Tekfirde Aşırılıktan Sakındırma Konusunda Otuz Risale-Makdisi

532

Transcript of Tekfirde Aşırılıktan Sakındırma Konusunda Otuz Risale-Makdisi

7/28/2019 Tekfirde Aşırılıktan Sakındırma Konusunda Otuz Risale-Makdisi

http://slidepdf.com/reader/full/tekfirde-asiriliktan-sakindirma-konusunda-otuz-risale-makdisi 1/531

7/28/2019 Tekfirde Aşırılıktan Sakındırma Konusunda Otuz Risale-Makdisi

http://slidepdf.com/reader/full/tekfirde-asiriliktan-sakindirma-konusunda-otuz-risale-makdisi 2/531

7/28/2019 Tekfirde Aşırılıktan Sakındırma Konusunda Otuz Risale-Makdisi

http://slidepdf.com/reader/full/tekfirde-asiriliktan-sakindirma-konusunda-otuz-risale-makdisi 3/531

  TEKF

İRDE A 

ŞIRILIKTAN

SAKINDIRMA KONUSUNDA  

OTUZRİSALE

Birinci Cilt

Ebu Muhammed Âsım el-Makdisî

www.davetvecihad.com

A r a ş t ı r m a S e r i s i

3. Kitap

7/28/2019 Tekfirde Aşırılıktan Sakındırma Konusunda Otuz Risale-Makdisi

http://slidepdf.com/reader/full/tekfirde-asiriliktan-sakindirma-konusunda-otuz-risale-makdisi 4/531

 

İrtibat Adreslerimiz

[email protected]

[email protected]

[email protected]

Kitabın Orjinal İsmi

7/28/2019 Tekfirde Aşırılıktan Sakındırma Konusunda Otuz Risale-Makdisi

http://slidepdf.com/reader/full/tekfirde-asiriliktan-sakindirma-konusunda-otuz-risale-makdisi 5/531

⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ OTUZ RİSALE ⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ 

¡ággggggggggggî© y£ŠÛa ¡å¨ à¤ y£ŠÛa ¡é£̈ ÜÛa ¡ágggggggggggg¤ ¡ 2

MUKADDİME

Rahman ve Rahim olan Allah’ın adıyla.

O bana yeter ve O ne güzel vekildir.

Hamd alemlerin Rabbi olan Allah’a aittir. Akibet, takva sahiplerinin ve ceza ancak zalimlerindir. Allahu Teala’dan başka ilah olmadığına şehadetederim. Yer ve gökler bu kelime ile kaimdir. Allahu Teala onu kurtuluşunbağlı olduğu sağlam bir kulp yapmıştır. Çünkü bu kelimeyi söylemeyi kulla-rının üzerinde kendisine ait bir hak olarak kabul etmiştir. Bu nedenle cihadkılıçları bu kelime için çekilmiş, şehadet ve savaş bunun uğruna teşri olun-muştur. Bu kelime, Allahu Teala’nın insanları üzerinde yarattığı f ıtratıdır.Peygamberlerin diliyle milletleri kendisine çağırdığı sığınaktır. İslam dinininekseni ve selam yurdunun anahtarıdır.

Muhammed’in de Sallallahu Aleyhi ve Sellem Allahu Teala’nın kulu verasulü olduğuna şehadet ederim. Allahu Teala O’nu alemlere rahmet, ameledenlere örnek, Allah yolundan gidenlere rehber ve karşı koyan inatçılara isehüccet olarak gönderdi. Allahu Teala’nın salat ve selamı O’nun, aile fertleri-nin ve bütün ashabının üzerine olsun.

3

7/28/2019 Tekfirde Aşırılıktan Sakındırma Konusunda Otuz Risale-Makdisi

http://slidepdf.com/reader/full/tekfirde-asiriliktan-sakindirma-konusunda-otuz-risale-makdisi 6/531

⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ TEKFİRDE AŞIRILIKTAN SAKINDIRMA KONUSUNDA ⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ 

 Allahu Teala bu satırları okuyanı da, bizi de ifrat ve tefrit uçurumun-dan, aşırılık ve taksir bozukluğundan korusun. Bazı değerli kardeşler, çöldeki

Cifr Hapishanesi’nde

1

bulunduğum sı

ralarda beni ziyaret ettiler ve günümüzyönetimi adına konuşanların bizi, insanları genel olarak tekfir etmekle suçla-dıklarını, onları dinleyen ve hak ile batılı, doğru ile yanlışı birbirinden ayıra-cak bilgiye sahip olmayan bazı kişilerin, onların söylediklerine kandığını söylediler.

O gün demir parmaklığın önünde yalnız başıma olduğum bir andahapishanenin asker ve gardiyanlarının gözü önünde ve duymaları için yük-sek sesle bu kardeşlere özetle şunları söyledim: Bu adamların yaydıkları iftira, bu mübarek davetin karşısında, yönetimin iflas ve yenilgisinden başka

bir şey değildir. Çünkü hası

m taraf, ancak iflas ettiği ve delilden yoksunkaldığı zaman iftiraya baş vurur. Biz, Allahu Teala’nın ve Rasulü’nünSallallahu Aleyhi ve Sellem ‘kafirdir’ dediği kişilerden başkasını tekfir etmiyo-ruz. Beşeri kanunları yapan, bunları koruyup destekleyen ve bu suçları işleyenlere dostluk ve yardımcılık yapanlar dışında kitaplarımızda, yazı vekonuşmalarımızda kimseyi tekfir etmiyoruz ve arkasından da konuşmuyoruz.İnsanların bu kanunlarla, onları yapan tağut ve zalimlerle ilişkilerini kesmele-rini söylüyoruz. Onlara kulluk yapmaktan ve desteklemekten sakındırıyoruz.Bunu bütün kitaplarımızda belirttik. Bu kitapları yönetime, mahkemelerine,askerlerine ve savcılarına da ulaştırdık. Bu kitaplarda, yaptıkları kanunlarınhaksızlık ve sahteliğini, açık küfrü ve şirki içerdiğini açıkladık.

Bu kitaplarımızdan biri “Keşfu’n-Nikab An Şeriati’l-Ğab”2, bir diğeri“Muhakemetu Mahkemeti Emni’d-Devle Ve Kudatiha İla Şer’illah” ve hapis-hanede yahut başka yerlerde yazdığımız diğer risalelerimizdir. Bu yazdıkla-rımızda kanunlarının ne olduğunu ele aldık ve çirkin yüzündeki maskeyiindirdik. Allahu Teala’nın tertemiz şeriatına aykırılığını, çirkinliğini ve kokuş-muşluğunu ortaya koyduk. Allah’ın izni ve yardımı ile onlara her yerde veher zaman bununla karşı çıktık. Hapishanelerinde bunu açıkça yüzlerinesöyledik ve mahkemelerini temelden sarstık.

Delillerimiz onları  şaşkına çevirip mübarek İslam şeriatı ile susturul-duklarında, gençlerin bu şeriat etraf ında toplandığını gördüklerinde, bunun

1 El-Cifr Hapishanesi, Ürdün’ün çölde yapılmış en eski hapishanelerinden biridir. Hicri 1372(Miladi 1952) yılında İngilizler taraf ından yapılmıştır. Amman’dan 300 km. kadar uzaktadır.Ürdün şehirlerinden Maan’a 60 km. uzaklıktadır. Hicri 1419 yılı Nisan ayında oraya taşındık. Yönetim, başka hapishanelerde Tevhid davetinin yayıldığını görünce, bu hapishanede bizekarşı katı ve baskıcı uygulamalar yapmaya başladı.2

Bu kitabın bir kısmı Allahu Teala’nın yardımı ve lütfu ile terceme edilmiş ve “DemokrasiDindir” isimli kitabın ikinci bölümü olarak yayınlanmıştır. Yayıncı.

4

7/28/2019 Tekfirde Aşırılıktan Sakındırma Konusunda Otuz Risale-Makdisi

http://slidepdf.com/reader/full/tekfirde-asiriliktan-sakindirma-konusunda-otuz-risale-makdisi 7/531

⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ OTUZ RİSALE ⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ 

Rabbani bir davet olup vahyin nuru ve peygamberliğin aydınlığına dayanı-yor olması sebebi ile karşısına çıkıp nurunu söndürmekten aciz kaldıklarında

yalan ve iftiraya yönelip, bu daveti insanları

n gözünde karalamaya kalkı

ştı

-lar. Delil ve hüccet ile yapamadıklarını yalan ve iftira ile yapmaya çalıştılar.

Gerçekleri örtbas edemeyecek kadar büyümüş olan küfür delikleriniyamamaktan aciz kalıp, iddia ettikleri Müslümanlıklarını düzmece raporlar,belgeler ve yaldızlı isimlerden başka yolla ispat edemeyince, bütün halkı tekfir ettiğimiz iftirasına baş vurdular. Halbuki yakın ve uzak herkes biliyor kibizim bu iftira ile hiçbir ilgimiz ve bilgimiz yoktur. Bizleri hariciler, tekfirciler,teröristler, radikaller ve buna benzer Müslümanların hoşlanmadığı ve nefretettiği isimlerle adlandırdılar. Amaçları da halkı davetimizden nefret ettirmek,

onları

ürküterek kendilerini red etmekten alı

koymak, küfür kanunları

ve şirkyönetimleriyle ilişkilerini kesmekten caydırmaktır.

 Allahu Teala’nın daveti boğazlarından geçmeyen, bu davetin çiçekaçmasından ve meyve vermesinden gönülleri daralan, kısa bir zamandagençliğin bu davet etraf ında toplanmasından rahatsız olan bir takım çevrelerde bu iftira kampanyasına katıldılar. Çünkü İslam, Rabbani mübarek birdavettir. Bozulmamış f ıtratlar onu kabul eder ve sağlam kalpler ona sarılır.

Sapık hocalar ve cahil yazarlar da bu iftira ve haksızlıkta onlara des-tek oldular. Bunların bazısı ilgisi olmadığı halde, haksız olarak selef yoluna

mensup olduğunu söylemektedir. Bu kişiler, doldurdukları sayfaları hiçbirayırım yapmadan tüm boyutu ile tekfirden sakındırmak maksadı ile karaladı-lar. Halbuki tekfirin bazısı şer’i ve sahih bir hüküm olup şer’i sebeplere da-yanır ve bunun üzerine sonuçlar bina edilir.

Bunlar tevhid çağrısı sahiplerine yalan ve iftira ile, haksızlık ve zorla-ma ile saldırdılar. Karalamak için haksızlık ve kıskançlıkla kalemlerini kullan-dılar, kin ve düşmanlık zehirlerini onlar üzerine boşalttılar. Aynı zamandayazılarında zalim ve kafir yöneticileri savundular. Böylece başkalarına yakış-tırdıkları “Haricilik” nitelemesi, putperestleri bırakıp Müslümanlara saldırma-

ları nedeni ile, kendileri hakkında geçerli olmuştur.Bazı çevreler, hoşnutluklarını kazanmak ve sofra kırıntılarını almak

için yöneticilere yaltaklanarak ve onlara şirin görünerek İslam davetininkapıya dayanan tehlikesinden sakındırmaya, ona karşı koymak için yöneti-me öneriler sunmaya çalıştılar.3 Son derece cahil olduklarından bununla

3 İslam için daha önce hiç çalışmamış, davet ile hiçbir ilgisi olmayan ve düzenin Müslümanlar-la beraber hapse attığı cahiliyye mensubu biri, bu davete karşı koymak için kendince en

başarılı yöntemler ile düzene yaranmaya çalıştı. Bu olay Belka Hapishanesi’nde bulunduğu-muz dönemde oldu. Baas partisinin yandaşı olan bu kişi, bir gazetede bizim ile ve akidemiz ile

5

7/28/2019 Tekfirde Aşırılıktan Sakındırma Konusunda Otuz Risale-Makdisi

http://slidepdf.com/reader/full/tekfirde-asiriliktan-sakindirma-konusunda-otuz-risale-makdisi 8/531

⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ TEKFİRDE AŞIRILIKTAN SAKINDIRMA KONUSUNDA ⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ 

davetin nurunu söndüreceklerini veya sıcaklığını yok edeceklerini sandılar.Onlar sadece kuruntu içinde olduklarını anlamadılar. Onlar Allahu Teala’nın

“Allah’ı

n nurunu ağı

zları

yla söndürmek istiyorlar. Halbuki kafirler hoşlanma-salar da Allah nurunu tamamlamaktan asla vazgeçmez”4 hükmü karşısındakendilerini helak ettiklerini bilmediler. Çünkü Allahu Teala şöyle buyurur:“Onlar (hem insanları) peygambere yaklaşmaktan vazgeçirmeye çalışırlarhem de kendileri ondan uzaklaşırlar. Eğer onlar bir şey helak ediyorlarsa, oda ancak kendileridir. Bunu anlamıyorlar.”5 

Bu insanlar, bazı gençlerin olabilecek kimi aşırılıklarını veya yeni baş-layan bazılarının uluorta sözlerini ya da her davet ve cemaatte bulunan ateşlikişilerin söylediklerini istismar ettiler. Halbuki bu uluorta sözler veya hama-

setli tavı

rlar; şer’i ilimleri okumakla, alimlerin söylediklerine bakmakla, usül ve kuralları öğrenmekle, şart ve engelleri kavramakla orta bir yolu bulabilir.Dostlardan önce düşmanın bildiği gibi, bir gün olsun bu yanlışlara göz yum-duğum yahut bu uluorta sözleri onayladığım olmamıştır. Ne ben, ne deTevhid ehli kardeşlerimizden gayretli hiçbir kimse bunlara göz yummamıştır.

Değişik şehirlerde ve farklı zamanlarda hapishanenin içinde ve dışın-da bunları ele aldım. Edindiğim tecrübeleri sayfalara yazdım. Bu konuları elealmam ise makamın gereğine göre bazen nasihat, öğüt ve hatırlatma, bazenmünazara ve tartışma ve bazen de konuşma ve kaleme alma şeklinde oldu.

Elimden geldiği kadar bütün bunlarda şeriatın delillerini, Ehl-i Sünnet ve’l-Cemaat’in görüşlerini belirttim. Yapılan yanlışları ve genellemeleri gös-terdim. Bunu da Allahu Teala’nın rızası için, Allah’ın Kitabı Kur’an için,Rasulullah’ın Sallallahu Aleyhi ve Sellem sünneti için, özelde ve genelde bütünMüslümanlar için ve bu değerli davete yabancı bir şeyin karışmasının önünegeçmek için yaptım. Akıllara göre tasvip edilen şeyleri izlemediğim ve onay-lamadığım yahut sözkonusu yanlışlara, uluorta söylenenlere ve uygulamala-ra karşı koyduğum için bu yolda kimi cahillerin yahut boş hamaset sahipleri-nin dilinden çektiklerimin karşılığını Allahu Teala’dan beklerim. Zira bu,

mübarek İslam davetine zarar verecek bir aşırılıktan, yahut davette uzmanolanlarla yeni başlayanlar ve bütün yükünü çekerek yerine getirenlerle isim-den öte davetle bir ilişkisi bulunmayanlar arasında ayırım yapmadıkları için,

hiçbir ilişkisinin bulunmadığını ilan etti. Bundan maksadı ise; yönetimin kendisini çöldeki CifrHapishanesi’ne nakletmemesini sağlamaktı. Katı uygulamalarla yapılan bu naklin sadecetekfirci olmakla itham edilenlere yönelik bir ceza olduğunu düşündüler. Ancak umduklarını bulamadılar. Kendisi de oraya nakledilenler arasında bulunuyordu. Dolayısıyla yaptıkları yağcılıkları onlara bir yarar sağlamadı.4

9 Tevbe/325 6 En’am/26

6

7/28/2019 Tekfirde Aşırılıktan Sakındırma Konusunda Otuz Risale-Makdisi

http://slidepdf.com/reader/full/tekfirde-asiriliktan-sakindirma-konusunda-otuz-risale-makdisi 9/531

⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ OTUZ RİSALE ⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ 

bu daveti aşırılık ile suçlamalarına yahut iddia ettikleri gibi baskı, yoksulluk ve hapishane ortamı psikolojisinin ürünü demelerine gerekçe olacak bir

yanlı

şı

yahut aşı

ğı

onaylamaktan, benim için çok daha hayı

rlı

r.Burada amacım, kendimi savunmak değildir. Bu konuda AllahuTeala’nın “Allah iman edenleri esirger. Şu da muhakkak ki Allah, hain venankör olan herkesi sevgisinden mahrum eder”6 sözü benim için yeterlidir.Benim yaşadığım, sadece bu yolun bir faturasıdır. Biz ona alıştık ve bizdendaha iyi olanların yaşadıklarını görerek kendimizi teselli ettik. Canında veyaaile fertlerinde mihnet yaşamamış bir peygamber yoktur. Samimi iseler, varislerinin de bu mirastan bir pay almaları kaçınılmazdır.

Bu nedenle bana muhalefet eden yahut te’vil yolu ile bana haksızlık

yapan ve eleştirenlere karşı rahatım. Bu davetin taraftarı oldukları süreceonları kınayacak hiçbir sözüm olmaz. Allahu Teala beni de, onları da bağış-lasın. O rahmet edenlerin en merhametlisidir. Müslümanları birbirine düşür-mek için f ırsat kollayan Allahu Teala’nın düşmanlarını çatlatmak amacıylaburada bütün bunları belirtiyorum.7 Ama Tevhid çağrısının düşmanlarındanolanlara hiçbir şekilde hakkımı helal etmiyorum. Allahu Teala onun hesabını soracaktır. Ben şikayetimi sadece Allahu Teala’ya yapıyorum.

Şunu belirtmek istiyorum ki; bu sayfaları kendimi savunmak içinyazmadım. Sadece değerli bir daveti savunmak ve yüce bir dini korumak

için bunları ele aldım. Ömrümün kalan kısmında da beni bununla meşguletmesini, beni ve çocuklarımı bu işte çalıştırmasını, kendimizi veya basit birtakım şeyleri savunmakla meşgul etmemesini Allahu Teala’dan diliyorum.

İncitmek maksadıyla veya akıllarının almadığı bazı  şeyler sebebiyle,kardeşlerine öfkelenen bu davetin mensuplarına şunu belirtmek isterim ki, Allahu Teala’nın ve davetin düşmanları aşırı cahilliklerinden, daveti temsilci-leriyle ilintilemişler, hatta bizi hapsetmek veya şahıslarımızın ortadan kalkma-sıyla bu davetin yok olacağını sanmışlar veya öyle arzu etmişlerdir. Çünkübu memlekete, kendilerini tekfir etme düşüncesini ilk defa bizlerin soktuğunu

söylediklerini biz de duyduk, başkaları da duydu. Şüphesiz imanda bizdenileri olan ve dine bizden kat kat fazla destek veren kişiler de bu davetinsahipliğini yapmışlardır. Allahu Teala şöyle buyurur: “Bunların arkasındangelenler şöyle derler: ‘Rabbimiz! Bizi ve bizden önce iman etmiş olan kardeş-

 6 22 Hacc/387 Allahu Teala’nın düşmanlarından kimileri, bizi etkileyeceğini ve onlardan ilişkilerimizikesmeye veya onları kötülemeye sevkedeceğini düşünerek, kardeşlerimizden bazılarının bize

karşı eleştirilerini naklederlerdi. Allahu Teala’nın izni ile, bizde bunlara karşı kardeşlerimiziöverek onları kahredecek şeyler söylerdik.

7

7/28/2019 Tekfirde Aşırılıktan Sakındırma Konusunda Otuz Risale-Makdisi

http://slidepdf.com/reader/full/tekfirde-asiriliktan-sakindirma-konusunda-otuz-risale-makdisi 10/531

⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ TEKFİRDE AŞIRILIKTAN SAKINDIRMA KONUSUNDA ⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ 

lerimizi bağışla. Kalplerimizde mü’minlere karşı hiçbir kin bırakma. Rabbimiz!Şüphesiz Sen çok şefkatlisin, çok merhametlisin.”8

Tekfir meselesini ilk defa bu memlekete bizim soktuğumuz iddiası,sadece onların uydurmasıdır. Gençlere defalarca şunu hatırlatmak istiyorum:Onların bize saldırmaları ve karalamaları, şahıslarımızla sınırlı kalacak veşirke düşmanlık ve Tevhide çağrımızdan uzaklaştırmaya ve ilişkileri kopar-maya sevketmeyecekse, istedikleri kadar bize kızabilir veya karalayabilirler. Allahu Teala bize yeter ve O ne güzel vekildir. Ancak bu saldırı ve karalama-lar davet ile davetçiler arasında ayırım yapmayan kişilerin bu daveti eleştir-me veya ondan ilgiyi kesmelerine yol açacaksa, bundan şiddetle sakındırırız.

Şunu da belirteyim ki bugün artık bize yapılan düşmanlık ve hasımlık

herkesin bildiği gibi, Allahu Teala’nın düşmanlarının hoşnutluğunu ve yakın-lığını kazandırmaktadır. Bu nedenle bunu sakın karıştırmayalım! İmanı zayıf kişilerden nicelerinin bizi eleştirerek ve ilişkilerini keserek, onlara yakınlıkkazandığını veya kötülüklerinden korunduğunu gördüm. Bu ise sakınılması gereken başka bir kötülüktür. Çünkü bu, Tevhid ehline düşmanlık yaparak Allahu Teala’nın düşmanlarını hoşnut etmek ve onların sempatisini kazan-maktan başka bir şey değildir. Şüphesiz Allahu Teala gözlerin gizli bakışlarını  ve kalplerin gizlediğini bilir. Allahu Teala’nın dinine yardım etmeye çalışan,Tevhid ehline katılmaya cesaret edemeyen, yahut dua ile de olsa onlardan

yana görünmekten korkan kişilerin yapması gereken tek şey; en azından buyolu kötülemekten veya düşmanlık yapmaktan uzak durmak ve böylece dekervanın yolunu açmaktır.

Biliyorum ki zaman zaman bazı yanlışları eleştirdim ve sahiplerinesert ifadeler ile tepki gösterdim. Şüphesiz bu da sözkonusu yanlışların tehli-kesi ve kötü sonuçları düşünülerek yapılmıştır. Çünkü bazen bunlara şiddetlekarşı çıkmak ve tepki göstermek gerekir. Ne var ki yanlış ve sapmalarındantümüyle uzak olduğumuzu ve yağcılık yapmadan, onları onaylamadığımızı açıklıkla söylerken, dozu ne olursa olsun bu eleştiriler, herhangi bir Müslü-

man hakkında Allahu Teala’nın ölçülerini aşmaya veya Müslümanlardanilişkiyi kesmeye hiçbir şekilde götürmemelidir. Bu tavrımızı kim eleştirirseeleştirsin ölçümüz budur. Bundan nasıl uzak kalabiliriz ki! Allahu Teala,örneğimiz ve önderimiz olan Rasulullah’a Sallallahu Aleyhi ve Sellem emrede-rek şöyle buyurur: “Sana uyan mü’minlere kanadını indir. Şayet sana karşı gelirlerse de ki: ‘Ben sizin yaptıklarınızdan muhakkak ki uzağım.”9 

8

59 Haşr/109 26 Şuara/215-216

8

7/28/2019 Tekfirde Aşırılıktan Sakındırma Konusunda Otuz Risale-Makdisi

http://slidepdf.com/reader/full/tekfirde-asiriliktan-sakindirma-konusunda-otuz-risale-makdisi 11/531

⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ OTUZ RİSALE ⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ 

Bu emirde Allahu Teala, mü’minlerin haklarını gözeten ve onlarahaksızlık yapmamayı içeren merhametli davranışı ve dine nisbet edilmemesi

için mü’minlerin yanlı

şları

ndan beri olmayı

bir arada toplamı

ştı

r. Böylecehakkı koruma ve bu davetin aydın yüzünü kollama devam etsin. ÇünküTevhid’in yüceliği, çıkarların çatışması halinde bize göre bütün insanlardandaha da önemlidir. Yolculukta olsun, ikamette olsun bu kuralı gözettiğim içinkardeşleri öfkelendirdiğim olmuştur. Nitekim çok defa “Allahu Teala banakızmıyorsa, başkalarının kızmasına aldırmam” demişimdir.

Ne olursa olsun, katı davranmaktan maksat; sapıtanı yola getirmek ve yanlış yapanı yanlışından döndürmekse, bu tür durumlarda iyidir. İbn-iTeymiye  Rahimehullah, bunu Müslümanların yararlarından sayarak şöyle

demiştir: “Bu da Müslümanları

n birbirlerini birbirleri ileı

slah ettikleri yarar-lardandır. Çünkü mü’minler iki el gibidirler. Bu yol ile bir el diğer eli temiz-lemektedir. Bazen kir ancak sertçe oğuşturmakla çıkar. Elde edilen temizlik ve yumuşaklık, bu sertliği hoş gösterir.”10

Bu, acı ilaç kabilindendir. Hasta iyileşmeyi umarak bu ilacın acısınakatlanır. Nitekim şöyle denir: “Sana bir şeyi gösteren, sana yardım etmiş,sana öğüt veren seni uyandırmış, sert davranmış olsa da, açıklayıp belirtennasihat etmiş, sakındırıp yol gösteren görevini yapmış ve seni özür dilemek-ten kurtarmış olur.” Yine şöyle bir söz vardır: “Seni ağlatan ve sana ağlayan

kişi, seni güldüren ve sana gülen kişiden daha iyidir.”Bu tür sertlik ve şiddet iyidir. Çünkü amacı; Müslümanları  ıslah et-

mek, gerçeği onlara göstermek ve ayaklarının kayacağı yerleri açıklamaktır.Şüphesiz bu yapılırken, Allahu Teala’nın ölçülerini gözetmeyenlerin yaptıkla-rı gibi, haksızlık, yalan, iftira veya zan ile hareket ederek İslam ölçülerininçiğnenmemesi gerekir. Zaten, okuyucunun göreceği gibi, şiddet ile karşı çıktığımız hatalı tekfir konusunda ve başka konularda kimsenin adını belirt-medik, belirli kişilerin veya muayyen cemaatlerin ismini anmadık. Çünkü busayfalar belirli kişilere yönelik değildir. Bu sayfalardan amaç, öğüt vermek ve

genel yararı sağlamaktır.Bununla birlikte Tevhid çağrısına mensup gençlerde bu tür yanılma-

lar olsa bile, bu gençlerin Tevhid çağrısının düşman ve hasımlarından dahaiyi olduklarını da belirttim. Çünkü davetin hasım ve düşmanları çoğu zamanTevhid çağrısı ve sahiplerinden berî olduklarını ilan etmekten utanmazlar.

 Aynı zamanda ömürlerini ve yazılarını yönetimin tağutlarını savunmak vetekfir edilmelerini önlemeye çalışmakla geçirirler. Buna en açık delil, yayın-lanmış kitapları ve genellikle ücretsiz dağıtılan yayınlarıdır.

10 İbn-i Teymiye, Mecmuu’l-Fetava, 34/28, Daru İbn Hazm baskısı.

9

7/28/2019 Tekfirde Aşırılıktan Sakındırma Konusunda Otuz Risale-Makdisi

http://slidepdf.com/reader/full/tekfirde-asiriliktan-sakindirma-konusunda-otuz-risale-makdisi 12/531

⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ TEKFİRDE AŞIRILIKTAN SAKINDIRMA KONUSUNDA ⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ 

Bu kişilerin hevaya uyma, dünya sevgisi, yöneticilere yakınlık, nefsinselametini ve arzularını garantilemenin sebep olduğu kötülükleri, haksızlıkları 

 ve hainlikleri ile Tevhid gençliğinin çoğu zaman dini koruma, destekleme,ölçülerini gözetme ve düşmanlarına karşı çıkmanın sebep olduğu tökezleme-leri eşit değildir. Bu mübarek daveti ve ehlini gözeterek eleştirsek bile,Tevhid gençliğinin olabilecek yanılmaları, o kişilerin sapıklıkları derecesinehiçbir zaman varmaz.11

Bu tökezlemeler, kendisine davet için canlarını ve ömürlerini adadık-ları, desteklemek ve yüceltmek için her türlü eziyete katlandıkları Tevhiduğrunadır. Çünkü Tevhid, Allahu Teala’nın iyiyi kötüden ayırdığı, kendidostlarını tağutun dostlarından seçtiği kopmayan sağlam ipidir. Allahu

Teala’nı

n kurtuluşu kendisine bağladı

ğı

dinin bu temeli, onlarca günah vekötülük dosyasıyla sicillerinin kabardığı kullar üzerinde Allahu Teala’nınhakkıdır. Amelleri boşa götüren şirk dışında, ateşi bütün tökezleme ve yanıl-maları yakan bir nurdur.

Bu sayfalarda soru soranlara ve başkalarına benim ve bu davetinyardımcısı olan Tevhid ehli kardeşlerimizin, tekfirde aşırılık suçlamasındanberi olduklarını belirtmek istedim. Bu vesile ile ilimde ve davette, meseleleribilme ve kavramada henüz yeterli bir seviyeye ulaşamamış olan yeni kardeş-lerimizi de bundan sakındırmak isterim. Bu ise Allahu Teala’nın dinine ve

bütün Müslümanlara samimi bir hizmet ve bu değerli davetin gerçek parlakyüzünü ortaya koymak içindir. Allahu Teala’nın bunu benden kabul etmesini ve Müslümanlara yararlı kılmasını dilerim.

Kitabın adını “Risaletu’l-Cifr12 fi Enne’t-Tekfira Yueddi ile’l-Kufr” ya-hut “er-Risaletu’s-Selasiniyye fi’t-Tahzir min Ahtâi’t-Tekfir” olarak belirledim.Çünkü kitap tekfir konusunda otuz üç yanlışa değinmektedir.

Konulara geçmeden önce hapishanelerin durumu hakkında bazı şey-leri belirtmek isterim. Bunu bilenler bilirler. Her şeyden önce hapishanelerdeşartlar devamlı değişir. Özellikle günümüzde kişilerin yazı ve dökümanları 

için güvenlik yoktur. Birçok defa yazdıklarımız veya çıkardığımız özetleryahut aldığımız notlar elimizden alınmıştır! Daha sonra Allahu Teala, lütfu ileelimizden alınan bu notları bir daha nasip etmiştir. Zaten bu hapishanelerinduvarları arasında kaynak ve önemli kitaplar yok gibidir. Yanlış yapmaktanmasum olmadığımı peşin olarak belirtiyor ve herhangi bir yanlışım varsa

11 Sapıklığın önderlerinden olan kişilerin isimlerini, kendilerinden sakındırmak amacıyla verdiğimiz halde, Tevhid davetinin mensubu olan kişilerin isimlerini vermiyoruz. Dolayısıylayukarıda işaret edilen kişiler, bu davetin mensupları olup sapıklığın önderleri değildir.12

El-Cifr, bu adı taşıyan hapishanenin bulunduğu çölde bir bölgenin ismidir. Bu kitap oradayazılmıştır.

10

7/28/2019 Tekfirde Aşırılıktan Sakındırma Konusunda Otuz Risale-Makdisi

http://slidepdf.com/reader/full/tekfirde-asiriliktan-sakindirma-konusunda-otuz-risale-makdisi 13/531

⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ OTUZ RİSALE ⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ 

ondan vazgeçiyorum. Yanlışımın ortaya çıkması durumunda ondan dönmek veya gördüğüm bir doğruya uymakla en mutlu insan olacağımı belirtmek

isterim. Samimi öğüt verenlere kapı

z her zaman açı

ktı

r. İşin başı

nda vesonunda hamd Allahu Teala’ya aittir. O bana yeter ve o ne güzel vekildir.

 Ebu Muhammed Asım el-Makdisî 

El-Cifr Hapishanesi

Hicri Ramazan 1419

 Allahım! Ey İslam’ın ve Müslümanların velisi! Seninle karşılaşıncaya kadar

bize İslam üzere sebat ver!

11

7/28/2019 Tekfirde Aşırılıktan Sakındırma Konusunda Otuz Risale-Makdisi

http://slidepdf.com/reader/full/tekfirde-asiriliktan-sakindirma-konusunda-otuz-risale-makdisi 14/531

⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ TEKFİRDE AŞIRILIKTAN SAKINDIRMA KONUSUNDA ⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ 

BİRİNCİ BÖLÜM

 TEKFİRDE AŞIRILIKTAN SAKINDIRMA

 Allahu Teala hepimizi yararlı bilgiye ve onunla amel etmeye muvaf-fak etsin. Bilinmelidir ki önemine, zaruretine, birçok mesele ve ahkamlailgisinin olmasına ve yine dinin şer’i bir hükmü olmasına rağmen tekfir konu-su çok tehlikeli bir konudur. Dünya ve ahirette ona birçok sonuçlar terettüpeder. Bir takım insanlar onu yeterince anlamamış, yanlışlar yapmış ve ayak-lar kaymıştır. Ümmetin üzerinde ihtilaf ettiği temel usül meselelerinden ilkiolup va’id (Allahu Teala’nın kafirlere ve günahkarlara vermekle tehdit ettiğiceza)13 konusudur.

Bu konuda Şeyhu’l-İslam İbn-i Teymiye  Rahimehullah şöyle der: “Bi-lelim ki tekfir ve fasık sayma konuları ahirette va’d ile va’id’in bağlı olduğuahkam meselelerindendir. Dünya hayatında dostluk ve düşmanlığın, öldür-me ve korumanın ve başka meselelerin bağlı olduğu bir konudur. AllahuTeala, cenneti mü’minlere vereceğini ve kafirlere haram kıldığını belirtmiştir.Bu ise her zaman ve zeminde genel hükümlerdendir.”14 

 Yine şöyle devam eder: “İman adında yanlışlık, yeni bir isimde veyabaşka isimlerde yapılan yanlışlık gibi değildir. Çünkü dünya va ahiret hü- 13

El-Fetava, 3/14714 El-Fetava, 12/251

12

7/28/2019 Tekfirde Aşırılıktan Sakındırma Konusunda Otuz Risale-Makdisi

http://slidepdf.com/reader/full/tekfirde-asiriliktan-sakindirma-konusunda-otuz-risale-makdisi 15/531

⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ OTUZ RİSALE ⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ 

kümleri iman, islam, küfür, nifak ve bunun türünden olan isimlere bağlı-dır.”15

“İnsanların bu isimler ve sahipleri hakkında söyledikleri sözler çoktur.Çünkü bu, dinin eksenidir. Mutluluk ve bedbahtlığın, övme ve yermenin,günah ve cezanın kendisine bağlı olduğu iman ve küfür adından daha büyükbir isim yoktur. Bu nedenle bu bölüme “Esma (isimler) ve Ahkam” bölümüadı verilmiştir. ”16

Fıkıh kitaplarında tekfir konusunu inceleyenler birçok mesele ve ah-kamın ona bağlı olduğunu görür ve bu konunun ne kadar önemli ve tehlikeliolduğunu anlar. Örneğin, yöneticiler ile ilgili hükümlere baktığımızda şunları görürüz:

Müslüman yönetici ile beraber olmak, onu desteklemek, ona itaatetmek, açık bir küfür işlemedikçe ona isyan etmemek veya itaatsizlik yap-mamak, İslam dairesinde kaldığı ve İslam şeriatını uyguladığı sürece iyi veyakötü olsun arkasında namaz kılmak ve beraberinde cihada çıkmak vaciptir. Yine Müslüman yönetici, velisi olmayan Müslümanların velisi konumunda-dır.

Kafir yönetici hakkında ise ona bey’at etmek, onu yönetici edinmek,desteklemek, yardım etmek, onu dost edinmek, sancağı altında onunlaberaber savaşa çıkmak, arkasında namaz kılmak, onun hükmüne baş vurmakcaiz değildir. Bu kafire itaat yoktur. Aksine ona karşı çıkmak, yönetimdenuzaklaştırmak ve yerine Müslüman yöneticiyi getirmek vaciptir. 17 

Buna bağlı olarak onu dost edinen, küfrünü veya küfür yasalarını destekleyen, koruyan, yasalarının yapılmasında ve uygulamasında ortakolan ve bunlarla hüküm verenlerin kafir olduğu sonucu çıkmaktadır.

Velayet ahkamı konusunda ise, kafirin Müslümana velayeti geçerlideğildir. Kafirin Müslümanlara veli (yönetici) yahut namaz imamı olması caizdeğildir. Müslüman kadına nikahta veli olması, Müslüman çocuklara veli

yahut vasi olması

yahut onlardan yetim olanları

n malları

hakkı

nda velayetmakamında olması caiz değildir.

Nikah konusunda ise, kafirin Müslüman kadınla nikahlanması caizdeğildir ve nikahta ona veli olamaz. Müslüman erkek Müslüman kad ınla

15 El-Fetava, 7/24616 El-Fetava, 13/3417 Bunun vacipliği hakkında şu kitaplara müracaat edilebilinir: Fethu’l-Bari, 13/123, Nevevi,Müslim şerhi, 12/229, Es-Sarimu’l-Meslul, 13, 216, Şevkani, ed-Devau’l-Acil fi Defi’l-

 Aduvvi’s-Sail, 33-35, Hamd bin Atik, Sebilu’n-Necat ve’l-Fikak min Muvalati’l-Murteddin veEhli’l-İşrak, 412 (Mecmuatu’t-Tevhid’den), Abdulkadir Udeh, et-Teaşriu’l-Cinai, 2/232

13

7/28/2019 Tekfirde Aşırılıktan Sakındırma Konusunda Otuz Risale-Makdisi

http://slidepdf.com/reader/full/tekfirde-asiriliktan-sakindirma-konusunda-otuz-risale-makdisi 16/531

⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ TEKFİRDE AŞIRILIKTAN SAKINDIRMA KONUSUNDA ⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ 

evlendikten sonra mürted olursa, aradaki nikah batıl olur ve ikisi birbirindenayrılır.

Miras konusunda ise, bütün alimlere göre din farklılığı mirasçı olma-ya engeldir.

K ısas ve kan diyetleri konusunda; kafirin kanına karşı Müslüman öl-dürülmez. Muharip kafirin veya mürtedin bilerek veya yanlışlıkla öldürülmesikefaret ya da diyet vermeyi gerektirmez. Öldürülenin Müslüman olması halinde ise, durum bunun aksinedir.

Cenazeler konusunda; kafir için cenaze namazı kılınmaz, yıkanmaz,Müslüman mezarlığına gömülmez, kendisi için istiğfar caiz olmaz ve kabrininbaşında durulmaz. Müslüman ise böyle değildir.

 Yargı konusunda; kafir kişi Müslümanlar için yargıç olmaz, Müslü-man hakkında kafirin şahitliği geçerli olmaz, küfür yasaları ile karar verenkafir yargıcın mahkemesine baş vurmak caiz değildir. Bu yargıcın verdiğihükümler uygulanmaz ve o hükümlere gereken sonuçlar terettüp etmez.

Savaş konusunda kafir, müşrik ve mürted ile savaşmak, Müslümanbaği ve asiler ile savaşmaktan farklıdır. Kafirler ile savaşırken kaçanları kova-lamak ve öldürmek mübah olduğu halde, asi ve bağilerden kaçanlar izlen-mez, yaralıları öldürülmez, malları yağmalanmaz, kadınları esir alınmaz.

Müslümanı

n imanı

sebebiyle kanı

, malı

ve namusu diğer bir Müslüman içinharamdır. Halbuki kafir hakkında asıl olan, kanı, malı ve namusu, Müslümanolmadıkça mübahtır.

Vela ve Bera (dostluk ve düşmanlık) konusunda, Müslümana velayet vacip olup tümden onunla ilişkiyi kesmek caiz değildir. Sadece günah olanfiillerinden uzak durmak gerekir. Kafire velayet ve Müslümanlara karşı kafiredestek vermek veya Müslümanların sırlarını kafire bildirmek haramdır. Kafir-den ilişkiyi kesmek ve ona buğzetmek vacip olup onu dost edinmek caizdeğildir.

Bu konu ile ilgili ve etkileri büyük olan daha pek çok mesele vard ır.Verdiğimiz örnekler devede kulak gibidir. Sadece örnek olması amacı ilebunları burada aktardık. Bu konularla ilgili deliller ve hükümler f ıkıh kitapla-rında belli ve açıktır. Mü’min ile kafir ayırımı yapmayanların, aktardığımızbütün bu konularda dini ve işi karışık olur. Verdiğimiz örneklerden de anla-şıldığı gibi Müslümanlarla ilgili hükümlerin kafirlerle ilgili hükümlerle karıştı-rılmasında çok büyük sakıncalar, zararlar ve kötülükler bulunmaktadır.

14

7/28/2019 Tekfirde Aşırılıktan Sakındırma Konusunda Otuz Risale-Makdisi

http://slidepdf.com/reader/full/tekfirde-asiriliktan-sakindirma-konusunda-otuz-risale-makdisi 17/531

⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ OTUZ RİSALE ⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ 

 Allahu Teala şöyle buyurur: “Eğer siz onu (Allah’ın emirlerini) yerine getir-mezseniz yeryüzünde bir fitne ve büyük bir fesat olur.”18 

Bugün doğru ile yanlışın, hak ile batılın birbirine karıştığını, bu konu-larla ilgili şer’i meselelerde birçok Müslümanın kafasında ölçülerin bozuldu-ğunu hepimiz görüyoruz. Bu ise bu önemli konuya gereğince eğilmemeleri,Müslüman ile kafiri birbirinden ayırmamaları ve bu konuda ihmalkar dav-ranmaları sebebiyle olmaktadır. Avamından, yetişmiş olanına kadar birçoklarının ahkamda, muamelelerde, ibadetlerde, dostluk ve düşmanlıkta vebir çok işte bocalamalarından bu durum açıkça anlaşılmaktadır.

Halbuki Allahu Teala, iman ve küfür konularında Müslümanlar ilekafirler arasında ayırım yapmıştır. Kitabı’nda birden çok yerde bu farkı 

 vurgulamıştır. Allahu Teala şöyle buyurur: “Cehennem ehliyle cennet ehli birolmaz. Cennet ehli kurtularak isteklerine kavuşanlardır.”19 Bu iki taraf ı eşitgören ve haklarındaki hükümleri karıştıranlar hakkında da şöyle buyurur:“Öyle ya, Müslümanları, o günahkarlar gibi tutar mıyız hiç? Size ne oluyor?Ne biçim hüküm veriyorsunuz?”20, “Öyle ya, mü’min olan, yoldan çıkmış kimse gibi midir? Bunlar elbette bir olamazlar”21, “De ki: Pis ve kötü ile temiz ve iyi bir değildir. Pis ve kötünün çokluğu tuhaf ına gitse (yahut hoşunuzagitse) de (bu böyledir.) Öyleyse ey akıl sahipleri Allah’tan korkun ki kurtuluşaeresiniz”22, “(Bu) Allah’ın murdarı temizden ayıklaması ve bütün murdarların

bir kısmını diğer bir kısmının üstüne koyup hepsini yığarak cehennemeatması içindir. İşte onlar ziyana uğrayanların ta kendileridir.”23 

 Allahu Teala iyi ile kötüyü birbirinden ayırmak ister, dünya ile ahiretahkamında dostları ile düşmanları arasında şer’i bir ayırım yapılmasını ister.

 Yasaların kölesi olup hevalarına uyanlar ise, ikisini aynı tutmak isterler.Onun için anayasalarında insanlar arasında her hangi bir ayırımın bütünizlerini silmiş ve kaldırmışlardır. Kanunlarında dinî hiçbir ceza bırakmamış-lardır. Başta dinden dönme (irtidat) cezası olmak üzere Allahu Teala’nınbelirlediği bütün cezaları yürürlükten kaldırmışlardır. Kan, namus, mallar ve

başka konularda Müslümanlar ile kafirleri eşit tutmuşlardır. Bu konulardaküfür ve irtidadın şer’i sonuçlarını ortadan kaldırmışlardır.

18 8 Enfal/7319 59 Haşr/2020 68 Kalem/35-3621 32 Secde/1822

5 Maide/10023 8 Enfal/37

15

7/28/2019 Tekfirde Aşırılıktan Sakındırma Konusunda Otuz Risale-Makdisi

http://slidepdf.com/reader/full/tekfirde-asiriliktan-sakindirma-konusunda-otuz-risale-makdisi 18/531

⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ TEKFİRDE AŞIRILIKTAN SAKINDIRMA KONUSUNDA ⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ 

Bunların bütün yaptıklarını burada anlatmak uzun sürer. Zaten busebepten dolayı memleketlerin ve Müslüman toplulukların başına, etkilerini

 ve sonuçları

Allahu Teala’dan başka kimsenin bilmediği bozukluklar vekötülükler meydana gelmiştir. “Keşfu’n-Nikab an Şeriati’l-Ğab” isimli kitabı-mızda bunun üzerinde durduk. Dinden sıyrılan, kendilerini kafirlerin kucağı-na atan, Müslümanların memleketlerini aralarında paylaşan ve onları iktidarmevkilerine getiren, yuvalarında yetiştiren ve küfür sütlerinden emzirendostları olan kafirlere dizginlerini teslim eden insanların bu yaptıkları, bek-lenmeyen veya yadırganan bir durum değildir. Ölmüş kişiye aşağılanmabasit gelir. Çünkü ölüye yaranın acısı dokunmaz.

Tuhaf olan şey, din ve davete mensup bir kişinin bu tuzağa düşmesi,

Müslümanlarla kafirler arası

nda ayı

m yapma yeteneğinin ölmesi, şeytanı

ndostları ile Rahman’ın dostlarını birbirinden ayıracak ölçünün kaybolmasıdır.Bu ise tekfir hükümlerini öğrenmeyi ihmal etmeleri, içinde yaşadıkları duru-mu, başlarına musallat olanların durumunu, bu kafirlerin yardımcı ve des-tekçilerinin durumunu öğrenmeye yanaşmamalarından kaynaklanmaktadır.

Bu sebepten dolayı birçokları tağutların hazır askerleri ve ihlaslı des-tekçileri haline gelmiştir. Nasıl olmasınlar ki?! Bunlara göre bu yöneticilerMüslüman hükmündedirler. Bu tağutlara karşı çıkan ve onların sapıklıklarını ortaya çıkaran, Müslümanları onların kanunlarından, küfürlerinden ve bo-

zukluklarından sakındıran, onlardan uzak durmaya ve Allahu Teala’nın izin vermediği küfür kanunlarından ilişkiyi kesmeye çağıran ne kadar davetçi,mücahid ve muvahhid varsa hepsini karalamışlardır.

 Allahu Teala’nın, Müslümanları ve kafirleri birbirinden ayırdedecekölçüyü, iman ve küfür ile ilgili en önemli meseleleri öğrenmekten yüz çevir-meleri sebebiyle basiretlerini körelttiği ve mahrum bıraktığı bu insanlar,muvahhidlere düşmanlık için kollarını sı vamış, ne kadar yalan ve iftira varsaonlara yöneltmiş, namuslarına dil uzatmış, davetlerini engellemiş, onları fitneye düşürmek için her yola baş vurmuşlardır.

 Ayrıca bu yaptıklarında hiçbir sakınca da görmemektedirler. Çünkübununla Allahu Teala’ya yakınlık kazandıklarını sanırlar. Onlara göremuvahhidler dinden çıkmış Haricilerdir. Ki Rasulullah Sallallahu Aleyhi veSellem, Hariciler hakkında şöyle buyurur: “Onlar, gök yüzünün altındaki enşerli ölülerdir”24 “Yaratılmış olanların en kötüleridir”25 Ve yine onlar için“Cehennemin köpekleridir” denilmiştir. Dolayısıyla bu konuda tağutlarla

24 İmam Ahmed, Tirmizi ve diğerlerinin merfu olarak Ebu Ümame’den rivayet ettikleri hadisin

bir kı

smı

.25 Müslim, Zekat bölümünde Ebu Zer’den merfu olarak rivayet etmiştir.

16

7/28/2019 Tekfirde Aşırılıktan Sakındırma Konusunda Otuz Risale-Makdisi

http://slidepdf.com/reader/full/tekfirde-asiriliktan-sakindirma-konusunda-otuz-risale-makdisi 19/531

⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ OTUZ RİSALE ⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ 

işbirliği yapmalarında veya muvahhidleri ezmek için onlara yol göstermele-rinde ya da destek vermelerinde bir sakınca görmezler.

Onlara göre, tağutlar ve destekçileri; asi Müslümanlardır. Dolayısıylamuvahhidler, onları sadece tekfir etmekten değil, gıybetlerini yapmaktan dasakınmalıdır. Yine onlara göre muvahhidler, dinden çıkmış bid’atçılar konu-mundadır. Dolayısıyla tekfir edilmeleri bir yana, bundan sakınmak bilegereksizdir. Çünkü Ehl-i Sünnet’e göre bid’at, asilikten daha tehlikeli vekötüdür.

Onlar, bu sapık yöntem ile selef yolundan sapmış, bu hükümetlerinyaptıklarına karşı kör ve sağır kalarak ve tekfir ile ilgili hükümleri öğrenmeyiküçümseyerek tağut ve müşriklere dostlukta bulunmuş, mü’min ve

muvahhidlere düşman olmuş ve putperestleri bırakıp Müslümanlara saldır-mışlardır.

Vakıadan habersiz olmanın yanında usülde de bozuk bir anlayışa sa-hip olmak, furu konularında yanlış uygulamaya, doğru yoldan ve yöntem-den sapmaya yol açar. Bu nedenledir ki İbn-i Ömer’in de  Radıyallahu Anhu dediği gibi Hariciler, kafirler hakkında inmiş olan ayetleri Müslümanlarhakkında uygulamışlardır. Yukarıda bahsettiğimiz kişiler ise mü’minler vemuvahhidler hakkında inmiş olan ayetleri kafirler ve mülhitler hakkındakullanmışlardır.

Bu nedenle bazı gençlerin lider edindiği, kendileri saptıkları gibi baş-kalarını da saptıran cahil önderlerin, günümüzde içine düştükleri en büyükhainlik; tekfir konusunda konuşmayı tamamen yasaklamaları, sürekli olarakgençleri bu hükümlere bakmaktan alıkoymaları ve kaçınılması gereken birfitne olduğunu söyleyerek öğrenmelerine engel olmalarıdır.26

Önder olarak nitelendirilen ve aralarında neredeyse en iyilerindenolan şeyhin bile, yöneticileri tekfir edenlere şöyle sorduğunu görürsün: “Buyöneticilerin mürted olarak kafir olduklarını (tartışma icabı) kabul etsek bile,pratiğe yönelik olarak bizlere faydası ne olacak?”27

Bu görüş ile bağlantılı olarak bir diğeri ise şöyle der: “Bu, güzel birsözdür. Yani Müslümanları yönetenlerin kafir olduğunu söyleyen bu insan-lar, onlara kafir demek ile ne kazanıyorlar?”28 Bu tür asılsız sözlerin deva-

 26 Bunun misalleri olarak şunlara bakılabilir: Ali el-Halebi, et-Tahzir min Fitneti’t-Tekfir. Onun,alimlerin bazı sözlerini değiştirdiği ve çarpıttığını “Tabsiru’l-Ukela bi Telbisati Ehli’t-Tecehhumi ve’l-İrca’” isimli kitabımızda ortaya koyduk.27

Bu söz el-Bani’ye aittir. Bakı

z: et-Tahzir min Fitneti’t-Tekfir, 7128 Bu söz İbn-i Üseymin’e aittir. Bakınız, Age: 72

17

7/28/2019 Tekfirde Aşırılıktan Sakındırma Konusunda Otuz Risale-Makdisi

http://slidepdf.com/reader/full/tekfirde-asiriliktan-sakindirma-konusunda-otuz-risale-makdisi 20/531

⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ TEKFİRDE AŞIRILIKTAN SAKINDIRMA KONUSUNDA ⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ 

mında da şöyle geçer: “Onların kafir olduklarını ilan etmenin ve duyurmanınyararı, sadece fitneleri alevlendirmedir.”

Bu sözler tekfirden sakındırmak için yazılan onlarca, hatta yüzlercekitap ve yayında bulunmakta ve bunların çoğu da ücretsiz olarak dağıtılmak-tadır. Bu yayınların tamamı, çağın azgın tağutlarını ve destekçilerini savun-mak, müşriklere ve küfür kanunlarına karşı cihad ile ömürlerini tüketen, Allahu Teala’nın temiz şeriatını yüceltmek ve hakim olması için çalışmaklahayatlarını geçiren, Tevhid ehline ve mücahidlere saldırmak için kullanılmak-tadır.

Bu türden onlarca kitabı inceledim. Bu kitaplar, Allah’ın dinininönünde engelleyici konumda olan bazı yazarlar taraf ından kaleme alınmış ve

gençler mutlak olarak tekfirden sakındırılmıştır. Halbuki tekfir meselesi şeria-tın hükümlerinden biridir. Sebepleri, şartları, engelleri ve ölçüleri vardır. Onuöğrenmeyi engellemek veya öğrenenleri küçümsemek doğru değildir. Diğerşer’i ahkam ve bölümlerin önemi hangi boyutta ise, tekfir hükümlerinindurumu ve önemi de odur. Bu konu ile bağlantılı olan dinin diğer hüküm vekısımlarını yukarıda belirttim.

Mücrimlerin yolunu mü’minlerin yolundan ayırabilmenin belli başlı yolu budur. Onu kim ihmal ederse, bu yolu da karıştırmış olur. Mü’minlerinyolunu mücrimlerin yolundan ayıramaz hale gelir. Hak ile batılı karıştırır ve

dinin en önemli bölümünde basiret ve ölçüyü yitirir. Allame İbnu’l-Kayyim  Rahimehullah, “Açık Bir Kural” başlığı altında

“Böylece suçluların yolu belli olsun diye, ayetleri (tekrar tekrar) açıklıyoruz”29  ve “Kendisi için doğru yol belli olduktan sonra, kim Peygambere karşı çıkar ve mü’minlerin yolundan başka bir yola giderse, onu o yolda bırakırız vecehenneme sokarız. O, ne kötü bir yerdir”30 ayetlerini aktardıktan sonraşöyle der:

“Allahu Teala Kitabı’nda, mü’minlerin ve mücrimlerin yolunu, herikisinin akibetini, her ikisinin amellerini, evliyalarını, mü’minlerin zaferini,mücrimlerin ise hezimetini, mü’minlerin başarılı olmasının ve mücrimlerinbaşarısız olmasının sebeplerini ayrıntılı olarak göstermektedir. Her iki duru-mu Kitabı’nda ortaya koymuş ve bunları açıklamıştır.

 Allahu Teala’yı, Kitabı’nı ve dinini bilenler, mü’minlerin ve mücrimle-rin yolunu da ayrıntılı olarak bilmiş ve her iki yol da onlara açıkça belliolmuştur. Tıpkı hedefe ulaştıran yol ile helake götüren yolun belli olması gibi.

29

6 En’am/5530 4 Nisa/115

18

7/28/2019 Tekfirde Aşırılıktan Sakındırma Konusunda Otuz Risale-Makdisi

http://slidepdf.com/reader/full/tekfirde-asiriliktan-sakindirma-konusunda-otuz-risale-makdisi 21/531

⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ OTUZ RİSALE ⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ 

Bunları bilenler, insanların en bilgilisi, onlara en yararlı olanları vedoğru yolu gösteren hidayet rehberleridir. Sahabe  Radıyallahu Anhum, kıya-

mete kadar gelecek olan bütün insanlardan bu özellikleri ile ayrı

lmı

şlardı

r.Onlar şirk, dalalet ve küfrün kucağında büyüdüler. Helake götüren yolubildiler ve ayrıntılı olarak tanıdılar. Sonra Rasulullah Sallallahu Aleyhi veSellem geldi ve onları karanlıklardan hidayet yoluna, Allahu Teala’nın dos-doğru yoluna çıkardı. Koyu karanlıktan tam aydınlığa, şirkten Tevhid’e,cehaletten ilme, yanlıştan doğruya, zulümden adalete, hayret ve körlüktenhidayet ve basirete çıktılar. Ne kadar kazandıklarını ve daha önce ne kadarkayıp içinde olduklarını anladılar. Şüphesiz, zıtlar birbirinin güzelliğini göste-rir ve eşya zıtlarıyla belli olur. Bu nedenledir ki onlar, kazandıkları  şeyleridaha çok sevdiler, önceki durumlarından ise daha çok nefret edipbuğzettiler. İslam’ı, Tevhid’i ve imanı en çok seven ve zıttından da en çoknefret eden insanlar oldular. Yolu ayrıntılı olarak öğrendiler.

Sahabeden  Radıyallahu Anhum sonra gelenler ise, bazıları  İslam’dayetişti ve zıddını sahabe kadar öğrenemedi. Bu nedenle mü’minlerin yolu ilemücrimlerin yolunun bazı ayrıntılarında bocaladı. Çünkü bocalama, iki zıddı  veya zıtlardan birini yeterince bilmeme durumunda meydana gelir. Ömerbin Hattab  Radıyallahu Anhu  şöyle der: “İnsanlar cahiliyyeyi bilmeden İs-lam’da yetişirse, İslam’ın ilmekleri birer birer sökülür.” Bu söz, Ömer’in

 Radıyallahu Anhu ilminin üstünlüğünü gösterir. Mücrimlerin yolunu bilmeyen ve bunu yeterince ayıramayan kişiler, gittikleri yolun mü’minlerin yolu oldu-ğunu sanırlar. Nitekim bu ümmette akide, ilim ve amel alanında bu türdenbir çok karıştırmalar meydana gelmiştir. Mücrimlerin yolundan olduğunubilmeyenler onu mü’minlerin yoluna katmış, ona davet etmiş, muhalif olan-ları tekfir etmiş, Allahu Teala ve Rasulü’nün Sallallahu Aleyhi ve Sellem haramkıldığını helal kılmıştır. Cehmiyye, Kaderiyye, Rafiziler ve bid’at uydurup onaçağıranların yaptıkları budur.”

İbnu’l-Kayyım Rahimehullah insanların bu konuda dört gruba ayrıldık-larını söylemektedir. Bir grup, hayvanlar gibi her iki yolu da bilmezler. Bun-lar, mücrimlerin yoluna daha yakın olup o yoldan giderler. Bir grup, zıddını itibara almadan sadece mü’minlerin yolunu öğrenirler. Bir grup, bid’at, şirk ve kötülük yolunu ayrıntılı olarak öğrendiği halde mü’minlerin yolunu özetolarak bilir. Bir diğer grup ise hem mü’minlerin ve hem de mücrimlerinyolunu ilim ve amel olarak bilir. Bunlar insanların en bilgili olanlarıdır.31

 Asıl konumuza girmeden önce, tekfir kapısını mutlak olarak kapat-makla hakkı batıl ile karıştıran bu ayrılıkçıların ölçülerinden sakındırmak için

31 İbnu’l-Kayyim Rahimehullah, el-Fevaid, 108. sayfadan özet olarak

19

7/28/2019 Tekfirde Aşırılıktan Sakındırma Konusunda Otuz Risale-Makdisi

http://slidepdf.com/reader/full/tekfirde-asiriliktan-sakindirma-konusunda-otuz-risale-makdisi 22/531

⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ TEKFİRDE AŞIRILIKTAN SAKINDIRMA KONUSUNDA ⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ 

böyle bir girişte bulunduk. Bundan amacımız, mutlak olarak tekfirden sa-kındırmak değil, bölümün başlığında da belirttiğimiz gibi, sadece tekfirde

aşı

ktan sakı

ndı

rmaktı

r. Şeriatı

n hükmünde birtakı

m kesimlerin aşı

ğagittiği, öğrenmekten yüz çevirip mutlak olarak bunu yasakladıkları, gençleriona yanaşmaktan ürküttükleri için yukarıda belirttiğimiz gibi bazı kötü sonuç-lar meydana gelmiştir. Yine bir diğer kesim ise bu konuda farklı yönde aşırı-lığa giderek bilgisiz ve basiretsizce bu kapıya dalmışlar, Allahu Teala’dankorkmadan ve yine şeriattan olup tekfirin engellerinden olan meseleleritanımadan, hiçbir ölçü gözetmeden Muhammed Sallallahu Aleyhi ve Sellem ümmeti hakkında tekfir kılıçlarını çekmişlerdir.

 Allahu Teala’nın dini, değerli ve değersiz olanı belirtmiştir. Bu ifratçı-

ları

n aşı

ğı

onaylamadı

ğı

gibi, tefrite kaçanları

n yaptı

kları

da onayla-mamıştır. Kurtulan ve doğru yolu izleyenler ise, Allahu Teala’nın dininesarılanlardır. Onlara muhalefet edenler ve onlardan ayrılanlar, kıyametekadar onlara herhangi bir zarar veremezler. Allahu Teala, onların yolundanbaşka bir yolun izlenmesini yasaklayarak şöyle buyurmuştur: “Kendisi içindoğru yol belli olduktan sonra, kim Peygambere karşı çıkar ve mü’minlerinyolundan başka bir yola giderse, onu o yolda bırakırız ve cehenneme soka-rız; o, ne kötü bir yerdir.”32 Bu yolun gerisinde ve ilerisinde olanlar aşırıyakaçmış kimselerdir. Bu yoldan geri kalanlar bedbaht olmuş, ileri gidenler iseaşırıya yönelmişlerdir.33

Şer’i nasslar genel olarak dinde aşırılığı yasaklamaktadır. İmam Ahmed, Nesai, İbn-i Mace ve başkaları Rasulullah’ın Sallallahu Aleyhi veSellem şöyle buyurduğunu rivayet ederler: “Dinde aşırılıktan sakının. Çünküsizden öncekiler ancak dinde aşırı gitmeleri sebebi ile helak oldular”34

Tabarani “el-Kebir” de Rasulullah’ın Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöylebuyurduğunu rivayet eder: “Ümmetimden iki sınıfa şefaatim olmayacaktır.Bunlar; zalim ve acımasız yönetici ile dinde aşırılığa gidip ondan ayrılanlar-dır.”

Dinde aşırılıktan ve Allahu Teala’nın koyduğu ölçüleri çiğnemektensakındıran nasslar çoktur. Buhari Kitabu’l-Edeb’te “Te’vil İle OlmaksızınKardeşini Tekfir Eden Kişi” babında, Ebu Hureyre’den  Radıyallahu Anhu 

32 4 Nisa/11533 İbn-i Temiyye, Mecmuu’l-Fetava, 4/1134 Ahmed bin Hanbel, 1/251, 347. İbn-i Teymiye, “İktizau’s-Sırati’l-Mustakim Muhalefete

 Ashabi’l-Cahim” isimli eserinde ve “Mecmuu’l-Fetava” 3/238. sayfalarında bunun sahiholduğunu söylemiştir.

20

7/28/2019 Tekfirde Aşırılıktan Sakındırma Konusunda Otuz Risale-Makdisi

http://slidepdf.com/reader/full/tekfirde-asiriliktan-sakindirma-konusunda-otuz-risale-makdisi 23/531

⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ OTUZ RİSALE ⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ 

Rasulullah’ın Sallallahu Aleyhi ve Sellem  şöyle buyurduğunu rivayet eder:“Kim Müslüman kardeşine kafir derse, ikisinden biri kafir olmuştur.”

Sabit bin Dahhak  Radıyallahu Anhu Rasulullah’ın Sallallahu Aleyhi veSellem şöyle buyurduğunu rivayet eder: “Kim, bile bile, yalan yere İslâm'danbaşka bir din ile yemin ederse, bu kimse dediği gibidir. Kim kendisini birşeyle öldürüp (intihar ederse) kıyamet günü kendisine onun ile azap verilir.Mü'mine lanet etmek onu öldürmek gibidir. Bir mü'mine küfür nispet etmekonu öldürmek gibidir.”

 Yine aynı yerde “Sövmenin ve lanet okumanın yasaklanması” bölü-münde Ebu Zerr’den  Radıyallahu Anhu Rasulullah’ın Sallallahu Aleyhi veSellem  şöyle buyurduğu rivayet edilmiştir: “Kimse kimseye fasık veya kafir

demesin. Çünkü bu isimler ile isnat ettiği kişi böyle değilse, bu söz kendisinedöner.”

Müslim, Ebu Zerr’den  Radıyallahu Anhu  şöyle rivayet etmektedir:“Bildiği halde babasından başkasına ait olduğunu iddia eden kişi kafir olur.Kendisinin olmayan bir şeyi, kendisininmiş gibi iddia eden kimse bizdendeğildir ve ateşteki yerine hazırlansın. Kim öyle olmadığı halde birMüslümana kafir veya Allah’ın düşmanı derse, bu isimler kendisine döner.”

Haf ız Ebu Ya’la, Huzeyfe bin Yeman’dan Rasulullah’ın Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurduğunu rivayet eder: “Sizin için en çok, Kur’anokuyup simasında sevinci görünen ve Müslüman olarak bilinen, ancakİslam’dan sıyrılıp Kur’an’ı arkasına atan, komşusuna kılıç sallayan ve müşrikolmakla suçlayan adamdan korkarım.” Bunun üzerine: “Ey Allah’ın RasulüSallallahu Aleyhi ve Sellem, bu durumda suçlayan mı yoksa suçlanan mı müşrik olur?” denilince, “Suçlayan” diye cevap verdi.”

Haf ız İbn-i Kesir  Rahimehullah, “Onlara, kendisine ayetlerimizden verdiğimiz fakat onlardan sıyrılıp çıkan, o nedenle de şeytanın takibineuğrayan ve sonunda azgınlardan olan kimsenin haberini oku”35 ayetinintefsirinde yukarıdaki hadisi rivayet etmiş ve senedinin iyi olduğunu söylemiş-tir.

 Yine Mecmau’z-Zevaid’de geçtiği üzere Tabarani  Rahimehullah es-Sağir ve el-Kebir’de Muaz bin Cebel’den  Radıyallahu Anhu daha uzun birmetin ile Şehr bin Havşeb yolu ile aynı hadisi rivayet etmiştir. Hadisin sene-dinde geçen Şehr bin Havşeb için kimileri zayıf, kimileri ise hasen olduğunubeyan etmiştir.

35 7 A’raf/175

21

7/28/2019 Tekfirde Aşırılıktan Sakındırma Konusunda Otuz Risale-Makdisi

http://slidepdf.com/reader/full/tekfirde-asiriliktan-sakindirma-konusunda-otuz-risale-makdisi 24/531

⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ TEKFİRDE AŞIRILIKTAN SAKINDIRMA KONUSUNDA ⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ 

Bütün bu hadislerde akıl sahiplerinin bu konuda dinleri için çok dik-katli olmalarını gerektirecek şeyler vardır. Çünkü açıkça Allahu Teala’nın

kafir demediği bir kimseyi tekfir eden kişinin kendisinin kafir olacağı

belirtil-mektedir. Bu ise alimlerin içinden çıkamadığı büyük bir tehdittir. Bu nedenlebirtakım te’viller yapmışlardır. Bu te’villerden en fazla tercih edileni ise şu-dur:

Bu büyük günahı işlemeyi alışkanlık haline getiren ve yasağı işlevsizkılma cüretini gösteren kişi, ister istemez küfre gider veya kafir olarak ölür.Çünkü günahlar küfrün postasıdır ve büyükleri küçüklerinden daha çabukulaşır. Büyük günahları işleyenlerin bununla küfre girmesinden ve küfür olanişlere devam etmesinden endişe edilir.

Nevevi, Müslim şerhinde bazı alimlerin bu hadislerin zahirindeki teh-didi anlamakta zorluk çektiğini belirtmiştir. Hak ehlinin mezhebi olan Ehl-iSünnet ve’l-Cemaat, günahlardan dolayı kişileri tekfir etmez. Bunun üzerineyapılan te’vilin de beş yönü bulunmaktadır:

Birincisi: Yaptığını kendisi için helal kabul eden kişiye hamledilir kibu durumda kişi tekfir edilir.

İkincisi: Kardeşi hakkında yaptığı bu eleştirinin ve tekfir etmesininsebebi ile ortaya çıkan masiyetin kendisine döneceğine hamledilir.

Üçüncüsü: Bu hadisin mü’minleri tekfir eden Hariciler ile ilgili oldu-ğuna hamledilir. Kadı Iyad, bunu Malik bin Enes’ten nakletmiştir.

Dördüncüsü: Bunun kişiyi küfre doğru götüreceğine hamledilir.Çünkü günahlar küfrün postasıdır. Bunu çok yapan kişinin akibetinin küfürolmasından korkulur.

Beşincisi: Bunun manası, verilen küfür hükmünün kişiye döneceği-ne hamledilir. Kişiye dönen, küfrün hakikatı değil vermiş olduğu tekfir hük-müdür. Çünkü mü’min kardeşine küfür hükmünü vermiştir ve dolayısıyla dasanki kendi kendisini tekfir etmiş olur. Çünkü ya kendisi gibi olan birini tekfir

etmiştir ya da İslam dininin batıl olduğuna inanan kafir gibi birine bu ismi vermiştir.”36 

Nevevi  Rahimehullah, çoğunluğa göre Haricilerin, bid’atları sebebiyletekfir edilmeyeceklerini belirterek, Malik’ten rivayet edilen üçüncü görüşünzayıf olduğunu söylemiştir. Haf ız İbn-i Hacer  Rahimehullah, Nevevi’nin busözünü eleştirerek şöyle der: “Malik’in söylediğinin izah edilecek bir yönü vardır. Onlardan bazıları, Rasulullah’ın Sallallahu Aleyhi ve Sellem  İslam vecennet ile tanıklık yaptığı sahabesinden radıyallahu anhum çoğunu tekfir

36 Müslim Şerhi’nden özet olarak.

22

7/28/2019 Tekfirde Aşırılıktan Sakındırma Konusunda Otuz Risale-Makdisi

http://slidepdf.com/reader/full/tekfirde-asiriliktan-sakindirma-konusunda-otuz-risale-makdisi 25/531

⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ OTUZ RİSALE ⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ 

ederler. Bu tekfirleri, Rasulullah’ın Sallallahu Aleyhi ve Sellem sözkonusutanıklığını yalanlamak anlamında olur. Yoksa te’vil yolu ile onları tekfir

etmeleri bakı

ndan değildir.

37

Doğrusu hadis, mü’min kişinin başka birmü’mine kafir demesini önlemek içindir. Bu ise Haricilerin ve başkalarınınortaya çıkmasından öncedir.”

İbn-i Dakik el-İyd, bu hadislerin anlamı hakkında şöyle der: “Kafirolmadığı halde Müslümanlardan birini tekfir eden için bu büyük bir tehdittir.Kelamcılardan Ehl-i Sünnet’e ve Ehl-i hadise mensup birçok kişi bu büyükyanlışa düşmüştür. Akaidde ihtilaf edince muhaliflerine karşı büyük şeylersöylediler ve kafir olduğuna hükmettiler.”38

Şevkani  Rahimehullah “es-Seylu’l-Carrar” isimli kitabında şöyle der:

“Bir insanın İslam’dan çıktığını ve küfre girdiğini söylemek, güneşin aydınlı-ğından daha açık bir delil olmadan Allahu Teala’ya ve ahiret gününe imaneden bir Müslümanın yapacağı bir iş değildir. Çünkü sahabeden bir grupyolu ile rivayet edilen hadislerde “Kim Müslüman kardeşine kafir derse,ikisinden biri kafir olmuştur” buyurulmaktadır... Bu hadislerde, tekfir mesele-sinde en büyük engel ve en büyük sakındırma bulunmaktadır.”39

 Yine şöyle der: “Dinini önemseyen bir insan, şüpheli de olsa sakın-cası olan bir işi yapmaz ve kendisine izin verilmediği halde, vermiş olduğubir isimlendirmede yanıldığı taktirde, Rasulullah’ın Sallallahu Aleyhi ve Sellem 

“kafir” olarak beyan ettiği kişiler arasında olmaktan nasıl korkmaz! Bunuşeriat kabul etmediği gibi, akıl da kabul etmez.”40

İbn Hacer el-Heysemi “ez-Zevacir an İktirafi’l-Kebair” isimli kitabındaşöyle der: “352 ve 353 Numaralı Günah: İslam adını küfre çevirmeden, yanitekfir etmeden, sadece sövmek amacıyla kişinin Müslümana kafir veya Allahu Teala’nın düşmanı demesi.” Yukarıda geçen hadisi aktardıktan sonraşöyle devam eder: “Bu da büyük bir tehdittir. Çünkü küfrün veya Allah’ ın

37

Bilindiği gibi Hariciler açıkça, Rasulullah’ın Sallallahu Aleyhi ve Sellem sahabeden bazıları için cennetlik olduklarına ilişkin tanıklıkta bulunduğunu yalanlamamaktadırlar. Bu yaptıkları ise onların, Osman bin Afvan, Ali bin Ebi Talip, Aişe ve sahabeden olan başkalarını tekfiretmelerinin gerektirdiği dolaylı sonuca dayanmaktadır. Bu nedenle Haricilerin tekfiri sağlambir zemine dayanmamaktadır. Allahu Teala’nın izni ile bu mesele üzerinde ileride duracağız.Bazı alimlerin onları tekfir etmekten geri durdurduklarını zikrettikten sonra Haf ız İbn-i HacerFethu’l-Bari’de şöyle der: “Daha önce kadı Ebu Bekr el-Bakillani onları tekfir etmedi. Onlarınaçıkça kafir olduklarını söylemediklerini sadece küfre götürecek sözler söylediklerini belirtti.”İstitabetu’l-Mürteddin, Haricilerle Savaşmayı Kabul Etmeyenler Babı.38 İhkamu’l-Ahkam Şerhu Umdeti’l-Ahkam, 4/7639

 Şevkani, es-Seylu’l-Carrar, 4/57840 Şevkani, Age: 4/579

23

7/28/2019 Tekfirde Aşırılıktan Sakındırma Konusunda Otuz Risale-Makdisi

http://slidepdf.com/reader/full/tekfirde-asiriliktan-sakindirma-konusunda-otuz-risale-makdisi 26/531

⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ TEKFİRDE AŞIRILIKTAN SAKINDIRMA KONUSUNDA ⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ 

düşmanlığının kendisine dönmesi tehdidi bulunmaktadır. Bu, adam öldürmegünahı gibidir. Bu nedenle “Kafir” ve “Allah’ın düşmanı” sözünü söyleyen

kişi, bunu haksı

z olarak yapmı

şsa küfre girer. Çünkü Müslüman olan kişiyikafir veya Allah’ın düşmanı olarak nitelemiştir. Bu ise onun küfrünü gerekti-rir.

 Yahut büyük günah olur. Çünkü tekfir etmeyi kastetmemiştir. Bu isebüyük günah ve şiddetli azabı gerektirir. Bu nedenle bu sözler büyük güna-hın belirtisidir.”

İbnu’l-Kayyim  Rahimehullah  şöyle der: “Allahu Teala ve Rasulü’nünSallallahu Aleyhi ve Sellem kafir demediği kişiyi tekfir etmek, büyük günahlar-dandır.”41

Şüphe yok ki İslam’ın bir günahı küfür olarak nitelendirmesi, onu di-ğer günahlardan ayırır. Bu nedenle sakındırmaya çalıştığımız bu günahınbüyük günahlardan olduğunda şüphe yoktur. Hadisi te’vil eden alimlerdenkimileri, bunu en büyük küfür olarak açıklamışlardır. Ne olursa olsun büyükgünahlardan biri olduğunu tekit eden şeylerden biri, Rasulullah’ın Sallallahu

 Aleyhi ve Sellem yukarıda naklettiğimiz hadisinde “Mü'mine lanet etmek onuöldürmek gibidir. Bir mü'mine küfür nisbet etmek onu öldürmek gibidir”buyurmasıdır. Mü’mini öldürmenin ne kadar büyük bir günah olduğu konu-sunda ise şu ayet yeterlidir: “Kim bir mümini kasten öldürürse cezası, içinde

ebediyyen kalacağı cehennemdir. Allah ona gazap etmiş, lanet etmiş veonun için büyük bir azap hazırlamıştır.”42

Haksız yere Müslümanı tekfir etmenin onu haksız yere öldürmeyebenzemesinin sebebi, dinden dönenin öldürülmesi yönündeki hükümdür.Hadiste “Dinini değiştireni öldürünüz”43 denilmektedir. Delil olmaksızın birmü’mini tekfir edip onun mürted olduğunu söyleyen kişi, haksız yere onuöldürmeyi uygun gören kişi gibidir. Mü’mini öldürmenin ne kadar büyük birgünah ve suç olduğu üzerinde düşünmek gerekir. Allahu Teala şöyle buyu-rur: “Kim bir mümini kasten öldürürse cezası, içinde ebediyyen kalacağı 

cehennemdir. Allah ona gazap etmiş, lanet etmiş ve onun için büyük birazap hazırlamıştır.”44 Haksız yere başkasının kanını dökmenin ne kadarbüyük bir günah olduğunu belirten hadisler ve İbn-i Abbas’ın  Radıyallahu

 Anhuma bu konuda söyledikleri üzerinde düşünmek gerekir. Daha sonra iseya dinimiz için iyice düşünüp taşınmayı ve araştırmayı, Allahu Teala’nın

41 İbnu’l-Kayyim, İlamu’l-Muvakkıin, 4/40542 4 Nisa/9343

Müslim dı

şı

nda beş hadis kitabı

nda rivayet edilmiştir.44 4 Nisa/93

24

7/28/2019 Tekfirde Aşırılıktan Sakındırma Konusunda Otuz Risale-Makdisi

http://slidepdf.com/reader/full/tekfirde-asiriliktan-sakindirma-konusunda-otuz-risale-makdisi 27/531

⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ OTUZ RİSALE ⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ 

koyduğu sınırlar ve ölçüler yanında durmayı yahut basiretsizce ve delil ol-madan bu öfke ve maceraya girmeyi tercih edelim.

Bir hadiste şöyle geçer: “Şüphesiz dünyanın yok olması, Allah Teâlanezdinde, bir mü'minin haksız yere öldürülmesinden daha ehvendir.”45 

 Alimlerden bu hadisi zahiri manası ile alanlardan bir grup Haricileritekfir etmişler46 ve yukarıda verdiğimiz hadisleri delil olarak göstermişlerdir.Bu alimlerden birisi olan Abdulkahir el-Bağdadi (429 hicri), Ehl-i Sünnetinüzerinde birleştiği esasları belirtirken şöyle der:

“Nehravan’da toplananların dinden çıktıkları söylenir. ÇünküRasulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem onlara dinden çıkanlar adını vermiştir.Onlar Ali, Osman, Talha, Zubeyr, İbn-i Abbas ve tahkim olayında Ali’ye tabi

olanları tekfir ettikleri gibi günah sahibi her Müslümanın da kafir olduğunusöylediler. Sahabenin seçkinlerini ve Müslümanları tekfir edenler kafirolur.”47

Kadı Ebu Bekr İbnu’l-Arabi de (543 hicri) onların kafir olma nedenle-rini sayarken şöyle der: “Kendi akidelerine muhalefet eden herkesi tekfiretmeleri ve cehennemde ebedi kalacağını söylemeleri nedeniyle kendileri buisme daha layık olmuşlardır.”48

Takiyyuddin es-Subki, “Kim öyle olmadığı halde bir Müslümana kafir

 veya Allah’ı

n düşmanı

derse, bu isimler kendisine döner” hadisini naklettik-ten sonra şöyle der: “Bizce Müslüman oldukları kesin olan kimi insanları tekfir etmeleri sebebiyle Şari’in haberinin gereği olarak onların kafir oldukla-rına hükmedilmesi gerekir. “Müslümanım” demesi veya bir takım amelleriişlemesi, puta secde eden kişiyi nasıl kafir olmaktan kurtarmıyorsa, başkasınakafir diyen kimseleri de “Müslümanız” demeleri kafir olmaktan kurtarmaz.”49

Belirttiğimiz hadisler ile ilgili olarak alimlerin görüşlerini aktardıktansonra sonuç olarak şunu söyleyebiliriz: Bu ciddi konuda Allahu Teala’nınhükmünü çiğnemek, ancak dinine değer vermeyen ve takvası zayıf olan

kişilerin baş vuracağı

tehlikeli bir maceradı

r. Naklettiğimiz hadisler, diningerektirdiği ihtiyatlı davranış ile beraber ancak bilgi ve basiret ile bu konudasöz söyleyebilecekler dışında, kalbi sağlam olan kişileri bu konuda konuş-maktan yeterince alıkoymaya yetecek niteliktedir. Bu öyle bir günahtır ki

45 Hadisi Müslim, Tirmizi ve İbn-i Mace rivayet etmiştir.46 Alimlerin cumhuru, Haricilerin kafir olmadığı görüşündedir. Bunun üzerinde ileride Allah’ınizni ile duracağız.47 El-Bağdadi, el-Farku Beyne’l-Firak, 35148

Fethu’l-Bari, Kitabu İstitabeti’l-Murted49 Fethu’l-Bari, Kitabu İstitabeti’l-Murted

25

7/28/2019 Tekfirde Aşırılıktan Sakındırma Konusunda Otuz Risale-Makdisi

http://slidepdf.com/reader/full/tekfirde-asiriliktan-sakindirma-konusunda-otuz-risale-makdisi 28/531

⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ TEKFİRDE AŞIRILIKTAN SAKINDIRMA KONUSUNDA ⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ 

 Allahu Teala’nın Rasulü Sallallahu Aleyhi ve Sellem onu küfür olarak nitelen-dirmiştir. Dolayısıyla elbette ki diğer günahlar gibi değildir. Bu ya gerçekten

dinden çı

karan bir küfürdür veya en azı

ndan büyük günahlardan biridir.Çünkü Rasulullah’ın Sallallahu Aleyhi ve Sellem bu tehdidi, sözkonusu işinbüyük bir günah olduğunun alameti niteliğindedir. Bu tıpkı haksız yeremü’mini öldüren için yapılan tehdit gibidir. Bir tek Müslümanı kafir sayankişi için bu şiddetli tehdit yapılmışsa, Müslüman kitleleri kendilerine göre şer’idelil derecesinde olmayan bazı  şüphelerden hareketle, küfür ile suçlayankişinin işlediği günah acaba ne boyutta olur?

Şüphesiz bu iş batıl ve bozuk olmasının yanında, kalpteki hastalığı,Müslümanlara karşı düşmanlığı yada helak olacaklarının haber verildiği

kişiler arası

ndan kendini çekip çı

karmamak için büyük bir gurur ve kendinibeğenme serseriliğini de içerir. Ebu Hureyre  Radıyallahu Anhu, Rasulullah’ınSallallahu Aleyhi ve Sellem  şöyle buyurduğunu rivayet eder: “Bir kimsenin"İnsanlar helak oldu!" dediğini duyarsanız, bilin ki bunu söyleyen kişi, her-kesten çok helak olandır.”50

El-Munziri et-Terğib ve’t-Terhib’de şöyle der: “Malik bunu şöyle açık-lamıştır: Kendisini beğenir ve başkalarını horlarsa, kendisi onlardan daha çokhelak olur. Çünkü kişi, Allahu Teala’nın, kulları hakkında gizlediklerini bile-mez.”

Nevevi  Rahimehullah  şöyle der: “‘Helak oldu’ anlamındaki kelime Arapçada “Ehleku” ve “ehleke” şeklinde mansub ve merfu olarak okunmuş-tur. Alimler bu kötülemenin, insanları horlamak ve kötülemek, onların du-rumlarını karalamak ve kendisini onlardan üstün göstermeye çalışanlar ileilgili olduğunu söylerler. Çünkü Allahu Teala’nın insanlar hakkında gizlediği-ni kimse bilemez. Ancak kişi, kendisinde ve insanlarda gördüğü dini önem-sememe ve ihmal etme sebebine binaen böyle bir söz söylemiş ise, bundabir sakınca olmaz.”

Müslim’in Cundeb bin Abdullah’tan yaptığı  şu rivayet bu türdendir:

“Rasulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem  şöyle buyurdu: Bir adam: ‘Vallahi Allah falancayı bağışlamayacak’ diyerek kesip attı. Allahu Teala ise: ‘Falan-cayı bağışlamayacağım hususunda yemin eden de kim? Ben ona mağfiretettim, senin amelini ise iptal ettim’ buyurdu.”

Hakim’in Müstedrek’inde rivayet ettiği, senedinin sahih olduğunusöylediği ve Zehebi’nin de bunu kabul ettiği şu söz de bu kabildendir: “Kimbir mü’min hakkında onda olmayan bir şey söylerse, hakkında konuştuğu

50 Malik ve Ebu Davud rivayet etmiştir.

26

7/28/2019 Tekfirde Aşırılıktan Sakındırma Konusunda Otuz Risale-Makdisi

http://slidepdf.com/reader/full/tekfirde-asiriliktan-sakindirma-konusunda-otuz-risale-makdisi 29/531

⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ OTUZ RİSALE ⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ 

kişi getirilip kendisini çıkarıncaya kadar öldürücü bataklık içinde hapsedi-lir.”51

Bu bahsi, Müslümanları, acele ile tekfir etmekten sakındıran alimlerinbazı sözlerini aktararak bitiriyorum.

Zehebi  Rahimehullah şöyle der: “Eş’ari’nin hoşuma giden bir sözünügördüm. Bu söz sabit olup Beyhaki de rivayet etmiştir. Şöyle der: Bağdad’taEbu’l-Hasan el-Eş’ari’nin ölümü yaklaşınca beni çağırdı. Yanına gidip gel-dim. “K ıble ehlinden kimseyi tekfir etmediğime tanıklık yap, çünkü hepsi birtek ilaha ibadet ediyor. İhtilafların tümü, ibarelerin farklılığıdır” dedi.” Busözü aktardıktan sonra Zehebi şöyle der: “Ben de aynı görüşteyim. Şeyhimizİbn-i Teymiye de şöyle derdi: Ben ümmetten kimseyi tekfir etmem.

Rasulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem; “Ancak mü’min olan kişi abdestedikkat eder. Abdest alıp namaz kılmaya devam eden kişi mü’mindir” bu-yurmuştur.”52 

“Hepsi bir tek ilaha ibadet ediyor” sözü tekfir etmekten sak ındığını gösterir. Bu da Tevhid ehli için olup şirk ve küfür ehli için değildir. Bunadikkat etmek gerekir. Bizim aşırılıktan sakındırdığımız mesele budur. İslam’akarşı savaşan tağutları savunmak için bu sözü kalkan olarak kullanan ve hakile batılı birbirine karıştıran, dini oyuncağa çevirenlere karşı dikkatli olmakgerekir.

Ebu Muhammed İbn-i Hazm  Rahimehullah  şöyle der: “AllahuTeala’nın, şeriatta isimlendirmemizi helal kıldığı veya nass ile mübah kıldığı isim dışında kimseyi başka bir şey ile isimlendirmeyiz. Çünkü kendisindenbize gelen bir vahiy olmadan onun maksadını bilemeyiz. Bu nedenle şeriattaizin verilmediği halde insanları isimlendiren kişileri kötüleyerek Allahu Tealaşöyle buyurur: “Bunlar sizin ve atalarınızın taktığı isimlerden başka bir şeydeğildir. Allah onlar hakkında hiçbir delil indirmemiştir. Onlar zanna venefislerinin aşağı hevesine uyuyorlar. Halbuki kendilerine Rableri taraf ındanyol gösterici gelmiştir. Yoksa her arzu ettiği şey, insanın mı olacak?”53 

Başka bir ayette ise şöyle buyurur: “Allah Adem’e bütün isimleri öğ-retti. Sonra onları önce meleklere arzedip, ‘Eğer siz sözünüzde sadık iseniz,şunların isimlerini bana bildirin’ dedi. Melekler, ‘Ya Rab! Seni noksan sıfat-lardan tenzih eder, kemal sıfatlar ile tavsif ederiz ki, Senin bize öğrettiklerin-

 51 Hakim, Müstedrek, 2/2752

Zehebi, Siyeru A’lami’n-Nubela, 15/8853 53 Necm/23-24

27

7/28/2019 Tekfirde Aşırılıktan Sakındırma Konusunda Otuz Risale-Makdisi

http://slidepdf.com/reader/full/tekfirde-asiriliktan-sakindirma-konusunda-otuz-risale-makdisi 30/531

⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ TEKFİRDE AŞIRILIKTAN SAKINDIRMA KONUSUNDA ⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ 

den başka bizim bilgimiz yoktur. Şüphesiz alim ve hakim olan ancak Sensin’dediler.”54 

Böylece melek veya insan olsun, Allahu Teala’nın vermediği isim ileisimlendirme yapmak mübah olmaz. Buna kim muhalefet ederse, AllahuTeala’ya iftira etmiş ve Kur’an-ı Kerim’e muhalefet etmiş olur. Biz, ancak Allahu Teala’nın mü’min dediği kişiye mü’min deriz. Allahu Teala’nınmü’min değildir dediğine ise mü’min değildir deriz.”55

İmam İbn-i Abdilber  Rahimehullah şöyle der: “Herhangi bir zamandaMüslümanların icması ile Müslümanlığı sabit olan kişi, bir günah işler veyate’vil yapar ve İslam’dan çıkıp çıkmadığında ihtilaf edilirse, bu kişinin Müs-lümanlığı hakkındaki icmadan sonra ihtilafa düşülmesi kişi aleyhine bir delil

olmaz. Çünkü Müslümanlığında ittifak edilen kişinin ancak başka bir ittifakile veya mutlak olarak sabit olan bir sünnet ile İslam’dan çıktığı kabul edilir.

Ehl-i Sünnet ve’l-Cemaat, ne kadar büyük olursa olsun masiyet se-bebi ile kimsenin İslam’dan çıkmayacağını söyler. Bid’at ehli ise bu görüşle-rinde Ehl-i Sünnet ve’l-Cemaat mezhebine muhalefet etmiştir. Vacip olanşey, kafir olduğunda ittifak edilen yahut kafir olduğuna dair Kur’an ve Sün-net’te açık bir delilin bulunduğu kişinin kafir olduğunu söylemektir.”56

Kadı Iyad, Ebu’l-Meali’nin (478 hicri) şu sözünü nakleder: “Bir kafireMüslüman demek veya bir Müslümana kafir demek dinde büyük bir iştir.”Bir kafire Müslüman demek ve haksız yere ona tanıklık yapmak, birMüslümana kafir demekten daha az tehlikeli değildir. Hakkı isteyen kişi, heriki durumdan da sakınmalıdır. Çünkü her iki durumun da sonu hüsrandır.

Kadı Iyad (544 hicri) “Te’villeri Nedeniyle Tekfir Edilenlerin Duru-mu” başlıklı bölümde muhakkik alimlerden şöyle nakleder: “Te’vil ehlinitekfir etmekten sakınmak gerekir. Çünkü namaz kılan tevhid ehlinin kanını dökmenin mübah olduğunu söylemek çok tehlikelidir. Bin kafir hakkında,onların hayatta kalmasına sebep olan bir hata, bir Müslümanın kanını akıt-ma hatasından daha hafiftir.”57

Kurtubi Rahimehullah (671 hicri) el-Mufhim’de şöyle der: “Tekfir me-selesi tehlikeli bir meseledir. Ondan uzak durmak kadar güzel bir şey yok-tur.”58

 54 2 Bakara/31-3255 İbn-i Hazm, el-Fasl fi’l-Milel ve’l-Ehvai ve’n-Nihal, 3/19156 İbn-i Abdilber, Temhid, 17/2257

Kadı

Iyad, eş-Şifa, 2/27758 Fethu’l-Bari, İstitabetu’l-Murteddin bölümü

28

7/28/2019 Tekfirde Aşırılıktan Sakındırma Konusunda Otuz Risale-Makdisi

http://slidepdf.com/reader/full/tekfirde-asiriliktan-sakindirma-konusunda-otuz-risale-makdisi 31/531

⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ OTUZ RİSALE ⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ 

İbnu’l-Vezir, “İsaru’l-Hakki ani’l-Halki” isimli kitabında, Müslümanı tekfir etmeyi yasaklayan hadislerin mütevatir olduğunu belirterek şöyle der:

“Hepsi, Tevhid’i kabul eden, peygamberliğe iman eden, İslam’ı

n rükunları

 yerine getiren, büyük günahlardan sakınan ve söylediklerinde doğru oldu-ğuna işaretler bulunan mü’minin, bir bid’at konusunda yanılması sebebiyletekfir edilmesinden şiddetle sakındırmaktadır. Çünkü onu tekfir eden kişidede bu hatanın aynısı veya bir benzeri bulunabilir. Bir insanın kendi hakkındaiyi zanda bulunması, aklen veya şer’an bid’at veya benzeri bir şeyden uzakolduğunu gerektirmez. Aksine, bid’at ehlinin çoğu, kendilerini beğenir vebid’atlarının iyiliğine inanır. Kişinin kendisini beğenmesinin helak olmasebebi olduğunu belirten haberler çoktur. Ebu Davud ve Tirmizi şöyle riva-yet eder: “Üç şey helak edicidir: Aşırı cimrilik, kendisine tabi olunan heva vekişinin kendisini beğenmesi.” Buradaki cezanın delili dalalet üzere olankişilerin kendilerini daha çok beğenmeleri ve insanları horlayıp onları helakolmaya daha yakın olarak görmeleridir. Allahu Teala’nın, bütün bunlardanhepimizi korumasını dileriz.”59

 Yine şöyle der: “Hariciler, Allahu Teala’nın yasaklarını işlemeye şid-detle karşı çıktıkları ve ona karşı günah işleyenleri tekfir ederek AllahuTeala’yı yücelttikleri halde, günah işleyen Müslümanları tekfir ettikleri için enşiddetli cezaya uğradılar ve en ağır şekilde kötülendiler. Tekfir eden de,Haricilerin düştüğü bu duruma düşmekten emin olamaz. Bu ise dinde büyükbir tehlikedir.”60

 Abdullah bin Muhammed bin Abdulvehhab  Rahimehullah  şöyle der:“Samimi olan bir kimsenin, tekfir konusunda delil olmadan konuşmaması gerekir. Sadece kendi anlayışı ve aklının hoşuna gitmesi sebebiyle, bir kim-seyi İslam’ın dışına çıkarmaktan sakınmalıdır. Çünkü bir insanı  İslam’dançıkarmak ve Müslüman olmayana Müslüman demek, dinen çok büyük birfiildir. Bu konuda şeytan insanların ayağını kaydırmış, onlar da yanlış yapa-rak Kur’an ve Sünnet’in Müslüman olmadığını söylediği kişileri Müslümansaymış, Kur’an, sünnet ve icmanın Müslüman olduğunu söylediği kişileri dekafir saymışlardır.”61

 

59 İbnu’l-Vezir, İsaru’l-Hakki ani’l-Halki, 42560

 İbnu’l-Vezir, İsaru’l-Hakki ani’l-Halki, 44761 Abdullah bin Muhammed bin Abdulvahhab, ed-Dureru’s-Seniyye, 8/217

29

7/28/2019 Tekfirde Aşırılıktan Sakındırma Konusunda Otuz Risale-Makdisi

http://slidepdf.com/reader/full/tekfirde-asiriliktan-sakindirma-konusunda-otuz-risale-makdisi 32/531

⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ TEKFİRDE AŞIRILIKTAN SAKINDIRMA KONUSUNDA ⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ 

BU TEHDİDİN KAPSAMI DIŞINDA OLANLAR

 Yukarıda sözü edilen büyük tehdit, açık ve sahih bir delil olmadan,Müslüman kardeşini tekfir eden kişiler ile ilgilidir. Hevaya uyarak, düşmanlık,taassup, kin, kıskançlık sebebiyle veya sövmek amacıyla başkasını tekfiredenler, bu ağır tehdidin muhataplarıdır. Genel olarak Müslümanları tekfiretmek de bu türden olup tekfirde aşırılık kapsamına girer.

 Yahudilerden, Hristiyanlardan ve diğer Müslüman olmayan millet-lerden kafir olduklarını Allahu Teala’nın belirttiği kişileri tekfir etmek bunundışındadır. Kafir olduklarında ittifak edilen Allahu Teala’dan başkasına kullukedenler ve kanun yapanlar, Allahu Teala’nın dinini red eden mürtedler veonları deskleyenler de bunun dışındadır. Zekat ve benzeri İslam’ın hükümle-rini red eden mürtedler hakkında Ebu Bekir ve Ömer  Radıyallahu Anhuma arasında meydana gelen tartışmadan sonra sahabe  Radıyallahu Anhum onla-rın kafir oldukları konusunda ittifak etmiştir. İslam’ın hükümlerini reddeden, Allahu Teala’nın indirdiğinden nefret eden, Allahu Teala’nın dost ve yardım-cılarıyla savaşan, Allahu Teala’nın içki, zina, faiz, irtidat gibi haram kıldığı şeyleri helal kılan, Allahu Teala’nın indirmediği ile hükmeden, tağutlarınhükmüne baş vuran, küfür ve din ile alay etme ve horlamayı destekleyenler,evleviyat ile bu kapsama girmektedirler.

Başka yerlerde ayrıntılı olarak üzerlerinde durduğumuz bu kişilerinkafir olmalarının sebeplerini belirttik. Bu ve benzeri tağutların küfrü dahakatmerli, daha kötü ve küfürlerinin sebebi yönünden de birçok sebeptendaha kesindir. Bu sebeplerin çoğu açık olup alimlerin üzerinde icma ettiğişeylerdir.

Bu sebeplerin her birinin, burada üzerinde uzun uzun duramayaca-ğımız dayanağı ve delilleri vardır. İbn-i Teymiye  Rahimehullah Moğollar ileilgili fetvasında şöyle der: “Önceki alimler, namaz kılıp oruç tutmalarına ve

Müslümanlarla savaşmamaları

na rağmen, zekat vermeyenlere mürted de-mişler ise, Allah ve Rasulü’nün düşmanlarıyla beraber Müslümanlara karşı savaşanlar nasıl mürted olmasın?”62

Bu nedenle böylelerine kafir diyenler ile ilgili bir tehdit sözkonusudeğildir. Bunda hiçbir şekilde aşırılık da yoktur. Aksine kadın erkek herMüslümanın, dinlerini iyice bilmeleri için bunu yapmaları vaciptir. Bunuyerine getirenler ecir kazanırlar. Çünkü şer’i bir hükme bağlı kalmış ve dinibir görevi uygulamış olurlar. Bu dini görev ise, Allah ve Rasulü’nün kafir

62 Mecmuu’l-Fetava, 28/289

30

7/28/2019 Tekfirde Aşırılıktan Sakındırma Konusunda Otuz Risale-Makdisi

http://slidepdf.com/reader/full/tekfirde-asiriliktan-sakindirma-konusunda-otuz-risale-makdisi 33/531

⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ OTUZ RİSALE ⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ 

olarak isimlendirdiği kişileri tekfir etmektir. Bunların tekfiri, İslam coğrafya-sında Müslümanlara musallat olan küfrü defetmek için cihad, bu cihada

hazı

rlı

k, onlardan ilgiyi kesmek gibi vacip olan şer’i teklifleri yerine getirmek,din ve dünya işlerinde bu şer’i hükmün sonuçlarını bilmek açısından gereklibir iştir.

 Allahu Teala’nın açık bir nass ile işleyen kişinin kafir olduğunu bildir-diği bir söz veya amel ya da itikad taşıyan kişileri tekfir ettikten sonra, verdiğibu tekfir hükmünün hatalı olduğunu anlayan veya verdiği bu hüküm içingerekli şartların tam olarak gerçekleşmemiş olduğunu gören kişi de, butehdidin kapsamı dışındadır. Bu durumda yukarıda belirtilen tehdit onukapsamaz. Bu kişinin yaptığı ve sonradan yanıldığını anladığı bu işinde

aşı

k da bulunmamaktadı

r. Özellikle heva ve hevesine uyması

sebebi iledeğil de, Allahu Teala’nın belirttiği emir ve nehiyleri korumak amacıyla bunuyapmış ise, belirtilen tehdidin kapsamı dışında kalır.

Bu nedenle Buhari  Rahimehullah, yukarıdaki hadisleri bölümlere ayı-rırken “Te’vil yolu dışında Müslüman kardeşine kafir diyenin, bu söylediğikendisine döner” başlığı altında toplamıştır. Bir sonraki bölüm için “Bunute’vil yolu ile yahut cehalet sebebi ile yapanların kafir olmadığını söyleyen-ler” başlığını kullanmış ve Ömer bin Hattab’ın  Radıyallahu Anhu, Hatıb binEbi Belta için “O münaf ıktır” demesini aktarmıştır. Ayrıca Muaz bin Cebel’in

 Radıyallahu Anhu halka namazı uzun kıldırma konusundaki hadisini ve na-mazda haddi aşan kişi için “münaf ık” demesini zikretmiştir.

İbn-i Teymiye Rahimehullah “Benden sonra birbirinin boynunu vurankafirler olmayın” ve “Kim Müslüman kardeşine kafir derse ikisinden biri kafirolmuştur” hadisleri hakkında şöyle der: “Bu hadislerin tümü sahih hadiskitaplarındadır. Bir kişi, Müslüman birini tekfir veya onunla savaş hükmünete’vil yolu ile ulaşmışsa kafir olmaz. Ömer bin Hattab Radıyallahu Anhu, Hatıbbin Ebi Belta için “Ey Allah’ın Rasulü, izin ver bu münaf ığın boynunu vura-yım” demiştir. Rasulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem ikisini de tekfir etmeyip

cennetlik olduklarına tanıklık etmiştir.”63

İbnu’l-Kayyim  Rahimehullah, Zadu’l-Meâd isimli eserinde şöyle der:“Mekke’nin Fethi olayından çıkarılacak hükümler şunlardır: Bir kişi te’vilyolu ile ve Allah, Rasul ve din için birini tekfir ederse, bunun ile kafir olmaz,günahkar olmaz, niyyet ve kastından dolayı sevap kazanır. Ancak heva vebid’at ehli böyle değildir. Bid’at ve hurafelerine karşı çıkanları tekfir ederler.

63 Mecmuu’l-Fetava, 3/284

31

7/28/2019 Tekfirde Aşırılıktan Sakındırma Konusunda Otuz Risale-Makdisi

http://slidepdf.com/reader/full/tekfirde-asiriliktan-sakindirma-konusunda-otuz-risale-makdisi 34/531

⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ TEKFİRDE AŞIRILIKTAN SAKINDIRMA KONUSUNDA ⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ 

Halbuki kafir ve bid’atçı olduğunu söyledikleri kişi yerine onlar bu sıfatadaha layıktırlar.”64

İbn-i Hacer  Rahimehullah, “Fethu’l-Bari” isimli eserinin “Namaz” bö-lümünde, Malik bin Dahşen hakkında “O münaf ıktır, münaf ıkları savunur”diyen kişi ile ilgili hadisten söz ederken şöyle der: “Kim bir delile ve karineyedayanarak Müslümanlığını gösteren kişiye münaf ık veya buna benzer bir şeysöylerse, bundan dolayı kafir veya fasık olduğu söylenmez. İçtihadındandolayı mazur görülebilir.”65

 Abdurrahman bin Hasen şöyle der: “Birtakım işleri yapmalarındandolayı, alimlerin Kitap ve Sünnet’e dayanarak ve Allahu Teala’nın sevmediğiişlerden nefret ederek, kafir olduklarını söyledikleri kişileri tekfir eden kimse-

ye, “Kim Müslüman kardeşine kafir derse ikisinden biri kafir olmuştur” sözü-nün hamledilmesi caiz değildir.”66

 Aynı bölümde Mütevekkil’in İbnu’z-Zeyyat’a “Ey kötü kadının oğlu”deyip annesini zina ile suçlaması konusunda İmam Ahmed’in “Sünnetedestek olma ve bid’atı yok etmedeki iyi niyetinden dolayı Allahu Teala’nınonu bağışlamasını umarım” dediğini de aktarır.67

 

        

64 Zadu’l-Mead, 3/42365 Fethu’l-Bari, 1/52366

Ed-Dureru’s-Seniyye, 132, Cihad bölümü67 Age:174

32

7/28/2019 Tekfirde Aşırılıktan Sakındırma Konusunda Otuz Risale-Makdisi

http://slidepdf.com/reader/full/tekfirde-asiriliktan-sakindirma-konusunda-otuz-risale-makdisi 35/531

⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ OTUZ RİSALE ⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ 

İKİNCİ BÖLÜM

 TEKFİRİN ŞARTLARI, ENGELLERİ VE SEBEPLERİ 

 Allahu Teala bize ve sana rahmet etsin. Bilinmelidir ki, tekfirin şartla-rı, engelleri ve sebepleri bulunmaktadır. Bunları öğrenip riayet etmek gerekir.Bazıları bunları öğrenmede, anlamada ve gözönünde bulundurmada ihmal-karlık yapmış, mü’min, facir ve kafir ayırımı yapmadan kılıçlarını ve oklarını Muhammed Sallallahu Aleyhi ve Sellem ümmetine yöneltmiştir. Halbuki mu-hakkik alimlerce bilinen ve kararlaştırılan ölçüye göre tekfir ile ilgili Kur’an veSünnet’te bulunan tehditler ve alimlerin tekfir etme ve fasık saymakla ilgilisöyledikleri, tekfir edilen yahut fasık sayılan kişiler hakkında ancak şartlar

bulunduğu ve engeller ortadan kalktığı zaman sabit olur. Bu konuda usül ilefüru’ arasında fark yoktur.68

Şeyhu’l-İslam İbn-i Teymiye  Rahimehullah şöyle der: “Kur’an, sünnet ve icmaya göre küfür olan söz için mutlak olarak küfür olduğu söylenir. Şer’ideliller buna delalet eder. Allah ve Rasulü’nden alınan hükümler, insanlarınzan ve heveslerine göre kullanacakları hükümler değildir. Ancak tekfirin

68 İbn-i Teymiye, Mecmuu’l-Fetava, 10/215

33

7/28/2019 Tekfirde Aşırılıktan Sakındırma Konusunda Otuz Risale-Makdisi

http://slidepdf.com/reader/full/tekfirde-asiriliktan-sakindirma-konusunda-otuz-risale-makdisi 36/531

⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ TEKFİRDE AŞIRILIKTAN SAKINDIRMA KONUSUNDA ⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ 

şartları sabit oluncaya ve engelleri ortadan kalkıncaya kadar bu sözü söyle-yen herkes için kafir olduğunun söylenmesi gerekmez.”69

İbn-i Teymiye, tekfir ile ilgili şu iki önemli kuralı da belirtmektedir:Birincisi: İlim, iman ve hidayet, Rasulullah’ın Sallallahu Aleyhi ve

Sellem getirdiği şeylerdendir ve bunların aksi kesinlikle küfürdür. AllahuTeala’nın sıfatlarını inkar etmek küfürdür, Allahu Teala’nın ahirette görüle-ceğini, Arşın üzerinde olduğunu, Kur’an’ın O’nun sözü olduğunu, Musa

 Aleyhisselam ile konuştuğunu, İbrahim’i  Aleyhisselam dost edindiğini inkaretmek küfürdür.

İkincisi: Genel tehdit gibi genel tekfir de mutlak olmalıdır. Belirli birkişiyi tekfir etmek veya cehennemlik olduğunu söylemek kesin delil gerekti-

rir. Çünkü hüküm, şartlarının bulunması ve engellerinin ortadan kalkmasınabağlıdır.”70

Cehmiyye f ırkası mensuplarının, kafir olup olmadığı ve bu küfrün on-ları ebedi cehennemlik yapacak şekilde dinden çıkarıp çıkarmadığı konusun-da, sonraki alimlerin ihtilaf ından da söz ederek şöyle der:

“Gerçek şu ki, imamların mutlak olarak söyledikleri sözler hakkında,öncekilerin mutlak olan şer’i nasslar hakkında düştükleri durumun aynısı olan bir duruma düştüler. Onları ne zaman görseler “Kim şunu söylerse

kafirdir” sözünü duydular. Daha sonra, belirtilen o sözü söyleyen herkesinkafir olduğuna inandılar. Halbuki tekfirin belirli bir kişiye indirgenmesi bellişartların yerine gelmesine ve yine belli engellerin de olmamasına bağlıdır.Mutlak tekfir, şartları bulunmadıkça ve engelleri ortadan kalkmadıkça belirlikişiler için sabit olmaz. İmam Ahmed  Rahimehullah ve bu genel hükümleribelirten tüm alimler, Cehmiyye f ırkasından küfür sözlerini bizzat söyleyenlerdışında kimseyi tekfir etmediler.”

Daha sonra İmam Ahmed’in  Rahimehullah, Kur’an’ın mahluk oldu-ğunu söyletmek için insanları zorlayan Cehmiyye’ye karşı çıkmasını ve hem

ona hem de başkaları

na bu f ı

rka taraf ı

ndan işkence yapı

lması

, İmam Ahmed’in bu zorlamayı yapan halifeye dua etmesini, kendisini hapseden vekırbaçlayanları bağışlamasını belirterek şöyle der: “Bunlar İslam’dan dönen-ler olsaydı, onlar için istiğfar etmek caiz olmazdı. Çünkü kafirler için istiğfaretmek caiz değildir.” Sonra şöyle devam eder:

“Onun ve başka imamların bu sözleri, Kur’an’ın mahluk olduğunu,ahirette Allahu Teala’nın görülmeyeceğini söyleyen Cehmiyye’den belirli

69

 İbn-i Teymiye, Mecmuu’l-Fetava, 35/10170 İbn-i Teymiye, Mecmuu’l-Fetava, 12/266

34

7/28/2019 Tekfirde Aşırılıktan Sakındırma Konusunda Otuz Risale-Makdisi

http://slidepdf.com/reader/full/tekfirde-asiriliktan-sakindirma-konusunda-otuz-risale-makdisi 37/531

⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ OTUZ RİSALE ⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ 

(muayyen) kişileri tekfir etmediklerini gösterir. İmam Ahmed’in bu konudamuayyen kişileri tekfir ettiğini belirten sözler de nakledilmiştir. Kendisinden,

bir konuda farklı

iki görüşün aktarı

lmı

ş olması

tartı

şma götürür. Yahut mese-le tafsilalata inilerek ele alınır ve muayyen kişileri tekfir etmişse, bunun şartla-rın bulunduğu ve engellerin de ortadan kalktığı için olduğu, muayyen olaraktekfir etmediklerinin ise, gerekli şartların bulunmaması ve engellerin kalk-maması sebebiyle tekfir edilmedikleri söylenir. Böyle bir durumda ise tekfirmutlak manadadır.”71

Şunun da belirtilmesi gerekir ki şari’, tekfir dahil olmak üzere, şerihükümleri sebeplere bağlamıştır. Sebepler olduğu zaman hüküm de olur,olmadığı zaman hüküm de olmaz. Çünkü şeriatta hüküm, sebebi yani illeti

ile beraber bulunur. Sebebin olmadı

ğı

yerde hüküm de olmaz. Bu önemlikonuda bilinçli olarak hareket etmek için tekfirin sebepleri, şartları ve engel-leri üzerinde genel olarak durmak istiyorum. Bu konudaki ayrıntılı bilgiler ise“Tekfirde Düşülen Hatalar” bölümünde gelecek Allah’ın izni ile.

71 İbn-i Teymiye, Mecmuu’l-Fetava, 12/261-262

35

7/28/2019 Tekfirde Aşırılıktan Sakındırma Konusunda Otuz Risale-Makdisi

http://slidepdf.com/reader/full/tekfirde-asiriliktan-sakindirma-konusunda-otuz-risale-makdisi 38/531

⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ TEKFİRDE AŞIRILIKTAN SAKINDIRMA KONUSUNDA ⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ 

1- TEKFİRİN ŞARTLARI

Tekfir, şartların oluşmasına bağlıdır. Şartların varlığı, hükmün de varlığını gerektirmez. Ancak şartların olmaması hükmün de olmamasını gerektirir.

Misal olarak kişinin yapmış olduğu iş veya söylediği sözü kendi ira-desi ile seçmiş olması tekfirin şartlarından biridir. Bu ise ikrah engelininzıttıdır. Kişinin serbest iradesi söz konusu değil ise, tekfir hükmünün o kişiyeindirgenmesi geçerli olmaz. Bununla birlikte serbest iradenin varlığı, kişininkafir olması veya küfrü seçmesini de gerektirmez.

Tekfirin şartları üç kısma ayrılır:Birinci Kısım: Tekfir edilen yani fail ile ilgili şartlar. Bunlar failin

akıllı ve ergin olması, fiilini kasıtlı ve bilerek işlemesi ve kendi serbest iradesiile bunu seçmiş olmasıdır. Bu kısım, buradaki şartların zıttı olan engeller ileberebar ileride belirtilecektir. Çünkü engeller, şartların zıttı olan şeylerdir.

İkinci Kısım: Tekfir hükmünün sebebi ve illeti olan fiil ile ilgili şart-lardır. Bu fiilin hiç şüphesiz küfre düşürücü olması gerekir. Bu ise mükellefinfiilinin delalet ettiği şeyin açık olması ve şer’i delilin o amelin küfür olduğunadelalet edişinin net olması ile sağlanır. İleride bu kısım üzerinde durulacaktır

 Allah’ın izni ile.Üçüncü Kısım: Mükellefin fiilinin ispatlanmasında aranan şartlar-

dır. Bunun zan ile, tahmin ile, şüphe ve ihtimal ile değil, şer’i sahih ve sarihbir yol ile sabit olması gerekir. Bu ise kişinin işlediği fiili kabul etmesi ile veyaadalet sahibi iki kişinin şahitliği ile olur.

36

7/28/2019 Tekfirde Aşırılıktan Sakındırma Konusunda Otuz Risale-Makdisi

http://slidepdf.com/reader/full/tekfirde-asiriliktan-sakindirma-konusunda-otuz-risale-makdisi 39/531

⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ OTUZ RİSALE ⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ 

2- TEKFİRİN ENGELLERİ 

Engel; mevcut olması halinde hüküm vermenin mümkün olmadığı durumlardır. Engellerin yokluğu, hükmün varlığı veya yokluğunu gerektir-mez.

İkrah (zorlama), tekfirin engellerinden biridir. Kişi küfre zorlanmışsa,onun tekfir edilmemesi veya tekfir hükmünün geçersiz olması gerekir. İkrahınbulunmaması, küfrün bulunmasını veya bulunmamasını gerektirmez.

Engeller, şartların zıttıdır. Sadece engellerin veya şartların belirtilmeside, bu meselenin açıklanması için yeterlidir. Çünkü yokluğu şart olan bir

şeyin varlığı, engel kabul edilir. Şartın bulunmaması, hükmün engellerindenbiridir. Engelin bulunmaması ise, tekfirin şartlarından biridir. Usülcülerincumhuruna göre durum budur.72 Engeller de şartlar gibi üç kısma ayrılır:

Birinci Kısım

FAİL İLE İLGİLİ ENGELLER

Bunlar failde bulunup, sözleri ve fiillerinden dolayı onu sorumluluk-tan kurtaran şeylerdir ve ehliyetin engelleri olarak bilinir. İki kısma ayrılır:

A- Bazıları Semavidir: Çünkü kişide bulunmasında kulun bir rolüyoktur. Yaş küçüklüğü, delilik, bunama, unutkanlık bu engellerdendir. Buengeller, sahibinin mükellef olmasını ortadan kaldırdığı için günah ve sorum-luluğunu da yok eder. Sadece telef ettiği şeylerin değeri ve diyetler ondantahsil edilir. Çünkü bunlar zorunlu olarak bilinen şeylerdir. Bu engellerdenyaş küçüklüğü engeline baliğ olma şartı, delilik ve bunama engeline akıllı olma şartı, unutma engeline ise kasıt şartı tekabül eder.

B-  Sonradan Kazanılan Engeller: Bunlar kulun bir nevi kendiiradesiyle kazandığı engellerdir. Bu engeller ise şunlardır:

72

Bazıları bu konuda muhalafelet etmişlerdir. El-Karafi bu muhaliflerden biridir. İbnu’l-Kayyim Rahimehullah ona cevap vermiştir. Bakınız: Bedaiu’l-Fevaid, 4/12

37

7/28/2019 Tekfirde Aşırılıktan Sakındırma Konusunda Otuz Risale-Makdisi

http://slidepdf.com/reader/full/tekfirde-asiriliktan-sakindirma-konusunda-otuz-risale-makdisi 40/531

⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ TEKFİRDE AŞIRILIKTAN SAKINDIRMA KONUSUNDA ⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ 

A- HATA

Kasıt olmaksızın yanlışlıkla küfür sözünün söylenmesi veya küfür olanbir işin yapılmasıdır. Kişi bu söylediği ve işlediği ile küfür olan bir şeyi söyle-meyi veya bir işi yapmayı kastetmiş değildir. Bu engel, ona tekabül edenkasıt şartını iptal eder. Bunun delili de şu ayettir: “Yanılarak yaptıklarınızdasize vebal yok; fakat kalplerinizin bile bile yöneldiğinde günah vardır.”73 Çorak bir arazide binitini yitiren adamın hadisi de buna delildir. Adambinitini bulunca aşırı sevinçten dolayı, yanlışlıkla “Allah’ım, sen benim ku-lumsun, ben de senin rabbinim” demişti.74

İbn-i Teymiye Rahimehullah şöyle der: “Delil mevcut olup, yol apaçık

oluncaya kadar yanlışlık yapan bir Müslümanı kimsenin tekfir etmeye hakkı yoktur. Müslümanlığı kesin olan bir kimsenin İslam’ı  şüphe ile yok olmaz.Çünkü delil kesin olup şüphe ortadan kalkmadıkça Müslüman kişinin Müs-lümanlığı son bulmaz.”75

İbnu’l-Kayyim Rahimehullah, bu engelden söz ederek kastın olmama-sının, tekfirin engellerinden olduğunu söylemiş ve Hamza’nın  Radıyallahu

 Anhu Rasulullah’a Sallallahu Aleyhi ve Sellem söylediği “Siz ancak babamın birkulusunuz”76 sözünü delil göstererek şöyle demiştir:

“Sarhoştu. Bu nedenle Rasulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem kendisinitekfir etmedi. Yine Kafirun Suresi’ndeki ayeti “Ey kafirler! Taptığınıza tapıyo-rum, biz de sizin taptığınıza tapıyoruz” şeklinde okuyan sahabe de tekfiredilmemiştir. Bu ise içki yasağından önce idi.77 Kasıt olmadığı ve iradenindışında gerçekleşmesi sebebi ile bu, o kişiyi küfre götürmedi.”78 

73 33 Ahzab/574 Müslim rivayet etmiştir. Bazı alimler aşırı sevinçten dolayı hata etme engeline aşırı kızgınlık-tan dolayı hata etme engelini de eklemişlerdir. Çünkü o durumda da kişi söylediğinin farkında

olmayabilir. Bakınız: İlamu’l-Muvakkıin, 4/50. İbnu’l-Kayyim  Rahimehullah, şiddetli öfkeanında kişinin küfür sözü söylemesi halinde, kafir olmayacağını söyler. Oysa bu tartışmalıdır.Ne olursa olsun, kızgınlık ve normal zamanda küfre götüren şeyler söylemeyi alışkanlık edinenile, temelde salah ve takva üzere bulunan kişilerin durumunu birbirinde ayırmak gerekir.75 İbn-i Teymiye, Mecmuu’l-Fetava, 12/25076 Buhari, Kitabu’l-Meğazi77 Sarhoş iken küfür sözü söyleyen kişi hakkında alimler ihtilaf etmişlerdir. Bazısı, kendindengeçmiş olan sarhoşun söylediği sözlerin küfür ve iman bakımından bir değerinin olmadığını söylemektedir. İbn-i Teymiye Rahimehullah sarhoşun tekfir edilmeyeceğini ve talak konusun-da söyleyeceklerine de itibar edilmeyeceğini söylemektedir. Mecmuu’l-Fetava,10/39, İlamu’l-

Muvakkıin, 5/49. Bu görüşte olanlar, yukarıda belirtilen Hamza Radıyallahu Anhu hadisini ve“..ne söylediğinizi bilinceye kadar..” (4 Nisa/43) ayetini delil olarak gösterdiler. Bu engeli

38

7/28/2019 Tekfirde Aşırılıktan Sakındırma Konusunda Otuz Risale-Makdisi

http://slidepdf.com/reader/full/tekfirde-asiriliktan-sakindirma-konusunda-otuz-risale-makdisi 41/531

⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ OTUZ RİSALE ⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ 

 Yine şöyle der: “Şari’, kişinin tekfirini direk olarak delalet eden birdelil olmadığı sürece sadece nefislerde olabilecek şeylere veya söylediği

sözün anlamı

kavramadan yahut bilmeden söylenen bazı

laf ı

zlara dayan-dırmadığı gibi, ümmetin hata ile, unutarak, zorlama altında veya bilmedensöylediği şeyleri de bağışlamıştır. Yeter ki söylediği şeyin anlamını bilmedenyahut onu kastetmeden söylemiş olsun. Ancak kasıt ile beraber sözlü yahutfiili olarak bu kasta delalet eden bir delil olduğu zaman hüküm terettüp eder.Bu şer’i bir kuraldır ve Allahu Teala’nın adalet, hikmet ve rahmetinin gerek-lerindendir.”79

Kastın bulunmaması engeline, Rasulullah’ın Sallallahu Aleyhi veSellem, eşlerinden bazılarının söylediği sözleri bağışlamış olması da delil

olarak gösterilebilir. Buhari  Rahimehullah, Nikah bölümünde “Kadı

n Kendisi-ni Bir Kimseye Bağışlayabilir Mi?” başlığı altında şu rivayeti nakletmektedir:“Allahu Teala’nın “Onların (hanımlarının) dilediğini geri bırakır, dilediğini deyanına alırsın”80 kavli nazil olunca, Aişe  Radıyallahu Anha “Ey Allah’ınRasulü! Görüyorum ki Rabbin senin isteğini hemen yerine getiriyor” dedi.”

İbn-i Hacer  Rahimehullah, Fethu’l-Bari’de şöyle der: “Bu söz “AllahuTeala, seni hemen razı eder” manasındadır.” Kurtubi Rahimehullah şöyle der:“Bu sözün zahiri, nazlanma ve kıskançlık ifade eder. Değilse, Rasulullah’aSallallahu Aleyhi ve Sellem heva izafe etmek değildir. Çünkü Rasulullah

Sallallahu Aleyhi ve Sellem hevasından konuşmadığı gibi hevasına göre deamel etmez. Bunun yerine “Seni razı etmek için” deseydi daha uygun olur-du. Ancak kıskançlıktan dolayı bu tür sözler bağışlanır.”

“Hibe ve Hibenin Fazileti” bölümünde ise şunu rivayet eder: “Zey-nep binti Cahş  Radıyallahu Anha Rasulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem içinşöyle demiştir: “Eşlerin, Ebu Bekir’in kızı hakkında Allah’tan korkmanı söy-lüyorlar.” Bu, Zulhuvaysira’nın Rasulullah’a Sallallahu Aleyhi ve Sellem “Ada-letli ol” demesi gibi kötüleyeci söz türünden değildir. Belki bunun sebebi,Rasulullah’a Sallallahu Aleyhi ve Sellem olan aşırı sevgi, bağlılık ve kadınların

geçerli sayanların tümü, içkinin yasaklandığı dönemden önceki delillere dayanmaktadırlar. Bunedenle Kadı Iyad, eş-Şifa’da, (2/232) sarhoşun mazeretli olarak kabul edilmeyeceğinibildirmektedir. Ayrıca aynı bölümde, sarhoş iken Rasulullah’a Sallallahu Aleyhi ve Sellem söven kişinin öldürüleceğini, eşinin boş olacağını ve kendisine kısas ve had cezalarınınuygulanacağını söyleyen alimlerin görüşlerini de nakletmektedir. (2/231-232) Bu meseledeİbn-i Kudame’nin, el-Muğni’de, “Sarhoş İken İrtidat Eden Kişi” bölümünde söylediklerine debakılabilir.78 İlamu’l-Muvakkıin, 3/65-6679

 İlamu’l-Muvakkin, 3/11780 33 Ahzab/51

39

7/28/2019 Tekfirde Aşırılıktan Sakındırma Konusunda Otuz Risale-Makdisi

http://slidepdf.com/reader/full/tekfirde-asiriliktan-sakindirma-konusunda-otuz-risale-makdisi 42/531

⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ TEKFİRDE AŞIRILIKTAN SAKINDIRMA KONUSUNDA ⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ 

yapısında bulunan kıskançlıktır. Zeynep  Radıyallahu Anha, Rasulullah’ınSallallahu Aleyhi ve Sellem insanların en adaletlisi olduğunu bildiği halde,

adaletli olması

istemiştir. Çünkü kı

skançlı

ğı

ona galip gelmiştir. Bunusöylediği için de Rasulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem onu kınamamıştır.”

Kadı Iyad, el-İkmal’de Malik ve başkasından şöyle nakleder: “K ıs-kançlığın ifadesi olarak kadın, eşini ahlaksızlıkla suçladığı zaman, ona hadcezası gerekmez.” Delil olarak da Rasulullah’ın Sallallahu Aleyhi ve Sellem “K ıskançlığı tutan kadın, vadinin aşağısını yukarısından ayıramaz” sözünüaktarmıştır.81

Kasıt bulunmayan sözlere, başkasından aktarılan küfür sözü de da-hildir. Başkasının küfür sözünü okuyan kişi, asla tekfir edilmez, bilakis sevap

kazanır. Şahidin, duyduğu küfür sözünü hakime veya başkasına nakletmeside böyledir. İçindeki bozukluğu göstermek veya reddiye yazmak için, kafirle-rin küfür sözlerini nakletmek de bu kabildendir. Bütün bunlar caiz veya vacipolup söyleyen kişi tekfir edilmez. Bu nedenle “Küfür sözü nakleden kafirolmaz” denir. Ancak küfür olan sözü yaymak ve onaylay ıp propagandasını yapmak için nakledenler şüphesiz bunun dışındadır ve kafir olurlar.

Kadı Iyad, üzerinde yiyecek ve içeceğinin bulunduğu devesi elindenkaçan ve daha sonra devesini bulması üzerine aşırı sevincinden dolayı “Al-lah’ım, sen benim kulum, ben de senin rabbinim” diyen kişi ile ilgili olarak

Müslim’de geçen hadis hakkında şöyle der: “Kişi, dehşet ve sersemlik halin-de söylediği bu tür sözlerden dolayı sorumlu tutulmaz. Alay etmek veya taklitetmek amacı ile yapılmadığı sürece, ilmi bir amaç ile bu tür sözleri naklet-mekte de sorumluluk yoktur. Rasulullah’ın Sallallahu Aleyhi ve Sellem bu türsözleri ümmetine aktarması bunun delilidir. Bu tür sözleri geçerli bir amaçiçerisinde aktarmada herhangi bir nehiy olsaydı, Rasulullah Sallallahu Aleyhive Sellem bunları aktarmazdı. Allahu Teala en doğrusunu bilir.”82

İbn-i Hazm  Rahimehullah şöyle der: “Kalpte kararlaştırmadan sadecedil ile ikrarın Allahu Teala’nın yanında bir hükmü yoktur. Çünkü her birimiz

Kur’an’da küfür sözleri okuyor ve söylüyoruz. Kendisine akide olarak edin-mediği sürece o sözleri okuduğu veya söylediği için kişi kafir olmaz. Mürcie

 ve Cehmiyye mensupları bunu delil olarak gösterir ve ‘Küfrü ilan etmekküfür değildir’ derlerse, onlara şöyle cevap verilir: Bunun adını biz değil, Allahu Teala koydu. Allahu Teala, Kur’an’ı okumamızı emredince ve içindekafirlerin sözlerini de nakledip kullarının kafir olmasından hoşnut olmadığını bildirince, bu sözleri okuyan kişi küfretmiş olmayıp Allahu Teala’nın rızasını 

81

Ebu Bekr İbn el-Arabi, “el-İcabe lima İstedrekethu Aişe ala’s-Sahabe”, 6182 Fethu’l-Bari, Tevbe bölümü

40

7/28/2019 Tekfirde Aşırılıktan Sakındırma Konusunda Otuz Risale-Makdisi

http://slidepdf.com/reader/full/tekfirde-asiriliktan-sakindirma-konusunda-otuz-risale-makdisi 43/531

⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ OTUZ RİSALE ⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ 

 ve ona imanı kazanmış olur. Allahu Teala, şahitliği doğru bir şekilde yap-mamızı emrederek “Ancak bilerek Hak dine şahitlik edenler müstesna”83 

deyince, kafirin küfrünü bildiren kişi bundan dolayı

kafir olmaz. Aksine Allahu Teala’ya imanı ve onun rızasını kazanır.”84

Bir insanın anlamını bilmediği bir sözü söylemesi de bu kabildendir. Ancak söylediği sözün anlamını bildiğine dair delil ortaya çıkarsa, hakkındaona göre hüküm verilir. el-İzz İbn-i Abdusselam, “Kavaidu’l-Ahkam fiMasalihi’l-En’am” isimli kitabının “Anlamını Bilmediği Bir Sözü SöyleyenKişi Hakkında Onun Muktezasına Göre Hüküm Verilmez” başlıklı bölümün-de şöyle der: “Yabancı kişi küfür, talak, iman, köle azadı, alış veriş, sulh vebera’ gibi sözleri söyleyip anlamını bilmiyorsa sorumlu olmaz. Çünkü keli-

menin ası

l manası

bilmemektedir ve dolayı

yla da kelimenin ası

l manası

 kastetmemektedir. Arap olan bir kişi, anlamını bilmeden bu manalara gelenbir sözü söylediğinde de sorumlu olmaz. Çünkü irade ancak bilinen veyazannedilen şeye yönelir. Arap olan kişi, anlamını bilerek bu kelimeleri söy-lemesi halinde ise, sözünün gereğinden sorumlu olur.”85

İbnu’l-Kayyim Rahimehullah şöyle der: “Anlamını bilmeden küfür sö-zü söyleyen kişi tekfir edilmez.”86

 Yine talak ile ilgili sözlerin kullanımı ve geçerli olabilmeleri için kasıtile söylenmiş olması gerektiğinden söz ederek şöyle der: “Bu sözleri söyleyen

kişi onların ne anlama geldiğini bilmeden söylerse, bu sözler geçerli olmaz.Bir lafzın anlamını bilerek ve onu kastederek söylemiş olması için iki iradeninbulunması gerekir: Birincisi; kendi isteğiyle o sözü söylemiş olması. İkincisiise; sözün gereği ve asıl manasını kastetmiş olması.

Hatta, anlamı kastetmek, lafzı kastetmekten daha önemlidir. Çünkülaf ız araçtır. İslam alimlerinden fetva imamlarının görüşü budur. İman Ahmed’in ashabı şöyle der: Manasını bilmeden adam eşine “boşsun” derse,bu söz geçerli olmaz. Çünkü kendisi boşamayı kastetmiş değildir. Tıpkı baskı altında bu sözü söyleyen gibidir. Dilcilerin bu sözden maksatlarının ne oldu-

ğunu bilmeden onu söylerse, boşama meydana gelmez. Yine anlamını bilmediği bir küfür sözünü söyleyen kişi tekfir edilmez.

Veki’in Musannef’inde şöyle bir olay anlatılır: “Eşinden kendisine birisim vermesini isteyen kadına eşi Tayyibe adını verir. Kadın bu ismi kabuletmez. Bunun üzerine eşi kadına, “Hangi ismi vermemi istersin?” der. Kadın

83 43 Zuhruf/8684 El-Fasl, 3/249-25085

 İzz İbn-i Abdisselam, Kavaidu’l-Ahkam fi Masalihi’l-En’am, 2/10286 İlamu’l-Muvakkıin, 3/75

41

7/28/2019 Tekfirde Aşırılıktan Sakındırma Konusunda Otuz Risale-Makdisi

http://slidepdf.com/reader/full/tekfirde-asiriliktan-sakindirma-konusunda-otuz-risale-makdisi 44/531

⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ TEKFİRDE AŞIRILIKTAN SAKINDIRMA KONUSUNDA ⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ 

“boşsun” manasına gelen “talak” kelimesini isim olarak kendisine vermesiniister ve bunun üzerine adam karısına hitaben bu kelimeyi kullanır. Kadın

Ömer bin Hattab’a giderek eşinin kendisini boşadı

ğı

söyler. Daha sonraÖmer Radıyallahu Anhu bu kıssayı kadının eşinden dinler ve adama şöyle der:“Bu kadını götür ve dersini ver.”87 

87 El-Veki’, Musannef, 3/76, ayrıca 4/229

42

7/28/2019 Tekfirde Aşırılıktan Sakındırma Konusunda Otuz Risale-Makdisi

http://slidepdf.com/reader/full/tekfirde-asiriliktan-sakindirma-konusunda-otuz-risale-makdisi 45/531

⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ OTUZ RİSALE ⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ 

UYARI

Bütün bu söylenenlerden anlaşılıyor ki kasıt engelinden maksat, ça-ğımızın Mürciesinden birçok kişinin tekfir için şart koştuğu ve her türlü tağut ve azgını tekfir etmemek için bahane olarak gösterdiği mana ile aynı değildir.Onlara göre dinden çıkmaya ve küfre girmeye niyet edip, kasıtlı olarak küfürsözü söylemedikçe veya küfür olan bir işi işlemedikçe kişi kafir olmaz. Hal-buki kasıt engelinden maksadımız, hata olarak yapılan işler veya söylenensözlerdir.

Dinden çıkmayı yahut dinden çıkaran sözü söyleme veya fiili işleme-yi kastetmeyi Yahudi ve Hristiyanlardan bile işleyen çok nadirdir. “İsa veya

Üzeyir Allah’ın oğludur” sözünden, kafir olmayı kastetmeyi isteyip istemedik-leri sorulursa, bunu reddedecekler ve küfrü istemelerinin sözkonusu olmadı-ğını söyleyeceklerdir.

Kendilerinin iyi iş yaptığını sanan kafirlerin çoğunun durumu bu şe-kildedir. Bugün kafir ve azgın tağutların çoğuna işledikleri veya söyledikleriküfür fiillerini belirttiğimizde bunu reddeder ve küfrü kabul etmeyi veya onukastettiklerini, dinden çıkmayı amaçladıklarını inkar ederler. Aksine vurgula-yarak kendilerinin Müslüman olduklarını söylerler; namaz kılıp, şehadetkelimesini söylediklerini de delil olarak gösterirler.

Kureyş kafirlerinin durumu da bu şekilde idi. Putlara tapmakla kafirolduklarını kesinlikle kabul etmediler. “Onlara, bizi Allah’a yaklaştırsınlardiye ibadet ediyoruz”88 derlerdi. Kafir olduklarını kabul etmeleri bir yana,Rasulullah’ı Sallallahu Aleyhi ve Sellem ve ona iman edenleri küfür ile suçladı-lar. İstisnalar dışında kafirlerin çoğunun durumu bu şekildedir.

Şeyhu’l-İslam İbn-i Teymiye  Rahimehullah şöyle der: “Kişi, genel ola-rak küfür olan bir şeyi işler veya söylerse, kafir olmayı kastetmese de, işlediği veya söylediği sebep ile kafir olur.”89

Şeyhu’l-İslam İbn-i Teymiye  Rahimehullah başka bir yerde ise şöyleder: “Riddet, buna yol açan belli bir sebepten dolayı meydana gelebileceğigibi, dini değiştirme veya risaleti yalanlama kastıyla da meydana gelebilir.Tıpkı iblisin küfrünün Rububiyyeti yalanlama kastı ile olması gibi. Gerçiböyle bir kastının olmaması ona fayda vermez. Kendisini küfre sokacak sözüsöyleyen kişiye küfrü kastetmemesi fayda vermez.”90 

88 39 Zümer/389

Es-Sarimu’l-Meslul, 177-17890 Es-Sarimu’l-Meslul, 370

43

7/28/2019 Tekfirde Aşırılıktan Sakındırma Konusunda Otuz Risale-Makdisi

http://slidepdf.com/reader/full/tekfirde-asiriliktan-sakindirma-konusunda-otuz-risale-makdisi 46/531

⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ TEKFİRDE AŞIRILIKTAN SAKINDIRMA KONUSUNDA ⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ 

 Allahu Teala, kafirlerin çoğununun iyi işler yaptıklarını zannettiklerinibildirmiştir. Hatta kendilerinin mü’minlerden daha doğru bir yolda oldukla-

düşünürler. Bu nedenle Allahu Teala onlar için şöyle buyurmuştur: “Deki: Size (yaptıkları) işler bakımından en çok ziyana uğrayanları bildirelim mi?(Bunlar) İyi işler yaptıklarını sandıkları halde, dünya hayatında çabaları boşagiden kimselerdir. İşte onlar, Rablerinin ayetlerini ve O’na kavuşmayı inkareden, bu yüzden amelleri boşa giden kimselerdir ki, biz kıyamet günündeonlar için hiçbir ölçü tutmayız.”91

Taberi  Rahimehullah tefsirinde şöyle der: “Bu, Allahu Teala’nın birli-ğini bildikten sonra, onu inkar etmeyi kastetmedikçe kimsenin kafir olmaya-cağını iddia edenlerin yanıldığının en açık delillerindendir. Allahu Teala’nın

birliğini bildikten sonra onu inkar etmeyi kastetmedikçe kimsenin kafir olma-yacağı sözü doğru olsaydı, Allahu Teala’nın haklarında “De ki: Size (yaptık-ları) işler bakımından en çok ziyana uğrayanları bildirelim mi? (Bunlar) İyiişler yaptıklarını sandıkları halde, dünya hayatında çabaları boşa gidenkimselerdir”92 buyurduğu kişilerin bundan dolayı sevap kazanıp mükafatalmaları gerekirdi. Halbuki iş söylediklerinin aksinedir. Çünkü Allahu Teala,onların kendisini inkar ettiklerini ve amellerinin boşa gittiğini bildirmiştir.”93

 Yine Taberi  Rahimehullah Haricilerden söz eden bazı hadisleri aktar-dıktan sonra Tehzibu’l-Asar’da şöyle der: “Bu, Allahu Teala’nın

 vahdaniyyetini bilip bununla beraber küfre girmeyi kastetmedikçe hiç kimse-nin tekfir edilmeyeceğini söyleyenlerin, bu görüşlerinin hatalı olduğuna dairen kuvvetli delildir. ”94 

İbn-i Hacer  Rahimehullah  şöyle der: “Müslümanlardan, dinden çık-mayı ve İslam yerine başka bir dine girmeyi kastetmeksizin dinden çıkanlar vardır.”

Sonuç olarak, kastın bulunmasının tekfirde bir şart olarak koşulma-sındaki hikmet; işlenilen fiil veya söylenen söz ile kafir olmayı kastetmekdeğil, küfre götüren fiili işlemeyi kastetmektir.

91 18 Kehf/103-10592 18 Kehf/103-10593

Taberi, Tefsir, 44-4594 Fethu’l-Bari, Haricilerle savaşmayı terk edenler bölümünden naklen.

44

7/28/2019 Tekfirde Aşırılıktan Sakındırma Konusunda Otuz Risale-Makdisi

http://slidepdf.com/reader/full/tekfirde-asiriliktan-sakindirma-konusunda-otuz-risale-makdisi 47/531

⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ OTUZ RİSALE ⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ 

B- TE’VİL

Bundan maksat, içtihad sebebi ile şer’i bir delilin mevzusu dışındakullanılmasıdır. Bu ise nassın delaletini yanlış anlamak veya delil niteliğindeolmayan bir haberi delil olarak kabul etme sebebiyle olabilir. Bunun sonucuolarak kişi, küfür olmadığına inandığı bir işi işler ve böylece kasıt şartı orta-dan kalkar. Bu şekilde te’vilde hata etmek, tekfirin engellerindendir. Böylebir te’vil sahibine gereken hüccet ulaştırılmasına rağmen hatası üzerinde ısrarederse, te’vil engeli artık o kişi için geçersiz hale gelir ve o kişi küfre girer.

Bunun delili ise, sahabenin  Radıyallahu Anhum bu konudakiicmasıdır. Kudame bin Maz’un, Allahu Teala’nın “İman eden ve salih amel-

ler işleyenlere, hakkıyla sakınıp iman ettikleri ve salih ameller işledikleri,sonra yine hakkıyla sakınıp iman ettikleri, sonra da hakkıyla sakınıp yaptıkla-rını, ellerinden geldiğince güzel yaptıkları takdirde tattıklarından dolayı gü-nah yoktur. Allah iyi ve güzel yapanları sever”95 ayetini yanlış bir şekildeanlayarak bir kaç kişi ile beraber içki içmiş ve bunun kendisine helal olduğu-nu söylemişti. Böylece dinde haram olan bir emri helal kabul etmişti. Buyaptığına Kudame’nin karısı da dahil Ebu Hureyre ve bazıları şahitlik edince,Ömer  Radıyallahu Anhu onu vermiş olduğu görevden azletti ve yanına çağır-dı. Kendisine ceza vermek isteyince Kudame  Radıyallahu Anhu yukarıdaki

ayeti yaptığına delil olarak gösterdi. Bunun üzerine Ömer bin Hattab Radıyallahu Anhu ayeti hatalı olarak te’vil ettiğini ona izah etti ve içkiyi helalkabul etmesinden dolayı irtidat cezası değil sadece ona içki içmesindendolayı had cezası uyguladı.

İbn-i Teymiye Rahimehullah, “es-Sarimu’l-Meslul” isimli eserinde şöy-le der: “Ömer bin Hattab ve şura meclisi üyeleri, arkadaşlarıyla beraberKudame’nin tevbe etmesinin istenmesine, içki içmenin haram olduğunukabul ederlerse, kendilerine sadece içki içme cezasının uygulanacağına,haram olduğunu kabul etmezlerse kafir olduklarına hükmedileceğine karar

 verdiler.”96

Daha sonra Ömer Radıyallahu Anhu Kudame’ye yanlışını gösterdi ve şöyle dedi: “Sen Allah’tan korksaydın, yasak olan şeyden kaçınırdın veiçki içmezdin.”

Bunun üzerine Kudame yanlışından döndü ve Ömer bin Hattab Radıyallahu Anhu onu tekfir etmedi. Sahabeden  Radıyallahu Anhum kimse, bukonuda Ömer’e muhalefet etmedi.

95

5 Maide/9396 Es-Sarimu’l-Meslul, 530

45

7/28/2019 Tekfirde Aşırılıktan Sakındırma Konusunda Otuz Risale-Makdisi

http://slidepdf.com/reader/full/tekfirde-asiriliktan-sakindirma-konusunda-otuz-risale-makdisi 48/531

⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ TEKFİRDE AŞIRILIKTAN SAKINDIRMA KONUSUNDA ⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ 

İbn-i Teymiye Rahimehullah şöyle der: “İslam’a yeni giren veya İslamşeriatının kendisine ulaşmadığı uzak bir yerde yetişen ya da hataya düşerek,

iman edip salih işler yapanları

n içkinin haramlı

ğı

ndan müstesna olduğunudüşünenler gibi olup, kendisine hüccet ulaşmayan bir kişi için hüccet ikamesi ve tevbeye davet vardır. Bunlar yaptıklarından dolayı önce tevbeye davetedilir ve kendilerine hüccet ikamesi yapılır. Buna rağmen yaptıklarını terketmeme konusunda ısrarcı davranırlarsa kafir olurlar. Ancak tevbeye davetedilmeden ve kendilerine hüccet ikamesi yapılmadan önce küfürlerine hük-medilmez. Sahabenin, Kudame bin Maz’un ve arkadaşları hatalı te’vil yaptık-larında, direk onların küfürlerine hükmetmedikleri gibi.”97

 Yine şöyle der: “Te’vil eden yahut cahil olanın hükmü, facir ve inat-

çı

n hükmü gibi değildir. Aksine Allahu Teala herbiri için bir ölçü koymuş-tur.”98

Selefin mezhebi, kıble ehlinden olup muteber te’vil sebebi ile hatayadüşenlerin tekfir edilmeyeceği yönündedir. K ıble ehli kapsamına girenler isesünni Müslümanlar ve imanın aslını bozmamış olan ancak hevasına uyması sebebi ile fasık konumunda olan kişilerdir. Ancak Hariciler, Mutezile veonların yolundan giden Zeydileri, “el-Milel ve’n-Nihal” isimli kitabındaŞehristani’nin de belirttiği gibi, bazı kelamcılar ehl-i kıble kapsamına almaz-lar. Kadı Iyad  Rahimehullah, kitabının “Te’vil ehlinin tekfir edilmesi” bölü-

münde muhakkik alimlerden şunları nakleder: “Te’vil ehlini tekfirden sakın-mak gerekir. Çünkü muvahhid Müslümanların kanını heder etmenin mübaholduğunu söylemek tehlikelidir.”99

 Allahu Teala’ya hakaret etmek ve sövmek amacı taşımadan, te’vilyolu ile O’nu tenzih ve benzeri bir amaçla sıfatını yok saymak suretiyle Allahu Teala’ya layık olmayan bir şeyi izafe eden kişiyi tekfir etmeyenlerhakkında ileride durulacaktır.

İbnu’l-Vezir şöyle der: “Allahu Teala’nın “Ancak kim, kafirliğe göğüsaçarsa, onların üzerine Allah’tan bir gazap ve onlar için büyük bir azap

 vardır”100 ayeti, te’vilcilerin kafir olmadıklarını gösterir. Çünkü kesin veyazanni olarak ya da caiz görerek kalplerini küfre açmış değildirler.”101

 Ancak bazı zındık ve mülhidlerin safsata, sulandırma ve dinle oyunoynama şeklindeki açık küfür niteliğinde olan işlerine bazı cahillerin, te’vil

97 Mecmuu’l-Fetava, 7/609-61098 Age:3/18099 Eş-Şifa, 2/277100

16 Nahl/106101 İbnu’l-Vezir, İsaru’l-Hakki ala’l-Halki, 437

46

7/28/2019 Tekfirde Aşırılıktan Sakındırma Konusunda Otuz Risale-Makdisi

http://slidepdf.com/reader/full/tekfirde-asiriliktan-sakindirma-konusunda-otuz-risale-makdisi 49/531

⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ OTUZ RİSALE ⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ 

adını vererek onları kurtarmak istemesi kesinlikle makbul değildir. Çünküyaptıkları açık küfür olması nedeni ile te’vil olarak nitelenemez. Heva ehlin-

den birçokları

n oynadı

kları

laf ı

z ve isimlere değil, anlam ve gerçeklereitibar edilir. Şeriata karşı çıkmak için sahiplerinin süslediği nice batıl şeyler vardır. Bu nedenle Kadı Iyad  Rahimehullah “Açık bir laf ız hakkında te’viliddiasında bulunmak, kabul edilmez” demektedir.102

İbn-i Teymiye  Rahimehullah bunu şöyle belirtir: “Şeriatın delilleriyleoynadığı, zındıklığı ve küfür sebebi olan sözler söylediği te’vil ihtimali olma-yacak şekilde açık olan kişilerin te’vil iddiaları kabul edilmez. Hiçbir te’vil veiçtihad, açık küfrü söylemeye cevaz vermez. Çünkü hiçbir kafir yoktur kiküfür sözünü yamalayacak bir delili veya gerekçesi bulunmuş olmasın.”103 

İbn-i Hazm Rahimehullah şöyle der: “Kişi Müslüman olduğu halde, birmesele kendisine sabit bir yol ile Rasulullah’tan Sallallahu Aleyhi ve Sellem ulaşmış ancak buna rağmen te’vili veya kendisine ulaşan başka bir nasssebebi ile Rasulullah’tan Sallallahu Aleyhi ve Sellem ulaşanın hilaf ına hareketetmiş olabilir. Böyle bir durumda kendisine açık bir hüccet ulaşıncaya kadarkişi mazur konumdadır ve hatta ecir de almış olabilir. Çünkü hakkı amaçla-mış ancak buna isabet edememiştir. Böyle bir kişi kendisine hüccet ulaşma-sına rağmen hatası üzere inat etmeye devam ederse, te’vili sebebi ile mazurolmaz.”104

İbn-i Hazm  Rahimehullah  şöyle devam eder: “Ancak Yahudi,Hristiyan, mecusi veya başka bir din mensubu olanın yada bir insanın ilaholduğunu veya Rasulullah’tan Sallallahu Aleyhi ve Sellem sonra bir insanınpeygamber olduğunu söyleyen Batınilerden olan kişinin te’vili sebebi ilemazur olması mümkün değildir. Aksine bunlar kesin olarak kafirdirler.”105

Te’vilinden dolayı mazur görülen Kudame’nin  Radıyallahu Anhu aslı İslam ve doğruluk idi. Bedir Savaşı’na katılanlardan biriydi. İbn-i Ömer veHafsa’nın dayısı idi. Ömer bin Hattab’ın kız kardeşi Safiyye ile evliydi. İbn-i Abdilber, Eyyub bin Ebi Temime kanalı ile şunu rivayet eder: “Kudame bin

Maz’un haricinde Bedir ehlinden olup içki içmesi nedeni ile kendisine haduygulanan yoktur.”106 Bu nedenle İbn-i Teymiye  Rahimehullah, öldüğünde vücudunun yakılmasını çocuklarına vasiyet eden adamın kıssasını aktardık-tan sonra şöyle der: “İçtihad ehlinden olup te’vil eden ve bunu da

102 Eş-Şifa, 2/217103 Es-Sarimu’l-Meslul, 527104 Ed-Derra fima Yecib İtikadihi, 414105

Ed-Derra fima Yecib İtikadihi, 441106 El-İstiab, 3/341

47

7/28/2019 Tekfirde Aşırılıktan Sakındırma Konusunda Otuz Risale-Makdisi

http://slidepdf.com/reader/full/tekfirde-asiriliktan-sakindirma-konusunda-otuz-risale-makdisi 50/531

⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ TEKFİRDE AŞIRILIKTAN SAKINDIRMA KONUSUNDA ⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ 

Rasulullah’a Sallallahu Aleyhi ve Sellem uyma gayreti ile yapan kişi evleviyatlabağışlanmaya layıktır.”107

Kadı Iyad, sövmek ve hakaret etmek maksadı olmadan, te’vil, içtihad ve hata yolu ile Allahu Teala’ya layık olmayan bir şeyi izafe eden kişinin,tekfir edilmeyeceği konusunda selef alimlerinin, bunun aksini savunanlaraihtilaf ettiklerini aktarmıştır.108

Doğru olan, alimlerin açıkladıkları gibi içerisinde bulunan bir kelime-nin başka manalara da gelmesi sebebi ile te’vil götüren sözlerden dolayı kişileri tekfir etmemektir. Allahu Teala’nın elini kudret veya nimet olarakte’vil etmek bu kabildendir. Selefin metoduna aykırı olmasına rağmen bute’vil, küfrü gerektirmez. Çünkü Arap dilinde el kelimesi kudret ve nimet

anlamında da kullanılır. Bu nedenle şeri nassları, zahiri manasından sapma-sına rağmen bu yolla te’vil edenler mazur sayılmıştır. Ancak mazur sayılacakbir gerekçesi olmayanlar böyle değildir. “Bilakis Allah’ın iki eli de açıktır,dilediği gibi verir”109 ayetini Hasan ve Hüseyin olarak veya yer ve göklerdiye te’vil edenler bunlardandır. Bu te’vil kişiyi mazur yapmayan türdendir ve küfrü gerektirir. Çünkü Arap dilinde el kelimesinin böyle şeyler için kulla-nılması sözkonusu değildir. Ayrıca kelimenin sözlük anlamını özel şer’i biranlama aktarmayı zorunlu kılacak herhangi başka şer’i bir nass da yoktur.Bu tür te’viller dini alay ve eğlenceye çevirmek ve mülhidlik yapmaktır.

 Yoksa, sahibinin şu veya bu şekilde mazur sayılacağı bir şey değildir.Şer’i bir delile dayanmayan, Arap diline uymayan ve sadece heva ve

hevesten kaynaklanan te’vil, kesinlikle içtihad türünden kabul edilmez vesahibinin mazur olmayacağı batıl bir te’vil olur. Çünkü böyle bir şey nasslarlaoynamak ve dini tahrif etmektir. İbnu’l-Vezir şöyle der: “Dinden, herkestaraf ından zorunlu olarak bilinen bir şeyi inkar eden ve te’vili mümkünolmayan bir yerde te’vil maskesini kullanan kişinin kafir olduğunda şüpheyoktur. Mülhidlerin, Allahu Teala’nın bütün güzel isimlerini, Kur’anı ve ahiretile ilgili diriliş, cennet ve cehennem gibi konuları bu şekilde te’vil etmeleri bu

türdendir.”110

İbadetin bütün anlam ve şekilleriyle sadece Allahu Teala’ya olmasını içeren Tevhid’in aslı da kesin olarak bunlardandır. Allahu Teala’ya ortakkoşmaya ve onunla beraber başka ilahlar edinmeye yolaçan bir şeyi te’vil

107 El-İstiab, 3/148108 Eş-Şifa, 2/272109

5 Maide/64110 İbnu’l-Vezir, İsaru’l-Hakki ani’l-Halki, 415

48

7/28/2019 Tekfirde Aşırılıktan Sakındırma Konusunda Otuz Risale-Makdisi

http://slidepdf.com/reader/full/tekfirde-asiriliktan-sakindirma-konusunda-otuz-risale-makdisi 51/531

⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ OTUZ RİSALE ⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ 

adıyla da olsa yapmak kesinlikle en açık küfürdür ve bütün peygamberlerbunu yok etmek amacıyla gönderilmişlerdir.

 Alimler, şer’i bir delil olmadan lafzı açık olan bir kelimeyi anlamındanbaşka bir yöne çekmenin, muteber bir te’vil olmadığını belirtmişlerdir. Çünküsonraki alimler nasslara bu yolla musallat olmuş ve sözlerinin kabul edilmesiiçin yaptıkları tahrife te’vil adını vermişlerdir.111 

 Allahu Teala, hakkı batılla karıştırmak ve onun gösterdiği yolu bu-landırmak için batılı süsleyip pazarlayan kişileri kötüleyerek şöyle buyurur:“Böylece biz, her peygambere insan ve cin şeytanları düşman kıldık. (Bun-lar), aldatmak için birbirlerine yaldızlı sözler f ısıldarlar. Rabbin dileseydi onuda yapamazlardı. Artık onları uydurdukları şeylerle başbaşa bırak.”112

Sonuç olarak, muteber bir te’vil sahibi olan kişiye, gerekli hüccetikamesi yapıldıktan sonra bu engel ortadan kalkar.

111 Bakınız: İbnu Ebi’l-Izz, Şerhu’l-Akideti’t-Tahaviyye, Mü’minlerin kıyamet günü Allahu

Teala’yı

görecekleri ilgili bölüm.112 6 En’am/112

49

7/28/2019 Tekfirde Aşırılıktan Sakındırma Konusunda Otuz Risale-Makdisi

http://slidepdf.com/reader/full/tekfirde-asiriliktan-sakindirma-konusunda-otuz-risale-makdisi 52/531

⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ TEKFİRDE AŞIRILIKTAN SAKINDIRMA KONUSUNDA ⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ 

C- CEHALET 

Özür veya engel olarak kabul gören cehalet; mükellefin kendisi veyailim kaynakları ile ilgili bazı sebeplerden dolayı giderme imkanı bulamadığı cehalettir. Ancak öğrenmeye ve cehaleti gidermeye imkan olduğu haldebunu yapmıyorsa mazur görülmez ve gerçekte bilmiyor olsa dahi hükmenbiliyor sayılır (yani bilen bir kişinin hükmündedir). Allahu Teala’nın dinindenyüz çevirenlerin durumu budur. Allahu Teala’nın Kitabı’na ulaştığı halde, Allahu Teala’nın kendisini yaratmasının belli başlı sebebini öğrenmek içinKur’an-ı Kerim’i anlamaya çalışmayan kişinin durumu budur. Allahu Tealabunlar için şöyle buyurur: “Böyle iken bunlara ne oluyor ki, adeta aslandan

ürküp kaçan yaban eşekleri gibi (hala) öğütten yüz çeviriyorlar?”113

, “Kendi-siyle sizi ve bundan sonra onu duyacak herkesi uyarmam için bu Kur’anbana vahyolundu.”114 

Kendisine Kur’an ulaştığı halde Tevhid’den yüz çeviren, şirk ve Allahu Teala’ya eşler koşma bataklığına saplanan kişi, cehaletinden dolayı mazur değildir. Çünkü Kur’an’ı anlamaktan yüz çevirmesi sebebi ile bucehalete batmıştır. Bütün alimler, öğrenme imkanı bulduğu halde Kur’an’ı öğrenmeyenin özrünün kabul edilmeyeceğinde ittifak etmişlerdir. İhtilaf,sadece buna imkan bulamayan kişinin mazur olup olmayacağı konusunda-

dır. Çünkü Allahu Teala’nın dini yaşı küçük olanlara bile ulaşmış, AllahuTeala’nın Kitabı ve onu açıklayan Rasulullah’ın Sallallahu Aleyhi ve Sellem sünneti herkesin eline geçmiştir. Herkes bunları öğrenme imkanına sahipbulunmaktadır. Bu nedenle Kur’an’ı bilmemenin, öğrenmekten yüz çevirmedışında tutarlı bir gerekçesi yoktur. Özellikle, sadece Müslümanlar arasındadeğil, Yahudi ve Hristiyanlar arasında bile bilinen ve yaygınlık kazananTevhid konusunda bu mazeret artık geçerli değildir.

Karrafi’nin aktardığı gibi alimler şer’i usül kurallarında “Mükellefin te-lafi etmesi mümkün olan her türlü cehalet, sahibi için hüccet olmaz” ilkesini

belirtmişlerdir.115

İbnu’l-Lahham şöyle der: “Hükmü bilmeyen kişi, onu öğrenmedekusur ve ihmal etmediği sürece mazur olarak kabul edilir. Ancak kusur veihmal bulunmaktaysa, asla mazur olmaz.”116

 113 74 Müddessir/ 49-51114 6 En’am/19115

El-Karafi, el-Furuk, 4/264, 2/149-151116 İbnu’l-Lahham, el-Kavaid ve’l-Fevaidu’l-Usuliyye, 58

50

7/28/2019 Tekfirde Aşırılıktan Sakındırma Konusunda Otuz Risale-Makdisi

http://slidepdf.com/reader/full/tekfirde-asiriliktan-sakindirma-konusunda-otuz-risale-makdisi 53/531

⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ OTUZ RİSALE ⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ 

Cehalet engelinin ayrıntıları çoktur. Çağımız alimleri bu konuda ifrat ve tefrit derecesine varan görüşler belirtmişlerdir. Bazıları cehalet engelini

tümden yok sayarak yanı

lmı

ş ve Allah ile Rasulü’nün Sallallahu Aleyhi veSellem tekfir etmediğini tekfir etmişlerdir.

Bazıları ise cehaletin tanımını olduğundan fazla geniş tutarak AllahuTeala’nın bu konudaki sınırlarını aşmışlardır. Hatta inatçı mürtedleri ve

 Allahu Teala’nın dininden yüz çeviren kafirleri bile mazur görmüşlerdir.Halbuki mazur göstermeye çalıştıkları bu kişiler kendi arzu ve istekleriyle,dünya hayatına olan sevgi ve bağlılıkları sebebiyle Allahu Teala’nın dininiöğrenmeye yanaşmamışlardır. Bu insanların, dünya işlerinin en büyüğündenen küçüğüne kadar insanların alimleri olduğunu gördüğümüz halde, Allahu

Teala’nı

n insanoğluna öğrenmelerini farz kı

ldı

ğı

öğrenmek için başları

 kaldırdıklarını bile göremiyoruz. Halbuki öğrenmenin imkanları yaygın,Kur’an ve Sünnet önlerinde mevcuttur. Bunlar, haklarında Allahu Teala’nın,“Onlar dünya hayatının görünen yüzünü bilirler. Ahiretten ise, onlar tama-men gafildirler”117 buyurduğu kimselerdendir.

Tekfirin engellerinden biri olarak cehaleti sebebi ile mazur kabul edi-len kişi, Tevhid bilgisine sahip olmasına rağmen açıklanmasına ihtiyaç duyu-lan bir takım kapalı meseleleri kavrayamayan kişidir. Mesela AllahuTeala’nın isim ve sıfatları konusu bunlardandır. Tevhid ehlinden olup bu tür

meseleleri bilmeyen kişinin mazur olduğuna ve kendisine hüccet ikameedilmeden önce tekfir edilmesinin caiz olmadığına dair şer’i deliller bulun-maktadır.

Hadiste geçtiği üzere, “Tevhid dışında hayır adına hiçbir amel işle-meyen ve öleceği zaman cesedinin yakılıp kül halinde savrulmasını vasiyeteden kişi çocuklarına şunu söylemişti: “Vallahi eğer Rabbim beni diriltmeyegüç yetirirse, hiç kimseye azap etmediği şekilde bana azap eder.”

Bu kişi, Allahu Teala’nın sonsuz gücü ve bütün vücudu yanıp kül ol-sa bile onu yeniden diriltmeye kadir olduğu konusunda cahil konumundadır.

Buna rağmen Tevhid ehlinden olması ve Allahu Teala’dan korkması sebe-biyle Allahu Teala onu bağışlamıştır.118 Bu, Tevhid ehlinden olduğu sürecemuteber cehaletin kişi için geçerli bir mazeret sayılacağının delilidir.

117 30 Rum/7118 Bu mesele üzerinde üçüncü bölümünde duracağız. Metinde geçen “Tevhid dışında” kısmı, Allahu Teala’nın dininden olan ve zorunlu olarak bilinmesi gereken meseledir. İmam Ahmed,

Müsned’inde Ebu Hureyre’den  Radıyallahu Anhu sahih bir sened ile ve İbn-i Mesud’danmevkuf olarak rivayet etmiştir.

51

7/28/2019 Tekfirde Aşırılıktan Sakındırma Konusunda Otuz Risale-Makdisi

http://slidepdf.com/reader/full/tekfirde-asiriliktan-sakindirma-konusunda-otuz-risale-makdisi 54/531

⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ TEKFİRDE AŞIRILIKTAN SAKINDIRMA KONUSUNDA ⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ 

İbn-i Teymiye Rahimehullah, önemli bir bölümü Allahu Teala’nın isim ve sıfatları ile ilgili olan “el-Akidetu’l-Vasıtıyye” isimli eserinde kullandığı,

“Bu, kurtuluşa eren f ı

rkanı

n akidesidir” cümlesine karşı

çı

kan bazı

ları

nacevap olarak şunu belirtmektedir: “Bu akidenin herhangi bir kuralına muha-lefet eden herkesin helak olması gerekmez. Çünkü muhalif olan kişimüçtehid olup hata edebilir. Allahu Teala onun hatasını bağışlar yahut bukonuda hüccet için yeterli olacak kadar bilgi sahibi olmayabilir.”119

İslam’a yeni giren veya İslam’ın ayrıntılarını öğrenmesinin mümkünolmayacağı kadar insanlardan uzak yaşayan kişi şirk günahına bulaşmadığı sürece bilmediği konularda mazur sayılır. Daha önce, İbn-i Teymiye’nin

 Rahimehullah mutlak tekfir ile muayyen tekfiri birbirinden ayırdığını, muay-

yen tekfir için mutlaka şartları

n ve engellerin gözönünde bulundurulması

 gerektiğini belirttiğini aktarmıştık. İbn-i Teymiye buna şöyle bir örnek verir:“İslam’a yeni giren veya İslam şeriatının kendisine ulaşmadığı uzak bir yerdeyetişen ya da hataya düşerek, iman edip salih işler yapanların içkinin haram-lılığından müstesna olduğunu düşünenler gibi olup, kendisine hüccet ulaş-mayan bir kişi için hüccet ikamesi ve tevbeye davet vardır. Nitekim seleftenbazıları, Peygamberin sözü olduğu sabit oluncaya kadar bazı  şeyleri inkarediyordu. Ahirette Allahu Teala’nın görülmesi konusu ve yine Rasulullah’aSallallahu Aleyhi ve Sellem sorup öğreninceye kadar bazı  şeylerde şüpheetmeleri bu türdendir. Durumu böyle olan kişiler, kendilerine hüccet ikameedilmeden önce tekfir edilmezler. Çünkü Allahu Teala şöyle buyurur: “Müj-deleyici ve sakındırıcı olarak peygamberler gönderdik ki insanların, peygam-berlerden sonra Allah’a karşı bir bahaneleri olmasın! Allah izzet ve hikmetsahibidir.”120 Zaten Allahu Teala bu ümmetin hata ve unutarak yaptığı işleribağışlamıştır.”121

İbn-i Hazm Rahimehullah şöyle der: “Bir kişi Müslüman olup henüz İs-lam’ın hükümlerini bilmediğinden ve Allahu Teala’nın hükmü kendisineulaşmadığından dolayı, içkinin helal olduğuna veya kişiye namaz kılmasınınfarz olmadığına inansa kafir olmaz. Ancak hüccet ortaya çıktığı halde budurumunu devam ettirirse, ümmetin icması ile kafir olur.”122

İbn-i Hazm başka bir yerde ise şöyle der: “Dinin vacipleri konusundabilgi sahibi olamayanlar mazur sayılırlar ve kınanmazlar. Nitekim Medine’deRasulullah’a Sallallahu Aleyhi ve Sellem inen Kur’an ve belirlenen hükümlerHabeşistan’da bulunduğu için Cafer bin Ebi Talib’e ulaşmıyordu. Çünkü her

119 Mecmuu’l-Fetava, 3/116120 4 Nisa/165121

Mecmuu’l-Fetava, 35/101122 El-Muhalla, 13/151

52

7/28/2019 Tekfirde Aşırılıktan Sakındırma Konusunda Otuz Risale-Makdisi

http://slidepdf.com/reader/full/tekfirde-asiriliktan-sakindirma-konusunda-otuz-risale-makdisi 55/531

⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ OTUZ RİSALE ⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ 

iki yer arasında ulaşım yoktu. Onlar altı yıl bu şekilde kaldılar. Haramı işleyipfarz olanı terketmeleri onlara dinde bir zarar vermedi.”123

İbn-i Kudame  Rahimehullah “el-Muğni” isimli eserinin “Kitabu’l-Mürted” bölümünde şöyle der: “Namazın farz olduğunu bilmeyenlerdendeğilse, farziyetini inkar ederek namaz kılmayı terkeden kişinin kafir oldu-ğunda ihtilaf yoktur. Ancak İslam’a yeni girdiği veya İslam yurdu dışındayetiştiği yada ilim ve alimlerden uzak bir çölde yaşadığı için namazın farzolduğunu bilmiyorsa küfrüne hükmedilmez. Bunun farz olduğu kendisineanlatılır ve deliller gösterildikten sonra inkar ederse kafir olur. İslam’ın bütünprensipleri için de hüküm bu şekildedir.”

 Alimler, Tirmizi’nin Ebu Vakıd el-Leysi’den rivayet ettiği şu hadisi de

buna delil olarak gösterirler: “Rasulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem ile birlikteHuneyn Savaşı’na çıktığımızda biz henüz yeni İslam’a girmiştik. Müşriklerin,çevresinde toplanıp silahlarını astıkları bir sidr ağacı vardı. Buna “ZâtuEnvat” diyorlardı. Bir sidr ağacının yanından geçtiğimiz sırada biz dedik ki;“Ya Rasulallah Sallallahu Aleyhi ve Sellem! Müşriklerin Zatu Envat’ı olduğugibi bizim için de bir Zatu Envat belirle.” Bunun üzerine Rasulullah Sallallahu

 Aleyhi ve Sellem  şöyle dedi: “Allahu Ekber! İşte bunlar Allah’ın Sünnetle-ri’dir. Nefsim elinde olan Allah’a yemin ederim ki, İsrailoğulları’nın Musa’yasöylediği şey gibi bir şey söylediniz. Onlar şöyle demişlerdi: “Onların ilahları 

gibi bizim için de bir ilah yap.” Musa da; “Siz cahil bir topluluksunuz” demiş-ti. Siz de sizden öncekilerin yolunu takip ediyorsunuz.”

 Alimlerden bu rivayeti sahih olarak alanlar bunu, cehaleti sebebi ileşirk olan bir işi yapmak isteyip, bundan alıkonduğunda vazgeçen kişinintekfir edilmeyeceğine dair delil olarak göstermişlerdir.124 Bu rivayette, çağınMürciesinin yapmış olduğu gibi en büyük şirki işlemeleri sebebi ile müşrikolan tağutlar ve yardımcıları için delil olacak bir durum yoktur. ÇünküRasulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem sahabenin  Radıyallahu Anhum böyle birşeyi istemelerine kızmış ve buna karşı çıkmış, ancak mazur görerek tekfir

etmemiştir. Bununla birlikte aynı dönemdeki müşriklerin şirk amelleriniişlemelerini mazur görmemiştir.

Sahabe  Radıyallahu Anhum, bilmemeleri sebebi ile böyle bir şeyiRasulullah’tan Sallallahu Aleyhi ve Sellem istemişti. İslam’a yeni girmelerisebebi ile Rasulullah’ın Sallallahu Aleyhi ve Sellem Allahu Teala’ya ibadetedecekleri bir ağaç belirleme yetkisine sahip olduğunu zannettiler. Şirk olanherhangi bir iş yapmamışlar ve şirke götüren bir yola girmemişlerdi. Bu

123

El-Fasl, 4/105124 Teysiru’l-Azizi’l-Hamid Şerhu Kitabi’t-Tevhid, 185

53

7/28/2019 Tekfirde Aşırılıktan Sakındırma Konusunda Otuz Risale-Makdisi

http://slidepdf.com/reader/full/tekfirde-asiriliktan-sakindirma-konusunda-otuz-risale-makdisi 56/531

⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ TEKFİRDE AŞIRILIKTAN SAKINDIRMA KONUSUNDA ⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ 

nedenle delilin durduğu yerde durmak ve gittiği yere kadar gitmek gerekir. Açıkça şirki veya küfrü işlemedikçe, yaptığının şirk veya küfür olduğunu

bilmeyen kişiyi mazur saymak gerekir.Özellikle Allahu Teala’nın ümmete nimet olarak indirdiği ve bugünde Müslümanlar için koruduğu, insanları kendisiyle uyardığı Kur’an-ı Kerimher yerde mevcut iken, dinde zorunlu olarak bilinen, hatta Yahudi veHristiyanların bile Muhammed’in Sallallahu Aleyhi ve Sellem ortadan kaldır-ması için gönderildiğini bildikleri, açık şirk ve küfür olan meseleleri bilmemekmazeret değildir. Kendisine uyarı ulaştığı halde şirk ve küfür olan bir sözüsöyleyen veya bir işi işleyen kişi cehaleti sebebi ile kafir olmaktan ve ahirettecehennem azabını görmekten kurtulmaz. Çünkü böyle kişilerin cehaleti,

öğrenmeye imkan bulamamaları

ndan değil bilakis öğrenmekten yüz çevir-meleri sebebiyledir. Kendisine babasının durumunu soran bir adamaRasulullah’ın Sallallahu Aleyhi ve Sellem “Senin baban da benim babam daateştedir” şeklinde verdiği cevap buna açık olarak delalet etmektedir.125 Halbuki hem soruyu soranın ve hem de Allah Rasulü’nün Sallallahu Aleyhi veSellem babası, Allahu Teala’nın haklarında “O Kitap sana, ataları uyarılma-mış, bu yüzden kendileri de gaflet içinde kalmış bir toplumu uyarman içinindirilmiştir”126 ve “Bilakis O, senden önce kendilerine hiçbir uyarıcı (pey-gamber) gelmemiş bir kavmi uyarman için Rabbinden gönderilen haktır.Umulur ki doğru yolu bulurlar”127 buyurduğu kimselerdendir.

Bunlar, kendilerine bir uyarıcı gelmediği halde şirk günahından dola-yı mazur sayılmamışlardır. Çünkü apaçık olan şirkten sakındırma konusunda Allahu Teala açık delillerini bildirmiş, bütün peygamberleri ondan sakındır-mak ve uyarmak ve yine bütün kitapları da onu yok etmek için göndermiştir.En son kitap olan ve korumasını bizzat Allahu Teala’nın kendisinin tekeffülettiği Kur’an’ı da, yine bunun için indirmiştir. Bu Kitap’ın indirilmesindensonra dünyaya gelenlerin şirk günahı konusunda mazur görülmemelerievleviyatla söz konusudur. Sahibinin asla mazur görülmeyeceği Rasulullah’aSallallahu Aleyhi ve Sellem sövme günahını işleyenlerden söz ederken Kadı Iyad şöyle der:

“Beyinsizce çirkin sözler söyler veya söverse durumu malumdur. Ce-haleti, öfke, sarhoşluk veya sözüne dikkat etmeyip konuşmasında taşkınlık,

125 Müslim, Enes’ten merfu olarak rivayet etmiştir. İmam Ahmed’in rivayet ettiği “Benimannem ve senin annen de ateştedir” hadisi de bu kabildendir. Müslim’de şöyle bir rivayet debulunmaktadır: “Anneme istiğfar etmek için Rabbimden izin istedim, ancak bana izin verilme-di.”126

36 Yasin/6127 32 Secde/3

54

7/28/2019 Tekfirde Aşırılıktan Sakındırma Konusunda Otuz Risale-Makdisi

http://slidepdf.com/reader/full/tekfirde-asiriliktan-sakindirma-konusunda-otuz-risale-makdisi 57/531

⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ OTUZ RİSALE ⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ 

kızgınlık ve hırçınlık göstermesi sebebi ile Rasulullah’a Sallallahu Aleyhi veSellem sövmeyi veya kötülemeyi kastetmediği delil ile ortaya çıkarsa, tered-

düt etmeden öldürme hükmü geçerlidir. Çünkü cehalet ile hiçbir kimseküfürde mazur sayılmaz.”128

Kadı Iyad bu sözü ile Rasulullah’a Sallallahu Aleyhi ve Sellem sövmekgibi açık olan küfürde cehalet ile kimsenin mazur olmayacağını belirtmekte-dir. Bununla birlikte yukarıda aktardığımız gibi Kadı Iyad’ın kendisi, Tevhidehlinden namaz kılan kişinin te’vil yolu ile yaptıklarından dolayı tekfir edil-mesinden kaçınmak gerektiğini belirtmektedir.

128 Eş-Şifa, 2/231

55

7/28/2019 Tekfirde Aşırılıktan Sakındırma Konusunda Otuz Risale-Makdisi

http://slidepdf.com/reader/full/tekfirde-asiriliktan-sakindirma-konusunda-otuz-risale-makdisi 58/531

⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ TEKFİRDE AŞIRILIKTAN SAKINDIRMA KONUSUNDA ⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ 

D- İKRAH

Mükellef kişinin yaptığı veya söylediği şeyde serbest iradesinin olması şartının zıttıdır. Allahu Teala’nın “Kalbi iman ile mutmain olduğu halde(dinden dönmeye) zorlanan hariç”129 ayeti bunun delilidir. Alimler, ikrahengelinin muteber olarak gerçekleşmiş sayılabilmesi için şu şartları koşmuş-lardır:130

Birincisi: Kişiyi zorlama altında tutan kişinin yapmak istediğine güçyetirebilir olması, zorlanan kişinin ise bundan kurtulma imkanının bulunma-ması.

İkincisi: Zorlanan kişinin istenen şeyi yapmadığı taktirde tehdit

edildiği şeyin başına geleceğine kanaat getirmesi.Üçüncüsü: Belayı defedecek miktar dışında zorlandığı şeyi yapma-

ya veya söylemeye devam etmemesi.

Dördüncüsü: Küfür olan sözü söylemediği taktirde kişinin tehditedilen cezaya katlanma gücünün olmaması. Şiddetli işkence, organlarınınkesilmesi, ateşte yakılma, öldürme gibi cezalar güç yetirilemeyen cezalarınmisalleridir. Bilindiği gibi, bu konuda kişinin mazur sayılacağı ile ilgili ayet Ammar bin Yasir hakkında inmiştir. O, anne ve babası öldürülüp kendisinin

de Allahu Teala yolunda işkenceye maruz kalması

neticesinde kendisindenistenilen sözü söylemiştir.

Beşincisi: Zorlama bittiği andan itibaren Müslümanlığını zahirengöstermesi gerekir. Müslümanlığını izhar ederse, İslam üzere olduğu kabuledilir. Ancak küfrü izhar ederse küfür fiilini işlediği ve küfür sözünü söylediğiandan itibaren kafir olduğuna hükmedilir.131

 Alimler, kafirlerin yanında hapsedilip korku altında tutulan kişinin kü-für sözü söylemesi sebebi ile tekfir edilmeyeceğini kararlaştırmışlardır.132 Çünkü korku altında esareti devam ettiği sürece kafirler istediklerini kendisi-

ne yapabilirler.133 Ancak küfür sözünü güven içerisinde olduğu halde söyle-diği biliniyorsa, mürted olduğuna hükmedilir.134 

129 16 Nahl/106130 Fethu’l-Bari, Kitabu’l-İkrah131 Bnz: İbn-i Kudame, el-Muğni, Kitabu’l-Mürted, “Küfre zorlanan kişi” bölümü.132 Bnz: İbn-i Kudame, el-Muğni, Kitabu’l-Mürted, “Küfre zorlanan kişi” bölümü.133 Bnz: Hamd bin Atik, Sebilu’n-Nevati ve’l-Fikak, 62. Kalbinden onlara muhalif olduğu

halde zahirde istediklerini kabul etmesi halinde iki durum sözkonusu olur: Birincisi; esir al ınıp,dayak ve öldürme ile tehdit edilerek buna zorlanması sebebi ile böyle bir şeyi yapmış olma

56

7/28/2019 Tekfirde Aşırılıktan Sakındırma Konusunda Otuz Risale-Makdisi

http://slidepdf.com/reader/full/tekfirde-asiriliktan-sakindirma-konusunda-otuz-risale-makdisi 59/531

⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ OTUZ RİSALE ⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ 

Şuna dikkat etmek gerekir: Alimlerin sözünü ettikleri ikrah, zorlamahalinde söylenen veya işlenen küfür sözden veya fiilden sonra İslam’ın izhar

edilmesi şeklindeki ikrahtı

r. Ancak küfrü söyleyip veya işleyip daha sonra busöz veya fiil üzerinde karar kılmak şeklindeki ikraha kimse itibar etmemiş vecaiz olduğunu söylememiştir. İkrah konusunu işlerken, her iki ikrah şeklinibirbirinden ayırmışlardır.

Esrem, Ahmed bin Hanbel’e, “Esir düşmüş bir adamın küfretmesiteklif ediliyor ve bunun için zorlanıyor, bu adam irtidat edebilir mi?” diyesorulduğunu rivayet etmiştir. İmam Ahmed  Rahimehullah, böyle bir şeyeşiddetle karşı çıkmış ve şöyle demiştir: “Bana göre bu, sahabeden hakkındaayet inen kişilere benzemez. Onlar küfür olan sözü söyledikten sonra istedik-

lerini yapmakta serbest bı

rakı

rlardı

. Bu adamlar ise, onun küfretmesi veküfürde devam etmesini istemektedirler.135 Küfür sözü söylemesi için ikrahedilen ve sonra serbest bırakılan kişinin bu talebi yerine getirmesinde sakıncayoktur. Ancak esir düşüp kafirlerin arasında ikamete mecbur edilen kişinin,küfür üzere devam etmesi ve Allahu Teala’nın haram kıldığını helal görmesi,helal kıldığını ise haram görmesi kabul edilemez. Esir düşen kişi kadın ise,kafirler onunla evlenirler ve ondan çocuklar dünyaya gelir. Esir düşen kişierkek ise yine kendilerinden bir kadın ile evlendirirler ve çocukları olur.Görülüyor ki böylelerinin yaptığı, gerçek küfre girmek olup İslam’dan sıyrıl-madır. Küfür sözü söylemeye zorlanan kişinin sabredip onu söylememesikendisi için daha iyidir.”136

 

durumudur ki, bu halde, Ammar’ın yaptığı gibi, kalbinden muhalefet ettiği halde zahirdeonlara muvafakat etmesi caiz olur. Çünkü Allahu Teala “Kalbi iman ile mutmain olduğu halde(dinden dönmeye) zorlanan hariç” (16 Nahl/106) buyurmaktadır. İkinci durum hakkındasöylediği ise ileride gelecektir.134 İbn-i Kudame, el-Muğni, Kitabu’l-Mürted, “Küfre zorlanan kişi” bölümü.135 Sanki İmam Ahmed’in sözü burada bitmektedir. Sözün devamı ise İbn-i Kudame’ye ait

gibi görünmektedir.136 İbn-i Kudame, el-Muğni, Kitabu’l-Mürted, “Küfre zorlanan kişi” bölümünden naklen

57

7/28/2019 Tekfirde Aşırılıktan Sakındırma Konusunda Otuz Risale-Makdisi

http://slidepdf.com/reader/full/tekfirde-asiriliktan-sakindirma-konusunda-otuz-risale-makdisi 60/531

⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ TEKFİRDE AŞIRILIKTAN SAKINDIRMA KONUSUNDA ⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ 

İkinci Kısım

FİİL İLE İLGİLİ ENGELLER

Bu ise iki kısımdan oluşur.

Birincisi: Söylenen sözün veya işlenen fiilin küfre delalet etmedesarih olmaması.

İkincisi: Söylenen bu sözün veya işlenen bu fiilin küfür olduğunadair gösterilen delilin, bu fiil veya söz konusunda kesin delaletinin bulun-maması. Allah’ın izni ile ileride bunun üzerinde durulacağız.

Üçüncü Kısım

İSPAT İLE İLGİLİ ENGELLER

Bunlar engeller konusunda yargı ile ilgili olan meselelerdir. Tekfirinmuayyen olarak bir kişiye indirgenmesinin istenmesi halinde bu kısım üze-rinde özellikle durulur ve emin olunur. Bu engel, küfür sözü söyleyen veyaküfür fiili işleyen kişinin kendi itiraf ının bulunması ya da adalet sahibi ikişahidin tanıklığı gibi kesin bir delilin sabit olmaması durumudur. NitekimRasulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem, “Medine’ye dönersek en aziz olan enzelil olanı oradan çıkaracaktır” sözünü söyleyen Abdullah bin Übey hakkın-da, şahitlerin eksik olması nedeni ile herhangi bir işlem yapmamıştır. O’nunbu sözünü Rasulullah’a bildiren tek kişi Zeyd bin Erkam idi ve başka birşahid bulunmamaktaydı.137

Bu konuda kafir, deli, çocuk yahut sanığın düşmanı olması veya ada-let şartlarını taşımıyor olması gibi durumlardan biri ile, şahidin tanıklığının

geçersiz olması

ve bununla birlikte sanı

ğı

n da, kendisine isnad edilen suçukabul etmeyip, mü’min olduğunu söyleyerek suçlamaları reddetmesi durumutekfire engel niteliğindedir.

 Alimler, bu konuda şahidin tanıklığının kabul edilebilmesi için şahi-din Müslüman, baliğ, akıllı ve adaletli olması  şartlarını koşmuş138 ve bu

137 Hadis, sahih kitaplarda geçmektedir.138 Örnek olarak el-Muğni’den, “Tanınmayan Kişi Hakkında Şahitlik Yapmak” bölümünebakınız. Buradaki kişiden maksat, irtidat veya küfrü tartışılan kişidir. Fıkhın diğer bölümlerinde

ise, ayrıntılı bilgiler bulunmaktadır. Bilindiği gibi zina suçunun sabit olması için en az dörtşahit gerekir. Borç ve ödenmesinde en az iki şahit gerekir. Rasulullah’ın Sallallahu Aleyhi ve

58

7/28/2019 Tekfirde Aşırılıktan Sakındırma Konusunda Otuz Risale-Makdisi

http://slidepdf.com/reader/full/tekfirde-asiriliktan-sakindirma-konusunda-otuz-risale-makdisi 61/531

⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ OTUZ RİSALE ⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ 

şartlar ile ilgili gerekli delilleri belirtmişlerdir. Bu delillerden birisi “İçinizdenadalet sahibi iki kişiyi şahit tutun”139 ayetidir. Yine Ahmed, Ebu Davud,

Beyhaki ve başkaları

Rasulullah’ı

n Sallallahu Aleyhi ve Sellem  şöyle dediğinirivayet ederler: “Hain erkek ve hain kadının, zani erkek ve zani kadının vekardeşine kin taşıyan kimsenin şehadeti caiz değildir.”140 

Bu nedenle Şafii, Malik, Ahmed ve cumhurun görüşüne göre düş-manın düşman hakkındaki şahitliği caiz değildir. Ebu Hanife ise buna muha-lefet etmiştir. Şevkani Rahimehullah bunu şöyle belirtir: “Doğru olan, düşmankişinin düşmanı hakkında şahitliğinin geçersiz olduğudur. Salt görüşler iledelillere karşı çıkılmaz. Düşman tarafların birbiri hakkındaki şahitliğiningeçerli olduğunu söyleyenlerin makbul bir delili bulunmamaktadır.”141

 Alimler, itirafa ve iki şahide ek olarak, kişinin işlediğinin iki şahidintanıklığından daha güçlü bir delil olacak şekilde toplumda meşhur olmasını da (İstifada) ispat konusunda geçerli saymışlardır. Ne var ki bunun gözetil-mesi gereken ayrıntıları vardır. Çünkü alimler bunu bazı alanlarda kabulederken, yine bazı alanlarda kabul etmemişlerdir.142

 

Sellem, iki şahit bulunmadığı zaman hukuk ve mallarda bir tek şahit ile yetindiği de sabittir. Yolculukta vasiyette bulunma konusunda ise, Maide Suresi’nde belirtildiği gibi, adaletli ikiMüslüman bulunmadığında iki kafirin şahitliği de kabul edilebilir. Bu da Şeriatın gözettiğiihtiyaç konularından biridir. Yine başkasının bulunmadığı yerlerde kadınların birbiri aleyhineşahitlikleri de geçerlidir. Şahitliğin nisabı ve onunla ilgili bazı bilgiler konusunda bakınız:İlamu’l-Muvakkıin, 1/91139 65 Talak/2140 Haf ız Telhis’de, hadisin senedinin kuvvetli olduğunu söyler, 4/198.141  Şevkani, Neylu’l-Evtar, “Şahitliklerine binaen hüküm vermenin caiz olmadığı kişiler”

bölümü.142 Bakınız: El-Muğni, “Şahitlikler” bölümü, İbn-i Teymiye, Fetava, 15/179, 35/ 241-242

59

7/28/2019 Tekfirde Aşırılıktan Sakındırma Konusunda Otuz Risale-Makdisi

http://slidepdf.com/reader/full/tekfirde-asiriliktan-sakindirma-konusunda-otuz-risale-makdisi 62/531

⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ TEKFİRDE AŞIRILIKTAN SAKINDIRMA KONUSUNDA ⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ 

 TEKFİRİN ENGELLERİ İLE İLGİLİ UYARILAR

A- Şüphesiz engellerin araştırılması ve bunların gözönünde bulundu-rulması, buna güç yetirilmesi halinde vaciptir. Ancak kendisine güç yetirile-meyen (mümteni) veya muharip hakkında bu engellerin araştırılması vacipdeğildir.

Güç Yetirilememe Hali İse İki Şekilde Olur:

Birincisi: Tümden veya belli bir kısmı itibari ile kişiye şer’i hükmüuygulamanın mümkün olmaması.

İkincisi: Müslümanların sözkonusu kişiyi durdurma, istitabe uygu-

lama ve Allahu Teala’nın şeriatına göre yargılama gücüne sahip bulunma-ması.

Her iki şekil arasında herhangi bir bağ bulunmamaktadır. Kendisineşer’i hükmü uygulamanın mümkün olmadığı kişi, zekat vermeyi reddedenlergibi dar’ul-İslam’da da olabilir. Yahut her ikisi bir arada bulunabilir ve şeria-tın hükmünü reddeden kişi dar’ul-küfürde veya herhangi başka bir devletinkoruması altında da olabilir. Öyle ki Müslümanlar onu elde edip kendisini Allahu Teala’nın hükmüne göre yargılama imkanına sahip olamazlar.

Güç yetirilemeyen kişi, eli ile savaşan biri olabileceği gibi sadece diliile savaşan biri de olabilir.143 

 Alimler, güç yetirilemeyen kişiye istitabe uygulamanın gerekmediğinibelirtmişlerdir. Böyle kişiler için durum bu ise, İslam memleketine saldırıpişgal eden ve yönetimi eline alan kişilere istitabe uygulanmasının gerekme-mesi evleviyatla söz konusu olur.

İstitabe ile kastedilen iki mana vardır. Bu manalardan birincisi;mürted olduğuna karar verilen kişinin tevbe etmeye çağrılmasıdır. İkincimana ise; kişi hakkında mürted hükmünü vermeden önce, tekfir hakkında

gerekli şartların ve engellerin iyice tetkik edilmesidir. Burada üzerinde dur-mak istediğimiz ise bu ikinci manadır.

 Allahu Teala’nın dinini ve hükmünü kabul etmeyip, Müslümanlarıngüç ve kudretinin dışında olan küfür devletinin güç ve kanunlarına sığınan ve Müslümanlarla savaşan kişi, kendisine güç yetirememenin iki şeklini deüzerinde bulundurmuş olur. Kendisini tekfir etmeden ve onunla savaşmadanönce, onun hakkında şartların ve engellerin araştırılması gerekmez. Çünkükendisini Müslümanlara teslim etmemekte ve onların şer’i hükmünü kabul

143 Bilgi için bakınız: Es-Sarimu’l-Meslul, 388

60

7/28/2019 Tekfirde Aşırılıktan Sakındırma Konusunda Otuz Risale-Makdisi

http://slidepdf.com/reader/full/tekfirde-asiriliktan-sakindirma-konusunda-otuz-risale-makdisi 63/531

⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ OTUZ RİSALE ⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ 

etmemektedir. Ne söylediğini bilmeyen ahmakların dedikleri gibi, özellikledin konusunda Müslümanlarla savaşanlar, İslam memleketlerine musallat

olanlar, güçlerine dayanarak İslam’ı

n hükümlerine karşı

çı

kanlar, küfür vetağutun hükümlerini kanunlaştırıp uygulayanlar için, ‘Onlara hüccet ulaş-mamıştır’ denilemez.

Muhammed bin Hasan eş-Şeybani şöyle der: “Kendilerine İslam’ın ve davetin ulaşmadığı düşmandan oluşan bir topluluk İslam memleketinegelse ve Müslümanlar da kendilerini savunmak için onlarla savaşsalar, onları öldürmeleri, mallarını, kadın ve çocuklarını almaları caizdir. Müslümanlardanbiri diğer bir Müslümana öldürme maksadı ile kılıç çekse, kendisine kılıççekilen Müslümanın nefsini savunarak kılıç çekeni öldürmesi helal olunca,

saldı

ran ve mümteni konumundaki düşmanı

öldürmek evleviyatla helal olur.Böyle bir durumda Müslümanlar İslam’a davet ile meşgul olursa, düşmanınsaldırması halinde gerekli savunmayı yapamamaları sebebiyle Müslümanla-rın kadın ve çocukları esir alınır veya öldürülebilir. Böylece artık davete deihtiyaç kalmamış olur.”144

İbnu’l-Kayyim  Rahimehullah  şöyle der: “Müslümanlar savaşa başla-madan önce kafirleri İslam’a çağırır. Davet onlara ulaşmamış ise, bununyapılması vaciptir. Ancak davet onlara ulaşmış ise, bunun yapılması müstehap olur. Şüphesiz bu durum Müslümanların kafirler üzerine yürüme-

leri halinde sözkonusudur. Ancak kafirler Müslümanların memleketine sal-dırmış ise, davet olmaksızın onlarla savaşılır. Çünkü Müslümanların, canlarını  ve memleketlerini savunmaları gereklidir.”145

İbn-i Teymiye  Rahimehullah, Müslümanlara karşı koyarak onlarla sa- vaşan mümteni konumundaki mürtedin, kendisine istitabe uygulanmadanöldürüleceğini, mücerred olarak irtidat suçunu işleyen, ancak mümtenikonumunda olmayan kişinin ise tevbe etmemesi halinde öldürüleceğinibelirterek, bu ikisi arasında ayırım yapmıştır.146

İbn-i Teymiye  Rahimehullah  şöyle der: “Mürted kişi dar’ul-harbe sı-

ğınmak veya mürtedlerden oluşan bir topluluk ile birleşip, İslam’ın hükümle-rini kabul etmeyerek karşı koymak suretiyle teslim olmazsa, istitabe uygu-lanmaksızın tereddütsüz öldürülür.”147 “Çünkü kendisine güç yetirilemeyen

144 Şerhu’s-Siyeri’l-Kebir’den aktarılmış, ancak yeri belirtilmemiştir.145 İbnu’l-Kayyim, Ahkamu Ehli’z-Zimme, 1/5146

Bakı

z: El-Fetava, 20/59147 Es-Sarimu’l-Meslul, 322

61

7/28/2019 Tekfirde Aşırılıktan Sakındırma Konusunda Otuz Risale-Makdisi

http://slidepdf.com/reader/full/tekfirde-asiriliktan-sakindirma-konusunda-otuz-risale-makdisi 64/531

⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ TEKFİRDE AŞIRILIKTAN SAKINDIRMA KONUSUNDA ⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ 

kişinin değil, sadece İslam’ın hükümlerine ve dolayısıyla da Müslümanlarateslim olan kişiye istitabe uygulamak gereklidir.”148

B- Tekfirin engellerinden olmadığı halde mürtedlerin ve başkalarınınileri sürdükleri mazeretler.149

Tekfirin şartları ve engelleri üzerinde durduktan sonra bu konu ile il-gili önemli bir şer’i kurala dikkat çekmek istiyorum. Bu kural şudur: Tekfirinengel, şart ve sebepleri, şer’i deliller ile sabit olur ve ancak bu durumdakendilerine itibar edilir.150 

Engel, şart ve sebeplerin tümü şeriatın belirlediği ölçülerdir. Bu ölçü-lere uymayanlarına itibar edilmez. Bir şeyin başka bir şeye sebep, şart veyaengel olduğunu iddia edenin, bu iddiasını şer’i bir delil ile ispatlaması gere-

kir. Bunun yapılmaması halinde, bilmeden Allahu Teala’ya iftira edilmiş olur. Allahu Teala’nın bildirdikleri dışında, tekfir konusunda şartlar, engeller ve sebepler uydurmak caiz değildir. Böyle yapanlar Allahu Teala’nın şuayetlerinin kapsamına girerler: “Yoksa onların, dinden Allah’ın izin vermedi-ği şeyleri dini kural kılan ortakları mı var? Eğer azabı erteleme sözü olmasay-dı, derhal aralarında hüküm verilir (işleri bitirilir)di. Şüphesiz zalimler için canyakıcı bir azap vardır.”151 “(Yahudiler) Allah’ı bırakıp bilginlerini (hahamları-nı); (Hristiyanlar) da rahiplerini ve Meryem oğlu Mesih’i Rabler edindiler.Halbuki hepsine de tek İlah’a kulluk etmekten başka bir şey emrolunmadı.

O’ndan başka hiçbir ilah yoktur. O, bunların ortak koştukları  şeylerdenmünezzehtir.”152 

148 Es-Sarimu’l-Meslul, 325-326149 Bu konuda “İmtau’n-Nazar fi Keşfi Şubuhati Mürcieti’l-Asr”, “Millet-i İbrahim”, “KeşfuŞubuhati’l-Mücadilin an Asakiri’ş-Şirki ve Ansari’l-Kavanin” isimli kitaplarımıza müracaat

edilebilinir. Yine Abdulkadir bin Abdulaziz’e ait olan, “el-Cami fi Talebi’l-İlmi’ş-Şerif” kitabınada bakabilirsiniz. Hemen belirteyim ki bu kitaptan yararladım ve ikinci bölümün bazı konula-rını ondan aldım. Bazı kardeşlerimizin çabası ile kitabın hapishaneye girmesi mümkün oldu.Kitap hakkında benden biraz bilgi istediler. Ben de bu kitabın üzerine “En-Nuketu’l-Levami fiMelhuzati’l-Cami” adını verdiğim bazı notları kaleme aldım. (“Millet-i İbrahim”, “KeşfuŞubuhati’l-Mücadilin an Asakiri’ş-Şirki ve Ansari’l-Kavanin” ve “En-Nuketu’l-Levami fiMelhuzati’l-Cami” isimli kitapların tamamı, “el-Cami fi Talebi’l-İlmi’ş-Şerif” isimli kitabın iseönemli bir kısmı Allahu Teala’nın yardımı ve lütfu ile terceme edilmiştir. Bu kitaplar içininternet sitemizi ziyaret edebilirsiniz.150 Muhammed Süleyman el-Aşkar, el-Vadıh fi Usuli’l-Fıkh, 32151

42 Şura/21152 9 Tevbe/31

62

7/28/2019 Tekfirde Aşırılıktan Sakındırma Konusunda Otuz Risale-Makdisi

http://slidepdf.com/reader/full/tekfirde-asiriliktan-sakindirma-konusunda-otuz-risale-makdisi 65/531

⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ OTUZ RİSALE ⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ 

Nitekim usülcülerin çoğu şartlar, sebepler ve engellerde kıyası bilekabul etmemişlerdir.153 Buna rağmen günümüzde bazı kişiler tekfirin mazeret

 ve engellerine dalmı

ş, mürtedlerin akı

lları

na bile gelmeyen birtakı

m sebep veyöntemler ile mürted ve kafirler için mazeretler uydurmaya koyulmuşlardır.Bu mazeretlerin kimisi hakkında Allahu Teala herhangi bir şey indirmemiş veyine kimisini de Kur’an veya sünnet ile iptal etmiştir. Tekfirin muteber ol-mayan engellerinden bazıları şunlardır:

Birincisi: Maaşın kesilmesi, görevden atılma, bazı çıkarlara el ko-nulması veya dünyalık bazı menfaatlerden mahrumiyet ile tehdit, tekfirinengellerinden değildir ve bunlardan dolayı küfre bulaşanlar asla mazurolamazlar. Bunlar sebebiyle küfre girenler, müşrikleri dost edinenler ve

destekleyenler, müşriklerin yasaları

na arka çı

kanlar mazur değildirler. Bilin-melidir ki bu, şeytanın aldatması, dostlarını saptırması ve kafirlere musallatolmasıdır. Çünkü muteber olmayan bu sebeplerden herhangi biri ile korku-tulmak, hiçbir şekilde ikrah sınırlarına da girmez. Allahu Teala şöyle buyurur:“İnsanlardan kimi vardır ki, ‘Allah’a iman ettik’ der; fakat Allah uğrundaeziyete uğratıldığı zaman, insanların işkencesini Allah’ın azabı gibi tutar.Halbuki Rabbinden bir yardım gelecek olsa, mutlaka, ‘Doğrusu biz de sizinleberaberdik’ derler. Acaba Allah, herkesin kalbindekileri en iyi bilen değilmidir?”154

 Yine Allahu Teala şöyle buyurur: “Ey iman edenler! Yahudileri veHristiyanları dost edinmeyin. Zira onlar birbirinin dostudurlar (birbirinintaraf ını tutarlar). İçinizden onları dost tutanlar, onlardandır. Şüphesiz Allah,zalimler topluluğuna hidayet etmez. Kalplerinde hastalık bulunanların: ‘Ba-şımıza bir felaketin gelmesinden korkuyoruz’ diyerek onların arasına koşuş-turduklarını görürsün. Umulur ki Allah bir fetih, yahut katından bir emirgetirecek de, onlar içlerinde gizledikleri şeyden dolayı pişman olacaklardır.(O zaman) iman edenler: ‘Bunlar mıdır bütün güçleriyle, sizinle beraberolduklarına yemin edenler’ diyeceklerdir. Onların bütün yaptıkları boşagitmiştir de kaybedenlerden olmuşlardır. Ey iman edenler! Sizden kim dinin-den dönerse (bilsin ki); Allah, sevdiği ve kendisini seven, mü’minlere karşı alçak gönüllü, kafirlere karşı onurlu ve zorlu bir toplum getirecektir. (Bunlar) Allah yolunda cihad ederler ve hiçbir kınayanın kınamasından korkmazlar.Bu, Allah’ın, dilediğine verdiği lütfudur. Allah’ın lütfu ve ilmi geniştir.”155

 153 Bakınız: Şankıti, Usulu’l-Fıkh notları, 282, İrşadu’l-Fuhul, K ıyasın geçerli olmadığı yerlerbölümü, 375154

29 Ankebut/10155 5 Maide/51-54

63

7/28/2019 Tekfirde Aşırılıktan Sakındırma Konusunda Otuz Risale-Makdisi

http://slidepdf.com/reader/full/tekfirde-asiriliktan-sakindirma-konusunda-otuz-risale-makdisi 66/531

⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ TEKFİRDE AŞIRILIKTAN SAKINDIRMA KONUSUNDA ⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ 

Bu ayetler, salt bir korku sebebi ile kafirleri dost edinen kişilerinmürted olduklarını ve amellerinin boşa gittiğini belirtmektedir. Bu ise ancak

küfür ile meydana gelecek bir durumdur. Allahu Teala, soyut bir korku ile müşrikleri veya kanunlarını dostedinme küfrünü işleyenleri mazur görmemiş, bu korkuyu tekfirin engellerin-den saymamış ve çoğu cahillerin sandığı gibi ikrah olarak da kabul etmemiş-tir. Hamd bin Atik  Rahimehullah içinden muhalefet etmesine rağmen mecburkalmasından dolayı zahirde kafirlere muvafakat edenlerin durumunu belirt-tikten sonra şöyle der156: “Kafirlerin ellerinde esir olmamasına rağmen, içtenmuhalefet ettiği halde zahirde onlara muvafakat eden kişi bunu ya liderlik veya mal veya vatan sevgisi veya çoluk çocuk ya da mala gelecek zarar

endişesiyle yapmı

şsa, o taktirde mürted olur ve kafirlere içinden nefret edi-yor olması da kendisini kurtarmaz.157 Bunlar Allahu Teala’nın haklarında“Bu da onların dünya hayatını ahirete tercih etmelerinden ve Allah’ın kafirlertopluluğunu hidayete erdirmemesinden dolayıdır”158 buyurduğu kimselerdir.

Bunları cehalet, hakka buğzetme, batılı sevme gibi sebepler değil, di-ne tercih ettikleri dünyevi bazı çıkarlar küfrü tercih etmeye sevketmiştir. Bu,Şeyhu’l-İslam Muhammed bin Abdulvehhab’ın sözüdür. İnsanlardan çoğu-nun özür zannettiği şey, şeytanın süslediği batıldan başka bir şey değildir.Şeytanın dostları, bu insanları gerçek olmayan bir korku ile korkuttuğu

zaman, müşriklere muvafakat etmenin ve boyun eğmenin caiz olduğunuzannetmişlerdir.”159

Hamd bin Atik  Rahimehullah bunları belirttikten sonra İbn-iTeymiye’nin, muteber ikrahın salt korku, eşi, çocukları ve malından ayrı bırakılması ile değil dayak, işkence veya öldürme ile meydana geleceğinibelirttiği görüşünü aktarmaktadır.

Suyuti, Kadı Iyad’dan şunu nakleder: “Maliki alimlerinden Ebu Mu-hammed el-Kayravani el-Keyzani’ye, Mısır yöneticileri taraf ından kendidavetlerine uymaya zorlanan, aksi halde öldürüleceği belirtilen kişinin duru-

mu hakkında soruldu. Bunun üzerine şöyle cevap verdi:“Öldürülmeyi tercih eder, bu konuda kimse mazur olmaz. Durumlar ı 

bilinmeden önce onların davetini kabul edenler oldu. Ancak durumları belliolduktan sonra bundan kaçınmak vacip olmuştur. Onların yanında ikamet

156  İkrah hakkında daha önce belirtilenlerin ikinci durumu budur. İkrah engeli hakkındasöyledikleri ise, bundan önceki dipnotta belirtilmişti.157 Bu, muteber bir ikrah olmaksızın küfrü kabul etmesi sebebiyledir.158

16 Nahl/107159 Sebilu’n-Necat, 62

64

7/28/2019 Tekfirde Aşırılıktan Sakındırma Konusunda Otuz Risale-Makdisi

http://slidepdf.com/reader/full/tekfirde-asiriliktan-sakindirma-konusunda-otuz-risale-makdisi 67/531

⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ OTUZ RİSALE ⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ 

ederek korkusundan dolayı onların davetini kabul etmesi sebebi ile kimsemazur sayılmaz. Çünkü şeriatın iptal edildiği yerde ikamet etmek caiz değil-

dir. Fakihler, bu gibi yerlerde ikamet etmenin Müslümanlara dinlerini öğret-mek ve İslam’dan çıkmalarını engellemek şartı ile olabileceğini belirtmişler-dir.”160

Bu söylenenlere Allahu Teala’nın şu ayeti de delalet etmektedir:“Kendilerine yazık eden kimselere melekler, canlarını alırken: ‘Ne iş üzereidiniz’ dediler. Bunlar: ‘Biz yeryüzünde mustaz’af konumundaydık’ diyecevap verdiler. Melekler de: ‘Allah’ın arzı geniş değil miydi? Hicret etseydinizya’ dediler. İşte onların barınağı cehennemdir. Orası ne kötü bir gidiş (ye-ri)dir.”161

Bu ayet, Müslüman oldukları halde evlerini, mallarını, eşlerini ve ço-cuklarını terketmemek için Mekke’de müşrikler ile beraber ikamet edip hicretetmeyenler hakkında inmiştir. Bedir Savaşı’nda müşrikler onları da kendisaflarına kattılar. Sahabe  Radıyallahu Anhum, atışları ile müşriklerin safların-daki Müslümanları vurunca “Kardeşlerimizi öldürdük” dediler. Bunun üzeri-ne Allahu Teala bu ayeti indirdi. Mustaz’af oldukları gerekçesiyle müşriklerinsaflarına katılmalarından dolayı Allahu Teala onları mazur görmedi. ÇünküBedir Savaşı’na çıkarılmadan önce hicrete güç yetirebilmelerine rağmen,müşriklerin arasından ayrılmada kusur ettiler. Bununla birlikte hapsedildikleri

 ve gerçekten mustaz’af oldukları için veya kadın, çocuk ve yaşlılar gibi güçyetirememeleri sebebi ile hicret etme imkanı bulamayanlar mazur görülmüş-tür. Allahu Teala şöyle buyurur: “Erkekler, kadınlar ve çocuklardan (gerçek-ten) aciz olup hiçbir çareye gücü yetmeyenler, hiçbir yol bulamayanlarmüstesnadır. İşte bunları, umulur ki Allah affeder. Allah affedici, bağışlayıcı-dır.”162

Bütün bunlar, kafir ve müşriklerin sayısını çoğaltan ve Müslümanlarakarşı onlara yardım eden ve destekleyen kişilerin, salt korku ve dünya malınaolan düşkünlükleri sebebiyle mazur olmayacaklarına delalet etmektedir.

Bunların durumu böyle iken, şirkin kendisini destekleyen, küfür kanunlarını koruyup kollayan ve Tevhid ehline karşı onları ve sahiplerini desteklemekiçin çalışan kişiler nasıl mazur olabilir! Şüphesiz bunlar evleviyatla mazursayılmazlar.

İkincisi: Mürtedlerin ve onların destekçileri olanların yöneticilerlebaşa çıkamadıkları ve onlara güç yetiremedikleri gerekçesiyle tekfir edilmek-

 160 Suyuti, Tarihu’l-Hulefa, 13161

4 Nisa/97162 4 Nisa/98-99

65

7/28/2019 Tekfirde Aşırılıktan Sakındırma Konusunda Otuz Risale-Makdisi

http://slidepdf.com/reader/full/tekfirde-asiriliktan-sakindirma-konusunda-otuz-risale-makdisi 68/531

⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ TEKFİRDE AŞIRILIKTAN SAKINDIRMA KONUSUNDA ⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ 

ten kurtulmaları da mümkün değildir. Mustaz’aflığın bulunması ve hakların-da muteber olması, onların müşrik ve kafirleri muvahhidlere karşı destekle-

melerini gerektirmez. Çünkü onları

buna ve bu işlerin yapı

ldı

ğı

görevlerekimse zorlamamaktadır. Aksine kendileri bu görevler ve işler için can atmak-ta, bu göreve gelebilmek için her türlü yollara baş vurmaktadırlar.

Daha da tuhaf ı, Allahu Teala’nın basiretlerini körelttiği ve vahyin nu-rundan mahrum bıraktığı bu kişilerden öyleleri vardır ki; Allahu Teala’nınşeriatını rafa kaldıran, küfür kanunlarını ortaya koyan ve onları egemen kılıpbu kanunlar ile korunan tağutların, ABD’nin karşısında mustaz’af olduklarını  ve bundan dolayı  şeriat hükümlerini uygulamaya güçlerinin yetmediğinisöyleyerek bu tağutları savunmaktadırlar.

Bu kişilere şunun sorulması gerekir: Yönetimde bulunmaya ve iktidarsandalyesine azı dişleriyle sarılmaya onları kim mecbur etmektedir? Hiçbirzorlama olmadığı halde bunların çoğu, tankların üzerinde yağcılık naraları atarak oraya geldiler. Ellerinden geldiği kadar Müslümanları öldürerek,hıyanet ederek ve alçalarak o makamı işgal ettiler. Onlardan kimisi babasını öldürdü, kimisi sürgüne gönderdi, kimisi bunu elde etmek için köyleri vekasabaları tümden yok etti. Bunlara rağmen kendilerinin ABD karşısındamustaz’af olduklarını söylerler. Oysaki eşyayı hakiki ismi ile isimlendirmeleri ve dolayısıyla da ABD’nin kuyruğu, kardeşi ve sevgilileri olduklarını söyle-

meleri gerekir.Ne olursa olsun, mustaz’af konumunda olan birinin küfür sözü söy-

lemesi veya küfür fiili işlemesi helal değildir. Sadece kafirlere mudara vetakiyye yapması caiz olur. Bu ise onlardan nefret etmesi ve onları kötü gör-mesi yanında, kendilerine dili ve eli ile karşı çıkmaması şeklinde yapılır. Bu,kalben onlara düşman olmakla birlikte, küfürde onlara uyup rıza gösterme-mesi şartıyla, açık bir düşmanlıkta bulunmama halidir. Hadiste “Razı olan veuyan hariç” denilerek bu durum belirtilmiştir. Birçok ayette açık olduğu gibi, Allahu Teala küfür ve şirkte kafirlere uyan kişileri, mustaz’aflık gerekçesiyle

mazur saymamaktadır. Bunu belirten ayetlerden bazıları şunlardır:“(Kafirler) ateşin içinde birbirleriyle çekişirlerken zayıf olanlar, o bü-

yüklük taslayanlara, ‘Biz size uymuştuk. Şimdi ateşin birazını bizden savabilirmisiniz?’ derler. O büyüklük taslayanlar ise, ‘Doğrusu hepimiz bunun içinde-yiz. Şüphe yok ki Allah kulları arasında vereceği hükmü verdi’ derler. Ateştebulunanlar cehennem bekçilerine, ‘Rabbinize dua edin, bizden bir gün olsunazabı hafifletsin’ diyecekler. (Bekçiler), ‘Size peygamberleriniz açık açıkdeliller getirmediler mi?’ derler. Onlar da, ‘Evet getirdiler’ derler. (Bekçiler

66

7/28/2019 Tekfirde Aşırılıktan Sakındırma Konusunda Otuz Risale-Makdisi

http://slidepdf.com/reader/full/tekfirde-asiriliktan-sakindirma-konusunda-otuz-risale-makdisi 69/531

⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ OTUZ RİSALE ⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ 

ise), ‘O halde kendiniz yalvarın’ derler. Halbuki kafirlerin duası, heder ol-maktan başka hiçbir değeri haiz değildir.”163

“İnkar edip kafir olanlar dediler ki: ‘Biz hiçbir zaman bu Kur’an’a vebundan önce gelen kitaplara iman etmeyeceğiz.’ Sen o zalimleri, Rablerininhuzurunda tutuklanmış, birbirlerini suçlayarak söz atarlarken bir görsen!Zayıf sayılanlar, büyüklük taslayanlara, ‘Siz olmasaydınız, elbette biz imaneden insanlar olurduk’ derler. Büyüklük taslayanlar, zayıf sayılanlara: ‘Sizehidayet geldikten sonra sizi ondan biz mi çevirdik? Bilakis siz suç işliyordu-nuz’ derler. (Buna karşılık) zayıf sayılanlar, büyüklük taslayanlara, ‘Hayır!Gece gündüz (işiniz) hile ve tuzak kurmaktı. Siz daima Allah’ı inkar etme-memizi, O’na ortak koşmamızı bize emrederdiniz’ derler. Artık azabı gördük-

lerinde, pişmanlı

kları

içlerine atarlar. Biz de o inkar edenlerin boyunları

na(ateşten) demir halkalar takarız. Onlar ancak yapmakta oldukları günahlar ilecezalandırılır.”164 

İş işten geçip azabı görünce nasıl pişman oldukları ve birbiriyle nasılkavga ettikleri, kendilerini helake götüren efendi ve büyüklerine ‘Hayır! Gecegündüz (işiniz) hile ve tuzak kurmaktı. Siz daima Allah’ı inkar etmememizi,O’na ortak koşmamızı bize emrederdiniz’ demeleri üzerinde düşünmekgerekir.

Bu konuda mustaz’af olmak özür değildir. Mustaz’af, Müslümanların

yanına hicret etmemesi ve Müslümanlara yardım etmemesi gibi bazı haram-ları işlemesi veya bazı farzları terketmesi halinde, mustaz’af olması sebebi ilemazur görülür. Ancak kendi iradesiyle küfre götüren bir şeyi işlemesi halindemazur görülemez. Çünkü mustaz’af olmak, yukarıda belirtilen ikrahtan farklı bir durumdur. İkrah, kalbi imanla dolu olduğu halde zorlama altında kişininküfre götürecek bir şey söylemesi veya işlemesi halidir

Bu nedenle Allahu Teala, mü’min mustaz’afların ellerinden geldiğikadar kendilerini kafirlerin arasından çıkarması için Allahu Teala’ya duaettiklerini belirtmekte ve günümüzde fitneye düşmüş kişilerin yaptıkları gibi,

din karşılığında dünyayı almak için mustaz’aflığı bir araç olarak görmedikle-rini bildirmektedir. Allahu Teala şöyle buyurur: “Size ne oluyor da Allahyolunda ve ‘Rabbimiz! Bizi, halkı zalim olan bu şehirden çıkar, bize taraf ın-dan bir sahip gönder, bize katından bir yardımcı yolla!’ diyen zavallı erkek-ler, kadınlar ve çocuklar uğrunda savaşmıyorsunuz?”165 

163 40 Mü’min/47-50164

34 Sebe’/31-33165 4 Nisa/75

67

7/28/2019 Tekfirde Aşırılıktan Sakındırma Konusunda Otuz Risale-Makdisi

http://slidepdf.com/reader/full/tekfirde-asiriliktan-sakindirma-konusunda-otuz-risale-makdisi 70/531

⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ TEKFİRDE AŞIRILIKTAN SAKINDIRMA KONUSUNDA ⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ 

Üçüncüsü: Mürtedlerin ve kafir yardımcılarının kendilerini mü’minsaymaları veya işledikleri cinayetlerde kendilerini haklı görmeleri de onların

tekfir edilmelerine engel değildir. Allahu Teala birçokları

bununla nitelemiş  ve bu durumu onların tekfir edilmelerine engel saymamıştır.

 Allahu Teala şöyle buyurur: “De ki: Size (yaptıkları) işler bakımındanen çok ziyana uğrayanları bildirelim mi? (Bunlar) İyi işler yaptıklarını sandık-ları halde, dünya hayatında çabaları boşa giden kimselerdir. İşte onlar,Rablerinin ayetlerini ve O’na kavuşmayı inkar eden, bu yüzden amelleriboşa giden kimselerdir ki, biz kıyamet gününde onlar için hiçbir ölçü tutma-yız. İşte, inkar ettikleri, ayetlerimi ve Rasulüm’ü alaya aldıkları için onlarıncezası cehennemdir.”166

Başka bir ayette ise şöyle geçer: “Çünkü onlar, Allah’ı bırakıp şeytan-ları kendilerine dost edindiler. Böyle iken kendilerinin doğru yolda oldukları-nı sanıyorlar.”167

Her dönemde kafirlerin çoğunun durumu böyledir. Mısır tağutu Fira- vun, halkına şöyle seslenirdi: “Ben size kendi görüşümden başkasını işaretetmiyorum. Ben size ancak doğru yolu gösteriyorum.”168 Allahu Teala baş-kaları için de şöyle buyurur: “Onlara; ‘Yeryüzünde fesat çıkarmayın’ denildi-ği zaman, ‘Biz ancak ıslah edicileriz’ derler.”169

Her zaman ve her yerde kafirler böyledir. Yahudiler ve Hristiyanlarbile hidayet üzere olduklarına, kendilerinin mü’minler ve cennet ehli oldukla-rına inanırlar. Allahu Teala onlar hakkında şöyle buyurur: “Yahudiler veHristiyanlar: ‘Biz Allah’ın oğulları ve sevgilileriyiz” dediler.”170 “(Ehl-i Kitap),‘Yahudi ve Hristiyan olanlar hariç hiç kimse cennete giremeyecek’ dedi-ler.”171 

Diğer kafirlerin durumu da böyledir. Şüphe yok ki böyle inanmaları  Allahu Teala’nın yanında onlara yarar sağlamadığı gibi, tekfir edilmelerinede engel değildir.

166 18 Kehf/103-106167 7 A’raf/30168 40 Mü’min/29169 2 Bakara/11170

5 Maide/18171 2 Bakara/111

68

7/28/2019 Tekfirde Aşırılıktan Sakındırma Konusunda Otuz Risale-Makdisi

http://slidepdf.com/reader/full/tekfirde-asiriliktan-sakindirma-konusunda-otuz-risale-makdisi 71/531

⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ OTUZ RİSALE ⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ 

Tekfiri sadece itikada bağlayanlar, imanı sadece kalbin itikadındanibaret gören aşırı Mürcie mezhebidir. Onlara göre küfür ancak itikad ile

gerçekleşir.

172

 Kaldı ki itikad kalpte kapalı olup bilinmeyen bir şeydir. Böyle olunca,onu tespit etmek de mümkün olmaz. Bu nedenle Şari’, itikadı dünya ahka-mında tekfirin bir engeli olarak nitelememiştir. Engel, hükmün sabit olmasını engelleyen ve tesbiti mümkün olan açık bir olgudur. İtikad ise bu tanımauymaması sebebi ile tekfirin engellerinden biri olmaz.

Dördüncüsü: Küfre götüren sebeplerden biri veya İslam’dan çıka-ran sebeplerden biri ile küfre giren kişinin namaz kılması, şehadet kelimeleri-ni söylemesi ve buna benzer İslam’ın diğer rükunlarını yerine getiriyor olma-

sı, tekfir edilmesine engel değildir. Çünkü bu kişinin küfrü, bu rükunları yerine getirmemesi sebebi ile değil, başka bir sebepden dolayıdır. AllahuTeala müşriklerin, imanın unsurlarından sayılan bazı işleri yerine getirmeleri-ne rağmen, bu unsurların, onların müşrik olarak isimledirilmelerine maniolmadığını belirtmektedir. Allahu Teala şöyle buyurur: “Onların çoğu, ancakşirk koşarak Allah’a iman ederler.”173 Başka bir ayette ise şirkin bütün amel-leri boşa götürdüğü belirtilmektedir: “Eğer onlar da Allah’a şirk koşsalardı kendileri için yapmakta oldukları amelleri elbette boşa giderdi.”174 

Bilindiği gibi insan şehadet kelimelerini söyleyerek İslam’a girer ve

imanın aslından olan amelleri yerine getirerek İslam’ını sürdürebilir. Bununlabirlikte küfür sebebi olan işlerden birini işlemesi nedeni ile kişi, bütün buamellerini boşa götürebilir.

Bu maddede üzerinde durduğumuz durumun, Allahu Teala’nın ya-nında muteber olan özürlerden olmadığı ve tekfir etmenin engellerindensayılmadığına dair şu ayet de delildir: “Eğer onlara sorsan, elbette ‘Biz sade-ce lafa dalmış  şakalaşıyorduk’ derler. De ki: Allah ile, O’nun ayetleriyle veO’nun Peygamberi ile mi alay ediyordunuz. Boşuna özür dilemeyin, çünküsiz iman ettikten sonra (tekrar) kafir oldunuz. Sizden (tevbe eden) bir grubu

bağışlasak bile, bir gruba da suçlu olduklarından dolayı azap edeceğiz.”175

Bu ayetler, şehadet kelimesini söyleyen, namaz kılan ve RasulullahSallallahu Aleyhi ve Sellem ile beraber en çetin savaşa çıkmış olan bazı insan-lar hakkında inmiştir. Rasulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem ve sahabe

172 Bu konuda bilgi için “İmtau’n-Nazar fi Keşfi Şubuhati Mürcieti’l-Asr” isimli kitabımızabakınız.173 12 Yusuf/106174

6 En’am/88175 9 Tevbe/65-66

69

7/28/2019 Tekfirde Aşırılıktan Sakındırma Konusunda Otuz Risale-Makdisi

http://slidepdf.com/reader/full/tekfirde-asiriliktan-sakindirma-konusunda-otuz-risale-makdisi 72/531

⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ TEKFİRDE AŞIRILIKTAN SAKINDIRMA KONUSUNDA ⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ 

 Radıyallahu Anhum hakkında alay ve hakaret içeren sözleri söylemeleri nedeniile, Allahu Teala onları tekfir etmiş ve şehadet kelimesini söylemeleri, namaz

lmaları

, cihada çı

kmaları

ve diğer amelleri yerine getiriyor olmaları

, onları

 tekfir edilmekten kurtarmamıştır.

Buna göre mürtedleri ve müşrikleri destekleyenler ile savaşılması es-nasında, şehadet kelimelerini söylüyor olmaları onların öldürülmeleriniengellemez. Çünkü şehadet kelimesini inkar etmemiştir ki onu tekrar söyle-mesi sebebi ile kendini korumuş ve Üsame bin Zeyd’in öldürdüğü adamındurumunun kapsamına girmiş olsun. Kendisi ile savaşılan bu kişi zatenşehadet kelimelerini gece gündüz söyleyip kabul ediyor, belki de namazkılıyordur. Tekfir edilmesinin sebebi, Allahu Teala’nın hükümleri yerine

başka hükümleri benimseyip savunması

ve muvahhidlere karşı

müşrikleridesteklemesidir. Bu sebepten sıyrılıp tevbe etmedikçe, Müslüman olamaz. Ancak bu sebepten dönmesi halinde tekrar İslam’a girebilir. Çünkü kendisibu kapıdan çıkmıştır ve dolayısıyla da dönüşü de ancak bu kapıdan olur.

Rasulullah’ın Sallallahu Aleyhi ve Sellem vefatından sonra sahabenin Radıyallahu Anhum mürtedlere karşı tavrında bu durum açık ve net olarakgörülmektedir. Bu mürtedler değişik sınıflardan oluşmaktaydı. Bir kısmı tümden dinden dönmüş, bir kısmı “Namaz kılarız ancak zekat vermeyiz”diyerek dinin bazısından yüz çevirmiş ve yine diğer bir kısmı da iman ettikleri

Muhammed’in Sallallahu Aleyhi ve Sellem yanında Esved el-Ansi veyaEsedoğullarından Tuleyha gibi başkalarının da peygamber olduğunu uydu-rup, onları da peygamber olarak kabul etmişlerdi. Ebu Bekir  Radıyallahu

 Anhu bunlara karşı çıkarak, meşhur uygulamasını yerine getirmiştir. Onlar-dan şehadet kelimesini söyleyip namazı kıldığı halde zekatı vermeyenler ilezekatı vermeyi kabul etmelerine kadar savaştı. Ve yine onlardanMüseyleme’ye iman etmesi sebebiyle dinden çıkmış olanlar ile,Müseyleme’den ilişkilerini kesip peygamberlik iddiasını red etmelerine kadarsavaştı.

Başlangıçta bu durum Ömer bin Hattab’a  Radıyallahu Anhu kapalı geldi ve Ebu Bekir’e  Radıyallahu Anhu, Rasulullah’ın Sallallahu Aleyhi veSellem  şehadet kelimesini söylemelerine kadar insanlarla savaşmaklaemrolunduğunu bildirdiği hadisi hatırlatarak, “İki şehadeti söylemelerinerağmen onlarla nasıl savaşırsın?” diye itiraz da bulundu. Ebu Bekir

 Radıyallahu Anhu ona, “Namazı ve zekatı birbirinden ayıran ile vallahi sava-cağım” diyerek cevap verdi. Bundan da anlaşılmaktadır ki Ebu Bekir’insavaştığı bu insanlardan kimileri namaz kılıyor ve şehadet kelimesini söylü-yordu. Bunların dinden çıkmalarının nedeni namaz veya iki şehadetin terk

şı

nda başka bir sebepti.

70

7/28/2019 Tekfirde Aşırılıktan Sakındırma Konusunda Otuz Risale-Makdisi

http://slidepdf.com/reader/full/tekfirde-asiriliktan-sakindirma-konusunda-otuz-risale-makdisi 73/531

⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ OTUZ RİSALE ⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ 

Beşincisi: Küfür sebeplerinin herhangi birinin işlenmesinin rahiple-rin, hahamların, yöneticilerin veya benzerlerinin saptırması ile olması da

tekfirin engellerinden değildir. Yukarı

da belirttiğimiz gibi, cehalet engeli,kapalı ve açıklamaya muhtaç konular için geçerli olan bir mazerettir. Buşekilde kapalı olan konularda muayyen olarak bir kişi tekfir edilmeden öncemutlaka hüccet ikamesinin yerine getirilmesi gerekir. Ancak Tevhid’in teme-lini yıkma ve Yahudi ve Hristiyanlara bile kapalı olmayan apaçık şirk veküfür olan bir işi yapma durumunda, cehalet engeli geçerli bir mazeret değil-dir.

 Yahudi ve Hristiyanların, kendi din adamları taraf ından saptırılmaları sebebi ile Allahu Teala’ya yapılması gereken ibadeti başkalarına yapmış 

olmaları

meselesinde, Rasulullah’ı

n Sallallahu Aleyhi ve Sellem onları

mazurgörmediği ile ilgili hadis, ileride gelecektir Allah’ın izni ile. Onlar, Adiy binHatim’in  Radıyallahu Anhu açıkladığı gibi, bu konuda din adamlarına itaatetmenin ibadet olduğunu bilmiyorlardı. Yahudi ve Hristiyanların küfrü dahaçok taklit küfrüdür. Allahu Teala şöyle buyurur: “(Yahudiler) Allah’ı bırakıpbilginlerini (hahamlarını); (Hristiyanlar) da rahiplerini ve Meryem oğlu Me-sih’i Rabler edindiler. Halbuki hepsine de tek İlah’a kulluk etmekten başkabir şey emrolunmadı. O’ndan başka hiçbir ilah yoktur. O, bunların ortakkoştukları şeylerden münezzehtir.”176

Kafirlerin çoğunun küfrü de bu şekildedir. Allahu Teala şöyle buyu-rur: “Onlara: ‘Allah’ın indirdiğine ve Rasul’e gelin’ denildiği vakit: ‘Babala-rımızı üzerinde bulduğumuz (yol) bize yeter’ derler. Ataları hiçbir şey bilmi-yor ve doğru yol üzerinde bulunmuyor iseler de mi?”177

Buhari’nin rivayet ettiği hadiste Rasulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem,kabir azabı hakkında şöyle buyurur: “Kafir veya münaf ık ise şöyle cevap verir: ‘Bilmiyorum. Ben de herkesin söylediğini söylüyordum!’ Bunun üzeri-ne kendisine: ‘Sen anlamadın ve uymadın’ denilir. Sonra kulaklarının arası-na demirden bir sopa ile vurulur.”

Kur’an, zayıf ve mukallid konumundaki kişilerin, kendilerinin sapıt-malarına sebep olan efendi ve büyüklerinden, kıyamet günü teberri edecek-lerini, ama bunun onları kurtaran bir özür sayılmayacağı gibi tekfir edilmele-rine de engel olmayacağını belirtmektedir. Allahu Teala şöyle buyurur:“(K ıyamet günü) hepsi Allah’ın huzuruna çıkacak ve zayıflar o büyüklüktaslayanlara diyecekler ki: Biz sizin tabilerinizdik, şimdi siz, Allah’ın azabın-dan herhangi bir şeyi bizden savabilir misiniz? Onlar derler ki: Allah bizi

176

9 Tevbe/31177 5 Maide/104

71

7/28/2019 Tekfirde Aşırılıktan Sakındırma Konusunda Otuz Risale-Makdisi

http://slidepdf.com/reader/full/tekfirde-asiriliktan-sakindirma-konusunda-otuz-risale-makdisi 74/531

⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ TEKFİRDE AŞIRILIKTAN SAKINDIRMA KONUSUNDA ⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ 

hidayete erdirseydi biz de sizi, doğru yola iletirdik. Şimdi biz sızlansak da,sabretsek de birdir. Çünkü bizim için sığınacak bir yer yoktur.”178

Başka bir ayette ise Allahu Teala şöyle buyurur: “Şu muhakkak ki, Allah kafirlere lanet etmiş ve onlara çılgın bir ateş hazırlamıştır. Orada ebediolarak kalacaklar, (kendilerini koruyacak) ne bir dost, ne de bir yard ımcı bulacaklardır. Yüzleri ateşte evirilip çevirildiği gün, ‘Eyvah bize! Keşke Al-lah’a itaat etseydik, Peygamber’e de itaat etseydik’ derler. ‘Ey Rabbimiz! Bizliderlerimize ve büyüklerimize uyduk da onlar bizi yoldan sapt ırdılar’ derler.‘Rabbimiz, onlara iki kat azap ver ve onları bir lanetle rahmetinden kov’derler.”179 Bu anlamda olan ayetler çoktur.

İbnu’l-Kayyim  Rahimehullah “Tariku’l-Hicrateyn” isimli kitabında,

mükelleflerin tabakalarından söz etmekte ve on yedinci tabaka hakkındaşunları söylemektedir: “Taklitçiler tabakası, kafirlerin cahilleri ve onlarauyanlar ile bu uyanları takip eden eşekleri şunu söylerler: “Biz atalarımızı birümmet (yol) üzere bulduk ve onları bu yollarında takip ettik.” Bununlaberaber bunlar İslam ehline karşı muharip (savaşçı) değillerdir. Bunlarındurumları; aynen muharip olan kafirlerin, direk olarak Allah’ın nurunusöndürme, dinini ve kelimesini yıkma teşebbüsü içerisinde olmayan kadınla-rı, hizmetçileri ve kendilerine uyanları gibidir. Onlar bu taklitlerinde hayvan-lar gibidirler. Ümmet (alimleri) bu taklitci tabakasının cahil olsalar da kafir

oldukları konusunda ittifak etmiştir. Her ne kadar kendilerinden öncekilere ve atalarına uymuş cahiller de olsalar, bunların hükmü kafir olmalarıdır. Ancak bazı bid’at ehli kimseler bunların kafir olmadıkları hakkında hüküm vermiş ve bunların konumlarının kendilerine davetin ulaşmadığı kimselerinkonumu gibi olduğunu söylemiştir. Kelam ilmi ile uğraşan bazı kişiler dışın-da, Müslümanların imamlarından veya sahabeden veya tabi’inden ya databi’inden sonra gelenlerden böyle bir görüş aktarılmamıştır. Bu görüşüsavunanlar, bu taklit edenler tabakasının davete karşı inatçı olmadıklarını vebunların cahil kafir olduklarını söylemişlerdir. Sahih olan bir rivayete göreRasulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem  şöyle buyurmaktadır: “Cennete ancakMüslüman kişi girer.”180 Taklid eden bu kişi ise Müslüman değildir.

İslam, Allahu Teala’yı birlemek ve ibadeti sadece ona yapmak, Allahu Teala’ya, Rasul’üne Sallallahu Aleyhi ve Sellem ve getirdiklerine imanetmektir. Kişi bunları yerine getirmediği sürece Müslüman olmaz. Bunlarinatçı birer kafir olmasalar da, cahil kafirlerdir ve inatçı olmamaları onları kafir olmaktan kurtarmaz.”

178 14 İbrahim/21179

33 Ahzab/64-68180 Müslim, Kitabu’l-İman, 178

72

7/28/2019 Tekfirde Aşırılıktan Sakındırma Konusunda Otuz Risale-Makdisi

http://slidepdf.com/reader/full/tekfirde-asiriliktan-sakindirma-konusunda-otuz-risale-makdisi 75/531

⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ OTUZ RİSALE ⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ 

İbnu’l-Kayyim  Rahimehullah bunları aktardıktan sonra, küfürde baş-kalarını taklit ederek onlara uyanları ve her iki taraf ın da ateşte olduğunu

belirten ayetleri aktarmaktadı

r. Bunlardan birisi Allahu Teala’nı

n şu ayetidir:“(Kafirler) ateşin içinde birbirleriyle çekişirlerken zayıf olanlar, o büyüklüktaslayanlara, ‘Biz size uymuştuk. Şimdi ateşin birazını bizden savabilir misi-niz?’ derler. O büyüklük taslayanlar ise, ‘Doğrusu hepimiz bunun içindeyiz.Şüphe yok ki Allah kulları arasında vereceği hükmü verdi’ derler.”181

Daha sonra ise İbnu’l-Kayyım  Rahimehullah  şöyle devam eder: “Buayetler, taklit edenler ve edilenlerin hepsinin ateşte olduğunu, taklit edenleriçin bu durumlarının kendilerine bir yarar sağlamadığını belirtmektedir. Şuayet bunu daha açık bir şekilde bildirir. “O zaman (görecekler ki) kendilerine

uyulup arkaları

ndan gidenler, kendilerine uyanlardan hı

zla uzaklaşı

rlar ve oanda her iki taraf da azabı görmüşler, nihayet aralarındaki bağlar kopupparçalanmıştır. Taklit edenler şöyler derler: ‘Ah, keşke bir daha dünyaya geridönmemiz mümkün olsaydı da, şimdi onların bizden uzaklaştıkları gibi bir deonlardan uzaklaşsaydık!’ Böylece Allah onlara işledikleri bütün işlerini kendi-lerine hasret, pişmanlık ve üzüntü kaynağı olarak gösterir ve onlar artıkateşten çıkmazlar.”182

Altıncısı: Mürted kişinin ilim ehlinden veya akademisyen, sakallı vebelli bir İslami cemaatin mensubu olması da tekfirin engellerinden değildir.

 Allahu Teala, belli bir dönemde yaşamış olan ve zamanının en bilgini olankişi hakkında şöyle buyurur: “Onlara, kendisine ayetlerimizden verdiğimizfakat onlardan sıyrılıp çıkan, o nedenle de şeytanın takibine uğrayan vesonunda azgınlardan olan kimsenin haberini oku. Dileseydik elbette onuayetlerle yükseltirdik. Fakat o, yere saplandı ve hevesinin peşine düştü.Onun durumu tıpkı köpeğin durumuna benzer: Eğer üstüne varsan, diliniçıkarıp solur, bıraksan da dilini çıkarıp solur. İşte ayetlerimizi yalanlayankavmin durumu budur. Bu kıssayı anlat, umulur ki düşünür, ibret alırlar.”183

 Allahu Teala, yaratılanların en hayırlıları olan peygamberler hakkın-

da ise şöyle buyurur: “İşte O, Allah’ın hidayetidir; kullarından dilediğini onailetir. Eğer onlar da Allah’a ortak koşsalardı kendileri için yapmakta oldukları amelleri boşa giderdi. İşte onlar, kendilerine kitap, hikmet ve peygamberlik verdiğimiz kimselerdir. Eğer bunlar onları inkar etselerdi, derhal biz, onları inkar etmeyecek bir toplumu onlara vekil bırakırdık.”184

 181 40 Mü’min/47-48182 2 Bakara/166-167183

7 A’raf/175-176184 6 En’am/88-89

73

7/28/2019 Tekfirde Aşırılıktan Sakındırma Konusunda Otuz Risale-Makdisi

http://slidepdf.com/reader/full/tekfirde-asiriliktan-sakindirma-konusunda-otuz-risale-makdisi 76/531

⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ TEKFİRDE AŞIRILIKTAN SAKINDIRMA KONUSUNDA ⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ 

 Abdullah bin Ebi Serh olayı da buna delalet eder. Bu kişiRasulullah’ın Sallallahu Aleyhi ve Sellem vahiy katiplerindendi ve dinden

döndü. Rasulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem, Kabe’nin eteklerine tutunmuş olarak görülse bile onun öldürülmesini emretti. Daha sonra tevbe etti veMekke’nin Fethi sırasında İslam’a döndü. Süt kardeşi olan Osman bin Afvan

 Radıyallahu Anhu onu Rasulullah’a Sallallahu Aleyhi ve Sellem getirdi. Buradasöylemek istediğimiz şudur; irtidat edip küfrü gerektiren işleri yaptığında, vahiy katiplerinden olması, Abdullah bin Ebi Serh’i kafir olmaktan kurtar-mamıştır. Bu olay İbn-i Teymiye’nin Rahimehullah “es-Sarimu’l-Meslul” isimlikitabında ayrıntılı olarak anlatılmaktadır.

Ne var ki dinden çıkaran açık bir küfrü işleyen ile içtihadından dolayı 

ecir kazanan müçtehidin, hata sonucu küfür olan bir işi işlemesi veya küfürolan bir sözü söylemesini birbirinden ayırmak gerekir. İçtihad hatasındandolayı böyle bir şey söz konusu olduğu zaman, onlara karşı edepsizlik yap-mak veya dil uzatmak, sövmek, kitaplarından insanları soğutmak doğrudeğildir. Özellikle bu kişiler dinin savunucuları ve mürted tağutlardan uzakinsanlar ise onlar hakkında kötüleyici şeyler söylemekten kaçınmak gerekir.

Buhari  Rahimehullah Sahih’inin “Ensar’ın Fazileti” bölümündeRasulullah’ın Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle dediği aktarır: “Ensar dayana-ğımdır, sırdaşımdır. İnsanlar sayıca artarken onlar azalacaklar. Öyleyse

onların iyilerine yapışın, kusurlularını da affedin.” Yine Rasulullah’ınSallallahu Aleyhi ve Sellem Enes’e Radıyallahu Anhu Ensar’ı vasiyet ettiği hadi-sinde de şöyle geçmektedir: “Size Ensar’ı vasiyet ediyorum... Onların iyileri-ne yapışın, kusurlularını da affedin.”

 Allahu Teala’nın dini için canlarını feda eden ve Allah yolunda herşeylerini vermekten çekinmeyen Ensar, her zaman bu vasiyetten nasibinialacaktır. Allahu Teala hepsinden razı olsun. Rasulullah’ın Sallallahu Aleyhi veSellem onlar hakkındaki vasiyeti unutulmamalı, beyinsiz ve ahmak kişilerinonlara dil uzatmalarına meydan verilmemelidir. Çünkü onlara dil uzatmak,

İslam’ın ve Allahu Teala’nın düşmanlarının gözünü aydınlatır. Aklı başındahiçbir kimse buna cesaret edemez.

 Yedincisi: Belli bir küfür sebebinden dolayı muayyen olarak tekfiredilecek olan kişilerin sayılarının çok olması da tekfirin engellerinden değil-dir. Çünkü Allahu Teala’nın dini hiçbir kimseyi kayırmaz. Musa  Aleyhisselam şöyle demiştir: “Eğer siz ve yeryüzünde olanların hepsi kafir olsanız, (Allah’ınbir şeyi noksan olmaz). Çünkü Allah gerçekten zengindir.” 185 Allahu Tealaşöyle buyurur: “Sen (iman etmelerine) düşkün olsan bile yine de insanların

185 14 İbrahim/8

74

7/28/2019 Tekfirde Aşırılıktan Sakındırma Konusunda Otuz Risale-Makdisi

http://slidepdf.com/reader/full/tekfirde-asiriliktan-sakindirma-konusunda-otuz-risale-makdisi 77/531

⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ OTUZ RİSALE ⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ 

çoğu iman edecek değillerdir”186, “İnsanların birçoğu, Rablerine kavuşmayı gerçekten inkar etmektedirler.”187 

Ebu Davud ve İbn-i Mace’nin rivayet ettiği hadiste şöyle geçer:“Ümmetimden kimi kabileler müşriklere katılmadıkça ve kimi kabileler putla-ra tapmadıkça kıyamet kopmaz.” Hakim’in Ebu Hureyre’den  Radıyallahu

 Anhu rivayet ettiği ve sahih dediği hadiste de şöyle geçmektedir: “RasulullahSallallahu Aleyhi ve Sellem “Allah’ın yardımı ve zaferi gelip de insanların bölükbölük Allah’ın dinine girmekte olduklarını gördüğün vakit..”188 ayetini okudu ve “bölük bölük ona girdikleri gibi bölük bölük de ondan çıkacaklardır”buyurdu.” İbn-i Teymiye  Rahimehullah, “Minhacu’s-Sunne” isimli kitabın-da189 Müseylemetü’l-Kezzab’ın taraftarlarının yüzbin veya daha çok olduğu-

nu belirtmektedir.Sekizincisi: Küfür sözünün şaka, oyun, eğlence veya alay olaraksöylenmiş olması da tekfirin muteber olan engellerinden değildir. Bu konudaalimlerin ittifakı bulunmaktadır. Bunun delili ise şu ayettir: “Eğer onlarasorsan, elbette ‘Biz sadece lafa dalmış şakalaşıyorduk’ derler. De ki: Allah ile,O’nun ayetleriyle ve O’nun Peygamberi ile mi alay ediyordunuz! Boşunaözür dilemeyin, çünkü siz iman ettikten sonra (tekrar) kafir oldunuz. Sizden(tevbe eden) bir grubu bağışlasak bile, bir gruba da suçlu olduklarındandolayı azap edeceğiz.”190 Rasulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem ile beraber

Tebük seferine çıkmış olmalarına, bu sözleri yolculuk esnasında oyun veeğlence olarak söylemelerine rağmen Allahu Teala onların bu yaptıklarını affetmedi ve özür beyanlarını kabul etmedi.

Ebu Bekr bin el-Arabi (543 hicri) şöyle der: “Şaka olarak yapılan kü-für, kişiyi küfre götürür. Ümmette bu konuda ihtilaf yoktur. Tahkik etmek,ilmin ve hakkın; rastgele konuşmak ise, cehalet ve batılın kardeşidir.”191

İbnu’l-Cevzi  Rahimehullah şöyle der: “Küfür kelimesini söylerken cid-diyet ve oyun aynı değerdedir.”192

Nevevi Rahimehullah şöyle der: “Küfrü gerektiren sözü söylemenin vedin ile alay etmenin şaka olarak veya ciddi olarak yapılması arasında farkyoktur.”193

 186 12 Yusuf/103187 30 Rum/8188 110 Nasr/1-2189 7/217190 9 Tevbe/65-66191

Kurtubi, Ahkamu’l-Kur’an, 2/964, 8/197192 Zadu’l-Mesir, 3/465

75

7/28/2019 Tekfirde Aşırılıktan Sakındırma Konusunda Otuz Risale-Makdisi

http://slidepdf.com/reader/full/tekfirde-asiriliktan-sakindirma-konusunda-otuz-risale-makdisi 78/531

⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ TEKFİRDE AŞIRILIKTAN SAKINDIRMA KONUSUNDA ⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ 

İbn-i Teymiye  Rahimehullah “Boşuna özür dilemeyin, çünkü siz imanettikten sonra (tekrar) kafir oldunuz”194 ayetini açıklarken şöyle der: “Allahu

Teala onları

n “Biz sadece lafa dalmı

ş  şakalaşı

yorduk” sözleri için “Yalansöylüyorsunuz” demedi. Bundan önce, işledikleri küfür fiillerinden dolayı özür dilemeleri konusunda Allahu Teala onları yalanlıyordu. Bu defa iseözürlerinde mazeret olarak belirttikleri bu dalma ve şakalaşma sebebi ile kafirolduklarını belirtti.”195

Beyan ettikleri özüre rağmen Allahu Teala onları tekfir etti. Özür di-lemediklerini söylemedi, aksine bu özrün geçersizliğini belirtti. Bu ise beyanedilen bu özrün tekfirin engellerinden olmadığını gösterir.

İbnu’l-Kayyim  Rahimehullah, hükmün sıhhati için kastın bulunması 

gerektiği konusundan söz ettikten ve kaybolan devesini bulunca aşırı sevinç-ten dolayı “Allah’ım, sen benim kulum, ben de senin rabbinim” diyen kişininsözünü naklettikten sonra şöyle der: “Açık bir küfür söylese bile bu söz ilekafir olmaz. Çünkü küfrü kastetmiş değildir. Küfür söylemesi için ikrah edilenkişi de küfrü söylese yine kafir olmaz. Çünkü bu, iradesi dışında olmaktadır.Halbuki alay eden ve şaka yapan böyle değildir. Alay veya şaka da olsaküfür ve boşama konusunda kişinin söyledikleri geçerlidir. Çünkü sözü bilebile söylemiştir. Unutan, ikrah altında olan ve hata yapanın aksine, şaka vealay amacı ile söz söyleyenin, söylediği bu sözü geçerli kabul edilir. Halbuki

unutarak, hata ederek ve ikrah altında olarak konuşan kişi mazurdur ve busöylediğinden sorumlu değildir. Ancak alay ederek konuşan kişi küfür veakid sözlerinde mazur değildir. Çünkü lafzı söylemekte ve onu kastetmekte-dir. Alay amaçlı söylenen sözü, Allahu Teala ve Rasulü Sallallahu Aleyhi veSellem özür olarak saymamıştır. Hatta alay amaçlı olarak küfür sözünü söy-leyen kişi, cezayı daha çok hak eder. Halbuki Allahu Teala, kalbi iman iledolu olan kişinin ikrah altında küfür sözü söylemesini mazur görmüştür. Ancak alaylı olarak küfür sözünü söyleyeni mazur görmemiş ve şöyle bu-yurmuştur: “Eğer onlara sorsan, elbette ‘Biz sadece lafa dalmış şakalaşıyor-duk’ derler. De ki: Allah ile, O’nun ayetleriyle ve O’nun Peygamberi ile mialay ediyordunuz. Boşuna özür dilemeyin, çünkü siz iman ettikten sonra(tekrar) kafir oldunuz. Sizden (tevbe eden) bir grubu bağışlasak bile, birgruba da suçlu olduklarından dolayı azap edeceğiz.””196 

193 Ravdatu’t-Talıbin, 10/64194 9 Tevbe/65-66195

Es-Sarimu’l-Meslul, 517196 9 Tevbe/65-66; İlamu’l-Muvakkıin

76

7/28/2019 Tekfirde Aşırılıktan Sakındırma Konusunda Otuz Risale-Makdisi

http://slidepdf.com/reader/full/tekfirde-asiriliktan-sakindirma-konusunda-otuz-risale-makdisi 79/531

⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ OTUZ RİSALE ⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ 

İbn-i Nuceym el-Hanefi şöyle der: “Küfür sözünü, alay ederek veyaoyun olsun diye söyleyen kişi, herkese göre kafirdir ve itikadına itibar edil-

mez.”

197

Dokuzuncusu: Tekfir edenlerin, irtidat cezasını veya kafir yöneticiyideğiştirme gibi tekfirin sonuçlarını, tekfir edilenlere uygulama gücüne sahipolmamaları da tekfirin engellerinden değildir. Bunlar, günümüz Mürciesininağızlarına doladıkları şeylerdir. Birinci bölümde günümüz Mürciesinin önder-lerinden bazılarının sözlerine değinmiştik. Bazıları ise onları taklit etmiş ve busöylediklerine dört elle sarılmıştır. Halbuki söyledikleri, cehalet ile safsatayapmalarından başka bir şey değildir. Böyle bir gerekçe doğru olmuş olsay-dı, şer’i bütün ahkamın iptal edilmesi gerekirdi ve kendi itiraf ı veya şahitlerin

tanı

klı

ğı

ile zina yaptı

ğı

sabit olan kişilere zina cezası

uygulama imkanı

zolmadığına göre, bu kişiler de zani hükmünü almamış olurlardı.

 Yine, haksız yere adam öldürene kısas uygulama gücüne de sahipolmadığımıza göre, öldüren kişi katil hükmünde olmaz ve adamın diyetyahut kefaret vermesi ve hatta tevbe etmesi de gerekmezdi. Hırsızlık yapanınelini kesme gücüne sahip olmadığımıza göre, ona hırsız dememiz de helalolmazdı.

 Açıkça işlenen kötülükleri önleme gücüne madem ki sahip değiliz; budurumda bu kötülükleri tarif etmemiz, ondan sakındırmamız veya onlara

kötülük dememiz de caiz olmaz.Bütün bunlar, fesat ve ilhad kapısını ardına kadar açmak, onaylamak

 ve kulların işlemesi için kolaylık sağlamak olur. Halbuki burada hak ve doğruolan, Allahu Teala’nın Kur’an’da belirttiği “O halde gücünüz yettiği kadar Allah’tan korkun”198 ölçüsüne riayet etmektir. Yine Şuayb’ın  Aleyhisselam dilinden şöyle aktarılır: “Ben sadece gücümün yettiği kadar ıslah etmekistiyorum. Fakat başarmam ancak Allah'ın yardımı iledir.”199 

Bu nedenle f ıkıh alimleri “Mümkün olan, imkansız olan sebebiyledüşmez” kuralını koymuşlardır. Müslümanların herhangi bir dönemde kafiryöneticiye karşı çıkıp onu değiştirmekten aciz kalmaları, onu tekfir etmeyibırakmaları anlamına gelmez. Ellerinden geldiğince ve güçlerinin yettiğikadar Allahu Teala’dan korkmaları gerekir. Bu tür yöneticileri değiştirmeimkanları olduğunda onun hükümlerini reddederler, din ve dünya işleriniona bırakmazlar ve ellerinden geldiği kadar başlarına musallat olmasınaf ırsat vermezler. Ona bey’at etmez, sancağı altında savaşmaz, batıl şeylerinde

197 El-Bahru’r-Raik Şerhu Kenzu’d-Dagaig, 5/134198

64 Teğabün/16199 11 Hud/88

77

7/28/2019 Tekfirde Aşırılıktan Sakındırma Konusunda Otuz Risale-Makdisi

http://slidepdf.com/reader/full/tekfirde-asiriliktan-sakindirma-konusunda-otuz-risale-makdisi 80/531

⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ TEKFİRDE AŞIRILIKTAN SAKINDIRMA KONUSUNDA ⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ 

onu desteklemez ve Müslümanlara karşı ona yardım etmezler. Şüphesizyöneticinin kafir olduğunu bilmek, ciddi çalışmayı ve günün birinde onu

değiştirmek için hazı

rlı

k yapmayı

gerektirir. Kafir olan yöneticiye Müslümangözü ile bakanlar ise, ona karşı bir tepki göstermez ve günümüz Mürciesininyaptığı gibi, onu değiştirmek için hiçbir zaman ciddi bir çalışma içine girmez-ler.

 Yönetici hakkında verilen hükmün farklı olması, grupları ve eğilimle-rini birbirinden ayıran bir ölçüdür. Bu ölçü ile muvahhidleri, tağutları tekfiredenleri veya en azından onlar ile aynı safta bulunmaktan kaçınanları; butağutlara bey’at edenlerden, batıl yolunu savunanlardan ve tağutları kafirgöstermemek için göbeklerini yırtanlardan ayırabiliriz. İnsaf sahipleri

muvahhidlerin durumunu, ahvalini, davetlerini ve yöntemlerini, bununlabirlikte tağutların kucağında uyuyan, onların sütü ile beslenen, onları eleşti-renlere kalemlerini ve dillerini, kılıç ve oklarını musallat edenlerin durumunubugünün vakıası içinde düşünmelidirler.

Onuncusu: Küfrü işleyen kişinin eksik bir terbiye ile yetişmiş veyakötü bir terbiyeye sahip olması da tekfirin engellerinden değildir. AllahuTeala’ya, dine veya Peygambere söven kişileri tekfir etmeye karşı çıkan vepeşinden gidilip parmakla gösterilen kişilerin söylediği gibi, bu durum onlarıntekfir edilmelerine engel teşkil etmez. Çünkü kafir ve müşriklerin çoğu kötü

terbiye ve yetişme sonucu kafir ve müşrik olmuşlardır. Rasulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem bunu şöyle belirtir: “Her doğan, İslam f ıtratı üzere doğar. Anne ve babası onu Yahudileştirir, Hristiyanlaştırır ya da mecusileştirir.”200

Onbirincisi: İstihsan, ıstıslah veya adına davetin çıkarı dedikleri ge-rekçeler ile sarih ve açık olan küfür sebeplerinden birini işlemek de tekfirinengellerinden değildir. Çünkü şirk veya küfürde muteber bir yarar yoktur.Dünyada Allahu Teala’ya isyan edilen en büyük günah şirktir. Bu nedenle Allahu Teala şöyle buyurur: “Allah kendisine ortak koşulmasını asla bağış-lamaz. Bundan başkasını dilediği kimse için bağışlar. Allah’a ortak koşan

kimse büyük bir günah (ile) iftira etmiş olur.”201

Buhari ve Müslim’in yapmış oldukları rivayete göre Rasulullah’a Sallallahu Aleyhi ve Sellem en büyükgünahın ne olduğu sorulmuş ve bunun üzerine Rasulullah Sallallahu Aleyhi veSellem  şöyle cevap vermiştir: “Seni yarattığı halde Allahu Teala’ya ortakkoşmandır.”

Şirk, dünyada kötülüklerin en büyüğüdür. Bu nedenle bütün amelleriboşa götürür. Allahu Teala şöyle buyurur: “(Ey Muhammed) Andolsun ki

200

Müslim rivayet etmiştir.201 4 Nisa/48

78

7/28/2019 Tekfirde Aşırılıktan Sakındırma Konusunda Otuz Risale-Makdisi

http://slidepdf.com/reader/full/tekfirde-asiriliktan-sakindirma-konusunda-otuz-risale-makdisi 81/531

⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ OTUZ RİSALE ⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ 

sana ve senden önceki peygamberlere de (şu husus) vahyolunmuştur: Andolsun ki, (bilfarz) Allah’a ortak koşarsan, işlerin şüphesiz boşa gider ve

hüsranda kalanlardan olursun.”

202

Şirkte veya küfürde, varlığı iddia edilen her türlü yarar veya çıkar,şer’an red edilen batıl bir yarar ve çıkardır. Allahu Teala ona hiçbir değer vermez.

Evet, şirk ve küfürde bazı insanlar için dünyalık çıkarlar olabilir. Buçıkarlarını din maskesi ile örterler. Halbuki din ondan beridir. Allahu Teala,şirki ortadan kaldırmak için bütün peygamberlerini göndermiş ve kitaplarını indirmiştir. İbadetleri sadece Allahu Teala’ya yapmak şarttır. Allahu Tealaiyidir ve ancak iyi olanı kabul eder. Şer’i yararlara ancak meşru yollar ve

 vasıtalarla ulaşmak caizdir. Gayenin her türlü aracı meşru kıldığına inananMakyavelistlerden203 değiliz ki hevamızın uygun gördüğü vasıtayı seçelim.

 Allahu Teala, bütün yolları kapatmış ve bize sadece bir tek yolu açıkbırakmıştır. Açık bıraktığı o yol ise kendisine, cennetine, rızasına, dininedestek olmaya ve iki cihan mutluluğunu elde etmeye götüren, AllahuTeala’nın Peygamberini gönderdiği ve kendisine bildirdiği yoldur. “Mu-hammed’in Sallallahu Aleyhi ve Sellem Allah’ın Rasulü olduğuna şehadetederim” sözünün en önemli anlamlarından biri budur. Küfürde maslahatgörenlerin sapıklığını ve onu işlemeyi güzel gösterenlerin zararları hakkında

 Allahu Teala şöyle buyurur:“De ki: Size (yaptıkları) işler bakımından en çok ziyana uğrayanları 

bildirelim mi? (Bunlar) İyi işler yaptıklarını sandıkları halde, dünya hayatındaçabaları boşa giden kimselerdir. İşte onlar, Rablerinin ayetlerini ve O’nakavuşmayı inkar eden, bu yüzden amelleri boşa giden kimselerdir ki, bizkıyamet gününde onlar için hiçbir ölçü tutmayız. İşte, inkar ettikleri, ayetle-rimi ve Rasulümü alaya aldıkları için onların cezası cehennemdir.”204 Sahip-lerinin dine yakıştırdığı bu tür maslahatlar için salih Selef “İblisin tuzağı”adını vermiştir. Hilafet ve fetihler zamanında yöneticilere yağcılık yapan ve

onlara yakınlık kazanmaya çalışanların yaptığı hakkında bu ismi kullanırlardı. Allahu Teala Süfyan-ı Sevri’ye rahmet etsin. Dostlarına ve yakınları-

na, yönetimdeki idareyi ve idarecileri övmemelerini ve onlara yaklaşmama-larını, meclislerine katılmamalarını tavsiye eder ve şöyle derdi; “Emirleriniz

202 39 Zümer/65203 Nicola Makyavel, “el-Emir” başlıklı bir kitap kaleme almış ve içerisinde emirlerin tahtlarını korumalarını garantileyen öğütlerini sıralamıştır. Kendince bu öğütlerden en önemlisi “Gaye,

aracı

meşru kı

lar” sözüdür.204 18 Kehf/103-106

79

7/28/2019 Tekfirde Aşırılıktan Sakındırma Konusunda Otuz Risale-Makdisi

http://slidepdf.com/reader/full/tekfirde-asiriliktan-sakindirma-konusunda-otuz-risale-makdisi 82/531

⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ TEKFİRDE AŞIRILIKTAN SAKINDIRMA KONUSUNDA ⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ 

konusunda dikkatli olun. Onlara yaklaşmayın ve hiçbir meselede onlarlabirlikte olmayın. Size karşı, yönetime yaklaşmanız ve yönetimin işlerine ortak

olmanı

z durumunda, mazlumun hakkı

n mazluma iadesinin kolaylaşacağı

 yönünde söylenen hileli sözlere karşı dikkatli olun. Ki bu İblisin tuzağıdır.”205

Zulmü azaltmak ve fesadı önlemek gerekçesiyle yöneticilerin yanındabulunmanın ve onlara yakın olmanın yararlı olacağını söylemenin nasıl rededildiği ve buna “İblisin tuzağı” adının verildiği üzerinde düşünmek gerekir.Süfyan-ı Sevri Rahimehullah bu sözünü bid’atlarını ortaya çıkaran ve insanları mihnetten mihnete düşüren Me’mun ve Mu’tasım’dan önce Abbasi hilafeti-nin başlarında söylemiştir. O dönemde hilafetin izzet ve heybeti yerinde,Müslümanlar fetihler yapıyor ve orduları doğuda ve batıda küfrün kalelerini

dövüyordu.Bugün tağutlara ve mürtedlere yakın olmakla yetinmeyip onların di-nine giren, şirk anayasalarına el basıp yemin eden, küfür kanunlarını çıkar-malarında katkıda bulunan ve onlar için ihlaslı savunucular ve savaşçı asker-ler kesilenleri görseydi, acaba ne derdi? Üstelik işledikleri bütün bu küfür veşirklerini de dine yamamaktan çekinmezler ve bunun dinin yararı ve davetinçıkarı için olduğunu söylerler. Halbuki mide ve keselerinin menfaatlerindenbaşka bir çıkar bulunmamaktadır. Süfyan-ı Sevri  Rahimehullah, şöyle demiş-tir: “Bazı kişiler ile karşılaştığımda, onlardan nefret ederim. Bu kişi bana,

“Nasılsın?” dediğinde kalbim ona karşı yumuşuyor. Ya onların tiridini yiyen ve halılarında oturan acaba nasıl olur?”206

Bu tür şirk ve küfür olan işler içerisinde olanları savunanların mute-ber olmayan maslahat gerekçelerini dine yamamalarında bir tuhaflık yoktur.Çünkü onlar bununla da kalmayıp bu tür kişileri savunacak, yönetici konu-mundaki tağutlar ve savunucularının, muteber olmayan bu gerekçeler ilemazur olduklarını iddia edecek dereceye varmışlardır. İhvan-ı Müslim’e(Müslüman Kardeşler Cemaati) mensup bir parlamenter, içişleri bakanı veyardımcıları eşliğinde bizim ziyaretimize gelmiş ve buna benzer gülünç maze-

 205 Siyeru Alami’n-Nubela, 13/586. Bu konuda, “el-Kavlu’n-Nefis fi Hadiati İblis” isminde birrisalemiz bulunmaktadır. Bu risalede İbn-i Teymiye’nin bir fetvasını naklettik. Ehl-i Sünnet’tenbir kişi yol kesenlerden bir gruba hidayet yolunu göstermek istemiş ve bu maksad ile def kullanarak onlara daveti şiir olarak yapmıştır. Bunun üzerine gruptan bazıları hidayet bulmuş  ve büyük günahlardan sakınmazken küçük şeylerden bile kaçınır olmuştur. İbn-i Teymiye’ye Rahimehullah bu kişinin yaptığı ile ilgili sorulmuştur. Bunun üzerine İbn Teymiye, görünürde-ki yararına rağmen bu yolun bid’at ve batıl olduğunu söylemiş ve daveti bu şekilde yapanşahsın şer’i yolları bilmediğini veya onlardan aciz olduğunu bildirmiştir. Bu fetva için bakınız:

Mecmuu’l-Fetava, 11/337, Tasavvuf bölümü.206 Tezkiratu’l-Mevzuat, 25

80

7/28/2019 Tekfirde Aşırılıktan Sakındırma Konusunda Otuz Risale-Makdisi

http://slidepdf.com/reader/full/tekfirde-asiriliktan-sakindirma-konusunda-otuz-risale-makdisi 83/531

⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ OTUZ RİSALE ⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ 

retler öne sürmüştü. Onların selamını almayı red edip küfürlerini yüzlerine vurduk, kanun ve yönetimlerinden beri olduğumuzu belirttik, kendilerinden

hiç bir istekte bulunmadı

ğı

söyledik, bası

nda o parlamenterin insanları

 tekfir ettiğimize ilişkin söylediklerini red ettik, kendisine ve beraberindekilerebunun yalandan ibaret olduğunu gösterdik, bizim insanları genel olarak tekfiretmediğimizi, savaşımızın avam halkla değil, Allahu Teala’nın dinine savaş açan kafir yönetim ile olduğunu, sadece onu ve kanunlarını destekleyenleri,koruyanları ve yasalaştıranları tekfir ettiğimizi belirttik. Her zaman bu kanun-ları koruyup desteklemeyi bırakmaya ve Allahu Teala’nın dininin koruyucu-ları olmaya çağırdık.

Bu çağrımız karşısında sözü edilen parlamenter, işgal ettikleri koltuk-

larla Allahu Teala’nı

n dinini savundukları

söyleyerek tekfir edilen bu kişilerisavunmaya koyuldu. İddiasına göre bu insanlar işgal ettikleri koltuklarıyla ABD’ye karşı koyuyor, hilafet için hazırlık çalışması yapıyormuş. Onun bumazeretlerini konuştuğu yerde, dine savaş açmış azgın kişilerden olan emni-yetin üst rutbedeki temsilcileri ve başkaları da vardı. Halbuki onları savun-mak için söylediği bu sözler hiçbir zaman onların da aklına gelmemektedir.Hatta böyle şeyleri düşündüğü veya telaffuz ettiği tespit edilirse haklarındadava açılacak ve işlerinden olacaklardır. Rasulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurur; “Utanmıyorsan, istediğini yap.”207 

 Yine bu parlementer Rasulullah’ın Sallallahu Aleyhi ve Sellem Hılfu’l-Fudul’da yer almasını delil göstererek bulunduğu halini savunmaktadır.Rasulullah’ın Sallallahu Aleyhi ve Sellem iştirak ettiği sözkonusu bu kurumunmazluma maddi kuvvet ile yardım etmek için kurulduğunu hatırlattım veyasama işini bırakıp kendisinin de böyle bir kurumda yer alabileceğini söyle-dim. Ancak bu adam, kendisinin mustaz’af olduğunu beyan ederek, Mekkedöneminde güç kullanılan herhangi bir çalışmaya girişilmediğini belirtti.

Kendisinin bu delillendirmesinin batıl olduğunu söylemem üzerineHendek Savaşı sırasında Nuaym bin Mes’ud’un yaptığını bize delil olarak

gösterdi. Kendisine Nuaym bin Mes’ud’un küfür anayasaları üzerine yeminetmediğini açıklayınca arkasını dönüp gitti. Evet, Süfyan-ı Sevri Rahimehullah ne kadar da doğru söylemiş! “Onların tiridini yiyen ve halılarında oturanacaba nasıl olur?”

207 Buhari ve diğerleri rivayet etmiştir. Ebu Mes’ud el-Bedri hadisinden.

81

7/28/2019 Tekfirde Aşırılıktan Sakındırma Konusunda Otuz Risale-Makdisi

http://slidepdf.com/reader/full/tekfirde-asiriliktan-sakindirma-konusunda-otuz-risale-makdisi 84/531

⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ TEKFİRDE AŞIRILIKTAN SAKINDIRMA KONUSUNDA ⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ 

3- TEKFİRİN SEBEPLERİ 

Usülcülere göre tekfir için şer’i sebep, şari’in hükme sebep kabul etti-ği söz veya fiildir.208 “Varlığı müsebbebi gerektiren, yokluğu ise bunu gerek-tirmeyen şey”209 olarak da tanımlanmaktadır. Sebep, hükmü gerektiren söz ve fiildir. Bu nedenle alimler, “Hüküm, varlık ve yokluk olarak illete bağlıdır”derler. Sebep ile illet eş anlamlıdır.210

Ehl-i Sünnet’e göre iman; itikat, söz ve amelden oluşur. Dolayısıylaküfrün sebepleri de bu itikad, söz ve amele tekabül eder. Bunlar küfre sebepolan söz, küfre sebep olan amel (küfre sebep olan terk de buna girer) veküfre sebep olan itikad veya şüphedir.

İbn-i Hazm küfrün tanımında şöyle der: “Hüccet ikame edildikten vehak kendisine ulaştıktan sonra, Allahu Teala’nın iman edilmesini istediği birşeyi kalp veya dil ya da her ikisi ile inkar etmek yahut küfre götürdüğü nassile sabit olan bir ameli işlemektir.”211

Taceddin es-Subki şöyle der: “Tekfir şer’i bir hükümdür. Tekfirin se-bebi ise Allahu Teala’nın varlığını veya birliğini veya peygamberliği inkaretmek, yahut inkar bulunmasa bile küfre götürdüğü nass ile sabit olan bir işiyapmak veya sözü söylemektir.”212

Eş-Şirbini’ş-Şafii şöyle der: “İrtidat, inanarak, alay ederek veya inatederek İslam ile ilişkiyi kesecek bir söz, bir amel veya bir niyettir.”213

Mansur el-Behuti el-Hanbeli şöyle der: “Sözlük olarak mürted; “dö-nen” manasındadır. Allahu Teala bir ayetinde şöyle buyurur: “Gerisin geriyedönmeyin, yoksa kaybederek dönmüş olursunuz.”214 Terim olarak ise,Müslüman iken söz, fiil, itikad veya şüphe sebebi ile kafir olan kişi manasın-dadır.”215

 Alimlerin bu konuyu açıklayan sözleri çoktur. Bu sözlerin tamamındaküfrün sebepleri olarak küfre götüren söz, amel, itikad veya şüphe belirtil-mektedir. Küfrün sebepleri genel olarak bunladır.

208 Bakınız: Muhammed Süleyman el-Aşkar, el-Vazıh fi Usuli’l-Fıkhi, 31209 Şevkani, İrşadu’l-Fuhul, 24210 Eş-Şankiti, Müzekkiratu Usuli’l-Fıkhi, 42211 İbn Hazm, El-İhkam fi Usuli’l-Ahkam, 1/45212 Fetava-i Subki, 2/586213 Muğni’l-Muhtac, 4/133214

5 Maide/21215 Keşşafu’l-K ına’ an Metni’l-İkna’, 6/136

82

7/28/2019 Tekfirde Aşırılıktan Sakındırma Konusunda Otuz Risale-Makdisi

http://slidepdf.com/reader/full/tekfirde-asiriliktan-sakindirma-konusunda-otuz-risale-makdisi 85/531

⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ OTUZ RİSALE ⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ 

Dünya işleriyle ilgili olarak ise küfrün sebepleri amel veya söz ile s ı-nırlıdır. “İmtau’n-Nazar fi Keşfi Şubuhati Murcieti’l-Asr” isimli kitabımızda bu

konu üzerinde genişçe durduk ve bozuk bir itikad, inkar veya helal kı

lmaşartına bağlılığı olmaksızın bazı söz ve amellerin kişiyi dinden çıkardığını belirttik. Şeriat, tekfirin sebeplerini bunlarla sınırlandırmıştır. Çünkü itikad veşüphe, açık değildir ve tesbiti imkansızdır. Bu nedenle dünya ahkamı bunla-ra bağlanmamış ve bunlar tekfir sebebi olarak kabul edilmemiştir. İtikad veyaşüphe, dünya ahkamı ile ilgili olmayıp ahiret ahkamı ile ilgilidir. Kalbindeiman bulunmadığı halde küfrünü gizleyip açığa vurmayan, İslam ile ameleden ve dolayısıyla da Müslümanlar ile eşit muamele gören münaf ıklarolmuştur. Ancak Allahu Teala bu münaf ıkları ahirette en çetin hesaba çeke-cek ve en ağır ceza ile de cezalandıracaktır.

İbn-i Teymiye Rahimehullah özetle şöyle der: “Kim küfür olan bir sözüsöyler veya küfür olan bir ameli işlerse, kafir olmayı kastetmemiş olsa bile,bu fiili sebebi ile tekfir edilir. Çünkü, Allahu Teala dilemedikleri dışındakimse küfrü kastetmez.”216 Görüldüğü gibi küfrün sebepleri olarak sadecesöz ve fiil belirtilmiştir. Çünkü dünya ahkamı için geçerli olan sebepler zahiriolanlardır. Kalpte gizli olan durumlar ise belirtilmemiştir. Çünkü dünyaahkamıyla bunların ilgisi yoktur.

İbn-i Teymiye  Rahimehullah “Kafir olmayı kastetmemiş olsa bile” de-

mektedir. Çünkü şari’, sebepler ile müsebbebi (küfür) birbirinden ayırmamış-tır. Sebepler mevcut olup şartlar bulunduğu ve engeller de ortadan kalktığı zaman, sebepleri işleyen kişiye hüküm uygulanır. Sebebi işleyen kişi,müsebbebi kastetmiş olsun veya olmasın farketmez. Hatta sebep işlenip,şartlar meydana gelse ve engeller de ortadan kalkmış olsa, kişi küfrü isteme-se bile bu onu kurtarmaz.217 Mükellefin, sebep ile müsebbebi birbirindenayırmaya hakkı yoktur.

Buna göre, söz veya fiil olarak açık küfür sebebi olan şeylerden birinimükellefin işlemesi ve şartların bulunup engellerin ortadan kalkması ile kişi

kafir olur. Bunlarla kafir olmayı ve dinden çıkmayı kastetmediğini iddia etsebile sonuç budur. Çünkü Hristiyanlar da dahil olmak üzere, kimse küfrükastetmez. Kendilerine ‘İsa, Allah’ın oğludur’ derken bu sözünüzle kafirolmayı mı kastediyorsunuz?” diye bir soru sorulsa, “Hayır” der ve bunureddederler.

216 Es-Sarimu’l-Meslul, 177-178, 370217 Bkz: Abdulvahhab Hallaf, Usulu’l-Fıkh, 118. Eşini ric’i talak ile boşamasına rağmen,boşama anında “ric’at istemiyorum” demesini örnek vermişlerdir. Yine mübah veya mübah

olmayan bir iş için Ramazan’da yolculuk yapan kişinin yolculukta oruç tutmamasının mübaholmasını örnek verirler.

83

7/28/2019 Tekfirde Aşırılıktan Sakındırma Konusunda Otuz Risale-Makdisi

http://slidepdf.com/reader/full/tekfirde-asiriliktan-sakindirma-konusunda-otuz-risale-makdisi 86/531

⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ TEKFİRDE AŞIRILIKTAN SAKINDIRMA KONUSUNDA ⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ 

 TEKFİRİN SEBEPLERİ HAKKINDA BİR UYARI

Mükellef kişi, küfür sebeplerinden birini işlediği ve şartlar bulunupengeller de ortadan kalktığı zaman kafir olur. Kafir olması için birden fazlasebebin bulunması gerekmez. Aksine, küfür sebeplerinin çokluğu küfrü deartırır. İmanın dereceleri olduğu gibi, küfrün de dereceleri vardır.218

Küfrün dereceleri olduğunun delili şu ayettir: “(Haram ayları) ertele-mek, ancak kafirlikte ileri gitmektir.”219 Yaptıkları bu iş, Kureyş kafirlerininküfrünü artıran başka bir küfür sebebi olarak tanımlanmıştır. Yine AllahuTeala şöyle buyurur: “Bedeviler, kafirlik ve münaf ıklık bakımından dahaşiddetlidir.”220

Küfrün bazısı diğer bazısından daha şiddetlidir. Şehadet kelimesiniterkederek veya namazı terkederek mürted olan, buna Abdullah bin Serh, Abdullah bin Hatal ve başkalarının yaptığı gibi Allahu Teala’nın dinini kötü-lemeyi, Peygambere sövmeyi veya başka kötülükleri de ekleyen ve AllahuTeala ve Rasulü’ne Sallallahu Aleyhi ve Sellem savaş açarak birden fazla küfürsebebi işleyenlerin küfrü; Tebuk Savaşı sırasında sahabenin ilim ehli ile alayeden ve namaz ve diğer farzları yerine getirdikleri halde sadece zekatı kabuletmeyerek mürted olanların küfrü gibi, bir tek sebep ile kafir olanların küf-ründen daha büyüktür.

Bir şeyin haram hükmünde olduğunu belirtirken bazen iki sebep gös-terilir. Kişinin, evli olduğu kadının emzirdiği kız (rebibe) ile evlenmesininharam olması gibi. Alimler, buna Ümmü Habibe’nin hadisini delil gösterirler.Rasulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurmuştur: “Eşimin kızı olmasabile bana helal olmaz. Çünkü süt emme yolu ile kardeşimin kızıdır. Beni deSeleme’yi de Ebu Leheb’in cariyesi Suveybe emzirdi.”221

İmam Ahmed  Rahimehullah, haram olarak saydığı bazı  şeyler içinşöyle der: “Bu, ölü domuz eti gibidir.” İmam Ahmed  Rahimehullah bu sözü

bir şeyin kesin haram olduğunu belirtmek için kullanmaktadır.222

 218 Bu konuda bilgi için bakınız: İbnu’l-Kayyim, “Tariku’l-Hicrateyn”, Mükelleflerin AhirettekiDereceleri ve Tabakaları Bölümü.219 9 Tevbe/37220 9 Tevbe/97221 Buhari ve Müslim222

Hükmün birden fazla sebebe bağlanması hakkında bilgi için Usulu’l-Fıkıh kitaplarına veMecmuu’l-Fetava, 20/94’a bakınız.

84

7/28/2019 Tekfirde Aşırılıktan Sakındırma Konusunda Otuz Risale-Makdisi

http://slidepdf.com/reader/full/tekfirde-asiriliktan-sakindirma-konusunda-otuz-risale-makdisi 87/531

⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ OTUZ RİSALE ⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ 

Çağımızın tağutlarının küfrü bu türdendir. Bunların küfrünün sebebibirden fazladır. Çünkü bunlar kafir olmalarına neden olacak birçok sebepleri

işlemiş ve dolayı

yla da birden fazla kapı

dan dinden çı

kmı

şlardı

r. AllahuTeala’nın izin vermediği şeyleri kanun yapmak, Allahu Teala’nın indirmediğiile hükmetmek, demokrasi ve benzeri İslam dışı ve küfür olan yönetim şekil-lerini uygulamak, Yahudi ve Hristiyanları dost edinmek, muvahhid mücahidMüslümanlara karşı kendileri gibi kafir konumunda olan diğer yönetimleridesteklemek, din ile alay etmenin kapılarını açmak ve basın-yayın vasıtası ilebunu alenen işlemek gibi burada sayamayacağımız bir çok sebep bunlarınişlediklerinden bazılarıdır.

        

85

7/28/2019 Tekfirde Aşırılıktan Sakındırma Konusunda Otuz Risale-Makdisi

http://slidepdf.com/reader/full/tekfirde-asiriliktan-sakindirma-konusunda-otuz-risale-makdisi 88/531

⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ TEKFİRDE AŞIRILIKTAN SAKINDIRMA KONUSUNDA ⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ 

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM

 TEKFİR KONUSUNDA YAYGIN OLAN HATALAR

Bunlardan bazısı yaygın ve bazısı da tekfir konusunda oldukça çirkinolan hatalardır. Yeni olup, hamaseti ve aşırılığı olan bir çok kişi bu hatalaradüşmektedir. Bu kişiler, ilim ve ihlas zayıflığı yanında zaman zamanhevalarına uyarak hareket etmeleri sebebi ile bu tür hatalı genellemeleryapmaktadırlar. Şer’i ilimler konusunda zayıflık şüphelerin kapısı, ihlaszayıflığı ise şehvetlerin ve şüphelerin yoludur. Şehvetler heva ve sapıtmanınaracıdır. Allahu Teala şöyle buyurur: “Heva ve hevese uyma, yoksa bu seni, Allah’ın yolundan saptırır. Doğrusu Allah’ın yolundan sapanlara, hesap

gününü unutmalarına karşılık çetin bir azap vardır.”223 Bu hatalara bazen mübalağalar ve iftiralar yol açmaktadır. Allahu

Teala şöyle buyurur: “Ey insanlar! Sizin taşkınlığınız ancak kendi aleyhinize-dir.”224 Gökleri ve yeri ayakta tutan adalet ölçüsünden uzak düşmanlıklar da,bazen tekfirde aşırılığa sebep olmaktadır. Halbuki Allahu Teala şöyle buyu-rur: “Ey iman edenler! Allah için hakkı ayakta tutun, adaletle şahitlik edenkimseler olun. Bir topluluğa duyduğunuz kin, sizi adil davranmamaya itme-

 223

38 Sa’d/26224 10 Yunus/23

86

7/28/2019 Tekfirde Aşırılıktan Sakındırma Konusunda Otuz Risale-Makdisi

http://slidepdf.com/reader/full/tekfirde-asiriliktan-sakindirma-konusunda-otuz-risale-makdisi 89/531

⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ OTUZ RİSALE ⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ 

sin. Adaletli olun; bu, Allah korkusuna daha çok yakışandır. Allah’a isyan-dan sakının. Allah yaptıklarınızı hakkıyla bilmektedir.”225 

Bazen bu hatalara varolan küfür yönetimlerinin baskı ve terörü yolaçmaktadır. Bu dinin düşmanlarının mü’minlere uyguladığı baskı ve şiddet,zulüm altında inleyen insanlarda karşı tepkiye dönüşmekte ve hatalı tekfiresebep olmaktadır. Bazıları bunu hapishane küfrü olarak da isimlendirir.Düşman bu isimlendirmeleri istismar ederek daveti karalamakta ve bu dave-tin sahiplerinin böyle olduğunu yaymaktadır. Halbuki bu tür tekfirlerin din ile ve davet ile bir ilgisi yoktur. Sadece baskı ve şiddet altında tutulan kişilerindillendirdikleri şeylerdir. Baskı ve şiddetin ortadan kalkmasıyla bu tür hatalarda kendiliğinden ortadan kalkar.

Tekfir konusunda hatalar, ancak aklı zayıf, ilim ölçülerine ve usül ku-rallarına bağlı olmayan cahil kişilerde bulunur. İçinde yaşadıkları çetin şart-lar, baskı ve acımasız uygulamalar onları bu yola sevketmiştir. Bunlar zatendinin ve davetin gerçek ve belirleyici temsilcileri konumunda da değillerdir.

Zaman zaman bu davet alanında ayakları henüz yere değmemiş vefikirleri olgunlaşmamış olan bazı kişiler, hamasi duygular ile bu tür hatalı hükümler vermektedir. Dini savunma ve düşmanlarına öfkeden kaynaklananbu tür sözlere çok tanık olmuşumdur. Aklı başında olanlara bu durum hatır-latıldığı ve şer’i ölçüler kendisine gösterildiği zaman hatasını anlar, gayretini,

söz ve fiillerini dizginler, sevinçte ve kötü zamanda ölçülü olur. Hamiyetduygusu güzel bir şeydir. Ancak başıboş ve ölçüsüz değil, şer’i ölçülere bağlı olan hamiyet ve gayret iyidir.

Bu nedenle Rasulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem, lanetleşme hükmüinmeden önce, eşinin yabancı bir kişi ile beraber olduğunu gören bir kimse-nin dört şahit buluncaya kadar sabretmesi gerektiğini söyleyince, Sa’d bu-nun zor olduğunu söyledi ve “Allahu Teala’ya yemin ederim ki ondan öncekılıçla işini bitiririm” dedi. Bunun üzerine Rasulullah Sallallahu Aleyhi veSellem şöyle buyurmuştur: “Sad’ın gayretine hayret ediyor musunuz? Allahu

Teala ondan daha gayretlidir. Bu nedenle açık ve gizli bütün ahlaksızlıkları haram kılmıştır. Allahu Teala’dan daha gayretli kimse yoktur.”226 Merfu birhadiste şöyle rivayet edilir: “Gayretin bazısını Allah sever, bazısından isenefret eder.”227

Şüphe yok ki tekfirde hataya düşen bu tür kişiler, tekfir ettikleri kişilerhakkında bu şekilde konuşmaya kendilerini sevkeden kuvvetli bir sebep

225 5 Maide/8226

Buhari ve Müslim227 Ahmed, Abu Davud ve başkaları rivayet etmiş ve hasen olduğunu söylemişlerdir.

87

7/28/2019 Tekfirde Aşırılıktan Sakındırma Konusunda Otuz Risale-Makdisi

http://slidepdf.com/reader/full/tekfirde-asiriliktan-sakindirma-konusunda-otuz-risale-makdisi 90/531

⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ TEKFİRDE AŞIRILIKTAN SAKINDIRMA KONUSUNDA ⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ 

olduğu ve dini korumak maksadı ile bunu yaptıkları sürece mazur sayılırlar.Nitekim Rasulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem, Ömer bin Hattab’ın, Hatıb bin

Ebi Belta hakkı

nda “Ey Allah’ı

n Rasulü, izin ver bu münaf ı

ğı

n boynunu vurayım” deyip öldürmek için izin istemesi olayında, Ömer’i  Radıyallahu Anhu mazur görmüş ve O’na “Müslüman kardeşini tekfir ettiğin için kafiroldun” dememiştir. Bilindiği gibi Hatıp  Radıyallahu Anhu, kişiyi küfre götüre-bilecek bir ameli işlemişti. Ne olursa olsun, bu tür hamasetli kişilere,Rasulullah’ın Sallallahu Aleyhi ve Sellem Ömer’e yaptığı gibi, doğru olan yoluaçıklamak gerekir. Çünkü din hiçbir kimseyi kayırmaz veya temize çıkarmaz.

Ömer bin Hattab Radıyallahu Anhu bu hataya düşmüş ise, başkası na-sıl düşmesin. Sebebi ne olursa olsun, hata hatadır. Hakkın dışında ancak

sapı

klı

k olur. Güzel niyetler, iyi amaçlar ve seçkin duygular ne kadar bulu-nursa bulunsun, sapıklığın çirkin yüzünü güzelleştiremez.

Zaten bu dinin ve davetin düşmanları, davetin mensuplarının en ufakbir hatasını veya tökezlemesini yakalamak için tetikte beklemektedir. Onlarınhiçbir hatasını affetmez veya hiçbir mazeretlerini görmezler. Daveti davetçi-lerden, yenileri alimlerden ayırma zahmetine katlanmazlar. Bu dinin düş-manlarında en az ve nadir bulunan şey insaftır. Onlarda yalan ve iftiradandaha çok bir şey yoktur. İlimsiz ve adaletsiz konuşmayı hoş gören veya bunuücret ile yapan kişiler, sırf düşmanlık olsun diye herşeyi söylemekten çekin-

mezler.Tevhid davetinin sahipleri, tertemiz beyaz elbise giyenler gibidir.

Onun üzerinde en ufak bir leke hemen göze batar. Bu nedenle k ıldan incede olsa, yöntemde en ufak bir sapmadan kaçınmak gerekir. Bu hataları işleyenler, batılın salyalarıyla, şehvetlerin ve şüphelerin kötülükleriyle elbise-lerini ve yüzlerini karartan ve bu davetin düşmanı olan kişiler gibi değildirler.

İbn-i Teymiye  Rahimehullah, özeleştiri alanında en güzel örneklerdensayılan bir risale yazmış ve orada şöyle demiştir: “Bid’atçıların, selef alimleri-ni küçümsemesinin sebebi; bu alimlerde gördükleri kimi haksızlık ve

içtihadlarda yapılan kimi hatalardır. Meydana gelen bu hata ve eksiklikler,muhaliflerinin hataya düşmesine ve hatta büyük bir sapıklığa yönelmelerinesebep olmuştur.”228

Bu nedenle oturup kalktığımız, kendilerine ders verdiğimiz veya velisiolduğumuz kişilerin bu hatalarını tasvip edecek değiliz. Hiçbir zaman onlarakarşı sessiz kalmadık. Hoşuna gitsin gitmesin, uzak veya yakın olsun budavetin duruluğunu bulandıracak hiçbir kimsenin hatalarına gözümüzüyummadık ve kayırmadık. Bir takım insanların haksızlıkları, düşmanlıkları ve

228 Mecmuu’l-Fetava, 4/91

88

7/28/2019 Tekfirde Aşırılıktan Sakındırma Konusunda Otuz Risale-Makdisi

http://slidepdf.com/reader/full/tekfirde-asiriliktan-sakindirma-konusunda-otuz-risale-makdisi 91/531

⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ OTUZ RİSALE ⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ 

eziyetleri de bizi bu işten alıkoymadı. Allahu Teala’nın yardımı ve zaferikendilerine gelinceye kadar, bizden çok daha hayırlı ve üstün kişiler bu yolda

eziyet görmüştür. Güzel bir sözde şöyle geçmektedir:“Daima faziletleri toplamaya çalış. Bunun için beden ve ruh çabala-rını sürdür. Sadece Allahu Teala’nın rızasını kazanmaya ve bunun için çalı-şanlara yarar sağlamaya gayret et. K ıskananları, söylediklerini ve haksızlıkla-rını bir yana bırak. Çünkü ölümden sonra kıskanma da kalmaz.”

Bir zamanlar bu hatalara karşı çıkışlarımızı yadırgayanlardan bazıları olgunlaşıp gerçekleri gördükten ve bu muteber olmayan görüşlerinin daveteolan zararlarını anladıktan sonra, bu hatalarından dönmüşlerdir. Benim bukişiler ile olan alakam ve durumum, “En çetin şartlarda elimden geldiği

kadar onlara öğüt verdim, ama doğru yolu ancak ertesi günün sabahındagördüler” sözünde belirtildiği gibidir.

Her şeye rağmen Allahu Teala’ya hamd olsun! Bunların, muhalefet ve mücadeleden sonra da olsa, hakka dönmeleri, başkalarının hata ve sapık-lık üzerinde devam etmelerinden daha iyidir. Kalplerin hidayet bulması elimizde değildir. Hiçbir zaman insanların elinde de olmamıştır. Allahu TealaRasulullah’a Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurur: “(Rasulüm!) Sen sev-diğini hidayete erdiremezsin; bilakis, Allah dilediğine hidayet verir ve hidaye-te girecek olanları en iyi O bilir.”229

Sonuç olarak, Allahu Teala bizi bu yola hidayet ettiğinden beri hiçbirzaman bu şaz olan görüşlerden ve hatalardan bir şey sahiplenmedik, kabuletmedik, ona çağırmadık ve bir gün olsun onu savunan bir şey yazmadık.Hapishanede iken de, ondan sonra da bu hata ve yanlışlardan beri olduğu-muzu belirttik ve Allah’ın izni ile belirtmeye devam edeceğiz. Hiçbir zamanhapishane koşullarında meydana gelebilecek tepkisel itikadları benimseme-dik. Sadece Ehl-i Sünnet ve’l-Cemaat’in menheci olan bu itikadı taşıdık, onuyazdık, açıkta ve gizlide okuyarak, şeriatın ve salih selefin yazdıklarını araştı-rarak ona davet ettik. Her koşulda ona bağlı olmaya, baskı veya zulüm

sebebiyle ifrat ve tefrite kaçmamaya Allah’ın izni ile devam edeceğiz. AllahuTeala’nın bize sebat vermesini ve bu menhec ve itikad üzerinde can ımızı almasını dileriz. Yeni başlayan ve hamasi duygular besleyenlere öğüt vermek ve aşırıya kaçanları da uyarmak için bu risaleyi kaleme aldım. Hatalardan vemuteber olmayan şeylerden bu davetin ve mensuplarının beri olduğunu vurgulamak için bunları yazıyorum.

229 28 Kasas/56

89

7/28/2019 Tekfirde Aşırılıktan Sakındırma Konusunda Otuz Risale-Makdisi

http://slidepdf.com/reader/full/tekfirde-asiriliktan-sakindirma-konusunda-otuz-risale-makdisi 92/531

⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ TEKFİRDE AŞIRILIKTAN SAKINDIRMA KONUSUNDA ⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ 

-1-

MUTLAK KÜFÜR İLE MUAYYEN TEKFİR ARASINDAAYIRIM YAPMAMAK

Öğrenme aşamasında olanlardan birçoğu, alimlerin kitaplarında kul-landıkları “İbnu’l-Kayyim Rahimehullah beşyüz İslam aliminden, istivayı inkaredip istila anlamında olduğunu iddia edenlerin tekfir edildiğini nakletmiştir”

sözünü veya “Kur’an mahluktur diyen kafir olur”, “Allah her yerdedir diyenkafir olur” gibi ifadeleri hatalı anlamaktadır. Yine küfre götüren bazı amelleriyapan veya sözleri söyleyenler hakkında kullandığımız “Falan kişi küfresebep olan işler yaptı” veya “Küfür sözü söyledi” gibi sözlerimizi anlama-maktadırlar. Öğrenme aşamasında olanlar, kullandığımız bu genel ifadelersebebi ile, muayyen kişileri tekfir ettiğimizi zannederler. Halbuki durumonların zannettikleri gibi değildir.

Ehl-i Sünnet ve’l-Cemaat akidesinden sapan f ırkalar ile ilgili olarakalimlerin söyledikleri “Cehmiyye f ırkası kafirdir, Kaderiyye f ırkası kafirdir”

gibi genel ifadeler de bu kabildendir.Bazıları bu genel ifadeler ile muayyen kişiler için söylenen sözleri bir-

birinden ayırmazlar. Hatta Haf ız İbn-i Hacer, Nevevi ve günümüz alimlerin-den Seyyid Kutup230  Rahimehumullah gibi Allahu Teala’nın sıfatlarında bazı ibareleri te’vil eden kişileri de tekfir edenleri gördüm. Bütün bunlar aşırılıksebebi ile acele olarak verilmiş hoş olmayan kararlardır.

Muhakkik alimlere göre bunun doğrusu; bu f ırkalar ve sahip oldukları akideler hakkında bu tür genel ifadeler kullanılmış olsa bile, tekfirin şartları  ve engelleri gözönünde bulundurmadan muayyen kişilerin tekfir edilmeme-

sidir. İbn-i Teymiye  Rahimehullah, Selefin ve imamların Cehmiyye’yi genelolarak tekfir ettiğini, ancak muayyen bir kişinin tekfir edilebilmesi için delil veşartların bulunması gerektiğini belirtmektedir.231

 230 Haksız olarak kendileri için Selefiyye ismini kullanan çağdaş Mürcie’nin çömezlerindenbirinin, sıfatlar konusundaki bazı hataları veya edebi bazı genellemeleri sebebiyle SeyyidKutub’u  Rahimehullah tekfir ettiğini işittim. Mürted çağdaş tağutları tekfir etmeye yürekleri

yetmeyen bu insanlar, Seyyid Kutup gibi birini tekfir etmekten utanmamaktadı

rlar.231 Bakınız: Mecmuu’l-Fetava, 2/214

90

7/28/2019 Tekfirde Aşırılıktan Sakındırma Konusunda Otuz Risale-Makdisi

http://slidepdf.com/reader/full/tekfirde-asiriliktan-sakindirma-konusunda-otuz-risale-makdisi 93/531

⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ OTUZ RİSALE ⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ 

Bu konuda özet olarak şunu söyleyebiliriz: Mutlak tekfir; küfre götü-ren bir söz veya fiil sebebi ile şer’i bir delile binaen, belirli bir kişiye indir-

genmeden yapı

lan ve ası

l olarak işlenen fiil veya söylenen sözün tekfir edil-diği bir hükümdür. “Şöyle diyen kafir olur”, “böyle yapan kafir olur” gibitekfir hükmü muayyen bir kişiye indirgenmeden genel olarak verilir. Dolayı-sıyla mutlak tekfir, kişi hakkında değil sebep hakkında hüküm vermektir.

 Yani faili değil, fiilin kendisini cezalandırmaktır. Bu meselede, söyle-nen bu söz veya işlenen fiilin, büyük küfür olduğuna dair delaleti kesin olanşer’i delile bakılır. Bu delil, delaleti değişik ihtimallere açık olan türden ol-mamalıdır. Küfür hükmünü vermek için mutlaka delilin hem sabit olması vehem de delalet yönünden kesin olması gerekir.

Muayyen tekfir ise, küfre götüren bir işi yapan yahut bir sözü söyle-yen kişi hakında hüküm vermektir. Mutlak tekfirde olduğu gibi, burada dagerekli düzeyde araştırma yapmak ve kesin delile dayanmak gerekir. Bunedenle failin işlediği veya söylediği iş yahut sözün kişi hakkında sabit olma-sına ve tekfirin engellerinin bulunup bulunmadığına bakmak gerekir. Tekfirinşartları ve engelleri hakkında ve bu engeller ve şartların bulunup bulunmadı-ğına dair yapılacak araştırmanın, mümteni konumunda olmayan güç yetiri-lebilen kişiler hakkında gerekli olduğunu yukarıda açıklamıştık.

İbn-i Teymiye  Rahimehullah  şöyle der: “Belirli bir takım sözler hak-

kında mutlak olarak nakledilen tekfir hükümlerini onlara açıklıyordum. Busözlerin doğruluğunun üzerinde duruyor ancak muayyen tekfirin bundanayırılması gerektiğini belirtiyordum. Ümmetin, temel usül konularından biriolarak hakkında ihtilaf ettiği ilk mesele va’id (tehdit) konusudur. Kur’an’da va’id ile ilgili ayetler mutlaktır. Mesela “Haksızlıkla yetimlerin mallarını yiyen-ler şüphesiz karınlarına ancak ateş tıkınmış olurlar; zaten onlar alevlenmiş ateşe gireceklerdir”232 ayetinde olduğu gibi. Bu, genel ve mutlak bir hüküm-dür. Selefin yaptığı da budur. Halbuki muayyen kişi için ceza (va’id) hükmü,tevbe ile, günahları silen iyilikler ile, musibetler ile veya makbul bir şefaat ile

ortadan kalkmış olabilir.Tekfir de bir ceza tehdididir. Sözü, Rasulullah’ın Sallallahu Aleyhi ve

Sellem söylediğini yalanlamak da olsa, kişinin İslam’a yeni girmiş veya ilimmuhitinden uzak bir yerde yaşamış olması yahut söylediği sözün küfür oldu-ğuna dair nassları duymamış veya duymuş olsa bile sahih veya sabit gör-memiş yahut yanılmış olsa bile kendisince onları te’vil etmiş olması sebebiyle

232 4 Nisa/10

91

7/28/2019 Tekfirde Aşırılıktan Sakındırma Konusunda Otuz Risale-Makdisi

http://slidepdf.com/reader/full/tekfirde-asiriliktan-sakindirma-konusunda-otuz-risale-makdisi 94/531

⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ TEKFİRDE AŞIRILIKTAN SAKINDIRMA KONUSUNDA ⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ 

hakkında kesin delil kaim olmadıkça inkar ettiği şeyler yüzünden kafir olma-yabilir.”233

Şeyhu’l-İslam İbn-i Teymiye Rahimehullah başka bir sözünde de şöyleder: “Bunun aslı şudur; Kitap, sünnet ve icma ile küfür olduğu sabit olan birsöz için “Mutlak küfürdür” denir. Şer’i deliller bunu göstermektedir. İman, Allahu Teala ve Rasulü’nden Sallallahu Aleyhi ve Sellem öğrenilen hükümler-dendir. İnsanların zan ve hevalarına göre karar verecekleri bir konu değildir.Hakkında tekfirin şartları sabit olmadıkça ve engelleri ortadan kalkmadıkça,bu tür sözleri söyleyen her kişi hakkında küfür hükmü verilmez. İslam’a yenigirmiş olması veya ilimden uzak bir yerde yetişmiş olması sebebiyle içkinin veya faizin helal olduğunu söyleyen kişi bu kabildendir.”234

 Yine şöyle der: “Söylenen söz, mutlak olarak sahibinin tekfir edildiğitürden olabilir ve genelde bunu ifade etmek için, “Kim şöyle derse kafir olur”ifadesi kullanılır. Ancak bu sözü söyleyen kişi, gerekli olan hüccet ikamesiyapılmadan önce tekfir edilmez. Allahu Teala’nın, “Haksızlıkla yetimlerinmallarını yiyenler şüphesiz karınlarına ancak ateş tıkınmış olurlar; zaten onlaralevlenmiş ateşe gireceklerdir”235 ayetinde olduğu gibi, va’id ile ilgili olannassların durumu bu şekildedir. Bu ve buna benzer nasslar hak olan va’idibildirir. Ancak gerekli olan şartların oluşmaması ve engellerin de kalkmaması sebebi ile mutlak olan bu va’id muayyen bir şahsa indirgenemez. Çünkü

işlediğinin haram olduğu kendisine açıklanmamış veya bu yaptığından tevbeetmiş veya işlediği bu haramın affedilmesine sebep olacak derecede iyiliklerifazla olmuş ya da kendisine şefaat edilmiş olabilir.

Küfür olarak nitelenen sözler de böyledir. Kişiye hakkı bildirennasslar ulaşmamış olabilir, ulaşmış olsa bile onları sabit görmemiş olabilir veya anlamamış olabilir ya da Allahu Teala’nın mazur göreceği şüpheler ilekarşılaşmış olabilir. Hak peşinde olup hata yapan mü’minin hatasını neolursa olsun Allahu Teala bağışlar. Bu hatanın nazari veya ameli konulardaolması farketmez. Rasulullah’ın Sallallahu Aleyhi ve Sellem ashabı ve ümmetin

imamlarının görüşü budur.”236

 Ayrıca, sonraki alimlerden bazısının bid’at ehlini tekfir etmeleri, butekfirin kişiyi dinden çıkaran türden olup olmadığı ve tekfir edilen bu kişilerinebedi cehennemlik olup olmadıkları konusundaki tartışmaları naklettiktensonra şöyle der: “Gerçek şu ki, imamların mutlak olarak söyledikleri sözler

233 Mecmuu’l-Fetava, 3/147-148234 Mecmuu’l-Fetava, 35/101235

4 Nisa/10236 Mecmuu’l-Fetava, 23/195

92

7/28/2019 Tekfirde Aşırılıktan Sakındırma Konusunda Otuz Risale-Makdisi

http://slidepdf.com/reader/full/tekfirde-asiriliktan-sakindirma-konusunda-otuz-risale-makdisi 95/531

⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ OTUZ RİSALE ⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ 

hakkında, öncekilerin mutlak olan şer’i nasslar hakkında düştükleri durumunaynısı olan bir duruma düştüler. Onları ne zaman görseler “Kim şunu söyler-

se kafirdir” sözünü duydular. Daha sonra, belirtilen o sözü söyleyen herkesinkafir olduğuna inandılar. Halbuki tekfirin belirli bir kişiye indirgenmesi bellişartların yerine gelmesine ve yine belli engellerin de olmamasına bağlıdır.Mutlak tekfir, şartları bulunmadıkça ve engelleri ortadan kalkmadıkça belirlikişiler için sabit olmaz. İmam Ahmed  Rahimehullah ve bu genel hükümleribelirten tüm alimler, Cehmiyye f ırkasından küfür sözlerini bizzat söyleyenlerdışında kimseyi tekfir etmediler. Çünkü bir sözü söylemeye çağırmak, onusöylemekten daha büyüktür. Söyleyeni ödüllendirmek ve terkedeni cezalan-dırmak ise bir sözü söylemeye çağırmaktan daha büyüktür.

Bununla birlikte İmam Ahmed  Rahimehullah, halifeye ve kendisinihapsedip dövenlere dua etmiştir. Onlar için istiğfar edip hakkını helal etmiş-tir. İslam’dan çıkmış olsalardı, onlar için istiğfar etmek caiz olmazdı. Çünkükafirler için istiğfar etmek Kur’an, sünnet ve icma ile caiz değildir.

Onun ve başka imamların bu sözleri, Kur’an’ın mahluk olduğunu veahirette Allahu Teala’nın görülmeyeceğini söyleyen Cehmiyye’den belirli(muayyen) kişileri tekfir etmediklerini gösterir. İmam Ahmed’in bu konudamuayyen kişileri tekfir ettiğini belirten sözler de nakledilmiştir. Kendisinden,bir konuda farklı iki görüşün aktarılmış olması tartışma götürür. Yahut mese-

le tafsilata inilerek ele alınır ve muayyen kişileri tekfir etmişse, bunun şartla-rın bulunduğu ve engellerin de ortadan kalktığı için olduğu, muayyen olaraktekfir etmediklerinin ise, gerekli şartların bulunmaması ve engellerin kalk-maması sebebiyle tekfir edilmedikleri söylenir. Böyle bir durumda ise tekfirmutlak manadadır.”237

Sonuç olarak, muayyen tekfir ile mutlak tekfir arasındaki farkı gözönünde bulundurmamak, bazı kişilerin yuvarlandıkları bid’at uçurumu-dur. Bu uçuruma yuvarlananlar, ancak belli araştırma ve gerekli uyarıdansonra tekfir edilmeleri helal olan kimi insanları tekfir etmişlerdir. Dolayısıyla

da hem kendileri sapmış ve hem de başkalarını saptırmışlardır.

237 Mecmuu’l-Fetava, 12/261-262

93

7/28/2019 Tekfirde Aşırılıktan Sakındırma Konusunda Otuz Risale-Makdisi

http://slidepdf.com/reader/full/tekfirde-asiriliktan-sakindirma-konusunda-otuz-risale-makdisi 96/531

⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ TEKFİRDE AŞIRILIKTAN SAKINDIRMA KONUSUNDA ⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ 

-2-

BELDENİN DARU’L-KÜFÜR OLMASINA BİNAEN, OBELDEDE YAŞAYANLARIN ASIL OLARAK KAFİR

OLDUKLARINI SÖYLEYEREK HERKESİ TEKFİR ETMEK

Tekfir konusunda yaygın olan hatalardan biri de daru’l-küfür gerek-çesiyle insanları tekfir etmek ve kanlarının, mallarının ve ırzlarının helal

olduğunu söylemektir. Bu durum, aşırıya kaçanlar arasında oldukça yaygın-dır. Bazı cahiller işin aslını ve sonuçlarını anlamadan böyle bir akıma kapıl-mışlardır. Allahu Teala’ya hamd olsun ki biz hiçbir zaman böyle bir kural ı ortaya koymadık ve uygulamadık. Bununla birlikte bugüne kadar da okurala karşı çıktık. Hatta bu kuralı benimsemesi sebebi ile kendilerine muha-lefet ettiğim ve söylediklerini reddettiğim bir kişi, bir defasında beni de tekfiretti. O gün Mardin şehri hakkında İbn-i Teymiye’nin söylediklerinden aldık-ları ve ibareleri çarpıttıkları bir fetva dışında ellerinde buna dair bir kaynakda görmedim. İbn-i Teymiye’nin  Rahimehullah, sözkonusu fetvasında “...ne

de halkı kafir olan daru’l-harp konumundadır” şeklinde kullandığı ifadeyionlar “halkı kafir olan daru’l-harp” şekline çevirerek; sonradan daru’l-küfürolsa bile, akidesini bizzat bildikleri kişiler dışında, bütün halkın kafir olduğusonucunu çıkarmışlardr. Bu kişiye, özellikle Mardin ve kafirlerin sonradanişgal ettikleri diğer yerler hakkında fakihlerin kullandıkları daru’l-küfür ifade-sinin, uygulanan küfür hükümlerine binaen söylendiğini, küfür sebepleriniişleyenler dışında, orada oturan insanların küfür ile bir ilgisinin olmadığını anlattım. Meseleyi uzunca açıkladım. Fakat beni dinlemediler ve sözkonusuibareye sarılmaya devam ettiler. Hevanın, ölçüleri nasıl altüst ettiğine, tekfirgibi en tehlikeli konuda ashabın ve onlardan sonraki üç kuşak alimlerininsöylediklerini kabul etmeyip, yedinci asırda yaşamış bir alimin çarpıtılmış biribaresine dört elle sarılmaya kişiyi nasıl sevkettiğine şahid oldum. HalbukiRasulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem dışında bütün insanların söylediklerininbizzat delil olmadığını ve dolayısıyla da delile dayanmayan sözlerin hüccetolamayacağını kendisi de itiraf etmektedir.

 Allahu Teala, bazen acele ile tekfire yönelmede nefsin bazı dürtü veheveslerinin olduğunu belirterek şöyle buyurur: “Size selam veren kişiye,

94

7/28/2019 Tekfirde Aşırılıktan Sakındırma Konusunda Otuz Risale-Makdisi

http://slidepdf.com/reader/full/tekfirde-asiriliktan-sakindirma-konusunda-otuz-risale-makdisi 97/531

⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ OTUZ RİSALE ⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ 

dünya hayatının geçici menfaatine göz dikerek ‘Sen mü’min değilsin’ deme-yin.”238

Bu konuda hata edenler, tekfir ettikleri insanların mallarını en kısazamanda yağmalamak için f ırsatlar kollamaktadırlar. Ki mallarını yağmala-mayı hedefledikleri bu insanlar, mücahid davetçiler ve ihlaslı mü’minlerolsalar bile, onlara göre bu mallar ganimet hükmündedir. Allahu Teala’nın,onları doğru yola iletmesini ve Müslüman gençleri bu saptırıcı fitnelerdenuzak tutmasını dilerim.

Çünkü şer’i bir delil olmaksızın Müslümanları tekfir etmeye cüret et-mek ve muvahhidlerin kanlarını helal görmek, ancak takva ve Allahu Tealakorkusundan nasibini almamış hasta nefislerin işidir. Rasulullah Sallallahu

 Aleyhi ve Sellem Veda haccı hutbesinde şöyle buyurur: “Bu şehrin haramlığı,bu ayın haramlı ve bu günün haramlığı gibi kanlarınız, mallarınız ve ırzlarınızda birbirinize haramdır” Buhari ve Müslim’in rivayet ettiği hadiste “Şu üç kişidışında Müslüman bir kimsenin kanı helal olmaz: Zina eden evli kimse, kısasolarak öldürülen kimse ve cemaatten ayrılarak dinini terk eden kimse” şek-linde geçmektedir. Yine Buhari’de şöyle rivayet edilir: “Müslüman kişi,haksız yere birinin kanını dökmediği sürece dininde rahat içindedir.”

Buhari İbn-i Ömer’den  Radıyallahu Anhuma  şöyle nakleder: “Haksızyere kişinin kanını dökmek, kişinin içine düştüğü ve kurtulamadığı uçurum-

lardandır.” Yine Buhari’de şöyle rivayet edilir: “Meymun bin Siyah, Enes binMalik’e şöyle demiştir: “Ey Ebu Hamza, kulun kanını ve malını haram edennedir?” Bunun üzerine Enes bin Malik  Radıyallahu Anhu  şöyle cevap verir:“Şehadet kelimesini söyleyen, kıblemize yönelen, namazımızı kılan, kestiği-mizi yiyen kişi Müslümandır. Müslümanların lehine olan onun da lehine,aleyhine olan onun da aleyhinedir.”

Kadı Iyad muhakkik alimlerden şöyle nakleder: “Muvahhid Müslü-manların kanının mübah olduğunu söylemek tehlikelidir. Bin kafiriterketmede yanılmak, yanlışlıkla bir Müslümanın bir damla kanını haksız

yere dökmekten ehvendir.”239

Kadı Iyad, el-Kabisi’den şu sözünü aktarır: “Açık bir durum olmadık-ça kanlar dökülmez. Beyinsizleri kırbaç ve hapis ile cezalandırmak, onları edeplendirmek için yeterlidir.”240

Bunlar ilim ve bu ilmin tahsili ile uğraşsalardı, usül ve füru’ bilgilerinialsalardı, küfre götüren söz ve fiil meydana gelmiş olsa bile, tekfir etmek bir

238 4 Nisa/94239

Eş-Şifa, 2/277240 Eş-Şifa, 2/262

95

7/28/2019 Tekfirde Aşırılıktan Sakındırma Konusunda Otuz Risale-Makdisi

http://slidepdf.com/reader/full/tekfirde-asiriliktan-sakindirma-konusunda-otuz-risale-makdisi 98/531

⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ TEKFİRDE AŞIRILIKTAN SAKINDIRMA KONUSUNDA ⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ 

yana, kan ve malın mübahlığını önleyen aşamaların, şartlar ve engellerinbulunduğunu, özellikle musallat oldukları mustaz’aflar, davetçiler, tağutların

düzen ve kanunları

n koruması

altı

nda olmayan mü’minler hakkı

nda böylebir hükme varmalarının önünde engeller olduğunu göreceklerdi. Sözün veyafiilin küfür olarak nitelenmesinin muayyen kişiyi tekfir etmeyi gerektirmediği-ni, dolayısıyla arzu ettikleri sonuçların ona terettüp etmediğini anlarlardı.Kaldı ki alimlerin cumhurunun görüşü, hatta İbnu’l-Munzir’in dediğine görealimlerin icması, irtidadının birden fazla sebepten dolayı olmadığı vemümteni konumunda bulunmadığı taktirde mürtedin mülkünün sadeceirtidat etmesiyle zail olmayacağı yönündedir.241 Çünkü bu durumda tevbeetmeye çağrılır ve İslam’a dönebilir.

Bu hataya düşenlerin, kendilerine delil olarak edindikleri İbn-iTeymiye’nin  Rahimehullah fetvası üzerinde araştırma yapanlar, bu fetvanınbu hataya delil teşkil edecek bir yönünün olmadığını görürler. İbn-iTeymiye’ye  Rahimehullah, içinde Müslümanların bulunduğu ve Moğollarınişgal ettiği Mardin şehrinin durumu sorulmuş, o da şöyle cevap vermiştir:

“Hamd Allah’a aittir. Mardin’de veya başka yerlerdeki Müslümanla-rın kanları ve malları haramdır. İster Mardin halkı, isterse başkaları olsun,İslam şeriatından çıkanlara yardım da haramdır. Orada yaşayan eğer dininiyerine getirmekten aciz ise hicret üzerine vacip olur. Böyle bir acziyet söz

konusu değilse hicret vacip değil müstehaptır. Müslümanların düşmanlarınacanları veya malları ile yardım etmeleri haramdır. Gerek kaçarak, gerektevriye yaparak, gerek aldatarak; hangi yolla olursa olsun, bundan kaçınmaküzerlerine vaciptir. Eğer bundan kaçınmaları ancak hicret ile mümkün olu-yorsa hicret etmeleri farz olur.

Bu insanların geneline hakaret etmek ve nifak ile suçlamak helâl ol-maz. Bu sadece Kuran ve Sünnet’te belirtildiği şekliyle bu vasıfları üzerlerin-de taşıyanlar için caizdir. Mardinliler veya başkaları olsun, herkes için bukural geçerlidir.

Mardin’in daru’l-harb ya da daru’l-İslâm olmasına gelince, orası buiki niteliği de üzerinde taşıyan (daru’l-mürekkebe) bir ülkedir. Bu, şu ikimanayı ifade eder: Burası ne ordusu Müslüman olduğu için İslam hükümleriuygulanan bir dârul-islâm, ne de halkı kâfir olan dâru’l-harp konumundadır.Bilakis üçüncü bir kısımdır. Orada Müslümanlara gerektiği gibi muameleedilir, İslam şeriatından çıkanlarla ise hak ettikleri şekilde savaşılır.”242

 241 Bakınız: El-Muğni, Kitabu’l-Murted, “Sadece İrtidat Etmesi İle Mürtedin Mülkünün Elinden

Çı

kması

na Karar Verilmez” bölümü.242 Mecmuu’l-Fetava, 28/135 (Özet olarak)

96

7/28/2019 Tekfirde Aşırılıktan Sakındırma Konusunda Otuz Risale-Makdisi

http://slidepdf.com/reader/full/tekfirde-asiriliktan-sakindirma-konusunda-otuz-risale-makdisi 99/531

⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ OTUZ RİSALE ⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ 

İbn-i Teymiye  Rahimehullah bu fetvasında şunları kararlaştırmaktadır:Nerede olursa olsun, Müslümanların kanları ve malları hakkında asıl olan

ilke, haram olması

r. Bunda yaşanı

lan yerin bir rolü yoktur. Bu dokunul-mazlığın sebebi, yaşanılan yerin daru’l-İslam olması değil, kişinin Müslümanolmasıdır.

Sadece memleketin kafirlerin işgali altında olması sebebi ile oradayaşayan Müslümanlara nifak ve benzeri sıfatların yakıştırılması caiz değildir.Kafirler işgal ettiği için fakihlerin daru’l-küfür olarak niteledikleri yerler hak-kında da durum böyledir. Her şeyden önce orası (Mardin), kitap ehlininkıyafetleriyle Müslümanlardan ayrıldığı ve hiçbir şekilde mürtede hayathakkının tanınmadığı daru’l-İslam değildir. Rasulullah Sallallahu Aleyhi ve

Sellem daru’l-İslam’da, Müslümanı

n tanı

ğı

ve tanı

madı

ğı

herkese selam vermesini emretmiştir.243 Bu nedenle fakihler “Daru’l-İslam’da asıl olanİslam’dır” kuralını usül ve furuda delil kabul ederek hükümler vermişlerdir.

Bununla beraber orası, halkı kafir olan ve hiçbir zaman daru’l-İslamhükmünü almamış ve halkı da Müslüman olmayan daru’l-harp konumundada değildir. Bu nedenle asıl olarak daru’l-küfür olan bir memleket değildir.Kafirler işgal etmeden önce orası daru’l-İslam ve halkı da Müslüman idi. Bunedenle halkı hakkında ve onlara yapılacak muamelede bu terimlere görehüküm verilmez. Aksine kim “Müslümanım” derse, canı ve malını korumuş 

olur ve Müslümana yapılan muamele geçerlidir. Kim de İslam şeriatınındışına çıkarsa hak ettiği muameleyi görür. Dolayısıyla İbn-i Teymiye’nin Rahimehullah söylediği bu söz, açık ve nettir.

Ne var ki İbn-i Teymiye’nin başka bir yerde belirttiği gibi, heva ileşüphe bir araya geldiği zaman, şüpheye düşme ihtimali artar, ilim ve anlamabozukluğuna yol açar. Üzerinde durduğumuz bu hatanın sahipleri, bu bozukanlama ile şüphelerini kanıtlayacak delili bulduklarını zannetmektedirler.Onlar “...ne de halkı kâfir olan dârulharp konumundadır” ibaresine sarılmış-lar ve işgal edildiği için daru’l-küfür olarak nitelenen her memleket için küfrü

asıl olarak ele almışlar ve geneli Müslüman olup İslam’a sarılsalar bile orada-ki Müslümanları tekfir etmişlerdir.

Daha önce daru’l-küfür ve daru’l-İslam konusunu incelemiş ve alim-lerin bu konudaki tariflerini, görüşlerini ve bu kavramların, orada ikametedenler üzerindeki sonuçlarını aktarmıştık. Bu hatanın sahiplerinin iddiaettikleri gibi, halkı Müslüman olup sonradan işgal edilmiş olan yerlerdeyaşayanlar için asıl olanın küfür olduğunu söyleyen muhakkik bir alim gör-medim.

243 Muttefekun aleyhi

97

7/28/2019 Tekfirde Aşırılıktan Sakındırma Konusunda Otuz Risale-Makdisi

http://slidepdf.com/reader/full/tekfirde-asiriliktan-sakindirma-konusunda-otuz-risale-makdisi 100/531

⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ TEKFİRDE AŞIRILIKTAN SAKINDIRMA KONUSUNDA ⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ 

Sadece Harici ve sapmış kimi f ırka mensuplarında bunların söyledik-lerine benzer bazı görüşler bulunmaktadır. Nafi bin Ezrak menhecine bağlı 

Ezrakiler şöyle derler: “Daru’l-küfürde ikamet edenler kafirdir. Orayı

 terketmeleri gerekir.” Bilindiği gibi bu f ırka mensupları, Müslüman muhalifle-rinin memleketlerini de daru’l-küfür olarak görürler.

Beyhesiyye ve Avfiyye f ırkaları ise şöyle der: “İmam kafir olursa,orada bulunan ve bulunmayan bütün halk da kafir olurlar.” Halbuki bütünbunlar onların asılsız düşüncelerinden başka bir şey değildir. Allah’ın izni ile,bu kitabın dördüncü bölümünde bunu ele alacağız.

Muhakkik alimlerden birçoğunun görüşlerini inceledim ve bu tür gö-rüşlerin hiçbirisine rastlamadım. Cassas’ın “Ahkamu’l-Kur’an” isimli kitabın-

da geçen ifade de bu söylediğimizden başka değildir. Çünkü oradaki ifadeasli daru’l-küfür veya daru’l-harb hakkında söylenmiş bir sözdür. Müslüman-ların yaşadığı ve ulaşabileceği bir daru’l-İslam varken, böyle bir yerde ikameteden ve kafirlerin sayısını çoğaltan kişiler ile ilgili yapılmış bir açıklamadır.

Halkı Müslüman olup sonradan düşmanın işgal ettiği veya Müslü-manların hicret edeceği başka bir memleketin olup olmadığı dikkate alınma-dan ve orada kalmaya devam eden Müslümanların kafirler ile işbirliği yapıpyapmadığını hesaba katmadan bu terimler sebebi ile orada ikamet edenMüslümanların tekfir edildiğini hiçbir kitapta görmedim.

Şevkani’nin  Rahimehullah  şu sözü hoşuma gider: “Daru’l-İslam vedaru’l-küfür meselesini gündeme getirmenin fazla bir yararı yoktur. Bununüzerinde daha önce durduk. Müslümanlar ile savaş halinde olan kafirin,Müslümanlardan eman almadığı sürece malı ve kanı helaldir. Müslümanınmalı ve kanı ise gerek daru’l-küfürde olsun ve gerekse başka yerde olsunharamdır.”244

Bu söz konumuz ile direk alakalıdır ve İbn-i Teymiye’nin Mardin vebaşka yerlerin halkı hakkında söylediklerine de uygundur. Bütün alimler debunu belirtmişlerdir. Daru’l-küfür ve daru’l-İslam tanımlarından, hangi mem-lekette olursa olsun dinini öğrenme ve yerine getirme imkanına sahip olanMüslüman hakkındaki hükümde bu tanımların etkisinin olmadığı ve bunlarınbirer f ıkhi terimler olduğu, nerede yaşarsa yaşasın, İslam’a aykırı davranma-dıkça Müslümanın kanı ve malının dokunulmaz olduğu anlaşılmaktadır.

 Alimlerin bu kavramlar hakkında yaptıkları tanımlarda bazı farklılıklarolsa da, sonuç olarak yapılan bu isimlendirmeler, memlekette egemen olangüçler ve uygulanan hükümler üzerine yapılmaktadır Bir yerde egemenlikkafirlerin elinde ve uygulanan hükümler de küfür hükümleri ise, orada yaşa- 244 Şevkani, Es-Seylu’l-Carra, 4/576

98

7/28/2019 Tekfirde Aşırılıktan Sakındırma Konusunda Otuz Risale-Makdisi

http://slidepdf.com/reader/full/tekfirde-asiriliktan-sakindirma-konusunda-otuz-risale-makdisi 101/531

⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ OTUZ RİSALE ⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ 

yanların çoğu Müslüman da olsa daru’l-küfür olarak isimlendirilir. Bir yerdehalkın çoğu kafir de olsa, zimmet ehlinin bulunduğu ve Müslümanların

egemen olduğu ülkelerdeki durum gibi egemenlik Müslümanları

n elinde veuygulanan hükümler de İslam hükümleri ise, o memleket daru’l-İslam olarakisimlendirilir.

İbn-i Hazm  Rahimehullah şöyle der: “Rasulullah’ın Sallallahu Aleyhi veSellem, “Müşrikler arasında ikamet eden her Müslümandan beriyim” sözün-de kastettiği yer daru’l-harptir. Değilse, halkının tamamı Yahudi olduğuhalde fethedilen yere Müslümanları yönetici olarak bizzat Rasulullah’ınSallallahu Aleyhi ve Sellem kendisi görevlendirmiştir. Zimmet ehlinin yaşadığı yerde valilik veya ticaret için bulunan Müslümanlar, sadece orada bulunma-

ları

sebebi ile onlar gibi kafir veya günahkar hükmünü almazlar. O memleke-te de daru’l-küfür değil, daru’l-İslam denir. Çünkü memleket, egemen olan-lara nisbet edilir.”245

Kadı Ebu Ya’la el-Hanbeli  Rahimehullah şöyle der: “İslam’ın hüküm-leri değil de, küfrün hükümleri uygulanan her yer daru’l-küfürdür.”246 

İbnu’l-Kayyim Rahimehullah şöyle der: “İslam coğrafyasına komşu daolsa İslam ahkamının uygulanmadığı yer daru’l-İslam değildir. Mesela Mek-ke’ye çok yakın olan Taif’in, Mekke’nin fethedilmesiyle daru’l-İslam olmadığı gibi.”247

Şevkani  Rahimehullah  şöyle der: “Egemenlik Müslümanların elindeise, orası daru’l-İslamdır ve orada diğer Müslüman beldelerde oturan Yahu-di, Hristiyan ve anlaşmalı olan başkalarının durumu gibi küfür özelliklerininortaya çıkması bu tanıma zarar vermez. Çünkü bu özellikler kafirlerin kuvveti ve galebesi sonucu ortaya çıkmış değildir. Egemenlik kafirlerin elinde ise, obelde daru’l-küfür olur.”248

Süleyman bin Sühayman (hicri 1349) manzum olarak şöyle der:“Kafir, daru’l-İslam’a egemen olur ve korku salarsa, orada açıkça küfürhükümlerini uygulayıp sürekli olarak bunu yaparsa ve orada Muhammed’inSallallahu Aleyhi ve Sellem  şeriatını rafa kaldırıp İslam şeriatını yasaklarsa,dinler hakkında söz sahibi muhakkik alimlerin dediği gibi, o belde daru’l-küfür olur. Ancak orada oturanların hepsi kafir olmaz. Salih amel sahibiMüslümanlar da bulunabilir.”

245 El-Muhalla, 11/200246 El-Mutemed fi Usuliddin, 276247

Ahkamu Ehli’z-Zimme, 1/366248 Es-Seylu’l-Carra, 4/575

99

7/28/2019 Tekfirde Aşırılıktan Sakındırma Konusunda Otuz Risale-Makdisi

http://slidepdf.com/reader/full/tekfirde-asiriliktan-sakindirma-konusunda-otuz-risale-makdisi 102/531

⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ TEKFİRDE AŞIRILIKTAN SAKINDIRMA KONUSUNDA ⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ 

Bütün bu tanımlardan anlaşılmaktadır ki alimler, ülkede bulunanegemenlik ve uygulanan hükümleri tanımlamak için bu terimleri kullanmış-

lardı

r. Nerede olursa olsun, Müslümanı

n kanı

ve malı

n dokunulmaz oldu-ğunu ve beldenin niteliğinin bunun üzerinde etkisinin olmadığını söylemiş-lerdir. Aynı şekilde insanların Müslüman veya kafir diye nitelenmesi üzerindede yaşadıkları beldelerin kimliğinin bir etkisi yoktur. Özellikle sonradankafirlerin eline geçmiş olan ülke için durum böyledir. Bu nedenle İbn-iSehman şöyle der: “Orada bulunan herkesin kafir olduğu söylenemez.Orada nice salih amel sahibi Müslümanlar vardır.”

Rasulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem hicri yedinci yılda Hayber’i fet-hettiğinde oranın halkının tamamı Yahudi idi. Orada yaşamaya devam

etmelerini kararlaştı

rdı

ve tarı

m ürünleri üzerinde onlar ile anlaşma yaptı

.Müslümanlar egemen olduğu ve İslam hükümleri geçerli olduğu için artıkorası daru’l-İslam olarak sayıldı ve orada ikamet etmek caiz oldu. RasulullahSallallahu Aleyhi ve Sellem Hayber’e valiler de görevlendirdi.

 Yine Yemen’de Rasulullah’ın Sallallahu Aleyhi ve Sellem hayatının songünlerinde Esved el-Ansi’nin peygamberlik iddia etmesine, halktan bir kıs-mının irtidat edip ona tabi olmasına, Esved’in Rasulullah’ın Sallallahu Aleyhive Sellem vali olarak görevlendirdiği Şehr bin Bazan’ı öldürmesine, isyanınyayılıp mürtedlerin sayısının çoğalması sebebi ile Müslüman görevlilerin bir

kısmının Medine’ye kaçmasına ve bir kısım Müslümanların da takiyye yapa-rak orada ikamet etmeye devam etmesine rağmen, orada kalmaya devameden Müslümanlar mürtedlerin ülkesinde kalmaya devam ettikleri ve kaç-madıkları için kafir olarak kabul edilmediler. Aksine Feyruz ed-Deylemi vearkadaşları  İslam üzere sebat ederek orada kaldılar ve bir yolunu bulupEsved’i öldürdüler. Esved’in öldürülmesinden sonra tekrar Müslümanlaroraya galip geldi.249

Bu şekilde San’a şehri, İslam yurdu iken, mürtedlerin galip gelmesiy-le daru’l-ridde oldu ve yaklaşık dört ay Esved ve yandaşları olan mürtedlerin

egemenliği altında kaldı. Böyle olması, orada İslam’a bağlı olarak yaşamayadevam eden ve takiyye yaparak tekrar İslam’ın galip olmasını sağlayanMüslümanların bulunmasına engel olmadı. Bunlar sonunda Esved’i öldürdü-ler ve yönetimi Müslümanların eline verdiler. Rasulullah Sallallahu Aleyhi veSellem onların takiyye yapmalarını veya orada kalmalarını da eleştirmedi.Kafirler galip geldiği için San’a şehrinin daru’l-küfür olduğu ve başka yerde

249 Bakınız: İbn-i Kesir, El-Bidaye ve’n-Nihaye, 6/308

100

7/28/2019 Tekfirde Aşırılıktan Sakındırma Konusunda Otuz Risale-Makdisi

http://slidepdf.com/reader/full/tekfirde-asiriliktan-sakindirma-konusunda-otuz-risale-makdisi 103/531

⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ OTUZ RİSALE ⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ 

daru’l-İslam ve Müslümanlar olmasına rağmen Müslümanların orada kalma-ya devam ettikleri için kafir olduklarını da söylemedi.250

 Yine Mısır, Ubeyd el-Kaddah oğullarından kafir Ubeydiler (Fatımi-ler)’in eline geçtiğinde, halkının çoğu Müslüman idi ve daru’l-İslam ikenküfrün egemen olması ile daru’l-küfür oldu. Yaklaşık ikiyüz yıl onların ege-menliği altında kaldı.251 Orada her türlü küfür ve isyanı işledikleri halde,muhakkik alimlerden hiçbiri ülke için kullanılan daru’l-küfür isminin oradakimustaz’aflar hakkında kullanıldığını söylemedi.

O gün Mısır halkı arasında alim ve salih fakihler de bulunmaktaydı.Bunlardan bazıları Ubeydilere karşı güç yetiremediği için imanını gizliyor veöldürülme korkusundan dolayı Rasulullah’ın Sallallahu Aleyhi ve Sellem hadis-

lerini bile dile getiremiyordu.252

Müslüman halk Ubeydilere buğzediyor ve onlardan beri olduğunubelirtiyordu. Belki de bazıları bu buğzunu içinde gizliyordu. Suyuti, İbn-iHallikan’ın Ubeydiler hakkında şöyle dediğini belirtir: “Gaybı bildikleriniiddia ederlerdi. Bu konuda haberleri meşhurdur. Hatta Aziz, bir gün minbereçıktığında üzerinde şöyle yazan bir yaprak gördü. ‘Zulme ve haksızlığa razı olduk ama küfür ve ahmaklığa değil. Gaybı biliyorsan bize bu kağıdı kiminyazdığını söyle.’

Bir kadın da ona şöyle yazdı: ‘Yahudileri Mişa ile, Hristiyanları İbn-iNastur ile muzaffer, Müslümanları da senin ile zelil kılanın adına benimdurumuma bakmanı istiyorum.’”253 

Küfre götürecek bir sebep işlemedikleri sürece, o gün hicret edecekle-ri bir daru’l-İslam olmasına rağmen hicret etmeyip daru’l-küfürde ikameteden Müslümanların bundan dolayı kafir olduklarını muhakkik alimlerdenkim söylemiştir? Zamanımızda Müslümanların hicret edecekleri daru’l-İslamhükmünde olan bir belde olmadığı halde, daru’l-küfür hükmündeki belde-lerde yaşayan Müslümanların kafir olacağını aklı başında hangi alim söyler?

250 Hatta bunu Rasullullah’ın Sallallahu Aleyhi ve Sellem emri ile yaptıkları ve Rasulullah’ınSallallahu Aleyhi ve Sellem onlara, dinlerinde sebat edip Esved’in hakkından gelmek içinçalışmaya devam etmelerini söylediği rivayet edilir. Bu konu için, Tarih’ut-Taberi ve diğereserlere müracaat edilebilir. Rasulullah’ın Sallallahu Aleyhi ve Sellem, Feyruz’un, Esved’iöldürdüğü haberini alınca Feyruz’u övdüğü de rivayet edilir.251 Nitekim İbnu’l-Cevzi, “en-Nasr ala Mısır” isimli kitabını bundan dolayı yazmıştır.252 İbrahim bin Said el-Habbal’ın, öldürülmekten korktuğu için hadis rivayet etmekten kaçın-dığı rivayet edilir. Bakınız: Mecmuu’l-Fetava, 35/85253

Suyuti, Tarihu’l-Hulefa, 13. Yahudi Mişa, Şam’da ve Hristiyan İbn-i Nastur, Mısır’da valiidi.

101

7/28/2019 Tekfirde Aşırılıktan Sakındırma Konusunda Otuz Risale-Makdisi

http://slidepdf.com/reader/full/tekfirde-asiriliktan-sakindirma-konusunda-otuz-risale-makdisi 104/531

⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ TEKFİRDE AŞIRILIKTAN SAKINDIRMA KONUSUNDA ⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ 

Zehebi’nin belirttiği gibi Ubeydiler, Müslümanlar için Moğollardandaha kötü idiler. Onlardan bazıları ashaba sövmek bir yana, Rasulullah’a

Sallallahu Aleyhi ve Sellem bile açı

kça sövüyordu. Suyuti, Ebu’l-Hasan el-Kabisi’den şöyle rivayet eder: “Ubeydullah ve mensuplarının, insanları ashaba “Allah onlardan razı olsun” demekten vazgeçirmek için öldürdüğüalim ve insan sayısı dört binden fazladır. Bu insanlar bunu söylemekten vazgeçmeyip ölümü tercih ettiler. Ubeydullah, keşke sadece Raf ızi olsaydı,bilakis kendisi zındıktı.”254

Görüldüğü gibi o gün Mısır’da fakihler vardı. Ebu Muhammed el-Kayravani el-Keyzani’ni şöyle der: “Müslümanların İslam’ın hükümlerindenuzak kalıp dinlerinden ayrılmamaları için onlar arasında fakihler kalmıştı.

Onlardan bazı

gizleniyor, bazı

ise dinini açı

kladı

ğı

için öldürülüyordu.Kadı Ebu Bekr el-Bakıllani bunu şöyle belirtir: “Ubeydullah, Batınilerden idi ve İslam dinini yok etmek isteyen kötü bir insandı. Halkı saptırmak içinalimleri ve fakihleri idam etti.”255

Onların küfrünü açıklayarak karşı çıkanlardan biri, Ebu Bekr en-Nablusi’dir. Muiz ona şöyle dedi: “Duydum ki, “On tane okum olsa, doku-zunu Rumlara, birini de Mısırlılara atarım” demişsin. Bunun üzerine EbuBekr en-Nablusi  Rahimehullah, “Hayır, böyle söylemedim” dedi. Muiz, onunsözünden döndüğünü zannetti ve “Peki ne söyledin?” dedi. Ebu Bekr en-

Nablusi şöyle cevap verdi: “Dokuzunu size, birini Rumlar’a atmamız gerekti-ğini söyledim.” Muiz ona bunun nedenini sorunca Ebu Bekr en-Nablusişöyle dedi: “Çünkü siz ümmetin dinini değiştirdiniz, salih insanları öldürdü-nüz, Uluhiyyet nurunu söndürdünüz ve hakkınız olmayan şeyleri iddia etti-niz.” Muiz bu cevaptan sonra onu halkın önüne çıkardı ve kamçılattı. Sonrabir Yahudi getirdiler ve derisini yüzmesini emrettiler. Yahudi onun derisiniyüzerken kendisi Kur’an okuyordu. Yahudi, onun bu hali karşısında dahafazla dayanamadı ve kalbi hizasına geldiğinde çabuk ölüp kurtulması içinbıçağı kalbine sapladı.256

Bütün bunlar, İslam topraklarının bazı yerlerinde egemen olan kafir-lerin yönetimi altında Müslümanların kimisinin gizlenen mustaz’aflar olarak ve kimisinin de Allahu Teala’nın dinine sarılan mücahidler olarak bulundu-ğunu ve alimlerin, İslam’dan çıkaran ve küfre sokan bir iş yapmadıkları sürece onlara kafir demediğini, bununla birlikte kafirlere yardım ve destek verenleri, onlara dostluk gösterenleri yahut küfür yönetimlerinin saf ında

254 Suyuti, Tarihu’l-Hulefa, 13255 Suyuti, Tarihu’l-Hulefa, 12256

 İbn-i Kesir, El-Bidaye ve’n-Nihaye, 11/284 (Özet olarak). Zehebi, Siyeru Alami’n-Nubela,16/148

102

7/28/2019 Tekfirde Aşırılıktan Sakındırma Konusunda Otuz Risale-Makdisi

http://slidepdf.com/reader/full/tekfirde-asiriliktan-sakindirma-konusunda-otuz-risale-makdisi 105/531

⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ OTUZ RİSALE ⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ 

olduğunu söyleyenleri tekfir ettiklerini göstermektedir. İbn-i Kesir Rahimehullah, Bakıllani’den şöyle nakleder: “Ubeydilerin mezhebi salt küfür-

dür. Akideleri Raf ı

ziliktir. Dolayı

yla Ubeydullah’a itaat eden, ona dostlukbesleyen ve meşru yönetici sayanlar da onun gibidir. Allahu Teala onu veonun gibi olanları kahretsin.”257 Tarihte bunun örnekleri çoktur.

Sonuç olarak, küfrü gerektirecek bir şey işlemediği sürece İslam’amensup olan ve İslam’ını ortaya koyan herkes Müslümandır. Nerede olursaolsun onun kanı, malı ve ırzı dokunulmazdır. Henüz daru’l-küfür iken, Mek-ke’de ikamet etmelerine ve imanlarını gizlemelerine rağmen Allahu Tealaorada bu şekilde ikamet edenlerin Müslüman olduğunu şu ayette belirtmek-tedir: “Eğer (Mekke’de) kendilerini henüz tanımadığınız mü’min erkeklerle

mü’min kadı

nları

bilmeyerek ezmek suretiyle bir vebalin altı

nda kalmanı

zihtimali olmasaydı..”258 

Nevevi’nin  Rahimehullah, “Ravdatu’t-Talibin” isimli kitabında şöylegeçer: “Daru’l-küfürde Müslüman zayıf olup dinini izhar etmeye gücü yoksa,orada ikamet etmesi haramdır ve daru’l-İslam’a hicret etmesi gerekir. Hicretedecek gücü yoksa, buna güç yetirinceye kadar mazurdur. Daru’l-küfürhükmündeki o yer, bu kişi hicret etmeden önce fethedilirse, hicret vacibiyetibu kişi üzerinden düşer. Halk kendisine itaat ettiği için veya kendisini koru-yan bir aşirete sahip olduğu için dinini izhar etme gücü varsa ve dininden

dolayı tehlikeden korkmuyorsa, hicret etmesi vacip değildir. Sadece onlarınnüfusunu fazla göstermemek veya onlara meyletmemek yahut kendisinekomplo kurmamaları için hicret etmesi müstehap olur. Böyle bir durumda daolsa hicret etmesinin vacip olduğu da nakledilir ancak müstehap olması daha kuvvetlidir.”259

Maverdi şöyle der: “Daru’l-küfürde adamın ehli ve aşireti varsa vedinini izhar etmesi mümkün ise, hicret etmesi caiz değildir. Çünkü bulundu-ğu yerin kendisi daru’l-İslam olmuştur.”

Reşid Rıza, Maverdi’nin bu görüşü hakkında şöyle der: “Bu, batıl bir

sözdür. Çünkü sırf adamın dinini izhar edebilmesi, küfür hükümlerinin uygu-landığı bir yeri daru’l-İslam yapmaz. Bütün Avrupa ülkelerinde, Müslümanlarile savaş halinde oldukları halde, kimseye dinini izhar etmesi veya bunadavet etmesi sebebi ile bir baskı yapılmamaktadır. Kaldı ki daru’l-İslam olanyerler arasında hicret, icma ile her zaman caizdir. Maverdi yukar ıdaki cümle-

 257 El-Bidaye ve’n-Nihaye, 11/284258

48 Fetih/25259 Ravdatu’t-Talibin, 10/282

103

7/28/2019 Tekfirde Aşırılıktan Sakındırma Konusunda Otuz Risale-Makdisi

http://slidepdf.com/reader/full/tekfirde-asiriliktan-sakindirma-konusunda-otuz-risale-makdisi 106/531

⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ TEKFİRDE AŞIRILIKTAN SAKINDIRMA KONUSUNDA ⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ 

sinde belirttiği kişi için “hicret onun üzerine vacip olmaz” deseydi dahamakul olurdu. İhtimaldir ki asıl ibare bu olup nakilde yanlışlık olmuştur.”260

 Allahu Teala, hata ile Müslümanı öldürmenin hükümlerini belirterekşöyle buyurur: “Eğer ölen mü’min olduğu halde, size düşman olan bir top-lumdan ise, mü’min bir köle azad etmek gerekir.”261 Allahu Teala, daru’l-harpte düşmanlar ile birlikte ikamet etmesine rağmen hata ile öldürülenkişiye Müslüman demiştir. Seleften bir kesimin, fakihlerin ve tefsircileringörüşü budur. İbn-i Cerir de bunu söylemiştir.262

Şevkani Rahimehullah şöyle der: “Küfür diyarında olup Müslüman ol-duktan sonra hicret etmeyen ve iki taraf arasında meydana gelen savaştaMüslümanlar taraf ından, Müslüman olduğu bilinmeden öldürülen kişi için

öldüren kişi diyet ödemez. Sadece Müslüman bir köle azad eder. Diyetödemesinin gerekmediği konusunda ihtilaf vardır. Kimilerine göre öldürülenkişinin velisi kafirdir ve diyet alma hakkı yoktur. Kimilerine göre ise, öldürü-len Müslüman kişinin dokunulmazlığı derece olarak daha düşüktür. Çünkü Allahu Teala şöyle buyurur: “İman edip de hicret etmeyenler ise, onlar hicretedinceye kadar size onların mirasından hiçbir şey yoktur (siz onlara varisolamazsınız). (Bununla beraber) eğer onlar din hususunda sizden yardımisterlerse, sizinle aralarında sözleşme bulunan bir kavim aleyhine olmaksızın(o Müslümanlara) yardım etmek üzerinize borçtur. Allah yapacaklarınızı 

hakkıyla görmektedir.”263

”264

Hicretin vacip olduğu daru’l-İslam bulunmasına rağmen hicret etme-yip daru’l-küfürde ikamet eden bu insanları Allahu Teala’nın Müslümanolarak isimlendirdiği unutulmamalıdır.

Şevkani bu açıklamasının devamında, alimlerden bazılarının, onundiyetini vacip gördüğünü ve beytu’l-mala ödenmesi gerektiğini söylediklerinibelirtir. Bu ve üzerinde durduğumuz konu hakkında söylediklerimize EbuDavud ve Tirmizi’nin, Cerir bin Abdullah’tan rivayet ettikleri şu hadis dedelalet etmektedir: “Rasulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem, Has’am’ın üzerine

bir seriyye gönderdi. Onlardan bazıları secdeye kapanarak korunmak istedi-ler. Ama derhal öldürüldüler. Bu durum Rasulullah’a Sallallahu Aleyhi veSellem ulaştı. Bunlar için yarım kan diyeti verilmesini emretti ve “Müşrikler

260 Şerhu’l-Erbain en-Neveviyye, 13261 4 Nisa/92262 Bakınız: Ravdatu’t-Talibin, 9/381263

8 Enfal/72264 Bakınız: Fethu’l-Kadir, 1/498

104

7/28/2019 Tekfirde Aşırılıktan Sakındırma Konusunda Otuz Risale-Makdisi

http://slidepdf.com/reader/full/tekfirde-asiriliktan-sakindirma-konusunda-otuz-risale-makdisi 107/531

⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ OTUZ RİSALE ⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ 

arasında ikamet eden her Müslümandan beriyim, onların ateşleri birbirinegörünmemelidir” buyurdu.”

Hadisin mürsel olduğu söylenmiştir. Çünkü ravileri arasında Cerirbulunmaktadır. Fakat bazı alimler rivayet yollarının tamamına bakarak sahiholduğunu söylemiştir.

Hattabi ve bazı alimler, Rasulullah’ın Sallallahu Aleyhi ve Sellem, Müs-lüman olduklarını bildiği halde, onlar için yarım kan diyeti ödenmesini em-retmesinin sebebi olarak, kafirler arasında ikamet ederek öldürülmelerinekendilerinin katkı sağlamış olmalarını belirtmişlerdir.265

Bütün bunlar, hicret etmekte kusur etmesine ve müşrikler arasındaikamet etmeye devam etmesine rağmen, bu ve benzerlerinin tekfir edilmeye-

ceğini gösterir. Rasulullah’ın Sallallahu Aleyhi ve Sellem bu kişileri Müslümanolarak isimlendirmesi bu konuda en büyük delildir. Rasulullah’ın Sallallahu

 Aleyhi ve Sellem müşrikler arasında ikamet edenlerden beri olduğunu belirt-mesi ve bu şekilde beraatin ise ancak kafirler için olması da bu söylediğimizeengel değildir. Çünkü burada sözü edilen beraat, hadiste açıklandığı gibi,diyet borcundan beri olmaktır.266 Bunu Kur’an belirtmekte ve sünnet açıkla-maktadır. Allahu Teala şöyle buyurur: “İman edip de hicret edenler, Allahyolunda mallarıyla, canlarıyla cihad edenler ve (Muhacirleri) barındırıpyardım edenler var ya, işte onların bir kısmı diğer bir kısmının velileridirler.

İman edip de hicret etmeyenler ise, onlar hicret edinceye kadar size onlar ınmirasından hiçbir şey yoktur (siz onlara varis olamazsınız). (Bununla bera-ber) eğer onlar din hususunda sizden yardım isterlerse, sizinle aralarındasözleşme bulunan bir kavim aleyhine olmaksızın (o Müslümanlara) yardımetmek üzerinize borçtur. Allah yapacaklarınızı hakkıyla görmektedir.”267

Böyle kişiler vacip olan hicret görevini yerine getirmeyip daru’l-küfürde ikamete devam etme suçunun yanında müşriklere destek olma veMüslümanlarla savaşma suçunu da işlemiş ise, bu durumda onlardan beraattam manası ile gerçekleşir. İbn-i Hazm  Rahimehullah yukarıda aktardığımız

hadisi belirttikten sonra şöyle der: “Rasulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem sadece kafirden beri olur. Çünkü Allahu Teala, “Mü’min erkeklerle mü’minkadınların da bir kısmı, bir kısmının velileridir”268 buyurmaktadır. Bundan daanlaşılıyor ki kendi iradesiyle daru’l-küfre katılıp İslam devletindeki Müslü-

 265 Bakınız: Avnu’l-Mabud, 7/218266 Beyhaki’nin 9/12-13 sayfadaki rivayetinde ise “Müşrikler ile beraber ikamet eden kişidenzimmet uzaktır” şeklinde geçer. Bu rivayette Haccac bin Erat bulunmaktadır.267

8 Enfal/72268 9 Tevbe/71

105

7/28/2019 Tekfirde Aşırılıktan Sakındırma Konusunda Otuz Risale-Makdisi

http://slidepdf.com/reader/full/tekfirde-asiriliktan-sakindirma-konusunda-otuz-risale-makdisi 108/531

⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ TEKFİRDE AŞIRILIKTAN SAKINDIRMA KONUSUNDA ⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ 

manlar ile savaşan kişi mürted olur ve işlediği bu sebebe binaen mürted içingeçerli olan hükümler onun için de uygulanır. Bu, ele geçirildiğinde öldürül-

mesi, malı

n mübahlı

ğı

, nikahı

n batı

llı

ğı

gibi bütün hükümleri kapsar. Ancak korktuğu bir zulümden dolayı daru’l-harbe giden, fakat Müslümanlar-la savaşmayan, onların aleyhine düşmana yardım etmeyen ve Müslümanlararasında kendisine eman verecek kimse bulamayan kişi bundan müstesna-dır. Çünkü bu hali ile, ikrah altında bulunan bir kişidir.”269

Müslümanlarla savaşmak ve onlara karşı kafirlere yardım etmekamacıyla daru’l-küfre gitmek küfürdür. Çünkü böyleleri, Allahu Teala’nındinine karşı savaşan ve Tevhid ehline karşı kafirlere yardım eden kişilerdurumundadır. Ancak bu hüküm, daru’l-küfürde bulunan herkesi kapsamaz.

İbn-i Hazm şöyle der: “Ez-Zehri Muhammed bin Müslim bin Şihab’ınHişam bin Abdulmelik öldüğü zaman Bizans’a kaçacağını söylediğini dahaönce aktarmıştık. Çünkü Velid bin Yezid onun kanını heder edeceğini söy-lemişti. Velid, Hişam’dan sonra yönetici olacaktı. Bu durumda olanlar mazursayılırlar. Hindistan, Pakistan, Çin, Türk, Sudan, Bizans topraklarında oturanMüslümanların durumu da böyledir. Güç yetirememesi, gerekli maddi imka-na sahip olmaması, hasta olması veya yol bulamaması gibi sebeplerdendolayı hicret edemeyenler de mazurdur. Ancak bu kişiler, daru’l-küfür olanyerlerde bir takım hizmetler ile veya yazışmalar ile Müslümanlara karşı kafir-

lere yardım ederlerse kafir olurlar.”270

Kimilerinin yaptığı gibi, “bir takım hizmetler ile veya yazışmalar ileMüslümanlara karşı kafirlere yardım ederlerse” sözünü aşırı uçlara çekme-mek gerekir. Görüldüğü gibi, İbn-i Hazm  Rahimehullah, bu yardımı, Müslü-manlarla savaşmaya bağlamıştır. Küfür olan hizmet ve yardım budur. YaniMüslümanlar ile savaşmak, sadece yazı ve benzeriyle de olsa, onlara karşı kafirleri desteklemek küfürdür. Sadece onlara hizmet etmek ve yazı yazmakise, tek başına küfür için sebep niteliğinde değildir. Allah’ın izni ile, kafirlerinyanında çalışmak bölümünde bu konu ayrıntılı olarak ele alınacaktır.

İbn-i Hazm Rahimehullah şöyle devam eder: “Müslümanların yurdunagitmeye ve onlara katılmaya gücü yettiği halde sadece dünyalık elde etmekiçin kafirler arasında zımmi gibi kalırsa, küfürden uzak sayılmaz. Böyle birdurumda olan için bir mazeret göremiyoruz. Allahu Teala bundan hepimizikorusun. Kafir olan aşırı f ırkalara ve onların yolundan gidenlere itaat ederekonların beldelerinde ikamet edenler ise böyle değildir. Çünkü Mısır’da,Kayravan’da (Ubeydilere işaret etmektedir) ve başka yerlerde İslam açığa

269

El-Muhalla, 13/138-139270 El-Muhalla, 13/138-139

106

7/28/2019 Tekfirde Aşırılıktan Sakındırma Konusunda Otuz Risale-Makdisi

http://slidepdf.com/reader/full/tekfirde-asiriliktan-sakindirma-konusunda-otuz-risale-makdisi 109/531

⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ OTUZ RİSALE ⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ 

 vurulmaktadır ve buradaki f ırkaların mensupları, bütün kötülüklerine rağmenİslam’dan beri olduklarını açıkça söylememektedirler. Bunlar, hakiki manada

kafir iseler de, Müslüman oldukları

belirtmektedirler.Kendi isteğiyle Karamitaların yurdunda ikamet edenler, şüphesiz kafirolurlar. Çünkü kafir olduklarını açıkça ilan etmektedirler. Allahu Teala hepi-mizi bundan korusun.

 Ancak küfre götüren bazı heveslerin ortaya çıktığı bir ülkede ikametedenler kafir olmazlar. Çünkü orada açığa vurulan İslam’dır. Tevhid, Mu-hammed’in Sallallahu Aleyhi ve Sellem peygamberliğini ikrar, İslam dışındakibütün dinleri red, namaz, oruç ve İslam’ın diğer esasları orada açıkça ifadeedilmektedir. Hamd Allahu Teala’ya aittir.”

Şüphesiz bütün bunlar kendisine hicret edilebilinecek bir İslam yur-dunun bulunması halinde geçerli olan durumlardır. Allahu Teala’nın birliği,Muhammed’in Sallallahu Aleyhi ve Sellem peygamberliği, namaz ve oruç gibiİslam’ın temel ilkeleri ve kafirliklerine rağmen yöneticilerin kendilerini Müs-lüman saymaları gibi durumların olduğu bir yerde ikamet edenleri, İbn-iHazm’ın İslam’ın dışında görmemesi üzerinde düşünmek gerekir. Bunungünümüz İslam ülkelerinin durumuna tıpatıp benzediğini hiçbir kimse inkaredemez.

Müşrikler arasında ikamet edenler ile ilgili Rasulullah’ın Sallallahu

 Aleyhi ve Sellem yukarıda aktarılan hadisi de daru’l-İslam’ın bulunduğu birdönemde söylenmiştir. Bu, Mekke’nin Fethi’nden önce hicretin vacip olduğubir döneme rastlamaktadır. Müşrikler arasında ikamet etmelerine ve doku-nulmazlıklarının azalması ve velayetlerinin zayıflaması gibi cezalar ile ceza-landırılmış olmalarına rağmen, Rasulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem onları tekfir etmemiştir.

Kendisine hicret edilecek bir İslam yurdu olmadığı zaman, Müslümankişi Allahu Teala’dan korkar, şirkten kaçınır ve müşrikleri Müslümanlara karşı desteklemez ise, daru’l-küfürde ikamet etmesinden dolayı mazur sayılır.Çünkü hicret edeceği bir İslam yurdu bulunmamaktadır ki daru’l-küfürdeikamet etmesi sebebi ile kafir olması bir yana, günahkar olsun. Böyle birdurumda Allahu Teala’nın dinine yardım etmek, Tevhid’i izhar etmek, şirk ve küfür ile mücadele etmek için daru’l-küfürde ikamet etmesinde dini açı-dan bir sakınca yoktur. Çünkü böyle bir Müslüman bundan dolayı iyilikkazanmış ve Allahu Teala’nın dinini yerine getirmiş olur.

Ondan fazla sahabeden  Radıyallahu Anhum rivayet edilen bir hadisteRasulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurur: “Ümmetimden bir grup Allah’ın emrini yerine getirmeye devam edecektir. Onları yalnız bırakanlar

107

7/28/2019 Tekfirde Aşırılıktan Sakındırma Konusunda Otuz Risale-Makdisi

http://slidepdf.com/reader/full/tekfirde-asiriliktan-sakindirma-konusunda-otuz-risale-makdisi 110/531

⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ TEKFİRDE AŞIRILIKTAN SAKINDIRMA KONUSUNDA ⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ 

 veya kendilerine muhalefet edenler, Allah’ın emri gelinceye kadar onlara birzarar veremezler ve onlar insanlara karşı muzaffer olacaklardır.”271 Başka bir

hadiste ise şöyle geçmektedir: “K ı

yamet gününe kadar atı

n alnı

na hayı

rbağlanmıştır: Bu hayır sevap ve ganimettir.”272 Bu iki hadis kıyamet gününekadar sadık ve mücahid Müslümanların var olacağını, daru’l-İslam olsun veya olmasın, her durumda bu Müslümanların bulunacaklarını belirtmekte-dir.

Nitekim İslam yurduna dönüştürmek için çalışma yapmanın mümkünolduğu durumlarda Müslümanların daru’l-küfürde ikamet etmesinin vacipolduğu da belirtilmiştir. Eş-Şirbini şöyle der: “Daru’l-harpte tehlikeden veküfürden uzak olarak ikamet etmek mümkün ise, orada kalmak vacip olur.

Çünkü bu durumda kişi için orası

daru’l-İslam konumundadı

r. Oradan hicretederse, daru’l-küfür olur. Bu nedenle oradan hicret etmesi haramdır. Şayethicret etmek ile Müslümanlara yardımcı olacaksa, hicret etmesi daha iyidir.Nitekim Maverdi “Orada ikamet ediyorsa, onlarla İslam için çarpışır ve gücüyeterse onları İslam’a davet eder” demektedir.”273

Nevevi  Rahimehullah, Ravdatu’t-Talibin’de, “el-Havi” isimli kitabınyazarının şöyle dediği nakledilir: “Orada ikamet etmek ile İslam’ın yerleşme-sini umuyorsa, ikamet etmesi daha iyidir. Daru’l-harpte kendini koruma veyerleşme gücü varsa, ikamet etmesi vacip olur. Çünkü oras ı kendisi için

daru’l-İslam’dır. Oradan hicret ederse bulunduğu yer daru’l-harp olur ki buda haramdır. Kafirleri davet etme ve onlarla çarpışma gücüne sahipse, bunuyapması gerekir. Bu güce sahip değil ise, bu ikametten vazgeçer. AllahuTeala en doğrusunu bilir.”274 Bu alimlerden aktarılan ve bazı durumlardadaru’l-küfürde ikamet etmenin vacip olduğu belirtilen görüşler üzerindedüşünmek gerekir. Bu görüşler nerede, daru’l-küfürde ikamet ettiği içininsanları tekfir eden aşırıların yaptıkları nerede?!

İbn-i Hacer  Rahimehullah  şöyle der: “Hadis, at üzerinde savaşa git-meyi teş vik etmektedir. İslam’ın ve Müslümanların kıyamet gününe kadar

devam edeceğini de müjdelemektedir. Çünkü cihadın sürmesi,mücahidlerin, yani Müslümanların devam etmesi demektir. Bu da “Ümme-timden bir grup kıyamet gününe kadar hak üzere savaşmaya devam edecek-tir” hadisinin manası ile aynıdır.”275

 271 Muttefekun aleyhi272 Muttefekun aleyhi273 Muğni’l-Muhtac, 4/239274

Ravdatu’t-Talibin, 10/282275 Fethu’l-Bari, “İyi ve Facir Yöneticinin Yanında Cihad Devam Edecektir” bölümü

108

7/28/2019 Tekfirde Aşırılıktan Sakındırma Konusunda Otuz Risale-Makdisi

http://slidepdf.com/reader/full/tekfirde-asiriliktan-sakindirma-konusunda-otuz-risale-makdisi 111/531

⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ OTUZ RİSALE ⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ 

Huzeyfe’den  Radıyallahu Anhu rivayet edilen ve üzerinde ittifak bulu-nan hadis de buna yakındır. Bu hadiste şöyle geçer: “Allah Rasulü Sallallahu

 Aleyhi ve Sellem; “Müslümanları

n imam ve cemaatine sarı

l”, dedi. “Müslü-manların hiçbir imamı ve cemaati olmazsa”, dedim. Bunun üzerine AllahRasulü Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurdu: “Bir ağacın kökünü gevmekpahasına da olsa, ölüm sana gelinceye kadar o f ırkaların hepsinden ayrı dur.”276

Müslüman cemaatin veya imamın (ki bunlar daru’l-İslam’ın iki anaunsurudur) olmamasının, kişinin mü’min veya kafir olmasıyla bir ilgisi yok-tur. Kişinin kafir olması, ancak küfre götüren bir sebebi işlemesi ile olur.

Bütün bu aktarılanlar göstermektedir ki, herhangi bir engel sebebi ile

 veya dinini yaşama imkanına sahip olması, cihad etmesi ve İslam dinineyardım etmesi gibi bir nedenden dolayı Müslüman kişi daru’l-küfürden hicretetmez ise, Müslüman olarak kalmaya devam eder ve dolayısıyla da kanı vemalı diğer Müslümanlar için haram olur. Hicret edebileceği bir İslam yurdu-nun bulunmaması halinde, Müslümanın orada kalıp hicret etmemesievleviyat ile geçerlidir. Kaldı ki Allahu Teala, insanın iradesi dışında meyda-na gelen şeylerden dolayı kişiyi tekfir etmez. Aksine, tesbiti mümkün olupinsanın kendi iradesiyle işlediği küfre götüren bir amel veya söylediği sözsebebiyle kişi tekfir edilir.

Bir de daru’l-küfür adı verilen bir belde, sonradan bu niteliği kazan-mış ise, durum daha farklıdır. Çünkü daru’l-küfür ismini alıncaya kadar İslambeldesi idi. O belde düşman taraf ından işgal edilmiş bir durumdadır ve halkı da hala Müslümandır. Bu durumu hamaset sahibi birçok kişi görmemiş veyagörmezden gelmiştir. Bu kişiler, asıl itibari ile daru’l-küfür olan ile sonradandüşmanın işgali sebebi ile bu niteliği kazanan beldeler arasında ayırım yap-mamaktadırlar. Halkı Müslüman olup sonradan düşman işgali nedeni iledaru’l-küfür olarak nitelenen yerlerde ölü, buluntu, deli gibi kimliğini bilme-nin mümkün olmadığı kişiler için kurallar konulmuş ve böylelerinin Müslü-

man ve masum oldukları belirtilmiştir. Bu ise orada tek bir Müslüman kalma-sa bile, Müslümanların dokunulmazlığını belirtmek içindir. Çünkü İslamüstündür ve onun üstünde başka bir şey olamaz. Hatta bazıları bir tek Müs-lüman ortaya çıkmasa bile, imanını gizleyen bir mü’minin bulunma ihtimalinedeni ile oranın daru’l-İslam olduğunu söylerler.277

 276

Muttefekun aleyhi277 Bakınız: El-Muğni, Kitabu’l-Lakit, Ravdatu’t-Talibin, 5/433-434

109

7/28/2019 Tekfirde Aşırılıktan Sakındırma Konusunda Otuz Risale-Makdisi

http://slidepdf.com/reader/full/tekfirde-asiriliktan-sakindirma-konusunda-otuz-risale-makdisi 112/531

⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ TEKFİRDE AŞIRILIKTAN SAKINDIRMA KONUSUNDA ⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ 

Nevevi  Rahimehullah, Ravdatu’t-Talibin’de Rafii’nin, içerisinde bulu-nan beldenin durumuna göre hüküm verilen buluntudan bahseden görüşü-

nü belirtir ve daru’l-İslam’ı

n üç türlü olduğuna dair şu sözünü aktarı

r:Birincisi: Müslümanların ikamet ettiği belde: Burada zimmet ehlin-den insanlar da bulunsa, İslam galip unsur olarak değerlendirilir ve oradabulunup, kimliğinin tesbitinin mümkün olmadığı kişi de Müslüman olarakkabul edilir.

İkincisi: Müslümanların fethettiği ve cizye ödemeleri karşılığında es-ki sahiplerinin ikamet etmelerine izin verildiği veya fethetmelerine rağmenMüslümanların ikamet etmedikleri beldeler: Bu beldelerde bir tek Müslümandahi olsa, bulunan ve kimliği tesbit edilemeyen kişi Müslüman olarak kabul

edilir. Müslüman kişi yoksa, buluntu kişi kafir olarak kabul edilir.Üçüncüsü: Müslümanların önceden ikamet ettiği, ancak daha son-

radan kafirlerin galip gelerek işgal ettiği belde: Bu beldelerde ise bulunan bukişinin Müslüman olduğuna tanıklık yapacak bir kişi çıkmaz ise, buluntu kişikafir olarak kabul edilir. Ebu İshak ise, Müslüman olarak şöhret kazanan birkişinin olmasından veya İslam’ını gizleyen birinin bulunması ihtimalindendolayı buluntu kişinin Müslüman olarak kabul edileceğini söylemektedir.

Daru’l-İslam ile ilgili durumlarda işin mahiyeti budur. Aslen daru’l-küfür olan beldeler hakkında ise şöyle der: “Daru’l-küfürde Müslüman yok-sa, buluntu kişi kafir olarak kabul edilir. Orada ikamet eden Müslümantacirler varsa, beldenin hükmüne binaen kafir olduğuna değil, İslam’ın üs-tünlüğüne binaen Müslümanlığına hükmedilmesi en doğru olandır.”

 Aslen daru’l-küfür olan beldelerde bile buluntu kişinin Müslüman sa-yılması konusunda alimlerin İslam’ın üstünlüğü ve Müslümanların kanlarınındokunulmazlığı ilkesine ne kadar özen gösterdiğine dikkat edilmelidir. Son-radan daru’l-küfür olan bir beldede bulunan kişiler için bu özen daha önce-likli olarak gösterilmelidir.

Egemenliğin kafirlerin elinde olması

ve hükümlerin de küfür hüküm-leri olmasına binaen beldeye daru’l-küfür adı verildiğine göre, özelliklesonradan daru’l-küfür olan beldelerde ikamet eden herkesin kafir olduğunahükmetmek caiz değildir. Çünkü o beldeye, daru’l-küfür ismi orada ikametedenler ve onların dinlerine göre verilmemiştir. Dolayısıyla da beldeninhükmüne bakarak kişiler hakkında küfür hükmünü vermek nasıl doğruolabilir? Bu isimlendirme, ülkede ikamet eden çoğunluğun dinine göreyapılmış olsaydı, o zaman bunu genel kural haline getirmek doğru olurdu. Ancak durum bunun aksinedir. Bu nedenledir ki fakihlerin, kitap ehlininkendilerini Müslümanlardan ayıracak bir kıyafet ile dolaşmalarının zorunlututulduğu ve mürtede hayat hakkının tanınmadığı yerlerden veya İslam’ıngirmediği ve Müslümanların çoğunluğu oluşturmadığı asli daru’l-küfürden

110

7/28/2019 Tekfirde Aşırılıktan Sakındırma Konusunda Otuz Risale-Makdisi

http://slidepdf.com/reader/full/tekfirde-asiriliktan-sakindirma-konusunda-otuz-risale-makdisi 113/531

⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ OTUZ RİSALE ⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ 

söz ettikleri zaman, beldeye binaen verilen hükümleri çok dar alanda kullan-dıkları görülür.

Her halukarda, fakihlerin beldenin durumuna binaen verdikleri hü-kümlerin (istishab) ve konuların, üzerinde durduğumuz ve red ettiğimizmesele ile bir ilgisi yoktur. Fakihler, sadece ölüm, yaş küçüklüğü, delilik vebuna benzer sebepler ile kimliği tespit edilemeyen kişiler hakkında beldelerinhükümlerini kullanmışlardır. Bununla birlikte fakihler, beldenin durumunabinaen hakkında hüküm verilen buluntu kişinin velisinin bulunması veyadurumunu açığa çıkaracak kuvvetli bir delilin ortaya çıkması ile beldenindurumuna binaen verilen hükümden vazgeçileceği ve ortaya çıkan diğerdelilin asıl olarak alınacağını belirtmişlerdir.278 

Nitekim usül alimleri istishab279 delilinin en zayıf delil olduğunu vesadece zahiren isbatın mümkün olmadığı durumlarda bu yola baş vurulabile-ceğini söylemişlerdir. İbn-i Teymiye  Rahimehullah  şöyle der: “Zahir,istishabtan önce gelir. Şeriatın genel bütün işleri buna göredir. İstishab delili-ne sarılmak, kesin olarak baş vurulacak en zayıf delildir. Sadece bu deliledayanarak ve yokluğunu gerektiren başka bir delile dayanmayarak eşyanınyokluğunu söylemek caiz değildir. Böyle yapan kişi yalan söylemiş ve bilme-den konuşmuş olur.”280

 Yine şöyle der: “Güç yetirildiği halde ve buna imkan olduğu halde,

özel delilleri araştırmadan sadece istishab delili ile hüküm veya fetva verme-nin doğru olmadığı konusunda İslam alimleri icma etmişlerdir. Çünkü AllahuTeala’nın ve Rasulullah’ın Sallallahu Aleyhi ve Sellem vacip veya haram kıldığı bütün şeyler istishaba aykırıdır. Şeriatın delillerine bakmadan istishab ilehüküm vermek doğru olmaz.”281

İbnu’l-Kayyim Rahimehullah şöyle der: “Kadın veya erkek adaletli birşahidin tanıklığı istishab delilinden daha kuvvetlidir. Çünkü istishab delili, enzayıf delillerdendir. Bu nedenle inkar ile, şahit ve yemin ile veya halin delale-ti ile geçersiz olur.”282

Görüldüğü gibi, alimler istishab delilini karinelerin bulunmadığı vezahiri belirlemenin mümkün olmadığı dar alanlarda kullanmışlardır. İstishabdelilini, en ufak başka zahiri bir delil veya sima ya da şahitlik iptal eder.

278 Bakınız: El-Muğni, “Kitabu’l-Murted” bölümü.279 Ölü, çocuk veya deli olması sebebi ile kişinin kimliğinin tesbit edilmesinin mümkün olma-dığı durumlarda, beldenin hükmüne binaen hüküm verilmesi280 Mecmuu’l-Fetava, 23/13 -Özet olarak-281

Mecmuu’l-Fetava, 29/90282 İlamu’l-Muvakkıin, 1/96

111

7/28/2019 Tekfirde Aşırılıktan Sakındırma Konusunda Otuz Risale-Makdisi

http://slidepdf.com/reader/full/tekfirde-asiriliktan-sakindirma-konusunda-otuz-risale-makdisi 114/531

⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ TEKFİRDE AŞIRILIKTAN SAKINDIRMA KONUSUNDA ⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ 

Oysaki günümüzde tekfirde aşırıya gidenler, mücahidlerin, salih Müslüman-ların veya mustaz’af insanların sergiledikleri İslami özelliklere itibar etmeden

istishab delilini kullanmaktadı

rlar. Bunlar, kendi koydukları

kurallara daya-narak istishab delilini, insanların gerek söz ve gerekse fiil olarak sergiledikleriaçık İslami alametlerin önünde tutmaktadırlar. Üstelik hakkında konuştukları beldeler, asli daru’l-küfür değil, sonradan daru’l-küfür ismini almış olanyerlerdir. Dolayısıyla onların bu kuralları her yönden çok zayıftır. Bu kadarzayıf bir kurala dayanarak insanların kan, mal ve ırzlarının dokunulmazlığını ortadan kaldırmaları elbette batıl ve geçersiz bir şeydir.

Şunu da belirtmekte yarar vardır ki; Tağutların askeri ve yardımcıları durumunda olanların kafir olduğunda şüphe yoktur. Çünkü bize göre bunlar,

aksi ortaya çı

ncaya kadar ası

l olarak kafirdirler. Bizim bu hükmümüz,beldenin hükmüne binaen verdiğimiz bir hüküm değil, nasslara ve zahiredayanan bir hükümdür. Zira tağutların askerleri, polisleri, istihbaratlar veemniyet güçlerinde zahiren görünen şirkin ve müşriklerin dostları oldukları-dır.

Bunlar küfür kanunlarını gözetleyen gözlerdir. Tağutların tahtlarını korumakta, sağlamlaştırmakta ve tağutların küfrüne karşı çıkıp, AllahuTeala’nın şeriatının uygulanmasını isteyen insanları her türlü ceza ile ceza-landırmaktadırlar. Tağutlar, onların koruması altında İslam’ın hükümlerini

devredışı bırakmakta, küfür kanunlarını ortaya koymakta, uygulamakta, içki,faiz, zina, irtidat gibi haramları mübah saymaktadırlar. Bunların makamı,görevi ve yaptıkları iş budur. Bunların küfre girmelerinin açık olan iki sebebi,tağutların kanunlarının çıkarılması ve korunmasında görev almaları vemuvahhidlere karşı bu kanunların sahiplerini destekleyip onları korumaları olarak özetlenebilir.

 Açık nasslar, bu iki uygulamanın da küfrün açık birer sebebi olduğu-nu göstermektedir. Bunları başka yerlerde açıkladık. Burada ise amacımızsadece buna dikkat çekmektir. Allahu Teala, kafirlerin evliyası ve dostları 

hakkında genel ve sağlam kuralı koymuştur. Allahu Teala şöyle buyurur:“İman edenler Allah yolunda savaşırlar, kafirler ise tağut yolunda savaşırlar.O halde şeytanın dostlarına karşı savaşın; şüphe yok ki şeytanın düzeni vetuzağı zayıftır.”283 Başka bir ayette ise Allahu Teala şöyle buyurur: “Ey imanedenler! Yahudileri ve Hristiyanları dost edinmeyin. Zira onlar birbirinindostudurlar. İçinizden onları dost tutanlar, onlardandır. Şüphesiz Allah,zalimler topluluğuna yol göstermez.”284 Dolayısıyla, kafirleri dost edinenler,

283

4 Nisa/76284 5 Maide/51

112

7/28/2019 Tekfirde Aşırılıktan Sakındırma Konusunda Otuz Risale-Makdisi

http://slidepdf.com/reader/full/tekfirde-asiriliktan-sakindirma-konusunda-otuz-risale-makdisi 115/531

⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ OTUZ RİSALE ⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ 

onlara yardım edenler, tağut yolunda savaşanlar, dili veya eli ile onları destekleyenler, kafirlerden olurlar.

Rasulullah’ın Sallallahu Aleyhi ve Sellem kafirlere, yardımcılarına veyoldaşlarına karşı tavrı bu olmuştur. Müslüman olduğunu iddia etmesinerağmen, Bedir Savaşı’nda müşriklerin saf ında yer alıp esir düştüğünde Ab-bas’a yapılan muamele bilinmektedir. Bunun bir benzeri de Müslim’derivayet edilmiştir. Sakifoğulları kabilesinin işbirlikçisi Beni Ukayl’den biradam Sakif kabilesiyle savaşa katılıp esir düşünce, Müslüman olduğunusöylemesine rağmen Rasulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem onu serbest bırak-mayıp kendisine kafirlere uygulanan muameleyi uygulamış, devesini gani-met olarak almış ve onu iki Müslüman esir karşılığında serbest bırakmıştır.

Rasulullah’tan Sallallahu Aleyhi ve Sellem sonra O’nun ashabı da Radıyallahu Anhum Allahu Teala’nın dinine karşı güç ve kuvvet ile karşı çıkankişilere aynı muameleyi uygulamışlardır. Müseylemetu’l-Kezzab ve taraftarla-rı hakkında ve yine Tuleyha ve taraftarları hakkında Ebu Bekr’in ve diğerMüslümanların tavrı bu olmuştur. Bunları tekfir ederek kendilerine mürtedmuamelesini uygulamışlardır.

Bu nedenledir ki alimler, Müslümanlar ile savaşan kişilerin ve yar-dımcılarının mal ve canlarının mübah olduğunu söylerler.285  İbn-i Kudameel-Hanbeli  Rahimehullah, “El-Muğni” isimli eserinde şu başlıkta bir bölüm

açmıştır; “Müslümanlara karşı savaşırken esir düşen kişinin, Müslümanlığını iddia etmesi ancak muteber bir delil ile kabul edilir. Çünkü sergilediği halineaykırı bir durum iddia etmektedir.”286 İbn-i Kudame Rahimehullah kitabındakibu bölümde, Bedir Savaşı’nda yer alan Sehl bin Beyza olayını örnek olarakbelirtmektedir.

 Ayrıca Abbas’ın Radıyallahu Anhu durumu da buna örnek niteliğinde-dir. Bu nedenle bizim, şirk ve küfrü destekleyen kurumlara mensup olankişiler hakkında verdiğimiz hüküm, kufürdür. Bu kişilerin her biri hakkındaküfür hükmünü vermekteyiz ve İslam’a mensup olduğunu kanıtlayan ve

tekfirini engelleyen bir mani ortaya çıkmadıkça kendisinden sadır olan zahirisebeplere binaen her birinin kafir olduğunu söylemekteyiz. İslam yönetiminekarşı çıkan ve kendilerini savunanlar (dolayısıyla mümteni konumundaolanlar) hakkında engellerin araştırılmasının vacip olmadığını daha öncebelirtmiştik. Ancak bazıları hakkında böyle bir engel ortaya çıkarsa onu tekfiretmeyiz. Herhangi bir engel ortaya çıkmadıkça, bizim için asıl olan onların

285 Bakınız: El-Muğni, 8/297. Çünkü düşman ancak destek ile Müslümanlara karşı savaşma

imkanı

bulabilmektedir.286 El-Muğni, 8/261

113

7/28/2019 Tekfirde Aşırılıktan Sakındırma Konusunda Otuz Risale-Makdisi

http://slidepdf.com/reader/full/tekfirde-asiriliktan-sakindirma-konusunda-otuz-risale-makdisi 116/531

⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ TEKFİRDE AŞIRILIKTAN SAKINDIRMA KONUSUNDA ⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ 

tekfir edilmeleridir. Onların batıni hallerini ise Allahu Teala bilir. Biz sadecezahire göre hüküm vermek ile emrolunmaktayız. İnsanların kalbini yarmak

 ve içinde gizlediklerini ortaya çı

karmak ile görevlendirilmedik. Aksi ortayaçıkıncaya kadar bu kurumların aslı ve zahiri İslam değildir. Halbuki aynı yönetimlerin başka kurumları için bunu söylememekteyiz. Çünkü ayrı olarakdeğerlendirdiğimiz kurumlarda asıl olan, şirki ve müşrikleri desteklemek vekorumak değildir. Misal olarak aksi ortaya çıkmadıkça doktorlarda asıl olanınküfür olduğunu söylememekteyiz. Yine başka bir sebepten dolayı küfregirmedikçe, salt olarak öğretmenlik yapmanın da küfür olduğunu söyleme-mekteyiz. Bu görevler ile ilgili açıklamayı Allah’ın izni ile ileride yapacağız.Bu görevlerin hakikati ve tabiatı  şirki ve müşrikleri desteklemek değildir.Evet, bu görevlerde çalışan kimileri şirki ve müşrikleri desteklemektedir.Fakat bu, görevin hakikatinden ileri gelmemektedir. Nitekim bu tür kurum-larda görevli olmayıp şirki ve müşrikleri destekleyenler de bulunmaktadır.

Sonuç olarak, şirki ve müşrikleri desteklemek veya küfür anayasala-rına uygun kanunlar yapmak gibi açıkça küfür sebebi olan işlerin küfürolduğunu ve bu işlerde görev alanların kafir olduklarını söyleriz. Durumuaçık olmayan işlerin hükmünü ise Allahu Teala’ya bırakırız.

114

7/28/2019 Tekfirde Aşırılıktan Sakındırma Konusunda Otuz Risale-Makdisi

http://slidepdf.com/reader/full/tekfirde-asiriliktan-sakindirma-konusunda-otuz-risale-makdisi 117/531

⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ OTUZ RİSALE ⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ 

-3-

DURUMU KAPALI OLAN BİR MÜSLÜMANIN ARKASINDA,BU MÜSLÜMANIN AKİDESİNİ ÖĞRENİNCEYE KADAR

NAMAZ KILMAYI TERKETMEK

İslam alametlerinden birini veya birden fazlasını taşıyan ve kişiyi din-den çıkaracak bir şey işlediği de bilinmeyen (durumu kapalı olan Müslü-

man) kişinin kafir olduğunu söyleyerek arkasında namaz kılmamak da aşırı-ya kaçanların düştükleri hatalardan biridir. Bunlar, durumu kapalı olankişilerin tağutu reddettiği ve tekfir ettiğini açıkça söylemelerini şart koşarlar.Bu talepleri onların hevalarına göre durumun ortaya çıkmasına yolaçar. Buhataya düşenlerden bazıları ise tağuta yandaşlık yapan ve onu tekfir etme-yen alimleri rahip ve haham olarak sayarak tağut olarak nitelemiş ve bualimleri kafir saymayanları da tekfir etmişlerdir. Bu tür alimleri tekfir de etse,tağutların yönetimine karşı çıkıp onlara düşman olduğunu da söylese, buakidesini açığa vurmayan kişinin arkasında namaz kılmazlar. Daha önce

onlardan bir kesim bana bu şekilde davrandı. Beni tekfir etmek ile yetinme-yip arkamda namaz kılan herkesi de tekfir ettiler.

Kesin olarak bildiğimiz ve inandığımız şu ki, İslam’ın muteber alamet-lerinden birini izhar eden kişinin içinde gizledikleri Allahu Teala’ya havaleedilerek dünyevi işlerde kendisine Müslüman muamelesi yapılır. Çünkükişinin içinde gizledikleri Allahu Teala’yı ilgilendirir ve dünyevi ahkamdabunun üzerine hüküm bina edilmez. Kendisini İslam’dan çıkaracak bir sözsöylemediği veya bir fiil işlemediği sürece, bu tür kişilerin arkasında namazkılınır, kendisine selam verilir ve kestiği yenir. Rasulullah Sallallahu Aleyhi ve

Sellem  şöyle buyurur: “Kim bizim kıldığımız namazı kılar, bizim kıblemizeyönelir ve bizim kestiğimizi yerse bu kimse Müslümandır.”287

Hadiste geçen, “kestiğimizi yerse” ifadesinden maksat, İslam’a uygunolarak kesilen hayvan etini yemesi demektir. Müşriklerin yediği gibi AllahuTeala’nın haram kıldığı ölü hayvan etini yemez. Buhari’nin merfu olarakrivayet ettiği şu hadis de bunu açıklamaktadır: “İnsanlar La İlahe İllallahdeyinceye kadar onlarla savaşmakla emrolundum. Kim bunu söyler, nama-

 287 Buhari, Enes hadisinden.

115

7/28/2019 Tekfirde Aşırılıktan Sakındırma Konusunda Otuz Risale-Makdisi

http://slidepdf.com/reader/full/tekfirde-asiriliktan-sakindirma-konusunda-otuz-risale-makdisi 118/531

⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ TEKFİRDE AŞIRILIKTAN SAKINDIRMA KONUSUNDA ⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ 

zımızı kılar, kıblemize yönelir ve kestiğimiz şekilde keserse, hak etmeleridışında malları ve kanları bize haram olur. Hesapları ise Allah’a aittir.”

Rasulullah’ın Sallallahu Aleyhi ve Sellem hayvan kesimine İslam’ın di-ğer prensiplerini nasıl ilave ettiğini düşünelim. Çünkü Yahudiler ve dindarkimi Hristiyanlar gibi başka din mensupları da bu konuda bizim gibi dav-ranmaktadırlar. Yani bu şekilde kesim yapmak sadece Müslümanlara mah-sus değildir. Tıpkı sadaka, iyiliği emretmek, kötülüğü yasaklamak, güzelahlak, iyilik işlemek gibi. Bu işler İslam’ın birer prensibi ise de, Müslüman vekafirin yaptığı ortak işlerden de olabilir.

Hatim et-Tai’nin durumu bilinmektedir. Hakim bin Hizam hadisi debuna delalet eder. O, Rasulullah’a Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle demiştir:

“Cahiliyyede benim sadaka, köle azadı yahut akraba ziyareti gibi, ibadetolarak yaptığım şeyler hakkında ne dersin; bunlarda ecir var mıdır?”Rasulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurdu: “Hayır olarak geçmişteyaptığın ne varsa onun üzerine Müslüman oldun.”288

Müslim, Aişe’den Radıyallahu Anha şöyle rivayet eder: “Dedim ki; “YaRasulallah, ibn-i Ced’an cahiliyye döneminde akrabayı gözetir ve fakirleridoyururdu. Bu yaptıklarının ona bir yararı olur mu?” Bunun üzerineRasulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurdu: “Hayır ey Aişe! Ona biryarar sağlamaz. Çünkü o bir gün olsun ‘Rabbim, ahiret gününde hatamı 

(şirk) bağışla’ demedi.”289 Kişinin durumunu belirleme konusunda bir sebepniteliğinde olsa da, onun Müslüman olduğunu kararlaştırmaya bu gibi ortakalametler elbette yeterli değildir. Bununla birlikte bazı söz ve ameller de vardır ki sadece Müslümanlara özeldir. Dolayısıyla sadece Müslümanınişleyebileceği (namaz veya Kelime-i Tevhid gibi) bir alameti izhar edenkişinin Müslüman olduğuna hükmedilir ve kalbinde gizlediği başka şeylerolsa da dünya işlerinde ona Müslüman muamelesi yapılır.

 Akidetu’t-Tahaviyye’yi şerheden İbnu Ebi’l-İz el-Hanefi şöyle der:“İslam’a has olan alametlerden her biri sebebi ile kişi Müslüman olarak kabul

edilir. Bu alametlerden bazıları şunlardır:

288

Muttefekun aleyhi289 Ahmed, 6/63, Müslim ve başkaları da rivayet etmiştir

116

7/28/2019 Tekfirde Aşırılıktan Sakındırma Konusunda Otuz Risale-Makdisi

http://slidepdf.com/reader/full/tekfirde-asiriliktan-sakindirma-konusunda-otuz-risale-makdisi 119/531

⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ OTUZ RİSALE ⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ 

Birincisi

İki Şehadeti Söylemek

Bunun delili şu hadislerdir: “Allah’tan başka ilah olmadığına ve Mu-hammed’in Allah’ın Rasulü olduğuna şehadet edinceye kadar insanlarlasavaşmakla emrolundum.”290 

Usame ibn-i Zeyd’ten rivayet edilen hadis: “La İlahe İllallah dediğihalde mi öldürdün?”291 

Kim iki şehadeti söylerse Müslüman olduğuna karar verilir, kanı vemalı dokunulmaz olur ve buna aykırı bir durum ortaya çıkmadıkça kıbleehlinden kabul edilir. Çünkü iki şehadeti bozan kalbi ve zahiri durumlar

 vardır. Kalbî olanları Allahu Teala bilir. Zahiri olanlar ise dünya ahkamı ileilgili olup bizi ilgilendirir. Bu iki şehadeti bozan, aykırı düşen ve yalanlayanherhangi bir şey yapan veya söyleyen kişi ve yine bu şehadeti söylemesinerağmen tağuttan, küfür ve şirkten teberri etmeyen kişi namaz da kılsa, Müs-lüman olduğunu da iddia etse, Müslüman olarak kabul edilmez. Çünküşehadet kelimesi İslam’ın alametlerinden olup kul ile Allahu Teala arasındaolan bir akittir. Bu akit ile kişi İslam’ın hükümlerine bağlı olacağına, onlararazı olduğuna ve teslimiyet gösterip onlara aykırı şeylere razı olmayacağınadair söz vermiş olur. Ona aykırı söz veya fiil işlerse, İslam’ı da biter. Tıpkı şehadet kelimesini söylediği halde puta secde etmeyi bırakmayan veyaİsa’nın  Aleyhisselam Allahu Teala’nın oğlu olduğunu söyleyen veya AllahuTeala’nın dinine aykırı kanunlar yapmaya devam eden kişi gibi.

Sonuç olarak, iki şehadet İslam’ın ifadesi sayılır ve aksini yapmadık-ça yahut söylemedikçe onu söyleyen kişi Müslüman olarak kabul edilir vedünya ahkamında ona Müslüman muamelesi yapılır. Şehadet kelimesinisöylediği halde başka sebep veya sebeplerden dolayı mürted olmuş ise,bunlardan vazgeçmediği sürece, şehadet kelimelerini söylemesinin kendisinebir yararı olmaz ve onu mürted olarak hükmedilmekten kurtarmaz.

El-Keşmiri şöyle der: “İçkinin haram olmasını inkar etmek gibi dindezaruri olarak bilinen bir şey sebebiyle kafir olan kişinin, bu itikadından vaz-geçmesi gerekir. Şehadet kelimesini söylediği halde, ona aykırı bir itikadtaşıyamaz. Söylediğinden vazgeçmedikçe şehadet kelimesini söylemesi onayarar sağlamaz. Çünkü bu durumda sadece şehadet kelimesini söylemek ileo kişinin küfrü ortadan kalkmaz.”292

 290 Muttefekun aleyhi291

Muttefekun aleyhi292 El-Keşmiri, İkfaru’l-Mulhidin, 63

117

7/28/2019 Tekfirde Aşırılıktan Sakındırma Konusunda Otuz Risale-Makdisi

http://slidepdf.com/reader/full/tekfirde-asiriliktan-sakindirma-konusunda-otuz-risale-makdisi 120/531

⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ TEKFİRDE AŞIRILIKTAN SAKINDIRMA KONUSUNDA ⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ 

Kudame bin Maz’un ve arkadaşlarına istitabe uygulanması konusun-da sahabenin ittifak etmesi de buna delalet eder. İçkinin haram olduğunu

itiraf ederler ise, içki içme cezası

ile cezalandı

lacakları

na, bunu itiraf etmez-ler ise, tekfir edilip öldürüleceklerine karar verdiler. Dolayısıyla şehadetkelimesini söylemeleri, işledikleri küfür sebebi nedeni ile Kudame ve arka-daşları için yeterli görülmedi. Çünkü onların itiraf etmemeleri halinde tekfiredilmelerinin sebebi şehadeti söylememeleri değil, haram olan bir işi helalsaymalarıdır.

Normalde Tevhid’i ikrar eden ve Muhammed’in Sallallahu Aleyhi veSellem Allah’ın Rasulü olduğunu ikrar eden bir Yahudi İslam’a girmiş olur. Ancak sadece şehadetin birinci kısmı olan “La İlahe İllallah” kelimesini

söylemesi Müslüman olması

için yeterli değildir. Çünkü Yahudinin işlediğiküfür sebeplerinden birisi Muhammed’in Sallallahu Aleyhi ve Sellem peygam-berliğini inkar etmesidir. Küfürden teberri ederek Muhammed’in Sallallahu

 Aleyhi ve Sellem peygamberliğini de kabul etmediği sürece Müslümanlığınakarar verilemez. Bütün bunlar yukarıda söylenenlere delalet etmektedir.Enes’ten  Radıyallahu Anhu aktarılan hadis de buna delil olarak gösterilir. Ohadiste aktarıldığına göre bir Yahudi Rasulullah’a Sallallahu Aleyhi ve Sellem,“Senin Allah’ın Rasulü olduğuna şehadet ederim” demiş ve ölmüştür. Bu-nun üzerine Rasulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurmuştur: “Arka-daşınızın namazını kılınız.”293

İkincisi

Kişinin “Ben Müslümanım” Demesi

 Ahmed ve Ebu Davud’un rivayet ettiği Ferrat ibn-i Hayyan hadisindeolduğu gibi294 yahut Mikdad ibn-i Esved hadisinde geçtiği gibi kişinin “Ben Allah’a teslim oldum” demesi bu kabildendir. Mikdad ibn-i Esved hadisindeşöyle geçer: “Ey Allah’ın Rasulü, kafirlerden biri ile karşılaşsam, adam be-nimle savaşsa ve bir elimi kılıçla koparsa, sonra da bir ağacın arkasındakendini benden koruyup “Eslemtu (Müslüman oldum)” dese kendisi ile

savaşabilir miyim?” diye sordum. Bunun üzerine Rasulullah Sallallahu Aleyhive Sellem, “Onu öldürme” dedi.”295 

293 El-Muğni, “Kitabu’l-Murted” bölümü. El-Bani hadisin sahih olduğunu söylemiştir. Ne varki bu hadisi Rasulullah’a Sallallahu Aleyhi ve Sellem hizmet eden Yahudi genç ile ilgilihadisin tahrici ile karıştırmıştır. Bu genç hastalanınca Rasulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem onu ziyarete gitmiş ve kendisine dua etmiştir.294

Hadisi Ahmed ve Ebu Davud rivayet etmektedir.295 Muttefekun aleyh

118

7/28/2019 Tekfirde Aşırılıktan Sakındırma Konusunda Otuz Risale-Makdisi

http://slidepdf.com/reader/full/tekfirde-asiriliktan-sakindirma-konusunda-otuz-risale-makdisi 121/531

⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ OTUZ RİSALE ⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ 

İbn-i Kudame  Rahimehullah  şöyle der: “Kişi, ‘Ben mü’minim’ veya“Ben Müslümanım” derse, hakim bu söz ile onun Müslümanlığına karar

 verir. Müslim’de geçen İmran bin Husayn hadisinde aktarı

ldı

ğı

na göre Müs-lümanlar Beni Ukayl’den bir adamı esir alırlar ve Rasulullah’a Sallallahu Aleyhi ve Sellem getirirler. Bu kişi, “Ey Muhammed Sallallahu Aleyhi ve Sellem ben Müslümanım” der. Bunun üzerine Rasulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem ona şöyle buyurur: “Sen özgür iken bunu söyleseydin, tamamen kurtulur-dun.”296

Bunun, asli kafir veya Tevhid’i inkar eden kişi ile ilgili olduğunahamledilir. Ancak Peygamberi veya Kitap’ı ya da bir farzı inkar ederek kafirolan kişi, sadece şehadet kelimesini söylemek ile Müslüman olmaz. Nitekim

bid’at ehlinin tümü kendilerinin Müslüman olduğuna inanı

r. Halbuki onlar-dan kafir olanlar vardır.”297

Bu önemli bir tesbittir. Çünkü bugün tağutlardan mürted olan, Allahu Teala’nın dinine ve Müslümanlara karşı savaşan ve şeriata aykırı kanun yapanlardan bir çok kişi kendisinin Müslüman olduğunu söylemekte veya iddia etmektedir. Halbuki bu iddiaları onlara yarar sağlamaz. Çünkümürted olmalarına yolaçan sebeplere sarılmaya devam ediyorlar ve onlar-dan teberri etmiyorlar. Bu nedenle şehadet kelimesi konusunda söylediğimiziburada da tekrar ediyoruz. İslam’dan çıkaracak bir şey yapmadıkça, şehadet

kelimesini söyleyen kişi Müslümandır. Ancak İslam’dan çıkaracak bir şeyyapmış ise, onu terketmedikçe Müslüman olmaz. Adaletli ve güvenilir birMüslüman, bu kişinin, küfrüne sebep olan işten vazgeçtiğine ve Müslümanolduğuna şahitlik yaparsa, o Müslümanın şahitliği kabul edilir. Tıpkı Rasulullah’ın Sallallahu Aleyhi ve Sellem Habeşistan kralı Necaşi için şahitlikyapması ve gıyabında cenaze namazını kılması gibi. İbn-i Teymiye’nin

 Rahimehullah belirttiği gibi sahabe o ana kadar Necaşi’nin Müslüman oldu-ğunu bilmiyordu.298 Hatta bazıları “Kendi ülkesinde kaldığı halde bu

296 Hadis üzerinde daha önce durulmuştu. Bu kişi Sakif Kabilesi’nin anlaşmalılarındandır.Sakif Kabilesi Rasulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem ile olan anlaşmalarını bozunca, Müslü-manlar onu esir almışlardır. Bu hadisten şu sonuç çıkar: Kişinin, ele geçmeden önce "BenMüslümanım" demesi, onu kurtarır, malı ve kanı da dokunulmaz olur. Bu olayda olduğu gibi,Müslümanlara karşı kendini savunurken, ele geçirilip esir alındıktan sonra bunu söylemesi,onu kurtarmaz. Bu nedenle Rasulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem onun devesini ganimetolarak almış ve kendisini de Sakif Kabilesi’nin esir aldığı iki Müslüman karşılığında serbestbırakmıştır. Bakınız: Müslim, "Kitabu'n-Nüzur, 1641. "Müslüman oldum" demesine rağmenona kafirlere yapılan muamele ile muamele yapılmıştır. Çünkü Müslüman olduğunu iddiaetmesi, ele geçtikten sonra olmuştur.297

El-Muğni, Kitabu’l-Mürted bölümü298 Mecmuu’l-Fetava, 19/119

119

7/28/2019 Tekfirde Aşırılıktan Sakındırma Konusunda Otuz Risale-Makdisi

http://slidepdf.com/reader/full/tekfirde-asiriliktan-sakindirma-konusunda-otuz-risale-makdisi 122/531

⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ TEKFİRDE AŞIRILIKTAN SAKINDIRMA KONUSUNDA ⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ 

Hristiyanın namazını mı kılıyorsunuz?” dedi. Bunun üzerine, “Şüphesiz ehl-ikitaptan öyleleri var ki, Allah’a, hem size indirilene, hem de kendilerine

indirilene, tam bir samimiyetle ve Allah’a boyun eğerek iman ederler. Al-lah’ın ayetlerini az bir pahaya satmazlar”299 ayeti nazil oldu.

Bedir esirleri olayında İbn-i Mesud’un Sehl bin Beyda’nın Müslümanolduğuna şahitlik yapması da bunun örneklerindendir.300 RasulullahSallallahu Aleyhi ve Sellem Bedir esirlerine, “Ya fidye verirsiniz veya boynunuz vurulur” deyince, Abdullah bin Mes’ud, “Sehl bin Beyda hariç. Çünkü onunMüslüman olduğunu işittim” dedi. el-İstiab’da, Mekke’de namaz kıldığını gördüğüne şahitlik etti denilmektedir. Bunun üzerine Rasulullah Sallallahu

 Aleyhi ve Sellem “Sehl bin Beyda hariç” dedi.301

Üçüncüsü Tek Olarak Veya Cemaat Arasında Namaz Kılmak

Namaz, İslam ehlinin özelliklerindendir ve iki şehadeti içerir. Yukarı-da Enes’ten  Radıyallahu Anhu aktardığımız hadiste şöyle geçmektedir: “Kimbizim kıldığımız namazı kılar, bizim kıblemize yönelir ve bizim kestiğimiziyerse bu kimse Müslümandır.” Yine başka hadislerde de şöyle geçer: “Bizimile onlar arasındaki fark namazdır, kim namazı terkederse kafir olur”302 “Kişiile küfür arasında namazı terk vardır.”303

Kurtubi Rahimehullah şöyle der: “İman, La İlahe İllallah ve namaz ol-madan olmaz. İshak bin Raheveyhi şöyle der: Namaz konusundaki ittifakgibi başka bir konuda ittifak edilmemiştir. Çünkü kafir olarak bilinen birkişinin daha sonradan beş vakti namaz vaktinde kıldığı aktarıldığında, dili ileiki şehadeti ikrar ettiği bilinmese de, mü’min olduğuna hükmettiler. Halbukioruç ve zekat için aynı hüküm verilmemiştir.”304

İbn-i Kudame  Rahimehullah “Kitabu’l-İmame” bölümünde şöyle der:“Ashabımız ister daru’l-harpte ve ister daru’l-İslam’da olsun, kişinin tekbaşına veya cemaat ile namaz kılması sebebi ile onun Müslüman olduğuna

hükmettiler.” Daha sonra Rasulullah’tan Sallallahu Aleyhi ve Sellem aktarı

lan“‘Bizim ile onlar arasındaki fark namazdır, kim namazı terkederse kafir olur’hadisini belirtir ve şöyle devam eder: “Namaz, iman ile küfür arasında sınırolarak belirlenmiştir. Kim namaz kılarsa, İslam sınırı içinde kalır. Çünkü

299 3 Al-i İmran/199300 Hakim, 3/21; Ahmed, 1/383; el-Bidaye ve’n-Nihaye, 3/298301 Birçok kitapta bu kişinin ismi Suheyl olarak geçmesine rağmen, doğrusu Sehl’dir.302 Ebu Davud, Nisai, Tirmizi, ve İmam Ahmed, Büreyde’den merfu olarak rivayet etmişlerdir.303

Müslim, Cabir’den merfu olarak rivayet etmiştir.304 El-Cali li Ahkami’l-Kur’an, 8/207

120

7/28/2019 Tekfirde Aşırılıktan Sakındırma Konusunda Otuz Risale-Makdisi

http://slidepdf.com/reader/full/tekfirde-asiriliktan-sakindirma-konusunda-otuz-risale-makdisi 123/531

⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ OTUZ RİSALE ⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ 

namaz, Müslümanlara mahsus bir ibadettir. Namaz kılmak, şehadet kelimesigibi İslam alametlerindendir.”

“Kitabu’l-Mürted” bölümünde de şöyle der: “Kafir olan kişi, tek başı-na veya cemaat ile daru’l-İslam’da veya daru’l-küfürde namaz kılarsa, Müs-lüman olduğuna hükmedilir. Çünkü namaz, kafirlerin amellerinden farklı birameldir ve sadece Müslümanlara mahsustur. Namaz olmadıkça kişininMüslümanlığı da sabit olmaz. Bu konuda mürted ile asli kafir arasında farkyoktur. Çünkü kafirin Müslüman olmasına sebep olan şey, mürtedin deMüslüman olmasına sebep olur.”

 Ancak kişinin mürted olmasının sebebi namazın terki dışında başkabir sebep ise, İslam’a dönmesi de sadece namazı kılmak ile olmaz. Namazı 

kılmak ile birlikte kendisini İslam’dan çıkaran fiili terketmiş ve tevbe etmiş olması gerekir. Bu nedenle İbn-i Kudame Rahimehullah yukarıda aktardığımızsözünden sonra şunu ilave eder:

“Namazı kılmasına rağmen, bir farzı veya Peygamberi veya Kitap’ı inkar etmek ile ya da kimilerinin işlediği dinden çıkaran bir bid’atı işlemek ileküfre girmiş ise, sadece namaz kıldığı için Müslüman olduğuna hükmedil-mez.”

Tağutların ve onların yolundan giden yardımcılarının durumu daböyledir. Çünkü onlardan kimileri de namaz kılmakta, ancak namazı ona birfayda sağlamamaktadır. Zira onun kafir olması, namazı inkar etmesi veyaterketmesi sebebi ile değildir. Dolayısıyla Müslüman olduğuna hükmedilmeside namazı kılması ile olmaz. Namazı kılmak ile birlikte, tağutlara dostluk, şirk ve küfür kanunlarını benimsemek, bu kanunları savunmak ve onlara saygı göstereceğine dair yemin etmek gibi kendisinin dinden çıkmasına nedenolan küfür sebeplerinden de uzaklaşması gerekir. Çünkü bunların durumu,namaz kılmanın haklarında İslam’a girişlerinin alameti olarak kabul edildiğiasli kafirlerin durumu gibi değildir.

Sonuç olarak, İslam’dan çıkaran bir fiili işlediği veya sözü söylediğibilinmeyen durumu kapalı kişinin, sadece namaz kılmasıyla Müslümanolduğuna hükmederiz. Onun arkasında namaz kılarız, Müslümanlara uygu-lanan muamelenin aynısı ile muamele ederiz.

İbn-i Kudame  Rahimehullah  şöyle der: “Kişi, Müslümanlığından şüp-helendiği kişinin arkasında namaz kıldığı zaman, şüphelendiği kişinin küfrüaçık olarak ortaya çıkıncaya kadar namazı sahihtir. Çünkü Müslümanlardazahir olan İslam’dır. Özellikle bu kişi imam ise, bu daha açıktır.”305

 305 El-Muğni, “İmamet” bölümünden özet olarak.

121

7/28/2019 Tekfirde Aşırılıktan Sakındırma Konusunda Otuz Risale-Makdisi

http://slidepdf.com/reader/full/tekfirde-asiriliktan-sakindirma-konusunda-otuz-risale-makdisi 124/531

⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ TEKFİRDE AŞIRILIKTAN SAKINDIRMA KONUSUNDA ⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ 

Dördüncüsü

Ezan ve Kamet

Her ikisi de şehadet kelimesini içermektedir. Enes bin Malik’ten Radıyallahu Anhu rivayet edilen hadiste şöyle geçer: “Rasulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem sabah namazı vakti baskın yapardı. Ezan sesi işitecek olursadurur, işitmezse saldırıya geçerdi.”306

Bir çok defa belirttiğimiz gibi mürted, İslam’ın tümünü red etmek iledeğil, namazdan imtina gibi İslam’dan çıkaran bir sebep ile dinden çıkmış ise, dine dönmesi de ancak bunu kabul etmesi ve yerine getirmesi ile olur.Bugün şirk ve küfür askerlerinin ve tağutların durumu böyledir. Karargah vemerkezlerinden ezan sesi duyulmasına rağmen bu onlara yarar sağlamaz.Çünkü asli kafir değil, mürted hükmündedirler ve mürted olmaları da nama-zı, ezanı ve benzeri şeyleri kabul etmediklerinden dolayı değildir. BunlarTevhid ile ve muvahhidler ile savaşmakta, şirk ve küfre destek olmaktadırlar.Bunların çoğu namaz kılmakta, ezan okumakta, şehadet kelimesini söyle-mekte ve bununla beraber şirk ve küfür üzere devam edip onu desteklemek-tedirler. Bunların İslam’a dönmeleri, inkar etmedikleri ve terketmedikleriezana inanmak ve ona dönmek ile değil, şirk ve küfürlerine sebep olanşeylerden tevbe etmek ve uzaklaşmak ile gerçekleşir.

Tevbe Suresi’nde, alay etmeleri sebebi ile tekfir edilen kişilerin du-rumunu aktarmıştık. Halbuki bunlar namaz kılıyor, iki şehadeti ikrar ediyor ve ezan okuyorlardı. Üstelik Rasulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem ile birliktecihada çıkmışlardı. Alay etmeleri sebebiyle küfre girince, tevbe etmeleri deezan okumak veya namaz kılmak ile değil ancak bu alaydan vazgeçmeleri ileolmaktadır.

Küfre götüren ve İslam’dan çıkaran herhangi bir sözü söylediği veyaherhangi bir fiili işlediği bilinmeyen kişilere gelince; bunlar hakkında asılolan, ezan okumaları veya namaz kılmaları ile Müslüman olarak kabul edil-melerinin gerektiğidir. Aksi sabit oluncaya kadar bunlar Müslüman sayılırlar.

306 Müslim ve diğerleri rivayet etmiştir.

122

7/28/2019 Tekfirde Aşırılıktan Sakındırma Konusunda Otuz Risale-Makdisi

http://slidepdf.com/reader/full/tekfirde-asiriliktan-sakindirma-konusunda-otuz-risale-makdisi 125/531

⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ OTUZ RİSALE ⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ 

Beşincisi

Hac

Hac da İslam ehlinin özelliklerinden ve İslam’ın alametlerindendir.İbn-i Kudame’nin Rahimehullah el-Muğni’de aktardığı, “Müşrikler de cahiliyyedevrinde hac yaparlardı. Bu nedenle hac, tek başına kişinin Müslümanlığınahükmetmek için yeterli değildir” şeklindeki görüşe iltifat etmemek gerekir.307 Rasulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem zamanında İbrahim Aleyhisselam dinindeolduklarını iddia eden müşrikler de İslam’a girmeden önce hac yaparlardı.Nihayet Tevbe Suresi’ndeki “Ey iman edenler! Müşrikler ancak bir pisliktir.Onun için bu yıllarından sonra Mescid-i Haram’a yaklaşmasınlar”308 ayetininnazil olmasından sonra Rasulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem bunu yasakladı.

Bu yasaktan sonra hac sadece Müslümanlar için bir vasıf olarak kal-dı. Günümüzde Suudi Arabistan devletinin hac yapmalarına izin verdiğitağutlar ve yardımcılarının durumu gibi, İslam’dan çıkaracak işler içerisindeolanlar için hac, namaz, şehadet kelimesini söylemek yeterli değildir veonları küfür hükmünden kurtarmaz. Çünkü onların küfürlerinin sebebi hac,namaz ve iki şehadetin terki değildir. İçinde bulundukları şirkten, şirk kanun-larından ve nizamlarından teberri etmedikçe sayılan ibadetleri yapsalar bile,Müslüman olmazlar. Onlardan birçokları  şehadet kelimesini söylemekte,namaz kılıp hac yapmaktadır. Ancak içinde bulundukları şirkten ilişkiyi kesip

tevbe etmedikçe bunları yapmaları onları küfürden kurtarmaz. Kulluğusadece Allahu Teala’ya yapıp içinde bulundukları  şirk durumundan kurtul-madıkça onlar ve benzerleri Müslüman sayılmazlar. Nitekim Ebu Malik el-Eşcai’nin babasından merfu olarak, Rasulullah’ın Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurduğu rivayet edilmektedir: “Kim La İlahe İllallah der ve AllahuTeala’dan başka ibadet edilen şeyleri red ederse, malını ve canını korumuş olur. Ancak İslam’ın hakkı müstesna. Hesabı ise Allah’a aittir.”309

Rasulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem La İlahe İllallah kelimesini söy-lemesine rağmen hala Allahu Teala’dan başkasına ibadete devam etmesi

sebebi ile şirkten ve küfürden kurtulamayan kimseye bu söylediğinin birfaydasının olmayacağını belirtmektedir.

 Yukarıda saydığımız diğer alametlerde olduğu gibi hac ibadeti de İs-lam’ın alametlerindendir ve bu ibadet üzere olan kişiye Müslüman muamele-si yapılır. Şüphesiz bu, İslam’dan çıkaran bir iş yapmaması veya söz söyle-

 307 Bakınız: El-Muğni, Kitabu’l-Murted, “Kafir Namaz K ılarsa Müslümanlığına Hükmedilir”bölümü.308

9 Tevbe/28309 Müslim

123

7/28/2019 Tekfirde Aşırılıktan Sakındırma Konusunda Otuz Risale-Makdisi

http://slidepdf.com/reader/full/tekfirde-asiriliktan-sakindirma-konusunda-otuz-risale-makdisi 126/531

⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ TEKFİRDE AŞIRILIKTAN SAKINDIRMA KONUSUNDA ⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ 

memesi durumunda geçerlidir. İhrama girip hac yapan kişinin durumu açıkolup onun Müslüman olduğunu söyleriz. Rasulullah da Sallallahu Aleyhi ve

Sellem ihramlı

iken devesinden düşüp boynu kı

lan kişiye Müslüman mua-melesi yapmış, yıkanıp elbisesiyle kefenlenmesini emretmiştir.310 Dünyaahkamına göre, Mina, Müzdelife, Arafat gibi yerlerde ihramlı olarak gördü-ğümüz kişilere Müslüman hükmünü veririz.

Bütün bunlardan sonra şunu söyleyebiliriz ki, biz, durumu kapalı olan Müslümanın arkasında namaz kılarız ve Müslüman olduğuna hükmede-riz. Çünkü İslam’ın rukünlerinden birini izhar etmiş ve kendisini İslam’dançıkaracak bir şey yapmamıştır.

İbn-i Teymiye  Rahimehullah  şöyle der: “Durumu kapalı olan her

Müslümanın arkasında namaz kılmak, bütün imamların ittifakı ile caizdir.“Kalbindeki itikadını bilmediğim kişinin arkasında ne cemaat ne de cumanamazı kılmam” diyenler bid’at içinde olup sahabeye, tabiine ve onlarınyolundan giden Müslümanların imamlarına muhalefet etmiş olur.”311

Şeyhu’l-İslam İbn-i Teymiye  Rahimehullah başka bir yerde de şöyleder: “Fasıklık veya bid’atının görülmediği kişinin arkasında her türlü namazınkılınması, bütün imamların ittifakı ile caizdir. Kişinin imam olabilmesi içincemaatin onun itikadını bilmesi veya itikadı konusunda onu imtihana tabitutması  şartı yoktur. Durumu kapalı olan Müslümanın arkasında namaz

kılınır.”312

“İslam alimlerinin ittifakı ile durumu kapalı olan kişinin arkasındanamaz kılmak caizdir. Durumu kapalı olan kişinin arkasında namaz kılmanınharam veya batıl olduğunu söyleyen, Ehl-i Sünnet ve’l-Cemaat’in icmasınamuhalefet etmiş olur.”313

Bazıları, İmam Ahmed’in Rahimehullah, Cehmiyye bid’atının yayıldığı dönemde durumunu bildiği kişiler arkasında namaz kılmaya özen gösterme-sini delil olarak göstermektedirler. Biz, Müslümanın faziletli bir imamın arka-sında namaz kılmaya gayret etmesine karşı değiliz. Vazgeçirmek ve bid’atınakarşı çıkmak için bid’atçı olan imamın terkedilmesine de bir şey demiyoruz.Bizim söylediğimiz, bid’atından dolayı küfre girmeyen kişinin arkasındanamaz kılmanın caiz olmadığı veya namazın iade edileceği düşüncesininyanlışlığıdır. Bid’at, küfür veya irtidadın yayılmış olduğu iddiasıyla durumukapalı olan kişilerin arkasında namaz kılmayı yasaklama düşüncesini kabul

310 Hadis Buhari ve Müslim’de rivayet edilmektedir.311 Mecmuu’l-Fetava, 4/331312

Mecmuu’l-Fetava, 23/199313 Mecmuu’l-Fetava, 3/175-176

124

7/28/2019 Tekfirde Aşırılıktan Sakındırma Konusunda Otuz Risale-Makdisi

http://slidepdf.com/reader/full/tekfirde-asiriliktan-sakindirma-konusunda-otuz-risale-makdisi 127/531

⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ OTUZ RİSALE ⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ 

etmiyoruz. Kendisini İslam’dan çıkaracak bir söz söylediği veya fiil işlediğibilinmeyen durumu kapalı olan bir kişinin arkasında namaz kılmayı caiz

görmemek veya böyle bir kişinin arkası

nda kı

nan namazı

n iade edilmesigerektiği söylemek gibi görüşlere katılmıyoruz.

Durumu kapalı olan birinin arkasında namaz kılmak gerektiğinde kı-larız ve bunda sakınca görmeyiz. Ancak bu durum, özellikle cuma namazla-rında ummadığımız şeyler ile karşılaşmamak için sünnete bağlı olan faziletlibir imamı aramak ve arkasında namaz kılmaktan bizi alıkoymaz.

İmam Ahmed’in Rahimehullah yaptığı ise, vacip değil, müstehap kabi-lindendir. İbn-i Teymiye  Rahimehullah  şöyle der: “Rasulullah’tan Sallallahu

 Aleyhi ve Sellem sonra bugüne kadar Müslümanlar durumu kapalı olan ima-

mın arkasında namaz kılarlar. Bazı kimseler, hevaya uymalar arttığı zaman,müstehap kabilinden ancak tanıdığı ve sevdiği kişilerin arakasında namazkılmayı tercih edebilir. İmam Ahmed, kendisine bu meselede soru sorankişiye böyle cevap vermiş ve namazın ancak durumu bilinen kişinin arkasın-da sahih olacağını söylememiştir.”314

Küfre sebep olabilecek türden bid’atlara sahip olanların arkasındanamaz kılmaya gelince; arkalarında namaz kılmanın caiz olmaması veyakılınan namazın tekrar edilmesinin gerekliliği konusundaki ihtilaf vardır ve buihtilaf ın sebebi işlediği bid’atten dolayı bu kişinin muayyen olarak tekfir

edilip edilmediği meselesinden kaynaklanmaktadır.İbn-i Teymiye  Rahimehullah  şöyle der: “Küfür türünden bid’atı olan

kişinin arkasında beş vakit namazın ve cuma namazının kılınıp kılınamaya-cağı konusunda ihtilaf bulunmaktadır. Bu kişilerin, işledikleri bid’atlarındandolayı kafir olduğunu söyleyenlere göre namazın iade edilmesi gerekir.Çünkü bu namaz kafirin arkasında kılınmış bir namazdır. Ne var ki bu mese-le heva sahiplerinin (bid’atçıların) tekfir edilip edilmemesine bağlıdır. Bukonuda insanların görüşleri farklıdır. İmam Malik, Şafii ve Ahmed’den bukonuda iki görüş veya iki rivayet nakledilmiştir. Kelamcıların durumu da

böyledir. Mesela Eş’ari’den iki görüş aktarılmıştır. Diğer mezhep imamlarınıngörüşlerinde de farklılıklar bulunmaktadır.

Bu konunun hakikatı şudur: Söz küfür olabilir. Ancak bu hüküm mu-ayyen bir şahsa indirgeneceği zaman, kişinin küfrünü kanıtlayan delil ortayaçıkıncaya kadar kafir olduğuna hükmedilmez.”315

 Yasama yetkisinde ortaklığa çağırma, beşeri kanunları destekleme,yasamalarında rol alma ve uygulama, onlara saygı göstereceği ve yetkilileri- 314

Mecmuu’l-Fetava, 3/280315 Mecmuu’l-Fetava, 23/195

125

7/28/2019 Tekfirde Aşırılıktan Sakındırma Konusunda Otuz Risale-Makdisi

http://slidepdf.com/reader/full/tekfirde-asiriliktan-sakindirma-konusunda-otuz-risale-makdisi 128/531

⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ TEKFİRDE AŞIRILIKTAN SAKINDIRMA KONUSUNDA ⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ 

ne itaat edeceğini belirtme gibi açıkça mürted olduğunu gösteren bir şeysöyleyen veya işleyen kişilere hiçbir değer vermiyoruz ve onları Müslüman

olarak da saymı

yoruz. Böylelerinin namazı

lmı

yoruz. Çünkü muvahhiddeğillerdir. Bunlar mürted ve müşriktirler. Rasulullah Sallallahu Aleyhi veSellem Müslümanlara, kendisi nasıl namaz kıldıyla o şekilde namaz kılmaları-nı ve kendilerinden olan birini imam olarak tayin etmelerini emretmiştir.Buhari’de geçen, Malik bin Huveyris hadisinde Rasulullah’ın Sallallahu Aleyhive Sellem şöyle buyurduğu aktarılır: “Haydi ehlinizin yanına dönün. Yanla-rında bulunun. Onlara dini öğretin. Beni nasıl namaz kılar gördünüzse öyle-ce namaz kılınız. Namaz vakti geldiğinde içinizden biri size ezan okusun. Enyaşlınız da size imam olsun.” Hadiste geçen “en yaşlınız” zamiri, Müslüman-lardan olan birini belirtir. Yine Müslim’in, Ebu Said’ten rivayet ettiği “Üç kişiiseler içlerinden biri imam olsun..”316 hadisi de bu kabildendir ve imamolarak atanması emredilen kişi, Müslümanların içinden biridir. Kafir ise,bizden biri değildir. Bir Müslümanın kafiri namazda kendisine imam tayinetmesi helal olmaz. Allahu Teala şöyle buyurur: “Artık Allah kıyamet günün-de aranızda hükmedecektir ve kafirler için mü’minler aleyhine asla bir yol vermeyecektir.”317 Buhari’nin rivayet ettiği hadiste şöyle geçer: “İslam herzaman üstündür ve ona üstün olan da olmaz.”318 

Kim, küfrünü ve bid’atını açığa vuran veya ona çağıran ve destekle-yen kişinin arkasında namaz kılarsa, Rasulullah’ın Sallallahu Aleyhi ve Sellem kıldığı ve bizlere de öğrettiği gibi namaz kılmamış olur. Buhari ve Müslim’deaktarılan bir rivayette Rasulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem  şöyle buyurur:“Kim bu işimizde, onda olmayan bir şey uydurursa, uydurduğu kendisindenreddedilir.”

Bilindiği gibi ibadetlerde aslolan, delil ulaşmadığı sürece yeni bir şeyihdas etmemektir. Sadece Allahu Teala için yapılan, yani sünnete uygunolan ibadetler makbul ve sahih olur. İbn-i Kudame  Rahimehullah  şöyle der:“Namazdan önce veya namazdan sonra kafir olduğu anlaşılan kişinin arka-sında namaz kılmak asla caiz değildir. Böyle bir kişinin arkasında namazkılanlar, durum ortaya çıktıktan sonra namazlarını iade etmelidirler. Şafii veHanefilerin görüşü budur. Ebu Sevr ve Müzeni ise, kafir olduğunu bilmedenbir kafirin arkasında namaz kılan kişinin, bu namazını tekrar etmesinin ge-rekmediğini söyler. Çünkü durumunu bilmediği kişinin arkasında namaz

316 Müslim, Ahmed ve Nesai, Ebu Said’ten rivayet etmişlerdir.317

4 Nisa/141318 Buhari, Kitabu’l-Cenaiz

126

7/28/2019 Tekfirde Aşırılıktan Sakındırma Konusunda Otuz Risale-Makdisi

http://slidepdf.com/reader/full/tekfirde-asiriliktan-sakindirma-konusunda-otuz-risale-makdisi 129/531

⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ OTUZ RİSALE ⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ 

kılmıştır ve bu durum, abdestsiz olan birinin arkasında namaz kılmaya ben-zer.”319

İmam bazen küfrü izhar ediyor, bazen ondan teberri ediyorsa yahutküfre sebep olan bir işi bazen işliyor ve bazen de bunu terkediyor ve tevbeediyorsa, arkasında namaz kılınmaz. Bu kişi Rasulullah’ın Sallallahu Aleyhi veSellem  şu hadisinde tarif ettiği kişilere benzer: “Gece karanlığı gibi fitnelergelmeden önce amel ediniz. Kişi mü’min olarak sabahlar, kafir olarak ak-şamlar; mü’min olarak akşamlar, kafir olarak sabahlar. Dünyadan bir parçakarşılığında dinini satar.” İşte böyle kişilerin İslam’ı anlaşılıncaya ve küfürdenteberri ettiği bilininceye kadar arkasında namaz kılınmaz.

İbn-i Kudame  Rahimehullah el-Muğni’de şöyle der: “İmam bazen

Müslüman bazen de mürted olan kişilerden ise, hangisinden olduğu anlaşı-lıncaya kadar arkasında namaz kılınmaz.”320

 

319 El-Muğni, İmamet bölümü.320

El-Muğni, İmamet bölümü, “Müslümanlığından Şüphe Edilen Kişinin Arkasında NamazK ılmak” kısmı 

127

7/28/2019 Tekfirde Aşırılıktan Sakındırma Konusunda Otuz Risale-Makdisi

http://slidepdf.com/reader/full/tekfirde-asiriliktan-sakindirma-konusunda-otuz-risale-makdisi 130/531

⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ TEKFİRDE AŞIRILIKTAN SAKINDIRMA KONUSUNDA ⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ 

-4-

MÜCERRED OLARAK KAFİRLERİ ÖVME VEYAONLARDAN BAZILARI İÇİN DUA ETME SEBEBİ İLE KİŞİ Yİ 

 TEKFİR ETMEK

Tekfir konusunda yapılan hatalardan biri de kafirleri övmek veya on-lardan biri için genel olarak dua etmek konusunda cehaleti muteber bir engel

olarak kabul etmeyerek tağutlar için dua eden herkesin arkasında namazkılmanın caiz olmadığını söylemektir.

Halbuki, işin doğrusu, bu konuda cehaletten dolayı insanları mazurgörmenin gerektiğidir. Çünkü bu hüküm duruma göre değişir. Zira dua çeşitli ve farklı olabilir. Sadece kafirleri kafir oldukları veya küfrü küfür olduğu içinöven kişi kafir olur.

Kafiri, bu küfründen dolayı övme, bu kafirin şahsiyetini övmektendaha açıktır. Kafirlerin, küfür kanunlarını hak olarak nitelemek, bu kanunları adalet ve nezahet ile sıfatlandırmak, bu kanunlara saygılı olacağına, benim-seyeceğine, bağlı kalacağına ve koruyacağına dair yemin etmek, uygulan-ması ve işletilmesini istemek ve bununla birlikte bu kanunların devamı vekalıcılığı için dua etmek kişiyi küfre sokan dua çeşididir. Halbuki AllahuTeala bu kanunların küfür ve sapıklık olduğunu belirtmiştir. Şüphesiz küfründevamını istemek küfürdür.321

Tağutların şahsiyetlerini övmek ise, yukarıda açıkladığımız ve kişiyiküfre sokan dua çeşidinde olduğu kadar açık değildir. Failine göre amaçlardeğişebileceğinden dolayı hüküm de duruma göre değişik olabilir. Sırf doğ-rulukları veya bazı güzel ahlaka sahip oldukları için kafirleri övmekte birsakınca yoktur. Mazluma yardım ve desteklemek, iyilik yapmak ve güzelahlakı korumak için kurulmuş bazı kurum ve kuruluşlarını, ittifaklarını övmekbu türdendir. Allahu Teala şöyle buyurur: “Ehl-i kitaptan öyleleri vardır ki,ona yüklerle mal emanet bıraksan, onu sana noksansız iade eder. Fakatöylesi de vardır ki, ona bir dinar emanet bıraksan, tepesine dikilip durmaz-san onu sana iade etmez.”322 Rasulullah’ın Sallallahu Aleyhi ve Sellem Hılfu’l-Fudul’u övmesi buna delalet eder. Bu kurum, cahiliyye devrinde kafirler

321

El-Karafi, el-Furuk, 4/118322 3 Al-i İmran/75

128

7/28/2019 Tekfirde Aşırılıktan Sakındırma Konusunda Otuz Risale-Makdisi

http://slidepdf.com/reader/full/tekfirde-asiriliktan-sakindirma-konusunda-otuz-risale-makdisi 131/531

⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ OTUZ RİSALE ⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ 

taraf ından kurulmuştu. Darda kalan ve haksızlığa uğrayan kişilere yardım vedestek amacıyla kurulduğu için, bu kurumu övmek caizdir.

Rasulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem, küçük yaşta tanık olduğu o itti-fak hakkında şöyle buyurur: “Yaşımın küçük olduğu bir dönemde, benim deiçinde bulunduğum, iyilerden oluşan bir ittifağa tanıklık ettim. K ırmızı devele-rimin olmasını ona tercih etmem.”323

El-Bidaye ve’n-Nihaye’de belirtildiğine göre “Hılfu’l-Fudul” ittifakı şöyle oluşturulmuştur: “Cahiliyye devrinde Beni Haşim, Beni Zuhre ve BeniTeym, Abdullah bin Ced’an’ın evinde toplandılar. Bir kabın içine güzelkokulu bir sı vı koydular ve içine ellerini batırıp yardımlaşmak ve mazlumadestek olmak üzere ahitleştiler.”324

Burada bahsedilen ittifak, İbn-i Kesir’in  Rahimehullah dediği gibiHılfu’l-Fudul’dur. Kusay’ın ölümünden sonra meydana gelen ve su dağıtımı,zorda kalanlara yardım edilmesi, meclisin oluşturulması ve hac gibi konular-da Kureyş’in tartışması üzerine kurulan pakt değildir. O zaman onlardan herzümre kendi grupları için yeminleşti. Abdimenafoğulları, içinde güzel kokulusı vı bulanan bir çanak getirdi ve içine ellerini batırdılar. Kalktıkları zamanellerini Kabe’nin duvarlarına sildiler. Bunun üzerine “Mutayyibin” adı ileanıldılar. Rasulullah’ın Mutayyibin adını verdiği ve övdüğü pakt ise Hılfu’l-Fudul paktıdır. Rasulullah’ın Sallallahu Aleyhi ve Sellem bu konuda şöyle

buyurduğu rivayet edilir: “Abdullah bin Ced’an’ın evinde bir pakta katıldım.İslam’da da buna çağrılsam katılırım. Onlar, insanlardan alınan malları sahiplerine geri vermek ve zalime yardım etmemek üzere anlaştılar.” Hılfu’l-Fudul, peygamberlikten yirmi sene önce meydana geldi. Bu pakt, Araplardaen meşhur olan ve paktların en erdemlisi ve en şereflisi idi.325 

Muhammed İbn-i İshak’ın rivayet ettiği de bu türdendir. Kureyş’insahabeye uyguladıkları işkenceler artınca Rasulullah Sallallahu Aleyhi veSellem onlara şöyle buyurmuştur: “Habeşistan’a gitseniz. Orada kimseyehaksızlık yapmayan adaletli bir kral vardır. Orası doğruluk yeridir. Belki Allah

sizi bu durumunuzdan kurtarır.”Beyhaki şöyle rivayet eder: “Bedir Harbi’nde, Hatemi Tai’nin esir

düşen kızı Rasulullah’tan Sallallahu Aleyhi ve Sellem kendisini serbest bırak-masını isteyip babasının bazı güzel meziyetlerini sayınca, Rasulullah

323 Ahmed, 1/190, 191 ve Hakim, 2/220 Abdurrahman bin Avf’tan merfu olarak rivayetetmişlerdir.324

El-Bidaye ve’n-Nihaye, 2/191325 El-Bidaye ve’n-Nihaye, 2/291

129

7/28/2019 Tekfirde Aşırılıktan Sakındırma Konusunda Otuz Risale-Makdisi

http://slidepdf.com/reader/full/tekfirde-asiriliktan-sakindirma-konusunda-otuz-risale-makdisi 132/531

⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ TEKFİRDE AŞIRILIKTAN SAKINDIRMA KONUSUNDA ⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ 

Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurdu: “Onu serbest bırakın. Babası güzelahlakı severdi. Allah da güzel ahlakı sever.”326

Buhari ve Müslim de şöyle rivayet edilir: “Şairin söylediği en doğrusöz, Lebid’in söylediği “Allah’tan başka her şey fanidir” sözüdür.” Lebidcahiliyye devrinde Müslüman olmadan önce bunu söylemişti. Müslümanolduktan sonra şiiri bırakmış ve bu sözün dışında sadece bir beyit söylemiştir.Rasulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem, hak olduğu sürece bir kafirin söylediğisözü övmekte bir sakınca görmemiştir.

Rasulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem başka bir hadiste ise şöyle buyu-rur: “İnsanlar madenler gibidir. Anlarlarsa, cahiliyye devrinde iyi olanlar,İslam devrinde de iyi olurlar.”327 Rasulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem,

cahiliyye halkından olan kimilerinin iyi olabileceğini belirtmektedir.Müslümanın, yaptıkları iyiliğe karşılık kafirlere dil ve ameli ile teşek-

kür etmesinde bir sakınca yoktur. Dil ile teşekkür etmenin caiz olduğunundelili, Rasulullah’ın Sallallahu Aleyhi ve Sellem, “İnsanlara teşekkür etmeyen, Allah’a teşekkür etmez”328 hadisidir. Amel ile teşekkür etmenin caiz olduğu-nun delili ise Rasulullah’ın Sallallahu Aleyhi ve Sellem şu sözüdür: “Mut’im bin Adiy yaşasaydı ve bu kokuşmuşlar hakkında benden bir şey isteseydi, onunisteğini kabul ederdim.”329 Mut’im bin Adiy, Kureyş’in seçkinlerindendi.Rasulullah’a Sallallahu Aleyhi ve Sellem iyilik yapmış ve Sakif halkını  İslam’a

davet etmek için gittiği Taif’ten döndüğünde, O’nu koruması altına almıştı.Haşimoğullarına ambargo uygulamak için Kureyş’in yazıp Kabe’nin duvarı-na astığı sayfayı yırtanlardan biri de odur ve Bedir Harbi’nden yedi ay önceölmüştür.330

Rasulullah’ın Sallallahu Aleyhi ve Sellem bu sözleri, Mut’im için ödül-lendirme ve iyiliğine karşı bir teşekkür niteliğindedir. Üstelik bunu, o dönem-de hala Müslüman olmamış olan Mut’im oğluna söylemiştir. Mut’im’in oğlu,Bedir esirlerinin fidye ile serbest bırakılması için Rasulullah’ın Sallallahu Aleyhive Sellem yanına gelmişti.

Rasulullah’ın Sallallahu Aleyhi ve Sellem, kafir olduğu ve Müslümanlarile herhangi bir anlaşması bulunmadığı halde Bedir Savaşı’nda Ebu’l-Buhturibin Hişam’ın öldürülmesini yasaklaması da bu türdendir. Boykot için yazılanzulüm sayfasını yırtmaya çalıştığı ve Rasulullah’ı  Sallallahu Aleyhi ve Sellem 

326 Beyhaki327 Buhari,3383 ve Müslim328 Ebu Davud ve Tirmizi rivayet etmiş ve sahih olduğunu söylemişlerdir.329

Buhari, Cubeyr bin Mut’im’den rivayet etmiştir.330 Bakınız: El-İstiab

130

7/28/2019 Tekfirde Aşırılıktan Sakındırma Konusunda Otuz Risale-Makdisi

http://slidepdf.com/reader/full/tekfirde-asiriliktan-sakindirma-konusunda-otuz-risale-makdisi 133/531

⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ OTUZ RİSALE ⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ 

koruduğu için ona bu muamele yapılmıştır. İbn-i Teymiye  Rahimehullah,Mu’tim ile ilgili hadisi zikrederek şöyle der: “Rasulullah Sallallahu Aleyhi ve

Sellem, kafir de olsa kendisine iyilik yapana iyilik ile karşı

k verirdi.”

331

Sahabenin Radıyallahu Anhum, bu tür iyiliklere iyilik ile karşılık verdiğiyerler çoktur. Buhari, hasen bir sened ile şöyle rivayet eder: “Ebu Musa,Dihkan’a selam ile başlayarak mektup yazdı. Ona, “Bu kişi kafir olduğuhalde kendisine selam mı veriyorsun?” denilmesi üzerine şöyle cevap verdi:“O bana yazdığında selam verdi, ben de ona karşılık olarak böyle yazıyo-rum.”332 Bu ise Allahu Teala’nın “Bir selam ile selamlandığınız zaman siz deondan daha güzeli ile selamlayın; yahut aynı ile karşılık verin. Şüphesiz Allah, her şeyin hesabını arayandır”333 ayetinin ameli bir uygulaması niteli-

ğindedir.Buhari İbn-i Abbas’tan  Radıyallahu Anhuma  şöyle söylediğini rivayeteder: “Firavn bana, “Allah senin bereketini artırsın” dese, ona “Senin de”diye karşılık veririm. Firavn ise ölmüştür.”334 Firavn, yeryüzünün en azgıntağutlarından olduğu halde onun için böyle söylenmiştir. Acaba tekfirde aşırı gidenler, İbn-i Abbas’ın bu içtihadı için ne diyeceklerdir?

Buna göre bazı kişiler, insanlara zulüm ve haksızlıklarını biraz azalttık-ları veya halkın hakkı olan bazı hizmetleri yerine getirdikleri için yahut katkat fazlasını götürdükleri servetlerden kırıntı mesabesinde bazı şeyleri onlara

da verdikleri için tağut yöneticilerin bazısını övse, bu yaptığının sebebitağutların ve mücrimlerin durumunu tam olarak tanımama, hak ile batılı birbirine karıştırma veya kişiyi dalalete götüren cehaleti ise, salt olarak buövgüsü nedeni ile kişi küfre girmiş olmaz. Ancak böyle bir şeyin ilim ve daveterbabı taraf ından yapılması, gafil halktan birileri taraf ından yapılmasındandaha çirkin ve kötüdür. Çünkü ilim ve davet erbabı olan kişiler bunu yapar-ken, hak ile batılı da birbirine karıştırmakta ve halkı saptırmak için ellerindengeldiği kadar çalışmaktadırlar. Ancak bütün bunlara rağmen, tekfir ayrı birşekilde ele alınmalıdır.

Tağutları, onların küfür olan sistem ve kanunlarını övmeye ve sa- vunmaya devam eden kişi, küfrün kapılarından girmiş olur. Onları Müslü-manlardan daha üstün gören ve gösterenler ise bunlardan daha kötüdür.İslam’da şahıs diktatörlüğünün, demokraside ise özgürlüğün olduğunu söy-leyerek, demokrasiyi İslam’ın hükümlerinden üstün görenler tağutlar gibidir-

 331 Es-Sarimu’l-Meslul, 163332 Buhari, Edebu’l-Müfred, 1101333

4 Nisa/86334 Buhari, Edebu’l-Müfred, 1113

131

7/28/2019 Tekfirde Aşırılıktan Sakındırma Konusunda Otuz Risale-Makdisi

http://slidepdf.com/reader/full/tekfirde-asiriliktan-sakindirma-konusunda-otuz-risale-makdisi 134/531

⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ TEKFİRDE AŞIRILIKTAN SAKINDIRMA KONUSUNDA ⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ 

ler. Küfür kanunlarını  İslam’ın hükümlerine tercih edenler hakkında AllahuTeala şöyle buyurur: “Kendilerine Kitap’tan nasip verilenleri görmedin mi;

putlara ve batı

la iman ediyorlar, sonra da kafirler için: ‘Bunlar, Allah’a imanedenlerden daha doğru yoldadır’ diyorlar. Bunlar, Allah’ın lanetlediği kimse-lerdir; Allah’ın lanet ettiği kimseye gerçek bir yardımcı bulamazsın.”335

İmam Ahmed, İbn-i Cerir ve başkaları bu ayetlerin Kab bin Eşraf hakkında indiğini belirtmektedir. Bu kişi Kureyş’e giderek Rasulullah’ı Sallallahu Aleyhi ve Sellem kötülemiş ve “Siz Muhammed’den Sallallahu Aleyhive Sellem daha iyi ve daha doğru yoldasınız” demişti. Ka’b, bu sözü söyle-meden önce Müslümanlar ile anlaşma yapmıştı. Bunun ile anlaşmasını bozdu ve Müslümanlar da onu öldürdüler. Onunla ilgili olaydan çıkarılan

sonuçlar için İbn-i Teymiye’nin  Rahimehullah “es-Sarimu’l-Meslul” isimlikitabına bakınız.

Masiyet sahibi bazı Müslümanların yerine getirmediği bazı erdemleri ve güzel ahlakı yerine getiren kimi kafirleri bu yaptıklarından dolayı övmek ve bu tür Müslümanlardan daha üstün olduklarını söylemekten dolayı kişikafir olmaz. Ne var ki böyle davranan kişiye, sözkonusu Müslümanlarınsahip oldukları Tevhid ve İslam’ın, bu tür kafirlerin sahip oldukları erdem veahlaktan daha üstün olduğunu anlatmak ve kavratmak gerekir.

 Alimler, böyle bir gerekçe olmadan genel olarak kafirleri övmeyi ve

küfür olmayan adetlerini hoş görmeyi büyük günahlardan biri olarak saymış-tır. Bu nedenle bu tür hükümler verirken durumlar ayrı ayrı ele alınarakgözönünde bulundurulmalı ve sadece bu tür şeyler sebebi ile tekfire baş vu-rulmamalıdır.

Sıddık Hasan Han şöyle der: “Küfürlerinden dolayı kafirleri övmek,İslam’dan irtidat etmektir. Bunun dışında bir gerekçe ile onları övmek isebundan alıkoyacak ta’zir cezası gerektiren büyük bir günahtır. “Kafirleradaletlidir” demek ile, küfür kanunları da dahil küfür hükümlerinin ve sis-temlerinin adaletli olduğunu söylemek istemiş ise, bu kişi açıkça kafir olur.

Çünkü Allahu Teala, küfür olan sistem ve kanunları kötülemiş ve isyan, açıkgünah, iftira, azgınlık, inat ve açık zarar gibi nitelemeler ile onları nitelemiştir. Adalet, ancak Allahu Teala’nın şeriatıdır. Kur’an ve Sünnet bu şeriatı içer-mektedir. Allahu Teala şöyle buyurur: “Şüphesiz Allah adaleti ve iyilik yap-mayı emreder.”336”337

 335 4 Nisa/51-52336

16 Nahl/90337 Sıddık Hasan Han, El-İbratu fi mâ Verede fi’l-Ğazvi ve’ş-Şehadeti ve’l-Hicreti, 246

132

7/28/2019 Tekfirde Aşırılıktan Sakındırma Konusunda Otuz Risale-Makdisi

http://slidepdf.com/reader/full/tekfirde-asiriliktan-sakindirma-konusunda-otuz-risale-makdisi 135/531

⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ OTUZ RİSALE ⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ 

 Yukarıda aktardığımız sözde, kafirleri övme işinin nasıl tasnif edildiği ve hepsinin aynı kategoride değerlendirilmediği görülmektedir. “Bunu kaste-

derse...” gibi istisna ibareleri kullanı

larak her sözü, amacı

ve şekline göredeğerlendirmektedir. Çünkü bu tür durumlarda failin maksadı önemlidir.Özellikle Müslüman kişiden bu tür şeyler sadır olduğunda, gerekli tasnif yapılmadan faili tekfir etmek caiz değildir. Çünkü tekfir gibi kesin olan birhüküm, şüphe veya ihtimal ile meydana gelmez.

Kaldı ki günümüzde kadın, erkek, yaşlı birçok Müslüman, tağutlarıngerçeğini ve mahiyetini bilmemektedir. Etraflarında olup bitenlerden haber-leri bulunmamakta ve tağutların hangi komplolar düzenlediklerini de anla-yamamaktadırlar. Bu insanlar, mescit inşa etmeleri, bazen camiye gitmeleri

 ve zaman zaman Allah ve Rasulü’nün Sallallahu Aleyhi ve Sellem isimlerinianmaları sebebi ile tağutların ne büyük düşmanlar olduklarını ve bunları kendilerini aldatmak için yaptıklarını kavrayamamaktadırlar. Bunlartağutların şirk ve küfür hükümlerinden uzak ve beri olduklarını düşünürlerama küfürlerini ve şirk hükümlerini farkedecek durumda da değildirler.Zaman zaman tağutların yaptıkları iyi ve güzel işlere bakarak aldanırlar vebazı hizmetleri sebebiyle onları överler, yahut dışı hayır, ama içi zehir olankimi başarılarından dolayı onlara teşekkür ederler. Aktardığımız bu durumdaolan kişileri, Tevhid akidesine sahip oldukları sürece, sadece bu övgülerisebebi ile aşırıya kaçan ve sözünün nereye varacağını bilmeyecek kadarahmak olan kişiler dışında kimse tekfir etmez. Hatta bu insanlar, tağutlarınbaşırılarının devamı için onlara uzun ömür ve başarı gibi şeyler ile dua etse-ler, yine tekfir edilmezler. Aslında bu tür dualar, onların küfür işlerinde dahafazla devam etmeleri anlamına gelebilir. Ancak bundan dolayı tekfir etmek,sonuç ve meal itibariyle tekfir olur. Kaldı ki onlar için dua eden adam onlarınnasıl bir küfür içinde olduğunu ve sözlerinin nereye varacağını da bilmeyebi-lir. Onların küfür ve şirklerinin devamını kastetmeden sadece iyi gördüğü vealdandığı bazı hizmetlerinin devamı için dua ediyor olabilir. Böyleleriniancak tağutların ve hükümlerinin durumunu belirttikten ve onlar için dua

etmenin ne demek olduğunu anlattıktan sonra, hala onlara dua etmesihalinde tekfir edebiliriz.

Kişiyi küfre götürebilecek bu tür dualar yapanların, cehaletleri sebebiile mazur sayılmaları gerekir. Çünkü şahısların bizzat kendilerine yapılan duaile, küfür ve küfür kanunlarına yapılan dua arasında fark bulunmaktadır.Üstelik bu tağutlar sürekli olarak halkın kafasını çelen ve hak ile batılı birbiri-ne karıştıran yaldızlı konuşmalar yapar ve insanları aldatırlar.

Bununla birlikte, kişileri övme ve yermede insanların maksatları farklı 

olabilir. Yaptı

kları

bu dua ihtimal taşı

yan bir fiildir. Ancak açı

kça küfür olanşeylerden birini işlerse, elbette tağutların aldatıcı sözlerine kanmış olması mazereti onu kafir olmaktan kurtarmaz.

133

7/28/2019 Tekfirde Aşırılıktan Sakındırma Konusunda Otuz Risale-Makdisi

http://slidepdf.com/reader/full/tekfirde-asiriliktan-sakindirma-konusunda-otuz-risale-makdisi 136/531

⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ TEKFİRDE AŞIRILIKTAN SAKINDIRMA KONUSUNDA ⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ 

Buhari ve Beyhaki Ukbe bin Amir el-Cuheni’den şöyle rivayet eder-ler: “Bir defasında Müslümana benzeyen bir kişi kendisine selam verdi. Ukbe

o kişinin selamı

aldı

. Bunun üzerine Ukbe bin Amir’in yanı

nda bulunan birçocuk ona, “Kime selam verdiğini biliyor musun?” dedi. Ukbe, “O Müslü-man değil mi?” deyince, çocuk, “Hayır, o Hristiyandır” dedi. Ukbe kalkıp okişinin arkasından gitti ve ona yetişerek “Allahu Teala’nın rahmet ve bereketimü’minler üzerinedir. Ancak Allahu Teala senin ömrünü uzun ve mal ını bereketli etsin” dedi.”338

Ukbe bin Amir’in bu duası, tağutlara ve küfür önderlerine yapılandua gibi değildir. O’nun dua ettiği Hristiyan, zımmi idi. Malının çok olmasınadua etmesini ise sahabe  Radıyallahu Anhum taraf ından, o zımmiden alınacak

cizyenin çok olması

olarak te’vil edilmiştir. İbn-i Ömer’den de  Radı

yallahu Anhuma bunun benzeri rivayet edilmiştir. İbn-i Ömer, bir kişiye selam vermiş,ona bu kişinin kafir olduğunun söylenmesi üzerine adama, “Sana verdiğimselamı bana geri ver. Allah senin malını ve çocuklarını artırsın” demiş vesahabeye Radıyallahu Anhum dönerek “Böylece bize ödeyeceği cizye daha daartmış olur” demiştir.339

Buradan da anlaşılmaktadır ki duadan maksat daima küfrün devamı olmayabilir. Ancak kafirlerin açık olan küfrünü veya şirk olan kanunlarını övmek, onların üstünlüğü ve devamlılığı maksadı ile dua etmek şüphe gö-

türmeyen açık bir küfürdür.Uğradığı haksızlığı giderdiği için tağutların mahkemesini övmek ya-

hut demokrasinin tağut yönetimi olduğunu bilmeden yaşadığı baskı, terörizm ve şiddeti azalttığı yahut kaldırdığı için demokrasiyi övmek veya yöneticikonumundakilere teşekkür etmek, ihtimalin bulunduğu sözler kapsamınagirer. Bu durumda bu sözlerin her birinin ayrı ayrı değerlendirilmesi gerekir.

Sonuç olarak; kafir kişinin şahsına dua etmek ile açık olan küfrünedua etmeyi birbirinden ayırmak ve ihtimal olan yerlerde ayrı ayrı değerlen-dirme yapmak gerekir.

İmam veya vaaz veren hatibin, yönetimdeki bazı tağutlar için duaetmesi de, ihtimal taşıyan amellerdendir ve ayrı ayrı değerlendirilmesi gere-kir. Çünkü her dua küfre düşürücü olmayabilir. Özellikle imamların yönetici-lere dua etmelerinin zorunlu olduğu ülkelerde bu durum daha da önemlidir.Bu tür imamların arkasında namaz kılmanın caiz olup olmaması da yapmış olduğu duasının özel olarak değerlendirilmesine ve bu değerlendirmeden

338 El-Edebu’l-Müfred, 1112, Beyhaki, Sünen, 9/203339

El-Muğni, Kitabu’l-Cizye, “Kitap Ehlini Mecliste Başa Oturtmak ve Önce Onlara SelamVermek Caiz Değildir” kısmı.

134

7/28/2019 Tekfirde Aşırılıktan Sakındırma Konusunda Otuz Risale-Makdisi

http://slidepdf.com/reader/full/tekfirde-asiriliktan-sakindirma-konusunda-otuz-risale-makdisi 137/531

⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ OTUZ RİSALE ⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ 

sonra ulaşılan sonuca bağlıdır.

İmam, tağutların hidayeti, ıslah olmaları ve Allahu Teala’nın onları 

doğru yola iletmesi şeklinde dua ediyorsa, bu dua imamın tekfirini gerektir-mediği gibi, arkasında namaz kılmayı terketmeyi de gerektirmez. Bir hadisteRasulullah’a Sallallahu Aleyhi ve Sellem  şöyle denildiği rivayet edilir: “Ey Allah’ın Rasulü Sallallahu Aleyhi ve Sellem, Devs Kabilesi isyan etti. Onlarınaleyhine beddua etseniz.” Bunun üzerine Rasulullah Sallallahu Aleyhi veSellem şöyle buyurdu: “Allah’ım, Devs Kabilesi’ne hidayet et ve onları  ıslahet.”340 Buhari, bu hadisi “Müşriklere Hidayet İçin Dua Etme Babı” başlığı altında rivayet etmiştir.

İmam Ahmed, Tirmizi, Ebu Davud ve başkaları Ebu Musa’dan

 Radıyallahu Anhu  şunu rivayet etmişlerdir: “Yahudiler, Allah rahmet etsin,demesini umarak Rasulullah’ın Sallallahu Aleyhi ve Sellem yanında aksırırlardı.Rasulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem onlara “Allah size hidayet etsin ve işinizidüzeltsin” diye dua ederdi.” Rasulullah’ın Sallallahu Aleyhi ve Sellem onlarahidayet ve ıslah olmaları için dua ettiği açıktır. Onların iyi olmaları ise Müs-lüman olmalarıyla gerçekleşir. Allahu Teala şöyle buyurur: “İman edip salihameller yapanların, Rableri taraf ından hak olarak Muhammed’e indirilengerçeğe iman edenlerin günahlarını Allah örtmüş ve hallerini düzeltmiştir.”341

 Allahu Teala’nın Kitabı ile hükmetmeleri, onunla amel etmeleri ve

onların ıslah olmaları için yöneticilere dua sebebi ile, aşırıya kaçanlar dışındakimse tekfire baş vurmaz. Ancak biz bu şekildeki duayı da onaylamıyoruz.Çünkü Müslüman da olsalar, cuma hutbesinde yöneticilere dua etmek,alimlerin mekruh olarak saydıkları bid’at olan işlerdendir.

İmam Nevevi  Rahimehullah şöyle der: “Sultana dua etmeye gelince,ashabımız bunun vacip veya müstehap olmadığında itttifak etmişlerdir.Müellifin sözü ve başkalarının sözü, bunun bidat olduğu, evla olanın isebunun mekruh olduğu şeklindedir.”342

Şatıbi  Rahimehullah şöyle der: “Maliki fakihlerden Esbağ’ın şöyle de-diği nakledilir: Hatibin önceki halifelere dua etmesi bid’attır ve bunu yap-maması gerekir. Doğru olan, bütün Müslümanlara dua etmesidir.”343 Şatıbi,İzzeddin bin Abdusselam’ın şöyle dediğini nakleder: “Hutbede halifeler içindua etmek sevilmeyen bir bid’attır.”344 Sevilmediği söylenen ve itiraz edilen

340 Buhari, Kitabu’l-Cihad341 47 Muhammed/2342 El-Mecmu Şerhu’l-Muhezzeb, 4/393343

 Şatı

bi, El-İtisam, 1/29344 Şatıbi, El-İtisam, 1/30

135

7/28/2019 Tekfirde Aşırılıktan Sakındırma Konusunda Otuz Risale-Makdisi

http://slidepdf.com/reader/full/tekfirde-asiriliktan-sakindirma-konusunda-otuz-risale-makdisi 138/531

⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ TEKFİRDE AŞIRILIKTAN SAKINDIRMA KONUSUNDA ⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ 

bu dua halifeler hakkındadır. Acaba tağutlar hakkında dua etmenin durumunasıl olur?345

Küfür olmasa bile, bu duaların bazısında bir nevi cehalet ve mesele-leri karıştırma bulunmaktadır. Bazı kişiler, onların ıslah olmaları için duaedilmesine bakarak, bu tağutların ve etraf ında bulunan yandaşlarınınsalihlerden olduğu düşüncesine kapılabilir. Ve yine Allahu Teala’nın Kitabı’nı hakim kılmaları için onlar hakkında dua etmek, bu yöneticilerin buna ehilolduğu veya Allahu Teala’nın Kitabı’nı hakim kılmanın yolunun, onlarlamücedele etmek değil, onlara dua etmek olduğu düşüncesine sevkedebilir.

Bütün bu sebeplerden dolayı, yönetimde bulunan tağutlar için şu veya bu şekilde dua etmeyen imamlar arkasında namaz kılmayı tercih ede-

riz. Ancak durumunu bilmediğimiz Müslüman bir imamın arkasında namazkılarken, küfre götürmeyen bu tür dualarla karşılaşırsak arkasında namazı bırakmayız ve iade edilmesi gerektiğini de söylemeyiz. Küfre ve irtidadagötüren bid’at ve sapıklıkların yayıldığı günümüzde, Müslümanların Ehl-iSünnet menheci üzere olan en faziletli kişilerin arkasında namaz kılmayagayret etmeleri en uygun olanıdır. Daha iyisini bulamadığı gerekçesi ilenamazı kaçırmaması veya fitne endişesi olmadığı halde dini oyun ve eğlen-ceye çeviren fasık, facir ve zalimlere dizginlerini teslim etmemesi gerekir.

Günümüzde cuma ve cemaat namazları, geçmişte olduğu gibi sınırlı 

bir yerde değil, bir çok yerde kılınmaktadır. Geçmişte cuma namazı neredey-se bir tek camide kılınmaktaydı. O cami imamının arkasında cumayı kılma-yan kişi namazı kaçırmış olurdu. Bu nedenle Selef, facir ve fasık, hatta bid’atehli kişilerin arkasında da namazı kılarlardı. Bu nedenle bid’at ehlinin tekfirikonusuna bağlı olarak namazın iade edilip edilmemesi konusunda ihtilaflarolurdu.

İbn-i Teymiye  Rahimehullah şöyle der: “K ılınmadığı taktirde cuma vecemaat namazının terkedilmesine, hatta ümmetin içinde fitnenin doğmasınayol açacaksa, cuma, iki bayram, korku ve menasik namazlar ı gibi namazların

facir imamların arkasında ve gasbedilmiş yerlerde kılınmasının vacip olduğusöylenmiştir.”346

O dönemlerde, Cuma namazının bir yerde kılınması sebebi ile, bugibi kişilerin arkasında kılınmaması, cumanın terkedilmesineyolaçabilmekteydi. Cuma namazı işini üstlenen kişiler ise genelde devletbaşkanları veya valiler olduğu için terkedilmesi halinde fitneden korkulurdu.İbn-i Teymiye’nin  Rahimehullah “Facir imamlar” dediği kişiler, bu yönetici-

 345

Bu konu için bakı

z: İbn-i Teymiye, Mecmuu’l-Fetava, 24/118346 Mecmuu’l-Fetava, 23/142

136

7/28/2019 Tekfirde Aşırılıktan Sakındırma Konusunda Otuz Risale-Makdisi

http://slidepdf.com/reader/full/tekfirde-asiriliktan-sakindirma-konusunda-otuz-risale-makdisi 139/531

⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ OTUZ RİSALE ⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ 

lerdir. Bunların arkasında namaz kılmamak, onların otoritesini red etmek veküfre girmedikleri halde imamların arkasında namaz kılmayan Haricilere

benzemek anlamı

na gelirdi. İbn-i Teymiye’nin Rahimehullah yukarı

da bahset-tiği imamlardan maksat, bütün mahalle ve cami imamları değildir. Çünkübunlar arasında seçim yapmak mümkündür ve onlardan herhangi birininarkasında namazı kılmamakta fitne de sözkonusu değildir. İbn-i Teymiye

 Rahimehullah şöyle der: “Sünnet olan, Rasulullah’ın Sallallahu Aleyhi ve Sellem Müslümanlara cuma, cemaat ve bayram namazlarını kıldırması, savaş emir-lerinin de Müslümanlara hutbe okuması şeklinde idi. Rasulullah’tan Sallallahu

 Aleyhi ve Sellem sonraki halifeler de bunu devam ettirdiler. Emevi ve Abbasisultanlarından bazıları da bunu yerine getirmekteydi.”347

Lalekai, “Usulü İtikadi Ehli’s-Sünneti ve’l-Cemaat” isimli kitabı

ndaSüfyan-ı Sevri’den söz ederken, O’nun Şuayb bin Harbe söyledikleriniaktarır. Süfyan-ı Sevri  Rahimehullah, Şuayb’a şöyle söylemektedir: “EyŞuayb, iyi veya kötü her kişinin arkasında namaz kılmayı ve kıyamete kadarcihadın devam edeceğini, adaletli veya zalim olan sultanın sancağı altındasabretmeyi kabul etmedikçe yazdıklarının sana faydası olmaz.” Şuayb,Süfyan-ı Sevri’ye şöyle dedi: “Ey Ebu Abdillah, her namaz mı?” Bununüzerine Süfyan-ı Sevri  Rahimehullah ona şu cevabı verdi: “Hayır sadececuma ve iki bayram namazını yetiştiğin kişinin arkasında kıl. Bunun dışındakinamazlarda serbestsin. Güvenmediğin ve Ehl-i Sünnet ve’l-Cemaat’tenolduğuna inanmadığın kimsenin arkasında kılma.”348

 Ancak mümkün olduğu durumlarda Cuma namazının da tercih edi-len imamın arkasında kılınmasını seleften hiçbir kimse kötülememiştir. Ada-letli bir imam olduğu halde, facirin veya bid’atçının arkasında kılmak alimlerarasında ihtilaf konusu olmuştur. Kimileri adaletli imam varken facir vebid’atçının arkasında kılınan namazın sahih olduğunu söylerken, kimileribunun sahih olmayacağını söylemiştir. Malik ve Ahmed’ten rivayet edilen ikigörüşten birisi budur.349

 Ancak imam, tağutun ve küfrün devam etmesini sağlayacak şekildedua ederse, elbette bu, kendilerine sunduğu kimi hizmetler veya giderdiğibazı haksızlıklar sebebiyle tağuta dua eden cahil, yaşlı ve bilgisiz kimselerinduası gibi değildir. Bu duanın sahibi imandan daha çok küfre yakındır. Ancak bu duanın, Yahudilere, Amerikalılara ve benzerlerine karşı devletlerarasında yapay bazı kriz dönemlerinde ahmak kimi imamların yaptığı duakabilinden, yönetimdekilerin zafer ve üstünlük kazanması amacıyla yapılmış 

347 Mecmuu’l-Fetava, 28/146348

Lalekai, Age: 2/154, Zehebi de bunu Tezkiratu’l-Huffaz’da belirtmektedir, 1/207349 Mecmuu’l-Fetava, 23/204

137

7/28/2019 Tekfirde Aşırılıktan Sakındırma Konusunda Otuz Risale-Makdisi

http://slidepdf.com/reader/full/tekfirde-asiriliktan-sakindirma-konusunda-otuz-risale-makdisi 140/531

⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ TEKFİRDE AŞIRILIKTAN SAKINDIRMA KONUSUNDA ⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ 

olması ihtimali gözönünde bulundurularak, direk değil de, dolaylı olarakküfür sebebi olabileceğini söylemek mümkündür. Bu tür kişilerin arkasında

namaz kı

lmak, küfre götüren bid’atları

n sahibi Cehmiyye, Kaderiyye ve bunabenzer f ırka mensuplarından birinin arkasında namaz kılmak gibidir. Bu türf ırkalara mensup olanların muayyen olarak tekfiri konusunda selefin uygu-lamasını yukarıda aktarmıştık. Bu gibiler için de aynı uygulama geçerlidir.Dolayısıyla muayyen olarak tekfir edilmeden önce, herbirinin durumu ayr ı ayrı ele alınır.

Bu konuda İbn-i Teymiye  Rahimehullah  şöyle der: “Küfür türündenbid’atı olan kişinin arkasında beş vakit namazın ve cuma namazının kılınıpkılınamayacağı konusunda ihtilaf bulunmaktadır. Bu kişilerin, işledikleri

bid’atları

ndan dolayı

kafir olduğunu söyleyenlere göre namazı

n iade edilme-si gerekir. Çünkü bu namaz kafirin arkasında kılınmış bir namazdır. Ne varkibu mesele heva sahiplerinin (bid’atçıların) tekfir edilip edilmemesine bağlıdır.Bu konuda insanların görüşleri farklıdır.”350

“Mesacidu’d-Dırar ve Hukmu’s-Salati Halfe Evliyai’t-Tağuti veNuvvabihi” isimli risalede bu konu üzerinde uzunca durdum.

Muhammed bin Abdulvehhab’ın tağutları savunan bazılarının duru-mu ile ilgili zikrettiği şu cümlesi, bu durumu çok güzel izah etmektedir: “Buyöneticileri savunan, onları tekfir edenler ile tartışan veya bu yöneticilerin

yaptıklarının batıl olmasına rağmen onları küfre götürmediğini iddia edenkimselerin durumu, en düşük ihtimal ile fasıklıktır. Onunla evlenilmez, şahit-liği kabul edilmez ve arkasında namaz kılınmaz.”351 Günümüzde cuma vecemaat namazlarının birden çok camide kılındığı gözönünde bulundurulursa,bazı imamların arkasında namaz kılmamanın cumayı ve cemaati terk anla-mına gelmediği anlaşılır.

Bu konunun içtihadi bir mesele olması ve selef alimlerinin bu konu-da ihtilaf etmesinden dolayı, bu imamların arkalarında namaz kılanlara birşey demiyoruz ve namazı iade etmeleri gerektiğini de söylemiyoruz. Aynı 

şekilde böylelerinin arkasında namaz kılmadığımız için bid’atçılık ve aşırılıkile suçlamak bir yana, bizi veya başkalarını bundan dolayı eleştirmeye dekimsenin hakkı bulunmamaktadır.

 Ancak imam olan kişi, Tevhid ehline karşı muzaffer olması içintağuta açıkça dua ederse, muvahhid ve mücahid mü’minlere karşı kafiridestekleme hududuna girmiş olur. Böyleleri için Allahu Teala şöyle buyurur:

350

Mecmuu’l-Fetava, 23/195351 Ed-Dureru’s-Seniyye, Kitabu Hukmi’l-Murted, 71

138

7/28/2019 Tekfirde Aşırılıktan Sakındırma Konusunda Otuz Risale-Makdisi

http://slidepdf.com/reader/full/tekfirde-asiriliktan-sakindirma-konusunda-otuz-risale-makdisi 141/531

⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ OTUZ RİSALE ⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ 

“İçinizden onları dost tutanlar, onlardandır.”352 

 Alimler, muvahhidlere karşı müşriklere destek olmanın küfür olduğu-

nu söylemiş, buna Kur’an ve Sünet’ten bir çok delil göstermişlerdir.353

İbn-i Teymiye Rahimehullah, “es-Sarimu’l-Meslul” isimli eserinde des-tek, cihad ve savaşın, el ile olduğu gibi dil ile de olacağını, hatta bazen dil ileyapılanın daha tesirli olabileceğini belirtmektedir.354 Buna şer’i deliller vehakkın oklarıyla tağuta destek olma ve hak ile batılı birbirine karıştırma daeşlik ederse, durum daha da vahim olur. Şöyle der: “Savaşmak iki türdenoluşur. Bunlardan birisi el ile yapılan savaştır. İkincisi ise dil ile yapılan sa- vaştır. Dil ile yapılan savaş, el ile yapılan savaşa göre dine daha fazla zarar verir.”355 

Bilindiği gibi bu işleri yapanlar, kendi iradeleriyle bunu yapmakta vebununla tağutlara yaranmak ve münaf ıklığı istemektedirler. Bu gibi kişilerikrah altında da sayılmazlar. Çünkü ikrahın sahih ve muteber olabilmesininşartlarını belirtirken, ikrah altındaki kişinin, ikrah olunduğu işi devam ettir-memesi gerektiğini belirtmiştik. Kaldı ki kişinin dua etmeye mecbur tutulma-sı, sahibinin mazur sayıldığı ikrah derecesine de ulaşmaz. Çünkü onu, imam veya hatip olmaya ve bu işte devam etmeye kimse zorlamamaktadır.

İmamın tağutların sistemini veya küfür kanunlarını açıkça övmesi, busistemlere katılmaya çağırması, bu şirk kanunlarının yapılmasında bizzat rolalması veya raporlar hazırlayarak ya da istihbarat bilgileri sağlayarakmuvahhidlere karşı kafirleri desteklemesi yukarıda sayılanların en kötüsüdür. Allahu Teala şöyle buyurur: “O, Kitap’ta size indirmiştir ki; Allah’ın ayetleri-nin inkar edildiğini, yahut onlarla alay edildiğini işittiğiniz zaman, onlarbundan başka bir söze dalıncaya kadar kafirlerle beraber oturmayın; yoksasiz de onlar gibi olursunuz. Elbette Allah, münaf ıkları ve kafirleri cehennem-de bir araya getirecektir.”356

 Allahu Teala, bu ayetlerde ikrah altında bulunmadığı halde küfre da-lanlarla beraber oturanların onlar gibi kafir olduğunu ve dünyada onlardanayrılmadıkları ve ilişkilerini kesmedikleri gibi ahirette de cehennemde onlarla

352 5 Maide/51353 Misal olarak “Hukmü Müvalat Ehli’l-İşrak” isimli kitabına bakınız. Bu konuda şer’i delilleriçerdiği için Necid halkı taraf ından Delalil adıyla bilinir. Necid’de öğrenciler onu ezberlerdi.Kitabın yazarı Süleyman bin Abdullah bin Muhammed bin Abdulvehhab’dır. “Teysiru’l- Azizi’l-Hamid Şerhu Kitabi’t-Tevhid” isimli kitap da ona aittir.354 Es-Sarimu’l-Meslul, 206-207355

Es-Sarimu’l-Meslul, 385356 4 Nisa/140

139

7/28/2019 Tekfirde Aşırılıktan Sakındırma Konusunda Otuz Risale-Makdisi

http://slidepdf.com/reader/full/tekfirde-asiriliktan-sakindirma-konusunda-otuz-risale-makdisi 142/531

⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ TEKFİRDE AŞIRILIKTAN SAKINDIRMA KONUSUNDA ⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ 

birlikte olacaklarını bildirmiştir. Süleyman bin Abdullah şöyle der: “Ayet,ikrah altında olmadığı halde, Allahu Teala’nın ayetleri ile alay eden ve bu

ayetleri inkar eden kişiler ile birlikte onları

n bu sözlerine karşı

çı

kmadanoturan ve başka bir konuşmaya geçinceye kadar onlarla ilgisini kesmeyenkişinin, bizzat küfür olan bir işi işlemese de kafir olacağını belirtmektedir.”357

Küfür olan sözler söyledikleri, Allahu Teala’nın ayetleri ile alay ettik-leri, küfür kanunlarını çıkardıkları, İslam’ın yerine demokrasi ve kurallarını tercih ettikleri halde, bu tağutlar ile kendi istekleriyle oturup kalkanlar veonlar başka bir konuşmaya geçinceye kadar yanlarından ayrılmayanlar kafirolmuşlardır. Üstelik Allahu Teala’nın emrine muhalefet etmişler ve “Artık Allah kıyamet gününde aranızda hükmedecektir ve kafirler için mü’minler

aleyhine asla bir yol vermeyecektir”358

ayetine aykı

davranarak küfre bo-yun eğenleri öne geçirmiş ve onların arkasında namaz kılmışlardır.

Onları öne geçirmeleri ve arkalarında namaz kılmaları, onların küf-rüne ikramda bulunmaları ve küfürlerini ikrar etmeleri manasındadır. Bu iseonlarla beraber oturmaktan çok daha kötü ve çok daha aç ık bir küfürdür. Yukarıda aktardığımız ayetteki yasaklama, “kafirlerle beraber oturmayın”kısmından ibaret olsaydı bile, bu tağutların arkasında namaz kılmayı yasak-lamaya yeterli kabul edilirdi. Çünkü namazda mutlaka onlarla beraber otur-ma bulunmaktadır.

Buradaki tehlike “yoksa siz de onlar gibi olursunuz” tehdidinde yat-maktadır. Çünkü bu tehdidin içeriğinde sadece namazın batıl olması değil,aynı zamanda iman ve Tevhid’in de batıl olması bulunmaktadır.

Bu durumda olan imamlar ve hatipler bizden olmadıkları gibi biz deonlardan değiliz. Onların veya arkalarında kılınan namazın da hiçbir değeri ve nimeti yoktur. Rasulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurur: “Üç kişiiseler içlerinden biri imam olsun..”359 Bu şekilde küfrün içerisine batmış olanimamlara benzeyen her imam ve hatip Müslümanlardan biri değildir. Dolayı-sıyla hadiste geçen üç kişiden biri olma vasıfları da bulunmamaktadır.

“Artık Allah kıyamet gününde aranızda hükmedecektir ve kafirler içinmü’minler aleyhine asla bir yol vermeyecektir”360 ayeti, mü’min üzerindekafirin dini velayetinin olmadığını, kafirin Müslümanlara imam olamayacağı-nı ve önlerine geçemeyeceğini belirtmektedir. Müslüman ile kafiri eşit gören-ler hakkında Allahu Teala şöyle buyurur: “Yoksa kötülük işleyenler ölümle-

 357 Ed-Dureru’s-Seniyye fi’l-Ecvibeti’n-Necdiyye, 72358 4 Nisa/141359

Ahmed, Nesai ve Müslim, Ebu Said’ten rivayet etmişlerdir.360 4 Nisa/141

140

7/28/2019 Tekfirde Aşırılıktan Sakındırma Konusunda Otuz Risale-Makdisi

http://slidepdf.com/reader/full/tekfirde-asiriliktan-sakindirma-konusunda-otuz-risale-makdisi 143/531

⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ OTUZ RİSALE ⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ 

rinde ve sağlıklarında kendilerini, iman edip salih ameller işleyen kimseler ilebir mi tutacağımızı sandılar? Ne kötü hüküm veriyorlar.”361 Acaba

Müslümanı

n yerine kafire önceliği veren ve kafiri imam olarak tayin edenle-rin durumu nasıl olur.

 Yine Allahu Teala şöyle buyurur, “Cehennem ehli ile cennet ehli birolmaz. Cennet ehli kurtularak isteklerine erişenlerdir.”362 Olumsuz cümledegeçen fiil kipi, belirsizliği ifade eder. Ayette geçen “eşit değildir” sözü, “eşitolamazlar” anlamında olup bütün mü’minleri ve kafirleri kapsar. Durumböyle olunca, kafirleri Müslümanların önüne geçirip onları imam yapanlarındurumu acaba nasıl olur?

Şüphe yok ki imamlık onurlu ve önderlik içeren bir görevdir. Bu ne-

denle Kur’an’ı daha iyi okuyan kişi imamlıkta tercih edilir. Kur’an okumadainsanlar eşit ise, sünneti en iyi bilen kişi imam olur, sonra önce hicret etmiş olan ve sonra da yaş olarak büyük olan imam olarak tayin edilir.Rasulullah’ın Sallallahu Aleyhi ve Sellem bize gösterdiği yol budur. Bunarağmen ahiretten nasibi olmayan bazı kimseler müşrikleri ve mürtedlerikendilerine imam edinmektedirler.

 Allahu Teala, İbrahim’e Aleyhisselam şöyle buyurmuştur: “Bir zaman-lar Rabbi İbrahim’i bir takım kelimeler ile sınamış, onları tam olarak yerinegetirince, ‘Ben seni insanlara önder yapacağım’ demişti. ‘Soyumdan da

(önderler yap, ya Rabbi!)’ deyince, ‘Ahdim zalimlere ermez’ buyurdu.” 363 Tevhid sahibi hiç bir Müslümanın dini velayet bir yana, dünyevi velayetinibile kafire vermesi caiz değildir.

K ıyamet günü insanlar kendi imamlarıyla çağrılacaklar, uydukları vetabi oldukları kişilerin arkasından sürüleceklerdir. Bunların hepsi, dünyadabatıl üzerinde toplandıkları gibi, ahirette de bir araya gelip cehennemdetoplanacaklardır.

 Allahu Teala şöyle buyurur: “O gün her sınıf insanı imamları ile çağı-rırız. Kimin kitabı sağ eli ile verilirse, onlar kitaplarını okurlar ve onlara hur-ma çekirdeği ipliği kadar zulmedilmez. Kim bunda kör ise o, ahirette dekördür. Yol itibariyle de en şaşkındır.”364

Mücahid, Katade ve başkaları  şöyle demişlerdir: “İmam, kendisineuyulan anlamındadır. K ıyamet günü, “İbrahim’e  Aleyhisselam uyanları, Mu-sa’ya  Aleyhisselam uyanları, şeytana uyanları, putlara uyanları getirin” deni- 361 45 Casiye/21362 59 Haşr/20363

2 Bakara/124364 17 İsra/71-72

141

7/28/2019 Tekfirde Aşırılıktan Sakındırma Konusunda Otuz Risale-Makdisi

http://slidepdf.com/reader/full/tekfirde-asiriliktan-sakindirma-konusunda-otuz-risale-makdisi 144/531

⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ TEKFİRDE AŞIRILIKTAN SAKINDIRMA KONUSUNDA ⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ 

lecektir.”

 Ayet, geneldir ve anlamıyla ilgili görüşler farklıdır. Namazda kafire

uymayı ikrah olmadan kabul edenlere de ayetin belirttiği tehditten bir paydüşmektedir.

K ıyamet günü mü’minlerin Allahu Teala’yı göreceklerini belirten ha-diste şöyle denilmektedir: “K ıyamet günü, insanlar haşrolunurlar. Onlara“Kim Allah’tan başka bir şeye ibadet ediyor idiyse ona tabi olsun!”buyurulur. Onlardan güneşe ibadet edenler güneşe, aya ibadet edenler aya ve tağutlara ibadet edenler de tağutlara tabi olurlar... Geriye Allahu Teala’yaibadet edenler kalır. Onlara, “İnsanlar gittikleri halde siz neden burada duru-yorsunuz?” denir. Bunun üzerine onların cevabı  şöyle olur: “Biz bugün

olduğundan daha fazla muhtaç iken onlara katılmadık..”Rivayette küfür imamlarına uyan, onları veya dostlarını kendilerine

imam yapıp mü’minlere uymayanlar için büyük bir tehdit bulunmaktadır. Bunedenle durumları bu şekilde olan kimselerin arkasında namaz kılmayı caizgörmüyoruz ve arkalarında kılmamayı tağutlardan ve dostlarından ilgiyikesmenin zorunlu bir gereği olarak kabul ediyoruz. Durumları bu şekildeolan imamlar, gerçekte tağutların ve dostlarının imamlarıdır. Tağutun saf ında ve yanında yer almayı tercih etmişlerdir. Onlar bir tarafta, biz ise bir tarafta-yız. Bizler ve onlar, Allahu Teala hakkında birbirine hasım olan insanlarız.

Biz, İslam’ı korumak için kendimizi adamışız, onlar ise tağutu ve kanunlarını,şirki ve küfrü korumak için kendilerini adamışlardır. Rasulullah Sallallahu

 Aleyhi ve Sellem, müşriklerden ayrılmayı ve onları terketmeyi emretmiş,tamamen ilişkiyi kesmenin alameti olarak da, iki taraf ın ateşinin yani ışığınınbirbirini görmemesi olarak belirlemiştir.

Hadiste şöyle geçer: “Müşrikler arasında ikamet eden herMüslümandan beriyim, onların ateşleri birbirine görünmemelidir.”365

 Yine Rasulullah’tan Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle rivayet edilmiştir:“Her Müslüman bir başka Müslümana haramdır. İki Müslüman birbiriylekardeştir ve birbirlerine yardımcıdırlar. Bir kimse Müslüman olduktan sonramüşrikleri terkedip, Müslümanlara karışmadıkça hiçbir ameli (Allah katında)makbul değildir.”366 Bütün bunlardan sonra onlardan nasıl razı olur ve onları kendimize nasıl imam yaparız?

Bu nedenledir ki böylelerinin arkasında namaz kılmamak gerektiğiniaçıkça söylüyoruz. Durumu bize kapalı olan bir imam veya hatipten namazsırasında, bunların sözüne benzer bir şey işittiğimiz anda camiyi ve namazı 

365

Ebu Davud, Tirmizi ve İbn-i Mace rivayet etmiştir.366 Ahmed, 5/5, Nesai, Hakim, 4/600

142

7/28/2019 Tekfirde Aşırılıktan Sakındırma Konusunda Otuz Risale-Makdisi

http://slidepdf.com/reader/full/tekfirde-asiriliktan-sakindirma-konusunda-otuz-risale-makdisi 145/531

⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ OTUZ RİSALE ⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ 

terketmekten asla kaçınmayız. Çünkü her zaman tağutlardan ve destekçile-rinden beri olduğumuzu ilan ediyoruz. Tağuta ve yardımcılarına karşı düş-

manlı

ğı

, dil ve silah ile açı

klı

yoruz. Daha önce İbrahim  Aleyhisselam veonun yolundan gidenler ve bizlere örnek olanların yaptığı gibi yapmakistiyoruz. Allahu Teala şöyle buyurur:

“İbrahim ve onunla beraber olanlarda, sizin için gerçekten güzel birörnek vardır. Onlar kavimlerine demişlerdi ki: Biz sizden ve Allah’ı bırakıptaptıklarınızdan uzağız. Sizi tanımıyoruz. Siz bir tek Allah’a iman edinceyekadar, sizinle bizim aramızda sürekli bir düşmanlık ve öfke belirmiştir.”367 

Sonuç olarak, selefin ve Ehl-i Sünnet imamlarının ilklerinden olanla-rın, İslam dairesinin dışına çıkmayan zalim yöneticilerin arkasında namazın

kılınması konusunda ve onların arkasında namaz kılmamanın kötülüğükonusunda söylediklerinin sebebi, bu fiilin, küfre girmedikleri halde yönetici-lere karşı çıkan haricilerin işine benzerliğidir. Ancak bugün açık küfür ve şirkolan işler yapan küfür imamları ve destekçilerinin arkasında namaz kılma-mak, Tevhid ehline destek ve mü’minlerden yana olmak anlamına gelmek-tedir. Bu nedenle biz bunu, Allahu Teala’ya yakınlık kazanmak, AllahuTeala’nın Tevhid dininine sarılmak ve nerede ve ne şekilde olursa olsunlar Allahu Teala’nın düşmanı olan tağutlardan ilgimizi kesmek için açıkça yapı-yor ve ilan ediyoruz.

367 60 Mümtehine/4

143

7/28/2019 Tekfirde Aşırılıktan Sakındırma Konusunda Otuz Risale-Makdisi

http://slidepdf.com/reader/full/tekfirde-asiriliktan-sakindirma-konusunda-otuz-risale-makdisi 146/531

⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ TEKFİRDE AŞIRILIKTAN SAKINDIRMA KONUSUNDA ⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ 

UYARI

Kafirler kendisini övdüğü veya ahlakını beğendiği için Müslümanı tekfir etmenin yanlışlığı:

İbrahim’in dini üzere olduğu, kafirlerden ve müşriklerden uzak dur-duğunu söz ve fiilleriyle gösterdiği müddetçe, kafirlerin övmesine yahutahlakını beğendiğini söylemesine bakarak, mustakim ve muvahhidMüslümanı bid’atçılık ile suçlamak, onu eleştirmek veya tekfir etmek caizdeğildir. Çünkü kafirlerin bu şekilde olan bir Müslümanı övmesi yahut ahla-kını ve üslubunu beğenmeleri ona zarar vermez ve onu doğru yoldan daçıkarmaz.

Davet veya konuşmada kullandığı güzel üslup sebebi ile, herhangibir kafirin Müslümanı övmesinin ne zararı vardır? Bazılarının ilmi ölçülereriayet etmeden ve haddini bilmeden hakaret ve sövmeye varan sözler ile buMüslümanları eleştirmeye ve dışlamaya ne hakları vardır?

Kafirlerin övmesi ister kanaat ve insaf eseri olsun, ister hile, oyun vesafları bölmek amacıyla olsun farketmez. Haksız olarak bu tür Müslümanlarhakkında konuşan veya onları tekfir edenlerin bu yaptıkları, akılları zayıf bazı kişiler taraf ından kıskanma, istismar ve tahriklere, safların bozulmasına venefrete sebep olmaktadır. Bu ise kafirlerin mum ışığında aradığı bir f ırsattır.

Unutmamalıdır ki bu, düşmanın gece gündüz çalışarak kurduğu tu-zak ve oyunlardan başka bir şey değildir. Bu davetçiler kendileri ve Müslü-man kardeşleri hakkında Allahu Teala’dan korksalar, Rasulullah’ın Sallallahu

 Aleyhi ve Sellem ahlakını öğrenip onun gibi sabretseler, düşmanın Müslüman-lar ve yolları için kurdukları tuzakları görüp bunları tesbit etseler, düşmanınoyunları onlara hiçbir zaman zarar vermez. Allahu Teala şöyle buyurur:“Eğer sabreder ve Allah’tan korkarsanız, onların hilesi size hiçbir zarar ver-mez. Şüphesiz Allah onların bütün yaptıklarını çepeçevre kuşatmıştır.”368

Kafirlerin böyle bir Müslümanı

överken, herhangi bir tuzak peşindeolmadıklarını bile varsaysak, itikadı açık ve doğru olduğu, kafirleri tekfir ettiğibilindiği, onlardan ve kanunlarından beri olduğunu açıkça bildirdiği sürecebu övgünün, o Müslüman için ne sakıncası olabilir? Kureyş müşrikleriRasulullah’a Sallallahu Aleyhi ve Sellem “Muhammedu’l-Emin” demiyorlarmıydı?

Buhari, Sahihinin “Bid’ul-Vahy” bölümünde Herakliyus’unRasulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem hakkında Ebu Süfyan’a sorduğu sorula-

 368 3 Al-i İmran/120

144

7/28/2019 Tekfirde Aşırılıktan Sakındırma Konusunda Otuz Risale-Makdisi

http://slidepdf.com/reader/full/tekfirde-asiriliktan-sakindirma-konusunda-otuz-risale-makdisi 147/531

⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ OTUZ RİSALE ⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ 

rı aktarmaktadır. Rasulullah’ın Sallallahu Aleyhi ve Sellem durumunu soranHerakl’a Ebu Süfyan (o dönemde Ebu Süfyan hala müşrük idi) yalan söy-

lemek istemiş, ancak Kureyş’ten beraberinde bulunanlardan utanarak yalansöylediğini anlatmalarından çekinmiştir. O sorulardan ve Ebu Süfyan’ın verdiği cevaplardan bazıları  şöyledir: “Siz onu bu iddiasından önce hiçyalanla itham ettiniz mi?” dedi. Ben: “Hayır!” dedim... “Verdiği sözdencaydığı oldu mu?” dedi. “Hayır! Ancak, aramızda bir sulh var, bu esnada neyapacak bilmiyoruz!” dedim... Herakliyus sonra: “Size ne emrediyor?” diyetekrar soru sordu. Biz: “Namaz, zekat, sıla-i rahim ve iffeti emrediyor” de-dik. Bunun üzerine Herakliyus dedi ki: “Eğer, senin söylediklerin gerçekse, Opeygamberdir! Ben onun çıkacağını biliyordum. Ancak sizin aranızdançıkacağını zannetmiyordum. Eğer, ona kavuşabileceğimden emin olsamkarşılaşmayı çok isterdim. Onun hakimiyeti, ayaklarımın altında olan şudiyarlara kadar uzanacaktır.”

İmam Ahmed’in Müsned’inde aktarılan, Abdullah bin Amr hadisindeşöyle denilmektedir. “Kureyş kafirleri Nebi’yi Sallallahu Aleyhi ve Sellem ilah-ları hakkında söylediklerinden dolayı tehdit ederlerdi. Bir ara onların yanın-dan geçti ve hoşlarına gitmeyen şeyler söyledi. Abdullah dedi ki: Daha önceona karşı en çok tavır takınan kişi en güzel söz ile kendisine hitap ederekşöyle dedi: Ey Eba’l-Kasım, çek git, iyi bir kişi olarak git. Vallahi sen cahilbirisi değilsin.”

Müslüman olmadıkları halde hapis arkadaşlarının Yusuf’a Aleyhisselam söyledikleri de bu kabildendir. Onlar Yusuf’a  Aleyhisselam,“Çünkü biz seni güzel davrananlardan görüyoruz.”369 Yine O’nun ahlakını  ve davranışlarını görünce, kendisine “Ey Yusuf! Ey doğru sözlü kişi”370 diyehitap ettiler. Vezirin karısı da gerçeği itiraf ederken şöyle söylemektedir:“Şimdi hak meydana çıktı. Ben onun nefsinden (murad almak) istemiştim.Şüphesiz ki o doğru söyleyenlerdendir.”371 Rasulullah Sallallahu Aleyhi veSellem ve sahabenin  Radıyallahu Anhum hayatlarında da bu örnekler çokfazladır.

Buhari, “Menakibu’l-Ensar” bölümünde şöyle rivayet etmektedir:Ebu Bekir  Radıyallahu Anhu, Mekke’de İslam’ın gereklerini yerine getiremezolmuş ve Habeşistan’a göç etmek istemişti. Aişe Radıyallahu Anha bunu şöyleanlatır: “İbnu’d-Dağine ile karşılaştı. Mahallenin önde geleni idi. “Ey EbuBekir, nereye böyle?” dedi. Ebu Bekir, “Halkım beni çıkardı, bir yerleregitmek ve orada Rabbime serbestçe ibadet etmek istiyorum” dedi. İbnu’d- 369 12 Yusuf/36 ve 78370

12 Yusuf/46371 12 Yusuf/51

145

7/28/2019 Tekfirde Aşırılıktan Sakındırma Konusunda Otuz Risale-Makdisi

http://slidepdf.com/reader/full/tekfirde-asiriliktan-sakindirma-konusunda-otuz-risale-makdisi 148/531

⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ TEKFİRDE AŞIRILIKTAN SAKINDIRMA KONUSUNDA ⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ 

Dağine şöyle dedi: “Ey Ebu Bekir, senin gibiler çıkarılmaz, sen yoksulayardım edersin, akrabayı gözetirsin, kimsesizi korursun, misafiri ağırlarsın,

haktan gelen musibetlere karşı

yardı

m edersin. Ben senin komşunum, dön ve memleketinde Rabbine ibadet et.” Bunun üzerine Ebu Bekir  Radıyallahu Anhu geri döndü.”372 

 Yine Ensardan Hubeyb’in esir düşmesi olayı ile ilgili olarakBuhari’nin “Cihad ve Siyer” bölümünde Ebu Hureyre’den  Radıyallahu Anhu şöyle rivayet edilmektedir: “Rasulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem bir gözcüseriyye gönderdi. Başına Asım İbn-i Sabit'i komutan tayin etti. Usfan ileMekke arasında bulunan bir yere kadar gittiler. Huzeyl Kabilesi’nin BeniLihyan denen bir koluna haber verdiler. Bunları yüz okçu yakından takibe

aldı

. İzlerini takiben onları

n inmiş bulunduğu yere kadar geldiler. Onları

nazık olarak Medine'den beraberlerine almış oldukları hurmanın çekirdeğinibuldular. “Bu Yesrib (Medine) hurmasıdır!” dediler ve izlerini takibe devamederek, onlara ulaştılar. Aralarında çatışma çıktı. Asım  Radıyallahu Anhu yedikişiyle birlikte şehid oldu. Geriye Hubeyb, Zeyd ve bir kişi daha kaldı. Bun-lar, onlara teslim oldular. Hubeyb, Bedir günü el-Hâris'i öldürmüştü. Bunedenle onların yanında esir olarak kaldı. Sonunda öldürmeye karar verdi-ler. (Bir ara) el-Hâris'in kızlarından birinden temizlik için ustura istedi. Kadınder ki: “Bir çocuğum vardı, gafil davrandım. Hubeyb'in yanına kadar çıktı.Hubeyb onu dizine oturttu. O vaziyette görünce çok korktum. Benim korktu-ğumu Hubeyb farketti, ustura de elindeydi.” “Çocuğu öldüreceğimden mikorkuyorsun? İnşaallah böyle bir şey yapmam” dedi. Yine o kadın şunuanlatmıştı: “Ben Hubeyb'ten daha hayırlı bir esir görmedim. Bir gün onun,salkımdan üzüm yediğini gördüm. Halbuki o sırada Mekke'de hiç bir meyveyoktu. Üstelik demir zincirler ile bağlı idi. Demek ki o, Allah'ın Hubeyb'elutfettiği bir rızıktı.”

Kafirlerin Müslümanın ahlakını veya üslubunu beğenip övmeleri, oMüslüman için kötülük değildir. Bununla birlikte kafirlerin, bir Müslümanı karalamaları, bağnazlık, radikallik, kabalık, şiddet ve terör ile suçlamaları,Müslümanın değerini düşüren bir sebep de olmamalıdır. Çünkü Allahu Tealabazı yerlerde kafirlere karşı çetin ve şedid olmaya çağırmıştır. Allahu Tealaşöyle buyurur: “Ey Peygamber! Kafirlere ve münaf ıklara karşı cihad et,onlara karşı sert davran”373, “Ey iman edenler! Kafirlerden size yakın olanlarile savaşın ve onlar sizde bir sertlik bulsunlar”374, “Muhammed Allah’ınrasulüdür. Onunla beraber olanlar, kafirlere karşı çetin, birbirlerine karşı 

372 Buhari, Hadis no: 3905373

9 Tevbe/73374 9 Tevbe/123

146

7/28/2019 Tekfirde Aşırılıktan Sakındırma Konusunda Otuz Risale-Makdisi

http://slidepdf.com/reader/full/tekfirde-asiriliktan-sakindirma-konusunda-otuz-risale-makdisi 149/531

⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ OTUZ RİSALE ⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ 

merhametlidir”375, “Allah yolunda onlara bir susuzluk, bir yorgunluk ve biraçlık erişmesi, kafirleri öfkelendirecek bir yere (ayak) basmaları ve düşmana

bir darbe indirmeleri, ancak bunları

n karşı

ğı

nda kendilerine salih bir amelyazılması içindir.”376

 Allahu Teala, Tevhid’e davet eden dinin yardımcıları hakkında şöylebuyurur: “Ey iman edenler! Sizden kim dininden dönerse (bilsin ki): Allah,sevdiği ve kendisini seven, mü’minlere karşı alçak gönüllü, kafirlere karşı onurlu ve zorlu bir toplum getirecektir. (Bunlar) Allah yolunda cihad ederler ve hiçbir kınayanın kınamasından korkmazlar. Bu, Allah’ın, dilediğine verdi-ği lütfudur. Allah’ın lütfu ve ilmi geniştir.”377 

 Ayette geçen bu emri yerine getiren insanları kötüleyen ve kınayan-

lar aslında kötülenmeye layıktırlar. Rasulullah’ın Sallallahu Aleyhi ve Sellem yolunu izledikleri, İbrahim’in  Aleyhisselam dinine uydukları ve salih selefinyolundan gittikleri sürece, aklı başında bir kimsenin kınamalara aldırış et-memesi gerekir.

Kureyş müşrikleri Rasulullah’ın Sallallahu Aleyhi ve Sellem, atalarınabeyinsiz dediğini, putlarına hakaret ettiğini, dinlerini kötülediğini ve birlikle-rini dağıttığını söylediler.378 Halbuki Rasulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem onların atalarına ve putlarına sövmedi. Böyle bir şey onların da Allah’asövmelerine yol açabileceği için bundan nehyedildi. Kaldı ki, o müşriklerin

ibadet ettikleri şeylerin bazısı melek ve salih kişilerdir. Ancak, Rasulullah’ınSallallahu Aleyhi ve Sellem onların batıl ilahlarının yarar ve zararı olmayanşeyler olduğuna, onları inkar etmeye ve ilgilerini kesmeye dair yaptığı daveti,ilahlarına sövüldüğü yönünde anladılar.

 Anayasa müşrikleri de böyledirler. Onların beyinsizliklerini gösterdi-ğimiz, küfür ve çelişkilerini ortaya koyduğumuz, Allahu Teala’nın izin verme-diği kanunlarından sakındırdığımız zaman bizi aşırılar, hariciler, tekfirciler

 veya teröristler olarak isimlendirirler. Davetimizi, cihadımızı, onları red et-memizi yasal veya meşru olmayan bir iş olarak nitelerler.379 Onların bu

tavırları ile Kureyş müşriklerinin tavırları aynen birbirine benzemektedir.Peygamberin yolunda oldukları ve ifrat ile tefrite kaçmadıkları sürece

muvahhidlerin bu iftiralara aldırış etmemesi gerekir. Çünkü bunlar öteden

375 48 Muhammed/29376 9 Tevbe/120377 5 Maide/54378 Bakınız: İmam Ahmed, Müsned, 7036, Tahkik: Ahmed Şakir379

Bu konuda “el-Farku’l-Mubin Beyne Tevhidi’l-Vataniyyin ve Tevhidi’l-Murselin” isimlirisalemize bakınız.

147

7/28/2019 Tekfirde Aşırılıktan Sakındırma Konusunda Otuz Risale-Makdisi

http://slidepdf.com/reader/full/tekfirde-asiriliktan-sakindirma-konusunda-otuz-risale-makdisi 150/531

⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ TEKFİRDE AŞIRILIKTAN SAKINDIRMA KONUSUNDA ⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ 

beri Tevhid’e ve muvahhidlere düşman olanların iftira ve tekerlemeleridir.Her devirde birbirlerinden devralırlar ve devam ettirirler. Allahu Teala şöyle

buyurur: “Bunu birbirlerine vasiyet mi ettiler? Hayı

r, onlar azgı

n bir topluluk-tur.”380 

 Ayrıca şunu da belirtmek isterim ki, bu eleştirilerin çoğu, davette yeniolan ve hamasi duyguları kabarıp zaman zaman şer’i ölçülerin dışına taşan-lara yöneltilmektedir. Davetçilerin bu sıkıntıları gidermesi, önlemesi ve onay-lamaması gerekir. Çünkü bu tür tavırlar eleştirilerin, davete ve davetçilereyöneltilmesine ve insanların davetten ürkmesine yol açar. Aslında her top-lumda bu tür sıkıntıların olması bilinen bir şeydir. Özellikle davete yeni baş-layanların bu tür hataları işlememesi çok nadirdir. Kendimi de bundan beri

görmüyorum. Ben de zaman zaman hiddet ve şiddete kapı

lmı

şı

mdı

r. Öğüthepimiz için gereklidir. Allahu Teala şöyle buyurur: “Şüphesiz öğütmü’minlere fayda verir.”381

Bu tür hatalardan ancak cemaat olanlar kurtulabilir. Nesillerin en ha-yırlısı olan sahabe  Radıyallahu Anhum zamanında da bunun benzerleri görül-müştür. Ancak Rasulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem bu hataları hiçbir şekildeonaylamamış ve bu hatalar karşısında tepkisiz kalmamıştır. Bu hatalara karşı gereken tepki gösterilmiş ve çaresine bakılmıştır. Bir defasında onlardanbirisi, imamın namazı uzun kıldırmasından yakındı ve bundan dolayı nere-

deyse sabah namazına gelemeyecek hale geldiğini söyledi. Ebu Mes’ud el-Ensari şöyle der: “O gün kızdığı kadar Rasulullah’ın başka hiç bir şey içinkızdığını görmedim. İnsanların önüne çıktı ve “Ey insanlar, nefret ettirmeyin”dedi.”382

Şunu bilmek ve daima gözönünde bulundurmak gerekir: Tevhid’eçağıranların üsluplarına yöneltilen eleştirilerin çoğu, bu gençlerin şirk veküfürden beri olmaları ve Tevhid görevini yüklenmelerinin yanında anılma-ya bile değmez. Tevhid ehlinin temel ölçüleri budur. Başkalarının günah vecahiliyye hayatı içinde yüzmelerinin yanında bunların asıllarda değil, teferru-

atta olan hatalarını bu işin ehli olan insanların ve alimlerin hoşgörü ile karşı-layıp düzeltmeye gayret etmeleri gerekir. Bu hepimizin sorumluluğudur.Bizim üzerinde en çok durduğumuz şeylerden biri de budur ve bu sayfalarbu görevin yerine gelmesi için yazılmıştır.

İbn-i Teymiye’nin  Rahimehullah, Fetevalar’ının dördüncü cildinin ba-şında çok değerli bir risalesi bulunmaktadır. Bu bölümün başında bu risaleye

380 51 Zariyat/53381

51 Zariyat/55382 Müslim

148

7/28/2019 Tekfirde Aşırılıktan Sakındırma Konusunda Otuz Risale-Makdisi

http://slidepdf.com/reader/full/tekfirde-asiriliktan-sakindirma-konusunda-otuz-risale-makdisi 151/531

⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ OTUZ RİSALE ⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ 

değinmiştik. Orada hadisçileri ve sünnetin taraftarlarını savunur ve kimikelam f ırkalarının onlara olan eleştirilerini belirtir. Kendisi de sünnetin savu-

nucuları

ndan biri olarak bu eleştirileri ve eksiklikleri itiraf etmekte ve kimseyikayırmamaktadır. Onların düzeltilmesi ve değiştirilmesini isterken başkaithamları da red etmektedir. Daha sonra ise iki taraf arasında karşılaştırmayaparak şöyle der:

“Hadis ehli ile kelam ehli arasında bir karşılaştırma yaparsak, hadis ve cemaat (Ehl-i Sünnet ve’l-Cemaat) ehlini suçlayanlar, onları bilgi vemarifet azlığı ile suçlamaktadırlar. Birinci olarak, mevzu, zayıf veya delilolmaya elverişli olmayan haberleri delil göstermek ile suçlarlar. İkinci olarak,sahih hadislerin manasını bilmemek ile suçlarlar, hatta “çelişkili iki nassı 

aktarı

r ve çı

ş yolunu da bilmezler” derler. Bunun iki sebebi vardı

r: Yayararsız çok şey söylerler ve uydurma hadisler gibi yararlı olduğunu zanne-derler ya da yararlı olduğu halde onları anlamazlar. Çünkü hadise uymak,her şeyden önce hadisin sahih olmasına ve anlaşılmasına bağlıdır. Tıpkı Kur’an’a uymakta olduğu gibi. Dolayısıyla hadis ve cemaat ehlinin eleştirilenbu eksiklikleri, belirttiğimiz iki öncülden birini ihlal etmekten kaynaklanmak-tadır. İnsanlardan onları kötüleyenler bu sebepten dolayı kötülerler.

Maalesef hadis ve cemaat ehlinden olan bazılarında bu eleştirilen du-rumlar mevcuttur. Usül ve furu konularına dair uydurma rivayetler ve sahih

olmayan hikayeleri delil olarak gösterirler. Kur’an ve hadisten anlamını bilmediklerini inkar ederler, hatta yersiz te’vil eder ve ilgisiz bir yerde kulla-nırlar.

Bu zayıf rivayetler ve yanlış anlayışları sebebi ile bazen, ümmettenbelirli kişileri bid’at, dalalet ve küfür ile suçlarlar. Bazıları hakta o kadar ifrateder ve insanlara o kadar haksızlık yaparlar ki, bu yaptıklarının bir kısmı bağışlanır bir hata, bazıları münker ve iftira ve bazıları da ağır cezaları gerek-tiren bid’at ve sapıklıklara kadar varır. Bunu ancak cahil veya zalim bir insaninkar eder. Bu türden çok tuhaf şeyler ile karşılaştım.

Ne var ki bu konuda hadisçiler ile başkaları arasındaki fark, hadisçi-ler ile başka dinlere mensup insanlar arasındaki fark gibidir. Şüphe yok kiMüslümanlar arasında o kadar çok zulüm, cahillik, bid’at ve fücur vard ır kionu ancak her şeyi bilen Allahu Teala bilir. Fakat unutmayalım ki Müslü-manlarda bulunan her kötülüğün daha kötüsü ve başkalarında bulunan heriyiliğin daha iyisi Müslümanlarda daha fazladır. Hadis ehli de başkalarınaoranla bu durumdadır.”383

Sonra iki grubu karşılaştırma yaparak ve bütün eleştirilere rağmen

383 Mecmuu’l-Fetava, 4/20

149

7/28/2019 Tekfirde Aşırılıktan Sakındırma Konusunda Otuz Risale-Makdisi

http://slidepdf.com/reader/full/tekfirde-asiriliktan-sakindirma-konusunda-otuz-risale-makdisi 152/531

⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ TEKFİRDE AŞIRILIKTAN SAKINDIRMA KONUSUNDA ⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ 

hadis ehlinin kelamcılara ve başkalarına üstünlüğünün kat kat fazla olduğu-nu, avam olanından ilim ehli olanına kadar hadis ehlinin sahip olduğu kesin

itikad ve yararlı

bilginin kelam imamları

nda bile bulunmadı

ğı

, metodları

nsağlamlığı yönünden başkalarının hatalarının bunların hatalarından kat katdaha fazla olduğunu belirterek gayet güzel bir şekilde bu konuyu ele alır

Bu davetin ehline yöneltilen eleştiriler de aynen buna benzer. Onlarayöneltilen eleştiriler, aslında düşmanlarında ve rakiplerinde bulunan öldürü-cü eksiklik ve kusurların yanında anılmaya bile değmez. Hasımlarında takdiredilen tali şeyler, özellikle bu davetin sahiplerinde kak kat fazlasıyla ve dahamükemmel bir şekilde bulunmaktadır. Çünkü ilim ve f ıkhı kazanmanın,hidayet ve başarı sağlamanın en önemli sebebi, Allahu Teala’dan korkmak,

Rasulullah’a Sallallahu Aleyhi ve Sellem uymak ve Tevhid’e destek olmaktı

r. Allahu Teala şöyle buyurur: “Allah’tan korkun. Allah size bunları öğreti-yor”384, “Ey iman edenler! Eğer Allah’tan korkarsanız O, size iyi ile kötüyüayırdedecek bir anlayış verir, hatalarını örter sizi bağışlar”385, “Eğer ona itaatederseniz, doğru yolu bulmuş olursunuz”386, “Bizim uğrumuzda cihad eden-leri elbette kendi yollarımıza eriştireceğiz. Hiç şüphe yok ki Allah, iyi davra-nanlarla beraberdir.”387 

Kalplerin mühürlenmesi, anlayışın körelmesi ve bu davetin hasımla-rının dalalet ve yanlışlarda bocalamasına neden olan cehaletin sebebi de bu

dine yardım etmek ve desteklemekten uzak durmaktır. Allahu Teala şöylebuyurur: “Geride kalıp oturanlarla beraber olmaya razı oldular. Allah onlarınkalplerini mühürlendi. Bu nedenle onlar anlamazlar”388, “Geride kalıp otu-ranlarla beraber olmaya razı oldular. Allah onların kalplerini mühürlendi. Bunedenle onlar bilmezler.”389 

384 2 Bakara/282385 8 Enfal/29386 24 Nur/54387 29 Ankebut/69388

9 Tevbe/87389 9 Tevbe/93

150

7/28/2019 Tekfirde Aşırılıktan Sakındırma Konusunda Otuz Risale-Makdisi

http://slidepdf.com/reader/full/tekfirde-asiriliktan-sakindirma-konusunda-otuz-risale-makdisi 153/531

⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ OTUZ RİSALE ⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ 

-5-

BELLİ BİR İMAMA BEY’AT ETMEYENİ TEKFİR ETMEK

Müslim’in rivayet ettiği; “Bey’at etmeden ölen kişi cahiliyye ölümü ileölmüştür” ve “Kim boynunda bey’atı olmadan ölürse cahiliyye ölümü ileölür” hadislerine dayanarak, muayyen bir imama bey’at etmeden ölenkişilerin cahiliyye ölümü ile öleceğini söyleyip onları tekfir etmek, yapılan ençirkin hatalardan biridir. Halbuki hadisler, açık olarak onların bu söyledikle-rine delalet etmemektedir. Bu nedenle müteşabih bütün nasslar için yapıldığı gibi, bu ifadeyi de açıklayıcı muhkem nasslar ışığında anlamak gerekir.Çünkü tekfirin, delaleti ihtimal taşıyan değil, delaleti kesin olan nasslaradayanması gerekir.

Bu konu ile ilgili şer’i delilleri incelediğimizde, imama ve Müslüman-ların cemaatine karşı isyan eden kişinin sadece bu yaptığı ile İslam’dançıkmayacağı neticesine ulaştık. Allahu Teala şöyle buyurur: “Eğermü’minlerden iki topluluk birbirleriyle savaşırlarsa aralarını düzeltiniz; eğer

biri diğeri üzerine saldı

rsa, saldı

ranlarla Allah'ı

n buyruğuna dönmelerinekadar savaşınız. Eğer dönerlerse aralarını adaletle bulunuz, adil davranınız,şüphesiz Allah adil davrananları sever. Şüphesiz mü’minler birbirleriylekardeştirler; öyle ise dargın olan kardeşlerinizin arasını düzeltin. Allah'tansakının ki size acısın.”390

 Ayette geçen her iki taraf da Müslüman olarak isimlendirilmiştir. Oy-sa ki bu taraflardan biri saldırgan baği konumundadır. Bu da gösteriyor kihadiste sözü edilen cahiliyye; günah ve kötü huylar gibi kişiyi dinden çıkar-mayan türdendir. Bu iş, Müslümanların birliğini bozan ve aralarını ifsad eden

kötü bir fiil olması

nedeni ile, cahiliyye olarak isimlendirilmiştir. Çünkü birimam veya cemaat etraf ında toplanmamak cahiliyyenin adetlerindendir.Bilindiği gibi cahiliyye Arapları birlik değil, dağınık kabileler ve topluluklarhalinde yaşar, birbirlerine saldırır ve haksızlık yaparlardı.

Cahiliyye kelimesinin, başka nasslarda kişiyi dinden çıkarmayanmasiyet manasında kullanılmış olması da, kişiyi dinden çıkaran küfür mana-sında olmadığını desteklemektedir. Bu nasslardan birisi şu ayettir: “Evleriniz-de vakarınızla oturun, ilk cahiliyye (devri kadınları)nın açılıp saçılarak,

390 49 Hucurat/9-10

151

7/28/2019 Tekfirde Aşırılıktan Sakındırma Konusunda Otuz Risale-Makdisi

http://slidepdf.com/reader/full/tekfirde-asiriliktan-sakindirma-konusunda-otuz-risale-makdisi 154/531

⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ TEKFİRDE AŞIRILIKTAN SAKINDIRMA KONUSUNDA ⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ 

zinetlerini göstererek yürüyüşü gibi yürümeyin.”391 Açılıp saçılma, cahiliyyekadınlarının ahlakıdır. Bu ise, helal olarak görülmediği sürece, kişiyi dinden

çı

karan bir fiil değildir.Taberani  Rahimehullah şöyle rivayet eder: “İçki kötülüklerin anasıdır.İçki içenin namazını Allah kırk gün kabul etmez. İçki karnında iken kişi ölür-se, cahiliyye ölümü ile ölür.”392 Helal saymadan içki içmek de, kişiyi dindençıkaran amellerden değildir.

Bir kişiyi annesinden dolayı kötüleyen Ebu Zerr’e, Rasulullah’ınSallallahu Aleyhi ve Sellem, “Annesinden dolayı mı onu kötüledin, sen kendi-sinde cahiliyyeden bazı şeylerin bulunduğu birisin” demesi de bu kabilden-dir. Buhari bunu “Kitabu’l-İman” bölümünde rivayet etmiş ve “Kitabu’l-

Edeb” bölümünde “Birbiriyle sövüşmenin ve lanet etmenin nehyedilmesi”babında şunu eklemiştir: “Benimle bir adam arasında bir söz olmuştu. Onunanası Arap olmayan yabancı bir kadındı. Ben kavga sırasında onun anasını kötüledim.” Onun söylediği söz “Ey siyah kadının oğlu” cümlesidir. Bu sözise küfür değil, masiyettir. Bu nedenle Buhari  Rahimehullah Sahih’inde, buhadis hakkında şöyle der: “Günahlar cahiliyye işlerindendir. Şirk işlemedikçesahibi ondan dolayı kafir olmaz. Çünkü Rasulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem “Sen kendisinde cahiliyyeden bazı  şeylerin bulunduğu birisin” demiştir. Allahu Teala da şöyle buyurur: “Şüphesiz Allah, kendisine ortak koşulmasını 

bağışlamaz; bundan başkasını dilediği kimse için bağışlar.”393

” Buhari Rahimehullah bu sözünden sonra Ebu Zer hadisini ve “Eğer mü’minlerden ikigrup birbirleriyle vuruşurlarsa aralarını düzeltin”394 ayetini aktarır.

İbn-i Hacer  Rahimehullah Ebu Zerr hadisinde geçen cahiliyye lafzı ileilgili olarak şöyle der: “Bununla kastedilen şey cehalettir. Yani “sen cahilsin”demek gibidir.”

Müslim şöyle rivayet eder: “Kim gazve yapmadan ve gaza yapmay ı temenni etmeden ölürse, nifaktan bir şube üzerine ölmüş olur.” Cihad et-memenin bizzat kendisi küfür değildir. Dolayısıyla buradaki cahiliyye ölümü

de kişiyi dinden çıkaran küfür anlamında değildir. Allahu Teala’nın şu ayetibunun delilidir: “Mü’minlerden (özür sahibi olanlar dışında) oturanlarla,malları ve canlarıyla Allah yolunda cihad edenler bir olmaz. Allah, malları vecanları ile cihad edenleri, derece bakımından oturanlardan üstün kıldı.”395 

391 33 Ahzab/33392 Taberani, El-Evsat393 4 Nisa/48394

49 Hucurat/9395 4 Nisa/95

152

7/28/2019 Tekfirde Aşırılıktan Sakındırma Konusunda Otuz Risale-Makdisi

http://slidepdf.com/reader/full/tekfirde-asiriliktan-sakindirma-konusunda-otuz-risale-makdisi 155/531

⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ OTUZ RİSALE ⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ 

Bu ayetten anlaşılmaktadır ki, özürsüz olarak cihada katılmayanlar arasındamü’minler bulunmaktadır ve cihada katılmamaları onlardan mü’minliksıfatını gidermemiştir. Cihad edenler bir derece üstün olmakla beraber Allahu Teala hepsi için de cenneti vaadetmektedir.

Dolayısıyla, buradaki cahiliyye sözcüğü, imanın gereği olarakterkedilmesi gereken ve işlenmesi halinde kişiyi dinden çıkaran küfrün dışın-daki günahlar için kullanılmıştır.

Bununla birlikte cahiliyye kelimesi, “Yoksa onlar cahiliyye idaresinimi arıyorlar? İyi anlayan bir topluma göre, Allah’tan daha iyi hüküm verenkim vardır?”396 ayetinde olduğu gibi, küfür anlamında da kullanılabilir.Dolayısıyla hem masiyet ve hem de küfür manasında kullanılmış olması sebebi ile ihtimal taşıyan terimler kapsamındandır. Muhkem olan nasslarabaş vurulmadan bu tür ihtimal taşıyan terimleri yorumlamak heva ve hevesle-rine uyan kişilerin metodudur. Allahu Teala bunu şöyle belirtir: “İşte kalple-rinde eğrilik olanlar, fitne çıkarmak ve onun te’viline yeltenmek içinmüteşabih ayetlere yapışıp, onlarla uğraşır dururlar”397 

Bu konunun başında aktardığımız hadisler hakkında aşırıya kaçan-lardan biri ile konuşmuştum. Onlar bunun kesin olarak küfrü ifade ettiğinisavunmakta ve kendi liderlerine bey’at edilmesini söylemektedirler. Buhadisi de bu söylediklerine delil olarak gösterirler ve kendi liderlerine bey’atetmeyenleri tekfir ederek, cemaatlerine katılmayanların cahiliyye ölümü ile

öleceğini savunurlar.Ben bunları savunan kişiye Huzeyfe’den Radıyallahu Anhu rivayet edi-

len şu hadisi aktardım: “Müslümanların hiçbir imamı ve cemaati olmazsa”dedim. Bunun üzerine Allah Rasulü Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurdu:“Bir ağacın kökünü gevmek pahasına da olsa, ölüm sana gelinceye kadar of ırkaların hepsinden ayrı dur.”398 Bu hadis, kendisine bey’at edilecek birimamın olmadığı ve Müslümanların bir cemaatinin bulunmadığı dönemlerdede kişinin mü’min olarak kalabileceğini ve kişinin İslam’ının, imamın bulun-masına veya bey’ata bağlı olmadığını belirtmektedir. Rasulullah Sallallahu

 Aleyhi ve Sellem, Huzeyfe’ye bir cemaat kurmasını ve kendisine yahut başkabirine bey’at etmesini, aksi halde cahiliyye ölümü ile öleceğini söylememiştir.Nitekim Huzeyfe  Radıyallahu Anhu kendisi hakkında şöyle demektedir: “HalkRasulullah’tan Sallallahu Aleyhi ve Sellem hayrı sorardı, ben ise başıma gelme-sin diye şerri sorardım.”

Müslüman cemaat ve imamın bulunmaması durumunda, herhangi

396 5 Maide/50397

3 Al-i İmran/7398 Muttefekun aleyhi

153

7/28/2019 Tekfirde Aşırılıktan Sakındırma Konusunda Otuz Risale-Makdisi

http://slidepdf.com/reader/full/tekfirde-asiriliktan-sakindirma-konusunda-otuz-risale-makdisi 156/531

⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ TEKFİRDE AŞIRILIKTAN SAKINDIRMA KONUSUNDA ⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ 

bir imama bey’at etmemek kötülük veya küfür olsaydı, Rasulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem ondan sakındırır ve bunu açıklardı. Çünkü ihtiyaç olduğuanda açıklamanın ertelenmesi caiz değildir.

Rasulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem ümmeti için çok özen gösterirdi.Ki bu ümmeti hayra iletip cennete götürecek ve yine cehennemden uzaklaş-tıracak her şeyi açıklamıştır.

 Yine kendisi ile tartıştığım bu kişiye, Mekke ile Medine arasında biryere sığınan ve Rasulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem ile Mekke müşrikleriarasında yapılan anlaşma nedeniyle Medine’de Müslümanlara katılma imka-nı bulamayan Ebu Basir, Ebu Cendel ve diğerlerinin olayını anlattım.399 EbuBasir, Medine’de Müslümanlara katılma imkanı bulamadan orada ölmüştür.Rasulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem, Ebu Basir ve arkadaşlarını tekfir etmekbir yana, bu durumlarını eleştirmemiştir bile. Ebu Basir’in cahiliyye ölümü ileöldüğünü de söylememiştir. Bu yaptıkları küfür olsaydı, Rasulullah Sallallahu

 Aleyhi ve Sellem onların bu yaptıklarını onaylamaz ve Kureyş ile yaptığı anlaşmanın bir şartı olarak bunu kabul etmezdi. Çünkü Rasulullah Sallallahu

 Aleyhi ve Sellem insanların en takvalısı ve haramlardan en çok kaçınanı idi. Alimler, Ebu Basir’in Rasulullah’ın Sallallahu Aleyhi ve Sellem velayeti

altına girmediğine ve Müslüman cemaate katılmadığına delil olarak şunuaktarırlar: Rasulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem, Ebu Basir ve onunla beraberMedine’ye gelen kişiyi Kureyş’e geri verdiği zaman, bu ikisi kendilerini alma-

ya gelen adamı yolda öldürdüler ve tekrar kaçtılar. Kureyşliler öldürülen bukişinin diyetini Rasulullah’tan Sallallahu Aleyhi ve Sellem istemediler. İki taraf arasında anlaşma vardı. Ancak Ebu Basir ve arkadaşı Rasulullah’ın Sallallahu

 Aleyhi ve Sellem velayeti altında olmadığı gibi Müslüman cemaatin içinde dedeğildi. Böyle olunca onun yaptığından ne Rasulullah Sallallahu Aleyhi veSellem ve ne de İslam cemaati sorumlu olmamıştır.

 Ayrıca tartıştığım bu kişiye, Hasan ve Hüseyin’in  Radıyallahu Anhuma cennet gençlerinin efendileri olduğunu belirten hadisi,400 bununla birlikteHasan’ın  Radıyallahu Anhu zamanının imamına bey’at etmeden öldüğünü,

hatta ona karşı isyan ettiğini anlattım. Kendisine Hasan’ın  Radıyallahu Anhu bu yaptığı sebebi ile durumunun ne olduğunu sordum. Halbuki RasulullahSallallahu Aleyhi ve Sellem Hasan’ın cennet gençlerinin efendisi olduğunubildirmiştir.

Bunun üzerine cevap veremedi. Çünkü biri diğerinden daha sıcak ikiateş arasında kaldılar. Ya cennet gençlerinin efendisini tekfir edeceklerdi(Allah korusun) ya da bu ilkelerini terkedip, insanları bu sebepten dolayı tekfir etmekten vazgeçeceklerdi.

399

Bunlar hakkı

nda bilgi için bakı

z: Buhari, Kitabu’ş-Şurut, hadis no: 2731-2732400 Tirmizi, Hakim, 3/166-167 ve başkaları rivayet etmiştir.

154

7/28/2019 Tekfirde Aşırılıktan Sakındırma Konusunda Otuz Risale-Makdisi

http://slidepdf.com/reader/full/tekfirde-asiriliktan-sakindirma-konusunda-otuz-risale-makdisi 157/531

⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ OTUZ RİSALE ⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ 

UYARI

Kişinin, mustaz’af durumda iken, bey’at ettiği imamına bey’at etme-yen insanları tekfir etmesinin yanlışlığına işaret etmek istiyorum. İsteyen,hilafetin şartlarına sahip olduğuna inandığı kişiye bey’at edebilir ve AllahuTeala’nın dinini yeryüzünde egemen kılmak için onun yanında savaşabilir.

 Ancak kendi içtihadından farklı olan ve kendi imamına bey’at etmeyeninsanları günahkar olarak saymaya hakkı yoktur. Bilhassa çağımızda bu türimamlardan çokça bulunmaktadır. Her biri de kendisi için bey’at istemekte ve Rasulullah’ın Sallallahu Aleyhi ve Sellem, Ebu Hureyre’den rivayet edilenşu sözünü delil olarak kullanmaktadır: “İsrailoğullarını peygamberler yönetir-

di. Ne zaman bir peygamber ölürse onun yerine başka peygamber gelirdi.Benden sonra peygamber olmayacak, halifeler olacak ve çoğalacaklardır.”Bunun üzerine; “Bize ne emredersiniz?” diye soruldu. Allah Rasulü Sallallahu

 Aleyhi ve Sellem  şöyle cevap verdi: “Kim önce olursa, onun bey’atına bağlı kalınız, haklarını veriniz. Allah halkın hesabını onlardan soracaktır.”401 Hal-buki bu hadisi delil getirerek, kendisine bey’at edilmesini şart gören buinsanların her biri güçsüz, yetkisiz ve kendisine bey’at eden insanları koru-maktan acizdirler. Acaba Müslümanlar neden ona bey’at etmek zorundaolsunlar?

Müslümanların yöneticisi olacak imam hakkında Rasulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurur: “Şüphesiz imam kalkandır. O’nun arkasındasavaşılır ve onunla korunulur.”402

İmam, bir kalkandır. Halkın sığınağı ve siperidir. Kalkanın arkasındagizlenen kişi kendini düşmandan korumuş olur. Bunu açıklarken Nevevi

 Rahimehullah şöyle der: “İmam siper gibidir. Müslümanları düşmanın eziye-tinden ve yine insanları da birbirine zarar vermekten korur. İslam’ı savunur.İnsanlar ondan korkar ve cezasından sakınırlar.”

 Alimler imamın, İslam coğrafyasını ve Müslümanları koruma, dini

muhafaza etme, dünya işlerini düzenleme ve cihad gibi görevleri yerinegetirmesi gerektiğini söylemişlerdir. Öyle ki esir düşmesi, yetkilerinin elindenalınması, azledilmesi veya aciz duruma düşmesi gibi sebeplerden biri ilegörevini yapamaz hale gelirse, bu görevler kendisinden düşer ve imam yahuthalife olmaktan çıkar. Elinden bir şey gelmeyip mustaz’af olduğunda dadurum böyledir. Dolayısıyla kimse, Müslümanları ona bey’at etmeye zorla-yamaz ve ona bey’at etmeyi kabul etmeyen Müslümanları günahkar olarak

401

Muttefekun Aleyhi402 Müslim

155

7/28/2019 Tekfirde Aşırılıktan Sakındırma Konusunda Otuz Risale-Makdisi

http://slidepdf.com/reader/full/tekfirde-asiriliktan-sakindirma-konusunda-otuz-risale-makdisi 158/531

⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ TEKFİRDE AŞIRILIKTAN SAKINDIRMA KONUSUNDA ⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ 

niteleyemez. Çünkü mustaz’af duruma düşen bu kişi, tağutların hükmüaltında Müslümanları koruyacak siper olmak bir yana, kendi ev halkını bile

zulümden koruyamayacak haldedir.İbn-i Hacer  Rahimehullah Fethu’l-Bari’de şöyle der: “‘İmam kalkan-dır’ sözü, Müslümanları düşmanın eziyetinden koruması ve Müslümanlarınbirbirlerine zarar vermesinin önüne geçmesi sebebiyledir. İmamdan maksat,mü’minlerin işlerini yürüten herkestir.”

Kalkaşandi şöyle der: “İslam’ın başından bugüne kadar yaygın olanörfe göre imam, genel olarak Müslümanların işlerini yürüten kişidir.”403

İbn-i Teymiye  Rahimehullah “Minhacu’s-Sunne” isimli eserinde şöyleder: “Kim güç ve kudret sahibi olmayan birkaç kişinin muvafakatıyla imam

olduğunu iddia ederse, yanılmış olur.”404

 

403

Kalkaşandi, Measiru’l-Enake fi Mealimi’l-Hilafe, 1/13404 İbn-i Teymiye, Mecmuu’l-Fetava, 1/141

156

7/28/2019 Tekfirde Aşırılıktan Sakındırma Konusunda Otuz Risale-Makdisi

http://slidepdf.com/reader/full/tekfirde-asiriliktan-sakindirma-konusunda-otuz-risale-makdisi 159/531

⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ OTUZ RİSALE ⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ 

-6-

FIRKATU’N-NACİ YE KAVRAMINI, MÜSLÜMANLARINGENELİNİN İÇERİSİNDEN SADECE BİR CEMAAT VEYA

GRUP İLE SINIRLANDIRMAK

Müslümanların geneli arasından, Fırkatu’n-Naciye kavramını sadecebir cemaat veya bir grup ile sınırlayarak, geri kalanları tekfir etmek yahut

helak olduklarını söylemek de yaygın olan hatalardandır. Ümmetin f ırkalarabölüneceği ve bunlardan kurtuluşa erecek olan f ırkanın niteliklerini anlatanhadis birçok yoldan rivayet edilmiş ve sahih olduğu belirtilmiştir. Bu rivayet-te Rasulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem, Yahudilerin yetmiş bir f ırkaya ayrıl-dığını, Hristiyanların yetmiş iki f ırkaya ayrıldığını ve bu ümmetin de yetmiş üç f ırkaya ayrılacağını ve bu f ırkalardan biri dışında hepsinin ateşte olduğu-nu belirtmektedir. Bu hadisin bir rivayetinde “Ümmetim bölünecektir”, diğerbir rivayette ise “Bu millet bölünecektir” şeklinde geçer. Başka bir rivayettede şöyle geçer: “Orada bulunanlar: ‘Kimdir bu kurtulan f ırka Ey Allah’ın

Rasulü?’ dediler. Bunun üzerine Allah Rasulü Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöylebuyurdu: ‘Bugün benim ve ashabımın üzerinde bulunduğudur.’” Yine diğerbir rivayette ise “Cemaattir” diye cevap verdiği aktarılmaktadır.405

İbn-i Kesir  Rahimehullah tefsirinde, bu ümmetin yetmiş küsur f ırkayabölüneceğini belirten hadisin değişik yollardan rivayet edildiğini belirtir.

Bazı gruplara veya cemaatlara bağlanmış olan birtakım aşırıya kaçankişilerin, Müslümanların çoğunun helak olmasını gerektiren bu hadistekiFırkatu’n-Naciye’nin bizzat kendi cemaatlari veya şeyhleri olduğunu dilegetirdiklerini ve sevindiklerini gördüm. Çünkü bunlar kendilerinin hadis ehli

olduğunu söylemekte ve kimi alimlerin hadis ehli hakkında övücü bazı sözlerini ele alarak, kendi cemaatlerinin Fırkatu’n-Naciye olduğuna inan-maktadırlar.

Ne tuhaftır ki haksız olarak Selefiyye adını kullanan, tağutlara karşı cihad bayrağını açanları tekfir etmelerine rağmen, tağutları tekfir etmekten

405 İbn-i Teymiye, hadisin sahih olup Ebu Davud, Tirmizi, Nesai ve başka sünen ve müsned

kitaplarda yer aldığını belirtir. Mecmuu’l-Fetava 3/215. “Bugün benim ve ashabımın üzerindebulunduğudur” rivayetini bazı alimler zayıf saymışlardır.

157

7/28/2019 Tekfirde Aşırılıktan Sakındırma Konusunda Otuz Risale-Makdisi

http://slidepdf.com/reader/full/tekfirde-asiriliktan-sakindirma-konusunda-otuz-risale-makdisi 160/531

⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ TEKFİRDE AŞIRILIKTAN SAKINDIRMA KONUSUNDA ⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ 

kaçınan bu insanlar, kendilerinin Fırkatu’n-Naciye olduklarını iddia etmekte-dirler.

Bu iddialarını ise, Ahmed bin Hanbel, Süfyan es-Sevri ve benzerisünnet imamlarının sözleri ile delillendirmektedirler. Halbuki sözlerini, kendiiddiaları için delil olarak kullandıkları bu imamlar, dönemlerindeki sultanlarınkötülükleri ve bid’atları karşısında susmamışlar, dinleri adına yağcılık yapa-rak yöneticilerin küfürlerini görmezden gelmemişler ve bunlara tepki göstere-rek her türlü eziyete ve cezaya maruz kalmışlardır. O insanlar, sultanlarınkapı ve makamlarından yüz çevirmişler, yöneticiler taraf ından atanan ma-kamlarda görev alanları eleştirip terketmişlerdir. İmamların yöneticilere karşı bu şekilde davranmaları ise hilafetin bulunduğu ve fetihlerin devam ettiği

dönemlerde meydana gelmiştir.406

Bugün tağutların eşiklerinde, şirk ve putperest makamların birindenyer kapmak için haksız yere kendilerini önceki alimlere nisbet edenler, güyaonların yolundan gittiklerini zannetmektedirler. Halbuki unutuyorlar ki geç-mişte hadis ehli sadece Rasulullah’ın Sallallahu Aleyhi ve Sellem hadislerinisavunmak için sayfaları karalamakla kalmamışlar, İslam’a ve Müslümanlarayardım yolunda en büyük cihad örneklerini de sergilemişler, şehitlik ve savaş meydanlarını kanlarıyla sulamışlardır. Allah rahmet etsin, imam Abdullah binMubarek’in şu sözü ne güzeldir:

“Ey iki haremde ibadet eden adam, bizi görseydin ibadet ile oyun oynadı ğ ını anlardın,

Siz yanaklar ını zı gözya şlar ıyla süslerken, boyunlar ımı z kanlar ımı zla kınalan-makta.

Sizler bat ıl yolunda at ko ştururken, atlar ımı z sava ş alanlar ında yorulmakta.

406 Bunun örnekleri çoktur. İbn-i Mübarek’in, kadılık görevini kabul eden İsmail bin Aliyye’yetepki göstermesini ve okuduğu şiir ile onu eleştirmesi de bu kabildendir. İlginçtir ki, Mürcie’nin

çömezleri ve yönetimlerin alimlerini taklit edenler, Allahu Teala’nın dini için zalimlere karşı cihad eden kardeşlerimizin öldürülmesine ses çıkarmayan kötülük örneği alimlere karşı tepkimizi gösterdiğimiz bir yazıda kullandığımız “İlim eşeği çamurda yolunu şaşırdı” ifadesinekızmışlardır. Bunlar kafirlere, müşrik ve mürtedlere karşı cihadı, Allahu Teala’ya ve Rasulü’neSallallahu Aleyhi ve Sellem karşı savaş, yeryüzünde fesat çıkarma ve masum insanlara korkusalma olarak nitelemişlerdir. Bütün bunları da krallarını ve Amerikalı dostlarını memnunetmek için yapmaktadırlar. Acaba hilafet döneminde sırf kadılık görevini kabul ettiği için İbn-i Aliyye’yi eleştiren İbn-i Mübarek  Rahimehullah, bunların sapıklık ve çırpınışlarını, tağutlaranasıl bey’at ettiklerini görseydi, müşrikleri ve devletlerini dost edinmek, terörle mücadele adını  verdikleri işbirliği adı altında, muvahhidlere ve mücahidlere karşı onları desteklemek gibi

küfürlerine şahit olsaydı, onlar için ne söylerdi? Bu insanlar bütün bu söylediklerimizi yap-makta ve haç takmayı bile küfür ve şirk değil, normal bir iş olarak görmektedirler.

158

7/28/2019 Tekfirde Aşırılıktan Sakındırma Konusunda Otuz Risale-Makdisi

http://slidepdf.com/reader/full/tekfirde-asiriliktan-sakindirma-konusunda-otuz-risale-makdisi 161/531

⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ OTUZ RİSALE ⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ 

 Rüzgar size güzel kokular ı getirirken, nal kıvılcımlar ı ve toz bizim güzelkokular ımı z olmakta.” 

El-İzz bin Abdusselam’ın  Rahimehullah, dönemindeki sultanlara karşı tavırları ve yine İbn-i Teymiye’nin Rahimehullah Moğol hükümdarlarına karşı tavırları, onları tekfir etmesi ve kendilerine karşı cihad edilmesi gerektiğinibildiren fetvası meşhurdur.407

Bu meselede aşırıya kaçan bazı kişilerin kendi cemaatlerininFırkatu’n-Naciye olduğunu iddia ederek, cemaatlerinden olmayan başkaları-nın Müslümanlığı konusunda duraksadıklarına ve hatta tekfir ettiklerinerastladım.

 Aşırılardan kötülüğü en az olanlar ise, kendi grubu veya cemaati d ı-

şında kalanları muayyen olarak değil genel olarak tekfir edenlerdir. Kendile-rinden olmamayı  İslami haklarının helal sayılması, namuslarının mübahgörülmesi, hiç bir akrabalık ve anlaşma hakkının gözetilmemesi için sebepolarak sayarlar. Bunlar Allahu Teala’nın hudutlarını aşan insanlardır. Bütünbunlar batıl ve açıkça sapıklık olup hepsinden Allahu Teala’ya sığınırız.

Kendilerinin Fırkatu’n-Naciye olduklarını söyleyenler, “Cemaatten birkarış ayrılıp ölen kişi cahiliyye ölümü ile ölür”408 hadisini delil olarak gösterir-ler ve cemaat sözcüğünün sadece kendi cemaatlerini ifade ettiğini iddiaederler. Bu hadisteki cahiliyye kavramının küfre delaletinin açık olmadığını ise yukarıda belirtmiştik.

Muhammed ümmetinden Fırkatu’n-Naciye’den olmayanların cehen-nem ile tehdit edilmesi meselesi de ihtimal taşıyan ifadelerdendir. Bu ifade-nin küfre delaleti açık değildir. Bilindiği gibi cehennem ile mutlak tehdit,orada ebedi kalmayı gerektirmez. Allahu Teala şöyle buyurur: “Kim cehen-nemden uzaklaştırılıp cennete konursa o, gerçekten kurtuluşa ermiştir.”409 

Cehennem azabı ile tehdidin küfre götürmeyen birçok işler için deyapıldığı meselesi üzerinde ileride duracağız. Bundan da anlaşılmaktadır ki

Muhammed Sallallahu Aleyhi ve Sellem ümmetinden Fı

rkatu’n-Naciye’denolmayan ve cehennem ile tehdit olunan herkes kafir değildir. Bu tehdidinkapsamına girenlerden kafir olanlar ve helak olup cehennemde ebedi kalan-

 407 Bu konuda bakınız: Rabi’ bin Hadi el-Medhali’nin, Ehlu’l-Hadis Humu’t-Taifetu’l-Mansuratu’n-Naciye isimli kitabı. Yazar kitabında dinini tağut yöneticilere satmıştır. İrtidatparlamentolarında şirk ve küfür yasalarının çıkarılmasına fetva vermiş, tağutlara karşı cihadeden muvahhid Müslümanları hariciler olarak nitelemiş olan birtakım kişileri, yardım olunan ve kurtuluşa eren diye tarif ettiği f ırkanın alimleri olarak saymıştır.408

Muttefekun aleyhi409 3 Al-i İmran/185

159

7/28/2019 Tekfirde Aşırılıktan Sakındırma Konusunda Otuz Risale-Makdisi

http://slidepdf.com/reader/full/tekfirde-asiriliktan-sakindirma-konusunda-otuz-risale-makdisi 162/531

⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ TEKFİRDE AŞIRILIKTAN SAKINDIRMA KONUSUNDA ⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ 

lar olduğu gibi, İslam dairesinden çıkmayanlar da vardır. Bunlar ateşe girse-ler bile, orada temelli kalmayacaklardır.

İbn-i Teymiye Rahimehullah “İman” bölümünde şöyle der: “Kurtuluşaeren tek f ırkanın haricinde kalan yetmiş iki f ırkadan her bir ferdin dindençıkaran küfür ile kafir olduğunu söyleyenler, Kitap ve Sünnet’e, sahabeninicmasına ve imamların icmasına muhalefet etmiş olurlar. Çünkü sahabeden ve imamlardan, yetmiş iki f ırkadan herkesin kafir olduğunu söyleyen yok-tur.”410

Şatıbi  Rahimehullah bu hadis hakkında şöyle der: “Bir ihtimale görehadiste belirtilen ve yaptıkları sebebiyle dinden çıkmış olan bu f ırkalar, kesinolarak Müslümanlardan ayrılmış ve kafir olmuşlardır.”411 “İkinci bir ihtimale

göre ise, İslam’ın birtakım ahkam ve usulünün dışına çıkmış olsalar bile,tümden İslam’dan çıkmamışlardır.”412 “Üçüncü bir ihtimale göre ise, bazıları İslam’dan ayrılmış olmasa da, söyledikleri açık küfürdür ve yine bazılarınında gittiği yol çok kötü olmakla beraber kendisi açık küfür ve açık din değiş-tirme derecesine varan sözler söylememiştir.”413 

Bu aktarılanlardan da anlaşılmaktadır ki Fırkatu’n-Naciye’nin dışındakalanların kafir olduğuna ilişkin hadisin delaleti kesinlik değil, ihtimal taşı-maktadır. Bu f ırkalardan helak olup dinden dönenler olduğu gibi, İslamdairesinden çıkmayanlar da bulunmaktadır.

Diğer taraftan, kurtuluşa eren f ırkanın, Ehl-i Sünnet ve’l-Cemaat’ingenelinin içinden sadece belli bir cemaat veya topluluk olduğunu söylemekde doğru değildir. Aksine Ehl-i Sünnet ve’l-Cemaat’in usulüne uyan herkes,muayyen bir cemaate katılmasa da, Rasulullah’ın Sallallahu Aleyhi ve Sellem dışında başka bir şahsa bey’at etmese de ve kişiyi küfre götürmeyen günah-ları bulunuyor olsa da, Ehl-i Sünnet ve’l-Cemaat’tandır.

İbn-i Teymiye Rahimehullah şöyle der: “Bu nedenle genel olarak Ehl-iSünnet ve’l-Cemaat, Fırkatu’n-Naciye olarak nitelenmiştir.”414

Başka bir yerde de şöyle der: “Birçok insan bu f ı

rkalar hakkı

nda zan ve hevasına binaen konuşmaktadır. Kendi grubu ve imamına mensup olan-ları Ehl-i Sünnet ve’l-Cemaat f ırkası olarak sayar; onlara muhalif olanları dabid’at ve dalalet ehli olarak görür. Bilinmelidir ki hak ve sünnetin tabilerininimamı sadece Rasulullah’tır Sallallahu Aleyhi ve Sellem. O’nun söyledikleri

410 Mecmuu’l-Fetava, 7/139411 Şatıbi, El-İtisam, 2/226412 Şatıbi, El-İtisam, 2/228413

 Şatı

bi, El-İtisam, 2/228-229414 Mecmuu’l-Fetava, 3/215

160

7/28/2019 Tekfirde Aşırılıktan Sakındırma Konusunda Otuz Risale-Makdisi

http://slidepdf.com/reader/full/tekfirde-asiriliktan-sakindirma-konusunda-otuz-risale-makdisi 163/531

⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ OTUZ RİSALE ⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ 

 vahiyden başkası değildir ve hevasından da konuşmaz. Haber verdiği bütünşeylere tasdikin ve emrettiği bütün şeylere de itaatin vacip olduğu kişi O’dur.

Başka bir imamı

n böyle bir mertebesi yoktur. Rasulullah Sallallahu Aleyhi veSellem dışında herkesin sözü alınabilir veya terkedilebilir.

Kim Rasulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem dışında sevdiği ve uyduğukişilere uyanları Ehl-i Sünnet ve’l-Cemaat, muhalefet edenleri de tefrika vebid’at ehli olarak sayarsa kendisi bid’at, tefrika ve dalalet ehlinden olmuş olur. Kelam imamlarının çoğunun tabilerinin durumu budur. Böylece anla-şılmaktadır ki insanlardan bu f ırkadan olmaya en layık olan kişiler,Rasulullah’tan Sallallahu Aleyhi ve Sellem başka hakkında bağnazlık yapacak-ları imamları olmayan sünnet ve hadis ehlidir.”415 

Şatıbi  Rahimehullah Fırkatu’n-Naciye ve cemaat kavramlarını açıkla-mış, cemaate sarılmayı teş vik eden hadisi nakletmiş ve insanların bunuanlama konusunda beş gruba ayrıldıklarını belirterek şöyle demiştir:

Birinci Grup: Müslümanlardan büyük çoğunluktur. Onlara muhale-fet eden cahiliyye ölümü ile ölür.

İkinci Grup: Alimler ve müçtehidler topluluğudur. Ümmetin alimle-rinin yolundan gitmeyenler cahiliyye ölümü ile ölür.

Üçüncü Grup: Sahabe  Radıyallahu Anhum. Dalalet üzerinde top-

lanmayanlar onlardı

r. Bu görüş, diğer rivayetteki “Bugün benim ve ashabı

-mın üzerinde bulunduğudur” ifadesi ile de uyuşmaktadır.

Dördüncü Grup: Müslümanların cemaatidir. Bu görüş birinci görü-şe havledilir ki bu da Müslümanların büyük çoğunluğu manasındadır.

Beşinci Grup: Bir emir etraf ında toplanan Müslüman cemaattir dedenir ki bu görüş Taberi’den aktarılmaktadır. Şu hadisi ise buna delil olarakgösterir: “Toplu olan bu ümmetin birliğini bozmak isteyen kim olursa olsunkılıçla boynunu vurun.”

Bu Görüşlerin Neticesi Şudur: Cemaatten kasıt, Kitap ve Sünnet’e

muvaf ık olan imamın etraf ında toplanmaktır. Çünkü sünnete uymayan birşey üzerinde toplanmak, anılan hadislerde belirtildiği gibi cemaat anlamınındışında kalır. Hariciler ve onların yolundan gidenlerin durumu budur. Bu beş görüş, kurtuluşa eren f ırka ve cemaat ifadelerinin Ehl-i Sünnet ve’l-Cemaatolduğu etraf ında odaklaşmaktadır. Bunun esas olarak alınması gerekir.”416

Buna göre Fırkatu’n-Naciye olarak Ehl-i Sünnet ve’l-Cemaatin için-den sadece belli bir grubu veya cemaati alarak bu ifadeyi onunla s ınırlan-

 415

Mecmuu’l-Fetava, 3/216416 Şatıbi, El-İtisam, 2/296

161

7/28/2019 Tekfirde Aşırılıktan Sakındırma Konusunda Otuz Risale-Makdisi

http://slidepdf.com/reader/full/tekfirde-asiriliktan-sakindirma-konusunda-otuz-risale-makdisi 164/531

⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ TEKFİRDE AŞIRILIKTAN SAKINDIRMA KONUSUNDA ⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ 

dırmak ve buna göre dostluk veya düşmanlık yapmak doğru değildir. Böylebir şey, bid’at ehlinin yoludur.

Şatıbi  Rahimehullah, dalalet ehli f ırkalardan her birinin Fırkatu’n-Naciye olma konusunda diğerleriyle rekabet ettiğini belirtmektedir.417 AllahuTeala’nın sıfatlarını inkar edenler bile bu f ırkanın kendileri olduğunu iddiaetmektedirler. Mutezile kendilerini adalet ve Tevhid ehli olarak isimlendir-mektedir.418

Şatıbi  Rahimehullah daha sonra şöyle devam etmektedir: “Hariciler,Rasulullah’ın Sallallahu Aleyhi ve Sellem, “Ümmetimden bir grup Allah’ınemrini yerine getirmeye devam edecektir. Onları yalnız bırakanlar veyakendilerine muhalefet edenler, Allah’ın emri gelinceye kadar onlara bir zarar

 veremezler ve onlar insanlara karşı muzaffer olacaklardır”419 sözünü kendilerihakkında delil olarak gösterirler. Mürcie ise, “Zina etse ve hırsızlık da yapsa,kalben samimi olarak La İlahe İllallah diyen cennettedir” sözünü kendilerinedelil olarak gösterir.”420 Daha sonra Kaderiyye, Mufavvıda, Rafiziyye vediğer f ırkaları da sayar.

 Yine şöyle der: “Ehl-i Sünnet veya ehl-i bid’attan İslam şemsiyesi al-tına giren herkes kendi grubunun Fırkatu’n-Naciye ve bahsedilen cemaatolduğunu iddia etmiştir. Çünkü İslam kimliğini atmayan ve küfür f ırkasınayönelmeyen hiçbir kimse bunun aksini iddia etmez.” 421

Sonuç olarak, inandığımız ve Allahu Teala’ya kulluk ettiğimiz hakşudur: Allahu Teala’dan, Fırkatu’n-Naciye olarak, Ehl-i Sünnet ve’l-Cemaat’ten olarak, her zaman Allahu Teala’nın dinine sarılan ve onun içinçalışan insanlar olarak, bizi sabit kılmasını ve ömrümüzü o şekilde sonaerdirmesini dileriz. Bununla beraber Fırkatu’n-Naciye veya terkedilmesinintehdidi içerdiği cemaatin, Müslümanların genelinin arasından sadece birkısım veya grup ile sınırlandırılmasını da caiz görmüyoruz.

Böyle bir şeyden Allahu Teala’ya sığınırız. Hariciler ve benzerleriolan f ırkaların gittiği yoldan beri olduğumuzu ve onaylamadığımızı  şimdiyekadar okuyucu öğrenmiştir. Bizim akidemiz şudur:

417 Şatıbi, El-İtisam, 2/283418 Allahu Teala’nın yaratılanlardan birine benzetilmesi, Ehl-i Sünnet’in beri olduğu batıl birşeydir. Ehl-i Sünnet’in hasımlarından bazıları, Allahu Teala’nın sıfatları olduğunu kabuletmeleri nedeni ile Ehl-i Sünnet’i müşebbihe diye isimlendirmişlerdir.419 Muttefekun aleyhi420

 Şatı

bi, El-İtisam, 2/284421 Şatıbi, El-İtisam, 2/283

162

7/28/2019 Tekfirde Aşırılıktan Sakındırma Konusunda Otuz Risale-Makdisi

http://slidepdf.com/reader/full/tekfirde-asiriliktan-sakindirma-konusunda-otuz-risale-makdisi 165/531

⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ OTUZ RİSALE ⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ 

Tevhid sahibi olup şirk ve küfürden sakınan her Müslüman,Fırkatu’n-Naciye’dendir. Bu Müslümanın, imanı ve gereklerini yerine getir-

mesi halinde gideceği yer cennettir. İmanı

n aslı

korumakla beraber kendi-ne zulmedip kimi vacipleri yerine getirmemiş olsa bile, sonuçta Allah’ın izniile cennete girecektir. Allahu Teala şöyle buyurur: “Sonra Kitap’ı, kullarımızarasından seçtiklerimize verdik. Onlardan kimi kendisine zulmeder, kimiortadadır, kimi de Allah’ın izniyle hayırlarda öne geçmek için yarışır. İştebüyük fazilet budur. (Onların mükafatı) içine girecekleri Adn cennetleri-dir.”422

 Allahu Teala’nın emrini yerine getirip, Allahu Teala’nın kendilerineyardım ettiği kişiler bu f ırkanın seçkinlerindendir. Bu dinin emrini yerine

getiren, destekleyen, yücelten ve koruyan herkes, kı

yamet saatine kadarnerede olursa olsun bu f ırkadandır. Allahu Teala’dan, bizi bu f ırkanın erle-rinden yapmasını ve huzuruna çıkacağımız ana kadar bunun üzerinde sebatettirmesini dileriz. O bizim mevlamızdır, en güzel mevla ve yardımcı da odur.

422 35 Fatır/32-33

163

7/28/2019 Tekfirde Aşırılıktan Sakındırma Konusunda Otuz Risale-Makdisi

http://slidepdf.com/reader/full/tekfirde-asiriliktan-sakindirma-konusunda-otuz-risale-makdisi 166/531

⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ TEKFİRDE AŞIRILIKTAN SAKINDIRMA KONUSUNDA ⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ 

-7-

DELALET İ KESİN OLMAYAN DELİLLER İLE TEKFİRETMEK

Tekfirde yapılan hatalardan biri de, delaleti kesin olmayan deliller iletekfir etmektir. Halbuki sübutu ve delaleti kesin olmayan delile binaen tekfiretmek caiz değildir. Çünkü kesin bir nass ile İslam’ı sabit olanın, delaleti

kesin olmayan bir delil ile İslam’dan çıktığı öne sürülemez. Delaleti ihtimaltaşıyan delil ile istidlal (delillendirme) yapılması batıldır.

Delaleti ihtimal taşıyan nassın maksadı, heva, heves, istishab veyaıstıslah ile ortaya çıkarılmaz. Böyle bir nassın maksadının anlaşılması nassınbizzat kendisinin veya o delili açıklayıcı olan diğer nassların karinelerinebakılarak olur. Eğer ki doğru olan bu yol ile nassın delaleti ortaya çıkarılmazise, nassın anlaşılmasında hataya düşülür ve ilim ile cehalet, adalet ile zulümbirbirine karıştırılır. Delaleti ihtimal taşıyan nassları açıklayıcı konumda olandelaleti kesin nassları gözönünde bulundurmayanlar, Haricilerin düştüğü

hataya düşebilirler. Ki onlar delillendirmelerini delaleti ihtimal taşıyan nasslarile yapmaktadırlar. Onların böyle yapmalarının sebebi, delaleti kesin olannassların, kendilerinin batıl anlayışlarını iptal etmesidir.

Delaleti ihtimalli olan nass müteşabihtir. Kimileri onu heva ve heves-leriyle te’vil ederler ve batıl anlayışlarına mesnet yaparlar. Bu ise sapıklıkpeşinde olanların yoludur. Allahu Teala bunların yolundan sakındırarakşöyle buyurur: “Sana Kitap’ı indiren O'dur. O’nun bazı ayetleri muhkemdirki, bunlar Kitap’ın esasıdır. Diğerleri de müteşabihtir. İşte kalplerinde eğrilikolanlar, fitne çıkarmak ve onun te’viline yeltenmek için müteşabih ayetlere

yapışıp, onlarla uğraşır dururlar. Halbuki onun te’vilini ancak Allah bilir.İlimde yüksek derecelere erişenler ise, ‘Ona iman ettik. Hepsi Rabbimizkatındandır’ derler. Bu inceliği ancak akl-ı selim sahipleri düşünüp anlar.”423

İbn-i Kesir Rahimehullah şöyle der: “Allahu Teala, Kur’an’da muhkemayetler olduğunu ve bunların Kitap’ın anası olduğunu bildiriyor. Bunlarındelaleti açıktır ve kimse için kapalılığı yoktur. Kur’an’da bazı insanlara delale-ti açık olmayan kimi ayetler de bulunmaktadır. Kur’an’dan, müteşabih olanayetleri, açık olan ayetler ile anlayan ve muhkemi hakem yapan kişi doğru

423 3 Al-i İmran/7

164

7/28/2019 Tekfirde Aşırılıktan Sakındırma Konusunda Otuz Risale-Makdisi

http://slidepdf.com/reader/full/tekfirde-asiriliktan-sakindirma-konusunda-otuz-risale-makdisi 167/531

⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ OTUZ RİSALE ⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ 

yolu bulmuş olur. Bunun aksini yapan ise, sapmış olur. Bu nedenle AllahuTeala, “..bunlar kitabın esasıdır” buyurmuştur. Yani kapalılık anında kendi-

sine baş vurulan ası

l, bu nasslardı

r. “Diğerleri de müteşabihtir” ifadesindekastedilen ise, maksat açısından değil, laf ız ve terkip açısından başka bir şeyedelalet ihtimali olan nasslardır.

Bu nedenle Allahu Teala, “İşte kalplerinde eğrilik olanlar, fitne çı-karmak ve onun te’viline yeltenmek için müteşabih ayetlere yapışıp, onlarlauğraşır dururlar” diye buyurmaktadır. Yani haktan sapma ve batıla gitmeyemeyilli olanlar, “müteşabih ayetlere yapışıp, onlarla uğraşır dururlar.” Bozukemelleri için tahrif edebilecekleri ve amaçladıkları  şeye yorumlayabildikleriiçin mütaşabih olan nasslara sarılırlar. Muhkemde ise böyle bir şey yapmaları 

mümkün değildir. Çünkü bu ayetler, onları

n yapmak istediğini reddeden vealeyhlerinde delil olan nasslardır. Bu nedenle Allahu Teala şöyle buyurur:“Fitne çıkarmak ve onun te’viline yeltenmek için.” Yani bid’atlarınaKur’an’dan delil getirdikleri intibasını vererek tabilerini saptırmak isterler.Halbuki Kur’an onların lehine değil, aleyhinedir. Buhari’de şöyle rivayetedilir: “Rasulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem bu ayetleri okudukta sonra şöylededi: “Ondan müteşabih olanlara uyanları görürsen, işte onlar AllahuTeala’nın burada kastettiği kişilerdir. Onlardan sakının.”

Delaleti ihtimal taşıyan nasslardan biri de nekre (belirsiz) olarak ge-

çen küfür laf ızlarının bulunduğu ifadelerdir. Bu ifadeler, kendilerini açıklayanmuhkem ayetler ile birlikte ele alınıp anlaşılmazsa, tek başına müteşabih olur ve sapmaya yol açabilir. Bu nasslara örnek olarak şu hadisi verebiliriz:“Benden sonra birbirinin boynunu vuran kafirler olmayın.”424 RasulullahSallallahu Aleyhi ve Sellem bu hadiste, Müslümanların birbiri ile vuruşmasını,küfür olarak nitelemiştir. Bunun hakiki küfür anlamında olduğunu kabuledenler, sahabeden Radıyallahu Anhum birbiriyle vuruşan büyük bir topluluğutekfir etmeye kadar gitmişlerdir. Halbuki başka nasslar, Müslümanların birbiriile çarpışmasının İslam’dan çıkaran bir fiil olmadığını göstermektedir. AllahuTeala şöyle buyurur: “Ey iman edenler! Öldürülenler hakkında size kısas farzkılındı: Hüre hür, köleye köle ve kadına kadın öldürülür. Ancak kim kardeşitaraf ından affedilirse kısas düşer. Bundan sonra iyiye uymak, öldürülenin velisine (gereken diyeti) güzel bir şekilde ve tam olarak ödemek gerekir. Ohalde söylenenler, Rabbinizden bir hafifletme ve rahmettir. Her kim bundansonra saldırıya kalkışırsa, muhakkak onun için elem verici bir azap vardır.”425

 424

Buhari ve Müslim425 2 Bakara/178

165

7/28/2019 Tekfirde Aşırılıktan Sakındırma Konusunda Otuz Risale-Makdisi

http://slidepdf.com/reader/full/tekfirde-asiriliktan-sakindirma-konusunda-otuz-risale-makdisi 168/531

⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ TEKFİRDE AŞIRILIKTAN SAKINDIRMA KONUSUNDA ⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ 

İbn-i Hazm şöyle der: “Allahu Teala, içinde katil ve maktulün bulun-duğu topluluğa “Ey iman edenler” diye hitap etmektedir. Öldüren kişi ile

maktulün velisinin kardeş olduğunu belirtmektedir. Allahu Teala şöyle buyu-rur: “Mü’minler ancak kardeştirler.”426 Dolayısıyla kasten de olsa Müslümanı öldüren kişinin Müslüman olduğu Kur’an nassı ile anlaşılmaktadır.”427 

 Allahu Teala’nın, “Eğer mü’minlerden iki gurup birbirleriyle vuruşur-larsa aralarını düzeltin”428 ve “Mü’minler ancak kardeştirler”429 ayetleri debunu bildirmektedir ve birbirleriyle çarpışmalarına rağmen Allahu Tealaonları mü’minler olarak isimlendirmektedir.

Bütün bunlar gösteriyor ki hadiste geçen küfür, kişiyi dinden çıkar-mayan türdendir. Şari’, bunu sakındırmak ve uyarmak için küfür olarak

adlandırmıştır. Şüphesiz şari’in bu şekilde adlandırdığı bir günah başkagünahlara benzemez. Dolayısıyla bu büyük bir günahtır ve kardeşlik nimeti-ne karşı nankörlük ile açıklanan sınırlı bir küfürdür.

İbn-i Teymiye Rahimehullah şöyle der: “Mü’min veya kafir denildiğin-de genel olarak kullanılan anlam ile özel olarak kullanılan anlam arasındafark vardır. “Benden sonra birbirinizin boynunu vuran kafirler olmayın”hadisinde, “birbirinizin boynunu vuran” sözü, hadisteki kafirler sözünü tefsiretmektedir. Bunlar sınırlı (mukayyed) kafirler olarak isimlendirilirler. Yoksamutlak olarak kafir veya mü’min denildiğinde ifade edilen anlam kapsamına

girmezler.“İnsan neden yaratıldığına bir baksın. Dışa atılan koyu bir sudan ya-

ratıldı”430 ayetinde meniye mukayyed bir adlandırma ile su adı verilmiştir.Bu isimlendirme ile meni, “..su bulamamışsanız o zaman temiz bir topraklateyemmüm edin”431 ayetinde geçtiği anlamda mutlak su anlamında ol-maz.””432

Buhari’nin “İman” bölümünde geçen şu rivayet de bunun gibidir:Rasulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem “Bana cehennem gösterildi, oradakile-rin çoğu kadındı. Onlar küfrederler...” buyurdu. Denildi ki; “Allah’a mı küfrederler ey Allah’ın Rasulü?” Bunun üzerine Rasulullah Sallallahu Aleyhi ve

426 49 Hucurat/10427 El-Fasl, 3/235428 49 Hucurat/10429 49 Hucurat/10430 86 Tarık/6431

4 Nisa/43432 İbn-i Teymiye, İktidau’s-Sırati’l-Mustakim, 82-83

166

7/28/2019 Tekfirde Aşırılıktan Sakındırma Konusunda Otuz Risale-Makdisi

http://slidepdf.com/reader/full/tekfirde-asiriliktan-sakindirma-konusunda-otuz-risale-makdisi 169/531

⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ OTUZ RİSALE ⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ 

Sellem  şöyle cevap verdi: “Kocalarına küfrederler. Ve bir de yapılan iyiliğiinkar ederler.”

Buhari hayızlı kadının orucu kısmında aynı hadisi şöyle rivayet et-mektedir: “Rasulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem Ramazan veya kurbanbayramında çıkıp kadınların bulunduğu yerden geçti ve şöyle buyurdu “Eykadınlar topluluğu, çok sadaka veriniz. Bana sizin, cehennem ehlinin çoğun-luğu olduğunuz gösterildi.” Dediler ki; “Ne sebeple?” Rasulullah Sallallahu

 Aleyhi ve Sellem  şöyle cevap verdi: “Çok lanet ediyorsunuz ve kocalarınızaçok küfür (nankörlük) ediyorsunuz.”

Rasulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem, kadının kocasının iyiliğine karşı nankörlük etmesini küfür olarak adlandırmıştır. Dolayısıyla bu nassın açıkla-

ması olmaksızın direk olarak alınması halinde hataya düşülebilir. Ancak bunass, kendisini açıklayıcı olan karineler ile ele alınırsa, ifadede geçen “küfür”ibaresinin kişiyi dinden çıkarmayan türden bir masiyet manasında olduğuanlaşılır.

Bu nassı açıklayıcı mahiyette olan karinelerden biri; “Kocalarına küf-rederler. Ve bir de yapılan iyiliği inkar ederler” ifadesidir. Diğer bir karine ise,bu nankörlüğü telafi etmek için kadınlara sadaka vermelerinin emredilmesi-dir. Sadaka, küfrü değil sadece günahları telafi edebilir. Dinden çıkaran şirk ve küfrü ise sadaka telafi edemez.

Hadislerde mazi veya muzari kipler ile “kafir oldu”, “kafir olur” gibiyahut isim olarak “kafir” veya “küffar” gibi ibareler çokça geçmektedir.Bunların tamamı tek başına ele alınarak tekfir için delil olabilecek olannasslardan değildir. Ancak belirlilik kipi (elif-lam takısı) ile gelen “küfür”ibarelerinden maksat, genellikle dinden çıkaran küfürdür.

İbn-i Teymiye Rahimehullah şöyle der: “İnsanlarda bulunan şu iki şeyküfürdür. Bunlar; nesebi sebebi ile kişiyi kötülemek ve ölünün başındaağlamaktır” hadisinde bu iki fiilin küfür olduğu bildirilmektedir. Çünkü kafir-lerin amellerinden olup insanlarda bulunmaktadır. Ancak kendisinde küfürşubelerinden biri bulunan herkes, mutlak küfür anlamında kafir değildir.Nitekim imanın şubelerinden biri bulunan herkes de mutlak manada mü’mindeğildir. “Kişi ile küfür arasında namazı terk vardır” hadisinde geçtiği gibi,belirlilik kipinde gelen küfür sözcüğü ile, olumlu cümlede geçen ve nekreolarak gelen küfür sözcüğü arasında fark vardır.”433

Usül alimleri özellikle marife olarak (elif-lam takısı ile) kullanılan küfürsözcüğü ile ilgili şu kuralı belirtmişlerdir: Bu şekilde gelen küfür sözcüklerinindinden çıkaran küfür anlamında alınması gerekir. Bu şekilde gelen küfür

433 İbn-i Teymiye, İktidau’s-Sırati’l-Mustakim, 82

167

7/28/2019 Tekfirde Aşırılıktan Sakındırma Konusunda Otuz Risale-Makdisi

http://slidepdf.com/reader/full/tekfirde-asiriliktan-sakindirma-konusunda-otuz-risale-makdisi 170/531

⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ TEKFİRDE AŞIRILIKTAN SAKINDIRMA KONUSUNDA ⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ 

sözcüklerinde, dinden çıkaran küfür anlamında olmadığını belirten bir karineolmadığı sürece asıl olan budur.

 Abdullatif bin Hasan Âlu’ş-şeyh şöyle der: “Kur’an ve Sünnet’te ge-çen zulüm, fasıklık, şirk ve buna benzer laf ızlar, hakikat ve isimlendirmetüründen mutlak olarak kullanıldığı gibi, bu şekilde kullanılmamış da olabilir.Usulcülere göre asıl olan, hakiki manada kullanılmış olmalarıdır. Bu manadakullanılmadığını kararlaştırmak için lafzi veya mana olarak bunu destekleyenbir karinenin bulunması gerekir. Bu ise Rasulullah’ın Sallallahu Aleyhi veSellem beyanı ve sünnetinin tefsiri ile bilinir. Allahu Teala şöyle buyurur:“(Allah’ın emirlerini) onlara iyice açıklasın diye her peygamberi yalnız kendikavminin diliyle gönderdik.”434”435

 Yukarıda geçen hadiste Rasulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem kadınla-ra hitap ederken “küfredersiniz” dediğinde sahabe hemen “Allah’a mı küfre-derler?” diye sormuştur. Bu da gösteriyor ki küfür mutlak olarak kullanıldı-ğında onun manasının küçük küfür olduğuna işaret eden herhangi bir şeybulunmadığı sürece yukarıdaki örnekte olduğu gibi öncelikle büyük küfrünkastedildiği anlaşılır.

Bu da gösteriyor ki usülde, küfür lafzının asıl anlamı büyük küfürdür. Ancak ihtimal taşıması nedeni ile bu konuda Rasulullah’ın Sallallahu Aleyhi veSellem açıklamasını beklemişler ve bu açıklamadan önce kesin bir şey söy-

lememişlerdir. İhtimal taşıyan bütün laf ızlar için uygulanması gereken kuralbudur.

Buhari’de bulunan ve Ebu Hureyre’den  Radıyallahu Anhu rivayetolunan şu hadis de bu kabildendir: “Rasulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurdu: Kim kendini boğarsa, cehennemde kendini boğar. Kimkendini bir şeyle vurarak öldürürse, cehennemde onunla kendisine vurur.Kim kendini bir yerden atarak öldürürse, cehennemde de kendisini atar.”

İbn-i Teymiye Rahimehullah şöyle der: “Rasulullah Sallallahu Aleyhi veSellem kendini öldüren kişinin namazının kılınmasını emretmiştir. Bunlarkafir veya münaf ık olsalardı, namazlarının kılınması caiz olmazdı.”436

Ebu Davud, Aişe’den Radıyallahu Anha şöyle rivayet eder: “RasulullahSallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurdu: “Bir kavim birinci saftan geri kal-maya devam eder de Allah da onları ateşte geri bırakır.”

434 14 İbrahim/4435

Er-Resailu’l-Mufide, 21-22436 Mecmuu’l-Fetva, 10/358-359

168

7/28/2019 Tekfirde Aşırılıktan Sakındırma Konusunda Otuz Risale-Makdisi

http://slidepdf.com/reader/full/tekfirde-asiriliktan-sakindirma-konusunda-otuz-risale-makdisi 171/531

⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ OTUZ RİSALE ⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ 

“Ateşte yerlerine hazırlansınlar” veya “Cehennemde kalıcıdırlar” ifa-deleri de bu türdendir. Ancak “Ebedi” ibaresi ile beraber kullanılmaları 

halinde, bu tür ifadelerin büyük küfrü kastettiği söylenmiştir. İbn-i Teymiye Rahimehullah, Fetavalar’ın 7/42-51 sayfalarında bunu söyler ancak bununkesin bir kural olduğunu da belirtmez.

“Allah onlara bakmaz”, “onlar ile konuşmaz” ve “onlar için acıklı birazap vardır” ifadelerinin de böyle olduğu söylenir. Bütün bunlar ihtimalliolup kesin olarak küfre delalet etmezler. Çünkü bu ifadeler, şirk dışında olan ve küfür olmadığı şer’i deliller ile belirtilen günahlar için de kullanılmaktadır.

İbn-i Teymiye  Rahimehullah  şöyle der: “Büyük azap tehdidi “Al-lah’tan bir yazı geçmemiş olmasaydı, aldığınız fidyeden ötürü size mutlaka

büyük bir azap dokunurdu”437 ayetinde mü’minler hakkında kullanılmakta-dır.”438

“Alçaltıcı bir azap” ifadesi ise bunun aksinedir. İbn-i Teymiye Rahimehullah  şöyle der: “Kur’an’da alçaltıcı azap tehdidi ancak kafirler içinyapılmıştır. Bu ifade ayetlerde şu şekillerde geçmektedir: “Biz kafirler içinalçaltıcı bir azap hazırladık”439, “Ayrıca kafirler için alçaltıcı bir azap var-dır”440, “Allah kimi alçaltırsa, artık ona ikramda bulunacak yoktur.”441 Çünküalçaltmak, zelil ve hakir yapmak anlamındadır. Bu ise azabın ötesinde biraşağılamadır. Kişi azap görebilir ama alçaltılmayabilir. Bu nedenle “Kim

 Allah’a ve Rasulü’ne karşı isyan eder ve sınırlarını aşarsa Allah onu, devamlı kalacağı bir ateşe sokar ve onun için alçaltıcı bir azap vardır”442 ayetindekitehdidin farzları inkar eden ve alay edenler için olduğu söylenir.”443

Bu ve benzeri tehdit ifadelerinin maksadı yeterince anlaşılmadan veaçıklayıcı yerlere müracaat edilmeden karar verilmesi, kişiyi aşırılığa vebocalamaya götürür. Allahu Teala’nın “Artık kim Allah ve Rasulü’ne karşı gelirse, bilsin ki ona, içinde ebedi kalacakları cehennem ateşi vardır”444 ayetini mutlak olarak kullananlarda bu durum sözkonusudur. Halbuki buayet “Allah kendisine ortak koşulmasını asla bağışlamaz. Bundan başkasını 

dilediği kimse için bağışlar. Allah’a ortak koşan kimse büyük bir günah (ile)

437 8 Enfal/68438 Es-Sarimu’l-Meslul, 52439 4 Nisa/37440 2 Bakara/90441 22 Hacc/18442 4 Nisa/14443

Es-Sarimu’l-Meslul, 52-53 -Özet olarak-444 72 Cin/23

169

7/28/2019 Tekfirde Aşırılıktan Sakındırma Konusunda Otuz Risale-Makdisi

http://slidepdf.com/reader/full/tekfirde-asiriliktan-sakindirma-konusunda-otuz-risale-makdisi 172/531

⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ TEKFİRDE AŞIRILIKTAN SAKINDIRMA KONUSUNDA ⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ 

iftira etmiş olur”445 ayeti ile birlikte ele alınmalıdır. Çünkü birinci ayettegeçen tehdidin hududları, ikinci olan bu ayette belirtilmektedir.

İçerisinde tehdit bulunan laf ızlarından biri de Rasulullah’ın Sallallahu Aleyhi ve Sellem dili ile günah sahiplerinin lanetlendiği nasslardır. İmam Ahmed ve Ebu Davud’un şu rivayeti bu kabildendir: “Rasululluh Sallallahu Aleyhi ve Sellem içkiyi sıkana, sıktırana, içene, içirene, taşıyana, taşıtana,satıcısına, alıcısına ve parasını yiyene lanet etmiştir.”446 Lanetlemek, rahmet-ten uzaklaştırmaktır. Bu laf ız mutlak olarak alınıp açıklayıcı ifadelere baş vu-rulmaz ise müteşabih olur. Açıklayıcı başka laf ızlara bakılarak dinde içki içenkimsenin cezasının mürtedin cezası gibi ölüm değil, dayak olduğu anlaşılır.Bu ise gösterir ki hadiste belirtilen kişi kafir değildir. Mutlak ifade ile kullanıl-

ş olsa bile, lanet tek başı

na küfre delalet etmeye yeterli değildir.Buhari  Rahimehullah “Hudud” bölümünde “İçki içene lanet okuma-nın mekruhluğu ve içki içmenin kişiyi dinden çıkarmadığı” başlığı altındaÖmer bin Hattab’dan  Radıyallahu Anhu  şu rivayeti yapar: “RasulullahSallallahu Aleyhi ve Sellem zamanında Abdullah adında bir adam vardı ve“Eşek” lakabı ile anılırdı. Rasulullah’ı güldürürdü. Rasulullah ona içki içmecezasını birkaç kez uygulamıştı. Bir gün yine içki içtiği için getirildi veRasulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem ona ceza uyguladı. Orada bulunalardanbiri “Allah’ın laneti üzerine olsun, ne de çok bu haltı işliyor” dedi. Bunun

üzerine Rasulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem ona şöyle cevap verdi: “Lanet-leme! Allah’a yemin ederim ki o, Allah’ı ve Rasulü’nü sevmektedir.”

Buhari Rahimehullah, Ebu Hureyre’den Radıyallahu Anhu şöyle rivayeteder: “Bir defasında Nebi’nin Sallallahu Aleyhi ve Sellem huzuruna şarap içmiş bir kişi getirmişlerdi. Rasulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem orada bulunanlara:“Şu adama vurunuz!” buyurdu. Biz de kimimiz eliyle, kimimiz ayakkabısıyla vurduk. Bu adam dayaktan kurtulduktan sonra sahabeden bazı kimselerona: “Allah seni kahretsin, rezil etsin!” demişlerdi. Bunun üzerine RasulullahSallallahu Aleyhi ve Sellem: “Hayır öyle söylemeyiniz, kardeşiniz aleyhine

şeytana yardım etmeyin!” buyurdu.”Rasulullah’ın Sallallahu Aleyhi ve Sellem, “Kardeşinizin aleyhine şeyta-

na yardım etmeyin” demesi, içki içmenin Müslümanı dinden çıkarmadığınınbir delilidir. Bundan önceki hadiste de “Lanetleme!” demesi, mutlak olarakyapılan lanetin, muayyen kişiye lanet etmek anlamında olmadığını gösterir.

İbn-i Teymiye Rahimehullah şöyle der: “Rasulullah Sallallahu Aleyhi veSellem, içki içmeye devam etmesine rağmen, Allah’ı ve Rasulü’nü sevdiği

445

4 Nisa/48446 Ebu Davud, 3674

170

7/28/2019 Tekfirde Aşırılıktan Sakındırma Konusunda Otuz Risale-Makdisi

http://slidepdf.com/reader/full/tekfirde-asiriliktan-sakindirma-konusunda-otuz-risale-makdisi 173/531

⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ OTUZ RİSALE ⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ 

için Abdullah ismindeki o kişiye lanet okunmasını yasakladı. HalbukiRasulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem içki meselesinde sırası ile bu işte görev

alan on kişiye lanet etmiştir. Fakat mutlak olarak yapı

lan lanet, muayyenkişilere lanet okumak demek değildir. Mutlak tekfir ve mutlak tehdit deböyledir. Bu nedenle Kur’an ve Sünnet’te yapılan tehdit (va’id), şartlarınbulunmasına ve engellerin ortadan kalkmasına bağlıdır. Müslümanlarınittifakı ile bu tehdit, günahtan tevbe edeni, günahlarını silen iyilikleri olanı,şefaata olunanı ve bağışlananı kapsamaz.”447

Sonuç olarak; kullanılan ifade, Rasulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem taraf ından beddua şeklinde kullanılmış ise tek başına küfre delalet etmez.Rasulullah’ın Sallallahu Aleyhi ve Sellem “Tarlanın sınır taşlarını değiştirene

 Allah lanet etsin”, “Hı

rsı

zlı

k yapana Allah lanet etsin”, “Faiz alan ve verene Allah lanet etsin” sözleri bu türdendir.

 Ancak ibare, Allahu Teala’nın dünyada ve ahirette lanet etmesisiğasında gelirse durum farklıdır. Bu söz küfür ifade eder. İbn-i Teymiye

 Rahimehullah, “Allah ve Rasulü’ne eziyet edenlere, Allah dünyada ve ahirettelanet etmiş ve onlar için alçaltıcı bir azap hazırlamıştır”448 ayetini açıklarkenbunu belirtmektedir.449 

Delaleti ihtimalli olan ifadelerden biri de Rasulullah’ın Sallallahu Aleyhi ve Sellem işin failini mü’min olmamak ile nitelediği ifadelerdir. Ebu

Hureyre’den  Radıyallahu Anhu rivayet edilen şu hadis bu kabildendir: “Zanibir kimse, zina yaptığı sırada mü'min olarak zina yapmaz, hırsız da çaldığı sırada mü'min olarak hırsızlık yapmaz. İçkici, içki içtiği sırada mü'min olduğuhalde içki içmez.”450

 Yukarıda Rasulullah’ın Sallallahu Aleyhi ve Sellem içki içen kişiyi“..kardeşiniz” diye nitelediği görülmektedir. Rasulullah’ın Sallallahu Aleyhi veSellem, kendi zamanında içki içen, zina yapan ve hırsızlık yapan kişilerhakkıda küfür hükmünü vermediği ve onlarla Müslümanlar arasındaki vela-yet bağlarını kesmediği sabittir. Sadece içki içene dayak, hırsızlık yapana el

kesme cezasını uygulamış, ama aynı zamanda onlar için istiğfar ederek“Kardeşiniz aleyhine şeytana yardım etmeyin” buyurmuştur.451

 Yine şu hadisler de delaleti ihtimal taşıyan nasslara birer örnektir:“Hiçbiriniz kendisi için sevdiğini kardeşi için de sevmedikçe iman etmiş 

447 Mecmuu’l-Fetava, 10/191448 33 Ahzab/57449 Es-Sarimu’l-Meslul, 41-43450

Buhari, Müslim, Ebu Davud, Tirmizi ve Nesai451 Mecmuu’l-Fetava, 7/409

171

7/28/2019 Tekfirde Aşırılıktan Sakındırma Konusunda Otuz Risale-Makdisi

http://slidepdf.com/reader/full/tekfirde-asiriliktan-sakindirma-konusunda-otuz-risale-makdisi 174/531

⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ TEKFİRDE AŞIRILIKTAN SAKINDIRMA KONUSUNDA ⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ 

olmaz.”452, “İman etmedikçe cennete giremezsiniz, birbirinizi sevmedikçe deiman etmiş olamazsınız”453, “Komşusu, kötülüğünden emin olmayan kişi

mü’min değildir”

454

, “Hiç biriniz, ben ona babası

ndan, çocuğundan vebütün insanlardan daha sevgili olmadıkça iman etmiş olmaz.”455

Bu ve benzeri hadislerde kullanılan ifadelerin, delaleti bakımından ih-timalli olması sebebi ile, kapsamına giren herkesin kafir olduğunu söylemekmümkün değildir. Aşıraya kaçanlardan bir çoğu, bu tür hadislerde geçentehdit ifadelerine dayanarak insanları tekfir etmektedir.

Tembellikten veya dünyevi bir meşguliyet sebebiyle cemaatla nama-za gelmeyen kişileri, işini Allah ve Rasulü’nün sevgisine tercih ettiği gerekçe-siyle tekfir edenler ve yine canı ve çoluk çocuğu hakkında korktuğu için

cihaddan ve dini desteklemekten geri kalan kişileri tekfir edenler bulunmak-tadır.

Gördüğümüz gibi bu ve benzeri ifadeler ihtimalli olup, sadece bu de-liller ile insanları tekfir etmek için yeterli değillerdir. Nitekim RasulullahSallallahu Aleyhi ve Sellem bu günahlardan daha fazlasını işleyen kişilereMüslüman muamelesi yapmış, onları tekfir etmemiş ve mürted cezası uygu-lamamıştır. Bu nedenle bu tür ifadeleri, ne manaya geldiklerini açıklayanbaşka nasslar ışığında anlamak gerekir. Bu konuda Ehl-i Sünnet ve’l-Cemaat’in kuralı, Allahu Teala’nın şu ayetidir: “Allah kendisine ortak koşul-

masını asla bağışlamaz. Bundan başkasını dilediği kimse için bağışlar.”456  Yine bazıları Rasulullah’ın Sallallahu Aleyhi ve Sellem işin failinin

mü’min olmadığını belirttiği hadislerin manasının, “Kamil mü’min değildir”şeklinde olduğunu ve failde olmadığı haber verilen imanın, müstehap olaniman olduğunu söylemektedir. Bu yanlış bir tanımdır. Ancak eğer ki faildeolmadığı haber verilen imanın, vacip olan iman olduğunu kastediyorlarsa budoğrudur.457 Çünkü müstehap olan imanda eksiklik, kötülenmeyi gerektir-mez. İmansızlık ifadesi, bir tehdit ifadesidir. Tehdit (va’id) ise, ancak imanedilmesi gereken bir vacibi terkeden hakkında olur.

O halde bu ifadeler, ya kişinin küfrünü gerektiren imanın aslının yok-luğunu ya da imanın vacip olan kısmından bazı eksiklerin olduğunu veya bukısmın tamamının bulunmadığını belirtir. İkinci durumda kişi kafir değil, fasık

452 Muttefekun aleyhi453 Müslim454 Hakim, 4/165455 Buhari456

4 Nisa/48457 Bakınız: El-Fetava, 7/14

172

7/28/2019 Tekfirde Aşırılıktan Sakındırma Konusunda Otuz Risale-Makdisi

http://slidepdf.com/reader/full/tekfirde-asiriliktan-sakindirma-konusunda-otuz-risale-makdisi 175/531

⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ OTUZ RİSALE ⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ 

olur. Bu ifadelerden maksadın ne olduğunu belirlemek ise, muhkem nasslarabaş vurmak ile olur.

“Bizden değildir” ifadesi de bunun gibidir ve hadislerde şöyle geçer:“Küçüğümüze merhamet etmeyen ve büyüğümüze de saygı göstermeyenbizden değildir”458, “Bizi aldatan bizden değildir. Bize karşı silah kullananbizden değildir”459, “Atıcılığı öğrendikten sonra terkeden bizden değildir.”460 

Bu ve benzeri hadislerde geçen ifadeler ile kişinin kafir olduğuna ka-rar vermek caiz değildir. İbn-i Teymiye  Rahimehullah  şöyle der: “Bir kişininimanının olmadığının söylenmesi, vacip olan imanın tamamen yokluğunudeğil, sadece eksikliğini belirtir. Böyleleri, mutlak küfür sebebi ile değil, bueksiklik sebebi ile tehdide maruz olurlar. “Bizi aldatan bizden değildir. Bize

karşı silah kullanan bizden değildir” ifadesi de böyledir. Bunlar, üzerine vacip olan şeyleri terkeden veya Allahu Teala’nın yasakladığını işleyenleriçin söylenir. Bu terkinden dolayı vaadedilen mükafata hak kazanan vetehditten kurtulan kişilerden olmadığı belirtilmektedir.”461

Bu nedenle selef, insanların gözünde küçültmek ve kötülükleri işle-meye teş vik etmek korkusundan dolayı bu tür tehdit ifade eden nassları te’viletmekten çekinmişlerdir. Ancak gerçek yolun ne olduğunu göstermek veaşırıların şüphelerini gidermek için bunları açıklamaya mecbur kalmışlardır.Halbuki aslolan, tehlikesi olmadığı taktirde tehdidin zahir haliyle bırakılması-

dır. Çünkü bu hali ile bu kötülüklerin işlenmesini engellemede daha etkilidir.Nevevi Rahimehullah, Sufyan bin Uyeyne’nin, bazı hadislerde geçen “bizdendeğildir” ibarelerini, “Doğru yolumuz üzerinde değildir” şeklinde te’vil eden-leri onaylamadığını “Daha etkili olması ve insanları sakındırması için buşekilde kalması daha uygundur” dediğini ve bunun te’vil edilmesinin kötülü-ğünden bahsettiğini nakletmektedir.462

“Allah ona cenneti haram eder”, “Cennete giremez”, “Cennetin ko-kusunu bile alamaz” ifadeleri de bu türdendir. Rasulullah Sallallahu Aleyhi veSellem şöyle buyurur: “Akrabalık ilişkilerini koparan kişi cennete giremez.”463 

458 Buhari, Edebu’l-Müfred, 358459 Müslim460 Müslim, bundan küfrün kastedilmediğini açıklamıştır. Diğer bir rivayette ise “..asi olmuştur”ifadesi bulunmaktadır.461 Mecmuu’l-Fetava, 7/30-31462

 Şerhu Müslim, Kitabu’l-İman, 2/92463 Buhari ve Müslim

173

7/28/2019 Tekfirde Aşırılıktan Sakındırma Konusunda Otuz Risale-Makdisi

http://slidepdf.com/reader/full/tekfirde-asiriliktan-sakindirma-konusunda-otuz-risale-makdisi 176/531

⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ TEKFİRDE AŞIRILIKTAN SAKINDIRMA KONUSUNDA ⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ 

Başka bir hadiste de şöyle geçmektedir: “Komşusu, kötülüğünden eminolmayan kişi cennete giremez.”464

Ebu Davud’da nakledildiğine göre, bir kişi Rasulullah’a Sallallahu Aleyhi ve Sellem gelmiş ve komşusunu şikayet etmiştir. Rasulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem ona sabretmesini söylemiş ve şikayet ettiği komşusunun kafirollduğunu söylememiştir. Daha sonra eşyasını yola koymasını emretmiştir. Okişi eşyasını yola koymuş ve bunun üzerine insanlar bu yaptığının sebebinisorunca, komşusunun kendisine eziyet ettiğini söylemiştir. Adamın bu cevabı üzerine diğerleri de onun komşusuna lanet etmişlerdir. Ancak bütün bunlararağmen Rasulullah’ın Sallallahu Aleyhi ve Sellem ve diğerlerinin, komşusunaeziyet eden adama mürted muamelesi yaptığı belirtilmemiştir.

Nevevi  Rahimehullah, “cennete giremez” ifadesinin iki manaya gele-bileceğini belirtmektedir. Bunlardan birincisi; kişinin haram olduğunu bilerekkomşusuna eziyet etmesi ve bunu kendisine helal görmesi halinde kafir olupasla cennete giremeyeceğidir. İkinci mana ise, cennetin kapıları açılıp başka-ları cennete girdiği halde bu kişinin yaptığı kötülükten dolayı, cezasını çekin-ceye kadar cennete giremeyeceğidir. Ancak bu kişi Allahu Teala taraf ındanbağışlanarak kapıları açıldığı anda da cennete girebilir. Çünkü hak ehlininmezhebine göre büyük günahları işleyip tevbe etmeden ölenlerin işi AllahuTeala’ya kalmıştır. Dilerse onu bağışlar ve cennete koyar ya da onu cezalan-

dırır ve cezasını çektikten sonra cennete koyar. Allahu Teala en iyisini bi-lir.”465

İbn-i Teymiye Rahimehullah bu mesele ile ilgili olarak kendisine soru-lan bir soruya şöyle cevap vermektedir: “Red edilen şey, bu kişinin azapgörmeden cennete girecek olmasıdır. Ateşe girip cezasını çektikten sonracennete gireceği meselesi değildir.”466

“Cahiliyye”, “cahiliyye ölümü” ve “Şöyle yapan kişiden beriyim”ifadeleri de bu türdendir. Rasulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurur:“Müşrikler arasında ikamet eden her Müslümandan beriyim.”

Başka hadisler, buradaki beri olmanın küfür anlamında olmadığını açıklamaktadır. Bu hadisin anlamını açıklayan rivayet şöyledir: “RasulullahSallallahu Aleyhi ve Sellem, Has’am’ın üzerine bir seriyye gönderdi. Onlardanbazıları secdeye kapanarak korunmak istediler. Ama derhal öldürüldüler. Budurum Rasulullah’a Sallallahu Aleyhi ve Sellem ulaştı. Bunlar için yarım kan

464 Müslim465

Nevevi, Şerhu Müslim, 2/15-16466 Mecmuu’l-Fetava, 7/414

174

7/28/2019 Tekfirde Aşırılıktan Sakındırma Konusunda Otuz Risale-Makdisi

http://slidepdf.com/reader/full/tekfirde-asiriliktan-sakindirma-konusunda-otuz-risale-makdisi 177/531

⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ OTUZ RİSALE ⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ 

diyeti verilmesini emretti ve “Müşrikler ile beraber ikamet eden kişidenzimmet uzaktır” buyurdu.”467

Sonuç olarak, delaleti ihtimal taşıyan bu tür ifadeleri iyice araştırma-dan ve incelemeden, açıklayıcı başka nasslara baş vurmadan tekfir için delilolarak kullanmak, ancak dinini önemsemeyen kişilerin baş vuracağı çetin biryokuştur. Hariciler bu yolu izleyerek insanları tekfir ettiler, kanlarını helalsaydılar ve böylece Ehl-i Sünnet ve’l-Cemaat mezhebinin dışına çıktılar.

Hak peşinde olan insan, dini için ihtiyatlı olmalı, şari’in amacını vekastını öğrenmek için dinin usül, maksat ve delillerini incelemeden öncedelaleti ihtimal taşıyan ifadelerden hareketle insanları tekfir etmeye kalkış-mamalıdır. Bu konuda kim, ifrata kaçar, bu gerçekleri görmezden gelir ve

nassları hamaset ve öfke ile ele alırsa, hem kendisi helak olur ve hem de dini ve başkaları hakkında cinayet işlemiş olur.

467 Taberani, El-Kebir

175

7/28/2019 Tekfirde Aşırılıktan Sakındırma Konusunda Otuz Risale-Makdisi

http://slidepdf.com/reader/full/tekfirde-asiriliktan-sakindirma-konusunda-otuz-risale-makdisi 178/531

⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ TEKFİRDE AŞIRILIKTAN SAKINDIRMA KONUSUNDA ⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ 

-8-

SÖYLEYEN VEYA İŞLEYENİN MAKSADINA BAKMADAN,DELALET İ İHT İMAL TAŞIYAN SÖZ VE AMELLER SEBEBİ 

İLE İNSANLARI TEKFİR ETMEK

Söyleyen veya işleyenin maksadına bakmadan delaleti ihtimalli olansöz ve fiiller ile insanları tekfir etmek de yaygın olan hatalardandır. İbn-i

Teymiye  Rahimehullah  şöyler der: “İhtimal taşıyan bir sebep ile kişi tekfiredilmez.”468

Mükellefin söz veya fiilinin tekfir sebebi olabilmesi ancak şu iki şart ilegerçekleşir:

Birincisi: Kişinin sözü veya fiilinin küfür olduğuna delalet eden şer’idelilde aranan şarttır. Delilin, kişinin sözünün veya amelinin küfür olduğunakesin olarak delalet etmesi gerekir. Yukarıda bununla ilgili açıklama yapıl-mıştı.

İkincisi: Kişinin söz veya amelinde bulunması

gereken şarttı

r. Kişi-nin söz veya amelinin küfre delaletinin açık olması gerekir. Usul alimleri“Sebep” kavramını  şöyle tanımlarlar: “Şari’in hükmü kendisine bağladığı,tespit edilebilir açık vasıf.”

Küfre delaleti ihtimal taşıyan söz ve fiiller sebebi ile insanları tekfiretmek helal değildir. Çünkü ihtimal taşıyan söz veya fiil açık olmayan vasıf-lardır. Söz veya fiilin delaletini ve açık küfür olup olmadığını belirlemekgerekir. Bu ise, failin maksadını anlamak, Karainu’l-Hal’e469 bakmak vekişinin örf ve adetini gözönünde bulundurmak şeklinde özetlenebilir.

İhtimal taşıyan herhangi bir söz söyleyen veya iş yapan failin maksa-dını anlamak, bu söz veya fiil ile neyi kastettiğini kendisinden sormak ileolur. Mesela, biri “Muhammed” ismini kullanarak sövse, bunun zahiri ada-mın küfre götüren bir söz söylemiş olduğunu gösterir. Ancak bu kişi, zındıklık veya dini horlamak ile meşhur olan biri değil ise, kendisi hakkında zahirindelalet ettiği ile hüküm vermeden önce, bu sözü ile kimi kastettiği kendisinesorulur.

468

Es-Sarimu’l-Meslul, 517469 Amel ile birlikte kişinin hal ve tavırlarının neye işaret ettiğine bakılması.

176

7/28/2019 Tekfirde Aşırılıktan Sakındırma Konusunda Otuz Risale-Makdisi

http://slidepdf.com/reader/full/tekfirde-asiriliktan-sakindirma-konusunda-otuz-risale-makdisi 179/531

⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ OTUZ RİSALE ⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ 

 Yine, delaleti açık olmayan başka bir söz söylemiş olsa, hakkındahüküm vermeden önce bu sözden maksadının ne olduğu kendisine sorulur.

İbnu’l-Munzir, Şafii’den Rasulullah’a Sallallahu Aleyhi ve Sellem açı

kça sövenkişinin katlinin vacip olduğunda ittifak olduğunu nakleder. Şafii imamlardanEbu Bekir el-Farisi de “el-İcma” isimli kitabında Rasulullah’a Sallallahu Aleyhive Sellem söven kişinin alimlerin ittifakı ile öldürüleceğini nakleder.

 Açık olmayan laf ızlar veya fiiller ile, sahibinin maksadını anlamadantekfir etmek ve insanların kan ve mallarını helal saymak caiz değildir. İmamŞafii  Rahimehullah  şöyle der: “Delaleti açık olmayan laf ız hakkında hüküm,ancak sözün zahirine göre verilir.”470

Haf ız İbn-i Hacer “Kitabu İstitabeti’l-Murted” bölümünde bunun

benzereni İbnu’l Munzir ve Ebu Bekir’den nakletmiştir. İbn-i Hacer, bir Yahudinin Rasulullah’a Sallallahu Aleyhi ve Sellem “essamu aleyke” sözü ileselam vermesini nakletmiş ve “Zimmi yahut başkasının Peygamber’e sövmekisterken “essamu aleyke” sözünde olduğu gibi bunu açık olmayan bir ifadekullanarak yapması bölümü” başlığını kullanmıştır.

 Alimler, kendisine “essamu aleyke” şeklinde selam veren YahudiyiRasulullah’ın Sallallahu Aleyhi ve Sellem öldürmemesinin sebebinin, sözünündelaletinin açık olmaması olduğunu belirtirler. Rasulullah Sallallahu Aleyhi veSellem ancak sarih olan söz veya fiiller sebebi ile insanları cezalandırırdı.

Böylece bir kişiyi alıp cezalandırdığı zaman iki taraf arasında tartışmaya yerbırakmazdı. Bu nedenle kendisine “essamu aleyke” diyen Yahudiye “vealeykum” diyerek cevap vermek ile yetinmiştir. O Yahudinin cezalandırıl-maması hakkında başka sebeplerde belirtilmiştir. Kadı Iyad kitabında, “Kedi-sine “essamu aleyke” diyen Yahudiyi Rasulullah’ın Sallallahu Aleyhi ve Sellem öldürmemesinin sebebleri” diye bir başlık kullanmıştır.471 Bu konu ile alakalı olarak “es-Sarimu’l-Meslul” ve yine “Fethu’l-Bari” kitaplarından, ilgili yerlerebakınız.

Bir kabrin başında sesi duyulmayacak şekilde dua eden kişinin du-

rumu da bunun gibidir. Ona ne yaptığı sorulur. Kabirdeki ölüyü bağışlaması için Allahu Teala’ya dua ettiğini söylerse, kabirdeki ölü Müslüman ise adamiyi etmiş olur, ancak ölü kafir ise kötü yapmış olur. Müşriklere istiğfar etmeyi Allahu Teala’nın yasakladığını biliyor ve buna rağmen onlara dua ediyorsa,bu kişi günahkar olur, ama kafir olmaz. Kabul edilmesini umarak kabrinyanında dua ettiğini söylerse, yaptığı iş kendisini küfre götürmeyen bir bid’atolur ve şirke kapı açacağı için bundan sakındırılır. Ancak ihtiyaçlarını gider-

 470

El-Um, 7/297471 Bakınız: Eş-Şifa, 2/224-230

177

7/28/2019 Tekfirde Aşırılıktan Sakındırma Konusunda Otuz Risale-Makdisi

http://slidepdf.com/reader/full/tekfirde-asiriliktan-sakindirma-konusunda-otuz-risale-makdisi 180/531

⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ TEKFİRDE AŞIRILIKTAN SAKINDIRMA KONUSUNDA ⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ 

mesi için kabirde bulunan kişiye dua ettiğini söylerse, bununla küfre girer.Bütün bunlardan anlaşılmaktadır ki maksadı bilmek, delaleti muhtemel olan

laf ı

zdan neyin kastedildiğini belirler ve tekfir sebebi olup olmadı

ğı

ortayaçıkarır.

Nevevi Rahimehullah, Saymeri ve Hatıb’dan şöyle nakleder: “Bir kıs-mı açık küfür olmayan bazı sözler söyleyen kişinin durumu hakkında müftü-ye soru sorulsa, müftünün söyleyen kişiye ne demek istediğini sorması gere-kir. Daha sonra ise, “Şunu demek istemişse, durumu şu olur, ama başka birşey demek istemiş ise, durumu da ona göre değişir” demesi gerekir.”472

 Yahudilerin dinine lanet eden ve Tevrat’a söven bir kişinin durumuile ilgili olarak İbn-i Teymiye’nin verdiği cevap bu mesele için güzel bir ör-

nektir. Şöyle der: “Tevrat’a hiçbir kimse lanet edemez. Tevrat’a lanet okuyankişinin tevbe etmesi istenir. Tevbe ederse, kurtulur, değilse öldürülür. Tev-rat’ın Allahu Teala taraf ından indirildiğini ve ona iman etmenin vacip oldu-ğunu biliyorsa, lanet etmesi sebebi ile öldürülür ve alimlerin en zahir görüşü-ne göre tevbesi de kabul edilmez.

 Ancak Yahudilerin şimdiki dinlerine lanet ediyorsa, bu kişi için birşey gerekmez. Çünkü hem onlar ve hem de şimdiki dinleri lanetlidir. Tahrif edildiğini belirtmek amacıyla şimdiki Tevrat’a sövmesi de cezayı gerektirmez.Çünkü günümüzdeki Tevrat tahrif edilmiş olan nüshadır ve onunla amel

etmek de caiz değildir. Tahrif edilmiş ve değiştirilmiş olan bu hükümler ileamel eden kişinin kafir olacağını söyleyen için de bir şey gerekmez. Endoğrusunu Allahu Teala bilir.”473

Delaleti küfürden başka bir şey olmayacak kadar açık olan söz veyaamel için kişinin niyetine ve maksadına bakılmaz. Bu söz veya ameller içinmaksada bakılmasının gerektiği söylenirse, zındıkların ve kafirlerin dinioyuncağa çevirmesine kapı açılmış olur. Bu nedenle Kadı Iyad, Maliki fakih-lerinden Habib bin Rabi’den şöyle nakleder: “Açık olan bir kelimede te’vilbulunduğunu iddia etmek, kabul edilmez.”474 İbn-i Teymiye de Rahimehullah 

delil göstererek aynı sözü nakletmektedir.475

Kadı Iyad açık küfre örnek olarak şöyle bir olayı nakletmektedir:“Kendisinden, Rasulullah’ın Sallallahu Aleyhi ve Sellem hakkı için infak etmesiistenen bir kişi, “Allah, Rasulü’ne şöyle şöyle yapsın” demiş ve kötü sözlersöylemişti. Ona “Ey Allah’ın düşmanı, ne söylüyorsun?” denildiğinde ise, bu

472 Mecmuu lin-Nevevi, 1/49473 Mecmuu’l-Fetava, 35/121474

Eş-Şifa, 2/217475 Bakınız: Es-Sarimu’l-Meslul, 527

178

7/28/2019 Tekfirde Aşırılıktan Sakındırma Konusunda Otuz Risale-Makdisi

http://slidepdf.com/reader/full/tekfirde-asiriliktan-sakindirma-konusunda-otuz-risale-makdisi 181/531

⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ OTUZ RİSALE ⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ 

kötü sözlerini artırarak devam etti. Daha sonra ise “Rasulden maksadım,akreptir” dedi. İbn-i Ebi Süleyman, bunu kendisine anlatan kişiye “Onun

aleyhine şahitlik yap, ben de onun öldürülüp sevabı

na katı

lmak için sanaortak olayım” dedi.”476

Sonuç olarak; sözün veya amelin sahibinin maksadını ortaya çıkar-mak, özellikle delaleti ihtimalli olan ifadeler ile tekfir konusunda zaruridir. Ancak delaleti açık olan söz ve ameller için kişinin maksadının ortaya çıka-rılmasına gerek yoktur.

476 Eş-Şifa, 2/217

179

7/28/2019 Tekfirde Aşırılıktan Sakındırma Konusunda Otuz Risale-Makdisi

http://slidepdf.com/reader/full/tekfirde-asiriliktan-sakindirma-konusunda-otuz-risale-makdisi 182/531

⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ TEKFİRDE AŞIRILIKTAN SAKINDIRMA KONUSUNDA ⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ 

UYARI

Tekfirin engelleri bölümünde belirttiğimiz, tekfir için kişinin söz veyaameli konusunda maksadının belirlenmesi kuralından anlaşılması gerekenbunun delaleti ihtimalli olan söz ve ameller için olduğudur. Delaleti açık olansöz ve ameller için ise sadece kişinin bu yaptığını taammüden yapıp yapma-dığına bakılır. “Muhammed” ismini kullanarak söven bir kişi için, bunun ile Allah Rasulünü Sallallahu Aleyhi ve Sellem kastedip kastetmediğinin anlaşıl-ması yeterlidir. Böyle bir kişinin maksadı bu kadar anlaşıldıktan sonra, busözü veya ameli ile küfre girmeyi kastediyor veya kastetmiyor olması araştı-rılmaz ve buna gerek de yoktur. Ya da günümüz Mürciesinin şart koştuğu

gibi, kişinin söylediği bu sözü veya işlediği ameli, kendisi için kalben helalgörüp görmemesi de kişinin tekfir edilmesi veya edilmemesi konusundageçerli bir şart değildir. Kişinin, “Ben bununla küfrü kastetmedim” demesihükmü etkilemez. İbn-i Teymiye  Rahimehullah  şöyle der: “Bir kimse küfürolan bir söz söyler ya da bir amel işlerse, kafir olmayı kastetmemiş olsa bile,bu sebebe binaen kafir olur. Zira Allah’ın dilediği kimseler dışında hiç kimseküfrü kastetmez”477

Delaleti açık olmayan sözün veya amelin sahibinin kastının ortaya çı-karılmasında Karainu’l-Hal’e bakılmasına gelince; küfür olma ihtimali olan

sözü söyleyen kişinin din ile alay etme veya zındıklıkla meşhur bir kişi olma-sının bilinmesi bu kabildendir. Bu gibi karineler, sahibinin küfrü kastetmiş olmasının tercih edilmesine sebep olur.

İbn-i Recep Rahimehullah şöyle der: “Ahvalin delaleti ile akvalin (söz-lerin) delaleti değişir. Bu ise, ahvale muvaf ık olanın kabul edilmesi ve muha-lif olanın red edilmesiyle ortaya çıkar. Ahkam buna göre uygulanır.”478 

Kadı Iyad buna şöyle bir örnek verir: “Şeyh Kadı Ebu Abdillah Mu-hammed ibn-i İsa’yı hüküm verirken izledim. Bir gün birisiyle kavga ettiktensonra bir köpeğe ayağıyla vurarak ‘Kalk ey Muhammed’ dediği iddia edilen

bir adam getirildi. Adam böyle bir şey söylediğini inkar etti. Aleyhine şahitlikedenler olduğu için Şeyh onun hapse atılmasını emretti. Araştırıldığındaitikadı hakkındaki şüpheyi kuvvetlendirecek bir şey bulunmadığı için onukırbaçladı ve serbest bıraktı.”479

 Yukarıdaki kişinin öldürülmemesinin sebebi, maksadının ortaya çıka-rılması sonucu, onun “Muhammed” ile Rasulullah’ı Sallallahu Aleyhi ve Sellem 

477 Es-Sarimu’l-Meslul, 177-178478

El-Kavaid, 322, No:151479 Eş-Şifa, 2/237

180

7/28/2019 Tekfirde Aşırılıktan Sakındırma Konusunda Otuz Risale-Makdisi

http://slidepdf.com/reader/full/tekfirde-asiriliktan-sakindirma-konusunda-otuz-risale-makdisi 183/531

⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ OTUZ RİSALE ⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ 

kastetmediğinin anlaşılmasıdır. Çünkü bu kişinin Muhammed isminde birhasımının olduğu, kendisinin de zındıklığı ile tanınan birisi olmadığı ve

sövmesi esnası

nda belirlenen Karainu’l-Hal’inin Rasulullah’ı

 Sallallahu Aleyhive Sellem değil, hasımını kastettiğine işaret ettiği ortaya çıkarıldı. Dolayısıylabunlar, onun tekfir edilmesini ve kanının dökülmesini engelledi. Bu türihtimalli sözlerden uzak durması, Rasulullah’a Sallallahu Aleyhi ve Sellem sövme kapısının açılmasına sebep olmaması ve bundan sonra daha dikkatliolması için kendisine tazir olarak kamçı cezası uygulandı.

Örfe bakılmasına gelince; bir kabilede veya şehirde kullanılan bir la-f ız, başka bir yerde farklı bir anlamı ifade edebilir. Bu konuda İbnu’l-Kayyim

 Rahimehullah şöyle der: “Müftünün ikrar, iman, vasıyyet ve diğer laf ız ile ilgili

şeylerde, o sözleri kullanan halkı

n anlayı

şı

na ve örfüne bakmadan ve bukelimelere gerçek manalarından farklı dahi olsa onların kullandıkları manayı yüklemeden fetva vermesi caiz olmaz. Eğer böyle yapmazsa hem kendisisapar hem de başkalarını saptırır.. Bu büyük bir meseledir. Cahil müftü butuzağa düşer, insanları aldatır, Allah’a ve Rasulü’ne Sallallahu Aleyhi ve Sellem iftira eder, dinini değiştirir, Allahu Teala’nın haram kılmadığını haram kılar ve vacip kılmadığını da vacip kılar. Allahu Teala korusun.”480

Bilhassa günümüzde bazı memleketlerde insanlar Muhammed ismiile Allah Rasulü’nü Sallallahu Aleyhi ve Sellem kastediyorlarsa Muhammed

kelimesini tam telaffuz ederler. Ancak başka bir kişiyi kastediyorlar ise“Hamed” şeklinde bozuk telaffuz ederler. Bu şekilde farklı telaffuzların kulla-nılması ise, kişinin kastının ortaya çıkarılması için kullanılabilecek bir karine-dir. Halk arasında genellikle sövme ve konuşmalar avam arasında kullanılanlehce ile yapılmaktadır. Ancak Rasulullah’ın Sallallahu Aleyhi ve Sellem ismini,irablı ve düzgün olarak telaffuz ederler.

Sonuç olarak, kişinin maksadı ortaya çıkarılmadan, delaleti ihtimaltaşıyan laf ızlar sebebi ile yapılan tekfir hatadır. Dinine önem veren bir kim-senin bu açıklamalara dikkat etmeden böyle bir şeye kalkışması helal olmaz.

Bu konu ile ilgili alimlerin ve usülcülerin verdiği bazı örnekleri aktardık. Buaktardıklarımız onların ne kadar ihtiyatlı davrandıklarını göstermektedir.

Kadı Iyad “eş-Şifa” isimli kitabında şöyle der: “Dördüncü şekil: Kişi,hem Rasulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem ve hem de başkası için söylenebi-lecek laf ız ve cümleler kullanmış olabilir veya bu tür laf ız ve kelimelerin iyi veya kötü olduğunda tereddüt edilebilir. Böyle bir durumda ise verilecekkarar konusunda tereddüt ve bocalama olur. Müçtehidler bu tür durumlardaproblem ile karşılaşırlar. Mukallitler ise bu tür durumlarda bir şey söylemez-

 480 İlamu’l-Muvakkıin, 4/228-229

181

7/28/2019 Tekfirde Aşırılıktan Sakındırma Konusunda Otuz Risale-Makdisi

http://slidepdf.com/reader/full/tekfirde-asiriliktan-sakindirma-konusunda-otuz-risale-makdisi 184/531

⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ TEKFİRDE AŞIRILIKTAN SAKINDIRMA KONUSUNDA ⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ 

lerse kendilerini kurtarmış olurlar. Helak olan, delil ile helak olsun, yaşayanise delil ile yaşasın. Müçtehidlerden kimileri Rasulullah’ın Sallallahu Aleyhi ve

Sellem hürmetini önde tutarak, delaleti ihtimal taşı

yan bir kelime ile sövenkişinin öldürülmesi gerektiğini söylemiş, kimileri de sözdeki ihtimalden dola-yı, şüpheli bir sebebe dayanarak kanı heder etmekten sakınmışlardır.

Birbirine kızgın haldeki iki kişiden biri diğerine, “Muhammed’eSallallahu Aleyhi ve Sellem salat getir” demiş, bunun üzerine ikinci kişi şöylecevap vermiştir: “Ona salat getirene Allah salat etmesin.” Bu söz hakkındaalimler ihtilaf etmişlerdir. Sahnun’a, bu kişinin Rasulullah’a Sallallahu Aleyhive Sellem salat giteren meleklere söven bir kişi olup olmadığı hakkında sorul-du. Bunun şöyle cevap verdi: “Sinirli olarak söylemiş ise, Rasulullah’a

Sallallahu Aleyhi ve Sellem söven bir kişi gibi olmaz. Çünkü bunu kastetme-miştir.”

Ebu İshak el-Barki ve Esbağ bin el-Farac şöyle demiştir: “Bu kişi öl-dürülmez. Çünkü sadece Rasulullah’a salat getiren halka sövmüştür.” Bu sözSahnun’un söylediğine benzemektedir. Çünkü Peygambere sövmede öfkeyimazeret olarak saymamış, söylenen söz kendisine göre ihtimalli olupRasulullah’a Sallallahu Aleyhi ve Sellem veya O’na salat getiren melekleresövdüğünü kanıtlayan bir karine bulunmadığından ve olayın öncesini debilmediğinden dolayı böyle bir hüküm vermiştir.

 Ancak bazı alimler, bu kişinin öldürülmesi gerektiğini söylemiştir.Ebu’l-Hasan el-Kabisi’nin buna benzer bir konuda şöyle dediği belirtilir:“Kesin bir durum olmadıkça Müslümanın kanı dökülmez. Te’vil edilebileceksöz ve amellerde iyi düşünüp taşınmak gerekir.” Sözünün anlamı budur. EbuMuhammed bin Ebi Zeyd’in, “Allah Araplara lanet etsin, Allahİsrailoğullarına lanet etsin, Allah Ademoğullarına lanet etsin” diyen ve busözü ile peygamberleri değil, zalim olanları kastettiğini söyleyen bir kişihakkında sultanın içtihadına göre tedip cezası verileceğini söylediği nakledi-lir. Yine, “İçkiyi yasaklayana Allahu Teala lanet etsin” deyip, içkiyi kimin

haram kıldığını ve hadiste kimler için lanet okunduğunu bilmediğini söyleyenkişinin, cehaleti sebebiyle mazur olduğunu ve tedip cezasının verileceğinisöylediği de nakledilir. Çünkü bu kişinin tavrından Allahu Teala’ya ve Pey-gambere sövmeyi kastetmediği anlaşılmaktadır. Sadece insanlardan içkiyiharam edenlere lanet etmektedir. Yukarıdaki meselede Sahnun ve arkadaş-larının fetvasında belirttikleri gibi işlem yapılmıştır. Sefih insanların birbirleri-ne söyledikleri de bu türdendir. Çünkü bunlar birbirlerine karşı “Bin domu-zun oğlu, yüz köpeğin oğlu” gibi çirkin sözler söylerler ki bunun içine pey-gamberlere varıncaya kadar baba ve ecdadından pek çok insan dahil ola-

bilmektedir. Hatta bu sayı

belki de Adem’e  Aleyhisselam kadar uzanı

r. Dola-yısıyla bu tür sözlerden kaçınmak gerekir. Bir kişi Haşimoğullarından birine“Allah, Haşimoğullarına lanet etsin” derse ya da Rasulullah’ın Sallallahu

182

7/28/2019 Tekfirde Aşırılıktan Sakındırma Konusunda Otuz Risale-Makdisi

http://slidepdf.com/reader/full/tekfirde-asiriliktan-sakindirma-konusunda-otuz-risale-makdisi 185/531

⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ OTUZ RİSALE ⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ 

 Aleyhi ve Sellem soyundan geldiğini bildiği bir kimseye çirkin bir söz söyler vesövdüğü kişiler arasından Rasulullah’ın Sallallahu Aleyhi ve Sellem dışarıda

tutulması

gerektirecek açı

k bir karine de yoksa bu kişinin öldürüleceğisöylenmiştir.”481

Şeyhu’l-İslam’a  Rahimehullah, Ehl-i beytten şerefli birine söven ve“Allah ona ve onu şereflendirene lanet etsin” diyen kimsenin durumu sorul-duğunda şöyle cevap verdi: “Bu söz tek başına sahibinin öldürülmesinesebep olan sövme değildir. Bilakis sözünü açıklaması istenir ve onu kiminşereflendirdiği sorulur. Eğer bu sözünün açıklamasıyla yahut sözlerinin vehalinin işaretiyle onun Nebi’ye Aleyhissalatu Vesselam lanet etmeyi amaçladığı tespit edilirse öldürülmesi vacip olur. Eğer böyle bir şey tespit edilmemişse

alimlerin ittifakı

yla katlini gerektirecek bir şey yoktur. Yine alimlerin ittifakı

ileeşraftan birine sövdüğü için bir Müslümanın katli vacip olmaz. Sadece Pey-gambere söven kişi öldürülür.”482

İbn-i Teymiye yine şöyle der: “Haşimoğullarından birine söven kişiyetazir cezası verilir, ama bu Peygambere sövme kabilinden sayılmaz. Kişinin,Peygamberin babası ve dedesine sövmesi de bizzat Peygambere sövmeolarak kabul edilmez. Çünkü bu konuda laf ız açık değildir. Mutlak olarakdede, babanın babası anlamındadır. Rasulullah’a Sallallahu Aleyhi ve Sellem sövmek, katli vacip kılan bir küfürdür. Şek ile kesin iman zail olmaz, doku-

nulmaz olan kan da şüphe ile dökülmez. Özellikle Müslümanın Peygamberikastetmeyeceği galip olan bir durumdur. Onun lafzı da, hali de bunu gerek-tirmez. Delil olmaksızın bununla Peygamberi kastettiğine ilişkin iddia daonun hakkında kabul edilmez.”483

Delaleti ihtimal taşıyan bu tür konularda halin, lafzın ve kastın anla-şılması zaruretinin göz önünde bulundurulması gerektiği ve alimlerin bukonuda nasıl değerlendirme yaptıkları üzerinde dikkatle durulmalıdır. Çünküiman ve küfür, çok önemli ve tehlikeli iki konudur. İbn-i Teymiye’nin

 Rahimehullah dediği gibi bunlar, insanların zan ve hevalarıyla hüküm vere-

cekleri konular değil, Allahu Teala ve Rasulünden Sallallahu Aleyhi ve Sellem öğrenilecek konulardır.”484

 

481 Eş-Şifa, 2/234-237482 Mecmuu’l-Fetava, 35/120483

Mecmuu’l-Fetava, 34/87484 Mecmuu’l-Fetava, 35/101

183

7/28/2019 Tekfirde Aşırılıktan Sakındırma Konusunda Otuz Risale-Makdisi

http://slidepdf.com/reader/full/tekfirde-asiriliktan-sakindirma-konusunda-otuz-risale-makdisi 186/531

⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ TEKFİRDE AŞIRILIKTAN SAKINDIRMA KONUSUNDA ⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ 

-9-

KÜFRÜN AÇIK OLAN SEBEP VE BELİRT İLERİ İLE, TEKFİRİÇİN TEK BAŞINA YETERLİ OLMAYAN SEBEP VE

BELİRT İLER ARASINDA AYIRIM YAPMAMAK

Küfrün açık olan sebep ve belirtileri ile, tekfir için tek başına yeterliolmayan sebep ve belirtiler arasında ayırım yapmamak da tekfirde yaygın

olan hatalardan biridir. İslam’ın diğer dinlerde olmayan bazı alametleriolduğunu ve bu alametlerden birini üzerinde taşıyan kişi için asıl olanın,aksini izhar etmedikçe İslam olduğunu belirtmiştik. Bunula birlikte başka dinmensuplarının da yapabileceği ve tek başına kişinin İslam’ı için yeterli olma-yacak olan alametler de bulunmaktadır. Bu alemetleri ise şöyle sıralayabiliriz:

1- Selam Vermek:

Müslümanların ayırıcı niteliklerinden biridir. Ancak tek başına kişininMüslümanlığı için kesin delil değildir. Çünkü kafirlerden de bir çok kişi selam vermektedir. Enes’ten  Radıyallahu Anhu rivayet edilen hadiste şöyle geçmek-tedir: “Kitap ehli size selam verdiği zaman siz de onlara ‘ve aleykum’ de-yin.”485 Dolayısıyla selam vermek, kişinin Müslümanlığına karar vermeyeyeterli bir alamet değildir. Ancak bu alametin bulunması, gerekli araştırma-nın en güzel şekilde yapılmasını ve kişinin kanını ve malını helal ederek tekfiretmede acele etmemeyi gerektirir. Allahu Teala şöyle buyurur: “Ey imanedenler! Allah yolunda savaşa çıktığınız zaman iyi anlayın dinleyin. Sizeselam verene, dünya hayatının geçici menfaatine göz dikerek, ‘Sen mü’mindeğilsin’ demeyin. Çünkü Allah’ın nezdinde sayısız ganimetler vardır. Önce-den siz de böyle iken Allah size lutfetti; o halde iyi anlayıp dinleyin. Şüphesiz

 Allah bütün yaptıklarınızdan haberdardır.”486

 Allahu Teala, selam veren kişiyi araştırma yapmadan tekfir etmektenmü’minleri nehyetmiştir. Ayette geçen “Allah yolunda savaşa çıktığınız za-man” ibaresinden maksat; cihad yolculuğudur. Bu ise bu işin daru’l-İslam’daki bir yürüyüş ve çıkış olmadığını göstermektedir. Buhari, Tirmizi vebaşkaları bu ayetin nüzul sebebi olarak şunu rivayet ederler:“Suleymoğullarından bir adam birkaç arkadaşıyla beraber sahabenin yanın-

 485

Muttefekun aleyh486 4 Nisa/94

184

7/28/2019 Tekfirde Aşırılıktan Sakındırma Konusunda Otuz Risale-Makdisi

http://slidepdf.com/reader/full/tekfirde-asiriliktan-sakindirma-konusunda-otuz-risale-makdisi 187/531

⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ OTUZ RİSALE ⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ 

dan geçti. Yanlarında kendilerine ait koyunlar da bulunmaktaydı. Bunlarselam vermelerine rağmen, sahabe  Radıyallahu Anhum onları öldürdü ve

selam vermelerini de kendilerinden korunma gayesi olarak yorumladı

lar.Koyunları ise Rasulullah’a Sallallahu Aleyhi ve Sellem getirdiler. Bunun üzerine“Ey iman edenler! Allah yolunda savaşa çıktığınız zaman iyi anlayın dinleyin.Size selam verene, dünya hayatının geçici menfaatine göz dikerek, ‘Senmü’min değilsin’ demeyin”487 ayeti nazil oldu.”

Haf ız İbn-i Hacer Rahimehullah şöyle der: “Ayet, İslam’ın alametlerin-den birini üzerinde taşıyan kişinin, durumu kendisinden sorulup araştırmayapılmadan önce öldürülemeyeceğine delalet etmektedir. Çünkü selam vermek, mü’minlerin alameti olduğu gibi, cahiliyye devrinde de yaygın olan

bir selamlama yöntemiydi. Ancak selam vermek tek başı

na kişinin Müslü-man olduğuna hükmetmek ve kendisine İslam’ın hükümlerini uygulamakiçin yeterli değildir. Kişinin Müslüman olduğuna hükmedilmesi için şehadetkelimesini Müslümanların söylediği şekilde söylemesi gerekir.”488

Selam vermenin İslam’ın özelliklerinden olmakla beraber tek başınakişinin Müslümanlığı hakkında karar vermeye yeterli bir delil olmadığını Buhari ve Beyhaki’nin Ukbe bin Amir el-Cuheni’den yapt ıkları şu rivayet deteyit etmektedir: “Bir defasında Müslümana benzeyen bir kişi kendisineselam verdi. Ukbe o kişinin selamını aldı. Bunun üzerine Ukbe bin Amir’in

yanında bulunan bir çocuk ona, “Kime selam verdiğini biliyor musun?” dedi.Ukbe, “O Müslüman değil mi?” deyince, çocuk, “Hayır, o Hristiyandır” dedi.Ukbe kalkıp o kişinin arkasından gitti ve ona yetişerek “Allahu Teala’nınrahmet ve bereketi mü’minler üzerinedir. Ancak Allahu Teala senin ömrünüuzun ve malını bereketli etsin” dedi.”489 

Bu kişinin, İslam’ın alametlerinden olan sima ve selam özellikleriniizhar etmesi üzerine Ukbe bin Amir onun selamını almıştır. Ne var ki adamMüslüman değildi. Buna benzer konumda olan diğer alametlerin durumu dabu şekildedir.

Bu, daru’l-İslam’da olmuş bir olaydır. Yapılan duadan ve sebebindenanlaşıldığı gibi adam zimmet ehli idi. Daru’l-İslam’da tanının ve tanınmayanherkese selam vermek asıldır. Buhari ve Müslim’de rivayet edilen hadiste debu belirtilmiştir. Müslüman olanlar ile Müslüman olmayanların birbirinden

487 4 Nisa/94488 Fethu’l-Bari, Kitabu’t-Tefsir, Bab:17489 Buhari, el-Edebu’l-Mufred, 1112; Beyhaki, Sünen, 9/203. Bu dua, kitap ehlinden olan bu

kişinin uzun yaşayıp malının çoğalması ve böylece Müslümanlara daha çok cizye ödemesi içinyapılmıştır. Bununla ilgili el-Muğni’de de bir rivayet bulunmaktadır.

185

7/28/2019 Tekfirde Aşırılıktan Sakındırma Konusunda Otuz Risale-Makdisi

http://slidepdf.com/reader/full/tekfirde-asiriliktan-sakindirma-konusunda-otuz-risale-makdisi 188/531

⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ TEKFİRDE AŞIRILIKTAN SAKINDIRMA KONUSUNDA ⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ 

ayırt edilemediği bir yerde ise karışıklık meydana gelebilir. Ancak böyle biryerde selama karşılık vermesi halinde meydana gelebilecek karışıklıkta Müs-

lüman için bir kı

nama yoktur. Çünkü nassı

n delaletine uygun olarak veemredildiği gibi yapmıştır.490

2- Kişinin Müslümanların Kullandığı Bir İsim TaşıyorOlması:

Bu da tek başına kişinin Müslümanlığı için karar vermeye yeterli de-ğildir. Çünkü bugün, özellikle İslam devletinin kaybolmasından ve yerinemürted ve müşrikleri koruyan, Hristiyanları ayırıcı bir alamet taşımaya mec-bur tutmayan devletler kurulduktan sonra ğayri müslimlerden bir çok kişiMüslümanların kullandığı isimleri taşımaktadır. Kafir devletler, zimmet ehline

bu tür alametler taşımayı ve Müslümanca isimler almayı yasaklamamaktadır.Bugün hak ile batıl karışmıştır. Çocuğu olmayan bazı Hristiyanlardan çoğu-nun, çocuğu olması halinde adını Muhammed koyacağını söylediğini duy-dum ve öyle yapanlar da bulunmaktadır.

3- Elbise, Sakal, Saç, Sarık ve Buna Benzer Dış Görünüşünün Müslüman Olduğu İzlenimi Vermesi:

Bu gibi şeyler de tek başına kişinin Müslümanlığı için karar vermeyeyeterli değildir. Çünkü özellikle günümüzde, daru’l-İslam’da olduğu gibiMüslüman ve Müslüman olmayanı birbirinden ayıracak şekilde kıyafet giyil-mesi zorunluluğu bulunmamaktadır. Bununla beraber Müslüman simasınınyanında sakalının da bulunması, kişi hakkında güçlü bir karine olabilir.

Muhammed bin Hasan eş-Şeybani şöyle der: “Müslümanlar, müşrik-lerin şehirlerinden birine kuvvet yolu ile girse, gördükleri Müslüman veya

490 “Müslüman olmayanların Müslümanlardan ayrı olduğunu belirten bir alamet taşımaları gerektiğini şart koştuğunuz halde bu Hristiyan neden böyle bir alamet taşımamıştır?” diyesorulursa, şöyle deriz: Bu, özel bir olaydır. Ne zaman olduğu belli değildir. Müslümanları 

zimmet ehlinden ayıran şartları gölgelemez. Bu şatların, Rasulullah Sallallahu Aleyhi veSellem zamanında Yahudiler için konulmadığı ve uygulanmadığı bilinmektedir. RasulullahSallallahu Aleyhi ve Sellem, Medine’ye geldiği zaman, Yahudiler ile genel bir barış anlaşması imzalamış ve onlardan cizye de almamıştır. Çünkü anlaşma, cizye vermek gibi değildir. Bukonuda ve bu anlama ile ilgili olarak her iki taraf için Rasulullah’ın Sallallahu Aleyhi veSellem yazdıkları hakkında, Es-Sarimu’l-Meslul, 62 ve sonraki sayfalara bakınız. Şunu belirt-mek istiyoruz ki; ilk İslam devletinin ilk kurulduğu dönemde kitap ehlini saç, kıyafet ve bunabenzer şeylerde Müslümanlardan ayıran bir alamet yoktu. Ancak Müslümanlar güçlendikten ve din galip olduktan sonra kitap ehline bu mecburiyet getirilmiştir. Bunun en açık uygulama-sı, Ömer bin Hattab Radıyallahu Anhu döneminde olmuştur. Bu şartları onlara uygulayan da

Ömer bin Hattab’tır. Bu nedenle, bu şartlara “Ömer’in şartları” ismi verilir. Herhalde bu olaybundan önce olmuştur. Bakınız: İktizau’s-Sırati’l-Mustakim, 192

186

7/28/2019 Tekfirde Aşırılıktan Sakındırma Konusunda Otuz Risale-Makdisi

http://slidepdf.com/reader/full/tekfirde-asiriliktan-sakindirma-konusunda-otuz-risale-makdisi 189/531

⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ OTUZ RİSALE ⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ 

zimmet ehli siması taşıyan bir kişiyi öldürmeleri haricinde, orada bulunanları öldürmelerinde bir sakınca yoktur. Ancak üzerinde Müslüman siması taşıyan

birini gördüklerinde onun kimliğini çok iyi araştı

rmaları

gerekir.”Bu cümleyi şerheden Serahsi şunu söyler: “Çünkü hakikati bilinme-yen şeylerde simaya göre hüküm vermek asıldır. Allahu Teala bazı ayetlerdeşöyle buyurmaktadır: “Yüzlerinde secdelerin izinden nişanları vardır”491 “Senonları görünce yüzlerinden tanırsın.”492 Yanlışlıkla öldürmeyi telafi etmekmümkün olmaz. Ele geçen kişinin kimliğinin iyice araştırılıp netleştirilinceyekadar beklenilmesi ise Müslümanlara zarar getirmez. Çünkü ihtimal ifadeeden sima, fasık bir kişinin getireceği haberden daha aşağı derecede değildir.Fasık haber getirdiğinde araştırma yapmak emredildiği gibi, bu tür simalarda

da gerektiği gibi araştı

rma mecburiyeti vardı

r.”493

4- İyiliği Emretmek, Kötülüğü Yasaklamak, Mazlumun veDarda Kalanın Yardımına Koşmak:

Bu tür ahlakın ve fiillerin sadece Müslümanlarda değil, bazı kafirlerdede bulunduğu bilinmektedir. Ümmü Seleme’den  Radıyallahu Anha  şöylerivayet edilir: “Rasulullah’a Sallallahu Aleyhi ve Sellem  şöyle dedim: “Hişamakrabayı gözetir ve misafiri ağırlardı, sıkıntıyı giderir ve yemek yedirirdi. Eğeranlayıp Müslüman olsaydı bu yaptıklarının ona faydası olur muydu?”Rasulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem  şöyle buyurdu: “Hayır, o dünyada

övülmek ve anılmak için verirdi. Birgün olsun ‘Rabbim, ahiret günündehatamı bağışla’ demedi.”494

Müslim, Aişe’den Radıyallahu Anha şöyle rivayet eder: “Dedim ki; “YaRasulallah, İbn-i Ced’an cahiliyye döneminde akrabayı gözetir ve fakirleridoyururdu. Bu yaptıklarının ona bir yararı olur mu?” Bunun üzerineRasulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurdu: “Hayır ey Aişe! Ona biryarar sağlamaz. Çünkü o bir gün olsun ‘Rabbim, ahiret gününde hatamı (şirk) bağışla’ demedi.”

Hakim bin Hizam hadisi de buna delalet eder. O, Rasulullah’aSallallahu Aleyhi ve Sellem  şöyle demiştir: “Cahiliyyede benim sadaka, köleazadı yahut akraba ziyareti gibi, ibadet olarak yaptığım şeyler hakkında nedersin? Bunlarda ecir var mıdır?” Rasulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle

491 48 Fetih/29492 2 Bakara/273493

 Şerhu’s-Siyeri’l-Kebir, 4/1444494 Ebu Ya’la ve ayrıca Tabarani el-Kebir’de rivayet etmiştir.

187

7/28/2019 Tekfirde Aşırılıktan Sakındırma Konusunda Otuz Risale-Makdisi

http://slidepdf.com/reader/full/tekfirde-asiriliktan-sakindirma-konusunda-otuz-risale-makdisi 190/531

⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ TEKFİRDE AŞIRILIKTAN SAKINDIRMA KONUSUNDA ⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ 

buyurdu: “Hayır olarak geçmişte yaptığın ne varsa onun üzerine Müslümanoldun.”495

Şüphesiz kafirler arasında da güzel ahlakı seven, insanların yardımı-na koşan kişiler bulunmaktadır. Kafirlerde, amaçları değişik de olsa ilk yar-dım, infak, tedavi, muhtaçlara iyilik yapma gibi işleri yürüten kuruluşlarbulunmaktadır.

Burada sayılan alametlerin tamamı özellikle hak ile batılın karıştığı,beşeri yasaların mürtedleri ve mürted olmayı koruduğu, kitap ehlini ayırıcı kıyafet giymeye mecbur etmediği ve hatta birçok kişinin kafirlere benzediğimevcut yönetimler altında bu tür alametler tek başına kişilerin Müslümanlı-ğını belirlemede yeterli olmaz. Ancak tekfir etmede acele etmeyi önleyicidir-

ler ve insanların kan ve mallarının, gerekli araştırma yapılmadan hederedilmesine engel olur. Bu nedenle Allahu Teala şöyle buyurur: “Ey imanedenler! Allah yolunda savaşa çıktığınız zaman iyi anlayın dinleyin. Sizeselam verene, dünya hayatının geçici menfaatine göz dikerek, ‘Sen mü’mindeğilsin’ demeyin.”496

Taberi  Rahimehullah  şöyle der: “Müslüman veya kafir olduğunu bil-mediğiniz kişileri öldürmeden önce iyice araştırın. Kimliğini tespit edemedi-ğiniz kişileri öldürmede acele etmeyen. Allahu Teala’ya, Rasulü’ne ve sizedüşman olduğunu kesin bildikleriniz dışında durumları belirsiz olan kişileri

hemen öldürmeye kalkışmayın.”Bütün bunlardan sonra şunu söyleyebiliriz: Bu alametler tek başına

kişinin Müslüman olduğuna delil olması için yeterli değildir. Ancak bu kişininMüslüman olabileceği ihtimali için bir sebep niteliğindedirler. Çünkü bualametlere sahip olan bir kişinin görünümü, küfürden çok İslam’a yakındır. Allahu Teala, bu durumlarda sözkonusu kişiyi tekfir etmemeyi ve hakkındagerekli araştırmayı yapmayı emretmiştir. Bunlar İslam’ın ihtimal taşıyanalametleri olmakla beraber sadece Müslümanlarda bulunmamaktadır. Sade-ce Müslümanlarda bulunan bir fiil veya sima olmuş olsaydı, araştırma yap-

maya gerek kalmazdı.İslam’ın ve Müslümanların alametleri olduğu gibi küfrün ve kafirlerin

de kendine mahsus alametleri vardır. Bunlardan bazıları küfre delalet eden ve bulunması halinde tekfir için yeterli bir sebep olan alametlerdir. Bazı alametler ise tek başına kişilerin kafir olduğunu belirlemede yeterli değildir.Özellikle Müslümanlarda iman bağlarının gevşediği ve kötülüklerin yayıldığı 

495

Muttefekun aleyh496 4 Nisa/94

188

7/28/2019 Tekfirde Aşırılıktan Sakındırma Konusunda Otuz Risale-Makdisi

http://slidepdf.com/reader/full/tekfirde-asiriliktan-sakindirma-konusunda-otuz-risale-makdisi 191/531

⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ OTUZ RİSALE ⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ 

ortamlarda, delaleti ihtimal taşıyan bu tür alametlere bakarak küfre karar vermek mümkün değildir.

Gerekli olan bir durumda, İslam’ın kesin olan alametlerinden biriniizhar etmeyen kişi hakkında Müslüman hükmünü vermediğimiz ve özelliklegünümüz toplumlarında karar vermek için yeterli olmayan ihtimalli alametlerile yetinmediğimiz gibi, küfre ihtimal taşıyan alametler, ona götüren yollar veşekiller ile de gerekli araştırmayı yapmadan kişilerin kafir olduğuna dairhüküm veremeyiz. Şüphesiz ki ancak kafirde bulunan açık ve kesin sebeplerile insanları tekfir edebiliriz. Kişinin tekfiri için tek başına yeterli olmayanküfür alametlerinden bazıları şunlardır:

1) Kafirlere Benzemek:

Sakalı kesmek gibi sima ve kıyafette onlara benzemek bu alametler-dendir. Bütün bunlar küfre götürmeyen günahlardandır. Sadece bunlarabakarak insanları tekfir etmek, aşırıların yöntemidir. Ancak kafirlerin küfürolan söylemlerini benimsemek, ibadetlerini yapmak ve Hristiyanlığa açıkçadelalet eden haç takmak497 gibi batıl dinlerinin özellik ve hususiyetlerindenolan şeyleri taşımak veya giyinmek açık küfür alametlerindendir. Tirmizi’ninSüneni’nde ve Taberi’nin Tefsiri’nde aktarılan Adiy bin Hatim ile ilgili riva-yette, Rasulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem, Adiy bin Hatim’in  Radıyallahu

 Anhu takındığı haçı put olarak nitelemiştir.

Bâtılı açıkca simgeleyen ve din adamlarının giydiği kıyafetleri giymekküfrün açık alametlerindendir. Alimlerin kitaplarında belirttikleri zunnar(kuşak) bağlamak da bu türdendir. Nevevi  Rahimehullah, Ravdatu’t-Talibinisimli kitabında şöyle der: “Beline zünnar bağlamak küfürdür. Başına Mecu-silerin takkesini takan kişi hakkında ihtilaf edilmiştir. Sahih olan görüşe görebunu yapan kişi kafir olmaz. Kişinin zünnar niyetiyle beline ip bağlaması daküfür olup zünnar hükmendedir. Ticaret için beline zünnar bağlayıp daru’l-

 497 Hristiyanların şirk akidelerini gösteren ve açıkça haç olup delaleti sarih olan bir şeyi takmakbu kabildendir. Ancak sadece elbise, resim ve benzeri şeylerde çizgilerin kesişmesinden ibaretolan haç şekline bakarak insanları tekfir etmek doğru değildir. Çünkü bu tek başına insanları tekfir etmeye yeterli bir sebep olmaz. Rasulullah’ın Sallallahu Aleyhi ve Sellem, haç şeklindeolan hiçbir şeyi evinde bırakmadığını ve değiştirdiğini Buhari  Rahimehullah rivayet etmekte-dir. Bakınız: 5952. El-İsmaili’nin rivayetinde, “Haç şekli yapan” olarak geçmektedir. Ancakşüpheye yol açan haç şeklinin elbise, kilim veya başka şeyler üzerinde bulunması ileHristiyanların şirk akidelerini simgeleyen açık haç arasında fark vardır. Tekfir etmek, ancaksarih ve açık küfür alameti olan haçın varlığı ile olabilir. Bu şekilde açık olmayan simgeler

sebebi ile tekfir yapılamaz. Çünkü bu tür şeyler ihtimal derecesinde bir delil niteliğinde olur ki,böyle bir durumda nasıl davranılacağını yukarıda açıkladık.

189

7/28/2019 Tekfirde Aşırılıktan Sakındırma Konusunda Otuz Risale-Makdisi

http://slidepdf.com/reader/full/tekfirde-asiriliktan-sakindirma-konusunda-otuz-risale-makdisi 192/531

⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ TEKFİRDE AŞIRILIKTAN SAKINDIRMA KONUSUNDA ⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ 

harbe giren kişi de kafir olur. Ancak esirleri kurtarmak için bunu yaparsakafir olmaz.”498

Kafirlerin batıl akideleri ve dinlerini simgelemeyen, genel olan giyim-leri, kıyafetleri ve şekilleri ise, tekfir için tek başına yeterli bir sebep değildir.Rasulullah’ın Sallallahu Aleyhi ve Sellem, üzerinde serçe resmi olan bir elbisegiydiğini gördüğü Abdullah bin Amr’a, “Bunlar kafirlerin elbiseleridir, giy-me!”499 demesi buna delalet eder. Rasulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem bunusöylemek ile yetinmiştir. Bunları giymek de küfür olsaydı, gerekli açıklamayı yapar, tevbe etmeye çağırır ve şirk ve küfür olan söz ve ameller konusundayaptığı gibi kesin olarak bundan sakındırırdı.

Müslüman olmayanlara benzemeyi şiddetle sakındıran bazı rivayetler

 vardır. Aşırıya kaçan bazı kişiler bu rivayetleri her türlü benzeme hakkındamutlak olarak kullanmaktadırlar. Halbuki bunların ayrı ayrı değerlendirilmesigerekir. Bu rivayetlerden birisi şudur: “Kim bir kavme benzerse, o da onlar-dandır.”500

İbn-i Teymiye Rahimehullah şöyle der: “Bu hadis zahiri manası itibariile kafirlere benzemenin küfür olduğunu gerektirse de, bu benzeme en azın-dan haram hükmündedir. Allahu Teala, “İçinizden onları dost tutanlar,onlardandır”501 buyurmaktadır. Bu hadis mutlak benzemeye de hamledilebi-lir. O durumda ise küfrü belirtir. Onlara benzediği kadarıyla onlardan olduğu

anlamına da gelebilir. Dolayısıyla kafirlere benzediği şey küfür veya masiyetise, kişinin de hükmü kafir veya masiyet sahibi olur.”502

İbn-i Teymiye’nin  Rahimehullah, “o da onlardandır” ibaresi ile ilgilibu değerlendirmeleri çok önemlidir. Kafirlere benzemenin küfürde benzeme veya günahta benzeme olabileceğini ve herbirinin hükmünün farklı olduğu-nu, bunların tamamını içinde toplayan mutlak benzemenin ise kesin olarakküfrü ifade ettiğini belirtmektedir.

 Allahu Teala’nın “Allah kendisine ortak koşulmasını asla bağışlamaz.Bundan başkasını dilediği kimse için bağışlar”503 ayeti bunu açıklamaktadır.Kafirlere benzemenin bütün yönleri küfür olsaydı, Rasulullah’ın Sallallahu

 Aleyhi ve Sellem hiçbir şeyde onlara muvafakat etmemesi gerekirdi. Halbuki

498 Ravdatu’t-Talıbin, 10/69499 Müslim500 Ebu Davud ve İmam Ahmed rivayet etmiştir. İbn-i Teymiye  Rahimehullah senedinin iyiolduğunu söylemiştir. İktizau’s-Sırati’l-Mustakim, 94501 5 Maide/51502

 İktizau’s-Sı

rati’l-Mustakim, 95503 4 Nisa/48

190

7/28/2019 Tekfirde Aşırılıktan Sakındırma Konusunda Otuz Risale-Makdisi

http://slidepdf.com/reader/full/tekfirde-asiriliktan-sakindirma-konusunda-otuz-risale-makdisi 193/531

⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ OTUZ RİSALE ⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ 

Rasulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem hakkında şu rivayet sabittir: “Hakkındabir emir bulunmayan konularda kitap ehline muvafakat etmeyi severdi.” 504 

Bütün bunlar, yukarı

da aktardı

ğı

z hadisin çok yönlü olarak ve bu rivayet-ler ışığında değerlendirilmesi gerektiğini gösterir. Bazı aşırıların yaptıkları gibi, sadece sakal kesmesi, kafirlerin dinlerinin simgesi olmayan ve günlükhayatta giyindikleri gibi giyinmesi sebebi ile kişinin kafir olduğu, kan vemalının helal olduğu söylenemez. Genel olarak bütün meselelerde kafirlerebenzeyen ise, onların bütün kötülüklerini toplamış ve onlar gibi olmuş olur.

Küfür veya günah olmayan meselelerinde onlara benzemeye gelince;bu da onlara benzeme yasağının genel kapsamı içindedir. Çünkü bunlar,bizzat yasak hükmünde olan işlere götüren bir kapıdır. Bu nedenle İbn-i

Teymiye  Rahimehullah  şöyle der: “Kafirlere benzemek genelde kişiyi küfür veya masiyete götürür. Ya da netice olarak aynı anda hem küfre ve hem demasiyete götürebilir.”505

İbn-i Teymiye  Rahimehullah, başka bir yerde de zahirde onlara ben-zemenin kalpte onlara bir nevi sevgi, sempati ve dostluk meydana getirdiği-ni, bu nedenle Rasulullah’ın Sallallahu Aleyhi ve Sellem bu kapıyı kesin olarakkapattığını ve onlara benzemeyi mutlak olarak yasakladığını belirtmektedir. Ancak f ıkıh alimleri şöyle bir kural belirlemişlerdir: “Yasak, bir kötülük yolu-nu kapamak (Seddu’z-zeria) maksadı ile yapılmışsa, maslahat için kaldırılabi-

lir.”506

İbn-i Teymiye Rahimehullah, kitaplarında bu kuraldan söz etmiş ve ih-tiyaç yahut maslahat için onlara görünümde benzemenin küfür olmadığını aktararak şöyle demiştir: “Onlara muhalefet ancak onlarla cihad etmek,onları yenmek ve cizyeye bağlamak gibi din üstün olduktan sonra olur.Müslümanlar, ilk dönemde zayıf oldukları için onlara muhalefet etmek ileemrolunmadılar. Ne zaman ki din tamamlandı, üstün oldu ve yüceldi, onlaramuhalefet etme hükmü getirildi. Bugün daru’l-harpte veya daru’l-harp ol-mayan daru’l-küfürde bulunan Müslüman, doğuracağı zarar açısından görü-

nüşte onlara muhalefet etmek ile sorumlu değildir. Hatta onları dine davetetmek, durumlarından Müslümanları haberdar etmek (istihbarat toplamak),

504 Muttefekun aleyh505 İktizau’s-Sırati’l-Mustakim, 232506 Bu nedenle bir çok alim, sebeplerinden dolayı, yasak olan vakitlerde namaz kılmayı maslahat açısından caiz görmüştür. Çünkü bu vakitlerde namaz kılmanın yasaklanması,mücerred olarak namaz kılmamak için değil, o vakitlerde ibadet eden müşriklere benzeme-

mek içindir. Dolayısıyla benzeme tehlikesi sözkonusu değil ise ve maslahat olarak namazkılma ihtiyacı giderilmiş olacaksa, yasak kalkar. Bakınız: Mecmuu’l-Fetava, 1/123

191

7/28/2019 Tekfirde Aşırılıktan Sakındırma Konusunda Otuz Risale-Makdisi

http://slidepdf.com/reader/full/tekfirde-asiriliktan-sakindirma-konusunda-otuz-risale-makdisi 194/531

⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ TEKFİRDE AŞIRILIKTAN SAKINDIRMA KONUSUNDA ⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ 

onların Müslümanlara olacak zararını önlemek gibi dini bir yarar gördüğün-de, zaman zaman onlara karışması müstehap veya bazen vacip olur.

Muhalefet, Allahu Teala’nın dini üstün kıldığı ve kafirleri zelil ve hakiredip cizyeye bağladığı daru’l-İslam’da olur. Onlara muhalefet vemuvafakatın zaman ve mekana göre değiştiği ortaya çıktığına göre, bukonudaki hadislerin hakikati de ortaya çıkmış demektir.”507

Maslahat yahut ihtiyaç halinde işlenmesi caiz olan bir şeyin hiçbirzaman küfre götüren ve dinden çıkaran meseleler ile bir tutulması caiz ol-maz. Bugün Müslüman kitlelerin ve avamın bu tür günah ve münker olanşeylerde kafirleri taklid ettiğini, hatta kimi Müslüman cemaatlerin sakalı kesmenin mübah olduğunu ve dış görünüşte kafirlere benzemenin ve onların

adetlerini taklit etmenin bir sakıncasının bulunmadığını söylediğini görmek-teyiz. Böyle bir meseleden dolayı tekfir kapısını açmak, tekfir konusunda açıkbir sebep olmadığı halde günahkar Müslüman kitleleri tekfir etmek içinbüyük bir kapı açmak olur. Hatta bu iş, kafirlerin mü’minler ile savaşmakiçin azı dişlerini gösterdiği bir çok yerde, tağutların kendilerini esir alma,işkence etme ve savaş açma korkusuyla gizlenme, kıyafetlerini değiştirme vesakallarını kesmeye mecbur olan mü’min mücahidlerin tekfir edilmesinekadar gider. Buhari’nin, İbn-i Abbas’tan Radıyallahu Anhu rivayet ettiği hadis-te Rasulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem, Mikdad’a şöyle demiştir: “Bir kimse

içinde yaşadığı kafirlere karşı imanını gizledi. İmanını açığa vurduğunda isekişi onu öldürdü. Nitekim, Mekke'de iken, bir zamanlar sen de imanını giz-lemiştin.”508

2) Müslüman Olmayan Devletlerin Pasaportunu Taşımak veVatandaşı Olmak:

Bu alanda musibetin genel olduğu bilinmektedir. Tağutlar insanlariçin yeryüzünü daraltmış ve onların izinleri, kimlikleri, kararları, pasaportları  ve mahkemeleri olmadan hareket edilemez hale gelinmiştir. Kabilesi olanlar veya birtakım güçlere dayananlar dışında bu çerçevenin dışında kalarak

azimete sarılanlar yok gibidir. Dolayısıyla aklı başında olan hiçbir kimse,güçlüsünden zayıf ına, erkeğinden kadınına kadar Müslümanların tamamının,bundan uzak durmadıkları ve çöllerde veya dağ başlarında yaşamadıkları için küfre girdiklerini söyleyemez.

Şüphesiz zalim tağutların baskı ve zorlamaları karşısında insanlarınboyun eğme ve itaat etme mecburiyetinde kalmaları ile, tağutların kuyruk veyalakalarının yaptığı gibi, istiyerek ve kendi iradeleriyle onlara boyun eğme-

 507

 İktizau’s-Sı

rati’l-Mustakim, 192508 Buhari, 6358

192

7/28/2019 Tekfirde Aşırılıktan Sakındırma Konusunda Otuz Risale-Makdisi

http://slidepdf.com/reader/full/tekfirde-asiriliktan-sakindirma-konusunda-otuz-risale-makdisi 195/531

⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ OTUZ RİSALE ⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ 

leri eşit değildir. Tağutların kimliğini veya pasaportunu taşıyan herkesinonların hükmünden razı olduğu veya onların kendisinden razı olduğu söyle-

nemez. Nitekim bir süreliğine de olsa, bu evrakları

kabul etmeyen bazı

insan-lar, gidecek yer bulamadıklarından dolayı tekrar bunları kabul etmek vetaşımak zorunda kalmışlardır.

Mekke’de kafirler Müslümanları zorluyordu. Bu hiçbir zaman Müslü-manların onların dininden razı olduğu anlamına gelmiyordu. Rasulullah’ınSallallahu Aleyhi ve Sellem bizzat kendisi davet için gittiği Taif’ten döndüğü veMekke’ye sokulmadığı gün müşrik olan Mut’im bin Adiy’in himayesini kabuletmiştir. Yine komşusu olan Ebu Diğne, Ebu Bekir’i  Radıyallahu Anhu ve Asbin Vail de Müslüman olan Ömer bin Hattab’ı  Radıyallahu Anhu koruması 

altı

na almı

ştı

r.Himayesi altına almak, hayatı için kişiye garanti vermektir. Hatta bu-gün sistemlerin insanlara pasaport ile sağladığından daha fazlasını içermek-tedir. Bütün bunlara rağmen, sahabenin  Radıyallahu Anhum, müşriklerindinine olan düşmanlıkları ve onlardan beri oluşları güneşin parlaklığındandaha açıktı.

Bugün bizler ve bizim ile beraber olanların hiçbiri bu tağutların sis-temlerinden razı değiliz. Onlar da bizden razı değillerdir. Her yerde ve herzaman onları tekfir ediyoruz, hoşlarına gitmeyecek her şeyi söylüyoruz,

onlardan ve sistemlerinden beri olduğumuzu ve düşmanlıklarımızı açıkça ilanediyoruz. Bununla beraber bu sistemlerin ve yöneticilerinin kimlik ve pasa-portlarını taşıyoruz. Allahu Teala’nın bizi bunlardan da en kısa zamandakurtarmasını, katından bize bir yardımcı ve dost göndermesini diliyoruz.

Dolayısıyla sırf bu sebepten dolayı insanları tekfir etmek caiz değildir. Ancak bunun için kafirlere dostluk besleme, onların yönetim ve kanunlarını kabul etme ve üzerine yemin etme, onların erleri olarak çalışma gibi küfregötüren bir şeyi şart koşarlarsa, o zaman durum değişir. Bu konuda bizimyaşadığımız memleketler ile batı ülkeleri arasında bir fark yoktur. Batının

tağutları ile doğunun tağutları kardeştir. Hatta batının tağutları bugün kendihalklarına daha merhametli, adaletli, hak ve özgürlüklerine daha saygılı veinsaflıdır.

Batıda ve doğuda, bu kafir hükümetlerin bulunduğu memleketlerdebir çok muvahhid Müslüman yaşamaktadır. Bu Müslümanlar tağutlardan veküfür yönetimlerinden beri olduklarını ilan etmektedirler. Dolayısıyla kimlik ve pasaport sebebi ile insanları tekfir etmenin büyük bir hata olduğunusöyleyebiliriz.

Pasaport çıkarmak için tağutun hükmüne baş vurduğunu öne sürerekbundan dolayı insanları tekfir edenler, şüphesiz aşırı ve ölçüsüz hareketedenlerdir ve dinlerini tehlikeye atanlardır. Bunlar, küfre götüren ve tağuta

193

7/28/2019 Tekfirde Aşırılıktan Sakındırma Konusunda Otuz Risale-Makdisi

http://slidepdf.com/reader/full/tekfirde-asiriliktan-sakindirma-konusunda-otuz-risale-makdisi 196/531

⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ TEKFİRDE AŞIRILIKTAN SAKINDIRMA KONUSUNDA ⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ 

muhakeme olmanın ne olduğunu bilmeyen, teşri edilmesinde veya ortadankaldırılmasında kullara hiçbir yetki tanınmayan Allahu Teala’nın belirlediği

hükümler ile insanları

n içtihadları

na bı

rakı

lan hükümleri birbirinden ayı

racakbilgiden de yoksun olan kişilerdir. Şer’i hükmü idari hükümden ayıramaya-cak kadar cahil olan böylelerinin, insanları tekfir etme işine girmeleri helalolmaz. Allah’ın izni ile bu iki hüküm arasındaki farkı ileride belirteceğiz.

Bazıları bu sebeplerden dolayı insanları tekfir etmek için şu hadisi de-lil olarak gösterirler: “Rasulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem: ‘Bir adam birsinek sebebiyle cennete girdi. Bir adam da bir sinek sebebiyle cehennemegirdi’ buyurdu. Orada bulunanlar; ‘Bu nasıl olur ey Allah’ın Rasulü?’ dediler.Bunun üzerine Rasulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem  şöyle devam etti: ‘İki

adam, putları

olup herkesin adak sunduğu bir kavme uğradı

. Onlardanbirine ‘Kurban sun!’ dediler. Adam ‘Kurban sunacak bir şeyim yok’ dedi. ‘Birsinek de olsa, kurban sun!’ dediler. Böylece adam bir sineği putlara kurbanolarak sundu ve onu serbest bıraktılar. Bu yaptığı sebebi ile cehennemegirdi. Diğer kişiye de ‘Kurban sun!’ dediler. Adam ‘Allah’tan başkasınakurban sunmam’ dedi. Bunun üzerine boynunu vurdular. Bu adam isecennete girdi.”509 Bu insanlar, Allahu Teala’dan başkasına bir sineği kurbanolarak sunan kişinin kafir olup ateşe girdiğine bakarak kafirlerin verdiğipasaportu kabul eden ve taşıyan kişinin de kafir olduğunu söylerler. Bunlaracevap olarak şöyle deriz:

Şüphe yok ki nakıştan önce tahtın hazır olması gerekir. Her şeydenönce hadis merfu olarak değil, mevkuf olarak rivayet edilmiştir. “Teysiru’l- Azizi’l-Hamid Şerhu Kitabi’t-Tevhid” isimli eserin yazarı, “Allahu Teala’danbaşkası adına kurban kesmek” bölümünde bu hadisi zikretmiş ve bu hadisiİmam Ahmed’in rivayet ettiğini söylemiştir. Hadisin rivayetinde birinci hal-kayı oluşturan Tarık bin Şihab’ın sahabeden olup olmadığı ihtilaflıdır.Rasulullah’ı Sallallahu Aleyhi ve Sellem gördüğü, ancak ondan bir şey dinle-mediği söylenir ki bu durumda hadis mürsel olur. Kitab ın yazarı, bu hadishakkında İbnu’l-Kayyim’in  Rahimehullah “Müsned’i inceledim orada buhadise rastlamadım, herhalde imam “Kitabu’z-Zühd” veya başka yerdebunu rivayet etmiş olabilir” sözünü nakletmektedir.

Durum aynen İbnu’l-Kayyim’in  Rahimehullah dediği gibidir.Sözkonusu rivayet İmam Ahmed’in  Rahimehullah “Kitabu’z-Zühd” isimlieserinde 32-33. sayfa, 84 nolu maddede geçmektedir. Oğlu Abdullah ondannakletmiş, ancak merfu olduğunu belirtmemiştir. Sadece “Tarık binŞihab’dan, o da Süleyman’dan” diyerek belirtmiştir. Hadisin senedinde

509 İmam Ahmed, Tarık bin Şihab’tan rivayet etmiştir.

194

7/28/2019 Tekfirde Aşırılıktan Sakındırma Konusunda Otuz Risale-Makdisi

http://slidepdf.com/reader/full/tekfirde-asiriliktan-sakindirma-konusunda-otuz-risale-makdisi 197/531

⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ OTUZ RİSALE ⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ 

sözü edilen kişi meçhul biridir. Kitabu’z-Zühd’e ilavede bulunan kişi bununSelman-ı Farisi olduğunu söyler. Böyle olursa, hadis merfu olmaz. Sel-

man’dan nakledildiği sabit ise

510

, israiliyyattandı

r. Çünkü Selman’a “İki kitap(yani İncil ve Furkan) sahibi” denilirdi.511 Uzun süre Yahudi veHristiyanlardan olan kitap ehli ile oturup kalkmıştır. Doğrusunu Allahu Tealabilir. Ne olursa olsun, böyle bir habere dayanarak insanları tekfir etmek, kanı  ve malı helal saymak doğru değildir.

Bu rivayetin sahih olduğunu varsaysak bile, her şeyden önce pasa-port sebebiyle insanları tekfir etmek için bunu delil olarak kullanmak hatalı-dır. Şöyle ki:

A- Bu hadiste aktarılan haber bu ümmetten öncekilere dair bir ha-

berdir. Bilindiği gibi bizden öncekilerin haberi, bizim şeriatımız ile çelişirsekabul edilmez. Çünkü Allahu Teala, Tevhid dışında her ümmete ayrı birşeriat vermiştir. Burada kastettiğimiz ve bizim şeriatımızda olan şey, ikrahengelidir. Bilindiği gibi Allahu Teala muteber olan ikrahı tekfir veya günah-kar sayma engellerinden biri olarak vazetmiştir. Bu ise sadece bu ümmetemahsustur. Rasulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem  şöyle buyurur: “AllahuTeala ümmetimin yanılarak, unutarak ve zorlanarak yaptıklarını affetmiş-tir.”512 Bu, Allahu Teala’nın bu ümmete olan rahmet ve kolaylaştırmasıdır.Bizden öncekiler ikrah sebebiyle mazur sayılmazlardı. Yukarıda aktardığımız

hadis sahih ise, kurban sunmayan kişinin öldürüldüğü belirtilmektedir. Öldü-rülme tehdidi altında kurban sunan kişinin ateşe girdiğinin bildirilmesi, buhaberin bizim şeriatımıza aykırı olup delil gösterilmeye elverişli olmadığını göstermektedir.

B- Ateşe girme tehdidi, amellerin boşa gitmesi ve cehennemde ebedikalma tehdidi gibi başka bir karine yoksa, söz veya fiilin büyük küfür oldu-ğuna delalet için tek başına yeterli değildir. Çünkü Tevhid ehlinden olduğuhalde günahları kadar ateşe girip, daha sonra Allahu Teala’nın lütfu ilecennete girecek kişiler olduğu sabit olmuştur.

C- Bu hadiste aktarılan ve sahibinin ateşe girmesine sebep olanolayda kişiyi küfre sokacak sebep bulunmaktadır. Biz, bu tür küfür sebepleri

510 Daha sonra Ebu Nuaym’ın Hilye’sinde 1/203’de, hadisin Selman-ı Farisi’den Radıyallahu Anhu rivayet edildiğini gördüm511 Bakınız: İbn-i Abdilber, em-İstiab, 196512 İbn-i Mace, Beyhaki, Darekutni ve Hakim 2/198 de rivayet etmiştir. İbn-i Ebi Hatim illetlisaymış ve başkaları da zayıf olarak saymış ise de, alimler onu kabul etmişlerdir. Çünkü Kur’an ve Sünnet’ten sabit şahitleri vardır. Ayrıca aslının olduğunu belirten başka varyantları da

bulunmaktadır. Bakınız: Sehave, el-Makasıd, 230. Nevevi  Rahimehullah K ırk Hadis isimlieserinde, bu hadisin hasen olduğunu söylemektedir.

195

7/28/2019 Tekfirde Aşırılıktan Sakındırma Konusunda Otuz Risale-Makdisi

http://slidepdf.com/reader/full/tekfirde-asiriliktan-sakindirma-konusunda-otuz-risale-makdisi 198/531

⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ TEKFİRDE AŞIRILIKTAN SAKINDIRMA KONUSUNDA ⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ 

taşıyan pasaportların çıkarılmasını veya taşınmasını caiz görmüyoruz. Bizimkarşı çıktığımız, açık bir küfür sebebi taşımasa bile, pasaport çıkaran ve

taşı

yan insanları

n tamamı

tekfir etme meselesidir. Bundan dolayı

insanları

 tekfir edenler, pasaport çıkarmak için baş vurmayı bile tağutun hükmünebaş vurmak olarak değerlendirirler. Her halukarda sebebin pasaport ile ilgisiyoktur. Yolculuk yapmak için tağutların verdiği pasaport, galip ve egemenolanların mağlup olan insanlara verdikleri bir belgedir. Küfre götüren birsebep taşımıyorsa, pasaporta muhtaç olan ve alan kişiler acaba hangi sebepile tekfir edilebilir?

3) Kafirlerin Küfre Delaleti Açık Olmayan Bayrağını VeyaSimgelerini Taşımak, Devlet Dairelerine Veya Meydanlara Asılmış 

Resimlerin Altı

nda Bulunmak:Bunların hiçbirisi, insanları tekfir etmek için yeterli birer sebep niteli-ğinde değildir. Bayrak sebebiyle insanları tekfir edenler, bildiğimiz kadarıylaşu iki sebebe binaen bunu yapmaktadırlar:

Birincisi; onları yüceltmek ve saygı göstermek, putlara saygı ve tazimgöstermek gibidir ilkesi. Halbuki bu doğru ve iyi bir tespit değildir. Putları yüceltmek, ilahlaştırma ve kulluk manasındadır. Korku ve ümidin bulunduğubir ibadettir. Bunu yapanlar, putlara korku ve ümit bağlarlar, putların fayda ve zarar verdiğini ve Allahu Teala’ya yaklaştırdığını düşünürler.

 Yüceltme fiilinde, korku, ümit, ilahlaştırma, sevgi ve sevap düşüncesiyoksa, ibadet veya şirk anlamına da gelmez. Aşırılık ve abartma ile yapılması halinde, buna yol açabilecek bir kapı niteliğini alır. Aynı şekilde her sevgi vekorku da ibadet değildir. Mutlaka bunların ayrı ayrı değerlendirilmesi gerekir.

Kimsenin, bu bayrak ve buna benzer simgeleri ibadet niyetiyle yü-celttiğini bilmiyorum. Sadece abartma kabilinden bir yüceltme bulunmakta-dır. Şirke yol açabileceği endişesi taşıyan, ama kendisi şirk olmayan yücelt-me, abartma, saygı ve tazim olsa olsa Rasulullah’ın Sallallahu Aleyhi ve Sellem yasakladığı, yöneticilere karşı saygı adına ayağa kalkma türünden bir mese-ledir. Rasulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem hasta iken oturarak namaz kıldı-ğında sahabenin  Radıyallahu Anhum oturmadığını görünce, onları bundanneyhetmiş ve şöyle demiştir: “Az önce neredeyse Bizans ve İranlıların yaptı-ğını yapacaktınız. Kralları otururken onlar ayakta dururlar. Siz bunu yapma-yın.”513 İmam Ahmed’in rivayetinde ise şöyle geçmektedir: “Acemin birbirle-rine saygı göstermek amacı ile ayağa kalktığı gibi siz de ayağa kalkmayın.”514

 513 Müslim514

Müsned, 5/253-256. İbn-i Teymiye  Rahimehullah bu hadis ile ilgili olarak Müslümanolmayan milletlere muhalefet konusunu irdelemiş ve bu yönde mensuh olmadığını söylemiş-

196

7/28/2019 Tekfirde Aşırılıktan Sakındırma Konusunda Otuz Risale-Makdisi

http://slidepdf.com/reader/full/tekfirde-asiriliktan-sakindirma-konusunda-otuz-risale-makdisi 199/531

⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ OTUZ RİSALE ⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ 

Sahabenin  Radıyallahu Anhum bu şekilde davranması, küfür anlamı taşımamıştır. Elle selamlama, saygı ve tazim gösterme, ayağa kalkma gibi

günümüz devletlerinin ortaya çı

kardı

ğı

bu törenler, İslam devletini yok eden,Müslümanları bölüp parçalayan, İslam’ın bayrağını indiren bu yönetimler vedevletlerin simgelerine saygı anlamı taşısa bile, mücerred olarak, küfre götü-ren bir ibadet anlamı taşımaz.

Bu mesele için “Saygı ve bağlılık içinde Allah’a kulluk edin”515 ayeti-ni delil olarak göstermek de doğru değildir. Uzunca ayakta durmak anlamın-da kullanılsa bile, ayette geçen kunuttan maksat, namaz ve içinde dua olanibadetlerdir. Yoksa herhangi bir amaçla mübah olan ayakta durma veyayasaklanan saygı ve hürmet için ayakta durma manasında değildir. Bu

duruşları

n hiçbiri ibadet veya küfür niteliğinde olmaz. Alimler, kunut sözcüğünün on kadar manası olduğunu belirtmişler-dir.516 Bu manalardan bazıları uzunca duruş, huşu, itaat, dua ve konuşmamaolarak sayılabilir. Namazın farz kılındığı ilk zamanlarda sahabe  Radıyallahu

 Anhum bazen namazda konuşurlardı. Sonra bu ayet indi ve konuşma yasak-landı. Zeyd bin Erkam’dan  Radıyallahu Anhu  şöyle rivayet edilmektedir:“Rasulullah zamanında “Saygı ve bağlılık içinde Allah’a durun” ayeti inince-ye kadar kişi ihtiyacı olduğunda namazda arkadaşıyla konuşurdu. Ayetinince konuşmamız yasaklandı.”

Meselenin bu şekilde tafsilatına inilerek değerlendirilmesi gerektiğinegöre, bayrak ve çeşitli simgeler karşısında ibadet ve itaat düşüncesiyle du-ranların bulunması ihtimali bulunsa bile, delaleti açık olmayan amellerdekiuygulamanın aynısı yapılır. Böyle bir şey küfre kapı açan bir günah, münker

 veya masiyet olabilir. Ya da Allahu Teala’dan başkasına yapılan ve kişiyiküfre götüren bir ibadet de olabilir.

Bu meselenin delaleti ihtimal taşıyan fiillerden olmasının sebeplerin-den biri de, ilk asırlarda Müslümanların da seçtikleri bayraklarının olması veinsanların bu tür bayraklar kullanmaya ihtiyaç duymalarıdır.

İbnu’l-Kayyim Rahimehullah şöyle der: “Rasulullah’ın Sallallahu Aleyhive Sellem Ukab denilen siyah bir sancağı vardı. Ebu Davud, sahabeden

tir. Oturan imamın arkasında oturma hükmünün mensuh olması halinde bile, bu hadisinmensuh olmadığını ve bu konuda hükmünün sahih olduğunu belirtmiştir. Bakınız: İktizau’s-Sırati’l-mustakim515

2 Bakara/238516 Şevkani, Neylu’l-Evtar, Kitabu’l-libas, 83

197

7/28/2019 Tekfirde Aşırılıktan Sakındırma Konusunda Otuz Risale-Makdisi

http://slidepdf.com/reader/full/tekfirde-asiriliktan-sakindirma-konusunda-otuz-risale-makdisi 200/531

⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ TEKFİRDE AŞIRILIKTAN SAKINDIRMA KONUSUNDA ⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ 

 Radıyallahu Anhum birinin şöyle dediğini nakleder: “Rasulullah’ın Sallallahu Aleyhi ve Sellem sarı bir sancağını gördüm, beyaz sancakları da vardı.”517

Müslümanlar savaşta bu sancakların etraf ında toplanır, yere düşme-mesine gayret ederlerdi. Bu ise bayraklara saygı gösterip yüceltmek gerekti-ğini söyleyen kimilerinin kendilerine delil olarak gösterdikleri bir olaydır.Mute Savaşı’nda şehid düşen Cafer bin Ebi Talib’in  Radıyallahu Anhu olayını zikrederler. Cafer bin Ebi Talib  Radıyallahu Anhu sancağı tuttuğu sağ elikesilince, sancağı sol eline aldı, o da kesilince sancağı kucakladı. Bu nedenle“Zu’l-Cenaheyn (iki kanat sahibi)” künyesi ile anılırdı. Bütün bunlar, bumeselenin en azından delaleti ihtimal taşıyan fiillerden olduğunu gösterir.

Diğer taraftan bazı alimler, bundan daha ciddi bir mesele olan rüku

 ve secde hareketini ele almışlar ve birine ilah olduğu gerekçesiyle secdeyapma ile kralların yanına girip saygı ifadesi olarak yere eğilmeyi birbirindenayırmışlardır. Birine ilahlık düşüncesiyle secde veya rüku yapmayı şirk kabulederken, sadece saygı ifadesi olarak yere kapanmayı küfür olarak saymamış-lardır.518 Ancak bu, hiç bir zaman saygı gayesi ile de olsa bu tür hareketlerinyapılmasının mübah olduğunu göstermez.

B- Bu bayrakların, Allahu Teala’nın hükmü ile hükmetmeyen küfürsistemlerini sembolize ettiği iddiası. Bunlar, bu bayrakları diken, yücelten vesaygı gösterenlerin kafir sistemlerin dostu olacağını ve dolayısıyla da küfre

gireceğini söylerler. Halbuki bu, delaleti ihtimal taşıyan bir sebeptir. Dolayı-sıyla gerekli araştırmanın yapılması ve her fiilin ayrı ayrı değerlendirilmesigerekir. Her şeyden önce bir takım insanlar bu bayrakları sistemlerin veyöneticilerin sembolu olarak değil, vatan ve memleketin sembolü olarakgörmektedir. Yöneticiler, sistemler ve hükümetler değişebilir. Ancak bubayraklar nadiren değişir. Bunun en açık örneği, Filistin halkının onlarcayıldır kullandıkları bayraklarıdır. Bu bayrağın sembolize ettiği bir yönetim veya yönetici bulunmamaktadır. Bu durum kafirlere benzemek ve cahiliyyeçağrılarından ise de, buradaki konumuz bu değildir. Buradaki konumuz, bu

fiilin, tek başına küfre götürmeye yeterli bir sebep olup olmadığıdır. Banagöre bu fiil, tek başına küfre sebep olmaya yeterli değildir. Bu nedenle de,bayrağı diken ve taşıyanın niyet ve maksadının araştırılıp ortaya çıkarılması 

517 Zadu’l-Mead, 1/131518 Bakınız: Şevkani, Es-Seylu’l-Carrar, 4/580. Yine kral ve hükümdarlara saygı ifadesi olarakinsanların yeri öpmesi, rüku ve secdeye kapanması ile bunu ibadet ve din olarak yapanlarınarasındaki fark için bakınız: Mecmuu’l-Fetava, 1/257. İbn-i Nuceym’in, ibadet niyetiyleyapılan eğilme ve secdeleri, saygı amaçlı yapılanlarından ayırması ve ayrıca alimlerin çoğun-

luğuna göre bunu saygı amacıyla yapanların kafir olmadıkları ile ilgili olarak bakınız: El-Bahru’r-Raik, 5/134

198

7/28/2019 Tekfirde Aşırılıktan Sakındırma Konusunda Otuz Risale-Makdisi

http://slidepdf.com/reader/full/tekfirde-asiriliktan-sakindirma-konusunda-otuz-risale-makdisi 201/531

⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ OTUZ RİSALE ⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ 

gerekir. Şayet Allahu Teala’nın hükümlerini uygulamayan kafir bir yönetimebağlılık ve itaat, onu yüceltme ve kutsama amacıyla yapılıyorsa, küfür için

yeterli bir sebep olur. Çünkü ikrah olmaksı

n kafirlerin yanı

nda yer almak veonların parti ve grubundan olduğunu ilan etmek, onların dine düşmanlıkla-rında ortaklık, Allahu Teala ve Rasulü’ne Sallallahu Aleyhi ve Sellem meydanokumalarını paylaşmak anlamına gelir. Ancak bunun dışında bir amaçla bubayrağı bulunduruyor veya taşıyorsa, cehalet ve sapıklığına rağmen, sadecebundan dolayı onu tekfir etmek caiz olmaz.

 Abdullah bin Abdullatif Alu’ş-şeyh, “Ed-Dureru’s-Seniyye” isimli ki-tapta, can ve malının selameti için kafirlerin velayeti altına girmeyi helalgörüp, bunun kafirlerden birini koruma memuru (bekçi gibi) tutmak ile ayn ı 

nitelikte olduğunu söyleyenlere cevap olarak şöyle demektedir: “Bu batı

l birkıyastır. Durumun gerektirmesi halinde malın selameti için Müslüman, zalim veya facir bir koruma bulundurmak caizdir. Ancak kafirlerin velayeti girmek ve bunun bir alameti olarak da, onların verdiği bayrağı kullanmak küfürdür.Bu, malın telafi olmasını önlemek için koruma bulundurmak gibi değildir.Kafirlerden alınan bayrak semboldür ve onların emrine boyun eğdikleri ve velayeti altına girdiklerinin alametidir. Bu ise onlara zahirde muvafakatanlamına gelir.”519

Görüldüğü gibi, tek başına bayrağı kullanmanın değil, kafirlerin vela-

yetlerinin altına girmenin küfür olduğu belirtilmektedir. Kafirlerin bayrağını kullanmak caiz olmamakla beraber, tek başına delaleti açık bir küfür sebebide değildir. Bayraklarını alıp yüceltmek ve asmak, onların emrine boyuneğmek ve himayeleri altına girmenin alametidir. Alamet ise, tekfir için açıkbir sebep olmaz.

Bazıları ise bu bayrakları haç ile kıyas etmişlerdir. Bu da doğru değil-dir. Çünkü haçın Hristiyanlık akidesine delaleti açıktır ve bu herkes taraf ın-dan bilinmektedir. Tirmizi ve Taberani’de aktarılan bir rivayette, RasulullahSallallahu Aleyhi ve Sellem haçı put olarak nitelemiştir.

Halbuki bayraklar ve simgeler böyle değildir. Rasulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem haç şekline benzer olan ne varsa hepsini evinden çıkarmıştır.Bununla beraber haç şekli yapan insanı tekfir etmek de caiz değildir. Çünküher haç veya haç şekli Hristiyanların şirk ve küfür akidesine delalet etmez.Haç şeklinin delaleti, haçın bizzat kendisinin delaleti kadar açık değildir.Gerçi benzer bütün haç şekillerini ortadan kaldırmak müstehaptır. Bu bay-raklar ve simgeler için de durum aynı olup onların şeklini değiştirmek gere-kir.

519 Ed-Dureru’s-Seniyye, 245, “Mürtedin Hükmü” bölümü.

199

7/28/2019 Tekfirde Aşırılıktan Sakındırma Konusunda Otuz Risale-Makdisi

http://slidepdf.com/reader/full/tekfirde-asiriliktan-sakindirma-konusunda-otuz-risale-makdisi 202/531

⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ TEKFİRDE AŞIRILIKTAN SAKINDIRMA KONUSUNDA ⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ 

Tağutlar, hakkı batıla karıştırmaya ve halkın dini duygularıyla oyna-maya çok hevesli ve gayretlidirler. Bu bayrak ve simgelere, Tevhid kelimesi

 veya “Allah size yardı

m ederse, artı

k size üstün gelecek kimse yoktur”

520

 ayeti gibi İslam’ın bazı sembollerini ve özelliklerini koymuşlardır. Bu isesözkonusu bayrak ve simgelere saygı gösterme konusunu müşkil kılmaktadır.İslam’dan bu tür semboller veya ayetler taşıdığı halde onlara saygısızlıkyapmayı, ikram etme ve değer vermeyi red etmeyi kim caiz görür? Bütünbunlar ayrı ayrı ele alınıp değerlendirilmeden bu bayrakları asmayı, yücelt-meyi veya saygı göstermeyi tekfirin sebebi olarak kabul etmenin acelecilik,tedbirsizlik ve isabetsizlik olduğunu göstermektedir.

Bu simgelerden biri de tağutların devlet dairelerinde asılı olan resim-

leri ve sözleridir. Bunları

kamu görevlilerinin dairelerinde, evlerinde, iş yerle-rinde çerçeveletip asarlar. Bu resim ve sözler de, bunların asılı olduğu yerler-de oturan kişilerin tekfiri için yeterli bir sebep değildir. İster memur olsun,ister bir işi için oraya girmiş olsun, bu tür simgelerin asılı olduğu yerlerdeoturan kişileri tekfir etmek, kan ve mallarının helal olduğunu söylemek doğrudeğildir.

Bugün bu simgeler ve resimler cadde ve sokaklarda ve bütün kurum-larda genel bir musibet halini almıştır. Onları asmakta kişinin hür iradesibulunmadığı sürece, sadece bundan dolayı tekfir etmek doğru olmaz.

Rasulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem Mekke’de iken Kabe’nin etraf ında vedamında üçyüzden fazla put vardı. Bunlar Rasulullah’ı  Sallallahu Aleyhi veSellem Kabe’nin yanında namaz kılmaktan alıkoymazdı. Buhari şöyle rivayeteder: “Rasulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem, Kabe’nin yanında namaz kılar-ken Ukbe bin Ebi Muayt geldi, Rasulullah’ın Sallallahu Aleyhi ve Sellem elbise-sini boynuna doladı ve onu boğacak gibi sıktı.”521 Halbuki Kabe’den vedolayısıyla da o putlardan uzakta namaz kılmak caiz idi. Putların oradabulunması ve onları kırmaya gücünün yetmemesine rağmen, bu durumRasulullah’ı Sallallahu Aleyhi ve Sellem Kabe’nin yanında oturmaktan alıkoy-mazdı.522 Halbuki Rasulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem orada oturmayamecbur olmayıp başka bir yerde de oturabilirdi. Bu da göstermektedir kitağutların resim ve söylemlerinin asılı bulunduğu yerde oturmak ve bulun-

 520 3 Al-i İmran/160521 Buhari, 3856522 Buhari, Habbab bin Eret’ten Radıyallahu Anhu şöyle rivayet etmektedir: “Hırkasını ensesi-ne dayamış Kabe’nin gölgesinde istirahat ederken Rasulullah’a Sallallahu Aleyhi ve Sellem 

müşriklerden çektiğimiz sıkıntılardan dolayı  şikayette bulundum ve “Bizler için Allah’tanyardım dilemeyecek misiniz? Bizim için dua etmeyecek misiniz?” dedim.

200

7/28/2019 Tekfirde Aşırılıktan Sakındırma Konusunda Otuz Risale-Makdisi

http://slidepdf.com/reader/full/tekfirde-asiriliktan-sakindirma-konusunda-otuz-risale-makdisi 203/531

⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ OTUZ RİSALE ⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ 

makta bir sakınca yoktur ve bundan dolayı ancak aşırıya gidenler insanları tekfir eder.

Kişinin bu resim veya sözlerin yanında bulunuyor olması, onlardanhoşnut olduğu veya onları yücelttiği anlamına gelmez. Kaldı ki bu şeyler,toplumda insanların istememesine rağmen genel bir musibet haline gelmiştir.Üzerinde tağutların resimleri veya sembolleri bulunan para hemen herMüslümanın elinde ve cebinde bulunmaktadır.

Rasulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem zamanında ve ondan sonrakidönemlerde Müslümanlar İran’ın, Bizans’ın ve başkalarının paralarını kul-lanmışlardır. Çünkü Abdulmelik bin Mervan zamanına kadar Müslümanlarınözel paraları yoktu. Müslümanlar o zamana kadar üzerinde kral ve hüküm-

darların resimleri bulunan paraları kullanırlardı. Bugüne kadar onlardanmevcut olan örneklerde bu durum açıkça görülmektedir.523

Sonuç olarak, çoğu ihtimal ifade eden yahut masiyet türünden olan ve ölçüleri kesin olmayan bir takım sebepler ve alametler, kişi hakkındaküfür hükmü vermek için yeterli değildir. Özellikle daru’l-İslam olmayanyerlerde bu konuda gerekli araştırma yapılmadan kimse tekfir edilmemelidir.

523 Arkeoloji bilginleri Rasulullah’ın Sallallahu Aleyhi ve Sellem zamanında, üzerinde Kisra’nınyarım beden resminin bulunduğu Dinarın kullanıldığını, Gümüş dinar ise Bizans kralı veellerinde Hristiyan patriğinin bastonunu tutan iki oğlunun resmini taşıyan bir para olduğunu

 ve bu paralardan bugüne kadar sikkeler bulunduğunu belirtirler. Arkeolog Rafet en-Nebravi’nin bir araştırmasından naklen.

201

7/28/2019 Tekfirde Aşırılıktan Sakındırma Konusunda Otuz Risale-Makdisi

http://slidepdf.com/reader/full/tekfirde-asiriliktan-sakindirma-konusunda-otuz-risale-makdisi 204/531

⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ TEKFİRDE AŞIRILIKTAN SAKINDIRMA KONUSUNDA ⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ 

-10-

ŞER’İ İSBAT YOLLARINA İ T İBAR ETMEDEN, ZAN VEŞÜPHEYE DAYANARAK YAPILAN TEKFİR

Tekfir konusunda yapılan önemli hatalardan biri de, şer’i ispat yolla-rına dayanmadan, kişileri zan ve şüphe üzere tekfir etmektir. Bu hata, diniduygunun ve Allah korkusunun zayıfladığı zamanlarda hasım taraflar arasın-

da çokça yapılan uygulamalardandır. Buna nefsi duygular, kişisel düşmanlık-lar, kıskançlık ve haksızlıklar sebep olmaktadır. Kişiler, hasımlarını tekfiretmek için onun ağzından çıkacak yanlış sözleri ve hataları kollamaya çalışır-lar. Din adına kalemleriyle ahkam kesen, hevaları ile hareket ederek, iste-diklerini koruyan ve istediklerini dışlayan insanlar bunu yapmaktadır. Şöylebir tabir vardır: “Rıza ile bakan göz hiçbir kusuru görmez, ama kötüleyengöz, bütün kusurları sergiler.” Böyleleri Allahu Teala’nın şu ayetini görmez-likten gelmektedirler: “Ey iman edenler! Eğer fasıkın biri size bir haber geti-rirse onun doğruluğunu araştırın. Yoksa bilmeden bir topluluğa sataşırsınızda sonra yaptığınıza pişman olursunuz.”524 Halbuki bütün İslam alimlerininittifakı ile, bir kişinin bir gerekçe ile tekfir edilmesi, ancak adaletli iki şahityahut kendisinin itiraf ve ikrarı ile mümkün olur.

İbn-i Kudame  Rahimehullah, “el-Muğni” isimli eserinde şöyle der:“Alimlerin çoğunun görüşüne göre bir kişinin mürted olduğu konusundaadaletli iki şahidin tanıklığı geçerlidir. Malik, Şafii, Evzai ve Hanefiler bugörüştedir. İbnu’l-Munzir şöyle der: Alimlerin çoğunluğu bu görüştedir, ancakHasan el-Basri buna muhalefet ederek cezası ölüm olduğundan dolayı zinaya kıyas ile riddetin sabit olması için dört şahidi şart koşmuştur. Allahu

Teala, kanları

n helal hale geldiği küfürden daha aşağı

derecede olan suçlar-da bile adaleti şart koşmuştur. Allahu Teala şöyle buyurur: “İçinizden adaletsahibi iki kişiyi şahit tutun.”525 Başka bir ayette ise Allahu Teala şöyle buyu-rur: “..rıza göstereceğiniz şahitlerden olmak üzere..”526 Bir hadiste ise şöyle

524 49 Hucurat/6525

65 Talak/2526 2 Bakara/282

202

7/28/2019 Tekfirde Aşırılıktan Sakındırma Konusunda Otuz Risale-Makdisi

http://slidepdf.com/reader/full/tekfirde-asiriliktan-sakindirma-konusunda-otuz-risale-makdisi 205/531

⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ OTUZ RİSALE ⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ 

geçer: “Hain erkek ve hain kadının, zani erkek ve zani kadının ve kardeşinekin taşıyan kimsenin şehadeti caiz değildir.”527

Bu konuda kafir, deli, çocuk yahut sanığın düşmanı olması veya ada-let şartlarını taşımıyor olması gibi durumlardan biri ile şahidin tanıklığınıngeçersiz olması ve bununla birlikte sanığın da, kendisine isnad edilen suçukabul etmeyip, mü’min olduğunu söyleyerek suçlamaları reddetmesi durumutekfire engel niteliğindedir.

İbn-i Teymiye  Rahimehullah  şöyle der: “Şafii, Ahmed ve Ebu Hani-fe’ye göre mürted olduğuna dair tek kişinin şahitlikte bulunduğu kişi bunukabul etmeyip şehadet kelimesini söylerse, Müslüman olduğuna karar verilir ve hakkında tanıklık yapılan şeyi itiraf etmesine ihtiyaç kalmaz. Durum bu

iken, hakkında adaletli iki şahidin tanıklık yapmadığı kişi için suçlama nasılkabul edilebilir.”528

İbnu’l-Kayyim Rahimehullah şöyle der: “Mürted olduğuna dair şahitlikyapıldığında, kişi “Aklım erdiğinden beri şehadet kelimesini getirmeye de- vam ediyorum” derse, hiçbir şey açıklaması istenmez. Kendisinden veyaşahitlik yapanlardan irtidat etmesinin sebebi de sorulmaz. El-Hırki ve Şafiimezhebinden başkaları bunu böyle belirtmişlerdir.529 Kendisinin küfrünesebep olacak bir söz söylediği iddia edildiğinde, “Söylediysem, ondan tevbeediyorum” veya “tevbe ettim” derse, bu cevaptan başka kendisinden bir şey

istenmez.”530

İmam Şafii Rahimehullah şöyle der: “Namaz kılmadığı iddia edilen kişisöyleyenleri yalanlarsa, onun söylediği kabul edilir.”531

Mihcen ed-Deyli’den Radıyallahu Anhu babası hakkında rivayet edilenşu hadisi buna delil olarak göstermişlerdir: “Babası (Mihcen), Rasulullah’ınSallallahu Aleyhi ve Sellem meclisinde bulunuyordu. O sırada namaz için ezanokundu. Rasulullah  Aleyhissalatu Vesselam kalktı, namaz kıldı ve döndü.Mihcan hala yerindeydi. Rasulullah ona, “Herkesle beraber namaz k ılmanamani olan şey nedir, sen Müslüman bir adam değil misin?” dedi. Mihcen:“Elbette Müslümanım, ancak ben ailemle namazımı kılmıştım!” dedi. Bununüzerine Rasulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurdu: “Mescide geldi-

 527  İbn-i Teymiye  Rahimehullah  şöyle der: “Adaletli de olsa düşmanın, düşman hakkındakişahitliği kabul edilmez.” El-Feteva, 35/120528 Mecmuu’l-Fetava, 35/124529 El-Muğni, “Mürted olduğuna ilişkin hakkında şahitlik yapıldığı halde “Ben küfür olan birşey yapmadım” diyen kişinin durumu” bölümüne bakınız, 8/99.530

 İlamu’l-Muvakkı

in, 3/398531 El-Um, 1/390

203

7/28/2019 Tekfirde Aşırılıktan Sakındırma Konusunda Otuz Risale-Makdisi

http://slidepdf.com/reader/full/tekfirde-asiriliktan-sakindirma-konusunda-otuz-risale-makdisi 206/531

⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ TEKFİRDE AŞIRILIKTAN SAKINDIRMA KONUSUNDA ⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ 

ğin zaman namaza kalkılırsa kılmış bile olsan cemaatle birlikte sen de namazkıl.”532

İbn-i Abdilber bu rivayetten şu sonucu çıkarmaktadır: “Namazı kabulettiğini ve kıldığını söyleyen kişinin sözüne itibar edilir. Çünkü Mihcen Radıyallahu Anhu, namazı evde kıldığını söylemiş ve Rasulullah da Sallallahu Aleyhi ve Sellem onun bu sözünü kabul etmiştir.”533

Nevevi Rahimehullah şöyle der: “Hakim onu öldürmek istediğinde kişinamazını evde kıldığını iddia ederse ona dokunulmaz.”534

Öyle kişiler gördüm ki hata veya husumet sebebiyle adalet sahibiolmadığı veya zaptı yetersiz olan kişilerin hasımları hakkında söyledikleriniaraştırma yapmadan kabul ederler. Çünkü şahitlerde olması gereken şartlar

onları ilgilendirmediği gibi, tekfirin şart ve engellerini gözönünde bulundur-mak da onları fazla ilgilendirmez. Onların ilk ve son arzusu, hasmının tekfiredilmesidir. Hatta husumet ve nefretleri bazen kişinin tevbesini reddetme,istiğfar ve özür dilemesini kabul etmemeye kadar götürür. Tahkik ve tetkikeden akıllı bir insan bunları red edip söylenenlerin yalan ve yanlış olduğunadair binlerce yemin etse bile, ona iltifat etmezler ve kulak vermezler. Düş-manlık sürdüğü müddetçe o kişiye bu lekeyi sürmeye devam ederler. İtha-mın şer’i yollarla ispat edilememesi ve suçlanan kişinin karşı çıkıp yemin ilebunu red etmesine rağmen, bu kötülüğü işlemeye devam ederler.

Hakikatte suçu işlemiş olsa bile, bu suçu işlediği şer’i yollarla ispatedilemeyen kişilerin durumu, dünyevi hükümlere göre o suçu işlemeyenkişilerin durumu gibidir. Çünkü Allahu Teala, dünya ahkamında insanlarınkalp ve iç dünyalarını araştırmakla bizi yükümlü tutmamıştır. Zina ettiğihalde suçu işlediği şer’i bir yolla sabit olmayan kişi, Allahu Teala’nın ilmindegerçekten zina etmiş bir kişi niteliğinde olsa bile, dünyevi hükümlere görezina etmemiş olarak sayılır. Dünyada şer’i hükümler ancak şer’i ispat yolları-na dayanır. Şer’i ve muteber olan bu ispat yollarından herhangi birisi ilesuçu işlediği tesbit edilemeyen kişiler, dünyevi hükümlere göre sorumlu

tutulmadıkları gibi kendilerine ceza da uygulanmaz. Bir kişi hakkında zinaişlediğine dair tanıklık yapan, bu söylediğini kendisi dışında üç şahit dahabularak kanıtlayamaz ise, kendisine iftira cezası uygulanır ve adalet özelliğinide yitirmiş olur. Dünyada uygulanan diğer hükümler de böyledir.

532 Malik, Muvatta’da, Ahmed, Nesai ve Hakim rivayet etmiştir. Hakim, bu hadisin sahiholduğunu söylemiştir.533

 İbn-i Abdilber, Et-Temhid, 4/224534 Ravdatu’t-Talibin, 2/147

204

7/28/2019 Tekfirde Aşırılıktan Sakındırma Konusunda Otuz Risale-Makdisi

http://slidepdf.com/reader/full/tekfirde-asiriliktan-sakindirma-konusunda-otuz-risale-makdisi 207/531

⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ OTUZ RİSALE ⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ 

İbn-i Teymiye  Rahimehullah şöyle der: “Rasulullah Sallallahu Aleyhi veSellem, delil veya itiraf ile sabit olmadıkça sırf kendi bilgisi, tek kişinin şahitliği

 veya sadece vahyin bildirmesinden hareketle had cezaları

uygulamazdı

.Küfürleri şer’i ispat yollarından biri ile sabit olmadığından dolayı, hakikattekafir olmalarına rağmen münaf ıkları öldürmemesi de bundan dolayıdır.”535

Bu insanlar Rasulullah’ın Sallallahu Aleyhi ve Sellem uygulamalarını düşünselerdi, kendileri için daha hayırlı olurdu. Rasulullah Sallallahu Aleyhi veSellem zamanında münaf ıklar, kendilerine ceza verileceğini bildikleri içinkorktukları kişilerin yanında küfürlerini açıkça ilan etmezlerdi. Çoğu zamaniçlerinde sakladıkları küfrü gösteren şeylere işaret etmek ile yetinirlerdi. Allahu Teala, “Andolsun ki sen onları, konuşma üsluplarından tanırsın”536 

ayetinde bunu belirtmektedir. Münaf ı

klardan bazı

ları

ise küfürlerini açı

ğa vurmaktaydı, ancak şer’i ispat yollarından biri ile ispat edilememesi sebebiile ve yeminler ederek suçlamayı red ettikleri için kendilerine ceza uygula-namıyordu. Böyleleri için Allahu Teala şöyle buyurur: “Söylemediklerinedair Allah’a yemin ediyorlar. Halbuki o küfür sözünü elbette söylediler veMüslüman olduktan sonra kafir oldular.”537 Başka bir ayette de şöyle geçer:“Onlar yeminlerini kalkan yapıp Allah’ın yolundan alıkoydular.”538 Onlarınküfür olan sözlerini, bazen Müslümanlardan bir kadın veya çocuk veyaMüslüman tek bir kişi duyuyor, buna şahitlik ediyor, ancak bu şahitlik, ispatiçin yeterli olmadığından dolayı onlara ceza uygulanamıyordu. Mesela Zeydbin Erkam, Abdullah bin Ubey’in “Andolsun eğer Medine’ye dönersek, enüstün olan en alçak olanı oradan çıkaracaktır”539 sözünü söylediğine şahitliketmiş, ancak döndüklerinde İbn-i Ubey yeminler ederek böyle bir şey söyle-diğini inkar etmişti. Hatta insanlar Zeyd’in yalan söylediğini konuşmayabaşladılar. Ancak vahiy Zeyd bin Erkam’ın doğru söylediğini tasdik etti.540 Vahiy, münaf ıkların içyüzlerini bildirmesine rağmen Rasulullah’a Sallallahu

 Aleyhi ve Sellem, vahyin bildirmesi ile yetinerek veya kesin delil oluşturmayanzan, şüphe ve ihtimallere dayanarak onları cezalandırmamıştır.

Bu konuda Kadı Iyad’ın  Rahimehullah, “eş-Şifa” isimli eseri 2/224-230 sayfaları arasında “Rasulullah’ın Sallallahu Aleyhi ve Sellem, kendisinebeddua ederek “essamu aleykum” diyen Yahudiyi ve çoğu zaman kendisineeziyet eden münaf ıkları neden öldürmediğini sorarsan” diye başlayan kısma

535 Es-Sarimu’l-Meslul, 356536 47 Muhammed/30537 9 Tevbe/74538 58 Mücadele/16539

63 Münafikun/8540 Buhari ve Müslim

205

7/28/2019 Tekfirde Aşırılıktan Sakındırma Konusunda Otuz Risale-Makdisi

http://slidepdf.com/reader/full/tekfirde-asiriliktan-sakindirma-konusunda-otuz-risale-makdisi 208/531

⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ TEKFİRDE AŞIRILIKTAN SAKINDIRMA KONUSUNDA ⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ 

müracaat edilebilinir. Kadı  İyad  Rahimehullah bu sorunun cevabını yukarıdaözet olarak açıkladığımız gibi vermektedir. Şüphesiz bu önemli bir konudur.

Bu soruya verdiği cevabın bir kısmında şöyle der: “Belki de nakledi-len bu sözler, Rasulullah’ın Sallallahu Aleyhi ve Sellem yanında şer’i ispatyollarından biri ile sabit olmamıştır. Münaf ıkların bu sözleri Müslümanlardanbir kişi taraf ından veya şahitliği yeterli görülmeyenlerden olan çocuk veyakadın taraf ından aktarılmıştır. Halbuki kanlar ancak adaletli iki şahit ile hederedilebilir. Beddua ederek selam veren Yahudinin durumu da böyledir. O Yahudi bunu söylerken dilini bükmüş ve sözünü açıkça söylememiştir. Nite-kim buna Aişe  Radıyallahu Anha dikkat çekmiştir. Yahudi bu sözünü açıkçasöylemiş olsaydı, bunu sadece Aişe Radıyallahu Anha duymuş olmazdı.”541

İbn-i Teymiye’nin  Rahimehullah bu Yahudi hakkında geniş açıklama-ları bulunmaktadır. Bu açıklamaları için “Es-Sarimu’l-Meslul” isimli eserinindeğişik yerlerine müracaat edilebilir. Bütün bunlardan sonra, bize düşenRasulullah’ın Sallallahu Aleyhi ve Sellem uygulamasını örnek almak ve onungibi davranmaktır.

Müftünün irtidat konularında fetva vermesi ile ilgili olarak Nevevi Rahimehullah  şöyle der: “Saymari ve el-Hatip şöyle demişlerdir: “Ben Mu-hammed bin Abdullah’tan Sallallahu Aleyhi ve Sellem daha doğru söylüyo-rum” veya “namaz oyundur” gibi şeyler söyleyen kişi için gerekli araştırma

 ve uygulamalar yapılmadan önce, kanının helal olduğunu söylememekgerekir. Bu kişinin kafir olduğuna dair hüküm verilmeden önce kendi itiraf ı  veya muteber başka bir yol ile bunları söylediğinin ispat edilmesi gerekir. Busözleri söylediği şer’i ispat yollarından biri ile kanıtlanırsa, hakim onu tevbeetmeye çağırır. Bu kişi tevbe ederse, tevbesi kabul edilir.542 Tevbe etmez iseona gerekli uygulama yapılır.”543

Kadı Burhaneddin bin Farhun el-Maliki şöyle der: “Riddete şahitlikte,‘falan kişi kafir oldu’ veya ‘mürted oldu’ gibi kapalı ifadeler kabul edilmez.Bilakis şahitlerin işittiklerini yahut gördüklerini anlatmaları gerekir. Çünkü

tekfir konusunda insanlar ihtilaf etmişlerdir, bir kimse küfür olmayan birşeyin küfür olduğuna inanıyor olabilir.”544 El-Muğni’nin “Yargı” bölümünde,

541 Eş-Şifa, 2/226542  İbn-i Teymiye’nin  Rahimehullah, Rasulullah’a Sallallahu Aleyhi ve Sellem söven kişininMüslüman veya kafir olsun öldürüleceği ve istitabeye tabi tutulmayacağı ile ilgili sözlerinemüracaat ediniz. Es-Sarimu’l-Meslul, 300 ve sonraki sayfaları 543

El-Mecmu’, 1/49544 Tabsiratu’l-Hukkam, 2/277

206

7/28/2019 Tekfirde Aşırılıktan Sakındırma Konusunda Otuz Risale-Makdisi

http://slidepdf.com/reader/full/tekfirde-asiriliktan-sakindirma-konusunda-otuz-risale-makdisi 209/531

⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ OTUZ RİSALE ⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ 

“Suçlama ancak ayrıntılı olarak yapılırsa kabul edilir” başlığı altında da aynı şeyler söylenmektedir.

Buna göre bir kişiden, küfür olan sözler duyulur, ancak bunu ispatla-yan kesin deliller ortaya konulamaz ise, sözkonusu kişi de bunu itiraf etme-yip inkar eder ve Müslüman olduğunu belirtirse, tekfir etmek için gerekli bilgi ve ehliyete sahip545 olsa ve bu kişinin küfür olan sözünü işiten şahıs onutekfir etse bile, başkalarını da bu hükmü kabul etmeye zorlayamaz. Çünkübu kişinin küfür sözü söylediği, muteber olan şer’i yollardan birisi ile ispatedilememiştir.

545 Ehliyetten maksadımız, kişinin İmam Ahmed gibi müçtehid imamlar derecesinde olması yahut tekfir konusundaki bütün ahkamı lağ vedecek, neredeyse İslam’a ve Müslümanlarasavaş ilan eden kişileri bile tekfir etmeyecek şekilde çağdaş Mürcie çömezlerinin saçmalıkla-

rını bilmek değildir. Bundan kastımız, daha önce belirttiğimiz tekfirin şart ve engellerinibilmektir. Çünkü bu, üzerinde en fazla dikkat edilmesi gereken konulardandır.

207

7/28/2019 Tekfirde Aşırılıktan Sakındırma Konusunda Otuz Risale-Makdisi

http://slidepdf.com/reader/full/tekfirde-asiriliktan-sakindirma-konusunda-otuz-risale-makdisi 210/531

⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ TEKFİRDE AŞIRILIKTAN SAKINDIRMA KONUSUNDA ⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ 

UYARI

Bu konuyu bitirmeden önce önemli iki konuya dikkat çekmek istiyo-rum:

A) Muteber ispat yollarından olan iki şahidin şehadeti veya ikrar şar-tı, tekfir ve ona terettüp eden kan ve malın mübah olması ile ilgilidir. Ancakbu tür kişilerin kötülüklerinden, küfür ve fasıklıklarından veya bid’atlarındaninsanları sakındırmak bunun dışında olan bir konudur. Çünkü sakındırma,duyuru kabilindendir. Bilindiği gibi alimlerce bir haberi kabul etmenin şartla-rı, şahitliğin şartları gibi değildir.546 Abdullah bin Mes’ud şöyle der: “İnsanla-ra dostlarına göre itibar ediniz.”

Kişi, yaşayış ve davranışlarında kötülük ve zındıklık ehli ile oturupkalkıyorsa, onlara bu yaptıklarını yasaklamıyorsa, yahut bid’atlara davetediyorsa, insanları bu kişiden sakındırmak caizdir ve bu sakındırma içintekfirde olduğu gibi şartlar aranmaz. Sadece Allahu Teala’nın şu ayetindeemrettiği şart gözönünde bulundurulur: “Ey iman edenler! Eğer fasıkın birisize bir haber getirirse onun doğruluğunu araştırın. Yoksa bilmeden birtopluluğa sataşırsınız da sonra yaptığınıza pişman olursunuz.”547

Bid’ata çağıran kişi ele geçecek olursa, kendisine ceza verilmez. Ken-disine işlediği kötülük açıklanır ve uyarılır.548  İbnu’l-Kayyim  Rahimehullah,İmam Ahmed’in “Bid’atçı, insanları bu bid’atına davet ediyorsa, sürgünedilir ve uzaklaştırılır” dediğini aktarmaktadır.549

B) Zındıklığı, din ile oynaması, küfrü ve fücuru açık olup bunlarlameşhur olan kişinin adaleti, dindarlığı ve şahitliği istifada deliline binaen rededilir. Bu konuda bilgi için, el-Muğni’den, “Kitabu’ş-Şehadat” bölümünemüracaat edilibilir.

İbn-i Teymiye’ye  Rahimehullah, masiyetleri işlediği ve bid’atçılardanolduğu meşhur olan kişi aleyhinde şahitlik yapmanın caiz olup olmadığı ve

mutlaka kendisini dinlemenin veya bizzat bu yaptı

kları

görmenin gerekip

546 Bunu açıklayan bir örnek olarak, kadının rivayetinin erkeğin rivayeti gibi olmasına rağmen,şahitliğinin erkeğin şahitliği gibi olmamasını verebiliriz. Zina konusunda had cezasının uygula-nabilmesi için dört şahit gerekir. Halbuki zinayı haber vermenin herhangi bir şartı veyaşahidinin olmasına gerek yoktur. Bakınız: Eş-Şınkiti, Muzekkiratu’l-Usul, 111 Nitekim kişininakrabası veya düşmanından yapılan rivayet eleştiri konusu yapılmazken, şahitlik bununaksinedir. Aynı yer, 119547 49 Hucurat/6548

Bakı

z: Mecmuu’l-Fetava, 35/242549 İlamu’l-Muvakkıin, 4/168

208

7/28/2019 Tekfirde Aşırılıktan Sakındırma Konusunda Otuz Risale-Makdisi

http://slidepdf.com/reader/full/tekfirde-asiriliktan-sakindirma-konusunda-otuz-risale-makdisi 211/531

⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ OTUZ RİSALE ⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ 

gerekmediği hakkında sorulmuş, bunun üzerine şöyle cevap vermiştir: “Kişi-nin dinine ve adaletine gölge düşüren şeylerden birini şahidin çokça

müşahade etmesi halinde bunun aleyhinde şahitlik yapması

olabilir. Şafii,Maliki ve Hanbeli alimlerden bir çok kişi bunu açıkça belirtmiştir. Kendisindeçokça görülen ve yaygın olan bir davranışından dolayı kişinin dışlanması normaldir. Bunda ihtilaf olduğunu bilmiyorum. Günümüzde bütün Müslü-manlar ancak yaygın olan haberlerden öğrendiklerine dayanarak Ömer bin Abdulaziz, Hasan el-Basri ve başkaları hakkında şahitlik etmektedirler. Aynı şekilde Haccac bin Yusuf, Muhtar es-Sakafi, Amr bin Ubeyd, Ğıylan ed-Dımeşki, Abdullah bin Sebe’ ve benzerleri hakkında ancak duydukları yay-gın haberlere dayanarak şahitlik yapmaktadırlar. Buhari ve Müslim’de akta-rıldığına göre550 Rasulullah’ın Sallallahu Aleyhi ve Sellem yanından bir cenazegeçti. Orada bulunanlar cenazeyi övdüler. Bunun üzerine RasulullahSallallahu Aleyhi ve Sellem, “Vacip oldu” dedi. Başka bir cenaze geçti ve budefa orada bulunanlar onu kötülediler. Rasulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem “Vacip oldu” dedi. Orada bulunanlar, “Ey Allah’ın Rasulü Sallallahu Aleyhi veSellem ne vacip oldu?” dediler. Bunun üzerine Rasulullah Sallallahu Aleyhi veSellem şöyle buyurdu: “Bu cenazeyi övdünüz, ben de ona cennet vacip oldudedim. Bu cenazeyi de kötülediniz, ona da cehennem vacip oldu dedim.Sizler yer yüzünde Allah’ın şahitlerisiniz.”551

Bu durum kişinin şahitliğinin ve velayetinin reddedilmesi için onunfasıklığının ispatı içindir. Şer’i cezaların uygulanması konusunda ise,Rasulullah’ın Sallallahu Aleyhi ve Sellem kötülüğü yaygın olan bir kişi taraf ın-dan işlenmiş olsa bile, şer’i ispat yollarından biri ile sabit olmadığı sürecekimseyi recmetmediği bildirilmiştir.

İbn-i Teymiye  Rahimehullah  şöyle der: “Bir kişinin ahlaksızlığı halkarasında meşhur ise, sadece buna dayanarak o kişi recmedilmez. İbn-i Ab-bas’tan  Radıyallahu Anhuma rivayet edilen lanetleşme hadisinde şöyle geçer:“..Rasulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem: “İyi bakın, eğer bu kadın gözlerisürmeli, kabaları iri, bacakları kalın bir çocuk doğurursa bilin ki bu çocukŞerik İbn-u Sahma’dandır” buyurdu. Gerçekten de kadın bu vasıfta birçocuk doğurdu. Bunun üzerine Rasulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem  şöylebuyurdu: “Eğer, Allah’ın Kitabı’nda kadının yemini ile haddin düşeceği

550 Buhari, Kitabu’l-Cenaiz, 1367 İbn-i Hacer  Rahimehullah, Rasulullah’ın Sallallahu Aleyhive Sellem, “Sizler yer yüzünde Allahu Teala’nın şahitlerisiniz” sözü hakkında şöyle der:“Bunlar sahabe ve onların yolundan giden mü’minlerdir. İbnu’t-Tîn ise, bu şahitliğin sadecesahabe ile sınırlı olduğunu, çünkü onların hikmet ile söz söylediklerini belirtir. Halbuki bu

şahitlik muttaki kadı

n ve erkeklerin tümünü kapsamaktadı

r.”551 Mecmuu’l-Feteva, 35/241-242

209

7/28/2019 Tekfirde Aşırılıktan Sakındırma Konusunda Otuz Risale-Makdisi

http://slidepdf.com/reader/full/tekfirde-asiriliktan-sakindirma-konusunda-otuz-risale-makdisi 212/531

⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ TEKFİRDE AŞIRILIKTAN SAKINDIRMA KONUSUNDA ⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ 

hususunda hüküm gelmemiş olsaydı, onun benden göreceği vardı.” İbn-i Abbas’a, “Rasulullah’ın Sallallahu Aleyhi ve Sellem ‘Hakkında bir delil olma-

dan birini recmetseydim, bunu recmederdim’ dediği kadı

n bu mudur?” diyesoruldu. Bunun üzerine şöyle cevap verdi: “Hayır, o İslam’da ahlaksızlığı alenen işleyen kadındı.”552 Görüldüğü gibi o, kötü bir kişi dahi olsa, delilolmadan kimsenin recmedilmeyeceğini bildirmiştir.” İbn-i Teymiye

 Rahimehullah bunları aktardıktan sonra cenaze ile ilgili yukarıda aktardığımızhadisi ve yine Rasulullah’ın Sallallahu Aleyhi ve Sellem “Sizler yer yüzünde Allah’ın şahitlerisiniz” sözünü zikretmiş ve şöyle demiştir: “Bu hükümlerdeistifadayı hüccet olarak saymış, ancak recim konusunda bunu hüccet olaraksaymamıştır.”553

Nevevi  Rahimehullah, Müslim şerhinin “Kitabu’l-Lian” bölümündeşöyle der: “İslam’da ahlaksızlığı alenen işleyen kadın ile ilgili hadisten anla-şılmaktadır ki, bu kadın ahlaksızlığı alenen işlemesine rağmen, bu yaptığı şer’i ispat yollarından biri ile sabit olmamış ve bu nedenle de kendisine hadcezası uygulanmamıştır. Dolayısıyla şer’i ispat yollarından biri ile kanıtlan-madığı sürece, karinelere ve kişinin yaptıklarının insanlar arasında meşhurolmasına bakılarak ceza uygulanmaz.”

552 Buhari, Kitabu’t-Talak, 5316, İbn-i Hacer Rahimehullah şöyle der: “Hakim, cezalarda, açıkhükme aykırı olduğu taktirde zan ve işaretle yetinemez. Hakkında delil olmadığı zaman suçu

inkar eden kişinin durumu gibi.”553 Mecmuu’l-Fetava, 15/179

210

7/28/2019 Tekfirde Aşırılıktan Sakındırma Konusunda Otuz Risale-Makdisi

http://slidepdf.com/reader/full/tekfirde-asiriliktan-sakindirma-konusunda-otuz-risale-makdisi 213/531

⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ OTUZ RİSALE ⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ 

-11-

“KAFİRİ TEKFİR ETMEYEN, KAFİR OLUR” KURALININ,GEREKLİ AÇIKLAMA VE AYIRIM YAPILMADAN

UYGULANMASI

Tekfir konusunda yapılan yaygın hatalardan biri de “Kafiri tekfir et-meyen, kafir olur” kuralının, gerekli ayırım yapılmaksızın herkes için kulla-

nılmasıdır. Bu kuralın kötüye kullanılması gençler arasında genel bir musibet ve umumi bir bela olmuştur. Öyleki aşırıların liderliğini yapan kimileri bukuralı dinin aslı ve sıhhatinin şartı olarak saymakta, İslam’ın varlığını veyayokluğunu ona bağlamakta, vela ve bera ilişkilerini bu kurala göre uygula-makta ve bu kuralı mutlak olarak kullanan kişileri Müslüman dostları olarakkabul edip, bu kuralın bazı unsurlarında onlara muhalefet edenleri ise düş-man sayarak tekfir etmektedirler. Hatta birbirlerini bile tekfir etme boyutunakadar gelmişlerdir. Çünkü insanları tekfir ederken, ister istemez birbirineaykırı düşmüş ve birbirlerini de tekfir etmişlerdir. Böyle davrananlara şunu

soruyoruz: Açıklama ve değerlendirme yapmadan, bu kuralın bu şekildekullanılması size göre İslam’ın sahih olmasının şartı ise, insan bu şartı doğuş-tan itibaren mi bilir, yoksa sonradan mı öğrenir?

Eğer ki bu sorumuza cevap olarak, insanların bu kuralı doğuştan iti-baren biliyor olmaları gerektiğini söylerler ise, Allahu Teala’nın “Siz, hiçbirşey bilmezken Allah, sizi analarınızın karnından çıkardı. Şükredersiniz diyesize kulaklar, gözler ve kalpler verdi”554 ayetine muhalif konuma düşmüş olurlar.

Eğer ki cevapları, insanların bu kuralı sonradan öğrenecekleri yö-

nünde ise, onlara bu kuralı öğrenme vaktinin kişinin büluğa ulaşmadan öncemi yoksa sonra mı olduğunu sorarız. Mutlaka önce veya sonra diye cevap vereceklerdir. Eğer ki cevapları, büluğa ulaşmadan önce öğrenilmesi gerekti-ği ise, Rasulullah’ın Sallallahu Aleyhi ve Sellem “Üç kişiden kalem kaldırılmış-tır: Uyanıncaya kadar uyuyandan, büluğa ulaşıncaya kadar çocuktan, aklı başına gelinceye kadar deliden” hadisine muhalefet etmiş olurlar.

Büluğa ulaştıktak sonra öğrenilmesi gerektiğini söylerler ise, buna birsınır getirilmesi gerektiğini söyleriz. Bununla birlikte eğer ki büluğa ulaştıktak

554 16 Nahl/78

211

7/28/2019 Tekfirde Aşırılıktan Sakındırma Konusunda Otuz Risale-Makdisi

http://slidepdf.com/reader/full/tekfirde-asiriliktan-sakindirma-konusunda-otuz-risale-makdisi 214/531

⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ TEKFİRDE AŞIRILIKTAN SAKINDIRMA KONUSUNDA ⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ 

sonra belli bir döneme kadar bu kuralın öğrenilmiş olması gerektiğini söyler-ler ise, bu durumda çelişkiye düşmüş ve büluğa ulaştıktak sonra gencin ne

kadar süreceği belli olmayan bir döneme kadar küfür üzere devam etmesine,hatta o durumda ölme ihtimaline göz yummuş olurlar.

Eğer ki kişinin büluğa ulaştıktan hemen sonra bu kuralı öğrenmesigerektiğini söylerler ise, kendilerine şöyle deriz: Özellikle bozuk ilim ehlinin ve kötü liderler önderliğinde şüphelerin ve karıştırmaların hakim olduğu birortamda bu mesele okuma, inceleme, araştırma ve değerlendirme gerektirir.Bu ise en azından bir kaç saat de olsa belli bir vakit ister. Nitekim sizler bunuancak uzun yıllar sonra öğrenebildiniz. Bu meselede cahil ve inatçı dışındakimse tartışmaz.

Bunu öğrenmek uğruna belli bir vakit için de olsa kişinin küfür üzerekalmasını caiz görüyorsanız (İslam’ın şartı olarak saydığınıza göre bu kaçı-nılmazdır) bu durumda Allahu Teala’ya küfretmeyi caiz görmüş, büluğaulaştıktak sonra Allahu Teala’ya küfretmedikçe kimsenin İslam’ının sahiholmayacağını kararlaştırmış ve siz de böylece kafir olmuş olursunuz. Ya dabu kuralı doğru olduğu hali ile kullanırsınız ve alimlerin bu kural hakkındakideğerlendirmelerine bakarsınız.

 Allahu Teala’ya şükrederek diyoruz ki dinimiz konusunda şeriatınsöylediğinden başkasını kabul etmiyoruz. Daha önce de belirttiğimiz gibi,

tekfir şer’i bir hükümdür ve ancak kesin olan şer’i deliller ile sabit olur. İbn-iHazm’ın dediği gibi, kim dinden bir mesele hakkında, Rasulullah’ın Sallallahu

 Aleyhi ve Sellem bilmediği bir şeyi bildiğini iddia ederse tartışmasız yalancı vekafir olur. Rasulullah’ın Sallallahu Aleyhi ve Sellem, İslam’ın ancak kendisiylesahih olacağı bir şeyi insanlara bildirmeyi unutmuş veya gizlemiş olması  veya sahabenin bunu bile bile gizlemede ittifak etmesi alimlerin ittifakıylamümkün değildir. Bu nedenle Kur’an ve Sünnet’te bulunmayan her şartınbatıl olduğunu söylüyoruz. Şeriata dayanmayan her görüş, kural ve düşüncereddedilir. Dolayısıyla her kuralda olduğu gibi, bu kuralın da kaynağına

bakmak, anlamak ve sınırlarını belirlemek için hangi kaynağa dayandığını bilmemiz gerekir. Şer’i ilimlerde zayıf olan bazı gençler arasında musibetiyaygınlaştırdığına bakarak daha önce bu kural ile ilgili bilgileri derlemiş vealimlerin söylediklerini toplamıştım. Bu kuralı ilk olarak kimin kullandığı vediğer alimlerin bu kural hakkında bakış açılarının ne olduğunu anlamayaçalıştım. Bu araştırmanın sonunda şu sonuçlara vardım:

A- Bu kuralın kullanımı, İbn-i Teymiye veya Muhammed ibn-i Abdulvehhab’a  Rahimehumallah değil, daha önceye dayanmaktadır. Bukuralı  İbn-i Teymiye’nin çok kullandığı bilinmektedir ve günümüzde bu

kuralı kullananların çoğu bunu İbn-i Teymiye ve Muhammed ibn-i

212

7/28/2019 Tekfirde Aşırılıktan Sakındırma Konusunda Otuz Risale-Makdisi

http://slidepdf.com/reader/full/tekfirde-asiriliktan-sakindirma-konusunda-otuz-risale-makdisi 215/531

⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ OTUZ RİSALE ⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ 

 Abdulvehhab’a nisbet etmektedirler. Halbuki onlardan daha önceki alimler-den bunu kullananlar bulunmaktadır. Mesela:

Mü’minlerin emiri olarak nitelenen Süfyan bin Uyeyne (Ölüm: 198hicri) şöyle der: “Kur’an, Allahu Teala’nın kelamıdır. Onun mahluk olduğu-nu söyleyen kişi kafir olur. Bu kişinin küfründen şüphe eden de kafirolur.”555  İbn-i Hayseme’nin, Haf ız Ebi’l-Kasım Hibetullah el-Lalekai’ye aitolan “Ehl-i Sünnet ve’l-Cemaat’in İtikadı” isimli kitabın şerhinde bununbenzeri bir görüşü aktarılmıştır.556 

 Yine el-Lalekai’nin adı geçen kitabında aktarıldığına göre, Ebu Bekirbin Ayaş el-Mukri (Ölüm: 194 hicri), Kur’an’ın mahluk olduğunu söyleyenkişi hakkında sorulması üzerine, bu kişinin kafir olacağını ve onu tekfir etme-

yenin de kafir olacağını söylemiştir.557

İbn-i Hacer  Rahimehullah “et-Tehzib” isimli eserinde, Mekke’nin mu-haddislerinden Seleme bin Şebib en-Neysaburi (Ölüm: 247 hicri) hakkındaşunu aktarır: “Beyhaki şöyle der: el-Halvani558, Kur’an’ın mahluk olduğumeselesinde duraksayan kişiyi tekfir etmediğini söyledi. Beyhaki der ki:Seleme bin Şebib’ten, el-Halvani’nin bu görüşü hakkında sordum. Bana şucevabı verdi: Bu söz avluya atılır. Kafirin kafir olduğunu söylemeyen, kafirolur.”559 Aynı zamanda bunu Hatib el-Bağdadi, “Tarihu’l-Bağdadi” isimlieserinde de aktarmaktadır.560

Ebu Zur’a Ubeydullah bin Abdulkerim er-Razi (Ölüm: 264 hicri) şöy-le der: “Kur’an’ın mahluk olduğunu iddia eden, İslam’dan çıkaran küfür ilekafir olur. Anlayabildiği halde böylelerinin küfründen şüphe eden de kafirolur.” Ebu Hatim Muhammed bin İdris er-Razi’den de (Ölüm: 277 hicri) bugörüşün aynısını aktarılmıştır.561 Abdulkerim er-Razi’nin, “..anlayabildiğihalde..” demesi önemli bir ibaredir. Allah’ın izni ile ileride bu ibare üzerindeduracağız.

Bu kural ile ilgili olarak bulabildiğim en eski sözler bunlardır. Bunlarilk üç asır alimlerinin görüşleridir. Dolayısıyla bazılarının iddia ettiği gibi bukuralı ilk defa ortaya koyan İbn-i Teymiye Rahimehullah değildir.

555 İmam Ahmed’in oğlu Abdullah sahih bir sened ile Es-Sunne’de rivayet etmiştir, 25556 Hibetullah Lalekai, Şerhu Usuli İtikadi Ehli’s-Sünneti ve’l-Cemaati, 2/256, No: 430557 Age, 2/250, No:412558 Bu kişi; Ebu Muhammed el-Halvani el-Hüseyn bin Ali bin Muhammed el-Hezeli el-Hilali’dir.559 İbn-i Hacer, Et-Tehzib, 2/303560

El-Hatib el-Bağdadi, Tarih, 7/365)561 Bakınız: Lalekai, Sünne, 2/176

213

7/28/2019 Tekfirde Aşırılıktan Sakındırma Konusunda Otuz Risale-Makdisi

http://slidepdf.com/reader/full/tekfirde-asiriliktan-sakindirma-konusunda-otuz-risale-makdisi 216/531

⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ TEKFİRDE AŞIRILIKTAN SAKINDIRMA KONUSUNDA ⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ 

B- Alimlerin söylediklerini araştırırken gördüm ki, onlar bu kuralı,dönemlerinde küfre kapı açabilecek olan veya bizzat küfre sebep olan

Kur’an’ı

n mahluk olup olmadı

ğı

ve benzeri bazı

konulardan halkı

uzak tut-mak ve bu tür batıl ifadeleri ve sahiplerini onaylamaktan ürkütmek içinkullanmışlardır. Dolayısıyla bu kural, mutlak olarak kullanılması halinde caizolan, ancak muayyen bir kişiye indirgenmesi istendiğinde tekfirin şartlarının ve engellerinin gözönünde bulundurulması gereken va’id (tehdit) kabilin-dendir.

 Yine bu kuralı, açık küfür olan bazı söz ve fiillerden, insanları şiddetlesakındırmak ve uzak tutmak amacıyla da kullanmışlardır. Nitekim kimilerihakkında kafir oldukları açık olarak sabit olduğunda onları tekfir etmemek,

bir bakı

ma şeriatı

yalanlama ve ona karşı

çı

kma anlamı

na gelir. Kur’an veSünnet ile kafir oldukları sabit olan ve İslam’da zorunlu olarak bilinen Yahu-di ve Hristiyanların durumu bu kabildendir.

C- Bu kuralın temeli ve dayanağı, Allahu Teala’nın şu ayetleridir:“Ayetlerimizi ancak kafirler bile bile inkar ederler”562, “Allah’a karşı yalanuyduran, kendisine gelen gerçeği (Kur’an’ı) yalan sayandan daha zalimkimdir? Cehennemde kafirlere yer mi yoktur?”563 Dinde sabit ve kesin olanbir hükmü yalanlayan kişinin kafir olduğunu belirten nasslar bu kuralıntemeli ve dayanağıdır.

Bu nedenle Kadı  İyad  Rahimehullah, “eş-Şifa” isimli eserinde Cahız ve Sumame’den, avamdan bir çok kişinin, kadınların, Yahudi veHristiyanlardan mukallid konumunda olanların ve benzerlerinin üzerinde Allahu Teala’nın hüccetinin bulunmadığı, çünkü bunların istidlal yapabilecekdurumda olmadıklarına dair görüşlerini naklettikten sonra şöyle der: “Ğazalide “et-Tefrika” isimli kitabında buna yakın bir yol izlemiştir. Hristiyanları, Yahudileri, Müslümanların dininden olmayan herkesi tekfir etmeyen veyatekfir etmede duraksayan ve şüphe eden kişileri tekfir etmeyenlerin kafirolduğu icma ile sabit olup bu sözleri söyleyenler de kafirdirler. Kadı Ebu

Bekir şöyle der: Çünkü nasslar ve icma bunların kafir olduğunu bildirmekte-dir. Bu konuda kim duraksarsa, nassı ve teklifi yalanlamış veya ondan şüp-helenmiş olur. Onları yalanlamak ve onlardan şüphe etmek ise ancak kafirinyapacağı bir iştir.”564

 Yine şöyle der: “İslam’dan başka bir dine mensup olanları tekfir et-meyenleri, onların tekfiri hakkında duraksayanları, bundan şüphe duyanları 

562 29 Ankebut/47563

39 Zümer/32564 Eş-Şifa, 2/280-281

214

7/28/2019 Tekfirde Aşırılıktan Sakındırma Konusunda Otuz Risale-Makdisi

http://slidepdf.com/reader/full/tekfirde-asiriliktan-sakindirma-konusunda-otuz-risale-makdisi 217/531

⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ OTUZ RİSALE ⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ 

 veya onların yollarının doğru olduğunu söyleyenleri tekfir ederiz.565 Dahasonra İslam’ı izhar edip, ona iman edip ve onun dışındaki her mezhebin batıl

olduğuna iman ettikten sonra yeniden buna aykı

  şeyler izhar ederse yinekafir olur.”566

 Yalanlama ve inkar etme ancak kesin bilgi veya itiraf ile sabit olur.Bizzat yalanlayanları tekfir eden deliller de buna delalet eder. Bu delillerdenbazıları şunlardır: “Ayetlerimizi ancak kafirler bile bile inkar ederler”567 İnkaretmek ise ancak ayetler geldikten ve kişiye ulaştırıldıktan sonra meydanagelir: “Allah’a karşı yalan uyduran, kendisine gelen gerçeği (Kur’an’ı) yalansayandan daha zalim kimdir? Cehennemde kafirlere yer mi yoktur?”568

Böylece anlaşılmaktadır ki, bu kuralın hakikati ve açıklaması şu şekil-

dedir: Kur’an veya Sünnet’in açık ve kesin olarak kafir olduğunu belirttiği vetekfirin bütün şartlarının bulunduğu ve engellerin kalmadığı kişiyi tekfiretmeyen kimse, Kur’an ve Sünnet’i yalanlamış olacağından, icma ile kafirolur. Delillerini gördükten ve alimlerin görüşlerini öğrendikten sonra bukuralın gerçeği ve tefsiri budur.569

Kişi açık nassı bildiğini ve buna rağmen onu reddettiğini açıklayıp iti-raf etmedikçe, onu bundan dolayı sorumlu tutmak, dolayısıyla tekfir etmekdoğru olmaz. Bu kuralın gereği budur. Çünkü o taktirde mesele dolaylı olarak veya meal yolu ile tekfir etmeye dönüşür. Meal yolu ile tekfir etmenin

yanlışlığı ve ancak mezhep sahibinin mezhebinin lüzumunu bilmesi ve kabul-lenmesi halinde mezhebinin hükmünün onu bağlayacağını ileride belirtece-ğiz.

 Ancak kesin delil ile sabit olan ve Yahudilerin, Hristiyanların veyabaşka din mensuplarının kafir olduğu hakkında İslam dininde zorunlu olarakbilinen bir mesele ise, durum farklıdır. Yahudiler, Hristiyanlar veya bunlargibi olanları tekfir etmekten kaçınan kişi genellikle onları kafir kılan nassı 

565

Bu söz ile Muhammed bin Abdulvahhab’ın “Risaleyu’ş-Şahsiyye” de söylediği şu sözünbenzerliğine dikkat etmek gerekir: “Müşrikleri tekfir etmeyen veya kafir olduklarından şüpheeden ya da onların yollarının ve mezheplerinin sahih olduğunu söyleyenler icma ile kafirdir.”S:213. Muhammed bin Abdulvahhab  Rahimehullah, kişiyi İslam’dan çıkaran on maddedenbiri olarak bunu saymıştır.566 Eş-Şifa, 2/286567 29 Ankebut/47568 39 Zümer/32. Bu konuda bakınız: İbnu’l-Kayyim, el-Fevaid, 4/118569 Kimileri bu kuralı başka şekilde açıklar ve kafiri yahut müşriği tekfir etmeyen kişininmüşriklerden beri olmadığını, dolayısıyla kendisinin de onlardan olacağını söyler. Halbuki bu

söz, İslam’a aykırıdır. Bir şeyin gerektirdiği ile (İlzam) tekfirin yanlışlığına değinirken bu tarzyorumların durumunu da değerlendireceğiz Allah’ın izni ile.

215

7/28/2019 Tekfirde Aşırılıktan Sakındırma Konusunda Otuz Risale-Makdisi

http://slidepdf.com/reader/full/tekfirde-asiriliktan-sakindirma-konusunda-otuz-risale-makdisi 218/531

⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ TEKFİRDE AŞIRILIKTAN SAKINDIRMA KONUSUNDA ⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ 

 veya hükmü reddediyor yahut şüphe ile karşılıyor veya ona boyun eğmiyordemektir. Çünkü böyle bir nass, Müslümanlara kapalı olması bir yana, Ya-

hudilere ve Hristiyanlara bile kapalı

değildir. Bu durumda olan kişi icma ilekafir olur.

Bununla birlikte, farklı anlamlara gelebilecek şer’i delillerin birini yan-lış anlaması sebebi ile, nassı te’vil ederek veya ancak risalet hücceti ile bili-nebilecek bir meseleden olması sebebi ile kişinin cahil kalmasından dolayı mazur sayılabileceği ya da ilminin az olması sebebi ile kendi yanında birnassın sabit olmamısı nedeni ile küfür sözünü söyleyen veya amelini işleyen-lerde olduğu gibi ancak kendilerine hüccet ikamesi yapılıp, durumun açık-lanmasından sonra tekfir edilebilecek kişileri tekfir etmeyenler veya onların

tekfirinde şüpheli olanlar ve duraksayanlar için “Kafiri tekfir etmeyen, kafirolur” kuralı geçerli olmaz. Bu nedenledir ki Ebu Ubeyd Kasım bin Selam(224 hicri) bu konu ile alakalı olarak Cehmiyye hakkında şöyle der: “Onlar-dan daha kafir bir kavim görmedim. Onların küfürlerini bilmeyenler dışında,onları tekfir etmeyenleri cahalet sebebi ile mazur olanlardan saymam.”570

İmam Buhari  Rahimehullah şöyle der: “Yahudilerin, Hristiyanların veMecusilerin söylediklerine baktım, Cehmiyye’den daha kafir olan görmedim.Onların küfürlerini bilmeyenler dışında, onları kafir saymayanları cehaletlerisebebi ile mazur olanlardan saymam.”571

İmamlar “onları tekfir etmeyenleri tekfir ediyorum” diye bir ibare kul-lanmamışlardır. Küfürlerini bilmemesi sebebi ile Cehmiyye’yi tekfir etmeyen-leri “Kafiri tekfir etmeyen, kafir olur” kuralından istisna tutmuşlardır.

İmam Ahmed’in de Rahimehullah kader, Raf ızilik, Kur’an’ın yaratılmış olup-olmaması ve irca konularında kendisine soru soran Müseddid binMüserehhid el-Basri’ye verdiği cevapta “Kafiri tekfir etmeyen, kafir olur”kuralının, ancak mutlak olarak kullanılacağını belirttiği rivayet edilir. Şöyleder: “Kur’an, Allahu Teala’nın kelamıdır, mahluk değildir. Kur’an’ın mahlukolduğunu söyleyen kişi, Allahu Teala’yı inkar etmiş olur. Böyle diyeni tekfir

etmeyen de kafirdir.”572

Cehmiyye, Kaderiyye ve benzeri heva sahiplerinin tekfiri konusundaİbn-i Teymiye  Rahimehullah, İmam Ahmed’ten iki rivayet nakletmekte vedoğru olanın böyle bir kuraldan hareket ile insanları tekfir etmediği olduğu-nu belirterek şöyle söylemektedir: “Onları tekfir etmeyenleri tekfir etmesi

570 İbn-i Teymiye, Mecmuu’l-Feteva, 12/272571

Buhari, Halku Ef’ali’l-İbad, 19, No:35572 Ebu Ya’la, Tabakatu’l-Hanabile, 1/315

216

7/28/2019 Tekfirde Aşırılıktan Sakındırma Konusunda Otuz Risale-Makdisi

http://slidepdf.com/reader/full/tekfirde-asiriliktan-sakindirma-konusunda-otuz-risale-makdisi 219/531

⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ OTUZ RİSALE ⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ 

konusunda ondan iki rivayet nakledilir. Doğru olan ise, bu kurala binaenkimseyi tekfir etmediğidir.”573

İhtimaldir ki burada kastettiği şey, bu kuralın mutlak olarak kullanıl-masından ziyade, Cehmiyye ve benzerlerini tekfir etmeyenlerin muayyenolarak tekfir edilmediği meselesidir. İmam Ahmed’in bu kuralı mutlak olarakkullandığını yukarıda gördük. Daha sonra İbn-i Teymiye  Rahimehullah şöyledevam eder: “Bazıları, onları tekfir etmeyenleri tekfir etme kuralının mutlakolarak kullanılması konusunda ihtilaf olduğunu söylemektedir. Bu ise doğrudeğildir.”

İbn-i Teymiye Rahimehullah, bu konunun ayrıntılarına inilerek değer-lendirilmesi gerektiğine işaret etmek istemektedir. Allah’ın izni ile, bunu

ileride daha iyi göreceğiz.Bu kuralı kullanan ve ilim öğrenme aşamasında olup, bu kuralı delil

olarak gösteren kişilerin çoğu, bunu İbn-i Teymiye veya Muhammed İbn-i Abdulvehhab’a nisbet ederler. Bilindiği gibi Muhammed İbn-i Abdulvehhab’ın, oğullarının ve öğrencilerinin yazdıkları kitapların çoğununkaynağı özellikle bu konularda İmam İbn-i Teymiye’dir. Dolayısıyla bukuralın daha iyi anlaşılması için İmam’ın ve bazı öğrencilerinin yazdıkların-dan örnekler aktaracağım.

İbn-i Teymiye  Rahimehullah, “Vahdet-i Vücud” akidesini taşıyanlar-dan söz ederken şöyle der: “Putlara tapanların, putları bırakmaları duru-munda, bu putları bıraktıkları ölçüde hakkı terketmiş olacaklarını söyleyenler,

 Yahudi ve Hristiyanlardan daha kafirdirler. Onları tekfir etmeyenler de Yahudi ve Hristiyanlardan daha kafirdir. Çünkü Yahudi ve Hristiyanlarputlara tapanları tekfir ederler.”574

“Vahdet-i Vücud” akidesini taşıyanlar her şeyin Allahu Teala oldu-ğunu iddia ederler. Onlara göre putlar Allah’tandır. Putlara tapmayı terkedenin, Allahu Teala’ya ibadeti de terketmiş olacağını söylerler.Şerafuddin el-Makri el-Yemeni, İbn-i Arabi’nin “Fususu’l-Hikem” isimlikitapda yayılmış bulunan küfür sözlerine manzum olarak şöyle cevap ver-mektedir:

“ İ bn-i Arabi bu sözlerde Allahu Teala’ya kar  şı küstahlık gösterip saldırmı şt ır.

 Rabbın ve kulun bir oldu ğ unu ve Rabbın aynı zamanda kul oldu ğ unu söy-lemi ştir.

573

Mecmuu’l-Fetava, 12/260574 Mecmuu’l-Fetava, 2/83

217

7/28/2019 Tekfirde Aşırılıktan Sakındırma Konusunda Otuz Risale-Makdisi

http://slidepdf.com/reader/full/tekfirde-asiriliktan-sakindirma-konusunda-otuz-risale-makdisi 220/531

⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ TEKFİRDE AŞIRILIKTAN SAKINDIRMA KONUSUNDA ⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ 

Teklifi de inkar etmi ştir. Çünkü bu küstahça inkarda ona göre kul ile rabaynıdır.

 Hak, tecelli etti ğ i her surette şekillenir ve her  şey olarak ortaya çıkar, der.Ölürken sadece Firavun de ğ il, bütün kafirler iman eder, der.

 Ey ki şi onu yalanla, en iyi mü’min olursun. De ğ ilse, en kötü kafir olursun.

 Nuh’un Aleyhisselam Ved, Ye ğ us, Yeuk ve Nesr’i bırakmaya yönelik davetineicabet etmeyenleri övdü.

 Bunlar ı bırakma ça ğ r ı sını kabul edenlere ise cahil dedi. Bu ise açık bir küfür-dür.

O, putlar ın iyi oldu ğ unu söyler ve onlara tapanı Peygamberin emrine asi

olan birisi olarak görmez.  İ bn-i Arabi gibilerinin dini dinimiz ve tekfiri tekfirimizdir, demekten sakın.

Çünkü o zaman kendini tekfir etmi ş ve cehenneme atmı ş olursun.

Çünkü bu, Muhammed’in Sallallahu Aleyhi ve Sellem dininden ba şka bir dinve sapıklıkta yuvarlanan bir küfürdür.”575

Bu kaside de geçen İbn-i Arabi, “Fususu’l-Hukem” isimli kitabın ya-zarı İbn-i Arabi et-Tai’dir (638 hicri). Şarafuddin el-Makri el-Yemeni, yukarı-daki kasidesinde İbn-i Arabi’nin ve onun dinini benimseyenlerin kafir oldu-

ğunu söylemektedir. O, bunu açıkça söylemiş ve Sehavi’nin “el-Kavlu’l-Munbi an Tercemeti İbn-i Arabi” isimli kitabında belirttiği gibi, bazı kitapla-rında bu kuralı zikretmiştir. İbnu’l-Makri, “er-Ravda” isimli kitabının muhta-sarında şöyle der: “Yahudilerin, Hristiyanların, İbn-i Arabi ve benzerlerinintekfirinde tereddüt eden, kafir olur.”576 

İbn-i Teymiye  Rahimehullah, birçok alimin İbn-i Arabi’yi tekfir ettiğinibelirterek şöyle der: “Bu, İbn-i Sebin, Konevi, Tilimsani ve benzerlerindenİslam’a daha yakındır. Daha yakın olanın küfrü, Yahudi ve Hristiyanlarınküfründen daha büyük ise, İslam’dan daha uzak olanların küfrü nasıl olur?

Onların işlediği küfür sebeplerinin onda birini bile burada anlatmış deği-lim.”577

İbn-i Arabi’nin hangi akide üzerine öldüğü konusunda İbn-iTeymiye’nin  Rahimehullah birkaç yerde duraksadığını görmekteyiz. İttihat

575 Bunlar, kasidesinden alınmış beyitlerdir. Ahmed bin İsa’nın İbnu’l-Kayyım’ın kasidesineyazdığı şerhte bulunmaktadır, 1/174576  İbnu’l-Kayyim’in Nuniyye Şerhin’nden, 1/166. Muhammed bin Abdulvehhab da

“Mufidu’l-Mustefid fi Kufri Târiki’t-Tevhid” isimli kitabı

nda bunu belirtmiştir.577 Mecmuu’l-Fetava, 2/85

218

7/28/2019 Tekfirde Aşırılıktan Sakındırma Konusunda Otuz Risale-Makdisi

http://slidepdf.com/reader/full/tekfirde-asiriliktan-sakindirma-konusunda-otuz-risale-makdisi 221/531

⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ OTUZ RİSALE ⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ 

f ırkasının küfür sözlerini aktardıktan sonra şöyle der: “Bu anlamların hepsi,“el-Fusus” isimli kitabın sahibinin sözleridir. Bu kişinin hangi akide üzere

öldüğünü Allahu Teala bilir.”

578

Bütün bunlar, imamların insanları tekfir etme konusunda, özellikle ih-timalin bulunması veya hangi akide üzere öldüğünün bilinmemesi halindene kadar ihtiyatlı hareket ettiklerini göstermektedir. Kafiri tekfir etmeyeninkafir olduğunu söyleyen kural ile ilgili nakillerimize devam edelim.

İbn-i Teymiye, her şeyin Allah olduğunu söyleyen ittihatçılarınİsa’nın  Aleyhisselam Allahu Teala olduğunu söyleyen Hristiyanlardan dahakötü olduğunu belirttikten sonra şöyle devam etmektedir: “Yahudi veHristiyanların akidelerini onaylamakta ve putlara tapanları hak üzere gör-

dükleri gibi onların da hak üzere olduklarını söylemektedirler. Halbuki bubatıl akidelerin her biri diğerinden daha büyük küfürdür. Onlar hakkındahüsn-ü zan besleyen ve onların akidelerinin ne olduğunu bilmediğini söyle-yenlere, bu gerçekler anlatılır. Buna rağmen onları dışlamaz ve red etmez ise,kendisine onlardan olduğu söylenir. Onların söylediklerinin şeriata uygunbirer te’vil olduğunu söyleyenler de, onların lider ve elebaşılarından olur.Buna kalbi ve dili ile inanıyorsa, Hristiyanlardan daha kafir olur.”579

 Yine şöyle der: “Bunların söyledikleri Hristiyanların söylediklerindendaha kötüdür. Tıpkı Hristiyanların söylediklerindeki çelişkiler gibi çelişkiler

içerir. Bu nedenle bazen hulul (yaratanın, yaratılan suretinde bulunabilmesi),bazan ittihad, bazan vahdet-i vücud akidesini dillendirirler. Bu, kendi içindebile çelişkileri olan bir mezheptir. Onların mezheplerini anlamayan kişiler hakile batılı karıştırabilirler. Bunların tamamı bütün Müslümanların icması ilezahir ve batın olarak kafirdirler. İslam’ı ve onların söylediklerini öğrendiktensonra onların kafir olduğundan şüphe edenler, müşriklerin, Yahudi veHristiyanların küfründen şüphe edenler gibi kafir olurlar. Bunları tekfir etme-yenler, Yahudi ve Hristiyanları teslis ve ittihat akidelerinden dolayı hiç tekfiretmezler.”580 

Bu aktarılanlardan aşağıdaki şu üç sonuç çıkarılmaktadır:Birincisi:  İmam, bu kuralı bazen açık bazen kapalı olarak birbirine

yakın laf ızlarla kullanmıştır. Onları tekfir etmeyenin küfrünün, Yahudi veHristiyanlardan daha büyük olacağını söylemiştir. Onlar hakkında hüsn-üzan besleyen ve durumlarını bilmediğini söyleyen kişiye hakkın anlatılacağı-nı, buna rağmen onları dışlamayan ve onlara karşı çıkmayanın onlardan

578 Mecmuu’l-Fetava, 2/284, ayrıca 2/91, Daru İbn Hazm baskısı.579

Mecmuu’l-Fetava, 2/86580 Mecmuu’l-Fetava, 2/223

219

7/28/2019 Tekfirde Aşırılıktan Sakındırma Konusunda Otuz Risale-Makdisi

http://slidepdf.com/reader/full/tekfirde-asiriliktan-sakindirma-konusunda-otuz-risale-makdisi 222/531

⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ TEKFİRDE AŞIRILIKTAN SAKINDIRMA KONUSUNDA ⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ 

olacağını, söylediklerinin şeriata uygun birer te’vil olduğunu söyleyenlerin,onların elebaşı ve liderlerinden olacağını, onların söylediklerini ve İslam’ı 

öğrendikten sonra onları

n küfründen şüphe eden kimsenin, Yahudi veHristiyanların küfründen şüphe eden kimse gibi kafir olacağını aktarmakta-dır.

Bu sözlerden mücmel olanlarını, ayrıntılı olarak söylenenler ışığındaanlamak ve kabul etmek gerekir. Çünkü bu sözler bir konu ve bir zümre içinsöylenmiş açık sözlerdir.

İkincisi: “Kafiri tekfir etmeyen, kafir olur” kuralını, “Bunların ta-mamı bütün Müslümanların icması ile zahir ve batın olarak kafirdirler” veya“Bunların söyledikleri Hristiyanların söylediklerinden daha kötüdür” sözleriy-

le mutlak olarak küfrü nitelemekte kullanmaktadır. Hristiyanlar, AllahuTeala’nın hulul ettiği veya İsa  Aleyhisselam ile bütünleştiği inancını savunur-ken, bunlar kötü olan ne kadar varlık varsa hepsinin Allahu Teala olduğunusöylerler. Allah, zalimlerin söylediklerinden yüce ve münezzehtir. Bu nedenleİbn-i Teymiye  Rahimehullah şöyle der: “Bunları tekfir etmeyenler, Yahudi veHristiyanları teslis ve ittihat akidelerinden dolayı hiç tekfir etmezler.” “Onla-rın kafir olduğundan şüphe edenler, müşriklerin, Yahudi ve Hristiyanlarınküfründen şüphe edenler gibi kafir olurlar.”

Üçüncüsü: İttihatçıların söz ve küfürlerinin Hristiyan ve Yahudilerin

söz ve küfürlerinden daha büyük olduğunu söyledikten sonra, bu kuralı ancak önemli bir kayıt ile uyguladığını görmekteyiz. Bu kurala sarılan veuygulayan herkesin mutlaka bu kaydı bilmesi ve göz önünde bulundurması gerekir. Bu kurala muhatap olabilmesi için kişinin onların durumunu biliyorolması ve çirkin küfür sözlerini bildiği halde onları tekfir etmekten kaçınıyorolması gerekir. Kur’an’ın mahluk olduğunu söyleyen kişiyi tekfir etmek ileilgili Ebu Zur’a ve Ebu Hatim’in söylediklerini hatırlamalıyız. Böyle bir kişiyitekfir etmeden önce, o kişinin sözkonusu insanların durumunu ve söyledikle-rini bilmesi gerektiğini şart koşmuşlardır.

İbn-i Teymiye de  Rahimehullah aynı şeyi söylemektedir. O, bu kuralı uygulamadan ve hüküm vermeden önce yapılması gerekenleri şöyle izahetmektedir: “Onların akidelerinin ne olduğunu bilmediğini söyleyenlere, bugerçekler anlatılır. Buna rağmen onları dışlamaz ve reddetmez ise, kendisineonlardan olduğu söylenir.” “İslam’ı ve onların söylediklerini öğrendiktensonra onların kafir olduğundan şüphe edenler, müşriklerin, Yahudi veHristiyanların küfründen şüphe edenler gibi kafir olurlar.” Burada onlarınsöylediklerini bilmenin yanında, İslam’ı bilmesinin gerektiğini de eklemekte-dir. Dolayısıyla İslam’a yeni girmiş olup, İslam’ı öğrenme imkanı bulamamış 

kişiler bu kuralın genel hükmü dışında kalmaktadırlar. Bu ise, ancak gereklihüccet ikamesi yapıldıktan, söylenenler açıklandıktan ve gerekçeleri ortaya

220

7/28/2019 Tekfirde Aşırılıktan Sakındırma Konusunda Otuz Risale-Makdisi

http://slidepdf.com/reader/full/tekfirde-asiriliktan-sakindirma-konusunda-otuz-risale-makdisi 223/531

⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ OTUZ RİSALE ⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ 

konduktan sonra bu kuralın uygulanabileceğini açıkça ortaya koymaktadır. Yani bu kurala binaen, ancak sübutu ve delaleti kesin olan bir nassı inkar

eden ya da kabul etmeyenleri tekfir etmek mümkündür. Bu nedenledir ki,“İslam’ı bilmek” kaydı konmuştur. Küfür olduğu kesin olup delaleti ihtimaltaşımayan söz ve amellerde bu kural uygulanabilir. Bu nedenledir ki, onlarınküfür olan akide ve sözlerinin de bilinmesi gerektiği şartı eklenmiştir. Böyleceİbn-i Teymiye, şer’i delili ve küfre sebep olan söz veya ameli bilmemek gibiiki sebebe binaen, onları tekfir etmeyen kişiyi mazur görmüştür.581

Müftülerin veya insanların akide ve amelleri hakkında dinin görüşü-nü aktaranların, fetva ve görüş belirtebilmeleri için söz konusu mesele ilealakalı şeriatın hükmünü ve söylenen sözün veya işlenen fiilin ne olduğunu

bilmeleri gerekir. Bu nedenledir ki Şeyhu’l-İslam, “İslam’ı

bilmek” ve “Söy-lenenleri bilmek” kaydını belirtmiştir.

Bu iki unsuru veya bunlardan birini bilmemek kişiyi, gerçeği bul-maktan mahrum bırakır ve dinin hükmünü ortaya koymaktan alıkoyar.Çünkü bu durumda müftü, bilmeden Allahu Teala adına konuşmuş vehüküm vermiş olur. Bu nedenle İbn-i Teymiye  Rahimehullah Moğollar veaskerleri hakkında fetva vermeden önce şöyle demektedir: “Hamd alemlerinrabbi olan Allahu Teala’ya aittir. Kur’an, sünnet ve Müslümanların imamla-rının ittifakı ile bunlar ile savaşmak vaciptir. Bunun iki dayanağı bulunmak-

tadır. Bu dayanaklardan ilki; bu askerlerin durumlarını bilmek, ikincisi ise;böyleleri hakkında Allahu Teala’nın hükmünü bilmek.”

İbn-i Teymiye’nin öğrencisi olan İbnu’l-Kayyim  Rahimehullah bunuaçıklayarak şöyle der: “Müftü veya hakimin gerçeğe uygun fetva veya hü-küm vermesi ancak iki unsura riayet etmesi ile mümkün olur. Bunlardanbirincisi; kendisine sorulan durum hakkında yeterli bilgiye sahip olmak vesahip olduğu bu bilgi ile olan bitenin gerçek mahiyetini, karinelerden hareketederek kavramak. Bu unsurlardan ikincisi ise; olay hakkında vacip olanın neolduğunu bilmek. Bu ise olay hakkında Allahu Teala’nın ve Rasulü’nün

 verdiği hükmü bilmek ile olur. Daha sonra ise şer’i olan hüküm, olay üzerineuygulanır.”582

Konunun daha da iyi anlaşılması için İbn-i Teymiye’nin ittihatçılarınsöylediklerini bilmeyenlerin mazur olduğu ve bilgisizliği sebebiyle onları tekfiretmeyenler hakkında, kendilerine hüccet ikame edilip, onların işlediği kötü- 581 Bu, sadece onları tekfir etmeyenler içindir. Ama onların küfrünü haklı gören veya savunankişi elbette bu özrün dışındadır. Yukarıda belirtildiği gibi böyleleri hakkında, ““Söylediklerininşeriata uygun te’vili vardır” diyen, onların lider ve elebaşılarından olur” denildiğini unutma-

yalı

m.582 İlamu’l-Muvakkıin, 1/87-88

221

7/28/2019 Tekfirde Aşırılıktan Sakındırma Konusunda Otuz Risale-Makdisi

http://slidepdf.com/reader/full/tekfirde-asiriliktan-sakindirma-konusunda-otuz-risale-makdisi 224/531

⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ TEKFİRDE AŞIRILIKTAN SAKINDIRMA KONUSUNDA ⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ 

lükler açıklanıncaya kadar bu kuralın uygulanamacağı konusunda söylediğiaçık sözlerini aktarmak istiyoruz. Bu konuda delil göstermekten maksat,

ittihatçı

ları

n söylediklerinin açı

k küfür olduğunun anlatı

lması

ve İslam’a yenigirmesi veya bilgisizliği sebebi ile, onların bu söylediklerinin İslam’ın temelesaslarına aykırı olduğunu bilmeyenlere gerekli açıklanın yapılmasıdır.

İbn-i Teymiye Rahimehullah şöyle der: “Bunların söylediği ve bunlarınsözlerine benzer sözlerin batını zahirinden daha büyük küfürdür. Zahirininarif, tahkik ve Tevhid ehl-i alimlerin sözlerinden olduğu sanılabilir. Halbukibatını Yahudi, Hristiyan ve putperest kafirlerin küfründen daha büyük yalan ve küfürdür. Bu mezhebin içyüzü (batını) kendisine bildirildiği halde onamuvafakat eden herkesin küfrü, onların küfründen daha açık olur. Ancak

onlar hakkı

nda hüsn-ü zan besleyen ve söylediklerini anlamayan, bu sözleriarif alimlerin söyledikleri ancak halktan avam olanların anlamadığı doğrusözler türünden kabul eden insanlarda, taklidi olan imanları oranında, İslam,Kitap ve Sünnet’e bağlılık görürsün. Bununla birlikte bilgisizlikleri ve dalalet-leri oranında da bu sözleri ve sahiplerini kabul ettiklerini ve haklarında hüsn-ü zan beslediklerini görürsün. Onları mülhid, kafir veya sapık cahiller dışındakimsenin övdüğü tasavvur edilemez.”583

 Yine şöyle der: “Onların söylediklerinin gizli bir sırrı ve hak olan biriçyüzünün olduğunu ve onları ancak halkın ileri gelenlerinin anlayabileceğini

söyleyenler, şu iki topluluktan birine dahil olurlar: Ya ilhad ve inkar ehlibüyük zındıklardandırlar, ya da büyük cahil ve sapıklardandırlar. Zındıkolanın öldürülmesi vaciptir. Cahil olana ise işin gerçeği anlatılır, kendisinehüccet ikamesi yapılır. Buna rağmen bu batıl akide üzerinde kalmaya ısrarederse, katli vacip olur.”584

Muhakkik alimlerin, bu kuralı uygulamalarına baktığımız zaman, ge-nellikle bu şekilde hareket ettiklerini görürüz. İşte onlardan bazı örnekler:

Kadı Iyad, Muhammed bin Sahnun’un şöyle dediğini nakleder:“Alimler, Rasulullah’a Sallallahu Aleyhi ve Sellem söven veya onu horlayan

kişinin kafir olduğundan, Allahu Teala’nın onu cezalandıracağından veümmete göre katlinin vacip olduğundan şüphe edenlerin kafir olacağı konu-sunda icma etmişlerdir.”585 Burada söylenenler üzerinde gereği gibi düşü-nüldüğünde, yukarıda söylediklerimiz ile uyum içinde olduğu görülür.

Çünkü Rasulullah’a Sallallahu Aleyhi ve Sellem sövmek, İbn-iSahnun’un belirttiği gibi, alimlerin ittifakıyla küfürdür. İbn-i Teymiye, “es-

 583 Mecmuu’l-Fetava, 2/222584

Mecmuu’l-Fetava, 2/230, ayrı

ca bakı

z: 2/85585 Kadı Iyad, Eş-Şifa, 2/215-216. İbn-i Teymiye, Es-Sarimu’l-Meslul, 4

222

7/28/2019 Tekfirde Aşırılıktan Sakındırma Konusunda Otuz Risale-Makdisi

http://slidepdf.com/reader/full/tekfirde-asiriliktan-sakindirma-konusunda-otuz-risale-makdisi 225/531

⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ OTUZ RİSALE ⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ 

Sarimu’l-Meslul” isimli eserinde bu konuda icma olduğunu nakletmiş vebirçok alimden de bunu rivayet etmiştir. Ayrıca bunun Rasulullah’a Sallallahu

 Aleyhi ve Sellem ve mü’minlere eziyet verdiğini ve daru’l-İslam’da cizye vermeleri karşılığında serbest bırakılan ehl-i kitabın küfründen daha büyükbir küfür olduğunu da belirtmektedir.

Şunun belirtilmesi gerekir ki, “Kafiri tekfir etmeyen, kafir olur” kuralı-nın uygulanması, ihtimal taşımadan açık bir şekilde Rasulullah’a Sallallahu

 Aleyhi ve Sellem sövüldüğü belirlenen konularda olur. Alimler, kendisindenböyle bir söz duyulmuş olan kişileri tekfir etmeden önce meseleyi ayrıntılı olarak ele almış ve ihtimallere binaen insanları tekfir etmemişlerdir.

İbn-i Teymiye, Dürziler’den söz ederek şöyle der: “Bunların kafir ol-

duğu konusunda Müslümanlar arasında ihtilaf yoktur. Hatta bunların kafirolduğundan şüphe eden kişi de kafir olur. Bunlar ehl-i kitap veya müşriklerderecesinde de değillerdir. Bilakis onlardan daha sapıtmış konumda olankafirlerdir. Onların yemeklerini yemek caiz değildir.”586 Sözünden de anlaşıl-dığı gibi, İbn-i Teymiye  Rahimehullah, “Kafiri tekfir etmeyen, kafir olur”kuralını genel olarak uygulamadan önce Dürzilerin kafir olduklarını belirt-mektedir. Bunların kitap ehlinden daha da kötü bir konumda olduklar ını,başka bir yerde ise bunların Hakim el-Ubeydi’yi ilahlaştırdıklarını, ona,“yaratan ve her şeyi bilen” anlamında “el-Bari el-Allam” dediklerini, bunla-

rın Yahudi, Hristiyan ve Arap müşriklerinden daha kafir olup, Batıniyyef ırkasının Karamita kolundan olduklarını belirtmektedir. Bütün bunlar, dahaönce söylediklerimiz ile uyum içindedir. Bu meseleyi bunlar ile kıyas eder-sen, Allahu Teala’nın izni ile isabet edersin.

Şeyhu’l-İslam İbn-i Teymiye Rahimehullah, “es-Sarimu’l-Meslul” isimlieserinde, sahabeye sövme konusunda şöyle der: “Ali bin Ebi Talib’in

 Radıyallahu Anhu ilah veya peygamber olduğunu ve Cebrail’in peygamberliğiyanlış kişiye verdiğini söyleyen kişi, şüphesiz kafir olur. Hatta bunun kafirolduğunda duraksayan kişi de kafir olur. Kur’an’da bazı ayetlerin eksik

olduğunu veya gizlendiğini ya da şer’i hükümlerini işlevsiz kılan batınite’viller bulunduğunu iddia edenler de kafir olur. Batınıyye, Karamita veTenasuhiyye gibi isimler ile anılan bu insanların kafir olduğunda ihtilaf yoktur.

Sahabeyi  Radıyallahu Anhum dinsizlik veya adaletsizlik ile itham et-meden, sadece bazılarını cimri, korkak, bilgisiz veya takvaya önem verme-yen olarak niteyenlerin, sırf bu nitelemelerinden dolayı kafir olduğunu söy-lemiyoruz. Bunların te’dip ve tazir edileceğini söylüyoruz. İlim ehlinden

586 Mecmuu’l-Fetava, 35/98

223

7/28/2019 Tekfirde Aşırılıktan Sakındırma Konusunda Otuz Risale-Makdisi

http://slidepdf.com/reader/full/tekfirde-asiriliktan-sakindirma-konusunda-otuz-risale-makdisi 226/531

⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ TEKFİRDE AŞIRILIKTAN SAKINDIRMA KONUSUNDA ⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ 

böylelerini tekfir etmeyenlerin söyledikleri bu anlamda ele alınmalıdır. Amamutlak olarak sahabeye lanet eden ve onları kötüleyenler ihtilaf konusudur.

Çünkü buğzetmekten dolayı

lanetleme ile itikattan dolayı

lanetleme arası

ndada fark bulunmaktadır.

 Az bir topluluğun dışında, sahabenin, Rasulullah’tan Sallallahu Aleyhive Sellem sonra irtidat ettiğini veya genelinin fasık olduğunu iddia edenlerinkafir olduğunda şüphe yoktur. Çünkü bunlar, bu sözleri ile Kur’an’ ı yalanla-mış olmaktadır. Allahu Teala, bir çok ayette sahabeyi övmüş ve onlardanrazı olduğunu bildirmiştir. Öyle ki böylelerinin küfründen şüphe edenlerkesin olarak kafir olurlar. Çünkü bu söz, Kitap ve Sünnet’i nakledenlerinfasık ve kafir oldukları manasına gelir.587 Bunlar, Allahu Teala’nın, “Siz

insanları

n iyiliği için çı

karı

lmı

ş en hayı

rlı

ümmetsiniz”588

ayetini de yalanla-maktadırlar. Çünkü sahabenin genelinin, fasık ve kafir olduğunu söylemek,bu ayeti yalanlamaktır. Bunu söylemenin dinden zaruri olarak bilinen birküfür olduğu açıktır. Sahabeye sövenlerden bazılarının küfrü kesin, bazıları-nın küfrüne hükmedilmez ve bazılarının ise kafir olduğu ihtilaflıdır.”589 

Şimdiye kadar söylenenleri şöyle özetleyebiliriz: “Kafiri tekfir etme-yen, kafir olur” kuralı, Yahudi, Hristiyan veya küfrü daha açık olanların tekfiredilmemesi konusunda kullanılır. Öyleki bunları tekfir etmeyen kişi, delaletiaçık ve kesin olan bir nassı inkar etmiş gibi icma ile kafir olur.

Bununla beraber yeni Müslüman olduğu için veya başka bir sebep ilebatıl ehlinden olan bu insanların söylediklerini bilmeme gibi bir nedendendolayı onları tekfir etmeyen cahil Müslümanlar, ancak durum kendilerineanlatılıp, gerekli hüccet ikame edildikten ve onların söylediklerinin İslamdinine aykırılığı kendilerine açıklandıktan sonra hala onları kafir olaraksaymamaları halinde bu kuralın muhatabı olurlar.

Kafiri tekfir etmeyen kişiler ile ilgili içerdiği tehdit konusunda bu kura-lın durumu, tehdit içeren diğer nassların durumu gibidir. Alimler bu kuralı ehl-i sünnetin menhecinden sapmış olan bozuk f ırkalar, sözler ve ameller

hakkında mutlak olarak kullanırlar. Ancak bu kural muayyen bir şahsa indir-genmek istendiğinde, aynen tehdit içeren diğer nassların uygulanmasındaolduğu gibi tekfirin engel ve şartları mutlaka göz önünde bulundurulur.

587 İbn-i Teymiye Rahimehullah burada, söylenen sözün durumu hakkında konuşmakta ve busözün içeriğini, manasını ve hakikatını belirtmektedir. Yoksa, sözün gerektirdiği dolaylı manayı kastetmemektedir. Bu konuda açıklama Allah’ın izni ile ileride gelecektir.588

3 Al-i İmran/110589 İbn-i Teymiye, es-Sarimu’l-Meslul, 586-587

224

7/28/2019 Tekfirde Aşırılıktan Sakındırma Konusunda Otuz Risale-Makdisi

http://slidepdf.com/reader/full/tekfirde-asiriliktan-sakindirma-konusunda-otuz-risale-makdisi 227/531

⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ OTUZ RİSALE ⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ 

Gerek şari’in sözünü anlamada, gerekse alim ve imamların söylediklerini alıpuygulamada, mutlak tekfir ile muayyen tekfiri birbirinden ayırmak gerekir.

İbn-i Teymiye Rahimehullah şöyle der: “Gerçek şu ki, imamların mut-lak olarak söyledikleri sözler hakkında, öncekilerin mutlak olan şer’i nasslarhakkında düştükleri durumun aynısı olan bir duruma düştüler. Onları nezaman görseler “Kim şunu söylerse kafirdir” sözünü duydular. Daha sonra,belirtilen o sözü söyleyen herkesin kafir olduğuna inandılar. Halbuki tekfirinbelirli bir kişiye indirgenmesi belli şartların yerine gelmesine ve yine belliengellerin de olmamasına bağlıdır. Mutlak tekfir, şartları bulunmadıkça veengelleri ortadan kalkmadıkça belirli kişiler için sabit olmaz. İmam Ahmed

 Rahimehullah ve bu genel hükümleri belirten tüm alimler, Cehmiyye f ırkasın-

dan küfür sözlerini bizzat söyleyenler dı

şı

nda kimseyi tekfir etmediler.”590

Bu nedenle bu kurala binaen aşırılardan birçoklarının insanları silsilehalinde tekfir etmeleri doğru değildir. Halbuki alimler, bu kurala binaeninsanları tekfir etmek için, tekfirinde şüphe duyulan veya duraksanan kişininküfrünün Yahudiler, Hristiyanlar ve benzerlerinin küfrü kadar açık olması gerektiğini söylemektedirler. Zincirin birinci halkası hakkında bu kadar ihtiyatsöz konusu ise, diğer halkalarda bu ihtiyatın söz konusu olması evleviyat ilegereklidir.

Bunları öğrendikten sonra anlaşılmaktadır ki, İslam’a mensup oldu-

ğunu söyleyen ve hakkında tekfire engel sanılan bazı şüphelerin bulunduğukişileri tekfir etmeyenler hakkında bu kuralı uygulamak makul olmaz. Hataediyor olmasına rağmen, nassı yanlış anlaması sebebi ile namaz kılmayanbirini tekfir etmeyen kişi hakkında da bu kural uygulanamaz. Çünkü yanlış anlamaya sebep olabilecek başka nasslar bulunabilir. Namaz konusunda şuhadisi buna misal olarak verebiliriz: “Allah, beş vakit namazı insanlara farzkıldı. Onları kılmayan kişinin Allah yanında bir ahdi olmaz. İsterse ona azapeder, isterse bağışlar.”591 Nitekim Malik, Şafii ve diğer imamlar tembelliktendolayı namaz kılmayan kişiyi tekfir etmemişlerdir. Kendisinden aktarılan iki

rivayetten birine göre İmam Ahmed tembellik sebebi ile de olsa namazı terkeden kişiyi tekfir etmiştir. Buna rağmen İmam Ahmed, Abdullah binMübarek, İshak bin Raheveyh ve diğerleri, tembellik sebebi ile namazı terkeden kişiyi tekfir etmeyen imamları, “Kafiri tekfir etmeyen, kafir olur”kuralına binaen tekfir etmemişlerdir.

Sahabenin  Radıyallahu Anhum, İbn-i Sayyad’ın deccal olup olmadığı konusunda ihtilaf etmeleri de bunun gibidir. Deccal’ın kafir olduğunda

590

Mecmuu’l-Fetava’dan yukarı

da aktarı

lmı

ştı

.591 Ahmed, Ebu Davud, Nesai ve başkaları rivayet etmiştir.

225

7/28/2019 Tekfirde Aşırılıktan Sakındırma Konusunda Otuz Risale-Makdisi

http://slidepdf.com/reader/full/tekfirde-asiriliktan-sakindirma-konusunda-otuz-risale-makdisi 228/531

⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ TEKFİRDE AŞIRILIKTAN SAKINDIRMA KONUSUNDA ⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ 

şüphe yoktur. Buna rağmen bu ihtilafları sebebi ile birbirlerini tekfir etmemiş-lerdir.

 Yine sahabenin bazı münaf ıklar hakkında iki gruba ayrılmalarını dabuna eklebiliriz. Allahu Teala şöyle buyurur: “Size ne oldu da münaf ıklarhakkında iki gruba ayrıldınız? Halbuki Allah onları kendi işledikleri yüzündenbaş aşağı etmiştir. Allah’ın saptırdığını doğru yola getirmek mi istiyorsunuz? Allah’ın saptırdığı kimse için asla (doğruya) yol bulamazsın.”592 Buna rağ-men, sahabe bu ihtilafları sebebiyle birbirlerini tekfir etmemiştir.

Ebu Bekir  Radıyallahu Anhu mürtedler ile savaşa karar verdiğinde,Ömer bin Hattab’ın Radıyallahu Anhu ona karşı çıkması da bunun misallerin-dendir. Zekat vermeyenlerin “La İlahe İllallah” diyor olmaları, konuyu Ömer

 Radıyallahu Anhu için müşkil hale getirmiştir. Buna rağmen Ebu Bekir Radıyallahu Anhu onu tekfir etmemiş, aksine onun şüphesini gidermiş vedoğruyu göstermiştir. Bu olayın, bu konuda misal olmayacağını iddia etmekdoğru olmaz. Çünkü şu bilinen bir meseledir ki, Ebu Bekir’in  Radıyallahu

 Anhu yapılmasını istediği savaş ve onlara karşı takındığı tavır, devlete isyaneden bağilere takınılan bir tavır değil, mürted olanlara karşı takınılan bir tavır ve yapılan bir savaş niteliğindedir.

Selef alimlerinden de, bazı zalim ve azgınların tekfiri konusunda ihti-laf aktarılmıştır. Haccac’ın tekfir edilip edilmeyeceği konusundaki ihtilaf 

bunların en meşhur olanıdır. Selefin çoğu onu tekfir etmemiş ve arkasındanamaz kılmıştır. Ancak bazılarının Haccac’ı tekfir ettikleri de sabit olmuştur.Said bin Cübeyr bunlardan birisidir. Ona, “Haccac’a karşı isyan mı ettin?”denilmesi üzerine şu cevabı vermiştir: “Allahu Teala’ya yemin olsun ki, kafiroluncaya kadar ona karşı çıkmadım.” Yine, Mücahid’e Haccac’ın durumuhakkında sorulduğunda şu cevabı vermiştir: “Bana o yaşlı kafiri mi soruyor-sun?”

İbn-i Asakir, Şa’bi’nin şöyle dediğini rivayet eder: “Haccac, cibt vetağuta iman etmiş ve Allahu Teala’ya küfretmiştir.” Hatta İbrahim en-Nahai

şöyle der: “Haccac’ın durumunu görmemesi, kişi için körlük olarak yeter.”Buna rağmen ne İbrahim en-Nahai ve ne de Haccac’ı tekfir eden di-

ğer alimler, muayyen olarak onu tekfir etmeyen birinin kör veya kafir oldu-ğunu söylememişlerdir. Aksine Tavus’un şöyle dediği rivayet edilir: “Iraklı kardeşlerimizin Haccac’a mü’min demelerine hayret ediyorum.” 593

Tavus, Haccac’a mü’min diyen kişileri “kardeşlerimiz” diye nitele-mektedir. Doğru olan da budur. Çünkü alimlerden onu tekfir etmede durak- 592

4 Nisa/88593 Bu haberlerin tamamı, el-Bidaye ve’n-Nihaye, 9/131-132,136-137’dan alınmıştır.

226

7/28/2019 Tekfirde Aşırılıktan Sakındırma Konusunda Otuz Risale-Makdisi

http://slidepdf.com/reader/full/tekfirde-asiriliktan-sakindirma-konusunda-otuz-risale-makdisi 229/531

⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ OTUZ RİSALE ⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ 

sayanlar, onun Tevhid ehlinden olduğunu bildikleri halde açık olarak küfrü-ne delalet eden bir sebep bilmemeleri nedeni ile onu tekfir etmemişlerdir. Bu

konuda içtihad etmişler ve şeriatı

n herhangi bir nassı

da yalanlamamı

şlar-dır.

 Ancak Zehebi, siyerinde594, Tavus’un bu sözlerini naklettikten sonraşöyle der: “Tavus bu sözü ile Haccac’ı tekfir etmeyen Mürcie’ye işaret etmek-tedir. Bunlar kanları döken, sahabeye söven ve her taraf ı kasıp kavuranHaccac’ın kamil iman sahibi bir mü’min olduğunu söylerler.” Burada kaste-dilen Mürcie, imanın tariflerindeki hatalarından ve ameli imandan bir unsurolarak görmemelerinden dolayı selefin kendilerini tekfir etmediği Mürciefakihleridir. Onlar, fasık veya facir olan kişiyi günahlarından dolayı imanı 

eksilmeyen kamil bir mü’min olarak görmektedirler. Çünkü onlara göre imanbir bütündür ve artıp eksilmez. Haccac için söyledikleri de budur. Yoksaküfrü onaylamaları veya onu kamufle etmeleri manasında değildir.Haccac’ın kafir olduğu onların yanında sabit olsaydı, onu imanı kamil olanbir mü’min olarak nitelemezlerdi. Hatalarının bu olmasından dolayı, neZehebi’nin kendisi ve ne de seleften olan diğer alimler onları iman kardeşliğihududlarından dışına çıkarmamıştır. Ahmed bin Hanbel, Veki bin Cerrah,Ebu Ubeyd ve seleften olan diğer alimlerin tekfir ettiği aşırı Mürcie’nin du-rumu ise böyle değildir.

Selefin Hariciler, Kaderiyye, Cehmiyye ve diğer f ırkaların tekfir edil-mesi konusunda ihtilaf etmesiyle ilgili olarak da aynı  şeyler söylenir. İbn-iTeymiye Rahimehullah, “el-Fetava” isimli eserinin birçok yerinde bundan sözetmiş595, alimler arasında bu konuda meydana gelen ihtilafları belirtmiş vebu f ırkalardan bazılarının tekfiri konusunda İmam Ahmed ve diğer imamlarınsöylediklerini nakletmiştir. Bu f ırkaları tekfir edenlerin, tekfir etmeyenlerhakkında kafir olduklarını söylediklerine dair ne İbn-i Teymiye ve ne de birbaşkası herhangi bir haber aktarmamıştır. Aksine İbn-i Teymiye Rahimehullah bu ihtilaflarında, iki taraf ın da mazeretini belirterek şöyle der: “İhtilaf etmele-rinin sebebi, kendilerine ulaşan delillerin farklılığıdır. Onların tekfir edileceği-ne delalet eden delilleri ele alıyorlar ve daha sonra da tekfir edilen sözlerinsahiplerinden tekfire engel niteliğinde bazı durumların olduğunu tesbit edi-yorlardı. Dolayısıyla da bu iki delil arasında kalıyorlardı.”596

Başka bir yerde de şöyle der: “Sahibinin tekfir edildiği sözler bu şe-kildedir. Kişinin, doğruyu öğrenmesine sebep olacak nasslar kendisine ulaş-mamış olabilir veya ulaşmış ancak kendisine göre o nassları sabit görmemiş 

594 5/44595

Bakı

z: 12/260-261596 Mecmuu’l-Fetava, 12/260-261

227

7/28/2019 Tekfirde Aşırılıktan Sakındırma Konusunda Otuz Risale-Makdisi

http://slidepdf.com/reader/full/tekfirde-asiriliktan-sakindirma-konusunda-otuz-risale-makdisi 230/531

⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ TEKFİRDE AŞIRILIKTAN SAKINDIRMA KONUSUNDA ⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ 

 veya anlayamamış olabilir ya da Allahu Teala’nın, onu mazur göreceğinedair bazı  şüpheler ile karşılaşmış olabilir. Doğruyu ararken içtihad edip

yanı

lan kişinin hatası

ne olursa olsun Allahu Teala onu bağı

şlar. Bu hataister nazari ister ameli meselelerde olsun farketmez. Sahabenin ve cumhuralimlerin görüşü budur.”597

İbn-i Teymiye  Rahimehullah, sahabenin arasında ihtilaflı olan bazı haberler ile ilgili olarak, Aişe’nin  Radıyallahu Anha “Kim Muhammed’in Rab-bini gördüğünü iddia ederse, Allahu Teala’ya iftira etmiş olur” sözünü akta-rarak şöyle der: “Aişe’nin  Radıyallahu Anha bu sözüne rağmen, ona karşı çıkan İbn-i Abbas ve diğerlerini, Allahu Teala’ya iftira etmek ile itham etmi-yoruz. Tekfir etmek, bir ceza tehdididir. Bu sözler, Rasulullah’ ın Sallallahu

 Aleyhi ve Sellem bildirdiğini yalanlamak olsa bile, kişi İslam’a yeni girmiş veyauzak bir çölde yaşamış olabilir. Böyleleri ancak kesin delil kendisine göste-rilmesine rağmen, hala aynı tavrını devam ettirirse tekfir edilebilir. Kişi bellinassları işitmemiş veya kendisi yanında o nasslar sabit olmamış ya da başkanassların kendisine ulaşmış olması sebebi ile hatalı da olsa bazı nassları te’viletmiş olabilir.”598

Bu aktarılanlara gereken değerin verilmesi gerekir. Çünkü gerçektenönemlidir. Kişinin anlayışını genişletir, insanı hatalardan korur, tekfirdeaşırılık ve zorlamalardan yahut alimlere dil uzatmaktan kurtarır. Tekfir veya

başka konularda, şeriatın bazı haberlerini veya ahkamını izlemek ve ikraretmekten geri kalmış olan insanların mazeretlerini anlamayı sağlar. İbn-iTeymiye Rahimehullah bu mazeretleri beş madde halinde sıralar599:

1- Delillerin çatışması. Bu ise delillerin te’vil edilmesini gerektirir.

2- Kişinin, İslam’a yeni girmiş olması ya da uzak bir çölde yaşamış olması veya buna benzer başka bir sebepten dolayı bazı nassların kendisineulaşmamış olması.

3- Nassların kişinin yanında sabit olmaması.

4- Kişinin yeterince ilim sahibi olmaması

sebebi ile, kendisine ulaşannassları anlamada eksik kalması.

5- Kişinin doğruyu aramasına rağmen, kendisinin mazur sayılmasınasebep olacak bazı şüphelere kapılmış olması.

597 Mecmuu’l-Fetava, 23/195-196598 Mecmuu’l-Fetava, 3/148599

Bu mazeretler hakkında daha fazla bilgi için bakınız: İbn-i Teymiye, Raf’ul-Melam ani’l-Eimmeti’l-Alam, s:20

228

7/28/2019 Tekfirde Aşırılıktan Sakındırma Konusunda Otuz Risale-Makdisi

http://slidepdf.com/reader/full/tekfirde-asiriliktan-sakindirma-konusunda-otuz-risale-makdisi 231/531

⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ OTUZ RİSALE ⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ 

Bu sayılanların birisi sebebi ile bir nassı te’vil eden veya onun ileamel etmeyi reddeden kişi, nassı yalanlamış veya inkar etmiş sayılmaz.

Dolayı

yla böyleleri için “Kafiri tekfir etmeyen, kafir olur” kuralı

özelliklesilsile şeklinde uygulanmaz.

 Allahu Teala’nın isim ve sıfatlarında yapılan hatalar sebebi ile tekfirkonusundaki ihtilaflar çok geniştir. Kendisinin tekfir ettiği kişileri tekfir etme-leri için muhaliflerini ikna etmeye çalışan kişinin şer’i delillerini ortaya koy-ması ve o deliller ile doğru istidlal yollarını gözetmesi gerekir. Allahu Tealaşöyle buyurur: “De ki: Ben, sadece, vahiy ile sizi ikaz ediyorum. Fakat, sağırolanlar, ikaz edildikleri zaman bu daveti duymaz(lar.)” 600 Bu konuda gereklidelillerini gösteremeyen kişi ise tam manası ile iflas etmiş olur ve hiçbir hayrı 

kalmaz. Allahu Teala şöyle buyurur: “Artı

k Allah’tan ve O’nun ayetlerindensonra hangi söze iman edecekler?”601 Böylelerinin tekfir veya fikrî terörestirme metodlarından da hiçbir hayır gelmez. Çünkü bunlar ancak sahibinezarar verir. Kendisinin de tekfir halkasına eklenmesinden korktuğu veya zarargördüğü için bu yöntemi benimseyen kişilerde de hayır yoktur. Bunu enyakın f ırsatta ve en basit bir şüphe sonucu bırakması daima ihtimal dahilin-dedir. Allahu Teala’nın tasvip ettiği yol, eğilimlere uyan katı ve çetin yoldeğil, en doğru ve şer’i delillere en uygun olan yoldur. Böyleleri AllahuTeala’nın ve Rasulü’nün emirlerinin dışında başka yerlerde amaçlarınahizmet edecek sözler ve görüşler arıyorlarsa, unutmasınlar ki istedikleri kadarbu söz ve görüşlerden bulabilirler. Bu kural ilgili bilgileri araştırırken, karşılaş-tığım en ilginç söz, Karamitalardan olan Yahya bin Zekeraveyhi’yi öldürmesiesnasında halife el-Muktefi’yi (289-295) öven es-Suli’nin şu sözleridir:

“Size isyan edeni kim mü’min sayarsa, kafir olmu ştur.

 Bunu Allahu Teala muhkem olan surelerde daha önce indirmi ştir.”

 Yani ona karşı çıkanları tekfir etmeyen veya fasık saymayanların kafirolacağını belirtmekte ve Kur’an’ın da buna delalet ettiğini iddia etmekte-dir.602

 600 21 Enbiya/45601 45 Casiye/6602 Bu sözler bana Cezayirli bir kişinin şu sözlerini hatırlatmaktadır: “Hangi İslam ülkesindeolursa olsun, İmanı ve İslam’ı sahih bir kimse yoktur ki kalbinden İbn-i Suud’un kendisiniyönetmesini temenni etmesin. Yönetici veya Müslümanların halifesi olarak kendisine bey’atetmeye çağırırsa, bey’at etmekte bir an bile tereddüt etmem. Çünkü bu devlet İslam’ı temsilediyor, uyguluyor ve ona davet ediyor.” Mine’l-İlam bi enne’l-Azfe ve’l-Ğınae Haramun, s:57,1407 h. Yine şöyle devam ediyor: “Ondördüncü hicri asrın mucizesi olan bu devlet, ancak

mü’min olanın dost olduğu ve münaf ık kafirin düşman olduğu bir devlettir.! Allah’ın emriniyerine getirmeye devam ettikçe...” Age:58 “Ancak mü’min olan ın dost olduğu ve münaf ık

229

7/28/2019 Tekfirde Aşırılıktan Sakındırma Konusunda Otuz Risale-Makdisi

http://slidepdf.com/reader/full/tekfirde-asiriliktan-sakindirma-konusunda-otuz-risale-makdisi 232/531

⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ TEKFİRDE AŞIRILIKTAN SAKINDIRMA KONUSUNDA ⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ 

Bu kişiye sormak gerekir; acaba Allahu Teala muhkem olan sureler-de bunu nerede bildirmiştir? Halkın itaat etmesini sağlamak, itiraz etmek ve

karşı

çı

kmaktan korkutup ürkütmek için bu kuralı

kullanmı

ştı

r. Halbukiadalet sahibi insanlar için Şari’in nasslarında yeterlilik vardır. Böylelerinealdanmamak gerekir. Allahu Teala şöyle buyurur: “Şairler(e gelince), onlarada sapıklar uyarlar. Onların her vadide şaşkın şaşkın dolaştıklarını ve gerçek-te yapmadıkları şeyleri söylediklerini görmedin mi?”603

Muhammed bin Abdulvehhab’ın davetine mensup olup onun bazı sözlerini kötü kullanan ve insanlar hakkında gerekli araştırmayı yapmadanbu konuda hüküm veren bazı kişilere yönelik olarak Abdullatif bin Abdurrahman bin Hasan Alu’ş-şeyh, risalelerinin birinde İbn-i Teymiye’nin

şu sözlerini aktarmaktadı

r: “Gerçek şu ki, imamları

n mutlak olarak söyledik-leri sözler hakkında, öncekilerin mutlak olan şer’i nasslar hakkında düştükleridurumun aynısı olan bir duruma düştüler. Onları ne zaman görseler “Kimşunu söylerse kafirdir” sözünü duydular. Daha sonra, belirtilen o sözü söyle-yen herkesin kafir olduğuna inandılar. Halbuki tekfirin belirli bir kişiye indir-genmesi belli şartların yerine gelmesine ve yine belli engellerin de olmaması-na bağlıdır. Mutlak tekfir, şartları bulunmadıkça ve engelleri ortadan kalkma-dıkça belirli kişiler için sabit olmaz. İmam Ahmed  Rahimehullah ve bu genelhükümleri belirten tüm alimler, Cehmiyye f ırkasından küfür sözlerini bizzatsöyleyenler dışında kimseyi tekfir etmediler.” O, konunun daha iyi anlaşıl-ması için bunu aktarmıştır. Bununla birlikte gerek Muhammed bin Abdulvehhab, gerek oğulları ve gerekse torunları daha önce de belirttiğimizgibi bu konuda İbn-i Teymiye’nin söylediklerinin aynısını söylerler.

 Abdullatif bin Abdurrahman bin Hasan Alu’ş-şeyh Rahimehullah dahasonra ise, “Abdullatif bin Abdurrahman bin Hasan’dan Abdulaziz el-Hatib’e”başlığını kullanarak şunları söyler: “Allahu Teala’nın selamı salih kullarınüzerine olsun. Mektubunu okudum. İçeriğini ve kastettiğin mazereti anladım. Ancak muhterem babamızın hak ehlini tekfir etmenize ve üzerinde olduğu-nuz bozuk anlayışa dair söylediklerine binaen aktardıklarınız doğru değildir.

kafirin düşman olduğu bir devlet!” sözleri üzerinde düşünmek gerekir! Bu Allahu Teala’nınemrini nasıl yerine getirmektir ey kendi kendisinin düşmanı! Bunun, Allahu Teala’nın emirle-rini nasıl yerine getirme olduğunu anlamak isteyenler, “el-Kevaşifu’l-Celiyye fi Kufri’d-Devleti’s-Suudiyye” kitabımıza baksınlar. Bu sözler, bana bir başkasının sözlerini de hatırlatı-yor. Adı geçen kitabım hakkında kendisine sorulduğunda öfkesinden köpürmüş ve okumadanönce, “Onun yazarına söyleyin, kendisi kafirdir” karşılığını vermiştir. Bu genel hükümleri vermekten kaçınmadıkları gibi muhaliflerini ve devletlerini tekfir edenleri hariciler ve tekfirciler

olarak adlandı

rmaktan da utanmazlar. Acaba bu sı

fatlara ve özelliklere kim daha layı

ktı

r?!603 26 Şuara/224-226

230

7/28/2019 Tekfirde Aşırılıktan Sakındırma Konusunda Otuz Risale-Makdisi

http://slidepdf.com/reader/full/tekfirde-asiriliktan-sakindirma-konusunda-otuz-risale-makdisi 233/531

⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ OTUZ RİSALE ⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ 

Naki’ ehlinden olan kardeşlerinin senin ile tartıştığını ve hakkımızdasenin ile çekiştiğini hatırla. Bizi bazı konularda sessiz kalmak ile itham ediyor-

lar. Biliyorsun ki bunu da genellikle akideyi eleştirmek ve yolumuzu kötüle-mek için söylemektedirler. Açıkça tekfir etmeseler bile, ona çok yaklaşmışlar-dır. Hidayetten sonra dalalete düşmekten ve doğru yolu bildikten sonrasapıklık ve şaşkınlıktan Allahu Teala’ya sığınırız.

 Altmış dört yılında İhsa’da, aslen Farisli olan sizin gibi iki kişi gör-düm. Bunlar cemaate ve cumaya gitmiyorlar ve o memlekette bulunanMüslümanları tekfir ediyorlardı. Gerekçeleri de sizin gerekçeniz ile aynı sebeplerdi. Derler ki, “İhsa’ halkı İbn-i Feyruz ve benzerleri ile oturup kalkar-lar. Ki İbn-i Feyruz, tağutları ve İmam Muhammed’in davetini kabul etmeyip

düşmanlı

k yapan dedesini tekfir etmemektedir. Dolayı

yla bu halde olandedesini açıkça tekfir etmeyenler, Allahu Teala’ya küfretmiş ve tağutu ikraretmiş olurlar. Onunla oturup kalkanlar onun gibidirler. Yalan ve yanl ış olanbu iki esas üzerine küfür hükümlerini bina etmişler ve selamı almayı dahiterk etmişlerdir. Durumları bana iletildi, kendilerini çağırdım ve tehdit ettim. Ağır şeyler söyledim. Önce Muhammed bin Abdulvehhab’ın akidesindeolduklarını iddia ettiler. O anda toplantıda aklıma gelen bilgiler ile şüpheleri-ni ortaya çıkardım ve sapık anlayışlarını çürüttüm. İmam Muhammed’in buakide ve mezhepten beri olduğunu söyledim. Çünkü kendisi, küfür olduğun-da icma edilen şirk, Allahu Teala’nın ve Rasulü’nün ayetlerini inkar gibikonular dışında insanları tekfir etmezdi. Bu tür konularda da öncelikle insan-lara hüccet ikamesinde bulunur ve tekfir için gerekli olan araştırmayı yapar-dı. Ki iman ve ilim ehli de zaten bu konuda icma etmiştir.

 Adı geçen bu iki kişi pişmanlık duyarak tevbe ettiler ve hakkı anladık-larını iddia ettiler. Ancak sahile gittiklerinde eski söylemlerine geri döndüler.Daha sonra ise, Mısır hükümdarlarıyla mektuplaştıklarını gerekçe göstererekMüslümanların imamlarını ve hatta bu imamların Mısır hükümdarlarıylayazıştıkları esnada mecliste bulunan diğer kişileri dahi tekfir ettiklerini duy-duk. Hidayetten sonra dalalete düşmekten Allahu Teala’ya sığınırız.

Sizin de bunlara benzer şeyler söylediğiniz ve bu konulara daldığınızı duyduk. Dostluk ve düşmanlıklar, anlaşma ve yazışmalar, malları sarfetme ve hediyeler gibi konularda şirk ve dalalet sahiplerinin söylediklerini söyledi-ğinizi, bedeviler ve başka bedbahtların Allahu Teala’nın hükmünden başkahükümler ile hükmetmeleri gibi ancak alimlerin ve akıl sahiplerinin söz söy-leyebileceği konularda konuştuğunuzu öğrendik. Halbuki bu konulardakonuşmak, söylediklerimizi ve genel usül kurallarını bilmeyi gerektirir. Genel-leme yapmak ve mutlak olarak söz söylemek, kişiyi, sözün nereye varacağını 

 ve ne anlama geldiğini bilmemeye, yanlı

ş yapmaya, karı

ştı

rmaya ve AllahuTeala’nın maksadını iyi anlamamaya götürür. Bunlar ise dinleri bozar, zihin-

231

7/28/2019 Tekfirde Aşırılıktan Sakındırma Konusunda Otuz Risale-Makdisi

http://slidepdf.com/reader/full/tekfirde-asiriliktan-sakindirma-konusunda-otuz-risale-makdisi 234/531

⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ TEKFİRDE AŞIRILIKTAN SAKINDIRMA KONUSUNDA ⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ 

leri böler ve kişinin Kur’an’ı anlamasına engel olur. İbnu’l-Kayyim Rahimehullah Kafiye’sinde şöyle der:

“Tafsilata inmekten ve açıklama yapmaktan sakın ayr ılma, çünkü mücmel vemutlak söz anla şılmaz.

 İ kisi bu alemi bozmu ş, zihinleri ve dü şünceleri her zaman kar ı şt ırmı şt ır.”

Zannınızca küfre sebep olarak gördüğünüz bu işlerden dolayı Müs-lümanları tekfir etmek, Ali bin Ebi Talib ve beraberindekilere karşı isyaneden Haruriyye Haricilerinin yolu ve mezhebidir. Bunlar Muaviye ve Şamhalkı arasında meydana gelen olayda Amr bin As ve Ebu Musa el-Eşari’ninhakem tayin edilmesine karşı çıkmışlar ve Allahu Teala’nın dini konusundainsanların hakem tayin edildiğini söyleyerek Muaviye ve Amr’a bağlılıklarını 

ilan etmişlerdir.”604 Daha sonra ileride temas edeceğimiz Haricilerin bazı düşüncelerini anlatır ve şöyle devam eder:

“Zulüm, masiyet, fasıklık, fücur, dostluk, düşmanlık, boyun eğme,şirk ve benzeri laf ızlar Kur’an ve Sünnet’te varid olmuştur. Bunlar kullanılır-ken mutlak hakikatleri kastedilmiş olabileceği gibi, bu kelimelerinhakikatlarının mutlak manası da kastedilmiş olabilir. Usulcülere göre asıl olanbirincisidir. İkinci anlamda olabilmesi için manevi veya lafzi bir karineninbulunması gerekir. Bu ise Rasulullah’ın Sallallahu Aleyhi ve Sellem açıklaması  ve sünnetin bunu tefsir etmesi ile bilinir. Allahu Teala şöyle buyurur: “(Al-lah’ın emirlerini) onlara iyice açıklasın diye her peygamberi yalnız kendikavminin diliyle gönderdik.”605”606 

Daha sonra şöyle devam eder: “Bazı günahlar hakkında yapılanmutlak va’id’in (tehdid) muayyen kişilere indirgenmesine bazı engeller maniolabilir. Allah ve Rasulü’nün sevgisi, Allah yolunda cihad, iyiliklerin ağırgelmesi, Allahu Teala’nın rahmet ve bağışlaması, mü’minlerin şefaat etmesi ve yine başa gelen ve günahları silen musibetler bu engeller arasında sayıla-bilir. Selef alimleri, kıble ehlinden muayyen kişiler için ne cennetlik ve ne decehennemlik olduğuna dair şahitlik etmemişlerdir. Onlar va’id ibaresinikullandıkları zaman mutlak ile mukayyed arasında ayırım yapmışlardır. Eşeklakabı ile anılan Abdullah içki içen birisiydi. Bir defasında yine bu suçuişlemesi nedeni ile Rasulullah’a Sallallahu Aleyhi ve Sellem getirildi. Birileriona lanet etti ve “Bu adam Rasulullah’a Sallallahu Aleyhi ve Sellem ne kadarçok getiriliyor” dedi. Bunun üzerine Rasulullah  Aleyhissalatu Vesselam  şöylebuyurdu: “Ona lanet okuma. Şüphesiz ki o, Allah’ı ve Rasulü’nü sevmekte-

 604 Mecmuatu’r-Risail ve’l-Mesail, Sayfa: 4-6605

14 İbrahim/4606 Mecmuatu’r-Risail ve’l-Mesail, Sayfa: 7

232

7/28/2019 Tekfirde Aşırılıktan Sakındırma Konusunda Otuz Risale-Makdisi

http://slidepdf.com/reader/full/tekfirde-asiriliktan-sakindirma-konusunda-otuz-risale-makdisi 235/531

⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ OTUZ RİSALE ⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ 

dir.” Halbuki Rasulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem içkiyi içene, alana, satana,bulundurana, yapana ve taşıyana lanet etmiştir.”607

 Yine şöyle devam eder: “İçinizden onları dost tutanlar, onlardan-dır”608, “Allah’a ve ahiret gününe iman eden bir toplumun (babalar ı, oğulla-rı, kardeşleri yahut akrabaları da olsa) Allah’a ve Rasulü’ne düşmanlık ya-panlara dostluk beslediğini göremezsin”609, “Ey iman edenler! Sizden öncekendilerine kitap verilenlerden dininizi alay ve oyun konusu edinenleri vekafirleri dost edinmeyin. Allah’tan korkun; eğer mü’minler iseniz”610 ayetleri-ni sünnet tefsir etmiş, kayıtlamış ve bunun mutlak manadaki dostluk ile ilgiliolduğunu bildirmiştir. Muvalatın aslı sevgi, arkadaşlık ve yardımdır. Bunundışında farklı dereceleri de bulunmaktadır. Her günahın kınama ve va’idden

nasibi ayrı

ayrı

r. Sahabe ve tabiinden alim olanlar taraf ı

ndan bu ve benzerikonular bilinmektedir. Ancak bu işleri iyi kavrayamamış, Kur’an ve Sünnet’inmanalarını iyice sindirememiş Arap olmayan kimi insanlar ise bu durumlarıniçinden çıkamamış ve karıştırmışlardır. Bu nedenle Hasan  Radıyallahu Anhu,“Bunlar Arap dilini iyi bilmedikleri için bunu yaptılar” demiştir. Amr bin El- Ala’ ise büyük günah işleyenlerin cehennemde ebedi kalıp-kalmayacakları konusunda kendisi ile tartışırken Amr bin Ubeyd’e aynı şeyi söylemiştir. Amrbin Ubeyd, Kur’an’da büyük günahlar için verileceği belirtilen ebedi cehen-nem cezasına işaret ederek, bu günahları işleyenlerin ebedi olarak cehen-nemde kalacaklarını, bunun Allahu Teala’nın bir vaadi olduğunu ve AllahuTeala’nın vaadinden dönmesinin söz konusu olmayacağını belirtmişti. Bu-nun üzerine Amr bin Ala’ ona şöyle cevap verdi: “Acem olduğun için anla-mıyorsun. Bu, vaad değil, va’id’dir” dedi ve şu mısraları okudu: “Ben söz versem veya tehdit etsem, tehdidimi bozarım ama sözümü tutarım.”

Buhari ve başkalarından rivayet edildiğine göre imamlardan bazısı şöyle demişlerdir: “Acem ve Arap iki kişi Müslüman olur ve sünneti bilenbirini izlerler ise, mutlu olurlar. Ancak bu ikisi Müslüman olur ve heva ehlin-den birine uyarlarsa mihnete düşer ve bedbaht olurlar.”611

Şöyle devam eder: “Muhammed Suresi’ndeki, “Bunun sebebi; onla-rın, Allah’ın indirdiğinden hoşlanmayanlara ‘Bazı hususlarda size itaat ede-ceğiz’ demeleridir. Oysa Allah, onların gizlediklerini biliyor”612 ayetini, kimiemir ve idarecilerin dalalet önderleri ve müşrik krallar ile yazışması, ateşkes

607 Mecmuatu’r-Risail ve’l-Mesail, Sayfa: 8608 5 Maide/51609 58 Mücadele/22610 5 Maide/57611

Mecmuatu’r-Risail ve’l-Mesail, sayfa: 10612 47 Muhammed/26

233

7/28/2019 Tekfirde Aşırılıktan Sakındırma Konusunda Otuz Risale-Makdisi

http://slidepdf.com/reader/full/tekfirde-asiriliktan-sakindirma-konusunda-otuz-risale-makdisi 236/531

⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ TEKFİRDE AŞIRILIKTAN SAKINDIRMA KONUSUNDA ⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ 

anlaşması yapması veya barış görüşmesi yapması fiillerine uyguladığınızı işittim. Halbuki bundan bir önceki ayette Allahu Teala şöyle buyurur: “Şüp-

hesiz ki kendilerine doğru yol belli olduktan sonra, ona arka dönenleri,şeytan sürüklemiş ve kendilerine ümit vermiştir”613 denilmektedir. Siz bunugörmediniz, bu itaattan maksadın ne olduğunu da anlamadınız. Bu ayette veHudeybiye Antlaşması olayında müşriklerin istek ve şartları ve Rasulullah’ınSallallahu Aleyhi ve Sellem onlara verdiği cevap, aslında sizin anlayışınızınyanlış olduğunu ve batıl iddialarınızın geçersizliğini ortaya koymaya yeterli-dir.”614

Dedesi Muhammed bin Abdulvehhab’ın “Minhacu’t-Tesis ve’t-Takdis fi Keşfi Şubuhati Davud bin Cercis” adındaki bir risalesini de naklet-

miştir. O risalede şöyle geçer:“Şerif, bana niçin savaştığımızı ve adamı ne ile tekfir ettiğimizi sordu.Ona doğru olanları bildirdim ve düşmanların hakkımızda uydurduğu iftira veyalanları izah ettim.” Söylediklerinden bazıları  şöyle idi: “Yalan ve iftirayagelince: Bizim insanları tümden tekfir ettiğimiz, dinini izhar etmeye güçyetirenlerin hicret etmelerini vacip gördüğümüz, kafir olmayan ve savaşma-yan kişileri tekfir ettiğimiz gibi çok şeyler hakkımızda iddia edilmektedir.Halbuki bütün bunlar putların hizmetçileri ve kafirlerin önderlerinden EbuCehil’in torunlarının uydurduğu iddialardır Onlar bu iddia ve iftiraları ile

insanları Allahu Teala’nın ve Rasulü’nün Sallallahu Aleyhi ve Sellem dinindenalıkoymaktadırlar. Biz, Allah ve Rasulü’nün tekfir etmediğini asla tekfir etmi-yoruz. Tekfir ettiklerimiz ise putlara tapan müşriklerdir. Aynen Abdulkadir’inkabri üzerindeki puta, Ahmed Bedevi’nin kabri üzerindeki puta ve benzerle-rinin kabirleri üzerindeki putlara tapanlar gibi. Allahu Teala’ya, peygamber-lere, meleklere, ahiret gününe, kitaplara iman eden ve Allahu Teala içinhakkıyla cihad edenler, bize hicret etmeseler bile bizim din kardeşlerimizdir. Allahu Teala şahittir ki bu büyük bir iftiradır.”615

Sonuç olarak ve şimdiye kadar aktardığımız ayrıntılı bilgilere dayana-

rak diyoruz ki; yönetici konumundaki tağutların, onların yardımcılarının,asker ve ordularının tekfir edilmesi konusunda kendisine göre çelişkili buldu-ğu nasslardan616 veya içinden çıkamadığı müşkillerden dolayı, onların tekfi-

 613 47 Muhammed/25614 Mecmuatu’r-Risail ve’l-Mesail, sayfa: 11-12615 Mecmuatu’r-Risail ve’l-Mesail, sayfa: 88-89616 Burada “kendisine göre” dedik, çünkü hiçbir konuda vahyin nassları arasında çelişkiolmaz. Allahu Teala şöyle buyurur: “Elif Lam Ra! (Bu sana indirilen), hikmet sahibi (ve)

herşeyden haberdar olan (Allah) taraf ından ayetleri sağlamlaştırılmış, sonra da (her yönüyle)açıklanmış bir kitaptır.” (11 Hud/1) Eksik anlama veya nassları uzlaştırma ve her birini yerli

234

7/28/2019 Tekfirde Aşırılıktan Sakındırma Konusunda Otuz Risale-Makdisi

http://slidepdf.com/reader/full/tekfirde-asiriliktan-sakindirma-konusunda-otuz-risale-makdisi 237/531

⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ OTUZ RİSALE ⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ 

rinde duraksayan kişileri, biz asla tekfir etmiyoruz.617 Sırf bu muhalefetlerin-den dolayı Tevhid akidesine sahip oldukları ve bu duraksamalarının sebebi

bilgisizlikleri, bazı

  şüpheleri veya zihinlerinde nassları

n çelişmesi olduğusürece onlar hakkında “Kafiri tekfir etmeyen, kafir olur” kuralının uygulan-masını da doğru görmüyoruz. Çünkü bu sebeplerden dolayı tekfirde durak-samak, tağutları ve destekçilerini tekfir etmeyi gerektiren açık nassları inkaretmeyi veya reddetmeyi gerektirmemektedir. Yeter ki bu durumları, onları,küfre götüren bir fiili işlemeye sevketmesin. Onların ordularına katılmak,onlara yardım etmek, küfür kanunlarını desteklemek, yasalaştırılmasınakatılmak, uygulamak, korumak ve hakem tanımak gibi açık bir küfre gitme-meleri şartıyla, duraksamalarını anlayışla karşılıyoruz. Allah’ın izni ile bubölümün sonunda bunlar üzerinde daha da duracağız. Bu söylediklerimiz, ilkdefa söylediğimiz sözler de değildir. Aksine bundan önce bu sözlerin benze-rini söyledik.

İbn-i Teymiye  Rahimehullah, Ubeydilerin insanların en kafirlerindenolduğunu belirtmektedir. Nasıl bir irtidat içinde oldukları ve şeriatı nasıldeğiştirdikleri bilinmektedir. Onlardan masum bir imamın bulunduğunuancak cahil veya bilmeden konuşan bir zındığın iddia edebileceğini söyle-mektedir. Ancak onların mü’min olduğunu söyleyip, tekfir etmeyenin kafirolduğunu söylemediği gibi, defalarca mutlak olarak kullandığı “Kafiri tekfiretmeyen, kafir olur” kuralını da böyle bir kişi için uygulamamaktadır.618

Şöyle der: “Bunların (Ubeydilerin) münaf ıklardan olduklarına, Müs-lüman olarak görünüp aslen kafir olduklarına ümmet ve bu ümmetin imam-ları şahitlik etmektedir. Onların mü’min olduğuna şahitlik yapan kişi, bilme-diği bir şeye şahitlik ediyor demektir.”619

Şöyle devam eder: “Durum böyle olunca, onların nesebinin veyaimanının sahih olduğuna kim şahitlik ederse, en azından bilmeden şahitliketmiş olur. Bu ise imamların ittifakı ile haramdır.”620

 yerinde kullanma bilgisinin yetersizliğinden dolayı yahut sahih veya sabit olmayan şeyler iledelillendirme ya da sahih olduğu halde kişinin eline geçmemesi veya nasih mensuhu bilme-me, önce gelen ile sonra gelen nassları seçememe veya bilinen birleştirme ve tercih yollarını anlamama sebebiyle zihinlerde çelişki ortaya çıkabilir.617  İlimde yeterince derinleşmemiş olan bazıları, “La İlahe İllallah” dedikleri için veya namazkıldıkları için yada yukarıda birer birer açıkladığımız başka şüpheler sebebiyle onları tekfiretmekten kaçınmaktadır.618 Mecmuu’l-Fetava, 35/79619

Mecmuu’l-Fetava, 35/80620 Mecmuu’l-Fetava, 35/81

235

7/28/2019 Tekfirde Aşırılıktan Sakındırma Konusunda Otuz Risale-Makdisi

http://slidepdf.com/reader/full/tekfirde-asiriliktan-sakindirma-konusunda-otuz-risale-makdisi 238/531

⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ TEKFİRDE AŞIRILIKTAN SAKINDIRMA KONUSUNDA ⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ 

Şeyhu’l-İslam İbn-i Teymiye’nin  Rahimehullah bu sözüne dikkat edil-mesi gerekir. Çünkü küfürleri günümüz tağutlarından daha az olmayan

Ubeydileri tekfir etmeyenleri kafir olarak saymamaktadı

r. Sakı

n ifrat ve tefritekaçarak bu kuralı dinin temeli ve İslam’ın varlığı veya yokluğunu ona bağla-yanlardan olma. Beni de, seni de yanılma ve ayakların kaydığı yerlerdenkorumasını ve sözü dinleyip en iyisine uyanlardan kılmasını AllahuTeala’dan dilerim.

Başka bir konuya geçmeden önce İbn-i Teymiye’nin şu sözünü hatır-latmak isterim: “Bid’at ehlinin ayıplarından biri birbirlerini tekfir etmeleridir.İlim ehlinin güzel vasıflarından biri, birbirlerini tekfir etmeden hatalarını birbirlerine aktarmalarıdır. Bunun sebibi ise, küfür olmayan bir fiili, birinin

küfür zannetmesini engellemektir. Halbuki bu fiil küfür de olabilir. Çünkükendisi bunun Peygamberi yalanlamak ve Allahu Teala’ya sövmek olduğukanaatine varmıştır. Ancak bir başkası bu kanaate varmamış olabilir. Kişinin,durumunu bildiği bir kişiyi tekfir etmesi, durumunu bilmediği kişiyi de tekfiretmesini gerektirmez.”621

 

621 Minhacu’s-Sunne, 3/63

236

7/28/2019 Tekfirde Aşırılıktan Sakındırma Konusunda Otuz Risale-Makdisi

http://slidepdf.com/reader/full/tekfirde-asiriliktan-sakindirma-konusunda-otuz-risale-makdisi 239/531

⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ OTUZ RİSALE ⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ 

-12-

SÖZLERİN GEREKT İRDİĞİ İLE VEYA MEAL YOLU İLE YAPILAN TEKFİR

Tekfir konusunda yaygın olan hatalardan biri de, mükellef açıkça kü-für olan bir şeyi söylemediği halde, sözlerinin gerektirdiği ile veya meal yoluile onu tekfir etmektir.622 Kişi bu sözleri söylerken dolaylı olarak doğacak

manayı ve sonucu bilmemekte, hatta bu mana ve sonuç aklına hiç gelme-mektedir. Sözü söyleyen kişi, söylediğinin dolaylı sonucunu bilmiyor ve onukabullenmiyorsa, ondan dolayı onu tekfir etmek veya dolaylı olan manayı kastetmiş ve söylemiş gibi kabul etmek caiz değildir. Dolayısıyla kişileri,sözlerinin gerektirdiği ile tekfir etmek caiz olmaz.

Günümüzde insanlarının tökezlemelerini adım adım izleyen, bulanıksuda avlanan ve sözlerin gerektirdiği manalar ile onları tekfir eden bazı aşırılar bulunmaktadır. İbn-i Hazm  Rahimehullah şöyle der: “İnsanları sözleri-nin te’vili ile yani sözlerinin gerektirdiği dolaylı manalar ile tekfir etmek

yanlıştır. Çünkü bu, hasıma yapılan bir iftira ve söylemediğini ona söylet-mek kabilindendir. Tehlikeli bir manaya gelebilecek sözü söylemiş bile olsaçelişkili bir durum meydana gelmiş olur. Çelişkili olan ve açık olmayan şeyise küfür değildir. Aksine, kişinin bu çelişkiyi kabul etmesi kendisi açısındaniyidir. Çünkü küfürden kaçmış olur. Dolayısıyla doğru olan, kişinin ancaksözünün zahiri ile ve ifade ettiği açık akidesine binaen tekfir olunacağıdır.Kötü olan akidesini sözleri ile güzelleştirmeye çalışmasının kişiye bir faydası olmaz. Ancak o kişi hakkında verilen hüküm, o sözlere binaen olur.”623 

Dolayısıyla alimlere göre doğru olan “Mezhebin gerektirdiği, bizzat

mezhep değildir” kuralıdır. Kişi belli bir sözü veya mezhebi benimseyebilir,ancak çeliykiye düşmüş bile olsa, bu söz veya mezhebin küfre götüren ya dagötürmeyen manasına ve gerektirdiğine iltizam etmeyebilir. Mutezilenin Allahu Teala’nın sıfatları hakkındaki “Alimdir, ama ilmi yoktur”, “Diridir,ama hayatı yoktur” gibi sözleri bu kabildendir. Onlar Allahu Teala’nın alim ve diri olduğunu kabul ediyor ve tekfir edilmelerine sebep olacak şekilde busıfatlardan hiç birini inkar etmiyorlar. Ancak “ama ilmi yoktur” veya “ama

622

Bakı

z: İbn-i Rüşd el-Hafid, el-Bidayetu’l-Muctehid ve Nihayetu’l-Muktasid, 2/492623 El-Fasl, 3/294

237

7/28/2019 Tekfirde Aşırılıktan Sakındırma Konusunda Otuz Risale-Makdisi

http://slidepdf.com/reader/full/tekfirde-asiriliktan-sakindirma-konusunda-otuz-risale-makdisi 240/531

⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ TEKFİRDE AŞIRILIKTAN SAKINDIRMA KONUSUNDA ⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ 

hayatı yoktur” ibaresi ile küfre sebep olan bir sözü söyledikleri intibasını  veriyorlar. Çünkü ilim ve hayatın olmadığını söylemek, Allahu Teala’nın

alim ve diri olmadı

ğı

sonucuna götürür. Mutezile ise bu sonucu ve manayı

 kabul etmemektedir. Aksine Allahu Teala’nın alim olduğunu kabul etmekte ve dolayısıyla da Allahu Teala’nın bu sıfatını inkar etmemektedir. Bu prob-lem, Mutezile’nin bocalamasına, çelişkiye düşmesine ve bozukluğa yol aç-makta, ancak mücerret olarak bu sözleri onların tekfir edilmesini de gerek-tirmemektedir.624

Kadı Iyad  Rahimehullah, Allahu Teala’nın bazı sıfatlarını bilmeyen ki-şilerin durumu konusunda alimlerin görüşlerini naklettikten sonra şöyle der:“Mükellefin dolaylı olarak (meal yolu ile) tekfir edilebileceği görüşünü be-

nimseyenler, Allahu Teala’nı

n sı

fatları

ndan birini yok sayı

p, sadece o sı

fatı

ngerektirdiği vasf ı kabul ederek “Alimdir, ama ilmi yoktur. Konuşur, amakelamı yoktur” gibi Mutezile mezhebinin söylediğine benzer sözler söyleyenkişinin kafir olacağını çünkü ilim sıfatının yok sayılmasının, alimlik vasf ınında yok sayılmasını gerektirdiğini ve ancak ilmi olan kişiye alim denilebilece-ğini belirtirler. Dolayısıyla bu görüşü benimseyenlere göre bu kişi, sözleriningerektirdiği manayı da açıkça söylemiş gibidir. Müşebbihe, Kaderiyye vediğerlerinin söyledikleri hakkında, onların yanındaki kural budur.

Kişinin, sözlerinin gerektirdiği ile sorumlu tutulmayacağını söyleyen-

ler ise, Allahu Teala’nın sıfatları hakkında yukarıda aktardığımız sözü söyle-yen kişiyi tekfir etmezler. Çünkü Allahu Teala’nın sıfatları hakkında bu türsözler söyleyenlere, sözlerinin ne tür manalara vardığı bildirildiğinde; “Biz Allahu Teala’nın alim olmadığını söylemiyoruz ve sözlerimizin gerektirdiği omanaları da kabul etmiyoruz. Aksine biz de sizin gibi, Allahu Teala’nın alimolmadığını söylemenin küfür olduğuna ve kendi usulümüze göre sözlerimizinbu tür manalara varmadığına inanıyoruz” derler.

Bu iki anlayıştan dolayı kişileri tekfir etmede insanlar ihtilaf etmişler-dir. Bunu anlarsak, bu konuda insanların ihtilaf etmesine yol açan şeyi de

anlamış oluruz.Doğru olan ise, sözlerinin gerektirdiği ile insanları tekfir etmemek,

haklarında hüsran hükmünü vermemek, kısas, miras, nikah, diyet, namazla-rının kılınması, Müslüman mezarlığına defnedilmesi ve buna benzer diğermuamelelerde onları Müslüman olarak saymaktır. Ancak Allahu Teala’nınsıfatları hakkında bu tür sözler söyleyenler şiddetle te’dip edilir vebid’atlarından dönmeleri için ağır cezalara çarptırılır. İlk neslin böylelerinekarşı takındıkları tavır bu şekildedir. Sahabe ve tabiin döneminde

624 Nevevi, Şerhu Müslim, Kitabu’z-Zekat, 7/142

238

7/28/2019 Tekfirde Aşırılıktan Sakındırma Konusunda Otuz Risale-Makdisi

http://slidepdf.com/reader/full/tekfirde-asiriliktan-sakindirma-konusunda-otuz-risale-makdisi 241/531

⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ OTUZ RİSALE ⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ 

Kaderiyyecilik, İ’tizal ve Haricilik görüşlerini seslendirenler olmuş, bunarağmen ne onlar için ayrı bir kabir açılmış ve ne de onlar mirastan mahrum

rakı

lmı

ştı

r. Durumları

na göre kendilerine, ilgiyi kesme, dayak, sürgün yada öldürme ile te’dip cezaları verilmiştir. Çünkü muhakkik alimlere ve bu türsözlerin sahibi olanları tekfir etmeyen Ehl-i Sünnet’e göre bunlar fasık, zalim,asi ve büyük günah sahibi kişilerdir. Doğruya ileten ancak AllahuTeala’dır.”625

 Açıkça küfür olan sözleri söylemeyen veya açık tekfir sebeplerindenbirini işlemeyen ve sadece dolaylı olarak küfre götüren şeyler söyleyenHariciler konusundaki ihtilaf da bu kabildendir. Kadı Iyad yukarıda bunaişaret etmiş ve Mazri’nin şu sözlerini de nakletmiştir: “Alimler, Haricilerin

tekfiri konusunda ihtilaf etmişlerdir. Bu, en müşkil meseleler arası

ndadı

r.Fakih Abdulhak’ın  Rahimehullah Ebu’l-Meali’yi bu mesele hakkında sözsöylemek için teş vik ettiğini gördüm. Ancak Ebu’l-Meali Rahimehullah, kendi-sinin bundan çekindiğini, bu konuda yanılmanın büyük zarar getireceğinibelirterek özür dilediğini, çünkü bir kafiri Müslüman göstermenin veya birMüslümanı kafir saymanın dinde büyük bir konu olduğunu belirtti. AyrıcaKadı Ebu Bekr el-Bakıllani’nin büyük bir usül alimi olmasına rağmen bukonuda çelişkili konuştuğunu ve İbnu’l-Bakıllani’nin bu meseleyi çetin birkonu olarak nitelediğini, çünkü bu insanların, küfrü açıkça söylemeyip sade-ce dolaylı olarak ona götüren sözler söylediklerini de aktardı.”626

Mürcie’den olan Cehmiyye’nin durumu da bu kabildendir. İmanı mücerret bilgi olarak tanımlamaları Firavun’un da mü’min olmasını gerek-tirmektedir. Çünkü Allahu Teala şöyle buyurur: “Vicdanları da bunlar(ındoğruluğun)a tam bir kanaat getirdiği halde, zulüm ve kibirlerinden ötürüonları bile bile inkar ettiler. Bozguncuların sonunun nice olduğuna birbak.”627 Yine Allahu Teala, Musa’nın  Aleyhisselam  şöyle dediğini aktarır:“Kesin olarak biliyorsun ki, bunları birer ibret olmak üzere, ancak, göklerin ve yerin Rabbi indirdi. Ey Firavun! Ben de senin gerçekten mahvolduğunusanıyorum.”628 Ayrıca onların bu tanımlarına göre Yahudi ve Hristiyanlarında mü’min olmaları gerekir. Çünkü Allahu Teala onlar için şöyle buyurur:“Kendilerine kitap verdiklerimiz onu öz oğullarını tanıdıkları gibi tanırlar.Buna rağmen onlardan bir grup bile bile gerçeği gizler.”629 Yine Allahu

625 Eş-Şifa, 2/293-295626 Nevevi, Şerhu Müslim, 7/142, Eş-Şifa, 2/276-277, Fethu’l-Bari, “Hariciler İle Savaşı Terkeden Kişi” bölümü627 27 Neml/14628

17 İsra/102629 2 Bakara/146

239

7/28/2019 Tekfirde Aşırılıktan Sakındırma Konusunda Otuz Risale-Makdisi

http://slidepdf.com/reader/full/tekfirde-asiriliktan-sakindirma-konusunda-otuz-risale-makdisi 242/531

⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ TEKFİRDE AŞIRILIKTAN SAKINDIRMA KONUSUNDA ⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ 

Teala’yı ve O’nun birliğini bildiği için iblisin de onların tanımlarına göremü’min olması gerekir. Çünkü İblis ne bir haberi yalanlamış ve ne de inkar

etmiştir. Allahu Teala ona arada rasul olmaksı

n emretmiştir. AncakCehmiyye’nin cumhuru, sözlerinin bu gerektirdiklerini kabul etmemektedir.Kabul ederlerse, şüphesiz bundan dolayı tekfir edilirler. Çünkü bu saydıkla-rımızı açıkça tekfir eden nassları inkar etmiş olurlar.

Dolayısıyla çelişkiye düşmüş olsalar bile, sözlerinin dolaylı sonuçlarını  ve manalarını kabullenmedikçe onları tekfir etmek caiz olmaz. Bununlabirlikte Veki’ bin el-Cerrah ve Ahmed bin Hanbel gibi seleften baz ıları ima-nın salt kalp bilgisi olduğunu söyleyenleri tekfir etmişlerdir. Yine onlarınaşırılarını tekfir etmelerinin başka sebepleri de bulunmaktadır. İman konu-

sunda söylediklerinin yanlı

ş olduğu hakkı

nda onlarla tartı

şan kişilerin, sözle-rinin gerektirdiği bu fasid sonucu onlara izah etmesi gerekir. Çünkü sözüngerektirdiğinin fasit olması, sözün de fasid olduğunun delilidir.

Cehmiyye’den olan ve sözlerinin gerektirdiği manaları kabul edenİttihadiyye ve Hululiyye gibi gruplar bundan dolayı tekfir edilirler. Değilse,çelişkiye düşmüş olsalar bile, sözlerinin gerektirdiği sonuç ve manaları kabuletmeyip, reddettikleri ve tekfir edilmelerine sebep olacak başka bir küfürsebebi de işlemedikleri sürece, sadece bu tanımlarından dolayı onları tekfiretmek helal olmaz.

Bu hata ile ilgili olarak, günümüzde bazı gençler arasında var olanmisallerden biri de; müşrikleri, tağutları ve tağutların yardımcılarını tekfiretmemenin onlara dost olmayı ve kendilerinden beri olmamayı gerektirdiği,dolayısıyla da bunları tekfir etmeyenlerin, Allahu Teala’nın “İçinizden onları dost tutanlar, onlardandır”630 ayeti gereğince kafir olduğu iddiasıdır. Bugençlere göre, tağutlar ve yardımcılarını tekfir etmeyip Müslüman saymak,iman dostluğundan onlara pay ayrılmasını ve onların iman dairesindençıkarılmamasını gerektirmektedir. Bu ise onların, “Kafiri tekfir etmeyen, kafirolur” kuralından çıkardıkları sonuçlardan biridir.

Bazıları ise bunu şöyle açıklamaktadır: “Tağutu inkar etmek imanınşartı ve yarısı olduğuna göre, tağutları tekfir etmeyenler tağutu inkar etmiş olmazlar. Dolayısıyla Allahu Teala’nın, kullar üzerindeki hakkı olan ve kurtu-luşu kendisine bağladığı kopmaz ip niteliğindeki Tevhid’i de gerçekleştirme-miş olurlar. Allahu Teala şöyle buyurur: “O halde kim tağutu inkar edip Allah’a iman ederse, sağlam kulpa yapışmıştır ki o hiçbir zaman kopmaz.” 631 Kim tağutu inkar etmez ve ondan beri olmazsa, Tevhid’i gerçekleştirmemiş,

630

5 Maide/51631 2 Bakara/256

240

7/28/2019 Tekfirde Aşırılıktan Sakındırma Konusunda Otuz Risale-Makdisi

http://slidepdf.com/reader/full/tekfirde-asiriliktan-sakindirma-konusunda-otuz-risale-makdisi 243/531

⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ OTUZ RİSALE ⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ 

kurtuluşun sebebi olan sağlam kulpa tutunmamış ve dolayısıyla da helakolanlardan olmuş olur.”

 Aslında her iki yorum da aynı şeye varmaktadır. Bu ise tağutlardanbirinin Müslüman olarak görülmesinin, kişinin tağutlardan beri olmadığı veonlara dostlukta bulunduğu sonucunu gerektirmesidir.

Doğal olarak bu dolaylı sonuca binaen insanları tekfir etmeleri, gü-nümüzde avam Müslümanları kitleler halinde İslam’ın dışında saymalarınasebep olmaktadır. Hatta günümüz yönetimleri ile diyalogları bulunan ilimehlinden bazı kişileri tekfir etmemeleri sebebi ile, öğrencilerden, davetçi vemücahidlerden de tekfir ettikleri bulunmaktadır. Bu ise Tevhid’i gerçekleş-tirmenin bir şartı olarak inkar edilmesi vacip olan tağut teriminin manasını 

geniş tutmalarının bir sonucudur.İlim ehlinden olup, tağuti yönetim ile diyaloğu bulunan kişilerin, bu

yönetimi tekfir etmemeleri sebebiyle, “(Yahudiler) Allah’ı bırakıp bilginlerini(hahamlarını); (Hristiyanlar) da rahiplerini ve Meryem oğlu Mesih’i Rableredindiler”632 ayetinde belirtilen haham ve rahiplerden olacaklarını söylerler ve buna binaen bu kişilerin de birer tağut konumunda olduklarını iddiaederler. Daha sonra ise, bu kişileri tekfir etmeyenlerin de Tevhid’i gerçekleş-tirmiş olmayacaklarını ve böylece onların da tekfir edileceğini söylerler. Busöylediklerine delil olarak da yukarıda aktardığımız Tevbe Suresi’ndeki ayeti

gösterirler. Halbuki doğru olan haham, rahip ve bu tür alimlerin durumu-nun, yasama yapan parlamenterler, reisler ve kralların durumu gibi olduğu-dur. Onları tekfir etmeyen her kişinin rableri konumunda sayılmazlar. Sadeceküfürlerini onaylayan ve kanunlarına itaat eden kişiler için birer tağut verabler niteliğinde olurlar. Onları rabler edinmek budur. Onlara ibadet etme-nin şekli ise Adiy bin Hatim hadisinde şöyle açıklanmıştır: “Allah’ın helalkıldıklarını haram, haram kıldıklarını ise helal sayıyorlar ve siz de bunları helal ya da haram kabul etmiyor muydunuz?” dedi. Ben: “Evet” dedim.Bunun üzerine Allah Rasulü Sallallahu Aleyhi ve Sellem: “İşte ibadetiniz bu-

dur” buyurdu.”633

Muhammed bin Abdulvehhab  Rahimehullah bu hadisi,“Allahu Teala’nın helal kıldığını haram, haram kıldığını helal yapan alimlereitaat edenler, onları Allah Teala’dan başka rabler edinmiş olurlar” başlığı altında zikretmektedir.

Dolayısıyla, bu yönetimleri tekfir etmeyen kişiler, bu yönetimlerinkanunlarına uymadıkları veya bizzat bu yönetimlerin küfrüne katılmadıkları 

632 9 Tevbe/31633

Tirmizi rivayet etmiştir. Ancak zayıftır. Ancak Taberi’nin mevkuf olarak Huzeyfe’denyaptığı rivayeti takviye etmektedir. Bakınız, 16634

241

7/28/2019 Tekfirde Aşırılıktan Sakındırma Konusunda Otuz Risale-Makdisi

http://slidepdf.com/reader/full/tekfirde-asiriliktan-sakindirma-konusunda-otuz-risale-makdisi 244/531

⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ TEKFİRDE AŞIRILIKTAN SAKINDIRMA KONUSUNDA ⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ 

sürece salt tekfir etmemeleri sebebi ile onları kendilerine ibadet edilen birertağut veya rabler edinmiş olmazlar. Özellikle onları tekfir etmemelerinin

sebebi, tekfirin engellerinden bir engelin bulunduğu şüphesi veya onları

ntekfiri konusu ile ilgili olan nass konusunda cahil olmaları veya bu nassındelaletinin onların yanında yeterince açık olmaması ya da özellikle şer’iilimde zayıf olan avam kesimin zihinlerinde bu meselesinin karışık olması isebu söylediğimiz daha da kesinleşmiş olur. Çünkü her tağut kafirdir ama herkafir tağut değildir. İlim ehlinden olan bu tür kişilerin salt dalaletleri ve bu türyönetimlerle olan bazı irtibatları, sapıklığın önderleri konumunda olsalar veya küfür sebeplerini işliyor olsalar dahi, onların tağut olmalarını da gerek-tirmez.

Sonuç olarak, ancak şeriatı

n tağut tanı

na uyan ve o vası

fları

taşı

-yan kişiye tağut denir. Şeriatta ise, Allahu Teala’dan başkasına yapılması küfür olan herhangi bir ibadet şekli ile kendisine ibadet edilen ve kendisininde bu durumdan razı olduğu kişiye tağut denir. Allahu Teala’nın izin verme-diği konularda yasa çıkarmak veya Allahu Teala’nın indirmediği hükümlerile hükmetmek bu şer’i tanımın kapsamına giren işlerdendir. Ancak bu şer’itanımın içerisine, asiler veya zalimler gibi tağut teriminin sözlük manasınınkapsamı içerisinde olanlar ve yine bazı aşırıya kaçan kişilerin hevalarına görebelirledikleri şeyler dahil değildir.

Kim Allahu Teala’nın indirmediği bir hüküm ile hüküm vermesi içinalime, kahine, hakime baş vurursa veya helalı haram ve haramı helal kılması ya da Allahu Teala’nın yarattıkları için koyduğu hükümleri değiştirmesi vebelirlediği ölçüleri kaldırması gibi Allahu Teala’nın indirmediği hükümlerdebirine itaatte bulunursa, hükmüne baş vurduğu ve itaatinde bulunduğu bukişi veya kişileri Allahu Teala’dan başka rabler edinmiş ve tağuta uymuş olur. İşte bunu yapan kişi namaz da kılsa, oruç da tutsa, Müslüman olduğu-nu da söylese, onları tekfir ediyor olsun veya olmasın, Allahu Teala’danbaşka rabler edindiği ve kendilerine uyduğu bu tağutlardan beri olmadıkça ve bununla birlikte onları tekfir de etmedikçe Müslüman olamaz.

Diğer bir açıdan ise, bu anlayış sahiplerinin ileri sürdüğü, tağutları vedestekçilerini tekfir etmemenin, bu tağut ve destekçilerine dostlukta bulunupkendilerinden beri olmama sonucunu gerektirdiği iddiasını insanların çoğukabul etmemektedir. Bu nedenle tağutu tekfir etmemeye terettüp eden butür sonuçlar, ancak bu sonuçları kabul ettiğini, açık olan amel veya sözü iletasdik edenlere yüklenebilir. Yani kişi ancak açık olan küfür sözü veya fiiliniişlediği zaman kafir olur. Bunu yapmadığı müddetçe, sözü edilen sonuç vemanaların hiçbiri ona terettüp etmez ve bu sebebe binaen kafir de olmaz.

Günümüzde, Mutezile’nin çelişkisine benzer bir çelişki içine düşmüş,ancak sözlerinin gerektirdiği dolaylı sonuç ve manaları kabul etmemiş ve bu

242

7/28/2019 Tekfirde Aşırılıktan Sakındırma Konusunda Otuz Risale-Makdisi

http://slidepdf.com/reader/full/tekfirde-asiriliktan-sakindirma-konusunda-otuz-risale-makdisi 245/531

⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ OTUZ RİSALE ⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ 

sonuçlara uygun söz ve amellerde de bulunmamış bir çok insan bulunmak-tadır. Çelişki, bocalama ve cehalet ile, ancak açık olan bir küfür sebebine

binaen yapı

labilecek olan tekfir ayrı

ayrı

 şeylerdir. Bu konuda değişik İslamicemaatlerden bazı insanlarla konuştum. Kendilerine, bir takım çelişkili sözle-rinin gerektirdiği dolaylı sonuç ve manaları kabul edip etmediklerini sordu-ğumda, bu sonuçları kabul eden kimseyi bulamadım. Hatta bu kişiler, kendi-lerinin çelişki içinde olduklarını kabul etmemekte ve sözlerinin gerektirdiğidolaylı sonuç ve manalarından olup küfür olan hiçbir şeyi de açıkça yerinegetirmemektedirler. Sözlerinin gerektirdiği dolaylı sonuçlardan olan tağutlaramuvalat ve onların hükümlerini kabullenmek, bu kişilerin kabul etmedikleri ve hatta çoğunun bu tür şeyleri küfür olarak niteledikleri amellerdendir. Ancak bu kişilerden biri, kendisine, bu tağutları Müslüman sayması nedeniile onlardan tam bir beraatin caiz olmayacağını hatırlattığımda, bunu kabuletti. Ben, “O halde sen onu dost kabul ediyorsun” deyince, bunu reddetti.Halbuki ondan beri olmamak ve onu dost edinmek hakikatte aynı  şeydir. Ancak Allahu Teala kafirleri dost edinmenin küfür olduğunu söylediği için buinsanlar, “O halde sen onu dost kabul ediyorsun” sözünü sakıncalı görüpkabul etmezler. Dolayısıyla bu dostluğu, fiil veya söz olarak açıkça kabullen-medikleri veya yerine getirmedikleri sürece, sözlerinin gerektirdiği dolaylı sonuçlardan olan bu dostluğu kabullendiklerini söyleyip onları tekfir etmekcaiz olmaz. Bu konuda çelişki içerisinde olmaları da bu söylediğimizi değiş-

tirmez. Açık olan bir küfür sebebi işlemedikleri sürece insanları tekfir etmekiçin sebepler aramak bizim işimiz değildir. Açık olan bir küfür sebebini işle-mek veya söylemek ile kişinin çelişki içerisinde olması aynı  şeyler değildir.Bu tür kişilerin çelişki ve bocalamaları da sadece bu mesele ile sınırlı değildir.Birçoklarının, kafirlerden beri olduklarından daha çok tağutlara düşman oluponlardan beri olan muvahhid hasımlarından beri olduklarını görmekteyiz.Hatta muvahhidlerden beraatini laik kafir gazetelerin sayfalarında ilan eden-ler vardır.

Bunlar hasımlarına düşmanlık yapar, iftira eder, iffetlerine dil uzatır,

İslami haklarını çiğner ve onlara, kafirlere yapılan muamele gibi muameleyaparlar. Muvahhidlere böyle bir tavır takınanlara, cihadları ve Tevhid’lerisebebiyle onlara kafir demenin veya buğzetmenin sorumluluğunu yüklenme-lerini söylediğiniz zaman bunu kabul etmezler. Bu da onların çok sayıdakiçelişkilerinden biridir.634

 Yine bu insanlardan bazıları, tekfir etmediği yöneticilere karşı isyanetmeyi ve onlarla savaşmayı caiz görür. Dolayısıyla bu tür yöneticileri tekfir

634

Düşmanlık veya te’vil yoluyla olan şeyler ile Tevhid ehline veya dinlerine karşı kafirleredestek mahiyetinde olan şeyler arasındaki farkı ileride belirteceğiz Allah’ın izni ile.

243

7/28/2019 Tekfirde Aşırılıktan Sakındırma Konusunda Otuz Risale-Makdisi

http://slidepdf.com/reader/full/tekfirde-asiriliktan-sakindirma-konusunda-otuz-risale-makdisi 246/531

⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ TEKFİRDE AŞIRILIKTAN SAKINDIRMA KONUSUNDA ⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ 

etmemesinin gerektirdiği dolaylı bir sonuç olan bu yöneticileri dost edinmeile bu insanları nasıl sorumlu tutabiliriz ki?

Bu söylediğimizin açık bir misali, Cüheyman ve arkadaşlarının du-rumudur. Bir müddet onun cemaatinde bulundum, bütün kitaplarını oku-dum, onlarla beraber oturup kalktım ve yakından tanıdım. Allahu Teala onarahmet etsin. Cüheyman, günümüz yöneticilerinin kanun ve küfürleriniyeterince kavrayamadığı için onları tekfir etmiyordu. Ona göre Suud yöneti-cilerinin durumu da bu şekilde idi. “Keşfu’l-İltibas” ve “el-İmare” isimlikitaplarında bunu açıklamaktadır.

Bununla birlikte Cüheyman, onların amansız bir düşmanı ve has-mıydı. Onları tekfir edenlerin çoğundan daha fazla onlara düşmandı. Onlara

bey’at etmeyi reddeder ve geçersiz sayardı. Onların işledikleri ve açık olankötülüklerine karşı sessiz kalmazdı. Nihayet kendisi ve beraberindekiler hicri1400 yılında onlara karşı ayaklandı ve savaştı. O olaylar sırasında ortayaatılan mehdi ve ona bey’at konusu ile ilgili te’viller şu an için bizi ilgilendir-memektedir. Sadece şunu belirtmek isterim ki; Cüheyman onları tekfir et-memekle beraber onları ne sevmiş ve ne de dost edinmişti. Aksine onlarabuğzetmiş, düşmanlıkta bulunmuş, bey’atlarını geçersiz saymış, kendisi vetaraftarları Suud devletinde görev almayı bırakmışlardır.635 Hatta okul veüniversitelerini de bırakıp, kimlik ve pasaportlarını da atarak, sonunda onlar-

la savaşmışlardır. Bu savaştan önce zaten yönetim taraf ından aranıyor vegizlice dolaşıyordu. Nihayet onu Harem’de ele geçirdiler ve öldürdüler.Cüheyman ve arkadaşlarının bu durumu, tağutu tekfir etmemenin gerektir-diği dolaylı sonuçları, tağutu tekfir etmeyen herkes hakkında uygulamanınhatalı olduğuna dair canlı ve açık bir örnektir.

 Yine bilindiği gibi küfre götüren tevelli, muvahhidlere karşı kafirleredestek olmak veya dil yahut kılıç ile bizzat küfrün kendisini desteklemektir. Yani sözlü veya ameli küfür sebeplerinden biri olarak kişinin bunu işlemesi-dir. Dünya ahkamında kişileri tekfir etmek sadece bununla mümkün olur.

635 Bununla kendisi ve taraftarlarının devlette her türlü görev almayı haram saydıklarını kastetmiyorum. Cüheyman’ın yakın arkadaşlarından olan ve hapsedilenler ile beraber birsüre hapis yatan Ebu Huza’ Abdullatif ed-Dırbas bana şunu anlattı: Cüheyman, İbn-i Baz’ınbir meclisine gitmişti. İbn-i Baz ona “Devlette her türlü görev almayı haram saydığınız doğrumudur?” diye sordu. Elinde kahve fincanı olduğu halde, “Hayır, böyle olsaydı şu an buradakahve içmezdim. Ancak sana diyorum ki Rasulullah’ın Sallallahu Aleyhi ve Sellem, “İnsanlar-la beraber olup onların eziyetlerine katlanan mü’min, onlarla beraber olmayıp eziyetlerinekatlanmayan mü’minden daha hayırlıdır” hadisinden senin nasibin yoktur. Sen onların şöyleşöyle yaptıklarını biliyorsun (eleştirdiği şeyleri saydı), onları değiştirmeye güç yetiremiyorsun,

onlar şöyle şöyle yapıyorlar ve ilim ehlinin karşı çıkmasına aldırış etmiyorlar” dedi ve bir takımşeyler daha sıraladı. Bin Baz da başını eğmiş, söylenenleri kabul eder gibi kafasını sallıyordu.

244

7/28/2019 Tekfirde Aşırılıktan Sakındırma Konusunda Otuz Risale-Makdisi

http://slidepdf.com/reader/full/tekfirde-asiriliktan-sakindirma-konusunda-otuz-risale-makdisi 247/531

⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ OTUZ RİSALE ⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ 

 Ancak, “Tağutları tekfir etmeyenler ister istemez onları veli edinmiş olurlar”gibi bir iddia ile gizli ve kapalı olan, zan ve tahmine dayanan bir sebebe

binaen dili veya ameli ile bu türden olan muvalatı

açı

ğa vurmamı

ş olanları

 tekfir etmek doğru değildir ve dünya ahkamı açısından böyle bir sebebingeçerliliği de yoktur. Kişi, söz veya fiil ile dolaylı olan bu sonuçları kabuletmediği sürece, kendi içinde çelişkiye düşmüş olsa bile, bu sonuçlar ile onusorumlu tutmak ve onu tekfir etmek caiz olmaz.

İbn Teymiye’ye  Rahimehullah, kendisine, “Mezhebin gerektirdiği, biz-zat mezhep midir?” diye sorulması üzerine şöyle cevap vermiştir: “Şüphesizkişinin mezhebinin gerektirdikleri, o kişi bunları yerine getirip kabullenme-dikçe mezhep değildir. Kişi bunları inkar ve red etmiş ise, bu mezhebinin

gerektirdiği bu dolaylı

sonuçlar ile kendisini sorumlu tutmak yalan ve iftiraolur. Söylediğinin veya yaptığının gerektirdiği dolaylı sonuç ve manaları kabul etmiyor ve uygulamıyor ise, bu kişi çelişkiye düşmüş olur. Ancak bukişi çelişkiye düşmüş olmasına rağmen, sözlerinin gerektirdiği dolaylı sonuç-lardan olan küfür ve küfür ihtimali olan şeyleri kabullenmeyebilir. Bazıları birtakım sözler söylemekte ve kendisinin bu sözlerin gerektirdiği dolaylı sonuçlara iltizam etmediğini bildiği halde, söylediği bu sözün bu sonuçlarailtizam ettiğini bilmemektedir. Mezhebin gerektirdiği, bizzat mezhep olmuş olsaydı, Allahu Teala’nın istiva veya başka sıfatları hakkında, bu sıfatlarınhakikat değil, mecaz olduğunu söyleyenlerin tümünün kafir olması gerekirdi.Çünkü bu sözün gerektirdiği dolaylı olan sonuç, bu sıfatlardan hiçbirininhakikat olmamasını gerektirir. Ancak bilmekteyiz ki bu sözü söyleyenlerinçoğu, söylediklerinin gerektirdiğini bilmemekte ve hatta bazıları hakikatin,yaratılmışların hakikatlerinden başka bir şey olmadığını tevehhüm etmekte-dir.636 Bunlar hakikat ve mecaz tanımları hakkında cahildirler ve yaptıkları bu tanımlar dile ve şeriata iftira niteliğindedir.”637

Şeyhu’l-İslam İbn-i Teymiye  Rahimehullah başka bir yerde de şöyleder: “İnsanın söylediği sözün gerektirdiği dolaylı sonuç iki türlüdür: Birincisi;doğru olan sözün gerektirdiğidir ki kişinin buna iltizam etmesi gerekir. Çünküdoğrunun gerektirdiği de doğrudur. Açığa kavuşturulduğunda onu kabul-lenmekten imtina etmeyeceği halinden anlaşılıyorsa, sözünün gerektirdiğinikişiye izafe etmek caizdir.

İkincisi ise, kişinin doğru olmayan sözünün gerektirdiğidir ki böyle birsözün gerektirdiği ile kişiyi sorumlu tutmak gerekmez. Çünkü böyle bir du-

 636 Yani bazıları hakikatin, yaratılanların şekli olduğunu zannediyor. Bu nedenle AllahuTeala’nın sıfatları sözkonusu olduğu zaman hakikat lafzını reddediyor ve “İstiva hakikat değil

mecazdı

r, el hakikat değil mecazdı

r” diyor.637 Mecmu’ul-Feteva; 20/121, Daru İbn-i Hazm baskısı 

245

7/28/2019 Tekfirde Aşırılıktan Sakındırma Konusunda Otuz Risale-Makdisi

http://slidepdf.com/reader/full/tekfirde-asiriliktan-sakindirma-konusunda-otuz-risale-makdisi 248/531

⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ TEKFİRDE AŞIRILIKTAN SAKINDIRMA KONUSUNDA ⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ 

rumda olsa olsa kendi içinde çelişkiye düşmüş olur. Peygamberler dışındaher alimin çelişkiye düşebileceği sabittir. Açığa kavuşturulduğunda kişinin

onu kabullenmekten imtina etmeyeceği halinden anlaşı

yorsa, sözününgerektirdiği kişiye izafe edilebilir. Ancak sözünün fasit olduğu kendisinde açıkhale geldiğinde ona iltizam etmeyeceği belli olan kişiye, onu izafe etmek caizolmaz. Çünkü böyle bir durumda kişi, kendisinin sorumlu tutulacağı bir sözüsöylemiş olmasına rağmen, bu sözün fasit olduğundan ve gerektirdiği sonuç-lardan habersizdir.

Bu açıklama insanların, mezhebin gerektirdiğinin, bizzat mezhep olupolmadığı konusundaki ihtilaf ıdır. Bu ihtilaf, bunlardan birisi üzerinde kararkılmalarından daha iyidir. Böylece söylediği açığa kavuşturulduktan sonra,

sözünün gerektirdiği sonuçlardan razı

olan kişiye bu sonuçlar izafe edilir. Ancak bu sonuçlardan razı değil ise, çelişkiye düşmüş olsa bile, bunlar okişiye izafe edilmez.”638  İbn-i Teymiye’nin öğrencisi olan İbnu’l-Kayyim

 Rahimehumallah, “el-Kafiye” isimli kasidesinde şöyle der:

“Mananın gerektirdi ğ i, onun bunlar ı gerektirdi ğ ini bilen için ba ğ layıcı olur.

 Bunun dı şında ki şiye bunlar izafe edilemez ve bunun ona açıklanması  gerekir.

Sözün gerektirdi ğ i, ki şi taraf ından bilinmeyebilir veya ki şi onu kesin olarakbiliyor da olabilir.

 Ancak unutkan ve dalg ın oldu ğ u için bu sonuçlar ın ba ğ layıcılı ğ ını unutmu ş olabilir.

 Bu nedenle alimlerin mezhebinin gerektirdikleri, delil olmadan mezhepde ğ ildir.”639

Bu beyitlerde İbnu’l-Kayyim sonuç olarak şunu söylemektedir: Mez-hebin gerektirdiği, bizzat mezhep değildir. Ancak mezhebin sahibi, mezhebi-nin gerektirdiklerini biliyorsa, bunlardan sorumlu tutulur. Eğer bunları bilmi-yor veya unutmuş ise, delil olmadan bunlar sebebi ile onu sorumlu tutmak

caiz olmaz.Zehebi (748 hicri) şöyle der: “Şüphesiz kelam alimlerinden bazıları 

nefiy, tenzih ve tahrif konularında aşırıya gittiler. Öyle ki bid’ata düştüler veya yaratıcıyı yokluk sıfatlarıyla nitelediler. Hadis alimleri ise ispatta, zayıf  ve münker haberleri kabulde aşırıya gittiler. Sünnet ve sünnete ittiba etmeyiseslendirip durdular. Bu aşırılıklar nedeni ile kargaşa meydana geldi ve buğzoluştu. Bazıları bazılarını bid’atçılıkla suçladı ve bazıları da birbirini tekfir etti.

638

Mecmuu’l-Fetava, 29/25-26639 Ahmed bin İsa’nin kaside şerhinden naklen, 2/394

246

7/28/2019 Tekfirde Aşırılıktan Sakındırma Konusunda Otuz Risale-Makdisi

http://slidepdf.com/reader/full/tekfirde-asiriliktan-sakindirma-konusunda-otuz-risale-makdisi 249/531

⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ OTUZ RİSALE ⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ 

Din konusunda heva ile hareket etmekten ve münakaşa etmekten AllahuTeala’ya sığınırız. Sözün gerektirdiği dolaylı manalardan kaçtığı ve Allahu

Teala’yı

tenzih edip yücelttiği halde, bu manalara binaen bir Müslümanı

 tekfir etmekten Allahu Teala’ya sığınırız.”640

Ebu İshak el-Şatıbi  Rahimehullah (790 hicri), “el-İtisam” isimli kita-bında şöyle der: “Alimlerden duyduğumuza göre muhakkik usül ehlininmezhebi şudur: ‘Meal yolu ile meydana gelen küfür, kişinin zahiri hali ilemeydana gelen küfür gibi değildir.’ Nasıl olsun ki! Kafir bile o meali şiddetleinkar etmekte ve kendisini bunun ile sorumlu tutan muhaliflerini reddetmek-tedir. Söylediğinin gerektirdiği mananın küfür olduğu kendisine açıklandığı zaman, hiçbir şekilde bu manayı kabul etmez.”641

 Yine şöyle der: “Mezhebin gerektirdiğinin, bizzat mezhep olup olma-dığı meselesi, usül alimleri arasında ihtilaf konusudur. Mağrib ve Cubbaialimlerimizin kabul ettiği ve muhakkik alimlere dayandırdıkları görüş şudur:Mezhebin gerektirdiği, bizzat mezhep değildir. Bu nedenledir ki kişiye sözü-nün gerektirdiği mana açıklandığında kesin olarak bunu reddeder.”642

Sehavi, üstadı İbn-i Hacer’in şu görüşünü nakletmektedir: “Sözü açıkküfür olan veya söylediği sözün gerektirdiği mananın küfür olduğu kendisineaçıklandığında, bu manayı kabul eden kişi hakkında küfür ile hükmedilir. Ancak sözünün gerektirdiği manayı kabul etmeyip reddeden kişi hakkında,

sözünün gerektirdiği mana küfür de olsa, küfrüne hükmedilmez.”643

 Abdurrahman bin Nasır es-Sadi (1376 hicri) şöyle der: “Delil ile ka-nıtlanan doğru şudur: Sahibinin açıklamadığı, işaret ve iltizam etmediğidolaylı manalar ve sonuçlar, mezhep değildir ve sahibi bunlardan dolayı sorumlu tutulmaz. Çünkü sözü söyleyen kişi hatalardan korunmuş değildir. Yaratılmış olanın ilmi ne kadar çok olursa olsun, mutlaka eksiktir. Sözününgerektirdiği manayı kabul etmeyen kişiyi hangi delil ile bu manadan sorumlututacağız ve söylemediğini kendisine söylettireceğiz! Ancak sözün gerektirdiğimananın bozuk olması, sözün de bozuk olduğuna dair delil olarak gösterile-

bilir. Şüphesiz sözlerin gerektirdiği manalar, o sözlerin sıhhati, zayıflığı veyafesadı hakkında deliller niteliğindedir. Hakkın gerektirdiği mana haktır.Batılın da kendisine uygun olarak gerektirdiği manalar bulunmaktadır. Özel-

 640 Er-Reddu’l-Vafir li İbn-i Nasıriddin, 48641 El-İtisam, 2/292642

El-İtisam, aynı

yer.643 Es-Sehavi, Fethu’l-Muğis, 1/334

247

7/28/2019 Tekfirde Aşırılıktan Sakındırma Konusunda Otuz Risale-Makdisi

http://slidepdf.com/reader/full/tekfirde-asiriliktan-sakindirma-konusunda-otuz-risale-makdisi 250/531

⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ TEKFİRDE AŞIRILIKTAN SAKINDIRMA KONUSUNDA ⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ 

likle sözün sahibinin fesadını itiraf ettiği bu manalar, sözün fesadına delilolarak gösterilir.”644

Sonuç olarak, sözlerin gerektirdiği dolaylı manalar ve meal yolu ile,yani dolaylı olarak yapılan tekfir, alimlerin belirttiği gibi doğru olmayan biryoldur. Şevkani  Rahimehullah  şöyle der: “Bir şeyin gerektirdiği ile tekfir et-mek, en büyük yanlışlardandır. Dinini tehlikeye atmak isteyen kişi, böyle biryönteme baş vurması halinde, kendi nefsinin cinayetini işlemiş olur.”645

 

644

Tavdihu’l-Kafiyeti’ş-Şafiye, 113645 Es-Seylu’l-Carrar, 4/580

248

7/28/2019 Tekfirde Aşırılıktan Sakındırma Konusunda Otuz Risale-Makdisi

http://slidepdf.com/reader/full/tekfirde-asiriliktan-sakindirma-konusunda-otuz-risale-makdisi 251/531

⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ OTUZ RİSALE ⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ 

-13-

GÜNAHLARINDAN TEVBE ETMEDEN ÖLEN KİŞİLERİ  TEKFİR ETMEK

Günahlarından tevbe etmeden ölen kimseleri tekfir etmek de, tekfirkonusunda yapılan en yaygın hatalardan biridir. Tekfirde aşırıya gidenlerdenbazıları bu hatayı işlemektedir. Ancak Ehl-i Sünnet ve’l-Cemaat

menhecinden sapmış olan yollarını kamufle etmek ve bu yollarını Haricilerinmezheplerinden ayırmak için küçük günahları bundan istisna ederler. Bilin-diği gibi Haricilerden bazıları küçük günahlardan dolayı insanları tekfir et-memektedir. Hatta cehalet özrünü muteber engeller arasında kabul eden vebu kitabın sonunda göreceğimiz gibi büyük günahlardan dolayı bile tekfiretmeyen Hariciler vardır. Bu görüşü savunanlara, günahlarından tevbeetmeden ölenleri tekfir etmenin yanlış olduğunu göstermek amacıyla, şirk veküfür üzere ölenler dışında Allahu Teala’nın büyük küçük ayırımı yapmadangünahları dilediği insanlar için bağışlayacağını belirten ayetlerden bazı delil-ler getirdim.

Sunduğum bu delillerden birisi Allahu Teala’nın şu ayetidir: “Allahkendisine ortak koşulmasını asla bağışlamaz. Bundan başkasını dilediğikimse için bağışlar.”646 Ayrıca günahları kadar azap çektikten sonra kendile-rine şefaat olunması sebebi ile ateşten çıkanların durumunu belirten veya Allahu Teala’nın rahmeti ile ateşe hiç girmeden kurtulacak olan günahsahiplerinin durumunu belirten hadisleri de kendilerine aktardım. Ancakonlar, bu ayet ve hadislerin ölmeden önce tevbe edenleri kapsadığını söyle-diler. Oysa ki bilindiği gibi dünyada yapılan doğru bir tevbe, öncesini siler ve

sonrası

için kişinin bu işlediklerinden dolayı

azap görmesi de kalmaz. Tevbekapısı ise şirk ve küfrü de kapsar ve sadece büyük veya küçük günahlar ilesınırlı değildir.

İbn-i Teymiye’nin  Rahimehullah söylediği gibi, Ehl-i Sünnet alimleri,tevbe etmediği sürece Allahu Teala’nın büyük günah sahiplerini bağışlama-yacağını söyleyen bid’at ehline karşı yukarıdaki ayeti delil olarak göstermiş-lerdir.647 İbn-i Teymiye bu ayetin açıklaması ile ilgili olarak şöyle der: “Allahu

646

4 Nisa/48647 Bakanız: Mecmuu’l-Fetava, 7/416

249

7/28/2019 Tekfirde Aşırılıktan Sakındırma Konusunda Otuz Risale-Makdisi

http://slidepdf.com/reader/full/tekfirde-asiriliktan-sakindirma-konusunda-otuz-risale-makdisi 252/531

⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ TEKFİRDE AŞIRILIKTAN SAKINDIRMA KONUSUNDA ⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ 

Teala, günahları bağışlayan, tevbeyi kabul eden ve azabı çetin olandır.Günah ve küfür ne kadar büyük olursa olsun, sadık tevbe bunların hepsini

siler. Tevbe edilmesi halinde, Allahu Teala’nı

n bağı

şlamayacağı

hiçbir günahyoktur. Hatta şirk ve küfrü bile tevbe edilmesi halinde bağışlar. Allahu Tealaşöyle buyurur: “De ki: Ey kendi nefisleri aleyhine haddi aşan kullarım! Al-lah’ın rahmetinden ümit kesmeyin! Çünkü Allah bütün günahları bağışlar.Şüphesiz ki O, çok bağışlayan, çok esirgeyendir.”648 Bu ayet geneldir vetevbe eden herkesi kapsar.

“Allah kendisine ortak koşulmasını asla bağışlamaz. Bundan başkası-nı dilediği kimse için bağışlar”649 ayeti ise, özel ve mukayyed bir ayettir.Çünkü tevbe etmeyenleri kapsamaktadır. Allahu Teala onların şirk koşmasını 

bağı

şlamaz. Ancak şirk dı

şı

ndakileri bağı

şlaması

onun dilemesine bağlı

-dır.”650

İbn-i Hazm Rahimehullah, “Eğer mü’minlerden iki topluluk birbirleriy-le savaşırlarsa aralarını düzeltiniz; eğer biri diğeri üzerine saldırırsa, saldıran-larla Allah'ın buyruğuna dönmelerine kadar savaşınız. Eğer dönerlerse arala-rını adaletle bulunuz, adil davranınız, şüphesiz Allah adil davrananları sever.Şüphesiz mü’minler birbiri ile kardeştirler; öyle ise dargın olan kardeşlerinizinarasını düzeltin; Allah'tan sakının ki size acısın”651 ayetlerini ve kısas ile ilgiliolan “Ancak kim kardeşi taraf ından affedilirse kısas düşer”652 ayetini belirte-

rek, bu ayetlerde geçen iman kardeşliğinin, affedilen kişi veya kişilerin kafirolmadıklarını gerektirdiğini söyleyerek şöyle devam eder: “Hiçbir kimse,“Ancak tevbe etmeleri halinde Allahu Teala onları kardeş saymıştır” diye-mez. Çünkü ayet, birbirlerine karşı azgınlık gösterdikleri ve Allahu Teala’nınbuyruğuna dönmedikleri halde kardeş olduklarını belirtmektedir.”653

Başka bir ayette ise Allahu Teala şöyle buyurur: “Tevbe eder, namazkılar ve zekatı verirlerse, artık onlar dinde kardeşlerinizdir. Biz, bilen birkavme ayetlerimizi böyle açıklıyoruz.”654 Allahu Teala bu ayetinde ise, dinkardeşliğini küfürden tevbe etmeye bağlamaktadır. Dolayısıyla tevbe ile ilgili

olarak küfre götürmeyen günahlar ile küfre götüren günahlar arasında AllahuTeala’nın nasıl ayırım yaptığına dikkat etmek gerekir.

648 39 Zümer/53649 4 Nisa/48650 Mecmuu’l-Fetava, 2/217, Daru İbn-i Hazm baskısı.651 49 Hucurat/9-10652 2 Bakara/178653

El-Fasl, 3/236654 9 Tevbe/11

250

7/28/2019 Tekfirde Aşırılıktan Sakındırma Konusunda Otuz Risale-Makdisi

http://slidepdf.com/reader/full/tekfirde-asiriliktan-sakindirma-konusunda-otuz-risale-makdisi 253/531

⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ OTUZ RİSALE ⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ 

Buhari, Müslim ve başkalarının, Ubade bin Samit’ten  Radıyallahu Anhu rivayet ettiklerine göre Rasulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem ashabına

şöyle demiştir: “Allahu Teala’ya hiçbir şeyi ortak koşmamak, hı

rsı

zlı

k yap-mamak, zina yapmamak, çocuklarınızı öldürmemek şartları üzerine banabey’at edin. Kim vereceği bu sözlere sadık kalır, ahdine vefa gösterirse karşı-lığını Allah’tan alacaktır. Kim de bu yasaklardan birini işleyecek olursa artıkişi Allah’a kalmıştır, dilerse affeder, dilerse azap eder.” Ayrıca Nesei’ninrivayetinde şöyle bir ziyade bulunmaktadır: “Kim bunlardan birini işler,sonra da dünyada cezalandırılırsa, çektiği bu ceza onun için kefaret ve ogünahtan temizlenme olur.” Hadis, sayılan günahlardan birini işleyip dün-yada gerekli olan had cezası ile cezalandırılmadan ölen kişinin işinin AllahuTeala’nın iradesine kaldığını, dilerse günahı kadar kendisine azap edeceğiniya da onu bağışlayacağını, bu durumda olan kişinin kafir olmadığını, budurumun genel olup tevbe etmeyen veya yaptığı tevbenin günahı yok ede-cek şekilde olmadığı herkesi kapsadığını, ancak sadık bir tevbe ile tevbeedenin azaptan kurtulduğunu ve şirke bulaşmış olmasının da bunu değiştir-mediğini belirtir. Çünkü bu hadisin geneli, Nevevi’nin  Rahimehullah söylediğigibi, “Allah kendisine ortak koşulmasını asla bağışlamaz”655 ayeti ile sınırlan-dırılmıştır. Bu nedenle mürtedin mürted olarak öldürülmesi, onun için kefa-ret olmaz.

İbn-i Hacer  Rahimehullah şöyle der: “Nisa Suresi’ndeki bu ayette be-lirtilen bağışlamanın, muhtemelen şirk haricindeki günahları kapsadığı,çünkü bu ayet ile muhatap olanların Müslümanlar olduğu söylenir. Halbukişirk bu bağışlamanın kapsamına girmemektedir ki, bu şekilde bir istisnayaihtiyaç kalsın. Müslim’in, Ebu Eş’as yolu ile rivayet ettiği hadiste geçen“Kime ceza uygulanırsa” ifadesi de bu söylediğimizi kesinleştirmektedir.Çünkü şirkten dolayı öldürülmek, had (ceza) olarak isimlendirilmez.”656

Müslim’in rivayet ettiği Ebu Zer hadisinde Rasulullah’ın Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurduğu aktarılır: “Allahu Teala demiştir ki: “Kim birhayır işlerse ona sevabının on katı verilir veya arttırırım da. Kim bir günahişlerse bunun cezası, misli kadardır, veya affederim. Kim bana bir karış yaklaşırsa ben ona bir zira’ yaklaşırım. Kim bana bir zira’ yaklaşırsa ben onabir kulaç yaklaşırım. Kim bana yürüyerek gelirse ben ona koşarak giderim.Kim bana hiçbir şeyi şirk koşmaksızın arz dolusu hata ile kavuşursa ben deonu bir o kadar mağfiretle karşılarım.” Hadisin iki delaleti vardır. Birincisi;şirk dışında günahlarla ölen kişilerin bu günahlarından dolayı kafir olmadığı-nı gösterir. Bu, “Kim bir günah işlerse bunun cezası, misli kadardır, veya

655

4 Nisa/48656 Fethu’l-Bari, Kitabu’l-İman

251

7/28/2019 Tekfirde Aşırılıktan Sakındırma Konusunda Otuz Risale-Makdisi

http://slidepdf.com/reader/full/tekfirde-asiriliktan-sakindirma-konusunda-otuz-risale-makdisi 254/531

⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ TEKFİRDE AŞIRILIKTAN SAKINDIRMA KONUSUNDA ⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ 

affederim” ibaresinin delalet ettiğidir. Tevbe etmeden ölen ve günahları ile Allahu Teala’nın huzuruna varan kişinin durumunun Allahu Teala’ya kaldı-

ğı

, dilerse günahları

kadar o kişiye ceza veceğini veya onu bağı

şlayacağı

 belirtmektedir.

Hadisin delalet ettiği konulardan ikincisi ise; günahlarından tevbeetmeden ölen ve Allahu Teala’nın huzuruna varan kişinin Tevhid ehli olupşirkten kaçınmışsa Allahu Teala’nın onun bu günahlarını bağışlayacağıdır.Buna ise, “Kim bana hiçbir şeyi şirk koşmaksızın arz dolusu hata ile kavuşur-sa ben de onu bir o kadar mağfiretle karşılarım” kısmı delalet etmektedir.

İbn-i Ömer’in şöyle dediği rivayet edilir: “Büyük günah sahipleri içinistiğfar etmekten çekindik. Nihayet Rasulullah’ın Sallallahu Aleyhi ve Sellem 

şöyle dediğini işittik: ”Şüphesiz Allahu Teala kendisine şirk koşulmasını bağışlamaz. Ancak dilediği kişinin, şirk dışındaki günahlarını bağışlar. Benşefaatimi, kıyamet günü ümmetimden olan büyük günah sahipleri için ayır-dım. Bunun üzerine biz, büyük günah sahipleri için istiğfar etmeçekingemizden vazgeçtik.”657

Müslim, intihar eden kişinin kafir olmadığına delil olarak, Tufayl bin Amr ile beraber hicret edip hastalanan ve atar damarını kesip intihar edenkişi ile ilgili hadisi rivayet eder. Tufayl bu kişiyi rüyasında, ellerini kapatmış olarak, iyi bir halde görür ve kendisine “Rabbin sana nasıl davrandı?” diye

sorar. O kişi, “Hicret etmemden dolayı Rabbim beni bağışladı” diye cevap verir. Tufeyl, “Neden ellerini kapatıyorsun?” deyince o kişi, “Bana, bozdu-ğunu düzeltmeyeceğiz denildi” der. Daha sonra Tufayl, bu rüyasını Rasulullah’a Sallallahu Aleyhi ve Sellem haber verir. Rasulullah Sallallahu

 Aleyhi ve Sellem o kişi hakkında şöyle buyurur: “Allah’ım, onun ellerini debağışla.”

Nevevi  Rahimehullah şöyle der: “Burada Ehl-i Sünnet için büyük birdelil vardır. Kendisini öldüren veya buna benzer başka büyük bir günahişleyip tevbe etmeden ölen kişi kafir değildir ve kesin olarak cehennemlik

olduğu söylenemez. O kişinin durumu, Allahu Teala’nın iradesine kalmıştır.”Başka bir yerde de şöyle der: “Hak ehlinin mezhebi şudur: Küfür dı-

şındaki günah sahiplerinin tevbe etmeden ölmeleri halinde kesin olarakcehennemlik oldukları söylenemez. Mutezile ve Haricilerin söylediğininaksine, onların durumu Allahu Teala’nın iradesine kalmıştır. Dilerse onları bağışlar, dilerse azap eder.”658

 657

 İbn-i Ebi Ası

m es-Sunne’de rivayet etmiştir.658 Şerhu Müslim, 4/297

252

7/28/2019 Tekfirde Aşırılıktan Sakındırma Konusunda Otuz Risale-Makdisi

http://slidepdf.com/reader/full/tekfirde-asiriliktan-sakindirma-konusunda-otuz-risale-makdisi 255/531

⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ OTUZ RİSALE ⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ 

Genel olarak bütün günahlardan dolayı insanları tekfir edenlerin ha-talı olduğunun delili, Allahu Teala’nın, kulları için dünyada değişik hadler ve

cezalar belirlemiş olması

r. Allahu Teala, bütün günahlar için irtidat ceza-sında olduğu gibi ölüm cezasını belirlememiştir. İrtidat cezası hakkında iseRasulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurur: “Dinini değiştireni öldü-rünüz.”659 Büyük günahlar veya başkaları, dinden çıkaran küfür türündenolsaydı, hepsinin cezası irtidat suçunda olduğu gibi öldürülmek olurdu. Ancak her bir suçun cezasının farklı olması, Allahu Teala’nın onlar hakkın-daki hükmünün de farklı olduğunu ve bu tür günahları işleyenlerin kafirolmadığını gösterir. Bu nedenle hasta olan veya ölmesinden endişe edilenkişiler iyileşinceye kadar kendilerine had cezaları uygulanmaz.

Evli olduğu halde zina eden veya haksı

z yere Müslümanı

öldüren ki-şide olduğu gibi, had cezası ölüm olanların, öldürüldükten sonra namazı kılınır, Müslüman mezarlığına gömülür, malı ise varislerine kalır. Bütünbunlar mürtedin ahkamından farklı hükümlerdir. Hırsızlık yapanın eli kesilir ve diğer Müslümanların hakkı olduğu gibi onun da hakkı olarak kendisinebeytu’l-maldan verilir. Kendisine içki haddi uygulanan bir kişiye, sahabeden Radıyallahu Anhum bazıları lanet okuyunca, Rasulullah Sallallahu Aleyhi veSellem, onları bundan men etmiş ve içki içen o kişinin Allah’ı ve Rasulü’nüsevdiğini belirtmiştir.660

Bütün bunlar kişide iyilik ve kötülüğün aynı anda bulunabileceğini vekişinin, şirke bulaşmadığı sürece diğer günahlarından dolayı dinden çıkma-yacağını gösterir. İman ile beraber günahın bulunmasının mümkün olması kuralı, Hariciler, Mutezile ve diğer f ırkalardan Ehl-i Sünnet’i ayıran temelfarklılıktır. Bu nedenle Ehl-i Sünnet, imanın derecelerinin ve kısımlarınınbulunduğunu söyler.

Ebu Mansur Abdulkahir bin Tahir el-Bağdadi, günahlar sebebi ile in-sanları tekfir eden Haricilere cevap vererek, Ehl-i Sünnet ve’l-Cemaat’inüzerinde birleştiği esasları belirtir ve şöyle der: “Günah işleyen kişilerin ta-

mamı bu işledikleri nedeni ile dinden çıkmış olsalardı, hepsi mürted hük-münde olurdu. Mürted olmuş olsalardı, kendilerine had cezası değil, ölümcezası uygulanırdı. Bu durumda ise evli olduğu halde zina eden kişiyi taşla-yarak öldürmenin, iffetli Müslüman bir kadına iftira edene seksen değnek vurmanın ve hırsızın elini kesmenin bir anlamı olmazdı. Çünkü mürtedinölümden başka herhangi bir cezası yoktur.”661

 659 Müslim dışındakiler rivayet etmiştir.660

Buhari, “Hudud” bölümünde rivayet etmiştir, 6780661 El-Farku Beyne’l-Firak, 351-352

253

7/28/2019 Tekfirde Aşırılıktan Sakındırma Konusunda Otuz Risale-Makdisi

http://slidepdf.com/reader/full/tekfirde-asiriliktan-sakindirma-konusunda-otuz-risale-makdisi 256/531

⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ TEKFİRDE AŞIRILIKTAN SAKINDIRMA KONUSUNDA ⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ 

İbn-i Teymiye  Rahimehullah, Haricilerin mezhebini anlatırken şöyleder: “Hariciler, ancak bütün vacipleri yerine getiren ve bütün haramları 

terkeden kişinin mü’min olduğunu, durumu bu olmayanı

n ise kafir ve ebedicehennemlik olduğunu söylerler ve bu görüşlerinde kendilerine muhalefeteden herkesi de kafir ve ebedi cehennemlik olarak görürler. Bu görüşlerin-den dolayı Ali bin Ebi Talip, Osman bin Afvan ve onlarla birlikte olan başka-larının, Allahu Teala’nın indirmediği ile hükmettiklerini, zulmettiklerini vekafir olduklarını iddia ederler.

Halbuki Kitap ve Sünnet’te, bunların mezhebinin batıl olduğunu gös-teren bir çok delil bulunmaktadır. Allahu Teala, hırszlık yapanın öldürülme-sini değil, elinin kesilmesini emretmiştir. Hırsız, mürted olsaydı öldürülmesi

gerekirdi. Çünkü Rasulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem mürted hakkı

nda“Dinini değiştireni öldürünüz” buyurmaktadır. Yine Rasulullah’ın Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurduğu rivayet edilir: “Şu üç kişi dışında Müslümanbir kimsenin kanı helal olmaz: Zina eden evli kimse, kısas olarak öldürülenkimse ve cemaatten ayrılarak dinini terk eden kimse.” Allahu Teala evliolmayıp zina eden kadın ve erkeğe yüzer değnek vurulmasını emretmektedir.Bu ikisi mürted olmuş olsaydı, öldürülmelerini emrederdi. Yine Allahu Tealasuçsuz bir kadına iftira eden kişiye seksen değnek vurulmasını emretmekte-dir. Halbuki bu kişi mürted olmuş olsaydı, öldürülmesini emrederdi.”662

İmam Ebu Osman İsmail es-Sabuni (449 hicri) şöyle der: “Ehl-i Sün-net, büyük veya küçük birçok günah işlese de, mü’minin, bu günahlar sebebiile tekfir edilmeyeceğine inanır. Günah işleyen bu kişilerden, tevbe etmediğihalde Tevhid ve ihlas üzere ölenlerin durumu Allahu Teala’ya kalmıştır. Allahu Teala, günahı ile gelen bu kişilerden dilediğini bağışlayıp, yaptıkların-dan dolayı onu cezalandırmadan ve ateşe sokmadan salimen cennete koyar,dilediği kişileri ise bağışlamayıp, günahı kadar cehennemde azap eder. Ancak bu tür kişiler azap görse bile cehennemde ebedi bırakılmaz. Bilakis Allahu Teala onların yaptıklarını bağışlayıp cehennemden çıkarır ve cennetekoyar.”663

 

662

Mecmuu’l-Fetava, 7/296-297, Daru İbn-i Hazm baskı

.663 Es-Sabuni, Akidetu’s-Selef ve Ashabi’l-Hadis

254

7/28/2019 Tekfirde Aşırılıktan Sakındırma Konusunda Otuz Risale-Makdisi

http://slidepdf.com/reader/full/tekfirde-asiriliktan-sakindirma-konusunda-otuz-risale-makdisi 257/531

⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ OTUZ RİSALE ⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ 

-14-

İMANI BOZAN HALLER VEYA İMANIN ASLINDAN OLANŞEYLER İLE, İMANIN VACİP VEYA MÜSTEHAP OLAN

KISMINDAN OLAN ŞEYLER ARASINDA AYIRIM YAPMAMAK

Tekfir konusunda yapılan hatalardan biri de, imanı bozan haller veya

imanın aslından olan şeyler ile, imanın vacip veya müstehap kısmından olanşeyleri birbirine karıştırmaktır. Bu karıştırma, tekfir konusunda bocalamalarayol açmaktadır.

İman; aslı, vacip olan kısmı ve müstehap olan kısmı olmak üzere üçmertebeye ayrılır. İbn-i Teymiye  Rahimehullah, imanın tarifi ile ilgili olarakşöyle der: “İman, bulunmadığı taktirde imanın tamam olmadığı

664 bir asıl-dan, işlenmediği taktirde imanın eksileceği ve sahibinin cezayı hak edeceğibir vacip kısımdan ve bir de yapılmadığında kişinin derecesinin düştüğümüstehap kısımdan oluşur.”

A- İmanın Aslı: Bulunmadığı takdirde imanın da bulunmayacağı kısımdır. Küfürden kurtuluş ancak bununla gerçekleşir. “Mutlaku’l-İman”olarak da isimlendirilir. İmanın bu mertebesi bazı şubeleri kapsar ki, bunlartamam olmaksızın iman da sahih olmaz. Bu şubeler şunlardır:

Kalbin Sorumlu Oldukları: Rasulullah’ın Sallallahu Aleyhi ve Sellem ge-tirmiş olduklarını ana hatlarıyla bilmek, bunları tasdik etmek ve boyun eğ-mek. Muhabbet, haşyet, rıza ve Allahu Teala’ya teslimiyet gibi diğer bazı kalp amelleri de imanın aslına girer.

Dilin Sorumlu Oldukları: İki şehadeti ikrar.Organların Sorumlu Oldukları: Namaz gibi, terkedenin tekfir

olunduğu ameller. Bazı alimlere göre dinin beş temelinden (el-mebânî)

664  İbn-i Teymiye “İmanın tamam olmadığı bir asıl” demektense, “Onsuz imanın var olama-yacağı bir asıl” demiş olsaydı daha güzel olurdu. Çünkü, iman sadece aslının olmasıylatamam olmuş olmaz. Bilakis, tamamına birden “Kamil iman” denilen üç mertebenin bir arada

bulunmasıyla tamam olur. İbn Teymiye bizzat kendisi şöyle der: “İman, Allah’ın emrettikleri-nin hepsidir. İşte kâmil ve tam iman budur” (Mecmuu’l-Feteva, 19/293)

255

7/28/2019 Tekfirde Aşırılıktan Sakındırma Konusunda Otuz Risale-Makdisi

http://slidepdf.com/reader/full/tekfirde-asiriliktan-sakindirma-konusunda-otuz-risale-makdisi 258/531

⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ TEKFİRDE AŞIRILIKTAN SAKINDIRMA KONUSUNDA ⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ 

geriye kalanlar da buna dahildir. Küfre düşürücü şeyleri terk de imanınaslına dahildir.

Fiil olsun, terk olsun imanın aslına giren amelleri tespit etmenin kura-lı şudur: Terk edenin tekfir olunduğu her amelin işlenmesi imanın aslından-dır. Aynı şekilde, işleyenin tekfir olunduğu her amelin terki de imanın aslın-dandır. Çünkü, imanın aslının zıddı küfürdür.

Kim, imanın aslını yerine getirirse, ya hemen ya da günahlarının ce-zasını ödedikten sonra mutlaka cennete girer. Eğer (ikinci mertebedeki)“vacip olan iman”ı da tam olarak yerine getirirse, hemen cennete girer.

İbn-i Teymiye  Rahimehullah  şöyle der: “İmanın şubelerinden birinesahip olan herkes, imanın aslına sahip olmadıkça, mü’min olmaz.”665

B- Vacip Olan İman:  İmanın aslını yerine getirip, bunun üzerine vacipleri işlemeyi ve haramları terketmeyi eklemektir. Gerek fiil olsun gerekterk olsun hangi amelin vacip olan imana dahil olduğunu tespit etmeninkuralı  şudur: Terki halinde azapla korkutmanın söz konusu olduğu ancak,terkedenin tekfir edilmediği amelin işlenmesi vacip olan imandandır (sıdk,güvenilirlik, ana-babaya iyilik ,vacip olan cihad gibi). İşlenmesi halindeazapla korkutma söz konusu olan, ancak işleyenin tekfir edilmediği amelinterki de vacip olan imandandır (zina, faiz, hırsızlık, içki içmek, yalan, gıybet,laf taşıma gibi).

İmanın aslını yerine getirdikten sonra vacibi terk etmek ya da haramişlemekle kusurda bulunanlar, büyük günah işleyen kimseler, salih amel ilekötü ameli karıştıranlar, Tevhid ehli olup asi olanlar veya dinden çıkmayanfasıklar (el-Fasıku’l-Milli)dır. Durumu bu olan kimse, eğer tevbe etmeksizinölürse azapla tehdidin muhatabıdır. Fakat o kimsenin durumu Allah’ındilemesine bağlıdır; eğer Allah dilerse onu mağfiret eder ve hiç azap etmeksi-zin cennete sokar. Eğer dilerse günahları miktarınca ona azap eder, sonraonu cehennemden çıkarır ve imanın aslını yerine getirmiş olmasından dolayı cennete sokar.

Buhari  Rahimehullah, Ebu Hureyre’den Rasulullah’ın Sallallahu Aleyhive Sellem  şöyle buyurduğunu rivayet eder: “Allah, kulları arasında hüküm vermeyi bitirdiğinde ve cehennem ehlinden dilediğini rahmeti ile çıkarmakistediğinde meleklere; La İlahe İllallah diye şehadet edip, Allah’a hiçbir şeyiortak koşmayan kimselerden rahmet ettiklerini cehennemden çıkarmalarını emreder. Melekler onları secde izlerinden tanırlar.”

665 İktidau’s-Sırati’l-Mustakim, 82

256

7/28/2019 Tekfirde Aşırılıktan Sakındırma Konusunda Otuz Risale-Makdisi

http://slidepdf.com/reader/full/tekfirde-asiriliktan-sakindirma-konusunda-otuz-risale-makdisi 259/531

⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ OTUZ RİSALE ⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ 

İmanın aslını yerine getirdikten sonra, ne eksik ne de fazla yapmaksı-zın, vacip olan imanı tam anlamıyla yerine getirenler; tehditten kurtulup

müjdelenmeye hak kazanmı

şlardı

r. Yani böyle bir kimse hiç azap görmeksi-zin, Allah’ın fadlı ve sadık va’di gereğince, cennete girmeye hak kazanmış demektir. Bu kimseler hakkında ise Rasulullah’ın Sallallahu Aleyhi ve Sellem şu hadisi varid olmuştur: “Bir kimse gelerek Rasulullah’a Sallallahu Aleyhi veSellem İslam’ın emirlerinin neler olduğunu sorar. Rasulullah Sallallahu Aleyhive Sellem bunları o kimseye bildirdiğinde adam şöyle der: “Seni hak olarakgönderene yemin olsun ki, Allah’ın bana farz kıldığından ne daha fazlasını yapacağım, ne de daha eksiğini.” Bunun üzerine Rasulullah Sallallahu Aleyhive Sellem şöyle der: “Eğer doğru söylüyorsa kurtuldu.”666

C- Müstehap Olan İman: Bu, vacip olan imanı

yerine getirdiktensonra mendup ve müstehapları işlemek, mekruh ve şüphelileri terketmektir.İmanın aslı ve vacip olan imanın yanısıra kim bunları da yerine getirirse o,orta yolu tutanlardan daha üstün bir derece kazanarak doğrudan cennetegiren, öne geçenler (sabikûn) ve Allahu Teala’ya yakın derecede olanlar(muhsinûn) dan olur. İmanın bu mertebesini yerine getirmeyen kişi hakkındabir günah ve cezasının olmaması ile birlikte, bu mertebeyi ihmal eden kişininderecesi yükselmemiş olur.

 Yaptığımız bu açıklamalardan şu kurala varıyoruz: Her taat imandır,

ancak her günah büyük küfür değildir.Taatların dereceleri değişiktir. Kimi imanın aslı olup, onun için şart

sayılmıştır, kimi vacip iman kapsamına girmektedir, kimi de müstehap imanadahildir. Rasulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem  şöyle buyurur: “İman yetmiş küsür, yahut altmış küsür şubedir. Bu şubelerin en faziletlisi La İlahe İllallah ve en basiti yoldan eziyet veren şeyi kaldırmaktır. Haya ise imandan birşubedir.”667

Masiyetler de aynen taatlar gibi farklı derecelerden oluşur. Onlardanbazıları imanın aslına girer ve “küfür” veya “imanı bozan şeyler” olarak

isimlendirilir. Bazıları ise imanın vacip olan kısmındandır ve “f ısk” olarakisimlendirilir. Bu dereceleri ve bu derecelere taalluk eden konuları bilmek veküfre götüren masiyetler ile küfre götürmeyen masiyetler arasında ayırımyapmak gerekir. Allahu Teala şöyle buyurur: “Fakat Allah size imanı sevdir-miş ve onu kalplerinize zinet yapmıştır. Küfrü, f ıskı ve isyanı da size çirkingöstermiştir.”668 Allahu Teala’nın küfür, fasıklık ve isyanı birbirinden nasıl

666 Buhari667

Muttefekun aleyhi668 49 Hucurat/7

257

7/28/2019 Tekfirde Aşırılıktan Sakındırma Konusunda Otuz Risale-Makdisi

http://slidepdf.com/reader/full/tekfirde-asiriliktan-sakindirma-konusunda-otuz-risale-makdisi 260/531

⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ TEKFİRDE AŞIRILIKTAN SAKINDIRMA KONUSUNDA ⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ 

ayırdığına dikkat etmek gerekir. Kişi, Allahu Teala’nın birbirinden ayırdığını,birbirinden ayırmadığı ve birleştirdiğini de birleştirmediği sürece selamete

kavuşamaz. Dolayı

yla imanı

n aslı

bozan ve küfür olarak isimlendirilenmasiyetler ile, imanın vacip olan veya müstehap olan mertebesinde zayıflığasebep olanlar arasında ayırım yapmak gerekir.

Bazı alimler vacip olan iman veya imanın vacipleri terimini kullanırlar ve imanın aslı ile vacip olan imanı birleştirirler. Bunun nedeni, gerek imanınaslının ve gerekse imanın vacip olan mertebesinin vacip olan emir ve nehiy-leri kapsıyor olmasıdır. Ancak birinci mertebe olan imanın aslı, olmaması halinde imanın bozulacağı imanın şartlarını kapsar. Bu şartlardan herhangibirisi yerine getirilmediğinde iman yok olur. İmanın ikinci mertebesi olan

 vacip olan iman ise, imanı

n şartları

değil vaciplerini kapsar. Bu vaciplerdeyapılan kusur sebebi ile iman eksilir ancak yok olmaz. Bu mesele, amaç Ehl-iSünnet’in metoduna uygun olduğu müddetçe, tartışmaya gerek olmayanıstılahi bir meseledir. Bu ise aşağıdaki misalde olduğu gibi, sözün siyakınabakılarak anlaşılır.

İbn-i Teymiye Rahimehullah, imanın kısımları için ağaç örneğini vere-rek şöyle der: “(Misal olarak) ağaç, kök, yaprak ve dallarının toplamıdır.669  Yaprakları döküldükten sonra da ağaçtır, dalları budandıktan sonra daağaçtır. Ancak yaprakları dökülüp, dalları budandığında kamil bir ağaç olma

niteliğini yitirmiş olur.670

“Din” ve “İman” isimleri için de durum bununaynısıdır. İman üç dereceden oluşur.

Birincisi: Öne geçenler (sabikûn) ve Allahu Teala’ya yakın derece-de olanların imanıdır. Bu ise işlemek ve terketmek olarak vaciplerin671 vemüstehapların yerine getirildiği imandır.

İkincisi: Kitabı sağından verilecek olan (Ashab-ı Yemin) ve ortayolda olanların imanıdır. Bu ise işlemek ve terketmek olarak vaciplerinyerine getirildiği imandır.672 

Üçüncüsü: Zalimlerin imanıdır. Bu iman ise, bazı vaciplerinterkedildiği veya bazı haramların işlendiği imandır.673 Bu nedenle sünnet

669 Bu, üç mertebesiyle kamil imana işarettir.670 Yani üç derecesiyle iman, kamil bir ağaç gibidir. Vacip ve müstehap olan kısmının yokolmasından sonra, Haricilerin ve Mutezilenin iddia ettiği gibi iman yok olmaz. Eksik bir imanolarak adlandırılsa da aslı kalır. Tıpkı yaprakları ve dalları gittikten sonra eksik de olsa gövdesi ve kökleri kalan ağaç gibi.671 Buradaki vacipler, imanın aslını ve vacip olan imanı içeren vaciplerdir.672

Buradaki vaciplerden kasıt, bir önecekindeki gibi imanın aslını ve vacip olan imanı içeren vaciplerdir.

258

7/28/2019 Tekfirde Aşırılıktan Sakındırma Konusunda Otuz Risale-Makdisi

http://slidepdf.com/reader/full/tekfirde-asiriliktan-sakindirma-konusunda-otuz-risale-makdisi 261/531

⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ OTUZ RİSALE ⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ 

alimleri Ehl-i Sünnet ve’l-Cemaat itikadını, “Onlar, günah sebebiyle kıbleehlinden kimseyi tekfir etmezler” diye nitelerler ve bununla herhangi bir

günah sebebiyle insanları

tekfir eden Haricilerin bid’atı

na işaret ederler.Rasulullah’ın Sallallahu Aleyhi ve Sellem Allahu Teala’dan getirmiş olduklarını ana hatlarıyla bilmek, bunları tasdik etmek ve boyun eğmek olan imanınaslını yerine getirmeyen kişi ise mü’min değildir.”674

İbn-i Teymiye şöyle devam eder: “İman ismi anlaşıldıktan sonra şuortaya çıkmaktadır ki, cenneti hak etmek, cehennemden kurtulmak ve birkısmının terkedilmesi halinde kötülemenin meydana geldiği şeyler sözkonusuedildiği zaman, bundan vacip olan iman kastedilmektedir. Allahu Teala’nınşu ayeti bu kabildendir: “Gerçek mü’minler ancak, Allah’a ve Rasulü’ne

iman eden, ondan sonra asla şüpheye düşmeyen, Allah yolunda malları

yla ve canlarıyla savaşanlardır. İşte doğrular ancak onlardır.”675 Rasulullah’ınSallallahu Aleyhi ve Sellem  şu sözünü de böyle anlamak gerekir: “Zani birkimse, zina yaptığı sırada mü'min olarak zina yapmaz, hırsız da çaldığı sıradamü'min olarak hırsızlık yapmaz. İçkici, içki içtiği sırada mü'min olduğu haldeiçki içmez.”676 Hadis, bu masiyetleri işleyenlerde, kişinin cenneti hak etmesi-ne sebep niteliğindeki imanın vacip olan kısmının bulunmadığını bildirmek-tedir. Ancak bu, imanın aslının ve imanın şubelerinden olan diğer taatlarında bulunmamasını gerektirmez.

 Yine Rasulullah’ın Sallallahu Aleyhi ve Sellem “Bizi aldatan bizden de-ğildir”677 hadisi de bu kabildendir. Bundan maksat, Haricilerin te’vil ettiklerigibi “kafirdir” demek değildir. Ayrıca, Mürcie’nin te’vil ettiği gibi “en iyileri-mizden değildir” anlamına da gelmez. Hadis, kişinin içi ile dışının aynı olma-sını belirtir. Bu durumda olanlar ise, sevaba layık ve azaptan kurtulanmü’minlerdir. Aldatan bizden olamaz. Çünkü Allahu Teala’nın azap vegazabına maruz durumdadır.”678

 673 Burada kastedilen, imanın aslının değil, vacip olan kısmının terkedilmesidir. Çünkü imanınaslında eksiklik imanı yok eder. Nitekim şu ayetteki taksimat bunu izah eder: “Sonra, kulları-mızdan seçtiklerimizi Kitap’a varisler kıldık. Onlardan bir kısmı nefsine zulmetti, bir kısmı ortabir yol tuttu, bir kısmı da Allah’ın izniyle, hayırlarla öne geçti. İşte büyük fadl budur” (35Fatır/32) Burada kendilerine zulmedenler, imanın vacip olan kısmında kusur etmiş olsalarbile, imanın aslına sahip olmaları nedeniyle Allahu Teala’nın seçtiği kullar arasındadırlar.674 İbn-i Teymiye, Mecmuu’l-Fetava, 12/254675 49 Hucurat/15676 Buhari, Müslim, Ebu Davud, Tirmizi ve Nesai677

Müslim678 İbn-i Teymiye, Mecmuu’l-Fetava, 12/256 (Özet olarak)

259

7/28/2019 Tekfirde Aşırılıktan Sakındırma Konusunda Otuz Risale-Makdisi

http://slidepdf.com/reader/full/tekfirde-asiriliktan-sakindirma-konusunda-otuz-risale-makdisi 262/531

⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ TEKFİRDE AŞIRILIKTAN SAKINDIRMA KONUSUNDA ⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ 

Sonuç olarak; küfrün zıddı olan iman, sadece imanın aslıdır. Vacipolan imanın zıddı, fasıklık, müstehap olan imanın zıddı ise, küfür veya f ısk

türünden olmayan terktir. Kişinin, bu üç mertebenin nassları

birbirindenayırması gerekir. Çünkü bu, ayakların kaydığı bir meseledir. İmanın aslını yok eden küfür türünden bir günah işlemedikçe kişi iman ve İslam dairesin-den çıkmaz. İmanın aslını yok eden küfür türündeki günahlardan bazıları şunlardır: İki şehadetin terki, namazın terki, zıddı yalanlama küfrü olan kalptasdikinin bulunmaması, zıddı şüphe küfrü olan ve kalbin amellerinden olanyakinin bulunmaması gibi imanın aslının vaciplerinden olan bir vacibin terki.İmanın aslının vaciplerinden olan ve gerek kalp, gerek dil ve gerekse organ-ların sorumlu olduğu bütün vacipler de bunun gibidir. Yine, tağuta hükmo-lunmak, Allahu Teala’ya veya Rasulü’ne Sallallahu Aleyhi ve Sellem sövmek, Allahu Teala’dan başkasına dua etmek veya O’dan başkasına kurban kes-mek ve secde etmek ya da kanun koyma, haram ve helal belirleme gibiyetkileri Allahu Teala’dan başkasına verme gibi imanın aslını yok edenharamlardan birini işlemek de bunlar arasındadır.

Vacip olan imanın terki ise, imanı eksiltir ama yok etmez. Bu neden-le, imanın vacip olan kısmından olan masiyetler sebebi ile insanları tekfiretmekten sakınmak gerekir.

UYARILAR

Bu konuyu bitirmeden önce, beş önemli noktayı burada aktarmak is-terim:

260

7/28/2019 Tekfirde Aşırılıktan Sakındırma Konusunda Otuz Risale-Makdisi

http://slidepdf.com/reader/full/tekfirde-asiriliktan-sakindirma-konusunda-otuz-risale-makdisi 263/531

⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ OTUZ RİSALE ⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ 

Birincisi: Yukarıda aktarılanlardan anlaşıldığı gibi küfür, imanın as-lından olan herhangi bir unsurun ihlal edilmesi ile meydana gelse de, dünya

ahkamı

nda ancak imanı

n aslı

ndan olup dil ve organları

n sorumlu olduğuunsurlardan biri sebebi ile meydana gelir. Çünkü dünya ahkamı açısındankalbin amellerinin bir rolü yoktur ve verilen hükümler ancak zahire göredir.Kalbin amelleri ise bizim açımızdan bilinmesinin imkanı olmayan şeylerdir veancak söz veya amel ile zahiren ortaya dökülmesi halinde bilinebilir. Bilindiğigibi Şari’, dünya ahkamında şer’i hükümler için açık sebepler ve tespit edile-bilen zahiri illetler belirlemiştir. Kalplerin derinliklerinde olanlar ise, ğayb oluptespiti mümkün değildir. Bu nedenle kalbin amellerinin bizim ile ilgisi yoktur ve bunlar Allahu Teala’nın emrine bırakılmıştır.

İkincisi: Va’id (tehdid) siğaları

ndan birçoğu, imanı

n aslı

n yok ol-masını veya vacip olan imanın eksikliğini gerektirir. Bu nedenle kişiyi dindençıkarmayan masiyetler ile insanları tekfir etmemek için ihtimalli olan siğaları muhkem siğalara döndürmek ve onların ışığında anlamak gerekir.

Üçüncüsü: Alimler, vacip olan imanın eksik olmasını kastederek“Kamil imanın bulunmaması” ifadesini kullanırlar. Bu nedenle bu tür laf ızları imanın aslının yokluğu şeklinde anlamamak ve mutlak olarak kullandıkları bu ifadeler ile insanları tekfir etmekten kaçınmak gerekir. Ayrıca onlarınkullandıkları bu ifadenin, imanın müstehap olan kısmının eksikliği şeklinde

de anlaşılmaması gerekir. Çünkü bu durumda maksat, hatalı olarak anlaşılır.Şari’, müstehap olan imandan bir şeyin terkedilmesi sebebi ile tehdit etmez.Zira va’id, imanın aslından veya vacip olan kısmından bir unsurunterkedilmesi sebebiyle yapılır.

İbn-i Teymiye  Rahimehullah  şöyle der: “Alimlerin, “İmanın hakikatideğil, kemalinin bulunmaması” sözü, müstehap olan imanın kemali değil, vacip olan imanın kemali anlamındadır.”679 

Başka bir yerde de şöyle der: “Eğer ki imanın yokluğu, imanın şube-lerinin bulunmamasına bağlanıyor ise bu, o şubelerin vacip olduğunu göste-

rir. Ancak bu şubelere binaen, imanın sahibinin fazileti hakkında konuşulu-yor ve bu şubelerin bulunmaması halinde iman nefyedilmiyorsa bu, o şube-lerin müstehap olduğunu gösterir.680 Çünkü Allahu Teala ve RasulüSallallahu Aleyhi ve Sellem, emredilen bir şeyin ismini, ancak o emrin vaciple-rinden bazılarının terkedilmesi sebebi ile nefyeder. Rasulullah’ın Sallallahu

679 Mecmuu’l-Fetava, 12/256680

Bu ifade, vacip olan iman ile müstehap olan iman arasında ayırım yapmaya yardımcı olmaktadır

261

7/28/2019 Tekfirde Aşırılıktan Sakındırma Konusunda Otuz Risale-Makdisi

http://slidepdf.com/reader/full/tekfirde-asiriliktan-sakindirma-konusunda-otuz-risale-makdisi 264/531

⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ TEKFİRDE AŞIRILIKTAN SAKINDIRMA KONUSUNDA ⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ 

 Aleyhi ve Sellem, “Fatihasız namaz olmaz”681 ve yine “Emaneti olmayanınimanı olmaz ve sözünü tutmayanın dini olmaz”682 gibi sözleri bu kabildendir.

 Ancak herhangi bir fiil, müstehap türünden ise, o fiilin olmaması

ibadetintümden yokluğunu gerektirmez. Eğer ki müstehapların tamamını yerinegetirmemek, ibadeti nefyetmiş olsaydı, önceki ve sonraki bütün Müslümanla-rın ibadetinin nefyini gerektirirdi. Halbuki bunu aklı başında olan hiçbirkimse söylemez.

Dolayısıyla nefyedilen şeyin kemal olduğunu söyleyen kişi, bunun ileterkeden kişinin kötülendiği ve ceza ile tehdit edildiği vacip olan imanınkemalinin nefyini kastediyorsa doğru söylemiş olur. Ancak bununla kastettiğimüstehap olan imanın kemalinin nefyi ise, Allah ve Rasulü’nün sözünde

böyle bir şey asla bulunmamaktadı

r ve bulunması

da caiz değildir. Çünkü vacibi gerektiği gibi ve eksiksiz olarak yerine getiren kişi için, “Hakikat veyamecaz olarak bu vacibi yerine getirmedi” denilemez.” 683

İbn-i Teymiye Rahimehullah şöyle devam eder: “Kendisi için sevdiğinimü’min kardeşi için de sevmeyen kişi, Allahu Teala’nın vacip kıldığı imanasahip değildir. Allahu Teala, bir kişiden imanı nefyetmiş ise, bunun sebebi okişinin, üzerine vacip olan imanı yerine getirmemesidir. Böyle bir kişi tehdidemaruz kalır ve Allahu Teala’nın mutlak vadini hak edenlerden olmaz.

Rasulullah’ın Sallallahu Aleyhi ve Sellem, “Bizi aldatan bizden değildir.

Bize karşı silah kullanan bizden değildir”684 türünden bütün sözleri bu kabil-dendir. Bu, ancak Allahu Teala’nın vacip kıldığını terkeden veya haramkıldığını işleyen kişi için söylenir. Bu kişi yükümlü olduğu imanı terketmiş olur, ancak bu sebebe binaen iman ismi ondan nefyolunmaz. Dolay ısıylaböyle bir kişi Allahu Teala’nın vadini haketmiş ve tehditten de kurtulmuş olan mü’minlerden olmaz.”685

Buna göre İbn-i Hacer ve başkalarının, “Hiçbiriniz kendisi için sevdi-ğini kardeşi için de sevmedikçe iman etmiş olmaz”686 hadisi ile ilgili olaraksöyledikleri “İmanın yokluğundan maksat, imanın kemalinin yokluğudur”687 

sözünü, müstehap olan imanın kemali olarak değil, vacip olan imanın kemali

681 Buhari, Müslim ve başkaları rivayet etmiştir.682 Heysemi, Mecmau’z-Zevaid, 1/101’de şöyle der: “Ahmed, Ebu Ya’la, Bezzar ve TabaraniEvsat’ta rivayet etmiştir. Ravilerinden olan Ebu Hilal’in sika olduğunu İbn-i Main ve başkaları söylerken, Nesai ve başkaları ise onu zayıf saymıştır.683 Mecmuu’l-Fetava, 7/14684 Müslim685 Mecmuu’l-Fetava, 7/30, Daru İbn-i Hazm baskısı.686

Muttefekun aleyhi687 Fethu’l-Bari, “Kitabu’l-İman”

262

7/28/2019 Tekfirde Aşırılıktan Sakındırma Konusunda Otuz Risale-Makdisi

http://slidepdf.com/reader/full/tekfirde-asiriliktan-sakindirma-konusunda-otuz-risale-makdisi 265/531

⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ OTUZ RİSALE ⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ 

olarak anlamamız gerekir. Çünkü iman isminin nefyi, müstehabınterkedilmesi nedeni ile değil, ancak vacip veya imanın aslından olan bir

ruknün terki sebebiyle olur. İbn-i Hacer’in böyle söylemesi, Haricilerin iddiaettiği gibi imanın aslının yokluğu anlamında olmadığını belirtmek içindir. Bunedenle aynı yerde şöyle der: “Bu sıfata sahip olmayan kişinin kafir olmadığı zaruri olarak bilinmelidir.”

Dördüncüsü: Bazı günahlar için tekfirin bir şartı olarak söylenen“helal sayma” kaydı, ancak vacip olan imanın kapsamı içerisinde kalangünahlar için sözkonusu olur. İmanın aslını bozan şeyler için böyle bir şartbulunmamaktadır. Çünkü imanın aslından olan günahlar, tek başına küfürsebebi niteliğindedir ve başka bir şarta ihtiyaç kalmaz. Ancak imanın aslın-

dan olan herhangi bir günaha böyle bir şart da eklenirse, bu ancak küfürdeziyadeye sebep olur.

Beşincisi: Alimlerin sözlerinde geçen “el-İmanu’l-Mutlak” ile“Mutlaku’l-İman” laf ızları arasında fark bulunmaktadır. “El-İmanu’l-Mutlak”,imanın aslını, vacip olan imanı ve müstehap olan imanı kapsayan kamil vetam iman manasındadır. Çünkü bu terimde iman sözcüğü, elif-lam takısı ilebelirtili olarak kullanılmaktadır. Bu ise genellik ve kapsamlılık belirtir. Elif-lamtakısından sonra mutlak olarak nitelenmektedir ki, bu ise özel olmasını gerek-tirecek hiçbir kayıt ile kayıtlanmadığını ifade eder ve umimidir.

“Mutlaku’l-İman” ise, hem kamil iman ve hem de eksik olan imaniçin kullanılır. Buradaki tamlama, genelleme için değil, ayırım yapmak için-dir. Bu ise umumiliği değil, mutlak olan ortak miktarı ifade eder. Bu nedenleRasulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem zina eden, içki içen ve hırsızlık yapankişiden “el-İmanu’l-Mutlak”ı nefyetmiştir. Bu ise, kendisinden “el-İmanu’l-Mutlak”ın nefyedildiği kişilerin, “Allah, mü’minlerin dostudur”688, “Gerçek-ten mü’minler kurtuluşa ermiştir”689, ”Mü’minler ancak, Allah anıldığı zamanyürekleri titreyen, kendilerine Allah’ın ayetleri okunduğu zaman imanlarını artıran ve yalnız Rablerine dayanıp güvenen kimselerdir”690 gibi ayetlerin

kapsamına girmediğini belirtmek içindir. Ancak bu kişiden, “Mü’min bir köleazad etmesi”691, “Eğer mü’minlerden iki grup birbirleriyle vuruşurlarsa arala-rını düzeltin”692 gibi ayetlerin ve Rasulullah’ın Sallallahu Aleyhi ve Sellem “Kafir karşılığında mü’min öldürülmez”693 sözünün kapsamına girmesi için

688 3 Al-i İmran/68689 23 Mü’minun/1690 8 Enfal/2691 4 Nisa/92692

49 Hucurat/9693 Buhari ve başkaları rivayet etmiştir.

263

7/28/2019 Tekfirde Aşırılıktan Sakındırma Konusunda Otuz Risale-Makdisi

http://slidepdf.com/reader/full/tekfirde-asiriliktan-sakindirma-konusunda-otuz-risale-makdisi 266/531

⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ TEKFİRDE AŞIRILIKTAN SAKINDIRMA KONUSUNDA ⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ 

“Mutlaku’l-İman” nefyedilmemiştir. Bu nedenle Allahu Teala, “Bedeviler‘İman ettik’ dediler. De ki: Siz iman etmediniz, ama ‘ İslam olduk’ deyin.

Henüz iman kalplerinize yerleşmedi”

694

ayetinde “Mutlaku’l-İman”ı

değil,“el-İmanu’l-Mutlak”ı nefyetmiştir.695

“Mutlaku’t-Tevhid” ve “et-Tevhidu’l-Mutlak” terimleri de bunun gi-bidir. “Mutlaku’t-Tevhid”in kapsamına fasık, muttaki, havas ve avam bütünmuvahhitler dahildir. Allahu Teala’ya iman eden, tağuta ibadet etmektenuzak duran ve Tevhid’e aykırı bir şey işlemeyen herkes, Tevhid’in aslınagirmeyen vaciplerinde ve gereklerinde kusur etmiş olsa bile, “Mutlaku’t-Tevhid”in kapsamına girer.

“Et-Tevhidu’l-Mutlak” ise, Tevhid’in aslı ile beraber vacipleri ve ge-

reklerinin de yerine getirildiği kamil Tevhid’i belirtir. Tağutlara karşı cihadetmek, onlara karşı düşmanlığı açığa vurmak, onlardan ve dostlarından beriolduğunu ilan etmek, şirki yok etmeye ve insanları ondan kurtarmaya çalış-mak bu kabildendir. Aslında bu terimler üzerinde tartışılacak bir durumbulunmamakta, ancak insanların çoğu bunları bilmemektedir.

Bu nedenle biz muvahhid sözünü çokça kullanıyor ve bununla dininbağlısı ve destekçilerini kastediyoruz. Dinin bağlıları ve destekçilerini, insan-ların çoğunun ihmal ettiği, dinin en önemli gereği olan Tevhid’e nisbetederek isimlendiriyoruz. Bunu ise Rasulullah’ın Sallallahu Aleyhi ve Sellem ve

O’na tabi olanların davetinin aslını oluşturan Tevhid’in önemini vurgulamakiçin yapmaktayız.

Bununla birlikte, bazılarının yaptığı gibi, tağutları tekfir etme ve onla-ra karşı cihad etme konusunda bize muhalif olan kişilerden, Müslümanoldukları müddetçe Tevhid’i nefyetmeyi kesinlikle kabul etmiyoruz. Bukonuda ispatı kolaylaştıranlardan olsak da Tevhid’in yok sayılmasını sevmi-yoruz. Çünkü ispat, mahzurlu olana ancak yanlış anlama sebebi ile ulaştırırki bunun olma ihtimali nefyetmenin aksine daha düşüktür. Mutlak olarakkullanıldığı zaman Tevhid’in nefyedilmesi, bunun daima tekfir manasında

kullanıldığının zannedilmesine yol açabilir. Özellikle Tevhid’in zıddı, Müslü-manların örfünde şirktir. İnsanların çoğu kullanılan bu terimi anlamaktanuzak olduğu için bunu söyleyen kişinin “Mutlaku’t-Tevhid”i değil, “et-Tevhidu’l-Mutlak”ı nefyettiğini anlamaz ve bu ikisini birbirinden ayıramaz.Bu nedenle muhalif Müslümanların tekfir edildiği zannına yol açmaması vedavetin düşmanlarına bulanık suda avlanma f ırsatı vermemesi için bundankaçınmak gerekir.

694

49 Hucurat/14695 Bakınız: İbnu’l-Kayyim, Bedaiu’l-Fevaid, 4

264

7/28/2019 Tekfirde Aşırılıktan Sakındırma Konusunda Otuz Risale-Makdisi

http://slidepdf.com/reader/full/tekfirde-asiriliktan-sakindirma-konusunda-otuz-risale-makdisi 267/531

⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ OTUZ RİSALE ⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ 

Bu tür kullanımlardan biri de, günümüzde davetçilerin kendi cemaat-lerinin mensupları için çokça kullandığı “kardeşimiz” veya “kardeşlerimiz”

ifadesidir. Cemaatlerinden olmayanlar için ise “Bunlar kardeşlerimizdendeğildir” derler ve bununla “Bunlar cemaatimizden değildir” demeyi kaste-derler. Oysa bunu Müslümanlar için kullanmak helal olmaz. Çünkü onlar-dan tamamen beri olma düşüncesine yol açmaktadır. Bunun ise, özelliklegençlerde ve diğer mensuplar üzerinde kötü etkileri bulunmaktadır. Bukullanım, “kardeşimiz” veya “kardeşlerimiz” kapsamına girmeyen kişilerekafir muamelesi yapmaya veya onları tekfir etmeye yol açmıyarsa bile,guruplaşmaya sebep olmaktadır.

Halbuki Allahu Teala en şiddetli düşmanlık ve haksızlık anı olan sa-

 vaş ve çarpı

şma anları

nda bile Müslümanları

n birbirinin kardeşi olduğunukararlaştırmış ve şöyle buyurmuştur: “Eğer mü’minlerden iki topluluk birbir-leriyle savaşırlarsa aralarını düzeltiniz; eğer biri diğeri üzerine saldırırsa,saldıranlarla Allah'ın buyruğuna dönmelerine kadar savaşınız; eğer dönerler-se aralarını adaletle bulunuz, adil davranınız, şüphesiz Allah adil davrananla-rı sever. Şüphesiz mü’minler birbiri ile kardeştirler; öyle ise dargın olankardeşlerinizin arasını düzeltin; Allah'tan sakının ki size acısın.”696 AllahuTeala başka bir ayette ise, öldürülen kişinin velisinin ve öldürenin, birbirleri-nin kardeşi olduğunu şöyle belirtmiştir: “Ancak kim kardeşi taraf ından affedi-lirse kısas düşer.”697 

696

49 Hucurat/9-10697 2 Bakara/178

265

7/28/2019 Tekfirde Aşırılıktan Sakındırma Konusunda Otuz Risale-Makdisi

http://slidepdf.com/reader/full/tekfirde-asiriliktan-sakindirma-konusunda-otuz-risale-makdisi 268/531

⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ TEKFİRDE AŞIRILIKTAN SAKINDIRMA KONUSUNDA ⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ 

-15-

HAKİKİ İMAN İLE HÜKMİ İMAN ARASINDA AYIRIM YAPMAMAK

Tekfir konusunda yaygın olan hatalardan biri de hakiki iman ilehükmi iman arasında ve yine batıni tevbe ile hükmi tevbe arasında ayırımyapmamaktır.

Hakiki iman, hakkında Allahu Teala’nın hüküm vereceği batıni işler-dendir. Allahu Teala’nın katında, sevap ve ceza gibi ahiret hükümleri bunabinaen verilir.

Hükmi iman ise, kişinin zahiren ortaya koyduğu imandır. Müslümanile kafir bunun ile birbirinden ayrılır. Malı ve kanı dokunulmaz yapan hükmiİslam ile eş anlamlıdır. Şehadet kelimesini söylemek ya da buna benzer İslamalametlerinden birinin yerine getirilmesi ve bununla birlikte İslam’ı bozanherhangi bir sebebin de bulunmaması ile kişi hakkında sabit olur.

İbn-i Teymiye Rahimehullah şöyle der: “Dünya hükümlerinin ona ba-kılarak icra olunduğu “Zahiri iman”, ahirette sahibi saadet ehlinden olan“Batıni iman”ın varlığını gerektirmez.”698

Başka bir yerde de şöyle der: “Allahu Teala’nın, kefaret olarakmü’min bir kölenin azad edilmesini emretmesi, ancak kalbinde iman oldu-ğunu bildikleri bir kölenin azad edilmesinin gerektiği manasında değildir.İstenen bu olmuş olsaydı, “Kalbinde iman olduğunu bildiğiniz kişiler dışındaherkesi öldürün” demek gibi olurdu. Halbuki insanların kalplerini yoklamak ve göğüslerini yarmakla emrolunmamışlardır. Dolayısıyla imanını izhar edenbir kişinin azad edilmesi caiz kılınmış ve yeterli kabul edilmiştir.Rasulullah’tan Sallallahu Aleyhi ve Sellem cariyesinin mü’min olup olmadığını soran kişi, bununla ancak kafir ile mü’mini birbirinden ayıran zahiri imanı kastetmiştir.”699

 Yine şöyle der: “Maksat şudur; Rasulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem,o cariye hakkında dünya ahkamının kendisine bağlı olduğu zahir iman ilehüküm vermiş ve onun mü’min olduğunu bildirmiştir. Bu nedenle dünyaahkamında kendisine bakılarak hüküm verilen zahiri iman hükümleri ile,

698

Mecmuu’l-Fetava, 7/133699 Mecmuu’l-Fetava, 7/136

266

7/28/2019 Tekfirde Aşırılıktan Sakındırma Konusunda Otuz Risale-Makdisi

http://slidepdf.com/reader/full/tekfirde-asiriliktan-sakindirma-konusunda-otuz-risale-makdisi 269/531

⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ OTUZ RİSALE ⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ 

ahirette sevap ve cezanın kendisine bağlı olduğu hükümleri birbirindenayırmak gerekir. Bütün ehl-i kıblenin ittifakı ile, cennete girmeye hak kazan-

ş olan mü’minin, batı

nen de mü’min olması

gerekir.”

700

“Rasulullah’ın Sallallahu Aleyhi ve Sellem ve O’nun halife ve sahabele-rinin  Radıyallahu Anhum yaşadıkları dönemde, batınen münaf ık da olsa,imanını izhar eden herkes Müslümanların mezarlığına defnediliyordu. Müna-f ıkların defnedildikleri mezarlar için, Yahudi ve Hristiyanların mezarlarınakonduğu gibi, herhangi ayırıcı bir işaret konmamıştır. Münaf ık olduğu anlaşı-lan kişilerin namazlarını kılmak Kur’an nassı ile yasaklanmış olduğu halde,Müslümanların mezarlığına gömülen herkişinin namazı kılınmaktaydı. Kişininmü’min veya münaf ık olduğunu anlamanın tek yolu ise, izhar ettiği halidir.

Gizledikleri ise ancak Allahu Teala’ya bı

rakı

r.”701

 Yine şöyle der: “Dünyevî hükümlerin bağlı bulunduğu iman zahiriimandır ki bu da “İslam”dır. Bu nedenle Esram Ahmed’e; Mürcie’nin, Ne-bi’nin Sallallahu Aleyhi ve Sellem , “Onu serbest bırak; O mü’mindir” sözünüdelil getirdiklerini söylediğinde cevap olarak, burada kastedilenin ona dün-yada iken mü’min olduğu hükmünün verilmesi olduğunu, yoksa Nebi’nin,onun sırf bu ikrarla Allah katında, cehenneme girmeksizin cennete girmeyihak eden bir mü’min olduğunu kastetmediğini söylemiştir.”702

İbn-i Teymiye  Rahimehullah, kafirlerin çocuklarının hükmü hakkında

alimlerin ihtilaf ından sözederken şöyle der: “Bu meseledeki anlaşmazlığınsebebi; dünyadaki küfür ahkamının, ahiretteki küfür ahkamı ile karıştırılma-sıdır. Babalarının bu çocuklar üzerinde bulunan velayetleri, onları yetiştirme-leri ve eğitimini vermeleri, birbirlerine varis olmaları, babalarının muharipolması halinde bu çocukların esir alınıp köleleştirilmesi gibi dünyevi işlerbazında kafirlerin çocukları ile ilgili olarak küfür hükümlerinin uygulanma-sında, bu çocukların babalarının hükümlerine tabi olduklarına bakarakbunların da aynen küfür sözü söyleyen veya küfür ameli işleyenler gibi kafirolduklarını zannettiler. Fıtrat üzere doğmuş olmalarının dünya ahkamında

babalarına tabi olmalarına engel olmadığı bilinirse, bu karışıklık ortadankalkar.

Küfür diyarında imanını gizleyen mü’min olabilir ve Müslümanlar dakafirler ile savaştıkları esnada, durumunu bilmemeleri sebebi ile onu öldür-müş olabilirler. Bu şekilde ölen bir kişi, durumu bilinmediğinden dolayı yıkanmaz, namazı kılanmaz ve müşrikler ile beraber gömülür. Halbuki

700 Age: 7/137701

Mecmuu’l-Fetava, 7/138702 Aynı yer

267

7/28/2019 Tekfirde Aşırılıktan Sakındırma Konusunda Otuz Risale-Makdisi

http://slidepdf.com/reader/full/tekfirde-asiriliktan-sakindirma-konusunda-otuz-risale-makdisi 270/531

⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ TEKFİRDE AŞIRILIKTAN SAKINDIRMA KONUSUNDA ⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ 

ahirette cennet ehlinden olan mü’minler arasındadır. Nitekim münaf ıklar içinde durum budur. Dünyada kendilerine İslam ahkamı uygulanmasına rağ-

men, ahirette cehennemin en alt tabakası

ndadı

rlar. Dolayı

yla ahiret yurdu-nun hükmü, dünya yurdunun hükmü ile aynı değildir.”703

 Allahu Teala şu ayetinde, bu iki tür iman arasında ayırım yapmakta-dır: “Ey iman edenler! Mü’min kadınlar hicret ederek size geldiği zaman,onları imtihan edin. Allah onların imanlarını daha iyi bilir. Eğer siz de onlarıniman etmiş kadınlar olduklarını öğrenirseniz, onları kafirlere geri döndürme-yin. Bunlar onlara helal değildir. Onlar da bunlara helal olmaz.”704 “Allahonların imanlarını daha iyi bilir” sözü, imanlarının hakikatini daha iyi bilirmanasındadır.

“Eğer siz de onların iman etmiş kadınlar olduklarını öğrenirseniz” sö-zü ise, onların zahiri hallerine bakılması manasındadır ki bu, hükmi imandır.Bu nedenle Süfyan-ı Sevri, İbn-i Mübarek ve seleften başkaları 

 Rahimehumullah  şöyle der: “İnsanlar bize göre miras ve diğer hükümlerdemü’mindirler. Ancak onların Allahu Teala katındaki durumlarını bileme-yiz.”705

“La İlahe İllallah” kelimesinin şartları ve alimlerin kitaplarında belirt-miş oldukları İslam’ı bozan şeylerden bazıları Hakiki İman ile ilgilidir. İhlas vezıddı olan gizli şirk, doğruluk ve zıddı olan kalbî yalanlama, yakîn ve zıddı 

olan şüphe gibi ancak Allahu Teala’nın bilebildiği gizli haller bu kabildendir.Bu türden olup sadece Allahu Teala’nın bildiği sebeplere binaen insanları tekfir etmek doğru değildir. Çünkü bu sebepler dünya hükümleri açısındanaçık ve net olmayan durumlardır. Dünya hükümleri açısından, ancak açık venet olan şartlar ve bu şartları bozan hallere itibar edilir. Kişi hakkında hükmî İslam, açık olan sebeplere binaen verilir ve ona Müslüman muamelesi yap ı-larak kanı ve canı dokunulmaz hale gelir. Kişinin gizledikleri ise AllahuTeala’ya havale edilir.

Haf ız el-Hakemi  Rahimehullah, “Mearicu’l-Kubul” isimli eserinde şöy-

le der: “Bil ki ey kardeşim, Allahu Teala bizi de, seni de irşad etsin, dünyarezaletinden ve ahiret azabından kurtaran ve kişinin cenneti kazanıp cehen-nemden uzaklaştığı dine bağlılık, Cibril hadisinde ve o anlamda olan diğerayet ve hadislerde belirtilen şeylere hakikat üzere bağlılıktır. Hakikat üzereolmayan, ancak İslam’ı bozan halleri de açığa çıkmayan kişiler hakkındadünyada İslam ahkamı uygulanır ve gizledikleri Allahu Teala’ya havale edilir.

703 Mecmuu’l-Fetava, 8/432-433704

60 Mümtehine/10705 Hallal, Es-Sunne, 3/567, İbn-i Batta, El-İbanetu’l-Kubra, 2/872

268

7/28/2019 Tekfirde Aşırılıktan Sakındırma Konusunda Otuz Risale-Makdisi

http://slidepdf.com/reader/full/tekfirde-asiriliktan-sakindirma-konusunda-otuz-risale-makdisi 271/531

⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ OTUZ RİSALE ⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ 

 Allahu Teala şöyle buyurur: “Eğer tevbe eder, namazı dosdoğru kılar, zekatı da verirlerse artık yollarını serbest bırakın. Doğrusu Allah bağışlayan ve

merhamet edendir.”

706

Başka bir ayette ise şöyle geçer: “Tevbe eder, namazkılar ve zekatı verirlerse, artık onlar dinde kardeşlerinizdir. Biz, bilen birkavme ayetlerimizi böyle açıklıyoruz.”707”708

 Allahu Teala, kan ve mal dokunulmazlığını ve din kardeşliğini gizliolan hallere değil, zahiri olan hüküm ve alametlere bağlamaktadır.

 Ayrıca Allahu Teala, bazılarının zannettiği gibi, hükmi ve hatta hakikiİslam için, “La İlahe İllallah” kelimesinin şartlarını veya manasını ya da bukelimeyi bozan şeyleri ezberlemeyi ve bu kelimenin tafsilatını, alimlerinkitaplarında açıkladıkları haliyle bilmeyi de şart koşmamaktadır.

Rasulullah’ın Sallallahu Aleyhi ve Sellem, “Allah nerededir?” diye sorduğu vemü’min olduğuna hükmettiği cariyenin veya bedevilerden ve Rasulullah’ınSallallahu Aleyhi ve Sellem kendilerine Müslüman muamelesi yaptığı avamhalktan insanların, bütün bu ayrıntıları bildiğini ve kendileri hakkında İslamhükmünün verilmesi için bu kişilere bu tür şeylerin şart koşulduğunu hiçbirkimse iddia edemez.

Haf ız el-Hakemi Rahimehullah kaside halinde şöyle der:

“Yedi şarta ba ğ lanmı şt ır ve vahiy nasslar ında gerçekten yer almı şt ır.

Onu söyleyen ki şi bunlar ı

tamamlamadı

kça fayda görmez.”Bu beyitlerden sonra şöyle der: “Tamamlamaktan maksat, hepsininkişide bulunması ve bunlara aykırı  şeyler yapmaksızın yerine getirmesidir.Kişiden istenen, “La İlahe İllallah” kelimesinin, laf ızlarını saymak ve ezberle-mek değildir. Bu kelimenin bütün şartlarını yerine getiren ancak bunları tekerteker sayamayacak olan niceleri vardır. Yine bunları ezberleyen ve bir çırpı-da sayabilen niceleri de vardır ki bu şartları bozan şeyler yaparlar. Başarı  Allah’tandır.”709

Haf ız el-Hakemi’nin  Rahimehullah bu sözünden maksadı, dünya ve

ahirette elde edilecek tam faidedir. Bu nedenle bütün şartların yerine getiril-mesini şart koşmuş ve bu şartlardan zahir olan ile olmayan arasında ayırımyapmamıştır. Çünkü hakiki İslam’ı kastetmektedir.

 Ancak yukarıda da açıkladığımız gibi dünya ahkamında geçerli olanhükmi İslam’ın durumu böyle değildir. Hükmi İslam için koşulan şart, kişiye

706 9 Tevbe/5707 9 Tevbe/11708

Mearicu’l-Kubul, 2/608709 Mearicu’s-Salikin, 2/418

269

7/28/2019 Tekfirde Aşırılıktan Sakındırma Konusunda Otuz Risale-Makdisi

http://slidepdf.com/reader/full/tekfirde-asiriliktan-sakindirma-konusunda-otuz-risale-makdisi 272/531

⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ TEKFİRDE AŞIRILIKTAN SAKINDIRMA KONUSUNDA ⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ 

Müslüman hükmünün verilmesini sağlayan imanın ve Tevhid’in aslının izharedilmesidir. Yani İslam’ın zahiri olan şartlarını yerine getirmesi ve İslam’ını 

yok eden şeyleri de işlememesi gerekir. Yukarıda da belirttiğimiz gibi küfür; söz, fiil, şüphe veya itikattan olansebeplerden biri ya da birden fazlası ile meydana gelebilir. Ancak dünyevihükümlere göre kişi hakkında küfür hükmünün verilmesi sadece küfür tü-ründen olan söz veya amele bağlanmıştır. İbn-i Teymiye  Rahimehullah şöyleder: “Mürted, İslam’a girdikten sonra, İslam’ını bozan ve İslam ile bağdaş-mayan söz veya fili işleyen kişidir.”710 

 Yine şöyle der: “Farz olan iman bilgisi insanın kalbinin ayrılmaz birsıfatı niteliğinde değilse, kişiye yarar sağlamaz ve sadece insanın içinden

geçenler mesabesinde olur. Halbuki kurtuluş, zerre kadar da olsa ancakkalpteki yakin ile mümkündür. Bu da kul ile Allahu Teala arasında olan birşeydir. Zahirde ise hükümler, kişinin ortaya koyduğu söz ve fiillere göre verilir.”711

İtikad ve şüphe ise, batıni olan uhrevi küfür sebeplerindendir. Çünküdünya ahkamında bunları tespit etmek, bunlara itibar etmek ve bunlara göreuygulama yapmak mümkün değildir. Bilindiği gibi Şari’, dünyada hükümleri ve sonuçlarını gizli olmayan, açık ve tespit edilmesi mümkün olan sebeplerebağlamıştır. Bundan maksat ise, mükelleflerin bu sebeplere güç yetirebilme-

lerini sağlamaktır. Bu nedenle, münaf ıklarda olduğu gibi, küfrünü gizleyipsöz veya amel ile bunu izhar etmeyen kişilere dünya hükümlerine göreMüslüman muamelesi yapılır. Zahiri olarak ortaya koydukları  İslam, onlarınkanını ve malını korur. Ahirette ise cehennemin en alt tabakasındadırlar.

 Allahu Teala şöyle buyurur: “Hakkında bilgin bulunmayan şeyin ardınadüşme”712 Gizli ve batıni olan şeyleri bilme imkanı bize verilmemiştir.

 Allahu Teala, nebisi olan Nuh’tan Aleyhisselam şöyle aktarır: “Ben si-ze, ‘Allah’ın hazineleri benim yanımdadır’ demiyorum, gaybı da bilmem.‘Ben bir meleğim’ de demiyorum. Sizin gözlerinizin hor gördüğü kimseler

için, ‘Allah onlara asla bir hayır vermeyecektir’ diyemem. Çünkü onlarınkalblerinde olanı, Allah daha iyi bilir.”713 Nuh  Aleyhisselam, hükmü onlarınzahir olan imanlarına bağlamış ve nefislerinde bulunanları ise bütün gizlileribilen Allahu Teala’ya havale etmiştir.

710 Es-Sarimu’l-Meslul, 459711 Es-Sarimu’l-Meslul, 370712

17 İsra/36713 11 Hud/31

270

7/28/2019 Tekfirde Aşırılıktan Sakındırma Konusunda Otuz Risale-Makdisi

http://slidepdf.com/reader/full/tekfirde-asiriliktan-sakindirma-konusunda-otuz-risale-makdisi 273/531

⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ OTUZ RİSALE ⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ 

İmam Şafii  Rahimehullah şöyle der: “Allahu Teala, kullarına Peygam-berine itaat etmelerini farz kılmış ve bilinmeyen şeyler hakkında onlara izin

 vermemiştir. Dolayı

yla en iyisi, bilinmeyen şeyler hakkı

nda delil veya zanile hüküm vermeye kalkışmamaktır. Dünyadaki hükmü sadece, kişide zahi-ren ortaya çıkan sebeplere bağlamıştır. Peygamberinin putperestler ile sa- vaşmasını farz kılmış, ancak Müslüman olup İslam’ı izhar etmeleri halinde,kanlarının dokunulmaz olduğunu belirtmiştir. İslam’ı izhar eden bu kişilerinsamimiyetlerini ise ancak Allahu Teala’nın bileceğini haber vermiştir. Dahasonra Allahu Teala Peygamberine, İslam’ı izhar ettikleri halde İslam’ın zıddı olan itikadlarını gizleyenlerin durumunu bildirmiş, ancak buna rağmenİslam’dan başkasıyla haklarında hüküm verme yetkisini vermemiştir.”714

İbnu’l-Kayyim Rahimehullah şöyle der: “Şari’, söz veya fiilden bir delilolmadan, insanların kalplerinde olan şeylere göre hüküm vermemiştir.”715 Bilindiği gibi bunlar dünya hükümlerine göredir.

Buna, Rasulullah’ın Sallallahu Aleyhi ve Sellem şu sözü açık bir delil ni-teliğindedir: “Ben de sizin gibi bir insanım. Siz davalarınızın halli için banageliyorsunuz. Bazınızın hüccet yönüyle, diğer bazısından daha ikna ediciolması, böylece benim, işittiğime dayanarak onun lehine hükmetmem müm-kündür. Kimin lehine, kardeşinin hakkından bir şey hükmetmişsem (bilsinki), onun için cehennemden bir ateş parçası kesmiş oluyorum.”716 Rasulullah

Sallallahu Aleyhi ve Sellem ancak zahire göre hüküm verdiğini bildirmektedir.Müslim’de Rasulullah’ın Sallallahu Aleyhi ve Sellem  şöyle buyurduğu rivayetedilir: “Ben, insanların kalplerini araştırmakla ve karınlarını yarmaklaemrolunmadım.” Yine Müslim’de rivayet edilen ve Rasulullah’ın Sallallahu

 Aleyhi ve Sellem Üsame’ye karşı söylediği sözünde şöyle geçer: “Onun kalbiniyarıp baktın mı?”

Ebu Cafer et-Tahavi şöyle der: “Küfür ve nifaklarını gösteren açık birsebep olmadıkça insanların kafir veya münaf ık olduğuna tanıklık etmeyiz.İçlerinde gizlediklerini ise Allahu Teala’ya bırakırız.” Tahaviyye’nin şarihi, bu

sözün açıklamasında şöyle der: “Çünkü zahire göre hüküm vermemiz emre-dilmiş, zan ve bilmediğimiz şeylerin peşine takılmamız ise yasaklanmıştır.”

İbn-i Hacer  Rahimehullah, “Dinini değiştireni öldürünüz” hadisindensöz ederken şöyle der: “Hadiste geçen “Men” ibaresi geneldir. Ancak batıniolarak dinini değiştirdiği halde, zahiren bu durumu ortaya çıkmamış olan

714 İlamu’l-Muvakkıin, 3/112’den naklen715

Age: 3/117716 Buhari ve Müslim

271

7/28/2019 Tekfirde Aşırılıktan Sakındırma Konusunda Otuz Risale-Makdisi

http://slidepdf.com/reader/full/tekfirde-asiriliktan-sakindirma-konusunda-otuz-risale-makdisi 274/531

⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ TEKFİRDE AŞIRILIKTAN SAKINDIRMA KONUSUNDA ⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ 

kişinin durumu farklıdır. Çünkü kişiler hakkında verilen hükümler ancakzahiri sebeplere binaen olur.”717

İbn-i Hacer Rahimehullah, Allahu Teala’nın, “Çünkü onlar yeminlerinikalkan yapıp insanları Allah’ın yolundan saptırdılar”718 ayetini aktardıktansonra şöyle der: “Bu da göstermektedir ki; imanı izhar etmek, kişiyi öldürül-mekten kurtarır. Herkes dünya hükümlerinin zahire göre verileceği ve kalp-lerde gizlenenlerin ise Allahu Teala’ya ait olduğu konusunda icma etmiştir.Rasulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem, Üsame’ye “Onun kalbini yarıp baktınmı!” demiştir. Yine bir kişiyi öldürmek için izin isteyen kimseye “O, namazkılmıyor mu?” diye sormuş, izin isteyen kişi “Evet” diye cevap verince “İşteben böylelerini öldürmekten men edildim” demiştir. Şu hadis de bu kabil-

dendir: Halid bin Velid Radı

yallahu Anhu, ganimet taksimi sı

rası

nda eleştiri debulunan bir kişiyi öldürmek için Rasulullah’tan Sallallahu Aleyhi ve Sellem izinistemiş ve şöyle demişti: “Kalbinde olmayanı dili ile söyleyen nice namazkılanlar vardır.” Bunun üzerine Rasulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem onaşöyle dedi: “Ben insanların kalplerini araştırmakla emrolunmadım.” Buhadisi Müslim tahric etmiştir ve bu manada olan daha bir çok hadis bulun-maktadır.”

 Ahirette kişiye faydası olan hakiki tevbe ile, dünyada kişinin Müslü-man sayılıp, kan ve malının dokunulmazlığı için yeterli olan hükmi tevbe

hakkında da aynı şeyler söylenir. Hakiki tevbe, Allahu Teala katında makbulolan tevbedir ve günahtan tamamen uzaklaşmak, dil ile istiğfar etmek, piş-manlık duymak ve işlenen günah kulların haklarıyla ilgili ise, bu hakları sahiplerine iade etmek gibi zahiri ve batıni tevbenin şartlarını taşır. AllahuTeala’nın katında makbul olan ve Allah’ın izni ile kişiyi kurtaracak olan tevbebudur.

Dünyevi hükümlere göre, insanın kanının dokunulmazlığı veyamürtedin tevbesinin geçerliliği için bu türden bir tevbeyi şart görmek doğrudeğildir. Çünkü bu türden olan tevbenin bazı şartlarının yerine gelip gelme-

diğini Allahu Teala’dan başkası bilemez ve insanların onu tespit etmesi demümkün değildir. Bu nedenle dünyevi hükümler açısından, hükmi tevbeninizhar edilmesi yeterlidir. Hükmi tevbe ise, günahkar kişinin, zahiren bugünahları terketmesi veya küfür olan bir söz ya da amel işliyor ise bunlardan,insanların göreceği şekilde dönmesi ve beri olması ile meydana gelir.

717

Fethu’l-Bari, “İstitabeti’l-Mürted” bölümü.718 63 Münafikun/2

272

7/28/2019 Tekfirde Aşırılıktan Sakındırma Konusunda Otuz Risale-Makdisi

http://slidepdf.com/reader/full/tekfirde-asiriliktan-sakindirma-konusunda-otuz-risale-makdisi 275/531

⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ OTUZ RİSALE ⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ 

UYARI

Bazıları zındığın719

tevbesini bu söylenilenlerin dışında tutmaktadır.Zındık; riddet suçunu birden fazla işleyen, dine girip çıkması ve onu oyunaalması ile meşhur olan, ihtimalli olan söz ve amelleri çokça işleyip, hakkındaşüpheler bulunan ve zındıklarla dostluğu olan kişidir.

İmam Malik’e  Rahimehullah göre bu kişinin tevbesi kabul edilmez.İmam Ahmed’ten Rahimehullah rivayet edilen iki görüşten en meşhur olanınagöre de böyledir.

İbn-i Teymiye  Rahimehullah şöyle der: “Bu nedenle fakihler zındığınistitabesi konusunda ihtilaf etmişlerdir. İstitabenin gerekli olduğunu söyleyen-

ler buna delil olarak, Rasulullah’ın Sallallahu Aleyhi ve Sellem zahiri durumla-rına göre kendilerine muamelede bulunup, gizlediklerini ise Allahu Teala’yabıraktığı münaf ıkları belirtirler. Bu görüşü savunanlara şöyle söylenir: Bu işinbaşlangıcındaydı. Daha sonra ise Allahu Teala şu ayetini indirdi: “Hepsi delanetlenmiştir. Nerede ele geçirilirlerse, yakalanır ve öldürülürler.”720 Dolayı-sıyla önceden yaptıkları gibi kalplerindeki nifağı açığa vurmaları halinde,onların yakalanması ve öldürülmesi emredildi. Zındık, münaf ık demektir.Nifağını gizlediği anlaşılacak olursa öldürülür.

Bu kişinin tevbe edip etmediğinin bilinemediğini söylerler. Çünkü

önceden izhar ettiği kötülüğünü hala izhar etmektedir. Münaf ık olduğu haldeimanı da izhar edebilirdi. Zındığın tevbesi kabul edilecek olursa, öldürülmeside mümkün olmaz. Halbuki Kur’an onları öldürülmek ile tehdit etmekte-dir.”721

 Allahu Teala en doğrusunu bilir. Bu meselede ölçü; içtihat, fayda vezarar hesabı ve mevcut durumun bilinmesidir. Kötülüğün artması, dininküçümsenmesi ve insanların yönelişine bakılır. Bu tür durumlar tespit edildiği ve özellikle de kendilerine güç yetirildiği takdirde, din ile oynayan zındıklarabaskı artırılır ve benzerlerine ibret olması açısından onlara sert davranılır.

Müslümanların zayıf ve kuvvetli olduğu dönemlerde, Rasulullah’ın Sallallahu Aleyhi ve Sellem bu tür kişiler hakkında nasıl davrandığına bakılması gerekir.

719 Zındık sözcüğü, Arapça olmayan bir kelimedir. Müslümanlar arasında, Arap olmayanlarınçoğalması ile fakihler taraf ından çokca kullanılmaya başlanmıştır. Bakınız: Mecmuu’l-Fetava,7/290. Sehl bin Abdullah et-Tusteri şöyle der: “Zındık denilmesinin sebebi, kişinin konuşurkensaçmalaması, sünneti terketmesi ve Kur’an’ı kendi hevasına göre te’vil etmesidir.” Mearicu’l-Kubul’den naklen. Bu sözün aslı, Zehebi’nin el-Uluv isimli kitabındadır. Bakınız: El-Muhtasar,220720

33 Ahzab/61721 Mevcmuu’l-Fetava, 7/137

273

7/28/2019 Tekfirde Aşırılıktan Sakındırma Konusunda Otuz Risale-Makdisi

http://slidepdf.com/reader/full/tekfirde-asiriliktan-sakindirma-konusunda-otuz-risale-makdisi 276/531

⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ TEKFİRDE AŞIRILIKTAN SAKINDIRMA KONUSUNDA ⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ 

-16-

KÜFÜR OLAN TEVELLİ (DOSTLUK) İLE, KAFİRE İ Yİ DAVRANMA ARASINDA AYIRIM YAPMAMAK

Tekfir konusunda yapılan yaygın hatalardan biri de, küfür olan tevelliile kafire iyi ve güzellik ile muamele etme arasında ayırım yapmamaktır.Kafir anne babaya iyi muamelede bulunmanın gerekliliği Kur’an ve Sünnet

ile sabittir. Allahu Teala şöyle buyurur: “Eğer onlar seni, hakkında bilginolmayan bir şeyi bana ortak koşman için zorlarlarsa, onlara itaat etme.Onlarla dünyada iyi geçin. Bana yönelenlerin yoluna uy. Sonunda dönüşü-nüz ancak banadır. O zaman size, yapmış olduklarınızı haber veririm.”722

Kafir olan anne ve baba veya diğerleri hakkında, onların hidayetbulmalarını ve iyiliklerini istemek, yasaklanmış olan sevgi, tevelli ve muamelekapsamında değildir. Allahu Teala bu ikisinin arasını ayırarak şöyle buyur-muştur: “Allah, sizinle din uğrunda savaşmayan ve sizi yurtlarınızdan çıkar-mayanlara iyilik yapmanızı ve adil davranmanızı yasaklamaz. Çünkü Allah,

adaletli olanları sever. Allah, yalnız sizinle din uğrunda savaşanları, siziyurtlarınızdan çıkaranları ve çıkarılmanız için yardım edenleri dost edinmeni-zi yasaklar. Kim onlarla dost olursa işte zalimler onlardır.”723

 Allahu Teala iyilik yapma, adaletli davranma ve ihsanda bulunma ileküfre sebep olan tevelliyi birbirinden ayırmış, burada ve başka yerlerdekafirlere dostlukta bulunulmasını yasaklarken, yukarıda aktardıklarımız bazı davranışları yasaklamamıştır. Bilindiği gibi Müslüman erkek, ehl-i kitaptanolan kadın ile evlenebilir. Evlenmesi caiz olduğuna göre, bu kadın ile otur-ması, yemesi, içmesi ve Allahu Teala’nın eşler arasında olmasını emrettiği

bütün iyi davranışlarda bulunması da caizdir. Bilindiği gibi eşler arasındadoğal bir sevgi ve merhametin olması istenmektedir. Dolayısıyla Müslümanolmayan bu kadın için de, yasak olan dostluk dışında, sevgi ve merhametinbulunması gerekir.

Bütün bunlar aşırıya kaçmış olan kimi insanların, dostluk konusundagenelleme yaparak, kafirler ile ilişkisi olan herkesi tekfir etmelerinin ne kadarhatalı olduğunu göstermektedir. Burada asıl olarak dikkat çekmek istediğim

722

31 Lokman/15723 60 Mümtehine/8-9

274

7/28/2019 Tekfirde Aşırılıktan Sakındırma Konusunda Otuz Risale-Makdisi

http://slidepdf.com/reader/full/tekfirde-asiriliktan-sakindirma-konusunda-otuz-risale-makdisi 277/531

⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ OTUZ RİSALE ⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ 

mesele ise; davetin, kalpleri ısındırmanın, dini güzel bir vasıf ve hikmet ileanlatmanın bir gereği olarak hitabı yumuşatmak, tartışmayı alevlendirmemek

 ve iyi muamelede bulunmak, davetin muhatapları

açı

ndan önemlidir vekabullenmelerini artırır. Davet ile ilgili olan bu tür davranışlar, cihadın birgereği olarak Allahu Teala’nın emrettiği sert ve şiddetli muameleye engeldeğildir. Allahu Teala cihad ile ilgili olan bu muamele hakkında şöyle buyu-rur: “Ey Peygamber! Kafirlere ve münaf ıklara karşı cihad et, onlara karşı sertdavran. Onların varacakları yer cehennemdir. O ne kötü bir varış yeridir.”724  Yine şöyle buyurur: “Ey iman edenler! Kafirlerden size yakın olanlara karşı savaşın ve onlar sizde bir sertlik bulsunlar. Biliniz ki Allah sakınanlarla bera-berdir.”725 Allahu Teala’nın düşmanlarına karşı savaşmak, tağutları, din ilealay edenleri ve zındıklara karşı amansız olmak, davet alanının dışında kalanbir meseledir. Nitekim Allahu Teala şöyle buyurur: “Ve eğer müşriklerdenbiri senden eman dilerse, Allah’ın kelamını işitip dinleyinceye kadar onaeman ver, sonra onu güven içinde bulunacağı bir yere ulaştır. İşte böyle(kafirlikte ısrar etmeleri) onların, bilmeyen bir kavim olmalarından dolayı-dır.”726

 Allahu Teala, daveti duyma arzusunu göstermiş olduğu için, harp eh-linden dahi olsa, müşriğe eman verilmesini, korunmasını ve güvenliğininsağlanmasını emretmektedir. Bu ise dolaylı olarak, ona ikram etmenin, yaniyedirip içirmenin, barındırmanın, güzel davranmanın ve davetin tam olarakulaşması için iyilikle muamele etmenin caiz olduğunu gösterir. Buna rağmeniman etmezse, Allahu Teala onun, memleketine emin ve mutmain olarakkorkutulmadan ulaştırılmasını emretmektedir.

Bütün bunlar, harp ehlinden olsun veya olmasın daveti işitmek iste-yen ile bundan kaçınan, yüz çeviren veya kibirlenen kişi arasında ayırımyapmanın gerekliliğini de bildirmektedir.

Özellikle mustaz’aflık halinin bulunduğu bir dönemde davetini ulaş-tırmak maksadı ile, bazı kafirlere veya bu kafirlerin memurlarına, hatiplerine

ya da bunlara karışmış olan bazı insanlara yumuşak davranan ve iyiliklemuamelede bulunanlara karşı, açık bir delil olmadan oldukça sert bir şekildetavır takınan ve onları şiddetle eleştiren bazılarını gördüm. Halbuki gerçeklerbu insanların taşıdıkları  şiddet ve nefret üslubundan çok daha etkileyici veuyarıcıdır. Bütün bunlara rağmen bu kişiler, yumuşak davranmayı kabul

724 9 Tevbe/73725

9 Tevbe/123726 9 Tevbe/6

275

7/28/2019 Tekfirde Aşırılıktan Sakındırma Konusunda Otuz Risale-Makdisi

http://slidepdf.com/reader/full/tekfirde-asiriliktan-sakindirma-konusunda-otuz-risale-makdisi 278/531

⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ TEKFİRDE AŞIRILIKTAN SAKINDIRMA KONUSUNDA ⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ 

etmemekte ve bu davranışın kafirlere yapılan müdahane727 türünden oldu-ğunu iddia etmektedirler. Hatta bazıları bunu kafirlere dostlukta bulunma

olarak görmektedirler. Allahu Teala’dan selamet dileriz.Bu iddiaların sahipleri yukarıda aktardığımız Mümtehine Suresi’ndekiayeti kendi görüşlerinin delili olarak aktarırlar. Halbuki ayet onların aleyhinedelil niteliğindedir. Çünkü Allahu Teala Mümtehine Suresi’ndeki ayette,özellikle davet alanında insanlara iyilik ile muamelede bulunmayı kesinlikleyasaklamamaktadır.

 Ayrıca muharip konumunda olan kafirler için şiddet ve sert davran-manın dışında başka bir muamelenin bulunmadığını iddia etmektedirler.Hatta bazıları Allahu Teala’nın yasakladığı sövme ve hakaret etmeyi de,

uygulanması gereken bu muamelenin kapsamına dahil eder. Böylece dave-tin parlak yüzünü bozdukları gibi, hastalıklı ağızlarıyla dine karşı cinayet deişlemektedirler. Bunlar, alimlerin terminolojisinde “muharip” lafzının, Müs-lümanlarla arasında anlaşma, zimmet ahdi veya bir yakınlık bulunmayanherkesi kapsadığını bilmemektedirler. Daru’l-harp ehlinden olup, savaşçı nitelikte olmayan kadınlar, çocuklar, kötürümler, hastalar ve buna benzersavaşacak durumda olmayan kişiler, din uğrunda bizimle savaşmayan ve biziyurdumuzdan çıkarmaya veya çıkarmak için yardım etmeye çalışmayanlarda “muharip” lafzının kapsamına girmektedir. Dolayısıyla “savaşçı”, “muha-

rip” olana göre daha özel bir konumdadır. Bu nedenle tefsirciler sözkonusuayetlerin nüzul sebebi hakkında, Ebu Bekir’in kızı Esma’nın annesinin Mek-ke’den bazı hediyeler ile birlikte kızının ziyaretine gelmesini ve Rasulullah’ınSallallahu Aleyhi ve Sellem, Esma’ya annesini eve alıp, hediyelerini kabuletmesi için izin vermesini aktarırlar.

Sonuç olarak, davet açısından muharip olan veya olmayan kişilerekarşı takınılacak tavır, savaş konusunda müstekbirlere, davetten yüz çeviren-lere veya dini alaya alanlara ve bununla birlikte kafirlerin geneline takınıla-cak tavırdan farklıdır.

Kafirlere yapılacak davetin başında takınılacak tavır konusunda Mu-sa’nın  Aleyhisselam durumu bir misaldir. Allahu Teala onu, dönemin tağutu,muharip ve savaşçı olanların başı olan Firavun’a gönderdi. Bununla birliktehem Musa’ya ve hem de kardeşine Aleyhimesselam, yumuşak bir dil ile hitapetmelerini emretti. Allahu Teala şöyle buyurur: “Firavuna gidin. Çünkü o,

727 Müdahane, “dihân” (ikiyüzlülük)’dan alınmadır. Bunun anlamı ise, farklı bir görüntü vererek işin aslını gizlemektir. Buna göre alimler müdahaneyi, kendisine karşı çıkmaksızın,

fasıkla yakınlık kurmak ve onun içinde bulunduğu durumdan hoşnut görünmek olarakyorumlamışlardır. (Çeviren)

276

7/28/2019 Tekfirde Aşırılıktan Sakındırma Konusunda Otuz Risale-Makdisi

http://slidepdf.com/reader/full/tekfirde-asiriliktan-sakindirma-konusunda-otuz-risale-makdisi 279/531

⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ OTUZ RİSALE ⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ 

kesin olarak azdı. Ona tatlı dille konuşun. Belki o, aklını başına alır veyakorkar.”728 Bu emir üzerine hem Musa ve hem de kardeşi Firavun’a bu üslup

ile hitap ettiler. Ancak ne zaman ki Firavun bu davetten yüz çevirdi, reddetti,kibirlendi ve tehdit ederek Musa’ya  Aleyhisselam, “Ey Musa! Senin büyülen-miş olduğunu sanıyorum”729 deyince, Musa  Aleyhisselam da ona; “Pekalabiliyorsun ki, bunları, birer ibret olmak üzere, ancak, göklerin ve yerin Rabbiindirdi. Ey Firavun! Ben de senin hakikaten mahvolduğunu sanıyorum”730 diye karşılık verdi.

İbrahim’in  Aleyhisselam üslubu da böyle olmuştur. Davet yönünden,hikmet, güzel öğüt ve delil ile kavmine hitap ediyor ve babasının hidayetikonusunda elinden gelen çabayı göstererek şöyle diyordu: “Babacığım,

hakikaten bana, sana gelmeyen bir ilim geldi. Öyle ise bana uy ki, seni düzyola çıkarayım. Babacağım, şeytana kulluk etme. Çünkü şeytan, çok mer-hametli olan Allah’a asi oldu. Babacığım, Allah taraf ından sana azap doku-nup da şeytanın yakını olmandan korkuyorum.”731

 Ancak kavminin yüz çevirmesi, kendilerine gösterilen açık delillerekarşı tartışmaları ve batılı savunmaları karşısında İbrahim’in  Aleyhisselam onlara karşı tavrı da değişti ve şöyle dedi: “Size de, Allah’ı bırakıp tapmaktaolduğunuz şeylere de yuh olsun! Siz akıllanmaz mısınız?”732, “Biz sizden vesizin Allah’tan başka taptıklarınızdan uzağız. Sizi tanımıyoruz. Siz bir tek

 Allah’a iman edinceye kadar, sizinle bizim aramızda sürekli bir düşmanlık veöfke belirmiştir.”733 Allah Teala, İbrahim’in  Aleyhisselam babasına olan tav-rındaki değişiklik hakkında ise şöyle buyurur: “Onun Allah’ın düşmanı oldu-ğu kendisine belli olunca, (af dilemekten vazgeçip) ondan uzaklaştı.”734 

Rasul ve nebilerin sonuncusu olan Rasulullah’ın Sallallahu Aleyhi veSellem durumu da böyledir. Kavmi ve akrabalarının hidayete ulaşmaları konusunda insanların en hırslısı idi. Onları cehennem konusunda uyarıyor ve bundan nefislerini nasıl kurtaracaklarını izah ediyordu. Son nefesinekadar amcası Ebu Talib’i buna davet etmiş ve onun hidayetini dilemiştir.

Kavminin bu davetten yüz çevirmesi ve kibirlenerek alay etmesi üzerine ise

728 20 Taha/43-44729 17 İsra/101730 17 İsra/102731 19 Meryem/43-45732 21 Enbiya/67733

60 Mümtehine/4734 9 Tevbe/114

277

7/28/2019 Tekfirde Aşırılıktan Sakındırma Konusunda Otuz Risale-Makdisi

http://slidepdf.com/reader/full/tekfirde-asiriliktan-sakindirma-konusunda-otuz-risale-makdisi 280/531

⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ TEKFİRDE AŞIRILIKTAN SAKINDIRMA KONUSUNDA ⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ 

onlara karşı  şu tavrı takındı: “Dinleyin ey Kureyş topluluğu, Muhammed’innefsini elinde bulundurana yemin olsun ki size boğazlama ile geldim.”735

Dolayısıyla daveti dinleyen, anlamak isteyen ve ilgi duyan kişiler iledavetten yüz çevirip kibirlenen, onu alay ve eğlence konusu yapan kişileribirbirinden ayırmak gerekir. Yine kendisine davetin yeni sunulduğu kişilerile, uzun zamandır kendisine davet ulaştırıldığı halde kibirlenerek ve yüzçevirerek düşmanca tavır takınmaktan vazgeçmeyen kişileri de birbirindenayırmak gerekir. Bütün bunlar Allahu Teala’nın bizlere emrettiği veRasulü’nün Sallallahu Aleyhi ve Sellem siyerinde ve sünnetinde açıkladığı hikmet, güzel öğüt ve şer’i siyaset kabilindendir.

 Allahu Teala Kitabı’nda bu tavırları ayrıntılı olarak açıklamış, şiddet

 ve güç kullanmayı uygun olan makamında, yumuşak davranmayı uygunolan makamında, hikmet ve güzel öğüdü uygun olan makamında ve gerekliaçıklamada bulunmayı da yine uygun olan makamında zikretmiştir. Bunlarınher birini uygun olan yerde kullanan Allahu Teala’nın rızasını kazanmış vedavetinde de başarıya ulaşmış olur.

 Allahu Teala şöyle buyurur: “Sen, Rabbin yoluna hikmet ve güzelöğütle çağır ve onlarla en güzel şekilde mücadele et. Çünkü Rabbin, kendiyolundan sapanları en iyi bilendir ve O, hidayete erenleri de en iyi bilen-dir.”736

İbn-i Teymiye Rahimehullah, bu ayet ile ilgili olarak insanların üç gru-ba ayrıldığını söyler: “Birinci grup, hakkı kabul edip bunu itiraf edenlerdir.Bunlar hikmet sahibidirler. İkinci grup, hakkı itiraf eder ancak onunla ameletmez. Bunlara amel etmeleri için öğüt verilmeye devam edilir. Üçüncü grupise hakkı itiraf etmez. Bu tür kişiler ile en güzel şekilde tartışılır. Çünkü tartış-mak, genellikle öfkelenmeye yol açar. Bu nedenle tartışma esnasında, saldı-ranı defetmeye çalışır gibi en iyi olan yolla tartışma yapmak gerekir ki fayda-ya ulaşılsın.”737

 Yine şöyle der: “Allahu Teala şöyle buyurur: “İçlerinden zulmedenle-ri bir yana, ehl-i kitapla ancak en güzel yoldan mücadele edin.”738 Dolayısıy-la muhatabımızın zulmetmesi halinde, en güzel olan yol ile kendisiyle tartış-maya devam etmek ile sorumlu değiliz. Bilakis Ebu Bekir  Radıyallahu Anhu,Rasulullah’ın Sallallahu Aleyhi ve Sellem huzurunda; “Ben, senin etraf ındatoplanmış basit ve yine seni bırakıp kaçmaya meyilli insanlar olduğunu

735 İmam Ahmed, Müsned, 7036736 16 Nahl/125737

Mecmuu’l-Fetava, 2/33738 29 Ankebut/46

278

7/28/2019 Tekfirde Aşırılıktan Sakındırma Konusunda Otuz Risale-Makdisi

http://slidepdf.com/reader/full/tekfirde-asiriliktan-sakindirma-konusunda-otuz-risale-makdisi 281/531

⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ OTUZ RİSALE ⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ 

görüyorum” diyen Urve bin Mes’ud’a şöyle demiştir: “Lat’ın fercini yala! Bizmi kaçıp onu yalnız bırakacağız?!”739

Bilindiği gibi izzet Allahu Teala’nın, O’nun Rasul’ünün Sallallahu Aleyhi ve Sellem ve mü’minlerindir. Allahu Teala şöyle buyurur: “Gevşeme-yin, üzülmeyin, iman etmişseniz mutlaka siz en üstünsünüzdür.”740 Mü’minolan, kim olursa olsun en üstün olandır. Allahu Teala, kendisine veRasulü’ne düşmanlık yapanlar hakkında şöyle buyurur: “Şüphesiz Allah’a veRasulü’ne düşmanlık yapanlar öncekilerin alçaltıldığı gibi alçaltılacaklar-dır.”741”742

İbn-i Teymiye’nin  Rahimehullah bu iki sözüne dikkat etmek gerekir.Her birinin makamı ayrıdır. Kim bu ikisini karıştırısa, işin içinden çıkamaz ve

insanları da çıkmaza sokar.Rasulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem, din için kendisi ve ashabıyla

savaşan, yurtlarından çıkaran ve çıkarılmalarına yardım eden, kendisine veashabına her türlü işkenceyi yapan kavmine iyi davranma ve güzelliklemuamele etme konusunda en güzel örneği vermiştir. Mekke’ye fatih olarakgirdiği gün onlara en iyi muameleyi göstermiştir. Kafir olmalarına rağmenhepsini serbest bırakmıştır. O gün kendisine “Kerim bir kardeş, kerim birkardeşin oğlu” dediler ve sonra da kitleler halinde İslam’a girdiler.

Bundan önce de Mekke vadisinin ortasında onlardan bir gruba iyilik-te bulunmuştu. O gün kendisini ve ashabını yok etmeye kalkışmışlardı. Allahu Teala, onlardan seksen kişiyi, Rasulü’nün eline esir düşürdü.Rasulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem onlara iyilikte bulunarak hepsini serbestbıraktı. Bundan daha büyük iyilik olur mu? Rasulullah’ın Sallallahu Aleyhi veSellem bu tür tavırlarını ve uygulamalarını anlatacak olursak, burası bizeyetmez. İnsanların Allahu Teala’nın dinine fevc fevc girmelerinde, bu tavırla-rın ve uygulamaların etkilerinin ne kadar büyük olduğu bilinmektedir.

Rasulullah’ın Sallallahu Aleyhi ve Sellem, bazen kafirlerden hediye ka-bul etmesi ve onlara hediye vermesi de bu kabildendir. Buhari  Rahimehullah,Sahih’inin bazı kısımlarında bunlardan örnekler aktarır.743

Enes’ten  Radıyallahu Anhu rivayet edildiğine göre, RasulullahSallallahu Aleyhi ve Sellem, kendisine hizmet eden Yahudi bir çocuğu hastalı-

 739 Buhari, Kitabu’ş-Şurut, 2731-2732740 3 Al-i İmran/139741 58 Mücadele/5742 Mecmuu’l-Fetava, 3/159743

Müşriklerden hediye kabul etme babı, Müşriklere hediye verme babı, Müşriklerin hastaolanlarını ziyaret etme babı 

279

7/28/2019 Tekfirde Aşırılıktan Sakındırma Konusunda Otuz Risale-Makdisi

http://slidepdf.com/reader/full/tekfirde-asiriliktan-sakindirma-konusunda-otuz-risale-makdisi 282/531

⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ TEKFİRDE AŞIRILIKTAN SAKINDIRMA KONUSUNDA ⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ 

ğında ziyaret etmiş ve onu İslam’a davet etmiştir. Bu davet üzerine çocukölmeden önce Müslüman olmuştur. Müslim, Ebu Hureyre’den  Radıyallahu

 Anhu şöyle rivayet eder: “Rasulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem kafir bir misa-fir ağırlamıştı. Derhal onun için bir keçinin sağılmasını emretti. Keçi sağıldı.Kafir sütünü içti. Sonra diğer bir keçinin daha sağılmasını emretti. (Adamdoymadı). Bu suretle tam yedi keçinin sütünü içti. Adam yatıp, sabah oluncaMüslüman oldu. Rasulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem bir keçi sağılmasını emretti. Adam sütü içti, sonra ikinci bir keçi daha sağıldı. Fakat bunun sütü-nü tamamen içemedi...” Allahu Teala, mü’minleri överken şöyle buyurur:“Onlar, kendi canları çekmesine rağmen yemeği, yoksula, yetime ve esireyedirirler.”744 Müslümanların elindeki esir genellikle muharip ve savaşçı olankafirlerdir. Bütün bunları burada anlatmak mümkün değildir. Ancak buaktarılanlar, hakkı isteyenler için yeterli ve faydalıdır.

Bunlar, hakkı isteyenler için olduğu kadar bazı dikkafalılar için defaydalı olan misallerdir. Anlayışlarını genişletip, basiret, hikmet ve olgunlukkazanmaları açısından, bu aktarılanların yararı büyüktür. Allahu Teala’nın,Kitabı’nda açık olan tekfir sebeplerinden olduğunu belirttiği ve dolayısıyla danass ile küfür olduğu sabit olan tevelli (dostluk) ile, kafire iyi muameledebulunmanın, güzel davranmanın ve Allahu Teala’ya davet ve bu kabildenolan işlerde onlara karşı hitabı yumuşatmanın birbirine karıştırılmaması gerekir. Bu davranışlar sebebi ile ancak aşırıya kaçan ve dinini macerayadönüştüren bazıları insanları tekfir eder. Ancak unutmamak gerekir ki bu türsebeplere binaen yapılan tekfir ile işlenen cinayet, kişinin kendi nefsineyöneliktir.

744 76 İnsan/8

280

7/28/2019 Tekfirde Aşırılıktan Sakındırma Konusunda Otuz Risale-Makdisi

http://slidepdf.com/reader/full/tekfirde-asiriliktan-sakindirma-konusunda-otuz-risale-makdisi 283/531

⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ OTUZ RİSALE ⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ 

-17-

KÜFÜR OLAN TEVELLİ (DOSTLUK) İLE, HARAM OLANMÜDAHANE VEYA MEŞRU OLAN MUDARAT ARASINDA

AYIRIM YAPMAMAK

Tekfir konusunda yaygın olan hatalardan biri de, küfür olan tevelli(dostluk) ile, haram olan müdahane veya meşru olan mudarat arasında

ayırım yapmamaktır. Müdahane ve mudarat, küfür olan dostluk (tevelli)türünden değildir. Bilakis kafirlere karşı müdahanede bulunmak haram,müdarat ise şer’an caizdir. Hamasetli bazı kişiler bunlar arasında ayırımyapmamakta, bu meselede Allahu Teala’nın uygulamadığı  şiddeti uygula-makta ve mendup olan bir şeye karşı çıkmaktadır.

Hatta, sadece mudarat sebebiyle insanları tekfir eden aşırılar da bu-lunmaktadır. Halbuki bu, haktan sapma ve dalalettir. Bu nedenle tekfirkonusunda yapılan hatalar kapsamında bu meseleye de dikkat çekmek veher birini diğerinden ayırmak gerekir.

İbn-i Hacer  Rahimehullah, Buhari’nin, Kitabu’l-Edeb bölümündeEbu’d-Derda’dan Radıyallahu Anhu aktardığı; “Biz birtakım insanların yüzleri-ne karşı gülerdik ancak kalplerimiz onlara lanet ederdi” sözü hakkında şöyleder: İbn-i Battal demiştir ki: ‘Mudarat mü’minlerin ahlakındandır. Bu, insan-lara kanat germe, yumuşak söz söyleme ve onlara karşı kabalığı bırakmadır.Bu ise yakınlık kurmanın en önemli araçlarından biridir. Bazıları mudaratı müdahane zannetmişlerdir ki bu bir yanılgıdır. Mudarat menduptur,Müdahane ise haramdır. Aradaki fark şudur: Müdahane, “dihan” (ikiyüzlü-lük) kökünden gelir. Bunun anlamı ise, farklı bir görüntü vererek işin aslını 

gizlemektir. Buna göre alimler müdahaneyi, kendisine karşı çıkmaksızın,fasıkla yakınlık kurmak ve onun içinde bulunduğu durumdan hoşnut gö-rünmek olarak yorumlamışlardır. Mudarat ise cahile bilmediğini öğretirken,fasığı da yaptığından nehyederken (özellikle de onun yakınlığına ihtiyacı  varsa) yumuşak davranmak, içinde bulunduğu durumu yüzüne vurmaksızın ve tenkit etmeksizin, incelik taşıyan söz ve davranışla muamele ederek kabadavranmamaktır.’

“Mudarat, müdafaa’dandır. Bundan maksat, yumuşaklıkla savmaktır.Cabir’den  Radıyallahu Anhu Rasulullah’ın Sallallahu Aleyhi ve Sellem  şöyle

buyurduğu rivayet edilir: “İnsanlara mudarada bulunmak sadakadır.” Buhadisi, İbn-i Adiy ve Tabarani Evsat’ta rivayet etmiştir. Senedinde Yusuf bin

281

7/28/2019 Tekfirde Aşırılıktan Sakındırma Konusunda Otuz Risale-Makdisi

http://slidepdf.com/reader/full/tekfirde-asiriliktan-sakindirma-konusunda-otuz-risale-makdisi 284/531

⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ TEKFİRDE AŞIRILIKTAN SAKINDIRMA KONUSUNDA ⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ 

Muhammed el-Munkedir vardır ki bu ravi zayıf sayılmıştır. İbn-i Adiy, bu ravihakkında “Umarım bir sakıncası yoktur” der. İbn-i Ebi Asım, bu hadisi,

“Edebu’l-Hukema” isimli kitabı

nda bundan daha iyi bir sened ile rivayetetmiştir. Yine Ebu Hureyre’den de  Radıyallahu Anhu  şöyle rivayet edilir:“Aklın başı, Allah’a imandan sonra insanlara mudarat yapmaktır.” Bezzar buhadisi zayıf bir sened ile rivayet etmiştir.”745

İbn-i Hacer, aynı konunun, “Rasulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem taşkınlık yapacak tabiatte değildi, taşkınlık yapıcı da olmamıştır” bölümündeKurtubi’nin, Iyad’a uyarak şöyle dediğini nakleder: “Mudarat ile müdahanearasındaki fark şudur: Mudarat dünyanın ya da dinin veya her ikisinin birdenyararına olarak dünyadan bir şeyler feda etmektir. Bu ise mübah ve belki de

müstehaptı

r. Müdahane ise dünyanı

n yararı

na olarak dini terk etmektir.”Bundan da anlaşılmaktadır ki mudarat caizdir ve hatta bazen müstehap olur.

Müdahane ise; bazıları küfre götürecek bir anlam içerecek şekilde ta-nımlamışsa da, bu terimi kullanan alimlerin çoğu onu küfre götürmeyenharam işlerden biri olarak görür. Taberi  Rahimehullah, “Onlar isterler ki,yumuşak davranasın da onlar da sana yumuşak davransın”746 ayetininaçıklamasında şöyle der: “Bu kelime “duhn” (yağ) kökünden alınmıştır. Sözyumuşaklığı yağın yumuşaklığına benzetilmiştir.” Hasan Basri  Rahimehullah şöyle der: “Onlar, din konusunda kendilerine yapmacık davranmanı isterler

ki onlar da sana yapmacık davransınlar.” Bundan ise, dünyalık fayda içindinin önemsenmemesi manası çıkar ki bu, küfür değil haram hükmündedir.Dolayısıyla eğer ki yapılan iş bununla sınırlı ise ve küfür olan tevelli ya daona benzer bir seviyeye ulaşmıyorsa, aşırıya kaçan bazılarının yaptıkları gibi, Allahu Teala’nın düşmanlarına karşı müdahanede bulunan kişileri, mücerredolarak bu sebebe binaen tekfir etmek helal olmaz. Çünkü bu, onlara ikramdabulunma, yapmacık davranma ya da küfür ve dine olan düşmanlıkları konu-sunda onlara yakınlaşmada bulunmadan batılları, fasıklıkları ve münkerlerikarşısında sessiz kalmak kabilindendir. Kaldı ki günümüzde bir çoğu korku,mustaz’aflık hali veya bu kafirlerin ıslah edilmeleri gibi gerekçelerinin arkası-na sığınarak yaptıkları yalakalıklar için mazerette bulunurlar. İddialarına görebu yalakalıkları takiyye veya te’vil gibi bir şeydir. Sundukları bu mazeretleriister doğru, ister yanlış olsun, yaptıkları bu iş, azami olarak haramlar veyabüyük günahlar türünden olması nedeni ile onları tekfir etmek helal değildir.

Hatta sırf müdahane sebebine binaen insanları tekfir etmek, haramolan müdahaneden daha büyük sapıklıktır. Allah ve Rasulü’nün tekfir etme-

 745

Fethu’l-Bari, 10/529746 68 Kalem/9

282

7/28/2019 Tekfirde Aşırılıktan Sakındırma Konusunda Otuz Risale-Makdisi

http://slidepdf.com/reader/full/tekfirde-asiriliktan-sakindirma-konusunda-otuz-risale-makdisi 285/531

⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ OTUZ RİSALE ⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ 

diği sebeplere binaen insanları tekfir etmek, en şiddetli va’id’in (tehdit)muhatabı olmak demektir. Hatta Rasulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem bunu,

Müslüman kişiyi öldürmeye ve dokunulmaz olan kanı

dökmeye benzetmiş-tir. Şari’in küfür olarak nitelediği bir günah elbette başka günahlar gibi değil-dir. Bilakis ya bir yönü ile bizzat küfürdür ya da küfre götüren bir günahtır.Bu konuda kendisini tehlikeye atanlar, kendi nefislerine ve dinlerine yönelikcinayet işlemektedirler. Acaba kendilerini böyle bir tehlikeye atanlar için,şeriatın belirlediği sınırlar yeterli gelmemekte midir? Şeriatın, AllahuTeala’nın belirlediği sınırların ve tehdidin ötesinde bir yönteme veya tehdideihtiyacı yoktur. Allahu Teala’nın, bu ümmetten zorluğu giderdiği meselelerdeölçüsüz davrananların ifrat ve tefritine kesinlikle İslam’ın ihtiyacı yoktur. Hak vasattır ve aşırıya kaçanların aşırılıklarından yana olmadığı gibi, kusurdabulunanların ve gevşek davrananların yaptıklarından yana da değildir.

Rasulullah’ın Sallallahu Aleyhi ve Sellem sünnetinde ve davet meto-dunda bu hastalıklardan kurtulmak isteyenler için yeterli çözüm yolları bulunmaktadır. Buhari  Rahimehullah, Aişe’den  Radıyallahu Anha şöyle rivayetetmektedir: “Bir adam Rasulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem ile görüşmek içinizin istedi. Rasulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem, “Ona izin verin, aşiretinin nekötü adamıdır” dedi. Adam girince Rasulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem onunla yumuşak konuştu. Adam gidince kendisine, “Ey Allah’ın Rasulü,adama söyleyeceğini söyledin, ondan sonra yumuşak konuştun?” dedim.Bunun üzerine şöyle buyurdu: “Ey Aişe! K ıyamet günü, Allahu Teala yanın-da mevkice insanların en kötüsü, kabalığından korkarak insanların kendisiniterkettiği kimsedir.” İbn-i Hacer el-Feth’de, İbn-i Battal’dan ve başkalarındanRasulullah’a Sallallahu Aleyhi ve Sellem gelen bu kişinin Uyeyne bin Hısn el-Fizari olduğunu ve onun, kavmi taraf ından kendisine itaat edilen ahmak birinsan olduğunun söylendiğini nakleder. Rasulullah’ın Sallallahu Aleyhi veSellem ona iltifat etmesi, kendisi ve kabilesinin Müslüman olmasını arzu ettiğiiçindir. Kadı Iyad onun hakkında şöyle demiştir: “O gün Uyeyne Müslümandeğildi veya Müslüman olmuşsa da İslam’ı içten ve samimi değildi.”

İbn-i Hacer şöyle der: “Rasulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem ona, gü-zel muamele ve yumuşak konuşmayı sarfetmiş olsa da, onu sözlü olarakövmemiştir. Dolayısıyla sözü ve fiili arasında çelişki bulunmamaktadır. Bunedenle onun hakkında Aişe’ye söylediği söz doğru olduğu gibi, ona olanmuamelesi de sosyal açıdan güzel bir muameledir..”

Rasulullah’ın Sallallahu Aleyhi ve Sellem bu vasat ve eksiksiz olan yolu ve metodu bizler için en güzel örnektir. Bu şekilde kendisini dinleyenlerenasihatte ve tanımda doğru bilgilendirme ile İslam’ın maslahatı için toplum

açı

ndan güzel davranı

şı

ve kalpleri kazanmak için uygun muameleyibiraraya toplamıştır. Bununla birlikte dinde ifrat ve tefrite de yönelmemiştir.Bu tavrında, dinden en küçük bir fedakarlıkta bulunmadığı gibi, en ufak bir

283

7/28/2019 Tekfirde Aşırılıktan Sakındırma Konusunda Otuz Risale-Makdisi

http://slidepdf.com/reader/full/tekfirde-asiriliktan-sakindirma-konusunda-otuz-risale-makdisi 286/531

⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ TEKFİRDE AŞIRILIKTAN SAKINDIRMA KONUSUNDA ⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ 

çirkin davranış ve sözden de uzak durmuştur. Bu yüce ahlak ve büyük kav-rayış nerede, aşırıya kaçan bazı kişilerin sınırları daraltan uygulamaları nere-

de?!  Aşırıya kaçan bu kişilerden, muhalifini bid’atçılık ile suçlayan ve hat-ta Allahu Teala’nın dininde küfür türünden olmayan sebepler ile onu tekfireden bazı kişiler gördüm. Bunların, zayıf akılları nedeni ile tekfire sebepolarak algıladıkları fiil veya sözlerden bazıları mübah olan mudarat türünden ve yine bazıları da haram olan müdahane türünden olan şeylerdir. Kafirlerile oturup kalkan veya ziyaret eden, yanlarına giren, yüzlerine gülümseyen,onlara yumuşak muamele de bulunan herkesi tekfir etmektedirler. Dolayısıy-la onlara göre, kafirler ile tokalaşan, şakalaşan ve yalakalık yapanlar

evleviyatla tekfir edilmeyi haketmektedirler. Doğru olan ise bu tavı

rları

ntamamını aynı seviyede değerlendirmemektir. Sadece bu tavırlara binaeninsanları tekfir caiz değildir.

Davet maksadı ile kafirleri ziyaret etmek, onlarla oturmak, yanlarınagirmek, yumuşak dil ile hitapta bulunmak, en iyi yol ile onlarla tartışmak,hikmet ve güzel öğüt ile onlara açıklamada bulunmak meşru olan tavırlardır. Yukarıda da aktardığımız gibi Rasulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem hastaolan Yahudi çocuğu ziyaret etmiş, onu dine davet etmiş ve o çocuk da budavete icabet etmiştir. Dolayısıyla Müslümanın, hasta olan kafiri ziyaret

etmesi ve Müslüman olmasını umarak ona iyilikle muamelede bulunması caizdir.

Rasulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem, Mekke ve Medine’de kafirlerinmeclislerine gider, onlara daveti iletir ve eziyetlerine katlanırdı. Buhari,“Kitabu’l-Edeb” kısmında Usame bin Zeyd’ten Radıyallahu Anhu şöyle rivayeteder: “Rasulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem, Bedir vak’asından önce bir gün,üzerinde Fedek dokuması saçaklı bir kadife örtü konulmuş palanlı bir mer-kep üzerine bindi. Arka taraf ında da Usame olduğu halde Haris ibnu’l-Hazrecoğulları mahallesindeki evinde hasta bulunan Sa’d bin Ubade’ye

hasta ziyaretine gidiyordu. İkisi giderken nihayet yolda aralarında Abdullahibn Ubey ibn Selul’un bulunduğu bir meclise uğradılar. Bu vak’a Abdullahbin Ubey’in Müslüman olmasından önce idi. Bu mecliste Müslümanlardan,müşriklerden ve Yahudilerden olan bir takım insanlar vardı. Müslümanlarıniçinde (şair) Abdullah ibn-i Revaha da bulunuyordu. Merkebin kaldırdığı toz,meclisi kaplayınca Abdullah ibn-i Ubey, kaftanıyla burnunu kapadı ve “Bi-zim üzerimize tozlatmayın” dedi. Rasulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem oradadurup merkebinden indi, onları Allah’a davet etti ve onlara karşı Kur’anokudu. Bunun üzerine Abdullah ibn-i Ubey ibn-i Selul, “Ey adam, bu söyle-

diklerin gerçek ise bunlardan daha güzel bir şey olamaz. Fakat bizim meclis-lerimize gelip de bizleri bununla ezalandırma. Kendi menziline git, sana gelenolursa ona anlat” dedi. Abdullah bin Revaha, “Evet ey Allah’ın Rasulü, sen

284

7/28/2019 Tekfirde Aşırılıktan Sakındırma Konusunda Otuz Risale-Makdisi

http://slidepdf.com/reader/full/tekfirde-asiriliktan-sakindirma-konusunda-otuz-risale-makdisi 287/531

⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ OTUZ RİSALE ⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ 

bizim meclislerimizde (her zaman) bizleri Kur’an ile ört, bürü! Çünkü bizlersenin konuşmanı ve Kur’an okumanı çok seviyoruz” dedi. Bunun üzerine

Müslümanlar, müşrikler, Yahudiler sövüşmeye başladı

lar, hatta birbirlerinedoğru kalkışıp döğüşmeye yaklaştılar. Rasulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem ise onları devamlı yatıştırıyordu, nihayet sakinleşip sustular. Bundan sonraRasulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem, merkebine binip yürüdü. Nihayet Sa’dibn Ubade’nin evine varıp yanına girdi. Rasulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem Sa’d’a hitaben; “Ey Sa’d! (Abdullah ibn-i Ubey’i kastederek) Ebu Hubab’ınsöylediklerini işitmedin mi? O şöyle şöyle söyledi” diye biraz önce geçenolayı anlattı.”

İbn-i Hacer, İbn-i Battal’dan şöyle dediğini nakleder: “İslam’a girme-

lerinin umulması

veya onlardan bir yarar elde edilmesi maksadı

ile müşrikle-re künyeleri ile hitap etmek caizdir.” Nevevi ise bu konuda şöyle der: “Faziletsahipleri ve onların yakınlarına künyeleri ile hitap etmek, edep yönündendaha uygundur.” Yine şöyle der: “Öncekiler, gerek konuşmalarında olsun vegerekse yazışmalarında olsun birbirlerini künyeleri ile anarak saygıda bulu-nurlardı. Bu davanışı, kibarlık ve saygının en üst mertebesi olarak kabulederlerdi.”747 

Bütün bunlar, kendilerini İslam’a davet etmek maksadı ile müşrik vekafirlerin yanına girmek, onlarla oturmak, konuşmak ve bu daveti onlara

hikmet ve güzel öğüt ile ulaştırmanın caiz olduğunu göstermektedir. AllahuTeala şöyle buyurur: “Sen, Rabbin yoluna hikmet ve güzel öğütle çağır veonlarla en güzel şekilde mücadele et. Çünkü Rabbin, kendi yolundan sapan-ları en iyi bilendir ve O, hidayete erenleri de en iyi bilendir.”748 Bu ve bunabenzer nassları yukarıda aktarmıştık.

Bütün bunlar caiz ve meşru olan işlerdir. Bu türden olan işlerin caizolduğunu ancak gafil ve cahil olanlar ile Rasulullah’ın Sallallahu Aleyhi veSellem sünnetinden ve siyerinden habersiz olan kişi inkar eder. Bu gibi şey-lerden dolayı insanları tekfir etmek, günahlardan dolayı insanları tekfir eden

Haricilerin bid’atlarından daha kötü ve daha çirkindir.Bu gibi kişilerin, tekfir için bir sebep olarak kabul ettikleri bazı şeyler,

haram niteliğinde bile olmayan işlerdir. Kafirler ile tokalaşmak, yüzlerinegülümsemek ve onlara iltifat etmek gibi bazı davranışlar bu kabildendir.Daveti ulaştırmak veya dine girmeleri umulan kişilerin gönüllerini kazanmakamacı dışında bu tür davranışların yapılmasını mekruh olarak görsek bile,bunlar haram derecesine ulaşmamaktadır.

747

El-Ezkar’dan naklen.748 16 Nahl/125

285

7/28/2019 Tekfirde Aşırılıktan Sakındırma Konusunda Otuz Risale-Makdisi

http://slidepdf.com/reader/full/tekfirde-asiriliktan-sakindirma-konusunda-otuz-risale-makdisi 288/531

⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ TEKFİRDE AŞIRILIKTAN SAKINDIRMA KONUSUNDA ⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ 

Tağutların ve şirk anayasalarının askerlerinden olan bazıları ile sade-ce tokalaşmaları sebebi ile insanları tekfir eden veya onları sadece bu toka-

laşmaları

ndan dolayı

haktan sapmak, kafirlere meyletmek ve bid’atçı

k ilesuçlayan aşırılar bulunmaktadır. Halbuki bunu yasaklayan hiçbir delilleri deyoktur. Biz, davetimizi ilan etmek ve şirk ve onun destekçilerinden beriolduğumuzu göstermek amacı ile tağutlar ve onların askerleri ile tokalaşmayı mekruh olarak görüyoruz. İmam Ahmed  Rahimehullah, zimmet ehli ile toka-laşmanın hükmünün sorulması üzerine, bunun mekruh olduğunu bildirmiş-tir.749 Dolayısıyla muharip kafirler ile tokalaşmanın mekruh olması evlaviyatile geçerlidir. Bununla birlikte, yasaklayan bir nassın bulunmaması sebebi ileonlarla tokalaşmanın haram olduğunu söylemiyoruz. Bunun kalpler arası muhabbete yol açabileceğini düşünüyoruz. Bilindiği gibi f ıkıhta şöyle birkural vardır: “Yasak, bir kötülük yolunu kapamak (Seddu’z-zeria) maksadı ile yapılmışsa, maslahat için kaldırılabilir.” Bu nedenle kalplerin dine ısındı-rılması, davetin ulaştırılması, bir zararın def edilmesi ya da buna benzer birmaslahatın elde edilmesi maksadı ile kafirlerle tokalaşmayı yasaklamıyoruz.Müslüman kişi, içerisinde bulunduğu durumu göz önünde bulundurarak,bunun hesabını yapmalıdır. Özellikle dine açıkça düşmanlıkta bulunduğubilinmeyen kafirlerden böyle bir teşebbüs olursa, tokalaşmakta bir sakıncayoktur.

Tokalaşmanın durumu, hakkında açıkça yasak olan selamlaşmanındurumu gibi değildir. Şari’, selamlaşmayı muhabbetin sebebi olarak belirt-mektedir. Müslim’in rivayet ettiği şu hadis bu kabildendir: “İman etmedikçecennete giremezsiniz, birbirinizi sevmedikçe iman etmiş olmazsınız. Yaptığı-nız takdirde birbirinizi seveceğiniz şeyi haber vereyim mi? Aranızda selamı yayın.”750

Sevginin ancak Müslümanlar arasında olması istenir ve bunun üze-rinde titizlik gösterilir. Müşriklere ve kafirlere sevgi beslemek ise yasaklanmış-tır. Bu nedenle müşrikler selam vermediği halde, onlara selam vermeyiyasaklayan açık nasslar bulunmaktadır. Müslim’in rivayet ettiği şu hadislerbu kabildendir: “Yahudi veya Hristiyanlarla karşılaşınca önce siz selam vermeyin”751, “Müşriklerle karşılaşırsanız, önce siz onlara selam verme-yin.”752

 749 El-Muğni, Kitabu’l-Cizye750 Müslim751

Müslim752 Müslim

286

7/28/2019 Tekfirde Aşırılıktan Sakındırma Konusunda Otuz Risale-Makdisi

http://slidepdf.com/reader/full/tekfirde-asiriliktan-sakindirma-konusunda-otuz-risale-makdisi 289/531

⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ OTUZ RİSALE ⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ 

Tokalaşmanın durumu ise böyle değildir. Kafirler ile tokalaşmayı ya-saklayan sahih bir haber yoktur.753 Dolayısıyla buna muhalefet edenlerin

bid’atçı

olduğunu söylemek, onları

tokalaşmaları

ndan dolayı

karalamak veya tekfir etmek helal değildir.

Sonuç olarak, bütün bu sayılan işleri aynı seviyede değerlendirmek, Allahu Teala’nın, Kitap’ı ve mizanı onun ile indirdiği adalet ve itidal ölçüsü-ne aykırıdır. Allahu Teala Kitabı’nda, şeriata olan muhalefet niteliğindekiişlerin tamamının aynı seviyede olmadığını, bunlardan bazılarının küfür,bazılarının f ısk ve bazılarının da isyan türünden olduğunu bildirmemektedir. Allahu Teala şöyle buyurur: “Küfrü, f ıskı ve isyanı da size çirkin göstermiş-tir.”754 Rasulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem, bazı günahların küçük günah

türünden, bazı

ları

n büyük günah türünden ve bazı

ları

n da kişiyi dindençıkaran günah türünden olduğunu açıklamıştır.

Önceki bölümlerde açıkladığımız gibi, küfrün de dereceleri bulun-maktadır ve bazıları bazılarından derece olarak daha kötüdür. Dolayısıylaişlenmesi mekruh olan veya terkedilmesi müstehap olan ya da mübah olanbir sebebe binaen insanları tekfir etmek bir yana, bazı aşırıya kaçanlarınyaptıkları gibi haram hükmünde olan sebeplere binaen bile insanları tekfiretmek helal değildir. Küfür olan tevelli ile, haram olan müdahaneyi birbirinekarıştırmak da bu kabildendir. Şeriatın, kendisinin belirlediği yasaklar dışında

başka yasaklara ihtiyacı yoktur.

753 “Musafaha yapmak, selamın tamamındandır” hadisi birçok yönden zayıftır. Yine “Tokala-şınız, kini sizden giderir” hadisini de Malik illetli olarak Ata el-Horasani’den rivayet etmiştir.Bakınız: Et-Terğib ve’t-Terhib, 3/278. Bu sözler Bişr el-Ensari yolu ile de rivayet edilir. Bu kişi

ise, el-Ukayli ve İbn-i Adiy’in belirttiği gibi hadis uyduranlardandı

r.754 49 Hucurat/7

287

7/28/2019 Tekfirde Aşırılıktan Sakındırma Konusunda Otuz Risale-Makdisi

http://slidepdf.com/reader/full/tekfirde-asiriliktan-sakindirma-konusunda-otuz-risale-makdisi 290/531

⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ TEKFİRDE AŞIRILIKTAN SAKINDIRMA KONUSUNDA ⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ 

-18-

KÜFÜR OLAN TEVELLİ (DOSTLUK) İLE, CAİZ OLAN TAKİ YYEYİ BİRBİRİNE KARIŞ TIRMAK

Tekfir konusunda yaygın olan hatalardan biri de, küfür olan tevelli(dostluk) ile, caiz olan takiyye arasında ayırım yapmamaktır.

Küfür olan tevelli; kafirlere destek olmak, dil ve el ile muvahhidlere

karşı onlara yardım etmek, küfür ve şirklerini benimseyip onlara destekolmaktır. Allahu Teala şöyle buyurur: “İçinizden onları dost tutanlar, onlar-dandır.”755 

Takiyye ise; Müslümanın, kafirlerden korkması halinde caizdir. Allahu Teala şöyle buyurur: “Mü’minler, mü’minleri bırakıp da kafirleri dostedinmesinler. Kim bunu yaparsa, artık Allah’tan hiçbir şey beklemesin. Ancak kafirlerden gelebilecek bir tehlikeden sakınmanız başkadır. Allah,kendisine karşı (gelmekten) sizi sakındırıyor. Dönüş yalnızca O’nadır.”756 Bu,düşmanlığı gizleyerek kafirlerden sakınmak ve korku halinde, küfürlerinde

onlara destek olmamak, onları dost edinmemek veya buna benzer herhangibir küfür sebebini işlememek şartı ile onlara mudaratta bulunmaktır.

Takiyye, mustaz’af Müslüman için bir ruhsattır. Bu ruhsatı kullananbir Müslümanı, mücerred olarak bunu işlemesinden dolayı karalamak, mü-naf ık olduğunu söylemek veya bundan dolayı onu tekfir etmek ve İslam’ınınsıhhatinin bir şartı olarak kafirlere düşmanlığını izhar etmesini şart koşmakhelal değildir.

Kafirlere olan düşmanlığın izhar edilmesi en mükemmel tavır veTaifetu’l-Mansura’nın sıfatlarından biri olsa da, bütün herkes ve özellikle demustaz’aflar için zaruri değildir. Sadece düşmanlığın kalpte olması onlar içinyeterlidir. Küfür olan tevelli veya buna benzer İslam’ı bozan sebeplerdenbirini işlemediği sürece sadece takıyye sebebi ile insanları tekfir etmek caizdeğildir. Çünkü takıyye küfür olan muvalat türünden değildir.

İbnu’l-Kayyim Rahimehullah şöyle der: “Bilindiği gibi takiyye, muvalatdeğildir. Allahu Teala, mü’minlerin kafirlere muvalatta bulunmalarını yasak-ladığında, bu emir, onlara düşman olmayı, ilgiyi kesmeyi ve her durumda

755

5 Maide/51756 3 Al-i İmran/28

288

7/28/2019 Tekfirde Aşırılıktan Sakındırma Konusunda Otuz Risale-Makdisi

http://slidepdf.com/reader/full/tekfirde-asiriliktan-sakindirma-konusunda-otuz-risale-makdisi 291/531

⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ OTUZ RİSALE ⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ 

onlara olan düşmanlık konusunda samimi olmayı gerektirmiştir. Ancakonların şerrinden korkmaları halinde takiyye yapmalarının mübah olduğunu

belirtmiştir.”

757

Takiyyenin küfür olan muvalat türünden olmadığına delalet edenşeylerden biri de, ikrah bulunmadığı halde salt korku sebebi ile caiz olması-dır. Halbuki tevellinin izharı, ancak hakiki ikrahın bulunması halinde caizolur. Tek başına korku, tevelli için mazeret değildir. Bu nedenle AllahuTeala, salt korkuyu tevelli için mazeret olarak gösterenleri kınayarak şöylebuyurur: “İçinizden onları dost tutanlar, onlardandır.”758 Allahu Teala, birsonraki ayette de şöyle buyurur: “Kalblerinde hastalık bulunanların: ‘Başımı-za bir felaketin gelmesinden korkuyoruz’ diyerek onların arasına koşuştukla-

görürsün.”759

 Allahu Teala, bu tür kişilerin kalblerinde hastalık bulunduğunu ve yi-ne “Onların bütün yaptıkları boşa gitmiştir de kaybedenlerden olmuşlar-dır”760 buyurarak onların amellerinin boşa gittiğini ve kafirlerden olduklarını belirtmiştir. Dolayısıyla Allahu Teala ikrah niteliğinde olmayan korkuyu,takıyyenin aksine, tevellinin izhar edilmesi için mazeret olarak kabul etme-mektedir.

İbn-i Hacer  Rahimehullah, “Kitabu’l-İkrah” bölümünün başında, Ha-san Basri’nin “Takiyye, kıyamet gününe kadar vardır” sözünü naklettikten

sonra şöyle der: “Takiyye, kişinin, kalbinde taşıdığı itikadını ve buna benzergörüşlerini başkasına açmaktan sakınmasıdır.” Yukarıda aktardığımız gibiBuhari, Ebu’d-Derda’dan şu sözünü nakleder: “Biz birtakım insanların yüzle-rine karşı gülerdik ancak kalplerimiz onlara lanet ederdi.” Bu ise, takiyyehalinde, kişinin kalbinde kafirlere olan düşmanlığı devam etmesinin vacipolduğunu gösterir. Çünkü bu düşmanlığın tümden yok olup, zıddının (onlaradostluğun) bulunması; imanı bozan sebeplerdendir.

Takiyye anında terkedilmesi mübah olan şey, düşmanlığın aslı değilbunun açığa vurulmasıdır. Abdullatif bin Abdurrahman Alu’ş-şeyh şöyle der:

“Düşmanlığın izhar edilmesi, düşmanlığın bulunmasından başka bir şeydir.Korku ve acizlik durumunda, düşmanlığını izhar etmeyen kişi mazur kabuledilir. Çünkü Allahu Teala şöyle buyurur: “Ancak kafirlerden gelebilecek birtehlikeden sakınmanız başkadır.”761 

757 Bedaiu’l-Fevaid, 2/69758 5 Maide/51759 5 Maide/52760

5 Maide/53761 3 Al-i İmran/28

289

7/28/2019 Tekfirde Aşırılıktan Sakındırma Konusunda Otuz Risale-Makdisi

http://slidepdf.com/reader/full/tekfirde-asiriliktan-sakindirma-konusunda-otuz-risale-makdisi 292/531

⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ TEKFİRDE AŞIRILIKTAN SAKINDIRMA KONUSUNDA ⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ 

Düşmanlığın aslının bulunması ise zaruridir. Çünkü tağutu reddetmekapsamına girmektedir. Bununla birlikte mü’minde bulunması gereken Allah

 ve Rasulü’nü sevme zaruretinin de gereklerindendir.”

762

Dolayısıyla günümüz vakıası olan zayıflık halinin gölgesinde, genelolarak bütün Müslümanlar için tağutlar ve onların destekçileri konumundaki-lere olan düşmanlığın izhar edilmesini şart koşmak ve aşırıya kaçan bazıları-nın yaptıkları gibi, bunu izhar etmeyen kişinin muvahhid ve hatta Müslümanolmadığını söylemek caiz değildir. Rasulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem döneminde, Mekke’de imanını gizleyen nice mü’minler bulunuyordu. HattaRasulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem bazılarına bunu emretmiştir. Ebu Zer’in

 Radıyallahu Anhu Müslüman oluşu ile ilgili olarak Buhari’de aktarılan kıssada,

Rasulullah’ı

n Sallallahu Aleyhi ve Sellem ona şöyle dediği rivayet edilir: “EyEbu Zer, bu işi gizli tut ve memleketine dön. Ortaya çıktığımızı duyduğunzaman çık gel.”763

Bu dini ayakta tutan ve onu ilan eden bir taife olduğu müddetçe, butaife, ümmetin üzerine düşen görevi yerine getiriyor demektir. Dolayısıylabu, İslam’ın sıhhatinin şartlarından olmadığı gibi, herkes üzerine vacip dedeğildir.

Şart olan ise, küfre ve kafirlere düşmanlığın kalpte bulunması ve de- vam etmesidir. Avam ve mustaz’af kesimden olup, takıyye veya mübah olan

mudarat yapan ve kafirlere olan düşmanlığını izhar etmeyen insanları tekfireden bazıları, bu görüşlerini, Muhammed bin Abdulvehhab ve diğer Necidlidavet alimlerinin, düşmanlığı izhar etmenin İbrahim ve bütün peygamberle-rin  Aleyhimisselam daveti olduğu yönündeki görüşleri ile ilişkilendirmeyeçalışmaktadırlar.

Muhammed bin Abdulvehhab’ın  Rahimehullah, Rasulullah’ınSallallahu Aleyhi ve Sellem, kendilerini İslam’a davet etmesini ve putlarınhiçbir yarar ve zarar vermediğini söylemesini, kendilerine ve putlarına birerhakaret olarak algılayan müşrikler hakkındaki sözlerinden birisi şudur:

“Bunu bildikten sonra, Allahu Teala’yı birlese ve şirki terketse bile,kişinin İslam’ının istikamet üzere olmasının ancak müşriklere düşmanlıkla,onlara düşmanlığı ve buğzu açıklamakla mümkün olduğunu da öğrendindemektir. Çünkü Allahu Teala şöyle buyurmuştur: “Allah’a ve ahiret gününeiman eden bir toplumun (babaları, oğulları, kardeşleri yahut akrabaları da

762

Er-Resailu’l-Mufide763 Buhari, hadis no:3522

290

7/28/2019 Tekfirde Aşırılıktan Sakındırma Konusunda Otuz Risale-Makdisi

http://slidepdf.com/reader/full/tekfirde-asiriliktan-sakindirma-konusunda-otuz-risale-makdisi 293/531

⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ OTUZ RİSALE ⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ 

olsa) Allah’a ve Rasulü’ne düşmanlık yapanlara dostluk beslediğini göremez-sin.””764 

Muhammed bin Abdullatif Alu’ş-şeyh şöyle der: “Allahu Teala seni ve bizi, sevdiği ve razı olduğu şeylere muvaffak etsin. Bil ki; kişinin din veİslam’ının istikameti, ancak Allah ve Rasulü’nün düşmanlarına düşmanolmasıyla sağlanır.”765

 Aktardığımız bu sözler delil niteliğinde değildir. Çünkü alimlerin söz-leri delil olamazlar, delillendirilirler. Bu sözler hüccet olacak şer’i delillerdeğildir. Bilakis masum olmayan insanların sözleridir ve delillendirilmeyemuhtaçtır. Bununla birlikte bu sözlerin hiç birisinde, avam kesimden olup,İslam’ı bozan herhangi bir küfür sebebi işlemediği halde, sadece kafirlere

olan düşmanlığını haykırmaması sebebi ile insanların tekfir olunacağına dairherhangi bir delil bulunmamaktadır. Çünkü açıkça görüldüğü gibi bu sözler-de, düşmanlığını izhar etmemesi halinde kişinin İslam’ın dışına çıkıp kafirolduğuna dair herhangi bir ibare bulunmamaktadır. Sadece böyle bir kişinindininde istikamet üzere olmadığı bildirilmektedir.

Bu alimlerin ve benzerlerinin söylediklerini, Allahu Teala’nın düş-manlarına buğzu ve düşmanlığı izhar etmenin, onlardan ve şirklerinden ilgiyikesmenin önemini vurgulamak maksadı ile ondört sene önce “Milleti İbra-him” isimli kitabımda aktarmış ve dipnotta şunları yazmıştım: “Burada kas-

tedilen düşmanlığın aslı ise ifade geneldir ve bu hali ile alınır. Ancak kastedi-len, genel manadaki düşmanlık, bunun ayrıntıları ve açığa vurulması isekişinin İslam’ının aslının yokluğunu değil istikamet üzere olmadığını belirttiğisöylenir. Şeyh Abdullatif’in “Misbahu’z-Zalam” isimli kitabında bu konununayrıntılı açıklamaları bulunmaktadır. İsteyen oraya müracaat edebilir. Buaçıklamalarının birinde şöyle der: “İmam’ın (Muhammed ibn-i

 Abdulvehhab) sözlerinden kafirlere olan düşmanlığını izhar etmeyen kişilerintekfir edildiğini anlamak, yanlış ve geçersiz olur...” Günümüz davetçilerininçoğunun niteliklerini unuttuğu bu temelin önemini açıklamak maksadı ile

onların bu mesele ile ilgili olan sözlerini burada aktardık. Aslında söz açıktır. Ancak, bulanık suda avlanmaya çalışan bazı kişilerin, bizi Haricilikle suçla-malarına engel olabilmek için ilave açıklamada bulunmayı istedim.”766

 764 58 Mücadele/22. Ed-Dureru’s-Seniyye, 93, Cihad bölümü.765 Ed-Dureru’s-Seniyye, 208, Cihad bölümü766 Milleti İbrahim, 10, Birinci basım, Dipnottan alıntı. Bu kitabın, Süvaka Hapishanesi’ndebulunduğum sıralarda, ziyaretçi salonunun parmaklıklarından yaprak yaprak girmesini AllahuTeala kolaylaştırdı. Bir araya getirilmesi ve cilt yapılması tamamlandı. Sonra tağutların bütün

engellemelerine rağmen bizimle beraber hapishaneleri bir bir dolaştı. Bunun birlikte zatenhapishanede bulunan kardeşlerimize kitabın içeriğini önceden özetlemiştim.

291

7/28/2019 Tekfirde Aşırılıktan Sakındırma Konusunda Otuz Risale-Makdisi

http://slidepdf.com/reader/full/tekfirde-asiriliktan-sakindirma-konusunda-otuz-risale-makdisi 294/531

⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ TEKFİRDE AŞIRILIKTAN SAKINDIRMA KONUSUNDA ⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ 

Lütfu, keremi ve hidayetinden dolayı Allahu Teala’yahamdediyorum. Bugün zincirler içinde ve hapishanelerde yazdıklarımız,

daha önce dı

şarı

da ve rahat ortamda yazdı

kları

n aynı

r. Akidesinitepkisel olarak veya hapishanedeki baskı ortamına göre belirleyenlerdendeğiliz. Allahım! Ey İslam’ın ve Müslümanların velisi! Seninle karşılaşıncayakadar bize İslam üzere sebat ver!

Birinci Cildin Sonu

        

.www davetvecihad.

com

 

292

7/28/2019 Tekfirde Aşırılıktan Sakındırma Konusunda Otuz Risale-Makdisi

http://slidepdf.com/reader/full/tekfirde-asiriliktan-sakindirma-konusunda-otuz-risale-makdisi 295/531

⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ OTUZ RİSALE ⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ 

İÇİNDEKİLER

MUKADDİME ............................................................................................3

TEKFİRDE AŞIRILIKTAN SAKINDIRMA..................................................12

Bu Tehdidin Kapsamı Dışında Olanlar .................................................30

TEKFİRİN Ş ARTLARI, ENGELLERİ VE SEBEPLERİ...............................33

1- Tekfirin Şartları ................................................................................36

2- Tekfirin Engelleri..............................................................................37Fail İle İlgili Engeller .........................................................................37

 A- Hata ........................................................................................38

B- Te’vil .......................................................................................45

C- Cehalet....................................................................................50

D- İkrah........................................................................................56

Fiil İle İlgili Engeller ..........................................................................58

İspat İle İlgili Engeller........................................................................58

Tekfirin Engelleri İle İlgili Uyarılar.........................................................60

3- Tekfirin Sebepleri.............................................................................82

Tekfirin Sebepleri Hakkında Bir Uyarı ..............................................84

TEKFİR KONUSUNDA YAYGIN OLAN HATALAR.................................86

Mutlak Küfür İle Muayyen Tekfir Arasında Ayırım Yapmamak .............90

Beldenin Daru’l-Küfür Olmasına Binaen, O Beldede Yaşayanların Asıl Olarak Kafir Olduklarını Söyleyerek Herkesi Tekfir Etmek .............94

293

7/28/2019 Tekfirde Aşırılıktan Sakındırma Konusunda Otuz Risale-Makdisi

http://slidepdf.com/reader/full/tekfirde-asiriliktan-sakindirma-konusunda-otuz-risale-makdisi 296/531

⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ TEKFİRDE AŞIRILIKTAN SAKINDIRMA KONUSUNDA ⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ 

Durumu Kapalı Olan Bir Müslümanın Arkasında, Bu Müslümanın Akidesini Öğreninceye Kadar Namaz K ılmayı Terketmek ...................115

Mücerred Olarak Kafirleri Övme Veya Onlardan Bazıları  İçin DuaEtme Sebebi İle Kişiyi Tekfir Etmek....................................................128

Belli Bir İmama Bey’at Etmeyeni Tekfir Etmek...................................151

Fırkatu’n-Naciye Kavramını, Müslümanların Genelinin İçerisindenSadece Bir Cemaat Veya Grup İle Sınırlandırmak..............................157

Delaleti Kesin Olmayan Deliller İle Tekfir Etmek.................................164

Söyleyen Veya İşleyenin Maksadına Bakmadan, Delaleti İhtimalTaşıyan Söz Ve Ameller Sebebi İle İnsanları Tekfir Etmek .................176

Küfrün Açık Olan Sebep Ve Belirtileri İle, Tekfir İçin Tek Başına Yeterli Olmayan Sebep Ve Belirtiler Arasında Ayırım Yapmamak ......184

Şer’i İsbat Yollarına İtibar Etmeden, Zan Ve Şüpheye Dayanarak Yapılan Tekfir.....................................................................................202

“Kafiri Tekfir Etmeyen, Kafir Olur” Kuralının, Gerekli Açıklama Ve Ayırım Yapılmadan Uygulanması .......................................................211

Sözlerin Gerektirdiği İle Veya Meal Yolu İle Yapılan Tekfir.................237

Günahlarından Tevbe Etmeden Ölen Kişileri Tekfir Etmek................249İmanı Bozan Haller Veya İmanın Aslından Olan Şeyler İle, İmanınVacip Veya Müstehap Olan K ısmından Olan Şeyler Arasında Ayırım Yapmamak ........................................................................................255

Hakiki İman İle Hükmi İman Arasında Ayırım Yapmamak .................266

Küfür Olan Tevelli (Dostluk) İle, Kafire İyi Davranma Arasında Ayırım Yapmamak .............................................................................274

Küfür Olan Tevelli (Dostluk) İle, Haram Olan Müdahane Veya MeşruOlan Mudarat Arasında Ayırım Yapmamak........................................281

Küfür Olan Tevelli (Dostluk) İle, Caiz Olan Takiyyeyi BirbirineKarıştırmak.........................................................................................288

İÇİNDEK İLER ........................................................................................293

294

7/28/2019 Tekfirde Aşırılıktan Sakındırma Konusunda Otuz Risale-Makdisi

http://slidepdf.com/reader/full/tekfirde-asiriliktan-sakindirma-konusunda-otuz-risale-makdisi 297/531

⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ www.davetvecihad.com ⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ 

DAVET SERİSİ – BİRİNCİ ADIM

1. Kitap

Müslümanların Birliğini Sağlayacak

Temel Esaslar  Abdu’l-Mun’im Mustafa

2. Kitap Taifetu’l Mansura’nın Özellikleri  Abdu’l-Mun’im Mustafa

3. KitapEhl-i Sünnet’in Menheci ve Cihadın

Esasları  Abdulkadir bin Abdulaziz

4. Kitap Millet-i İbrahim Ebu Muhammed Âsım

DAVET SERİSİ – İKİNCİ ADIM

1. Kitap İman ve Küfür  Abdulkadir bin Abdulaziz

2. Kitap Cehalet Özrü  Abdulkadir bin Abdulaziz

3. Kitap Demokrasi Dindir Ebu Muhammed Âsım

4. Kitap Tağut ve Destekçileri  Abdulkadir bin Abdulaziz

5. KitapTağutlarin Destekçileri Hakkındaki

Şüphelerin Aydı

nlatı

lması

 

Ebu Muhammed Âsım

6. Kitap Dostluk ve Düşmanlık  Abdulkadir bin Abdulaziz

7. Kitap Ülkelerin Hükümleri  Abdulkadir bin Abdulaziz

8. Kitap Cihada Teş vik Ebu Kuteybe eş-Şâmi

9. Kitap İslam Erlerine Nasihatler Süleyman Davud

ARAŞ TIRMA SERİSİ 1. Kitap El-Umde Fi İ’dadi’l-Udde  Abdulkadir bin Abdulaziz

2. Kitap El-Cihad ve’l-İctihad Ebu Katâde

3. KitapTekfirde Aşırılıktan Sakındırma

Konusunda Otuz Risale 1-2Ebu Muhammed Âsım

El-Makdisi

4. Kitap Akidemiz Ebu Muhammed Âsım

5. Kitap İslam’da Şehadet Operasyonları

  Derleme

7/28/2019 Tekfirde Aşırılıktan Sakındırma Konusunda Otuz Risale-Makdisi

http://slidepdf.com/reader/full/tekfirde-asiriliktan-sakindirma-konusunda-otuz-risale-makdisi 298/531

⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ www.davetvecihad.com ⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ 

NASİHAT 

Müslüman kardeşim! Bu kitapçık, Allahu Teala’nın izniyle faydalı bil-giler içermektedir. Allah’a hamd olsun ki biz, şer’i delili olmayan hiçbir söz

söylemiyoruz. Senden de, şer’i bir delili olmadıkça hiçbir sözü kabul etme-meni istiyoruz. Böylece yol kesen eşkıyaların, Allah’a davet adı altında senialdatmasına izin verme. Rasulullah’ın Sallallahu Aleyhi ve Sellem, “Bir ayetdahi olsa benden ulaştırın”767 ve yine “Şahit olanlar, olmayanlara duyur-sun”768 vasiyeti gereğince bu kitapçığın, kardeşlerinin, tanıdıklarının ve diğerMüslümanların arasında yayılması için gayret et. Rasulullah Sallallahu Aleyhive Sellem şöyle buyurur: “Allah’ın senin elinle bir kişiyi hidayete ulaştırması,kızıl develere sahip olmandan daha hayırlıdır.”769 

Kardeşim, bil ki bu ve buna benzer yayınları Müslümanlar arasındayayman, Allahu Teala’nın yolunda bir cihaddır. Rasulullah Sallallahu Aleyhive Sellem şöyle buyurur: “Müşriklere karşı mallarınız, canlarınız ve dillerinizlecihad edin.”770

 Allahu Teala, bu ve buna benzer yayınların Müslümanlar arasında ya-yılması için gayret eden herkesi birçok hayır ile mükafatlandırsın, Allahumme

 Amin.

.

www davetvecihad.

com

 767 Buhari768 Müttefekun Aleyhi769 Müttefekun Aleyhi770

Ebu Davud, sahih bir senedle rivayet etmiştir.

7/28/2019 Tekfirde Aşırılıktan Sakındırma Konusunda Otuz Risale-Makdisi

http://slidepdf.com/reader/full/tekfirde-asiriliktan-sakindirma-konusunda-otuz-risale-makdisi 299/531

7/28/2019 Tekfirde Aşırılıktan Sakındırma Konusunda Otuz Risale-Makdisi

http://slidepdf.com/reader/full/tekfirde-asiriliktan-sakindirma-konusunda-otuz-risale-makdisi 300/531

7/28/2019 Tekfirde Aşırılıktan Sakındırma Konusunda Otuz Risale-Makdisi

http://slidepdf.com/reader/full/tekfirde-asiriliktan-sakindirma-konusunda-otuz-risale-makdisi 301/531

7/28/2019 Tekfirde Aşırılıktan Sakındırma Konusunda Otuz Risale-Makdisi

http://slidepdf.com/reader/full/tekfirde-asiriliktan-sakindirma-konusunda-otuz-risale-makdisi 302/531

7/28/2019 Tekfirde Aşırılıktan Sakındırma Konusunda Otuz Risale-Makdisi

http://slidepdf.com/reader/full/tekfirde-asiriliktan-sakindirma-konusunda-otuz-risale-makdisi 303/531

  TEKF

İRDE A 

ŞIRILIKTAN

SAKINDIRMA KONUSUNDA  

OTUZRİSALE

İkinci Cilt

Ebu Muhammed Âsım el-Makdisî

www.davetvecihad.com

A r a ş t ı r m a S e r i s i

3. Kitap

7/28/2019 Tekfirde Aşırılıktan Sakındırma Konusunda Otuz Risale-Makdisi

http://slidepdf.com/reader/full/tekfirde-asiriliktan-sakindirma-konusunda-otuz-risale-makdisi 304/531

 

İrtibat Adreslerimiz

[email protected]

[email protected]

[email protected]

Kitabın Orjinal İsmi

7/28/2019 Tekfirde Aşırılıktan Sakındırma Konusunda Otuz Risale-Makdisi

http://slidepdf.com/reader/full/tekfirde-asiriliktan-sakindirma-konusunda-otuz-risale-makdisi 305/531

⎯ OTUZ RİSALE 

¡ággggggggggggî© y£ŠÛa ¡å¨ à¤ y£ŠÛa ¡é£̈ ÜÛa ¡ágggggggggggg¤ ¡ 2

-19-

“YÖNET İCİLERİN KÜFRÜNE KARŞI SESSİZ KALMAK,ONLARIN KÜFRÜNE RAZI OLMAYI İFADE EDER”

GEREKÇESİ YLE TEKFİR ETMEK VE MUSTAZ’AF OLMA

DURUMUNU GÖZÖNÜNDE BULUNDURMAMAK

Tekfir konusunda yapılan hatalardan biri de, mustaz’af olma duru-munu gözönünde bulundurmadan, kafir yöneticilere karşı sessiz kalma,bulundukları makamdan uzaklaştırılmaları için gereken gayreti göstermeme ve bu yöneticilere karşı cihad amelini yerine getirmeme halinin, bu kafiryöneticilerden razı olmayı gerektirdiği gerekçesiyle insanları tekfir etmektir.Ehl-i Sünnet hakka uyar ve yaratılana da merhamet eder. Alimlerimiz akaidkitaplarında Ehl-i Sünnet’i, zayıfa merhamet etmeyen, hata kabul etmeyen,kimseyi mazur saymayan ve Müslümanlara karşı katı davranan bid’at ehlin-den ayırmak için böyle tanımlarlar.

Boş hamaset sahibi aşırılardan öyle kişiler bulunmaktadır ki, Müslü-man halka acımamakta ve kafir yöneticilerin musallat olması sonucu bugünher yerde genel musibet halini alan mustaz’aflığı hiç mi hiç gözönündebulundurmamaktadır. Bunlar, Müslümanları güçlerinin yetmediği ile mükel-lef tutmaktadırlar. Bugün, Müslümanların yaşadığı memleketlerde egemenkonumda olan kafir yönetimleri değiştirmek için cihad amelini yerine getir-meleri gerektiğini, aksi halde bu yönetimlere karşı sessiz kalmaları ve bunları 

3

7/28/2019 Tekfirde Aşırılıktan Sakındırma Konusunda Otuz Risale-Makdisi

http://slidepdf.com/reader/full/tekfirde-asiriliktan-sakindirma-konusunda-otuz-risale-makdisi 306/531

⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ TEKFİRDE AŞIRILIKTAN SAKINDIRMA KONUSUNDA ⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ 

değiştirme gayreti içinde bulunmamaları gerekçesine binaen tekfir edilecekle-rini iddia ederler. Tağutlara karşı cihad amelini yerine getirmeyen her

Müslümana aynı

muameleyi uygularlar. Mustaz’aflı

k haline itibar etmemelerisebebi ile güç yetirebilme ve güç yetirememe hallerini birbirinden ayırmazlar. Allahu Teala’nın cihada katılmayan ve genel seferberlikten geri kalan kişilereyönelik olan tehdit ayetlerini de, bu sözlerine delil olarak kullanırlar. Buayetlerden birisi şudur: “Eğer (gerektiğinde savaşa) çıkmazsanız, (Allah) sizipek elem verici bir azap ile cezalandırır ve yerinize sizden başka bir kavimgetirir; siz (savaşa çıkmamakla) O’na hiçbir zarar veremezsiniz. Allah herşeye kadirdir.“1 Bu kişiler, Allahu Teala’nın bu ayetini ve neye delalet ettiğinianlasalardı, bu ve benzeri ayetlerde tekfire delalet eden hiçbir şeyin olmadı-ğını görürlerdi. Gerek dünyada uygulanacak ceza konusunu ve gerekseahirette uygulanacak olan acıklı azap konusunu ihtiva eden her delilin tekfirigerektirmediğini, Tevhid ehlinden olup işlediği günahlar veya terkettiği bazı  vacipler sebebi ile ateşe girip azap gören, sonra Allahu Teala’nın rahmet velütfu ile oradan çıkıp cennete girenler olacağını önceki bölümlerde belirttik.Tehdit içeren nassların çoğunun delaletinin ihtimalli olduğunu ve bu nassları açıklayan başka nasslar ışığında konuyu iyice anlamadan sadece bu nasslarabinaen tekfir etmenin caiz olmadığını aktarmıştık.

Şüphe yok ki, Müslüman ülkelerde yönetimi ele geçirerek Müslüman-ların başına musallat olan kafirler ile cihad etmek, insanları, onların zorbalık-larından, kula kulluktan ve bu tağutların karanlık şirk kanunlarından kurtarıp Allahu Teala’nın dinine kavuşturmak ve yeryüzünde Tevhid’i egemen kıl-mak, Allahu Teala’nın kullarına farz kıldığı vaciplerin başında gelmektedir.2

 Ancak bu böyle olmakla beraber, sadece farz olan cihadı terketmesi,kişinin kafir olması için yeterli bir sebep niteliğinde değildir. Bu terk, vacipolan imanda taksirdir. Dolayısıyla bu konudaki tehdit (va’id), AllahuTeala’nın kafirler için yaptığı tehdit değil, asi Müslümanlar hakkında yapılanbir tehidittir. Bu tehididi hakeden Müslümanın, Allahu Teala’nın kendisinibağışlamaması halinde gireceği ateş, Tevhid ehlinden olan günahkar Müs-lümanların gireceği ateştir. Yoksa kafirler için hazırlanan ve onların yeri vekarargahı olan ateş değildir. Çünkü cehennem tabaka tabakadır. Münaf ıklarbunun alt tabakasındadır. Tevhid ehlinden olan günahkarların azap göreceğitabaka ise, kafirlerin sonsuz azabı tadacakları yerin aksine, geçici ve muvak-kat azabın görüleceği tabakadır.

1 9 Tevbe/392

Bunun delillerini “Nezu’l-Husam fi Vücubi Kitali Kefarati’l-Hukkam ve Munazaati’l-VulatiHatta Yekune’d-Dinu Kulluhu Lillahi” isimli kitabımızda açıkladık.

4

7/28/2019 Tekfirde Aşırılıktan Sakındırma Konusunda Otuz Risale-Makdisi

http://slidepdf.com/reader/full/tekfirde-asiriliktan-sakindirma-konusunda-otuz-risale-makdisi 307/531

⎯ OTUZ RİSALE 

İbn-i Teymiye  Rahimehullah  şöyle der: “Farkı belirten şeylerden biride Allahu Teala’nın şöyle buyurmasıdır; “..Onlar için alçaltıcı bir azap hazır-

lamı

ştı

r”

3

. Azap ancak kafirler için hazı

rlanmı

ştı

r. Cehennem onlar icin varolmuştur. Çünkü oraya girmeleri kaçınılmazdır ve oradan çıkamayacaklardır.Mü’minlerden büyük günah sahiplerinin Allahu Teala’nın kendilerini bağış-laması halinde oraya girmemeleri de caizdir. Girseler bile bir müddet sonraoradan çıkarlar.

 Allahu Teala, “Kafirler için hazırlanmış olan ateşten sakının”4 bu-yurmaktadır. Allahu Teala, mü’minlere faiz almamalarını, kendisindenkorkmalarını, kafirler için hazırlanmış olan ateşten sakınmalarını emretmiştir.Faiz aldıkları ve diğer günahları işledikleri taktirde kafirler için hazırlanmış 

olan ateşe girmelerinden endişe edilir. Hadiste şöyle denilmiştir: “Cehennemehli olanlar, orada ne ölür ne de dirilirler.” 5 Bazı toplulukları ise ateşten biralev yalar, sonra Allahu Teala onları oradan çıkarır.”6 

Dolayısıyla küfre sebep olan ameller ile diğer amelleri birbirinden ay-rı tutan iki tehdit (va’id) arasında ayırım yapmak gerekir.

Defalarca belirttiğimiz gibi tekfir etmek, şeriatın kesin ve açık delilleri-ne binaen olmalıdır. Sadece mutlak va’id belirten nasslara dayanarak insan-ları tekfir etmek, ilimde yeterince derinleşmemiş olan kişiler için yoldançıkmaktır. Çünkü Şari’, çoğu zaman bu tehditleri, tehlikeli bazı günahlardan

sakındırmak için kişiyi dinden çıkarmayan kimi kötülükler için de kullanmak-tadır. Şeriatın delillerini ve Allahu Teala’nın kullarına hitap yöntemlerinibilenler için bu açık bir meseledir. Bu nedenle küfür lafzının belirli kötülükleriçin kullanıldığı tehdit (va’id) içerikli nasslar olsun, içerisinde ateş ile korkut-ma veya benzeri başka tehditler bulunan nasslar olsun, te’vil edilmeleriniselef alimleri hoş görmemişlerdir. Çünkü Şari’in tehdit ettiği kimi günahlarayeltenme konusunda insanların cesaret bulmalarını veya bu masiyetleriküçümsemelerini istememişlerdir. Allahu Teala’nın küfür diye isimlendirdiği veya cezasının çetin olduğunu belirttiği bir günah, elbette başka bir günah

gibi değildir. Ancak okuyucunun, Haricilerin başına geldiği gibi, bu nassları yanlış anlayıp, yanlış te’viller yaparak insanlar hakkında rastgele ahkamkesmesinden de endişe etmişlerdir.

İbn-i Hacer  Rahimehullah, “Bize karşı silah kullanan bizden değildir”hadisini açıklarken, alimlerin “..bizden değildir” ifadesi hakkındaki sözlerini

3 33 Ahzab/574 3 Al-i İmran/1315

Müslim’in rivayet ettiği hadisin bir kısmı 6 Es-Sarimu’l-Meslul, 53-54

5

7/28/2019 Tekfirde Aşırılıktan Sakındırma Konusunda Otuz Risale-Makdisi

http://slidepdf.com/reader/full/tekfirde-asiriliktan-sakindirma-konusunda-otuz-risale-makdisi 308/531

⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ TEKFİRDE AŞIRILIKTAN SAKINDIRMA KONUSUNDA ⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ 

aktardıktan sonra şöyle der: “Selef alimlerinin çoğuna göre, buradaki lafzı te’vil etmeden mutlak olarak bırakmak daha iyidir. Çünkü bu kötülükten

alı

koyma konusunda, ifadenin bu hali daha etkilidir. Sufyan bin Uyeyne, buifadeye, zahir anlamı dışında mana verenleri eleştirmekte ve te’vil etmeme-nin daha iyi olduğunu bildirmektedir.”7

Haricilerden olan Ezrakilerin sözlerinden birisi de şudur: “Tağut yö-neticilere karşı savaşmayanlar, müşriktir.” Bu görüşlerine delil olarak ise Allahu Teala’nın şu ayetlerini aktarırlar: “Allah’a ve Rasulü’ne yalan söyle-yenler de oturup kaldılar”8, “Üzerlerine savaş yazılınca içlerinden bir grupinsanlardan, Allah’tan korkar gibi, yahut daha fazla bir korku ile korkmayabaşladılar da: ‘Rabbimiz savaşı bize neden yazdın. Bizi, yakın bir süreye

kadar ertelesen olmaz mı

ydı

?’ dediler.”9

Halbuki birinci ayet, içyüzlerine Allahu Teala’nın muttali olduğu mü-naf ıklar ile ilgilidir. Tekfir ise, sadece Allahu Teala’nın muttali olduğu batınî sebeplere bina edilemez. Rasulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem bundan dolayı onları cezalandırmamıştır. Bu ayet, Tebuk Seferi’ne katılmayanlar hakkındainmiştir. Bilindiği gibi bu sefere katılmayan herkes, Allahu Teala’yı veRasulü’nü Sallallahu Aleyhi ve Sellem yalanlayan münaf ıklardan değildir. Aksine, bu sefere katılmayanlar arasında bulunan üç kişi sahabenin Radıyallahu Anhum seçkinlerinden olup, Allahu Teala’yı ve Rasulü’nü

Sallallahu Aleyhi ve Sellem yalanlayanlardan asla olmamışlardır. Sefere katıl-madıkları için kafir de sayılmamışlardır. Ayetin sonundaki, “Onlardan kafirolanlara acıklı bir azap erişecektir”10 ifadesi de bunu açıklamaktadır.

 Ayet, sefere katılmayanların tümünün Allahu Teala ve Rasulü’nüSallallahu Aleyhi ve Sellem yalanlayanlar olmadığını, onlardan kafir olanlarolduğu gibi, kafir olmayanlar da bulunduğunu belirtmektedir. Ayrıca buayette belirtilen yalanlama türü, Rasulullah’ın Sallallahu Aleyhi ve Sellem dünyada ceza işlemini üzerine bina etmediği batıni bir iştir. Çünkü bu yalan-lamayı zahiri olarak açıkça yapmamışlardır.

İkinci ayetin de münaf ıklar ile ilgili olduğu söylenir. Çünkü ayette on-ların şu sözleri aktarılır; “‘Rabbimiz savaşı bize neden yazdın. Bizi, yakın birsüreye kadar ertelesen olmaz mıydı?’”11 Ayetin, münaf ıklardan başkaları hakkında nazil olduğu da söylenmiştir. Gerek bu ayetin ve gerekse cihada

7 Fethu’l-Bari, Kitabu’l-Fiten8 9 Tevbe/909 4 Nisa/7710

9 Tevbe/9011 4 Nisa/77

6

7/28/2019 Tekfirde Aşırılıktan Sakındırma Konusunda Otuz Risale-Makdisi

http://slidepdf.com/reader/full/tekfirde-asiriliktan-sakindirma-konusunda-otuz-risale-makdisi 309/531

⎯ OTUZ RİSALE 

çıkmamanın büyük bir tehdide muhatap olmayı gerektiren suç olduğunu vecihad edenlerin yerlerinde oturanlardan daha üstün olduğunu belirten diğer

ayetlerin açı

klamaları

ve tefsirleri konusunda şu ayet yeterlidir:“Mü’minlerden (özür sahibi olanlardan başka) oturanlar ile malları ve canla-rıyla Allah yolunda cihad edenler bir olmaz. Allah malları ve canları ile cihadedenleri derece bakımından oturanlardan üstün kıldı. Bununla birlikte Allahhepsine de güzellik (cennet) vaadetmiştir; ama mücahidleri oturanlardan çokbüyük bir ecir ile üstün kılmıştır.”12 Allahu Teala, mazereti olmaksızın savaşakatılmayanların mü’min olduklarını ve savaşanların savaşmayanlardanderece bakımından üstün olsalar da, hepsine cenneti vaadettiğini açıkçabelirtmektedir.

Bütün bunlardan sonra şunu belirtmek istiyoruz; vacip olan cihadı

 terketmekten dolayı yapılan acıklı azap tehdidi veya cihad etmeden yahutcihad etmeyi gönlünden geçirmeden ölen kimselere yönelik yapılan nifakınbir şubesi üzerinde bulundukları yönündeki tehdit veya vacipleri yerinegetirmeyenlere yönelik, şeriatın uyguladığı ve Haricilerin savaşa katılmayan-ların kafir olduğunu söyleyerek delil gösterdiği tehdit içerikli diğer nasslar, tekbaşına, tekfir etme konusunda yeterli ve elverişli değillerdir. Bu bakımdanmevcut yönetimleri veya sistemleri değiştirmeye katılmadıkları ve kafir yöne-ticilere karşı sessiz kaldıkları gerekçesiyle Müslümanları tekfir etmek doğrudeğildir. Çünkü şer’i deliller, bunun “güç yetirme” şartı ile kayıtlı olduğunubelirtmiştir.

 Allahu Teala şöyle buyurur: “İnsanlara, kendilerine indirileni açıkla-man için zikri (Kur’an’ı) indirdik. Umulur ki düşünüp anlarlar.”13 Bu konudaRasulullah’ın Sallallahu Aleyhi ve Sellem  şöyle buyurduğunu görmekteyiz:“Sizden kim bir münkeri görür ise eli ile değiştirsin, buna gücü yetmez ise diliile değiştirsin, buna da gücü yetmez ise, kalbi ile yapsın (yani bunu kalbi ilereddetsin). Bu ise imanın en zayıf derecesidir.”14

Bu açıklama iki şeye delalet etmektedir: Birincisi, münkeri değiştir-

meye çalışmanın vacip olması, güç yetirme şartına bağlıdır. Bu münkerekarşı ses çıkarmayan kişiye söylemediği şeyi söyletmek veya değiştirmeyegüç yetiremediği münkere karşı sessiz kaldığına hükmetmek, söz veya amelile o münkerden razı olduğunu belirtmediği sürece, caiz olmaz. Çünkü hadis,ses çıkaramayan kişinin kalbi ile karşı çıkması gerektiğini belirtmektedir.Böylece imanı en zayıf olanlardan da olsa, kalbi ile karşı çıkan kişi imanehlinden sayılmaktadır. Çünkü imanın zayıflığı, küfür değildir.

12 4 Nisa/9513

16 Nahl/4414 Müslim

7

7/28/2019 Tekfirde Aşırılıktan Sakındırma Konusunda Otuz Risale-Makdisi

http://slidepdf.com/reader/full/tekfirde-asiriliktan-sakindirma-konusunda-otuz-risale-makdisi 310/531

⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ TEKFİRDE AŞIRILIKTAN SAKINDIRMA KONUSUNDA ⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ 

Şüphe yok ki iman zayıflığı ve hareketsizlik pek çok Müslümanda ya-yılmış bulunmaktadır. Tağutların ve kafirlerin onların başına musallat olma-

n birinci sebebi budur. Ancak tekfirin tespit edilebilen ve açı

k olan se-bepleri vardır.

Rasulullah’ın Sallallahu Aleyhi ve Sellem bu meseleye daha da açıklıkgetirdiğini başka bir hadiste görüyoruz. Abdullah bin Mes’ud’dan şöylerivayet edilmektedir: “Benden önce Allah'ın gönderdiği her peygamberinmutlaka ümmetinden havarîleri ve ashabı olmuştur. Bunlar onun sünnetiyleamel ederler, emirlerini de yerine getirirlerdi. Sonra, bu peygamberlerinardından öyle kötüler zuhûr etmişti ki, yapmadıklarını söyleyip, kendilerineemredilmeyeni de yapmışlardır. Onlara karşı eli ile cihad eden mü’mindir,

dili ile cihad eden mü’mindir, kalbi ile cihad eden mü’mindir; bunun ötesin-de ise hardal tanesi kadar iman yoktur.”15

Bu da gösteriyor ki tağutların batılından uzak duran ve kalbi ile karşı çıkan kişi mücahid olup, söz veya amel ile onlardan raz ı olduğunu göster-mediği sürece, eli ve dili ile cihad edememesi sebebi ile, bu kişinintağutlardan ve onların yönetimlerinden razı olduğunu söyleyerek, zan vetahmin ile tekfir etmek caiz değildir.

Rasulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem  şöyle buyurur: “Başınıza bazı yöneticiler gelecek. Bazılarınız bunları kabul edecek ve beğenecek, bazılarınız

ise bunları reddedecek. Bunları kötü gören onlardan uzaklaşmış, reddedenise kurtulmuştur. Bu yöneticilerden razı olanlar ise müstesna.”16 

Nevevi  Rahimehullah, Müslim Şerhi’nin “el-İmara” bölümünde buhadisi açıklarken şöyle der: “Bunları kötü gören onlardan uzaklaşmıştır”sözü, o münkeri beğenmeyen kişi günah ve cezasından kurtulmuş, anlamın-dadır. Bu ise, eli ve dili ile karşı çıkmaya gücü olmayıp kalbi ile bu kötülüğükabul etmeyen kişi hakkındadır. Ancak bu kötülükten razı olup ona uyan kişigünah kazanır ve ceza görür...” Bu ise göstermektedir ki eli ile münkerideğiştirmekten aciz olan kişi, sadece sessiz kalması sebebi ile günahkar

olmaz. Kişi ancak o münkerden razı olduğu veya kalbi ile karşı çıkmadığı yada o münkere uyması sebebi ile günah kazanır.

Bu, münkeri kalbi ile kötü gören ve kalbi ile karşı çıkan Müslümanın,zulüm ve küfürden beri olduğunu, tağutların batıl şeylerinden uzak durduğu,küfürlerine bulaşmadığı veya onlara destek olmadığı ve onlara uymadığı sürece, kalbi ile buğzeden kişinin zalim ve kafir olmadığını ortaya koymakta-dır.

15

Müslim16 Müslim

8

7/28/2019 Tekfirde Aşırılıktan Sakındırma Konusunda Otuz Risale-Makdisi

http://slidepdf.com/reader/full/tekfirde-asiriliktan-sakindirma-konusunda-otuz-risale-makdisi 311/531

⎯ OTUZ RİSALE 

 Ayrıca bu, kötülenen ve helak olan kişinin, tağutların yaptığını beğe-nen, ona uyan ve destekleyen kişi olduğunu da göstermektedir. Razı olmak,

küfrün sebeplerinden olsa da, tespiti mümkün olmadı

ğı

ndan dolayı

,Rasulullah’ın Sallallahu Aleyhi ve Sellem hadiste belirttiği tabi olmak gibi,onların saf ında yer almak, Allahu Teala’ya olan düşmanlıklarında onlarakatılmak, mü’minlere olan düşmanlıklarını paylaşmak, şeriata aykırı otorite ve kanunlarına sığınmak şeklinde, sahibi taraf ından söz veya amel ile izharedilmedikçe, dünya ahkamında mücerred olarak tekfirin sebeplerindendeğildir. Yukarıda sayılan eylemleri işleyenlerin hükmü, tabi olduğutağutların hükmü gibidir. Söz ile açıklamasa bile, onların küfür yönetimi veeylemlerinden razı olduğu ve paylaştığı söylenebilir. Çünkü eylemlerin lisanı,çoğu zaman dilin ikrarından daha açıktır. Bu nedenle alimler, savaşçı vemümteni konumunda olan zümrenin, yardımcı ve destekçilerinin de savaşçı hükmünde olduğunu belirtmişlerdir. İlk dönemde Müslümanların savaşı vekitlelere karşı olan cihadı buna göre olmuştur. Destekçi olanların sessiz oldu-ğu, dolayısıyla razı olduklarını söylemenin doğru olmadığı söylenemez.Çünkü bunlar, savaşçıların taraf ındadırlar ve onların yardımcıları konumun-dadırlar. Allahu Teala’nın dinine karşı savaşanların ortağıdırlar. Bu ise kişiyiküfre götüren amellerdendir. İkrah bulunmadığı halde, onların küfrüne söz,amel veya başka bir şekilde tabi olan kişi, küfre bağrını açmış olur.

“Kalbi iman ile mutmain olduğu halde (dinden dönmeye) zorlananhariç, kim, iman ettikten sonra Allah’ı inkar ederse, (ona Allah’ın gazabı  vardır). Kim, kafirliğe göğüs açarsa, onların üzerine Allah’tan bir gazap veonlar için büyük bir azap vardır”17 ayetinin açıklamasında İbn-i Teymiye

 Rahimehullah  şöyle der: “İkrah olmadan kafir olan kişi, küfre bağrını açmış demektir... Kendi isteğiyle küfür sözü söyleyen kişi, küfür olan şeye bağrını açmış demektir.”18 Ancak münkerden razı olduğu, söz veya amel ile zahiriolarak ortaya çıkmış olan herhangi bir küfür sebebi bulunmayan kişiyi sade-ce sessiz kaldığı için küfre nisbet etmek helal olmaz. Bu nedenle fakihlerşöyle bir kural belirtmişlerdir: “Susan kişiye, söz nisbet edilmez.”19

Sonuç olarak; Allahu Teala şöyle buyurur: “Andolsun ki, biz, ‘Allah’akulluk edin ve tağutlardan kaçının’ diye (emretmeleri için) her millete, birpeygamber gönderdik. Allah, onlardan bir kısmını doğru yola iletti. Onlardanbir kısmı için de sapıklığa düşmek hak oldu. Yeryüzünde gezin de görün.Küfredenlerin sonu nasıl olmuştur.”20  İmanın aslını izhar eden, küfürden

17 16 Nahl/10618 Mecmuu’l-Fetava, 7/14019

Suyuti, El-Kavaidu’l-Fıkhıyye, 26620 16 Nahl/36

9

7/28/2019 Tekfirde Aşırılıktan Sakındırma Konusunda Otuz Risale-Makdisi

http://slidepdf.com/reader/full/tekfirde-asiriliktan-sakindirma-konusunda-otuz-risale-makdisi 312/531

⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ TEKFİRDE AŞIRILIKTAN SAKINDIRMA KONUSUNDA ⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ 

uzak olup ona uymayan ve küfrü desteklemeyen herkes, bize göre dünyaahkamında Allahu Teala’nın hidayet verdiği kimselerdendir. İçi ile dışı bir

olup kalbi ile de küfürden nefret ederse, aciz olduğu veya taksir ettiği içinküfre karşı cihad etmeye ve onu değiştirmeye çalışmasa da, hakiki manadada (Allah katında) küfürden beri olmuştur.

Bir de bugün Müslümanların içinde bulunduğu mustaz’aflık ve im-kansızlık durumu buna ilave edilirse ve Müslümanın kafirlere düşmanlığını gizleyip takiyye yapmasının mümkün olduğu yahut yüz çevirme ve sabretmeile ilgili olan nasslar ile amel etmesinin caiz olduğu gözönünde bulundurulur-sa, küfürden uzak olabileceği daha açık görülür.

İbn-i Teymiye Rahimehullah şöyle der: “Sabretmeyi, kafir ve münaf ık-

lardan yüz çevirmeyi belirten ayetler, eli ve dili ile Allahu Teala’nın dinineyardım etme imkanı bulamayan, mustaz’af konumundaki bütün Müslüman-lar için geçerlidir. Bu kişi kalbi ile veya gücünün yettiği başka bir şekilde Allahu Teala’nın dinine yardım eder. Ancak eli ve dili ile Allahu Teala’nındinine yardım etme imkanı ve gücüne sahip olduğu halde bundan geriduran her mü’min için ise aşağılama ve alt tabakadan olduğu bildirilen ayetgeçerlidir. Rasulullah’ın Sallallahu Aleyhi ve Sellem hayatının sonlarına kadar ve Raşid halifeler döneminde Müslümanlar bu ayete göre amel ederlerdi.Bu, kıyamet saatine kadar da böyle olacaktır. Bu ümmetten bir zümre hakka

bağlı olmaya, Allahu Teala’ya ve Rasulü’ne Sallallahu Aleyhi ve Sellem tamdestek vermeye devam edecektir. Kim mustaz’af olduğu bir yerde veyamemlekette yaşıyorsa, kitap ehli ve müşriklerden Allahu Teala’ya veRasulü’ne Sallallahu Aleyhi ve Sellem eziyet verenler ile ilgili sabır ve onlardanyüz çevirmeyi emreden ayetler ile amel eder. Güç ve kuvvet sahibi olanlarise, dini kötüleyen küfür önderleriyle savaşmayı öngören savaş ayeti vemağlup olarak kendi elleriyle cizye verinceye kadar kitap ehli ile savaşmayı emreden ayet ile amel ederler.”21

 

21 Es-Sarimu’l-Meslul, 221

10

7/28/2019 Tekfirde Aşırılıktan Sakındırma Konusunda Otuz Risale-Makdisi

http://slidepdf.com/reader/full/tekfirde-asiriliktan-sakindirma-konusunda-otuz-risale-makdisi 313/531

⎯ OTUZ RİSALE 

-20-

ŞİRK ASKERLERİNİN VEYA MÜRTED HÜKMÜNDE OLANDİĞERLERİNİN EŞ VE ÇOCUKLARINI TEKFİR ETMEK VEMUSTAZ’AFLIK HALİNİ GÖZÖNÜNDE BULUNDURMAMAK

Tekfir konusunda yapılan en çirkin hatalardan biri de, şirk askerleri-nin veya mürted hükmünde olan diğerlerinin eş ve çocuklarının da tekfir

edilmesi, tekfirin gereklerinin onlara da uygulanması ve mustaz’aflık duru-munun gözönünde bulundurulmamasıdır. Günümüzde aşırıya kaçmış olankimi insanlar bu hataya düşmektedirler. Oysa ki, tekfir edilmelerine engelnitelikte olmasa da, Müslüman olduklarını ve iyi işler yaptıklarını iddia edenşirk askerlerinin ve tağutların tekfir edilmesi, İslam’ını izhar etmiş olan eş,çocuk ve babalarının da tekfir edilmesini gerektirmez. Bunlardan herhangibiri küfre götüren sebeplerden birini işlemedikçe, özellikle ellerinden bir şeygelmeyen ve bu durumdan kendilerini kurtaracak olan bir yol da bulamayankişiler acaba hangi sebeple tekfir edilecektir?

 Allahu Teala şöyle buyurur: “Yoksa, Musa'nın ve ahdine vefa göste-ren İbrahim'in sahifelerinde yazılı olanlar kendisine haber verilmedi mi?Gerçekten hiçbir günahkar, başkasının günah yükünü yüklenmez.”22, “Hiçbirgünahkar başkasının günahını çekmez. Eğer yükü (günahı) ağır gelen kimseonu taşımak için (başkasını) çağırırsa, bu çağırdığı akrabası da olsa, bir şey(alıp) taşınmaz.”23, “Allah, mü’minler için Firavun’un karısını misal gösterdi.O, ‘Rabbim, bana katında, cennette bir ev yap. Beni Firavun’dan ve onunişinde çalışmaktan koru ve beni zalimler topluluğundan kurtar’, demişti.”24

Bu, saliha bir kadındır, hatta dünyanın en iyi kadınlarındandır. Bu-

nunla birlikte bu kadın, yeryüzünün en kötü ve kafir olan, zamanında dinekarşı en acımasız düşman durumunda olan bir kişinin eşi idi. İbn-i Teymiye

 Rahimehullah, “Zalimleri, onların eşlerini ve Allah’tan başka tapmış oldukları-nı toplayın”25 ayetini açıklarken, eşlerden maksadın zalimlerin benzerleri veonların tabileri olduğunu belirttikten sonra şöyle der:

22 53 Necm/36-3823 35 Fatır/1824

66 Tahrim/1125 37 Saffat/22

11

7/28/2019 Tekfirde Aşırılıktan Sakındırma Konusunda Otuz Risale-Makdisi

http://slidepdf.com/reader/full/tekfirde-asiriliktan-sakindirma-konusunda-otuz-risale-makdisi 314/531

⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ TEKFİRDE AŞIRILIKTAN SAKINDIRMA KONUSUNDA ⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ 

“Bundan maksat, mutlak olarak bu zalimlerin eşlerinin de kendileriile beraber toplanacakları değildir. Çünkü Firavun’un karısı gibi, saliha bir

kadı

n kocası

facir ve hatta kafir olabilir.”

26

Rasulullah’ın Sallallahu Aleyhi ve Sellem ve salih selefin uygulamala-rında, mürted veya kafir kocanın cezalandırıldığı, ancak bu kişinin karısınadokunulmayıp, irtidadı ispat edilmediğinden dolayı Müslüman muamelesiyapıldığı durumlar çoktur. Bunun en meşhur örneklerinden biri Rasulullah’ınSallallahu Aleyhi ve Sellem kızı Zeynep’tir.

Rasulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem, kızı Zeynep’i, vahiy gelmedenönce müşrik olan Ebu’l-As bin Rabi’ ile evlendirmişti. Bu kişi Hatice’nin

 Radıyallahu Anha yeğenidir. Vahiy gelince, Ebu’l-As İslam’a davet edildi.

 Ancak İslam’ı kabul etmeyip şirk üzere devam etti. Zeynep ise Müslümanoldu ve Rasulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem hicret edinceye kadar müşrikkonumunda olan kocası ile beraber yaşamaya devam etti. Hatta RasulullahSallallahu Aleyhi ve Sellem hicret ettikten sonra, ellerinden bir şey gelmeyen ve yol bulamayan mustaz’af konumundaki diğer kadın ve çocuklarla beraberMekke’de kaldı ve müşrik olan kocası ile beraber Bedir Savaşı’na kadaryaşamaya devam etti. Bedir Savaşı’nda Ebu’l-As, müşrikler ile beraberMüslümanlara karşı savaşmak üzere Bedir’e geldi ve Müslümanlara esirdüştü. Müşrikler esirlerinin kurtuluşu için fidye gönderdiklerinde Zeynep de

kocasının kurtuluşu için zifaf günü annesi Hatice’nin Radıyallahu Anha hediyeettiği bir gerdanlığı fidye olarak Rasulullah’a Sallallahu Aleyhi ve Sellem gön-derdi. Rasulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem gerdanlığı görünce duygulandı veMüslümanlara şöyle dedi: “Eğer onun esirini serbest bırakmayı ve fidyeolarak gönderdiği gerdanlığı da geri vermeyi uygun görürseniz, bunu yapın.”Bunun üzerine Ebu’l-As serbest bırakıldı ve karşılığında da kendisindenZeynep’i serbest bırakma sözü alındı. Ebu’l-As serbest kalıp Mekke’ye dön-dü. Rasulullah da Sallallahu Aleyhi ve Sellem Zeynep’i alıp getirmesi için Zeydbin Harise ve Ensar’dan bir kişiyi Mekke’ye yakın olan bir yere görderdi. Buolay, Bedir Savaşı’ndan bir ay sonra oldu. Kureyş kafirleri başlangıçta bunakarşı çıktılarsa da, sonradan Zeynep’i serbest bıraktılar. Daha sonra kocası Ebu’l-As Şam taraf ına ticaret amacı ile gitti. Dönüşünde Müslüman bir müf-reze bunun malına el koydu ve kendisi kaçtı. Sonra Medine’ye gelerek Zey-nep’e sığındı, o da malını bulması için kendisine eman verdi. Bütün bunlar,Ebu’l-As Müslüman olmadan önce meydana gelmiştir. Olay siyer ve tarih

26 Mecmuu’l-Feteva, 7/45

12

7/28/2019 Tekfirde Aşırılıktan Sakındırma Konusunda Otuz Risale-Makdisi

http://slidepdf.com/reader/full/tekfirde-asiriliktan-sakindirma-konusunda-otuz-risale-makdisi 315/531

⎯ OTUZ RİSALE 

kitaplarında meşhur ve malumdur. Bazı bölümlerini Sünen sahipleri derivayet etmişlerdir.27

Rasulullah’ın Sallallahu Aleyhi ve Sellem kızı, müşrik ve İslam’a karşı savaşçı olan bir kafirin yanında mustaz’af olarak bir süre kalmış ve Müslü-manlar onu ancak Bedir zaferinden sonra kurtarabilmişlerdir. Esir düşenkocasını fidye ile kurtarmaya çalışmıştır. Bütün bunlar Zeynep’in İslam’ınazarar vermemiştir. Çünkü mustaz’af durumunda bulunuyordu. Mekke’deMüslüman olup hicret imkanı bulamayan diğer kadınların durumu da buşekilde idi. Allahu Teala onlar hakkında şöyle buyurr: “Eğer, (Mekke’de)kendilerini henüz tanımadığınız mü’min erkekler ile mü’min kadınları bilme-yerek ezmek suretiyle bir vebalin altında kalmanız ihtimali olmasaydı, Allah

savaşı

önlemezdi. Dilediklerine rahmet etmek için Allah böyle yapmı

ştı

r.Eğer onlar birbirinden ayrılmış olsalardı, elbette onlardan kafir olanları,elemli bir azaba çarptırırdık.”28 Daru’l-küfürde ikamet etmelerine rağmen,onlara, mü’min kadınlar denilmektedir. Onların kimisinin eşi hala kafirmüşrik idi. Ancak bu, Müslüman olan bu kadınların, mustaz’af olmaları sebebi ile İslam’larına bir zarar vermiyordu.

 Allahu Teala şöyle buyurur: “Erkekler, kadınlar ve çocuklardan (ger-çekten) aciz olup, hiçbir çareye gücü yetmeyenler, hiçbir yol bulamayanlarmüstesnadır. İşte bunları, umulur ki Allah affeder. Allah affedici, bağışlayıcı-

dır.”29

 Yemen’de, Rasulullah’ın Sallallahu Aleyhi ve Sellem görevlendirdiği bir vali olan Şehr bin Bazan’ın karısı Azad da bunlardan biridir. Esved el-Ansi,Şehr bin Bazan’ı öldürdü ve San’a kentini ele geçirerek Müslümanlığındasebat eden karısı Azad ile evlendi. Kadın onun peygamberlik iddiasını kabuletmedi, ancak bunu açığa da vuramadı. Nitekim amca oğlu Firuz ed-Deylemi ile işbirliği yaparak Esved’i öldürünceye kadar mustaz’af olarakonunla yaşadı. İbn-i Kesir Rahimehullah, Esved hakkında şöyle der: “Şehr binBazan’ın karısı ile evlendi. Adı Azad olan kadın güzel olup Firuz’un akrabası 

idi. Bununla beraber saliha bir kadın olup Allahu Teala’ya ve Rasulü’ne deSallallahu Aleyhi ve Sellem iman etmekteydi.”30

 Yalancı Muhtar bin Ubeyd es-Sakafi de bu şekildedir. İki eşi vardı veikisi de sahabi kızı idi. Biri Semura bin Cundeb’in, diğeri ise Numan bin

27 Bakınız: İbn-i Hişam, Es-Siyra, Taberi, Tarih, İbn-i Abdilber, El-İstiab, Ahmed bin Hanbel,Müsned28 48 Fetih/2529

4 Nisa/98-9930 El-Bidaye ve’n-Nihaye, 6/308

13

7/28/2019 Tekfirde Aşırılıktan Sakındırma Konusunda Otuz Risale-Makdisi

http://slidepdf.com/reader/full/tekfirde-asiriliktan-sakindirma-konusunda-otuz-risale-makdisi 316/531

⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ TEKFİRDE AŞIRILIKTAN SAKINDIRMA KONUSUNDA ⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ 

Beşir’in kızı idi. Muhtar, peygamberlik iddiasında bulunup irtidat etmedenönce bunlar ile evlenmişti. Mus’ab bin Zubeyr ve beraberindekiler Muhtar’ı 

yakalayı

p öldürünce, mürted kafirin eşleri olduğu için bu kadı

nları

n damürted veya kafir olduğuna hükmetmediler. Çünkü ikisi de Müslümandı. Bunedenle Musab bin Zubeyr, ikisini de çağırdı ve kendilerine kocaları hakkın-da sordu. Biri, “Siz onun için ne diyorsanız, ben de aynısını söylüyorum”31 dedi ve serbest bırakıldı. İkinci kadına da aynı soru yöneltildi. Ancak o şucevabı verdi: “Allah ona rahmet etsin, Allah’ın salih kullarındandı.” Bununüzerine kadın hapsedildi ve kadının kardeşi olan Abdullah’a bacısının duru-mu aktarıldı. Ona ne yapılacağı hakkındaki görüşü soruldu. Abdullah ise şucevabı gönderdi: “Onu hapishaneden çıkarın ve öldürün.” Böylece kadınöldürdü.32

Bunlar, İslam’ın başında meydana gelen olaylardır. Ya bugün, Müs-lümanların kan ve mallarını koruyan, iyi ve kötüleri, mü’minleri ve kafirleribirbirinden ayıran bir İslam devletinin bulunmadığı, Müslümanların çoğununmustaz’af konumunda olduğu bir dönemde durum nasıl olur? Allahu Teala ogün mü’min kadınlar ile ilgili olarak şöyle buyuruyordu: “Ey iman edenler!Mü’min kadınlar hicret ederek size geldiği zaman, onları imtihan edin. Allahonların imanlarını daha iyi bilir. Eğer siz de onların iman etmiş kadınlarolduklarını öğrenirseniz, onları kafirlere geri döndürmeyin. Bunlar onlarahelal değildir. Onlar da bunlara helal olmaz.” 33 Bugünün cahiliyye rejimlerialtında ve cahiliyye toplumlarında, mustaz’af olarak yaşayan nice kadınlarbulunmaktadır. Ailesi onu, Müslüman saydığı veya zannettiği mürted müşrikkişiler ile evlendirmiş ve onunla birlikte yaşamaya mahkum olmuştur. Bilin-diği gibi, ikrah mazereti, gücü yeten erkekler hakkında kolay kolay geçerlisayılmadığı halde mustaz’af konumundaki kadınlar hakkında bu kadartavizsiz değildir. Allahu Teala şöyle buyurur: “Allah bir kimseye ancak gücüyettiği kadar sorumluluk yükler”34, “Allah hiç kimseye gücünün yettiğindenbaşkasını yüklemez.”35

Müslümanların başına musallat olan tağutların kanun ve anayasaları,şer’i adını verdikleri de dahil, din açısından insanlar arasında ayırım yap-

 31 Sahabenin kanları dökmekten ve şüpheler ile hareket etmekten ne derece sakındıklarınadikkat etmek gerekir. Onlar, kanların dökülmesine aldırış etmeyen aşırı kimi kişilerin yaptığı gibi, “Bunu korktuğu için söyledi” veya “yalan söyledi” yahut “kalbindeki küfrü sakl ıyor”dememişlerdir.32 Bakınız: El-Bidaye ve’n-Nihaye, 8/28933 60 Mümtehine/1034

2 Bakara/28635 65 Talak/7

14

7/28/2019 Tekfirde Aşırılıktan Sakındırma Konusunda Otuz Risale-Makdisi

http://slidepdf.com/reader/full/tekfirde-asiriliktan-sakindirma-konusunda-otuz-risale-makdisi 317/531

⎯ OTUZ RİSALE 

mamaktadır. Onların kanunlarında riddet suçunun cezası da yoktur. Velayet,nikah, miras ve buna benzer diğer alanlarda insanlar arasında fark kabul

etmezler. Bu ve başka alanlarda mücrimler ve mü’minler, iyiler ve kötüler,kafirler ve Müslümanlar, onlara göre eşittir. Bunun da ötesinde bunlarmürted olanları Müslümanlardan üstün tutmakta, evlilik ve benzeri konular-da Müslümanın üzerinde, bu mürtedlerin velayetini kabul etmektedirler.Halbuki Allahu Teala şöyle buyurur: “Artık Allah kıyamet gününde aranızdahükmedecektir ve kafirler için mü’minler aleyhine asla bir yol vermeyecek-tir.”36  İslam şeriatında mürted erkeğin Müslüman kadına velayeti geçerlideğildir. Bu mürted ister baba, ister oğul, ister hakim olsun fark yoktur. Ancak beşeri kanunlarda hak ile batıl karışmış ve musibet genelleşmiştir.

İşin daha da kötüsü Müslümanları

n, şer’i ahkamı

önemsememeleri,dinin asıl ve furu’undan habersiz olmaları, iman ve küfrü, şirk ve Tevhid’ibirbirinden ayırmamaları sebebi ile, Müslümanlara ve İslam’a amansız düş-man olup, şirke ve müşriklere sıcacık dost olan kimi yöneticilerin namazkılmasına veya oruç tutmasına aldaranak onları Müslüman olarak saymala-rıdır. Bunlara bakarak Müslüman kızlarını onlarla evlendirmişler ve velayetle-rini onların eline teslim etmişlerdir. Böylece musibet ve bela özellikle akraba-lar arasında genelleşmiştir.

Tağutların ve destekçilerinin kafir ve müşrikler olduğu, kanunlarının

da küfür olduğunu bilmek ne yazık ki avam bir yana, havas tabakasındanolan kişiler taraf ından bile bugün ihmal edilmekte ve önem verilmemektedir.Bu ise gördüğümüz bu çirkin ürünün meydana gelmesine sebep olmuştur.İman ve küfür ahkamı ve onlara terettüp eden konular ve hükümler hakkın-da daha önce bir miktar bilgi vermiştik.

Bütün bunları gözönünde bulundurarak, ellerinden bir şey gelmeyen,bu küfür kanunlarında ve zor şartlar altında kendilerini kurtaracak, zalim veadaletsiz beşeri kanunlar altında mal ve çocukları bakımından onları haksızlı-ğa maruz bırakmadan ve zulmetmeden çekip alacak kimse bulamayan

mustaz’af Müslüman kadınları tekfir etmenin doğru olmadığını, kendileriniMüslüman zanneden müşrik ve mürted erkeklerin velayeti altında olmaların-dan dolayı Müslümanım diyen kadınları ve çocukları tekfir etmenin yanlış olduğunu, aşırıya kaçan boş hamaset sahiplerine birilerinin anlatması gere-kir. Hükümde anne-babaya tabi olmak ancak konuşamayan, akledemeyen,deli, çocuk ve benzeri kişiler için sözkonusudur. Ancak Müslümanım diyenkişiyi akrabalık bağı yolu ile tekfir etmek, helal olmaz. Müslümanım diyenkişiyi sözlü veya ameli küfür sebeplerinden biri olmadan tekfir etmek caizdeğildir. Yukarıda da belirttiğimiz gibi akrabalık bağına binaen hüküm ver- 36 4 Nisa/141

15

7/28/2019 Tekfirde Aşırılıktan Sakındırma Konusunda Otuz Risale-Makdisi

http://slidepdf.com/reader/full/tekfirde-asiriliktan-sakindirma-konusunda-otuz-risale-makdisi 318/531

⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ TEKFİRDE AŞIRILIKTAN SAKINDIRMA KONUSUNDA ⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ 

mek, istishab yolu ile hüküm vermektir. İstishab ise, İslam’ın zahir olan enbasit alametinin bile kendisinden kuvvetli olduğu en basit delillendirme

yöntemidir.Rasulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem, kafirlerin, savaşmayan kadın veçocuklarının hata haricinde kasıtlı olarak öldürülmesini yasaklamıştır. İbn-iBattal ve başkalarının da naklettiği gibi, bütün alimler, kadın ve çocuklarınkasten öldürülmesinin yasak olduğunu belirtmişlerdir. Kadınlar zayıf oldukla-rı için, çocuklar da küfür olan şeyleri işlemekten uzak oldukları için öldürül-mezler.37

Durum böyle olduğu halde, belki de ellerinden bir şey gelmeyen,kendilerini kurtaracak kimse de bulamayan mustaz’af konumundaki Müslü-

man kadın ve çocuklar, kafir anne ve babalarının işledikleri suçlardan dolayı nasıl cezalandırılabilir!?

Kaldı ki biz, muvahhidlere karşı kafir tağutları desteklediği, onlaramuvalat ettiği ve küfürlerini paylaştığı açık olmayan ve açıkça küfre götürenbir şey işlememiş olan, ancak şirkin askerlerini ve tağutların destekçilerinibazı  şüphelerden dolayı tekfir etmeyen muhalifleri bile, bu hatalarındandolayı tekfir etmemekteyiz. Namaz kılmaları sebebine binaen Müslüman vemü’min zannettiği tağutların askerlerinden biri ile Müslüman cahil bir kadınarasında meydana gelen mücerred evlilik, açık seçik küfür sebeplerinden biri

değildir. Müslümanlar arasında yaygınlaşan cehalet ve dalalet niteliğindeolsa da ve Müslüman davetçilerin insanları bu münkeratın pisliklerindenkurtarmak için gece gündüz çalışmaları zorunlu olsa da, sırf bu evliliktendolayı Müslüman kadın tekfir edilemez.38

 37 Fethu’l-Bari, Kitabu’l-Cihad ve’s-Siyer bölümü38 Yazdıklarımdan şunları çıkarttım: “Ne olursa olsun, kafirle evlenmek bizatihi tevelli değildir ve tekfir sebeplerinden de olmaz. Böyle olsaydı, kitap ehl-i kadınlarla evlenmek caiz olmazdı.Te’vil yolu ile olursa, tekfir sebebi hiç olmaz. Demek istediğim, erkeğin kafir olduğunu kadının

bilmemesi, yukarıda belirttiğim gibi namaz kılarak ve kendisinin Müslüman olduğunu iddiaetmesine bakarak aldanması durumunda kadın, aldanmış olup açıkça küfür sebebi işlemiş değildir.” Ancak bu ifade mutlak olup, mesele bununla sınırlı olmadığından dolayı çıkarmayı uygungördüm. Kardeşlerimizden biri buna dikkatimizi çekti. Allah razı olsun. Ahmed Şakir şöyle der:“Müslüman kadınlar bilsin ki, bu durumda olduğunu bildiği bir erkek ile evlenmeye razı olan

 veya mürted olduğunu bildiği bir koca ile beraber kalmaya razı olan kadın, koca gibi mürtedsayılır.” Kelimetu Hak, 158-159Bu gerçek olup tartışma götürmez. Ancak kocanın mürted olduğunu kadının bilmesini şartkoşmaktadır. Aksi halde İslam’da haram olarak bilinen şeyi helal kılmış olur. Böyle bir kişinin

hükmü, Bera hadisinde belirtildiği gibi, babasının eşi ile evlenen kişinin hükmü gibidir. Ayrıcakendi isteğiyle kafirin velayeti altına girdiği için onun hükmünde olur.

16

7/28/2019 Tekfirde Aşırılıktan Sakındırma Konusunda Otuz Risale-Makdisi

http://slidepdf.com/reader/full/tekfirde-asiriliktan-sakindirma-konusunda-otuz-risale-makdisi 319/531

⎯ OTUZ RİSALE 

Biz dinimiz için titizlik gösterir ve tekfir konusunda ihtiyatlı davranırız.Hasımlarımızın iddia ettiği gibi biz ayırım yapmadan mutlak olarak herkesi

tekfir etmiyoruz. Cahillerin bu tür yanlı

şları

ve meydana gelen sonuçları

 bir çok defa eleştirdik ve karşı çıktık. Hatta muhaliflerimizin, tağutları vedestekçilerini tekfir etmedikleri halde, bu tağut ve destekçilerinin eş ve kızla-rının iffetine dil uzatmalarına defalarca karşı çıktık.

Kendilerine zulmettikleri veya bazı haklarını çiğnedikleri zamantağutlara ve destekçilerine karşı feryat ettiklerini ve en ağır küfürler ile söv-düklerini duyduk. Eşlerine, bacılarına veya kızlarına en ağır küfürler yaptıkla-rını gördük. Hatta bazıları, muhaliflerimizden olan ve bizleri tekfirci olarakitham eden bu kişilerin haksızlıklarına bu derece karşı çıkmamıza taaccüb

etmekte, tağutlar hakkı

nda o kadar amansı

z davranmamı

za rağmen, muha-liflerimizin, tağutların eşleri hakkında işledikleri bu haksızlıklara karşı göster-diğimiz tepki karşısında hayrete düşmektedir. Onlara şer’i deliller ile tağutları tekfir ettiğimizi, ancak bunun sınırlarını aşmadığımızı belirtmek istiyoruz.

Şunu belirtelim ki, bir insan, tağutları tekfir etse bile, bu, tağutlarınkadın ve kızlarına sövmesini meşru hale getirmez. Davetçilerin, ırz ve namus-lara dil uzatmaktan kaçınmaları gerekir. Çünkü bu durum, Müslümanlarınahlakına uymaz. Nitekim alimler kafir kadına bile iftira edilmesine karşı çıkmış ve zımmi bir kadına iftiradan dolayı tazir cezasının uygulanmasını 

istemişlerdir. Bundan ise, ahlaksız kişilerin, insanların ırz ve namuslarına diluzatmaya cesaret etmemeleri, kötü ve çirkin sözler söylemeye veya suçsuzmü’min kadınlara iftiraya yol açmaya kapı aralamaması hedeflenmiştir.Diğer taraftan kafir kadının Müslüman oğlu, kardeşi veya bir yakını olabilir ve ona sövmek, bu Müslüman yakınını üzebilir. Bu nedenle Said binMuseyyeb ve İbn-u Ebi Leyla, Müslüman oğlu bulunan zımmi bir kadınaiftira eden kişiye had cezasının uygulanması gerektiğini söylemiştir. Halbukialimlerin cumhuruna göre had cezasının uygulanmasının şartlarından biri deiftiraya uğrayan kişinin Müslüman olması gerektiğidir.

Kadına sövmenin kı vılcımları, o kadının yakınlarından olanlara dasıçrayabilir. Bugün tağutların koruyucuları konumundaki askerlerin kadınla-rından, Müslüman olanlar olabileceği gibi, bu kadınların Müslüman yakınları olmayanı yok gibidir.

İbn-i Teymiye  Rahimehullah şöyle der: “İhtimaldir ki, sövmekten do-layı kimi kişilere gelen zarar, sövdüğü kişiye gelen zarardan daha büyüktür.Bu nedenle İmam Ahmed  Rahimehullah, kendisinden gelen iki rivayettenbirine göre, evli olmayan veya evli oğlu veya kocası bulunan zimmi kadınaiftira eden kimseye had cezasının uygulanacağını söylemektedir. Çünkü evli

olan oğlu veya kocasına utanç verilmiştir. Diğer rivayette ise, ki bu çoğunlu-

17

7/28/2019 Tekfirde Aşırılıktan Sakındırma Konusunda Otuz Risale-Makdisi

http://slidepdf.com/reader/full/tekfirde-asiriliktan-sakindirma-konusunda-otuz-risale-makdisi 320/531

⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ TEKFİRDE AŞIRILIKTAN SAKINDIRMA KONUSUNDA ⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ 

ğun görüşüdür, iftira eden adama had cezası gerekmez. Çünkü onlara iftiradeğil, eziyet vermiştir. Had cezası ise, ancak iftira halinde gerekmektedir.”39 

Bu şekildeki iftiradan dolayı

kimi alimler tazir cezası

, kimileri ise had ceza-sını öngörmüşlerdir. Bu alimlerin anlayışı nerede, bu aşırıların anlayışı nere-de!..

Bir defasında, kendisine zulmeden bir hakime livata iftirası yapanı veen ağır sözler ile söveni gördüm. Bu yaptığından dolayı kendisini kınadım vededim ki; “Sen Müslüman olduğuna inandığın bir insana bu şekilde iftiraediyorsun. Bu ise delile muhtaçtır ve senin hiçbir delilin yoktur. Halbuki sizeonlarca delil getirmemize rağmen, sizler böylelerini tekfir ettiğimiz için bizikınıyorsunuz.” Bunun üzerine bana verdiği cevap; “Allah kötü sözün açıkça

söylenmesini sevmez; ancak haksı

zlı

ğa uğrayan başka. Allah her şeyi işitici ve bilicidir”40 ayetini okumak oldu ve “Acaba kötülük bundan başka ne olaki!” dedi.

O gün neye hayret edeceğimi bilemedim. Delillerin çokluğuna rağ-men tağutları tekfir etmekten kaçınmalarına mı, yoksa şer’i nasslar ile oyna-ma cür’etlerine ve sadece hevalarına uyarak canlarının istediği gibi tekfiretmelerine mi? Çünkü alimlerin belirttiği gibi, burada Allahu Teala’nın ses-lendirilmesine cevaz verdiği kötülük, uğradığı haksızlığı dile getirme ve zu-lümden sakındırmak için mazlum durumundaki kişinin, zalim hakkında

söyledikleridir. Yoksa hiçbir zaman ona iftira etmek ve yalan suçlama yap-mak değildir.

Çoğu zaman ırzlara dil uzatmak ve bilhassa kadınlara iftira etmenin,şer’i ispat yolları bakımından, Şari’in tekfirden daha şiddetli bir şekilde üze-rinde durduğu bir şey olduğunu bu insanlara hatırlattım. Zina suçunun ispatı için zina fiilini gören dört şahit şartını koşarken, tekfir için ise sözü işitenadaletli iki şahit veya küfre götüren delaleti açık fiili gören bir şahit ile yetin-miştir.41

Nitekim, birine zina iftirasında bulunmanın cezasını, küfür suçlama-

sında bulunma cezasından daha ağırdır. Te’vil yolu ile yapılması haricinde,söverek başkasını tekfir eden kişinin cezası sadece ta’zirdir. Beyhaki, Ali binEbi Talib’den  Radıyallahu Anhu şöyle rivayet etmiştir: “Bana, başkasına, ‘eykafir, ey fasık, ey eşek’, diyen kişinin cezasını sordunuz. Yetkilinin vereceğitazirden başka cezası yoktur. Bir daha böyle şeyler söylemeyin.”

39 Es-Sarimu’l-Meslul, 45-4640 4 Nisa/14841

Bunun alimlerin çoğunluğunun görüşü olduğunu belirtmiştik. Bakınız: El-Muğni, “Kitabu’l-Mürted”

18

7/28/2019 Tekfirde Aşırılıktan Sakındırma Konusunda Otuz Risale-Makdisi

http://slidepdf.com/reader/full/tekfirde-asiriliktan-sakindirma-konusunda-otuz-risale-makdisi 321/531

⎯ OTUZ RİSALE 

İbnu’l-Kayyim Rahimehullah şöyle der: “Haksız olarak başkasına kafirdiyen kişinin cezasının, zina iftirasında bulunan kişinin cezasından az olması,

son derece isabetlidir. Çünkü başkası

na zina iftirası

nda bulunan kişinin,yalan söylediğini bir başkasının bilmesinin yolu yoktur. İftiranın cezası, iftirasuçunu işleyen kişinin yalanlanması ve iftiraya uğrayan kişinin de temizeçıkarılması olarak belirlenmiştir. Bununla birlikte, tazir cezası olarak ise,Müslümana zina iftirası yapan kişiye sopa cezası uygulanmış ve bu ahlaksız-lığın ne kadar kötü olduğu belirtilmiştir.

Başkasını kafir olmakla suçlayan kişiyi yalanlamak için ise, suçlananMüslümanın durumunu, Müslümanların bilmesi ve görmesi yeterlidir. Zinaiftirasından dolayı uğrayacağı zarar, küfür suçlamasından dolayı uğrayacağı 

zarardan çok daha büyüktür. Özellikle iftiraya uğrayan kadı

n ise, ailesi veyakınları arasında ona gelecek zarar ve utanç, insanlar arasındaki kötü zan-lar, kimilerin doğrulaması ve kimilerin yalanlamasının yolaçacağı yıkım,tekfirden dolayı olacaklardan çok daha büyüktür.”42

Gece-gündüz hakkında bize akıl verdiğiniz tekfirin durumu budur.Halbuki tekfirleri konusunda bize muhalefet ettiğiniz kişilerin küfrü, gününortasındaki güneşten daha açıktır. O kadar açık ve malumdur ki, iki şahideihtiyaç bile bırakmaz. Çünkü bunu kendileri itiraf etmekte, gece-gündüz kafirolduklarına şahitlik etmektedirler. Hatta küfür kanunlarına ve yetkililerine

bağlılık ve itaatlarıyla, saygı göstereceklerine dair yemin etmekle, koruma vekollamaya gece-gündüz çalışmakla, şirk kanunlarının yasalaşmasına katıl-makla, onlardan teberri eden muvahhid Müslümanlara savaş açmakla ve heryerde onlara karşı müşriklere destek vermekle iftihar etmektedirler.

Bununla birlikte bu gibilerinin, kafir oldukları kesin olarak söylene-meyen kadınlarına iftira etmenin durumu açıkladığımız gibidir. Buna rağmenhasımlarımızdan çoğu gece-gündüz ve sürekli olarak bu suçu işlemektenkaçınmazlar. Halbuki bunun ispatı, kınına girerken kılıcın görüldüğü gibigözleriyle bu fiili gören dört şahidin şahitlik etmesini gerektirmektedir. Onlar-

dan biri şahitlikten cayar veya geveleyip inkar ederse, diğer üç kişiye iftiracezası olarak seksen sopa vurulur, adalet nitelikleri ellerinden alınır vefasıklardan sayılırlar.

Şunu da belirtmek isterim ki, asli küfre terettüp eden hükümlere ba-kıp, riddet küfrünü diğer küfür çeşitleriyle karıştıran ve tağutların veya asker-lerinin eşlerini cariye olarak elde etmeyi dillerine dolayan hamasetli kimikişiler bu konuda da hataya düşmektedirler. Bu da şer’i ahkamı tümdenbilmediklerini ve haram olan işlere cahilce daldıklarını gösterir. Çünkü yuka-

 42 İlamu’l-Muvakkıin, 2/64

19

7/28/2019 Tekfirde Aşırılıktan Sakındırma Konusunda Otuz Risale-Makdisi

http://slidepdf.com/reader/full/tekfirde-asiriliktan-sakindirma-konusunda-otuz-risale-makdisi 322/531

⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ TEKFİRDE AŞIRILIKTAN SAKINDIRMA KONUSUNDA ⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ 

rıda da belirttiğimiz gibi bu kadınların mustaz’af Müslüman kadınlardan olmaihtimali yüksektir.

Sonra, bu taşkınlara göre, bu kadınlar hakkında küfrün şer’i olaraksabit olduğunu varsayalım. Bu kadınların bu durumda kafir olmaları, Müs-lüman olduklarını iddia etmelerinden dolayı riddet küfrüdür. Durum böyleise, alimlerin sahih görüşlerine göre mürted kadını esir almak caiz değildir vemürted kişi Müslümanlar arasında hiçbir şekilde yaşatılamaz. Çünkü, Müs-lim dışında beş hadis kitabında rivayet olunan, “Dinini değiştireni öldürü-nüz” hadisi buna engeldir. Muaz hadisinin rivayetlerinden olan ve İbn-iHacer’in hasen olarak belirttiği bir rivayete göre Rasulullah Sallallahu Aleyhive Sellem Muaz bin Cebel’i Radıyallahu Anhu Yemen’e gönderdiği zaman ona

şöyle demiştir: “Bir erkek İslam’dan dönerse, İslam’a davet et. İslam’a dön-mez ise, boynunu vur. Bir kadın İslam’dan dönerse, onu da İslam’a davetet. İslam’a dönmez ise, boynunu vur.”43

Kaldı ki bu tembel kişilerin özledikleri cariye konusu, ancak tamamenele geçirme ve hamile olmadığı anlaşıldıktan sonra caiz olur. Şari’, cariye ileyatmanın ancak sahih temellük ile caiz olduğunu belirtmiştir.44 Cariye tammülk olarak alınmadıkça, onunla yatmak hiçbir şekilde helal değildir. Bugünise, yaşadığımız şartlarda kafirlere meydan okuyan ve gerektiğinde onlarakarşı savaşan, Rasulullah’ın Sallallahu Aleyhi ve Sellem zamanındaki gibi bir

devlete sahip olunmadığı sürece esir almak mümkün değildir. Üstelik dünyadevletlerinin zayıf ülke halklarını sömürme ve ğayri resmi köleleştirmelerinerağmen, köleliğin yasaklanmasını öngören anlaşmaları bulunmaktadır.

Sonuç olarak; böyle bir dönemde kölelik konusuna girmiyoruz vebugüne kadar da girmedik. Bu konuda kimilerin davetimize yüklemeyeçalıştığı şeyler, yalan ve iftiradan başka bir şey değildir. Bu yalan ve iftiralar,açık ve kesin delillere sahip olan bu davete karşı mağlup olduklarını veaçıkça karşı koyamadıklarını gösterir. Onun imajını bozmak ve insanları ondan uzaklaştırmak için bu yalan ve iftira yoluna baş vurmuşlardır. Deliller

ile yapamadıklarını iftira ve yalan ile yapmaya çalışmaktadırlar.

43 Bakınız: El-Muğni, 8/96 Ali bin Ebi Talip’ten  Radıyallahu Anhu rivayet edilen ve mürtedkadının esir alındığını belirten rivayeti İmam Ahmed Rahimehullah zayıf saymıştır. EbuBekir’in  Radıyallahu Anhu esir aldığı kişiler Müslüman olmamışlardı ki mürted oldukları söylenebilsin. Başkaları, Ali’nin  Radıyallahu Anhu, onların kadınlardan kimseyi esir almadığı  ve sadece Beni Hanife cariyelerinden siyah bir cariyeyi yanına aldığını aktarır. Mürtedin mal ve eşyasını ganimet almanın caiz olduğunu ve bu cariyenin Beni Hanife’nin mal ve eşyasın-

dan sayıldığını söylediler. Alimlerin bundan farklı cevapları da bulunmaktadır.44 Fetava’s-Subki, 2/282

20

7/28/2019 Tekfirde Aşırılıktan Sakındırma Konusunda Otuz Risale-Makdisi

http://slidepdf.com/reader/full/tekfirde-asiriliktan-sakindirma-konusunda-otuz-risale-makdisi 323/531

⎯ OTUZ RİSALE 

Bize göre, tekfir ettiğimiz tağutların ve destekçilerinin kadınlarını esirsaymak iki durum sebebi ile helal olmaz. Birinci duruma göre bunlar, kocala-

gibi mürted olabilirler. Mürted kadı

esir olarak yaşatmak ise caiz değildir.İkinci duruma göre ise, bunlar, cahil Müslüman kadınlar olabilir. Bizimonlara nasihat etmemiz, anlatmamız gerekir. Yahut mustaz’af Müslümankadınlar olabilirler. Bu durumda ise, kurtulmaları için olara yardımcı olmak ve velayetlerini üstlenmek mecburiyetindeyiz.

Tağutların karısı, kızı, kızkardeşleri hakkındaki düşüncemiz bu ise,çok yakın zamana kadar daru’l-İslam olan ve halklarının büyük çoğunluğuİslam’a mensup olan bu memleketlerin bütün kadınları hakkında bu şekildedüşünmemiz evleviyatla gerekir. Artık bu yalancı ve iftiracıların bize karşı 

yaptı

kları

ndan vazgeçme ve tevbe etme zamanı

gelmedi mi?! Rasulullah’ı

nSallallahu Aleyhi ve Sellem  şu buyruğunu hatırlamaları artık gerekmez mi:“Kim bir Müslüman hakkında onda olmayan şeyi söylerse, yaptığındantevbe edinceye kadar Allah onu cehennemin en kokuşmuş yerine koyar.” Artık bu konularda bocalayanların vazgeçme zamanı gelmiştir. Çünkü onla-rın bocalama ve saçmalıkları, İslam daveti düşmanlarının elinde, onu kara-lamak için arayıp da bulamadıkları malzeme olmaktadır.

21

7/28/2019 Tekfirde Aşırılıktan Sakındırma Konusunda Otuz Risale-Makdisi

http://slidepdf.com/reader/full/tekfirde-asiriliktan-sakindirma-konusunda-otuz-risale-makdisi 324/531

⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ TEKFİRDE AŞIRILIKTAN SAKINDIRMA KONUSUNDA ⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ 

-21-

 TEKFİRİN SONUÇLARI BAKIMINDAN, MÜMTENİ’KONUMUNDAKİ KAFİR İLE KENDİSİNE GÜÇ YET İRİLEN

KAFİR ARASINDA AYIRIM YAPMAMAK

Tekfir konusunda yapılan yaygın hatalardan biri de, istitabe uygu-lanmaksızın kan ve malın mübah sayılması konusunda, mümteni’ konu-

munda olan kafir ile mümteni’ konumunda olmayan, kendisine güç yetirilenkafir arasında ayırım yapmamaktır. Ne yazık ki aşırıya kaçmış olan kimiinsanlar araştırıp-soruşturmadan, tekfirin şartları ve engellerini yeterincegözönünde bulundurmadan, ihtimalli olan delillerden hareket ederekmustaz’af konumundaki Müslümanları mutlak olarak tekfir etmekte,mümteni’ konumundaki mürted muamelesi yaparak, kan ve malının helalolduğunu söylemektedir. Mümteni’ konumunda olmak, şer’i anlamda ikiyeayrılır. Birincisi, Şeriatın bir kısmı veya tamamıyla amel etmekten kaçınmakanlamındadır (mümteni’ ani’ş-Şerîa). İkincisi ise, güç yetirilememek anla-

mındadır. Yani Müslümanların yöneticisinin, kişiyi tutuklayıp sorgulamayagüç yetirememesidir.

Bu birinci ve ikinci anlamlar arasında herhangi bir ilişki yoktur. Şeri-atla amel etmekten kaçınan kimse daru’l-İslamda güç yetirilen bir kimseolabilir. Mesela; daru’l-İslamda güç yetirilen bir kimse olup namaz kılmaktan,zekat vermekten kaçınan kimse gibi (Bu gibi kimselere mümteni’ ani’ş-Şerîadenir). Bu iki anlam arasındaki farkı ayırt etmede dikkatli olmak gerekir.İstitabe uygulamak ise, mürted olduğuna karar verilen kişinin tevbe etmesiniistemek demektir. Ayrıca bu, kişinin, mürted olduğuna karar vermeden önce

şartların ve engellerin araştırılmasını da kapsamaktadır. Burada istitabedenkastedilen ise budur. Fıkıh kitaplarında çokça kullanılan “Kim şöyle der veyaşunu işlerse, istitabeye tabi tutulur” sözü, sözkonusu olan kişinin her zamankafir olduğu ve tevbe etmesinin istendiği anlamına gelmez. Kendisindenküfre götüren söz veya fiil meydana gelmiş olabileceği, durumunun araştırıl-ması, yani tekfirin şartlarının ve engellerinin tespit edilmesi gerektiği anlamı-na da gelebilir.

Bunlar uygulandıktan sonra, tekfirin şartlarından bazılarının yerinegelmemiş olması veya tekfirin engellerinden bazılarının bulunuyor olması 

nedeni ile kişinin küfürden beraatine ya da şartlar yerine gelmiş ve engeller

22

7/28/2019 Tekfirde Aşırılıktan Sakındırma Konusunda Otuz Risale-Makdisi

http://slidepdf.com/reader/full/tekfirde-asiriliktan-sakindirma-konusunda-otuz-risale-makdisi 325/531

⎯ OTUZ RİSALE 

de bulunmamaktaysa kişinin küfrüne karar verilir ve tevbe etmesi istenir. Buise, kişiye riddet cezası uygulanmadan önce, tekfir edilen bu kişinin yaptığın-

dan vazgeçtiğini belirtmesi şeklinde olur.Bu nedenle, alimlerin ne amaçla kullandıklarını tespit etmeden buifadeyi mutlak olarak kullanmak ve sonuçlarıyla amel etmek doğru değildir.Bilinmelidir ki, mümteni’ konumunda olanlar ile bu konumda olmayanlaraynı kategoride değillerdir.

Kendisine güç yetirilebilen kişi, Allahu Teala’nın hükmüne göre mu-amele görmeyi red etmeyendir. Müslümanların otoritesini reddedip kafirlerinotoritesine, gücüne ve devletine sığınmayan kişidir.

Mümteni’ konumda olan kişi ise, daru’l-küfre sığınarak, Müslümanla-

rın yönetiminden imtina eden, kafir devletin gücüne, askerine, otoritesine veyasalarına sığınandır. İslam’ın hükümlerine göre işlem görmeyi reddeder veMüslümanlar kendisine Allahu Teala’nın hükmünü uygulama imkanı bula-maz. Ya da Müslümanlar arasında olması ile birlikte, kendisini Müslümanla-rın otoritesinden koruyan bir kesime veya güce sığınıyor olabilir. Böylelerininhükmü, harp ehlinin hükmüdür. Kendisine istitabe uygulanmadan onunlasavaşmak, öldürmek ve malını almak, buna güç yetirebilen herkes için caiz-dir.

İbn-i Teymiye Rahimehullah şöyle der: “Allahu Teala’ya ve Rasulü’neSallallahu Aleyhi ve Sellem isyan edenlere şeriatın verdiği cezalar iki türlüdür:Birincisi, kendisine güç yetirilen kişilere verilen cezadır. Diğeri ise, ancaksavaş ile kendisine güç yetirilen mümteni’ zümreye verilen cezadır.”45

Günümüzde İslam ahkamı ve Müslümanların otoritesine karşı imtinaedenler kapsamına Allahu Teala’nın şeriatını yürürlükten kaldıran tağutlar,küfür kanunlarını yapanlar ve uygulayanlar, Müslümanlara karşı onlarayardım edenler, onların kanunlarını destekleyip savunanlar, şeriatın hüküm-lerine göre işlem görmeyi red edenler girmektedir ve bunlar her iki imtinaşeklini de taşımaktadırlar. Bunlar hem şeriatın hükmünü kabul etmemekte vehem de Müslümanların otoritesini tanımamaktadırlar. Çünkü bunlar İslam’a ve Müslümanlara karşı amansız düşmanlar konumundadırlar.

İbn-i Teymiye Rahimehullah, Moğollar ile ilgili meşhur fetvasında şöy-le der: “Mütevatir ve meşhur İslam ahkamına karşı çıkanlar ile, şehadetkelimesini söyleseler bile, Müslümanların ittifakıyla savaşmak vaciptir.Şehadet kelimesini söylediği halde beş vakit namazı kılmayı red ederlerse,namaz kılıncaya kadar onlarla savaşmak vaciptir. Zekat vermeyi red ederler-se, zekat verinceye kadar onlarla savaşmak vaciptir... Kan, mal, ırz, eşya ve

45 Mecmuu’l-Fetava, 28/193

23

7/28/2019 Tekfirde Aşırılıktan Sakındırma Konusunda Otuz Risale-Makdisi

http://slidepdf.com/reader/full/tekfirde-asiriliktan-sakindirma-konusunda-otuz-risale-makdisi 326/531

⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ TEKFİRDE AŞIRILIKTAN SAKINDIRMA KONUSUNDA ⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ 

başka şeyler ile ilgili olarak Allahu Teala’nın ve Rasulü’nün Sallallahu Aleyhive Sellem hükmü ile hüküm vermeyi red ederlerse onlarla savaşmak vaciptir.

Emr-i bi’l-ma’ruf ve nehyi ani’l-münkeri veya Müslüman oluncaya kadar yada teslim olup kendi elleriyle cizye vermeyi kabul edinceye kadar kafirler ilesavaşma da bu hükümler arasındadır. Çünkü Allahu Teala şöyle buyurur:“(Yeryüzünde) fitne kalmayıncaya ve din tamamen Allah’ın oluncaya kadaronlarla savaşın.”46 Dinin bir kısmı Allahu Teala’nın ve bir kısmı da başkala-rının ise, dinin tümü Allahu Teala’nın oluncaya kadar kafirler ile savaşmak,bu dinin yerine getirilmesi vacip olan hükümlerindendir.”47

İbn-i Teymiye Rahimehullah, bu tür kişilere karşı yapılacak olan sava-şın, isyancı Müslümanlara karşı yapılacak savaş türünden olmadığını, bu

savaşı

n Ebu Bekir’in  Radı

yallahu Anhu savaştı

ğı

mürtedler ile savaş türündenolduğunu belirterek şöyle der: “Salih selef, namaz kılıp, oruç tutmalarına veMüslüman cemaate karşı savaşmamalarına rağmen, zekat vermeyi kabuletmeyenleri mürted olarak isimlendirmiş ise, Allahu Teala’nın ve Rasulü’nünSallallahu Aleyhi ve Sellem düşmanlarıyla birlik olup Müslümanlarla savaşankişiler nasıl mürted olmasın!.”48

Kendisine güç yetirilen kişiye ise, tekfiri konusunda hüküm verilme-den önce istitabe uygulamak vaciptir. Yani tekfir hükmü verilmeden önce,tekfirin şartlarının yerine gelip engellerinin ortadan kalktığına bakılması 

gerekir. Bu araştırma neticesinde, kişinin irtidat suçunu işlediği tesbit edilirse,kendisinden tevbe etmesi ve İslam’a dönmesi istenir. Kendisine bu davetyapılmadan önce riddet cezası ona uygulanmaz ve49 İslam’a dönmesi muh-temel olduğundan dolayı mürted olarak öldürülünceye kadar malındakimülkiyet hakkı yok olmaz.50

Kişi, mürtedlerin gücüne ve halka musallat olan kanunlarına sığınmı-yorsa, onlardan yardım almıyorsa veya muvahhidlere karşı onlara destek vermiyorsa ve İslam ahkamının kendilerine uygulanmasına karşı çıkmıyorsa,günümüz mustaz’af Müslüman halkın kapsamına girmektedir. Bunlar için

durum böyle ise, Allahu Teala’nın “Allah’a kullak edin ve tağutlardan kaçı-

 46 8 Enfal/3947 Mecmuu’l-Fetava, 28/278-279, Daru İbn hazm baskısı 48 Mecmuu’l-Fetava, 28/28949 İbn-i Teymiye, Es-Sarimu’l-Meslul’da, mücerred riddet ile birden fazla işlenen suç ile oluşanriddet arasında ayırım yapmıştır. Bunlardan ikincisinin tevbe ettirilmesine yer olmadığını 

söylemiştir.50 Bakınız: El-Muğni, Kitabu’l-Murted

24

7/28/2019 Tekfirde Aşırılıktan Sakındırma Konusunda Otuz Risale-Makdisi

http://slidepdf.com/reader/full/tekfirde-asiriliktan-sakindirma-konusunda-otuz-risale-makdisi 327/531

⎯ OTUZ RİSALE 

nın”51 emrini yerine getiren, tağutlardan ve şirklerinden uzak duran insanlarneden bu kapsama girmesin!..

Bu durumda olan insanları, yönetimi eline geçirip Müslümanların ba-şına musallat olan ve Müslümanlara güçle karşı koyan mümteni’ mürtedsavaşçılar ile eşit tutmak helal değildir. Bu insanlardan, cehalet, hata veyate’vil sonucu küfre götüren bir söz veya amel meydana gelirse, kendilerineistitabe uygulamadan, yani tekfirin şartlarının meydana gelip-gelmediği veengellerin de ortadan kalkıp-kalkmadığı tespit edilmeden önce tekfir etmekcaiz olmaz.

İbn-i Teymiye  Rahimehullah  şöyle der: “Kendisine hüccet ulaştıktansonra dört farzdan herhangi birisinin vücubiyetini inkar eden kimse kafir

olur. Aynı  şekilde; kötülükler, zulüm, yalan, içki ve buna benzer şeyler gibimütevatir olarak haramlığı bilinenleri inkar eden kimse de kafir olur. Ancakkendisine hüccet ikame edilmemiş olan, örneğin; İslam’a yeni girmiş ya daİslam şeriatının ulaşmadığı kırsal bölgelerde oturan kimseler gibi; yahut da(aynen hata ettiklerinde Ömer ibnu’l-Hattab’ın  Radıyallahu Anhu kendilerineistitabe uyguladığı kimseler gibi) hata ederek iman edip salih ameller işleyen-lerin içkinin haram oluşundan istisnâ tutulacaklarını zanneden kimse vebunun gibilerine istitabe uygulanır ve hüccet ikame edilir. Eğer ısrar ederler-se o zaman kafir olurlar. İstitabe yapılıp hüccet ikame edilmeden önce onla-

rın kafir olduklarına hükmedilmez. Aynen sahabenin Kudame ibn-i Maz’un ve yanındakilerin te’vilinde hataya düştükleri şeyden dolayı kafir olduklarınahükmetmedikleri gibi.”52

Dolayısıyla aşırıya kaçan bazılarının yaptıkları gibi, en ufak bir hata-da kişinin küfrüne hükmedecekleri bir meselede, avamın içerisinden İslam’ını izhar eden bir kimseyi imtihan etmek de helal değildir. Bu meselenin ihtimal-li olup olmaması veya alimlerin bile meal ile tekfir meselesi gibi içindençıkamadığı bir konu olması ya da delil olmadan tekfir hükmünün verileme-yeceği bir mesele olması bu cahil aşırılar için çok önemli değildir. Ayrıca

onları, ele geçirdikleri av gözü ile baktıkları bu kişinin, elinden bir şey gelme-yen ve yol bulamayan mustaz’aflardan olması ya da gönlü İslam’dan veMüslümanlardan yana olması ve bir meselede bilmeden yanılmış olması dailgilendirmez. Bu zavallıların derdi, bu yanlışları tedavi etmek değil, f ırsatbilmektir. Çünkü bu tür sebepler ile tekfir edecekler, insanların can, mal veırzlarını helal sayacaklardır. Tekfirin şartlarına veya engellerine bakmazlar.Hatta bu aşırılardan öyleleri vardır ki, tekfirin şartları ve engelleri konularına

51

16 Nahl/3652 Mecmuu’l-Fetava, 7/609-610

25

7/28/2019 Tekfirde Aşırılıktan Sakındırma Konusunda Otuz Risale-Makdisi

http://slidepdf.com/reader/full/tekfirde-asiriliktan-sakindirma-konusunda-otuz-risale-makdisi 328/531

⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ TEKFİRDE AŞIRILIKTAN SAKINDIRMA KONUSUNDA ⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ 

dair, hiçbir şey bilmemektedir. Üstelik bu tür davranışlarını da Allahu Tealayolunda hazırlık ve cihad olarak kabul ederler.

Gerçekten bunlar kahraman ve mücahid olsalardı, Allahu Teala’nındinine karşı koyan ve savaş açanlara karşı tavır alır ve bunlara karşı koyar-lardı. Bu kafir mürtedlere, kanun ve güçlerine, işbirlikçilerine sığınanlarlasavaşırlardı. O zaman Allahu Teala, onlara lütfundan istedikleri kadar verirdi.Gerçekten böyle bir mücadelenin içinde olsalardı, Allahu Teala onlara bolbol ganimetler verirdi. Madem ki buna güçleri yok, o zaman genel itibarlar ı ile mümteni’ konumunda olmayan bu mustaz’af insanlara daveti götürmekile meşgul olmaları, hidayet bulmalarına yardımcı olmaları ve böylece AllahuTeala’nın kendilerine, düşmanlarına karşı güç vermesi için çalışmaları gere-

kirdi. Şüphe yok ki Allahu Teala, Muhammed’i Sallallahu Aleyhi ve Sellem dilenci değil, hidayet rehberi olarak göndermiştir.

Pakistan’da bu cahil ve serserilerden; yetimlerin, fakirlerin, göçmen-lerin, hatta mücahidlerin mallarını çalanları gördüm. Daru’l-küfürde bulun-dukları için yahut kendilerinin tekfir ettiklerini, tekfir etmeyen bütün herkesiçin aslolanın küfür olduğunu iddia ederek bunu yapmaktadırlar. Hatta bukonuda kendilerine karşı çıkan bazı muvahhidleri de öldürmekten çekinme-mekte, anlamsız hüccetler ile ve geçersiz deliller ile o insanların kanlarını dökmeyi mübah saymaktadırlar.

Kadı Iyad’ın, el-Kabisi’den naklettiğini daha önce aktarmıştık. Ki ora-da şöyle diyordu: “Açık delil olmadıkça insanların kanını dökmek helaldeğildir.”53 Alimlerin bu şekilde ihtiyat gösterilmesi gerektiğini bildirdiklerimakam, devletin güç ve iktidarının bulunduğu yargı merciidir. Bu aşırılarınihtiyatlı davranmaları konusunda yapılacak uyarı ne boyuttadır!?

Bir defasında bu aşırılardan pişman olan biri hapishanede bana şun-ları anlattı: “Geceleyin sahibini tanımadan yoldan ticari bir taksi çevirirdik.Silahlarımızı gizlerdik. Bizi bir meyhaneye götürüp içki almasını söyleyereksürücüyü imtihan ederdik. Dediklerimizi kabul eder veya hoşumuza gidecek

bir şey söylerse, ona nasihat etmeden (ki zaten nasihat etmek için değil,ganimet almak için bu işi yapardık) silahlarımızı çeker ve o gün ailesi içinkazandığı paralarını elinden alırdık. Hemen bu stratejik soru ile başlar, aynı anda kararı verir, mürted olduğuna hükmeder ve malını ganimet olarakalırdık.”

Halbuki bunların, o sürücüden istedikleri, yani kendilerini meyhane-ye götürme işi, helal saymadığı sürece, kişiyi dinden çıkaran günah türündendeğildir ve kötülük ile haksızlık üzerinde yardımlaşmadır. Üstelik taleplerine

53 Eş-Şifa, 2/262

26

7/28/2019 Tekfirde Aşırılıktan Sakındırma Konusunda Otuz Risale-Makdisi

http://slidepdf.com/reader/full/tekfirde-asiriliktan-sakindirma-konusunda-otuz-risale-makdisi 329/531

⎯ OTUZ RİSALE 

 verilen yanıt ne kesin olarak, ne de ihtimalli olarak kişiyi küfre götüren birsöz veya amel de değildir. Kaldı ki bu sürücünün malını almanın helal olma-

ndan önce, kendisini küfre götüren bir söz veya amel sadı

r olsa bile,mümteni’ konumda olmaması nedeni ile, uygulanması gereken başka aşa-malar vardır. İbnu’l-Munzir, sırf irtidat ettiği için mürtedin malı üzerindekimülkiyet hakkının yok olmadığı konusunda icma olduğunu belirtmektedir.54 Mülkiyet hakkının kalkması için mürtedin öldürülmesi veya ölmesi gerekir.Çünkü ölünceye veya öldürülünceye kadar, tevbe etme ve İslam’a dönmeihtimali bulunmaktadır.

Bütün bunlar, alimlerin riddet terimini tanımlarken kasdettikleri dininideğiştiren ve kafir olan bir insan için sözkonusudur. Hatalı te’vili sebebi ile

küfür olan bir işi işleyen ancak bununla birlikte de İslam’ı

n şiarları

benim-seyen, ondan asla kopmayan, İslam’a veya Müslümanlara karşı savaşmayan veya düşmanlarını ona karşı desteklemeyen, İslam’ın düşmanlarının küfrü ilekarşılaştıklarında ona katılmayan veya karşı çıkan, onlardan ve onlarınküfürlerinden beri olduklarını belirten veya te’villerini ve mazeretelerinigündeme getiren, kendilerini tekfir edenlerin ise ancak içtihad ile tekfir ettik-leri ve bu içtihadlarında isabet veya hata edebildikleri bu insanlar nasıl tekfiredilebilir? Böyle şeyler ile insanların kanı ve malı heder edilebilir mi?

Bu gafiller, güya, bu sürücüye, isteklerine karşı çıkmasını bekleyerek

sormuşlar. Halbuki adamı baştan aldatmaktadırlar. Çünkü sakallarını traş etmişler, şekillerini değiştirmişler ve dindarların simasından üzerlerinde bir izbırakmamışlar, sonra da istedikleri cevabı vermesi için adamı tuzağa düşür-müşler ve bütün bunlara rağmen o kişinin içki alma isteklerine karşı çıkması-nı beklemişlerdir. Oysa ki, günümüzde bu tepkiyi dinlerine kuvvet ile sar ılanbazı garibanlardan başka kim gösteriyor ki! Tağutların hayatı ve geçimizorlaştırmaları sebebiyle sabahtan akşama kadar ekmek lokmasının peşindekoşarak günlerini tüketen, insanlara iltifat etme ve yüzüne gülme tavrı sergi-leyen, hatta malı haram yollardan kazanmayı bile çoğu önemsemeyen avaminsanlardan böyle bir isteğe kaç kişi karşı çıkabiliyor ki!? Zaten böyle bir şey,kan ve malın heder olması bir yana, tek başına tekfir için yeterli sebep değil-dir.

Halbuki o kişi, onlar üzerinde mütedeyyin bir Müslüman siması gör-seydi, belki de Tebliğ Cemaati’nin yaptığı gibi, onlarla beraber hayırlı işlerdeyardımcı olmaya ve tebliğe çıkmaya söz verirdi. Ondan dini bir şey sorsalar-dı, sıkça gördüğümüz gibi, kendilerine dini bir eda ile iltifat eder ve memle-ketin şeyhu’l-İslam’ı gibi cevap vermeye çalışırdı.

54 Bakınız: Eş-Şifa, aynı yer

27

7/28/2019 Tekfirde Aşırılıktan Sakındırma Konusunda Otuz Risale-Makdisi

http://slidepdf.com/reader/full/tekfirde-asiriliktan-sakindirma-konusunda-otuz-risale-makdisi 330/531

⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ TEKFİRDE AŞIRILIKTAN SAKINDIRMA KONUSUNDA ⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ 

İnsanlara yaklaşım bu şekilde olmaz ve bir hükmün tespiti böyle ya-pılmaz. Özellikle cehaletin yayıldığı, alimlerin ve ilmin azaldığı bir ortamda

kanları

n ve malları

n mübah sayı

lacağı

 şer’i hükümler bu şekilde verilmez.Bu gençlerin hamaset ve dini gayretleri, tağutlara karşı savaş yolundakullanılacağı gerekçesi ile, doğrudan veya tuzaklar kurarak insanların malla-rını almayı meşru kılmaz. Allahu Teala temizdir ve helal olmayan şeylerikabul etmez. Gaye kadar bu gayeye ulaşmada kullanılacak vesilenin demeşru ve temiz olması gerekir.

Daha sonra bu kişiler bazı soygun ve hırsızlık olayları sebebiyle tutuk-landılar. Dindarlıklarını gösterdiler, sakallarını kesmediler. Böylece AllahuTeala’nın ve dinin düşmanları için kullanılacak bulunmaz bir f ırsat niteliğine

dönüştüler. Bunların yaptıkları bahane edilerek basın-yayın organlarındasayfalar dolusu yayınlar yapıldı, cihad ve davet ile alay edildi. Bunlarınhırsızlar koğuşuna atıldıklarını ve askerlerin bunlarla alay ettiklerini, dindargörünmelerinden yakındıklarını, hatta işledikleri suçlar hakkında kendilerinenasihat ettiklerini gördüm. Bana helal ve haramı bir kafirin öğretmesindendaha tuhaf ne olabilir ki! Bir süre sonra onlardan baz ılarını, söylemlerinden

 vazgeçmiş veya gerisin geri dönmüş olarak gördüm. Hapisin uzaması vekurtuluşun gecikmesinden dolayı Allahu Teala’nın kaderine kızıyor ve çirkinsözler söylüyorlardı. Allahu Teala’dan Müslüman gençlere afiyet, selamet ve

hidayet vermesini niyaz ediyoruz.

28

7/28/2019 Tekfirde Aşırılıktan Sakındırma Konusunda Otuz Risale-Makdisi

http://slidepdf.com/reader/full/tekfirde-asiriliktan-sakindirma-konusunda-otuz-risale-makdisi 331/531

⎯ OTUZ RİSALE 

FAİDE

Burada söylenenlere ek olarak sahibine istitabe uygulanan mücerredriddet suçu ile sahibine istitabenin uygulanmadığı riddet suçu arasındaayırım yapmak gerektiğini belirtmek istiyoruz. İbn-i Teymiye Rahimehullah bukonuda şunları söyler: “Riddet iki türlüdür. Birincisi mücerred riddettir.İkincisi ise ölüm cezasının istitabe yapılmadan uygulanacağı riddettir. Her ikitür riddetin cezasının da öldürülme olduğuna ilişkin deliller vardır. Bununlabirlikte tevbe ile bu cezanın düşmesi her iki türü de kapsamamaktadır. Tevbeile cezanın düşmesi hali sadece birinci tür riddet suçu için geçerlidir.Mürtedin tevbesi ile alakalı delilleri inceleyen bunu açıkça görür. İkinci tür

riddet suçunu işleyen ise tevbeye davet edilmeden ya da tevbesi kabuledilmeden öldürülür. Riddet suçunun bu ikinci türünü işleyenler hakkında,tevbelerinin kabul edileceğini belirten ne bir nass ve ne de bir icma bulun-mamaktadır. Bu konuda kıyas yapmanın da imkanı yoktur. Bu nedenleikinci tür riddet suçu için birinci tür riddet suçunun hükmünü uygulamakmümkün değildir.

Bu konuyu inceleyenler göreceklerdir ki söz veya fiil ile riddet suçunuişleyenlerin tümü, tevbe ile öldürülmekten kurtulmamaktadır. Aksine Kitap,sünnet ve icma, mürtedler arasında ayırım yapmıştır. Bununla birlikte bazıla-

rı bu konuda kendi içtihadları sebebi ile, aralarında farklılık bulunmasınarağmen, riddetin bu iki türünü aynı olarak değerlendirmiştir. Halbuki hü-kümde etkili olan bir farkla kıyas edilenler birbirinden farklı ise, kıyas geçersizolur. Bu farkın hükme etki ettiğine Şari’in delili ve muteber maslahatı içerenmünasebet delalet etmektedir. Bunu üç yönden açıklayabiliriz:

Birincisi: Mürtedin tevbesinin kabul edileceğine dair deliller bulun-maktadır. Bu delillerden bazıları Allahu Teala’nın şu ayetleridir: “İmanettikten, Rasul’ün hak olduğuna şehadet ettikten ve kendilerine apaçık delil-ler geldikten sonra küfre sapan bir kavme Allah nasıl hidayet nasip eder?

 Allah zalimler topluluğunu doğru yola iletmez... Ancak bundan sonra tevbeedip yola gelenler başka. Çünkü Allah, çok bağışlayıcı ve merhametlidir”55,“..Kim, iman ettikten sonra Allah’ı inkar ederse, (ona Allah’ın gazabı var-dır)”56 Ancak bu deliller küfrüne ek olarak zarar ve eziyet vermeyi katanlarındeğil, sadece imandan sonra mücerred bir riddet suçunu işleyenlerintevbesinin kabul edileceğini belirtmektedir. Rasulullah’ın Sallallahu Aleyhi veSellem sünneti de sadece mücerred olarak riddet suçunu işleyen kişinintevbesinin kabul edilebileceğini belirtmektedir. Raşid halifelerin uygulamaları 

55

3 Al-i İmran/86-8956 16 Nahl/106

29

7/28/2019 Tekfirde Aşırılıktan Sakındırma Konusunda Otuz Risale-Makdisi

http://slidepdf.com/reader/full/tekfirde-asiriliktan-sakindirma-konusunda-otuz-risale-makdisi 332/531

⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ TEKFİRDE AŞIRILIKTAN SAKINDIRMA KONUSUNDA ⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ 

da mürted olduktan sonra Müslümanlarla savaşan kişilerin tevbe hakkınınbulunmadığını göstermektedir. Sadece riddet suçu ile kalanlar olsun, riddet

suçunun yanı

nda başka küfür olan suçlar işleyip Müslümanlarla savaşan veya kafirlere sığınıp onlardan destek alanlar olsun, bütün mürtedlerintevbelerinin kabul edilebileceğini söyleyenler, yanılmaktadır. Çünkü deliller vefatından sonra Rasul’e Sallallahu Aleyhi ve Sellem söven kişinin tevbesininkabul edilmeden öldürüleceğini göstermektedir.57

İkincisi:  Allahu Teala şöyle buyurur: “İman ettikten, Rasul’ün hakolduğuna şehadet ettikten ve kendilerine apaçık deliller geldikten sonra küfresapan bir kavme Allah nasıl hidayet nasip eder? Allah zalimler topluluğunudoğru yola iletmez. İşte onların cezası: Allah’ın, meleklerin ve bütün insanlı-

ğı

n laneti onları

n üzerinedir. Bu lanete ebedi gömülüp gidecekler. Zira onla-rın azapları hafifletilmez, yüzlerine de bakılmaz. Ancak bundan sonra tevbeedip yola gelenler başka. Çünkü Allah, çok bağışlayıcı ve merhametlidir.İman ettikten sonra kafirliğe sapıp sonra küfürde daha da ileri gidenlerintevbeleri asla kabul edilmeyecektir. Ve işte onlar, sapıkların ta kendisidir-ler.”58

 Allahu Teala, iman ettikten sonra kafir olup, küfürde daha da ileri gi-denlerin tevbelerinin kabul edilmeyeceğini bildirmektedir. Mücerred birriddet suçu işleyen ile küfürde ileri gideni birbirinden ayırmış ve birincisinden

tevbenin kabul edileceğini bildirmiştir. İmandan sonra her türlü riddet su-çundan dolayı tevbenin kabul edileceğini kim iddia ederse, Kur’an nassınamuhalif görüş bildirmiş olur. Kimileri, bu küfrün ölüm anına kadar sürenküfür olduğunu ve son anda yapılan tevbenin kabul edilmediğini söylemiş ise de, bu hatalıdır. Çünkü ayet bundan daha umumidir.59 

Rasulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem bu iki tür riddeti birbirindenayırmıştır. Bu suçu işleyenlerden bir grubun tevbesini kabul etmiş, diğer birgrubun tevbesini ise kabul etmemiştir. Bunlardan birisi Subabe’dir. Subabebir Müslümanı öldürmüş, o Müslümanın malını almış ve ele geçmeden önce

57 Tevbesinin kabul edilmemesi, tevbe etse bile öldürülmekten kurtulmayacağı anlamındadır.Bu nedenle küfürde öne gitmiş olanın tevbe etmesi şartı yoktur. Ancak kendisi İslam’a dön-mek isterse kimse buna engel olamaz. Allahu Teala’nın tevbesini kabul etmesi de böyledir.Tevbe ederse, hiçbir kimse engelleyemez. İbn-i Teymiye Rahimehullah bunu Es-Sarimu’l-Meslul isimli kitabında değişik yerlerde belirtmişir. Bu nedenle öldürülmeden önce tevbe edenböyle bir kimse mürted olarak değil, Peygambere sövmek veya suçsuz bir insanı öldürmektendolayı ceza olarak öldürülür.58 3 Al-i İmran/86-9059 Mürted olarak ölen veya can boğazdan çıkarken tevbe eden kişinin tevbesinin kabul

edilmemesi konusunda tefsircilerin söyledikleri ile İbn-i Teymiye’nin söylediği dünya ahkamı-nı içermektedir.

30

7/28/2019 Tekfirde Aşırılıktan Sakındırma Konusunda Otuz Risale-Makdisi

http://slidepdf.com/reader/full/tekfirde-asiriliktan-sakindirma-konusunda-otuz-risale-makdisi 333/531

⎯ OTUZ RİSALE 

tevbe etmediği için Mekke’nin fethi günü kendisine istitabe uygulanmadan,Rasulullah’ın Sallallahu Aleyhi ve Sellem emri ile öldürülmüştür. Yine buna

benzer suç işlemleri nedeni ile Arniyyin denilen mürtedlerin de öldürülmele-rini emretmiştir. Yine peygambere söverek riddet suçunu işlemiş olan ve birMüslümanı öldüren İbn-i Hatal ve Rasulullah’a Sallallahu Aleyhi ve Sellem iftira ve hakaret eden İbn-i Ebi Serh’in öldürülmeleri de bunun örneklerin-dendir.

Kitap ve Sünnet mürtedler hakkında bu şekilde iki ayrı hüküm vermiş ise ve sırf riddet suçunu işlemek ile kalmayıp, bir Müslümanı öldüren veyamalını alan ya da Rasulullah’a Sallallahu Aleyhi ve Sellem söven kişiler tevbeetse bile öldürülmekten kurtulamamışsa, mutlak olarak mürtedin tevbesinin

kabul edileceğini söylemek doğru olmaz. Rasulullah’a Sallallahu Aleyhi veSellem söven mürted, tevbesi kabul edilmeyen mürted türündendir. Sadeceriddet suçunu işleyen ve bu suçunun üzerine başka bir suç daha işlemeyenkişi dinini değiştirdiği için öldürülür. Bu tür kişiler tekrar İslam’a dönerse,tıpkı ilk defa Müslüman olanların bağışlandığı gibi bağışlanır. AncakRasulullah’a Sallallahu Aleyhi ve Sellem söven kişi böyle değildir. Bununöldürülmesi sırf riddet suçunu işlemesi sebebiyle değil, Rasulullah’a Sallallahu

 Aleyhi ve Sellem sövmesi sebebiyle olur ve bu kişinin öldürülmesi AllahuTeala’nın dinine karşı savaşan mümtenilerin öldürülmesi gibidir. Sonuçolarak, Kur’an ve Kur’an’ı açıklayan sünnet, Allahu Teala’ya ve Rasulü’neSallallahu Aleyhi ve Sellem eli veya dili ile savaş açarak riddet suçunu işleyenintevbesinin kabul edilmediğini belirtmektedir.

Üçüncüsü: Mürted kişinin, işlediği riddet suçu Allahu Teala’ya veyaRasulü’ne Sallallahu Aleyhi ve Sellem sövme sebebi ile gerçekleşmemiş olabi-lir. Zaten bu suçun işlenmiş olması için, mutlaka Allahu Teala’ya veyaRasulü’ne Sallallahu Aleyhi ve Sellem sövme sebebi ile meydana gelmesi dezaruri değildir. Kişinin riddeti, Müslümanları öldürmeyi ve mallarını almayı da içermiyor olabilir. Çünkü sövmek ve hakaret etmek, düşmanlıkta ilerigitmekten ibarettir ve daha büyük bir ahmak olduğunu, dini bozma veMüslümanlara zarar vermeye gayret ettiğini gösterir.

Riddet suçu, nasıl ki, mürted olmayı kastetmeden de meydana gele-biliyorsa, din değiştirme ve peygamberliği yalanlama amacı olmadan dameydana gelebilir. Tıpkı  İblis’in, Allahu Teala’ya has kılınması gerekenUluhiyyeti yalanlama amacı taşımadığı gibi. Gerçi bu amacın bulunmaması,suçu işleyen kişiye yarar sağlamaz. Tıpkı kişinin, kendisini küfre sokacakherhangi bir işi, kafir olmak amacıyla işlememesinin kendisini riddet suçunuişlemiş olmaktan kurtarmadığı gibi.

31

7/28/2019 Tekfirde Aşırılıktan Sakındırma Konusunda Otuz Risale-Makdisi

http://slidepdf.com/reader/full/tekfirde-asiriliktan-sakindirma-konusunda-otuz-risale-makdisi 334/531

⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ TEKFİRDE AŞIRILIKTAN SAKINDIRMA KONUSUNDA ⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ 

Netice olarak, Rasulullah’a Sallallahu Aleyhi ve Sellem sövmesi sebebiile riddet suçunu işleyen kişi, başka bir sebebe binaen riddet suçunu işleyen

kişiye kı

yas edilerek tevbe etmesi ile ölüm cezası

ndan kurtulmaz. Çünkü buiki riddet türü arasında hükümde etkili olan fark bulunmaktadır. Mücerredriddet suçunu işleyerek dinini değiştiren mürted ile hem Müslümanlara vehem de Allahu Teala’ya ve Rasulü’ne Sallallahu Aleyhi ve Sellem hakaret edenmürted, Müslüman olduktan sonra küfre dönen ve aynı adı taşıyan, ancakbirbirinden ayrı olan iki tür kafir konumundadır. Mücerred olarak riddetsuçunu işleyen ve hakaret suçunu işlememiş olan kişinin tevbesi kabul edil-mişken, riddet suçu işleyen ve bununla birlikte hakaret suçunu da işleyenkişinin tevbesi kabul edilmemiştir. Çünkü zarar vermesi ve vermiş olduğu buzararın tevbe ile telafi edilemeyecek olması açısından, bu iki tür arasında farkbulunmaktadır.”60 

Sonuç olarak; mümteni’ olan mürted ile mümteni’ olmayan mürtedarasında ayırım yapmak gerektiği gibi, tevbesinin geçerli olup-olmaması bakımından da mücerred riddet suçu işleyen kişi ile küfürde ileri gitmiş olankişi arasında ayırım yapmak gerekir. Mücerred olarak riddet suçunu işleyenkişi tevbe edebilir ve İslam’a dönebilir. Böylece kanı ve malı dokunulmazolur. Ancak riddet suçunun yanında cezayı gerektirecek başka bir suç işleyenmürtedin tevbesi geçerli değildir ve tevbe etse bile kanı ve malı dokunulmazdeğildir. Çünkü böyle bir kişiye verilen ölüm cezası mücerred riddedin dışın-da başka sebepler ile meydana gelmiştir. Rasulullah’a sövmek, Müslümanı öldürmek, evli iken zina etmek gibi, tevbe ile telafi edilemeyen kul hakları bulunduğu için, böyle bir kişinin yapacağı tevbe kendisini ölüm cezasındankurtarmaz. Bu açıdan iki riddet türü arasında fark bulunmaktadır. Mürtedolarak öldürülme ile had cezası olarak öldürülme arasındaki farkı da böyleceöğrenmiş oluyoruz. Had cezası olarak öldürülen kişi hakkında İslam ahkamı geçeridir. Öldürüldükten sonra yıkanır, namazı kılınır, Müslüman mezarlığınagömülür ve malı akrabalarına miras olarak kalır. Halbuki mürted olaraköldürülen kişi hakkında kafirlerin hükümleri geçerli olur.

60 Es-Sarimu’l-Meslul, 366

32

7/28/2019 Tekfirde Aşırılıktan Sakındırma Konusunda Otuz Risale-Makdisi

http://slidepdf.com/reader/full/tekfirde-asiriliktan-sakindirma-konusunda-otuz-risale-makdisi 335/531

⎯ OTUZ RİSALE 

-22-

KAFİR DEVLET DAİRELERİNDE ÇALIŞAN HER KİŞİ Yİ,AYIRIM YAPMADAN TEKFİR ETMEK

Kafir devletin kurumlarında çalışan her kişiyi, ayırım yapmadan tekfiretmek de, tekfirde yapılan büyük hatalardan biridir. Günümüz fikir kitapla-rından okudukları kimi genellemeler ile ahkam çıkaran hamasetli bazı genç-

lerde bu tür tekfir yaygınlık kazanmıştır. Örneğin, bazılarının, “cahiliyyetoplumları” ifadesinden hareket ile bu tür toplumlarda yaşayan herkesi tekfiretmeleri bu türdendir. Cahiliyye sistemlerinin şemsiyesi altındaki herhangi birkurumda çalışmak, cahiliyyeyi güçlendiren bir sistemde çalışmak olarakkabul edilmiş ve bu anlayış bazılarının ilham kaynağı olmuştur.

Bundan hareketle kimileri, çöp toplayan kişilerden, tağut yöneticilerekadar, kafir devletin kurumlarında çalışan herkesin kafir olduğunu söylemek-tedirler. Halbuki bu, hatalı bir genellemedir. Böyle bir genellemeden, AllahuTeala’ya sığınırız ve kesinlikle bunu kabul etmeyiz.

Bugüne kadar devlette hiçbir görev almamış olsak ve tağuttan veonunla ilgili her şeyden olabildiğince uzak dursak, ona ve yönetimineyakınlaşılmasına sebep olabilecek her türlü yolun önüne geçsek, ona götürenbütün yolları ve bağları kesmek için muvahhid kardeşlerimizin de kafir dev-lette görev almalarını uygun görmesek de, herkesin böyle yapmaya mecburolduğunu veya bunun imanın ve İslam’ın asıllarından olduğunu söylememizmümkün değildir. Biz şer’i hüküm açısından, kafir devlette alınan bütüngörevlerin küfür veya haram olduğunu söylemiyoruz. Aksine görevdengöreve fark olup bunlar arasında ayırım yapmanın gerekliliğini savunuyoruz.

 Açıkça küfür olan söz ve amellerin işlendiği görevler küfre götürengörevlerdir. Kişinin, küfür olan kanunların yapılmasına katılması veya kendi-sine verilen görevinde küfür olan bu kanunlara uyması ve bu kanunlarasaygı göstereceğine dair yemin etmesi, tağutlara karşı dostlukta bulunması,bu kanunları koruması ve savunması veya Müslümanlara karşı tağutlaradestek olması gibi açıkça küfür olan işler bu türdendir.

 Ancak muhteviyatında sadece günah, kötülük ve haksızlıkta yardım-laşma bulunan görevler, haram olan görevlerdir ve bu işlerde görev alanlargünahkar olurlar. Açıkça küfür sebebi olan bir durumu olmadığı sürece

33

7/28/2019 Tekfirde Aşırılıktan Sakındırma Konusunda Otuz Risale-Makdisi

http://slidepdf.com/reader/full/tekfirde-asiriliktan-sakindirma-konusunda-otuz-risale-makdisi 336/531

⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ TEKFİRDE AŞIRILIKTAN SAKINDIRMA KONUSUNDA ⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ 

sadece böyle bir işte görev alması sebebi ile, o kişinin tekfir edilmesi helalolmaz.

Muhtevasında küfür veya haram olan bir şeyin bulunmadığı işlerdegörev almak ise sadece mekruhtur. Mekruh olduğunu söylememizin sebebi,bu işin, Allahu Teala’nın düşmanlarının, Müslümana musallat olmasına,küfür olan hukuku ile yönetmesine veya o işte görev alan Müslümanın zelilduruma düşürülmesine yol açması endişemizdir.

Buhari  Rahimehullah Sahih’inin “İcare” bölümünde, “Bir MüslümanDaru’l-harpte Bir Müşriğin Yanında Çalışabilir mi?” başlıklı babda Habbabibn-i Eret’ten  Radıyallahu Anhu  şöyle  rivayet etmektedir: (Habbab) Der ki:“Ben demircilik yapan birisi idim ve As ibn Vail’in yanında çalıştım. Bana

ödemesi gereken ücret birikti. Bunu ödemesi için yanına gittiğimde banadedi ki: ‘Hayır, vallahi sen Muhammed’i Sallallahu Aleyhi ve Sellem inkaredinceye kadar ödemeyeceğim.’ Bunun üzerine ben: ‘Vallahi ben de senölüp tekrar dirilmedikçe asla böyle bir şey yapmayacağım.’dedim. Dedi ki:‘Ölüp de tekrar dirilecek miyim?’ ben ‘Evet’ dedim. O, ‘Kuşkusuz ben oradamal ve evlatlara sahip olacağım; borcumu o zaman öderim’ diye karşılık verdi. Bunun üzerine Allahu Teala, “Bizim ayetlerimizi inkar edeni ve ‘banamal ve evlat verilecek’ diyeni gördün mü?”61 ayetini indirdi.”

Henüz daru’l-harp konumunda olan Mekke’de durum bu idi.

Rasulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem onun durumunu gördü. İbn-i Hacer Rahimehullah  hadisin şerhinde şöyle der: “Buhari’nin, bu babı “Bir Müslü-man Daru’l-harpte Bir Müşriğin Yanında Çalışabilir mi?” diye isimlendirmesi ve Habbâb hadisini burada rivayet etmesinden anlaşılıyor ki, O, müşrik olan As ibn Vail’in yanında çalışırken Müslümandı. Bu olay Mekke’de olmuşturki, Mekke o zaman daru’l-harpti. Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem  ise bu du-rumu öğrenmiş ve onaylamıştır. Musannıf bu cevazın zaruret ile kayıtlı olma-sı veya müşrikler ile savaşa ve onlardan uzaklaşmaya izin verilmesi veMüslümanın kendisini küçültmemesi emrinden önce olma ihtimalini

gözönünde bulundurarak hükmü kesinleştirmemiştir. Muhalleb der ki: ‘İlimehli bunu zaruret dışında kerih görmüşlerdir. Zaruret halinde caiz olması daiki şarta bağlıdır: Birincisi: Yaptığı işin, bir Müslümanın yapması helal olanbir şey olması. İkincisi ise: Zararı Müslümanlara dönecek olan bir şeydeonlara yardım etmiş olmaması. İbnu’l-Münir der ki: ‘Mezhepler, kafire evindehizmetçilik yapmanın onun emri altında olmanın aksine, iş yerlerinde, zana-atkarların zimmet ehli için çalışmalarının caiz olduğunda ve bunun bir zilletolmadığında karar kılmışlardır. En iyisini Allah bilir.”

61 19 Meryem/77

34

7/28/2019 Tekfirde Aşırılıktan Sakındırma Konusunda Otuz Risale-Makdisi

http://slidepdf.com/reader/full/tekfirde-asiriliktan-sakindirma-konusunda-otuz-risale-makdisi 337/531

⎯ OTUZ RİSALE 

Demirci olan Habbab olayında şunu belirtmemiz gerekir ki; Habbab Radıyallahu Anhu, belirli bir iş için çalışmıştır. Yani günümüzde insanların

yaptı

ğı

  şekli ile, işe başlaması

ndan emekli oluncaya kadar devlet ile akitiçinde bulundukları gibi, yanında çalıştığı kişi ile akit bağı yoktu. Sözleşme iledevlete bağlı olarak çalışanlar üzerinde amirlerinin musallat olması, onlaratahakküm etmesi ve zelil düşürmesi kesindir. Şüphesiz kafirlerin yanındamuvakkat olarak ücretle bir işi yapmayı mekruh gören alimler, böyle birdurumda çalışmayı daha çok mekruh göreceklerdir. Kaldı ki mekruh demele-ri, öncekilerin kullanımında olduğu gibi, haram anlamında da olabilir.

 Ancak, böyle bir işte görev almanın hükmü ne olursa olsun, tekfiretmekten başka bir şeydir. Çünkü defalarca belirttiğimiz gibi tekfir, sadece,

delaleti açı

k, tespiti mümkün olan ve kişiyi küfre götüren söz veya amel ileyapılabilir. Şeriatın temeline dayanmayan ve kurallara uymayan bazı mutlakifadeler tekfir hükmünün uygulanabilmesi için yeterli değildir.

Bazı aşırıların, kafir devlet dairelerinde çalışan her kişinin kafir oldu-ğunu iddia etmeleri ve buna sebep olarak da bu kişilerin kafirlere itaat etme-si olduğunu söylemeleri ve Allahu Teala’nın, “Şüphesiz ki kendilerine doğruyol belli olduktan sonra, ona arka dönenleri, şeytan sürüklemiş ve kendileri-ne ümit vermiştir. Bunun sebebi; onların, Allah’ın indirdiğinden hoşlanma-yanlara ‘Bazı hususlarda size itaat edeceğiz’ demeleridir. Oysa Allah onların

gizlediklerini bilir”62

ayetini buna delil olarak göstermeleri, bu ayetteki küfregötüren itaattan maksadın ne olduğunu anlamamalarından kaynaklanmak-tadır.

Buradaki itaat, mutlak itaat manasında değildir ve küfür, şirk, riddet ve kanun koyma ile ilgili olan özel bir itaati kapsamaktadır. Kafir veya tağutkişi, Allahu Teala’ya itaat olan bir işi veya bir iyiliği emredecek olsa, ona buemrinde itaat eden kişi kafir olmak bir yana, günahkar bile olmaz. Bu okadar açık bir meseledir ki üzerinde daha fazla durmanın gereği yoktur.Bununla beraber bu sözümüz hakkında delil soranlara, Rasulullah’ın

Sallallahu Aleyhi ve Sellem “Hılfu’l-Fudul” konusunda söylediklerini hatırlat-mak isterim. Bilindiği gibi “Hılfu’l-Fudul” dönemin kafirlerinin oluşturduğubir kurumdu. Buna rağmen Rasulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyu-rur: “İslam döneminde de böyle bir şeye çağrılsam, bunu kabul ederim”İleride bu konu üzerinde Allahu Teala’nın izni duracağız.

 Yine, Rasulullah’ın Sallallahu Aleyhi ve Sellem, Kureyş kafirleri ile yap-tığı Hudeybiye anlaşmasında, müşriklerin istekleri konusunda “AllahuTeala’nın haram kıldığı şeyler dışında benden ne isterlerse veririm” sözü ve

62 47 Muhammed/25-26

35

7/28/2019 Tekfirde Aşırılıktan Sakındırma Konusunda Otuz Risale-Makdisi

http://slidepdf.com/reader/full/tekfirde-asiriliktan-sakindirma-konusunda-otuz-risale-makdisi 338/531

⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ TEKFİRDE AŞIRILIKTAN SAKINDIRMA KONUSUNDA ⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ 

onların bazı  şartlarını kabul etmesi de bunun delillerindendir. Bu konudaBuhari’nin  Rahimehullah Sahih’inde “Şartlar” bölümünde “Cihad İçin Şart-

lar”, “Daru’l-Harp Halkı

  İle Anlaşma Yapmak” ve “Şartları

n Yazı

lması

”konularına bakılabilir.

 Abdullatif bin Abdirrahman bin Hasen Alu’ş-şeyh, zamanındaki bazı aşırılara seslenerek şöyle demektedir: “Duydum ki Muhammed Suresi’ndegeçen, “Şüphesiz ki kendilerine doğru yol belli olduktan sonra, ona arkadönenleri, şeytan sürüklemiş ve kendilerine ümit vermiştir. Bunun sebebi;onların, Allah’ın indirdiğinden hoşlanmayanlara ‘Bazı hususlarda size itaatedeceğiz’ demeleridir. Oysa Allah onların gizlediklerini bilir”63 ayetini günü-müz emirlerinden olan, sapık kimi liderler ve bazı müşrik krallar ile anlaşma

 veya ateşkes gibi konularda yazı

şma yapanlara uyguluyorsunuz. Halbukiayetin baş taraf ındaki “Şüphesiz ki kendilerine doğru yol belli olduktansonra, ona arka dönenleri..” kısmını görmüyorsunuz ve buradaki itaattenneyin kastedildiğini bilmiyorsunuz. Başında elif-lam takısı bulunan el-Emr’inne olduğunu da anlamıyorsunuz. Hudeybiye Antlaşması olayında, o günmüşriklerin isteklerinde, koştukları şartlarda ve Rasulullah’ın Sallallahu Aleyhive Sellem onları kabul etmesinde bu yanlış anlayışınızı reddecek ve batıliddialarınızı çürütecek deliller bulunmaktadır.”64 

Devlet dairelerinde çalışmanın hükmü konusunda özel bir çalışmamız

bulunmaktadır ve “el-Mesabihu’l-Munira fi’r-Reddi ala Es’ileti Ehli’l-Cezira”adıyla basılmıştır.

63

47 Muhammed/25-2664 Mecmuatu’r-Resail ve’l-Mesaili’n-Necdiyye’den

36

7/28/2019 Tekfirde Aşırılıktan Sakındırma Konusunda Otuz Risale-Makdisi

http://slidepdf.com/reader/full/tekfirde-asiriliktan-sakindirma-konusunda-otuz-risale-makdisi 339/531

⎯ OTUZ RİSALE 

-23-

İSLAM DEVLET İNİN BULUNMADIĞI BİR YERDE TAĞUTLARDAN VEYA DESTEKÇİLERİNDEN YARDIMİSTEYEN YA DA MAHKEMELERİNE BAŞVURAN HER

KİŞİ Yİ AYIRIM YAPMADAN TEKFİR ETMEK

Tekfir konusunda yapılan hatalardan biri de, İslam devletinin bu-

lunmadığı bir zamanda, hakkını almak veya bir haksızlığı önlemek içintağutların yahut destekçilerinin mahkemesine baş vuran veya onlardan yar-dım isteyen her kişiyi ayırım yapmadan tekfir etmektir. Aşırıya kaçan bazıla-rının, neredeyse ikrah derecesinde bir mecburiyet sebebi ile bu mahkemelerebaş vurmuş veya zorla götürülmüş ya da elinden bir şey gelmeyen ve başkabir yol da bulamayan mustaz’aflardan olsa bile, beşeri kanunlarla hüküm veren mahkemelere baş vuran her kişiyi tekfir ettiğini gördüm. Hatta bazıları,kendisi hakkında yapılmış bir şikayet ile ilgili olarak kendisini savunmak,suçlamayı reddetmek veya kaybolmuş olan çocuğu ya da eşyasını bulmak

gibi bir amaçla karakolun birine müracaat eden insanları bile tekfir etmekte-dir. Çünkü böyle bir işi, tağutun hükmüne baş vurmak olarak kabul ederler.

İslam’ın hükümleriyle hüküm veren bir mahkemenin bulunmadığı dönemlerde, vicdansız bir düşmanın saldırısına uğranılması veya çocukların-dan birinin kaçırılmış olması veya namusuna yönelik saldırıda bulunmuş olması ya da can ve malına tecavüz edilmiş olması halinde mustaz’af konu-mundaki bir Müslüman, bu kurumlara müracaat etmekten başka ne yapabi-lirler ki? Şeriat onları başıboş, sahipsiz ve korumasız olarak mı bırakmıştır?Bu gibi yerlerde çözüm aramalarını yasaklamış mıdır? Bu tür yerlere müra-

caat etmeleri zorunda olduklarını söyledikleri halde, mücerred olarak bumüracaatları sebebi ile kafir mi olmaktadırlar? Bu sorular, aşırıya kaçan oinsanlara sorulduğunda cevap bulmakta zorluk çekmezler ve böyle bir dö-nemde Müslümanların içinde bulunduğu zayıflık halini gözönünde bulun-durmazlar. Onları ilgilendiren tek şey, insanları tekfir etmektir.

 Alimler, küfür konusunda ikrah engelinin muteber olabilmesi için ba-zı  şartlar olduğunu bildirmişlerdir. Bununla birlikte, suçsuz olan bir insanı öldürmesi yönünde zorlamaya maruz kalan kişi hakkında ikrah engelininmuteber sayılabilmesi konusunda çok daha titiz davranmışlardır Ortaya

konan bu şartlar ihtilaflı konulardandır. Alimlerin bu konudaki sözlerini

37

7/28/2019 Tekfirde Aşırılıktan Sakındırma Konusunda Otuz Risale-Makdisi

http://slidepdf.com/reader/full/tekfirde-asiriliktan-sakindirma-konusunda-otuz-risale-makdisi 340/531

⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ TEKFİRDE AŞIRILIKTAN SAKINDIRMA KONUSUNDA ⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ 

inceleyenler bunu görürler. Aslında ihtilaf, kafirlerin yönetimleri altındamustaz’af olarak bulunan kişinin cehaleti sebebi ile te’vil ederek hareket

etmesi halinde mazeretli olarak kabul edileceği furu’attan olan meselelerde-dir. Bu nedenle ilim tahsili ile uğraşanların, kişiyi küfre düşmekten veya küfürkapısını çalmaktan sakındırmak için kullanılan mutlak tehdit ifadeleri veazimete sarılmaya teş viki içeren ifadeler ile özellikle mustaz’aflık veya te’vildurumlarında, muayyen tekfir için kullanılan ifadeler arasında fark olduğunuöğrenmesi gerekir. Kimileri, insanların, hakkı uygulamak ve haksızı cezalan-dırmak için gereken herhangi bir yetki ve otoriteye sahip olmayanüstadlarına muhakeme olmalarını mecburi tutmaktadırlar.

El-Cuveyni  Rahimehullah, “el-Ğıyasî” isimli kitabında, Müslümanları 

yöneten bir imamı

n bulunmaması

halinde, Müslüman alim ve kadı

ları

n,halkın işleri hakkında hüküm vermeleri gerektiğine yönelik bazı bölümleraçmıştır. Bu, her belde halkının, aralarında şeriatın hükümlerini uygulaması için oradaki müçtehidlere baş vurması suretiyle olmaktadır. Bu ise ancak omüçtehidlerin etraf ında odaklanmış ve uygulama otoritesi bulunan Müslü-man bir cemaatin bulunmasıyla mümkündür. Çünkü ancak bu şekilde veri-len hükümler uygulanabilir.

El-Cuveyni  Rahimehullah, belli bir dönem Müslümanların imamınınbulunmayabileceğini hesaba katarak bunu belirtmiştir. Ancak, günümüzde

olduğu gibi, Müslümanların devlet otoritelerinin olmamasına ilaveten İslamcemaatinin de bulunmamasını, ümmetin sürüler gibi dağınık olmasını,mürtedlerin onların başına musallat olmasını ve insanlara kanunlarını zorlakabul ettirmelerini, alimlerin ve hal ve akd ehlinin ortadan kalkmasıyla ilminde yok olmasını, cahil liderlerin insanların başına geçmesini, ümmettenkitlelerin müşriklere katılmasını ve çağımızda, Rasulullah’ın Sallallahu Aleyhive Sellem kıyametten önce ortaya çıkacağını belirttiği fitne ve musibetlerinümmetin başına bu derece gelmesini aklına getirmemiştir. Bugün, alimlerin,insanlar kendilerine anlaşmazlıklarını çözmeleri için müracaat etmeleri halin-de, kararlarını uygulayacak ne bir otoriteleri ve ne de böyle bir cemaatlerikalmamıştır. Özellikle haksızlık yapanlar, bir güce dayanarak, alimlerin otori-tesini tanımayan kafir ve fasık kimseler ise, alimlerin bunlara kararlarını uygulatma imkanı hiç bulunmamaktadır. Çünkü böyle bir durumda alimlerinkararlarına ancak Allahu Teala’dan korkan kimi insanlar boyun eğer. Bu isehasım tarafların ancak takva ve iman ehlinden olmaları halinde mümkündür.Bugün genel olarak, insanların davalarında musibet haline gelenler takva vehatta iman ehli olan kişiler değildir. Aksine genellikle Kur’an’ı umursamayan,iman duygusuyla hareket etmeyen ve ancak otoritenin gücü ile yola gelecekolan insanlardır.

38

7/28/2019 Tekfirde Aşırılıktan Sakındırma Konusunda Otuz Risale-Makdisi

http://slidepdf.com/reader/full/tekfirde-asiriliktan-sakindirma-konusunda-otuz-risale-makdisi 341/531

⎯ OTUZ RİSALE 

Müslümanın canına, malına, ırzına veya ehline haksızlık yapanlar, şe-riatın hükümlerine boyun eğmeyen ve alimlerin verdiği bu hükümleri kabul

etmeyen kişiler ise, bu hükümler ile yargı

lanı

p haksı

zlı

kları

tespit edildiğindeonlara bunu uygulayacak Müslüman bir otorite de yoksa, zaten mazlum vemağdur olan Müslüman, yargılanmak için bu alimlere baş vurmaya nasılmecbur edilebilir? Halbuki bu alimler ne onun hakkını geri alabiliyor, ne dauğradığı haksızlığı giderebiliyorlar. Müslüman, bir kafirden korunmak veyabir zalimin haksızlığını önlemek için, mürted ve kafir hükümetlerin kurumla-rına sığınmaya mecbur kalsa, yine de tekfir edilebilir mi?

Biz burada, bugün Müslümanların yaşadıkları acıklı durumu haklı çı-karmaya çalışmıyoruz. Aksine bizim davetimiz, insanları kullara kulluktan

kurtarı

p Allahu Teala’ya kul yapmak ve tağutları

n hükümlerinden AllahuTeala’nın tertemiz şeriatının hükmüne çıkarmak temeline dayanmaktadır.Şüphesiz bu, avamından ilimli olan tabakasına kadar bütün Müslümanlarıngerçekleşmesi için çalışmaları vacip olan bir görevdir. Bunun için çalışıpçabalamaları ve bu gayeye yönelik olarak yapılacak olan her türlü cihadifaaliyetin içinde bulunmaları gerekir. Bütün problemler ve hastalıklar için enyararlı çözüm budur.

 Ancak Allahu Teala bu konuda Müslümanlara lutfedinceye kadarböyle durumlarda mustaz’af konumundaki Müslümanlar ne yapmalıdır? Bu

mahkemelere ve otoritelere baş vurmak zorunda kalırlarsa kafir mi olurlar?Bu sorulara cevap vermeden önce hemen belirteyim ki bu sözlerim

ile hiçbir zaman tağutun mahkemelerinde yargılanmaya veya bunu normalgöstermeye çalışmıyorum. Allahu Teala bundan bizleri korusun. Hiçbirzaman böyle bir şey aklımdan geçmez. Biz ömürlerimizi Allahu Teala yolun-da adadık ve hayata geldiğimizde başımıza musallat olduğunu gördüğümüzbu tağuti rejimler ile mücadele ederek geçirdik. Bugüne kadar da büyükküçük herhangi bir konuda onların hükmüne baş vurmadık ve hiçbir anlaş-mazlıkta onların karakollarına, mahkemelerine veya polislerine gitmedik.

Hatta hasmımızın hakkımızı teslim ettiği zaman, yol üzerindeki ihtilaflar veyabasit olaylarla ilgili olarak da bu yerlere baş vurmadığımız gibi, hakkımızınkaybolduğu zamanlarda da bu kurumlara baş vurmadık. Bize yöneltilen kimisuçlamalar sebebiyle zaman zaman idam talebi ile elleri kelepçeli ve tutukluolarak yargılandık. Allahu Teala bize lutfetti sebat ettik. Buna rağmen küfürkanunlarıyla yargılama olacağını ve avukatların hemen hepsinin bu mahke-meleri ve kanunlarını yücelttiğini, kararlarının adalet ve hakkaniyet ile veril-diğini söylediklerini bildiğimiz için kendimizi savunmak amacıyla avukat biletutmadık. Allahu Teala’nın salih amellerimizi kabul etmesini ve canımızı 

Müslüman olarak alması

dileriz.

39

7/28/2019 Tekfirde Aşırılıktan Sakındırma Konusunda Otuz Risale-Makdisi

http://slidepdf.com/reader/full/tekfirde-asiriliktan-sakindirma-konusunda-otuz-risale-makdisi 342/531

⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ TEKFİRDE AŞIRILIKTAN SAKINDIRMA KONUSUNDA ⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ 

Her zaman insanlara bunu tavsiye ediyor, tağutlardan ve onlarınmahkemelerinden uzak durmalarını teş vik ediyoruz. Dünyalık kayıpları olsa

bile elleri kelepçeli ve zorla götürülmedikleri, kendilerini savunmak zorundakalmadıkları sürece onların mahkemelerine gitmemelerini söylüyoruz.

Bütün bunlarla beraber insanların ahvalinin farklı olduğunu,mustaz’af olduklarını, şeriat hükümlerinin ve otoritesinin bulunmadığı birortamda imkanlarının değişik olduğunu da bilmekteyiz. Dolayısıyla herMüslümanı azimete sarılmaya mecbur etmenin mümkün olmadığının dafarkındayız.

 Allahu Teala, dini hükümleri ve çözümleri sadece güçlüler için koy-mamıştır. Aksine bütün ümmetten sıkıntıyı kaldırmış, zayıfların durumunu

gözetmiş ve kimseye gücünün üstünde bir şey yüklememiştir. Zaruret halle-rinde mahzurlu olan bazı şeyleri mübah kılmış ve kalp imanla dolu iken ikrahdurumunda küfür sözünü söylemeye de ruhsat vermiştir. Azim sahibi insan-lar bile mecbur kaldıkları ve üstesinden gelemedikleri bazı  şeylerde normalzamanda nefret ettikleri, uzak durup kaçındıkları kurum ve kişilere baş vur-mak zorunda kalabilirler. Mesele, her zaman kişinin vazgeçeceği veya dininikorumak için terkedeceği hukuk veya dünyalık türünden olmayabilir. Belkikimilerinin malına, canına, namusuna saldırıda bulunmuş olabilir. AllahuTeala’nın ahkamının yürürlükten kaldırıldığı bu kokuşmuş toplumlarda olup

bitenleri izleyenler, o kadar çok cinayetlere, özellikle iffet ve namuslarayapılan saldırı ve tecavüzlere tanık olur ki bu durumlarda kişinin başınagelenleri sineye çekmesi veya hakkını aramaması mümkün değildir. Herkişinin de kendi canını, namusunu ve malını koruyacak adamı, aşireti veyayakınları yahut güç ve otoriteyi elinde bulunduran bu mahkemelere baş vur-madan işini halledecek destek ve iktidarı olmayabilir. İnsanların durumlarını bilen ve şeriatın maksatlarından haberdar olan ilim ehlinin, bütün bu durum-ları gözönünde bulundurması, bu gibi olaylar hakkında konuşurken budurumları mutlaka hesaba katması ve bu gibi durumlarda acele ile insanları tekfir etmemeleri gerekir.

Üstelik, “Sana indirilene ve senden önce indirilenlere iman ettikleriniileri sürenleri görmedin mi? Zira tağuta iman etmemeleri emrolunduğu haldetağutun önünde muhakemeleşmek istiyorlar. Halbuki şeytan onları büsbütünsaptırmak istiyor. Onlara, ‘Allah’ın indirdiğine ve Rasul’e gelin’ denildiğizaman, münaf ıkların senden iyice uzaklaştıklarını görürsün”65 ayetlerininnüzul sebebi de, Allahu Teala’nın hükmünü uygulayacak bir otoriteninbulunmadığı böyle bir dönemde, üzerinde durduğumuz konudan farklı birolaydır.

65 4 Nisa/60-61

40

7/28/2019 Tekfirde Aşırılıktan Sakındırma Konusunda Otuz Risale-Makdisi

http://slidepdf.com/reader/full/tekfirde-asiriliktan-sakindirma-konusunda-otuz-risale-makdisi 343/531

⎯ OTUZ RİSALE 

Bu ayetler, Allahu Teala’nın hükmünün devlet ve otorite sahibi oldu-ğu, mazlumun ve zalimin hakkını, kısaca her hak sahibinin hakkını veren

insanları

n en adaletlisi Rasulullah’ı

n Sallallahu Aleyhi ve Sellem bulunduğu birdönemde inmiştir. ‘Allah’ın indirdiğine ve Rasul’e gelin’ ifadesi bunu gös-termiyor mu? Buna rağmen, ayette sözü edilen insanlar kendi iradeleriyle, Allahu Teala’nın ve Rasulü’nün Sallallahu Aleyhi ve Sellem hükmünü bırakıp,tağutun hükmüne baş vurmayı tercih etmişlerdir. Bu insanlar, hükmünebaş vurdukları kimseler ister Yahudi, ister kahin, ister başkaları olsun, kendihevalarına uygun olarak hüküm vermeleri için onların yanına gidiyorlardı.Elbette Allahu Teala’nın izin vermediği kanunları kendi kendilerine teşrieden, yönetim ve yasama yetkilerini ellerinde bulunduran tağutlar da AllahuTeala’nın şeriatını uygulamayı reddetmeleri, küfür kanunlarını uygulamaları 

 ve herkesi buna uymaya mecbur etmeleri sebebi ile hem bizzat tağut ve hemde tağutların hükmüne baş vuranlar kapsamına girmektedirler. Onlara yar-dım eden, Allahu Teala’nın şeriatını uygulamayı reddeden ve tağutlarınhüküm ve iktidarlarının ayakta kalmasını destekleyen herkes bunun içinde-dir. Çünkü savaşta öncünün hükmü ile artçının hükmü aynıdır.66

Genel olarak, Allahu Teala’nın hükmüne ulaşma ve anlaşmazlığı şe-riatın hükmü ile çözme imkanı olduğu halde, kendi irade ve isteğiyle bunureddedip, tağutun hükmüne baş vuran herkes, Allahu Teala ve Rasulü’nünhükmünü bırakıp tağutun hükmüne baş vurmuş sayılır. Tağutun hükmü ise, Allahu Teala’nın indirmediği ve izin vermediği her türlü hükümdür.

 Ancak tekfir edilmemeleri gerektiğini söyledimiz insanlar, ayetlerdebelirtilen tabloya uyan insanlar değildir. Dolayısıyla ayetteki hükmün kap-samına da girmemektedirler. Günümüzde insanlar, yeryüzünde AllahuTeala’nın otoritesinin ve hükmünün yürürlükte olmadığı, mustaz’af konum-daki Müslümanların haklarını almak için baş vurup sığınacakları  şer’i birmahkemenin bulunmadığı bir ortamda tağutun mahkemelerine müracaatetmektedirler. Bunlar Allahu Teala’nın hükmünü ve otoritesini terkederek,tağutun hüküm ve mahkemelerine gitmiyorlar. Allahu Teala’nın ve Müslü-manların korumasını ve desteğini dışlayarak, tağutun koruma ve desteğinesığınmıyorlar. Zaten böyle bir şeyi savunmaktan ve korumaya çalışmaktan Allahu Teala’ya sığınırız.

Karşımızdaki manzara, kendilerini koruması altına alacak Müslümanbir imam veya sığınacak Müslüman bir otorite bulumayan, haklarını almakiçin mevcut mahkemelerden ve kanunlardan başkasını bulamayan mustaz’af 

66 Ebu Bekir İbnu’l-Arabi, alimlerin çoğunun öncü ile artçının hükmünün aynı olduğunda

ittifak ettiklerini belirtmekedir. Bakınız: Ahkamu’l-Kur’an, 1/148-151, Mecmuu’l-Fetava’daİbn-i Teymiye de aynı şeyi belirtmektedir.

41

7/28/2019 Tekfirde Aşırılıktan Sakındırma Konusunda Otuz Risale-Makdisi

http://slidepdf.com/reader/full/tekfirde-asiriliktan-sakindirma-konusunda-otuz-risale-makdisi 344/531

⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ TEKFİRDE AŞIRILIKTAN SAKINDIRMA KONUSUNDA ⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ 

 ve ezilmiş insanların manzarasıdır. Güç ve aşiret sahibi başka bir kafirincanı, malı ve namusuna yönelik yaptığı saldırıdan kendisini korumak ve

hakkı

almak için veya te’viline binaen mecbur kaldı

ğı

sonucuna ulaştı

ğı

 için kafirlerin kuvvet ve otoritesine sığınanların manzarasıdır. İşte bu manza-rayı, ayetlerin nüzul sebebi olarak belirtilen manzara ile aynı görmek doğruolmaz. Aynı  şekilde Müslümanın canına veya namusuna saldıran kişinin,ancak kuvvet ve otoritenin caydırabileceği ve bundan başka da caydırmayolunun bulunmadığı, kendisini Müslüman sayan zalim ve facirlerden olma-sı halinde de durum böyledir.

Bugün Müslümanların başına musallat olan küfür kanunlarının nebarbar hükümler içerdiğini, bu kanunların, insanların kan, mal ve namusları-

n heder olması

nda en büyük etken olduğunu, mal ve mülklerini her yağ-macı ve soyguncunun telef etmesine müsaade ettiğini bilen biri olarak bunla-rı söylüyorum. “Keşfu’n-Nikab an Şeriati’l-Ğâb” isimli kitabımızda bu kanun-ların maskesini indirdik ve barbarlıklarını gösteren örnekler verdik.67

 Ancak insanların başına gelen olaylar, kıyamet gününe kadar hergün değişmekte ve artmaktadır. İnsanların zaruretleri ve problemleri defarklıdır. Bilhassa namus meselesinde insanlarda zaruret, bazen ikrah derece-sine varmaktadır.

Tağutların destekçileri ve şirk hükümlerini uygulayanlar arasında,

yaptıklarını iyi sanan, namuslara saldırılmasına razı olmayan ve elindengeldiği kadar mazlumun hakkını almaya çalışan kişiler bulunabilir. Özelliklebu kişiler iyi bir ailede yetişmiş, ahlaklı ve namus ehli insanlar ise, bu konu-da daha titiz davranabilirler. Bu ahlakta olanlar her zaman kafirler aras ındada bulunabilir. Rasulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurur: “İnsanlarmadenler gibidir. Anlarlarsa, cahiliyye devrinde iyi olanlar, İslam devrindede iyi olurlar.”68 

Rasulullah’ın Sallallahu Aleyhi ve Sellem, Kureyş’in eziyetlerinden bu-nalan ashabına hitaben buyurduğu şu sözler de bunu desteklemektedir:

“Habeşistan’a gitseniz. Orada kimseye haksızlık yapmayan adaletli bir kral vardır.” Gerçekten de henüz kafir olmasına rağmen Necaşi haksızlık yapma-dı ve hicret edenleri geri getirmek için giden Kureyş heyetine Müslümanları teslim etmedi. O zaman Necaşi, henüz Müslüman değildi.

İbnu’d-Dığne, Ebu Bekir’in  Radıyallahu Anhu yola çıktığını gördüğün-de ona şöyle söylemiştir: “Ey Ebu Bekir, senin gibi biri ne çıkar, ne de çıkarı-

 67

Kuveyt nüshası ile Ürdün’de muhtasar olarak hazırladığımız nüshayı birleştirdik.68 Buhari,3383 ve Müslim

42

7/28/2019 Tekfirde Aşırılıktan Sakındırma Konusunda Otuz Risale-Makdisi

http://slidepdf.com/reader/full/tekfirde-asiriliktan-sakindirma-konusunda-otuz-risale-makdisi 345/531

⎯ OTUZ RİSALE 

lır... Sen benim komşumsun, dön ve memleketinde Rabbine ibadet et.”69 O,Ebu Bekir’in komşusu ve müşrik biriydi. Bunun gibi kafirler arasında da

zulümden nefret eden, mazlumun ve darda kalanı

n imdadı

na yetişen insan-lar olduğunu gösteren örnekler çoktur. Ancak şuna dikkat edilmelidir ki, biz,kanunlardan söz etmiyoruz. Sadece bu kanunlarla hükmeden hakimlerden,bazen haksızlığı önlemek veya hakları geri vermekte yetki ve otoritelerinikullanan insanların olduğunu söylüyoruz.

 Ancak İbnu’d-Dığne’nin, Ebu Bekir’i Radıyallahu Anhu himaye etmesi,onun hakkındaki küfür hükmünü değiştirmediği gibi, bu tağuti kanunlarlahükmeden insanların, bazen mazluma yardımda bulunmaları, haklarındakihükmü değiştirmez ve görevlerinde kalmalarını caiz veya mübah kılmaz.

Bizim söylediklerimiz bununla ilgili değildir. Biz sadece bu gibi insanlara vehükmettikleri kanunlara insanları baş vurmaya mecbur bırakan, onlardanyardım almaya iten te’viller, haklı sebepler ve gerekçeler ile ilgili olup, busebeplerden dolayı, bu kurumlara müracaat eden insanların tekfir edilmele-rinin doğru olmadığını söylüyoruz.

Müslümanın, koruyacak ve ahkamına baş vuracak İslami bir otorite ve mahkemenin bulunmadığı bir ortamda, zaruret durumunda, kendisinikoruyan, haksızlıktan kurtaran veya başka bir kafirin haksızlığına karşı des-tekleyen ve kendisine gelecek kötülüklere göğüs geren bir kafirin korumasına

sığınması, hiçbir şekilde tağutun hükmüne baş vurmak anlamına gelmez.Rasulullah’ın Sallallahu Aleyhi ve Sellem, kafirler taraf ından kurulmasınarağmen Hılfu’l-Fudul hakkındaki övücü sözlerini daha önce aktarmıştık.Rasulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem, küçük yaşta tanık olduğu o ittifakhakkında şöyle buyurur: “K ırmızı develerimin olmasını ona tercih etmem.İslam’da da böyle bir şeye çağrılsam kabul ederim.”70

Bu ittifak, cahiliyye devrinde, oluşturdukları güç ve imkan sayesindemazluma yardım, haksızlığa uğrayanı destekleme ve haklarını geri vermekonusunda aralarında sözleşen kişilerden oluşuyordu. Bu ise, İslam’ın kuvvet

 ve devlet olmadığı, Muhammed’in Sallallahu Aleyhi ve Sellem henüz peygam-ber olmadığı ve bu kurumun mücerred bir cahiliyye kurumu olduğu birdönemde idi.

Rasulullah’ın Sallallahu Aleyhi ve Sellem bu ittifakı övmesi, İslam’ındevlet olmadığı bir dönemde kafirlerin veya zalimlerin saldırılarına karşı haklarını korumak, gasbedilen hakları geri almak, haksızlığı gidermek ve can,

69 Buhari, 3905, As bin Vail’in Ömer İbnu’l-Hattab’ı koruması altına alması konusunda da

bakınız: Buhari, 3864-3865.70 Ebu Davud, Hakim ve Beyhaki rivayet etmiştir.

43

7/28/2019 Tekfirde Aşırılıktan Sakındırma Konusunda Otuz Risale-Makdisi

http://slidepdf.com/reader/full/tekfirde-asiriliktan-sakindirma-konusunda-otuz-risale-makdisi 346/531

⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ TEKFİRDE AŞIRILIKTAN SAKINDIRMA KONUSUNDA ⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ 

mal veya namusa yönelik yapılan tecavüzün önüne geçmek için mustaz’af Müslümanın da böyle yerlere ve benzerlerine baş vurmasında sakınca olma-

ğı

gösterir. Haram veya küfür olması

bir yana, bunda en ufak bur sakı

n-ca olsaydı, Rasulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem onu överken bunu da belir-tirdi. Çünkü Rasulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem ümmetin en takvalısı vedini konusunda en dikkatli olanıdır. Sakındırmadığı bir kötülük de olmaz.

Bizim savunduğumuz ve küfür olmadığını söylediğimiz şey, bu türdurumlarda bir yardım isteme ve destek aramadır. Değilse, kafir tağutlarınkanun ve hükümlerine baş vurmayı veya muvahhid Müslümanlara karşı onlardan yardım istemeyi ve mahkemelerine baş vurmayı mutlak olarak caizgörmemiz asla sözkonusu değildir. Böyle bir şeyi hiçbir zaman söylemedik.

Müslümanda, hiçbir otoriteden korkmadan ve tağutları

n baskı

ndan çekin-meden kendisini Allahu Teala’nın hükmüne baş vurmaya ve ona razı olmayasevkedecek kadar iman, takva ve din duygusu olması gerekir. Kişi, hakkını,hasmı ancak kafirlerin mahkemelerinde yargılanmayı kabul ettiği halde,tağutların mahkemesine gitmeden de alabileceğini biliyorsa ve buna rağmentağutun mahkemesine kendi isteği ve iradesiyle giderse, yukarıdaki ayetinnüzul sebebi kapsamına girer ve o manzara içinde yerini almış olur.

Uğradığı haksızlığı gidermek ve davayı çözmek için mevcut olan İs-lam yönetiminin mahkemesine ve Allahu Teala’nın hükmüne davet edildiği

halde, bunu kabul etmeyip reddeden kişiler, Allahu Teala’nın şu ayetlerininkapsamına girmektedirler: “Onlara, ‘Allah’ın indirdiğine ve Rasul’e gelin’denildiği zaman, münaf ıkların senden iyice uzaklaştıklarını görürsün”71,“Hayır; Rabbine andolsun ki, aralarında çıkan anlaşmazlık hususunda senihakem kılıp sonra da verdiğin hükümden içlerinde hiçbir sıkıntı duymaksızın(onu) tam manasıyla kabullenmedikçe iman etmiş olmazlar.”72

Tekfir konusunda aşırıya giden kimileri, avam kesimden olan Müs-lümanları protesto etmede aşırıya kaçmış, sıkıştırmış ve güçlerinin yetmediğişeyleri onlara yüklemişlerdir. Hatta bu mahkemelerde duruşmaya katılması-

nı, istendiği veya arandığı için bu yönetimlerin karakollarına girmesini bileyasaklamış, bundan kaçınmalarını, kaçıp gitmelerini, aksi halde kafir olacak-larını söylemişlerdir.

Halbuki özellikle gücün olmadığı dönemlerde ve yaşadığımız şartlar-da buna herkesin gücü yetmez. İnsanlar zaruret ve eziyetlere katlanma konu-sunda farklıdırlar. Fakihler aç kalınması halinde, yeterli dirence sahip olankişilere caiz görmedikleri bazı hususları, direnci olmayan ve yaşlı için caiz

71

4 Nisa/6172 4 Nisa/65

44

7/28/2019 Tekfirde Aşırılıktan Sakındırma Konusunda Otuz Risale-Makdisi

http://slidepdf.com/reader/full/tekfirde-asiriliktan-sakindirma-konusunda-otuz-risale-makdisi 347/531

⎯ OTUZ RİSALE 

görürler. Nitekim ikrahın derecesinde de insanlar farklı farklıdır. Bu nedenle-dir ki her durum ve makam için söylenecek söz de farklıdır.

Günün birinde tek başına olduğu halde kavmine meydan okuyan vealevli ateşlerine aldırış etmeyen İbrahim  Aleyhisselam, başka bir zamandakendisinin ve eşinin mustaz’af olduğunu kabul etmiş ve Sare’yi çağırankafirin isteği hakkında kendisini mecbur ve muzdar görmüştür. Buhari

 Rahimehullah, bu olayın anlatıldığı hadisi, Sahih’inin ikrah bölümüne almıştır.Ebu Hureyre’den  Radıyallahu Anhu, Rasulullah’ın Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurduğu rivayet edilir: “İbrahim  Aleyhisselam, zevcesi Sare ile hicretyolculuğuna çıkıp, onunla bir memlekete girdi. Orada meliklerden bir melikyahud zalimlerden bir zalim hükümdar var idi. Neticede o hükümdar, İbra-

him’e; ‘Yanı

ndaki kadı

bana gönder’ diye haberci gönderdi. Bunun üzeri-ne İbrahim, Sare’yi o hükümdara yolladı. Sare onun yanına varınca, hü-kümdar Sare’den nasip almak için harekete geçti. Sare kalkıp abdest aldı venamaza durdu. Namazın ardından; ‘Allah’ım! Eğer ben, Sana ve Rasulü’neiman ettim ise, benim üzerime şu kafiri musallat etme’ diye dua etti. Bu duaile o zalimin hemen nefesi boğulup yere düştü ve ayağı ile yere vurup debe-lenmeye başladı.” Buhari  Rahimehullah bu hadise, “Kadın zina üzerine zor-landığı zaman kendisine had cezası yoktur” bölümünde yer vermiştir.

Onların bu durumu ikrah kabul edilmiş ve Sare’nin zalim kişi ile

başbaşa kalması kendisi veya İbrahim  Aleyhisselam açısından bir kötülükolarak kabul edilmemiştir. İbn-i Hacer  Rahimehullah, alimlerin bu görüşteolduklarını belirtmiştir. İbrahim Aleyhisselam ve eşi, kaçıp kurtulmadıkları içinkınanmamış ve bundan dolayı da sorumlu olduklarını kimse söylememiştir.Çünkü bulundukları makamda, kendi durumlarını en iyi yine kendileri bil-mekteydi.

 Ayrıca bilinmektedir ki, kafirlere, onların mahkeme veya karakolları-na yapılan her müracaat, tağutların hükmüne baş vurmak veya küfür değil-dir. Bununla birlikte, çoğu zaman, suçlamalar veya açılan davalar için, bu tür

yerlere yapılan mücerred baş vuru ile çözüm aranmaktadır. Oysa ki hiçbirsakıncası bulunmayan ve küfür ile ilişkisi de olmayan, hakem tayin etmeyöntemi ile veya tarafların birbirleriyle barışması ile de bu sorunlar çözümle-nebilir. Allahu Teala, “Sulh (daima) hayırlıdır”73 buyurur. İnsanların arala-rında yaptığı gizli ve kötü f ısıldaşmalardan, “insanların arasını düzeltmekisteyen”74 kişinin yaptığı f ısıldaşma istisna edilmiştir. Allahu Teala, Müslü-man kesimler arasındaki anlaşmazlık ve çatışma hakkında da şöyle buyurur:

73

4 Nisa/12874 4 Nisa/114

45

7/28/2019 Tekfirde Aşırılıktan Sakındırma Konusunda Otuz Risale-Makdisi

http://slidepdf.com/reader/full/tekfirde-asiriliktan-sakindirma-konusunda-otuz-risale-makdisi 348/531

⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ TEKFİRDE AŞIRILIKTAN SAKINDIRMA KONUSUNDA ⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ 

“..aralarını adaletle düzeltin ve (her işte) adaletli davranın.”75 EbuHüreyre’den  Radıyallahu Anhu, Rasulullah’ın Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle

buyurduğu rivayet edilir: “Müslümanlar arası

nda, haramı

helal, helali deharam etmedikçe sulh caizdir.”

Ömer ibnu’l-Hattab  Radıyallahu Anhu, aralarında barışmaları için ha-sımları geri çevirirdi. Bu nedenle fakihler, Allahu Teala’nın haklarındanbirinin sözkonusu olmadığı bütün davalarda, hakimin, hasımları barıştırmayaçalışmasını müstehap saymışlardır. Bilindiği gibi davalarda konu ya AllahuTeala’nın haklarından biridir veya insanların haklarından biridir ya da taraf-lardan birinin galip olduğu ortak bir haktır. Kulların kendi hakları için arala-rında barışmaları caiz olsa da, Allahu Teala’nın hakları konusunda bunun

caiz olmadı

ğı

f ı

h kitapları

nda aktarı

lmaktadı

r.76

Caiz olan barışma, insanlar arasında genel olup, sadece karı-koca ilesınırlı değildir. İki ortak, iki hasım, iki kesim ve tartışan iki taraf arasında dabarışma geçerlidir. Eşler arasındaki anlaşmazlıkta, tarafların barışması caizolduğu gibi, ayrılık ve anlaşmazlıktan daha hayırlı olan barışı sağlamak içintaraflardan birinin hakkından vazgeçmesinin istenmesi de caizdir. Bütünanlaşmazlık ve ihtilaflar da bu şekilde, tarafların anlaşması veya birininhakkından vazgeçmesi suretiyle anlaşma yapılarak çözülebilir. Tarafları uzlaştırmayı şeriatın caiz gördüğü ve bu meselede, helali haram kılma yahut

haramı helal kılma olmadıkça hiçbir engelin bulunmadığı bilinmektedir.İbn-i Hacer  Rahimehullah  şöyle der: “Anlaşmalar çeşitlidir;

Müslümanın kafir ile anlaşma yapması, eşlerin anlaştırılması, adaletli taraf ilesaldırgan taraf arasındaki anlaşma, yaralama olaylarında uygulanacak an-laşma, arazi sınırları hakkında olduğu gibi diğer ortak olan şeylerde anlaş-mazlık çıktığı zaman tarafların aralarının bulunması bunların misallerinden-dir.”77

 Allahu Teala bu konuda genişlik sağlamıştır. Bunun küfür olan ka-nunlar veya küfür olan kanun koyma ile bir ilgisi yoktur. Bu, Allahu

Teala’nın indirmediğine veya tağutun hükmüne baş vurmak da değildir.Ömer ibnu’l-Hattab Radıyallahu Anhu şöyle der: “Allahu Teala genişletmiş ise,siz de genişletin.”78 

 Ancak, Allahu Teala’nın genişlettiği konularda insanlara genişletmeyapılması, bazılarının hoşuna gitmemekte ve hakkın her zaman zorda oldu-

 75 49 Hucurat/976 Bakınız: İlamu’l-Muvakkıin, 1/107-10877

Fethu’l-Bari, 2961 nolu hadis ile ilgili78 Buhari

46

7/28/2019 Tekfirde Aşırılıktan Sakındırma Konusunda Otuz Risale-Makdisi

http://slidepdf.com/reader/full/tekfirde-asiriliktan-sakindirma-konusunda-otuz-risale-makdisi 349/531

⎯ OTUZ RİSALE 

ğunu zannetmektedirler. Bu kesimin tipik örneği Haricilerdir. Bu nedenledirki onlar, bu meseleleri anlamada zorlanmışlar, Ali bin Ebi Talip ile Muaviye

 Radı

yallahu Anhuma arası

nda sulh yapı

lması

na ve meydana gelen hakemolayına itiraz etmişlerdir. Özellikle Ali bin Ebi Talip’in barış anlaşmasındakendisi için kullanılan, “Emiru’l-Mü’minin” ifadesinden ve buna benzer bazı şeylerden vazgeçtiğini ve Amr bin el-As ile Ebu Musa el-Eş’ari arasındameydana gelenleri gördüklerinde, bunun Allahu Teala’nın indirmediği hü-kümlere baş vurmak olduğunu öne sürmüşler ve şöyle demişlerdir: “İnsanlarahükmolundunuz. (Oysa Allahu Teala şöyle buyurur: “Kim Allah’ın indirdiği(hükümler) ile hükmetmezse işte onlar kafirlerin ta kendileridir.”79 Bununüzerine İbn-i Abbas Radıyallahu Anhuma, Ali bin Ebi Talip’in Radıyallahu Anhu sözcüsü olarak onlarla tartışmış ve Rasulullah’ın da Sallallahu Aleyhi ve Sellem Hudeybiye anlaşması sırasında bazı  şeylerden vazgeçtiğini ve Ali’nin

 Radıyallahu Anhu yaptığının da bu türden olduğunu onlara izah etmiştir. İbn-i Abbas’ın onlara söylediklerinin bazıları  şunlardır: “Allahu Teala Kitap’ındakişi ve o kişinin hanımı için şöyle buyurur: “Eğer karı kocanın aralarınınaçılmasından korkarsanız, erkeğin ailesinden bir hakem ve kadının ailesin-den bir hakem gönderin. Bunlar barıştırmak isterlerse Allah aralarını bulur;şüphesiz Allah her şeyi bilen, her şeyden haberdar olandır.”80 Karı ve kocaiçin caiz olan şey, Muhammed’in Sallallahu Aleyhi ve Sellem ümmeti için caizolmaz mı? Muhammed’in Sallallahu Aleyhi ve Sellem ümmetinin kanı, karı ve

kocanın kanından evleviyatla dokunulmaz değil midir?”81 Bunun üzerinebazıları söylemlerinden vazgeçti. Ancak bazıları ise aynı söylemleri ve iddia-ları üzere kalmaya devam etti.

Şatıbi  Rahimehullah, “el-İtisam” isimli kitabında bid’at ve heva sahibif ırkaların özelliklerini belirtirken şöyle der: “Birinci özellik, Allahu Teala’nın“İşte kalplerinde eğrilik olanlar, fitne çıkarmak ve onun te’viline yeltenmekiçin müteşabih ayetlere yapışıp, onlarla uğraşır dururlar”82 ayetinde belirttiğihusustur. Ayet, dalalet ehlinin Kur’an’ın müteşabihlerine takılıp kaldıklarını belirtmektedir.83 Müteşabih olan ayetler, manası herkes için açık olmayan

79 5 Maide/4480 4 Nisa/3581 Bakınız: El-Bidaye ve’n-Nihaye, 7/28182 3 Al-i İmran/783 Kur’an’ın kötülediği şey, müteşabih sayılan ayetlerin anlamını bilmeye çalışmak değil, oayetlerde gündeme getirilen ve ancak Allahu Teala’nın bildiği şeyin veya olayın ne olduğunu,nasıl olacağını ve ne zaman olacağını anlamaya çalışmaktır. Halbuki bu, ğayb bilgisi olup Allahu Teala’nın bildirmediği sürece insanların bilmesi mümkün değildir. Yoksa müteşabih

olarak adlandırılan ayetlerin laf ız olarak anlamını bilmeye çalışmak, diğer ayetleri anlamayaçalışmak gibi gerekli ve iyidir.

47

7/28/2019 Tekfirde Aşırılıktan Sakındırma Konusunda Otuz Risale-Makdisi

http://slidepdf.com/reader/full/tekfirde-asiriliktan-sakindirma-konusunda-otuz-risale-makdisi 350/531

⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ TEKFİRDE AŞIRILIKTAN SAKINDIRMA KONUSUNDA ⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ 

ayetlerdir. Bunlar bazen, mücmel laf ızlar gibi, hakiki müteşabih şeklindedir ve bazen de izafi müteşabih şeklindedir. İzafi müteşabih ise, ilk anda anlamı 

açı

k gibi görünse de, hakiki anlamı

n bilinebilmesi için başka bir delileihtiyaç duyulur. Haricilerin, hakem tayin etmenin batıl olduğuna dair, “Hü-küm ancak Allah’ındır”84 ayetini delil göstermeleri, izafi müteşabihe sarılma-nın misallerindendir. Ayetin zahiri, onların yaptıkları bu delillendirmeyidoğrular gibi olsa da, ayrıntılara inildiği zaman, açıklamaya muhtaçtır. Buaçıklama ise, İbn-i Abbas’ın Radıyallahu Anhuma söylediğidir. Çünkü hükmün Allahu Teala’nın olması, hakem tayin ederek de olabilir. Zira hakem tayinetmek ile emrolunmuşsak, onunla hüküm vermek de Allahu Teala’nın hük-müdür.”85

Eşler arası

nda sulhun yapı

lması

meşrudur. Allahu Teala, taraflardanbirinin alacağı hakların bir kısmından vazgeçmesi şeklinde kişilerin anlaştı-rılması, savaşta alınan esirler konusunda, komutanın veya yöneticinin, buesirleri öldürmesi, gaziler arasında paylaştırması, serbest bırakması veyafidye karşılığında salı vermesi konusunda muhayyer bırakılması gibi mesele-lerde insanlara genişlik ve kolaylık sağlamıştır. Sad bin Muaz’ın BeniKureyza hakkında hakemlik yapması da bu türdendir. Onun hakem olaraktayin edilmesi kabul gördü ve o da savaşçı erkeklerinin öldürülmesi, kadın veçocuklarının esir alınmasına hükmetti. Bunun üzerine Rasulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem, “Onlar hakkında Allahu Teala’nın hükmü ile hükmettin”buyurdu.86

Rasulullah’ın Sallallahu Aleyhi ve Sellem, ordu komutanlarına yaptığı tavsiye ile ilgili Bureyde hadisinde şöyle geçmektedir: “Rasulullah Sallallahu

 Aleyhi ve Sellem bir ordunun veya seriyyenin başına komutan tayin ettiğizaman, Allahu Teala’ya karşı muttaki olmasını bildirir, beraberindeki Müslü-manlara da hayır tavsiye eder ve sonra şunları söylerdi: “..Eğer bir kaleahalisini kuşattığında onlar, senden Allahu Teala’nın hükmünü tatbik etmeniisterlerse sakın onlara Allahu Teala’nın hükmünü tatbik etme, lakin kendihükmünü tatbik et. Zira Allahu Teala’nın onlar hakkındaki hükmüne isabetedip etmeyeceğini bilemezsin.”87

Böyle demesinin sebebi, komutanın veya emirin değişik alternatiflerarasında içtihad etme ve tercih yapma serbestisi olmasıdır.

84 6 En’am/5785 İlamu’l-Muvakkıin, 2/264-265, özetle86

Muttefekun aleyhi87 Müslim ve Ahmed rivayet etmişlerdir

48

7/28/2019 Tekfirde Aşırılıktan Sakındırma Konusunda Otuz Risale-Makdisi

http://slidepdf.com/reader/full/tekfirde-asiriliktan-sakindirma-konusunda-otuz-risale-makdisi 351/531

⎯ OTUZ RİSALE 

Sulh ve hakem tayini ile ilgili olarak şu olay da nakledilir: EbuŞurayh, halkı ile beraber Rasulullah’ın Sallallahu Aleyhi ve Sellem yanına

geldiklerinde, insanları

n ona Ebu’l-Hakem dediklerini duydu. RasulullahSallallahu Aleyhi ve Sellem onu yanına çağırdı ve şöyle buyurdu: “Şüphesizhakem Allah’tır. Sana niçin Ebu’l-Hakem diyorlar?” Bunun üzerine o; “Ey Allah’ın Rasulü, kavmim bir konuda ihtilaf ettikleri zaman bana gelirler, bende aralarında hüküm veririm ve iki taraf da razı olur.” Allah Rasulü Sallallahu

 Aleyhi ve Sellem; “Ne güzel. Oğullarının arasında en büyük olanı kimdir”dedi. O: “Şurayh” diye cevap verdi. Allah Rasulü Sallallahu Aleyhi ve Sellem;“O zaman sen Ebu Şurayh ol” diye buyurdu.88 Ebu Şurayh, İslam’a girme-den önce kavmi içerisinde hakemlik yapardı.89 Bu nedenle cahiliyye devrininhakemlerinden sayılmış ve Rasulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem onun yaptık-larını beğenmiştir. Böyle bir şey Allahu Teala’nın indirdiğinden başkasıylahükmetmek olsaydı, Rasulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem ona karşı çıkar vehiçbir şekilde tasvip etmezdi. Bütün bunlar, sulhun caiz olduğuna, bunun,tağutun hükmüne baş vurmak veya Allahu Teala’nın indirmediği ile hükmo-lunmak olmadığına ve helali haram veya haramı helal kılmadığı sürecehakemlik makamında bir kafirin bulunmasının haram olmadığına dair delilniteliğindedir.

Eşler arasında sulh yapılması ile ilgili olarak Allahu Teala’nın şu ayetide bunu desteklemektedir: “Eğer karı kocanın aralarının açılmasından kor-karsanız, erkeğin ailesinden bir hakem ve kadının ailesinden bir hakemgönderin. Bunlar barıştırmak isterlerse Allah aralarını bulur; şüphesiz Allahher şeyi bilen, her şeyden haberdar olandır.”90 Bilindiği gibi kadın, razı olacağı hakemi seçmekte serbesttir. Kadın, kitap ehlinden ise, kitap ehlindenolan birisini kendisi için hakem olarak tayin etme hakkına sahiptir.

Muhammed bin İbrahim Al’uş-şeyh şöyle der: “Aşiret büyüklerininkarara bağladığı şeylere gelince; bu sulh yolu ile olmuş ve haramı helal veyahelalı haram kılmamışsa, helaldir. Ancak hüküm vermek suretiyle olursa,helal olmaz. Çünkü aşiret liderleri genellikle cahildir ve şer’i ahkamı bilmez-ler. Onların (helal veya haram konusunda) hükmüne baş vurmak, tağutabaş vurmak kabilinden olur.” 91 Bütün bunlardan da anlaşılmaktadır ki AllahuTeala’nın düşmanlarının bazı kurumlarında veya mahkemelerinde yapılanher duruşma kişiyi küfre götüren muhakeme sayılmaz. Ayrıca kişi, kendihakkında açılan bazı duruşmalara katılmazsa, işleri daha karmaşık ve zor bir

88 Ebu Davud, Nesai, Buhari, Edebu’l-Müfred89 İbn-i Abdilber, El-İstiab, 4/97, İbn-i Sa’d, Tabakat, 6/4990

4 Nisa/3591 Muhammed bin İbrahim, Fetava ve Resail, 12/292

49

7/28/2019 Tekfirde Aşırılıktan Sakındırma Konusunda Otuz Risale-Makdisi

http://slidepdf.com/reader/full/tekfirde-asiriliktan-sakindirma-konusunda-otuz-risale-makdisi 352/531

⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ TEKFİRDE AŞIRILIKTAN SAKINDIRMA KONUSUNDA ⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ 

hale gelir ve cezası da katlanır. Hakkındaki suçlama ise batıl yolla kendisihakkında sabit olur. Ğıyabi verilen hükümlerin vicahi hükümlerden daha

katı

ve fazla olduğu da unutulmamalı

r. Müslüman, iki zarardan, en asgariolanını tercih ederek bu zararı kendinden savmakla yükümlüdür. Bu ise çokyönlü olarak te’vil ve içtihada açık büyük bir konudur. Dolayısıyla böyledurumlarda, mahkeme veya karakolda duruşmaya katılmak, tağutun hük-müne baş vurmak değil, sadece haksız ve saldırgan kişiyi defetmek, mümkünolduğu kadar suçlamayı kabullenmemek ve zararı önlemeye çalışmaktır.

Bu konu ile ilgili olarak misal olmaya uygun olaylardan biri de, ken-dilerini teslim almak için gelen Kureyş heyeti ile birlikte, Cafer ve arkadaşla-rının  Radıyallahu Anhum, henüz Müslüman olmayan Habeşistan kralı 

Necaşi’nin önünde duruşmaya katı

lmaları

, içlerinden hiçbirinin kralı

n karşı

-sına çıkmayı reddetmemesi ve Rasulullah’ın Sallallahu Aleyhi ve Sellem böyledavrandıkları için onları kınamamasıdır.92

 Yusuf’un  Aleyhisselam, sarkıntılıkla suçlayan kadına karşı söyledikleride bunun misallerindendir. Allahu Teala şöyle buyurur: “Kadın dedi ki:‘Senin ailene kötülük etmek isteyenin cezası, zindana atılmaktan ya da acıklı bir işkenceden başka bir şey midir?’ (Yusuf), ‘Hayır o kendisi benim nefsim-den (murad almak) istedi’ dedi. Kadının akrabasından biri şöyle şahitlik etti.Eğer onun gömleği önden yırtılmışsa, kadın doğru söylemiştir, o ise yalancı-

lardandır. Eğer onun gömleği arkadan yırtıldıysa, kadın yalan söylemiştir. Oise doğru söyleyenlerdendir.”93 Yusuf  Aleyhisselam, kafir bir toplumda kendi-ni savunmakta, birileri ona şahitlik yapmakta ve sonunda da beraat etmek-tedir.

Bundan daha açık olanı ise, Yusuf’un Aleyhisselam hapishanedeykenyaptığıdır. Allahu Teala şöyle buyurur: “Onlardan, kurtulacağını sandığı kişiye dedi ki: ‘Beni efendinin yanında an.’”94 Kafir olan ve küfür kanunları ile hükmeden Mısır kralının, başka dine mensup olması, Yusuf’u

 Aleyhisselam, kendisini ona hatırlatacak ve haksız yere mazlum olarak hapis-

haneye atıldığını bildirecek birini ona göndermekten alıkoymamıştır. Belkionu hapisten çıkaracak, mağduriyetini giderecek ve hapishaneye atıldığı suçlamadan beraat ettirecek ümidiyle bunu yaptı. Bu durum, Kral onu yanı-na çağırdığı zaman kendini savunmaktan ve suçsuzluğunu ortaya koymaktanda kendisini alıkoymamıştır. Bu nedenle Yusuf  Aleyhisselam, kendisine gelen

92  İbn-i Kesir, el-Bidaye ve’n-Nihaye, Ebu Nuaym ve Beyhaki, Delail kitaplar ında birbirinitakviye eden senetler ile rivayet etmişlerdir. Necaşi’nin onlara eman verdiği, desteklediği veKureyş’e teslim etmediği belirtilmektedir.93

12 Yusuf/25-2794 12 Yusuf/42

50

7/28/2019 Tekfirde Aşırılıktan Sakındırma Konusunda Otuz Risale-Makdisi

http://slidepdf.com/reader/full/tekfirde-asiriliktan-sakindirma-konusunda-otuz-risale-makdisi 353/531

⎯ OTUZ RİSALE 

elçiye şöyle dedi: “Efendine dön de ona, ‘Ellerini kesen o kadınların zoruneydi’ diye sor.”95 Yusuf  Aleyhisselam, kafir krala, suçsuz olduğunu göster-

mek için uğradı

ğı

haksı

zlı

ktan şikayet etmekte ve mağduriyetini dile getir-mektedir. Yusuf’un  Aleyhisselam bu yaptığı ile, avamdan olan Müslümanları tekfir eden aşırıların yaptığı arasında ne kadar da fark bulunmaktadır.

Bütün bunları masum bir peygamber yapmaktadır. Bütün peygam-berler Tevhid’i korumak ve dini sadece Allahu Teala’ya halis kılmak içingönderilmişlerdir. Bilindiği gibi bütün peygamberlerin daveti Tevhid’e ol-muştur. Allahu Teala’nın peygamberi olan Yusuf’un da  Aleyhisselam bunamuhalefet etmesi ve ataları  İbrahim, İshak ve Yakub’un  Aleyhimisselam di-ninden bir adım sapması düşünülemez. Nasıl olsun ki, Allahu Teala onu

tenzih etmiş ve bunun dı

şı

ndaki daha basit şeylerden de onu korumuştur. Allahu Teala şöyle buyurur: “Andolsun ki kadın ona meyletti. Eğer Rabbininbürhanını görmeseydi o da kadına meyledecekti. İşte böylece biz, kötülük vefuhşu ondan uzaklaştırmak için (delillerimizi gösterdik). Çünkü o ihlasaerdirilmiş kullarımızdandı.”96 

Bütün bunlardan anlaşılmaktadır ki bu gibi durumlarda Tevhid ehliiçin bir sakınca bulunmamaktadır. Kafirlerle, tağutlarla, polis, jandarma,gardiyan, hakim ve mahkeme ile olan her ilişkinin de tağutların hükmünebaş vurma sayılması ve Tevhid’e aykırı olması gerekmez.. Onlara yapılan her

baş vuru yahut her duruşmanın da küfür olması gerekmez.Bu konuda ayrı ayrı değerlendirme yapmak gerekir. Bu işlerden ba-

zısı, yardım istemek türündendir. Bunun hükmünün ne olduğunu yukarıdabelirttik. Bazısı ise sulh kabilindendir ki bunun da hükmünü belirttik. Bazısı da kişinin canını koruması veya iki zarardan hafif olanını tercih ederek büyükolanı defetmesi kabilinden olabilir ki, bu da kişinin içtihad edeceği bir mese-ledir. Bazısı onları hakem tayin etmek kabilinden olabilir. İşte bunun küfürolan tağuta muhakeme veya Allahu Teala’nın genişlik tanıdığı idari işlerdenolup olmadığına bakmak gerekir. Bunun üzerinde ise aşağıda duracağız

inşaallah.Bunu yapan kişinin ikrah altında olup olmadığına, kendi te’villerine,

ümmetin ezilmişliğine ve İslam hükmünün otoriteden yoksun bulunduğunabakmak gerekir. Şüphesiz tağuta muhakeme olmak veya yasak olan, kafirle-re meyletmek kapsamına girmeyen bu işlerden zararlı veya yararlı olanşeyleri Müslümanın kendisi daha iyi bilir. Müslim’in, Ebu Hureyre’den

 Radıyallahu Anhu merfu olarak rivayet ettiği hadiste şöyle geçmektedir: “Sana

95

12 Yusuf/5096 12 Yusuf/24

51

7/28/2019 Tekfirde Aşırılıktan Sakındırma Konusunda Otuz Risale-Makdisi

http://slidepdf.com/reader/full/tekfirde-asiriliktan-sakindirma-konusunda-otuz-risale-makdisi 354/531

⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ TEKFİRDE AŞIRILIKTAN SAKINDIRMA KONUSUNDA ⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ 

yararlı olan şeyde titizlik göster, Allahu Teala’ya dayan ve aciz olma. Başınabir şey gelirse, şöyle şöyle yapsaydım deme. Çünkü bu, şeytanın işinin

kapı

açar. Ancak şunu söyle: Allah’ı

n takdiri böyledir ve o istediğiniyapar.”

Dolayısıyla, Müslümana düşen, güzel hesap yapması, haksızlık yap-madan işleri miktarlarıyla değerlendirmesi, maslahata bakması ve zararlararasında karşılaştırma yapmasıdır. Yaptığı değerlendirmede Allahu Teala’nındüşmanlarının, Allahu Teala’nın dinine musallat olduğunu veya gücününyetmediği şeyi kendine yüklediğini görürse, Müslümanın kendisini zelil etme-si ve böyle durumlarda onlara kendini teslim etmesi doğru olmaz. Çoğuzaman kaçmak kurtuluştur. Her Müslüman kendi durumunu, sıkıntılarını ve

zaruretlerini daha iyi bilir. Bulunduğu durumda fayda ve zararı

ölçer. Hermakam için söylenecek söz farklıdır. Allahu Teala, bu ümmete bir kurtuluş yolu açıncaya kadar Müslümanın zararı kendisinden uzaklaştırması gerekir.

Buhari’de, “Kitabu’l-Cihad ve’s-Siyer” bölümünde, Ensar’dan Asımbin Sabit seriyyesi olayı anlatılmaktadır. Bu olayda, sahabeden  Radıyallahu

 Anhum bazıları, kafirlerin söz ve anlaşmalarına bakarak, kendisini onlarateslim edebileceği yönünde içtihad etmiş ve yine bazıları da öldürülünceyekadar kafirlerin söz ve anlaşmalarına bakılmadan çarpışılması gerektiğinitercih etmiştir.97

 Yine Buhari’nin, “Kitabu’l-İman” bölümünde Ebu Said el-Hudri’den Radıyallahu Anhu rivayet ettiğine göre Rasulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurmuştur: “Kişinin en hayırlı malının, peşine takılıp dağ geçitlerini ve yağmur düşen yerleri takip edeceği koyunu olacağı zaman yakındır.Böylece dinini fitnelerden kaçırmış olur.”

97 Buhari, 3045, Fethu’l-Bari, Mağazi, 4086

52

7/28/2019 Tekfirde Aşırılıktan Sakındırma Konusunda Otuz Risale-Makdisi

http://slidepdf.com/reader/full/tekfirde-asiriliktan-sakindirma-konusunda-otuz-risale-makdisi 355/531

⎯ OTUZ RİSALE 

-24-

İDARİ SİSTEME UYMAK VE MUHAKEME OLMAK İLE,KAFİR KANUNLARLA MUHAKEME OLMAK ARASINDA

AYIRIM YAPMAMAK

Tekfir konusunda yapılan hatalardan biri de; idari sisteme uymak vemuhakeme olmak ile, kafir kanunlarla muhakeme olmak arasında ayırım

yapmamaktır. Hatta aşırı gidenlerden bazıları devlet dairelerinde, kurumla-rında ve şirketlerinde bulunan bütün emir, talimat ve levhalara uyanlarınhepsinin kafir olduklarını söylemektedir. Bu tür talimatları da küfür kanunla-rından saymakta ve kendi düsturları niteliğinde tağutların ortaya koydukları mutlak kanunlar ile bu tür idari talimatlar arasında ayırım yapmamaktadır-lar.98

Halbuki kişiyi dinden çıkaran tağuti yasama işi ile, memurların ve iş-çilerin çalışma düzenini belirlemek, çalışma haklarını korumak, çalışmasaatlerini ve tatil vakitlerini düzenlemek veya satıcıları, ticaret yerlerini, posta,

trafik, yolculuk veya şehir planlaması gibi işleri idare etmek için yapılandüzenleme aynı nitelikte değildir. Allahu Teala, bu tür idari düzenlemelerdekullarına genişlik vermiş, bu işlerin düzenlenmesi için bir takım kararlarınalınmasını mübah saymıştır. Bunlar idari düzenlemeler, içtihad ve serbestmaslahatlar türündendir. Allahu Teala bunların yapılmasını insanlara bırak-mıştır. İnsanlar bu tür talimatlar ile işlerini düzenlemektedirler. Şeriatın bellimiktar belirlemediği tazir cezalarının uygulanması da bu türdendir. Hakim butür cezaları gerektiren suçlar için kendi içtihadı ile uygun gördüğü bir cezayı takdir edebilir.

Bütün bunların, şeriatın belirlediği hükümler ile veya helal ve haramkılma ile bir ilgisi yoktur. Hatta, idari düzenlemelerde baz ı günahlar ve şeria-ta muhalefetler zaman zaman meydana gelebilir. Mesela, görevlilerin kafirle-rin üniformalarına benzer üniforma giymelerini, sakallarını traş etmelerinizorunlu tutmak, adaletsiz ve haksız mali veya tazir cezaları vermek, yahut budüzenlemelerde fakirler ile zenginler, seçkinler ile avam arasında ayırım

98 Bunu anayasalarında belirtmişlerdir. Mesela Ürdün Anayasası madde 26’da şöyledenilmekedir: “Yasama yetkisi, kralın ve meclisin elindedir. Kayıtsız ve şartsız olarak, yasama

yetkisi, yargı ve yürütme yetkisi gibi yetkisini Anayasadan alır ve ona uygun çalışır. Yanionlara göre yasalar ancak anayasaya uygun olur.

53

7/28/2019 Tekfirde Aşırılıktan Sakındırma Konusunda Otuz Risale-Makdisi

http://slidepdf.com/reader/full/tekfirde-asiriliktan-sakindirma-konusunda-otuz-risale-makdisi 356/531

⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ TEKFİRDE AŞIRILIKTAN SAKINDIRMA KONUSUNDA ⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ 

yapmak veya bu düzenlemelere cahiliyye ve kabile milliyetçiliğinin karışması ya da insanları yükümlü tutmanın helal olmadığı bunlara benzer başka

mahzurlar bulunabilir. Bazı

batı

l ve masiyet türünden talimatlar bulunsa dabütün bu idari düzenlemeler, yasalaştıran, uygulayan, baş vuran ve kabuleden herkesin kafir olduğu tağuti kanunlar ile aynı konumda değildir. Bugibi düzenlemelerin yazılı hale getirilmesi de bu söylediğimizi değiştirmez.Çünkü masiyetin yazılmasını emretmek, onu işlemeyi emretmek gibidir. Yoksa sadece yazılı hale getirilmesi sebebi ile tağuti kanun koyma vasf ını almaz.

Bu idari düzenlemelerde asıl olan, mübahlık, yani serbestliktir. Bun-lar Şari’in düzenlenmesini insanlara bıraktığı işlerdendir. Bunlardan ancak

şeriata muhalif olanlar veya günah işlemeyi emredenler kötüdür. Böyle olandüzenlemelerde de ölçü, “Allahu Teala’ya isyan olan işlerde kula itaat yok-tur. İtaat ancak şeriata aykırı olmayan işlerde olur” kuralıdır.

Halbuki küfür olan kanun koyma fiili böyle değildir. Tağutların helalharam ayırımı yapmadan her alanda yasama hakkını kendilerine ve destek-çilerine tanıdığı bütün kanunlar, ister şeriata aykırı olsun, ister şeriate uygunolsun hepsi kötüdür ve reddedilmiştir. Çünkü bu kanunları ortaya koyanlar,bunları yaparken şeriata uygunluğunu gözetmemiş, sadece ve sadece anaya-saya veya tağutların zevkine uygunluğunu aramıştır.

Bu nedenle, bu iki tür arasında ayırım yapmak ve Allahu Teala’ya is-yanı helal kılmayan idari düzenlemelere uymaktan dolayı insanları tekfiretmekten kaçınmak gerekir. İkisi arasında ayırım yapmayanlardan bazıları,bu düzenlemeler sebebi ile günahkar konumundaki Müslümanlara ve hattabazı değerli Müslüman kişilere kanunlar ortaya koyan tağut muamelesiyapmaktadır.

Eş-Şenkıti Rahimehullah şöyle der: “Uygulanması Allahu Teala’ya küf-rü gerektiren beşeri kanunlar ile, küfrü gerektirmeyen düzenlemeler arasındaayırım yapmak gerekir. Çünkü sistem iki çeşittir: İdari sistem ve kanuni

sistem.Şeriata aykırı olmayacak şekilde işlerin düzenlenmesi ve yürütülmesi

amaçlanan idari sistemde, bir sakınca yoktur. Sahabeden  Radıyallahu Anhum  ve tabiinden buna muhalefet eden de bulunmamaktadır. Ömer İbnu’l-Hattab  Radıyallahu Anhu, Rasulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem zamanındabulunmayan bu türden birtakım düzenlemeler yapmıştır. Askeriyyeye katılan ve katılmayanları belirlemek ve buna benzer bazı düzenlemeler yapmak için,askerlerin isimlerinin listesinin hazırlanması gibi bazı çalışmalar yapılmıştır.Halbuki Rasulullah’ın Sallallahu Aleyhi ve Sellem böyle bir uygulaması bulun-

mamaktadır. Rasulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem Ka’b bin Malik’in

54

7/28/2019 Tekfirde Aşırılıktan Sakındırma Konusunda Otuz Risale-Makdisi

http://slidepdf.com/reader/full/tekfirde-asiriliktan-sakindirma-konusunda-otuz-risale-makdisi 357/531

⎯ OTUZ RİSALE 

 Radıyallahu Anhu, Tebük seferine katılmadığını, ancak Tebuk’e varıldıktansonra öğrenmiştir. Ömer İbnu’l-Hattab’ın Mekke’de, Safvan bin Umeyye’nin

evini satı

n alması

ve hapishane inşa etmesi de bu türdendir. Halbuki neRasulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem ve ne de Ebu Bekir  Radıyallahu Anhu döneminde hapishane inşa edilmemiştir.99 Şeriata aykırı olmayıp işleri düze-ne koymak maksadı ile idari bir takım çalışmaların yapılmasında bir sakıncayoktur ve kamunun yararını gözetmek bakımından şeriatın hükümlerine deaykırı değildir.

 Ancak yerin ve göklerin sahibi olan Allahu Teala’nın şeriatına aykırı olan kanunları geçerli saymak, yerin ve göklerin yaratıcısına karşı küfürniteliğindedir..”

Bunlardan da anlaşlmaktadır ki, işlerin düzene konulması türündenolup şeriata aykırı olmayan düzenlemeler, mubah olmaları bakımındansahabenin  Radıyallahu Anhum üzerinde icma ettiği ve bizzat kendilerinin deuyguladığı işlerdendir. Fıkıh kitaplarında bazı alimler bu tür dezenlemelere“El-Mesalihi’l-Mürsele” adını verirler. Bunlar, haram olan bir şeyi helal etmederecesine varmayan kimi aykırılıklar ve hatta şeriata muhalif bazı hususlarbulunduruyor olsa da, tağuti kanun koyma kabilinden değildir. Çünkü şeria-ta olan her muhalefet küfür değildir. Masiyet türünden olan muhalefet debulunmaktadır.

Her iki tür arasında ayırım yapmamak, kira sözleşmesi veya benzerisözleşmeler yapan ya da taşıma ve satış tarifelerine uyan herkesi tekfir ede-cek şekilde, kişiyi, hataya sevkeder.

Bu meselede, bana ulaşan en tuhaf  şeylerden biri de, yolcu taşımaücretlerinin belirlenmesinden dolayı bile insanların tekfir edilmesidir. Buderece hataya düşen aşırılar, bazı kurumlar taraf ından belirlenen taşımaücretine muhalefet ederek, belirlenen bu ücretten eksik veya fazla ödenmesigerektiğini, aksi takdirde kişinin küfre düşeceğini iddia ederler. Halbuki fiyatbelirleme, Rasulullah’ın Sallallahu Aleyhi ve Sellem yapmadığı ve sevmediği

bir iş olsa da, dinden çıkaran bir küfür niteliğinde değildir. Fiyat belirlemeyiRasulullah’ın Sallallahu Aleyhi ve Sellem hoş görmediğine dair, Enes’ten

 Radıyallahu Anhu rivayet olunan hadiste şöyle geçer: “Halk Rasulullah’aSallallahu Aleyhi ve Sellem müracaat ederek: ‘Ey Allah'ın Resûlü Sallallahu

 Aleyhi ve Sellem! Fiyatlar yükseldi, bizim için fiyatları siz tesbit edin’ dediler.Resûlullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem onlara şu cevabı verdi: ‘Fiyatları koyan

99 Eğer hapsetmek, bugünkü beşeri kanunlarda olduğu gibi, ilahi cezaların yerine bir cezaolarak uygulanırsa, o zaman idari düzenleme kapsamından çıkar ve tağuti uygulama olur.

Geçmişte hapis tevkif etmek, tazir etmek ve benzeri işler için olurdu ve şeriatın belirlediğicezalar yerine uygulanmazdı.

55

7/28/2019 Tekfirde Aşırılıktan Sakındırma Konusunda Otuz Risale-Makdisi

http://slidepdf.com/reader/full/tekfirde-asiriliktan-sakindirma-konusunda-otuz-risale-makdisi 358/531

⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ TEKFİRDE AŞIRILIKTAN SAKINDIRMA KONUSUNDA ⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ 

 Allahu Teala’dır. Rızkı veren, artırıp eksilten de O'dur. Ben ise, hiç kimsebenden ne kan ne de mal hususunda hak talebinde bulunmadığı halde

 Allahu Teala’ya kavuşmamı

diliyorum.’”

100

Fiyat belirlemek, kişiyi dinden çıkaran bir küfür mahiyetinde değildir.Olsa olsa bir haksızlıktır veya haksızlığa açılan kapıdır. Rasulullah’ınSallallahu Aleyhi ve Sellem fiyat belirlemekten kaçınırken, kıyamet günü kim-senin malında veya canında uğradığı bir haksızlıktan sorumlu tutulmamayı temenni etmesi, şirk veya küfürden söz etmemesi de bunu gösterir. Hikmet ve bilgi sahibi Şari’, Kur’an’da veya Rasulullah’ın Sallallahu Aleyhi ve Sellem dilinden, bir şeyden dolayı tehdit ettiği ya da bir amelden sakındırdığı za-man, onu yapana gelecek zararın azamisini belirtmesi gerekir.101

Fiyat belirlemek, küfür ve şirk olan kanun koyma türünden olsaydı  veya ona kapı açan bir şey olsaydı, Rasulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem bunu açıklar ve böyle yapmasını isteyen kişiye şiddetle karşı çıkardı. ÇünküRasulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem adeti gereği, şirk veya ona götüren birşey kendisinden istendiği zaman ona şiddetle karşı çıkardı. Ebu Vakid el-Leysi’den rivayet olunan hadiste şöyle geçer: “Rasulullah Sallallahu Aleyhi veSellem ile birlikte Huneyn Savaşı’na çıktığımızda biz henüz yeni İslam’agirmiştik. Müşriklerin, çevresinde toplanıp silahlarını astıkları bir sidr ağacı  vardı. Buna “Zâtu Envat” diyorlardı. Bir sidr ağacının yanından geçtiğimiz

sırada biz dedik ki; “Ey Allah’ın Rasulü Sallallahu Aleyhi ve Sellem, müşriklerinZatu Envat’ı olduğu gibi bizim için de bir Zatu Envat belirle.” RasulullahSallallahu Aleyhi ve Sellem  şöyle dedi: “Allahu Ekber! İşte bunlar Allah’ınSünnetleri’dir. Nefsim elinde olan Allah’a yemin ederim ki, İsrailoğulları’nınMusa’ya söylediği gibi bir şey söylediniz. Onlar şöyle demişlerdi: “Onlarınilahları gibi bizim için de bir ilah yap.” Musa da; “Siz cahil bir topluluksunuz”demişti. Siz de sizden öncekilerin yolunu takip ediyorsunuz.” 102

Hadiste kendilerinden bahsedilen bu kişiler, şirke kapı aralayabilecekbir şeyi istedikleri için Rasulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem onlara şiddetle

karşı çıkmıştır. Sahabe  Radıyallahu Anhum, Rasulullah’ın Sallallahu Aleyhi veSellem  şirke karşı savaştığını ve ona izin vermediğini bilmekteydi. Zatenİslam’a girmeleri ve Rasulullah’a Sallallahu Aleyhi ve Sellem bey’at etmeleri deşirki terketmek içindi. Bazılarının iddia ettiği gibi, onların, açıkça şirk olan birşeyi Rasulullah’tan Sallallahu Aleyhi ve Sellem istemeleri mümkün değildir.

100 Nesai dışında sünen sahipleri ve Ahmed rivayet etmiştir. Tirmizi sahih olduğunu söylemiş-tir. İbn-i Hacer, senedinin Müslim’in şartlarına uyduğunu söyler.101 Bakınız: Es-Sarimu’l-Meslul, 44102

  İmam Ahmed, Hakim ve Tirmizi rivayet etmişlerdir ve Tirmizi hadisin sahih olduğunusöylemiştir. Zehebi de sahih olduğunu bildirmektedir.

56

7/28/2019 Tekfirde Aşırılıktan Sakındırma Konusunda Otuz Risale-Makdisi

http://slidepdf.com/reader/full/tekfirde-asiriliktan-sakindirma-konusunda-otuz-risale-makdisi 359/531

⎯ OTUZ RİSALE 

Birisi Rasulullah’a Sallallahu Aleyhi ve Sellem, “Allah ve siz dilediniz”dediğinde, Rasulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem, ona, “Beni Allah’a ortak mı 

ldı

n, yalnı

z Allah diledi, de”

103

buyurdu. Müslim, Adiy bin Hatim’den Radıyallahu Anhu  şöyle rivayet etmektedir: “Rasulullah’ın Sallallahu Aleyhi veSellem yanında bir adam bir hitabede bulundu ve dedi ki: ‘Kim Allah veRasulü’ne itaat ederse doğru yolu bulmuştur, kim de o ikisine isyan edersedoğru yoldan sapmıştır.’ Bunun üzerine Rasulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurdu: ‘Sen ne kötü hatipsin. Şöyle söyle: ‘Kim Allah ve Rasulü’neisyan ederse...’”104

Büyük şirk olmayan bu ve benzeri şeylerde Rasulullah’ın Sallallahu Aleyhi ve Sellem gösterdiği tepki ile, şirke kapı açabilecek olan bir şeyde

gösterdiği şiddetli tepkiye dikkat edilmelidir. Tevhid ile ilgili bütün meseleler-de ve şirke götürebilecek bütün işlerde, Rasulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem hep böyle tavır takınmıştır.

Fiyat belirlemede ise, Rasulullah’ın Sallallahu Aleyhi ve Sellem korktu-ğu en büyük şey, birine haksızlık yapmaktır. Yani bu insanların hakları vedünya işleriyle ilgili bir meseledir. Yoksa kanun koyma, helali haram veyaharamı helal kılma meselelerinden değildir. Bu nedenle İmam Malik’in

 Rahimehullah, Müslümanların imamının bu tür talimatlar koymasını caizgördüğü, şafiilerden bazılarının pahalılık durumunda bunu caiz gördüğü,

cumhurun ise bunu caiz görmediği rivayet edilir.İbn-i Teymiye  Rahimehullah, fiyat belirleme konusunda alimlerin ihti-

laf ını belirterek şöyle der: “Alimler bu konuda ihtilaf etmişlerdir. İnsanlarsatmaları gereken şeyi satmayı reddederse, bunu yapmaları emredilir veyapmadıkları taktirde cezalandırılırlar. Belli bir fiyat üzerinden malı satması gereken biri, daha fazla fiyatla satmakta diretirse, yine uyması gereken fiyatkendisine emredilir ve buna uymadığı takirde cezalandırılır. Rasulullah’ınSallallahu Aleyhi ve Sellem, ‘Fiyatları koyan Allahu Teala’dır. Rızkı veren,artırıp eksilten de O'dur. Ben ise, hiç kimse benden ne kan ne de mal husu-

sunda hak talebinde bulunmadığı halde Allahu Teala’ya kavuşmamı diliyo-rum’ hadisini delil olarak gösterip fiyat belirlemeyi mutlak olarak yasaklayan-lar, yanılmaktadırlar. Çünkü bu, muayyen bir olaydır ve genel bir laf ız değil-dir.”105

 

103 Ahmed, Nesai. İbn-i Mace, “Amelu’l-Yevm ve’l-Leyle” kitabında rivayet etmiştir.104

Ebu Davud, Ahmed ve Nesai rivayet etmişlerdir.105 Mecmuu’l-Fetava, 28/56, 57

57

7/28/2019 Tekfirde Aşırılıktan Sakındırma Konusunda Otuz Risale-Makdisi

http://slidepdf.com/reader/full/tekfirde-asiriliktan-sakindirma-konusunda-otuz-risale-makdisi 360/531

⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ TEKFİRDE AŞIRILIKTAN SAKINDIRMA KONUSUNDA ⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ 

İKİ UYARI

Birincisi: Beşeri kanunlardan ve onları yapanlardan beri olduğu-muzu açıkladığımız yerlerde günümüzdeki bazı insanların şu sözlerini nak-letmiştik: “Bugünkü hükümetlerde anayasa, Kur’an ve Sünnet’in önündedeğildir. Sadece trafik kuralları, alış veriş kuralları, sağlık ile ilgili kurallar vebenzeri tali meselelerde kurallar konulmaktadır. Zaten gelenek ve görenekle-re dayanan örf, toplumlarda farklıdır.”106

 Yukarıda da açıkladığımız gibi, biz, trafik kuralları, alış veriş kuralları,sağlık ile ilgili kurallar ve benzeri idari işleri düzenleyen kurallara uyduğun-dan dolayı hiçbir kimseyi tekfir etmedik ve etmiyoruz. Bu kurallara uyanlar

ister bu tür kurallara aykırı davranmaktan korktuğu için, ister ‘iki zarardanhafif olanı tercih edilir’ kuralına binaen hareket ettiği için, ister bu tür şeylerinküfre götüren kanunlar değil de içtihad ile belirlenebilecek idari kurallardanibaret olduğu inancına sahip olduğu için bu talimatlara uysun, biz böylelerinitekfir etmiyoruz. Böyle bir aşırılığa kaçmaktan Allahu Teala’ya sığınırız. Butür kişileri içtihad sebebi ile veya Haricilerin delillendirme yöntemine benzerbir delillendirme ile tekfir edenlerin hata yaptıklarını söylüyoruz.

Dolayısıyla tağuti kanunları kötülemek, bunları yapan tağutların, des-tekçilerinin ve bu kanunlara sığınanların tekfir edilmesi ile, bu tağutların

egemenliği altında ezilmiş olan avam insanlar hakkında söz ederken, yapıl-ması gereken bu iki kesim hakkındaki açıklama arasında ayırım yapmaktır.Korku, zayıflık, ikrah ve te’vil sebebi ile, insanların, bu kanunlara ve tağutlarayaptıkları itaatin çeşidi hakkında gerekli açıklamayı yapmak gerekir. Çünkübu konudaki açıklama, çeşitli olan maksatların, itaati esnasında kişinin du-rumunun, yapılan te’villerin, kişinin itaatinin marufta mı, masiyette mi yoksaküfürde mi olduğunun belirlenmesi açısından da gereklidir. Bu tür problem-lerde ayrıntılı açıklama yapmak ihmal edilmemelidir. Bunlar hakkında ayrı olarak değerlendirme yapmadan, insanları tekfir etmeye kalkışmak, ancak

takvadan ve dinden nasibi olmayan cahil insanların işidir.İkincisi: Bazı aşırılar, tağuti anayasalara binaen yapılan ve bazen

şeriatın hükümlerine de uygun olan kanunları bile eleştirdiğimizi ve bunları yapanları tekfir ettiğimizi görünce, bizim çelişkiye düştüğümüzü sanmaktadır.Bunları tekfir ediyoruz çünkü, bu kanunları yapanlar, onların şeriata uygunolmasını değil, anayasaya ve tağutların hevalarına uygunluğunu gözönündebulundurmaktadırlar. Anayasanın onlara tanıdığı mutlak yasama yetkisindenhareket ile bu kanunları çıkarmaktadırlar. Ancak bununla birlikte, bu kanun-

 106 Haddu’l-İslam ve Hakikatu’l-İman, 377

58

7/28/2019 Tekfirde Aşırılıktan Sakındırma Konusunda Otuz Risale-Makdisi

http://slidepdf.com/reader/full/tekfirde-asiriliktan-sakindirma-konusunda-otuz-risale-makdisi 361/531

⎯ OTUZ RİSALE 

larla muhakeme olan, onlara uyan veya şeriatın hükümlerine uygun olduğukanaatine varması sebebi ile, yani te’viline binaen bu kanunlar ile yargılan-

mayı

kabul eden kişileri tekfir etmediğimizi de okumaktadı

rlar. Çelişkiyedüştüğümüzü zannetmelerinin asıl sebebi de budur.

Bu şekilde ayrı ayrı değerlendirme yapmak aşırıların hoşuna gitme-mektedir. Dolayısıyla bu değerlendirmemizi de çelişki olarak kabul ederler.Halbuki burada te’vilin, yani içtihadın bulunduğu açıktır. Bunu ise ancakdininde macera arayan ve tekfirin hükümlerini önemsemeyen kişiler ihmaledebilir. Te’vil bulunmasına rağmen, böyle bir durumda yapılacak tekfir,olsa olsa ihtimallere binaen veya dolaylı yönden bir tekfir olur. Bunun doğruolmadığını ise daha önce belirttik.

Ne olursa olsun, bizi aşırıların veya başkalarının düşüncesi ilgilendir-mez. Hakkımızda çelişkiye düştüğümüzü söylemeleri ve hatta tekfir hükmünü vermeleri de bizim için önemli değildir. Bu meselede takip ettiğimiz yöntem, Allahu Teala’nın dinine uygun olduğu müddetçe, onların gürültüsü ile ilgi-lenmiyoruz. Zaten hiçbir gün onların veya bid’atçı olan başkalarının gönlü-nün razı olması için araştırma yapmadık. Amacımız Allahu Teala’nın rızası-dır. O’nun bize hidayet ve başarı vermesini dileriz.

59

7/28/2019 Tekfirde Aşırılıktan Sakındırma Konusunda Otuz Risale-Makdisi

http://slidepdf.com/reader/full/tekfirde-asiriliktan-sakindirma-konusunda-otuz-risale-makdisi 362/531

⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ TEKFİRDE AŞIRILIKTAN SAKINDIRMA KONUSUNDA ⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ 

-25-

ALLAHU TEALA’NIN İNDİRMEDİĞİ HÜKÜMLERLEHÜKMETME İLE, BİR GÜNAH OLARAK, BAZEN ALLAHU

 TEALA’NIN BİR HÜKMÜNÜ MÜCERRED OLARAK TERKETME ARASINDA AYIRIM YAPMAMAK

Tekfirde yapılan hatalardan biri de, Allahu Teala’nın indirdiği ile

hükmetmemek için yapılan tağuti kanun koyma ve hüküm verme ile, yargı-lamada haksızlık yapmak gibi tevelli olmaksızın bazen Allahu Teala’nınindirdiği ile hükmetmeyi mücerred olarak terketme arasında ayırım yapma-maktır.

Bu iki türü ayırmama, günümüz kimi değerli yazarların kitaplarındaolduğu gibi, sadece, bu iki kesim hakkında muhalefet etmenin ve ikisinibirbirinden ayırmanın hata olduğunu söylemek ile kalsaydı, bu kadar önemlibir sorun halini almazdı.

Çünkü seleften bazı

ları

yargı

lama konusunda, tevelli olmadan vemücerred olarak, herhangi bir konuda Allahu Teala’nın indirdiği ile hük-metmeyi terk için “Küfrün Dûne Küfr (Kişiyi Dinden Çıkarmayan Küfür)”adını verirler. Bu ise yargılama sırasında Allahu Teala’nın indirdiği hükümyerine tağutun hükümlerini uygulamak ve tevelli etmek şeklinde değil de,kişinin, hevasına uyması, masiyet veya haksızlık sebebiyle başka bir hükmüuygulaması şeklinde olmaktadır.

Halbuki öncekilerden ve sonrakilerden bu konuyu ele alan herkeseşunu söylüyorum: İş, öncekilerin yaptığı gibi, sadece böyle bir işe kalkışan

kişinin hatalı

yaptı

ğı

söylemek ile kalsaydı

, çok önemli bir boyuta gelmemiş olurdu. Ancak bu iki türü birbirinden ayrı olarak değerlendirmeyenler, mu-haliflerini, bu iki türü birbirinden ayırmaları sebebiyle Mürcie’nin görüşünüizlemekle suçlamaktadırlar.

 Ayrıca bu meselede aşırıya kaçan kimilerinin, akrabalık bağının ol-ması veya hevasına uyması sebebiyle, yargılamada haksızlık yapan herkişiyi, zahirde ve batında, şeriatın hükümlerine bağlı olduğunu, onun dışındakimsenin hükmünü kabul etmediğini ve başka bir hükmü tanımadığını belirt-se bile, tekfir ettiklerini gördüm. Bununla da kalmayarak, aile fertleri arasın-

da hüküm vermede adaletsizlik yapan kişileri bile tekfir etmekte ve Allahu

60

7/28/2019 Tekfirde Aşırılıktan Sakındırma Konusunda Otuz Risale-Makdisi

http://slidepdf.com/reader/full/tekfirde-asiriliktan-sakindirma-konusunda-otuz-risale-makdisi 363/531

⎯ OTUZ RİSALE 

Teala’nın indirdiği hükümlerle hükmetmeyen bir hakim ile aynı kategoriyekoymaktadırlar. Bunlara göre adaletsiz davranan aile reisi, insanlar arasın-

da, Allahu Teala’nı

n şeriatı

yla hükmetmeyen yöneticiler konumundadı

r vedolayısıyla da Allahu Teala’nın, “Kim Allah’ın indirdiği (hükümler) ile hük-metmezse işte onlar kafirlerin ta kendileridir”107 ayetinin kapsamına girmek-tedir.

Doğrusu ise, bir konuda Allahu Teala’nın hükmünü uygulamayı mücerred ve masiyet olarak terketmek, tağutların hükmü ile hükmetmek veya hükmolunmak ya da Allahu Teala’nın hükümlerini değiştirmek gibiküfür değildir. Bu şekilde mücerred bir terk, ayetin zahiri kapsamına giriyorsada, ayet, asıl olarak böyleleri hakkında değildir. Ayetin iniş sebebi de bunu

göstermektedir. Zira ayet, kitap ehli kafirlerinden söz eden ayetlerdendir. Bunedenle, ayetin nüzul sebebini belirten hadiste Bera bin A’zib, “Bu ayetlerinhepsi kafirler hakkında nazil olmuştur” demektedir. Yani kişiyi İslam’dançıkaran büyük küfür ile ilgilidir. Ayetin iniş sebebi, Müslim’de aktarıldığı gibi,

 Yahudilerin zina edenin recmedilmesi ile ilgili hüküm hakkında yaptıkları değişikliktir. Hadiste aktarılan olayda, Allahu Teala’nın indirmediği hükümile hükmetmenin, Yahudilerde nasıl nesilden nesile takip edilegeldiği görül-mektedir. Çünkü Rasulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem, onların alimlerindenbirine, zina eden kişinin, Tevrat’taki hükmünü sorduğunda, asıl olanın recmolduğunu, ancak onlardan ileri gelen biri zina yaptığında bu hükmün uygu-lanmadığını, zayıf olan biri zina suçunu işlediğinde ise recm cezasının uygu-landığını söylemiştir. Onların bu suçları, Allahu Teala’nın hükmünü bazıları-na uygulayıp bazılarına uygulamamak kabilindendir. Halbuki aslında onlaraemredilen, Allahu Teala’nın Kitabı’ndaki hükmü uygulamalarıdır. Burayakadar onların günahı evli kimsenin zina suçu hakkındaki Allah'ın indirdiğihükmü bazen zalimce bazen masiyet olarak terk etmeleriydi. Bu gerek zen-ginlerinin sözlerinden çıkamayışları gerekse akrabalarını kayırmaları ya darüş vet sebebiyle olsun, bir masiyettir. Bütün bunlar, bir hadden tamamenyüz çevirmenin ya da başkasının şeriatına uyma manasının dışında veya

daha altındadır. Helal görmeksizin, onların mücerred olarak işledikleri busuç, sadece büyük günah türündendir, yani kişiyi dinden çıkarmayan küfür-dür (Küfrün Dûne Küfr).

Ne zaman ki, Allahu Teala’nın indirmediği hüküm ile hükmetmeksözkonusu olur ve kendisinden bu kastedilirse, alimlerin, bunun kişiyi küfregötürmesi için, kişi taraf ından bu uygulamanın helal görülmesinin şart oldu-ğunu söylediklerini görürüz. Bu tür uygulama için biri yukarıdaki ayeti delilolarak getirdiğinde de, kişiyi dinden çıkarmayan küfür, yani büyük günah

107 5 Maide/44

61

7/28/2019 Tekfirde Aşırılıktan Sakındırma Konusunda Otuz Risale-Makdisi

http://slidepdf.com/reader/full/tekfirde-asiriliktan-sakindirma-konusunda-otuz-risale-makdisi 364/531

⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ TEKFİRDE AŞIRILIKTAN SAKINDIRMA KONUSUNDA ⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ 

olduğunu söyleyerek te’vil ederler. Haricilere cevap verdikleri veya başkayerlerde kullandıkları ifadelerinde bu açıktır. Yani sözü edilen küfür, Allahu

Teala’yı

, melekleri ve benzeri iman ve İslam esesları

inkar etmekten oluşanküfür gibi değildir. Bu nedenle kişiyi dinden çıkarmayan küfür (küfrün dûneküfr) demişlerdir.

Bu bilindiği takdirde, öncekilerin Allahu Teala’nın indirmediği birhükümle hükmetme konusunda ve küfre götürmeyen günahlar için kullan-dıkları terimdeki kapalılık da ortadan kalkmış olur. Onlar bu durumlarda,yukarıda bahsettiğimiz manayı kastederler. Çünkü onların zamanında yaygınolan ve üzerinde durulan bu türdür.

 Yahudilerin bilgini olan adamın, aynı hadiste geçen şu sözlerine ge-

lince: “Zina vak'aları eşraf ımız arasında çoğaldı. Artık şerefli birini bu suçlayakalarsak onu bırakır olduk. Ancak zayıf birini yakalarsak ona haddi tatbikediyoruz. Kendi aramızda şöyle dedik: “Gelin aramızda öyle bir ceza şeklin-de anlaşalım ki o, eşraftan olsun, halktan olsun herkese tatbik edilsin. So-nunda recm yerine yüzün kömürle boyanıp dayak atılmasında ittifak et-tik.”108 İşte burada her biri ayrı olarak kişiyi küfre sokan iki cerimeyi işledilerki bunlar:

Birincisi: Allah’ın evli adam hakkındaki recm hükmünü, o hüküm-den yüz çevirerek ve ona uymayarak tamamen terk (yani amelin cinsini

terk).İkincisi: Allah ile birlikte hüküm koymak veya Allah’ın hadlerinden

birini değiştirmek ya da Allah’ın şeriatı dışında başkasının şeriatına bağlan-mak. Bunlar, bu asrın tağutlarını da küfre götüren iki cerimedir. Ancak gü-nümüz tağutlarının küfürleri daha kötü, daha iğrenç ve daha kapsamlıdır.

İşte burada Allahu Teala’nın indirdiği hükümden başka bir hükümüzerinde anlaşmışlar, yani Allahu Teala’nın indirmediği bir hüküm ile hük-metmişlerdir. Bir tek meselede de olsa tağuta muhakeme olmuşlar ve kafirolmuşlardır. Bu olaydan sonra Rasulullah’ın Sallallahu Aleyhi ve Sellem recmettirdiği Yahudi hakkında onlar, recm dışında başka bir hüküm vermişler,daha önce üzerinde anlaştıkları gibi o kişinin yüzünü karalama ve sopacezasını uygulamışlardı. Bera’nın  Radıyallahu Anhu dediği gibi, Allahu Tealaonların bu yaptıklarına karşı çıkmış ve bu münasebet ile inen ayetlerde şöylebuyurmuştur: “Kim Allah’ın indirdiği (hükümler) ile hükmetmezse işte onlarkafirlerin ta kendileridir”109, “Kim Allah’ın indirdiği (hükümler) ile hükmet-

 108

Mecmuu’l-Fetava, 28/170109 5 Maide/44

62

7/28/2019 Tekfirde Aşırılıktan Sakındırma Konusunda Otuz Risale-Makdisi

http://slidepdf.com/reader/full/tekfirde-asiriliktan-sakindirma-konusunda-otuz-risale-makdisi 365/531

⎯ OTUZ RİSALE 

mezse işte onlar zalimlerin ta kendileridir”110, “Kim Allah’ın indirdiği (hü-kümler) ile hükmetmezse işte onlar fasıkların ta kendileridir.”111 Ayetlerin

nüzul sebebi ve kişiyi küfre götüren uygulama budur. Bu uygulamanı

n küfürolduğu belirtildikten sonra ayrıca bu uygulamayı helal görmek veya hükmüinkar etmek de belirtilirse, küfürde ilave olduğunu göstermek içindir. Yoksa,kişiyi dinden çıkaran böyle bir suç işleyenin küfre girmesi için yaptığını helalsayması veya bunun haramlığını inkar ediyor olması şartı, burada koşulma-maktadır.

Bu konuda iki grup yanılmış ve işleri karıştırmıştır. Bunlardan biri if-rata gitmiş diğeri ise tefrite kaçmıştır. İfrata dalan grup, çağımızın Mürcie veCehmiyyeleridir. Bunlar ayette sözü edilen büyük küfrü, kişiyi dinden çıkar-

mayan küfür (küfrün dûne küfr) denilen büyük günah ile te’vil etmişlerdir.Diğer grup ise, ayette geçen küfür ibaresini aslında olduğu gibi büyükküfür olarak almış ancak bu ayeti uygun olan yerde kullandığı gibi, uygunolmayan yerde de kullanmıştır. Bunların başında Hariciler gelmektedir.Onlar, Ali bin Ebi Talip, Muaviye, Osman ve diğerlerinin  Radıyallahu Anhum  Allahu Teala’nın hükmü ile hükmetmediklerini iddia etmiş ve bundan dolayı kafir olduklarını söylemişlerdir. Yine bunlardan bazıları ise, bu ayettekihükmü, aile fertleri hakkında adaletli davranmayan aile reisi hakkında uygu-lamışlardır. Halbuki böyle birinin Allahu Teala’nın indirdiği ile hükmediğini

kabul etsek bile en fazla, bu kişinin, hükmünde adaletsiz ve haksız davrandı-ğını ve hevasına uyduğunu söyleyebiliriz. Aile fertleri arasında verdiği adalet-siz hüküm, Allahu Teala’nın indirdiğinden başka bir hüküm olması ile bera-ber, insanlar arasında uygulanan genel bir hüküm mahiyetinde değildir.

 Aradaki fark çok açıktır. Özellikle kişinin aile fertleri arasında hüküm vermesi konusunda, o kadar açıktır ki bunu ancak heva ve aşırılığın, gözleri-ni kör ettiği kişiler görmezden gelirler.

En doğrusu, ayette belirtilen küfrün, zahiri manası ile yani büyük kü-für olarak ve hakikati üzerinde kalmasıdır. Nüzul sebebi ve başka karineler

de bunun böyle olduğunu göstermektedir. Dolayısıyla, ayetteki küfür ifade-sini, kişiyi dinden çıkarmayan küçük küfür olarak te’vil etmenin haklı birgerekçesi yoktur. Maide Suresi’ndeki bu ayetin zahiri, Allahu Teala’nınindirdiğinden başkasıyla hükmeden ve O’nun hükmünden yüz çevirenlerikapsamaktadır. Ancak bununla beraber ayet, zahiri ve geneli itibariyle,selefin tekfirinde ihtilaf ettiği kişiyi küfre düşürmeyen kısmı da kapsar. Ayetinasıl bahsettiği ve iniş sebebi olan kısım ise tağuti ve şirk manasında olan

110

5 Maide/45111 5 Maide/47

63

7/28/2019 Tekfirde Aşırılıktan Sakındırma Konusunda Otuz Risale-Makdisi

http://slidepdf.com/reader/full/tekfirde-asiriliktan-sakindirma-konusunda-otuz-risale-makdisi 366/531

⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ TEKFİRDE AŞIRILIKTAN SAKINDIRMA KONUSUNDA ⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ 

terketmedir. Bu yüzden alimler buradaki küfrü olduğu gibi, hakikatiyle an-lamışlardır. Çünkü Kur’an’ın laf ızlarında aslolan, hakikattir. Küfürde de

aslolan, lugatte tarif edilen küfrün hakikatidir. Delil olmaksı

n mecaza yani“küçük küfre” hamledilemez.

Hükmü terketmenin diğer şekline gelince, o ise büyük küfür olmayanşeklidir. Ancak onun da anlamı ayetin lafzının genel kapsamına girer. Bunedenle Haricilerden delil gösteren bununla meseleyi delillendirmiş ve ayetininiş sebebinin tefsirine itibar etmemiştir.

Tek başına bu zahiri anlam, sünnetten açıklayan başka nasslar ışığın-da anlaşılmazsa, kalplerinde hastalık bulunan kimselerin, hevalarına uyarakfitne çıkarmak ve te’vil etmek için peşine düştüğü müteşabihler kabilinden

olur.Bu nedenle, bu iki durumu karıştırmaktan ve birbirinden ayırmamak-

tan sakınmak gerekir. Geçmişte Hariciler Allahu Teala’ya karşı günah işleyenherkesin Allahu Teala’nın indirdiğinden başkasıyla hüküm verdiğini, dolayı-sıyla kafir olduğunu söylemişlerdir. Ayeti anlamadan, nüzul sebebini bilme-den ve Allahu Teala’nın ondan ne kastettiğini kavramadan karar verdiler.Onlar Kur’an’ı okurlar ama Kur’an boğazlarından aşağı inmez, yani kalpleri-ne ulaşıp doğru dürüst anlamazlar.

Onlardan bir grup iki hakemi ve Ali ile Muaviye’yi tekfir ettiler. Taraf-lar arasında sulh yapmaya çalıştıklarını görünce Müslümanlardan büyük birkesimi de tekfir ettiler ve “İnsanlara hükmolundunuz. (Oysa Allahu Tealaşöyle buyurmaktadır): “Kim Allah’ın indirdiği (hükümler) ile hükmetmezseişte onlar kafirlerin ta kendileridir”112 dediler. Rasulullah Sallallahu Aleyhi veSellem  şu sözleriyle onlar hakkında ne kadar doğru buyurmuştur: “Kur’an’ı okurlar ama boğazlarından aşağı inmez.”

112 5 Maide/44

64

7/28/2019 Tekfirde Aşırılıktan Sakındırma Konusunda Otuz Risale-Makdisi

http://slidepdf.com/reader/full/tekfirde-asiriliktan-sakindirma-konusunda-otuz-risale-makdisi 367/531

⎯ OTUZ RİSALE 

-26-

SEÇİMLERE KATILAN HERKESİ AYIRIM YAPMADAN TEKFİR ETMEK

Tekfirde yapılan hatalardan biri de, parlamento veya belediye seçim-lerine katılarak oy kullanan herkesin, amaç ve hata dikkate alınmadan vehüccet ikamesi yapılmadan tekfir edilmesidir. Hamasetli gençlerden birçoğu,

tekfirde muteber olan kastın şekillenmesinde etkili olan cehalet özrünü dikka-te almadan, bu seçimlerde oy kullanan herkesi muayyen olarak tekfir etmek-tedirler.

Halkın çoğu için, belediye seçimlerindeki küfür açık değildir. Çünküçoğu kişi, vakıadan haberdar olan insanlarda olduğu gibi, tekel bayiliği,meyhane ve genelevi gibi bir takım yerlere belediyeler taraf ından işlemyapıldığını ve ruhsat verildiğini bilmemektedir. Ayrıca belediye seçimlerineaday olarak katılan ve Müslüman olduğunu söyleyen bir çok kişi, bu türyerler hakkında olumlu düşünmemekte ve buraların açılmasına yönelik işlem

yapmadığı gibi eski verilen ruhsatları da yenilememektedir. Onların budurumları ise birçok kişinin aldanmasına ve seçimlere katılmasına sebepolmaktadır. Bu tür seçmenleri, yasama meclisi üyesi olacak parlamenterlerinseçimine katılanlarla eşit tutmak haksızlıktır.

Parlamento seçimleri konusunda da, seçmenlere insaf gözü ile bakanherkes, bu kişilerin çoğunun, kendilerine milletvekilli olarak seçeceklerikişinin sebebi ile elde edecekleri dünyevi hizmeti amaçladığını ve bu parla-mentoların hakikatının ne olduğunu bilmediğini görür. Seçmenlerin çoğu,parlamentoya da, belediye meclisi veya encümen üyeliği gibi bakarlar. Çoğu

zaman felçli veya sandalyeye mahkum hastaların sedye üzerinde oy kullan-ması için taşındıklarını, seçimlerin hakikatı hakkında bir bilgilerinin olmadığı-nı, köy, mahalle veya semtlerine gelecek hizmette rol almak veya uğradıkları haksızlığı gidermek ve zulümden kurtulmak ya da tutuklu yakınlarının cezae- vinden çıkmasına sebep olacak af çıkarılmasına sebep olmak veya bu seçim-lere aday olarak katılan ve akrabalarından olan kişileri desteklemek için oykullanıldığını görmekteyiz.

Kimileri ise herşeyden habersiz, üzerinde “Tek çözüm İslam’dır” gibiyazıların bulunduğu ve bu parlamentolarda tağuti kanunların çıkmasında

ortak olan müşrikler taraf ından hazırlanan afişlere bakarak, İslam’ı sevmeleri

65

7/28/2019 Tekfirde Aşırılıktan Sakındırma Konusunda Otuz Risale-Makdisi

http://slidepdf.com/reader/full/tekfirde-asiriliktan-sakindirma-konusunda-otuz-risale-makdisi 368/531

⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ TEKFİRDE AŞIRILIKTAN SAKINDIRMA KONUSUNDA ⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ 

 ve destek olmak istemeleri sebebi ile bu seçimlere katılırlar. Bu tür insanlar,seçtikleri bu parlamenterlerin, şeriatın hükümlerini uygulama yolunu kapata-

cak yasalar çı

karmak için çalı

şacakları

bilmemektedir. Yasama işlerine bulaşmayan, küfür kanunlarına saygılı olacağına vekoruyacağına dair anayasa üzerinde yemin etmeyen ve buna benzer kişiyiküfre götüren söz ve fiillerde bulunmayan kişiler ile, durumu bu olmayanlararasında ayırım yapmak gerekir. Bilindiği gibi her seçmen, küfür olan bu söz ve fiilleri işlememektedir.113 Ancak kişinin kastının, küfür olduğu açık olan butür söz ve fiiller için kendisine vekil atamak olması halinde, kendisinin hük-mü de atadığı bu vekilin hükmü gibi olur. Çünkü küfür olan bu işe destek veren ile, bunu bizzat uygulayan arasında fark yoktur. Dolayısıyla küfre giren

o parlamenteri destekleyen kişinin kastı

, bu küfür kanunları

n çı

karı

lması

,küfür olan anayasa ve sistemin varlığını devam ettirmesi ise, bu kişininhükmü de, bu işi bizzat yapanın hükmü ile aynıdır.

 Ancak parlamenterlerin işledikleri küfür olan söz ve fiiller hakkındagerçekler çokça örtbas ediliyorsa ve seçmen bunu bilmiyor veya anlamıyorsa ve seçtiği kişiyi sadece köyüne, kasabasına, mahallesine veya şehrine hizmetgötürmesi amacıyla seçiyorsa, bu kişi diğeri ile aynı konumda değildir. Buseçmen hata etmektedir ve bu parlamenterleri, küfür yasalarını çıkarmaları maksadı ile seçmiş değildir.

Bu nedenle böylelerini, kendilerine hüccet ikamesi yapılmadan veparlamenterlerin yaptıkları yasama işinin mahiyeti açıklanmadan, İslam’a ve Allahu Teala’nın dinine aykırı olan işler ile uğraştıkları belirtilmeden tekfiretmek doğru değildir. Bu durum kendilerine açıklanıp, gerekli hüccet ikamesiyapılmasına rağmen, seçimlere katılma konusunda hala ısrar ederlerse, buhükmü hak etmiş olurlar.

Dolayısıyla bu tür seçmen arasında mutlaka ayırım yapmak gerekir.Küfür kanunlarını yapması veya buna benzer açık küfür olan başka bir işigerçekleştirmesi kastı olmadan bu seçimlere katılan kişiler, zahirde kendilerini

küfre götüren bir iş yapmışlarsa da, hüccet ikamesi yapılmadan önce tekfiredilmezler. Çünkü işler ve durumların birbirine karışmış olması, demokrasi ve parlamento gibi terimlerin yabancı terimler olup mahiyetinin birçok kişitaraf ından bilinmemesi, birtakım insanların, hakikatını bilmedikleri bu türişlere girişmesine sebep olmuştur. Bu, anlamını bilmediği bir sözü söyleyen veya işi yapan kişi kabilindendir. Alimler, anlamını bilmediği ve kendisine

113 Bu fark, seçmenler ile parlamentoda yasama yapan parlamenterler arasında ayırım yap-

maya bizi götürdü. Yoksa mesele kişinin mizacına ve tercihine kalmış yahut delilsizistihsandan ibaret bir mesele değildir.

66

7/28/2019 Tekfirde Aşırılıktan Sakındırma Konusunda Otuz Risale-Makdisi

http://slidepdf.com/reader/full/tekfirde-asiriliktan-sakindirma-konusunda-otuz-risale-makdisi 369/531

⎯ OTUZ RİSALE 

hüccet ikame edilmediği sürece, böylelerinin sorumlu olmadıklarını söyle-mektedir.

İzz bin Abdusselam  Rahimehullah, “Kavaidu’l-Ahkam fi Mesalihi’l-En’am” isimli kitabında, “Anlamını bilmediği sözden dolayı kişi cezalandırıl-maz” başlığı altında şöyle der: “Arap olmayan kişi küfür, talak, iman, köleazadı, satış, alış, sulh gibi anlamını bilmediği kelimeler kullanacak olursa,onun için bağlayıcı olmaz ve cezalandırılmaz. Çünkü bu kelimelerin gerekle-rini kabullenmiş veya kastetmiş değildir. Aynı  şekilde Arap olan bir kişi,anlamını bilmeden bu manalara delalet eden yabancı kelimeler söylerse, oda kendisi için bağlayıcı olmaz ve cezalandırılmaz. Çünkü kullanırken, bunla-rın gereklerini kastetmemiştir. İrade, ancak bilinen veya zannedilen şeye

yönelir. Arap olan bir kişi, anlamı

bilerek bu kelimeleri söylüyorsa, söyledi-ği yerine gelmiş olur. Ancak Arap olan bir kişi, karısına sünnet veya bid’atolan bir yöntem ile “sen boşsun” derse, ve her iki kelimenin anlamını dabilmiyorsa veya hul’, ricat, nikah, i’tak gibi arap olduğu halde anlamını bilmediği kelimeleri kullanırsa, bunlardan hiçbiri sebebi ile sorumlu olmaz vesöylediği geçerli kabul edilmez. Çünkü manasını bilmiyor ki delalet ettiği şeyikastetmiş sayılsın.”114

Günümüzde, demokrasi terimini bilmeyen ve ondan maksadın neolduğunu anlamayıp baskı, zulüm, tahakkum, hak ve hürriyetlerin yok edil-

mesi gibi uygulamaların zıddı anlamına geldiğini düşünen veya zannedenkişilerin durumu bu kabildendir. Demokrasinin hakikatinin, Allahu Teala’nınhakkı olan hakimiyeti halkın eline vermek ve halkın kendi kendisine hakimi-yet kurması veya kanunlar yapması anlamına geldiği bu tür kişilere anlatıl-madıkça ve bunun küfür olduğu hakkında kendilerine hüccet ikamesi yapıl-madıkça, tekfir edilmezler. Bu tür insanlar, demokrasinin hakikatini bilmediğiiçin ne işe yaradığını da bilmez, dolayısıyla demokrasi ile hakiki manası olanküfür yapısını de kastetmiş sayılmazlar.

İbnu’l-Kayyim  Rahimehullah şöyle der: “Kadın, Arapça bilmeyen ko-

casına, “bana üç defa ‘boşsun’ de” derse ve kocası da bu sözlerin ne anlamageldiğini bilmeyerek bunu söylerse, Allahu Teala ve Rasulü’nün Sallallahu Aleyhi ve Sellem hükmüne göre bu kadın boş olmaz. Yine bir kişi, diğerine,halk arasında saygı ifadesi olarak kullanılan manası ile, “Ben senin kulunkölenim” derse, o kişinin kölesi olarak sayılmaz. Sözlerin örfte kullanımlarını,niyet ve maksatlarını gözönünde bulundurmayanlara göre ikinci misaldekiadam, kendisine bu şekilde ifadede bulunan diğerine köle olarak sahipolabilir veya onu satabilir. Bu, cahil müftünün hata edebileceği büyük biralandır. Bunu bilmeyen müftü insanları aldatır, Allahu Teala’ya ve Rasulü’ne

114 Kavaidu’l-Ahkam fi Mesalihi’l-En’am, 2/102

67

7/28/2019 Tekfirde Aşırılıktan Sakındırma Konusunda Otuz Risale-Makdisi

http://slidepdf.com/reader/full/tekfirde-asiriliktan-sakindirma-konusunda-otuz-risale-makdisi 370/531

⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ TEKFİRDE AŞIRILIKTAN SAKINDIRMA KONUSUNDA ⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ 

iftira eder, dinini değiştirir, Allahu Teala’nın haram etmediğini haram vehelal etmediğini de helal yapar. Allahu Teala bundan bizi korusun.”115

 Yine şöyle der: “Allahu Teala, insanların içindekilerine delalet etmesiiçin kelimeleri vazetmiştir. Biri diğerinden bir şey istediği zaman kelimeler ilene istediğini ve maksadını ona anlatır. Bu isteklere de kelimeler vasıtasıylahükümleri bina edilir. Söz veya fiilin delaleti olmaksızın insanların içlerindeolan şeylere ve yine kişinin anlamını bilmeden söylediği ve anlamını kastet-mediği kelimelere hükümler bina edilmemiştir.

 Aksine kişi, içinden geçirip işlemediği, söylemediği, hata ederek,unutarak, ikrah altında kalarak, anlamını bilmeyerek veya söylediğininanlamını kastetmeyerek yaptıklarından dolayı sorumlu tutulmamıştır. Kasıt

 ve sözlü ya da fiili delalet bir araya gelirse, hüküm terettüp eder. Bu şer’i birkuraldır. Allahu Teala’nın adalet, hikmet ve rahmetinin gereklerindendir.”116

İbn-i Teymiye Rahimehullah şöyle der: “Mü’min bir kişi, kullandığı ke-limelerin anlamını bilmeden Allahu Teala ve Rasulü Sallallahu Aleyhi veSellem hakkında bir şeyi belirtmek için, söz söyler ve o sözün kasdettiğianlama delalet ettiğini zanneder, ancak o söz başka şeye delalet ederse, omü’min kafir olmaz.

 Allahu Teala şöyle buyurur: “Ey iman edenler, ‘Râina’ demeyin..”117 Bu kelime ile Yahudiler, Rasulullah’a Sallallahu Aleyhi ve Sellem eziyet etmekister, ancak Müslümanlar ise bunu kastetmezlerdi. Allahu Teala onu kullan-malarını yasakladı, ancak bu sözü kullanmalarından dolayı onları tekfiretmedi.”118

İbn-i Teymiye’nin  Rahimehullah, İfk olayında Rasulullah’a Sallallahu Aleyhi ve Sellem eziyet ve hakaret etmek isteyenler ile bu olaydan böyle birhakaret ve eziyet amacı taşımayan Hassan, Mistah, Himne gibileri arasındaayırım yaptığına ilişkin söyledikleri, Allahu Teala’nın izni ile yirmi dokuzuncubölümde gelecektir. Eziyet ve hakeret amacı taşımayanlar için şöyle der:“Onlar bunu kastetmediler ve buna delalet eden bir şey de söylemediler.”119 Burada, maksadın kelimelerin delaletinden anlaşılacağı belirtilmektedir.

 Yukarıda söylenenlerden şu sonuca varmaktayız: Tekfirin sebepleri,daha önce belirttiğimiz gibi, dünya ahkamına göre söz ve fiil ile sınırlı ise de,ahvalin ve manaların karışması, insanların cehaletleri, iş ve sözlerin anlamla-

 115 İlamu’l-Muvakkıin, 4/229116 İlamu’l-Muvakkıin, 3/117117 2 Bakara/104118

Er-Reddu ala’l-Bekri, 341-342119 Es-Sarimu’l-Meslul, 180

68

7/28/2019 Tekfirde Aşırılıktan Sakındırma Konusunda Otuz Risale-Makdisi

http://slidepdf.com/reader/full/tekfirde-asiriliktan-sakindirma-konusunda-otuz-risale-makdisi 371/531

⎯ OTUZ RİSALE 

rının hakikatini bilmemek gibi sebepler ile ihtimallerin birden fazla olması durumunda kişinin kastını araştırmak ve kesin olarak tesbit etmek gerekir.

“Delaleti ihtimalli olan söz ve fiiller ile insanları

n tekfir edilmesi” bölümünde,kişinin söylediklerinin, örfüne göre değerlendirilmesi ve gerekli karinelerebakılması gerektiğini açıklamıştık.

Biz, kişinin kastının söylediği sözlerde ve işlediği fiillerde önemli ol-duğunu sözlerken, Cehmiyye ve Mürcie mensuplarının küfre götüren söz vefiillerde bile, kişinin itikadını ve helali haram kılmasını şart koşmaları gibi birşartı koşmuyoruz. Kişinin, söylediklerinde veya işlediklerinde kafir olmayı kastetmesi gerektiğini de söylemiyoruz. Küfre girenler arasında zaten böylebir kastı olan neredeyse yok gibidir. İbn-i Teymiye  Rahimehullah  şöyle der:

“Bir kimse küfür olan bir söz söyler ya da bir amel işlerse, kafir olmayı

kas-tetmemiş olsa bile, bu nedenle kafir olur. Zira Allah’ın dilediği kimselerdışında hiç kimse küfrü kastetmez.”120

Bizim kasıt konusundaki amacımız bir çok defa tekrar ettiğimiz gibi,kişinin söylemiş olduğu küfür sözünü veya işlemiş olduğu küfür amelinikendi iradesi ile ve manasını bilerek işlemiş olmasıdır. Yoksa bu sözü veyaameli küfre girmek için yapmış olması ile bunu kastetmemiş olması arasındafark yoktur. Şari’, şer’i ahkamı (tekfir gibi) sebeplerine bağlamış ve bu konu-da mükellefe hükmü ve sebeplerini birbirinden ayırma serbestisi tanımamış-

tır. Aksine ne zaman sebepler mevcut olur, şartlar yerine gelir ve engellerortadan kalkarsa, kişi bu sebeplere binaen verilecek olan hükmü amaçlama-sa da, hüküm meydana gelir. Çünkü önemli olan, söylenen söz veya yap ılaniş ile kafir olmayı amaçlamak değil, küfür olan bu sözü söylemeyi veya işiyapmayı amaçlamaktır.

Tekrar belirtmek isteriz ki, anayasaya yemin etmek, ona ve kanunla-rına saygılı olmak ve anayasaya uygun kanunlar yapmak gibi bizzat küfürolan işler için parlamenterleri seçen kişileri cehaletlerinden dolayı mazurgörmüyoruz. Bu konuda cehalet özrü muteber değildir. Çünkü bu, bütün

peygamberlerin gönderiliş amacı olan Tevhid ilkesine açık bir küfürdür.Bunu bilmemek, öğrenme imkanı ve kolaylığı bulunduğu halde dinin temeliolan bir şeyi öğrenmeyi reddetmek demektir. Kaldı ki aklı başında bir insanınyasama hakkının Allahu Teala’nın hakkı olduğunu bilmemesi mümkündeğildir. Özellikle tağutların kendi ve parlamentolarının hakkı olarak gördük-leri ve genel olarak bütün din ve dünya işlerini kapsayan yasama konusun-dan insanın habersiz olması sözkonusu değildir.

120 Es-Sarimu’l-Meslul, 177-178

69

7/28/2019 Tekfirde Aşırılıktan Sakındırma Konusunda Otuz Risale-Makdisi

http://slidepdf.com/reader/full/tekfirde-asiriliktan-sakindirma-konusunda-otuz-risale-makdisi 372/531

⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ TEKFİRDE AŞIRILIKTAN SAKINDIRMA KONUSUNDA ⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ 

 Alimler, helal ve haram kılma veya kanunlar belirleme iddiasında bu-lunan kişinin, rablık iddiasında bulunmuş olacağını belirtmişler, Allahu

Teala’nı

n helal kı

ldı

ğı

haram veya haram kı

ldı

ğı

helal yapan, AllahuTeala’nın izin vermediği kanun koyma işine girişen alimlere, yöneticilere veya hükümdarlara itaat edenlerin, onları rabler edinmiş olacaklarını söyle-mişlerdir. Çünkü yasama konusunda itaat, ibadettir ve Allahu Teala’yahükümde ve ibadette ortak koşmaktır.

Bu konuda bir çok delil bulunmaktadır. Allahu Teala şöyle buyurur:“Üzerine Allah’ın adı anılmadan kesilen hayvanlardan yemeyin. Çünkü onuyemek günahtır. Gerçekten şeytanlar dostlarına, sizinle mücadele etmeleriiçin telkin ederler. Eğer onlara uyarsanız şüphesiz siz de Allah’a ortak koşan-

lardan olursunuz.”121

Ebu Davud, İbn-i Mace, Hakim ve İbn-i Cerir, İbn-i Abbas’tan Radıyallahu Anhuma  şöyle rivayet ederler: “Müşrikler, ölü hayvanın eti hak-kında Müslümanlarla tartışır ve, “Allah’ın kestiğini yemiyorsunuz, ama kendikestiklerinizi yiyorsunuz” derlerdi. Bunun üzerine Allahu Teala, “Eğer onlarauyarsanız şüphesiz siz de Allah’a ortak koşanlardan olursunuz”122 ayetiniindirdi.” Bu ise Allahu Teala’nın helal kıldığını haram ve haram kıldığını helal kılan veya Allahu Teala’nın izin vermediği yasama işini yapan kişilerin Allahu Teala’ya ortak koşmuş olduklarını göstermektedir.

 Allahu Teala’nın, “(Yahudiler) Allah’ı bırakıp bilginlerini (hahamları-nı); (Hristiyanlar) da rahiplerini ve Meryem oğlu Mesih’i Rabler edindiler.Halbuki hepsine de tek İlah’a kulluk etmekten başka bir şey emrolunmadı.O’ndan başka hiçbir ilah yoktur. O, bunların ortak koştukları  şeylerdenmünezzehtir”123 ayeti de bu kabildendir. Rivayet yollarının toplamı ile hasenderecesinde olan Tirmizi ve diğerlerinin Adiy bin Hatim’den Radıyallahu Anhu rivayet ettikleri hadiste şöyle geçer: “Boynumda altından bir haç olduğuhalde Allah Rasûlü’nün Sallallahu Aleyhi ve Sellem yanına geldim. AllahRasûlü Sallallahu Aleyhi ve Sellem bana: “Ey Adiy, şu putu boynundan at”

dedi. Ben onu boynumdan attım. Yanından ayrıldığım esnada AllahRasûlü’nün Sallallahu Aleyhi ve Sellem şu ayeti okuduğunu duydum: “(Yahu-diler) Allah’ı bırakıp bilginlerini (hahamlarını); (Hristiyanlar) da rahiplerini veMeryem oğlu Mesih’i Rabler edindiler.”124 Bunun üzerine ben: “Biz onlaraibadet etmiyorduk” dedim. Allah Rasûlü Sallallahu Aleyhi ve Sellem: “Allah’ınhelal kıldıklarını haram, haram kıldıklarını ise helal sayıyorlar ve siz de bunla- 121 6 En’am/121122 6 En’am/121123

9 Tevbe/31124 9 Tevbe/31

70

7/28/2019 Tekfirde Aşırılıktan Sakındırma Konusunda Otuz Risale-Makdisi

http://slidepdf.com/reader/full/tekfirde-asiriliktan-sakindirma-konusunda-otuz-risale-makdisi 373/531

⎯ OTUZ RİSALE 

rı helal ya da haram kabul etmiyor muydunuz?” dedi. Ben: “Evet” dedim. Allah Rasûlü Sallallahu Aleyhi ve Sellem: “İşte ibadetiniz budur” diye buyur-

du.” İbn-i Teymiye  Rahimehullah, el-Fetava’sı

nda, bu hadisin hasen olduğu-nu söylemiştir.

Hadisten anlaşılmaktadır ki onlar, helaller ve haramlar konusunda ki-şilere yapılan itaatin ibadet olduğunu bilmemekteydiler. Ancak buna rağmenbu cehaletleri sebebi ile mazur olarak kabul edilmemişlerdir. İbn-i Cerir

 Rahimehullah, Huzeyfe’den  Radıyallahu Anhu  şöyle rivayet eder: “Onlar buhaham veya rahipleri için oruç tutmuyorlardı ve namaz da kılmıyorlardı. Ancak onların helal kıldıklarını helal ve Allahu Teala’nın kendileri için helalkıldığı bir şeyi haram kıldıklarında da haram olarak kabul ediyorlardı. Onları 

Rab olarak benimsemeleri bu yöndendir.”Denilebilir ki; “İçerisinde bir takım müeyyide ve cezalar içeren ka-nunlar yapmak, helal ve haramlar kılmak gibi tevhide ve şeriata aykırılıktaaçık olan kanunlar yapmak niteliğinde değildir. Günümüzde yapılan kanun-lar genelde bu tür cezaları kapsamakta ve helal ya da haramlar konusunagirmemektedir. Bu bakımdan günümüzdeki kanun yapanlara itaat edenlerimazur saymamak için bu deliller yeterli değildir. Çünkü bu ayetler, zina, içki ve faiz gibi dinden zaruri olarak haram olduğu bilinen şeyler ile ilgilidir. Bunedenle kendilerine uyulan kanunların türü konusunda onların cehaletine

itibar etmek ve hüccet ikame etmedikçe tekfir etmemek gerekir.” Ancak anayasa gereği yasama yetkisinin parlamenterlere ve tağutlara

kayıtsız şartsız mutlak olarak verilmiş olması, bu itirazı geçersiz kılmaktadır.Çünkü bu yetkinin kapsamına helal ve haram kılma veya buna benzer diğerhükümler de girmektedir. Parlamenterlere bu mutlak yetkinin verilmesi ve buyetkinin onun hakkı olduğunu kabul etmek, tek başına o parlamenterin ve oparlamenteri seçen kişinin tekfiri için yeterlidir. Helal veya haram ilan etsin veya etmesin, cezalar ve hadler alanında kanun yapsın veya yapmasın,hüküm koyma hakkını kullara veren küfür anayasası üzerine yemin etsin

 veya etmesin, farketmez. Çünkü mutlak yasama hakkı sadece AllahuTeala’ya mahsustur ve sadece O’na verilmesi gerekir. Kim bu hakk ı, AllahuTeala’dan başkasına verirse, Allahu Teala’dan başka ilah, rab ve hakemaramış olur ve İslam’dan çıkmış sayılır.

İslam’ın, kitap ehli alimlerini ve onlara uyanları tekfir eden hükmü-nün sadece helal ve haram kılma sebebine dayandığını kim iddia edebilir ki?

Onların ortaya koydukları hükümlerin çoğunun hadler ve cezalar ileilgili olduğu sabittir. “Kim Allah’ın indirdiği (hükümler) ile hükmetmezse işte

71

7/28/2019 Tekfirde Aşırılıktan Sakındırma Konusunda Otuz Risale-Makdisi

http://slidepdf.com/reader/full/tekfirde-asiriliktan-sakindirma-konusunda-otuz-risale-makdisi 374/531

⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ TEKFİRDE AŞIRILIKTAN SAKINDIRMA KONUSUNDA ⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ 

onlar kafirlerin ta kendileridir”125 ayetinin nüzul sebebi ile ilgili olarak gelenrivayetlerin birinde şöyle belirtilmektedir: Bu ayetler Beni Nadir ve Beni

Kureyza Yahudileri hakkı

nda inmiştir. Beni Nadir’in öldürülenleri şereflisayılıyor ve diyetleri tam olarak veriliyordu. Ancak Beni Kureyza’nın öldürü-lenleri zelil sayılıyor ve diyetleri de yarım veriliyordu. Bunun üzerineRasulullah’ı  Sallallahu Aleyhi ve Sellem aralarında hakem yaptılar.Rasulullah’da Sallallahu Aleyhi ve Sellem diyetlerini eşitledi. Bunu İman Ahmed Rahimehullah rivayet etmiştir. Ayrıca İbn-i Cerir de Rahimehullah bunutefsirinde belirtmektedir.

 Yine, zina eden Yahudi ile ilgili olarak, Rasulullah’ın Sallallahu Aleyhive Sellem recm cezasını ona tatbik ettiğini bildiren rivayet Müslim’de aktarıl-

maktadı

r. Onları

n, bu hadiste aktarı

lan ve Maide Suresi’ndeki ayetin iniş sebebi olan suçları zinayı kendilerine helal kılmaları değil, zina konusundakicezayı değiştirerek atalarına uymalarıdır. Eğer zinayı kendilerine helal etmiş olsalardı, herhangi bir ceza belirlemezlerdi. Çünkü helal veya mübah olan birişten dolayı kimse cezalandırılmaz.

 Ayrıca gerek çokca konuşulması ve gerekse kafir ve mürtedlerin he-men her platformda sık sık suçlama maksadıyla gündeme getirmeleri sebebiile, İslam şeriatındaki hadler, Müslümanlar bir yana, kafirler için bile meşhurhale gelmiştir. Bugün herkes taraf ından bilinmektedir ki, tağutlar İslam’ın bu

hükümlerini yürürlükten kaldırmış ve küfür devletlerinden ithal ettikleriaşağılık uydurma cezalar ile bunları değiştirmişlerdir. Bilindiği gibi İslam’ınhükümlerine bedel olarak getirilen hükümleri yasalaştırmak, zorlaştırmak veya basitleştirmek, parlamento üyeleri ve onların başında bulunan diğertağutların görevidir.

Bu tağuti sistemlerin düzen ve kanunlarını incelediğimiz zaman, deği-şik şekillerde helal ve haram kıldıklarını da görürüz. Mesela İslam dinindeharamlığı zorunlu olarak bilinen faiz ve buna benzer diğer büyük günahlarbu tağutların kanunlarında mübahtır. Hatta bu tür günahların düzenli olarak

uygulandığı ve bu kanunlar taraf ından korunduğu kurumlar da bulunmakta-dır.

 Aynı şekilde, Allahu Teala’nın haram kıldığı içki de böyledir. İçkininüretildiği, satıldığı ve içildiği yerler bu sistemlerde açıkça bulunmaktadır vehatta bizzat bunlar taraf ından kurulmaktadır. Bu kurumlara ruhsat verilmekte ve hem bu kurumlar hem de içenler kanun ve uygulayıcıları taraf ındankorunmaktadır. Kanunlarının mübah kıldığı ve koruma altına aldığı fuhuş daböyledir.

125 5 Maide/44

72

7/28/2019 Tekfirde Aşırılıktan Sakındırma Konusunda Otuz Risale-Makdisi

http://slidepdf.com/reader/full/tekfirde-asiriliktan-sakindirma-konusunda-otuz-risale-makdisi 375/531

⎯ OTUZ RİSALE 

Bunlardan da önemlisi, bu sistemlerde, bütün şekilleriyle küfür veriddet mübahtır. Kanunları ve uygulayıcıları taraf ından, inanç hürriyeti adı ile

her türlü küfür ve riddet korunmakta ve insani bir hak olarak savunulmakta-dır. Kanunlarının hiçbir yerinde küfrü veya riddeti yasaklayan ve cezalandı-ran bir hüküm yoktur. Bu kanunlara göre riddet, cezas ı olan bir suç değildir. Aksine bu küfür kanunlarının tanıdığı ve koruduğu kişisel bir hak ve özgür-lüktür. Bu konuları burada ayrıntılı olarak anlatmamız uzun sürer. Bunlarüzerinde daha geniş olarak başka kitaplarımızda durduk.

Özet olarak, Allahu Teala’nın hükümlerinden başka hüküm ve kanunkoyanları seçenleri veya yaptıkları bu işlerinde onlara itaat edenleri mazurolarak saymıyoruz. Aksi halde papaz ve hahamlara ibadet eden Yahudi ve

Hristiyanları

da mazur görmemiz gerekir. Çünkü şeriatta benzerler arası

ndaayırımın yapılması yoktur. Allahu Teala şöyle buyurur: “Şimdi sizin kafirleri-niz, onlardan daha mı iyidirler? Yoksa kitaplarda sizin için bir beraet mi var?”126

Bu konuda avamdan olan Müslümanları mazur görmemezin sebebi,tekfirin kurallarında muteber bir şart niteliğinde olan, kişinin küfre götürücüolan ameli kastetmesi yani ameli bilinçli olarak yapması konusudur. Ki buinsanlarda, tekfirin şartlarından olan muteber kasıt bulunmamaktadır. Bizler,seçtiği insanları, kanun koyan, anayasaya saygı yemini eden, kanunlara

muhakeme olan ve parlamento üyelerinin işlediği, kişiyi küfre götüren diğersöz ve fiilleri işleyen olarak seçmeyen ve bu maksatla seçmeyi de kastetme-yen kişileri mazur görmekteyiz. Mazur gördüğümüz bu insanların, parlamen-terlerin işledikleri bu suçlar hakkında bilgileri yoktur. Dolayısıyla bu işleriyapmalarını kastetmeleri de imkansızdır. Aksine Müslüman olduğunu iddiaetmeleri ve Allahu Teala’nın şeriatını egemen kılmayı vaadetmeleri sebebi ileonlara oy vermektedirler. Ya da bu insanlardan bazılarını, dünyevi hizmetleriçin seçmektedirler.

Böyle kişiler, ancak kendilerine hüccet ikamesi yapıldıktan sonra hala

inat etmeleri halinde tekfir edilebilir. Çünkü bugün insanlar hak ile bat ılı karıştırmakta ve batıl şeylere hak süsü verilerek halk kandırılmaktadır. Bunedenle İbn-i Teymiye Rahimehullah şöyle der: “Bazı yerlerde ve zamanlardaheva sahipleri çok olabilir ve söyledikleri sözler, cahiller taraf ından ilim vesünnet erbabının sözleri derecesinde görülebilir. Öyleki bunları yönetenkişiler de ne yapacağını bilmez olur ve Allahu Teala’nın hüccetini ortayakoyacak kişilere ihtiyaç duyalabilir.”127

 126

54 Kamer/43127 Mecmuu’l-Fetava, 3/152

73

7/28/2019 Tekfirde Aşırılıktan Sakındırma Konusunda Otuz Risale-Makdisi

http://slidepdf.com/reader/full/tekfirde-asiriliktan-sakindirma-konusunda-otuz-risale-makdisi 376/531

⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ TEKFİRDE AŞIRILIKTAN SAKINDIRMA KONUSUNDA ⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ 

Hüccetin ikame edilmiş olması, sadece Allahu Teala’nın veRasulü’nün Sallallahu Aleyhi ve Sellem, o konudaki kelamını insanlara ulaş-

rmaktan ibaret değildir. Özellikle İslam yayı

ldı

ktan, Allahu Teala’nı

n koru-duğu Kitap’ı uzak ve yakın herkese ulaştıktan sonra hücceti ikame etmek,tebliğden ibaret de değildir. Aksine çoğu zaman şüpheleri gidermek, karışık-lıkları ortadan kaldırmak, vakıayı, yani sözün hakikatini, sözün anlamını veişin mahiyetini ortaya koymaktır.

Sözü anlamamak ve nereye varacağını bilememek veya şiddetli kor-ku ya da sevinçten dolayı kişinin ne dediğini bilememesi sebebi ile kişininmazur sayılacağına ilişkin açıklamayı yukarıda yapmıştık. Mükellefin,hakikatını ve manasını bilmediği bir işi yapması da bu kabildendir. Çünkü

böyle bir kişi, işin, bilmediği hakikatı

kastedemez. Bineğini kaybedip sonratekrar bulduğunda “Allah’ım, sen benim kulumsun ben de senin rabbinim”diyen adamın anlatıldığı hadis de bunun delillerindendir. RasulullahSallallahu Aleyhi ve Sellem onu, “Sevincinin şiddetinden hata etti” diye nite-lendirmiştir.

Bu delillerden biri de, kendi nefsine yazık edip; ailesine, öldüğü za-man kendisinin yakılmasını ve külünün yarısını karaya diğer yarısını isedenize savurulmasını isteyen adamın kıssasıdır. Bu şekilde, Allah’ın tekrarkendisini diriltmeye güç yetirme kudretine sahip olmadığını zannetti. Bu ise

küfürdür. Ancak bu adam cahil olduğu ve Allah’tan korktuğu için Allah onuaffetti. Bunun üzerinde, Allahu Teala’nın izni ile, ileride de duracağız.

Dolayısıyla parlamento seçimlerinde tafsilata inmeden ve ayırıma ta-bi tutmadan, bu seçimlere katılan bütün herkesi tekfir etmek, yapılan açıkhatalardandır. Özellikle bu parlamentoların ve parlamenterlerin hakikatininbilinmediği, bu konuda kasıtların ve durumların farklı olması mutlakagözönünde bulundurulması gerekenlerdendir.

Bununla beraber bu şirk parlamentolarının hakikatini ve parlamen-terlerin nasıl bir şirk içinde görev yaptıklarını bilen birisi olarak şunu da

rahatlıkla söyleyebiliriz ki, yasama yapan parlamento seçimlerine katılma işiaçık bir küfürdür.128 Bu hüküm, bu tür seçimlere katılma işi hakkında veril-miş olan mutlak bir hükümdür. Bu parlamentolardan sakındırmak ve insan-ların onlardan uzak durmasını sağlamaya çalışmak için bu hükmü mutlakolarak vermekteyiz. Ancak mutlak olan bu hükmü muayyen bir şahsa indir-gemek istediğimizde, gerekli araştırmayı yapıp, kişilerin kasıt ve bilgi seviye-

 128 Bu mesele için, “ed-Demokratiyye Dinun” ve “Feteva Sicni’s-Sivaga” isimli kitaplar ımıza

bakınız. (“ed-Demokratiyye Dinun” isimli kitap, Allahu Teala’nın yardımı ve lütfu ile tercemeedildi. Bu ve diğer kitaplar için internet sitemizi ziyaret edebilirsiniz. Yayıncı)

74

7/28/2019 Tekfirde Aşırılıktan Sakındırma Konusunda Otuz Risale-Makdisi

http://slidepdf.com/reader/full/tekfirde-asiriliktan-sakindirma-konusunda-otuz-risale-makdisi 377/531

⎯ OTUZ RİSALE 

lerine göre hüküm vermekteyiz. Kanun çıkarması veya buna benzer, kişiyiküfre götüren işleri yapması için milletvekili seçimlerine katılanların kafir

olduğunu söylüyoruz. Çünkü küfrün sebeplerinden birini işlemiştir. Bu iş ilekafir olmayı veya dinden çıkmayı kastetmese bile, hakkında verilen bu hü-küm değişmez.

Parlamentonun hakikatini ve üyelerinin çalışmasının tabiatını bilme-yenlere, hüccet ikame edilmesi ve parlamento ve milletvekillerinin yaptığı işlerin mahiyetinin açıklanması gerekir. Buna rağmen bu işte ısrar edersetekfir edilir. Ancak hüccet ikamesi yapılmadan ve kendisine gerekli açıkla-mada bulunulmadan tekfir etmekten kaçınmak gerekir.

İbn-i Teymiye Rahimehullah şöyle der: “Kendisine delil gösterilmeden

 ve doğru açıklanmadan, kimsenin, hata ve yanlıştan dolayı bir Müslümanı tekfir etmeye hakkı yoktur. Kişinin İslam’ı kesin olarak sabit olduktan sonra,şüphe ile yok olmaz. Ancak şüphe giderildikten ve gerekli hüccet ikamesiyapıldıktan sonra hala ısrar etmesi halinde, onun İslam’ı yok olur.”129

 

129 Mecmuu’l-Fetava, 12/250, Daru İbn-i Hazm baskısı 

75

7/28/2019 Tekfirde Aşırılıktan Sakındırma Konusunda Otuz Risale-Makdisi

http://slidepdf.com/reader/full/tekfirde-asiriliktan-sakindirma-konusunda-otuz-risale-makdisi 378/531

⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ TEKFİRDE AŞIRILIKTAN SAKINDIRMA KONUSUNDA ⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ 

-27-

AÇIK OLMAYAN MESELELERDE, CEHALET ÖZRÜNÜMUTEBER OLARAK SAYMAMAK

Tekfir konusunda yapılan hatalardan biri de, kapalı olup açıklamayı gerektiren veya ancak peygamberler yolu ile bilinebilen meselelerde, cehale-tinden dolayı kişiyi mazeretli olarak saymamaktır. Cehalet özrü konusunda

insanlar ifrat ve tefrite kaçarak, ihtilaf etmişlerdir. Bir grup, Allahu Teala’nıninsanlara geniş tuttuğunu daraltarak cehaleti tekfirin engellerinden biri olarakkabul etmemiş ve mutlak olarak cehaleti özür saymamıştır. Diğer bir grupise, birinci grubun tam aksine, dinde zorunlu olarak her Müslüman, hatta Yahudi ve Hristiyanlar taraf ından bile bilinen şeylerde bile cehaleti özürolarak kabul etmiş ve bu konuda kapıyı ardına kadar aralamıştır. Nitekim,kendilerine hüccet ulaşmadığından dolayı değil, yüz çevirdikleri için cahilkonumda olan kafirleri bile mazaretli olarak kabul etmişlerdir. Oysa ki Kur’an ve Sünnet bu insanların ellerinde bulunmakta, ancak dünya ilimlerine, hertürlü süs ve malına kendilerini vermelerine rağmen başlarını kaldırıp onabakmamaktadırlar. Bu tür insanlar hakkında Allahu Teala şöyle buyurur:“Onlar dünya hayatının görünen yüzünü bilirler. Ahiretten ise, onlar tama-men gafildirler.”130

Halbuki Allahu Teala, emrinden yüz çevirip görmezlikten gelenlerikınayıp kötülemekte, görme, işitme ve akıl yeteneklerini, Rabbini tanıma,yaratalış amaçlarını kavrama maksadıyla kullanmadıklarından dolayı onları eleştirerek şöyle buyurur: “Andolsun, biz cin ve insandan bir çoğunu cehen-nem için yaratmışız. Zira onların kalpleri vardır ama onlarla gerçeği kavra-

mazlar; gözleri vardı

r, lakin onlarla görmezler; kulakları

vardı

r, fakat onlarlaişitmezler. İşte onlar hayvanlar gibidir; hatta daha da dalalet içerisindedirler.Onlar gaflete düşenlerin ta kendileridir.”131 Allahu Teala başka ayetinde iseyine onların durumunu anlatarak şöyle buyurur: “Ve ‘Şayet kulak vermiş  veya aklımızı kullanmış olsaydık, (şimdi) şu alevli cehennemin mahkumları arasında olmazdık’ diye ilave ederler. Böylece günahlarını itiraf ederler. Artıkuzak olsun o alevli cehennemin mahkumları”132, “Kendilerine kulaklar,

130 30 Rum/7131

7 A’raf/179132 67 Mülk/10-11

76

7/28/2019 Tekfirde Aşırılıktan Sakındırma Konusunda Otuz Risale-Makdisi

http://slidepdf.com/reader/full/tekfirde-asiriliktan-sakindirma-konusunda-otuz-risale-makdisi 379/531

⎯ OTUZ RİSALE 

gözler ve kalpler vermiştik. Fakat kulakları, gözleri ve kalpleri kendilerine birfayda sağlamadı. Zira bile bile Allah’ın ayetlerini inkar ediyorlardı. Alay edip,

durdukları

 şey, kendilerini kuşatı

 verdi.”

133

İbn-i Hazm  Rahimehullah  şöyle der: “Kendi haklarında itirafta bulu-nan bu akletmeyen ve işitmeyen insanlar, eğer işitmiş ve akletmiş olsalardı ateşe girmeyeceklerdi. Gerçekten kulakları sesleri işitmeyecek kadar kapalı mıydı? Dünya işleri, tarım konuları, hayvan gütmeleri, malların yönetimi vegeliştirilmesi, ev yapımı, bağ ve bahçe kurulması, ticarethane ve çiftliklerinyönetimi, malların korunması, makam ve liderlik istemi konusunda cahilmiydi bunlar?

Hayır, tam tersi bunların tamamını biliyorlardı. Onları asıl rezil ve pe-

rişan eden, sayılan bütün bu işleri belki herkesten daha çok bilmeleri veherkesten daha şiddetli olarak bunlara sarılmalarıydı. Onlar nasıl mal sahibiolacaklarını, malı nasıl yönetip çoğaltacaklarını iyi bilirlerdi. Ancak azapgören bu insanlar Allahu Teala’yı bulmak, ona kulluk yapmak, söz, amel veakide ile ona yönelmekte gözlerini, kulaklarını ve akıllarını kullanmayı kabuletmediler. Bütün bunları fani, kurtarmayan ve işe yaramayan, hatta yüküağırlaştıran ve pişman eden dünyalık için kullandılar.”134

Cehalet konusunda doğru olan, meselenin tafsilatına bakmaktır. Di-nin bazı konuları vardır ki onu bilmemek caiz değildir. Özellikle Allahu

Teala’nın koruduğu Kur’an’ın her tarafta yayılmış olduğu bir ortamda butürden olan şeyleri bilmemek mazeret olarak kabul edilmeyecek olan suçlar-dandır. Allahu Teala şöyle buyurur: “Kendisiyle sizi ve bundan sonra onuduyacak herkesi uyarmam için bu Kur'an bana vahyolundu.” 135

Cehaletin mazeret olarak kabul edilmediği hususlardan biri deTevhid’in aslıdır. Allahu Teala, insanları bunun üzerine yaratmıştır. Buhari ve Müslim’de belirtildiği gibi insan bu f ıtrat ile dünyaya gelir. Sonra anne vebabası onu saptırır. Bütün peygamberler Tevhid ile gönderilmiş ve kitaplaronun için indirilmiştir. Tevhid üzere olmayanlar, inatçı veya yüz çeviren cahil

kafirlerdendir. Allahu Teala şöyle buyurur: “İşte bu (Kur’an) bizim indirdiği-miz mübarek bir kitaptır. O’na uyun ve Allah’tan korkun ki size merhametedilsin. (Onu size indirdik ki), Kitap, yalnız bizden önceki iki topluluğa indi-rildi, biz ise onların okumasından gerçekten habersizdik demeyesiniz. Yahut,‘bize de kitap indirilseydi, biz onlardan daha çok doğru yolda olurduk’ de-meyesiniz diye (bu Kitap’ı indirdik). İşte size de Rabbinizden açık bir delil,

133 46 Ahkaf/26134

 İbn-i Hazm, İhkamu’l-Ahkam, 1/66135 6 En’am/19

77

7/28/2019 Tekfirde Aşırılıktan Sakındırma Konusunda Otuz Risale-Makdisi

http://slidepdf.com/reader/full/tekfirde-asiriliktan-sakindirma-konusunda-otuz-risale-makdisi 380/531

⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ TEKFİRDE AŞIRILIKTAN SAKINDIRMA KONUSUNDA ⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ 

hidayet ve rahmet geldi. Kim, Allah’ın ayetlerini yalanlayıp onlardan yüzçevirenden daha zalimdir? Ayetlerimizden yüz çevirenleri, yüz çevirmelerin-

den ötürü azabı

n en kötüsüyle cezalandı

racağı

z.”

136

İbn-i Teymiye  Rahimehullah  şöyle der: “Allahu Teala, yalanlayarakolsun veya olmasın, ayetlerinden yüz çevirenlere en ağır cezayı vereceğinibelirtmiştir. Bu da gösteriyor ki peygamberlerin getirdiklerini kabul etmeyen-ler kafirdir. Bunun yalanlama, büyüklenme, hevaya uyma veya getirilenşeylerden şüphe etme sebebi ile meydana gelmesi arasında fark yoktur.Peygamberin getirdiği şeyleri yalanlayan herkes kafirdir. Yalanlamasa bile,iman etmediği sürece yine kafir olur.”137

 Allahu Teala, son peygamber olan Muhammed Sallallahu Aleyhi ve

Sellem ile peygamberliği bitirdikten ve suyun onu silemeyeceği Kitap’ını ulaştırdıktan sonra, dinin aslı, en sağlam kulpu ve yaratılışın en önemli sebe-bi olan Tevhid’den yüz çeviren kişi, tembel davranması ve yüz çevirmesineticesinde bu Tevhid’den cahil kalmış ise, mazur sayılmaz. İbn-iTeymiye’nin Rahimehullah dediği gibi, her kafirin müstekbir yalanlayıcı olma-sı gerekmez. Böyleleri olabileceği gibi, hevasına tabi olması sonucu kafirolanlar da vardır. Bu tür kafirler dini ne yalanlar, ne tasdik eder, ne de des-tekler. Böyleleri, din ile yakından veya uzaktan ilgilenmezler.

Dinin bazı meseleleri, açıklama yapmayı gerektirir. Bu meseleleri,

Tevhid ve zıddı olan şirk gibi veya dinden zorunlu olarak bilinen ve meşhurolan şeyler gibi değerlendirmek doğru olmaz.

İbn-i Teymiye Rahimehullah şöyle der: “Eğer ki kişinin muhalefeti, di-nin açık olmayan ve herkes taraf ından bilinmesinin zor olduğu meselelerdeolursa, hata ettiği, dalalete düştüğü ve kendisine hüccet ikamesinin yapılma-dığı söylenebilir. Ancak kişinin muhalefeti, açık olan ve Muhammed’inSallallahu Aleyhi ve Sellem onun ile gönderildiği ve ona muhalefet edenlerintekfir edildiği bütün Müslümanlar ve hatta Yahudi ve Hristiyanlar taraf ındanda bilinen meselelerde ise durum böyle değildir. Tek olan Allahu Teala’ya

ibadetin emredilmiş olması ve Allahu Teala’dan başka, meleklere, peygam-berlere, güneşe, aya, yıldızlara, putlara ve başka şeylere ibadetin yasaklan-mış olması bu türdendir. Bunlar İslam esaslarının en açık olanlarıdır. Yinebeş vakit namaz ve Yahudi, Hristiyan, Mecusi ve müşriklere düşmanlığınemredilmiş olması ile içki, kumar, zina ve faizin yasaklanmış olması da bukabildendir.”138

 136 6 En’am/155-157137

Mecmuu’l-Fetava, 3/196138 Mecmuu’l-Fetava, 4/37

78

7/28/2019 Tekfirde Aşırılıktan Sakındırma Konusunda Otuz Risale-Makdisi

http://slidepdf.com/reader/full/tekfirde-asiriliktan-sakindirma-konusunda-otuz-risale-makdisi 381/531

⎯ OTUZ RİSALE 

Muhammed bin Abdulvehhab, “Mufidu’l-Mustefid” isimli kitabındaİbn-i Teymiye’nin  Rahimehullah  şu sözünü nakleder: “Muayyen bir şahsın,

kafir, bid’at ehli, fası

k veya masiyet sahibi olarak isimlendirilmesi konusundabuna en fazla karşı çıkanlardan birisi de benim. Ancak kendisine risalethüccetinin ulaşmasına rağmen aynı suçu işlemeye devam eden bunun dışın-dadır.”

İbn-i Teymiye’nin  Rahimehullah bu sözünü değerlendiren Muham-med bin Abdulvehhab  Rahimehullah ilave olarak şöyle der: “Tesbit ettiğimizkadar, bütün mevzularda onun bu meseleye bakışı ve açıklama yöntemiböyledir. Gerekli araştırmayı yapmadan ve problemleri çözmeden, muayyenbir kişinin tekfiri konusunda bahsetmez. Bundan amaç hüccet ikamesi ya-

lmadan önce muayyen bir şahsı

n tekfir edilmesinden sakı

ndı

rmak içindir. Ancak şu da bilinmektedir ki, kendisine hüccet ulaştırılmış olan kişi hakkın-da, gerekli olması halinde muayyen olarak kafir, fasık veya masiyet sahibiolarak hükmetmektedir.

 Allah ondan razı olsun, yine belirtmektedir ki bu yöndeki sözleri dininaçık olmayan meseleleri hakkındadır. Kelamcılardan önde gelen bazı kişilerinçoğu zaman İslam’ın dışına çıktıklarını belirterek onlara cevap verirken şöyleder: “Eğer ki kişinin muhalefeti, dinin açık olmayan ve herkes taraf ındanbilinmesinin zor olduğu meselelerde olursa, hata ettiği, dalalete düştüğü ve

kendisine hüccet ikamesinin yapılmadığı söylenebilir. Ancak kişinin muhale-feti, açık olan, Müslümanlar ve hatta Yahudi ve Hristiyanlar taraf ından daMuhammed’in Sallallahu Aleyhi ve Sellem onun ile gönderildiği ve ona muha-lefet edenlerin tekfir edildiği bilinen meselelerde ise durum böyle değildir.Tek olan Allahu Teala’ya ibadetin emredilmiş olması ve Allahu Teala’danbaşka, meleklere, peygamberlere, güneşe, aya, yıldızlara, putlara ve başkaşeylere ibadetin yasaklanmış olması bu türdendir. Bunlar İslam esaslarınınen açık olanlarıdır. Yine beş vakit namaz ve Yahudi, Hristiyan, Mecusi vemüşriklere düşmanlığın emredilmiş olması ile içki, kumar, zina ve faizinyasaklanmış olması da bu kabildendir. Buna rağmen ileri gelenlerindenbirçoğunun bu tür dalalete düştüklerini ve mürted olduklarını görürsün.Hatta daha da kötüsü, onların bazıları müşriklerin dini hakkında yazılaryazmaktadırlar. Ebu Abdullah er-Razi’nin yaptığı bunun örneklerindendir.Bu ise, bütün Müslümanların ittifakı ile açık bir riddettir.” Sözü burada bit-mektedir.

İbn-i Teymiye’nin  Rahimehullah, bu kuralı ve Allahu Teala’nın düş-manlarının belirttiği şüpheyi nasıl açıkladığı üzerinde düşünmek gerekir. Ancak, Allahu Teala kimi yoldan çıkarmayı isterse, onun için bir şey yapmak

mümkün değildir. Biz inanı

yor, Allahu Teala’ya o şekilde kavuşmayı

umuyor ve diyoruz ki: Bir Müslüman, kendisine hüccet ulaştıktan sonra Allahu

79

7/28/2019 Tekfirde Aşırılıktan Sakındırma Konusunda Otuz Risale-Makdisi

http://slidepdf.com/reader/full/tekfirde-asiriliktan-sakindirma-konusunda-otuz-risale-makdisi 382/531

⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ TEKFİRDE AŞIRILIKTAN SAKINDIRMA KONUSUNDA ⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ 

Teala’ya şirk koşar veya bunu Tevhid ehlinden üstün tutarsa ve hak üzereolduğunu iddia ederse veya Allahu Teala’nın, peygamberinin ve Müslüman

alimlerin belirttikleri açı

k olan herhangi bir küfrü seçerse, kim olursa olsun,onu tekfir ederiz. Biz Allahu Teala’dan ve Peygamberinden gelen bütünşeylere iman ettiğimiz gibi tekfir ile ilgili gelen hükümlerin ve dolayısıyla dasapıtan kim olursa olsun, gerektiğinde onu tekfir etmenin de imandan oldu-ğuna inanırız. Bu konuda alimlerden birinin bile muhalefet ettiğini de bilmi-yoruz. Bu meselede ihtilaf çıkaranlar, Firavun’un dediği “Öyle ise öncekimilletlerin hali ne olacak?”139 veya Kureyş’in dediği “Son dinde de bunuişitmedik”140 gibi sözlere sığınırlar ve bunlara benzer laf ızlar ile kendilerinisavunurlar.”141

İshak bin Abdurrahman Alu’ş-şeyh şöyle der: “Allahu Teala’ya ortakkoşmadan ibadet etmek, O’ndan başkasına ibadet etmekten beri olmak,ibadette Allahu Teala’ya ortak koşanların, kişiyi İslam’dan çıkaran en büyükküfür ile kafir olduğu meselesi dinin asıllarının aslıdır. Allahu Teala, onunlapeygamberleri göndermiş, kitapları indirmiş, Kur’an ve Rasul Sallallahu Aleyhive Sellem ile insanlara hüccetini ikame etmiştir. Allahu Teala’ya ortak koşan-ların tekfiri konusunda din alimlerinin şu şekilde cevap verdikleri görülür: “Okişi istitabeye tabi tutulur. Tevbe ederse kabul edilir, tevbe etmez ise öldürü-lür.” Alimler dinin asıllarından olan meselelerde açıklama yapmazlar. Sadecedelili bazı Müslümanlar için kapalı olabilecek meselelerde açıklama yaparlar.Kaderiyye veya Mürcie gibi bid’at ehlinin tartıştığı meseleler, sarf ve atıf gibigizli olan meseleler, kabirlere ibadet etmesi sebebi ile İslam’dan çıkanlarayapılacak gerekli açıklama veya şirk koşanın önceki amellerinin yok olup-olmayacağı gibi meseleler bu türdendir. Ki, Allahu Teala şöyle buyurur:“Deve iğne deliğinden geçinceye kadar onlar, cennete giremeyeceklerdir”142,“Kim Allah’a ortak koşarsa sanki o, gökten düşüp parçalanmış da kendisinikuşlar kapmış, yahut rüzgar onu uzak bir yere sürüklemiş gibidir”143, “Şüp-hesiz Allah kendisine ortak koşulmasını bağışlamaz”144, “Kim Allah’a ortakkoşarsa ameli boşa gitmiştir.”145

 Ancak bu, kötü bir inanca da yol açabilir. Bu ise, bu ümmete hücce-tin Kur’an ve Rasul Sallallahu Aleyhi ve Sellem ile kaim olmadığı inancıdır.

139 20 Ta-ha/51140 38 Sad/7141 Mufidu’l-Mustefid fi Hukmi Tariki’t-Tevhid, 54-55142 7 A’raf/40143 22 Hacc/31144

4 Nisa/48145 5 Maide/5

80

7/28/2019 Tekfirde Aşırılıktan Sakındırma Konusunda Otuz Risale-Makdisi

http://slidepdf.com/reader/full/tekfirde-asiriliktan-sakindirma-konusunda-otuz-risale-makdisi 383/531

⎯ OTUZ RİSALE 

Kitap’ı ve Rasul’ü Sallallahu Aleyhi ve Sellem unutmalarına yol açan yanlış anlamadan Allahu Teala’ya sığınırız. Kur’an ve Rasul’ün davetinin ulaşma-

ğı

fetret devrinde ölen insanlara da icma ile Müslüman adı

verilmez.”

146

 Abdullah bin Abdurrahman Eba Batin şöyle der: “Müşrikleri savunanbazıları, cehaleti sebebi ile küfür işleyen kişinin tekfir edilmeyeceği ve ancakinatçı kafirin tekfir edilebileceğini iddia eder ve bu sözlerine delil olarak da,çocuklarına, öldükten sonra vücudunun yakılmasını ve küllerininsavurulmasını vasiyet eden adamın olayını gösterirler.

Bu iddialarına şöyle cevap verilir: Allahu Teala, peygamberlerinimüjdeleyici ve korkutucu olarak göndermiştir. Böylece insaların AllahuTeala’ya karşı bir hüccetleri kalmamıştır. Peygamberlerin, kendisi ile gönde-

rildikleri ve ona davet ettikleri en büyük şey, ibadeti yalnızca Allahu Teala’yahas kılmak ve Allahu Teala’dan başkasına ibadet olan şirki yasaklamaktır.Dolayısıyla kişi, Allahu Teala’ya karşı en büyük şirk olan başkasına ibadetkonusunda, cehaleti sebebi ile mazur kabul edilecekse, cehaleti sebebi ilemazur olmayan kim kalır ki?

Böyle bir iddia, Allahu Teala’nın yüz çeviren ve inat eden kafir dışın-da hiç kimseye hüccetini ikame etmediği sonucunu doğurur. Bununla birlikteböyle bir iddianın sahibi olan kişinin, aslını inkar etmesi de mümkün değil-dir. Bu kişi büyük çelişki içerisindedir. Çünkü bu kişinin Muhammed’in

Sallallahu Aleyhi ve Sellem peygamber olarak gönderildiğinden şüphe eden veya kıyamet günü insanların yeniden diriltileceği gibi dinin asıllarından olanbir konuda şüphe eden kişiyi tekfir etme konusunda tevakkuf etmeleri müm-kün değildir. Şüphe eden kişi ise cahildir. Fıkıh alimleri  Rahimehumullah,kitaplarında, mürtedin hükmü konusunu açıklarken, bunun, Müslümanolduktan sonra, kişiyi küfre sokan bir söz veya fiil veya itikad ya da şüphesebebi ile kafir olan kişi olduğunu belirtirler. Şüphe etmenin sebebi cehalet-tir. Ancak yukarıdaki iddianın sahiplerinin yaptıkları gibi, cehalet özrünü,doğru olmayan bir şekilde genellediğimizde cahil olan Yahudi ve

Hristiyanların, cehaletleri sebebi ile aya, güneşe, yıldızlara ve putlara secdeeden kişilerin ve Ali bin Ebi Talip’in  Radıyallahu Anhu kendilerini ateşte yaka-rak cezalandırdığı insanların da mazur olarak kabul edilmeleri ve dolayısıylada tekfir edilmemeleri gerekir. Çünkü bunların da cahil olduklarını kesinolarak söylüyoruz. Halbuki alimler, Yahudi ve Hristiyanları tekfir etmeyen veya kafir olduklarından şüphe edenlerin tekfir edileceği konusunda icmaetmişlerdir. Bununla birlikte biz, bu Yahudi ve Hristiyanların çoğunun cahilolduğuna inanıyoruz... Allahu Teala, onların, Rasulullah’ın Sallallahu Aleyhive Sellem kendilerini davet ettiği şeyler konusunda şüphe içerisinde oldukla- 146 Akidetu’l-Muvahhidin, 150-151 sayfalar arası 

81

7/28/2019 Tekfirde Aşırılıktan Sakındırma Konusunda Otuz Risale-Makdisi

http://slidepdf.com/reader/full/tekfirde-asiriliktan-sakindirma-konusunda-otuz-risale-makdisi 384/531

⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ TEKFİRDE AŞIRILIKTAN SAKINDIRMA KONUSUNDA ⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ 

rını bildirmektedir. Bununla birlikte Allahu Teala şu ayetlerinde atalarını taklit edenleri kötülemektedir: “Senden önce de hangi memlekete uyarıcı 

göndermişsek mutlaka oranı

n varlı

klı

ları

, ‘Biz babaları

bir din üzerindebulduk. Biz de onların izlerine uyarız’ dediler.”147 Onların durumu bu olma-sına rağmen Allahu Teala, onları tekfir etmiştir. Alimler, bu ve benzeri ayetle-ri delil göstererek Allahu Teala’yı ve Muhammed’in Sallallahu Aleyhi ve Sellem risaletini bilme konusunda taklidin caiz olmadığını, Allahu Teala’nın hücceti-nin, ta ki bu hüccet ve açıklamaları anlamasalar bile insanlar üzerine, kendi-lerine gönderilen rasuller aracılığı ile ikame olunduğunu bildirmektedir. Hermüçtehidin, yapmış olduğu içtihadında doğruya isabet edip etmediği hak-kında söz ederken, bu konuda cumhurun görüşünü tercih eden Muhammedbin Kudame Rahimehullah şöyle der: “Şüphesiz her müçtehid, yapmış olduğuiçtihadında doğruya isabet edemez. Hak, müçtehidlerden birinin söylediği-dir. Cahız, İslam’ı incelediği halde hakkı idrakten aciz olan kişinin mazurolup günahkar olmadığını iddia etmiştir. Cahız’ın söylediği bu söz, kesinolarak batıldır, Allahu Teala’ya küfürdür, O’nun ve Rasulü’nün söylediğinired etmektir.”148

Muhammed bin İbrahim Alu’ş-şeyh, el-Bedevi’ye, el-Ciylani’ye veEhl-i Beyt’in kabirlerine ibadet edenlerin, ibadet ettikleri bu kişi ve kabirleriilah edinmediklerini ve sadece vasıta olarak gördüklerini belirtmelerinerağmen kafir oldukları ve bu gibilerinin ibadet ettikleri bu kişi ve kabirleri ilaholarak kabul etmelerinin şart olmadığı konusunda verdiği bir fetvadan sonraşöyle der: “Tevhid’de cehalet yoktur ve bu konu, cehalet sebebi ile kişininmazur kabul edildiği diğer konular gibi değildir. Tevhid’in eksikliği şüphesizki Allahu Teala’nın dininden yüz çevirmektir. İnsan güneşin varlığı konusun-da cahil olabilir mi? Onların bilginleri cahildir ve müşriklerden daha cahilolan da yoktur. Kur’an’da, Allahu Teala’dan başkasına ibadet eden bazıları-na yönelik yapılan hitap dışında, cehalet ile hitap yoktur. Ki onlar cahildirler ve üzerlerine hüccet ikame edilmiştir. Dolayısıyla şu iki şey birleşmektedir:Hüccetin ikame olunduğu oran nisbetinde ilim, ve kişinin bundan yüz çevir-

mesi nisbetinde cehalet.”Bu konuda, kendisi ile Ezher şeyhi arasında bir tartışma olmuştur.

Bu tartışmanın sonunda Ezher şeyhinin, “Onlar, küfrü izhar ediyorlar” de-mesi üzerine Muhammed bin İbrahim, şu cevabı vermiştir: “O zaman, biz deonları tekfir edenler olduğumuzu izhar edelim.”149

 147 43 Zuhruf/23148

Akidetu’l-Muvahhıdin, 16-17 sayfalar arası 149 Bakınız: Mecmuu’l-Fetava ve Resail eş-Şeyh Muhammed bin İbrahim, 12/197-198

82

7/28/2019 Tekfirde Aşırılıktan Sakındırma Konusunda Otuz Risale-Makdisi

http://slidepdf.com/reader/full/tekfirde-asiriliktan-sakindirma-konusunda-otuz-risale-makdisi 385/531

⎯ OTUZ RİSALE 

Rasulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem ile tevessül etmenin caiz oldu-ğunu reddedenlerin kafir olduğunu söyleyenlere cevap olarak İbn-i Teymiye

 Rahimehullah  şöyle der: “Rasulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem ile tevessületmeyenlerin kafir olduğunu hiçbir kimse söylememiştir ve bunu söyleyenkişiyi tekfir etmenin de hiçbir yeri yoktur. Bu kapalı bir mesele olup delilleriaçık değildir. Küfür ise, ancak dinden zorunlu olarak bilinen meseleleri veyaüzerinde icma edilen mütevatir hükümleri inkar etmek ile gerçekleşir.”150

Burada şunu belirtmekte fayda vardır ki İbn-i Teymiye’nin Rahimehullah yukarıda söyledikleri, yalanlama küfrü ile ilgilidir. Bu ise, din-den zorunlu olarak bilinen meseleler ve tevatür ile sabit olan açık hükümlerhakkında olur. Ancak herkes taraf ından bilinmesi zor olan kapalı bir konu

hakkı

nda, kişiye bu konunun ulaşmamı

ş olması

sebebi ile inkar ve red olur-sa, bu kişi yalanlamış sayılmaz..

Günümüzde Cehmiyye ve Mürcie çömezlerinin iddia ettiği gibi, küf-rün bütün çeşitleri yalanlama küfründen ibaret değildir. İbn-i Tyemiyye’ninyüz çevirme küfrü hakkında yukarıdaki şu sözünü burada tekrar ediyoruz:“Bir kimse küfür olan bir söz söyler ya da bir amel işlerse, kafir olmayı kas-tetmemiş olsa bile, bu nedenle kafir olur. Zira Allah’ın dilediği kimselerdışında hiç kimse küfrü kastetmez.” İbn-i Teymiye’nin bu görüşü hiçbirtartışma götürmeyecek kadar açık ve nettir.

İbn-i Teymiye  Rahimehullah, cehaletinden dolayı kişinin mazur sayıl-dığı açık olmayan meseleler ile, kişinin cehaleti sebebi ile mazur sayılmadığı dinin zarurilerinden ve açık olan meseleleri birbirinden ayırmanın gerektiğihakkında şöyle der: “Tevessül lafzından üç şey kastedilmiş olabilir. Bunlar-dan şu ikisi üzerinde Müslümanlar ittifak etmişlerdir:

Birincisi:  İman ve İslam’ın aslıdır. Bu ise O’na Sallallahu Aleyhi veSellem, iman ve itaat ile yapılan tevessüldür.

İkincisi: Rasulullah’ın Sallallahu Aleyhi ve Sellem duası ve şefaatidir.Bu da kişiye fayda veren hususlardandır. Rasulullah’ın kendisine dua ettiği ve şefaat ettiği kişi Müslümanların ittifakı ile ona tevessül etmiş olur.

Bu iki manada, Rasulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem ile tevessülü in-kar eden kişi mürted olur, tevbe etmesi istenir, reddederse mürted olaraköldürülür. Rasulullah’a Sallallahu Aleyhi ve Sellem iman etme ve itaat iletevessül, dinin aslıdır. Bu dinin zarurilerinden olup, avam veya havastanolan bütün Müslümanların bilmeleri gereken bir meseledir. Bu anlamı iletevessülü inkar eden kişinin kafir olduğu da yine Müslümanların geneli veözeli taraf ından bilinir. O’nun duası ve şefaatinin Müslümanlara yarar sağla- 150 Mecmuu’l-Fetava, 1/81

83

7/28/2019 Tekfirde Aşırılıktan Sakındırma Konusunda Otuz Risale-Makdisi

http://slidepdf.com/reader/full/tekfirde-asiriliktan-sakindirma-konusunda-otuz-risale-makdisi 386/531

⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ TEKFİRDE AŞIRILIKTAN SAKINDIRMA KONUSUNDA ⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ 

yacağını inkar eden de kafir olur. Ancak birincisi, ikincisine göre daha kapa-lıdır. Bu ikinci manası ile tevessülü bilmeden inkar eden kişiye bu öğretilir.

Kendisine öğretilmesine ve bildirilmesine rağmen halaı

srar ederse, mürtedolur.”151

Şeyhu’l-İslam İbn-i Teymiye’nin  Rahimehullah, kapalı olup açıklama-ya muhtaç olan meselelerde cehaletten dolayı kişiyi mazur saymak ile dinin,imanın ve İslam’ın asıllarından olan veya İslam dininde bilinmesi zaruri olanmeselelerde cehaletinden dolayı kişiyi mazur sayma arasında ayırım yapma-sına dikkat edilmesi gerekir.

İbn-i Teymiye  Rahimehullah  şöyle der: “Dinin asılları,152 Tevhid, Allahu Teala’nın sıfatları, kader, nübüvvet, ahiret veya bunlara delalet eden

meseleler gibi ya sözle veya hem söz hem de amel ile inanılması gerekenşeylerdir..

Birinci kısım; Allahu Teala, insanların bilmeleri, inanmaları ve tasdiketmeleri gereken her meseleyi, özürlü kalınmasına mahal bırakmamak için

151 Mecmuu’l-Fetava, 1/115152 Bu ve daha önce söylediklerinden anlaşılmaktadır ki dini, inkar edildiği zaman küfregötüren temellere (usül) ve inkar edildiği zaman küfre götürmeyen furu’a taksim edenlerieleştirmesinden maksat, yukarıda belirtilen bu ayırımı reddetmek veya iptal etmek değildir.Zaten kendisi kişinin cehaletinin açık olan meselelerde değil, usül veya furu’dan olan kapalı meselelerde mazeret olduğunu el-Fetava’nın birçok yerinde tekrar tekrar belirtmektedir.Bundan maksadı, Ehl-i Sünnet’e muhalefet olarak yanlış temellere göre dini usül ve furu’ diyeikiye taksim eden Mutezile ve benzerlerini eleştirmektir. Nitekim o, el-Feteva 23/196 de bunaişaret etmiş ve 3/191’de bunu açıklayarak şöyle demiştir: “Cevher, ard ve cisim hakkındakonuşan kelamcıları (Mutezile’yi) kötüleyen ve bid’atçı sayan selef ve imamların sözleri, okişilerin dinin usulü ile ilgili bu laf ızlarla kastettikleri manaları, dinin delillerine, usüllerine veispat veya red meselesine karıştıranları kötülemektedir.”Başka bir yerde de şöyle der: “Kelamcılardan bir grup koydukları ölçülerine dinin usulü adını  vermektedir. Halbuki bu bu büyük bir isimdir ve bu ismi verdikleri ölçülerinde çok fazla

bozukluklar bulunmaktadır. Ehl-i Sünnet, onların bu bozuk ölçülerine karşı çıktığında ise,dinin usulünü inkar etmekle suçlarlar. Halbuki Ehl-i Sünnet, dinin usulü ad ını almaya layıkolan meseleleri değil, sadece bunların dinin usulü diye isimlendirdikleri bozuk ölçülerini kabuletmemektedir. Bunlar, Allahu Teala’nın indirmediği, sadece kendilerinin ve yollarını takipettikleri kişilerin verdikleri isimlerdir. Din, Allahu Teala’nın ve Rasulü’nün teşri ettiğidir. Onunusulü ve furu’u da açıklanmıştır. Rasulullah’ın Sallallahu Aleyhi ve Sellem dinin furu’unuaçıkladığı halde usulünü açıklamamış olması mümkün değildir.” (El-Fetava, 4/38)İbn-i Teymiye’nin, dinin usül ve furu’ olarak iki kısma ayrılmasının Mutezile ve benzeri bid’atehlinin yaptığı bir taksim olduğunu, Cehmiyye ve Mürcie çevrelerinden birçoklarının butaksime can simidi gibi sarılmasını, ilim ve davete mensup değerli bazı kişilerin de onların bu

taksimlerine kapıldığını belirttiği sözlerinden maksat, ilke olarak böyle bir taksime karşı çıkmakdeğil, sadece Mutezile ve benzerlerinin bu konuda oynadıkları oyuna karşı çıkmaktır.

84

7/28/2019 Tekfirde Aşırılıktan Sakındırma Konusunda Otuz Risale-Makdisi

http://slidepdf.com/reader/full/tekfirde-asiriliktan-sakindirma-konusunda-otuz-risale-makdisi 387/531

⎯ OTUZ RİSALE 

açık olarak ve yeterince açıklamıştır. Çünkü bunlar, Rasulullah’ın Sallallahu Aleyhi ve Sellem insanlara tebliğ ettiği ve açıkladığı en büyük ve en önemli

şeylerdir. Yine bunlar, Allahu Teala’nı

n, bütün bunları

açı

klayan rasuller ilehüccetini kulları üzerine ikame ettiği en önemli meselelerdir.

 Allahu Teala’nın Kitap’ı ve Rasulü’nün Sallallahu Aleyhi ve Sellem sünneti gerek bunlardan ve gerekse de vacip ve müstehaplardan yeterliolduğu kadar içermektedir. Kitap ve Sünnet’in bunları içermediğini, ancak,aklı ve işitmesi yetersiz olanlar ile ayette geçtiği gibi, ‘Şayet kulak vermiş  veya aklımızı kullanmış olsaydık, (şimdi) şu alevli cehennemin mahkumları arasında olmazdık’153 diyen cehennemlikler iddia edebilir.”154

Cehmiyye hakkında ise şöyle der: “Onlar bütün dinlerin ve salim f ıt-

rat sahiplerinin, üzerinde ittifak ettiklerine muhalefet etmektedir. Buna rağ-men onların söylediği birçok şey, batında ve zahirde Allahu Teala veRasulü’ne Sallallahu Aleyhi ve Sellem iman etmiş olan kişilerden bir çoğu içinkapalı olabilir ve bu nedenle de ileri sürdükleri şüphelerde onların haklı olduğunu sanabilirler. Onların bu durumu, çeşitli bid’at ehli grupların halinede benzer ki, onlar için hak karışık ve kapalı olmuştur. Durumu bu olanlarınkesin olarak küfre girdikleri söylenemez. Aksine bunlardan fasık veyamasiyet sahibi olanlar olabileceği gibi hatası bağışlanabilecekler de olabilir.Sahip olduğu iman ve takvası nisbetinde Allahu Teala’nın velayetine de

sahip olabilir. Ehl-i Sünneti, Hariciler, Mutezile, Mürcie ve Cehmiyye’denayıran asıl görüş; imanın tanımı konusundadır. Ehl-i Sünnet, diğer gruplarınaksine, imanın şubelerden oluştuğunu ve artıp eksilebileceğini söyler. Nite-kim Rasulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem  şöyle buyurur: “Kalbinde zerrekadar iman bulunan kişi, ateşten çıkar.” Dolayısıyla Allahu Teala’nın velaye-ti, kişinin sahip olduğu iman derecesine göredir.”155

“Tekfir konusuna gelince; Muhammed Sallallahu Aleyhi ve Sellem ümmetinden içtihad edip yanılan kişinin tekfir edilmemesi ve yanılmasınınbağışlanması doğru olandır. Rasulullah’ın Sallallahu Aleyhi ve Sellem getirdiği

kendisine açıklandıktan sonra, ona düşmanlık yapıp mü’minlerin yolundanbaşka bir yol izleyenler kafirdirler. Hevasına uyarak, hakkı aramada kusurlu ve eksik davranan ve bilmeden konuşanlar ise günahkar ve masiyet sahibi-dirler. Kişi fasık veya günahları iyiliklerinden daha ağır gelenlerden de olabi-lir. Dolayısıyla tekfir, kişinin durumuna göre değişir. Her hata eden, bid’atişleyen, cahil olan, dalalet ehlinden olan ve hatta fasık veya masiyet sahibiolan kişi kafir değildir. Özellikle Kur’an’ın mahluk olup olmadığı meselesi

153 67 Mülk/10154

Mecmuu’l-Fetava, 3/184, özet olarak155 Mecmuu’l-Fetava, 3/220

85

7/28/2019 Tekfirde Aşırılıktan Sakındırma Konusunda Otuz Risale-Makdisi

http://slidepdf.com/reader/full/tekfirde-asiriliktan-sakindirma-konusunda-otuz-risale-makdisi 388/531

⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ TEKFİRDE AŞIRILIKTAN SAKINDIRMA KONUSUNDA ⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ 

gibi konularda, insanların durumlarına bakmak daha da önceliklidir. Çünkü,insanların nazarında ilim ve din ehli olarak tanınmış olan cemaatlerin imam-

ları

ndan birçok kişi bile, bu meselede işi karı

ştı

rmı

ştı

r.”

156

 Yine şöyle der: “Tekfir etmek, Allahu Teala’nın bir hakkıdır. Ancak Allahu Teala ve Rasulü’nün Sallallahu Aleyhi ve Sellem, tekfir ettiği kişilertekfir edilir. Muayyen bir kişinin tekfir edilmesi ve öldürülmesinin caiz olması,muhalefet eden kişinin kafir olacağı nebevi hüccetin kendisine ulaşmasınabağlıdır. Değilse, dinden bir mesele hakkında cahil olan herkes kafir olmaz...

Bu nedenle Cehmiyye, Hululiyye ve Allahu Teala’nın Arş’ın üzerindeolduğunu kabul etmeyenlere şunu söylüyordum: ‘Ben size, bu iddianızdamuvafakat edersem kafir olurum. Çünkü söylediğinizin küfür olduğunu

biliyorum. Ancak bana göre siz tekfir edilmezsiniz, çünkü cahilsiniz.”157

“Benim ile oturup kalkan herkes biliyor ki ben, muhalefet edilmesihalinde kişinin kafir, fasık veya asi olarak isimlendirileceği risalet hüccetininkişiye ikame edilmesinden önce, kafir, fasık veya asi olarak isimlendirilmesi-ne karşıyım. Allahu Teala bu ümmetin hatalarını bağışlamıştır. Bu ise haberi,kavli ve ameli meselelerdeki bütün hataları kapsamaktadır. Selef alimlerinin,hala bazı meselelerde ihtilaf halinde olmalarına rağmen, onlardan birbirinikafir, fasık veya masiyet sahibi olarak isimlendirdiklerine şahitlik eden bu-lunmamaktadır. Şureyh’in, “Belki de sen hayret ettin. Halbuki onlar alay

ediyorlar”158 ayetini, “Belki de ben hayret ettim. Halbuki onlar alay ediyor-lar” anlamına gelecek şekilde okuyan kişiye karşı çıkması ve “Allahu Tealahayret etmez” demesi bunun örneklerindendir. Aişe  Radıyallahu Anha vesahabeden bazıları Muhammed’in Sallallahu Aleyhi ve Sellem Allahu Teala’yı 

156 Mecmuu’l-Fetava, 12/99157 Ahmed bin İbrahim bin İsa, bunu ondan, İbnu’l-Kayyim’in Nuniyye kasidesine yaptığı şerhinde naklederek şöyle der: “Bana göre” demesi, onların tekfir edilmemeleri meselesininüzerinde icma bulunmadığını, sadece kendi tercihinin o şekilde olduğunu belirtir. Onun bu

meselede söylediği söz, İmam Ahmed’in mezhebinin meşhur görüşüne aykırıdır. İmam Ahmed’in mezhebinde sahih olan görüş, Kur’an’ın mahluk olduğunu, Allahu Teala’nıngörülmesini ve benzeri şeyleri kabul etmeyen kişinin kafir olduğu ve mukallidin ise fasıkolduğu yönündedir. Tekfir ettiğimiz her bid’at sahibini taklit edenler de fasıktır. Kur’an’ınmahluk olduğunu, Allahu Teala’nın ilminin mahluk olduğunu, Allahu Teala’nın isimlerininmahluk olduğunu, ahirette Allahu Teala’nın görülmeyeceğini söyleyen veya dinlerindendolayı sahabeye söven ya da imanın sırf kalp ile tasdik etmekten ibaret olduğunu söyleyen veona davet eden, onun için tartışan kişi kafir kabul edilir. İmam Ahmed Rahimehullah bunudeğişik yerlerde belirtmiştir.” Cehaletlerine rağmen haklarında nasıl küfür hükmünün verildi-ğine dikkat etmek gerekir. İbn-i Teymiye ise, bunların kafir değil, fasık olduklarını söylemekte-

dir. Bkz: 2/409-410158 37 Saffat/12

86

7/28/2019 Tekfirde Aşırılıktan Sakındırma Konusunda Otuz Risale-Makdisi

http://slidepdf.com/reader/full/tekfirde-asiriliktan-sakindirma-konusunda-otuz-risale-makdisi 389/531

⎯ OTUZ RİSALE 

gördüğünü söyleyenlere karşı çıkarak, “Kim Muhammed’in Sallallahu Aleyhive Sellem Allahu Teala’yı gördüğünü iddia ederse, Allahu Teala’ya büyük bir

iftira etmiş olur” demişlerdir. Buna rağmen kendilerinin bu görüşüne itirazeden ve tartışan İbn-i Abbas  Radıyallahu Anhuma ve başkaları hakkında,“Allahu Teala’ya iftira etmişlerdir” denmemektedir. Bilindiği gibi Aişe

 Radıyallahu Anha, ölü kişinin hayatta kalan yakınlarının söylediklerini duyma-sı ve akrabalarının ağlaması sebebiyle ölünün azap gördüğü gibi meselelerdede itiraz etmektedir.159

Söylenen şey, Rasulullah’ın Sallallahu Aleyhi ve Sellem söylediğinireddetmeyi içerse de, tekfir etmek bir tehdittir. Ancak kişi İslam’a yeni girmiş  veya ilim muhitinden uzak bir yerde yetişmiş olabilir. Bunlar, hüccet ikame-

sinden önce tekfir edilmezler. Kişi, sözkonusu nassları

duymamı

ş veya duy-muş olmasına rağmen, sabit görmemiş veya başka bir nassın da kendisineulaşması sebebi ile te’vilde bulunmuş ve bu te’vilinde de hata yapmış olabi-lir. Ben bu meselede daima Buhari ve Müslim’de geçen ve öldükten sonracesedinin yakılmasını vasiyet eden kişinin kıssasının yer aldığı hadisi hatırla-rım. Hadiste onun kıssası şöyle aktarılır: Ebu Hureyre  Radıyallahu Anhu AllahRasûlü’nün Sallallahu Aleyhi ve Sellem  şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir:“Bir adam nefsine zulmetmiş ve ölüm anında oğullarına şöyle demişti: ‘Öl-düğüm zaman beni yakın, kül haline getirin, sonra denize saçın. Vallahi eğerRabbim beni diriltmeye güç yetirirse, hiç kimseye azap etmediği şekilde banaazap eder.’ Sonra Rasulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem dedi ki: “Oğulları buisteğini yaptılar” Allahu Teala yeryüzüne şöyle dedi: “Aldığını geri ver.” O anadam dirildi ve kalktı. Allahu Teala ona şöyle dedi: “Bu yaptığın şeye senisevk eden nedir?” Adam; “Senden korkumdur Ya Rabbi!” dedi. Bu söyledi-ğinden dolayı Allahu Teala onu affetti.”

Bu adam, Allah’ın gücü konusunda ve kül olduğu zaman tekrar diril-tileceği hakkında şüpheye düşmüş ve tekrar diriltilemeyeceğine inanmış biradam tiplemesidir. Müslümanların ittifakıyla bu küfürdür. Ancak cahil olduğuiçin bunu bilmiyordu ve Allah’ın kendisini cezalandıracağından korkan birmü’mindi. Bundan dolayı Allahu Teala onu affetti. İçtihad ehlinden olup,Rasulullah’a Sallallahu Aleyhi ve Sellem uymaya özen gösteren ve bununlabirlikte hatalı te’vilde bulunanlar, elbetteki bağışlanmaya evleviyatla buadamdan daha çok layıktır.”160

Şeyhu’l-İslam’ın  Rahimehullah, hadiste sözü edilen kişi hakkındaki,“Bu adam, Allah’ın gücü konusunda ve kül olduğu zaman tekrar diriltileceğihakkında şüpheye düşmüş ve tekrar diriltilemeyeceğine inanmış bir adam

159

Bu ve diğer konular için bakınız: Zerkeşi, El-İcabe lima İstedrekethu Aişe Ala’s-Sahabe160 Mecmuu’l-Fetava, 3/147-148

87

7/28/2019 Tekfirde Aşırılıktan Sakındırma Konusunda Otuz Risale-Makdisi

http://slidepdf.com/reader/full/tekfirde-asiriliktan-sakindirma-konusunda-otuz-risale-makdisi 390/531

⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ TEKFİRDE AŞIRILIKTAN SAKINDIRMA KONUSUNDA ⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ 

tiplemesidir” sözüne dikkat etmek gerekir. Bu kişi ahiret gününü ve dirilmeyimutlak olarak inkar etmemiştir. İbn-i Teymiye  Rahimehullah, başka bir yerde

bu kişi hakkı

nda şöyle der: “Genel olarak Allahu Teala’ya ve ahiret gününeiman ediyordu. Ölümden sonra Allahu Teala’nın ceza ve mükafat vereceği-ne inanması bunu göstermektedir.”161

Günahlarından dolayı Allahu Teala’nın kendisini cezalandırma kor-kusu ve ölüm anında karşılaşacağı dehşet korkusu, bu kişiyi, yukarıda aktar-dığımız vasiyeti yapmaya sevketmiştir. Bu kişinin cehaleti, Allahu Teala’nınher zerreyi toplayıp diriltmeye kadir olduğu konusunda olmuştur. Bunabenzer ayrıntılı bilgiler ise ancak risalet hüccetinin kişiye ulaşması ile bilinebi-lir. Bu nedenle, hadiste geçen adam da olduğu gibi, kendisinde imanın aslı 

bulunan kişi, bunları

bilmemesi veya hata etmesi ya da Allahu Teala’nı

n isim ve sıfatları konusunda bazı ayrıntıları bilmemesi halinde mazur olarak kabuledilir.

İbn-i Teymiye  Rahimehullah, bu adamın olayını el-Fetava’nın başkabir yerinde de belirterek şöyle der: “Adam bu şekilde kül olup dağıldıktansonra, Allahu Teala, onu tekrar diriltmeye güç yetiremez, tekrar eski halinedöndüremez zannetti.”162 “Bu kişi Allah’ın sıfatlarının hepsini tam olarakbilmediği için O’nun “Kadir olma” sıfatını da bilmiyordu. Müminlerden çoğuda bu kimse gibi, Allah’ın sıfatlarını bilmemektedir. Bundan dolayı onlar

kafir olmazlar.”163

Daha sonra ise, Aişe’nin  Radıyallahu Anha geceleyin Baki’mezarlığına çıkan Rasulullah’ı  Sallallahu Aleyhi ve Sellem farkında olmadanizlemesi ve farkına varınca ise Aişe’ye  Radıyallahu Anha; “Allah’ın sana veRasulü’ne haksızlık yapacağını mı sandın?” demesi, Aişe’nin de O’na “İnsan-lar ne saklarsa saklasın Allahu Teala onu bilir mi?” diye sorması üzerine,Rasulullah’ın Sallallahu Aleyhi ve Sellem, “Evet” diye cevap verdiği hadisi164 aktararak şöyle der: “Mü’minlerin annesi olan Aişe  Radıyallahu Anha,Rasulullah’a Sallallahu Aleyhi ve Sellem; “İnsanlar ne saklarsa saklasın AllahuTeala onu bilir mi?” diye soruyor, Rasulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem “Evet” diye cevap veriyor. Bu, Aişe’nin Radıyallahu Anha bunu bilmediğini veinsanların gizledikleri her şeyi Allahu Teala’nın bildiğine dair gerekli bilgiyesahip olmadan önce kafir olmadığını gösterir. Halbuki bu, hüccet ikameolunduktan sonra kabul edilmesi gereken imanın asıllarındandır ve AllahuTeala’nın her şeyi bildiğini inkar etmek, O’nun her şeye gücünün yettiğini

161 Mecmuu’l-Fetava, 12/263162 Mecmuu’l-Fetava, 11/224163

Mecmuu’l-Fetava, 11/225164 Müslim

88

7/28/2019 Tekfirde Aşırılıktan Sakındırma Konusunda Otuz Risale-Makdisi

http://slidepdf.com/reader/full/tekfirde-asiriliktan-sakindirma-konusunda-otuz-risale-makdisi 391/531

⎯ OTUZ RİSALE 

inkar etmek gibidir.”165  İbn-i Teymiye  Rahimehullah, bunları aktardıktansonra asıl soruya166 cevap olarak şöyle demektedir: “Böylece anlaşılmaktadır

ki bu söz, küfürdür. Ancak sahibinin kafir olması

için, terkedenin küfre gire-ceği hüccetin kendisine ulaşması ve açıklanması gerekir.”167

Hattabi şöyle der: “Bu, bazıları için kapalı olabilir ve “ölümden sonratekrar dirilmeyi ve Allahu Teala’nın buna gücünün yeteceğini inkar eden kişinasıl bağışlanır?” diye sorulabilir. Bunun cevabı şudur: Hadiste kıssası aktarı-lan bu kişi, yeniden diriltilmeyi inkar etmemiş, sadece kendisine bu uygula-ma yapıldığı taktirde, kendinin yeniden diriltilebileceği ve azap edilebileceğikonusunda cahil kalmıştır. Bunu Allahu Teala’dan korktuğu için yaptığını itiraf etmesi ise onun mü’min olduğunu ortaya çıkarmaktadır.”168 Hattabi

ayrı

ca İbn-i Kuteybe’nin  Rahimehullah  şu sözünü de aktarmaktadı

r: “Bazı

 Müslümanlar Allahu Teala’nın sıfatları hakkında hataya düşebilirler. Ancakbu hatalarından dolayı tekfir edilmezler.”

İbn-i Teymiye’nin  Rahimehullah, bu adam hakkındaki; “Bu kişi Al-lah’ın sıfatlarının hepsini tam olarak bilmediği için O’nun “Kadir olma”sıfatını da bilmiyordu” sözü ve yine Hattabi’nin “yeniden diriltilmeyi inkaretmemiş” sözü, bu kişinin dirilişi mutlak olarak inkar ettiğine ilişkinCehmiyye ve Mürcie mensuplarının söylediklerinin yanlış olduğunu gösterir.Onlar hadiste aktarılan bu kişinin yeniden diriltilmeyi mutlak olarak inkar

ettiğini söylerler. Daha sonra “Kafirler, kesinlikle diriltilmeyeceklerini ilerisürdüler”169 ayetini delil olarak gösterip bu kişinin kafir olduğunu ancakbuna rağmen cehaleti sebebi ile mutlak olarak yeniden dirilmeyi inkar edenbu kişinin mazur sayıldığını iddia ederler. Ve bu iddialarından hareketle Allahu Teala’nın dininden birçok kapıdan çıkarak irtidat eden günümüztağutlarının ve yasama yapan mürtedlerin de mazur olarak kabul edileceklerigibi batıl bir sonuca varırlar.

Şüphesiz ki böyle bir anlayış, delile taşımadığını yüklemekten başkabir şey değildir. Hadiste de açıkça görülmektedir ki o kişi, Allahu Teala’nın

yeniden kendisini diriltmesini mutlak olarak inkar etmiyordu. Sadece bugücün kapsamı ve ayrıntıları hakkında bazı hususlarda cahildi. Vücut hücre-lerinin karada, havada ve denizde dağılmasının, onu yeniden diriltmesikonusunda Allahu Teala için engel niteliğinde olmayacağını anlamıyordu.

165 Mecmuu’l-Fetava, 11/226166 “Kişinin kendisini yetiştirmeye (Riyadat) devam ederek cevher olması halinde, kendisindenemir ve yasaklar kalkar mı?” şeklindeki soru.167 Mecmuu’l-Fetava, 11/224-226168

 İbn-i Hacer, Fethu’l-Bari, 6/604169 64 Teğabun/7

89

7/28/2019 Tekfirde Aşırılıktan Sakındırma Konusunda Otuz Risale-Makdisi

http://slidepdf.com/reader/full/tekfirde-asiriliktan-sakindirma-konusunda-otuz-risale-makdisi 392/531

⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ TEKFİRDE AŞIRILIKTAN SAKINDIRMA KONUSUNDA ⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ 

Şüphesiz bu türden ayrıntılar konusunda, özellikle ölüm anının şidde-ti de eklenince akıllar hayrete düşebilir ve kapalılığı karşısında zihinler şaşkı-

na dönebilir. Ayrı

ca bu tür konular ancak risalet hücceti ile bilinebilir. Bunedenle, bu hadisi delil göstererek, bütün peygamberlerin kendisi ile gönde-rildikleri ve dinin en açık, en meşhur ve en temel ilkesi olan Tevhid konusu-nu reddetmiş ve Allahu Teala’nın yasama hakkını ellerine geçirerek, şeriathükümleri yerine beşeri kanunları ortaya koyan ve uygulayan tağutların da,cehalet sebebi ile mazur sayılacaklarını söylemek mümkün değildir. AllahuTeala’nın dinini dışlayan, ona alternatif bir rejim uygulayan ve Allahu Tealayerine kendilerini insanlara ilah ilan eden bu tağutlar acaba imanın ve İs-lam’ın hangi meselesi hakkında cahildirler? İmanın hangi ilkesini ve İslam’ınhangi hükmünü bilmemektedirler?

 Allahu Teala’ya yemin olsun ki, hadiste kıssası aktarılan bumuvahhid kişinin hatası ile tağutların işledikleri ağır suçları ancak insanları aldatan, sattıklarında eksik, ama aldıklarında tam ölçen, deliller ve bu delille-rin delalet ettiği hükümler ile oynayan hilekarlar eşit tutabilir. Allahu Teala,onlar hakkında şöyle buyurur: “Onlar düşünmezler mi ki, kendileri büyük birgünde hesap vermek için diriltilecekler. Öyle bir gün ki, insanlar o gündealemlerin Rabbinin huzurunda divan duracaklar.”170

Bütün bunlardan anlaşılmaktadır ki kapalı olup ancak risalet hücceti

ile bilinebilecek ve cahil kalması durumunda kişinin mazur sayılacağı mesele-ler ile kişinin mazur olarak sayılmayacağı açık meseleleri birbirinden ayırma-dan eşit değerlendirme yapmak caiz değildir. Dolayısıyla hadiste aktarılanolayı, dinin en meşhur hususlarının birinde muhalefet olarak görmek biryana, açık ve dinin zarurilerinden olan bir meselede muhalefet olarak değer-lendirmek bile hatadır. Yani Allahu Teala’nın kullarına açık olan hüccetleriniikame ettiği, f ıtratlarına yerleştirdiği, akıllarında süslediği, ona aykırı olan hertürlü şirki kötülediği, insanları yaratmadan önce onun için kendilerinden sözaldığı, bütün peygamberlerini onu gerçekleştirmeleri ve şirk gibi, onu boza-cak her türlü şeyi ortadan kaldırmaları için gönderdiği, bütün kitaplarını onuiçin indirdiği, bugün, Yahudi ve Hristiyanların bile Muhammed’in Sallallahu Aleyhi ve Sellem dininin asıllarının en önemlisi olarak bildikleri Tevhid konu-sundaki yanılma ile hadiste kıssası aktarılan bu adamın yanılması asla eşitgörülemez.

Tevhid ancak bundan yüz çevirmesi sebebi ile cahil kalanlar için ka-palı olacak bir meseledir ki durumu bu olan birisi ise cehaleti sebebi ile aslamazur kabul edilmez. Dolayısıyla Tevhid ehli ile şirk ehlini eşit görmek nasılhelal değilse, bu iki kısmı da birbirinden ayırmamak helal olmaz.

170 83 Mutaffifin/4-6

90

7/28/2019 Tekfirde Aşırılıktan Sakındırma Konusunda Otuz Risale-Makdisi

http://slidepdf.com/reader/full/tekfirde-asiriliktan-sakindirma-konusunda-otuz-risale-makdisi 393/531

⎯ OTUZ RİSALE 

 Allah’a yemin ederim ki;

 A ğ armadıkça kargalar ın tüyleri,

 Ne e şit olur, ne de birle şir ikisi.İmam Ahmed  Rahimehullah, Müsned’inde bu hadis ile ilgili olarak,

kıssası anlatılan adamın muvahhidlerden olduğuna delalet eden önemli birayrıntı rivayet etmektedir. Dolayısıyla kapalı olan meselelerde muvahhidlerinmazur sayıldıkları cehalet sebebi ile meydana gelen özrü, müşriklerin açıkolan şirklerine ve kafirlerin meşhur olan küfürlerine indirgemek helal değildir.

Haf ız İbn-i Receb el-Hanbeli  Rahimehullah, “Hiçbir hayır işlememiş bir kavim ateşten çıkarılır...” hadisi ile ilgili olarak şöyle der: “Hiçbir hayır

işlememiş..” sözünden maksat, Tevhid’in aslı

n bulunması

ile birlikte organ-larla işlenen amellerdir. Bu nedenle öldüğünde cesedinin yakılmasını vasiyeteden kişinin kıssasının anlatıldığı hadiste “Tevhid’den başka hiçbir hayırişlememiş..” denilmektedir. İman Ahmed  Rahimehullah bunu, EbuHureyre’den  Radıyallahu Anhu merfu ve İbn-i Mesud’dan da mevkuf olarakrivayet etmiştir.”171

 Allahu Teala, Tevhid’in aslını bulundurması ile beraber kapalı olanmeselelerde hata işlemiş olan kişiyi mazur olarak kabul etmektedir. Çünkübu kişi, dinin ve imanın aslı olan ve kurtuluş simidi olan unsuru yerine getir-

mektedir. Mürcie ve Cehmiyye çömezleri ise kendilerine söyleneni başkası

iledeğiştirdiler, ölçüyü bozdular ve birçok yönden Tevhid ilkesine muhalif davranan mürted ve tağutları mazur kabul ederek, onların mü’min Müslü-manlar olup, kan ve mallarının dokunulmaz olduğunu söylediler.

Bununla beraber onlar, ancak risalet hücceti ile bilinebilecek olanmeselelerden olması sebebi ile insanlara kapalı olabilecek bazı konulardahata yapan, lakin Tevhid ve imanın aslını bozmayan İslam alimlerini vedavetçilerini mazur olarak kabul etmediler. Sefillerini bu alim ve davetçilerekarşı tahrik ettiler, onları dalalet ehli olarak gösterdiler, helak olduklarını 

söylediler ve hatta kimileri onları

tekfir bile etti.172

İbn-i Teymiye Rahimehullah, el-Akidetu’l-Vasıtiyye’de kullanmış oldu-ğu “Bu, Fırkatu’n-Naciyye’nin akidesidir” ifadesine itiraz eden ve bu ifadesi-nin, kendisine itiraz eden herkesi, Fırkatu’n-Naciyye’nin dışında gördüğümanasına geldiğini söyleyen kişiye şöyle demiştir: “Bu akidenin herhangi biryönüne muhalefet eden her kişinin helak olacak olanlardan olması gerek-mez. Bu kişi müçtehid olup hata edebilir ve Allahu Teala onun hatasını 

171 Et-Tahvifu Mine’n-Nar ve’t-Tarifu bi Hali Dari’l-Bevar, 260, Daru’r-Reşid172

Bu meseleye en yakın misal, günümüz Cehmiyye ve Mürciesinin mücahid ilim ehlindenolan Seyyid Kutub’a Rahimehullah olan saldırılarıdır.

91

7/28/2019 Tekfirde Aşırılıktan Sakındırma Konusunda Otuz Risale-Makdisi

http://slidepdf.com/reader/full/tekfirde-asiriliktan-sakindirma-konusunda-otuz-risale-makdisi 394/531

⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ TEKFİRDE AŞIRILIKTAN SAKINDIRMA KONUSUNDA ⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ 

bağışlar. Veya kendisine hüccetin ulaşmamış olması sebebi ile cahil kalankişilerden de olabilir.”173

İmam Zehebi  Rahimehullah, Allahu Teala’nın nüzul ve hayret etmesigibi sabit olan sıfatlarından bazılarını kabul etmeyenlerin tekfiri konusundaşöyle der: “Bu kişi, bunu Rasulullah’ın Sallallahu Aleyhi ve Sellem söylediğinibilmesine rağmen inkar eder ve bunlara iman etmez ise tekfir edilir.”174 

 Ayrıca Şafii’den  Rahimehullah  şöyle dediğini de nakleder: “AllahuTeala’nın, kendisine hüccet ikamesi yapılmış olan birinin inkar etmesinincaiz olmadığı isim ve sıfatları vardır. Kişi, kendisine hüccet ulaştıktan sonrabunları reddederse kafir olur. Ancak kendisine hüccet ikamesi yapılmadanönce, bunları reddederse cehaletinden dolayı mazur olarak kabul edilir.

Çünkü bu türden olan isim ve sıfatlar, akıl veya düşünme ile bilinemez.”175

Zehebi  Rahimehullah, İbn-i Cerir et-Taberi’nin, “et-Tabsir fi Meali-mi’d-Din” isimli kitabında, Allahu Teala’nın bazı sıfatlarını belirttikten sonrasöylediği şu sözleri de nakletmektedir: “Allahu Teala’nın, bilinmesinin akıl vedüşünme ile mümkün olmadığı bu sıfatları konusunda, kendisine yeterlibilginin ulaşmaması sebebi ile cahil kalan hiç kimseyi tekfir etmeyiz.”176

Sonuç olarak, İslam dininin zarurilerinden olan, salim f ıtratın kabuletmediği, salim aklın çirkin gördüğü, İslam’a mensup olan herkesin bilmekzorunda olduğu, hatta Yahudi ve Hristiyanların bile, Muhammed’inSallallahu Aleyhi ve Sellem ve bütün peygamberlerin karşı çıktıklarını kabulettiği açık şirk şekillerinden birini bilmemekten kaynaklanan cehalet ile,ancak risalet hücceti ile bilinebilen ve bazılarına kapalı olabilen meseleleribilmemekten kaynaklanan cehalet arasında ayırım yapılması gerekir. Şirkin

173 Mecmuu’l-Fetava, 3/116174 Muhtasaru’l-Uluv, 232, no:282175 Age:177, no:202. Allahu Teala’ya şirk koşmak veya Allahu Teala’dan başkasına ibadetetmek gibi Tevhid’in aslından olan ve kişinin cehaleti sebebi ile mazur sayılmayacağı bir

meselede hata eden ile ancak risalet hüccetiyle bilinebilecek olan kapal ı meselelerde cehaletisebebi ile hata edeni birbirinden ayırmamızı eleştirenlerin hataları buradan da anlaşılmaktadır.Buna itiraz eden kişi, seleften hiç kimsenin böyle bir ayırım yapmadığını söylemektedir.Halbuki selefin sözlerini yukarıda aktardık. Ayrıca, “Kul, Allahu Teala’nın isim ve sıfatlarını bilmediği halde, O’nu birlemeyi nasıl bilecek ve üzerindeki kulluk hakkını anlamadığı haldecehaletinden dolayı nasıl mazur olacak?” diyerek itiraz etmektedirler.Zeyd bin Amr bin Nufeyl’in hicretten önceki durumunu, nas ıl tevhid ehli olup şirkten uzakdurduğunu düşünmek gerekir. O, Allahu Teala’nın isim ve sıfatlarını veya ancak risalethücceti ile bilinebilecek olan meseleleri bilmediği halde hanif olarak kalmıştır. RasulullahSallallahu Aleyhi ve Sellem onun hakkında “K ıyamet günü tek başına bir ümmet olarak

haşredilir” buyurmaktadır.176 Age: 224, no:274

92

7/28/2019 Tekfirde Aşırılıktan Sakındırma Konusunda Otuz Risale-Makdisi

http://slidepdf.com/reader/full/tekfirde-asiriliktan-sakindirma-konusunda-otuz-risale-makdisi 395/531

⎯ OTUZ RİSALE 

kötülüğünü ve Tevhid’in gerekliliğini bilmeyen kişi mazur olarak kabul edil-mezken, ikinci türe giren meselelerde kişi cehaleti sebebi ile mazur olarak

kabul edilebilir. Bu nedenle gerekli açı

klamada bulunmadan önce, ikincikısımda olan meseleler hakkında cahil olan birisini tekfir etmeye kalkışma-mak gerekir.

Hamasetli bazı kişiler, ikinci kısmı da birinci kısım gibi saymış ve taş-kınlıkları sebebiyle bir takım Müslümanları  İslam dairesinin dışına çıkarmış-lardır. Bunların tam karşıtı olan Cehmiyye ve Mürcie çömezleri ise, imamla-rın, kapalı olan meseleler hakkında cehaletinden dolayı kişinin mazur olarakkabul edilmesi ile ilgili söylediklerini, dinden zorunlu olarak küfür olduğubilinen meselelere de uygulamışlar ve dolayısıyla da açık olan şirkin savunu-

cuları

bile mazur saymı

şlar, onları

n açı

k olan küfürlerini savunmuşlar veyasama hakkını kendilerinde gören mürted tağutları korumaya çalışmışlardır.

İbn-i Teymiye’nin Rahimehullah dediği gibi Allahu Teala’nın dini, on-da aşırı giden ile ondan uzaklaşan arasında vasattır. Allahu Teala ne zamanbir kula bir şeyi emretse, mutlaka şeytan ya ifrat veya tefrit ile karşısınaçıkarak itiraz eder.177

 

177 Mecmuu’l-Fetava, 3/236

93

7/28/2019 Tekfirde Aşırılıktan Sakındırma Konusunda Otuz Risale-Makdisi

http://slidepdf.com/reader/full/tekfirde-asiriliktan-sakindirma-konusunda-otuz-risale-makdisi 396/531

⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ TEKFİRDE AŞIRILIKTAN SAKINDIRMA KONUSUNDA ⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ 

-28-

İCMAYA MUHALEFET EDEN HERKESİ AYIRIM YAPMADAN TEKFİR ETMEK

Tekfir konusunda yapılan hatalardan biri de, ayırım yapmaksızın veicmanın gerçekleşmiş olmasının keyfiyeti, sübutu, sarih ve sukuti icmanındelil oluşu gibi, bu mesele ile ilgili konuları bilmeden, icmaya muhalefet

gerekçesiyle herkesin tekfir edilmesidir. Halbuki muhakkik usul alimlerininbu konular ile ilgili ihtilaflarının bulunduğu bilinmektedir. Bunların özetiniŞevkani’nin  Rahimehullah değerli kitabı “İrşadu’l-Fuhûl” da görmek müm-kündür.

Bu konuda doğruluğuna inandığımız, gerçekleşebileceğini mümküngördüğümüz, Müslümanların yolundan olduğunu kabul ederek uyduğumuzgörüş şudur: Sahabe  Radıyallahu Anhum zamanında, şeriatta aslı ve kaynağı olan bazı konularda icma sabit olmuştur. Bu ise, onların farklı memleket veşehirlere dağılmalarından önce meydana gelmiştir. Ebu Bekir’e  Radıyallahu

 Anhu bey’at, zekatı vermeyenler ile savaş ve buna benzer bazı konulardameydana gelen icma bunun örneklerindendir.

Bunun dışında meydana geldiği iddia edilen başka icmalar da bu-lunmaktadır. Ancak bunların dayanağı bilinmemekle birlikte, ispatı da zor-dur. Bu görüşü savunan sadece biz değiliz. Zahiriyye’nin de görüşü budur veİmam Ahmed de buna işaret etmektedir.178 Hatta Şevkani’nin belirttiği gibi,İmam Ahmed’in meşhur olan görüşü budur. Ebu Davud’un rivayetine göreondan şöyle nakledilmiştir: “İcma, Rasulullah’tan Sallallahu Aleyhi ve Sellem  ve ashabından geldiğinde uyulması gerekir. Tabiinden gelenlere ise kişi

uymakta serbesttir.” İbn-i Hibban da Sahih’inde açıkça bunu söylemekte-dir.179

Dinden zorunlu olarak bilinen ve Müslümanlardan kimsenin muhale-fet ettiği bilinmeyen konularda da icma bulunmaktadır. İmam Şafii

 Rahimehullah şöyle der: “Gördüğün her alimin sana söylediği ve kendisindenöncekilerden naklettiği, öğle namazının dört rekat olması, içkinin haramlığı 

178

Bakınız: Eş-Şenkiti, Muzekkiratu Usuli’l-Fıkh, 155179 İrşadu’l-Fuhul, 148

94

7/28/2019 Tekfirde Aşırılıktan Sakındırma Konusunda Otuz Risale-Makdisi

http://slidepdf.com/reader/full/tekfirde-asiriliktan-sakindirma-konusunda-otuz-risale-makdisi 397/531

⎯ OTUZ RİSALE 

gibi konular dışında, ne ben ne de ilim ehlinden bir kimse, herhangi bir konuhakkında, “Bu konuda icma vardır” demiyoruz.”180

Er-Risale’de, Şafii’nin söylediğine dipnot düşen Allame Ahmed Şakirşöyle der: “Yani icma, ancak dinden zorunlu olarak bilinen şeylerde olur.Değişik kitaplara yazdığımız dipnotlarda bunu defalarca belirttik ve delillerinigösterdik.”

Şafii şöyle der: “Son zamanda ortaya çıkanlar haricinde, sahabeden,tabiinden ve onlardan sonraki iki kuşaktan ve yeryüzünde bildiğim, insanla-rın ilim ile sıfatlandırdığı kişilerden hiç kimse, herkesin mükellef olduğufarzlar dışında icma olduğunu iddia etmemiştir. Biri bu konuda kimseninbilmediği bir şey söymemiş olabilir. Ancak onun bu dediğini iptal eden bir

çok kişinin olduğunu biliyorum.”181

İmam eş-Şafii  Rahimehullah, kendisine “Hakkında icma bulunan birşey var mıdır?” diye sorulduğunda ise şu cevabı vermiştir: “Evet, AllahuTeala’ya hamd olsun ki çoktur. Herkesin bilmesi gereken farzlar üzerindeicma bulunmaktadır. Bunu kastederek, “bu konuda icma vardır” dersen,etraf ındakilerden kimse sana muhalefet etmez. Bu şekilde icma olduğunusöyleyenler doğru söyler. İlmin, tafsilata inen furu’undan olmayan asılların-daki şeylerde de icma bulunmaktadır.”182

İbn-i Hazm şöyle der: “İcma, bütün ashabın bildiği, kabul ettiği veonlardan kimsenin ihtilaf etmediği konulardır. Onların  Radıyallahu Anhum,Rasulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem ile kıldıkları beş vakit namaz, ikamethalinde tuttukları ramazan orucu bu türdendir. Ayrıca ramazan orucu ve beş  vakit namaz gibi, dinin, kesin olan ve kabul etmeyenlerin mü’min olaraksayılmadığı diğer hükümleri de bunlar arasındadır. Bütün bunlarda icmaolduğunda kimse ihtilaf etmez. O gün yeryüzünde mü’minler sadece onlardı.Bunun dışında icma olduğunu kim iddia ederse, iddiasını delil ile ispatlaması gerekir ki bunu yapması da mümkün değildir.”183

İbn-i Hazm  Rahimehullah, başka bir sözünde ise şöyle der: “Mutebericma, kat’i olan ve kendisine zıt başka icma olduğu iddia edilemeyenicmadır. Bu ise iki kısma ayrılır:

Birincisi: Şehadet kelimeleri, namaz, ramazan orucu, kan, ölü eti ve domuz etinin haramlığı, Kur’an’ın kabul edilmesi ve zekat gibi, reddedenkişinin Müslüman olmadığından kimsenin şüphe etmediği konulardır. Bu

180 Er-Risale, 534181 El-Um, 1/153182

El-Um, 7/281183 El-Muhalla, 1/54

95

7/28/2019 Tekfirde Aşırılıktan Sakındırma Konusunda Otuz Risale-Makdisi

http://slidepdf.com/reader/full/tekfirde-asiriliktan-sakindirma-konusunda-otuz-risale-makdisi 398/531

⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ TEKFİRDE AŞIRILIKTAN SAKINDIRMA KONUSUNDA ⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ 

konular kendisine ulaştığı halde, kabul etmeyen kişi Müslüman olmaz. Bun-ları kabul eden herkes ise Müslümandır. Bu, bütün Müslümanların üzerinde

icma ettiği meseledir.İkincisi: Rasulullah’ın Sallallahu Aleyhi ve Sellem, bütün sahabenintanık olduğu veya orada hazır olmayanların da bildiği kesin olarak kabuledilen uygulamalarıdır. Rasulullah’ın Sallallahu Aleyhi ve Sellem, Hayber’dekiuygulaması bu türdendir. Hayber’de Yahudiler ile mahsullerinin yarısını  vermeleri ve Müslümanlar taraf ından istenildiği zaman oradan çıkarılmaları üzerinde anlaşma yapılmıştır. Medine’de veya başka yerlerde bulunan bütünsahabenin bunun böyle olduğunu bildiği veya öğrendiği kesindir. Bunukadın, erkek, çocuk ve zayıf olan herkes bilmiştir. Mekke’de veya uzak yer-

lerde bulunan bütün Müslümanlar da bunu öğrenmişler ve sevinmişlerdir.Bunlar icmanın iki kısmıdır ve bunların dışında icma yoktur. Ayrıcabu ikisine dayandığı kesin olarak bilinmeyen şey icma olmaz. Bu iki kısmı kimsenin inkar etmesi mümkün değildir. Bunun dışındaki icma iddialarınınhepsi yalandır.”184

İbn-i Teymiye  Rahimehullah  şöyle der: “İcma, fakihler, hadisçiler,sufiler, kelamcılar ve diğerlerinden olan bütün Müslüman kesimler taraf ındankabul edilir. Şia ve Mutezile’den bid’at ehli olan bazıları ise bunu inkar eder. Ancak bilinen icma, ashabın üzerinde icma ettikleridir. Bunun dışındakileri

ise, genellikle bilmek zordur. Bu nedenle sahabeden sonra sözü edilen icmakonularında alimler ihtilaf etmişlerdir. Tabiin’den olanların, sahabenin ikigörüşünden biri üzerinde yaptıkları icma, aynı kuşaktan olup, kendisi ile aynı dönemde yaşamış olanların tamamının vefat etmelerinden önce bazılarınınihtilaf ettiği icma ve sukuti icma gibi, bazı icma türlerinde ihtilaf bulunmakta-dır.”185 “Selefin aksine, ihtilaflı konularda Müslümanların icma ettiğini kesinolarak söylemek mümkün değildir. Ancak selefin çoğu zaman icma ettiğikesin olarak söylenebilir.”186

“Bu nedenle İmam Ahmed ve alimlerden bazıları şöyle demişlerdir:

Kim, bahsettiği bir konuda icma olduğunu iddia ederse yalan söylemiş olur.Bu, aynen el-Mureysi ve el-Asam’ın iddiası gibi bir şeydir. Böyle demekyerine, “Bu konuda ihtilaf olduğunu bilmiyorum” desin. Şafii, Ebu Sevr veicmadan söz eden başkaları, üzerinde durdukları konularını “bir ihtilaf ın

184 El-İhkam, 4/149-150185

Mecmuu’l-Fetava, 11/187, Daru İbn-i Hazm baskısı 186 Mecmuu’l-Fetava, 13/17

96

7/28/2019 Tekfirde Aşırılıktan Sakındırma Konusunda Otuz Risale-Makdisi

http://slidepdf.com/reader/full/tekfirde-asiriliktan-sakindirma-konusunda-otuz-risale-makdisi 399/531

⎯ OTUZ RİSALE 

olduğunu bilmiyoruz” diyerek açıklar ve “bizim iddia ettiğimiz icma budur”derlerdi.”187

 Allame Ahmed Şakir, icma konusunda İbn Hazm’ın İhkamu’l- Ahkam’da söylediklerine açıklık getirerek şöyle der: “İcma ve onu delil gös-terme konusunda müellifin söylediği doğrudur. Bu ise, dinden zorunlu olarakbilinenler arasındadır. Ancak usulcülerin iddia ettiği icmanın meydana gel-mesi mümkün değildir ve asla olmaz. Bu, sadece hayalden ibarettir. Çoğudefa, fakihler bir konuda zorlandıkları ve delil bulamadıkları zaman, o konu-da icma olduğunu iddia eder ve ona muhalefet edenleri tekfir ederler. AllahuTeala bundan bizi korusun. Muhalefet edenlerin kafir olacağı icma, ancakdinden zorunlu olarak bilinen ve mütevatir olan icmadır ki o da dinin kendi-

sidir.” Sonra Allame İbnu’l-Vezir’in icma konusunda şu söylediklerini nak-leder: “İcma iki türlüdür. Bunlardan birincisi; dinden zorunlu olarak bilinen ve karşı çıkanın kafir olduğu icmadır. Bu sahih bir icmadır, ancak dindenzaruri olan ilim onun yerini doldurur.

İcmanın ikinci türü ise, bu dereceye ulaşamayan zanni olan icmadır.Çünkü tevatürden sonra ancak zan vardır. Tevatür ile zan arasında kesin birmertebe yoktur. İslam yayıldıktan sonra icmanın meydana gelmediğinisöyleyenlerin delili budur.”188

Şüphesiz icmanın şer’i sahih bir dayanağının da olması gerekir. Budayanak ise bize göre delil ve hüccettir. İcma, bazı alimlerin söylediği gibi,zanni olan delili takviye ederek kesinleştirir.

 Yoksa icma, günümüzde bazılarının söyledikleri gibi, Kur’an ve Sün-net’te olmayan şeyleri onlara ilave eden bağımsız şer’i bir delil değildir.Böyle bir tanımda bulunmaktan Allahu Teala’ya sığınırız. Bir kimseninŞari’in bir yanlışını bulup onu düzeltmesi diye bir şey olamaz. AllahRasulü’nün Sallallahu Aleyhi ve Sellem sahabesi de, onların f ıkhı da bu yanlış  ve batıldan münezzehtir.

Dolayısıyla sahabe ve diğer bütün Müslümanların yolu olan nebi verasullerin davetinin aslı, nerede olursa olsunlar Allahu Teala’dan başkabütün ilahların varlığını reddetmek ve bütün şekilleriyle ibadeti yalnızca Allahu Teala’ya has kılmaktır. Allahu Teala’dan başkasının olmayan hükümbelirleme hakkı da bu kapsamdadır. Bu nedenle alimlerimiz, AllahuTeala’nın helal kıldığını haram veya haram kıldığını helal yapan alimlere ve Allahu Teala’nın izin vermediği yasama hakkını kendilerinde görenlere itaat

187

Mecmuu’l-Fetva, 19/147188 El-İhkam, 4/142, 144

97

7/28/2019 Tekfirde Aşırılıktan Sakındırma Konusunda Otuz Risale-Makdisi

http://slidepdf.com/reader/full/tekfirde-asiriliktan-sakindirma-konusunda-otuz-risale-makdisi 400/531

⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ TEKFİRDE AŞIRILIKTAN SAKINDIRMA KONUSUNDA ⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ 

edenlerin, Tevbe Suresi’nde Allahu Teala’nın kitap ehlinden naklettiği veRasulullah’ın Sallallahu Aleyhi ve Sellem Adiy bin Hatim hadisinde ve başka

yerlerde açı

kladı

ğı

gibi, onları

kendilerine rabler edindiklerini belirtmektedir-ler.

Bu nedenle ilim ehlinden olanların veya bütün insanların icma etme-leri, Allahu Teala’nın hükmü dışındaki başka bir hüküm üzerinde ise bu,Müslümanların yolu değil aksine Yahudilerin durumunda olduğu gibi müş-riklerin yoludur.

Rasulullah’ın Sallallahu Aleyhi ve Sellem recm cezasını uyguladığı Ya-hudi olayı ile ilgili Bera bin Azib’den rivayet edilen hadis bunu açıklamakta-dır. Bera’dan  Radıyallahu Anhu  şöyle rivayet edilir: “Rasulullah’ın Sallallahu

 Aleyhi ve Sellem yanına yüzü kömürle karartılmış ve dayak atılmış bir Yahudigetirdiler. Bunun üzerine Rasulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem Yahudileriçağırarak: “Kitabınızda zina haddini böyle mi buluyorsunuz?” diye sordu.Onlar “Evet” dediler. Rasulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem onların alimlerin-den birini çağırdı ve “Musa'ya, Tevrat'ı indiren Allah aşkına soruyorum, zinaedenin haddini kitabınızda böyle mi buluyorsunuz?” dedi. O: “Hayır! Eğerbana böyle yemin vererek sormasaydın sana haber vermezdim. Kitapta recmbuluyoruz. Fakat, zina vak'aları eşraf ımız arasında çoğaldı. Artık şerefli birinibu suçla yakalarsak onu bırakır olduk. Ancak zayıf birini yakalarsak ona

haddi tatbik ediyoruz. Kendi aramızda şöyle dedik: “Gelin aramızda öyle birceza şeklinde anlaşalım ki o, eşraftan olsun, halktan olsun herkese tatbikedilsin. Sonunda recm yerine suratın kömürle boyanıp dayak atılmasındaittifak ettik.” Bera der ki: “Kim Allah’ın indirdiği (hükümler) ile hükmetmezseişte onlar kafirlerin ta kendileridir” 189, “Kim Allah’ın indirdiği (hükümler) ilehükmetmezse işte onlar zalimlerin ta kendileridir”190, “Kim Allah’ın indirdiği(hükümler) ile hükmetmezse işte onlar fasıklardır”191 ayetlerinin hepsi kafirlerhakkında nazil olmuştur.”

Rasulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem ile konuşan bu Yahudinin,

“Sonunda recm yerine suratın kömürle boyanıp dayak atılmasında ittifakettik” sözüne dikkat etmek gerekir. Burada, Allahu Teala’nın hükmü değil, Allahu Teala’nın izin vermediği ve şeriattan bir dayanağı olmayan uydurmabir hüküm üzerinde anlaştıklarını belirtmektedir. Bu ise Müslümanların yoludeğil, müşriklerin yoludur. Bu nedenle icma kapısını ardına kadar açanlarınkendileri için delil olarak gösterdikleri en meşhur nass, Allahu Teala’nın şuayetidir: “Kendisi için doğru yol belli olduktan sonra, kim Peygambere karşı 

189 5 Maide/44190

5 Maide/45191 5 Maide/47

98

7/28/2019 Tekfirde Aşırılıktan Sakındırma Konusunda Otuz Risale-Makdisi

http://slidepdf.com/reader/full/tekfirde-asiriliktan-sakindirma-konusunda-otuz-risale-makdisi 401/531

⎯ OTUZ RİSALE 

çıkar ve mü’minlerin yolundan başka bir yola giderse, onu o yolda bırakırız ve cehenneme sokarız; o, ne kötü bir yerdir.”192

Bunlar, kendi anlayışlarına göre, ayette geçen “mü’minlerin yolu”ifadesinden kastın icma olduğunu iddia ederler. Halbuki mü’minlerin yolu,kesin olarak Kur’an ve Sünnet’tir. İbadette ve yasama konusunda sadece Allahu Teala’ya ve önder olarak sadece Muhammed’e Sallallahu Aleyhi veSellem uymayı zorunlu kılan bu iki kaynak mü’minlerin yoludur. Bunu,şehadet kelimeleri içermektedir. Bu ikisi dinin temelidir ve mü’minlerinyoludur. Bunun zıddı ise Allahu Teala’ya küfür, Peygambere uymayı ise red ve karşı çıkmaktır. Bu nedenledir ki Allahu Teala, Rasulullah’a Sallallahu Aleyhi ve Sellem karşı gelmeyi, mü’minlerin yolundan başkasına uymakla

beraber zikretmiştir. Peygambere karşı

gelmek, ancak küfür ile berabermeydana gelir. Çünkü Arap dilinde bu, taraflardan her birinin karşı yöndebulunması anlamındaki kelimeden türemiştir.193

İbn-i Teymiye  Rahimehullah şöyle der: “Kafir büyük bir ayrılık içinde-dir. Allahu Teala’ya ve Rasulü’ne Sallallahu Aleyhi ve Sellem karşı çıkmıştır. Allah’a ve Rasulü’ne karşı çıkan bu kişiden daha sapık bir kimse olamaz.Karşı çıkmak inat, yüz çevirme veya cehalet sebebiyle olabilir. Bilmeyi gerek-tiren ayetler kendisine gösterildiği halde, inadında ısrar halinde olan kişi Allah’a ve Rasulü’ne karşı çıkan kişidir.”194

Böylece anlaşılıyor ki ayette geçen tehdit, savunucularının iddia ettik-leri, hüküm olarak saydıkları ve muhaliflerini tekfir ettikleri uydurma icmaları kapsamaz. Bu tehdidin muhatapları, Allah’a ve Rasulü’ne karşı çıkan vemü’minlerin yolu olan Kur’an ve Sünnet ile hükmetme ve hükmolunmayı reddeden kimselerdir.

Şevkani  Rahimehullah, yukarıdaki ayeti icma için delil olarak göste-renlerin söylediklerini tartışırken, Ğazali’nin “el-Mahsul” isimli kitapta söyle-diklerini nakleder ve sonra şunları söyler: “Söylediklerimizi iyice anladıysan,bu ayetin, onu delil olarak gösterenlerin söylediklerine delalet etmediğini

anlarsın.”195

Şevkani, bundan önce ise Ğazali’nin şu sözlerini nakleder: “İlginçtirki, fakihlerden bazıları, bir yandan icmayı umum ifade eden ayet ve haberlerile ispatlıyorlar, bir yandan da umum ifade eden ayet ve hadislerin delaletettiği şeyleri, te’vil sonucu inkar edenlerin tekfir edilmeyeceğinde ittifak

192 4 Nisa/115193 Şevkani, İrşadu’l-Fuhul, 135, İbn-i Teymiye, Es-Sarimu’l-Meslul, 23-24194

 İbn-i Teymiye, El-Cevabu’s-Sahih limen Beddele Dine’l-Mesih, 5/406-407195 İrşadu’l-Fuhul, 139

99

7/28/2019 Tekfirde Aşırılıktan Sakındırma Konusunda Otuz Risale-Makdisi

http://slidepdf.com/reader/full/tekfirde-asiriliktan-sakindirma-konusunda-otuz-risale-makdisi 402/531

⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ TEKFİRDE AŞIRILIKTAN SAKINDIRMA KONUSUNDA ⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ 

ediyorlar. Sonra da “İcmanın belirttiği hüküm kesindir ve ona mulafet eden-ler fasık ve kafirdir” diyorlar. Sanki fer’i olanı asıl olandan daha güçlü yapı-

yorlar. Bu ise büyük bir gaflettir.”

196

Bu nedenle icmaya muhalefet etmek veya icmayı reddetmek gerek-çesiyle insanları tekfir etmek, özellikleri hakkındaki büyük ihtilaflar bilindi-ğinde, sakınılması gereken büyük bir yanlıştır. Bu konuda doğru olan, sahihşer’i bir nassa dayanan ve kat’i olarak sabit olduğu bilinen bir icmayı inkaretmedikçe kişinin tekfir edilmemesidir. Böyle bir icmayı red veya inkar edenkişi, sahih ve sarih nassı inkar ettiği için kafir olur. Ancak sukuti icma biryana, varlığı iddia edilen, ispatı zor olan ve bid’at ehli insanların, olduğunuiddia ettikleri icma söylentilerini red veya inkar ettiği için insanları tekfir

etmek doğru değildir. Ayrı

ca, icmanı

n dinden zorunlu olarak bilinen şeyler-den olması, yani açık, mütevatir ve avamından havassına kadar herkesinbildiği bir şey olması gerekir. Yoksa bilmeyenin mazur sayıldığı kapalı mese-leler türünden olmamalıdır.

Nevevi  Rahimehullah, Rafii’nin mutlak olarak icmayı inkar eden kişi-nin kafir olacağına yönelik söylediklerini eleştirerek şöyle demektedir: “İmamRafii, mutlak olarak icmayı inkar edenin kafir olacağını söylemektedir. Hal-buki bu, onun yaptığı gibi mutlak değildir. Şüphesiz namaz, oruç, zekat vehaccın vacipliği, içki ve zinanın haramlığı gibi nass ile sabit olup üzerinde

ittifak edilen meseleleri inkar edenler kafir olur. Ancak sadece bazılarınınbilebildiği bir icmayı inkar edenler kafir olmaz. Kişinin öz kızı ile berabertorun kızın da mirastan altıda bir pay alacağını, iddet bekleyen kadını nikah-lamanın haram olduğunu veya belli bir dönemde yaşamış olanların üzerindeicma ettiklerini bilmediği bir konuyu inkar edenler, kafir olmazlar.”197

Nevevi  Rahimehullah, Müslim Şerhi’nde şöyle der: “Beş vakit na-maz198, oruç, gusül abdesti, zina, içki ve evlenmeleri haram olanlarla evlen-mek gibi dinde herkesin bildiği ve ümmetin, üzerinde icma ettiği meseleler-den birini inkar eden kişi kafir olur. Ancak İslam’a yeni girmiş olup, bilmediği

hükümlerden birini inkar edecek olursa, kafir olmaz.199

Kadının hala veya

196 İrşadu’l-Fuhul, 138197 Ravdatu’t-Talibin, 2/146198 Burada zekatı belirtmemesinin sebebi, bundan bir önceki cümlesinde zekatı bahsetmiş olmasıdır. Zaten bu cümleler aynı meselededir.199 Kitabu’l-İman’ın başka bir yerinde şöyle demektedir: “İslam dininden zorunlu olarakbilinen bir şeyi inkar eden kimse mürted ve kafir olur. Ancak İslam’a yeni girmiş veya ilmin azolduğu bir yerde yetişip dinin hükümlerini bilmeyecek durumda ise, kendisine bunlar anlatılır.

İnkar etmekte ısrar ederse kafir olur. Zinayı, içkiyi, haksız yere adam öldürmeyi veya diğerharamları helal gören kişi de kafir olur.” Müslim Şerhi, 1/134

100

7/28/2019 Tekfirde Aşırılıktan Sakındırma Konusunda Otuz Risale-Makdisi

http://slidepdf.com/reader/full/tekfirde-asiriliktan-sakindirma-konusunda-otuz-risale-makdisi 403/531

⎯ OTUZ RİSALE 

teyzesi ile beraber nikahlanması, kasten öldüren kişinin mirastan pay alma-ması, ninenin mirastan altıda bir pay alması gibi, üzerinde icmanın bulundu-

ğu ancak ilim sahipleri taraf ı

ndan bilinen meselelerden birini cehaleti sebebiile inkar eden kişi, gerekli hüccetin kendisine ulaşmaması sebebi ile mazursayılır.”200

İbn-i Dakik el-İyd (hicri 702) şöyle der: “İçtimai meseleler bazen şeri-atın sahibinden mütevatir olarak bildirilir. Namazın farziyeti bu meseleler-dendir. Bazen de mütevatir olarak bildirilmez. Birinci tür meselelerden biriniinkar eden kişi, icmaya muhalefet ettiği için değil, tevatüren sabit olan birhükmü inkar ettiği için kafir olur. Ancak ikinci türü inkar eden kafir ol-maz.”201  İbn-i Dakik el-İyd’in, “İcmaya muhalefet ettiği için değil, tevatüren

sabit olan bir hükmü inkar ettiği için kafir olur” demesine dikkat edilmelidir.Haf ız el-Iraki şöyle der: “İcmayı inkar eden kişinin kafir olması, beş  vakit namaz gibi, dinden zorunlu olarak bilinen şeylerden birini inkar etmesişartına bağlıdır.”202

El-Karrafi şöyle der: “Üzerinde icma bulunan meseleyi inkar eden ki-şinin mutlak olarak tekfir edildiği zannedilmesin. Bilakis ancak, dinden oldu-ğu zorunlu olarak bilinen ve üzerinde icma edilen bir şeyi inkar eden kişikafir olur. Üzerinde icma edilen öyle meseleler var ki onları ancak ilim sahip-leri bilebilir. Hakkında icmanın belirsiz olduğu bu tür meseleleri inkar eden

kişi kafir olmaz.”203

Meraki’s-Suud’un sahibi manzum olarak şöyle demektedir: “İcmayı inkar eden kişi kötü bir bid’at işlemişse de, tekfir edilmez. Herkesin dindenolduğunu zorunlu olarak bildiği ve meşhur olan bir mesele üzerinde yapılanicmayı inkar eden kişi kafir olur.”

İbn-i Teymiye  Rahimehullah  şöyle der: “İnsanlar, icmayı inkar edenkişinin kafir olup olmadığı konusunda ikiye ayrılmaktadır. Doğrusu, hakkın-da nassın sabit olduğu bilinen icmayı inkar eden kişi, nassı inkar etmiş gibikafir olur. Ancak nassın bulunmadığı bir meselede icmanın olduğu biline-mez. Bilinmeyen bir şeyden dolayı ise tekfir olmaz.”204

İbn-i Teymiye Rahimehullah, icmanın dereceleri ile ilgili İbn-i Hazm’ınsöyledikleri hakkında şöyle der: “Bazıları, icmadan olmayan şeyleri icmakapsamına almış, bazıları çoğunlugun söylediğini icma saymış, bazıları kesin

200 Şerhu Müslim, 1/183201 İhkamu’l-Ahkam Şerhu Umdeti’l-Ahkam, 4/84202 Fethu’l-Bari, 12/202203

El-Furuk, 4/117204 Mecmuu’l-Fetava, 19/146, Daru İbn-i Hazm baskısı 

101

7/28/2019 Tekfirde Aşırılıktan Sakındırma Konusunda Otuz Risale-Makdisi

http://slidepdf.com/reader/full/tekfirde-asiriliktan-sakindirma-konusunda-otuz-risale-makdisi 404/531

⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ TEKFİRDE AŞIRILIKTAN SAKINDIRMA KONUSUNDA ⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ 

olarak bilmedikleri halde, bir mesele hakkında ihtilaf ın olduğunu bilmemele-rini icma olarak kabul etmiş, bazıları tabiinden ve sonrakilerden muhalifler

bulunmuş olsa bile, sahabeden muhalif kimse olduğunu bilmedikleri meşhur ve yaygın olan sahabe görüşünü icma olarak kabul etmiş, bazıları meşhur veyaygın olmasa da, sahabeden kimsenin muhalif olduğunu bilmedikleri saha-be sözlerini icma olarak saymışlar, bazıları da Medine halkının görüşünüicma olarak kabul etmişlerdir.

Bütün bunlar bozuk görüşlerdir. Onların bozuk olduğunu izah etme-nin yeri ise burası degildir. Bu görüşlerinin bozuk olduğunu göstermek için,icma olduğunu söyledikleri konuların çoğunda, kendi söylemlerine aykırı davrandıklarını bildirmek yeterlidir. Belirttiğimiz şeylere icma demelerinin

sebebi, delil karşı

nda bozuk görüşlerini terketmeye mecbur kaldı

kları

ndainat etmeleridir. Nitekim bu konularda onlara muhalefet eden kimseleri tekfiretmezler. Halbuki bütün Müslümanların ittifakı ile sahih icmanın şartı, onamuhalefet eden kişinin kafir olmasıdır. Söyledikleri icma olsaydı, muhaliflerikafir olurdu. Hatta icma olduğunu söyledikleri bu meselelere çokça muhale-fet etmeleri sebebi ile bizzat kendileri de kafir olurdu. Bunların her biriniaçıklamanın yeri ise burası değildir.”205

“Muhalif kimseyi tekfir etmeye onları mecbur eden şey birden fazladeğildir. Alimlerin çoğu icmanın muhaliflerini tekfir etmemektedirler. Onun

(yani İbn-i Hazm’ın), “İcmayı inkar eden kişinin kafir olduğu hakkında,Müslümanlardan ihtilaf eden bulunmamaktadır” sözü de bu kabildendir.İhtimaldir ki bir çok kitapta bulunmasına ve meşhur olmasına rağmen, onun,bu konudaki ihtilaftan haberi yoktur. İbn-i Hazm’ın bizzat kendisi ve yinebaşkaları da, icmanın hüccet olduğunu kabul etmeyen Nazzam’ı tekfir et-memektedir.206  İcmayı inkar edeni tekfir edenler, bu icmanın kendisineaçıklanmasından sonra onu inkar etmesi sebebi ile bunu yaparlar. Halbukiicmaların çoğu bir çok kişiye ulaşmamıştır. Müteahhirinden olan bazılarınınicma dedikleri ve üzerinde ihtilaf ettikleri birçok olay, aslında ya kat’i değil

205 Meratibu’l-İcma, 9-10206 “İcmanın hüccet olduğunu inkar ettiği için onu tekfir etmezler” demek istemektedir. Yoksabaşka sebeplerden dolayı başka bir grup onu tekfir etmiştir. Nazzam, Cahız’ın üstadı İbrahimbin Seyyar el-Basri el-Mutezili’dir. Yaklaşık olarak hicri 231 yılında ölmüştür. Otuzaltı yaşındasarhoş iken bir odanın üzerinden düşüp öldüğü söylenir. Mutezile anlayışını dayısı  İbnu’l-Huzeyl’den almıştır. Ehl-i Sünnet’ten başka, dayısı ve Mutezileden başkaları onu tekfir etmiş-

lerdir. İcmayı ve kıyası inkar eden ilk kişidir. Sahabeye dil uzatmış ve hadis ehlini çok fazlaeleştirmiştir.

102

7/28/2019 Tekfirde Aşırılıktan Sakındırma Konusunda Otuz Risale-Makdisi

http://slidepdf.com/reader/full/tekfirde-asiriliktan-sakindirma-konusunda-otuz-risale-makdisi 405/531

⎯ OTUZ RİSALE 

zannidir, ya kişiye ulaşmamıştır ya da icmanın şartlarını taşımadığına inanıl-maktadır.”207

İbn-i Teymiye  Rahimehullah bu açıklamalarının sonunda şöyle der:“Bir meselenin dinin zarurilerinden olarak bilinmesi hemen gerçekleşmeyebi-lir. İslam’a yeni girmiş veya ilim muhitinden uzak bir yerde yetişmiş olan kişi,bu meseleleri zorunlu olarak bilmek bir yana, mücmel olarak bile bilmeyebi-lir. Rasulullah’ın Sallallahu Aleyhi ve Sellem sehiv secdesi yaptığını, öldürenkişinin akrabalarının, öldürülen kişinin diyetini ödemelerine karar verdiğini,çocuğun yatak sahibine ait olduğunu ve buna benzer ilim ehlinin zorunluolarak bildiği birçok meseleyi, insanların çoğu elbette bilmemektedir.”208

Buraya kadar aktarılanları şöyle özetleyebiliriz: Sahih olan ve şu şart-

ları taşıyan icmayı inkar eden kişi kafir olur:Birincisi: Bunun, açık ve sahih bir icma olması.

İkincisi: Kat’i, malum ve sabit olması.

Üçüncüsü: Bu icmanın malum ve sahih bir nassa dayanması. Yani,bu icmayı inkar eden kişinin, açık olan bir nassdan yüz çevirmiş olduğunadair şer’i bir dayanağın olması gerekir. Allahu Teala şöyle buyurur: “Ayetle-rimizi ancak kafirler bile bile inkar ederler.”209

Dördüncüsü:  İcmanın dinden zorunlu olarak bilinen konular üze-

rinde olması. Yani bu icmanın, avam ve havastan olan herkesin bildiğimeşhur ve malum konularda olması gerekir. Kapalı veya sadece ilim ehlininbilebileceği meselelerde olmamalıdır. Açık olmayan bu meselelerde ise, tekfiretmeden önce mutlaka hüccet ikamesinin yapılması ve açıklanması gerekir.

Beşincisi:  İcmayı inkar eden kişinin İslam’a yeni girmiş veya ilminelde edilmesinin zor olduğu uzak bir yörede yetişmiş ya da buna benzer birsebepten dolayı kendisine hüccetin ulaşmadığı kişilerden olmaması gerekir.Müslümanlardan avam olan kişilerin arasında bile yaygın olan bazı mesele-ler, bu tür insanlar için kapalı olabilir.

İbn-i Teymiye  Rahimehullah, Nisa Suresi’ndeki “Kim Peygamberekarşı çıkarsa...”210 ayetinden söz ederken şöyle der: “Bu ayet, mü’minlerinicmalarının hüccet olduğunu gösterir. Çünkü onlara muhalefet etmek, Pey-gambere muhalefet sayılır. Bununla birlikte, üzerinde icma edilen bütünşeylerin Rasulullah’tan Sallallahu Aleyhi ve Sellem bir nassa dayanıyor olması-

 207 İbn-i Hazm ve İbn Teymiye, Nakdu Meratibi’l-İcma, 11208 İbn-i Teymiye, Mecmuatu’r-Resaili’l-Mübra, 1/89209

29 Ankebut/47210 4 Nisa/115

103

7/28/2019 Tekfirde Aşırılıktan Sakındırma Konusunda Otuz Risale-Makdisi

http://slidepdf.com/reader/full/tekfirde-asiriliktan-sakindirma-konusunda-otuz-risale-makdisi 406/531

⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ TEKFİRDE AŞIRILIKTAN SAKINDIRMA KONUSUNDA ⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ 

nın gerektiğini gösterir. Üzerinde icma olduğu kat’i olan ve mü’minlerdenmuhalif bir kimsenin bulunmadığı bilinen her mesele, Allahu Teala’nın,

kendisi ile hidayeti gösterdiği şeylerdendir. Böyle bir icmaya muhalefet edenkişi, nassı inkar edenin tekfir edildiği gibi tekfir edilir.

 Ancak bir meselede icma olduğu zanni ise, işte burada RasulullahSallallahu Aleyhi ve Sellem taraf ından doğru yolun belirtildiğine dair kesin birşey söylenemez. Bu tür icmaya muhalefet eden kişi tekfir edilmemelidir.Çünkü kişi, bu icmanın yanlış olduğunu ve doğrunun bunun zıddı olduğunuzannetmiş olabilir. İcmaya muhalefet edenin tekfiri konusunda söylenecekşeylerin özeti budur.”211

İbn-i Teymiye Rahimehullah, icmaya muhalefet sebebi ile tekfir konu-

sunda, kat’i icma ile zanni icmanın birbirinden ayrıldığını, kat’i icmaya mu-halefet etmenin Rasulullah’a Sallallahu Aleyhi ve Sellem muhalefet etmeyigerektirdiğini ve böyle bir icmayı inkar edenin Rasulullah’ın Sallallahu Aleyhive Sellem söylediğini inkar ettiği için tekfir edileceğini ne güzel açıklamakta-dır.

Buna göre dayanağı belirsiz ve üzerinde kurulduğu delil yetersiz veyakapalı olan ya da dinden zorunlu olarak bilinen şeylerden olmayan biricmaya (ki icma denilen şeylerin çoğu böyledir) muhalefetten dolayı kişileritekfir etmek hatalıdır. Bu, yukarıda hatalı olduğunu açıkladığımız dolaylı 

tekfire girer.

211 Mecmuu’l-Fetava, 7/29

104

7/28/2019 Tekfirde Aşırılıktan Sakındırma Konusunda Otuz Risale-Makdisi

http://slidepdf.com/reader/full/tekfirde-asiriliktan-sakindirma-konusunda-otuz-risale-makdisi 407/531

⎯ OTUZ RİSALE 

-29-

RİDDET KÜFRÜ İLE TE’VİL KÜFRÜ ARASINDA AYIRIM YAPMAMAK

Tekfirde yapılan hatalardan biri de, riddet küfrü ile te’vil küfrü ara-sında ayırım yapmamak ve birbiri ile eşit değerlendirmektir.

Burada te’vil küfrü diyerek kastettiğimiz şey, alimlerin Kaderiyye,

Mutezile, Cehmiyye ve benzerleri gibi bid’at ehli hakkında verdikleri hüküm-lerdir. Alimler bunların bid’atları ve işledikleri hakkında tekfir hükmünü vermişler ve hatta taife bazında küfür ile isimlendirmede bulunmuşlardır.“Cehmiyye kafirleri” gibi sözler bu kabildendir. Ancak tekfir hükmünü bun-lardan muayyen bir şahsa indirgeme konusunda, mutlaka gerekli tafsilatagirmişler ve bid’atlarına davet edenler dışında, bunlardan hiç birini hüccetikamesinden önce tekfir etmemişlerdir.

Dolayısıyla doğru olan, açık ve kişinin dinden beri olduğunu göste-ren riddet suçu ile te’vil sebebi ile böyle bir suçu işleyen arasında ayırım

yapmak ve gerekli hüccet ikamesinden önce te’vil eden kişiyi tekfir etme-mektir. Çünkü bunların küfrü, kişiyi İslam’dan çıkarıp başka bir dinesevkeden türden değildir. Aksine bu insanlar İslam’a sarılmakta ve onundışında bir din kabul etmemekte, İslam’a dostluk beslemekte ve başka birdinden de razı olmamaktadırlar. Yine bu kişilerin işledikleri ve söyledikleri,açıkça Allah’a ve Rasulü’ne Sallallahu Aleyhi ve Sellem sövmek gibi İslam’ı bozan haller veya kişiyi dinden çıkaran açık küfür cinsinden de değildir.Onlar da olan suç, kapalı ve problemli olan bazı bid’atleri ve Allahu Teala’yı tenzih ve tazim maksadıyla bazı nassları te’vil etmeleridir. Bunları tekfir

etmeden önce gerekli hüccet ikamesinin yapılarak şüphelerinin giderilmesigerekir. Dolayısıyla bunlar ile, Rasulullah’ın Sallallahu Aleyhi ve Sellem hakla-rında “Kim dinini değiştirirse öldürünüz” dediği mürtedleri birbirine karıştır-mamak gerekir. Çünkü bunların işledikleri küfrün çoğu, dolaylı yolla olmak-tadır. Ancak bunlara delil gösterildiği ve şüpheleri açıklandığı halde, açıkküfür üzerinde ısrar ve inat ederlerse, diğerleri ile aynı duruma düşerler.

105

7/28/2019 Tekfirde Aşırılıktan Sakındırma Konusunda Otuz Risale-Makdisi

http://slidepdf.com/reader/full/tekfirde-asiriliktan-sakindirma-konusunda-otuz-risale-makdisi 408/531

⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ TEKFİRDE AŞIRILIKTAN SAKINDIRMA KONUSUNDA ⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ 

Kadı Iyad  Rahimehullah  şöyle der: “Allahu Teala’ya sövme, irtidatetme veya küfür kastı olmadan sadece te’vil, içtihad ve teşbih212 veya kemal

fatları

ndan birini inkar etme gibi kişiyi bid’at ve hevaya götüren hata sonu-cu Allahu Teala’ya yakışmayan bir şeyi ona nisbet edenlerin tekfir edilipedilmemesi konusunda hem selef ve hem de halef alimleri ihtilaf etmişlerdir.Bu konuda İmam Malik ve ashabının iki görüşü bulunmaktadır. Ancakbunlar mümteni’ konumunda olurlarsa, onlarla savaşılması konusunda ihtilaf yoktur. Bunlardan tevbe etmeleri istenir, tevbe etmezlerse öldürülürler.İhtilaf, bunlardan muayyen bir kişinin tekfir edilmesi hakkındadır. Malik veashabının çoğunun görüşü, bunların tekfir edilmemesi ve öldürülmemesiyönündedir.”213

Kadı

Iyad  Rahimehullah, bu tür suçları

işleyenlerden olup mümteni’konumunda olanlar ile kendisine güç yetirilebilen arasında ayırım yapmak-tadır. Daha sonra alimlerin bu konudaki ihtilaflarını ve bunların arkasındakılınan namazın iade edilip edilmemesi konusundaki görüş farklılığının da buihtilaftan kaynaklandığını aktararak şöyle der: “Bunların tekfir edilmemeleri-ne dair Ali bin Ebi Talip214, İbn-i Ömer ve Hasan Basri’den de rivayetlerbulunmaktadır. Ayrıca bu fakihlerden ve kelamcılardan bazılarının görüşü-dür. Sahabenin ve tabiinin Haruriyye halkından olan varislerine miras bı-rakmalarını ve Kaderiye’den olduğu bilinen bazılarının Müslümanların me-zarlığına gömülmelerini ve onlara İslam ahkamının uygulanmasını bu görüş-lerine delil olarak gösterirler.”215

Te’vil ehli hakkında selef alimlerinin ve diğer alimlerin sözlerindekiihtilaf, mutlak tekfir ve taifenin tekfiri ile bu taifeden olan muayyen bir kişinintekfiri arasında ayırım yapıldığı taktirde ortadan kaldırılabilir. İbn-iTeymiye’nin  Rahimehullah buna benzer uzlaştırma çabasını ileride aktaraca-ğız.

Kadı Iyad  Rahimehullah alimler arasındaki bu ihtilaf ı aktardıktan son-ra şöyle devam etmektedir: “Hak ve tahkik ehlinin imamı kadı Ebu Bekr

şöyle der: “Bu girift bir meseledir. Çünkü bu insanlar, açık olan küfrü işlemi-yorlar, sadece küfre götüren şeyler söylüyorlar.” Bu konuda onun görüşü,imamı olan Malik’in görüşü gibi çelişkili durumdadır. Bununla birlikte daha

212 Eş’ariler, bu tür ifadeler ile Ehl-i Sünnet’in menhecine uygun görünseler de, s ıfatları ispatetmeyi kastedebilirler. Kadı Iyad Eş’ari’dir.213 Eş-Şifa bi Tarifi Hukuki’l-Mustafa, 2/272214

Haricilerden söz ederken bu görüşü belirteceğiz.215 Age: 2/275

106

7/28/2019 Tekfirde Aşırılıktan Sakındırma Konusunda Otuz Risale-Makdisi

http://slidepdf.com/reader/full/tekfirde-asiriliktan-sakindirma-konusunda-otuz-risale-makdisi 409/531

⎯ OTUZ RİSALE 

çok, sözlerinin geldiği sonuca binaen dolaylı olarak onları tekfir etmemetaraftarıdır.”216

 Aynı konuda muhakkik alimlerden şunu da nakleder: “Te’vil ehlinitekfir etmekten sakınmak gerekir. Çünkü namaz kılan tevhid ehlinin kanını dökmenin mübah olduğunu söylemek çok tehlikelidir. Bin kafir hakkında,onların hayatta kalmasına sebep olan bir hata, bir Müslümanın kanını akıt-ma hatasından daha hafiftir.”

“Te’vil ehlinin tekfir edilmesi konusunda insanlar arasında ihtilaf bu-lunmaktadır. Bu meseleyi anlaman halinde, insanların bu konuda nedenihtilaf ettiklerini de anlarsın. En doğrusu, onları tekfir etmekten, hüsrandaolduklarını söylemekten kaçınmak, onlar hakkında İslam’ın kısas, miras,

nikah ve diyet gibi hükümlerini uygulamak, namazlarını kılmak, Müslüman-ların mezarlığına defnetmek ve diğer İslami muameleleri yerine getirmektir. Ancak onlar şiddetle te’dip edilir, bunu yapmaları engellenmeye çalışılır vebid’atlarından vazgeçinceye kadar boykot uygulanır. Öncekilerin onlarhakkındaki uygulaması bu şekildedir.”217

Ebu Süleyman el-Hattabi şöyle der: “Rasulullah’ın Sallallahu Aleyhi veSellem, “Bu ümmet, yetmiş üç f ırkaya bölünecektir” sözü, bütün bu f ırkalarındinden çıkmadığına delalet etmektedir. Çünkü Rasulullah Sallallahu Aleyhi veSellem, hepsinin ümmetinden olduğunu söylemiştir. Yine bu hadis, te’vil

eden kişinin te’vilinde hata etse bile dinden çıkmadığını da gösterir.”218

Beyhaki, Sünen’inin “Şehadetler” babında, İmam Şafii ve diğerimamların Cehmiyye, Kaderiyye, Hariciler ve benzeri bid’at ehli gruplarıntekfirleri konusunda, bunun ile kişiyi dinden çıkarmayan küfrü (küfrun dûneküfr) kasdettiklerini belirtmektedir. Bağavi de, Şerhu’s-Sünne, 1/228’debunun bir benzerini söylemekte ve buna delil olarak da, onların şahitlikleri-nin kabul edilmesini göstermektedir.219

Beyhaki şöyle devam eder: “Onları tekfir etmeleri ile, sanki AllahuTeala’nın kendi nefsi için bildirdiği sıfatları bir taraftan kabul etmeleri vediğer taraftan da bu sıfatları uzak bir te’vil ile yok saymaları ve inkar etmele-rini kastetmişlerdir. Böylece te’vil ederek zahirden sapmışlardır. Ancak hatalı da olsa bu te’villeri sebebi ile dinden çıkmamışlardır. Bu aynen diğer surelerikabul ettiği halde, Muavvezeteyn (Felak-Nas) surelerinin Kur’an’da bulundu-

 216 Eş-Şifa, 2/276-277217 Eş-Şifa, 2/294218

Beyhaki, Es-Sunenu’l-Kübra, 10/208219 Beyhaki, Es-Sunenu’l-Kübra, 10/207

107

7/28/2019 Tekfirde Aşırılıktan Sakındırma Konusunda Otuz Risale-Makdisi

http://slidepdf.com/reader/full/tekfirde-asiriliktan-sakindirma-konusunda-otuz-risale-makdisi 410/531

⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ TEKFİRDE AŞIRILIKTAN SAKINDIRMA KONUSUNDA ⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ 

ğunun ispatı hakkında şüphesi olan ve bu şüphesinden dolayı hata da etmiş olsa tekfir edilmeyen kişinin durumu gibidir.”220

İbn-i Hazm  Rahimehullah, Ebu’l-Huzeyl221

, İbnu’l-Asam222

, Bişr el-Mu’temir223, İbrahim bin Seyyar224, Cafer bin Mubeşşir225, Sumame bin Aşras226, Ebu Ğaffar227 Rakkaşi228 (hepsi bid’at ehli Muteziledendir) veEzrakiler, Sufriler, İbadiyye’nin cahilleri (bunlar ise Haricilerin en meşhurla-rıdır) ve Raf ıziler gibi bazı isim ve f ırkaları belirttikten sonra şöyle der: “Belirt-tiğimiz bu kişilerin çoğunu tekfir etmiyoruz ve fasık olarak da saymıyoruz. Ayrıca ümmetin kafir olduğunda icma ettiği dışında hepsini dostumuz olarakkabul ediyoruz.”229

İbn-i Hazm, bunları İslami f ırkalar veya İslam dinini kabul eden f ırka-

lar arasında sayarak şöyle der: “İslam dinini kabul eden f ırkalar beştir. Bun-lar Ehl-i Sünnet, Mutezile, Mürcie, Şia ve Haricilerdir.”230

İslam dairesinden ve iman velayetinden muayyen olarak çıkmayankişiler hakkında hak olan budur. Kişiyi, İslam dairesi dışına çıkmadığı müd-detçe bid’atı ne olursa olsun, asli kafir veya dinden dönen mürted ile eşittutmak helal olmaz. Hatta bid’atı, kişiyi küfre götüren türden olsa ve ondandolayı bu kişi kafir olsa bile, te’vil yolu ile küfre giren bu kişiyi, aslen kafirolan veya açık bir riddet ile dinden çıkan bir mürted ile eşit görmek doğrudeğildir. Çünkü bu, sadece nazari bir mesele değildir ve beraberinde bazı 

ameli sonuçları da getirmektedir.

220 Beyhaki, Age. 10/207221 Ebu Huzeyl, Muhammed bin Huzeyl el-Allaf el-Basri olup hicri 236 yılında ölmüştür.Mutezilenin önde gelenlerindendir. Kelamcıdır. Bunları Yunan kitaplarından almıştır. KendisiNazzam’ın dayısıdır.222 Ebu Bekr bin el-Asam el-Basri olup Bişr el-Mureysi tabakasındandır. Kelamcıdır, tefsir vef ıkıhla da uğraşmıştır. Bu nedenle Taberi, Ebu Bekr er-Razi ve bazı mütekaddiminden olanlar

kitapları

nda onun görüşlerine zaman zaman yer verirler. Ahad haberin kabul edilebilmesi içinravilerinin en az adaletli iki kişinin olmasını şart koşmuştur.223 Bağdad’ta Mutezilenin ileri geleni Ebu Sehl el-Hilali’dir. Mutezile alimleri gibi edebiyat vekelamla uğraşmıştır. Yaklaşık hicri 210 yılında ölmüştür.224 Mutezile’den Nazzam’dır225 Mutezile’den es-Sakafi’dir. K ıyası kabul etmezdi. Hicri 234 yılında ölmüştür.226 Müstehçenlik ile meşhur Mutezile’nin seçkinlerindendir. Hicri 213 yılında ölmüştür.227 Herhalde Mutezileden Cahız’ın arkadaşı Ebu Affan er-Rakki’dir.228  İbn-i Mace’nin adamlarından vaiz olan Ebu’l-Fadl’dır. Rivayeti güvenilmez olup kendisidelil sayılmaz. İbn-i Kuteybe’nin belirttiğine göre Kaderiyye’dendir.229

Meratibu’l-İcma, 15230 El-Fasl, 2/265’den

108

7/28/2019 Tekfirde Aşırılıktan Sakındırma Konusunda Otuz Risale-Makdisi

http://slidepdf.com/reader/full/tekfirde-asiriliktan-sakindirma-konusunda-otuz-risale-makdisi 411/531

⎯ OTUZ RİSALE 

İbn-i Teymiye Rahimehullah buna ve riddet küfrü ile te’vil küfrünü eşitgörenlerin hatasına dikkat çekerek şöyle der: “Fukahadan olan bir çok kişi,

“kafirdir” denilen her kişi hakkı

nda açı

k riddet hükümlerinin geçerli olduğu-nu zanneder. Dolayısıyla da miras bırakamama, mirastan pay alamama venikahının geçerli olmadığı gibi hükümleri, te’vil yolu ile tekfir ettikleri kişileriçin de uygularlar. Halbuki işin doğrusu böyle değildir.”

İbn-i Teymiye  Rahimehullah, sahabenin Haruriyye ehlini tekfir etme-diklerini belirttikten sonra şöyle devam eder: “Alimler, bid’at ve heva ehlinintekfiri ve bunların ebedi cenenemlik olup olmadıkları konusunda ihtilaf etmişlerdir. Bu konuda kendisinden iki görüş nakledilmeyen imam yokgibidir. Malik, Ahmed, Şafii ve diğerleri de kendisinden iki görüş nakledilen

bu imamlar arası

ndadı

r. Bu imamları

n tabilerinden olan bazı

ları

ise, onları

nbu ihtilaflarını bütün bid’at ehli ve onların her birinin ebedi cehennemlikoldukları  şeklinde uyguladılar. Öyle ki bid’atçı olduğuna inandıkları herkesimuayyen olarak ebedi cehennemlik yaptılar. Halbuki bu çok büyük birhatadır. Bunun yanında bazıları da, ilhad, ta’dil ve ittihad ehlinin görüşlerinisergilemiş olsalar bile, bid’at ve heva ehlinden olan hiç kimsenin tekfir edi-lemeyeceğini söylediler.

Bu konuda işin doğrusu şudur: “Allah konuşmaz ve ahirette görül-mez diyen Cehmiyye’nin sözlerinden olan bazı  şeyler küfür olabilir, ancak

bazı insanlar için bunun küfür olduğu açık olmayabilir. Bu durumda tekfirhükmü mutlak olarak, kişinin söylediği söze uygulanır. Selef’in, “Kur’anmahluktur, diyen kafir olur, ahirette Allah görülmez, diyen kafir olur” şeklin-deki sözlerinin tamamı bu kabildendir. Kendisine hüccet ikamesi yapılıncayakadar muayyen bir kişinin tekfirinden kaçınılır.”231

Şeyhu’l-İslam’ın  Rahimehullah, Te’vil küfrü veya açıklamaya muhtaçolan kapalı konulardaki küfür ile Yahudi, Hristiyan ve küfürleri bu iki taife-den daha şiddetli olan ittihadiyye f ırkasının açık olan küfürleri arasında nasılayırım yaptığına dikkat edilmelidir. Burada iki taraf ın eşit olarak değerlendi-

rilmesine ve te’vil ehlinden olan bir kişinin muayyen olarak gerekli tafsilatainilmeden tekfir edilmesinin kötülüğüne işaret etmektedir. Aynı zamandaaçık küfür ehli hakkında uygulanması gereken tekfir hükmü konusundagevşek davrananlara da işaret edilmektedir. Bu meselede hak olan ise, delileuygun olandır. Yoksa ne aşırıların ve ne de gevşek davrananların yaptığı doğru değildir.

 Yahudi ve Hristiyanları, Raf ızilere tercih eden kişinin durumu hak-kında sorulması üzerine Şeyhu’l-İslam  Rahimehullah  şu cevabı vermektedir:

231 Mecmuu’l-Fetava, 7/375-377

109

7/28/2019 Tekfirde Aşırılıktan Sakındırma Konusunda Otuz Risale-Makdisi

http://slidepdf.com/reader/full/tekfirde-asiriliktan-sakindirma-konusunda-otuz-risale-makdisi 412/531

⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ TEKFİRDE AŞIRILIKTAN SAKINDIRMA KONUSUNDA ⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ 

“Hamd Allah’a mahsustur. Muhammed’in Sallallahu Aleyhi ve Sellem getirdik-lerine iman eden herkes, onu inkar eden herkesten daha iyidir. İman eden

kişi de bid’atı

n bazı

çeşitleri bulunuyor olsa da bu böyledir. Bu bid’atı

n,Hariciler, Şia, Mürcie, Kaderiyye ve diğerlerinin bid’atlarından olması farketmez. Şüphesiz Yahudiler ve Hristiyanlar kafirdir. Bunların küfrü, İslamdininden zorunlu olarak bilinen bir küfürdür. Bid’atçı ise, kendisininRasulullah’a Sallallahu Aleyhi ve Sellem muvaf ık hareket ettiğine ve aykırı düşmediğine inanıyorsa, bundan dolayı kafir olmaz. Kafir sayılsa bile, onunküfrü Rasulullah’ı  Sallallahu Aleyhi ve Sellem yalanlayanın küfrü gibi değil-dir.”232

Sonuç olarak; te’vil küfrü ile içerisinde İslam’dan çıkarak başka bir

dine geçmenin ve İslam’dan uzaklaşmanı

n bulunduğu riddet küfrünü veyadinden zorunlu olarak bilinen açık bir küfrü eşit görmek ve özellikle de,te’vilden dolayı tekfir edilen kişiyi, mümteni’ konumdaki tağut ve mürtedlerile eşit değerlendirmek doğru değildir. Dolayısıyla te’vil küfrünün sahibine,istitabe uygulamadan ve hüccet ikamesi yapılmadan önce tekfir hükmününsonuçları uygulanmamalıdır.233 Çünkü böyle bir şey, namaz kılan muvahhidMüslümanların kan, mal ve ırzlarının heder olmasına yol açmaktadır. Bununda Müslümanlar için ne kadar tehlikeli ve zararlı olduğunu Allahu Teala bilir.

Şevkani  Rahimehullah, “Hadaiku’l-Ezhar” isimli kitabın müellifinin

“Hangi yönden olursa olsun, harp ehli ve mürtedin cezası ölümdür” sözüneilişkin şöyle der: “Müellif, “hangi yönden olursa olsun” derken, te’vil küfrü-nü, ıstılahi olarak riddet manasına dahil etmeyi amaçlamıştır. Bu ise, bağış-lanamayacak kadar büyük bir hatadır. Böyle bir şey doğru olsaydı, yeryü-zündeki bütün Müslümanlar mürted olurdu. Çünkü dört mezhep ehli Eş’ari ve Maturidi olup Mutezile ve tabilerini tekfir ederler, Mutezile ise onları tekfireder. Halbuki bütün bunlar kovulmuş şeytanın kışkırtması, aşırı taassubun vebüyük anlayışsızlığın belirtileridir.”234

Şevkani Rahimehullah, aynı müellifin “Te’vilci de mürted gibidir” sözü

hakkında ise şöyle der: “İşte burada şunu derim ki; dinde aşırılığın, Kur’an,

232 Mecmuu’l-Fetava, 35/122, Es-Sarimu’l-Meslul kitabından da mücerred irtidat ile diğerirtidat çeşidi arasında ayırım yaptığını aktarmıştık.233 Bu ayarımın önemli bir çok sonucu bulunmaktadır. Günümüzün musibetlerinden haberdarolan bir kişinin buna dikkat etmesi gerekir. Mürted olanın kestiği ile te’vil yolu ile tekfir edile-nin kestiği hayvanın eti arasında ayırım yapmak gibi. Çünkü te’vil yolu ile kafir olduğusöylenen kişi hala bizim gibi namazı kılmakta, kıblemize yönelmekte ve kestiğimizi yemektedir. Aynı şekilde şahitliği, haberleri ve bid’at dışında rivayeti kabul edilmektedir. Bunların ayrıntı-

ları yerinde belirtilmiştir.234 Es-Seylu’l-Carrar, 4/373

110

7/28/2019 Tekfirde Aşırılıktan Sakındırma Konusunda Otuz Risale-Makdisi

http://slidepdf.com/reader/full/tekfirde-asiriliktan-sakindirma-konusunda-otuz-risale-makdisi 413/531

⎯ OTUZ RİSALE 

sünnet, burhan ve Allahu Teala’nın bildirmesi olmadan, Müslümanlarınbirbirini tekfir etme cinayetine varması karşısında gözyaşı dökülür ve hem

İslam’a hem de Müslümanlara ağı

t yakı

r. Dinde aşı

k ve taassub kazanları

 kaynayınca ve şeytan Müslümanları birbirine düşürmeyi başarınca, havadakitoz ve çöldeki serap gibi olan basit şeyler yüzünden, hevaları onlara birbirle-rini tekfir etmelerini telkin etti. Müslümanların hiçbir şekilde uğramadığı bumusibet karşısında Allahu Teala’nın Müslümanların yardımına koşmasını istemekten başka ne söylenebilir! Bütün bunlar karşısında Allahu Teala’nınmurakebesinden bir eser bulunan, İslami gayretten bir nasibi olan ve bu dinianlayan herkes bilir ki Rasulullah’a Sallallahu Aleyhi ve Sellem İslam’ın hakika-ti sorulduğunda şöyle buyurmuştur: “İslam, namazı kılmak, zekatı vermek, Allah’ın evini hac etmek, Ramazan orucunu tutmak ve Allah’tan başka ilaholmadığına şehadet etmektir.” Bu anlamdaki hadisler mütevatirdir. Kimolursa olsun bunu kabul etmeyenlerin aksine, bu beş temeli yerine getiren vegerektiği gibi işleyen kişi Müslümandır. Kim buna aykırı olarak değersizsözler, yanlış bilgiler ve cahilce şeyler öne sürerse, onları yüzüne çal ve‘Muhammed’in Sallallahu Aleyhi ve Sellem burhanı senin bu sayıkladıkların-dan önde gelir’ de. Muhammed’in Sallallahu Aleyhi ve Sellem sözü karşısındabütün sözleri bırak! Dininden emin olan kişi, macera arayan kişi gibi değil-dir.”235

 

235 Es-Seylu’l-Carrar, 4/584

111

7/28/2019 Tekfirde Aşırılıktan Sakındırma Konusunda Otuz Risale-Makdisi

http://slidepdf.com/reader/full/tekfirde-asiriliktan-sakindirma-konusunda-otuz-risale-makdisi 414/531

⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ TEKFİRDE AŞIRILIKTAN SAKINDIRMA KONUSUNDA ⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ 

-30-

KÜFÜR OLAN BİD’ATLAR İLE, MASİ YET VE FURU’ TÜRÜNDEN OLAN BİD’ATLAR ARASINDA AYIRIM

 YAPMAMAK

Tekfirde yapılan hatalardan biri de, küfür olan bid’atlar ile, masiyet ve furu’ türünden olan bid’atlar arasında ayırım yapmamak ve masiyet

türünden olan bid’at sahiplerine de kafir muamelesi yapmaktır.Hamaset sahiplerinden birçoğu kendi hasım ve muhaliflerini bid’at

ehlinden saymakta, alimlerin Cehmiyye, Raf ıziler ve benzerlerinden küfürolan bid’at ehli için kullandıkları terimleri, muhalifleri için de kullanmakta,onlarla her türlü ilişkiyi kesmeyi, selam vermemeyi ve dışlanmaları gerektiği-ni savunmakta ve arkalarında namaz kılmayı yasaklamaktadırlar. Bunlardanbazıları günahkar Müslümanları da bu kapsama sokmakta ve hepsine küfürolan bid’at sahipleri ve hatta mümteni’ mürted muamelesi yapmaktadır. Allahu Teala’nın dinine karşı savaşan tağutların destekçilerine karşı yapılma-

sı gereken muamelenin neredeyse aynısını muhaliflerinden olan Müslüman-lara karşı da uygulamaktadırlar. Kafirlerden uzaklaştıkları gibi Müslümanlar-dan da uzaklaşmakta, Müslümanlar hakkında Allahu Teala’nın ölçüleriniçiğnemekte, dokunulmazlıklarını ihlal etmekte ve İslam’ın onlara tanıdığı hakları daraltmaktadırlar. Halbuki tamamen uzaklaşma (el-bera) ancakkafirlere karşı uygulanacak bir muameledir. Günahkar Müslüman hakkındaise, uygulanması gereken muamele sadece onların günahlarından beri ol-maktır. Allahu Teala şöyle buyurur: “Sana uyan mü’minlere kanadını indir.Şayet sana karşı gelirlerse de ki: Ben sizin yaptıklarınızdan muhakkak ki

uzağım.”236

Rasulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem, Halid bin Velid’in  Radıyallahu Anhu, Beni Cuzeyme’den alınan ve “Eslamna (Müslüman olduk)” diyeme-yip, aynı manayı kastederek “Sabana” diyen esirleri öldürdüğü kendisinehaber verilmesi üzerine şöyle buyurmuştur: “Allah’ım, Halid’in yaptığındanberiyim.”237 Rasulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem, “Allah’ım, Halid’ten beri-

 236

26 Şuara/216237 Buhari, Kitabu’l-Meğazi

112

7/28/2019 Tekfirde Aşırılıktan Sakındırma Konusunda Otuz Risale-Makdisi

http://slidepdf.com/reader/full/tekfirde-asiriliktan-sakindirma-konusunda-otuz-risale-makdisi 415/531

⎯ OTUZ RİSALE 

yim” dememiştir. Bu mananın altında birçok önemli incelikler bulunmakta-dır.

İbn-i Teymiye  Rahimehullah, kendilerinden daha üstün konumdakiilim ehlinin dahi hata yapabildikleri bazı konularda yanılan zümrelerin tekfiredilmesine karşı çıkmış ve bu zümreler gerçekten bid’at sahipleri de olsalar,onlara kafir muamelesi yapılmasını şiddetle eleştirmiş, bu tür zümreleri tekfireden veya onlara kafir muamalesi yapanların bid’atının, bunlarınbidatlarından daha büyük olabileceğini belirterek şöyle demiştir:

“Bu nedenle selef, muhalif konumda olsalar dahi birbirine din dost-luğunda bulunmuş ve kafirlere yapılan düşmanlık gibi bir muamelede bu-lunmamışlardır. Onlar, birbirinin şahitliğini kabul eder, birbirinden ilim

öğrenir, karşılıklı miras ve evlenme hukukunu yerine getirir ve birbirlerineMüslüman muamelesi yaparlardı.”238

Keşke günümüz hamaset sahiplerinde de durum bu şekilde olsaydı.Ne yazık ki onlar, kararlaştırdıkları bu haksız muamelelere riayet etmeyenkendi arkadaşlarına bile aynı şekilde davranmaktadırlar. Bu arkadaşlarını dabid’at ehli olarak nitelemekte ve onlarla her türlü ilişkiyi kesmektedirler.Onların bu tutumları, “kafiri tekfir etmeyen kafirdir” diyen ve bu ilke üzerin-de zincirleme olarak bir çok kişinin kafir olduğunu söyleyen aşırı tekfircilerinyaptığına benzemektedir.

Bunlardan bazıları bu söylediklerini doğrulamak maksadı ile bu id-dialarına ilim ehlinin sözleri ile yama yaparlar. Kahtani’nin Nuniyye’sindesöylediği “Bid’atçı, bid’atçı ile oturur kalkar, külün altında ise közler tutuşur”gibi sözler onların kendi iddialarına yama olarak kullandıkları sözlerdendir.Selef bu sözleri ile küfür olan bid’at ve heva sahipleriyle oturup kalkmaktansakındırmıştır. Ancak bunlar, şer’i birer delil niteliğinde olmayan bu sözleri,ısrarla günahkar Müslümanlar hakkında uygularlar ve herkesten de aynı tutum içerisinde olmalarını isterler. Bu tutum içerisinde olmayanları da,muhalifleri kategorisine ilave ederek bütün dokunulmazlıklarını mübah

kılarlar.Maalesef, bu fikrî terör ve bağnazlık yaygınlaşmış ve muhalifleri ko-

numundaki insanlar için bir baskı halini almıştır. Bu hata, davetçiler arasındada yayılmış ve bazıları bid’at ve bid’atçı gibi sıfatları kullanmakta ölçüyükaçırmışlardır. İnsanlar birbirleriyle olan ilişkilerini kesmiş, birbirlerine karşı alçak gönüllü olmayı unutmuştur. Hatta fazilet sahibi kişilerden biri kardeşle-rinin kendisini terkettiklerinden, kendisine haksızlık yaptıklarından ve kendisiile selamı dahi kestiklerinden yakınmıştı. Bu yaptıklarının sebebinin ise,

238 Mecmuu’l-Fetava, 3/176, Daru İbn-i hazm baskısı 

113

7/28/2019 Tekfirde Aşırılıktan Sakındırma Konusunda Otuz Risale-Makdisi

http://slidepdf.com/reader/full/tekfirde-asiriliktan-sakindirma-konusunda-otuz-risale-makdisi 416/531

⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ TEKFİRDE AŞIRILIKTAN SAKINDIRMA KONUSUNDA ⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ 

günahkar bazı kişilere zaman zaman uğramasının, onları aydınlatıp davetetmesinin ve batıl şeylerini kendilerine göstermeye çalışmasının olduğunu

söyledi. Halbuki bu günahkar insanlar pişmanlı

k duydukları

, tevbe edecek-lerini söylemekte ve inat göstermemektedirler. Ancak şehvet ve kötü arkadaş onları perişan etmektedir. Bunların, kendilerine sabredecek, onları düzelte-cek ve şeytanın musallat olmasını kolaylaştıran kötü arkadaşlara teslimetmeyecek kişilere ihtiyacı bulunmaktadır. Yoksa onları terkedecek kişileredeğil.

Rasulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem, ashabının en hayırlılarındanolan üç kişi ile, Tebuk Seferi’ne katılmamaları nedeni ile ilişkiyi kesmiş,ancak imanı zayıf olan kişilere karşı böyle bir uygulamada bulunmamıştır.

Dolayı

yla bu içtihadi bir mesele olup, davetçi, maslahatı

kendi içtihadı

ilebelirler. Davetçinin, bu tür durumlarda, önceden belirlenmiş olan muayyenbir içtihad veya tercihe bağımlı kalması doğru olmaz. İnsanları sapık vebid’atçı saymak, onlara düşman kesilmek gibi baskı üsluplarından biriniuygulamak bir yana, kimseyi onlardan ilişkiyi kesmeye zorlamak doğrudeğildir.

Fasık veya masiyet sahibi olan kişilere karşı, dalalet içerisinde olansapık heva sahipleri veya küfür olan bid’at ehline yapılan muamelenin aynısı ile muamelede bulunmak ve baskı uygulama iddiası ile gerekli açıklama ve

nasihatta bulunmadan onlardan ilişkiyi koparmak doğru olmaz. Bu hatayı işleyenler, belki de hırçın mizaçlarına uygun geldiği için veya Allahu Teala’yayapılan davette sabırsız ve dayanıksız oldukları için bu şekilde davranmakta-dırlar.

Bu alanda ifrat ve tefrit içerisinde olan insanlar bulunmaktadır. Birkesim şirk ve küfür erleri olan Allahu Teala’nın düşmanlarına yalakalıkyaparak, muvahhidlerin davetteki katı üslubunu bahane edip, Müslümanlaragöstermedikleri yumuşak muameleyi onlara uygulamaktadırlar.

Bunların tam zıddı olan kesim ise, bazen tekfir etmek, bazen de kat ı 

 ve kaba davranmak, sapık ve bid’atçı saymak ve ilişkileri kesmek suretiylekendilerine muhalif olanları, tekfir ettikleri şirk askerleriyle eşit saymışlardır.Hatta bunlardan öyleleri bulunmaktadır ki, tekfir ettikleri şirk askerlerinegösterdikleri yumuşak davranma, hikmetli ve güzel öğüt verme gibi muame-leleri, kendilerine muhalif olan ve aynı yoldan gitmeyi kabul etmeyen hasım-larına veya masiyet sahibi Müslümanlara göstermemektedirler. Oysa ki budavranış, şeriatın ölçüleriyle zaptedilmez ise, sahibinin, putperestleri bırakıpMüslümanlarla savaşan Haricilere katılmasından endişe edilir.

Durum olarak daha kötü ve yol olarak daha sapık olan ise günümüz

Cehmiyye ve Mürcie çömezlerinin tavrıdır. Bunlar davetçilere dillerini ve

114

7/28/2019 Tekfirde Aşırılıktan Sakındırma Konusunda Otuz Risale-Makdisi

http://slidepdf.com/reader/full/tekfirde-asiriliktan-sakindirma-konusunda-otuz-risale-makdisi 417/531

⎯ OTUZ RİSALE 

kalemlerini musallat etmiş, muvahhidlere savaş açmış ve mücahidlere düş-manlık bayrağını yükseltmişlerdir. Halbuki bunlar aynı zamanda tağutları 

savunmak için ellerinden geleni yapmakta, onları

n eşiklerinde debelenmekte ve kendilerini, bu tağutların kucaklarına atmaktadırlar.

Halbuki hak, orta yoldur ve ne ifrata kaçanların ifratı, ne de tefritekaçanların tefritinde değildir. İbn-i Teymiye  Rahimehullah, Ehl-i Sünnet ve’l-Cemaat’e mensup olan kelam ehlinden çoğunun durumunu ve sünnetekendilerinden daha uzak olan f ırkalara cevap verirken ölçüyü kaçırdıklarını,bazen haksızlık yaparak büyük bir bid’atı ve batılı red edebilmek için, ondandaha küçük bir bid’atı ve batılı işlediklerini belirterek şöyle der:

“Bunlar gibi olanlar, bu tür bid’atlarını, Müslümanların cemaatini

böldükleri, dostluk ve düşmanlıklarını üzerine bina ettikleri bir akide halinegetirmedikleri sürece hataya düşmüş kişiler olarak kabul edilirler. AllahuTeala bu tür şeylerde mü’minlerin hatalarını bağışlar. Ümmetin selef veimamlarından birçok kişi bu hataya düşmüştür. Bu tür hatalara düşmüş olanların, içtihad ederek söyledikleri öyle görüşleri vardır ki Kitap ve Sün-net’e aykırıdır. Ancak bu tür hatalar, kendisine muvafakat edene dostlukgösteren ve kendisine muhalefet eden her kişiyi fasık veya kafir olmaklasuçlayarak düşmanlık yapan ve Müslümanların cemaatini bölen, tefrika veihtilaf ehlinden olan kişilerin işledikleri seviyesinde değildir.”239

İbn-i Teymiye  Rahimehullah, bu sözlerinin hemen ardından Haricilerhakkında bahseder. Çünkü sözünde aktardığı bu sıfatlar, özellikle Haricilerinniteliklerindendir. Bu nedenle, bu davetçilerin bağnazlığı o dereceye varmış-tır ki; kafir, müşrik, tağut ve tağutların destekçileri olanlar ile, masiyet sahibiolan Müslümanlar arasında ayırım yapmamakta ve küfür olan bid’atlar ileküfür olmayan bid’atları birbirine karıştırmaktadırlar. Bu ise, davetin düş-manları olan insanların eline, Haricilerin yaptıkları gibi bütün insanlarınmutlak olarak tekfir edildiğini kanıtlamaları ve dolayısıyla da davet ve davet-çileri kötülemeleri açısından büyük f ırsatlar vermektedir. Çünkü maalesef, bu

davetçilerin mümteni’ olan kafirlere olan muameleleri ile fasık yahut te’vilehlinden olan muvahhidlere olan muameleleri arasında bir fark görmemek-tedirler.

Hapishanede beni ziyaret eden gençlerden bazıları, bana kendilerineyapılan bazı haksızlıklar hakkında yakınmıştı. Bu gençler, Allahu Teala’nınisim ve sıfatları konusunda Eş’arilerin görüşlerine yakın bazı te’villerde bu-lunma ile suçlanmışlar. Bu gençlerden biri bana, Tevhid davetine mensupbir takım kişilerin kendilerine haksızlık yaptığını, kendilerinden ilişkiyi kes-

 239 Mecmuu’l-Fetava, 3/217

115

7/28/2019 Tekfirde Aşırılıktan Sakındırma Konusunda Otuz Risale-Makdisi

http://slidepdf.com/reader/full/tekfirde-asiriliktan-sakindirma-konusunda-otuz-risale-makdisi 418/531

⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ TEKFİRDE AŞIRILIKTAN SAKINDIRMA KONUSUNDA ⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ 

mede ölçüyü kaçırdıklarını, bu türden bir takım te’villeri bulunsa da, bunlarlameşgul olmadıklarını ve gündeme getirmediklerini, esas işlerinin Tevhid’e

davet ve gençleri tağutlardan beri durmaları

üzere yetiştirmek olduğunu,bundan dolayı Allahu Teala’nın düşmanlarının yakalarını bırakmadıklarını  ve onlara karşı hoşgörülü davranmadıklarını, Tevhid’e çağıran ve tağutadüşmanlık yapan herkes gibi kendilerinin de, bu tağutların askerleri taraf ın-dan takip edildiklerini, kendilerine bu askerler taraf ından baskı yapıldığını vetutuklandıklarını, buna rağmen kendileri hakkında aşırıya kaçan bu kişilereyaranamadıklarını anlattılar. Tağutlara düşman ve onlardan beri olmanınkendilerine nisbet edilen bu tür te’villerden çok daha önemli olduğunuonlara izah edemediklerini, aralarındaki bu sorunu bağnazlık ve bühtan iledeğil, delil ve bürhan ile çözmek gerektiğini kabul ettiremediklerini söyledi.Kendilerine yapılan bu muamelenin hala devam ettiğini, hiçbir açıklama venasihatta bulunulmadan kendileri hakkında gıybet edilmesini helal gördükle-rini ve Allahu Teala’nın düşmanlarının eline f ırsat verildiğini anlattı. AllahuTeala’nın düşmanlarının kendilerini tutukladıkları zaman saflar arasındanifak çıkarmak ve tağutların kendilerini istihbarat elemanı olarak kullanmakistedikleri ile suçlandıklarını, haksızlıkta bulunan bu kişilerin kendileri ileilişkileri kesip selam bile vermediklerini ve kafir olduklarına karar verdikleritağutların destekçilerine yapılan muamelenin aynısı ile kendilerine muame-lede bulunduklarını haber verdi.

Bu genç Allahu Teala’nın düşmanlarının oyunlarına gelmemiş ve tu-zaklarına düşmemiş ise, acaba diğer bütün gençler bu seviyede midir? Budavetçilerin bağnaz ve sert tutumları nedeni ile, bunlar içerisinde tağutlarınkucağına düşebilme ihtimali olanlar yok mudur? Acaba bu gençlerden herbiri, kendisine Rasulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem ve diğer Müslümanlartaraf ından konuşma boykotu uygulanması üzerine Ğassan hükümdarının birmektup göndererek yönetimine sığınabileceğini teklif ettiği Kab bin Malik’inolayını hatırlayabilecek ve kendisini zarardan koruyabilecek durumda mıdır? Acaba bu gençler, Kab’ın  Radıyallahu Anhu, hükümdarın mektubunu ateşe

attığı gibi, tağutların zararlarından korunmak için tekliflerini yüzlerine vura-cak bilinçte midir?

Rasulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem ve ashabının, daru’l-İslam’daboykot ettikleri üç Müslümanın durumu ile bu gençlerin durumunun aynı olmadığını, bugün Müslümanların mustaz’af durumda olduklarını ve halkınimanının o üç sahabenin imanı derecesinde bulunmadığını göz önündebulundurmamız gerekmez mi? Bu nedenledir ki, Rasulullah Sallallahu Aleyhive Sellem, imanı zayıf olup Tebük Seferi’ne katılmayan diğerlerine böyle birmuamelede bulunmamış, kendisine beyan ettikleri özürlerini kabul etmiş-

116

7/28/2019 Tekfirde Aşırılıktan Sakındırma Konusunda Otuz Risale-Makdisi

http://slidepdf.com/reader/full/tekfirde-asiriliktan-sakindirma-konusunda-otuz-risale-makdisi 419/531

⎯ OTUZ RİSALE 

tir.240 Bu konuda aşırıya kaçanların çoğu, işte bu kavrayış ve anlayıştanyoksun olmaları sebebiyle Allahu Teala’nın düşmanlarının gözlerini aydın

etmişlerdir.Mutezile’den olanlar geçmişte, mezheplerini Haricilerinden ayırmakmaksadı ile dinden çıkmamış olan fasık kişinin tekfir edilmemesi yönündegörüş bildirdiler. Bu kişiye kafir ismini vermediklerini, ancak Müslümanolduğunu da söylemediklerini ve bu kişinin İslam ve küfür arasında olduğu-nu (menzile beyne’l-menzileteyn) uydurdular. Bu fasığın akibeti konusundaise Hariciler ile aynı görüşü paylaşmaya devam ettiler ve bu kişinin ebedicehennemlik olduğunu bildirdiler. Peki tekfir ederek ebedi cehennemlikolduğuna hükmettikten sonra, bu kelime oyunlarının o fasık kişiye olan

faydası

nedir?Günümüzde aşırıya kaçmış olanların çoğu da Haricilerin ve Mutezi-lenin mezhebini bilmekte ve onlardan beri olduklarını söylemektedir. Hasım-larını tekfir etmediklerini, onları İslam ve küfür arasında bir yere de koyma-dıklarını, aksine Müslüman olduklarına hükmettiklerini, ancak onları bid’at

 ve masiyet sahibi olarak gördüklerini söylerler. Buna rağmen, hasımlarınamüşrik ve kafirlere karşı yapılan muamelenin aynısını uygularlar. Dolayısıylaisimlendirme ve hükümde Ehl-i Sünnet’e muvafakat ederler, ancak dünyevimuamelede Hariciler ve benzerleri gibi davranırlar. Bu yeni bir bid’at mıdır,

yoksa düşmanlık insanların gözlerini kör ederek onları saptırmakta mıdır?Bilindiği gibi uygulanan bu dünyevi muamelenin insanlara olan zara-

rı, Mutezilenin vermiş olduğu uhrevi hükümden çok daha fazla ve şiddetlidir.Çünkü ne Mutezile ve ne de bir başkası, insanlar hakkında verdikleri hüküm-leri, ahirette onlara uygulama imkanına sahip değildir. Onların verdikleri buhüküm sadece itikadi bir mesele niteliğindedir. Ancak aşırıya kaçanların fasıkMüslümanlara yaptıkları muamele böyle değildir. Onlar dünyada insanlarabu şekilde ceza vermekte ve uygulamaktadırlar.

İşin daha da kötüsü, bu muamelenin zararı sadece ilişkiyi kesme, se-

lam vermeme, iftira, baskı ve hakların daraltılması ile kalmamakta ve bazı yerlerde Müslümanların kanlarının dökülmesine kadar varmaktadır. Hataiçerisinde olan bu kişilerden bazıları, bid’at ehli olduğunu söyledikleri hasım-larının kanını bütün dünyanın gözü önünde dökmüştür. Böylece

240 Kab bin Malik hadisi için bakınız: Buhari, Kitabu’l-Meğazi. İbn-i Hacer’in bu hadis ile ilgiliaçıklamaları için ise Fethu’l-Bari’nin “Din yönünden kuvvetli ve zay ıf kişileri boykot etmedeayırım yapmak” bölümüne bakınız. İbn-i Teymiye El-Fetava, 28/115’de bununla ilgili olarak

güzel açıklamalarda bulunmuştur. Bizim de, bu konu ile ilgili olarak, Sevaka Hapishanesi’ndekaleme aldığımız bir risale vardır.

117

7/28/2019 Tekfirde Aşırılıktan Sakındırma Konusunda Otuz Risale-Makdisi

http://slidepdf.com/reader/full/tekfirde-asiriliktan-sakindirma-konusunda-otuz-risale-makdisi 420/531

⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ TEKFİRDE AŞIRILIKTAN SAKINDIRMA KONUSUNDA ⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ 

Rasulullah’ın Sallallahu Aleyhi ve Sellem “Benden sonra birbirinin boynunu vuran kafirler olmayın”241 buyararak sakındırdığı işi yapmışlardır.

Halbuki her iki taraf da Allahu Teala’nın düşmanlarının pençesindeezilmiş ve takibat altındadır. Ne devletleri, ne de güç ve iktidarları vardır. Birde bunların devletleri olsa acaba neler yaparlardı?

İbn-i Teymiye  Rahimehullah şöyle der: “Müslüman taifelerden birinindiğerini tekfir etmesi, kan ve mallarını helal görmesi en çirkin bid’atlardandır.Bu konuda şöyle denir: Bu durum bid’atçının ekinidir. Halbuki bu, iki yön-den çok sakıncalıdır:

Birincisi: Tekfir edilen f ırkanın iddia edilen bid’atı, tekfir eden f ır-kanın işlediği bid’attan daha küçük olabilir. Yani tekfir eden f ırkanın bid’atı 

daha büyük, daha çirkin ve daha zararlı olabilir. Birbirlerini tekfir eden bid’atehlinin çoğunun durumu budur. Şayet bid’atçı tekfir edilecekse, her ikitaraf ın da kafir olması gerekir. Tekfir edilmeyecekse, her iki taraf da tekfiredilmez. Çünkü her iki taraf aynı şekilde bid’atçıdır ve belki de bid’atları aynı seviyededir. Taifelerden birinin hasımlarını tekfir ederken kendi mensuplarını tekfir etmemesi, cehalet ve haksızlıktır. İşte bunlar, Allahu Teala’nın hakla-rında şöyle buyurduğu kimselerdir: “Dinlerini parça parça edip, gruplaraayrılanlar var ya, senin onlarla hiçbir ilişkin yoktur.”242

İkincisi: Bu iki taifeden sadece birinin bid’atçı olduğu varsayılsa bi-le, diğer taifenin, Ehl-i Sünnet’in görüşünde hata eden herkesi tekfir etmeyehakkı yoktur...”243  Şeyhu’l-İslam  Rahimehullah, bunları aktardıktan sonra,Müslümanların hatalarından dolayı mazur görülmeleri gerektiğini deliller ileizah etmektedir. Bunu önceki konularda aktarmıştık.

 Yine yukarıda izah ettiğimiz gibi, alimlerin te’vil kafirleri olarak isim-lendirdikleri, yani kişiyi küfre götüren bid’at sahipleri ile açık bir riddet ilemürted olan kişinin arasında ayırım yapılması gerekir. Her iki taraf ı kendile-rine uygulanacak muamelede, istitabede, tekfir hükmünü muayyen bir kişiyeindirgemede ve dokunulmazlarının helal kılınmasında eşit tutmak doğrudeğildir. Kaldı ki mücerred riddet suçu işleyen kişi ile riddet suçunda ileriyegiden kişi arasında, istitabenin uygulanması konusunda da fark bulunmakta-dır. Durum böyle iken, bid’atları, mücerred veya daha ileri derecede birriddet derecesine varması bir yana, küfür derecesine bile varmayan insanlarhakkında nasıl böyle hüküm verilebilir ki!

241 Buhari242

6 En’am/159243 Mecmuu’l-Fetava, 7/417

118

7/28/2019 Tekfirde Aşırılıktan Sakındırma Konusunda Otuz Risale-Makdisi

http://slidepdf.com/reader/full/tekfirde-asiriliktan-sakindirma-konusunda-otuz-risale-makdisi 421/531

⎯ OTUZ RİSALE 

Bid’at ehli oldukları gerekçesiyle Müslüman kardeşlerinin kanını dö-ken bu kişilere karşı alimlerin tepkisi şiddetli olunca, selefin bid’at ehline

karşı

amansı

z tavrı

na ve onlar hakkı

nda kullandı

kları

kimi ifadelere sı

ğı

ndı

lar.İbn-i Teymiye’nin hulul (yaratanın, yaratılan suretinde bulunabilmesi) veittihadçıların elebaşılarını kötüleyen, onlarla mücadele edilmesi, cihad edil-mesi ve onların söylemlerini savunanlarının şiddetle cezalandırılması gerekti-ğini, bunların zararlarının Moğollardan, eşkiyalardan, hırsızlardan, halkınmallarına musallat olanlardan ve İslam dininden çıkanlardan daha büyükolduğunu belirten bazı ifadelerini naklettiler. Kendilerinin bid’atçı olaraknitelendirdikleri kişilerin, bu sayılanlardan daha zararlı ve kötü olduklarını,çünkü İslam dinine büyük zararlar verdiklerini öne sürdüler ve bütün bunları hasımlarını öldürmeyi meşru göstermek için yaptılar.

Günümüzde Müslümanlar arasındaki husumetlerde, insaf nadir ola-rak bulunduğu için İbn-i Teymiye’nin bu sözlerine sığınanlar, onun bu sözle-rinin, İslam ve Müslümanlar için Yahudi, Hristiyan ve küfrün önderleri olanFiravun ve benzerlerinden daha kötü olduğunu söylediği hulul ve ittihadçılarhakkında olduğunu açıklamadılar. İbn-i Teymiye’ye ait olan şu sözleri ak-tarmak ile yetindiler: “Onların liderleri küfür önderleridir, öldürülmelerigerekir, tevbe etmeden önce ele geçirilirler ise hiçbirinin tevbesi kabul edil-mez. Çünkü bunlar Müslüman görünüp zındık olanlarınkinden daha büyükbir küfür ile kafir olanlardır. Onlar İslam dinine aykırı olan sözlerinin bilincin-de ve farkındadırlar. Onlara mensup olan, onları savunan, öven, kitaplarınadeğer veren, onlara yardım ve destek verdiği bilinen veya onların aleyhinekonuşmaktan nefret eden ve onları mazur göstermeye çalışan herkesincezalandırılması gerekir..” “Halbuki bu tür mazeretleri ancak cahil veyamünaf ık olanlar ileri sürebilir. Hatta onların durumunu bilip, onlarla müca-dele konusunda yardımcı olmayan herkesin de cezalandırılması gerekir.Çünkü bunlar ile yapılacak savaş, akılları ve dinleri bozmaları nedeni ile enönemli vaciplerdendir.”

İbn-i Teymiye  Rahimehullah bu sözlerinin sonunda şöyle demektedir:“Bunların dine olan zararları, yolkesen ve insanların mallarını alıp yağmala-yan, ama onların dinine dokunmayan Moğolların yaptığı gibi, Müslümanla-rın dinlerine dokunmayarak, sadece dünyalarını ifsad edenlerin zararındandaha büyüktür. Onları tanımayanlar, onların ne derece tehlikeli olduklarını bilmezler. Onların sapıklığı ve saptırmaları, anlatılamayacak kadar büyüktür.Bunlar Karamati Batiniyyeleri’nden farksızdırlar.”244

 Aşırıya kaçan bu kişilere yavaş olmalarını tavsiye ediyorum. Bir me-seleyi delillendirme (istidlal) bu şekilde yapılmaz. İbn-i Teymiye’nin sözünü

244 Mecmuu’l-Fetava, 2/131-132

119

7/28/2019 Tekfirde Aşırılıktan Sakındırma Konusunda Otuz Risale-Makdisi

http://slidepdf.com/reader/full/tekfirde-asiriliktan-sakindirma-konusunda-otuz-risale-makdisi 422/531

⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ TEKFİRDE AŞIRILIKTAN SAKINDIRMA KONUSUNDA ⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ 

ettiği bu kişiler nerede, furu’dan olan bazı meselelerde fasıklık yapan vemuhalefet eden günahkar insanlar nerede?! Dolayısıyla hüküm verirken ve

isimlendirme yapı

rken, mutlaka ayı

m yapı

lması

gerekir. Eksikleri bulunsa ve günah işleseler de, İman dairesinde kaldıkları sürece, Rahman’ın dostları ile şeytanın dostları olan kafir ve mürtedler arasında, gerek dostluk (vela)konusunda ve gerekse uygulanacak muamele konusunda ayırım yapılması gereklidir.

Husumet sebebiyle haksızlık yapılarak, iki taraf ı birbirine karıştırmak-tan şiddetle sakınmak gerekir. Allahu Teala şöyle buyurur: “Ölçeği tamölçün, eksiltenlerden olmayın. Doğru terazi ile tartın”245, “Hilekarlara yazıklarolsun.”246

 Allahu Teala bereketini artırsın, İbn-i Teymiye’nin Fetava’larında çokgüzel tesbitler bulunmaktadır. Bu tespit ve değerlendirmeleri, hasımlarınakarşı taşıdığı insaftan kaynaklanmaktadır. Ona muhalif olanların bu insafasahip oldukları ne yazık ki çok nadirdir. Özellikle bugünkü husumetlerde buinsaf ı görmemiz çok zordur. O, bu insaf tablolarının birinde şöyle demekte-dir:

“Bid’at ehlinden olan kimileri, hem zahiri ve hem de bat ıni imanasahip olmakla beraber haksızlık ve cehaletlerinden dolayı sünnetler konu-sunda hata etmiş olabilirler. Böyleleri münaf ık veya kafir değildir. Bu kişiler

zulüm ve haksızlığı sebebiyle masiyet sahibi veya fasık da olabilirler. Ya dayapmış oldukları te’villerinde hataya düşmüş ve bu hataları da bağışlanmış olabilir. Bütün bunlarla beraber İman ve takva derecesine göre AllahuTeala’ya dostluğu ve imanı da bulunabilir.”247

 

245 26 Şuara/181-182246

83 Mutaffifin/1247 Mecmuu’l-Fetava, 3/220

120

7/28/2019 Tekfirde Aşırılıktan Sakındırma Konusunda Otuz Risale-Makdisi

http://slidepdf.com/reader/full/tekfirde-asiriliktan-sakindirma-konusunda-otuz-risale-makdisi 423/531

⎯ OTUZ RİSALE 

-31-

 TAĞUTLARI TEKFİR ETMEYEN HERKESİ TEKFİR ETMEK

Tağutları tekfir etmemeye binaen Tevhid’in gerçekleştirilmediği iddi-ası ile, tağutları tekfir etmeyen herkesi tekfir etmek de bu meselede yapılanönemli hatalardan biridir. Şüphesiz tağutları tekfir etmek, Tevhid’in şartı veyarısıdır. Tağutu tekfir etmeyen kişi, kopması mümkün olmayan sağlam ipesarılmamış ve böylece helak olan kafirler zümresinden olmuş olur. AllahuTeala şöyle buyurur: “O halde kim tağutu inkar edip Allah’a iman ederse,sağlam kulpa yapışmıştır ki o hiçbir zaman kopmaz.”248

 Ancak tağutu tekfir etmek, onu inkar etmenin sıhhatinin şartlarındanbir şart mıdır? Diğer bir mana ile; Müslüman görünmesi, namaz kılması veibadet etmesi gibi davranışlarına aldanarak veya cehalet sebebi ile tağututekfir etmeyen bir Müslüman, tağutu tekfir etmemesi sebebi ile kafir midir?

Biz burada, tağutları tekfir etmenin önemi üzerinde durmadığımız gi-bi, bunun ihmal edilmesine veya bunun öğretilmesinin terkedilmesine de

davet etmiyoruz. Birtakım kişiler bizim söylediklerimizi bu şekilde anlamak veya böyle göstermek isteyebilir. Asla! Bizi ve yazdıklarımızı bilen herkes bukonu üzerinde ne kadar önemle durduğumuzu bilir. Zaten bizim yazdıkları-mız sadece bu mesele ve bu meselenin etraf ındaki konular ile ilgilidir.

Bizim yapmak istediğimiz sadece bu işin usulünü, kuralını ve ölçüsü-nü belirlemek, delillerini ortaya koymaya çalışmaktır. Hamasi genellemeler,hakkın ortaya çıkması konusunda bir şey veremezler. Susamış kişinin susandığı, ama yanına geldiğinde su değil, zehir bulduğu hamasi sözlere vegenellemelere ihtiyacımız yoktur. Tağutun tekfir edilmesini, onların inkar

edilmesi konusunda şart olarak gören bazıları, günümüz alimlerinin bazı genellemeleri dışında bu söyledikleri ile ilgili hiçbir delil gösteremezler. Bukişiler alimlerin sözlerinden yararlanırlar. Ancak alimlerin sözleri delil olma-yıp, delillendirilmesi gerekenlerdendir.

Şevkani  Rahimehullah  şöyle der: “Şartın yokluğu, kendisi hakkındaşart koşulanın (meşrut) yokluğunda etkili olur. Ancak şartın varlığı, kendisihakkında şart koşulanın varlığında etkili olmaz. Bununla birlikte şartın sabitolması, o şartın yokluğu halinde kendisi hakkında şart koşulanın da yoklu-

 248 2 Bakara/256

121

7/28/2019 Tekfirde Aşırılıktan Sakındırma Konusunda Otuz Risale-Makdisi

http://slidepdf.com/reader/full/tekfirde-asiriliktan-sakindirma-konusunda-otuz-risale-makdisi 424/531

⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ TEKFİRDE AŞIRILIKTAN SAKINDIRMA KONUSUNDA ⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ 

ğuna delalet eden bir delil ile gerçekleşir. Bu ise kendisini ve sıhhatini nef-yetmek için, “şöyle yapanın veya yapmayanın namazı olmaz” demek gibi

açı

k bir ibare ile olur...” “Mücerred olarak gelen emirler, daha çok bir şeyin vacip olduğuna delalet eder. Vacip ise işleyenin sevap, terkedenin cezayı hakettiği şeydir. Bu, her zaman, o vacibin şart olmasını (imanın aslından olan birşart gibi) gerektirmez, sadece terkeden kişinin günahkar olmasını da gerekti-rebilir. Yokluğunun, yokluğu gerektirmesi sözkonusu değildir. Bu şekilde, oşeyin, bir şeyin olmamasını gerektirecek bir şart niteliğinde olduğuna dairdelillendirme de bulunmak (istidlal) doğru olur. Bununla birlikte o şeydendolayı meydana gelen nehyin yani geçersizliğin, o şeyin kendisi veya birparçası sebebi ile olması gerekir.”249

Şimdi soruyoruz; tağutları

n tekfir edilmesinin, tağuta ibadetten ka-çınma ve onu inkar etmenin sıhhatinin şartı olduğuna dair, Allahu Teala’nın veya O’nun Rasulü’nün Sallallahu Aleyhi ve Sellem sözünde açık bir delil varmıdır? Tağuta ibadetten kaçınma ve onu inkar etmenin İslam’ın sıhhatininşartı olduğuna dair ittifak bulunmaktadır. Tağutu reddetmek, ona ibadetetmeyi reddetmek, batıl din ve şeriatını reddetmek, ona dostlukta bulunmayı  ve destek vermeyi reddetmek anlamında tağutu inkar, Müslümanın İs-lam’ının sahih olduğunu gösterir. Allahu Teala kullarını müjdeleyerek şöylebuyurmakadır: “Tağut’a kulluk etmekten kaçınıp, Allah’a yönelenlere müjde vardır.”250

Tağutlardan bazılarının durumunu bilmemesi veya tekfir edilmelerineşer’i bir engel bulunduğu zannıyla, onların küfrü kendisi için net olmadığın-dan dolayı onları tekfir etmeyen, ancak tağutlara ibadet etmekten uzakduran ve Rab’lerine yönelen kişilere Allahu Teala’nın verdiği bu müjdeyiaşırıya kaçan bu insanlar hangi delil ile iptal edebilirler?! Bu genellemekonusunda aşırıya kaçanlardan bazılarıyla bir ara münakaşa ettim ve onlaraaynı şeyi sordum. Kitap ve Sünnet’ten buna açıkça delalet eden bir tek delilgösteremediler. Delil olarak sadece Muhammed bin Abdulvehhab’ın şusözlerine dayandıklarını söylediler:

“İslam dininin temeli ikidir: Birincisi; tek olan Allah’a ibadet etmeyiemretmek, buna teş vik etmek, buna göre dostlukta bulunmak ve terkedenitekfir etmektir. Diğeri ise; Allahu Teala’ya kullukta şirkten sakındırmak,bunun cezasının ağır olduğunu söylemek ve bunu yapanları tekfir etmektir.Tevhid makamı ancak bununla tamam olur.”

249

Es-Seylu’l-Carrar, 1/157-158250 39 Zümer/17

122

7/28/2019 Tekfirde Aşırılıktan Sakındırma Konusunda Otuz Risale-Makdisi

http://slidepdf.com/reader/full/tekfirde-asiriliktan-sakindirma-konusunda-otuz-risale-makdisi 425/531

⎯ OTUZ RİSALE 

Bu gençler, şeyh Muhammed bin Abdulvehhab’ın  Rahimehullah,“Allahu Teala’ya kullukta şirkten sakındırmak, bunun cezasının ağır olduğu-

nu söylemek ve bunu yapanları

tekfir etmektir” sözleri ile uçmaktadı

rlar.O’nun sözündeki “yapanları tekfir etmektir” ifadesini İslam dininin aslı vedostluk ve düşmanlık akidesinin dayanağı haline getiriyorlar ve kendilerinegöre bunu yapmayan veya bunda gevşeklik gösteren kişileri tekfir ediyorlar.

Halbuki şeyh Muhammed bin Abdulvehhab’ın sözlerinin sonundakiifade çok açıktır ve bu sözü mutlak olarak söylemesi, İslam’ın asıllarından,gereklerinden ve vaciplerinden olan ve ayrı ayrı değerlendirilmesi gerekenbu şeyleri genel olarak topladığını beyan etmektedir. Yukarıda aktardığımızsözünün sonunda şöyle der; “Tevhid makamı ancak bununla tamam olur.”

 Açı

k olan bu ifadeden de anlaşı

ldı

ğı

gibi, burada Tevhid makamı

n kemalikastedilmektedir. “Tevhid makamı bunsuz sahih olmaz” veya “..kabul ol-maz” denilmemektedir. “Sahih olmaz” veya “kabul olmaz” gibi ifadeler ise,olmaması halinde, geçersizliği ve batıl olmayı gerektiren şart nitelemelerindekullanılan laf ızlardır.

Bunu açıklayan ve destekleyen kanıtlardan biri de, şeyhin saydığı buemirlerin birbiri ile eşit derecede olmamasıdır. Çünkü bunların bazısı dininaslı ve şartlarındandır ki kişi ancak bunlarla Müslüman olur. Sadece AllahuTeala’ya ibadet etmek ve ona hiç bir şeyi ortak koşmamak bunlar arasında-

dır. Söylediklerinin bazısı ise dinin ve Tevhid’in vaciplerindendir. Tevhid’eteş vik etmek, ona davet etmek ve dostluğu onun üzerine bina etmek gibi.

Şirk sebebi ile düşmanlıkta bulunmanın da ayrıntıları vardır. Genelolarak şirke ve müşriklere düşmanlığın kalpte bulunması, İslam’ın veTevhid’in aslıdır. Ancak bunu açığa vurmak, ilan etmek veya delillendirmek,Tevhid’in şartlarından değil gereklerinden ve kemalindendir. Bütün bunlar,dinde hüküm verirken, kendisine göre hareket edilmesi gereken şer’i delillerebakmak ve onları anlamak ile öğrenilir. Hata yapma ihtimali daima bulunaninsanoğlunun sözleri ile dinde hüküm vermek doğru olmaz. Kişilerin sözleri-

ne dayanarak, dinde hüküm vermek ve bu sözleri ölçü ve kural olarak kabuletmek doğru olsaydı, İbn-i Abdulvehhab veya Necidli davet alimlerininsözlerine benzer, bir çok söz bulunabilirdi. “Mecmuatu’t-Tevhid” kapsamın-da yer alan ve İbn-i Abdulvehhab’ın kitapları arasında bulunan bir risalede,tağutun manası hakkında söylediği şu söz de bu ifadeler arasındadır:

“Tağutu inkar etmek, Allahu Teala’dan başkasına ibadetin batıl ol-duğuna inanmak, onu terketmek, ona buğzetmek, ona ibadet edenleri tekfiretmek ve onlara düşman olmakla olur.”251 O’nun buna benzer sözleri çoktur.

251 Muhammed bin Abdulvahhab’ın bütün eserleri içinde, 1/376

123

7/28/2019 Tekfirde Aşırılıktan Sakındırma Konusunda Otuz Risale-Makdisi

http://slidepdf.com/reader/full/tekfirde-asiriliktan-sakindirma-konusunda-otuz-risale-makdisi 426/531

⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ TEKFİRDE AŞIRILIKTAN SAKINDIRMA KONUSUNDA ⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ 

Bilindiği gibi bu söz doğrudur. İcmali iman yönünden buna bir itirazyoktur. Biz de aynı şeye çağırıyor ve insanlara sesleniyoruz. Ancak bu yüce

isteklerin tümü aynı

derecede görülür ve her birinin yok olması

halindeimanın da yokluğu kabul edilirse, o zaman açıklama ve ayırıntı da bulunma vacip olur. Çünkü böyle bir anlayış hatadır ve yukarıdaki sözü ile bunukasdettiğini açıklayan ve kendisine ait olan başka bir sözü bulunmadığı sürece, böyle bir hatanın şeyh Muhammed bin Abdulvehhab’a  Rahimehullah nisbet edilmesi doğru değildir.

Tağuta ibadet edenlere yapılması gereken mutlak düşmanlığı, tağutuinkar etmenin nitelikleri kapsamında göstermesi de açıklamaya muhtaçtır.Çünkü bunu bir şart olarak söylediği anlaşılabilir. Bu düşmanlığın açığa

 vurulması

n, Tevhid’in bir şartı

veya vacibi niteliğinde olması

ile, herkesinyapamayacağı ve yapmasının da gerekli olmadığı müstehap niteliğindeolması arasında ayırım yapılmalıdır.

Tağutun anlamı ve ondan sakınmanın vacipliği konusunda Süley-man bin Sehman’ın da buna benzer sözleri vardır. Süleyman bin Sehman,tağuttan uzak durmayı gerektiren ayetleri aktardıktan sonra şöyle der: “Bü-tün peygamberler, tağuttan uzak durmayı emretmek ile görevlendirilmiştir.Tağuttan uzak durmayan, bütün peygamberlere muhalefet etmiş olur.Tağuttan uzak durmaktan maksat; kalp ile buğzetmek, onlara karşı düşman

olmak, dil ile yermek ve kötülemek, imkan varsa mutlaka onları yok etmek ve ilişkiyi kesmektir. Tağuttan uzak durduğunu söylediği halde bunları yap-mayan kişi, doğru söylemiş olmaz.”252

Bu ifadede tağutu kötülemeyen ve dili ile yermeyen kişinin tağutuinkar etme iddiasında doğru olmadığına yönelik bir genelleme bulunmakta-dır. Halbuki dil ile tağutu kötülemek herkes üzerine vacip değildir. Acabasahabenin tümü kavimlerinin tağutlarına açıkça sövüyor ve onları kötülüyormuydu? Yoksa çoğu kendisini gizliyor muydu? Bu durumda onlar için bütünpeygamberlere muhalefet ettikleri veya tağutu inkar etme konusunda sadık

olmadıkları söylenebilir mi?Tağutlara sövmeye gelince; Rasulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem 

özellikle bunu yapmazdı. Çünkü müşriklerin Allahu Teala’ya sövmelerininönüne geçmek için Allahu Teala bunu yasaklamıştır. Putlara sövmek biryana, onların iyilik veya kötülük olarak hiçbir şey yapacak durumda olma-dıklarını, onlara tapmayı bırakmalarını söylemesine bile müşrikler tahammületmez ve bunu sövme olarak sayarlardı. Rasulullah’ın Sallallahu Aleyhi ve

252 Ed-Dureru’s-Seniyye, Hükmü’l-Mürted, 271

124

7/28/2019 Tekfirde Aşırılıktan Sakındırma Konusunda Otuz Risale-Makdisi

http://slidepdf.com/reader/full/tekfirde-asiriliktan-sakindirma-konusunda-otuz-risale-makdisi 427/531

⎯ OTUZ RİSALE 

Sellem, atalarının putlara tapmasının yanlış olduğunu söylemesi ve onlarınyolundan gitmeyi bırakmalarını istemesini sövme olarak kabul ederlerdi.

Bunları bahsetmemdeki amacım, alimlerin sözlerinin Kur’an olmadı-ğını, onların hatadan masum olmadıklarını ve hiç şüphesiz hata yapabilecek-lerini, Rasulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem haricinde onların veya başkaları-nın sözlerinin dinimizde hüccet niteliğinde olmadığını açıklamaktır. Alimlerinmutlak olan sözlerinin mukayyed olan sözleri ile tefsir edilerek, mutlak olanifadelerin mukayyed olana hamledilmesi gerekir. Bu onlara ve kitaplar ınaiyilikte bulunmaktır. Onların mutlak olan sözlerinin Ehl-i Sünnet itikadınagöre anlaşılması Allahu Teala’ya karşı samimiyet ve ilmi emanetin gereğidir.Çünkü bu alimlerin kitaplarını inceleyen herkesin bildiği gibi, onların yolu,

Tevhid’i yüceltmeye, fazlası

yla izhar edilmesine destek olmaya, öneminiaçıklamaya, gereklerinin yerine getirilmesine, vaciplerinin uygulanmasını sağlamaya, şirkten şiddetle sakındırmaya, müşrikleri kötülemeye ve açık birşirk niteliğinde olmasa bile şu veya bu şekilde ona giden bütün açık kapıları kapatmaya dayanmaktadır. Nitekim kendileri veya onlardan sonra gelendiğerleri bu genellemelerin, muayyen kişiler hakkında uygulanması konu-sunda açıklama yapma ihtiyacını duydular.

Bu genellemelerden zarar gören iki kesim bulunmaktadır. Bunlardanbirincisi; bu genellemeleri hasımlarına hatalı olarak uygulayanlardır. Onlar,

bu genellemeleri hasımlarına veya kendilerine muhalif olan herkese uygula-maya çalışmışlar ve kendilerini küfre götüren herhangi bir sözü söylemedik-leri halde söylemiş gibi muamele yaparak onları tekfir etmişlerdir.

Bunu yapanların tümü taassup ehlinden olan mezhepçiler veya ka-birlere tapan cahillerden ibaret değildir. Aksine aralarında Şevkani gibi selef alimleri de bulunmaktadır. Şevkani, Muhammed bin Abdulvehhab ve tabile-ri için şöyle der: “Necid’in sahibinin devleti kapsamında olmayan ve onlarınemirlerini tutmayan herkesi İslam’dan çıkmış olarak görüyorlar.”253

 Yine Muhammed Sıddik Hasen, “Tercumanu’l-Vahhabiyye” isimli

kitabında hadis ehlinin Vahhabilerden beri olduğunu ilan etmektedir. Keş-mirli Enver Şah da Muhammed bin Abdulvehhab’ın insanları tekfir etmedeaceleci olduğunu söyler.254 

253 El-Bedru’t-Tali’, 2/7254 Muhammed bin Abdulvehhab’ı savunma ve daveti etraf ındaki şüphelere cevap vermekonusunda şu kitaplara bakılabilir: Abdulaziz bin Muhammed Ali Abdullatif’e ait olan“Daava’l-Munaviin li Daveti eş-Şeyh Muhammed bin Abdulvehhab”, Abdullatif bin

 Abdurrahman Alu’ş-şeyh’e ait olan “Misbahu’z-Zalam fi’r-Reddi ala Men Kezebe ala’ş-Şeyhi’l-İmam”, “Minhacu’t-Tesis ve’t-Takdis fi keşfi Şubuhati Davud bin Cercis”

125

7/28/2019 Tekfirde Aşırılıktan Sakındırma Konusunda Otuz Risale-Makdisi

http://slidepdf.com/reader/full/tekfirde-asiriliktan-sakindirma-konusunda-otuz-risale-makdisi 428/531

⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ TEKFİRDE AŞIRILIKTAN SAKINDIRMA KONUSUNDA ⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ 

Bu genellemelerden zarar gören ikinci kesim ise, bu davet alimleriningörüşlerini kullanan, aşırılığı yöntem edinmiş bazı kişilerdir. Bununla ilgili

örnekler daha önce aktarı

lmı

ştı

. Abdullatif Al’uş-şeyh’in anlattı

ğı

 şu olay, buörneklerden biridir: “Altmış dört yılında İhsa’da, aslen Faris’li olan iki kişigördüm. Bunlar cemaate ve cumaya gitmiyorlar, o memlekette bulunanMüslümanları tekfir ediyorlar ve şöyle diyorlardı; “İhsa’ halkı İbn-i Feyruz vebenzerleri ile oturup kalkarlar. Ki İbn-i Feyruz, tağutları ve İmam Muham-med’in davetini kabul etmeyip düşmanlık yapan dedesini tekfir etmemekte-dir. Dolayısıyla bu halde olan dedesini açıkça tekfir etmeyenler, AllahuTeala’ya küfretmiş ve tağutu ikrar etmiş olurlar. Onunla oturup kalkanlaronun gibidirler.” Yalan ve yanlış olan bu esas üzerine küfür hükümlerini binaetmişler ve selamı almayı dahi terk etmişlerdir. Durumları bana iletildi, ken-dilerini çağırdım ve tehdit ettim. Ağır şeyler söyledim. Önce Muhammed bin Abdulvehhab’ın akidesinde olduklarını iddia ettiler. O anda toplantıda aklı-ma gelen bilgiler ile şüphelerini ortaya çıkardım ve sapık anlayışlarını çürüt-tüm. İmam Muhammed’in bu akide ve mezhepten beri olduğunu söyledim.Çünkü İmam Muhammed, küfür olduğunda icma edilen şirk veya AllahuTeala’nın ayetlerini inkar gibi konular dışında insanları tekfir etmezdi. Bu türkonularda da öncelikle insanlara hüccet ikamesinde bulunur ve tekfir içingerekli olan araştırmayı yapardı. Ki iman ve ilim ehli de zaten bu konudaicma etmiştir.”255

Bu örneklerden biri de Şevkani’nin şu sözlerdir: “Yemen’den gelenhacıların emiri olan Muhammed bin Hüseyin el-Muracil el-Kebsi bana,Muhammed bin Abdulvehhab’ın tabilerinden birinin, kendisinin ve Ye-men’den gelen bütün hacıların kafir olduklarını ve İslam’larını kontrol etmesiiçin Muhammed bin Abdulvehhab’a gitmemeleri konusunda mazur sayıla-mayacaklarını söylediğini ve onun dilinden zorla kurtulduklarını aktardı.”256

 Abdullatif Al’uş-şeyh, dedesi Muhammed bin Abdulvehhab’ın, bazı aşırıya kaçanların aldandığı bu türden sözlerine açıklık getirmek maksadı ileşunları söyler: “Muhammed bin Abdulvehhab şöyler der: “Allahu Teala’nınbirliğini kabul etse ve şirki terketse bile, kişinin İslam’ının doğruluğu, ancakmüşriklere düşmanlık göstermek ve onlara karşı düşman olduğunu açıkçasöylemek ile mümkündür. Allahu Teala şöyle buyurur: “Allah’a ve ahiretgününe iman eden bir toplumun (babaları, oğulları, kardeşleri yahut akraba-ları da olsa) Allah’a ve Rasulü’ne düşman olanlarla dostluk ettiğini görmez-sin.”257” Muhammed bin Abdulvehhab’ın “düşman olduğunu açıkça söyle-

 255 Bakınız: Mecmuatu’r-Resail ve’l-Mesaili’n-Necdiyye, 3/4-5256

El-Bedru’t-Tali’, 2/5257 58 Mücadele/22

126

7/28/2019 Tekfirde Aşırılıktan Sakındırma Konusunda Otuz Risale-Makdisi

http://slidepdf.com/reader/full/tekfirde-asiriliktan-sakindirma-konusunda-otuz-risale-makdisi 429/531

⎯ OTUZ RİSALE 

mek ile mümkündür” sözünden böyle yapmayan kişilerin kafir olduğu ma-nasını çıkarmak yanlış ve batıldır.”258

Muhammed bin Abdulvehhab’a, “Dostluk ve düşmanlık konusu, Laİlahe İllallah’tan mıdır, yoksa onun gereklerinden midir?” diye sorulması üzerine şu cevabı vermiştir: “Müslümanın, müşriklere düşman olmayı, onlaradost olmamayı, mü’minleri sevmeyi ve onlara dost olmayı Allahu Teala’nınkendisine farz kıldığını bilmesi yeterlidir. Allahu Teala ayette, bunların ima-nın şartlarından olduğunu, babaları, oğulları, kardeşleri veya akrabaları daolsa, Allah’a ve Rasulü’ne düşmanlık yapanlara dostluk besleyenlerinmü’min olmadıklarını bildirmiştir.”

İmanın şartlarından olduğunu bildirdiği müşriklere düşmanlığın, İb-

rahim  Aleyhisselam ve beraberindekilerin ve onun yolundan giden peygam-berlerin ve mü’minlerin yaptıkları gibi, müşriklere düşmanlığı açıkça ilanetme ve onlardan uzaklaşma niteliğinde olması gerektiği anlamına gelmez.Bunun manası, onlara düşmanlığın aslının, sadece kalpte de olsa birmü’minde bulunması gerektiğidir.

Bundan dolayı anlaşılmaktadır ki, Muhammed bin Abdulvehhab vediğer alimlerin sözleri hakkında tafsilatın yapılması ve ihtiyaca binaen kul-landıkları bazı mutlak tekfir veya mutlak tehdit niteliğindeki sözleri ile, muay-yen kişiler hakkında hüküm verilmemesi gerekir.

 Ayrıca alimlerin sözlerini Ehl-i Sünnet metodunun ışığı altında anla-mak gerekir. Özellikle Muhammed bin Abdulvehhab’ın menhecini bileninsanların, onun mutlak olan ifadeleri hakkında hüsn-ü zan beslemeleri vebu sözleri muayyen fertlere indirgememeleri gerekir. Bu mutlak ifadelerhakkında şu söylenir; eğer ki kasıt tağuta düşmanlığın aslı ve kalpte bulun-ması ise, bunu mutlak olarak almak ve tekfir anlamında saymak mümkün-dür. Ancak kastedilen mana, genel manadaki düşmanlık ve bunun izharedilip açıkça söylenmesi ise, o zaman sözlerinin imanın aslının yokluğuanlamında değil, kişinin İslam’ının müstakim olmadığı anlamında olduğu

anlaşılır.Dolayısıyla bu, Allahu Teala’nın kullarından dilediğine hidayet olarak

 verdiği ve yoksun kalanların kavrayamadığı bir anlayış ve f ıkıhtır. Ayrıca buanlayış gerek şeyh Muhammed bin Abdulvehhab’ın kendisine olsun vegerekse onun yazdıklarına olsun bir iyiliktir. Bununla birlikte o beşerdir vedolayısıyla da hatadan korunmuş değildir. Onun sözleri de diğer bütünalimlerin sözlerinde olduğu gibi delil değildir ve kabul edilebilmesi için delilemuhtaçtır. Hakka uygun düşen kabul edilir, aykırı olan ise red edilir.

258 Misbahu’l-Zalam

127

7/28/2019 Tekfirde Aşırılıktan Sakındırma Konusunda Otuz Risale-Makdisi

http://slidepdf.com/reader/full/tekfirde-asiriliktan-sakindirma-konusunda-otuz-risale-makdisi 430/531

⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ TEKFİRDE AŞIRILIKTAN SAKINDIRMA KONUSUNDA ⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ 

Rasulullah’ın Sallallahu Aleyhi ve Sellem dışında herkesin sözü alınır veya rededilebilir. Şeyhin sözleri için bunlar söyleniyorsa, sonrakilerden ve torunla-

ndan olan diğer ilim ehli için de evleviyatla söylenir.Nitekim diğer alimlerin sözleri incelediğinde, onların da mukayyetolmayan mutlak ifadeler kullandıkları görülür. Bunların bazısı şirki tamamenbertaraf etmek ve ondan sakındırmak için mübalağa içeren sözlerdir. İnsan,bu sözleri Ehl-i Sünnet metodu ışığında değerlendirmez ise aşırıların seslen-dirdiği bazı şeyleri söyleyebilir.

Ben bu sözleri deneyimsiz olarak söylemiyorum. Çünkü ilim tahsilinebaşladığımdan bugüne kadar Necid alimlerinin hemen hemen okumadığımhiçbir kitabı kalmamıştır. “Millet-i İbrahim” ve diğer kitaplarımda, bu alim-

lerden bir çok nakilde bulundum. Naklettiğim bazı sözlere açıklamalardabulundum ve okuyucunun dikkat etmesini istedim, bazı sözleri ise olduğugibi bıraktım. Bu nedenle, tekfirde yapılan hataları ele aldığımız bu kitabı-mızda, buna benzer açıklamalarımızı gören bazıları, bizim söylediklerimizdeçelişkiye düştüğümüzü ve söylemlerimizden döndüğümüzü zannetmiştir.Halbuki bu gibi kişiler, Tevhid yolundan sapan veya hak ve gerekleriniyerine getirmeyen bütün kişilere şiddetle karşı çıktığımız ve tehdit ve müjdeyimutlak olarak kullandığımız ifadelerimiz ile, tekfiri muayyen kişilere indirge-mek ve özellikle de bunun gerektirdiği özen, tafsilat ve dikkat konusunda

söylediklerimiz arasındaki farkı anlamamaktadırlar. Bunlar, alimlerin mutlaktekfir ile muayyen tekfir hakkında söyledikleri arasında ayırım yapmadıkları gibi, her iki konu hakkında bizim söylediklerimizde de ayırım yapmamakta-dırlar.

Üstelik Necidli alimlerin kitaplarını okuduğum için biliyorum ki, açık-lama ve tafsilat gerektiren mutlak ifadeleri ile de bu iş sınırlı kalmamaktadır.Bilakis Süleyman bin Sehman ve Muhammed bin İbrahim Al’uş-şeyh gibisonraki seçkin alimlerden öyle genelleme ve ifadeler sadır olmuştur ki onlarauymak veya ölçüye uydurmak mümkün değildir. Tehlikeli boyutta olması ve

içerisinde mutlak olan bir çok ifade barındırması sebebi ile dikkat edilmesigereken ifadelere örnek olarak, Amerika ve İngiltere’nin dostu olan Abdulaziz’e muhalif olanlar hakkında verilen fetvaları verebiliriz. Abdulaziz’ekarşı çıkan Duveyş, Acman ve beraberlerinde bulunan Müslüman kardeşlercemaatinden (ihvan-ı müslimin) olan kişileri fiilen tekfir ettiler, mürted olduk-larını söylediler ve İbn-i Teymiye’nin Rahimehullah, Moğollara katılan kişilerinkafir olduklarına ve kanlarının helal olduğuna dair vermiş olduğu fetvayı bilebunlar hakkında kullandılar.259

 259 Bakınız: Ed-Dureru’s-Seniyye, 7/334, Kitabu’l-Cihad

128

7/28/2019 Tekfirde Aşırılıktan Sakındırma Konusunda Otuz Risale-Makdisi

http://slidepdf.com/reader/full/tekfirde-asiriliktan-sakindirma-konusunda-otuz-risale-makdisi 431/531

⎯ OTUZ RİSALE 

Hatta onların tevbelerinin kabul edilip edilmemesi konusunda soru-lan soruya verdikleri cevapta, Abdulaziz’e karşı çıkan bu kişilerin,

tevbelerinin kabul edilmesi için, Müslüman kardeşler cemaati ile ilişkilerinitamamen kesme, bu cemaatin fertlerinin kafir olduklarını açıksa söyleme,malı, dili ve canı ile onlarla cihad etme şartını koştular.260 

Dolayısıyla bu aktarılanlar üzerinde gereğince düşünmek ve bunlar-dan ibretler çıkarmak gerekir. İlim ehlinden de olsalar, kişilerin hatadanmasum olmadığı ve kitaplarının batılı bulundurabileceği ihtimali unutulma-malıdır.

Tekrar ediyoruz ki, üzerinde konuştuğumuz bu mesele hakkında hatayapanlar, tağutu inkarın izhar edilmesinin imanın ve Tevhid’in aslından

olduğuna dair, mutlak olan bu tür ifadeler dışında, hiçbir sahih delil göste-rememektedirler. Halbuki Rasulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem haricindehiçbir beşerin sözü delil hükmünde değildir. Allahu Teala şöyle buyurur:“Rabbinizden size indirilene uyun. O’ndan başkasını dostlar edinip peşlerinedüşmeyin. Ne kadar da az öğüt alıyorsunuz.”261

Dolayısıyla sonuç şudur ki, tağutları tekfir etmeyen herkes, onları tek-fir etmemesi sebebi ile tekfir edilmez. Kişinin tağutu tekfir etmemesinin, onaibadet ettiği manasına geldiğini söylemek için sahih delilin bulunması gere-kir. İslam’ın sıhhati için tağuttan uzak durmayı  şart gören bazıları, uzak

durmanın manasını genişleterek haram olmayan işlerde bile, tağutlarınhükümetlerinde çalışmayı da bunun kapsamına almışlardır. Hatta onlardanbazıları trafik işaretleri veya otobüs bilet ücreti tarifesine uymayı bile bununkapsamına alırlar. Dolayısıyla da bu dalalet ve hatada kendilerine ve Mu-hammed ümmetine acımamışlardır.

 Alemlerin Rabbi taraf ından istenen, tağutu inkar ve ondan kaçınma-nın ne manaya geldiği, tağuta ibadet etmenin ve şirk derecesinde ona uy-manın hakiki manasının ışığı altında anlaşılabilir ve bilinebilir.

 Allahu Teala’dan başka kendisine, Allah’tan başkasına yapılması ya-sak olan bir ibadet şekli ile ibadet edilen ve kendisinin de bundan razı oldu-ğu herkes tağuttur. Bu nedenle kendisine namaz kılınan, tavaf edilen, hay- van kesilen, adak ve duada bulunulan, yasama konusunda kendisine itaatedilen veya bunda hakkı olduğuna inanılan herkes tağut olup, bunu yapan-lar da o tağuta ibadet etmiş olurlar. Bu tür kişiler, bu manası ile tağutu veona ibadeti inkar etmedikçe Müslüman olamazlar.

260

Age: 330261 7 A’raf/3

129

7/28/2019 Tekfirde Aşırılıktan Sakındırma Konusunda Otuz Risale-Makdisi

http://slidepdf.com/reader/full/tekfirde-asiriliktan-sakindirma-konusunda-otuz-risale-makdisi 432/531

⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ TEKFİRDE AŞIRILIKTAN SAKINDIRMA KONUSUNDA ⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ 

Tağutun inkar edilmesi, onun tekfir edilmesi manasına gelmez.Tağutun tekfir edilmesi, tağutun inkar edilmesinin bir gereği ve vacibi niteli-

ğinde olsa da durum değişmez. Tağutun inkar edilmesi, onun ibadetinden,tağutluğundan, uluhiyetinden, rububiyetinden ve kendisine herhangi biribadetin yapılmasına layık olduğundan tümüyle beri olmayı ifade eder.

Tağutun inkarı, Allahu Teala’nın şu ayetinde, onun ibadetinden içti-nap olarak tabir edilmiştir: “Tağuta kulluk etmekten kaçınıp, Allah’a yöne-lenlere müjde vardır.”262 Bu ayet, Allahu Teala’nın şu ayetinin açıklaması vetefsiri niteliğindedir: “Andolsun ki biz, “Allah’a kulluk edin ve tağuttan sakı-nın” diye her millete, bir peygamber gönderdik.”263

 Acele ile hareket edenlerin yaptığı gibi, mutlak olarak tağutu red et-

meyi belirten ikinci ayeti, onun tefsiri niteliğindeki birinci ayeti dikkate alma-dan kullanmak doğru değildir. Çünkü böyle bir şey, Kur’an’ınmüteşabihlerine takılan ve onu açıklayan muhkem ayetleri gözönünde bu-lundurmayan dalalet ehlinin yoludur. Alimlerimiz, mücmel olan ifadenin,onu açıklayan ifadeden ayrıldığında müteşabih olacağını belirtmişlerdir.Mutlak veya umumi olan laf ız, kendisini tahsis veya takyid eden laf ızdanbağımsız olarak ele alınırsa, o da müteşabih olur. Bu ise, Allahu Teala’nın Al-i İmran Suresi’nin başlarında belirttiği gibi, ancak kalplerinde sapma vefitne hastalığı bulunan kimselerin yoludur.

Şatıbi  Rahimehullah  şöyle der: “Müçtehidler, sadece mutlak veyaumumi olan laf ızlarla yetinmezler. Umumi olanı tahsis eden ve mutlak olanı da takyid eden laf ızları da araştırırlar. Çünkü umumi laf ız, hususi laf ız ileberaber delil olur. Hususi lafzın bulunmaması halinde, umumi olan laf ızmüteşabih kabilinden olur. Dolayısıyla hususi olan lafzın gözönünde bulun-durulmaması doğruluktan sapma ve tahrif olur. Bu sebepten dolayı Mutezile,sapmış olanlardan sayılmıştır. Çünkü, onlar “..dilediğinizi yapın”264 gibiifadeleri, bu ifadeleri açıklayan laf ızlarla beraber almadılar.

Hariciler de böyledir. Onlar ise, “Hüküm ancak Allah’ındır”265 lafzını 

almış, ama bu lafzı açıklayacı mahiyette olan, “..içinizden adalet sahibi ikikişi hükmeder”266 “..erkeğin ailesinden bir hakem ve kadının ailesinden birhakem gönderin”267 ayetlerini bırakmışlardır.

262 39 Zümer/17263 16 Nahl/36264 41 Fussilet/40265 6 En’am/57266

5 Maide/95267 4 Nisa/35

130

7/28/2019 Tekfirde Aşırılıktan Sakındırma Konusunda Otuz Risale-Makdisi

http://slidepdf.com/reader/full/tekfirde-asiriliktan-sakindirma-konusunda-otuz-risale-makdisi 433/531

⎯ OTUZ RİSALE 

Cebriyye’den olanlar ise, “Oysa ki sizi ve yapmakta olduklar ınızı Al-lah yarattı”268 ayetini almış, ancak onu açıklayan “..kazanmakta olduklarının

karşı

ğı

olarak”

269

ayetini ise barı

kmı

şlardı

r. Ayetleri bu şekilde değerlendirenlerin durumu budur. Halbuki açık-lanması gereken ile açıklayıcı olanı bir araya getirip Allahu Teala’nın ulaştı-rılmasını emrettiğini ulaştırmış olsalardı, kendileri de maksada ulaşmış olur-lardı. Bilinmelidir ki beyan eden ile beyan edilen ayrılmaz. Beyan edilen,beyan edensiz, müteşabih olur. Aslında bizzat kendisi müteşabih niteliğindedeğildir. Ancak, sapmış olanlar kendi kendilerine onu müteşabih hale getir-mişler ve Sırat-ı Müstakim’den ayrılmışlardır.”270

Tevhid’in rüknu ve yarısı niteliğinde olan, tağutu inkar etme emri

konusunda aşırıya kaçan kimilerinin yaptığı da budur. Onlar bu meseleyimutlak olarak alırlar ve haram olmayan bir görev bile olsa, kafir hükümetler-deki bütün görevleri bu kapsama katarlar. Bunu sadece müstehap kabilin-den yapmış olsalardı, problem olmazdı. Zaten biz de buna davet ediyor vebunu istiyoruz. Ancak onlar bunu İslam’ın ve Tevhid’in bir şartı olarak gör-mekte ve bu hükümetler içerisinde küfür olmayan bir görevde bulunanı veyamübah olan şeylerde, bu hükümete ve tağutlara itaat eden herkesi, tağuttanuzak durmadığı ve Tevhid’i gerçekleştirmediği iddiasına binaen tekfir etmek-tedirler

Halbuki hak olan şudur; tağuttan uzak durmaktan maksat, AllahuTeala’dan başkasına yapılması küfür olan ibadet çeşitlerinden hiç birisi iletağuta ibadette bulunmamak ve ona dost ve destek olmaktan uzak durmak-tır.

“Allahu Teala’dan başkasına yapılması küfür olan” kaydını koyma-mızın sebebi, bazılarının “ibadet” kelimesini şer’i ıstılah anlamıyla değil,sözlük manası ile almaları ve şeytana veya hevaya uyma gibi şeyleri de bukapsama dahil etmeleridir. Halbuki bunların bazısı küfür, bazısı ise haramdır.Dolayısıyla onlara göre, masiyet türünden şeyler işleyenler de kafir olmakta-

dır. Onlar bu görüşleri ile ister istemez Haricilerin mezhebine uymaktadırlar.Bunlara göre masiyet türünden de olsa hükümetlere veya tağutlara itaateden herkes kafirdir. Çünkü onlara göre mutlak itaat, küfür olan ibadettir.

Hatta bunların arasında öyleleri vardır ki, ma’rufta da olsa onlaraitaat eden kimseleri bile tekfir ederler. Bunun için öyle felsefeler, öyle safsa-talar ileri sürerler ki Allahu Teala onların hiçbirini söylememiştir. Hatta na-

 268 37 Saffat/96269

9 Tevbe/82270 Özet olarak

131

7/28/2019 Tekfirde Aşırılıktan Sakındırma Konusunda Otuz Risale-Makdisi

http://slidepdf.com/reader/full/tekfirde-asiriliktan-sakindirma-konusunda-otuz-risale-makdisi 434/531

⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ TEKFİRDE AŞIRILIKTAN SAKINDIRMA KONUSUNDA ⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ 

maz kılmak gibi şer’an vacip olan şeyleri yerine getirme konusunda bile, butağutlara itaat eden kişinin kafir olacağını söylerler. Bu konuda tafsilat veya

te’vil gözetmezler. Şüphesiz bu apaçı

k bir sapı

klı

ktı

r. Böyle bir şeyi küçükçocuklar bile söylese, iflah olmalarından ümit kesilir. Bu çıkmaza girmelerininsebebi, delile ulaşma yöntemlerindeki bozukluk ve şer’i ıstılah manası ilesözlük manasını birbirine karıştırmalarıdır. Mutlak olan bir çok şeyde en sonsöylenecek olanı en başa almaları, Allahu Teala’nın indirmediği bir din veyeni bir Tevhid uydurmalarına yol açmıştır. Öyleki, bu anlayışları ile, özellik-le günümüzde tağuttan uzak durma meselesini içinden çıkılmaz bir durumaçevirdiler. Dolayısıyla da avam bir yana, ilim ehlinden olan alimler bileneredeyse bu durumun içinden çıkamaz hale geldi. Allahu Teala’nın dininide, iki elin parmaklarının sayısını geçmeyen ve kendileri gibi olan birkaç kişiile sınırlandırdılar. Hoşlarına gitsin veya gitmesin, onların söylediklerininiçeriği ve hakikati budur.

Kendisinde hiçbir değişimin olmadığı hak şudur; Allahu Teala’danbaşkasına yapılması halinde, Allahu Teala’ya şirk mahiyetinde olup kişinindinden çıkmasına sebep olan ibadet türlerinden herhangi birini, tağutlarayapmak kesin olarak küfürdür.

Mutlak masiyet veya haram olan şeylerin haricinde, küfre götürenşeylerin herhangi birinde tağuta itaat etmek küfürdür. Allahu Teala’nın helal

kıldığını haram ve haram kıldığını helal yapma veya Allahu Teala’nın izin vermediği yasama konusunda onlara itaat etme ise Allahu Teala’ya şirkkoşmaktır.

İbn-i Teymiye  Rahimehullah, haham ve rahiplerine tabi olup, onlaraitaat edenleri iki kısma ayırarak şöyle der:

“Birinci Kısım: Allahu Teala’nın dinini değiştirdiklerini bildiklerihalde, değiştirenlere uyanlardır. Peygamberlerin dinine muhalefet ettiklerinibile bile büyüklerinin helal ve haram kararlarına inanırlar ve uyarlar. İşte buküfürdür. Uydukları kişiler için namaz kılmasa ve secde etmeseler bile,

 Allahu Teala ve Rasul’ü Sallallahu Aleyhi ve Sellem onlara uymalarını  şirksaymıştır.

İkinci Kısım: Helal ve haramı değiştirdiklerine inandıkları haldesadece Allahu Teala’ya masiyette (günahta) onlara itaat etmiş olanlardır.Müslümanın masiyet olduğuna inandığı halde haramı işlemesi gibi. Bunlarınhükmü, diğer günahkarların hükmü gibidir.”271

Rasulullah’ın Sallallahu Aleyhi ve Sellem, Allahu Teala’nın dışında rab-ler edinmelerini, rahip ve hahamlara mutlak itaate değil, Allahu Teala’nın

271 Mecmuu’l-Fetava, 7. Cilt, İman bahsi

132

7/28/2019 Tekfirde Aşırılıktan Sakındırma Konusunda Otuz Risale-Makdisi

http://slidepdf.com/reader/full/tekfirde-asiriliktan-sakindirma-konusunda-otuz-risale-makdisi 435/531

⎯ OTUZ RİSALE 

izin vermediği helal ve haramların belirlenmesi veya Allahu Teala’nın izin vermediği yasama hakkında yapılan itaate bağlaması ve bu meselede rahip

 ve hahamlara itaatin, onlara küfür manası

ile ibadet etmeleri olduğunuaçıklaması bu değerlendirmeyi daha da netleştirmektedir.

Bu nedenle Allahu Teala şöyle buyurur: “(Yahudiler) Allah’ı bırakıpbilginlerini (hahamlarını); (Hristiyanlar) da rahiplerini ve Meryem oğlu Me-sih’i Rabler edindiler.”272 Bu ayette, onların müşrik olmalarına sebep olanşeyin, haham ve rahiplerini rabler edinmeleri olduğu belirtilmektedir. Yanimutlak olarak itaat edilmesi değil, helal ve haram etmede onlara itaat edil-mesi onları müşrik yapmıştır. Bu nedenle ayette “edindiler” ifadesi kullanıl-mış, “itaat ettiler” denmemiştir. Dolayısıyla tağutlara itaattan dolayı tekfir

konusunda, mutlaka tafsilata inilmeli ve her itaat ve görev ayrı

ayrı

değer-lendirilmelidir. Allahu Teala’nın izin vermediği yasama ve helal ve harambelirleme konusunda onlara mutlak olarak itaat eden kişi, onları rableredinen müşriklerden olur. Ancak sadece günah olan bir meselede onlaraitaat edenin durumu ve hükmü böyle değildir.

Çünkü maksadı açık olmaksızın, haramda itaat eden kişinin durumumücerred masiyet ile, bu yaptığını helal görme arasında değişebilir. Bu itaatihakkında hüküm verirken, kişinin kastına bakmak gerekir. Tağuta ibadetetmekten, onu veli edinmekten, küfür olan dinine veya küfür olan yasa ve

yasamalarına uymaktan kaçınan herkes, tağutu tekfir etmese bile, aşırıyakaçanların söylediklerinin aksine tağuttan yüz çevirmiş olur. Bu kişinin,haram olan bazı işlerde tağuta itaat etmesi ise, bunu helal saymadığı sürecemasiyet niteliğindedir. Ancak bu saydıklarımızda tağuta itaat eden, ona tabiolan ve ibadet eden herkes, kafir olur ve bu kişi tağutu tekfir ediyor olsa biletağuta ibadet etmekten uzak durmuş sayılmaz.

Bu mesele hakkındaki en güzel ve en iyi tefsir şekli budur. Çünkü Allahu Teala’nın mücmel olan kelamı, mübeyyin olan kelamı ile tefsir edil-mektedir. Allahu Teala’nın, “Allah’a kulluk edin ve tağuttan sakının”273 sözü,

“Tağuta kulluk etmekten kaçınıp, Allah’a yönelenlere müjde vardır”274

sözü-ne döndürülmekte ve böylece tağuttan uzak durmaktan maksadın, onaibadetten uzak durma olduğu anlaşılmaktadır.

 Ayrıca Allahu Teala’nın, “O halde kim tağutu inkar edip Allah’aiman ederse..”275 sözü de, Zümer Suresi’ndeki ayet ile ve “Zira tağuta iman

272 9 Tevbe/31273 16 Nahl/36274

39 Zümer/17275 2 Bakara/256

133

7/28/2019 Tekfirde Aşırılıktan Sakındırma Konusunda Otuz Risale-Makdisi

http://slidepdf.com/reader/full/tekfirde-asiriliktan-sakindirma-konusunda-otuz-risale-makdisi 436/531

⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ TEKFİRDE AŞIRILIKTAN SAKINDIRMA KONUSUNDA ⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ 

etmemeleri emrolunduğu halde tağutun önünde muhakemeleşmek istiyor-lar”276 ayeti ile tefsir edilmektedir. Bu ise tağuta muhakeme olmanın onu

inkar etmenin zı

ddı

olduğunu gösterir. Ona ibadet etmek ve onu veli edin-mek de böyledir. Çünkü Allahu Teala şöyle buyurur: “İçinizden onları dostedinenler, şüphesiz onlardandır.”277 Kafirleri veli edinmeyi yasaklayan ayet-ler de bunu açıklamaktadır. Açık olan nassların delalet ettiği budur.

Tağuttan uzak durmayı ve onu inkar etmeyi sadece tekfir ile açıkla-mak ve bunları  İslam’ın sıhhati için birer şart yapmak, doğru değildir veyerinde olmayan bir açıklamadır. Çünkü tağut olmamalarına rağmen, İsa

 Aleyhisselam, melekler ve bazı salih kimseler gibi Allahu Teala’dan başkakendisine ibadet edilen her şeye ibadeti reddetmek ile emrolunmamıza

rağmen, onları

tekfir etmek ile emrolunmamaktayı

z.Putlar da böyledir. Onlar da tağuttur ve Allahu Teala’dan başka on-lara da ibadet edilmektedir. Onlardan sakınmak, uluhiyyetinden beri olmak ve onları inkar etmek gerekir. Ancak putlar tekfir edilmemektedir. Çünküputlar cansız varlıklar olup aklı veya sahip olma gibi yetenekleri yoktur kikafir olsun veya tekfir edilsin.

Bazılarının bu meseleye, “Tağutları tekfir etmeyen ve onların tağutolduğunu bilmeyen kişinin tağutları inkar etmesi ve onlardan sakınması damakul olamaz. Çünkü tağut olduklarını bilmeden onlardan beri olmayı nasıl

gerçekleştirebilir?” mantığı ile yaklaşmaları da doğru değildir. Çünkü AllahuTeala’nın kulları üzerinde hakkı olan, kurtuluşun onsuz olmayacağı ve kulla-rın, kendilerine vaadilen müjde kapsamına girebilmeleri için şart olanTevhid’i gerçekleştirmekten maksat, Allahu Teala’ya imanı gerçekleştirmek ve isimlerini ayrı ayrı söylemese bile mücmel olarak bütün tağutları ve AllahuTeala’dan başka kendisine ibadet edilen bütün her şeyi veli edinmekten veonlara ibadet etmekten kaçınmaktır. Allahu Teala’nın dışında ibadet edilenher şeyden beri olmanın hakikati budur. Kişinin bilmediği ve duymadığı herhangi muayyen bir tağuttan, açıkça beri olduğunu söylemesi şart değildir.

Dolayısıyla, kişi bunu yapmadığı zaman, o tağuta ibadet ettiği, müşrik oldu-ğu ve tağutlardan beri olmadığını söylemek doğru değildir.

İslam’ın aslına sahip olan veya onun niteliklerini ve temellerini yerinegetirip bunu izhar eden ve İslam’ını bozacak herhangi bir şeyi de açığa vurmayan kişinin, muayyen tağutlar hakkında imtihana tabi tutulmadan vebu tağutları tekfir edip etmediği sorulmadan, İslam’ının kabul edilmeyeceğini

276

4 Nisa/60277 5 Maide/51

134

7/28/2019 Tekfirde Aşırılıktan Sakındırma Konusunda Otuz Risale-Makdisi

http://slidepdf.com/reader/full/tekfirde-asiriliktan-sakindirma-konusunda-otuz-risale-makdisi 437/531

⎯ OTUZ RİSALE 

söylemek caiz değildir. Tağutların isim listesi, aşırıya kaçan bu kişilerin tağuttanımlarına göre uzayıp gidebilir.

 Alimler, Allahu Teala’dan başkasına ibadet eden ve O’na şirk koşankişinin Tevhid’i gerçekleştirmiş ve tağutu inkarı etmiş olması ve İslam’ınınsahih olarak kabul edilmesi için, Allahu Teala’dan başka kendisine ibadetettiği o muayyen mabuda ibadetten beri olması ve uluhiyyetini red etmesişartını koşmuşlardır. Bununla birlikte bu kişinin, mücmel olarak, AllahuTeala’dan başka ibadet edilen her türlü mabuda kulluktan da beri olması gerekir. Alimler bu sözlerini şu hadisler ile delillendirmektedir: “İnsanlar Laİlahe İllallah deyinceye kadar onlarla savaşmakla emrolundum. Kim La İlaheİllallah derse malını ve canını korumuş olur. Ancak İslam’ın hakkı müstesna.

Hesabı

ise Allah’a aittir”“Kim Allah'tan başka ilâh olmadığına, Allah'ın bir ve şeriksiz olduğu-na ve Muhammed’in Sallallahu Aleyhi ve Sellem onun kulu ve Rasulü olduğu-na, İsa'nın da Allah'ın kulu ve elçisi olup, Meryem’e attığı bir kelimesi vekendinden bir ruh olduğuna, cennet ve cehennemin hak olduğuna şehadetederse, her ne amel üzere olursa olsun Allah onu cennetine koyacaktır.”

 Alimler, İslam ve Tevhid’in aslını bulunduran, Allahu Teala’dan baş-kasına ibadet etme ve onları veli edinme işine bulaşmamış olan kişininMüslüman olduğuna hükmetmiş ve bu kişinin İslam’ının sahih olması için

yöneticilerden, büyücülerden, rahiplerden, kahinlerden veya diğerlerindenhazırlanan listedeki muayyen tağutlardan da beri olduğunu açıkça belirtmesişartını koşmamışlardır. Ancak bunu aşırıya kaçan bazı kişiler yapmaktadırlar.

Bu aktarılanlar, tağutu tekfir etmenin, bütün peygamberlerin davetiolan Tevhid kelimesinin manasına dahil olmadığını teyit etmektedir. AllahuTeala şöyle buyurur: “Senden önce hiçbir rasul göndermedik ki ona; ‘Ben-den başka ilah yoktur; şu halde bana kulluk edin’ diye vahyetmiş olmaya-lım.”278 Bu, şu ayet ile birleştirilir: “Andolsun ki biz, “Allah’a kulluk edin vetağuttan sakının” diye her millete, bir peygamber gönderdik.”279 Çünkü bu

ayetler birbirini tefsir etmektedirler. Alimler, Tevhid kelimesinin manasını “Allahu Teala’dan başka ibadet

edilmeyi hak eden hiçbir mabud yoktur” şeklinde tefsir etmişler. Dolayısıylabu manayı kim gerçekleştirirse, hakkında bilgi ve açıklama gereken vacipler ve yükümlülükler konusunda eksikleri de bulunsa muvahhid birMüslümandır. Bu yükümlülükler arasında tekfirin ayrıntılı hükümleri debulunmaktadır. Dolayısıyla Allahu Teala, aşırıya kaçanların yaptıkları gibi

278

21 Enbiya/25279 16 Nahl/36

135

7/28/2019 Tekfirde Aşırılıktan Sakındırma Konusunda Otuz Risale-Makdisi

http://slidepdf.com/reader/full/tekfirde-asiriliktan-sakindirma-konusunda-otuz-risale-makdisi 438/531

⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ TEKFİRDE AŞIRILIKTAN SAKINDIRMA KONUSUNDA ⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ 

tekfirin hükümlerini ayrıntılı olarak herkesin bilmesini vacip kılmamıştır.Tevhid kelimesinin, ne yukarıda anlatılan şer’i ıstılahi manasında ve ne de

sözlük manası

nda, muhalif olan kişiyi bu kelimenin tali olan meselelerindendolayı tekfir etmenin ve ondan beri olmanın bu kelimenin sıhhatinin şartla-rından veya unsurlarından olduğuna ilişkin hiçbir şey yoktur.

Evet, bu bazen, Tevhid kelimesinin gereklerinden veya vaciplerindenya da ona tabi olan meselelerden olabilir. Ancak bulunmaması halindeimanın da bulunmamasını gerektirecek nitelikte bir şart olması, mücerrediddia ile sabit olmaz. Buna delalet ettiğinin ispat edilmesi, istidlal yolunubilen ve dinini sağlam temeller üzerinde bina etmiş olan kişiler taraf ındanyapılır. Tağutları tekfir etmenin, şart niteliğinde olduğunu iddia eden kişinin

delil getirmesi gerekir. Aksi halde, bilmeden Allahu Teala ve O’nun dinihakkında konuşan kimselerden olur. Halbuki Allahu Teala şöyle buyurur:“Sen onlara deki; ‘Eğer sahiden doğru söylüyorsanız delilinizi getirin.”280 Bunu iddia ettikleri halde açık bir delil getirmeyen kişi, yalan söylemiş olur.

 Yukarıda kullandığım, “muhalif olan kişiyi bu kelimenin tali olan me-selelerinden dolayı tekfir etmenin” ifadesine dikkat çekmek isterim. Busözümüzün manası mutlak muhalefet değil, muhalefet olan mutlaktır. Çünkübu konularda acele ile konuşan bazıları, usullerini belirlememekte, konuşma-larını sınırlandırmamakta, istidlal yollarını bilmemekte ve delilleri kullanırken

delalet yönlerini anlamamaktadır. Onlar sadece süslü genel sözler kullan-makta ve tetkik ve tahkik edildiğinde hemen yıkılacak olan çürük temelleriüzerine genellemelerini kurmaktadırlar.

Muhammed bin Abdulvehhab Rahimehullah, kendisine, dostluk (vela) ve düşmanlık (bera) meselesinin Tevhid kelimesinin kapsadığı manasındanmı, yoksa gereklerinden mi olduğunun sorulması üzerine şöyle cevap ver-miştir: “Bunun şehadet kelimesinin manasından veya gereklerinden olduğu-nu araştırmayı Allahu Teala bize yüklememiştir.281 Bu meselede AllahuTeala’nın bize yüklediği şey, bunu farz kıldığını ve onunla amel etmemizi

emrettiğini bilmektir. Şüphe götürmeyen farz ve emir budur.Bunun Tevhid’in manasından veya gereklerinden olduğunu bilmek,

sadece iyilik kabilindendir ve hayrı artırır. Ancak bunu bilmeyen kişi, bilmek-le yükümlü değildir. Özellikle bu konuda tartışmaya girmek ve ihtilaf etmek,kötülüğe, çatışmaya, imanın vaciplerini yerine getiren, Allah yolunda cihadeden, müşriklere düşmanlık ve Müslümanlara dostluk besleyen mü’minler

280 2 Bakara/111281

Ancak bu ve benzeri sebeplerden dolayı tekfir etmek isteyenler bunu bilmek, belirlemek veusule bağlamak zorundadır.

136

7/28/2019 Tekfirde Aşırılıktan Sakındırma Konusunda Otuz Risale-Makdisi

http://slidepdf.com/reader/full/tekfirde-asiriliktan-sakindirma-konusunda-otuz-risale-makdisi 439/531

⎯ OTUZ RİSALE 

arasında ihtilaf ve tefrikaya yol açacaksa, bu konuda konuşmamak gerekir.Benim gördüğüm kadarıyla, bu meseledeki ihtilaf daha çok mana açısından-

r. Allahu Teala en iyisini bilir.”Bu konuyu, Muhammed bin Abdulvehhab’ın tabilerinden olan Ab-dullah bin Abdurrahman Eba Batin’in şu sözleriyle bitirmek istiyorum: “So-nuç olarak, kendini bilen bir kişinin, yeterli bilgi ve uygun delil olmadan bukonuda konuşmaması gerekir. Sırf kendi anlayışı ve aklının istihsanı ileMüslüman bir kimseyi İslam’ın dışına çıkarmaktan sakınmalıdır. Çünkü birkişiyi Müslüman saymak veya İslam’dan çıkarmak dinin en önemli işidir. Bukonuda da başkaları gibi bu kadar söylemekle yetiniyoruz. Bu meseleninhükmü, İslam’ın en açık hükmüdür. Bize düşen ise, ona uymak ve bid’at

çı

karmamaktı

r. İbn-i Mesud’un  Radı

yallahu Anhu “Tabi olun ve bid’at çı

kar-mayın, bu size yeter” sözü ne kadar yerindedir. Din için en ihtiyatl ı olan şey,alimlerin küfür olması hakkında birbiri ile ihtilaflı oldukları meselelerde,tevakkuf etmek ve hatalardan korunmuş olan Rasulullah’tan Sallallahu Aleyhive Sellem açık bir nass olmadığı sürece konuşmamaktır.

Şeytan birçoklarını bu meselede yoldan çıkarmıştır. Bir kısım Kitap,sünnet ve icmanın kafir olduğunu bildirdiği kişinin Müslüman olduğunusöyledi. Diğer kısım ise Kitap, sünnet ve icmanın Müslüman olduğunu söyle-diği kişiyi tekfir etti. Ne tuhaftır ki bunu yapanlardan birine taharet, alış veriş 

 veya benzeri bir şey sorulacak olsa, sırf kendi anlayışı veya aklının istihsanı ile fetva vermeyip, alimlerin söylediklerini araştırır ve onların verdiği fetvayı  verirken, dinin en önemli ve en tehlikeli meselesinde sadece kendi anlayış veaklına dayanmaktadır. Bu iki kesimden dolayı İslam’ın başına gelen musibet-ler ve çektiği mihnet hayret edilecek boyuttadır. Allah’ım, bizi, sapıtanların ve kendilerine gadap ettiklerinin yoluna değil, Sırat-ı Müstakim’e ilet! Al-lah’ın salat ve selamı Muhammed’in üzerine olsun.”282

 

282 Ed-Dureru’s-Seniyye, 8/217, “Hükmü’l-Murted” kitabı 

137

7/28/2019 Tekfirde Aşırılıktan Sakındırma Konusunda Otuz Risale-Makdisi

http://slidepdf.com/reader/full/tekfirde-asiriliktan-sakindirma-konusunda-otuz-risale-makdisi 440/531

⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ TEKFİRDE AŞIRILIKTAN SAKINDIRMA KONUSUNDA ⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ 

-32-

 TEKFİRİN SEBEPLERİ KONUSUNDA, DİNİ KÖTÜLEME İLEKİŞİLERİ KÖTÜLEME ARASINDA AYIRIM YAPMAMAK

Tekfir konusunda yapılan hatalardan biri de, tekfirin sebepleri konu-sunda, dini kötüleme ile kişileri kötüleme, dine düşmanlık ile kişiye düşman-lık veya bir Müslüman hakkında dine bağlı olması ile alay etme ile başka bir

sebepten dolayı onunla alay etme arasında ayırım yapmamaktır. Çünküolayları sağlam ölçü ile ölçmeyen ve kötülüğü emreden nefsin yönlendirme-lerine kapılan bazı aşırılar, özellikle hasım ve muhalifleri hakkında, dinedüşmanlık ile kişilere düşmanlık, dini kötüleme ile kişileri kötüleme, İslam’ınbazı özellik ve nitelikleriyle alay etme ile kişilerin yaşayış ve davranışlarıylaalay etmeyi birbirine karıştırır ve aralarında ayırım yapmazlar. Bütün bunlarise, yerin ve göklerin üzerinde kurulduğu denge ölçüsüne aykırıdır vehevanın Allahu Teala’nın ahkamına musallat edilmesidir.

Dini kötülemek, hükümleriyle alay etmek, ona düşmanlık yapmak

açık bir küfürdür ve bunun delillerini açıklamaya bile gerek bulunmamakta-dır. Bunu, ihtilaf hallerinde davetçilerin şahıslarını kötülemek ile karıştırmak,giyim, kuşam, davranış ve benzeri durumlar ile alay edilmesiyle karıştırmakdoğru değildir. Bu meselede ayırım yapılmasının zaruretini ve bunu birbirinekarıştırmanın zararını açıklama kabilinden şunları aktarabiliriz:

Sakal ile alay edilmesi konusunda, alay eden kişi, genel manadaRasulullah’ın Sallallahu Aleyhi ve Sellem sünnetlerinden biri olarak sakal ilealay etmeyi kastederse, bu küfürdür. Alay eden kişi sakalın sünnet olduğunubilmiyorsa, kendisine sünnet olduğu öğretilir ve hüccet ikamesi yapılır. Buna

rağmen alay etmeye devam ederse, tekfir edilir. Ancak Kur’an veya namazgibi dinden olduğu zorunlu olarak bilinen bir mesele hakkında alay ediyorsa ve bu kişinin Müslüman olması da yeni olan bir hadise değilse, bu konudacahil olup olmadığına bakılmadan tekfir edilir. Çünkü bu meseleler bütünMüslümanlar taraf ından bilinen şeylerdendir. Bunun delili ise AllahuTeala’nın, Kur’an’ın ezberlenmesi ile alay eden kişiler hakkında küfür hük-münü vermesi ve onların mazeretlerini kabul etmemesidir. Halbuki onlar buyaptıklarının küfür olduğunu bilmiyorlardı. Allahu Teala şöyle buyurur:“Eğer onlara sorsan, elbette ‘Biz sadece lafa dalmış  şakalaşıyorduk’ derler.

De ki: Allah ile, O’nun ayetleriyle ve O’nun peygamberi ile mi alay ediyor-

138

7/28/2019 Tekfirde Aşırılıktan Sakındırma Konusunda Otuz Risale-Makdisi

http://slidepdf.com/reader/full/tekfirde-asiriliktan-sakindirma-konusunda-otuz-risale-makdisi 441/531

⎯ OTUZ RİSALE 

sunuz? Özür dilemeyin, çünkü siz iman ettikten sonra (tekrar) kafir oldu-nuz.”283

 Ancak alay eden veya kötüleyen kişi hakkında, genel olarak sakalsünneti ile değil sadece belli bir Müslümanın sakalıyla alay ettiğine veya o

283 9 Tevbe/65-66) (Şüphe: Şöyle sorulabilir: “Tevbe Suresi’nde Allahu Teala’nın kendilerinitekfir ettiği kişiler şöyle demişlerdi: “Kurramız kadar midesine düşkün, yalan söyleyen vesavaştan korkan kimse görmedik.” Buna rağmen Allahu Teala, bu söylediklerini kendisi,Peygamberi ve ayetleriyle alay kabul etmiş ve şöyle buyurmuştur: “Münaf ıklar kalplerindeolanı kendilerine haber verecek bir surenin mü’minlere indirilmesinden çekinirler. De ki: Sizalay edin. Allah o çekindiğiniz şeyi ortaya çıkaracaktır. Eğer onlara sorsan, elbette ‘Biz sadece

lafa dalmı

ş şakalaşı

yorduk’ derler. De ki: Allah ile, O’nun ayetleriyle ve O’nun Peygamberi ilemi aley ediyordunuz? Özür dilemeyin, çünkü siz iman ettikten sonra kafir oldunuz.” (9Tevbe/64-66) Nüzul sebebinde, onların Kurra’nın dini ile değil şahısları ile alay ettikleriaktarıldığı halde Allahu Teala neden onların kafir olduğunu söylemiştir?”Bu soruya cevap olarak şunları söyleriz: Allahu Teala şöyle buyurur: “Allah hükmeder. O’nunhükmünü bozacak kimse yoktur.” (13 Rad/41) O, hüküm verenlerin en hayırlısıdır. Verdiğihükümler de hakikattır. O gizliyi, en gizliyi ve kalplerde olan ı bilir. Bu münaf ıkların, Allah ile ve ayetleri ile alay ettiklerine kendisi hüküm verdikten sonra, artık bu bir gerçek olup aslaşüphe götürmez. Ancak Kurranın şekil ve davranışlarıyla alay etmek ile Allah ile, ayetleri ile veRasulü ile alay etmenin aynı şeyler olduğu Allahu Teala’nın Kitap’ında nerede belirtiliyor? Ayetin nüzul sebebi ile ilgili olan rivayette nakledilen ve alay edenlere ait olan sözler, kişininamacının araştırılması gereken ihtimalli laf ızlardandır. Tekfir edilmeden önce, bu tür laf ızlar ilekişinin neyi kasdettiğinin ortaya çıkarılması gerekir. Acaba dinlerinden ve Kur’an haf ızı olmalarından dolayı mı onlarla alay etmişler, yoksa rivayette belirtildiği gibi onların bazı nitelikleriyle mi alay etmişlerdir. Veya kişisel düşmanlıkları sebebiyle onları kötülemek miistemişlerdir? Bizler, zahir olan sebepler üzerine bina edilecek hükümler konusunda, ihtimalliolan laf ızlar ile hüküm veremeyiz. Bu hükümden önce bu laf ızların araştırılması gerekir. Ancakgizliyi ve daha gizlisini bilen Allahu Teala’n ın hükümlerinde böyle bir şey sözkonusu değildir. Allahu Teala onların Allah ile, ayetleri ile ve Rasul’ü ile alay ettiklerini söylemiştir. AllahuTeala hüküm verenlerin ve söz söyleyenlerin en doğrusudur.Bu açıklamadan sonra şöyle denilebilir: “Madem ki kafir olup riddet suçunu işlediler, neden

Rasulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem onları öldürmedi. Çünkü hadiste şöyle geçmektedir:“Dinini değiştireni öldürünüz.””Bu sorunun cevabı ise yukarıda aktardığımız ayetlerin sonunda verilmektedir. Allahu Tealaayetin sonunda şöyle buyurur: “Sizden bir gurubu bağışlasak bile bir guruba da suçlu oldukla-rından dolayı azap edeceğiz.” (9 Tevbe/66) Bundan anlaşılmaktadır ki, bu sebepten dolayı  Allahu Teala’nın kendilerini tekfir ettiği kişiler, bu yaptıklarından döndüklerini ve tevbeettiklerini izhar etmişlerdir. Ancak tevbeyi izhar eden bu kişiler iki kısma ayrılmışlardır: Birincikısım, samimi ve hakiki tevbe ile tevbe etmiş ve Allahu Teala bunları bağışlamıştır. Diğer kısımise, münaf ıklık yaparak sadece zahiri olarak tevbe ettiklerini söylemiştir. Allahu Teala onlaraazabı tattıracağını belirtmiştir. Çünkü suçlu idiler. Ancak bizi ilgilendiren dünya ahkamı 

bakımından, zahirde yaptıkları tevbe, onları öldürülmekten kurtarmıştır. Bunun açıklaması içinbakınız: İbn-i Hazm, El-Muhalla, 11/207

139

7/28/2019 Tekfirde Aşırılıktan Sakındırma Konusunda Otuz Risale-Makdisi

http://slidepdf.com/reader/full/tekfirde-asiriliktan-sakindirma-konusunda-otuz-risale-makdisi 442/531

⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ TEKFİRDE AŞIRILIKTAN SAKINDIRMA KONUSUNDA ⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ 

şahsın sakalının kirli ve bakımsız olduğunu belirtmeyi kastettiğine dair birkarine varsa, bu küfür değildir. Ancak bu yaptığı haramdır. Çünkü Allahu

Teala şöyle buyurur: “Ey mü’minler, bir topluluk diğer bir topluluğu alayaalmasın. Çünkü onlar kendilerinden daha hayırlı olabilirler.”284 RasulullahSallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurmuştur: “Müslüman kardeşini horlama-sı, kişiye şer olarak yeter.”285

 Ancak kişi bir Müslümanı görünüşünün kötülüğü, saçının dağınıklığı  ve bakımsızlığı gibi meselelerde eleştirirse sakıncalı bir iş yapmış olmaz vehatta bu emr-i bi’l-ma’ruf kabilinden olur. İmam Malik, Muvatta’da, Ata bin Yesar’dan mürsel olarak, Rasulullah’ın Sallallahu Aleyhi ve Sellem  şöyle bu-yurduğunu rivayet etmektedir: “Rasulullah’ın Sallallahu Aleyhi ve Sellem 

mescide girişi esnası

nda, saçı

sakalı

dağı

k bir adam geldi. RasulullahSallallahu Aleyhi ve Sellem ona, saçını ve sakalını düzeltmesini kastederekeliyle çıkmasını işaret etti. Adam çıktı ve sonra döndü. Bunun üzerineRasulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurdu: ‘Şu hal, sizden birinizintıpkı bir şeytan gibi başındaki saçlar karmakarışık vaziyette gelmesindendaha hayırlı değil midir?’”286

Dolayısıyla iki durum arasında gerekli ayırımın ve açıklamanın ya-pılması gerekir. Çünkü iki durumu birbirinden ayırmamak, küfür olmayan birsebepten dolayı başkasını tekfir etmek gibi kötü bir sonuca yol açar.

Davetçilerin ve mü’minlerin şahıslarını kötülemek, dinlerinden veyaTevhidlerinden dolayı değil, dünyevi düşmanlıklar, kıskançlık ve çekeme-mezlik gibi kalbi hastalıklar veya sözkonusu davetçilerin kötü ahlakı ve dav-ranışları sebebiyle veya günümüzde çokça olduğu gibi hasımların birbiriniaşırılık, vakıayı anlamama, yeterli kavrayışa sahip olamama ile suçlamatüründen ise, dini ve Tevhid’i sebebi ile kötüleme ile ayn ı konumda olmaz.Özellikle davet ve ıslahı amaçladığı ve bunun için uğraştığı bilinen mü’minlerhakkında bu daha da geçerlidir. Aynı kuşaktan olan alimlerden niceleribirbiri hakkında abartılı şekilde konuşmuştur. Müslümanlar, birbirlerini kara-

lamaları ve kötülemeleri sebebi ile, kendi aralarında nice haksızlıklara sebepolmuşlardır. Öyle ki bu, zaman zaman birbirlerine hasım olmaya, birbirleriyleilişkileri ve diyaloğu kesmeye ve hatta savaşmaya kadar varmıştır. Bütünbunlar şeytanın tetiklemesi ve dini ve şeriatı kötüleme ile muayyen şahısları kötüleme arasında ayırım yapmayarak, bu sebeplere binaen tekfir etmehatasının sonuçlarıdır.

284 49 Hucurat/11285

Müslim286 Ebu Davud, Nesai ve Ahmed (3/357) benzerini rivayet etmişlerdir.

140

7/28/2019 Tekfirde Aşırılıktan Sakındırma Konusunda Otuz Risale-Makdisi

http://slidepdf.com/reader/full/tekfirde-asiriliktan-sakindirma-konusunda-otuz-risale-makdisi 443/531

⎯ OTUZ RİSALE 

 Allahu Teala, Kur’an’da dini kötüleme ve Allah’a ve Rasulü’ne eziyetetme ile genel olarak mü’minlere eziyet etmeyi birbirinden ayırmıştır. Allahu

Teala, dini kötüleme ile ilgili olarak şöyle buyurur: “Eğer anlaşmaları

ndansonra yeminlerini bozarlar ve dininizi kötülerlerse, küfrün önderlerine karşı savaşın. Çünkü onların yemin (diye bir şeyleri) yoktur. (Onlara karşı savaşır-sanız) umulur ki küfre son verirler.”287

İbn-i Teymiye  Rahimehullah  şöyle der: “Allahu Teala’nın, bu ayettedini kötülemeyi özel olarak belirtmesi, savaşın en büyük sebebi olması nede-niyledir. Bundan dolayı, dini kötüleyenlerin cezası, kişinin İslam’ını bozandiğer şeylerin cezalarına göre daha ağırdır.”288 “Böylece dini kötüleyenkişinin, küfürde önder olduğu sabit olmaktadır.”289

 Allahu Teala şöyle buyurur: “Allah ve Rasulü’ne eziyet edenlere Al-lah, dünyada ve ahirette lanet etmiş ve onlar için alçaltıcı bir azap hazırlamış-tır.”290  İbn-i Teymiye  Rahimehullah, bu ayet üzerinde durmuş ve bunun Allahu Teala’ya ve Rasulü’ne eziyet eden kişilerin kafir olduğuna delaletettiğini belirtmiştir.291

Eziyet vermenin ikinci çeşidi ise, genel olarak mü’minlere yapılaneziyetlerdir. Allahu Teala bunun hakkında şöyle buyurur: “Mü’min erkeklere ve mü’min kadınlara, yapmadıkları bir şeyden dolayı eziyet edenler, şüphe-siz bir iftira ve apaçık bir günah yüklenmişlerdir.”292 Allahu Teala, bu iki

ayette, kendisine ve Rasulü’ne eziyet edenler ile genel olarak mü’minlereeziyet edenleri birbirinden ayırmaktadır. Allah’a ve Rasulü’ne eziyet edenle-re, dünya ve ahirette lanet edildiği ve onlara alçaltıcı bir azap hazırlandığı haber verilmektedir. Dolayısıyla bütün bunlar, Allah’a ve Rasulü’ne eziyetedenin kafir olduğuna delalet etmektedir. Ancak genel olarak mü’minlereeziyet edenler tekfir edilmemiş, onlara lanette bulunulmamış, sadece korku-tulmuş ve günah işledikleri belirtilmiştir.

Dolayısıyla Allahu Teala’ya ve Rasulü’ne dil uzatanlar mürted kafir-lerden olup cezaları ise ölümdür. Ancak mü’minleri kötüleyenlerin durumu

böyle değildir. Çünkü mutlak günahkarlık, ölümü gerektirmez.293

 287 9 Tevbe/12288 Es-Sarimu’l-Meslul, 14289 Es-Sarimu’l-Meslul, 17290 33 Ahzab/57291 Bakınız: Es-Sarimu’l-Meslul, 40 ve sonraki sayfalar292

33 Ahzab/58293 Bakınız: Es-Sarimu’l-Meslul, 578

141

7/28/2019 Tekfirde Aşırılıktan Sakındırma Konusunda Otuz Risale-Makdisi

http://slidepdf.com/reader/full/tekfirde-asiriliktan-sakindirma-konusunda-otuz-risale-makdisi 444/531

⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ TEKFİRDE AŞIRILIKTAN SAKINDIRMA KONUSUNDA ⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ 

Sahabenin Radıyallahu Anhum adalet ve anlayışı da bu şekildedir. Di-ni kendilerine kalkan yapmamaları onların adaletindendir. Daha katı hüküm

 ve ceza vermek için şahı

sları

na yöneltilen karalamaları

dine mal etmezlerdi.Onlar, şahıslarını kötüleyen veya sövenleri, dini kötüleyen veya Rasulullah’aSallallahu Aleyhi ve Sellem sövenler ile eşit görmezlerdi. Her ikisini ayrı ayrı değerlendirirlerdi.

 Ahmed ve Nesai’den aktarılan şu rivayetler, bunun iki örneğidir:“Ebu Berze el-Eslemi şöyle dedi: Birisi Ebu Bekir’e  Radıyallahu Anhu kabalıketti (bir rivayette Ebu Bekir’e sövdü diye geçer). Ben Ebu Bekir’e ‘Ey Al-lah’ın halifesi, bunun boynunu vurayım mı?’ dedim. Bunun üzerine o şöylededi: ‘Aman ha! Rasulullah’a Sallallahu Aleyhi ve Sellem karşı yapılması 

şı

nda, bu suçtan dolayı

kimsenin boynu vurulmaz.”294

 Ayrıca alimler, sahabeye söven ve Kur’an ve Sünnet’ten onları tezki-ye niteliğinde gelen tevatür haberlere aykırı olarak onları karalayan kişi ilebaşka bir sebepten dolayı onlara söven kişi arasında da ayırım yapmışlardır.

Kadı Iyad, İmam Malik’ten şöyle dediğini nakleder: “Sahabeden,Ebu Bekir, Ömer, Osman, Ali, Muaviye, Amr bin As’a söven kişi, onlarınküfür ve dalalet üzerinde olduklarını söylüyorsa, kafir olur ve öldürülür. Amainsanların biribirine sövdüğü gibi başka bir amaçla söverse, ağır bir ceza ilecezalandırılır.”295

İbn-i Teymiye  Rahimehullah, Hanbeli alimlerinden bazılarının şöyledediğini nakleder: “Kadı Ebu Ya’la da, sahabenin din ve adaletlerini kötüle-yerek onlara söven kişinin kafir olduğu görüşünü desteklemektedir. Ancakdin ve adaletlerine dil uzatmadan, bir öfke veya düşmanlık sebebiyle insan-ların birbirine sövdüğü gibi söverse, kafir olmaz.”296

İbn-i Teymiye, İmam Ahmed’den, el-Mervezi’nin şöyle dediğini nak-leder: “Ebu Bekir, Ömer ve Aişe’ye söven kişiyi Müslüman saymam.”297  Ancak, Abdullah ve Ebu Talib’in rivayetlerinde, bu tür kişilerin öldürülmeyipsadece ta’zir cezasının verileceğini belirtmesi, onun, bu tür kişileri tekfiretmediğini göstermektedir.

İbn-i Teymiye, Kadı Iyad’ın şöyle dediğini nakleder: “‘..Müslümansaymam’ sözü, Rasulullah’tan Sallallahu Aleyhi ve Sellem sonra zulmettiklerini ve iktidarı haksız olarak aldıklarını söylemek veya onları fasık olarak ithametmek gibi sahabenin dini ve adaletini kötüleyen kişilere hamledilir. Sahabe-

 294 Bakınız: Es-Sarimu’l-Meslul, 93295 Eş-Şifa, 2/308296

Es-Sarimu’l-Meslul, 570297 Es-Sarimu’l-Meslul, 571

142

7/28/2019 Tekfirde Aşırılıktan Sakındırma Konusunda Otuz Risale-Makdisi

http://slidepdf.com/reader/full/tekfirde-asiriliktan-sakindirma-konusunda-otuz-risale-makdisi 445/531

⎯ OTUZ RİSALE 

ye söven kişinin öldürülmeyeceğine dair söylediği sözü ise, şer’i ve siyasiilimlerinin az olduğunu veya onların dünyaya düşkün olduklarını söylemek

gibi, sahabenin dinini ve adaletlerini kötülemeyen kişilere hamledilir.”

298

İbn-i Teymiye  Rahimehullah, din ve adaletlerine hakaret sayılmayancimrilik, korkaklık, bilgisizlik, zühd yoksunluğu gibi şeylerle sahabeyi kötüle-yen ve bundan dolayı tekfir edilmeyip sadece ta’zir cezasını hak eden ile,sahabenin çoğunun mürted olarak dinden döndüğünü iddia eden ve bunedenle de küfründe şüphe bulunmayan kişi arasında ayırım yapmakta-dır.299

 Ahmet bin Hacer el-Heytemi’nin kitabında, sahabeye söven kişinintekfir edilmesi konusundaki ihtilafla ilgili olarak şöyle denilmektedir: “Saha-

benin tamamına söven kişi, ihtilafsız kafir olur. Sahabeden olduğunu içinonlardan birine söven de kafirdir. Çünkü, sahabeden olmayı hor görmesinedeniyle, Rasulullah’ı  Sallallahu Aleyhi ve Sellem hor görmüş olmaktadır.Tahavi’nin, “Sahabeye buğzetmek küfürdür” sözünün, bu manayahalmedilmesi gerekir. Sahabenin tümüne veya sahabeden olduğu için,onlardan birine buğzetmek elbette küfürdür. Ancak başka bir sebeptendolayı, sahabeden bazılarına buğzetmek veya sövmek küfür olmaz.”300

Sahabeye karşı içinde kin ve nefret taşıyan kişinin de kafir olacağını söyleyen Malik ve bazıları şu ayeti buna delil olarak göstermektedirler: “Mu-

hammed Allah'ın elçisidir. O’nun beraberinde bulunanlar da, kafirlere karşı çetin, kendi aralarında merhametlidirler... Allah böylece onları çoğaltıpkuvvetlendirmekle kafirleri öfkelendirir. Allah, iman edip, salih ameller işle-yenlere, mağfiret ve büyük bir mükafat vadetmiştir.”301

İbn-i Teymiye şöyle der: “Sahabe kafirleri öfkelendiriyorsa, o zamanonlara öfke duyan herkes, kafirleri rezil ve zelil eden ve küfürlerini art ıran birsebepte kafirlere ortak olmuş olur. Bu öfkeleri konusunda, kafirlere ancakkafir olanlar ortak olur.”302

 Ancak mutlak öfke ve buğz ile, dinlerinden dolayı onlara karşı öfke,buğz ve nefret arasında ayırım yapmak gerekir. Dinden dolayı onlarabuğzetmenin kişiyi dinden çıkardığına dair Rasulullah Sallallahu Aleyhi ve

298 Es-Sarimu’l-Meslul’den naklen299 Bakınız: Es-Sarimu’l-Meslul, 586-587. Açıklama ve araştırma yapmadan, mutlak olarakkafiri tekfir etmeyenin kafir olduğunu söylemenin hatalı olduğu buradan da anlaşılmaktadır.300  İbn-i Hacer el-Heytemi, Es-Savaiku’l-Muhrika fi’r-Reddi ala Ehli’l-Bidai ve’z-Zenadika,256.301

49 Fetih/29302 Es-Sarimu’l-Meslul, 579

143

7/28/2019 Tekfirde Aşırılıktan Sakındırma Konusunda Otuz Risale-Makdisi

http://slidepdf.com/reader/full/tekfirde-asiriliktan-sakindirma-konusunda-otuz-risale-makdisi 446/531

⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ TEKFİRDE AŞIRILIKTAN SAKINDIRMA KONUSUNDA ⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ 

Sellem  şöyle buyurmuştur: “Allah’a ve ahiret gününe iman eden bir kişiEnsar’a buğzetmez.”303 Buhari ve Müslim’de şöyle rivayet edilmektedir:

“Ensar’ı

sevmek, imanı

n alametidir.” Başka bir rivayette ise şöyle geçer:“Onları ancak mü’min sever ve onlara ancak münaf ık buğzeder.” Dinleri,cihadları ve hakka yardımları sebebiyle onlara buğzeden veya söven kişihakkında bu hüküm uygundur. Yukarıdaki ayette Allahu Teala, onların enönemli vasıflarından bazılarını şöyle bildirmiştir: “..kafirlere karşı çetin, kendiaralarında merhametlidirler. Onları rükuya varırken, secde ederken görürsün Allah’tan lütuf ve rıza isterler. Yüzlerinde secdelerin izlerinden nişanlar var-dır.”304 

Kişinin, sahabeden bazılarını başka bir sebeple kötülemesi veya

buğzetmesinin hükmü ise farklı

r. Sahabeden bazı

ları

kendi araları

nda veRasulullah’ın Sallallahu Aleyhi ve Sellem huzurunda birbirlerine hakaret etmiş,buğzetmiş, öfke duymuş, tartışmış ve hatta birbirlerine karşı kaba kuvvetkullanmışlardır. Rasulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem onların bu yaptıklarınakarşı çıkmak, onları teskin etmek ve yatıştırmakla yetinmiş, ancak bundandolayı onları tekfir etmemiştir.305 Rasulullah’ın Sallallahu Aleyhi ve Sellem ölümünden sonra aralarında ihtilaf, düşmanlık ve savaşlar meydana gelmiş,ancak bunlardan dolayı kimse kimse hakkında küfür veya nifak hükmünü vermemiştir. Çünkü bütün bu olaylarda onların durumu, müçtehidlerindurumu gibidir. Meydana gelen bu olaylarda onlar, içtihadında isabet edipiki ecir alan ile içtihadında hata edip hatası bağışlanan müçtehidler duru-mundadırlar.

Her zaman için dinin yardımcıları hakkında söylenecek olan budur.Bununla birlikte, onlardan bazılarına, dünyalık veya buna benzer bir sebepile düşmanlıkta bulunan, onları kötüleyen veya buğzeden herkes tekfir edil-mez. Ancak dine yardımcı olmaları, Tevhidleri ve Allahu Teala’nın onlarhakkında överek bahsettiği ve o sıfatlarından dolayı kafirlerin onlara öfke-lendiğini bildirdiği nitelikler sebebi ile onlara düşmanlık yapan, kötüleyen veya buğzeden herkes tekfir edilir. Her dönemde, dine yardım edenlerin,Rasulullah’ın Sallallahu Aleyhi ve Sellem Ensar’ının nasibi gibi nasipleri vardır.

İbn-i Teymiye  Rahimehullah, Ensar’a buğzedenler ile ilgili olarak yu-karıda belirtilen hadisleri aktardıktan sonra şöyle der: “Elinden geldiği kadar Allahu Teala’ya ve Rasulü’ne yardımda Ensar gibi olanlar, hakikatte deonlara ortak olmuşlardır. Allahu Teala şöyle buyurur: “Ey iman edenler,

303 Müslim304

49 Fetih/29305 Mesela Buhari ve Müslim’de rivayet edilen ifk olayında olduğu gibi

144

7/28/2019 Tekfirde Aşırılıktan Sakındırma Konusunda Otuz Risale-Makdisi

http://slidepdf.com/reader/full/tekfirde-asiriliktan-sakindirma-konusunda-otuz-risale-makdisi 447/531

⎯ OTUZ RİSALE 

 Allah’ın yardımcıları olun.”306”307 Allah’ım! Ey Hayy ve Kayyum olan Allah!Bizi dinine yardım edenlerden kıl!

Dolayısıyla, herhangi bir dönemde dine ve Tevhid’e yardım edenler-den herhangi birine düşmanlık yapan veya buğzeden kişiler hakkında yuka-rıda aktarıldığı gibi gerekli araştırma ve ayırımın yapılması gerekir ve buayırım yapılmadan her buğz, kötüleme veya sövmeye küfür hükmü veril-memelidir.

Dine bağlılık, başörtüsü ve peçeden nefret ettirmek amacıyla Tevhidsahibi mü’min kadınların iffetine ve örtülerine sövmek, hakaret etmek veyaTevhid ve davetlerine hakaret etmek veya eşlerinin cihad ve davetlerinikaralamak için yapılanlar ile başka amaçlarla herhangi bir mü’min kadına

genel olarak yapılan iftira arasında ayırım yapmak da bu kabildendir. Allahu Teala, Kur’an’da bu ikisi arasında ayırım yapmıştır. Dinlerin-

den dolayı mü’min kadınlara hakaret edenler için şöyle buyurur: “Namuslu,kötülüklerden habersiz mü’min kadınlara zina isnadında bulunanlar, dünya ve ahirette lanetlenmişlerdir. Dilleri, elleri ve ayaklarının, yapmış oldukların-dan dolayı aleyhlerinde şahitlik edeceği bir günde onlar için büyük bir azap

 vardır.”308 Allahu Teala böyle yapanların dünya ve ahirette lanetlenmiş olduklarını belirtmektedir. Bu ise, İbn-i Teymiye’nin  Rahimehullah, “Allah veRasulü’ne eziyet edenlere Allah, dünyada ve ahirette lanet etmiş ve onlar

için alçaltıcı bir azap hazırlamıştır”309 ayetini açıklarken belirttiği gibi, bunun,kişiyi küfre götüren sebeplerden olduğunu göstermektedir. Ayrıca İbn-iTeymiye, bu siğa ile gelen lanet ifadesinin, öldürmeyi veya tekfir etmeyigerektirdiğini belirtmiştir.310 Çünkü lanet, rahmetten uzaklaştırmaktır. AllahuTeala’nın dünya ve ahirette rahmetinden kovduğu kişi ancak kafir olur.

İbn-i Teymiye  Rahimehullah şöyle der: “Bunu Rasulullah’ın Sallallahu Aleyhi ve Sellem, “Mü’mine lanet okumak, onu öldürmek gibidir” 311 sözü deteyit etmektedir. Dünyada ve ahirette Allahu Teala’nın bir kişiye lanet etme-si, onun öldürülmesi gibi ise, o zaman Allahu Teala’nın lanet ettiği bu kişinin

öldürülmesi mübah demektir.”312

 306 61 Saff/14307 Es-Sarimu’l-Meslul, 581-582308 24 Nur/23-24309 33 Ahzab/57310 Es-Sarimu’l-Meslul, 41-43311

Muttefekun aleyhi312 Es-Sarimu’l-Meslul, 42

145

7/28/2019 Tekfirde Aşırılıktan Sakındırma Konusunda Otuz Risale-Makdisi

http://slidepdf.com/reader/full/tekfirde-asiriliktan-sakindirma-konusunda-otuz-risale-makdisi 448/531

⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ TEKFİRDE AŞIRILIKTAN SAKINDIRMA KONUSUNDA ⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ 

 Ancak lanetin beddua kipiyle yapılmış olması bundan farklıdır. İbn-iTeymiye  Rahimehullah, lanetin bu türü hakkında ise şöyle der: “Tekfir edil-

meyen veya öldürülmeyen mel’un kişilerin tümü, beddua kipiyle kendilerinelanet edilenlerdir. Rasulullah’ın Sallallahu Aleyhi ve Sellem şu sözlerinde geçenlanet siğaları bu türdendir: “Tarlanın sınır taşlarını değiştirene Allah lanetetsin”, “Hırsızlık yapana Allah lanet etsin”, “Faiz alan ve verene Allah lanetetsin.””313

Müfessirlerden bazıları yukarıda aktardığımız ayetin Aişe  Radıyallahu Anha ile ilgili olarak indiğini söylerler. Ona zina iftirasında bulunmak,Rasulullah’ı Sallallahu Aleyhi ve Sellem karalamak olduğu için küfür sayılmış-tır. Bununla beraber ayet, İbn-i Teymiye’nin de tercih ettiği gibi geneldir.314 

Çünkü ayetin hitabı

n zahiri geneldir.İbn-i Teymiye şöyle der: “Ayeti genel olarak anlamak gerekir. Çünkühususi olmasını gerektiren bir şey yoktur. Ayrıca aynı sebep ile sınırlı olmadı-ğı da ittifakla kabul edilmiştir. Çünkü Aişe’den başka Rasulullah’ın Sallallahu

 Aleyhi ve Sellem diğer eşlerinin hükmü de, bu genelin içine dahildir. Sebeptekil olduğu halde ayetin lafzı çoğuldur. Kaldı ki Kur’an’ın genel laf ızlarını özel sebeplere bağlamak batıldır. Zaten ayetlerin geneli belirli sebepler üzeri-ne inmiştir. Buna rağmen hiçbiri belirli bir sebep ile sınırlandırılmamıştır.”315

 Yine şöyle der: “Ebu Hamza es-Sumali, bu ayetin Mekke müşrikleri

hakkında indiğini duyduklarını söyler. Çünkü onlarla Rasulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem arasında bir anlaşma vardı.316 Kadın, Medine’ye hicretederek Rasulullah’ın yanına ulaştığı zaman, Mekke’li müşrikler ona iftira eder ve “Ahlaksızlık yapmak için gitti” derlerdi. Buna göre mü’min kadınlara iftiraeden kişiler, onları imandan alıkoymayı ve İslam’dan nefret ettirmeyi amaç-lamışlardır. Kab bin Eşref’in yaptığı da bu kabildendir. Buna göre kim böyleyaparsa kafir olur ve aynen Peygambere söven kişi gibidir.”317

 313 Es-Sarimu’l-Meslul, 43314 Es-Sarimu’l-Meslul, 50315 Es-Sarimu’l-Meslul, 50316  İbn-i Teymiye Rahimehullah, Ebu Hamza’nın bu sözünden maksadın sözkonusu ayetinRasulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem ile müşrikler arasında anlaşma yapıldığı dönemdeindiğinin belirtilmesinin olmadığını, bu ayet ile anlaşmalı olan bu müşrikler gibi olanların veonların mü’min kadınlar hakkında söylediklerinin kastedildiğini açıklar. Çünkü ayet, HendekSavaşı’ndan önce Beni Mustalik Gazvesi’nde Aişe’ye Radıyallahu Anha iftira edildiği günlerdeinmiştir. Müşrikler ile yapılan anlaşma ise, bundan iki yıl sonradır. Bakınız: Es-Sarimu’l-

Meslul, 51317 Es-Sarimu’l-Meslul, 50

146

7/28/2019 Tekfirde Aşırılıktan Sakındırma Konusunda Otuz Risale-Makdisi

http://slidepdf.com/reader/full/tekfirde-asiriliktan-sakindirma-konusunda-otuz-risale-makdisi 449/531

⎯ OTUZ RİSALE 

İbn-i Teymiye  Rahimehullah, “Aişe’ye  Radıyallahu Anha iftira edenlerarasında münaf ıklarla birlikte mü’minlerde bulunmaktaydı. Ayetin nüzul

sebebi ise bu kişilerin hepsini kapsar. Dolayı

yla hem bu ayetin içerisindekilanet siğasının tekfire delalet ettiği ve hem de bu ayetin kafirler hakkındaindiği nasıl söylenebilir ki?” sorusuna çok güzel bir nükte ile şöyle cevap vermektedir:

“Bu varsayıma cevap olarak deriz ki; Allahu Teala bu ayette şöylebuyurur: “Dünya ve ahirette lanetlenmişlerdir.” Burada ise, fiil kipi belirlideğil, meçhul durumdadır. Allahu Teala, lanet edeni belirtmemiştir. AhzabSuresi’ndeki ayette ise şöyle buyurur: “Allah ve Rasulü’ne eziyet edenlere Allah, dünyada ve ahirette lanet etmiş ve onlar için alçaltıcı bir azap hazırla-

ştı

r.”318

Burada ise lanet eden bellidir. Lanet eden belirli değil ise, melekler veya insanlar gibi Allah’dan başkalarının da lanet etmiş olması caizdir. Bir vakitte Allahu Teala’nın ve başka bir vakitte de yaratıkların onlara lanetetmiş olması da caizdir. Ayrıca kastı dini kötülemek olanlara Allahu Teala’nınlanet etmesi caiz olduğu gibi, kastı başka olanlara başkalarının lanet etmeside caizdir.

Lanet eden kişi yaratılanlardan ise, beddua anlamında olabilir veya Allah’ın rahmetinden uzaklaştırılmış olmaları manasına da gelebilir. Aynen,kişinin karısına zina suçu isnad ettiği zaman, aralarında lanetleşmenin olması 

gibi. Ki bu lanetleşmenin beşincisinde koca “yalan söylüyorsam bana lanetolsun” der. Dolayısıyla, zina suçunu isnad ederken yalan söylemiş ise kendi-sine Allahu Teala’nın lanet etmesi için dua eder.”319

Dinlerini kötülemek maksadı olmaksızın herhangi bir Müslüman ka-dına genel manada iftira etmek konusunda ise, Allahu Teala şöyle buyurur:“İffetli kadınlara zina isnadında bulunup, sonra (bunu ispat için) dört şahitgetiremeyenlere seksener sopa vurun ve artık onların şahitliğini hiçbir zamankabul etmeyin. Onlar tamamen günahkardırlar. Ancak bundan sonra tevbeedip ıslah olanlar müstesnadır. Çünkü Allah çok bağışlayıcı ve merhametli-

dir.”320

Onlar, bu yaptıkları sebebi ile kafir değil, fasık olmuşlardır. Çünküsahih bir delil olmaksızın şehvet veya şüpheye binaen iffetli mü’min kadınla-ra iftira etmişlerdir. İftira etmelerinde dini kötülemek veya özelilikle Müslü-manlara eziyet etmek yoktur. Bu nedenle Allahu Teala bunların cezasını seksen değnek ve şahitliklerini iptal olarak belirlemiştir. Onların dünyada ve

318 33 Ahzab/57319

Age: 51320 24 Nur/4-5

147

7/28/2019 Tekfirde Aşırılıktan Sakındırma Konusunda Otuz Risale-Makdisi

http://slidepdf.com/reader/full/tekfirde-asiriliktan-sakindirma-konusunda-otuz-risale-makdisi 450/531

⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ TEKFİRDE AŞIRILIKTAN SAKINDIRMA KONUSUNDA ⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ 

ahirette lanete uğradıklarını belirtmemiştir. Ayrıca Allahu Teala izah ettiğimizbu iki tür iftira arasında ayırım yaparak, iftiranın bu türü için tevbeden söz

ettiği halde, diğeri için, suçun büyüklüğünü belirtmek maksadı

ile tevbedensöz etmemiştir. İbn-i Teymiye  Rahimehullah, buradan, Rasulullah’a Sallallahu Aleyhi ve Sellem söven kişinin, kendisine istitabe uygulanmadan öldürülmesigerektiği sonucunu çıkarmaktadır. Rasulullah’ın Sallallahu Aleyhi ve Sellem, ifkolayı üzerine “Aileme eziyet eden kişi hakkında, beni kim mazur görür?”demesi ve Sad bin Muaz’ın “Ben seni mazur görürüm. Bu kişi Evs’ten deolsa boynu vurulsun” diye cevap vermesini aktardıktan sonra, iki tür iftiraarasındaki farkı belirterek şöyle der:

“Rasulullah’ın Sallallahu Aleyhi ve Sellem bu sözüne kimsenin karşı 

çı

kmaması

, Peygambere eziyet ve hakaret eden kişinin boynunun vurulma-sının caiz olduğunu gösterir.321 İbn-i Ubey ve benzerleri, Aişe’den Radıyallahu Anha bu şekilde sözederken Rasulullah’a Sallallahu Aleyhi ve Sellem eziyetetmek, hakaret etmek, karalamak ve lekelemek istiyorlardı. Bu nedenlesahabe, Rasulullah’dan Sallallahu Aleyhi ve Sellem onun öldürülmesi konu-sunda izin istediler. Ancak Hassan, Mistah ve Hamne böyle değildi. BunlarRasulullah’a Sallallahu Aleyhi ve Sellem eziyet, hakaret veya karalamayı amaç-lamamış ve buna delalet eden bir şey de söylememişlerdir. Bu nedenleRasulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem sadece İbn-i Ubey’in özür dilemesiniistemiş, onun hakkında insanlara hitap etmişti.”322

Es-Subki de bu konudan sözederek şöyle der: “Eziyet vermenin ikitürü vardır:

Birinci türde kişi, Peygambere eziyet vermeyi amaçlamıştır. Şüphesizbu, o kişinin öldürülmesini gerektirir. İfk olayında Abdullah bin Ubey’in verdiği eziyet bu türdendir.

İkincisinde ise kişi, Rasulullah’a Sallallahu Aleyhi ve Sellem eziyet ver-meyi kastetmemiştir. İfk olayında Hassan, Mistah ve Hamne’nin yaptığı gibi.Bu, sahibinin öldürülmesini gerektirmez. Yapılan eziyetin, birinci türden

olması için, mutlaka bunun kastedilmiş olmasının gerektiğinin delili, Allahu

321  İbn-i Hacer el-Heytemi şöyle der: “Rasulullah’ın Sallallahu Aleyhi ve Sellem, Aişe’ye Radıyallahu Anha iftira edenleri öldürmemesi, bu yaptıklarının ayetler inmeden önce gerçek-leşmiş olması sebebiyledir. Bu nedenle onların bu yaptıkları, Kur’an’ı yalanmayı içermemek-tedir. Zaten bu hüküm, ayetin nüzulünden sonra gelmiştir. Dolayısıyla hüküm öncesinikapsamamıştır.” Es-Savaiku’l-Muhrika, 216. İbn-i Teymiye’nin bu konu ile ilgili olarak başkacevapları da vardır. Rasulullah’ın Sallallahu Aleyhi ve Sellem değişik yerlerde münaf ıkları cezalandırmaması ve öldürmemesinin sebeplerinden söz ederken, bu konuya değinmiştir.

Bkz: Es-Saremu’l-Meslul, 178, 179, 189, 220, 223, 237, 359 ve diğer sayfalar.322 Es-Sarimu’l-Meslul, 180

148

7/28/2019 Tekfirde Aşırılıktan Sakındırma Konusunda Otuz Risale-Makdisi

http://slidepdf.com/reader/full/tekfirde-asiriliktan-sakindirma-konusunda-otuz-risale-makdisi 451/531

⎯ OTUZ RİSALE 

Teala’nın “Çünkü bu hareketiniz Peygambere eziyet veriyor..” 323 ayetidir.Bu ayet, sahabeden olan salih insanlar hakkında inmiştir. Ayetteki bu eziyet,

küfrü gerektirmemektedir. Her masiyet eziyet verir, ancak her eziyet küfürdeğildir. Bu nedenle hüküm vermeden önce eziyetin türünü tespit etmekgerekir.”324

Dininden, İslam’ından, Tevhid’inden ve tağutları red etmesinden do-layı Müslümanla savaşmak veya onu öldürmek ile, dünyevi bir husumettendolayı savaşmak veya öldürmek arasındaki fark da bu şekildedir. Birincisi,sahibini dinden çıkaran bir küfürdür. İkincisi ise, büyük günahlardan birisidir.Bu ikisini karıştırmak ve eşit görmek helal değildir. Bu konuda İbn-i Teymiyeşöyle der:

“Kim, Hristiyanların din sebebiyle Müslümanlarla savaştığı gibi, İslamdininden dolayı Müslümanı öldürürse, anlaşmalı olan kafirden daha şerli birkafir olur. Bunun durumu, Rasulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem ve ashabıylasavaşan kafirlerin durumu ile aynıdır. Ebedi cehennemlik olan diğer kafirlerde olduğu gibi, bunlar da ebedi cehennemliktir.

 Ancak kişinin bir Müslümanı öldürmesi mal veya husumette binaenolan haram türünden ise, büyük günah işlemiş olur ve Ehl-i Sünnet veCemaat’e göre sırf bundan dolayı kafir olmaz. Böyle işlerden dolayı ancakHariciler tekfir ederler. Fasık Müslümanların ebedi cehennemlik olduğunu

söyleyen Mutezile’nin aksine, Ehl-i Sünnet’e göre Tevhid ehli kişiler ebedicehennemlik olmazlar. Hariciler kendi görüşleri için Allahu Teala’nın şuayetini delil gösterirler: “Kim bir mü’mini kasten öldürürse cezası, içindeebediyyen kalacağı cehennemdir. Allah ona gazabetmiş, ona lanet etmiş veonun için büyük bir azap hazırlamıştır.”325

Onlar, bu ayetin, bir Müslümanı imanı üzere kasten öldürmeye ham-ledileceğini söylerler. İnsanların çoğu ise ayeti buna hamletmemiş ve şöyledemişlerdir; “Bu mutlak bir tehdittir. Allahu Teala’nın şu ayeti ile tefsir edilir:“Şüphesiz Allah kendisine şirk koşulmasını asla bağışlamaz; bundan başkası-

nı dilediği kimse için bağışlar.”326”327

Bu açıklama, Buhari’nin Abdullah bin Mes’ud’dan  Radıyallahu Anhu rivayet ettiği, “Müslümana hakaret etmek fasıklıktır, onu öldürmek ise küfür-dür” hadisinin te’vili için de oldukça faydalıdır. Bu hadisteki küfrü, “Kim

323 33 Ahzab/53324 Es-Subki, Fetava’s-Subki, 2/591-592325 4 Nisa/93326

4 Nisa/48327 Mecmuu’l-Fetava, 34/88

149

7/28/2019 Tekfirde Aşırılıktan Sakındırma Konusunda Otuz Risale-Makdisi

http://slidepdf.com/reader/full/tekfirde-asiriliktan-sakindirma-konusunda-otuz-risale-makdisi 452/531

⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ TEKFİRDE AŞIRILIKTAN SAKINDIRMA KONUSUNDA ⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ 

Müslüman kardeşine kafir derse ikisinden biri kafir olmuştur” hadisindekiküfür siğası ile aynı şekilde te’vil etmişlerdir. Ve buradaki küfrün büyük küfür

manası

na hamledilmesi için, kişi taraf ı

ndan bu yaptı

ğı

n helal kabul edilme-si gerektiğini söylemişlerdir. Her iki açıklama bir araya getirildiğinde şöyledenilebilir: Kim dini ve Tevhid’i için Müslümanla savaşırsa, kafir olur vedinden çıkar. Ancak dünyalık veya kişisel bir husumet sebebiyle savaşırsa,iman nimetine karşı nankörlük etmiş olarak büyük bir günah işlemiş olur. Budurumunun kendisini küfre götürmesinden endişe edilir.

Tağutların, Tevhid’i gerçekleştirmek, insanları, şirk yasalarından veuydurma kanunlarından kurtarıp Allahu Teala’nın şeriatına çıkarmak vekullara kulluktan kurtarıp Allahu Teala’ya kul yapmak için çalışan muvahhid

Müslümanlara karşı

açtı

kları

savaş, şüphesiz küfür türündendir.328

Bununiçin tağutlara kim yardım ve destek verirse, muvahhidlere işkence yaparsa,hapsederse veya onların başına felaketler gelmesini isterse, onlar hakkındaistihbarat yaparsa ve bunun için raporlar yazarsa, aynı hükmün kapsamındaolup kafirdir.

 Ancak küfür olan bu tür ile, Müslümanlar arasında meydana gelendüşmanlık, çatışma ve haksızlıkları birbirine karıştırmak caiz değildir. AllahuTeala Müslümanlar arasındaki bu tür çatışmalar için şöyle buyurur: “Eğermü’minlerden iki grup birbirleriyle vuruşurlarsa aralarını düzeltin...

Mü’minler ancak kardeştirler. Öyleyse kardeşlerinizin arasını düzeltin ve Allah’tan korkun ki esirgenesiniz.”329

Bir takım insanlar aşırılığa kaçarak bu tür çatışmaları da küfür olançatışma kısmına dahil etmiş ve Müslüman kesimleri tekfir etmişlerdir. Bunun-la birlikte tefrite kaçan diğer kesim ise, tağutların muvahhidlerle savaşmasını,onlara düşmanlık yapmasını, cihad ve davetlerine karşı mücadele etmesini,Müslümanlardan iki taraf arasında meydana gelen çatışmalar kabilindensayarak, bu tağutları tekfir etmeye yanaşmamıştır. Halbuki hak olan yukarı-da açıkladığımızdır.

Sonuç olarak; tekfirin sebepleri konusunda, dini veya dinin ehlini İs-lam’ından, Kur’an’ından ve şiarlarından dolayı kötülemek ile şahsi veyadünyevi bazı sebeplere binaen bir Müslümanın şahsiyetini kötülemek arasın-da ayırım yapmak gerekir. Bu ölçü gözönünde bulundurularak sadece, dinikötüleme türünden olan ve yapanı küfürde önder kılan uygulamalardandolayı insanları tekfir etmek gerekir. Allahu Teala şöyle buyurur: “Eğer

328 Onların, Müslümanlara yönelttikleri suçlamaların başında, kendi düzenlerini, İslami düzeneçevirmek için çalışan terörist bir örgüt oldukları suçlaması gelmektedir. Bu sözleri, burada

söylediğimizin en açık delilidir.329 49 Hucurat/9-10

150

7/28/2019 Tekfirde Aşırılıktan Sakındırma Konusunda Otuz Risale-Makdisi

http://slidepdf.com/reader/full/tekfirde-asiriliktan-sakindirma-konusunda-otuz-risale-makdisi 453/531

⎯ OTUZ RİSALE 

anlaşmalarından sonra yeminlerini bozarlar ve dininizi kötülerlerse, küfrünönderlerine karşı savaşın. Çünkü onların yemin (diye bir şeyleri) yoktur.

(Onlara karşı

savaşı

rsanı

z) umulur ki küfre son verirler.”

330

Bu iki türü birbirine karıştırmamak gerekir. Aksi halde ölçüler bozulur ve şeriatın hükümleri kişilerin heva ve heveslerine karışır. Şahıslarına yönelti-len oklardan korunmak için şeriatı kendilerine kalkan yapan, sapma veyanlışlarına yöneltilen eleştirileri İslam’a yapılmış gibi algılayan ve öylegösteren niceleri bulunmaktadır. Bunu da sırf hasımlarını tekfir edebilmekiçin yaparlar. Bununla dine karşı cinayet işlerler, bu cinayetleriyle halkı çıkmaza sokarlar ve hevalarını hak ile karıştırırlar.

Şüphesiz Rasulullah’ın Sallallahu Aleyhi ve Sellem hidayet yolunda

öğüt alan herkese nice ibretler vardır. Rasulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem,kişisel düşmanlıkların ve nefsi arzuların dine karıştırılmasından sakındırırdı.Münaf ıkların batında kafir olduklarını bildiği halde, Allahu Teala’nın açıkhükümle bildirdiği, alay etme konusu dışında, dünya hükümleri bakımındanonları tekfir etmemiştir. Onları ne tekfir etti, ne sözlerinden dolayı cezalan-dırdı ve ne de şahitlikleriyle ispatın tam gerçekleşmediği çocuklar veya tekkişilerin tanıklığıyla onların aleyhine hüküm vermedi. Bu ise onları kişiselamaçlar ve kinler sebebiyle öldürdüğünün iddia edilmesini istememesi veinsanlar için din işlerinin karışmasından korktuğu içindir.

Kadı Iyad şöyle der: “Rasulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem, münaf ık-ları, yaptıkları ve içlerinde gizledikleri nifakları sebebiyle öldürseydi, nefretettirenin eline koz verir, bilmeyenler şüphe içine düşer, yüz çeviren inatçılardedikodu yayar ve bir çok kişi, İslam’a girmekten, Rasulullah’ın Sallallahu

 Aleyhi ve Sellem ashabı olmaktan uzak dururdu. Zalim düşman ve fitneciinsanlar, onları sadece aradaki düşmanlık sebebiyle ve intikam amacıylaöldürdüğünü sanırdı. Bu söylediklerimin Malik bin Enes’e  Rahimehullah dayandırıldığını gördüm. Bu nedenledir ki Rasulullah Sallallahu Aleyhi veSellem şöyle buyurmuştur: “İnsanlar Muhammed ashabını öldürüyor deme-

sinler.”331

” İbn-i Teymiye’nin, “Es-Sarimu’l-Meslul” isimli eserinin 237.sayfasında buna benzer bir açıklaması bulunmaktadır.

Rasulullah’ın Sallallahu Aleyhi ve Sellem davetindeki açıklık ve netliküzerinde gereğince düşünmek gerekir. Nefislerin arzu ve heveslerinin dinişlerine karıştığı günümüzde, insanların çoğu bu meseleyi, kendilerine vehatalarına yönelen oklardan korunmak için bir kalkan olarak kullanmaktadır.

330

9 Tevbe/12331 Eş-Şifa, 2/227

151

7/28/2019 Tekfirde Aşırılıktan Sakındırma Konusunda Otuz Risale-Makdisi

http://slidepdf.com/reader/full/tekfirde-asiriliktan-sakindirma-konusunda-otuz-risale-makdisi 454/531

⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ TEKFİRDE AŞIRILIKTAN SAKINDIRMA KONUSUNDA ⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ 

-33-

SIRF MÜRCİE CEMAATLARINA MENSUP OLDUKLARIİÇİN MUHALİF KİŞİLERİ TEKFİR ETMEK

Tekfirde yapılan çirkin hatalardan biri de, sırf Mürcie cemaatlarınamensup oldukları için muhalif kişileri tekfir etmektir. Vermiş oldukları hü-kümlerini şeriatın ölçülerine göre belirlemeyen hamaset sahibi birtakım

kişiler, günümüzde, tağutları veya onların destekçileri olan askerleri tekfiretme konusunda kendileri ile muhalif konumda olan bütün Mürcie cemaatle-rini genel olarak tekfir etmektedirler.

Bu kişiler şöyle derler: “Mürcie’den olan falan cemaat, AllahuTeala’nın dininde değildir veya İslam’ın şemsiyesi altında değildir.” Buhamasi hükümleri hakkında açıklama yapmalarını istediğiniz zaman, ocemaatin bütün fertlerini tekfir etmeyi kastettiklerini görürsünüz. Delil sordu-ğunuz zaman ise, o cemaatin temsilci veya liderlerinin tağutlara yaranmakiçin söylediklerini veya onlarla yaptıkları tartışmada kullandıkları bazı ifadele-

rini aktarırlar.Bilindiği gibi mücerred olarak bu ifadeler, kişinin tekfir edilmesi için

yeterli değildir. Özellikle bu kişi, tekfirin engellerinden birinin bulunması sebebiyle veya nassları anlamadaki zayıflıktan dolayı veya onların şehadetkelimesini söylemeleri ya da namaz kılmalarını görüp aldanmasından dolayı bu tağutları veya destekçilerini tekfir etmiyorsa, bu gerekçeler o kişinin tekfiriiçin yeterli olmaz. Bu tağutların veya destekçilerinin tekfiri konusunda tevak-kuf eden kişi, Üsame hadisine binaen, şehadet kelimesini söyleyen biriniöldürdüğü için Rasulullah’ın Sallallahu Aleyhi ve Sellem onu kınamasını veya

şehadet kelimesinin faziletleriyle ilgili Bitaka hadisini ya da can ın ve malındokunulmazlığını  İslam’ın bazı hususiyetlerine bağlayan başka rivayetlerihatırlamış ve bu nasslar kendisinde probleme sebep olmuş olabilir.332

Durum bu olup kendisinde ayrıca başka bir küfür sebebinin bulun-madığı bir kişinin tekfiri için bunlar yeterli değildir. Özellikle tekfir edilipedilmemeleri konusunda ihtilaf edilen bu tağut ve onların destekçilerininçoğu, İslam’dan beri olduklarını açıkça söylememekte, namaz kılmakta,

332

Bu ve benzeri şüphelere cevap için şu kitaplarımıza bakınız: “İmtau’n-Nazar fi KeşfiŞubuhati Mürcieti’l-Asr”, “Şubuhatu’l-Mucadilin an Asakiri’ş-Şirki ve Ensari’l-Kavanin”

152

7/28/2019 Tekfirde Aşırılıktan Sakındırma Konusunda Otuz Risale-Makdisi

http://slidepdf.com/reader/full/tekfirde-asiriliktan-sakindirma-konusunda-otuz-risale-makdisi 455/531

⎯ OTUZ RİSALE 

hacca gitmekte ve şehadet kelimelerini ikrar etmektedirler. Onların bu duru-mu, bir çok insan için, onların tekfirleri konusunda probleme sebep olmak-

tadı

r. Dolayı

yla bunları

n küfrü, İslam’dan ayrı

p başka bir dine geçtiğiniaçıkça söyleyen mürtedin küfrü gibi veya avamdan hiçbir Müslümanıntekfirleri konusunda tevakkuf ettiğini görmediğimiz Hristiyanların küfrü gibiaçık değildir. Bu nedenle bunların durumu, açıklamaya muhtaçtır.

Hatta bu mesele, bir çok faziletli kişiler için bile müşkil olmuştur. Me-sela Ebu Bekir  Radıyallahu Anhu, İslam ile ilişkilerini kesmeyip sadece zekat vermeyi red eden mürtedler ile savaşmaya karar verdiğinde, Ömer İbnu’l-Hattab  Radıyallahu Anhu buna karşı çıkmış ve “Rasulullah Sallallahu Aleyhi veSellem: “İnsanlar La İlahe İllallah deyinceye kadar onlarla savaşmaya

emrolundum. Bunu söylediler mi, benden malları

ve nefislerini korurlar.(İslam’ın) hakkı hariç artık hesapları da Allah’a kalmıştır” demiş iken, sennasıl insanlarla savaşırsın?” dedi. Ebu Bekir Radıyallahu Anhu: “Allah’a yeminolsun, namazla zekatın arasını ayıranlarla savaşacağım. Zira zekat, malınhakkıdır. Vallahi, Rasulullah’a Sallallahu Aleyhi ve Sellem vermekte oldukları bir oğlağı vermekten vazgeçseler, onu almak için onlarla savaşacağım” dedi.Ömer sonradan demiştir ki: “Allah'a yemin ederim, anladım ki, Ebu Bekir'inbu görüşü, Allah'ın savaş meselesinde ona ilhamından başka bir şey değildi.İyice anladım ki, bu karar hakmış.”333

Rasulullah’ın Sallallahu Aleyhi ve Sellem, hakkında “Sizden öncekiümmetlerde muhaddesler (yani ilhama mazhar olanlar) vardı. Eğer ümme-timde bunlardan biri varsa o da Ömer'dir” 334 buyurduğu Ömer İbnu’l-Hattab

 Radıyallahu Anhu için bile bu mesele müşkil olmuş ise, başkaları için nasılolmasın!

Rasulullah’tan Sallallahu Aleyhi ve Sellem sonra ümmetin en takvalısı  ve Allahu Teala’nın dini konusunda hassas durumda olan Ebu Bekr Radıyallahu Anhu, sözkonusu mürtedler ile savaşma konusunda tevakkuf ettiği ve kendisiyle tartıştığı için Ömer’i tekfir etmemiştir. Çünkü onun bu itirazı,

şüphe sebebiyle olmuştur. Şehadet kelimesini söyledikleri için Müslümanlarolduklarına ve hem mal hem de canlarının bundan dolayı dokunulmazolduğuna inanıyordu. Ebu Bekir  Radıyallahu Anhu, ona, zekatın malın hakkı olduğunu ve namazla beraber zekatın da şehadet kelimesinin hukukundanolduğunu açılayarak ona delil göstermiştir. Ebu Bekir bunları söylerken,Rasulullah’ın Sallallahu Aleyhi ve Sellem şu hadisine işaret etmiştir: “Allah’tanbaşka ilah olmadığına ve Muhammed’in O’nun rasulü olduğuna şehadet

333 Buhari ve Müslim334

Buhari ve Müslim. Yani peygamber olmadıkları halde hakka isabet eden kişiler anlamın-dadır.

153

7/28/2019 Tekfirde Aşırılıktan Sakındırma Konusunda Otuz Risale-Makdisi

http://slidepdf.com/reader/full/tekfirde-asiriliktan-sakindirma-konusunda-otuz-risale-makdisi 456/531

⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ TEKFİRDE AŞIRILIKTAN SAKINDIRMA KONUSUNDA ⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ 

edinceye, namazı kılıp, zekatı verinceye kadar insanlarla savaşmaklaemrolundum. Bunu söylediler mi, benden mallarını ve nefislerini korurlar.

(İslam’ı

n) hakkı

hariç artı

k hesapları

da Allah’a kalmı

ştı

r.”

335

Ebu Bekir Radıyallahu Anhu, ona namaz ve zekat ibadetlerini yerine getirmeyi insanlarkabul edinceye kadar savaşın süreceğini belirtmiştir. Nitekim Allahu Tealaşöyle buyurur: Eğer tevbe eder, namazı dosdoğru kılar, zekatı da verirlerseartık yollarını serbest bırakın. Doğrusu Allah bağışlayan ve merhamet eden-dir.”336 Böylece Ömer’in müşkilesini gidermiştir. Kendisine bir konu müşkilgelen herkese karşı yapılması gereken uygulama budur.

Bu türden bir konunun kendisine müşkil gelmesi sebebi ile, tağutları  ve destekçilerini tekfir etmede bize muhalefet edip tartışan kişiyi tekfir etmek

caiz değil ise, bu meselede sadece hocaları

n söylediğini taklid eden öğrenci veya tabileri tekfir etmemek evleviyatla geçerli olur. Allahu Teala şöylebuyurur: “Hiçbir suçlu başkasının suçunu yüklenmez”337 Bir hadiste şöylegeçmektedir: “Herkesin günahı kendisini bağlar.”338 Bu cemaatlar içerisindeolup, bu tür uygunsuz davranışlardan hoşnut olmayan, hatta açıkça karşı çıkan niceleri vardır. Yine bu cemaatlerin bazı mensupları ise içerden ıslahetmeye çalışma iddiası ile oralarla bulunmaktadır.

Bu cemaatlerin yapısını ve durumunu bilen herkes, onların saflarındabazı ihlaslı gençlerin olduğunu da bilir. Bu gençler hakkı araştırmaktadırlar.

Onların, bu cemaatların hakikatini anlamaları ve bazı sapmalarını görmeleriiçin bazı aşamalardan geçmeleri gerekmektedir. Gördüğümüz kadarıylabunu da birçokları başarmakta ve o cemaatların saflarından ayrılmakta veyacemaat taraf ından dışlanmaktadırlar. Hatta bugün Tevhid’e çağıran birçokkişi, bu cemaatların saflarında yola başlamışlardır. Daha sonra Allahu Tealaonları, bazı sapmaları görmeye muvaffak etmiş ve onlar da Allahu Teala’nınindirdiği ve peygamberlerin bildirdiği davete sarılmışlardır. Allahu Tealaşöyle buyurur: “Bizim uğrumuzda cihad edenleri elbette kendi yollarımızaeriştireceğiz. Hiç şüphe yok ki Allah, iyi davrananlarla beraberdir.” 339 Kişidinde basireti bir çırpıda kazanamaz. Rasulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurur: “İlim, öğrenme ile ve yumuşak huyluluk da yumuşak dav-ranma ile olur. Kim hayrı araştırırsa bulur, kim de kötülükten sakınırsa koru-nur.” Dolayısıyla bu iş zaman alır ve gayret ister. Allahu Teala şöyle buyurur:

335 Buhari ve Müslim336 9 Tevbe/5337 6 En’am/164338

Tirmizi ve başkaları rivayet etmiştir.339 29 Ankebut/69

154

7/28/2019 Tekfirde Aşırılıktan Sakındırma Konusunda Otuz Risale-Makdisi

http://slidepdf.com/reader/full/tekfirde-asiriliktan-sakindirma-konusunda-otuz-risale-makdisi 457/531

⎯ OTUZ RİSALE 

“Önceden siz de böyle iken Allah size lutfetti; o halde iyi anlayıp dinleyin.Şüphesiz Allah bütün yaptıklarınızdan haberdardır.”340 

Bu nedenle pek çok yerde söyledik ve söylemeye devam edeceğiz;bazı nassları yeterince anlayamamaları veya bu tağutları ve askerlerini tekfireden şer’i nassları bilmemeleri veya onların işledikleri küfürlerden habersizolmaları sebebiyle tağutları ve destekçilerini tekfir etmede tevakkuf edenmuhalifleri, bu şüphelerinden dolayı veya sırf bize muhalefet ettikleri için biztekfir etmiyoruz. Yeter ki onların bize muhalefeti isim ve laf ızlar üzerindeolsun ve bu sözleri onları, küfrü hoş görmeye, mübah saymaya veya küfredavet etmeye kadar götürmesin. Çünkü böyle şeyler kişinin kafir olmasınasebep olur. Bu sınırda kaldıkları sürece sırf bize muhalefetlerinden dolayı 

onları

tekfir etmiyoruz. Nitekim selef de Ehl-i Sünnet ile ihtilaf ı

mücerredolarak laf ızlar üzerinde olan mürcie f ırkasının mensuplarını tekfir etmemiştir.

İbn-i Teymiye Rahimehullah, İmam Ahmed’den naklederek şöyle der:“Kendisinden aktarılanlardan anlaşılmaktadır ki o, Mürcieyi tekfir etmemek-tedir. Onların bid’atı, fakihlerin furu’dan olan meselelerde ihtilaf etmeleritüründendir. Söylediklerinin çoğu üzerindeki ihtilaf, isim ve laf ızlar ile ilgilidir.Bu nedenle onların meselelerinden bahsedilen bölüme, “İsimler Babı” adı  verilir. Bu ise fakihlerin kendi aralarında tartıştığı meselelerdendir. Ancakbununla birlikte dinin aslı ile ilgilidir. Bu nedenle bu konuda tartışan kişi

bid’atçı sayılmıştır.”341

Bundan maksadı, fukahatu’l-mürcie’dir.Başka bir yerde şöyle der: “Bu tutumlarından dolayı bir topluluk

fukahatu’l-mürcie’den sayılmıştır. Halbuki bunlar ilim ve diyanet ehlidir. Bunedenle seleften hiç kimse, fukahatu’l-mürcie’den olan kimseyi tekfir etme-miştir. Aksine bunu akide konusunda değil, söz ve fiillerde olan bir bid’atolarak saymışlardır. Bu konular üzerinde anlaşmazlığın çoğu laf ızlar üzerin-dedir. Şüphesiz Kur’an ve Sünnet’e mutabık olan laf ız doğrudur. Hiçbirkimsenin Allah ve Rasulü’nün söylediğinin aksini söylemeye hakkı yoktur. Ancak bu ihtilaflar, kelamcılardan olan Mürcie’nin ve başkalarının bid’at ve

fasıklıklarının girdiği bir kapı olmuş ve laf ızlar üzerindeki bu hata, akide veamellerde meydana gelen hataların sebebi olmuştur.”342

Fukahatu’l-mürcie’den olanların, isim ve tarifler üzerinde meydanagelen lafzi ihtilafları ile akide ve amelde sapmalara yol açabilecek ihtilaflararasındaki farkı anlamak için bu açıklamalara dikkat etmek gerekir. Bu açık ve bilinen bir meseledir. Mürcienin tümü, selefin mazur gördüğü kısımdan

340 4 Nisa/94341

Mecmuu’l-Fetava, 12/260342 Mecmuu’l-Fetava, 7/246

155

7/28/2019 Tekfirde Aşırılıktan Sakındırma Konusunda Otuz Risale-Makdisi

http://slidepdf.com/reader/full/tekfirde-asiriliktan-sakindirma-konusunda-otuz-risale-makdisi 458/531

⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ TEKFİRDE AŞIRILIKTAN SAKINDIRMA KONUSUNDA ⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ 

değildir. Bilakis irca’, kimilerini Cehmiyyeliğe kadar götürmüşür. Bunlartekfir sebeplerini tümden lağ vetmişler ve sadece kalp ile yapılan inkarla

rlandı

rmı

şlardı

r. Kimilerini de bu anlayı

ş farzları

terketmeye, terketmeyinormal görmeye, küfrü normal saymaya veya küfre girmeyi basit görmeyekadar götürmüştür. Çağımızın Mürciesinde bu durum, ilk dönemMürciesinde olduğundan çok daha açıktır.

Bu nedenle İbn-i Teymiye  Rahimehullah, bid’atları, fukahatu’l-mürcie’den olanların bid’atı türünden olup “muktesidetu’l-mürcie” adını  verdiği kısım ile, ahiretteki cezayı inkar eden ve nassların hakikatte olmayanşeyler ile insanları korkuttuğunu iddia eden “ğulatu’l- mürcie” arasındaayırım yaparak şöyle der:

“Muktesidetu’l-mürcie’nin bid’atlarının, fukahatu’l-mürcie’den olan-ların bid’atları türünden olduğu ve içerisinde küfür olmadığı konusundaimamların ittifakı bulunmaktadır. Ashabımızdan, onları küfre götürenbid’atları işleyenler kapsamında görenler yanılmaktadırlar. Bunu söylemele-rinin sebebi, söz ve amelleri imandan saymamalarıdır. Bu ise, bir vacibiterketmektir. Ancak ahirette azabı inkar eden ve nassların ahirette hakikatteolmayan şeyler ile tehdit ettiğini iddia eden aşırı mürcie’nin söylediği ise, çokbüyük bir şeydir..”343 Zehebi’nin, laf ızlar konusunda fukahatu’l-mürcie ile,Tevhid’in bulunması halinde farzları terketmenin kişiye zarar vermeyeceğini

söyleyen kafir mürcie arasında yapmış olduğu ayırımı da bu şekildedir.344

Bu ayırım çok önemlidir. Bu nedenle diyoruz ki, günümüzdeCehmiyye çömezlerinin iman laf ızları ve tanımları konusunda Ehl-i Sünnetile muvaf ık olmaları ancak bununla birlikte Tevhid ve onun sağlam temelle-rindeki muhalefetleri, demokrasi ve benzeri yaldızlı isimlerle anılan şirkinormal görmeleri ve tağutları savunmaları, beşeri kanun ve anayasaları şeriata aykırı olmadıklarını veya insan haklarını korudukları iddiasıyla nor-mal görmeleri ile fukahatu’l-mürcie’den olanları eşit görmek hiçbir şekildecaiz değildir. Mazur gördüğümüz ve fukahatu’l-mürcie’den saydığımız kişiler,

nassları anlama konusundaki zayıflıkları veya tekfirin engellerinden bazıları-nın bulunduğunu şüphesi sebebiyle tağutları ve destekçilerini tekfir etmedetevakkuf eden kişilerdir. Ancak bu şüphelerinin kendilerini, açık olan küfrünormal görmeye, açık şirkin caiz olduğunu veya iyi olduğunu veya yararlı olduğunu söylemeye veya şirk sayılan şeylerden herhangi birini işlemeyegötürmemesi gerekir. Bizim tenbih ettiğimiz şey, bu iki kısmı birbirine karış-tırmamanın ve kişilere söylemediklerini söyletmemenin gerekliliği konusun-dadır.

343

Mecmuu’l-Fetava, 20/60344 Siyeru Alami’n-Nubela, 5/235

156

7/28/2019 Tekfirde Aşırılıktan Sakındırma Konusunda Otuz Risale-Makdisi

http://slidepdf.com/reader/full/tekfirde-asiriliktan-sakindirma-konusunda-otuz-risale-makdisi 459/531

⎯ OTUZ RİSALE 

Bunları söylerken, selef alimlerinin fukahatu’l-mürcieyi şiddetle eleş-tirdiklerini ve onları bid’atçı saydıklarını da bilmekteyim. Çünkü onların

bid’atları

, kelamcı

ları

n bid’atları

na kapı

açmı

ş ve fası

klı

ğı

n meydana gelme-sine zemin hazırlamıştır. Laf ızlar üzerindeki bu basit hata, akide ve amellerdebüyük hataların yapılmasına sebep olmuştur.

Günümüzde tağutların ve destekçilerinin tekfiri konusunda tartışmayapan mürcie çömezlerinin durumu da bu şekildedir. Onlar, açıkça şirkisavunmamakta ve riddeti hoş görmemektedirler. Ancak yukarıda belirttiğimizbazı  şüphelerden dolayı iman ve küfür isimlerinde ihtilaf etmektedirler. Ne var ki bu ihtilafları, mensuplarından olan bazılarının şirki basit görmelerine,tağutları veli edinmelerine ve küfre götüren birtakım sebepler hakkında

gevşek davranmaları

na yol açmı

ştı

r. Ancak, tekfir hükmünün açık olan sebeplere bina edilmesi zarureti vedolaylı yönlerden tekfirin doğru olmaması sebebi ile, küfrü açıkça savunma-dıkları veya küfre yada ona götüren sebeplerin mübahlığına dair fetva ver-medikleri sürece, kimseyi tekfir etmiyoruz. Onların durumu, fukahatu’l-mürcie’den olanların durumu ile aynı kaldığı sürece, onları tekfir etmeme vesadece cahillik veya bid’atçılık ile nitelemekle yetinme konusunda selefinyolunu izleyeceğiz. İbn-i Teymiye’nin  Rahimehullah  şu sözleri, bu kişiler ileilgili olarak anlaşılmalıdır:

“Selef ve imamlar, mürcie, imamlarını peygamberlerden üstün görenŞia ve benzerlerinin tekfir edilmeyeceği konusunda ihtilaf etmemişlerdir. Ancak imamların ashabından, onlara aykırı olarak, bütün bid’at ehlinin tekfiredilmesi gerektiğini söyleyenler vardır. Hatta bazıları bunların ve başkalarınınebedi cehennemlik olduğunu söylemiştir. Halbuki bu hem kendi mezhebi vehem de şeriat açısından büyük bir hatadır.”345

İbn-i Teymiye  Rahimehullah, fukuhatu’l-mürcie ve onların bid’atları hakkındaki sözlerinden sonra şöyle der: “Selef, onların inkar ettikleri veortaya koydukları bid’atları konusunda şiddetli davrandı. Ancak bunları tekfir

eden birinin olduğunu bilmiyorum. Aksine bu yaptıklarından dolayı tekfiredilmeyecekleri konusunda ittifak etmişlerdir. Ahmed ve diğer imamlardanda, Mürcienin bu kesimini tekfir etmedikleri nakledilmiştir. Ahmed veyadiğer imamlardan, bunların tekfir edildiğini veya bid’atlarının onları küfregötürdüğünü söylediklerini nakleden, büyük bir hata işlemiş olur.”346 

Sonuç olarak; bu gün Mürcie çömezleri, tağutları veya destekçilerinitekfir etmede muhalif durumdadırlar. Çünkü, onlar hakkında tekfirin bazı 

345

Mecmuu’l-Fetava, 3/219346 Mecmuu’l-Fetava, 7/311

157

7/28/2019 Tekfirde Aşırılıktan Sakındırma Konusunda Otuz Risale-Makdisi

http://slidepdf.com/reader/full/tekfirde-asiriliktan-sakindirma-konusunda-otuz-risale-makdisi 460/531

⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ TEKFİRDE AŞIRILIKTAN SAKINDIRMA KONUSUNDA ⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ 

engellerinin bulunduğunu zannediyorlar veya şeriatın nasslarını anlamama-larından kaynaklanan bazı  şüpheler taşıyorlar. Biz, bu anlayışlarının, küfür

kanunları

koruma ve destekleme veya kanunlaştı

lması

nda rol almaya,onlara saygı gösterme ve bağlı kalma konusunda yemin etmeye, kanunlarınkölelerini destekleme ve onların güçlenmelerine yardımcı olmaya, muvahhidMüslümanlara karşı mücadelede tağutları ve askerlerini desteklemeye veyabu saydıklarımızdan herhangi birini normal görmeye ya da işlenmesininmübah olduğuna dair fetva vermeye347 kendilerini götürmediği sürece, onları tekfir etmiyoruz. Çünkü bu saydıklarımız, haklarında cehalet özrünün geçerliolmadığı açık küfür sebeplerindendir.

İmamlar, tekfir ve cezalar konusundan söz ederken bid’atının farkın-

da olan ve ona davet eden ile, cahil bid’at ehli arası

nda ayı

m yapmı

şlardı

r.İmam Ahmed gibi alimler bid’atının bilincinde olan ve ona davet edenkişinin rivayetini ve şahitliğini kabul etmeyi ve onun arkasında namaz kılma-yı yasaklamışlarken, bid’atının farkında olmayan mukallit cahil için bunusöylememişlerdir.348

Kûsec, İmam Ahmed’e “Mürcie’den olup kendi görüşlerini daveteden kişi de böyle midir?” diye sorduğunu ve bunun üzerine İmam Ahmed’in şu cevabı verdiğini aktarır: “Evet, o da bunlardan uzak tutulur vekendisinden uzak durulur.”349

Bu görüşler, fukahatu’l-mürcie’den olanlar hakkındadır. Günümüzdetecehhüm ve İrca’nın, şirki ve müşrikleri desteklemeye, riddeti makul görme-ye ve dinden çıkmayı normal karşılamaya kadar sürüklediği kişileri görselerdiacaba ne derlerdi?

Bazıları bizim bu şekilde ayırım yapmamızı hoş görmemiş, sadecetağutlar ve onların destekçilerinin hükmü konusunda hata eden ve bizemuhalif olanları özürlü olarak kabul etmemiz ile bu hatalarına ilaveten kendi-lerini küfre sokacak başka bir sebep işleyeni özürlü olarak kabul etmememizituhaf karşılamışlardır.

Halbuki biz inanıyoruz ki bu ikisi arasındaki fark açık ve net olup şe-riatın usül ve kurallarına uygundur. “Kafiri tekfir etmeyen kafirdir” kuralı ilgiliolarak yukarıda aktardığımız sözlerimizde, hakkında tekfirin engellerinden

347 Bakınız: İlamu’l-Muvakkıin, 3/188-189. Selef alimlerinin, boşamayı reddeden kocasından,kesin talakla boş sayılması için geçici olarak riddet etmesi konusunda Müslüman bir kadınafetva veren kişileri tekfir ettikleri belirtilmektedir.348 Bakınız, İbnu’l-Kayyim, Et-Turuku’l-Hukmiyye fi’s-Siyaseti’ş-Şeriyye, onaltıncı bölüm,

“Fasığın şahitliğiyle karar verme” bölümü, 232 ve diğer sayfalar, Mektebetu’l-Medeni, Cidde349 İlamu’l-Muvakkıin, 4/168

158

7/28/2019 Tekfirde Aşırılıktan Sakındırma Konusunda Otuz Risale-Makdisi

http://slidepdf.com/reader/full/tekfirde-asiriliktan-sakindirma-konusunda-otuz-risale-makdisi 461/531

⎯ OTUZ RİSALE 

birinin varlığına inanması veya zihninde bazı delillerin çelişmesi veya bazı nasslar konusundaki cehaleti ya da bazı şüphelerinin olması sebebiyle kafiri

tekfir etmede tevakkuf eden kişinin mazur sayı

ldı

ğı

belirtmiştik. Dolayı

ylaMürcieden olan bu kişilerin, tağutları ve destekçilerini tekfir etmede tevakkuf etmeleri bu türden olduğuna göre ve şer’i delilleri yalanlama, tağutlarınkanunlarını benimseme, onları savunma, dostlukta bulunma, muvahhidlerekarşı onları destekleme gibi açıkça küfür olan sebepler kabilinden olmadığınagöre acaba onlar hangi sebebe binaen tekfir edilsinler? Özellikle bizim ancaksöz veya emel olarak açık bir küfür sebebi bulunmadığı sürece insanları tekfiretmediğimiz bilinmektedir.

Bazı nasslardan doğan şüphelerinin bulunması veya tekfirin engelle-

rinden birinin bulunduğuna inanması

veya bazı

nassları

bilmemesi ya daalimlerin belirttiği buna benzer başka bir sebepten dolayı, Müslüman oldu-ğunu iddia eden ve İslam’ın bazı  şiarlarını yerine getiren kişilerden tekfirettiklerimiz hakkında, verilen bu küfür hükmü konusunda muhalif davrana-rak hata etmenin küfür sebeplerinden biri olduğuna dair şer’i delil nerededir?

Bu söylediklerimizi yadırgayan ve eleştiren hamaset sahibi kişiler bu-na dair delillerini ortaya koyarsa, hemen belirtelim ki, mutlaka dinleyeceğiz ve delile uyacağız. Şeriatın delillerine uymaktan duyacağımız mutluluğubaşka hiçbir şeyden duymayız.

 Ancak mücerred akılla karşı çıkıp yadırgamak tek başına yeterli de-ğildir. Çünkü iman ve küfür risalet ile sabit olan hükümlerdir. Mü’min vekafir, akli deliller ile değil şer’i deliller ile birbirinden ayrılır.350

Kadı Iyad, “Eş-Şifa” ismli eserinde “Küfür olan sözler nelerdir” başlığı altında şunları söyler: “Bu bölümü tahkik etmenin ve bu konuda hüküm vermenin ölçüsü, şer’i naslardır. Aklın, bu konuda yeri yoktur.”351

İbn-i Teymiye şöyle der: “Küfür, şer’i bir hükümdür ve şeriatın sahi-binden öğrenilir. Akıl ile sözün doğruluğu veya yanlışlığı anlaşılabilir. Ancak,akla göre yanlış olan her şey, şeriatta küfür demek değildir. Bununla birlikteakla göre doğru olan her şeyi bilmek de şeriatta gerekli değildir.”352

İbnu’ş-Şât el-İşbili (723 hicri) şöyle der: “Ne olursa olsun bir işin kü-für olması, akli işlerden değil, şeriatın işlerindendir. Şari’ bir şey hakkında

350 Bu sözler, İbn-i Teymiye’ye aittir. Bakınız: Mecmuu’l-Fetava, 3/204351

Eş-Şifa, 2/282352 İbn-i Teymiye, Derae Taarudi’l-Akli ve’n-Nakli, 1/242

159

7/28/2019 Tekfirde Aşırılıktan Sakındırma Konusunda Otuz Risale-Makdisi

http://slidepdf.com/reader/full/tekfirde-asiriliktan-sakindirma-konusunda-otuz-risale-makdisi 462/531

⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ TEKFİRDE AŞIRILIKTAN SAKINDIRMA KONUSUNDA ⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ 

küfür olduğunu söylemişse, o öyledir. Bu tanım ister haber kipi ile olsun,ister dilek kipi ile olsun farketmez.”353

İbnu’l-Kayyim “Nuniyye” kasidesinde şöyle der:“Küfür, Allah ve Rasulü’nün hakkıdır, falanın söylemesiyle de ğ il, nass ile

 sabit olur.

 Alemlerin Rabbi ve O’nun Rasul’ü kimi tekfir etmi ş ise, i şte o kafirdir.”

Muhammed bin İbrahim bin el-Vezir şöyle der: “Tekfir, sadecesem’îdir ve aklın onda yeri yoktur. Küfrün delili, tartışmasız sadece sem’î olandır.”354

Ömer İbnu’l-Hattab’ın Radıyallahu Anhu şehadet kelimesini getirdikle-

ri şüphesine binaen, mürtedler ve onlar ile savaşma konusunda tevakkuf ettiği bilinmektedir. Ebu Bekir  Radıyallahu Anhu bu konuda kendisi ile tartış-mış, delilleri göstermiş ve şüphelerini gidermiştir. Ancak onu asla tekfir et-memiştir. Halbuki Müseylemetu’l-Kezzab’a yardım etmek veya İslam’ın bazı hükümlerini yerine getirmeyi reddetmek gibi küfre götüren şüphelerdenbirine sahip olma nedeni ile tekfir etmede hiçbir zaman tereddüt etmedi. EbuBekir’in kendilerine karşı savaş açtığı mürtedler arasında, şer’i bir nass iledelillendirdikleri şüpheleri sebebi ile zekat vermeyi red edenler de vardı. Buşüphelerine delil olarak şu ayeti gösteriyorlardı: “Onların mallarından sadaka

al ki, bununla onları

temizleyesin, onları

n (sevapları

) artı

p yüceltesin. Veonlara dua et. Çünkü senin duan onlar için sükûnettir. Allah çok iyi işiten veiyi bilendir.”355 Bu ayeti gerekçe göstererek, sadakanın Rasulullah’aSallallahu Aleyhi ve Sellem verilmesinin gerekli olduğunu, Rasulullah’ınSallallahu Aleyhi ve Sellem vefatından sonra başkasının sadaka alma hakkınınolmadığını söylemişlerdir.

İşte bunların durumu Ömer İbnu’l-Hattab için müşkil olmuş, ancakEbu Bekir onunla konuşarak bu şüphe ve müşkilini gidermiştir. ElbettekiÖmer İbnu’l-Hattab’a müşkil olan, Müseyleme, Esved veya Seffah’nın du-

rumu değildir. Bunun iyi bilinmesi gerekir. Çünkü o dönemdeki mürtedler üçsınıftan oluşmaktaydı.356

Buna rağmen onların bu durumu kendilerine bir fayda sağlamadı veEbu Bekir Radıyallahu Anhu taraf ından mazur kabul edilmediler. Çünkü zekat

353 Tehzibu’l-Furuk, 4/158-159354 Muhammed bin İbrahim ibn-i el-Vezir (840 h), El-Avasım ve’l-Gavasım, 4/178-179’danözet olarak.355 9 Tevbe/103356

 Şatıbi, El-İtisam, 2/385, Fethu’l-Bari, “Farzları kabul etmeyi red eden kişinin öldürülmesi”bölümü.

160

7/28/2019 Tekfirde Aşırılıktan Sakındırma Konusunda Otuz Risale-Makdisi

http://slidepdf.com/reader/full/tekfirde-asiriliktan-sakindirma-konusunda-otuz-risale-makdisi 463/531

⎯ OTUZ RİSALE 

açık ve net olan bir meseledir. Ayrıca şüphe veya te’vil, açık bir küfre, şeriat-tan yüz çevirmeye ve düşman bir güce yahut kuvvete dayanmaya

sevkediyorsa, tekfire veya savaşmaya engel niteliğinde olmaz. Kişinin taşı

ğı

 şüphe, kendisini, muvahhidlere karşı savaşıp kanunların kullarından olanmürtedleri ve yasalarını desteklemeye, onlara ve yasalarına sığınarak şeriat-tan yüz çevirmeye, küfür kanunlarını çıkarmayı normal saymaya, küfürkanunlarıyla yargılanmayı caiz görmeye, onlara dostlukta bulunmaya, AllahuTeala’nın izin vermediği şeyleri kanunlaştırmaya, bu kanunları destekleme vekollamaya sevkediyorsa, teheccümü, ircası ve şüphesi nedeniyle, küfrün açıksebeplerini işlemiş olur. Biz, açık olan bu sebeplerden dolayı bu kişiyi tekfirederiz.

 Ancak isim ve laf ı

zlar üzerinde muhalefet ile yetinen kişilerin durumuböyle değildir. Yukarıda tekrar tekrar sayılan şüphelerden biri sebebiyletağutları ve yardımcılarını tekfir etmeyen ve bilinen küfür sebeplerindenbirini işlemeyen kişiyi sırf bundan dolayı veya bazılarının belirttiği ancakkendisinin kabullenmediği gereklerden dolayı tekfir etmek helal olmaz.

Kendileri bize iftira da etseler, söylemediğimiz sözleri söylemiş gibi degösterseler, bizi karalamak ve kötülemek için her yola da baş vursalar, bun-dan dolayı kendilerini tekfir etmek bir yana, onların söylemediklerini söyle-mişler gibi göstermez ve hiçbir şekilde kendilerine iftira da etmeyiz. Çünkü

bütün bu yaptıkları, kendi sayfalarında bulacakları günah ve iftiradan başkabir şey değildir. Allahu Teala’nın yanında bundan dolayı sorumlu olacaklar-dır.

Ey muvahhid kardeşim! Bütün bunlardan sonra yaptığımız açıklama-ların usûle uygun olduğunu ve kötü olmadığını görmüyor musun? İmamŞafii’nin şöyle dediği nakledilir: “Bid’at ehli birine muhalefet ettiğin zaman,senin kafir olduğunu söyler. Ehl-i Sünnet'ten olan birine muhalefet ettiğinzaman senin hata ettiğini söyler.”

İbn-i Teymiye  Rahimehullah, İbnu’l-Bekri’ye verdiği bir cevabında

şöyle der: “Bu nedenle, ilim ve sünnet ehli, kendilerini tekfir etse bile, muha-lefet eden kişiyi tekfir etmezdi. Çünkü küfür, şer’i bir hükümdür. Bu mesele-de kişinin, kendisine muhalefet edeni, misliyle cezalandırma hakkı yoktur.Bu aynen kendisine iftira eden veya eşi ile zina eden kişiye, yaptığının aynısı ile karşılık vermenin caiz olmaması gibidir. Zira kendisine iftira eden kişiyeiftira etmek ve eşi ile zina eden kişinin eşi ile zina etmek helal değildir. İftira ve zina, Allahu Teala’nın haram kıldığı ve cezasını kendisinin belirlediği

161

7/28/2019 Tekfirde Aşırılıktan Sakındırma Konusunda Otuz Risale-Makdisi

http://slidepdf.com/reader/full/tekfirde-asiriliktan-sakindirma-konusunda-otuz-risale-makdisi 464/531

⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ TEKFİRDE AŞIRILIKTAN SAKINDIRMA KONUSUNDA ⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ 

meselelerdendir. Tekfir de böyledir ve Allahu Teala’nın hakkıdır. Ancak Allah ve Rasulü’nün tekfir ettiği kişi tekfir edilir.”357

“Bid’at ehlinin ayıplarından biri de birbirlerini tekfir etmeleridir. Sün-net ehlinin iyiliklerinden biri de birbirlerini tekfir etmek yerine, hata ettiklerinisöylemeleridir.”358

İbn-i Teymiye yine şöyle der: “Hariciler, Ehl-i Sünnet'i tekfir ederler.Mutezilenin çoğu da muhaliflerini tekfir ederler.359 Raf ızilerin çoğu da böyle-dir. Muhaliflerini tekfir etmeyenler ise, onları fasık sayarlar. Hevalarına uya-rak hareket edenlerin çoğu bir görüş uydurur ve o görüşte kendilerine muha-lefet edenleri tekfir ederler. Ehl-i Sünnet ise, Rasulullah’ın Sallallahu Aleyhi veSellem, Allahu Teala’dan getirdiği hakka uyar ve bu hak konusunda kendile-

rine muhalefet edenleri tekfir etmezler. Onlar hakkı herkesten daha iyi bilirler ve insanlara karşı da herkesten daha merhametlidirler. Nitekim Allahu TealaMüslümanları şöyle nitelemektedir: “Siz, insanların iyiliği için ortaya çıkarıl-mış en hayırlı ümmetsiniz.”360 Ebu Hureyre  Radıyallahu Anhu bu ayetinanlamı hakkında şunu söyler: “İnsanlar için çıkarılmış en hayırlı insanlarsı-nız.””361

Bu konuyu yine İbn-i Teymiye’nin şu sözleriyle bitirmek istiyorum:“Ben bana muhalefet edenlerden hiç rahatsız olmuyorum. Tekfir ederek,fasık sayarak, iftira ederek veya cahiliyye asabiyeti ile hareket ederek hak-

kımda Allahu Teala’nın koyduğu sınırları çiğneyen için ben, onun hakkında Allahu Teala’nın sınırlarını çiğnemem. Aksine ben söylediğimi ve yaptığımı ölçüye göre yapar, adalet terazisi ile tartar ve Allahu Teala’nın indirdiği,insanlara hidayet yaptığı, ihtilaf ettikleri şeylerde hakem kıldığı Kitap’ınauyması için çalışırım. Allahu Teala şöyle buyurur: “Eğer bir hususta anlaş-mazlığa düşerseniz, onu Allah’a ve Rasulü’ne götürün.”362 Senin hakkında Allahu Teala’ya itaatsizlik eden kişiye yapacağın en büyük iyilik, onun hak-kında Allahu Teala’ya itaat etmendir. Çünkü Allahu Teala şöyle buyurur:“Şüphesiz Allah muttaki olanlarla beraberdir ve onlar ihsan sahibi kişiler-

 357 İbn-i Teymiye, 257358 Bu ve bundan önceki aktarılanlar, Ahmed bin İsa’nın, İbnu’l-Kayyim’in kasidesine yaptığı şerhinden alınmıştır. Bkz: 2/406, 407. Yine bakınız: İbn-i Teymiye, Minhacu’s-Sunneti’n-Nebeviyye, 5/251359 Abdulkahir el-Bağdadi, Usuluddin, 343’de Mutezilenin çoğunun muhaliflerini tekfir ettiğini,hatta onları tekfir etmeyenleri de tekfir ettiklerini belirtmektedir.360 3 Al-i İmran/110361

Minhacu’s-Sunne, 5/158362 4 Nisa/59

162

7/28/2019 Tekfirde Aşırılıktan Sakındırma Konusunda Otuz Risale-Makdisi

http://slidepdf.com/reader/full/tekfirde-asiriliktan-sakindirma-konusunda-otuz-risale-makdisi 465/531

⎯ OTUZ RİSALE 

dir.”363 Başka bir ayette ise şöyle geçer: “Eğer sabreder ve Allah’tan korkar-sanız, onların hilesi size hiçbir şekilde zarar vermez. Şüphesiz Allah, onların

yaptı

kları

çepeçevre kuşatmı

ştı

r.”

364

Bu aktardıklarımın tamamından sonra:

Tekfir konusunda, farklı cemaatler içerisinde olan kişilerin yaptıkları  ve bizzat gördüğüm, özellikle uyarıda bulunmak istediğim ve en fazla önem verdiğim hatalar bu aktardıklarımdır. Bunlar benim bildiğim kadar tekfirdeyapılan en meşhur hatalardır. Oldukça yaygın olduklarını görmem sebebi ilebu hataları teker teker işlemeye ve açıklamaya gayret ettim.

Elimden geldiği kadar bu davet ve mensupları için yararlı olmaya,onlardan ifrat ve tefrite kaçanları, Allahu Teala’nın rızası, O’nun dini, Kitabı 

 ve Nebisi'nin Sallallahu Aleyhi ve Sellem sünneti için uyarmaya ve nasihatetmeye çalıştım. İsabet ettiysem, Allahu Teala’nın bir lütfudur. Hamd veminnet O’nadır. O’ndan ihlas ve kabul dilerim. Yanıldıysam, bendendir.Masum olduğumu söyleyip kendimi temize çıkarmıyorum. Yanılmaktan veayağımın kaymasından Allahu Teala’ya sığınırım. Allahu Teala’dan, buçalışmadan dolayı, müçtehidlere vereceği ecirden beni de mahrum etmeme-sini ve beni, üzerinde ihtilaf ettiğim hakka hidayet etmesini dilerim. O diledi-ğini Sırat-ı Müstakim’e iletir.

        

363

16 Nahl/128364 3 Al-i İmran/120)” (İbn-i Teymuyye, Mecmuu’l-Fetava, 3/155-156

163

7/28/2019 Tekfirde Aşırılıktan Sakındırma Konusunda Otuz Risale-Makdisi

http://slidepdf.com/reader/full/tekfirde-asiriliktan-sakindirma-konusunda-otuz-risale-makdisi 466/531

⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ TEKFİRDE AŞIRILIKTAN SAKINDIRMA KONUSUNDA ⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ 

DÖRDÜNCÜ BÖLÜM

HARİCİLERİN GENEL DURUMU VE ONLARINAKİDE VE MENHECLERİNDEN BERAAT İMİZ

HARİCİLERİN DOĞUŞU VE EN ÖNEMLİ AKİDE VEFIRKALARI

“Havaric”; taife anlamında olup, “Haricetün” kelimesinin çoğulu

olan bir isimdir. Bid’atçı

ve sapı

k bir topluluktur. Hak dine, mü’minlerinemirlerine yönelik yapılması gereken itaate ve Müslümanların en hayırlıla-rından olan kişilere karşı çıkışlarından dolayı bu isim ile anılmışlardır.Bid’atlarının çıkışı, Ali bin Ebi Talip’in halifeliği dönemindedir. Kökleri ise,Rasulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem dönemine dayanmaktadır. Buhari, EbuSaid el-Hudri’den şöyle rivayet eder: “Rasulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem bir gün ganimet taksimi yaparken Temimoğullarından Zu’l-Huveysıra lakaplı bir adam: ‘Ey Allah’ın Rasulü adil ol’ dedi. Rasulullah; ‘Yazıklar olsun sana.Ben adil olmazsam kim adil olur’ buyurdu. Bunun üzerine Ömer İbnu’l-Hattab  Radıyallahu Anhu; ‘Bana izin ver de şu adamın boynunu vurayım’dedi. Rasulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurdu: ‘Hayır. Onun bir

164

7/28/2019 Tekfirde Aşırılıktan Sakındırma Konusunda Otuz Risale-Makdisi

http://slidepdf.com/reader/full/tekfirde-asiriliktan-sakindirma-konusunda-otuz-risale-makdisi 467/531

⎯ OTUZ RİSALE 

takım arkadaşları vardır ki, sizden biriniz onların namazı yanında kendinamazını, onların oruçları yanında kendi orucunu hakir görür. Onlar okun

avı

delip çı

ktı

ğı

gibi dinden çı

karlar. Okun demirine bakı

r, onda kan namı

-na bir şey bulunmaz. Sonra okun ağaç kısmına bakılır, orada da bir şeybulunmaz. Sonra okun yelesine bakılır, orada da bir şey bulunmaz. Ok, avınişkenbesi içindeki şeylere ve kana girip çıkmış, fakat onlardan hiçbirşey okayapışıp kalmamıştır. Onlar insanlar arasında bir ayrılma olduğu zamanortaya çıkarlar. Onların alameti iki elinin birinde kadın memesi gibi yahutöteye beriye gidip gelen bir et parçası gibi bir şey bulunan bir adamdır.”

Bu hadis, bu f ırkanın köklerinin ve psikolojik dinamiklerininRasulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem zamanından beri mevcut olduğunu

belirtir. Ortaya çı

kmaları

ise, Ali bin Ebi Talip ile hası

mları

arası

nda tartı

şma ve bölünme başladığı zaman oldu. Yani Osman bin Afvan’ın öldürülmesi veMüslümanlar arasında çatışmaların başlamasından sonra Cemel ve Sıffinolaylarının bir ürünü olarak ortaya çıktılar. Rasulullah’ın Sallallahu Aleyhi veSellem, “Onlar insanlar arasında bir ayrılma olduğu zaman ortaya çıkarlar”sözü, bu gerçeği tam olarak izah eder. Tarih, Rasulullah’ın Sallallahu Aleyhi veSellem söylediğinin aynısını bize bildirmektedir.

Bütün bu olayların başlangıcı şöyle olmuştur: Irak halkından bazı ke-simler Osman’ın akrabalarından bazılarının uygulamalarını beğenmediler ve

bundan dolayı Osman’ı  Radıyallahu Anhu eleştirdiler. Tilavet ve ibadet ilefazla meşgul oldukları için bunlara “Kurra” adı verilirdi. Ne var ki bunlarKur’an’ı yanlış bir şekilde te’vil ederler, zühd, huşu ve başka şeylerde aşırılığakaçarak zorlaştırıcı davranırlardı.365

Osman bin Afvan  Radıyallahu Anhu öldürülünce, Ali bin Ebi Talip’inimamlığını kabul ettiler ve onun yanında savaştılar. Aişe’nin, Talha veZubeyr’in bulunduğu topluluk ise bunlara karşı savaştı. Bunlar Osman’ınkatillerinin yakalanmasını istiyordu. Savaşta Ali galip geldi. Talha ve Zubeyröldürüldü. Bunun üzerine “Kurra” diye adlandırılan bu insanlar, Osman’ın

 ve ona tabi olanların kafir olduğunu söylediler.Sonra Şam valisi olan Muaviye de Osman’ın katillerinin yakalanma-

sını istedi. Ali’nin o katilleri yakalamasına yardım etmesini istedi ve kendisinebey’at etti. Ali ona, “İnsanların itaat ettiği gibi sen de itaat et, onları yakala-yıp hak ile yargılayalım” dedi. Bu iş uzayınca Ali, Irak halkı ve Kurra ileberaber Şam halkı ile savaşmak üzere çıktı.. Muaviye de onlarla savaşmaküzere çıktı. İki taraf Sıffin’de karşılaştı. Aralarında savaş aylarca sürdü. Şam

365

Fethu’l-Bari, “Mürtedlere İstitabenin Uygulanması” kitabı, “İnkarcıların ve HaricilerinÖldürülmesi” babı 

165

7/28/2019 Tekfirde Aşırılıktan Sakındırma Konusunda Otuz Risale-Makdisi

http://slidepdf.com/reader/full/tekfirde-asiriliktan-sakindirma-konusunda-otuz-risale-makdisi 468/531

⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ TEKFİRDE AŞIRILIKTAN SAKINDIRMA KONUSUNDA ⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ 

ordusu yenilmek üzereydi. Mushafları mızrakların ucuna taktılar ve “Sizi Allah’ın Kitabı'na çağırıyoruz” diye seslendiler. Ali savaşın devam etmesini

istiyordu. Başta Kurra olmak üzere taraftarları

ndan bir çok kişi din adı

nasavaşmayı bıraktılar ve Hakem işini kabul etmesi için ona baskı uyguladılar. Allahu Teala’nın şu ayetini de delil gösterdiler: “Kendilerine Kitap'tan bir pay verilenleri görmedin mi? Aralarında Allah'ın Kitabı hükmetsin diye çağrılıyor-lar da, onlardan bir bölümü yüz çeviriyor. Onlar, işte böyle arka dönenler-dir.”366

 Ali’ye “Onlar bizi Allah’ın Kitabı'na çağırıyorlar, sen bizi kılıç sallama-ya çağırıyorsun” dediler. Ali, onlara, “Ben Allah’ın Kitabı'nda olanları biliyo-rum367, Allah’ın hükmüne boyun eğmeleri için onlarla savaşıyorum, onlar

 Allah’ı

n kendilerine emrettiğine itaatsizlik ettiler, ona verdikleri sözüterkettiler ve Kitabı'nı arkalarına attılar” dedi.

Kurra’dan bir grup şöyle dedi: “Ey Ali! Kendisine çağrıldığın zaman Allah’ın Kitabı'na icabet et, aksi halde seni düşmanın eline veririz veya İbn-i Afvan’a yaptığımızı sana da yaparız. Osman, Allah’ın Kitabı ile hükmetmekonusunda bize diretti, biz de onu öldürdük. Vallahi ya kabul edersin veyasana da aynı  şeyi yaparız.” Bunun üzerine Ali şöyle dedi: “Benim, bunuistemediğimi ve sizleri bundan nehyettiğimi unatmayın. Bununla birlikte busöylediklerinizi de unutmayın.”368

Daha sonra bu konuda Şamlılar ile mektuplaştılar ve “Sizden bir ha-kem, bizden bir hakem olsun ve savaşa katılmamış kişiler de onlarla beraberolsunlar. Kimi haklı görürlerse, ona itaat etsinler” dediler. Muaviye, Amr bin As’ı vekil yaptı. Ali, Abdullah bin Abbas’ı vekil yapmak istediyse deKurra’dan olanlar bunu kabul etmediler ve “Sadece Ebu Musa el-Eşari’yikabul ederiz” dediler. Ebu Musa el-Eşari’nin insanları fitne ve savaştannehyettiğini söylediler. Ebu Musa, Hicaz bölgesinin bir yerinde köşeye çekil-mişti. Onu getirdiler ve aralarında “Rahman ve Rahim olan Allah’ın adıyla.Bu, mü’minlerin emirinin verdiği karardır” şeklinde bir tutanak tuttular. Amr

bin As, “Ali’nin ve babasının adını yaz. O sizin emirinizdir, bizim emirimizdeğildir” dedi. Bunun üzerine Ali, “Mü’minlerin emiri ifadesini sil ve “Bu, Alibin Ebi Talib’in verdiği karardır” diye yaz” dedi. Sonra hakem tutanağını yazdılar ve bir süre sonra Irak ile Şam arasında bir yerde, iki hakemin biraraya geleceği günü beklemek üzere ayrıldılar.. Hüküm verilinceye kadar ikitaraf ın, kendi bölgelerine dönmesi kararlaştırıldı.. Sonra insanlar öldürülenle-ri gömmeye başladılar. Ali, Şam ehlinden ellerinde bulunan bir takım esirleri

366 3 Al-i İmran/23367

 Şehristani, El-Milel ve’n-Nihal, 114368 El-Bidaye ve’n-Nihaye, 7/247

166

7/28/2019 Tekfirde Aşırılıktan Sakındırma Konusunda Otuz Risale-Makdisi

http://slidepdf.com/reader/full/tekfirde-asiriliktan-sakindirma-konusunda-otuz-risale-makdisi 469/531

⎯ OTUZ RİSALE 

serbest bıraktı. Aynı şekilde Muaviye’nin elinde olan esirler de serbest bıra-kıldı.

 Abdurrahman bin Ziyad bin Enum, Sıffin halkından sözederek şöyleder: “Bunlar Araptı. Cahiliyye zamanında birbirlerini tanırlardı. Hem İslam ve hem de cahiliyye hamiyetini taşıdılar. Sabrettiler ve kaçmaktan utandılar.Savaş durduğu zaman karşılıklı ölülerini alır ve gömerlerdi. Şabi, bunlarıncennet ehli olduklarını ve birbirlerinden kaçmadıklarını söylemektedir.”369

Daha sonra Haricilerin düşüncelerinin ve akidelerinin kendisi sebebiile çıktığı ilk kı vılcım yaşandı. Ali’nin ordusundan tahkim’de hazır bulunanEş’as bin Kays, Kurra’dan Temim kabilesinden bir kesimin yanına uğradı vetahkim tutanağını onlara okudu. Onlardan Urve bin Cerir ayağa kalktı ve

“Allah’ın dininde insanlara mı hükmolunuyorsunuz?” dedi ve Eş’as’ın atınınarkasına bir kılıç vurdu. Bu söz Haricilerin fitnesinin ilk kı vılcımı ve çıkışları-nın anahtarı oldu.

İbn-i Kesir şöyle der: “Ali’nin ashabından olan Kurra’dan bir kesim,onun bu sözünü doğru olarak kabul ettiler ve “Allah’ın hükmü dışında hü-küm yoktur” dediler. Bundan dolayı kendilerine “Muhakkimiyye” denil-di.”370

Sonra insanlar Sıffin’den ayrılarak memleketlerine döndüler.Muaviye, ordusu ile beraber Şam’a gitti, Ali ise Kufe’ye döndü. Kufe’yegirince bir adam “Ali gitti, ama eli boş döndü” dedi. Bunun üzerine Ali

 Radıyallahu Anhu, “Bırakıp geldiklerimiz, yani Şamlılar onlardan hayırlıdır”dedi ve manzum olarak şöyle söyledi:

“Karde şin, ba şına bir sıkınt ı geldi ğ i zaman sana merhamet ederek sıkınt ını  giderir.

 İşler çatalla şt ı ğ ında durmadan seni kötüleyen ki şi ise, karde şin de ğ ildir.”

Daha sonra Kufe’deki yönetim binasına varıncaya kadar AllahuTeala’yı zikretti. Kufe’ye yaklaştığı sırada ordusundan yaklaşık oniki bin kişi

ayrılmış ve Haruriyye denilen yerde toplanmışlardı. Bu nedenle Haricilere“Haruriler” denilmiştir. Başlarında ise Abdullah bin el-Kevva vardı.. Ayrılma-larının sebebi, Ali’nin birtakım işlerine tepki göstermeleridir. Ali, onlara Abdullah bin Abbas’ı gönderdi. Abdullah onlarla tartıştı ve birçoğu geridöndü. Sonra Ali yanlarına gitti ve onlarla tartıştı. İbnu’l-Kevva ve berabe-rindeki bir topluluk Ali’ye itaat ederek döndüler. Kalanlar ise Nehravan’a

369 El-Bidaye ve’n-Nihaye, 7/278. Burada kastedilen, birbiriyle savaşmalarına rağmen,aralarında İslam hukuna uymalarıdır. Yoksa fitne ortamında ortaya çıkan Hariciler gibi

değildiler.370 Age: 7/297

167

7/28/2019 Tekfirde Aşırılıktan Sakındırma Konusunda Otuz Risale-Makdisi

http://slidepdf.com/reader/full/tekfirde-asiriliktan-sakindirma-konusunda-otuz-risale-makdisi 470/531

⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ TEKFİRDE AŞIRILIKTAN SAKINDIRMA KONUSUNDA ⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ 

gittiler. Ali ile beraber Kufe’ye geri dönenler O’nun tahkim’de alınmış bazı kararlardan vazgeçtiğini etrafa yaydılar ve bu nedenle kendisi ile beraber geri

döndüklerini söylediler. Ali  Radı

yallahu Anhu bunu duyunca bir konuşmayaptı ve böyle bir şeyin asılsız olduğunu söyledi. Onlar ise, Mescid taraf ından“Hüküm ancak Allah’ındır” diye bağırdılar.

Bunun üzerine Ali, “Batıl için kullanılan hak bir söz” diyerek tepkigösterdi ve “Rasulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem birtakım insanların nitelik-lerini bize haber vermişti. Ben o nitelikleri bunlarda görüyorum. Hakkı dille-riyle söylerler ama (boğazını göstererek) buradan geçmez” dedi.371

Taberi372, İbn-i Rezin’den373 sahih bir sened ile şöyle rivayet eder:“Tahkim meydana gelip Ali, Sıffin’dan geri dönünce, bunlar Ali’ye cephe

aldılar. Nehravan’a varıp orada kaldılar. Ali, ordusu ile beraber Kufe’ye girdi.Onlar ise Haruriyye’ye gidip orada kaldılar. Ali onların yanına gitti, onlarlakonuştu ve iki taraf anlaştı ve Kufe'ye döndüler. Bir adam ona geldi ve“Bunlar, senin küfründen döndüğünü anlatıyorlar” dedi. Bunun üzerine Ali

 Radıyallahu Anhu öğle namazında halka bir konuşma yaptı ve bunların söyle-diklerinin ve kendisine karşı yaptıklarının ayıp olduğunu bildirdi. Onlarmescidin değişik yerlerinden ayağa kalkarak “Hüküm ancak Allah’ındır”dediler. Onlardan bir adam parmaklarını kulaklarına sokarak Ali’nin yanınageldi ve “Andolsun ki sana ve senden önceki peygamberlere de (şu husus)

 vahyolunmuştur: Andolsun ki, Allah’a ortak koşarsan, işlerin şüphesiz boşagider ve hüsranda kalanlardan olursun”374 ayetini okudu. Ali  Radıyallahu Anhu ise ona şu ayeti okuyarak cevap verdi: “Sen şimdi sabret. Bil ki Allah’ın va’di gerçektir. (Buna) iyice inanmamış olanlar, sakın seni (üzüntü ve) gev-şekliğe sevketmesin.”375

İmam Ahmed, Hakim ve Beyhaki Abdullah bin Şeddad’dan şöyle ri- vayet eder: “Ali  Radıyallahu Anhu ile, savaş yapıldığı günlerde Irak’tan dön-dükten sonra Aişe ile birlikte oturuyorduk. Aişe bana, “Ey Abdullah, sordu-ğum soruya doğru cevap verecek misin?” dedi. Ben, “Neden doğru cevap

 vermeyeyim ki?” dedim. O, “O zaman Ali’nin öldürdüğü bu kişileri banaanlat” dedi. Ben de şöyle anlattım: “Ali, Muaviye ile yazışma yaptıktan vehakem olayı meydana geldikten sonra Kurra’dan sekiz bin kişi ona karşı çıktılar ve Kufe taraflarında Haruriyye denilen yere gittiler. Bu kişiler Ali’ye,

371 Nesai sahih bir sened ile “Ali’nin özellikleri” babında nakletmektedir, s:32372 Taberi, Tarih, 4/54373  İbn-i Hacer, doğru adının Ebu Zerin olduğunu ve Şiilerden olmakla suçlandığını söyler.Sika bir ravi sayılır.374

39 Zümer/65375 30 Rum/60

168

7/28/2019 Tekfirde Aşırılıktan Sakındırma Konusunda Otuz Risale-Makdisi

http://slidepdf.com/reader/full/tekfirde-asiriliktan-sakindirma-konusunda-otuz-risale-makdisi 471/531

⎯ OTUZ RİSALE 

“Allah’ın sana giydirdiği gömleği çıkardın ve o isimden sıyrıldın. Gittin Al-lah’ın dininde insanları hakem yaptın. Halbuki hüküm ancak Allah’ındır”

dediler. Ali, bu insanları

n kendisinden ayrı

ldı

kları

ve kendisini kı

nadı

kları

 duyunca, “Herkes elinde Kur’an ile mescide gelsin” diyerek çağrı yaptırdı.Mescid, gelen insanlarla dolunca, Ali eline büyük bir mushaf aldı ve eli ileişaret ederek, “Ey Mushaf, insanlara söyle” dedi. Halk, “Ey mü’minlerinemiri! Mushafa ne soruyorsun! O mürekkep ve yapraklardan başka bir şeydeğildir. Biz, ondan bize rivayet edilen şeyleri söylüyoruz” dediler.

 Ali şöyle dedi: “Bana karşı çıkanlar ile benim aramda Allah’ın Kitabı  vardır. Allah kadın ve erkek hakkında şöyle buyurur: Eğer karı kocanınaralarının açılmasından korkarsanız, erkeğin ailesinden bir hakem ve kadının

ailesinden bir hakem gönderin. Bunlar barı

ştı

rmak isterlerse Allah araları

 bulur; şüphesiz Allah her şeyi bilen, her şeyden haberdar olandır.”376 Mu-hammed ümmeti, bir kadın ve erkekten daha çok muhteremdir. Muaviye ileyazışmama ve Ali bin Ebi Talip yazmama karşı çıktılar. Rasulullah Sallallahu

 Aleyhi ve Sellem, Kureyş ile Hudeybiye Antlaşması yaptığında biz de onunlaberaberdik. Rasulullah “Bismillahirrahmanirrahim” yazınca, Kureyş heyeti-nin başında bulunan Suheyl bin Amr, “Bismike Allahumme, yaz” dedi.Rasulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem buna itiraz etmedi. Sonra, “Allah’ınRasulü Muhammed’den Sallallahu Aleyhi ve Sellem” yaz dedi. Suheyl, “Senin Allah’ın Rasul’ü olduğunu bilseydik sana muhalefet etmezdik” dedi ve bunada karşı çıktı. Onun yerine “Bu, Abdullah oğlu Muhammed’in Kureyş ileyaptığı anlaşmadır” diye yazıldı. Allahu Teala, Kur’an’da şöyle buyurur: “Eyiman edenler! And olsun ki, sizin için Allah'a ve ahiret gününe kavuşmayı umanlar ve Allah'ı çok anan kimseler için Rasulullah en güzel örnektir.” 377 

 Ali, onlara Abdullah bin Abbas’ı gönderdi. Onunla beraber gittim veaskerlerinin ortasına kadar vardık. İbnu’l-Kevva ayağa kalktı, halka bir ko-nuşma yaptı ve şöyle dedi: “Ey Kur’an’ın haf ızları, bu Abdullah bin Abbas’ı hanginiz tanımaz. Ben onu Allah’ın Kitabı'ndan tanıyorum. Bu adam, kendi-si ve kavmi hakkında “Bilakis onlar kavgacı bir toplumdur”378 ayetinin indiğikişidir. Onu sahibine geri çevirin ve Allah’ın Kitabı hakkında onunla tartış-mayın.” Bunun üzerine onlardan bazıları söz alarak şöyle dediler: “Vallahionunla Allah’ın Kitabı'yla tartışacağız. Bildiğimiz bir hakkı söylerse, onauyarız. Batıl bir şey söylerse, onu batılı ile cezalandırırız ve sahibine gerigöndeririz.”

376 4 Nisa/35377

33 Ahzab/23378 43 Zuhruf/58

169

7/28/2019 Tekfirde Aşırılıktan Sakındırma Konusunda Otuz Risale-Makdisi

http://slidepdf.com/reader/full/tekfirde-asiriliktan-sakindirma-konusunda-otuz-risale-makdisi 472/531

⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ TEKFİRDE AŞIRILIKTAN SAKINDIRMA KONUSUNDA ⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ 

Üç gün onunla tarıştılar. Onlardan dört bin keşi tevbe ederek geridöndü. İbnu’l-Kevva’da bunu kabul etti ve onları alarak Ali’nin yanına geldi.

 Ali  Radı

yallahu Anhu kalanlara şu haberi gönderdi: “Bizimle insanları

n duru-munu biliyorsunuz. Muhammed ümmeti bir araya gelinceye kadar olduğu-nuz yerde kalınız. O zaman istediğiniz yere gidersiniz. Yol kesmedikçe ve kandavası gütmedikçe, size saldırmayacağız. Ancak bunları yaparsanız, iki taraf arasında savaş olur. Şüphesiz Allahu Teala hain olanları sevmez.”

 Aişe  Radıyallahu Anha, “Ey İbn-i Şeddad, Ali onları öldürdü” dedi.Ben ise dedim ki; “Vallahi, onlar yol kesmedikçe ve kan dökmedikçe, İbn-iHabbab’ı öldürmedikçe ve zimmet ehline saldırmadıkça onların üzerineasker göndermedi.”379

İbn-i Şeddad’ın, İbn-i Habbab’ı öldürdüklerini söylediği kişiler,Nehravan’a gidenlerdir. Bunlar Abdullah bin Abbas’ın ve Ali’nin kendileriyleyaptığı tartışma ile ikna olmayıp Kufe’ye dönmeyi kabul etmeyen topluluk-tur. Sonra Kufe’ye dönenlerden bazı kişiler, onları geri getirmek için yanları-na gitti. Ancak ikna olmadılar. Osman ve Ali’nin imamlığını tenkit ettiler.Başlarına da Abdullah bin Vehb er-Rasibi adında bir Arabı getirdiler. Buadam sahabeden değildir ve idrarını tutamazdı.

Kendilerine “Mü’minlerin emirine itaat ediniz” denildiğinde, “BizeÖmer gibi birini getirin, kabul ederiz” demişlerdi. Ali  Radıyallahu Anhu, dön-

meleri için, onlara adamlar gönderdi. Ancak tahkimden dolayı kafir olduğu-nu kabul etmedikçe ve “mü’minlerin emiri” ifadesinin kaldırılmasını kabuletmesi günahından tevbe etmedikçe dönmeyeceklerini söylediler. Ona,“Mü’minlerin emiri değilsen, kafirlerin emirisin” dediler.

 Ali  Radıyallahu Anhu, onlara bir daha adam gönderdi. Onlar ise gön-derdiği kişiyi öldürmeye kalktılar. Hatta öldürdükleri de söylenir.380 Sonrakendileri gibi inanmayan kişilerin kafir olup kanı, malı ve ırzı helal olacağı konusunda ittifak ettiler. Üzerinde ittifak ettikleri bu işi de yaptılar. Halkasaldırdılar, kendilerine karşı çıkan Müslümanları öldürdüler ve mallarını 

aldılar.Onların bulunduğu bölgede bir yerin valisi381 olan Habbab bin

Eret’in oğlu Abdullah, oğlunun annesi olan bir cariyesi ile beraber onlarınyanına geldi. Ona, “Bize babandan duyduğun Rasulullah’tan bir hadisaktar” dediler. Abdullah şöyle dedi: “Babamdan, Rasulullah’ın Sallallahu

379 İbn-i Kesir, El-Bidaye ve’n-Nihaye, 7/218, senedinin sahih olduğunu söyler.380 İbn-i Kesir, El-Bidaye ve’n-Nihaye, 7/288’de Taberi’den böyle nakletmektedir.381

Fethu’l-Bari, “Mürtedlere İstitabenin Uygulanması” kitabı, “İnkarcıların ve HaricilerinÖldürülmesi” babı.

170

7/28/2019 Tekfirde Aşırılıktan Sakındırma Konusunda Otuz Risale-Makdisi

http://slidepdf.com/reader/full/tekfirde-asiriliktan-sakindirma-konusunda-otuz-risale-makdisi 473/531

⎯ OTUZ RİSALE 

 Aleyhi ve Sellem şöyle dediğini işittim: “Fitne olacak. O zaman oturan ayaktaolandan, ayakta olan yürüyenden, yürüyen koşandan daha hayırlıdır. Katil

olmaktansa, maktul olmak daha iyidir.”Bunun üzerine onu yanlarına aldılar. Yolda onlardan biri zimmet eh-line ait bir domuz gördü ve kılıcıyla vurarak yaraladı. Diğeri ona, “Zımmininmalı olduğu halde niçin vurdun?” dedi ve o domuzun sahibi olan z ımmiyegidip memnun etti. Ve yine hurma ağacından bir hurma düştü. Biri alıpağzına attı. Diğeri ona, “İzin almadan ve parasını ödemeden mi?” dedi.Bunun üzerine düşen hurmayı ağzına alan kişi, onu çıkarıp attı.382

İbn-i Habbab onlara, “Ben haklarım konusunda bu hurmadan dahasaygın olmalıyım” dedi. Bunun üzerine Misma’ denilen biri kılıçla vurup onu

öldürdü. El-Muberred’in söylediğine göre olay şöyledir: “Onlarla karşılaştı-ğında boynunda bir mushaf taşıyordu. “Boynunda taşıdığın bu kitap seniöldürmemizi emrediyor” dediler. O, “Kur’an’ın hayat verdiğine siz de hayat verin, öldürdüğünü siz de öldürün” dedi.”383

Bunun üzerine İbn-i Habbab’ı öldürdüler. Kanı nehrin üzerinde ağ gibi karşı kıyıya kadar aktı. Onun oğlunu da öldürdüler ve karısına geldiler.Kadın; “Ben hamile bir kadınım, Allah’tan korkmaz mısınız?” dedi. Bunarağmen onu da öldürdüler ve karnını deştiler. Ali  Radıyallahu Anhu, bu olay-ları duyunca, ordu ile onların üzerine yürüdü. Yanlarına yaklaştığında Ab-

dullah bin Habbab’ın katilini teslim etmeleri için haber gönderdi. Bununüzerine, “Onu hepimiz öldürdük. Seni de ele geçirirsek öldüreceğiz” dediler. Ali  Radıyallahu Anhu ordusu ile onların üzerine yürüdü. Onlar da mevzi aldı-lar. Sad bin Ubade’nin oğlu Kays onların yanına gelerek nasihat etti. Ancakbir faydası olmadı. Ebu Eyyub el-Ensari de onları kınadı ve yaptıklarınınkötü olduğunu söyledi. Bunun da bir faydası olmadı. Ali onlara yaklaştı venasihat ederek tehdit etti. Onlarla çatışmaya girmeden önce, “Bizden hoş-lanmadığınız nedir?” dedi.

Şöyle dediler: “Cemel Savaşı'nda önünde savaştık. Karşı taraf mağ-

lup olunca mallarını ganimet almayı yasaklamadın, ama kadın ve çocuklarını esir almayı yasakladın. Mallarını helal kılarken neden kadın ve çocuklarını esir almayı helal etmedin? Sana karşı gelmemizin sebeplerinden biri budur.”

 Ali Radıyallahu Anhu şöyle dedi: Mallarını almanıza izin vermemin se-bebi, onların üzerine yürümeden önce Basra’da, Beytu’l-malı yağmalamış olmalarıdır. Kadınlar ve çocuklar bizimle savaşmadılar. Daru’l-İslam’da

382 El-Bidaye ve’n-Nihaye, 7/288. İbn-i Ebi Şeybe’nin rivayetinde “Anlaşmalı birinin hurması-

dır, onu nasıl kendine helal saydın?” diye geçer.383 Muberred, El-Kamil, 2/135

171

7/28/2019 Tekfirde Aşırılıktan Sakındırma Konusunda Otuz Risale-Makdisi

http://slidepdf.com/reader/full/tekfirde-asiriliktan-sakindirma-konusunda-otuz-risale-makdisi 474/531

⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ TEKFİRDE AŞIRILIKTAN SAKINDIRMA KONUSUNDA ⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ 

olmalarından dolayı Müslümanların hükmüne tabidirler. İslam’dan çıkmış dadeğillerdir. Kafir olmayan kişiyi köleleştirmek ise caiz değildir. Varsayalım ki

kadı

nları

almanı

za izin verdim, hanginiz Aişe’yi alı

rdı

?” Dinleyenler bununkarşısında ürperdiler.

Şöyle dediler: “Muaviye ile yaptığın tahkimde yazılan tutanakta“Mü’minlerin emiri” ünvanını karşı taraf ın ısrarı üzerine silmeyi kabul ettin.Sana karşı gelmemizin sebeplerinden biri de budur.” Ali  Radıyallahu Anhu şucevabı verdi: “Rasulullah’ın Sallallahu Aleyhi ve Sellem Hudeybiye günüyaptığının aynısını yaptım.” Onlar; “Hakkın olan bir şeyde neden tahkimikabul ettin?” dediler. Bunun üzerine Ali  Radıyallahu Anhu; “Rasulullah’ınSallallahu Aleyhi ve Sellem Beni Kureyza hakkında Sad bin Muaz’ı hakem

yaptı

ğı

gördüm. İsteseydi yapmayabilirdi. Ben de bir hüküm verdim. Bentahkime karşı çıkarken siz tahkim istiyordunuz. Şimdi ise karşı çıkarak benitekfir ediyorsunuz” dedi ve “Başka itirazınız var mı?” diye ilavede bulundu.Onlar sustular ve o gün sekizyüz kişi daha Ali’ye katıldı. Abdullah bin Vehber-Rasıbi ve Hurkus bin Zuheyr liderliğindeki dört bin kişi ise Ali’ye karşı savaşacaklarını açıkladılar.

 Ali, Ebu Eyyub el-Ensari’ye savaştan önce eman bayrağı dikmesiniemretti. Oraya gelenlerin veya Kufe ve Medain’e gidenlerin eman altındaolacaklarını ve Müslümanların katillerinden başka aralarında herhangi bir

alıp veremediklerinin olmadığını söylemesini istedi.Onlardan büyük bir çoğunluk çekip gittiler ve sadece bin kişi kadar

kaldı. Ali beraberindekilere, “Onlar size saldırmadan siz saldırmayın” dedi.Hariciler “Hüküm ancak Allah’ındır, cennete yürüyelim” diyerek saldırdılar.

Bunun üzerine Ali, “Onlara saldırın, Allah’a yemin ederim bizden onkişi öldürülmez, onlardan ise on kişi kurtulmaz” dedi. O gün Ali’nin ordu-sundan dokuz kişi öldürüldü.384 Hurkus bin Zuheyr, Ali ile müsabakaya çıktı  ve “Ey Ali, seninle sadece Allah rızası ve ahiret yurdu için savaşıyoruz” dedi.Bunun üzerine Ali  Radıyallahu Anhu ona şöyle cevap verdi: “Siz Allahu

Teala’nın haklarında şöyle buyurduğu kişilere benziyorsunuz: “De ki: Size(yaptıkları) işler bakımından en çok ziyana uğrayanı bildirelim mi? (Bunlar)İyi işler yaptıklarını zannettikleri halde, dünya hayatından çabaları boşagiden kimselerdir.”385 Kabe’nin Rabbine yemin ederim ki sen onlardansın.”Daha sonra arkadaşlarıyla beraber üzerine yürüdü. Müsabakada Abdullah

384 Müslim’in, Ali’nin  Radıyallahu Anhu ordusunda bulunan Zeyd bin Vehb el-Cuheni’den

aktardığı rivayette “O gün sadece iki adam öldü” diye geçmektedir.385 18 Kehf/103-104

172

7/28/2019 Tekfirde Aşırılıktan Sakındırma Konusunda Otuz Risale-Makdisi

http://slidepdf.com/reader/full/tekfirde-asiriliktan-sakindirma-konusunda-otuz-risale-makdisi 475/531

⎯ OTUZ RİSALE 

bin Vehb öldürüldü, memeli adam atından yere serildi. Hariciler o günöldürüldüler ve onlardan sadece dokuz kişi kurtuldu.

 Ali bin Ebi Talip Radıyallahu Anhu, o gün beraberindekilerden, meme-li adamı bulmalarını istedi. Onu buldular ve koltuğunun altında kadın göğsügibi bir şişkinliğin olduğunu gördüler. Bunun üzerine Ali  Radıyallahu Anhu;“Allah ve Rasulü doğru söyledi” dedi.386

 Yukarıda geçen Zu’l-huvaysire hadisinde Hariciler ile ilgili olarakRasulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem  şöyle buyurmuştur: “Onlar insanlararasında bir ayrılma olduğu zaman ortaya çıkarlar. Onların alameti iki elininbirinde kadın memesi gibi yahud öteye beriye gidip gelen bir et parçası gibibir şey bulunan bir adamdır.”387 Ebu Said der ki: “Rasulullah’tan Sallallahu

 Aleyhi ve Sellem bunu duyduğuma, ben de beraberinde iken Ali’nin onları öldürdüğüne ve Rasulullah’ın nitelediği gibi bir adamın getirildiğine şahitlikederim.” Haricilerin ilk f ırkası olan Muhakkimiyye’nin ortaya çıkması böyleolmuştur.

Hariciler Ali bin Ebi Talip, Osman bin Afvan, Cemel Savaşı'na katı-lanlar, Muaviye ve taraftarları, iki hakem ve onların hakemliğini kabul eden-ler ve günah işleyen Müslümanları tekfir ederler. Buhari  Rahimehullah, “Ken-dilerine hüccet ikamesi yapıldıktan sonra Hariciler ve mülhidlerin öldürülme-leri” babında Ali’den  Radıyallahu Anhu  şöyle rivayet etmektedir:

“Rasulullah’tan Sallallahu Aleyhi ve Sellem size bir hadis naklettiğim zaman Allah’a yemin ederim ki O’nun adına yalan söylemektense, gökten yeredüşmeyi tercih ederim. Ancak sizinle benim aramda olan şeyler ile ilgilisöylersem, bilin ki savaş taktiktir. Rasulullah’ın Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle dediğini işittim: “Ahirzamanda yaşça küçük, akılca kıt birtakım gençlerçıkacak. Yaratılmışın en hayırlısının sözünü söylerler, Kur’ân’ı okurlar. İman-ları gırtlaklarından öteye geçmez. Okun avı delip geçtiği gibi dinden çıkarlar.Onlara nerede rastlarsanız öldürün. Zîra, onları öldürene, kıyamet günü Allah’ın vereceği ecir vardır.” Ali  Radıyallahu Anhu, hicri otuz üç yılında,

halifeliğinin sonlarına doğru, Nehravan’da onlarla savaşmıştır. Bu savaştansonra onlar, kendilerinden olan Abdullah bin Mulcem’in Ali’yi  Radıyallahu Anhu öldürmesine kadar saklandılar.

Muaviye ile Hasan aralarında anlaşınca, onlardan bir grup yine orta-ya çıktı. Şam ordusu Necile denilen yerde onları bozguna uğrattı. Bundansonra Ziyad ve oğlu Ubeydullah dönemine kadar pasif kaldılar. Ziyad veoğlu Ubeydullah onları, öldürerek ve uzun süreli hapsederek bitirdi.

386

Bu anlatılanların çoğu Bağdadi’nin “El-Farku Beyne’l-Fırak” isimli kitabından alınmıştır.387 Buhari, “Mürtedlere İstitabenin Uygulanması” babı 

173

7/28/2019 Tekfirde Aşırılıktan Sakındırma Konusunda Otuz Risale-Makdisi

http://slidepdf.com/reader/full/tekfirde-asiriliktan-sakindirma-konusunda-otuz-risale-makdisi 476/531

⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ TEKFİRDE AŞIRILIKTAN SAKINDIRMA KONUSUNDA ⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ 

Ziyad’ın ölmesi üzerine çatışma başlayıp Abdullah bin Zubeyr halifeoldu. Bununla birlikte Şam dışında diğer bütün vilayetler ona itaat etti.

Mervan ise isyan ederek Şam’a hakim olup Mı

r’a yöneldi. Hariciler odönemde Irak’ta Nafi’ bin Ezrak liderliğinde bir daha ortaya çıktılar. Bunlar“Ezrakiler” olarak anıldılar. Sayıca en çok ve güç olarak en kuvvetli olanHarici f ırkası bunlardır. İbn-i el-Ezrak’a bey’at ettiler ve onun mü’minlerinemiri olduğunu söylediler. Umman ve Yemame taraf ındaki Haricilerin debunlara katılmasıyla sayıları yirmi bini geçti. Ehvaz, Kirman gibi yerleri işgalettiler ve haraç toplamaya başladılar. Abdullah bin Zubeyr’in askerleri veonlar arasında bu bölgelerde meydana gelen savaşlarda onlar galip geldiler.Bunun üzerine Abdullah bin Zubeyr, Horasan valisi Muhelleb bin Sufra’yabir mektup yazarak onlara karşı savaşmasını emretti. Muhelleb onlarla savaş-tı ve yendi. O savaşta Nafi bin Ezrak öldü. Bu savaştan sonra Ezrakiler,Ubeydullah bin Memun et-Temimi’ye bey’at ettiler. Muhelleb onlarla savaş-maya devam etti ve Ubeydullah’ı da öldürdü. Daha sonra Katari bin el-Fucae’ye bey’at ettiler ve mü’minlerin emiri olarak isimlendirdiler. Onlar ileMuhelleb aralarında savaşlar devam etti. Muhelleb ve tabileri ondokuz seneonlarla savaştılar. Bu savaşlardan bazısı Abdullah bin Zubeyr zamanında,bazısı da Abdulmelik bin Mervan ve Haccac’ın Irak valilliği dönemlerindemeydana geldi. Haccac, Muhelleb’i bunlarla savaşmakla görevlendirdi vekendisine bazı yardımcılar da atadı. Nihayet Allahu Teala yeryüzünü onlar-

dan temizledi.Ezrakilerin dini görüşleri ise şöyledir: "Bu ümmetten kendilerine mu-

halif olanları ve Ali ve Muaviye  Radıyallahu Anhuma arasında gerçekleşenmuhakemeye katılanları müşrik olarak kabul ederler. Kendi görüşlerini pay-laşsalar bile, onlara hicret etmeyen ve savaşta kendilerine yardım etmeyenlerde onlara göre müşriktir. Delil olarak ise Allahu Teala’nın şu ayetlerini göste-rirler: “Allah’a ve Rasulü’ne yalan söyleyenler de oturup kaldılar”388, “Üzer-lerine savaş yazılınca içlerinden bir grup insanlardan, Allah’tan korkar gibi,yahut daha fazla bir korku ile korkmaya başladılar.”389"390 Kendilerinden

olduğunu iddia ederek yanlarına gelen kişileri imtihan etmeyi vacip gördüler.Bu kişiye muhaliflerinden bir esir verilir ve öldürmesi istenir. Eğer öldürürseonun söylediklerini tasdik ederler, öldürmez ise kendisinin müşrik münaf ıkolduğunu söyleyip onu öldürürlerdi.

Muhaliflerinin kadınlarını ve çocuklarını öldürmeyi mübah görürler,onların çocuklarının müşrik olduğunu kabul ederler ve ebedi cehennemlik

388 9 Tevbe/90389

4 Nisa/77390 Şehristani, El-Milel ve’n-Nihal, 125

174

7/28/2019 Tekfirde Aşırılıktan Sakındırma Konusunda Otuz Risale-Makdisi

http://slidepdf.com/reader/full/tekfirde-asiriliktan-sakindirma-konusunda-otuz-risale-makdisi 477/531

⎯ OTUZ RİSALE 

olduğunu söylerler, memleketlerinin daru’l-küfür olduğunu ve orada kadınla-rı ve çocukları öldürmenin caiz olduğunu iddia ederlerdi.

Büyük günah işleyen kişinin, kendisini dinden çıkaran bir küfür işle-diği konusunda ittifak halindedirler ve o kişinin kafirler ile beraber, bu güna-hından dolayı ebedi cehennemlik olduğunu kabul ederler. Delil olarak iseiblisin küfrünü göstererek şöyle derler: “İblis, secde etmeyi sadece kibirlen-mesi sebebi ile kabul etmedi ve Allahu Teala’nın birliğini kabul etiği haldetekfir edildi.” İblisin küfrünün sebebi yüz çevirme ve büyüklenmedir. Nitekim Allahu Teala şöyle buyurur: “İblis hariç hepsi secde ettiler. O, yüz çevirdi vebüyüklük tasladı, böylece kafirlerden oldu.”391 Ayrıca İblis Allah’ın hükmüne ve emrine de itiraz etmiştir. Allahu Teala şöyle buyurur: “(İblis): ‘Ben ondan

daha hayı

rlı

m. Çünkü beni ateşten yarattı

n onu da çamurdan yarattı

n’dedi.”392”

 Ayrıca onlar, Allahu Teala’nın yerine getirilmesini emrettiği emanetiyerine getirmemeyi de kendilerine helal kılarak şöyle dediler: “Muhaliflerimizbirer müşriktir. Bu nedenle onların emanetlerini yerine getirmemiz gerek-mez.”

 Yine bunlar, Kur’an’da bulunmadığını gerekçe göstererek zina edenevli kişinin recm edilmesini kabul etmediler. Hırsızlıkta da sınır tanımayarakaz veya çok hırsızlık yapan herkesin elinin kesilmesi gerektiğini söylediler.393 

Ebu’l-Hasan el-Eş’ari, Ezrakiler’in daru’l-küfürde ikamet eden herkesin kafirolduğunu ve oradan ayrılmadıkları sürece bu hükümlerinin de değişmeyece-ğini söylediklerini belirtmektedir.394

Ezrakilerden sonra Yemame bölgesinde Necdet bin Amir el-Hanefi’nin taraftarları ortaya çıktı ve bunlar da “Necdat” olarak anıldılar.Ortaya çıkmalarının sebebi ise, Nafi bin Ezrak’ın, kendi görüşünü benimse-melerine rağmen kendisine katılmayanların müşrik olduğunu söylemesi vemuhaliflerinin kadın ve çocuklarını öldürmeyi helal görmesidir. Bu sebeptendolayı Nafi bin Ezrak’ın cemaatinden bir topluluk ondan ayrılarak

 Yemame’ye gittiler. Necdet bin Amir, Nafi bin Ezrak’ın askerlerine katılmakisteyen Haricilerden bir toplulukla onları karşıladı. Nafi’den ayrılan bu toplu-luk, Nafi ve adamlarının yaptıklarını onlara anlattılar. Onlar da Yemaye’yedöndüler ve Necdet bin Amir’e bey’at ettiler. Bunlar, kendilerine hicret

391 2 Bakara/34392 7 A’raf/12393 Bütün bunlar için bakınız: El-Bağdadi, El-Farku Beyne’l-Firak, 83-84, Şehristani, El-Milel

 ve’n-Nihal, 120-122’den özet olarak.394 Makalatu’l-İslamiyyin, 1/88

175

7/28/2019 Tekfirde Aşırılıktan Sakındırma Konusunda Otuz Risale-Makdisi

http://slidepdf.com/reader/full/tekfirde-asiriliktan-sakindirma-konusunda-otuz-risale-makdisi 478/531

⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ TEKFİRDE AŞIRILIKTAN SAKINDIRMA KONUSUNDA ⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ 

etmeyenlerin kafir olduğunu iddia edenlerin ve Nafi’nin imam olduğunusavunanların kafir olduğunu söylediler. Daha sonra ise kendi aralarında

Necdet’i eleştirdikleri bazı

meselelerde birbirlerine düştüler ve üç grubaayrıldılar.

Necdet, yukarıda belirtilen görüşlerinden başka, içki cezasının olma-dığını, kendisine haram olana az da olsa bakan, küçük de olsa yalan söyle-yen veya bunlardan birisi üzerinde ısrar eden kişinin de müşrik olduğunu vedin anlayışlarında kendilerine muhalefet edenlerin ateşe gireceklerini söyledi.Bununla birlikte kendisine mensup olanlardan, ısrar etmeksizin içki içen, zinaeden ve hırsızlık yapan kişiyi Müslüman olarak kabul etti.

Mensuplarından bazılarını oğlunun liderliğinde malları ve kadınları 

yağmalamak üzere el-Katif bölgesine gönderdi. Yağmaladıkları malları paylaşma yapmadan yediler ve esir aldıkları kadınları nikahladılar. Bunlargeri dönüp, bu yaptıklarını kendisine haber verdiklerinde, Necdet buna karşı çıktı. Ancak onlar, bu yaptıklarının haram olduğunu bilmediklerini söylediler.Bunun üzerine Necdet onları cehaletleri sebebi ile mazur gördü ve şöylededi: “Hata eden müçtehidi, kedisine hüccet ikamesinde bulunmadan öncetekfir eden, kafir olur.”395

Necdet, bu tür işler yapınca mensuplarının çoğu bunları Haricilerindininde bid’at olan şeyler olarak kabul ettiler. Onu tevbe etmeye çağırdılar

 ve tevbesini de halkın önünde ilan etmesini istediler. Necdet bu istekleriniyerine getirdi. Daha sonra onu tevbe etmeye zorlayanlardan bazıları, buyaptıklarından dolayı pişman oldular ve Necdet’i mazur sayanlara katıldılar.Bu defa Necdet’e şunu söylediler: “Sen imamsın ve içtihad etmek hakkındır.Senden tevbe etmeni istemeye hakkımız yoktur. Bu nedenle yaptığıntevbeden tevbe et. Senden tevbe etmeni isteyenler de tevbe etsin. Aksi haldeseni terkederiz.” Necdet bu istediklerini de yerine getirdi. Böylece aralarındabölündüler. Çoğu onu terketti ve yukarıda belirttiğimiz gibi üç f ırka oldular.Bu f ırkalardan biri, hicri 69 yılında Necdet’i öldürdü.

Haricilerin f ırkaları zamanla daha da çoğaldı. Ne zaman aralarındabir mesele hakkında ihtilaf etseler, bölündüler ve her f ırka diğerinin söyledik-lerinden beri olduğunu ilan etti. Sayılarının yirmi f ırkayı bulduğu belirtilmek-tedir. El-Bağdadi bu f ırkaların isimlerini saymakta ve bunların bölünmeyedevam ettiğini belirtmektedir.396

 395 Şehristani, El-Milel ve’n-Nihal, 123. Bu f ırkaya, içtihadi bazı hükümlerde cehaleti engel

olarak görmelerinden dolayı “Aziriyye” ismi verilmiştir.396 El-Farku Beyne’l-Firak, 72 ve diğer sayfalar.

176

7/28/2019 Tekfirde Aşırılıktan Sakındırma Konusunda Otuz Risale-Makdisi

http://slidepdf.com/reader/full/tekfirde-asiriliktan-sakindirma-konusunda-otuz-risale-makdisi 479/531

⎯ OTUZ RİSALE 

Bunlardan biri de Ahnesiyye olarak isimlendirilen f ırkadır. Bunlar Ahnes adında bir adamın tabileridir ve Salebe bin Mişkan adındaki kişiye

bağlı

olan Sealibiyye f ı

rkası

ndan ayrı

lan altı

f ı

rkadan biridir. Takiyye yur-dunda397 olanların İslam veya küfür üzerinde oldukları hakkında tevakkuf etmek gerektiğini, bu kişiler içerisinden, sadece mü’min olduğunu öğrendik-lerine dostluk ve kafir olduğunu öğrendiklerine ise düşmanlık yapacaklarını söylerler. Bu, onların bid’atlarından biridir.398 

Harici f ırkalarından biri de Beyhesiyye f ırkasıdır. Bunlar EbuBeyhes’in mensuplarıdır. İmamın kafir olması halinde, halkın da kafir olaca-ğını söylerler. Bunlar ise iki f ırkaya bölündüler ve her ikiside Avfiyye adıylaanıldı. Bu iki f ırkadan biri, kendilerine hicret ettikten sonra ayrılan kişiden ve

ayrı

ca cihadı

terkedenlerden beri oldukları

söyledi. Diğer f ı

rka ise, böyle birkişiye dostlukta bulunmaya devam edeceklerini, çünkü onların bu yaptıkları-nın mübah olduğunu söyledi. Bununla birlikte bu f ırkaların ikisi de, imamınkafir olması halinde, orada bulunan ve bulunmayan bütün halkın kafirolacağını kabul ederler.399

Harici f ırkalarından biri de İbadiyye f ırkasıdır. Bunlar Abdullah binİbad’ın tabileridir ve bazıları Ummanlıdır. Bunlar da kendi aralarında f ırkala-ra ayrıldılar. Bu ümmetin kafirlerinin (muhaliflerinin), şirk ve imandan beriolduklarını, yani mü’min veya müşrik değil, kafir olduklarını söylerler. Büyük

günahlardan dolayı Müslümanları tekfir eden diğer f ırkalara muhalefet eder-ler. Büyük günah işleyen kişinin, kendisini dinden çıkaran küfür ile kafirolmadığını, o kişinin nimete nankörlük küfrü işlediğini söylerler. K ıble ehlin-den olan muhaliflerinin kızlarıyla evlenmeyi caiz görürler. İslam ehlindenolan muhaliflerinin memleketini daru’l-Tevhid olarak kabul ederler. AncakMüslümanların yöneticisinin ve askeriyesinin bulunduğu mıntakanın daru’l-baği olduğunu söylerler. Bu nedenle alimler bunları, Haricilerin içerisindenaşırılığı en az ve Ehl-i Sünnet'e en yakın f ırka olarak görmüşlerdir. Diğerf ırkaların aşırılığına karşın, bunların Ehl-i Sünnet'e daha yakın görüşleresahip olmaları, Hariciler arasından orta seviyede olan f ırkaların doğmasınayolaçmıştır. İnsanların İslam’ı veya küfürleri konusunda, gerekli araştırmayı yapmadan önce tevakkuf edileceğini söyleyen Ahseniyye, bu f ırkalardandır.

Harici f ırkalarından biri de Şebibiyye f ırkasıdır. Bunlar Şebib bin Yezid eş-Şeybani’nin tabileridir. Beyhesiyye f ırkasına benzerler.400 Haricilerarasında en güçlü f ırka budur. Önce Musul’da ortaya çıktılar. Haccac, bunla- 397 Takiyye memleketinden maksatları, kendilerine muhalif olan Müslümanların yurdudur.398 El-Farku Beyne’l-Firak, 101399

El-Farku Beyne’l-Firak, 109400 El-Milel ve’n-Nihal, 128

177

7/28/2019 Tekfirde Aşırılıktan Sakındırma Konusunda Otuz Risale-Makdisi

http://slidepdf.com/reader/full/tekfirde-asiriliktan-sakindirma-konusunda-otuz-risale-makdisi 480/531

⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ TEKFİRDE AŞIRILIKTAN SAKINDIRMA KONUSUNDA ⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ 

rın üzerine beş komutan gönderdi, ancak hepsini de birer birer öldürdüler. Yirmi yıl içerisinde Haccac’ın yirmi ordusunu yendiler. Daha sonra Kufe

üzerine yürüdüler ve Haccac’la savaşarak orayı

kuşattı

lar. Annesi Cehize veeşi Ğazale401 beraberinde olduğu halde geceleyin Kufe’ye baskın yaptı. Annesi ve eşi Haricilerin kadınlarından ikiyüz kadınla beraber kılıç kuşanarak ve mızraklar taşıyarak Kufe’ye baskın düzenlediler. Ulu Cami'ye girdiler,bekçilerini ve içinde itikaf halinde olanları öldürdüler. Ğazale minbere çıkıpkonuşma yaptı. Haccac, askerlerinin evlerinde dağınık bir halde bulunması sebebi ile bunlara ses çıkarmadı. Sabah olunca askerleri bir araya geldi.Şebib adamlarıyla beraber mescidde namaz kıldı ve sabah namazının ikirekatında Bakara ve Al-i İmran surelerini okudu.

Sonra Haccac askerleriyle üzerine yürüdü ve Kufe Çarşı

'nda savaş-tılar. Şebib’in adamları öldürüldü, kendisi de yenilerek Enbar’a kaçtı.Haccac, onları takip etti ve geçmekte oldukları Duceyl Köprüsü'nü yıktı. Oesnada köprünün üzerinde olan Şebib, “Bu, Aziz ve Alim olanın takdiri-dir”402 diyerek atıyla beraber hicri 77 yılında suya battı. Suyun diğer taraf ınaulaşabilenler ise Ğazale’ye bey’at ettiler. Bu nedenle işleri yürütebilmesihalinde, kadının emir olmasını caiz görmektedirler. Ğazale, hem binici vehem de büyük cesaret sahibi idi. Hatta Haccac bazı savaşlarda onun önün-den kaçmış, bundan dolayı şairlerden biri onu yererek şöyle demiştir:

“Bana karşı aslandır ama savaşta en ufak bir ıslıktan kaçan tüysüzdeve kuşudur.

Savaşta Ğazale’ye karşı çıksaydın ya! Çıkmadın, çünkü kalbin kuşunkanatları arasındadır”

Daha sonra Haccac’ın askerleri Ğazale’yi ve yanındakileri öldürdü-ler, kalanları da esir aldılar. Hariciler, Emevi Devleti boyunca ve AbbasiDevleti'nin başlarına kadar devlete karşı çıkan küçük gruplar halinde bulun-maya devam ettiler. Ancak akideleri, doğduğu günden bu güne kadar, çeşitliyerlerde bazı insanları etkilemeye devam etti.

Haricilerin genel durumu ve parça parça olan akideleri budur. Onları şöyle özetleyebiliriz:

•   Ali bin Ebi Talip, Osman bin Afvan ve Ali ve Muaviye arasındagerçekleşen hakem tayini olayına katılan herkesi tekfir ederler. Nikahlarıngeçerli olmasını da bu görüşlerini kabul etmeye bağlarlar.403 

401 Annesinin Ğazale ve eşinin Cehize olduğu da söylenir.402

6 En’am/96403 Bakınız: Şehristani, El-Milel ve’n-Nihal, 115

178

7/28/2019 Tekfirde Aşırılıktan Sakındırma Konusunda Otuz Risale-Makdisi

http://slidepdf.com/reader/full/tekfirde-asiriliktan-sakindirma-konusunda-otuz-risale-makdisi 481/531

⎯ OTUZ RİSALE 

•  Zalim sultana karşı isyan ederler. Ebu’l-Hasan el-Eşari,Makalatu’l-İslamiyyin’de bunu aktarmaktadır.

•  Günah işleyen herkesin kafir olduğu konusunda icmaları bu-lunmaktadır. Abdulkahir el-Bağdadi, “Doğru olan, üstadımız Ebu’l-Hasan’ınonlar hakkında söylediğidir” der ve Haricilerin günah işleyen herkesin kafirolduğu konusunda icmalarının bulunmadığını söyler. Buna delil olarak daNecdat f ırkasının, büyük günah işleyen kişinin, kendisini dinden çıkaranküfür ile kafir olmadığı, o kişinin nimete nankörlük küfrü işlediği yönündekigörüşünü aktarır ve şöyle der: “Haricilerden bir topluluk ise şöyle der: ‘Tek-fir, hakkında özel bir tehdidin (va’id) bulunmadığı günahlar sebebiyle olur.Hakkında, bir had cezası olan veya Kur’an’da bir tehdit bulunan günahların

sahipleri, Kur’an’da kendilerine verilen isimden başkası

ile isimlendirilmezler.Mesela zina yapan kişinin isminin ‘Zani’, hırsızlık yapan kişinin isminin ise‘Sarik-hırsız’ olması gibi.”404 

Derim ki, bu konuda icmalarının bulunup bulunmaması önemli de-ğildir. Çünkü bu görüş, cumhurlarının en meşhur söylemidir. Dolayısıyla buonların kurallarından biridir.

İbn-i Teymiye  Rahimehullah  şöyle der: “Haricilerin söylemlerinin te-melini, günahlar sebebi ile insanları tekfir etmeleri oluşturmaktadır. Günaholmayan şeyi günah kabul ederler, Kur’an’a uymanın bir gereği olarak,

mütevatir de olsa, Kur’an’ın zahirine aykırı olan sünnetin terk edilmesinisöylerler, kendilerine muhalefet eden herkesi tekfir ederler ve kendilerinceriddet suçu işlemiş olmaları sebebiyle, asli kafirler hakkında helal saymadık-ları bazı uygulamaları tekfir ettikleri bu kişiler hakkında helal sayarlar. Nite-kim Rasulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem, onlar için şöyle buyurur: “Putpe-restleri bırakır, Müslümanlarla savaşırlar.” Bu nedenle Osman, Ali ve onlarınyanında olanları ve Sıffin Savaşı'na katılan her iki taraf ı tekfir ederler. Onla-rın bu ve buna benzer bir çok çirkin söylemleri bulunmaktadır.”405

 

404

El-Farku Beyne’l-Firak, 73405 Mecmuu’l-Fetava, 3/221

179

7/28/2019 Tekfirde Aşırılıktan Sakındırma Konusunda Otuz Risale-Makdisi

http://slidepdf.com/reader/full/tekfirde-asiriliktan-sakindirma-konusunda-otuz-risale-makdisi 482/531

⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ TEKFİRDE AŞIRILIKTAN SAKINDIRMA KONUSUNDA ⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ 

HARİCİLER İLE SAVAŞIN TÜRÜ

İbn-i Teymiye Rahimehullah, Buhari’de geçen “Onlara nerede rastlar-sanız öldürün. Zîra, onları öldürene, kıyamet günü Allah’ın vereceği ecir vardır” hadisini ve Hariciler ile savaşmaya teş vik eden, onların yer yüzündeöldürülen en şerli kişiler olduğunu belirten diğer hadisleri de belirttiktensonra, bu hadislerde Hariciler ile yapılması emredilen savaşın, saldırganlarakarşı yapılan savunma veya bağiler ile yapılan savaş türünden olmadığını belirterek şöyle der:

“Bunlarla savaşmanın gerekçesi, cesaretlerinin kırılması, fesadlarınınönlenmesi ve itaat altına girmelerinin sağlanmasıdır. Dolayısıyla bunlarnerede yakalanırsa öldürülmezler, yeryüzünde öldürülen en şerli kişilerdeğildir ve öldürülmeleri de emredilmez. Ancak bütün yollara baş vurulduk-tan sonra onlarla savaşılır. Böylece anlaşılmaktadır ki bunlarla savaşmanın vacip olması, dinden çıkacak kadar aşırılığa kaçmaları durumundadır.Rasulullah’ın Sallallahu Aleyhi ve Sellem, Ali’den  Radıyallahu Anhu rivayetedilen hadisinde geçen sözleri buna delalet etmektedir: “Okun avı delipgeçtiği gibi dinden çıkarlar. Onlara nerede rastlarsanız öldürün.” Hadis,onlarla yapılan savaşı, dinden çıkmalarına bağlamıştır. Böylece onlarlasavaşılmayı gerektiren sebebin dinden çıkmaları olduğu anlaşılmaktadır..”

“Ali’nin  Radıyallahu Anhu, ilk ortaya çıktıklarında bunlarla savaşma-masının sebebi, Rasulullah’ın nitelediği taifeden olup olmadıklarının yeterin-ce açığa çıkmaması sebebiyledir. Ancak ne zaman ki onlar İbn-i Habbab’ı öldürüp, insanların kadın ve çocuklarına saldırdıklarında, “Putperestleribırakır, Müslümanlarla savaşırlar” sözündeki vasf ı kazandılar. Böylece onla-rın dinden çıkan topluluk olduğu da anlaşılmış oldu. Ali  Radıyallahu Anhu,Müslümanlara saldırmalarından önce onlarla savaşsaydı, kabilelerinin bunla-ra sahip çıkmaları ve Ali’yi terketmeleri ihtimali vardı. Rasulullah’ın Sallallahu

 Aleyhi ve Sellem, Medine’ye geldiği ilk dönemlerde münaf ıklara samimi

davrandığı gibi, Ali’nin de askerlerinin gönlünü kazanması ve idare altınaalması gerekirdi.”406

İbn-i Teymiye Rahimehullah başka bir yerde ise bunlarla savaşmanın,zekatı vermeyi red edenler ile yapılan savaş türünden olduğunu belirterekşöyle der: “Zekatı vermeyenler, Hariciler ve benzerleriyle yapılan savaş,Sıffin ve Cemel Savaşları gibi değildir. Önceki imamların cumhuru bunuböyle kabul ederler. Bu, Ehl-i Sünnet ve’l-Cemaat mezhebinin akidesi oldu-

 406 İbn-i Teymiye, Es-Sarimu’l-Meslul, 183-184

180

7/28/2019 Tekfirde Aşırılıktan Sakındırma Konusunda Otuz Risale-Makdisi

http://slidepdf.com/reader/full/tekfirde-asiriliktan-sakindirma-konusunda-otuz-risale-makdisi 483/531

⎯ OTUZ RİSALE 

ğu gibi, Ahmed bin Hanbel ve diğer hadis imamlarının ve Malik gibi Medineehlinin de mezhebidir..”

“Nass ve icma bu iki savaş türü arasında ayırım yapmıştır. Ali’nindavranışı da bu savaşın farklı olduğunu göstermektedir. Rasulullah’ınSallallahu Aleyhi ve Sellem hadisleri uyarınca Hariciler ile savaştı ve sahabe-den kimse ona bu konuda karşı çıkmadı. Ancak Ali  Radıyallahu Anhu SıffinSavaşı hakkında, ne kadar isteksiz olduğunu ve ondan nefret ettiğini sık sıkbelirtmiş, Cemel Savaşı'na katılanlar için ise, “Bize karşı ayaklanan kardeşle-rimiz” demiştir. K ılıç onları temizlemiş ve her iki taraftan ölenlerin cenazenamazlarını kılmıştır..”407

İbn Teymiye, yukarıda bir kısmı aktarılan hadisleri nakleder ve şöyle

der: “Bütün ümmet Haricilerin ve sapıklıklarının kötülüğü hakkında ittifakhalindedir. Ancak tekfir edilmeleri konusunda İmam Malik ve Ahmed’inmezheplerinde iki görüş bulunmaktadır. Şafii’nin mezhebindeki görüşlerarasında da fark vardır. İmam Ahmed ve başkalarından iki görüş nakledilir.Bir görüşe göre onlar baği hükmündedirler. Diğer görüşe göre ise onlarmürted kafirler hükmündedir. Onlarla savaşa önce başlamak, esirleriniöldürmek, kaçanları takip etmek caizdir. Kendisine güç yetirilenlerine istitabeuygulanır. Tevbe etmez ise öldürülür. Nitekim vacip olduğunu kabul ettiklerihalde zekatı vermeyenlerin, Müslümanların imamına karşı savaşmaları ha-

linde, onların kafir olup olmadıkları konusunda da, İmam Ahmed’ten ikigörüş rivayet edilmektedir.

Bütün bunlar göstermektedir ki Ebu Bekir’in  Radıyallahu Anhu zekat vermeyenler ile ve Ali’nin  Radıyallahu Anhu Hariciler ile savaşı, Cemel veSıffin Savaşları türünden değildir. Ali ve başkalarının Hariciler ile ilgili söyle-dikleri de onların İslam’dan dönen mürtedler gibi olmadıklarını göstermekte-dir. İmam Ahmed ve diğerlerinden nakledilen de budur. Bununla birlikteonların hükmü, Cemel ve Sıffin Savaşına katılanların hükmü gibi de değildir.Bunlar hem zekat vermemeleri sebebi ile kendileri ile savaşılanlar ve hem de

Cemel ve Sıffin Savaşına katılardan farklı üçüncü bir türdür. Onlar hakkındasöylenen üç görüşten en sahih olanı budur.”408

 

407

Mecmuu’l-Fetava, 28/281408 Mecmuu’l-Fetava, 28/281-283. Ayrıca bakınız: 4/276-277

181

7/28/2019 Tekfirde Aşırılıktan Sakındırma Konusunda Otuz Risale-Makdisi

http://slidepdf.com/reader/full/tekfirde-asiriliktan-sakindirma-konusunda-otuz-risale-makdisi 484/531

⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ TEKFİRDE AŞIRILIKTAN SAKINDIRMA KONUSUNDA ⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ 

HARİCİLERİN TEKFİR EDİLMESİ 

 Alimler, Haricilerin tekfiri konusunda ihtilaf etmişlerdir. Onları tekfiredenler delil olarak, Müslüman kardeşini tekfir eden kişiyi kafir olmaklatehdit eden hadisleri gösterirler. Haricilerin tekfiri konusunda İmam Malik ve Ahmed’in mezheplerinde alimlerin iki meşhur görüşü bulunmaktadır. Şa-fii’nin mezhebinde de bu konuda görüş ayrılıkları vardır. Bu nedenle İmam Ahmed ve diğer alimlerin meşhur olan görüşlerinden birine göre bunlar baği ve diğerine göre ise bunlar mürted kafirler hükmündedir.

 Alimlerin çoğu ve Ehl-i Sünnet'in cumhuru, te’villerinden dolayı Ha-ricileri tekfir etmezler. Hatta Hattabi bu konuda icma olduğunu iddia ederekşöyle der: “İslam alimleri, sapıklıklarına rağmen Haricilerin Müslüman f ırka-lardan biri olduğunda icma etmişler, onlardan olan kadınlarla evlenmeyi,kestiklerini yemeyi caiz görmüşler ve İslam’ın aslına sarıldıkları sürece tekfiredilmeyeceklerini söylemişlerdir.”409

İbn-i Battal şöyle der: “Alimlerin cumhuru, Haricilerin İslam’dançıkmadıklarını söylemiştir. Çünkü hadiste “Yukarıda olması konusundatartışmaktadır” denilmektedir. Tartışmak, şüphe etmekten ileri gelir. Şüphe-nin bulunması halinde ise, İslam’dan çıktıklarına hükmedilemez. Çünküİslam’a girdiği kesin olan bir kişinin, İslam’dan çıktığı da ancak kesin bir delilile sabit olur. Ali’ye  Radıyallahu Anhu, Nehravan ehli hakkında, onların kafirolup olmadıkları soruldu. Bunun üzerine o, “Onlar küfürden kaçtılar” diyecevap verdi.”410

 Ali’nin bu sözü, birbirini takviye eden değişik yollardan rivayet edil-miştir. İbn-i Ebi Şeybe de Musannef’inde (15/332) Tarık bin Şihab’dan şunurivayet etmiştir: “Ali’nin yanındaydım. Nehravan’da olanların müşrik olupolmadıkları kendisine soruldu. O, ‘Zaten şirkten kaçtılar’ dedi. ‘Münaf ıkmıdırlar?’ diye soruldu. O, ‘Münaf ıklar Allah’ı az anarlar’ dedi. Bunun üzeri-

ne, ‘Peki onlar nedir?’ diye sorulunca şöyle cevap verdi: ‘Bize karşı

isyanetmiş bir topluluktur.’”

Bu hüküm, onun zamanında bulunan Muhakkime ve benzerleri içinde geçerlidir. Hariciler gibi heva ehli olan kişileri tekfir etmeme konusundafakihler bu tür rivayetleri delil olarak gösterirler. Sahabe ve Tabi’in, Harura

409 Fethu’l-Bari, “Mürtedlere istitabenin uygulanması” kitabı, “İnkarcıların ve Haricilerin

Öldürülmesi” babı.410 Fethu’l-Bari’den naklen.

182

7/28/2019 Tekfirde Aşırılıktan Sakındırma Konusunda Otuz Risale-Makdisi

http://slidepdf.com/reader/full/tekfirde-asiriliktan-sakindirma-konusunda-otuz-risale-makdisi 485/531

⎯ OTUZ RİSALE 

ehlinin miraslarını, Müslüman mezarlığına gömülmelerini ve İslam’ın diğerhükümlerinin kendilerine uygulanmasını geçerli saymışlardır.411

 Ancak onlardan sonra gelen birtakım topluluklar, bozuk akidelerindeaşırıya gitmiş ve İbn-i Hazm’ın belirttiği gibi, beş vakit namazı inkar etmişler ve vacip olan namazın, sabah ve akşam namazları olduğunu söylemişlerdir.Bazıları Mecusilikten bir uygulamayı alarak dine katmış, çocuğunun, karde-şinin veya bacısının kızları ile nikah yapmayı caiz görmüşlerdir. Kimileri de Yusuf Suresi'nin Kur’an’dan bir sure olduğunu inkar etmiş412 ve “La İlaheİllallah” diyen bir kişinin, kalbinde küfür olan bir itikadı olsa da AllahuTeala’nın katında mü’min olduğunu iddia etmişlerdir.

En doğrusu, bu ve benzeri şeyleri söyleyenler ile diğerlerini birbirin-

den ayırmaktır. Belki de Haricileri tekfir edenler, bu gibi sözleri söyleyenlerikastetmişlerdir. İbn-i Hazm şöyle der: “En kötüleri, durumları aktarılan buaşırılarıdır. Hak ehline en yakın olanları ise İbadiyye f ırkasıdır.”

411 Bakınız: Eş-Şifa, 2/257412

Bu ve önceki görüşler Meymuniyye f ırkasına nisbet edilir. Bakınız: El-Farku Beyne’l-Firak,96, Şehristani, El-Milel ve’n-Nihal, 129

183

7/28/2019 Tekfirde Aşırılıktan Sakındırma Konusunda Otuz Risale-Makdisi

http://slidepdf.com/reader/full/tekfirde-asiriliktan-sakindirma-konusunda-otuz-risale-makdisi 486/531

⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ TEKFİRDE AŞIRILIKTAN SAKINDIRMA KONUSUNDA ⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ 

HARİCİLERİN Nİ TELİKLERİ VE ONLARA EN ÇOK

BENZEYENLERA- Buraya kadar aktarılan tarihsel ve akidevi bilgilerden, bu sapık f ır-

kanın nitelikleri ve ahlakı ortaya çıkmıştır. Onlardan sakındırmak, onlarlailişkimizin olmadığını belirtmek ve farkında olmadan birilerinin bizleri onlarınnitelikleriyle nitelemesinin önüne geçmek için bu f ırkanın en önemli özellikle-rini ve ahlakını belirtmek istiyorum.

Bunlar, Müslümanları tekfir etme konusunda taşkın ve cesurdurlar.Hatta en üstün kuşaklar olduğu belirtilen sahabe ve tabi’inden olan insanları 

bile tekfir etme konusunda pervası

zdı

rlar. Tekfir ettiklerinin başı

nda Osman, Ali, Aişe, Talha, Zubeyr, Ebu Musa el-Eşari, Amr bin As, Muaviye ve diğerle-ri gelmektedir. İbn-i Ömer bunlar için şöyle der: “Bunlar, insanların en şerli-leridir. Kafirler hakkında inen ayetleri almış ve Müslümanlara uygulamışlar-dır.”413

Tekfir ettiklerinin canlarını, mallarını ve namuslarını da helal görürler.Muhaliflerini öldürür, mallarını ganimet olarak alır ve kadınlarını esir edinir-ler. İbn-i Habbab’ı öldürdüklerini ve hamile olan eşinin karnını yardıklarını yukarıda aktarmıştık. Müslümanlar hakkında sergiledikleri bu aşırılığa karşın,

müşrik ve kafirlere karşı soğuk ve yapay bir takva gösterisinde bulunurlar.İbn-i Habbab’ı öldürmelerine rağmen, zimmet ehlinden olan birinin, birhurmasını yemekten kaçındıklarını ve domuzunu yaraladıkları için sahibin-den helallik dilediklerini aktardık. Bu ise Rasulullah’ın Sallallahu Aleyhi veSellem onlar için söylediği “Putperestleri bırakır, Müslümanlarla savaşırlar”sözünün doğruluğunu gösterir.

Kurtubi  Rahimehullah, el-Mufhim’de, onların bu özelliğini belirttiktensonra şöyle der: “Bütün bunlar, ilim nuru ile gönülleri aydınlanmamış veilmin sağlam ipine sarılmamış olan cahillere kulluk etmeleri sebebiyledir.

Öncüleri olan kişinin Rasulullah’ın Sallallahu Aleyhi ve Sellem ganimeti paylaş-tırmasını reddetmesi ve haksızlık olarak nitelemesi onların ne olduğunugöstermektedir. Allahu Teala korusun!”414

Müslümanların en hayırlılarına karşı pervasızlıkları, haksızlıkları vetaşkınlıkları, ispat edemeden ve sadece kötü zan ile insanların hatalarını bayraklaştırmaları da bunların temel niteliklerindendir. Onların bu durumune kadar kibirli olduklarını, nefislerine uyduklarını, Müslümanları nasıl hor

413

Buhari muallak olarak, “İnkarcıların ve Haricilerin Öldürülmesi” babında rivayet etmiştir.414 Fethu’l-Bari, “Mürtedlere İstitabenin Uygulanması” kitabı 

184

7/28/2019 Tekfirde Aşırılıktan Sakındırma Konusunda Otuz Risale-Makdisi

http://slidepdf.com/reader/full/tekfirde-asiriliktan-sakindirma-konusunda-otuz-risale-makdisi 487/531

⎯ OTUZ RİSALE 

gördüklerini ve onlara nasıl tepeden baktıklarını gösterir. Onların öncüsüolan Zu’l-huvaysira, cüretkarlık ederek Rasulullah’a Sallallahu Aleyhi ve Sellem 

“Adaletli ol” başka bir rivayette “Adaletli davranmı

yorsun” ve yine başka birrivayette ise “Görüyorum ki adaletli davranmıyorsun” diyecek küstahlığı göstermiştir.

Böyle olunca, tahkim tutanağında mü’minlerin emiri yerine, kendiismini yazdığı için Ali’ye, “Mü’minlerin emiri değilsen, kafirlerin emirisin”demeleri çok görülmez. Halbuki ondan önce kendileri tahkime gidilmesimeselesinde ısrar etmiş ve “Ey Ali, kendisine çağrıldığın zaman Allah’ınKitabı'na icabet et, aksi halde seni düşmanın eline veririz veya İbn-i Afvan’ayaptığımızı sana da yaparız” demişlerdir. Dolayısıyla Rasulullah’ın Sallallahu

 Aleyhi ve Sellem onlar hakkı

nda buyurduğu, “Dillerinden Kur’an dökülür amaşiddetlidirler” sözü tam yerindedir. Halbuki İslam, inatçı davranan ve karşı koyan kafirlere karşı şiddetli olmayı teş vik etmiş, bununla birlikte Müslüman-lara karşı şefkat ve merhamet ile davranmayı emretmiştir. Hariciler ise bunutam tersine çevirmişlerdir.

Ebu Ya’la, Enes’ten merfu olarak şöyle rivayet eder: “Aranızda öylebir topluluk var ki, ibadetlerine insanlar hayran kalır. Bunların kendileri deyaptıklarını beğenirler. Ancak okun yaydan çıktığı gibi dinden çıkarlar.”415

Haricilerin kendilerini ve liderlerini beğenmesinin en açık ifadesi, in-

sanların en kötüleri olmasına rağmen onları çokça övmeleridir. Halbuki aynı kişiler sahabeye sövmekte, hakaret etmekte ve hatta tekfir etmektedir.

Şatıbi, Sapık f ırkalardan ve Haricilerden söz ederken şöyle der: “Ha-riciler, Allahu Teala ve Rasulü’nün Sallallahu Aleyhi ve Sellem övdüğünü vesalih selefin övülmesinde ittifak ettiği kişileri yerdiler. Salih selefin ittifaklakötülediği ve Ali’yi öldüren Abdurrahman bin Mülcem gibi kişileri övdüler ve Ali’yi  Radıyallahu Anhu öldürmesini onayladılar. Allahu Teala’nın, “İnsanlar-dan öyleleri de var ki Allah’ın rızasını almak için kendini satar (feda eder)”416 ayetinin İbn-i Mülcem hakkında indiğini ve bundan önceki “İnsanlardan

öyleleri vardır ki, dünya hayatı hakkında söyledikleri hoşuna gider”417 ayeti-nin ise Ali  Radıyallahu Anhu hakkında indiğini söylediler. Allah onların canını alsın, ne kadar da yalan söylüyorlar. Umran bin Hittan 418  İbn-i Mülcem’işöyle övmektedir:

415 Ebu Ya’la, 3/1007416 2 Bakara/207417 2 Bakara/204418

Bu, İmran bin Hittan es-Sedusi’dir. Haricilerin önde gelen şair ve hatiplerindendir. Hicri 84yılında öldü. Haricilerin mezhebine katılmasının sebebi, onların anlayışında olan amcasının

185

7/28/2019 Tekfirde Aşırılıktan Sakındırma Konusunda Otuz Risale-Makdisi

http://slidepdf.com/reader/full/tekfirde-asiriliktan-sakindirma-konusunda-otuz-risale-makdisi 488/531

⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ TEKFİRDE AŞIRILIKTAN SAKINDIRMA KONUSUNDA ⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ 

“Muttaki adam öyle bir vuru ş vurdu ki, onunla Ar  ş’ın sahibinin r ı zasını kazanmak istedi.

 Ne zaman aklıma gelse, onu Allah’a kar  şı görevini en iyi yapmı ş ki şi olarak sayar ım.”

 Allah kendisine lanet etsin, nasıl da yalan söylüyor.” 419

Onların bir diğer vasıfları ise, şer’i delilleri anlamadan, Şari’nin on-dan maksadını kavramadan ve nassların neye delalet ettiğini bilmedenhüküm vermeleridir. Anlayışları bozuktur. Nitekim Rasulullah Sallallahu Aleyhive Sellem onları, “akılca kıt”420 diye nitelemiştir. Sünnetin, Kur’an’ı açıkla-masından kendilerini mahrum bıraktıkları için bocalamışlar, meselelerdebirbirlerini tekfir etmişler, sonra tevbe etmişler ancak daha sonra yaptıkları 

bu tevbenin de hata olduğunu söylemişlerdir. Veya başka bir görüşe yönel-mişler ve öncekinden tevbe etmişler, ama daha sonra o tevbeden de vazgeçmişler ve aksi halde kafir olacaklarını söylemişlerdir. Bütün bunlardelillendirme yöntemini bilmedikleri ve kavrayışlarının yetersizliği sebebiyleolmuştur.

Muberred, el-Kamil’de şöyle anlatır: “Haşimoğullarının bir velisi Nafibin Ezrak’a gelmiş ve şöyle demiş: ‘Müşriklerin çocukları ateştedir, bizemuhalefet edenler de müşriktir. Dolayısıyla onların çocuklarını öldürmemizhelaldir.’ Bunun üzerine Nafi kendisine, ‘Kafir oldun ve kendin delil getirdin’demiştir.421 Adam; ‘Allah’ın Kitabı'ndan sana bunun delilini getirmezsembeni öldür’ dedi ve şu ayeti okudu: “Nuh dedi ki: ‘Rabbim, yeryüzünde

bir kızı ile evlenmesidir. Evlendiği kadının görüşüne meyletmiştir. Buhari bundan hadis rivayetettiği için eleştirilmiştir. Halbuki sadece ipek giymenin haramlığına dair bir rivayet nakletmiştir.Bunu da tabi rivayetler arasında belirtmiştir. Sözkonusu hadisin Buhari’de başka yolları daaktarılır. Bunun için, Fethu’l-Bari’nin mukkadimesine bakınız.Buhari’nin Haricilerin görüşlerine meyletmeden önceki durumuna bakarak ondan rivayettebulunduğu söylenir. Başkaları ise, ömrünün sonunda Haricilikten vazgeçtiğini belirtmektedir.

Bununla birlikte Ebu Davud şöyle der: “Fırka mensupları arasında hadisleri en sahih olanlarHaricilerdir.” Daha sonra ise İmran ve başkalarını zikretmiştir. Çünkü Hariciler yalan söyle-meyi küfür olarak görürler. İbnu’l-Kayyim Rahimehullah şöyle der: “Günahlar sebebiyle tekfireden ve yalan söylemeyi bu tür günahlardan görenlerin şahitliği, böyle olmayanların şahitli-ğinden daha makbuldür. Selef de, halef de bunların şahitliğini kabul etmeye devam etmiştir.”Et-Turuku’l-Hukmiyye, 232419 El-İtisam, 2/268. Buna cevap vermek için yazılmış beyitler ile ilgili olarak el-Bağdadi’nin,el-Farku Beyne’l-Fırak isimli kitabı, 93. Sayfaya bakınız.420 Müslim’in rivayet ettiği hadisten bir bölümdür.421 Nafi’nin ona “sapıttın”, “yanıldın”, “hata ettin” gibi bir şey söylemeden hemen “kafir

oldun” demesine dikkat etmek gerekir. Öldürme, insanların kanını helal sayma ve küfürhükmünün sonuçlarını uygulama meselelerinde ne kadar acele davranmaktadırlar.

186

7/28/2019 Tekfirde Aşırılıktan Sakındırma Konusunda Otuz Risale-Makdisi

http://slidepdf.com/reader/full/tekfirde-asiriliktan-sakindirma-konusunda-otuz-risale-makdisi 489/531

⎯ OTUZ RİSALE 

kafirlerden hiç kimseyi bırakma. Çünkü sen onları bırakırsan kullarını saptı-rırlar; yalnız ahlaksız, nankör (insanlar) doğururlar.”422 Bunun üzerine Nafi,

kendilerine muhalefet edenlerin çocukları

n da cehennemlik olduğunu veöldürülebileceklerini söyleyerek şunu ilave etti: “Yaşadıkları memleket, küfürmemleketidir. Ve bundan sadece imanını izhar eden hariç tutulur. Gerikalanının kestiklerini yemek, kadınlarıyla evlenmek ve onlara mirasçı olmakhelal değildir.”

Nuh’un  Aleyhisselam kavmini dokuz yüz elli yıl İslam’a davet ettiğihalde, davetine karşı parmaklarıyla kulaklarını tıkayan, elbiselerine bürünen ve kibirlendikçe kibirlenenler için söylediği sözlerini hatalı bir şekilde kendile-rine delil göstermişlerdir. Allahu Teala, Nuh’a Aleyhisselam şöyle vahyetmişti:

“..artı

k kavminden iman etmiş olanlardan başkası

(sana) asla iman etmeye-cek.”423 Nuh’un  Aleyhisselam kafirler için söylediğini insanların en hayırlı kişileri ve çocukları için söylemektedirler. Çünkü basiretli ve yeterli bir anla-ma ve kavrama yeteneğine sahip değildirler. Akılları doğru istidlal yapmak-tan uzaktır.

Bu durumları Rasulullah’ın Sallallahu Aleyhi ve Sellem, onlar için bu-yurduğu “Kur’an’ı okurlar ama boğazlarından aşağı inmez” sözünün nekadar doğru olduğunu gösterir. Nevevi  Rahimehullah  şöyle der: “Bundanmaksat, dilleriyle tekrar etmekten başka Kur’an’dan nasiplerinin olmadığını,

kalplerine ulaşması bir yana, gırtlaklarından aşağıya bile geçmediğini belirt-mektir. Çünkü Kur’an okumaktan maksat, kalpte anlamak ve üzerinde dü-şünmektir.”

Şer’i ahkamda katı tutum takınmaları, Allahu Teala’nın Müslümanlariçin tanıdığı kolaylığı tanımamaları ve ümmetin işini zorlaştırmaları da onla-rın vasıflarındandır. Onlardan bazıları hayızlı kadının kılmadığı namazları sonra kaza etmesini vacip görmüş, hırsızlıkta nisap ölçüsünü gözetmeden az veya çok mal çalan kişinin elini omuzdan kesmiş, kendilerine hicret etmeyi vacip saymış, kendi mezheplerinden de olsalar muhaliflerine karşı kendi

yanlarında savaşmayan kişileri tekfir etmiş, kadınlar da dahil kendilerinehicret etmede birbirlerini mazur görmemiş, mezheplerinden olmayan birerkek ile evlenmeye ailesi taraf ından zorlanan bir kadını, “Daru’l-küfürdeikamet eden herkes kafirdir ve oradan hicret etmesi gerekir” diyerek kendile-rine hicret etmediği için tekfir etmişlerdir.424

 422 71 Nuh/26-27423

11 Hud/36424 Eş’ari, Makalat, 1/88

187

7/28/2019 Tekfirde Aşırılıktan Sakındırma Konusunda Otuz Risale-Makdisi

http://slidepdf.com/reader/full/tekfirde-asiriliktan-sakindirma-konusunda-otuz-risale-makdisi 490/531

⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ TEKFİRDE AŞIRILIKTAN SAKINDIRMA KONUSUNDA ⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ 

Bu nedenle ilk dönemlerdeki Müslümanlar, Allahu Teala’nın kolaylıktanıdığını zorlaştıran herkesin Haricilerden olduğunu düşünürdü. Buhari ve

Müslim, Muaze adı

ndaki kadı

ndan şöyle rivayet ederler: “Aişe’ye; ‘Hayı

zlı

 kadın neden orucu kaza ediyor da namazı kaza etmiyor?’ diye sordum.Bana; ‘Sen Harurilerden misin?’ dedi. Ben; ‘Hayır, ama soruyorum’ dedim.Bunun üzerine şöyle dedi: ‘Hayızlı olduğumuz zaman orucu kaza etmemizemredildi ancak namazı kaza etmemiz emredilmedi.’”

Onların niteliklerinden biri de, müteşabih ayetlere uymaları ve muh-kem olan ayetleri ölçü almamalarıdır. Taberi, Tehzibu’l-Asar’da, İbn-iHacer’in sahih olduğunu bildirdiği bir sened ile Hariciler hakkında İbn-i Abbas’tan  Radıyallahu Anhuma  şöyle rivayet eder: “Kur’an’ın muhkemlerine

iman ederler ancak müteşabihleri ile helak olurlar.”425

Bu nedenle sahabe  Radıyallahu Anhum, bu şekilde davranan birinigördüklerinde onu Haricilerden zannederdi. Subayğ bin İsl hadisinde EbuOsman en-Nehdi’den şöyle rivayet edilmektedir: “Beni Yarbu veya BeniTemim’den bir adam Ömer İbnu’l-Hattab’a, Zariyat, Naziat, Murselat veyabaşka bazı ayetler hakkında sordu. Ömer ona, ‘Başını göreyim, Allah’ayemin ederim saçının traş edildiğini görseydim başını vururdum’ dedi veBasra halkına onunla oturup kalkmamalarını yazdı. Şöyle denmiştir: ‘Yüz kişide olsalar, o adam geldiği zaman dağılırlardı.’”426

Tabi’in’in bakışı böyledir. Malik, Muvatta’da, Said bin Mansur Sü-nen’de ve Beyhaki (8/96) Rabia bin Ebi Abdurrahman’dan şöyle rivayetederler: “Said bin Museyyeb’e; ‘Kadın parmağını kesmenin cezası nedir?’diye sordum. ‘On deve’ diye cevap verdi. Ben; ‘İki parmağı kesilirse, cezası ne olur?’ diye sordum. ‘Yirmi deve’ dedi. Ben; ‘Üç parmak kesilirse’ dedim.‘Otuz deve’ dedi. Ben yine; ‘Dört parmak kesilirse’ diye sordum. O; ‘Yirmideve’ diye cevap verince kendisine; ‘Neden yarası ve acısı arttığı haldecezası azaldı?’ dedim. Bana; ‘Sen Iraklı mısın?’ dedi. Ben; ‘Hayır, amaöğrenmek istiyen bir cahil veya bildiğini pekiştirmek isteyen bir alimim’

dedim. Bunun üzerine şöyle cevap verdi: ‘Ey kardeşimin oğlu, sünnet böyle-dir.’”

Kadının diyeti erkeğin diyetinin yarısı kadardır. Bu mesele hakkındael-Muğni ve diğer kitapların “Diyetler” bölümüne bakınız.

Said bin Museyyeb, kendisine gelen bu kişinin sorup durduğunu gö-rünce, sünnete itiraz ettiğini ve müteşabihin peşine düştüğünü zannetti. Bunedenle kendisine Iraklı olup olmadığını sormuştur. Çünkü o dönem Irak

425

Fethu’l-Bari, “Mürtedlere İstitabenin Uygulanması” kitabı 426 Es-Sarimu’l-Meslul, 188, Emevi ve başkalarından sahih bir sened ile rivayet edilmiştir.

188

7/28/2019 Tekfirde Aşırılıktan Sakındırma Konusunda Otuz Risale-Makdisi

http://slidepdf.com/reader/full/tekfirde-asiriliktan-sakindirma-konusunda-otuz-risale-makdisi 491/531

⎯ OTUZ RİSALE 

fitne ve Haricilerin yatağı idi. Bu Aişe’nin  Radıyallahu Anha, hayızlı kadınınnamazını neden kaza etmediğini soran Muaze adındaki kadına Harurilerden

olup olmadı

ğı

sorması

kabilindendir.Ömer İbnu’l-Hattab’ın  Radıyallahu Anhu, Allah’a yemin ederim saçı-nın traş edildiğini görseydim başını vururdum” demesinden anlaşılmaktadırki; onların vasıflarından biri de saçlarını tamamen kesmeleridir.Rasulullah’tan Sallallahu Aleyhi ve Sellem gelen rivayetlerde onlar bununla danitelenmişlerdir. İmam Ahmed, Enes’ten merfu olarak şöyle rivayet eder:“Ümmetimde ihtilaf ve tefrika olacaktır. Onlardan bir kavim çıkacak kiKur’an’ı okuyacaklar, ama boğazlarından aşağı inmeyecektir. Onların özellik-lerinden biri de saçlarını tamamen traş etmeleridir.”427

Onların bir diğer niteliği ise, batıl görüşlerini yaldızlamaları ve onahak süsü vermeleridir. Bu nedenle ciddi bir bilgisi veya derin basireti olma-yan kişiler onlara kanar ve peşlerinden giderler. Ali’yi tahkime zorladıkların-da “Kendilerine Kitap'tan bir pay verilenleri görmedin mi? Aralarında Allah-'ın Kitabı hükmetsin diye çağrılıyorlar da, onlardan bir bölümü yüz çeviriyor.Onlar, işte böyle arka dönenlerdir”428 ayetini dillerine doladılar. Ali’nin Radıyallahu Anhu kendilerine hitap etmesi esnasında, “Hüküm ancak Al-lah’ındır” diyerek bağırdılar. Bunun üzerine Ali bin Ebi Talip  Radıyallahu

 Anhu, “Batıl için kullanılan hak bir söz” diyerek onlara cevap verdi. Onların

emirleri insanlara hitap ettikleri zaman cenneti ve şehitliği öne çıkararakinsanların duygularını coşturur, Müslümanlardan söz ederken ise şunusöylerlerdi: “Bizi, halkı zalim olan bu memleketten çıkar..” İbn-i Kesir

 Rahimehullah, onları “İnsanların en tuhaf ı” diye nitelemiştir. Onlar, İbn-iKesir’in dediği gibi insanların en tuhaf ı olmaları nedeniyledir ki, halkı Ali ilesavaşmaya teş vik ederken şöyle derlerdi: “Rahman ve rahim olan Allah’aitaatin gerçekleşmesi için onların yüzlerine ve sırtlarına kılıçlarla vurunuz.Bunu başarır ve istediğiniz gibi Allah’a itaat ederlerse, size itaat edenlerinsevabı vardır. Ancak siz öldürülürseniz, Allah’ın rızasına ve cennetine ulaş-maktan daha güzel ne olabilir ki?”

İbn-i Kesir  Rahimehullah, Ali’nin ordusundaki komutanlardan biriolan Ebu Eyyub el-Ensari’nin şöyle dediğini rivayet eder: “Attığım mızrak-lardan biri, Haricilerden bir adama isabet etti ve sırtından çıktı. Ben Onaşöyle dedim: ‘Ey Allah’ın düşmanı müjde, sana eteş var.’ Bunun üzerinebana; ‘Hangimizin orada kalmaya daha layık olduğunu öğreneceksin’ dedi.”

427  İmam Ahmed, Müsned, 3/197. İlginçtir ki, haksız yere Harici olmakla suçlanan bizim vediğer Tevhid davetçilerinin bilinen tavrı, saçlarını uzatmalarıdır. Hatta bazıları bunu bize

uygun görmemiş ve eleştirmiştir.428 3 Al-i İmran/23

189

7/28/2019 Tekfirde Aşırılıktan Sakındırma Konusunda Otuz Risale-Makdisi

http://slidepdf.com/reader/full/tekfirde-asiriliktan-sakindirma-konusunda-otuz-risale-makdisi 492/531

⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ TEKFİRDE AŞIRILIKTAN SAKINDIRMA KONUSUNDA ⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ 

İbn-i Hacer  Rahimehullah, Fethu’l-Bari’de, Haricilerin vasıfları ile ilgiliolan hadisteki “..yaratılanlar arasında en hayırlı konuşanlardır” sözüne işaret

ederek bundan maksadı

n kalpler olduğunu ve en güzel sözün de Kur’anolduğunu söyleyenlere işaret ettikten sonra şöyle der: “Bu sözün zahir an-lamda olması muhtemeldir. Bundan maksat, zahirde güzel, ama batındabunun aksi söz söylemektir. Aynen cevap olarak Ali’ye  Radıyallahu Anhu,“Hüküm ancak Allah’ındır” dedikleri gibi.”429

Onların nitelikleriden biri de, çabuk görüş değiştirmeleri ve kararsızolmalarıdır. Ali’nin tahkime gitmesi için baskı yapan, ancak daha sonradanbunu kabul ettiği için onu tekfir edenler, aynı kişilerdir. Kendilerine“Mü’minlerin emirine itaat ediniz” denildiğinde, “Bize Ömer gibi birini geti-

rin, kabul ederiz” demişlerdi. Çok geçmeden kendilerine emir olarak, saha-beden olmayan, herhangi bir geçmişi veya üstünlüğü bulunmayan Abdullahbin Vehb er-Rasibi’yi atadılar. Basra’ya, yanında mahremi olmadan gittiğiniiddia ederek Aişe’yi Radıyallahu Anha tekfir ettiler ve ona “Evlerinizde vakarı-nızla oturun”430 ayetini okudular. Halbuki kardeşinin oğlu Abdurrahman vekızkardeşinin oğlu Abdullah bin Zubeyr, yolculuğu esnasında Aişe’nin

 Radıyallahu Anha yanında bulunuyorlardı. Ayrıca Müslümanların hepsi onunmahremidir. Çünkü o, Müslümanların annesidir. Aişe’ye Radıyallahu Anha buşekilde karşı çıkan Şebibiyye f ırkası, çok geçmeden başlarına liderlerininkarısı olan Ğazale’yi getirdiler. Ğazale, Haricilerden olan diğer kadınları dayanına alarak Haccac’a karşı savaştı. Bu ise benzer şeyler arasında dengekuramamaları ve hevalarına uymaları sebebiyledir. Halbuki insanlar arasın-da kıyasa en çok itibar edenler de kendileridir.431

Onların niteliklerinden biri de, en basit sebeplerden dolayı bile çabukbölünmeleri ve f ırkalaşmalarıdır. Çok basit bir ihtilaf yüzünden birbirlerinegirip ilişkilerini kesebilir, hatta birbirlerini tekfir edebilirler.

Şüphesiz bütün bu nitelikleri çirkin, akide ve düşünceleri ise sapıklık-tır. Allahu Teala’nın dinine bağlı olan cemaatin bir mensubu olmak isteyen

 ve hakkın peşinde olan herkesin, bu niteliklerden ve akidelerden uzak dur-ması ve sakınması gerekir. Şöyle denilir:

Sana öyle bir i ş hazırladılar ki;

 Farkında olsan,

Onu yapmak yerine kuzularla beraber otlamaya razı olursun.

429 Fethu’l-Bari, “Mürtedlere İstitabenin Uygulanması” kitabı 430

33 Ahzab/33431 Şehristani, El-Milel ve’n-Nihal, 116

190

7/28/2019 Tekfirde Aşırılıktan Sakındırma Konusunda Otuz Risale-Makdisi

http://slidepdf.com/reader/full/tekfirde-asiriliktan-sakindirma-konusunda-otuz-risale-makdisi 493/531

⎯ OTUZ RİSALE 

Bizi, menhecimizi ve davetimizi bilen herkes, Allahu Teala’nın lütfuile bütün bu nitelik, akide ve düşünceler ile ilişkilerimizin olmadığını ve

bunlardan en fazla sakı

ndı

ranı

n da biz olduğumuzu bilir. Hatta bu gibi akide ve düşüncelerden beri olduğumuzu belirtmemiz ve insanları bunlardansakındırmamız sebebi ile, hakkımızda karalamalar yapılmış, bizlere haksızlıkyapılmıştır. Hatta bazıları bu sebepten dolayı bizleri tekfir etmiştir. Bunarağmen uzak veya yakın kimseye taviz vermedik ve bu çirkin nitelikleri vesapık akideleri tasvip etmedik. Hasımlarımızdan insaf ve vicdan sahibi olanherkes bunu itiraf eder ve şahitlik yapar.

Bununla birlikte şuna dikkat çekmek isteriz ki; bu çirkin huylardanherhangi birine sahip olan herkesin Haricilerden olduğuna hükmetmek

doğru değildir. Aksine, Haricilerin prensiplerini ve sapı

k akidelerini benimse-diğini kabul etmedikçe, kimseyi bu nitelikler ile nitelemek doğru olmaz.Sahabeyi tekfir etmek, günah işleyen Müslümanları tekfir etmek, putperestle-ri bırakıp Müslümanlarla savaşmak, onların kan, mal ve namuslarını helalgörmek gibi temel anlayışlarını, yöntem olarak kabul etmedikçe, kimseyionlardan saymak caiz değildir.

Şatıbi, Fırkatu’n-Naciye’ye muhalif olan diğer f ırkalardan söz eder-ken şöyle der: “Beşinci konu: Herhangi bir f ırkanın, Fırkatu’n-Naciye’yemuhalif sayılması, ayrıntıların birinde değil, genel din anlayışı ve şeriatın

kaidelerinin birinde ona muhalefet etmesi sebebi ile olur. Çünkü cüz’i ve taliolan şeyler üzerindeki ihtilaf sebebiyle f ırkalaşma olmaz. Fırkalaşma vebölünme ancak genel konulardaki muhalefet ile meydana gelir.”

“Genel kaideler, cüz’i konuların çokluğu ile oluşur. Kişi, teferruattanolan bir çok meselede farklı görüş ortaya koyarsa, bunlar şeriatın kaidelerin-den birine veya daha fazlasına muhalefet ile sonuçlanır. Ancak cüz’i olan tekbir meseledeki ihtilaf böyle değildir. İhtilaf ın böyle bir meselede meydanagelmesi, bid’atçının hata ve yanılması kabilindendir.”432

Bundan da anlaşılmaktadır ki, Hariciler veya diğer dalalet ehli f ırka-

ların Ehl-i Sünnet'e muhalif olan genel usül ve kurallarını benimsediği sabitolmadıkça, kimsenin onlara nisbet edilmesi caiz değildir. Şiddet, taassub,aşırılık ve hüküm vermede pervasızlık gibi kötü huyların biri sebebi ile onlaramuvaf ık düşen kimseyi, onlardan saymak doğru olmaz. Bu, Haricilerdebulunan ve onların ayırıcı özelliklerinden sayılan bir nitelik bile olsa, Ehl-iSünnet'e muhalefet ettikleri genel kural ve usullerinden değildir. Üstelik buahlak, sadece onlara mahsus ve başkalarında bulunmayan bir şey de değil-dir. Çünkü buna benzer şeyler herkeste bulunabilir.

432 Şatıbi, El-İtisam, 2/233 ve 287

191

7/28/2019 Tekfirde Aşırılıktan Sakındırma Konusunda Otuz Risale-Makdisi

http://slidepdf.com/reader/full/tekfirde-asiriliktan-sakindirma-konusunda-otuz-risale-makdisi 494/531

⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ TEKFİRDE AŞIRILIKTAN SAKINDIRMA KONUSUNDA ⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ 

Bunların çoğu imanı ve ilmi az olan kişilerde bulunabilen niteliklerolup, kalpteki hastalık, zayıflık ve ifrazattan başka bir şey değildir. Buna

özellikle dikkati çekmek istiyorum. Çünkü ilim tahsilinin henüz başları

ndaolan bazı kişilerin tam kavrayamadıkları bazı konularda heyecanlı davrandık-ları ve aşarılığa kaçtıkları görülmektedir. Bu kişiler zaman zaman görüşlerin-de ileri giderler ve ölçüyü kaçırırlar. Bu durumlarda onları hemen Hariciolmak ile nitelemek doğru değildir. Özellikle bu aşırı davranışlar, ihlaslı vedürüst kişilerde Allahu Teala’nın Kur’an’da ilim ehlini nitelediği ve ilmin aslı olan Allah korkusu ile çok geçmeden kaybolur. Bu ise Allahu Teala’n ınKitabı'nı iyice düşünüp taşınmak ve ilim talebesini aşırılıktan, riyadan, fayda-sız tartışmalara girmekten, arsız insanlarla vakti boşa geçirmekten ve ilmi butür işler için öğrenmekten sakındıran hadisleri incelemekle olur. Alimlerinsöylediklerini incelemek, siyerlerini okumak, ahlak ve davranışlarını öğren-mek de buna yardımcı olur. Abdullah bin Ömer’den rivayet edilen bir hadis-te Rasulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem  şöyle buyurur: “Her çalışanda birşevk vardır, her şevkin de bir sonu vardır. Kimin şevkinin sonu sünnetimdekalırsa doğru yoldadır. Kim de hata eder (sünnetimin haricinde kalır) ise oda helak olmuştur.”

Bu rivayet, işin başında herkeste bu hamasetin az çok bulunduğunugösterir. Allahu Teala iyililiğini istediği kişileri nefsin kötü arzusuna karşı koymaya ve Rasulullah’ın Sallallahu Aleyhi ve Sellem sünnetine uymayamuvaffak eder. Haricilerin kötü niteliklerini tanıdıktan sonra hak peşindeolan bir kişiye düşen görev, bu niteliklerden herhangi birinde onlara benze-memeye çalışmak, Ehl-i Sünnet ve’l-Cemaat’in niteliklerine sahip olmak içingayret etmek ve kişiyi dinden çıkmaya kadar götürebilen aşırılıklardan ka-çınmaktır. İbadet ehli olmalarına rağmen, aşırılık ve hevalarına uymaları,Haricileri dinden çıkmaya ve Nübüvvet dönemine çok yakın ve nesillerin enhayırlısı olan sahabe ve tabi’in ile beraber olmalarına rağmen onların yeryü-zünde öldürülen en şerli insanlar olmalarına yolaçmıştır. Bu nedenle onlar-dan sonra gelen nesillerin bundan dersler çıkarması, kötülüğünün farkına

 varıp sakınması, ilmin azaldığı ve cehaletin yayıldığı, insanların dalalet öncü-lerini lider edindiği ve heva sahiplerinin peşine takıldığı günümüzde onlarınyolundan şiddetle sakınması gerekir.

İbn-i Teymiye  Rahimehullah  şöyle der: “Allahu Teala’nın dini, ondaaşırı giden ile geri duran arasında vasattır. Allahu Teala ne zaman bir kulabir şeyi emretse, mutlaka şeytan ya ifrat veya tefrit ile karşısına çıkarak itirazeder. Bu itarızının hangisinde başarılı olması onun için önemli değildir. İslam Allahu Teala’nın dinidir ve din olarak insanlardan sadece o kabul edilecektir.Bu nedenle şeytan, İslam’a mensup herkesin yoluna çıkmış, şer’i hükümlerin

birçoğundan saptırmış, hatta bu ümmetin en abid ve en zahid kitlelerini bile

192

7/28/2019 Tekfirde Aşırılıktan Sakındırma Konusunda Otuz Risale-Makdisi

http://slidepdf.com/reader/full/tekfirde-asiriliktan-sakindirma-konusunda-otuz-risale-makdisi 495/531

⎯ OTUZ RİSALE 

dalalete düşürmüş ve okun yaydan çıkması gibi dinden çıkmalarına sebepolmuştur.”433

İbn-i Teymiye  Rahimehullah, Hariciler ile ilgili yukarıda aktarılan ha-disleri belirttikten sonra şöyle der: “Rasulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem veraşid halifeler zamanında İslam’a mensup olup çokça ibadet etmelerinerağmen dinden çıkan ve kendilerine karşı savaşı hak eden olmuşsa, bilinme-lidir ki bugün de İslam’a veya sünnete mensup insanlar İslam’dan ve sünnet-ten çıkabilir; hatta sünnet ile ilgisi olmayanlar ona bağlı olduğunu iddiaedebilir. Halbuki kendisi ondan çıkmıştır. Bunun sebepleri vardır ve aşırılıkbunlardan biridir. Allahu Teala, Kur’an’da aşırılığı kötülüyerek şöyle buyur-muştur: “Ey kitap ehli, dininizde aşırı gitmeyin..”434 “De ki: Ey kitap ehli!

Dininizde haksı

z yere haddi aşmayı

n. Daha önceden sapan, birçokları

 saptıran ve yolun doğrusundan uzaklaşan bir topluma uymayın.”435

Rasulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurur: “Dinde aşırılıktansakının. Sizden öncekilerin helak olmasının sebebi, dinde aşırılığa kaçmaları-dır.”436

Bu sebeplerden biri de Allahu Teala’nın Kur’an’da belirttiği ihtilaf vebölünmedir. Diğer bir sebep ise, ilim sahiplerinin ittifakı ile RasulullahSallallahu Aleyhi ve Sellem adına uydurma olduğu bilinen birtakım hadislerdir.Cahil kişiler bunları hadis olarak duyar ve hevasına uygun düştüğü için

onlara inanır.Dalaletin aslı, zan ve hevaya uymaktır. Allahu Teala, kınadığı kişiler

hakkında şöyle buyurur: “Onlar sadece zanna ve nefislerin arzularına uyar-lar. Halbuki onlara Rableri taraf ından hidayet gelmiştir.”437 Allahu Teala,Rasulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem için ise şöyle buyurur: “Battığı zamanandolsun yıldıza ki, arkadaşınız (Muhammed) sapmadı ve batıla inanmadı;o, kötü arzularına göre de konuşmaz. O(nun konuşması, kendisine) vahyedilenden başkası değildir.”438 Allahu Teala, Rasulü'nü cehalet ve zulümolan dalalet ve sapıklıktan tenzih etmiştir. Dalalette olan, hakkı bilmeyendir.

Sapmış olan ise, hevasına uyandır. Allahu Teala, Rasulullah’ın Sallallahu Aleyhi ve Sellem nefsin arzusu ile konuşmadığını, ancak Allahu Teala’nın

433 Mecmuu’l-Fetava, 3/236434 4 Nisa/171435 5 Maide/77436 Sahih bir hadistir437

53 Necm/23438 53 Necm/1-4

193

7/28/2019 Tekfirde Aşırılıktan Sakındırma Konusunda Otuz Risale-Makdisi

http://slidepdf.com/reader/full/tekfirde-asiriliktan-sakindirma-konusunda-otuz-risale-makdisi 496/531

⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ TEKFİRDE AŞIRILIKTAN SAKINDIRMA KONUSUNDA ⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ 

kendisine vahyettiğini aktardığını bildirmiş, onu ilim ile nitelemiş ve hevayauymaktan tenzih etmiştir.”439

B- “Harici” teriminin ıstılahi manasına dikkat edilmeli ve gerek zulmükaldırmak için olsun ve gerekse idareyi ele geçirmek için olsun yönetimekarşı çıkan ve ayaklananlar ile bid’at olan akide sahibi olan ve usül bak ımın-dan Ehl-i Sünnet'e muhalif olan Haricileri birbirinden ayırmak gerekir. Çün-kü bu her iki kesim içinde “Hariciler” kelimesi kullanılır. Haricilerin ilk ortayaçıktıklarında amaçları yönetimi ele geçirmek değildi. Birçoklarının dünyayailtifat etmediği, zühd ve ibadete düşkünlükleri ve sapık da olsa akideleri içinölmeye hevesli oldukları bilinmektedir. Ayrıca sadece yöneticilere karşı değil,bütün Müslümanlara karşı çıkmışlar, iyi ile kötüleri arasında ayırım yapma-

şlardı

r. Kafir oldukları

na hüküm verdikten sonra Müslümanları

öldürmeyi,mallarını yağmalamayı ve kadınlarını esir almayı helal saymış, bu uygulama-larında kadın ve çocukları bile istisna etmemişlerdir. Onların hareket noktası sapık ve yanlış bir akidedir.

“Harici” olarak nitelenen diğer kesim ise, bir akide davasıyla değil,yönetime karşı başkaldırma veya ele geçirme için yöneticiye karşı çıkanlardır.Bunlar iki kısımdır:

Birincisi: Din adına öfkelendikleri için veya yöneticilerin zulmüne ve sünnete göre hareket etmemelerine ya da namazları bırakmalarına tepki

gösterme sebebiyle ayaklananlar. Bunlar hak ehlidir. Alimler bunlardansayılırlar. Ali’nin oğlu Hasan, Harra’da toplanan Medineliler ve Abdurrahman bin Eş’as ile beraber Haccac’a karşı çıkan “Kurra” bunlardan-dır.

İkincisi: Şüpheleri olsun veya olmasın, sadece iktidar için ayaklan-mış olanlardır. Bunlar ise bağiler hükmündedir.440

Bilindiği gibi Ehl-i Sünnet'in cumhuru, zalim de olsa Müslümanimama karşı sabretmeyi tercih etmekte ve açık küfür içinde olmadıkları sürece onlara karşı ayaklanmayı uygun görmemektedir. Alimlerin, zalimimama karşı zulmüne karşı çıkmak için ayaklananları hak ehli olarak gördü-ğü ve hiçbir şekilde sapık Hariciler ile eşit saymadığı halde, acaba yöneticile-rin bir çok sebebi işleyerek açık küfre ve şirke girdiklerini görerek, dinineyardım etmek için onlara karşı çıkan kişileri Hariciler olarak isimlendirmekcaiz olur mu? Allahu Teala’nın basiretlerini körelttiği ve kalplerini mühürledi-ği birçok kişinin yaptığı gibi, bu insanlara Hariciler ismini takmak caiz midir?Basireti kapalı bu kişiler, yasama yapan tağutları ve küfür kanunlarını ege-

 439

Mecmuu’l-Fetava, 3/238440 Fethu’l-Bari, “Mürtedlere İstitabenin Uygulanması” kitabı 

194

7/28/2019 Tekfirde Aşırılıktan Sakındırma Konusunda Otuz Risale-Makdisi

http://slidepdf.com/reader/full/tekfirde-asiriliktan-sakindirma-konusunda-otuz-risale-makdisi 497/531

⎯ OTUZ RİSALE 

men kılan müşrik kafirleri eleştiren veya tekfir edenlere, Ehl-i Sünnet'in eniyileri ve muvahhidlerin en samimilerinden olsalar bile, Hariciler adını ver-

mektedirler. Bu insanları

n tağut müşriklere karşı

çı

şı

kalem veya dil ile,kuvvet veya kılıç ile olması da onlar için farketmez.

Onların bu iddialarının doğru olduğunu söylesek ve bumuvahhidlerin Harici olduğunu kabul etsek bile, keşke bu muvahhidler iletağutlar arasında verdikleri zarar yönünden tercihte bulunma konusundamağrib alimleri kadar basiretli ve kavrayışlı olsalardı. Mağrib alimleri Harici-lerden Ebu Yezid el-Harici liderliğinde Beni Ubeyd (Fatımiler) ile savaşmaküzere çıktıkları zaman, bu bayrak altında savaşmalarını kınayan kişilere şöyledemişlerdir: “Allahu Teala’ya karşı günah işleyen kişilerin yanında, Allahu

Teala’ya küfredenlere karşı

savaşı

yoruz.” O dönemin fakihlerinden olan Ebuİshak şöyle der: “Bunlar kıble ehlidir. Ancak kendilerine karşı savaşılan BeniUbeyd kıble ehli değildir. Onları yenersek, Harici olan Ebu Yezid’in sancağı altında bulunmaya devam etmeyeceğiz.”

Halbuki bu mübarek daveti taşıyan o insanlar, kurdun Yusuf’un Aleyhisselam kanından beri olduğu gibi Haricilerin akide ve usullerindenberidirler. Mücadeleden geri kalan ve Allahu Teala’nın düşmanlarına karşı zillet, meskenet ve aşağılık içerisinde oturan bu beceriksizlerin, hiç olmazsabu mücahid muvahhidlere iftira etmek ve yalan söylemekten kaçınmaları 

gerekmez miydi? Hiç olmazsa, onları kınamayı bırakın veya onların sizinhakkınızda sustukları gibi siz de onlar hakkında susun.

C- Şimdiye kadar gördüklerimizden anlaşılmaktadır ki akide yönün-den olmasa da, diğer alanlarda Haricilere en çok benzeyen ve onların kötüniteliklerine en fazla sahip olmaya layık olanlar, dine ve ilme mensup olanbu yalakalardır. Haricilerin birçok kötü niteliği bunlar ile tam olarak uyuş-maktadır. Bu niteliklerin başında, Rasulullah’ın Sallallahu Aleyhi ve Sellem hadiste belirttiği “Putperestleri bırakır, Müslümanlarla savaşırlar” sıfatı gel-mektedir. Tağutlarla dost, ama muvahhidlere, onların davet ve cihadlarına

düşman olan, hatta tağutlara karşı Mürcie, ama muvahhidlere karşı Haricilerolan bu sözde alimler ve benzerlerinin, nice kez muvahhid Müslümanlara vedavetlerine karşı tağutları teş vik ettiklerini, onları kışkırttıklarını, bunun içinfetvalar düzenlediklerini441 ve hatta bu muvahhid mücahidlerin bağiler

441 Hicaz ve başka memleketlerde bu türden çok kişiler bulunmaktadır. Bunlardan birinin bualanda yazdığı bir kasidesine reddiye olarak bizim yazdığımız ve “İla harisi’t-Tendidi veRuhbanihi” ismini verdiğimiz kasidemize bakınız. Ürdün’de de Ali el-Halebi bu doğrultuda

 verdiği fetva ile tağutların ve destekçilerinin gönlüne su serpmiştir. Bazı fazilet sahibi kardeşleronun bu fetvasını “El-Kavlu’l-Mubin fi Şeyhi’l-Muhbirin” adıyla yayınlamıştır.

195

7/28/2019 Tekfirde Aşırılıktan Sakındırma Konusunda Otuz Risale-Makdisi

http://slidepdf.com/reader/full/tekfirde-asiriliktan-sakindirma-konusunda-otuz-risale-makdisi 498/531

⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ TEKFİRDE AŞIRILIKTAN SAKINDIRMA KONUSUNDA ⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ 

olduğunu söyleyerek, verdikleri fetvalarının kendilerini Allah’a yaklaştırdığını düşündüklerini gördük.

Onlar, muvahhid mücahidlere Hariciler adını vererek karalamakta veHaricileri tekfir eden kimi alimlerin söylediklerinden hareketle onları tekfiretmektedirler. Bu yaptıkları ile onlar, dalalet ehlinden olan Haricilerden çokdaha kötü bir dereceye düşmektedirler. Hariciler günah ve masiyetler sebe-biyle insanları tekfir ettiler. Bunlar ise sırf Tevhid ehlinden olmaları ve, şirkekarşı çıkıp müşriklerden beri olmaları sebebiyle insanları tekfir ediyorlar.İbnu’l-Kayyim Rahimehullah böyleleri için ne güzel söylemiş:

“Haricilere benzeyen ve haksı z yere günahlar sebebiyle insanlar ı tekfir edenmi var!

 Hasımlar ımı z ise Tevhid ve imanın zirvesi olan şeyler ile bizi tekfir ettiler. Ne tuhaft ır ki Kur’an ve hadis ehlini suçlayarak zahir  şeyler ile hareket eden

ve do ğ ru yolu bulamayan Hariciler gibisiniz, dediler.Şu ahmaklıklar ına bak, iman ehline Haricilik sı fat ını nisbet ettiler.

 Rasulullah’ın sünnetlerine hem dilleri ve hem de kılıçlar ıyla saldırdılar. Allah’a yemin ederim ki azg ınlı ğ ın öncüleri olan Hariciler böyle de ğ ildi.Onlar günahkar ı tekfir ederken, siz sırf itaat ehli olduklar ı için tekfir ettiniz

 Ehli Sünnet'i.

Onlar sizden daha iyidir, dersem, kim hayır diyecek; iki taraf e şit de ğ ildir,vallahi.Günah sebebiyle tekfir edenler nerede, sünnete uyanlar ı tekfir edenler 

nerede! İ çtihad ettik, dediniz, onlar da içtihad ettiler, ba ğ i birer topluluksunuz ikiniz

de. İ kiniz de nasslara muhalefet ettiniz, aranı zda odur hakem de.

Onlar benzer bir nassla ba şka bir nassa muhalefet ettiler ve uzla şt ıramadılar ikisini de.

Sizler nasslara muhalefet ettiniz, zihinlerde olu şan şüphelerle. 442

Sizler hangi sebeple onlardan daha hayırlı ve hakka daha yakınsını z?

442 Bu, İbnu’l-Kayyim’in çok güzel bir nitelemesi ve karşılaştırmasıdır. Sanki günümüzdetağutların çömezlerini anlatmaktadır. Hariciler, sünneti ihmal etmeleri ve Kur’an anlayışların-daki zayıflık ve bu ikisini uzlaştırmadaki yetersizlikleri sebebiyle o duruma düştüler. Ancak buçömezlerin istidlallerine bakan bir insan, hiçbir ciddi delil göremez. Aksine bütün delilleriönemsiz şeylerdir. Hattabi kelam ehli için şöyle söyler: “Baktığın zaman gerçek sandığın

şüpheler, hepsi kırılmış ve dağılmış cam parçalarından farksızdır.” Bunların durumu aynenböyledir.

196

7/28/2019 Tekfirde Aşırılıktan Sakındırma Konusunda Otuz Risale-Makdisi

http://slidepdf.com/reader/full/tekfirde-asiriliktan-sakindirma-konusunda-otuz-risale-makdisi 499/531

⎯ OTUZ RİSALE 

Onlar Kur’an’ın lafzından anladıklar ını, onu açıklayan hadisten aldılar öne. Halbuki sizler ki şilerin görü şlerini ikisinin de önüne aldını z, şimdi e şit misiniz

ikiniz de?Yoksa onlar  İ  slam’a sizden daha mı yakındır? Art ık sabah oldu gözü görenlere.

 Ahiret günü Allah aranı zda hüküm verecektir, adalet ve insaf ile. Biz, Allah’ın hidayet verdikleri dı şında, onlardan da beriyiz, sizden de.”

 Ali ve beraberindekilerin, hakiki Haricilere nasıl muamele yaptıklarını yukarıda aktardık. Onlara hiçbir şekilde haksızlık yapmamışlar, savaşmadanönce kendilerine defalarca elçi göndermişler, şüpheleri konusunda onlarlamünakaşa etmişler ve Müslümanların kanını akıtıncaya, mallarına ve ailele-

rine saldırıncaya kadar onlar ile savaşa başlamamışlardır. Onlara saldırma-dan önce savaşa katılmayan veya Kufe ve Medain’e gidenlerin eman altındaolacaklarını bildirdiler. Ayrıca onlarla savaştıklarında mallarını ganimetolarak almadılar ve yağmalamadılar. Aksine mallarını velilerine ve mirasçıla-rına iade ettiler.

Bütün bunlar, Ali’nin  Radıyallahu Anhu Müslümanların can ve malları hakkında gösterdiği titizlikten kaynaklanmaktadır. Öldürülenler arasındaRasulullah’ın Sallallahu Aleyhi ve Sellem bir hadiste bildirdiği, vücudundakadın memesine benzer bir çıkıntı olan kişinin bulunması üzerine, hadislerde

kastedilen kişilerin bunlar olduklarına kanaat etmişler ve ancak bundansonra onların öldürülmelerine sevinmişlerdir. Buna rağmen Ali’ye Radıyallahu

 Anhu, “Onlar müşrik midir?” diye sorulduğunda, “Zaten şirkten kaçtılar” diyecevap vermiş ve yine “Münaf ık mıdırlar?” diye sorulduğunda ise, “Münaf ık-lar Allah’ı az anarlar” demiştir.443

Hadiste, okun yaydan çıkması gibi dinden çıktıkları bildirilen bu Ha-riciler hakkında bile selefin insaf, adalet ve kavrayışı ile, günümüzdetağutların çömezlerinin muvahhidlere karşı yaptıkları saldırı ve haksızlıklararasında ne kadar fark bulunmaktadır.

D- Asılsız iftiralarda bulunan bu muhaliflerin Haricilere benzeyen birdiğer vasıfları ise, gereğince kavramadan Kitap ve Sünnet’in nasslarıylaistidlalde bulunmaları ve alimlerin sözlerini yerinde kullanmamalarıdır.

443 Müslim’in şartına uygun bir sened ile İbn Ebi Şeybe’nin Musannef’inde, “O halde onlarnedir?” sorusuna, “Onlar kardeşlerimizdir. Bize karşı ayaklandılar, biz de bundan dolayı onlarla savaştık” cevabını verdiği anlatılmaktadır. Ayrıca bunu İbn-i Kesir’de, El-Bidaye ve’n-Nihaye, 7/290’da aktarmaktadır. Ancak Buhari, hadisin ravisi olan Heysem bin Adiy için,

güvenilir olmadığını ve yalan söylediğini belirtmektedir. Aktarılan bu eki, Ali’nin Cemelolayına katılanlar hakkında söylediği rivayet edilir.

197

7/28/2019 Tekfirde Aşırılıktan Sakındırma Konusunda Otuz Risale-Makdisi

http://slidepdf.com/reader/full/tekfirde-asiriliktan-sakindirma-konusunda-otuz-risale-makdisi 500/531

⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ TEKFİRDE AŞIRILIKTAN SAKINDIRMA KONUSUNDA ⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ 

Rasulullah’ın Sallallahu Aleyhi ve Sellem Hariciler için buyurduğu “Kur’an’ı okurlar ama boğazlarından aşağı inmez” niteliği, onlarda da bulunmaktadır.

 Akletme ve kavramanı

n yeri olan kalbe, okudukları

Kur’an ulaşmaz.Bilindiği gibi Hariciler, “Kim Allah’ın indirdiği (hükümler) ile hük-metmezse işte onlar kafirlerin ta kendileridir”444 ayetinin, günah işleyenbütün Müslümanlar hakkında olduğunu kabul etmektedirler. Hatta bu vebuna benzer ayetleri delil göstererek Ali, Muaviye ve tahkim olayında onlarlaberaber olan bütün Müslümanları tekfir etmişlerdir.

Bu iftiracı kişiler, Haricilerin bu yöntemini eleştiren selef alimlerininsözlerini, küfür ve şirkin en ağırını işleyen bu tağutların ve mürted müşriklerintemize çıkarılması için kullanmaktadırlar. Bu tağutların yaptıklarını, selef 

alimlerinin büyük günahı kastederek kullandıkları kişiyi dinden çıkarmayanküfür (Küfrun dûne küfr) ifadesi kapsamında sayıyor ve bunu savunuyorlar.Halbuki bu tağutların yaptıkları ile selefin kişiyi dinden çıkarmayan küfür(Küfrun dûne küfr) diye niteledikleri şeyler arasında dağlar kadar fark bu-lunmaktadır.

Bunun sebebi ise, insanların nasslar ve deliller konusunda emanetehlinden olmayan kişileri kendilerine lider edinmeleridir. Bu liderlerin genelianlayışlarının azlığı, kavramalarının yetersizliği ve Kur’an ayetlerini ve nüzulsebeplerini yeterince bilmemeleri sebebiyle bu konularda bocalamaktadırlar.

Bu ise Haricilerin durumuna benzemektedir.İbn-i Teymiye  Rahimehullah şöyle der: “İlk bid’atler, aynen Hariciler-

de de olduğu gibi, Kur’an’ı yanlış anlamadan kaynaklanmış, Kur’an’a muha-lefet kastedilmemiştir. Kur’an’ın delalet etmediğini, delalet ediyor gibi algıla-dılar. Mü’minin tanımı, takva ve iyilik sahibi olduğuna göre, günah işleyenintekfir edileceğini, dolayısıyla takvalı ve iyilik sahibi olmayanın kafir olup,ebedi cehennemlik olduğunu söylediler. Ayrıca Osman, Ali ve onların ya-nında bulunanların Müslüman olmadığını, çünkü onların, Allahu Teala’nınindirmediği şeyler ile hükmettiklerini söylediler. Böylece onların bid’atının iki

başlangıcı bulunmaktaydı. Bunlardan birincisi; bir görüş veya bir amel ileKur’an hakkında hata eden ve bu hatası sebebi ile ona muhalefet edenkişinin kafir olduğunu söylemeleri. Diğeri ise; Ali, Osman ve onların taraftar-ları olan Müslümanları da Kur’an’a muhalefet eden ve dolayısıyla da tekfredilen kişilerden saymaları.”445

Sahabe Radıyallahu Anhum, bunların görüşlerini reddetmiştir. Tağutlarhakkında bizimle tartışan bu kişiler ise, sahabenin bu reddiyelerini alarak

444

5 Maide/44445 Mecmuu’l-Fetava, 13/20

198

7/28/2019 Tekfirde Aşırılıktan Sakındırma Konusunda Otuz Risale-Makdisi

http://slidepdf.com/reader/full/tekfirde-asiriliktan-sakindirma-konusunda-otuz-risale-makdisi 501/531

⎯ OTUZ RİSALE 

“Küfrun dune küfr” yani kişiyi dinden çıkarmayan küfür gibi ifadeleri apaçıkşirk olan hükümleri yasalaştıran ve uygulayan kafir ve müşrikler için kullan-

lar. Bununla birlikte sahabeye nisbet edilen bu ifadelerden bazı

ları

nsenedi hakkında ihtilaflar bulunmaktadır.

İbn-i Teymiye şöyle der: “İslam’da ilk tefrika ve ayrılıklar, Osman’ın Radıyallahu Anhu öldürülmesinden sonra başladı. Ali ve Muaviye, aralarındahakem belirleme konusunda ittifak edince, Hariciler buna karşı çıktılar ve“Hüküm ancak Allah’ındır” diyerek Müslüman cemaatten ayrıldılar. Kendile-ri ile konuşması için yanlarına gönderilen Abdullah bin Abbas’ın onlarlayaptığı münakaşalar sonunda yarısı bu söylemlerinden vazgeçti. Diğer yarısı ise, Ali, Osman ve onlardan yana olanlar hakkında, Allahu Teala’nın indir-

mediği şeyler ile hükmettiklerini, Allahu Teala’nı

n indirdikleriyle hükmetme-yenlerin ise kafir olduğunu söylediler. Böylece Müslümanları tekfir ettiler.Onların bu konuda hataya düşmelerinin iki sebebi bulunmaktadır:

Birincisi: Bu söylediklerinin Kur’an’a aykırı olması.

İkincisi: Haramı helal veya helalı haram saymadığı halde, hata ve-ya günah kabilinden Kur’an’a muhalefet eden kişinin kafir olduğunu söyle-meleri.”446

Şeyhu’l-İslam’ın bu sözüne dikkat etmek gerekir. Haricilerin Müslü-manları ve Allahu Teala’nın şeriatıyla hükmeden imamları, bu iki bozuksebep üzerinde bulunmalarından dolayı tekfir etmeleri, selef taraf ındanreddedilmiştir.447  İbn-i Ömer  Radıyallahu Anhuma onlar hakkında şöyler der:“Bunlar yaratılanların en şerlileridir. Çünkü kafirler hakkında inen ayetleri,mü’minler hakkında uyguladılar.”

 Akıllarının kıtlığı bakımından Haricilere en çok benzeyen bu muhalif-ler ise, Haricilerin günah sebebiyle mü’minleri tekfir etmesine karşı çıkanselefin mü’minleri savunmak için söylediklerini, mürted tağutları ve müşrikmülhidleri savunmak için kullandılar. Selefin bu türden olan ifadelerini, butağutların açık küfürlerini ve gün ışığı kadar ortada olan riddetlerini savun-mak için kullanmalarının yanında, cephe aldıkları mü’minleri tekfir etmekiçin de kullandılar.

E- Bahsettiğimiz bu kişilerin Haricilere benzer olan yönlerinden biride, yasalar koyan mürted tağutları, mü’minlerin emiri veya Müslümanlarınimamı olarak isimlendirmeleri, onlara bey’at etmeleri, şeriata uygun emirliğin veya imamlığın herhangi bir şartına itibar etmemeleri ve o tağutlarda bu

446 Mecmuu’l-Fetava, 13/112447

Hariciler ile münakaşa edenlerin başında Ali, İbn-i Abbas, İbn-i Ömer, Ebu Bekre veTabiinden olan Tavus, Ebu Miclez ve Ömer bin Abdulaziz gelmektedir.

199

7/28/2019 Tekfirde Aşırılıktan Sakındırma Konusunda Otuz Risale-Makdisi

http://slidepdf.com/reader/full/tekfirde-asiriliktan-sakindirma-konusunda-otuz-risale-makdisi 502/531

⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ TEKFİRDE AŞIRILIKTAN SAKINDIRMA KONUSUNDA ⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ 

şartların bulunup bulunmadığına bakmamalarıdır. Hatta bu konuda Harici-lerden daha kötü bir tavırları bulunmaktadır. Hariciler Ali ve Osman’ın

hilafetini dı

şladı

kları

nda, imamlı

ğı

n şartları

taşı

mayan bir kişiye bey’atettiler. Ancak onların bey’at ettiği bu kişi Müslümandı. Onlar bu yaptıklarıylaümmetin üzerinde birleşmediği ve Kureyş’ten olmayan birini mü’minlerinemiri olarak isimlendirdiler. Bu meselede, Ehl-i Sünnet ve’l-Cemaat’e muha-lif davrandılar. Kadı  İyad şöyle der: “İmamın Kureyş’ten olması şartı, bütünalimlerin görüşüdür. Bunu hakkında icma bulunan konulardan sayarlar.Seleften bu konuda herhangi bir muhalefet eden nakledilmemiştir. Ayrıcaseleften sonra da hiçbir memlekette bu meselede ihtilaf olduğu aktarılma-maktadır. Haricilerin ve onlara muvafakat eden Mutezilenin bu konudasöylediklerine itibar edilmez.”448

Hariciler, imamın Kureyş’ten olmasını  şart görmemelerine veŞebibiyye f ırkasının yaptığı gibi kadının da bu görevde bulunmasına razı olmalarına rağmen, bu muhaliflerin içine düştüğü rezil duruma düşmemiş-lerdir. Çünkü bunlar mürtedlerin de Müslümanlara emir olmasını caiz gör-mekte ve onlara bey’at etmektedirler. Şer’i imamet konusunda çiğnemedik-leri hiçbir şart bırakmadılar. Şüphesiz bütün şartların başında ise emir olarak vasıflanan kişinin Müslüman olması gelmektedir. Dolayısıyla bu konudaonlar, Haricilerden çok daha kötü ve zararlı bir hale geldiler. Çünkü, küfürkanunlarını çıkaran, onlarla hükmeden, Allahu Teala’nın din ve şeriatınasavaş açan, doğu ve batı kafirlerini dost edinen, onlarla dost olup tokalaşan ve sevgilerine gönüllerini açanları dost bildiler, ancak küfür ve şirklerine karşı çıkıp batıl uygulamalarını tenkit eden herkesi bağiler ve Hariciler olarakgördüler.

F- Günümüzde Mürcie çömezlerinden ve Cehmiyye davetçilerindentağutları ve destekçilerini savunan, muvahhidlere ve davetlerine savaş açanbazı aşırıların işledikleri cinayetler, onları Haricilerden daha kötü kılmaktadır.Onlar, çoğu zaman muvahhidleri Haricilerden olmakla suçladılar. Halbukimuvahhidler Müslüman ve adalet sahibi imamlara karşı değil, mürted kafirtağutlara karşı çıktılar. Çünkü bu Tevhid’in pratik bir uygulaması ve şirk vetağutlardan beri olmaktır.

Şüphe yok ki bu çömezlerin, Allahu Teala’ya itaatları sebebiylemuvahhidlere düşmanlık yapması, onları günah ve masiyet sebebiyle Müs-lümanlara saldırıp tekfir eden önceki Haricilerden çok daha kötü ve zararl ı yapmaktadır. Bu nedenle kadı Şurayh’ın Mürcie için “Onlar en kötü toplu-luktur”, Zuhri’nin de “İslam’da, Müslümanlar için, Mürcielikten daha zararlı bir bid’at olmamıştır” demesine şaşmamak gerekir. Yahya bin Ebi Kesir ve

448 Fethu’l-Bari, Şehristani, el-Milel ve’n-Nihal,116

200

7/28/2019 Tekfirde Aşırılıktan Sakındırma Konusunda Otuz Risale-Makdisi

http://slidepdf.com/reader/full/tekfirde-asiriliktan-sakindirma-konusunda-otuz-risale-makdisi 503/531

⎯ OTUZ RİSALE 

Katade ise şöyle der: “Ümmet için Mürcielikten daha tehlikeli bir heva yok-tur.” İbrahim Nehai şöyle der: “Mürcienin fitnesi, bu ümmet için Ezraki

Haricilerinin fitnesinden daha tehlikelidir.”

449

Kaldı ki başlangıçta Mürcienin, Ehl-i Sünnet ile olan ihtilaf ı, sadeceisim ve laf ızlardaydı. Yani Ehl-i Sünnet ve onlar arasındaki ihtilaf, sadeceimanın tanımı ve amellerin iman isminin kapsamına girip girmemesiyleilgiliydi. Onlardan hiç kimse, amelleri ihmal etmeye veya farzları terketmeyeçağırmak bir yana, kafirlerin küfrüne, müşriklerin şirkine ve mülhidlerininkarına kılıf aramaya gitmemiştir. Asla onlar böyle bir şey yapmadılar.Bilakis onlardan ibadet ve zühd ehli, imanıyla amel eden ve müçtehid olan-lar vardı.450

Ne var ki Mürcielik daha sonra, seleften bazılarının tekfir ettiği‘ğulatu’l-mürcie’ denen ve aşırı giden bazı kişilerin mezhebi haline geldi.Günümüzde bu mezhebin bir çok mensubu utanmadan şunu açıkça söyle-mektedir: “Tasdik veya doğru bir itikad kişide bulunduğu sürece, zahiri küfürsebeplerinden olan ameller ve sözler, herhangi bir amelin cinsini tümdenbırakmak, dinden yüz çevirmek ve farzları tamamen terketmek imana zarar vermez.”

Selefin, ilk ortaya çıktıklarında dahi Mürcie mezhebine karşı takındık-ları tavır, onların firasetlerinin ve basiretlerinin kuvvetini gösteren bir delildir.

Halbuki Mürcie ilk dönemlerinde, küfür olan herhangi bir şeyi izhar etmemiş  veya bunu onaylamamıştır. Ancak selef, kuvvetli basiretleri sebebi ile bumezhebin dinden kopmaya ve dinin hükümlerinden sıyrılmaya götüreceğinianlamıştır.

Günümüzde Mürcie çömezlerinin eserleri ve yaptıkları, selefin ne ka-dar haklı olduğunu göstermektedir. Çünkü Mürcielik anlayışı, mensuplarını saptırmaya ve aşırılarını dinden çıkarıp küfrün içine atmaya devam etmekte-dir. Durum o dereceye ulaşmıştır ki, onlardan bazıları küfrü basit görmeye,onaylamaya, kafir ve müşrikleri savunmaya, onlar için fetva vermeye, onlara

katılmaya, desteklemeye, korumaya ve dostlukta bulunmaya kadar gitti.Bu nedenle İbrahim en-Nehai’nin feraset ve basiretiyle, ilk Mürcie

mensupları için “Mürcienin fitnesi, bu ümmet için Ezraki Haricilerinin fitne- 449 Bakınız: Mecmuu’l-Fetava, 7/246, Daru İbn-i Hazm baskısı 450 Örnek olarak Ömer bin Zer bin Abdullah el-Hemedani’nin biyoğrafisine bakınız. İmam Ahmed onun için şöyle der: “Mürcielikten ilk söz eden odur.” Halkın en abid vezahidlerindendi. Onun ibadet ve teheccüd ile ilgili söyledikleri için bak ınız: Haliyyetu’l-Evliya,5/108-115. Kays bin Müslim hakkında, Süfyan şunları söyler: “Allahu Teala’ya saygısızlık

etmemek için şu zamandan beri başını semaya kaldırmamıştır.” Yahya bin Said, Ebu Davud ve Nesai, onun Mürcieden olduğunu söylemişlerdir.

201

7/28/2019 Tekfirde Aşırılıktan Sakındırma Konusunda Otuz Risale-Makdisi

http://slidepdf.com/reader/full/tekfirde-asiriliktan-sakindirma-konusunda-otuz-risale-makdisi 504/531

⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ TEKFİRDE AŞIRILIKTAN SAKINDIRMA KONUSUNDA ⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ 

sinden daha tehlikelidir” demesine şaşmamak gerek. Üstelik Haricilerinmezhebinin temeli, Kur’an’ı yüceltmek ve ona uyulmasını istemeye dayan-

maktadı

r.

451

Ne var ki Kur’an’ı

açı

klayan sünnetten yüz çevirmeleri ve yuka-rıda sözünü ettiğimiz diğer kötü davranışları onları saptırmıştır. AncakMürcienin ahlaksız çömezleri, hakkı batıla karıştırmalarıyla İslam’ın, iman veKur’an’ın halkalarını birer birer çözmekte, onun hükümlerini aşmanın önem-siz olduğunu söylemekte ve kurallarını çiğnemeyi basit görmektedirler. Bubakımdan onlar Haricilerden çok daha kötü ve zararlıdırlar.

G- Tevhid ehlini ve davetçilerini, Müslüman halk taraf ından sevilme-yen bu isim ile anarak karalamak, birbirlerinden miras ald ıkları eski biralışkanlıktır. Her milletin varislerinin olması, Allahu Teala’nın insanlar ara-

ndaki sünnetidir. Peygamberlerin, izlerini takip eden ve Tevhid akidelerinidestekleyen muvahhid mirasçıları olduğu gibi (Allah’ım, bizi onlardan eyle),onların hasım ve düşmanlarının da, münaf ıkların da, alçakların da, haklabatılı birbirine karıştıran sahtekarların da mirasçıları vardır. Onların batıl veşüphelerini miras alırlar, her zaman birbirlerine aktarırlar, bid’atlarını yaymak ve hakkın sahiplerini karalamak için kullanırlar. Karalamak onlarda çokucuzdur, çünkü ölçü ve tartısı olmadan dağıtmaktadırlar.

 Yukarıda, İbnu’l-Kayyim’in “el-Kafiyetu’ş-Şafiye fi’l-İntisari li’l-Firkati’n-Naciye” isimli kasidesinden bazı bölümler aktarmıştık. Bu kaside de

önceden beri, bid’atçı f ırkalara mensup kişilerin, Ehl-i Sünnet mensuplarını Hariciler adını takarak karalamalarının onların adetlerinden olduğu belirtil-mektedir. Hallal’ın, es-Sünne’de şöyle nakleder: “Ebu Abdullah (Ahmed binHanbel) şöyle dedi: “Bize ulaştığına göre Ebu Halid, Musa bin Mansur vebenzerleri hasımlarımızın yanında oturarak, bizim sözümüzü ayıplıyorlar veşöyle diyorlar: “Kur’an ne mahluktur, ne de mahluk değil.” Ayrıca tekfir ileilgili görüşlerimizi de kınayarak, Hariciler gibi düşündüğümüzü iddiaediyorlar.” Ebu Abdullah bunları söylerken öfkeli biri gibi tebessümediyordu.”452

Şatıbi, haf ız Abdurrahman bin Batta’nın kendisi ile aynı dönemdebulunan muhaliflerinin ona iftira etmelerinden, lakaplar takarak ithamlardabulunmalarından yakındığını aktarır ve şöyle der: “Haf ız Abdurrahman binBatta’nın, kendisi ile aynı dönemde olan bazı kişilerden gördüğü muameleyebenzer bir muamele ben de gördüm. İbn-i Batta kendi durumunu anlatarakşöyle der: İkamette ve yolculukta, yakınımda ve uzağımda, tanıyan ve tanı-mayanlar arasındaki halime şaştım kaldım. Mekke, Horasan ve başka yerler-de gördüğüm muvaf ık ve muhaliflerin çoğu beni kendi düşüncelerine uyma- 451

Bakınız: Mecmuu’l-Fetava, 7/112452 Mecmuu’l-Fetava ,6/479, Daru’l-Kütübi’l-İlmiyye baskısı 

202

7/28/2019 Tekfirde Aşırılıktan Sakındırma Konusunda Otuz Risale-Makdisi

http://slidepdf.com/reader/full/tekfirde-asiriliktan-sakindirma-konusunda-otuz-risale-makdisi 505/531

⎯ OTUZ RİSALE 

ya, söylediklerini tasdik etmeye ve kendilerine şahitlikte bulunmaya davetetti. Söylediklerini tasdik ederek onaylarsam, bana “muvaf ık” derler, söyle-

diklerinin bir harfine veya yaptı

kları

n bir bölümüne itiraz edersem, bana“muhalif” derlerdi. Bu söz ve amelerinden herhangi biri hakk ında Kur’an veSünnet’in başka bir şey söylediğini belirtirsem bana “Harici” adını takarlar-dı.. Kendilerine Tevhid ile ilgili bir hadis okusam bana “Müşebbiheci” der-lerdi. Allahu Teala’nın görülmesiyle ilgili bir hadis söylesem bana“Salimiyyeci” derdi. Söylediğim söz iman ile ilgili ise, bana “Mürciesin”derlerdi. Ameller ile ilgili bir şey söylesem, bana “Kaderiyyeci” derlerdi. Nezaman birine muvafakat edersem, bana başkasının adı verildi. Cemaatlerineyalakalık yapsam, Allahu Teala’yı kızdırmış olurum. Halbuki bunların hiçbiribeni Allahu Teala’nın gadabından kurtaramaz. Ben sadece Kitap ve Sün-net’e sarılıyorum ve ğafur ve rahim olan Allah’a istiğfar ediyorum.”

Şatıbi şöyle der: “Bu aktardığım hikayenin tamamıdır ve sanki o Rahimehullah, hepimizin dilinden konuşmaktadır. Bu lakaplardan biri veyabirkaçıyla anılmamış olan meşhur bir alim veya tanınmış faziletli bir kişibulmak çok nadirdir. Çünkü muhalifler genellikle hevalarına göre hareketederler. Sünnetten ayrılmanın sebebi ise cehalettir. Böyle kişiler, sünnetebağlı olan insanlara yüklenirler, bu insanların yaptıklarını karalayıp kötülerler

 ve bu lakaplardan biri ile ona iftirada bulunurlar.

Sahabeden  Radıyallahu Anhum sonra ibadet edenlerin en üstünlerin-den olan Üveys el-Karani’nin şöyle dediği rivayet edilir: “Emr-i bi’l-maruf venehyi ani’l-münker mü’minlere dost bırakmadı. İnsanlara emr-i bi’l-maruf yapıyoruz, ancak onlar bu sebepten dolayı namuslarımıza söverler. Üstelikfasıklardan da buna destekçiler bulurlar. Allah’ım, o kadar suçlamalar yaptı-lar ki! Vallahi buna rağmen ben onlara karşı Allah’ın hakkını yerine getirme-ye devam edeceğim.”453

İbn-i Teymiye  Rahimehullah şöyle der: “Cehmiyye ve Mutezile bugü-ne kadar Allahu Teala’nın sıfatlarını kabul eden kimseye, Müşebbiheci oldu-

ğunu söyleyerek yalan ve iftirada bulundu. Hatta onlardan o kadar ilerigidenler var ki peygamberleri bile bu şekilde suçladılar. Cehmiyye’nin öndegelenlerinden Sümame bin Eşras, peygamberlerden üç kişininMüşebbihe’den olduğunu söylemektedir. Bu sözüne delil olarak ise Musa’nın

 Aleyhisselam, Allahu Teala’ya “Bu iş senin imtihanından başka bir şey değil-dir”454 demesini, İsa’nın  Aleyhisselam “Sen benim içimdeki bilirsin, halbuki

453

El-İtisam, 1/31-33454 7 A’raf/155

203

7/28/2019 Tekfirde Aşırılıktan Sakındırma Konusunda Otuz Risale-Makdisi

http://slidepdf.com/reader/full/tekfirde-asiriliktan-sakindirma-konusunda-otuz-risale-makdisi 506/531

⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ TEKFİRDE AŞIRILIKTAN SAKINDIRMA KONUSUNDA ⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ 

ben senin zatında olanı bilmem”455 sözünü ve Muhammed’in Sallallahu Aleyhi ve Sellem “Rabbimiz iner..” sözünü gösterir.

Hatta Mutezilenin çoğu, Malik ve ashabının, Sevri ve ashabının,Evzai ve ashabının, Şafii ve ashabının, Ahmed ve ashabının, İshak binRahuye ve ashabının, Ebu Ubeyd ve diğer bütün imamların Müşebbihe’denolduğunu söyler. Nitekim Ebu İshak bin Osman bin Dirbas eş-Şafii, “TenzihuEimmeti’ş-Şeria ani’l-Elkabi’ş-Şenia” adında bir kitap yazmış, selefin vebaşkalarının bu konudaki sözlerini aktarmış ve müşriklerin Rasulullah’ı Sallallahu Aleyhi ve Sellem lakaplarla andığı gibi bid’at ehlinden her f ırkanınkendine göre doğru sandığı bir lakapla Ehl-i Sünnet’i karaladığını söylemiş-tir.

Raf ıziler Ehl-i Sünnet’e Navasıb456 lakabını verirler. Bunun dışındaKaderiyyeciler Cebriyye, Mürcie Şüpheciler457, Cehmiyye Müşebbihe veKelamcılar ise Haşeviyye, Nevabit458, Ğusa’459 veya Ğusera’460 gibi lakaplar-la Ehl-i Sünnet’i anarlar. Nitekim Kureyş de, Rasulullah’ı Sallallahu Aleyhi veSellem deli, şair, kahin, müfteri gibi lakaplarla anıyordu...

İnsanların söylediklerini naklederek ve sırf taşıdıkları akideye muhalif olmaları sebebi ile, insanları bu isimler ile isimlendirenleri Allahu Teala’yahavale ediyorum. Allahu Teala hepsinin hakkından gelir. Kötü tuzak ancaksahibinin ayağına dolanır.”461

İbn-i Teymiye’nin öğrencisi olan İbnu’l-Kayyim meşhur kasidesindehadis ve şeriat ehli imamların bu kötü lakaplardan uzak olduğunu belirterekşöyle der:

“Yalana kaçarak onlar ı her türlü lakapla suçlarlar, halbuki bu iftira veyalandan beridirler.

 Haksı zlık yaparak iftira edenin iftira etti ğ i ki şiden daha layık oldu ğ u şeylerle suçlarlar.

Suçsuz ki şi yapt ıklar ından dolayı karalanıyor, bunu bilmeyen ikisini e şit 

 sayı

yor.Onlara Ha şeviyye, Nevabit, Mücessime ve putlara tapanlar adını verdiler.

455 5 Maide/115456 Yani Ehl-i Beyt’e düşmanlık besleyenler457 Çünkü “İnşaallah mü’minim” demeyi caiz görürler.458 Türedi, toy anlamındadır.459 Çerçöp anlamındadır.460

Ayak takımı, anlamındadır.461 Mecmuu’l-Fetava, 5/72-74, Daru İbn-i Hazm baskısı 

204

7/28/2019 Tekfirde Aşırılıktan Sakındırma Konusunda Otuz Risale-Makdisi

http://slidepdf.com/reader/full/tekfirde-asiriliktan-sakindirma-konusunda-otuz-risale-makdisi 507/531

⎯ OTUZ RİSALE 

 Halbuki Rasulullah’ın ve ashabının dü şmanı olan Raf ı ziler hayvanlar ın enkötüleridir. 462

Sahabeye dü şmanlık yapıyorlar ve sahabeye olan bu dü şmanlıklar ındandolayı Rahman’ın taraftarlar ına Nasıbiyye diyorlar. Hayret verici bir incelik var ey karde şler, onu size açıklayayım;

 Rasul’e ve Rasul’ün muhaliflerine insanlardan farklı iki zümre varis olacakt ır. Rasul’e varis olanlar, onun yolundadır, muhaliflerine varis olanlar ise iki

 f ırkadır;Onlardan biri Rasul’e ve tabilerine dü şmandır ve bunu açıkça yaparlar,

 Allah’ın sevgili kulu demezler ve asıl olarak kendilerine yakı şan ba şka bir lakap takarlar.

Onlardan sonra gelenler de bu uygulamayı miras olarak aldılar ve haksı zlıkyaparak karaladılar.

 Her biri, miras olarak aldı ğ ını gerçekle ştiriyor, ey i şiten ve anlayan ki şi, duyve anla!

 Münaf ıklık yapan di ğ erleri ise, gizlediklerinin aksini açı ğ a vururlar. Bunlar kullar ın miraslar ıdır. Nimeti bol Allah’ın taksimidir bu.

 Bir nükte daha vardır ki haksı z yere sövülen ki şilere teselli verir, Allah’ı cisim gibi insana benzeten ki şilere muatt ılanın lanet okudu ğ unu

 görürsün. Allah hidayet ehlinden bunu savıyor, t ı pkı Muhemmed ve müzemmem

isimleri gibi. 463

Onlar müzemmem’e söverler, Muhammed ise onlar ın sövmelerindenuzakt ır.

 Allah hem laf ı zda ve hem de manada Muhammed’i sövmelerindenkorumu ştur.

462 Nitekim günümüzde onların çömezleri de, Rasulullah’ın Sallallahu Aleyhi ve Sellem,kendisinin aşırı övülmemesi tavsiyesini hatırlatan veya gördükleri delile uyarak sahabeyenisbet edilen kimi içtihad ve sözleri reddeden muvahhid insanları Peygamber ve ashabınadüşmanlıkla suçlarlar.463 Buhari’nin şu hadisine işaret etmektedir: “Kureyş’in bana sövmesini ve lanet okumasını  Allahu Teala’nın nasıl uzaklaştırdığına şaşmıyor musunuz? Onlar kötülenen birine(müzemmem) sövüyorlar ve yine kötülenen birine lanet ediyorlar. Halbuki ben Muham-med’im (övülmüşüm).” Muattıla ve müşebbihe lakaplarıyla, Hariciler ve tekfirciler nitelemele-riyle hasımlarının kendilerini karalamaya çalıştığı muvahhidler için bunda bir teselli vardır. Allahu Teala bu şekilde sövgüleri onlardan uzaklaştırmaktadır. Çünkü onlar bu şeylerden beri

 ve uzaktırlar. Bütün karalama ve sövmeler, her türlü kötüleme ve karalamaya lay ık olanhasımlarına dönmektedir.

205

7/28/2019 Tekfirde Aşırılıktan Sakındırma Konusunda Otuz Risale-Makdisi

http://slidepdf.com/reader/full/tekfirde-asiriliktan-sakindirma-konusunda-otuz-risale-makdisi 508/531

⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ TEKFİRDE AŞIRILIKTAN SAKINDIRMA KONUSUNDA ⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ 

Tabileri de Muatt ıla ve Mü şebbihe’den beridir.Sövmeleri kendilerine geri döner, çünkü her türlü kötüleme ve karalamaya

onlar layıkt ır. Muatt ıladan ki şi Mü şebbiheden ki şiye lanet okuyor, ama muvahhid’i Allahkoruyor...

 Bunlar size ikram edilen güzel şeylerdir, ama Muatt ıla’dan olanlar içinçirkindir.

 İ lim, kapıcıya ve izin almaya ihtiyaç kalmadan muvaffak olan her kalbe girer. Rezil oldu ğ u için mahrum ki şi onu red eder.

 Allah’ım, bizi ilimden mahrum etme.Öfkenizle geberin, Rabbim içinizi ve kaplerinizde olanlar ı çok iyi biliyor.

 Allah, Dini’ni, Kitabını, Peygamberini ilim ve sultan ile her zamandestekliyor.

 Hak öyle bir duvardır ki insanlar ve cinler bir araya gelse kimse onuyıkamaz.

 Ne tuhaf! Kur’an ile ve hadisler ile sözlerini delillendiren ki şilere dediler ki;Siz bununla Hariciler gibisiniz. Onlar zahire bakt ılar, ama manalar ı 

anlamadılar...”

206

7/28/2019 Tekfirde Aşırılıktan Sakındırma Konusunda Otuz Risale-Makdisi

http://slidepdf.com/reader/full/tekfirde-asiriliktan-sakindirma-konusunda-otuz-risale-makdisi 509/531

⎯ OTUZ RİSALE 

SONSÖZ

 Allahu Teala hepimize açık olan hak üzere sebat versin. Bil ki buümmetten bir taife, bir topluluk veya bir cemaat kıyamet kopuncaya kadarbu din üzerinde bulunacak, yüceltip destekleyecek, tahrif edenlerin tahrifatla-rından ve batıl ehlinin bid’atlarından onu koruyacaktır. Buhari ve İmam Ahmed, din üzere olan, onu yüceltip savunan ve gereklerini yerine getirenbir cemaatin olacağına ilişkin hadisi birbirine yakın laf ızlar ile neredeysetevatür derecesine yakın bir derecede rivayet etmiştir.464 Rasulullah Sallallahu

 Aleyhi ve Sellem bu hadiste şunu müjdeler: “Ümmetimden bir grup Allah’ın

emrini yerine getirmeye devam edecektir. Onları yalnız bırakanlar veyakendilerine muhalefet edenler, Allah’ın emri gelinceye kadar onlara bir zarar veremezler ve onlar insanlara karşı muzaffer olacaklardır.” Hakkı arayankişinin tanıması, başkalarından ayırıp ona katılması, muvahhid mensupları 

 ve taraftarlarından olması için bu zümrenin niteliklerini ve belirtilerini öğ-renmesi gerekir. Bu topluluğun hadiste anlatılan niteliklerinden bazılarını şöyle sıralayabiliriz:

Birincisi: Allahu Teala’nın emrine (hakka) bağlıdır. Hak üzere ol-mak, daveti ve akideyi açıkça haykırmak, aleni olarak açıklamak, yağcılık ve

geveleme yapmadan insanlara duyurmak demektir. Bu ise insanların, hakkı en parlak şekliyle tanıması, iyi ile kötünün birbirinden ayrılması, mü’minlerinyolundan mücrimlerin yolunun ayıklanması ve seçilmesi için gereklidir. Allahu Teala şöyle buyurur: “İbrahim ve onunla beraber olanlarda, sizin içingerçekten güzel bir örnek verdır. Onlar kavimlerine demişlerdi ki: Biz sizden ve Allah’ı bırakıp taptıklarınızdan uzağız. Sizi tanımıyoruz. Siz bir tek Allah’a

464

Bunu İbn-i Teymiye belirtmektedir. Bakınız: İktizau’s-Sırati’l-Mustakim ve Suyuti’ninKatfu’l-Ezhari’l-Mütenasire isimli kitabı.

207

7/28/2019 Tekfirde Aşırılıktan Sakındırma Konusunda Otuz Risale-Makdisi

http://slidepdf.com/reader/full/tekfirde-asiriliktan-sakindirma-konusunda-otuz-risale-makdisi 510/531

⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ TEKFİRDE AŞIRILIKTAN SAKINDIRMA KONUSUNDA ⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ 

iman edinceye kadar, sizinle bizim aramızda sürekli bir düşmanlık ve öfkebelirmiştir.”465

İshak bin Abdurrahman bin Hasan bin Muhammed bin Abdulvehhab, akideyi açıklamanın, Tevhid’i açıkta ve gizlide gerçekleştirmekiçin, dine yardım etmek ve müşriklere muhalefet etmek için ona davet etme-nin gerekliliğini belirterek şöyle der: “Müşriklere kalp ile buğzetmek yeterlideğildir. Düşmanlığı ve buğzu açıklamak da gerekir.” Buna delil olarak iseyukarıda aktardığımız Mumtehine Suresi’ndeki ayeti gösterir ve şöyle der:“Bundan daha açığının bulunmadığı şu açıklamaya bak! Bu nedenle kafirle-re düşmanlığı açıklamak, onları açıkca tekfir etmek ve cismen onlardan ayrı olmak gerekir. Düşmanlığın manası, senin bir tarafta, onların ise karşı tarafta

olması

r. Beraetin aslı

da kalben, lisanen ve bedenen ilişkiyi kesmektir.Mü’minin kalbi kafirlere düşmanlıktan geri olmaz. İhtilaflı olan şey, düşman-lığı açıklama konusudur.”466

Süleyman bin Sehman manzum olarak bunu şöyle ifade eder:

“Bu dinin izhar ı, onlar ın kafir oldu ğ unu açıklamakt ır.Çünkü onlar kafir bir topluluktur.

 Açıkça onlara dü şmanlık ve bu ğ  z etmektir. Ey akıl sahipleri dü şünmez misiniz!

 Kalbin bu ğ  zetmesi de yetmez. Zaten seven de odur ve bu nedenle ölçü de ğ ildir.Ölçü, onlara açıkça ve haykırarak senin mümin, onlar ın ise kafir oldu ğ unu

 söylemektir.” 467

 Allahu Teala’nın emrine bağlı olmak, bu taifenin ehlinin hakka veRasulullah’ın Sallallahu Aleyhi ve Sellem bıraktığı yola sarılmaya devam etme-sini, mü’minlerin yolundan gitmesini ve Fırkatu’n-Naciye olan Ehl-i Sünnet ve’l-Cemaat’in yoluna ve yöntemine uymasını kapsar. Bunun kaynağı,temeli ve esası, Tevhid’i gerçekleştirmek, şirkten ve müşriklerden beri olmayı 

ilan etmektir. Bu, bütün peygamberlerin davetidir. Allahu Teala şöyle buyu-rur: “Andolsun ki, biz, ‘Allah’a kulluk edin ve tağutlardan kaçının’ diye(emretmeleri için) her millete, bir peygamber gönderdik”468, “Senden önce

465 60 Mümtehine/4466 Ed-Dureru’s-Seniyye fi’l-Ecvibeti’n-Necdiyye, 141467 Divan, 76-77. Bundan önce aktarılanlar, “Milleti İbrahim” isimli kitabımızdan alınmıştır. Bu

konuda önemli olup bakmakta yarar vardır.468 16 Nahl/36

208

7/28/2019 Tekfirde Aşırılıktan Sakındırma Konusunda Otuz Risale-Makdisi

http://slidepdf.com/reader/full/tekfirde-asiriliktan-sakindirma-konusunda-otuz-risale-makdisi 511/531

⎯ OTUZ RİSALE 

hiçbir rasul göndermedik ki ona; ‘Benden başka ilah yoktur; şu halde banakulluk edin’ diye vahyetmiş olmayalım.”469

Bu konuda bütün peygamberlerin şeriatı birdir. Allahu Teala, Ne-bi’sine Sallallahu Aleyhi ve Sellem bu yol üzerinde dosdoğru olmasını Kur’an’ın birçok ayetlerinde emretmektedir. Allahu Teala şöyle buyurur: “Ohalde seninle beraber tevbe edenlerle birlikte dosdoğru ol. Ve aşırı gitmeyin.Çünkü O sizin yaptıklarınızı çok iyi görendir”470, “Sonra seni din konusundabir şeriat sahibi kıldık. Sen ona uy; bilmeyenlerin hevalarına uyma.”471

Bu taifenin sarıldığı ve izlediği yol, Ehl-i Sünnet ve’l-Cemaat’in yolu-dur. Bu ise, ona muhalif olan ve “bilmeyenlerin hevaları..” kapsamına girensapık f ırkaların akidelerinden beri olmayı gerektirir. Bu taife, menheci, akide-

si, cihadı, daveti ve yaşayışı ile vasat olan topluluktur. Dinin hiçbir bölü-münde ifrat ve tefrite kaçmaz. İbn-i Teymiye’nin  Rahimehullah dediği gibionlar, Allahu Teala’nın sıfatları konusunda Muattila, Cehmiyye veMüşebbihe arasında vasattır. Allahu Teala’nın fiilleri konusunda Kaderiyye ve Cebriyye arasında vasattır. Allahu Teala’nın tehditleri (va’id) konusundaMürcie, Kaderiyye’den olan Vaidiyye ve diğerleri arasında vasattır. İman vedin konusunda Haruriyye, Mutezile, Mürcie ve Cehmiyye arasında vasattır.Rasulullah’ın Sallallahu Aleyhi ve Sellem ashabı konusunda Hariciler ile Raf ızi-ler arasında vasattır.472

 Allahu Teala’nın emrine bağlı olmak, hasımlarına karşı hüccet ve da- vetlerinin üstün olmasını kapsar. Çünkü üstün olmanın anlamlarından biri,galip olmaktır. Bu nedenle sözkonusu hadisin bazı rivayetlerinde “Muzaffer-dirler”, bazısında “Düşmanlarına karşı galiptirler”, “Hasımlarına karşı üstün-dürler” şeklinde geçer. Bunun daima maddi zafer manasında olması gerek-mez. Dinin yüceliği, delillerinin üstünlüğü ve kuvveti, şeriatının sağlamlığı vediğer bütün din ve şeriatlardan üstünlüğü, izzet, zafer ve üstünlüğün enbüyük anlamlarıdır. Allahu Teala’nın izniyle, geçmişte her zaman olduğugibi, bugün de bu dinin ve bu davetin başka bütün din ve davetlerden üs-

tünlüğünü ve hüccetinin büyüklüğünü görüyoruz. O, yüce, temiz ve müba-rek bir davettir. Ne kendisinin ve ne de ehlinin, hasım ve düşmanlarınınbaş vurduğu çarpıtma, karalama, yalan, sulandırma ve nasslarla oynama gibiçirkin yollara baş vurmaya ihtiyacı yoktur. Bu davetin mensupları, kendilerinemuhalif olanlara Kitap ve Sünnet ile karşı çıktığı zaman sapık çağrılarındökülmesi ve yaydıkları bütün şüphelerin çürümesi ne çabuk olmaktadır!

469 21 Enbiya/25470 11 Hud/112471

45 Casiye/18472 İbn-i Teymiye, El-Akidetu’l-Vasıtıyye’den

209

7/28/2019 Tekfirde Aşırılıktan Sakındırma Konusunda Otuz Risale-Makdisi

http://slidepdf.com/reader/full/tekfirde-asiriliktan-sakindirma-konusunda-otuz-risale-makdisi 512/531

⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ TEKFİRDE AŞIRILIKTAN SAKINDIRMA KONUSUNDA ⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ 

Bu davetin düşmanları olan tağutlar ve destekçilerinin durumu daböyledir. Allahu Teala’nın yardım ve lütfu ile onlara kaç defa şer’i deliller ile

karşı

çı

ktı

k, ileri sürdükleri bütün delil ve gerekçelerini çürüttük, Kur’an veSünnet’in delilleriyle, onların öne sürdüklerinin geçersizliğini ortaya koyduk.Bu yüce davetin delilleri ve batıl davalarının dökülmesi karşısında ya geve-lemekte, ya da başlarını öne eğerek geçiştirmeye çalışmaktadırlar. Onlarınçoğu tehdit ve işkence yetkisine sahip değil ise, hezimete uğrayanların ilerisürdüğü geçim, zaruret ve baskıları mazeret olarak ileri sürerler.473

Hatta muvahhidlerden avam denebilecek kişilerin önünde bile bukaçamaklara baş vururlar. Okuma yazması olmayan bir muvahhid, onlardanbazılarına şöyle söylemişti: “Sadece iki kelime: ‘Allah’a kulluk edin ve

tağuttan sakı

n..” Sözü bundan daha fazla uzatmaya gerek yok. Sizlertağutları red mi ediyorsunuz, yoksa onları koruyup destek mi veriyorsunuz?”

Bu muvahhidin sorusu karşısında, kendisine cevap verebilmek içinyukarıda aktardığımız mazaretlere sığınırlar. Muhammed bin Abdulvehhabşu sözünde ne kadar da haklıdır: “Allah’ın izni ile muvahhidlerin avamındanbir kişi, müşriklerin alimlerinden bin kişiye galip gelir. Allahu Teala şöylebuyurur: “Bizim ordumuz şüphesiz üstün gelecektir.”474 Allahu Teala’nınaskerleri delil ve dil ile galiptir, kılıç ve mızrak ile galip oldukları gibi.”475 

Bütün bunlar, bu taifenin hüccetinin ve davetinin üstünlüğü ve ha-

sımlarına olan galibiyetlerindendir. Allahu Teala şöyle buyurur: “O, müşrik-ler hoşlanmasalar da (kendi) dinini bütün dinlere üstün kılmak içinRasulü’nü hidayet ve hak din ile gönderendir” 476, “Nihayet biz, iman edenle-ri düşmanlarına karşı destekledik. Böylece üstün geldiler”477, “Halbuki üstün-lük ancak Allah’ın ve Rasulü’nün ve mü’minlerindir.”478 

473 Ancak cellatlar, muvahhidlerin, onları kahreden, rezil ve perişan eden delillerinden anla-mazlar. Onların anladığı sadece kırbaç ve sopalardır. Ahmak ve akılsızlıkları nedeniyle buyaptıklarının akideyi değiştireceğini veya Tevhid’i söndüreceğini sanırlar. Halbuki Tevhid ehliinsanlar kaç defa onlara söylediler ve zindanların duvarlarında onlara şunu yazdılar:Zincirler ancak sebatımızı artırır, cezaevi ancak imanımızı keskinleştirir,Kardeşlerimize yapılan işkencelerVe yüzlerce de olsa davetçileri öldürmek,Sadece iman bayrağını yüceltmemizi ve apaçık hakkı haykırmamızı artırır.Fakat onlar akletmezler!474 37 Saffat/173475 Keşfu’ş-Şubuhat476 9 Tevbe/33477

61 Saf/14478 63 Mübafikun/8

210

7/28/2019 Tekfirde Aşırılıktan Sakındırma Konusunda Otuz Risale-Makdisi

http://slidepdf.com/reader/full/tekfirde-asiriliktan-sakindirma-konusunda-otuz-risale-makdisi 513/531

⎯ OTUZ RİSALE 

 Allahu Teala bu daveti, ancak mensuplarının itaati, Allah yolundaolan istikameti, Rasulullah’ın Sallallahu Aleyhi ve Sellem onlara bıraktığı hak

üzerinde sebat etmesi ve Allah yolunda cihad etmesi ile yüceltir, sahipleriniizzete kavuşturur ve hüccetlerini de üstün kılar. Allahu Teala şöyle buyurur:“O’na ancak güzel sözler yükselir. Onları ise Allah’a salih amel ulaştırır.”479  Allahu Teala bu ayetinde, gösterdiği yolda istikamet üzere olmanın ve hakkauygun olan salih amelin, daveti ve sözü yücelttiğini belirtmektedir. Alimler,Rasulullah’ın Sallallahu Aleyhi ve Sellem, Hariciler ile ilgili söylediği “Kur’an’ı okurlar ama boğazlarından aşağı inmez” sözünü bununla tefsir etmiştir. Yanionların Kur’an’ı okumaları yükseltilmez, galip kılınmaz ve kabul de olunmaz.Çünkü şeriata uygun bir salih amel niteliğinde yapılmamaktadır. Aksineamelleri aşırılık, şeriatın hükümlerini çiğneme ve Müslümanlara karşı haksız-lık üzerine bina edilmiştir. Bu ise Allahu Teala’nın şu ifadesinin kapsamınagirer: “Köpük atılıp gider. İnsanlara fayda veren şeye gelince, o yeryüzündekalır. İşte Allah böyle misaller getirir.”480

İkincisi: Bu cemaatin niteliklerinden biri de, başkası için değil, sa-dece Allahu Teala’nın emri ve dini için savaşması, delil ve hüccete ilaveolarak eli, dili ve kuvveti ile Allahu Teala’nın şeriatını yüceltmeye çalışması-dır. Nesei, Seleme bin Nufeyl el-Kindi’den şöyle rivayet eder: “Rasulullah’ınSallallahu Aleyhi ve Sellem yanında oturuyordum. Bir adam geldi ve ‘Ey Allah'ın Rasulü! İnsanlar atları kaldırdı, silahları da terketti, “Artık cihadbitmiştir, harpler de sona ermiştir” diyorlar’ dedi. Bunun üzerine RasulullahSallallahu Aleyhi ve Sellem insanlara döndü ve şöyle dedi: “Yalan söylüyorlar,asıl şimdi harp geldi. Ümmetimden bir grup, hak yolunda mücadeleye de- vam edecek, Allah da, onlar ile bazı kavimlerin kalplerini saptıracak vebunlardan onların rızkını sağlayacaktır, bu hal kıyamet gününe, Allah'ın va'dinin gelme anına kadar devam edecektir. Atın, kıyamete kadar alnındahayır bağlıdır. Sakın birbirinizin boynunu vurmayın. Mü'minlerin asıl yerleriŞam’dır.”481

Üçüncüsü: Bu taifenin niteliklerinden biri de, taraftarlarının az ol-masının ve karşı çıkan ve yalanlayanların çok olmasının ona zarar vermeme-sidir. Hadiste şöyle geçmektedir: “Onları yalnız bırakanlar veya kendilerinemuhalefet edenler, Allah’ın emri gelinceye kadar onlara bir zarar veremez-ler.”

Kendilerine karşı çıkan, yalanlayan, iftira eden, karalayan, savaş ilaneden ve baskı yapan kafir, müşrik ve mürtedlerin bütün çabaları, onları,

479 35 Fatır/10480

13 Rad/17481 İmam Ahmed de, Müsned, 4/104’de bunu rivayet etmiştir.

211

7/28/2019 Tekfirde Aşırılıktan Sakındırma Konusunda Otuz Risale-Makdisi

http://slidepdf.com/reader/full/tekfirde-asiriliktan-sakindirma-konusunda-otuz-risale-makdisi 514/531

⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ TEKFİRDE AŞIRILIKTAN SAKINDIRMA KONUSUNDA ⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ 

davetlerini haykırmaktan ve Allah yolunda cihad etmekten alıkoymaz. Bütünbu sayılanlar, onları, bu taifenin dosdoğru ve sapasağlam yolundan saptır-

maz. Çünkü bu yol, hadiste nitelendiği gibi Allahu Teala’nı

n emridir. Onlar,hasımlarının onlara uyguladığı fikri, bedeni veya manevi teröre rağmen,üzerinde bulundukları hak yoldan vazgeçmez, ondan olmayan fikir ve akide-lere iltifat etmezler. Onların akidesi, menheci, daveti ve cihadı, cahillerinhevalarından uzak olan Allahu Teala’nın emrine ve şeriatına bağlıdır.

Dolayısıyla bu taifenin mensupları, hasımlarının her yerde kendileri-ne karşı cephe almalarından ve buna rağmen kendi sayılarının az olmasın-dan çekinmezler. Allahu Teala onlarla beraber olduktan sonra nasıl çekingenolsunlar ki! Allahu Teala şöyle buyurur: “Şüphesiz Allah muttaki olanlar ve

muhsin olanlarla beraberdir.”482

Seleften birine483

“Çekiniyor musun?” diyesorulmuş, bunun üzerine o şöyle cevap vermiştir: “Allahu Teala, ‘Beni ananile beraberim’ dediği halde neden çekineyim ki?” Bir kudsi hadiste AllahuTeala şöyle buyurur: “Kulum, beni andığı ve dudakları benim için kımıldan-dığı an ben kulumla beraberim.”484 Onlar, Allahu Teala’yı anarlar ve gözaçıp kapayacak kadar da olsa O’nu anmaktan gafil kalmazlar. Çünkü sabah ve akşam Allahu Teala’ya davetin sancağını taşımakta ve onu yüceltmek içingayret etmektedirler. Allahu Teala ile bağı zayıflamış, ibadeti azalmış ve zikirateşi sönmüş olanlar ürker ve kendilerini yalnız hissederler. Halbuki budavetin sahipleri, bunların hiçbirini ihmal etmez veya kusur etmezler. AllahuTeala onları  şöyle nitelemiştir: “Rablerinin rızasını isteyerek sabah akşamO’na yalvaranlar..”485, “Geceleri pek az uyurlardı. Seher vakitlerinde deistiğfar ederlerdi.”486

Onlar bu dinin yükünü taşırlar. Bu değerli davetin endişesini gecegündüz yüreklerinde hissederler. Onu yüceltmek ve üstün kılmak için ömür-lerini ve vakitlerini cihad ile geçirirler. Dolayısıyla bu daveti destekleyen,onun velisi olan, onu yücelten ve galip kılan Allahu Teala’dan asla gafilolmazlar. Allahu Teala onların velisi ve yardımcısı iken, nasıl ürker ve yalnız-lık hissederler ki? O ne güzel dost ve ne güzel yardımcıdır!

Bu davetin taraftarlarının ve onun yolundan gidenlerin azlığından daürkmezler. Bu yüce yolda kendilerinden önceki mü’minleri, muttakileri,mücahidleri, şehitleri, nebileri ve bunlardan da önce liderleri ve rehberleriolan Muhammed’i Sallallahu Aleyhi ve Sellem hatırladıkları sürece kendileri ile

482 16 Nahl/128483 Beyhaki’nin Şuabu’l-İman’da belirttiğine göre bu kişi Muhammed bin Nadr’dır.484 İmam Ahmed, Müsned, 2/540485

6 En’am/52486 51 Zariyat/17-18

212

7/28/2019 Tekfirde Aşırılıktan Sakındırma Konusunda Otuz Risale-Makdisi

http://slidepdf.com/reader/full/tekfirde-asiriliktan-sakindirma-konusunda-otuz-risale-makdisi 515/531

⎯ OTUZ RİSALE 

birlikte olan ve yardım edenlerin azlığından da korkmazlar. Bu yüce komu-tanın beraberliğini yanlarında ve davette, cihadda ve Allah yolunda savaşta

safları

n başı

nda hissettikleri sürece nası

l korksunlar ki! Nası

l ürkebilirler ki! Allahu Teala şöyle buyurmuyor mu: “Muhammed Allah’ın rasulüdür. Bera-berinde bulunanlar da kafirlere karşı çetin, kendi aralarında merhametlidir-ler.”487 Aralarına yıllar da girse, O’nun  Aleyhisselam yolunda yürüdükleri,sünnetine sarıldıkları, davet ve hidayetine uydukları sürece, Allahu Teala’nınizni ve lütfu ile bunlar O’nunla beraber olanlardandır.

İbn-i Teymiye  Rahimehullah, Allahu Teala’nın “Nice peygamberler vardı ki, beraberlerinde Allah erleri bulunduğu halde savaştılar da, bunlar, Allah yolunda başlarına gelenlerden dolayı gevşeklik ve zaaf göstermediler;

boyun eğmediler. Allah sabredenleri sever”488

ayetini açı

klarken şöyle der:“Nebi  Aleyhisselam ile beraber çok sayıda rabbanilerin savaşmış veya öldü-rülmüş olması, bizzat Nebi’nin Aleyhisselam onlarla beraber savaşta bulunma-sını gerektirmez. Aksine Peygambere uyan ve onun dini için savaşan herkes,onun yanında savaşmış demektir. Sahabenin  Radıyallahu Anhum anlayışı dabudur. Nitekim en büyük savaşlar, Rasulullah’ın Sallallahu Aleyhi ve Sellem  vefatından sonra olmuştur. Şam, Mısır, Irak, Yemen, İran, Bizans, doğu vebatının fethi hep Rasulullah’tan Sallallahu Aleyhi ve Sellem sonradır. Dolayı-sıyla onunla beraber savaşıp öldürülenlerin çokluğu da ortaya çıkmış olmak-tadır. Peygamberlerin dininde olup savaşan ve yaralanan yahut öldürülenlerpek çoktur. Bu ayette, kıyamet gününe kadar gelecek bütün mü’minler içinibret bulunmaktadır. Rasulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem vefat etmiş olsabile, bu mü’minlerin hepsi onun davet ettiği din üzere onunla birlikte savaş-maktadırlar. Ve onlar şu ayetlerin kapsamı içerisindedirler: “Muhammed Allah’ın rasulüdür. Beraberinde bulunanlar da kafirlere karşı çetin, kendiaralarında merhametlidirler”489, “Sonradan iman eden ve hicret edip desizinle beraber cihad edenler de sizdendir.”490  İtaat eden kişinin, itaat ettiğikişiyi görmesi şart değildir.”491 

Bunun iyi anlaşılması, Allahu Teala’nın dinini yücelten bu taifeye ka-tılmak isteyen herkesin bunu aklından çıkarmaması ve başkaları arasındagarip olmasının kendisini ürkütmemesi gerekir. Allahu Teala, İbnu’l-Kayyim’e rahmet etsin, şu beyitlerde ne güzel söylemiştir:

487 48 Fetih/29488 3 Al-i İmran/146489 48 Fetih/29490

8 Enfal/75491 Mecmuu’l-Fetava, 1/48, Daru İbn-i Hazm baskısı 

213

7/28/2019 Tekfirde Aşırılıktan Sakındırma Konusunda Otuz Risale-Makdisi

http://slidepdf.com/reader/full/tekfirde-asiriliktan-sakindirma-konusunda-otuz-risale-makdisi 516/531

⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ TEKFİRDE AŞIRILIKTAN SAKINDIRMA KONUSUNDA ⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ 

“Ba şkalar ı arasında garipli ğ in seni ürkütmesin,Sayı yönünden insanlar ölüler gibidir.

Gerçekten Ehl-i Sünnet’in her zaman garipler oldu ğ unu bilmiyor musun?Söyle bana, Allah’ın Rasulü, onun ashabı ve onlara ihsan ile tabi olanlar,

Cahilin, inatçının, münaf ı ğ ın ve dü şmanın haksı zlık ve saldır ı sından ne zaman kultuldu?

 Rahmana yardım yolunda eziyet çekmeden, onlar ın mirasçı sı oldu ğ unu mu sanıyorsun!” 

Dördüncüsü: Bu taifenin ayırıcı özelliklerinden biri de, daru’l-İslamolan bir yer bulunmasa da her şart ve dönemde cihadının ve dine yardımedenlerinin daima bulunacak olmasıdır. Yukarıda aktardığımız hadiste bu

dinin işlerini üzerine alacak ve Allahu Teala’nın emrini yerine getirecekinsanların varolmaya devam edecekleri belirtilmektedir. Hadiste geçen“devam edecektir..”, “Allah’ın emri gelinceye kadar onlara bir zarar vere-mezler ve onlar insanlara karşı muzaffer olacaklardır” ifadeleri bunu göster-mektedir.

Mü’minleri, batıl ehlinin şüphe ve batıl akideleri, yapabildikleri hersahada bu dine yardım etmekten, Allahu Teala’nın dinini ve Tevhid’inidesteklemekten hiçbir şekilde alıkoyamaz, vazgeçiremez, durduramaz veönleyemez. Bunlar Allahu Teala’nın emrini yerine getirir, destekler ve herdurumda Tevhid’in gerçekleşmesi için çarpışırlar. Müslümanların başındayönetici bir imam bulunsun veya bulunmasın, daru’l-İslam olan bir memle-ketleri olsun veya olmasın, her şartta Tevhid yolunda mücadele ederler.

Günün birinde kuvvet ile mücadele etmekten aciz olanlar, maddi vemanevi hazırlık yapmaktan geri durmaz, dine daveti ve Tevhid’e destekolmayı bırakmaz ve her makamda bunu anlatmaktan uzak kalmazlar. Onlar-dan mustaz’af olanlar ve bir çok şeye gücü yetmeyenler bile dua ile de olsabu dine ve mensuplarına yardım etmekten geri kalmaz. Çünkü şu mısrala-rında İbnu’l-Kayyim’in belirttiği gibi, dine yardımcı olmak Müslümanlarüzerine farzdır:

“El ile, dil ile, ona da güç yetiremezse Allah’a yönelip dua ederek

 Dine yardımcı olmak, farz-ı kifaye de ğ il, bizzat herkes üzerine farz-ı ayndır.”

Bu nedenle Rasulullah’ın Sallallahu Aleyhi ve Sellem müjdelediği gibi,bu taifenin daveti, üstün ve açık olmaya, dini var olmaya ve hüccetleri degalip olmaya kıyamete kadar devam edecektir.

Bid’at ehlinden veya şirk ve küfür ehlinden olan hasımlarının ise, da- vetleri yıkılmış, şüphe ve iftiraları çürütülmüş, batılları gitmiş ve yaldızlı sapık-lıkları bitmiş olacaktır. Allahu Teala şöyle buyurur: “Köpük atılıp gider.

214

7/28/2019 Tekfirde Aşırılıktan Sakındırma Konusunda Otuz Risale-Makdisi

http://slidepdf.com/reader/full/tekfirde-asiriliktan-sakindirma-konusunda-otuz-risale-makdisi 517/531

⎯ OTUZ RİSALE 

İnsanlara fayda veren şeye gelince, o yeryüzünde kalır. İşte Allah böylemisaller getirir.”492 Ebu Bekir bin Iyaş  şöyle der: “Ehl-i Sünnet’ten olanlar

ölürler ama şanları

kalı

r. Bid’at ehli ise ölür, onlarla beraber şanları

da ölür.Çünkü Ehl-i Sünnet, Rasulullah’ın Sallallahu Aleyhi ve Sellem getirdikleriniihya etmiş ve böylece Allahu Teala’nın “Ve senin şanını yüceltmedik mi?”493 buyruğundan nasip sahibi olmuştur. Bid’at ehli ise, Rasulullah’ın Sallallahu

 Aleyhi ve Sellem getirdiklerini karalamış ve böylece “Asıl sonu kesik olan,şüphesiz seni kötüleyendir”494 buyruğundan nasip sahibi olmuştur.”495

Şimdiye kadar bu sayfalarda yazdıklarımızı okuyan insaf sahibi her-kes, Allahu Teala’nın dinine bağlı olan bu taifenin ehlinin yoluna vemenhecine son derece bağlı olmaya çalışan insanlar olduğumuzu anlamıştır.

Bu taifenin ehli ise, Fı

rkatu’n-Naciye olan Ehl-i Sünnet ve’l-Cemaatin enseçkin insalardır. Allahu Teala’nın bizleri de onlar arasında kılmasını, yolları üzerinde sabit tutmasını ve liderleri olan Muhammed’in Sallallahu Aleyhi veSellem sancağı altında toplamasını dileriz.

Bu sayfaları okuyan herkes görmüştür ki bizler, bu topluluğun ayakizlerini takip ediyor ve dinin her bölümünde onun yolundan gidiyoruz. Busayfalarda üzerinde durduğumuz va’d ve va’id, iman ve tekfir konuları da bubölümlerden bazılarıdır.

Biz, bu mübarek davetin hasımlarının bize iftira ettiği gibi insanları 

umumen tekfir etmiyoruz. Ayrıca aşırıya kaçanların, cahillerin veya başkala-rının insanları tekfir ettiği hatalar ve şaz olan şeyler sebebi ile de kimseyitekfir etmiyoruz.

Biz, ancak Allahu Teala’nın ve Rasulü’nün açık ve sahih olannasslarla tekfir ettiği kişileri tekfir ediyoruz. Kendimiz, anne babamız ve enyakınlarımız aleyhine de olsa, adalet ile şahitlik yapan ve böylece AllahuTeala’nın emrettiği gibi kendisinin adaletli şahitlerinden olmak istiyoruz.

İyi olanın iyi olduğuna, kötü olanın da kötü olduğuna şahitlik ederiz ve Tabarani’nin Evsat’ta ve Beyhaki’nin ez-Zuhdu’l-Kebir’de Ebu Said el-Hudri’den rivayet ettiği şu hadise uyarız: “Rasulullah Sallallahu Aleyhi veSellem  şöyle buyurmuştur: “Haberiniz olsun, çağrılıp icabet edeceğim vakitneredeyse yaklaştı. Benden sonra başınızda yöneticiler olacaktır. Bildiklerinisöylerler ve öğrendiklerini işlerler. Bunlara itaat etmek taattır. Uzun süreböyle devam edeceksiniz. Daha sonra başınıza bazı yöneticiler geçecek.

492 13 Rad/17493 94 İnşirah/4494

108 Kevser/3495 Mecmuu’l-Fetava, 16/292, Daru İbn-i Hazm baskısı.

215

7/28/2019 Tekfirde Aşırılıktan Sakındırma Konusunda Otuz Risale-Makdisi

http://slidepdf.com/reader/full/tekfirde-asiriliktan-sakindirma-konusunda-otuz-risale-makdisi 518/531

⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ TEKFİRDE AŞIRILIKTAN SAKINDIRMA KONUSUNDA ⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ 

Bunlar ise, bilmediklerini söylerler ve öğrenmediklerini işlerler. Onlara yakın-laşan, yardım eden ve destekleyenler, hem kendileri helak olmuş ve hem de

başkaları

helak etmiş olurlar. Bedenleriniz ile onlarla beraber olursunuz,ama amelleriniz ile onlardan farklı olun. İyi olanın iyi olduğuna ve kötüolanın kötü olduğuna da şahitlik yapın.”

Bu sayfalarımızı veya yazdığımız diğer te’liflerimizi okuyan herkes,tekfir konusunda söylediklerimizin, açık ve kesin olan ve alimlerin de üzerin-de icma ettikleri küfür sebepleri üzerine bina edildiğini görür.

Biz bu tağutları ve destekçilerini, Allahu Teala’ya açıkça şirk koşma-ları, değişik yerlerde ve şekillerde bulunan ve yasama konusunda rableredinilen kişilere ibadet etmeleri ve gerek bu kişilere ve gerekse ortaya koy-

dukları  şirk yasalarına olan dostlukları sebebiyle tekfir ediyoruz. Çünkü bu, Allahu Teala’dan başkasını Şari’ olarak, hakem olarak, ilah ve rab olarakbenimsemek, İslam’dan başkasını din ve hüküm olarak tercih etmektir.Bunlar böyle yapmakla Tevhid’i bozmaktadırlar. Tevhid’i bozan ise bütünMüslümanların şahitliği ile kafir olur. Yoksa onları tekfir etmemiz, ihtimalliolan sebeplere veya meal yoluyla, şüphe ve zan ile ya da kendisinden daimasakındırdığımız açık ve sahih olmayan başka sebeplere binaen değildir. Asla!Bunlar İslam’a ve şehadet kelimesine aykırı olan apaçık küfrün ve net şirkinbirçok kapısından girerek bu dinden çıkmışlardır.

 Açık olan bu sebeplere yukarıda bazı yerlerde işaret ettik ve başka ki-taplarımızda da defalarca üzerinde durduk. Bizlere iftira eden ve Müslüman-ları yardımsız bırakan hasımlarımızın bize yönelttikleri tekfirde aşırılık, harici-lik ve benzeri iddialarından tümüyle beri olduğumuzu daha net olarak anla-mak isteyenler küfrün sebepleri konusunda yazdıklarımıza müracaat edebilir-ler.

Bugün yönetimi ellerinde bulunduran ve düşmanlarımız olan mürtedtağutları, yasama yapan kesimleri, onların yardımcı ve destekçilerini, yaptık-ları yasaları korumak, geliştirmek ve mahkemelerde uygulamak için ömürle-

rini geçirenleri, bu tağutları ve kanunlarını gece gündüz çalışarak koruyanları kesin olarak ve açık olarak tekfir ettiğimizi herkes bilir. İnsanları bizden so-ğutmak ve onları Allahu Teala’nın dininden alıkoymak için, bu küfür yöne-timlerin başında bulunan mürted kafirler ve bize düşman olan kuyrukları,insanları genel olarak tekfir ettiğimize ilişkin iftiralar yayıp durmaktadırlar.Bunların yalan ve iftira olduğunu görmek için yazdıklarımıza bakmanız veokumanız gerekir.

Bu bizim savaşımız ve düşmanlığımızdır. Allahu Teala bize hidayet verdiğinden beri bundan sapmamaya ve dairesinden çıkmamaya karar

 verdik ve üzerimize bir borç olarak kabul ettik. Kitaplarımızı ve yazdıklarımızı 

216

7/28/2019 Tekfirde Aşırılıktan Sakındırma Konusunda Otuz Risale-Makdisi

http://slidepdf.com/reader/full/tekfirde-asiriliktan-sakindirma-konusunda-otuz-risale-makdisi 519/531

⎯ OTUZ RİSALE 

okuyanlar, hepsinin bu konuda ve bununla ilgili olduğunu ve odaklandığını görecektir. Hiç bir gün genel manada bütün insanları tekfir etmek veya

imtihan etmek ile meşgul olmadı

k. Tevhid’i çiğnemedikleri, şirke ve AllahuTeala’dan başka rab ve ilahların ortaya çıkmasına destek olmadıkları, onucaiz veya uygun görmedikleri sürece, tağutlar ve destekçilerinin tekfir edilme-leri konusunda bize muhalefet etseler bile, İslam’a mensup olan hasımlarımı-zı, bizi eleştirdikleri için tekfir etmedik ve etmiyoruz. Bu nedenle biz, AllahuTeala’nın dinine bağlı olan ve onu yüceltmeyi en önemli görev edinentaifeye katılmaya, nerede olursa olsun o taifenin erlerinden olmaya kendimi-zi adamış bulunuyoruz. Dolayısıyla hepimiz kendi nefsine baksın, görengözleri olanlar için artık sabah olmuştur. Artık tarafları birbirinden ayırmanın ve tercih de bulunmanın vakti gelmiştir.

Bütün bunlardan sonra kendin için tercihte bulun. Ya bizden, dave-timizden ve dinimizden uzakta duran kişilerin saf ında yer alacaksın veyanerede olursa olsunlar Allahu Teala’nın dinine bağlı ve onu yüceltmeyikendine görev bilen bu taifenin içinde yer alacaks ın. Ya bize düşman ya dadost olacaksın. Değerli davetimiz için ya yardımcı olacaksın veya yardımsızbırakıp gidenlerden. Kimin ne yaptığını insanlar Allahu Teala’nın hesapgününde öğreneceklerdir.

❀❀❀  

 Allahu Teala’nın lütfu ile Ürdün çölündeki hapishanenin 1 nolu ko-ğuşunda hicri 1419 Ramazan ayının 27. gecesi seher vaktinde kitabın yazımı bitti. Allahu Teala’nın Rasulü’ne en güzel salat ve selam olsun!

 Allahım, zillet ve hezimetin atlılar ını kapında durdurduk.

Sana ihtiyaç ve izzet develerini senin yanında çöktürdük. Rı zan için, yazdı ğ ımı z, söyledi ğ imiz ve yapt ı ğ ımı z her  şeyi

 Kabul etmen için ihtiyaç ve zaruret ellerini sana açt ık.

 Davetimizi karalayan, bize iftira eden hasımlar ımı zı 

Yarg ılaman için sadece ve sadece sana  şikayet ettik.

 Bütün gizlilikleri bilen sensin!

❀   ❀  

217

7/28/2019 Tekfirde Aşırılıktan Sakındırma Konusunda Otuz Risale-Makdisi

http://slidepdf.com/reader/full/tekfirde-asiriliktan-sakindirma-konusunda-otuz-risale-makdisi 520/531

⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ TEKFİRDE AŞIRILIKTAN SAKINDIRMA KONUSUNDA ⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ 

 Allahım, bunu red edip yüzümüze çalma.

 Parmaklar ımı zın yazdı ğ ını  şahitlerin huzurunda o gün aleyhimize alma.

 Allahım, ba ğ ı şlayansın, ba ğ ı şlamayı seversin, beni de ba ğ ı şla. Allahım, şehid olarak ölmemi ve sana en yakın mertebeye ermemi nasip et.

Senin huzurunda yüzlerin a ğ araca ğ ı ve kara olaca ğ ı günde, yüzümü a ğ art.

 Allahumme amin!

 Allah’ın Rasulü Muhammed’e, aline ve ashabının tümüne salat ve selamolsun.

Rabbinin rahmetine ve rızasına muhtaç kul olan Asım...

        

.www davetvecihad. com

 

218

7/28/2019 Tekfirde Aşırılıktan Sakındırma Konusunda Otuz Risale-Makdisi

http://slidepdf.com/reader/full/tekfirde-asiriliktan-sakindirma-konusunda-otuz-risale-makdisi 521/531

⎯ OTUZ RİSALE 

KAYNAKLAR

1- Zerkeşi, El-İcabe lima İstedrekethu Aişe Ala’s-Sahabe, el-Mektebu’l-İslami, Beyrut, hicri 1400, 3. Baskı.

2- Nevevi, El-Erbain, Daru İbn Hazm, Beyrut.

3- Şevkani, İrşadu’l-Fuhul ila Tahkiki İlmi’l-Usul, Müessesetu’l-Kütübi’s-Sakafiyye, Beyrut, 6. Baskı.

4- İbn-i Abdi’l-Ber, El-İstiyab fi Marifetu’l-Ashab, Daru’l-Kütübi’l-İlmiyye, Beyrut, 1. Baskı.

5- Abdulvahhab Hallaf, Usulu’l-Fıkh, Daru’l-Kalem, Kuveyt, 12. Bas-

kı.6- Şatıbi, El-İ’tisam, Daru’l-Hani, Riyad,1. Baskı.

7- İbu’l-Kayyim, İ’lamu’l-Muvakkıin an Rabbi’l-Alemin, Daru’l-Fikr,Beyrut, 2. Baskı.

8- İbu’l-Kayyim, Bedaiu’l-Fevaid, Daru’l-Fikr.

9- İbn-i Kesir, El-Bidaye ve’n-Nihaye, Mektebetu’l-maarif, hicri 1408baskısı.

10- İbn-i Receb el-Hanbeli, Et-tahvif mine’n-Nar ve’t-Tarif bi HaliDari’l-Bevar, Daru’r-Reşid, Dımaşk-Beyrut, 2. Baskı.

11- El-Munziri, Et-Terğib ve’t-Terhib, Daru mektebeti’l-Hayat, Bey-rut, hicri 1411.

12- Süleyman bin Abdullah bin Muhammed bin Abdulvahhab,Teysiru’l-Azizi’l-Hamid fi Şerhi Kitabi’t-Tevhid, El-Mektebu’l-İslami, Beyrut,8. Baskı.

13- İbn-i Cerir et-Taberi, Camiu’l-Beyan an Te’vili Ayi’l-Kur’an,Daru’l-Fikr, Beyrut, 1415 hicri.

14- Abdulkadir bin Abdulaziz, El-Cami fi Talebi’l-İlmi’ş-Şerif.

219

7/28/2019 Tekfirde Aşırılıktan Sakındırma Konusunda Otuz Risale-Makdisi

http://slidepdf.com/reader/full/tekfirde-asiriliktan-sakindirma-konusunda-otuz-risale-makdisi 522/531

⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ TEKFİRDE AŞIRILIKTAN SAKINDIRMA KONUSUNDA ⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ 

15- Buhari, Halku Efali’l-İbad, Tahkik: Bedru’l-Bedr, Ed-Daru’s-Selefiyye, Kuveyt, 1405 hicri.

16- Nevevi, Riyazu’s-Salihin, Müessesetu’l-Kütübi’s-Sakafiyye, Bey-rut, 3. Baskı.

17- İbu’l-Kayyim, Zadu’l-Mead fi Hedyi Hayri’l-İbad, Müessesetu’r-Risale, 14. baskı, 1410 hicri.

18- İmam Ahmed bin Hanbel, Ez-zühd, El-Kitabu’l-Arabi, Beyrut, 3.Baskı.

19- İbn-i Hacer el-Heytemi, Ez-Zevacir an İktirafi’l-Kebair, Daru’l-Fikr, 1. Baskı.

20- Şevkani, El-Sebili’l-Cerrar el-Mütedeffig ala Hadaigu’l-Ezhar,Daru’l-Kütübü’l-ilmiyye, Beyrut, 1. Baskı.

21- İbnu Ebi’l-İz, Şerhu’l-Akideti’t-Tahaviyye, El-Mektebu’l-İslami,Beyrut, 9. Baskı.

22- Ahmed bin İbrahim bin İsa, Şerhu Kasideti İbnu’l-Kayyim, El-Mektebu’l-İslami, 3. Baskı, 1406 hicri.

23- Serahsi, Şerhu Kitabi’s-Siyeri’l-Kebir, Daru’l-Kütübi’l-İlmiyye,Beyrut, 1. Baskı, 1417 hicri.

24- Kadı Iyad, Eş-Şifa bi Tarifi Hukuki’l-Mustafa, Daru’l-Kütübi’l-İlmiyye, Beyrut.

25- İbnu’l-Kayyim, Tariku’l-Hicreteyn ve Babu’s-Saadeteyn, DaruMektebeti’l-Hayat, Beyrut, 1980

26- İbnu’l-Kayyim, El-Fevaid, Daru’l-Fikr, Beyrut, 1408 hicri

27- İbn-i Teymiye, İktizau’s-Sırati’l-mustakim Muhalefete Ashabi’l-Cahim, Daru’l-Cil, Beyrut.

28- İbn-i Teymiye, Mecmuu’l-Fetava496

 496 Bu kitabı yazarken baş vurduğum en önemli kaynak budur. Bununla ilgili olarak, zalimlerhapishanede sıkı tedbirler aldıkları ve dışarıya hiçbir şeyin çıkmasına imkan bırakmadıkları birsırada güzel bir rüya görmüştüm. Rüyamda İbn-i Teymiye ile el ele tutuşarak bir sahradangeçiyor ve ikamet edilen bir yere ulaşıyorduk. İnsanlar İbn-i Teymiye’nin gelmesi sevinci ilebizi karşılamaya çıkıyorlardı. Kendime göre bu rüyamı  şöyle yorumladım: Allahu Teala’nınizni ile bu kitap hapishaneden emniyet içinde çıkacak, halk arasında yayılacak, AllahuTeala’nın düşmanları onu yakalama imkanı bulamayacaklar. Bilfiil bunun gerçekleşmesi için

çalıştım ve çıkarma konusundaki karamsarlığı bıraktım. Hapishanedeki eşyam arasına onusakladım ve yaklaşık iki ay kadar sonra Allahu Teala bizi hapishaneden kurtard ı. O’nun lütfu

220

7/28/2019 Tekfirde Aşırılıktan Sakındırma Konusunda Otuz Risale-Makdisi

http://slidepdf.com/reader/full/tekfirde-asiriliktan-sakindirma-konusunda-otuz-risale-makdisi 523/531

⎯ OTUZ RİSALE 

29- İbn-i Teymiye, Es-Sarimu’l-Meslul ala Şatimi’r-Rasul, el-Mektebetu’l-Asriyye, Beyrut, 1415 hicri.

30- Ebu’t-Tayyib Abadi, Avnu’l-Mabud Şerhu Suneni Ebi Davud,Daru’l-Kütübi’l-İlmiyye, Beyrut, 2. Baskı.

31- İbn-i Hacer el-Askalani, Fethu’l-Bari Şerhu Sahihi’l-Buhari,Mektebetu Dari’s-Selam, Riyad, 1. baskı, 1418 hicri.

32- Abdulkahir el-Bağdadi, El-Farku Beyne’l-Firak, Daru’l-Marife,Beyrut.

33- İzzeddin bin Abdusselam, Kavaidu’l-Ahkam fi Mesalihi’l-En’am,Daru’l-Marife, Beyrut.

34- Zehebi, Muhtasaru’l-Uluvvi, El-Mektebu’l-İslami, 2. baskı, 1412hicri.

35- Eş-Şankiti, Müsekkiratu Usuli’l-Fıkhi, El-Mektebetu’s-Selefiyye,El-Medinetu’l-Munavvara.

36- Haf ız El-Hakemi, Mearicu’l-Kubul bi Şerhi Sullemi’l-Vusul, Daruİbnu’l-Kayyim, Demmam, 2. Baskı.

37- İbn-i Kudame, El-Muğni, Daru’l-Kütübi’l-İlmiyye, Beyrut, 1. Bas-kı.

38- Şehristani, El-Milel ve’n-Nihal, Daru’l-Fikr, Beyrut.39- Ebu Muhammed el-Makdisi, Milleti İbrahim ve Davetu’l-Enbiyai

 ve’l-Murselin, 1. Baskı.

40- Muhammed el-Aşkar, El-Vadıh fi Usuli’l-Fıkh li’l-Mubtediin, Ed-Daru’s-Selefiyye, Kuveyt.

41- Değişik hapishanelerde kitaplardan aldığım notlar ve yazdığım ri-saleler de bunlara dahildir.

 ve yardımı ile kitap da benimle beraber dışarı çıktı. Şüphesiz ki hamd O’na mahsustur.Rabbimden kabul etmesini dilerim.

221

7/28/2019 Tekfirde Aşırılıktan Sakındırma Konusunda Otuz Risale-Makdisi

http://slidepdf.com/reader/full/tekfirde-asiriliktan-sakindirma-konusunda-otuz-risale-makdisi 524/531

⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ TEKFİRDE AŞIRILIKTAN SAKINDIRMA KONUSUNDA ⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ 

İÇİNDEKİLER

“Yöneticilerin Küfrüne Karşı Sessiz Kalmak, Onların Küfrüne Razı Olmayı  İfade Eder” Gerekçesiyle Tekfir Etmek Ve Mustaz’af OlmaDurumunu Gözönünde Bulundurmamak................................................3

Şirk Askerlerinin Veya Mürted Hükmünde Olan Diğerlerinin Eş VeÇocuklarını Tekfir Etmek Ve Mustaz’aflık Halini Gözönünde Bulun-durmamak.............................................................................................11

Tekfirin Sonuçları Bakımından, Mümteni’ Konumundaki Kafir İleKendisine Güç Yetirilen Kafir Arasında Ayırım Yapmamak....................22

Kafir Devlet Dairelerinde Çalışan Her Kişiyi, Ayırım Yapmadan TekfirEtmek....................................................................................................33

İslam Devletinin Bulunmadığı Bir Yerde Tağutlardan Veya Destekçi-lerinden Yardım İsteyen Ya Da Mahkemelerine Baş vuran Her Kişiyi

 Ayırım Yapmadan Tekfir Etmek ............................................................37

İdari Sisteme Uymak Ve Muhakeme Olmak İle, Kafir Kanunlarla Mu-

hakeme Olmak Arasında Ayırım Yapmamak.........................................53 Allahu Teala’nın İndirmediği Hükümlerle Hükmetme İle, Bir GünahOlarak, Bazen Allahu Teala’nın Bir Hükmünü Mücerred OlarakTerketme Arasında Ayırım Yapmamak..................................................60

Seçimlere Katılan Herkesi Ayırım Yapmadan Tekfir Etmek ...................65

 Açık Olmayan Meselelerde, Cehalet Özrünü Muteber Olarak Sayma-mak.......................................................................................................76

İcmaya Muhalefet Eden Herkesi Ayırım Yapmadan Tekfir Etmek..........94

Riddet Küfrü İle Te’vil Küfrü Arasında Ayırım Yapmamak...................105

222

7/28/2019 Tekfirde Aşırılıktan Sakındırma Konusunda Otuz Risale-Makdisi

http://slidepdf.com/reader/full/tekfirde-asiriliktan-sakindirma-konusunda-otuz-risale-makdisi 525/531

⎯ OTUZ RİSALE 

Küfür Olan Bid’atlar İle, Masiyet Ve Furu’ Türünden Olan Bid’atlar Arasında Ayırım Yapmamak ..............................................................112

Tağutları Tekfir Etmeyen Herkesi Tekfir Etmek ...................................121Tekfirin Sebepleri Konusunda, Dini Kötüleme İle Kişileri Kötüleme Arasında Ayırım Yapmamak ...............................................................138

Sırf Mürcie Cemaatlarına Mensup Oldukları İçin Muhalif Kişileri TekfirEtmek .................................................................................................152

HARİCİLERİN GENEL DURUMU VE ONLARIN AK İDE VEMENHECLERİNDEN BERAATİMİZ.......................................................164

Haricilerin Doğuşu Ve En Önemli Akide Ve Fırkaları...........................164

Hariciler İle Savaşın Türü....................................................................180

Haricilerin Tekfir Edilmesi ...................................................................182

Haricilerin Nitelikleri Ve Onlara En Çok Benzeyenler ..........................184

SONSÖZ................................................................................................207

KAYNAKLAR.........................................................................................219

İÇİNDEK İLER ........................................................................................222

223

7/28/2019 Tekfirde Aşırılıktan Sakındırma Konusunda Otuz Risale-Makdisi

http://slidepdf.com/reader/full/tekfirde-asiriliktan-sakindirma-konusunda-otuz-risale-makdisi 526/531

⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ www.davetvecihad.com ⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ 

DAVET SERİSİ – BİRİNCİ ADIM

1. Kitap

Müslümanların Birliğini Sağlayacak

Temel Esaslar  Abdu’l-Mun’im Mustafa

2. Kitap Taifetu’l Mansura’nın Özellikleri  Abdu’l-Mun’im Mustafa

3. KitapEhl-i Sünnet’in Menheci ve Cihadın

Esasları  Abdulkadir bin Abdulaziz

4. Kitap Millet-i İbrahim Ebu Muhammed Âsım

DAVET SERİSİ – İKİNCİ ADIM

1. Kitap İman ve Küfür  Abdulkadir bin Abdulaziz

2. Kitap Cehalet Özrü  Abdulkadir bin Abdulaziz

3. Kitap Demokrasi Dindir Ebu Muhammed Âsım

4. Kitap Tağut ve Destekçileri  Abdulkadir bin Abdulaziz

5. KitapTağutlarin Destekçileri Hakkındaki

Şüphelerin Aydı

nlatı

lması

 

Ebu Muhammed Âsım

6. Kitap Dostluk ve Düşmanlık  Abdulkadir bin Abdulaziz

7. Kitap Ülkelerin Hükümleri  Abdulkadir bin Abdulaziz

8. Kitap Cihada Teş vik Ebu Kuteybe eş-Şâmi

9. Kitap İslam Erlerine Nasihatler Süleyman Davud

ARAŞ TIRMA SERİSİ 1. Kitap El-Umde Fi İ’dadi’l-Udde  Abdulkadir bin Abdulaziz

2. Kitap El-Cihad ve’l-İctihad Ebu Katâde

3. KitapTekfirde Aşırılıktan Sakındırma

Konusunda Otuz Risale 1-2Ebu Muhammed Âsım

El-Makdisi

4. Kitap Akidemiz Ebu Muhammed Âsım

5. Kitap İslam’da Şehadet Operasyonları

  Derleme

7/28/2019 Tekfirde Aşırılıktan Sakındırma Konusunda Otuz Risale-Makdisi

http://slidepdf.com/reader/full/tekfirde-asiriliktan-sakindirma-konusunda-otuz-risale-makdisi 527/531

⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ www.davetvecihad.com ⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ 

NOTLAR......................................................................................................................

......................................................................................................................

......................................................................................................................

......................................................................................................................

......................................................................................................................

......................................................................................................................

......................................................................................................................

......................................................................................................................

......................................................................................................................

......................................................................................................................

......................................................................................................................

......................................................................................................................

......................................................................................................................

......................................................................................................................

......................................................................................................................

......................................................................................................................

......................................................................................................................

......................................................................................................................

......................................................................................................................

......................................................................................................................

......................................................................................................................

......................................................................................................................

......................................................................................................................

......................................................................................................................

......................................................................................................................

......................................................................................................................

......................................................................................................................

......................................................................................................................

......................................................................................................................

7/28/2019 Tekfirde Aşırılıktan Sakındırma Konusunda Otuz Risale-Makdisi

http://slidepdf.com/reader/full/tekfirde-asiriliktan-sakindirma-konusunda-otuz-risale-makdisi 528/531

⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ www.davetvecihad.com ⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ 

......................................................................................................................

......................................................................................................................

......................................................................................................................

......................................................................................................................

......................................................................................................................

......................................................................................................................

......................................................................................................................

......................................................................................................................

......................................................................................................................

......................................................................................................................

......................................................................................................................

......................................................................................................................

......................................................................................................................

......................................................................................................................

......................................................................................................................

......................................................................................................................

......................................................................................................................

......................................................................................................................

......................................................................................................................

......................................................................................................................

......................................................................................................................

......................................................................................................................

......................................................................................................................

......................................................................................................................

......................................................................................................................

......................................................................................................................

......................................................................................................................

......................................................................................................................

......................................................................................................................

......................................................................................................................

7/28/2019 Tekfirde Aşırılıktan Sakındırma Konusunda Otuz Risale-Makdisi

http://slidepdf.com/reader/full/tekfirde-asiriliktan-sakindirma-konusunda-otuz-risale-makdisi 529/531

⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ www.davetvecihad.com ⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ 

......................................................................................................................

......................................................................................................................

......................................................................................................................

......................................................................................................................

......................................................................................................................

......................................................................................................................

......................................................................................................................

......................................................................................................................

......................................................................................................................

......................................................................................................................

......................................................................................................................

......................................................................................................................

......................................................................................................................

......................................................................................................................

......................................................................................................................

......................................................................................................................

......................................................................................................................

......................................................................................................................

......................................................................................................................

......................................................................................................................

......................................................................................................................

......................................................................................................................

......................................................................................................................

......................................................................................................................

......................................................................................................................

......................................................................................................................

......................................................................................................................

......................................................................................................................

......................................................................................................................

......................................................................................................................

7/28/2019 Tekfirde Aşırılıktan Sakındırma Konusunda Otuz Risale-Makdisi

http://slidepdf.com/reader/full/tekfirde-asiriliktan-sakindirma-konusunda-otuz-risale-makdisi 530/531

⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ www.davetvecihad.com ⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯⎯ 

NASİHAT 

Müslüman kardeşim! Bu kitapçık, Allahu Teala’nın izniyle faydalı bil-giler içermektedir. Allah’a hamd olsun ki biz, şer’i delili olmayan hiçbir söz

söylemiyoruz. Senden de, şer’i bir delili olmadıkça hiçbir sözü kabul etme-meni istiyoruz. Böylece yol kesen eşkıyaların, Allah’a davet adı altında senialdatmasına izin verme. Rasulullah’ın Sallallahu Aleyhi ve Sellem, “Bir ayetdahi olsa benden ulaştırın”497 ve yine “Şahit olanlar, olmayanlara duyur-sun”498 vasiyeti gereğince bu kitapçığın, kardeşlerinin, tanıdıklarının ve diğerMüslümanların arasında yayılması için gayret et. Rasulullah Sallallahu Aleyhive Sellem şöyle buyurur: “Allah’ın senin elinle bir kişiyi hidayete ulaştırması,kızıl develere sahip olmandan daha hayırlıdır.”499 

Kardeşim, bil ki bu ve buna benzer yayınları Müslümanlar arasındayayman, Allahu Teala’nın yolunda bir cihaddır. Rasulullah Sallallahu Aleyhive Sellem şöyle buyurur: “Müşriklere karşı mallarınız, canlarınız ve dillerinizlecihad edin.”500

 Allahu Teala, bu ve buna benzer yayınların Müslümanlar arasında ya-yılması için gayret eden herkesi birçok hayır ile mükafatlandırsın, Allahumme

 Amin.

.www davetvecihad. com

 497 Buhari498 Müttefekun Aleyhi499

Müttefekun Aleyhi500 Ebu Davud, sahih bir senedle rivayet etmiştir.

7/28/2019 Tekfirde Aşırılıktan Sakındırma Konusunda Otuz Risale-Makdisi

http://slidepdf.com/reader/full/tekfirde-asiriliktan-sakindirma-konusunda-otuz-risale-makdisi 531/531