip yardımcılığına getirilen Yusuf Ziya Bey, 1874’te Yozgat liva idare meclisi kâtipliğine nakledilmiştir. Daha sonra, 1883’te Yozgat bidayet mah-kemesi ceza dairesi başkanlığına tayin olmuştur. Ancak, onun yerli halktan ve ileri gelen bir aileden olması, Yozgat’ta memuriyetini sürdürmesine engel teşkil ettiği gerekçesiyle 1886’da azledilmiştir. Yusuf Ziya Bey, 1887’de Kırşehir sancağı bidayet mahkemesi ceza dairesine atanmış, ardından 1888’de Niğde bidayet mah-kemesi müdde-i umum muavinliğine (savcı yardımcılığı), daha sonra da Kırşehir ve Lüleburgaz müdde-i umum muavinliklerine tayin olmuştur.

Yaptığı hizmetlerden dolayı ikinci rütbe ile ödüllendirilen Yusuf Ziya Bey, 1892’de Kengri (Çankırı) sancağı bidayet mahkemesi ceza dairesi başkanlığına atanmıştır. Yusuf Ziya Bey, Yozgat sancağı tahrirat müdürü iken iki defa ikişer ay süre ile Yozgat mutasarrıflığına vekâleten yürütmüştür. 1896’da Kastamonu vilayeti merkez bidayet mahkemesi müdde-i umum muavinliğine tayin olmuş ve bir süre de burada görev

31Şemseddîn Sehavî, ed-Davü’l-lâmi’, Mısır, 1355, VIII, 279; İbn İmâd, Şezerâtü’z-zeheb, Beyrut, 1979, VII, 342; Muhammed Abdulhayy el-Leknevî, Fevâidü’l-behiyye, Mısır, 1324, s.187; Bağdatlı İsmail Hakkı, Esmâü’l-müellifîn, İstanbul, 1955, II, , 211; Mecdî Efendi, Şakâyık-ı Nu’mâniyye tercümesi, İstanbul, 1269, s. 135; Müstekimzâde Süleymân Sadeddîn, Devhatü’l-Meşâyıh, İstanbul, 1982, s. 8; Ömer Rıza Kahhâle, Mucemü’l-müellifîn, Beyrut, 1957, XI, 122; Katip Çelebi, Keşfü’z-zünûn, İstanbul, 1940, I, 91, 113, 474, 497; II, 1144, 1157; Ferhat Koca, “Molla Hüsrev”, Diyânet İslâm Ansiklopedisi, İstanbul, 2005, XXX, 252-254: Carl Brockelmann Geschicte Der Arabischen Leiden, 1942, II, 266.32Ahmed Ahdî, Gülşen-i Şu’ara, Ankara.Millî .Ktb. F.K. 61; Hasan Çelebi Kınalızâde, Tezkiretü’ş-Şu’arâ, Hazırlayan: Dr. İbrahim Kutluk, T.T.K. Basımevi, Ankara, 1989, I, 337-338; Abdulkerim, age., s. 37-38.

Page 14: TÜRKİYE KÜTÜPHÂNELERİNDE MATBÛ VE … · Buna göre: İlm-i İnsaniyat, İlm-i Hayat, İlm-i Ruh, ... Mehmet Nuri aruz ve hece veznini kullanarak tertip ettiği bu şiir defterini

413

yapmıştır. “Temaşâ-yı Celâli Hüdâ” adlı eserini de burada kaleme almıştır. Bu hizmetlerden başka sırasıyla Musul, Adana, Edirne ve Trablusgarp’a görev yapan Yusuf Ziya Bey, sicil kaydındaki bilgilere göre son olarak 1910’da Üsküdar bidayet mahkemesi azalığına tayin olmuştur. Yusuf Ziya Bey, askerî tesisler başta olmak üzere yaptığı hayırlı işler ve uygulamalar nedeniyle dördüncü rütbeden mecidiye nişanı, Osmanlı ni-şanı ve Hamidiye Hicaz demiryolu madalyaları ile ödüllendirilmiştir.

Yazarlık yönü oldukça kuvvetli olan Yusuf Ziya Bey’in tesbit edilen eserleri şu şekildedir:

1. Müntehebâ-ı Şehnâme-i Firdevsî, 2. Medâr-ı Mukâleme, 3. Mir’ât-ı Muhammediye ve Menâkıb-ı Ahmediye (İstanbul, Âmire Matbaası , 1313/1895, 156 s.): İslâm tarihine dâir matbu eserdir. 4. Zemzeme-i Zafer, 5. Tabsıra Yâhud Adana Temaşası, 6. Evsâf-ı Seniyye-i Hamidiyeden Bir Şem’e, 7. Temaşâ-yı Âlem, 8. Kastamonu, Küre İnebolu, 9. Birinci Mecmûa-yı Eşârım Yahud Nevbaharım, 10. Temâşâ-yı Celâl-ı Hüda, 11. Vâveylâ-yı Peder, 12. Manzûm Mektuıplar, 13. Mensûr Mektuplar, 14. Mir’ât-ı Tecelliyât, 15. İkinci Mecmuâ-yı Eşârım Yahûd Sonbaharım, 16. Barikâ-i Teessür33.

33. Fâzıl Mehmed Efendi:

Yozgat’ta doğan Fâzıl Mehmed Efendi’nin doğum tarihi bilinmemektedir. Dersiam ve müderris olup, saraya yakınlığı ile tanınır. Şubat 1282 (1865)’te Girid Mollası olur. Bilahere Bilâd-ı Hamse Mollası olarak Mekke Pâyesini alır. 1297 (1879)’da vefat eder34.

34. Yusuf Ziya Özer:

1870’de Akdağmadeni’nde dünyaya gelen Yusuf Ziya, hukuk öğrenimi görmüş ve birçok devlet memuriyetlerinde bulunmuştur. Albert Sorel’in XVII. Yy’da Şark Meselesi, Akdeniz Meselesi ve Anado-lu’nun Taksimi adlı eserlerini Türkçe’ye çevirmiştir. Daha sonra Mısır Tarihi de yazdı, Son yıllarında bel-gelere ve dökümanlara bakan Yusuf Ziya, Türk Tarih Kurumuı Üyeliği yapmış ve 2 cilt Ceza Usûlü ilkeleri üzerine, iki çiltlik eser yayımlamıştır35.

35. Mehmet İhsan Efendi:

1902 yılında Yozgat’ta doğdu. Babası, Ağvanlı (Ayan) oğullarından Molla Mehmed oğlu Hacı Abdü-laziz Efendi, annesi, Sultan Abdülmecid döneminde Yozgat’a yerleşen ve padişahın büyük iltifatına mazhar olan Şeyh Tayyib›in kızı Fatma Hanım›dır. İlk eğitimini amcası Abdürrezzak Efendi’den aldı. İbtidâî ve idâdî mekteplerinden mezun olduktan sonra bir süre Yozgat’taki Mekteb-i Sultânî’de ve medreselerde okudu. Dârü’l-hilâfetü’l-âliyye medresesi’nin birinci devresini (İbtidâ-i hâriç) Yozgat’ta bitirip ikinci devresine (İb-tidâ-i dâhil) devam ederken dönemin ileri gelen âlimlerinden de özel eğitim gördü. Yozgat müftüsü Mehmed Hulusi’den (Akyol) ulûm-ı Arabiyye, mantık, hikmet, fıkıh, hadis ve tefsir; Ömer Lutfi Gökçezâde’den ferâiz okudu; bunların yanında Dersiam Dedik-Hasanlı Mehmed Şâkir Efendi’den de icazet aldı. Arapça, Farsça ve Fransızca öğrendi. Yozgat’ta ilim tahsilinde daha ileri seviyeye gidemeyeceğini görünce önce İstanbul’a, oradan Kahire’ye gitti (1924). Kahire’de Ezher Üniversitesi’ne devam etti; ayrıca devrin âlimlerinin klasik tarzda yürüttükleri derslere katılarak muhaddis Muhammed Habîbullah eş-Şinkitî’den hadis, Mısır’ın eski müftüsü Muhammed Bahît el-Mutî’den fıkıh, Seyyid Ali el-Mersaff’den Arap dili ve edebiyatı, dostu M. Zâhid Kevserî’den hadis okuyarak icazet aldı. Yabancı âlim adaylarının alındığı imtihanlara girmeyip yerli öğrencilerin büyük rekabet gerektiren imtihanını tercih ederek üniversiteden âlimiyye derecesiyle ve ikinci-

33Yunus Özger, “Yusuf Ziya Yozgadî ve Temaşâyı Celâli Hüdâ Adlı Eseri”, Karadeniz Araştırmaları, Kış 2011, Sayı 28, 116-117.34Mehmed Süreyyâ, Sicill-i Osmânî, Matbaa-i Âmire, İstanbul, 1308-1311/1891-1893), IV, 5; Abdulkerim, age., s. 5.35Komisyon, Yurt Ansiklopedisi, VIII, 7700.

Page 15: TÜRKİYE KÜTÜPHÂNELERİNDE MATBÛ VE … · Buna göre: İlm-i İnsaniyat, İlm-i Hayat, İlm-i Ruh, ... Mehmet Nuri aruz ve hece veznini kullanarak tertip ettiği bu şiir defterini

414

likle mezun oldu (1937).

I. Mahmud tarafından Kahire’de inşa edilen Sultan Mahmud Medresesi’nde 1937-1959 yıllan ara-sında müderrislik ve müdürlük yaptı; Türkiye, Balkanlar, Afrika ve Güneydoğu Asya’dan gelen birçok talebe yetiştirdi. Mehmed İhsan Efendi, 1935-1952 yıllarında kralın mütercimi ve Âbidîn Kraliyet Sarayı’nm Türk arşivi başuzmanı olarak çalıştı. Bu sırada Kral Fuâd›ın kendisine «beylik» rütbesini tevcihini kabul etmedi. 1951’de Kahire’nin modern ikinci üniversitesi olan Aynişems Üniversitesi’nin Edebiyat Fakültesi’nde Türk Dili ve Edebiyatı Kürsüsü’nü kurdu ve ölümüne kadar kürsünün başında bulundu. Bu arada Dârü’l-kütü-bi’l-Mısriyye’-deki Türkçe yazma ve basma eserlerin fihrist ve kataloglarının hazırlanmasını sağladı (1955-1961). Yozgat mebuslarının teşebbüsüyle Demokrat Parti iktidarı zamanında kendisine Diyanet İşleri baş-kanlığı görevi teklif edildiyse de bunu kabul etmedi. 1960’ta Kahire’de bütün İsiâm dünyasının tanınmış âlimlerinin katılımıyla oluşan el-Meclisü’l-a’lâ li’ş-şuûni’l-İslâmiyye’ye üye seçilmesinden bir süre sonra 15 Haziran 1961 ‘de vefat etti. Mezarı Kahire’de Gafîr Kabristanı’ndadır36.

36. Abdülfettah Efendi:

Çapanoğlu Süleyman Bey›in oğlu olan Abdülfettah Efendi›nin doğum ve ölüm tarihleri bilinmemektedir. Gençliğinde asker sevk ve idare etmiş olmasına rağmen, sonradan bünyece zayıf olduğu için, ilmiye sınıfına geçmiş müderris olmuştur. Babasının ölümü üzerine Yozgat’ta kalması uygun görülmeye-rek diğer müderrisler gibi İstanbul’da ikamet etmesi temin edilmiştir. 1205 (1790) yılında diğer kardeşlerine rağmen mutasarrıf vekili olduğuna göre Süleyman Bey’in büyük oğlu olması muhtemeldir. Babasının ha-tırıyla kapıcıbaşı yapılan Abdülfettah Efendi sırası ile 1826’da Mekke Payesi, 1829/30’da İstanbul Paye-si, 1830’da da Anadolu Payesini haiz olmuştur. Osmanlı-Rus Savaşında yaptığı mali yardımlardan dolayı 1832’de altın ve gümüş iftihar nişanı ve berat ihsan edilmiştir. Abdülfettah Efendi Maliye Tezkirecisi de olmuştur37.

37. Abdullah Tahir Efendi:

1253 (1837)’de Yozgat’ın Köseoğlu Mahallesi’nde doğar. Tahsilini tamamladıktan sonra Yozgat müftülüğü yapar. 1324 (14 Kasım 1906)’da vefat eder38.

38. Abdurrahman Sami Efendi:

Babası Mehmet Tevfik Efendi’dir. Yozgatlı olan bu âlim’in “Risâle fî Tevcîhi’l-Ayâti’l-Muhtelife” adlı sekiz yapraklık yazma eseri, Manisa İl Halk Kütüphânesi (45 Hk 5847)’de bulunmaktadır.

39. Hacı Ahmed Yesari:

Yozgat’ın Kızıltepe Köyü’nde doğar. Doğum ve ölüm tarihleri belli değildir. Sol eliyle yazı yazma-sından dolayı Yesari lakabını alır. Köseyusuflu Medresesi’nde Müderris Şemseddin Efendi›den tahsil görür. Bir müddet Yozgat Büyük Camii›nde muallimlik yaptıktan sonra Arabistan›a gider. Orada on sekiz sene Arapça, tefsir ve hadis dersleri okutur. Arapça’ya olan vukufiyeti Arapları hayrette bırakır. Tasavvufi bir divanı bulunduğu söylenirse de nüshasının nerede olduğu bilinmemektedir.Hacı Ahmed Yesari Ankara’da vefat eder ve Hacı Bayram Veli Camii haziresine defnedilir39.

36DİA, “Yozgatlı Mehmet İhsan Efendi”, İslâm Ansiklopedisi, İstanbul, 2003, XXIII, 490-491.37Süleyman Duygu, “Osmanlı Devlet Ricâlinden Mehmed Celâleddin Paşa”, Türk Kültürü Dergisi, s. 147-148-49, Ocak, Şubat, Mart 1974, s. 168; Abdulkerim, age., s. 32.38Diyânet İşleri Başkanlığı Personel Arşiv, Gayrı faal numara 911; Abdulkerim, age., s. 32.39Yozgat İl Yıllığı, s. 130; Abdulkerim, age., s. 34-35.

Page 16: TÜRKİYE KÜTÜPHÂNELERİNDE MATBÛ VE … · Buna göre: İlm-i İnsaniyat, İlm-i Hayat, İlm-i Ruh, ... Mehmet Nuri aruz ve hece veznini kullanarak tertip ettiği bu şiir defterini

415

40. Halil Hilmi Efendi:

Yozgat’ın Yeni Cami Mahallesi’nde, 7 Aralık 1872’de doğar. Babasının adı Mesud Efendi’dir. İlk tahsilini Yozgat’ta Topal İmam İbtidai mektebinde Hafiz Mehmet Efendi’den görür. Daha sonra Naturzâde Medresesi’ne girerek burada Hacı Hüseyinzade Şeyh Efendi, Damat Mehmed Efendi isimli hocalardan ders görür ve Arapça, Farsça öğrenir. 1885’te İstanbul’a giderek Fatih civarındaki Halis Ahmed Paşa Medrese-si’ne girer. Burada dersiamlardan Hezargradi Elhac Osman Hilmi Efendi’nin dersine devam ederek 1898’de icazet alır.

Halil Hilmi Efendi 1911’de Eyüb kadılığı niyabetine tayin olunur. Daha sonra 1924 ve 1927 yılları arasında Aksaray Asliye Mahkemesi azalığı görevinde bulunur. 1927 yılı içinde emekli olur. 1930 yılında da vefat eder40.

41. Hasan Hilmi Coşkun Efendi:

1887 yılında Akdağmadeni kazasımn Ahmetfakihli Köyü’nde doğar. Babasının adı İsmail Hakkı, Annesinin adı Emine’dir. Himmetoğlu ve Demli Deli Molla lakaplarıyla tanınır. İlk tahsilini köyünde ta-mamladıktan sonra 1889’da Kinisa Köyü medresesi’ne giderek 1909’da icazet alır. Daha sonra Kayseri’ye giderek üç sene müddetle tahsile devam eder ve Kayseri Müftüsü Vezirköprülü Haşim Efendi’den icazet alır. Hamurculu Osman Efendi’nin derslerine devam eder. Fakat Osman Efendi’nin vefat etmesi sebebiyle icazet alamaz. Arapça ve Farsça’ya vakıf birisidir.

Birinci Dünya Savaşı’ınn başlamasıyla 1916’da İhtiyat Zabit vekili olur. 1917-1918 yılları arasında mülazimlik yapar. İstiklal Savaşı yıllarında yani 1921-1923 arası tekrar mülazimlik rütbesi ile orduda görev yapar. Savaştan sonra 1924’e kadar Darü’l-hilafe’de Farsça muallimliği yapar. 1925-1926 yılları arasında Yozgat Vaizliği, 1926-1930 arasında Sorgun Vaizliği, 1930’dan 1939’a kadar Sorgun Müftülüğü görevlerin-de bulunur. 1939 ile 1945 arasında müteaddit defalar Kars Müftüsü olur. 1945-1946 yıllarında ilk kez Polatlı, 1946-1948 arası Eskişehir, 1948-1953 yılları arası tekrar dört kez Polatlı ve son olarak 1953-1954 arası yine Sorgun Müftülüklerinde bulunur.

Hasan Hilmi Coşkun Efendi, 20 Ocak 1965 tarihinde Eskişehir’de vefat eder. Hasan Hilmi Coşkun, şiirlerinde Demli ve Coşkun mahlaslarını kullanır41.

Ya Resulallah Refi hicab eyle yüzün görelim Arz-ı didar eyle ya Resulallah

42. Abdurrahman Bey:

Kapıcıbaşı Selim Sırrı Bey’in oğlu olup müderrislik yapar. 1832’de vefatı üzerine Üsküdar’daki Karacaahmed Kabristanı, Duvar dibine defnedilir42.

40DİYB. Gayr-ı faal nu. 1718; Abdulkerim, age., s. 35.41DİYB. Gayr-ı faal nu. 1718; Durali Doğan, Yozgat Şâir ve Yazarları, Yozgat Valiliği Özel İdare Müdürlüğü Kültür Yayınları, Ankara, 1988, s. 48-49; Abdulkerim, age., s. 35-37.42Mehmed Süreyyâ, age., III, 60.

Page 17: TÜRKİYE KÜTÜPHÂNELERİNDE MATBÛ VE … · Buna göre: İlm-i İnsaniyat, İlm-i Hayat, İlm-i Ruh, ... Mehmet Nuri aruz ve hece veznini kullanarak tertip ettiği bu şiir defterini

416

43. Ahmed Rifat Efendi:

Mazhar Mustafa Efendi’nin yeğeninin oğludur. 1862’de Maraş ve 1867’de Bosna Mollası olmuş-tur43.

44. Mehmet Hulusi Akyol:

Hacı Bekir Ağa’nın oğlu olup 1888’de Yozgat’ta doğar. İlk tahsilini tamamladık-tan sonra Yozgat Mülki İdadisi’ne gelir ve buradan pekiyi derece ile 1904’te mezun olur. Kayseri’ye giderek Hamurculu Osman Efendi’nin medresesinde Arapça ve dini ilimlerini öğrenerek icazet alır ve İstanbul’a gider. 1912’de rüus imtihanında başarı göstererek müderris unvanını alır ve benzerlerinde olduğu gibi kayd-ı hayat şartıyla dersiamlık maaşı bağlanır. Üç yıl kadar Bayezid Müderrisliği yapar.

Medresetü’l-Kuzat’ın (Hukuk Fakültesi) üçüncü sınıf imtihanlarını bitirdikten sonra Birinci Dün-ya Savaşı’nın çıkması üzerine askere gider. 1920’de Yozgat Müftülüğüne tayin edilir. Bu arada Yozgat’ta Medrese-i İlmiyye’de müderrislik yapar. Ayrıca Darü’l-hilafe Medresesi’nde de müderrislik vekilliği görev-lerinde bulunur. İstiklal Savaşı yıllarında Yozgat›ta kurulan Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti’ne başkanlık eder. İstanbul’a olan bağlılığı yüzünden Çapanoğulları ile arası açılır.

İlk Büyük Millet Meclisi›ne Yozgat Mebusu olarak katılır. Mebusluk ile başka bir memuriyetin yürütülmeyeceğine dair kanun çıkınca 1921›de mebusluktan istifa ederek Yozgat Müftülüğü görevine devam eder. Hilali Ahmer, Tenvir ü İrşad, Mecrüh-ı Guzat›a yardım gibi hayır cemiyetlerinde çalışır. Emval-i Metruke Komisyonu Azalığı ve Heyet-i Teftişiyye Reisliği görevlerinde bulunur. 15 Haziran 1950›den itibaren Diyanet İşleri Başkanlığı Müşavere ve Dini Eserleri İnceleme Kurulu üye yardımcılığı ve üyeliği yapar. 1955›te geçirdiği trafik kazası sonucu iki ayağından sakat kalır. 1959 yılında emekli olur. 22 Kasım 1964›te Yozgat›ta vefat eder ve oraya defnedilir. Mehmet Hulusi Akyol ömrü boyunca halkı irşad etmekle meşgul olmuş, İstanbul ve Yozgat’taki müderrisliği sırasında birçok talebe yetiştirerek onlara icazet vermiştir44.

45. Mehmed Şükrü Aksoy:

1882 yılında Yozgat’ta doğar. Babasının adı Musa, annesinin adı ise adile’dir. Keskinlizade şöhretiy-le tanınır. İlk öğrenimini tamamladıktan sonra Başçavuşzade Medresesi’nde Devecizade Ahmed Efendi’nin; Kayseri’nin Akçakoyunlu Medrese’sinde Hamurculu Osman Efendi’nin derslerine on yıl devam eder. Aynı zamanda Hacı Mehmed Zühdi Efendi’den yüksek ilimleri tahsil eder. Daha sonra Yozgat’a döner ve Alacaİı Medresesi’ne Ömer Lütfi Efendi’nin eğitiminden geçer. İkisi 1914, biri 1915’te olmak üzere üç tane icazet-name alır.

17 Kasım 1918 tarihinde başladığı Yozgat Müftü Vekaleti görevinden 18 Mart 1919 tarihinde istifa eder. 8 Nisan 1920’de tekrar aynı göreve tayin edilir ve 21 Mart 1921’de tekrar istifa eder. 1 Ocak 1922 tarihinden 19 Eylül 1923’te istifa edene kadar Yozgat Darü’l-hilafe müdürlüğü yapar. 12 Aralık 1923’te Arapça muallimliğine tayin olunur ve 30 Haziran 1924 tarihine kadar bu görevde kalır. Son olarak 1 Temmuz 1924’ten 14 Ağustos 1935 tarihinde malulen emekli oluncaya kadar Yozgat Müftü (Müsevvidliği) yardımcı-lığı yapar45.

43Mehmed Süreyyâ, age., IV, 33.44DİYB. Gayr-ı faal nu. 1713; Türkiye Diyânet Vakfı, İslâm Ansiklopedisi, İstanbul, 1988, II, 303-304.45DİYB. Gayr-ı faal nu. 1659; Abdulkerim, age., s. 42.

Page 18: TÜRKİYE KÜTÜPHÂNELERİNDE MATBÛ VE … · Buna göre: İlm-i İnsaniyat, İlm-i Hayat, İlm-i Ruh, ... Mehmet Nuri aruz ve hece veznini kullanarak tertip ettiği bu şiir defterini

417

46.M. Vehbi Ulusoy:

Yozgat Milli Eğitim Müdürü ve Demirli Medrese müderrislerinden Edhem Efendi ile Fatma Ha-nım’ın oğulları olarak 1891 yılında Yozgat’ta dünyaya gelen M. Vehbi Ulusoy ilk öğrenimini doğduğu şe-hirde, orta öğrenimini Yozgat ve Ankara idadilerinde, yüksek öğrenimini İstanbul Yüksek Muallim Mektebi Tabii İlimler Bölümü’nde 10 Ekim 1913 tarihinde birincilikle tamamlamıştır. Akabinde İzmir Nehari İdadi-si’nde ve Sivas Sultanisi’nde dersler vermiştir.

1. Cihan Harbi’ndeki yararlılıkları üzerine çeşitli madalyalarla; İstiklal Savaşı’nda da İstiklal Madal-yasıyla ödüllendirilir.

Savaş sonrası asıl mesleği olan öğretmenliğe dönmüştür. M. Vehbi Ulusoy, 21 Ekim 1970’de 79 ya-şında iken Ankara Tıp Fakültesi Hastanesi’nde vefat etmiş ve Yozgat Taşköprü Mahallesi’nde Dedikli Camii sokağındaki evinin yanında bulunan caminin kabristanına defne-dilmiştir46.

47. Mehmed Şakir Suntay:

Aslen Kayseri’nin Cami-i Kebir Mahallesi’nden olup, Yozgat’ın Gedikhasanlı Köyü’ne yerleşmiş bir aileye mensuptur. Kayseri’de Cücezadeler lakabıyla tanınan bu aileden olan Hoca Ali Efendi’nin ortanca oğludur. 1853 (1269)’de Yozgat’ta doğar. Tahsiline ilk olarak doğduğu köyde başlayıp daha sonra Osmanpa-şa Medresesi’ni bitirir. Bilahire Kayseri’ye giderek orada tanınmış ulemadan Muridzâde Ali Efendi’den ve diğerlerinden icazetnameler alarak Yozgat’a döner.

M. Şakir Efendi Yozgat’ta Demirli Medrese’de hem Osmanlı döneminde, hem de Cumhuriyet dö-neminde müderrislik yapar. Okuduğu Osmanpaşa Medresesi’nde de bir süre müderrislik yaptıktan sonra medreselerin kapatılmasıyla köyüne çekilerek imam-hatiplik yapar ve halkı irşada devam eder.

Din ilimlerinde, Arapça, hadis ve özellikle Kur’ân ilimlerinde, tefsirde derin vukufiyeti olan Şakir Efendi’nin rüus (doktora) imtihanı vererek dersiam olduğu; kendisine müstahıkkin-i ilmiyye maaşı tahsis edildiği halde devletten bu maaşı almayı kabul etmediği, çevresinde meseleyi yakınen bilenlerce ifade edil-mektedir; fakat bu konuda resmi bir belgeye rastlanmamıştır.

M. Şakir Efendi vücutça sıhhatli olmasına rağmen ömrünün son yıllarında iki gözünü birden kaybe-der. Kendisi Nakşbendi Tarikatı’na mensup kamil bir mürşiddir. Kerametleri ve menkabeleri halk arasında dilden dile dolaşan Mehmed Şakir Efendi 1937 yılında Gedikhasanlı Köyü’nde vefat eder ve köy kabrista-nına defnedilir. Mezarı sevenleri tarafından ziyaretgah olarak yaptırılmış olup, günümüzde de ziyaret edil-mektedir47.

48. Âkif Muhammed Paşa:

Yozgatlı olan bu zatın babası, kadılardan Ayıntâbîzâde Muhammed Efendi’dir. Başlangıçta Reîsül-küttâb iken, bu ismin hariciye nezaretine çevrilmesinde uhdesine vezirlik rütbesi tevcih olunmuş ve bilahere Hac farizasını eda için Hicaz’a gitmiştir. Dönüşü sırasında 1261 tarihinde İskenderiye’de vefat etmiştir.

En evvel yeni edebiyat tarzını icad eden edebiyat cereyanı kurucularındandır. Muhtelif tarzda yazıl-

46Mutahhar Ulusoy (Oğlu).47Ali Şakir Ergin’in notları.

Page 19: TÜRKİYE KÜTÜPHÂNELERİNDE MATBÛ VE … · Buna göre: İlm-i İnsaniyat, İlm-i Hayat, İlm-i Ruh, ... Mehmet Nuri aruz ve hece veznini kullanarak tertip ettiği bu şiir defterini

418

mış münşeatları da, nesirleri de basılmıştır. 1290 tarihinde bastırılan ufak münşeatında, hal tercemesi yazılı-dır. “Âdem” redifli kasidesi meşhurdur. Tarîkat bakımından Halvetîliğin Şabanî koluna mensuptur.

Âkif Muhammed Paşa, “Risâletü’l-Ferâset ve’s-Siyâset” ismindeki kıymetli eseri de terceme etmiştir48. Bu zatın adına kayıtlı “Tabsıra” adlı eserin mikrofilmi Millî kütüphâne (kayıt no: 490625)’de ve yazma nüshası ise Köprülü Kütüphânesi’ndedir.

49. Yozgatlı Âlimlerin Eserlerinden Nakiller:

Zeynizade Mehmet Hazık’ın Malumat-ı Ahlâkiye ve Medeniye’sinden:

Malumat-ı Medeniyenin Tarifi:

Malumat-ı medeniye, insanın ailesine, vatanına, insanlara ve hükümete karşı icra ve ifasına mecbur olduğu vazifelerle bunlara karşılık haiz olduğu hakları bildirir. Malumat-ı medeniye, en esaslı olarak vezâif-i medeniye üzerine mütalaa edilmelidir. Çünkü bir insanın vezâif-i medeniyesinin tamamı, umûmun açık bir hakkıdır. Aynı zamanda bir insanın açık hakkı, milletin bireylerinin umumunun icra ve ifasına mecbur olduk-ları vazifelerin tamamıdır. Şu halde bir insanın vezâif-i medeniyesi neyse, hukuk-ı medeniyesi de odur. Şu kadar var ki, vezâif-i medeniyesi evvelkinde kendisinin umûma karşı sonrakinde ise umûmun kendisine karşı ifa eylemesi şarttır. Herkes umûma dâhildir. Bir insan vatanına karşı, milletine karşı, umûma karşı mecbur olduğu vazifeleri icra etmezse yalnız vatanını, milletini, umûmu mutazarrır etmekle kalmaz, aynı zamanda o umûmu teşkil eden her ferdi mutazarrır etmiş olur. Hukemâdan birisi “ Hiçbir kimse kendisi için çalışmaz, diğerleriyle beraber umûm için çalışır.” demiştir. Ne kadar doğrudur. Binaen aleyh bu kitapta malumat-ı medeniye ve ahlâkiye, vezâif-i medeniye üzerine mütalaa edilecektir. Bir insanın vezâif-i medeniyesinin nelerden ibaret olduğu iyice anlaşıldıktan sonra hukuk-ı medeniyesi de anlaşılmış olur. Maamafih vezâif-i medeniyeyi mütalaa ederken aynı zamanda onlara tekabül eden hukuk-ı medeniyeyi de beyan edeceğiz49 .

Zeynizade Mehmet Hazık’ın Terbiye (Terbiye-i Bedeniye, Terbiye-i Fikriye, Terbiye-i Ahlakiye) adlı eserinden :

Terbiyenin Tarifi ve Taksîmi

Terbiye Nedir?

Terbiye; insanlık âlemindeki mevkimizi bilmek; onunla olan münasebetimizi anlamak, ve ona göre hareket etmektir. Evet; bir kimsenin bütün beşeriyetle olan münasebet ve irtibatı kaidelerine terbiye denilir… Tabiatta mevcut olan her şeyin bir yeri vardır. Her yeri olan şeyin de tabiatla bir münasebeti olur. Bir taş, bir toprak parçasının en ufak bir zerresi bile

bütün kainat ile münasebet ve irtibattadır. Biz insanız. Varlığımız ruh ve bedenden ibarettir. Bedeni-miz, madde olmak hasebiyle maddî âlemde, ruhumuz manevî olmak itibariyle manevî âlemde bir mevkiye sahiptir. Şu halde bizim tabiatta maddeten ve manen yerimiz vardır.

Binaen aleyh biz bütün kâinatla münasebetteyiz. Beş cismani duyu organımızdan her birileri

bizi maddi âlemle, rûhî hislerimizden olan fikir ve vicdanımız ise mânevî âlemle daima ülfet ve

48Bursalı, age., II, 31-32.49Mehmet Hazık, Malumat-ı Ahlâkiye ve Medeniye, Keteon Bedrosyan Matbaası, İstanbul, 1328, s. 3-4.

Page 20: TÜRKİYE KÜTÜPHÂNELERİNDE MATBÛ VE … · Buna göre: İlm-i İnsaniyat, İlm-i Hayat, İlm-i Ruh, ... Mehmet Nuri aruz ve hece veznini kullanarak tertip ettiği bu şiir defterini

419

âhengi içinde bulundurur.

Biz mevcuduz. Her mevcudun âlemde bir yeri olacağı, her yeri olanın da

âlemle bir münasebet ve irtibatı bulunacağı tabiidir. İşte biz maddeten, manen tabiattaki mevkimizi bilmeye, tabiat ve kâinat ile olan münasebetimizi anlamaya ve ona göre hareket etmeye mecburuz. Bizim ta-biattaki mevkimizi bildirecek, âlemle olan münasebetimizi belirleyecek ve ona göre hareket ettirecek şey ise terbiyedir. Bu açıdan terbiye, insâniyetin esası sayılır. İnsanlar fıtraten yalnız yaşayamazlar. Çünkü her türlü maddî ve mânevî ihtiyaçları ancak diğerine yardım ile teminat altına alınabilir. Binaen aleyh insanlık âlemi; tabiatı gereği insanların birbirine yardım için birikmelerinden, işleri taksim etmek ve müşterek çalışma kâi-desine göre hareket etmelerinden ibarettir.

Herkes, her insan o insanlık âleminin bir cüzüdür. İşte bu cüzlerin bir araya gelmesi, insanlık âlemini teşkil etmiştir.

Madem ki biz bir âlem içerisindeyiz, mademki biz bir insan kafilesinin fertlerindeniz; öyleyse her şeyden evvel o âlemdeki yerimizi bilmeğe birbirimizle olan münasebetimizi anlamaya ve o kafilenin genel âhengine halel getirmeksizin ona göre uygun hareket etmeye mecburuz. İnsanlık âlemindeki yerimizi bilmek, onunla olan münasebetimizi anlamak

ve o âlemin genel düzenine tabi olmak ancak terbiye sayesinde olur. Herkes bu suretle tâbi olduğu âlemi bilir, onunla olan münasebetini anlar ve ona göre hareket ederse genel âhenk hasıl olur. Aksi halde her biri bir tarafa çekilirse o beşer topluluğu dağılır, âhengi de bozulur. Terbiye, insanlık âlemiyle münasebet ve irtibatta bulunmak için gerekli olan kanun ve kâideleri de öğretir. Bu kanunlar güzelce bellenirse umumî âhenge karışmak kolay olur. İnsan ne kadar bu âhenge tabi olur, onunla ne kadar münasebet ve irtibatta bu-lunursa, o nispette mükemmel bir kişi olur.

Bir heyetten istifade etmek ve ettirebilmek de, ancak terbiye sayesinde mümkün olur. Çünkü her vücut bir takım âzadan mürekkeptir. Her âzadan beklenilen hizmet ise kendi vazifesini güzelce ifâ etmek ve tâbi olduğu vücutla daima münasebette bulunmaktır.

Mademki insanlık âleminin her âzası insanlardan mürekkep bir vücuttur. Öyleyse her insandan bek-lenilen hizmet de bu âlemde sahip olduğu vazifeyi güzelce yerine getirmek ve o âlemle daima samimi mü-nasebette bulunmaktır.

Bir toplumun devam ve intizamı fertlerinin birbirleriyle olan samimi münasebeti ve kuvvetli irtiba-tıyla ayakta durur. Gerek insanlık âleminde efendi olmamızın ve gerek âleme hizmet etmemizin derecesi de terbiyemizle uyumludur. Çünkü bir insan ne kadar terbiyeli olursa, insan âlemiyle o derece uygunluk arzeder, ne kadar münasebet kesb ederse o kadar da o kadar da hizmet eder.

Bir vücudu teşkil eden organların hepsi aynı dereceye sahip değildir:

Aralarında gayet önemlileri de vardır. Örneğin: İnsan bir eli ve bir ayağı olmazsa da

yaşayabilir. Lakin kalb, akciğer ve beyin gibi önemli uzuvlardan birisi olmazsa yaşayamaz. Binaen aleyh bir kimse terbiyesi sayesinde bulunduğu toplumun önemli bir uzvunu teşkil ederse, doğal olarak o âle-me daha büyük hizmetleri yerine getirir ve o nispette de ödüle lâyık olur. El hâsıl, her şeyden evvel bilinmesi gereken şey terbiyedir. Terbiye ilim ve teknolojiden önce gelir. Çünkü terbiye tahsil edilmeden ilim ve tekno-

Page 21: TÜRKİYE KÜTÜPHÂNELERİNDE MATBÛ VE … · Buna göre: İlm-i İnsaniyat, İlm-i Hayat, İlm-i Ruh, ... Mehmet Nuri aruz ve hece veznini kullanarak tertip ettiği bu şiir defterini

420

loji tahsil edilirse, ondan ne kişinin kendisi ve ne de insanlık istifade eder. İnsan terbiyeyi öğrenmeden ilim ve teknoloji tahsil ederse düşünce ve işlerinde nefsini tatmin için geniş bir imkân bulmuş olur. Dolayısıyla terbiyesiz tahsil, hoş görülemez50.

Ahlak Terbiyesi:

Ahlak terbiyesi, insanlık toplumu içinde yaşadığımız müddetçe hayatı idare etmek, davranış ve ha-reketlerimizi ona göre düzenlemektir. Aslında ahlak, felsefeye ait bir konu olup kendimizin ve hemcinsleri-mizin davranış ve hareketlerini değerlendirerek, akla ve hikmete uygun olup olmamalarına göre ret ve kabul etmektir. Şimdi bu ret ve kabulün esası nedir? Biz davranışlarımızı neye göre ret veya kabul etmeliyiz? Herkeste bir özgürlük olduğu gibi farklı zamanlara göre de bu ret ve kabul doğal olarak değişecektir. İşte bu hususlar henüz felsefenin karanlık ufukları altında yer alır. Şimdilik ahlak terbiyesi adı altında bu ret ve kabulün yolunu, erkânını ve hallerini öğreneceğiz. Bir kere medeni hayata göre hayatımızı tanzim edelim. Vücudumuzu insanlığa hizmet eder bir mevkie koyalım da sonra bu koyduğumuz mevkinin esasını tam ola-rak öğrenmeye çalışalım.

Ahlak, insanlık âleminin devamı ve yükselmesi için işe koşulan araçlardır. Ahlak terbiyesi ise o âle-min genel ahengine uymak için işe koşulan araçlardır. Yani ahlak insanlığın kanunları ise ahlak terbiyesi de o kanunları bilip ona göre hareket etmektir.

Hayatı idare etmeye güç yetirebilmek ve insanlık dairesi içinde hareket edebilmek için beden terbi-yesi ile fikir terbiyesini tahsil etmek yeterli değildir. Bunlarla beraber insan; yaşadığı muhitin hallerini, hare-ketlerini, kendisinin onunla olan münasebetini iyice bilmelidir. Bu ise ancak ahlak terbiyesi sayesinde elde edilir. Bir insan ikamet ettiği evinin semtini, mahallesini; evinin müştemilat ve odalarını, mahalle halkının ahlak ve tavırlarını; o mahallenin bulunduğu şehri, şehrin bağlı bulunduğu vilayeti, vilayetin bağlı olduğu devleti, devletin bulunduğu iklim ve kıtaları, o kıtaların bulunduğu âlem haritalarını, o âlem haritalarının ay-rıldığı hükümetleri bunların her birinin hallerini velhasıl evimiz demek olan yerkürenin hal ve teşkilatlarını, bağlı bulunduğu güneş sistemini, güneşin tabi olduğu Herkül Burcunu, bunun tabi olduğu diğer bütün gök cisimlerinin hallerini ve onların bütününün tabi oldukları merkez âlemi bilirse o nispette kâinatta nasıl bir mevkii işgal ettiğini bilebilir. İşte bunun gibi bir insan da insanlık âlemini teşkil eden şu insanlık toplumunun kendisi ile en samimi münasebette bulunan hanesinden başlayarak bütün insanlık ufuklarının sınırlarını be-lirlediği tüm âlemin hallerini ne kadar bilirse vazifesini de o kadar tayin edebilir, o nispette kendisini âlemle münasebette bulundurabilir. İşte bu nedenle ahlak terbiyesi önemli ve gereklidir.

Fikir terbiyesi, gerekli her türlü yolluk ve araç gerecini tamamlayarak yola çıkmış bir yolcuya benzetilirse ahlak terbiyesi o yolcunun gideceği yola benzer. Bir yolcu gideceği yolu ne kadar iyi bilir ve ondan ne kadar emin olursa o nispette rahatla ve kaygısızca, zorluklara düşmeden hedeflediği yere varır. Aksi halde gideceği yolu bilmez, her şeyi tesadüfe bırakırsa yolunu şaşırır. İşte ahlak terbiyesinin önem derecesi bunun gibidir. Gerçekten, bir insan kendi haklarını, muhitinin durumlarını ne kadar bilirse o nispette rahatla yaşar. Çünkü felaketlerin çoğunun kaynağı cehalettir.

İnsan muhitini ve muhitinin hallerini ne kadar bilirse o nispette kendi hayatını onlarla münasebette bulundurmaya imkân kazanır. Özetle; insan ahlak terbiyesini almaksızın insanlık sahasına çıkarsa şaşırır kalır, nasıl hareket edeceğini bilemez. İnsan, ahlakı kendi kendine öğrenmeye mecbur ise de terbiyenin diğer kısımlarında olduğu gibi ahlak terbiyesinde de bir kaideye bir rehbere ihtiyaç vardır. İşte anne-baba ve aileler

50Mehmet Hazık Efendi, Terbiye, Matbaa-i Cihan, İstanbul, 1323-1325, s. 8 vd. Ayrıca bk. Saadettin Özdemir, Süley-man Demirel Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi Yıl: 2007/2, Sayı: 6, s. 227 vd.

Page 22: TÜRKİYE KÜTÜPHÂNELERİNDE MATBÛ VE … · Buna göre: İlm-i İnsaniyat, İlm-i Hayat, İlm-i Ruh, ... Mehmet Nuri aruz ve hece veznini kullanarak tertip ettiği bu şiir defterini

421

– eğer yapabilecek durumda iseler – bu terbiyeyi verecek ilk öğretmenlerdir. Bütün terbiyenin ortaya çıkış yeri aile hayatıdır. İnsan, hayatı boyunca elde etmeye mecbur olduğu bütün terbiyeyi aile kucağından aldığı ilk intiba üzerine toplar. Bu ilk intiba kendi kendini terbiyeye güzel bir rehber olur.

Günümüzde bütün bilginler gerek ahlak terbiyesi gerekse diğer terbiyelerin istenen derecede tah-sil edilmesi için aile okulunda bu ilk intibaın gerekliliği ve önemi hususunda hemfikirdirler. Bir çocuk çocukluğunda bizzat kendi anne-baba ve velileri tarafından nasıl bir terbiye görür, nasıl bir ilk etki alırsa ge-lecekte kazanacağı terbiyeler de ona göre olur. Hatta bu nedenledir ki “anne-baba terbiyesi görmemiş” derler. Çünkü anne-baba terbiyesi görmeyenler terbiyenin temeli demek olan ilk intibaı alamayacaklarından ilerde kendi gayretleri ile güzel bir terbiye elde etmeleri zor olur.

İşte ilk terbiye bu ilk intibadan ibarettir. Fakat bakalım her anne-baba, her aile evlatlarına güzel bir terbiye verebilecek mi? Bir kere anne-baba ve aileler çocuklarını terbiye etmek hususunda acizdirler. Yani onlar, çocukları ne kadar terbiye etmeye çalışsalar da hakkıyla ve tamamıyla güzel bir şekilde terbiye ede-mezler. Oysa anne-baba ve ailenin verdikleri terbiye çocukların geleceğini emniyet altına alabilir.

Anne-baba ve veliler ilk intibaı öyle bir tarzda vermelidir ki çocuklar bütün

hayatları boyunca tahsil edip kazanacakları terbiyelerini o “ölçü intiba” ile belirleyebilsinler. İşte bu-nun için anne baba: İtaat, ibret, arkadaşlık ve vicdan gibi ahlak terbiyesinin esaslarını çocuklarına küçükten itibaren iyice öğretmelidir51.

Mehmet Hazık’ın Tütünü Terketmenin Çaresi’nden:

Muhteva52: Mukaddime (s. 1-4), Tütünün tarihi (s. 5-13), Tütünün fasıla ve iştikakı (s.14-15), Tütü-nün tarzı istimali (s. 16-19), Tütünün sarfiyatı (s. 20-22), Tütünün meni (s. 23-24), Tütünün terkib ve havass-ı semiyesi (s. 25-28), Tütünün mazarratı (s. 29-47), Tütünden çare-i halas (s. 48-66), Zeyl: Tütünü terketmek için mualece-i Hâzık (67-72).

Mehmet Hazık’ın Hürriyetin Dini Esasları’ndan:

Muhteva53: Mukaddime (s. 1-4), Hürriyet nedir? (s. 5-9), Meşrutiyet nedir? (s. 10-14), Vatan nedir? (s. 15-17), Millet nedir? (18-23), Adalet nedir? (s. 24-30), Musavat nedir? (s. 31-41), Dünya için çalışmak hakkında (s. 42-56), İttihâd-ı anâsır (s. 57-61), İttihâd-ı İslâm (s. 62-66), Hürriye-i diniyye ve hürriyet-i vic-dâniyye (s. 67-73), Dinin salahiyet ve hududu (s. 74-79).

Mehmet Hazık’ın Vezâif-i Vataniye’sınden:

Muhtevâ54: Malumat-ı vataniye (s. 1-4), Vezâif-i medeniyenin tarif ve taksimi (s. 5-7), Vezâif-i âile-nin tarifi ve taksimi (s. 8-9) …… Teâvün ve tenâsür (s. 130-144).

Yusuf Ziya Yozgadî’nin Mir’ât-ı Muhammediyesi ve Menâkıb-ı Ahmediye’sinden:

51Mehmet Hazık, Terbiye, s. 144 vd. Ayrıca bk. Hasan Meydan, “Zeynizade Mehmet Hazık’ın Terbiye İsimli Eserinin Ahlak Terbi-yesi Bölümünün Günümüz Türkçe’sine Aktarım ve Tetkiki”, s. 208 vd..52Mehmet Hazık, Tütünü Terketmenin Çaresi, Matbaa-i Hazık, İstanbul, 1323, s. 1-72.53Mehmet Hazık, Hürriyetin Dini Esasları, Matbaa-i Kader, Dersaadet, 1327, s. 54Mehmet Hazık, Vezâif-i Vataniye, Keteon (Bedrosyan Matbaası), 1328/1912, s. 1-144.

Page 23: TÜRKİYE KÜTÜPHÂNELERİNDE MATBÛ VE … · Buna göre: İlm-i İnsaniyat, İlm-i Hayat, İlm-i Ruh, ... Mehmet Nuri aruz ve hece veznini kullanarak tertip ettiği bu şiir defterini

422

Muhteva55: Mukaddime (s. 2), Nisbet-i Nebevî … (s. 4 … 152)

Yusuf Ziya Yozgadî’nin Temâşâ-yı Celâl-ı Hüda adlı eserinden:

Mehmed Âsım’ın Hayat Hikâyesi:

Esere göre, Mehmed Asım 25 Kasım 1884 Salı Yozgat’ta dünyaya gelmiştir. Doğum olayını ilahi bir nimet olarak gören Yusuf Ziya bey, bundan ötürü Allah’a dualar etmiş ve sağ kulağına ezan, sol kulağına kamet okuduktan sonra, “ben kıyamet gününde Mehmed isminde bulunanlara şefaat ederim” hadisine binaen teberrüken çocuğu “Mehmed” adını ve “Asım” mahlasını vermiştir. Doğumunun yedinci günü saçının ağırlı-ğınca hatta fazlasıyla altını, sadaka olarak dağıttırmış, ayrıca akika olarak iki koyun kurban ettirip, kemikleri kırılmaksızın pişirterek fakirlere dağıttırmıştır56.

Mehmet Nuri Yozgadî’nin Hukûk-ı Emvât’ından:

Muhteva57: Eimme-i ihtâr (s. 3-4), Hukûk-ı Emvât Risâlesi’nin mehazları (s. 5), Hukûk-ı Emvât Risâlesi (s. 6-68).

İmamlara Uyarı58:

Evet, biz her şeyde noksan davrandığımızı itiraf etmeliyiz. Maddi vasıtalardan kat-i nazar edip mane-viyata özellikle de ölü haklarıyla alakalı Arapça yazılan ve kütüphanelerimizi dolduran ciltlerce kitap olduğu halde bugün elimizde ölü haklarıyla ilgili meseleleri hakkıyla açıklayacak bir kitap bulunmamaktadır. Teç-hiz ve tekfin, Allah hakları, kul hakları, vasiyet etme ve vasiyet etmeme durumunda ıskat-ı salât ve kefaret, yemin, oruç fidyesi, oruç kefareti ve kazaya kalan oruçların ne suretle devir olunacağı, ölünün defninden önce ve sonra Kur’an ve dua okuma, mevlit okuma, yemek yedirme, tövbe etme, ölüm döşeğinde olan ki-şiyi ziyarete gelenlerin vazifeleri gibi konuları içeren Türkçe yazılmış bir kitap görülmedi. Şer-i meseleleri araştırmaya mukadder olmayan bazı mahalle ve köy imamları ve özellikle zamanımızdaki müderris ve âlim geçinenlerin birçoğu da bu gibi meseleleri araştırarak şeriata uygun bir şekilde ölünün haklarını korumaya tenezzül etmedikleri görülmektedir. Bu yüzden hali hazırda bulunan kimselerin etmiş oldukları vasiyetlerin dahi yerine getirilmediği görülmektedir. Ve bir takım helal ve haramı ayırt edemeyen görünürde meslek-i ilmiye adı altında bu suretle geçinen yiyicilerin yemelerine maruz kaldığı ve çok kere de bu karışıklıktan istifade ederek yetimlerin malları ölünün vasiyeti yokken boş yere satılarak sadece bir görenden ibaret olmak üzere birkaç imam ve fukaranın toplanmasıyla ıskat-ı salât yoluyla umumi bir devir yapılarak mevcut parayı aralarında gelişi güzel bir taksim yapmalarının ne kadar hatalı olduğu bu risalede anlatılacaktır.

Keşfî MustafaYozgadî’nin Keşfiye’sinden:

Eserin muhtevasından bir kısmı: Kefiyyât-ı nefsâniyye ve ef’âl-i nefsâniyye ve ef’âl-i tabiiyye beya-nındadır (s.5), Kuvve-i akliyye ve gadabiyye ve şehvetiyye beyânındadır (s. 8),

Fezâilden hikmet ve şecaat aksamları beyanındadır (s. 13), Adâlet on dört kısma munkasim olması beyânındadır (s. 19), Emrâz-ı maneviyye beyanındadır (s. 24), Cehl-i basit ve cehl-i mürekkeb beyanındadır

55Yusuf Ziya Yozgadî, Mir’ât-ı Muhammediye ve Menâkıb-ı Ahmediye, Matbaa-i Âmire, İstanbul, 1313/1896, 1-152.56Mehmet Hazık, Temâşâ-yı Celâl-ı Hüda, Vilayet Matbaası, Kastamonu, 1314/1898, s. 6. Ayrıca bk. Yunus Özger, , “Yusuf Ziya Yozgadî ve Temaşâyı Celâli Hüdâ Adlı Eseri”, s. 119. 57Mehmet Nuri Yozgadî, Hukûk-ı Emvât, Matbaa-i Kader, İstanbul, 1340-1342/1926, 1-68.58Mehmet Nuri, age., s. 3-4.

Page 24: TÜRKİYE KÜTÜPHÂNELERİNDE MATBÛ VE … · Buna göre: İlm-i İnsaniyat, İlm-i Hayat, İlm-i Ruh, ... Mehmet Nuri aruz ve hece veznini kullanarak tertip ettiği bu şiir defterini

423

(s. 24), Esbâb-ı gadab ve esbâb-ı aşk-ı muhabbet beyanındadır (s. 26), Tam’ı- kizb ve fısk beyanındadır (s. 38), Emvâlın saf olunacak yerleri (s. 41), Evlâd ahvalleri (s. 47), Baba ve anaya lazım olanlar (s. 47), Me-deniyet tafsîlâtı beyânındadır (s. 52), Padişah üzerine vacip olanlar (s. 54).

50. Sonuç

Tarihteki en önemli ilim ve kültür merkezlerinden biri de, Yozgat ilidir. Bu bölgedeki mevcut medreseler ile çeşitli bilim dallarında yetişen âlimler, bu gerçeği açıkca göstermektedir. Bu çalışma vesilesiyle Osmanlı dönemi Yozgat medreseleri ve kütüphânesi tesbit edilmiş ve birarada kaydedilmiştir. Ayrıca Yozgatlı âlimler ve bazı evliyâların hayatları ile fıkıh, kelam, islâm tarihi, siyaset bilimi, tasavvuf, edebiyat, dini öğütler, âdâb-ı muâşeret, ahlâk, reml ve menâkıb’a dâir kütüphânelerde bulunan Arapça, Farsça ve Osmanlıca elyazması ve matbû eserleri topluca sunularak, bilim dünyasına katkıda bulunulmuştur. Böylece Yozgat kültür tarihi ile ilgili ciddî bir boşluk doldurulmuş ve araştırmacılara bu hususta yön verilmiştir. Bunun yanısıra günümüze kadar hiç ele alınmamış olan lüzumlu eserlerin muhtevalarından kifâyet miktarı bazı nakiller de yapılmıştır.

Kültür değerleri, milletlerin hayatında önemli bir yer tutarlar. Milletler, kültür değerleri üzerinde hassasiyetle dururlar ve bunları mümkün mertebe zedelemeden ve hatta geliştirerek kendinden sonraki nesillere devrederler. Yozgat kültür tarihini de gün yüzüne çıkarmak, şanlı milletimizin bu azîz değerlerine katkıda bulunmaktır.

51. Kaynakça

Abdulkerim Abdülkadiroğlu-Feridun Hakan Özkan, Yozgat Meşhurları, Kariyer Matbaacılık, Ankara, 1994.

Ahmed Eflâkî, Menâkıbü’l-Ârifîn, Millî Eğitim Matbaası, 1987.

Ahmet Yaşar Ocak, “Bozok”, Diyanet İslam Ansiklopedisi, İstanbul 1992.

_____________ , “Emirci Sultan ve Zâviyesi”, Târih Enstitüsü Dergisi, sayı-9, s.132-179.

Ali Efendi, Künhü’l-Ahbâr, İstanbul, Tarihsiz.

Ali Şakir Ergin, Yozgatlı Şeyhzâde Ahmed Efendi, Ahmet Şevki Ergin Kültür ve Hizmet Vakfı, Yozgat, 2012.

___________ , “Yozgatlı Hacı Ahmed Efendi”, Diyanet İslâm Ansiklopedisi, İstanbul, 2013.

Ali Şakir Ergin’in notları.

Bafralı Yanko, Yozgat Seyahatnamesi, Ebüzziya Matbaası, İstanbul, 1306/1889.

Bağdatlı İsmail Hakkı, Esmâü’l-müellifîn, İstanbul, 1955.

Bursalı Mehmed Tahir, Aydın İli Meşâyihi, İzmir Keşişyan Matbaası, 1324.

_______________ , Osmanlı Müellifleri, Sadeleştirn: Fikri Yavuz, Meral Yayınları, İstanbul, 1995.

Carl Brockelmann Geschicte Der Arabischen Leiden, 1942.

DİA, “Yozgatlı Mehmet İhsan Efendi”, İslâm Ansiklopedisi, İstanbul, 2003.

Durali Doğan, Yozgat Şâir ve Yazarları, Yozgat Valiliği Özel İdare Müdürlüğü Kültür Yayınları, Ankara, 1988.

Page 25: TÜRKİYE KÜTÜPHÂNELERİNDE MATBÛ VE … · Buna göre: İlm-i İnsaniyat, İlm-i Hayat, İlm-i Ruh, ... Mehmet Nuri aruz ve hece veznini kullanarak tertip ettiği bu şiir defterini

424

Ferhat Koca, “Molla Hüsrev”, Diyânet İslâm Ansiklopedisi, İstanbul, 2005.

Fuat Dursun, Şahin Doğan, Yozgat kent tarihi, Yozgat, Yozgat Valiliği, tarihsiz.

Hasan Meydan, “Zeynizade Mehmet Hazık’ın Terbiye İsimli Eserinin Ahlak Terbiyesi Bölümünün Günü-müz Türkçe’sine Aktarım ve Tetkiki”, Sakarya Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, Cilt: XVI, Sayı: 30 (2014/2).

Hümeyra Zerdeci, , Osmanlı Ulema Biyografilerinin Arşiv Kaynakları, Ankara, 2007.

İbn İmâd, Şezerâtü’z-zeheb, Beyrut, 1979.

İsmail Hakkı Uzunçarşılı, Osmanlı Tarihi, Türk Tarih Kurumu Basımevi, Ankara, 1982.

İsmail Hami Danişmend, İzahlı Osmanlı Tarihi Kronolojisi, Türkiye Yayınevi, İstanbul, 1971.

Katip Çelebi, Keşfü’z-zünûn, İstanbul, 1940.

Komisyon, Evliyalar Ansiklopedisi, İstanbul, 1994.

Komisyon, Yeni Rehber Ansiklopedisi, İstanbul, 1994.

Komisyon, Yurt Ansiklopedisi, Anadolu Yayıncılık, İstanbul, 1982

Mecdî Efendi, Şakâyık-ı Nu’mâniyye tercümesi, İstanbul, 1269.

Mehmet Hazık, Hürriyetin Dini Esasları, Matbaa-i Kader, Dersaadet, 1327.

____________ , Malumat-ı Ahlâkiye ve Medeniye, Keteon Bedrosyan Matbaası, İstanbul, 1328.

__________ , Temâşâ-yı Celâl-ı Hüda, Vilayet Matbaası, Kastamonu, 1314/1898.

_____________ , Terbiye, Matbaa-i Cihan, İstanbul, 1323-1325.

____________ , Tütünü Terketmenin Çaresi, Matbaa-i Hazık, İstanbul, 1323.

______________ , Vezâif-i Vataniye, Keteon (Bedrosyan Matbaası), 1328/1912.

Mehmet Nuri Yozgadî, Hukûk-ı Emvât, Matbaa-i Kader, İstanbul, 1340-1342/1926.

Mehmet Süreyya, Sicill-i Osmânî, İstanbul, İstanbul, 1308.

Muhammed Abdulhayy el-Leknevî, Fevâidü’l-behiyye, Mısır, 1324.

Müstekimzâde Süleymân Sadeddîn, Devhatü’l-Meşâyıh, İstanbul, 1982.

Ömer Rıza Kahhâle, Mucemü’l-müellifîn, Beyrut, 1957.

R. İzbırak, “Yozgat”, Türk Ansiklopedisi, Millî Eğitim Basımevi, Ankara, 1984.

Saadettin Özdemir, Süleyman Demirel Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi Yıl: 2007/2, Sayı: 6, s. 227 vd.

Sadık Albayrak, Son Devir Osmanlı Uleması, İstanbul, 1980.

Süleyman Duygu, Yozgat Tarihi ve Çapanoğulları, Saray Matbaası, İstanbul, 1953.

Page 26: TÜRKİYE KÜTÜPHÂNELERİNDE MATBÛ VE … · Buna göre: İlm-i İnsaniyat, İlm-i Hayat, İlm-i Ruh, ... Mehmet Nuri aruz ve hece veznini kullanarak tertip ettiği bu şiir defterini

425

______________ , Türk Kültürü Dergisi, s. 147-148-149, Ocak, Şubat, Mart 1974, s. 168.

Şemseddîn Sâmî, Kâmûsu’l-A’lâm, İstanbul, Mihran Matbaası, 1316.

Yozgat İl Yıllığı, Ankara, 1973.

Yunus Koç, “Yozgat”, Diyanet İslâm Ansiklopedisi, İstanbul, 2013.

Yunus Özger, “Yusuf Ziya Yozgadî ve Temaşâyı Celâli Hüdâ Adlı Eseri”, Karadeniz Araştırmaları, Kış 2011, Sayı 28, 116-117.

Yusuf Ziya Yozgadî, Mir’ât-ı Muhammediye ve Menâkıb-ı Ahmediye, Matbaa-i Âmire, İstanbul, 1313/1896.

http://www.worldcat.org/ ve http://catalog.hathitrust.org/ (22.07.2014).