TÜRKİYE CUMHURİYETİ ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL … · 2019-05-10 · hususta...
Transcript of TÜRKİYE CUMHURİYETİ ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL … · 2019-05-10 · hususta...
TÜRKİYE CUMHURİYETİ
ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ
ALMAN DİLİ EĞİTİMİ ANABİLİM DALI
ALMANCA ÖĞRETMENLİĞİ BÖLÜMLERİNDE VERİLEN FORMASYON VE
ALAN DERSLERİNİN İLK VE ORTAÖĞRETİME UYGUNLUĞU
Derya USLU
YÜKSEK LİSANS TEZİ
ADANA / 2012
TÜRKİYE CUMHURİYETİ
ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ
ALMAN DİLİ EĞİTİMİ ANA BİLİM DALI
ALMANCA ÖĞRETMENLİĞİ BÖLÜMLERİNDE VERİLEN FORMASYON VE ALAN DERSLERİNİN İLK VE ORTAÖĞRETİME UYGUNLUĞU
Derya USLU
Danışman: Yrd. Doç. Dr. Yasemin DARANCIK
YÜKSEK LİSANS TEZİ
ADANA - 2012
Çukurova Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürlüğüne,
Bu çalışma jürimiz tarafından Alman Dili Eğitimi Anabilim Dalında
YÜKSEK LİSANS TEZİ olarak kabul edilmiştir.
Başkan: Yrd. Doç. Dr. Yasemin DARANCIK
(Danışman)
Üye: Prof. Dr. Tahir BALCI
Üye: Yrd. Doç. Dr. Cem CAN
ONAY
Yukarıdaki imzaların, adı geçen öğretim elemanlarına ait olduğunu onaylarım.
....../…../2012
Prof. Dr. Azmi YALÇIN
Enstitü Müdürü
Not: Bu tezde kullanılan özgün ve başka kaynaktan yapılan bildirişlerin, çizelge,
şekil ve fotoğrafların kaynak gösterilmeden kullanımı, 5846 Sayılı Fikir ve Sanat
Eserleri Kanunu’ndaki hükümlere tabidir.
iii
ÖZET
ALMANCA ÖĞRETMENLİĞİ BÖLÜMLERİNDE VERİLEN FORMASYON VE
ALAN DERSLERİNİN İLK VE ORTAÖĞRETİME UYGUNLUĞU
Derya USLU
Yüksek Lisans Tezi, Alman Dili Eğitimi Anabilim Dalı Danışman: Yrd. Doç. Dr. Yasemin DARANCIK
Haziran 2012, 103 sayfa
Türkiye’de Cumhuriyet sonrasında gerek ilk ve ortaöğretim gerekse
yüksek öğretim kurumlarının yapılandırılması hususunda pek çok değişiklik
gerçekleştirilmiştir. Ancak reformların uygulamaya alınması sırasında bazen
birtakım eksiklikler ve aksaklıklar ortaya çıkmıştır.
Çalışmada, lisans öğrencisinin eğitimi süresince almış olduğu derslere ve
yabancı dil öğretmeninde bulunması gereken kendi alanına özgü yetilere
değinilmiştir. Ayrıca Eğitim Fakülteleri bünyesinde bulunan Alman Dili Eğitimi
Anabilim Dalları eğitim programlarında zaman içerisinde ne tür değişiklikler
yapılmış ve yapılan değişikliklerin söz konusu lisans eğitim alanına ne ölçüde
katkı sağladığı irdelenmiştir.
Öğretim kurumlarında yabancı dil öğretimi ilköğretim kademesinin 4.
sınıfından itibaren öğretilmeye başlanmaktadır. Yabancı dil öğretmenliği lisans
programları öğretim kurumlarındaki kademe ayrımını dikkate almaksızın
öğretmen yetiştirmeyi sürdürmektedirler. Değişimin çok hızlı gerçekleştiği
çağımız koşullarında daha nitelikli ve beklentiyi karşılayabilecek bireyler
yetiştirmek adına eğitim programlarında gerekli değişikliklerin yapılması
öngörülmektedir. Alman Dili Eğitimi Anabilim Dalında kademe ayrımı
gözetilmeksizin sürdürülmekte olan eğitim sorununa öğretmen adaylarında bu
hususta farkındalık yaratabilecek çocuk ve ergen psikolojisi dersi ve mikro
öğretim tekniği çözüm önerisi olarak sunulmuştur. Ayrıca hedef kitlenin daha
aktif ve yaratıcı olmasını sağlayacak alternatif öğretim yöntemleri, öğrencinin
sadece alan bilgisi anlamında değil kişilik olarak da gelişimlerine katkı
sağlayacak drama ve özellikle çocuklara yabancı dil öğretiminde fayda
iv
sağlayacağı düşünülen oyun önerilmiştir. Etkilerini insan karakteri üzerinde dahi
yoğun biçimde gösteren bilgisayarın, yabancı dil öğretiminde çok duyulu
öğretim, zaman ve mekandan bağımsız öğrenme ve etkili sunum olanağı
sunması çözüm önerilerine dahil edilmesi için kuşkusuz yeterli bir gerekçe
olmaktadır. Söz konusu anabilim dalında yapılan dilbilgisi derslerinin de hitap
edilecek gruba uygun olarak öğretiminin sağlanabilmesi için ise dilbilgisi öğretim tekniklerinin lisans eğitim sürecine dahil edilmesi uygun görülmüştür.
Söz konusu derslerin lisans eğitiminde uygulanması ile öğretmen
adayları gelecekteki mesleklerinde daha bilinçli, donanımlı, başarılı ve etkin
olacaklardır.
Anahtar Sözcükler: Çocuk ve Ergen Psikolojisi, Mikro Öğretim Tekniği,
Yabancı Dil Öğretiminde Drama ve Oyun, Alternatif Yabancı Dil Öğretim
Yöntemleri, Dilbilgisi Öğretim Teknikleri
v
ZUSAMMENFASSUNG
DIE ANGEMESSENHEIT DER PӒDAGOGISCHEN FORMATION UND
FACHSEMINARE IN DEN ABTEILUNGEN DER DEUTSCHDIDAKTIK BEZOGEN AUF DIE GRUNDSCHULE UND DAS GYMNASIUM
Derya USLU
Magisterarbeit, Abteilung für Deutschdidaktik Betreuerin: Ass. Prof. Dr. Yasemin DARANCIK
Juni 2012, 103 Seiten
Nach der Gründung der türkischen Republik wurde eine Vielzahl von
Verӓnderungen im Rahmen der Konfiguration der Schulen und der
Universitӓten gemacht. Aber wӓhrend der Ausübung der Reformation kamen
einige Mangel und Probleme hervor.
In dieser Arbeit wurde auf die Fachseminare, die ein Student wӓhrend
seines Studium erhalten hat und auf die Fӓhigkeiten, die ein
Fremdsprachenlehrer haben muss, eingegangen. Ebenfalls wurde geforscht,
wasfür Verӓnderungen in den Bildungsprogrammen der Deutschabteilungen der
Erziehungswissenschaftlichen Fakultӓten vorgenommen wurden und in wieweit
diese Verӓnderungen der Erziehung beitragen. In den Institutionen der
Erziehung beginnt das Fremdsprachen lernen ab der 4. Klasse der
Grundschule.
In den Abteilungen für Fremdsprachen didaktik werden die Studenten als
Lehrer/Innen ohne die Berücksichtigung der Erziehungsstufen gebildet. In den
heute sich rasch verӓnderten Verhӓltnissen ist es notwendig in den
Bildungsprogrammen Verӓnderungen zu machen um noch qualifiziertere und
die Erwartungen besser erfüllende Individuen zu erziehen. Da im Studium der
Deutschabteilungen die Bildungsstufe nicht berücksichtig werden, wird um den
Studenten bewusst sein zu shaffen die Kinder– undJugendpsychologie und
die Mikro-Lehr -Technik als Lösung vorgeschlagen. Auβerdem werden die
Seminare “Alternative Methoden” für eine aktivere und kreativere Zielgruppe,
vi
Drama für die Entwicklung der Persönlichkeit und das Spiel für die
Weiterbildung der Kinder im Fremdsprachenunterricht, vorgeschlagen. Die Möglichkeit auf einen multi-sensorischen Unterricht im
Fremdsprachenunterricht, das von Zeit und Ort Unabhӓngige Lernen und die
effektive Prӓsentation ist die Auswirkung des Computers auf den menschlichen
Charakter, das sind hinreichende Gründe für die Rechtfertigung des
Computers als Lösung vorzuschlagen. Um die Lehre des
Grammatikunterrichtgemaβ der Zielgruppe durchführen zu können, wurde es
angemessen gesehen, dass die Grammatik-Techniken als Seminar auch
wӓhrend des Studiums durch genommen werden.
Durch die Praktizierung der erwӓhnten Seminare wӓhrend des Studiums
werden die Lehrerkandidaten in ihrer beruflichen Zukunft selbst bewusster,
aktiver und erfolgreicher.
Schlüsselwörter: Kinder – und Jugendpsychologie, Mikro-Lehr –Technik,
Drama und Spiel im Fremdsprachenunterricht, Alternative Fremdsprachen-
Methoden, Grammatik-Lehrtechniken.
vii
ÖNSÖZ
Yaşam boyu öğrenmenin ön planda olduğu çağımızda bilgisayarın
beraberinde getirmiş olduğu bilgiye kolay ulaşım olanağı ülke sınırlarını ortadan
kaldırmış ve yabancı dil öğrenimini zorunlu bir ihtiyaç haline getirmiştir. Bu
doğrulta yabancı dil öğretimi ülkemiz eğitim-öğretim yapısı içerisinde ilköğretim
kademesinden itibaren uygulamaya alınmıştır. Bu açıdan bakıldığında yabancı
dil öğretmenliği programlarının bu duruma ne derece uyumlu olduğu
sorgulanmış ve çalışmanın inceleme konusunu oluşturan Alman Dili Eğitimi
Anabilim Dalı programında bu alana yönelik eksiklikler bulunduğu tespit
edilmiştir. Kademe ayrımı gözetilmeden yapılan lisans eğitiminin eksikliğini
gidermek adına programa zaman içerisinde çocuklara yabancı dil öğretimi ve
özel öğretim yöntemleri vb. gibi dersler eklenmiştir. Ancak çocuklara yabancı dil
öğretimi dersinin uygulama açısından yetersiz kalması ve öğretilmekte olan
yöntemlerin kademe ayrımı hususunda bölüm öğrencilerinde farkındalık
yaratamaması nedeniyle bu alana çözüm olacak önerilerde bulunulmuştur.
Bu çalışmada; bana hep destek olan, yüreklendiren, güler yüzünü ve
hoşgörüsünü esirgemeyen, her aşamada bilgi ve birikimiyle bana yol gösteren
saygı değer hocam, tez danışmanım Yrd. Doç. Dr. Yasemin DARANCIK’a sabrı
ve tüm değerli katkıları için çok ama çok teşekkür ederim.
Çalışmada, benimle kıymetli görüşlerini ve deneyimlerini paylaşan değerli
hocalarım Yrd. Doç. Dr. Osman ASLAN’a ve Doç. Dr. Ergün SERİNDAĞ’a
teşekkür etmeyi bir borç bilirim.
Ayrıca Çukurova Üniversitesi Alman Dili Eğitimi Anabilim Dalı’nda görev
yapan tüm bilim insanlarına saygılarımı sunar, teşekkür ederim.
Yüksek lisans öğrenimim süresince bana her türlü yardımı sağlayan,
evinin ve gönlünün kapılarını açan can dostum Bahar TANRIKULU’na ve her
zaman sözleriyle beni motive eden arkadaşım Zahide TORUN’a ayrıca teşekkür
ederim.
Son olarak yaşadığım sürece desteklerini, ilgi ve sevgilerini derinden
hissettiğim, üzerimdeki emeklerini asla ödeyemeyeceğim sevgili aileme;
babama, anneme, kardeşime ve tontonum babaannem’e en içten şükranlarımı
sunarım.
viii
İÇİNDEKİLER
Sayfa
ÖZET ................................................................................................................ iii ZUSAMMENFASSUNG ................................................................................... v
ÖNSÖZ ............................................................................................................. vii TABLOLAR LİSTESİ ................................................................................... ... xii
BÖLÜM I
GİRİŞ
1.1. Sorun ......................................................................................................... 3
1.2. Amaç ......................................................................................................... 4
1.3. Çalışmanın Önemi ve Yöntemi .................................................................. 5
BÖLÜM II TÜRKİYE’DE YABANCI DİL EĞİTİMİ
2.1. Türkiye’ de İlk ve Ortaöğretim Kurumlarında Yabancı Dil Eğitimi .............. 8
2.2. Türkiye’de Yüksek Öğretim Kurumlarında Yabancı Dil Eğitimi ................. 9
BÖLÜM III TÜRKİYE’ DE ALMANCA’ NIN İKİNCİ YABANCI DİL OLARAK EĞİTİMİ
3.1. Türkiye’de İlköğretim’de Almanca’nın İkinci Yabancı Dil olarak Eğitimi ..... 11
3.2. Türkiye’de Ortaöğretim’de Almanca’nın İkinci Yabancı Dil olarak Eğitimi .. 12
3.3. Türkiye’ de Yükseköğretim Kurumlarında Almanca’nın İkinci Yabancı Dil
Olarak Eğitimi ............................................................................................. 14
BÖLÜM IV
TÜRKİYE’ DE ÖĞRENCİ PROFİLİ VE OKULLARIN KURUMSAL YAPISI
4.1. Türkiye’de İlköğretimde Öğrenci Profili ve İlköğretim Okullarının Kurumsal
Yapısı ......................................................................................................... 15
ix
4.1.1. İlköğretim Öğrencilerinin Gelişimsel Özellikleri ................................. 16
4.1.2. Türkiye’ de İlköğretim Okullarının Kurumsal Yapısı .......................... 17
4.2. Türkiye’ de Ortaöğretimde Öğrenci Profili ve Ortaöğretim Okullarının
kurumsal Yapısı ........................................................................................ 19
4.2.1. Ortaöğretim Öğrencilerinin Gelişimsel Özellikleri ............................. 19
4.2.2. Ortaöğretim Okullarının Kurumsal Yapısı ......................................... 20
4.3. Türkiye’ de Yükseköğretim Kurumlarında Öğrenci Profili ve Yükseköğretim
Kurumlarının Kurumsal Yapısı ................................................................... 22
4.3.1. Yükseköğretim Kurumlarındaki Öğrencilerin Gelişimsel Özellikleri .. 22
4.3.2. Yükseköğretimin Kurumsal Yapısı ................................................... 24
BÖLÜM V TÜRKİYE’ DE ÖĞRETMENLİK MESLEĞİ VE EĞİTİMİ
5.1. Formasyonun Yeri ve Önemi ..................................................................... 28
5.2. Yabancı Dil Öğretmenliği ........................................................................... 32
5.2.1. Almanca Öğretmenliği .................................................................... 34
5.2.1.1. Alman Dili Eğitimi Ders İçerikleri ....................................... 36
5.2.2. Formasyon Edinimine Katkıda Bulunan Alan Dersleri .................... 42
5.2.2.1. Çukurova Üniversitesi Alman Dili Eğitimi Anabilim Dalı
Öğretim Elemanlarının Formasyon Edinimine Katkıda
Bulunan Dersler Üzerine Görüşleri ................................... 44
BÖLÜM VI UYGULAMAYA ALINMASI GEREKEN DERSLER
6.1. Çocuk ve Ergen Psikolojisi ........................................................................ 47
6.1.2. Son Çocukluk Dönemi Özellikleri ..................................................... 48
6.1.2.1. Son Çocukluk Döneminde (6-11 yaş) Fiziksel Gelişim ....... 48
6.1.2.2. Son Çocukluk Dönemi Bilişsel Gelişim ............................... 49
6.1.2.3. Son Çocukluk Dönemi Kişilik Gelişimi ............................... 50
6.1.3. Ergenlik Dönemi ............................................................................. 50
6.1.3.1. Ergenlik Evreleri.................................................................. 51
6.1.3.1.1. Erken Ergenlik (12-14 yaş) .................................. 51
x
6.1.3.1.2. Orta Ergenlik (14-17 yaş) .................................... 52
6.1.3.1.3. Geç Ergenlik (17-19 yaş) .................................... 52
6.1.3.2. Ergenlikte Bilişsel Gelişim ................................................... 53
6.1.3.3. Ergen Benmerkezciliği ........................................................ 53
6.1.3.4. Ergenlikte Kişilik Gelişimi ................................................... 54
6.2. Mikro öğretim Tekniği ................................................................................ 55
6.2.1. Mikro Öğretim Tekniği Uygulaması .................................................. 57
6.3. Yabancı Dil Öğretiminde Oyun .................................................................. 58
6.3.1 Yabancı Dil Öğretiminde Kullanılan Oyun Türleri .............................. 60
6.4. Alternatif Yabancı Dil Öğretim Yöntemleri ................................................. 63
6.4.1. Telkinsel Öğrenme-Suggestopedi ................................................... 64
6.4.2. Tüm Fiziksel Tepki Yöntemi ............................................................ 65
6.4.3. Sessizlik Yöntemi ............................................................................ 65
6.4.4. Yabancı Dil Gelişimi (Fremdsprachenwachstum) ............................ 66
6.5. Yabancı Dil Öğretiminde Drama ................................................................ 67
6.5.1. Drama Temelli Teknikler ................................................................ 68
6.5.1.1. Pandomim (Mim) ................................................................ 68
6.5.1.2. Rol Yapma ......................................................................... 69
6.5.1.3. Benzetim Tekniği ................................................................ 69
6.5.1.4. Doğaçlama ......................................................................... 70
6.5.1.5. Kukla .................................................................................. 70
6.6. Sahnesel Yorumlama Yöntemi .................................................................. 71
6.7. Dilbilgisi Öğretim Teknikleri ....................................................................... 71
6.8. Bilgisayar Destekli Eğitim .......................................................................... 73
6.8.1. Bilgisayar Destekli Yabancı Dil Öğretimi ........................................ 74
BÖLÜM VII LİSANS EĞİTİMİNDE İLK VE ORTAÖĞRETİME YÖNELİK UYGULAMALAR
7.1. Lisans Eğitiminde Dikkate Alınması Gereken İlk ve Ortaöğretim
Öğrencilerinin Pedagojik Açıdan Farklılıkları .............................................. 77
7.1.1. Lisans Eğitiminde Yabancı Dil Öğretiminde İlk ve Ortaöğretim
Kademesi Farklılıkları ....................................................................... 79
7.1.2. Almanca’nın İkinci Yabancı Dil Olarak Öğretiminde İlk ve Ortaöğretim
xi
Kademesine Yönelik Lisans Eğitiminde Bulunan Eksiklikler............. 81
7.1.3. Almanca’nın İkinci Yabancı Dil Olarak Öğretiminde İlk ve Ortaöğretim
Kademesine Yönelik Lisans Eğitiminde Bulunan Eksikliklere Sunulan
Çözüm Önerileri ............................................................................... 86
7.2. Lisans Eğitiminde Dikkate Alınması Gereken Yeni Öğretim Modeli (12 Yıllık
Kesintisiz Eğitim) ........................................................................................ 89
BÖLÜM VIII
SONUÇ 91
KAYNAKÇA ..................................................................................................... 94 EKLER ........................................................................................................... 101 ÖZGEÇMİŞ .................................................................................................... 103
xii
TABLOLAR LİSTESİ
Sayfa
Tablo 1. Okullarda Öğretilen Yabancı Diller ....................................................... 8
Tablo 2. 1997’den Sonra İlköğretim Kurumlarında Yabancı Dil Dersleri .......... 12
Tablo 3. 2005-2006 Ortaöğretim Kurumları Yabancı Dil Ders Sayıları ............. 13
Tablo 4. Almanca öğretmenliği programının amaçları...................................... 34
1
BÖLÜM I
GİRİŞ
Değişen çevre koşullarının etkisiyle yaşam biçimimiz, davranışlarımız,
sosyo-kültürel yapımız ve buna dayalı olarak eğitim sitemimiz değişim
göstermektedir. İçerisinde bulunduğumuz çağın tüm olanak ve koşulları
aracılığıyla artık bilginin aktarımı kolaylaşmış bunun yanında kültürlerarası
etkileşim oranı da artmıştır. Bu gerek siyasi ve ticari gerekse eğitim ve teknoloji
alanında etkisini göstermektedir. Ekin, “küreselleşme, teknolojik gelişim ve
yapısal değişimlerin sonucunda değişen istihdam biçimlerinin insanları
etkileyeceği ve yeni niteliklere, becerilere sahip bireylere gereksinim duyulacağı
üzerinde durur ve değişimin gerçekleşme başarısının büyük ölçüde eğitim
sisteminin omuzları üzerinde olduğunu belirtir” (Ekin, 1997, s. 82). Bu gelişmeler
çerçevesinde uluslararası iletişimin öneminin yadsınamayacağı göz önünde
bulundurulduğunda iyi eğitimli, nitelikli eleman ihtiyacı ortaya çıkmaktadır. Bu
durumda en büyük gerekliliklerden birisi de yabancı dil eğitimi olmaktadır.
Türkiye, AB uyum kapsamında eğitim politikasında birtakım
değişikliklerde bulunmuştur. Bunlardan en önemlisi 1997 yılında sekiz yıllık
zorunlu eğitime geçiş olmuştur. Hükümetin yapmış olduğu değişiklikle birlikte
yabancı dil eğitimi ilköğretim dördüncü sınıftan itibaren öğretilmeye
başlanmıştır. Bu duruma geniş perspektiften bakıldığında karar sadece Milli
Eğitim Bakanlığı öğretim kurumlarını değil öğretmen yetiştiren yüksek öğretim
kurumlarının yabancı diller anabilim dallarını da yakından ilgilendirmektedir.
Verilen pek çok karar gibi bu karar da uygun nitelikli elemanın bulunup
bulunmadığına bakılmaksızın uygulamaya alınmıştır. Uygulamalar esnasında
derslerin boş geçmesi, branş dışı öğretmenlerin derslere girmesi gibi sayısız
sorun baş göstermiştir. Bu bağlamda yabancı dil öğretiminin nasıl ve ne zaman
yapılacağı sorusu tartışma konusu olmuştur. Yapılan pek çok araştırmada erken
yaşta yabancı dil ediniminin ileriki yaşlara göre daha etkili olduğu ortaya
çıkmıştır (bkz: Johnstone, 1998, s. 308; Oyama, 1986, s. 105). Ancak dili
öğretecek kişi açısından konuya temas edildiğinde çocukların gelişimsel
özelliklerini göz önünde bulundurarak öğretim yapılması gerekmektedir.
2
Gelişmiş ülkelerin eğitim sistemleri incelendiğinde yüksek öğretimin yabancı dil
bölümlerinde ilk ve ortaöğretim alan öğretmenliği biçiminde ayrıştırmanın söz
konusu olduğu görülmektedir. Aynı uygulama ülkemizde matematik, Türkçe gibi
pek çok lisans alanında da bulunmaktadır. Öğrenci kendi tercihlerini ve
ortaöğretim sonrasında almış olduğu puanı göz önünde bulundurarak ilköğretim
matematik öğretmenliği, Türkçe öğretmenliği ya da ortaöğretim için fen-edebiyat
fakültelerinin matematik ve Türk dili ve edebiyatı gibi bölümlerde eğitim
görebilmektedir.
Türkiye’nin eğitim sistemi incelendiğinde zaman içerisinde gelişmiş
toplum seviyesine ulaşmak adına pek çok kez değişiklik yapılmıştır.
Yükseköğretim kurumlarının ders programlarına da zaman içerisinde eksiklikleri
gidermek adına yeni dersler eklenmiştir. Almanca öğretmenliği ders programına
eklenen çocuklara yabancı dil eğitimi adlı ders de bunlardan birisidir. Şüphesiz
uygulamaya alınan bu ders hem kamu hem de özel öğretim kurumlarında
hizmet verecek olan bölüm mezunlarına çok fayda sağlayacaktır. Ancak dört yıl
lisans eğitimi süresi içerisinde sadece bir eğitim dönemini kapsaması bu
konunun ne derece önemsendiğinin de göstergesidir. İnsan, her gelişim
döneminde farklı değişimlerden geçer. Söz konusu bölümlerden mezun olacak
bireyler, hitap edecekleri grubun gelişimsel özelliklerini bilmenin yanı sıra buna
uygun öğretim yöntem ve tekniklerine de hakim olmalıdır. Bu alanda çok sayıda
çalışma bulunmaktadır. Bu çalışmada öğretimi yapılacak çocuk ve ergen
gruplarının gelişimsel özellikleri hakkında bölüm öğrencilerinde nasıl farkındalık
yaratılabileceği incelenecektir.
Çalışmanın ilk üç bölümünde Türkiye’de yabancı dilin eğitim-öğretim
programlarındaki tarihsel gelişimi ve yükseköğretim kurumlarının öğretmen
yetiştiren fakültelerindeki formasyon edinim koşulları ve bu alanda gerçekleşen
değişiklikler irdelenmiştir. Dördüncü bölümde ise öğretmenlik mesleğinin
gereklilikleri ve yabancı dil öğretmeni olabilmenin ön koşulları açıklanmıştır.
Buna dayalı olarak da Almanca öğretmenliği lisans programında şu an
sürdürülmekte olan derslere yer verilmiştir. Mevcut ders programının amacı
nitelikli bir Almanca öğretmeni yetiştirmeye yönelik hazırlanmaya çalışılsa da
eksiklikler bulunmaktadır. Formasyon ediniminin bir sertifika eğitimine
indirgenmesiyle yanlış eğitimin önüne geçmek adına, bu eğitimin en iyi biçimde
yapılmasını sağlayan eğitim fakültelerinin programlarını kusursuzlaştırılması
3
hususunda üniversite öğretim elemanları tarafından değişik çalışmalar
gerçekleştirilmektedir. Bu çalışmanın 5. bölümünde yabancı dil lisans
programlarındaki kademe ayrımına yönelik formasyon eksikliklerini gidermek
için çocuk ve ergen psikolojisi ve mikro öğretim tekniği çözüm olarak
önerilmiştir. Öğretimin gerçekleşmesi için, öğretilen konunun öğrencide bilgi ve
beceri oluşturması gerekmektedir. Bu bilgi ve becerinin oluşması için öğrencinin
öğretime aktif ve yaratıcı bir şekilde katılımı sağlanmalıdır. Öğretimin daha
başarılı, verimli ve kalıcı olabilmesi için farklı tekniklerin yanı sıra öğrenen
kişinin yaparak yaşayarak öğrenmesi gerekmektedir. Bu nedenle bireyin duyu
organlarını kullanarak öğretime katılması önemlidir. “Çünkü insanlar
okuduklarının %10’unu, duyduklarının %20’sini, gördüklerinin %30’unu, hem
görüp hem duyduklarının %50’sini, hem görüp, hem duyup, hem söylediklerinin
%80’ini, hem görüp, hem duyup, hem söyleyip, hem de dokunduklarının
%90’ını, hem görüp, hem duyup, hem söyleyip, hem de dokunup, hem de
yaptıklarının %95’ini hatırlamaktadır” (Demirel,2000,s. 21; Witzenbacher, 1985,
s. 17).Türkiye’de Almanca öğretmenlerinin hedef kitlesi çocuk ve ergen grupları
olacağından bu alanda detaylı bilgi edinilebilmesi için çocuk ve ergen psikolojisi
dersi önerilmiş; mikro öğretim tekniği aracılığıyla da öğretmen adayları teoride
öğrenmiş oldukları bilgiyi yaparak, yaşayarak uygulamış olacaklardır. Böylelikle
öğrenilen bilginin bellekte kalıcı iz bırakması sağlanmakta ve öğretmen adayları
mesleklerine daha donanımlı olarak hazırlanmış olmaktadırlar. Yabancı dil
öğretmenliği bölümlerinde kademe ayrımı gözetmeksizin yapılmakta olan
öğretmen yetiştirme eğitimine; bu eksikliği gidermesi adına her öğretim
kademesinin öğretiminde katkı sağlayacak alternatif yabancı dil öğretim
yöntemleri ve özellikle çocuklara yabancı dil öğretiminde fayda sağlayacağı
düşünülen oyun yoluyla yabancı dil öğretimi çözüm önerisi olarak ileri
sürülmüştür. Son bölümde ise Almanca öğretmenliği programında öğretimi
yapılmakta olan dersler irdelenmiş ve programda bulunan eksikliklere çözüm
önerileri sunulmuştur.
1.1 Sorun
Cumhuriyetin ilanından itibaren Türk milleti eksikleri gidermek için her
alanda değişiklik yapmıştır. Ancak yapılan değişikliklerin kalıcı ve sağlam
4
temellere dayandırılabilmesi için yapılması gereken öncelikli reform, eğitim
alanında olmalıdır. Geçmişten günümüze eğitim sisteminde yapılan değişiklikler
doğrultusunda oluşan aksaklıkları gidermek ve yeni sisteme uyumu
kolaylaştırmak adına pek çok araştırma yapılmıştır (bkz. Aslan ve Balcı, 1999;
Serindağ, Aksöz ve Balcı, 2006). Bu araştırmalar sadece eğitim sorunları değil
öğretim yöntem ve teknikleri üzerine de yoğunlaşmıştır. Fakat Almanca
öğretmenliği lisans programındaki pedagojik yönü ağır basan alan dersleri ve
formasyon üzerine çok az sayıda fikir beyanında bulunulmuştur. Yükseköğretim
kurumlarının eğitim fakülteleri bünyesindeki yabancı diller anabilim dallarında
verilen formasyon eğitimi kademe ayrımı gözetmeksizin yapılmaktadır. Bu
eksikliği gidermek için programa zaman içerisinde farklı dersler eklenmiştir.
Ayrıca lisans eğitiminin son sınıfında öğretmenlik uygulaması fırsatı da
verilmektedir. Ancak ikinci yabancı dil olarak Almanca dersi MEB’in ortaöğretim
kurumlarında, özel öğretim kurumlarında ise ilköğretim birinci kademeden
başlamaktadır. Öğrencilerin uygulama olanakları büyük çoğunlukla ortaöğretim
kademesinde olmaktadır. Fakat mezun olan öğrencilerin iş istihdam durumu
incelendiğinde özel kuruluşlarda istihdamın çoğunlukta olduğu saptanmıştır.
Almanca ders sayısının daha az olması nedeniyle tek bir Almanca öğretmeni
bütün kademelere öğretim vermek durumundadır. Böyle bir durumda ise lisans
eğitiminde bulunan birtakım eksiklikler öğretmenlik hayatında problem olarak
ortaya çıkmaktadır. Bu çalışmanın kusursuz ve nitelikli öğretmen yetiştirmeye
ve problemin çözümüne yarar sağlayacağı kuşkusuzdur.
1.2. Amaç
Çalışmanın temel amacı, Almanca Öğretmenliği lisans ders programında
kademe gözetilmeden verilen formasyon dersleri ve okul uygulamasının
gelecekte mesleki yaşamda aksaklıklar yaşanmasını engellemek adına bu
soruna çözüm üretmektir. Böylelikle bölümden mezun olacak öğrencilerin
olabildiğince kusursuz bir mesleki eğitim bilgisine sahip olması
amaçlanmaktadır. Asıl amacın yanı sıra çalışma içerisinde şu çalışmalara da
dikkat çekilmiştir;
5
• Türkiye’de yabancı dil öğretiminin gelişimi ve ikinci yabancı dil olarak
Almanca’nın MEB öğretim kurumlarındaki durumunun saptanması
• Sekiz yıllık zorunlu eğitime geçiş sonrasındaki durumun yabancı dil
derslerine etkisinin araştırılması
• Yükseköğretim kurumlarında formasyon eğitim biçimleri ve bu alanda
yapılan en son değişikliklerin incelenmesi
• Eğitim fakültelerin yabancı diller anabilim dalı bünyesindeki Almanca
öğretmenliği programı ders içeriklerinin analiz edilmesi
• Öğretim yöntem ve tekniklerinin hitap edilecek kademeye göre
değişkenlik göstermesi gerekliliği ve bu alanda üniversitelerin
Almanca öğretmenliği programlarında sürdürülen eğitim etkinliklerinin
irdelenmesi amaçlanmıştır.
1.3.Çalışmanın Önemi ve Yöntemi
1998 yılında yapılan sekiz yıllık zorunlu eğitime geçiş sonrasında yabancı
dil öğretmenlerinin hitap edeceği kademe de değişmiştir. Bu değişikliğin
ardından birinci yabancı dil dersi İngilizce’nin 4. sınıftan itibaren, ikinci yabancı
dil olarak Almanca’nın ise 6. sınıftan itibaren öğretimi yapılmaya başlanmıştır.
Yapılan bu reformun ardından hem ilk hem de ortaöğretim kademesinde
zorunlu yabancı dil öğretimi söz konusu olmuştur. Her iki kademede bulunan
öğrenci gelişim özelliklerinin farklılığı nedeniyle öğretim yöntemlerinin de farklı
olacağı düşünüldüğünden bu eksikliği gidermek adına öğretim yöntemlerine
yönelik çalışmalara ağırlık verilmiştir. Ancak temel alanlarda donanıma sahip
olmasına rağmen öğretmen adayı her iki grubun temel özelliklerine yeterince
vakıf olmamakla birlikte lisans eğitimi süresince ayrı ayrı her iki kademeye
yönelik uygulama olanağı da bulamamaktadır. Bu araştırma sunduğu çözüm
önerisi dolayısıyla diğer çalışmalardan ayrılmaktadır. Eğitim fakültelerinde
çocuk ve ergen psikolojisi derslerinin uygulamaya alınması tıp fakültelerinin
anatomi derslerine benzetilebilir. Tedavi uygulanacak hastanın genel yapısını
bilmekle öğretimi yapılacak grubun gelişim özelliklerinin bilinmesi eş değer
niteliktedir. Bu dersin mikro öğretim tekniği ile bütünleştirilmesi öğrenci de hem
6
kademe ayrımının farkına varmasını sağlayacak hem de öğretmenlik
uygulamasında kendisini değerlendirme olanağı vermiş olacaktır.
Araştırma beş aşamada derlenebilir:
1. Ülkemiz ilk ve ortaöğretim okullarının ve yüksek öğretim kurumlarının
yapısı ile bu kademelerde öğretimini sürdüren hedef kitlenin
gelişimsel özellikleri anlatılmıştır.
2. Türkiye’de yabancı dil öğretimi ve yükseköğretim kurumlarında
formasyon alım koşulları açıklanmıştır.
3. Yabancı dil öğretmeni olabilmenin koşulları ve Almanca öğretmenliği
lisans ders programı incelenmiştir.
4. Almanca öğretenliği programında sürdürülmekte olan dersler
irdelenmiştir.
5. Söz konusu Anabilim Dalında formasyon ayrımı gözetilmeksizin
sürdürülen eğitim programındaki eksiklikleri tamamlamak için çözüm
önerileri sunulmuştur.
7
BÖLÜM II
TÜRKİYE’DE YABANCI DİL ÖĞRETİMİ
Yabancı dil eğitimi gelişen Türkiye koşullarında artık gereksinim değil
zorunluluk haline gelmiştir. Teknolojinin hızla hayatımıza girmesiyle birlikte
bilginin aktarımı kolaylaşmış bunun yanı sıra farklı kültürlerle olan bağı da
kuvvetlendirmiştir. Böylece yaşamın her alanında yabancı dile olan ihtiyaç
artmıştır. Bu sebeple hem kamu hem de özel kuruluşlarda farklı kademelere
yönelik yabancı dil öğretimi yapılmaya başlanmıştır.
Yabancı dil eğitiminin kökleri Tanzimat dönemine kadar uzanmaktadır.
Ancak bu çalışmada cumhuriyet dönemi sonrası yabancı dil eğitimi üzerinde
durulacaktır.
“Mustafa Kemal Atatürk döneminde ilk on yıllık eğitim çalışmaları
ilköğretim ve okuma yazma üzerine yoğunlaşmıştır. Bu dönemde yabancı dil
derslerine öncelik verilmesi yerine, ulusal kimliğin en önemli öğesi olan anadil
Türkçenin işlenip öğretilmesi ön plana çıkarılmıştır. Yabancı dil bilgisi ise, çeviri
yoluyla bir teknik ve kültür aktarım aracı olarak görülmüştür”(Demircan,1993, s.
91).
“Cumhuriyet Türkiye’ sinin eğitim alanında attığı ilk ve en önemli adım 3
Mart 1924 tarihli ve 430 sayılı Tevhid-i Tedrisat Kanununun çıkartılması
olmuştur. Bu kanunla tüm ülke çapındaki eğitim faaliyetleri tek çatı altında
birleştirilmiştir” (Baloğlu, 1990). Sakaoğlu (2003) yasanın temel amacını şu
şekilde ifade etmiştir; “İlk, orta ve lise düzeylerinde, yeni kuşaklara ortak bir milli
kültür vermek, kuşakları farklı akımların, görüşlerin amaçlı yetiştirme ve
koşullandırma emellerinden uzak tutmaktır. Tevhid-i Tedrisat ile özellikle
yabancıların açtıkları yabancı dille eğitim yapan okullar devletin sıkı kontrolü
altına girmiştir. Bu tarihten sonra Türkiye’ de ‘Yabancı dil öğretimi’ demek; bir
batı dilinin zorunlu, kimi okullarda ise seçmeli olarak öğretilmesi demektir.”
Cumhuriyetin ilk yıllarında eğitimin düzenli bir yapıya kavuşturulması
amaçlanarak farklı yabancı uzmanlardan yardım istenmiştir. John Dewey de
bunlardan biridir. Dewey yazmış olduğu raporunda “tek bir dil yerine ayrı ayrı
dillerde (Almanca, Fransızca, İtalyanca, İngilizce), gerektiği gibi öğretim
8
yapacak birkaç lisenin açılmasını ve öğretmen okullarında okutulan yabancı
dillerin çeşitlendirilmesini” önermiştir (Dewey, 1952). Tevhid-i Tedrisat
kanunundan sonra okullarda Arapça ve Farsça öğretimine son verilmiş bunların
yerini batı dilleri almıştır.
Tablo 1
Okullarda Öğretilen Yabancı Diller
1924 1927 1935 1941 1950 1960
Almanca + + + + + +
Fransızca + + + + + +
İngilizce + + + + + +
İtalyanca + + + + + +
Latince _ _ _ + + _
Arapça + + _ _ + +
Farsça + _ _ _ + +
Kaynak: Demircan, 1993, s.92.
2.1.Türkiye’ de İlk ve Ortaöğretim Kurumlarında Yabancı Dil Eğitimi
“Uluslararası iletişimin günden güne artması dolayısıyla bazı dünya
dillerine hakim, bilimsel çalışmalardan daha geniş ölçüde yararlanmasını bilen
genç nesillere şiddetle ihtiyaç duyulmaktadır. Bu gerekçeyle 1954/55 öğretim
yılında ülkede artan yabancı dil bilen eleman gereksinimini karşılamak üzere, o
güne kadar yabancı dilde öğretim yapan okullara birer seçenek olarak MEB
tarafından dört okul açılması kararı alınmıştır. Bu karar üzerine 1955/56 yılında
İstanbul, İzmir, Eskişehir, Diyarbakır, Konya ve Samsun’ da İngilizce öğretim
yapan “Maarif Koleji” adı altında okullar açılmıştır” (Çetintaş ve Genç, 2001).
“Maarif kolejlerinin toplum beğenisini sağlanmasının ardından Milli Eğitim
Bakanlığı’ nın 09.03.1974 gün ve11108 sayılı genelgeleriyle bu kolejler lise
sayılmış ve 01.12.1975 gün ve 11459 sayılı genelgeleriyle de Anadolu lisesi
adını almıştır. 1976 da bu adı alan liseler halkın talebi üzerine başka il ve
ilçelerde de uygulamaya alındı. 1992/93 öğretim yılında sayıları 193’ e
ulaşmıştır”(Top, 2008,s. 29).
9
“1980’li yıllarda yabancı dil eğitimi alanında atılan en büyük adım 14.10.
1983 tarihinde yürürlüğe giren 2923 sayılı Yabancı Dil Eğitim ve Öğretim
Kanunu olmuştur. Bu kanunla Milletlerarası antlaşma hükümleri saklı olmak
üzere, resmi ve özel her derece ve türdeki örgün ve yaygın eğitim kurumlarında
okutulacak yabancı dillerin ve yabancı dille eğitim ve öğretim yapan okulların
tabi olacağı esasları belirlemektedir” (Resmi Gazete, 1983). Yabancı dil eğitim
ve öğretim kanunu gereğince, yabancı dil eğitim ve öğretiminin amaç, program,
yöntem ve uygulamalarına ilişkin esasları düzenleme amacıyla 04.07.1985
tarihinde yabancı dil yönetmeliği hazırlanmıştır. Aynı yönetmelik 31.05.2006
tarihinde değiştirilmiştir.
Türkiye’de dil öğretiminin gelişimini sağlamak için uygulamaya alınan
programlardan biri de basamaklı kur sistemidir.“1988-89 öğretim yılı içerisinde
uygulamaya konulan bu sisteme göre 6. sınıfta yabancı dil dersleri zorunlu,
daha sonraki sınıflarda ve lisede isteğe bağlı olacak ve bu dersten alınan not
sınıf geçmeyi etkilemeyecekti” (Akyüz, 1993). Ancak uygulamalar esnasında
karşılaşılan problemlerin çözülememesi nedeniyle 1989-90 öğretim yılı sonunda
uygulamadan kaldırılmıştır (bkz. Demirel, 2003).
“1990’lı yılların başında yabancı dil ağırlıklı program uygulamasına
geçme kararı alınmıştır. Bu uygulamanın temel amacı lisenin önüne yoğun bir
yıl yabancı dil hazırlık sınıfının konulması ve liselerde eğitimin Türkçe devam
etmesidir. 1992-93 öğretim yılında 28 okulda başlayan bu uygulama, 2000-01
yılında 793 okula ulaşmıştır” (Demirel, 2005). “2005-2006 öğretim yılından
başlayarak yabancı dil ağırlıklı liseler Anadolu Lisesi adıyla tek program altında
kademeli olarak birleştirilmiştir ve aynı tarihlerde tüm liselerin öğretim süresi
dört yıla yükseltilmiştir. Ayrıca 1997 yılında Milli Eğitim Bakanlığı İlköğretim
kurumlarında 8 yıllık zorunlu öğretim verilmesi kararını almıştır. Bu sebeple
Anadolu liselerinde 6. sınıf öncesi hazırlık sınıfı uygulaması kaldırılmış bunun
yerine yabancı dil derslerinin tüm ilköğretim kurumlarında 4. sınıftan itibaren
başlatılması kararlaştırılmıştır”(Top, 2008).
2.2.Türkiye’de Yüksek Öğretim Kurumlarında Yabancı Dil Öğretimi
31 Mayıs 1933’te çıkarılan 2252 sayılı anayasa ile İstanbul Darülfünunu
31 Temmuz 1933’te kapatılıyor, onun yerine, 1 Ağustos 1933’te İstanbul
10
Üniversitesi açılıyordu. Bu sırada Almanya’da Hitler zulmünden kaçan bilim
adamlarıyla ilişki kuran Türk hükümeti böylece, aradığı bilim ve sanat
adamlarını bir defada elde etme olanağına ulaşmıştır. 1933-45 yılları arasında
İstanbul’ da 98, Ankara’ da ise 41 Alman ve Avusturyalı öğretim elemanı
çalışmıştı (Neumark, 1982, Widmann, 1981, Hirsh, 1950 Akt. Demircan, 1993).
“O yıllarda Türkiye’ ye araştırma yapmak için gelen Malche’ a göre, bir yabancı
dil bilmeden yükseköğrenim yapılamazdı. Bunun üzerine Malche “İstanbul
Üniversitesi Yabancı Diller Okulu” nun açılmasını önermiştir” (Demircan, 1993).
Sonraki yıllarda öğrenci sayılarındaki artışların, yabancı dil öğretmeni
yetiştirilmesi bakımından değişik etkileri olmuştur. 1938 yılından başlayarak,
yabancı dil (Almanca, Fransızca, İngilizce) öğretmeni yetiştirilmesine gerek
duyulmuş ve iki ( Ankara-Gazi ve İstanbul-Çapa) Eğitim Enstitüsü’nde yabancı
dil bölümleri açılmıştır. 1955’ lerde görülen öğrenci artışı nedeniyle, özellikle
İngilizce bölümlerine alınan öğrenci sayıları arttırılmakla yetinilmiş, 1965
yılından sonra ise, yeni kurulan eğitim enstitülerine yeni yabancı dil bölümleri
eklenmiş, 1970’ten sonra Milli Eğitim Bakanlığı’na bağlı 2 yıllık, üniversitelere
bağlı 4 yıllık yabancı diller yüksek okulları açılmıştır. Hem üniversitelerde, hem
de eğitim enstitülerinde gece öğretimine gidilmiş, onunla da yetinilmeyerek açık
yüksek öğretime bağlı yaz okulları başlatılmıştır. 3 yıllık eğitim enstitüleri 1978-
79 öğretim yılında 4 yıla çıkarılmıştır ve en sonunda 20.7.1982 tarihli kanun
hükmünde kararname ile de bu yüksek öğretmen okulları, yeni açılan
üniversitelere eğitim fakültesi olarak katılmışlardır (bkz. Demircan, 1993).
11
BÖLÜM III
TÜRKİYE’DE İKİNCİ YABANCI DİL EĞİTİMİ
“Jeder Mensch verfügt über ein Potential, das es ihm ermöglicht,
mehrere Sprachen zu lernen” (Apeltauer, 1993, s. 33). Her insan ona bir çok dili
öğrenebilme olanağı sağlayan bir potansiyele sahiptir. (Çeviren: D.U) Günümüz
politika, teknoloji, ticaret ve kültürel etkinlikleri çağımız insanını çok dilliliğe
itmektedir. Bütün bu gelişmeler ışığında nitelikli insan gücüne ulaşabilmek adına
ülkemizde “ilk ve ortaöğretim okullarında öğretimi yapılacak yabancı diller, Milli
Güvenlik Kurulu’nun görüşü alınarak Bakanlar Kurulu’nun kararıyla
saptanmaktadır” (Resmi Gazete, 1983, s. 24).
İkinci Dünya Savaşı sonrasında önemini yitiren Almancanın yerini
küreselleşmenin de etkisiyle İngilizce almıştır. Türkiye de bu gelişmelerden
etkilenmiştir. Günümüzde de okullarda 1. yabancı dil öğretiminin İngilizce, 2.
yabancı dilin Almanca ya da Fransızca olarak yapıldığı herkesçe bilinmektedir.
“1995 yılında Avrupa Eğitim Komisyonu tarafından ‘Öğrenen Topluma
Doğru’ başlıklı bildiri yayınlanmıştır. Bu bildiride, Avrupa Birliği vatandaşlarının
ana dillerinin dışında en az iki Avrupa dilini yeterli düzeyde bilmelerinin ilke
olarak kabul edildiği duyurulmuştur. Polonya’nın Cracow kentinde
gerçekleştirilen toplantıda, Avrupa Eğitim Bakanlarının ve Avrupa Konseyi’nin
ortak çalışmalarıyla Yaşayan Diller Bölümünün geliştirdiği standartlara uygun
Avrupa Dil Gelişim Dosyası uygulamasına geçilmesine karar verilmiştir. Bu
proje ile Avrupa vatandaşlarını çok dilliliğe ve çok kültürlülüğe teşvik etmek,
ilköğretimde birinci, ortaöğretimde ikinci ve üniversitede üçüncü yabancı dili
öğrenmeye yönlendirmek amaçlanmaktadır” (Darancık, 2008, s.9).
3.1. Türkiye’de İlköğretim’de Almanca’nın İkinci Yabancı Dil Olarak Eğitimi
1997-98 yılında Avrupa birliğine uyum çerçevesinde Milli Eğitim Bakanlığı
tarafından İlköğretim okullarının zorunlu öğretim süresi hususunda değişikliğe
gidilmiştir. Daha önce zorunlu 5 yıl sürdürülen öğretim süresi bu uygulamayla 8
yıla çıkartılmıştır. Bu uygulama sonunda birinci yabancı dil dersi olarak İngilizce
12
4. sınıftan itibaren, ikinci yabancı dil olarak Almanca ise 6. sınıftan itibaren
ilköğretim kurumlarında öğretilmeye başlanmıştır.
Tablo 2
1997’den Sonra İlköğretim Kurumlarında Yabancı Dil Dersleri
4. Sınıf 5. Sınıf 6.Sınıf 7. Sınıf 8. Sınıf
Zorunlu 2 2 4 4 4
Seçmeli --- --- 2 2 2
Kaynak: 998 MEB İstatistikleri
İlköğretim kurumlarında seçmeli dersler arasında 2. yabancı dilin yanı
sıra bilgisayar, drama, güzel yazma ve konuşma, turizm, tarım ve yerel el
sanatları da yer almaktadır (MEB, 1998, s. 1013). Öneminin bu kadar
vurgulandığı 2. yabancı dile uygulamada çok az olanak sunulduğu
görülmektedir.
3.2. Türkiye’de Ortaöğretim’de Almanca’nın İkinci Yabancı Dil Olarak Eğitimi
“Ortaöğretim kurumlarında 2. yabancı dil alanındaki ilk önemli gelişme
2000-2001 öğretim yılında gerçekleşmiştir. Anadolu Öğretmen Liselerinde ilk
kez 2. yabancı dil zorunluluğu getirilmiştir” (MEB, 2002, s. 745). 2005 yılında
ise bu karar Anadolu ve Fen Liselerinde de uygulamaya alınmıştır. Ancak 9.
sınıflarda zorunlu 2. yabancı dil dersi bulunmamaktadır. Ders sayıları lise
tiplerine göre aşağıdaki tabloda açıklanmıştır.
13
Tablo 3
2005-2006 Ortaöğretim Kurumları Yabancı Dil Ders Sayıları
Yabancı Dil Dersleri
9. Sınıf 10. Sınıf 11. Sınıf 12. Sınıf
Genel Lise Zorunlu 3 3 --- ---
Seçmeli --- 2 2 2
Anadolu/ Anadolu
Öğretmen Lisesi TM/ F/Sosyal B.
Zorunlu 10 4 4 4
2.Zorunlu --- 2 2 2
Seçmeli 2 2 2 2
Anadolu Lisesi Yabancı dil
Alanı
Zorunlu 10 13 13 13
2.Zorunlu --- 2 2 2
Seçmeli 2 2 2 2
Fen Lisesi Zorunlu 8 3 3 3
Seçmeli --- 2 2 2
Kaynak: Milli Eğitim Bakanlığı Tebliğler Dergisi, 2005, s. 542-579
21.07. 2010 tarihli Milli Eğitim Bakanlığı basın açıklamasına göre 2010-
2011 öğretim yılından itibaren genel liselerin 11. ve 12. sınıflarına 2’şer saat
yabancı dil dersi konulması ve Anadolu ve Fen liselerinin 9. sınıflarına zorunlu
ikinci yabancı dil dersi konulması kararlaştırılmıştır.
(http://www.meb.gov.tr/duyurular/duyuruayrinti.asp?ID=7966).
“Milli Eğitim Bakanlığına bağlı, sayıları gün geçtikçe artan özel
okullarında özellikle ikinci yabancı dil öğretimine önem verilmektedir. Ders
saatleri, Yabancı dil ağırlıklı liselerin yabancı dil alanındaki ikinci yabancı dil
ders saatlerine uygun olarak düzenlenmektedir” (Darancık, 2008, s. 17).
14
3.3. Türkiye’ de Yükseköğretim Kurumlarında Almanca’nın İkinci Yabancı
Dil Olarak Eğitimi
Daha önce de değinildiği gibi Almanca’nın yükseköğrenim kurumlarında
öğretilmeye başlanması Cumhuriyetin kuruluş yıllarına kadar uzanmaktadır.
Günümüzde ise üniversitelerin Almanca öğretmenliği, Alman dili ve edebiyatı ve
Almanca mütercim-tercümanlık bölümlerinde Almanca öğretimi
sürdürülmektedir. Yükseköğretim kurumlarında yabancı dil öğretim yönetmeliği
4/11/1981 tarihli ve 2547 sayılı Kanuna uygun olarak hazırlanmıştır. Ayrıca
yabancı diller anabilim dalları dışında üniversite bünyesinde bulunan sürekli
eğitim merkezleri (YADEM, YADİM) öğrencilerin isteği üzerine almanca kurslar
vermektedir. Bazı lisans programlarında da Almanca zorunlu yabancı dil olarak
öğretilirken (örn. Turizm ve Otelcilik İşletmeciliği) bazı bölümlerde seçmeli
yabancı dil olarak sunulmaktadır. (örn. İngilizce ve Fransızca Öğretmenliği)
15
BÖLÜM IV
TÜRKİYE’DE ÖĞRENCİ PROFİLİ
Türkiye geçmişten günümüze pek çok alanda gelişim kaydetmiştir.
Uygulamaya konulan her proje (örn. Haydi Kızlar Okula Projesi) ülkemiz insan
ve çevre koşullarına bağlı olarak yürürlüğe girmiştir. İnsan faktörünün ön planda
olduğu eğitim-öğretim alanında da zaman zaman değişiklikler yapılmıştır.
Gelişmekte olan ülke olarak nitelendirilen Türkiye, çok yüksek genç nüfus
potansiyeline sahiptir. Son olarak 2009 yılında yapılan nüfus sayımına göre 0-
29 yaş grubunun toplam nüfus içerisindeki payı %52.8 ve okul öncesi ve
zorunlu eğitim çağı (5-14) nüfusu 12 694 000’dır
(http://tuikapp.tuik.gov.tr/adnksdagitapp/adnks.zul). “Mevcut nüfusun yaklaşık
%20’si örgün öğretim kapsamındadır. Türkiye’de örgün öğretime devam eden
öğrenci sayısı pek çok Avrupa ülkesinin toplam nüfusundan fazladır. Şüphesiz
bu demografik yapı, eğitim sistemini ve eğitimin niteliğini etkilemektedir.
Türkiye’de 2008-2009 dönemi itibariyle okul öncesi, ilköğretim ve ortaöğretim
düzeyinde toplam 15. 351. 849 öğrenciye, 66. 097 okulda ve 679. 373
öğretmenle eğitim hizmeti sunulmaktadır. Türkiye’de net okullaşma oranları
okulöncesinde %33, ilköğretimde %96,5 ve ortaöğretimde %58,5’tir” (MEB,
2009). Bu sayısal değerler göz önünde bulundurulduğunda uygulanacak
çalışmaların hazırlanması ve uygulamadaki sürecin ne derece önemli olduğu
ortadadır. Türkiye’nin öğretim konusu kişisel ve çevresel koşullar çerçevesinde
ilk ve ortaöğretim kurumları başlıkları altında incelenecektir.
4.1. Türkiye’de İlköğretimde Öğrenci Profili ve İlköğretim Okullarının Kurumsal Yapısı
İlköğretim aile ortamından sonra insanın içerisinde bulunduğu ilk sosyal
çevresidir. Bu bağlamda çocuklar için içerisinde bulundukları ortam ve bu
ortamın genel kuralları çok yeni olacaktır. İyi koşullarda öğretim yapılabilmesi
için ilköğretim yapısının öğrenci profiline uygun olarak düzenlenmesi
gerekmektedir. Bu konudaki detaylı açıklamalar aşağıda sunulmaktadır.
16
4.1.1. İlköğretim Öğrencilerinin Gelişimsel Özellikleri
Türkiye’de ilköğretim 6-14 yaş grubunu kapsamaktadır. Her yaş
grubunun olduğu gibi bu grubun da kendine has gelişimsel özellikleri
bulunmaktadır. İlköğretim çağı öğrencileri, fiziksel gelişim açısından bebeklik
çağında olduğu kadar fazla değişiklik göstermemesine karşın çok enerjiktirler.
Bu dönemde kız öğrencilerin fiziksel görünümündeki değişiklik daha hızlı
gerçekleşmektedir. Piaget, bu yaş grubunu somut işlemler dönemi olarak
sınıflandırılmıştır. Bu dönemin en önemli özelliği ise nesnelerin somut olarak
algılanmasının daha kolay oluşudur. Ayrıca muhakeme yoluyla somut
problemleri çözümleyebilirler, korunum kazanılmıştır ve sınıflama, sıralama ve
tersine çevirme işlevleri de kusursuzlaşmıştır. Erikson’un psikososyal kuramına
göre ise grupta, çalışma ve başarılı olmaya karşı aşağılık duygusu ön plandadır
(bkz. Çimer, Bostancı, Kızıloluk, Güneş, Er, Helvacı, Teyfur, Yiğit, Ercan,
Şimşek, Gürgan ve Ergüneş, 2009, s. 119). Bu dönemde öğrenciler okula
başlamakla yeni bir sosyal çevreye girmiş olurlar. Bu aşamada öğretmen
desteği çok büyük önem taşımaktadır. Özetlemek gerekirse bu dönem
insanından şu gibi gelişim görevlerini yerine getirmesi beklenir;
• “Kendine karşı tutumlar oluşturma: Öğretmen, öğrencinin çeşitli
yönleriyle kendini tanıması ve benlik algısını zenginleştirmesi için
yardımcı olmalıdır.
• Sosyal gelişime bağlı olarak yaşıtlarıyla iyi geçinmeyi öğrenme,
kişilerarası ilişkilerini zenginleştirme.
• İlköğretimin de hedeflerinden biri olan okuma, yazma ve aritmetikle
ilgili üç temel beceriyi geliştirme.
• Yaşamında kendisi için önemli olan yetişkinleri büyük ölçüde model
alarak cinsiyetine uygun rolü geliştirme.
• Vicdan ve değerler sistemi geliştirme.
• Kendi kararlarını vermesine ve sorumluluk almasına olanak
sağlanırsa, kişisel bağımsızlığını kazanmaya başlama” (Erden ve
Akman, 2005, s. 40).
17
4.1.2.Türkiye’de İlköğretim Okullarının Kurumsal Yapısı
“Türkiye’de ilköğretim kademesi zorunludur ve süresi 8 yıldır. Zorunlu
öğrenim çağı 6-14 yaş grubunu kapsar ve devlet okullarında parasızdır. Bu süre
çocuğun 5 yaşını bitirdiği yılın eylül ayında başlar ve 14 yaşını bitirip 15 yaşına
girdiği öğretim yılı sonunda biter. Bu süre içerisinde öğretimini
tamamlayamayan çocukların en fazla dört öğretim yılı daha okula devamlarına
izin verilir (Kanun numarası: 222; Resmi Gazete: 12.01.1961 / 10705; Kanun
Adı: İlköğretim ve Eğitim Kanunu; maddeler: 1, 2, 3, 7 ve 46, Değişiklik tarihi:
16.08.1997 / 4306, madde 1). Zorunlu öğretimde,sorumlular tarafından alınan
tüm önlemlere rağmen çocuğunu okula göndermeyen velilere, yerel mülki idare
amirliği (ilçelerde Kaymakam, illerde Vali) tarafından, çocuğun okula devam
etmediği her gün için 100 TL para cezası verilebilir. Para cezasının ardından,
çocuğunu yine okula göndermeyen veliler hakkında, milli eğitim müdürlükleri
tarafından Savcılığa suç duyurusu yapılır ve sulh ceza mahkemesi tarafından
çocuğun velisine 20 günden 2 aya kadar hafif hapis cezası verilebilir. Zorunlu öğrenim çağındaki çocukların okula devamlarını destekleme
çerçevesinde; İlköğretim ve Eğitim Kanun’un 59. maddesiyle başka bir önlem
daha alınmış ve zorunlu öğrenim çağındaki çocukların herhangi bir işyerinde
çalıştırılamayacakları hükme bağlanmıştır. Özel eğitim gerektiren bireyler, ilköğretimlerini özel eğitim okulları
ve/veya diğer ilköğretim okullarında sürdürürler (573 Sayılı Özel Eğitim
Hakkında Kanun Hükmünde Kararname, Madde 8). Görme, işitme ve ortopedik
yetersizliği olan bireyler için, kaynaştırma uygulamaları esas olmakla birlikte,
her tür ve kademede, gündüzlü ve/veya yatılı özel eğitim kurumları açılmaktadır.
Özel eğitim gerektiren bireylere; (görme engelliler, işitme engelliler, ortopedik
engelliler, zihinsel (eğitilebilir, öğretilebilir) engelliler, uyum güçlüğü olanlar, dil
ve konuşma güçlüğü olanlar, üstün ve özel yetenekliler ile uzun süreli hasta ve
hastanede yatan çocuklar) ilköğretim kurumlarında eğitim verilmektedir.
Türkiye’de ayrıca açık ilköğretim okuluda faaliyet göstermektedir” (Eurobase
Türkiye/ EACEA, 2009-2010).
Yukarıda yapılan açıklamalar Türk eğitim sisteminin genel yapısını
açıklamaktadır. Türkiye’nin coğrafik ve ekonomik özellikleri dikkate alındığında
bu kuralların her koşula uygun olup olmadığı sorusu akıllara gelmektedir.
18
Türkiye’nin dağlık ve dağınık yerleşim alanları da dikkate alınarak Milli Eğitim
Bakanlığı tarafından Yatılı İlköğretim Bölge Okulları (YİBO) açılmıştır ve bazı
bölgelerde taşımalı ilköğretim uygulamasına geçilmiştir. YIBO’ların amacı;
kırsal kesimde okulu bulunmayan köy ve köy altı yerleşim birimlerinde bulunan
ilköğretim çağ nüfusu ile yoksul ailelerin çocuklarının ilköğretim hizmetlerine
erişimlerini sağlamaktır. Taşımalı öğretim ise söz konusu yerleşim alanlarında
bulunan ilköğretim öğrencilerinin merkez olarak seçilen öğretim kurumlarına
günübirlik taşınması uygulamasıdır.
Bütün bu anlatılan uygulamalar doğrultusunda Türk milli eğitiminin genel
ve özel amaçları, temel ilkeleri ve her bir eğitim kademesinin amaç ve görevleri
Milli Eğitim Temel Kanunu’yla belirlenmiştir. Bu genel amaç ve ilkelere bağlı
olarak; İlköğretimin amaç ve görevleri ise aynı kanunun 23. maddesinde şöyle
belirtilmiştir:
• “Her Türk çocuğuna iyi bir vatandaş olmak için gerekli temel bilgi,
beceri, davranış ve alışkanlıkları kazandırmak; onu milli ahlak
anlayışına uygun olarak yetiştirmek,
• Her Türk çocuğunu; ilgi, istidat ve kabiliyetleri yönünden yetiştirerek
hayata ve üst öğrenime hazırlamak.”
İlköğretim sonrasındaki bir ortaöğretim kurumuna devam etmenin de belli
koşulları bulunmaktadır. Tebliğler Dergisinin kasım 2007/2602 sayılı dergisinde
ortaöğretim çeşitlerine göre okullara kayıt yaptırma olanakları açıklanmıştır. Bu
koşullar şu şekilde sınıflandırılmıştır; Sınavsız kayıt, özel yetenek gerektiren
okullara kayıt ve sbs yoluyla kayıt. Özel yetenek gerektiren okullar sanat
okullarıdır. Seviye belirleme sınavı (SBS) ise 6,7,8. sınıflarda olmak üzere her
yıl yapılan ve farklı yüzdelik hesaplarla öğrencinin ilköğretim başarısına eklenen
puanla ortaöğretim kurumlarından bazılarına kayıt yaptırma olanağı
sunmaktadır. Sınav, öğrencinin her yıl bilgi seviyesini sınaması yönünden
olumlu fakat öğrenciyi sürekli bir sınav psikolojisi içerisinde bulundurmaya
zorlaması yönünden olumsuz bulunmaktadır. 2012-2013 öğretim yılından
itibaren bu uygulamaya son verilecektir.
19
4.2. Ortaöğretimde Öğrenci Profili ve Ortaöğretimin Kurumsal Yapısı
Birey, çevre içerisinde bulunan kişiler ve toplum tarafından konulan
kurallar aracılığı ile şekillenir. Okulun da sosyal bir çevre olduğu
düşünüldüğünde ortaöğretimin çevresel, öğretimsel ve kurumsal yapısının
incelenmesi gerekmektedir. Bu konu ortaöğretim öğrencilerinin gelişimsel
özellikleri ve ortaöğretimin kurumsal yapısı alt başlıklarıyla aşağıda
açıklanacaktır.
4.2.1. Ortaöğretim Öğrencilerinin Gelişimsel Özellikleri
İlköğretim kademesini bitiren bütün öğrenciler istek ve kabiliyetleri
çerçevesinde ortaöğretim kurumlarından faydalanma hakkına sahiptirler.
Öğretim faaliyetlerinin daha sağlıklı yürütülebilmesi adına bu dönem
öğrencilerinin gelişim özelliklerinin bilinmesi öğretmenler açısından büyük önem
arz etmektedir. Bu dönem ilköğretim ve yükseköğretim arasında köprü vazifesi
gördüğü gibi fiziksel, zihinsel ve ahlaki gelişim açısından da tam bir geçiş
evresidir. Bu evre genel itibariyle 15-18 yaş arasını kapsamaktadır. İlköğretim
aşamasında düşüşe geçen fiziksel gelişim bu dönemde tekrar artış gösterir. Bu
dönemin en önemli özelliği birincil ve ikincil cinsiyet özelliklerinin kazanılmasıdır.
Ancak kızlar genel olarak bu evreye erkeklerden daha erken girerler. Ayrıca
benmerkezci düşünce ön plandadır. Piaget’e göre bu dönem insanı soyut
işlemler evresinde yer alır (bkz. Çimer ve diğerleri, 2009, s. 124). Bu dönemdeki
bireylerde göreceli düşünce gelişmiştir. Ayrıca genelleme, tümdengelim,
tümevarım gibi zihinsel işlemleri gerçekleştirebilirler. Soyut kavramlar kullanarak
üzerinde fikir ifade edebilirler. Erikson’un savunmuş olduğu psikososyal kurama
göre ise bu dönem insanı kimliğe karşı kimlik bocalaması sınıfına girmektedir.
Bu dönemde hem çocuğun kendisini ve dünyayı algılayışı, hem de diğer
insanların çocuğu algılayışı eskisi gibi değildir. Eskiden hep çocuk olarak
algılanırken, şimdi kimi zaman çocuk kimi zaman da yetişkin olarak
nitelendirilmektedirler. Tüm bu etkenler çocuğu, bir kimlik aramaya doğru iter ve
sonuçta çocuk ergenlik döneminden ya kimliğini kazanmış olarak, ya da kimlik
karmaşası ile çıkar. Bireydeki bütün bu fizyolojik, biyolojik, zihinsel ve ahlaki
20
değişikliklerden sonra kişinin bu döneme ait bazı gelişimsel ödevleri yerine
getirmesi beklenir. Bunlar;
• “Bir yetişkin kadın ya da erkek sosyal rolünü edinme.
• Yetişkinlerden bağımsız, kendi duygusal özerkliğini elde etme.
• Bir mesleğe doğru yönelip, hazırlanmaya başlama. Okullardaki
rehberlik servisleri uygun mesleğe yönelmeyi kolaylaştırabilir.
• Evliliğe ve bir aile kurmaya hazırlanmaya başlama.
• Toplumsal sorumluluklar almaya istekli olma ve toplumsal görevlerini
yerine getirebilme” (Erden ve Akman, 2005, s. 41).
4.2.2. Ortaöğretim Okullarının Kurumsal Yapısı
2005-2006 öğretim yılı itibariyle tüm ortaöğretim kurumlarının eğitim
süresi 4 yıla yükseltilmiştir. Ancak hazırlık sınıfı bulunan bazı okullar (Sosyal
Bilimler Lisesi gibi) 5 yıl süreli eğitim vermektedirler ve bütün okullarda karma
eğitim uygulaması sunulmaktadır. Türkiye’de farklı türlerde ortaöğretim kurumu
bulunmaktadır. Fakat bunlar, genel ve meslek/ teknik lise başlıkları altında
toparlanabilirler. Genel liseler sadece yüksek öğretime hazırlamakla
yükümlüdür. Ancak meslek liseleri kişiyi hem meslek edindirmekte bunun yanı
sıra yükseköğretime hazırlamaktadırlar. İlköğretimi bitiren bütün bireyler
ortaöğretimde eğitim görme hakkına sahiptirler. Genel liselere, ilköğretim
süresince yapılan merkezi sınavlar aracılığıyla alınan puanlara göre kayıt
yaptırılmaktadır. Bu liseler Anadolu, Anadolu Meslek, Fen ve Sosyal Bilimler,
Anadolu Öğretmen ve Sanat liseleri olarak sınıflandırılmıştır. Bunun dışında
meslek ve teknik liselerde de çok fazla okul çeşitliliği bulunmaktadır. Türkiye’ de
30’ u aşkın okul türünün bulunduğu belirtilmiştir. Fakat okul türü her ne olursa
olsun 9. Sınıfta tüm ortaöğretim kurumlarında ortak dersler görülmektedir. 10.
sınıfta ise öğrenciler ilgi ve yeteneklerine göre farklı bölümlere yönlendirilirler.
Mesleki ve teknik eğitim okullarında, 10. ve 11. sınıf öğrencileri alan/dal
derslerini okul atölye ve laboratuarlarında, ortak derslerini okulda, 12. sınıf
öğrencileri ise haftanın iki günü okullarda teorik ve uygulamalı eğitim, haftanın
üç günü ise işletmelerde beceri eğitimi almaktadırlar. Ayrıca Sanat okullarına
21
giriş diğer liselerden farklı olarak yetenek sınavı aracılığıyla yapılmaktadır.“2010
yılı itibariyle tüm genel liselerinin Anadolu Lisesine dönüştürülmesi kararı
alınmıştır. Bu uygulama aşamalı olarak 2013 yılında tamamlanmış olacaktır”
(Milli Eğitim Bakanlığı Ortaöğretim Genel Müdürlüğü Genelgesi, 2010).
Ortaöğretimin genel amaçları 1739 sayılı Milli Eğitim Temel Kanunu’nun
28. maddesinde belirlenmiştir. Buna göre, "Ortaöğretimin amaç ve görevleri,
Milli Eğitimin genel amaçlarına ve temel ilkelerine uygun olarak;
• “Bütün öğrencilere ortaöğretim seviyesinde asgari ortak bir genel
kültür vermek suretiyle onlara kişi ve toplum sorunlarını tanıtmak,
çözüm yolları aramak ve yurdun iktisadi sosyal ve kültürel
kalkınmasına katkıda bulunmak bilincini ve gücünü kazandırmak.
• Öğrencileri, çeşitli program ve okullarla ilgi, istidat ve kabiliyetleri
ölçüsünde ve doğrultusunda yüksek öğretime veya hem mesleğe
hem de yüksek öğretime veya hayata ve iş alanlarına hazırlamaktır.”
“Ortaöğretim sonrasında yüksek öğretime devam etmek isteyen kişiler
ÖSS’den (Öğrenci seçme sınavı) aldıkları puan ile herhangi bir yüksek öğretim
kurumuna tercihleri doğrultusunda yerleştirilirler. YÖK'ün ocak 2009'da aldığı bir
kararla 2010 yılından geçerli olmak üzere yeni bir Yükseköğretim Öğrenci
Seçme ve Yerleştirme (ÖSYS) sistemi oluşturulmuştur. Bu yeni sistemle
ortaöğretimden yükseköğretime geçişte iki aşamalı sınav yapılması
öngörülmektedir. Sınavın birinci aşaması olan Yükseköğretime Geçiş Sınavı
(YGS) adayın genel yeterliğini ölçmeye yöneliktir. YGS Türkçe Testi, Sosyal
Bilimler Testi, Temel Matematik Testi ve Fen Bilimleri Testi'nden oluşmaktadır.
Bu sınavdan gerekli taban puanı almaya hak kazanan öğrenciler LYS’ye (lisans
yerleştirme sınavı) girmeye hak kazanırlar. Bu sınavda ise her öğrenci kendi
alan bilgisi dahilinde sınanmakta ve buna göre değerlendirilip lisans programına
yerleştirilmektedir” (EURYBASE/ 2009-2010).
Okullarda uygulanan kurallar ve öğrencilerin içinde bulunduğu gelişim ve
sosyo-ekonomik koşullar dikkate alınarak Milli Eğitim Bakanlığı tarafından yeni
projeler öne sürülmektedir. Bu bilgiler ışığında Türk Milli Eğitim sisteminde her
geçen yıl önemli ölçüde değişik gerçekleşmektedir.
22
4.3. Türkiye’de Yükseköğretim Kurumlarında Öğrenci Profili ve
Yükseköğretim Kurumlarının Kurumsal Yapısı
Gelişmekte olan ülkeler arasında görülen Türkiye’de ülke nüfusunun
büyük çoğunluğunu gençler oluşturmaktadır. Bu husus iş gücü bağlamında
ülkemiz açısından çok büyük bir avantaj oluşturmaktadır. Gelişimin ön koşulu
değişimi takip etmek ve çağın gerisinde kalmamak için öngörülen koşulları
olanaklı kılma yolundan geçmektedir. Bütün bunların gerçekleştirilebilmesinin
yolu ise ilk olarak eğitimden geçmektedir. Bu nedenle ülke eğitim stratejileri;
hitap eden kitleye, içerisinde bulunulan koşullara ve elde edilmesi istenilen
sonuca uygun olarak hazırlanmalıdır. Yapılacak çalışmalardan ülkenin
gelişiminde çok büyük katkıları olan yükseköğretim kurumları da nasibini
alacaktır. Bu yüzden yükseköğretim kurumları günümüz öğrenci özellikleri ve
kurumsal yapısı alt başlık olarak açıklanacaktır.
4.3.1.Yükseköğretim Kurumlarındaki Öğrencilerinin Gelişimsel Özellikleri
Türkiye’de yükseköğretimde eğitime hak kazanabilmenin ön koşulu
ortaöğretimi tamamlamış veya tamamlıyor olabilmenin yanı sıra bir taraftan
içerisinde bulunduğu ergenlik döneminin çalkantılarıyla başa çıkabilmeli diğer
taraftan da ÖSYS adlı sınavdan gerekli puanı alabilmelidir. Hem bilişsel hem de
fiziksel olarak yetişkin bir insan görünümüne kavuşan birey bu evrede sosyal
anlamda farklı görevlere sahiptir. Erikson’un psiko-sosyal kuramına göre
yakınlığa karşı yalnız kalma dönemi sınırları içerisindedir. Bu dönemin temel
özellikleri şunlardır;
• Ergenlik döneminde kimliğini bulan kişi, artık kimliğini kaybetme
korkusuna kapılmaksızın başkalarıyla yakınlıklar, dostluklar kurabilir.
• Bu dönemde dostluk, sevgi ve cinsiyet ilişkileri önem kazanır.
• Gencin yaşamında evlilik konuları ve evlenme önemli bir yer tutar.
• Bu dönemdeki krizi sağlıklı olarak atlatan kişi güvenli bir şekilde
sevgiyi verme ve alma gücüne sahip olur.
23
• Birey krizi sağlıklı bir biçimde atlatamazsa başkalarıyla dostluk ilişkisi
kurmada güçlük çeken genç, birey için istenmeyen ve sağlıksız olan
psikolojik bir yalnızlığa itilebilir.
• Genç yetişkinin bu dönemdeki krizi, olumlu bir şekilde atlatmasında
arkadaşlarına, öğretmenlerine ve çevresindeki tüm kişilere karşılıklı
olarak sorumluluklar düşmektedir. İnsana sevgi ve saygıyı esas alan
bir toplum yapısında, bu çatışmaların başarılı bir şekilde
çözümlenebileceği gözlenmektedir (bkz. Bacanlı, 2004; Özer,2008;
Senemoğlu, 2004; Yeşilyaprak, 2002).
Üniversite öğrencisi ne yetişkin ne de çocuk olarak gösterilebilmektedir.
Fiziksel ve zihinsel gelişimini tamamlayan birey, görüntü itibariyle tam bir
yetişkindir. Kişinin kendi kararlarını kendi iradesiyle verebilmesine karşın henüz
meslek ediniminin tamamlanmaması ve ekonomik özgürlüğün gerçekleşmemesi
nedeniyle hala aileye bağlılık devam etmektedir. Öğrencinin bu ikilem arasında
kalması, aslında bir anlamda hayatını kendisinin yönlendirmesine de ket
vurmaktadır. Okul ve aile içerisinde hayatının tamamen sınava (YGS- LYS)
yönelik olarak şekillendirilmesi onun başka faaliyetlere yönelmesine ve
sosyalleşmesine engel teşkil etmektedir. Bütün bunların sonucunda ise bilinçsiz,
yaratıcılıktan uzak, çok yönlü düşünemeyen ve pasif bir üniversite öğrencisi
profili ortaya çıkmaktadır .Birey bu dönemde kendini sorgulama ve keşfetme
çabası içerisindedir. İçerisinde bulunduğu cinsiyet, aile, meslek, arkadaş
gruplarının toplam değerleri çerçevesinde kişinin kendisine yönelttiği sorulardan
aldığı yanıtlar aracılığıyla kendisinde benlik kavramı geliştirir.
Ülkemiz koşullarında pek çok üniversite öğrencisi ailesinin bulunduğu
ilden ayrı bir ilde eğitimini sürdürmektedir ve bazıları bunu özellikle istemektedir.
Bu durum yeni yaşam koşulları ve sosyal ortamı da beraberinde getirmektedir.
Öğrenci böyle bir durumda yeni yaşam koşularına uyum, aile özleminin yanı
sıra başarı ve gelecek kaygısı da yaşamaktadır. Mustafa Kemal Atatürk,
Cumhuriyeti Türk gençliğine emanet ederek bu grubun ülke kalkınmasında ne
büyük öneme sahip olduğuna dikkat çekmiştir. Bu konuda yapılması gerekenler
ise hem maddi hem manevi açıdan bireylere yardımcı olmaktır. Üniversite
öğrencilerine sağlanan olanaklar üniversitelerin kurumsal yapısı alt başlığında
açıklanacaktır.
24
4.3.2. Yükseköğretimin Kurumsal Yapısı
Yükseköğretimin amaçları tüm kademeleri ve türlerini kapsayacak
biçimde hazırlanmış ve eğitim, araştırma ve toplum hizmetleri olarak
adlandırılan yükseköğretimin üç temel işlevini kapsayacak biçimde
belirlenmiştir. Bunlar şu şekilde ifade edilmiştir;
• “Öğrencileri ilgi, gizilgüç ve yetenekleri doğrultusunda toplumun
yüksek seviyede ve çeşitli kademelerdeki insan gücü ihtiyaçlarına
göre yetiştirmek;
• Öğrencileri ilgi ve yetenekleri yönünde yurt kalkınmasına ve
ihtiyaçlarına cevap verecek, aynı zamanda kendi geçim ve
mutluluğunu sağlayacak bir mesleğin bilgi, beceri, davranış ve genel
kültürüne sahip yurttaşlar olarak yetiştirmek,
• Hür ve bilimsel düşünme gücüne, geniş bir dünya görüşüne sahip,
insan haklarına saygılı yurttaşlar yetiştirmek
• Araştırma ve incelemelerinin sonuçlarını gösteren, bilim ve tekniğin
ilerlemesini sağlayan her türlü yayını yapmak;
• Çeşitli kademelerde bilimsel eğitim yapmak;
• Ülkeyi ilgilendirenler başta olmak üzere, bütün bilimsel, teknik ve
kültürel sorunları çözmek için bilimleri genişletip derinleştirecek
inceleme ve araştırmalar yapmak;
• Ülke sorunlarını, Hükümet ve diğer kurumlarla da işbirliği içinde
öğretim ve araştırma konusu yaparak sonuçlarını toplumun
yararlanmasına sunmak;
• Türk toplumunun genel seviyesini yükseltici ve kamuoyunu
aydınlatıcı bilim verilerini söz ve yazı ile halka yaymak ve yaygın
eğitim hizmetlerinde bulunmak.
• Türk toplumunun refah ve mutluluğunu artırmak amacıyla; ekonomik,
sosyal ve kültürel kalkınmasına katkıda bulunacak ve hızlandıracak
programlar uygulayarak, çağdaş uygarlığın yapıcı, yaratıcı ve seçkin
bir ortağı haline gelmesini sağlamak,
25
• Yüksek düzeyde bilimsel çalışma ve araştırma yapmak, bilgi ve
teknoloji üretmek, bilim verilerini yaymak, ulusal alanda gelişme ve
kalkınmaya destek olmak, yurt içi ve yurt dışı kurumlarla işbirliği
yapmak suretiyle bilim dünyasının seçkin bir üyesi haline gelmek,
evrensel ve çağdaş gelişmeye katkıda bulunmak” (EURYBASE/
2009-2010).
Yukarıdaki belirtilen ifadeler her ne kadar yükseköğretim kurumlarının
işlevi olarak görülse de temeli ilköğretim ve aile eğitimi kapsamında
şekillenmektedir. Üniversiteye başlama yaşının ortalama 18 yaş olduğu göz
önünde bulundurulduğunda belirli alışkanlıkların bu dönemden sonra
kazandırılabilmesi oldukça zorlaşmaktadır. Bu yüzden lisans eğitimine
başlamadan önce öğrenciye yapıcılık, yaratıcılık ve çok yönlü düşünme yetisi
kazandırılmalıdır.
Bütün bu amaçlara ulaşabilmek adına yükseköğretim kurumlarına giriş
de belirli kurallar çerçevesinde yapılmaktadır. Yükseköğretim kurumlarına giriş
akademik, teknik-meslek liseleri ve sanat ve spor eğitimi verilen liselerden
mezun olmuş ya da mezun olacak son sınıf öğrencilerinin YÖK tarafından 2009
da uygulaması değiştirilen ve 2010’dan itibaren sürdürülen ÖSYS sınavıyla
sağlanmaktadır. YGS ve LYS şeklinde iki aşamalı sınavdan oluşmaktadır. İlk
sınavda Türkçe, matematik, sosyal ve fen bilimleri testi bulunmakta ve 140
taban puan alma koşuluyla LYS sınavına girmesi öngörülmektedir. 2. sınavda
ise matematik, fen bilimleri, edebiyat ve coğrafya, sosyal bilimler ve yabancı dil
sınavları yer almaktadır. Bu sınavdan 180 puan ve üzeri puan almayı başaran
öğrenciler yükseköğretim kurumlarının lisans programlarını tercih
edebilmektedir. Yerleştirme okul program türleri dikkate alınarak hesaplanan
ortaöğretim başarı puanı alınan puanlara eklenerek gerçekleştirilmektedir.180
puan alamayan adaylar önlisans ve açık öğretim fakültelerini tercihte bulunma
haklarına sahiptirler. Bunun yanı sıra güzel sanatlar ve beden eğitimi ve spor
bölümleri için ayrı özel yetenek sınavı her üniversitenin kendi bünyesinde
yapılmaktadır. ÖSYM adayları tercih ettikleri programlar bazında yerleştirme
puanlarına göre sıralayarak kontenjan dahilinde yerleştirme yapar.
“Yükseköğretim eğitiminin her dönem başlangıcında öğrenimi sürdürülen
eğitim programının türüne, statüsüne ve sürelerine göre farklı ücret ödemesinde
26
bulunulur. Bu öğrenim ücretlerinin miktarı Bakanlar Kurulu tarafından
belirlenmektedir ve kurumdan kuruma farklılık göstermemektedir. Devlet
kontrolünde bulunan vakıf üniversitelerinin harç bedelleri ise, o yükseköğretim
kurumunun öğretim üyeleri kurulu tarafınca kararlaştırılmaktadır. Ayrıca yapılan
II. öğretimi (gece öğretimi) karşılığında ise öğrencilerden normal öğretime göre
farklı bir tutar alınmaktadır. Ancak devlet yaptığı burs ve yardımlarla öğrencilerin
maddi yükünü hafifletmiştir. Yükseköğretime hak kazanmış bütün öğrencilere
ailesinin gelir durumu göz önünde bulundurularak burs, öğrenim ve katkı payı
kredisi adı altında destekte bulunmaktadır. Bunun dışında yükseköğrenimini
ailesinin yaşadığı il dışında sürdürmekte olan öğrencilere Yurt-Kur (Devlet Kredi
ve Yurtlar Kurumu) aracılığıyla barınma olanağı da sağlamaktadır. Yurt-Kur ve
bazı üniversitelerin kendi yurtlarında kontenjan dahilinde verilen bu hizmet,
ucuzlatılmış barınma ve beslenme desteği şeklinde olmaktadır” (EURYBASE/
2009-2010).
27
BÖLÜM V
TÜRKİYE’DE ÖĞRETMENLİK MESLEĞİ VE ÖNEMİ
“Öğretmenlik, devletin eğitim, öğretim ve bununla ilgili yönetim görevlerini
üzerine alan özel bir ihtisas mesleğidir. Öğretmenler bu görevlerini Türk Milli
Eğitiminin amaçlarına ve temel ilkelerine uygun olarak ifa etmekle
yükümlüdürler” (Milli Eğitim Temel Kanunu, madde: 43).
Bossing (1955) bu mesleğe karşı tutumunu “ uygarlık, öğremenlik
hizmetinin niteliği ile doğru orantılı olarak ilerler.” şeklinde belirtmiştir. Bu
gelişimi sağlamak için Cross’a göre (1995, s. 35) ideal bir öğretmende
bulunması gerekenler; İyi eğitimli olması, alanına hakim olması, profesyonel
yeterliği yani pedagojik bilgisi, olumlu tutum ve görüşleri, hal ve tavırlarıyla
öğrencilerde etki uyandırabilmesi ve öğrencilere iyi bir model olmasıdır. Yukarıda belirtilen nitelikleri kazanabilmeleri için, hangi öğretim
kademesinde olursa olsun, “öğretmen adaylarının yüksek öğrenim görmelerinin
sağlanması esastır. Bu öğrenim lisans öncesi, lisans ve lisansüstü seviyelerde
yatay ve dikey geçişlere de olanak verecek biçimde düzenlenir” (Türk Milli
Eğitim Sisteminin Genel Yapısı, madde: 43).
Pedagojik formasyon bölümünde açıklamasının yapıldığı üzere
formasyon eğitimi günümüzde oldukça basite indirgenmiştir. Ancak şüphesiz en
kaliteli öğretmenlik eğitimi uzun bir gelişim aşamasına sahip olan eğitim
fakültelerinde yapılmaktadır.
Eğitim fakültelerinin genel hedefleri tespit edilirken göz önünde
bulundurulması gereken unsurlar ve öğretmen olacak adaylara kazandırılmak
istenen davranışlar;
Eğitim öğretim çalışmalarında amacının Başöğretmen
Atatürk’ün ilkelerini kendine rehber edinerek Türkiye Cumhuriyeti’ni
yaşatacak ve yüceltecek ve Cumhuriyeti çağdaş medeniyetler
seviyesine çıkaracak kuşakları yetiştirme olduğunun bilincindedir.
28
Ülkemizin içinde bulunduğu sorunların çözümünün, eğitim
yoluyla olacağı bilincine sahiptir ve yetiştireceği kuşaklara da aynı
bilinci aşılayacağının farkındadır.
Eğitim sorunlarının çözümünde, inceleme ve araştırmaya
dönük geliştirici bir yaklaşım uygulayacağının bilincindedir.
Sahip olduğu mesleki bilgiler yanında, branşındaki bilimin
kavramsal yapısını, metodolojisi ve terminolojisi hakkında bilgi sahibi
olması gerektiğinin bilincindedir.
Çalışacağı eğitim kademesindeki öğrencilerin gelişimine etki
yapan fizyolojik, psikolojik ve sosyolojik faktörlerin bireyde yarattığı
gelişim özelliklerini, ihtiyaçlarını ve bu ihtiyaçların karşılanmasında
eğitimin görev ve sorumluluklarını kavrar (Küçükahmet, 1993, s. 32).
Yukarıdaki hedeflerin kazanımıyla birlikte kişi hem mesleki hem de kişisel
gelişimine özen göstermelidir. İyi bir öğretmen olabilmek için çağın gerisinde
kalmamak gereklidir. Bunu sağlamanın en iyi yolu ise okuyup incelemek,
meslekle ilgili toplantı ve dernek çalışmalarını takip etmek ve araştırmacı bir
kişiliğe sahip olmaktır.
5.1.Formasyon’un Yeri ve Önemi
Formasyon; TDK’nın tanımına göre biçimlenme, yetişim ve eğitim bilimi
anlamına gelmektedir.
Pedagoji ise yine TDK’nın yapmış olduğu açıklama da eğitim bilimi olarak
tanımlanmıştır (TDK Türkçe Sözlüğü, 1988, s. 1783). Her iki tanımdan da yola
çıkarak pedagojik formasyon, eğitim bilimi alanında yetiştirilme olarak
yorumlanabilir. Kelime öbeğinin kullanım alanına bakıldığında ise anlamına tam
olarak karşılık geldiği göze çarpmaktadır.
Eğitim fakültelerinde, öğrenciler öğrenim süreleri boyunca mesleki ve
alan dersleri görmektedirler. Ayrıca öğrenim görülen lisans programına uygun
olarak orta ve ilköğretim kurumlarında uygulamalı dersler bulunmaktadır.
Öğretmenlik eğitimi Türkiye’ de farklı biçimlerde gerçekleştirilebilmektedir.
Günümüzde eğitim fakültesinde 4 yıl öğrenim görenler, fen edebiyat
fakültesi öğrencileri ve diğer fakülte öğrencileri farklı biçimlerde yeteneğinin olup
29
olmadığına bakılmaksızın bu mesleğe giriş yapabilmektedirler. YÖK’ün 1997
yılında yapmış olduğu değişiklikle ortaöğretim branş öğretmenliği öğrencilerine
5 yıl öğrenimi zorunlu kılmıştır. Öğrenim sürelerinin ilk 7 döneminde alan
dersleri, 3 döneminde ise öğretmenlik mesleği dersleri verilmektedir. Fen
edebiyat ve ilahiyat fakültelerinden mezun olan öğrenciler ise ALES (Akademik
lisansüstü eğitim sınavı) sınavından aldıkları puan ve mezuniyet not
ortalamaları göz önünde bulundurularak fakültelerin açmış olduğu tezsiz yüksek
lisans programlarına YÖK’ ün vermiş olduğu kontenjanlar doğrultusunda
başvuruda bulunabilirler. 3 öğrenim dönemi süren bu uygulamada öğretmenlik
mesleği ile ilgili dersler verilmektedir. Ancak bu uygulamada da bazı problemler
meydana gelmiştir. 1.5 yıl süren bu uygulamayı kısaltmak adına yaz tatillerine
sıkıştırılmış formasyon programı koyarak öğrencilerin 500-600 kişilik
konferanslarda belirli bir tutar karşılığında öğretim yapması sağlanmıştır (bkz.
Kavcar, 2002). Bu durumun ne derece faydalı ve etkili olduğu da ayrı bir
tartışma konusudur. 2006-2007 öğretim yılında bu uygulamanın aksaklıklarını
gidermek amaçlı program üzerinde birtakım değişiklikler yapıldı. Bunlar;
1. “1997 yeniden yapılandırmasında büyük oranda kaldırılan
genel kültür derslerinin oranları artırılmıştır,
2. Yine 1997 yeniden yapılandırmasıyla getirilen ve eleştiri alan
çakılı ders uygulamasından vazgeçilmiş, eğitim fakültelerine
toplam müfredatın yaklaşık % 25’ini belirleme yetkisi verilmiş
ve seçmeli ders olanağı artırılmıştır,
3. Uygulama okulu bulmada yaşanan sıkıntılar nedeniyle
uygulama ders saatleri yeniden azaltılmıştır,
4. Ortaöğretim öğretmenliği programlarında 3,5 yıl alan eğitimi
üzerine 1,5 yıl meslek bilgisi eğitimi şeklinde yürütülen
uygulamaya son verilmiş ve meslek bilgisi dersleri yıllara
dağıtılarak beş yıllık birleştirilmiş eğitime geçilmiştir” (YÖK,
2007a).
27 Ağustos 2009 tarihinde alınan kararla bazı üniversiteler (Uludağ,
İstanbul, Atatürk ve Marmara üniversiteleri) tezsiz yüksek lisans programı
esnasında verilen derslerin isteyen öğrencilere lisans eğitimi sırasında verilmesi
30
kararlaştırılmıştır. Bu kararın ardından diğer üniversitelerden itiraz gelmesi
üzerine 21 ocak 2010 tarihinde alınan kararla aynı uygulama bütün yüksek
öğretim kurumlarını kapsamıştır. Ancak programa katılacak öğrencilerde, not
ortalamasının 2,5 üzeri olması ve 2 dersten daha fazla başarısız dersinin
bulunmaması koşulu aranmaktadır. Daha yüksek puanlar alarak lisans eğitimine
başlayan ortaöğretim alan öğretmenliği öğrencileri aynı öğretimi 5 yılda alırken
fen edebiyat fakültesi öğrencilerinin 4 yılda bitirmesi eğitim fakültesi öğretim
üyelerinin ve öğrencilerinin tepkisine yol açmıştır. Aynı zamanda bir kanalın
öğretmenlik mesleği için yüksek lisans eğitimini öngörmesi diğerinin ise lisans
eğitimini yeterli bulması da tam bir tezatlık oluşturmaktadır (bkz. Seta Analiz,
2010, s. 11).
2010-2011 yılı itibariyle YÖK kararıyla tezsiz yüksek lisans eğitimi
kaldırılmış ve pedagojik formasyon eğitimi sertifika programı kapsamında
verilmeye başlanmıştır. Ayrıca 28.01.2010 tarihli kararla uygulama sadece fen
edebiyat öğrencileri için değil bütün fakülte öğrencilerini kapsamaktadır.YÖK,
hangi üniversitelerin “Formasyon Eğitimi Sertifikası” verebileceğini her yıl
yapacağı kontroller ile belirleyecek ve bu durumda formasyon sertifikası eğitimi
verebilecek üniversiteler her yıl değişiklik gösterebilecektir
(http://www.yukseklisans.com.tr/pedagojikformasyon.php). Bu durum diğer
öğrenciler için meslek adına farklı bir alternatif sunması yönünden sevindirici bir
haberdir. Ancak zaten her yıl ihtiyaçtan fazla mezunu bulunan eğitim fakültesi
öğrencileri için durum aynı etkiyi yaratmamaktadır.
YÖK’ün 05/04/2012 tarihinde yapmış olduğu genel kurul toplantısında
alınan kararlara göre bu alanda yine bir değişiklik söz konusu olmaktadır. Bazı
üniversitelerin web sitelerinde, bazı sosyal paylaşım sitelerinde ve MEB’in
duyuru sayfasında bu konuyla ilgili şu şekilde bir açıklama bulunmaktadır;
05.04.2012 Tarihli Yükseköğretim Genel Kurul Toplantısında alınan
kararlar:
a)Yükseköğretim Genel Kurulu’nun 09.02.2012 tarihli toplantısında
alınan öğretmenlik programlarında açık veya uzaktan eğitim
sistemiyle lisans programlarına öğrenci alınmaması hususundaki
kararı da dikkate alınarak 2012-1013 eğitim-öğretim yılı da dahil
olmak üzere Anadolu Üniversitesi Açık öğretim Fakültesi
31
bünyesinde yer alan Okul Öncesi Öğretmenliği ile İngilizce
Öğretmenliği programları ile öğrenci alan mevcut uzaktan eğitim
öğretmenlik programlarının öğrenci alımının durdurularak
kapatılmasına,
b) Milli Eğitim Bakanlığı’nın öğretmen ihtiyacı olan Okul Öncesi
Öğretmenliği, Rehberlik ve Psikolojik Danışmanlık, Özel Eğitim
Bölümü öğretmenlikleri, İlköğretim Din kültürü ve Ahlak Bilgisi
öğretmenliği ikinci öğretim programları hariç Eğitim Fakülteleri
bünyesinde yer alan diğer alanlardaki mevcut ikinci öğretim
programlarının kapatılmasına, kapatılan alanlarda yeni ikinci
öğretim programlarının açılmamasına,
c)Yeni pedagojik formasyon sertifika programları açılmamasına ve
daha önce açılmasına izin verilen programların da mevcut
öğrencilerin işlemleri bittikten sonra kapatılmasına, karar
verilmiştir”(http://egitim.gop.edu.tr/birimDuyurularDetay.aspx?dilId
=1&birimlerId=7&duyuruId=240/).
Alınan bu kararlar, öğretmen yetiştirme hususunda hem mezun sayısını
düşürmesi adına hem de öğretmenlik eğitiminin kalitesini yükselmesi
bakımından olumlu bulunmaktadır. Ancak aynı durum mevcut fen- edebiyat
fakültesi öğrencileri ve öğretmen olmayı hedefleyen ortaöğretim öğrencileri
açısından aynı etkiyi yaratmamaktadır. Alınan bu kararla fen-edebiyat
öğrencileri için alternatif bir iş olanağı ortadan kalkmış olmaktadır. Öğretmen
olmayı amaçlayan ortaöğretim öğrencileri açısından konuya eğilmek gerekirse
bu alanda sadece eğitim fakülteleri yükümlü olacağından ve aynı zamanda bazı
bölümlerde sadece birinci öğretim (gündüz öğretimi) bulunacağından kontenjan
azalması olacak ve bu alana giriş daha da zorlaşacaktır. Ayrıca ülkemiz
gelişmelerinin bu denli kısa sürede değişikliğe uğraması bireylerde uyum
sürecini zorlaştırmakta ve psikolojileri üzerinde sürekli bir kaygı ve kuşku
durumu oluşturmaktadır.
32
5.2.Yabancı Dil Öğretmenliği
“Dil edinimi gerçek mesajların anlaşılması yoluyla dil edinen kişinin doğal
ortamında gerçekleşir. Bireyin doğumundan başlayarak kazandığı dil edinimi
onun birinci hatta ikinci yabancı dili öğrenmesinde yardımcı olabilmektedir.
Bireyin ilk dilini öğrenirken yaşadığı süreçlerin benzeri, yabancı dil edinim ve
öğrenmelerinde de gerçekleşebilir” (Karakoç, 2007, s. 8). Ancak ana dilinin
dışında yapay ortamda edinilen her dil yabancı olarak adlandırılmaktadır.
Klein yabancı dil öğrenimi konusunda şu yorumu yapmıştır; “die
auβerhalb ihres normalen Verwendungsbereiches-gewöhnlich im Unterricht
gelernt und dann nicht neben der Erstsprache zur alltaglichen Kommunikation
verwendet wird.” Normal kullanım alanının dışında derslerde öğrenilir ve ana
dilin yanında günlük iletişimde kullanılmaz ( Klein, 1984, s. 31/ Çeviren: D.U.).
Bireyin hayatı algılamasında kişiliğinin yanı sıra almış olduğu eğitimin de
çok büyük bir etkisi bulunmaktadır. Bir yabancı dili öğrenmek de mesleki
yaşamın gerekliliği olmakla birlikte farklı kültürlerin kapılarını aralaması, kişiyi
açık ve hoşgörülü olma konularında eğitmesi yönünden de önemli bir işleve
sahiptir. Bu konuya mesleki açıdan bakan Peyton’a (1997) göre iyi bir yabancı
dil öğretmeninin sahip olması gereken nitelikler;
• “Hedef dilin tüm özel şekillerinde yüksek derecede yeterli olması
(konuşma, dinleme, okuma ve yazma becerileri),
• Dili hem sosyal hem de profesyonel amaçlar için gerçek hayatta
kullanabilmesi,
• Hem sözel hem de yazılı basında yabancı dili anlayabilmesi,
• Sanatta ve akademik alanlarda iyi bir temelinin olması,
• Öğrettikleri dilin konuşulduğu bölgelerdeki sosyal, politik, tarihi ve
ekonomikgerçekleri anlayabilmesi,
• İnsanın büyümesini ve gelişimini, öğrenme teorisini ve yabancı dil
kazanım teorisini, bütün öğrencilerde kültürel anlayış ve uzmanlığı
geliştirici stratejiler dağarcığını içeren pedagojik bilgi ve becerilere
sahip olması,
33
• Teknolojilere dair bilgisi olması ve onları dil öğretiminde
kullanabilmesidir.”
Bu özellikler bağlamında üniversitelerin yabancı diller fakültelerinde
nitelikli elemanlar yetiştirmek adına yukarıda anlatılanları kapsayacak biçimde
öğretim programları hazırlanmaktadır. Öğretim programları konusunda Lima
Cullent(1994) dünyadaki birçok yabancı dil öğretmeni yetiştirme programının,
yöntemsel/pedagojik içerik, dilbilimsel içerik ve edebiyat içeriğinden oluştuğunu
beyan etmektedir. Bu alanda görüş ifade eden Day ve Conklin(1993) ise
yabancı dil öğretmeni eğitiminin bilgi temelinin dört türden oluştuğunu
belirtmiştir.
• Alan bilgisi: Örneğin İngiliz dili ve ve edebiyatı, İngiliz dilinin kültürel
yönleri.
• Pedagojik bilgi: Genel öğretim stratejileri bilgisi, inançları ve
uygulamaları; örneğin sınıf yönetimi, motivasyon, karar verme.
• Pedagojik formasyon bilgisi: Alan bilgisini çeşitli yollarla sunan
uzmanlaşmış bilgi; öğrencilerin konuyu nasıl anladıkları, öğrendikleri
zaman karşılaştıkları olası güçlüklerin ne olduğu ve bunların nasıl
çözümlendiği bilgisi; örneğin okuma ve yazma becerileri öğretimi,
İngilizce dilbilgisinin öğretimi.
• Yardımcı bilgi: İngilizce öğretimi ve öğrenimine yaklaşımımızı
bildirenfarklı disiplinlerin bilgisi; örneğin psikodilbilim, dilbilim,
sosyodilbilim, araştırmametotları.
Yabancı dil öğretmenliği bölümünde tüm yabancı dilleri kapsayan bir
açıklamanın ardından alt başlık olarak Almanca öğretmenliği konusu
ayrıntılarıyla ele alınacaktır.
34
5.2.1. Almanca Öğretmenliği
Üniversitelerin eğitim fakülteleri bünyesinde yabancı diller bölümü çatısı
altında Almanca öğretmenliği programlarında eğitimini sürdürmektedirler.
Bölümlerde okutulan dersler YÖK tarafından yukarıda anlatılan kriterlere uygun
düşecek biçimde hazırlanmıştır. Bu programın amacı, ilk ve ortaöğretim
kurumlarına Almanca öğretmeni yetiştirmektir. Bölüme yerleştirme ÖSS
sınavından alınan puanlar aracılığıyla ÖSYM tarafından yapılmaktadır.
Çukurova Üniversitesi, Almanca öğretmenliği programının amaçlarıyla
ilgili şu şekilde açıklamalarda bulunulmuştur:
Tablo 4
Almanca öğretmenliği programının amaçları
Bilgi
Kuramsal
1. İlk ve ortaöğretim öğrencilerinin gelişim özelliklerini anlama.
2. Dilbilimin, Almanca dilbilgisinin ve yabancı dil eğitiminin temel kavram ve ilkelerini açıklama.
3. Almanca öğretmenliği ile ilgili gelişmeleri bilimsel yöntem ve teknikleri kullanarak çok yönlü değerlendirme.
4. Almanca öğretmenliğini etkileyebilecek kültürel unsurları karşılaştırmalı olarak betimleme.
5. Yabancı dil olarak Almanca’nın alanlarını ve işlevlerini açıklama.
Uygulamalı
6. Yabancı dil eğitiminde bilimsel bilgi üretmenin yöntemini açıklama.
7. Alman Dili Eğitimi programını ve bu programın öğretiminde kullanılan öğretim, teknik ve stratejilerini açıklama.
8. Öğrencilerle etkin iletişimle ilgili uygulamaları açıklama.
Beceriler Kavramsal/ Bilişsel
9. Öğrencilerde eleştirel düşünme, yaratıcı düşünme ve problem çözme becerilerinin gelişimi için uygun yöntem ve teknikleri kullanma.
Uygulamalı
10. Bireysel farklılıkları ve konu alanını dikkate alarak öğretme- öğrenme sürecini planlama.
11. Hem öğretimi planlama hem de öğrenme sürecinde bilgi teknolojilerini etkili olarak
35
kullanma. 12. Öğrencilerin bireysel ve kültürel farklılıklarını
dikkate alarak öğrenci merkezli bir öğretim için gerekli yöntem ve teknikleri etkili bir şekilde kullanma.
13. Farklı ölçme ve değerlendirme yöntem teknikleri kullanarak öğrencilerin gelişimini izleme.
Kişisel ve Mesleki Yetkinlikler Bağımsız Çalışabilme ve Sorumluluk Alabilme Yetkinliği
14. Alman diliyle ilgili karşılaştığı sorunların çözümünde bireysel ve grup olarak sorumluluk üstlenme.
15. Okul, toplum ve dünya sorunlarına karşı duyarlı bir yurttaş olma.
Öğrenme Yetkinliği
16. Kendi kendine öğrenme becerisi kazanarak, öğrendiği bilgileri eleştirel bir yaklaşımla değerlendirme.
İletişim ve Sosyal Yetkinlik
17. Öğrenciyle, meslektaşlarıyla, okul yönetimi ve ailelerle sağlıklı iletişim kurma.
18. Alman dili eğitimiyle ilgili bilgi ve iletişim teknolojilerini etkin kullanma.
Alana Özgü ve Mesleki Yetkinlik
19. Almanca öğretmenliğindeki yeterliliği üzerinde düşünme ve sürekli gelişim için girişimde bulunma.
20. Alman dili eğitimiyle ilgili olarak çevresinde, ülkesinde ve dünyada olup biteni izleyerek çözümleyebilme
Kaynak: (http://eobs.cu.edu.tr)
Bölümden mezun olan kişiler Milli Eğitim Bakanlığı ilk ve ortaöğretim
kurumlarında öğretmenlik yapma hakkına sahip olmaktadırlar. Ancak bu
alandaki arzın talebin çok üstünde olması nedeniyle bölüm mezunları yabancı
dillerini etkili biçimde kullanacakları başka alanlarda da çalışabilmektedirler.
5.2.1.1. Almanca Öğretmenliği Lisans Programı Ders İçerikleri
Alman Dili Eğitimi Anabilim Dalında okuyan öğrenciler 8 dönem lisans
eğitimi almaktadırlar. Bu bölümde okutulan seçmeli ve zorunlu dersler
tanımlanmaktadır.
(Tablo 4 Devam)
36
1. Sınıf Güz/ Bahar Dönemi Dersleri Sözlü İletişim Becerileri:Çeşitli etkinliklerle öğrencilerin dinleme ve konuşma
becerilerini geliştirme, özgün okuma, konuşma, şiir dinleme, bunlara ilişkin
öğrencilerin etkin katılımlarıyla etkileşime dayalı konuşma etkinlikleri yapma.
Karşılaştırmalı Ülkebilgisi: Almanya'nın ve Almanların coğrafyası, kültürü,
günlük yaşamı, eğitim ve politik sistemiyle ilgili bilgiler aktarılmaktadır. Proje
çalışmaları kapsamında Almanya ve Türkiye'nin bu özellikleri karşılaştırmalı
olarak işlenmektedir.
Okuma Becerileri: Değişik metin türleri içerik ve biçim açısından
çözümlenmekte, metne özgü özellikler saptanmakta ve metnin anlaşılmasındaki
işlevleri irdelenmekte.
Yazma Becerileri: Yazı dili ve nitelikleri, metinlerin dış yapıları, noktalama
imlerinin kullanımı, paragraf biçimleri ve yapısı, paragrafın teknik özellikleri,
paragraf çözümleme, paragraf planı çıkarma, özet yapma, yorumlama,
özgeçmiş, dilekçe, ilan metni vs. yazma.
Almanca Dilbilgisi: Öğrencilerin dil yetisini geliştirmek, Almanca basit ve
karmaşık dil yapılarının incelenmesi; söz dizimindeki yapı kurallarının
öğretilmesi; sözcük bilgisi ile dil yapıları ilişkisi konusunda bilgi ve becerilerin
edindirilmesi; öğretilenlerin alıştırmalarla pekiştirilmesi.
Türkçe: Yazılı Anlatım: Dilin önemi, dil kültür ilişkisi, yazı dili ve özellikleri,
yazılı anlatımda dış yapı ve kurallar, yazım kuralları ve noktalama imleri, yazıda
plan, konu, bakış açısı, yardımcı düşünceler, paragraf yazımı, kompozisyon
kavramı, düzeltme çalışmaları, genel anlatım bozuklukları, düşünme ve
düşündüğünü ifade edebilme, çeşitli yazı türleri (anı, fıkra, hikaye vb.), biçimsel
yazılar (özgeçmiş, dilekçe, rapor, makale vb.), makalelerin giriş, gelişme ve
sonuç bölümleri üzerine çalışma, not alma ve özetleme yöntem ve teknikleri.
Eğitim Bilimine Giriş: Eğitimin temel kavramları; bir bilim olarak eğitimin
temelleri: felsefi, sosyal, hukuki, psikolojik, ekonomik, politik; eğitimin tarihsel
gelişimi; eğitim bilimlerinde yöntem; eğitimin işlevleri; eğitim bilimleri bakış
açısıyla toplumsal değişme ve yenileşme; bir meslek olarak öğretmenlik;
öğretmen yetiştirme alanındaki uygulamalar ve gelişmeler.
Bilgisayar: Bilgi sistemlerine giriş, kişisel bilgisayar donanımları, işletim
sistemleri, kelime işlemci programları, elektronik posta, İnternet kullanımı,
37
bilgisayar destekli yabancı dil öğrenmeye yönelik materyal toplama ve
değerlendirme.
2. Sınıf Güz/ Bahar Dönemi Dersleri Alman Edebiyatı: Ortaçağdan bugüne Alman edebiyatının edebi dönemlerinin
ve özeliklerinin tanıtılması, bunları temsil eden yazar ve yapıtlardan örnekler
verilmesi. Metin Dilbilgisi: Yapacağımız dersler kapsamında metinselliği
sağlayan aşağıdaki dilsel öğeler üzerinde durulacaktır: Artikellerin kullanımı
(belirtili, belirtisiz artikeller, artikelsiz isimler); bağlaçlar; edatlar ve diğer
sözcükler; bir metnin anlamına ters düşen (metni bozan) dil öğeleri; metinlerin
iletişimsel ve algılama işlevleri; konu bütünlüğünde açılımlar; metinlerin bütünsel
işlevleri; metinlerin incelenmesi, sınıflandırılması, sınırlarının tespiti ve metin
yapıları. İleri Yazma Becerileri: Araştırma ve tez yazımı için gerekli mesleki yazma
becerilerinin öğretimi, öğrenci kompozisyonlarını gözden geçirme, düzeltme,
değerlendirme ve notlandırma stratejilerini uygulama.
İleri Okuma Becerileri: Çeşitli stillerde yazılmış metinleri anlamada okuma
becerilerini geliştirme, metindeki bilgileri sentezleme ve sözcük bilgisini artırma
stratejileri geliştirme.
Karşılaştırmalı Dilbilgisi: Karşılaştırmalı dilbilgisinin temel kavramlarına giriş
yapıldıktan sonra sesler ve yazı birimler, sözcük yapım yolları, adlar, sıfatlar,
eylemler, belirteçler, tanımlıklar, bağlaçlar, edatlar, tümce değerindeki sözcükler
ve tümceler karşılaştırmalı olarak çözümlenmektedir.
Öğretim İlke ve Yöntemleri: Öğretimle ilgili temel kavramlar, öğrenme ve
öğretim ilkeleri, öğretimde planlı çalışmanın önemi, öğretimin planlanması,
öğrenme ve öğretim stratejileri, öğretim yöntem ve teknikleri, bunların uygulama
ile ilişkisi, öğretim araç ve gereçleri, öğretim hizmetinin niteliğini artırmada
öğretmenin görev ve sorumlulukları, öğretmen yeterlikleri.
38
3. Sınıf Güz/ Bahar Dönemi Dersleri Almanca Kısa Oyun Hazırlama I: Masal, şiir, fıkra ya da kısa öykü gibi kısa
metin türlerinin oyuna dönüştürülüp oynanması hedeflenmektedir.
Çeviri Alıştırmaları I: Başlangıçta Almancadan Türkçeye ve Türkçeden
Almancaya tümceler çevrilecek, kısa metinlerle devam edilecektir.
Yabancı Dil Öğretim Kuramları: Genel öğrenme kuramlarına dayanarak
oluşturulan yabancı dil öğrenme ve öğretme kuramları ve bunların uygulamalı
derslere yansımaları.
Dil Edinimi: Anadil ve yabancı dil edinimi kuramları, bunların karşılaştırılması
ve örneklendirilmesi, dil gelişimi ve dil edinimi sürecinin aşamaları, dil edinimi ve
öğrenimi süreçlerinin yabancı dil öğretiminde kullanılması.
Edebi Metin İnceleme ve Öğretimi: Bu derste değişik edebiyat türlerinden
metinler seçilerek özellikleri ortaya konulacak ve farklı yöntemlerle nasıl
öğretilebilecekleri uygulamalı olarak gösterilecektir.
Etkili İletişim Becerileri: Öğrencilere düşünme, gerekçelendirme, tartışma,
yorumlama ve tutum alma, güncel gazete metinleri yardımıyla özetleme,
metindeki gerekçeleri ortaya çıkarma, gerekçelendirme ve gerekçelere karşı
karşıt gerekçeler bulma becerisi kazandırılması hedeflenmektedir.
Almanca Ders Kitabı İncelemesi: Konu alanında MEB tarafından onaylanmış
ders kitaplarının ve öğretim programlarının eleştirel bir bakış ile incelenmesi,
kitapların içerik, dil, öğrenci seviyesine uygunluk, format, çekicilik, anlamlı
öğrenmeye katkısı, öğretimde kullanım kolaylığı vb. açılardan incelenmesi.
Almanca Kısa Oyun Hazırlama: 3. yarıyıldaki dersin devamı olarak masal, şiir,
fıkra ya da kısa öykü gibi kısa metin türlerinin oyuna dönüştürülüp oynanması
hedeflenmektedir.
Çeviri Alıştırmaları: 3. yarıyıldaki dersin devamı olarak Almancadan Türkçeye
ve Türkçeden Almancaya orta zorlukta metinlerle çevrilecektir.
İleri Dilbilgisi Çalışmaları: Almanca’da genellikle istisna diye tabir edilen ya da
öğrencilere zor gelen dilbilgisi konuları üzerinde durulmaktadır.
Rusça: Rusça bilmeyen öğrencilere yönelik bir ders olup öğrencilerin basit
temel günlük konularda soru sorup söylenenleri anlamaları, kişileri ve
oturdukları yerleri betimleyebilmeleri, kartpostal yazabilmeleri, basit formları
doldurulabilmeleri gibi becerilerinin kazandırılması hedeflenmektedir.
39
Sözcük Bilgisi: Alman dilinde sözcük türetme yolları, sözcük yapısı ve anlamı
arasındaki ilişki.
Fransızca: Fransızca bilmeyen öğrencilere yönelik bir ders olup öğrencilerin
basit temel günlük konularda soru sorup söylenenleri anlamaları, kişileri ve
oturdukları yerleri betimleyebilmeleri, kartpostal yazabilmeleri, basit formları
doldurulabilmeleri gibi becerilerinin kazandırılması hedeflenmektedir.
Topluma hizmet uygulamaları: Öğretmen adaylarının toplumsal duyarlılık ve
farkındalık; işbirliği dayanışma, etkili iletişim ve öz değerlendirme becerilerini
desteklemek amacıyla toplumsal sorumluluk bilincinin uygulamalı olarak
kazandırıldığı derstir.
Yabancı dil olarak Türkçe’nin öğretimi: Türkçenin anadil olarak öğretilmesiyle
yabancı dil olarak öğretilmesinin farklarını belirginleştirme. Türkçe’nin özellikle
yabancı dil olarak öğretilmesinin kültür boyutuyla ilişkilendirilmesi. Diğer dünya
dillerinin yabancı dil olarak öğretilmesi sırasındaki kurumsal tartışmalar ve bu
alandaki yöntemsel yaklaşım biçimleri. Yabancı dil öğretiminde kurumsal
çerçeve, Avrupa dil dosyasının tanıtımı. Yabancı dil olarak Türkçe öğretiminin
Türkiye’nin tanıtımına katkısı. Türkçe’nin yabancı dil olarak öğretilmesinde
kullanılan çeşitli ders kitaplarının tanıtımı ve eleştirirsi.
4. Sınıf Güz/ Bahar Dönemi Dersleri Bitirme Çalışması: Bu ders "Bilimsel Araştırma Yöntemleri" dersi için uygulama
alanı olup öğrencilerin bir konu hakkında araştırma yapmalarını, kaynak
toplamalarını, topladıkları kaynakları işleyerek sentezleyebilmelerini
amaçlamaktadır.
Türkçeden Almancaya Çeviri: Farklı çeviri tekniklerinin ve yöntemlerinin farklı
metin türleriyle uygulanması.
Almancadan Türkçeye Çeviri: Farklı çeviri tekniklerinin ve yöntemlerinin farklı
metin türleriyle uygulanması.
Alman Edebiyatından Seçme Metinler I: Bu derste Alman edebiyatında
önemli olan değişik türdeki edebi metinler öğrencilere tanıtılacaktır. Buna
paralel olarak Türk edebiyatından da metinler seçilecek ve birbirine denk düşen
yazarların ya da türlerin farklılıkları ve benzerlikleri üzerinde durulacaktır.
40
Almanca Öğretiminde Özgün Metinler I: İletişimsel açıdan baktığımızda
(Almanca) yabancı dil dersinin hedefini, öğrenciyi söz konusu yabancı dil ile
doğal ortamlarda karşılaşmaya hazırlamak olarak özetleyebiliriz. Özgün
materyaller de bu açıdan önemli bir rol oynadığından bu seminerin odak
notasını özgün metinlerin yabancı dil dersinde kullanılması oluşturmaktadır.
Özgün materyal (metin) nedir sorusundan hareketle bu tür metinlerin ders
içerisinde nasıl kullanılabileceği, öğrencilere neden cazip geldikleri, kullanım
zorlukları, hangi ölçütlere göre seçilip derse uygun hale getirilmeleri gerektiği
konuları irdelenecektir.
Almanca Öğretiminde Görsel Materyal Kullanımı: Kısa film, gençlik filmi,
filmleştirilmiş edebi yapıtlar gibi film örneklerinde eğitbilimsel ve yöntemsel
yaklaşımlar tanıtılacak, bununla ilgili değişik düzeylere uygun ders uygulamaları
yapılacak. Bazı film bölümlerini öğrencilerin kendisi öğretime uygun hale
getirecektir.
Sözdizim: Cümleler, kendilerini oluşturan, örneğin; özne, yüklem, tümleç ve
zarf gibi birçok öğelerden oluşurlar. Söz dizimi dersinde sık sık kullanılan söz
konusu terimlerin işlevlerinin neler olduğunu ve bunların hangi yöntemlerle
tesbit edileceği konusu işlenmektedir. Ayrıca; gelişigüzel verilen sözcüklerin yan
yana getirilerek, (1) Almancadaki söz dizimi kurallarına uygun
cümlelerin oluşturulması yanında, (2) düzgün cümlelerin elemanlarının aynı
çerçevede analizi de dersimizin konuları arasındadır. (3) Daha ileri aşamalarda
söz dizimi ve (4) sözcük kullanımı hatalı olan cümlelerin düzeltilmesi, yani genel
olarak mantıklı bir anlam ifade eden anlatımlar üzerinde durulmaktadır.
Karşılaştırmalı Yazınbilim: Karşılaştırmalı yazınbilimin temel kavramları;
yazınbilim tarihi; önde gelen karşılaştırmalı yazınbilimciler; Alman ve Türk
edebiyatında değişik yazın türleri örneğinde dilsel, tarihsel ve kültürel
benzerlikler, farklılıklar. Alman Düşünce Tarihi: Bu derste Alman Toplumunun tarih içinde gösterdiği
düşünsel gelişim incelenecektir. Bu yapılırken özellikle felsefede, sanatta,
siyasette ve iktisadi alanda görülen gelişmelerin başlangıcından günümüze
kadar olan süreçte Alman Toplumuna ve yaşamına yansımaları
konulaştırılacaktır.Atatürk İlke ve Devrimleri: Sanayi Devrimi ve Fransız
Devrimi, Osmanlı Devleti’nin Dağılışı (XIX. Yüzyıl), Tanzimat ve Islahat
Fermanı, Balkan Savaşları, I. Dünya Savaşı, Paris Konferansı, M. Kemal’in
41
Samsun’a Çıkışı, Amasya Genelgesi, Ulusal Kongreler, Mebusan Meclisinin
Açılışı, İç İsyanlar, Teşkilat-ı Esasi Kanunu, I. İnönü, II. İnönü, Kütahya-
Eskişehir, Sakarya Meydan Muharebesi ve Büyük Taarruz, Kurtuluş Savaşı
sırasındaki antlaşmalar, Lozan Antlaşması, Saltanatın Kaldırılması.
Türk Eğitim Sistemi ve Okul Yönetimi: Milli Eğitim sisteminde lise ve dengi
okulların durumu ve bu okulların nasıl yönetileceği üzerinde durulacak, okul
yöneticiliğinin özellikleri kavratılacaktır.
(http://egitim.cu.edu.tr/dersicerigi.asp?bolum=aoa/)
Almanca öğretmenliği programlarına pek çok üniversitede İngilizce yabancı
dil puanıyla giriş yapılmaktadır. Bu nedenle 4 yıl lisans eğitimine ek olarak 1 yıl
hazırlık sınıfında yoğun bir şekilde Almanca eğitim verilmektedir. Bu yıl
süresince 4 dil yetisi olan okuma, yazma, konuşma ve dil bilgisi alanına yönelik
dersler verilmektedir. Sonraki yıllarda verilen eğitim daha önce de bahsedildiği
gibi dört ana başlığı kapsayacak biçimde hazırlanmıştır. Lisans programı
dersleri bu kriterlere göre şu şekilde sınıflandırılabilir;
• “Temel dil becerilerini Geliştirmeye Yönelik Dersler: Dilbilgisi, Konuşma
Becerileri, Okuma Becerileri, Yazma Becerileri ve Çeviri gibi dersler bu
grupta yer alır. Bu derslerde amaç öğrenciyi hem dil konusunda
bilgilendirmek hem de öğrendiklerini nasıl öğreteceği konusunda
bilinçlendirmektir.
• Genel Kültür Dersleri: Bu gruptaki dersler öğrencilerin dil kültür
bağlantısını kurmalarını ve onların öğretecekleri dile daha geniş bir
açıdan bakmalarını sağlamayı amaçlamaktadır. Alman, Avusturya ve
İsviçre Edebiyatı, Kısa Öyküler, Roman, Şiir ve Drama İncelemesi ve
Öğretimi gibi dersler bu amaca yönelik derslerdir.
• Dil Öğretimine ve Eğitimine Yönelik Dersler: Dil farklı yaş gruplarına,
öğretimi konusunda teorik ve uygulamaya yönelik dersler bu grupta yer
almaktadır. Ayrıca, çağdaş dil öğretiminin gerekliliği olan dil eğitiminde
teknoloji kullanımını, öğretim malzemesi değerlendirmeyi ve uygulamayı
ve sınav hazırlayıp değerlendirmeyi içeren dersler de bu grubun içinde
sayılabilir.
42
• Öğretmenlik Formasyonu Dersleri: Öğrencilerin öğretmenlik bilinci ve
bilgisini arttırmaya yönelik Öğretimde Planlama, Sınıf Yönetimi, Rehberlik
gibi dersler bu grupta sayılabilir” (www.anadolu.edu.tr).
Lisans öğrencilerinin, diğer derslerin yanı sıra öğretmenlik mesleğine
hazırlanma sürecinin bir parçası olarak uygulamaya yönelik dersler almaları
zorunludur. 4. sınıfın güz ve bahar dönemlerinde üniversitelerin kararlaştırmış
olduğu ilk, orta ve bazen özel öğretim kurumlarında öğretmen adaylarına staj
olanağı sunulmaktadır. Güz dönemi süresinde sadece gözlemde bulunan
öğrenciler bahar döneminde gerçek öğretim koşullarında ders anlatımı
yapmaktadırlar. Bu sayede mesleğe başlamaya bir adım kala öğretmen
adaylarına bu konuda deneyim kazandırılmaya çalışılmaktadır (bkz.
http://ects.comu.edu.tr/katalog/course_webmaster.php?b=14&f=1&d=1&s=4/).
5.2.2. Formasyon Edinimine Katkıda Bulunan Alan Dersleri
Almanca öğretmenliği öğretim programlarında bölüm öğrencilerini gerek
mesleki gerek alan bilgisi hususunda yetkin kılabilmek adına farklı uzmanlık
alanlarına hitap eden fakat aynı zamanda birbirlerini tamamlayıcı nitelikte çok
sayıda ders bulunmaktadır. Ancak bu çalışmada; dil ediniminin kazanılmasında
ve alan bilgisinin mesleki bilgi ile bağdaştırılması konusunda öne çıkan dersler
birtakım eksiklikler barındırmasından dolayı irdelenecektir.
Çocuklara yabancı dil öğretimi, ikinci yabancı dil öğretimi, dilbilimi ve özel öğretim yöntemleri hem mesleki hem de alan bilgisini içeren ve aynı
zamanda yabancı dil öğretiminde öğretim kurumlarındaki kademe ayrımı
eğitiminin en iyi vurgulanabileceği dersler olarak saptanmıştır. Fakat bazı
derslerde uygulama ve içerik eksiklerinden kaynaklanan problemler nedeniyle
konuya çözüm üretebilecek güncellemeler yapılması gerekli görülmektedir.
Çukurova Üniversitesi web sitesinde verilen ders içerikleri hakkında
yukarıda adı geçen derslere şu şekilde açıklama getirilmiştir;
Çocuklara Yabancı Dil Öğretimi: Daha çok öğrenci merkezli ve
bağımsız öğrenme davranışları kazandırmaya yönelik konular, uygulamalar
irdelenecektir. Çocukların özellikle biyolojik, sosyal, bilişsel ve dilsel gelişimleri
dikkate alınarak davranışçılık, yapısalcılık, özdeşlik ve oluşturmacılık kuramlar
43
çocuklara yönelik yabancı dil öğretimi açısından irdelenecek ve bu bağlamada
gerekli sonuçlar çıkarılmaya çalışılacaktır. Bu konudaki yöntembilimsel
yaklaşımlar, yöntemler, teknikler ve stratejiler kuramsal bağlamda ele
alınacaktır. Söz konusu çocuklara, yabancı dil öğretimi sürecinde öğretmen,
okul idaresi ve veli tutumlarının ve öğretim ortamı ve koşullarının, kullanılacak
ders araç ve gereçlerin nasıl olması ve bunların nasıl hazırlanmas ıgerektiği
konularda kuramsal incelemeler yapılacaktır. Öğretmenin görevinin öğrenci
merkezli yaklaşım doğrultusunda nasıl değişime uğrayacağı, ve öğretmenin
yeni rolü ve görevlerinin neler olması gerektiği gibi konular; bu konularda
yapılmış araştırma sonuçlarından yararlanarak irdelenecektir. Ders haftada 4
saat teorik ve 2 saat uygulamalı olmak üzere Almanca öğretmenliği lisans
programlarının 3. sınıfı bahar döneminde eğitimi sürdürülmektedir. Dersin
bölüm öğrencilerinin mesleki gelişimine sağlayacağı yarar yadsınamaz. Ancak
ders programında erken yaşta yabancı dil öğretimi ile ilintili tek dersin çocuklara
yabancı dil öğretimi dersi olduğu ve bunun dışında bu alanda uygulama
olanağının da bulunmadığı gözönünde bulundurulduğunda çok kısa bir zaman
dilimini kapsaması bakımından sınırlılıklar barındırmaktadır.
Çukurova Üniversitesi Almanca öğretmenliği programında eğitimi
sürdürülen çocuklara yabancı dil öğretimi ders içeriği dersi uygulamakta olan
öğretim görevlisi tarafından düzenlenmekte ve içerisinde erken yaşta yabancı
dil öğretiminin nedenleri fiziksel, psikolojik, zihinsel, duygusal ve sosyo-
ekonomik boyutta incelenmekte, konuyla ilintili öğretim programları ve öğretim
yöntem ve materyalleri söz konusu derste öğrencilerle paylaşılmaktadır.
2. Yabancı Dil Öğretimi /Öğrenimi: Bu derste, ikinci yabancı dilin,
özellikle İngilizcenin ardından Almanca, öğrenirken / öğretirken izlenecek
yöntem, strateji ve tekniklerin yanında bu alanda ortaya konan kuramsal ve
görgül yaklaşımlar tartışılmaktadır. Ders haftada 2 saat olmak üzere programda
3. sınıfın güz yarıyılı eğitimi süresince sürdürülmektedir.
Bu dersin uygulama aşamasında içerik çok dillilik ve ikinci yabancı dil
olarak Almanca, öğretim teorileri ve tertiӓrsprache ile bağlantılı yabancı dil
edinim teorileri şeklinde tasarlanmıştır.
Özel Öğretim Yöntemleri: Yabancı dil olarak Almanca’nın öğretiminde
kullanılan yöntemler ve teknikler, alıştırma biçimleri ve çeşitleri, dört temel
44
becerinin verilmesi, araç ve gereçlerin yabancı dil öğretimindeki yeri, sözcük
öğretimi ele alınmaktadır.
Eğitimi sürdürülmekte olan ders yeni geliştirilmiş yöntemlerin öğretilmesi
ve bunların ders ortamında uygulamayı olanaklı kılması yönünden mesleki
açıdan büyük öneme sahiptir.
Dilbilim: Dil konusunda bilinçlendirme, temel dilbilimsel kavramları
anlama ve dilbilim ile dil öğretimi arasında ilişki kurabilme
amaçlanmaktadır.Dilbilim dersi 2. sınıfın hem güz hem de bahar döneminde
program dahilinde bulunmasının yanı sıra güz döneminde haftada 3 saat teori
ve 3 saat uygulama dersi şeklinde gerçekleştirilmekte ancak bahar döneminde
haftada 2 saat teorik olarak eğitimi yapılmaktadır
(http://egitim.cu.edu.tr/dersicerigi.asp?bolum=aoa).
Dersin amacına hizmet edebilmesi için içeriğinde Sprache,
Kommunikation, Semiotik, Phonotik und Phonologie, Morhologie, Linguistische
Grundlagen, Syntax, Semantik, Soziolinguistik, Pragmalinguistik, Textlinguistik
veValanztheorie başlığı altında bilgiler sunulmaktadır.
5.2.2.1. Çukurova Üniversitesi Alman Dili Eğitimi Anabilim Dalı Öğretim Elemanlarının Formasyon Edinimine Katkıda Bulunan Dersler Üzerine
Görüşleri
Yukarıda adı geçen dersler hakkında Çukurova Üniversitesi Almanca
öğretmenliği lisans programı öğretim elemanlarının edinmiş oldukları deneyim
ve birikimlerinden faydalanmak ve görüşlerine başvurmak adına bir anket
uygulanmıştır (bkz. Ekler). Öğretim üyelerinin yorumları aşağıda çocuklara
yabancı dil öğretimi, özel öğretim yöntemleri ve dilbilim dersleri sırasına uygun
olarak aktarılacaktır.
Eğitimi yapılmakta olan dersin alanı ilköğretim çocuklarına yabancı dil edinimi ve öğretimi ve amacı ise çocuklara yabancı dil öğretiminin nasıl, neyle,
hangi materyallerle, yöntemlerle, ilkelerle yapılacağını uygulamalı olarak
betimlemek olarak ifade edilmiştir. Dersin uygulanışı esnasında çocuklara
yabancı dil öğretiminin farklılıklarına, özgünlüğüne, uygulamalarına,
gerekliliklerine dikkat çekilmekte olduğu belirtilmiştir. Eğitimi yapılmakta olan
45
dersin üzerinde durulan konularla ilgili kaynak ve araç gereç gereksiniminin bir
kısmının karşılandığı söylenmiştir. Bu dersten evvel dil edinimi dersini almış
olan öğrencilerin ders hakkında ön bilgisinin bulunduğu ve derse katılan
öğrencilerin %90 dersten başarılı olduğu dile getirilmiştir. Dersin öğrencilerin
mesleki yaşamında, çocuklara yabancı dil edinimi/ öğretimi konusunda farklı bir
bakış açısı sağlayacağı ve çocuklara yabancı dil öğretiminin yöntem, içerik,
amaç ve materyalleri konusunda bilgilenmelerini sağlayacağı düşünülmektedir.
Dersin sınırlılıkları ise; daha çok üniversitedeki kurumsal ve uygulama ile sınırlı
kalmakta olduğu, söz konusu öğretim kurumlarında uygulama yapma
olanağının bulunmaması olarak görülmektedir. Dersin Türkiye reel koşullarında
MEB öğretim kurumlarında uygulanabilirliği hakkında ise sınırlı ve kısıtlı
olduğundan çünkü MEB tarafından öngörülen amaç, içerik, yöntem ve
uygulamalarla derste vurgulanan bu konularla ilgili kuramlar arasında çelişkilerin
var olduğundan söz edilmiştir. Çocuklara yabancı dil öğretimi dersini alan
öğrencilerin 3 ve 4. sınıflarda uygulama yapmasında yarar olduğu ve çocuk
gelişimi gibi derslerin Almanca öğretmenliği öğretim programına eklenebileceği
önerilmektedir.
Yapılan öneriler çalışmamızda çözüm önerisi olarak sunulan çocuk ve
ergen psikolojisi ve mikro öğretim tekniğiyle genel anlamda örtüşmektedir.
Lisans programında yer alan geleneksel ve alternatif yabancı dil öğretim yöntemleri uzmanlık alanına giren dersin amacı öğrencilere farklı
yabancı dil yöntemlerini öğretmek ve uygulamalı olarak tanıtmak şeklinde
yorumlanmıştır. Ders sırasında farklı yöntemleri tanıtmak, aralarındaki farkı
göstermek ayrıca dört temel beceriye yönelik yöntemleri anlatmak ve
görselleştirmek hususlarına dikkat çekilmektedir. Derse katılan öğrencilerin;
ders hakkında ön bilgisinin bulunmadığı ancak kendilerinin lisede gördükleri
yabancı dil derslerinde edindikleri bilgileri derste paylaştıkları ve %90’ının da
dersten başarılı olduğu ifade edilmiştir. Eğitimi verilmekte olan dersin kaynak ve
araç gereç gereksinimi konusunda genellikle yurt dışında bulunan kaynakların
fotokopi olarak verildiği belirtilmiştir. Dersin, mesleki açıdan geleceğin öğretmen
adayları olarak öğrencilere nasıl ve hangi yöntemlerle ders işleyebileceklerini
göstermek açısından önemli olduğu ve derse çeşitlilik katmak için farklı
yöntemleri bilmelerinin gerekli olduğu düşünülmektedir. Dersin haftada 2 saatlik
uygulama bölümünün okul deneyimi dersinde de yapılabileceğinden bu bir
46
sınırlılık olarak görülmektedir. Dersin Türkiye reel koşullarında uygulanabilirliği
konusunda müfredatın bahane edilmekte olduğu ancak istenirse yöntemlerin
derste işlenebileceği, öğretmenlerin müfredatı gerekçe göstermekten
vazgeçmeleri gerektiği beyan edilmiştir.
Uzmanlık alanı dilbilim olarak nitelendirilen dersin amacı; dillerin temel
ve evrensel özellikleri ve değişken yapıları, dilbiliminin temel kavramları ve
yöntemleri, dilin bileşenleri, dilbilimsel çözümlemede gerekli temel kavramlar,
sesbilim, biçimbilim ve söz dizimi, tümce çözümlemede kurallar ve modeller,
dilin bireysel ve toplumsal işlevi, dildeki farklılıklar, anlambilim, edimbilim,
toplumbilim, dilbilimde yeni eğilimler, dil öğretimi ilişkisi konularında öğrencileri
bilgilendirmek ve bilinçlendirmek olarak açıklanmıştır. Ders esnasında amaçta
belirtilen konularda öğrencilerin özerk düşünme, yargılama, edinilen bilgi
sonucunda sentez yapabilme yani bilgiden bilgi üretebilme hususlarına dikkat
çekilmekte olduğu dile getirilmiştir. Derse katılan öğrencilerin ders hakkında ön
bilgilerinin genellikle bulunmadığı sadece Türkçenin ve Almanca’nın dilbilgisi
hakkında bilgilerinin var olduğundan bahsedilmiştir. Bu dersin eğitimini
görmekte olan öğrencilerin yaklaşık %60’ının, ilk sınavlarda başarılı olduğu ve
daha sonra başarının arttığını, yani böyle bir dersten başarılı olamama gibi bir
durumun söz konusu olmadığı belirtilmiştir. Dersin kaynak ve araç gereç
olanakları yeterli bulunmaktadır. Soyut ve fazla kuramsal bilgiye girmeden dil
eğitimi ve dilin incelikleri ile sınırlı tutulması dersin sınırlılığı olarak
görülmektedir. Ders, öğrencilerin mesleki yaşamlarına gelecekte dil öğreticisi
olacakları düşünüldüğünden uygulamalı dilbilim sayesinde iyi bir dil öğreticisi
olunabileceği şeklinde fayda sağlayacağı ifade edilmiştir. Dersin, MEB öğretim
kurumlarında Türkiye reel koşullarında uygulanabilirliği konusunda zaten söz
konusu kurumlarda böyle bir dersin kısmen var olduğu ve dilbilimi konusunda
bilinçli bir öğretmenin daha yararlı olacağının kuşkusuz olduğu bildirilmiştir.
47
BÖLÜM VI
UYGULAMAYA ALINMASI GEREKEN DERSLER
Eğitim fakültelerinin pek çok bölümünde dersler, öğretilecek alan
bilgisinin hitap ettiği öğrenim kademesine uygun biçimde hazırlanmaktadır.
Örneğin; Türkçe öğretmenliği öğrencileri sadece ilköğretim kurumlarında görev
alacağından pedagojik dersler bu alana yönelik verilmektedir. Ancak aynı durum
yabancı dil bölümlerinde mevcut değildir. İncelemesini yapmış olduğumuz
Almanca öğretmenliği lisans derslerinde yabancı dil bilgisini geliştirmeyi
sağlayacak çok fazla sayıda ders bulunmakla birlikte temel eğitim dersleri de
bulunmaktadır. İkinci yabancı dil derslerinin devlet okullarında 6.,özel
kurumlarda ise 4. sınıftan itibaren öğretilmeye başlanıldığına daha önce de
bahsetmiştik. Dolayısıyla bu bölüm öğrencileri hem çocuk hem de ergen diye
adlandırılan öğrenci topluluklarına hitap etmekle yükümlüdürler. Gelişim ve
öğrenme başlıkları altında lisans eğitimi esnasında bu grupların özellikleri
hakkında bilgi sunulmaktadır. Ancak çok kısa süreye sıkıştırılmış özet bilginin
bu denli önemli konu için ne kadar yeterli olabileceği ise tartışmaya değer bir
konudur. Ayrıca uygulama amaçlı düzenlenen öğretim kurumları büyük
çoğunlukla ortaöğretim kurumları olmaktadır. Öğretmenlik mesleğinin bu denli
basite indirgendiği günümüz lisans eğitim sisteminde kaliteyi yükseltmek ve
eksiklikleri gidermek adına bu çalışmada birkaç ders adı önerilecektir.
6.1. Çocuk ve Ergen Psikolojisi
Doğumundan ölümüne dek insan sürekli değişim ve gelişim içerisindedir.
Ayrıca çok yönlü bir varlık olan insanı tek bir renkle sınırlandırmak da yanlış
olacaktır. İçinde bulunduğu her aşamada fizyolojik, sosyolojik, bilişsel, dilsel
açılardan farklı yaşantılar geçirmektedir. Çocukluk ve ergenlik de bu
aşamalardan bazılarıdır. İnsan kalıtım ve çevrenin ürünüdür. Anne karnındaki
ortam ve ilk çocukluk (0-6 yaş) dönemi dışında bulunduğu diğer çevre faktörü
de okuldur. Yabancı dil derslerinin öğreniminin sürdürüldüğü evre 11-17
yaşlarını kapsamaktadır. Bu sebeple bu dönemin özelliklerini inceleyeceğiz
48
(bkz. Uz Baş, Çakır, Çırak, Çiftçi, Duy, Elyas, Gündoğdu, Kabasakal, Karahan,
Kaygusuz, Oral, Özcan, Özyurt, Sardogan, Savaş, Siyez, Taylı, Üstün,
Yöndem, 2007, s. 56) 6.1.2.Son Çocukluk Dönemi Özellikleri
İnsan, içinde bulunduğu her evrede farklı yaşantılar geçirmektedir.
Bununla birlikte her aşama gerçekleşmesi beklenen birtakım gelişimsel
özellikler bulunmaktadır. Bunlar alt başlık olarak aşağıda açıklanacaktır.
6.1.2.1.Son Çocukluk Döneminde (6-11 yaş) Fiziksel Gelişim
Bedensel gelişme ilk yıllara göre yavaş bir ilerleme gösterir. Yedi
yaşındaki erkek çocukları ortalama 127 cm boyundadır. Kızlar erkeklerden
ortalama 4-5 cm daha kısadırlar. Bu evrede çocukların sindirim, solum, sinir,
duyu, iskelet, boşaltım gibi sistemleri gelişimini sürdürür. Okulöncesi dönemde
gözler ırsak iken bu dönemde normale döner. Yaklaşık dokuz yaşına kadar
erkekler kızlardan biraz daha uzun ve ağırdır. Ancak on yaşından on beş yaşına
kadar, kızların boy ve ağırlıkları, yaşıtı erkeklerin boy ve ağırlıklarını geçer.
Kemik ve iskelet sistemindeki gelişme, kas sisteminden daha ileride olduğundan
zaman zaman büyüme ağrıları meydana gelebilir. Bu dönemde küçük kaslarını
kullanmaya başlar. Küçük ve ince kalemle yazabilir, piyano ve diğer
enstrümanları çalabilir. Ancak bel, kol ve bacak kemikleri ağır işleri yapmaya
hazır değildir. Ağır yükleri taşımak çocukların kemik yapılarının bozulmasına
neden olabilir.
Bu dönemde çocuklar rahatlıkla koşar, tırmanır, paten kayma, iki
tekerlekli bisikleti binme gibi becerileri gösterebilir. İnce-motor becerilerin
gelişimi hızlanmaktadır. Sekiz-dokuz yaşlarındaki bir çocuk çekiç kullanma,
dikiş dikme, örme, resim yapma, yazma, yapıştırma ve kesme davranışlarını
yapabilmektedir. Kız ve erkekler arasında ince motor gelişimi açısından
farklılıklar gözlenebilmektedir. Kızların aynı yaştaki erkeklere oranla fiziksel
olgulaşmaları daha ileridedir. Devimsel becerilerde tepki süresi kendilerinden
büyüklere oranla daha uzundur (bkz. Ataman, 2004; Ulusoy, 2003).
49
6.1.2.2. Son Çocukluk Dönemi Bilişsel Gelişim
Piaget, bu yaş grubu insanını somut işlemler dönemine dahil etmiştir. Bu
dönemde çocuğun bilişsel gelişimi temel değişikler gösterir; olayları diğer
insanların gözünden görmeye başlar, kitlenin değişmezliği, sınıflandırma,
cinsiyet rolleri, düş ve gerçek ayrımı gibi konularda oldukça gelişir.
Mantıklı düşünmeye başlar, somut problemleri çözer: Çocuk mantığa dayalı
problemler oluşturur. Sadece algılara dayalı olarak değil, akıl yürütmeye dayalı
olarak da sonuçlar çıkarılır. Mantıksal işlemleri somut problemlere uygular;
ilköğretimi giden çocukların aritmetik işlemleri yaparken parmaklarını ya da
başka nesneleri kullanmaları bunun sonucudur.
Sayı, kütle ve ağırlık korunumu kavramlarını edinir: Korunum değişmezliğin
anlaşılmasını ifade eder. Korunum herhangi bir nesnenin şeklinin ya da uzayda
değişik şekillerde yerleştirilmesinin etkisi altında kalmadan o nesnenin aynı
kaldığını anlayabilmektir.
Uzunluk korunumu, uzun bir tel parçalansa veya kıvrılsa bile uzunluğunun
değişmeyeceği ilkesidir.
Nitelik değişmezliği, bir kaptan diğerine boşaltılan sıvının miktarının
değişmeyeceği ilkesidir.
Sayıların korunumu, nesnelerin yakınlaştırılması veya uzaklaştırılması ile
miktarda değişme meydana gelmeyeceği ilkesidir.
Alan Korunumu, bir kağıt parçasının kapladığı alan, kağıt kesilip başka şekiller
oluşturulsa bile değişmeyeceği ilkesidir.
Ağırlık korunumu, şekli değişen balçığın ağırlığının değişmeyeceği ilkesidir.
Hacim korunumu, çeşitli şekillere sokulan balçığın taşırdığı su miktarının aynı
kalacağı ilkesidir.
Ayrıca üst düzeyde gruplama yapabilirler, sıralama ve sınıflama yeteneği gelişir,
sınıf içermesi yapılabilir.
Benmerkezciliğin yerini sosyal davranışlar almaya başlar: bu dönem
başkalarıyla “başkaları” olarak ilişkinin kurulabildiği dönemdir.
İşlemleri tersine çevirebilir, Geriye dönebilirlik ve merkeziyetsizlik gelişir: Somut
işlemsel dönemde çocuklar eski dönemlerine kıyasla belirli bir merkeze bağlı
kalmazlar; bunun anlamı yaptıkları görev veya durumun sadece bir yönü
üzerinde odaklaşmamalarıdır.
50
Geriye dönebilme ve merkeziyetsizlik özellikleri çocuğun bu dönemdeki
birçok bilişsel yeteneğinin gelişimini sağlar. Bunlardan en önemlileri korunum ve
çoklu sınıflama yeteneklerinin gelişimidir (bkz.Selçuk, 2000; Senemoğlu, 2004).
6.1.2.3. Son Çocukluk Dönemi Kişilik Gelişimi
Erik Erikson’a göre insanın her gelişim evresinde atlatması gereken bir
kriz bulunmaktadır. Bu evre sekiz kritik aşamadan oluşmaktadır. Son çocukluk
dönemine denk gelen kriz ise başarıya karşı aşağılık duygusudur (bkz. Deniz,
2010, s. 122-126).
Bu dönemde çocuğun okula gitmesiyle sosyal dünyasında büyük bir
genişleme meydana gelir. Arkadaşlar ve öğretmenin çocuk üstündeki etkisi
artarken ana-babanın etkisi giderek azalmıştır. Çocukta başarma, çalışkanlık
duygusunu getirir. Çocuğun kendine ve yeteneklerine karşı olumlu bir tutum
geliştirmesine yardım eder. Gelecekteki başarılarının temellerini oluşturan
akademik özgüven gelişir. Başarısızlıklar, çocuğun kendine karşı olumsuz tutum
ve yetersizlik duygusu geliştirmesine neden olur ve gelecekteki öğrenmelerini
engeller. Aşağılık duygusu oluşur. Aşağılık duygusu geliştiren çocuk çevresiyle
sağlıklı ilişki kuramaz. Bu dönemde ana-baba ve öğretmenlerin çocukları
çalışkanlığı destekleyici etliklere yöneltmesi gerekir. Okuldaki faaliyetlerin
mümkün olduğu kadar çocuğun ilgi ve yeteneklerine uygun olması ve günlük
hayata hitap etmesi gerekir. Çocukların çabaları desteklendiğinde, çalışma ve
başarılı olma davranışları gelişir. Aksi takdirde sürekli olarak yaptıkları
eleştirilen, desteklenmeyen, beğenilmeyen çocuklar, yaptıklarının değersizliğine
inanarak aşağılık duygusu geliştirebilir. Erikson, bu evreyi kısaca “Ben
öğrendiğim şeyim veya ne öğrenirsem oyum.” cümlesiyle özetlenebileceğini
belirtir (bkz. Erden ve Akman, 1994; Senemoğlu, 2004; Selçuk, 2000).
6.1.3. Ergenlik Dönemi
“Ergenlik değişim demektir. Ergenlik büyümek demektir. Ergenlik
başkalaşım ve dönüşüm demektir. Ergenlik döneminde birey hem bedensel,
hem ruhsal, hem de toplumsal alanda değişime, dönüşüme uğrar. Büyümek
51
ergenliğe özgü değildir, çocuklar da büyürler ancak pek değişmezler. Öyleyse
ergenler hem büyürler hem de değişirler“(Parman, 2003).
“Fransız Psikanalisti FrançoiseDolto ergenlikte oluşan dönüşümü
yaşamın ilk dönemlerindeki dönüşümle karşılaştırır; “doğum fetüs halinden yeni
doğan haline geçişin olduğu bir dönüşüm dönemidir.” Dolto, ergenlerin de tıpkı
yaşamın ilk döneminde yaşama alışmaya çalışan yeni doğan bebekler gibi
kırılgan ve dayanıksız olduklarını belirtir ve onları kabuk değiştiren yengeçlere
benzetir. Yengeçler kabuk değiştirdikleri dönemde zayıf ve savunmasızdırlar.
Eğer bu dönemde yaralanırlarsa bu yaranın izini tüm yaşamları boyunca
taşırlar. Öyleyse ergenlik bireyin oldukça zayıf ve duyarlı olduğu bir süreçtir”
(Dolto, 1988).
“Tipik bir ergenin duygusal dünyası, çıkışları çok yükseklere ve inişleri
çok aşağılara olan, bir dizi inişler ve çıkışlardır. Örneğin hiçbir şey, ilk kez aşık
olmaktan daha canlandırıcı ve hiçbir şey aşkı kaybetmekten daha çaresiz olarak
yaşanmaz. Ergenlerin kendi duygusal iniş ve çıkışlarını değerlendirecek
yaşantısal bir temelden yoksun olmaları, olayların genellikle olduklarından çok
daha iyi ya da çok daha kötü olarak değerlendirilmesine neden olmaktadır.
Burada, yalnızca zaman ve daha çok yaşam deneyimi bireye yardımcı olabilir.
Bu dönem, ben neyim, diğerleri arasında neredeyim, öncelikle ben nasıl öyle
oldum ve yaşamımla ilgili olarak ne yapacağım gibi soruların sorulduğu bir
dönemdir. Gerçekte ergenlik yılları, benliği yaratma dönemi değil, var olan
benliği keşfetme dönemidir” (Parman, 2003).
6.1.3.1. Ergenlik Evreleri
Ergenlik üç ayrı bölüme ayrılmıştır. Bunlar; erken, orta, geç ergenlik
olarak adlandırılmıştır.
6.1.3.1.1 Erken Ergenlik (12-14 yaş)
“Çocuk kimliğinin kaybı ve beden görünümünde değişiklikler başlar.
Sınırları test eder ve ebeveyn otoritesine karşı gelmeye eğilimi vardır. Kimlik
mücadelesi gelişmeye başlar. Sözel ifade yeteneğine karşın kendini daha çok
eylemlerle ifade eder. Çalışma yeteneği artar, sıklıkla şimdi ve yakın gelecekle
52
ilgilenir. Ebeveynlere zaman zaman kabalık gösterebilir, onların mükemmel
olmadıklarını anlar, ebeveynler dışında da sevecek kişiler arar. Huysuzluk ve
çocuksu davranışlara dönme eğilimi vardır. Yakın arkadaşlıklar önem kazanır,
arkadaş grupları ilgi ve giyimi etkiler, aynı cinsiyetten arkadaş ve grup
aktiviteleri tercih edilir. Cinsel gelişimde kızlar erkeklerin önündedir. Bir yandan
utangaçlık, alçakgönüllülük gösterirken gösteriş de yapabilirler. Kişisel gizlilik ve
bedenle (masturbasyon) denemeler de başlar. Normal olma kaygıları vardır.
Sigara, alkol ve diğer maddeleri deneyebilirler” (Çelik, 2007, s. 11-12).
6.1.3.1.2. Orta Ergenlik (14-17 yaş)
“Entelektüel uğraşılar artar, cinsel ve agresif dürtülerini yaratıcı alanlara
dönüştürebilirler. İdealler geliştirip rol modelleri seçer ve amaç belirleme
yeteneğinde artış olur. Kendilik algısında zayıflık ile gerçek dışı beklentiler
arasında gidip gelmeler olabilir. Bağımsızlık mücadelesini ebeveynlerin
engellediğinden yakınabilirler. Bedenle ve görünümle ilgili aşırı uğraşıları
olabilir, bedenine yabancılık hissedebilir. Ebeveynleri küçümseme eğilimi ve
onlardan uzaklaşma çabaları doğaldır. Ebeveynlerden ruhsal olarak ayrılma
sonucunda üzüntü dönemleri yaşayabilir. Karşı cins arkadaşlık ve grup
ilişkilerine yönelme vardır. Grup kimliğinin önemi artar. Arkadaşlık ilişkileri erken
ergenliğe göre daha yüzeysel ve güvensiz olabilir. Günlük tutmayı da içeren iç
yaşantılarını inceleme gereksinimi vardır. Aşk ve tutku hisleri, cinsel çekicilikle
ilgili kaygılar, sık değişen ilişkiler vardır. Eşcinsellik korkuları ve karşı cinse
yönelme vardır” (Çelik, 2007, s. 11-12).
6.1.3.1.3. Geç Ergenlik (17-19)
“Daha sağlam kimlik yapısı, doyumu erteleyebilme, emosyonelstabilite
gelişir. Duygularını sözel olarak anlatabilme ve mizah yeteneğinde artma vardır.
Kapsamlı düşünebilme yeteneği gelişir ve kalıcı ilgiler başlar. İçgörü gelişimi
artar, kişisel saygınlık ve kendine güvene önem verir. Başkalarına ve geleceğe
duyduğu ilgi artar ve yaşamdaki rolünü düşünmeye başlar. Sosyal kurum ve
kültürel gelenekleri kabul etme eğilimi olur. Ciddi ilişkilerle ilgili kaygıları olur.
Cinsel kimliğini netleştirir. Tutku ve aşk duygularını geliştirir.
53
Bu evreler ergenin hangi yaşta hangi gelişimsel sorunla uğraştığı
hakkında bilgi verir. Her evrede tanımlanan gelişimsel özellikler farklı olduğu
halde bireysel özellikler, kültürel değerler ve sosyal çevreye bağlı olarak bu
evreler arasında sıklıkla örtüşme vardır” (Çelik, 2007, s. 11-12).
6.1.3.2. Ergenlikte Bilişsel Gelişim
Bu dönemde kişide fizyolojik değişimlerinin yanı sıra zihinsel olarak da
değişimler meydana gelmektedir. Olaylara bakış açısı değişmekte ve geleceğe
yönelik daha soyut düşünceler üretebilmektedir.
“Piaget, bu dönemi soyut işlemler dönemi olarak nitelendirmiştir. Bu
süreci somut işlemler döneminden ayıran en temel fark, ergenlerin bir olayın
çok değişik yönlerini görebilmeleri ve bilgiyi soyut olarak üretebilmeleridir. Bu
dönemde soyut işlemlere ulaşan ergenler varsayımlar kurabilir, mantıksal
sonuçlar çıkarabilir ve ister soyut ister somut biçimde sunulsun, karmaşık
sorunları sistemli biçimde çözebilirler. Ayrıca dil gelişimi açısından kavramların
atasözlerini, deyimleri anlayabilirler, yazılı dili de bir yetişkin kadar etkili olarak
kullanabilirler” (Adams, 1995).
6.1.3.3. Ergen Benmerkezciliği
Benmerkezcilik her gelişim evresinde farklı biçimde kendini gösterir.
Ergenlik döneminde ise bu, “düşsel seyirciler” nitelendirilmesi şeklinde
karşımıza çıkar. Bu dönem insanı, yanlış bir biçimde sürekli olarak spot ışıkları
altında olduklarına inandıkları için, benlik bilinci artar ve ergenler kendilerine
hayran olma ile kendini eleştirme arasında gidip gelirler. Elkind’ in ifade ettiği
gibi “Bu genç insanlar birbirleriyle karşılaştıklarında, her biri gözlemleyen
olmaktan çok gözlemlenen olmakla ilgilenir. Bu tutum ergenlerikendi kendilerine
yarattıkları başkalarından önemli oldukları düşüncesiyle-düşsel seyirciler, özel
ve biricik olduklarını hissetmeye götürür. Bu eğilim bir kişisel söylence ya da
“onun kendi kendine anlattığı doğru olmayan bir öykü” içinde gelişir. Yaklaşık
15-16 yaşlarında ergenler gerçekte herkesten farklı olmadıklarını ve insanların
da kendilerini seyretmek için var olmadığını fark etmeye başlarlar” (Elkind,
1970).
54
6.1.3.4.Ergenlikte Kişilik Gelişimi
Erikson, kimlik gelişimi açısından bu dönemi şu şekilde açıklamaktadır;
Bu dönemde salgılanan çeşitli hormonlara bağlı olarak, vücutta önemli
değişiklikler olmakta ve çocukluktan yetişkinliğe geçilmektedir. Bu dönemde
ergen ben kimim? Sorusuna yanıt aramaya çalışır. Kimlik kazanma, bir bireyin
kendine ilişkin olumlu bir ben duygusu geliştirmesi demektir. Ergen bu dönemde
ana- babasından çok, akran gruplarından etkilenir. Ergen bu dönemde arayış
içindedir ve akran gruplarına körü körüne güvenir. Bu nedenle ergen, akran
grupları istediği için antisosyal davranışlar gösterebilir. Bu dönemde genç,
meslek seçimi, karşı cinse duyulan ilgi gibi çeşitli problemlerle karşı karşıyadır.
Toplumsal konulara ilgisi artmakta ve kendi görüşlerini herkese açıklayarak
onların kabul etmesini beklemektedir. Ergen benmerkezciliği ortaya çıkmaktadır.
Öğretmen ve ana-babalar, ergene bir yetişkin olarak davranmalı; onunla sevgi
ve saygı temeline dayalı bir dostluk kurmalıdırlar. Ergenin sağlıklı bir şekilde
kimliğini kazanmasında, çevresinde uygun özdeşimler kuracağı yetişkinlerin
bulunması önem taşımaktadır. Ergen bu dönemde kimlik bunalım yaşamaktadır.
Erikson’ agöre kimlik krizi yaşantısı beş şekilde sonuçlanabilir;
1. Kimlik duygusunun kazanılması: Bu sürecin başında kimlik bunalımı
yaşanmış, daha sonra bir araştırma içine girilmiş, sonunda bir ideoloji veya
mesleğe bağlanılmıştır. Başarılı kimlik geliştiren bireyler bağımsız bir şekilde
kendilerine en uygun kararları alabilen mutlu kişilerdir.
2. Askıya alma (Erteleme, Moratoryum): Kimlik bunalımı yaşayan ve çözüm yolu
bulamayan bireylerin durumudur. Ergen kararsızdır ve boş vermiş bir kişiliğe,
böyle gelmiş böyle gider anlayışına sahiptir. Ergenlik döneminde görülen
vurdumduymazlık ve amaçsızlık, ertelemenin başlıca belirtileridir. Bazı genç
kızların meslek seçimindeki arayışlarını erteleyerek erken yaşta evlenmeleri ve
erkeklerin askere gitmeyi istemeleri moratoryum kimlik durumuna örnek
gösterilebilir.
3. Kimlik dağınıklığı: Bu statüdeki ergenler bir kriz yaşamazlar ve rol seçimiyle
ilgili olarak da herhangi bir güdüleri yoktur. Dolayısıyla bu tip ergenler bir kimliğe
bağlanmaktan tamamıyla kaçınmaktadırlar.
4. Kimlik karmaşası: Her ergen kendi kimlik duygusunu kazanabilmek için
bilinçli ya da bilinçdışı verdiği bu savaşı kazanamaz. Bu durum kimlik karmaşası
55
olarak adlandırılan ruhsal çökkünlük, aşırı taşkınlık, antisosyal davranışlara
götürebilir.
5. Ters (olumsuz) kimlik: Kimlik karmaşası yoğun olan ergen bu rahatsızlık
duygusundan kurtulmak için, toplumsal beklentilerin tam karşıtı olan rolleri ve
idealleri benimser.
Erikson, bu evreyi kısaca “özgürce isteyebildiğim neyse, ben oyum.”
cümlesiyle özetlemektedir (bkz. Bacanlı, 2004; Erden ve Akman, 1994; Özer,
2008; Senemoğlu, 2004; Yeşilyaprak, 2002).
6.2.Mikro Öğretim Tekniği
Öğretmenlik eğitiminin kadavrası mikro öğretim tekniğidir. Öğretim
etkinliğinin ilk neşter izleri bu yolla ortaya çıkmaktadır. Bu öğretim tekniği ile kişi
kendine ilk defa üçüncü bir gözden bakmaya ve objektif açıdan kendini
değerlendirmeye başlamaktadır.
“Öğretmen adaylarının mesleğinin gerektirdiği bilgi, beceri, tavır ve
alışkanlıkları kazanma ve benimsemelerinde öğretmenlik uygulamalarının
katkısı ve değeri tartışmasız kabul edilmektedir. Öğretmen adaylarının tek
başlarına, öğrenciyle karşı karşıya kalmadan önce, kendilerini okul ortamına ve
sınıf atmosferine hazırlamaları gerekmektedir. Bu amaçla öğretmen yetiştirme
programlarının tümüne öğretmenlik adı ile bir faaliyet konmuştur. Gerçek sınıf
ortamında öğretmenlik tecrübesi kazandırmaya yönelik bu faaliyet, öğretmen
adaylarına ders öncesi hazırlığının yeterli olup olmadığını kontrol etme fırsatı
vermekte, dersini etkin bir biçimde işleme becerisi kazandırmaktadır” (Kazu,
1996, s. 21).
“Öğretim uygulamaları sırasında, öğrencilerle yüz yüze gelmenin
heyecanını yaşayan öğretmen adayı ileride neleri yapması, neleri yapmaması
gerektiği konusunda bilgi edinmektedir” (Küçükahmet, 1989,s. 9).
“Öğretmen yetiştirmeye yönelik programlamaya dönük etkinlikler
programın vazgeçilmez bir öğesidir. Bir öğretmenin sahip olduğu ilke ve teorileri
uygulama fırsatı bulabilmesi son derece önemlidir. Bunu gerçekleştirmeye katkı
getireceği düşünülen, teori ile pratik arasında etkili bir araç oluşturmaya yönelik
uygulamalardan biri de mikro öğretimdir” (Görgen, 2003).
56
Mikro öğretim yerli ve yabancı kaynaklarda farklı şekillerde
tanımlanmıştır. Örneğin,
Mikro öğretim en geniş anlamıyla, bir şeyi sunma ve sonucu
analiz etme fırsatı veren bir yaklaşımdır (Miltz, 1978, s. 103).
Mikro öğretim öğretme örneklerinin küçültülmüş bir şekli olup,
küçük öğretim konularının öğretilmesine ilişkin bir tekniktir (Orlich,
1985, s. 149).
Mikro öğretim en genel anlamıyla hedeflerin, davranışların,
becerilerin ve buna bağlı olarak öğretim sürecinin ve bu süreçte yer
alacak öğrenci sayısının sınırlandırılmasıyla yapılan öğretimdir
(Wallace, 1979).
Mikro öğretim, önceden özenle belirlenmiş kritik öğretim
becerilerinin kontrollü bir ortamda öğretmen adaylarınca
kazanılmasına yönelik bir eğitim teknolojisi uygulamasıdır (Külahçı,
1995, s. 5).
Mikro öğretim, öğretmenlerin belirli görevleri başarmasını
sağlamak, uygulamaların sonuçlarını dönütler yoluyla sınamasını
kolaylaştırmak amacıyla doğal sınıf ortamındaki güçlükleri azaltan,
olabildiğince gerçeğe uygun bir ortamda öğretmen adayı yetiştiren bir
tekniktir ( Demirel, 1994, s. 67).
Yukarıda farklı kişilerce yapılan tanımlar doğrultusunda özetlemek
gerekirse mikro öğretim uygulamasında öğretmen yetiştirmek, öğretmen
adaylarına kişilik kazandırmak ve araştırma yeteneklerini geliştirmek amacı
güdülemektedir. “Mikro öğretim, normal öğrenme-öğretme süreçlerinin
karmaşıklığını kolaylaştırmayı amaçlayan bir laboratuar öğretim yöntemidir.
Mikro öğretimde, başarısızlık riski en az, öğretme yeteneği olanaklarının ise
yüksek olduğu yapay ortamlarda öğretmen adaylarına hizmet öncesi mesleki
deneyim kazandırılır. Ayrıca mikro öğretim uygulaması ile hata yapma korkusu
en aza indirilerek öğretmen adaylarının özgüven kazanmalarına katkıda
bulunulur” (Görgen, 2003).
57
6.2.1. Mikro Öğretim Tekniği Uygulaması
“Mikro öğretimde dersler kısa tutulur (5-20 dakika), öğrenci sayısının az
olmasına dikkat edilir, (5-10 öğrenci) ve her dersin öğretilme amacı yeterince
açıklanır” (Külahçı, 1994). “Genellikle öğrenci grubu olarak öğretmen
adaylarının sınıf arkadaşları öğrenci rolünü üstlenir. Bu aşamadaki önemli sorun
bir öğrencinin gerçek ortamda, kendi kadar bilen ve aynı yaştaki akran grubuna
ders vermesidir. Ancak burada unutulmaması gereken bir konuyu öğretmek
değil, bir tekniği uygulamaktır. Mikroöğretim tekniği ile ders verme aşamaları şu
şekilde sıralanabilir;
• Belli bir konuda 10-15 dakikalık ders planının hazırlanması.
• Dersin işlenmesi ve varsa video kamera ile kaydedilmesi.
• Dersin izlenmesi ya da video kameraya kaydedilen dersin izlenmesi.
• Dersin hem öğretmen hem de izleyen grup tarafından
değerlendirilmesi. (Mikroöğretim değerlendirme formunun
doldurulması). Ayrıca, grup üyelerinin öneri,katkı ve eleştirileri
sonucu bazı düzeltmelerin yapılması.)
• Dersin tekrar hazırlanıp işlenmesi.
• Yeniden değerlendirme yapılması.
Mikro öğretimde öğretim becerilerinin denenmesinin yanında hataların
tekrar düzeltilerek tekrar denenmesi de esastır. Ancak, bu teknik alıştırma
yoluyla beceri kazandırma etkinliği olarak görülmemelidir. Çünkü mikroöğretim
sürecinde, kişinin kendi öğretim biçimini analiz ederek ve onları değerlendirerek
öğretimini geliştirme becerisi kazanması yanında, başkalarının öğretim
tekniklerini gözleyip analiz ederek onlardan öğrenmesi de amaçlanmaktadır”
(Görgen, 2003).
Yukarıda açıklaması bulunan derslerin daha evvel Almanca öğretmenliği
lisans programlarında uygulamaya alınması hiç söz konusu olmamıştır. Bu
bölümde eğitimi yapılan derslerin öğrencilere sağladığı yarar yadsınamaz.
Fakat diğer alan öğretmenliği bölümleriyle kıyaslaması yapıldığında öğretmenlik
eğitimine dönük en büyük eksikliklerden birisinin öğretimi yapılacak yaş
58
grubunun niteliklerine dair yeterli bilginin sunulmaması ve bunun uygulamaya
sunumunda eksiklik olduğu göze çarpmaktadır. İletişimin hayatımızın büyük bir
kısmını kapsadığını göz önünde bulundurduğumuzda ayrıca öğretmenlik
mesleğinin temelinde öğrenciyle güçlü iletişim kurabilme gerekliliği
bulunduğundan bunu sağlayabilmek adına hitap edilen grubun içerisinde
bulunduğu dönem psikolojisini bilmek çok büyük fayda sağlayacaktır. Daha
önce yapılmış açıklamalarda lisans eğitiminde uygulama olanağı bulunmaktadır.
Ancak incelemesi yapılan bölümde pek çok öğrenci her iki öğretim
kademesinde (ilk ve ortaöğretim) uygulama fırsatı bulamamaktadır. Ayrıca
yapılan uygulamalarda öğrenci kendisini analiz etme olanağı da
bulamamaktadır. Mikro öğretim tekniği bu eksikliği giderme hususunda fayda
sağlayacaktır. Teoride öğrenilen bilginin mikro öğretim tekniğiyle somutlaşması
sağlanmış olacaktır. Uygulamayı gören kişi, mesleki yaşamında daha evvelden
edindiği deneyimler sayesinde bu konuda herhangi bir endişe yaşamayacaktır.
Böylelikle öğrencileriyle kurduğu iletişim daha sağlıklı olmakla birlikte bilgi
aktarımı da daha kolay sağlanacaktır. Ayrıca hitap edilecek kitleyi oluşturan
lisans öğrencilerinden ilk veya ortaöğretim yaş grubunun gelişim özelliklerini
taklit etmelerini istemek hem bu özelliklerin öğrenilmesinde yaparak yaşayarak
ve kalıcı bilgi edinimi sağlamasının yanı sıra eğlenceli ve aktif bir sınıf ortamının
oluşmasını da olanaklı kılacaktır.
6.3. Yabancı Dil Öğretiminde Oyun
Oyun TDK sözlüğünde şöyle tanımlanmıştır; “Yetenek ve zeka geliştirici,
belli kuralları olan, iyi vakit geçirmeye yarayan eğlence” (TDK, 1988, s. 1711-
1712). İnsanoğlu, doğumundan ölümüne kadar sürekli hareket halindedir ve
belirli gelişim seviyesine ulaşana dek öğrenmek ve yeni şeyler keşfetmek için
oyunu kullanmıştır. Oyun esnasında eğlence duygusuyla birlikte gizil öğrenme
de gerçekleşir. Oyun, keşfetme ve öğrenmenin yanı sıra sosyal, fiziksel, dil,
bilişsel ve duygusal gelişime de katkı sağlar. Enerjisi çok yüksek olan çocuk,
bunu koşarak, atlayarak, zıplayarak boşaltır. Bunun yanı sıra kas ve kemiklerde
de bu yolla gelişim ve dayanıklılık sağlanır. Oyun sırasında öğrendiği ve
uyguladığı kurallarla beyinde şemalar oluşturur. Çoğunlukla oynanan ya da
taklit yoluyla senaryolaştırdığı oyunlarda dil kullanımı gelişimi sağlanır. Ayrıca
59
oyun oynarken sosyal çevreyle temasa geçeceğinden toplum kurallarını da
öğrenir. Çocuk oyun oynarken özgürdür ve kazanma, kaybetme, zorluklarla
başa çıkma vs. gibi duyguları da bu sayede kazanmış olmaktadır.
Hızla değişen yaşam koşullarıyla birlikte insanın gereksinimleri de
değişim göstermektedir. Çağın ihtiyacına uygun nitelikli personeli sağlamak için
eğitim alanı uzmanları da arayış içerisindedirler. B. Franklin’ in “anlatılanı
unuturum, öğretileni hatırlarım, süreç içerisine dahil edildiğimde öğrenirim.”
sözünden yola çıkarak öğretimde oyun kullanımının fayda sağlayacağı kesindir.
Önerisi yapılan bütün yeni öğretim yöntem ve teknikleri öğrenci katılımını
sağlamak içindir. Yaparak ve yaşayarak öğrenmenin en temel öğrenme yolu
olduğu tartışmasız bir gerçektir. Öğrenci katılımını sağlayan, yaratıcılığı
destekleyen ve motivasyonu arttıran oyunların bu noktada kuşkusuz çok etkili
olacağını düşünülmektedir. Kişi nasıl ki sevdiği yemeği isteyerek tüketiyorsa,
severek çalıştığı işten daha fazla üretim sağlayabiliyorsa eğlence ve
motivasyonun yüksek olduğu bir sınıf ortamında da bilgi edinimi daha fazla
olacaktır.
Uygulaması yapılacak tekniğin hitap edeceği gruba ve amaca uygun
olması gerekmektedir. Öyleyse bütün bu koşulları gerçekleştirecek iyi bir
oyunun nasıl olması gerektiği sorusuna cevap aranmalıdır. Oyun’un dil öğretimi
açısından değerlendirilmesinde iyi olarak nitelendirilebilmesi için şu özellikleri
taşıması beklenir;
• “Oyunlar öğrencilerin dikkatlerini spesifik cümle yapılarına, gramer
özelliklerine ve kelime konularına yoğunlaştırmalıdır.
• Oyunlar kavramayı, şartlanmayı kolaylaştırmalı ve desteklemelidir.
• Oyunlar hızlı ve yavaş öğrencileri eşit düzeylerde katılımcılar haline
getirmelidir.
• Oyunlar sınıftaki öğrencilerin yaşlarına ve öğrenme düzey ve fiziki
kapasitelerine göre uyarlanabilmelidir.
• Oyunlar stres oluşturmayan bir durum içerisinde dilin doğal
kullanımını teşvik etmek ve geliştirmek için bir çıkış ve çerçeve
oluşturan sağlıklı bir rekabet atmosferine katkı sağlayabilmelidir.
60
• Oyunlar dilin edinilmesi gereken her becerisinin tam olarak
kavranmasını sağlayan, destekleyen etkinlikler olarak
algılanabilmelidir.
• Oyunlar minimum bir öğretmen hazırlığıyla maksimum düzeylerde
öğrenci katılımını sağlayabilmelidir.
• Oyunlar öğretmen için gerekli olan ve anında gözlenmesi ve alınması
gereken geri beslenmeyi sağlayabilmelidir. Yani öğrenci bir anlamda
öğrendiğini uygulayarak pekiştirebilmelidir” (McCallum, 1980, s. 28-
35).
Öğretim amaçlı kullanılan oyunların uygulamasında birkaç kurala dikkat
edilmesinde yarar vardır. Oyun dersin son dönemine gelecek şekilde organize
edilmelidir. Böylelikle dersten ilgisi kopmuş öğrencilerin dikkatini toplaması aynı
zamanda işlenmiş olan konunun oyun yoluyla pekiştirilmesi sağlanmış olur.
Oyun sırasında bütün öğrencilerin katılımını sağlamak için her öğrencinin
görevlendirilmesi ve kendisine uygun düşecek görevler verilmesi yerinde
olacaktır. Uygulama esnasında öğretmen öğrencilerle uyum sağlayacak
sempatik davranış sergilemesinin yanında hakimiyeti elden bırakmalı ve kural
koyucu veya yardımcı kişi olmalıdır. Ayrıca bazı oyunların uygulaması sırasında
ek materyal kullanımı gerekmektedir. Bu nedenle öğretmen materyalleri
önceden temin etmelidir. Bir de oyunun yapılacağı ortam her zaman buna
müsait olmayabilir. Sınıfın oyunu uygulamaya uygun hale getirilmesi şarttır.
Bunun yanı sıra öğretmen öğrencilerin düzenine ve şartlara uygun bir oyun
seçmelidir. Unutulmaması gereken nokta; yabancı dil dersinde kullanılabilecek
yüzlerce oyun öğretmenin beğenisine sunulmaktadır. Önemli olan öğretmenin
istekli, araştırmaya ve yeniliğe açık olmasıdır. Ayrıca oyunu oynamak
istemeyen öğrenciler oyunu oynamaya zorlanmamalıdır. Çünkü istemediği bir
eylemi gerçekleştirmesini beklemek o derse karşı antipati oluşturmasına neden
olabilir.
6.3.1. Yabancı Dil Öğretiminde Kullanılan Oyun Türleri
Her oyun; amacına, içeriğine ve hitap ettiği gruba göre
sınıflandırılabilmektedir. Bu oyunlar, öğretici oyun, dil öğretim oyunları, hareket
61
oyunları, yaratıcılığı teşvik eden oyunlar, etkileşim oyunları ve bilgi toplama
oyunları şeklinde kategorize edilebilir.
• Öğretici Oyunlar: Belirli bir öğretim amacına göre hazırlanır (Dil, kültür,
içerik, konsantrasyon, dinlenme). Planlı, kurallı ve değerlendirilebilir
ölçüde olmalıdır.
• Dil öğretim Oyunları: Açıkça bu alana yönelik olarak hazırlanmalıdır.
Oyunlar, her şeyden önce kelime dağarcığı, dil yapıları ve kullanımı ve dil
yetilerini (okuma, yazma gibi) geliştirmeye hizmet etmelidir. Ancak
esnetilemeyen kurallara dikkat edilmelidir. Çünkü oyunlar hareket
özgürlüğü sunmalıdır.
Ø Dil öğretimine ait oyun örnekleri:
Ø Tahta, kart ve zar oyunları (domino, bingo, loto ve hafıza oyunları)
Ø Bilmece, kombinasyon ve hafıza oyunları (kişilik, meslek,
durumlar)
Ø Konuşma, okuma, yazma oyunları (kelime, cümle ve çağrışım
zinciri, mektup bilmecesi, bilmece)
Ø Tartışma ve karar oyunlar ( Almanca’ ya yönelik dil oyunu
örneğinde; was- wӓre- wenn / olsaydı- ne- olurdu – oyunu)
Ø Tepki oyunları ( ritimli alkış oyunu – emir veya edat duyulduğunda
ritimli alkış tutulması)
• Yaratıcılığa teşvik eden oyunlar: Bu oyun türünde içeriği yeniden üretmek
veya çözüm üretmek değil yeni bir ürün ortaya çıkarmak önemlidir. Bu
oyun dil öğretim çerçevesinde yaratıcı yazma, yaratıcı hikâye anlatımı,
telaffuz tarzı oyunları vurgulamaktadır. Takım çalışması, gözlem ve ifade
kalitesine teşvikte bulunur. Bu tarz oyuna önerilen oyun ise akrostiş şiir
yazma olmuştur.
• Hareket oyunları: Sınıf ortamında öğrenci ergonomik olmayan
sandalyelerde ders sonuna dek oturmaktadır. Derste hareketliliği
sağlamak adına sıra düzeni değiştirilebilir. Bu tür için önerilen oyun türü
ise drama olmuştur.
62
• Etkileşim oyunları: Bu tip oyunlar pek çok yeteneği aktive eden kişiler
arası değişen ilişkilerle ilintilidir. Temel noktası diğer insanların
duygularını gözlemlemek, farklı reaksiyon ve pozisyonları denemek,
işbirlikçi çalışma ve beden dilini anlamaktan oluşmaktadır.
Bu oyunun en büyük avantajı kendi benliğini ve başkalarının algı biçimini
fark etmemizdir.
Oyun şu durumlarda da kullanılabilmektedir;
Ø Tanışma
Ø Gevşeme ve motivasyon arttırma
Ø Plan ve grup çalışması
Ø Davranışların yapısı
Ø Tiyatro oyununun hazırlanması
Bu oyunda kazanan ya da kaybeden yoktur. Öğrenciler arasında yarışma
söz konusu değildir. Amaç hedef dilde iletişim yetisini güçlendirmektir.
• Bilgi toplama oyunları: Bu oyun türü oyun kuralları dahilinde sorgulama,
bulma, gözlem ve araştırma yoluyla kişiye eğlence ve heyecan vaat eder.
Konudaki ödevin yerine getirilmesinde sürekli bilinmeyen bir durum ön
plandadır. Oyunda, hareketler, iletişim, işbirlikçi çalışma ve
yönlendirmeler sorgulanmaktadır. Bu tarz oyunlar hem derste hem de dış
ortamda uygulanabilmektedir.
Ø Bu türe ait oyun örnekleri:
Ø Yönlendirme görevi (postaneye giden yol veya mühendis
bulma)
Ø Soruşturma görevi (pasaport kayıp- ne yapmalıyım? )
Ø Toplama görevi (belirli materyalleri toplama ve beraberinde
getirme)
Ø Beceri görevi (hangi grup/ öğrenci okulda renkli mendili en hızlı
bulabilecek?)
Ø Yaratım görevi (fotokolaj, video, şiir….üretmek) (Dvorakova,
2011, s. 21-27/ Çeviren: D.U).
63
6.4. Alternatif Yabancı Dil Öğretim Yöntemleri
Teknolojinin ileri boyutlarda olduğu günümüzde insanoğlu oluşan bu
bilişim çılgınlığına ayak uydurabilmek için sürekli arayış içerisindedir. Bütün bu
gelişmelerin odak noktasında bulunan insanın ilerlemesinde fayda sağlayacak
kilit unsur ise eğitim ve öğretim olmuştur. Gerek iletişim gerekse ulaşım
kolaylığıyla daha önceleri bilim dünyası için büyük bir engel teşkil eden mesafe
kavramı ortadan kalkmıştır. Ancak bütün bu gelişmelerden faydalanabilmek için
de kişinin gerekli koşulları yerine getirmesi gerekmektedir. Bunların başında ise
yabancı dil bilme yetisi gelmektedir. Eğitim bilimlerinde yapılan sayısız
araştırmalar doğrultusunda ulaşılan ortak görüş, öğretime ne kadar çok duyu
katılımı sağlanırsa öğrenmenin o derece kalıcı olacağıdır. Öğretime katkı
sağlayacağı düşünülen yeni öğretim yöntem ve teknikleri de bu özelliği
destekleyici niteliktedir. 90’lı yılların başlarından itibaren farklı disiplinlerin de
yardımıyla yabancı dili daha kolay ve etkili öğretebilme yöntemleri geliştirilmeye
çalışılmıştır. Öğretmen merkezli ders anlayışının yerine öğrenciyi aktifleştirecek
ve üretici hale getirecek öğrenci merkezli yaklaşım benimsenmiştir. Ayrıca yeni
yüzyılın eğitim sistemlerine kattığı diğer bir özellik ise bireyin kendisini özgür ve
rahat hissettiği ve hatta zamana ve mekâna bağlı olmadan yapılabilecek bir
öğretim ve yine kişiyi sadece bilgi edinimi sağlamanın dışında kendini ifade
etme, liderlik ve girişkenlik gibi ahlaki boyutta da geliştirecek kapasitedeki
yöntemleri keşfedip kullanmaya teşvik etmek olmuştur.
Geleneksel yöntemler dışında çağımızda alternatif yöntem ve teknikler
diye adlandırılan yeni pedagojik eğilimler ortaya çıkmıştır (bkz. Ortner, 1998).
Türk Dil Kurumu’nun sözlüğü alternatif kavramını ‘Seçilebilecek bir başka yol,
yöntem; seçenek’ olarak tanımlamıştır (TDK, 1988, s. 92).Teknik ve yöntem
tanımlamasında ise her zaman bir kavram kargaşası yaşanmaktadır. Yöntem,
belirlenen amaca ulaşmak için seçilen yol iken teknik ise bu yöntemin uygulanış
şeklidir. Zaman içerisinde gerçekleşen gelişmelere paralel olarak yöntem ve
teknik üzerinde de değişmeler görülmektedir. “1920’li yıllarda soyut ve kuramsal
konularla uğraşılırken 1940’larda dilbilimin verileri uygulamaya konmuştur.
1950’li yıllarda ise yabancı dil öğretiminde etkisi bulunan ruhbilim, insanbilimsel
dilbilim, toplumbilim, eğitim-dilbilim gibi karma bilim dalları oluştu” (Özdemir,
2006, s. 21).
64
Bütün bu bilgiler ışığında ortaya çıkan bazı yöntem ve teknikler alt başlık
olarak incelenecektir ve kısaca tanıtılacaktır.
6.4.1.Telkinsel Öğrenme – Suggestopedi
60’lı yıllarda Bulgar doktor, psikolog ve bilim adamı Georgi Lozanov
tarafından geliştirilen bu yöntemde normal öğretim yöntemlerinden çok daha
hızlı bir biçimde öğrenmenin gerçekleştiği iddia edilmektedir. “Lozanov,
yetersizliğimizin sebebini öğrenmeye karşı koyduğumuz psikolojik engellere
bağlamaktadır. Öğrenme yeteneğimizin sınırlamasından, başarısız olmaktan ve
öğrenmeyi gerçekleştirememekten korktuğumuz için de sahip olduğumuz
zihinsel kapasitemizi tam olarak kullanmıyoruz. Lozanov’a göre zihinsel
kapasitemizin sadece %5-10’unu kullanmaktayız. Zihinsel kaynaklarımızı daha
iyi şekilde kullanmak, sahip olduğumuzu düşündüğümüz sınırlılıkların
kaldırılması gerekmektedir” (Lozanov, 1978; Akt, Hasra, 2007, s. 23).
Bu yöntemin asıl amacı, rahat bir ortamda bilgi edinimini sağlamaktır.
Bunun için şu şekilde bir uygulama sırası izlenmiştir;
Uygulama 5 aşamadan oluşmaktadır. İlk aşamada öğrenciler masasız
rahat koltuklarda yarım daire biçiminde otururlar. Öğrencilerin ilgi odağı bir
seyahat panosu, dilbilgisi ve sözcük hazinesinden oluşan tahtaya yönelik
olmalıdır. Ve üzerinde çalışma yapılacak olan metnin konusu yurtdışına seyahat
hakkı kazanmak tarzında olabilir. İlk aşamada metin parçalara bölünerek
okunmakta bu esnada vurguya dikkat edilmektedir. Okunan her bölümün
sonunda dilbilgisi ve sözcükler açıklanmakta ve öğrencilere tek tek veya koro
şeklinde tekrar ettirilmektedir. Bu bölüm yaklaşık olarak 45 dakika sürmektedir.
İkinci aşamada ise parça müzik eşliğinde, müziğin ritmine ve duygusuna uygun
olarak okunmakta ve her bir cümle sonunda motivasyonu bozmayacak biçimde
çevirisi yapılmaktadır. Aynı zamanda öğrencilerde metnin hem yazılı hem de
çevirisi bulunmaktadır. Bu alıştırmada dört dil becerisine de önem verilmektedir.
Alıştırmanın sonunda ise 10 dakika ara verilmektedir.
Yapılan bu uygulamanın bir gün ardından dört saatlik bir uygulama
gerçekleştirilir. Özellikle bir gün sonra yapılması ise öğrenilen bilgilerin uyku
esnasında tekrar işleve konulduğu iddiasından kaynaklanmaktadır. Son aşama
65
ise 2 saat sürmekte ve iletişimsel özellikleri geliştirmeye yönelik uygulamalar
yapılmaktadır (bkz. Darancık, 2008).
Tekinsel yöntemi geleneksel yöntemlerden ayırt eden şey öğrencilere
rahat edecekleri bir ortam hazırlanması ve dersin bir bölümünün müzik eşliğinde
metnin tonlamaya dikkat edilerek işlenmesidir. Ayrıca Lozanov, yapılan
uygulamanın uyku sırasında da tekrar edilerek öğrenmeyi kolaylaştırıcı bir etken
olduğunu ileri sürerek de bu alana farklı bir bakış açısı getirmiştir.
6.4.2. Tüm Fiziksel Tepki Yöntemi
Tüm Fiziksel Tepki yöntemi1963 yılında James J. Asher tarafından
Amerikalı çocuklara ve yetişkinlere Japonca öğretirken geliştirilmiştir. “Tüm
Fiziksel Tepki Yöntemi, başlangıç düzeyinde sözlü yeterlik kazandırmayı
amaçlamaktadır. Anlamayı geliştirme bir araç olup asıl amaç temel konuşma
becerilerini öğretmektir” (Demircan, 2002,s. 222). Bu yöntemde kullanılan en
belirgin teknik, öğretmenin öğrencilerini emir kipini kullanarak eylemsel olarak
yönlendirmesi ve öğrencinin kendini hazır hissettiğinde konuşmaya
başlayabilmesidir. Bu yöntem başlangıç seviyesindeki grubun dilin pragmatik
yönünü görmesini ve kendini rahat bir ortamda hissetmesini sağlamaktadır.
Ancak ileri seviye gruplarına bu yönetme ek tekniklerin de uygulanması
önerilmektedir.
6.4.3.Sessizlik Yöntemi
Sessizlik yöntemi, 60’lı yıllarda Caleb Gattegno tarafından önce
matematikte daha sonra da yabancı dil öğretiminde kullanılmak üzere
tasarlanmıştır. “Sessizlik yöntemine göre öğrenme, öğretmeden önce gelir.
İnsan belleği temel ilke kabul edilir” (Gattegno, 1972).“Bu yöntemde öğretmen
yoğun anlama ve dinleme çalışmaları yapmak yerine, çoğu zaman sessiz
kalarak yeni yapılara ait yalnızca bir örnek verip öğrencilerden cümleyi tekrar
üretmelerini ve benzer cümleler kurmalarını istemektedir. Bu yöntem keşfetme
ve problem çözme yoluyla öğrenmenin taklide dayalı öğrenmeye oranla daha
etkili olduğu hipotezine dayanmaktadır” (Davies ve Pearse, 2000, s. 190).
66
Sessizlik yöntemi uygulaması öncelikle ana dildeki seslerin renklerle
eşleştirilmesinin ardından hedef dildeki seslerle de örtüşmesini sağlarlar. Bunun
ardından verilen sözcükler renkli çubuklar yardımıyla her iki dilde de
öğretilmeye çalışılır. Bu yöntemin faydası hedef dildeki telaffuzun doğru öğretimi
olmuştur. Ve bu yöntemin en belirgin özelliği ise öğretmenin öğrenciye
konuşarak değil beden diliyle yardımda bulunmaktadır.
Bu yöntemin güçlü yönü öğretmenin verdiği destekle öğrencinin kalıp
bilgileri öğrenmenin aksine kendi iç potansiyelini kullanarak bilgi edinimini
gerçekleştirmesini sağlamasıdır. Ancak yüz yüze eğitimi zorunlu kılmasından
dolayı çağımızın modern öğretim tekniklerinin bir adım gerisinde kalmıştır.
Ayrıca bu yöntemin Almanca öğretimine uyarlandığı düşünüldüğünde Almanca
dilbilgisi kurallarındaki istisnaların öğretiminde zorluk yaşanacaktır.
6.4.4. Yabancı Dil Gelişimi (Fremdsprachenwachstum)
Susanna Buttarani ve Alfred Knapp tarafında Anti- yöntem olarak
adlandırılan bu yöntem yetişkinler ve gençler için hazırlanmıştır. Yabancı dil
gelişimi kavramı Descartes ve Humbolt’un görüşlerine ve geleneksel dil bilgisi
yapısına dayanmaktadır.
Yabancı Dil Gelişimi yöntemini uygulayabilmek için belirli bir plan
dahilinde öğretimin gerçekleştirilmesi gerekmektedir. Öncelikle öğrencilerin
seviyesine uygun ve ilgisini çekecek bir metnin normal hız ile bir/ üç dakika
arasında okunması ile uygulamaya başlanır. Öğrenciler metni birkaç kez
dinledikten sonra anladıklarını yanındakiyle paylaşırlar. Metin iki-üç kez daha
dinlettirilir ve öğrencilerden dikkatlerini çeken üç-beş kelimeyi not etmeleri
istenir. Daha sonrasında belirli sayıda gruplara ayrılan öğrencilerin bilgi
paylaşımında bulunmaları istenir. Bu aktivite birkaç kez tekrar edilebilmektedir.
Ancak aynı süreç öğrencilerinin sıkılmasına ve ilgi odağının farklı yöne
kaymasına neden olacağından içerikle ilgili sorular yöneltilebilir (Darancık,
2012, s. 255-268).
Bu uygulamadan sonra seçilen parça yazılı olarak öğrencilere dağıtılır ve
öğrencilerden grup oluşturarak bilgi değişimi sağlanır. İkinci okuma aşamasında
ise dikkat çeken iki-üç kelimenin altının çizilmesi istenir. Daha sonra çiftler
arasında altı çizilen sözcüğün anlamı anlatılmaya çalışılır. Anlatılamadığı
67
durumlarda ise ya sınıf arkadaşları ya da öğretmen devreye girer. Bu etkinliğe
de “Ortak Sözlük” denilmiştir.
En son uygulama ise Lingua Puzzle olarak isimlendirilmiştir. Metnin 20-
30 dakika kadar tekrar dinlettirilmesi esnasında öğrencilerden anladıklarını not
etmeleri istenir. Metnin %90 veya %100’ünün gruplar tarafından yazılması
sağlanana değin dinleme işlemi sürdürülür. Not edilen metin öğretmene dikte
edilir. Yanlış kısımlar düzeltilir ve doğru biçimi deftere aktarılır (Ortner, 1998, s.
108-121).
6.5. Yabancı Dil Öğretiminde Drama
İnsan, hayat diye adlandırılan çetin yolda yaptığı eylemler, üstlendiği
sorumluluklar, ifade ettiği söylemlerle aslında var olan bir dramanın yaptığı
tercihlerle senaristi ve sergilediği edimlerle debaşrol oyuncusudur. Yapılan pek
çok tanımdan yola çıkarak dramayı“mış gibi yapmak” olarak tanımlayabiliriz.
Drama, bir olayın ya da durumun kurgusal olarak belirli bir zaman diliminde
sahnelenmesidir. 20. yüzyıldan itibaren eğitim alanında ilerleme kaydedebilmek
adına arayış içine girilmiş ve bu bağlamda farklı disiplinlerden de
faydalanılmıştır. Drama da eğitim alanına uyarlandığında çok farklı bir boyut
kazanmıştır.
Drama yalnızca pedagoji alanında değil aynı zamanda sosyoloji ve
psikoloji alanında da kullanılmıştır. Psyche ve drama sözcüklerinin birleşmesiyle
ortaya çıkan psikodrama sözcüğü Ü. Dökmen tarafından “kişilerin iç dünyalarını
eyleme dönüştürmesi ve buna bağlı olarak bir tür dramatizasyondan, ya da
başka bir deyişle spontantiyatro’dan yararlanılarak gerçekleştirilen bir ruhsal
geliştirme ve tedavi yaklaşımı olarak tanımlanmaktadır” (Dökmen, 95, s.
22).Psikodrama’nın diğer drama türlerinden ayrılan yanı ise bireyde bulunan
herhangi bir rahatsızlığın tedavisi için kullanılmaktadır. Psikodrama’da kişi
empati yapma olanağı bulur. Kişiler arası oluşan duygudaşlık aracılığıyla var
olan problemin çözümü aranmaktadır. Günümüzde bu tür çalışmalar evlilik
danışmanlığı, ıslahevleri, hapishane vb. kurumlarda yapılmaktadır.
Drama’nın diğer bir türü olan sosyodramada ise daha çok toplumsal
konular ele alınır. Toplum içinde gerçekleşen problemlerin grupla veya bireysel
olarak canlandırılması yapılarak sorunlar irdelenmektedir. Ancak Z. Bozdoğan
68
“bu türün çok geniş bir kapsamının olduğunu; iletişim, etkileşim, duyu, güven,
uyum çalışmalarından rahatlama egzersizlerine kadar uzandığını” dile
getirmiştir (Bozdoğan, 1993, s. 89).
Geleneksel yöntemlerin aksine öğrencinin pasiflikten sıyrılmasını
sağlayan drama yabancı dil derslerine uygulandığında sadece okuma, yazma,
konuşma ve dinleme gibi yetileri geliştirmede değil aynı zamanda yabancı
dildeki vurgu ve tonlamanın kavranabilmesine de büyük katkı sağlamaktadır.
Ayrıca öğrencinin hayal gücünü güçlendirmesini ve ahlaksal anlamda
gelişmesini sağlar. Farklı olay ve durumlar yaşatarak deneyim kazanmasında
etkili olur ve olaylara farklı bir bakış açısından bakabilmeyi sağlamaktadır.
Ayrıca sınıf ortamında kendini rahat ifade edemeyen öğrencilerin dramanın
farklı türevleri olan pandomim, rol yapma, kukla gibi tekniklerini kullanarak
aslında farklı bir kimliğe bürünmesini sağlayarak derste daha aktif olması
sağlanmaktadır ve ders esnasında hem eğlenceli ve kendiliğinden öğrenme
meydana gelmekte hem de motivasyon yükselmiş olmaktadır.
6.5.1.Drama Temelli Teknikler
Bir önceki bölümde açıklamış olduğumuz öğretim türü olan dramanın
belirli özelliklerini içeren birtakım alt teknikler bulunmaktadır. Bu tekniklerin
özellikleri kısaca aşağıda anlatılacaktır.
6.5.1.1.Pandomim (Mim)
Pandomim, kişilerin sözlü dili kullanmadan sadece beden dilini, jest ve
mimiklerini kullanarak sergilediği oyundur. Pandomim tekniği ders öğretimi
sırasında yalnızca öğrenciler tarafından değil öğretmenler tarafından da
kullanılmaktadır. Yabancı bir kelimenin anlamını buldurmaya çalışırken bu
teknik kullanılabilir. Örneğin gruplar oluşturularak bir durum ya da kelime gruba
pandomim tekniği ile sergilenir. Daha sonrasında ise konu üzerinde tartışma
yaptırılabilir. Bu tekniğin yararı güncel hayatta kullanılan tavırların kelimenin alt
yapısına iliştirilerek öğretimin gerçekleştirilmesi olarak betimlenmektedir.
69
6.5.1.2. Rol Yapma
İnsanoğlu dil gelişimiyle birlikte sosyalleşmeye de başlamaktadır. Dil
öğreniminin yanı sıra toplum içerisinde uyması gereken kuralları, sergilemesi
gereken davranışları da algılamaya başlamaktadır. Hangi durumda ne tür
davranış sergileneceğini öğrenen kişi, ahlaki boyutta da kendini geliştirmiş
olmaktadır. “Toplumsallaşma süreci içine bilinçsizce, bir alışkanlık olarak,
sadece belirli durumlarda ne demek gerektiğini değil aynı zamanda ne zaman
susmak, dinlemek, gülümsemek, oturup kalkmak, kime nasıl hitap etmek
gerektiğini de öğrenirler ( Koç, 2009, s. 101).
Bu tekniği yabancı dil öğretimine uyarladığımızda öğrenci merkezli
öğretimin devreye girmesini sağlamakla birlikte öğrencinin başka bir role
bürünerek kendini rahat ifade etmesini, eleştiri oklarının hedefi olmadan
deneyim kazanması ve her şeyden önemlisi iletişimin bütün boyutlarıyla
gerçekleşmesi sağlanmış olmaktadır. Ayrıca bu teknik eğlendirici olduğundan
derse ilgisi düşük olan öğrencilerin ilgi odağını derse yönlendirir ve çekingen
öğrencilerin de kendini bu teknikle farklı kimlik örtüsü altında daha rahat izah
edebilirler. Bunun yanı sıra öğrenci söz konusu yabancı dilde çekinmeden ve
hata yapma korkusu olmadan zamanla özgüveni artarak kendini daha rahat
ifade edecektir.
Rol yapma derste öğretmeni odak noktası olmaktan kurtardığından
öğretmen öğrencilerin yönelimlerini ve ilgi alanlarını daha rahat
gözlemleyebilmekte ve bu sayede öğrencilerle daha iyi ilgilenme fırsatı
doğmaktadır.
6.5.1.3. Benzetim Tekniği
Benzetim tekniği kaynaklarda simulasyon olarak da isimlendirilmiştir. Rol
yapma tekniğiyle çok sayıda ortak özelliği bulunmaktadır. Benzetim tekniği
genellikle mesleki eğitim uygulamalarında maliyetin yüksek veya tehlikenin söz
konusu olduğu durumlarda kullanılır. Örneğin uçuş uygulaması yaptırılacak
pilotların ilk olarak uçuş simulatörüne götürülmesi ya da doktor adaylarının
kadavra üzerinde operasyon yapması gibi.
70
Benzetimin rol yapma tekniğinden ayrılan yanı öğretim yapılacak ortamın
gerçeğine yakın olarak hazırlanması, kişilerin ise kendi düşünceleri
doğrultusunda oluşturulan bu yapay ortamdaki probleme yanıt aramasıdır.
Yabancı dil öğretiminde hedef dilin ortamı sınıfa yansıtılır. Öğretim esnasında
etkileşim oluşur ve bu sayede güdülenme gerçekleşir. Böylelikle yabancı dil
öğretiminde dil gelişimi sağlanmış olmaktadır.
6.5.1.4. Doğaçlama
Doğaçlama, yazılı bir metinden ya da bir durumdan yola çıkarak karakter
veya olayın spontan olarak canlandırılmasıdır. Bu teknikte olay ve karakter
analizinin iyi yapılması ve konuya hakim olunması gerekmektedir. Ayrıca
uygulanacak olan grubun zihinsel ve dil gelişimi göz önünde bulundurularak
ders materyalleri seçilmelidir. Ana dil de dahi hazırlıksız drama alıştırmalarının
öğrencileri tedirgin edeceği düşünülürse etkinliğin katılımcılarına yüreklendirici
ve teşvik edici davranmak gerekmektedir. Doğaçlama, akla gelen düşüncelerin
anında aktarılması yönünden beyin fırtınası tekniğine benzetilebilir. Bu şekilde
yapılan uygulamalar kişide yaratıcılığı ve üretkenliği tetikleyici rol
oynamaktadırlar.
6.5.1.5. Kukla
Ders esnasında ek materyal kullanılarak yapılan drama etkinliğidir. Kukla,
genel görüşün aksine bir oyuncak değil kişinin kendini rahatlıkla ifade edebildiği
bir öğrenim aracıdır. Ayrıca maliyeti çok yüksek olmayan malzemeler
kullanılarak kukla yapılabileceği gibi aynı zamanda herhangi bir nesne de bu
amaçla kullanılabilir. Sınıfta bulunan bütün öğrenciler kukla verilerek etkinliğe
katılabilir. Bu teknik öğrenciye güven ve eğlence olanağı sunduğundan
öğrenciyi derste aktif kılacaktır. Sözel iletişimin en üst seviyede olduğu bu
tekniğin kullanımı yabancı dil dersleri için çok büyük yarar sağlamaktadır.
71
6.6.Sahnesel Yorumlama Yöntemi
Sahnesel yorumlama yöntemi Ingo Scheller tarafından tasarlanmış ve
Yasemin Darancık’ın 2008 yılında tamamlamış olduğu doktora çalışmasında
Türk eğitim dünyasına tanıtılmıştır. Yöntemin temelinde masal, kısa öykü,
tiyatro ve fabl gibi edebi türler kullanılarak yöntemin içerisinde bulunan teknikler
yardımıyla olayın sahnelendirilmesi sağlanır. Ancak yöntemin asıl amacı
dramatizasyon yapmak değil seçilen metinde bahsi geçen yer, zaman, karakter
özelliklerinin öğrenciler tarafından sorgulanması ve empatik davranılmasını
sağlamaktır. “Sahnesel yorumlama yönteminde tüm katılımcılar eserin
anlaşılması için vücut dilini, mimikleri ve sözcükleri kullanarak eserin çarpıcı
noktalarını, kişiler arasındaki ilişkileri, olayları ve iletmek istenilen mesajları
seyredenlere vermeye çalışmaktadır” (Scheller, 2004, s. 22).
Pestalozzi’nin(1819) baş, kalp ve el ile öğrenme şeklinde ifade etmiş
olduğu öğretim biçimi bu yöntemi tam anlamıyla özetlemektedir. Seçilen metnin
zihinsel olarak algılanmasının ardından karakterlerin içerisinde bulunduğu
durumu algılamak ve irdelemek ve bunu eylemsel olarak sahneye yansıtmak bu
yöntemin özünü oluşturmaktadır. Öğrenciler arasından seçilen oyun yöneticisi
yöntemin organize edilmesinde ve sergilenmesinde öğrencileri teşvik
etmektedir. Bu yöntemin farklı eğitim alanlarında kullanılmasının yanı sıra
yabancı dil öğretimi alanında da kullanılmaktadır.
Sahnesel yorumlama yöntemi bütün boyutlarıyla öğrenciyi odak
noktasında bulunduran bir öğretim yöntemidir. Yabancı dil dersinde ise dört dil
becerisini destekleyici bir kapasiteye sahiptir.
6.7. Dilbilgisi Öğretim Teknikleri
Yabancı dil eğitiminde dört temel beceri (okuma, yazma, konuşma ve
dinleme) dikkate alınarak öğretim etkinlikleri sürdürülmektedir. Ancak bu
etkinliklerin yanı sıra kişi öğrenmekte olduğu dilin dilbilgisi kurallarına da hakim
olmalıdır.
Dilbilgisi sözcük anlamı olarak Longman Dil Öğretimi ve Uygulamalı
Dilbilim Terimleri Sözlüğünde “ Dilbilgisi, dilin yapısı ile sözcüklerin, öbeklerin ve
72
diğer birimlerin, tümceleri nasıl oluşturduğunun betimlenmesidir.” şeklinde ifade
edilmiştir (Richards ve Schmidt, 2002, s. 230).
Yapılan pek çok dilbilgisi öğretim çalışmasında dilbilgisi birbirinden
bağımsız ve parça parça öğretilmektedir. Ancak dilbilgisi çalışmaları bütünsel
olarak görülmekte ve sarmal olarak öğretim etkinliklerinin sürdürülmesi uygun
bulunmaktadır. Derste öğretimi sürdürülen etkinlikler birbiriyle ilintili olmalı ve
önceki konulara da ara sıra değinilmelidir. Ayrıca dilbilgisi sadece kurallar
yumağından ibaret olarak görülmemelidir. Çünkü Larsen-Freeman (2003)
dilbilgisini anlam, biçim ve kullanım şeklinde üç boyuta ayırmıştır. Her bir boyut
diğerleriyle etkileşim içerisindedir. Bu durumda yabancı dil öğretmeni, biçimi
öğretmesinin yanı sıra anlamını ve kullanım biçimini de aktarmak
durumundadır. Böylece diğer dil yetileri de devreye girmiş olur. Daha önce
kullanılan dilbilgisi öğretim teknikleri (örn: dilbilgisi çeviri yöntemi)öğrenciye
hedef dilin kurallarını öğretmesine karşın öğrenci öğrendiği bilgilerle iletişim
kurabilme hususunda problem yaşamaktaydı. Ancak dilbilgisinin öğretimi diğer
becerileri de işe koşarak yapıldığında bu sorun büyük ölçüde ortadan kaldırılmış
olacaktır.
Özetlemek gerekirse “dilbilgisi, yetkin kullanıcılara kendilerini istedikleri
biçimde ifade edebilme olanağı tanıyan esnek ve zengin bir dizgedir. Dilbilgisi
kullanımında ise doğruluğun yanı sıra anlamlılık ve uygunluk da önemlidir”
(Larsen- Freeman, 2002, s. 117).
Dilbilgisi öğretiminde alan bilgisinin yanı sıra pedagojik bilginin de
öğretimin kalitesini arttırması açısından çok büyük etkisi bulunmaktadır.
Öğretmen adayı hitap edeceği öğrenci kademesine uygun şekilde dilbilgisi
öğretim içeriğini hazırlamalı ve buna bağlı olarak öğretim uygulamalarında
materyal ve yöntem kullanımında seçici olmalı ve davranışlarını da buna dayalı
olarak sergilemelidir.
İkinci yabancı dil öğretiminde dilbilgisi öğretimi söz konusu olduğunda
üzerinde pek çok uzman tarafından fikir beyanında bulunulan ‘Tertiӓrsprache’
de faydalı bir yöntem olarak görülmektedir. Bu yöntemde aralarında benzerlik
bulunan dillerin bu özelliğinden yararlanılarak dil ve kelime bilgisi öğretimi
yapılmaktadır. Örneğin, İngilizce’ yi birinci yabancı dil olarak öğrenen kişinin
Almanca’yı öğrenmesinde ilk yabancı dil edinimi tecrübelerinden faydalanılarak
73
ve iki dil arasındaki benzer ve zıt yönler vurgulanılarak ikinci yabancı dil
ediniminin daha kolay öğretilmesi sağlanmaktadır.
Yabancı diller bölümünde eğitim görmekte olana lisans öğrencileri, yoğun
olarak dilbilgisi dersi görmektedir. Ancak bu bilgiler genelde kurumsal ve
üniversite düzeyine uygun biçimde aktarıldığından üniversite öğrencisi aynı
yaklaşımla ilk ve ortaöğretim öğrencisine dilbilgisini aktarmaya çalışmaktadır.
Bu da ilk ve ortaöğretim öğrencisinin salt yabancı dilbilgisiyle donatılmasına
neden olmaktadır. Böylece öğrenci söz konusu yabancı dilden sıkılmakta hatta
ondan nefret etmektedir. Bu sorunu ortadan kaldırabilmek için lisans döneminde
öğretmen adaylarının dilbilgisini nasıl aktarabileceklerini ve hangi tekniklerden
faydalanabileceklerini öğrenmeleri uygulayacakları derslerin de o denli zevkle
hale dönüşmesine olanak sağlayacaktır.
6.8. Bilgisayar Destekli Eğitim
Önceleri hayatımızda bulunması bir ayrıcalık olarak görülen bilgisayar,
günümüzde artık zorunlu bir ihtiyaç halini almıştır. Okuma yazma bilme nasıl
zorunlu ise bilgisayar kullanmak da bugün zorunlu ihtiyaçlar arasında
görülmeye başlanmıştır. İnsan nüfusunun çoğalmasıyla birlikte eğitilecek insan
sayısı da doğru orantılı olarak yükselmiş aynı zamanda artan bilgi miktarı da
göz önünde bulundurulduğunda bireyselleşmeyi sağlayacak ve karmaşayı
ortadan kaldırabilecek yeni bir teknoloji ortaya atılmıştır.
“Bilgisayar destekli eğitimde, bilgisayarın öğretme sürecine öğretmenin
yerine geçecek bir seçenek olarak değil sistemi tamamlayacı, güçlendirici bir
araç olarak girmesi esastır” (Demirel, 2006, s. 169). Bilgisayar destekli eğitim,
yeni gelişmelere ayak uydurabilmek, yapılan değişikliklerden haberdar
olabilmek ve teknolojiden faydalanabilmek için öğretmen adaylarının mesleki
eğitiminde uygulamaya alınmasında yararlı olacağı düşünüldüğünden çözüm
önerileri kapsamına alınmıştır.
Bilgisayar destekli eğitim, kişilerin bireysel olarak bilgiye ulaşmasını
sağlayan ve gerektiğinde zamandan bağımsız olarak oturumlara katılımlarını
gerçekleştiren, problem çözmeyi, sunu yapmayı, öğrenilen bilgiyi pekiştirmeye
olanak tanıyan çağımız şartlarının en üst düzeyde kullanımının sağlandığı
tekniklerden birisidir.
74
Bilgisayar destekli eğitim kavramıyla birlikte hayatımıza uzaktan öğrenme
ve yaşam boyu öğrenme şeklinde kavramlar da girmiş oldu. Çeşitli nedenler
yüzünden eğitimini sürdüremeyen ya da kendini farklı alanlarda geliştirmeye
devam etmek isteyen bireylere bu şekilde eğitimler verilebilmektedir. Ülkemizde
MEB, ODTÜ, Anadolu Üniversitesi ve Sakarya Üniversitesi bünyesinde uzaktan
eğitim çalışmalarının sürdürülmekte olduğu bilinmektedir. Uzaktan eğitim
çalışmaları için gerekli yayınlar ve web siteleri hizmete sunulmuştur. Uzaktan
eğitim için hazırlanan sitelerin pek çoğuna senkron ya da asenkron olarak da
katılımda bulunulabilmektedir.
Senkron Eğitim: Sanal ortamda gerçekleştirilen eğitim hizmetinin fiziki
olarak aynı ortamda bulunmayan öğrenen ve öğreten tarafından eşzamanlı
olarak sürdürülmesi durumudur. Bu eğitim biçimine örnek olarak sesli-görüntülü
konferanslar, online sanal sınıflar ve canlı televizyon veya radyo yayını
gösterilebilir.
Asenkron Eğitim: Sanal ortamda gerçekleştirilen eğitim hizmetinin
öğrenen-öğreten tarafından hem farklı fiziki ortamda hem de farklı zamanda
gerçekleştirilmesi durumudur. Bu eğitim biçimine örnek ise bilgisayar başında
kendi kendine öğrenme, kayıtlı sunumlar veya ek materyaller, e-mail ile
öğrenme, forumlar ve mektupla öğrenme örnek olarak sunulabilir.
6.8.1. Bilgisayar Destekli Yabancı Dil Öğretimi
Son yıllarda pek çok ilk ve ortaöğretim kurumunda bilgisayar
laboratuarlarının bulunmasının yanı sıra bazı okullarda sınıfların kullanıma
sunulmuş bilgisayarlar da bulunmaktadır. Eğitim-öğretim alanında yapılan bu
yenilikle bilgiye ulaşım kolaylaşmış ve çok daha fazla duyuya hitap edebilecek
ek öğretim materyalleri sürece dahil edilmiştir.
Yabancı dil öğretiminde de bilgisayar kullanımının yararları kuşkusuz göz
ardı edilemez. Günümüzde gerek bilgisayarın kendi başına kullanımı
aracılığıyla gerekse internet üzerinden hazırlanmış online yazılımlar aracılığıyla
yabancı dil öğretiminde dört dil yetisine hitap edebilecek materyaller hizmete
sunulmaktadır. Ayrıca kişi internet üzerinden hedef dil kitlesiyle iletişim
kurabilmekte ve kökleri o ülke topraklarından beslenen pek çok sanat eseri ile
de temasa geçebilmektedir.
75
Bilgisayar destekli eğitim gerekli materyalleri ve öğretim çeşitliliği
sunması açısından dil öğretimine çok büyük katkıda bulunmaktadır. Öğretmen
adaylarının teknolojinin bize sunmuş olduğu olanaklardan faydalanabilmek
adına gerekli bilgi ve beceriye hakim olması gerektiği tartışmasız bir gerçektir.
Bu açıdan öğretmen adaylarına bu becerilerini geliştirici lisans programında
öğretimi sürdürülmekte olan başka bir dersle bağlantılı olarak
gerçekleştirilebilecek projeler verilebilir ve bu şekilde öğrenci bu alanda
araştırma yapmaya yönlendirilebilir.
76
BÖLÜM VII
LİSANS EĞİTİMİNİN İLK VE ORTAÖĞRETİME YÖNELİK UYGULAMALARI
İnsanı insan yapan en önemli özellikler merak, araştırma ve öğrenme
duygusu olmuştur. Kişinin yaptığı her eylem bir sonraki ediminin temelini
oluşturmuş ve her yeni bilgi yeni ufuklar açmıştır. Dolayısıyla insanın dünya
üzerinde gerçekleştirmiş olduğu her etkinlik diğer canlıların ve gelecek
nesillerinin üzerinde mutlak bir etki yaratmaktadır. Bir Çin atasözü bu durumu
daha açık biçimde ifade edilmesini sağlayacaktır. “Gelecek bir yılını düşünmek
istiyorsan tarla ek. Gelecek on yılını düşünmek istiyorsan ağaç dik. Gelecek yüz
yılını düşünmek istiyorsan insan yetiştir.” Yansımalarının bu derece uzun zaman
dilimine yayıldığı insan eğitiminde şüphesiz öğretmenlik mesleğinin de önemi
yadsınamaz. İlk eğitim adımlarını aile ortamında atmaya başlayan birey ileriki
yaşlarda kendi ilgi ve istekleri doğrultusunda hayatına yön vermek adına değişik
kademelerde yapılandırılmış öğretim kurumlarında bu eğitim ve öğretimi
sürdürmektedir. Pek çok uzman tarafından da izah edildiği üzere insan geçirdiği
her evrede farklı gelişimsel özellikler taşımaktadır. Bu yüzden insanın
şekillenmesinde önemli derecede payı bulunan öğretmenlerin yetiştirilmesinde
de bu bilgiler ışığında lisans eğitim programları hazırlanmaktadır. Ancak
içerisinde bulunduğumuz çağın sunmuş olduğu bilgiye ulaşım kolaylığı,
kültürlerarası iletişim vb. olanaklar eğitim- öğretim sistemlerinin de bu koşullara
uyumu hususunda var olan düzen üzerinde zaman zaman birtakım değişiklikler
yapılmasını öngörmektedir. Söz konusu değişiklikler temelinde aslında sadece
insanı iyileştirmekle kalmayıp aslında insanın temas ettiği her alanda olumlu
ölçüde bir iz bırakacaktır.
Ülkemizde öğretmen yetiştirme, daha önce de detaylı olarak açıklanıldığı
gibi, üniversitelerin eğitim fakülteleri tarafından gerçekleştirilmektedir. Söz
konusu fakülteler bünyesinde gerek ilk gerekse ortaöğretime yönelik ayrı ayrı
eğitim vermekte olan anabilim dallarının bulunmasının yanı sıra bu çalışmanın
asıl konusu olan Alman dili eğitimi gibi kademe ayrımı gözetilmeden eğitim
verilen bölümler de bulunmaktadır. Sonraki bölümlerde ilk ve ortaöğretim
alanlarında verilmekte olan lisans eğitimi farklılıkları, Almanca öğretmenliği
77
bölümünde bu alanda gerçekleştirilen uygulamalar ve çözüm önerileri
sunulacaktır.
7.1. Lisans Eğitiminde Dikkate Alınması Gereken İlk ve Ortaöğretim Öğrencilerinin Pedagojik Açıdan Farklılıkları
Sonu meçhul bir yolun yolcusu olan insan, ayak bastığı her toprakta bir
iz bırakmakta ve soluklandığı her durakta yeni bilgiler edinip başkalarıyla
paylaşmaktadır. Okul da, bu yolculuğun zorunlu istikametlerinden birisi olarak
görülmektedir. İnsan hayatının şekillenmesinde büyük rol oynayan öğretim
kurumları da her evresinde farklı yaşantılar geçiren insana ve çağın
gereksinimlerine uygun olarak yapılandırılmaktadır. Bu yapılanma öğretmen
yetiştirme modellerini de doğrudan etkilediğinden farklı yaş gruplarına hitap
eden ilk ve ortaöğretim alan öğretmenlikleri lisans programları ortaya çıkmıştır.
Her meslek grubunda olduğu gibi kişinin, işleyeceği materyalin niteliklerini
bilmesi ve ona göre gerekli işlemlerde bulunması koşulu öğretmenlikte de
geçerli görüldüğünden bu mesleğe gönül vermiş her bireyin hitap edeceği
topluluğa uygun eğitim almasının sağlanması adına bazı bölümlerde ilk ve
ortaöğretim kademe ayrımı göz önünde bulundurularak gerekli anabilim dalları
oluşturulmuştur. (Örn. Türkçe Öğretmenliği ve Türk Dili ve Edebiyatı
Öğretmenliği)
Çocukların yetişkinlerden farklı öğrendiği herkesçe bilinen bir gerçektir.
Bu evrede çocuk soyut düşünemediğinden derste daha çok görsel materyaller
kullanılmalı ve yapılan açıklamalar somutlaştırılmalıdır. Ayrıca bu dönemde
birey fazla hareketli olacağından ilgisi çabuk dağılacaktır. Bu nedenle ilgisini
canlı tutmak için onun derse aktif katılımın sağlamak şarttır. Çocuklar oyun
oynarken de öğrenmeye devam ederler. Dolayısıyla eğitsel oyunların da derste
kullanılmasında çok büyük yarar görülmektedir. Bu dönemde kişi için en önemli
duygu başarı duygusu olduğundan başarıyla sonuçlandırdığı her etkinlik sözlü,
sembolik vb. biçimde ödüllendirilerek pekiştirmenin sağlanması gerekmektedir.
Bunun dışında çocukların geniş bir hayal dünyası bulunduğundan
yaratıcılıklarını geliştirici yönde etkinlikler derste uygulamaya alınmalıdır.
Bundan başka çocuğun fiziksel ve psikolojik özellikleri de dikkate alınarak
öğretmenin konuşmalarında vurgu ve tonlama yapmalı ve hatta buna uygun jest
78
ve mimik kullanmalı bunun yanı sıra yazı tahtası kullanımında yazı biçiminin
düzenli ve daha büyük olması gerekmektedir. Çocuğun bu dönemde sorumluluk
yetisinin bulunmadığı da göz önünde bulundurulmalıdır. Bu nedenle okul- aile
işbirliğinin kurulması öğrencinin bir bütün olarak gözlemlenebilmesi ve okul
dışında gerçekleşmekte olan problemlerin saptanabilmesi adına hem
öğretmene hem de öğrenciye büyük fayda sağlayacaktır. Ayrıca aile ile kurulan
bu bağ okul dışı etkinliklerin düzenli ve kontrollü biçimde gerçekleştirilmesini
kolaylaştıracaktır. İlköğretim, bireyin sadece öğretimini değil aynı zamanda
sosyal çevreye uyumunu sağlayacak kural ve davranışların kazanımı
konusunda da çok büyük bir öneme sahiptir. Bu açıdan bakıldığında öğretmenin
öğrenciler için bir rol model konumunda olduğu düşünüldüğünde bu alandaki
öğretmenlere ne büyük bir misyon yüklendiği dikkat çekmektedir. Çocukların
yetişkinlere kıyasla öğrenme yaşantıları daha az olduğundan bir konu veya
alana karşı objektif yakalaşabileceklerdir ve öğrenmeye ket vuracak olumsuz
yargıları bulunmayacaktır. Böylece öğrenmeye açık durumda olan öğrenci için
öğrenme daha kolay gerçekleşecektir.
Ortaöğretim öğrencileri ise ilköğretim çağındaki öğrencilerden hem
fizyolojik hem de psikolojik anlamda tamamıyla ayrılmaktadır. Bu dönemde
birey için ön planda olan kendisidir. Bedenen hızlı bir değişim içerisinde olan
kişi kendisindeki bu değişime uyum sağlamaya çabalarken diğer taraftan sosyal
çevrede bir yetişkine yüklenen görevlere doğru bir meyil oluşturmaktadır. Bu
evrede birey soyut düşünebilmeyi gerçekleştirdiğinden derste tartışma, analiz
etme yetisini ortaya koyabileceği etkinlikler kullanılmalı ve öğrendiği bilgileri
sentezleyebileceği ortamlar hazırlanmalıdır. Ayrıca birey bu aşamada mümkün
olduğunca sözel yolla pekiştirilmelidir. Pek çok kaynakta ergen olarak
nitelendirilen bu dönem insanı, içinde bulunduğu koşullara baş kaldırma ve
özgür olma eylemi içerisinde olacağından hem aile hem de okul ortamında
demokratik bir yaklaşım sergilenmeli ve kişinin kendisini özgürce ifade etmesine
izin verilmelidir. Bu dönemin sonunda ise öğrencinin geleceğini
yönlendirmesinde büyük payı bulunan meslek seçimi bulunmaktadır. Verilecek
olan bu önemli kararda kişinin ilgisi, isteği ve yeteneği dikkate alınarak kendisi
için en uygun olan alana yönlendirilmesi yerinde olacaktır. Bunun dışında bu
dönemdeki birey, dış dünyaya karşı deneyimsiz olacağından kendini ispatlamak
adına kötü alışkanlıklara eğilim gösterebilmekte ve yanlış arkadaşlıklar
79
kurabilmektedir. Bu evrede ailelerin ne çok baskıcı ne de çok vurdumduymaz
olması önerilmektedir.
Bilişim sektöründe gerçekleşen gelişmeler hayatımızı doğrudan
etkilemektedir. Bilgisayar ve internet kullanımının yaygınlaşması özellikle 1980
sonrasında dünyaya gelen kişilerin yaşam ve öğrenme stillerinin değişimindeki
en büyük etkenlerden birisi olmuştur. Ortaya çıkan bu yeni nesil; bilgiye kolay
ulaşabilmesi, eylemlerinde aktif olması, aynı anda birkaç işlemi bir arada
yapabilmesi (müzik dinlerken chat yapmak vb.), daha çok görsel veya grafik
içerikli sunumlardan hoşlanması, sanal ortamda sosyal çevresi geniş ancak
fiziksel anlamda yalnız ve çevresinden soyutlanmış bir resim çizmektedir. (bkz.
Prensky, 2001a; Oblinger, 2005)
Var olan öğretmenlik lisans programlarında bütün bu bilgiler uzmanlarca
dikkate alınarak eğitim programlarında zaman içerisinde gerekli değişikliklerin
yapılması zorunlu bir ihtiyaç olarak görülmektedir.
7.1.1.Lisans Eğitiminde Yabancı Dil Öğretiminde İlk ve Ortaöğretim Kademesi Farklılıkları
Dil; her insanın, bir engeli olmadığı müddetçe, doğuştan kendisinde
barındırdığı, bununla sosyal iletişimini gerçekleştirdiği, kültürel aktarımını
sağladığı, seslerin değişik kombinasyonları sayesinde sayısız yeni kelime
üretilebilen ve güncel gelişmelere duyarlı, sistemli bir yapıdır.
Ana dil edinimi; kişinin isteği dışında ve gözlemleri yoluyla dilin doğal
çevresinde gerçekleşmektedir. Dolayısıyla içerisinde bulunduğu çevrenin bilgi
ve kültür birikiminden etkilenerek yol alır. Ancak yabancı dil edinimi, yapay bir
ortamda ve önceki dil edinimi deneyimlerimizin yardımıyla sağlanır.
Küreselleşmenin ortaya çıkarmış olduğu en büyük gereksinimlerden birisi olan
yabancı dil, zaman içerisinde farklı biçimlerde eğitim sistemlerinde yerini
almıştır. Ancak bu alana yöneltilen en sık sorular yabancı dilin nasıl ve ne
zaman öğretilmesi gerektiği olmuştur. Her ülke kendi yapısı ve ihtiyacı
çerçevesinde yabancı dil öğretimini farklı biçimde uygulamaya almıştır.
Başlangıçta erken yaşta yabancı dil eğitiminin herhangi bir yarar sağlamayacağı
görüşü hakimken 90’lı yıllarda Avrupa Birliğinin kurulmasıyla birlikte her Avrupa
Birliği vatandaşının yabancı dil bilme zorunluluğu ortaya çıkmış ve böylece
80
Avrupa’nın çeşitli ülkelerinde erken yaşta yabancı dil eğitimine başlanmıştır.
Ülkemiz de ise sekiz yıllık kesintisiz eğitim kapsamında yabancı dil ilköğretim
kademesine indirilmiştir. Bu sayede yabancı dil öğretiminde iki kademe ortaya
çıkmıştır. Bu uygulamayla birlikte bu iki kademe arasında yabancı dil eğitiminde
ne tür farklılıklar bulunmaktadır sorusu akıllara gelmektedir.
İnsan, her dili öğrenme potansiyeline sahiptir. Gelişim psikolojisi üzerine
araştırma yapan Piaget, insanın erken yaşlarda daha kolay öğrendiğini ileri
sürmektedir (bkz. Tolan, İsen ve Batmaz, 1985, s. 31-40). Biyolojik olarak
gerekli olgunluğa erişen ve ana dil edinimini tamamlayan birey, yabancı dile de
teknik arayışı içine girmeden, doğal yolla öğrenmeye çalışmaktadır. Ayrıca
çocukların meraklı, öğrenmeye açık oluşu dikkate alındığında yeni bir dil
öğrenmeye karşı da istekli olmalarını açıklar niteliktedir. Ayrıca çocuklar taklit
ederek öğrenirler. Dil öğreniminde telaffuzun taklitle ilintili olduğu göz önünde
bulundurulursa, erken yaşta yabancı dil öğrenmeye başlayanların aksansız
konuşabilme potansiyelinin daha yüksek olduğu saptanmıştır. Aynı zamanda
çocuklar henüz yabancı dil edinimiyle ilgili olumsuz bir deneyim
geçirmediklerinden küçük düşme, başarısızlık korkusu vb. hisleri
yaşamamaktadırlar. Bunun dışında yabancı dil öğretiminde kullanılan oyun,
şarkı gibi teknikler kendi yaşantılarına çok daha yakın olacağından yadırgama
hissi de oluşmayacaktır. Fakat çocuklar hangi çalışmanın kendileri için daha
yararlı olduğunun bilincinde olmadıklarından dersin kurgusu, öğretim yöntem ve
tekniklerin seçimi vs. açısından öğretmene daha fazla sorumluluk
yüklenmektedir.
Yabancı dil öğretimi yetişkinler açısından irdelendiğinde çok daha farklı
sonuçlar ortaya çıkmaktadır. Yetişkinin yabancı dil öğrenmedeki başarısı
hayatında oluşturduğu zorunluluk derecesine göre değişkenlik göstermektedir.
Ayrıca bu grubun bireyleri kendi öğrenme biçimlerinin daha önceden farkında
olduklarından öğretmen öğretim etkinliklerinde rehber olarak yer almaktadır.
Öğretimde kullanılan her etkinliğe ayıplanma, küçük düşme vb. korkusuyla
uyum sağlamak konusunda problem yaşanabilmektedir. Bununla birlikte yetişkin
bütün sorumluluklarından ve yaşam kargaşasından arda kalan zamanda
öğretim etkinliklerine ayrıca zaman yaratmaktadır. Çocuklara oranla
yetişkinlerde telaffuz öğretiminde daha az başarı sağlanabilmektedir.
81
Yurtdışında eğitim alanlar haricinde yabancı dil öğretimi alan yetişkinlerin büyük
çoğunluğunda aksan bulunmaktadır.
Uslu (2007)’nun da belirttiği gibi “Es scheint nicht einfach zu bestimmen,
wann man beginnen soll, eine Fremdsprache zu erlernen. In jedem Alter kann
man Fremdsprache erlernen. Denn das Alter spielt im Fremdsprachenlernen
nicht die zentrale Rolle. Daneben gibt es auchandere Faktoren (…)” Yabancı dil
öğrenmeye ne zaman başlanması gerektiğini belirlemek kolay
görünmemektedir. Her yaşta yabancı dil öğrenilebilmektedir. Çünkü yabancı dil
öğrenimindeki temel unsur yaş değildir. Bunun yanı sıra farklı faktörler de
bulunmaktadır (Çeviren: D.U). Yabancı dil öğretiminde asıl dikkate alınması
gereken husus yaş grubuna uygun yöntem, tutum ve materyal seçiminin
yapması gerekliliğidir. Söz konusu koşulu hayata geçirebilmek için öğretimi
gerçekleştirecek kişinin bu alanda gerekli donanıma sahip olabilecek biçimde
yetiştirilmesi gerekmektedir. Almanca öğretmenliği programında bu alanı
kapsayan uygulamalar alt başlıkta incelenecektir.
7.1.2.Almanca’nın İkinci Yabancı Dil Olarak Öğretiminde İlk ve Ortaöğretim
Kademesine Yönelik Lisans Eğitiminde Bulunan Eksiklikler
Suyun içerisine döküldüğü kabın şekline bürünebilmesi gibi insanın da
bulunduğu çevre koşullarına uyum sağlaması gerekmektedir. Teknolojinin
sunmuş olduğu bilgiye ulaşım kolaylığı her alanda farklı uzmanlık alanlarının
gelişimini olanaklı kılmıştır. Bu gelişimin eğitim bilimlerine yansıması çocuk ve
yetişkin eğitimi uzmanlık alanlarının ortaya çıkması şeklinde olmuştur. Eğitim fakültelerinin hiçbir yabancı dil öğretmenliği bölümünde kurulduğu
günden itibaren ilk ve ortaöğretim kademesine yönelik alan ayrımı söz konusu
değildir. Zaman içerisinde yönetmeliklerde yapılan değişikliklere bağlı olarak
programlarındaki kimi dersler çıkarılmış bazı yeni dersler değişikliklere uyum
sağlamak adına programa dahil edilmiştir.
1998 yılında zorunlu öğretim süresinin sekiz yıla çıkarılması ve yabancı
dil öğretiminin ilköğretimin dördüncü sınıfına indirilmesiyle birlikte ilk kez erken
yaşta yabancı dil öğretimi gündeme gelmiş ve yabancı dil öğretmenliği lisans
programlarında bu alandaki eksikliği gidermek adına programa çocuklara
yabancı dil öğretimi dersi alınmıştır.
82
2006-2007 öğretim yılında YÖK tarafından yabancı diller anabilim dalı
programlarında yapılan değişiklikler hakkındaki pek çok yorumda ortak
düşünce, gerçekleştirilen program değişikliğinin yalnızca İngiliz dili eğitimi
bölümlerinin göz önünde bulundurularak tasarlanmış olmasıdır. Almanca
öğretmenliği lisans programlarına giriş halen İngilizce dil puanı ile
sağlanmaktadır. Dolayısıyla giriş aşamasında bölüm öğrencilerinin büyük
çoğunluğunun Almanca bilgisi yok denecek seviyededir. Duruma bu açıdan
yaklaşıldığında İngilizce edinimini neredeyse tamamlamış kişilerle eş değer
görülerek aynı programın ikinci dil programlarına uyarlanması o dönemde göz
ardı edilen bir ayrıntıdır. Ayrıca yine programda yapılan yeniliklerin alan bilgisini
desteklemekten daha çok genel kültür ve mesleki yetiye yönelik olduğu ifade
edilmektedir (bkz. Serindağ ve diğerleri, 2006; Uslu, 2008).
2006 yılında programda yapılan değişiklikler kimi derslerin programdan
çıkarılıp yerine başka derslerin getirilmesi, kimi derslerin birleştirilmesi ve
bazılarının farklı başlık altında uygulamaya alınması şeklinde olmuştur. Bu
dersler aşağıda sunulan biçimde programda yerini almıştır.
“Programa Eklenen Yeni Dersler
• Almanca Dilbilgisi III
• Karşılaştırmalı Dilbilgisi
• Karşılaştırmalı Ülkebilgisi
• Bilim Tarihi
• Türk Eğitim Tarihi
• Etkili İletişim Becerileri
• Topluma Hizmet Uygulamaları
• İkinci Yabancı Dil
Adları Değiştirilen Dersler
Eski Yeni
• Konuşma Becerileri Sözlü İletişim Becerileri
• Öğretmenlik Mesleğine Giriş Eğitim Bilimine Giriş
83
• Araştırma Becerileri Bilimsel Araştırma Yöntemleri
• Kısa Öykü İnceleme ve Öğretimi Edebi Metin İnceleme ve
Öğretimi
• Konu Alanı Ders Kitabı İnceleme Almanca Ders Kitabı İnceleme
• Öğretim Teknolojileri ve Materyal Öğretim Teknolojileri ve
Tasarımı Materyal Geliştirme
Birleştirilen Dersler
• İleri Okuma Becerileri ve İleri Yazma Becerileri yerine İleri Okuma ve
Yazma Becerileri iki dönemlik bir ders olarak programda yerini
almıştır.
Yeni Programda Uygulamadan Kaldırılan Dersler
• Türkçe Ses ve Biçimbilgisi
• Türkçe Tümce Bilgisi ve Anlambilim
• Okul Deneyimi I
• Almanca-Türkçe Çeviri
• Türkçe -Almanca Çeviri
• Drama (Oyun) İnceleme ve Öğretimi
• Şiir İncelemesi ve Öğretimi” (Uslu, 2006, s. 181-182).
Almanca öğretmenliği lisans programının bugünkü durumu
incelendiğinde yapılan değişiklikte ileri okuma ve yazma becerileri
ayrıştırılmıştır. Ayrıca İngilizce’yi birinci Almanca’yı ikinci yabancı dil olarak
öğrenen bölüm öğrencilerinin önceki dil edinim deneyimlerinden yararlanmak ve
birinci yabancı dil bilgilerinden olumlu transfer sağlayabilmek için programa
İkinci yabancı dil öğretimi dersi eklenmiştir.
Bugüne kadar program üzerinde yapılan değişikliklerin büyük çoğunluğu
alan bilgisi ve genel kültür derslerinin düzenlenmesi biçiminde olmuştur. Bölüm
öğrencilerinin mezuniyet sonrasında iş olanakları incelendiğinde ikinci yabancı
dil olarak Almanca’nın öğretimi Milli Eğitim Bakanlığı kurumlarında ortaöğretim,
84
özel kurumlarda ise hem ilk hem de ortaöğretim düzeyinde olmaktadır.
Dolayısıyla bölüm öğrencilerinin her iki kademe öğrencilerine hitap edebilecek
alan ve meslek bilgisine sahip olması gerekmektedir. Söz konusu bölümün ders
programında bu alana hitap edecek dersler; çocuklara yabancı dil öğretimi, ikinci yabancı dil öğretimi, özel öğretim yöntemleri, dilbilim ve staj
uygulaması kapsamında ele alınmaktadır.
Programa dahil edilen bu derslerde bölüm öğrencilerinin mesleki
gelişimine katkı sağlayacağı şüphesiz bir gerçektir. Ancak bu dersleri tek tek ele
almak gerekirse; ilköğretim kademesine yönelik gerekli mesleki eğitimin
Çocuklara Yabancı Dil Öğretimi dersi başlığı altında yalnızca bir öğretim dönemi
uygulanması ve çocuk grubuna yönelik uygulamalı bir etkinliğin bulunmaması
bu alanda yapılan en önemli eksikliklerden birisidir. Çünkü çocuklara yabancı dil
öğreten öğretmenlerin çok iyi alan bilgisine sahip olması gerekliliğinin yanı sıra
çocuk psikolojisini dikkate alarak öğretim sürecini sürdürmesi gerekmektedir.
Yapılan bir araştırmada çocuklara yabancı dil öğreten öğretmenlerin
davranışları;
• “konuşma tarzlarını belirgin bir şekilde değiştirmesi,
• yavaş, anlaşılır ve açık konuşması,
• başlangıçta abartılı vurgu ve tonlama ve biraz daha yüksek sesle
konuşması,
• çocukların ilgisini çekmek için farklı konuşma yönelimleri
kullanması,
• kısa ve basit cümle kullanması,
• cümle kuruluşlarını ve kelimeleri basitleştirdikleri, kolaylaştırması,
• tekrarlara ve soru yöneltimine çok sık yer vermesi,
• rutin kalıpların kullanımını sağlaması,
• çok sık kullanılan kelimelerin aktarımına öncelik vermesi,
• çocukların dilsel gelişim düzeylerini gözetmesi,
• yanlışları dilsel yapıyı çözümleme çabaların sonucu olarak
gördükleri bir diğer deyişle yanlışları spontan konuşmanın bir
göstergesi olarak kabul etmesi,”
85
şeklinde olmuştur (Peltzer-Karpf&Zangl, 1998, 2.s. 7-29). Yukarıda açıklanan
pek çok davranışın kazanımı ancak uygulama yoluyla sağlanabilir. Fakat
Almanca öğretmenliği lisans programlarında bu alana ilişkin herhangi bir
uygulama dersi bulunmamaktadır. Bölüm öğrencilerinin her ne kadar teorik
açıdan bu alandaki eksiklikleri giderilmeye çalışılsa da birebir deneyim
kazanamamakta ve öğrenilen bilginin kalıcılığı sağlanamamaktadır.
Dilbilim ve İkinci Yabancı Dil Öğretimi derslerini değerlendirmek
gerekirse; dilbilim dersi dilin bütün detaylarıyla irdelenmesi, ana dil ve yabancı
dil ediniminin farklı araştırma sonuçlarından faydalanılarak açıklanması
konularını ele almaktadır. Ayrıca öğretimi yapılacak olan dilin bütün ayrıntılarıyla
(ses, biçim bilgisi vb.) öğrenilmesine olanak sağlar. Almanca öğretmenliği lisans
programı 1 yıl hazırlık ve 4 yıl lisans eğitimi şeklinde öğretimini sürdürmektedir.
Hazırlık sınıfında verilen dilbilgisi dersi ve sonrasında sürdürülen dilbilim dersi
Almanca’nın özümsenmesine katkısı yadsınamaz. Ancak bölüm mezunlarının
göreve başladıklarında Almanca dilbilgisini kendi öğrendikleri gibi çok ayrıntılı
ve kapsamlı biçimde ortaöğretim ve özellikle ilköğretim öğrencilerine aktarmaya
çalışmaları, öğrencinin hedef dil üzerinde olumsuz bir tutum geliştirmesine ve
öğrenme güçlüğü yaşamasına neden olabilmektedir.
İkinci yabancı dil öğretimi dersi ise kesinlikle programda bulunması
gereken ve sadece ikinci dil öğretiminde öğrenilen birinci yabancı dil ve ikinci
yabancı dil arasındaki benzerlik ve farklılıklardan faydalanılarak öğrenimin
kolaylaşmasının değil aynı zamanda bu öğrenme biçiminin özümsenerek farklı
alanlarda kullanılmasının yolu açılmaktadır.
Özel Öğretim Yöntemleri dersinde ise geleneksel ve çağdaş öğretim
yöntemleri bölüm öğrencilerine öğretilmektedir. Bu sayede geçmişten
günümüze değin uygulanmış olan bütün yöntemlerin olumlu ve olumsuz yönleri
ders esnasında irdelenmiş olur. Ancak örtük programdan kaynaklanan
farklılıklar nedeniyle (dersin içeriğinin dersi uygulayan öğretim görevlisi
tarafından belirlenmesi nedeniyle) her üniversitede aynı düzeyde eğitim
sağlanamamaktadır. Dolayısıyla yöntem bilgisi açısından farklı üniversitelerin
lisans mezunları arasında farklılık bulunmaktadır.
Almanca öğretmenliği lisans programında öğretmenlik uygulaması,
bölüm öğrencilerine gerçek ortamında gözlem yapma ve mesleki anlamda
deneyim kazanımına olanak sunmaktadır. Ancak uygulama okulları genellikle
86
MEB ortaöğretim kurumları olmaktadır. Çocuklara yabancı dil öğretimi
hususunda lisans eğitimi süresince uygulama anlamında çoğunlukla deneyim
kazanımı gerçekleşmeden mezun olunmakta ve özel öğretim kurumları
bünyesinde iş olanağı ile karşı karşıya kalındığında bu alanda ciddi anlamda
eksiklik hissedilmektedir.
Yukarıda adı geçen uzmanlık alanlarına yönelik yapılan eleştirilere bir
sonraki bölümde gerekçeleriyle birlikte çözüm önerileri sunulacaktır.
7.1.3.Almanca’nın İkinci Yabancı Dil Olarak Öğretiminde İlk ve Ortaöğretim
Kademesine Yönelik Lisans Eğitiminde Bulunan Eksikliklere Sunulan Çözüm Önerileri
Avrupa Birliği oluşumundan sonraki dönemde bütün Avrupa ülkeleri en
az iki yabancı dil bilinmesini ülke vatandaşlarına zorunlu kılmıştır. Ülkemizdeki
yabancı dil politikası ise tek dili ön plana alan niteliktedir. Bu yapılanma kendini
yükseköğretim kurumlarının yabancı dil yönetmeliklerinde de hissettirmektedir.
Eğitim fakülteleri bünyesindeki bütün yabancı dil ana bilim dalları İngilizce
öğretmenliği eğitim programından uyarlanılarak uygulamaya alınmaktadır. Göz
ardı edilen diğer bir konu ise gerek birinci gerekse ikinci yabancı dil öğretiminin
hem ilk hem de ortaöğretimde sürdürülmekte olmasına rağmen programa dahil
edilen çocuklara yabancı dil öğretimi dersi dışında henüz kademe ayrımını
hususunda bölüm öğrencilerinde farkındalık yaratacak herhangi bir gelişme
kaydedilmiş olmamasıdır.
O. Aslan (2008, s. 19-20) bu konuya “(…) yeni nesillerin daha nitelikli,
çağın gereksinimlerine uygun eğitim alabilmeleri için geçmişte olduğu gibi
günümüzde de eğitimin en belirleyici unsuru olan öğretmen eğitiminin çağımızın
koşullarına göre yeniden düzenlenmesi, yeni modellerin uygulamaya konması
gerekliliğini ortaya koymaktadır. Öğretmen eğitimi konusunda yetkin kılınan
Eğitim fakülteleri, artık tek tip yabancı dil öğretmeni yerine birinci ve ikinci
yabancı dil öğretimini de dikkate alan ilköğretim ve ortaöğretime özgü; yeni
öğretmen eğitimi modelleri geliştirmek zorundadırlar.” şeklinde yorum
getirmiştir.
Çocuklara yabancı dil öğretimi dersinin yanı sıra bu çalışmada çocuk ve ergen psikolojisi dersi ve mikro öğretim tekniği uygulaması çözüm önerisi
87
olarak sunulmaktadır. Almanca öğretmenliği bölümünde yapılan pedagojik
uygulamalar genellikle ortaöğretim kademesini dikkate alarak
gerçekleştirilmektedir. Çocuklara yabancı dil öğretimi dersinin sadece 1 öğrenim
dönemi süresini kapsaması ve bu alana yönelik uygulama etkinliklerinin
bulunmaması dolayısıyla bu alanda tatmin edici bir sonuç elde edilememektedir.
Programa eklenmesi önerilen çocuk ve ergen psikolojisi dersinin bölüm
öğrencilerinin hitap edecekleri her iki kademenin psikolojik, fizyolojik ve
sosyolojik özelliklerinin kapsamlı olarak öğretilmesine olanak sağlamakla
kalmayıp, iki grup arasında ne tür farklılıkların bulunduğunun ayrımına
varabilmelerini olanaklı kılacaktır.
Teorik bilgilerin uygulama alanına aktarımı evresinde ise Mikro öğretim tekniğinin kullanılması önerilmektedir. Bu teknik, öğretmen adayının kendini
hem alan bilgisi hem de pedagojik bilgi açısından sınayabileceği yapay bir
ortam oluşturmaktadır. Öğretmen adayının kontrollü şekilde mesleki deneyim
edinmesini sağlamaktadır. Ayrıca teknik içerisinde uygulama esnasında hedef
kitlenin yine aynı alanda eğitim gören öğrencilerden oluşması etkinlik sonunda
fikir alış verişi yapılmasını sağlamaktadır. Uygulama sırasında bölüm
öğrencilerinden hitap edecekleri kitlenin özelliklerini canlandırmaları istenerek
öğretime bire bir herkesin katılımı sağlanmış olmaktadır. Bu sayede ders
durağanlıktan çıkmakta ve etkinlik sonunda öğretmen adayının uygulama
esnasında yapmış olduğu davranışlar diğer meslek adayları üzerinde de dolaylı
olarak etkili bir öğrenme gerçekleştirmektedir.
O. Aslan (2008, s. 25) çocuklara yabancı dil eğitimi konusundaki
eksikliklerin giderilmesi hususunda sunmuş olduğu çözüm önerisini, “ (…)
öğrencilerin ilköğretime yönelik formasyon dersleri ve çocuklara yönelik yabancı
dil öğret-ve yöntembilim dersleri almalarını sağlayacak bir program değişikliği
yapmak gerekmektedir.” olarak ifade etmiştir. İnsan hayatının neredeyse büyük
bir çoğunluğunun şekillendiği dönem olan çocukluk, ayrı pedagojik bilgi birikimi
gerektiren önemli bir uzmanlık alanı olarak görülmektedir. Almanca öğretmenliği
bölümünde bu alanda göze çarpan diğer bir eksiklik ise öğret-ve yöntembilim
alanında özellikle ilköğretim kademesine yönelik herhangi bir uygulamanın
bulunmamasıdır. Bu çalışmada bu alana çözüm önerisi olarak yabancı dil
öğretiminde oyun ve alternatif yabancı dil öğretim yöntemleri sunulmuştur.
Almanca öğretmenliği lisans eğitim programında Özel öğretim yöntemleri bu
88
eksikliği gidermek adına uygulamaya dahil edilen derslerden birisidir. Ancak
özellikle çocukları derste aktif kılacak, sıkılmadan, yaparak yaşayarak
öğrenmelerini sağlayabilecek en etkili öğretim tekniğinin oyun olduğu
düşünülmektedir. İçinde bulunduğu dönem itibariyle zevk alarak yaptığı
etkinliklerin başında oyun gelmektedir. Dolayısıyla bu tekniğin yabancı dil
öğretimiyle birleştirilmesi bu alana çok büyük yarar sağlayacak ve bu yaş
grubunun yabancı dile karşı olumlu tutum geliştirmesindeki en önemli
etmenlerden birisi olacaktır. Alternatif yabancı dil öğretim yöntemleri ise daha
önce ifade edildiği gibi örtük programdan kaynaklanan eğitimdeki yöntem
öğretimi eksikliğini gidermek adına uygun görülmüş bir uygulamadır. Ayrıca
günümüz koşullarına uygun güncel ve yeni geliştirilmiş yöntemlerin öğretimi
sağlanarak bölüm öğrencilerinin bu alanda da kusursuz olarak mesleki gelişimi
sağlanmış olacaktır. Çalışmada önerilen yöntemler özellikle drama temelli
olanlar ve dramayı içerisinde barındıran yöntemler seçilen materyaller
doğrultusunda her yaş grubuna uyarlanabilmesinin yanı sıra öğrencinin sadece
dil yetisini değil kişiliğinin de gelişimine katkıda bulunmaktadır.
Dilbilgisi, yabancı dil öğretiminde dört temel becerilerin (okuma, yazma,
konuşma ve dinleme) ayrılmaz parçasıdır. Almanca öğretmenliği lisans
programında dilbilgisi öğretimi lisans öğrenci özellikleri dikkate alınarak ve
bölüm öğrencilerinin dil alanında yetkin olabilmesi için kapsamlı bir biçimde ele
alınmaktadır. Bu alanla ilintili özellikle çocuklara dilbilgisi öğretimiyle ilgili,
herhangi bir öğretim tekniği bölüm öğrencilerinin eğitim uygulamalarına dahil
edilmemiştir. Dolayısıyla bölüm mezunları kendi öğrendikleri bir yolla dilbilgisini
öğretmektedir. Bu durum özellikle ilköğretim kademesindeki öğrenciler için
problem teşkil etmektedir. Fazla kapsamlı ve kuramsal bilgilerin grubun
özelliklerine uygun düşmeyen biçimde öğretilmesini ve öğrenciler üzerinde
yabancı dil öğrenimine karşı oluşabilecek olumsuz duyguların engellenebilmesi
için bütün kademelere uygun düşecek dilbilgisi öğretim tekniklerinin uygulamaya
alınması bu çalışmada çözüm önerisi olarak gösterilmiştir.
Teknolojik gelişimlerin öğretim etkinliklerine sunmuş olduğu en büyük
fayda; bilgiye ulaşım kolaylığı ve çok duyulu öğretim etkinlikleri ve materyalleri
çerçevesinde olmuştur. Çağımız insanı psikolojik ve sosyolojik özelliklerinin de
doğrudan etkilendiği en büyük gelişim bilgisayar kullanımının Almanca
89
öğretmenliği lisans programlarında ders olarak uygulamaya alınması bölüm
öğrencilerinin mesleki açıdan gelişim sağlamasında etkili olacaktır.
İlk ve ortaokullarda proje adı altında öğrencilere araştırmalar
verilmektedir ve bunların çoğunlukla bilgisayar destekli programlarla yapılması
istenmektedir. Ayrıca bir çok öğretim araç gereçleri bilgisayar yardımıyla
kullanılabilmektedir. Bu nedenle geleceğin öğretmeni bilgisayar konusunda
donanımlı olmalıdır.
7.2. Lisans Eğitiminde Dikkate Alınması Gereken Yeni Öğretim Modeli (12
Yıllık Kesintisiz Eğitim)
11.04.2012 tarihinde resmi gazete yayınlanan genelgede ilköğretim ve
eğitim kanundaki bazı maddeler üzerinde değişiklikler yapılmıştır. Sekiz yıllık
zorunlu eğitim uygulaması on iki yıla yükseltilmiştir. Öğretim kademeleri 4+4+4
şeklinde dört yıllık üç ayrı bölümden oluşmaktadır. 66 ayını tamamlayan tüm
çocuklar ilköğretime başlangıç yapabilecek ve velisinin izniyle 60-66 ay
arasındaki çocuklar da bu kanuna tabi olabilecekler. Ancak okulöncesi eğitimi
için kayıt zorunluluğu söz konusu değildir. İlköğretim kademesi sonrasında
ortaokul (5, 6, 7, 8. sınıflar) kademesinde öğretim öngörülmektedir. Bu aşamada
öğrencilerin mesleki eğitime ve çıraklık eğitimine yönlendirilmesi uygulamaya
eklenen değişiklikler arasında yer almaktadır. Söz konusu kademelerin fiziki
koşullara bağlı olarak ayrı ayrı veya ortaokulların ilköğretim ya da liselerle
bütünleşik olarak eğitim-öğretimini sürdürmesi planlanmaktadır. Lise
kademesinde (9, 10, 11, 12. sınıflar) ise öğrencilere uzaktan eğitim olanağı
alternatif olarak sunulmaktadır. Diploma ise 12 yıllık eğitimin sonunda
verilecektir. Değişiklikler 2012-2013 eğitim-öğretim yılında hayata geçirilecektir
(bkz. www.meb.gov.tr/.../12YillikZorunluEgitimeYonelikGenelge.pdf).
Uygulamaya alınması planlanan yenilikler eğitim sistemimizin rotasını
tamamıyla farklı yöne çevirecek değişiklikler içermektedir. Yapılan değişiklikler
pek çok açıdan irdelendiğinde göz ardı edilen çok fazla sayıda eksiklik göze
çarpmaktadır. Fakat asıl çalışma konumuzla ilintili olan durum ilköğretime
başlama yaşının 1 yıl aşağıya çekilmiş olmasıdır. Halen öğretimi yapılan
yabancı dil öğretmenliği lisans programlarında çocuklara yabancı dil öğretimi
hususunda eksiklikler bulunmasının yanı sıra kademe ayrımı gözetmeksizin
90
yapılan eğitim, yeni uygulamayla nasıl bağdaştırılabilir? sorusu akıllara
gelmektedir. Bu uygulamayla yabancı dil öğretmenlerinin hedef kitle yaşı 8-9
yaş aralığından başlayacaktır. Bu durumda yabancı dil öğretmenliği lisans
programlarında çocuklara yabancı dil öğretimi ve kademe ayrımı konusunda
farkındalık yaratılmasını sağlayacak pedagojik derslerin uygulamaya alınması
ihtiyacı ön plana çıkmaktadır. Bu çalışmada ele alınan bu konuya dair çözüm
önerilerinin yapılan değişikliklere uyum sağlama hususunda fayda sağlayacağı
düşünülmektedir.
Genel itibariyle uygulamaya alınması planlanan değişiklere pek çok
uzman tarafından olumsuz yorumlar getirilmiştir. Fakat umulanın aksine
gelişmeler kaydedilmesi herkesçe arzu edilmektedir.
91
BÖLÜM VIII
SONUÇ
Ünlü filozof Herakleitos’un “Değişmeyen tek şey değişimin kendisidir.”
sözü çalışmanın ortaya çıkmasında esin kaynağı olmuştur. Bunun üzerine
zaman içerisinde gerçekleştirilen lisans programlarındaki değişiklikler nelerdir
ve ne derece yeterlidir soruları bu çalışmanın çıkış noktasının oluşumuna
kaynaklık etmiştir. Cumhuriyet sonrasında ülkemizde gerçekleşen gelişmeler
doğrultusunda eğitim- öğretim sistemleri üzerinde gerekli değişiklikler
yapılmıştır. En önemlilerinden birisi olan Milli Eğitim Bakanlığı’nın 1998 yılında
uygulamaya almış olduğu sekiz yıllık zorunlu eğitim-öğretim pek çok alanda
yenilenme gerektirmiş ve tabii ki yabancı diller ana bilim dalları da bu
gelişmelere kayıtsız kal(a)mamıştır. Bu uygulamayla birlikte 1. yabancı dil dersi,
ilköğretim 4. sınıftan itibaren öğretilmekte ve 2. yabancı dil dersi MEB öğretim
kurumlarında orta öğretim kademesinde, özel öğretim kurumlarında ise her iki
kademede de yer almaktadır. Eğitim-öğretimin kurumsal yapısı itibariyle
kademeler birbirinden bağımsız olarak düşünülemeyeceğinden yabancı dil
öğretimi konusunda öğretim kurumlarında yapılan değişiklik yüksek öğretim
kurumlarını da yakından ilgilendirmektedir. Ülkemizde öğretmen yetiştirme
öncelikli olarak eğitim fakülteleri tarafından gerçekleştirilmekte, aynı zamanda
fen-edebiyat ve diğer fakültelerin öğrencilerine sunmuş olduğu başlangıçta
tezsiz yüksek lisans adı altında uygulamaya alınan formasyon derslerinin daha
sonrasında sertifika yoluyla alınması gündeme getirilmiş, yakın zamanda ise bu
uygulamaların sonlandırılması kararı alınmıştır. Yabancı dil öğretimi konusunda
yeterince pedagojik bilgiye sahip olmayan dil-edebiyat öğrencilerinin kademe
ayrımının bilincinde olabileceği gerçeklikten oldukça uzak kalacaktır. Ancak
eğitim fakülteleri bünyesindeki yabancı diller ana bilim dalları lisans
programlarında da birkaç ders dışında bu alana hizmet edecek herhangi bir
uygulama söz konusu değildir.
2012-2013 öğretim yılında MEB öğretim kurumlarında uygulamaya
alınması kararlaştırılan eğitim kanunundaki birtakım değişiklikler bu konunun
önemini bir kat daha artmıştır. Yabancı dil öğretmeninin hedef kitle yaşı 1 alt
92
yaşa inmiştir. Dolayısıyla yabancı dil öğretmenliği lisans programlarında bu
alanda bölüm öğrencilerinin gelişimini sağlayacak değişikliklerin yapılması
gerekliliği kuşkusuzdur.
Eğitim fakültelerinin yabancı diller bölümü bünyesindeki Almanca
öğretmenliği programlarında sürdürülmekte olan eğitim, ilköğretim ve
ortaöğretim kademelerine yönelik ayrı ayrı değil bütünleşik bir yapıya sahiptir.
Ülkemiz eğitim sisteminde zaman içerisine yapılan değişiklikler incelendiğinde
değişikliklerin çok fazla sayıda olduğu ve aslında projenin tasarı halindeyken
yapılması gereken ön hazırlıkların projenin uygulamaya alınmasıyla birlikte
dikkate alındığı göze çarpan çarpıklıklardan birisidir. Bunların başında ise
öğretmen yetiştirme programlarının yapılan değişiklikler ardından yeniden
şekillendirilmeye çalışılmasıdır. Bu arada geçen sürede ise mevcut öğretmen ve
öğrenciler yeni gelişmelerden olumsuz etkilenmektedirler. Erken yaşta yabancı
dil öğretiminin önem kazandığı çağımız eğitim koşullarında hem orta hem de
ilköğretim kademesinin gelişimsel özelliklerinin öğrenilmesinde ve iki grubun
öğrenme özelliklerinin birbirinden ayrı olduğu hususunda bölüm öğrencilerinde
farkındalık yaratabilecek olan çocuk ve ergen psikolojisi dersi bu konuya
çözüm olarak sunulmuştur. Bu dersin teoride kalmasını engellemek ve
öğrenilen bilgilerin bölüm öğrencilerinde kendi yaşantıları yoluyla daha kalıcı
olmasına olanak sağlamak için mikro öğretim tekniği önerilmiştir. Ayrıca
yaratıcı düşünceyi destekleyen ve çok duyulu öğrenmeyi mümkün kılan
alternatif yabancı dil öğretim yöntemleri ve özellikle çocuklara yabancı dil
öğretiminde büyük yarar sağlayacağı düşünülen, öğrencilerin kendilerini daha
rahat ifade etmesinde ve kendini bulunduğu ortamda özgür hissetmesinde
büyük rol oynayan yabancı dil öğretiminde oyun tekniği yöntem öğretimi
açısından Almanca öğretmenliği programlarındaki söz konusu olan eksikliğin
tamamlanmasına yardımcı olacaktır. Ayrıca bölüm öğrencilerinin lisans
eğitimleri süresince öğrenmiş oldukları dilbilgisini hitap ettikleri öğretim
kademesine uygun biçimde aktarmalarını sağlamaları konusunda önerilen
dilbilgisi öğretim yöntemleri de mevcut eksikleri gidermesi hususunda etkili
olacaktır. Artık yaşamımızın vazgeçilmez parçası haline gelen ve insan
sosyolojik ve psikolojik özellikleri dahi derinden etkileyen bilgisayar destekli öğretim de yabancı dil öğretimi lisans programlarında ders olarak uygulamaya
alınması öngörülen öneriler arasındadır. Bilgisayarın sağlamış olduğu
93
kültürlerarası iletişim ve çok duyulu materyale ulaşım kolaylığı sayesinde
yabancı dil öğretiminde çok daha etkili bir öğretim ortamı hazırlanması mümkün
olmaktadır.
Almanca öğretmenliği lisans programlarında eksikliğinin hissedildiği
kademe ayrımını gözeten eğitim uygulamaları ve çağın gerektirdiği nitelikte
öğretmen yetiştirmeyi olanaklı kılacak öğretbilim ve yöntem çalışmaları bu
çalışmada ele alınmıştır. Bu çalışmanın eğitimini almış olduğum Almanca
Öğretmenliği programlarına ve nezdinde diğer yabancı dil öğretmenliği program
çalışmalarına faydalı olması dileklerimle.
94
KAYNAKÇA
Adams, J.F. (1995). Ergenliği anlamak.(çev. B. Onur),(1. bs.), İstanbul: İmge
Yayınevi.
Akyüz, Y. (1993). Türk eğitim tarihi. İstanbul: Kültür Koleji Yayınları 2.
Apeltauer, E. (1993). Mehrsprachigkeit in einerGesellschaft der Zukunft,
Flensburg. Flensburger Papiere zur Mehrsprachigkeit und
Kulturenvielfalt im Unterricht,Heft 1.
Aslan, O. (2008). Eğitim fakülteleri kapsamında ilköğretime yönelik farklı
yabancı dil öğretmeni modelleri. Çukurova Üniversitesi Eğitim Fakültesi
Dergisi, .3(35),19-27.
Ataman, A. (2004). Gelişim ve öğrenme. Ankara: Gündüz Eğitim ve Yayıncılık.
Bacanlı, H. (2004). Gelişim ve öğrenme. Ankara: Nobel yayın ve dağıtım.
Balcı, T., Aslan, O. (1999). Çukurova Üniversitesi Eğitim Fakültesi Alman Dili
Eğitimi Anabilim Dallarında uygulanan eski ders programı ile YÖK’ün
Eğitim Fakültelerinin Alman Dili Eğitimi Anabilim Dallarında
uygulamasını öngördüğü yeni programın karşılaştırılması. Çukurova
Üniversitesi Eğitim Fakültesi Dergisi, 17, 46-57.
Balcı, T.,Serindağ, E., Aksöz, A.S. (2006). 1998-1999 eğitim-öğretim yılında
uygulamaya konulan öğretmen yetiştirme lisans programlarının
değerlendirilmesi: Çukurova Üniversitesi Eğitim Fakültesi Almanca
Öğretmenliği örneği. Çukurova Üniversitesi Eğitim Fakültesi Dergisi, 31,
1-13.
Baloğlu, Z. (1990). Türkiye’de eğitim, sorunlar ve değişime yapısal uyum
önerileri. İstanbul: Türk sanayici ve işadamları derneği.
Bossing, N.L.,(1995). Orta dereceli okullarda öğretim. (Çev. N. Sarı). Cilt I., II.
İstanbul: Maarif Basımevi.
Bozdoğan, Z. (1993). Yaratıcı drama. Ankara: Nobel Yayın Dağıtım.
Cross, D. (1995). Language Teacher Preparation in Developing Countries:
Structuring Pre-Service Teacher Training Programmes. English
Teaching Forum, 33(4), 35. http://exchanges.state.gov/forum/
vols/vol33/ no4/p34.htm. Erişim Tarihi: 25.05.2012
Çelik, G. (2007). Çocuk ve ergen ruh sağlığı ve hastalıkları kliniğe başvuran
hastaların özellikleri. Uzmanlık tezi. Adana.
95
Çetintaş, B. ve Genç, A. (2001). Eğitim reformu sonrası Anadolu liselerinde
yabancı dil öğretimi. Hacettepe Üniversitesi Eğitim Fakültesi Dergisi, 20,
51-56.
Çimer, A., Bostancı, A., Kızıloluk, H., Güneş, H., Er, K.O., Helvacı, M.A., Teyfur,
M., Yiğit, N., Ercan, R., Şimşek, S., Gürgan, U., Ergüneş, Y. (2009).
Eğitim Bilimine Giriş. Ankara: Anı Yayıncılık.
Darancık, Y. (2008). İkinci yabancı dil öğretiminde alternatif yöntemlerin
Almanca edebi metinlere uygulanması. Doktora tezi çalışması. Adana.
Darancık, Y. (2012). ‘Yabancı Dili Geliştirme Yöntemi’ ile yabancı dil derslerinde
okuma becerisinin geliştirilmesi. Çukurova Üniversitesi Sosyal Bilimler
Enstitüsü Dergisi, 21(2), 255-268.
Davies, P. &Pearse, E. (2000). Success in English Teaching. Oxford: Oxford
University Press.
Day, R. (1993). Models and the knowledgebase of second language teacher
education. Second Language Studies, 11(2), p.1-13
http://www.hawaii.edu/sls/uhwpesl/112/day112.pdf Erişim Tarihi:
05.05.2012.
Demircan, Ö. (1993). Dünden bugüne Türkiye’de yabancı dil. İstanbul: Remzi
Kitabevi.
Demircan, Ö. (2002). Yabancı dil öğretim yöntemleri. İstanbul: Der Yayınları
Demirel, Ö. (1994). Genel öğretim yöntemleri. Usem Yayınları-11. Ankara:
Şafak Matbaacılık.
Demirel, Ö. (2000). Plandan uygulamaya öğretme sanatı. Ankara: Pegema
Yayınevi.
Demirel, Ö. (2003). Yabancı dil öğretimi. İstanbul: Pegem Yayıncılık.
Demirel, Ö. (2005). Avrupa konseyi dil projesi ve Türkiye uygulaması. Milli
Eğitim. 167,
http://dhgm.meb.gov.tr/yayimlar/dergiler/Milli_Egitim_Dergisi/167/index3
-demirel.htm, Erişim Tarihi: 11.06.2012.
Demirel, Ö. (2006). Öğretimde planlama ve değerlendirme. Öğretme Sanatı.
Ankara: Pegema Yayıncılık.
Deniz, E. (2010). Eğitim psikolojisi. Ankara: Maya Akademi
Dewey, J. (1952). Türkiye maarifi hakkında rapor. İstanbul: Milli Eğitim
Basımevi.
96
Dolto, F. (1988). La Causes des adolescents. Robert Laffonted Paris.
Dökmen, Ü. (1995). Sosyometri ve psikodrama. İstanbul. Sistem Yayınları.
Dvorakova, G. (2011). Didaktische Spiele im Fremdsprachen Unterricht.
Diplomarbeit. Masaryk Universitӓt. Brünn.
Ekin, N. (1997). Küresel bilgi çağında eğitim-verimlilik istihdam. İstanbul:
İstanbul Ticaret Odası Yayınları, 43, 82.
Elkind, D. (1970). Children and Adolescence. Interpretive Essays on Jean
Piaget. New York: Oxford University Press.
Erden, M., Akman, Y. (2005). Gelişim ve öğrenme.Ankara: Arkadaş Yayınevi.
Eurobase (2009/ 2010). Türk eğitim sisteminin örgütlenmesi.
eacea.ec.europa.eu/education/eurydice/documents/.../TR_TR.pdf.
Erişim Tarihi: 05.02.2012.
Gattegno, C. (1972). Teaching foreignlanguages in school.The Silent way. New
York: Educational Solutions Ine.
Görgen, İ. (2003). Mikro öğretim uygulamasının öğretmen adaylarının sınıfta
ders anlatımına ilişkin görüşleri üzerine etkisi. H. Ü. Eğitim Fakültesi
Dergisi. 56-63.
HASRA, K. (2007), Beyin temelli öğrenme yaklaşımıyla öğrenme stratejilerinin
öğretiminin öğrencilerin okuduğunu anlama becerisi üzerindeki etkisi.
Yayınlanmamış yüksek lisans tezi. Muğla.
Johnstone, R. (1998). Yabancı dilde eğitim. İstanbul: Papirus Yayınevi.
Karakoç, C. (2007). Okul öncesi eğitiminde ana sınıfları İngilizce dersi için bir
öğretim programı önerisi. Yüksek lisans tezi çalışması, Malatya.
Kavcar, C. (2002). Cumhuriyet döneminde dal öğretmeni yetiştirme. Ankara
Üniversitesi Eğitim Bilimleri Fakültesi Dergisi. 35(1-2), 1-14.
Kazu, H. (1996). Öğretmen yetiştirmede mikro öğretim yönteminin etkililiği.
Doktora tezi çalışması.Elazığ.
Klein,W. (1984). Zweitspracherwerb. Frankfurt am Main: AthenäumVerlag.
Koç, İ. (2009). Yabancı dil öğretiminde drama. Yayınlanmamış Yüksek lisans
tezi. Erzurum.
Küçükahmet, (1983). Öğretmen yetiştiren kurum öğretmenlerinin tutumları.
(Program Geliştirme açısından bir yorum). A.Ü. Eğitim Fakültesi
Yayınları. 55. Ankara: A.Ü. Basımevi.
97
Küçükahmet, L. (1993). Öğretmen yetiştirme. Ankara: Gazi Üniversitesi, İletişim
Fakültesi.
Külahç›, Ş. G. (1994). Mikro öğretimde Fırat üniversitesi teknik eğitim fakültesi
deneyimi I. model geliştirme. Eğitim ve Bilim. 18, (91), 12-23.
Külahçı, Ş. (1995). Mikro öğretim. Öğretmen yetiştirme Modül serisi. Ankara:
Özışık ofset Matbaa.
Larsen-Freeman, D. (2002). The gramer of choice. E. Hinkel ve S. Fotos (Ed).
New perspectives on gramer teaching in second languages classroom.
Mahwah, NJ: Lawrence Erlbaum Associates, Publishers.
Lima, D.C. (1994) English as a Foreign Language Teacher Training Programs:
An Overview.Linguagemand Ensino, 4(2), 145-153.
McCallum, G. P. (1980) Word games. New York.
Milli Eğitim Bakanlığı (1973). Milli Eğitim temel kanunu. Kanun no: 1739. Sayı:
14574. madde: 43
Milli Eğitim Bakanlığı (1998). Tebliğler dergisi. 2492.1013
Milli Eğitim Bakanlığı (2002). Tebliğler dergisi. 2540. 745.
Milli Eğitim Bakanlığı (2007). Tebliğler dergisi. 2602
Milli Eğitim Bakanlığı (2009). Milli Eğitim İstatistikleri: Örgün eğitim 20087-2009.
Ankara: MEB Strateji Geliştirme Başkanlığı.
Milli Eğitim Bakanlığı, (2010). Ortaöğretim genel müdürlüğü genelgesi.30 sayılı
genelge.
Milli Eğitim Bakanlığı, Özel eğitim hakkında kanun hükmünde kararname.573.
Madde 8.http://mevzuat.meb.gov.tr. Erişim Tarihi: 12.06.2012.
Milli Eğitim Bakanlığı. Milli Eğitim temel kanunu. Madde:
23.http://mevzuat.meb.gov.tr.
Miltz, R.J. (1978). Application of microteaching for teaching improvement in
higher education. British Journal of TeacherEducation, 4(2). 103-112
Oblinger, D. G.,&Oblinger, J. L. (2005).Educating the Net Generation:
EDUCAUSE.
Orlich, C.D. et. all. (1985). Teachingstrategies. Lexigton: D.C. Heatan
dCompany.
Ortner, B. (1998). Alternative methoden im fremdsprachenunterricht.Ismaning:
Max Heuber Verlag.
98
Oyama, S. (1986). A sensitive period for the acqusition of normative
phonologicalsystem. Journal of psycolinguistik research, 5, 261-284.
Özdemir, E.S. (2006). Yabancı dil öğretiminde yeni yönelimler.Yayınlanmamış
yüksek lisans tezi, Çukurova Üniversitesi, Adana.
Özer, A. (2008). Kişilik gelişimi. Eğitim Psikolojisi. Ankara: Anı Yayıncılık.
Özoğlu, M. (2010). Türkiye’de öğretmen yetiştirme sisteminin sorunları.
Seta/siyaset, ekonomi ve toplum araştırmaları vakfı. 17.
Parman, T. (2003). Ergenlik ya da merhaba hüzün. İstanbul: Bağlam Yayıncılık.
2. Baskı.
Peltzer-Karpf, &Zangl, R. (1998). Die Dynamik des frühen
Fremdsprachenerwerbs. Tübingen: Günter Narr Verlag.
Peyton, J.K. (1997). Professional development of foreignlanguage teachers.
ERİCNo:ED414768. http://www.ericdigests.org/1998-2/teachers.htm.
Erişim Tarihi: 10.05.2012.
Prensky, M. (2001)a.Digital Natives, Digital Immigrants, MCB University Press,
9(5).
Resmi Gazete. (19.10.1983). Yabancı dil eğitimi ve öğretimi kanunu. Ankara:
Sayı: 18196.
Resmi Gazete. (19.10.1983). Yabancı dil eğitim ve öğretimi kanunu. 18196:24.
Resmi Gazete: 12.01.1961 / 10705. İlköğretim ve Eğitim Kanunu. 222.
maddeler: 1, 2, 3, 7 ve 46, Değişiklik tarihi: 16.08.1997 / 4306, madde 1
Richards, J.C. &Schmidt, R. (2002). Dictionary of language teaching & applied
linguistics. Third edition. Longman Pearson Education.
Sakaoğlu, N. (2003). Osmanlı’dan günümüze eğitim tarihi. İstanbul: İstanbul
Bilgi Üniversitesi yayınları, 33, Eğitim: 2.
Scheller, I. (1996). Szenische Interpretation. Praxis Deutsch Heft,136, 22-32.
Selçuk, Z. (2000). Gelişim ve öğrenme. Ankara: Nobel Yayın Dağıtım
Senemoğlu, N. (2004). Gelişim öğrenme ve öğretim. Ankara: Gazi Kitabevi
TDK Türkçe Sözlüğü, (1998). Formasyon. Ankara: Halıcı Yazılım A.Ş.
Tolan, B., İsen, G. & Batmaz, V. (1985). Ben ve toplum sosyal psikoloji I.
Ankara: Teori Yayınları.
Top, F.E. (2008). 1980 sonrası yabancı dil eğitim politikalarının
değerlendirilmesi. Yayınlanmamış yüksek lisans tezi, Ankara.
Ulusoy, A. (2003). Gelişim ve öğrenme. Ankara: Anı Yayıncılık
99
Uslu, Z. (2006): Almanca Öğretmenliği lisans programına ilişkin öğrenci
görüşleri ışığında 2006-2007 öğretim yılında yapılan değişikliklerin
değerlendirilmesi: Dicle üniversitesi örneği. Çukurova Üniversitesi
Eğitim Fakültesi Dergisi. Sayı 32 (Güz). s.169-185.
Uslu, Z. (2007). Zur Rolle desFaktors ‘Alter’ im Spracherwerb bzw. İm
Fremdsprachenlernen. Dicle Üniversitesi Ziya Gökalp Eğitim Fakültesi
Dergisi,8, 146-156
Uslu, Z. (2008). Deutschlehrerausbildung in der Türkei. Neustrukturierung und
Curriculumrevision. InfoDaF 35,401-411.
Uz Baş, A., Çakır, M.A., Çırak, Y., Çiftçi, N., Duy, B., Elyas, Z., Gündoğdu,
H.M., Kabasakal, Z., Karahan, T.F., Kaygusuz, C., Oral, B., Özcan, Ö.,
Özyurt, B.E., Sardoğan, M.E., Savaş, B., Siyez, D.M., Taylı, A., Üstün,
Y.E., Yöndem, Z.D. (2007). Eğitim Psikolojisi. Ankara: Pegema
Yayıncılık
Wallace, M. (1979). Micro teaching: skills and strategies. Holden,
S.(Ed.),Teacher Training. London: Modern English Publication
Witzenbacher, K. (1985). Didaktik zum Anfassen. Lehrer/in- Personlichkeit und
lebendiger Unterricht. Handlungsorientiert lehren und lernen.
Schüleraktivierung- Selbsttӓtigkeit- Projektarbeit,Derl.:Herbert Gudjons
(1997), Bad Heilbrunn Obb.: Klinkhardt, 16-19.
Yeşilyaprak, B. (2002). Gelişim ve öğrenme psikolojisi. Ankara: Pegem
Yayıncılık
YÖK. (2007a). Öğretmen yetiştirme ve eğitim fakülteleri (1982-2007). Ankara:
Yükseköğretim Kurulu.
http://www.meb.gov.tr/duyurular/duyuruayrinti.asp?ID=7966 Erişim Tarihi:
03.03.2012
http://www.yukseklisans.com.tr/pedagojikformasyon.php Erişim Tarihi:
06.04.2012
http://egitim.gop.edu.tr/birimDuyurularDetay.aspx?dilId=1&birimlerId=7&duyuruI
d=240/ Erişim Tarihi: Erişim Tarihi: 10.04.2012
http://eobs.cu.edu.tr Erişim Tarihi: 03.01.2012
http://www.anadolu.edu.tr. Erişim Tarihi: 09.02.2012
http://ects.comu.edu.tr/katalog/course_webmaster.php?b=14&f=1&d=1&s=4/.
Erişim Tarihi: 16.04.2012
100
www.meb.gov.tr/.../12YillikZorunluEgitimeYonelikGenelge.pdf. Erişim Tarihi:
20.06.2012.
http://egitim.cu.edu.tr/dersicerigi.asp?bolum=aoa Erişim Tarihi: 04.02.2012.
101
EKLER
Ek 1: Birinci Anket Alman Dili Eğitimi Anabilim Dalı Ders Programına İlişkin Öğretim Görevlisi
Görüşleri Anket Uygulaması Uzmanlık Alanı:
1. Eğitimini yapmış olduğunuz ders hangi uzmanlık alanına girmektedir?
……………………………………………………………………………………………
……………………………………………………………………………………………
……………………………………………………………………………………………
……………………………………………………………………………………………
2. Eğitimi verilen dersin amacı nedir?
……………………………………………………………………………………………
……………………………………………………………………………………………
……………………………………………………………………………………………
……………………………………………………………………………………………
3. Uygulanan ders esnasında hangi hususlara özellikle dikkat çekilmektedir?
……………………………………………………………………………………………
……………………………………………………………………………………………
……………………………………………………………………………………………
……………………………………………………………………………………………
……………….......
4. Eğitime katılan öğrencilerin ders hakkında ön bilgisi bulunmakta mıdır?
……………………………………………………………………………………………
……………………………………………………………………………………………
……………………………………………………………………………………………
……………………………………………………………………………………………
5. Eğitimini vermiş olduğunuz dersin kaynak ve araç gereç gereksinimi ne
ölçüde karşılanabilmektedir?
……………………………………………………………………………………………
……………………………………………………………………………………………
……………………………………………………………………………………………
102
6. Eğitimini vermiş olduğunuz dersin öğrencilerin mesleki yaşamına ne tür
faydalar sağlayacağını düşünmektesiniz?
……………………………………………………………………………………………
……………………………………………………………………………………………
……………………………………………………………………………………………
…………………………………………………………………………………………….
7. Eğitimi verilen dersin sınırlılıkları nelerdir?
……………………………………………………………………………………………
……………………………………………………………………………………………
……………………………………………………………………………………………
……………………………………………………………………………………………
8. Derse katılan öğrencilerin yüzde kaçı bu dersten başarılı olabilmektedir?
……………………………………………………………………………………………
……………………………………………………………………………………………
……………………………………………………………………………………………
……………………………………………………………………………………………
9. Lisans eğitiminde öğrenimini yapmış olduğunuz dersin Türkiye reel
koşullarında MEB öğretim kurumlarında uygulanabilirliği hususundaki fikirleriniz
nelerdir?
……………………………………………………………………………………………
……………………………………………………………………………………………
……………………………………………………………………………………………
……………………………………………………………………………………………
10. Çalışmakta bulunduğunuz ana bilim dalı ders programına eklenmesini
önerdiğiniz ders var mı? Varsa nedeniyle birlikte açıklayınız!
……………………………………………………………………………………………
……………………………………………………………………………………………
……………………………………………………………………………………………
……………………………………………………………………………………………
103
ÖZGEÇMİŞ
KİŞİSEL BİLGİLER
Adı Soyadı : Derya USLU
Doğum Tarihi :07.01.1985
Doğum Yeri :Yenişehir
E-posta :[email protected]
ÖĞRENİM DURUMU
2009-2012 : Yüksek Lisans, Çukurova Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü,
Adana.
2003-2008 : Lisans, Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi Alman Dili Eğitimi
Anabilim Dalı, Çanakkale.
2006-2008 : Önlisans, Anadolu Üniversitesi Halkla İlişkiler Bölümü, Eskişehir.
1998-2002 : Lise, Yenişehir Osmangazi Lisesi (YDA), Yenişehir/ Bursa.