TARTIŞMALI iLMI TOPLANTİLAR DİZİ...
Transcript of TARTIŞMALI iLMI TOPLANTİLAR DİZİ...
TARTIŞMALI iLMI TOPLANTİLAR DİZİ Sİ - 35
MODERNLEŞME, . ,.... .. .
ISLAM DUNYASI •• •
veTURKIYE
Milletlerarası Tartışmalı ilmi Toplantı
17-19 Kasım 2000
İstanbul
Prof. Dr. ŞerifMARDİN * Dr. İsmail KARA
Prof. Dr. Fred R. DALLMA YR * Prof. Dr. Beşir ATALAY
Prof. Dr. Grace DA VIE * Doç. Dr. Ömer ÇAHA
Prof. Dr. Ernest WOLF-GAZO * Yrd. Doç. Dr. Mustafa ÖZEL
Dr. Parvez MANZOOR * Prof. Dr. Mehmet Akif AYDIN
Dr. Oı.ısımre KANE * Prof. Dr. Ahmet DA VUDOGLU
. Türkiye Diyanet Vakfı IsHim Araştırmaları Merkezi
Kiltüp hanesi
Dem. No:
Tas. No:
EN SAR NEŞRİY AT: 68 İSLAMi İLİMLER ARAŞTIRMA V AKFI
Milletlerarası Tartışmalı İlm1 Toplantılar Dizisi: 7 Tartışmalı ilmi Toplantılar Dizisi: 35
Tebliğierin
muhteva ve dil bakımından sorumluluğu tebliğ sahiplerine aittir.
Editör Prof. Dr. Sabri ORMAN
Yayma Hazırlayanlar Dr. İsmail KURT
Seyit Ali TÜZ
Dizgi ve Mizanpaj Selahaddin UYGUR
Baskı
Step Ajans İstanbul-20'0 1
ENSAR NEŞRİY AT Süleymaniye Caddesi, 1 I Beyazıt/İstanbul Tel-~aks: +90 (0212) 513 43 41-527 46 02
DIN VE M O D E ~ T E : BATILI BIR BAIUF
Prof. Dr. Grace DFIVlE Exeter ~niversitsi lh9i/tere
Bir gozlemcinin modern diinyada dinin yeri ve gelecegi hakklnda yiiri.ittii# gozlem tarz~ biiyiik olciide gozlem nokta- slna baglld~r. Bu makale once -yaklndan incelendiginde- gijze garpacak gekilde Avrupa merkezli olan 'geleneksel' Bat111 pers- pektifi ana hatlariyla ortaya koyacaktlr. Modernlegme ile diinye- vilegme arasinda varsay~lan baglantllara ozeI bir dikkat harca- yan bu perspektif, 'diinyevilegme tezi' olarak tanmmaktadlr. Soz konusu iddianln ana hatlarlyla ortaya konulmasln~ bazl elegtirel yorumlar izleyecektir.
ikinci kls~m daha farkl~ bir perspektifle ige ba~layacak ve, segmeci bir tarzda bile olsa, onceki boliimde ortaya konulan id- dianln varsay~mlarln~n sorgulanmas~na yo1 agan, yirmi birinci yiizyllln bagmda dunyadaki dini faaliyetlerin ban ana ak~mla- rlna goz atacakt~r. Bagka hususlar yaninda, Avrupa'nln istisna- iliei teyit edilecektir.
~s i inc i i kisim, dunyevilegme iddiaslnin varsay~mlar~na dayall bir b a k ~ ~ agismm artlk sorgulanmadan kabul edilemeye- ce@ni ortaya koyan, mevcut veriler lglglnda din ve modernite araslnda kurulan baglantllar~ yeniden gozden gecirmektedir. Bu durum sadece bir 'takim yeni teorik imkiinlar degil, aynl za- manda ban pratik sonuglar da dohrmaktad~r. Bunlardan bir tanesi Din Sosyolojisi ile akraba bir disiplin olan UIuslararas~ I-
Terciime: Recep Sentiirk
MODERNLEŞME, iSLAM DÜNYASI VE TÜRKiYE
lişkilerin ilgileri arasındaki örtüşme ile alakalıdır; diğerleri ise Batı ve islam dünyasındaki din sosyologları atasında yaratıcı bir diyaloga duyulan ihtiyaçla yakında ilgilidir.
Dünyevileşme iddiası- 'G:eleneksel' Batılı Bakış
Dünyevlleşme iddiası olarak bilen görüşün en açık anlatımlarından biri Bruce (1996)'un çalışmasıdır. Sosyolojinin kurucularına ve Talcott Parsons, Peter Berger (1967), David Martin (1978) ve Bryan Wilson gibi daha sonraki sosyologların eserlerine dayanarak, Bruce modernitenin ortaya çıkışı ve geleneksel din! hayat şekillerinin kayboluşu arasındaki zorunlu bağlantılar olarak gördüğü hususları hayranlık duyulacak bir açıklıkla izah etmektedir. Anahtar, dinin tabiatını ve onun modern dünyadaki yerini temelden değiştirecek akımlar olan bireycilik ve akılcılığın yükselmesini hızlandıran reformasyanda bulunacaktır. Bruce özdeki bu ilişkileri şöyle tasvir etmektedir: "Bireycilik din! inanç ve davranışın cemaat temelini tehdit ederken, akılcılık dihin bir çok hedefini ortadan kaldırdı ve bir çok dini inancı gayr-i makul hale getirdi" (1966:230). Bu ikisi, bireycilik ve akılcılık, birlikte bulunur ve modern kültürel anlayışı özetler
Hem karmaşık, hem uzun dönemli olan bu süreç, asla aşırı derece basit bir şekilde ortaya konulmamalıdır. Bununla beraber tamamlanması dört yüzyıl süren temel bir biçim bulunabilir. En azından bunun üç yüzyılı boyunca, Avrupa'nın siyasi, askeri ve kültürel hayatına din! çatışmalar hakim olmuştur. Söz konusu çatışmalar, Tanrı'nın tabiatı ve onun inanan ferdin davranışı ile alakası hakkındaki kanaatlerin, somut olarak Katalik ve Protestanların kurtuluşa giden doğru (ve tek) yol inançlarının çatışması şeklini almıştır. Bundan .da öte, bu dönem, Hıristiyan hakimiyetinin kırılmasından ayrılmaz bir süreç olan mill! devletin Avrupa'da siyası organizasyonun etkin bir' biçimi olarak ortaya çıkmasıdır.
Avrupa devletleri içinde ve arasında, sadece tedrid bir şekilde farklılıklara daha fazla müsamaha bir modus vİvendj ola~ ra~ ortaya çıktı. Fakat müsainahanın.iki tarafı vardır: Bir yandan müsamaha, Bruce'a göre, iman zayıflığını, sadece hakim değil aynı zamanda iyice yaygın hale gelen insanın kendisinin
92
DiN VE MODERN iT E: BATILI BiR BAKlŞ
istediği gibi yaşarnası ve başkalarının da istedikleri gibi yaşarnalarına karışrnarnasını ima eder. Daha ileri -seviyede bir epistemolojik sıçramanın kaçınılmaz olduğu görülmektedir. Son modern dönemde, Tanrı kavramı giderek daha sübjektif hale gelmiştir; fertler kendilerine sunulan şeyler içinden basit bir şekilde 'seçip ve karıştırrnaktadırlar'. Din daha bir çok diğer şey gibi seçim, hayat tarzı ve tercihler alanına girmiştir.
Büyük çoğunluğa göre, kuwetli inançlar, yalnızca şahsi bakış açısından reddedilrnekle kalrnarnakta; fakat, aynı zamanda anlaşılması zor bulunmaktadır. dini kururnlar da buna paralel olarak evrim geçirir: Bruce'ın ifadesiyle kilise ve mezhep tarzındaki dini cemaat biçimleri yerlerini dini hayatın giderek artan bireyciliğini ortaya koyan cemaat ve dini fırkaya bırakırlar. Evrensel kilise tarzında bir sosyal organizasyonda ifadesini bulan kuşatıcı dini çerçeve, kapsamlı kutsal şernsiyenin yokluğu dikkat çeker.
Eleştirel Sesler
Ancak 'modern dünya' ifadesi ile ne kastediyoruz? Bruce, eşitlikçi kültür ve demokratik siyaset sergileyen modern toplurnlar üzerinde durur (1996:232). Başka bir deyişle, o Avrupa (Batı Avrupa'nın çoğu), ABD ve İngilizce konuşan bölgeleri (Kanada, Avustralya ve Yeni Zelanda) içeren modern Batı demokrasiyle ilgilenrnektedir. Bir uçta, düşük seviyede dini uygulama ve sadece rnütevazı düzeyde dini inanç ile birlikte varlığını sürdüren, rn4sarnahalı ve zengin bütçelere sahip devlet kiliseleriyle Kuzey Avrupa'nın Protestan kültürleri vardır (özellikle İsviçre bu nitelikleri yansıtmaktadır). Diğer uçta ise, gene Protestan olan fc:ıkat (bir Avrupalının bakış açısına göre) olağan üstü dini inanç seviyesiyle, etkileyici bir çeşitliliğe sahip dinamik kiliseleriyle ABD bulunmaktadır. Ortada ise,
(a) Güney Avrupa'nın Protestan komşularından daha canlı, ancak tarihten gelen güçlü muhalefet veya din adamı karşıtı (anticlerical) eğilimiere sahip Katalik kültürleri,
(b) Avrupa ile Yeni Dünya arasında orta bir yerde duran İngilizce konuşan bölgeler bulunmaktadır. Ayrıca belirtrnek ge-
93
MODERNLEŞME, iSLAM DÜNYASI VE TÜRKiYE
rekir ki, modern demokrasilerde bile, birbirine zorunlu olarak bağlı olmayan, bireycilik ve akılcılığın farklı sonuçlar doğur-duğu görülmektedir. ·
İkinci bir soru hemen ortaya çıkmaktadır. Tek bir teorik yaklaşım, Latin Amerika'da ortaya çıkan ve Latin Avrupa'dan ziyade ABD'ye benzerneye başlayan yaratıcı melez örnekleri bir kenara bıraksak bile, bu kadar çeşitli sonuçlar yelpazesini açıklayalıilir mi? Gerçekten de Bruce'ın üstatlarından iki tanesi -Peter Berger (1992) ve David Martin (1991 )- dünyevlleşme iddiası ile alakah olarak bu soruyu gündeme getirdiler ve gerektirdiği şekilde görüşlerini tadil ettiler. Her ikisine göre de, 'istisnaIlik' sorunu iddianın adağını oluşturur.
Dünyevlleşme iddiası Avrupalı bir teorik çerçeve içinde gelişmiştir. Bund.an da öte, Avrupa'nın dini gelişiminin belli safhalarında, veri ile iddia arasında ikna edici bir örtüşme vardır. Avrupa'nın ekonomik ve siyasi hayatı geliştikçe, toplum hayatında dinin önemini kaybettiği aşikardı: dini hisler var olmaya devam etti; ancak, giderek artan bir şekilde şahsi alana havale edildi 1
• Ancak azar azar, veri değil, iddia gündeme hakim olmaya başladı. Veri ile iddia arasındaki 'örtüşme' ön kabul, yani emprik açıdan temellendirilmiş olmaktan ziyade teorik olarak zorunlu hale geldi. Bu·o kadar ileriye götürüldü ki, Avrupa'nın dini hayatı dünyadaki dindarlığın bir prototipi olarak görüldü; bu gün Avrupa'nın yaptığı şey, yarın herkesin yapacağı şeydir.
Dünyevlleşme, modernleşmenin zorunlu bir kısmıdır ve dünya modernleştikçe otomatik olarak dünyevlleşecektir de. Ancak eğer gerçekten durum böyleydiyse, aynı teorik çerçeve içerisine ABD'nin içinde bulunduğu son derece farklı durumu yerleştirmek nasıl mümkün olacaktı? Cevap, Amerikan istisnalliğini anlamakta; yani Amerika'nın farklı olduğunu kabul etmekte ve Amerikan toplumunda canlı bir dindarlık ile gelişmiş bir modernitenin başarılı bir şekilde bir arada bulunuşiarını açıklayan Amerikan toplumuna has özellikleri açıklamakta yatmaktadır. Buraya kadar güzel; dünyevlleşme iddiası modern dünyada
1 Bütün gözlemciler bu yoruma katılmamaktadırlar. Örnek olarak Bruce tarafından derlenen makalelere bakınız (1992).
94
DiN VE MODERNiTE: BATILI BiR BAKlŞ
sapmalar bulunsa bile geçerliliğini sürdürmektedir. Ancak herkes bu yolu takip etmemiştir. Mesela, Berger ve Martin dünyevileşme iddiasının tersine çevrilmesini teklif etmişlerdir.
İstisnailik hiç şüphe yok ki mevcuttur, fakat istisnai olan Avrupa'dır, ABD değil. Berger'e göre, sadece Batı-dışı dünya 'her zamanki gibi ateşli dindar' olmakla kalmayıp (1992:32), ABD bütün geleneksel ölçütlere göre yoğun tarzda dindar bir ülke olmaya devam etmektedir. Öyleyse, göreceliğin dünyevlleşmeyi doğurduğu iddiası ne olacaktır? ABD'de bu iddia gerçekleşmemiştiL Onun yerine, bazıları diğerlerinden daha aktif bir şekilde çalışan dini kurumların rekabetçi ve sağlıklı bir pazarı ortaya çıkmıştır. Paradoksal bir şekilde, yirminci yüzyıl sona ererken daha muhafazakar olan gruplar, daha Jii:ksek sayıda takipçi kazanmaktadır. Öyle görünüyor ki, tavize karşı en başarılı bir şekilde direnenler, belirsizliğin giderek arttığı bir kültürde gelişip serpilmektedirler..
Bu durum, -Amerika ile mukayese edildiğinde- Avrupa şekilleri sorununu götürecektir? Onlar, Avrupalı olmak demek olan şeyin bir çok çizgisinden biri olarak görülmelidir. Avrupa dini ihraç edilecek bir model değildir; o, dünyanın Avrupa köşesine has bir şeydir. Bu çizginin doğasına yirminci yüzyılın son on yıllarında ne olmuştur ve gelecek on yıllarda ne olacaktır? İşte bizzat bu sorular benim henüz tamamladığım kitabın temel konularını oluşturmaktadır (Davie, 2000).
Em prik Delil
Ancak, bu makalede, modern dünyada ne olup bittiğini görmek için Avrupa dışına bakmamız gerekmektedir. Bu, iki şekilde yapılabilir önce, Coğrafi bir çerçeve kullanmak ve daha
·sonra, çıkış noktası itibarıyla özde dindar olan sosyal hareketler yelpazesine bakmaktır. Her iki yaklaşım da temelde Avrupa kaynaklı teori üzerinde tesire sahiptir ve her ikisi de Berger tarafından yapılan faydalı makale derlemesinde bulunmaktadır
2 Aslında Bruce'ın son çalışmasında, bu bakış açısından hareketle, veriler ABD ve Avrupa arasındaki farkı asgariye indirmek için yeniden yorumlandığından Amerikan istisnailiği neredeyse zorunlu olmaktan çıkmaktadır.
95
MODERNLEŞME, iSLAM DÜNYASI VE TÜRKiVE
Coğrafi Bir Bakış ·
Yukarıdaki bölümde, ABD'deki dini pazara özel bir dikkat harcayarak, Avrupa'nın farklı bölgeleri, yeni ve eski dünya arasında ayırım yapma zorunluydu. Bu sefer, Hıristiyanlık dışına çıkarak, en azından gelişen dünyanın bazı kısımlarına bakmak zorunludur: Latin Amerika, Salıra Altı Afrika ve Uzak Doğu'nun Hıristiyanlaşmış kesimleri (Mesela Güney Kore ve Filipinler). Bu yerlerin hiçbirinde dünyevlleşme göstergeleri ikna edici değil. Tam tersine, aslında mensubu artan bir çok örnekte, Hıristiyanlığın geleneksel şekilleri inancın yeni ve yaratıcı şekilleri ile, özellikle yaygın ve popüler Pentecostalism (aşağıya bkz.) örneğinde, dikkat çekmek için rekabet ediyor.
Hareket daha ziyade Hıristiyanlığın yeni (daha az kontrol edilebilir) ifadelerine ve özellikle bir kişinin sabah başka bir şey (bir Hıristiyan mezhebi), öğleden sonra tamamen farklı bir şey (en azından Afrika-Brezilya versiyonu) olduğu bir yer olan Latin Amerika örneğinde olduğu gibi, ortaya çıkan melez diniere doğrudur. Zaten geniş olan bu listeye dünyanın başka inançlada dolu diğer kısımlarını da eklemek gerekir -büyük çeşitlilik arz eden İslam milletleri, Orta Doğu'nun rekabet eden din! gelenekleri, Alt-Kıta'nın Hindu ve Silıleri ve Doğu dinlerin zengin çeşitleri- ve Berger'in gelişmekte olan dünyanın 'her zamankinden daha ateşli dindar olduğu' iddiası sağlam bir şekilde ispatlanmış görünmektedir.
Coğrafi açıdan, dindar bir dünya görüntüsünün tek istisnaları Japonya, Batı Avrupa ve Batı Avrupa'nın İngilizce konuşulan bölgelerdeki karakollarıdır. Bütün bunlar, önemle altını çizmek gerekir ki, dünyanın gelişmiş bölgelerini oluştururlar. (Muazzam Çin nüfusunun yakın ve uzun dönemde dini durumunun ne olacağı hala tahmini güç büyük bir muammadır.) Ancak dünyanın en dünyevileşmiş iki bölgesinin aynı zamanda en gelişmiş iki bölgesi olması modernleşme ile dünyevileşme arasındaki muhtemel alakayı destekleyen bir düşünce uyandırmaktadır (Inglehart 1990). Ancak söz konusu ilişki hiçbir zaman ispatlanamamıştır; çünkü, bu örnekler göze çarpan bir örnek olarak karşıınııda duran ABD ile dengeli bir şekilde ele alınmalıdır.
96
DiN VE MODERN iT E: BATILI BiR BAKlŞ
Aslında durum net olmaktan ziyade karmaşıktır. Healas ve Woodhead'in (2000) bir araya getirdiği malzemelerdeki büyük çeşitlilik ve giderek artan bir şekilde din sosyolojisi alanındaki en yeni ders kitapları (Aldridge 2000) bu gerçeği ortaya çı~armak·tadır. Giderek daha aşikar hale gelmektedir ki, dünyanın değişik bölgeleri arasındaki farklılıklar bir yana, mesela, bir toplum içinde farklı akımlar bir arada bulunabilir.
Tematik Yaklaşımlar
Tematik (konulu) bir yaklaşım aynı malzerneye farklı bir bakış açısından yaklaşır:
(a) Global Katoliklik,
(b) popüler Pentecostalism,
(c) (bir çok dünya dinini içine alan) muhtemelen örtüşen fundemantalizm kategorisi.
Global Kataliklik
Casanova (2000) Modern Katalik akımlar arasındaki çelişkiye işaret etmiştir. Neredeyse tam olarak -kilise ve devlet arasında Avrupa tarihinde asırlarca devam eden örtüşmeyi devam ettirmek giderek daha zor olunca- bir daha dönüşü olmayacak şekilde Katelikliğin Avrupa'daki ifade şekilleri ricat etmeye başladığı bir sırada, Ka to liklik yeni ve global boyutlar kazanmaya başladı. Kataliklik (Avrupa kilisesinin en düşük noktası olan) 1870'den bu yana istikrarlı bir şekilde büyüyerek uluslararası bir din! hareket haline gelir. O tarihten bu yana Papanın bildirgeleri en başta insanın şerefi ve insan (sadece Katoliklerin değil) haklan üzerinde durmuştur. Bu İkinci Vatikan Konsülü ile hızlanan bir harekettir.
Uluslararası Katalik hareketleri (ör. Liberation Thology, Opus Deİve Communİe e Uberazİone) büyümeye başladı; eğitim merkezleri ve Roman Curia da farklı sosyal tabakalar içeren uluslararası ilişkiler ağlarından beslenerek eşit derecede uluslararası hale geldi.
Haccın giderek artan popülaritesinde gözlemlendiği gibi bu irtibatların bir yönü giderek artan hareket eğilimidir. Bu-
97
MODERNLEŞME, iSLAM DÜNYASI VE TÜRKiYE
nunla beraber, Papanın şahsı en fazla göze çarpacak şekilde global medyadan payını almaktadır. Papa hiçbir yere uçak dolusu dünya medyasının muhabirierinin refakati olmadan gitmemektedir; sağlığı bütün ayrıntıları ile devamlı olarak uluslararası basının konusudur.
Roma 2000'de milenyum kutlamaların bir parçası olarak gerçekleştirilen Dünya Gençlik Günleri'nde ortaya çıktığı gibi Papa (sadece genç insanları değil) çok muazzam kalabalıkları bir yere toplama gücüne sahiptir: İki milyon insan (genç hacılar) bütün gece devam eden ibadette ve Pazar sabahı ayininde Tor Vergata Üniversitesi'nde (19-20 Ağustos) bir· araya geldi. Eğer varsa, çok az seküler kurum bu sayılada rekabet edebilir.
Giderek büyüyen bu global hareketi oluşturan farklı unsurların menfi ve müspet yorumlar alması hiç şaşırtıcı değildir. Önemli olan bu taraf değildir. Mühim olan, geniş bir ahlak! ve etik tartışmalar yelpazesinde önemli bir etkiye sahip olan uluslararası bir din şeklinin varlığıdır.
Pentecostalism
Global Pentecostalism yakın tesirinin göze daha az çarpması açısından daha farklıdır. Ancak onun muazzam ve muhtemelen giderek artan sayıda insan üzerinde tesiri inkar edilemez; bu durum, bir çok farklı disiplinden araştırmacının dikkatini çeken bir olgudur. Bunun sonucu olarak yazılanlar giderek hızlı bir şekilde artmaktadır (örnek olarak bkz. Corten tarafından sunulan malzeme, 1997).
Coleman (2001), Preston (basılmak üzere) ve Martin (basılmak üzere) farklı boyutları üzerinde odaklanarak bu olgunun en. son açıklamalarını sunmaktadırlar. Mesela Coleman, 'Sağlık ve Zenginlik' Hıristiyanları üzerinde durmakta ve onların elektronik teknoloji yanında nasıl etkili global haberleşme kurduklarını araştırmaktadır. Freston, hareketin parçalanmış, ikiye bölünme suretiyle çoğalan ve genellikle (en azından geleneksel manada) siyasetten uzak tabiatı göz önüne alındığında oldukça zor bir husus olan, Protestan Hıristiyanlığın siyası boyutu üzerinde odaklanmaktadır. Buna mukabil, Martin Pentecostalism'in kültürel yönleri ve daha özel olarak da kültürel değişim üzerinde
98
DiN VE MODERNiTE: BATILI BiR BAKlŞ
durmaktadır. Dünyanın bir ucundan öbürüne, Pentecostal Hıristiyanların hareketi ve onların kiliselerin böyle göçlere (hem kültürel olarak teşvik hem de teşkilat olarak ağırlama) imkan veren metodları çok boyutlu ilginç bir konu teşkil eder.
Şuna dikkat etmek gerekir ki, söz konusu bölümün sonundaki ilavede yer alan gelişmiş teorik bir bölümde Martin Pentecostalism'in Avrupa'da yaygın ve popüler bir hareket olan mevcut olmayışını inceler3
. Protestan akımlar elbette ki Avrupa'da -hem tarih! kilise içinde hem dışında- mevcuttur; fakat, sayı bakımından büyük değildirler. Burada da bir kere daha Avrupa 'nın istisnailiği düşüncesi teyit edilmiş görünmektedir4
.
Fundamentalizmler
Fundamentalizm(ler) -tekil veya çoğul olsun- akademik dünyada en çok tartışılan konulardan biridir. Bu tartışmanın odak noktalarından bir tanesi, henüz büyük ölçüde çözüme kavuşmamış bir konu olan, ilk olarak yirminci yüzyıl başında ABD'deki muhafazakar Protestanlık akımlarını tanımlamak için kullanılan bir terimin altmış-yetmiş yıl sonra çok çeşitli dünya dinlerinde ortaya çıkan bir dizi akımı ifadede faydalı bir şekilde kullanılıp kullanılamayacağı hususudur. Bununla beraber, terminolojinin zorluğu gerçeği, bu akımların gerçekten ortaya çıktığına dair kanıtları dikkate almamaya götürmemelidir; bu eğilimler yirminci yüzyıl sonuna yaklaşırken dünyada dindarlığın azalacağını, hatta mevcut dinin var olduğu haliyle daha fazla 'makul' eğilimler göstereceğini varsayan Batılı (çoğunlukla Avrupalı) gözlemcilerin beklentilerini tersine çevirmektedir.
Böyle bir durum en azından evrensel olarak meydana gelmemiştir. Farklı yerlerde ve farklı dinlerde meydana gelen şey, bazı durumlarda büyük dinlerdeki modernleşme akımıarına (ör. Modern Kitab-ı Mukaddes kritiği) veya başkalarında, modernleş-
3 ABD'de Pentecostalism çeşitli biçimler almakta ve daha yeni bölgelerdekinden daha fazla geleneksel Protestanlığa yakın durmaktadır.
4 istisnadan kısmi istisnalar Avrupa'nın kenar bölgelerinde bulunmaktadır (Ör. Bkz. Merkezi Avrupa'daki çingene nüfusu ve Martin tarafından alıntı yapılan (basılıyor) Güney İtalya'da yapılmış bir alan araştırması (basılı-yor).) ·
99
menin (go~unlukla dunyevilegme ile ozdeglegen) digandan mii- dahalelerine kargi direnen bir tepltisel, muhafazakir dini hare- ketler yelpazesinin ortaya pkizi olmugtur. Gene ilmi literatur ol- dukga fazladir. Biiyiik ve oldukga ternsil kabiliyetine sahip (her- kesin bulgularin! kabul etruemesine ragmen) kitaplar Chicago ~niversitesi Basilnevi tarafindan ne~redilen Fundemantalign Projecf'de bulunmalctad~r (Marty ve Appleby 1995).
Bizim amaglarrrniz agslndan, bu ilmi birikimden iki husus gikar~labilir: ilk olarak, bizzat f~~ndamentalizm kavranu etrafin- daki tartigma, ikinci olarak, ernprik projenin kalbini olugturan alan aragtrrnlalarlnln mahalli.
'Fundamentalizm' ba~lrgi altlnda ele alinan gok farkll sos- yal hareket, yazarlarln 'aile benzerliei' dedigi benzerlik arz eder. Bu (Weberian ~niinada) bagka orneklerin kendisiyle degerlendi- rildigi fi~ndamentalizmin ideal tipini ol~~gturmaya gotiiriir. Bu- tiin ornekler tespit edilen ol~iitlerin tamamrna sahip deeildir: Fakat, ic;eri alinabilmeleri igin asgari say~da ozellige sahip ol- malari gerekir. Gene1 kavranl iginde bi rka~ alt-tip ortaya glk- maktadrr. 0nemli olan nokta, bizim aragtirniamlzi rniimkiin ki- lan fundamelltalizm kavranun~ bir 'du~unnre-aragt~rma aracr' olarak anlamaktlr, yoksa, hat~rlamakca yarar var, halen modern diinyada aktif olan gegitli dini hareketleri tasvip etmek degildir.
Alan ara~tlrmalarl ana diinya diiilerinden ve neredeyse diinyanin her tarafindan segilmigtir. Bu makalenin bakq aglsi asisindan garplci olan husus, Avrupa'dan orneklerin nisbeten yokluBdur. ~g potansiyel aday gunlardlr: 'Lefebvre tipi' Kato- liklik, Ulster Protestanllgi ve italya kolienli bir genglik hareketi olan (ve ad1 yukarida global Katoliklikle baelantili olarak gegen) -Cummonione e Liberazione. Ancak fundamentalizniin ideal tipi agis~ndan, olgiitlerin his biri bu iisiine tam olarak ve ikna edecek derecede uymaz. Birincisi: tepkisel bir fundamentalist hareket olmaktan ziyade gelenekselcilifje daha yaklnd~r, ikincisi sosyal bir hareket olmaktan ziyade etnik milliyetgiliktir ve sonuncusu 1talyan yorumcular tarafindan (Pace ve ~ u o l o 1998) 'fundamenta- lismo ben tempero' olarak tanlmlaniigt~r; bagka bir ifadeyle o, ban 'aile benzerlikleri'ne sahip ailcalc ozellikle belli bir kutsal metine atiF igermeyen furidamelltalizmin kisini bir tasviridir.
DiN VE MODERNiTE: BAJILI BiR BAKlŞ
Bu kısmın tamamına bir sonuç olarak, öyle görünmektedir ki, Avrupa'nın din! tarihi -(uzun kilise ve devlet tarihiyle) global açıdan oldukça farklı olması bir yana- modern dünyada yaygın olan belli global din biçimlerine karşı bir aşılama olarak tanımlanabilecek bir durum sergiler."Ancak, Avrupalıların kendi istis
·nailiklerini fark etmedeki yavaşlıkları gerçeği, özü Martin'de (1996) bulunan ikinci ve potansiyel olarak daha tehlikeli bir noktaya götürmektedir.
Avrupalılar kendi durumlarının 'normal' olduğunu iddia etmekle kalmamakta, aynı zamanda onlar kendilerinin özellikle Avrupalı olgu için geliştirdikleri kavramsal araçların ayırım
yapmaksızın kullanılabileceğini düşünme eğilimindedirler. Baş
ka bir deyişle, her seyahatte kullanılabilecek tek bir kavramsal harita bulunmaktadır; mecaz! bir ifadeyle, bu bir Alpler haritasıdır ve Rockies veya Andes'e uymayabilir düşüncesi onların aklına gelmemektedir. Bundan da öte, yanlış haritayı yanına almak, düşüncesizlikten öte bir şeydir ve potansiyel olarak oldukça daha tehlikelidir.
Din ve Modemite Yeniden Gözden Geçiriliyor
Öyleyse dünyanın din! boyutlarını daha titiz bir şekilde anlamak ve onların modern hayat üzerindeki tesirlerini keşfetmek için ne yapmak gerekir? Bu bölüm teorik bakış açısından muhtemel bir alternatif sunarak işe başlayacaktır -bu makalenin başında bahsedilen dünyevlleşme eleştirisi ile bağlantılı olacak; ancak, neredeyse çözdüğü kadar problem yaratacaktır.
Bundan sonra,
(a) uluslararası ilişkiler. açısından,
(b) Batı dışı toplumlarla sözde tek tip ve egemen Batı arasındaki da~mi diyalog açısından bir önceki bölümde ana hatlarıyla ortaya konan verilerin pratik sonuçlarına bir göz atacaktır.
Akli Seçim Kuramı
Dünyevlleşme teorisi Avrupa ıçın ne manaya geliyorsa, Akll seçim kuramı (ASK) de Amerika için o manaya gelir; hatta bazı yorumcular tarafından 'muhteşem bir şekilde Amerikalı' o-
101
MODERNlEŞME, iSlAM DÜNYASI VE TÜRKiYE
larak tasvir edilmiştir (Simpson 1990). O herkesten önce Stark ve Bainbridge'in (1985, 1987) isimleri ile alakalandırılmış, Roger Finke'in (çoğu zaman Stark ile birlikte) ve Larry Ianaccone'un önemli katkılarda bulunduğu bir teoridir. 1990'lar boyunca ASK ile ilgili tartışmalar, bir çok ilginç alan araştırmasını içeren bir kaynak olan, journal for the SCİentiflc Study of Religion 'a egemen olmuştur (bkz. Young 1997).
ASK insan toplumlarında dine ihtiyacın daimi olduğu ön kabulünden hareketle işe başlar. (Öldükten sonra kendilerine ne olacağını bilmenin güveni de dahil olmak üzere) insanların bir çok temel ihtiyaçlarını kendi başlarına karşılamaktan aciz olmaları göz önünde bulundurulduğunda, dindar olmak insan o/manm hk parças1d1r. Çoğunlukla din(ler) tarafından sağlanan ve gerçek şeyin yerini tutan 'telafi edicilere' yönelmek de buradan kaynaklanmaktadır. din'i kurumlar bireylere ödüller (kesinlik, güven, arkadaşlık, vb.) sunar ve onlardan bunlara ·tekabül eden maliyetler alır (katılma, uyumlu olma ve para). Fertler dinlerini maliyet ve ödülleri tartarak seçerler ve Mesela anlam} razı olacağı güvenlik miktarı talep edilen maliyet ile mukayese edilir. Böyle bir çerçevede, liberal din şekilleri, muhafazakar olanlardan daha az güvenlik sunacaktır; ama, ıp.aliyeti de az olacaktır.
Böyle bir teori, seçim imkanını varsaymaktadır; bundan da öte, modern ABD'de bir Avrupalı bakış açısından şaşkınlık verecek derecede, din! seçim düşüncesi en gelişmi~ haliyle mevcuttur. Bunun neden böyle olduğu, ABD'nin bağımsız bir ulus olarak hususi evrimiyle ve dinin bu çeşitli fakat konusu açısın-dan tutarlı hikayedeki rolüyle açıklanabilir5 . ·
Amerika'nın Pazar temelli modeline en açık aykırılık -ASK teorisrieri tarafından sürekli· vurgulanan bir nokta- dine
·,aktif anlamda bir talebi keskin bir şekilde bastıran seçme yoksuuluğunu doğuran Avrupa'nın devlet kiliselerinin (tarihi açıdan bahsedildiğinde) tekelciliğinde yatmaktadır. (AS kuramcılarınca modern Avrupa'da dinin göreceli bir ısrarla varlığını sürdürmesi kendi teorileri lehinde delil olarak yorumlanmaktadır). Böylece, bir yandan, devlet kiliselerine -bir kısmı uysal bir mes-
5 Bu iddialar hakkında bkz. Martin (1978) ve Warner (1997).
102
DiN VE MODERNiTE: BATILI BiR BAKlŞ
lek grubunu finanse etmeye giden devletin mail desteği olmadan yaşayamama- şeklinde bir eleştiri, diğer yandan bir meydan okuma. Eğer Avrupa'da serbest piyasanın ortaya çıkışına müsaade edilseydi, Amerika'daki mukabillerine benzer bir şekilde dini kurumların burada da gelişip serpilmemeleri için hiçbir sebep yoktur. Avrupa'da dünyevlleşme, talep eksikliğinden değil, arz eksikliğinden ortaya çıkmıştır.
Bekleneceği gibi, ASK çok tartışmalıdır. Atiantik'in her iki tarafında da destekleyenler vardır. Avrupa'daki destekçiler arasında (Mesela İngiliz Kilisesi'nin bazı bölümleri gibi) devlet ile kilise arasındaki bağları tamamen kesrnek isteyenler bulunmaktadır. Ancak çok ateşli bir şekilde karşı çıkanlar da vardır. İlk olarak, devamlı bir şekilde Avrupa'nın giderek artan seküler doğasını ve AS kuramcılarının Avrupa'nın verileri (değişme ihtimali olmayan göstergeler) yorumlama konusundaki başarısızlıklarını vurgulayan Steve Bruce (1999) tarafından öncülük edilenler vardır. Daha kökten bir şekilde, ASK'nın bölgesel sınırlılığına kani olmuş, giderek artan bir literatür bulunmaktadır:
O Amerika'nın sınırları dışındaki dini biçimleri açıklamakta yardımcı olamayacak kadar aşırı derecede Amerikandır veya aynı hususu daha farklı bir şekilde ifade etmek gerekirse, Rockies'in kavramsal haritası, Alpler haritasının Rockies'deki faydasından (veya herhangi bir yerdekinden) daha fazla değildir. Mesela, global açıdan bakıldığında, dini tekellerin zorunlu olarak dini faaliyetlerde bir azalma ile irtibatlı olmadığı basit bir gerçektir.
Eğer modern dünyada dinin doğasını anlamak istersek bu bizi kavramsal gelişme açısından nereye götürür? Benim görüşüme göre, bu tartışma henüz başlıyor. Bu bizim her şeyden önce dini ciddiye almamızı gerektirir (dinin gerçekte başka bir şey -Mesela milliyetçilik- olduğunu kabul etmek önemli tahrip yapmıştır); bundan sonra çok sistemli ve bağlamların muazzam çeşitliliği göz önünde bulundumlduğunda muhtemelen çok farklı şekillerde çalışmamız gerekir. 'Bir ölçünün herkese uyması' ihtimal dışıdır; bütün ihtimaller göz önüne alındığında, o hiç kimseye uymayacaktır.
103
MODERNLEŞME, iSLAM DÜNYASI VE TÜRKiYE
Uluslararası ilişkilerde Bir Sıçrama Her ne kadar tartışma şu ana kadar benim kendi ilim da
lıma öncelik vermişse de, başka bir yerde benzer tartışmaların devam ettiği aşikardır. Giderek artan bir şekilde sadece dinin önemini değil, daha bir çok kültürel faktörü modern dünyadaki Realpolitiki anlamak için göz önüne alan uluslar arası ilişkiler bir örnektir.
Huntington'un (1993, ı997) yaygın olarak bilinen çalışmaları, özellikle de onun, dünyanın bir medeniyetler çatışması olarak görülmesi gerektiği, dünyanın büyük ölçüden din! medeniyetlerden oluştuğu, gelecekteki çatışma alanlarında bu medeniyetler arasındaki sınırların önemli rol oynayacağı gibi iddialan bu alanda çok etkili olmuştur.
Huntington'un iddiasında zımnen mevcut olan Batı/ Hıristiyan üstünlüğü, buna tekabül eden İslam eleştirisi ile birleşince, kayda değer bir ısrarla görüşlerin ifade edilip savunulduğu yoğun ve uzun bir çatışmaya götürdü. Bununla beraber, inkar edilemeyecek olan şey, Huntington'un bir bütün olarak tezinde din1 faktörü ciddiye alma arzusudur; en azından bu güzel bir şeydir.
Dinin global siyasetteki önemi derlemelerle (Swatos 1989, westerlund 1996) ve ders kitaplarıyla (Haynes 1998) sınıfıara da ulaşıyor. Haynes ve farklı bir yoldan Casanova (1994) bu açıdan müşterek bir hedefi paylaşmaktadırlar:
Onlar dinin 'özelleşmesi' düşünçesinin çok ileri gittiğinde ısrar etmektedirler. 'Dinin özelleşmeden kurtulması' her ne kadar çirkin bir ifade olsa da, mutedil olarak seküler olan ülkelerde (çoğunlukla Batı Avrupa) dini kesimin tepkisi ve özelleşme veya sekülerleşmeye toptan karşı çıkmayı arzu eden dünyanın muhtelif kısımlarındaki dindar halkın çoğunluğunun tavırlarını yansıtmaktadır. Bunu akıldan çıkarmadan, sosyal bilimcilerin (diğerleri yanında) önde gelen bir vazifesi kamusal dinin modern demokratik uygulamaya uyan şekillerini keşfetmek ve desteklemek olmalıdır, bu status quo'nun titiz bir tanımı ile başlaması gereken zor fakat gerekli bir normatif faaliyettir.
104
DiN VE MODERNiTE: BATILI BiR BAKlŞ
İslam Dünyası İle Batı Arasında Yaratıcı Bir Diyaloğun Muhtemel Sonuçları
Bu çalışmaya vücut veren konferans birkaç konuyu ele aldı: bunlar arasında en önemlisi, modern dünyada 'Batının güç merkezli egemenliği' (Davudoğlu ıooo: 172) ile karşı karşıya olan genelde İslam dünyasının ve özellikle Türkiye'nin ileriye doğru yaratıcı bir yol bulma arzusuydu. Konuya muhtelif açilardan yaklaşıldı, ancak bütün bakış açıları bir şekilde Batı'nın ekonomik, sosyal, siyasi ve kültürel taleplerine cevap olarak Batı dışı toplumların yapniak zorunda kaldığı medeni dönüşüm üzerinde durdu. Bu dönüşümler, modernleşme, sekülerleşme, batılılaşma ve Avrupalılaşma şeklinde, ne tek başlarına manaları ne de birbirleriyle ilişkileri açık olmadığından belli bir muğlaklık taşıyan terimlerle ifade edildi.
Bu makalenin en önemli görevi, ilişkilerdeki bu muğlaklığı tespit etmektir. Ben dünyevlleşme iddiasının, yaygın olarak anlaşıldığı haliyle, Batili olmaktan ziyade A vrupa-merkezfj bir iddia görülmesini savundum. Bu iddia ile emprik realite arasındaki uyum Batı dünyasının diğer bölgelerinde (özellikle ABD'de) en azından sorgulanır hale gelmektedir, ve zamanın geçişiyle bu durum daha da artmaktadır. Amerika'daki canlı dini pazarı anlamak için ASK bundan dolayı ortaya çıkmıştır. ASK bu açıdan kısmen. yararlı bir araçtır ancak Avrupa'daki durumu anlamak için çok faydasızdır. Aslında hem ASK hem dünyevlleşme kuraniını ayrım yapmadan empoze etmek problemlere yol açmaktadır. Bu iki teoriden birinin terk edilmesi gerektiğin manasma gelmez; her ikisi de basiretli bir şekilde kullanılmalıdır ve her biri dünyanın (daha doğrusu Batı'nın) bir yerinde daha anlamlı olacaktır.
Bu makaleye bir sonuç olarak, aynı husus daha kuwetli bir şekilde ifade edilebilir. Benim görüşüme göre din ve modernite ilişkisi hakkında tek bir 'Batılı'" teori yoktur. İlk olarak belirtmek gerekir ki modernleşme her zaman sekülerleşme demek değildir çünkü Hıristiyan Batı'da bile bu iddiayla çelişen bir çok emprik bulgu vardır. Bununla bağlantılı olarak, söz konusu farklı durumlarda ne olduğunu titiz bir şekilde anlayabil-
lOS
MODERNLEŞME, iSLAM DÜNYASI VE TÜRKiYE
rnek için çok (mütevazı bir seviyede değil, yüksek seviyede) çeşitli teoriye ihtiyaç duyulacaktır. Bir husus çok aşikardır: dinisiyası diyaloğun doğası ne olursa olsun, taraflar kim olursa olsun, verileri yanlış yorumlama ve anlama üzerine kurulu, zamanı geçmiş teorilerin beslediği siyasetlerin kimseye faydası
yoktur.
Modernite ve din arasındaki karmaşık ilişkiler, daha titiz bir değerlendirme gerektirir. Din sosyologları bu zor ve hızla gelişen alanda önemli role sahiptir. Onlar, sosyolojinin, kendisinin tasvir etmeye çalıştığı dünya gibi, ihtimaller üzerine kurulu bir bilim- olduğunu hatıriarından çıkarınaziarsa iyi 'ederler; etkin sosyolojik düşünce modernite ve dinin karmaşık bir çeşitlilik içinde karşılıklı etkileşimini anlarken (veya anlamaya başlarken) bu gerçeği hesaba katmalıdır.
106
DiN VE MODERNiTE: BATILI BiR BAKlŞ
Kaynaklar Aldridge, A. (2000). Religion in the Contemporary World. A Sociological
Introduction. Cambridge: Polity Press.
Berger, P. (1967). The Sacred Canopy; Elements of a Sociological Theory of Religion. New York: Doubleday.
gerger, P. (1992). A Far Glory; the Quest for Fa ith in an Age of Credulity New York: Free Press.
Berger, P. (1999) (ed.). The Desecularization of the World: Resurgent Religion and World Politics. Grand Rapids: Eerdrnans Publishing Co.
Bruce, s. (1992). (ed.). Religion and Modernization. Oxford: Oxford University Press.
Bruce, s. (1996). From Cathedrals to Cu/ts. Religion in the Modern World. Oxford: Oxford University Press. ·
Bruce, s. (1999). Choice and Religion: a Critique of Rational Choice Theory. Oxford: Oxford University Press.
Casanova, J. (1994) . Public Religions in the Modern World. Chicago:_ Chicago University Press.
Casanova, J. (2000). 'Religion, the new rnillenniurn and globalization', Presidential Address to the Association of Religion, Washington DC, August 2000, to be published in Sociology of Religion.
Colernan, s. (2001). The Globalization ofCharismatic Christianity: Spreading the Gospel ofProsperity. Cambridge: Cambridge University Press.
Corten, A. (1997). The growth of the literature of Afro-Arnerican, Latin Arnerican and African Pentecostalisrn', journal of Contemporary Religion, 12/3: 311-24. -
Davie, G. (2000). Religion in Modern Europe. A Memory Mutates. Oxford: Oxford University Press.
Freston, P. (forthcorning). Evangelicals and Politics in Asia, Africa and Latin America. Cambridge: Cambridge University Press.
Haynes, J. (1998). Religion in Global Politics. London: Longrnan.
Heelas, P. and Woodhead, L. (2000) (eds). Religion in Modern Times. An Interpretive Anthology. Oxford: BlackwelL
Huntington, S. (1993). 'The clash of civilizations', Foreign Affairs, 72/3: 22-49.
Huntington, s. ( 1997). The Clash of Civilizations and the Remaking of World Order. New York: Sirnon and Schuster.
Inglehart, R. (1990). Culture Shift in Advanced Jndustrial Society. Princeton: Princeton University Press.
Martin, D. ( 1978). A General Theory of Secularization. Oxford: BlackwelL
107
MODERNLEŞME, iSLAM DÜNYASI VE TÜRKiYE
Martin, D. (1991). 'The Secularization Issue: Prospect and Retrospect', British journal of Sociology. 42/3: 465-7 4.
Martin, D. (1996). Forbidden Revolutions. London: SPCK.
Martin, D. (forthcoming). The World their Parish. Pentecostalism as Global Option and Cu/tura/ Revolution. Oxford: BlackwelL
Marty, M. and Appleby, S. (1995) (eds). Fundamenta/isms Comprehended. Chicago: Chicago University Press.
Pace, E. and Guolo, R . (1998). I fondamentalismo. Roma-Bari: Editari Laterza.
Pickering, W. (1998). ·sociology of Anglicanism', in S. Sykes, J. Booty and J. Knights (eds), The Study of Anglicanism. London: SPCK
Simpson, J. (1990). 'The Stark-Bainbridge Theory of Religion', journal for the · ScientiflcStudyofReligion, 29/3: 367-71.
Stark, R. and Bainbridge, W.S. (1985). The Fatare of Religion. Berkeley: University of Ca!ifornia Press.
Stark, R. and Bainbridge, W.S. (1987). A Theory of Religion. New York: Lang.
Swatos, W. (1989) (ed.). Religious, Politics in Global and Comparative Perspective. New York: Greenwood Press.
Wilson, B. (1982). Religion in Sociological Perspective. Oxford: Oxford University Press.
Young, L. (1997) (ed.). Rational Choice Theory and Religion : Sammary and Assessment. New York, London: Routledge.
108