Türkçe Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi Öğretmenlik...

38
El Kitabı Türkçe Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi Öğretmenlik Meslek Bilgisi Özel Alan Bilgisi T.C. Milli Eğitim Bakanlığına Bağlı Anadolu, Fen, Sosyal Bilimler, Güzel Sanatlar, Spor Liseleri ve Yurt Dışında Görevlendirilecek Öğretmenleri Seçme Sınavlarına Hazırlık ÖDYM'nin Yaptığı Çeşitli Sınavlarda Çıkmış Sorular CD Ekindedir.

Transcript of Türkçe Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi Öğretmenlik...

Page 1: Türkçe Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi Öğretmenlik ...pegem.net/dosyalar/dokuman/0802201211591515... · İçindekiler 3 ÖN SÖZ Bilindiği üzere, Millî Eğitim Bakanlğı,

El Kitabı

TürkçeAtatürk İlkeleri ve

İnkılap TarihiÖğretmenlik Meslek Bilgisi

Özel Alan Bilgisi

T.C.Milli Eğitim Bakanlığına BağlıAnadolu, Fen, Sosyal Bilimler, Güzel Sanatlar, Spor Liseleri

ve Yurt Dışında Görevlendirilecek Öğretmenleri Seçme Sınavlarına Hazırlık

ÖDYM'nin Yaptığı Çeşitli Sınavlarda Çıkmış Sorular CD Ekindedir.

Page 2: Türkçe Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi Öğretmenlik ...pegem.net/dosyalar/dokuman/0802201211591515... · İçindekiler 3 ÖN SÖZ Bilindiği üzere, Millî Eğitim Bakanlğı,

Komisyon

Kitapta yer alan bölümlerin tüm sorumluluğu yazarına aittir.

© Pegem Akademi

1. Baskı: Şubat

Dizgi-Grafik Tasarım: Didem KestekKapak Tasarımı: Gürsel Avcı

ISBN

Bu kitabın basım, yayın ve satış haklarıPegem Akademi Yay. Eğt. Dan. Hizm. Tic. Ltd. Şti’ye aittir.

Anılan kuruluşun izni alınmadan kitabın tümü ya da bölümleri,kapak tasarımı, mekanik, elektronik, fotokopi, manyetik, kayıtya da başka yöntemlerle çoğaltılamaz, basılamaz, dağıtılamaz.

Bu kitap T.C. Kültür Bakanlığı bandrolü ile satılmaktadır.Okuyucularımızın bandrolü olmayan kitaplar hakkında

yayınevimize bilgi vermesini ve bandrolsüz yayınlarısatın almamasını diliyoruz.

Baskı: Ayrıntı Matbaası(Ankara-0312-3945590)

Yayıncı Sertifika No: 14749Matbaa Sertifika No: 13987

T.C. Milli E itim Bakanl ğına Ba l ANADOLU, FEN, SOSYAL B L MLER,GÜZEL SANATLAR SPOR L SELER ve YURT DI

HAZIRLIK K TABI

ğ ı ğ ı İ İ, İ İ ŞINDA

GÖREVLENDİRİLECEK ÖĞRETMENLERİ SEÇME SINAVLARINAEL İ

978-605-364-260-2

“Bu kitapta yer alan geçmiş yıllarda ÖSYM'nin yapmış olduğu sınavlardaki 'ın her hakkı ÖSYM'ye aittir.Hangi amaçla olursa olsun, tamamının veya bir kısmının kopya edilmesi, fotoğraflarının çekilmesi, herhangi bir yollaçoğaltılması ya da kullanılması, yayımlanması ÖSYM'nin yazılı izni olmadan yapılamaz.

ÇIKMIŞ SORULAR

Pegem Akademi Yayıncılık telifücreti ödeyerek bu izni almıştır.

Page 3: Türkçe Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi Öğretmenlik ...pegem.net/dosyalar/dokuman/0802201211591515... · İçindekiler 3 ÖN SÖZ Bilindiği üzere, Millî Eğitim Bakanlğı,

İçindekiler

3

ÖN SÖZ Bilindiği üzere, Millî Eğitim Bakanlığı, 19/12/2010 tarih ve 27790 sayılı Resmî

Gazete'de yayımlanan Millî Eğitim Bakanlığına Bağlı Fen Liseleri ve Sosyal Bilimler Liselerinin Öğretmenleri ile Güzel Sanatlar ve Spor Liselerinin Beden Eğitimi, Müzik ve Görsel Sanatlar/Resim Öğretmenlerinin Seçimi ve Atamalarına Dair Yönetmelik çerçevesinde fen liseleri, sosyal bilimler liseleri ile güzel sanatlar ve spor liselerinin öğretmen ihtiyacını karşılamak üzere bir sınav düzenlemektedir.

Alanında en az 3 yıl öğretmenlik yapmış olmak şartıyla başvuru tarihi itibarıyla Bakanlık kadrolarında öğretmen olarak ya da diğer hizmet sınıflarında görev yapan öğretmenlerden bu sınava katılacaklara aşağıdaki konuları kapsayan bir test uygulanmaktadır.

• Türkçe % 20 • Atatürk İlkeleri ve İnkılâp Tarihi % 15 • Öğretmenlik meslek bilgisi % 15 • Özel alan bilgisi % 50

Seçme sınavı, 100 tam puan üzerinden değerlendirilmekte, sınavda 60 ve daha yukarı puan alanlar başarılı sayılmaktadır.

Kitapta, Türkçe, Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi ve öğretmenlik meslek bilgisi bölümlerinde, MEB Ölçme ve Değerlendirme Merkezince yapılan sınavlarda çıkmış sorular paralelinde konu anlatımına yer verilmiştir.

Özel alan bilgisi bölümünde ise, yine bugüne kadar MEB Ölçme ve Değerlendir-me Merkezince yapılan sınavlarda çıkan alan soruları alanlarına göre tasnif edilerek daha kolay çalışma olanağı sağlanmaya çalışılmıştır. Ayrıca, kitabın sonunda;

a) 20 Türkçe b) 15 Atatürk İlkeleri ve İnkılâp Tarihi c) 15 Öğretmenlik meslek bilgisi soruları olmak üzere 3 deneme sınavına yer verilmiştir.

Diğer taraftan, Millî Eğitim Bakanlığına Bağlı Fen Liseleri ve Sosyal Bilimler Liselerinin Öğretmenleri ile Güzel Sanatlar ve Spor Liselerinin Beden Eğitimi, Müzik ve Görsel Sanatlar/Resim Öğretmenlerinin Seçimi ve Atamalarına Dair Yönetmelik'te, her türdeki Anadolu Lisesine yer verilmeyerek eksik düzenlendiğine ilişkin dava hakkında Danıştay İkinci Dairesinin Esas No:2011/1488 sayılı yürütmeyi durdurma kararı vermesi nedeniyle Anadolu Liselerine sınavsız atama yapılamamaktadır. Söz konusu yargı kararı karşısında Anadolu Liselerine öğretmen seçiminin sınavla yapılmasını zorunlu hale getirmiştir. Kitabımızın, sınava hazırlanan öğretmenlere katkı getirmesi dileklerimizle...

Page 4: Türkçe Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi Öğretmenlik ...pegem.net/dosyalar/dokuman/0802201211591515... · İçindekiler 3 ÖN SÖZ Bilindiği üzere, Millî Eğitim Bakanlğı,

MEB. Anadolu, Fen, Sosyal Bil., Güzel San. ve Spor Liseleri Öğretmenleri Seçme Sınavına Hazırlık El Kitabı

4

Page 5: Türkçe Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi Öğretmenlik ...pegem.net/dosyalar/dokuman/0802201211591515... · İçindekiler 3 ÖN SÖZ Bilindiği üzere, Millî Eğitim Bakanlğı,

İçindekiler

5

İÇİNDEKİLER

TÜRKÇE Sözcükte Anlam ...........................................1 Sözcükler Arasındaki Anlam İlişkileri ...........4 Sözcükte Anlam Olayları..............................6 SÖZCÜKTE ANLAM TESTİ – 1.................10 SÖZCÜKTE ANLAM TESTİ – 2.................12 Cümlede Anlam .........................................14 Cümle Vurgusu ..........................................14 Cümlelerde Anlam İlişkileri.........................14 CÜMLEDE ANLAM TESTİ – 1...................22 CÜMLEDE ANLAM TESTİ – 2...................24 Paragraf .....................................................26 Paragrafta Konu.........................................27 Paragrafta Ana Düşünce............................27 Paragrafta Yardımcı Düşünceler................28 Paragrafta Başlık .......................................29 Paragrafta Kişilik ........................................29 Paragrafın Yapısı / Bölümleri / Anlam Bütünlüğü...................................................29 Paragraf Sorularında Sorulan Kavram ve Duyular ....................................31 Paragrafta Kullanılan Anlatım Biçimleri......................................................31 Düşünceyi Geliştirme Yolları......................32 PARAGRAF TESTİ - 1...............................35 PARAGRAF TESTİ - 2...............................37 Anlatım Bozuklukları ..................................39 Sözcük Düzeyinde Anlatım Bozuklukları ...39 Cümle Düzeyinde Anlatım Bozuklukları.....43 ANLATIM BOZUKLUKLARI TESTİ -1 .......47 ANLATIM BOZUKLUKLARI TESTİ - 2 ......49 Yazım (İmlâ) Kuralları ................................51 YAZIM KURALLARI TESTİ........................58 Noktalama İşaretleri ...................................60 NOKTALAMA İŞARETLERİ TESTİ............69 TÜRKÇE DENEME SINAVI .......................71 TÜRKÇE ORTAK SORULAR ....................79

T.C. İNKILÂP TARİHİ XX. YY BAŞLARINDA OSMANLI DEVLETİ ................................................... 98 TARAMA TESTİ ..................................... 102 ARAMA TESTİNİN ÇÖZÜMLERİ ............ 105 Ulusal Mücadelenin Örgütlenmesi (Genelgeler Kongreler)............................ 107 Kurtuluş Savaşında Cepheler ................. 111 TARAMA TESTİ ...................................... 115 TARAMA TESTİNİN ÇÖZÜMLERİ.......... 117 Cumhuriyetin İlanı ................................... 119 Çok Partili Siyasal Hayat ........................ 119 TARAMA TESTİ ...................................... 121 TARAMA TESTİNİN ÇÖZÜMLERİ.......... 123 Dış Politika .............................................. 125 TARAMA TESTİ ...................................... 126 TARAMA TESTİNİN ÇÖZÜMLERİ.......... 129 ATATÜRK İLKELERİ VE İNKILAP TARİHİ ORTAK SORULAR..................... 131 T.C. İnkılap Tarihi ÖDYM’nin 2010 Yılında Yapmış Olduğu Çeşitli Sınavlarda Çıkan Sorular ........................ 139

GELİŞİM PSİKOLOJİSİ GELİŞİMİN TEMEL KAVRAMLARI......... 146 GELİŞİMİ ETKİLEYEN FAKTÖRLER ..... 152 Fiziksel (Bedensel) Gelişim..................... 160 Bilişsel Gelişim ........................................ 162 Dil Gelişimi .............................................. 180 Kişilik Gelişimi ......................................... 181 Duygusal Bağlanma Kuramları ............... 191 Ahlak Gelişimi.......................................... 193 KAYNAKÇA............................................. 200

Page 6: Türkçe Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi Öğretmenlik ...pegem.net/dosyalar/dokuman/0802201211591515... · İçindekiler 3 ÖN SÖZ Bilindiği üzere, Millî Eğitim Bakanlğı,

MEB. Anadolu, Fen, Sosyal Bil., Güzel San. ve Spor Liseleri Öğretmenleri Seçme Sınavına Hazırlık El Kitabı

6

ÖĞRENME PSİKOLOJİSİ ÖĞRENMENİN TANIMI ...........................201 ÖĞRENME İLE İLGİLİ TEMEL KAVRAMLAR...........................................206 ÖĞRENME KURAMLARI ........................215 KAYNAKÇA..............................................281

PSİKOLOJİK DANIŞMA VE REHBERLİK

PSİKOLOJİK DANIŞMA VE REHBERLİK HİZMETLERİNİN İLKELERİ.....................285 PSİKOLOJİK DANIŞMA VE REHBERLİKTE YANLIŞ ANLAYIŞLAR .............................288 REHBERLİK HİZMET ALANLARI............291 BAŞLICA REHBERLİK TÜRLERİ ............300 BİREYİ TANIMA TEKNİKLERİ.................319 REHBERLİK HİZMETLERİNDE ÖĞRETMEN-ÖĞRENCİ İLİŞKİLERİ .......345 KAYNAKÇA..............................................352

PROGRAM GELİŞTİRME PROGRAM GELİŞTİRMEYE GİRİŞ ........354 EĞİTİM FELSEFESİ ................................359 PROGRAM GELİŞTİRME MODEL VE YAKLAŞIMLARI .......................................372 İHTİYAÇ SAPTAMA.................................380 EĞİTİM PROGRAMININ ÖĞELERİ.........384 HEDEFLERİN FELSEFİ TEMELLERİ .....387 İÇERİK ve DÜZENLENMESİ ...................396 EĞİTİM DURUMLARI (ÖĞRETME-ÖĞRENME SÜRECİ) ..........403 Öğretimde Materyal ve Araç-Gereç Kullanımı ..................................................412 ÖĞRETİM MATERYALİ...........................414 SINAMA DURUMLARI (ÖLÇME DEĞERLENDİRME) ................................422 PROGRAMIN DENENMESİ VE DEĞERLENDİRİLMESİ ...........................423 KAYNAKÇA..............................................432 ÖDYM’nin Yapmış Olduğu Çeşitli Sınavlarda Çıkan Sorular.........................433

ÖĞRETİM YÖNTEM VE TEKNİKLERİ ÖĞRENME STRATEJİSİ, YÖNTEM VE TEKNİKLERİ ........................................... 443 ÖĞRENME – ÖĞRETME MODELLERİ.. 446 TAM ÖĞRENME ..................................... 446 ANLAMLI ÖĞRENME (Ausubel)............. 452 ARAŞTIRMA-İNCELEME YOLUYLA ÖĞRETİM STRATEJİSİ (Suchman) ....... 453 OKULDA ÖĞRENME KURAMI (Carroll).................................................... 453 ÖĞRETİM DURUMLARI MODELİ (Gagne) ................................................... 454 ETKİN (AKTİF) ÖĞRENME..................... 455 İŞBİRLİĞİNE DAYALI ÖĞRENME.......... 456 PROJE TEMELLİ (TABANLI) ÖĞRENME.............................................. 459 ÇOKLU ZEKÂ (GARDNER) .................... 462 BEYİN TEMELLİ ÖĞRENME (CAİNE VE CAİNE) ................................. 467 YAPILANDIRMACI ÖĞRENME KURAMI................................................... 467 PROBLEME DAYALI ÖĞRENME (JOHN DEWEY) ...................................... 471 KAVRAM HARİTASI (NOVAK) ............... 472 DÜŞÜNME BECERİLERİ........................ 474 ÖĞRETİM STRATEJİLERİ...................... 478 ÖĞRETİM YÖNTEMLERİ ....................... 489 ÖĞRETİM TEKNİKLERİ.......................... 505 KAYNAKÇA............................................. 540

Page 7: Türkçe Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi Öğretmenlik ...pegem.net/dosyalar/dokuman/0802201211591515... · İçindekiler 3 ÖN SÖZ Bilindiği üzere, Millî Eğitim Bakanlğı,

İçindekiler

7

ÖLÇME VE DEĞERLENDİRME ÖLÇME VE DEĞERLENDİRMENİN ANLAMI....................................................541 EĞİTİMDE KULLANILAN ÖLÇME ARAÇ VE YÖNTEMLERİ.........................542 ÖLÇME ARAÇ VE YÖNTEMLERİNİN NİTELİKLERİ............................................548 TEST GELİŞTİRME VE MADDE ANALİZİ .....................................552 ÖLÇME SONUÇLARI ÜZERİNDE İSTATİSTİKSEL İŞLEMLER ....................555 KAYNAKÇA..............................................563 ÖDYM’nin Yapmış Olduğu Çeşitli Sınavlarda Çıkan Sorular.........................564 1.Deneme.................................................578 1.DENEME ÇÖZÜM ................................587 2.Deneme.................................................592 2.DENEME ÇÖZÜM ................................601 3.Deneme.................................................606 3.DENEME ÇÖZÜM ................................615

ÖZEL ALAN BİLGİSİ Almanca................................................... 621 Beden Eğitimi .......................................... 652 Bilişim Teknolojileri.................................. 682 Biyoloji ..................................................... 699 Coğrafya.................................................. 731 Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi ..................... 763 Felsefe..................................................... 794 Fizik ......................................................... 828 Fransızca................................................. 875 İHL Meslek Dersleri ................................. 898 İngilizce.................................................... 915 Kimya / Kimya Teknolojisi ....................... 968 Matematik.............................................. 1005 Müzik ..................................................... 1034 Öğretmenlik Meslek Bilgisi Dersleri....... 1067 Psikoloji ................................................. 1080 Rehber Öğretmen.................................. 1093 Resim İş / Resim / Görsel Sanatlar Öğretmenliği............................ 1136 Tarih ...................................................... 1173 Türk Dil ve Edebiyatı / Dil ve Anlatım / Türk Edebiyatı ........................ 1206

Page 8: Türkçe Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi Öğretmenlik ...pegem.net/dosyalar/dokuman/0802201211591515... · İçindekiler 3 ÖN SÖZ Bilindiği üzere, Millî Eğitim Bakanlğı,

MEB. Anadolu, Fen, Sosyal Bil., Güzel San. ve Spor Liseleri Öğretmenleri Seçme Sınavına Hazırlık El Kitabı

4

Page 9: Türkçe Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi Öğretmenlik ...pegem.net/dosyalar/dokuman/0802201211591515... · İçindekiler 3 ÖN SÖZ Bilindiği üzere, Millî Eğitim Bakanlğı,

Türkçe

1

TÜRKÇE Sözcükte Anlam

Sözcükte Anlam Özellikleri

Gerçek Anlam

Gerçek anlam iki başlık altında incelenir: a) Temel anlam

b) Yan anlam

Temel Anlam:

Bir sözcüğün dile yerleşmiş herkesçe bilinen ilk ve öz anlamıdır.

Her sözcük bağımsız olarak yazıldığında veya söy-lendiğinde temel anlamını taşır. Sözgelimi “görmek” sözcüğünün ilk anlamı göz yardımıyla bir nesnenin varlığını algılamaktır.

“Şu tebeşiri gördün mü?” cümlesinde “görmek” fiili temel anlamda kullanılmıştır. Çünkü “görmek” fiili-nin zihnimize gelen ilk anlamıyla cümledeki anlamı aynıdır.

Bir sözcüğün temel anlamda kullanılıp kullanılmadığını öğrenmek için; sözcüğü cümlenin dışına çıkarırız. Eğer sözcük cümledeki anlamını hissettiriyorsa temel anlamda kullanılmıştır. Mesela; “Bugün başım ağrıyor.” cümlesin-de “baş” sözcüğü vücuttan bir parça anlamındadır. Söz-cüğü cümleden çıkardığımızda yine aynı anlamı ifade ediyorsa sözcük temel anlamlıdır.

“Bağlamak” sözcüğünün temel anlamı bir nesneyi bağlamak veya başka bir araçla tutturmaktır.

“Gemiyi iskeleye bağladı.”

“Atı ağaca bağladı.” cümlelerinde gerçek anlamda kullanılmıştır.

Fakat “Bu iş beni hiç bağlamadı.” cümlesinde “bağ-lamak” kelimesi mecaz anlamda kullanılmıştır.

Yan Anlam:

Bir sözcüğün temel anlamla ilişkili olarak zaman içinde kazandığı yeni anlamlardır. • Çocuklar suya taş attılar. (temel an.)

• Hoca konuşan öğrenciyi dersten attı.

(Y. A.) “kovmak” anlamında

• Yemeğe tuz attı. (Y. A.) “koymak” anlamında

• Uslanmayana bir tokat da ben atarım . (Y. A.) “vurmak” anlamında

• Zavallı memuru berbat bir yere attılar. (Y.A.) “sürmek” anlamında

“Taşımak” sözcüğünün temel anlamı “bir şeyi

bir yerden alıp başka bir yere götürmek”tir.

• Kadın bu kömür yükünü taşıyacak güçte değil-di. (T.A.)

• Belimde taşıdığım silah baba yadigârıdır. (Y.A.) üstünde bulundurmak anlamında

• Atların taşıdığı bu araba çok eskiydi. (Y.A.) çekmek anlamında

Yan anlam, temel anlamdan tamamen bağımsız bir an-lam değildir. Temel anlam ve yan anlam arasında bir şe-kilde ilgi kurulabilir.Örneğin,

“tepe” yükseklik özelliği olan bir coğrafî kavramdır.

“Köyümüz şu tepenin yamacına kurulacak.”cümlesinde “tepe” sözcüğü temel anlamda kullanılmıştır.

“Halk apartmanın tepesinde başkanı bekliyor.” cümle-sinde ise “tepe” sözcüğü yan anlamda kullanılmıştır.

“Apartmanın tepesi” denince en üst kısmın akla gelmesi temel anlamdaki “tepe”nin yükseklik özelliğinden kay-naklanmaktadır.

Yine “Akdeniz sahillerindeki ormanlık bölgeyi yakmışlar.” cümlesinde “yakmak” sözcüğü temel anlamıyla kullanılmıştır. “Alev almak, tutuşmak” anlamındadır.

“Akdeniz sahilleri onu yakmıştı.” cümlesinde ise “yakmak” fiili “bronzlaşmak, ısının etkisiyle derinin renk değiştirmesi” anlamında yani yan anlamda kul-lanılmıştır.

Uyarı!

Uyarı !

Page 10: Türkçe Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi Öğretmenlik ...pegem.net/dosyalar/dokuman/0802201211591515... · İçindekiler 3 ÖN SÖZ Bilindiği üzere, Millî Eğitim Bakanlğı,

MEB. Anadolu, Fen, Sosyal Bil., Güzel San. ve Spor Liseleri Öğretmenleri Seçme Sınavına Hazırlık El Kitabı

2

Mecaz Anlam

Bir sözcüğün gerçek anlamından sıyrılarak başka bir sözcük veya kavram yerine kullanılmasıyla ka-zandığı yeni anlamlara mecaz anlam denir.

Örnek:

Tatlı bir ilkbahar sabahında onunla tanıştım.

Onun yüreğinde yeni umutlar filizleniyordu.

Gençlerden biri sözlerime ince bir karşılık verdi.

İçeriye girer girmez köpürdü, bize kızdı.

Taş yürekler taşıyor kendi mezarlarını.

En tatlı çocuklar en aç duyguları söyleyenlerdir.

Yukarıdaki cümlelerde altı çizili sözcükler gerçek anlamlarından tamamen sıyrılmış, yeni bir anlam kazanmıştır. Çünkü yemek tatlı olur, ilkbahar sabahı tatlı olmaz; bitki filizlenir, umutlar filizlenmez; su köpürür, insan köpürmez vb.

Yine; Yiğit bir kimseye→ aslan

Çok kurnaz bir kimseye → tilki Pahalı bir nesneye→ keçi Kaba bir kimseye→ odun

denmesi de mecaza örnektir.

Aşağıdaki cümlelerin hangisinde altı çizili sözcük mecaz anlamıyla kullanılmıştır?

A) Gelecek hafta bugün yine buluşalım dedi.

B) Az sonra beyaz bir at üstünde gelin görün-dü.

C) Çocuğu uyutmak için odaya götürdü.

D) Bu boş sözleri dinlemekten bıkmıştı.

Çözüm:

Mecaz anlam sözcüğün gerçek anlamı dışında kullanıl-masıdır. A, B, ve C seçeneklerinde sözcükler gerçek an-lamda kullanılmıştır. D şıkkında altı çizili sözcüğün ger-çek anlamı “içinde bir şey olmayan” dır. Cümlede ise ger-çek anlamını kaybederek “gereksiz, anlamsız, değersiz” anlamında kullanılmıştır.

Cevap: D

Temel anlam, yan anlam ve mecaz anlam arasındaki ilişkiyi daha iyi görmek için aşağıdaki tabloyu incele-yiniz.

Terim Anlam

Bir bilim, sanat, meslek ya da spor dalıyla ilgili özel kavramları karşılayan sözcüklere terim denir.

Örnek:

Özne, kafiye, redif, hikâye… (edebiyat) Açı, payda, karekök, analitik… (matematik) Enlem, meridyen, ekvator… (coğrafya) Korner, penaltı, taç… (futbol)

Sözcüklerin terim olup olmaması kullanıldıkları cümlele-re göre değişir. Sözcükler sadece özel bir kavramı karşı-lamak için kullanıldıklarında terim olur. Genel anlamda kullanıldıklarında ise terim olma özelliğini kaybederler.

Örnek:

• Kesirin pay ve paydası birbirine eşit. (ma-tematik terimi)

• Seninle ortak paydamız var. (terim değil) • Bugünlerde şiirde ayak kullanılmıyor, artık.

(edebiyat terimi) • O kadar koştum ki ayaklarım ağrıdı. (terim

değil) • Fuzuli’nin üç divanı vardır. (edebiyat teri-

mi) • Divanın üstüne biraz uzandı. (terim değil)

Örnek Soru ?

Uyarı!

Sözcük

Gerçek Anlam Mecaz Anlam

Temel Anlam Yan Anlam

1. Çene kemik-lerinin üstüne dizili, ısırıp koparmaya ve çiğnemeye yarayan sert, beyaz organlardan her biri

2. Çark, testere, tarak vb. çentikli şeylerdeki çıkıntıların her biri

3. Sarımsak dilimi, karanfil vb.de dişe benzetilen tane

4. Bazı dantel ve işlemelerin kenarındaki yuvarlak sivri bölüm

5. Güçlü olduğunu belli etmek, tehdit etmek (diş göstermek)

6. Kötülük yapmak için fırsat beklemek (diş bilemek)

7. Zorla veya inatla istediğini yaptırmak (diş geçirmek)

“Diş” sözcüğünün anlamları (TDK, 2005)

Page 11: Türkçe Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi Öğretmenlik ...pegem.net/dosyalar/dokuman/0802201211591515... · İçindekiler 3 ÖN SÖZ Bilindiği üzere, Millî Eğitim Bakanlğı,

Türkçe

3

Söz Öbekleri a) İkilemeler b) Atasözleri c) Deyimler

İkilemeler: Anlatıma güç katmak, anlamı pekiştirmek, daha

etkili kılmak amacıyla iki sözcüğün oluşturduğu söz öbeğine denir.

İkilemeler çeşitli yollarla yapılır:

Aynı sözcüğün tekrar edilmesiyle oluşanlar: sayfa sayfa, uslu uslu, yavaş yavaş… Eş ya da yakın anlamlı sözcüklerle oluşanlar: yalan yanlış, doğru dürüst, ses seda… Karşıt (zıt) anlamlı sözcüklerle oluşanlar: aşağı yukarı, iyi kötü, er geç… Yansıma ve ünlemlerle oluşanlar: çat pat, şırıl şırıl, vah vah… Biri anlamlı biri anlamsız sözcüklerle oluşanlar: eski püskü, eğri büğrü… İkisi de anlamsız sözcüklerle oluşanlar: ıvır zı-vır, abur cubur… Çekim ekleriyle oluşanlar: dilden dile, dişe diş, yan yana… “-e, -a” zarf fiil ekiyle oluşanlar: bata çıka, düşe kalka…

İkilemeler her zaman ayrı yazılır ve arasına hiçbir nokta-lama işareti konmaz.

Aşağıdaki cümlelerin hangisindeki ikilemeyi oluşturan sözcükler tek başlarına kullanıla-maz?

A) Yalan yanlış bilgilerle doğru bir karar vere-mezsin.

B) Karşıdan, güçlü kuvvetli görünüyordu. C) Mırın kırın etme de olanları anlat. D) Aradan aşağı yukarı on yıl geçti.

Çözüm:

A, B ve D seçeneklerinde ikilemeyi oluşturan sözcükler tek başlarına kullanılabilirler. Ama C seçeneğinde “mırın kırın” ikilemesinde “mırın” ve “kırın” sözcüklerinin tek başlarına hiçbir anlamı yoktur. Dolayısıyla cevap C’dir.

Cevap: C

Atasözleri:

Uzun tecrübelere dayanarak ortaya çıkan, yol gösterici, öğüt verici nitelikte olan, söyleyeni belli ol-mayan özlü sözlerdir.

Atasözleri:

• Kalıplaşmış söz gruplarıdır. Kelimelerin ye-ri değiştirilemez. Bir kelime yerine başka bir kelime konamaz.

• Toplumun ortak malıdır. • Genellikle mecaz anlamlıdırlar. • Öğüt niteliği taşır.

Örnek:

Kirpi, yavrusunu pamuğum diye severmiş. Deli deliden, imam ölüden hoşlanır. Gelin çiçek, her dediği gerçek; kaynana yılan, her dediği yalan. Bekar gözüyle kız alma, gece gözüyle bez alma. Giden gelseydi, dedem gelirdi.

Bazı atasözleri de gerçek anlamdır. Örnek: Akıllı düşman akılsız dosttan hayırlıdır. Son pişmanlık fayda vermez.

Dost ile ye, iç; alışveriş etme.

Bazı atasözleri hem gerçek hem mecaz anlam niteliği ta-şır.

Örnek:

Ateş düştüğü yeri yakar. Damlaya damlaya göl olur. Ateş olmayan yerden duman çıkmaz. Merdiven basamak basamak çıkılır. Dilin kemiği yoktur.

Deyimler:

Birden fazla sözcüğün birleşip kalıplaşarak ger-çek anlamı dışında yeni ve çekici bir anlam kalıbı oluşturmasıyla meydana gelen söz birlikleridir.

Örnek:

Soruları çözerken akla karayı seçtim. Kısa sürede öğretmenlerin gözüne girdi. Üniversiteyi kazandığını duyunca etekleri zil çaldı.

Uyarı!

Uyarı!

Örnek Soru ?

Uyarı !

Page 12: Türkçe Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi Öğretmenlik ...pegem.net/dosyalar/dokuman/0802201211591515... · İçindekiler 3 ÖN SÖZ Bilindiği üzere, Millî Eğitim Bakanlğı,

MEB. Anadolu, Fen, Sosyal Bil., Güzel San. ve Spor Liseleri Öğretmenleri Seçme Sınavına Hazırlık El Kitabı

4

Bazı deyimler gerçek anlamda kullanılırlar.

Örnek: Çoğu gitti, azı kaldı. İsmi var, cismi yok. Kimi kimsesi yok.

Hem suçlu hem güçlü.

Bazı deyimler cümle halinde olur.

Örnek: Dostlar alışverişte görsün. Sağlam ayakkabı değil. Ayıkla pirincin taşını. Bu kadar kusur kadı kızında da olur.

İncir çekirdeğini doldurmaz.

I. Hasta sabaha kadar gözünü kırpmamıştı. II. Dün akşam geç yattığından uykusunu ala-

mamıştı. III. Uykum gelmesin diye sık sık yüzümü yıka-

dım. IV. Uykusunun ağır olduğunu herkes bilirdi. V. Dünkü tartışma yüzünden bütün gece gö-

züme uyku girmedi.

Yukarıdaki cümlelerin hangilerindeki deyimler anlamca birbirine yakındır?

A) I. ve V. B) II. ve III.

C) II. ve IV. D) III. ve IV.

Çözüm:

1. cümledeki “güzünü kırpmadı” deyimi ile V. cümledeki “gözüme uyku girmedi” deyimleri uykusuzluğu ifade eder-ler. Anlamca birbirine yakındırlar.

Cevap: A

Aşağıdaki cümlelerin hangisinde yerinde kul-lanılmamış bir deyim vardır?

A) Kadın, durmadan ağlıyor, bir yandan da: "İçim yanıyor dostlar!" diye bağırıyordu.

B) Olay yerinde, herkes telaş içindeyken o kılı-nı bile kıpırdatmıyordu.

C) Odacı Halil Efendi, yeni müdür için: "Canı tez birine benziyor." dedi.

D) Ev sahibi konuklarına bakıp: "Bu ne şıklık böyle!" deyince Ayşe üstüne alındı.

Çözüm:

A, B, C seçeneklerindeki deyimler yerinde kullanılmıştır. Fakat D şıkkında “üstüne alın“ deyimi yerinde kullanıl-mamıştır. “üstüne almak” deyimi “suçlanmak, hedef alın-mak” anlamını taşır.

Cevap: D

Depremde evde değildik. Eve gelince gördük ki dolaplar, kitaplıklar devrilmiş; binlerce kitap yer-lerde. Şimdi o kitaplar ne olacak? “Canını kur-tarmışsın yetmez mi?” demeyin. Kitaplar da in-sanın canı gibi. Birine bile zarar gelse içimden bir şeyler kopar.

Bu parçada geçen “içinden bir şeyler kopmak” sözüyle anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?

A) Birdenbire aşırı heyecana kapılmak B) Bedensel bir acı duymak C) Yapabileceği bir şeyi yapamaz hale gelmek D) Bir olay karşısında derin bir üzüntü duymak

Çözüm:

“İçinden bir şeyler kopmak” deyimi çok üzülmek, üzüntü duymak anlamına gelen bir sözdür. Bunu en iyi karşıla-yan şık D seçeneğidir.

Cevap: D

Deyimler kalıplaşmış sözlerdir. Deyimin kalıbının bozul-ması ya da yanlış anlamda kullanılması anlatım bozuk-luğudur.

Sözcükler Arasındaki Anlam İlişkileri

Eş Anlamlı (Anlamdaş) sözcükler Yazılışları farklı, anlamları aynı olan sözcüklerdir.

Örnek: eylem → fiil okul → mektep sınav → imtihan ad → isim

Eş Sesli (Sesteş) Sözcükler

Yazılışları aynı, anlamları farklı olan sözcüklerdir.

“Ey güzel, güzel yüzün benli de, gönlün niye bensiz.”

Yukarıdaki cümlede birinci “ben” sözcüğü yüzdeki si-yah nokta anlamındadır. İkinci “ben” sözcüğü ise bi-rinci tekil şahıstır. Bu iki sözcüğün yazılışları aynı, anlamları farklıdır. Bunlar eş sesli sözcüklerdir.

Uyarı!

Örnek Soru?

Uyarı !

Uyarı !

Örnek Soru ?

Örnek Soru ?

Page 13: Türkçe Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi Öğretmenlik ...pegem.net/dosyalar/dokuman/0802201211591515... · İçindekiler 3 ÖN SÖZ Bilindiği üzere, Millî Eğitim Bakanlğı,

Türkçe

5

Aşağıdaki cümlelerde altı çizili sözcüklere bu yönler-den dikkat edelim.

Örnek:

Benden sana bir öğüt, Kendi ununu kendin öğüt.

Senden sonra kalbe yollar uzadı. Ayrılıktan sonra bu eller saçları yoldu.

Sen gül ki yanaklarında güller açılsın.

Üzerinde inceltme işareti olan Arapça ve Farsça sözcük-ler Türkçedeki benzerleriyle sesteş değildir.

Örnek:

Beş adet defter aldım.

Bu âdetler günümüze kadar gelmiştir.

Deveyi yardan uçuran bir tutam ottur.

Ben yârime gül demem, gülün ömrü az olur.

Bu sene çok kar yağdı.

Bu sene iyi kâr ettik.

Karşıt (Zıt) Anlamlı Sözcükler

Anlamca birbiriyle çelişen, birbirine ters düşen sözcüklerdir.

Örnek:

Geldi ölümlü yalan, gitti ölümsüz gerçek.

Gençlikte günler kısa, yıllar uzundur; yaşlılıkta ise yıllar kısa, günler uzundur.

O iyiyi kötüden, doğruyu yanlıştan ayıramaz.

Aşağıdaki cümlelerin hangisinde aynı varlığın karşıt durumları birlikte verilmiştir?

A) Hani o gül gülerek geldiği demler şimdi. B) Gönüldendir şikâyet, kimseden feryadımız

yoktur. C) Baki kalan bu kubbede bir hoş seda imiş. D) Ağlarım hatıra geldikçe gülüştüklerimiz.

Çözüm:

D seçeneğinde “ağla-” ve “gülüş-” sözcükleri bir insanın karşıt durumları için kullanılmıştır. Diğer seçeneklerde böyle bir kullanım yoktur.

Cevap: D

Bir sözcüğün olumsuzu o sözcüğün zıt anlamlısı değildir; örneğin, “gülmek” eyleminin zıt anlamlısı “gülmemek” değil, “ağlamak” tır.

Yakın anlamlı sözcükler Eş anlamlı gibi göründükleri halde aralarında az

çok anlam farklılığı bulunan sözcüklerdir.

Örnek:

Eş → dost Bakmak → seyretmek Üzüntü → keder Fiyat → ücret Dilemek → istemek Uğraşmak → didinmek

Somut - Soyut Anlamlı Sözcükler

Somut Anlamlı Sözcükler: Beş duyu organından en az biriyle algılanabilen

sözcüklerdir.

Örnek:

Kitap, su, yol, sıcak, soğuk, ses, acı, güneş, koku, yürümek, gitmek, tatlı, rüzgâr...

Somut anlamlı bazı sözcükler, bazen soyut anlam kaza-nır.

Örnek: Sıcak davranışlarıyla herkesi kendine bağladı. Öğrenciler çok tatlı uyuyordu. Aramızdaki nefret duvarını yıkalım artık.

Soyut Anlamlı Sözcükler Beş duyu organımız vasıtasıyla algılayamadığı-

mız sözcüklere denir.

Örnek:

Rüya, heyecan, aşk, zeka, sevgi, düşünce, özgürlük, sevinç, hayal...

Soyut anlamlı bazı sözcükler de bazen somut anlam ka-zanır.

Örnek:

Duygularım günden güne paslanıyor. Bu sözler onun gururunu kırdı.

Uyarı!

Uyarı!

Uyarı!

Örnek Soru ?

Uyarı !

Page 14: Türkçe Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi Öğretmenlik ...pegem.net/dosyalar/dokuman/0802201211591515... · İçindekiler 3 ÖN SÖZ Bilindiği üzere, Millî Eğitim Bakanlğı,

MEB. Anadolu, Fen, Sosyal Bil., Güzel San. ve Spor Liseleri Öğretmenleri Seçme Sınavına Hazırlık El Kitabı

6

Genel - Özel Anlamlı Sözcükler Varlıkları, kavramları veya nesneleri topluca isim-

lendiren sözcüklere genel anlamlı sözcükler; tek bir varlığı isimlendiren, belirten sözcüklere özel anlamlı sözcükler denir.

Bir sözcüğe tek başına bakarak genel ya da özel anlamlı demek doğru değildir. Sözcük, diğer sözcüğe ya da cüm-lede bulunduğu konuma göre “genel” ya da “özel” sayıla-bilir. Yukarıdaki sıralamaya dikkat edilirse “bitki” sözcü-ğü “ağaç” sözcüğüne göre genel anlamlıyken “canlı” söz-cüğüne göre özel anlamlıdır. Sözcüklerin genel veya özel olması cümledeki kullanımı-na göre değişir.

“Kitap en iyi dosttur.” cümlesinde kitap sözcüğü genel anlamda kullanılmıştır. Çünkü bu cümlede tek bir kitap kastedilmemiştir, genel olarak kitap kavramı kastedilmiştir. “Elindeki kitabı bana verir misin?” cümlesinde ise kitap sözcüğü belirli bir kitap kaste-dildiği için özel anlamlıdır.

Nitelik - Nicelik Bildiren Sözcükler Varlıkların sayılarını, ölçülerini, azalıp çoğalmala-

rını belirten sözcükler nicel anlamlı sözcüklerdir. Örnek:

Üç kilo armut

Az çalışan çok bekler üniversiteyi.

Dershanecilikte iyi para var.

Varlıkların durumunu belirten sözcükler de nitel an-lamlı sözcüklerdir.

Örnek:

Kaliteli ve güzel mallardan vazgeçmez o.

Güzel günlerin sıcacık özlemiyle yaşıyordu.

Sözcüklerin nitel veya nicel anlamda kullanılmaları bu-lundukları cümledeki anlamlarına göre değişir.

Örnek: Hayatımda onun gibi büyük insan görmedim. (nitel)

Büyük bir meydanda toplandık. (nicel)

Yansıma Sözcükler

Doğadaki sesleri yansıtan sözcüklerdir. Çeşitli şekillerde yapılır:

Nesnelerin birbirine çarpmasından doğan sesler: tık, pat, küt, şır, gümbür...

Hayvan sesleri: me, hav, miyav...

İnsan sesleri: fıs, hor...

Sözcükte Anlam Olayları

Ad Aktarması (Mecazı Mürsel) Benzetme amacı güdülmeden aralarındaki anlam

ilişkisi nedeniyle bir sözcüğün yerine başka bir söz-cüğün kullanılmasıdır.

Birçok şekilde yapılır:

a) Parça - bütün ilişkisi:

Bir varlığın parçası söylenerek bütün kastedilir veya bütün söylenerek parça kastedilir.

Örnek:

Sana benim gözümle bakan gözler kör olsun. (göz insanın bir parçasıdır, göz söylenerek insan kastedilmiştir)

Dönüyor pullu cepken; dönüyor allı şalvar. (cepken ve şalvar insanın birer parçasıdır; bu keli-meler söylenerek insan kastedilmiştir)

Uzaktan tüten bir baca. (baca kelimesi söylenerek ev kastedilmiştir)

Birden karşımda bir gövde belirdi. (gövde insanın bir parçasıdır, gövde söylenerek in-san kastedilmiştir)

b) İç-dış İlişkisi:

Bir nesnenin iç kısmının söylenip dış kısmının kastedilmesi ya da tam tersinin yapılmasıdır.

Örnek:

Önündeki üç tabağı bitirdi. (tabak söylenmiş tabağın içindeki yemek kastedil-miştir.)

Tencere yarım saattir kaynıyor. (Tencere söylenmiş tencerenin içindekiler kastedil-miştir.)

Bardağı bir dikişte içiyor. (Bardaktan kasıt sudur.)

Uyarı !

Uyarı !

Varlık

Canlı cansız

insan bitki hayvan

ağaç

çam

kızılçam

Page 15: Türkçe Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi Öğretmenlik ...pegem.net/dosyalar/dokuman/0802201211591515... · İçindekiler 3 ÖN SÖZ Bilindiği üzere, Millî Eğitim Bakanlğı,

Türkçe

7

c) Sanatçı- yapıt ilişkisi:

Cahit Sıtkı’yı tavsiye ederim. (Cahit Sıtkı’nın eserleri) Bu yaz elimden Necip Fazıl’ı hiç düşürmedim. (Necip Fazıl’ın eserleri)

e) Yer – yönetim – insan ilişkisi:

Yerin söylenip, yönetim veya insan kastedilmesi.

Örnek:

Ankara gelişmeler karşısında suskunluğunu bozma-dı. (Ankara’dan kasıt hükümettir.) Deprem İstanbul’u derin bir uykudayken yakaladı. (İstanbul’dan kasıt halktır.) Bütün Erzurum yollara dökülmüştü. (Erzurum’dan kasıt halktır.)

f) Yön – insan ilişkisi:

Yön söylenip insan kastedilir.

Örnek:

Doğu, Batı’ya mahkum mu? (Doğu ve Batı’dan kasıt orada yaşayan insanlardır.)

Marmara'da her yelken Uçar gibi neşeli Yukarıdaki dizelerde olduğu gibi, kimi sözler benzetme amacı gütmeden kendi anlamları dı-şında kullanılır.

Aşağıdaki dizelerin hangisinde, bu örnekteki-ne benzer bir kullanım vardır?

A) Dalgalan sen de şafaklar gibi ey nazlı hilâl B) Ben ezelden beridir hür yaşadım hür yaşa-

rım. C) Etmesin tek vatanımdan beni dünyada cüda D) Bastığın yerleri toprak diyerek geçme tanı

Çözüm:

Benzetme amacı gütmeden bir sözcüğün yerine başka bir sözcük kullanmak ad aktarmasıdır. Örnek cümlede “yel-ken” sözcüğü “tekne veya gemi” yerine kullanılmıştır. Par-ça-bütün ilişkisiyle “yelken” söylenmiş, “tekne” veya “gemi” kastedilmiştir. Seçeneklere baktığımızda A seçeneğinde de böyle bir durum söz konusudur. “Hilal” bayrağın bir par-çasıdır. Yani “hilal” söylenmiş, “bayrak” kastedilmiştir.

Cevap: A

Teşbih (Benzetme)

Bir kavramın, çeşitli özellikleri nedeniyle başka bir kavrama benzetilmesidir.

Örnek:

Vatanımız cennet gibi güzeldir. (vatan güzellik yö-nüyle cennete benzetilmiştir.) Gider oldum kömür gözlüm elveda Her günüm bir yıla döndü giderim (Gözler, kömüre; gün, yıla benzetilmiştir.)

“Sakin ve rüzgârsız havalarda bacalar üzerinden bir türlü savrulup dağılmayan dumanlar birbiri üzerine nasıl birikirse bu sesler de öylece göğün boşluğunda toplanıyor, kolay kolay dağılmıyor-du.”

Bu cümlede birbirine benzetilen iki şey aşa-ğıdakilerden hangisidir?

A) Hava - Rüzgâr B) Rüzgâr - Duman C) Hava - Ses D) Duman - Ses

Çözüm:

Yukarıdaki cümlede ses, dumana benzetilmektedir.

Cevap: D

(I) Toroslar Çukurova’nın bereketli topraklarını İç Anadolu’nun bozkırlarından ayırır. (II) Çukuro-va’yı at nalı biçiminde kuşatmış bir duvardır san-ki. (III) Ovadan bakılınca çelikten dev bir testere ağzını andıran tepeler, yaz kış ışıl ışıldır. (IV) Toroslar öylesine sarp ve yüksektir ki kolay kolay geçilmez.

Yukarıdaki parçada numaralanmış cümlelerin hangilerinde benzetme yapılmıştır?

A) I ve II B) I ve III C) II ve III D) II ve IV

Çözüm:

Cümlelere dikkatle baktığımızda II. ve III. cümlede ben-zetme yapıldığını görürüz. II. cümlede “Toroslar”ı bir “duvar”a, III. cümlede de “tepeler”i “dev bir testere”ye benzetiyor.

Cevap: C

Örnek Soru?

Örnek Soru?

Örnek Soru ?

Page 16: Türkçe Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi Öğretmenlik ...pegem.net/dosyalar/dokuman/0802201211591515... · İçindekiler 3 ÖN SÖZ Bilindiği üzere, Millî Eğitim Bakanlğı,

MEB. Anadolu, Fen, Sosyal Bil., Güzel San. ve Spor Liseleri Öğretmenleri Seçme Sınavına Hazırlık El Kitabı

8

İstiare (Eğretileme)

Benzetmenin tek ögesiyle yapılır. Mantık olarak benzetmeyle aynıdır. Örneğin, Babam, karnemi gö-rünce arslan gibi kükredi. (benzetme) Babam kar-nemi görünce kükredi. (istiare) Her iki örnek de “ba-ba”, “arslan”a benzetilmiştir. Fakat cümlelerin birinde “arslan” söylenmiş, diğerinde söylenmemiştir.

İstiare ikiye ayrılır:

Açık İstiare:

Kendisine benzetilenle yapılır.

Örnek:

Yaylarını gerdin bir bakışınla bin ok saplandı yüre-ğime (kirpikler yaylara benzetilmiş fakat kirpik söy-lenmemiştir.)

Şakaklarıma kar mı yağdı ne var. (Beyaz saçlar kara benzetilmiş fakat saçlar söylenmemiştir.) Sınıfın bülbülü şakımaya başladı. (Öğrenci bülbüle benzetilmiş fakat öğrenci söylenmemiştir.)

Kapalı istiare: Benzeyen kullanılarak yapılan sanattır. Teşhis

sanatına dayanır. Kapalı istiarede genellikle cümle-de, söylenmeyen ögeyi hissettiren bir sözcük yer alır.

Örnek:

Tekerlekler yollara bir şeyler anlatıyor. (Anlatmak insana ait bir özelliktir tekerleklere verilmiştir. Teker-lek insana benzetilmiş; tekerlek söylenmiş, insan söylenmemiştir.)

Kör olası çöpçüler aşkımızı süpürmüşler. (Aşk sü-pürülmez, çöp süpürülür. Aşk çöpe benzetilmiştir. Aşk söylenmiş, çöp söylenmemiştir.)

Gözümden uyku akıyor. (Uyku akmaz, su akar, uy-ku suya benzetilmiştir. Uyku söylenmiş, su söylen-memiştir.)

Kinaye (Değinmece) Bir kelime veya kelime grubunu hem gerçek hem

de mecaz anlama gelecek şekilde kullanma sanatı-dır. Kinayede mecaz anlam ön plandadır.

Örnek:

Nerede bir gül bitse etrafı diken.

(Bu söz iki ayrı anlama gelir; gerçek anlamda ger-çekten de bitki olarak gülün dalında dikenler vardır. Mecaz anlamda da düşündüğümüzde şöyle diyebili-riz: Her güzel şeyin mutlaka bir sıkıntısı bir zorluğu vardır. Cefa çekilmeden sefa sürülmez.)

Aşağıdaki cümlelerde de kinaye vardır:

Dolu başaklar başını eğer.

Ateş olmayan yerden duman çıkmaz. Şu karşıma göğüs geren Taş bağırlı dağlar mısın? Gözü açık biri Eli uzun

Kinaye halk dilinde alaylı söyleyiş anlamında da kullanı-lır. Bu sözler aslında “dokundurma”dır.

Örnek:

O kadar hızlı yürüyordu ki evlerinin önündeki okula iki saatte gidebiliyordu. Ne kadar zeki ve çalışkan olduğunu ÖSS’yi dördün-cü girişinde kazanarak ispatladı.

Dolaylama

Tek bir sözcükle anlatılabilecek bir kavramı bir-den fazla sözcükle anlatmaya denir. Dolaylama yapılacak sözcük grubunun geçerliliğinin herkes tarafından kabul edilmesi gerekir. Yani “bacasız sanayi” dendi mi akla “turizm” gel-melidir.

Örnek:

Aydın → efeler diyarı Turizm → bacasız sanayi Kaleci → file bekçisi Pamuk → beyaz altın Sinema → beyaz perde

Deyim Aktarması (Özellik Aktarımı)

Aralarında ilgi bulunan iki nesne arasında ben-zetme yoluyla ilgi kurularak birinin özelliğinin ötekine verilmesidir.

Çeşitli şekillerde yapılır:

1. İnsandan doğaya aktarma (Kişileştirme): İnsa-na ait özelliklerin doğaya verilmesidir.

Örnek:

Bu kahrolası şehirde sokaklar bile seni düşünür. (Dü-şünmek insana ait bir özelliktir. Sokaklara verilmiştir.)

Fırat bir gün kan kusacak. (kan kusmak insana ait-tir, Fırat nehrine verilmiştir.)

Uyarı!

Page 17: Türkçe Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi Öğretmenlik ...pegem.net/dosyalar/dokuman/0802201211591515... · İçindekiler 3 ÖN SÖZ Bilindiği üzere, Millî Eğitim Bakanlğı,

Türkçe

9

Güneş bulutların arasından bize tebessüm ediyor. (Tebessüm etmek insana aittir, güneşe verilmiştir.)

Mağaranın ağzı örümcek ağlarıyla kapatılmıştı bir anda. (Ağız insana aittir, mağara için kullanılmıştır.)

2. Doğadan insana aktarma: Doğaya ait özellikle-rin insana verilmesidir.

Örnek:

Deli gönlüm bugün yine dalgalıdır. (sakin olmamak) Yumuşak huylu biri olduğu her halinden belliydi. (mülayim) Her gencin gönlünde bir gonca yatar. (sevgili)

3. Doğadan doğaya aktarma: Doğada bir varlıkta görülen özelliğin başka bir varlığa verilmesidir.

Örnek:

Bir arslan miyav dedi. (kedinin özelliği arslana akta-rılmış)

Bulutlar salkım salkım. (Üzümün özelliği bulutlara ak-tarılmış)

4. Duyular arası aktarma: Bir duyuyla ilgili bir kav-ramın başka bir duyuyla birlikte verilmesidir.

Örnek:

Biberin keskin acısı hepimizi kendimizden geçirdi. (Keskinlik dokunma duyusuyla ilgilidir. Acı ise tat alma duyusuyla ilgili bir sözcüktür. Bunların birlikte kullanılması duyular arası aktarmadır.)

Tatlı bir tebessümle insanları mutlu edebiliriz. (Tat, tat alma duyusuyla ilgili; tebessüm, görme du-yusuyla ilgili sözcüklerdir. Bunların birlikte kullanıl-ması duyular arası aktarmadır.)

Baktım yemek acı olmuş ben yemedim. (Bakmak görme duyusuyla, acı tat alma duyusuyla ilgilidir. Bunların birlikte kullanılması duyular arası aktarmadır.)

Güzel Adlandırma Korku, ürkme, iğrenme gibi olumsuz duyguları

önlemek için bazı varlık, nesne veya kavramları da-ha güzel sözcüklerle adlandırmadır.

Örnek:

Verem → ince hastalık Ölüm → rahmete kavuşmak, sizlere ömür Nezle → şifayı kapmak Sağır → işitme engelli Kör → görme özürlü Tımarhane → akıl hastanesi Cin şeytan peri → iyi saatte olsunlar

Dokundurma

Bir kimseyi iğnelemek, bir sözü tersini düşündü-recek şekilde kullanılmak ya da onunla alay etmek amacıyla kullanılan ifadelerdir.

Çok çabuk geldin, sen gelene kadar ağaç olduk.

O kadar açık konuştu ki söylediklerini hala çözmeye çalışıyoruz.

Mübalâğa (Abartma)

Bir durumu olduğundan daha büyük ya da daha küçük gösterme sanatıdır.

Alem sele gitti gözüm yaşından Dağda yaprak kalmadı Yarama bağlamaktan

Sana dar gelmeyecek makberi kimler kazsın Gömelim gel seni desem tarihe sığmazsın

Bir ah çeksem dağı taşı eritir Gözüm yaşı değirmeni yürütür

Yüce dağ başında bir ulu kartal Açmış kanadını dünyayı örter

Bir of çeksem karşıki dağlar yıkılır. Avuç içi kadar yere yirmi beş kişi oturduk.

Mecazlı söylenen her söz abartma değildir. Abartmada bir kavrama aşırı ölçüler yüklenir; kavram büyütülür ya da küçültülür.

Uyarı!

Page 18: Türkçe Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi Öğretmenlik ...pegem.net/dosyalar/dokuman/0802201211591515... · İçindekiler 3 ÖN SÖZ Bilindiği üzere, Millî Eğitim Bakanlğı,

MEB. Anadolu, Fen, Sosyal Bil., Güzel San. ve Spor Liseleri Öğretmenleri Seçme Sınavına Hazırlık El Kitabı

10

SÖZCÜKTE ANLAM TESTİ - 1 1. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde “sürmek” söz-

cüğü verilen açıklamaya uygun kullanılmamış-tır?

A) Sürgün etmek, zorla göndermek = Adamı kı-sa süre içinde uzak bir yere sürdüler.

B) Yöneltmek = Arabayı hemen eve doğru sür-dü.

C) Dokunmak = Lütfen elinizi duvara sürmeyiniz. D) Meydana gelmek = Sınav tam üç saat sürdü.

2. Eleştirmen eseri tahlil ederken kılı kırk yarar, öyle-ce bir sonuca giderdi. cümlesinde altı çizili sö-zün cümleye kattığı anlam aşağıdakilerin han-gisinde vardır?

A) Adam, kazanmak için elinden geleni yaptı. B) Söylenen her şeye körü körüne inanırsan yan-

lış yaparsın. C) Onu işe almamak için bin dereden su getirdi. D) Böyle basit bir mesele için senin kadar ince

eleyip sık dokuyan bir adam görmedim. 3. Aşağıdaki cümlelerden hangisinde mecaz an-

lamlı bir sözcük kullanılmamıştır?

A) Bu soruna herkesin bizzat eğilmesi lazım. B) O olaydan sonra bir daha onu dershanede

görmedim. C) Çizdiği tatlı resimler onun şöhretini bütün

dünyaya yaydı. D) Adam biraz oturup derin bir nefes çekti.

4. İşte senin gideceğin yol Gidemezsen saçın başın yol

Bu dizelerde “yol” sözcüklerinde görülen anlam olayı aşağıdakilerden hangisinde yoktur?

A) Terziye kumaş gelmiş, düşünür ki ne kese Ölçmüş biçmiş bakmış ki ne cep olur, ne ke-se

B) Ben yandım o da yanadursun Güvendiğim bütün dağlar ondan yana dursun

C) Geldi ilkbahar açıyor bak gül Ne olursun artık birazcık gül

D) Sen böyle yaparsan kabul etmez seni yer Düşünüyorum da herhalde kalmadı bana yer

5. Tek sözcükle anlatılabilecek bir kavramı birden

fazla sözcükle anlatmaya “dolaylama” adı verilir.

Aşağıdakilerin hangisinde bu açıklamaya uy-gun bir kullanım vardır?

A) Gözlerimin önünden gitmiyor, gittiğin günkü karanlıklar.

B) Halk yarın sandık başına gidecek olmanın heyecanını yaşıyor.

C) Onun sıcak davranışları bizi kendisine bağla-dı.

D) Hayatın sonu budur, neylersin arkadaş?

Page 19: Türkçe Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi Öğretmenlik ...pegem.net/dosyalar/dokuman/0802201211591515... · İçindekiler 3 ÖN SÖZ Bilindiği üzere, Millî Eğitim Bakanlğı,

Türkçe

11

6. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde duyular arası aktarma yapılmıştır?

A) Bugünkü soğuk hava hepimizi hasta etti. B) Büyük emekler sarf edilerek ortaya çıkartılan

eserler değerli olur. C) Çekmecenin gözünü karıştırır gibi oldu. D) Sıcak renklerle çizdiği tablo eşsizdi.

7. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde bir varlık başka bir varlığa benzetilmemiştir?

A) Başı Ağrı Dağı kadar dik ve mağrurdu. B) Kulak verin ki zaman hayatı kemiriyor. C) Bu kör lamba tanığıdır yalnızlığımın. D) Caddenin sonundaki eski bir köşke girdi.

8. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde doğadan in-

sana aktarma söz konusudur?

A) Onu görüce eriyorum be arkadaş! B) Onun yaptığı bu güzel hareketi herkes be-

ğenmişti. C) Hayat su gibi akıp giderken seni kaybettim. D) Gönlüm dayanmıyor bu insafsız gurbete.

9. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde “atmak” söz-cüğü temel anlamıyla kullanılmıştır?

A) Rüşvet alan adamı uzak bir şehre attılar. B) Almanya’daki kardeşine o da bir mektup attı. C) Çocuklar suya taş atıyorlardı. D) Susmayana bir tokat da ben atarım.

10. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde altı çizili söz-

cük mecaz anlamıyla kullanılmıştır?

A) Onu görmek için kilometrelerce yol aldı. B) İnsanları temiz bir sevgiyle kucaklamaya ça-

lışırdı. C) Tarladaki kayısılar iyice pişmiş. D) Tavsiye ettiğin kitabı bir türlü bulamadım.

YANIT ANAHTARI

1 D 3 B 5 B 7 D 9 C

2 D 4 D 6 D 8 A 10 B

Page 20: Türkçe Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi Öğretmenlik ...pegem.net/dosyalar/dokuman/0802201211591515... · İçindekiler 3 ÖN SÖZ Bilindiği üzere, Millî Eğitim Bakanlğı,

MEB. Anadolu, Fen, Sosyal Bil., Güzel San. ve Spor Liseleri Öğretmenleri Seçme Sınavına Hazırlık El Kitabı

98

T.C. İNKILÂP TARİHİ

XX. YY BAŞLARINDA OSMANLI DEVLETİ

I. Meşrutiyet (1876)

• Genç Osmanlılar devletin ancak Meşrutiyet ile kurtulacağına inanarak, Abdülaziz’i tahtan in-dirmiş ve Meşrutiyet’i ilan etmeyi kabul eden Abdülhamit’i tahta geçirmiştir.

• Mithat Paşa ve arkadaşları tarafından 23 Aralık 1876’da II. Abdülhamit’e ilan ettirilen Kanun-i Esa-si ile meşrutiyet yönetimi yürürlüğe konmuş oldu.

• Meşrutiyet’e göre yürütme görevi padişaha ve hükümete aittir. Kanun yapma görevi ise Mec-lis’e aittir. Fakat kanunları onaylayan son ma-kam padişahtır.

• Bunun üzerine üyelerini halkın seçtiği Meclis-i Mebusan ile padişahın atadığı kişilerden oluşan Meclis-i Ayan toplandı.

• Hükümet, padişaha karşı sorumludur. Padişah gerektiğinde meclisi kapatma yetkisine sahiptir. Böylece halk Osmanlı tarihinde ilk defa yönetime katıldı. Demokrasi yolunda önemli bir adım atıldı. 14 Şubat 1878 tarihinde II. Abdülhamit, Osmanlı-Rus Savaşları sebebiyle parlamentoyu dağıttı.

II. Meşrutiyet (24 Temmuz 1908) • İttihat ve Terakki Cemiyeti’nin kurulması, II. Ab-

dülhamit’e karşı muhalefetin artması ve cemiye-tin ileri gelenlerinden Enver ve Niyazi Beylerin ayaklanması üzerine, II. Abdülhamit ikinci kez Meşrutiyet’i ilan etti.

• Meşrutiyet’in meydana getirdiği hürriyet orta-mında İttihat ve Terakki içinde değişik fikirler tü-rediği gibi, muhalif fikir ve akımlar ortaya çıktı. İttihat ve Terakki Cemiyeti’nin yönetimdeki etki-sinin iyice artması üzerine, İstanbul’da İttihat ve Terakki’ye karşı 31 Mart Olayı denen bir isyan çıkmıştır. Bu isyan Selanik’ten gelen Hareket Ordusu tarafından bastırılmıştır. 31 Mart Vakası olarak bilinen bu olayın sonucunda, II. Abdül-hamit tahtan indirilmiştir. İttihat ve Terakki yöne-time tam anlamıyla Bab-ı Âli Baskını (1913) so-nucunda hakim olmuştur. 31 Mart Olayı‘nın en önemli özelliği, anayasal sisteme karşı çıkmış olmasıdır.

Meşrutiyet Dönemi Fikir Akımları

Osmanlıcılık Osmanlı İmparatorluğu’nda yaşayan bütün un-

surların millet, din, mezhep, ırk farkı gözetmeden bir-leştirme yoluyla devletin kurtarılacağına inanan bir fikir akımıdır.

İslâmcılık Müslüman unsurların bir araya getirilmesiyle

devletin devamının sağlanacağına inananların dü-şüncesidir. II. Abdülhamit ve bir kısım aydınlar İs-lâmcılık ile devleti koruyacaklarına inanmışlardır.

Türkçülük Devletin esas unsuru olan Türklerin ön plana

çıkarılarak vatanın kurtulabileceğine inananların sa-vunduğu düşüncedir. İttihat ve Terakki Cemiyeti ileri gelenleri bu fikri benimsemişlerdir.

Batıcılık Devletin kurtuluşunu Batı’yı tüm kuruluşlarıyla

örnek almada görenlerin savunduğu düşüncedir. Çö-küşün asıl sebebinin bilgisizlik olduğunu savunuyor-lardı.

I. Dünya Savaşından 19 Mayıs 1919’a

I. Dünya Savaşı ve Sonuçları

I. Dünya Savaşı (1914-1918)

Sebepler

Almanya: Siyasi birliğini geç bir dönemde (1871) tamamlayan Almanya’nın gelişen sanayi için sömür-geler elde etme politikası gütmesi ve özellikle İngilte-re ile rekabet etmesi

Page 21: Türkçe Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi Öğretmenlik ...pegem.net/dosyalar/dokuman/0802201211591515... · İçindekiler 3 ÖN SÖZ Bilindiği üzere, Millî Eğitim Bakanlğı,

T.C. İnkılap Tarihi

99

Fransa: 1871’de Almanya’nın ele geçirdiği Ases-Loren’i geri alma isteği

Rusya: Panislavizm politikası doğrultusunda Alman-ya ve Avusturya-Macaristan’ı parçalamak istemesi.

Sırbistan: Avusturya-Macaristan’dan Bosna-Hersek’i almak istemesi

İtalya: Siyasi birliğini geç tamamladığından sömürge elde etmek istemesi özellikle de Avusturya toprakla-rıyla ilgilenmesi

İngiltere: Yeni sömürgeler elde etmek istese de elindekileri korumak birincil amacıdır.

I. Dünya Savaşında Bloklar Üçlü İtilaf Üçlü İttifak İngiltere Almanya Fransa Bulgaristan Rusya Avusturya-Macaristan Yunanistan Osmanlı İmparatorluğu Romanya ABD İtalya Japonya

I.Dünya Savaşı Sırplı bir öğrencinin Avusturya, Ma-caristan veliahtını öldürmesiyle başladıysa da bu sa-vaşın sebebi değil hızlandırıcısıdır. Asıl sebepler da-ha önce değinilen devletlerin karşılıklı amaçlarıdır.

Osmanlı Devletinin Savaşa Girişi (11 Kasım 1914)

Osmanlı’nın Almanya ile İttifak Yapma Sebepleri

1. İngiltere ve Fransa’nın, Rusya’nın Osmanlı üze-rinde egemenlik kurma politikalarını kabullen-meleri Almanya’nın ise 19.yy dan itibaren Os-manlıyı desteklemesi.

2. 1913’ten beri Osmanlı Devletini yöneten İttihat ve Terakki Partisi ileri gelenlerinin Almanya’nın savaşı kazanacağına inanmaları.

3. Almanya ile ittifak sayesinde son dönem toprak kayıplarını telafi etme düşüncesi

Almanya’nın Osmanlı’dan Beklentileri

1. Geniş alana yayılan Osmanlı Devleti’nin açaca-ğı cephelerle kendi savaş yükünü hafifletmek is-temesi.

2. Osmanlı halifesinin manevi gücünden yarar-lanma düşüncesi

Osmanlı’nın Savaşa Girişi

Osmanlı Devletine sığınan iki Alman savaş ge-misine Osmanlı bayrağı çekilmiş, bu gemiler de Ka-radeniz’deki Rus Limanlarını bombalayınca Osmanlı bir oldu-bitti ile savaşa girmiştir (11 Kasım 1914).

Osmanlı Cepheleri

Kafkas (Doğu) Cephesi: Rusları Kafkasya’dan atmak, Almanları rahatlatmak, Irak petrollerini koru-mak, Kafkasya’dan Türkistan’a ulaşmak gibi amaç-larla açıldı. Ancak Enver Paşanın komutasında gelen yenilgi (Sarıkamış Faciası) ile Muş, Bitlis, Erzurum, Erzincan, Trabzon kaybedildi.

Kanal (Harekatı) Cephesi: Doğrudan Almanların is-teği üzerine İngilizlerin, Hindistan ve Uzakdoğu sö-mürgeleri ile bağlantısını kesmek için açılmış bir cephedir. Harekat başarısızlıkla sonuçlanmıştır.

Suriye-Filistin Cephesi: İngilizler ve onlarla işbirliği halindeki Araplar ile savaşıldı. İngilizler Filistin’i ele geçirerek Suriye’ye girmişlerdir.

Hicaz-Yemen Cephesi: İngilizler ve onların kışkırttı-ğı Araplar ile savaşıldı. Genel olarak başarısız olan Osmanlı ordusu Mekke’yi savaşın sonuna kadar ko-rumuştur.

Irak Cephesi: İngiltere hem petrol bölgelerine ege-men olmak hem de Türk Ordusunun İran ve Hindis-tan’a girişini engellemek için Basra’ya asker çıkardı. Osmanlı ordusu Kutü’l Amere’de başarılı olduysa da Bağdat’a çekilmek zorunda kaldı.

Çanakkale Cephesi: İngiltere, Fransa bir iç savaş yaşayan Rusya’ya yardım etmek ve İstanbul’u ele geçirerek Osmanlıyı savaş dışı bırakmak istiyordu. Bir diğer amaç da Balkanlarda yeni bir cephe açmak böylece Alman kuvvetlerini bölmek ve Balkan devlet-lerini İtilaf safında savaşa sokmaktı.

18 Mart 1915’te Çanakkale Boğazını geçmek isteyen itilaf donanması durdurulmuş, 25 Nisan 1915’ten iti-baren Arıburnu, Conkbayırı, Kocatepe, Anafarta-lar bölgesine saldırıldıysa da Mustafa Kemal’in ön-derliğindeki Türk askeri, destansı bir başarıyla düş-man kuvvetlerini çekmek zorunda bırakmıştır.

Sonuçlar:

1. Rusya’nın yardım alamaması içeride Bolşevik-lerin zaferini hazırlamış ve Sosyalist bir rejim kurulmuştur. Yeni yönetim 3 Mart 1918 Brest-Litowsk Antlaşması ile savaştan çekilmiştir.

2. Çanakkale başarısı genel savaşın uzamasına sebep olmuştur.

3. Yaklaşık 250 bin Türk askeri şehit olmuş, Mus-tafa Kemal Türk halkınca tanınmıştır.

4. Bulgaristan İttifak grubunda savaşa girmiş böy-lece Osmanlı-Almanya kara bağlantısı sağlan-mıştır.

Page 22: Türkçe Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi Öğretmenlik ...pegem.net/dosyalar/dokuman/0802201211591515... · İçindekiler 3 ÖN SÖZ Bilindiği üzere, Millî Eğitim Bakanlğı,

Gelişim

145

GELİŞİM PSİKOLOJİSİ

Gelişim Psikolojisi; bireyin doğum öncesi dönemin-den başlayarak yaşam boyu süregelen gelişimini ele alan; büyüme ve olgunluk aşamalarını, çevresel fak-törlerin bireyin gelişim biçimlerine olan etkisini, çocuk-la toplumun diğer öğeleri arasındaki duygusal ve sosyal etkileşimi konu edinen eğitim psikolojisinin bir alanıdır.

Gelişme: Organizmanın, büyüme, olgunlaşma ve öğrenmenin etkileşimiyle sürekli olarak ilerleme kay-deden değişmesidir.

Gelişim: Gelişim, organizmanın döllenme anından başlayarak bedensel, bilişsel, duygusal ve sosyal olarak geçirdiği sürekli ve çok yönlü düzenli değişim-dir.

• Gelişim, olgunlaşma ve öğrenmeyi kapsayan genel bir kavramdır.

• Gelişime bir süreç olarak bakılmalıdır. Olgunlaş-ma ve öğrenme olmadan gelişim sağlanamaz. Gelişim bir ürün, gelişme ise bir süreçtir.

• İnsan gelişimini incelemenin temel amacı, yaşam boyu devam eden değişim sürecini ve doğasını anlamaktır. Bu temel amaç çerçevesinde gelişim psikologları; davranış, yetenek ve öğrenmelerde yaşa bağlı olarak meydana gelen değişimleri be-timlemeye, açıklamaya, yordamaya ve kontrol al-tında iyi hale getirmeye çalışmaktadırlar.

ÖDYM'NİN YAPMIŞ OLDUĞU SINAVLARDA ÇIKAN SORULAR

1. Bireyin doğumdan ölümüne kadar, yaşa bağlı olarak gösterdiği davranış değişikliklerini in-celeyen deneysel psikoloji alanı aşağıdaki-lerden hangisidir?

A) Klinik Psikoloji B) Sosyal Psikoloji C) Eğitim Psikolojisi D) Gelişim Psikolojisi

YANIT ANAHTARI

1 D

ÖSYM'NİN YAPMIŞ OLDUĞU SINAVLARDA ÇIKAN SORULAR

1. Bir sınıf öğretmeni 23 Nisan kutlamalarında bütün öğrencilerine aktif roller vermiştir. Çocuk-lar yetenek ve ilgilerine göre, sunuculuk, koro üyeliği, drama şiir okuma ve halkoyunları alanla-rında görev almışlardır.

Öğretmenin bu yaklaşımının gelişim psikolo-jisi açısından sağlayacağı en önemli yarar aşağıdakilerden hangisidir?

A) Çocuklar arasında en çok tercih edilen et-kinliğin belirlenmesi

B) Çocukların kendi liderlerini belirlemelerine olanak sağlanması

C) Çocukların, kutlamalarda daha çok eğ-lenmelerinin sağlanması

D) Çocuklar arasında dayanışmanın güç-lendirilmesi

E) Çocukların onaylanma, tanınma, başarma gereksinimlerinin doyurulması

2. Aşağıdakilerin hangisinde, gelişimde eğiti-min farklılaştırıcı işlevi ön plana çıkar?

A) Öğrencilerin sosyal ve ahlak gelişimine yar-dımcı olma

B) Öğrencilerin psikolojik problemlerini çözme-lerine yardımcı olma

C) Öğrencilerde ortak toplumsal değerlerin ge-liştirilmesine yardımcı olma

D) Öğrencilerin bireysel özelliklerine göre ge-lişmelerine yardımcı olma

E) Ailelerin öğrencilere değer yargılarını ak-tarmalarını sağlama

YANIT ANAHTARI

1 E 2 D

Page 23: Türkçe Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi Öğretmenlik ...pegem.net/dosyalar/dokuman/0802201211591515... · İçindekiler 3 ÖN SÖZ Bilindiği üzere, Millî Eğitim Bakanlğı,

MEB. Anadolu, Fen, Sosyal Bil., Güzel San. ve Spor Liseleri Öğretmenleri Seçme Sınavına Hazırlık El Kitabı

146

GELİŞİMİN TEMEL KAVRAMLARI Büyüme • Büyüme, bireyin fiziki yapısında zamanı bağlı

olarak meydana gelen nicelik boyutundaki deği-şikliklerdir.

• Büyüme genellikle, bedenin boy ve ağırlık yö-nünden artışı, organların belli bir düzeye gelince-ye kadar geçirdikleri biçim, hacim, ağırlıkla ilgili değişmeler olarak tanımlanmaktadır.

• Büyüme, kalıtım ve çevre faktörlerine bağlı ola-rak değişik hız ve yoğunlukta gerçekleşir.

Örnek:

*Bir öğrencinin kilo alması, boyunun uzaması vb….

*9-10 yaşlarına kadar erkek çocukların vücudu iri ve gelişmişken 10-11 yaşlarında kızlar bedensel olarak daha iri ve gelişmişlerdir. Kızlar 11, erkekler de 12 yaşlarında erinliğe girerler. Bu dönemde bedensel görünüm değişir. İlk yıllarda kızlar öndeyken dönemin sonunda erkekler tekrar öne geçerler .

ÖDYM'NİN YAPMIŞ OLDUĞU SINAVLARDA ÇIKAN SORULAR

1. Gelişim sürecinde vücudun sadece boy, kilo ve hacim olarak artması hangi gelişim kav-ramıyla ifade edilebilir?

A) Büyüme B) Gelişme

C) Olgunlaşma D) Öğrenme

2. Canlıyı oluşturan çeşitli hücrelerin yapı ve işleyişinde baş gösteren nicelikle ilgili de-ğişmelere ne ad verilir?

A) Büyüme B) Öğrenme

C) Gelişme D) Olgunlaşma

YANIT ANAHTARI

1 A 2 A

ÖSYM'NİN YAPMIŞ OLDUĞU SINAVLARDA ÇIKAN SORULAR

1. Fatma Hanım seneye okula başlayacak olan yeğeni Bertuğ’a bir hediye vermek ister. Çocuk giysileri satan bir mağazadan Bertuğ’un yaşını söyleyerek bir pantolon satın alır. Hediyesini ye-ğenine verdiğinde, uzun süredir görüşmemeleri-ne karşın, satın aldığı pantolonun yeğeninin be-denine tam olduğunu görür, çok sevinir.

Yukarıdaki paragrafta gelişim psikolojisine özgü kavramlardan hangisine vurgu yapıl-maktadır?

A) Büyüme B) Olgunlaşma C) Öğrenme D) Hazırbulunuşluk

E) Kritik dönem

YANIT ANAHTARI

1 A

Olgunlaşma • Gelişim psikolojisinde olgunlaşma, herhangi bir

türe özgü genetik yapı tarafından önceden be-lirlenmiş bir plan çerçevesinde, öğrenmelerden ve yaşantılardan tamamen bağımsız olarak or-taya çıkan biyolojik süreç olarak tanımlanmak-tadır.

• Olgunlaşma hem kalıtım, hem de çevresel et-menlerin kontrolü altındadır.

• Olgunlaşma, hazırbulunuşluk ve öğrenme için bir ön koşul niteliğidir.

• Olgunlaşma; yaş, zeka ve sinir sisteminin koordi-nasyonu içeren bir süreçtir.

• Olgunlaşmanın olması için öğrenmeye ihtiyaç yoktur.

Örnek: Bir bebeğin kas ve kemik yapısı yeter olgun-luğa gelmeden, ne kadar yürüme alıştırması yaptırır-sak yaptıralım, çocuk yürümeyi öğrenmez.

− 7 yaşındaki bir çocuğun bisiklet kullanabilmesi için kemik ve kas siteminin belli bir düzeye gel-mesi ve bisiklet kullanmaya istekli olması gere-kir.

− Çocuğun parmak kasları gelişmeden, yazı yaz-ması beklenemez.

− İyi bir sporcu olabilmek için eğitime çok erken yaşlarda başlanması gerektiğini düşünen bir ba-ba, üç yaşındaki oğluna yerde zıplayan küçük bir topu yakalamayı öğretmeye çalışır. Ancak, bütün

Page 24: Türkçe Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi Öğretmenlik ...pegem.net/dosyalar/dokuman/0802201211591515... · İçindekiler 3 ÖN SÖZ Bilindiği üzere, Millî Eğitim Bakanlğı,

Öğrenme

201

ÖĞRENME PSİKOLOJİSİ

ÖĞRENMENİN TANIMI

Öğrenme, yaşantı ürünü ve nispeten kalıcı izli davranış değişikliğidir.

Öğrenmenin temel özellikleri:

a) Davranışta gözlenebilir bir değişikliğin olması: Öğrenme hangi yolla olursa olsun sonunda bireyde davranış değişikliği meydana gelir. Öğrenme ürünü davranış hemen ortaya çıkacağı gibi yeri ve zamanı gelince veya birey isteyince ortayla çıkabilir. Öğreni-len davranış yazarak, söyleyerek, yaparak gösterilir.

b) Davranıştaki değişikliğinin nispeten kalıcı izli olması: Davranışın kalıcı ve izli olması için benzer uyaranların belli bir sayıda tekrar edilmesi, verilen tepkilerin pekiştirilmesi gerekir. Büyüme ve olgun-laşma gibi gelişmelerden kaynaklanan davranış değişiklikleri öğrenme değildir.

c) Davranış değişikliğinin yaşantı ürünü olması: Davranıştaki değişikliğin öğrenme olması için içgü-düsel ve refleksif olmaması gerekir.

I) Doğuştan gelen davranışlar: Organizmanın doğuştan getirdiği davranışlardır. Eğitim yoluyla değiştirilemeyen davranışlarıdır. Örnek: Karanlık bir yerden aydınlık bir yere çıktığımızda gözlerimizin ışık karşısında kısılması refleksif bir davranıştır.

Refleks: Refleksif davranışlar öğrenilmemiştir, gene-tik olarak vardır Örnek;Ani bir gürültüde irkilme veya çocuğun, yüzüne rüzgar gelince gözlerini kırpması.

Reflekslerin özellikleri:

• Refleksler doğuştan gelir

• Belli bir davranıştır

• Basit bir davranıştır

• Belli bir uyarıcısı vardır

• Belli bir süre ertelenebilir.

İçgüdü: Bazı karmaşık davranış biçimlerine içgüdü-sel davranışlar denilir. İçgüdü doğuştan getirilen türe özgü karmaşık ve öğrenilmemiş davranış örüntüleri-dir. (Kuşların yuva yapması veya göç etmesi). Bu tür davranışlar öğrenme değildirler. Davranışa öğrenme diyebilmek için yaşantı sonucu oluşması gerekir.

İçgüdülerin özellikleri:

• İçgüdüler doğuştan gelir.

• İçgüdüler belli zamanlarda ortaya çıkar. (Örnek; ayılar kış ayı geldiğinde uyumaya başlarlar)

• İçgüdüler bir türün tüm fertleri için ortaktır

• İçgüdüler ertelenemez

• Ayrıca içgüdüler karmaşık davranış örün-tüleridir.

Öğrenilmiş Davranış ile Doğuştan Getirilen (İçgüdüsel ve refleksive) Davranışların Farkı

• Bebeğin en temel donanımları refleksler-dir. Bu reflekslerin varlığı başlangıçta ya-şamı sürdürme açısından çok önemlidir ve sinir sisteminin iyi gelişmiş olduğunun bir işaretidir.

• Bebek doğduktan sonraki ilk haftalarında daha çok reflektif davranışlar gösterir

• Bir yıl içinde bebek büyüdükçe daha üst beyin yapıları gelişir ve bu refleksler yavaş yavaş ortadan kalkarak, yerlerini istemli hareketlere bırakırlar.

• Bebeğin yaşamsal reflekslerinden biri emme ve bununla bağlantılı olan arama refleksidir.

• Refleks davranışı öğrenilmemiştir, bir ya-şantı sonucundan çok, organizmanın ge-netik olarak getirdiği bir özelliğidir.

• Davranıştaki değişme diyebilmek için bu değişmenin içgüdüsel yada refleksif ol-maması, bir yaşantı sonucu meydana gelmesi ve nispeten kalıcı izli olması ge-rekmektedir.

II) Geçici davranışlar: Alkol, ilaç, uyuşturucu mad-de, hastalık gibi çeşitli etkilerle ortaya çıkan ve bu etki ortadan kalktıktan sonra yok olan davranışlardır. Bir başka ifadeyle, bireyin sürekli olarak göstermedi-ği ve belli zamanlarda ve durumlarda ortaya koydu-ğu öğrenme ürünü sayılmayan davranışlardır.

Örnek; bir çocuğun yüksek ateşli olduğu bir zaman-da sayıklaması veya futbol oynarken sakatlanan bir çocuğun uzun bir süre topa vuramaması.

III) Sonradan kazanılan (öğrenme ürünü olan) davranışlar: Doğuştan getirilmeyen, kendiliğinden ortaya çıkmayan öğrenme ürünü olan davranışlardır. Örnek: Daktiloda yazı yazan birinin bilgisayarla yazı yazmayı daha kolay öğrenmesi bir öğrenme ürünü-dür.

Page 25: Türkçe Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi Öğretmenlik ...pegem.net/dosyalar/dokuman/0802201211591515... · İçindekiler 3 ÖN SÖZ Bilindiği üzere, Millî Eğitim Bakanlğı,

MEB. Anadolu, Fen, Sosyal Bil., Güzel San. ve Spor Liseleri Öğretmenleri Seçme Sınavına Hazırlık El Kitabı

202

Öğrenilmiş Davranışların Özellikleri

Bir davranış değişikliğine öğrenme ürünü diye-bilmemiz için aşağıdaki özelliklere sahip olması gerekmektedir:

• Davranış değişikliği yaşantı sonucunda or-taya çıkmış olmalıdır. Yani organizma dav-ranış değişikliği geçirmeden önce çevre-siyle etkileşime girmelidir.

• Davranışta gözlenebilen bir değişme olma-lıdır. Her ne kadar öğrenme genellikle içsel bir süreç olarak geçekleşse de bir öğren-menin varlığının anlaşılması için mutlaka organizma tarafından performansa dönüş-türülmelidir. Sözgelimi öğrenci bir konuyu öğrendiğini sınavda gösterebilmelidir ki biz onun öğrenmiş olduğunu anlayabilelim.

• Davranışta meydana gelen değişme, geçi-ci davranışlara oranla sürekli olmalıdır (nispeten süreklilik). Ancak burada önemli olan nokta nispeten kavramıdır. Nispeten oranla, göreli olarak demektir. Öğrenilmiş davranışlar geçici davranışlardan daha uzun süre kalıcılık taşımalıdır. Ayrıca bu-rada kullanılan nispeten kavramı bize öğ-renmelerin mutlaka sonsuza kadar gitme-yeceğini de hatırlatır.

• Davranıştaki değişme olgunlaşma sonu-cunda ortaya çıkmalıdır (olgunlaşma öğ-renme için bir ön koşuldur, olgunlaşma ol-madan öğrenme olmaz).

• Davranışta ortaya çıkan değişme, yalnızca büyümeye dayalı olmamalıdır (örneğin er-genlik döneminde ortaya çıkan sakarlıklar ya da erkeklerdeki ses kalınlaşması da bi-rer davranış değişikliğidir ancak yalnızca büyümeye dayalı oldukları için öğrenme olarak kabul edilemez).

Bireylerin öğrenmesini etkileyen iç koşullar (Öğrenci) ile dış koşullar (Çevre) vardır. Bunlar;

İç koşullar (Öğrenciden kaynaklanan):

Dış koşullar (Çevreden Kaynaklanan):

- İlgi ve yetenekler

- Genel sağlık durumu

- Öğretmen - TV, İnternet, bilgisayar

- Ön bilgiler - Güdülenme - Eğitim araç ve gereçleri

- Arkadaş grubu

- Benlik tasarımı

- Zeka - Pekiştireç - Öğretim yöntemleri

- Tutum - Beceriler - Yazılı doküman-lar

- Dönüt

- Güven - Yaş

ÖDYM'NİN YAPMIŞ OLDUĞU SINAVLARDA ÇIKAN SORULAR

1. Aşağıdakilerden hangisi refleksin özellikle-

rinden değildir? A) Engellenebilir ama ertelenemez. B) Doğuştan getirilmiştir. C) Belli bir uyarıcısı vardır. D) Belli ve basit bir tepkidir.

2. Bir uyarıcıya karşı meydana gelen istem dışı tepkilere ne denir? A) İç güdü B) Refleks C) Yaşantı D) Olgunlaşma

3. Doğuştan getirilen, belli ve basit bir tepki gösterme eğilimine verilen ad aşağıdakiler-den hangisidir? A) Refleks B) İçgüdü C) Performans D) Güdü

4. Öğrenilmeden yapılan, niçin yapıldığı organiz-manın kendisi tarafından da bilinmeyen, bir tü-rün bütün bireylerinde aynı şekilde görülen ka-lıtsal davranışlardır. Verilen açıklama aşağıdaki kavramlardan hangisiyle ilgilidir? A) Alışkanlık B) İhtiyaç C) İçgüdü D) Sosyal güdü

5. Aşağıdaki özelliklerden hangisi öğrenmenin niteliklerinden birisi değildir? A) Davranışta bir değişmenin oluşması B) İçgüdüsel davranışlar sonucu oluşması C) Değişmenin oldukça uzun ve kalıcı olması D) Öğrenmenin doğrudan doğruya gözlene-

memesi

Page 26: Türkçe Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi Öğretmenlik ...pegem.net/dosyalar/dokuman/0802201211591515... · İçindekiler 3 ÖN SÖZ Bilindiği üzere, Millî Eğitim Bakanlğı,

Öğrenme

203

6. Aşağıdakilerden hangisi öğrenme olarak kabul edilemez? A) Başı ağrıyan bir kişinin ağrı kesici alması B) Kırmızı ışıkta geçtiği için ceza alan bir sü-

rücünün aynı hatayı tekrarlamaması C) Havalar soğuyunca daha kalın giysilerin

giyilmesi D) Maç yaparken ayağı sakatlanan bir kişinin

bir süre ayağının üzerine basamaması 7. Aşağıdakilerden hangisi öğrenmenin ortak

özelliklerinden değildir? A) Davranışta gözlenebilir bir değişme olması B) Davranıştaki değişmenin nispeten sürekli

olması C) Davranıştaki değişmenin yaşantı kazanma

sonucunda olması D) Davranıştaki değişmenin sadece büyüme

sonucunda olması 8. Bir öğretmen, mesleki yeterliliğini arttırmayı

amaçlamaktadır. Bu nedenle, öğrenmenin nasıl oluştuğunu ve öğrenmeyi etkileyen faktörleri in-celemeye başlamıştır. Aşağıdakilerden hangisi, bu öğretmenin amacına ulaşmasında en çok faydalanacağı alandır? A) Öğretim yöntem ve teknikleri B) Öğrenme psikolojisi C) Öğrenme sosyolojisi D) Gelişim psikolojisi

9. I. Birkaç gün uykusuz kalan birinin daha az

uyumayı öğrenmesi II. Bir çocuğun dağıttığı oyuncakları annesi-

nin vereceği ödülü düşünerek toplaması III. Beslenmesine dikkat etmeyen birinin hâl-

sizlik, yorgunluk, sık sık hastalanma nede-niyle beslenmesine dikkat etmesi

IV. Matematik sınavından yüksek not alan öğ-rencinin matematik dersine daha çok ça-lışması

Yukarıdakilerden hangisi ya da hangileri öğ-renme yoluyla kazanılan bir davranıştır? A) Yalnız IV B) I – II C) I – III D) II – III – IV

10. Aşağıdakilerden hangisi öğrenmenin özellik-

lerinden değildir? A) Bireysel farklılıklar gösterir. B) Kalıcı davranış değişikliğidir. C) Olgunlaşmanın bir sonucudur. D) Tekrar ve yaşantı sonucu meydana gelir.

11. Aşağıdakilerden hangisi öğrenmeyi nitele-

yen faktörlerden biri değildir? A) Davranışta bir değişme meydana gelecek B) Öğrenme bireyin aktif oluşunu, bir takım

edinimlerde bulunmasını gerektirir C) Öğrenme doğrudan doğruya gözlenemez,

gözleyebildiğimiz bireyin performansıdır. D) Gizli güçlerin ortaya çıkmasıdır

YANIT ANAHTARI

1 A 5 B 9 D

2 B 6 D 10 C

3 B 7 D 11 D

4 C 8 B

Page 27: Türkçe Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi Öğretmenlik ...pegem.net/dosyalar/dokuman/0802201211591515... · İçindekiler 3 ÖN SÖZ Bilindiği üzere, Millî Eğitim Bakanlğı,

MEB. Anadolu, Fen, Sosyal Bil., Güzel San. ve Spor Liseleri Öğretmenleri Seçme Sınavına Hazırlık El Kitabı

282

Psikolojik Danışma ve Rehberlik Rehberliğin Tanımı

• Kuzgun (1997,s,5) psikolojik danışma ve rehberlik hizmetlerini “ bireye kendini an-laması, çevredeki olanakları tanıması ve doğru kararlar alarak özünü gerçekleştiren bir kişi olarak gelişebilmesi için yapılan sis-tematik ve profesyonel yardım süreci” ola-rak tanımlar.

• Rehberlik, kendini anlaması, problemlerini çözmesi, gerçekçi kararlar alması, kapasitele-rini kendine uygun düzeyde geliştirmesi, çev-resine dengeli ve sağlıklı uyum yapması ve böylece kendini gerçekleştirmesi için uzman kişilerce bireye verilen psikolojik yardımdır.

Bu çeşitli tanımlarda ortak özellikleri sıralayacak olursak;

1. Rehberlik bireye yardım etme işidir

2. Rehberlik bir süreçtir

3. Rehberlik hizmetlerinin merkezinde birey vardır

4. Rehberlik bilimsel ve profesyonel bir yar-dımdır

5. Rehberliğin esası bireyin kendini gerçekleştirme-sine vardım etmektir

Rehberliğin Amacı Eğitim süreci içinde rehberlik hizmetlerinin amacı öğrencinin gelişimine ve uyumuna katkıda bulun-maktır. Nihai amaç bireyin kendini gerçekleştirme-sidir. Kendini gerçekleştirme kavramı ile kişide var olan tüm gizil güçlerin, yeteneklerin ortaya çıkarıl-ması ve geliştirilmesi kastedilir. Okullarda öğrencilerin akademik başarılarının yanı sıra, kişilik gelişimine yardımcı olacak çalışmaların da yapılması gerekmek-tedir. Bu çalışmalar okullarda psikolojik danışma ve rehberlik servisleri tarafından yürütülmektedir (Yeşilyaprak, 2002) Kendini Gerçekleştiren İnsanın Özellikleri

• Kendini çeşitli yönleriyle tanır ve kabul eder, yaşantısını derinlemesine değerlendi-rebilir. Kim olabileceğini ve kim olamayaca-ğını bilir.

• Düşünce ve davranışları kendi görüş açısı-nı yansıtır, doğal davranır

• Gerçeği olduğu gibi algılayarak, içinde bu-lunduğu ortama uyum sağlar.

• Hem kendisi, hem de başkaları hakkında iyi düşüncelere sahiptir.

• Her konuyu farklı biçimlerde ele alır.

• İyi bir mizah anlayışına sahiptir, yeniliklere açıktır, yaratıcıdır ve zamanını iyi kullanır.

• Sorunları bireyselleştirmeden, nesnel bir bi-çimde alır.

• Düşünce ve davranışları özerktir, bağım-sızdır, demokratiktir

• Genel olarak bütün insanlığın mutluluğu ve refahıyla ilgilenir, kendininkiler dışında diğer sorunlarla da ilgilenir.

• Davranışlarıyla, tüm insanların eşit değerde olduğuna inanır.

• İnsanlarla derin ve yoğun kişisel ilişkiler ku-rabilir, ancak yalnız kalabilme gücüne de sahiptir.

• Dış dünyayı ve diğer insanları oldukları gibi kabul eder. Kendisine ve başkalarına saygı duyar.

• Yaşamdan doyum alır.

• Geçmişten çok geleceğe dönüktür.

• Değişmeye ve yeni yaşantılara açıktır.

Rehberliğin ortaya çıkmasını gerektiren gelişmeler (Rehberliğin Temelleri):

1. Meslek seçiminin giderek zorlaşması

2. Duyguların yaşamdaki önemi

3. Bireysel farklılıkların eğitimde dikkate alınması zo-runluluğu

4. Demokratik toplumlarda bireylere tanınan seçme özgürlüğü

5. İlerici eğitim anlayışının benimsenmesi 6. Demokratik yaşamın karar verme gücüne sahip

bireyler gerektirmesi 7. Eğitimde bireyin duygusal yönüne verilen önemin

giderek artması 8. Psikometrideki gelişmeler 9. Akıl sağlığına verilen önemin artması 10. Kişilik ve benlik gelişimine verilen önemin artması 11. Yabancılaşma

12. Kuşak çatışması

Page 28: Türkçe Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi Öğretmenlik ...pegem.net/dosyalar/dokuman/0802201211591515... · İçindekiler 3 ÖN SÖZ Bilindiği üzere, Millî Eğitim Bakanlğı,

Rehberlik

283

ÖDYM'NİN YAPMIŞ OLDUĞU SINAVLARDA ÇIKAN SORULAR

1. Aşağıdakilerden hangisi “rehberlik nedir” so-

rusuna verilen cevaplar arasında yer almaz?

A) Bilimsel ve profesyonel bir yardımdır. B) Bireyin kendini gerçekleştirmesine yardım

etmedir. C) Belirli aşamaları olan ve süreklilik gösteren

bir hizmettir. D) Bireye tek yönlü olarak doğrudan doğruya

yapılan bir yardımdır. 2. “Rehberlik bireye yardım etme işidir.” Burada

vurgulanan yardım etme davranışı ile ilgili aşağıdaki ifadelerden hangisi yanlıştır?

A) Psikolojik yönde olması B) Bilimsel ve profesyonel olması C) Sürekli ve karşılıklı olması D) Yol gösterici olması

3. Çağdaş rehberlik ve psikolojik danışma anla-

yışına göre, öğrencinin probleminin çözü-münde en son karar kime ait olabilir?

A) Öğretmene B) Öğrenciye C) Ana babaya D) Öğrencinin en çok güvendiği kişiye

4. Aşağıdakilerden hangisi rehberliğin en son

hedefini oluşturur?

A) Seçim yapma B) Kendini gerçekleştirme C) Uyum sağlama D) Kendini tanıma

5. Rehberliğin temel amacı aşağıdakilerden hangisidir?

A) Kendini gerçekleştirme B) Kendini anlama ve kabul etme C) Bulunduğu ortamı ve çevreyi tanıma D) Sahip olunan gizil güçleri keşfetme, geliş-

tirme 6. Aşağıdakilerden hangisi rehberliğin amacını

en kapsamlı olarak tanımlamaktadır?

A) Kendini gerçekleştirmesine yardım etmek B) Gizil güçlerini geliştirmesine yardım etmek C) Bireyin kendini tanımasına yardımcı olabil-

mek D) Bireyin çevresinde kendine açık olan im-

kânları görmesine yardım etmek 7. Rehberliğin kapsamı ile ilgili aşağıdakilerden

hangisi yanlıştır?

A) Rehberlik hizmetleri verildiği eğitim kade-melerine göre değişir.

B) Rehberlik hizmetlerinin merkezinde bireyi tanıma yardımı yer alır.

C) Rehberlik hizmetleri arasındaki ilişkiler aynı ağırlık ve yoğunluktadır.

D) Rehberlik hizmetleri birbirinin alanını kap-sarken kendine özgü nitelikleri de içerir.

8. Aşağıdakilerden hangisi rehberlik ve psikolo-

jik danışma alanının önemli kavramlarından olan “Kendini gerçekleştirme”nin temel özellik-lerinden değildir?

A) Kendine saygı duyma ve olduğu gibi kabul etme

B) Geçmişten daha çok geleceğe dönük olma C) Toplumsal normları kabul etme ve geliştir-

me D) Değişme ve yeni yaşantılara açık olma

YANIT ANAHTARI

1 D 5 A

2 D 6 A

3 B 7 B

4 B 8 C

Page 29: Türkçe Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi Öğretmenlik ...pegem.net/dosyalar/dokuman/0802201211591515... · İçindekiler 3 ÖN SÖZ Bilindiği üzere, Millî Eğitim Bakanlğı,

MEB. Anadolu, Fen, Sosyal Bil., Güzel San. ve Spor Liseleri Öğretmenleri Seçme Sınavına Hazırlık El Kitabı

354

PROGRAM GELİŞTİRME

PROGRAM GELİŞTİRMEYE GİRİŞ

Program Geliştirmede Temel Kavramlar ve İlişkileri

Program geliştirme, bir eğitim kurumunun çocuk-lar, gençler ve yetişkinler için sağladığı, milli eğitimin ve kurumun amaçlarının gerçekleşmesine dönük tüm faaliyetleri kapsayan plandır.

• Program geliştirme operasyonel bir süreçtir. • Program geliştirme oldukça kapsamlı bir süreçtir. • Program geliştirmede devamlılık denilince, prog-

ramın sosyo-kültürel ve bilimsel verilerin ışığı al-tında süreklilik göstermesi anlaşılır.

• Program geliştirme bir araştırma sürecidir. Eğitim Programı

Bir eğitim kurumunun, çocuklar, gençler ve ye-tişkinler için sağladığı, milli eğitim ve kurumun amaç-larının gerçekleştirilmesine dönük tüm faaliyetlerdir. Tüm eğitim programı;

• Konular listesidir • Ders içerikleridir • Çalışmaların programlanmasıdır • Öğretim materyalleri listesidir • Derslerin sıralanmasıdır • Hedefler grubudur • Okul içinde ve dışında öğretilen her şeydir • Okul personeli tarafından planlanan her şeydir.

Eğitim programlarının işlevi

Eğitime yatırım yapan devlet, bu eğitimi, ülke kalkınmasına katkıya dönüştürmek için önlem almak-tadır. Bu önlemlerin, eğitim niteliği ile doğrudan ilişkili olanı eğitim programlarıdır. Programlar, eğitilenlerin davranış standartlarından, öğrenme ve öğretim etkin-liklerine değin, çalışmalara kılavuzluk etmekte ve bir aracı rol oynamaktadır.

Eğitim programlarının bu köprü görevini şöyle gös-termek mümkündür:

Milli Eğitim

Teori ve Politikası

Eğitim

Programları

Eğitim

Uygulayıcıları

"yönetici öğretmen öğrenci çevre diğer ilgililer" Temel işlev, milli eğitim politikasının programlar yolu ile uygula-maya dönüştürülmesidir.

Öğretim Programı Belli bir öğretim basamağındaki sınıflarda okutu-

lacak derslerin, amaçlarını, içeriğini, süresini, eğitim yaşantıları ve değerlendirme süreçlerini kapsayan çalışmalar öğretim programı olarak tanımlanmaktadır

Belli bir öğretim basamağındaki çeşitli sınıf ve ders-lerde okutulacak konuları bunların amaçlarını, her dersin sınıflara göre haftada kaç saat okutulacağını, öğretim yöntemlerini gösteren kılavuzdur.

Ders Programı Bir ders süresi içinde planlanan hedeflerin bireye

nasıl kazandırılacağını gösteren tüm etkinliklerin yer aldığı bir plandır. Bir dersin amaç, içerik (muhteva) öğretme-öğrenme süreçleri ve değerlendirmeden oluşur.

Örtük Program: Ders dışı etkinlikleri de içine alan çok geniş bir

kavramdır. Öğrenme yaşantıları sürecinde yazılı olarak ortaya konulmayan, fakat öğrencilerin kazan-ması istenilen veya beklenilen bilgiler, değerler, tu-tumlar ya da düşüncelerdir.

Örtük Programın özellikleri; • Yazılı değildir. • Açıkça söylenmez. Üstü kapalı mesajları içerir. • Öğeleri açık ve belirgin değildir. • Resmi programlarda belirtilmeyen ders içi ve

ders dışı her turlu uygulamayı kapsar. • Bilinçli olarak ya da farkında olmadan yapılan

uygulamalar sonucu oluşur. • Çoğu zaman öğrencileri resmi programlardan

daha fazla etkiler. • Resmi programlarda amaçlanmamış olumlu ya

da olumsuz öğrenmeleri içerir. • Öğrencilerin davranış ya da başarı açılarından

sınıflandırılmasında önemli bir yeri vardır. Aka-demik basarıyla yakından ilişkilidir.

• Okuldan okula ya da öğretmenden öğretmene farklılık gösterebilir.

• Eğitim – öğretim etkinliklerinin kalitesi üzerine etkiye sahiptir. Görüleceği üzere, örtük programın diğer prog-

ramlardan en temel farkı resmi ve yazılı olmaması ve yazılı programlar dışında öğretmen ve yöneticiler tarafından yürütülen bütün etkinlikleri, sözel ya da sözel olmayan mesajları kapsamasıdır.

Formal Eğitim: Amaçlı ve planlı eğitimi ifade eder. Formal eğitim önceden hazırlanmış bir program çerçevesinde, belli bir zaman diliminde ve belli bir ortamda planlı olarak ve bu iş için eğitilmiş kişilerce yapılır.

Page 30: Türkçe Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi Öğretmenlik ...pegem.net/dosyalar/dokuman/0802201211591515... · İçindekiler 3 ÖN SÖZ Bilindiği üzere, Millî Eğitim Bakanlğı,

Program Geliştirme

355

İnformal Eğitim: Sistemli, planlı ve amaçlı değildir. Herhangi bir za-manda, herhangi bir yerde gerçekleşen gelişigüzel ve tesadüfi öğrenmeleri kapsar. İnformal eğitim sürecin-de birey, kendisine ve topluma zarar verebilecek istenmeyen davranış değişiklikleri de kazanabilir. Eğitim Programının Yararları

1. Eğitim faaliyetlerinin düzenli (sistematize) olma-sını sağlar.

2. Okullar arası yönelim ve dengeyi sağlar. 3. Öğretim sürecinin verimli ve nitelikli olmasını

sağlar. 4. Öğretmenlere rehberlik eder. 5. Öğretimin etkinliğini arttırır. 6. Öğretim sürecinde standartlık sağlar. 7. Öğrencilerin kendilerini gerçekleştirmesine ola-

nak sağlar. 8. Eğitim ve öğretimin etkili ve verimli olmasını

sağlar. İyi Bir Programın Özellikleri İyi bir program; 1. Milli eğitimin amaçlarına hizmet etmelidir. 2. Uzmanlık alanına uygun olmalıdır. 3. Toplumun, bireyin ve çevrenin özelliklerine uy-

gun olmalıdır 4. İşlevsel olmalıdır. 5. Esnek olmalıdır. 6. Bilimsel olmalıdır. 7. Değişmez ve genel olmalıdır. 8. Uygulayıcısı olan öğretmenlere rehberlik edebi-

lecek biçimde açık, anlaşılır ve uygulanabilir ol-malıdır.

Eğitim programlarının sürekli olarak geliştirilme-sini gerektiren temel nedenler: • Bilim ve Eğitim teknolojilerinde ilerlemeler kay-

dedilmesi • Konu alanlarındaki bilgi birikiminde önemli deği-

şiklikler olması • Eğitime temel oluşturan bilimlerde bilgi birikimi-

nin artması • İlk uygulamada yüzde yüz öğrenme sağlayacak

yetkinlikte program hazırlamanın çok güç olması • Toplumun ve öğrencilerin ihtiyaçlarının, beklenti-

lerinin ve yaşam tarzının değişmesi • Öğretmenlik mesleği ile ilgili gelişmeler • Hazırlanan programlardaki eksiklikler

ÖDYM'NİN YAPMIŞ OLDUĞU SINAVLARDA ÇIKAN SORULAR 1. Aşağıdakilerden hangisi iyi bir eğitim progra-

mının özelliklerinden değildir?

A) Bilimsellik B) Uygulanabilirlik C) Esneklik D) Tarihsellik

2.

I. Bir okul ya da eğitim kurumunda yer alan bütün eğitim faaliyetlerini, kurum içi ve ku-rum dışı eğitim etkinliklerini içine alır.

II. Öğrenene, okulda ve okul dışında planlan-mış etkinlikler yoluyla sağlanan öğrenme yaşantıları düzeneğidir.

Yukarıdaki açıklamalar aşağıdaki kavramlar-dan hangisinin tanımıdır?

A) Program geliştirme B) Eğitim programı C) Öğretim programı D) Ders programı

3. Aşağıdakilerden hangisi informal eğitimin

özelliklerinden biridir?

A) Eğitim belirli bir mekan ve ortamda gerçek-leştirilir.

B) Olumlu ve olumsuz yönde davranışlar geli-şebilir.

C) Planlı ve programlıdır, varılmak istenen he-defler bellidir.

D) Profesyonelce hazırlanmış eğitim araç ve gereçleri kullanılır.

YANIT ANAHTARI

1 D 2 B 3 B

Page 31: Türkçe Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi Öğretmenlik ...pegem.net/dosyalar/dokuman/0802201211591515... · İçindekiler 3 ÖN SÖZ Bilindiği üzere, Millî Eğitim Bakanlğı,

MEB. Anadolu, Fen, Sosyal Bil., Güzel San. ve Spor Liseleri Öğretmenleri Seçme Sınavına Hazırlık El Kitabı

356

ÖSYM'NİN YAPMIŞ OLDUĞU SINAVLARDA ÇIKAN SORULAR

1. • Millî Eğitim Bakanlığı Talim ve Terbiye Kuru-

lu Başkanlığı tarafından hazırlanarak uygu-lamaya konan öğretim programlarında belir-tilen amaç ve etkinlikleri kapsamaz.

• Öğretme - öğrenme süreci içerisinde ortaya çıkan bilgiler, düşünceler, değerler, uygu-lamalar ve bu uygulamalar sonucunda öğ-rencilerde meydana gelen bütün özellikleri kapsar.

• Okulun düzeni, kuralları, fiziksel ve psikolojik çevresi, yöneticilerin ve öğretmenlerin sözlü ya da sözsüz olarak verdikleri bütün iletileri kapsar.

Yukarıda özellikleri verilen program türü aşağıdakilerden hangisidir?

A) Resmî B) Uygulamadaki C) Örtük D) Ekstra

E) İhmal edilen (geçersiz)

2. Öğretmenler genellikle söz dinleyen ve kurallara uygun davranan öğrencilere sempati duyarlar. Yapılan araştırmalar, öğretmenlerin tepkilerinin, öğrencilerin derslerdeki başarısızlıklarından çok, kurallara uymamalarına yönelik olduğunu ortaya koymaktadır. Öğrencilere bu konuda bir açıkla-ma yapılmasa da onlar, kurallara uygun davran-dıklarında bunun başarı olasılığını etkileyebile-ceğini, sınavda doğru yanıtlar vermeseler de iyi not alabileceklerini düşünürler. Bu durumda, ku-rallara karşı çıktıklarında cezalandırılabilecekle-rini ya da öğretmenleri tarafından dışlanabilecek-lerini öğrenirler. Bu öğrenmeler aşağıdakilerden hangisinin kapsamında ortaya çıkar? (ÖSYM)

A) Türk millî eğitiminin amaçları B) Uygulanan program C) Büyüklerin önerileri D) İhmal edilen program E) Örtük program

3. Aşağıdakilerden hangisi yeni geliştirilen bir programa süreklilik kazandırmada önemli değildir? A) Programın bölgesel farklılık ve ihtiyaçları

dikkate alması B) Öğretmenlere programın uygulanmasıyla

ilgili hizmet öncesi ve hizmet içi eğitim ve-rilmesi

C) Programın öğretmen ve öğrencilerde bilim okuryazarlığını geliştirmesi

D) Programda dersler arası ilişkilendirmeyi yansıtan öğrenme alanları üzerinde durul-ması

E) Programda ölçme veya değerlendirme amacıyla sadece sınavların önerilmesi

4. İnformal öğrenmede, öğrencilerin bilgiyi okul ortamından farklı olarak millî park, müze, bilim ve sanat merkezleri ve benzeri alanlarda birincil kaynaklardan elde ederek anlamlandırdıkları söylenebilir. Bu süreçte öğrenciler yaparak, ya-şayarak öğrenebilirler ve somut yaşantılar kaza-nabilirler. Buna göre, informal öğrenme aşağıdaki programlardan hangisinin kapsamında daha etkili gerçekleştirilebilir? A) Modüler B) Çekirdek C) Sarmal D) Örtük E) Tematik

5. Yaşam boyu öğrenme merkezlerinde, her yaşta bireyin fiziksel ve zihinsel gelişimi dikkate alına-rak çeşitli yaşam becerileri kazanması amaçla-nır. Bu merkezlerdeki uygulamaların daha çok hangi program kapsamına girdiği söylenebi-lir?

A) Mesleki eğitim programı B) Örtük program C) Ders programı D) Çalışma programı E) Hizmet içi eğitim programı

YANIT ANAHTARI

1 C 2 E 3 E 4 D 5 B

Page 32: Türkçe Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi Öğretmenlik ...pegem.net/dosyalar/dokuman/0802201211591515... · İçindekiler 3 ÖN SÖZ Bilindiği üzere, Millî Eğitim Bakanlğı,

Program Geliştirme

357

Program Geliştirmede Çalışma Gruplarının Oluşturulması

Program geliştirme çalışmalarının sürekli olması ve geliştirme çabalarının kesintisiz olması gerektiğinden, bu tür bir çalışma için de program geliştirme çalışmalarının önceden planlanması ge-rekmektedir. Bu aşamada 3 farklı grup oluşturulur;

Çıkmış Soru ? Aşağıdakilerden hangisi program çalışma grubu üyelerinden değildir? (ÖDYM)

A) Eğitimde program geliştirme uzmanı B) Eğitimde ölçme ve değerlendirme uzmanı C) İlgili konu alanı öğretmenleri D) Okul yöneticisi

Doğru yanıt “D” seçeneğidir.

Çıkmış Soru? Eğitim programı geliştirmek amacıyla oluştu-rulan ekipte, aşağıdakilerden hangisinin bu-lunması zorunlu değildir? (ÖSYM)

A) Program geliştirme uzmanı B) Ölçme ve değerlendirme uzmanı C) Konu alanı uzmanı D) Konu alanı (branş) öğretmeni E) Sosyal planlama uzmanı

Doğru yanıt “E” seçeneğidir.

1. Program Karar ve Koordi-nasyon Grubu a) Milli Eğitim Bakanlığı Tem-

silcileri b) Program geliştirme uzmanı

(Üniversiteden) c) Öğretmen örgütlerinin tem-

silcisi d) Konu alanı ile ilgili; • Konu alanı öğretmenlerinin

temsilcileri • Kamu kurum ve kuruluşları-

nın temsilcisi • İşçi ve işveren temsilcisi • Meslek odası ve birliği tem-

silcisi e) Veli temsilcisi f) Öğrenci temsilcisi

2. Program Çalışma Grubu (Daimi üyeler) a) Eğitimde program geliştirme

uzmanı b) Eğitimde ölçme-

değerlendirme uzmanı c) İlgili konu alanı uzmanı

(Üniversiteden bu alanın uzmanı)

d) İlgili konu alanı öğretmenleri (Uygulayıcıları)

3. Program Danışma Üyeleri Grubu 1. Eğitim felsefecileri 2. Eğitim sosyologları 3. Eğitim psikologları 4. Eğitim ekonomistleri 5. Eğitimde Ölçme-

değerlendirmeciler 6. Program geliştirme uzmanla-

rı 7. Uygulayıcılar 8. Alan Uzmanları Bu grupta yer alan danışma üyelerine yeni üyeler eklenebilir.

Program Geliştirmede Çalışma Grupları

Page 33: Türkçe Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi Öğretmenlik ...pegem.net/dosyalar/dokuman/0802201211591515... · İçindekiler 3 ÖN SÖZ Bilindiği üzere, Millî Eğitim Bakanlğı,

Öğretim Yöntem ve Teknikleri

443

ÖĞRETİM YÖNTEM VE TEKNİKLERİ ÖĞRENME STRATEJİSİ, YÖNTEM VE TEKNİKLERİ

Temel Kavramlar:

Strateji: Hedeflere ulaşmak amacıyla, kullanı-lacak yöntem, teknik, araç ve gereçlerin belirlenme-sine yön veren genel yoldur. (örnek: Buluş yoluyla öğrenme)

Yöntem: Bir konuyu öğrenmek ya da öğrenmek için bilinçli olarak seçilen ve izlenen düzenli yoldur (Örnek: Tartışma)

Teknik: Bir öğretme yönetimini uygulamaya koyma biçimi ya da sınıf içinde yapılan işlemlerin bütünüdür. (örnek: Soru-cevap, beyin fırtınası)

Çıkmış Soru ? Bir dersin öğretim yönteminin seçilmesine yön veren en temel öğe aşağıdakilerden hangisidir? (ÖDYM)

A) Yöntem B) Strateji C) Model D) Araç gereçler

Doğru yanıt “B” seçeneğidir.

Öğretim İlkeleri Öğretim sürecinde öğretmenlere rehberlik eden

başlıca öğretim ilkeleri şunlardır:

• Öğrenciye görelik (Bireysel farklılıklar) ilkesi

• Somuttan soyuta ilkesi • Bilinenden bilinmeyene ilkesi • Yakından uzağa ilkesi • Kolaydan Zora (basitten Karmaşığa) • Bütünlük ilkesi • Güdüleme ilkesi • Etkin katılım ilkesi • Tekrar ilkesi • Pekiştirme ilkesi • Geribildirim ilkesi • Transfer ilkesi • Açıklık ilkesi • Ekonomiklik ilkesi • Güncellik ilkesi • Yaşama Yakınlık ilkesi

Bu öğretim ilkeleri şöyle açıklanabilir:

Öğrenciye görelik ilkesi; Aynı yaş grubunda da olsalar, her öğrencinin yeteneklerinin, zekâlarının, ilgi ve eğilimlerinin, çalışma özelliklerinin farklı olabi-leceği varsayımına dayanmaktadır. Bu nedenle, öğretilecek konuların belirlenmesinde ve öğrenme etkinliklerinin düzenlenmesinde öğrencilerin zihinsel ve bedensel gelişimleri ile ilgili özellikleri ve ihtiyaçla-rı göz önünde bulundurulmalıdır.

Somuttan soyuta ilkesi; Çocuktaki zihin geli-şiminin somuttan soyuta doğru olduğu gerçeğine dayalıdır. Somut; gözlenebilen, ölçülebilen, incele-nebilen olgu ve olaylardır. Soyutlukta böyle bir du-rum söz konusu değildir. Bu nedenle gözlenebilen, incelenebilen bir konunun öğretilmesi soyut olan kavramlara göre daha kolay gerçekleşir. Bu durum hem öğretilecek konuların hem de öğrenme öğretme etkinliklerinin somuttan soyuta doğru düzenlenmesi gerekliliğini ortaya çıkarır.

Bilinenden bilinmeyene ilkesi; Yeni öğretile-cek bilgi, beceri ve tutumların var olan, yani önceden öğrenilenlerden hareket edilerek öğretilmesini öngö-rür. Bu nedenle, gerek konuların gerekse öğrenme etkinliklerinin düzenlenmesinde öncelikle öğrencilerin sahip olduğu bilgiler belirlenmeli ve öğretim süreci bunun üzerine inşa edilmelidir. Bu ilke Ausubel’in anlamlı öğrenme kuramıyla da birebir örtüşmektedir.

Yakından uzağa ilkesi; Öğrenciye öğretilecek bilgilerin düzenlenmesinde, örneklerin verilmesinde, öğrencinin en yakın çevresinden hareket edilmesi gerektiğini vurgular.

Öğrencinin yakın ilgileri, bulunduğu çevresel ve toplumsal yaşantılar ve olaylardır. Bu nedenle öğre-timde öncelik yakın ilgilere, daha sonra uzak ilgilere yer verilmelidir. Örnek: “Çevremizi Tanıyalım” konu-sundaki çalışmaların çocuğun yakın ilgilerinden uzak ilgilerine doğru “ilçemiz, ilimiz, bölgemiz, yurdumuz” olarak yapılmalıdır.

Kolaydan Zora (basitten Karmaşığa); Yeni öğrenilecek bilgilerin zorluk açısından derecelenmiş olması, öğrenmeleri kolaylaştırır. Bu nedenle önce kolay (basit) olan bilgiler, daha sonra da zor ve kar-maşık olan bilgilerin öğretilmesi için uygun süreçlerin düzenlenmesi gerekir. Bu durum, bilişsel açıdan öğrenmeleri kolaylaştırmakta ve anlamlı kılmaktadır.

Bütünlük ilkesi; Öğretim etkinliklerinin planla-nıp uygulanmasında öğrencilerin biyolojik, fiziksel ve psikolojik yönlerinin bir bütün içinde ele alınması

Page 34: Türkçe Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi Öğretmenlik ...pegem.net/dosyalar/dokuman/0802201211591515... · İçindekiler 3 ÖN SÖZ Bilindiği üzere, Millî Eğitim Bakanlğı,

MEB. Anadolu, Fen, Sosyal Bil., Güzel San. ve Spor Liseleri Öğretmenleri Seçme Sınavına Hazırlık El Kitabı

444

gerekliliğini vurgulayan ilkedir. Bu ilke, bilgilerin birbi-rine bağlı ve birbirlerini tamamlayıcı bir biçimde sunulması gerekliliğini de ifade eder. Mantıksal ola-rak iyi örgütlenmiş ve kendi içinde bütünlük taşıyan bir bilginin öğrenilmesi daha kolaydır.

Güdüleme ilkesi; Gerek okul içinde gerekse de sınıfta ortaya çıkan öğrenme güçlüklerinin ve isten-meyen davranışların büyük ölçüde güdülenme eksik-liğinden kaynaklandığını vurgular. Öğrencilerin, güdülenmeleri durumunda derse olan ilgilerinin, dikkat toplaşımlarının ve katılımlarının artacağı, bu durumun da öğrenmenin niteliğine etki edeceği unu-tulmamalıdır.

Etkin katılım ilkesi; Öğrenmenin öncelikle öğ-renen merkezli bir süreç olduğundan hareketle, öğrencilerin öğretme-öğrenme sürecinde etkin katı-lım göstermeleri durumunda öğrenmelerinin niteliği-nin de artacağını vurgular. Öğrenme ortamında öğrencilerin, kendilerine sunulan uyarıcıları kullan-ması, onlar üzerinde zihinsel işlemler yapması ve anlam oluşturması gerekir.

Tekrar ilkesi; Öğrenilen davranışların tekrar edilmesinin, öğrenilenlerin uzun süreli belleğe akta-rılmasını sağladığını ve bu yolla da kalıcılığının sağ-lanmasında önemli rol oynadığını ifade eder.

Pekiştirme ilkesi; Bir davranışın tekrar göste-rilmesinin ya da gösterim sıklığını etkileyen önemli etmenlerden birinin, söz konusu davranış ya da davranışların hangi ölçüde pekiştirildiği ile ilgili oldu-ğunu tanımlar. Öte yandan, bir davranışın sönmesi-nin, eş deyişle ortadan kalkmasının da yine aynı durumla açıklanabileceği unutulmamalıdır.

Geribildirim ilkesi; Öğrencinin, gösterdiği dav-ranışın hangi ölçüde doğruluk taşıdığını bilmesi gerektiğini anlatır.

Transfer ilkesi; Öğrenmelerin birbirleri ile ilintili ve birbirleri üzerine kurulu (aşamalı) olduğunu, bu yönüyle öğrencinin belli bir alanda öğrendiklerini, o alanla ilişkilendirilebilecek öteki alanlarda da kullan-masının yollarının aranması gerekliliğini vurgular. Öğrenmelerin farklı alanlarda kullanılması, aynı zamanda davranışların tekrar edildiği ve kalıcılığının sağlandığı anlamına da gelebilecektir.

Açıklık ilkesi; Öğretim sürecinde öğrencilere gönderilen mesajların, farklı ya da yanlış anlaşılma-ya yol açmayacak nitelikte açık, net ve kolay anlaşı-labilir olması gerekliliğini, anlaşılması zor, karmaşık mesajların öğrenme sürecinin niteliğini olumsuz yönde etkileyeceğini ifade eder.

Ekonomiklik ilkesi; Zaman, çaba, araç-gereç kaynaklar, finansman gibi kıt kaynakların etkili ve verimli bir biçimde kullanıldığı, işe koşulduğu bir öğretim sürecinin yapılandırılmasını öngörür.

Güncellik ilkesi; Öğretim sürecinde yer verilen etkinliklerin pratik, güncel yaşamla ilişkili olarak işe sokulmasıdır.

Yaşama Yakınlık ilkesi; Öğrencilerin yaparak, yaşayarak öğrenmelerini vurgulamaktadır. Bu ilkenin üç önemli yönü vardır;

• Yaşam için

• Yaşam ile

• Yaşam gibi öğretim

Öğretim süreci hayattan kopuk olmamalı, birey okulda öğrendiği bilgi ve becerileri yaşamında kulla-nabilmelidir. “Hayatilik” ya da “yaşama yakınlık” olarak açıklanan bu öğretim ilkesi, bilginin durağan değil işlevsel olmasını temel alır.

Yaparak-yaşarak öğrenme: Öğrencinin, öğre-tim sürecine bizzat katılması çeşitli aktivitelerle süreç-te var olması ve bilgiyi geçmiş yaşantılarıyla ilişkilen-dirmesi, “yaparak-yaşayarak” öğretim ilkesi ile doğru-dan ilişkilidir. Öğrenme, bireyin yaşantısı yoluyla dav-ranışlarında nispeten kalıcı izli değişiklikler meydana getirme süreci olduğuna göre yaparak-yaşayarak öğrenme öğretim sürecinin temel noktalarından biridir. Öğrenci öğrenme sürecine bizzat katılmalı, okumalı yazmalı, tartışmalı ve bilgiyi geçmiş yaşantıları ile ilişkilendirmelidir. Öğretim süreci, bireyin gelişim ve öğrenme özelliklerine, olabildiğince fazla duyu organı kullanmaya, öğrencinin sürece aktif olarak katılımına uygun olduğu, gerekli araç gereç ve materyale yer verdiği ölçüde yaparak ve yaşayarak öğrenme ilkesine de uygundur.

ÖDYM'NİN YAPMIŞ OLDUĞU SINAVLARDA ÇIKAN SORULAR

1. Serap Öğretmen, derslerinde her zaman öğren-

cilerin mümkün olduğu kadar fazla duyu orga-nına hitap edecek zengin araç-gereçle öğretim yaptığını söyler. Serap Öğretmenin bu davranışı hangi öğre-tim ilkesine uygundur?

A) Hayatilik B) Açıklık (Ayanilik) C) Aktüalite (Güncellik) D) Yaparak - yaşayarak öğrenme

2. Fen ve Teknoloji dersinde öğretmen, ampullerin

paralel ve seri bağlanmasını gösteren bir deney yapar. Deney öğrenciler tarafından görülüp kav-randıktan sonra konunun formüllerini verir. Bu derste öğretmen aşağıdaki eğitim-öğretim ilkelerinden hangisini uygulamıştır?

A) İş (yaparak ve yaşayarak) B) Açıklık C) Somuttan soyuta D) Bilinenden bilinmeyene

Page 35: Türkçe Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi Öğretmenlik ...pegem.net/dosyalar/dokuman/0802201211591515... · İçindekiler 3 ÖN SÖZ Bilindiği üzere, Millî Eğitim Bakanlğı,

Ölçme ve Değerlendirme

541

ÖLÇME VE DEĞERLENDİRME ÖLÇME VE DEĞERLENDİRMENİN ANLAMI Ölçme, bireylerin davranışlarını gözleyip gözlem sonuçlarını sayılarla ya da sembollerle ifade etme olarak tanımlanmaktadır1. Ölçmenin ilk aşaması, ölçmeye söz konusu olan özelliklerin (davranışların) neler olduğunun belirlenmesidir. Yani, ölçme işlemi-nin konu kapsamını ve bu kapsamdaki ölçülecek davranışları belirlemektir. Ya da, ölçülecek olan niteliklerin belirlenmesi, diğer niteliklerden ayırt edi-lebilmesidir. Ölçmenin ikinci aşaması, uygun sayı ya da semboller kümesinin seçilmesidir. Ölçme sonuç-larının gösterileceği rakam ya da sembollerin neler-den oluşacağını belirlemek ikinci aşama içerisinde yer alır. Ölçmenin son aşaması ise, gözlenen değiş-kenin belli değerlerini sayılarla eşleme, ya da, gözle-nen hangi davranışa hangi ölçme sonucunun verile-ceğini kararlaştırmadır. Kısaca puanlama anahtarı-nın yani, ölçme kuralının belirlenmesidir.

Ölçme sonuçları sayılarla ifade edilirken çoğu halde birimle verilir. Bir ölçme aracını oluşturan en küçük parçacık, ölçme aracının birimini oluşturur. Örneğin, “Ahmet sınavdan 68 puan aldı”, denildiğinde birim 1 puandır. Ya da, “Coşkun’un boyu 174 cm’dir.” ifade-sinde 1 cm ölçme sonucunun birimini oluşturmakta-dır.

Birimin Özellikleri 1. Eşitlik: Ölçme aracını oluşturan birimlerin hep-

sinin birbirine eşit olmasına denir. Örneğin, 1 metreyi oluşturan her cm birbirine eşittir; fakat kulaçla yapılan ölçmelerde herkesin kulacı birbi-rine eşit değildir.

2. Genellik: Herkesin aynı iş için aynı birimi kul-lanması, birimin genellik özelliğidir. Örneğin, ağırlık tartmada insanların birçoğu kg'ı kullanır-ken bir kısmının inç ya da okka kullanması ge-nelliği bozar.

3. Kullanışlılık: Birimin ölçülecek değişkenin büyüklüğüne uygun olması, kullanışlılık özelliği-dir. Örneğin, iki şehir arasındaki uzaklığı ölç-mede km, m'den daha kullanışlıdır. Ya da, 20 davranışı ölçen bir sınavda, 1-5 ölçeğindeki bi-rimden daha kullanışlı birimler vardır.

Ölçmede Ölçek: Ölçek, belli birimlerle bölme-lenmiş bir ölçme aracıdır. Ölçme sonuçlarının özellik-lerine bakarak değişik ölçek türleri bulunmuştur. Bunlar:

a) Eşit Oranlı Ölçek: Bir değişkenin iki gerçek değerinin birbirine oranının, bu değerlere karşılık

gelen ölçme sonuçlarının birbirine oranına eşit olma-sına, eşit oranlılık özelliği denir. Eşit oranlılık, a) ölçülen değişkenin sıfır noktasının ölçme sonucundaki sıfıra eşit olması, ya da ölçme sonucundaki sıfırın gerçek sıfır olması; b) değişkenin eşit büyüklüklerine aynı oranda puan verilmesi an-lamına gelir. Örneğin, iki kütle var, bu iki kütle ger-çekte biri diğerinin iki katı ağırlığındadır. Bu iki kütle-nin ölçme sonuçları alındığında, ölçme sonuçların-dan birinin diğerinden iki kat daha ağır olduğu bu-lunmuşsa, ölçme sonuçlarının eşit oranlı ölçekte olduğu söylenebilir. Eşit oranlı ölçekteki verilere oransal işlemler yapılabilir. Bu nedenle dört işleme dayalı istatistiksel analizlerin yapılmasına uygundur.

b) Eşit Aralıklı Ölçek: Bu ölçek türünde ölçme sonuçlarının birbirine oranı, değişkenin gerçek de-ğerlerinin birbirine oranına eşit değildir. Ölçme so-nuçlarındaki 0 (sıfır) görelidir. Eğitimde kullanılan ölçme sonuçları bu tür ölçek niteliğindedir. Örneğin, 80 puan alan bir öğrenci, 40 puan alan bir öğrenci-den tam iki kat daha iyi biliyor anlamına gelmez. Ya da, 50 puan alan iki öğrencinin ikisi birden dersle ilgili her şeyi biliyor anlamına gelmez.

c) Sıralama Ölçekleri: Ölçülecek değişkenin iyi-ce bilinmediği, sıfır değerinin anlamsız olduğu ve birimin tanımlanamadığı haller de vardır. Bir değiş-kenin özelliği büyüklük sırasına göre ölçülüyorsa, ölçme sonuçları sıralama ölçeğindedir. Sıralama ölçeği, ”sırada ayrı yer tutan iki birey sıralama boyu-tunda birbirinden farklıdır;” “büyüklük sırasında ön-deki birey kendinden sonraki bütün bireylerden daha büyüktür” özelliklerine sahiptir. Sıralama ölçeğindeki verilerin ortanca (medyan) değerleri hesaplanabilir.

d) Sınıflama Ölçeği: Ölçülecek değişkenin her-hangi bir boyutta sıralanamadığı, yalnızca belirli gruplara ayrılabildiği durumlarda kullanılan ölçmele-rin ölçeği sınıflandırma (adlandırma)'dır. Örneğin sınıftaki kız ve erkek öğrencilerin ayrı gruplara alın-ması gibi. Sınıflama ölçeğindeki verilere ait frekansa dayalı analizlerden tepedeğer (mod) ve yüzde he-saplanabilir.

Değerlendirme Türleri 1. Öğrenci başarısının değerlendirilmesi, 2. Öğrenme eksikliklerinin değerlendirilmesi, 3. Eğitim programının değerlendirilmesi, 4. Hazır bulunuşluk düzeyinin değerlendiril-

mesi, 5. Rehberlik amacıyla yapılan değerlendirme, 6. Öğretmenin değerlendirilmesi.

Page 36: Türkçe Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi Öğretmenlik ...pegem.net/dosyalar/dokuman/0802201211591515... · İçindekiler 3 ÖN SÖZ Bilindiği üzere, Millî Eğitim Bakanlğı,

MEB. Anadolu, Fen, Sosyal Bil., Güzel San. ve Spor Liseleri Öğretmenleri Seçme Sınavına Hazırlık El Kitabı

542

EĞİTİMDE KULLANILAN ÖLÇME ARAÇ VE YÖNTEMLERİ

Yazılı Yoklamalar

Yazılı olarak verilen birkaç sorunun yine yazılı olarak cevaplandırılması istenilen sınavlara yazılı yoklamalar adı verilmektedir. Yazılı yoklamalara bakıldığında hem soruların ve hem de cevapların yazılı olarak verildiği ve soru sayısının çok fazla olmadığı görülmektedir. Cevaplar yazılı olarak veril-diğinden cevaplayıcı istediği cevabı verebilir; cevap-lar yoruma açıktır. Ayrıca, puanlamasının uzun za-man alması ve güç olması önemli puanlama hatası-na sebep olur ve puanlayıcıya takdir hakkı bırakır. Bunlar, yazılı yoklamaların istenilmeyen özellikleridir.

a) Yazılı Yoklamaların Özellikleri:

1. Cevaplar, cevaplayıcı tarafından düşünülüp yazılmak durumundadır,

2. Soru ve cevaplar yazılıdır, 3. Cevaplama zamanı uzundur, 4. Cevaplayıcı istediği cevabı verebilir (yoru-

ma açık), 5. Kısmi puan verilebilir, 6. Puanlaması daha çok sübjektiftir, 7. Puanlaması güç ve uzun zaman alır, 8. İleri düzey davranışlarının ölçülmesine uy-

gundur, 9. Şans başarısı yoktur.

b) Yazılı Yoklama Sorusu Yazımında Dikkat Edilecek Noktalar:

1. Anlaşılır olmalı, 2. Cevaplar sınırlandırılmalı (Genel sorular ye-

rine özel sorular), 3. Uzun cevaplı ve az soru yerine kısa cevaplı

ve çok soru sorulmalı, 4. Kitaptan olduğu gibi yazılmamalı, 5. Sorular birbirinden bağımsız cevaplandırıl-

malı, 6. Fırsat olursa denenmeli.

Yazılı yoklamaların puanlanması

Yazılı yoklamalar puanlanırken aşağıdaki puan-lama türleri kullanılır.

a) Genel izlenimle puanlama: Bu yöntemde bir öğrenciye ait cevap kâğıdı baştan sona kadar okun-duktan sonra edinilen genel izlenime göre bir puan takdir edilir. Özellikle kompozisyon kâğıtlarının puan-lanmasında kullanılan bu yöntemle elde edilen puan-ların güvenirliği düşüktür.

b) Sınıflama ile puanlama: Bu yöntemde bir cevap kâğıdı başından sonuna kadar okunur. Edini-len genel izlenime göre, “iyi”, “orta” ve “zayıf” veya “pek iyi”, “iyi”, “orta” ve “zayıf” veya “1”, “2”, “3”, “4” ve “5” gibi sınıflara ayrılır. Daha sonra bu sınıflara göre, 1, 2, ve 3 veya 1, 2, 3, ve 4 veya 1, 2, 3, 4, ve 5 gibi puanlar verilir. Daha duyarlı puanlar verilmek istendiğinde, her sınıftaki cevap kâğıtları tekrar oku-narak alt sınıflara ayrılabilir.

c) Sıralama ile puanlama: Bu yöntemde, ilk iki cevap kâğıdı, okunduktan sonra edinilen genel izle-nime göre karşılaştırılır. İkinci kâğıt, birinciden daha iyi görünüyorsa birinci kâğıdın önüne, görünmüyorsa arkasına konur. Daha sonra, okunan üçüncü kâğıt, ilk iki kâğıda göre bir sıraya konur ve diğer kâğıtlar okundukça sıraya koyma devam eder. Sıralama tamamlandıktan sonra, en iyiyi belirten sıradaki kâğıda en yüksek puan takdir edilerek diğerlerine buna göre azalan puanlar verilir.

Sıralama yoluyla elde edilen puanların güvenirliği genel izlenimle ve sınıflama yoluyla elde edilenler-den daha yüksektir. Ancak, cevap kâğıdı sayısının çok olduğu hallerde sıralama zorlaşacağından ve sıralama hataları artacağından, geniş gruplarda kullanışlı değildir.

d) Anahtarla puanlama: Bir yazılı yoklamada sorulan soruların her biri için öğrenciden vermesi beklenen cevaplar, esas fikirler halinde listelenir. Bu listeye cevap anahtarı adı verilir. Sonra, bu fikirler-den her birine belli ağırlıklarla puanlar takdir edilerek bir puan listesi çıkarılır. Bu listeye de puanlama cetveli denir. Cevap anahtarı ve puanlama cetveli hazırlandıktan sonra, her öğrencinin her soruya verdiği cevap anahtarla karşılaştırılarak puanlama cetvelinde belirtilen puanın tamamı veya bir kısmı verilir. Bu şekilde, cevap anahtarı ve puanlama cet-veli kullanılarak yapılan puanlamaya anahtarla puan-lama adı verilir.

Anahtarla puanlama yoluyla, genel izlenimle, sınıf-lama ve sıralama yöntemleriyle puanlamaya kıyasla daha az hatalı dolayısıyla daha güvenilir ölçme so-nuçları elde edilir.

Puanlama Hatalarını Önlemede Alınabilecek

Bazı Önlemler: Yazılı yoklamalar anahtarla da pu-anlansa bazı puanlama hataları olur. Alınacak bazı önlemler puanlama hatalarını azaltır. Bunlar şunlar olabilir:

a) Puanlama sırasında iyi bir kâğıttan sonra okunan orta düzeydeki bir kâğıt, olduğundan daha az iyi ve kötü bir kâğıttan sonra okunan bir kâğıt da daha iyi görünür. Buna hareleme etkisi adı verilir. Bu etki, bir öğrencinin cevap kâğıdındaki cevapların tamamının okunması yerine, bütün öğrencilerin birinci, daha sonra ikinci, üçüncü, … sorularına ait cevapların okunması suretiyle azaltılabilir. Cevap kâğıtlarını böyle okunması, kısmî puan verildiği hallerde daha az hata yapılmasına neden olur. Bu da güvenirliğin artmasına katkı getirir. Cevap kâğıtlarının okunması

Page 37: Türkçe Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi Öğretmenlik ...pegem.net/dosyalar/dokuman/0802201211591515... · İçindekiler 3 ÖN SÖZ Bilindiği üzere, Millî Eğitim Bakanlğı,

Ölçme ve Değerlendirme

543

sırasında bir de her soruyu okurken kâğıtların sırası değiştirilirse hareleme etkisi daha da azalır, dolayı-sıyla güvenirlik daha çok artar.

b) Puanlayıcının kâğıdın kime ait olduğunu bilmesi sübjektifliğe neden olabilir. Bu durum, puanlamanın güvenirliğini düşürür. Bu bakımdan, puanlama sıra-sında, cevap kâğıtlarında öğrencilerin adlarının yazılı olduğu kısım kapatılmalıdır.

c) Bütünleme sınavı gibi bir komisyon tarafından yapılan sınavlarda ve katılan öğrenci sayısının fazla olduğu sınavlarda, cevap kâğıtları jüri üyeleri veya farklı puanlayıcılar tarafından paylaşılarak okunma-malıdır. Cevap kâğıtları bütün puanlayıcılar tarafın-dan ayrı ayrı puanlanmalı, daha sonra bu puanların toplamları veya aritmetik ortalamaları öğrenciye verilecek puan olarak saptanmalıdır.

Yazılı yoklama türleri: Dersin amacına, öğrenci grubuna ve öğrencilerin ders içindeki etkinliklerine göre yazılı yoklamanın değişik türleri kullanılabilir. Klasik yöntemden ayrı olan yazılı yoklama türlerinin her birinin kendi özellikleri nedeniyle olumsuzluklar içermektedir.

a) Tercihli sınavlar: Yazılı yoklamalarda olması gerekenden fazla sayıda soru sorulup öğrencilerin bunlardan belli bir kısmını cevaplamalarının istendiği sınavlar genellikle tercihle sınav olarak adlandırılır. Bu tür sınavlarda seçme sebebiyle bazı öğrencilerin bazı davranışları yoklanmamış veya öğrencilerden bir kısmının farklı davranışları yoklanmış olabilir. Bu durum sınavın geçerliğini düşürür; ayrıca seçilen soruların güçlükleri de farklı olabileceğinden, elde edilen ölçme sonuçlarının karşılaştırılabilirliği ortadan kalkar. Bu bakımdan, aşağıda belirtilen özel durum dışında, sınavlarda öğrencilere soru seçmelerine veya tercihte bulunmalarına imkân verilmesi tavsiye edilmez.

Tercihli soruların kullanılabileceği bir özel durum, kompozisyon becerilerinin ölçülmesinde olabilir. Kompozisyon becerilerinin ölçülmesinde, öğrencile-rin yaşantıları farklı olduğundan, “Yazı nasıl geçirdi-ğinizi iki sayfa içinde açıklayınız.”, “Hayatınızda en çok etkili olan kişinin özelliklerini kısaca açıklayınız.” örneklerindeki gibi sorular sorulabilir.

Eğer sınavda öğrencilere soru tercih etme imkânı verilecekse aşağıdaki önlemler sınavın geçerliğini sağlamada yardımcı olabilir.

(1) Soruları konulara göre gruplamak ve her gruptan belirli sayıda soruların cevaplandırılmasını zorunlu tutmak.

(2) Belirli soruları zorunlu tutarak diğer sorular ara-sından seçme yaptırmak.

b) Sorusuz sınavlar: Sınavda cevaplandırıla-cak sorunun öğrenciler tarafından belirlenmesi yoluy-la yapılan sınavlardır. Bu tür sınavlar daha çok öğ-rencinin dersle ilgili geçmiş yaşantılarının birbirinden farklı olması durumunda ve çok özel amaçlarla kul-

lanılır. Öğrenciler dersin konularını aralarında payla-şarak hazırlık yapmışlarsa, sınavda her öğrencinin kendi konusu ile ilgili bir soruyu cevaplandırması yoluna gidilebilir. Ancak, bu tür sınavların güvenirlik ve geçerliklerinin çok düşük olması nedeniyle savu-nulabilir hiç bir tarafı yoktur. Aslında, bu bir sınav türü de değildir. Örneğin, “Bildiğiniz bir konuyu anla-tınız.” biçimindeki bir soruyla yapılan sınav olmaz. Öğrencilere geniş bir seçme imkânı verilecekse, sınava değil ödev veya projeye başvurulmalıdır.

c) Ad çekme: Sınıf listesine bakarak sırasıyla her öğrenciye bir sorunun veya konunun verilmesine denilir. Öğrencilere verilen dönem ödevleri bu tür bir sınavdır. Genel yöntemden ayrılan yazılı yoklama sınavları kendine özgü özelliklerinden dolayı çok fazla tercih edilmezler.

Kısa Cevaplı Testler

Cevaplayıcının bir rakam, bir kelime ya da en çok bir cümle ile cevaplandırdığı sorulardan oluşan sınavlara kısa cevaplı testler adı verilmektedir. Kısa cevaplı testler başlıca iki madde formunda yazılabilir. Bunlardan biri, boşluk doldurma olarak bilinen eksik köklü maddelerdir. Öğrencinin vereceği cevapların soru (madde) kökünde bırakılan boşluğa yazılması istenir. Diğeri ise, kökü, soru ifadesiyle biten madde-lerdir.

Cevaplar kısa olduğundan, cevaplama zamanı çok değildir. Bu nedenle de soru sayısı yazılı yoklamala-ra göre daha çoktur. Soru sayısının çok olması ölçü-lecek olan konunun her yerinden daha çok davranı-şın yoklanmasına fırsat verir. Kısa cevaplı olması, yazılı yoklamalarda olduğu gibi, yoruma açıklığı azaltır. Cevaplar yoruma açık olmadığı sürece puan-layıcıya daha az takdir hakkı bırakır ki, bu da puan-lama hatasının azalmasını sağlar.

a) Özellikleri:

1. Cevaplar kısadır, 2. Cevaplayıcı istediği cevabı verebilir, 3. Soru sayısı çoktur, 4. Puanlaması daha çok objektiftir, 5. Cevaplar öğrenci tarafından düşünülüp bu-

lunmak durumundadır, 6. Şans başarısı yok denecek kadar azdır, 7. Puanlaması kolaydır.

b) Soru Yazımında Dikkat Edilecek Noktalar:

1. Anlaşılır ve açık yazılmalı, 2. Her madde ile önemli bir bilgi yoklanmalı, 3. Bilinen bir kaynaktan olduğu gibi alınmama-

lı, 4. Sorunun ifadesinde ipucu bulunmamalı, 5. Eksik cümle yapısında olan sorularda bıra-

kılan boşluklar ipucu vermemeli,

Page 38: Türkçe Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi Öğretmenlik ...pegem.net/dosyalar/dokuman/0802201211591515... · İçindekiler 3 ÖN SÖZ Bilindiği üzere, Millî Eğitim Bakanlğı,

MEB. Anadolu, Fen, Sosyal Bil., Güzel San. ve Spor Liseleri Öğretmenleri Seçme Sınavına Hazırlık El Kitabı

544

6. Biri diğerinin cevabını içeren sorular bulun-mamalı,

7. Eksik bırakılan yerler aynı uzunlukta olmalı.

Doğru-Yanlış Testleri

Eğitimde öğrenci başarılarının belirlenmesinde çok sıkça olmasa da, sınıflama gerektiren (Doğru-Yanlış) testlere de başvurulur. Sınıflama gerektiren testler, doğru ya da yanlış olarak verilen önermelerin kapsamındaki fikre göre, doğru ve yanlış olarak sınıflandırılması istenilen sınavlardır. Doğru-Yanlış testler, diğer sınav türlerinden farklılık gösterir. Ce-vaplama, sadece iki sınıftan birini seçme gerektir-mektedir. Bu yönüyle şans başarısı oldukça yüksek-tir. Ancak, yanlış verilen cevaplardan düzeltme puanı uygulaması şans başarısını azaltabilir. Doğru-Yanlış testlerinde açıkça bir soru ifadesi bulunmamaktadır. Yalnızca, doğru ve yanlış önermeler bulunmaktadır. Bu nedenle de, oldukça fazla soru sorulabilir. Soru sayısının çok olması, konu kapsamının her yerinden davranışların ölçülmesine fırsat verebilir. Cevapla-ma, çok fazla zaman almadığı için sürenin büyük bir kısmı verilen maddelerin okunmasına ayrılır. Bu da, uygulama süresinin kısa olmasını sağlar. Ayrıca, puanlamasının tamamen objektif olması, puanlayıcı-dan kaynaklanan puanlama hatasını en aza indirir.

a) Özellikleri:

1. Cevaplar D-Y halindedir, 2. Zamanın çoğu okumaya ve cevabı bulmaya

ayrılır, 3. Soru sayısı çoktur, 4. Puanlaması objektiftir, 5. Şans başarısı yüksektir, 6. Puanlaması kolaydır.

b) Soru Yazımında Dikkat Edilecek Noktalar:

1. Her madde ile sadece bir ana fikir yoklan-malı,

2. Her madde kesinlikle doğru ya da yanlış olmalı,

3. Bir maddenin yanlışlığı önemsiz bir ayrıntı-da olmamalı,

4. Madde kısa ve açık olmalı ayrıntılarla şişi-rilmemeli,

5. Olumsuz ifade bulunmamalı, 6. Kanı ifadeleri bir kaynağa dayandırılmalı, 7. D-Y önermelerin sayıları yaklaşık olarak

eşit olmalı, 8. D-Y önermeler test formu içerisine belirli bir

örüntüyle yerleştirilmemeli.

Ödev ve Projeler

Bir sınav olmamakla birlikte, öğrenci başarıları-nın ölçülmesinde ödev ve projeler de kullanılmakta-dır. Ödev ve projeler, diğer sınavlarda olduğu gibi ders ortamında yapılmaz. Daha çok araştırmayı içeren, uygulamayı gerektiren davranışların ölçülme-sinde başvurulan bir ölçme biçimidir. Ödev ve proje-lerle, verilen bir konunun derinlemesine incelenmesi yaptırılabilir. Ayrıca derste öğrenilenlerin pekiştiril-mesi amacıyla öğrenciye verilen bir etkinlik olarak da görülebilir. Ödev ve projeler, diğer sınavlara alternatif bir sınav olmaktan çok onların tamamlayıcısı niteli-ğindedir. Ödev ve projelerin puanlanması ise daha çok yazılı yoklamalara benzemekte ve yazılı yokla-maların puanlanmasındaki problemlerle karşılaşılabi-lir.

Sözlü Sınavlar

Öğrenci başarılarının bileşenlerinden biri de sö-zel iletişim becerisi ise, sözlü sınavların kullanılması kaçınılmazdır. Sözlü sınavlar, soruların ve cevapların sözlü olarak verildiği sınavlar olarak tanımlanmakta-dır. Öğrencinin güzel konuşma, kelimeleri düzgün ifade edebilme, hitap edebilme becerileri ancak sözlü sınavlarla ölçülebilir. Bu gibi durumlarda sözlü sınav-larının kullanılması kaçınılmazdır. Bazen, laboratuar gibi uygulama gerektiren derslerde sözlü sınavların kullanılması uygun olabilir. Öğrenciye verilen bir örnek olayda, sözel sorular kullanılabilir.

a) Özellikleri:

1. Cevaplar sözlüdür, 2. Sınav bireyseldir, 3. Soru sayısı azdır, 4. Her öğrenciye farklı sorular olacağından

ağırlıkları eşit olmayabilir, 5. Cevaplama iyice düşünülmeden yapılır, 6. Puanlaması genel izlenime göre yapılır, 7. Öğrencinin bireysel özelliği cevaplama dav-

ranışını etkiler, 8. Puanlamaya öğrencinin konuşması, giyimi

gibi nedenler karışabilir. (Bu nedenle puan-lama daha çok sübjektiftir).

b) Soru Yazımında Dikkat Edilecek Noktalar:

1. Anlaşılır ve açık yazılmalı, 2. Sorular sınavdan önce hazırlanmalı, 3. Puanlama anahtarı önceden hazırlanmalı, 4. Cevaplama anında uyulması gereken dav-

ranışlar önceden bildirilmeli. Yukarıda belirtilen ölçme araç ve yöntemlerinin

özellikleri birbirleri ile karşılaştırıldığında, her birinin diğerine olan üstünlükleri vardır. Öğrenci başarısının ölçülmesinde ya da öğrenci seçiminde, ölçme araç ve yöntemlerinin özellikleri yanında, uygulamada ve puanlamada kolaylık sağlayacak olan, öğrenci başa-