TC GAZ ÜN VERS TES SOSYAL B LMLER ENST TÜSÜ...
Transcript of TC GAZ ÜN VERS TES SOSYAL B LMLER ENST TÜSÜ...
TC GAZİ ÜNİVERSİTESİ
SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ ULUSLARARASI İLİŞKİLER ANABİLİM DALI
ÇİN’İN DOĞU TÜRKİSTAN POLİTİKASI
YÜKSEK LİSANS TEZİ
Hazırlayan Şahzada Dauliatova
Tez Danışmanı Prof. Dr. Haydar Çakmak
Ankara 2007
1
Konu: Çin’in Doğu Türkistan Politikası Giriş.......................................................................................................................2 1. Bölüm Doğu Türkistan’a Genel Bir Bakış 1.1. Coğrafi Konumu..............................................................................................5 1.2. Ekonomik ve Sosyal Durumu..........................................................................8 1.3. Demografik Yapı............................................................................................15 1.4. Stratejik Önemi..............................................................................................18 2.Bölüm 1933 – 2006 Doğu Türkistan – Çin İlişkileri 2.1. Çin’in Doğu Türkistan Politikası 2.1.1. Doğu Türkistan ve Çin İlişkilerin Tarihçesi...............................................22 2.1.2. 1933 ve 1944 Doğu Türkistan’da Kurulan Devletler..................................27 2.1.3. 1949 – 2006 Çin’in Doğu Türkistan Siyaseti.............................................31 2.2. Doğu Türkistan’ın Temel Sorunları 2.2.1 Günümüzde Doğu Türkistan Türklerin Temel Sorunları............................37 2.2.1.1. Eğitim ve Dil Baskısı...........................................................................37 2.2.1.2. Nükler Deneme ve Çevre Sorunu......................................................40 2.2.2. Çin’in Asimilasyon Amaçlı Tedbirler ve Uygulamalar...............................42 2.2.2.1. Çinli Göçmenler Sorunu....................................................................42 2.2.2.2. Dini Baskılar......................................................................................44 2.2.2.3. Doğum Kontrolü................................................................................48 3. Bölüm Doğu Türkistan Sorunun Uluslararası Boyutu 3.1. Diğer Devletlerin Doğu Türkistan Politikaları 3.1.1. Türkiye – Çin İlişkilerinde Doğu Türkistan Sorunu....................................50 3.1.1.1. Osmanlı Döneminde Türk – Uygur İlişkileri.......................................51 3.1.1.2. Cumhuriyet Döneminde Türk – Uygur İlişkileri .................................54 3.1.1.3. Türkiye – Çin İlişkilerinde Doğu Türkistan..........................................56 3.1.2. Rusya – Çin İlişkilerinde Doğu Türkistan ...................................................60 3.1.3. Türk Cumhuriyetlerinin Doğu Türkistan Politikası.......................................63 3.2. Doğu Türkistan’ın Bağımsızlık Mücadelesi 3.2.1. Doğu Türkistan’ın Bağımsızlık Mücadelesi.................................................69 3.2.2.11 Eylül Terörist Saldırısı Bağlamında Doğu Türkistan Bağımsızlık Mücadelesinin Durumu.........................................................................................75 Sonuç...................................................................................................................80 Kaynakça.............................................................................................................85 Harita....................................................................................................................92 Özet .......................................................................................................................i Abstract.................................................................................................................ii
2
Çin’in Doğu Türkistan Politikası
Giriş
Çin’in, Doğu Türkistan Politikasını anlatabilmek veya anlayabilmek için, bu
ülkenin tarihinin ilk devirlerinden beri ve dünyaya bakışını yani dış politikasını
ortaya koymak gerekir. Tarihi M.Ö. 200'lü yıllara (Göktürkler ve Hunlar dönemine) kadar dayanan
Türkistan toprakları, tarihin ilk dönemlerinden beri Türklerin ana yurdu, bin yıldan
beri de İslam toprağıdır. Tarih boyunca Türkistan adı ile bir devlet veya hanlık
kurulmamış olmasına rağmen, Orta Asya'nın büyük bölümünü oluşturan söz
konusu alan, eski çağlardan beri Türklerin yerleşim merkezi olduğu için Türkistan
olarak adlandırılmıştır.
İki bin iki yüz yıllık geçmişi ile Türkistan toprakları, dünyanın en önemli ve
köklü medeniyetlerine ev sahipliği yapmıştır. Batıda Hazar Denizi ve Ural
Dağları'nın güney kısmına, kuzeyde Sibirya'ya, güneyde İran, Afganistan ve
Tibet'e, doğuda Çin ve Moğolistan'a sınır olan Türkistan, oldukça geniş bir sahaya
sahiptir.
Türkistan’ın toplam yüzölçümü 5.340.066 km2’dir.1 Bu Türk anayurdunun
batısında 5 Türk Cumhuriyeti (Kazakistan, Kırgızistan, Özbekistan, Tacikistan ve
Türkmenistan) bulunmakta ve Batı Türkistan olarak anılmaktadır. Doğusunda ise
1.824.418 km2’lik yüzölçümü ile Çin’e bağlı özerk otonom bölge olan Doğu
Türkistan bulunmaktadır.
Özellikle de araştırmacılar tarafından tarihin ilk medeniyet merkezlerinden biri
olduğu belirtilen Doğu Türkistan, jeo – stratejik konumu itibariyle Batı ve Doğu
kültürlerinin kaynaştığı bir alan olmuştur.
1 Metin Önel, “Çin’in Etnik Politikaları Çerçevesinde Doğu Türkistan Sorunu”, “Avrupa’dan Asya’ya Sorunlu Türk Bölgeler”, Derleyen: Bekir Günay, Kültür - Sanat Yayıncılık, İstanbul 2005, s.90
3
Doğu Türkistan tarih boyunca en büyük medeniyet merkezlerinden birini teşkil
eden Çin, Hint, İran, Türk ve Yunan medeniyetleri arasında köprü olma vazifesini
görmüş, İpek Yolu’nun odak noktasını oluşturmuştur.
Avrupalı strateji alimlerince Asya’nın Kalbi “Pivot of Asia” olarak nitelendirilen bu
ülke, jeopolitik ve stratejik konumu, fiziki coğrafyası, tarihi geçmişi, etnik yapısı,
kültürel değerleri ve dini inançları ile Türk – İslam dünyasının ayrılmaz bir
parçasıdır.2
Doğu Türkistan, M.Ö. 8. – 3. asırlarda İskitlere; M.Ö. 300 – M.S. 93 yıllarında
Hunlara; 522 – 744 döneminde Göktürk İmparatorluğuna; 744 – 840 devresinde
Uygur devletine; 751 – 870 Karluk ve Karahanlılar İmparatorluğuna ve Saidiye
Hanlığına merkez olmuştur (1509 – 1679). 1759 yılında Çin Mançu
İmparatorluğu’nun işgaline uğramıştır. 1863'te bağımsızlığına kavuşan Doğu
Türkistan'da Yakup Han başkanlığında "Doğu Türkistan İslam Devleti" kurulmuş
ve bu devlet; Osmanlılar, İngiltere ve Rusya tarafından resmen tanınmıştır. 1876
yılında Çin – Mançu devletince yeniden işgal edilmiş ve 1884'te Sincan "Yeni
Toprak" adıyla Çin İmparatorluğuna bağlanmıştır.
20. yüzyılın başlarında Orta Asya'da oluşan milliyetçilik akımı neticesinde
1933 yılında Kaşgar'da Doğu Türkistan İslam Cumhuriyeti kurulmuştur. Bu
Cumhuriyetin ömrü 1937'de sona ermiştir. Bütün Çin'e hakim olan Komünist Çin
Kuvvetleri, 1949'da Sovyet Lideri Stalin'in de onayı ile Doğu Türkistan'a girerek
ülkeyi resmen işgal etmiştir. 1955 yılında “Sincan Uygur Özerk Bölgesi” adıyla
bugünkü idari statüsü kazandırılmıştır.
Dünya kamuoyunda çok az bilinen Doğu Türkistan’ın durumunun detaylarına
girmeden önce, Doğu Türkistan'ın tarihi, jeo – stratejik ve jeo – politik konumu
üzerinde durmak gerekir. Çin’in Doğu Türkistan’a karşı yürüttüğü politikalar,
geçmişten bugüne bu bölgesel politikada Uygurlar, Doğu Türkistan’ın stratejik
konumu ve bağımsızlık mücadelesinin uluslararası boyutu.
2 M. Rıza Bekin, “Doğu Türkistan”, Muzaffer Özdağ’a Armağan, ”21.yy.da Türk Dünyası Jeopolitiği”, Avrasya Stratejik Araştırmalar Merkezi Yayınları, I.Cilt, Ankara 2003 s.289
4
Tezin bölümlerinde, Çin’in Doğu Türkistan politikası incelenecektir, Doğu
Türkistan sorununun genel yapısına ve Uygurların bağımsızlık mücadelesi ele
alınacaktır, Sincan Uygur Özerk Bölgesi’nin Türkiye, Rusya ve Türk
Cumhuriyetleri ile olan ilişkilerine değinilecektir ve bunların güncel gelişmeleri
tespit edilecektir.
Orta Asya’da stratejik bir konuma sahip olan Doğu Türkistan, tarih boyunca
birçok imparatorluk ve beylikler kurarak, dünya medeniyetine büyük katkıda
bulunmuştur. Ancak dünya stratejisinin değişmesi dış güçlerin acımasız saldırıları
ve işgaline maruz kalmıştır. Doğu Türkistanlılar bu saldırı ve işgallere karşı hiçbir
zaman sessiz kalmamıştır, bütün imkânları çerçevesinde mücadele etmişlerdir.
Bu tezin ilk bölümü Çın’ın batısında bulunan Doğu Türkistan’a genel bir bakış
sunmaktadır. İkinci bölüm ise Çin’in Doğu Türkistan’a karşı yürüttüğü siyaseti ele
almaktadır. Üçüncü bölümünde ise Doğu Türkistan sorununun uluslararası boyutu
incelenecektir.
5
1. Bölüm Doğu Türkistan’a Genel Bir Bakış
1.1. Coğrafi Konumu Sincan Uygur Otonom Bölgesi Çin’in kuzeybatı sınırındadır ve 2000
kilometre doğudan batıya, 1650 kilometre kuzeyden güneye uzanır. Çin Halk
Cumhuriyeti’nde en büyük idare birimidir.
Doğu Türkistan’ın kuzeybatısı Kazakistan, kuzeyi Altay Cumhuriyeti,
kuzeydoğusu Moğolistan, güneyi Çin’e bağlı Tibet Özerk Bölgesi, güneybatısı
Keşmir ve Pakistan, batısı Tacikistan ve Kırgızistan ile çevrilidir.
Doğu Türkistan’ın toplam yüzölçümü 1.824.418 km2’yi bulur. Bu yüzölçümü
ile Doğu Türkistan Almanya’dan 4, Ürdün’den 3 kat büyüktür. Türkiye’nin yaklaşık
2,5 katıdır.3 Türk Dünyası’nın Kazakistan’dan sonra ikinci büyük ülkesidir.
Doğu Türkistan’ın üç tarafı dağlardan (Altay dağı, Tanrı dağı, Kakanlı dağ)
ibarettir. Ülkenin doğu tarafı kumluk olup, çöllerden ibarettir. Doğu Türkistan’da
320’den fazla nehir, akarsu, dere mevcuttur. Tarım Deryası (2.179 km), İli, İrtış,
Manas, Ulungur ve Karaşehir ülkenin önemli nehirleridir. Ülkede irili ufaklı 100’den
fazla göl vardır. Bunlardan Sayram Gölü 2.070 m. yükseklikte 454 km.
büyüklüğünde, Buğda Gölü ise 1.980 m. yükseklikte ve 5 km. büyüklüğündedir.4
Yeryüzü bakımından Doğu Türkistan, Havzalar ve Havzaları çevreleyen
dağlar olmak üzere iki ana bölümde incelenir. Ancak detayda beş üniteye ayrılır.
3 Doç. Dr. Saadettin Gömeç, Uygur Türkleri Tarihi ve Kültürü, Atatürk Kültür Merkezi Yayını, Ankara 1997,s. 67 4 Dr. Baymırza Hayıt, “Doğu Türkistan’ın Türk Dünya’sındaki Önemi”, Doğu Türkistan Sesi Dergisi no: 58., İstanbul 1999
6
1. Kuzeydeki dağlar
2. Cungarya havzası,
3. Orta bolümde Tanrı dağları,
4. Tarım havzası
5. Güneydeki Kunlun dağları,
Kuzeydeki dağlık bölge, Çungarya Havzası bir yarım daire şeklinde çevreler
ve Moğolistan sınırını oluşturur. Söz konusu bu dağlar, Aladağlar, Tarbagatay ve
Büyük Altay sıradağlarıdır.5
Rusya Federasyonu – Moğolistan ve Doğu Türkistan sınırını oluşturan Youyi
Feng zirvesinin yükseltisi 4374 metredir. Kuzeydeki dağların güneyinde Çungarya
Havzası yer alır. Çungarya Havzası güneyden Tanrı dağlarıyla çevrilidir. Çungarya
Havzası, 1000 km. uzunluğunda ve 300 km. genişliğinde, elips şeklinde bir
depresyon alanıdır. Orta bölümde yer alan Tanrı dağlarının zirveleri daimi karlarla
kaplıdır, dağların yamaçlarından buzullar iner. Kırgızistan – Kazakistan ve Doğu
Türkistan sınır kavşağında yer alan Pobeda Zirvesi 7439 m. yüksekliktedir.
Tanrı dağlarının doğu yarısında, Bogda Şan ile Kuruk Dağ arasında,
Türkistan’ın en alçak noktası oluşturan, büyük istilaların geçiş koridoru olan Turfan
Havzası yer alır. Deniz düzeyinin 154 metre altında olup Cungarya’nın kapısıdır,
ve çorak Taklamakan Çolü’yle Lop – Nor’un tuzlu topraklarına açılır. Cin Halk
Cumhuriyeti’nin Nükleer Uzay Araştırma Merkezi burada bulunur.6
Tanrı dağlarının güneyinde yer alan Tarım Havzası, 1400 km. uzunluğunda,
500 km. genişliğinde, 470.000 km2 yüzölçümünde, elips şeklinde çok geniş bir
depresyonudur. Bu havzanın orta bölümünü, dünyanın en büyük çöllerinden 320
bin km2 alanı olan Taklamakam Çölü kaplamaktadır. Havzanın kuzeyinde batı –
doğu doğrultusunda Tarım Irmağı akar. Güneyde yer alan Kunlun Dağlarında
yükselti birden artar. Tarım Havzası’nın güneyinde dev bir duvar gibi yükselen bu
dağların yükseltisi 7000 m.’nın üstündedir. Batıdan doğuya doğru; Kongur Şan
5 Doç. Dr. Ramazan Özey, “Dünya platformunda Türk Dünyası”, s. 224 6 Rene Cagnat, Michel Jan, “İmparatorluklar Beşeği, SSCB, Çin ve İslam’ın Arasında Orta Asya’nın Yazgısı”, Alan Yayıncılık, İstanbul 1992, s.14
7
(7719m.), Muztağata (7546 m.), Kunlun Tepesi (8611 m.), Muztag (7282m.),
Arkadağ (7723 m.), Monomaha Şan (7720m.) zirveleri, adeta dünyanın dev
direklerine oluştururlar.7 Doğu Türkistan dağlarında önemli geçitler vardır. 500 m. yüksekliğindeki
Karula Geçidi bunlardan birisidir. Dağların yüksek kesimlerinde yaylalar vardır.
Yaylalarda, ilkbahar ve yaz başlarında her taraf yeşillenir. Daimi kar sınırının
geçtiği yaklaşık 4500 – 5000 m. yüksekliklerde, kar örtüsünün oluşturduğu Serak
adı verilen şekiller ile Alpin çayırlar içice şahane bir manzara teşkil ederler.
Seraklar, daha ziyade buzul kütlelerinin parçalanmasından oluşur. Bazen çok
sayıda buz parçası bir arada toplanır ve kaynaşarak değişik görünümler arz
ederler.
Doğu Türkistan, Asya kıtasının orta bölümünde yer alır ve yüksek dağlarla
çevrilidir. Bu nedenle okyanus etkisi hiç yoktur. Dolayısıyla çok şiddetli karasal bir
iklim hakimdir. Sıcaklık ve yağış miktarları az da olsa değişmekle beraber, sıcaklık
farkları çok fazla ve yağış miktarları genelde düşüktür. Kaşgarda yıllık ortalama
sıcaklık 18 C, en sıcak ay ortalaması (Temmuz), 28,5 C, en soğuk ay ortalaması
(Ocak ) – 50 C kadardır. Yıllık yağış miktarı ise 82 mm. dolayındadır. Taklamakan
Çölünde ise yağış miktarı yer yer 10 mm’ ye kadar düşer. Sıcaklık ise 38 C ile 20C
arasında değişir. Çungarya Havzası, Tarım Havzasına göre nispeten fazla yağış
alır (yıllık yağış 150 – 300 mm. arasında). Dağlık alanlarda ise yıllık yağış
(özellikle Tanrı Dağlarda, 500 mm.ye kadar yükselir).
Doğu Türkistan’da yer alan havzalar, dışa akışı olmayan kapalı bölgelerdir.
Ülkenin akarsularının büyük bir kısmı, bu havzalar akarlar ve kaybolurlar. En
önemli akarsuyu, Tarım Irmağıdır, Çevre dağlardan kaynaklanan birçok akarsuyun
birleşmesiyle oluşan Tarım Irmağı, batı ve doğu yönünde Taklamakan Çölü’nün
kuzeyinde akmaktadır. 951.000 km2 su toplama havzası olan Tarım Irmağı’nın
uzunluğu 2.030 km’dır. Doğuda Lop Gölüne dökülür. Tarım Irmağı, karların
erimesine bağlı olarak Mayıs ve Eylül arası bol su taşır, ancak buharlaşmanın
7 Doç. Dr. Ramazan Özey, “Dünya platformunda Türk Dünyası” s.224
8
şiddetinden suyunun büyük bır bölümünü kaybeder. Tarım Irmağı’nın en önemli
kolları; Aksu, Hotan, Yarkent ve Kaşgar çaylarıdır.
Çungarya Havzası’nın kuzeyindeki Kara Irtış ırmağı doğu batı yönünde
akarak Kazakistan’da Zaysan Golüne dökülür. Emin çayı Alakola (Alagöl’e),
Bortala Çayı Ebinur Gölüne, Manas Çayı Manas Gölüne, Ulungur Çayı Ulungur
Gölüne sularını boşaltmaktadırlar. Hutubi Çayı ve değer küçük akarsular ise
Çungarya Havzası’nın orta bölümünde kaybolmaktadırlar.
Doğu Türkistan’ın en önemli gölü Lop Nor. Lop Nor ise “Yürüyen Göl”
demektir. Bu göl sık sık yer değiştirdiği için bu ad verilmiştir. 2000 yıl önce,
günümüzde ortadan kalkmış önemli bir ulaşım merkezi yakınında olan gol, Tarım
Irmağı’nın güneye doğru yer değiştirmesiyle birlikte kurumuştur. Irmağın yeni
ağzında ikinci bir gol oluşmuştur. Ancak ırmağın yönü tekrar kuzeye doğru yer
değiştirince Lop Gölü yine eski yerinde oluşmuştur. Lop Nor’un sık sık yer
değiştirmesi ve alanının daralıp genişlemesi Tarım Irmağı’nın hareketi ve taşıdığı
su miktarı ile ilgilidir. Gölün derinliği 5 m.’yi geçmez. Çoğu bölgesi bir bataklık
görünümündedir.
1.2. Ekonomik ve Sosyal Durumu
Çin yönetiminin Sincan Uygur Özerk Bölge’de izlediği Çinlileştirme
politikasının diğer bir sonucu olarak, sosyal ve kültürel hakların tanınması
konusunda Uygurlara karşı hem etnisitelerinden hem de dinlerinden dolayı
ayrımcılık güdülmektedir. Sosyal ve kültürel hakların ihlalleri, Doğu Türkistan
kültürünü, tarihini, hatta kimliğini anımsatacak ve onu yaşatacak her alanda
yaşanmaktadır.
Doğu Türkistan, yeraltı ve yerüstü kaynaklarıyla dünyanın en zengin
ülkelerinden biri olsa da, halkı şu anda dünyada en çok sefalet çeken halklar
arasındadır. İpek Yolu ticaretinin sürdüğü yıllarda refah ve kültür seviyesi ile
medeniyetinin zirvesinde olan Doğu Türkistan halkı, işlenmeyi bekleyen veya Çin
9
tarafından el konulan tonlarca kaynağı ile eski günlerini özlemle anmaktadır.
2003 tarihli resmi Çin kayıtlarına göre, Sincan’ın yıllık GSYİH, 187 milyar Yuan
(yaklaşık 23 milyar dolar) olarak görünmektedir ve bu sayı 2004 yılında 220 milyar
Yuan yükselmiştir. Fakat refah seviyesindeki artış, Doğu Türkistan’ın Müslüman
halkı için geçerli değildir.8
Uygurlar arasında yüksek işsizlik oranı devam etmektedir ve bildirildiğine
göre, Han Çinli işçilerin bölgeye akınının sürmesi, Uygurların işgücü pazarından
daha da fazla dışlanmasına yol açmaktadır. Türklerin büyük bir çoğunluğu çiftçidir;
Çinceyi akıcı konuşamamaktadırlar ve sınırlı eğitim ve iş olanaklarına sahiptirler.
Bununla birlikte, raporlara göre son yıllarda Uygur aileleri Han Çinli müteahhitler
tarafından yeterli danışma hizmetleri ve tazminat verilmeden topraklarından zorla
atılmaktadır.9
Bölgedeki eğitim sahasında bilhassa Türkler arasındaki bilgili ve ehliyetli
insan yetiştirmediği için sanayi ilerlememiştir. Ülkede mevcut imalathanelerin,
tezgahların ve atölyelerin çoğu halkın basit ihtiyaçlarını karşılayan mallar
üretmektedir.
1950’den sonra, komünist idarenin başa geçmesinden sonra ülkenin bazı
bölgelerine fabrikalar yapılmaya başlanmıştır. Bu fabrikaların çoğu Doğu
Türkistan’da çıkan madenleri ve petrolü işlemek için kurulmuştur. Üretilen
mamullerin büyük çoğunluğu Çin’in diğer bölgelerine sevk edilmektedir.10 Çin
yönetimi, sanayi kuruluşları ve petrol tesislerinde bölge dışından getirerek ülkeye
yerleştirdikleri Çinlileri çalıştırmaktadır.
Sincan bölgesi içerdiği maden, mineral, petrol ve doğal gaz yataklarıyla Çin
için muazzam bir hazine niteliğindedir. Çin’de çıkarılan mineral miktarının %78’i
8 www.uygur.org Dr. Erkin, Emet’in Kaleminden Doğu Türkistan 9 Çin Halk Cumhuriyeti: Uygurlar Çin’in “terrörle savaş” adına uygaladığı baskından kaçıyor, ilk yayınlama tarihi: 01.07.2004, Kaynak: http:// : www.doguturkistan.com 10 Prof. Dr. Mehmet Saray, “Doğu Türkistan Tarihi”, Doğu Türkistan Sesi, Doğu Türkistan Araştırma Merkezi Ocak 1994, sayı 39, s.4
10
Doğu Türkistan topraklarından çıkartılmaktadır. Bu bağlamda bölgeyi 21.yy’ın
Kuveyt’i olarak tanımlayabiliriz.
Çin Halk Cumhuriyeti topraklarından çıkartılan 148 çeşit madenin 118
çeşidinin Doğu Türkistan topraklarında elde etmektedir. Doğu Türkistan sınırları
dahilinde bugüne kadar yaklaşık 5000 noktada maden ocağı tespit edilmiştir ki bu,
Çin’in toplam maden ocaklarının zaten %85’ini teşkil etmektedir. Ülkedeki petrol
alanlarının yüzölçümü, İngiltere ve Fransa’nın toplam yüzölçümünden fazladır.11
Çıkartılan madenler arasında kömür, demir, uranyum, volfram, manganez,
krom, kurşun, molibden, çinko, berilyum, lityum, niyobyum, tantal, sezyum, beyaz
mika, asbest ve altın sayılabilir. Ülkenin 50 bölgesinde altın yatakları (toplam
rezervin 18.500.000 ton olduğu tahmin edilmektedir), yedi bölgede bakır madeni,
32 yerinde kurşun madenleri, 46 bölgede demir yatakları, 5 bölgede de uranyum,
5 yerde Volfram, 13 yerde Kalay, 2 yerde Civa, 6 yerde Amonyak yatakları, 70
yerde kömür madenleri bulunmaktadır.12
Aslında Doğu Türkistan’ın durumu, petrol zengini olup da bu zenginliği kendi
kendine özgürce kullanamamaktadır. Bölgenin Çin’e tabi olduğu için,
zenginliklerini olduğu gibi Çin’e aktarmak zorunda kalmıştır. Oysa Doğu
Türkistan’da 500 noktadan petrol, 30 noktadan da doğal gaz çıkarılmaktadır.
Tarım Havzası’ndaki petrol yataklarındaki rezervi 18 milyar ton olarak tespit
edilmiştir. Ancak son araştırmalarda bu bölgenin toplam petrol rezervinin 60 milyar
ton civarında olduğu söylenmektedir.13 Bu rezervlerden her yıl 10 milyon ton petrol
Çin’e taşınmaktadır. Ayrıca sadece Taklamakan Çölü’ndeki petrol rezervinin 50
milyar ton civarında olduğu tahmin edilmektedir.
11 İsmail Cengiz “Doğu Türkistan’ın Hukuki Durumu Ve Temel Sorunları” , Yeni Türkiye Dergisi, 1997 sayı 16 s.1396 12 Metin Önel, Çin’in Etnik Politikaları Çerçevesinde Doğu Türkistan Sorunu, s.91 13 Doç. Dr. Saadettin Gömeç, Uygur Türkleri Tarihi ve Kültürü, Atatürk Kültür Merkezi Yayını, Ankara 1997,s.67
11
Araştırmalara göre, Doğu Türkistan’da bulunan yaklaşık 2.2 trilyon ton
miktarındaki kömür rezervi, Çin rezervinin yarısını teşkil etmektedir. Doğu
Türkistan kömürünün kalitesi çok yüksektir, çünkü çok az sülfür içermektedir.
Bütün bunların haricinde, İpek Yolu’nun canlandırılması projesi kapsamında olan
Doğu Türkistan’ın özellikle Aksu ve Karamay şehirlerindeki doğal gazı, 14 milyon
dolarlık boru hattı projesiyle Şanghay limanına taşınmaktadır.14
Ayrıca, bölgede 40’tan fazla tuz çıkarılmaktadır. Sadece Kuçar şehri
etrafındaki tuz rezervlerinin bile dünya insanlarının 1000 yıllık tuz ihtiyacını
karşılayacak miktarda olduğu tespit edilmiştir.
Bu doğal kaynakları bakımından dünyanın en zengin ülkelerinden sayılması
gereken Doğu Türkistan maalesef şu anda halkı kendi topraklarında yoksulluk
içinde yaşamaktadır. Bunun başlıca sebebi, zenginliklerin talan edilircesine Çin’e
taşınması ve ülkede kurulu bütün sanayi tesislerinden sağlanan gelirin Pekin’e
aktarılmasıdır. Ülke sanayi kuruluşlarında çalışanların % 90’ını ve petrol
tesislerinde çalışanların % 99’unu bölgeye yerleştirilen Çinliler oluşturmaktadır. Bu
bakımdan Türkler arasında işsizlik oranı çok yüksektir.
Doğu Türkistan halkının başlıca geçim kaynağını tarım oluşturur. 150 bin km2
tarım arazisi ve bir o kadar ekilebilen toprak mevcuttur.15 Ülkede en fazla ekilen
ürün buğdaydır. Tarım Havzasında yaz buğdayı, Çungarya Havzasında ise kış
buğdayı sahasıdır. Buğday dışında mısır, süpürge darısı, yulaf, arpa, çavdar,
ceviz gibi ılıman iklim ürünlerinin hemen hepsi Doğu Türkistan’da yetiştirilmektedir.
Pirinç gibi tahılların da ekimi yapılmaktadır. Ekili – dikili alanların %90’ını tahıllar
teşkil eder. Doğu Türkistan’ın toplam tahıl üretimi yıllık 50 – 55 milyon ton
dolayındadır.16
14 kaynak: www.doğuturkistan.com 15 İsmail Cengiz, ”Doğu Türkistan’ın Yer Altı ve Tabii Zenginlikleri”, Doğu Türkistan Sesi, 1998, No 55, s.9 16 Doç. Dr. Ramazan Özey, “Dünya Platformunda Türk Dünyası”, s.224
12
Buğdaydan sonra, ikinci olarak pamuk ekimi önemlidir. Bu bölgede
yetiştirilen pamuk ta Çin Devletin ihtiyacını temin etmektedir. Doğu Türkistan
ayrıca meyve ve sebze üretiminde oldukça zengindir.17 Şekerpancarı, elma, armut, şeftali, nar, üzüm üretimi oldukça fazladır. Hami;
kavunu ile Turfan; çekirdeksiz üzümü ile ve İli; elması ile meşhurdur. Turfan’da
yılda 1.250 ton üzüm elde etmektedir.
12 bin km2 genişliğinde ormanlık alana sahiptir, Sibirya karaçamı ile beyaz
ladin ağaçlarıyla yüksek kalitede kereste sağlayabilecek kapasitededir.
Bugün Doğu Türkistan Türkleri arasında hayvancılıkla uğraşan insanların
sayısı bir milyona yakındır. Bunun en büyük sebebi, ülkenin kışlak ve yaylak
olarak kullanılabilecek dağ silsileleri arasında geniş otlakların ve vahaların
bulunmasıdır. Hayvancılığa son derece elverişli olan bu bölgelerde 14 milyon
koyun, 2 milyon sığır, 900 bin at, 30 bin deve ve 70 bin merkep ile bol miktarda
keçi ve diğer hayvanlar yetiştirmektedir. Dolayısıyla, Doğu Türkistan halkı
arasında halıcılık ve kilimcilik oldukça ileri gitmiştir.18
Eğitim: Doğu Türkistan bölgesinde 800 anaokulu, 7100 ilkokul, 1900 orta
öğretim okulu, 100 mesleki orta öğretim okulu, sağır dilsiz ve görme özürlü
çocuklar için 20 özel okul, 21 yükseköğretim enstitüsü ve çeşitli branşlarda 100
fakülte vardır. Teknik ve meslek içi eğitim kurslarıyla tatil dönemlerinde eğitim
sunan programlar da oldukça yaygındır. Günümüzde 40 üniversite ve 90
lisansüstü uzmanlık okulu vardır.19
17 İsmail Cengiz, a.g.m. s. 11 – 13.
18 Prof. Dr. Mehmet Saray, “Doğu Türkistan Tarihi”, Doğu Türkistan Sesi, Doğu Türkistan Araştırma Merkezi Ocak 1994, sayı 39, s.4 19 Mustafa Kahramanoğlu, “Yakın Tarihimizde Türklere Karşı İşlenen Katliam ve Sürgünler”, Baskı Ekip Grafik, Ankara 2005, s 162
13
Endüstri, tarım, ormancılık, tıp ve halk sağlığı, finansman, hukuk ve
siyasal bilimler, kültürfizik, sanat eğitimi, öğretmen okulları ve okul öncesi
eğitim uzmanlığı gibi branşlarda yaygın eğitim verilmektedir. Günümüzde Doğu
Türkistan eğitim kurumlarından yararlanan çocuk, ergen, yetişkin, sağır – dilsiz ve
görme özürlü kişilerin toplamı dört milyon civarındadır ve sayılan eğitim
kurumlarında 180.000 öğretmen çalışmaktadır.20
Eğitim alanında da bu eşitsizlik sürmektedir. Doğu Türkistan'da okuma –
yazma bilmeyenlerin oranı % 58-60 civarındadır.21 Uygur ve diğer Türk kökenli
halkların çocuklarının üniversite kazanma oranı oldukça düşüktür.
Yukarıda bahsettiğimiz okulların çoğunda Han milletinden öğrenciler eğitim
görmektedir. Çin Hükümetinin eskiden beri Uygur Türklerini cahil bırak – yönet
siyasetiyle eğitim kalitesini yükseltmeye yönelik hiçbir girişimi yoktur. Kâğıt
üzerinde eğitimde eşitlikten bahsedilmesine rağmen Uygurların eğitim hakkı her
zaman engellenmiştir. Hanlılar bakımlı ve bilgisayarla donatılmış okullarda eğitim
görürken, Uygur Türkleri ilkel okullarda eğitimini sürdürmektedirler.
Okullarda Çince ağırlıklı eğitim yapılırken, 1998 yılında alınan bir kararla
üniversitelerde eğitim Çince ağırlıklı yapılmaya başlanmıştır. Yavaş yavaş bütün
okullarda Çince eğitime geçilmesi planlanmaktadır.
Eylül 2002'den itibaren Sincan Üniversitesi'nde birçok derste Uygurca’yı
eğitim dili olarak yasaklayan bir resmi politikanın dayatılması da dahil olmak üzere
kültürel haklar üzerindeki kısıtlamalar da son yıllarda ağırlaşmıştır.22
20 a.e.g, s 162 21 Kaynak: www.doguturkistan.com 22 "Xinjiang University to teach major subjects in Chinese" ("Sincan Üniversitesi'nde ana konular Çince öğretiliyor"), Xinhua, 7 Haziran 2002. Mart 2004'te SUÖB'deki elli etnik azınlık okulunun önümüzdeki beş yıl içinde etnik Çin okullarıyla birleşeceği ve derslerin olabildiğince Çince yürütülmesi gerektiği bildirilince, Uygurcanın eğitim dili olarak kullanılmasına getirilen artan kısıtlamalar ile ilgili korkular daha da çoğaldı. Bkz. "China imposes Chinese language on Uyghur schools" ("Çin, Uygur okullarına Çinceyi getiriyor"), RFA, 16 Mart 2004. kaynak: http:// www.uygur.org
14
Resmi dilin Çince olarak kabul edildiği bölgede son 30 yıl içerisinde üç defa
alfabe değiştirilmiştir. Çin alfabesinde hiçbir değişiklik yapılmamasına karşın,
Uygur alfabesi önce Kirilce’ye çevrilmiş, daha sonra Latin harflerine geçilmiştir.
Önce Rusya, sonra Türkiye ile kurulacak ilişkilerden korkulduğu için en son Arap
alfabesi zorunlu kılınmıştır.
Günümüzde Doğu Türkistan’daki bütün yayınların sadece %16’sı
Uygurca’dır. Uygur dilinde hazırlanmış bir ansiklopedi veya sözlük
bulunmamasının yanı sıra, Uygur öğretmenlerin veya fikir adamlarının Uygur
tarihi, kültürü, sanatı üzerine yazı yazmaları da yasaklanmıştır.
Basın-yayın: Doğu Türkistan'da basın – yayın hayatının durumu ile ilgili
olarak F. Sema Barutcu Özönder'in "Doğu Türkistan'da Basın Milletler
Neşriyatı'nın Edebi Neşriyatı Örneğinde" adlı çalışması da bir fikir verebilir. Bu
makalede Çin'in en büyük azınlıklar neşriyatı olan Milletler Neşriyatının Uygurca
kitap kataloğunu incelemiş ve Kurum'un neşriyatı Merkezi hükümetin azınlık
topluma karşı yürüttüğü siyasetle birebir uygunluk gösterdiği tespit edilmiştir.
Yayın evinin 1953 – 1980 yılları edebi yayın faaliyeti birkaç istisna dışında
tamamen parti ideolojisine dönük propaganda eserleridir ve çok az Rusça’dan
tercümeyi saymazsak, hemen hepsi Çince’den tercümedir.23
Sağlık: Halk, devletin sağlık hizmetlerinden de mahrumdur. Doğu
Türkistan'daki Çinli nüfusun %95'i devletin ücretsiz sağlık hizmetlerinden
yararlanmasına karşılık, Türklerin yararlanma oranı ancak % 12 civarındadır.
Kalan % 88'i ücrete tabidir.
23 F. Sema Barutcu Özönder, "Doğu Türkistan'da Basın Neşriyatı'nın Edebi Neşriyatı Örneğinde", Doğu Türkistan Çağdaş Uygur Edebiyatında Milli Mücadele, (Sempozyum) Ankara 1996, s. 65 vd.
15
1.3. Demografik Yapı
Doğu Türkistan’ın demografik yapısı hakkında tam sağlıklı bilgi edinmek
oldukça güçtür. Bunun en büyük sebebi, Çin’in kaygılarından dolayı nüfus ile ilgili
sağlıklı bilgiler vermemesidir.
1949 yılında Komünist Çin orduları Doğu Türkistan’ı işgal ettiklerinde bu
ülkede azınlık milletlerin sayısı (çoğu Çinli olmak üzere Mançur, Moğol) 600.000
civarında olup, Doğu Türkistan nüfusunun %6 teşkil ederken, günümüzde akın
akın getirilen Çinli göçmenler sebebiyle, Müslüman Türkler kendi ülkesinde
“azınlık” haline düşürülmek üzeredir.24
Doğu Türkistan’da 1993 yılında Çin hükümeti tarafından yapılan nüfus
sayımında, nüfusun 16.052.648 olduğu açıklanmıştır. Bölge nüfusu etnik açıdan
çeşitlilik göstermektedir. Bölgenin büyük çoğunluğunu oluşturan Uygurlar, Çin’in
Sincan – Uygur Otonom Bölgesi olarak da ifade ettiği Doğu Türkistan’ın yerlileridir.
1993’te Çin hükümeti tarafından yapılan sayıma göre, Doğu Türkistan’daki
Müslüman Uygurların nüfusu 7.589.468 olup bölgenin toplam nüfusunun %47’sini
oluşturmaktadır. Bölgedeki ikinci büyük çoğunluk, toplam nüfusun %37’sini teşkil
eden Han milletidir ve nüfusu 6.036.700’dür (Çin ordusu hariç). Ülkenin üçüncü
büyük çoğunluğunu oluşturan millet Kazak Türkleri olup 1.196.416 kişiyle toplam
nüfusun %7,3’ünü oluşturmaktadır. Ayrıca, Doğu Türkistan’da 732.294 Hui
(Dunganlar),25 154.282 Kırgız Türkü, 149.198 Moğol, 36.785 Şibe (Çinli), 36.108
Tacik, 18.856 Mançu, 12.782 Özbek Türkü, 8560 Rus ve 4440 Tatar Türkü
yaşamaktadır.
Yukarıda adı geçenlerden Han milliyeti dışındaki Türkler ve daha sonra
bölgeye gelen Moğollar, yüzyıllardır Doğu Türkistan topraklarında bir arada
yaşamaktadırlar. Ayrıca Doğu Türkistan nüfusunun 70.929 kişilik bir bölümü Dong
24 M.Rıza Bekin, Doğu Türkistan Gerçeği, Yeni Türkiye 97/16, s.1392 25 Huiler, etnik olarak Han olup, İslam’a döndürülmüş Müslüman Çinlilerdir.
16
Şiang, Tibet, Miao, Yi, Buyi ve Kore milliyetlerindendir. Bu toplulukların büyük bir
bölümü, Çin Halk Cumhuriyeti’nin Doğu Türkistan’ı işgalinin öncesinde ve
sonrasında diğer eyalet ve özerk bölgelerden göç etmişlerdir. Özellikle Han milleti,
Çin hükümetinin Doğu Türkistan’da yürüttüğü asimilasyon politikasının bir parçası
olarak bölgeye göç ettirilmiştir. Doğu Türkistan’ın ilk işgal yıllarında Han
milliyetinden olanların sayısı 200 bin iken, bugün Çin kaynaklarına göre altı
milyonu geçmiştir. Bu göç bütün hızıyla devam etmektedir. Çin Devleti’nin 1970’de
açıklamış olduğu bir plana göre bölgeye 100 ile 150 milyon arasında Çinli göçmen
yerleştirme politikası güdülecektir ki bu da, Doğu Türkistan’daki Müslüman Türk
nüfusunun azaltılmasına yönelik ciddi bir tehdit oluşturmaktadır.
Nüfus sayımında uluslararası gözlemci bulundurulmadığından yukarıda verilen
rakamlar tahminidir ve Çinlilerin kürtaj (doğum kontrolü) politikasına göre
verilmektedir.
Çin resmi istatistiklerinde düşük gösterilen Doğu Türkistan’da 1990 yılında
yapılan bir araştırmaya göre 40 milyona yakın Türk yaşamaktadır.26 Doğu
Türkistan hakkında yayın yapan bazı kuruluşlar, bu rakamların bile gerçeği
yansıtmadığını ifade etmektedirler. Doğu Türkistan’da 1949 yılında nüfusun
%75’ini Uygurlar, %11’ini Kazaklar, %5’ini de diğer Müslüman Türk boyları teşkil
ederken 1990’da Çinlilerin oranı %38’e çıkmıştır. Çinli nüfusun artış göstermesi,
Komünist Çin hükümetinin Çinlileri Doğu Türkistan’a yerleştirerek Müslüman Türk
nüfusu azınlık durumuna düşürme çabasından kaynaklanmaktadır.
Çinlilerin asimilasyon politikası, Batı Türkistan’daki Müslüman Türk
devletlerinin bağımsızlıklarına kavuşmalarından itibaren daha şiddetli bir biçimde
uygulanmaktadır. Çin yönetimi, Müslüman Türklerin birbirleriyle olan yakınlıklarını
ortadan kaldırmak amacı ile bölgeleri etnik yapıya göre özerk il, özerk ilçe gibi
parçalara bölerek halkın birlik ruhunu öldürmeye çalışmaktadır. Bilhassa
26 Yrd. Doç. Dr. Ali Güler, Yrd. Doç. Dr. Suat Akgül, Atilla Şimşek, “Türklük Bilgisi”, Tamga Yayıncılık, Ankara 2001, s.495
17
Cungarya Havzası’na yerleştirilen Çinliler, güvenlikleri açısından bu bölgede özerk
il ve ilçeler tesis etmişlerdir.
Uygurların çoğunlukta olduğu illere Kazak, Kazakların çoğunlukta olduğu
illere Kırgız, Kırgızların çoğunlukta olduğu bir ile de Özbek valiler atanarak “boy”
farklılıkları ön plana çıkartılmak suretiyle kardeş halklar arasında düşmanlık
körüklenmektedir.
Çin yönetimi, bir taraftan Han milliyetine mensup Çinlileri Doğu Türkistan
topraklarına yerleştirmektedir. Ayrıca sonradan getirilen Çinli göçmenler verimli
bölgelere yerleştirilmekte ve bu bölgelere her türlü hizmet götürülmektedir.
Başkent Urumçi’den Karamay’a kadar olan topraklarda beş milyondan fazla
Çinli göçmen yaşamakta ve Doğu Türkistan’daki fabrikaların %95’i bu topraklarda
bulunmaktadır. Oysa Müslüman Uygurların yaşadığı tarihi Kaşgar, Hoten, Artuş,
Aksu, Turfan, Kumul, Altay, Çöcek vilayetlerine hiçbir hizmet götürülmemekte,
buralarda hiçbir üretim yapılmamaktadır. Doğu Türkistan’da yaşayan Müslüman
Türklerin nüfusu uluslararası kamuoyuna olduğundan kat kat az gösterilmekle
kalınmamakta; halkın aynı zamanda yoksul ve cahil kalması için çalışılmaktadır.
1.4. Stratejik Konumu Amerikalı bilim adamı Prof. Owen Lattimore tarafından “Asya’nın Kalbi”
olarak tanımlanan Doğu Türkistan, Türklüğün Yurdu, Türk Medeniyet ve
Kültürünün kaynağıdır.27 Çeşitli dinlerin, medeniyetlerin ve ticaretlerin ortak
değişim sahası olmuştur. Modern strateji bakımından denizlerden uzak olması,
yüksek dağlarla ve çöllerle çevrili bulunması itibarıyla dünyada ender rastlanan
“savunma ve saldırı” merkezidir.
Siyasi, ekonomik ve askeri yönden Asya’nın en stratejik bölgelerindendir. Doğu
Türkistan doğal kaynakları bu toprakları önemli kılmaktadır.
27 Lattimore, Owen, “Pivot of Asia.Sinkiang and Inner Aian Frontiers of China and Russia”, Boston, 1950
18
Çin ihtiyaç duyduğu petrol ve doğal gazın %25’ini ithalat yoluyla
karşılamaktadır. Çin uzmanlarına göre, Çin’in ekonomik kalkınmada en çok ihtiyaç
duyduğu petrol Orta Doğu’nun alternatifi olan Orta Asya’da bulunmaktadır. Çin,
2002’de 60 milyon ton petrol ithalat etmiştir, bu rakam 2010 yılında 120 milyon
tona ulaştığında ancak iç talep karşılanabilecektir. 28
Yer üstü ve yeraltı zenginlikleri bol olan Doğu Türkistan bölgesi, Çin’in
büyümesinde ayrı bir önem kazanmaktadır. Orta Asya ve Hazar Havzası kadar
köprü rolünü üstlenen Doğu Türkistan, bu bölgelerden Çin’e enerji aktarılması için
vazgeçilmez bölgedir. Bu da Körfez bölgesinden deniz yoluyla Çin’e enerji
taşınmasında karşılaşılabilecek stratejik tehditler (Hindistan kontrolündeki Hint
Okyanusu, ABD kontrolündeki Pasifik Okyanusu ve Malakka boğazı) ve
zorlukların riskleri azaltmaktadır. Bu anlamda Doğu Türkistan, Çin’in ekonomik
güvenliğini sağlayan önemli faktörlerden biri olarak ortaya çıkmaktadır.29
Doğu Türkistan tarih boyunca Çin için hem siyasi hem de ekonomik
bakımdan önemli bir bölge olmuştur.
Çinlilerce “Doğu Türkistan tarihten bu yana Çin toprağının bir parçasıdır”
denilen bu bölge, siyasi bakımdan Pekin’e bağlıdır. Ancak, tarih, dil, din, etnik ve
değer gelenekleri Orta Asya ile bir bütündür. Bu bağlamda Doğu Türkistan Çin’i
hem Orta Asya’ya bağlayan, hem de Orta Asya’dan ayıran stratejik bir bölgedir.
Nüfuslarının çoğu Müslüman olan Moğolistan, Kazakistan, Kırgızistan, Tacikistan,
Pakistan gibi ülkelerle komşu olan Doğu Türkistan, Çin için stratejik bir mihver
noktasıdır.30
Bu nedenle Orta Asya’da meydana gelen herhangi bir kargaşa ve çatışma
doğrudan Doğu Türkistan’ı etkilemektedir. Dolayısıyla bu coğrafya Çin’in siyasi
güvenliği açısından fevkalade önem kazanmaktadır. Bu süretle Çin, Doğu
28 Dr. Nuraniye H. Ekrem, Uluslararası “Af Örgütü’nün Yeni Çin Raporu Ve Uygurlar”, Stratejik Analiz, Ağustos 2004, s.15 29 Prof. Dr. Erkin Memiş, Prof. Dr Nuri Köstüklü, “Yeni ve Yakın Çağdaş Türk Dünyası”, Çizgi Kitapevi Yayınları, Konya – 2000 , s.112 30 Deniz Ülke Arıboğan, “Çin’in Gölgesinde Uzakdoğu Asya”, Bağlam Yayınları, Ankara, 2001,s.238.
19
Türkistan’ı dış tehlikelere karşı kendisini koruyacak stratejik bir tampon bölge
olarak görmektedir.31
Mancur İmparatorluğunun komutanı Zuo Zongtang’ın dediği gibi, Doğu
Turkistan’ın kaybedilmesi Çin’in güvenliğinin tehdit altına kalması demektir. Doğu
Türkistan ve Çin’i ayıran Xinxin Xia geçidi ve onun yanındaki büyük çöl jeostratejik
konumundadır. Yani bağımsız bir Doğu Türkistan veya bir başka gücün Doğu
Türkistan’da bulunması Çin’i tehdit edebilir.
Genel coğrafya bilgisine sahip bir kişi, Çin'in Doğu Türkistan konusundaki
ısrarını anlamakta hiç zorlanmayacaktır. Bilindiği gibi coğrafi olarak Çin'in Batı ile
iletişiminin arasında iki önemli engel vardır: Birincisi 5000 km uzunluğundaki dev
Taklamakan Çölü, ikincisi de Çin sınırını boydan boya kaplayan Çin Seddi.
Doğu Türkistan ise Çin'in, çölün ilerisinde ve setin arkasında kalan tek
toprağıdır ve bu yönüyle Çin'in Batıya açılan penceresi konumundadır.
Coğrafi konumun siyaset üzerindeki etkisi ve coğrafi olarak avantajlı
bölgelerin stratejik olarak da avantajlı olmaları gerçeği, Doğu Türkistan'ı Çin için
vazgeçilmez hale getirmektedir. Bu nedenle Çin, işgal ettiği Doğu Türkistan
topraklarından çekilmek ve burada bağımsız bir devlet kurulmasına izin vermek
yerine, baskı ve şiddetle yerli halka işgali kabul ettirmeye çalışmaktadır. Bir
yandan da haber alma ve iletişim özgürlüğü de dahil olmak üzere her türlü
özgürlüğü ortadan kaldırıp, Doğu Türkistan'ı kapalı bir kutu haline getirerek,
bölgeyi mümkün olduğunca dünya gündeminden uzak tutmaktadır.
Çin'in en batı noktasını oluşturan bu topraklar, Soğuk Savaş döneminde
Çin tarafından, Sovyet tehdidine karşı tampon bölge olarak kullanılmıştır. Bu
yönüyle Çin'in söz konusu topraklar için atacağı her türlü adım, hem kendisinin
hem de bölge ülkelerinin güvenliğini ve istikrarını doğrudan ilgilendirmektedir.
31 John Calabrese, “ Çin’in Orta Asya Politikası: Yenilenme ve Üslenme”, Avrasya Etütleri, AB Ofset Basın., Ankara, 1999, s.75
20
Şu anki konumuyla Rusya, Çin için artık ciddi bir tehlike teşkil etmiyorsa da, Çin,
"Halkın Kurtuluş Ordusu" (PLA) olarak adlandırılan silahlı kuvvetlerine bağlı kara
ve hava kuvvetlerini bölgede tutmakta ve nükleer füzelerinin büyük kısmını da
burada muhafaza etmektedir. Elbette PLA birliklerinin Doğu Türkistan'da varlığını
devam ettirmesinin diğer bir önemli nedeni de, Müslüman halkı gerektiği gibi
kontrol altında tutabilmektir.
Ancak Çin'in Doğu Türkistan'a olan ilgisini sırf jeo – stratejik kaygılarla
açıklamak mümkün değildir. Bu bölge aynı zamanda zengin yeraltı kaynaklarına
sahiptir ve toprakları da çok verimlidir. Özellikle Doğu Türkistan'ın orta
bölgesinde yer alan Tarım Havzası'nın geniş petrol rezervlerine sahip olduğu
düşünülmekte ve bu yönde araştırmalar devam etmektedir. Bu özelliğinden
dolayı "Umut Denizi" olarak adlandırılan Tarım Havzası'nın 18 milyar ton petrol
kapasitesi olduğu tahmin edilmektedir. Jeologların şu ana kadar yaptıkları
araştırmalar ise 300 milyon ton petrol ve 220 milyar metre küp doğal gaz
kapasitesi olan 13 yatak ortaya çıkarmıştır.
Çin'in Doğu Türkistan'a enerji konusundaki bağımlılığı Tarım Havzası'ndaki
petrol kaynakları ile de sınırlı değildir. Çin sanayisi için hayati önem taşıyan, Orta
Asya Türk Devletlerinden gelecek herhangi bir boru hattının doğal güzergahı
Sincan Uygur Özerk Bölgesi olacaktır.
Zengin doğal gaz, kömür ve bakır yatakları da bu bölgeyi Çin ekonomisi için
vazgeçilmez kılmaktadır. Bunların arasında kalitesi ve yüksek kalori değeri ile ünlü
olan kömürün ayrı bir yeri vardır. 2000 yılı sonlarında yapılan bir araştırma ise
Çin'in en zengin bakır yataklarının Sincan Bölgesinde olduğunu ortaya çıkarmıştır.
Çin'in diğer bölgelerinin bakır açısından zayıf olduğu ve Çin'deki tüm bakır
yataklarının ülkenin ihtiyacının yarısını bile karşılayamadığı bilinmektedir. Doğu
Türkistan'daki bakır madenleri, Çin'in gözünde Doğu Türkistan'ı daha da değerli
hale getirmektedir.
21
Tüm bu madenlerin yanısıra Doğu Türkistan'ın Çin'in en büyük pamuk üretim
merkezlerinden biri olması bölgenin Çin için taşıdığı önemin bir diğer nedenidir. 2004 Sincang’daki Kela II doğal gaz bölgesinin keşfi ile Sincang’dan Çin’in
doğu kıyısına uzanacak 4.000 km (2.500 mil) lik boru hattının temeli atılmıştır. Üç
yıl önce Sincang’in Kuzeyındeki Junggar havzasi petrolü on milyon tonu geçerek
Çin’in petrol bölgeleri üretiminin rekorunu kırmıştır. 2004’te Tarım Havzası’nın
petrolü beş milyon tona ulaşmiştır.32
Çin'in, Sincan Uygur Özerk Bölgesi'nde bugüne kadar toplam kapasitesi 180
bin kilovalt olan beş rüzgar enerjisi santralinin kurulduğu, böylece Sincan’in'ın
Çin'de rüzgar enerjisini en çok değerlendiren bölge haline gelmiştir.
Sincan'daki rüzgar enerjisine dayalı elektrik jenaratörlerinin üretim
kapasiteleri, geçen yılın sonu itibariyle ülke toplamının yüzde 10'unu oluşturdu.
Sincan'daki Dabançen Rüzgar Enerjisi Santrali, Asya'da bugüne kadar kurulan en
büyük rüzgar enerjisi santrali konumundadır.
Çin'in karada değerlendirebileceği rüzgar enerjisi 3 milyar 200 milyon kilovat
üzerindedir. İç Moğolistan'dan sonra en çok rüzgar enerjisi kaynağına sahip
Sincan'ın, ülkenin toplam değerlendirilebilen rüzgar enerjisi rezervinin yüzde 40'ını
oluşturmaktadır.33
32 Bill Weinberg, “Çin Sakin Durmayan Uyguristan’dan Gecen Boru Hattı Döşüyor. The Economist 2.08.2005 kaynak: http://www.economist.com/world/asia/displaystory.cfm?story_id=5252768 33 Kaynak: http://www.chinaembassy.org.tr/tur/xwdt/t248386.htm , Xinjiang Uygur Özerk Bölgesi, Çin'de rüzgar enerjisini en çok değerlendiren bölge 2006/04/24
22
2. Bölüm 1933 – 2004 Doğu Türkistan – Çin İlişkileri
2.1. Çin’in Doğu Türkistan Politikası 2.1.1. Doğu Türkistan ve Çin İlişkilerin Tarihçesi
Doğu Türkistan'ın Çin için çok önemli bir bölge olmasının stratejik ve
ekonomik pek çok sebebi vardır. Üstelik Çin'in Doğu Türkistan'a duyduğu ilginin
geçmişi bundan binlerce yıl öncesine dayanmaktadır.
M.Ö. 206 yılından M.S. 1759 yılına kadar geçen yaklaşık 2000 yıllık süre
içerisinde, Doğu Türkistan 1800 yıldan uzun bir süre bağımsızlığını korumuştur. Bu
tarihler arasında Hun Türk Hakanlığı'na veya Göktürk Hakanlığı'na bağlı kalınan
dönemlerde bile, yerel idare tam anlamı ile Doğu Türkistan halkının elinde
olmuştur. M.S. 751'den 1216'ya kadar geçen süre ise Doğu Türkistan'ın tam
anlamı ile bağımsız olduğu bir süreçtir. Tüm bu dönemler boyunca Çin, tarihi İpek
Yolu'nu denetimi altına alabilmek için zaman zaman Doğu Türkistan'ı işgal etmiştir.
Ancak Çin istilaları hep kısa sürelidir ve Çin hiçbir işgal döneminde Doğu Türkistan
üzerinde tam anlamı ile bir hakimiyet kuramamıştır. Doğu Türkistan'ın bugüne
kadar geçen yaklaşık 2200 yıllık geçmişinde, Çin'in istilası altında geçen yılların
toplamı 570 yıldan biraz fazladır.34
1644’de Çin İmparatorluğunu bir isyanla ele geçiren ve 1911’e kadar iktidarı
bırakmayan “Mançu” Sülalesi ilk dönemlerde Mançurya’da, Çinlilere bağlı olarak
yaşıyorlardı. Çinli memurların baskılarına dayanamayarak Çin İmparatorluğu’na
isyan ederek 1644’te yönetimi ele geçirdiler.35
Tarih boyunca Türkistan toprakları sık sık Çin istilasına uğramış, bazen
ülkenin tamamı bazen de topraklarının bir kısmı işgal altına girmiştir. Çin istilaları
ise 1700'lü yılların ortalarında başlamıştır.
34 Alptekin, İsa Yusuf, “Unutulan Vatan Doğu Türkistan”, Seha Yayıncılık, İstanbul, 1999, s. 9 35 Eberhard, Wolfram, Çin Tarihi, Türk Tarih Kurumu, Ankara, 1947, s.299
23
Bunlar, 1757’den 1860’a kadar 103 sene devam eden birinci istila
(İmparatorluk Devri); 1876’dan 1911’e kadar 35 sene devam eden ikinci istila
(İmparatorluk Devri); 1911’den 1943’e kadar devam eden üçüncü istila (Askeri
Valiler Devri); 1943’ten 1949’a kadar devam eden dürdüncü istila (Milliyetci Çin
Devri); 1949’dan beri halen devam eden beşinci istila (Kızıl Çin Devridir).
Mançu tarafından, Doğu Türkistan’ı ilk işgal ettikleri 1757 yılından itibaren,
kalıcı hiç bir icraata girişmemişlerdir. Doğu Türkistan’ı işgal ettikten sonra Çinliler,
1764 – 1790 yıllarında eski idare tarzını değiştirerek memleketi; Cungarya ve
Kaşgarya vilayetleri şeklinde böldüler. Her iki vilayete de bir Genel Vali ve bir de
Vali tayin ettiler. Kaşgarya vilayeti altışehir (Kaşgarya, Yarkent, Yeni – Hisar,
Aksu, Üç – Turfan ve Kuça) halinde bölündü. Küçük belediyelerin idaresi yerli
halka terkedildi.36
Kurdukları düzen ile manen ve madden sömürmüşlerdir. Bu zor baskı ve
sömürü düzeninden bunalan halk sık sık isyan mecburiyetinde kalmıştır. Bu
ayaklanmaların en önemlileri, 1763’te Hamidullah Bey, 1819 – 1826 yılları
arasında Cihangir Han, 1830’da Yusuf Han Hoca, 1846’da Muhammed Emin
Hoca, 1855’te Veli Han Töre’nin önliderlik ettiği ayaklanmalardı. Bu kurtuluş
hareketleri kanlı bir şekilde bastırılmıştır. Ancak, 1863’deki kurtuluş hareketi
başarıya ulaştı. İşgalci Çin birlikleri ve onlara yardımcı olanlar tamamen saf dışı
bırakılarak, Doğu Türkistan kurtarıldı. 1865’te de Yakup Bey’in gayretlerinden
sonra Doğu Türkistan bağımsız bir devlete kavuştu.37
Kendisini halifeye bağlı bir emir olarak ilan eden Yakup Bey başkanlığındaki
bu devlet, Osmanlı Devleti’ne dahil olan ilk Doğu Türkistan devletidir. Yakup Bey,
Çin karşısında yürüttüğü bu mücadele esnasında Osmanlılardan yardım talebinde
bulunmuştur. Dönemin Osmanlı padişahı Sultan Abdülaziz Han da, Osmanlı
Devleti’nin içinde bulunduğu sıkıntılara rağmen silah ve personel yardımı
göndermiştir.
36 Dr.Baymırza Hayit, Türkistan Devletlerin Milli Mücadeleleri Tarihi, Türk Tarih Kurumu Basımevi, Ankara1995, s.137 37 Dr.Baymırza Hayit, a.g.e., s.139
24
1863’te başlayıp, Yakup Bey’in merkezi bir Türkistan devleti kurmasıyla
deman eden ve Osmanlı İmparatorluğu, Afganistan, Rusya ve İngiltere gibi
devletlerce tanınarak uluslararası diplomasiyla dahil edilen “Doğu Türkistan
Devleti” yaklaşık on dört yıl ayakta kaldıktan sonra 1876 daki İkinci Mançu
İstilasına boyun eğmek zorunda kaldı.38
Yakup Bey’in vefatından sonra 1878 yılında bütün Doğu Türkistan toprakları
tekrar Mançu – Çin yönetimine geçmiştir. Müslüman halkı birbirine kırdırılan ülke,
Çin tarafından yavaş yavaş istila edilmeye başlamıştır.
Mançu – Çin işgalinin sonuca ulaşmasında İngilizlerin rolü büyüktür. Rusların
Batı Türkistan’ı ele geçirerek ilerlemesinden rahatsızlık duyan İngiliz hükümeti,
Çinlileri Doğu Türkistan’ı işgal etmeleri yönünde ikna etmiştir. Mançu – Çin
orduları İngiliz bankaları tarafından finanse edilmiştir.
Doğu Türkistan, 1884 yılına kadar, eski bir Çin deyimi olan “Batı Bölgesi”
(Hsi - Ju) adı altında idare edildi. 18 Kasım 1884 yılında, Çin İmparatoru’nun bir
direktifi ile bu toprakların adı, Çin’in 19. Vilayeti olarak “Yeni Topraklar”, manasına
gelen “Hsin – Çiyang” a çevrildi.39 Bundan böyle Avrupa’da da, oldukça basit bir
söylenişi olan “Sincan” kavramı yerleşti. Buraya ilk Genel Vali olarak da General
Liu Çing – Tsang atandı. Doğu Türkistan Genel Valilik Merkezi, İli Şehri’nden
Urumçi’ye nakledildi.40
Çinliler artık hiç bir surette Sincan’da yeniden harp günleri yaşamak
istemiyorlardı. Memleketi gayet sıkı ve sert tedbirlerle idare ediyorlardı. Halkın
fakir, sefil ve muhtaç bir duruma düşmesi amaçlanarak çok ağır vergiler ve para
cezaları getirildi. Çinli tüccarlara her sahada kolaylık temin edilirken, Müslüman
Türklerin ticari işleri engellendi. Türklerin birbirine tıbbi ve sosyal yardımda
38 Kurban, İklil, “Şarkı Türkistan cumhuriyeti (1944 – 1949)”, Ankara,1992, s.9 39 Konilov, Kaşgariya ili Vostochniy Turkistan. Opyat Voyenno statesticheskogo opisaniye (Kaşgarya veya Doğu Türkistan. Askeri – İstatistik Tasvir Denemesi), Taşkent 1903, s.25 40 Alptekin, İsa Yusuf, a.g.e. , s.139
25
bulunmaları, Türk ve Türkistan kelimelerinin kulanılması, gazete, dergi çıkarılması,
Türkiye’den ve İslam ülkelerden gazete, kitap getirilmesi yasaklandı.41
Doğu Türkistan’da ikinci Mançu istilası 1911 yılına kadar devam etti. 1911’de
Çin’de Mançu İmparatorluğu devrildi ve yerine Cumhuriyet kuruldu. Çin’deki iç
kargaşalardan yararlanan bazı genel valiler, Doğu Türkistan’ı doğrudan doğruya
kendi yönetimleri altında tutmaya başladılar. Bunlar Çin’deki Cumhuriyet
Yönetimi’nin emirlerine karşı gelerek Doğu Türkistan’ı 22 yıl kendi istekleri
doğrultusunda yönettiler. Çin Cumhuriyet Başkanı Sun – Yat – Sen tarafından
1913’te Yang Tseng Hsin Genel Vali olarak atanmasından sonra, o iktidarını
sınırsız bir şekilde kullandı. Ruslara yanaşarak Doğu Türkistan’da 5 konsolosluk
açmasına izin verdi. 1922’de hükümetten izinsiz Sovyet Rusya hükümetiyle bir
ticaret anlaşması yaptı.42 Bunun sonucu olarak 1933 – 1943 yıllar arasında Doğu
Türkistan’da müşterek Sovyet – Çin idaresi, fiilen kurulmuştur.43
Müşterek Sovyet – Çin idaresi, Doğu Türkistan’da korkunç bir terrör rejimi
kurmuştu, her milli mukavereti bertaraf etmişti, memleketi bir Sovyet peyki haline
getirmek için bir yandan bütün milliyetperverleri kanlı bir şekilde temizlerken, diğer
yandan koyu bir komünist eğitimi ve sosyalizasyonla kitleleri her türlü düşünceden,
milli his ve ruhtan mahrum etme yoluna gitmiştir. Bu amaçla, başta müstakil Doğu
Türkistan devletini Cumhurbaşkanı Hoca Niyaz Haci ve Başbakan Sabit Damolla
olmak üzere, milli hükümette görev yapan bütün kabine üyeleri, siyasi liderler,
hükümet memurları, eşnaf ve tüccarlardan oluşan muteber kişiler, kitleler halinde
tevkif edilerek, insana dehşet veren zülüm ve işkencelerle öldürülmüştür.44
Bu dönemde, Uygurlar özgürlük mücadelesine girişerek bir kaç kez
hükümete karşı çıktılar. 1933 ve 1944 yıllarında Bağımsız Türkistan Cumhuriyeti
kurmakta başarılı oldular ancak her defasında eski Sovyetler Birliği’nin askeri
41 Alptekin, İsa Yusuf, “Doğu Türkistan Davası”, İstanbul, 1992, s.143 42 Hayıt, Baymırza, “Türkistan Devletlerin Milli Mücadeleleri Tarihi”, Ankara, 1995, s.308 43 İsmail M. Emin, “Değişen Dünya Stratejisinde Doğu Türkistan”, Yüksek Lisans Tezi, Ankara 2003, s.70 44 İsmail M. Emin, a.g.e, s.71
26
müdahalesi ve politik girişimleri nedeniyle eski durumlarına dönmek zorunda
kaldılar. 1949 yılında Milliyetçi Çin Hükümeti yıkıldı ve Doğü Türkistan bu kez
Komünist Çin Hükümeti ile karşı karşıya kaldı.45
2.1.2. 1933 ve 1944 Doğu Türkistan’da Kurulan Devletler
Doğu Türkistan halkının yıllardır Çin Yönetimine karşı beslediği nefret,
biriken kin ve gelişen milli benlik ruhu 20. yüzyılın başlarında Orta Asya’da uyanış
hareketlenin etkisi ile 1930’lu yıllarda genel milli eyleme dönuşmüştür. Bunun
neticesinde yeni bir Türk Devletinin kuruluşunu sağlayan büyük ayaklanmalar ve
inkılaplar vuku bulmuştur.
1931 yılında Şübat ayında Doğu Türkistan’in Kumul vilayetinde, Çin
idaresine karşı Hoca Niyaz Hacı ve Salih Dorga önderliğinde bir ayaklanma
başladı, ayaklanma kısa sürede yayıldı ve Genel Vali Chin Shu – Jen yönetimini
zorlamağa başladı,46 Doğu Türkistan’ın bağımsızlığına bir ortam söz konusuydu.
Hoca Niyaz Haci önderliğinde kurulan ihtilal komitesi ve geçici hükümet
başarılı olmuş; ülkenin bir kısmında hakimiyet kurmuştu.
1933 yılı içerisinde Şarkı Türkistan Türk İslam Cumhuriyeti ilan edildi. Haci
Niyaz Haci devlet başkanı, Sabit Damolla başbakan ve Muhammed Kasım Haci
dişişleri bakanı oldular.47 Kurulan bu yeni devletin ilk işi Türkiye Cumhuriyeti ile
temas kurmak olmuş ve Atatürk’ün emriyle birçok aydın ve fikir adamı, asker bu
ülkeye gönderilmiştir.
Sovyet Rusya 1930’larda ise Doğu Türkistan Genel Valisi Şen Şisyle
anlaşma imzaladı ve onun hükümetine Şarkı Türkistan İslam Cumhuriyetinin yok
edilmesinde ve uygurların katledilmesinde, boylece milliyetci hareketinin
bastırılmasında yardımcı oldu. Çin – Rusya anlaşması ile birlikte Doğu Türkistan’ı
45 Kana Türkistan, Doğu Türkistan Sorunu, Yeni Türkiye, 1997/16, s.1415 46 Alptekin, “Doğu Türkistan Davası”, Marifet Yayınları, İstanbul 1981, s.154 47 Prof.Dr. A. Ahat Andican, Cedidizm’den Bağımsızlığa Hariçte Türkistan Mücadelesi, Emre Yayınları, İstanbul 2003, s. 378
27
yeniden işgal edilmiş ve 1937’de in Şarkı Türkistan İslam Cumhuriyetinin
bağımsızlığı sona ermiştir. Bu yardım Uygur milliyetçi hareketinin acı sonu oldu ve
böylece Uygurlar özgürlüğe kavuşma şansını kaybetiler. Çin – Sovyet ortaklığı
1940’larda bir daha kendini gösterdi, uygur milliyetci hareketi tekrar bastırıldı ve
Uygur devleti yıkıldı.48
12 Kasım 1944 yılında Doğu Türkistan’ın Gulca şehrinde kanlı savaş ve
binlerce şehit pahasına Şarkı Türkistan Cumhuriyeti olarak adlandırılan bir Türk
Devleti kurulur. Bu devlet kısa bir zamanda Altay ve Tarbagatay vilayetlerini de
sınırları içine alarak, Doğu Türkistan topraklarının üçte bir kısmına egemen olur.49
Doğu Türkistan Cumhuriyeti ilan edilir ve Ali Han Töre’yı Cumhurbaşkanı seçilir.
Türkistan Birliği, önünde kaçan Çin Birliğini takip ederek 17.09.1945 günü
Urumçi şehrinin eşiği olan Manas Nehrine gelip duraklar. İşte o zaman
Urumçi’deki Çin karargahının komutanı Cu Şyav Lyang, Milliyetçi Çin
Cumhurbaşkanı Cang Ki Şi’ya arka arkaya telegraf çekip asker ve melzeme ister.
Bu telegraflarda “Durum ağır, istikbali kestirmek zor, sadece mertçe kurban olmak
kaldı.” denilen sözler vardır.50
Çin Hükümeti 1945’te, Doğu Türkistan problemini barışçı yoldan çözmeye
hazır olduğunu bildirdi. Doğu Türkistan Cumhurbaşkanı Ali Han Töre bu beyanata
inanır. Ruslar da, bundan başka İli bölgesi ayaklananlara silah sevkettikleri için,
milliyetçiler ile Çin Hükümeti arasında arabuluculuk yapma teşebbüsüne geçtiler.
Ali Han Töre, memleketin ileride alacağı biçimi Ürümçi’de görüşmek için,
Türkistanlı Rahimcan, Abdulhayır ve Ahmetcan Kasımi’yı görevlendirdi.
48 Nabidjan Tursunuv, “Rossiysko – Kitayskiye Otnoşeniye i Uygurskaya Karta”, (“Çin – Rusya İlişkilerinde Uygur Haritası”), ABD, Waşington, Temmuz 2001, kaynak: www.asiatimes.ru 49 Yard. Doç. Dr. İklil Kurban, “Sincang Uygur Özerk Bölgesi Denilen Kuruluşun Perde Arkası”, Bizim Krım Kültür ve Fikir Dergisi, 3/2005 Sayı 8, s.15 50 Yard. Doç. Dr. İklil Kurban, a.g.m., s.15
28
Uzun görüşmelerden sonra, nihayet Çin ve Doğu Türkistan hükümetleri
arasında 12 Temmuz 1946’da 12 maddelik bir anlaşma imzalandı. Şu hususlarda
mutabakata varıldı:
1. Türkistan Hükümeti, 15 Türk ve 10’u Çinli olmak üzere 25 kişiden
kurulacaktır
2. Mahalli idare makamları, yerli halk tarafından işgal edilecektir,
3. Parlamento serbest seçimler esasına göre teşkil edilecektir,
4. Bütün tutuklular serbest bırakılacaktır,
5. Türk ve Çin dilleri resmi dil olarak geçerlidir,
6. Eğitim dili Türkçedir;
Doğu Türkistan Hükümeti’nin kuruluşu süresi içinde, Doğu Türkistan
Cumhuriyetinin devlet başkanı Ali Han Töre esrarengiz bir surette ortadan
kayboldu.51
1947’nin başlarında bu hükümet, ilk defe olarak üç Türkistanlıyı: Dr. Mesut
Sabri’yi “Genel Vali”, İsa Yusuf Alptekin’i “Hükümet Genel Sekreteri” ve Canım
Han Hacı’yı “Maliye Bakanı” olarak tayin etti.
Yeni Vali Sabri’nin, Doğu Türkistan’ı tedricen Çin’den ayırmak istemesinden
Çin Hükümeti endişe ediyordu. 1 Ocak 1949’da Sabri vazifesinden alındı;
kendisine teklif edilen İran büyükelçiliği görevini reddetti. Vatanında kalan Sabri, 5
Nisan 1951’de komünist idareciler tarafından tutuklandı. Onun yerine, Doğu
Türkistan Genel Valisi olarak bir Sovyet vatandaşı olan ve Doğu Türkistanda
Sovyet propogandasının koordinatörü olarak gizli çalışmış bulunan Burhan Şahidi
tayın edildi. Çin generali Cang “Genel sekreter”, Türkistanlı Muhammed Emin
Buğra ise “Genel Vali Vekili” oldu.
Şahidi, Genel Vali olduktan sonra Ruslar, Doğu Türkistan’daki iktisadi
menfaatlerini bir antlaşma ile tasdik ettirmek istiyorlardı. 10 Şubat 1949’da Sovyet
51 Azimet, “İstiklal mücadelesi”, İstanbul, 1999, s.33
29
temsilcisi ile Çin Hükümeti arasında Ürümçi’de ticari müzakerelere başlandı.
Sovyetler, aşağıdaki taleplerde bulundular:
1. Ticaret temsilcilerinin, özel ticaret erbabı ile serbest alış – veriş yapma
hakkında sahip olması;
2. Gümrük vergililerinin dâhili ticaret vergileri ile aynı tutulması;
3. Doğu Türkistanlı ticaret erbabının doğrudan doğruya Sovyet ticaret
mümessillikleri ile alış – veriş yapabilmesi;
4. Ticaret antlaşmalarının üç yıl için tanzim edilmesi
Sonra petrol ve yeraltı zenginliklerin işletilmesi için 50 yıllık antlaşma
arzusunu da ileri sürdüler. Bundan başka, Kazakistan’ın eski başkenti Alma – Ata
– Urumçi – Kumul ve Nanking arasında bir hava yolu antlaşması sunuldu. Ruslar
isteklerinde çok ısrar ettiler, bunun için 12 Nisan 1949’da sadece hava yolu
hususundaki antlaşma imzalandı; diğer meseleler üzerinde görüşmelere devam
edildi. 10 Haziran 1949’da iki taraf arasındaki görüşmeler durduruldu. Aynı
zamanda, Milliyetçi Çin’in de Doğu Türkistan’daki hakimiyetinin sonu yaklaşıyordu.
10 Ağustos 1949’da Ürümçi Sovyet başkonsolosu Aleksandr Semilov, Doğu
Türkistan’daki Milliyetçi Çin askeribirliklerinin komutanı Tao Si – Yu’ya, Kuzey Batı
Çin komünistleri komutanı Pin Tihua’nın askeri iktidari kendine devretmesini talep
eden bir muhtırasını verdi. 26 Haziran 1949’da Genel Vali Burhan Şahidi ve
kumandan Tao anlaşma senedini imzaladılar. Uzun yıllardan beri Sovyetler için
çalışmiş İli Bölgesindeki Sovyet Taraftarları Ahmetcan Kasımi, İshak Beğ,
Abdulkerim Abbas ve Delil Han, Doğu Türkistan’daki Komünist Çin hakimiyetini
tanımaktan kaçındılar. Çünkü kendileri bir hükümet kurmak ümidinde idiler.
Bunlar, 15 Ağustos 1949’da Alma – Ata’ya davet edildiler. Fakat 17 Ağustos
Moskova ve Pekin radyoları, bu şahısların Mao Ze – Dong’un iktidari teslim alışını
tebrik etmek için Pekin’e doğru uçmakta olduklarını, lakin uçağın düşmesiyle
canlarını kaybettiklerini bildiriyorlardı.
Rus tarihçi Andrey Antonov ve diğerlere göre 1949 da Stalin siyasi amaçla
Doğu Türkistan Devletini, Çin Komünist devletine teslim etme karar aldı ve
30
Ahmetcan Kasımı gibi olan Doğu Türkistan yöneticilerinden Çin birleşmelerini
istedi, taleplerini kabul etmeyınce onları oldürdü.52
29 Eylül 1949’da Çin komünistleri Ürümçi’de iktidarı ele geçirdiler. Burhan
Şahidi, komünistlerin valisi olarak görevlendirildi.53
Ekim 1949 tarihinde Gulca’yı işgal eden Komünist Çin, Şarkı Türkistan
Cumhuriyetinin varliğina son verir.
2.1.3. 1949 – 2006 Çin’in Doğu Türkistan Siyaseti Komünist Çin birliklerinin hiçbir silahlı savunmayla karşılaşmadan Doğu
Türkistan’a girmesi üzerine 26 Eylül 1949’da Doğu Türkistan’da resmen komünizm
ilan edilmiştir.
Burhan Şehidi, Komünist Çin Hükümeti’nin Doğu Türkistan valisi olarak
atanmış, daha sonra da 1955’e kadar hükümet başkanlığı görevini sürdürmüştür.
Kızıl Çin’in Doğu Türkistan’ı işgal ettiği 1949’dan 1955’e kadar geçen 4 sene
zarfında, kitleler halinde tevkif ederek, değişik yöntemlerle öldürdüğü Doğu
Türkistanlıların sayısı yaklaşik 100,000’den fazladır. Çin Komünist Partisi’nin Doğu
Türkistan Seksiyonu 2. Sekreteri Sav – Li – Cin 29 Nisan 1951’de söylediği bir
nutukta, “13.564 kişinin inkılap aleyhtarlığı ile suçlanarak hapsedildiğini, Kızıl Çin
idaresinin ilk yıllarında kızılların tayın ettiği Genel Vali Burhan Şehidi ise Komünist
Partisi merkezine gönderdiği bir raporda “Sincan’da 20.000 kişinin gizli
faaliyetlerde bulunduğu gerekçesiyle çeşitli cezalara çarptırıldığını” resmen
beyanetmişlerdi.54
Yeni Çin yönetimi, günümüzde de devam eden büyük insan hakları ihlallerine
zemin hazırlayacak birtakım politikaları yürürlüğe koymuştur. Buna göre,
vatandaşların tek tek bütün mal varlıkları, günlük kazançları, sicilleri tespit edilip
52 Nabidjan Tursunuv, “Rossiysko – Kitayskiye Otnoşeniye i Uygurskaya Karta”(“Çin – Rusya İlişkilerinde Uygur Haritası”), ABD, Waşington, Temmuz 2001, kaynak: www.asiatimes.ru 53 İsmail M. Emin, a.g.e. s.113 54 Amaç Karahoca, “Doğu Türkistan Çin Müstemlekesi”, İstanbul – 1960, s.30
31
sıkı bir kontrol ve takip altına alınmıştır. Bir kimsenin bir başkasını izinsiz ziyaret
etmesi yasaklanmış; başka bir eve, köye veya şehre ziyaret, polis izni ve takibine
tabi kılınmıştır.
Halk arasında casusluk ve ispiyonculuk teşvik edilip toplumdaki güvenlik
ortamı paramparça edilmiştir. Öyle ki, bu teşvik okul çocuklarına kadar inmiş,
ailesi hakkında haber getiren çocukların sınıfı geçmesi sağlanırken, haber
getirmeyenler sınıfta bırakılıp işkenceye maruz bırakılmıştır.
Vatandaşların ne yiyip ne içtikleri bile her gün polise ihbar edilmiştir; zira insanların
et ve yağ gibi yiyecekleri tüketmesi yasaklanıp sağlıklı Müslüman nesillerin
yetişmesinin önüne geçilmeye çalışılmıştır. Bütün postanelere Çinli memurlar
yerleştirilip bütün mektupların okunması sağlanmıştır. Ayrıca, daha sonra sorgu ve
işkence yapmakta görevli olarak kullanılacak kişiler, yine Doğu Türkistanlıların
arasından, ahlaki olarak daha düşük yaşam kalitesine sahip insanlardan
seçilmiştir.55
Bütün bu baskılara karşın halkın bağımsızlık mücadelesi devam etmiştir.
Osman Batur, Canım Han Hacı ve Ali Bey Hakim gibi şahsiyetlerin öncülüğünde
yapılan istiklal mücadeleleri buna örnek teşkil etmektedir.
1955 yılında Doğu Türkistan, Sincan Uygur Özerk Bölgesi adıyla bugünkü
idari statüsünü almıştır.
Komünist Anayasası’nda Doğu Türkistan bölgesine verilen bağımsız yönetim
sözü, Mao’nun iktidara gelişiyle geçerliliğini yitirmiştir; öyle ki, en azından federal
yönetim tarzını teklif edenler karşısında Mao’nun tavrı oldukça kesin olmuştur: “İki
yüzyıldır Sincan, Çin’in bölünmez parçalarından biridir. Bundan dolayı Çin’i federal
cumhuriyetlere bölme gibi bir yaklaşım asla olmayacaktır. Aksini düşünmek tarihe
ve sosyalizme düşmanca bir saldırı olacaktır.”
Böylece Doğu Türkistan’da bulunan 16 şehir ve 86 ilçe bugün Çin tarafından
bir merkez şehir, sekiz vilayet ve beş özerk ilçeden oluşan idari yapı şeklinde
yönetilmektedir.
55 http://www.uygur.org
32
1940’lı yıllardan sonra Çin istilasına karşı direnen ve bir dönem Altay Valiliği
yapmış olan Osman Batur, Türkistan Maliye Bakanlığı yapmış olan Canım Han,
Vasıl Kadı, Oraz Bey, Doğu Türkistan Genel Valisi Mesut Sabri, Davut Kadı gibi
şahsiyetler, bütün imkansızlıklara rağmen Çin karşısında direnme gücü
göstermişlerdir. Çin’in türlü tehditleri karşısında Doğu Türkistan, her nesil yeni
kahramanlar çıkarmıştır. İli’de Abdulgafur Sabri, Gani Bahadır ve Fatih
Müslümoğlu, Hoten’de ise Nuri Bey ve Rozi Muhammed Bey, önde gelen
isimlerdendir. Birçoğu daha sonra yakalanmış, idam edilmiş ya da kaçmak
zorunda kalmışsa da sergiledikleri mücadele örnekleriyle tarihte önemli isimler
olarak yerlerini almışlardır.
1949 ile 1951 yılları arasında cereyan eden ayaklanmalar, herhangi bir
uluslararası destek bulamadığından hüsranla sonuçlanmıştır. Yakalanan
ayaklanma liderleri, günlerce sokaklarda dolaştırılmış, halkın önünde infaz edilmiş
ve ibret olması için cesetleri günlerce açıkta bırakılmıştır. Bu liderlerin
infazlarından en çok ses getireni Osman Batur’un infazıdır.
Mehmet Emin Buğra ve İsa Yusuf Alptekin gibi “hain” ilan edilen kişilerin de
Doğu Türkistan sınırları içine sokulmaması yönünde kesin emirler verilmiştir.
Özellikle 1953 sonrasında Doğu Türkistan’da pek çok direniş sergilendiği
bilinmektedir. Ancak düzenlenen ayaklanmaların hepsi, Çin ordusu tarafından
oldukça kanlı bir şekilde bastırılmıştır. Komünist Çin Ordularının Komutanı olarak
Doğu Türkistan’ı işgal eden ve “Doğu Türkistan celladı” olarak bilinen General
Vang Cin, “devrim aleyhtarı unsurları yok etmek” sloganıyla 250 binden fazla
dindar zat ve aydını tutuklayarak çeşitli işkencelerle öldürtmüştür.
Direniş hareketleri 1958 yılında da yayılarak devam etmiştir. Bu direnişlerin
öncülerinin çoğunluğunu aydın insanların, yazarların ve din adamlarının
oluşturmasının esas sebeplerinden birisi, bazı yüksekokullarda ve konferanslarda
Uygur lehçesi yerine Çince kullanılmaya başlanmasıdır. Türk öğrenciler ve
dekanlar okullardan atılmışlardır.
33
1960’lı yılların başlarında gerçekleşen ayaklanmalarsa öncekilerden biraz
farklı olarak Rusya’nın kışkırtmasıyla ve teşvikiyle gerçekleşmiş ayaklanmalardır.
Şöyle ki, bu tarihlerde Çin Hükümeti, Doğu Türkistan’da olup biten bütün
huzursuzluklardan Rusya’yı sorumlu tutmaktaydı. Bu nedenle Doğu Türkistan’daki
Rus elçiliklerini kapatma yoluna gitmişlerdir. Ruslar da bunun karşılığında Doğu
Türkistan’daki teknisyenlerini geri çekmeye başlamıştır. Ne var ki, Rusya, bölge ile
olan ilişkisini tamamen kesmek istememekteydi. Doğu Türkistan halkının
durumunu, yaşadığı baskıları da çok iyi bildiği için insanları Batı Türkistan’a iltica
etmeye veya ayaklanmaya teşvik etmekteydi. Neticede 1962 yılında, dokuz siyasi
yeraltı teşkilatı siyasi harekatı başlatmıştır. İli ve Göçek bölgelerinde gösteriler
düzenlenmişse de Çin askerleri, göstericilerin üzerine ateş açarak bu gösterileri
kanlı bir şekilde bastırmıştır. Ancak buna karşılık, Çin bir takım tavizler vermek
durumunda kalmıştır. Fakat bir milyondan fazla Müslüman Türk de Kazakistan’a
ilticaya mecbur bırakılmıştır.
1965 – 1966 yıllarında yapılan ayaklanmalar sırasında Çin ordusu
tarafından binlerce Türk öldürülmüş, sadece 1966 yılı Aralık ayı içerisinde Doğu
Türkistan’da 75 bin Müslüman şehit edilmiştir.56 Bu katliam, Ramazan ayının
hemen öncesinde gerçekleştirilmiştir.
1966 yılının kurban bayramında da halk, bayram namazı kılmak için
Kaşgar’ın en büyük camisinin önünde toplanmış ancak komünist makamlar camiyi
açmama konusunda ısrar etmiş ve halkı dağıtmaya çalışmışlar; fakat kapının
kilidini kırmaya çalışan halk ile askerler arasında çatışmalar başlamıştır. Ve bu
ayaklanma bir anda bütün Doğu Türkistan’a yayılmıştır.
1967 – 1968 yılları arasındaysa Müslüman Türk halkı tarafından kurulan
300’den fazla silahlı teşkilatın mensupları tutuklanarak kurşuna dizilmiştir.
1969 yılında Ahunoğlu (Ahunov) Mecit liderliğindeki bir silahlı teşkilatın ayaklanma
hazırlığında olduğunun haber alınması üzerine teşkilat kanlı bir şekilde ortadan
56 kaynak: www.uygur.org.
34
kaldırılmıştır.
1970 yılında Eyalet Hükümet Başkan Yardımcısı Eminoğlu’nun (Eminov) da
içinde bulunduğu “gizli bir siyasi partinin” 23 binden fazla üyesi ayaklanma
arifesinde bastırılmıştır.
Merkezi Çin Yönetimi, Doğu Türkistan’daki ilçelerin Çinli yetkililerine idam
cezası yetkisi vermiştir. Bunun sonucunda Eminoğlu başta olmak üzere lider kadro
idam edilmiş; binlerce genç aydın öldürülmüş veya çalışma kamplarına
sürülmüştür.
1981 yılında Urumçi şehrinde ilk defa demokratik bir mücadele patlak
vermiştir. İşçiler başta olmak üzere bütün toplumsal katmanlardan oluşan kitleler,
Çinliler tarafından bir suikast sonucu öldürülen Abdulhamit Mesut’un kanlı cesedini
sokaklarda gezdirerek açık şekilde “İnsani haklarımızı canımız pahasına da olsa
koruyacağız”, “Kana kan cana can” gibi sloganlar atarak Eyalet Komünist Partisi
Merkezi önünde gösteri yapmıştır.
Özgürlük isteyenleri, hakkını arayanları açık şekilde bu gösteriye müdahale
etmemekle beraber katılanları tespit etmiş ve gizli şekilde hepsini tutuklayıp
cezalandırmıştır.
1985 yılının Aralık ayında 10 bine yakın Müslüman Türk öğrenci, Urumçi
Üniversitesi’nde dersleri bir hafta süre ile boykot ederek sokaklarda gösteri
yapmışlardır. Daha sonra Çin’in Pekin, Nancing ve Şanghay gibi büyük
şehirlerindeki üniversiteli Türk öğrenciler de eylemleri desteklemek için
bulundukları yerlerde gösteriler düzenlemişlerdir. Gösterilerin amacı, yönetimden
Doğu Türkistan’daki atom denemelerinin durdurulması, Çinli göçmen akınına son
verilmesi, demokratik seçme ve seçilme hakkının tanınması, Doğu Türkistanlı
Müslüman Türklerin insani ve milli haklarının iadesi gibi yasal taleplerde
bulunmaktı.
Gelişmeler karşısında Çin idaresi, diyalog yolu ile bazı vaatlerde bulunmaya
mecbur kalmıştır. Ancak çok kısa bir süre sonra öğrenciler okulsuz, diplomasız ve
işsiz bırakılmıştır. Bazı öğrenci liderleri her zamanki gibi gizlice tutuklanmıştır.
35
1989 yılında Urumçi’de Müslümanlar İslamiyet’e yapılan hakaret ve
saldırıların durdurulması ve demokratik haklarının verilmesini talep ederek
gösteriler düzenlemişlerdir.
Doğu Türkistan halkı, 1949’dan sonra Çin işgaline karşı çeşitli pasif ve aktif
direniş yollarını günümüze dek uzanan bir süreç içerisinde kullanmıştır. Komünist
rejimin sınıfsız, ayrımcılığın olmadığı bir toplum yaratma adına halkın milliyet, din
ve kültürüne yönelik uyguladığı insanlık dışı baskı ve şiddet karşısında halk,
yaşayışından, inanışlarından ve kimliğinden ödün vermemiş, bütün varlıklarını ve
birçok haklarını, hatta hayatlarını bu uğurda yitirmiştir.
Doğu Türkistan halkı ana diline, alfabesine, geleneklerine, göreneklerine
halen bağlıdır ve bunları yaşatmak için büyük bir mücadele vermektedir; çünkü
yeni nesillerin bunları öğrenebileceği hiçbir resmi kurum olmadığı gibi, aile içinde
milli ve dini unsurların aktarımı da devletin sıkı kontrolü altındadır.
Özellikle resmi eğitim kurumlarına son yıllarda geniş çapta getirilen yasak ve
sansürler nedeniyle kültürleri yok olma tehlikesiyle karşı karşıya geldiğinden Uygur
halkı her türlü baskıya karşı mücadelesini sürdürmektedir.
2.2. Doğu Türkistan’ın Temel Sorunları 2.2.1.Günümüzde Doğu Türkistan Türklerin Temel Sorunları
Bugünkü Çin Halk Cumhuriyeti’nin Batısında “Sincan Uygur Özerk Bölgesi”
olarak yer alan Doğu Türkistan’da halk, devamlı getirilen Çinli göçmenler
sayesinde pek çok haksızlıklarla karşı karşıya kalmıştır. Bugün Doğu Türkistan’da
kurulan fabrikaların ve imalathanelerin işçilerinin yüzde doksanbeşi Çinlidir.
Okullarda ve özellikle üniversitelerde okuyan gençlerin yuzde doksanı Çinlilerdir.
Türklerin elinde bulunan verimli topraklar alınarak Çinlilere verilmiştir. Çin
yönetiminin işlettiği zengin maden kaynaklarından ve ürettiği petrolden Doğu
Türkistanlı halk istifade edememektedir.
36
Bütün bu sıkıntılar ilaveten, İslam’ın öğrenilmesine ve yaşanmasına getirilen
yasaklar ve yapılan yeraltı nükleer denemeler sonucunda bölge halkının sıhhati
ve varlığı ile cıddi bir şekilde oynanmaktadır, halkı gerçekten tam manasıyla
bunalıma süreklenmiş bulunmaktadır.
Çin Halk Cumhuriyeti, her medeni ülkenin imzaladığı İnsan Hakları Evrensel
Beyannamesini imzalayan ülkelerden biridir. Ayrıca Anayasasında Doğu
Türkistanlılara ve Tibetlilere özerklik verdiğini, onların hak ve özgürlüklerini
kullanabileceklerine dair yasal önlemler aldiğini ifade etmektedir.57 Ama bu yasal
hakların hiç birisi tatbikatta verilmemektedir.
2.2.1.1. Eğitim ve Dil Baskısı
Her ne kadar Çin Hükümeti, Birleşmiş Milletler’e “eğitim hakkı” na dair
garantiler vermiş, azınlık dillerinin sistemleştirilmesi ve azınlık okullarının idare
hakkı elde etmesiyle ilgili çalışmaları olduğunu belirtmişse de, Doğu Türkistan söz
konusu olduğunda hükümetin sözleriyle uygulaması arasında tam bir tezat
yaşanmaktadır. Üstelik eğitim konusunda resmi Çin rakamları gerçeği
yansıtmamaktadır. Daha önce de değinildiği gibi, Doğu Türkistan halkına Çinlilerle
aynı imkânlar verilmemektedir. Uygur okullarının çoğunun donanımı oldukça zayıf
durumdadır.
Asimile olma tehlikesiyle karşı karşıya kalmış bir halkın uzun vadeli en iyi
mücadele yöntemi, yeni nesillerin iyi bir eğitimden geçmesidir. Dolayısıyla bu
durumun farkında olan Çin yönetimi, böylesi bir mücadeleyi en başından
engellemek için Doğu Türkistan halkının kaliteli eğitim alma yollarını neredeyse
tamamen kapamış. Eğitime ayrılan ödenek kısılmakta, başka ülkelerde okumak
isteyen gençlerin önüne birçok engel çıkarılmaktadır.
57 Çin Halk Cumhuriyeti’nin 1982 Anayasası, azınlıklara haklarına dair geniş çaplı garantiler açıklamaktadır. Anayasasının 4 Maddesinde; “milliyetlerin eşitliği belirtmiş, özerk bölgelerde azınlıkların haklarının korunması için “özerklik organlar” tesis edildiği” vurgulamıştır. 4. maddenin son paragrafında, 121. ve 119. maddelerinde; “kendi yazı dillerini koruma, geliştirme, kendi gelenek ve görenekleri koruma ve yenileme hakkı” ile “milli ve kürtürel mirasları koruma ve tanzim etme de, milli kültürü devam ve geliştirme de özerk yönetimin bağımsız hareket edeceği” bilirtmiştir
37
1985 yılında “Sincan Uygur Özerk Bölge”nin 30. yılı dolayısıyla yayımlanan
Sincan Eğitimi adlı kitaba göre Doğu Türkistan’da toplam 8500 ilkokul
bulunmaktaydı ve bu okullarda 200 bin öğrenci eğitim görmekteydi. Bu okullardan
Uygur dilinde eğitim verenlerin sayısı 3470 ve bu okulların öğrenci sayısı da 82 bin
idi. Bu sayılardan şu ortaya çıkmaktadır ki, Müslüman Uygur halkı, Doğu Türkistan
nüfusunun çoğunluğunu oluşturduğu halde ilkokul eğitimi alanların yalnızca
%42’sini teşkil etmektedir. Her 100 kişiden 16’sı, ilkokul eğitimi dahi
alamamaktadır. İlkokul mezunlarının %40’ı ortaokullara devam ederken, ortaokul
mezunlarının da %10’u liselere girebilmektedir.
Çin yönetimince Doğu Türkistan’da Çinli öğrencilerin üniversitelere kabul
edilme oranı %60, Müslüman öğrencilerin de %40 olarak tespit edilmiştir.
Dolayısıyla üniversitelerdeki Müslüman Türklerin oranı %30’u geçmemektedir.58
Eğitim alanında muazzam boyutlarda bir eşitsizliğin yaşandığı başka birçok
veriye bakılarak anlaşılabilir. Yine 1985 yılının rakamlarına göre, Doğu
Türkistan’ın başkenti Urumçi’de Çince eğitim yapan 60’tan fazla orta okul ve lise
bulunurken, Türk çocukları için sadece dört lise bulunmaktaydı. Bu okulların
ikisinde de çoğunluğu yine Çinli öğrenciler oluşturmaktaydı. Bu durum, bugün de
fazla değişmemiştir.
Büyük mücadeleler sonucu Türkler için sınırlı sayıda okullar açılsa da, bu
okullar da Çin’in asimilasyon politikası içinde eriyip gitmektedir. Öte yandan, Eylül
2001 tarihinden itibaren her yıl 5000 Doğu Türkistanlı genç, Çin okullarında
eğitilmek üzere Çin yönetimi tarafından Çin’in iç eyaletlerine gönderilmeye
başlanmıştır.
Yine 2001 itibariyle Doğu Türkistan’da 800 anaokulu, 7100 ilkokul, 1900
ortaöğretim okulu, 100 mesleki ortaöğretim okulu, engelli çocuklar için 20 özel
58 Kaynak: www.uygur.org
38
okul, 21 yükseköğretim enstitüsü ve 100 fakülte, 40 üniversite ve 90 lisansüstü
uzmanlık okulu bulunmaktadır. Ne var ki, bu okullarda eğitim görme şansı Doğu
Türkistan gençleri arasında Çinli göçmenlerin gençlerine nispeten oldukça
düşüktür.
Eğitim koşullarındaki eşitsizlikler haricinde Doğu Türkistan Müslümanları için
zorunlu tutulan müfredat da İslam ve Türk kültürünü yozlaştıracak niteliktedir.
İlkokulda öğrencilere, “Doğu Türkistan çok eskiden beri Çin’in arazisidir” ifadesi
ezberletilmektedir. Orta, lise ve üniversitelerdeki tarih derslerinde Çin tarihi
okutulmaktadır. Bunun yanı sıra, Doğu Türkistan tarihi, Türk tarihi, Türk devletleri
ve Türk ünlülerinden bahsetmek yasaktır.
Kaşgarlı Mahmud’un eseri gibi Türk kaynaklarından yararlanma, alıntı
yapmanın cezası zorunlu pişmanlık belgesi vermektir. Dinine, milliyetine veya
bağımsızlık isteğine istinaden söylediği herhangi bir sözden dolayı Doğu
Türkistanlı bir öğrenci, okuldan atılabilir, dövülebilir, işkence görebilir ya da
hapsedilebilir.
Dil konusunda ise göze çarpan ilk değişiklik, bizatihi Doğu Türkistan
topraklarının isimlendirilişidir. Doğu Türkistan 1949 yılında kesin olarak ilhak
edildiğinde ismi “yeni toprak”, “yeni sömürge” anlamına gelen “Sincan” ile
değiştirilmiştir. Doğu Türkistan halkı bu ismi hiçbir zaman kabullenmemiş olsa da,
Çin yönetimince kullanmaya mecbur bırakılmaktadır. Bu konuda 15 Kasım 2001
tarihinde dönemin Çin Halk Cumhuriyeti Dışişleri Bakanlığı sözcüsünün
açıklaması dikkat çekmektedir:
“Sincan, tarihten Çin’in topraklarının ayrılmaz bir parçası olarak uluslararası
alanda tanınmıştır. Çok az sayıda bölücüler tarihi geçmişi reddederek suni olarak
“Doğu Türkistan” problemi ortaya çıkarmıştır. “Doğu Türkistan” zaten az sayıda
yabancının Çin’i parçalamayı amaçlayıp ortaya koyduğu bir isimdir. Bu ismi
Sincan’da çeşitli etnik grupları da içine alan Çin halkı hiçbir zaman kullanmadı ve
kabul etmez. “Doğu Türkistan” terörist güçleri Sincan’daki insan hakları durumunu
39
saptırarak ve uluslararası kamuoyunu kandırarak uluslararası alanda sempati
uyandırmaya çalışmaktadır.”
Resmi dilin Çince olarak kabul edildiği bölgede son 30 yıl içerisinde üç defa
alfabe değiştirilmiştir. Çin alfabesinde hiçbir değişiklik yapılmamasına karşın,
Uygur alfabesi önce Kirilce’ye çevrilmiş, daha sonra Latin harflerine geçilmiştir.
Önce Rusya, sonra Türkiye ile kurulacak ilişkilerden korkulduğu için en son Arap
alfabesi zorunlu kılınmıştır.
Günümüzde Doğu Türkistan’daki bütün yayınların sadece %16’sı
Uygurca’dır. Uygur dilinde hazırlanmış bir ansiklopedi veya sözlük
bulunmamasının yanı sıra, Uygur öğretmenlerin veya fikir adamlarının Uygur
tarihi, kültürü, sanatı üzerine yazı yazmaları da yasaklanmıştır. Aksi takdirde,
bölücülük suçlamasıyla cezalandırılmakta, tutuklanmakta ve ders verdikleri okul
kapatılmaktadır. İşgalden sonra 1958 yılına kadar Çince, okullarda yabancı dil
olarak okutulduysa da, Çince eğitim daha sonra zorunlu kılınmıştır. Eylül 2003’ten
sonra bölgede Uygur Türk lehçesinde eğitim veren bütün anaokulu, ortaokul ve
liseler kapatılmış; bu okullar Çince eğitim veren okullarla birleştirilmiş; Türk
öğretmenlere Çince ders verme mecburiyeti getirilmiş; Çince bilmeyen
öğretmenler işten atılmış ve bugüne kadar Doğu Türkistan’da Uygur Türk
lehçesinde yayımlanan bütün kitaplar imha edilmiştir. Önceden Doğu
Türkistan’daki yüksek okullarda Çince eğitim oranı %70 iken şu anda eğitim
tamamen Çince olmuştur.
Daha önce de ifade edildiği gibi, Doğu Türkistan’da bağımsız bir yayın organı
ve özgür bir medya ortamından bahsetmek söz konusu değildir. Halen
yayımlanmakta olan birkaç süreli yayın olsa da, daha önce pek çok gazete ve
benzeri süreli yayın siyasi nedenlerle kapatılmıştır.
40
2.2.1.2. Nükleer Denemeler ve Çevre Sorunu
Çin’in en büyük nükleer merkezi ve deneme alanı Doğu Türkistan’ın
Taklamakan Çölü’ndeki Lop – Nor Gölü civarında bulunmaktadır. Ayrıca, Çin’in
“Nükleer Füze Üssü”de bu bölgede bulunmaktadır.59 16 Ekim 1964’ten bu yana hiçbir koruyucu tedbir alınmadan 11’i yeraltında
olmak üzere 46 nükleer deneme yapılmıştır.60
Bu denemenin üzücü sonuçları halen kendisini göstermektedir.
Her ne kadar ayrıntılar kamuoyuna tam olarak yansımasa da, bu patlamalarda
kullanılan bombaların şiddetli TNT ihtiva ettiği ve tesir gücünün oldukça yüksek
olduğu bilinmektedir. Örneğin, 1984’teki bir patlamanın Richter ölçeğine göre 6,8
şiddetinde bir yer sarsıntısına neden olduğu İsveçli bilim adamları tarafından tespit
edilmiştir. Stockholm’daki yetkililer, patlatılan bombanın Hiroşima’ya atılan
bombadan 6 ila 8 kat daha güçlü olduğunu açıklamışlardır. Çin atom bombasının
1megaton = 1 kiloton gücünde olduğunu belirtmiştir.61
Bu patlamadan sonra, tarihi kent Kaşgar’da yapılan bir araştırmada 5 bin
kadar gencin yaklaşık aynı zamanlarda kör veya felç olduğu ortaya çıkmıştır.
Nükleer denemelerin yarattığı bozukluklar, insan sağlığının yanı sıra ekolojik
dengeyi de olumsuz yönde etkilemektedir ki, bu da insan nesiline karşı daha uzun
süreli bir tehdit unsurudur. Halk çeşitli hastalıklara yakalanmakta, çocuklar sakat
doğmakta veya ölmektedir. Ayrıca çevre kirlenmekte, çevre dengesi alt üst
olmakta, ürünler zarar görmektedir. Bütün bu süreç herkesin gözü önünde
yaşandığı halde konuya ilişkin hiçbir tedbir alınmamaktadır. Sebze ve meyve
çeşitlerinde azalmalar ve radyoaktif etkiler görülmektedir.
59 Boris Miynayev, “Uyguri – Etniçeskaya Bomba v Velikoy Kitayskoy Stene” (Uygurlar – Çin Seddinin Etnik Bombasıdir ), Kaynak: http://www.china.worlds.ru/info/min/uygur.html. 60 Nurrettin Aytaç, “Asya’da Çıkmaz Sokak: doğu Türkistan”, Uluslararsı İlişkilerde Olaylar ve Yorumlar, Yıl:11, Sayı: 39 Güz 2000 61 Nefise Bibi, Doğu Türkistan’da bir Facia Yaşanıyor, Doğu Türkistan’ın Sesi, No:34 – 35, Doğu Türkistan Vakfı Yayını, İstanbul, Haziran – Eylül 1992, s.65
41
Nitekim Batı ülkelerinin Çin’den ithal ettikleri Doğu Türkistan menşeli kuru
yemişlerde radyasyon tespit etmeleri üzerine Doğu Türkistan kaynaklı ürünlerin
ithalini yasaklamaları bunun bir kanıtıdır.
Bütün bunların üstüne, Çin Hükümeti diğer ülkelerin nükleer atıklarını ve
çöplerini almayı ekonomik fayda getireceği düşüncesiyle bu konuda anlaşmalar
imzalanmıştır.62
Uluslararası insan hakları örgütlerinin raporlarına göre atom ve termo – nükleer
bombaların kullanımı sonucunda yaklaşık 210 bin kişi hayatını kaybetmiştir.
Urumçi Radyosu’nun 1988 yılında yaptığı bir yayında, nükleer denemelerin
etkisiyle sarılık, deri kanseri gibi hastalıklara yakalanan 122 bin kişinin %54’ünün
öldüğü resmen açıklanmıştır.63
Dünya Sağlık Örgütü’nün verilerine göre ise 1975 – 1985 yılları arasında
lösemi vakalarının oranı %7 artmış ve nüfusun %10’u kanserle savaşmak zorunda
kalmıştır. Örgütün 1988 tarihli raporunda Hoten, Yarkent ve Kaşgar şehirlerinde
3961 kişinin tanımlanamayan salgın hastalıklara yakalandığı belirtilmektedir.
2.2.2. Asimilasyon Amaçlı Tedbirler Ve Uygulamalar
2.2.2.1.Çinli Göçmenler Sorunu
Turkistanın en önemli sorunlarından birisi, bölgeye planlı şekilde asimilasyon
amacıyla yerleştirilen Çinli göçmenler meselesidir. Bölgenin demografik yapısını
değiştirmek, halkı kontrol ve baskı altında tutmak, Müslüman Türk nüfusunu
azınlığa düşürmek, gelecekte yapılması muhtemel referanduma sayı çoğunluğu
olarak hazır olmak.
62 M.Rıza Bekin, Doğu Türkistan Gerçeği, Yeni Türkiye 97/16, s.1394 63 Doğu Türkistan 1999 İnsan Hakları İhlalleri Raporu, kaynak: http://www.doguturkistan.net/ih/rapor99.html., http://www.turan.tc/dt/turk/sorun.html.
42
Komünist Çin rejimi iktidara geldiği zamandan beri, Sincan’ı kendine daha
sıkı bağlayacak şekilde bir siyaset izlemiştir. Bu amaçla bölgeyle ana Çin
arasında güçlü karayolu ve demir yolu bağlantısı kurulmuş ve özellikle sınır
bölgesine askeri birlikler yerleştirilmiştir. Pekin’in Doğu Türkistan’ı Çinlileştirme
konusundaki en büyük kozu Çinli göçmen yerleştirme politikası olmuştur. 1950’de
bölge nufüsunun ancak %10’u Han Çinlisi iken, bu rakam 1990’ların ortalarında
% 40’a ulaşmıştır.64
Doğu Türkistan’a “Yapı ve Üretim Kooperatifleri” çerçevesinde Çinli
göçmenleri iskan uygulaması, Yapı ve Üretim Kooperatifleri’nin 5 Kasım 1954’te
resmen kurulmasıyla başlamıştır.
Çin’in kalabalık kırsal bölgelerinde yaşayan Çinliler, Doğu Türkistan’ın devlet
teşvikli çiftliklerine göç etmek için hükümet tarafından desteklenmektedirler. İskan
politikası esnasında yerleştirilen Çinli göçmenler arasında ilk sırayı eğitimciler ve
devlet memurları almaktadır.
Kırsal ve kentsel bölgelerden gönüllü olarak gelenlerin yanı sıra kendi
fabrikaları ile birlikte gelen vasıflı işçiler de mevcuttur. Bunların yanı sıra Çinli
öğrenciler, mühendisler, doktorlar ve benzeri grupların aileleriyle birlikte gönüllü
olarak Sincan’a yerleşmelerindeki en önemli etkenlerden biri, devletin sağladığı
yerleşim mekanları ve diğer alanlarda sağlanan kolaylıklardır. Hatta Doğu
Türkistanlı çiftçilerin, ellerinde bulundurdukları tarlaların Çinli göçmenlere
kiralanması yönünde baskı yapılmakta, tarlalarını kiraya vermeyen köylülerin
suları kesilmektedir.
Pekin 1990 yılından itibaren “Doğu Türkistan’ı açış” adı ile bölgeye Çinli
göçmenler yığmaya başladı ve açılması ile yalnızca altı işletme bölgesi 2 milyon
Çinli yerleştirerek Çinlilerin iskanı için yapılan konut ve sosyal tesislerin
64 Semih Vaner, “Unutkan Tarih“, Metis Yayınları, İstanbul 1997, s. 247 – 260
43
malzemeleri hatta işçileri Çin’den getirildi. İnşaat için gerekli malzemeleri yerli
sermayaden almak yerine Pekin Çinli sermayeden alarak binlerce kilometre bu
melzemeleri trenle taşımayı tercih etti. Şehirlerdeki yüksek binalar, oteller,
mağzalar, kırsal bölgelerdeki tarım alanları ve otlaklar sembolik fiyatlara Çinlilere
satılmıştır.
Table - 1: Changing Ethnic Composition in Xinjiang 1949, 1995, and 2002
Etnik Gruplar 1949 1995 2002
Han %6 38% 40.61%
Uygur 75% 48% 47%
Kazak 10% 7% 5%
Kırgız 2% 1% 1%
Hui (Dungan) 3% 4% 4%
Moğol 1% 1% 1%
diğerler 2% 1% 1%
Kaynak: Xinjian Uighur Autonomous Rejion Statistics Bureau, April12, 2001
http://www.uyghuramerican.org/ET/nopus2001.html
Çin Hükümetin planlarına göre, Tarım Havzasına en yakın zamanda yaklaşık on
milyon Çinlinin göç etmesini beklemektedirler. 21 yüzyılın sonuna kadar Sincan
bölgesine 100 milyon Çinli göçmenlerinin taşınacağı tahmin edilmektedir.65
65 Ginodman Veniamin, Problema Uygurov v Kitaye, (Çin’de Uygur Sorunu), 17.06 2001, kaynak: www.asiatimes.narod.ru
44
2.2.2.2. Dini Baskılar
Doğu Türkistan bugün de birçok dinin yaşadığı bir bölgedir. Bölgede en
yaygın dinler İslamiyet, Lamaizm (Tibet Budizmi), Budizm, Taoizm, Hıristiyanlık
(Katoliklik, Doğu Ortodoks Kilisesi) ve Şamanizm.
Uygur, Kazak, Dungan, Kırgız, Tacık, Özbek, Tatar halklar İslam dinindedir.
Dolayısıyla, Doğu Türkistan’ın toplumsal yaşamında en etkin din İslamiyet’tir.66
Bugün de Çin'in Doğu Türkistan Müslümanlarına karşı uyguladığı baskı en
yoğun olarak dini alanda hissedilmektedir. Din düşmanlığı, tüm komünist
rejimlerde olduğu gibi Kızıl Çin'in de resmi ideolojisinin bir parçasıdır.
Doğu Türkistan’da “din”; Çin Komünist Partisi tarafından “afyon”; devlet otoriteleri tarafından da “ulusal birliğe karşı tehdit unsuru”, hatta “insanların sağlığını bozan bir faktör” olarak değerlendirilmiştir. İbadet yerleri, camiler, Kuran kursları, medreseler bu bağlamda tehdidin kök saldığı yerler olarak görülmüş ve kapatılmışlardır. Kutsal dini kitaplar yakılmış, ulema ve ileri gelenler tutuklanmış, birçoğu da öldürülmüştür. Genel Vali Burhan Şehidi, 1952’de çoğu din adamlarından oluşan 120 bin kişinin idam edildiğini açıklamıştır.
Nitekim Çin Komünist Partisi Merkez Komitesi'nin Mart 1982 tarihinde ülke
çapında parti komitelerine göndermiş olduğu "Sosyalist Dönemde Dini
Problemlerle İlgili Ana Tutumunuz" adlı gizli bildiri bunu açıkça ifade etmektedir:
“İnsanlık tarihinde din sonunda yok olacaktır... Çin'deki bütün dini teşkilatlar önce
parti ve hükümetin liderliğine boyun eğecektir... Dini okulların esas gayesi, parti
yönetimini ve sosyalist sistemi destekleyen profesyonel din görevlileri
yetiştirmektir... Bu din görevlileri partinin din politikasına sadık olmak zorundadır.
Din kuruluşlarımızın esas gayesi ülkemizin siyasi tesirini yaymada önemli roller
oynamaktır.“
66 Mustafa Kahramanoğlu, “YakınTarihimizde Türkler’e Karşı İşlenen Katliam ve Sürgünler”, Baskı Ekip Grafik, Ankara 2005, s 161
45
14 Mayıs 1988 tarihi Komünist Parti Merkez Komitesi toplantısında Genel
Vali Vang En Mav Pekin yönetiminin tavrını şu şekilde ifade etmiştir: “Dine
inanmama özgürlüğünü teşvik etme işlemini güçlendirmemiz gerekir. Sosyalizm
koruyacak din adamlarıyla birlikte hareket etmeliyız. İbadet yerlerinin yapımını
durdurmamız ve dinin serbestçe gelişmesine yol vermememiz lazımdır. Dini
tedrizat kesin olarak dizginlenmelidir, hacca gidecek olanların sayısı devletçe
belirtilen kontenjanla sınırlanmalıdır“67
Mao’nun ölümünden sonra “açık yumuşama politikası” uygulanmaya başlamış, Müslüman halkı, camilerini onarmaya ve kaybolan Kuran-ı Kerimlerini temin etmeye çalışmışsa da bu dönem fazla uzun sürmemiştir. 68
Oysa, Çin Halk Cumhuriyeti Anayasası’nın 36. maddesinde; “Her bir Çin vatandaşı, din ve inanç özgürlüğüne sahiptir” ibaresi yer almaktadır. Aynı şekilde, 31 Mayıs 1984’te kabul edilen ve 1 Ekim 1984’te yürürlüğe konan “Milli Sınırlara Sahip Özerk Bölgeler Yasası”nın 18. maddesinde de “Milli otonom bölgelerin yönetim organlarının her milletten vatandaşların dini inanç ve özgürlüğünü teminat altına aldığı belirtilmektedir.”
Öte yandan, Çin Hükümeti uluslararası platformda sahip olduğu konumu da göz önünde bulundurarak Müslüman azınlıklara karşı bir takım inayetlerde bulunmaktadır; ancak bunlar sorunları çözmekten ziyade uluslararası kamuoyundan tepki almamak içindir. Örneğin büyük şehirlerde birkaç cami süslenip ibadete açık tutulmuş ve hacca sadece hükümet tarafından seçilen kişiler gönderilmiştir.
Ancak bu uygulamalar, Doğu Türkistan sorununu daha yakından inceleyenler
için inandırıcı olamamıştır. İnsan Hakları İzleme Örgütü’nün “Sincan Uygurları
Üzerindeki Dini Baskı” raporu da bunu göstermektedir. Buna göre, dinin sistematik
bir biçimde kısıtlanması, Doğu Türkistan’da devlet politikası olarak güdülmektedir.
Bizzat Çin yönetmeliklerine göre, başka hiçbir devlette örneği görülmeyen,
ebeveyn ve yasal hamilelerin 18 yaşından küçük çocuklarına dini kurs ve eğitim
67 Yarar, Erhan, “Çin’in Batısı: Doğu Türkistan” Avrasya Dosyası, Bahar 1994, Sayı:3, s.149 68 M.Rıza Bekin, “Doğu Türkistan Gerçeği”, Yeni Türkiye, 97/16, s.1394
46
almaları, ibadetlerde bulunmaları konusunda izin veremeyecekleri uygulaması
yürürlüktedir. Söz konusu uygulama, Çin’in hem 2002 yılında onayladığı
Uluslararası Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Haklar Sözleşmesi’ne, hem de 1991’de
onayladığı Çocuk Hakları Sözleşmesi’ne aykırıdır. Ayrıca, yetişkinler için de,
camide kalabalık gruplar halinde ibadet etme, vaaz verme, uzun dua okuma ve
kutsal kitaptaki bazı ayetlerin okunması konusunda kısıtlamalar getirilmiş;
memurların, işçilerin ibadet yerlerine gitmeleri ve ibadet etmeleri yasaklanmış;
ibadet ettiği tespit edilenler işten atılmış, gözetim altına alınmış veya para
cezasına çarptırılmış; aynı şekilde kadınların ibadet etmesi; özel şahıslar
tarafından dini okul veya kurs açılması; öğrencilerin dini kurs ve okullarda
okumaları yasaklanmış; bütün bu kişilerin dini bir eğitim aldıkları veya ibadet
ettikleri tespit edildiğinde cezalandırılacakları ve öğrencinin okul müdürü, sınıf
sorumlusu ile anne ve babası hakkında asli soruşturma açılacağı benzer
yönetmeliklerde ifade edilmiştir.
1949 ile 1979 yılları arasında Doğu Türkistan’da 29 bin cami kapatılmıştı, 54
bin din görevlisi tutuklanarak ağır çalışma kamplarına sevk edilmiş ve yalnızca
Urumçi’de 370 bin Kuran-ı Kerim imha edilmiştir.
1997 yılından bu yana sadece Hoten bölgesinde 1218 cami kapatılmış ve
939 tanesi devlet dairesine dönüştürülmek üzere yıkılmıştır. Camilerde komünist
rejime uygun vaaz vermeyi kabul etmeyen din adamları tutuklanmış veya
görevlerine son verilmiştir. Evinde dini kitap bulunduranların kitaplarına el
konulmuş, bu kişiler dini kitap bulundurmaktan ötürü cezaya çarptırılmışlardır.
Tüm özel okulların kapatılmasının yanı sıra 1997 yılından bu yana Cuma
hutbelerine de yasak getirilmiştir.
Yine İnsan Hakları İzleme Örgütü’nün raporuna göre, Doğu Türkistan,
1997’den beri devlet güvenliği sebebiyle idam cezasına çarptırılan 200’den fazla
insanla, dünyada en çok idam cezası uygulanan bölge olmuştur.
Ayrıca, Doğu Türkistan Günlüğü gazetesinin 12 Nisan 2000 tarihli
nüshasında Doğu Türkistan’ın pek çok il ve ilçesinde inşa edilen 1500 caminin
kapatıldığı, 153 caminin inşaatının durdurulduğu ve Çin Komünist Partisine
47
sadakat bildirmeyen 25 bin Türk görevlinin işine son verildiği açıklanmıştır.69
Doğu Türkistan Müslümanları üzerindeki dini baskılar, özellikle 11 Eylül
saldırılarından sonra Çin yönetiminin “terörizmle mücadele” adı altında yaptığı
faaliyetlerle daha da yoğunlaşmıştır. Hatta Çinli yetkililer 1980’lerde ve 1990’larda
yapılan ve silahlı Uygur milliyetçi gruplara atfedilen çok sayıda patlama olayını ve
diğer şiddet içeren faaliyeti, bu politikaya alet etmek üzere dünyaya duyurmuş ve
“karşı terörizim” bağlamında meşru kılmak amacıyla bir bahane olarak
kullanmıştır.
2.2.2.3. Doğum Kontrolü ve Mecburi Kürtaj
Pekin Hükümeti 70’li yılların sonunda doğum kontrol teşvikini yapmaya
başlamış ve 80’li yılların başında doğum kontrolünü yasa haline getirmiştir. Bu
yasaya göre, Çinliler tek çocuk ve diğer 55 azınlık halk ise iki çocuğa sahip
olacaktır.
Çin Hükümetine göre, doğum kontrolü Çin’in önemli bir politikası olarak nüfus
artışını planlamak, insan kalitesini yükseltmek ve nüfus artışı ile ekonomik
kalkınma arasında orantıyı geliştirmek amacını esas almıştır. Her Çin vatandaşı
doğum kontrolünü yerine getirmekle mükelleftir. 2 Mart 2000 tarihinde Çin
Başbakanlığı tarafından yürürlüğe konulan bir kararnamede Çin nüfusunun 2010
yılında 1,4 milyar altında tutulacağını hedef olarak göstermiştir. 29 Aralık 2001’de
Çin Halk Kongresi tarafından onaylanan “Çin Halk Cumhuriyeti Nüfus ve Doğum
Planlama Yasası” Çin’in doğum kontrol politikasında karaklı olduğunu bir kez daha
vurgulamıştır. Doğu Türkistan’da 1981, 1992 ve 1998 yıllarında birbirini takip eden
ilgili yasalar da yürürlüğe koyulmuştur.
Dünya nüfusunun 1/5’ini oluşturan Çin’de Çinli nüfusu %91, diğer 55 azınlık
ise %9 oranındadır. 2000 yılında yapılan son nüfus sayımda Doğu Türkistan
nüfusu 19,25 milyona yükselmiştir. Çinli nüfus 7.498 milyon olup %40.61’i
69 Kaynak: www.uygur.org
48
oluşturmakta birlikte 1990 yılında yapılan genel nüfus sayımına göre % 31.64 artış
olmuştur. Doğu Türkistanlıların nüfusu 10,96 milyon olup %59,39’u oluşturmakla
1990 yılında yapılan genel nüfus sayımına göre %15,89 artış olmuştur. Yani Çin
toprağının 1/6’ini teşkil eden Doğu Türkistan’da Çinli nüfusu %40 üzerinde olmakla
birlikte nüfus artışı Doğu Türkistanlılara göre daha hızlıdır. Çinli nüfusun hızlı
artışının önemli bir sebebi ise Çinlilerin bölgeye göç etmesi ve göçmen Çinlilerin
yasa dışı doğum yapmalarıdır. Doğu Türkistanlı yerlilerin nüfusu Çin’in genel
nüfusunun %0.013’ünü teşkil etmektedir. Bu anlamda Doğu Türkistanlılar Çin’in
nüfus artışının meydana getirdiği problemlerin sorumlusu sayılmaz.70
Doğu Türkistanlıların ancak iki çocuğa sahip olması bir yasa gereği olarak
sayılıyorsa da, bu yasa sosyal yaşamda dini ve örfi anlayışı ile çelişkilidir. Bu
nedenle Çin’in Doğu Türkistan’da uyguladığı doğum kontrol politikası sürekli tepki
ile karşılaşmaktadır. Hatta toplumsal barış ve bölgenin istikrarını da derinden
etkilemektedir. Doğu Türkistan’da Mecburi kürtaj sorunu bir çok gelişmiş ve
gelişmekte olan ülkelerde hala tartışmalı bir konu olarak devam etmektedir.
Çin’in doğum kontrol politikası gereğiyle hamileliği engelleyen tedbirler
başarısız olduğu halde kürtaj yapılması mecbur edilmektedir. Doğum kontrol
politikasının uygulayıcıları ise daha sert tedbirlerle sonuç almaya çalışmaktadır.
Bu kural dışında doğan çocuklar, vatandaşlık hakkı, isim gibi insani haklardan
yoksun bırakılmaktadırlar.71
Doğu Türkistan’da da benzer uygulamalar bulunmaktadır. Anne karnındaki
embriyonun (cenin) beş ay öncesi kürtaj yoluyla ve beş ay sonrası hatta doğuma
az kala bebekleri normal ameliyat yoluyla aldırdığını görmek mümkündür. Bu
konuda, 1994’ten itibaren Dünya Af Örgütü, İnsan Hakları Gözetme Teşkilatı,
Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Komisyonu, ABD, Kanada ve İngiltere gibi
ülkelerin hükümet veye meclislerinin insan hakları raporlarında sürekli
zikredilmiştir.
70 Dr.Nuraniye Hidayet Ekrem, “Çin’in Doğum Kontrol Politikası”, Gökbayrak Dergisi, Yıl:12, Sayı: 58, Mart – Nisan 2004 71 M.Rıza Bekin, “Doğu Türkistan Gerçeği”, Yeni Türkiye 97/16, s.1393
49
Mecburi kürtaj Doğu Türkistanlıların dini anlayışı ve örf – adetlerine uygun
olması ile birlikte getirdiği bazı sonuçlar Çin Hükümeti zorlamaktadır.
Doğu Türkistanlılar Çin Hükümetinin doğum kontrol politikasını bölgede
yürütülen asimilasyon politikasının bir parçası olarak algılamaktadır. Bölgede
meydana gelen olayların bir kısmı bu politikaya karşı yapılmıştır.
Mecburi kürtaj politikasının getirdiği siyasi boyutu dışında bu uygulama Doğu
Türkistanlı kadınların sosyo – ekonomik, psikolojik ve tıbbi durumlarında da derin
etkileri bırakmaktadır.
Sosyo – ekonomik bakımdan: Doğu Türkistanlı kadınların dini ve örfi
yaşamında, yavrunun Tanrı tarafından verildiğini ve soyunun devam ettirme
görevinin bulunduğunu düşünülmektedir. Sosyal hayattaki bu olgu hükümet
tarafından getirilen doğum kontrol yasası ile aykırı olduğunu bilerek ve bazı
cezalara rağmen yine de korku ve endişe içinde hamile kalmaya devam eden
kadınlarının sayısı az değil. Bu yolu tercih eden kadınların çoğu kırsal kesimlerde
yaşayan ve hükümet dairesinde çalışmayanlardır.
Cezalandırılmış olanlar maddi ve manevi açıdan zarar görmektedirler. 7
Nisan 1992 tarihinde kabul edilen ve 1 Temmuz 1992’de yürürlüğe giren Sincan
Uygur Özerk Bölgesi Planlı Doğum Yasası’nın 42. maddesine göre, “planlama dışı
hamile olan kadın ile kocası her ikisi ayda 50 Yuan para cezasına çarptırılmaktadır
ve hamileliği sona erdireceye kadar ödemeye devam edecektir. Kürtaj ameliyat
masrafı de kendileri ödeyecektir. Hamelilik sona erdiği ve kürtaj gerçekleştiği
takdirde ceza masrafı iade edilebilir”.
43. maddeye göre, “Doğum Tezkeresini almadan doğum yapan kendi doğum
masraflarını ödemekle birlikte 50 – 200 Yuan arasında ceza ödeyeceklerdir”,
44. maddeye göre, yasal doğumdan bir çocuk fazla yapan kamu görevlileri 3.000
– 10.000 Yuan ceza ödeyecektir; Kent sakinleri 1.000 – 20.000 Yuan ceza
ödeyecektir; Tarım ve hayvancılık ile uğraşanlar ise gelirinin 1 – 8 misli masrafı
ödeyecektir. İki ve iki üzeri çocuk yapanlar yukarıda bilertmiş olduğu gibi daha çok
planlama dışı doğum masrafı ödeyeceklerdir.
45. maddeye göre, planlı doğum yasasını ihlal eden esnaflar, Planlama Dışı
Masrafı ödeyeceklerdir; Doğum önleyici tedbiri almadığı takdirde çalişma izin
belgesi iptal edilecektir.
50
46. maddeye göre, planlı doğum yasasına uymayanlar planlama dışı doğum
masrafını ödemekle birlikte, 1) kamu görevlilerin doğum masraflarını kendisi
ödeyecektir, doğum izni süresinde maaşı ödenmeyecektir ve emzirme izni iş izni
olarak sayılacaktır. 2) karı koca ikisi üç yıl içinde, örnek kişi seçilemeyecek,
dönem sermeyesi alamayacak, maaşına zam yapılmayacak, terfi edilmeyecek, ev
verilme imkanını kaybedecek. 3) tarım ve hayvancılık ile uğraşanlara kullanılabilen
toprak ve ev yapma izni verilmeyecektir. Ayrıca ölçülü maaşsız çalıştırılacaktır.
4) Kamu görevlilerine disiplin cezası verilecektir, hatta işten uzaklaştırma cazası
da verilebilir.
Tıbbi Bakımından: anne karnındaki embriyon (cenin) ameliyat yoluyla yani
dölyatağının içini kazıyıp cenini alma ameliyatı: rahmin ağız bölgesinde yara
yaratması, rahmin delinmesi, amiliyat sırasında rahim içinde embriyon parçalarının
kalması, rahim içi enfeksyon olması, aşırı narkoz kullanma ve narkozun yan etkisi,
tekrar hamile olamaması gibi sonuçları getirmektedir. Ruhsal ve fiziksel olarak
sağlığı bozulan bu kadınların hiç bir sağlık sigortalarını bulunmaması sonucu acı
dramların yaşanmasına sebep olmaktadır.
3. Bölüm Doğu Türkistan Sorunun Uluslararası Boyutu
3.1. Diğer Devletlerin Doğu Türkistan Politikaları 3.1.1. Türkiye – Çin İlişkilerinde Doğu Türkistan
Türkiye ve Çin, Asya kıtasının batı ve doğu uçlarında yer alan, ortak sınırları
bulunmayan, ilişkileri halen pek mahdut iki devlet görünümündedir.
Gerçekte ise Türk ve Çin milletleri tarihin şafağında tanışmış, sürekli
komşuluk yapmış, savaş ve barış ilişkileri içinde bulunmuş, büyük devletler
kurmuş dünyadaki varlığını kesintisiz sürdürmüş iki millettir.
Anadolu Türkleri ile Uygur Türkleri’nin siyaset ve kültür ilişkileri Cumhuriyet
döneminin öncesine kadar gider. Uygur’ların Moğol’larla birlikte Anadolu'ya gelip
umumi vali gibi önemli görevlerde bulundukları, hatta Kayseri, Konya ve Karaman
gibi şehirlere yerleştikleri, Osmanlı döneminde Fatih Sultan Mehmed'in
51
fermanlarını Uygurca yazdırdığı, Fatih'in sarayında Uygurca'nın da öğrenildiği
bilinmektedir.72 Burada o kadar eskiye gitmeden, mevcut belgeler ışığında l9. ve
20. yüzyıllarda devam eden bu ilişkiler üzerinde duracağız.
3.1.1.1. Osmanlı Döneminde Türk – Uygur İlişkileri
Osmanlı'ların Orta Asya’dan daha ziyade batıya ilgi duydukların gösterdikleri
bir gerçektir. Ancak bu Osmanlı'ların Orta Asya ile hiç ilgilenmedikleri anlamına
gelmez. Prof. Dr. Halil İnalcık'a göre, Osmanlı’ların iki büyük ideali vardır. Birisi
Türk'lüğü dünyaya hakim millet olarak yaşatmak, diğeri de hak tanıdığı din olan
İslam için savaşıp Allah'ın gaza’ vazifesini yerine getirmekti.73 Osmanlı
İmparatorluğu’nun kurulduğu ilk dönemlerde Orta Asya'da Timur Bey’in kurduğu
güçlü bir devlet bulunuyordu. Doğu Türkistan da müslümanlığı kabul ederek
Türkleşmiş olan Moğol kökenli hükümdarlar tarafından idare ediliyordu.
l8. ve 19. yüzyıllarda ise Seyit olarak kabul edilen hocalar işbaşında idiler. Yani 19.
yüzyılda Batı Türkistan Ruslar Doğu Türkistan da Çinliler tarafından işgal
edilinceye kadar Orta Asya Türkleri kendi kendilerini idare ediyorlardı.
Bu nedenlerle Orta Asya Osmanlıların öncelikli hedefi olmamıştır. Orta Asya
Türkleri Rus ve Çin tehdidine maruz kaldıklarında ise Osmanlılar soydaş ve din-
daşlarına ellerinden gelen yardımı esirgememişlerdir. Osmanlıların Kaşgar Hüküm-
darı Atalık Gazi Yakup Bey Bedevlet'e gösterdikleri ilgi bunun en güzel örneğidir.
Bilindiği üzere 1864 – 1869 yılları arasında Yakup Bey Hoten, Kuça, Urumçı
ve Turfan'daki yerel beylikleri ortadan kaldırıp merkezi Kaşgar olmak üzere
bağımsız bir devlet kurmaya muvaffak olmuştu. Yakup Bey kurmuş olduğu bu
devletin tanınması için 1870 de Osmanlı Sultanı ve dönemin İslam Halifesi Sultan
Abdül Aziz Han'a bir heyet göndererek kendisinin İslam halifesine tabi olduğunu
bildirmiş ve Doğu Türkistan'ın bağımsız İslam devleti olarak tanınmasını
istemiştir.74 Bundan çok memnun olan Sultan Abdül Aziz Han Yakup Bey’e "Emir-
72 A. Zeki Velidi Togan, Umumi Türk Tarihine Giriş. Enderun Kitabevi. Istanbul. 1981, s:381 73 Prof Dr. Halil İnalcık, Osmanlı Devrinde Türk Ordusu. Türk Kültürü. Sayı 375. 1994, s:385 74 Mehmet Emin Buğra, “Şarki Türkistan Tarihi”, Ankara,1998, s.336
52
ül Müslimin" unvanını lütfetmiştir. Bunun üzerine Yakup Bey camilerde halife
Sultan Abdül Aziz Han adına hutbe okutmuş ve parayı da Sultan Abdül Aziz Han'ın
adı ile bastırmıştır.75
Osmanlı Devleti ayrıca Yakup Bey'e Hindistan üzerinden top, tüfek ve askeri
eğitim için piyade, süvari ve topçu Osmanlı’ların Doğu Türkistan Türkleri’ne olan
ilgisi bununla kalmamış, 1914 yılında Osmanlı paşalarından Talat Paşa Rodoslu
Habibzade İlkul'u Uygur Türkleri’nin eğitimi için Doğu Türkistan'a göndermiştir.
Öğretmen olarak Kaşgar'a gelen İlkul, burada Darül Muallim-il ihtihat adında bir
öğretmen okulu açmış, bundan dolayı hapse atılmış ve 1920'de Türkiye’ye
dönebilmiştir.76
Ahmet Kemal İlkul'un Doğu Türkistan'da gerçekleştirmiş olduğu eğitim
reformu Uygur milli eğitim tarihinde yeni sayfalar açmıştır. Ahmet Kemal İlkul Doğu
Türkistan’a gönderilmeden önce de orada şuurlu Uygur Türkleri’nin Osmanlı
devletinden davet ettikleri öğretmenler görev yapmışlardı. 1880 ve 1910 yıllarında
iki defa Artuş'ta Hüseyin Bay, Bavudun Bay gibi kişilerin Osmanlı muallimleri
Yusuf, Ismail Hakkı Efendi ve Zaman Bey'i göndermiştir.77
Osmanlı devletinden davet edip getirdikleri öğretmenler okul açmış ve bu
okulda dil, edebiyat, matematik, tarih ve coğrafya gibi dersleri okutmuşlardır.
Ayrıca okulda jimnastik, futbol spor faaliyetlerinin yanı sıra askeri eğitim de
verilmiştir.78
Uygur Türkleri bir taraftan Osmanlı'lardan öğretmen isterken bir taraftan da
çocuklarını eğitim için İstanbul'a göndermekteydiler. Mesela 1900'lü yılların
başlangıcında Gulça'da bazı zengin kimseler kendi çocuklarını ve yakınlarını tahsil
75 Mehmet Emin Buğra, “Şarki Türkistan Tarihi”, Ankara, 1998, s.336 76 Ahmet Kemâl İlkul,” Çin –Türkistan Hatıraları”. Hazırlavan: Dr. Yusuf Gedikli. Ötüken. 1997 77 Mehmet Atıf, Kaşgar Tarihi. Hazırlayanlar: Prof. Dr. İsmail Aka, Vehbi Günay, Cahit Telci. Kırıkkale. 1998, s:296 78 Yrd. Doç. Dr. Alimcan İnayet, “Osmanlı ve Cumhuriyet Döneminde Türk – Uygur İlişkileri (1861-1934)”, İzmir, Ege Ün., Türk Dünyası Araştırmaları Enstitüsü
53
için İstanbul'a göndermişlerdir. Bu gençler İstanbul'da eğitimini tamamladıktan
sonra Kulça'da okul açıp 100 kişiyi yetiştirmişlerdir.79
Dr. İklil Kurban'ın naklettiği Burhan Şehidi’ye ait bir bilgiye göre, Yang
Zengx'in döneminde İli'de Türkiye'liler çöktu. Mesut Sabri Baykuzu bu kişilerle
birlikte okul açmış, öğrencilerine Türkiye şarkısı söyletmiştir.80 Bilindiği gibi Mesut
Sabri Baykuzu 1904 –1915 yılları arasında Istanbul'da eğitim görmüş ve 1947'de
Doğu Türkistan'ın Cumhurbaşkanı olmuştur.81 Yani Osmanlıların Doğu
Türkistan'da eğitimin geliştirilmesinde çok önemli rolü olmuştur.
Osmanlı paşalarından Enver Paşa tarafından kurulan Umur-ı Şarkiya (Doğu
işleri) teşkilatının 1914 tarihinde Adil Hikmet Bey, Kuşçubaşı Selim Sami Bey,
Hüseyin Emrullah (Barkan) Bey, Hüseyin Bey ve İbrahim (Hakker) Bey olmak
üzere beş kişiyi Orta Asya Türkleri’ni eğitme ve örgütleme amacıyla bölgeye
göndermesi daha da dikkat çekicidir. Bu kişiler Hindistan üzerinden Doğu
Türkistan'a ve diğer Orta Asya ülkelerine ulaşmış ve oralarda faaliyet
göstermişlerdir.82
Osmanlıların çok yakından ilgilendikleri Doğu Türkistan Türkleri de bunca
ilgiye duyarsız kalmamışlardır. Osmanlı Devleti Balkan Savaşından yenik çıkınca
İstanbul, yaralı askerler ve Balkanlar’dan göç eden insanlarla dolmuştu.
Osmanlı Devleti’nin bu ağır günlerinde Doğu Türkistan Türkleri de işgal altında
bulunmalarına rağmen İstanbul'a yardım göndermişlerdir. Tatar gazeteci yazar
Fatih Kerimi'nin 1913'te Orenburg’da basılan “Istanbul Mektupları” adlı kitabına
göre, Kulca’lı Çin müslümanı, Mektebi Sultani binasındaki Alman “Salibi Ahmer“
Kızılhaç hastanesinde yaralılara hizmet etmiştir.83 Yine aynı kitaba göre Kaşgar
müslümanlarından “Hilali Ahmer” Kızılay yararına beş bin sum para gelmiştir.84
79 Yrd. Doç. Dr. Alimcan İnayet, a.g.e. 80 Dr. İklil Kurban, “Şarki Türkistan Cumhuriyeti. (1944 1949)”. Türk Tarih Kurumu Basımevi, Ankara. 1992. s:82 81 Andrew D.W. Forbes, “Doğu Türkistan Harb Beyleri”. Çeviren: Enver Can. Bayrak Yayıncılık, Istanbul. 1991, s: 460 82 Adil Hikmet Bey, ” Asya'da Beş Türk”, Hazırlayan: Dr. Yusuf Gedikli. Ötüken. 1998, s: 13 – 24
54
Bunlar Osmanlı'ların Doğu Türkistan Türkleri’nin de Osmanlı'lara olan manevi
bağlarını gösteren bulgulardır.
3.1.1.2. Cumhuriyet Döneminde Uygur – Türk İlişkileri Anadolu Türkleri ile Doğu Türkistan Türkleri arasındaki ilişkiler Cumhuriyet
döneminde de devam etmiştir. Yukarda anlattığımız gibi Doğu Türkistan'da Çin
yönetimine karşı başlayan ayaklanmalar sonucunda 12 Kasım 1933 tarihinde
Kaşgar'da “Şarki Türkistan İslam Cumhuriyeti" adı altında bir devlet kurulmuştur.
Bu devletin hükümet ve ordu teşkilatının oluşturulmasında Türkiye'den gelen
İzmir’li Dr. Mustafa Kentli, Ali ve harbiyeden Mahmut Nedim beylerin büyük rolü
vardır. Adı geçen şahıslar Kasım 1933'te Doğu Türkistan İslam Cumhuriyeti’ne
müsteşar olarak Kaşgar'a gönderilmişlerdir.85 Bu kişiler Doğu Türkistan İslam
Cumhuriyeti’nde Sabit Damolla ile birlikte iş gördüler ve Şarki Türkistan hareketine
bir şekil vermek istediler.86
Ayrıca, Sovyetler Birliği’nden gelen Setivaldican, Sultanbek, Behram Efendi
ve Sofizade gibi kişilerle birlikte Doğu Türkistan Türk İslam Cumhuriyeti’nin
hükümet ve ordu teşkilatının düzenlenmesine yardım etmişlerdir.87
Yeni kurulan bağımsız Doğu Türkistan İslam Cumhuriyeti Hükümeti dış işleri
bakanı Kasım Hacı'yı devlet mektubu ile birlikte Türkiye Cumhuriyeti başta olmak
üzere Afganistan, İran, Amerika, İngiltere, Japonya, Almanya, Fransa ve İtalya gibi
ülkelere göndermiş ve bu ülkelerden Doğu Türkistan İslam Cumhuriyeti’ni
tanımalarını ve yardım etmelerini istemiştir.88
Doğu Türkistan’da kurulmuş olan bu yeni devletle ilgili haberler Türk
basınında ilgiyle karşılanmış ve geniş yer almıştır.89
83 Fatih Kerimi, “Istanbul Mektupları”, Orenburg 1913. s: 55 84 a.g.e. s: 113 85 Andrew D. W. Forbes, “Doğu Türkistan Harb Beyleri”, Çeviren: Enver Can. Bayrak Yayıncılık, Istanbul. 1991, s: 202 86 A. Zeki Velidi Togan, “1929–1940 Seneleri Arasında Türkistan Vaziyeti”, Türkiye Basımevi, Istanbul 1940, s: 24 87 Yrd. Doç. Dr. Alimcan İnayet, a.g.e. 88 a.g.e 89 Andrew D. W. Forbes, a.g.e, s:203
55
Doğu Türkistan İslam Cumhuriyeti'nin dönemin Ankara Hükümetine
gönderdiği bir mesajında “Yeni bağımsızlığa kavuşmuş Doğu Türkistan'ın mavi
bayrağından sevgili Türkiye'nin al bayrağına selam olsun” ifadesi kullanılmıştır.90
Türkiye Cumhuriyetinin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk, 1933’de kurulan
Doğu Türkistan Cumhuriyetiyle yakından ilgilenmiş, Asya’da kurulan bu yeni Türk
Cumhuriyetine gözlemci, öğretmen ve hatta subaylar göndermiştir.
Doğu Türkistan Türkleri, Türk Cumhuriyetinin ilelebet payıdarolabilmesi için,
İstiklal Savaşina zerre kadar katkıda bulunabilmek maksadıyla, ağızındaki altın
dişlere varana kadar söküp göndermişlerdir. Bugün Tarsus’ta mütevazi bir şehitlik
vardır. Burada yatanlar, Orta Asya’nın bağrından kopup, İstiklal Savaşına katılan
gönüllülerdir. Türkiye’deki soydaşlarıyla omuz omuza savaşıp şehit düşmüşlerdir.
Bu şehitlerin arasında onlarca Doğu Türkistanlı da bulunmaktadır. Gönüllü olarak
gelemeyen Doğu Türkistanlılar, İstiklal Savaşının zaferle bitmesi için gece gündüz
dua etmişlerdir.91
Sonuç itibari ile bütün bunlar Türk – Uygur ilişkilerinin Osmanlı döneminde
olduğu gibi, Cumhuriyet döneminde de sıcak bir şekilde devam ettiğini gösterir.
90 Andrew D. W. Forbes, a.g.e, s:203 91 Erkin Alptekin, “Türkiye Cumhuriyetinin Kuruluşunun 75. Yıldönümü ve Doğu Türkistan” Yeni Türkiye Dergesi, Sayı: 23 – 24, 1998, s.1450
56
3.1.1.3. Türkiye – Çin İlişkilerinde Doğu Türkistan
Türkiye diğer birçok ülke ile birlikte Çin Halk Cumhuriyeti ile 4 Ağustos 1971
tarihinde diplomatik ilişki tesis etti.92
Türkiye – Çin arasındaki diplomatik ilişkiler otuz yıldır devam etmesine
rağmen, karşılıklı ziyaretlerin seksenli yıllardan itibaren gelişmeye başladığı ve
son 5 – 6 yıl içinde iki ülke askeri makamları dahil iki ülke arasındaki üst düzey
temaslarının daha yoğunlaştığı görülmektedir. Bakanlar düzeyindeki ziyaretler son
yıllarda artmıştır.
Doğu Türkistan sorununun dış destekçisi olarak Türkiye’yi gören Pekin
Hükümeti, üst düzey ziyaretlerde genellikle Doğu Türkistan sorununu gündeme
getirmiş ve ikili ilişkilerin gelişmesinin ön şartı olarak Doğu Türkistan’a Ankara’nın
desteğinin kesilmesi gerektiğini ileri sürmüştür. Ayrıca, Çin – Türkiye askeri
işbirliğinin diğer alanlardaki ilişkilerin geliştirilmesi için de öncelik görevini yapması
ve bu ilişkiler çerçevesinde Türkiye’nin Batı dünyasından transfer edemediği
askeri teknolojileri Çin’den transfer etmek istemesi, Türkiye’nin Çin’e daha ılımlı
davranmasına yol açmış ve Nisan 1999’da kurulan 58. Hükümetin programında,
“Çin Halk Cumhuriyeti ile İlişkilerimizin Çok Yönlü Olarak Geliştirilmesine Özen
Gösterilecektir” ibaresine yer verilmiştir. Ancak, Türkiye’nin, Çin’in PKK ve Kıbrıs
konusundaki tutumunu gözardı ederek bu ülke ile yakınlaşmasının zor olduğu ve
bu durumun iki ülke ilişkilerinin sağlıklı gelişmesine engel teşkil edeceği
düşünülmektedir.93
Türkiye Cumhuriyeti ile Çin Halk Cumhuriyeti arasındaki ilişkiler, özellikle
1990’lı yıllardan itibaren stratejik bir işbirliğine uzanacak kadar hız kazanmıştır.
1982 yılında cumhurbaşkanlığı düzeyinde Kenan Evren tarafından düzenlenen ilk
92 Türkiye Çin İlişkilerin Boyutları ve Engelleri, kaynak: http://www.turan.tc/kalem/bilimsel/turkiyecin.htm 93 Dr. Nuraniye Hidayet Ekrem, “Çin Halk Cumhuriyeti Diş Politikası (1950 - 2000))” , Avrasya Stratejik Araştırmalar Merkezi Yayınları, Ankara 2003, s. 160
57
resmi ziyaretten 1990’lı yıllara gelindiğinde Çin, özellikle ekonomik gücüyle de
birçok açıdan incelenebilecek bir ülke konumuna yükselmiştir.
Çin, Türkiye’nin önemli müttefiklerinden biri olarak değerlendirilirken
Cumhuriyet tarihinde ilk kez bir hükümet programında, Çin ile iyi ilişkiler
kurulmasını öngören bir ibare hükümet protokolüne alınmıştır. Çin ile geliştirilen
ilişkiler, ekonomik ve sosyal boyutu da haizdir.
Ticari açıdan ilişkilerde, Türk Şirketleri şu ana kadar Çin Halk
Cumhuriyeti’nde kayda değer varlık gösterememişlerdir. Karşılıklı ticaret hacmı
katlanarak çoğalıyor olsa da ticari ilişkilerde Türkiye’nin pozisyonu arzu edilen
yerde değildir.
1985’de 85 milyon dolar olan karşılıklı Türkiye – Çin ticareti, 2003 yılında 2,6
milyar dolar olmuş, Çin’in Türkiye’ye ihracatı 2,1 milyar dolar, ithalatı ise 532
milyon dolara ulaşmiştır. Türkiye’nin 1,5 milyar dolarlık dış ticaret açığı ise 2004
yılında 4,464 milyar dolar ithalata karşılık 392 milyar dolar ihracatla 4,072 milyar
dolara ulaşmıştı.94 Türkiye için ciddi bir pazar olacağı açık olan Çin’in bütün
ülkelere karşı fazla veren dış ticaret hacminin, Türkiye’yi de ciddi boyutlarda
etkilediği bir gerçektir. Çin’den yapılan ithalat, yerli sanayeyi olumsuz
etkilemektedir. Son yıllarda ucuz Çin mallarının, Türk piyasalarındaki satışının,
yerli ekonomiye verdiği zarar tartışılmakta ve bu duruma yönelik önlemler
araştırılmaktadır.
Ancak, Türkiye – Çin ilişkilerinin çok ileri bir seviyeye ulaşması şu anda pek
mümkün gözükmemektedir; zira Çin’in bakış açısıyla bakıldığında, Türkiye halen
ABD’nin bir müttefikidir ve bu aşamada da mevcut ilişkiler, stratejik bir ortaklıktan
öteye gitmeyecek gibidir.
En azından, Çin basını Abdullah Öcalan’dan “Türkiye Hükümeti karşıtı Kürt
İşçi Partisi Lideri Öcalan” veya “Türkiye Kürt İşçi Partisi Lideri Öcalan” diye
bahsederken ve Kürt sorununu Miloşeviç’in Kosovalı Arnavutlara karşı uyguladığı
soykırımla paralel değerlendirirken, Türk Hükümetinin Doğu Türkistan sorunu
94 Ali Külebi, “Çin: Dünya Dengelerinin Gelecekteki Yönetmeni”, Türk Yurdu Dergisi, Aralık 2005, s.28
58
karşısında Çin ile sözde iyi ilişkilerine zarar gelmemesi için duyarsız kalması kabul
edilebilir bir durum değildir.
Öte yandan, Çin Hükümeti, Doğu Türkistan’ın en büyük destekçisi olarak
Türkiye’yi görmektedir. 1990 – 1994 yılları arasında kaleme alınan “Panislamizm
ve Pantürkizm’in Doğu Türkistan’daki Yayılmaları ve Buna Karşılık Uygulanacak
Tedbirler” adlı 387 sayfalık raporda, Doğu Türkistan ‘ayrılıkçı hareketi’nin Türkiye
menşeli olduğu ileri sürülmüştür. Buna göre, Doğu Türkistan’da süregelen hareket,
II Abdülhamit döneminde başlamış ve o zamandan bugüne kadar söz konusu iki
akımın Doğu Türkistan’da etkisini göstermiştir.
Ayrıca, 19. yüzyılın son yıllarından 20. yüzyılın ortalarına kadar Doğu
Türkistan’da meydana gelen bağımsızlık hareketleri ve iki cumhuriyetin kurulması
esnasında hep Türkiye’den bölgeye sızan arkası karanlık Türkiyeliler’in bulunduğu
yazılmaktadır.95
Çin Halk Cumhuriyeti, Jiang Zemin’in 18-21 Nisan 2000 tarihinde Türkiye’ye
yaptığı resmi ziyaret esnasında dönemin Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel ile
yapılan toplantılarda, ikili ilişkilerde dünya siyasetinden ekonomik işbirliklerine
kadar pek çok konu görüşme kapsamına alınmıştır. Bu görüşmenin temel
alanlarından biri olan Uygur Türkleri konusunda Türk Hükümeti, hem milli, hem
kültürel, hem de dini açıdan kardeşi sayılabilecek Uygur Türklerinin değil, Çin
gücünün yanında yer almıştır. Bu görüşme esnasında Doğu Türkistan’daki Uygur
Türkleri ile akrabalık ilişkileri bulunduğunu söyleyen Demirel şu sözleri sarf
etmiştir:
“Bu kişilerin Çin’e sadık yurttaşlar olarak ülkenizin bir parçası olduklarına
inanıyorum. Çin’in toprak bütünlüğünün korunması Türkiye’nin politikasıdır”.96
Bunun dışında Çin Hükümet yetkilileri, Türk liderlerle ne zaman görüşseler,
Doğu Türkistan meselesini gündeme getirip kendilerinden bir teminat
almaktadırlar.
95 Dr. Nuraniye Hidayet Ekrem, “Çin Halk Cumhuriyeti Diş Politikası (1950 – 2000))”, Avrasya stratejik Araştırmalar Merkezi Yayınları, Ankara 2003, s. 179 96 Kaynak: www.uygur.org
59
Türk liderler, değil Çinli yetkililer karşısında, Türk halkı önünde bile Doğu Türkistan
hakkında konuşmaktan çekinmektedirler.
Ocak 2001’de Çin Dışişleri Bakanı Tang Jiaxuan, Türkiye ziyareti esnasında
dönemin Başbakanı Bülent Ecevit ile görüşürken dini aşırılık, uluslararası terörizm
ve etnik bölücülüğe karşı ortak hareket edilmesi konusunda ortak görüşe
varıldığını ve Ecevit’in de bu konuda Aralık 1998’de bir genelge çıkararak
Türkiye’de Çin’i bölecek herhangi bir faaliyete izin verilmediğini beyan ettiğini
açıklamıştır.
Buradan da anlaşılabileceği gibi, Türkiye, Doğu Türkistan meselesinde Çin’e karşı
alternatif bir politika geliştirememektedir. Hatta Çin’in baskıları sonucu Türkiye’nin
dış işleri yetkilileri, İstanbul Sultanahmet’teki İsa Yusuf Alptekin Parkı’ndaki büstü
ve Doğu Türkistan bayrağının kaldırılması için teşebbüse geçmiş; ancak halkın ve
belediyenin karşı koymasıyla bu teşebbüs sonuçlandırılamamıştır.
1999 seçimleri arifesinde Türkiye Hükümeti bir genelge yayımlayarak Doğu
Türkistan derneklerinin faaliyetlerini sınırlamaya ve bu faaliyetlere devlet ve kamu
yetkililerinin katılmamasına çalışmıştır.
Yine de çeşitli dernek ve vakıflar bu kapsamda hayatiyet göstermektedirler.
Merkezi İstanbul’da bulunan Doğu Türkistan Vakfı ve Doğu Türkistan Göçmenler
Derneği ile merkezi Kayseri’de bulunan Doğu Türkistan Kültür ve Dayanışma
Derneği, bu konuda aktif faaliyet yapan kuruluşların başında gelmektedir.
Adı geçen kuruluşlar gazete ve dergiler neşretmek, gösteriler ve mitingler
düzenlemek, konferans, panel ve seminerler gerçekleştirmek suretiyle Doğu
Türkistan sorununu Türk kamuoyuna duyurmaya çalışmaktadırlar.
Doğu Türkistan davasına katkıda bulunmakta olan yukarıda adı geçen
kuruluşlardan Doğu Türkistan Vakfı, bu amaçla üç aylık ilmi ve kültürel dergi Doğu
Türkistan’ın Sesi’ni; Doğu Türkistan Göçmenler Derneği, iki aylık fikir ve kültür
dergisi Doğu Türkistan’ı ve Doğu Türkistan Kültür ve Dayanışma Derneği de iki
aylık fikir ve kültür dergisi olan Gökbayrak’ı yayımlamaktadırlar. Bu kuruluşlar aynı
zamanda Doğu Türkistan’dan eğitim amaçlı gelen gençlere burs sağlama
konusunda da yardımcı olmaktadırlar. Doğu Türkistan davası Mazlumder, İHH
60
İnsani Yardım Vakfı, İnsan Hakları Komisyonu ve Türk Ocakları gibi çeşitli dernek,
vakıf ve sivil kuruluşlar tarafından da dile getirilmektedir.
Türkiye’de yaşayan Doğu Türkistanlıların büyük çoğunluğu 1952 yılında
Hindistan, Pakistan ve Saudi Arbaistan üzerinden ülkeye gelmiştir. Bakanlar
kurulu 13 Mart 1952 tarih ve 3232 – 0 – 3035/12765 sayılı kararıyla 1850 Doğu
Türkistanlıların iskanlı göçmen olarak Türkiye’ye kabulüne karar vermiştir.
Göçmen olarak gelen Doğu Türkistanlı Uygur, Kazak ve çok az sayıda Kırgız
Türklerinden oluşmaktaydı. Daha sonraki yıllarda 500 kadar göçmen kendi
olanaklarıyla Türkiye’ye gelmiştir.97 1960’lı yıllarda ise Afganistan üzerinden
yaklaşık 400 kadar Doğu Türkistanlı gelmişti. 1980’li yıllara boyunca da 100’den
fazla Doğu Türkistanlı Türkiye’ye göçmüştür. İskanlı göçmenlerin büyük çoğunluğu
Niğde, Kayseri, Konya ve Salihli’ye yerleştirilmiştir. Bugün ise Türkiye’de yaklaşik
25 bin Doğu Türkistanlının yaşadığı sanılmaktadır.98
3.1.2. Rusya – Çin İlişkilerinde Doğu Türkistan
Türkistan'ın, coğrafi ve stratejik olarak taşıdığı önemi anlamak için ise,
öncelikle bölgenin iki dev gücü olan Rusya ve Çin'in bu topraklara olan ilgilerini
göz önünde bulundurmak yeterlidir. Coğrafi yapının da sebep olduğu siyasi
oluşumlar neticesinde bugün Batı ve Doğu olarak ikiye ayrılmış olan Türkistan
toprakları üzerinde, Rusya'nın ve Çin'in çok önemli planları vardır.
Doğu Türkistan halkı, Çin boyunduruğundan kurtulmaya çabaladığı bir
sırada, Rusya, Doğu Türkistan’ın ve Çin’in dahili ve harici yetersizliklerinden
istifade ederek, işbu ülkeyi kendi tesir sahasına sokmaya çalışıyodu. Bu amaçla,
ticari münasebetler kuruldu. 1850 yılına kadar Ruslar, İli Irmağı’na kadar olan
bölgeleri işgal etmiş ve Doğu Türkistan’in dip komşusu olmuştu. Tam 1850 yılın
başlangıcında Rus Hükümeti, Çin’den İli (Gulca), Tarbağatay ve Kaşgar’da
ticaretle meşgul olma müsadesi istedi. Nihayet, 25 Temmuz 1851’de Gulca’da
97 Hamit Göktürk, “Tarih İçinde Doğu Türkistan’dan Göçler”, (Afganistan Üzerine Araştırmalar), İstanbul 2002, s.197 – 202 98 ETIB(Easten Turkistan İnformation Bulletin) kaynak: http://www.geocities.com/CapitolHill/1730/etib5_2.html8 (18.11.1998)
61
yapılan bir ticari anlaşma ile Ruslar, adı geçen bölgede ticaret yapmaya hak
kazandı.99 Lakin Çin, Rusya’nın Kaşgar ile ticari ilişkiler kurmasını reddetmişti.
Doğu Türkistan ile ticari ilişkilerin kurulmasıyla atılan bu adım, siyasi ve
askeri önemi olan ilk adımdı. Bati Sibirya Genel Valisi Gasfort, daha 1852
yılında, Kaşgar’ı Çin’den bağımsız hale getirip bu şehri Rusya’nın himayesi
altına almayı teklif etmiştir.100
Çin ve Sovyet Rusya ilişkileri 19 – 20 yüzyıllarda bazen dostluk bazan
çekişme ile iniş – çıkışlı gelmiştir. Doğu Türkistan üzerine Çin ile çıkarları
çatıştığından bazen bölgeye dolaylı müdahalelerde bulunan Moskova, her
seferinde sonunda Çin ile anlaşarak Doğu Türkistan’da desteklediklerini hep
yalnız bırakmıştır.
1 Ekim 1949’da Mao Ze – Dong Çin Halk Cumhuriyeti’nin kuruluşunu
resmen ilan etti ve aynı gün Sovyet Rusya tarafından tanındı.101
Rusya, Bolşevik Devrimi sonrasında, farklı Türk boylarından farklı devletlerin
kurulduğu Batı Türkistan üzerinde güçlü bir denetim mekanizması oluşturdu.
Öncelikle, bölgenin asırlardır "Türkistan" olarak bilinen ismi reddedilip, bu topraklar
"Sovyet Orta Asyası" olarak adlandırıldı. Böylece Türklerin sahip oldukları ortak
milli şuurun yok edilmesi hedefleniyordu.
Bu iki ülkenin söz konusu bölgeden ne pahasına olursa olsun vazgeçmeme
tutkusunun ardında, bölgenin stratejik konumunun yanı sıra, sahip olduğu zengin
yeraltı rezervleri de büyük rol oynamaktadır. Batı Türkistan'daki Türk devletleri
Rusya için, Doğu Türkistan ise Çin için kaybedilmemesi gereken önemli birer
hammadde kaynağı niteliğindedir.
99 Kuznetsov, V.S., “K voprosu o torgovle Anglii i Rossii V Sinzane v pervoy polovine XIX veka” (“XIX. Yuzyılın İlk Yarısında Rusya ile İngiltere’nin Sincan’daki Ticari Meseleleri Hakkında”), Moskova, 1962, sayı 6, s.19 – 30 100 Lattimore, Owen, “Pivot of Asia.Sinkiang and Inner Aian Frontiers of China and Russia”, Boston, 1950, s.28 101 Prof.Dr. Fahir Armanoğlu, “20. Yüzyıl Siyasi Tarihi”, Alkım Yayınevi. 12 Baskı, s. 439
62
SSCB’nin dağılmasından sonra Çin, Rusya’yı ABD ekseninden kendi yanına
çekmeye çalışmaktadır. SSCB dönemindeki eski gücü kaybetmiş bugünkü
Rusya’da bazı “Avrasyacı“ aydınlar ve çevreler Rusya’nın eski gücünü ancak
Çin ile kuracağı bir ittifak ile yeniden kazanabileceğine inanmaktalar.102
Çin ve Rusya arasındaki yakınlaşma Orta Asya ülkeleri için çok şey ifade
etmektedir. Her iki ülkede de ayrılıkçı hareketler (Çeçenistan ve Doğu Türkistan)
radikal dini akımlar, terörizm, güvenlik problemleri, enerji kaynakları ve ticaret
yolları gibi konuların gündemde olması işbirliği için uygun zemin sunmaktadır.103
Çin’in Rusya ile bölgesel entegrasyon çerçevesinde bir şemsiye altında bir
araya gelmiş olması kuşkusuz siyasi tarih açısından önemli bir gelişmedir.
Rusya ve Çin Şanghay İşbirliği Örgütü’nün kuruluşunda rol oynayan en
önemli iki ülkedir. Bu bağlamda söz konusu teşkilatın hayatını sürdürerek
güçlenmesi de büyük ölçude bu iki bölgesel gücünün izleyeceği stratejilere
bağlıdır. Son on yıl içerisinde iki ülke, ticaret ve sınır ihtilaflarının çözümü gibi
konular başta olmak üzere birçok alanda yakın ikili ilişkileri tesis etmişlerdir.
Haziran 2001’de imzalanan “Dostluk ve İşbirliği Konusunda İyi – Komşuluk
Anlaşması”, Soğuk Savaşın başlangıcından bu yana iki ülke arasında
gerçekleştirilen ilk resmi dostluk antlaşması niteliği taşıyordu.104
Bu anlaşma beş önemli işbirliği temelini oluşturması açısından önemlidir:
1. ABD hegemonyası dengelemek için ortak hedefler; 2. iki ülke arasında 4.300
km.’lik sınırın hukuken belirlenmesi ve çizilmesi; 3. silah satış ve teknoloji transferi;
102 Aleksandr Dugin, “Rus Jeopolitiği”, Avrasyacı Yaklaşim, İstanbul 2005, 103 Amanov, Şatlık, “Şanghay İşbirliği Örgütü: Orta Asya’ya yeni Bir Demirperde mi İniyor?”, Gökbayrak Dergisi, Doğu Türkistan Kültür ve Dayanışma Derneği Yayını, Yıl:11, Sayı:62, Kasım – Aralık 2004 104 “Russya – China Trade Turnover Amounts to $11Billion.”, İTAR – TASS New Egency, 06.06.2002
63
4. enerji ve hammadde tedariki; 5. Orta Asya’daki İslami akımların gelişim ve
yayılmasını durduracak önlemler.105
Çin, kısa – orta vadelerde ekonomisini güçlendirmek, Güneydoğu Asya’daki
stratejik çıkarlarını korumak, Tayvan’ı Çin toprakları içine almak, uzun vadede ise
askeri ve iktisadi bakımdan 21. yüzyılın süper gücü olmak emelindedir. Bu
stratejisi ile Çin ayrıca, batıya doğru gelişmek, komşusu Orta Asya bölgesinde
nüfuz sahibi olmak, Kafkasya ve Türkiye yoluyla Avrupa ile karadan irtibat
sağlamak amacındadır.
Ayrıca Çin, Batıya açılmasını sağlayan Doğu Türkistan’daki hakimiyetini
güçlendirmek ve Orta Asya ülkelerinden gelebilecek ayrılıkçı tehditleri önlemek
için tedbir almak mevkindedir.
Çin stratejisinin ana hedefi Çin’in doğusu ve güneyindedir, ancak bu amaca
ulaşabilmek için Çin’in kuzeyini emniyete alması gerekmektedir. Bu nedenle
Rusya ile ilişkilerini geliştirmeyi istemektedir.106
3.1.3. Türk Cumhuriyetlerinin Doğu Türkistan Politikası
Orta Asya bir bütün olarak 19. yüzyıldan itibaren uluslararası rekabete,
özellikle de Çin ve Rusya arasındaki mücadeleye konu olmuştu.
Yüzyılın ikinci yarısında Çarlık Rusya’sı Batı Türkistan’a, Çin ise Doğu
Türkistan’a hakim olunca etnik, dinsel ve kültürel açıdan bir bütün oluşturan bu
coğrafya ikiye bölünmüş oldu.
70 yıllık Sovyet İmparatorluğunun dağılması sonucunda 1991’de beş
bağımsız Orta Asya devletini ortaya çıkması başta Pekin olmak üzere, pek çok
başkentte mevcut parçalanma sürecinin etnik ve kültürel açıdan Batı Türkistan’ın
bir parçası olan Doğu Türkistan’a da yayılıp yayılmayacağı tartışmalarını gündeme
getirdi.
105 A,Fırat İnce, “Rusya Federasyonu – Çin Halk Cumhuriyeti İlişkilerine Kısa Bir Bakış: Stratejik Ortaklık Perspektifleri”, Erhan Büyükakıncı (der.) Değişen Dünyada Rusya ve Ukraina, Phonix Yayınları, Ankara, 2004, s.266 106 Dinçer Özdamar, “Çin”, Karizma, Yıl:6, Sayı:23, Temmuz – Ağustos – Eylül 2005, s.26
64
Sovyetler Birliği’nin dağılması Çin’deki Uygur, Tibet ve Moğol milliyetçilerini
bağımsızlık konusunda cesaretlendirdi. Ancak Çin Halk Cumhuriyeti yetkilileri
ısrarla Sovyetler Birliği’nin durumuna düşmeyeceklerini söylemektedirler.107 Pekin
bu amaçla Sincan’ın Çin’den kopmaması ve altıncı Orta Asya Cumhuriyeti olarak
ortaya çıkmaması için biri dizi önlem aldı.108
İlk başta endişeye kapıldılar, çift taraflı ilişkilerinin gelişimi konusunda
umutlarını kaybettiler, en büyük Komunist kampının çöküşü, Çin Komunist
sisteminin varlıgını etkileyen bir sorun haline geldi. Çinliler, Orta Asya’da oluşan
Bağımsız Türk Devletlerinin, Sincan’daki uygurların milliyetcı hareketlerinin
başlama ve uluslararası boyuta ulaşma sebebi olmalarından endişe ediyordu.
Uygurların bağımsızlık mucadelesini resmi olarak kontrol eden ve uluslar arası
boyutlara ulaşmasını engelleyen Sovyetler Birliği, artık Uygur sorunlarına
karışmayacağından Çinliler endişe duyuyorlardı. Aynı zamanda, Orta Asya
Cumhuriyetler’deki Uygur milli hareketlerin canlanışı ve propoganda hareketi
zirveye ulaştı. O dönemde Çin Rusya ile olan ilişkisinin nasıl ve ne seviyede
olduğunu tespit etmemişti.109
Bölgenin Orta Asya Cumhuriyetleri ile çok yoğun tarihi, etnik, kültürel ve
sosyal bağları vardır. Dolayısıyla bu Cumhuriyetlerde istikrarı bozacak her türlü
gelişme kaçınılmaz biçimde Sincan Uygur Özerk Bölge’yi da etkileyecek. Orta
Asya Cumhuriyetlerinde, büyük bir kısmı Doğu Türkistan’dan gitmiş olan ciddi
boyutlarda bir Uygur diasporası yaşamaktadır.
1979 Sovyet verilere göre, Orta Asya Cumhuriyetlerinde, büyük bir kısmı
Kazakistan’da (148 bin) olmak üzere toplam 211 bin Uygur yaşamaktaydı.110 Çoğu
1969 Çin – Rus anlaşmazlığı sırasında Doğu Türkistan’dan gelen bu Uygurlar, o
dönemde Doğu Türkistan’daki Çin yönetimine karşı çalışmalar yapmak konusunda
107 Henze P, Xinjian and ex Sovyet Central Asia: İmpressions of Chinise Turkistan, kaynak: http://www.ece.ucdavis.edu/-sidick/press/btig11.html. (18.11.1998) 108 Selçuk Çolakoğlu, “Doğu Türkistan Sorunu ve Türkiye”, Türk Dünyası Dergisi, Sayı: 16, Yıl.2000 109 Nabidjan Tursunuv, “Rossiysko – Kitayskiye otnoşeniye i Uygurskaya Karta” (“Çin – Rusya İlişkilerinde Uygur Haritası”), ABD, Waşington, Temmuz 2001, kaynak: www.asiatimes.ru 110 Etnics in USSR, (SSCB’deki Etnik Gruplar), Moskow Novosti Publishing House, 1989,s.75
65
Sovyet yönetimi tarafından teşvik edilmiştir. 2003 yılı Çin verilere göre bu rakam
250 bin civarındadır.111
Yabancı kaynaklara göre yaklaşik 500,000 Uygur, Orta Asya’da ve 150,000
Afganistan, Saudi Arabistan, Türkiye, Doğu Avrupa ve Birleşik Devletler’de
yaşamaktadır.112
Pekin öncelikle sınır güvenliğini artırarak Batı Türkistan’dan bölgeye
yayılabilecek istikrarsızlıkları önlemeye çalıştı. Dış politika alanında ise Orta Asya
Cumhuriyetlerinin istikrarlı ve sağlıklı bir şekilde kalkınması için girişimlerde
bulundu. Bu amaçla yeni bağımsız devletleri tanıma konusunda zaman
kaybetmedi ve bu ülkelerde hemen diplomatik temsilcilikler açtı.
Bu girişimlerin sonuçunda Nisan 1996’da Çin’in Şahghay kentinde Çin,
Rusya, Kazakistan ve Tacıkistan arasında sınır bölgesiyle ilgili olarak güven
artırıcı askeri önlemleri konu alan bir anlaşma imzaladı.
Çin, her yıl muhteşem bir büyüme hızına ulaşan ekonomisiyle ve büyük
askeri gücüyle Batı Türkistan Bölgesi için önemli bir dış unsurudur. Var olan
sınırlandan dolayı Çin’in özellikle Kazakistan ve Kırgızıstan ile olan ticareti oldukça
arttı. Çin’in sadece Kazakistan’la olan ticaret hacmi 1996’da 500 milyar dolara
ulaştı ve bu ticaretin % 90’ı Doğu Türkistan üzerinden gerçekleşti. Doğu
Türkistan’ın Orta Asya ile olan toplam ticareti ise 1996’da 775 milyar dolar
olmuştur. 113
111 Ahat Andican, “Çin Satrancında Orta Asya”, Avrasya Dosyası, Yıl 2006, Cilt 12, Sayı 1,S.14. 112 Abanti Bhattachrya, Conceptualising Uyghur Separatizm in Chinese Nationaliti, Strategic Analysis, Vol.27, No.3, Jul – Sep 2003,s 357 113 Çolakoğlu, Selçuk, .e.a.g. s.22
66
Sadece Kazakistan ve Çin arasındaki ticaret, Türkiye’nin tüm Orta Asya ile
yaptığı ticaretten daha büyüktür.114 Bu gelişmelerin sonuçunda Kazakistan,
Kırgızistan ve Hong Kong Doğu Türkistan’in en önemli ticari ortakları oldu.
Çin’in Batı Türkistan Bölgesinde ticari ilişki içinde olduğu Kırgızistan, Doğu
Türkistan’la uzun bir sınıra sahiptir. İki ülke arasındaki ekonomik ilişkiler çok
gelişmiştir. Kırgızistan’ın her yanını Çin tüketim malları doldurmuştur. Çin
Kırgızistan’ın Narın şehrinde bir serbest ticaret bölgesi kurmuştu.115 Sınırların
açılmasıyla ticari amaçlı sınır turizmi de gelişmiştir. 1992’de yaklaşık 130.000 iş
adamı ve turist Sincan Bölgesini ziyaret etmiştir.
Çin, Doğu Türkistan bölgesinde Uygurların gerçek bir otonom istemesiyle
başlattıkları harekete yabancı bir devletin destek vermesinden endişelenmektedir.
Batı Türkistan Cumhuriyetlerinde yaşayan Uygurlarda sürekli olarak Çin yönetimini
protesto gösterileri düzenliyorlar.
Kazakistan yönetimi Sincan içindeki iki Kazak otonom bölgesinde zor
koşullar altında yaşayan 1,1 milyon Kazakların, Kazakistan’a göç edebilmesi için
Pekin yönetiminden izin istemektedirler. Çinli yetkililer bu izni bugüne kadar
vermemiştir. İlişkilerindeki diğer bir sorun Çin’in Doğu Türkistan bölgesinde
bulunan Lop Nor nükleer deneme sahasında gerçekleştiği nükleer silah
denemelinin etkisinin Kazakistan’a ulaşmasıdır. Bu nedenle kazak yetkilileri sürekli
olarak Çin’den nükleer denemelere son vermesini istemektedir. Lop Nor sitesi
Kazakistan’a sadece 1000 km uzaklıktadır.116
Sovyetler Birliği’nin parçalanmasından sonra Çin, siyasi alandaki lobi
faaliyetlerinden de faydalanarak Batı Türkistan’da bağımsızlıklarını kazanan Türk
114 Gladney D.C., “Rumblings Form the Uyghur” (“Uygur sesi”), Current History, September 1997, s 287 – 290 115 Olgan Bekar, “Çin ve Batı Türkistan”, Avrasya Dosyası, Yaz 1995, cilt: 2, sayı:2 , s.51 116 Olgan Bekar, a.g.m., s.51
67
devletlerinin ve bu ülkelerde bulunan Uygur diasporasının Doğu Türkistan’daki
istiklal mücadelesine destek vermelerini engelleyecek ilişkiler içine girmiştir.
1994 yılında Kazakistan ile Çin Hükümeti arasında imzalanan yeni sınır
anlaşması sonucunda Kazakistan, kendi topraklarındaki Uygur Diaspora’sının
derneklerini kapatmak zorunda kalmıştır. 1996 yılında Nazarbayev (Kazakistan),
Rahmanov (Tacikistan) ve Yeltsin (Rusya) ile yapılan görüşmeler sonucunda,
ortak sınırların korunması ve askeri güçlerden arındırılması, emniyetin sağlanması
ile ilgili yapılan anlaşma buna örnek teşkil edebilir. Böylece bu ülkelerin, Doğu
Türkistan meselesinde Çin politikasına uygun hareket etmeleri de garanti altına
alınmıştır.
26 Nisan 1996 tarihinde Çin’in sanayi kenti olan Şanghay’da Rusya, Çin ve
Orta Asya devletlerinden Çin’le sınırı olan Kazakistan, Kırgızistan, Tacikistan
devletleri arasında düzenlenen ilk zirvede ortak olarak “Sınır Bölgelerinde Askeri
Alanda Güvenliği Güçlendirmeye İlişkin Anlaşma”yı imzalamışlardır. Bu
anlaşmaya göre, sınır bölgesine yerleştirilen kuvvetler karşılıklı saldıramazlar;
taraflar karşı tarafa yönelik askeri tatbikat yapamazlar; askeri tatbikatların boyutu,
alanı ve sayısını sınırlandıracaklardır, taraflar sınır bölgesine yakın 100 km.
mesafedeki askeri hareketler dahil, önemli durumları birbirine rapor edeceklerdir;
taraflar sınır bölgerlerinin askeri kuvvetleri ve sınır muhafaza ordusu arasında
dostane ilişkileri geliştirileceklerdir. Bu anlaşmanın esas hedefi ise, beş ülkenin
sınır bölgelerinin barış, istikrar ve güvenliğini sağlamaktır.117
Bölgede etnik bölücülük, radikal dincilik, terörizm, silah kaçakçılığı, ticarette
kaçakçılık, uyuşturucu ticaret gibi eylemlere karşi ortak hareket edecekler ve
birbirine destek vereceklerdir. Aynı zamanda Çin, Şanghay Beşliği’nde yer alan
Kazakistan, Kırgızistan ve Tacikistan ile sınır ötesi suç işleme ve iade anlaşması
yapmıştır. Bunu Türk Cümhuriyetleri’nde yaşayan ve bağımsızlık isteyen Doğu
Türkistanlılara yönelik olduğu açıktır.118
117 Dr. Nuraniye Hidayet Ekrem, “Çin Halk Cumhuriyeti Diş Politikası (1950 - 2000))” Avrasya Stratejik Araştırmalar Merkezi Yayınları, Ankara 2003, s.150 118 Dr. Nuraniye Hidayet Ekrem, a.g.e., s.155
68
Şanghay Örgütü toplantıları ve toplantılar sonucunda imzalanan anlaşmalar,
Çin’in Orta Asya Cumhuriyetleri üzerinde gittikçe artan nüfuzunun çok açık bir
göstergesidir. Yapılan anlaşmalarda ekonomik işbirliğinin yanı sıra ‘etnik
bölücülük’ ve ‘radikal dinciliğe’ karşı ortak hareket etme gibi maddeler de yer
almaktadır. Bütün bu anlaşmalar sayesinde uluslararası kuruluşların itirazlarına
rağmen birçok Doğu Türkistanlı Çin’e iade edilmiştir.
Kırgızistan’da üç Uygur gencinin 12 Mart 2001 tarihinde idam cezasına
çarptırılması, Çin’in siyasi gücünün etkisinin Orta Asya devletlerinde de açıkça
görülebildiğini göstermektedir.
Pekin Orta Asya ile olan ilişkileri pekiştirmek için Büyük İpek Yolu projesi
ortaya attı. Çin’in Orta Asya vasıtasıyla doğrudan Avrupa ve Orta Doğu’ya
bağlayacak olan bu proje gerçekleşirse Çin için büyük açılım olacaktı. Ayrıca
1990’da Orta Asya’da açılan Trans – Avrasya demiryoluna 1992’de Alma – Ata –
Urumçi bağlantısı yapılarak Doğu ve Batı Türkista arasında düzenli bir ulaşim
sağlanmaya başlandı.
Çin’in 21. Yuzyılda super ülke olması için enerji desteğine ihtiyaci vardır.
Halihazarda Çin, Orta Asya ülkelerinin en önemli ticaret ortağıdır. Başbakanlık Çin
Rejim Sistemini Araştırma Ensititüsü’nün uzman Zhou Lan’ın “Orta Asya ve
Rusya’nın Ekonomik Durumu ve Çin ile Olan Ticareti” konulu araştırmasında,
bölgedeki ekonomi ile politikanın ilişkini açıklarken: “Çin ve Orta Asya ile olan ticari
ve ekonomik ilişkisinde sadece ticarette yoğunlaşıldığını, teknolojik işbirliği
konularında ise gelişmenin çok az olduğunu bilirterek, Orta Asya ülkelerinin,
maden, petrol, doğal gaz, tarım ve hayvncılık işletmelerinde geniş capta Çin ile
işbirliği yapma isteği olduğunu ifade etmiştir. Sincan, Çin ve Orta Asya trafiğinin
önemli noktasındadır. Çin’in iç bölgelerindeki firmaların Orta Asya pazarını açma
konusunda Sincan stratejik konuma sahiptir. Bu özel konumun, Çin’in iç bölgeleri
69
ile sınır bölgedeki ticari ve ekonomik kalkınmasında fevkalede önemli rölü
vardır”119
Çin’in hem Orta Asya’dan ayıran, hem de birleştren konuma sahip olan
Sincan Bölgesi, bu konumu bağlamında stratejik önem taşımaktadır. Orta Asya’da
uygurlar yaşadığı gibi, Sincan Uygur Özerk Bölgesinde da Kazak, Kırgız, Özbek,
Tatar ve Tacık yaşamaktadır.
Böylece bir coğrafyanın patansiyal olarak etnik, dini ve teritoryal çatışmalara
içkin olduğu kuşkusuzdur.120 Çin’in Doğu Türkistan’a önem vermesinin ve Doğu
Turkistan’la milli, dini ve tarihsel ortak noktaları paylaşan Orta Asya Türk
Cumhuriyetleriyle sıkı diplomatik ilişkiler tesis etmesinin arkasında yatan nedenler,
bu bağlamda daha iyi anlaşmaktadır.
3.2. Doğu Türkistan’ın Bağımsızlık Mücadeleler 3.2.1. Bağımsızlık Mücadeleleri
Sincan’daki Çin askeri varlığı nedeniyle örgürlü ve organize bir siyasi
mücadele ister istemez gizli olmuştur,121 ancak Türkler kendi kültürel farklılıklarını
açıkça ifade ettikleri için etnik kimliklerini muhafaza etmişlerdir.
200 yıldan bu yana Sincan’da yaşayan Türkler, bağamsız olmak için sürekli
mücadele etmiş ve bağamsız devletler kurmalarına rağmen (Yakub Bek Devleti,
1933 Şarkı Türkistan İslam Cumhuriyeti, 1944’teki Doğu Türkistan Cumhuriyeti) bu
devletler kısa ömürlü olmuş nihai başarı kazanamamışlardır. Çin Hukümetleri tarih
boyunca Doğu Türkistan’ın bağımsızlık faaliyetlerini şiddetle bastırmıştır. Bunların
sebebi de bölgenin fevkalede stratejik konumudur.122
119 Dr. Nuraniye Hidayet Ekrem, a.g.e., s149 120 Erkin Ekrem, “Çin’in Türkistan Politikası: Şanghay Beşliğinden, Şanghay İşbirliği Örgütüne”, Stratejik Analiz, Cilt:2, Sayı:16, Ağustos 2001, s.73 121 Gizli siyasi mücadele ile ilgili çok az rapar vardır ve çoğu bilgide ya muhacır destekçilerden ya da bu mücadelenin bastırılması hususunda Çin politikacıların demeçleri ve beyanatlarından anlam çıkarma yoluyla gelmektedir, Michel Dillon, Xinjiang Çin OrtaAsya’sında Etnik Ayrımcılık ve Kontrol, Departman of East Asian Studies, University of Durham, Durham 1995, s.32 122 Yucel Hacaloğlu “Doğu Türkistan ve Türk kültürü” Türk Ocakları, Ankara Şubesi Yayınları, 2002 Ankara,s21
70
Yurt içinde şiddet uygulayan ve yurtdışında ise siyaset yolunu tercih eden
Pekin Hükümetine göre, “Uygur Bölücüler”, bölgenin problemlerini dünya
gündemine taşiyabilmişlerdir. Pekin Hükümeti asıl halk Müslüman olduğu için,
yaptiği faaliyetlere “İslam Bölücü Teroristler ” adını verirken, Türk olduğu için de
bağımsızlık faaliyetlerine “Pantürkist Bölücüler” adını takmıştır.123
Doğu Turkistan’dakı bağamzıslık mucadelesinin özellikle 1990 yıllardan
sonra alevlendirilmişti ve bunun pek cok sebebleri olmakla beraber önemli
sebeblerini şu şekilde sıralamak mumkün:
1. Çin yönetimin Sincan’dakı siyasi baskı, ekonomik somürü, kültürel
eritme, ekolojik tahribat ve irki aşağlama siyaseti tahammül edilemez bir hal
almıştır,
2. Doğu Türkistan Türkleri bugün, uzun vadede ya Çin yönetiminin
Çinlileştirme siyasetinin bir kurbanı olup tarih sahnesinde sessizce silinme,
ya da milli ve dini benliğini koruyabilmek için kahramanca ölme gibi bir tercih
ile karşi karşiya bırakılmıştır,
3. Orta Asya Türk Cumhuriyetlerin’deki soydaşlarının bağımsızlıklarına
kavuşması, Doğu Türkistan Türklerinin bağımsız yaşama arzusunu daha da
kamçılamıştır.124
1991’de Sovyetler Birliğin dağılması ve beş bağımsız Orta Asya devletlerin
ortaya çıkması, Çin’deki Uygur, Tibet ve Moğol milliyetçilerini bağamsızlık
konusunda cesaretlendirdi. Tüm bu sebepler Sincan’ı, her an patlamaya hazır bir
borut fıçısı durumuna getirmişti. Orta Asya’da oluşan bu yeni denge Çin’i bölgeye
ve bölgeyle her yönüyle bağlantısı olan Sincan Bölge’sine yönelik yeni bir politika
uygulamaya sevk etmiştir. Pekin, iç politikasını daha da etkin haline gitirerek ve
bölge ekonomisini kalkındırarak Doğu Türkistan sorununu yatıştırmaya çalışırken,
dış politikasında ise Orta Asya Türk Cumhuriyetleri ve Türkiye’ye yönelik bir dizi
strateji geliştirmiştir. Pekin, Sincan’ı kontrol altına almak için, Şanghay İşbirliği
123 Dr. Nuraniye Hidayet Ekrem, a.g.e., s.111 124 Erkin Alptekin, “Doğu Türkistan Türklerinin Bağımsızlık Mücadelesi”, Yeni Türkiye, 1997,16 s. 1386
71
Örgütü çerçevesinde güvenliğini artırmaya çalışmiş ve Türkiye ile siyasi ilişkilerini
geliştirmek için çaba sarfetmiştir.125
Nitekim 1991 yılından beri Doğu Türkistan’ın pek çok il ve ilçelerinde Çin
aleyhtarı gösteriler, silahlı ayaklanmalar ve hatta bombalama olayları patlak
vermiştir.
Sincan’da yaşayan Türk halkın Çin hükümetin yapılan baskılara karşı ortaya
cıkan olaylardan biri Barin olayıdır. Barın’ın asıl adı Kona Korgan olup, Kaşgar’ın
Aktu nahiyesine bağlı, 19.650 nüfüslü bir ilçedir. Bu ilçede yoğunluklu olarak
Uygur ve Kırgız Türkleri yaşıyor. 5 Nisan 1990 tarihinde bu ilçede Barin Olayı,
yani Çin Komunist Partisi’nin diliyle “Barın Bölücü Silahlı Ayaklanması” patlak
verdi. Doğu Türkistan İslam Partisi’nin mücahitleri cıhat ilan ederek Çin askerlerine
karşı savaşmıştır. Bunların büyük bir bölümü çarpışmalarda şehit olmuş; binlerce
Müslüman Türk tutuklanmıştır. Barın Ayaklanması olarak isimlendirilen bu olay Çin
Hükümetini derinden sarsmıştır.
Bu olayla ilgili Uygur Özerk Bölgesi Komunist Partisi Başkanı Song Hen
Liyang yabancı basına şöyle açıklanmada bulunmuştur: “Barın İlçesinde patlak
veren bölücü Silahlı ayaklanma bir gurup bölücüler tarafından teşkilli, planlı ve
maksatlı bir şekilde düzenlenmiş silahlı bir ayaklanmadır. Bunların amacı: Çin
Komunist Partisini devirip, Doğu Türkistan Cumhuriyeti’ni kurmaktır.”126
1992 yılının Aralık ayında dünyanın dört bir yanından gelen Doğu Türkistanlı
Muhacirlerinin Temsilcileri Sosyal ve Kültürel Kuruluşlarının başkanları ile ileri
gelenleri İstanbul’da bir araya gelerek üç gün süren “Doğu Türkistan Milli
Kurultayı”nı düzenlemişlerdir. Doğu Türkistan Müslümanlarının temsilcileri, Doğu
Türkistan halkının fiziki ve kültürel varlığını, milli kimliğini imhayı hedef alan
uygulamaların insanlığa, dünya barışına ve milletlerarası dostluk ve işbirliği
ilkesine karşı işlenmekte olan ağır bir insanlık suçu olduğunu bütün dünyaya ilan
etmişlerdir. Milli Kurultay ayrıca, Doğu Türkistan’ın yeniden bağımsız bir devlet
olarak doğuşu için gerekli politikaları tespit ve kabul etmiştir. Ancak, özellikle 90’lı
125 Erkin Ekrem , “Çin’in Doğu Türkistan Bağımsızlık Hareketine Yönelik Politikası: 11 Eylül öncesi ve sonrası” , Stratejik Analiz, Sayı: 20, Aralık 2001, s. 74 – 75 126 Mustafa Kahramanyol, “Yakın Tarihimizde Türkler’e Karşı İşlenenkatlıam Ve Sürgünler”. Ekip grafik baskı., Ankara 2005 s.156
72
yılların ortalarından itibaren mücadele tarzının yavaş yavaş biçim değiştirdiği
görülecektir.
16 Mart 1992 tarihinde mücahitler, Kargalık ilçesinin Hindistan sınır
bölgesinde Çin işgal ordusu ile silahlı çatışmaya girişmişler ve yakalanarak şehit
edilmişlerdir. Aynı yıl, Kuçar ve Kumul bölgelerinde köprüler ve demiryolları
patlatılarak havaya uçurulmuştur. 1993 yılında Kaşgar, Hoten ve Kumul gibi
bölgelerde onlarca patlama ve sabotaj olayları meydana gelmiştir. 11 Ağustos
1993 tarihinde Kaşgar’da Çin işgal ordusuna mensup beş subay vurularak
öldürülmüştür. Temmuz 1994’te Aksu şehir merkezinde hükümete ait üç bina aynı
anda havaya uçurulmuştur. 7 Temmuz 1995 tarihinde Hoten şehir merkezinde 10
binden fazla Müslüman Türk Cuma namazından sonra tutuklanan cami imam
hatibinin salıverilmesi isteği ile gösteri düzenlemiştir. Gösteriye katılan kalabalık,
Vilayet Komünist Partisi ile Emniyet Müdürlüğü binalarına saldırmıştır.
27 Eylül 1995’te Kaşgar şehrinde binlerce insan, haksız yere açık Halk
Mahkemesi’nce idama mahküm edilen Müslüman Türk gençlerinin cezalarının
indirilmesi isteği ile gösteriler yapmış ve Çin işgal güçleri ile çatışmaya girmişlerdir.
3 Nisan 1996 tarihinde Hoten vilayetine bağlı Çirye ilçesinde zorunlu kürtaj
politikası yoluyla Müslüman Türklerin nüfusunun azaltılması ile görevli sözde
Planlı Doğum Kontrol İdaresi binası ateşe verilmiştir. Urumçi ve Kaşgar gibi büyük
şehirlerde mücahitler, Çin İşgal Kuvvetleri ile silahlı çatışmaya girişmiş ve onlarca
işgalci asker öldürülmüştür. Kaşgar şehrindeki tarihi Eyidgah Camii’nin imam
hatibi “vatan haini ve işbirlikçi” Harun bıçaklanarak ağır yaralanmıştır. Kaşgar,
Aksu ve Hoten vilayetlerinden silahlı mücahit timleri, Taklamakan’daki Çin nükleer
tesislerine saldırılar düzenlemiştir. Doğu Türkistan direniş tarihinin en son ve belki
de en çarpıcı olayı, Gulca Ayaklanması olarak isimlendirilmektedir. 5 Şubat 1997
tarihinde, Kadir Gecesi münasebetiyle ibadetlerini yerine getiren bir grup kadın ve
çocuğun tutuklanmasının ardından mahalle halkının, tutuklananların serbest
bırakılmasını istemesine rağmen birkaç tutuklunun öldürülmesi, adeta dinamiti
ateşleyen kıvılcım rolünü oynamıştır. Olaylar bir anda ayaklanmaya dönüşmüş ve
ayaklanmalar kısa sürede geniş bir alana yayılmıştır. Çatışmalar sonucunda Çin
işgal ordusuna mensup 200’den fazla asker öldürülürken tutuklanan 300’den fazla
Müslüman Türk genci de, üzerlerine soğuk su sıkılarak - 30C soğukta bekletilmiş
73
ve dondurularak vahşi bir şekilde öldürülmüştür. Bu olaylarda üç binden fazla
Müslüman genç tutuklanmıştır. Yaklaşık 1600 kişiden de halen haber
alınamamıştır. Bunların Çinli işgalciler tarafından gizlice öldürülmesinden endişe
edilmektedir.
Avustralya’nın “The United Chinese Times” adlı gazetenin 20 Haziran 1996
tarihli sayısında yayınlanan haberine göre, Nisan ve Mayıs 1996 tarihleri arasında
Sincan’ın 15 il ve ilçesinde 45 silahlı ayaklanma patlak vermiş, söz konusu
ayaklanmalara 65 bin Doğu Türkistanlı katılmış ve çıkan çatışmalar sırasında
1000 den fazla kişi ölmüştü.127
Bağımsızlık bir yana, Çin yönetiminin sırf insanca yaşama hakkı için
mücadele eden Doğu Türkistanlılara karşı yürütmekte olan keyfi tutuklama,
işkence ve idam cezaları Sincan’daki ayaklanmaları daha da alevlendirmektedir.
Örneğin Uluslararası Af Örgütü’nün, Çin yönetiminin Doğu Türkistan’daki
uygulamalarına ilişkin 1999 yılına ait 92 sayfalık raporu, Doğu Türkistan’da
sistematik olarak insan hakları ihlallerinin işlendiğini bildirmektedir. Rapor, Çin
yönetiminin batı bölgesindeki “İslamcı bölücülüğü” yok etme gerekçesi ile
Müslüman azınlık üyelerini sistematik olarak idama, işkenceye ve tutuklamalara
maruz bıraktığını belirtmektedir.128
Türkiye, Ortadoğu, Batılı ülkeler ve Orta Asya Devletlerinden Kazakistan,
Özbekistan ve Kırgızistan’a yerleşen Uygurlar aktivitelerini yeniden
canlandırmıştır. “Bağımsız Devletler Topluluğu (BDT) Uluslararası Uygur Birliği”
Sincan’daki Uygurların hür – irade ve insan haklarını korumak amacıyla, 1992
başlarında Almatı’da kurulmuştur. Kazakistan’daki Nevada Semipalatinsk
Hareketi, Lop – Nor’daki nükleer denemelere karşi düşünceleri harekete geçirmek
için ayrı bir bölüme sahiptir. Kırgızistan’da Haziran 1992’de kurulan yeni Uygur
Partisi “Özgür bir Uyguristan İçin”, Doğu Türkistan Bağımsız Devleti’nin kurulması
127 Erkin Alptekin, “Doğu Türkistan Türklerinin Bağımsızlık Mücadelesi” Yeni Türkiye, 1997, sayı: 16, s.1386 128 Doğu Türkistan 1999 İnsan Hakları İhlalleri Raporu, http://www.doguturkistan.net/ih/rapor99.html.
74
amaçlamaktaydı. Ayrıca, Uygurca yayınlanan, Uygur Awazi (Uygur’un Sesi) gibi
bazı gazeteler, Alma – Ata’da yayınlanmaktadır.129
Nisan 1992’de Uygur Kurtuluş Partisi Kazakistan Alma – Ata’da Adalet
Bakanlığına yasal siyasi bir parti olarak kayıt oldu. Örgüt Kasım 1991’de
Sincan’daki insan hakları ile ilgili olarak Birleşmiş Milletlerden yardım talebinde
bulundu.130
Münih’te (Almanya), İsa Alptekin’in oğlu Erkin Alptekin tarafından, Ocak
1991’de, “Doğu Türkistan Kültür ve Sosyal Derneği” kurulmuştur. Bu dernek Doğu
Türkistan Bilgileri Dergisini yayinlamaktadır. 1990’in Şubat başlarında Erkin
Alptekin, diğer ülkelerde birlikte Tibet ve Doğu Türkistan ‘in hür – irade hakkını
arayan “Temsil Edilmayan Ülkeler ve Halklar Organizasyonu”nun (UNPO) başkan
yardımcısı olmuştur.131
1947 – 1949 tarihlerindeki Sincan Eyaleti Hükümetinin Genel Sekreteri olan
İsa Yusuf Alptekin İstanbul’da sürgün yaşiyordu. Ve Doğu Türkistan bağımsızlık
faaliyetini sürdürmüştü. 1995 yılı Aralık ayında İstanbul’da vefat etmiştir. ÇHC
resmi haber ajansı Alptekinin ölümünü “Komünist Çin’in Düşmani Öldü” başlığıyla
çok önemli bir haber olarak dünya kamuoyuna duyurmuştur.132
İsa Yusuf Alptekin’den sonra Türkiye’de İsmail Cengiz, Hızırbek Gayretullah
ve M. Rıza Bekin, Almanya’da Erkin Alptekin, Dolkun İsa, Amerika’da Gulamettin
Pahta, Ömer Kanat, Kazakistan’da Kahraman Hocamberdi, Yusuf Muhlisi gibi
şahislar bu davanın uluslararası arenada savunuculuğunu yapmaktadırlar.
Türkiye’de Doğu Türkistan konusunda faaliyet gösteren iki önemli teşkilat
vardır. Bunlar; Doğu Türkistan Vakfı ve Doğu Türkistan Göçmenler Derneğidir.
Ayrıca Doğu Türkistan Dayanışma Derneği ile Kayseri vilayetinde Doğu Türkistan
Kültür ve Dayanışma Derneği’de bulunmaktadır. Bu kuruluşların dışında 1995
129 K. Warikoo, “Sincan’da Etnik – Dinsel Uyanış”, Avrasya Etüdleri, Cilt 2, Sayı 4, Kış 1995/1996 s.36 130 Michel Dillon, “Xinjiang Çin Orta Asya’sında Etnik Ayrımcılık ve Kontrol”, Departman of East Asian Studies, University of Durham, Durham 1995, s.39 131 K. Warikoo, “Sincan’da Etnik – Dinsel Uyanış”, Avrasya Etüdleri, Cilt2, Sayı 4, Kış 1995/1996 s.36 132 “Doğu Türkistan Öksüz Kaldı”, Aksion, 23 – 29 Aralık, 1995, s. 46 – 47
75
yılında kurulan Avrasya Türk Federasyonu da öncelikli olarak Doğu Türkistan ve
Irak’ta yaşayan Türklerin sorunlarını dile getirmektedir.
3.2.2. 11 Eylül Terörist Saldırısı Bağlamında Doğu Türkistan
Bağımsızlık Mücadelesinin Durumu 11 Eylül 2001 tarihinde Amerika Birleşik Devletleri’ne karşi düzenlenen
terorist saldırısı, dünyadaki pek çok dengeyi değiştirecek yeni bir stratejik
düzenlemeyi de beraberinde getirmiştir. Ancak bazı ülkeler, bu durumu istismar
ederek, kendi çıkarları doğrultusunda kullanmaya niyetlendiler. Bunların başında
Çin geliyordu. Çin 11 Eylül ve sonrasını bahane ederek Sincan Özerk
Bölgesindeki baskı kampanyasını iyice hızlandırmış bulunmaktadır.133
Çin, Doğu Türkistan Türklerin milli benliğini, dini inançlarını koruma ve hak
arama mücadelesini terörizm olarak gösterme telaşi ve gayreti içinde; ABD’nin
uluslararası terörizme karşı başlattığı global mücadeleyi istismar ederek kendi
çıkarları doğrultusunda kullanma çabasına girmiştir.
Çin Yönetimi, 18 Eylül 2001 tarihinde yayınladığı bir bildiri ile de; Doğu
Türkistan’daki İslamci teröristlere karşi Batı dünyası ile işbirliği yapmak istediğini
ilan etmiş ve kendilerinin de terörizm kurbanı olduğunu vurgulamıştır.134 Ayrıca
Çin, ABD’ye destek vermek amacıyla Afganistan – Çin sınırını kapatmış,
iki ülkenin Taliban ile ilgili istihbarat çalışmalarında işbirliği yapacakları
duyurulmuştur. Çin geçmişte ABD’nin askeri operasyonlarına karşı çıkarken bu
kez destek vermiştir. Bunun sebebi dünya sahnede daha etkili olmak, ABD ile
133 Emin, İsmail M., “Değişen Dünya Stratejisinde Doğu Türkistan”, Yüksek Lisans Tezi, s 186, Ankara – 2003. 134 Çin Dişişleri Bakanlığı web sitesi, http// www.fmprc.gov.cn/chn/18109.html ( Metin Önel, “Çin Etnik Politikaları Çerçevesinde Doğu Türkistan Sorunu”, s.105)
76
bozulan ilişkileri iyileştirmek, Orta Asya’daki etkinliğinin devamını sağlamak ve en
önemlisi Doğu Türkistan sorununa kökten çözüm getirmek istemesidir.135
11 Eylül 2001 tarihinden sonra aniden Doğu Türkistan’da “terörizm”i
keşfeden Çinli yetkililer, Uygurları dünya çapında terörist ilan eden bir kampanya
başlatmışlardır. On binlerce Doğu Türkistanlı gözaltına alınmakta ve adil olmayan
gizli yargılamalar neticesinde yüzlercesi idam edilmektedir.136
Bu cerçevede Çin, Sincan – Uygur Özerk Bölgesinde ayrılıkcı diye nitelediği
Doğu Türkistanlılara karşı mücadelede uluslar arası yardım çağrısında
bulunmuştur. Çin Dişişleri Bakanlığı Sözcusu Sun Yuxi , “Doğu Türkistan’ı kurmak
isteyen militanların aynı zamanda uluslararsı terör gruplarıyla bağlantısı olduğunu
iddia etmiştir.137
Doğu Türkistan bölgesinde gerçekleştirdiği sistemli tutuklamalar, işkence ve
idamları dünya kamuoyuna duyurmak istemeyen Çin yönetimi, bir yandan bu
uygulamaları için meşruiyet aramaktadır. ABD’yi Afganistan ve Irak işgallerinde
destekleyen Çin, “bölücü” ve “terörist” olarak adlandırdığı grup veya kişilere karşı
yürüttüğü “mücadele” için yine ABD ve Rusya gibi terörle mücadeleyi kendine
misyon edinmiş diğer büyük güçlerden destek talep etmektedir.
Fakat tüm bunlara rağmen Çin istediği politikayı oturtamamıştı ve ABD’den
beklediği desteği alamadığı gibi uluslararası platformda konu ile ilgili olarak
eleştiriler almiştir. 19 Ekim 2001’de APEC toplantısı için Çin’e giden ABD başkanı;
yaptığı toplantıda, “Biz birçok alanda müzakereler yaptık. Terörizme karşı savaş
kesinlikle azınlıklara karşı bir darbe vurma bahanesi olmamalıdır gibi konuları da
135 Erkin Ekrem, “ABD’deki Terör Saldırısı Sonrası Çin’in Tutumu”, Stratejik Analiz Dergisi, Ekim 2001 136 Seyit Tümtürk, ”Dünya İnsan Hakları Günü Dolayısıyla Basın Bildirisi”, Gökbayrak Dergisi, Doğu Türkistan Kültür ve Dayanışma Derneği Yayını, Yıl: 11, Sayı: 62, Kasım – Aralık 2004
137 Çin de Türkistan için sıraya girdi! Milliyet 12.10.2001
77
müzakere ettik” açiklaması ile Çin Hükümeti’ni üstü kapalı bir şekilde uyararak,
Doğu Türkistan politikasını eleştirmistir.138
Merkezi Londra’da bulunan Uluslararası Af Örgütü (UAAÖ), Nisan 1999'da
ve Mart 2002'de yayınladığı iki geniş kapsamlı rapor da dahil olmak üzere 1990'
lardan itibaren bölgeye ilişkin kaygıları konusunda çok sayıda rapor
yayınlamıştır.139
UAAÖ raporunda, “Amerika’daki 11 Eylül saldırılarından itibaren, Çin
hükümeti, bölgedeki siyasi ve dini ayrılıkçılara karşi önlemleri artırırken
anti – terörizmi bahane olarak kullanmaktadır” denilmektedir. Çin’in Kuzey
batısındaki Uygur Özerk Bölgesi’nde son üç yılda, on binlerce insanın
anti – terörizm politika gerekçesi ile gözaltına alındığı da rapor edilmektedir.140
Uluslararası Af Örgütü, Sincan Uygur Özerk Bölgesi de dahil olmak üzere
Çin'in bütününde yıllık olarak bu tür vakaları belgeleyen raporlar yayınlamıştır.
2002'ye kadar ölüm cezaları ve infazlar SUÖB'deki – Çin'de insanların siyasi
suçlar yüzünden ölüm cezasına çarptırıldığı tek yerdir medya organlarında düzenli
olarak yer almaktaydı.141 Ama şimdi, ölüm cezaları ve infazlar bölgedeki resmi
medyada ancak nadiren duyuruluyor, bunun nedeni de, öyle görünüyor ki
138 Erkin Ekrem, “Çin’in Doğu Türkistan Bağımsızlık Hareketine Yönelik Politikası”, Stratejik Analiz Dergisi, Ocak 2002, s.86 139 Bkz. Amnesty International, People's Republic of China: Gross Violations of Human Rights in the Xinjiang Uighur Autonomous Region (Uluslararası Af Örgütü , Çin Halk Cumhuriyeti: Sincan Uygur Özerk Bölgesi'nde Ciddi İnsan Hakları İhlalleri), Nisan 1999 (ASA 17/19/99) ve People's Republic of China: China's anti-terrorism legislation and repression in the Xinjiang Uighur Autonomous Region (Çin Halk Cumhuriyeti: Çin'de Terörle Mücadele Yasası ve Sincan Uygur Özerk Bölgesinde Baskılar), Mart 2002 (ASA 17/10/2002). 140 Dr.Nuraniye H.Ekrem, “Uluslararası Af Örgütü’nün Yeni Çin Raporu ve Uygurlar”, Stratejik Analız Dergisi, Ağustos 2004 141 Bkz. Amnesty International, People's Republic of China: Executed "according to law"? The death penalty in China (Uluslararası Af Örgütü, Çin Halk Cumhuriyeti: "Yasaya göre" İnfaz mı? Çin'de ölüm cezası), 17 Mart 2004 (ASA 17.03.2004).
78
yetkililerin bu tür vakalar konusunda uluslararası toplumun dile getirdiği endişelere
karşı daha duyarlı hale gelmiş olmasıdır.
Amerika’nın Küba’daki Guantanamo üssünde hala yüzlerce terörist zanlısı
bulunuyor. Bunlar arasında 2 yıl önce Afganistan savaşı sırasında yakalanmış Çin
vatandaşı, 22 Uygur da var. Pekin Hükümeti bu kişileri sorguya çekmek istemiş bu
olmayınca iadelerini talep etmişti.
Amerika Dışişleri Bakanı Colin Powell, yaptığı açıklamada, Uygurların
yakında serbest bırakılacağını söylemiş, ancak Çin’e iadelerinin söz konusu
olmadığını vurgulamıştı. Nedeni ise uluslararası insan hakları kuruluşlarının,
Uygurların Çin’e gönderilmeleri halinde işkenceye maruz kalacaklarını
savunmaları.142
Eylül 2003'te sürgündeki Uygur kaynakları, Mart 2002 tarihinden itibaren
Sincan Uygur Özerk Bölge’sin çeşitli şehirlerinde bağımsızlığı geliştirdiğine
inanılan Uygur kitaplarına ve öteki medya araçlarına el koymayı ya da bunları
yakmayı amaçlayan güvenlik operasyonları kapsamında on binlerce kişinin
"ayrılıkçı" ya da "terörist" oldukları iddiasıyla gözaltına alındığını bildirdi.143
Aynı kaynaklar, Nisan ile Ağustos 2002 tarihleri arasında sadece Kaşgar'da, resmi
olmayan İslami faaliyetleri hedef alan bir güvenlik operasyonu sırasında tahmini
olarak 5.000 kişinin gözaltına alındığını da belirtti. Bildirildiğine göre bu kişilerin
yaklaşık 150'sinin ölüm cezaları infaz edildi.144 Uluslararası Af Örgütü bu rakamları
doğrulatmayı başaramadı.
142 ABD – Çin Arasında “Uygur” Gerginliği, Kaynak : http://www.voanews.com/turkish/archive/2004-08/a-2004-08-17-2-1.cfm, 17.08.2004 143 Bkz. East Turkistan: Genocide, prison, torture and linguacide in the name of 'Anti –Terrorism' (Doğu Türkistan : 'Terörle Mücadele' adı altında soykırım, cezaevi, işkence ve dil kırımı, ETIC Report 2003, kaynak: http://www.uygur.org/enorg/h_rights/report_2003 .html 144 Doğu Türkistan İnsan Hakları Sorunları, Mart 2002 – Ağustos 2003, ETIC, internet adresi http:/ /www.uygur.org/china/et/2004/0213.htm.
79
Çin Kamu Güvenliği Bakanlığı 15 Aralık 2003 tarihinde "Doğu Türkistan
teröristleri" ve yurt dışındaki "terörist örgütler"in bir listesini yayınladı.145 Bu listede
dört örgüt adı vardı: Doğu Türkistan'ın Kurtuluşu Örgütü (ETLO), Doğu Türkistan
İslam Hareketi (ETİM), Dünya Uygur Gençlik Kongresi (WUYC) ve Doğu Türkistan
Enformasyon Merkezi (ETIC), ayrıca bu gruplara mensup on bir kişi: Hasan
Mahsum, Muhammetemin Hazret, Dolkun İsa, Abdücelil Karakaş, Abdükadir
Yapukuan, Abdümicit Muhammetkelim, Abdula Karyacı, Ablimit Tursun,
Hüdaberdi Haşerbik, Yasin Muhammat ve Atahan Abuduhani. Liste yayınlandığı
sırada Çinli yetkililer diğer devletlere, bu kişileri yakalamak ve Çin'e teslim etmek
için uluslararası bir hareket başlatılması çağrısında bulundu.
Resmi Çin basınında, listede yer alan kişiler tarafından gerçekleştirildiği iddia
edilen "terörist" olayların ayrıntılarına dair yorumlar görüldü. Daha önceki tarza
uygun olarak bu bilgiler de doğrulanmamıştı ve bu iddiaları destekleyecek hiç bir
güvenilir kanıt sağlanmıyordu. Tam tersine, "kanıtlar"ın büyük çoğunluğu başka
kişilerden sorgu altında alınmışa benziyordu. Çin'de polisin özellikle gözaltına
alınan zanlılardan "itiraf" elde etmek amacıyla sürekli ve yaygın işkence ve kötü
muamele yapması göz önünde bulundurulduğunda, Uluslararası Af Örgütü bu
şekilde elde edilen her tür "kanıt"ın derin bir kuşkuyla karşılanması gerektiğine
inanmaktadır.146
Uluslararası Af Örgütü’nün yeni raporuna göre Çin; “terörle mücadele” adı
altında Uygur toplumunun haklarını uzun süredir baskı altında tutuyor. Birçok
Uygur komşu ülkelere kaçmakta, ancak kaçanların büyük bir kısmı işkence ve
ölüm cezası ile karşı karşıya oldukları Çin’e geri gönderilmektedir.
145 "Combating terrorism, we have no choice," ("Terörizmle Mücadelede Başka Seçeneğimiz Yok") People's Daily, 16 Aralık 2003, kaynak: http://english1.peopledaily.com.cn/200312/18/eng20031218_130652.shtml. 146 Çin'deki işkencenin kapsamı ve niteliği konusunda daha fazla bilgi için bkz. Amnesty International, People's Republic of China: Torture – a growing scourge in China – time for action (Uluslararası Af Örgütü, Çin Halk Cumhuriyeti: İşkence –Çin'de büyüyen bir bela – harekete geçme zamanı), Ocak 2001, ASA 17.04.2001.
80
Uluslararası Af Örgütü, “Çin Uygurlar üzerindeki baskısını “terörizm”le savaş
adına artırdı” dedi. “ABD’ye yapılan 11 Eylül 2001 saldırılarından bu yana Çin
Hükümeti bölgedeki tüm politik ve dini farklılıklara karşı oluşturdukları baskıyı
artırmak için ‘terörizm karşıtlığı’ nı bahane olarak kullanmaktadır.147
Çin Hükümeti şiddeti hiçbir zaman kullanmamış ya da savunmamış olan
düşünce mahkümlarını gözaltında tutmaya devam etmektedir. Bu durum, Çin’in
bölgedeki baskı politikalarının şiddet içeren davranışlar ya da ‘terörizmle’
savaşmanın çok ötesinde olduğunu göstermektedir.
Hükümet aynı zamanda; çoğu Müslüman olan Uygurların dini hakları
üzerindeki kısıtlamalarını artırarak bazı camileri kapatmış, bazı dini okulları ve
uygulamaları da yasaklamıştır. Hem kısıtlamalarını dini, kültürel ve sosyal haklara
da uzatarak “ayırımcı, terörist veya dini fanatik” oldukları şüphesi ile kişileri yıllarca
adil olmayan yargılamalar ertesinde mahkümiyet veya idam cezaları ile karşı
karşıya bırakmış, hem de avukatlar veya aileleri ile görüştürülmeden işkence ve
uzun süreli gözaltında tutmuştur.
Uluslararası Af Örgütü, “Uygur kültürel ve dini kimliğinin bağımsız ifade alanı
var olan baskı düzeyinde tehlikeli bir şekilde daralmaktadır” diye belirtti.
Birçok Uygur, Kırgızistan, Kazakistan, Nepal ve Pakistan gibi komşu ülkelere
kaçmayı seçti. Ancak Çin hükümeti bu ülkelere sığınmacıları geri göndermeleri
yönünde baskı yaptığı için buralarda da güvenlikte değiller. Geri gönderildikleri
zaman ise; işkence, adil olmayan yargılama ve hatta ölüm cezasını içeren ciddi
insan hakları ihlalleri ile karşı karşıya kalmaktalar.
11 Eylül’den önce Doğu Türkistan sorunları ile ilgili olarak dünya
kamuoyundan gelen eleştirilere karşı Çin Hükümeti, sorunun Çin’in iç meselesi
cevap verirken, 11 Eylül’den sonra Doğu Türkistan’daki sorunları; “uluslararası
terörizm”diye Dünya’ya takdim etmektedir. Çin, Sincan Uygur Özerk Bölgrdeki
147 http://www.amnesty.org library/index/engasa170212004
81
yaşadıkları halkın doğal insani haklarını arama mücadelesini, insanca yaşama
isteklerini terörist hareketler olarak gösterme çabasındadır.
11 Eylül’den sonra; Çinin Doğu Türkistan meselesini uluslararsı terörizme
karşı mücadelenin bölgede değişen dengelerden yararlanarak tamamen bitirmek
istediği açiktır. Ancak bu kez Doğu Türkistan sorununun uluslararsı gündeme
oturması ile hayal kırıklığına uğramıştır. Artık, Doğu Türkistan sorunu Çin’in iç
meselesi değil, uluslararası bir meselesidir.
82
Sonuç Çin'in, Doğu Türkistan halkına karşı yaptığı insan hakları ihlallerini ve zulmü
gizlemek için uluslararası arenada öne sürdüğü iddialardan biri, bu bölgenin "Çin
topraklarının bir parçası olduğu", dolayısıyla da Doğu Türkistan'da yaşananların
"Çin'in iç meselesi sayılması gerektiği" iddiasıdır.
Oysa, tarihi kaynaklar bu iddiayı yalanlamaktadır. Bunların başında
Çinlilerin, diğer milletlerden kendilerine karşı yönelen saldırıları engellemek için
inşa ettikleri Çin Seddi gelmektedir. Tarihte ilk defa Çinliler ile bölgede yaşayan
diğer milletler arasındaki resmi sınırı bu set oluşturmuştur. Ve Doğu Türkistan
Çin'in tarihi sınırları olarak kabul edilen bu setin dışında kalmaktadır.
Öte yandan tarih boyunca Çin Seddi ile Hazar Denizi, Sibirya ile İran,
Afganistan, Pakistan, Keşmir ve Tibet sınırları arasında kalan bölgenin adı
Türkistan olmuştur. Bu durum İslam tarihinin ilk kaynaklarında, tarihi İran ve Hint
belgelerinde belirtildiği gibi, pek çok batılı tarihçi de bu konuda hemfikirdir.
Doğu Türkistan’ın ırk, dil, din, örf – adetler ve sosyal yapısı bakımından Çin
milleti ile hiç bir münesebet ve yakınlığı bulunmamaktadır.
Bilinen en eski Rus Türkologlardan Nikita Biçurin: "Hazar Denizi ile Kuh-ı Nur
Dağları arasında bir millet yaşar. Bunlar Türkçe konuşurlar ve İslam dinine
inanırlar. Bu insanlar kendilerini Türk olarak takdim ederler ve onların ülkesi
Türkistan olarak anılır", şeklindeki sözleriyle bu tarihi gerçeğin altını çizmiştir.
Çin'in bölgeyi işgalinin ardından bu topraklara, "yeni kazanılan yer" anlamını
taşıyan,"Xinjiang" (Sincan) adını koyması ise bu tarihi gerçeği değiştirmemektedir.
Şu anda Çin egemenliği altında bulunan Doğu Türkistan’da sürekli
ayaklanmalar söz konusu olmuştur. Çin ise bu ayaklanmaların kanlı bir şekilde
bastırma yoluna gitmiştir.
Çin Yönetimi için Sincan’ın kontrol edilmesi son derece önemli bir konudur.
Pekin’in, Sincan’ın daima Çin’in milli toprakların bir parçası olduğu şeklinde
konuşmasının sebebi, burası maden ve değer kaynakların potansiyel olarak büyük
ölçüde bulunduğu bir yerdir.
83
19. yüzyılın büyük Oyununun merkezi olan Doğu Türkistan, önce Rusya,
İngiltere ve Çin bu bölge için mücadele etmişlerdir, oyuna iştirak etmişti. Çin, Doğu
Türkistan kaybettiği takdirde hem Pekin’nin Orta Asya ve Kafkasya’dan enerji
aktarma yönündeki stratejik planı boşa gidecek, hem de ülke güvenliği tehdit altına
girecektir. Bu bağlamda Doğu Türkistan Çin’in ulusal güvenliği için vazgeçilmez bir
konumdadır.
Bugün, %10 çıvarında büyüyen Çin’in enerji ihtiyacı artacağı için, ileride
Doğu Türkistan petrollerine muhtaç durumdadır.
Pekin hızlı ekonomik reformları sunarak, yoğunlaştırılmış askeri üstünlük ve
Han göçü ile Sincan’ı kontrol etmeye çalışıyor.
Çin Hukümeti, hem kendi kanunlarına, hem de uluslararası kurallara aykırı
tutumunu sürdürmektedir. Tarihi ve kültürel gerçekleri gözardı ederek Doğu
Türkistan halkının idaresine bakmadan diktatörce yönetmesi yüzünden, Çin
Hükümetine inanılması cok zordur. Mançur, Milliyetçi Çin ve Komunist Çin
Hükümeti her zaman aynı sert ve zorba usullerle Doğu Türkistan’ı yönetmişlerdir.
Dünyanın her yerinde geçerli olan demokrasi ve insan hakları Çin’de geçmiyor.
Doğu Türkistan'ın Çin toprağı olduğu yönündeki iddiayı geçersiz kılan çok
açık demografik gerçekler de vardır. Doğu Türkistan nüfus yapısı, dili, dini, sahip
olduğu etnik köken, milli ve manevi birikimi açısından da Çin'den tamamen
bağımsız bir yapı sergilemektedir.
Bu farklılık tarih boyunca korunmuş, Çin işgali altında geçen dönemlerde
de herhangi bir asimilasyon yaşanmamıştır. Bugün yaklaşık 17 milyon nüfusu
olduğu tahmin edilen Doğu Türkistan'ın %54'ünü - %47'si Uygur ve %7'si
Kazaklar olmak üzere- Müslüman nüfus oluşturmaktadır. (Çin'in 1997 yılında
açıkladığı verilere göre belirlenen bu oran, uluslararası organizasyonlar
tarafından, Çin'in bu konuda taraflı bir tutum sergilemesinden dolayı, güvenilir bir
bilgi olarak kabul edilmemektedir.) Müslüman nüfusun büyük çoğunluğunu
oluşturan Uygurlar ise ne dilleri ne etnik kökenleri ne de dinleri açısından
Çinlilerle benzerlik göstermektedir. Uygur alfabesi Arapça harflerden oluşan bir
84
alfabedir, Uygurların dini İslam'dır ve bu halk bin yıldan uzun bir süredir Türk –
İslam inanç ve örfünü yaşamaktadır.
Tüm bu tarihi bilgiler, coğrafi ve sosyolojik gerçekler Doğu Türkistan'ın
Çin'in bir parçası değil, aksine Çin'in tarih boyunca topraklarına katmayı istediği
ayrı bir bölge olduğunu açıkça ortaya koymaktadır. Doğu Türkistan halkı en zor
ve çetin koşullarda dahi Çin idaresini kabullenmemiş, sık sık bağımsızlık
girişimlerinde bulunmuş, gerektiğinde silahlı mücadeleye de başvurmuştur.
Bölgenin sahip olduğu jeo – stratejik ve jeo – ekonomik önemin farkında
olan Çin Yönetimi, Uygur nüfusuna yönelik asimilasyon politikaları ve baskıcı
tutumları, uluslararsı komuoyunun tepkilerine rağmen, özellikle Sovyetler
Birliği’nin dağılmasıyla oluşan yeni siyasi yapılanma sürecine paralel olarak
attırmıştır.
Çin Hükümeti, 11 Eylül olayından sonra, Doğu Türkistan halkın hak arama
girişimlerini uluslararası terörizmin bir parçası olarak ilan etmekten sonra Doğu
Türkistan meselesini Çin’in iç işi olmaktan çıkarıp uluslararası bir mesele haline
girmiştir.
85
Kaynakca ADİL, Hikmet Bey,” Asya'da Beş Türk”, Hazırlayan: Dr. Yusuf Gedikli. Ötüken. 1998, ALBİON, Adam Smith, Uyguristan için Savaşanlar, Yeni Forum, Nisan/Mayıs 1997 ALPTEKİN, İsa Yusuf, “Unutulan Vatan Doğu Türkistan“, Seha Yayıncılık, İstanbul, 1999, ALPTEKİN, İsa Yusuf, “Doğu Türkistan Davası”, Marifet Yayınları, İstanbul 1981 ALPTEKİN, Erkin “Doğu Turkistan Türklerinin Bağımsızlık Mücadelesi”, Yeni Türkiye 1997,16 ALPTEKİN, Erkin, “Tarihi Süreç İçerisinde Uygur Türkleri”, Gökbayrak, yıl:12, sayı:65, Mayıs/Haziran 2005. ALPTEKİN, Erkin, “Uygur Türkleri”, Boğaziçi Yayınevi, İstanbul–1978. ALPTEKİN, Erkin, “Türkiye Cumhuriyetinin Kuruluşunun 75. Yıldönümü ve Doğu Türkistan” Yeni Türkiye Dergesi, Sayı:23 – 24, 1998 AMANOV, Şatlık, “A.B.D Dış Politikası ve İnsan Hakları” (Rusya, Çin Ve İran Örnekleri Bağlamında Konunun Değerlendirilmesi), Yayınlanmış Yüksek Lisans Tezi, İstanbul–2002 AMANOV, Şatlık, “Şanghay İşbirliği Örgütü: Orta Asya’ya yeni Bir Demirperde mi İniyor?”, Gökbayrak Dergisi, Doğu Türkistan Kültür ve Dayanışma Derneği Yayını, yıl: 11, Sayı: 62,Kasım - Aralık 2004 ANDİCAN, A. Ahat, “Cedidizm’den Bağımsızlığa Hariçte Türkistan Mücadelesi”, Emre Yayınları, İstanbul 2003 ANDİCAN, Ahat, “Çin Satrancında Orta Asya”, Avrasya Dosyas,Yıl: 2006 Cilt: 12, Sayı: 1 ARIBOĞAN, Deniz Ülke , “Çin’in Gölgesinde Uzakdoğu Asya” , Bağlam Yayınları, Ankara, 2001 ARMANOĞLU, Fahir, “20. Yüzyıl Siyasi Tarihi”, Alkım Yayınevi. 12 Baskı ATIF, Mehmet, “Kaşgar Tarihî”, Hazırlayanlar: Prof. Dr. Ismail Aka, Vehbi Günay, Cahit Telci. Kırıkkale. 1998, s:296
86
AYTAÇ, Nurrettin Aytaç, “Asya’da Çıkmaz Sokak: doğu Türkistan”, Uluslararsı İlişkilerde Olaylar ve Yorumlar, Yıl:11, Sayı:39, Güz 2000 BARUTCU, Özönder F. Sema, "Doğu Türkistan'da Basın Neşriyatı'nın Edebi Neşriyatı Örneğinde", Doğu Türkistan Çağdaş Uygur Edebiyatında Millî Mücadele, (Sempozyum) Ankara 1996 BEKAR, Olgan, “Çin ve Batı Türkistan”, Avrasya Dosyası, Yaz–1995. BEKİN, M.Rıza, “Doğu Türkistan Gerçeği”, Yeni Türkiye, Sayı:16, 1997. BEKİN, M.Rıza, “Doğu Türkistan Üzerine Rapor”, Doğu Türkistan Vakfı Yayınları, İstanbul–2003. BEKİN, M. Rıza “Doğu Türkistan” , Muzeffer Özdağ’a Armağan ,”21.yy’da Türk Dünyası Jeopolitiği”, Avrasya Stratejik Araştırmalar Merkezi Yayınları, I.Cilt, Ankara 2003 BHATTACHRYA, Abanti, “Conceptualising Uyghur Separatizm in Chinese Nationaliti”, Strategic Analysis, Vol.27, No.3, Jul – Sep 2003 BİBİ, Nefise Bibi, Doğu türkistan’da bir Facia Yaşanıyor, Doğu Türkistan’ın Sesi, No:34 – 35, Doğu Türkistan Vakfı Yayını, İstanbul, Haziran – Eylül 1992, BUĞRA, Mehmet Emin, “Şarki Türkistan Tarihi”, Ankara,1998 CAGNAT, Cagnat, Michel Jan, “İmparatorluklar Beşeği, SSCB, Çin ve İslam’in Arasında Orta Asya’nın Yazgısı”, Alan Yayıncılık, İstanbul 1992, Cevirenler: Erder Akbulut, T. Ahmet Şensılay CALABRESE, John “ Çin’in Orta Asya Politikası: Yenilenme ve Üslenme”, Avrasya Etütleri., AB ofset Basın., Ankara, 1999 CENGİZ, İsmail, “Doğu Türkistan’ın Hukuki Durumu ve Temel Sorunları”, Yeni Türkiye, sayı:16,1997. CENGİZ, İsmail ,”Doğu Türkistan’ın Yeraltı ve Tabii Zenginlikleri”, Doğu Türkistan Sesi,1998 ÇOLAKOĞLU, Selçuk, “Doğu Türkistan sorunu ve Türkiye”, Türk Dünyası Dergisi, Sayı 16, Yıl.2000 DİLLON, Michel, Xinjiang Çin OrtaAsya’sında Etnik Ayrımcılık ve Kontrol, Departman of East Asian Studies, University of Durham, Durham 1995 DUGİN, Aleksandr, “Rus Jeopolitiği”, Avrasyacı Yaklaşim, İstanbul 2005
87
EMRE, Akif, “Küreselliğin Fay Hattı”, Yöneliş Yayınları, 2001. EKREM, Erkin, “Çin’in Doğu Türkistan Bağımsızlık Hareketine Yönelik Politikası”, Stratejik Analiz Dergisi, Ocak 2002 EKREM, Erkin, “Çin’in Türkistan Politikası: Şanghay Beşliğinden, Şanghay İşbirliği Örgütüne”, Stratejik Analiz, Cilt:2, Sayı:16, Ağustos 2001 EKREM, Erkin, “ABD’deki Terör Saldırısı Sonrası Çin’in Tutumu”,Stratejik Analiz Dergisi, Ekim 2001 EKREM, Erkin, “Çin’in Doğu Türkistan Bağımsızlık Hareketine Yönelik Politikası: 11 Eylül Öncesi ve Sonrası”, Stratejik Analiz, sayı:20, Aralık–2001. EMET, Erkin, “Doğu Türkistan”da Kültürel Soykırım”, Gökbayrak, yıl:7, sayı: 40, Mart/Nisan–2001. EMİN, Mehmet, “Doğu Türkistan’da Çin’in Bilinçli Olarak Yaygınlaştırdığı AİDS ve HİV VÜRÜSÜ Hakkındaki Yeni Gelişmeler”, Gökbayrak, yıl:11, sayı:62, Kasım/Aralık–2004. EMİN, İsmail M., “Değişen Dünya Stratejisinde Doğu Türkistan”, Yüksek Lisans Tezi, Ankara-2003. FORBES, Andrew D. W., “Doğu Türkistan Harb Beyleri”, Çeviren: Enver Can. Bayrak Yayıncılık, Istanbul. 1991, Ginodman, Veniamin, Problema Uygurov v Kitaye, (Çin’de Uygur Sorunu), 17.06 2001, kaynak: www.asiatimes.narod.ru GLADNEY, D.C., “Rumblings form the Uyghur”(“Uygur Sesi(feryadı)”) Current History, September 1997,s 287 - 290 GÖKTÜRK, Hamit, “Tarih İçinde Doğu Türkistan’dan Göçler”, (Afganistan Üzerine Araştırmalar), İstanbul 2002
GÖMEÇ, Saadettin, “Uygur Türkleri Tarihi ve Kültürü”, Atatürk Kültür Merkezi Yayını, Ankara 1997 GÜLER, Ali, Suat Akgül, Atilla Şimşek, “Türklük Bilgisi”, Tamga Yayıncılık, Ankara 2001 HACALOĞLU, Yücel, “Doğu Türkistan’da Çin’in Sümürge Politikası”,Türk Yurdu Yayınları, Ankara 1998
88
HACALOĞLU, Yücel, “Doğu Türkistan ve Türk Kültürü”, Türk Ocakları Ankara Şubesi Yayınları, Ankara–2002. HARMANCI, Mehmet, “Çin Halk Cumhuriyeti ve Doğu Türkistan (Sincan – Uygur Özerk Bölgesi)” Ülke Araştırması, 1997 HAYIT, Baymırza, “Türkistan Devletlerin Milli Mücadeleleri Tarihi”, Türk Tarih Kurumu Basımevi, Ankara1995
HAYIT, Baymırza, “Doğu Türkistan’ın Türk Dünya’sındaki Önemi”, Doğu Türkistan Sesi dergisi no:58., İstanbul 1999 HENZE, P, “Xinjian and ex Sovyet Central Asia: İmpressions of Chinise Turkistan”,kaynak:http://www.ece.ucdavis.edu/-sidick/press/btig11.html. (18.11.1998)
HİDAYET, Nuraniye Ekrem, “Çin’in Doğum Kontrol Politikası”, Gökbayrak Dergisi, Yıl:12, Sayı:58, Mart – Nisan 2004 HİDAYET, Nuraniye H., “Türkiye – Çin İlişkisinde Doğu Türkistan”, www.turksam.org., 7 Ocak 2005.
HİDAYET, Nuraniye, “Uluslararası Af Örgütü’nün Yeni Çin Raporu Ve Uygurlar”, Stratejik Analiz, Ağustos 2004 HİDAYET, Nuraniye, “Çin Halk Cumhuriyeti Dış Politikası ( 1950 – 2000)”, ASAM Avrasya Stratejik Araştırmalar Merkezi yayımları, Ankara 2003 İKLİL, Kurban, Sincang Uygur Özerk Bölgesi Denilen Kuruluşun Perde Arkası, Bizim Krım Kültür ve Fikir Dergisi, 3/2005 sayı 8 İKLİL, Kurban, “Şarkî Türkistan Cumhuriyeti. (1944 1949)”, Türk Tarih Kurumu Basımevi, Ankara. 1992. İLKUL, Ahmet Kemal İlkul, “Çin -Türkistan Hatıraları”, Hazırlavan: Dr. Yusuf Gedikli. Ötüken. 1997 İNALCIK, Halil, “Osmanlı Devrinde Türk Ordusu”, Türk Kültürü, Sayı: 375, Yıl: 1994 İNAYET, Alimcan, Osmanlı ve Cumhuriyet döneminde Türk – Uygur İlişkileri (1861–1934),İzmir, Ege Ün. Türk Dünyası Araştırmaları Enstitüsü
89
İNCE, A,Fırat, “Rusya Federasyonu – Çin Halk Cumhuriyeti İlişkilerine Kısa Bir Bakış: Stratejik Ortaklık Perspektifleri”, Erhan Büyükakıncı (der.,) Değişen Dünyada Rusya ve Ukraina, Phonix Yayınları , Ankara, 2004 KAHRAMANOĞLU, Mustafa, YakınTarihimizde Türkler’e Karşı İşlenen Katliam ve Sürgünler, Baskı Ekip Grafik, Ankara 2005 KARACA, Kutay ve Puntaş, Rıfat, “Andican Olayları Sonrasında Orta Asya’da Oluşan Yeni Güç Dengesi”, Silahlı Kuvvetler Dergisi, sayı: 388, Nisan–2006. KERİMİ, Fatih Istanbul Mektupları. Orenburg – 1913. KOCAOĞLU, Timur, “21.Yüzyılda Türkiye’nin Devlet Stratejisinde Doğu Türkistan’ın Yeri”, Doğu Türkistan’ın Sesi, sayı: 58, İstanbul–2000. KOCAOĞLU, Timur, “Dünya ve Doğu Türkistan Açısından Çin’in Yükselişi”, Gökbayrak Dergisi, Doğu Türkistan Kültür ve Dayanışma Derneği Yayını, yıl:12, sayı: 68, Kayseri Kasım/Aralık–2005. KORNİLOV, Kaşgariya ili Vostochniy Turkistan. Opyat Voyenno statesticheskogo opisaniye (Kaşgarya veya Doğu Türkistan. Askeri – İstatistik Tasvir Denemesi), Taşkent 1903 KULOĞLU, Armağan, “21. Yüzyılın Başlangıcında Türkiye'nin Değişen Etki ve ilgi Alanları”, Stratejik Analiz, sayı:10, Şubat–2001. KURBAN, İklil, “Şarki Türkistan Cumhuriyeti (1944–1949)”, TTK Basımevi, Ankara–1992 KUZNETSOV, V.S., “K voprosu o torgovle Anglii i Rossii V Sinzane v pervoy polovine XIX veka” (“XIX. Yuzyılın İlk Yarısında Rusya ile İngiltere’nin Sincan’daki Ticari Meseleleri Hakkında”), Moskova, 1962, sayı 6 KÜLEBİ, Ali, “Çin'in Dünya Siyaseti ve ABD”, http://www.tusam.net/makaleler, 19 Ekim, 2004. LATTİMORE, Owen, “Pivot of Asia.Sinkiang and Inner Aian Frontiers of China and Russia”, Boston, 1950 MEMİŞ, Erkin, Nuri Köstüklü, “Yeni ve Yakın Çağdaş Türk Dünyası”, Çizgi Kitapevi Yayınları, Konya- 2000 MİYNAYEV, Boris, “Uyguri – Etniçeskaya Bomba v Velikoy Kitayskoy Stene” (Uygurlar - Çin Seddinin Etnik Bombasıdir), Kaynak: http://www.china.worlds.ru/info/min/uygur.html.
90
ÖNAL, Metin , “Çin’in Etnik Politikaları Çerçevesinde Doğu Türkistan Sorunu”, “Avrupa’dan Asya’ya Sorunlu Türk Bölgeler”, Derleyen: Bekir Günay, Kültür - Sanat Yayıncılık, İstanbul 2005, ÖZDAMAR, Dinçer, “Çin”, Karizma, Yıl:6, Sayı:23, Temmuz – Ağustos – Eylül 2005, ÖZEY, Ramazan, Dünya Platformunda Türk Dünyası SARAY, Mehmet, “Doğu Türkistan Türkleri Tarihi Başlangıçtan 1878’e kadar” SARAY, Mehmet, “Doğu Türkistan Tarihi”, Doğu Türkistan Sesi, Doğu Türkistan Araştırma Merkezi Ocak 1994, Sayı: 39 TOGANA, Zeki Velîdî, 1929–1940 Seneleri Arasında Türkistan Vaziyeti, Türkiye Basımevi, İstanbul 1940 TURSUNOV, Nabidjan “Rossiysko – Kitayskiye otnoşeniye i Uygurskaya Karta”(“Çin - Rusya İlişkilerinde Uygur Haritası”), ABD, Waşington, Temmuz 2001, kaynak: www.asiatimes.ru TURFANİ, Musabay P. “Doğu Türkistan” Türk Dünyası, El Kitabı, Ankara–1976. TÜMTÜRK, Seyit, ”Dünya İnsan Hakları Günü Dolayısıyla Basın Bildirisi”, Gökbayrak Dergisi, Doğu Türkistan Kültür ve Dayanışma Derneği Yayını, yıl:11,sayı:62 Kasım – Aralık 2004 TÜRKİSTAN, Rana, “Doğu Türkistan Sorunu”, Yeni Türkiye, sayı: 16, 1997. VANER, Semih, “Unutkan tarih“, Metis Yayınları,İstanbul 1997 WARİKOO K, Sincan’da Etnik – Dinsel Uyanış, Avrasya Etüdleri Cilt2, Sayı 4, Kış 1995/1996 WEİNBERG, Bill , “Çin Sakin Durmayan Uyguristan’dan Gecen Boru Hattı Döşüyor., The Economist , 2.08.2005 WOLFRAM, Eberhard, Çin Tarihi, Türk Tarih Kurumu, Ankara, 1947 YARAR, Erhan, “Çin’in Batısı: Doğu Türkistan” Avrasya Dosyası, Bahar 1994, Sayı:3 ZHANG, Jialin, “Çin’de Piyasa Ekonomisi” Avrasya Dosyası, Alıç Mat. Cilt: 2, sayı: 2, Ankara, 1995.
91
İnternet sayfaları www.uygur.org. www.doğuturkistan.com http://www.voanews.com/turkish/archive/2004-08/a-2004-08-17-2-1.cfm http://www.amnesty.orglibrary/index/engasa170212004 www.fmprc.gov.cn/chn/18109.html www.uygur.org/enorg/h_rights/report_2003 .html http://www.economist.com/world/asia/displaystory.cfm?story_id=5252768 www.avsam.org/turkce/analizcin.html . http://www.chinaembassy.org.tr/tur/xwdt/t248386.htm http://www.english1.peopledaily.com.cn/200312/18/eng20031218_130652.shtml
92
Harita
93
i
Özet
Yüksek Lisans Tez konusu “Çin’in Doğu Türkistan Politikası” olup, bu
çalışma giriş, üç bölüm ve sonuçtan oluşmaktadır. Tezin Giriş kısmında tez
konusunun amacı ve önemine yer verilmektedir.
Tezin ilk bölümü “Doğu Türkistan’a Genel bir Bakış” olarak Doğu
Türkistan hakkında özel bilgiler verilmektedir. Bunlar coğrafi konumu, sosyal
ve ekonomik durumu, stratejik önemi ve demografik yapısını içermektedir.
İkinci bölümü ise 1933 - 2006 arası Çin’in Doğu Türkistan’la olan
ilişkilerini anlatmaktadır. Öncelikli olarak bu ilişkilerin tarihsel süreci
incelenmektedir. Bölümde Doğu Türkistan’daki 1933’te ve 1944’te kurulan
devletleri anlatmaktadır ve Çin’in Sincan Uygur Özerk Bölgesi’nde izlediği
siyaseti ele alınmaktadır. Sincan’da yaşayan Türklerin temel sorunları, Çin’in
Doğu Türkistanlılara yönelik izlediği asimilasyon politikası ve insan hakları
ihlallerinin boyutları hakkında bilgi verilmiştir.
Üçüncü bolümde Sincan Uygur Özerk Bölgesi’ne yönelik olarak, Türkiye,
Rusya ve Orta Asya Devletlerin ilgisini ve politikası araştırılmıştır. Türkiye’nin
Osmanlı Devleti’nden bu güne kadar olan politikası derinlemesine
incelenmiştir. 11 Eylül terör saldırısından sonra bağımsızlık mücadelesini
sürdüren Doğu Türkistanlıların Çin Hükümeti tarafından “terörist” olarak
nitelendirilmesi ve bundan istifade ederek Sincan’da yaşayan Türklere yönelik
baskı politikası ele alınmaktadır. Bu paralelde, sorunun Çin’in iç sorunu değil
uluslararası sorun olarak ortaya cıkması anlatılmıştır.
Sonuç bölümünde, Doğu Türkistan’ın, siyasi bakımdan Pekin’e tabi
olmasının tarihsel bir kaza olduğunu, Sincan’da yaşayan Türklerin Çin'den
tamamen bağımsız bir yapı sergilediği savunulmaktadır.
ii
Abstract
Adviser for Postgraduate Thesis subject is “China’s Policy in Eastern
Turkistan “, and this study includes the introduction, three chapters and the
conclusion. The introduction includes the aim and importance of the subject of
thesis.
The first chapter : “The General View to Eastern Turkistan” , gives the
information about the Eastern Turkistan. It includes the subjects such as the
geographycal situations, social and economic situations, strategic importance
and demographyc sructure.
In the second chapter of the thesis, studied “The Relationships of China
and Eastern Turkistan between 1933-2006 years”. First of all the historical
developement of this relations were examined. This chapter describes the
established governments in Eastern Turkistan in 1933 and 1944 years and
China’s policy in the Xinjiang Outonomous Region. It is presented the main
problems of Turks who lives in Xinjiang. This problems are the assimilation
policy and the dimension of human rights violations adressed to Eastern
Turkistan in China.
In the third chapter, studied the interests and the policy of Turkey,
Russia and Central Asian Countries to Xinjiang Uygur Outonomous Region.
The politics of Turkey from Ottoman Empire period till today, studied in
details. Chapter is stated that, after 11-th September Terrorist Attack, the
China’s Administration announced Xinjiang people, who were continue
struggle for independence, as “Terrorists” and by using this situation, pursue
the policy which takes them under pressure. Thus, China’s inner problem,
becomes to be international problem.
In the conclusion, astated, that it’s a historical mistake, that the Eastern
Turkistan politicaly depends on Pekin and defended that the Turk people in
Xinjiang shows the complately undependent construction.