TÜRKİYE CUMHURİYETİ ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL … · MEB İlköğretim Okullarında...
Transcript of TÜRKİYE CUMHURİYETİ ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL … · MEB İlköğretim Okullarında...
TÜRKİYE CUMHURİYETİ
ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ
SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ
SINIF ÖĞRETMENLİĞİ ANABİLİM DALI
1980–2009 YILLARI ARASI HÜKÜMETLERİN EĞİTİM POLİTİKALARI
VE BU POLİTİKALARIN İLKÖĞRETİM SOSYAL BİLGİLER
DERS KİTAPLARINA YANSIMASI
Aylin MIZRAK
YÜKSEK LİSANS TEZİ
ADANA–2010
TÜRKİYE CUMHURİYETİ
ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ
SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ
SINIF ÖĞRETMENLİĞİ ANABİLİM DALI
1980–2009 YILLARI ARASI HÜKÜMETLERİN EĞİTİM POLİTİKALARI
VE BU POLİTİKALARIN İLKÖĞRETİM SOSYAL BİLGİLER
DERS KİTAPLARINA YANSIMASI
Aylin MIZRAK
Danışman: Prof. Dr. Bülent ÇUKUROVA
YÜKSEK LİSANS TEZİ
ADANA–2010
Çukurova Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürlüğüne,
Bu çalışma, jürimiz tarafından Sınıf Öğretmenliği Anabilim Dalı’nda YÜKSEK
LİSANS TEZİ olarak kabul edilmiştir.
Başkan: Prof. Dr. Bülent ÇUKUROVA
(Danışman)
Üye: Prof. Dr. Turan AKBAŞ
Üye: Yrd. Doç. Dr. Zekiye ÇAĞIMLAR
ONAY
Yukarıdaki imzaların, adı geçen öğretim elemanlarına ait olduklarını onaylarım.
……/……/2010
Prof. Dr. Azmi YALÇIN
Enstitü Müdürü
Not: Bu tezde kullanılan özgün ve başka kaynaktan yapılan bildirişlerin, çizelge, şekil
ve fotoğrafların kaynak gösterilmeden kullanımı, 5846 Sayılı Fikir ve Sanat Eseleri
Kanunu’ndaki hükümlere tabidir.
i
ÖZET
1980–2009 YILLARI ARASI HÜKÜMETLERİN EĞİTİM POLİTİKALARI
VE BU POLİTİKALARIN İLKÖĞRETİM SOSYAL BİLGİLER
DERS KİTAPLARINA YANSIMASI
Aylin MIZRAK
Yüksek Lisans Tezi, Sınıf Öğretmenliği Anabilim Dalı
Danışman: Prof. Dr. Bülent ÇUKUROVA
Mart 2010, 139 Sayfa
Yapılan bu çalışma ile Cumhuriyet dönemi sonrası 1980–2009 yılları arasında
hükümetlerin politikaları ve bu politikalara bağlı olarak sosyal bilgiler ders
kitaplarındaki değişiklikler tartışmalı olarak değerlendirilmiştir. Çalışmada sosyal
bilgiler, eğitim ve ele alınan yıllar arası hükümetlerin politikaları ilişkilendirilerek giriş
niteliğinde sunulmuştur. Sonraki bölümlerde ilköğretim ders programları, yıllara bağlı
olarak okutulan ders kitaplarındaki içerik değişiklikleri açıklanmıştır.
Değişiklikler, toplum tarafından ideolojik algılanarak zaman zaman kaygılara yol
açmıştır. Özellikle bir toplumun geçmişi, milli ve manevi değerleri, kültürel yapısı
açısından sosyal bilgiler dersinin işlenişi ve eğitimde nasıl düzenlemelerle yer aldığı çok
büyük önem arz etmektedir.
Yeni bir yüzyılda insanlık tarihinde her türlü gelişme eğitimi doğrudan
etkilemektedir. 20. yüzyılda yaşanmış dünya savaşları insanlığı derinden etkileyen bir
ize ve dünyada kutuplaşmalara neden olmuştur. Savaşlar ve yaşanmış olaylar toplumu
geleceğe değiştirerek aktarmaktadır. Bu nedenle çoğu zaman sosyal bilgiler ve tarih
dersleri ve ders kitapları, iktidar partilerinin özellikle kalıcı izler bırakma amacıyla
nesiler üzerinde etkili olarak kullandıkları araçlar olmuştur.
Bu araştırmada da 1980–2009 yılları arasında iktidardaki siyasi partilerin
politikalarının ilköğretim kurumlarında okutulan sosyal bilgiler ders kitaplarına
yansıması betimlenmeye çalışılacaktır.
ii
Alan yazın taraması yapılarak 1980–2009 arası iktidar hükümetlerinin politikaları
doğrultusunda alınan kararlar, okutulan sosyal bilgiler ders kitaplarında ilköğretim
müfredatı doğrultusunda ders saatleri, eklenen-çıkarılan konuların ders kitaplarına
yansıması, hükümetlerin ders kitaplarının nasıl yazılacağına ilişkin kararları, hangi
kurum ve kişilerle (yazar, basımevi, vb) işbirliği yapıldığı, ulaşılan kitaplar, belgeler ve
kaynaklar doğrultusunda açıklanmıştır. Taramanın genel amacı 1980–2009 yılları
arasında hükümetlerin politikalarının sosyal bilgiler ders kitaplarına yansıması
konusuna yöneliktir. Bu yıllar arasında iktidar olan hükümetlerin politikaları
incelenerek M.E.B tarafından 1980-2009 yılları arası alınan kararların yer aldığı
Tebliğler Dergileri taranmış önceki ilkokul şu an ilköğretim kademesi olan okullarda
okutulan sosyal bilgiler ders kitaplarına yönelik yönerge, kararnameler, bu alanda
yapılan araştırma ve basın yayın haberleri incelenerek, politikaların eğitim açısından
getirdiği olumlu ve olumsuz yansımalar tartışılmış ve değerlendirilmiştir.
Anahtar Kelimeler: Sosyal Bilgiler, Hükümet Politikaları, Ders Kitapları, Eğitim-
Öğretim.
iii
ABSTRACT
EDUCATIONAL POLICIES OF THE GOVERNMENTS BETWEEN 1980–2009
AND THEIR REFLECTIONS ON SOCIAL SCIENCES BOOKS ELEMENTARY
SCHOOLS
Aylin MIZRAK
Master Thesis, Department of Elementary School Teaching
Advisor: Prof. Dr. Bülent ÇUKUROVA
March 2010, 139 Pages
With this study, governments policies and the changes in Sosyal Bilgiler books
linked to these policies past Republic period between 1980–2009 have been discussed
and evaluated. Sosyal Bilgiler, education and the governments policies in the mentioned
period have been related and presented in the work. In following chapters amendments
made in primary school curriculum and course books are explained.
Amendments, seen as ideological by the society caused concern from time to
time. How Sosyal Bilgiler is tought and with what kind of arrangements it takes part in
education is especially important in terms of a societies past, national and moral values
and cultural structure.
In the new century all kinds of developments in human history have direct effect
on education. Great wars of 20th century effected humankind deeply and caused
polarisation in the world. Wars and occurences transform societies in the course of
history. For that reason, social knowladge and history lessons and their books were
often used by parties in power as efficient means of leaving permanent traces on
generations.
Consequently, this study is an attempt to describe the reflection of government
parties policies in Sosyal Bilgiler course books used in primary schools between 1980–
2009.
iv
Subject literature has been scanned and decisions taken following the
governments policies, course times in parallel with the curriculum, topics incloded-
excluded in books, governments resolutions on how to write course books, with which
institutions and individuals are cooperated between 1980–2009 have been explained.
The main reason for scanning is focused on how policies reflect in course books.
Tebliğler Dergileri publishing the resolutions of M.E. B. between 1980–2009 have been
scanned; the policies of the govenments between these dates were studied under the
light of directives, resolutions, studies, press news; and Positive and negative outcomes
of policies in terms of education are discussed and evaluated.
Keywords: Sosyal Bilgiler, Government Policies, Course Books, Education.
v
ÖNSÖZ
Eğitim ülkelerin kalkınmasında etkili olan unsurlardan biridir. Bu sebeple
okullarda eğitim araç gereci olarak kullanılan ders kitaplarının işlevselliği oldukça
önem taşımaktadır. Tarih ve Sosyal Bilgiler ders kitapları Cumhuriyet’in kuruluşundan
itibaren iktidar hükümetlerinin eğitim politikalarına bağlı olarak şekillenmiştir.
Hükümetler, ideolojilerini nesillere aktarırken eğitimi en işlevsel yol olarak görmüş ve
bu noktada, ders kitaplarını da hükümet politikalarının yansıtılmasının meşru bir zemini
olarak görmüşlerdir.
Çalışmamızın temel amacı, 1980’den günümüze Türkiye’nin iç politikasında
meydana gelen siyasi değişimlerin T.C İnkılâp Tarihi ve Atatürkçülük ve Sosyal
Bilgiler dersi programlarına ve ders kitaplarına yansımasını eleştirel bir bakış açısıyla
incelemektir. Bu bağlamda Milli Eğitim Bakanlığı tarafından belirlenen, Sosyal Bilgiler
ile T.C İnkılâp Tarihi ve Atatürkçülük derslerinde okutulan ders kitaplarının, müfredat
programlarına göre belirlenmiş olan içeriği ne kadar yansıttığı çalışmamızda
açıklanmaya çalışılmıştır. Ayrıca bu araştırmada 1980–2009 yılları arasında
ilköğretimdeki düzenlemelerde Sosyal Bilgiler ve Tarih dersi ile ilgili temel politikalar
ile bu politikaların uygulamada ne düzeyde gerçekleştiği saptanmaya çalışılmıştır.
Çalışmamızın amacına ulaşabilmek için, 1980–2009 yılları arasında görev yapan
iktidar hükümetlerinin programlarında bulunan eğitim politikaları, Tebliğler Dergileri,
MEB İlköğretim Okullarında okutulan Sosyal Bilgiler ve TC İnkılâp Tarihi ve
Atatürkçülük ders kitapları, 1980–2009 yılları arasındaki Türkiye Büyük Millet Meclisi
Tutanakları incelenmiştir.
Çalışmamı yaparken, benden desteğini esirgemeyen değerli tez danışmanın
Sayın Prof. Dr. Bülent ÇUKUROVA’ ya, çalışmamın daha nitelikli olabilmesi için
tecrübelerinden yararlandığım değerli abim Sayın Yılmaz MANAT’ a, eğitimimin her
aşamasında destekleriyle bana güç veren canım annem Süheyla MIZRAK’ a, çalışmam
boyunca yanımda yer alan abim Şahin MATYAR ve eşi Gülnaz MATYAR’ a,
arkadaşlarım Gizem MATYAR ve Yusuf Görkem MATYAR’ a, yaşamımın her
aşamasında yanımda olan, maddi ve manevi desteklerini benden hiç esirgemeyen, her
vi
zaman gurur duyduğum aileme ve değerli hocam Sayın Gülsün ŞAHAN’ a
teşekkürlerimi sunarım.
Aylin MIZRAK
vii
İÇİNDEKİLER
Sayfa
ÖZET……………………………………………………………………...………….….i
ABSTRACT……………………………………………………………..……..….…...iii
ÖNSÖZ………………………………………………….………………..….......…...…v
KISALTMALAR LİSTESİ.……………………………………………...…..…….…ix
TABLOLAR LİSTESİ………………………………………………….…..…………x
EKLER LİSTESİ……………………………………………….……………………..xi
GİRİŞ……………………………………………………..………………..…...…….....1
BÖLÜM I
TARİH VE SOSYAL BİLGİLER ÖĞRETİMİ
1.1. Tarih ve Sosyal Bilgiler ……………………………………………………….……9
1.2. Tarih ve Sosyal Bilgiler Eğitimi………………………….……………………..…13
1.3. Tarih Eğitimi ve Toplum……………………………………………………....…..14
1.4. Tarih Bilincinin Kazandırılmasında Öğretmenin Rolü……………..…………….15
BÖLÜM II
HÜKÜMET POLİTİKALARIYLA FARKLILAŞAN EĞİTİM ANLAYIŞI
2.1. Kalkınma Planları…………………………………………………...………..……16
2.2. Cumhuriyet Döneminde Uygulanan İlköğretim Programları………...……..……..25
2.3. Milli Eğitim Şuraları……………………………………...…………..…..……….28
2.4. Meclis Tutanaklarında Eğitim…………………………………………....….…….35
2.5. 1980–2009 Yılları Arasında Hükümet Programlarında Eğitim ………….…..........81
2.6. Hükümetlerin Eğitim Anlayışı ve Sosyal Bilgiler Dersi …………...……..………88
2.7. Eğitim Politikalarının Sosyal Bilgiler Dersi Üzerindeki Etkisi ………...………..101
viii
BÖLÜM III
SOSYAL BİLGİLER PROGRAM VE DEĞİŞİKLİKLERİ
3.1. Mevcut Eğitim Politikasının Sosyal Bilgiler Öğretimine Yansıması ve Sosyal
Bilgiler Öğretim Programının Genel Amaçları………..........................................108
3.2. Sosyal Bilgiler Öğretim Programının Uygulanması ile İlgili Açıklamalar…...….109
3.3. Talim ve Terbiye Kurulu Başkanlığınca Haftalık Ders Çizelgeleri Hakkında
Alınan Kararlar…………………………………..……………………………...117
3.4. Ders Programları………………...………………………………………………..124
BÖLÜM IV
SONUÇ VE ÖNERİLER 127
KAYNAKÇA…………………………………………………...……………...…......133
EKLER………………………………………………………………….……….…...137
ÖZGEÇMİŞ………………………………………………………….……....…........139
ix
KISALTMALAR LİSTESİ
TBMM: Türkiye Büyük Millet Meclisi
MEB: Milli Eğitim Bakanlığı
TTKB: Talim ve Terbiye Kurulu Başkanlığı
DPT: Devlet Planlama Teşkilatı
YÖK: Yüksek Öğretim Kurulu
ÖSYM: Öğrenci Seçme ve Yerleştirme Merkezi
AET: Avrupa Ekonomik Topluluğu
OECD: İktisadi İşbirliği ve Kalkınma Teşkilatı
SHP: Sosyal Demokrat Halk Partisi
MDP: Milliyetçi Demokrasi Partisi
CHP: Cumhuriyet Halk Partisi
DYP: Doğru Yol Partisi
ANAP: Anavatan Partisi
RP: Refah Partisi
BBP: Büyük Birlik Partisi
AKP: Adalet ve Kalkınma Partisi
Mv: Millet Vekili
ABD: Amerika Birleşik Devletleri
x
TABLOLAR LİSTESİ
Tablo–1: Mekatib-i İbtidaiye-yi Umumiye Talimatnamesi’ ne Göre Müfredat
Programı……………………………………………………………….……25
Tablo–2: Erkek İlk Mekteplerinin Haftalık Ders Tevzi Cetveli…..…………...………26
Tablo–3: 1926 Müfredat Programı Ders Çizelgesi…………………….……..…..……26
Tablo–4: 1936 Müfredat Programı Ders Çizelgesi……………………………….……27
Tablo–5: İlkokul Haftalık Ders Çizelgesinde Sosyal Bilgiler Dersi……...….………105
Tablo–6: İlköğretim Okulu Haftalık Ders Çizelgesinde Sosyal Bilgiler, Milli Tarih,
T.C İnkılâp Tarihi ve Atatürkçülük Dersi…………………………...……..105
Tablo–7: Ortaokul Haftalık Ders Çizelgesinde Milli Tarih, T.C İnkılâp Tarihi ve
Atatürkçülük Dersi………………………………...………………………105
Tablo–8: İlköğretim Okulu Haftalık Ders Çizelgesinde Sosyal Bilgiler, Milli Tarih,
T.C İnkılâp Tarihi ve Atatürkçülük Dersi…………………...……………..106
Tablo–9: Sosyal Bilgiler Öğretim Programı 6. Sınıf Öğrenme Alanları, Üniteleri,
Kazanım Sayıları Ve Süreleri…………………………………...………….116
Tablo–10: Sosyal Bilgiler Öğretim Programı 7. Sınıf Öğrenme Alanları, Üniteleri,
Kazanım Sayıları ve Süreleri……………………………………………..116
Tablo–11: Temel Eğitim Okulu Haftalık Ders Çizelgesi…………………...……..…118
Tablo–12: Temel Eğitim II. Kademe Okulları (Ortaokul) Haftalık Ders Dağıtım
Çizelgesi………………………………………………………..…………119
Tablo–13: Ortaokul Haftalık Ders Dağıtım Çizelgesi…………………….………….119
Tablo–14: İlkokul Haftalık Ders Dağıtım Çizelgesi…………………..……………..120
Tablo–15: İlköğretim Okulu Haftalık Ders Dağıtım Çizelgesi……...……………….120
Tablo–16: Ortaokul Haftalık Ders Dağıtım Çizelgesi………………………………..120
Tablo–17: Ortaokul Haftalık Ders Dağıtım Çizelgesi………………………………..121
Tablo–18: İlköğretim Okulu Haftalık Ders Dağıtım Çizelgesi………...…………….121
Tablo–19: Ortaokul Haftalık Ders Dağıtım Çizelgesi………………………………..121
Tablo–20: İlköğretim Okulu Haftalık Ders Dağıtım Çizelgesi………………………122
Tablo–21: İlköğretim Okulları Haftalık Ders Çizelgesi…………………….………..123
xi
EKLER LİSTESİ
EK-1. Cumhurbaşkanlarımız…………………………………………………………137
EK–2. 1980 Sonrası İktidarda Olan Hükümetler…………………………………….138
1
GİRİŞ
Toplumlar yüzyıllar boyu kendinden önce yaşanmış olaylardan
etkilenmişledir. Geleceğe güvenle bakabilen ve öngörülü nesiler, değişime açık,
araştıran, sorgulayan bir arada yaşama kabulüne sahip bireylerden oluşmaktadır.
Toplumun tekdüze anlayıştan kurtarılarak, dinamik anlayışa geçirilmesi bilim ve
teknoloji alanlarında ilerleme kaydetmesi ise kültürel ve tarih aktarımının doğru
şekilde öğretimi ile mümkündür. Eğitimin temel amaçlarından birisi, bireylerde
problem çözme becerisini geliştirmektir. Tarih ve sosyal bilgiler dersinin öğretimi ise
çocuklara geçmiş, bugün ve gelecek arasında nasıl bağ kurulacağını öğretebilmektir.
Bu nedenle hükümetlerin politikaları, uygulanan eğitim süreleri, seçilen yazılı
materyaller, konu içeriği, konuların seçimi ve düzenlenmesi büyük öneme sahiptir.
“Temel eğitim” kavramı 1950’lerde, öğrenimden yoksun kalmış, okuma
yazma bilmeyen yetişkinlere verilen eğitimi anlatmak için UNESCO tarafından
ortaya atılmıştır. Bu deyimin içeriğinde ilköğretimde gerçekleştirilen yenileşme
hareketleri, bireylere verilecek eğitimin nitelik yönünden arttırılması ve bireylerin
yaşamlarında yapacakları işin temel becerilerinin eğitim yoluyla kazandırılması
bulunmaktadır (Başaran, 1982: 36). Bizde ise “temel eğitim” kavramı ilk kez,
05.01.1961 tarih ve 222 sayılı İlköğretim ve Eğitim Kanunu’nun birinci maddesiyle
yasal bir deyim olarak kullanılmıştır. Bu maddeye göre ilköğretim, her yurttaşın
görmesi gereken bir temel eğitimdir (M.E.B., 1983, 1-2).
Türkiye’deki eğitim literatürüne “Temel eğitim” kavramı ilk kez Milli Eğitim
Bakanlığı tarafından kullanılarak, 1970’lerde girmiştir (Yördem, 2009, 59).
Milli Eğitimde, temel eğitim genişletilmiş anlamıyla 1970 yılından itibaren
kullanılmaya başlamıştır. 1973 yılında çıkarılan 1739 sayılı Milli Eğitim Temel
Kanunu’nda ifadesini bulan şekliyle temel eğitim, 6–14 yaşları arasında bulunan
zorunlu öğrenim çağı çocuklarının üst öğrenime ya da işe ve mesleğe yönelmelerini
sağlayan en az sekiz yıllık bir eğitim veren ve temel eğitim görmeyen yetişkinlere
ise, gelişmelerine ve ihtiyaçlarına uygun bir eğitim hizmeti sunan bir kademedir.
1980’lerde temel eğitim, her yurttaşın hayatında karşılaşacağı, gerek kişisel
gerekse toplumsal sorunları çözmek; toplumun değerlerine ve toplumsal kurallara
2
uyum sağlamak, üretken olmada gerekli yeterlilikleri kazanmak için verilen
eğitimdir. Günümüzde temel eğitim, bireyin hayatında daha derin anlamlar
taşımaktadır. Bir haktır ve bireyin yaşamında gerekli olan temel davranışların
kazanılabilmesi, küreselleşen dünyaya ayak uyduran, teknolojiyi, gelişmeleri anlayan
ve takip eden bir birey olabilmesi açısından gerekliliktir.
Temel eğitim okul nimetlerinden mahrum kalan çocukların ve yetişkinlerin,
içerisinde yaşadıkları çevrenin problemlerini anlamalarına, birey ve yurttaşlık hak ve
görevleri hakkında doğru bilgi edinmelerine ve bağlı bulundukları toplumun
ekonomik ve sosyal kalkınmasına daha etkili bir şekilde katılmasına yardım etmeyi
hedefleyen zorunlu genel eğitimdir.
Temel eğitimin dayanağı, insanların eğitim görme hakkıdır. Bir ülkede bir
yurttaşın sağlıklı olması, geçimini kendi gücü ile sağlaması, ülkenin kalkınmasına ve
gereklerine uyması esas ise, yurttaşın bunları yapabilecek düzeyde eğitilmesi
zorunludur. Bu eğitim yurttaşın yaşamsal başarısı için olduğu kadar, ülkenin başarısı
ve mutluluğu için de gereklidir.
Temel eğitim uygulaması, Ulu Önder Atatürk’ ün düşünceleri doğrultusunda
ilerleyen, yasalarda öngörülen vatandaş tipinin yetiştirilmesinde işlevsel bir öneme
sahiptir (MEB, 1983, 1–2).
14.6.1973 tarihli ve 1739 sayılı Milli Eğitim Temel Kanunu’ nda geçen
“temel eğitim” terimi, Ek Madde 1 – (Ek: 16.6.1983 tarih – 2842 kararı/17 md.) ile
“ilköğretim” olarak değiştirilmiştir (http://mevzuat.meb.gov.tr). Nitekim 15. Milli
Eğitim Şurası’nda da, “İl ve bölge raporlarında önerilen temel eğitim kavramı yerine,
başta anayasa ve diğer mevzuatta yer aldığı şekli ile ‘ilköğretim’ kavramı
kullanılmalıdır” kararı alınmıştır (XV. Milli Eğitim Şurası, 1996).
Türkiye’ de önceleri beş yıllık ilkokul, temel eğitim olarak uygulanmaktaydı.
10. Milli Eğitim Şurası’ndan 15. Milli Eğitim Şurası'na kadar geçen zaman süresince
“sekiz yıllık kesintisiz zorunlu ilköğretim uygulanması” düşüncesi üzerinde
görüşmeler olmuş; ancak 15. Milli Eğitim Şurası’nda, ilköğretimin kesintisiz 8 yıllık
zorunlu eğitim olarak uygulanması görüşü belirlenmiştir (XV. Milli Eğitim Şurası,
1996). Ülkemizde bu düşünceyi uygulamaya koyma çalışmaları 55. Hükümet olan
3
Çiller Hükümeti tarafından başlatılmıştır ve bu uygulamaya 1997–1998 yılında,
kademeli olarak geçilmiştir. 1997–1998 öğretim yılından itibaren sekiz yıllık
kesintisiz zorunlu ilköğretime geçilmesini sağlayan “İlköğretim ve Eğitim Kanunu,
Milli Eğitim Temel Kanunu, Çıraklık ve Meslek Eğitimi Kanunu, Milli Eğitim
Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun ile 24.03.1988 Tarihli ve 3418
Sayılı Kanunda Değişiklik Yapılması ve Bazı Kâğıt ve İşlemlerden Eğitime Katkı
Payı Alınması Hakkındaki 4306 Sayılı Kanun” 18.08.1997 tarih ve 23084 sayılı
Resmi Gazete'de yayınlanarak yürürlüğe girmiştir. 4306 Sayılı Kanun ile 222 sayılı
İlköğretim ve Eğitim Kanununun 9. maddesi ve 1739 sayılı Milli Eğitim Temel
Kanununun 23. maddesi “İlköğretim Kurumları sekiz yıllık okullardan oluşur. Bu
okullarda kesintisiz eğitim yapılır ve bitirenlere ilköğretim diploması verilir.”
şeklinde değiştirilmiştir (MEB, 2002, 153–154).
Çocuk eğitim-öğretim ortamında kendisini fark etmeli ve yaşadığı toplumun
farklılıklarını ayırt etmeyi öğrenmelidir. Geçmiş, şimdi ve gelecek ayrımlarını
yapabilmesi ise onun kendisini ve içinde yaşadığı topluma ilişkin ayrıntıları fark
etmesi ile ilişkilidir. Belli bir ulusun üyesi olarak bireyde yurttaşlık becerilerinin ve
değerlerinin geliştirilmesi, küresel boyutta barışın ve uluslar arası dayanışmanın
geliştirilmesi tarih öğretiminin temel amaçları arasındadır. Sosyal Bilgiler içinde,
Tarih öğretiminin öğrencilerin kişilik gelişimi ve sosyalleşme becerilerine katkısı
büyüktür. Özellikle ilkokul çağında tarih, sosyal bilgiler programı içinde
verildiğinden; günlük yaşam ve çocuğun kendisi ile ilişkilendirilirse bu bilgi daha
kolay kavranacaktır. Sosyal Bilgiler dersi ilköğretimdeki bir çocuğa yaşadığı
toplumda kendine, geçmişine karşı vatandaş olarak duyması gereken sorumluluk
bilincini kazandırır.
İşte ilkokul ders kitaplarındaki tarih bilgileri, çocuğa var olma iznini vermeli
ve geleceğe yönelik sorgulama, yorum yapma becerisini kazandırmalıdır. Mevcut
eğitim sistemi ile ders kitaplarında tarih ve sosyal bilgiler içerikli ders konuları
karmaşık bilgilerin yüklenmesi yerine; ezberden uzak, öğrenciye tarihini öğrenme
merakını aşılayabilecek şekilde hazırlanmalıdır. Bu hazırlamanın niteliği, devletin
eğitim politikaları doğrultusunda gerçekleşir. Bu nedenle eğitim politikaları, tarih
bilinci oluşturma ve istemli bir şekilde milli değerlerin gerçeğe uygun aktarımı
konusunda büyük paya sahiptir.
4
UNESCO ve Avrupa Konseyi gibi uluslararası kuruluşlar sürekli olarak Ders
kitapları ile ilgili, özellikle de tarih ders kitapları ve içerikleri ile ilgili çalışma
alanları içerisinde yer almışlardır. Bu çabaların temelinde ulusların birbirleri için
geliştirdikleri tarihsel önyargı ve yergilerin eğitim yolu ile yeni kuşaklara
aktarılmasının önüne geçme düşüncesi yatmaktadır. Hükümetlerin tarih ders kitapları
üzerindeki ideolojik yönlendirmelerinin eleştirisi de, alandaki en popüler konulardan
biridir (Özbaran, 1992, 20).
Son dönemlerde özelikle üzerinde durulan bir başka konu ise, öğrencilerin
tarih ders kitaplarını algılama ve anlamalarını kolaylaştıracak yazım stillerinin
geliştirilmesidir.
Yapılan araştırmalara baktığımızda, araştırmacılar tarihi olayların açıklanması
sorumluluğu ve otoritesini yalnızca ders kitabı yazarının üstlendiği “Hikâyeci Yazım
Tekniği” yerine, öğrencinin, yorumlama aşamasına aktif bir şekilde katılmasını
sağlayacak “Tartışma Modelini” çağdaş bir yazım tekniği olarak önermişlerdir.
Günümüzde ise Tarih kitaplarında “Hikâyeci Yazım Tekniği” kullanılarak bazı
bilgiler aktarılmaktadır. “Hikâyeci Anlatım Tekniği”, “Tartışma Modeli” ile birlikte
kullanılırsa zihinlerde daha kalıcı olacaktır.
Öğretim programlarının ders kitaplarına yansıması ise tebliğler dergisinde
açık olarak belirtilmemekle birlikte MEB Talim Terbiye Kurulu Başkanlığı’ nın
14.06.2002 tarih ve 272 sayılı kararına göre:
“Ermeni, Yunan-Pontus ve Süryaniler ile ilgili konuların Ortaöğretim Tarih 1,
Tarih 2 ve İnkılâp Tarihi ve Atatürkçülük dersi öğretim programlarında yer alması”
konulu karar tüm okullara iletilmiştir. Bunun gibi birtakım değişiklikler okul
yöneticilerine ve bu vasıta ile de Tarih öğretmenlerine iletilmektedir.
Tüm bu verilere dayanarak Varış’ın da (1987) belirttiği gibi şunu
söyleyebiliriz; eğitim bireylere bilgi ve beceri kazandırmanın ötesinde, toplumun
yaşamasını ve kalkınmasını devam ettirebilecek ölçüde ve nitelikte değerler üretmeli,
yeni ve eski değerleri bağdaştırmalıdır. Toplumun ulusal anlamda devamlılığı kendi
tarihinin içeriğinde yer almaktadır. Tarih birikimli bir bilgi özelliği taşır. Birikimli
bilgi içeriğinin öğrenilmesi küçümsenemez; ancak özellikle İkinci Dünya
5
Savaşı’ndan sonra tüm dünya toplumlarını etkisine alan bilimsel ve teknolojik
gelişmelerin hızı her alanda olduğu gibi ulusların, dolayısıyla devletlerin eğitim
politikalarını, uluslar arası ilişkilerini, toplumsal yapılarını eğitim sistemi içerisinde
derslerin amaçlarını ve içeriklerini etkilemektedir.
Bu nedenle, toplumun bütünlüğünü içeren ve geleceğe dönük olarak
düzenlenen eğitim sisteminde, bireylerin ulusal ve evrensel düzeyde ulusların tarihini
öğrenerek bilinçlenmeye gereksinimleri vardır. Toplumsal kalkınmanın temelinde
“amaç edinme ve değişim sürecini yaşama” vardır (Kaptan, 1984, 38). Kalkınma,
sadece ekonomik alan içeren tek boyutlu bir süreç değildir. Kültürel ve sosyal
alanları da içeren bir yapı değişikliğidir (Hesapçıoğlu, 1984, 21). Burada sözü edilen
kültürel ve sosyal alanlar aynı zamanda tarih derslerinin de kapsamında
bulunmaktadır.
Ülkemizde Cumhuriyet idaresi ile birlikte hızlı bir kalkınma çabası başlamış
olup, 1950’li yıllarda çok partili yönetimle bu kalkınma çabası, farklı bir yaklaşımla
devam ettirilmeye çalışılmıştır. Bu yaklaşım eğitim sisteminde ders ve ders
içeriklerinde de değişimlere neden olmaktadır. Özellikle tarih bilincinin
oluşturulmasında konuların politik amaçlı kullanılması, ulusların her zaman olumsuz
olaylar yaşamasını da beraberinde getirmiştir. Eğitim sisteminde dersler ve içerikleri
düzenlenirken, ulusal ve uluslar arası düzeyde geçerliliğine hassasiyetle dikkat edilen
Türk Milli Eğitimi’nin genel amaçları ve temel ilkeleri çerçevesinde belirlenen tarih
derslerinin özel amaçlarına uygun içerikler oluşturulması gerekmektedir.
Bu nedenle diğer eğitim kademeleriyle birlikte ilköğretim ve ortaöğretim
kurumlarında sosyo-ekonomik, bilimsel ve teknolojik gelişmeleri etkin kılmak,
eğitim sisteminin sosyal, ekonomik ve siyasal işlevlerini etkin bir biçimde yerine
getirilmesini sağlamak için 1950 yıllarından sonra ilköğretim ve ortaöğretim
kurumlarında yapılan yeni düzenlemeler çerçevesinde tarih ve sosyal bilgiler dersine
ilişkin politikaların incelenmesi ve bunların uygulamaya ne ölçüde yansıdığı
konusunda değerlendirmeler yapmak için, araştırmalar yapılması gerekmektedir.
Bu araştırmada 1980–2009 yılları arasında ilköğretimdeki düzenlemelerde
Sosyal Bilgiler ve Tarih dersi ile ilgili temel politikalar ile bu politikaların
uygulamada ne düzeyde gerçekleştiği saptanmaya çalışılmıştır. Buna paralel olarak
6
da 1980’den günümüze, meclis tutanakları (zabıtları) incelenmiştir. Ayrıca Milli
Eğitim Bakanlığı tarafından belirlenen, Sosyal Bilgiler, T.C İnkılâp Tarihi ve
Atatürkçülük derslerinde okutulan ders kitaplarının, müfredat programlarına göre
belirlenmiş olan içeriği ne kadar yansıttığı açıklanmaya çalışılmıştır.
Türkiye’de “düşünme”, “eleştirme yeteneğine sahip olma”, “yaratıcı
düşünme”, “farklı düşüncelere saygı” pek çok eğitimcinin ve öğretmenin
öğrencilerine kazandırmayı arzuladığı yeteneklerdir. Öğrencilerin tarihsel kaynakları
kullanarak kendi yorum ve düşüncelerini ortaya koyması, fotoğraf ve görsel araçların
tıpkı yazılı kaynaklar gibi kabul edilerek kullanılması Türkiye’ deki Tarih öğretimi
için oldukça yeni düşüncelerdir. Bu düşünceler müfredat geliştiricilere ve ders kitabı
yazarlarına önerilerde bulunulması açısından önemlidir (Kabapınar, 2005, 44).
Tarih öğretiminin Türk Milli Eğitiminin amaçlarını gerçekleştirmede büyük
yeri ve önemi vardır. Bu nedenle Tarih öğretimi bugün gittikçe karmaşık bir hale
gelen yurt ve dünya sorunları karşısında öğrencilerimiz için gereksinim duyulan
gerekli bilgi ve anlayışı kökleştirecek ve istenilen becerileri kazandıracak doğrultuda
olmalıdır.
Tarih bilimi neden-sonuç ilişkisi içerisinde tarihi olay diye adlandırılan beşeri
olayları inceler. Tarihi olayların herhangi bir olaydan farkı; etkisinin yer bakımından
yaygınlığı yanında, uzun zaman hissedilmesidir. Tarihi olayların nedenleri şimdiye
kadar farklı şekillerde yorumlanmaya ve aktarılmaya çalışılmıştır. Cumhuriyet
döneminden sonra Türk Milli Eğitimi’nde değişiklikler ve gelişmeler gözlenmiştir.
Tarih dersi de bu değişiklikler ve gelişmelerden etkilenmiştir.
Araştırma yapılırken, TBMM tutanakları incelenmiştir. 1980’den günümüze
değin meclis tutanaklarına baktığımızda; 23 Ekim 1981 ile 1 Aralık 1983 tarihleri
arasındaki Danışma Meclisi Tutanak Dergileri, toplam 23 Cilt halinde olup, 179 adet
birleşim yapılmıştır. 1 ve 10. ciltler 1. yasama yılına ait; 11 ve 23. ciltler 2. yasama
yılına aittir. 24. 11. 1983 tarihinde Meclis görüşmeleri, T.B.M.M. Tutanak
Dergilerinde ciltler halinde toplanmıştır ve artık bu tutanaklar dönemler altında ele
alınmaya başlamıştır. Bu dönemler 17. Dönem, 18. Dönem, 19. Dönem, 20. Dönem,
21. Dönem ve 22. Dönemleri kapsamaktadır. 17. Dönem, 24.11.1983 ile 16.10.1987
tarihleri arasını kapsamaktadır. Bu dönemde 5 yasama yılı ve 44 cilt bulunmaktadır.
7
1–5. ciltler I. Yasama yılına ait olup bu yasama yılında toplam 90 birleşim
yapılmıştır. 6–18. ciltler II. Yasama yılına ait olup bu yasama yılında toplam 115
birleşim yapılmıştır. 19–30. ciltler III. Yasama yılına ait olup bu yasama yılında
toplam 117 birleşim yapılmıştır. 31–43. ciltler IV. Yasama yılına ait olup bu yasama
yılında toplam 123 birleşim yapılmıştır. 44. cilt V. Yasama yılına ait olup bu yasama
yılında toplam 3 birleşim yapılmıştır.
18. Dönem, 14.12.1987 ile 01.09.1991 tarihleri arasına aittir. Bu dönemde, 5
yasama yılı ve 63 cilt bulunmaktadır. 1–3. ciltler I. Yasama yılına ait olup bu yasama
yılında toplam 78 birleşim yapılmıştır. 14–30. ciltler II. Yasama yılına ait olup bu
yasama yılında toplam 107 birleşim yapılmıştır. 31–46. ciltler III. Yasama yılına ait
olup bu yasama yılında toplam 127 birleşim yapılmıştır. 47–62. ciltler IV. Yasama
yılına ait olup bu yasama yılında toplam135 birleşim yapılmıştır. 63. cilt V. Yasama
yılına ait olup bu yasama yılında sadece 1 birleşim yapılmıştır.
19. Dönem, 6.11.1991 ile 4.12.1995 tarihlerindedir. Bu dönemde, 5 yasama
yılı ve 98 cilt bulunmaktadır. 1–16. ciltler I. Yasama yılına ait olup bu yasama
yılında toplam 97 birleşim yapılmıştır. 17–38. ciltler II. Yasama yılına ait olup bu
yasama yılında toplam 131 birleşim yapılmıştır. 38–64. ciltler III. Yasama yılına ait
olup bu yasama yılında toplam 131 birleşim yapılmıştır. 65–93. ciltler IV. Yasama
yılına ait olup bu yasama yılında toplam149 birleşim yapılmıştır. 94–98. ciltler V.
Yasama yılına ait olup bu yasama yılında 42 birleşim yapılmıştır.
20. Dönem, 08.01.1996 ile 25.03.1999 tarihleri arasını kapsamaktadır. Bu
dönemde, 5 yasama yılı ve 98 cilt bulunmaktadır. Bu dönemde, 4 yasama yılı ve 71
cilt bulunmaktadır. 1–10. ciltler I. Yasama yılına ait olup bu yasama yılında toplam
91 birleşim yapılmıştır. 11–33. ciltler II. Yasama yılına ait olup bu yasama yılında
toplam 137 birleşim yapılmıştır. 34–61. ciltler III. Yasama yılına ait olup bu yasama
yılında toplam 131 birleşim yapılmıştır. 62–71. ciltler IV. Yasama yılına ait olup bu
yasama yılında toplam 64 birleşim yapılmıştır.
21. Dönem, bu dönem 02.05.199 ile 01.10.2002 tarihleri arasındadır. Bu
dönemde, 5 yasama yılı ve 103 cilt bulunmaktadır. 1–12. ciltler I. Yasama yılına ait
olup bu yasama yılında toplam 59 birleşim yapılmıştır. 13–40. ciltler II. Yasama
yılına ait olup bu yasama yılında toplam 123 birleşim yapılmıştır. 41–70. ciltler III.
8
Yasama yılına ait olup bu yasama yılında toplam135 birleşim yapılmıştır. 71–102.
ciltler IV. Yasama yılını kapsar. Bu yasama yılında toplam128 birleşim yapılmıştır.
103. cilt V. Yasama yılına ait olup bu yasama yılında 1 birleşim yapılmıştır.
22. Dönem, bu dönem 14.11.2002 ile 03.06.2007 tarihleri arasındaki dönemi
kapsamaktadır. Dönemin iktidardaki hükümeti I. Erdoğan Hükümeti’dir. Dönemin
Milli Eğitim Bakanı Hüseyin ÇELİK’tir. Bu dönemde, 5 yasama yılı ve 161 cilt
bulunmaktadır. 1–25. ciltler I. Yasama yılına ait olup bu yasama yılında toplam 114
birleşim yapılmıştır. 26–60. ciltler II. Yasama yılına ait olup bu yasama yılında
toplam 124 birleşim yapılmıştır. 61–93. ciltler III. Yasama yılına ait olup bu yasama
yılında toplam 127 birleşim yapılmıştır. 94–129. ciltler IV. Yasama yılına ait olup bu
yasama yılında toplam 131 birleşim yapılmıştır. 130–161.ciltler V. Yasama yılına ait
olup bu yasama yılında 121 birleşim yapılmıştır.
23. Dönem ise, bu dönem 04.08.2007 tarihinde başlamış olup günümüze değin
devam etmektedir. Dönemin iktidardaki hükümeti II. Erdoğan Hükümeti’ dir.
Dönemin Milli Eğitim Bakanı Hüseyin ÇELİK’ tir. Ancak başbakan tarafından,
kabinede yapılan değişiklikle, Hüseyin ÇELİK, Milli eğitim Bakanlığı görevinden
alınarak, kabine dışı bırakılmış, yerine Devlet Bakanı Nimet ÇUBUKÇU Milli
Eğitim Bakanlığı görevine getirilmiştir. İktidara gelen bu hükümet 4. yasama yılına
girmiş olup, iktidar hükümeti olarak görevini sürdürmektedir. 1. cilt I. Yasama yılına
ait olup, bu yasama yılında toplam 11 birleşim yapılmıştır. 2–26. ciltler II. Yasama
yılına aittir. Bu yasama yılında toplam 138 birleşim yapılmıştır. 27–48. ciltler ise III.
Yasama yılına ait olup bu yasama yılında toplam 115 birleşim yapılmıştır.
Bu araştırma; 1980–2009 yılları arasında ilkokul, ilköğretim okulu ve
ortaokul kurumlarında zorunlu ders olarak okutulan Sosyal Bilgiler 4, Sosyal Bilgiler
5, Milli Tarih Orta 1, Milli Tarih Orta 2, Sosyal Bilgiler 6, Sosyal Bilgiler 7 ve T.C.
İnkılâp Tarihi ve Atatürkçülük derslerinde okutulan ders kitapları ile sınırlıdır.
9
BÖLÜM I
TARİH VE SOSYAL BİLGİLER ÖĞRETİMİ
1.1. Tarih ve Sosyal Bilgiler
Tarih kavramına genel olarak iki anlam yüklenmektedir. Hem geçmişte
meydana gelmiş olayları belirtir, hem de tarihçilerin çalışmalarında geçmişin yeniden
kurulup aktarılmasını ifade eder (Tosh, 1997). Fernard Braudel, tarihi şu şekilde
tanımlamıştır: “Tarih belgelerinin ve malzemesinin eleştirisine karşı söylenecek bir
şey yoktur. Tarihi düşüncenin temelinde eleştiri yatmaktadır. Tek taraflı tarih yoktur.
Hiçbir şey tek başına egemen faktör değildir.” (Özbaran, 1992, 12). Carr ise tarihi “
tarihçi ile olguları arasında kesintisiz bir karşılıklı etkileşim süreci, bugün ile geçmiş
arasında bitmez bir diyalog” olarak tanımlamıştır. Görüldüğü gibi tarih belli bir
tanımla anlatılacak kadar sınırlı bir alan değildir. Tarih, Braudel’in belirttiği gibi
sınırlandırılmış bir tanım içine sokulabilecek bir çalışma alanı değildir. Toplum
yaşamının belleği olan tarih içinde, toplumların değişimleri, onları yönlendiren
ideolojiler bulunmakta, onların gelişimine yardımcı olan veya engel çıkaran maddi
koşullar yer almaktadır. O halde tarih, insan bilimleri için hem ayrıcalıklı hem de
tehlikeli bir kabul yeri meydana getirmektedir. Bu alanda çalışmalar, insan
bilimlerine zemin hazırlayarak, bir arka plan vermekte; bu durum ise bilginin geçerli
olabileceği kültürel alanı belirlemektedir (Doğanay, 2003, 30).
Görüldüğü gibi tarihin tek bir tanımı yoktur ve her bir tanım tarih biliminin
hayatımızdaki işlevleri hakkında bize bilgiler sunar. Tosh, tarihi tanımlarken
ülkemizde de geçerli olan bazı ipuçları vermektedir:
“Tarih kolektif bellektir, insanların kendi toplumsal kimlik kavramlarını
ve geleceğe ilişkin beklentilerini oluşturmalarını sağlayan deneyimlerin
toplamıdır. Tarihçilerin çalışması, bu beklentileri oluştururken istenen
toplumsal bilinç biçimlerini elde etmek üzere yönlendirilebilir, akademik
çevrelerle sınırlı kalarak toplumu olumsuz ya da olumlu biçimde etkileme
gücünden yoksun olabilir, ya da güncel konuların sağlam bilgiler temelinde
eleştirel bir bakışla tartışılması için zemin oluşturulabilir. Bu nedenle tarihçi
çalışmasını nasıl yönlendirirse yönlendirsin tarihin toplumsal bir rolü olduğu
10
açıktır. Bu rol, toplumun kullanabileceği bir geçmişe ihtiyacı olması ile doğru
orantılıdır ve toplumsal düzene ilişkin farklı kavrayışlar da birbirine rakip
tarihler yaratır. Birçok tarihçi biri ya da diğerleriyle saf tutmaktan gurur
duymuş şu ya da bu grup kimliğini geliştirmek veya devlet otoritesini
pekiştirmek için toplumsal bir sorumluluk taşıdığına inanmıştır’’ (Tosh, 2005,
3–12).
Burada önemli olan nokta incelenen yüzyıllar içerisinde tarihçilerin, tarih
yazıcılığında benimsemiş olduğu yaklaşımlardır. Bu durum sadece Türkiye için değil
tüm dünya için geçerlidir. Herder, Ranke, Michelet, Treitschke, Croce gibi ünlü
tarihçiler Avrupa ülkelerini ve devletlerini bir çözümleme birimi olarak ele almaya
başladıklarında tarih yazımının tarihi de başlamış ve “histografi” olarak adlandırılan
bir disiplin ortaya çıkmıştır. Osmanlı Devleti’nde de çağdaş anlamda tarih yazımı 19.
yüzyıl sonlarında milliyetçi uyanışlara paralel olarak benzer biçimde gelişmiş ve
günümüze kadar devam etmiştir (Ersanlı, 2006, 22).
19. yüzyıl, tarih için önemli bir dönüm noktası olmuştur. Tarih, bundan sonra
bilimsel anlamda kabul görmeye başlamıştır. Bununla birlikte tarihsel olayların
belirleyici nedenlerinin araştırılması konusunda da görüşler birbirinden ayrılarak
tarih yazımında, romantik, pozitivist, Marksist, varoluşçu, yapısalcı tarih anlayışları
gibi farklı yaklaşımlar belirmiştir. Bu yüzyıla kadar tarihçiler genellikle, yaptıklarıyla
tarihin gidişini belirleyen büyük kişilerin kahramanlıklarını anlatmışlardır. Ancak her
şeyi “yönetenlerin” yapıp ettikleri çerçevesinde açıklamaya çalışan bir tarihin
doyurucu olmadığı zaman içinde anlaşılmış ve olaylarda “tek bir kişi” yerine “genel
olarak insanlar” kavramıyla ilgilenilmeye başlanmıştır. Buna paralel olarak da,
olayların tek bir nedene bağlandığını savunan anlayış yıkılmış, yerine tarihsel
süreçleri anlamak için toplumsal, ekonomik, siyasi, kültürel ilişkilerin bütünsel
olarak değerlendirilmesi gerektiği gerçeği kabul edilmeye başlanmıştır (Doğanay,
2003, 31).
Geçmiş bize daima öyküler olarak sunulur ve biz geçmişi sadece bu öyküler
aracılığıyla öğrenebiliriz. Ancak yaşanmış olayları tekrar gözlemleme olanağımız
olmadığından, bu öykülerin gerçek yaşantılara karşılık gelip gelmediklerini, bu
öykülerden (anlatımlardan) bağımsız olarak bilemeyiz. Dolayısıyla öğrendiğimiz
11
tarihi, tarihçilerin yaptıkları araştırmalar sonucu kendi görüş ve yorumlarını katarak
bize sundukları bilgiler oluşturur (Jenkins, 1997).
Tarihçi, geçmişin tüm verilerini açıklama çabasında değildir. O, bu veriler
içinden kendisine göre temel önem taşıyan sorunlara ya da görüşlere bir yorum
getirebilmek için anlamlı olanlarını seçmek zorundadır. Bu seçimi de olgular
arasından kişisel görüşleri ve içinde bulunduğu toplumun gerçekleri doğrultusunda
yapar. Tarihsel yorumların göreceliğinin bir diğer kanıtı da aynı olgu üzerinde çok
değişik görüşlerin olmasıdır. Tarihsel bir gerçekliğe yönelik bu denli birbirinden
farklı, çelişen yorumların olmasının nedeni ise her bir tarihçinin aynı sürecin değişik
yönlerini anlatmasıdır. Tarihçiler olayların nedenlerine yönelik yorumlarını
belirtirken bütünü değişik boyutlarıyla ele alırlar. Dolayısıyla bu görüşler birbirinin
zıddı değil, tamamlayıcısıdır (Doğanay, 2003, 31).
Tarihin en önemli işlevlerinden biri, geçmiş – bugün – gelecek bağlantısını
kurmamıza yardımcı olmasıdır. Bugünü anlayabilmek için olayların hangi şartlarda,
nasıl doğduğunu ve süreç içerisinde nasıl geliştiğini bilmek gerekir. Bunun
paralelinde bugünü bilmek ise geleceğe ışık tutmamıza, bugünün geleceğe nasıl
yansıyabileceğini bilmemize yardımcı olur (Doğanay, 2003, 31). Tarih bizim
zihnimizi eğitip, geçmişi anlamamızı sağladığı gibi; aynı zamanda bugünün
sorunlarının çözümü için gerekli olan deneyimi de bizlere kazandırmaktadır.
Laik ve milliyetçi tarih yazımı, tarihçiliğin, insan aklının, zekâsının ya da
arzularının açıklanması yerine, iktidarın siyasetini meşrulaştırmak amacıyla etkin
olarak kullandığı bir alan haline gelmiştir. Tarih eğitimi ülke içerisinde de, iktidar
hükümetin muhalefet partilere karşı kendi politikalarını haklı çıkarmak için çoğu kez
başvurduğu ders kitapları ve yayınlar yoluyla eğitim ortamlarına, topluma sızdığı bir
alandır. Günümüz tarih yazıcılığı eleştirel ve çözümleyici yöntemleriyle, siyasi ve
kültürel etkinlikleri yüksek olan ülkelerin ve bu ülkelerde yetişen tarihçilerin ürünü
olmuştur (Ersanlı, 2006, 29). Örneğin 19. yüzyılda Fransız pozitivizmini tarih
yöntemine yansıtan Seıgnobos bir konuşmasında; tarihin toplumu dönüşümleri ve
eleştirisiyle öğrencilerin gözleri önüne serdiğini söylüyordu. Tarih dersi öğrencilere,
ulusları, devleti ve hükümetlerini tanıtmakla görevlendirmişti (Ersanlı, 2006, 37).
Ona göre tarih eğitiminde bu boyut öğrencileri hayata, siyasal sorumluluğa hazırlama
12
açısından yeterliydi. Seıgnobos’ un konuşmasında yönelttiği sorular ise dikkat
çekicidir;
“Eğitim nasıl yönlendirilmelidir ki ulus ve ulusların alışkanlıkları hakkında bilgi
verilsin? Siyasal eğitime hizmet edebilmek için tarih ne şekilde öğretilmelidir?”
(Ersanlı, 2006: 37)
Bunlara cevap olarak Seıgnobos “Tarihin bir yurttaşlık bilgisi olarak
okutulması gerektiği ve tarih öğretmenlerinin gelecek kuşakları, geleceğin
yurttaşlarını eğitme misyonunu üstlenmesi gerektiğini” vurgulamıştır.
İnsanlar yaşadıkları dönemlerde geleceğe dair nasıl kurgular yapıyorlarsa,
aynı zamanda geçmişlerine dair merak duygusu da geliştirirler. Bu merak eğitim
ortamlarında, günlük yaşamda edindikleri bilgileri sınamalarına yol açar. Bu nedenle
tarih bilimi de merak duygusuna ve araştırmaya yönelik bir bilim dalı olduğundan,
güven zeminine dayandırılmalıdır. Nitekim bu konuyu Lewis, (1994), ‘‘Tarih pek
çok yanlarıyla memnun edici olmayan bir bilgi dalıdır: güvenilmez, değişkenlik
gösteren, uyuşmaz, parçacıklar halinde, çoğu zaman da inkâr edici. Ancak bu
niteliklerinden ötürü de değerlidir; beşeri görüntüyü doğru yansıtır; bu yüzden de
eğitimimiz için, kendimizi algılayabilmemiz için, geleceğimizde ne olabilir sorusuna
karşı getirilebilecek yanıtı bulmada yardım edebileceği için gerekli bir öğedir.
Geçmiş değişmiyor şüphesiz; ancak bizim geçmişimizi algılama, kabullenme,
yönlendirme niyetlerimiz sürekli değişmekte. Her bir kuşak kendi ilgi ve kaygısı
doğrultusunda, yetenek ve gücünün elverdiği kadarıyla geçmişi yeniden
incelemekte’’ diye açıklamaktadır (Özbaran, 2007, 22).
Tarihte nesnellik/objektiflik mümkün değildir; tarihçiler de etki altında
kalabilirler, kendi önyargılarının tutsağı olabilirler. Yaşadıkları dönemde özellikle
tarihçi bilim adamları bakış açıları, aktarımları ve ilişkilendirmeleri ile toplumun
yönlendiricileridir. Bernard Lewis (1994)’ in belirttiği gibi “ Tarihi yazmak ya da
öğretmek için entelektüel bir dikiciye gerek yoktur”. Tarih araştırmacısı, tanıtımcısı
ve öğrencisi ile her zaman birlikte olacaktır (Özbaran, 2007, 24).
Geçmişimizi bilmek geleceğe dair aldığımız kararlar konusunda bize iyi bir
rehber olacaktır. Tarih de geçmişi öğrenmenin, geçmiş deneyimlerimizle
yüzleşmenin en önemli kaynağıdır. Tarih öğrenmeye ve tarih öğretimine gereken
13
önem verilmezse, sunulan bir tarih bilgisine inanmak durumunda kalınır. Geçmişin
en iyi bilgi aktarımcısı olan tarihin peşine düşmeli, tarih öğrenmeye, öğretmeye,
tarihi korumaya ve tarihi olabildiğince tarafsızca aktarmaya hevesli olunmalıdır.
Sosyal Bilgiler insanları ve yaşamlarını konu alır. Kendi kendimizi ve
diğerlerini daha iyi anlamamıza yardımcı olur. Sosyal Bilgileri tanımlamak, coğrafya
ya da tarih gibi bir disiplini tanımlamaktan daha zordur, çünkü Sosyal Bilgiler
disiplinler arası ve çok disiplinli bir alandır. Bununla birlikte Sosyal Bilgilerin iki
temel ayırıcı özelliği, vatandaşlık yeterliliklerini kazandırmak için ve bütüncül,
disiplinler arası bir alan oluşudur (Doğanay, 2003, 16).
Sosyal Bilgiler kullanım amacına göre çok değişik şekillerde tanımlanmıştır.
Sosyal Bilgiler, vatandaşlık eğitimi amacıyla, insan ilişkileriyle ilgili bilgi ve
deneyimlerin birleştirilmesidir. Ülkemizde Sosyal Bilgiler araştırmacılarından olan
Sönmez (1999), Sosyal Bilgileri şöyle tanımlamaktadır: “ Sosyal Bilgiler, toplumsal
gerçekle kanıtlamaya dayalı bağ kurma süreci ve bunun sonunda elde edilen dirik
bilgilerdir (Sönmez, 1999, 17).
1.2. Tarih ve Sosyal Bilgiler Eğitimi
Tarih; ‘‘sosyal bir varlık olan insanın” tarihi oluşumundan bu zamana kadar
geçen olaylarını, zaman ve mekân içinde neden, nasıl ve niçin sorularına yanıt
vererek anlamak ve tasvir etmektir. Bu nedenle eğitimdeki yeri ve önemi çok
büyüktür.
Eğitim, medeniyetin ve kültürün genç nesillere aktarılması ve geliştirilmesi
görevini üstlenir. Toplum içinde bireyleri birbirine bağlayan, onları bir bütün haline
getiren ve ulusların devamlılığını sağlayan ana unsurlar, o insanların sahip oldukları
dil, tarih, din, gelenek ve adetler ile ahlaki davranış ve düşünce sistemi olarak
sıralanabilir. Toplumun üyesi olarak birey, bu unsurlarla sistematik olarak eğitim
kurumlarında ilişkiye geçer. Bu kurumlarda eğitim yoluyla yeni nesillere kültür
aktarılırken, aynı zamanda toplumların ve ulusların devamlılığı da sağlanmış olur
(Erkal, 1983, 80). İşte bu noktada eğitim kurumlarında verilen tarih derslerinin rolü
daha da artmaktadır.
14
Karşılaşılan olayları objektif görebilmek, sağduyu ile geçmişten ders alınarak,
geleceğin sağlam temeller üzerinde inşası, iyi bir tarih bilgisiyle mümkündür. Tarih
bilinci eğitimle verilir. Bu bakımdan temel, orta ve yüksek öğretimde tarihin, seviye
ve branşlara göre amacına uygun olarak öğretilmesi gereklidir. Tüm insanlığın
mutluluğu için her ulus kendisinin ve yakından uzağa doğru diğer ülkelerin tarihini
çağlar içerisinde gelişen olayları öğrenip, gelecekteki olayları bu bilgi doğrultusunda
değerlendirmelidir. Her ülkenin ulusal eğitim politikalarının temelini oluşturan
eğitimin genel amaçları, ilkeleri ve öğretim kademeleri ile bu kademelerde yer alan
derslere ait özel amaçlar, benimsenen eğitim felsefesi çerçevesinde oluşur.
Ülkemizde ise bu alandaki çalışmalar özellikle Cumhuriyet döneminden sonra
bilinçli ve planlı olarak, program geliştirmenin dinamik süreci içerisinde ülkemizdeki
ve dünyadaki gelişmelere uygun olarak düzenlenmeye çalışılmıştır. En son şekliyle
Milli Eğitim Temel Kanunu’nda belirlenen Türk Milli Eğitiminin üç maddeden
oluşan genel amaçlarının ikinci maddesinin içeriğini Tarih dersiyle doğrudan
ilişkilendirebiliriz (MEB, 1995)).
1.3. Tarih Eğitimi ve Toplum
Her toplum var olan kültürel değerlerini, genç nesillere ne derecede
kazandırma ve devamlılığını sağlama çabasındadır. Yeni yetişen nesillere milli,
manevi ve kültürel değerleri kazandırma sürecine toplumsallaşma adı verilmektedir
(Doğanay, 2003, 31). Toplumsallaşmanın amacı, toplum üyeleri arasındaki bilgiyi
koruyarak, toplumun devamını sağlamaya yardımcı olmaktır. Aileler, öğretmenler,
çevre ve medya bu süreçte önemli etkiye sahiptir.
Toplumu oluşturan bireyler süreç içerisinde hem eğitimi etkilemiş hem de
eğitimin sunduklarından etkilenmiştir. Bireye gerçek ve bugün ile ilişkisi kurarak
yaşanmış olayları algılama becerisi kazandırmada tarih öğretim programlarının
içeriğinin düzenlenmesi oldukça önemlidir. Ayrıca toplumda tarih bilincinin
oluşmasında hükümetlerin politikaları da etkili olmaktadır. Tarih eğitimi alanında bir
program oluşturabilmek için, önce tarih eğitimiyle neyin amaçlandığı ve bunu
yaparken de, ulusal çıkarların milli bütünlük içinde verilmesine ne kadar bağlı
kalınacağı dikkate alınmalıdır. Çünkü toplumun devamlılığı, tarih bilimi ile eğitim
ortamlarına girmektedir. Bu nedenle tarih, her ne kadar geçmişle ilişki kurmak olarak
15
bilinse de, temelde geleceğe yönelmiş olan, bir alandır. Eğitim yoluyla aktarılacak
bilgiler tarihsel bağlamdan koparıldığında, yanıltıcı hale gelir. Her bilgi bilinçteki
özel yerine göre, tarihsel nitelikli konumuna göre bilgidir. Her bilgi bilinç denilen
bütününün parçasıdır. Bilinçten koparılmış bir bilgi soyutlanmıştır. Bilinç ortamı
hem konumunda, hem sezgisinde tarihseldir. Yani hem tarihsel çerçevede
oluşmuştur, hem de kendisini bir tarih olarak duyurmuştur.
1.4. Tarih Bilincinin Kazandırılmasında Öğretmenin Rolü
Zaman içinde insan yaşamının öyküsü olan tarih; geçmişten günümüze
bireyden topluma, ulusaldan evrensele uzanan tüm bilgileri kapsadığı gibi, aynı
zamanda bugünün bilimi olarak da tanımlanır. Bu kadar geniş kapsamda bulunan
tarih biliminin öğretimi Türkiye’de öğretim kurumlarında; “demokratik, insan
haklarına saygılı, sorumluluğunu bilen, dün-bugün-gelecek arasında ilişki kurmayı
becerebilen ve araştırmayı seven genç kuşaklar yetiştirmeyi hedef alan bir dinamizm
oluşturma çabası” şeklinde verilen bir sosyalleştirme aracı olarak görülmelidir.
Sosyal bilimler arasında tarihin görevi, toplumların nereden geldiklerini ve
nereye gitmekte olduklarını açıklamak gibi son derece hayati bir bilgi birikimi
sağlarken, diğer yandan da gelecek bilinci kazandırır. Dün-bugün-gelecek arasında
ilişki kurmayı hedef alan bu bilim dalının doğru bilinç oluşturmadaki rolü
tartışmasızdır. Tarih öğretiminde doğru bilinç oluşturma görevi yerine getirilmeye
çalışılırken, çeşitli problemlerle karşı karşıya kalınmaktadır. Ders saatlerinin kısıtlı
olması, öğretimde kullanılan yöntemlerin klasik olması, teknolojinin sınıflara
yansıtılmaması, ders kitaplarının dünya ölçütlerine uymaması, ezber ve öğretmenden
kaynaklanan problemler bunlardan sadece bazılarıdır. Problemlerin çözümünde
kullanılabilecek; aktif öğretim yöntemleri, yerel tarih çalışmaları, sözlü tarih
uygulamaları, müzeler ve teknolojik araçlar tarih öğretimini zevkli kılabilecek
unsurlardan birkaçıdır.
Günlük hayatımızda önemli bir yeri olan tarih ilminin öğretilmesi çok önem
taşıyan bir iştir. Burada tarih öğretmenlerine düşen sorumluluk önemlidir. Özellikle
ilköğretim çağındaki çocukların yaş seviyesi düşünüldüğünde, bilimdeki son
gelişmeleri izleyen, gerçekleştirilecek olan anlayış değişikliğine direnç göstermekten
uzak, merak duygusu ile araştırma bilincine sahip öğretmenlerin istihdamı önemlidir.
16
Dünyada hızla yayılmış ve çoğu ülkenin eğitim sisteminde önemli bir yer
tutan aktif öğrenme yönteminin ülkemizdeki tarih öğretmenleri tarafından çok iyi
bilinmesi ve uygulanması, tarih öğretiminde yöntemden kaynaklanan sorunları büyük
ölçüde çözebilecek ve tarih derslerinin zevkli hâle gelmesinde önemli rol
oynayacaktır.
17
BÖLÜM II
HÜKÜMET POLİTİKALARIYLA FARKLILAŞAN EĞİTİM ANLAYIŞI
2.1. Kalkınma Planları
Bir ülkenin kalkınması ekonomik, kültürel, sosyal ve politik etkenlere
bağlıdır. Kalkınmada gerekli olan işgücü eğitimle sağlanabilir. Bu nedenle eğitime
daha fazla kaynak ayrılmalıdır (Tuna, 2003, 160).
Eğitim ekonomik, sosyal ve kültürel gelişmenin temel araçlarından birisi
olmanın dışında, bireysel gelişime katkı sağlayan en önemli unsurdur. Yirminci
yüzyılın başlarında eğitimin kalkınmadaki etkisi dikkat çekmiş ve bu alandaki
çalışmalar ulusal yatırım olarak değerlendirilmeye başlanmıştır. Eğitim, ekonomik
kalkınmaya ve verimliliğe büyük katkılarda bulunmaktadır. Fakat eğitimin en önemli
katkısı insan üzerine olan katkısıdır. İnsanların yaşam kalitesini yükselterek iyi birer
vatandaş olmalarına katkı sağlar, kişi başına geliri, çevre bilincini ve sağlık düzeyini
yükseltir, suç oranını ve eşitsizliği azaltır. Aynı zamanda demokrasinin gelişimine ve
siyasi istikrara katkı sağlar. Tüm bu nedenlerle kalkınmada temel olan eğitimdir
(Tuna, 2003, 160).
İlköğretim Cumhuriyetin ilk yıllarından itibaren ulus olmak davası ile eş
anlamlı olarak ele alınmış ve günümüze kadar önemini ve önceliğini korumuştur
(MEB, 2003, 81).
1963 yılından itibaren hayata geçirilen kalkınma planlarında eğitim, özellikle
de ilköğretim oldukça geniş bir kapsamda ele alınmıştır. 1963’ten günümüze kadar 9
tane beşer yıllık kalkınma planı hazırlanmıştır. Bu planlarda ilköğretimle ilgili alınan
kararlar aşağıda ele alınmıştır:
Birinci Beş Yıllık Kalkınma Planı 1963 yılında hayata geçirilmiştir ve 1963–
1967 yılları arasını kapsamaktadır.
222 Sayılı İlköğretim ve Eğitim Kanununun hedefi ve bu hedefe varmak için
konan metot ve ilkeler bazı hükümleri bakımından yurdun mali, iktisadi ve sosyal
18
yapısına uymadığından bu yönde geçmiş tecrübelerin ışığında ciddi ve köklü bir
düzenlemeye derhal geçilecektir (MEB, 2003, 81).
Bu planda insan gücü, istihdam ve eğitim bir arada ve birbirine bağlantılı
olarak ele alınmıştır. Çeşitli sektörlerde çalışacak toplam işgücünün hangi nitelikte
elemanlardan meydana geleceği konusu üzerinde durulmuş, eğitim kurumlarının
yetiştireceği insan sayısı, bunların nitelikleriyle ilgili hedefler belirtilmiştir (DPT,
1963, 441).
1963–1967 yıllarını kapsayan planlı kalkınmanın 15 yıllık eğitim hedefleri
vardır. Bu planda her düzeyde olduğu gibi, ilkokullarda da fırsat ve imkân eşitliği
çerçevesinde eğitim hizmetlerinin sunulması hedeflenmiştir. Bu planda ilköğretimde
15 yıllık perspektif olarak çağ nüfusunun (7–11) tamamının okullaştırılması
hedeflenmiştir. Bu kalkınma planında yer alan iki önemli politika vardır. Bunlar,
toplumun eğitim seviyesinin yükseltilmesi ve Türk toplumunun ihtiyaç ve şartlarına
uygun insan gücünün yetiştirilmesidir (DPT, 1963, 442).
İkinci beş yıllık kalkınma döneminde (1968–1972); İlkokul programları temel
eğitimin amaçlarına uygun olarak geliştirilecektir. Programlarda el işlerinin ağırlığı
arttırılacak ve kitaptan yapılan öğretim yerine gözleme ve denemeye dayanan,
oyunlardan yaralanan programlar güdülecektir. Bütün ilkokullarda derslikler yanında
bir işlik kurulacaktır. Bütün ilkokullar okuma yazma seferberliğimizin yönetildiği
tarım yayınları ve kamu kuruluşlarının çeşitli eğitim ve kültür faaliyetlerinin
yararlandığı yaygın eğitim merkezleri olarak geliştirilecektir (DPT, 1967).
İkinci beş yıllık kalkınma Planı sonunda da ilkokullarda okullaşma oranının
%100’ e ulaştırılacağı belirtilmiştir. Bu bakışla 1972 yılında okullaşma oranının
%100’ e çıkarılması hedeflenmiştir. 1960–1961 öğretim yılında 7–11 yaş nüfusunun
%69’u okullaştırılabilmişken, bu oran 1970–1971 yılında %83’e, 1963 yılından 15
yıl sonra 1975–1976 öğretim yılında brüt %84,5’e çıkarılabilmiştir. 1963–1978
döneminde okuma-yazma bilenlerin oranı %39,5’ten %63,7’ye yükseltilebilmiştir.
1963 yılında belirlenen 15 yıllık hedefler raporunda belirtilen hedefe ulaşılamamış
olsa bile, önemli gelişmeler sağlanmıştır (Sekizinci Beş Yıllık Kalkınma Planı, 2001,
23).
19
Üçüncü Kalkınma Plan döneminde (1973–1977), Genel olarak planlı
dönemde okul, öğrenci ve öğretmen sayıları önemli ölçüde artmış olmakla birlikte
eğitim sisteminde planlı dönemin başından bu yana ekonomik ve sosyal yapıya ve
plan hedeflerine tam olarak uygun bir gelişme gerçekleştirilememiştir. Özellikle
genel eğitimden mesleki ve teknik eğitime kaydırmada başarı sağlanamamıştır.
Eğitime duyulan sosyal talebin baskısı, ekonominin talep etmediği eğitim dallarında
gereksiz kapasite artışlarına yol açmıştır.
İlköğretimde mezunların yarısına yakın bir oranı ortaöğretime devam
etmektedir. Ortaöğretimin ilk kademesi planlı dönemde hızlı bir gelişme göstermiştir.
1971 yılında ilköğretimin, çağ nüfusunun %100’ünü kapsaması öngörüldüğü
halde, gerçekleşme %83,5 dolaylarında olmuştur. Ancak bu oran bazı bölgeler ve kız
öğrenciler için çok daha düşüktür. İlkokulu bitirenlerden %48’i üst eğitime devam
edebilmiş ve yarısından çoğu mesleğe yönelmiş, yeterli bir yaygın eğitim görmeden
üretim sürecine geçmişlerdir. Eğitimin bu kesiminde başarı oranı 1965–1966
yıllarında şehirlerde %92,9 kırda %93 iken bu oran 1960–1970 döneminde sırasıyla
%82,6 ve % 95,5 olmuştur (DPT, 1972).
Üçüncü Beş Yıllık Kalkınma Planı (1973–1977)’nda, 22 yıllık perspektif
olarak temel eğitimin 8 yıla çıkarılması hedeflenmiş, 1977 yılında ilkokullarda
okullaşma oranının %100’e ulaştırılacağı, ortaokullarda okullaşma oranının %75’e
çıkarılacağı öngörülmüştür. Bu plan döneminde çıkarılan 1739 sayılı Milli Eğitim
Temel Yasası ile ilköğretimin 7–14 yaşları arasında bulunan çocukların eğitimini
kapsadığı belirtilmiştir. Üçüncü Beş Yıllık Kalkınma Planı sonunda okullaşma oranı
%100 oranına ulaşamamış ve bu oran ilkokullarda %87,5, ortaokullarda %35 olarak
gerçekleşmiştir (DPT, 2001, 23).
Dördüncü Plan döneminde okullaşma hedefi, temel eğitim birinci kademede
%100, ikinci kademede %60 olarak belirtilmiştir. Bu plan döneminde tüm köylerin
ve okul olmayan yerlerdeki çocukların da okula kavuşturulması hedeflenmiştir. Bu
plan da hedeflerine ulaşamamıştır. İlköğretim kapsamına 6 yaşındaki çocuklar da
alınarak, ilköğretim yaşı 6–14 yaş olarak değiştirilmiştir (DPT, 2001, 23).
20
Beşinci plan döneminde ilköğretim anasınıfını, ilkokulu ve ortaokulu
kapsayan eğitim kademesidir. Öğrenciyi tanıma, yöneltme, üst öğrenime ve mesleğe
hazırlama; diğer eğitim basamaklarıyla ve çevreyle bütünleşme ilköğretimin temel
özellikleridir.
Çalışan annelerin yoğun olduğu şehir merkezleri ile sosyo-ekonomik durumu
elverişsiz ailelerin yaşadığı gecekondu bölgelerinde ve kalkınmada öncelikli
yörelerde ana sınıflarının hızla yaygınlaştırılması sağlanacaktır. İlkokullarda
okulsuzluk sorunu çözümlenmiş olduğundan hedef, ikili öğretimin oranını azaltmak
olacaktır (DPT, 1985).
Beşinci Beş Yıllık Kalkınma Planında okulların köylere götürülmesinin bittiği
belirtilerek, ikili öğretimin azaltılması öncelikli hedef olarak alınmıştır. Okullaşma
oranı ilkokullarda %100, ortaokullarda %75 olarak hedeflenmiştir.1990 nüfus sayımı
sonuçları ve 1990–1991 Milli Eğitim Örgün İstatistikleri incelendiğinde 7-11 yaş
nüfusunun okullaşma oranının, ilkokullarda %87.1 ortaokullarda %40 olduğu
görülmektedir. 1990 yılından beri yaş gruplarının hesaplandığı nüfus sayımı
yapılmadığından, yayınlanan istatistiklerde okullaşma oranı brüt olarak verilmekte ya
da bazı projeksiyonlara dayanmaktadır. Beşinci Beş Yıllık Kalkınma Planı sonunda
da ilkokullar için %100 okullaşma oranından söz etmek güçtür. Beşinci Beş Yıllık
Kalkınma Planından itibaren nicel gelişme yanında nitel gelişmeden de önemle söz
edildiği görülmektedir (DPT, 2001, 23).
Altıncı Plan Dönemi sonunda anaokulları ve anasınıflarının
yaygınlaştırılması, okul öncesi eğitimde okullaşma oranının %11.5’e çıkarılması
hedef alınmıştır.
Çağ nüfusunun tamamına yakını okullaştırılmış olan ilkokullarda niteliğin
yükseltilmesi çalışmalarına devam edilecektir. 1988–1989 öğretim yılında 7059 kişi
olan öğrenci sayısı plan dönemi sonunda 7692 kişiye ulaşacaktır.
Ortaokullarda %57.1 olan okullaşma oranının 1993–1994 öğretim yılında %
80’e çıkarılması hedeflenmiştir (DPT, 1990).
Altıncı Beş Yıllık Kalkınma Planında ilkokullarda çağ nüfusunun tamamının
okullaştırıldığı kabul edilmiş ve bu alanda nitelik geliştirici hedefler belirlenmiştir.
21
Ortaokullarda %57.1 olarak kabul edilen okullaşma oranının bu plan dönemi
sonunda %100’e çıkarılması diğer bir hedef olarak alınmıştır. Bu dönem içerisinde
Milli Eğitimi Geliştirme Projesi Kapsamında Müfredat Laboratuar Okulları (MLO)
açılmış ve niteliği geliştirici çalışmalar yapılmıştır (DPT, 2001, 23).
Yedinci Plan dönemi; Nüfusun eğitim düzeyinin yetersizliği devam
etmektedir. 1990 yılı itibariyle 6 ve daha yukarı yaştaki nüfus içerisinde erkeklerin
%11.2’si kadınların ise yüzde 28’i okuma yazma bilmemektedir. Okuryazar erkek
nüfusunun %73.6’sı ilkokul mezunu veya herhangi bir eğitim kurumunu
bitirmemiştir. Okuryazar kadınlarda ise bu oran %81.6’dır.
1990 genel nüfus sayımı sonuçlarına göre iş gücünün %78.1’i ilkokul mezunu
veya düşük eğitim düzeyindedir.
Okullaşma oranları 1994–1995 öğretim yılında 4–6 yaş grubundaki okul
öncesi eğitimde %5.1 ilkokullarda yüzde 100 ortaokullarda %65.6 seviyesine
ulaşmıştır.
Avrupa Birliği ülkelerinde zorunlu temel eğitim süresi 9–12 yıl arasındadır.
Ülkemizde de zorunlu temel eğitim süresinin arttırılması yönünde çabalar olmasına
rağmen, 1997 yılına kadar bu eğitimin 8 yıla çıkarılması sağlanamamıştır.
Eğitimde sağlanan sayısal gelişmelere rağmen, nüfus artışı ve iç göçler
nedeniyle başta büyük kentlerde olmak üzere ikili ve kalabalık sınıflarda öğretim
yanında tüm kademelerde eğitime ayrılan kaynakların yetersizliği gelişmeleri
sınırlandırmaktadır.
Eğitim ve öğretimde ilköğretimin ikinci kademesinden başlamak üzere etkin
bir yönlendirme sisteminin kurulamayışı, orta öğretimden mezun olan her öğrencinin
yüksek öğretime devam etme arzusunu doğurmakta ve üniversite önünde yığılmalara
neden olmaktadır (DPT, 1995).
Yedinci Beş Yıllık Kalkınma Planının 3. bölümünde temel yapısal değişim
projelerinin ilki olarak İnsan Kaynaklarının Geliştirilmesi ele alınmış ve projenin en
öncelikli çalışmasını eğitim reformu oluşturmuştur.
22
Bu plan döneminde eğitimin öncelikli sektör olacağı vurgulanmıştır. Eğitim
Birliği Yasası çerçevesinde 8 yıllık eğitime geçilmesi ve plan dönemi sonunda da 8
yıllık zorunlu eğitimle %100’lük bir okullaşma hedeflenmiştir. Bu dönem içerisinde
8 yıllık kesintisiz zorunlu eğitime geçişi sağlayan yasa ile ilköğretim giderlerinde
kullanılmak üzere çeşitli işlem ve kâğıtlardan eğitime katkı payı alınması
öngörülmüştür. Bu kaynakların kullanılmasıyla bu dönem içerisinde fiziksel kapasite
arttırılmıştır. 1998 yılı içinde 43640 derslik yapımına başlanmıştır (DPT, 2001, 23).
Sekizinci Beş Yıllık Kalkınma Planına göre; 1999 yılı itibariyle, 12 ve üstü
yaş grubunda, okuma yazma oranı erkeklerde %94.2 ve kadınlarda %77.4 olmak
üzere yüzde 85,7’ye ulaşmıştır.
1999–2000 öğretim yılında 59374 kamu ve özel, okul öncesi, ilköğretim ve
ortaöğretim kurumlarında toplam 12,7 milyon öğrenci ve 484089 öğretmen
bulunmaktadır. Okullaşma oranları, 1999–2000 öğretim yılında okul öncesi eğitimde
%9.8’e, ilköğretimde %97.6’ya ulaşmıştır.
Başta büyük kentler olmak üzere ikili öğretim uygulaması ve kalabalık
sınıflar, kırsal alanlarda ise birleştirilmiş sınıf uygulaması eğitimin kalitesini olumsuz
yönde etkilemeye devam etmektedir.
1997 yılında yürürlüğe konulan 4306 sayılı kanun ile zorunlu temel eğitimin
süresi 8 yıla çıkarılmıştır. Aynı yasa ile ihtiyaç duyulan ilave kaynakların
sağlanmasına ilişkin düzenlemeler de yapılmıştır. Ayrıca Dünya Bankasından
sağlanan krediyle Temel Eğitim Projesine işlerlik kazandırılmıştır.
Eğitimde yeni teknolojilerin kullanılması ve yaygınlaştırılmasında yeterli
gelişme sağlanamamıştır. İlköğretimden başlamak üzere eğitimin her kademesinde
bilgisayarlı eğitime geçilmesi, her okula internet erişiminin sağlanması ve müfredat
programlarının yazılım programları olarak üretilmesi önem taşımaktadır.
Sekizinci beş yıllık kalkınma programımın eğitsel olanak ve hedefleri şöyle
belirlenmiştir:
23
İlköğretimde Kapasite:
Sekizinci Beş Yıllık Kalkınma Planı dönemi sonunda derslik öğrenci oranı 25 olmalı
ve ikili öğretime son verilmeli,
Mevcut kapasite ve eğitim çalışmalarının etkili kullanımı sağlanmalı (Norm kadro
uygulamasına taviz verilmeden devam edilmelidir.),
İlköğretim, plan dönemi sonuna kadar 11 yıla çıkarılmalı,
Okul binalarının depreme dayanıklı olması sağlanmalı,
Mevcut, bina, araç gereç ve diğer öğretim materyallerinin verimli kullanımı
sağlanmalı,
Öğretmen/öğrenci=25 olması için ilköğretimde ülkemizin ihtiyacı olan sınıf
öğretmeni sayısına ulaşılmalı,
Birleştirilmiş sınıf uygulamaları çağdaş nitelik ölçülerine uygun hale getirilmeli,
İlköğretimdeki sayısal gelişmelere bağlı olarak gelecek yıllarda orta öğretimde ortaya
çıkacak (öğretmen, derslik vb.) sorunların çözümü için önlemler alınmalı,
Okul kütüphanelerinin bir öğrenme merkezi olması, bu amaçla yazılı, görsel ve
işitsel araçlarla donatılmış, kısacası bilgi teknolojilerinin yer aldığı bir laboratuar
olması sağlanmalıdır.
İlköğretimin Yaygınlaştırılması:
Uygun şartlarda taşımalı öğretime devam edilmeli,
Yönlendirme çalışmalarına önem verilmeli ve okullarda etkin olarak uygulanmalı,
Aşırı göç alan bölgelerde okul yapımına öncelik verilere, okulların kampus şeklinde
(kompleks) yapılması sağlanmalı,
Taşımalı öğretim nedeniyle boşalan okulların halkın eğitimi amacıyla kullanımı
sağlanmalı,
24
Öğretmenlerin, küçük yerleşim birimlerinde oturmalarını sağlayacak önlemler (ek
ödemeler, lojman vb.) alınmalı,
İlköğretimde kız ve erkek okullaşma oranının %100’e ulaşması için gerekli kapasite
yaratılmalı,
Köy/kent ve kız/erkek dezavantajlı grupların %100 okullaşma oranına ulaşması için
okulun ve öğretmenin bu kesimlere ulaştırılması sağlanmalı,
Çocukların, iş gücü olarak kullanımını önleyecek yasalar işlevsel hale getirilmeli,
Ana-baba eğitimi için okul binalarından yararlanılmalıdır.
Teknoloji:
Teknoloji alanındaki gelişmeler uygun araç gereçlerin eğitim kurumlarında
kullanımının sağlanması, bunların kullanımını öğretmek için öncelikli olarak
öğretmenlerin yetiştirilmesi sağlanmalı,
Bilgisayar laboratuarı kurmanın ve internete bağlanmanın öğretim için yeterli
olmadığı, öncelikli olarak öğretimini yapacak öğretmenlerin yetiştirilmesinin önemi
kavranmalı,
Bilgi teknolojilerinin bütün ilköğretim okullarında derslerde etkili bir biçimde
kullanımı sağlanmalı,
Okul saati içinde ve dışında okuldaki araç gereçlerin öğrenci, öğretmen ve veliler
tarafından kullanımları sağlanmalı,
Sanal öğretme öğrenme ortamları yaratılarak çocukların doğrudan, anlamlı ve keyifli
öğrenme yaşantıları kazanmaları sağlanmalıdır.
Nitelik:
Öğrenme ve araştırmaya istekli bireyler yetiştirmeli,
Okullarda etkin işleyen kütüphane ya da öğrenme kaynakları merkezi kurulmalı,
25
İlköğretim okulundan mezun olan öğrenciler, bir yabancı dili işlevsel olarak
kullanabilir hale getirmeli,
Milli Eğitim Bakanlığına Bağlı eğitim Kurumları Yöneticilerinin Atama ve Yer
Değiştirme Yönetmeliğinde “öğretim liderliğini”nin önemli bir ölçüt haline
getirilmesi sağlanmalı,
Toplam Kalite Yönetiminin okullarda uygulanmasını sağlayacak personel
yetiştirilmeli ve en kısa sürede okullarda uygulamaya geçilmeli,
Bu plan döneminde okul öncesi ve ilköğretim kademesine öncelik verilmeli,
YİBO ve PİO’lar iyileştirilmelidir (Sekizinci Beş Yıllık Kalkınma Planı, 2001, 23).
2.2. Cumhuriyet Döneminde Uygulanan İlköğretim Programları
1. Mekatib-i İbtidaiye-yi Umumiye Talimatnamesi: Omsalı Döneminden
Cumhuriyet dönemine geçen 1915 tarihli “Mekatib-i İbtidaiye-yi Umumiye
Talimatnamesi” nde üç devreli ve altı sınıflı ilkokullar için müfredat programı
hazırlanmıştır. (MEB, 2003, 168). Müfredat programına baktığımızda; “Öğleden
önce tedris edilecek dersler içerisinde “Tarih” dersinin okutulduğu görülmektedir
(Cicioğlu, 1985, 91).
Tablo–1: Mekatib-i İbtidaiye-yi Umumiye Talimatnamesi’ ne Göre Müfredat
Programı
Öğleden Evvel Tedris Edilecek Dersler Öğleden Sonra Tedris Edilecek
Dersler
Kur’an-ı Kerim El İşleri
Malumat-ı Diniye Ziraat
Musahabat-ı Ahlakiye Yazı
Türkçe, Kıraat, Sarf ve Nahiv Resim
Tarih Musiki (Gına)
Hesap ve Hendese Terbiye-i Bedeniye
Eşya Dersleri
26
2. 1924 Programı: Cumhuriyet ilan edildikten sonra eğitim sisteminde ve ilkokul
programında değişiklikler yapıldı. Cumhuriyet döneminin ilk programı 1924
(1340) tarihli “İlk Mekteplerin Müfredat Programı” dır. 1924 yılında toplanan II.
Heyet-i İlmiye kararlarına göre, ilkokullar 6 yıldan 5 yıla indirilmiştir. Kız ve
erkek ilkokulları için ayrı ayrı ders dağıtım çizelgeleri hazırlanmıştır. Bu
programda okuma parçalarının, ahlaki ve edebi bir değeri olması yanında, ulusal
tarih ve özellikle Kurtuluş Savaşı ve Cumhuriyet İlkeleri ile ilgili olması
istenmiştir (Binbaşıoğlu, 1999, 147). 1924 programında uygulanmakta olan
Erkek İlk Mekteplerinin Haftalık Ders Dağıtım Cetveli’ ne baktığımızda tarih ve
coğrafya derslerinin okutulma süreleri aşağıda tabloda gösterilmiştir:
Tablo–2: Erkek İlk Mekteplerinin Haftalık Ders Tevzi Cetveli
1.Sınıf 2.Sınıf 3. Sınıf 4. sınıf 5. Sınıf
Tarih - - 1 2 2
Coğrafya - - 1 2 2
3. 1926 Programı: Bu programda çocuğun gelişim evreleri dikkate alınarak beş
yıllık öğretim süresi, iki devreye ayrılmış ve bu iki devrenin özelliklerine göre
birinci devrede “tek kitap”, ikinci devrede “çok kitap” esası getirilmiştir
(Cicioğlu, 1985, 96). 1926 yılında uygulanan müfredat programında Tarih,
Coğrafya derslerinin yanında Yurt bilgisi dersinin de programa katıldığı
görülmektedir. Bu derslerin okutulma süreleri şu şekildedir:
Tablo–3: 1926 Müfredat Programı Ders Çizelgesi
I. Devre II. Devre
1.Sınıf 2.Sınıf 3. Sınıf 4. sınıf 5. Sınıf
Tarih - - - 2 2
Coğrafya - - - 2 2
Yurt Bilgisi - - - 2 1
4. 1936 Programı: 1926 Programından sonra Türkiye’ de çeşitli alanlarda
devrimler yapılmıştı. Bunların zorunlu kıldığı yeni gereksinimler karşısında,
programlarda da değişiklik yapılması gerekiyordu (MEB, 2003, 127).
İlkokullarda uygulanan müfredat programına baktığımızda, Sosyal Bilgiler
dersinin tarih, coğrafya ve yurt bilgisi dersleri adı altında ayrı ayrı ve 4. ve 5.
27
sınıflarda haftada toplam 11 saat okutulduğu görülmektedir (MEB, 1936). Bu
durum aşağıdaki tabloda gösterilmiştir:
Tablo–4: 1936 Müfredat Programı Ders Çizelgesi
I. Devre II. Devre
1.Sınıf 2.Sınıf 3. Sınıf 4. sınıf 5. Sınıf
Tarih - - - 2 2
Coğrafya - - - 2 2
Yurt Bilgisi - - - 2 1
5. 1939 Köy İlkokulları Programı: Bu programda da Sosyal Bilgiler dersinin
Tarih, Coğrafya ve Yurt Bilgisi dersleri adı altında ayrı ayrı okutulduğu
görülmektedir. 1936 Programından farklı olarak ilkokulun II. Devresi içerisinde
yer alan ilkokul V. Sınıfta okutulan Yurt Bilgisi dersinin 1 saat yerine 2 saat
okutulduğu görülmektedir
6. 1948 İlkokul Programı: Sosyal Bilgiler derslerinin okutulma sürelerinde
herhangi bir değişiklik yapılmamıştır. Bu programda da Sosyal Bilgiler dersinin
Tarih, Coğrafya ve Yurt Bilgisi dersleri adı altında ayrı ayrı ve 4. ve 5. sınıflarda
haftada toplam 11 saat okutulduğu görülmektedir. Bu programda Yurt Bilgisi
dersinin adının Yurttaşlık Bilgisi dersi olarak değiştiği görülmektedir. 1948 Köy
İlkokulları haftalık ders çizelgesine baktığımızda Yurttaşlık Bilgisi dersinin
İlkokulun II. Devresinde bulunan IV. Sınıfında 2 ders saatinden 1 saate indirildiği
görülmektedir (MEB, 1948).
7. 1962 İlkokul Programı Taslağı: Sosyal Bilgiler derslerinin okutulma
sürelerinde herhangi bir değişikliğe rastlanmamıştır (MEB, 1962).
8. 1968 İlkokul Programı: Sosyal Bilgiler derslerinin okutulma sürelerinde
herhangi bir değişiklik yapılmamıştır. Bu programda da Sosyal Bilgiler dersinin
Tarih, Coğrafya ve Yurt Bilgisi dersleri adı altında ayrı ayrı ve 4. ve 5. sınıflarda
haftada toplam 11 saat okutulduğu görülmektedir (MEB, 1968)
9. 1997 İlkokul Programı: 1997–1998 öğretim yılından itibaren sekiz yıllık
kesintisiz ilköğretim uygulamasına geçildikten sonra İlkokul, İlköğretim Okulu
ve Ortaokul Haftalık ders çizelgelerine baktığımızda Sosyal Bilgiler dersinin
ilkokul 4 ve 5. sınıflarında 3’ er saat okutulduğu görülmektedir. Milli Tarih, Milli
Coğrafya derslerinin ilköğretim 6. ve 7. sınıfları ile ortaokulların 6. ve 7.
28
sınıflarında 2’şer saat okutulduğu görülmektedir. ve Vatandaşlık Bilgisi
derslerinin ise aşağıdaki şekildedir (MEB, 2003).
2.3. Milli Eğitim Şuraları
Cumhuriyet döneminde, eğitimin niteliğini değiştirmek amacıyla, Heyet-i
İlmiye adı altında resmi eğitim toplantıları yapılmıştır. Bu toplantılarda eğitim
öğretim konuları tartışılmış ve bazı temel ilkeler saptanmıştır. 1923’ten günümüze
Heyet-i İlmiyeler üç defa toplanmıştır (TTKB, MEB, 1994, 18).
Birinci Heyet-i İlmiye 15 Temmuz 1923 tarihinde, İkinci Heyet-i İlmiye 23
Nisan 1924’te, Üçüncü Heyet-i İlmiye ise 26 Aralık 1925 tarihinde toplanmıştır.
Türk Milli Eğitimini geliştirerek niteliğinin yükseltilmesi amacıyla bakanlığın
en yüksek danışma organı olan Milli Eğitim Şurası’ nın kurulması için 1926 yılında
bir yönetmelik hazırlanmıştır. Bu yönetmelikte şura üyeleri ve görevleri
belirlenmiştir. 22.6.1933 tarihinde yürürlüğe giren 2287 sayılı kanunla Milli Eğitim
Bakanlığı’ nın düzenlenmesiyle ilgili hizmetleri yürütmekle Talim ve Terbiye Kurulu
ile Milli Eğitim Şurası görevlendirilmiştir (TTKB, MEB, 1994, 18). Heyet-i
İlmiyeler Milli Eğitim Şuraları için bir başlangıç olmuştur (MEB, 2003, 69).
2287 sayılı kanunun 3. maddesine göre, Milli Eğitim Şurası, Cumhuriyet
eğitiminin eğitim ve öğretim işlerinde Talim ve Terbiye Dairesinde hazırlanacak
kanun, genelge, program ve esaslar ile şura üyesi tarafından yapılacak teklifleri tetkik
ederek bir karara bağlamakta idi. Milli Eğitim Şurası kararları, Milli Eğitim
Bakanının onaylamasıyla kesinleşmektedir (TTKB, MEB, 1994, 18).
Eğitim sisteminin düzenlenmesi ve zaman içinde yenileşmesi çalışmalarını,
Talim ve Terbiye Kurulu ile birlikte inceleme ve bakanın onayına sunulacak kararları
almak üzere bu konudaki mevzuatın gereği olarak kurulan Milli Eğitim Şuraları bu
konudaki yasanın öngördüğü gibi eğitimin düzenlemesinde en üst karar makamı
olarak görülmekle beraber aldığı kararların uygulamaya dönüştürülmesi bir takım
olanak ve şartlara bağlı olmuştur. Bu nedenlerle kararların her zaman ve hemen
uygulanamadığı bir gerçektir. Bununla beraber şuraların, eğitimin bütünüyle ele
alınmasında, tartışılmasında, büyük ölçüde katkıları olmuştur. Bu katkılar yanında
29
ayrıca şuralarda ele alınan konuların ilgili bütün grupların işbirliğine ve eleştirilerine
açık bulundurulması demokratik anlayışın gelişmesine yardım edici bir nitelik
olduğu gibi, özellikle program geliştirme çalışmalarının da bir zorunluluğudur.
(MEB, 2003, 69).
2287 sayılı kanunun 5. maddesine göre, Milli Eğitim Şurasının 3 yılda bir
toplanması esası getirilmiştir; ancak 1935 yılında toplanması kararlaştırılan Milli
Eğitim Şurası çeşitli sebeplerle toplanamamış ve ilk Milli Eğitim Şurası 1939 yılında
toplanmıştır. (TTKB, MEB, 1994, 18)
I. Milli Eğitim Şurası, dönemin Milli Eğitim Bakanı Hasan Ali YÜCEL
başkanlığında 17–29 Temmuz 1939 tarihinde “Türk Milli Eğitimi ve Okul Sisteminin
İncelenmesi” konu başlığıyla toplanmıştır. Şurada alınan önemli kararlardan biri, üç
sınıflı köy okullarının beş sınıfa çıkarılmasıdır. Ayrıca sınıf mevcutlarının tespiti,
liseye alınacak öğrenci sayısının beş yıllık plana bağlanması ve ortaokuldan liseye
geçişin sınavla olması ile ortaokulun ilkokul ve lise arasında 3 yıl süreli genel kültür
yanında, daktilo vb. gibi mesleki derslere, isteğe bağlı olarak yer veren bir kurum
olması kararları alınmıştır (MEB,1995, 19)
II. Milli Eğitim Şurası, dönemin Milli Eğitim Bakanı Hasan Ali YÜCEL
başkanlığında 15–21 Şubat 1943 tarihinde “Okullarda Ahlak Eğitimi Geliştirilmesi,
Anadili Çalışmaları, Tarih Öğretiminin Metot ve Vasıtalar Yönünden İncelenmesi”
konu başlığıyla toplanmıştır. Şurada, bütün eğitim kurumlarında ana dili
çalışmalarında verimin arttırılması, Türk ahlakının toplumsal ve kişisel ilkelerinin
belirtilmesi, Türklük eğitiminde tarih öğretiminin metot ve vasıtalar bakımından
incelenmesi, ilk ve orta dersleri okullarda tarih dersleri programlarıyla ders
kitaplarının çocuğun seviyesine uygun olarak yeniden yazılması konuları
görüşülmüştür (MEB, 1995, 19).
III. Milli Eğitim Şurası, 2–10 Aralık 1946 tarihinde Reşat Şemsettin SİRER
başkanlığında toplanmış ve “Ticaret Ortaokulları ve Liseleri, Erkek Sanat Okulları ve
Enstitüleri, Kız Enstitüleri Program ve Yönetmeliği ile Aile-Okul Arasında İşbirliği
Sağlanması İçin Gerekli Tedbirlerin Alınması” konusu üzerinde görüşmeler
yapılmıştır. Bu şurada, Ticaret Ortaokulları ve Liseleri, Erkek Sanat Okulları ve
Enstitüleri, Kız Enstitüleri Program ve Yönetmelikleri incelenmiş olup, iş hayatına
30
uyacak biçimde ders saatlerinin düzenlenmesi, atölye saatlerinin arttırılması ve kültür
derslerinin azaltılması, meslek ve atölye derslerinin toplum ihtiyaçlarına daha uygun
hale getirilmesi kararlaştırılmıştır. İlköğretimin süresinin sekiz yıla çıkarılması
konusunda üyelerin temennileri olmuştur(MEB, 1995, 19–20).
IV. Milli Eğitim Şurası Dr. Tahsin BANGUOĞLU başkanlığında 22–31
Ağustos 1949 tarihinde toplanmıştır. “Eğitim ve öğretimde demokratik esasların
gözden geçirilmesi” “Okullara ve liselere öğretmen yetiştiren eğitim enstitüleri ve
yüksek öğretmen okulu teşkilatının ihtiyaçlara göre düzenlenmesi” “1948–1949 ders
yılından itibaren uygulamaya başlanan ilkokul programının incelenmesi” “Yeni
ortaokul programı projesinin incelenmesi”, “Lise Ders konularının dört yıllık
teşkilata göre tespiti” konuları görüşülmüş ve şu önemli kararlar alınmıştır:
İlkokul ikinci devrede; ayrı ayrı okutulan Tarih, Coğrafya ve Yurttaşlık
Bilgisi derslerinin birleşik bir ders halinde ve çocuk psikolojisine uygun şekilde
programlanmalıdır.
Ortaokullarda eğitim-öğretimin anlayış ve uygulanış bakımından ilkokullara
yaklaştırılması, bu iki kuruluş arasında paralellik ve ahenk sağlanması, öğrencilerin
hayata atılmaları, meslek okullarına gitmeleri veya liseye devam etmeleri halinde,
kendilerine gerekli olan bilgi ve becerilerin kazandırılması ile sınavların objektif
esaslara göre yapılması kararlaştırılmıştır (MEB, 1995, 20).
V. Milli Eğitim Şurası, Dönemin Millî Eğitim Bakanı Tevfik İLERİ
başkanlığında 1–14 Şubat 1953 tarihinde “İlköğretim Sorunları ve Çözüm Yolları,
Okul Öncesi Eğitim ve Özel Eğitime Muhtaç Çocukların Sorunları, İlkokullara
Öğretmen Yetiştirilmesi (Programları, Yönetmelikleri, Kanun Tasarıları)” konu
başlığıyla toplanmıştır ve şu önemli kararlar alınmıştır:
İlkokul programının amaç ve ilkeleriyle içeriği arasında ahenk sağlanması,
toplu öğretim anlayışının ikinci devrede de hakim olması, haftalık, aylık ve yıllık
saatlerin kullanılmasında esneklik tanınması, programların yaygınlaştırılmadan önce,
denenerek geliştirilmesi kararlaştırılmıştır(MEB, 1995, 21).
VI. Milli Eğitim Şurası, Prof. Dr. Ahmet ÖZEL başkanlığında 18–23 Mart
1957 tarihinde “Mesleki ve Teknik Eğitim ile Halk Eğitimi Konularının İncelenmesi”
31
konu başlığıyla toplanmıştır. Sanat ve yapı enstitüleriyle teknik okullar, Kız
enstitüleri ve ticaret liseleri hakkında kararlar alınmıştır (MEB,1995, 21-22)
VII. Milli Eğitim Şurası, dönemin Millî Eğitim Bakanı Hilmi İNCESULU
başkanlığında 5–15 Şubat 1962 tarihinde toplanmış ve “Eğitimin Bütün Yurtta Belli
Bir Sistem İçinde Yaygınlaştırılması, İlk ve Ortaokul İlişkileri, Teknik Öğretim, Lise
Programları” hakkında görüşmeler yapılmıştır (MEB, 1995, 22).
Şura’ da 222 sayılı kanun uyarınca çıkarılması öngörülen İlkokullar
Yönetmeliği, İlköğretim Kurumlar Yönetmeliği, Milli Eğitim Müdürleri ve
İlköğretim Müdürleri Yönetmeliği, İlköğretim Kurumları Sağlık İşleri Yönetmeliği,
İlkokul Öğretmenleri Tayin Nakil ve Becayiş Yönetmeliği komisyonlarca
hazırlanmış ve yürürlüğe konulmuştur ( MEB, 2006, 29).
Bu şurada ilkokullar, 222 sayılı ilköğretim kanununda belirtildiği şekilde;
ortaöğretim, ilk kademesinde ortaokul, II. Kademesinde lise bulunan bir eğitim
düzeyi olarak düşünülmüştür. Bu tanımlama içindeki ortaokul programının zorunlu
ve seçmeli dersler olmak üzere iki kısımdan oluşmasına, ders dağıtım çizelgesi ile bu
çizelgede yer alan derslerin programlarının ortaokulun amaçları doğrultusunda
hazırlanmasına karar verilmiştir (MEB, 1995, 22–23).
VIII. Milli Eğitim Şurası, Dönemin Millî Eğitim Bakanı Prof. Dr. Orhan
OĞUZ başkanlığında 28 Eylül–3 Ekim 1970 “Ortaöğretim Sistemimizin Kuruluşu,
Eğitim Sisteminin Biri Ötekine Dayalı Üç Öğretim Düzeyinden Oluşması,
İlköğretim, Ortaöğretim, Yükseköğretim ve Bu Düzeyler Arasında Yatay ve Dikey
Geçiş Esaslarının Yeniden Düzenlenmesi” konu başlığı ile toplanmıştır ve bu
doğrultuda kararlar alınmıştır (MEB, 1995, 23–24).
IX. Milli Eğitim Şurası Dönemin Millî Eğitim Bakanı Mustafa ÜSTÜNDAĞ
başkanlığında 24 Haziran–4 Temmuz 1974 tarihleri arasında “Ortaöğretim Sorunları,
Eğitim Sisteminin Bütünleştirilmesi, Milli Eğitimin Sisteminin Bütünlüğü İçinde
Programlar ve Öğrenci Akışını Düzenleyen Kurallar” konu başlıkları ile
görüşülmüştür ve bu doğrultuda kararlar alınmıştır (MEB, 1995, 25–27).
X. Milli Eğitim Şurası Dönemin Millî Eğitim Bakanı Hasan SAĞLAM
başkanlığında 23–26 Haziran 1981 tarihinde “Türk Millî Eğitim Sistemi, Bu
32
Sistemin Bütünlüğü İçinde Eğitim Programları, Öğrenci Akışını Düzenleyen
Kurallar, Öğretmen Yetiştirme ” gündem konuları ile toplanmıştır. Şurada belirlenen
yeni eğitim sisteminin görevleri arasında;
— Eğitim sürecine hiç girmeyen veya bir üst öğrenime devam edemeyen
bireylere eğitim olanağı tanımak,
— Kalkınmanın gerektirdiği nitelikte insan gücünü yetiştirmek,
— Eğitim olanaklarının daha verimli ve etkili kullanılmasını sağlamak, -
— Eğitimin bütünleştirici ve kaynaştırıcı işlevini sistemin her kademesinde
gerçekleştirmek sayılmaktadır (DPT, 1988, 102–103).
Şurada okul öncesi eğitimi, ana sınıfının kırsal ve gecekondu yörelerinde,
Türkçe eğitimine ağırlık verilecek şekilde öncelikle yaygınlaştırılacağı; anasınıfı
eğitiminin başlangıçta zorunlu olmayıp zamanla zorunlu kılınacağı kararı alınmıştır.
Ayrıca Temel eğitimin 6–14 yaşlarındaki çocukların eğitimini kapsadığı ve her Türk
vatandaşı için zorunlu olduğu belirtilmiştir. Temel eğitime giriş yaşının 7’den 6’ya
indirilmesi ve zorunlu eğitimin 5 yıldan temel eğitimin tümünü kapsayacak biçimde
8 yıla çıkarılması sağlanması kararı alınmıştır. Bunlara paralel olarak temel eğitimin
amaçlarının şûra kararları doğrultusunda yeniden saptanması esasa bağlanmıştır
(MEB, 1995, 27–31).
XI. Milli Eğitim Şurası Dönemin Millî Eğitim Bakanı Hasan SAĞLAM
başkanlığında 8–11 Haziran 1982 tarihinde “Millî Eğitim Hizmetlerinden Öğretmen
ve Eğitim Uzmanları (Durum ve Sorunları)”gündem konusuyla toplanmıştır.
Öğretmenlerimizi, cumhuriyetten bu yana temel karakterini oluşturan
yürekleri yurda hizmet ideali ile Atatürkçü çizgide yetiştirmek için gerekli politika,
sistem ve uygulama birliğinin yeniden oluşturulması gerektiği belirtilmiştir. Ayrıca
öğretmen yetiştiren bir kurumu bitiren öğretmen adayının; Eğitim ve öğretim
çalışmalarının, esasta, Türkiye Cumhuriyetini ve Atatürk ilkelerini yaşatacak ve
yüceltecek nesil yetiştirmeye yönelik olduğunu bilmesi gerektiği vurgulanmıştır
(MEB, 1995, 31–32).
XII. Milli Eğitim Şurası Dönemin Millî Eğitim Bakanı Hasan Celal GÜZEL
başkanlığında “Türk Eğitim Sistemi, Yükseköğretim, Öğretmen Yetiştirme, Eğitimde
33
Yeni Teknolojiler, Türkçe ve Yabancı Dil Eğitim ve Öğretimi, Eğitim Finansmanı,
Öğretim Programları (Müfredat Programları)” konu başlıkları ile 18–22 Haziran
1988’de toplanmıştır.
Şurada, öğretim programlarının; Atatürk İnkılâp ve ilkeleri, Anayasa ile
birlikte Türk Millî Eğitiminin genel amaçları ve temel ilkeleri, kalkınma planları
doğrultusunda, millî kalkınma için gerekli insan gücünün yetiştirilmesini dikkate
alabilecek nitelikte olması; öğrenciye, hür ve demokratik düşünceyi, sevgiyi,
hoşgörüyü kazandırmasını sağlayacak şekilde hazırlanması gerektiği belirtilmiştir.
Öğretim programlarının; muhteva bakımından genç nesillere millî kimlik
kazandırılmasında, millî birlik ve bütünlüğümüzün sürekli ve sağlam temeller
üzerine oturtulmasında, kendi geçmişlerini, manevi ve millî kültür değerlerini
öğrenmede yardımcı olacak şekilde ve devamlı olarak ilmî bir yöntemle geliştirilmesi
gerektiği vurgulanmıştır. Programların geliştirilmesinde; eğitimin, “millî kültür
değerlerinin korunması” ve “yenilikçilik” olarak ifade edilen iki önemli
fonksiyonunun birbirine tercihinin ve önceliğinin söz konusu olmaması, ayrıca bu iki
fonksiyonun dengelenmesine dikkat edilmesi gerektiği belirtilmiştir. Öğretim
programlarının düzenlenmesinde; vazgeçilmez zorunluluk olarak görülen millîlik
özelliğinin yanında, sevgi esasına dayanan demokratik davranış geliştirme, hür
düşünce ve hoşgörü unsurlarına da yer ve önem verilmesi, ayrıca ilköğretim
programlarının bir bütün olarak ele alınması gerektiği belirtilmiştir. İlköğretimde
temel vatandaşlık bilgisi ve davranışlarını kazandıracak şekilde programların
düzenlenmesi ve Tarih derslerinin, Türk Tarihinin bütünlüğünü, olayların neden-
sonuç ilişkilerini ortaya koyacak ve tarih şuuru ve perspektifi kazandıracak şekilde
ele alınması kararı alınmıştır (MEB, 1994, 31–33).
XIII. Milli Eğitim Şurası Dönemin Milli Eğitim Bakanı Avni AKYOL
başkanlığında “Yaygın Eğitim” konusu ile 15–19 Ocak 1990 tarihinde toplanmıştır
ve bu doğrultuda kararlar alınmıştır (MEB, 1994, 34).
XIV. Milli Eğitim Şurası Dönemin Millî Eğitim Bakanı Nahit MENTEŞE
başkanlığında 27–29 Eylül 1993 “Eğitim Yönetimi ve Eğitim Yöneticiliği” “Okul
Öncesi Eğitimi” konu başlıkları ile toplanmış bunlara paralel doğrultuda kararlar
alınmıştır
34
XV. Milli Eğitim Şurası Dönemin Millî Eğitim Bakanı Turhan TAYAN
başkanlığında “İlköğretim ve Yönlendirme, Ortaöğretimde Yeniden Yapılanma,
Yükseköğretime Geçişin Yeniden Düzenlenmesi, Toplumun Eğitim İhtiyacının
Sürekli Karşılanması, Eğitim Sisteminin Finansmanı” konu başlıkları altında 13–17
Mayıs 1996 tarihinde toplanmıştır.
Şurada, il ve bölge raporlarında önerilen temel eğitim kavramı yerine başta
anayasa ve diğer mevzuatta yer aldığı şekli ile “ilköğretim” kavramı kullanılması
kararı alınmıştır. 5–6 yaş okul öncesi eğitimin, ilköğretim bünyesine alınarak,
ilköğretimin kesintisiz 8 yıllık zorunlu eğitim olarak uygulanması, 8 yılsonunda tek
tip diploma verilmesi kararlaştırılmıştır. Uzun vadede zorunlu eğitimin 18 yaşını
kapsayacak şekilde düzenlenmesi gerektiği, 8 yıllık zorunlu ilköğretim uygulamasına
geçilmeden önce ilköğretimin amaçları ve ders programlarının bütünlük ilkesine
uygun olarak yeniden düzenlenmesi ve ders saati sayıları ile haftalık ders
programlarının çocukların bulundukları gelişim basamaklarına uygun olarak
düzenlenmesi kararı alınmıştır. Nitekim XV. Millî Eğitim Şûrası 13 bölgede
yapılmıştır ve tüm bölgelerde de “kesintisiz eğitim şeklinde” aynı karar çıkmıştır.
XVI. Milli Eğitim Şurası Dönemin Millî Eğitim Bakanı Metin
BOSTANCIOĞLU başkanlığında “Mesleki Ve Teknik Eğitimin, Orta Öğretim
Sistemi Bütünlüğü İçinde Ağırlıklı Olarak Yeniden Yapılandırılması, Okul Ve
İşletmelerde Meslek Eğitimi Ve İstihdam, Mesleki Ve Teknik Eğitim Alanına
Öğretmen Ve Yönetici Yetiştirme, Mesleki Ve Teknik Eğitimde Sınavsız
Yükseköğretime Geçiş, Mesleki Ve Teknik Eğitimde Finansman” konu başlıkları ile
13–17 Kasım 1999 tarihinde toplanmış ve bu doğrultuda kararlar alınmıştır.
XVII. Milli Eğitim Şurası Dönemin Millî Eğitim Bakanı Hüseyin ÇELİK
başkanlığında “Eğitim Sistemimiz, Kademeler Arası Geçişler, Yönlendirme ve Sınav
Sistemi ile Küreselleşme, AB Sürecinde Türk Eğitim Sistemi” konu başlıklarıyla 13–
17 Kasım 2006 tarihinde toplanmıştır.
Bu şurada özel eğitimle ilgili görüşmeler yapılarak, özel eğitimde yaş sınırına
bakılmaksızın, tüm engellilere hizmet sunulabilmesi için gerekli yasal düzenlemeler
yapılması ve özel eğitim okullarında hizmet alımı yapılması kararı alınmıştır. Sınıf
öğretmenliğinin 1, 2 ve 3. sınıflara kadar olması, 4 ve 5. sınıflarda derslerin branş
35
öğretmenleri tarafından verilmesi gerektiği, ilköğretim 8. sınıf sonunda yapılan OKS
sınavının kaldırılması görüşülmüştür. Ayrıca bu şurada, özel sektörün eğitime
yatırım yapması özendirilmeli ve özel sektörden hizmet satın alınması sağlanarak,
öneriler doğrultusunda 1739 sayılı Millî Eğitim Temel Kanunu’nda gerekli
düzenlemeler yapılması gerektiği vurgulanmıştır.
2.4. Meclis Tutanaklarında Eğitim
23 Ekim 1981 ile 1 Aralık 1983 tarihleri arasındaki I. yasama yılını
incelediğimizde 23 Ekim 1981 tarihli 1. birleşimden 11 Ocak 1982 Tarihli 30.
birleşime kadar, Milli Eğitim Bakanlığı ile ilgili genel konuşmalara, Milli eğitimle
ilgili genel sorunlara, öğretmenlik mesleğinin önemi gibi meselelere yer verilmiştir;
ancak eğitim sorunlarına gerektiği kadar değinilmediği görülmektedir. 23 Ekim
1981’de yapılan 1. birleşimde, Devlet Başkanı Orgeneral Kenan EVREN, 12 Eylül
1980 öncesinde Ulu Önder Atatürk’ ün en büyük eserim dediği Türkiye Büyük Millet
Meclisi’nin, işlemez hale geldiğine değinmiştir. Atatürk’ ün Yüce Türk Milletine en
büyük armağanı olan Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin; iç ve dış düşmanların
tahrikiyle rejimine, varlığına ve bağımsızlığına yönelik fikri ve fiziki saldırılar ile
sarsıldığı, devletin başlıca organları ile işlemez duruma getirildiğini belirtmiştir.
Kenan EVREN, yıkıcı ve bölücü mihrakların faaliyetlerini fütursuzca yürüttüklerini
belirterek; Atatürk ve O'nun ilkelerinin giderek unutulduğu ve hatta bazı çevrelerce
inkâr edildiğini belirtmiştir. Ayrıca planlı bir şekilde üretilen irticai ve diğer sapık
ideolojik fikirler ile eğitim kurumları, idare mekanizması, yargı organları ve güvenlik
kuvvetleri başta olmak üzere tüm devlet yapısının bölünmeye ve tahribe tabi
tutulduğu ve ülkenin bir iç savaşın eşiğine getirildiğini belirten konuşmasına
baktığımızda, hükümetlerin veya yıkıcı mihrakların ideolojilerini yürütme
kanallarından birinin de eğitim kurumları olduğu anlaşılmaktadır.
13. birleşimde, Nihat KUBİLAY, Türkiye'nin kaderini tayin edecek olan
eğitim politikasını çıkmazdan kurtarmak için önlemler alınması gerektiğine dair
gündem dışı demecini sunmuştur (C1; B13, 368).
106. birleşime baktığımızda M. Nedim BİLGİÇ’ in XI. Milli eğitim Şurası
konusunda gündem dışı konuşması dikkat çekicidir. Bilgiç bu konuşmasında; Türk
Millî Eğitiminin amacına değinmiştir.
36
1739 sayılı Millî Eğitim Temel Kanununun genel esaslar bölümünde, Türk
Milletinin bütün fertlerini Atatürk ilke ve inkılâplarına ve Anayasanın başlangıcında
ifadesini bulan Türk Milliyetçiliğine bağlı, Türk Milletinin millî, ahlakî, insanî,
manevî ve kültürel değerlerini benimseyen, koruyan ve geliştiren millî birlik ve
bütünlüğü sağlayan; ailesini, vatanını, milletini seven ve daima yüceltmeye çalışan;
insan haklarına ve Türkiye Cumhuriyetine karşı görev ve sorumluluklarını bilen ve
bunları davranış haline getirmiş yurttaşlar olarak yetiştirmek şeklinde belirlendiğini
vurgulamıştır. Esas meselenin ve Türk Millî Eğitiminin bütün sıkıntısının, kanunlarla
belirlenen bu ilke ve hedeflere yıllarca tam olarak uyulamamış olmasından ve hatta
zaman zaman bu ilke ve hedeflere ters düşen ve millîlikten sapan bir eğitim sistemini
uygulamak için özel çaba sarf edenlerin bulunmuş olmasından kaynaklandığını,
eğitimde hedefin millilik olduğunu vurgulamış ve Atatürk’ ün de eğitimimizin milli
olması gerektiğini belirterek bu nedenle bu bakanlığın adını da Milli Eğitim
Bakanlığı olarak koyduğuna değinmiştir. Millî Eğitim Bakanlığının görevinin,
toplumumuza Atatürkçü, milliyetçi, devletini, milletini, yurdunu, tarihini, ailesini
seven, manevî değerlere saygılı, her alanda bilim yapmaya hazır ve teknik ihtiyaçlara
cevap verecek, tarihimizle bağımızı koparmadan ve aşırılığa kaçmadan yaşayan ve
konuşulan dilimizi iyi bilen ve konuşan nesiller yetiştirmek olduğunu belirtmiş ve
bunun sağlanması için yapılması gerekenleri dile getirmiştir.
Eğitimimizi belirtilen amaca ulaştıracak kanunî düzenlemeleri süratle
gerçekleştirmek; dağınık mevzuatı, gösterilen hedefler doğrultusunda bütünleştirmek
ve bakanlığı, millî eğitim gerçeklerine ve gereklerine göre yeni teşkilatlanmaya
götürmek ve yönetici kadroyu bu anlayışa göre düzenlemek gerektiğini söylemiştir.
Okullarımızdaki ders müfredatlarını Temel Eğitim Kanununun esasına uygun bir
şekilde yeniden düzenlemek gerektiğini, bu çalışmalarda en önemli unsur olacak
öğretmenleri yetiştirmek ve mevcut öğretmenlerimizi bu çerçeve içinde hizmet
içinde eğitmek gerektiğini vurgulamıştır.
Cumhuriyetimizin sağlam esaslar üzerine yeniden kurulduğu bu dönemde,
Millî Eğitim Bakanlığının çalışmaları bu gayeye istenilen ölçüde yaklaşamadığı, çok
iyi değerlendirilmesi gereken iki yıla yakın bir zamanın amaca uygun bir şekilde
kullanılamadığı belirtilmiştir. Millî Eğitim Bakanlığınca bu süre içinde mevzuat
düzenlemeleri bitirilemediği, yeni müfredat ve ders programları ortaya konmadığı ve
37
kadrolar yukarıdaki amaçlara uygun olarak düzenlenemediği açıklanarak, Millî
Eğitimimizin, 1739 sayılı Temel Eğitim Kanununun göstermiş olduğu, milli ihtiyaç
ve hedeflere varacak bir düzeye, daha fazla gecikmeden getirilmesi gerektiği
belirtilmiştir (C6; B106).
II. yasama yılı 5. birleşime baktığımızda; dönemin Milli Eğitim Bakanı Hasan
SAĞLAM’ ın ilk defa 12 Eylülden sonra Türkçeye verilen değer ortada olduğu için,
birinci sınıftan, sekizinci sınıfa kadar kitapların yeni yazıldığına değindiğini,
müfredat programlarını yeniden yapıldığını açıkladığını görüyoruz. İlk defa kendi
iktidarları zamanında Millî Eğitimde bu kitaplara, özelikle Türkçe kitaplarına ve
diğerlerine bir Türkiye haritası, İstiklâl Marşı, Atatürk’ün Gençliğe Hitabı ve bir de
Öğretmen Marşı’ nın koyulduğu belirtilmiştir (C11; B5, 62).
Hasan SAĞLAM, Türkiye’ de süre giden eğitim ve öğretim sürelerine dikkat
çekmiştir. 12 Eylül'den önce Türkiye'de ilkokulların 124 gün eğitim ve öğretim
yaptıklarını, bunu müteakip 1980 yılında öğretim takviminin değiştirilerek eğitim
öğretimin 169 gün, müteakip yılda 174 ve bu yıl (1984) 184 çalışma gününe
çıkarıldığını belirtmiştir. Dünyada eğitim ve öğretime tabi çalışma günlerinin en az
olduğu ülkelerden birisinin Türkiye olduğunu; 200, 220, 225, 240 güne kadar çıkan
ülkeler bulunduğunu dile getirmiştir. Bu bakımdan bu günlerin sayısını artırmak, bir
plana bağlamak, öğretmenlere yön vermek, onların kendi planlarını yapmalarına
olanak sağlamak için yıllık öğretim planının daha önceden hazırlanması gerektiğini
belirterek, bakanlıkça 1983–1984 dönemi için böyle bir planı hazırlayıp,
yayınladıklarını açıklamıştır (C21, B158, 256–264).
11 Ekim 1983 tarihli 175. birleşimin 3. oturumunda, 1984 Malî Yılı Genel
Bütçe Kanun Tasarısı üzerindeki görüşmelere yer verilmiştir. Millî Eğitim Bakanlığı
Bütçesi üzerindeki görüşmelere baktığımızda, söz alan Mahmut AKKILIÇ, Millî
Eğitim Bakanı’nın vazife anlayışını ve Atatürk sevgisini takdir ettiğini belirterek
eline geçen bir Sosyal Bilgiler 5. sınıf ders kitabında gördüğü yanlışlıktan
bahsetmiştir.
Akkılıç, bu kitabın 249 sayfa olduğunu, kitabın başında da Fatih Sultan
Mehmet’in İstanbul’a girişinin resmedildiğini; ancak bunun kronolojiye uygun
olmadığını, kronolojinin ilk olarak Alparslan’dan başladığını belirtmiştir. Ayrıca
38
ülkemizin varoluşunun, devletimizin kuruluşunun Atatürk devrinde olduğunu; ancak
bu kitapta Atatürk resminin 123. sayfaya konulduğunu belirtmiştir. Akkılıç, bu
kitapta 93. sayfaya kadar Osmanlı tarihine yer verildiğini, Atatürk devrine ise 3 küsur
sayfa yer ayrıldığını, ondan sonra da dış ülkeler ve coğrafya konularının geldiğine
dikkat çekerek, bu durumun bakanlığın bilgisi dahilinde olup olmadığını sormuştur.
Akkılıç’ın Sosyal Bilgiler ders kitabı üzerindeki bu saptaması üzerine açıklama
yapmak üzere söz alan Milli Eğitim Bakanı Hasan SAĞLAM, bu kitabın kendi
zamanlarında yazılan kitap olmadığını, kısa sürede de kitapları baştan aşağıya
inceleyemediklerini; ancak kitapları önemle tekrardan tetkik edeceklerini, özellikle
bugünkü yönetimin, Atatürk İnkılâp ve İlkeleri ile Atatürk’e dair soruya, layık
olduğu en yüce değerde, kitaplarda yer vereceklerine dair bir açıklama yapmıştır
(C23, B175, 176–185).
17. Dönemi incelediğimizde, 15.12.1984 tarihinde yapılan 43. birleşimde, Millî
Eğitim Gençlik ve Spor Bakanlığı 1985 Malî Yılı Bütçesi görüşmeleri
bulunmaktadır. Halkçı Parti Grubu adına Necati Cengiz konuşmuş ve eğitim
sistemimizdeki aksaklıklara değinmiştir. İlkokullarımızın eşit bir öğretim
yapamadıklarına, şehirlerde öğretim, eğitim, araç, gereç köylere nazaran daha normal
bir düzeyde olduğuna; ancak yeterli olmadığına değinmiştir. Köy ve şehirlerde
uygulanan ünite planlarının ana esaslar üzerinde eşitlik sağlaması gerektiğini, tek
kitap usulü uygulanmasının yapılması gerektiğini vurgulamıştır. İlkokul mecburi
okumayı gerektirdiğinden, kitapların devletçe karşılanması gerektiğini belirtmiştir.
Ortaöğretim kurumlarının gençlerimize istenilen bilgiyi ve beceriyi yeterli seviyede
veremediğini belirterek, Öğrencilerin laik devlet anlayışı içinde millî duygularla
dolu olarak yetişmeleri gerektiğini vurgulamıştır. Günün yeniliklerinin, programların
elastikî olmasıyla düzenlenebilecek nitelik arz etmesi gerektiği, özellikle Atatürk
ilkeleri doğrultusunda vatan ve millet sevgisiyle dolu gençlere ihtiyacımız olduğunu
ifade etmiştir. Programların okullarımızdaki bünyemize göre düzenlenmesi ve zaman
zaman da yenilemeye tabi tutulması gerektiğini söyleyerek; programlara, öğretmen
tayinlerine, rotasyona, parçalanmış ailelere, gereksiz olarak disiplin cezası almış
olanların üzerine eğilmek gerektiğine ve sorunlarının en kısa sürede çözümlenmesini
dilediklerine değinmiştir.
39
Anavatan Grubu adına konuşmaya başlayan Recep ERCÜMENT; eğitimin,
kendi çocuğunu, kendi topraklarının, ideallerinin ve amaçlarının sahibi kılamamışsa,
o eğitimin başarısız olduğunu, bundan da ötesi, millî olma vasfından yoksun
olduğunu belirterek, yakın tarihimizde bunun acı örneklerini gördüğümüze
değinmiştir. Ülkenin gençleri arasında bayrağını, milliyetini, İstiklal Marşını inkâr
eden gafiller ve hainler çıktığını, bunların sebebinin, izlenen, millî olmayan
politikalarda olduğunu vurgulamıştır. Hükümetin eğitimi tek kelime ile “milli”
yapma hususunda çabalar sarf ettiğini dile getirmiştir. 12 Eylül 1980'den sonra
sağlanan huzur ve güven ortamı içerisinde öğretmenimiz belli siyasî görüşlerin
öğretmeni olmaktan kurtarıldığı, milletin öğretmeni, devletin öğretmeni haline
getirildiği dile getirilmiştir. Hükümetin, kalbi bu topraklar için çarpan, insan ve
çocuk sevgisini yüreğinde hisseden, millî birlik ve beraberliğe gönül vermiş,
milliyetçi ve muhafazakâr öğretmenler yetiştirmek gayreti içerisinde olduğunu
açıklamıştır (C10, B43).
5 Mart 1985 tarihinde yapılan 1. oturumun 68. birleşiminde; Erzurum
Milletvekili Hilmi NALBANTOĞLU’nun, ilkokullarda uygulanan programların
hazırlanmasına ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Gençlik ve Spor Bakanı M. Vehbi
DİNÇERLER’in yazılı cevabı yer almaktadır. Soru önergesi:
İlkokullarda uygulanan programları hazırlamakla kimlerin, hangi komisyonun
görevli olduğunu ve bu komisyonu oluşturmak için ABD ile ülkemiz arasında
yapılan bir anlaşma olup olmadığını, Türkiye’de bulunan ABD’nin diplomatik
heyetinin başkanlığında kurulu; 4 Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı ve 4 ABD
vatandaşından oluşan 8 kişilik bir heyetten ibaret bir eğitim komisyonunun bu
programı hazırlamakta olduğunun doğru olup olmadığı şeklindedir.
Millî Eğitim Gençlik ve Spor Bakanı M. Vehbi DİNÇERLER ise cevap
olarak; ilkokullarda halen uygulanmakta olan müfredat programının Millî Eğitim
Bakanlığı Talim ve Terbiye Kurulunun 1.7.1968 tarih ve 171 sayılı kararı ile kabul
edildiğini ve ilkokullarda uygulanacak programın taslağını hazırlamak üzere illerde
komisyonlar kurulduğunu, uygulanmakta olan ilkokul programının hazırlığında ABD
ile yapılmış herhangi bir anlaşmanın varlığının söz konusu olmadığını belirtmiştir.
40
Konu edilen komisyonun FULBRIGHT komisyonu olduğunu, bu
komisyonun, Türkiye ile ABD arasındaki eğitim ilişkilerini belirlemek ve organize
etmek amacıyla, 27.12.1949 yılında iki ülke arasında imzalanarak 21.3.1950
tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından onaylanan FULBRIGHT
anlaşması gereği 4’ ü Türk 4'ü Amerikalı olmak üzere 8 üyeden meydana geldiğini,
FULBRIGHT komisyonunun çalışmaları arasında; anlaşmanın yıllık faaliyetlerini
programlamak, ABD ile ülkemiz arasında eğitim alışverişini, öğrenci mübadelesini,
karşılıklı verilen bursların uygulama sahasını ve bursların seçim işlemleri ile ilgili
hususların bulunduğunu belirtmiştir (C13, B68).
8.10.1985 tarihinde yapılan 1. oturumun 13. birleşiminde; Ankara Milletvekili
Neriman ELGİN’in, Millî Eğitim Gençlik ve Spor Bakanlığınca yürütülen kitap
yazımı ve özel dershane uygulamaları konularında gündem dışı konuşması
bulunmaktadır.
Elgin, Türkiye’deki eğitim sisteminin, ilkokuldan üniversiteye kadar, bozuk
bir düzen içinde olduğunu ve gittikçe bir dengesizliğe doğru gitmekte olduğunu,
temelde yapılacak düzenlemeler yerine, yüzeysel düzenlemeler yaptığını belirtmiş,
eğitimdeki dengesizliklerin, toplumdaki dengeleri ve dolayısıyla ülkenin de
geleceğini tehdit edecek boyutlara ulaştığını dile getirmiştir. Ayrıca eğitim ve
öğretimde dünya standartlarının gerisinde kaldığımızı belirtmiştir.
Elgin, ülkemizde Atatürk’ün övüldüğünü; fakat ilke ve devrimlerinin yok
edilmeye çalışıldığını, çocuklarımıza Atatürk anlatılırken, O’nun getirdiği 6 ilkenin,
özellikle Atatürk devrimlerinin özü ve temeli olan laiklik ilkesinin, gerçekçi yönüyle
anlatılması gerektiğini, bakanlığın da yeni hazırlayacağı kitaplarda buna özen
göstermesi gerektiğini dile getirmiştir (C19; B13, 289–290).
8.10.1985 tarihinde yapılan 1. oturumun 13. birleşiminde; Sinop Milletvekili
Halit Barış Can'ın, ders kitaplarının yeniden yazılmasında gösterilen esaslara ilişkin
sorusu ve Millî Eğitim Gençlik ve Spor Bakanı Metin EMİROĞLU’ nun yazılı
cevabı (7/634) bulunmaktadır. Soru önergesinde;
Okulların açılmasına az bir zaman kala binbeşyüze yakın ders kitabının niçin
yeniden yazıldığı ve bu durumun Talim Terbiye Kurulunda ele alınıp alınmadığı, bu
41
ders kitaplarının yeniden yazımında hangi esaslara dikkat edildiği ve basım işinin
kime yaptırılacağı sorulmuştur.
Sinop Milletvekili Halit Barış CAN’ın, bakanlıkça cevaplandırılmasını istediği
yazı Talim Terbiye Kurulu Program Dairesi Başkanlığınca incelenmiş ve bakanlıkça
şu şekilde cevaplandırılmıştır:
Talim ve Terbiye Kurulunca, eğitim programlarının, Atatürk ilke ve
inkılâplarını, millî, manevî değerlerimizi daha iyi benimsetecek, çocuklarımızı
gereksiz bilgilerden ve ezbercilikten kurtaracak, Atatürkçü düşünceyi hakim kılacak
şekilde hazırlanması; bu programlara uygun olarak, dilimizin de maharetle
kullanıldığı, beyinlerin yanında gönülleri de dolduran, bilgi ve duyguların hakim
olduğu ders kitaplarının hazırlanmasının planlandığı ve çalışmalara başlandığı
belirtilmiştir. Talim ve Terbiye Kurulunca planlanan hedefe daha kısa zamanda
ulaşılması ve eksik ders kitaplarının en kısa zamanda hazırlanmasını sağlamak üzere
Kitap Yazma Seferberliğinin ilan edildiği belirtilmiştir.
Bunu yaparken de Atatürk’ün Millî Eğitimle ilgili direktiflerinin,
Anayasamızın Millî Eğitimle ilgili hükümlerinin ve Millî Eğitim Temel Kanununun
amaç ve ilkeleri ile derslerin öğretim programlarının, okul kitaplarında aranacak
genel vasıflarla ilgili mevzuatın esas alındığı belirtilmiştir.
Yazılan ders kitaplarının, 1985 – 1986 öğretim yıllında okutulacağının
planlanması dolayısıyla, yeterince zaman olduğu ve bu nedenle kitapların bakanlık
matbaasında bastırılacağı açıklanmıştır (C19; B13, 317).
9.10.1985 tarihinde yapılan 1. oturum 14. birleşimde; Konya Milletvekili Sabrı
Irmak' in, okul kitaplarında kullanılması yasaklanan sözcüklere ilişkin sözlü sorusu
ve Millî Eğitim Gençlik ve Spor Bakanı Metin EMİROĞLU’nun cevabı
bulunmaktadır.
Konya Milletvekili Sabrı IRMAK’ın, okul kitaplarında kullanılması yasaklanan
sözcüklere ilişkin olarak; yeni okul kitapları basılırken, bakanlık tarafından
yasaklanan sözcükler olup olmadığını, varsa bu sözcüklerin, bakanlığın hangi
kuruluşu veya kimler tarafından yasaklandığını, bir bakanlığın, milletin diliyle
oynama yetkisine sahip olup olmadığını sormuştur. Ayrıca dilimizde çok eskilerden
42
beri mevcut olan, köylerimizde, kasabalarımızda kullanılan birçok yerleşmiş sözcük
yasaklanırken, televizyon gibi çok önemli bir Devlet kurumunun yayınlarında
Türkçenin temel kurallarının bozulmasına hatta yok edilmesine göz yummanın yeni
kültür politikasının bir gereği olup olmadığı sormuştur.
Millî Eğitim Gençlik ve Spor Bakanı Metin EMİROĞLU; Kitap Yazma
Seferberliği çerçevesinde yazdırılmakta olan ders kitaplarında herhangi bir kelimenin
yasaklanmasının söz konusu olmadığını, bu konuda Türk Dil Kurumunun çıkardığı
“Anayasa Sözlüğü” nün rehber alındığını belirtmiş, iddia edilen konunun, şahsi
düşünce ve yorumların üstünde düşünülmesi gereken bir husus olduğunu belirtmiştir;
Türk dilinin öğretilmesi konusunda, Millî Eğitim Temel Kanununun 10. maddesinde,
“Millî birlik ve bütünlüğün temel unsurlarından biri olarak, Türk dilinin, eğitimin her
kademesinde, özellikleri bozulmadan ve aşırılığa; kaçılmadan öğretilmesine önem
verilir; çağdaş eğitim ve bilim dili halinde zenginleşmesine çalışılır ve bu maksatla
Atatürk Kültür Dil ve Tarih Yüksek Kurumu ile işbirliği yapılarak, Millî Eğitim
Bakanlığınca gereken tedbirler alınır” ifadesine atıfta bulunmuştur.
Milli Eğitim Bakanının bu cevabı üzerine Konya milletvekili Sabri IRMAK
yeniden söz hakkı alarak, Milli Eğitim Bakanının “sözcük yasaklaması yoktur”
demesine rağmen, birçok kelimenin kullanımının gerek TRT, gerekse okul
kitaplarında yasaklandığı ısrarında bulunmuştur. Ülkemizde; bir halkın dillini,
ozanların, yazar - çizerlerin, öğrencilerin, öğretmenlerin ve sonuçta, halkın
yaratmadığı; bu dili, TRT gibi yayın organlarının oluşturacağı gibi yanlış düşüncenin
hâkim olduğunu, bu sebeple de geçmiş yıllarda tüm iktidarların bu yayın kurumlarını
hedef seçtiklerini belirtmiştir. Ayrıca devletin en önemli kurumlarından birisi olan
TRT’de yapılan yayınlarda, Türkçenin temel kurallarının her gün çiğnenmekte
olduğunu, dile esas saygının, Türkçenin temel kurallarını bozacak şekilde yayın
yapan TRT yayınlarını gözden geçirmek olduğunu söylemiştir (C19; B14, 333–335).
20.12.1985 tarihinde yapılan 1. oturumun 50. birleşiminde; 1986 Malî Yıllı
Genel ve Katma Bütçe Kanunu Tasarıları ile 1984 Malî Yılı Kesin hesap Kanun
Tasarılarının müzakerelerinde, Milli Eğitim Gençlik ve Spor Bakanlığının bütçesinin
müzakereleri yapılmıştır.
43
1986 malî yılı Milli Eğitim Gençlik ve Spor Bakanlığı bütçesi ile ilgili,
Anavatan Partisi grubunun görüşlerini sunmak üzere söz alan Ankara milletvekili
Osman IŞIK, eğitim ve öğretim konusunun, ülkemizin en önemli konusu olduğunu,
Anavatan Partisi Grubu olarak, Yüce Atatürk'ün görüşlerini esas kabul ettiklerini,
millî eğitim konusunda Atatürk’ ün çizdiği yolda yürümeyi ve gösterdiği hedeflere
ulaşmayı esas kabul ettiklerini, bu konuda Atatürk’ ü rehber kabul ettiklerini dile
getirmiştir.
Osman IŞIK, devam eden konuşmasında; okul müfredat programlarında yeni
yöntem ve tekniklerden büyük ölçüde yararlanmak ve programlarda öğrencileri
ezbercilikten kurtarmak için, sosyal, ekonomik ve kültürel alanlarda kalkınmamızı
amaç edinen, çağın gelişmesine, temposuna uyum sağlayacak şekilde geliştirici
değişikliklerin yapılması için program geliştirme çalışmaları yaptıklarını belirtmiştir.
Atatürk tarafından, memleketimizdeki eğitim ve öğretime günün ihtiyacına göre yön
ve şekil vermek üzere kurulan Talim ve Terbiye Kurulunun fonksiyonel hale
getirilmesi gerektiğine değinmiştir (C23; B50, 366)
Anap grubu adına söz alan Metin BALIBEY, 6 Kasım 1983 seçimleri ile
Türkiye'de 12 Eylül sonrası sağlanan huzur ortamına bağlı olarak birçok alanlarda
olduğu gibi, eğitim alanında da yeni bir dönem başlatıldığını belirterek, bu dönemin
temel özelliğinin, eğitimin, kalıcı devlet politikası olarak ele alınması olduğunu
vurgulamıştır. Bu politikanın da temel felsefesinin, Atatürkçü eğitim olduğunu
belirtmiştir.
Özal Hükümeti olarak kendilerinin, eğitim alanında da ciddî atılımlar
başlattıklarını; önemli kararlar alarak uygulamaya koyduklarını belirtmiş ve
ülkemizde hızla yaşanan gelişmeleri, değişimleri gençlere aktarmak için yeni
programlara ihtiyaç olduğunu, bunun için 1960’lı ve hatta 1950’li yıllarda tespit
edilen ve uygulana gelen programları yeni baştan elden geçirip ve günümüz
şartlarına uygun olarak düzenlendiklerini belirtmiştir. Cumhurbaşkanının direktifleri
doğrultusunda, Atatürk ilke ve inkılâplarının, sistemli ve düzenli bir şekilde okul
programlarına yansıtıldığını, Tarih ve Coğrafya programlarının, millî kültürümüze ve
kendi öz kaynaklarımıza dönük olarak düzenlendiğini açıklamıştır. Balıbey devam
eden konuşmasında, kitaplarla ilgili olarak; ders kitaplarının eğitimde önemli bir yeri
olduğunu ve belirlenen programların öğrencilere aktarılmasında vazgeçilmez bir araç
44
olduğunu, hükümet olarak kendilerinin ders kitaplarının ve diğer kaynakların
yazılması, bastırılması ve incelenmesini önemli bir mesele olarak ele aldıklarını dile
getirmiştir (C23, B50, 378).”
Milliyetçi Demokrasi Partisi grubu adına konuşmaya başlayan Kars
milletvekili Aziz KAYGISIZ, eğitimin temel araç gereçlerinden biri olan kitaplarla
ilgili olarak, eğitimin bir formasyon birikimini gerektirdiğini, kitap yazımı için
sürdürülen çalışmaların, yatay bir düzeyde kaldığını, müfredat programları
doğrultusunda kaynak hazırlama faaliyetlerinin de apayrı bir uzmanlık dalı olduğunu,
bu nedenle dikey bir ufka ihtiyaç duyulduğunu belirtmiştir. Eskiden olduğu gibi, bu
hususların, müsabaka açılarak, serbest yazım ve basıma bırakılması, hazırlanan
taslak eserlerin, Talim Terbiye Dairesi süzgecinden geçtikten sonra, öğrencilerin
hizmetine sunulmasının doğru olacağını açıklamıştır (C23, B50, 381).
MDP Grubu adına söz alan Sakarya Milletvekili Ayhan SAKALLIOĞLU;
çocuklarımız ve gençlerimizin, Cumhuriyete, Atatürk ilkelerine ve insan haklarına
dayalı hür demokratik rejime bağlı, medenî birer insan olarak yetiştirilmelerinin,
eğitim politikasının ana hedefi olması gerektiğini, Amacın sadece eğitim değil, millî
eğitim olması gerektiğini, eğitimin her şartta millî olmak zorunda olduğunu; ancak
bu iktidar döneminde eğitimin, paralı ve pahalı eğitime dönüştüğünü belirtmiştir.
Türkiye Cumhuriyeti Devletinde, hükümet içinde yalnız iki bakanlığın “millî”
kelimesiyle ifade bulduğunu, bunun da devletin eğitime verdiği önemi vurguladığını,
eğitim meselesinin, bir hükümet meselesi değil, devlet meselesi olması gerektiğini
dile getirmiştir. Ancak hükümetin, eğitimin genel bütçedeki payını daha da
düşürerek, eğitim politikasını yozlaştırdığını söylemiştir (C23, B50, 389).
İlgili partiler konuştuktan sonra 1. oturum kapanmış, belli bir aradan sonra 50.
birleşimin 2. oturumuna başlanmıştır. 2. oturuma geçildiğinde söz hakkı verilen ilk
grup, Sosyal Demokrat Halkçı Parti olmuştur.
SHP adına konuşmaya başlayan ilk konuşmacı Sivas Milletvekili Şevki
TAŞTAN’dır. Taştan, bu iktidar zamanında öğretim birliğinin bozulduğunu,
Atatürk’ün emriyle kurulmuş olan Talim ve Terbiye Kurulunun, Millî Eğitim
Bakanlığının belkemiğini oluşturduğunu; ancak bu kurulun, bakana bağlı bir
45
sekretarya durumuna getirildiğini belirtmiştir. Önceleri bu kurula, çeşitli öğretim
kurumlarında başarılı çalışmalarıyla isim yapmış, eser vermiş, deneyimli
eğitimcilerin atandığını; ancak Milli Eğitim Bakanı Dinçerler’in, onur kırıcı tutumu
ve haksız tasarruflarıyla, kurulun değerli üyelerinin ayrılmalarına vesile olduğunu,
değerli üyeleri ayrılmaya zorladığını belirtmiştir.
Talim Terbiye Kurulunun en önemli görevlerinden birinin, okutulan ders
kitaplarını seçmek olduğunu; ancak iktidarın bu kuralı değiştirerek, bu görevi,
Yayınlar Dairesi Başkanlığına verdiğini açıklamış, öyle ki, okutulacak ders
kitaplarını seçen, fiyatlandıran, bakanlık sorumluları kanalıyla okullara telefon
ettirilerek satışını sağlayanın aynı kişi olduğunu belirtmiş, ayrıca bu ders ve yardımcı
ders kitapları nedeniyle ilgili haksız kazanç söylentilerinin büyük ölçüde basına
yansıdığına dikkat çekmiştir (C23, B50, 401).
SHP Grubu adına söz alan diğer bir konuşmacı Tekirdağ Milletvekili Salih
ALCAN, eğitimde bugünkü başarısızlığın nedenlerinden birinin, ANAP iktidarının
Atatürkçü öğretmene yapılan ağır baskılarından kaynaklandığını, öğretmenlerin
verimli çalışmalarının çeşitli yollarla engellendiğini, devletin eğitime önem vermesi
gerektiğini belirtmiştir (C23, B50, 404).
50. birleşimin 4. oturumuna gelindiğinde; Sivas milletvekili Şevki
TAŞTAN’ın Milli Eğitim Gençlik ve Spor Bakanı Metin EMİROĞLU’na
yönlendirdiği 2 maddelik soru önergesi dikkatimizi çekmektedir. Soru önergesi şu
şekildedir.
Soru önergesinin 1. maddesi o günlerde, basında da yer alan, ders kitapları
yazdırılması seferberliği hakkındadır. Şevki TAŞTAN, yetkililer tarafından bu
kitapların yazdırılması için ifade edilen gerekçenin kuşku verici olduğunu dile
getirmiştir. İfade edildiğine göre, millî tarih, millî coğrafya, millî felsefe ve millî
edebiyat yazdırılacaktır. Şevki TAŞTAN, bu durumla ilgili olarak şunları dile
getirmiştir:
“Cumhuriyet döneminde bugüne kadar okutulan bu ders kitapları millî değil
midir? Ders kitaplarının yazılması, öncelikle müfredat programlarına bağlıdır.
Ulusu Hükümeti döneminde, müfredat programlarıyla ilgili Dokuzuncu Millî
Eğitim Şûrası, ders programının nasıl hazırlanacağını en ufak ayrıntısına kadar
46
incelemiş ve bir rapor halinde bakanlığa sunmuştur. Ders kitapları yazımında
bu rapor dikkate alınmış mıdır?”
Önergenin 2. sorusu laiklikle ilgilidir. Şevki TAŞTAN, bazı okullarda Atatürk
ilkelerine ve laikliğe aykırı olaylar yaşandığını belirtmiş, Atatürk ilkelerine ve
laikliğe aykırı yayılan bu olayların önünün geçilmesi için bakanlığın almış olduğu
veya almayı düşündüğü önlemleri sormuştur.
Milli Eğitim Gençlik ve Spor Bakanı Metin EMİROĞLU, Şevki TAŞTAN’ın
sorularını şu şekilde cevaplandırmıştır:
“Türkiye Cumhuriyetine vücut veren ilkeler laikliğe dayanmaktadır. Laik
prensipleri topluma anlatmak, Anayasa ve Türk Millî Eğitim Temel Kanununda
tarifini bulan laik bir toplumu meydana getirmek, Türk millî eğitiminin aslı
vazifesidir. Dolayısıyla biz, programlarımızı özellikle laik prensipler içerisinde
hazırlamak, kitaplarımızı da buna göre tanzim etmek ve çocuklarımıza vermek
zorundayız. Biz, Millî Eğitim Gençlik ve Spor Bakanlığı olarak, bu konudaki
hassasiyetimizi muhtelif vesilelerle basında da ifade ettik ve millî eğitim
politikamızın uygulanmasında laiklik prensiplerini daima ön planda tuttuk ve
bundan sonra da bu hassasiyeti aynı ölçekte sürdüreceğiz.
Kitap yazma seferberliği: “Millî tarih, millî coğrafya ismi veriliyor; bundan
evvelkiler millî değil miydi?” Tabii, bir isme takılıp, evvelki tatbikatı millî
kabul etmemek mümkün değil. Belki bu kitaplara «Millî» kelimesinin konması,
çocuklarımızın millî hislerini güçlendirmek, bir millet olmanın, aynı tarihî
duyguları hissetmenin, aynı coğrafyada yaşamanın temel şartı olduğunu
çocuklarımıza anlatabilmek, Atatürk ilkelerini, Türkiye Cumhuriyetine vücut
veren bu ilkeleri millî bir şuurla çocuklarımıza işlemek gayesinden ileri
gelmektedir. Başka bir gayesi yoktur. Biz bu kitapların yazılmasında, bundan
evvelki tedrisatın ve onun kitaplarının millîlik vasfından uzak olduğunu hiçbir
zaman kabul edemeyiz; çünkü bizler, hepimiz o kitaplarla yetiştik. Şükürler
olsun millî hislerle, millî heyecanlarla doluyuz.”
Milli Eğitim Gençlik ve Spor Bakanı Metin EMİROĞLU, müfredat
programları ile ilgili soruyu ise şu şekilde cevaplandırmıştır:
“Müfredat programlarına uygunluk Anayasa gereğidir. Millî Eğitim Temel
Kanunu gereğidir. Bu kitapların yazılmasında buna riayet edilmiştir. Bundan
47
sonra yazılmakta olanlarda da biz, müfredat programlarını önce tasdik
ediyoruz, daha sonra kitapları ona göre kabul ediyoruz. Talim Terbiye
Kurulumuz bu noktaya çok hassasiyetle riayet etmektedir” (C23, B50: 463).
18.12.1986 tarihinde yapılan 45. birleşiminin 2. oturumunda; Millî Eğitim
Gençlik ve Spor Bakanlığı 1987 Malî Yılı Bütçesi ve kesin hesabı üzerindeki
görüşmelere rastlamaktayız.
SHP Grubu adına İstanbul Milletvekili Ömer Necati CENGİZ Millî Eğitim
Gençlik ve Spor Bakanlığı 1987 Malî Yılı Bütçesi ile ilgili düşüncelerini anlatırken,
Millî Eğitim Gençlik ve Spor Bakanlığında baştan sona kadar reform yapılması
gerektiğini, bu teşkilatta gerçekleşen bazı durumlardan dolayı, isminin başında
bulunan “millî” kelimesinin önemini yitirdiğini belirterek, programların gelişmesi,
yenilenmesi, günün teknikleriyle bağdaşması, konu ve derslerin kendi bünyemize
uygun bir nitelikte yeniden ele alınması, öğrencilerin lüzumsuz bilgilerden arınarak
daha geçerli ve hayata yönelik bilgilerle doldurulmasının gerektiğine dikkat
çekmiştir (C34, B45, 607).
DYP Grubu adına Çanakkale Milletvekili Cafer Tayyar SADIKLAR, iktidar
(Özal Hükümeti) zamanında, büyük bir heyecanla ve telaş içerisinde başlatılan ve
faydalı bir şekilde yürütülen kitap yazma seferberliğinin, yine aynı hükümet
tarafından durdurulduğuna, bunun da devleti en az 100 milyon liraya zarara
uğrattığına değinmiştir. Ayrıca ders programlarının eski olduğuna, bu programların
değişen teknolojinin ve öğrencilerin gerisinde kaldığına dikkat çekmiştir (C34, B45,
609).
19.2.1987 tarihinde yapılan 67. birleşimin 1. oturumunda Edirne Milletvekili
Türkan TURGUT ARIKAN’ ın, Millî Eğitim Bakanlığınca tavsiye edilen kitaplarda
dinin siyasete ve eğitime alet edilmesiyle ilgili bazı yönler konusunda gündem dışı
konuşması dikkat çekmektedir:
Edirne Milletvekili Türkan TURGUT ARIKAN, son üç yıl içinde Millî Eğitim
Bakanlığınca, çeşitli yayınevlerine ait 2573; ayrıca, başvurusu şahıslarca yapılan
1247 eserin tavsiye edildiğini, 2573 eserden, 154 eserle Yeni Asya yayınevinin
birinci sırada olduğunu, diğer eserlerin büyük çoğunluğunun da dinî yayın yapan
yayınevlerine ait olduğunu açıklamıştır. Arıkan, tavsiye edilen bu kitaplardan
48
bazılarını incelediğini ve bu kitaplarda açıkça, -örtülü veya dolaylı şekilde-
çocuklarımızın beyinleri yıkandığını, dinin alet edildiğini, ayrıca eserlerde Atatürk
inkılâplarına aykırı görüşlerin bulunduğunu, Bediüzzaman Saidi Nursi’ ye sık sık
atıflar yapıldığını, böylece dolaylı olarak, Bediüzzaman Saidi Nursi’ nin görüşlerinin
gençlerimize benimsetilmeye çalışıldığını, öğrencilerin ilim - din ikilemi içine
itildiklerini, dil ve içeriğin, ilkokul, ortaokul ve lise öğrencilerinin anlayabileceği
düzeyde olmadığını dile getirmiştir (C36, B67, 572).
24.2.1987 tarihinde yapılan 68. birleşimin 1. oturumunda Eskişehir
Milletvekili Münir SEVİNÇ’ in, Eskişehir Millî Eğitim Gençlik ve Spor
Müdürlüğünün Eskişehir’ deki okulların makam odalarından Türk Bayrağını
kaldırtması, laikliğe aykırı davranışlarda bulunmasına ilişkin gündem dışı konuşması
dikkatimizi çekmektedir.
Münir SEVİNÇ ayrıca Eskişehir’de bazı okullarda rastlanan bazı olayları dile
getirmiştir. Sevinç’ in iddiasına göre Eskişehir Yunus Emre Öğretmen Okulunda
tarih dersinde, öğretmen Çetin SUNGUR ders anlatırken “Atatürk devrim ve ilkeleri,
Batıya özenti ve Türk Milletinin zararınadır.”ifadesini kullanmıştır. Ayrıca aynı
okulda Mustafa KUTLUAY isimli bir öğretmen sosyal bilgiler dersinde “Gerçek
laiklik Osmanlı Devletinde vardı. Atatürk'ün yaptıklarının hepsi ülkeye zararlıdır.”
ifadesini kullanmıştır.
Münir SEVİNÇ, bu yaşananlara rağmen, bu öğretmenlerin okulda, şeriatın ve
Humeyni rejiminin özelliklerini ve İslama faydalarını anlatmalarına rağmen,
bakanlığın sessiz kalarak hiçbir şey yapmadığına değinmiştir
Süresi bittiği iddia edilen ve uyarılan Münir SEVİNÇ, uyarılara rağmen
konuşmasına devam ettiği gerekçesiyle, oylama sonucu, kınama cezasına
çarptırılmıştır (C37, B68, 13).
9.6.1987 tarihinde toplanan 112. birleşimde, Sinop Milletvekili Barış Çan'ın,
Sinop İli ve köylerindeki öğrenci pansiyonlarında Atatürk ilke ve devrimlerine aykırı
eğitim verildiği iddiasına ilişkin Millî Eğitim Gençlik ve Spor Bakanından sözlü soru
önergesi (6/1006) bulunmaktadır; ancak Milli eğitim Gençlik ve spor Bakanı’ın
49
birleşimde bulunmamasından dolayı soru önergesinin görüşülmesi ertelenmiştir
(C41, B112, 392).
18. Döneme gelindiğinde toplanan 51. birleşimde, Anap Grubu adına söz alan
İstanbul milletvekili Namık Kemal ZEYBEK olmuştur. Zeybek konuşmasında; çok
az millete nasip olmuş, muhteşem bir tarihimiz olduğuna, büyük devletler kurmuş,
köklü bir millet olduğumuza bu nedenle öğrencilerimize millî tarih şuuru vermek
gerektiğine değinmiş, tarihimizin, savaşlar ve padişahlar tarihi olarak değil,
medeniyetler tarihi açısından öğretilmesi gerektiğini belirtmiştir. Ayrıca tarih
içindeki başarımızın temelinde, iman-ahlak ile ilim-teknikte çağın en ilerisi
olmamızın etkisi olduğunu dile getirmiştir.
Zeybek devam eden konuşmasında, din derslerinin zorunlu dersler arasına
alınmasının çok doğru bir karar olduğunu, bunun laiklikle bir ilgisi olmadığını,
gerçek dinî bilgilerden mahrum bırakılan nesillerin, yanlış bilgilerle doldurulduğuna
ve yanlış istikametlere yöneltilebileceklerine değinmiştir. Ayrıca ders kitaplarının ve
eğitim programlarının, yetişen nesillere ilmî zihniyet aşılayıcı, gerçekçi temeller
üzerinde millî şuur kazandırıcı ve millî kültürümüzü geliştirici tarzda ele alınması
çalışmalarının devam edeceğini ümit ettiğini belirtmiştir (C8, B51, 18).
SHP Grubu adına söz alan diğer bir konuşmacı Çorum milletvekili Ali Rıza
ILIMAN, ilk ve ortaöğretim müfredatlarının çağın gerisinde kaldığına, diğer
ülkelerin, belli zamanlarda müfredatlarını yenilediklerini, buna karşılık bizim, her
fırsatta Kurtuluş Savaşının kan ve barut kokusu içinde, büyük bir yurtseverlikle öne
çıkarılan eğitimimizin evrensel ve akılcı ilkelerini baltaladığımız dile getirmiştir.
Eğitim sistemimizin ve cumhuriyetimizin ana direklerinden biri ve birincisi olan
laiklik ilkesine her fırsatta yüklendiğimize, Tevhid-i Tedrisattan, öğretim birliğinden
hoşlanmadığımıza dikkat çekmiş, başbakan Turgut Özal’a göndermede bulunarak
“Fırsat ve olanak eşitliği deyince, beş parmağımızı kaldırıp, “Beşi bir mi?” diyoruz.”
demiştir (C8, B51, 50).
SHP Grubu adına söz alan diğer bir konuşmacı İstanbul milletvekili Yüksel
ÇENGEL konuşmasında; ülkemizde uygulanan eğitim sisteminin, ülkemiz insanının
bugünkü isteklerini karşılama planlarından yoksun olduğu için, bakanlığımızın
başındaki “Millî” kelimesine rağmen millî olmadığını belirtmiştir (C8, B51, 56).
50
DYP Grubu adına söz alan Niğde Milletvekili Mahmut ÖZTÜRK ise; Türk
millî eğitimini çok çeşitlilikten kurtarmak gerektiğini; TV yayınlarında, dergilerde,
tiyatrolarda eğitime yönelinilmesini, diğer tamamlayıcı ve destekleyici çalışmalara
hızla gidilmesi gerektiğini belirtmiştir. Ayrıca öğretmenin, özellikle sosyal bilgiler
dersinde vermiş olduğu aile kavramı, ahlak kavramını, büyüklere saygı ve dine
bağlılık gibi kavramlarını, özellikle milliyetçi ve muhafazakâr Anavatan İktidarı
sayesinde akşam televizyonda yayınlanan bazı dizilerin yok ettiğini, bu dizilerin aile
kavramını yıktığını söylemiştir (C8, B51, 86).
8.11.1988 tarihinde toplanan 22. birleşimde; Denizli Milletvekili Adnan
Keskin ve 20 arkadaşının, millî eğitimin içinde bulunduğu sorunların nedenlerim
tespit etmek amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/20)
dikkatimizi çekmektedir. Önergeye göre;
“Türk millî eğitimi son yıllarda Atatürk ilke ve devrimlerinin
yörüngesinden uzaklaştırılmış, Özal Hükümetleri döneminde de, tarikatların,
teokratik devlet özlemcilerinin ve özel sektörün emrine sunulmuştur. Türk -
İslam sentezine hizmet eden müfredat programları ile bilgili, atılımcı, araştırıcı,
yaratıcı ve uygulayıcı insanların yetişmesi engellenmektedir. Ders kitapları
çağdaş, standart ve pedagojik olmak koşullarından soyutlanmış, tutuculuk,
okullara en büyük boyutları ile sokulmuştur. Okulların ve Bakanlığın içinde dinî
biçimde selamlaşmalar, medrese stili hal hatır sormalar moda haline gelmiştir.
İmam hatip kaynaklı, Yüksek İslam Enstitüsü ve İlahiyat Fakültesi çıkışlı ya da
Türk - İslam sentezi yanlısı kişiler, bakanlığın en üst kademelerinden en küçük
birimlerine kadar yönetici yapılmıştır. Atatürk ilke ve devrimlerini savunan
öğretmenler üzerinde siyasî ve ekonomik baskı uygulanmaktadır. Vakıf
pansiyonları yurt genelinde örümcek ağı gibi yayılmakta ve sayıları onbinleri
bulmaktadır. Ayrıca bu pansiyonlarda tarikat müritlerinin, körpe beyinleri
cumhuriyet ve Atatürk düşmanı olarak yetiştirme çabaları sürmekte, Millî
Eğitim Gençlik ve Spor Bakanlığı olaya seyirci kalmaktadır (C16, B22: 407).”
Milli eğitim Gençlik ve Spor Bakanı Hasan Celal GÜZEL önergeye ait
düşüncelerini dile getirirken eğitimimizin Millî Eğitim Temel Kanunuyla, bütün
yönetmelikleri, bütün öğretim ve ders programlarıyla, ders kitaplarıyla millî olmak
zorunda olduğuna, bunun geçmişte olduğu gibi bu günde her yönüyle milli olduğunu,
soru önergesinde belirtildiği gibi “uygulanan eğitimin Türk - İslam sentezine hizmet
51
eden müfredat programlarından, çağdaş, standart ve pedagojik olma koşullarından
soyutlanmış ders kitaplarından oluştuğu” katılmadıklarını ifade etmiştir.
İlkokullarda 9 adet ders ve her dersin, bir ders müfredat programı
bulunduğunu, bu ilkokul programının da, 1964 yılında pilot olarak seçilen
ilkokullarda denenmeye başlanan ve değerlendirilip bütün ilkokullarda uygulamaya
konulan 1968 programı olduğunu belirtmiş, o tarihten bu yana, ilkokullarda bazı
derslerin ders programlarının değiştirildiğine işaret etmiştir. Ortaokulda ise 12 adet
ders okutulduğunu, bu derslerden, Türkçe dersinin 1981’ de, İnkılâp tarihi ve
Atatürkçülük dersinin 1981’de, din kültürü ve ahlak bilgisi dersinin 1982’ de, millî
tarih ve millî coğrafya ve vatandaşlık bilgileri derslerinin 1985’ te geliştirilip
uygulamaya konulduğunu açıklamıştır (C16, B22, 407).
18.12.1989 tarihinde toplanan 50. birleşimde 1990 yılı Millî Eğitim Bakanlığı
bütçesi görüşülmüştür.
Milli Eğitim Bakanı Avni AKYOL, eğitim programları, ders kitapları; diğer
eğitim araç ve gereçleri ve eğitim metot ve tekniklerinin bilim ve teknolojideki yeni
gelişmelere uygun hale getirilmesi çalışmaları hızlandıracaklarını, ortaokul, lise ve
dengi okulların, 44 saate varan haftalık ders saatlerinin, her sınıf seviyesinde
pedagojik esaslar dikkate alınarak, makul bir seviyeye indirileceğini belirtmiştir.
Akyol ayrıca ders programlarına uygun olarak ders kitapları yazdırılacağını,
ilkokullarımızdaki Sosyal Bilgiler dersi programı ve ders kitaplarının yenileneceğini
açıklamıştır (C36, B50, 691).
19. Döneme gelindiğinde, bu dönemde sekiz yıllık zorunlu eğitim çalışmaları,
nasıl uygulanması gerektiği, uygulamada çıkabilecek aksaklıklar, vb. gibi
ilköğretime yönelik gündem konuşmaları, tartışmaları yapılmış, milli eğitim
bakanlığı ile ilgili genel meseleler konuşulmuş; ancak ders kitapları ve müfredat
programları hakkında herhangi bir konuşmaya rastlanmamıştır.
20. Döneme gelindiğinde, 12.11.1997 tarihinde toplanan 13. birleşimin birinci
oturumunda, İstanbul Milletvekili Prof. Dr. Ziya AKTAŞ’ın, tarih kitaplarına ilişkin
sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Hikmet ULUĞBAY’ın cevabı (61579) bulunmaktadır.
Aktaş soru önergesini cevaplandırılmak üzere şu şekilde arz etmiştir:
52
“Soru: Fransız tarihçi Etienne Copeaux’nun 1931–1993 yılları arasında
Türkiye deki okullarda okutulan tarih kitapları üzerine yaptığı bir incelemede “Tarih
kitaplarındaki en büyük değişim 1985 yılında olmuştur. Bu tarihe kadar Kemalist
dünya görüşüyle verilen tarih, bundan sonra Türk-İslam sentezine kaymıştır”
sonucuna vardığı 14.6.1997 tarihli bazı gazetelerde yer almıştır. Bu inceleme
konusunda Bakanlığınızın görüşü nedir?”
Ziya AKTAŞ’ ın soru önergesine, Millî Eğitim Bakanı Hikmet ULUĞBAY,
Cumhuriyetin ilk yıllarından itibaren, eğitim sisteminde köklü yeniliklere gidilerek,
toplumun ihtiyacını karşılayacak öğrenim programları hazırlandığını, bu çalışmalar
esnasında, tarih dersinin önemine de ayrı bir yer verildiğini, 1930’dan 1980’ li yıllara
kadar, Türk tarihinin araştırılması ve bütün yönleriyle ortaya çıkarılması amacıyla
kurulan Türk Tarih Kurumunun hazırladığı tarih kitaplarının (yoğun bir biçimde, lise
düzeyinde), okutulduğunu ifade etmiştir.
1981–1982 öğrenim yılından itibaren ise, ortaokul ve liselerde, Türkiye
Cumhuriyeti İnkılâp ve Atatürkçülük dersinin, öğrenim programlarında uygulamaya
konulduğunu açıklamıştır.
1983 yılında, lise tarih öğrenim programının, 1985 yılında ortaokul millî tarih
öğretim programının yeniden hazırlandığını, 1992 yılında, liselerde okutulmak üzere,
Osmanlı tarihi, genel Türk tarihi, İslam tarihi adıyla yeni bir program hazırlandığını
ifade etmiştir.
1993 yılında, ortaokul millî tarih öğretim programında bazı değişiklikler
yapıldığını, ilk ve ortaöğretim kurumlarında okutulmakta olan tarih derslerinin
programlarının, Türkiye ve Türk tarihi merkezli olup, siyasî tarih konularının, sebep-
sonuç ilişkileri yönleriyle işlendiğini, Türk kültürü ve medeniyeti konularına da
ağırlık verilerek, çevre kültürleri ve dünyada meydana gelen tarihî olayların, Türk
tarihiyle ilişkilendirildiğini açıklamıştır.
Bu açıklamalar doğrultusunda, ders programlarımızda yapılması gereken şeyin,
bilimsel araştırmalara dayanan, gerek ülkemizin arşivlerine gerekse de diğer
ülkelerin arşivlerine girmek suretiyle, tarihimizin belgelere dayanan ve ayrıca sebep-
sonuç ilişkilerini irdeleyen ve onlar üzerinde karşılaştırmaya imkân verecek şekilde
53
araştırılıp, bunların ders kitapları haline getirtilmesi gerektiğini belirtmiştir (C36;
B13, 144)
09.12.1997 tarihinde toplanan 25. birleşimde; Antalya Milletvekili Arif Ahmet
DENİZOLGUN’un, sekiz yıllık kesintisiz eğitim çalışmalarına ve personel
maaşlarına ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Hikmet ULUĞBAY’ın cevabı
dikkat çekmektedir (6/627).
Arif Ahmet DENİZOLGUN, okulların açılmasına az bir zaman kaldığını
belirtmiş, Millî Eğitim Bakanlığının sekiz yıllık kesintisiz eğitimle ilgili hazırlayıp
uygulamaya koyacağı müfredat programı olup olmadığını sormuştur.
Millî Eğitim Bakanı Hikmet ULUĞBAY kendisine sunulan bu soruyla ilgili
olarak şu cevabı vermiştir:
“1973 yılında çıkarılan yasayla birlikte 8 yıllık eğitime geçiş süreci başlamış ve
8 yıla yönelik son yasa metninin Meclisimizde görüşülmesi sırasında, 1973
yılından bu yana 8 yıla yönelik okulların sayısının -8 yıllık bazda- 18’ den 6
400’ e kadar çıktığını ifade etmiştim; bu sayı, o kanunun uygulamaya
girmesinden sonra –ağustos ayında görüştüğümüz- tüm okulların yapısında
değişiklik yapılmak suretiyle, tüm ilköğretim çağındaki gençlerimizi -okula
devam eden- kapsayacak konuma gelmiştir. Bu çerçevede de, müfredat
programlarının oluşturulması, 1973 yılından bu yana devam etmekteydi; ancak,
8 Yıllık Zorunlu Kesintisiz İlköğretim Yasasının çıkmasından sonra, günümüzün
ortaya çıkan ihtiyaçlarına cevap verebilmek için de, bazı ders programlarında
değişiklik yapılmıştır.
Diğer taraftan, 6 ve 7 nci sınıflarda okutulan sosyal bilgiler dersi de, daha
önce, millî coğrafya ve millî tarih ders programlarında okutulan konulan
içermeye devam etmekle birlikte, bu yıldan itibaren, kapsamı biraz daha
genişletilmek suretiyle, çocuklarımıza, ilköğretimi bitirdiklerinde, sadece millî
tarih ve millî coğrafya konusunda değil, toplumsal yaşamımız konusunda da
daha zengin bilgiler vermeyi amaçlamaktadır.”(C38, B25, 244).
Ankara milletvekili Mehmet EKİCİ, gensoru hakkında konuşurken şu
düşüncelerini aktarmıştır:
54
“Milli Eğitim Bakanı, millî tarih ve millî coğrafya derslerini kaldırdı,
bu dersleri, sosyal bilgiler diye bir derste topladı; millî lafından, âdeta rahatsız
oluyor. Sosyal bilgiler başlığı adı altında topladığı ders, kaldırılan millî tarih ve
millî coğrafyanın yerini tutar mı? Talim Terbiye Kurulunu, verdiği şifahî
emirlerle yanlış yönlendiriyor.
Medeniyetimizin ve kültürümüzün iki temel değeri var; biri Türklük, biri
İslamiyet’tir. Türklük ve İslamiyet’ i medeniyetimizden çıkardığınız zaman,
geriye sadece boşluk kalır. Öyle yanlış yönlendiriyor ki; bir program
hazırlanıyor, 1071 Malazgirt Savaşının -ki, Türklüğün Anadolu’ya giriş
mührüdür- sadece sebep ve sonuçları incelenecek... Malazgirt'i bütün
unsurlarıyla bilmeyen Türk çocuğu, Türk çocuğu sayılmaz.
İslam tarihi, Fransa'da bile üç dört ünitede işlenirken, şu anda, Milli Eğitim
Bakanı tarafından hazırlatılan müfredatta İslam tarihi yok. İlticayla mücadele
etmek adına bu yapılıyor. Eğer, gerçek anlamda bir irtica var ve bununla
mücadele edilmesi gerekiyorsa, sağ ve sol yobazlığa karşı mücadele etmek
gerekiyorsa, gelsinler, biz, onlara bu mücadeleyi öğretelim. Yok, eğer, irtica
başlığı adı altında İslam’ a saldırı varsa, bu saldırı, sivrisinek vızıltısı gibidir!”
(C38, B25).
Erzurum milletvekili Zeki ERTUGAY, Millî Eğitim Bakanı Hikmet
ULUĞBAY Hakkında verilen Gensoru önergesi üzerinde Doğru Yol Partisi Grubu
adına görüşlerini arz ederken şu konulara da değinmiştir:
“Millî eğitimdeki bugünlerde, ders kitaplarının, müfredat programlarının
ele alınarak, programlarda bulunan milli ve manevî unsur ve motiflerin ders
programlarından çıkarılması faaliyetleri sinsice sürdürülmektedir. Yeni
düzenlemelerle, ilköğretim okullarının 6. ve 7. sınıflarında okutulmakta olan,
haftada 2’ şer saatlik, millî tarih ve millî coğrafya dersleri, haftada 3 saatlik bir
sosyal bilgiler dersi adı altında birleştirilmektedir. İlköğretimin 4 üncü
sınıfından itibaren ise, haftada 4 saatlik bir yabancı dil dersi öngörülmekte,
buna karşılık, bu milletin hem anadili, hem de resmî dili olan Türkçe, haftada 6
saatten 5 saate indirilmektedir. Her ne kadar Millî Eğitim Bakanlığına hâkim
olan bugünkü zihniyetin millî kelimesinden öteden beri rahatsızlık duyduğu
bilinmeyen bir husus olmasa da, sadece birkaç örneğini vermeye çalıştığımız bu
faaliyetler, başında millî kelimesi bulunan bir bakanlığa yakışmamaktadır.”
55
Gensoruyla ilgili olarak, önerge sahibi ve grup sözcülerinin beyanlarına karşı
görüşlerini ifade etmek üzere Hükümeti temsilen Millî Eğitim Bakanı Sayın
ULUĞBAY cevabını verirken sosyal Bilgiler dersi ile ilgili olarak şu konuşmayı
yapmıştır:
“Arkadaşlarımız, sosyal bilgiler derslerinin yürürlüğe girmesini, millî tarih ve
millî coğrafya derslerinin yerini almasını eleştirdiler. Sosyal bilgiler dersi adı
altında yıllarca neler okutuldu? Bu, Türk millî eğitim sistemine bugün getirilmiş
değil; yıllarca başarıyla uygulanmış, sadece tarih ve coğrafya değil, diğer
konuları da içeren, bizim kuşakları, bizden sonraki kuşaklan eğiten yöntemlerin
yeniden uygulamaya konulmasıdır ve sekiz yıllık ilköğretim programının gereği
olarak ders saatlerinin düzenlenmesinden kaynaklanan bir sonuçtur.
Biz, hiçbir zaman, kişisel yaşamımızda, mensup olduğumuz siyasî partide ve
bulunduğumuz toplumlarda “millî” sözcüğünden yüksünmedik. Bu milletin
evladı olmaktan daima gurur duyduk. “millî” kelimesi ile milliyetçilik, kimsenin
inhisarında değildir ve olamaz. Bunu kendi tekeline almaya kalkanlar, bu
ülkede bölücülüğün yolunu açanlardır.” (C48, B67, 40).
16.6.1998 tarihinde toplanan 102. birleşimde Konya milletvekili Remzi
ÇETİN’in eğitimle ilgili yaptığı şu sözler dikkatimizi çekmektedir:
“Eğitimin, bir millî, bir de evrensel yönü vardır. Millî matematik, millî
kimya olmaz; ama millî felsefe, millî tarih, millî mantık, millî kültür olur.
Önemli olan, kendi millî şartlarımıza ve ihtiyaçlarımıza göre eğitim sistemimizi
dizayn etmek ve eleman yetiştirmektir. Bugün, eğitim sistemimiz, ciddî ihtiyaçlar
ve tehlikeler karşısındadır. Özellikle ciddî altyapı eksikliklerine dayalı
ilköğretim düzenlemesi, ilköğretimde ve lisede ciddî eğitim aksaklıkları
meydana getirmiş ve gerekli bilgi ve beceriyi alamayan mezunlar
oluşturmuştur.” (C54, B102, 391).
22. Döneme gelindiğinde, 18.12.2003 tarihinde toplanan 30. birleşimde,
Ankara Milletvekili Mehmet TOMANBAY’ın, yıllık ders planı çizelgesinde
Atatürkçülükle ilgili konular bölümüne yer verilmediği iddiasına ilişkin sorusu ve
Millî Eğitim Bakanı Hüseyin ÇELİK’in cevabı (7/1481) bulunmaktadır. Soru
önergesinde; Ağustos 2003 tarih ve 2551 sayılı Tebliğler Dergisinin 445. sayfasında
56
yayınlanan “Ünitelendirilmiş Yıllık Ders Planı” ile ilgili çizelgede “Atatürkçülük İle
ilgili Konular” bölümüne yer verilmediği belirtilerek aşağıdaki sorular yöneltilmiştir:
1- Bakanlık yetkilileri tarafından “örnek” olarak tanımlanan bu çizelgenin daha
önceki tebliğler dergisinde yayınlanan örneklerinde “Atatürkçülük ile ilgili Konular”
bölümüne yer verilirken son dergide bu başlığın çıkarılmasının gerekçesi nedir?
2- Ağustos 2003 tarih ve 2551 sayılı Tebliğler Dergisinde yayınlanan “Milli Eğitim
Bakanlığı Eğitim ve Öğretim Çalışmalarının Planlı Yürütülmesine ilişkin
Yönerge’nin 11/b maddesine göre “Öğretmenler geçmiş yıllardaki uygulamaları da
gözden geçirerek okulun durumuna göre planlarını kendileri veya zümre öğretmenler
kurulu ya da şube öğretmenler kurulundaki öğretmenler ile birlikte yaparlar”. Bu
ifade ile plan yapma resmi plan düzenlemesinden çıkarılarak, öğretmenlerin anlayışı
ve tercihine bırakılmıştır, örnek çizelgede de “Atatürkçülük ile İlgili Konular” başlığı
kaldırıldığına göre öğretmenlerin bu konuları planlarına almamalarının bir yaptırımı
var mıdır?
3- “Atatürkçülük ile İlgili Konular” başlığını yeni bir yönerge ile resmi plan
düzenlemesi içine tekrar alınacak mıdır?
Soru önergesine Millî Eğitim Bakanı Hüseyin ÇELİK, eğitim sistemini
düzenleyen 1739 sayılı Millî Eğitim Temel Kanunu’nun “Atatürk İnkılâp ve İlkeleri
ve Atatürk Milliyetçiliği” başlıklı değişik 10’uncu maddesinin birinci fıkrasının
birinci cümlesinde, eğitim sistemimizin her derece ve türü ile ilgili ders
programlarının hazırlanıp uygulanmasında ve her türlü eğitim faaliyetlerinde Atatürk
inkılâp ve ilkeleri ve Anayasada ifadesini bulmuş olan Atatürk milliyetçiliğinin temel
olarak alındığı hükmüne yer verildiğini belirtmiştir ve sözlerine devam etmiştir.
İlköğretim kurumlarının öğretim programları ile ders kitaplarında yer alması
gereken “Atatürkçülükle İlgili Konular” ın hedef ve davranışlarının, 1997 yılında
yürürlüğe giren 4306 sayılı Kanun ile ilköğretimin kesintisiz sekiz yıla çıkarılması
nedeniyle, sekiz yıllık bir bütünlüğün ve devamlılığın sağlanması amacıyla, Talim ve
Terbiye Kurulunun; “İlköğretim kurumlarının öğretim programları ile ders
kitaplarında yer alması gereken ‘Atatürkçülükle İlgili Konuların Kabulü’” konulu,
04.08.1999 tarih ve 263 sayılı Kararı ile yeniden düzenlendiğini, TTK’nin anılan bu
57
kararı ile 27.04.1998 tarih ve 64 sayılı Kararının yürürlükte bulunduğunu ve söz
konusu uygulamaların da bu doğrultuda devam ettiğini belirtmiştir.
Çelik, önergeyle ilgili olarak sözlerini tamamlarken, yıllık ünite plânlarının da,
uygulanan öğretim programları doğrultusunda yapıldığını dile getirmiştir (C34, B30,
129–130).
02.11.2004 tarihinde toplanan 12. birleşimde, 2 adet Meclis araştırması
önergesi bulunmaktadır.
Birinci önerge, Yalova Milletvekili Muharrem İNCE ve 23 milletvekilinin,
ilköğretim müfredatındaki köklü değişikliğin, millî eğitimin temel hedefleri
açısından araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesidir (10/219).
Millî Eğitim Bakanlığı Talim Terbiye Kurulu tarafından ilköğretim ders
programlarının tümüyle değiştirilmesi sürecinde konunun önemi nedeniyle ulusal
uzlaşma sağlanması yoluna gidilmemesi ve programların içeriğinin millî
eğitimimizin temel hedefleri ve ilkeleri açısından çeşitli sakıncalar doğuracağı
iddiaları hakkında, Anayasanın 98. ayrıca içtüzüğün 104 ve 105. maddeleri gereğince
Meclis araştırması açılması için gereğinin yapılması için önerge meclise
sunulmuştur.
Önergenin gerekçesinde; Millî Eğitim Bakanlığı Talim Terbiye Kurulu
Başkanlığı’nın, ilköğretimin ilk beş sınıfında okutulan ders programlarını tümüyle
değiştirme yoluna gittiği, diğer ders programlarını da tümüyle değiştirme
çalışmalarını sürdürdüğü dile getirilmiştir.
İlköğretim programlarının, bir ülke için stratejik öneme sahip olduğu ve en az
o ülkenin anayasası kadar önemli olduğuna dikkat çekilmiş, anayasa
değişikliklerinde ulusal uzlaşma esas alınıyorsa, hemen hepimizi ilgilendiren
ilköğretim ders programlarında da bu uzlaşmanın aranılmasının kaçınılmaz olduğuna
ve hazırlanan programların başarıya ulaşması açısından da bu uzlaşmanın
gerçekleştirilmesinin zorunlu olduğuna vurgu yapılmıştır.
58
Muharrem İNCE, yasaların, bu programların geliştirilmesi ve yenilenmesi
çalışmalarını Milli Eğitim Bakanlığı’na bırakmış olduğunu; ancak konunun önemi
itibariyle TBMM’nin de konuya müdahil olmasının yararlı olacağını; aksi takdirde
bu programların hazırlanmasında yapılan yanlışlıklar nedeniyle, hazırlanan
programların, öğretim programı olmasından çok, iktidar programı olacağını
belirtmiştir. Muharrem İNCE, devam eden konuşmasında, yeni programların
hazırlanma süreciyle ilgili olarak bazı eleştirilerini dile getirmiştir. Önerge gündemde
yerini almış ve Meclis araştırması açılıp açılmaması konusundaki ön görüşme, sırası
geldiğinde yapılmak üzere 2. önergeye geçilmiştir.
2. Önerge: Yalova Milletvekili Muharrem İnce ve 24 milletvekilinin, Millî
Eğitim Bakanlığınca ilköğretim okullarına dağıtılan ders kitaplarının maddî
kaynağına ilişkin iddiaların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesidir (10/220).
1999–2000 öğretim yılında 4,5 trilyon lira tutarında 3 900 000, 2000–2001
öğretim yılında da 4,7 trilyon lira tutarında 3 800 000 adet ders kitabı ücretsiz
dağıtıldığını, bu kitapların önemli bir bölümünün yoksul aile çocukları ile kırsal
alanda yaşayan çocuklara verilirken, geri kalanının KKTC ve Türk
cumhuriyetlerindeki öğrencilere verildiğini, uygulamanın temel ilkesinin, devletin
yoksul ve yeterli geliri olmayan aile çocuklarına yardım etmesi olduğunu; fakat o
kitapların içinden Millî Eğitim Bakanının ve dönemin Başbakanın resimli
mesajlarının çıkmadığını belirtmiş; ancak 2003–2004, 2004–2005 öğretim yıllarında
AKP iktidarı tarafından yapılan ücretsiz ders kitabı dağıtımı uygulamasında, böyle
bir ilkenin esas alınmadığına, bütün ilköğretim öğrencilerine ders kitaplarının
ücretsiz dağıtılması yoluna gidildiğine dikkat çekmiştir. Ücretsiz kitap dağıtımında
özellikle Bakanlığın kendi yayınlarını, Millî Eğitim Basımevinin imkânlarının
yetersiz olduğu gerekçesiyle özel basımevlerine bastırmasının da üzerinde durulması
gereken konulardan biri olduğuna vurgu yapmıştır (C62, B12, 318–322).
17.11.2004 tarihinde toplanan 18. birleşimde, Yalova Milletvekili Muharrem
İNCE’nin, ilköğretimde uygulanacak yeni müfredata ilişkin sorusu ve Millî Eğitim
Bakanı Hüseyin ÇELİK’ in cevabı (7/3744) bulunmaktadır.
59
Muharrem İNCE, soru önergesinde, Milli Eğitim Bakanlığı olarak bu öğretim
yılında 9 ilde 100 civarında pilot okulda, yeni hazırlanan ilköğretim müfredatlarına
uygun öğretimin başlatıldığını, önümüzdeki öğretim yılında tüm okullarımızda yeni
müfredatların uygulanacağını belirttiklerini; ancak buna karşılık, yeni müfredatlarla
uyumlu yazılacak olan ders kitaplarının en geç 2005 Şubatının ikinci haftasında,
Talim Terbiye Kurulu Başkanlığına teslimini istediklerini belirtmiş ve bu durumda;
Yeni programların, pilot okullarda uygulanması devam ederken ve programlara
ilişkin son değerlendirme yapılmadan, yeni müfredata uygun kitapların yazılmasının
doğru olup olmayacağını sormuştur.
Muharrem İNCE soru önergesinin diğer maddelerinde, programların
değişmesi durumunda, bu değişikliklerin, yeni kitaplara yansımasının nasıl olacağını,
değerlendirme esnasında başarısız bulunacak bazı programların ve buna göre
hazırlanan kitapların yazar ve yayınevlerinin çabalarının boşa gitmesinden kimlerin
sorumlu tutulacağını sormuştur.
Muharrem İNCE, soru önergesinin son maddesinde, yeni müfredatlara
yönelik çok sayıda eleştiri olduğunu ve iktidarın iddia ettiği gibi bu konuda toplumda
bir uzlaşma bulunmadığını dile getirmiş, bu uzlaşma sağlanmadan ve uygulama
sonuçları görülmeden kitap hazırlatmanın, bu kadar önemli bir konuda Bakanlığın,
“emrivaki, ben yaparsam olur mantığıyla” hareket ettiği anlamına gelip gelmediğini
sormuştur.
Soru önergesini cevaplandıran Millî Eğitim Bakanı Hüseyin ÇELİK, 2005–
2006 öğretim yılından itibaren denenip geliştirilerek uygulanmak üzere kabul edilen
öğretim programlarına uygun olarak ders kitabı hazırlama yarışması düzenlendiğini,
öğretim programlarının sosyal, bilimsel, teknik değişim ve gelişim süreçleriyle
paralellik gösterecek şekilde dinamik bir özellik göstermesinin önem arz ettiğini,
programlara uygun olması gereken ders kitaplarının da aynı gelişme çizgisinde
güncelleştirilmesinin, bunun doğal bir sonucu olduğunu belirtmiş, bu bağlamda,
uygulamaya konan öğretim programlarına uygun olarak her zaman olduğu gibi bu yıl
da ders kitapları hazırlandığını açıklamıştır.
Çelik, Millî Eğitim Bakanlığı Ders Kitapları ve Eğitim Araçları
Yönetmeliğinin 15. maddesinin (a) bendinde: “Ders kitabının yeniden yazılmasını
60
gerektirmeyen kısmî değişikliklerin ders kitaplarına yansıtılması, yayın evlerinden
birimden istenir. Başkanlıkça belirlenen süre içinde gerekli düzeltmelerin
yapılmadığı tespit edilen ders kitabına ait Kurul kararı, kabulündeki yöntemle iptal
edilir.” hükmüne göre, öğretim programı değişikliklerinde, ders kitabının da bu
değişiklikten etkilendiğini belirtmiştir. Ayrıca ders kitaplarının yarışma yoluyla
hazırlanmasına ilişkin şartnamenin 20. maddesinde; “Yayın evi ders kitabı olarak
kabul edilen eserin ilgili öğretim programlarında yapılan değişikliklere
uyarlanmasını, herhangi bir uyarıya gerek kalmadan yapmakla yükümlüdür. Yayın
evi, Kurulun izni dâhilinde, derece alarak kabul edilen eserlerinde düzeltme ve
geliştirme yapabilir.” Hükmünün bulunduğunu, yönetmelik hükümleri kapsamında
ders kitaplarında düzeltme, değişme ve geliştirme yaptırıldığını belirtmiştir (C64,
B18, 296–297).
07.12.2004 tarihinde toplanan 28. birleşimde Bursa Milletvekili Kemal
DEMİREL’in, Mudanya Mütarekesinin ulusal düzeyde kutlanmasına yönelik
çalışmalara ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı
Mehmet Ali ŞAHİN’ inden cevabı (7/3843) bulunmaktadır.
Kemal DEMİREL, Mudanya Mütarekesi’nin ülkemiz açısından önemini
belirten ifadelerde bulunduktan sonra, Mudanya Mütarekesi’nin öneminin yeni
nesillere aktarılması amacıyla ulusal bazda yapılan faaliyetler neler olduğunu, büyük
önem taşıyan bu mütarekenin; özellikle gençlerimize, anlatılması ve ulusal düzeyde
kutlanması açısından hükümetin neler yapmayı planladığını cevaplandırmaya yönelik
soru önergesini sunmuştur.
Bursa Milletvekili Kemal DEMİREL’in, başbakana yönelttiği, başbakanın da
kendileri adına Devlet Bakanlığı koordinatörlüğünde cevaplandırılmasını istediği
soru önergesi, Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Mehmet Ali ŞAHİN
tarafından incelenmiş ve Milli Eğitim Bakanı Hüseyin ÇELİK tarafından da, önerge
cevaplandırılmıştır.
Milli Eğitim Bakanı Hüseyin ÇELİK, Mudanya Ateşkes Anlaşması’nın
ilköğretim ve orta öğretim programlarında yer aldığını ve bu doğrultuda hazırlanan,
ilköğretim kurumlarının 8. sınıflarında zorunlu ders olarak okutulan “İlköğretim
Türkiye Cumhuriyeti İnkılâp Tarihi ve Atatürkçülük” ders kitaplarında, Mudanya
61
Ateşkes Anlaşması’nın, Türkiye Büyük Millet Meclisi Hükümeti’nin kazandığı
siyasî bir zafer olduğu, bu anlaşma ile Türk’ün aziz vatanını paylaşma tasarılarının
sonuçsuz bırakıldığı, Mondros Ateşkes Anlaşması’nın geçerli bir belge olmaktan
çıktığı, ayrıca bu anlaşma ile Boğazlar ve Doğu Trakya’nın savaş yapılmadan
kurtarıldığı konularının yeterince verildiğini açıklamıştır (C67, B28, 91–92).
25.12.2004 tarihinde toplanan 40. birleşimde milli eğitim bütçesi üzerinde
konuşmak üzere CHP grubu adına söz alan Yalova milletvekili muharrem İNCE,
Milli Eğitim bütçesi üzerinde konuşmadan önce, bütçenin geneli üzerinde konuşma
yapmış ve okullarda uygulanan müfredatlarla ilgili olarak şu açıklamaları sunmuştur:
“Hangi müfredat başarılı olursa biz onu alır uygularız...” Müfredat programı
IMF programı değil, böyle yapamazsınız. Yurttaş değil, piyasa adamı yetiştirme
mantığı içinde olursanız ve burada sosyal bilgiler dersinde, ülkemiz
ekonomisinin kaynakları yetersizdir diye öğretirseniz çocuğa, daha ilkokuldaki
çocuğa ülkemizdeki kaynakların yetersiz olduğunu anlatırsanız, bu işin içinden
çıkamayız. Bu ülkenin kaynakları yetersiz değildir, bu ülkenin kaynakları
tamdır, hatta boldur; ama bu ülkede bol miktarda da hırsızlık vardır. Onun için,
bu ülkenin ekonomik problemleri vardır. Bu çocuk, ileride büyüyünce bunu
nasıl kavrayacak? Siz daha ilkokulda, çocuğa, bu ülkenin kaynaklarının kıt
olduğunu öğrettiniz. Bu ülkenin çocuklarına, üçbuçuk tarafı denizlerle çevrili bu
ülkede, dünyanın en güzel ovalarının, en güzel akarsularının, en bol
madenlerinin olduğunu, en genç Avrupa nüfusunun olduğunu öğretmeliyiz,
çocuklarımıza bunu öğretmeliyiz. Bütün bunları yapabilmemiz için müfredat
programlarımızı yeniden gözden geçirirken, ulusal bir uzlaşma sağlamalıyız.
AKP milletvekillerinin de, Cumhuriyet Halk Partisi milletvekillerinin de,
MHP'lilerin, Doğru Yolcuların, HADEP’ lilerin, Saadetlilerin ve herkesin
çocukları bu ülkenin okullarında okuyor. Bu dayatmalarla, millî eğitimi hiçbir
yere getiremezsiniz, sadece ve sadece, tartıştırırsınız, kadrolaşırsınız, ama
sonuca ulaşamazsınız.” (C70, B40, 568).
13.12.2005 tarihinde toplanan 30. birleşimde Ankara milletvekili Bayram Ali
MERAL’ in konuşmasında, ilkokullarda okutulan Türkiye Cumhuriyeti İnkılâp
Tarihi ve Atatürkçülük kitabına yönelik, Başbakan’a yönelttiği sorusu dikkatimizi
çekmektedir. Bayram Ali MERAL, ilkokullarda, 2004 yılında okutulan Türkiye
Cumhuriyeti İnkılâp Tarihi ve Atatürkçülük kitabında Atatürk’ün Onuncu Yıl Nutku
62
olduğunu, bu Nutuk’un başında “Türk Milleti” sonunda da, çok açık bir şekilde, “Ne
mutlu Türküm diyene” yazılı olduğunu; ancak bunun 2005 yılında çıkarılmış
olduğunu belirtmiş ve bu değişikliğinin sebebinin ne olduğunu sormuştur. Buna
paralel olarak yapılan bu yanlış davranıştan dolayı Atatürk’ten ve Türk Halkından
özür dilemeyi düşünüp düşünmediklerini hükümete soru olarak yöneltmiştir.
Yine, “Şeyh Sait İsyanı” başlığının “Doğu İsyanı” olarak çıkarılmış
olduğunu, ancak kendisi gibi doğulu olan birçok milletvekilinin ve doğulu halkın,
hiçbir zaman, İngiliz uydusu olmadığını, vatanına ihanet etmediğini, Musul ve
Kerkük’ün birilerine gitmesi için tezgâh kurmadığını dile getirerek, doğu halkından
özür dileyip dilemeyeceğini Milli Eğitim Bakanına sormuştur. (C102, B30, 203–
204).
Buna benzer olarak, 3.12.2005 tarihinde yapılan 30. birleşimde, Samsun
milletvekili Haluk KOÇ’ un sözlü olarak cevaplandırmasını istediği soru yer
almaktadır.
Haluk KOÇ, ilköğretim kurumlarının 8. sınıflarında okutulan kitaptaki “Türk
Milletine” ve “Ne Mutlu Türküm Diyene” ibaresiyle biten o bölümün
çıkartılmasından ve Şeyh Sait isyanının “doğu isyanı” olarak adlandırılmasından,
bütün doğuda, Kurtuluş Savaşının değişik aşamalarında ve Anadolu işgalinin değişik
bölümlerinde kahramanca bu ülkeyi savunan tüm insanları kapsayan bir suçlama
anlamı çıktığına değinmiş, bu değişikliğin nedenini sormuştur.
Milli Eğitim Bakanı Hüseyin ÇELİK, 6 Temmuz 1981 yılında bir araya gelen
bir heyetin, devlet politikası gereği, buna “doğu isyanı” denmesi için bir karar
aldığını ve Tebliğler Dergisinde, o gün, yayımlandığı açıklamasını yapmıştır.
Deniz BAYKAL’ın dile getirmiş olduğu “Güney Cephesi” isimli konu ve
“Antep savunması ve Şahin Bey” isimli okuma parçasının ders kitaplarından
çıkarılması ile ilgili olarak, Hüseyin ÇELİK açıklama yapmıştır. Çelik, eskiden
ilköğretim müfredatının beş yıla göre, yani ilkokula göre hazırlandığını, daha sonra
bu müfredatın sekiz yıla yayıldığını, bazı konuların liseye intikal ettirildiğini
söylemiştir. Ayrıca konu güney cephesiyle ilgili olmadığı için, Şahin Bey olayının,
kitaplardan okuma parçası olarak çıkarıldığını, Ermeni meselesiyle ilgili bir konu
63
işlendiği için “Türk-Ermeni İlişkileri” isimli bir okuma parçasının konulduğunu;
“Şahin Bey Olayı” isimli okuma parçasının, lise 3. sınıf İnkılâp Tarihi ve
Atatürkçülük ders kitabının 112. ve 113. sayfasında yer aldığı açıklamasını
yapmıştır.
Bu açıklama üzerine Burdur milletvekili Ramazan Kerim ÖZKAN, İnkılâp
tarihi kitabından neden çıkarıldığını sorduklarını söylemesi üzerine Hüseyin ÇELİK
konuşmasına devam etmiştir. Çelik, 8. sınıftan çıkarıldığı söylenen okuma
parçasının, güney cephesi konusu orada daha detaylı işlendiği için, konu gereği
olarak lise 3. sınıfa konulmuş olduğu açıklamasını yapmıştır.
Onuncu Yıl Nutkunu niçin 8. sınıf kitabından çıkardıklarını; ancak bu kitabın
herhangi bir sayfasında yüzlerce kez “Türk Milleti” ifadesine rastlanacağını
söylemiştir. Burada konunun, halifeliğin kaldırılması olduğunu, Atatürk’ün İsmet
Paşa’ ya, halifeliğin kaldırılmasıyla ilgili yazdığı bir telgrafın kitaba konulduğunu
söylemiştir. Onuncu Yıl Nutku’nun da, lise üçüncü sınıf, Atatürk ilkeleri ve inkılâp
tarihi dersinin 205. sayfasına konulduğunu dile getirmiştir.
Antalya milletvekili Osman KAPTAN’ın bu çocukların liseye devam
etmemeleri halinde ne olabileceğine dair sorularını yöneltmesi üzerine, Hüseyin
ÇELİK, Onuncu Yıl Nutku’nun, lisede edebiyat dersinde bir metin tahlili olarak, bir
edebî metin olarak, fikrî yoğunluğu bir metin olarak konu edildiği açıklamasını
yapmıştır (C102, B30, 217).
Çelik devam eden konuşmasında, Doğu isyanı, Şeyh Sait isyanına gelelim.
Baykal’ın bu olayı devletin terminolojisiyle mi, Tayyip Erdoğan’ın terminolojisiyle
mi anlatacağız anlamına gelecek ifadesine gönderme yapmış ve 1981 yılında böyle
bir karar alınmış ve değiştirilmemiş olduğunu dile getirmiştir.
İstanbul milletvekili Berhan ŞİMŞEK’in “ Geçen yıl neden değiştirmediniz?”
sorusuna karşılık Milli Eğitim Bakanı, şu anda, doğu ve güneydoğuda bir problem
yaşanıyor. Buna, yıllardır güneydoğu meselesi denildiğini, doğu ve güneydoğu
insanının, Çanakkale’de batıdaki insanlarla birlikte, İstiklâl Harbinde batıdaki
insanlarla birlikte çabaladığını bildiklerini ve bu konuyu Doğu isyanı olarak gençlere
64
öğretirken, doğu insanına karşı herhangi bir olumsuzluk beslemediklerini, zaten doğu
halkının da kendilerine oy verdiğini belirtmiştir (C102, B30, 234).
15.12.2005 tarihinde toplanan 32. birleşimde, 5. oturumunda, Balıkesir
Milletvekili Orhan SÜR’ ün, bir ilköğretim ders kitabındaki bölüm başlığı
değişikliğine ilişkin sorusu ve Milli Eğitim Bakanı Hüseyin ÇELİK’in cevabı
(7/9696) bulunmaktadır. Soru önergesi yine, Milli Eğitim Bakanlığı’nın ilköğretim
öğrencilerine ücretsiz olarak dağıttığı 8. sınıfta okutulan “İlköğretim Türkiye
Cumhuriyeti İnkılâp Tarihi ve Atatürkçülük” kitabının 2004 baskısının 125.
sayfasında çok partili rejim denemeleri bölümünde Şeyh Sait ayaklanması ile ilgili
kısmın başlığının “Şeyh Sait Ayaklanması” olarak yer almaktayken bu başlığın 2005
dağıtımında “DOĞU İSYANI” olarak değiştirilmesiyle ilgilidir. Orhan SÜR, bu
değişikliğin nedenini, bu başlık değişikliğinden beklenen yararın ne olduğunu soru
olarak yöneltmiştir.
Soru önergesine cevap veren Milli Eğitim Bakanı Hüseyin ÇELİK,
İlköğretim Türkiye Cumhuriyeti İnkılâp Tarihi ve Atatürkçülük 8 adlı ders kitabının
Talim ve Terbiye Kurulunun 22.05.2000 tarihli ve 236 sayılı kararıyla kabul
edildiğini ve beş yıllık okutulma süresini 2004–2005 eğilim-öğretim yılı sonunda
dolduğunu, söz konusu ders kitabının güncellenerek yeniden hazırlandığını ve Talim
ve Terbiye Kurulunun 20.05.2005 tarihli ve 139 sayılı kararıyla 2005–2006 eğitim-
öğretim yılından itibaren beş yıl süreyle okutulmak üzere ders kitabı olarak kabul
edildiğini söylemiştir.
Dersin Öğretim Programının 5. bölümünde “Çok Partili Rejim Denemeleri”
başlığının 2. alt başlığında “b. Doğu İsyanı” konusunun yer aldığını ve bu başlığın
1981 yılından beri aynı şekilde kullanıldığını, hiçbir değişiklik yapılmadığını
belirtmiştir. 2004 baskısındaki “Şeyh Sait Ayaklanması” başlığı altındaki anlatım ile
2005 baskısındaki “Doğu İsyanı” başlığı altındaki anlatım metninin tıpatıp aynı
olduğunu, içerik değişmediğini, program gereği konunun alt başlığının adının
programda yer aldığı şekilde düzeltilmiş olduğunu dile getirmiştir. Mayıs 2005 tarih
ve 2572 sayılı Millî Eğitim Bakanlığı Tebliğler Dergisi’nde yayımlanan diğer
“İlköğretim T.C. İnkılâp Tarihi ve Atatürkçülük 8” adlı ders kitaplarına bakıldığında
da konunun “Doğu İsyanı” olarak verildiği görüleceğini açıklamıştır (C104, B32,
147).
65
32. birleşimin 9. maddesinde ise; Balıkesir Milletvekili Orhan SÜR’ ün, bir
ilköğretim ders kitabının içeriğindeki bazı değişikliklere ilişkin sorusu ve Millî
Eğitim Bakanı Hüseyin ÇELİK’ in cevabı (7/9694) bulunmaktadır. Soru önergesi şu
şekildedir:
Orhan SÜR, Milli Eğitim Bakanlığı’nın ilköğretim öğrencilerine dağıttığı 8.
sınıfta okutulmakta olan “İlköğretim Türkiye Cumhuriyeti İnkılâp Tarihi ve
Atatürkçülük” kitabının 2005 baskısında 2004 yılı baskısına göre bazı değişiklikler
yapıldığına dikkat çekmiş, kitabın 2004 basımının 3. sayfasında Türk Bayrağı ve
altında bayrağın anlatımı yer almaktayken 2005 baskısında kitaptan çıkarılmasının
nedeni ve amacının ne olduğunu sormuştur. Ayrıca, 2004 Dağıtımının 90. sayfasında
okuma parçası olarak “Antep savunması ve Şahin Bey” yer alırken 2005 dağıtımında
bu metin kitaptan çıkarıldığını, tüm dünyada ulusal kahramanlar gelecek kuşaklara
özenle ve gururla öğretilirken, Ulusal Kurtuluş Savaşımızın en önemli yerel
kahramanlarından olan Şahin Bey’in çocuklarımıza öğretilmesinden vazgeçilmesinin
nedeni ve amacını sormuştur.
Soru önergesine cevap veren Milli Eğitim Bakanı Hüseyin ÇELİK, ders
kitaplarının “Millî Eğitim Bakanlığı Ders Kitapları ve Eğitim Araçları Yönetmeliği”
ve “Ders Kitaplarında Aranacak Nitelikler ile Yayınevlerinde Aranacak Şartlar, Ders
Kitaplarının Hazırlanması, İncelenmesi, Değerlendirilmesi ve Eğitim Araçlarının
Seçimine İlişkin Yönerge” hükümlerine göre hazırlandığını, söz konusu Yönerge’ye
göre de ders kitaplarının başında; Türk Bayrağı ile birlikle İstiklâl Marşı, Atatürk’ün
Gençliğe Hitabesi ve Atatürk’ün resminin yer alması gerektiğini, bahse konu ders
kitabının da söz konusu Yönerge’ye uygun olarak hazırlanmış olduğunu açıklamıştır.
Ayrıca “Güney Cephesi” konusundan sonra verilen “Antep Savunması ve Şahin
Bey” adlı okuma parçasının dersin Öğretim Programı’nda yer almadığından
çıkarıldığın, söz konusu programa göre “Ermeni Sorunu ve Sonucu” konusundan
sonra okuma parçası konulması gerektiğini, bu nedenle program gereği olarak kitabın
yeni baskısına, “Ermeni Sorunu ve Sonucu” konusundan sonra “Türk Ermeni
İlişkileri” adlı okuma parçasına yer verildiğini belirtmiştir (C104, B32, 148).
17.12.2005 tarihinde toplanan 34. birleşimde Balıkesir Milletvekili Orhan
SÜR’ ün, bir ilköğretim ders kitabındaki içerik değişikliğine ilişkin sorusu ve Millî
Eğitim Bakanı Hüseyin ÇELİK’ in cevabı (7/9695) bulunmaktadır. Soru önergesi,
66
Milli Eğitim Bakanlığının ilköğretim öğrencilerine basarak dağıttığı 8. sınıfta
okutulmakta olan “İlköğretim Türkiye Cumhuriyeti İnkılâp Tarihi ve Atatürkçülük”
kitabının 2004 baskısının 119. sayfasında okuma parçası olarak yer alan “Gazi
Mustafa Kemal’in Onuncu Yıl Nutku”nun 2005 baskısında yer almamasıyla ilgilidir.
Önergede “Türk Ulusu” Sözleriyle başlayıp “Ne Mutlu Türküm Diyene”
vecizesiyle sona eren bu tarihi söylevin çocuklarımıza öğretilmesinden vazgeçilme
nedeni sorulmuştur.
Milli Eğitim Bakanı Hüseyin ÇELİK soru önergesine cevap olarak,
bahsedilen ders kitabının Talim ve Terbiye Kurulunun 22.05.2000 tarihli ve 236
sayılı kararıyla kabul edildiğini ve beş yıllık okutulma süresinin 2004–2005 eğitim-
öğretim yılı sonunda dolduğunu, söz konusu ders kitabının güncellenerek yeniden
hazırlandığını ve Talim ve Terbiye Kurulunun 20.05.2005 tarihli ve 139 sayılı
kararıyla 2005–2006 eğitim-öğretim yılından itibaren beş yıl süreyle okutulmak
üzere ders kitabı olarak kabul edildiğini belirtmiştir.
Çelik, dersin Öğretim Programının 1981 yılında hazırlanmış olduğunu ve
1999 yılında kısmî bir eklemeyle zenginleştirildiğini, söz konusu programda da
işlenecek konu başlığının “Halifeliğin Kaldırılması” olduğu hâlde okuma parçası
olarak “Gazi Mustafa Kemal’in Onuncu Yıl Nutkuna yer verildiğini, bu nedenle
kitabın yeni baskısında, “Halifeliğin Kaldırılması” konusundan sonra program gereği
olarak “Onuncu Yıl Nutku” yerine Atatürk’ün İsmet Paşa’ya yazdığı “Halifeliğin
Kaldırılması” konulu telgraf metnini koyduklarını, yeni konulan metnin de
Atatürk’ün kaleme aldığı bir yazı olduğunu belirtmiştir. Ayrıca Gazi Mustafa
KEMAL’ in Onuncu Yıl Nutku’na, “T.C. İnkılâp Tarihi ve Atatürkçülük Lise 3” adlı
ders kitabının 205. sayfasında yer verdiklerini açıklamıştır (C104, B34, 474–475).
26.01.2006 tarihinde toplanan 55. birleşimde Balıkesir milletvekili Orhan
SÜR, Millî Eğitim Bakanlığımızın bürokratlarının, kendilerine sunulan soru
önergelerine verdikleri yanıtlardan çıkarımla, okuduklarını iyi anlayamadıklarını
açıklamış, Millî Eğitim Bakanımıza bazı sorular sunulduğunu ve tabii dolaylı olarak
bakanlık bürokratları tarafından bu soruların incelenerek yanıtlandığını ve Millî
Eğitim Bakanının da imzasıyla yanıtın sunulduğunu; ancak verilen cevaplara
67
bakıldığında bürokratların, sorulan soruları ya okumadıklarını ya da okuduklarını
anlamadıklarını düşündüğünü belirtmiştir.
Orhan SÜR, 2005 yılı içinde Milli Eğitim Bakanına cevaplandırmak üzere,
ilköğretim “Türkiye Cumhuriyeti İnkılâp Tarihi ve Atatürkçülük” kitabıyla ilgili
olarak, 2005 yılında basılan kitap ile 2004 yılında basılan kitap arasındaki
farklılıkları içeren, 3 tane soru önergesi sunduğunu; ancak sorduğu soruların
yanıtının, verilen yanıtlarda olmadığını belirtmiş ve şöyle devam etmiştir:
“Örneğin, bayrağımızla ilgili bir soru sormuştum. Niye bayrağımızın
altındaki bayrağı tanıtan bölüm çıkarıldı diye. Bana verilen yanıt: Bayrak
olmalı, bayrak varsa sorun yok. Bayrak var; var da, altındaki tanıtan bölüm
niye çıkmış, yanıtta yok. Bunun dışında, benim çok önemsediğim, Atatürk’ün o
güzel Onuncu Yıl Nutkunun bu kitaptan çıkarılmasıydı. Verilen yanıtta iki tane
ana unsur var. Bir tanesinde deniliyor ki: “Bu bölüm halifeliğin kaldırılmasıyla
ilgili bölüm, o nedenle çıkardık.” İkincisi de şu: “Biz bunu buradan çıkardık;
ama lise son sınıfın müfredatına koyduk.”
Orhan SÜR devam eden konuşmasında, bu ülkede mecburî eğitimin 8 yıl
olduğunu ve eğittiğimiz bu çocuklarımızın yaklaşık yüzde 40’ının lise öğretimine
devam ettiğini, Millî Eğitim Bakanlığımızın cevabının “ Çocuklarımızın yüzde 40’ı,
Atatürk’ün Onuncu Yıl Nutkunu okumayıversin.” anlamına geldiğini belirtmiştir.
Orhan SÜR, “Bu bölüm, halifeliğin kaldırılması bölümüydü” denilen yanıtla
ilgili olarak da, o bölümün “Halifeliğin Kaldırılması” değil, “Cumhuriyetin İlanı”
bölümü olduğunu ve bu bölümün arkasına konulduğunu belirtmiştir.
Orhan SÜR, konuşmasında daha da ilerilere giderek, değişiklikleri yaparken
bu kitapları hazırlayan yazarlara hiç danışılmadığını, bu sorunların bakanlığın bir
günde, Talim ve Terbiye Kurulunu değiştirmesinden kaynaklandığını, durum böyle
olunca, o Talim ve Terbiye Kurulu’nun da, geçmişi bir kalemde silmeye kalktığını,
kendi kafasına göre değişiklikler yaptığını belirtmiştir. 18. yüzyıldan beri bu
kitapların kullanıldığını ve değişikliğe gerek görülmediğini; Tarihin, dolayısıyla
Tarih kitaplarının, güncellenmesinin mümkün olmayacağına, böylesi bir duruma
hiçbir dönemde ve hiçbir yerde rastlanmadığına dikkat çekmiştir.
68
İlk kitapta ve ikinci kitapta Mustafa Kemal ve eşinin resminin
yayınlanmasının ucuz oyunlar olduğunu, kitapta “Türk-Ermeni İlişkileri” isimli
konuya yer verilmiş olduğunu; ancak tutanaklara geçmemesi için konuyu burada
açmayacağını belirtmiş ve konuşmasını tamamlamıştır (C109, B55, 501–505).
22.11.2006 tarihinde toplanan 22. birleşimde, Muğla Milletvekili Fahrettin
ÜSTÜN’ün, bir ders kitabı kapağındaki yazının yanlışına ilişkin sorusu ve Millî
Eğitim Bakanı Hüseyin ÇELİK’in cevabı (7/18074) bulunmaktadır. Soru önergesi şu
şekildedir:
“1- Bakanlığınızca dağıtımı yapılan lise 3 T.C İnkılâp Tarihi ve Atatürkçülük ders kitabı 2006 basımında kitap kapağında “İnkılâp” yazımı doğru iken kitap sırtında “İnkilap” yazılması kasıtlı mıdır? 2- İnkılap; sözlük anlamı bir durumdan başka bir duruma geçiş, evrim ve dönüşüm anlamı taşırken İnkilap; Köpekleşme anlamı değil midir? Böyle olunca T.C İnkilap Tarihi ve Atatürkçülük bunun anlamı katılınca bir hakaret oluşmuyor mu? 3- Kitabı toplatmayı düşünüyor musunuz? Konuyla ilgili şu ana kadar soruşturma açılmış mıdır? Açılmamışsa soruşturma açacak mısınız? 4- Kamuoyundan özür dileyecek misiniz?”
Milli Eğitim Bakanı Hüseyin ÇELİK, bahse konu ders kitabının dış ve iç
kapağında kitabın adının “ Türkiye Cumhuriyeti İnkılâp Tarihi ve Atatürkçülük Lise
3” olarak yazılmış olduğunu; ancak kitabın sırt yazısında “inkılap” kelimesinin dizgi
esnasında sehven “İnkilâp” olarak yazılmış olduğunu, ders kitabının içindekiler
bölümü ve konu anlatımlarında onlarca “inkılâp” kelimesinin doğru olarak yazıldığı,
kitabın sırt yazısındaki bu hatanın yeni baskıda düzeltileceğini söylemiştir (C136,
B22, 383).
05.12.2006 tarihinde yapılan 27. birleşimde Adana Milletvekili N. Gaye
ERBATUR’un, bir ders kitabında bir gazetenin reklamının yapıldığı iddiasına ilişkin
sorusu ve Millî Eğilim Bakanı Hüseyin ÇELİK’in cevabı (7/18189) yer almaktadır.
Soru önergesinde; Milli Eğitim Bakanlığı tarafından ilköğretim okulu öğrencilerine
ücretsiz dağıtılan Prof. Dr. Cemil Öztürk, Zülfü Karabacak, Levent öğrenir, Fethiye
Dayı, Kuaybe Baştürk, Kadriye Ersoy ve İsmail Günday tarafından hazırlanarak
Sürat yayınlarından çıkan İlköğretim 4. sınıf Sosyal Bilgiler kitabının konu
69
örneklerinde sadece Zaman gazetesinin internet sitesine yer verildiği, bu yolla
psikolojide eğitim tekniklerinden biri olarak da kullanılan koşullandırma yönteminin
ilköğretim 4. sınıf çocukları üzerinde kullanıldığı belirtilmiştir.
Gaye ERBATUR önergede, ilköğretim 4. sınıf sosyal Bilgiler ders kitabında
sadece Zaman gazetesinde örnekler seçilmesinin nedenini ve bakanlığın çocukların
eğitiminde şartlandırma yöntemini mi kullanmaya başladığını sormuştur. Ayrıca
kitapta Zaman gazetesinin dolaylı reklamının yapıldığını; ancak televizyon
ekranlarında bu tarz dolaylı reklamlara izin verilmezken İlköğretim kitabında dolaylı
reklam yapılmasına nasıl izin verilmiş olduğunu sormuştur.
Adana Milletvekili N. Gaye ERBATUR’un soru önergesini cevaplandıran,
Milli Eğitim Bakanı Hüseyin ÇELİK, “İlköğretim Sosyal Bilgiler 4 adlı ders kitabı
ve öğretmen kılavuz kitabında Zaman gazetesinin reklamına yer verildiğini, 5 Ekim
2006 tarihinde basında çıkan haberlerden okuduklarını, bunun üzerine Talim ve
Terbiye Kurulu Başkanlığınca durumun araştırıldığını ve söz konusu görsellerin
Radyo ve Televizyon Üst Kurulu’nun internet sitesinden doğrudan alındığını, çok
küçük puntolarla ve zor fark edilebilecek biçimde yer almış olduğundan durumu
tespit edemediklerini söylemiştir. Ayrıca çocukların eğitiminde şartlandırma
yönteminin uygulandığının doğru olmadığını, kitabın yeni baskısında durumun
düzeltileceğini dile getirmiştir (C138, B27, 161).
17.01.2007 tarihinde toplanan 51. birleşimde Adana Milletvekili N. Gaye
ERBATUR’un, çocuk eğitimine ilişkin 7 maddelik soru önergesi ve Millî Eğitim
Bakanı Hüseyin ÇELİK’in cevabı (7/19629) bulunmaktadır. Soru önergesinin birinci
maddesi şu şekildedir:
17.04.2007 tarihinde toplanan 89. birleşimde Denizli Milletvekili Mustafa
GAZALCI’ nın, İnkılap Tarihi ve Atatürkçülük ders kitaplarının içeriğindeki bazı
değişikliklere ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin ÇELİK’in cevabı
(7/20893) dikkatimizi çekmektedir. Soru önergesi şu maddelerden oluşmaktadır:
“1. 3 Kasım 2002 tarihinden sonra okutma süresi dolup da bakanlığınızdan yeniden inceleme oluru alamayan ya da yeniden yazılıp incelemeye sunulan ilköğretim ve ortaöğretimde kaç tarih kitabı vardır? Bu kitapların kaçı kabul edilmiş kaçı reddedilmiştir?
70
2. Atatürk'ün ulus ve ulusçuluk ilkesi yalnızca lise son sınıf “İnkılâp Tarihi ve Atatürkçülük” dersinde konu olarak işlenmektedir. Lise sonda da genellikle öğrenciler ÖSS sınavına hazırlandığı ve rapor alarak okula devam etmedikleri için bu konu yeterince işlenmemektedir. Liselerin 4 yıla çıkarılmasını da göz önüne alarak Bakanlığınız, Atatürk ilkelerinin ara sınıflarda okutulmasını sağlayacak bir düzenleme düşünmekte midir?
3. Prof. Dr. Ahmet Mumcu - Mükerrem K. Su tarafından yazılan 2000 tarihli “TC. İnkılâp Tarihi ve Atatürkçülük” ders kitabı, daha eskiden yazılıp okutulan Niyazi Akşit Tarih kitapları ile sizin döneminizde kabul edilen 2005- 2006 kabul edilen İdris Akdin-Muhittin Çakmak-Mustafa Genç’in yazdığı tarih kitaplarında; tarikatlar, Tekke ve Zaviyeler, Padişah 11. Abdülhamit ve Vahdettin, 31 Mart Olayı, Mustafa Kemal’in Samsun’a çıkışı, laiklik, Şeyh Sait gibi konular farklı farklı ele alınıp yorumlanmasının nedeni nedir?
4. Eski T. C. İnkılâp Tarihi ve Atatürkçülük ders kitabında tekke ve zaviyelerin bilime ve laik yaşama aykırı, çağdışı kurumlar ve birer sömürü merkezleri durumuna geldikleri için kapatıldıkları belirtilirken, yeni ders kitabında “İslam dini ile bağdaşmayan inançlar ve adetler ortaya çıktığı”, yani İslamî kurallardan saptıkları ve bozuldukları için kapatıldığı belirtilmiştir Bu değişikliğe neden gerek duyulmuştur? İslam dininde tarikatların yeri var mıdır?
5. Eski ders kitabında Şeyh Sait ve Derviş Mehmet'in birer tarikat mensubu / başı oldukları belirtilirken yeni ders kitabında bu bilgi çıkarılmıştır. Şeyh Sait ve Derviş Mehmet birer tarikat mensubu / başı değiller midir? Bu değişikliğe neden gerek duyulmuştur?
6. Eski ders kitabında yer alan II. Abdülhamit'in kendisine karşı bir ayaklanma olabileceği kaygısıyla donanmayı Haliç’e çektirdiği, 31 Mart Ayaklanmasında rolü olduğu, aydınlara karşı baskı uyguladığı vb. bilgileri yeni ders kitabında neden çıkarılmış ve yerine sadece II. Abdülhamit’i olumlayan ifadeler konulmuştur? Bu anlatım değişikliğine yol açacak yeni tarihsel belgeler mi bulunmuştur?
7. Eski ders kitabında padişah Vahdettin ile Damat Ferit arasında bir uyum bulunduğu, ikisinin de İngilizlerle işbirliği yaptığı vurgulanırken, yeni ders kitabında Damat Ferit’le Vahdettin’in farklı düşündüğü, gerçekte Vahdettin’in değil Damat Ferit’in İngilizlerle işbirliği yaptığı bilgisi verilmiştir. Bu değişikliğe neden gerek duyulmuştur?
8. Eski ders kitabında Atatürk’ün Samsun’a Çıkışı konusunda Atatürk’ün Padişah Vahdettin hakkındaki sözleri yer alırken, yeni ders kitabında bu sözler çıkarılmış, yerine Atatürk'le Vahdettin arasında bir uyum olduğunu duyumsatan ifadeler konulmuştur. Padişah Vahdettin’in M. Kemal’i Anadolu’ya Kurtuluş Savaşı’nı başlatması için gönderdiğini doğrulayan belgeler mi bulunmuştur ki böyle bir değişikliğe gidilmiştir?
9. Eski ders kitabında Saltanat’ın kaldırılması konusunda Padişah Vahdettin’in İngiltere’ye sığındığı bilgisi verilirken yeni ders kitabında bu bilgi neden çıkarılmıştır? Padişah Vahdettin'in İngiltere’ye sığındığı bilgisi doğru değil midir?
10. Eski ders kitabında Giyim-Kuşam Devrimi konusunda “Türk kadınının bilinçlendikçe kendiliğinden onu Orta Çağ yaşayışına hapseden kılıklardan
71
kurtulduğu, modern kıyafetleri benimsediği” bilgisi yer alırken yeni ders kitabında “Cumhuriyet Dönemi’nde kadınlar için giyim kuşam konusunda herhangi bir yasa çıkarılmadı.” denilerek Giyim-Kuşam değişikliğinin kadınları ilgilendirmediği duyumsatılmış, ayrıca Atatürk’ün eşi Latife Hanım’la başı açık fotoğrafı çıkarılarak yerine Latife Hanım’ın çarşaflı bir fotoğrafı konulmuştur. Bu değişikliğe niçin gerek duyulmuştur?”
Milli Eğitim Bakanı Hüseyin ÇELİK soru önergesinin 1. maddesiyle ilgili
olarak; 2002–2006 öğretim yılları arasında “Lise Tarih 1, 2”, “Lise T.C. İnkılâp
Tarihi ve Atatürkçülük”, “Lise Sanat Tarihi 1, 2”, “Lise Genel Türk Tarihi”, “Lise
Osmanlı Tarihi”, “Lise İslam Tarihi” ve “İlköğretim T.C. İnkılâp Tarihi ve
Atatürkçülük” olmak üzere toplam 99 adet tarih kitabı incelenmek üzere Talim ve
Terbiye Kurulu Başkanlığına teslim edildiğini, inceleme sonucunda 24 adet ders
kitabının Kurulca kabul edildiğini, 75 adet ders kitabının da reddedildiğini
söylemiştir.
Soru önergesinin 2. maddesiyle ilgili olarak; Talim ve Terbiye Kurulu’nun
04.08.1999 tarihli ve 263 sayılı Kararı ile “İlköğretim Kurumlarının Öğretim
Programları İle Ders Kitaplarında Yer Alması Gereken Atatürkçülükle İlgili
Konular” ile 27.04.1998 tarihli ve 64 sayılı Kararı ile de “Ortaöğretim Kurumlarının
Öğretim Programları İle Ders Kitaplarında Yer Alması Gereken Atatürkçülükle İlgili
Konular” ın kabul edilmiş olduğunu, bu anlamda Atatürk ilke ve inkılâpları ve
Atatürkçülüğün temel ilke ve esasları, tek bir dersin konusu olarak görülmeyip bütün
derslerde işlendiğini belirtmiştir. Ayrıca 2004–2006 yıllarında hazırlanan İlköğretim
Türkçe (1-8’inci sınıflar), Hayat Bilgisi (1–3. sınıflar), Matematik (1–8. sınıflar),
Sosyal Bilgiler (4–7. sınıflar), Fen ve Teknoloji dersleri (4–8. sınıflar) öğretim
programlarında “Atatürkçülük ile İlgili Konular” adıyla ayrı bir bölüm hazırlanmış
olduğunu söylemiştir.
Hüseyin ÇELİK, 3.soru ile ilgili olarak; bahse konu ders kitaplarının
okutulma süreleri sona erdiğini, Ortaöğretim Genel Müdürlüğünce İdris AKDİN-
Muhittin ÇAKMAK ve Mustafa GENÇ’e yazdırılan T.C. İnkılâp Tarihi ve
Atatürkçülük adlı ders kitabının, Talim ve Terbiye Kurulu Başkanlığının 20.05.2005
tarihli ve 138 sayılı Kararı ile 2005–2006 öğretim yılından itibaren beş yıl süreyle
okutulmak üzere ders kitabı olarak kabul edildiğini belirtmiştir. Ortaöğretim Genel
Müdürlüğünce İdris AKDİN-Muhittin ÇAKMAK ve Mustafa GENÇ’e yazdırılan
T.C. İnkılâp Tarihi ve Atatürkçülük adlı ders kitabında, sözü edilen “Tarikatlar,
72
Tekke ve Zaviyeler, Padişah II. Abdülhamit ve Vahdettin, 31 Mart Olayı, Mustafa
Kemal'in Samsun'a Çıkışı, Laiklik, Şeyh Sait” konularının, adı geçen diğer ders
kitaplarındaki anlatımla birebir aynı olmasa da dersin içeriğine uygun bir yaklaşımla
yazılmış olduğunu söylemiştir.
Milli Eğitim Bakanı 4. soruya cevap olarak; Tekkelerin, zaviyelerin ve
türbelerin kapatılması konusunda, tarikatların tarihsel geçmişi üzerinde durulduğunu,
tasavvufa dayanan, Allah’a ulaşmak için tutulan yollardan her birine tarikat
dendiğini, tekkelerin tarikat ilke ve geleneklerinin öğretildiği dinî ve kültürel
merkezler olduğu, Selçuklular ve Osmanlı Devleti’nin kuruluş döneminde
Anadolu’nun Türkleşmesinde ve İslamlaşmasında önemli katkıları olan tarikatların
daha sonraki yüzyıllar içinde asıl amaçlarını kaybettiği, tekke ve zaviyelerin “bir
lokma, bir hırka” anlayışı içinde yeniliklere karşı çıkanların barındığı yerler hâline
geldiği, bu kurumlarda bazen dinî duyguların istismar edildiği, İslam dini ile
bağdaşmayan inançlar ve adetler ortaya çıktığı, bu nedenle de kapatıldıkları
yaklaşımı ile ele alınmış olduğunu belirtmiştir. Ayrıca 1925 yılında Mustafa Kemal
ATATÜRK’ ün, Kastamonu gezisinde tekke ve zaviyelerin kapatılması gerekçesi ile
yaptığı bir konuşmada “Efendiler ve ey millet; biliniz ki, Türkiye Cumhuriyeti,
şeyhler, müritler memleketi olamaz. En doğru, en hakiki yol medeniyet yoludur...
Tekkeler mutlaka kapanacaktır. Türkiye Cumhuriyeti, her alanda doğru yolu
gösterecek, uyaracak güce sahiptir.” ifadelerine kitapta yer verildiğini dile
getirmiştir. Hüseyin ÇELİK, kitapta, tarikatların İslam dininde yeri olduğu şeklinde
bir anlatım bulunmadığını, Tasavvuf kelimesinin de Türk Dil Kurumu sözlüğündeki
anlamıyla değerlendirilerek tarikatların tasavvufa dayandığının vurgulanmış
olduğunu, ayrıca ders kitabında tarikatların; tarihî, dinî, sosyal ve kültürel bir realite
olarak ele alınmış olduğunu belirtmiştir. Diğer taraftan tarikatların kapatılmalarının
sadece İslam diniyle bağdaşmayan inançlar ve adetler ortaya çıktığı gerekçesine
dayandırılmamış olduğu, kapatılmalarında yeniliklere karşı çıkma, dinî duyguları
istismar etme gibi nedenlere de yer verildiğini açıklamıştır.
Çelik soru önergesinin 5. sorusu ile ilgili cevap olarak; kitapta Şeyh Sait
İsyanının, yeni kurulan Türkiye Cumhuriyeti’ni tehdit eden, ülke bütünlüğünü hedef
alan büyük bir isyan olarak verilmiş olduğunu, Ortadoğu’daki çıkarlarını korumaya
çalışan İngilizlerin isyanın çıkmasındaki rolünün ve desteğinin de kitapta belirtilmiş
73
olduğunu, isyanı çıkaran Şeyh Sait’in ise özellikle Doğu ve Güneydoğu Anadolu
Bölgesi’nde “dinî etkinliği olan” bir kişi olarak tanımlanmış olduğunu açıklamıştır.
Çelik Menemen olayı ile ilgili olarak, Serbest Cumhuriyet Fırkası’nın
kurulmasından sonra yenilik karşıtı çıkar gruplarının partiyi ele geçirdiğini, halkı
yeniliklere karşı kışkırttığını, Manisa’da “mehdilik iddiasında bulunan” Derviş
Mehmet’in halkın dinî duygularını istismar ederek kendine taraftar toplayıp ve olayı
başlattığı şeklinde kitapta ele alınmış olduğu açıklamasında bulunmuştur.
Anlatımlarda hem Şeyh Sait’in hem de Derviş Mehmet’in dinsel kimliklerinin ve bu
kimliklerini halkı kışkırtmak için kullandıklarının belirtilmiş olduğunu söylemiştir.
Milli Eğitim Bakanı 6. soruya cevap olarak; söz konusu kitapta 31 Mart
Olayı’nın, Meşrutiyete karşı olanların başlattıkları bir isyan olarak ele alınmış
olduğunu ve Hareket Ordusu’nun isyanı bastırmasından sonra II. Abdülhamit’in
tahttan indirilerek Selanik’e gönderildiği şeklinde belirtildiğini söylememiştir.
Konuda isyanın çıkmasında ve gelişmesinde II. Abdülhamit’in rolü olduğunun
belirtilmediği; ancak II. Abdülhamit’i olumlayan ifadelere de yer verilmediğini
belirtmiştir. Bir önceki konuda da II. Abdülhamit’in I. Meşrutiyeti Jön Türklerin
etkisiyle ilan ettiği, Meclisi süresiz kapatarak meşrutiyet yönetimine son verdiği,
1878 yılından 1908 yılına kadar merkeziyetçi bir politika izlediği, II. Meşrutiyetin
ilanını da bir zorunluluk neticesinde kabul ettiği bilgilerine verilerek, II.
Abdülhamit’in meşrutiyet yönetimine ve bu yönetimin sağladığı kişi özgürlüğü,
basın özgürlüğü gibi kazanımlara karşı olduğu fikrinin verildiğine dikkat çekmiştir.
Çelik soru önergesinin 7. sorusu ile ilgili cevap olarak; söz konusu ders
kitabında, padişahın ve hükümetin İngilizlerin etkisi ve baskısı altında olduğu
bilgisine, ayrıca Vahdettin ile Damat Ferit’in izlediği politikalarda İngilizlerin istek
ve baskılarının etkili olduğu bilgisine çeşitli konularda yer verildiğini dile getirmiştir.
Örnek olarak da, Mustafa Kemal’in 9. Ordu Müfettişi olarak Samsun’a gönderilmesi,
Mustafa Kemal’in İstanbul’a geri çağrılması, müfettişlik görevinden istifaya davet
edilmesi ve görevden alınması, Mebusan Meclisinin kapatılması gibi örneklerin
verildiğini; bu ve benzeri olaylarda da Vahdettin ile Damat Ferit’in izledikleri
politikalarda uyum içinde olduklarının anlatılmaya çalışıldığını belirtmiştir.
74
Milli Eğitim Bakanı 8. soruya cevap olarak; söz konusu kitapta, Padişah
Vahdettin’in Mustafa Kemal’i Anadolu’ya Kurtuluş Savaşı’nı başlatmak için
gönderdiği şeklinde bir ifade bulunmadığını belirtmiştir.
Milli Eğitim Bakanı 9. soruya cevap olarak; söz konusu ders kitabında; Sultan
Vahdettin’in saltanatın kaldırılmasından sonra bir İngiliz gemisiyle İstanbul’dan
ayrıldığı ve Malta’ya götürüldüğü bilgisinin yer aldığını belirtmiştir.
Çelik soru önergesinin 10. sorusu ile ilgili cevap olarak; 25 Kasım 1925’te
çıkarılan “Şapka Giyilmesi Hakkında Kanun” fes ve benzeri başlıkları yasaklanmış
olduğunu, 1934 yılında çıkarılan kanunun ise din adamlarının kılık kıyafetiyle ilgili
olduğunu söylemiştir. Atatürk İnkılâplarının, kadın erkek tüm toplumu ilgilendirdiği
ve toplumun bütünüyle ilerlemesini hedeflediğinin, ders kitabının çeşitli konularında
vurgulanmış olduğunu, Latife Hanım’ın bahse konu fotoğrafının ise kılık kıyafet
devriminden önce çekilen orijinal bir fotoğraf olduğunu söylemiştir (C153, B89,
563).
23. Döneme gelindiğinde, 20.11.2007 tarihinde toplanan 22. birleşimde,
Balıkesir Milletvekili Ergin AYDOĞAN’ in, Türkiye Cumhuriyeti İnkılâp Tarihi ve
Atatürkçülük ders kitabından 10. Yıl Nutku’nun yer almamasına ilişkin Başbakandan
sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin ÇELİK’ in cevabı (7/367) bulunmaktadır.
Soru önergesi, İlköğretim Okulları sekizinci sınıflarında ders kitabı olarak okutulmak
üzere önceki yıllarda dağıtılan Ökkeş KURT’ un yazarı olduğu ve içinde, Mustafa
Kemal Atatürk’ ün 10. Yıl Nutku’nun yer aldığı, “Türkiye Cumhuriyeti İnkılâp
Tarihi ve Atatürkçülük” kitabı yerine, yeni öğretim yılında Yrd. Doç. Dr. Nuri
YAVUZ’ un yazarı olduğu ve içinde “10. Yıl Nutku”nun yer almadığı “Türkiye
Cumhuriyeti İnkılâp Tarihi ve Atatürkçülük” ders kitabının okutulmaya başlanması
ile ilgilidir.
Aydoğan, konu başlıkları ve bölümleri başta olmak üzere hemen hemen aynı
olan iki kitabın, sadece 5. bölümde “Türk İnkılâbı” başlıklı kısmındaki okuma
metninde yer alan Nutuk’un 2004 yılında kitaptan çıkarıldığını; ancak 2005 yılında
tekrar kitaba konulduğunu, bu değişiklikten hükümetin bilgisi olup olmadığını ve
değişiklik yapılmasının gerekçesini sormuştur. Ayrıca önergede Cumhuriyet’in
Kuruluşunun 10. Yıldönümü nedeniyle Atatürk’ün milletine seslendiği “10’uncu Yıl
75
Nutku”nun bugünün Cumhuriyet çocukları tarafından bilinmesinin engellenmeye
çalışılmasının nedeni sorulmuştur.
Soru önergesinde ayrıca, 2007–2008 öğretim yılı öncesinde kitaplarda yer
alan “10. Yıl Nutku”nu, her Türk gencinin bilmesi ve okuması gerektiği belirtilmiş,
bu uygulamanın sebebinin, Cumhuriyet Tarihini, Atatürk ilke ve İnkılâplarını
unutturmaya yönelik hükümet politikası olup olmadığı sorulmuştur.
Milli Eğitim Bakanı Hüseyin ÇELİK, soru önergesini cevap olarak,
08.06.1981 tarihli ve 106 sayılı Kararla kabul edilen Öğretim Programı’na göre
hazırlanan, 28.07.2005 tarih ve 6696 sayı ile işlem gören Prizma Yayıncılığa ait
dilekçe ekinde incelenmek üzere TTKB’ye teslim edilen baskıya hazır nüshaların,
31.05.2006 tarihli ve 246 sayılı TTK Kararı ile ders kitabı olarak kabul edildiğini;
ancak söz konusu baskıya hazır nüshanın inceleme aşamasında, 17.04.2006 tarihli ve
65 sayılı kurul kararıyla bu dersin Öğretim Programında değişiklik yapıldığını,
yapılan değişiklik nedeniyle Atatürkçülük ile ilgili okuma metinlerinin “İlköğretim
Türkiye Cumhuriyeti İnkılâp Tarihi ve Atatürkçülük 8” adlı ders kitaplarına
yansıtılmasının istendiğini; ancak söz konusu dersin Öğretim Programı’nda yapılan
değişiklik aşamasında; bu ders kitabının incelemesine devam edildiği için
Atatürkçülük ile ilgili okuma metinlerinin yansıtılmasının mümkün olmadığını
söylemiştir.
Diğer taraftan 2006 yılında Bakanlığın açmış olduğu “İlköğretim ve
Ortaöğretim Öğrencilerine Ders Kitabı Temini Projesi” çerçevesinde yapılan ihaleye
söz konusu yayıncılığın katıldığını; ancak ihaleyi kazanamadığı için 2006–2007
öğretim yılında bu ders kitabını bastırmadığını söylemiştir (C5, B22, 245–247).
09.12.2007 tarihinde toplanan 34. birleşimde 2008 Yılı Merkezi Yönetim
Bütçe Kanunu Tasarısı ile 2008 Yılı Merkezi Yönetim Kesin hesap Kanunu Tasarısı
üzerindeki görüşmelere baktığımızda, MHP Grubu adına konuşan Balıkesir
milletvekili Ahmet Duran BULUT’un konuşması dikkatimizi çekmiştir.
Ahmet Duran BULUT, Türk millî eğitiminin temel amaçlarında,
çocuklarımızı nasıl yetiştirilmemiz gerektiğinin belirtildiğine dikkat çekmiş ve adının
başında “millî”lik ifadesi bulunan iki bakanlıktan birinin Millî Eğitim Bakanlığı
76
olduğunu belirtmiştir. İlköğretim dört ve beşinci sınıf kitaplarından “Türk Aile”
ünitesinin çıkartıldığını, oysa emperyalist güçler ve işbirlikçilerinin “Biz dışarıdan,
siz içerden” meşhur söylemiyle devletimizi yıkamamalarının sırrının Türk aile
yapısının özelliği ve sağlamlığı olduğunu, çocuklarımızın bunları öğrenmesinde
sakınca olmadığını söylemiştir.
Mondros Ateşkes Antlaşması, Kurtuluş Savaşı, Türk İnkılâbı ve Önemi,
Cumhuriyetimizin Kurucusu Atatürk ve Hayatı, İlkeleri, yani cumhuriyeti nasıl
kurduğumuzu ayrıntılarıyla anlatan ünitenin dört beş sayfaya sıkıştırıldığına; İstiklal
Savaşında ülkemize saldıran İngilizler, Fransızlar, İtalyanlar, Yunanlılardan
bahsedilmediğine; ayrıca beşinci sınıf sosyal bilgiler dersinin dördüncü ünitesinde
bulunan, İslamiyet’in Doğuşu, Yayılışı ve “Türkler Ünitesi” in tamamen
çıkartıldığına dikkat çekmiştir (C8, B34, 640–643).
24.01.2008 tarihinde toplanan 54. birleşimde Kocaeli Milletvekili Hikmet
ERENKAYA’nın, basında da dile getirilen, Kocaeli İl Millî Eğitim Müdürlüğünün
uyguladığı seviye tespit sınavına ilişkin Başbakandan sorusu ve Millî Eğitim Bakanı
Hüseyin ÇELİK’in cevabı (7/1232) yer almaktadır. Soru önergesi 8 maddeden
oluşmaktadır ve 24 Kasım tarihli Cumhuriyet gazetesinde manşetten verilen,
Kocaeli’de, Milli Eğitim Müdürlüğü’nün 21 Kasım 2007 tarihinde 8. sınıf
öğrencilerine uyguladığı seviye tespit sınavında sorulan sorularla ilgilidir. Önergenin
maddeleri şu şekildedir:
“1- “Aşağıdakilerden hangisi Allah’ın evrenin düzenini ve işleyişini sağlamak için koyduğu yasalardan değildir.” Sorusuna karşılık olarak “Fiziksel yasalar, toplumsal yasalar, biyolojik yasalar” ve T.C Anayasası seçenekleri sunulup, doğru şıkkın T.C Anayasası olarak gösterilmesi ne anlama gelmektedir?
2- Kuran-ı Kerim’deki ayet ve sürelerin yasa olarak kabul edildiği ülkeler var mıdır? Varsa hangileridir?
3- 25 soruluk sosyal bilgiler bölümünde 5 sorunun din ve ahlak bilgisi alanında seçilmesi ve sorularda “sünnetüllah, tevekkül” gibi Arapça sözcüklerin kullanılmasıyla öğrencilerin hangi alanlarda seviyeleri tespit edilmiş olmaktadır?
4- Seviye tespit sınavında Halifeliğe ve ABD eski Başkanı WiIson’a bile yer verilirken Atatürk’le ilgili hiçbir sorunun sorulmamış olmasının amacı nedir?
77
5- Milli Eğitim Vakfı’na bağlı “Vaktaş Okul Donatım, Basın- Yayın ve Ticaret A.Ş” tarafından basılan kitapçıkta yer alan soruları kim ya da kimler hazırlamıştır?
6- Bu sorulan hazırlayanlar Allah'ın yasaları ile T.C Anayasasını karşı karşıya getirerek genç beyinlerin zihinlerini bulandırma cüret ve cesaretini gösterdiklerine göre hangi ilgili ve yetkililerin bilgisi dâhilinde bu soru sınavda yer almıştır?
7- Seviye tespit sınavın iptali konusunda ve soruları hazırlayanlar hakkında bir işlem yapılacak mıdır?
8- Özellikle 2002 yılından sonra pansiyonlarda ve yurtlarda “dinci baskıların” artması, öğrencilere yönelik sınavlarda şeriatı çağrıştıran soruların çoğalması, türbana ilgili tartışmaların ilköğretim seviyesine kadar inmesi ve bunların tamamının Milli Eğitim Bakanlığınız döneminde gerçekleşmesini nasıl açıklıyorsunuz?”
Soru önergesine cevap veren Milli Eğitim Bakanlığı, Kocaeli Valiliğinden
konuya ilişkin aldıkları bilgiyi sunmuşlardır. Bakanlık, söz konusu sınavın
sorularının; ildeki ilköğretim okullarında görev yapan tüm branş öğretmenlerinin,
müfredat programını esas alarak hazırladıkları sorulardan oluşan “Soru Bankasındaki
sorular arasından, her branştan 2’şer öğretmen seçilerek oluşturulan “Soru İnceleme
ve Seçme Komisyonu” tarafından seçilerek belirlendiğini belirtmiştir.
Çelik, ilköğretim 8. sınıflara sorulan soruların ilkinin Türkçe dersinden
Atatürk ile ilgili sorulan soruyla başladığını, 6. ve 7. sınıf sorularında Atatürk’e
genelde yer verildiğini, ancak 8. sınıf Sosyal Bilgiler Müfredatı’na göre öğrencilerin
Ekim ayı sonuna kadar işledikleri konular Birinci Dünya Savaşı ve Osmanlı
İmparatorluğunun son durumu üniteleri olduğundan Atatürk ile ilgili sorular
bulunmadığını belirtmiş, Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi sorularının, Seviye Belirleme
Sınavları (SBS) esasları doğrultusunda, Sosyal Bilgiler soruları içerisinde seçmeli
olarak yer aldığını; ancak tercih edip etmeme hususunun tamamen öğrenciye ait
olduğu belirterek önergeyi cevaplamıştır (C13, B54, 113–114).
28.02.2008 tarihinde toplanan 71. birleşimde, CHP Zonguldak Milletvekili
Ali KOÇAL’ın, Millî Eğitim Bakanlığı Talim Terbiye Kurulunun işlevine ve
önemine ilişkin gündem dışı konuşması bulunmaktadır. Koçal, AKP İktidarı
döneminde Milli Eğitim Bakanlığında taşların yerinden iyice oynatıldığını ve her
şeyin altüst edildiğini, en küçük birimdeki okul müdüründen en üstteki müsteşara
78
kadar bir kadrolaşma yapıldığını ve eğitimin bilimsel özünden çıkartılarak
dinselleştirme çabası içine girdiğini belirtmiştir.
Bu kadrolaşmanın da en çok milli eğitimin beyni olan, bilimsel danışma ve
karar organı olan, çağdaş yöntemlerle eğitimin gerçekleşmesini sağlamakla görevli
TTK’nda olduğuna, Anayasamızın 42’nci maddesi ve 1739 sayılı Millî Eğitim Temel
Yasası da eğitimin çağdaş, demokratik, laik, Atatürk ilke ve devrimleri ile
cumhuriyet esasları çerçevesinde olması gerektiğini hükme bağladığına dikkat
çekmiş, Adalet ve Kalkınma Partisi İktidarı’nın ise cemaat ve tarikatların öngörüleri
doğrultusunda cumhuriyetin tüm kazanımlarını yok etme, Atatürk ilke ve
devrimleriyle laikliği ortadan kaldırma adına çalışmalarını sürdürme çabası içinde
olduğunu dile getirmiş, TTK’nin ise bu anlayışın egemenliğe fırsat hazırlama
noktasında onarılması güç bir yıkım içerisinde olduğunu belirtmiştir.
Ali KOÇAL, Demokratik ve laik cumhuriyet kurumlarının örselenerek genç
beyinlerin yıkanmaya çalışıldığını, çağdaş bilgiler yerine çocuklarımızın beyinlerine
cinler, periler, şeytanlar sokulduğunu, abdest suyunun faydalarını anlatanların üst
düzey yönetici yapıldığını, ders kitaplarındaki rantı paylaşmak için kadrolar
kurulduğunu, pedagojik formasyonu olmayanların Millî Eğitim Bakanlığı
kademelerinde yüksek makamlara getirildiğini, Millî Eğitim Bakanının
yönetmelikleri sık sık değiştirerek yönetici atamalarında, eğitimi kendi düşünceleri
doğrultusunda yönlendirecek kadrolar yarattığını belirtmiş, günümüzde, Atatürk ilke
ve devrimleri ile cumhuriyet düşmanlarının prim yapmaya başladığına ve çağdaş
eğitimin rafa kaldırıldığına dikkat çekmiş, yıkımı tamamlanan Talim ve Terbiye
Kurulunda yıllık 400 trilyonluk ders kitapları rantı olduğuna, bu rantın hükümet
tarafından yeniden yapılandırılarak, yandaş yeni milyonerler yaratılıp, devletin zarara
uğratılmasına değinmiştir.
Ali KOÇAL devam eden konuşmasında, ders kitaplarından bazı konuların
çıkartılması, bazı kitaplarda ise tarikat ve cemaatlerin övülmesi, hurafelere yer
verilmesi ve bunun gibi, basında yer alan birçok olumsuzluğa değinmiştir. Sosyal
bilgiler 7. sınıf kitabında “Devletin Nitelikleri” başlığı altında verilmesi gereken
laiklik ilkesine yer verilmediğine ve ilköğretim 3. sınıf Türkçe kitabında Çanakkale
Zaferi’yle ilgili metinde, altı sayfalık metinde Atatürk’e yer verilmediğine dikkat
çekmiştir.
79
Eylül 2007’de açıklanması gereken tarih, inkılâp tarihi, kimya, biyoloji ve
İngilizce ders programlarının; ancak 15 Aralık 2007’de açıklanabildiğine, oysa bu
ders kitaplarının altı ay önceden konularının ve programının açıklanması gerektiğine
dikkat çekmiş, bu sıkıntılar göz önüne alınarak Talim ve Terbiye Kurulunun mutlaka
özerk olması, siyasetten uzak olması, siyaset aracı yapılmaması gerektiğine vurgu
yapmıştır (C15, B71, 497–498).
25.03.2008 tarihinde toplanan 81. birleşimde, İzmir Milletvekili Bülent
BARATALI’nın, Kitap İnceleme Komisyonuna ve Talim Terbiye Kurulu Başkanının
istifasına ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin ÇELİK’in cevabı (7/2097)
bulunmaktadır. Soru önergesi aşağıdaki sorularla arz edilmiştir:
1- Bakanlığınıza bağlı Talim ve Terbiye Kurulu Başkanı Prof. Dr. İrfan Erdoğan’ı görevinden istifaya götüren gerekçeler nelerdir?
2- Prof. Dr. İrfan Erdoğan’ın istifa etmemesi halinde tarafınızdan görevden alınacağı iddiası doğru mudur? Doğruysa bunun gerekçeleri nelerdir?
3- Prof. Dr. İrfan Erdoğan'ın müfredatta ve ders kitaplarında Atatürkçülük ile ilgili yer alması gereken konulardaki eksikliklerin tespiti ve giderilmesi konusundaki çalışmaları bakanlığınızca dikkate alındı mı? Alındıysa bu konuda bugüne kadar neler yapıldı?
4- Kitap İnceleme Komisyonu'nda kimler bulunmaktadır. Bunların göreve başlama tarihleri nedir? Komisyonda görev alanlarla yayınevleri arasında bir dolaylı ya da dolaysız bir bağ var mıdır? Bu konuda bir araştırma yapılmış mıdır?
5- Son 3 yıl boyunca Bakanlığınızdan onay alan kitapların listesi nasıldır? Bu kitaplar hangi yayınevleri tarafından hazırlatılmış ve bastırılmıştır? Bu kitaplara ve yayınevlerine yapılan ödemelerin dökümü nasıldır?
6- Müfredat yenilemelerinde Talim Terbiye Kurulu'ndan Atatürkçülük vurgusunun devre dışı bırakılmasını içeren bir istekte bulunulmuş mudur? Bu yönde bir talep kimlerden hangi gerekçeyle gelmiştir?
Milli Eğitim Bakanı Hüseyin ÇELİK, bakanlık üst düzey yönetici kadrolarına
atamalar ve bunların görevden alınma işlemlerinin ilgili mevzuat hükümleri
çerçevesinde gerçekleştirildiğini, bu kapsamda, Talim ve Terbiye Kurulu Başkanlığı
görevini yürütmek üzere görevlendirilen Prof. Dr. irfan ERDOĞAN, 2547 sayılı
Kanun’un 38. maddesi ile 2451 sayılı Kanunun 2. maddesi gereğince 20.02.2008
80
tarihli ve 2008/9836 sayılı Müşterek Karar ile İstanbul Üniversitesindeki asli
görevine iade edilmek üzere görevinden alındığını belirtmiştir.
Hüseyin ÇELİK, İlköğretim kurumlarında okutulmakta olan ders
kitaplarından “Atatürkçülükle” ilgili konular çıkartılmadığını belirtmiş, diğer
taraftan, İlköğretim Türkiye Cumhuriyeti İnkılâp Tarihi ve Atatürkçülük Dersi
Öğretim Programının, yeniden hazırlanarak, 2008–2009 öğretim yılında uygulanmak
üzere 23.02.2006 tarihli ve 16 sayılı Kurul Kararı ile kabul edildiğini ve ayrıca bu
dersin daha önce 2 saat olan haftalık ders saatinin de yeni düzenleme ile 3 saate
çıkartıldığını belirtmiştir (C17, B81, 159–160).
04.08.2009 tarihinde toplanan 112. birleşimde, Zonguldak Milletvekili Ali
KOÇAL’ın, Devlet Parasız Yatılılık ve Bursluluk Sınavındaki bir soruya ilişkin
sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Nimet ÇUBUKÇU’nun cevabı (7/8149)
bulunmaktadır.
Ali KOÇAL, Milli Eğitim Bakanlığının 03.05.2009 tarihinde yaptığı “Devlet
Parasız Yatılılık ve Bursluluk Sınavı”nda öğrencilere yöneltilen soruların
bazılarında; öğrencilerin bilgi ve yeteneklerini ölçmek için sorular sorulması
gerekirken inançlarına yönelik sorular sorulduğunu belirtmiş ve Sosyal Bilgiler
bölümünün 21. sorusunu dile getirmiş, bu soru ile öğrencilerin hangi bilgi ve
yeteneğinin ölçülmesinin hedeflendiğini sormuştur. Soru şu şekildedir:
“* Evrendeki düzen, hiçbir şeyin rastlantı sonucu ortaya çıkmadığını göstermektedir.
* Evrendeki varlıkların kendi kendilerini var etme güçleri yoktur.
Bu bilgilerin ikisini de iyi değerlendiren kimse aşağıdakilerden hangisine ulaşır?
A) Varlıklardaki düzen, onların kendi kendilerini var ettiklerini gösterir. B) Evrenin varlığının bir başlangıcı yoktur. C) Evrendeki yasalar rastlantı sonucu ortaya çıkmıştır. D) Evren bir yaratıcı tarafından planlı biçimde var edilmiştir.”
Bu soru önergesine cevap veren Milli Eğitim Bakanı Nimet ÇUBUKÇU,
Parasız Yatılılık ve Bursluluk sınavında sorulan Sosyal Bilgiler 21–25. soruların, Din
Kültürü ve Ahlak Bilgisi Dersi soruları olup bu dersi alan öğrencilerin
cevaplandıracağı sorular olduğunu, bu dersten muaf olan öğrenciler için de bu
81
sorulan takip eden tarih, coğrafya, vatandaşlık ve insan hakları derslerinden
hazırlanan beş sorunun 21–25. rakamlarıyla numaralandırılarak ayrıca verildiğini
belirtmiştir.
Tüm diğer derslerde olduğu gibi Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi sorularının da
bu dersin öğretim programı ve kazanımları çerçevesinde ve dersin amaçlarına uygun
olarak hazırlandığını, ayrıca yapılanmacı yaklaşım doğrultusunda bilgi düzeyinde
sorular tercih edilmemekte olup kavrama soruları sorulduğunu, itiraza konu olan 21.
sorunun da bir bilgi sorusu değil, kavrama sorusu olduğunu belirtmiştir (C48, B112,
378–379).
2.5. 1980–2009 Yılları Arasında Hükümet Programlarında Eğitim
Bu bölümde 1980–2009 yılları arasında Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin
yönetiminde iktidar olan hükümetler ve bu hükümetlerin eğitim politikaları
incelenmiştir. İncelenen politikaların farklılıkları ile örtüşen hedeflerinin eğitim-
öğretime ve ders kitaplarına nasıl yansıdığı hakkında değerlendirmelere yer
verilmiştir.
Türkiye Cumhuriyeti tarihini incelediğimizde, cumhuriyetimizin kurulduğu
zamandan günümüze değin, 60 hükümet görev yapmıştır. Araştırmamız 44. hükümet
ile 60. hükümeti kapsamaktadır.
Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin 44. hükümeti Ulusu Hükümetidir ve bu
dönem 20 Eylül 1980 – 13 Aralık 1983 tarihleri arasını kapsamaktadır. Başbakan
Saim Bülend ULUSU, dönemin Milli Eğitim Bakanı ise Hasan SAĞLAM’dır.
Milli Eğitim ve Öğretimde, Atatürk Milliyetçiliğinin yeniden yurdun en ücra
köşelerine kadar yaygınlaştıracak tedbirlerin en kısa zamanda alınacağı, bütün
öğretim kurumlarındaki öğrencilerin amacının, Atatürk Milliyetçiliği ve ilkeleri ile
pekişmiş milli unsur, bilgi ve becerileri kazanmak olması gerektiği belirtilmiş,
evlatlarımızın Atatürk ilkeleri yerine yabancı ideolojilerle yetişerek sonunda birer
anarşist olmasına izin verilmeyeceği vurgulanmıştır. Bayrağımız ve İstiklal
Marşımızı Türkiye’mizin vazgeçilmez bağımsızlık, egemenlik, birlik ve
bütünlüğümüzün en yüce ve ayrılmaz sembolleri olarak layık oldukları değerde, her
zaman ayrı bir özen ve duyarlılıkla korumayı yurtseverliğin kaçınılmaz gereği olarak
82
gördüklerini açıklamışlardır. Eğitim kurum ve kuruluşlarında Atatürk ilke ve
devrimlerine bağlı; Türk Milletinin milli, ahlaki, insani, manevi ve kültürel
değerlerini benimseyen, koruyan ve geliştiren; ailesini, vatanını, milletini seven ve
daima yüceltmeye çalışan; insan haklarına saygılı olan; milli, demokratik, laik ve
sosyal bir hukuk devleti olan Türkiye Cumhuriyetine karşı görev ve sorumluluklarını
bilen ve bunları davranış haline getiren yurttaşlar yetiştireceklerini, Türkçenin
kullanılmasına ve korunmasına özen göstereceklerini belirtmişlerdir. Öğretmen ve
yöneticilere Atatürk ilkeleri doğrultusunda çok ağır ve o oranda da şerefli görevler ve
yükümlülükler düştüğü vurgulanmış, öğretmen ve yöneticilerin politikadan tümü ile
arındırılması, politika dışında tutulmaları için her türlü yasal ve idari düzenlemeler
yapacaklarını belirtmiştir (http://www.tbmm.gov.tr/hukumetler/hp44).
45. hükümet olan I. Özal Hükümeti 13 Aralık 1983 – 21 Aralık 1987 tarihleri
arasında görev yapmıştır. Başbakan İstanbul Milletvekili Turgut ÖZAL’ dır. Bu
hükümet zamanında iki Milli Eğitim Gençlik ve Spor Bakanlığı görevi yapmıştır.
İstanbul milletvekili M. Vehbi DİNÇERLER 13 Aralık 1983 ile 13 Eylül 1985
tarihleri arasında görev yapmıştır. Ardından Milli Eğitim Gençlik ve Spor Bakanlığı
görevine gelen, Malatya milletvekili Metin EMİROĞLU olmuştur. Emiroğlu, 13
Eylül 1985 ile 21 Aralık 1987 tarihleri arasında görev yapmıştır.
I. Özal hükümetinin programına baktığımızda, yüksek ahlak sahibi, dengeli
bir nesil yetiştirilebilmesini için, devletin ilk ve orta öğretim kurumlarında dini
eğitim ve öğretim yapılması için gerekli tedbirleri almasını zorunlu bulduklarını,
laikliği, manevi değerlerin korunmasında, vicdan, dini inanç ve ibadet hürriyetinin
uygulanmasında ve dini kültürün geliştirilmesinde kısıtlayıcı unsur olarak
anlamadıklarını belirtmişlerdir. Çocuklarımızı ve gençlerimizi, milli ve ahlaki
değerlerimizi benimsemiş, Atatürk ilke ve inkılâplarına bağlı birer insan olarak
yetiştirmemiz gerektiği, modern ve ileri Türkiye idealine, Atatürk ilke ve
inkılâplarına bağlı, milli ve ahlaki değerlerimizi benimsemiş, herkese karşı sevgi,
saygı ve müsamaha besleyen medeni birer insan olarak yetişmelerini milli öğretimin
esası saydıklarını dile getirmişlerdir. Bu hükümet programında fertlerin ve özel
kuruluşların da eğitim öğretim hizmeti yapabilmeleri dile getirilmiştir
(http://www.tbmm.gov.tr/hukumetler/hp45).
83
46. hükümet olan II. Özal Hükümeti, 27 Aralık 1987 ile 9 Kasım 1989
tarihleri arasında görev yapmıştır. Milli Eğitim Gençlik ve Spor Bakanlığı görevinin
ismi, Milli Eğitim Bakanlığı olarak değişmiştir ve bu dönem de de iki milli eğitim
bakanı görev yapmıştır. Gaziantep milletvekili Hasan Celal GÜZEL 2 Mart 1987 ile
30 Mart 1989 tarihleri arasında kısa bir dönem Milli Eğitim Bakanlığı görevini
yapmış, ardından İstanbul milletvekili Avni AKYOL milli eğitim bakanlığı görevine
getirilmiştir. Akyol, 30 Mart 1989 ile 9 Kasım 1989 tarihleri arasında görev
yapmıştır.
Kısa bir dönem görev yapan II. Özal hükümeti hükümet programlarında,
eğitim ve öğretimin en fazla önem verdikleri konu olduğunu belirtmişlerdir. Ders
kitaplarının çağdaş eğitim seviyesine uygun olarak hazırlanması için her türlü
tedbirin alınacağını, ilk ve orta öğretimde ikili öğrenimin kaldırılması ve sınıflardaki
öğrenci sayısının azaltılmasını sağlamak çalışmalar yapacaklarını dile getirmişlerdir
(http://www.tbmm.gov.tr/hukumetler/hp46).
47. Hükümet Yıldırım AKBULUT (Erzincan milletvekili) hükümetidir ve
dönemin Milli Eğitim Bakanı Avni AKYOL’dur. Bu hükümet 9 Kasım 1989 – 23
Haziran 1991 tarihleri arasında görev yapmıştır.
Eğitim programları, ders kitapları, eğitim araç ve gereçleri ile öğretim yöntem
ve tekniklerinin bilim ve teknolojideki yenikliklere, toplumumuzun ve insanımızın
değişen ihtiyaçlarına uygun olarak geliştirilmesinin sağlanacağı belirtilmiştir. Ayrıca
bir önceki hükümet zamanında da dile getirildiği gibi, bu hükümet programında da,
ilk ve orta öğretimde ikili öğretimin kaldırılması, sınıflardaki öğrenci sayısının
azaltılması gibi hedefler görmekteyiz (http://www.tbmm.gov.tr/hukumetler/hp47).
48. hükümet olan I. Yılmaz Hükümeti 23 Haziran 1991 – 20 Kasım 1991
tarihleri arasında görev yapmıştır. Başbakan Rize milletvekili Ahmet Mesut
YILMAZ, Milli Eğitim Bakanı Avni AKYOL’ dur.
I. Yılmaz Hükümeti programını incelediğimizde, Milli Eğitim politikasını ve
hizmetlerini en önemli ve öncelikli bir devlet politikası olarak gördüklerini, hükümet
olarak, Milli Eğitimde yeni seferberlik başlatacaklarını dile getirdiklerini görüyoruz.
84
Zorunlu eğitimin 2000 yılına kadar 8 yıl; 2000 yılından sonrası için de 10 yıl
olmasını sağlayacak kanuni düzenleme yapacaklarını, Türkçe’ nin, özellikleri
bozulmadan ve aşırılığa kaçılmadan milli ve ortak bir eğitim ve bilim dili olarak
öğretilmesine daha çok önem vereceklerini belirtmişlerdir. Ayrıca televizyon
kanallarından birinin öğretim ve eğitime tahsis edileceği bildirilmiştir. Bu hükümet
programında da, özel kesimin ve vakıfların örgün eğitim kurmalarını özendirecek
ifadeler görmekteyiz. Bu programda dikkatimizi çeken diğer bir husus ise, din
eğitiminin önemi üzerinde durulmuş ve dini eğitime daha fazla önem verileceğinin
belirtilmiş olmasıdır (http://www.tbmm.gov.tr/hukumetler/hp48).
49. hükümet olan VII. Demirel Hükümeti 20 Ekim 1991 – 25 Haziran 1993
tarihleri arasında görev yapmıştır. Başbakan Isparta milletvekili Süleyman
DEMİREL, Milli Eğitim Bakanı ise Bartın millet vekili Köksal TOPTAN’ dır.
Bu hükümet programında her Türk yurttaşının öğrenim ve eğitiminin devletin
yükümlülüğünde olacağı ve parasız eğitimin esas kılınacağı, zorunlu eğitimin ise en
az 8 yıl olacağı belirtilmiştir.
Laik, evrensel, cumhuriyetçi, milli kültürü geliştirici, yaratıcı, özgür
düşünceye dayalı bir eğitim politikasını esas aldıklarını vurgulamışlardır.
Ayrıca öğretim programları ve ders kitapları evrensel ölçülere, demokratik
özgürlükçü anlayışa uygun olarak yeniden düzenleneceği belirtilmiştir.
VII. Demirel Hükümeti Koalisyon Protokolü (DYP - SHP)’ ne baktığımızda,
49. hükümet olan, VII. Demirel Hükümeti Programının aynısı olduğu görülmektedir
(http://www.tbmm.gov.tr/hukumetler/hp49).
50. hükümet olan I. Çiller Hükümeti 25 Haziran 1993 – 5 Ekim 1995
tarihlerinde görev yapmıştır. Başbakan İstanbul milletvekili Tansu ÇİLLER’ dir bu
dönemde iki Milli Eğitim Bakanı görev yapmıştır. Aydın milletvekili Nahit
MENTEŞE 25 Haziran 1993–24 Ekim 1993 tarihlerinde, Çankırı milletvekili Nevzat
AYAZ ise 24 Ekim 1993–Ekim 1995 tarihlerinde bu görevi yerine getirmiştir.
Bu hükümet programında, 8 yıllık zorunlu temel eğitimin hızla
yaygınlaştırılacağı ve eğitim sektörüne özel yatırım yapılmasının özendirileceği
85
bildirilmiştir. Laik, evrensel, cumhuriyetçi, milli kültürü geliştirici, yaratıcı, özgür
düşünceye dayalı bir eğitim politikasının esas olduğu belirtilmiştir.
I. Çiller Hükümeti Koalisyon Protokolü (DYP - SHP)’ne baktığımızda, 50.
hükümet olan I. Çiller Hükümeti Programının aynısı olduğu görülmektedir
(http://www.tbmm.gov.tr/hukumetler/hp50).
51. hükümet olan II. Çiller Hükümeti 5 Ekim 1995 – 30 Ekim 1995
dönemlerinde görev yapmıştır. Başbakan İstanbul milletvekili Tansu ÇİLLER, Milli
Eğitim Bakanı Bursa milletvekili Turhan TAYAN’dır.
Eğitimde; laik, çoğulcu, demokrasiyi özümsemiş, milli kültürü geliştirici,
düşünme ve algılama yeteneği gelişmiş, dış dünya ve yeni düşüncelere açık, bilim ve
teknoloji üretimine yatkın insan gücünün yetiştirilmesini sağlayıcı bir politika
izleneceği belirtilmiştir. Eğitimde özel sektörün katkısını takdirle karşıladıklarını,
ayrıca 8 yıllık zorunlu temel eğitimin gerçekleştirilmesi için gerekli yasal
düzenlemeleri süratle tamamlayacaklarını bildirmişlerdir
(http://www.tbmm.gov.tr/hukumetler/hp51).
52. hükümet olan III. Çiller Hükümeti 30 Ekim 1995–06 Mart 1996
tarihlerinde görev yapmıştır. Başbakan Tansu ÇİLLER, Milli Eğitim Bakanı Turhan
TAYAN’ dır.
Bu hükümet programında eğitimle ilgili Güneydoğu’ da yaygınlaştırıcı
çalışmalar yapılacağını bildiren, küçük bir açıklama dışında bir ayrıntıya
rastlamamaktayız. (http://www.tbmm.gov.tr/hukumetler/hp52).
53. hükümet olan II. Yılmaz Hükümeti 6 Mart 1996 – 28 Haziran 1996
tarihlerinde görev yapmıştır. Başbakan: Ahmet Mesut YILMAZ, Milli Eğitim Bakanı
Turhan TAYAN’dır.
Hükümet programında, zorunlu eğitimin en az 8 yıla çıkarılacağı, öğrencilerin
ilgi ve kabiliyetlerine göre çeşitli meslek alanlarında eğitim görebilmeleri için
ilköğretimin ikinci kademesinde başlamak ve ortaöğretimde yoğunlaştırmak üzere
yönlendirme sistemine işlerlik kazandırılacağı belirtilmiştir. Ayrıca özel sektörün
okul açmasının teşvik edileceği bildirilmiştir.
86
II. Yılmaz Hükümeti Koalisyon Protokolü (ANAP-DYP)’ne baktığımızda,
53. hükümet olan II. Yılmaz Hükümeti Programının aynısı olduğu görülmektedir
(http://www.tbmm.gov.tr/hukumetler/hp53).
54. hükümet olan Erbakan Hükümeti 28 Haziran 1996 – 30 Haziran 1997
tarihlerinde göreve gelmiştir. Başbakan Konya milletvekili Necmettin ERBAKAN,
Milli Eğitim Bakanı Kahramanmaraş milletvekili Mehmet SAĞLAM’dır.
Hükümet programını incelediğimizde, zorunlu eğitimin, 8 yıla çıkarılacağı,
öğrencilerin ilgi ve kabiliyetlerine göre çeşitli meslek alanlarında eğitim
görebilmeleri için ilköğretimin ikinci kademesinde yönlendirme sistemine işlerlik
kazandırılacağı belirtilmiştir. Bu hükümet zamanında da özel kesiminin okul
açmasının teşvik edileceği belirtilmiştir
Erbakan Hükümeti Koalisyon Protokolü (RP - DYP)’ne baktığımızda, 54.
hükümet olan Erbakan Hükümeti Programının aynısı olduğu görülmektedir
(http://www.tbmm.gov.tr/hukumetler/hp54).
55. hükümet olan III. Yılmaz Hükümeti 30 Haziran 1997 – 11 Ocak 1999
dönemlerinde görev yapmıştır. ANAP- DSP koalisyon hükümetidir. Başbakan A.
Mesut YILMAZ, Milli Eğitim Bakanı Ankara milletvekili Hikmet ULUĞBAY’ dır.
Bu hükümet programında da sekiz yıllık zorunlu ve kesintisiz ilköğretimin
(temel eğitim) uygulamaya konulacağı, anayasanın 24. Maddesinde, din ve ahlak
eğitimi ve öğretiminin Devletin gözetim ve denetimi altında yapılması
öngörüldüğünden, ilköğretim (temel eğitim) ve orta öğretim kurumlarında zorunlu
din kültürü ve ahlak öğretimine devam edileceği bildirilmiştir.
III. Yılmaz Hükümeti Koalisyon Protokolü (ANAP-DSP-DTP-
Bağımsızlar)’ne baktığımızda, 55. hükümet olan III. Yılmaz Hükümeti Programının
aynısı olduğu görülmektedir (http://www.tbmm.gov.tr/hukumetler/hp55).
56. hükümet olan IV. Ecevit Hükümeti 11 Ocak 1999 – 28 Mayıs 1999
tarihleri arasında görev yapmıştır. Başbakan İstanbul milletvekili Bülent ECEVİT,
Milli Eğitim Bakanı ise Sinop milletvekili Metin BOSTANCIOĞLU’ dur.
87
Bu hükümet programında, sekiz yıllık kesintisiz ve zorunlu ilköğretim
uygulamaları alanında bir buçuk yılda büyük mesafe alındığı, süreç içinde yalnız
ilköğretimde değil, eğitimle ilgili birikmiş birçok sorunun çözümü yolunda da çok
önemli gelişmeler sağlandığı, hükümet olarak kendilerinin de bu gelişmeleri kesin
kararlılıkla sürdürecekleri bildirilmiştir (http://www.tbmm.gov.tr/hukumetler/hp56).
57. hükümet olan V. Ecevit Hükümeti 28 Mayıs 1999 – 18 Kasım 2002
tarihleri arasında görev yapmıştır. Bu dönemde iki Milli Eğitim Bakanı görev
yapmıştır. Bunlar Metin BOSTANCIOĞLU ve Kırklareli milletvekili Necdet
TEKİN’dir.
Sekiz yıllık kesintisiz ve zorunlu ilköğretim uygulaması çalışmalarına devam
edileceği, Türkiye’yi bilgi çağına hazırlamaya yönelik olarak zorunlu eğitim
süresinin artırılması imkânlarının araştırılacağı bildirilmiştir. Ayrıca eğitim
kurumlarında ideolojik kutuplaşma ve çatışmalara fırsat verilmeyeceği belirtilmiştir
(http://www.tbmm.gov.tr/hukumetler/hp57).
58. hükümet olan Gül Hükümeti 18 Kasım 2002 – 14 Mart 2003 tarihlerinde
görev yapmıştır. Başbakan Kayseri milletvekili Abdullah GÜL, Milli Eğitim Bakanı
Isparta milletvekili Erkan MUMCU’ dur.
Hükümetlerinin eğitimde temel hedefinin, büyük önder ATATÜRK’ ün
özdeyişinde ifadesini bulan fikri hür, vicdanı hür, irfanı hür nesiller yetiştirmek
olduğunu vurgulamışlardır. Türkçenin sağlıklı bir mecrada gelişmesi, işlenmesi ve
gelecek nesillere daha zengin bir dil olarak aktarılması için Milli Eğitim Bakanlığı,
Kültür Bakanlığı, Türk Dil Kurumu, Üniversiteler ve diğer ilgili kesimlerce
gerçekleştirilecek işbirliği ile Türk diline gereken önem verileceği belirtilmiştir.
Anayasamızda tanımlanan laiklik ilkesi ve din ve vicdan hürriyetine etkinlik ve
işlerlik kazandırılacağı, dini duyguların veya dince kutsal sayılan şeylerin siyasi veya
kişisel çıkar, nüfuz sağlamak amacıyla istismar edilmesi veya kötüye kullanılmasını
önleyebilecek bir din eğitimi ve öğretimine işlerlik kazandıracaklarını bildirmişlerdir
(http://www.tbmm.gov.tr/hukumetler/hp58).
88
59. hükümet olan I. Erdoğan Hükümeti 14 Mart 2003 — 29 Ağustos 2007
Başbakan Siirt milletvekili Recep Tayyip ERDOĞAN, Milli Eğitim Bakanı Van
milletvekili Hüseyin ÇELİK’tir.
Hükümet programına baktığımızda eğitim kalitesinin artırılması, eğitimde
fırsat eşitliğinin gerçek anlamda sağlanması ve eğitim sisteminin ideolojik kavgaların
arenası olmaktan çıkarılması için, hükümet olarak eğitim alanında köklü bir reform
hareketine girişeceklerine yer vermişlerdir. Anayasamızda tanımlanan laiklik
ilkesine, din ve vicdan hürriyetine etkinlik ve işlerlik kazandırılarak, dinin, dinî
duyguların veya dince kutsal sayılan değerlerin ve sembollerin siyasî veya kişisel
çıkar yahut nüfuz sağlamak amacıyla istismar edilmesini veya kötüye kullanılmasını
önleyebilecek bir din eğitimi ve öğretiminin, Anayasamızda tanımlanan çerçevede
uygulamaya konulacağı belirtilmiştir (http://www.tbmm.gov.tr/hukumetler/hp59).
60. hükümet olan II. Erdoğan Hükümeti 29 Ağustos 2007 tarihinde iktidara
gelmiştir ve halen bu görevi devam etmektedir. Başbakan Recep Tayip ERDOĞAN,
Milli Eğitim Bakanı ise İstanbul Nimet ÇUBUKÇU’dur.
Yedi yaşını eğitime başlamak için geç bir yaş olarak gördüklerini, bu nedenle
yüzde 25’e çıkardıkları okul öncesi eğitimdeki okullaşma oranını, yeni dönemde
yüzde 50’ye çıkarmayı hedeflediklerini belirtmişlerdir. İktidar olarak, ilköğretim ve
ortaöğretim kademesindeki müfredatları değiştirip ve tüm okullarda uygulamaya
başladıklarını, Cumhuriyet tarihimizde ilk defa kendi iktidarları döneminde,
ilköğretim ve ortaöğretimde her öğrenciye ücretsiz ders kitabı verme uygulaması
başlatıldığını açıklamışlardır. İlk ve ortaöğretimde tekli öğretime geçmek kaydıyla,
hükümet olarak hedeflerinin sınıflarda azami 30 öğrencinin eğitim görmesini
sağlamak olduğunu belirtmişlerdir (http://www.tbmm.gov.tr/hukumetler/hp60).
2.6. Hükümetlerin Eğitim Anlayışı ve Sosyal Bilgiler Dersi
Türkiye Cumhuriyetinin ilk ulusal programı 1924 yılında başladığında
ilköğretim bütün bireyler için zorunlu hale getirildi. Bu programın en belirgin
özelliği yeni Cumhuriyet yönetiminin amaçlarına ilkeleri kapsaması ve ilkokulun iyi
yurttaşlar yetiştirilmesindeki önemini vurgulamasıdır. Böylece 1924 programı Tarih
derslerinde Anadolu’daki milli kurtuluş hareketi ve önderleri üzerinde önemle
89
durulmasını, padişahlık yönetiminin kötülüklerinin açıklanmasını ısrarla ister.
İlkokulların iyi yurttaşlar yetiştirme görevine ilişkin şöyle denilmektedir:
‘‘İlkokuldan sonra çocukların büyük kısmı öğrenim hayatına veda
edeceklerdir. Bu gençler hayat atıldıktan sonra, okulda karşılaşmadıkları
olaylar ve sorunlar kaldıkları zaman kendi faaliyetlerine bir yön
verebilmelidirler. 5 yıllık bir öğrenimden sonra hayata atılan gençlerin, sosyal
hayatın işleyişini zorunlu olarak temasta bulunacakları kültürel, siyasi, iktisadi
kurumların anlam ve önemlerini, Türkiye Cumhuriyeti’nin ne gibi
fedakârlıklarla kurulduğunu, gerçek dostlarını ve düşmanlarını, devlet
makinesinin hangi esaslar üzerine kurulduğunu ve nasıl işlediğini mümkün
olduğu kadar esaslı ve ayrıntılı bir şekilde öğrenmeleri gereklidir’’
(M.E.B.,2003, 42).
Cumhuriyet dönemi hükümet programlarında eğitim ve kültür politikaları,
Atatürk’ün ve onun dönemindeki fikir ve devlet adamlarının koydukları esaslara göre
tespit edilmiş ve uygulanmıştır. Atatürk’ün ölümünden sonra ise, Atatürk ilkeleri
esas olmasına ve hükümet programlarına, Millî Eğitim Bakanlığı programlarına
yansımasına rağmen, hükümetler döneminde aynı titizlik ve cesaretle uygulama
imkânı bulamamıştır.
1980 sonrası dönemde ; “çok partili hayata geçiş ile oluşum tohumları atılan,
MC hükümetleri döneminde semiren Türk - İslâm Sentezi, 12 Eylül 1980 Askerî
Darbesi’nin hazırladığı ortam sayesinde (devletin tüm mekanizmalarında olduğu
gibi) ders kitaplarında da millî kültür raporundaki amaçlar çerçevesinde kendini
gösterdi. Bozulmuş olan millî kültürü devlet eliyle onarmak ve korumak amacıyla,
ideal bir yaşam biçimi olarak görülen Türk - İslâm Sentezi düşüncesi Sosyal
Bilimlere ait ders kitaplarına enjekte edilerek istenilen insan tipinin yetiştirilmesi
hedeflendi” (Kabapınar, 1992, 28).
Ders programları ve kitaplarında muhtevanın belirlenmesi ve
biçimlenmesinde en büyük etkiyi siyasî iktidarlar ve bu iktidarların ülkeye ve
dünyaya bakış açılarının oluşturduğu söylenebilir. Burada biri tez, diğeri sentez
olmak üzere iki ana etkinin söz konusu olduğu ifade edilmektedir:
90
1. Türk Tarih Tezi, Cumhuriyetin ilk yılları, 1920’nin sonları ve 1930’lu
yıllar boyunca, Millî Mücadelenin Batıya karşı savunmasında, Türk milletinin
kültürel boyuttaki devamının göstergesi olarak ortaya konulmuştur. Türklüğün
dünyaya atalığını ve önderliğini işlemiş, milletleşme sürecindeki görevini yerine
getirmiştir.
2. DPT’nin 1983 tarihli Millî Kültür Raporu ile Atatürk Kültür, Dil ve Tarih
Yüksek Kurumunun 1986’da kabul ettiği “ Kültür Unsurlarının ve Kültür
Politikasının Tespitinde Uygulanacak Yöntem ve Sorumluluklar “adlı raporda ifade
edilen ve sistemleştirilmeye çalışılan Türk - İslâm Sentezidir (Ertürk, 1995: 248 –
249).
Bu dönemde; 1982 Anayasasının 134. maddesine dayanılarak “Atatürkçü
düşünceyi, Atatürk ilke ve inkılâplarını, Türk kültürünü, Türk tarihini ve Türk dilini
bilimsel yoldan araştırmak, tanıtmak ve yaymak amacıyla; Atatürk’ün manevî
himayesinde, Cumhurbaşkanının gözetim ve desteğinde, Başbakanlığa bağlı; Atatürk
Araştırma Merkezi, Türk Dil Kurumu, Türk Tarih Kurumu ve Atatürk Kültür
Merkezi’nden oluşan, kamu tüzel kişiliğine sahip Atatürk Kültür, Dil ve Tarih
Yüksek Kurumu” kurulmuştur.
Aynı maddede “Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumunun; kuruluşu,
organları, çalışma usulleri ve özlük işleri ile kuruluşuna dahil kurumlar üzerindeki
yetkileri kanunla düzenlenir’’ hükmü ön görülmüştür.
Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumunun kuruluşu, hizmet ve
faaliyetleri ile ilgili ilkeleri ve organları; görev, yetki ve çalışma usulleri ile özlük
işleri 2876 sayılı kanunla düzenlenmiştir. Kanunun 4’üncü maddesine göre, Yüksek
Kurumun ve bağlı kuruluşlarının bütün hizmet ve faaliyetlerinde Anayasa
çerçevesinde uygulanacak ilkeler şunlardır:
a. Millî mücadele ruhu ve bilinci içerisinde; Atatürkçü düşünceye, Atatürk
ilke ve inkılâplarına, Türkiye Cumhuriyeti’nin sonsuza kadar var olma şuuruna,
kişilerin ve milletin refahına, toplumun mutluluğu inancına, millî kültürümüzü
çağdaş medeniyet seviyesinin üstüne çıkarma azim ve kararlılığına bağlı kalmak ve
sahip olmak,
91
b. Topluca Türk vatandaşlarının millî gurur ve iftiharlarda, millî sevinç ve
kederlerde, ortak ve bölünmez bir bütün hâlinde, millî kültür ve ülküler etrafında
toplanmasını güçlendirecek doğrultuda hareket etmek,
c. Millî dayanışma ve bütünleşmede Atatürkçü düşünce, Atatürk ilke ve
inkılâplarını, kültür, dil ve tarih değerlerini, birleştirici bir güç olarak göz önünde
tutmak; bu değerlere karşı girişilecek her türlü yabancı ve bölücü akımların bilimsel
yoldan çürütülmesini esas almak,
d. Kültür, dil ve tarihî değerlerimizin bilimsel yoldan ortaya çıkarılmasını,
belgelenmesini, araştırılıp incelenmesini esas almak,
e. Toplumda yaratılan bütün maddî ve manevî kültür değerlerinin; sürekli,
düzenli ve kapsamlı bir şekilde birikimini ve gelecek kuşaklara aktarılmasını temel
kabul etmek,
f. Millî bütünlük ve güvenlik gereklerini, millî ahlâk değerlerini ve millî
gelenekleri koruyucu ve gözetici doğrultuda hareket etmek,
g. Türk dilinin öz güzelliğini ve zenginliğini meydana çıkaracak, O’nu
yeryüzü dilleri arasında değerine yaraşır yüksekliğe eriştirecek, kuşaklar arası
anlayışta ve söyleyişte birleştirici yönde hareket etmek,
h. Türk tarihini ve Türkiye tarihini ve bunlarla ilgili konuları, Türklerin
medeniyete hizmetlerini inceler ve elde edilen sonuçları yayarken, millî tarihimizin
ve millî tarih değerlerimizin birleştirici bir güç olduğunu esas almak ve Türk
milletini şanlı geçmişine yaraşan tarihine sahip kılmak (Koçak, 2009: 9).
Araştırmaya zemin oluşturabilmesi açısından Temel Eğitim veya İlköğretim
sözcüklerinin kavramsal gelişimini süreç içinde özetlemek gerekirse; Temel Eğitim
kavramına ilk kez 1961 tarih ve 222 sayılı İlköğretim ve Eğitim Kanunu’nda yer
verilmiştir. 1973 tarihli Milli Eğitim Temel Kanunu’nda Temel Eğitim kavramının
anlamı daha da geliştirilerek temel eğitimin genel olarak 7–14 yaşlar arasında
bulunan çocukları kapsadığı (Madde 22) ve onların ilgi, istidat ve kabiliyetleri
yönünde yetiştirilerek hayata ve üst öğrenime hazırlayan (Madde 23) en az 8 yıl
süreli bir eğitim olduğu belirtilmiştir. 10. Milli Eğitim Şurasında kabul edilen
92
modelle temel eğitim, öğrenciyi üst öğrenime hazırlayan ve mesleğe yatkınlaştıran
6–14 yaşları arası zorunlu sekiz yıllık bir eğitim düzeyi olarak öngörülmüştür (MEB
1982, 320).
Bu öngörülere de dayanarak Milli Eğitim Temel Kanunu’nda değişiklik
yapan 16.6.1983 tarih ve 2842 sayılı kanun ile yaş sınırı 6–14 olarak değiştirilmiş,
ayrıca “Temel Eğitim Kurumları” sözcükleri yerine “İlköğretim Kurumları” deyimi
kullanılmıştır. Ulusu hükümeti döneminde öğretmen yetiştirme ile ilgili önemli bir
gelişme görülmüştür. 10. Milli Eğitim Şurasında benimsenen “öğretmen yetiştirme
yükseköğretime dayalılık” ilkesi ışığında 1982 tarih ve 41 sayılı kanun hükmünde
kararname ile ilkokul öğretmeni yetiştiren iki yıllık ‘‘Eğitim Enstitüleri”, ‘‘Eğitim
Yüksek Okulları” adı ile yeni sistem içinde yerini almıştır (Ataünal A. 1994, 47).
XII. Milli Eğitim Şurasında (18–22 Temmuz 1988) ilkokul öğretmeni
yetiştirme ile ilgili olarak ‘‘Eğitim Yüksekokulları 4 yıla çıkarılmalıdır ve Sınıf
Öğretmenliği Anabilim Dalı’na öğretmen lisesi mezunları belli bir kontenjan ve puan
avantajı sağlanmış ÖSS puanı ile alınmalıdır.” görüşü ileri sürülmüştür. (Ataünal A.
1994, 55).
Okullar planlı ve programlı öğretim merkezleri olup öğrencilere verilmesi
gereken hedefler düzenlenirken iktidar partilerin politikaları büyük öneme sahiptir.
Bu nedenle okullar devletin toplum için öngördüğü ideolojinin bireylere aktartıldığı
resmi kurum niteliğindedir ve konu devletin ideolojisi olduğundan eğitim politikaları
da siyasal içerikli olmak zorundadır. Devlet ideolojisinin yaşatıldığı bu kurumların
bireye hedeflenen ideolojiyi kazandırmak için iki yolu tercih ettikleri görülmektedir.
Bunlardan biri ders öğretim programları vasıtasıyla öğrencilere devletin ideolojisini
kazandırmaktır ki bu hedef ders haline getirilen disiplinlerin pratik veya sosyal
amaçlar doğrultusunda kullanılmasına yol açar. İkinci yol, ilkinden farklı olarak
geleneği olan bir kurum olan okulun devletin resmi ideolojisi doğrultusunda
geliştirmiş olduğu yazılı veya yazısız kurallarını uygulaması ile mümkündür. Yani
ders öğretim programına müdahale edilmeksizin okulda var olan gizli program
vasıtasıyla devletin istediği ‘‘yurttaş tipi’’ne bireylerin ulaşmasını sağlamaktır. Her
iki şekilde de okullar ülkedeki siyasal yönetim biçimini ve problemlerini yansıtan
kurumlar olarak algılanabilmektedir. Benimsenen ideolojiyi yaşatmak için her iki
93
yolu kullanan eğitim politikaları da mevcuttur ve Türkiye bu bağlamda Amerika
Birleşik Devletleri ile benzerlik gösterir (Dilek, 2002, 55–56).
Geçmişten günümüze kadar iktidara gelen hükümetlerin eğitim ve sosyal
bilgiler dersine yönelik çalışmalarına baktığımızda, her hükümetin kendi eğitim
anlayışı doğrultusunda çalışmalar yaptığı görülmektedir.
Ulusu Hükümeti (20 Eylül 1980- 13 Aralık 1983) zamanında, ilköğretime
dair bir görüş bildirilmeden çok genel ifadeler kullanılarak eğitimin ideolojik önemi
üzerinde durulmuştur. Bu hükümet tarafından seçilen ifadelerde en belirgin olan,
terör sonrası bir hükümet olmasıdır. “Milli Eğitim ve öğretimde, Atatürk
Milliyetçiliğinin yeniden yurdun en ücra köşelerine kadar yaygınlaştıracak tedbirler
en kısa zamanda alınacaktır. Yarının teminatı olan evlatlarımızın Atatürk ilkeleri
yerine yabancı ideolojilerle yetişerek sonunda birer anarşist olmasına izin
vermeyeceğiz.” ifadesi göze çarpan ifadedir.
Bu hükümet döneminde hedeflenen 4. Beş Yıllık Kalkınma Planları
doğrultusunda beklenen hedef ve sonuçlara istatistiksel veriler-faaliyetler
incelendiğinde ulaşılamadığı, 5. Plan döneminde ortaya konan eksikliklerle Ulusu
Hükümetinin, ilköğretimde nitelik ağırlığından çok, niceliğe önem verdiği
görülmektedir. Okul sayılarında düzenli bir artış, öğretmen sayılarında (I. Kademede)
düşüş yaşanmış ve II. Kademede ise bunun tam tersine okul sayılarında belli bir
düşüş yaşanırken, öğretmen sayısında düzenli bir artış görülmüştür. Bu dönemdeki
en önemli faaliyetlerden bir tanesi ise ilköğretim kavramının ortaya konması ve
1973’de yer alan Temel Eğitim Kanununun değiştirilerek İlköğretim Kanunu haline
getirilerek bazı maddelerinde farklılaştırılması olmuştur (Şahin, Özteke, 2003: 6). Bu
hükümet için laiklik çok önemli bir değerdir. Laikliği, manevi değerlerin
korunmasında, vicdan, dini inanç ve ibadet hürriyetinin uygulanmasında ve dini
kültürün geliştirilmesinde kısıtlayıcı unsur olarak görmediklerini belirtmişlerdir.
I. Özal Hükümeti (13 Aralık 1983–21 Aralık 1987); programında ‘‘Yüksek
ahlak sahibi, dengeli bir nesil yetiştirilebilmesini teminen, devletin ilk ve orta
öğretim kurumlarında dini eğitim ve öğretim yapılması için gerekli tedbirleri
almasını zorunlu buluyoruz. Herkesin yapmakla zorunlu bulunduğu temel eğitim
dışında sayı, çeşit ve vasıf itibariyle eğitim ve öğretim hizmetleriyle memleketin
94
iktisadi ve sosyal hedefleri arasında irtibat kurulması elzemdir.” ifadesinde
görülmektedir ki bir önceki hükümet politikasında yer alan laiklik vurgusunun din
eğitimi ile karşı karşıya geldiği görülmektedir. Din eğitim ve öğretiminin ahlak ve
nitelikli nesil yetiştirme hedefi ile örtüştürülmesi dönem içerisinde Atatürk
Milliyetçiliği ve Laiklik konularında tartışmalara zemin hazırlamıştır.
Bu hükümet döneminde İlköğretimle ilgili olarak programda “İlk ve
ortaöğretimde ikili öğrenimin kaldırılmasını, sınıflardaki öğrenci sayısının
azaltılmasını hedef alıyoruz.” denilmiştir. Çok kanallı eğitim televizyonu, öğrenci ve
öğretmenlerin eğitim ve öğretiminde yardımcı bir araç olarak kullanılmıştır.
Ders kitaplarının çağdaş eğitim seviyesine uygun olarak hazırlanması için her
türlü tedbir alınmasına özen gösterilmiş, orta öğretimde ikili öğrenimin kaldırılması,
sınıflardaki öğrenci sayısının azaltılması hedef alınmıştır. Bu hükümet döneminde
ders kitapları hazırlanmasında sorunlar olduğu ve hükümete yakın olan yayınların
okullara girdiği düşünülebilir. Nitekim kitap hazırlamada Talim Terbiye Kurulu ve
yakın görülen çalışanlarla kitap hazırlanması olabilir. Kitaplar revizyona
uğradıklarında önceden sebepleri ve geçerli dayanaklarla açıklanmalıdır. Milli kültür
ve ulus bilincine dayalı geçmişe bağlılıktan uzaklaştırıcı içerikten uzak
hazırlanmalıdır. Siyasi ideolojilerden uzak eğitmenler müfredat hazırlık
toplantılarına davet edilmelidir. Geniş katılımlı işbirliğine dayalı çalışmalar yaparak
tartışma alanları yaratılmalıdır.
I. Özal Hükümeti (1983–1987) ve II. Özal Hükümeti (1987–1989)
dönemlerinin incelenmesi sonrasında; ilköğretim okullarının ülke genelinde
yaygınlaştırılmasının hedef alındığı, diğer kademelerinin ise programla bağlantılı
olarak; istihdam ile işbirliğine bağlı ihtiyaca göre açılmasına çalışıldığı dikkati
çekmektedir.
Okul sayılarında tüm kademelerde düzenli bir artış olmasına rağmen sadece
ilkokullarda son iki yıl düzeyinde okullaşma oranının görülmektedir. Öğrenci
sayılarında okul öncesinde istenilen düzeye ulaşılamamış, ilkokul ve ortaokulda ise
yine son iki yılda hedeflenen öğrenci sayısına ulaşılmıştır. Öğretmen sayılarında ise
okul öncesi ve ilkokullarda düzenli bir artış görülürken, ortaokullarda ise 5 yıllık
dönemde önemli bir artışa rastlanmazken son yılda bir artış olduğu söylenebilir. Bu
95
dönemde özellikle ilköğretim ile ilgili faaliyetlere önem verilmiştir. I.ve II. Özal
hükümetleri dönemlerinde ortaya konan en önemli gelişme ise 7–11 yaş grubunun
tamamının zorunlu temel eğitime kavuşturulmuş olduğudur (Şahin, Özteke, 2003,
10)
Akbulut Hükümeti (1989–1991), program açısından bir önceki hükümetin
tekrarı niteliği taşımıştır. Hedeflenen ilköğretim okullarının kurulması gereği
gerçekleştirilmeye çalışılmıştır. Yine bu hükümet döneminde hedeflenen okul öncesi,
ilkokul ve ortaokullardaki öğrenci sayılarına ulaşılamamıştır. Öğretmen ve öğrenci
sayılarında ise her üç kademede de göreceli artışlar görülmüştür. Ancak neticede plan
hedefleri ile gerçekleşme istatistikleri arasında farklılıklar olduğunu
söyleyebilmekteyiz 47. hükümet döneminde nitelik ve nicelik açısından eğitimde
iyileştirmeyi hedefleyen hükümet programının gerçekleşme şansı çıkmazda olan
bütçeyle mümkün olamamıştır. Eğitime ayrılan ödeneklerin sıkıntı yaratması
belirlenen hedeflerin gerçekleştirilememesi demektir. Bu hükümet dönemindeki en
önemli gelişme ise öğretmen yetiştiren Eğitim Yüksekokullarının eğitim sürelerinin 2
yıldan 4 yıla çıkarılması olmuştur.
Yılmaz Hükümeti’nde (30 Haziran 1991-Kasım 1991), Milli Eğitim
politikasının ve hizmetlerinin ülke ve millet için, en önemli ve öncelikli bir devlet
politikası olarak görülmesi bu hükümetin dikkat çeken yönüdür.
Yine eğitimde, laiklik ilkesini, toplumun çeşitliliğinin en büyük kaynaştırıcı,
uzlaştırıcı ve birleştirici harcı, temeli ve teminatı olarak görerek özellikle
benimsenmiş olması laiklik ilkesine yakın duruşu getirmiştir. Zorunlu eğitimin 2000
yılına kadar 8 yıl; 2000 yılından sonrası için de 10 yıl olmasını sağlayacak kanuni
düzenleme yapılması hedeflenmiş ülkemizde ilk defa 13–15 Mayıs 1991 tarihinde
gerçekleştirilen Özel Eğitim Konseyi’nde alınan kararların uygulanmaya konması
için çalışmalar yapıldığı sonucuna ulaşılmıştır.
‘‘Eğitim ve öğretim hürriyetinin Anayasa’ya sadakat borcunu ortadan
kaldırmayacağı inancıyla milli birlik ve bütünlüğümüzün temel unsurlarının başında
yer alan Türkçenin, özellikleri bozulmadan ve aşırılığa kaçılmadan milli ve ortak bir
eğitim ve bilim dili olarak öğretilmesine daha çok önem verilecektir’’ ifadesi bu
96
hükümetin ders kitaplarına özellikle Türkçe ve Sosyal Bilgiler kitaplarında anadil
bilinci ve milli kültür bilinci oluşturmaya dayalı metinler seçiminde rol oynamıştır.
Yılmaz Hükümeti programında çağ nüfusunun okullaşma oranının okulöncesi
eğitimde % 11,5’e ve ortaokulda % 100’e ulaşılması yönünde çalışılacağı
belirtilmiştir. Okul öncesi eğitimde okullaşma oranı % 11,5, ilkokullarda da
okullaşma oranı % 100 olarak hedeflenmiş ama bu hedeflere ulaşılamamıştır (Şahin,
Özteke, 2003: 14)
Demirel Hükümeti (25 Kasım 1991-Mayıs 1993) döneminde, Laik, evrensel,
cumhuriyetçi, milli kültürü geliştirici, yaratıcı, özgür düşünceye dayalı bir eğitim
politikası esastır. Kişilik sahibi, nitelikli insan yetiştirmek amaçtır. Programında
eğitimin niteliği ile ilgili hedeflere ve zorunlu eğitimin 8 yıla çıkarılmasına yer veren
49. Hükümet döneminde hedefler gerçekleştirilememiştir. Yine bu dönemde 6. Plan
kapsamında yeni hedefler ile belirlenen istatistikler arasında farklılıklar çıkmış ve
hedeflere ulaşılamamıştır. Bu hükümet döneminde çağdaş, laik, etkin ve yaygın bir
eğitim sistemi oluşturulacak ve yürürlüğe konacaktır. Çağdaş ve etkin eğitim, çağdaş
toplumun, tartışılmaz gereksinimidir. Hedefi dikkat çeken bir noktadır.
Doğumundan başlayarak her Türk yurttaşının öğrenim ve eğitimi devletin
yükümlülüğünde olacak ve parasız eğitim esas kılınması ve zorunlu eğitimin en az 8
yıl olması hedeflenmiştir. Demirel hükümeti nitelikli hedefler belirlemesine rağmen
eğitim bütçesinde çok da büyük artışları gerçekleştirememiştir. Bu oranlar aynı
zamanda neden hedeflerin gerçekleşemediğinin de bir kanıtıdır.
I. Çiller Hükümeti (Temmuz 1993-Mart 1996), Laik, evrensel, cumhuriyetçi,
milli kültürü geliştirici, yaratıcı, özgür düşünceye dayalı bir eğitim politikası esastır.
Bu dönemde 7. Plan kapsamındaki hedefler ile belirlenen istatistikler arasında
farklılıklar çıkmış, ilkokullardaki hedeflenen okullaşma oranına ulaşılamamıştır.
Okul öncesi dönemde hedeflenen 5,1’lik okullaşma oranının üzerine çıkılarak oran
7,3’e ulaşmıştır, ortaokullarda da yine % 65,6’lık okullaşma hedefi % 68,7 biçiminde
bir artışla gerçekleştirilmiştir. Çiller’in Demirel Hükümetinde de ekonomide aktif bir
göreve sahip olduğu gerçeği düşünülürse hükümet döneminde MEB bütçesinin
GSMH’ya (gayri safi milli hasıla) oranına baktığımızda 1993-%2.88, 1994-%2.41,
1995-%1.73, 1996-%1.71 (www.meb.gov.tr) oranlarını görmekteyiz. Bu oranların
97
belirlenen hedefler düzeyinde önceliğin eğitime verilmediği şeklinde yorumlanması
mümkündür.
I. Çiller Hükümeti Koalisyon (DYP - SHP) Protokolüne baktığımızda, eğitim
sektörüne özel teşebbüslerin girmesine olanaklar tanınmıştır. Laik, evrensel,
cumhuriyetçi, milli kültürü geliştirici, yaratıcı, özgür düşünceye dayalı bir eğitim
politikası esasında özel sektör yatırımlarının ilerleye dönemde vakıf üniversiteleri ile
ideolojilerin eğitim kurumlarına sızmasına zemin hazırladığı düşünülebilir.
II. Çiller Hükümeti (5 Ekim 1995 – 30 Ekim 1995) zamanında en önemli
hedef olarak ilköğretimin 8 yıla çıkarılması öngörülmüş fakat
gerçekleştirilememiştir. 22’si devlet üniversitesi, 2’si yüksek teknoloji enstitüsü ve 4
vakıf üniversitesi olmak üzere toplam 28 yeni üniversite kurulmuştur. Bu durum
akademik koşulların yetersizliğinde görevli kişilerin bilim ve ideoloji ayrımını
yapmakta sıkıntı yaşayabilecekleri düşünülürse özellikle öğretmen eğitiminde
sıkıntılar yaşandığı açıkça belirtilebilir.
III. Çiller Hükümeti (30 Ekim 1995–06 Mart 1996) zamanında, hükümet
Güneydoğu’da, altyapı ve sınaî yatırımlarının aksamadan sürdürülmesi ve olanaklar
içinde hızlandırılmasına; özellikle eğitim, sağlık ve tarım hizmetlerinin
yaygınlaştırılmasına büyük önem vermiş; ancak ayrılan kaynakların büyük
çoğunluğunun hedefe yönelik işlevsellik kazanamadığı görülmüştür. Dönem
içerisinde yaşanan ve halen devam eden ulusal varlığı yıkmaya hizmet eden
ideolojiler, özellikle eğitim sürecini hedef almış ve hükümetin politikasının
uygulanmasında birçok tartışmaya zemin hazırlamıştır.
II. Yılmaz Hükümeti (6 Mart 1996 – 28 Haziran 1996), ‘‘Bilim ve teknoloji
alanında başta ABD ve Avrupa Birliği olmak üzere uluslararası işbirliğine önem
verilecek, devletin önemli dış alımlarında bilim ve teknoloji yeteneğimizi yükseltici
bilgi ve teknoloji transferine imkân sağlayacak uygulamalara gidilecektir’’ ifadesi
ders kitaplarının hazırlanması ve eğitim ortamlarına kültürel emperyalizme neden
oluştur. Özellikle yaş gurubu açısından ilköğretim (7–11) öğrencileri ani kültür
şokları yaşamış gerek medya aracılığıyla gerekse hazırlanan yazılı kaynaklarla milli
tarih ve milli kültür yerine özendirici ve yönlendirici kaynaklarla karşı karşıya
kalmışlardır.
98
Türk Cumhuriyetleri ve akraba toplulukları ile yürütülen eğitimdeki işbirliği
ve buna dayalı projeler daha etkin ve güçlü bir şekilde sürdürülme hedefi ise olumlu
katkı sağlamış; kültürel paylaşımı getirmiştir.
Erbakan Hükümeti (28 Haziran 1996 – 30 Haziran 1997) zamanında, kamu
yatırımlarında; sağlık ve eğitim sektörlerine, bölgesel gelişmişlik farklarının
giderilmesine ağırlık verilecektir hedefi, yatırımların tarafsızlığına siyasi ideolojilerin
engel olduğu ilişkilendirilmesini getirmiştir.
Vakıf üniversitelerinin kurulması teşvik edilecek, özel üniversitelerin
kurulması için gerekli yasal düzenlemeler yapılacaktır hedefi, özellikle eğitim ve
öğretimde sıkıntılara neden olduğu söylenebilir. Çünkü vakıflar ayrılıkların ve
ideolojilerin özellikle toplumsal yapıya sızmada en çok kullanılan oluşumlardır.
Bu hükümet döneminde de 7. Plan doğrultusundaki hedefler ile belirlenen
istatistikler arasında farklılıklar çıkmıştır. Okul öncesi eğitimde hedeflenen % 16’lık
okullaşma oranı % 8,9’da kalarak hedef gerçekleşememiştir. Ancak 1995–96 öğretim
yılındaki 7,3’lük okul-öncesi okullaşma oranında artış olduğu belirlenmiştir. Yine
ilköğretimde hedeflenen % 100’lük okullaşma oranına ulaşılamamış, bu oran %
88,9’da kalmıştır. Bu hükümet döneminde zorunlu eğitimin 8 yıla çıkarılması
öğrencilerin ilgi ve kabiliyetlerine göre çeşitli meslek alanlarında eğitim görmeleri
için ilköğretimin II. kademesinde yönlendirme sistemine işlerlik kazandırılacaktır,
denmiş; fakat zorunlu eğitim 8 yıla çıkarılamamıştır.
Erbakan Hükümeti Koalisyon Protokolü (RP - DYP) zamanında, özellikle
eğitim ortamının önemli öğelerinden olan ders kitaplarında, Sosyal Bilgiler ve
Türkçe ders kitapları çoğunlukla olmak üzere yer alan metinlerin hoşgörü ve manevi
değerlere yönelik ağırlıkta olduğu belirlenmiştir.
Yılmaz Hükümeti (1997–1999) döneminde, eğitimde fırsat eşitliği değil,
olanak eşitliğinin de sağlanacağı belirtilmiş ve ayrıca 8 yıllık zorunlu ve kesintisiz
ilköğretimin (temel eğitim) uygulamaya konulacağı da programda yer almıştır.
Özellikle din Kültürü ve Ahlak Bilgisi alanlarında ki zorunluluk toplumsal yapıda
isteğe bağlı ve zorunlu tartışmasını getirmiştir.
99
IV. Ecevit Hükümeti (11 Ocak 1999 – 28 Mayıs 1999)döneminde, 8 yıllık
zorunlu ilköğretim uygulamasına devam edileceği belirtilmiş, Türkiye’yi bilgi çağına
hazırlamaya yönelik olarak zorunlu eğitim süresinin arttırılması olanaklarının
araştırılacağı bildirilmiştir. Bu dönemde hükümetin daha önceki Erbakan
Hükümetinden uygulama boyutuyla farklılığını değerlendirdiğimizde; o dönem
vakıfların yarattığı eğitimde sıkıntıların önüne geçmek için ders kitapları ve kurum
denetimi yönünden düzenleme yapılmasıdır.
V. Ecevit Hükümeti (28 Mayıs 1999 – 18 Kasım 2002) dönemine
baktığımızda, eğitim kurumlarında ideolojik kutuplaşma ve çatışmalara fırsat
verilmeyecektir’’ ifadesi göze çarpan en önemli bir ifadedir. İlköğretim beşinci
sınıfını tamamlayan öğrencilerin, kanunî temsilcilerinin talep etmesi durumunda,
Diyanet İşleri Başkanlığınca yaz tatilinde açılan ve Millî Eğitim Bakanlığının
denetim ve gözetimine tabi olan Kur' an kurslarına devam edebilmelerine imkân
verici bir düzenleme yapılacaktır. İfadesi ile özellikle ilköğretim kademesindeki
çocuklar için eğitim ortamlarına manevi anlamda soyut düşünme ve yorum
yapabilmede çelişkilere neden olan bir süreç sağladığı düşünebilir. Çünkü okullarda
verilen Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi öğretimi ile yaz tatili süresince alınan öğretimin
eşdeğerde öğretim ve öğretmen tarafından ayrılıklar olabilir diye düşünülmektedir.
Gül Hükümeti (18 Kasım 2002–14 Mart 2003) döneminde, ‘‘Eğitim ve
öğretimde evrensel değerleri öne alan, insanı merkeze yerleştiren demokratik ve
çağdaş bir yaklaşım benimsenecektir. Çağdaş eğitim yöntemleri ve teknolojileri
yakından izlenecek, özellikle öğrencilerin bilgisayar ve diğer teknolojik araçları
kullanma yeteneği kazanmasına özel bir önem verilecektir. Yaygın ve örgün eğitimin
her aşamasında e-eğitim yürürlüğe konacaktır. Eğitimin her alanında özel teşebbüs
desteklenecek ve özel teşebbüsün eğitimdeki payı artırılacaktır’’ hedefi ile milli
bilincin kazandırılmasında en kritik yaş aralığı olan ilköğretim öğrencilerinin
evrensel değerleri algılama ve öğretiminde Sosyal bilgiler ve Türkçe dersinin önemi
düşünüldüğünde seçilen metinlerin ve görsel unsurların milli tarih ve kültürel yapı ile
ilişkisinin az olduğu söylenebilir.
Ulusal bilincin kazandırılmasında ve devletin varlığını sağlayacak
dayanakları belirleyici olmada bu kadar önem arz eden ders kitaplarının içeriğinde bu
hükümet döneminde sıklıkla radikal değişiklikler yapılması düşündürücüdür.
100
Üniversiteler, her çeşit düşüncenin demokratik bir ortamda, hoşgörü içinde öğretilip
tartışıldığı, yasakların ve sınırlamaların olmadığı özgür bir foruma dönüştürülecektir.
Ülkemizde nitelikli bir eğitim sağlanabilmesi için dünyadaki yönetim anlayışında
meydana gelen değişime paralel olarak, eğitim politikalarının belirlenmesinde ve
hizmet sunumunda yerel idareler, özel sektör ve sivil toplum kuruluşlarının inisiyatif
ve katılımları sağlanacak; eğitimde yönetişimci, demokratik bir anlayış
sergilenecektir. Önyargılı ve ezberciliğe dayanan eğitim yöntemleri terk edilecektir.
I. Erdoğan Hükümeti (14 Mart 2003–29 Ağustos 2007)döneminde,
‘‘Anayasamızda tanımlanan laiklik ilkesi, din ve vicdan hürriyetine etkinlik ve
işlerlik kazandırılarak, dinin, dinî duyguların veya dince kutsal sayılan değerlerin ve
sembollerin siyasî veya kişisel çıkar yahut nüfuz sağlamak amacıyla istismar
edilmesi veya kötüye kullanılmasını önleyebilecek bir din eğitimi ve öğretimi,
Anayasamızda tanımlanan çerçevede uygulamaya konulacaktır’’ hedefi ile açıkça
görülmektedir ki önceki yıllarda Laiklik ilkesi dini duyguların öğretimi ve yaşanması
için engel olarak görülmezken bu hükümet döneminde tekrar değerlendirilmesi
düşünülmesi dikkat çekicidir.
Göreve gelinen günden başlayarak, eğitimin en temel sorunları olarak görülen
altyapı, erişim ve kalite sorunlarının üzerine ısrarla gidildiği, özellikle ilköğretim ve
ortaöğretimi, bilgi yüklemeden ziyade öğrencilere temel beceriler edinme, analiz ve
sentez yapabilme, düşünebilme, sorgulama, sağlam bir karakter kazandırma dönemi
olarak gördüklerinini belirten II. Erdoğan Hükümeti, özellikle Sosyal Bilgiler Dersi
öğretim programını öncelikle olarak değiştirme girişiminde bulunmuştur.
Bu iktidar döneminde Türk Milli Eğitiminin beyni olan Talim ve Terbiye
Kurulu Başkanlığında laik değerler ve Atatürkçülükle ilgili konular hep geri planda
tutulmuş, ihmal edilmiş ya da baştan savılmıştır. Bu konuda birçok haber basında da
yer almıştır. 2003 yılında başlatılan program değişiklikleri incelendiğinde,
Atatürkçülükle ilgili konuların yeni hazırlanan programlara gerektiği şekilde ve tam
olarak yansıtılmadığı görülmektedir. Bu dönemde hazırlanan programlarda, 1999
yılında çıkarılan 2504 sayılı Tebliğler Dergisinde belirtilen Atatürkçülükle ilgili
konularla ilgili birçok eksiklik bulunduğu göze çarpmaktadır.
101
II. Erdoğan Hükümeti (29 Ağustos 2007– Devam ediyor) döneminde,
‘‘Cumhuriyet tarihimizde ilk defa iktidarımız döneminde, ilköğretim ve
ortaöğretimde her çocuğumuza ücretsiz ders kitabı verilmesi uygulaması
başlatılmıştır’’ ifadesi ders kitaplarının seçimi, hazırlanması ve dağıtılmasında bir
sektör yaratılmasına fırsat tanımıştır. Çünkü kitap içeriklerinin sorgulanmasının en
aza indirgenmesini sağlamak amacıyla ücretsiz ders kitaplarının dağıtılması bir
politka haline getirilmiştir.
Bu dönem, aynı zamanda öğrencinin kendisi ve çevresiyle uyumlu, sosyal ve
kültürel değerlerle toplumsal aidiyet duygusunu kazanacağı bir kimlik oluşturma
aşaması olarak kabul etmektedir. İktidarın, ilköğretim ve ortaöğretim kademesindeki
müfredatları bu yaklaşımdan hareketle değiştirdiği ve tüm okullarda uygulamaya
başlaması, toplumsal süreçte tartışmalara yol açmıştır. Özel eğitim kurumlarında
yaşanan program-içerik çatışması ve uygulama sorunları toplumun her kesiminde
kendini hissettirmiştir.
2.7. Eğitim Politikalarının Sosyal Bilgiler Dersi Üzerindeki Etkisi
Dünyada eğitim alanındaki ilerlemeler, hükümetlerin eğitim politikalarında
değişiklikler yaparak içerikleri gözden geçirmelerine olanak tanımıştır. Özellikle
tarih ve sosyal bilgiler dersi ezberden uzak, bireyi düşünmeye, araştırma ve
sorgulamada sürekliliğe yöneltmelidir. Her toplum bireylerini dünya barışına katkı
sağlama, ulusal değer bilincini canlı tutma, insan haklarına saygılı olma, eleştirel,
analitik düşünme yetisi kazandırma ve geçmişi doğru kaynaklardan öğrenme fırsatı
tanınmalıdır.
Türk milli Eğitimi’nin Genel Amaçları ve İlkeleri’nde Tarih dersi içeriği ile
ilgili yansımalar 1739 sayılı Milli Eğitim Temel Kanunu’nda şu şekilde belirtilmiştir
(MEB, 1995).
Madde 2. (Bu maddenin 1 numaralı bendi 16.06.1983 tarih ve 2842 sayılı
kanunun birinci maddesi ile aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.)
Atatürk İnkılâp ve İlkelerine ve anayasada ifadesini bulan Atatürk
milliyetçiliğine bağlı; Türk milletinin milli, ahlaki, insani, manevi ve kültürel
102
değerlerini benimseyen, koruyan ve geliştiren; ailesini, vatanını, milletini seven ve
daima yüceltmeye çalışan; insan haklarına ve anayasanın başlangıcındaki temel
ilkelere dayanan demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devleti olan Türkiye
Cumhuriyeti’ ne karşı görev ve sorumluluklarını bilen ve bunları davranış haline
getirilmiş yurttaşlar olarak yetiştirmek.
Türk Milli Eğitiminin Temel İlkeleri’ nde “Eğitim sistemimizin her derece ve
türü ile ilgili ders programlarının hazırlanıp uygulanmasında ve her türlü eğitim
faaliyetlerinde Atatürk inkılâp ve ilkeleri ve anayasada ifadesini bulmuş olan Atatürk
milliyetçiliği temel olarak alınır. Milli ahlak ve milli kültürün bozulup yozlaşmadan
kendimize has şekli ve evrensel kültür içinde korunup geliştirilmesine ve
öğretilmesine önem verilir (Madde 10).
Milli birlik ve bütünlüğün temel unsurlarından biri olarak Türk dilinin
eğitimin her kademesinde, özellikleri bozulmadan ve aşırılığa kaçılmadan
öğretilmesine önem verilir; çağdaş eğitim ve bilim dili halinde zenginleşmesine
çalışır ve bu maksatla Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu ile işbirliği
yapılarak Milli Eğitim Bakanlığınca gereken tedbirler alınır (Madde 10).
Güçlü ve istikrarlı, hür ve demokratik bir toplum düzeninin gerçekleşmesi ve
devamı için yurttaşların sahip olmaları gereken demokrasi bilincinin, yurt yönetimine
ait bilgi, anlayış ve davranışlarla sorumluluk duygusunun ve manevi değerlere
saygının, her türlü eğitim çalışmalarında öğrencilere kazandırılıp geliştirilmesine
çalışılır. Ancak, eğitim kurumlarında anayasada ifadesini bulan Atatürk
milliyetçiliğine aykırı siyasi ve ideolojik telkinler yapılmasına ve bu nitelikteki
günlük siyasi olay ve tartışmalara karışılmasına hiçbir şekilde meydan verilmez
(Madde 11), şeklinde açıklanmıştır.
Türk Milli Eğitimi’nin özel amaçları çerçevesinde ele alacağımız Tarih
dersinin amaçları Milli Eğitim Bakanlığı’nın 27 Eylül 1976 tarihli Tebliğler
Dergisinde şu şekilde açıklanmıştır:
Tarih derslerinde temel amaç Türk tarihi olacaktır. Başka milletlerin tarihine
ait kısımlar Türk Tarihi ile ilgileri derecesine ve aralarında bağlantı kurularak
verilecektir. Buna göre tarih öğretiminin amaçları:
103
1. Öğrencilere Türk tarihinin, Türk kültür ve uygarlığının akışını iletmek
ve dolayısı ile onlarda milli benliğimizin yansıdığı sosyal, kültürel, siyasi ve hukuki
kurumlarımız hakkındaki anlayışı geliştirmek ve böylece milli şuuru
kuvvetlendirmek.
2. Öğrencilere çağdaş kültürün gelişmesinde önemli yeri olan özgürlük,
demokrasi ve milliyetçilik hareketlerini incelerken, insanın yüzyıllar boyunca
bağımsızlığı elde etmek için yaptığı mücadelelere dikkat çekerek öğrenciler
özgürlüğün ve demokrasinin değerini kavratmak, bu telkin yapılırken özellikle milli
bütünlüğü korumak, demokrasiyi üstün tutmak ve ilerleme bilincini vermek.
3. Öğrencilere çağdaş kültürün ve uygarlığın gelişmesinde Türk
milletinin de büyük payı bulunduğunu belirtmek, eski büyük uygarlıkları ve bunların
insanlığa yaptığı etkileri incelenirken bu uygarlıklar arasında Türk uygarlığını yerini
ve önemini göstermek.
4. Öğrencilere milletler ailesi içinde Türk milletinin layık olduğu yeri
göstermek, milletimize düşen insanlık görevlerini belirtmek.
5. Başta Türk büyükleri, özellikle Atatürk başta olmak üzere milletimize
ve insanlığa hizmet etmiş büyük devlet v, ilim, fikir ve sanat adamlarının hayatlarını
ve hizmetlerini duyurmaya değer örnekler olarak takdir etmek ve devletine faydalı
oma yolunda her fedakârlığı göze alabilecek bir şahsiyet kazandırmak.
6. Öğrencilerine bulunduğu toplum içinde milli birlik, bütünlük ve
bağlılık duygularını güçlendirmek.
7. Öğrencilere, gittikçe karmaşık bir hale gelen ve baş döndürücü bir
hızla çoğalıp genişleyen yurt ve dünya sorunları arasında şaşırmadan doğruyu
bulabilen, hayatın hızına ayak uydurabilen, yurt ve millet yararına en uygun yolları
seçebilen şahsiyet sahibi, maddi ve manevi zenginlik kaynaklarımızı korumak,
milletçe değerlendirmek gereğine inanmış, bu yolda alışkanlıklar kazanmış
vatandaşlar olarak yetiştirmek.
8. Öğrencilere Türk İstiklal Savaşı’nın ve Türkiye Cumhuriyeti’nin nasıl
büyük fedakârlıklarla gerçekleştirildiğini açıklamak, Cumhuriyet ve Atatürk
inkılâplarının önemi, korunması ve geliştirilmesi gereğini belirtmek.
9. Öğrencilere, köklü bir tarihe sahip olan büyük bir milletin evladı
olmasının sorumluluğunu duyurmak, Türk milletinin zekâ ve yeteneğini,
çalışkanlığını, kahramanlık ve fedakârlığını, ilim ve sanata değer verdiği, estetik ve
zevkini insanlık duygularının yüksekliğini tarihten örnekler vererek yansıtmak, bu
104
üstün özellikleri devam ettirip geliştirebildiğimiz ölçüde çağdaş medeniyet
seviyesine erişebileceğimizin inancını vermek, böylece onlarda milletimizin
geleceğine olan güvenlerini arttırmak, şerefli milletimizin ona layık evlatları olmaları
yolunda sonsuz bir çaba harcamaları ve bu uğurda durmadan çalışmaları şuuru
geliştirmektir.
Talim Terbiye Kurulu tarafından 19.11.1981 yılında yayınlanan Tebliğler
Dergisinde öğretim esasları yönergesi şu şekilde belirtilmiştir:
“Bütün öğretmenler Milli eğitim Temel Kanunu ve genel programda yer alan
amaçlar doğrultusunda hareket ederek, öğrencilerini Atatürk inkılâplarına ve
ilkelerine bağlı yurttaşlar olarak yetiştirmeleri görevlerinin gereğidir. Bu durumda ise
okullarımızdaki her türlü branş öğretmenleri ile sınıf öğretmenlerinin derslerinde yeri
geldikçe bu konuya önemle eğilmeleri ve programlara uygun bir biçimde etkinlik
göstermeleri zorunludur”
“Ortaöğretim Kurumlarında Atatürk İnkılâbının getirdiği yenilikler ve
değişikliklerle O’nun ilkelerinin benimsetilmesi ve kavratılmasında yalnız İnkılâp
Tarihi dersini okutan öğretmenlerin verecekleri bilgiler yeterli görülmemelidir. Diğer
yandan Atatürk’ ün kişiliği, Kurtuluş Savaşı’ndaki önemli olaylar, Atatürk İnkılâbı,
Atatürk ilke ve görüşleri, Ulu Önderimizin özdeyişleriyle, birlik ve beraberlik
içerisinde her fırsatta öğrencilere duyurulmaya çalışılmalı, öğrenciler Atatürkçülük
konusunda bilinçlendirilmelidir.”
Ülkemizde Cumhuriyet döneminden günümüze birçok eğitim programları
çıkarılmış ve uygulamaya geçirilmiştir. Bunlar: 1924 Programı, 1926 Programı, 1936
Programı, 1939 Köy İlkokulları Programı, 1948 Programı, 1962 İlkokul Programı
Taslağı, 1968 İlkokul Programı, 1997 İlkokul Programı.
1968 İlkokul Programından sonra, bilim ve teknikteki yeniliklere ayak
uydurmak için fen bilgisi, matematik, beden eğitimi gibi derslerin programlarında sık
sık değişiklikler yapılmıştır. Sosyal Bilgiler, din bilgisi ve ahlak derslerinin konuları
da sık sık değişmiştir. Fakat bu programların özü 1968 İlkokul Programına
dayanmaktadır.
105
Kesintisiz 8 yıllık ilköğretim uygulamasına geçilmeden önce ülkemizde
‘İlkokul’, ‘İlköğretim Okulu’, ‘Ortaokul’ ve ‘Lise’ vardı. Bu eğitim öğretim
kurumlarında Sosyal Bilgiler, Milli Tarih, T.C İnkılâp Tarihi ve Atatürkçülük
derslerine ait haftalık ders saatleri ise aşağıdaki tablolarda sunulmuştur (MEB, 2003,
48)
Tablo–5: İlkokul Haftalık Ders Çizelgesinde Sosyal Bilgiler Dersi
DERS ADI
SINIFLAR
1. SINIF 2.SINIF 3.SINIF 4.SINIF 5.SINIF
Sosyal Bilgiler ----
-
---- ---- 3 3
Tablo–6: İlköğretim Okulu Haftalık Ders Çizelgesinde Sosyal Bilgiler, Milli Tarih,
T.C İnkılâp Tarihi ve Atatürkçülük Dersi
DERSLER
SINIFLAR
1. SINIF 2. SINIF 3. SINIF 4.SINIF 5.SINIF 6. SINIF 7.SINIF 8.SINIF
Sosyal Bilgiler ___ 3 3 ____ ____ ___
Milli Tarih ____ ____ ____ ____ ____ 2 2 ___
T.C İnkılâp Tarihi
ve Atatürkçülük
___ ____ ____ ____ ____ ____ ____ 2
Tablo–7: Ortaokul Haftalık Ders Çizelgesinde Milli Tarih, T.C İnkılâp Tarihi ve
Atatürkçülük Dersi
DERSLER SINIFLAR
6. SINIF 7. SINIF 8.SINIF
Sosyal Bilgiler 2 2 _____
T.C İnkılâp Tarihi ve
Atatürkçülük
_____ _____ 2
106
Kesintisiz 8 yıllık ilköğretim uygulamasına geçilmeden önce, ilkokulların 4.
ve 5. sınıflarında Sosyal Bilgiler dersi haftada 3’ er saat okutuluyordu. İlköğretim
okullarının 4. ve 5. sınıflarında yine 3’ er saatlik Sosyal Bilgiler dersi okutuluyordu,
6. ve 7. sınıflarda 2’ şer saatlik Milli Tarih dersi, 8. sınıfta ise T.C İnkılâp Tarihi ve
Atatürkçülük dersleri okutuluyordu. Ortaokullarda ise 6. ve 7. sınıflarda 2’ şer saatlik
Milli Tarih dersi, 8. sınıfta ise 2 saat T.C İnkılâp Tarihi ve Atatürkçülük dersi
okutuluyordu.
18 Temmuz 1997 tarih ve 4036 sayılı kanunla 8 yıllık kesintisiz ilköğretim
zorunlu hale getirilmiştir. Bu kanunla birlikte, daha önceki ilkokul programlarından
farklı olarak ilk defa programlar her sınıf için ayrı ayrı olarak yapılmıştır (Örneğin,
İlköğretim Okulu Programları 4. Sınıf, İlköğretim Okulu Programları 1. sınıf vb).
1997 İlköğretim Programlarında Türk Milli Eğitiminin Amaçları ve Türk
Milli Eğitiminin Temel İlkeleri aynen 1985–1988 İlkokul Programlarındaki gibidir
(MEB, 2003).
Kesintisiz 8 yıllık ilköğretim uygulamasına geçildikten sonra, ilköğretim
okullarında Sosyal Bilgiler ile T.C İnkılâp Tarihi ve Atatürkçülük dersi okutulmaya
başlamıştır. Milli Tarih dersleri müfredattan kaldırılmıştır. İlköğretim okullarında bu
derslerin haftalık ders çizelgelerindeki süreleri Tablo–4’te verilmiştir:
Tablo–8: İlköğretim Okulu Haftalık Ders Çizelgesinde Sosyal Bilgiler, Milli
Tarih, T.C İnkılâp Tarihi ve Atatürkçülük Dersi
DERSLER
SINIFLAR
1. SINIF 2. SINIF 3.SINIF 4.SINIF 5.SINIF 6.SINIF 7.SINIF 8.SINIF
Sosyal Bilgiler 3 3 3 3
Milli Tarih
T.C İnkılâp Tarihi
ve Atatürkçülük
2
Cumhuriyetin kuruluşundan Sekiz yıllık zorunlu eğitimin uygulanmaya
başlamasına kadar haftalık ders çizelgelerini incelediğimizde, genel olarak 9 çeşit
107
ders haftada 25 saat okutulmuştur. 1997–1998 eğitim öğretim yılında uygulamaya
konulan kesintisiz sekiz yıllık zorunlu eğitim yasası gereğince, ilköğretim haftalık
ders dağıtım çizelgesi yeniden belirlenmiştir. Çizelgede yer alan derslerle ilgili
gelişmelerden Sosyal Bilgiler, Milli Tarih, T.C İnkılâp Tarihi ve Atatürkçülük Dersi
ile ilgili gelişmelere baktığımızda;
— Sosyal Bilgiler dersi 4. ve 5. sınıflarda 1926–1968 yılları arasında
Tarih, Coğrafya, Yurt Bilgisi adları altında ayrı ayrı okutulmuş, bu ders 1968 yılında
Sosyal Bilgiler adını almıştır. Sosyal Bilgiler dersi 1926’ dan 1968 yılına kadar
haftada toplam 11 saat, 1968 yılından günümüze kadar ise haftada toplam 6 saat
okutulmaktadır. 1997 yılından günümüze kadar 6, 7 ve 8. sınıflarda toplam 6 saat
okutulmaktadır (MEB, 2003: 42).
— Milli Tarih dersi kesintisiz 8 yıllık zorunlu eğitimden sonra,
ilköğretim okullarında okutulmamaya başlamıştır.
— T.C İnkılâp Tarihi ve Atatürkçülük Dersi ise 1985 İlkokul
Programlarından itibaren 8. sınıflarda ve haftada toplamda 2 saat okutulmaktadır.
108
BÖLÜM III
SOSYAL BİLGİLER PROGRAM VE DEĞİŞİKLİKLERİ
3.1. Mevcut Eğitim Politikasının Sosyal Bilgiler Öğretimine Yansıması ve Sosyal
Bilgiler Öğretim Programının Genel Amaçları
—Özgür bir birey olarak fiziksel, duygusal özelliklerinin; ilgi, istek ve
yeteneklerinin farkına varır.
—Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olarak, vatanını ve milletini seven,
haklarını bilen ve kullanan, sorumluluklarını yerine getiren, ulusal bilince sahip bir
vatandaş olarak yetişir.
—Atatürk İlke ve İnkılâplarının, Türkiye Cumhuriyetinin sosyal, kültürel ve
ekonomik kalkınmasındaki yerini kavrar; lâik, demokratik, ulusal ve çağdaş değerleri
yaşatmaya istekli olur.
—Hukuk kurallarının herkes için bağlayıcı olduğunu, tüm kişi ve kuruluşların
yasalar önünde eşit olduğunu gerekçeleriyle bilir.
—Türk kültürünü ve tarihini oluşturan temel öge ve süreçleri kavrayarak,
millî bilincin oluşmasını sağlayan kültürel mirasın korunması ve geliştirilmesi
gerektiğini kabul eder.
—Yaşadığı çevrenin ve dünyanın coğrafî özelliklerini tanıyarak, insanlar ile
doğal çevre arasındaki etkileşimi açıklar.
—Bilgiyi uygun ve çeşitli biçimlerde (harita, grafik, tablo, küre, diyagram,
zaman şeridi vb.) kullanır, düzenler ve geliştirir.
—Ekonominin temel kavramlarını anlayarak, kalkınmada ve uluslararası
ekonomik ilişkilerde ulusal ekonominin yerini kavrar.
—Meslekleri tanır, çalışmanın toplumsal yaşamdaki önemine ve her mesleğin
gerekli olduğuna inanır.
109
—Farklı dönem ve mekânlara ait tarihsel kanıtları sorgulayarak insanlar,
nesneler, olaylar ve olgular arasındaki benzerlik ve farklılıkları belirler, değişim ve
sürekliliği algılar.
—Bilim ve teknolojinin gelişim sürecini ve toplumsal yaşam üzerindeki
etkilerini kavrayarak bilgi ve iletişim teknolojilerini kullanır.
—Bilimsel düşünmeyi temel alarak bilgiye ulaşma, bilgiyi kullanma ve
üretmede bilimsel ahlâkı gözetir.
—Birey, toplum ve devlet arasındaki ilişkileri açıklarken, sosyal bilimlerin
temel kavramlarından yararlanır.
—Katılımın önemine inanır, kişisel ve toplumsal sorunların çözümü için
kendine özgü görüşler ileri sürer.
—İnsan hakları, ulusal egemenlik, demokrasi, lâiklik, cumhuriyet
kavramlarının tarihsel süreçleri ve günümüz Türkiyesi üzerindeki etkilerini
kavrayarak yaşamını demokratik kurallara göre düzenler.
—Farklı dönem ve mekânlardaki toplumlararası siyasal, sosyal, kültürel ve
ekonomik etkileşimi analiz eder.
—İnsanlığın bir parçası olduğu bilincini taşıyarak, ülkesini ve dünyayı
ilgilendiren konulara duyarlılık gösterir (TTKB, 2009).
3.2. Sosyal Bilgiler Öğretim Programının Uygulanması ile İlgili Açıklamalar
İlköğretim okulu Sosyal Bilgiler öğretim programı 6. sınıfta haftada üçer ders
saati olmak üzere 108 saatlik bir ders süresi ve 7. sınıflarda dört saat olmak üzere 108
saatlik bir ders süresi öngörülerek hazırlanmıştır. İnsan hakları ve vatandaşlık dersi
pek çok ülkede olduğu gibi ilköğretim 1. sınıftan itibaren bir ara disiplin olarak ele
alınmış, derslerin kazanımları ile insan hakları ve vatandaşlık programının
kazanımları ilişkilendirilmiş, insan hakları ve vatandaşlık programına duyarlı bir
ilköğretim programı hazırlanmıştır. Bu dersin eğitim ve öğretiminde;
110
—Etkili ve sorumlu Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı yetiştirmek amacıyla
tasarlanmış Sosyal Bilgiler dersi ile öğrenci 4. sınıftan itibaren karşılaşmaktadır.
Sosyal Bilgiler öğretmeni, 4. ve 5. sınıf Sosyal Bilgiler programını inceleyerek,
öğrencilerin bilgi, beceri, değer ve kavram boyutlarında hazır bulunuşluk düzeyini
dikkate almalıdır. Sarmal yaklaşım doğrultusunda, devamlılık ve aşamalılık
açısından; 6. ve 7. sınıflardaki öğrenme alanları, beceriler, değerler ve kavramların 4.
ve 5. sınıftakilerle ilişkileri göz ardı edilmemelidir.
— Sosyal bilgiler ünitelerinde; tarih, coğrafya, ekonomi, sosyoloji,
antropoloji, psikoloji, felsefe, siyaset bilimi ve hukuk gibi sosyal bilimler ve insan
hakları ve vatandaşlık bilgisi konuları toplulaştırılmış olarak ele alınmaktadır.
Öğretmen de konuları tarih ünitesi, coğrafya ünitesi, insan hakları ve vatandaşlık
ünitesi diye ayrı ayrı değil, çok yönlü olarak işlemelidir. Örneğin, Türkiye’nin
coğrafî bölgeleri ele alınırken, Millî Mücadele yıllarında bu bölgedeki faaliyetlere
yer verilerek, coğrafya, tarih, insan hakları ve vatandaşlık konuları ilişkilendirilerek,
milli bilinç, insan hakları ve tarih duyarlılığı oluşturulmaya çalışılmalıdır. Benzer
şekilde edebî ürünler ve yazılı materyallerden (efsaneler, destanlar, masallar,
atasözleri, halk hikâyeleri, türküler ve şiirler vb.) yararlanılarak, sosyal bilgiler,
Türkçe dersleriyle kaynaştırılmalı, öğrencilere vatan sevgisi kazandırılmalıdır.
—Sosyal Bilgiler Programında, belirlenmiş kazanımlara yönelik konu
sıralaması yapılmamıştır. Programda kazanımların öngördüğü bir içerik sınırlaması
söz konusudur. Öğretmen kazanımları gerçekleştirmesi koşuluyla; çevre özelliklerini,
öğrenci grubunun ilgilerini, ihtiyaçlarını, beklentilerini, hazır-bulunuşluk düzeylerini
ve dolayısıyla da ön bilgilerini dikkate alarak, Türk millî eğitiminin genel amaçları
ve temel ilkeleri doğrultusunda uygun çıkış noktaları, uyarıcı ve pekiştireç
unsurlarını kullanarak çerçevesi belirlenmiş olan içeriğe bağlı oluşturacağı alt
başlıklar etrafında hareket etmelidir. Çevresel etkiler ve grubun sözü edilen
özellikleri açısından gerektiğinde, güncellik ilkesi gözetilmek kaydıyla ünite
sürelerinde değişiklik yapabilir.
—Öğretmen, geçmiş, bugün ve gelecek düşünüldüğünde, bütün insan
faaliyetlerini kapsayacak şekilde seçilmiş olan dokuz öğrenme alanının, birden fazla
disiplini içerdiğine, “zaman, süreklilik ve değişim” öğrenme alanının, diğer sekiz
öğrenme alanıyla birlikte değerlendirildiğine dikkat etmelidir. Yani bir ünite, iki
111
öğrenme alanı içermektedir. 6. ve 7. sınıfta "gruplar, kurumlar ve sosyal örgütler"
öğrenme alanına yer verilmemiştir.
—Öğretmen, “sosyal bilimler olarak sosyal bilgiler” ve “yansıtıcı düşünme
olarak sosyal bilgiler” anlayışlarına önem vermelidir. Öğrencilere, sosyal bilimcilerin
(coğrafyacının, tarihçinin, vb.) bilimsel yöntemleri sezdirilmelidir. Öğretmen, okulun
içindeki ve dışındaki olaylardan yararlanarak, öğrencileri sık sık gerçek hayat
problemleri ve çelişkili durumlarla karşılaştırmalı ve karşılaştıkları sosyal problemler
üzerine yansıtıcı düşünmelerini sağlamalıdır. Tarih konuları da öğrencilere bir
problem olarak sunulmalıdır. Örneğin “TBMM’nin Açılışı” konusunda, “Atatürk,
1920’de kurulan yeni devletin malî kaynakları problemini nasıl çözdü?” problemi
ortaya atılabilir. Burada önce, bir devletin gelir kaynakları ile ilgili öğrencilerin
görüşleri alınmalı, sonra veri ve kaynak toplamalarına yardım edilmeli, görüşleri test
edilmeli ve tartışmaya teşvik edilmeli, daha sonra da öğrencilerin bir rapor yazmaları
sağlanmalıdır.
—Son yıllarda bazı eğitimciler tarafından “genişleyen çevreler” programına
yönelik haklı ve yerinde eleştiriler yapılmaktadır. Günümüzde çocuklar yakın
çevrelerinin çok ötesindeki olaylardan da haberdardırlar. Kitle iletişim araçlarının
özellikle de televizyonun her eve girmesi, dünyayı çocukların evine getirmiştir.
Henüz okula başlamayan çocuklar bile dünyadaki savaşların, çevre kirliliği ile ilgili
sorunların artık farkındadırlar. Belgeseller sayesinde dünyanın çeşitli yörelerindeki
kültürleri en ince ayrıntılarına kadar tanıma fırsatı elde etmektedirler (Öztürk, Dilek,
2003, 75). Örneğin 8–13 yaşlarındaki çocukların yakından uzağa ilkesinin tersine Çin
Seddi, Piramitler, dünyanın en uzun, en kilolu, en yaşlı insanı gibi konularla
ilgilendiği görülmüştür. Bu yüzden ünitelerin sıralanması “yakından uzağa” ilkesine
göre yapılırken, “Küresel Bağlantılar” öğrenme alanı ile öğrencilerin ilgi ve
ihtiyaçları dikkate alınmıştır.
—Üniteler işlenirken doğrudan verilecek beceriler üzerine alıştırmalar
yapılmalıdır. Dokuz temel becerinin yanı sıra, öğrencilerin zaman ve kronolojiyi
algılama, mekânı algılama, değişim ve sürekliliği algılama ve sosyal katılım gibi
sosyal bilgiler becerilerini kazanmaları üzerinde özellikle durulmalıdır. Bu beceriler
alt aşamaları ile birlikte öğretmen kılavuzunda verilmiştir. Kaynak kullanımı ve kanıt
değerlendirmeye dayalı sosyal bilgiler eğitiminde öğrencilerin sebep-sonuç ilişkisi
112
kurmaları ve kanıta dayalı akıl yürütmeleri sağlanmalı, kanıtların sınırlılıkları ve
tarihin farklı yorumlarının olabileceği fark ettirilmelidir.
—Öğretmen, öğrencilerin disiplinlere ait yapısal kavramları öğrenmelerine
dikkat etmelidir. Öğrencilerin, çizdikleri kavram ve zihin haritalarından yararlanarak,
kavram yanılgıları varsa, düzeltmelerine yardımcı olmalıdır.
—Programdaki değerler, bir örnek olaydan ya da öyküden hareketle,
değerleri açıklama, ahlâkî muhakeme ve değer analizi şeklinde verilmelidir.
—Öğretmen, programda üç türlü ilişkilendirme ile karşılaşmaktadır. Bunlar,
üniteler arası ilişkilendirme, dersler arası ilişkilendirme ve ara disiplinlerle
ilişkilendirmedir. Programda üniteler arası ve dersler arası ilişkilendirme açıklamalar
bölümünde yer alırken, ara disiplinlerle ilişkilendirme tabloları programın devamında
yer almaktadır. Sosyal Bilgiler öğretmeni, 6. ve 7. sınıflarda sosyal bilgiler dersinde
sık sık bu ilişkileri öğrencilerin kurmasına yardımcı olmalıdır. Diğer branş
öğretmenleriyle toplantı yaparak planlarını oluşturmalıdır.
—Öğretmen, okulun bulunduğu çevreye göre programdaki etkinlik
örneklerini seçmeli ya da kendisi etkinlik hazırlamalıdır. Olguları ve olayları
aktarmak ya da öğrencilere ders kitaplarını ezberletmek yerine, aktif öğrenmeye
dayalı etkinlikler uygulamalıdır. Yeni etkinlikler tasarlanırken, dersin 17 genel
amacı, ünite kazanımları, farklı öğrenme stilleri ve zekâ türlerine sahip öğrencilerin
ilgi, yetenek ve ihtiyaçları göz önüne alınmalıdır. Öğretmen bilgi dağıtıcı rolü yerine,
öğrencilerinin anlam kurmalarına yardımcı rolünü benimsemelidir. Öğrencileri
düşündürücü ve açık uçlu sorularla sorgulamaya teşvik etmelidir. Öncelikle küçük
veri kırıntıları ve olgu koleksiyonları yerine, öğrencilerin büyük fikirler, temalar ile
karşılaşmalarına yönelik, becerileri ve değerleri geliştirici etkinlikler seçebilir.
Örneğin, I. Dünya Savaşı’na, Milli Mücadele’ye ve II. Dünya Savaşı’na siyasal,
ekonomik ve kültürel açılardan topluca bakılabilir. Öğretmen, önce bu savaşlara
ilişkin öğrencilerin ön bilgilerini saptamalı, öğrencilerin olguları araştırmalarına
dayandırdıkları bulgular yoluyla birbirinden ve ders kitaplarından öğrenebileceği bir
ortam sağlamalıdır. Öğrencilerin erken yaşlardan itibaren bireysel ya da grup olarak
birincil ve ikincil kaynaklar üzerinde çalışarak, kendi anlayışlarını sosyal ve kültürel
bağlam içinde oluşturmalarına yardımcı olmalıdır. Oluşturmacı sınıfın gerçek
113
anlamda demokrasinin yaşandığı bir yer olduğu unutulmamalıdır. Bu şekilde
öğrenciler demokratik beceri ve değerlere sahip, bilimsel düşünmeye açık, insan
haklarına saygılı, işbirliği içinde çalışabilen, Cumhuriyet sevgisi ve demokrasi bilinci
gelişmiş, haklarını bilen ve sorumluluk sahibi Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları
olarak yetişebilir.
—Millî ve dinî bayramlar, mahallî kurtuluş ve kutlama günleri, önemli
olaylar, belirli gün ve haftalardan yararlanılarak, öğrencilerin tarihsel duyarlılığı
geliştirilmelidir. Öğretmen, 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı, 23 Nisan Ulusal
Egemenlik ve Çocuk Bayramı, 19 Mayıs Atatürk’ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramı,
Kurtuluş Savaşı’nda bir zaferin ya da Türk İnkılâbı ile ilgili herhangi bir olayın yıl
dönümü, Ankara’nın başkent olması gibi olayların yıl dönümlerinde Atatürk’ün
kişilik özelliklerini, inkılâplarını, ilkelerini ve düşüncelerini anlatmalıdır. Öğretmen,
Atatürk’ün “Türk, öğün, çalış, güven”, “Ne mutlu Türküm diyene!” ve “Yurtta sulh,
cihanda sulh” gibi sözlerinden hareketle, Türklerin tarihte oynadıkları rolü; askerlik,
idare, hukuk, bilim, fen ve sanat alanında insanlığa hizmetlerini göstermelidir.
Öğrencilerin, Türk milletine, Türk bayrağına, Türk ordusuna ve vatanına hizmet eden
kişilere sevgi, saygı ve takdir duygularını geliştirmelidir. Öğrenciler, yazılı ve görsel
basın tarafından güncel konuların ve haberlerin etkisi altındadır. Öğrencilerin
zihinlerinin güncel meselelerle meşgul olduğu zamanlarda ve dönem başında
planlanmış dersin pek verimli olmadığı durumlarda, öğretmen “güncellik ilkesinden”
hareket etmeli, fırsatları değerlendirmelidir. Güncel konular, öğrencilere iş ve proje
olarak verilmelidir.
—Öğretmen, inceleme gezilerine önem vermelidir. Bu geziler pazaryerine,
resmî dairelere, fabrikalara, sergilere, arkeolojik kazılara, atölyelere, müzelere ve
tarihî mekânlara (tarihî yapılar, anıtlar, müze-kentler, savaş alanları) yönelik olabilir.
Bu geziler, sadece eğlenceli bir gün geçirme olarak düşünülmemeli, her aşaması
planlanmalı ve değerlendirilmelidir. Öğrenciler için çalışma kâğıtları hazırlanmalı ya
da müzelerin çalışma kâğıdı kullanılmalıdır. Öğrencilerin doğal ve tarihî çevreyi
koruma bilinci edinmeleri, sanat zevki ve estetik duygularını geliştirmeleri
sağlanmalıdır. Tarihî bir kişilikten söz ediliyorsa, bu kişi de okulun bulunduğu
çevrede doğmuş, bulunmuş ya da ölmüş ise bu yönden değerlendirilmelidir. Bu
kişinin medrese, cami, kütüphane, imaret, han, türbe, mahalle, sokak ve ev gibi
114
herhangi bir eserde kitabesi varsa, bu kişi ve eserleri ile ilgili öğrencilere araştırma
projeleri verilebilir. Öğretmen, sınıfta ya da müzede drama etkinlikleri ile geçmiş
yaşantıların canlandırılması ve öğrencilerin tarihî kişilikler ile empati kurmasını
sağlamalıdır. Öğrencilere verilen ödevler gerçek (otantik) hayat problemlerinden
seçilmelidir. Örneğin antik bir şehirden asfalt karayolu geçirilmek isteniyor. “Siz bu
şehrin neden korunması gerektiğini açıklayan dilekçe yazınız”. “Ya da TRT için
çalışan bir program yapımcısısınız. Safranbolu evleri ile ilgili bir belgesel yapmanız
isteniyor. Bu belgeselin senaryosunu yazınız.” Bu tür etkinliklerle öğrencilerin
dinleme, okuma, konuşma ve özellikle yazma becerileri geliştirilmelidir.
—Öğretmen, öğrencileri millî, ahlâki, insanî, manevî, kültürel değerler
bakımından besleyici; demokratik, lâik ve sosyal bir hukuk devleti olan Türkiye
Cumhuriyeti’ne karşı görev ve sorumluluklarını yerine getirmede yol gösterici
olmalıdır. Ayrıca derse ilişkin konuları sevdirecek roman, tarihî roman, hikâye,
hatıra, gezi yazısı, şiir ve fıkra gibi edebî ürünleri okumaya teşvik etmelidir.
—Öğretmen fotoğraflar, haritalar, filmler, CD-ROM’lar, tarih ve sosyal
bilgiler benzeşim (simülasyon) programları, çoklu ortam (multimedya) ve
hipermedya gibi araçlar; telekomünikasyon hizmetlerini (internet gibi) imkânları
ölçüsünde sosyal bilgiler dersinin bir parçası yapmalıdır. Gezi düzenleyemediği
mekânlara, sınıf içinde internet yardımıyla, sanal alan gezileri yaptırmalıdır.
— 24.01.2008 tarih ve 2 ve 3 sayılı kararlarla kabul edilen “Müze İle Eğitim”
ve “Öğrenme-Öğretme Sürecinde Gazete Kupürlerinden Yararlanma” konusunda
önerilen açıklama ve etkinlik örnekleri işlenişte dikkate alınmalıdır.
—Öğretmen, ünitenin yapısına uygun olan değerlendirme araç ve
yöntemlerini seçmelidir. Öğretmen, değerlendirmenin, öğrenmenin ayrılamaz bir
parçası olduğunu bilmelidir. Sadece öğrenme ürününü değil, öğrenme sürecini de
değerlendirmelidir. Değerlendirmede geleneksel yöntemlerle, alternatif
değerlendirme yöntemlerini birlikte kullanmalıdır. Bu değerlendirme yöntemleri ve
araçları; gözlem, performans ödevleri, görüşmeler, öz değerlendirme ölçekleri,
öğrenci ürün dosyaları (portfolyo), projeler, posterler, çoktan seçmeli, eşleştirmeli,
boşluk doldurmalı, açık uçlu sorulardan oluşan testlerdir. Öğretmen, geleneksel
değerlendirme araç ve yöntemlerini kullandığında öğrencilerde ıraksak düşünmeye
115
yol açan özellikle ıraksak sorular sormalıdır. Bazı öğrenciler grup tartışmalarında
sessizdir. Fakat çok iyi kompozisyon yazar ya da resim yapar, bazıları çok iyi sunuş
yapar; fakat yazıya dökemez. Görüldüğü gibi çok değişik ölçme araçlarının
kullanılması öğrencilere öğrendiğini gösterme şansı vermektedir. Öğrenciler
etkinlikler çerçevesinde fotoğraf, resim, proje, poster, şarkı sözü, powerpoint sunusu,
maket gibi ürünler yapabilmeli ve bunlar aileleri ve çevreleriyle paylaşmak için
sergilenmelidir (TTKB, 2009).
Sosyal Bilgiler Dersi, ilköğretim 4–5–6–7–8. Sınıflarda okutulan zorunlu
derslerdendir. İçerik olarak; Tarih, Coğrafya, Vatandaşlık Bilgileri, Genel Kültür
konularından oluşmaktadır. Eğitim fakültelerinin Sosyal Bilgiler Öğretmenliği
Bölümünü bitiren öğretmen adayları bu öğretmenliğe atanırlar. Önceki yıllarda
Eğitim fakültelerinin Tarih Öğretmenliği ve Coğrafya Öğretmenliği bölümünü bitiren
öğretmen adayları da Sosyal Bilgiler Öğretmeni olarak atanmaktaydı. Şu an bu
öğretmenliğe spesifik olarak sadece Sosyal Bilgiler Öğretmenliği Bölümünü
bitirenler atanmaktadır. Sosyal Bilgiler Dersi;
1) Tarih
2) Coğrafya
3) Vatandaşlık Bilgisi
bölümlerinden oluşmaktadır Sosyal Bilgiler Müfredatı 2005 yılında itibaren kademeli
olarak değişmeye başlamıştır. 4, 5, 6, 7, 8. Sınıf ders konuları ve kitapları kademeli
olarak yenilenmiştir. 2006–2007 öğretim yılında 4., 5., 6. sınıf, 2007–2008 öğretim
yılında 7. sınıf, 2008–2009 öğretim yılında 8. sınıf konu ve kitapları değişmiştir.
(http://www.etarih.net/tr/sosyalbilgiler.2009).
116
Tablo 9: Sosyal Bilgiler Öğretim Programı 6. Sınıf Öğrenme Alanları, Üniteleri,
Kazanım Sayıları ve Süreleri
ÖĞRENME ALANI ÜNİTE KAZANIM
SAYISI
SÜRE/DERS
SAATİ*
ORANI
(%)
BİREY VE TOPLUM SOSYAL BİLGİLER
ÖĞRENİYORUM 6 12 11
İNSANLAR, YERLER VE
ÇEVRELER YERYÜZÜNDE YAŞAM 7 15 14
KÜLTÜR VE MİRAS İPEK YOLU’NDA
TÜRKLER 9 24 23
ÜRETİM, DAĞITIM VE
TÜKETİM
ÜLKEMİZİN
KAYNAKLARI 6 18 17
KÜRESEL BAĞLANTILAR ÜLKEMİZ VE DÜNYA 5 12 11
GÜÇ, YÖNETİM VE
TOPLUM
DEMOKRASİNİN
SERÜVENİ 5 15 14
BİLİM, TEKNOLOJİ VE
TOPLUM ELEKTRONİK YÜZYIL 5 12 10
GENEL TOPLAM 43 108 100
Tablo 10: Sosyal Bilgiler Öğretim Programı 7. Sınıf Öğrenme Alanları, Üniteleri,
Kazanım Sayıları Ve Süreleri
ÖĞRENME ALANI ÜNİTE KAZANIM
SAYISI
SÜRE/DERS
SAATİ* ORANI (%)
BİREY VE TOPLUM İLETİŞİM VE İNSAN
İLİŞKİLERİ 6 12 11
İNSANLAR, YERLER VE
ÇEVRELER ÜLKEMİZDE NÜFUS 5 12 11
KÜLTÜR VE MİRAS TÜRK TARİHİNDE
YOLCULUK 8 27 25
BİLİM, TEKNOLOJİ VE
TOPLUM ZAMAN İÇİNDE BİLİM 5 12 11
ÜRETİM, DAĞITIM VE
TÜKETİM
EKONOMİ VE SOSYAL
HAYAT 6 18 17
GÜÇ, YÖNETİM VE
TOPLUM YAŞAYAN DEMOKRASİ 5 12 11
KÜRESEL BAĞLANTILAR ÜLKELER ARASI KÖPRÜLER 4 15 14
GENEL TOPLAM 39 108 100
117
3.3. Talim ve Terbiye Kurulu Başkanlığınca Haftalık Ders Çizelgeleri Hakkında
Alınan Kararlar
• 28.8.1981 tarih 148 sayılı karar; Temel eğitim Okulu Ders Dağıtım Çizelgesi
Hk.
• 12.10.1981 tarih 186 sayılı karar Temel eğitim Haftalık Ders Dağıtım
Çizelgesi
• 24.7.1985 tarih 129 sayılı karar; Milli Tarih, Milli Coğrafya ve Vatandaşlık
Bilgileri Derslerini İhtiva Eden Ortaokul Ders Dağıtım Çizelgesi
• 21.4.1986 tarih 91 sayılı karar; İlkokul, İlköğretim Okulu ve Ortaokul
Haftalık Ders Dağıtım Çizelgelerinin Kabulü
• 30.6.1987 tarih 118 sayılı karar; Bazı Okullara Ait Yeni Haftalık Ders
Çizelgelerinin Kabulü ve bu okullara ait eski haftalık ders dağıtım
çizelgelerinin yürürlükten kaldırılması
• 16.9.1991 tarih 192 sayılı karar; Ortaokul Haftalık Ders Çizelgesinin Kabulü
• 24.08.1992 tarih 235 sayılı karar; İlkokul Haftalık Ders Çizelgesinin Kabulü
• 22.9.1992 tarih 301 sayılı karar; İlköğretim Okulu Ders Çizelgesinin Kabulü
• 29.8.1994 tarih 578 sayılı karar; İlköğretim Okulu Haftalık Ders Çizelgesinin
Kabulü
• 10.09.1997 tarih 143 sayılı karar; İlköğretim Okulu Haftalık Ders Çizelgesi
• 26.08.1998 tarih 180 sayılı karar; İlköğretim Okulu Haftalık Ders Çizelgesi
ve İlköğretim Okulu Seçmeli Dersleri
• 04.09.2001 tarih 339 sayılı TTKB kararı; İlköğretim Okulu Haftalık Ders
Çizelgesinde Yer Alan Bazı Derslerin Haftalık Ders Saatlerinin
Değiştirilmesi
• 14.07.2005 tarih 192 sayılı TTKB kararı ile İlköğretim Okulu Haftalık Ders
Çizelgesinde yapılan değişiklikle Vatandaşlık ve İnsan Hakları Eğitimi dersi
kaldırılmıştır. T.C İnkılâp Tarihi ve Atatürkçülük Dersi ise 3 saate
çıkarılmıştır (TD Cilt 68: 540).
• 18.10.2005 tarih 337 sayılı TTKB kararı; İlköğretim Okulları Haftalık Ders
Çizelgesinin Kabulü
• 04.06. 2007 tarih 111 sayılı TTKB kararı; İlköğretim Okulları Haftalık Ders
Çizelgesi
118
• 25.12.2008 tarih 279 sayılı TTKB kararı; İlköğretim Okulu Haftalık Ders
Çizelgesi
Alınan Bu Kararlarda Sosyal Bilgiler, Milli Tarih, Milli Coğrafya, Vatandaşlık
Bilgileri ve Türkiye Cumhuriyeti İnkılâp Tarihi ve Atatürkçülük Derslerinin
Okutulma Süreleri:
İlköğretim Genel Müdürlüğünün 17 Temmuz 1981 gün ve 322–1/81-EĞT–
32894 sayılı yazıları üzerine; 1981–1982 öğretim yılından itibaren uygulanmak üzere
Temel Eğitim Okulu ders dağıtım çizelgesinin bağlı örneğine göre kabulüne, Talim
ve Terbiye Kurulu Başkanlığı’nın 25–8–1981 gün ve 148 sayılı kararı ile kabul
edilmiştir. Bu ders çizelgesinde Sosyal Bilgiler ile Türkiye Cumhuriyeti ve İnkılâp
Tarihi derslerinin dağılımı aşağıdaki tablodaki gibidir (1981/148 sayılı karar):
Tablo–11: Temel Eğitim Okulu Haftalık Ders Çizelgesi
I. Sınıf
II. Sınıf
III. Sınıf
IV. Sınıf
V. Sınıf
VI. Sınıf
VII. Sınıf
VIII. Sınıf
Sosyal Bilgiler 3 3 3 3 3 3 3 2 Türkiye Cumhuriyeti ve İnkılâp Tarihi
- - - - - - - 2
İlköğretim Genel Müdürlüğünün 25–09–1981 gün ve 39353 sayılı teklif
yazısı ve eki 24–9–1981 gün, 39249 sayılı makam oluru uyarınca, 25–8–1981 gün
148 sayılı kararı ile kabul edilmiş olan ders dağıtım çizelgesinin 1980–1981 öğretim
yılında sadece temel eğitim uyulama okullarında uygulanması, temel eğitim
uygulaması yapılmayan I. Kademe (ilkokul) okullarında 1980–1981 öğretim yılında
uygulanan ders dağıtım çizelgesinin uygulanmasına devam edilmesine karar
verilmiştir (1981/186 sayılı karar).
Ortaöğretim Genel Müdürlüğünün 29-9-1981 gün, 64814 sayılı teklif yazısı
ve eki 28-9-1981 gün, 64167 sayılı makam oluru uyarınca Temel Eğitim II. Kademe
(Ortaokul) okullarında, 25-8-1981 gün ve 148 sayılı kararla kabul edilmiş bulunan
ders dağıtım çizelgesi yerine VI., VII. ve VIII. Sınıflarda örneği ekli ders dağıtım
çizelgesinin kabulüne karar verilmiştir.
Bu ders çizelgesinde Sosyal Bilgiler ile Türkiye Cumhuriyeti ve İnkılâp
Tarihi derslerinin dağılımı aşağıdaki tablodaki gibidir (1981/186 sayılı karar):
119
Tablo–12: Temel Eğitim II. Kademe Okulları (Ortaokul) Haftalık Ders Dağıtım
Çizelgesi
VI. sınıf VII. sınıf VIII. sınıf
Sosyal Bilgiler 4 4 3 Türkiye Cumhuriyeti ve İnkılâp Tarihi
- - 2
Ortaokullarımızda 1970–1971 öğretim yılından itibaren kademeli olarak
denenen ve Talim Terbiye Kurulu Başkanlığının 22–3–1973 gün ve 303 sayılı kararı
ile bütün ortaokullarımızda uygulanmasına başlanan Sosyal Bilgiler dersi
programının, Sosyal Bilgiler anlayışı içinde uygulanamadığı kanaatine varıldığından,
öğrencilerimize Milli Tarih şuurunun, kendi coğrafyasının ve Türk Kültür anlayışı
içinde vatandaşlık bilgisinin etkili bir biçimde verilebilmesi için Sosyal Bilgiler
dersinin 1985–1986 öğretim yılından itibaren Milli Tarih, Milli Coğrafya ve
Vatandaşlık Bilgileri adı altında üç ders olarak okutulmasına; Milli Tarih ve Milli
Coğrafya derslerinin ortaokul 1. ve 2. sınıflarda; Vatandaşlık Bilgileri dersinin ise
ortaokul 3. sınıfında okutulmasına karar verilmiştir (1985/64 sayılı karar).
Eğitim ve Öğretim Yüksek Kurulunun 29–4–1985 gün ve 2 sayılı kararı
üzerine Milli Tarih, Milli Coğrafya ve Vatandaşlık Bilgileri derslerinin yer aldığı
ortaokul ders dağıtım çizelgesi 1985–1986 öğretim yılından itibaren uygulanmak
üzere şu şekilde düzenlenmiştir (1985/129):
Tablo–13: Ortaokul Haftalık Ders Dağıtım Çizelgesi
VI. Sınıf VII. Sınıf VIII. Sınıf Milli Tarih 2 2 - Milli Coğrafya 2 2 - Vatandaşlık Bilgileri
- - 3
T.C. İnkılâp Tarihi ve Atatürkçülük
- - 2
Talim ve Terbiye Kurulu Başkanlığının 21.4.1986 tarih 91 sayılı karar ile
Rehberlik ve Eğitici Çalışmaları dersinin haftalık ders dağıtım çizelgelerinden
çıkarılarak, bu faaliyetlerin ilkokul ve ilköğretim okullarının 1., 2. ve 3. sınıflarında
Hayat Bilgisi; 4. ve 5. sınıflarda ise Sosyal Bilgiler dersinde yapılmasına karar
verilmiştir. İlkokul Haftalık Ders Dağıtım Çizelgesi, İlköğretim Okulu Haftalık Ders
120
Dağıtım Çizelgesi ve Ortaokul Haftalık Ders Dağıtım Çizelgesinin 1986–1987
öğretim yılından itibaren uygulanmasına karar verilmiştir. Bu karar ile İlkokul,
İlköğretim Okulu ve Ortaokul Haftalık Ders Dağıtım Çizelgeleri aşağıdaki şekilde
kabul edilmiştir (1986/91):
Tablo–14: İlkokul Haftalık Ders Dağıtım Çizelgesi
I. Sınıf II. Sınıf III. Sınıf IV. Sınıf V. Sınıf
Sosyal Bilgiler
- - - 3 3
Tablo–15: İlköğretim Okulu Haftalık Ders Dağıtım Çizelgesi
I. Sınıf
II. Sınıf
III. Sınıf
IV. Sınıf
V. Sınıf
VI. Sınıf
VII. Sınıf
VIII. Sınıf
Sosyal Bilgiler - - - 3 3 - - - Milli Tarih - - - - - 2 2 - Milli Coğrafya - - - - - 2 2 - Vatandaşlık Bilgileri
- - - - - - - 3
T.C. İnkılâp Tarihi ve Atatürkçülük
- - - - - - - 2
Tablo–16: Ortaokul Haftalık Ders Dağıtım Çizelgesi
VI. Sınıf VII. Sınıf VIII. Sınıf
Milli Tarih 2 2 - Milli Coğrafya 2 2 - Vatandaşlık Bilgileri
- - 3
T.C. İnkılâp Tarihi ve Atatürkçülük
- - 2
Talim Terbiye Kurulu Başkanlığının 30.6.1987 tarih 118 sayılı karar ile Bazı
Okullara Ait Yeni Haftalık Ders Çizelgelerinin Kabulü ve bu okullara ait eski
haftalık ders dağıtım çizelgelerinin yürürlükten kaldırılmasına, 1987–1988 öğretim
yılından itibaren uygulanmasına karar verilmiştir (1987/118):
121
Tablo–17: Ortaokul Haftalık Ders Dağıtım Çizelgesi
6. Sınıf 7. Sınıf 8. Sınıf Milli Tarih 2 2 - Milli Coğrafya 2 2 - Vatandaşlık Bilgileri
- - 2
T.C. İnkılâp Tarihi ve Atatürkçülük
- - 2
Tablo–18: İlköğretim Okulu Haftalık Ders Dağıtım Çizelgesi
I. Sınıf
II. Sınıf
III. Sınıf
IV. Sınıf
V. Sınıf
VI. Sınıf
VII. Sınıf
VIII. Sınıf
Sosyal Bilgiler - - - 3 3 - - - Milli Tarih - - - - - 2 2 - Milli Coğrafya - - - - - 2 2 - Vatandaşlık Bilgileri
- - - - - - - 2
T.C. İnkılâp Tarihi ve Atatürkçülük
- - - - - - - 2
Talim Terbiye Kurulu Başkanlığının 16.9.1991 gün 192 sayılı kararı ile Talim
Terbiye Kurulu Başkanlığının 30.6.1987 tarih 118 sayılı kararı ile kabul edilen
ortaokul haftalık ders dağıtım çizelgesinin yürürlükten kaldırılmasına karar
verilmiştir. Kabul edilen Ortaokul Haftalık Ders Çizelgesi aşağıdaki gibidir
(1991/192 sayılı karar):
Tablo–19: Ortaokul Haftalık Ders Dağıtım Çizelgesi
6. Sınıf 7. Sınıf 8. Sınıf Milli Tarih 2 2 - Milli Coğrafya 2 2 - Vatandaşlık Bilgileri
- - 3
T.C. İnkılâp Tarihi ve Atatürkçülük
- - 2
24.08.1992 gün 235 sayılı kararı ile yeni İlkokul Haftalık Ders Çizelgesi
kabul edilmiş; ancak Sosyal Bilgiler dersinin İlkokul 4. ve 5. sınıflarında 3’er sat
okutulmasında herhangi bir değişiklik yapılmamıştır (1992/ 235 sayılı karar).
122
Talim ve Terbiye Kurulu Başkanlığının 30.6.1987 tarih 118 sayılı karar ile
kabul edilen İlköğretim Okulu Ders Çizelgesinde; Talim ve Terbiye Kurulu
Başkanlığının 22.9.1992 tarih 301 sayılı kararı değişiklik yapılmış; ancak 1992–1993
öğretim yılından itibaren uygulanmasına karar verilen yeni İlköğretim Okulu
Haftalık Ders Çizelgesinde Sosyal Bilgiler, Milli Tarih, Milli Coğrafya, Vatandaşlık
Bilgileri ve T.C. İnkılâp Tarihi ve Atatürkçülük derslerinin okutulma sürelerinde
herhangi bir değişiklik yapılmamıştır (1992/301 sayılı karar).
Talim ve Terbiye Kurulu Başkanlığının 22.9.1992 tarih 301 sayılı kararı ile
kabul edilen İlköğretim Okulu Ders Çizelgesinde; Talim Terbiye Kurulu
Başkanlığının 29.8.1994 tarih 578 sayılı kararı ile değişiklik yapılmış; ancak 1994–
1995 öğretim yılından itibaren uygulanmasına karar verilen yeni İlköğretim Okulu
Haftalık Ders Çizelgesinde, Sosyal Bilgiler, Milli Tarih, Milli Coğrafya, Vatandaşlık
Bilgileri ve T.C. İnkılâp Tarihi ve Atatürkçülük derslerinin okutulma sürelerinde
herhangi bir değişiklik yapılmamıştır (1994/578 sayılı karar).
15. Milli Eğitim Şurası Kararları çerçevesinde hazırlanarak 18 Ağustos 1997
tarih ve 23084 sayılı Resmi Gazetede yayınlanıp yürürlüğe giren 4306 sayılı kanun
gereğince ve İlköğretim Genel Müdürlüğünün 20.8.1997 tarih 5599 sayılı teklif
yazıları üzerine “İlköğretim Okulu Haftalık Ders Çizelgesi” Talim ve Terbiye Kurulu
Başkanlığınca görüşülmüş; Talim ve Terbiye Kurulu Başkanlığınca verilen
10.09.1997 tarih 143 sayılı karar ile 29.8.1994 tarih 578 sayılı karar ile kabul edilen
İlköğretim Okulu Haftalık Ders Çizelgesinin yürürlükten kaldırılmasına ve yeni
İlköğretim Okulu Haftalık Ders Çizelgesinin 1997–1998 öğretim yılından itibaren
uygulanmasına karar verilmiştir. (1997/143 sayılı karar).
Tablo–20 İlköğretim Okulu Haftalık Ders Dağıtım Çizelgesi
1. Sınıf
2. Sınıf
3. Sınıf
4. Sınıf
5. Sınıf
6. Sınıf
7. Sınıf
8. Sınıf
Sosyal Bilgiler - - - 3 3 3 3 - Vatandaşlık ve İnsan Hakları Eğitimi
- - - - - - 1 1
T.C. İnkılâp Tarihi ve Atatürkçülük
- - - - - - - 2
123
Talim ve Terbiye Kurulu Başkanlığının 26.08.1998 tarih 180 sayılı kararı ile
İlköğretim Okulu Haftalık Ders Çizelgesi yeniden düzenlenmiş ve İlköğretim Okulu
Seçmeli Dersleri ile ilgili değişiklikler yapılmıştır; ancak Sosyal Bilgiler, Vatandaşlık
ve İnsan Hakları Eğitimi ve T.C. İnkılâp Tarihi ve Atatürkçülük derslerinin
ilköğretim okullarında okutulma sürelerinde herhangi bir değişiklik yapılmamıştır
(1998/180 sayılı karar).
Talim ve Terbiye Kurulu Başkanlığının 04.09.2001 tarih 339 sayılı kararı ile
İlköğretim Okulu Haftalık Ders Çizelgesi yeniden düzenlenmiş ve İlköğretim Okulu
Haftalık Ders Dağıtım Çizelgesi ile ilgili değişiklikler yapılmıştır; ancak Sosyal
Bilgiler, Vatandaşlık ve İnsan Hakları Eğitimi ve T.C. İnkılâp Tarihi ve Atatürkçülük
derslerinin ilköğretim okullarında okutulma sürelerinde herhangi bir değişiklik
yapılmamıştır (2001/339 sayılı karar).
İlköğretim Genel Müdürlüğünün 14.06.2005 tarih ve 6097 sayılı yazısı
üzerine, Talim ve Terbiye Kurulu Başkanlığınca İlköğretim Okulu Haftalık Ders
Çizelgesi üzerinde görüşülmüş ve bazı değişiklikler yapılmıştır. Yapılan bu
değişikliklere göre, Vatandaşlık ve İnsan Hakları Eğitimi dersi kaldırılmıştır. T.C
İnkılâp Tarihi ve Atatürkçülük Dersi ise 3 saate çıkarılmıştır. Sosyal Bilgiler dersi ise
İlköğretim 4., 5., 6., ve 7. sınıflarında 3’er saat okutulmaya devam edilmiştir (TD,
C68: 540).
Tablo–21: İlköğretim Okulları Haftalık Ders Çizelgesi
1. Sınıf
2. Sınıf
3. Sınıf
4. Sınıf
5. Sınıf
6. Sınıf
7. Sınıf
8. Sınıf
Sosyal Bilgiler - - - 3 3 3 3 - Vatandaşlık ve İnsan Hakları Eğitimi
- - - - - - - -
T.C. İnkılâp Tarihi ve Atatürkçülük
- - - - - - - 3
Talim ve Terbiye Kurulu Başkanlığının 18.10.2005 tarih ve 337 sayılı kararı
ile İlköğretim Okulları Haftalık Ders Dağıtım Çizelgeleri üzerinde değişiklik
yapılmıştır. İlköğretim Genel Müdürlüğü’nün 07.10.2005 tarih, 10400 ve 10401
sayılı teklif yazıları Talim ve Terbiye Kurulu Başkanlığınca görüşülmüş; bunun
124
üzerine İlköğretim Okullarının 6., 7., ve 8. sınıflarında uygulanmakta olan ders
çizelgesinde yer alan seçmeli derslerin bir (1) saatinde “Rehberlik/ Sosyal Bilgiler”
in yapılmasına ve bu uygulamanın 2006-2007 öğretim yılından itibaren 6. sınıftan
başlamak üzere kademeli olarak kaldırılmasına karar verilmiştir. Sosyal Bilgiler ile
T.C. İnkılâp Tarihi ve Atatürkçülük derslerinin ilköğretim okullarında okutulma
sürelerinde herhangi bir değişiklik yapılmamıştır (2005/337 sayılı karar).
Son olarak, Talim ve Terbiye Kurulu Başkanlığının 04.06.2007 tarih 111
sayılı ve 25.12.2008 tarih 279 sayılı kararları ile İlköğretim Okulu Haftalık Ders
Çizelgesi üzerinde görüşmeler ve değişiklikler yapılmış; ancak Talim ve Terbiye
Kurulu Başkanlığınca alınmış bu kararlarda, Sosyal Bilgiler ile T.C. İnkılâp Tarihi ve
Atatürkçülük derslerinin ilköğretim okullarında okutulma sürelerinde herhangi bir
değişiklik yapılmamıştır (2007/111 ve 2008/279 sayılı kararlar).
3.4. Ders Programları
Sosyal Bilgiler (4 ve 5. Sınıflar) Programları:
• 7.11.1983 tarih 192 sayılı karar; İlkokul 1, 2, 3. sınıf Sosyal Bilgiler
Programının Kabulü
• 14.11.1983 tarih 204 sayılı karar; İlkokul ve Ortaokul Sosyal Bilgiler
Programında Değişiklik Yapılması
• 30.05.1990 tarih 62 sayılı karar; İlkokul 4. ve5. Sınıf “Sosyal Bilgiler Dersi
Öğretim Programının Kabulü
• 15.03.1993 tarih 79, 80, 81 sayılı karar; İlkokul 4. ve 5. Sınıf “Sosyal Bilgiler
Dersi Öğretim Programı”nda Yapılan Değişikliklerin Kabulü
• 02.04.1998 tarih 62 sayılı karar; İlköğretim Okulu Sosyal Bilgiler Dersi
Öğretim Programının Kabulü
• 12.07.2004 tarih 118 sayılı karar; İlköğretim Okulu Sosyal Bilgiler (4 ve 5.
sınıf) Dersi Öğretim Programı
• 30.06.2005 tarih 188 sayılı karar; İlköğretim Sosyal Bilgiler (6 ve 7. Sınıflar)
Dersi Öğretim Programı
• 14.07.2005 tarih 194 sayılı karar; İlköğretim Sosyal Bilgiler (4 ve 5. Sınıflar)
Dersi Öğretim Programında Değişiklik Yapışması
125
• 08.08.2005 tarih 293 sayılı karar; İlköğretim Sosyal Bilgiler (4 ve 5. Sınıflar)
Dersi Öğretim Programında Değişiklik Yapılması
• 05.01.2009 tarih 2 sayılı karar;
Sosyal Bilgiler (6 ve 7. Sınıflar) Programları:
• 30.06.2005 tarih 188 sayılı karar; İlköğretim Sosyal Bilgiler (6 ve 7. Sınıflar)
Dersi Öğretim Programı
• 07.08.2006 tarih 333 sayılı karar; İlköğretim Sosyal Bilgiler (6 ve 7. Sınıflar)
Dersi Öğretim Programında Değişiklik Yapılması
• 22.08.2007 tarih 144 sayılı karar; İlköğretim Sosyal Bilgiler (6 ve 7. Sınıflar)
Dersi Öğretim Programının 7. Sınıfa Ait Kısmında Değişiklik Yapılması
• 05.01.2009 tarih 2 sayılı karar; İlköğretim Sosyal Bilgiler (4–7. Sınıflar)
Dersi Öğretim Programının 4, 5, 6 ve 7. Sınıflara Ait Bölümlerinde
Değişiklik Yapılması
Milli Tarih Dersi Programları:
• 29.04.1985 tarih 67 sayılı karar; Ortaokul 1 ve 2. Sınıf Milli Tarih Dersi
Öğretim Programı
• 15.03.1993 tarih 81 sayılı karar; Ortaokul 1 ve 2. Sınıf “Milli Tarih Dersi
Öğretim Programı”nda Yapılan Değişikliklerin Kabulü
Milli Coğrafya Programları:
• 24.06.1985 tarih 95 sayılı karar; Ortaokul 1. ve 2. Sınıf Milli Coğrafya Dersi
Öğretim Programı
• 15.03.1993 tarih 79 sayılı karar; Ortaokul 1. ve 2. Sınıf “Milli Coğrafya Dersi
Öğretim Programı”nda Yapılan Değişikliklerin Kabulü
126
TC İnkılâp Tarihi ve Atatürkçülük Dersi Programları:
• 08.06.1981 tarih 106 sayılı karar; Temel Eğitim II. Kademe Okulları
“Türkiye Cumhuriyeti İnkılâp Tarihi Dersi” Programı hk.
• 15.07.1981 tarih 126 sayılı karar; Türk İnkılâp Tarihi ve Türkiye Cumhuriyeti
İnkılâp Tarihi Programlarındaki Değişiklik Hk.
• 26.04.1999 tarih 34 sayılı karar; İlköğretim Türkiye Cumhuriyeti İnkılâp
Tarihi ve Atatürkçülük Dersi Öğretim Programı ile İlgili Değişikliğin Kabulü
• 23.02.2006 tarih 16 sayılı karar; İlköğretim T.C. İnkılâp Tarihi ve
Atatürkçülük (8. Sınıf) Dersi Öğretim Programı
• 17.04.2006 tarih 65 sayılı karar; İlköğretim T.C. İnkılâp Tarihi ve
Atatürkçülük (8. Sınıf) Dersi Öğretim Programında Değişiklik Yapılması
• 05.01.2009 tarih 3 sayılı karar; İlköğretim T.C. İnkılâp Tarihi ve
Atatürkçülük (8. Sınıf) Dersi Öğretim Programında Değişiklik Yapılması
127
BÖLÜM IV
SONUÇ VE ÖNERİLER
Yeryüzünde her şey değişkenlik gösterebilir. İnsanların yaşadıklarına bağlı
olarak bu yaşantıların neden ve sonuçları değişimlere yol açar. Yaşanılan çağın
gerektirdiği değişimlerin topluma yansıması özellikle eğitim-öğretimin niteliği ile
ilgilidir. Bu bağlamda, toplumların statik ve değişimden uzak olduğu söylenemez;
toplumsal yapılar, toplumsal sistemler içinde dinamiklerini kendileri oluştur ve
toplumsal kuralların değişkenliği ise en çok iktidar hükümetlerinin politikalarının
eğitime yansıması ile ilişkilidir. Bu nedenle toplumsal değişim hızı dönemlere göre
yavaşlar, hızlanır ya da farklılık gösterir. Tezcan’a (1988: 221) göre, toplumsal
değişmelerin kültürel değişmelerden ayrılması zordur. Bu yüzden tüm toplumsal
değişmeleri sosyo-kültürel değişmelerle ilişkilendirmek olanaklıdır.
Değişim, toplumsal yapının herhangi bir kısmında başlayıp, eğitim ve insan
ilişkilerine etki eder. Sosyal değişme en basit anlamda, mevcut yapıda meydana
gelen farklılaşmadır. Toplumda mevcut ilişkiler sisteminde, bireyin tutum ve
davranışlarında, inançlarında, sosyal kurumlarda, onların fonksiyonlarında ve
yapılarında meydana gelen farklılaşmadır. (Doğramacı, 1993: 7) Eğitim, toplumun
kültürel değerlerini ve davranış örneklerini yeni nesillere aktarma işlevi ile toplumsal
kültürel değişim süreci içerisinde önemli bir misyonu üstlenmektedir. Türk toplumu
da geçmişten günümüze yaşanılan çağın gerekleri doğrultusunda günümüze kadar
farklı değişikliklerle gelmiştir. Bu değişikliklerin en hızlı yaşandığı dönem ise
Cumhuriyet dönemidir. Özellikle yeni bir yönetim biçimi ile tüm alanlarda
kalkınmayı hedef alan, ulusal değerlere önem vererek, milli bilinç oluşturma
yönünde Cumhuriyet’e, Atatürk ilke ve devrimlerine bağlı, laik ve sosyal devlet
anlayışı içinde insan hak ve özgürlüklerine inanan, kendine bu anlamda güven duyan,
temelde Atatürk İlkelerini rehber edinen nesiller yetiştirme hedefi eğitim
ortamlarında en önemli şekilde hayata geçirilmek istenmiştir.
Türk Millî Eğitim Sisteminin oluşumunda; millî kültür politikası, Türk
hümanizması ve batılılaşma tezine dayalı eğilimlerin etkisinde kalmıştır. Nesiller
“deneme tahtası” görevini üstlenmişlerdir. Bir nesil belirli bir süre millî kültür
128
ortamında yetişmiş, ondan sonraki ikinci nesil Greko-Lâtin köklerin etkisinde
kalmıştır. Üçüncü nesil, kendilerinden önceki eğitim politikasının izlerini taşımakla
birlikte yalnızca batılılaşmayı bir inanç sistemi olarak benimsemiştir. Bu dönemde
yapılan uygulamaların göstergesi olarak aşağıdaki örnekleri vermek mümkündür
(Süslü, 1995: 154–158).
22 Mayıs 1950 ve 30 Mart 1951 tarihlerinde kurulan birinci ve ikinci Adnan
Menderes Hükümetlerinin programlarında “millî bir dava hâline getirilen Maarif
sisteminden ve bir vatan ideali” nden bahsedilmekte ve şöyle denilmektedir:
“Maddî bakımdan ne kadar ilerlemiş olursa olsun, millî, ahlâkî sarsılmaz
esaslara dayanmayan, ruhunda manevî kıymetlere yer vermeyen bir cemiyetin, bugünkü
karışık dünya şartları içinde kötü akıbetlere sürükleneceği tabiidir. Talim ve terbiye
sisteminde bu gayeyi göz önünde bulundurmayan, gençliğini millî karakterine ve
ananelerine göre manevî ve insanî kıymetlerle teçhiz edemeyen bir memlekette ilmin ve
teknik bilginin yayılmış olması, hür müstakil bir millet olarak yaşamanın teminatı
sayılamaz. Yıllardan beri sarihtir istikâmetten ve rasyonel bir plândan mahrum olduğu
için mütemadî değişikliklere, sarsıntılara uğrayan maarifimizin, milletçe katlanılan
büyük maddî fedakârlıklara mütenasip bir verimlilik arz etmediği açık bir hakikattir.
Hükümetimiz, parti programımızda tespit edilmiş esaslar dairesinde, bu büyük millî
davayı bir kül hâlinde ehemmiyetle ele almış bulunuyor. Tamamıyla demokratik bir ruh
ile ve ilmin son neticelerine göre tespit edilecek geniş ve teferruatlı bir plân için maarif
nimetini memleketin her tarafına müsavi şartlarla yaymayı temin edecek kanun
tasarılarını hazırlıklarımız biter bitmez yüksek tasvibinize arz edeceğiz. Gençliğini millî
karakterine ve ananelerine göre manevî, insanî kıymetlerle teçhiz edemeyen bir
memlekette ilmin ve teknik bilginin yayılmış olması, hür ve müstakil bir millet olarak
yaşamanın teminatı sayılamaz. Gençliğimizin vatan ideali etrafına toplanmasını hareket
noktası olarak alıyoruz.”
Bu açıklamalardan görülmektedir ki, yeni nesillerin milli değerlerine bağlı
kalacak şekilde yetiştirilmesi için eğitim en önemli hedefe sayılmıştır. 3 Kasım 1965
ve 27 Temmuz 1977 tarihlerinde kurulan birinci ve beşinci Süleyman Demirel
Hükümetleri programlarında, millî eğitimde millî şuurun hakim kılınması ve
toplumun bütün kesimlerine yaygınlaştırılması ön görülmüştür. Bu politika şu şekilde
açıklanmıştır:
“Millî eğitim politikamızın temeli; vatandaşın bir kül hâlinde kalkınabilmesine,
maddî ve manevî hayatını techiz ederek ve millî şuuru hâkim kılarak yetişmesine yardım
129
etmektir...” Eğitimin milliliğine büyük önem veriyoruz. Millî Eğitimde temel hedefimiz,
milletimizin bütün fertlerini, Türk Milletinin millî, manevî, ahlâkî, insanî, sosyal ve
kültürel değerlerini benimseyen, koruyan ve geliştiren, ailesini, vatanını ve milletini
seven ve daima yüceltmeye çalışan, Türkiye Cumhuriyetine karşı görev ve
sorumluluklarını bilen ve bunları davranış hâline getirmiş büyük ve şanlı tarihimizle
iftihar eden, milletimizin geleceğine güvenle bakan, her türlü taklitçilikten uzak, millî,
şahsiyetini müdrik, ilim, teknik ve medeniyet yarışında insanlığa örnek olmayı hedef
alan vatandaşlar olarak yetiştirmektir...” (Süslü, 1995: 158).
Cumhuriyet döneminde 1926, 1930, 1936, 1948 ilkokul programlarında da
ayrıca Tarih, Coğrafya ve Yurttaşlık Bilgisi derslerine yer verilmiştir. Dersler 1962
yılında yayınlanan ilkokul programı taslağında disiplinler arası yaklaşımla ‘Toplum
ve Ülke İncelemeleri’ adı altında birleştirilmiştir (Sönmez, 1997: 85). Bu ders 1968
yılında hazırlanan ilkokul programında ‘Sosyal Bilgiler’ adını almış 1998 yılına
kadar bu program uygulanmıştır (MEB: 1968) 1998 yılında 4–7. sınıfları da
kapsayacak şekilde düzenlemeler yapılmış yeni bir “İlköğretim Okulu Sosyal Bilgiler
Dersi Öğretim Programı” yürürlüğü konmuştur (MEB: 1998). Uygulanmakta olan
öğretim programları felsefî bakımdan öğrenci merkezli, bireysel karar verebilme ve
problem çözme becerilerini geliştirmeyi amaçlayan bir yapıdadır buna rağmen yüklü
içerikleri ile bazı becerilerin geliştirilmesine olanak tanımamış, hatta ilköğretim
okullarında ezbere dayalı bir sosyal bilgiler öğretim uygulamasının
gelenekselleşmesine yol açmıştır (Otluoğlu-Öztürk, 2002).
1997 yılında zorunlu eğitim sürecinin kesintisiz sekiz yıla çıkarılmasıyla
birlikte, Talim ve Terbiye Kurulu Başkanlığı tarafından yeni bir Sosyal Bilgiler
Öğretim Programı kabul edilmiştir. Bu programın, ilkokul (beş yıl) ve ortaokul (üç
yıl) şeklindeki eski sistemde var olan konu tekrarlarını ortadan kaldırma amaçlı
olduğu belirtilmiş; ancak yine de öğrenci merkezli eğitime geçilebilmesi için gerekli
program zeminini oluşturulamamıştır. Bunun bir nedeni programın yıllara yayılarak
kapsamın genişletilmesine rağmen, haftalık ders saati dağılımında bu durumu dikkate
alan bir düzenleme yapılmaması ve Sosyal Bilgiler dersinin bir saat azaltılmasıdır.
Ders saatinin azaltılmasına bağlı olarak o yaş gurubu öğrencisinin algı ve kavrayış
düzeyine hitap etmemektedir.
Öğretim programlarının uygulayıcıları öğretmen olduğuna göre bu derslerde
amaç ve hedeflere ulaşılması, öğretmenin niteliğiyle doğru orantılıdır. Sosyal Bilgiler
130
derslerini 4. ve 5. sınıflarda sınıf öğretmenleri, 6.-8.sınıflarda branş öğretmenleri
okutmaktadır. 1980’lerin başından 1998 yılına kadar Sosyal Bilgiler dersi yerine
okutulan Millî Tarih ve Millî Coğrafya gibi derslerde branş öğretmenleri fazla
zorlanmamakta idi; fakat 1998–1999 öğretim yılı başından itibaren aynı öğretmenler
öğrenimlerini görmedikleri, tarih, coğrafya veya vatandaşlık derslerini de öğretme
zorunluluğu yaşadılar. Bu durum öğretmenlerin meslekî motivasyonlarını olumsuz
yönde etkiledi. Öğretmenlerin işbaşında bilgi ve deneyim sahibi olmaları, yeni
gelişmelere uyum sağlamaları yıllar almakta, bu durum eğitimde niteliğin düşmesine
yol açmaktadır. Sadece Sosyal Bilgiler öğretmenlerinin değil bütün öğretmenlerin
yaşam standartları ve alım güçlerinin son derece düşük olması da bir başka sorundur.
Bu durum bir yandan onların meslekî motivasyonlarını düşürürken, diğer yandan da
çeşitli yayın teknoloji ve etkinlikleri izlemelerini güçleştirmektedir. Öte yandan
ücretsiz olarak kendilerini geliştirme fırsatı sağlanan birçok öğretmenin bu tür
organizasyonlara büyük bir istek ve özveri ile katıldıkları görülmüştür (Öztürk, 2002:
34).
Ders saatlerinin öğrenci gelişim düzeyi düşünüldüğünde uygulama araştırma
sorgulama ve kazanım boyutunda bir bütünlük sağlama hedefinden uzaklaştığı
görülmektedir. İçerik, öğretmenlerin farklı kaygılarla (öğrenci sınavları, denetlenme
gibi) yılsonuna kadar programı yetiştirmek isteme zorunluluğu ile çıkmaza
girmektedir. 1998 programı, insan hakları ve trafik gibi birçok güncel konuyu eğitim
ve öğretim ortamına taşımış olmakla beraber hâlâ dünyadaki genel eğilimleri
yeterince izlemekten uzak görülmektedir. Örneğin 1998’deki programda dünya
kaynaklarının kullanımı, genel nüfus artışı, mikro milliyetçilik, küresel kirlenme,
doğal afetler gibi konulara ya hiç yer verilmemiş ya da çok kısa bir şekilde
değinilmiştir.
Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin kurulmasıyla birlikte eğitim politikaları
yürürlüğe girmiştir. Bu eğitim politikaları da; Hükümet Programları, Kalkınma
Planları ve Milli Eğitim Şuraları’nda belirlenen hedefler ve alınan kararlar
doğrultusunda biçimlenmiştir. İncelediğimiz her hükümet programında, Milli Eğitim
Şuralarında, kalkınma planlarında eğitimle ilgili sorunlara değinilmiş, bu doğrultuda
kararlar alınmış; ilköğretimi geliştirici çalışmalar yapılması gerektiği belirlenmiş;
ancak beklenen başarıya hala ulaşılamamıştır.
131
Sekiz yıllık zorunlu ilköğretimle ilgili olarak, ilk olarak I. Gürsel Hükümeti
döneminde (30.05.1960–04.01.1961) eğitim reformu çalışmalarında rastlanmaktadır.
1973 yılına gelindiğinde sekiz yıllık eğitim, temel eğitim uygulaması olarak hayata
geçirilmiştir. O günlerde ilkokul, ilköğretim ve ortaokul şeklinde eğitim kademesi
uygulanmıştır. 24 Haziran–4 Temmuz 1974’te toplanan IX. Milli Eğitim Şurasında
ortaokul temel eğitimin ikinci kademesi sayılmış; ancak zorunlu hale getirilmemiştir.
23–26 Haziran 1981’de toplanan X. Milli Eğitim Şurasında Temel eğitimin 6–14
yaşlarındaki çocukların eğitimini kapsadığı ve her Türk vatandaşı için zorunlu
olduğu belirtilmiştir. Temel eğitime giriş yaşının 7’den 6’ya indirilmesi ve zorunlu
eğitimin 5 yıldan temel eğitimin tümünü kapsayacak biçimde 8 yıla çıkarılması
sağlanması kararı alınmıştır. Ardından 18–22 Haziran 1988’de toplanan XII. Milli
Eğitim Şurasında ve 13–17 Mayıs 1996’da toplanan Milli Eğitim Şurasında sekiz
yıllı kesintisiz zorunlu eğitim uygulamasının gerekliliği konusu tartışılmış, meclis
birleşimlerin de sık sık dile getirilmiş olmasına rağmen, zorunlu temel eğitim sekiz
yıla çıkarılamamıştır. Bu durum Millî Güvenlik Kurulu(MGK)’nun 28 Şubat 1997
tarih ve 406 Sayılı Kararı (rejim aleyhtarı irticai faaliyetlere karşı alınması gereken
tedbirler) ile laiklikle ilgili aldığı 18 maddelik kararlar arasında bulunan 3. maddeye
göre, sekiz yıllık kesintisiz eğitim tüm yurtta uygulamaya konulmuştur. 28 Şubat
sürecinde iktidarda bulunan Refahyol Hükümeti’nin başbakanı Necmettin
ERBAKAN (54. Hükümet), başbakanlık görevini hükümet ortağı DYP genel başkanı
Tansu ÇİLLER’e vermek amacıyla 18 Haziran 1997’de istifasını dönemin
Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’e sundu; ancak Demirel, hükümet ortaklarının
arasındaki protokolü dikkate almadı ve hükümeti kurma görevini TBMM’de
çoğunluğu olmayan muhalefete, ANAP genel başkanı Mesut YILMAZ’a verdi. 28
Şubat sürecini takiben Mesut YILMAZ Hükümeti (55. Hükümet) döneminde 14
Ağustos 1997’de çıkarılan 4306 Sayılı Kanun ile birlikte, 8 yıllık kesintisiz eğitim
kanunu TBMM’de kabul edildi. Bu kararla birlikte eğitimde reform yapıldığı
söylenebilir. Zorunlu temel eğitimin uygulamaya konulması ile ilgili çıkarılan bu
kanunla İmam Hatip Liseleri dahil Meslek Liselerinin ortaokul bölümleri kapatıldı.
Tüm bu veriler ışığında, uzun yıllardan beri ilköğretimle ilgili gösterilen çaba
ve gelişmelere rağmen, eğitim sistemimizin başarılı bir sonuca ulaşamadığı
görülmektedir. Ülkemizin kalkınmasında büyük bir engel olan eğitim sorunlarımızla
başa çıkabilmek için hiç şüphesiz büyük çalışmalar yapmamız gerekir. Bu doğrultuda
132
yapılacak önemli çalışmalardan biri de, eğitimin vazgeçilmez bir aracı olan ders
kitaplarının içerik olarak zenginleştirilmesi ve dönemim iktidarının siyasi
ideolojilerinden olabildiğince arındırılmasıdır. 1980–2009 yılları arasında incelenen
bu dönemde; iktidarda bulunan partiler hükümet programlarında yer alan
politikalarını gerçekleştirebilmek için ders kitaplarını, özellikle de sosyal bilgiler ve
tarih ders kitaplarını bir araç olarak görmüşlerdir. Bu durum özellikle son iktidar
döneminde içinden çıkılamaz bir hal içine girmiştir. Oysa sosyal bilgiler ve tarih
eğitiminin hükümet politikalarından uzaklaştırılması ve bu derslerde çocuklara
verilen bilgilerin nesnel bir bakış açısıyla dile getirilmesi gerekmektedir. Konuların
nesnel bir bakış açısıyla yansıtıldığı, vatanımızın birliği ve bütünlüğü için
vazgeçilmez bir unsur olan laiklik ilkesinin daha doğru bir şekilde ve daha çok
vurgulandığı, Atatürk sevgisinin daha çok işlendiği konuların, ders kitaplarından
çıkarılması yerine daha çok eklenmesi, çocuklarımızda milli bilincin
geliştirilmesinde oldukça önemlidir. Ayrıca devlet tarafından öğrencilerimize
ücretsiz dağıtılan ders kitaplarının hazırlanması aşamasında, seçilecek yayınevlerine
de büyük bir titizlikle karar verilmesi, çocuklarımıza daha yararlı kitaplar
hazırlanması bakımından önem arz etmektedir. İktidarda bulunan hükümetlere veya
içinde bulunulan döneme hakim olan düşüncelere göre hazırlanan ders programları
ve bu programlar doğrultusunda hazırlanan ders kitaplarının öğrencilere gerekli
sosyal bilgiler ve tarih eğitimini sunmadığı düşünülmektedir.
133
KAYNAKÇA
ATAÜNAL, Aydoğan (1994), İlköğretime Öğretmen Yetiştirme (1920–1994),
Ankara.
CARR, E. H. (1996), Tarih Nedir? (Çev. M.G. Gürtürk), İletişim Yayınları, İstanbul.
CİCİOĞLU, Hasan (1983), Türkiye Cumhuriyeti’nde İlk ve Ortaöğretim, (Tarihi
Gelişim), A.Ü. Eğitim Bilimleri Fakültesi Yayınları, Ankara.
DİLEK, Dursun (2002), Tarih Derslerinde Öğrenme ve Düşünce Gelişimi, PegemA
Yayıncılık, 2. Baskı. Ankara.
DOĞANAY, Ahmet (2003), Hayat Bilgisi ve Sosyal Bilgiler Öğretimi (Ed.
ÖZTÜRK,Cemil, DİLEK,Dursun), 2.Baskı. PegemA Yayıncılık.
Ankara.
DOĞRAMACI, E.,(1993), Atatürk’ten Günümüze Sosyal Değişimde Türk Kadını,
Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu, Atatürk Araştırma
Merkezi, Ankara.
Devlet Planlama Teşkilatı (1963), Kalkınma Planı Birinci Beş Yıl, Ankara.
Devlet Planlama Teşkilatı (1967), Kalkınma Planı İkinci Beş Yıl, Ankara.
Devlet Planlama Teşkilatı (1972), Kalkınma Planı Üçüncü Beş Yıl, Ankara.
Devlet Planlama Teşkilatı (1979), Kalkınma Planı Dördüncü Beş Yıl, Ankara.
Devlet Planlama Teşkilatı (1985), Kalkınma Planı Beşinci Beş Yıl, Ankara.
Devlet Planlama Teşkilatı (1990), Altıncı Beş Yıllık Kalkınma Planı, Ankara.
Devlet Planlama Teşkilatı (1995), Yedinci Beş Yıllık Kalkınma Planı, Ankara.
Devlet Planlama Teşkilatı (2001), Sekizinci Beş Yıllık Kalkınma Planı, Ankara.
Devlet Planlama Teşkilatı, TURAL Necla (1988), Planlı Dönemde Temel Eğitim ve
Lise Seviyeli Eğitimin Yeniden Düzenlenmesiyle İlgili Politikalar ve
Uygulamalar, Ankara.
MEB (1983), İlköğretim Okulu Kılavuzu, Milli Eğitim Gençlik ve Spor Bakanlığı
Yayınları, Ankara.
ERKAL, Mustafa E. (1983), Sosyoloji (Toplum Bilimi), İstanbul.
ERSANLI, Büşra (2006), İktidar ve Tarih, İletişim Yayınları, İstanbul.
ERTÜRK, Bayram Edip (1995), “Türkiye’de Ortaokul 1. Sınıf 6. Sınıf) Düzeyinde
Tarih Öğretimi ile İlgili Kitapların Kıyaslamalı Eleştirisi”, Tarih
134
Öğretimi ve Ders Kitapları 1994 Buca Sempozyumu, Tarih Vakfı Yurt
Yayınları, İstanbul.
HESAPÇIOĞLU, Muhsin (1984), Türkiye’de İnsan Gücü ve Eğitim Planlaması,
Eğitim Bilimleri Fakültesi Yayınları, Ankara.
http://mevzuat.meb.gov.tr
http://www.tccb.gov.tr/cumhurbaskanları
http://www.tbmm.gov.tr/hukumetler/hp44
http://www.tbmm.gov.tr/hukumetler/hp45
http://www.tbmm.gov.tr/hukumetler/hp46
http://www.tbmm.gov.tr/hukumetler/hp47
http://www.tbmm.gov.tr/hukumetler/hp48
http://www.tbmm.gov.tr/hukumetler/hp49
http://www.tbmm.gov.tr/hukumetler/hp50
http://www.tbmm.gov.tr/hukumetler/hp51
http://www.tbmm.gov.tr/hukumetler/hp52
http://www.tbmm.gov.tr/hukumetler/hp53
http://www.tbmm.gov.tr/hukumetler/hp54
http://www.tbmm.gov.tr/hukumetler/hp55
http://www.tbmm.gov.tr/hukumetler/hp56
http://www.tbmm.gov.tr/hukumetler/hp57
http://www.tbmm.gov.tr/hukumetler/hp58
http://www.tbmm.gov.tr/hukumetler/hp59
http://www.tbmm.gov.tr/hukumetler/hp60
http://www.etarih.net/tr/sosyalbilgiler.2009)
http://www.milliegitimciler.com
Danışma Meclisi Tutanak Dergileri (C1, C6, C11, C21, C23)
135
KABAPINAR, Yücel (1992), “Bir İdeolojik Mücadele Alanı olarak Lise Tarih
Kitapları-II”, Tarih ve Toplum Dergisi, S. 107
KABAPINAR, Yücel (1998), “Dizayn, İçerik ve Kullanılabilirlik Açılarından Türk
ve İngiliz Tarih Ders Kitaplarının Karşılaştırılması”, Doktora Tezi,
Leeds: University of Leeds, Milli Eğitim Bakanlığı Bursu.
KAPTAN, Saim (1984), “Kalkınmada Eğitimin Yeri”, Eğitim Bilimleri Sempozyumu,
Eğitim Bilimleri Fakültesi Yayınları, Ankara.
KOÇAK, Kemal (2009), Cumhuriyet Dönemi Hükümet Programlarının Tarih
Eğitimine Yansımaları, a.g.m. s-9
MEB (1936), İlkokul Programı, Milli Eğitim Basımevi, İstanbul
MEB (1948), İlkokul Programı, Milli Eğitim Basımevi, İstanbul.
MEB (1962), İlkokul Program Taslağı, Milli Eğitim Basımevi, İstanbul.
MEB (1968), İlkokul Programı, Milli Eğitim Basımevi, İstanbul.
MEB (1986), İlkokul, Ortaokul, Lise ve Dengi Okulların Haftalık Ders Dağıtım
Çizelgeleri, Milli Eğitim Basımevi, Ankara.
MEB (1994), Talim ve Terbiye Kurulu Başkanlığı (1983–1993), Milli Eğitim
Basımevi, İstanbul.
MEB (1995), Talim ve Terbiye Kurulu Başkanlığı (1983–1993), Milli Eğitim
Basımevi, İstanbul.
MEB (1995), 14.06.1973 Tarihli 1739 Sayılı Milli eğitim Temel Kanunu, Milli
Eğitim Basımevi, Ankara.
MEB (2003), Türkiye’de İlköğretim (İlköğretimin Dünü, Bugünü, Yarını), MEB
Yayınları, Ankara.
MEB (2002), Milli Eğitim Dergisi, S. 153–154, MEB Yayınları, Ankara.
M.E. B. (1995), 1739 Sayılı Milli Eğitim Temel Kanunu, Milli Eğitim Basımevi,
Ankara.
MEB (2006), Milli Eğitim Şuraları (1921–2006), MEB Yayınları, Ankara.
OTLUOĞLU, Rahmi; ÖZTÜK, Cemil (2002), Sosyal Bilgiler Öğretiminde Edebi
Ürünler, PegemA Yay., Ankara.
ÖZBARAN, Salih (1992), Tarih ve Öğretimi, Cem Yayınevi, İstanbul.
ÖZBARAN, Salih (2008), Tarih Öğretimi ve Ders Kitapları, Tarih Vakfı Yurt
Yayınları, İstanbul.
SÖNMEZ, Veysel (1997), Sosyal Bilgiler Öğretimi ve Öğretmen Kılavuzu, Anı
Yayıncılık, Ankara.
136
SÖNMEZ, Veysel (1996), Hayat Bilgisi Öğretimi ve Öğretmen Kılavuzu, Anı
Yayıncılık, Ankara.
SÖNMEZ, Veysel (1997), Sosyal Bilgiler Öğretimi ve Öğretmen Kılavuzu, Anı
Yayıncılık, Ankara.
SÜSLÜ, Azmi (1995), Cumhuriyet Döneminin Türk Kültürüne Bakışı ve Kültür
Politikaları, Tarih Boyunca Anadolu’da Türk Nüfus ve Kültür Yapısı,
Türk Yurdu Yayınları, Ankara.
ŞAHİN, Ersin, ÖZTEKE ÇAĞLAR, Hatice (2003), “1980–2000 yılları Arası
Hükümet Programlarında İlköğretim”, Uludağ Üniversitesi Eğitim
Fakültesi Dergisi, Cilt XVII, Sayı:1.
TEZCAN, M., (1988), Egitim Sosyolojisi, Olgaç Matbaası, Besinci Baskı, Ankara.
TOSH, John (2005), Tarihin Peşinde, Çev.: Özden Arıkan, Tarih Vakfı Yurt
Yayınları, İstanbul.
TUNA, Yılmaz (2003), “Kalkınma Planlarında Yüksek Öğretim”, T.C. MEB
Yayımlar Dairesi Başkanlığı Milli Eğitim Dergisi, Güz 2003, Sayı:
160.
VARIŞ, F. (1987), Eğitim Bilimlerine Giriş, A.Ü. Yayınları, Eğitim Fakültesi
Yayınları, Ankara.
YÖRDEM, Pınar (209), “Yatılı İlköğretim Bölge Okulları’na İlişkin Cumhuriyet
Dönemi Eğitim Politikaları (1923–2000)”, Yüksek Lisans Tezi,
Çukurova Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Adana.
17. Dönem Tutanak Dergileri (C13, C19, C23, C34, C37, C41)
18. Dönem Tutanak Dergileri (C8, C16, C36)
20. Dönem Tutanak Dergileri (C38, C48, C54)
21. Dönem Tutanak Dergileri (C34, C62, C64, C67, C70, C102, C104, C109,
C136, C138, C153)
23. Dönem Tutanak Dergileri (C5, C8, C13, C15, C17, C48)
137
EKLER
EK-1. CUMHURBAŞKANLARIMIZ
1. M. Kemal ATATÜRK (Görev Süresi: 29 Ekim 1923 - 10 Kasım 1938)
2. İsmet İNÖNÜ (Görev Süresi: 11 Kasım 1938-22 Mayıs 1950)
3. Celal BAYAR (Görev Süresi: 22 Mayıs 1950 - 27 Mayıs 1960)
4. Cemal GÜRSEL (Görev Süresi: 27 Mayıs 1960 - 28 Mart 1966)
5. Cevdet SUNAY (Görev Süresi: 28 Mart 1966 - 28 Mart 1973)
6. Fahri KORUTÜRK (Görev Süresi: 6 Nisan 1973 - 6 Nisan 1980)
7. Kenan EVREN (Görev Süresi: 9 Kasım 1982 - 9 Kasım 1989)
8. Turgut ÖZAL (Görev Süresi: 9 Kasım 1989 - 17 Nisan 1993)
9. Süleyman DEMİREL (Görev Süresi: 16 Mayıs 1993 - 16 Mayıs 2000)
10. Ahmet Necdet SEZER (Görev Süresi: 16 Mayıs 2000 - 28 Ağustos 2007)
11. Abdullah GÜL (Görev Süresi: 28 Ağustos 2007- ……………….)
138
EK–2. 1980 SONRASI İKTİDARDA OLAN HÜKÜMETLER
1. Ulusu Hükümeti (20.09.1980–13.12.1983) 44. Hükümet 2. I. Özal Hükümeti (13.12.1983– 21.12.1987) 45. Hükümet 3. II. Özal Hükümeti (21.12.1987–09.11.1989) 46. Hükümet 4. Akbulut Hükümeti (09.11.1989–23.06.1991) 47. Hükümet 5. I. Yılmaz Hükümeti (23.06.1991–20.11.1991) 48. Hükümet 6. VII. Demirel Hükümeti (21.11.1991–25.06.1993) 49. Hükümet
7. I. Çiller Hükümeti (25.06.1993–05.10.1995) 50. Hükümet 8. II. Çiller Hükümeti (05.10.1995–30.10.1995) 51. Hükümet 9. III. Çiller Hükümeti (30.10.1995–06.03.1996) 52. Hükümet 10. II. Yılmaz Hükümeti (06.03.1996–28.06.1996) 53. Hükümet 11. Erbakan Hükümeti (28.06.1996–30.06.1997) 54. Hükümet 12. III. Yılmaz Hükümeti (30.06.1997–11.01.1999) 55. Hükümet 13. IV. Ecevit Hükümeti (11.01.1999–28.05.1999) 56. Hükümet 14. V. Ecevit Hükümeti (28.05.1999–18.11.2002) 57. Hükümet 15. Gül Hükümeti (18.11.2002–14.03.2003) 58. Hükümet 16. Erdoğan Hükümeti (14.03.2003 -29.08.2007) 59. Hükümet 17. II. Erdoğan Hükümeti (29.08.2007 – Devam Ediyor) 60. Hükümet
139
ÖZGEÇMİŞ
KİŞİSEL BİLGİLER
Adı ve Soyadı : Aylin MIZRAK
Doğum Yeri ve Yılı : Adana, 1980
Medeni Durumu : Bekar
e-posta : [email protected]
ÖĞRENİM DURUMU
2009–2010 : Yüksek Lisans, Çukurova Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü
Sınıf Öğretmenliği Anabilim Dalı, Adana.
1998–2002 : Lisans, Çukurova Üniversitesi Eğitim Fakültesi Sınıf Öğretmenliği
Bölümü, Adana.
1994–1997 : Atatürk Lisesi, Adana.
1991–1994 : Cumhuriyet Ortaokulu, Adana.
1986–1991 : Çukurova İlkokulu, Adana.
İŞ DENEYİMİ
2009– : Pozantı Yatılı İlköğretim Bölge Okulu, Adana.
2006–2009 : 23 Nisan İlköğretim Okulu, Ceyhan, Adana.
2003–2006 : Süreyya Nihat Oral İlköğretim Okulu, Adana.
2002–2003 : Mustafa Vedat Mutlu İlköğretim Okulu, Şanlıurfa.