T · Web viewJ, Sayın Muzaffer Tekin 25 yıllık sivil hayatımda hiçbir illegal oluşumun...

139
T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) DURUŞMA TUTANAĞI ESAS NO :2008/209 CELSE NO :169 CELSE TARİHİ :09.12.2010 BAŞKAN :KÖKSAL ŞENGÜN 20909 ÜYE :HASAN HÜSEYİN ÖZESE 28298 ÜYE :SEDAT SAMİ HAŞILOĞLU 37266 C. SAVCISI :MEHMET ALİ PEKGÜZEL 33954 C. SAVCISI :NİHAT TAŞKIN 36924 KATİP :ONUR YİĞİT 134033 Mahkeme Başkanı Köksal Şengün ile üye hakimler Hasan Hüseyin Özese ve Sedat Sami Haşıloğlu’ndan oluşan mahkeme heyeti tarafından 09 Aralık 2010 tarihli oturum açıldı. Tutuklu Sanıklardan Ergün Poyraz ve Hayrettin Ertekin ile başka suçtan tutuklu sanıklar Semih Tufan Gülaltay ve Sedat Peker dışındaki tutuklu sanıklar cezaevinden getirildi. Bağsız olarak huzurdaki yerlerine alındı. Sanık Müdafilerinden sanıklar Sevgi Erenerol, Vedat Yenerer müdafii Av. Vural Ergül. Sanık İsmail Yıldız müdafii Av. Dursun Yassıkaya’nın da geldikleri görülmekle, huzurdaki yerlerine alındı. Açık yargılamaya devam olundu. Bu oturumda dinlenmesi gereken tanıkların bir kısmının mazeret, birinin ise ekonomik nedenlerle duruşmaya katılamayacağını bildirdiği, bu sebeple hazır olmadıklarının anlaşılması karşısında huzurdaki sanıklar ve müdafilerin beyan ve taleplerinin alınmasına geçildi. Sanıklar Sevgi Erenerol ve Vedat Yenerer müdafii Av. Vural Ergül söz istedi, verildi:”Efendim taleplere, beyanlara geçmeden önce talep ve beyanlarımızı hazırlamak için gelen müzekkere cevaplarını okumanızı eğer daha sonra okuyacaksanız da kalemde incelememize imkan sağlanmasını talep ediyorum.” Bir kısım sanıklar müdafii Av. Vural Ergül’ün talebi doğrultusunda gelen evraklar kalemden celp edildi.

Transcript of T · Web viewJ, Sayın Muzaffer Tekin 25 yıllık sivil hayatımda hiçbir illegal oluşumun...

Page 1: T · Web viewJ, Sayın Muzaffer Tekin 25 yıllık sivil hayatımda hiçbir illegal oluşumun içinde yer almadım, diyor, 26.03.2010 141 celse sayfa 13’te doğrudur Muzaffer Tekin

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) DURUŞMA TUTANAĞI

ESAS NO :2008/209CELSE NO :169CELSE TARİHİ :09.12.2010

BAŞKAN :KÖKSAL ŞENGÜN 20909ÜYE :HASAN HÜSEYİN ÖZESE 28298ÜYE :SEDAT SAMİ HAŞILOĞLU 37266C. SAVCISI :MEHMET ALİ PEKGÜZEL 33954C. SAVCISI :NİHAT TAŞKIN 36924KATİP :ONUR YİĞİT 134033

Mahkeme Başkanı Köksal Şengün ile üye hakimler Hasan Hüseyin Özese ve Sedat Sami Haşıloğlu’ndan oluşan mahkeme heyeti tarafından 09 Aralık 2010 tarihli oturum açıldı.

Tutuklu Sanıklardan Ergün Poyraz ve Hayrettin Ertekin ile başka suçtan tutuklu sanıklar Semih Tufan Gülaltay ve Sedat Peker dışındaki tutuklu sanıklar cezaevinden getirildi.

Bağsız olarak huzurdaki yerlerine alındı.Sanık Müdafilerinden sanıklar Sevgi Erenerol, Vedat Yenerer müdafii Av. Vural Ergül.

Sanık İsmail Yıldız müdafii Av. Dursun Yassıkaya’nın da geldikleri görülmekle, huzurdaki yerlerine alındı.

Açık yargılamaya devam olundu.Bu oturumda dinlenmesi gereken tanıkların bir kısmının mazeret, birinin ise ekonomik

nedenlerle duruşmaya katılamayacağını bildirdiği, bu sebeple hazır olmadıklarının anlaşılması karşısında huzurdaki sanıklar ve müdafilerin beyan ve taleplerinin alınmasına geçildi.

Sanıklar Sevgi Erenerol ve Vedat Yenerer müdafii Av. Vural Ergül söz istedi, verildi:”Efendim taleplere, beyanlara geçmeden önce talep ve beyanlarımızı hazırlamak için gelen müzekkere cevaplarını okumanızı eğer daha sonra okuyacaksanız da kalemde incelememize imkan sağlanmasını talep ediyorum.”

Bir kısım sanıklar müdafii Av. Vural Ergül’ün talebi doğrultusunda gelen evraklar kalemden celp edildi.

Bu sırada tutuksuz sanık Abdulmuttalip Tonçer ile bir kısım sanıklar müdafilerinden Sanık Fikret Emek müdafii Av. Öncü Özbay’ın da geldiği görülmekle huzurdaki yerlerine alındı.

Daha önceki oturumlarda verilen ara kararlar doğrultusunda yazılan müzekkerelere gelen cevabi yazılar okundu.

Mahkeme Başkanı:"03.02.2010 tarihli oturumun 2010/87 değişik iş sayılı kararının 11/C nolu ara kararı gereği Yozgat Cumhuriyet Başsavcılığından Sanık Semih Tufan Gülaltay, Osman Yıldırım’la ilgili yazılan yazılara cevap verildiği, 30.03.2010 tarihli oturumun 2010/212 değişik iş sayılı kararının 20 nolu ara kararı gereği Emniyet Genel Müdürlüğünden Türk İntikam Tugayıyla ilgili genel bilgilerin gönderildiği, 30.03.2010 tarihli oturumun 2010/212 değişik iş sayılı kararının 13/B nolu ara kararı gereği Sanık Ergün Poyraz’ın talebiyle ilgili olarak ihbar mektupları ve ihbar e-maillerinin tamamının geliş tarihleriyle, neden geldikleriyle ilgili yazılan müzekkereye cevap verildiği detaylı bir şekilde. 30.03.2010 tarihli oturumun 2010/212 değişik iş sayılı kararının 19 nolu ara kararı gereği Avea’dan istenen kayıtların gönderildiği, 28.05.2010 tarihli oturumun 2010/364 değişik iş sayılı kararının 13/C nolu ara kararı gereği MİT Müsteşarlığından istenen bilgilerin gönderildiği, 28.05.2010 tarihli oturumun 2010/364 değişik iş sayılı kararının 11/A nolu ara kararı gereği Sanık Osman Yıldırım’ın talebiyle ilgili olarak, TİB’den istenen görüşme

Page 2: T · Web viewJ, Sayın Muzaffer Tekin 25 yıllık sivil hayatımda hiçbir illegal oluşumun içinde yer almadım, diyor, 26.03.2010 141 celse sayfa 13’te doğrudur Muzaffer Tekin

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 09.12.2010 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:169 Sayfa:2

dökümlerinin gönderildiği, 28.05.2010 tarihli oturumun 2010/364 değişik iş sayılı kararının 1/D nolu ara kararı gereği Sanık Erkut Ersoy’un talebiyle ilgili olarak MİT Müsteşarlığından istenen bilgilerin gönderildiği, 28.05.2010 tarihli oturumun 2010/364 değişik iş sayılı kararının 12 nolu ara kararı gereği Sanık Veli Küçük müdafiinin talebiyle ilgili olarak TİB’den istenen kayıtların gönderildiği, 16.06.2010 tarihli oturumun 2010/409 değişik iş sayılı kararının 18 nolu ara kararı gereği Türkcell’den istenen kayıtların gönderildiği, 16.06.2010 tarihli oturumun 2010/409 değişik iş sayılı kararının 14/B nolu ara kararı gereği Sanık Erkut Ersoy’un talebiyle ilgili olarak Kadıköy Kaymakamlığı yazı işleri müdürlüğünden istenen bilgilerin gönderildiği, 28.08.2010 tarihli oturumun 14 nolu ara kararı gereği Danıştay genel sekreterliğinden istenen bilgilerin gönderildiği, 28.08.2010 tarihli oturumun 11 nolu ara kararı gereği Çankaya Kaymakamlığı ilçe emniyet müdürlüğünden gelen cevabi yazıda sanık beyanlarda ismi geçen Tarkan Toper’le ilgili resimlerin gönderildiği, 28.08.2010 tarihli oturumun 24 nolu ara kararı gereği resen Türk Telekom’dan istenen kayıtların gönderildiği, 28.08.2010 tarihli oturumun 18 nolu ara kararı gereği Sanık Veli Küçük müdafiinin talebiyle ilgili olarak Vodafone’dan istenen bilgilerin harita üzerinde CD’ye aktarılarak gönderildiği, 01.10.2010 tarihli oturumun 2010/670 değişik iş sayılı kararının 6 nolu ara kararı gereği Sanık Nusret Senem’in talebiyle ilgili olarak Bakırköy 4 Ağır Ceza Mahkemesinden istenen belgelerin gönderildiği, 02.10.2009 tarihli oturumun 4/D nolu ara kararı gereği Sanık Hayrettin Ertekin’in talebiyle ilgili olarak Cumhuriyet Halk Partisinden istenen belgelerin gönderildiği, 21.10.2010 tarihli oturumun 1 ve 2 nolu ara kararı gereği resen 8 ve 4 nolu cezaevinden Sanık Doğu Perinçek ile ilgili raporların gönderildiği, 27.10.2010 tarihli oturumun 2010/712 değişik iş sayılı kararının 22 nolu ara kararı gereği TİB’den istenen görüşme dökümlerinin gönderildiği, 27.10.2010 tarihli oturumun 2010/712 değişik iş sayılı kararının 12 nolu ara kararı gereği Hürriyetport yönetimine yazılan yazıya cevap verildiği CD ortamında istenen bilgilerin gönderildiği, 01.10.2010 tarihli oturumun 2010/670 değişik iş sayılı kararının 1/A nolu ara kararı gereği Sanık Sevgi Erenerol müdafiinin talebiyle ilgili olarak imza eksikleri ile ilgili evrakların imza eksikliği giderilerek gönderildiği, 19.10.2010, 2009 tarihli oturumun 34 nolu ara kararı gereği resen yazılan müzekkerelere, müzekkereler ile TİB ve Türkcell’den istenen görüşme dökümleri ve bilgilerin gönderildiği anlaşıldı.”

Sanık Muzaffer Şenocak söz istedi, verildi:”Sayın Başkanım iddia makamının dünkü verdiği beyanda eğer halen daha kuvvetli bir suç şüphesi olarak akıllarında herhangi bir şey varsa lütfen şüphelendikleri kişiler hakkında saç ve kan örneklerinin kimyasal testinin yapılmasını. Artı birde tahliyemi talep ediyorum.”

Sanık Mehmet Fikri Karadağ söz istedi verildi:”Değerli Başkanım bugüne kadar söylenmeyen hiçbir şey kalmadı fakat dinlendiğinden çok şüpheliyim veya kaale alındığından çok şüpheliyim. Adını bile ömrümde hiç duymadığım bir örgütü kurmak veya yönetmek iddia ve iftirasıyla 35 aydır boşu boşuna yatmaktayız. Hiçbir delil hiçbir maddi delil yoktur. Baştan aşağıya iftira neticesinde burada hala tutuklu duruyoruz. Eğer hala Allah’tan korku, kalplerinizde ve sinenizde vicdan diye bir şey varsa kalmışsa zerre kadar tahliyemi talep ediyorum. Teşekkür ederim.”

Sanık Alparslan Arslan söz istedi, verildi:”Tahliyemi talep ediyorum.”Sanık Erkut Ersoy söz istedi, verildi:”Sayın Başkanım, Sayın heyet üyeleri Sayın Savcılara

ve Sayın heyete bugüne kadar birçok karşı delil sundum ama ısrarla örgüt içi istihbarat topladığımı söyleyerek tahliye talebimi reddediyorlar. Daha önce de defalarca arz etmeye çalıştım. Derin devlet dedikleri gizli bir grup için hiçbir zaman aleni bir şekilde çalışmam. Bu tarz bir faaliyet için kendi üzerime kayıtlı cep telefonumu ve internet hesabımı kullanmayacak kadar bilişim teknolojilerinde tecrübe sahibiyim. Bilgisayar programcılığı yapmış 20 yıla yakın tecrübesi olan bir bilişim uzmanı olarak o kadar amatörce davranmayacağımı Sayın Savcılarımız ve Sayın hakimlerimiz de çok iyi bilirler. Tutuklandığım güne kadar kamu yararı için çalıştığımı ve bu çalışmalarımda kamuya açık bir şekilde altını çizerek önemle belirtiyorum internet üzerinden

2

Page 3: T · Web viewJ, Sayın Muzaffer Tekin 25 yıllık sivil hayatımda hiçbir illegal oluşumun içinde yer almadım, diyor, 26.03.2010 141 celse sayfa 13’te doğrudur Muzaffer Tekin

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 09.12.2010 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:169 Sayfa:3

gizlenmeden yaptığımı huzurda dinlettiğim telefon görüşmeleri ile ve arz ettiğim dosyalarla birçok defa ispatladım. Ama Sayın hakimler Hasan bey ve Sedat bey ben böyle takdir ettim diyerek sunduğum karşı delilleri maalesef görmezden gelmeye devam ediyorlar. Şimdi Sayın Başkanım müsaade ederseniz sözde örgüt ile ilgim olmadığını ve bireysel çalışmalarımı gizlenmeden aleni olarak yaptığımı ortaya koyan bir telefon konuşmasından kısa bir bölüm dinletmek istiyorum müsaade ederseniz. Bu konuşmamı özellikle Hasan Bey ve Sedat Bey mümkünse dikkatlice dinlesinler. 1 nolu konuşma, 1 nolu konuşma.”

Salonda sesli telefon kaydı dinletildi.Sanık Erkut Ersoy:”Sayın Başkanım dinlediğiniz için teşekkür ederim. Gördüğünüz gibi

Sayın Savcılarımız bu konuşmalarımı kullanamayacakları için iddianameye ve delil klasörlerine kalın puntolarla işaretlemediler. Ama kendilerinin takdir ettiği noktaları oraya iddianameye eklediler. Yani ben hep anlatmaya çalıştığım şey Sayın Savcılarımızda bizim lehimize olan konuşmaları da ben beklerdim iddianameye eklesinler ama bunları eklemediler. Sayın Başkanım görüleceği üzere bireysel faaliyetlerimin tümü açık bir şekilde herhangi bir gizlilik içerisine girmeden kamuya açık bir ortam olan internet üzerinden yapılmıştır. Neden örgüt üyesi olmadığımı gösteren maddi gerçekleri kısaca tekrar hatırlatmak istiyorum. Sayın Savcılar benim sözde Ergenekon örgütüne hangi konuda, ne zaman, nasıl ve kime istihbarat verdiğime dair delil klasörlerine herhangi bir belge koymamışlar. Örneğin sanıklara hangi konuda istihbarat aktardığım yazılmamış. Yani terörle yada güvenlik ile ilgili konular mı? Ekonomik konular mı? Siyasi konular mı belirtilmemiş. İstihbaratı hangi tarihte hangi gün ve saatte verdiğim yazılmamış. Belirli bir tarih bilgisi yok. Belirli bir tarih aralığı da yok. Hangi tarihler arasında sözde örgüte hizmet etmişim belli değil. Hangi örgüt elemanına yani hangi sanığa istihbarat verdiğim yazılmamış. Hangi sanık tarafından görevlendirildiğim yazılmamış. Yada topladığım istihbaratı ne şekilde örgüte aktardığım yazılmamış. Yani sanıklara e-posta mı atmışım topladığım istihbaratı elden mi vermişim faks mı çekmişim. Kısacası istihbarat toplayıp örgüte aktardığıma dair herhangi bir suç unsuruna delil klasörlerinde yer verilmemiş. E-posta yazışması, faks mesajı, telefon görüşmesi yada elden istihbarat verdiğime dair hiçbir fotoğraf veya video kaydı delil klasörlerinde bulunmuyor. Ayrıca Sayın Savcılar benim örgüt hiyerarşisi içerisinde Sayın Fikri Karadağ’a bağlı olarak topladığım istihbaratı merkez adı verilen hayali bir yere verdiğimi ileri sürüyor. Bu adı geçen hayali merkezin bir binası yok. Benim dışımda başka bir elemanı yok. Aracı yok, arabası yok, parası yok, teknik ekipmanı ve cihazı yok. Sayın Fikri Karadağ’da emniyet TEM şube ifadesinde hiç kimseye istihbarat toplaması için talimat vermedim diyor ve beni tanımadığını ifade ediyor. Yine ayrıca el konulan bilgisayarımda bulunan tüm dokümanlar daha önceki celsede arz ettiğim dosyamda da ayrıntılı olarak yazdığım gibi internetten derlenen yazı ve makaleler. Hiçbir dokümanımın askeri yada istihbarı gizlilik içermiyor. Herkesin 10 dakikada kolayca erişebileceği bilgiler. Bunun yanı sıra 1. iddianamedeki 86 sanıktan sadece 6 kişi ile telefon görüşmem var. 6 sanık ile toplam konuşma sürem ise sadece 40 buçuk dakika. Yine ayrıca 1. iddianamedeki 86 sanık ile de hiçbir e-mail yazışmam yok. İddianamede Kuva-i milliye 1919 derneğinin yöneticisi ve üyesi olan 18 kişiden e-posta adresi olan sadece 2 kişi bulunuyor. Dernek teşkilatlanma başkanı Sayın Hüseyin Görüm ve dernek başkanı Sayın Fikri Karadağ. Ama Sayın Savcılar delil klasörlerini Sayın Hüseyin Görüm’e ve Sayın Fikri Karadağ’a herhangi bir e-mail gönderdiğime dair bir yazışma koymamışlar çünkü aramızda hiçbir yazışma olmadı. Yine aynı şekilde iddianın ve delil klasörlerinde 48 sanığa ait toplam 90 adet e-mail adresi var. Bu adresleri önceki celse de alfabetik sıraya göre listeleyerek incelemenize arz ettim. Bu adresler ile de kendi kullandığım e-mail adresleri arasında herhangi bir yazışmam yok. Ama Sayın Savcılar sanıklar ile istihbarat alışverişi yaptığımı gösteren hiçbir telefon görüşmem ve yazışmam olmadığı halde benim örgütün istihbarat sorumlusu olduğumu söylemeye devam ediyorlar. Ayrıca delillerle ilgili delillerle hiç ilgisi olmayan hususlarla ilgili olarak sevk maddeleri tanzim edildi. Ya da sevk maddesi yazdıkları suçlamalar dahi deliller Yüce mahkemeye ibraz

3

Page 4: T · Web viewJ, Sayın Muzaffer Tekin 25 yıllık sivil hayatımda hiçbir illegal oluşumun içinde yer almadım, diyor, 26.03.2010 141 celse sayfa 13’te doğrudur Muzaffer Tekin

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 09.12.2010 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:169 Sayfa:4

edilmedi. Örneğin sevk maddesi olarak bana ilk önce örgüt kurucusu ve yöneticisi ve askeri itaatsizliğe teşvik ve halkı isyana tahrik gibi sevk maddeleri tanzim ettiler. Ama elde edilen delillerde bunu destekleyici bir belge konuşma veya benzeri bir şey bulunamayınca sevk maddemde tenzilata gidilerek özel görevli örgüt üyeliğine düşürüldüm. Ayrıca örgüte finans sağlamak için hackerlık yaptığımı ve çeşitli bankalardan illegal olarak örgüte finans elde ettiğim iddia edildi ve resmi olarak suçlama getirildi. Ancak hackerlıkla ilgili Türk Ceza Kanununda belirtilmiş bir sevk maddesi olduğu halde iddianamede bulunan sevk maddelerime bu madde eklenmedi. Ben müsaadenizle bu sevk maddesini okumak istiyorum. Türk Ceza Kanununun 243. ve 244. maddelerine göre sisteme izinsiz ve illegal müdahale ettiyseniz 6 aydan 2 yıla kadar, sistemi engellediyseniz 1 yıldan 5 yıla kadar, eğer sistem üzerinde tahribat yaptıysanız 6 aydan 3 yıla kadar hapisle yargılanıyorsunuz. Ama Sayın Savcılar delil bulamadıkları için bu sevk maddelerini iddianameye yazamadılar çünkü hiçbir zaman hayatımda hackerlık yapmadım. Ben bilgi işlem uzmanıyım. Çünkü bu iddia tamamen kurgusal ve asılsız bir iddiadır. Daha önce hacker olmadığıma dair TİB tarafından kayıt edilen 148300223 nolu telefon görüşmemi hep beraber huzurda dinledik. Kısacası delil olmadığı halde Sayın Savcılar benim hackerlık yaptığımı ısrarla söylemeye devam ediyorlar. Yine ayrıca sanıkların bilgisayarlarında bulunan her dokümanı, her doküman, her yazışma ya da konuşma gerekli ön araştırma yapılmadan delil denilerek iddianameye suç unsuru olarak kaydedildi. Örneğin motorize ekip konusu diye bir konu hiç gerçekleşmedi ve sadece hayali bir şey olduğu halde Sayın Savcılar 2000 kişilik motorize ekip kurup kişileri cezalandırmayı düşündüğümüzü iddia etti. Halbuki delil klasörlerinde mevcut olan dokümanların hiçbir yerinde cezalandırma diye bir konudan bahsedilmiyor. Cezalandırma konusunu iddianameye Sayın Savcılar ekledi. Sayın Başkanım, Türkiye Barolar Birliğinin verileri Türkiye’de açılan her 100 davadan 54’ünün yani yarıdan fazlasının beraat ile sonuçlandığını gösteriyor. Buradan hareketle Türkiye’deki her iki sanıktan birinin masum olduğu sonucuna varabiliriz. Bu oran Avrupa’da yüzde 5 dolayında. Özetle vatandaşları ciddi ölçüde mağdur eden bir yargı sistemi var Türkiye’de. Bakanlığın web sitesinde yer alan resmi istatistiklere göre Türkiye’deki cezaevlerinde 31 Ocak 2010 tarihi itibariyle 117547 kişi bulunuyor. Bunlardan 56806 kişi hükümlü yani yarısı. Tam 19642 kişi ise hükmen tutuklu, yani mahkumiyet kararları temyizde olduğu için kesinleşmiş değil. Bu arada 41049 kişi ise tutuklu statüsünde yani haklarında henüz verilmiş bir karar yok. Barolar Birliğinin davaların yüzde 54’ünün beraat ile sonuçlandığı yolundaki verisini esas alırsak halen cezaevlerinde bulunan 41000 kişinin yarısının yani en az 20000 kişinin yargılamadan masum çıkacağını tahmin edebiliriz. Görüleceği gibi tutukluluğun makul sürenin üstüne çıkması mahkemenin ağır işlemesi ve bazı Savcıların vatandaşa suç yüklemede altını çizerek önemle belirtiyorum esnek bir rejim yüklemesi yargı sisteminin işleyişindeki başlıca sorun alanı olarak görülmektedir. Sayın Başkanım, şimdi Danıştay davasıyla ilgili bir hususu arz etmek istiyorum. Danıştay faili Alparslan Arslan’ın babası İdris Arslan bir süre önce basına oğlunun Danıştay eylemine zihin kontrolü marifetiyle yönlendirildiğine dair bir açıklama yaptı. İddiasına göre Alparslan ilaç verilmek suretiyle eyleme yönlendirilmiş. Sayın heyette bir süre önce Alparslan Arslan’ın eylem öncesi uyuşturucu yada kimyasal bir ilaç kullanıp kullanmadığının anlaşılması için adli tıp kurumuna sevkine karar verdi. Ama Alparslan kan ve idrar örneği vermek istemedi. İnternette bazı web sitelerinde zihin kontrolünün ilaç yada elektromanyetik yöntemlerle yapıldığı iddia ediliyor. Birçok kişi kendisine zihin kontrolü yapıldığını iddia ederek resmi kurumlara başvurmuş. Hatta Amerika Birleşik Devletlerinde bu konunun mağduru olduğunu iddia edenlere tıbbi olarak yardım eden bir sivil toplum örgütü olduğunu bile okudum. Bana göre zihin kontrolü ister ilaçla yapılsın ister elektromanyetik olarak yapılsın bir fenomendir. Ama bu konuda birtakım laboratuarlarda deneysel çalışmalar yapıldığı yazılı ve görsel kaynaklarda geçiyor. Şimdi müsaadenizle zihin kontrolü ile ilgili değil ama tam tersine zihinsel engelliler için yapılan bir araştırma projesiyle ilgili Habertürk’te 15 Nisan 2010 tarihinde yayınlanan bilgisayar beyin ara yüzü adlı haber ile ilgili kısa bir görüntü arz etmek

4

Page 5: T · Web viewJ, Sayın Muzaffer Tekin 25 yıllık sivil hayatımda hiçbir illegal oluşumun içinde yer almadım, diyor, 26.03.2010 141 celse sayfa 13’te doğrudur Muzaffer Tekin

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 09.12.2010 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:169 Sayfa:5

istiyorum. 1 nolu dosyayı müsaade ederseniz seyredebilir miyiz Sayın Başkanım? İlgili haber 4. dakika da başlıyor 4. dakika 9. saniye. Aşağıda bakabilirsiniz.

Salonda görüntülü video kaydı izlettirildi.” Sanık Erkut Ersoy:”Yok o değil 1 nolu seyredilecek. 1 nolu seyredilecek dosya. O zaman

2’ye bakalım. 2 nolu seyredilecek. Yanında program var, vcplayerden açarsanız. Yanında hemen sol tarafında. Ordan dosya çağırın, dosyayı çağırdığınız zaman geliyor. Yardımcı olayım mı? İsterseniz yardımcı olabilirim.”

Mahkeme Başkanı:"Nedir içeriği nedir bunu izah edin lütfen?”Sanık Erkut Ersoy:”O zaman Sayın Başkanım zaten mahkemede mevcut dilerseniz

izleyebilirsiniz. Ben sizin şeyinize bırakıyorum. Bu haberde Sayın Başkanım ODTÜ’lü öğrenciler bir program geliştirmişler. Bu Habertürk’te 15 Nisan’da yayınlandı. Geliştirdikleri programlarla zihinsel engellilere beyninden geçen kelimelerin mantıklı sinyallerin mantıklı kelimelere dönüştürülmesiyle ilgili bir program geliştirmiş ODTÜ’lü öğrenciler. Bu zihinsel engelliler için yapılan bir proje. Hani konumuzla ilgili olduğu için seyrettirecektim ama zaten mahkemede mevcut dilerseniz ordan izleyebilirsiniz. Bunun yanı sıra yine internetten edindiğim 6 gigabyte hacmindeki araştırmalarımda el konulan bilgisayarım içinde bulunan zihin kontrolü adlı klasör içinde bulunuyor. Sayın heyet buradan da istifade edebilir. Bu çalışmalarımı gerekli gördükleri taktirde araştırmaları için 2006 yılında İstanbul Emniyet Müdürlüğü bilişim suçları şube müdürlüğünde baş komiser olan Dinçer Aya ve MİT Müsteşarlığının posta kutusu 955 Ulus Ankara adresine de gönderdiğimi Ocak ayında yapılan celsede arz etmiştim. Bunu da dipnot olarak eklemiş olayım. Sayın Başkanım zihin kontrolü konusu geçtiğimiz aylarda televizyon kanallarında da tartışıldı. Örneğin 10 Şubat 2010 tarihinde Kanal 7 televizyonunda İz Peşinde adlı programda bu konudan bahsedildi. Programa CIA belgeleriyle zihin kontrolü kitabının yazarı Ömer Murat Özkaya, Boğaziçi elektrik ve elektronik bölüm dalı öğretim üyesi Profesör Doktor Selim Şeker, Psikiyatrist Profesör Doktor Nevzat Tarhan ve Adli Tıp Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Sayın Sözen katıldı. Sayın Nevzat Tarhan ve Sayın Selim Şeker elektromanyetik zihin kontrolünün mümkün olduğunu hatta ASELSAN’daki mühendis intiharları ile ilgisi olduğunu söyledi. Ayrıca Nevzat Tarhan 19.07.2010 tarihinde Habertürk’teki Sansürsüz adlı programda da şuanda düşüncenin okunarak dijital teknolojiye aktarılması üzerine çalışmalar yapılıyor dedi Ayrıca 24.11.2010 tarihinde Fox10 televizyonu elektromanyetik silahların intihara yönlendirdiğine dair bir haber yayınladı. 1. Ergenekon iddianamesindeki Sayın Doçent Doktor Emin Gürses ve Ümit Sayın’ın 1540 nolu tapesine yer verdiler. Bu tape görüşmesinde Sanık Ümit Sayın mikrodalga ile infratest adlı sistemle eşik altı seslerin oluşturulabileceğini söylüyor. Haberde şöyle dendi? Haber başlığı şu; Manyetik silah intihara sürükler mi? Aselsan intiharlarında Ergenekon gölgesi mi var? Haberde Aselsan ölümlerinde Ergenekon’un kullandığı gizli silahlar olduğu iddia edildi ve merhum Burhanettin Volkan’ın babası Mahmut Volkan’ın açıklamalarına yer verildi. Profesör Doktor Nevzat Tarhan 24.11.2010 tarihinde Fox10 Tv kanalına verdiği röportajda ise bu iddialar için şunları söyledi; Manyetik dalgalarla intihara yönlendirilebilir. İnsanın algılayamayacağı eşik altı silahlar var. Mikrodalgalarla o kişinin beynine korku, keder, hezeyan ve değişik duygular yaratılabilir. Zaman ve yer algısı değiştirilebilir. O kişi intihar etmek zorunda bırakılabilir. Sayın Başkanım, bu iddialar doğru mudur, değil midir ben bunun uzmanı değilim ama tam bu noktada zihin kontrolüne uğradığını söyleyen mağdur olduğunu söyleyen Selçuk bey mail grubu üyem Selçuk Bey ile yapmış olduğum bir telefon konuşmasından kısa bir bölüm dinletmek istiyorum müsaade ederseniz. 2 nolu konuşma.”

Salonda sesli telefon kaydı dinletildi.Sanık Erkut Ersoy:”Evet Sayın Başkanım bildiğim kadarıyla adli dosyalarda zihin

kontrolüyle işlendiği iddia edilen bir cinayet davası yok. Fakat iddia edilene göre elektromanyetik dalgalarla kişilerin ahlaki değerleri değiştirilebiliyormuş. Müsaade ederseniz onunla ilgili bir haber seyrettirmek istiyorum çok kısa. 1 nolu seyredilecek dosya demin açtığınız dosya.”

5

Page 6: T · Web viewJ, Sayın Muzaffer Tekin 25 yıllık sivil hayatımda hiçbir illegal oluşumun içinde yer almadım, diyor, 26.03.2010 141 celse sayfa 13’te doğrudur Muzaffer Tekin

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 09.12.2010 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:169 Sayfa:6

Salonda sesli ve görüntülü video izletildi.Sanık Erkut Ersoy:”Evet Sayın Başkanım yorumu izleyenlere ve Sayın heyete

bırakıyorum. Şuana kadar söylediğim her sözü bugüne kadarki mahkeme sürecinde defalarca ispatladım. Hakkımdaki iddialar dahil karşı deliller sundum. Ama Sayın heyet hala benim yalan söylediğimi düşünüyorsa yalan makinesine de girmeye hazırım. Yalan makinesi Amerika’nın 10 eyaletinde hatta Kore ve Kazakistan’da bile kullanılıyor. Yalan makinesini kandırmak zordur. Poligraf yani kullanan kişi eğer uzman ise makine aldatılamaz. Kırgızistan’da yalan makinesi 2011 yılında rüşvetle mücadele için kullanılacak. Bende yalan makinesine girmeyi talep ediyorum. Böylece yalan söyleyip söylemediğim de anlaşılmış olur ve Sayın hakimlerin ileri sürdükleri kuvvetli suç şüphesi de ortadan kalkmış olur. Beni dinlediğiniz için teşekkür ederim.”

Sanık Muzaffer Tekin söz istedi, verildi:”Sayın Başkanım Değerli üyeler sunumuma geçmeden önce bir konuyla ilgili kısa bir açıklama yapmak istiyorum. 83. celsede Üye Hakim Sayın Sedat Haşıloğlu Zekeriya Öztürk sizin Danıştay saldırısı ve Alparslan isminden haberinizin evinizin arandığı sırada eşinizin telefon etmesinden sonra vakıf olduğunuzu belirtiyor şeklinde bir soru yönelttiler. Ben menfur Danıştay saldırısı ve avukat Alparslan ismini öğleden sonra büromda duyduğumu söyledim. Eşim henüz daha polisler eve girmemiş iken benim Danıştay saldırısı ile ve Alparslan Arslan ile irtibatlandırılabileceğimi nereden bilebilir? Eşim beni telefon ile aradığında evin polislerce sarıldığını açmadığı veya geciktiği taktirde kendisine kapıyı kıracaklarını söylediklerini bildirmesi üzerine polis olduklarından emin isen aç ben hemen geliyorum dedim. Hiç beklemediğim bir durum karşısında konuşmalarımdan ve yüzümün şeklinden olağanüstü bir durum olduğunu fark eden arkadaşlarımın ne oluyor soruları üzerine. Eşimle aramızda geçen konuşmayı aktardıktan sonra eve gitmek için hareket ettim. Bunun üzerine masamda beraber oturduğumuz Mehmet Zekeriya Öztürk ve İsmail Paker lütfen durun sakin olun vesaire gibi sözler ile beni yatıştırdıktan sonra biz bir bakalım nedir ne değildir durumu öğrenelim ona göre hareket ederiz diyerek evime gittiler. Aradan bir müddet geçtikten sonra Mehmet Zekeriya Öztürk telefon ile Rafet Arslan’a polislerin Danıştay olayı ile ilgili geldiklerini yüzeysel olarak bildiriyor fakat benim ne ile irtibatlandırıldığım ve hakkımda yakalama kararı olduğu konusunda herhangi bir konuşma geçmiyor. Bunun üzerine ben Rafet’e hissettirmeden arabama doğru yürümeye başladım. Bunu fark eden arkadaşım eve gideceğimi hissedince abi dur bakalım bir durum netleşsin şu olayın bir sonucunu alalım ona göre hareket ederiz deyince ikimiz yürüyerek orduevinden çıktık ve Dalyan denilen bölgeden büyük kulübe kadar olan alanda sahilde dolaşmaya başladık. Ev araması bittiğinde Rafet ile irtibata geçen arkadaşlar bizim bulunduğumuz bölgeye geldiler. Yanlarında Avukat Ertaç Giray vardı. Ev aramasında bulunmuş hatta eşime kartını vererek herhangi bir durumda kendisiyle irtibata geçmesini tembihlemiş. Ertaç Giray yanımıza geldiğinde telefonun açık olup olmadığını sordu telefonumun. Ve büyük bir telaşla telefonunuzu kapatın kartınızı çıkarınız deyince ben sebebini sordum. Benim menfur saldırıyla irtibatlandırıldığımı ve hakkımda yakalama kararı çıkarıldığını ilk defa kendisinden orada öğrendim. Arabamız orduevinde olduğu içinde durum değerlendirmesi için orduevine geçtik. Benim eşimden Danıştay saldırısı ve Alparslan Arslan ile irtibatlandırıldı konusunu öğrendiğim asılsızdır. Bunu özellikle vurgulamak isterim arz ederim. Şunu size hazırladım Başkanım Müsaade ederseniz bugünkü sunumumu arz edeceğim. Sayın Başkanım, Değerli üyeler bir dönem ilahiyat profesörleri televizyon kanallarında sıkça programlara çıkartılır kendi aralarında tartışırlardı. Neredeyse birinin ak dediğine diğeri kara der hiçbir zamanda aralarında uzlaşma sağlanamazdı. Referans kitap bir bu insanlar bunun ilmini yapmışlar yanlış olan ne diye kendime sorardım. Cevabı dini siyasete alet etmelerinde bulurdum. Ergenekon kovuşturma sürecindeki moda ise hukuk adamlarının televizyonlarda kanal kanal gezerek tartışmalarıdır. Pozitif bir bilim olan orta seviyede zeka düzeyinde hukuk eğitimi almamış insanların dahi anlayabilecekleri yasa maddelerini anlaşılmaz hale getirmek için büyük çaba harcıyorlar. Bunun tek izahı hukuku siyasete alet etme amacıdır. Görev başındaki yargıçların politize olmaları ise bir

6

Page 7: T · Web viewJ, Sayın Muzaffer Tekin 25 yıllık sivil hayatımda hiçbir illegal oluşumun içinde yer almadım, diyor, 26.03.2010 141 celse sayfa 13’te doğrudur Muzaffer Tekin

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 09.12.2010 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:169 Sayfa:7

felakettir. Çünkü bu dinin siyasallaştırılmasından da çok vahimdir. Zira adaletin olmadığı yerde özgürce dini vecibelerinizi de yerine getiremezsiniz. Anayasa mahkemesi raportörlüğü gibi onöre bir göreve gelmiş bir hukukçunun Türkiye’de hiçbir zaman yargı olmadı ki sözleri referandum öncesi ise Anayasa Mahkemesi kararlarına uyulmasın telkini çok düşündürücüdür. Bir insan Cumhuriyet’in erdemlerinden ve nimetlerinden faydalanır. Hasbelkader hukukçu da olabilir fakat inançları ve yaşam biçimi gereği de sistemi sorgulamaktan geri kalmaz. Bir türlü laik demokratik sosyal hukuk devletini ve Cumhuriyet rejimini kabullenemez. Şeriatı Garra’ya göre mahkeme-i şerriyelerin gelmesini ister. Doğal olarak da sizi kendinden görmez. Sizlerle darülharp halindedir. Bu Cumhuriyetin kurucusunu da deccal ilan eder. Bu zihniyet sahiplerinin hepsi hangi makam ve mevkilerde olurlarsa olsunlar hedefe giden yolda her şeyi kendilerince mübah ve meşru sayarlar. Sizi Cumhuriyete ve rejime karşı olduğunuz değil, içinde olduğunu, sizi Cumhuriyete ve rejime karşı olduğunuz için değil, Cumhuriyeti ve rejimi savunduğunuz için mahkum etmek isterler. Laiklik karşıtı eylemlerin odağı olmuş bir hükümeti aklamak içinde o hükümeti devirecekleri palavralarıyla insanların özgürlükleri gasp edilir. Satılık medyada aylarca Türk Silahlı Kuvvetleri irticaya karşı eylem planladı hazırladı planları hazırladı haberleriyle hedef yapılır. Yıpratılır, sindirilir. Askerler tutuklattırılırlar ama yetkili yürekli bir komutan çıkıp da evet hazırlattım benim milli güvenlik siyaset belgesinden aldığım bir görevimde budur diyemediği içinde irtica da tehdit olmaktan çıkarılır. Zaten amaçta budur. Bugün ülkemizde en güzel yapılan şey yargı eliyle yasal olmayanların yasal hale getirilme çabalarıdır. Bu da çok acıdır. Ben hukukçu olmamama rağmen bu ülkede Cumhuriyete çıkan yargıçların var olduğuna inanıyorum. Hukuk devletinin ise katı bir savunucusuyum. Cumhuriyetin yargıçlarının şeriat özlemi içinde olanlara karşı cansiperane bir şekilde mevzilerini savunduklarını görebiliyorum. Mahkemeniz ve huzurda savunmalarıma göstermiş olduğum hassasiyet o yürekli yargıçlara saygım ve hukuk devletine olan bağlılığımdandır. Çeşitli vesileler ile burada yapmış olduğumuz hukuki mücadelenin bir o kadarını da medyada hakkımızda yapılan asılsız haberler için verdiğimizi arz etmiştim. Bugüne kadar yaptığım suç duyuruları Sayın Başkanım. Yapmış olduğum suç duyurularında şüphelileri aklamak için olağanüstü gayret gösteren savcılara şahit oldum. Politize olduklarını düşündüğüm bir hukuk adamın adamlarından birinin de Adalet Bakanlığı tarafından HSYK üyeliğine aday gösterildiğini duyunca yanılmadığımı bir kez daha anladım. Bahse konu savcı sayesinde hiç merak etmediğim neyle suçlandığım Ergenekon iddianamesindeki sevk maddelerimin karşılığını da öğrenmiş oldum. Çünkü yapmış olduğum en az 3 suç duyurusuna aynı gerekçesiyle takipsizlik kararı verilmişti. Dünde 8 Aralık 2010 aynı ilçe aynı savcı aynı gerekçeyle yine takipsizlik kararı geldi. Şöyle diyor benim kararlarımı geçersiz kılmak için. Nitekim CMK 250 madde ile yetkili İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca açılmış iddianameler kapsamında Muzaffer Tekin’in silahlı örgüt terör örgütü yöneticisi olmak, zorla hükümeti ıskata teşebbüs, T.C. hükümetine karşı silahlı isyana tahrik, devletin güvenliğine ilişkin belgeleri bulundurma, tehlikeli maddeleri izinsiz bulundurma, mala zarar verme, kasten öldürmeye azmettirme, korku ve panik yaratmak şeklinde patlayıcı atma suçlarına azmettirme suçlarından yargılandığı. Bu iddianamede Muzaffer Tekin’den örgütsel doküman ve devlete ait gizli belgelerin ele geçirildiği. Bu belgeleri Fikret Emek’ten Muzaffer Şenocak aracılığıyla Muzaffer Tekin’e ulaştığının kabul edildiği hususları gözetildiğinde ifadelerine yer verilerek görünür gerçeklik ölçütünü şikayete konu haberde mevcut olduğu düşüncesiyle kovuşturma yapılmasına yer olmadığına. Sayın heyet gördüğünüz gibi zorla suç ve suçlu yaratılmak isteniyor. Toplumda potansiyel suçlu hale getirildik ifadelerimde ne kadar haklıyım. Sadece toplumda değil kendini hukuk adamı zannedenler nezdinde de potansiyel suçlu olduğum yukarıdaki kararlar ile ortada. Türkiye Cumhuriyeti’nde beni tanıyanlar cavdüvane bir şeklide davayı bi manalar ile desisekarane yalan isnatlar ve efsallerin efsane perdazileri ile ekavili kazibeleri ile Savcıların hazırladıkları iddianamelere inanmadıkları gibi acı acıda gülüyorlar. Savcıların hakkımda Türkiye Cumhuriyeti Anayasasına karşı bir sevk maddesi düzenleyememeleri ise benim için onurdur. Bu bile menfur Danıştay

7

Page 8: T · Web viewJ, Sayın Muzaffer Tekin 25 yıllık sivil hayatımda hiçbir illegal oluşumun içinde yer almadım, diyor, 26.03.2010 141 celse sayfa 13’te doğrudur Muzaffer Tekin

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 09.12.2010 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:169 Sayfa:8

saldırısı ile anılmamam için tek başına bir nedendir. Şimdi Sayın Başkanım, Başbakanımız geçmişte bebek katiline Sayın dediği için sansasyonel haber oldu. Dili sürçmüştür. Acaba Sayın Başbakan bebek katilini direk mektup, kart vesaire yazsa ne olur? Hükümet düşer. Hükümet düşer ve medya bunu çok abartır abartılacak değerdedir. 2 gün önce zatıalinize ben Sayın Başbakanı Muzaffer Tekin adına kendi imzasıyla gönderdiği bir kartı sundum. Siz hiç önemsemediniz. Niye önemsemediniz? Basında hiç önemsemedi çünkü ben terör örgüt üyesi lideri değilim Başbakan da bunu biliyor bu da delil Sayın Başkanım. Ama hakkımda ileri sürülen bütün suçlamalar imgedir. İmgeciler ise aşağıdaki suçları işlemişlerdir. Kişiyi hürriyetinden yoksun kılma TCK madde 109, kişiler arasındaki konuşmaları dinleme TCK madde 133, özel hayatın gizliliğini ihlal TCK madde 134, resmi belgeyi yok etmek, bozmak, gizlemek TCK madde 203, görevi kötüye kullanma TCK madde 257, iftira TCK madde 267, suç uydurma TCK madde 271, suçluyu kayırma TCK madde 283, gizliliği ihlal TCK madde iki yüz elli seksen beş, suç delillerini yok etmek, gizlemek, değiştirmek TCK madde 286, bunlar toplam ben insaflı davrandım 36 yıl oluyor. Asgariyi aldım ama esas iddia makamı hükümete karşı işlenen suçlar aldatmacası ile esas hedef Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının öngördüğü düzeni ortadan kaldırma veya bu düzen yerine başka bir düzen getirmeye veya bu düzenin fiilen uygulanmasını önleme amaçlı bir iddianame hazırlamıştır. Bundan ötürü de Anayasayı ihlal TCK madde 309 ile mutlaka yargı karşısına çıkacaklardır. Bu hazırlığımı da şöyle arz edeyim. 2 ay önce yanılmıyorsam ismi Halit Kıvrıl olan bir bey, sizle görüşecek dediler gittim. Buyurun oturun dedi bir suç duyurusunda bulunmuşsunuz. Evet. Çok oldu ama dedim. Adalet başmüfettişiyim lütfen kimsiniz onu öğrenmek istiyorum dedim kimliğiniz, adalet başmüfettişiyim dedi. Huzur buldum devleti gördüm. O kadar dikkatli dinledi ki Başkanım. Anlattım, anlattım dedi şey misiniz savcılardan hala bu şikayetiniz devam ediyor? Katmerleşti dedim katmer katmer ama burada 1 gün 2 gün yetmez. O zaman dedi teferruatla. Bir hafta dosya hazırlamadım klasör hazırladım onlara da gönderdim. Bu vesile arz ederim. Ben iftira atmadım. Böylesine ciddi suçlamalar ile hakkımda iddianame hazırlanmasına neden olan gerekçeleri 5 madde de kısaca arz edeceğim. Ve bir kez daha bu soyut iddiaları maddi deliller ile çürüteceğim. Hala bu gerçekleri görmemekte ısrar ediyorsanız mahkemenizin vebali iddia makamından çok daha ağır olur. Birincisi, ileride eylemsel faaliyetlerde bulunabilecek insanlar ile irtibatlı olmak kurgusu ile gözetime alındım. Gözetime alınmamda tertip heyeti hile ve yalanı malzeme yapmıştır. İddianame sayfa 34’de Muzaffer Tekin el bombaları ile ilgili olarak medyada Oktay Yıldırım’ı savunmaya yönelik olarak bombaların hurda olduğunu, çalışmadığını ve çöplükten Oktay Yıldırım tarafından toplanmış olduğunu beyan etmesi üzerine, bu beyan üzerine benim Oktay Yıldırım’ı koruduğum dolayısıyla savunduğum bu sebeple de beraber hareket ettiğimiz düşüncesiyle gözetim altına alınmama gerekçe olarak gösterilmiştir. Bunların bir kısmı tekrarlandı Sayın Başkanım ama her ay CMK’ya göre durumumuzu inceliyorsunuz mahkemenize katkı ve yardım etmek amacı ile bunları tekrar hatırlatıyorum. Halbuki benim İstanbul TEM şubede 18.06.2007 tarihinde verdiğim ifade de sayfa 5 paragraf 4, Türkiye’nin bu kadar önemli dönemeçlerden geçtiği zor durumlarda ve kurumların yıpratılmasına açık bir ortamda çöplükten bulduğu bu sayıda bombaya sahip olabileceğine içtenlikle söylüyorum kesinlikle düşünmedim diyorum. Şimdi Sayın Başkanım, Saygın Başkanım iddianamedeki metin ile bu metin aynı mı? Tamamen ters çevrilmiş. Bunu yapanlar hiç utanmıyorlar mı? 2. olarak, gözetime alındıktan sonra Ali Yiğit’e polis tarafından dizayn ettirilen ifadeler ile tutuklandım. Ümraniye’de ele geçirilen el bombaları ile irtibatlandırılabilmem içinde her türlü ahlaksızlık yapıldı. Bu operasyon aklandığım menfur Danıştay saldırısına tekrar monte edilmem için yapıldı. Bunda da başarılı olundu. Şimdi Sayın Başkanım, 21 Haziran 2007 tutuklandıktan 2 gün sonra uçakta görüştüğüm Başbakan Tayyip Erdoğan derin devlet konusuyla ilgili çok çarpıcı açıklamalar yaptı Hakan Çelik’e röportaj veriyor. Başbakan, derin devlet konusuyla ilgili ilginç bir yere işaret etti. Erdoğan; Ümraniye olayında yakalananların bağlantıları nereye gidiyor? Bombalar kimin, başka şey aramaya gerek yok ve burada Oktay Yıldırım’ın

8

Page 9: T · Web viewJ, Sayın Muzaffer Tekin 25 yıllık sivil hayatımda hiçbir illegal oluşumun içinde yer almadım, diyor, 26.03.2010 141 celse sayfa 13’te doğrudur Muzaffer Tekin

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 09.12.2010 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:169 Sayfa:9

evinde deniyor. Ondan sonra benim ismim ama esas önemli olan nedir başkanım? İşte burada işaret fişeği atılmış. Diyor ki iddianame savcısına sen bunu ne yap ne et mutlaka derin devlete oturttur. Şimdi Sayın Başkanım, yargı yasamayı ve yürütmeyi kuşattı diyor Başbakan. Halbuki hiçte öyle değil. Yine basında çıktı iddianame savcısıyla Zekeriya Öz ile Osman Şanal ile Ankara’da gizli otel odasında veya neredeyse görüştükleri yazıldı çizildi. Peki Başbakanın altına özel aracını verdiği bir savcı başka ne yapabilir, ne yapar? Bu cüretle başsavcısını dinletir. Mahkeme başkanını dinletir. Ama hata onun amirinde. Onun amirinde. O arabayı kabul ettiği zaman gel buraya diyecek amiri. O arabayı bırakacaksın tarafsızlığını yitirirsin diyecek. Denmedi. Ama yüksek yargıya saat gönderdiler kabul edilmedi. İşte budur bu tertibin başlaması ve zorla Danıştay olayının buraya monte edilmesi. Peki Sayın heyet her söylediğimi hem mantıksal hem de maddi delillerle takviye ediyorum. Lütfen şu ifadelerime hassasiyet gösteriniz, gösteriyorsunuz. Ergenekon kurgusu ile bir bahane uydurulur ve yine tutuklanabilirdim. Fakat Ümraniye’deki el bombaları ele geçirilmese idi kimse beni aklandığım menfur Danıştay saldırısı ile tekrar yargılatma cesaretini gösteremezdi. Şöyle bir misal vermek istiyorum. Sizler hiç taç atışından direk kaleye gol atıldığına şahit oldunuz mu? Mümkün değil ama bir penaltıya sebebiyet verirseniz o da sizin kalenizde yüzde 90’ın üzerinde gol demektir. Menfur Danıştay saldırısından sonra benim bomba bulundurmam veya bir başkasına ait olduğu iddia edilen bombalardan haberdar olmam kendi kaleme bile bile gol atmak anlamına gelir ki, o zamanda yaklaşık 4 senedir aklanmak için çaba sarf ettiğim menfur Danıştay saldırısı ile anılmayı bir yerde de hak etmiş olurum. Bunu ben hiç hak etmediğim gibi yaptığım her şeyin arkasında telef olacağımı bilsem de durabilecek kadar şeref ve cesaret sahibiyim. Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesi Ümraniye’de ele geçirilen bombalardan sonra bile bir irtibat bulamayıp gerekçeli kararında Ergenekon ile ilişki kurulamadığını açıkça belirtmiştir. Ama penaltıyı atanlar art niyetli oldukları için doğal olarak bunu değerlendirmişler ve golü atmışlardır. Penaltıya sebebiyet veren ise mutlak bir gün ortaya çıkarılacaktır. Çünkü gerçekler hiçbir zaman gizlenemediği gibi sonunda da masum insanları zan altında bırakıp şaibeli durumu devam ettirenlere de misliyle büyük acı verir. Ali Yiğit’i hiç tanımadığım halde ilk kez karşılaştığım Bayrampaşa cezaevinde babasını suçlamasına büyük tepki gösterdiğimi önceki celselerde arz ettim. O bana iftira atsa da inanmadığım şeylerin peşinde olmadığımın ve haksızlıklara karşı duruşumun bir gereğiydi yaptıklarım. Ali Yiğit’in huzurda verdiği ifadelerini bir kez daha hatırlatmak istiyorum. Aradan 2 yıl geçmesine rağmen beni bomba verdi bomba aldı komedyasıyla tutan sizlerinde kararlarınızı sorgulamanıza herhalde katkı sağlar. 13.11.2008 gün 13. celse Ali Yiğit; Efendim sadece orada Muzaffer Tekin’in siyah Mercedes ile geldiğine emin değildim, ben karakolda söyledim Terörle şube de söyledim ama sonra Tekirdağ’da beraber kaldığımız süreçte onun Muzaffer Tekin olmadığını tamamen söyledim yani efendim. Sayın Mahkeme Başkanı; Muzaffer Tekin ile hiç muhatap oldun mu şu anlattığın süre içerisinde? Sanık Ali Yiğit; Hayır efendim orada kesinlikle Muzaffer Tekin’i görmedim, sadece benzettim efendim ama sonradan onun olmadığını anladım, beraber kaldığımız süreçte. Mahkeme Başkanı; Muzaffer Tekin hakkında konuştukların. Sanık Ali Yiğit; Hep. Sağ olun Başkanım bir şeyler çözülsün. Sorular hep bu olayın aydınlatılmasına yönelik delil üretmeye değil. Peki Muzaffer Tekin hakkında konuştukların, Ali Yiğit: Muzaffer Tekin hakkında efendim orası tam emin değildim yani bu ifadeyi ben verdim kesinlikle polis veya başkasının baskısı altında kalarak vermedim bu ifadeyi. Bu da bir ikrar. Polis sormadık ki ona polise. Ama tam arabanın camları siyah olduğu için camda az açık olduğu için. Mahkeme Başkanı; Peki sen vermedim diyorsun. Baskı altında kalmadım diyorsun. Polis beni yönlendirmedi diyorsun. Peki Muzaffer Tekin’i tanımıyorsun nereden çıktı bu isim? Sana kim söyledi bu ismi? Ali Yiğit; Ben tarif ettiğimde Muzaffer Tekin‘e benziyor mu dediler, dedim tarifimde ben Muzaffer Tekin’i tarif ettim ama tamamen o değildi. 70 milyonda ilk Muzaffer Tekin ismi akla geliyor. Mahkeme Başkanı; Kime tarif ettin? Efendim tarif ettiğim kişi, siyah Mercedes geldiğinde arabanın camı az açıktı ve masanın önünde manavın önünde siyah Mercedes durdu.

9

Page 10: T · Web viewJ, Sayın Muzaffer Tekin 25 yıllık sivil hayatımda hiçbir illegal oluşumun içinde yer almadım, diyor, 26.03.2010 141 celse sayfa 13’te doğrudur Muzaffer Tekin

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 09.12.2010 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:169 Sayfa:10

Mahkeme Başkanı; Yani böyle bir Mercedes kapıya geldi, yanında Oktay Yıldırım daha sonra ayrıldı, onun peşinden gittiğini söylüyorsun, yani siyah Mercedes var, Mercedes ile gelen bir kişi var ama bu kişiyi sen. Sanık Ali Yiğit; Bu kişiyi ben televizyonda Danıştay olayı olmuştu o sırada Muzaffer Tekin’e benzettim efendim ondan Muzaffer Tekin adını kullandım, Muzaffer Tekin’e benziyordu, sonradan Tekirdağ’da kaldığımız sürece yani emindim o olmadığına, Muzaffer Tekin oradan tanıdım zaten televizyon ve basından. Cümle düşüklükleri kendisine ait Başkanım. Mahkeme Başkanı; Yani birebir görmediniz şahsı. Sanık Ali Yiğit; Hayır efendim kesinlikle birebir görmedim televizyonda görmüştüm. İşte hem mantıklı açıklaması hem maddi delille Muzaffer Tekin neresinde? Bu ifadelerden de anlaşılacağı gibi değil penaltıya sebebiyet vermek sahadaki takımın oyuncusu bile değilim. Mahmut Öztürk benim gibi Ali Yiğit’in vermiş olduğu ifadeyle gözetime alınıp tutuklanmıştı. Ali Yiğit’in mahkeme huzurunda verdiği ifadeden sonra Mahmut Öztürk’ü tahliye etmeniz bombalar ile ne onun ne de benim irtibatımın olmadığının delilidir. Peki bu çifte standardın sebebi nedir? 3. olarak, terör örgüt üyesi sonra da örgüt lideri yapılabilmem için Ergenekon lobi belgesi Muzaffer Tekin’de bulundu yalan ve iftirası devamlı gündemde tutuldu. Bugünde iddia makamı bunu ısrarla devam ettirmektedir. Gözetime alındıktan sonra 17.06.2007 tarihinde bilgisayarım için düzenlenen inceleme tutanağında mevcut dosyalar içerisinde Ergenekon lobi belgesinden bahsedilmemiştir. Dikkatlerinize sunuyorum bu çok önemlidir. O belgeyi de size arz ettim Başkanım. Son gün 18.06.2007 tarihinde TEM şubede alınan ifademde Oktay Yıldırım’dan elde edilen ve içeriği yukarıda belirtilen doküman bilgisayar içeriğinde tespit edilmiştir. Yine doküman demiyor bilgisayar içeriğinde diyor. Bu soru şahsıma yöneltildi. İfadem bitmekte üzereyken telaşla bir polis elinde Oktay Yıldırım’dan ele geçirildiğini belirttiği doküman ile gelerek bu dokümanın bende elde edildiğini söylemesi üzerine soru bilgisayarınızda telaşla gelen polis bu doküman sizde var dedi. Dokümanın içerine içeriğine baktım ve bundan benden bir sayfa elde edemezsiniz çünkü yok dedim. Devamla yanılmıyorsam internette alo ihbar sitesine girerseniz bu belgeye ulaşabilirsiniz dedim ve o siteye de ne için ziyaret ettiğimi ifademin devamında belirttim. Tertipçiler avlarını belirlemişler tuzaklarını da kurmuşlar ama ben bunu nereden bilebilirim ki? İşte asrın davası denilen bu kepazeliğin taşları böyle döşeniyordu. Dava dosyasının 3. klasörü çok önemli Sayın Üyelerim lütfen dikkatinizi teksif ediniz. Sayfa 462’den başlamak üzere 10 sayfa lobi belgesini sanki bende bulunmuş gibi tertipçiler dosyalamışlar. O böyle yığın yığın klasörler böyle meydana getirildi. Açıklama olarak da hard disk inceleme raporu ve hard disk içeriğinde Ergenekon lobi belgesinin dökümü diye yazmışlar. Bunun anlamı şu, Muzaffer Tekin’in ne evinde ne işyerinde bir tek sayfa Ergenekon lobi belgesi yok. Çünkü hard disk içeriğinde demek bu dokümanların bende bulunmadığının ispatıdır. Ama biz her bilgisayar kullanıcısının kolayca ulaşabileceği bir siteden Ergenekon lobi dokümanını indirdik. Ve Muzaffer Tekin’in delil klasörlerine yerleştirdik. Bunu yapmak mecburiyetinde idik. Yoksa onu nasıl örgüt yöneticisi yapabilirdik ve asrın davası denilen bu soytarılığı yürütebilirdik? İşte o Başbakanın demecinde gizli bu çabalar. Soruşturma gizliliği olduğu dönemlerde bunları basına sızdırarak hazırlanacak iddianamenin alt yapısını oluşturarak tenekekon örgütünü ve liderini topluma benimsettik. Bugün bile savcı bende Ergenekon lobi belgesinin bulunup bulunmadığına bir türlü karar verememiştir. İddianame sayfa 34’de beş 34’de bende Ergenekon lobi belgesi olduğunu iddia ederken, 55. sayfada bu dokümanın sadece Sayın Veli Küçük, Sayın Doğu Perinçek ve Tuncay Güney’de ele geçirildiğini iddia edebilmiştir. 64. sayfada ise bu sefer bende sadece lobi dokümanı olduğunu ileri sürmüştür. Savcı Mehmet Ali Pekgüzel, Başkanım çok önemli Üyelerim, 26.10.2010 tarih 164. celsedeki mütalaası bir skandaldır. Buna 1 gün konuşmak gerekir ama ben bu 1 saatin içinde toparlayacağım. Muzaffer Tekin’in sözlü beyanındaki hangi belgeye dayanarak kendisinin bilgisayarından lobi belgesi çıktığının iddia makamı tarafından açıklanması talebi üzerine dava dosyasının 3. klasörü 462-522 sayfaları arasında yer alan Muzaffer Tekin’den çıkan dijital malzemelerin inceleme tutanaklarında, bilgisayarının silinmiş kısmında lobi isimli belgenin bir kısmının bulunduğunun

10

Page 11: T · Web viewJ, Sayın Muzaffer Tekin 25 yıllık sivil hayatımda hiçbir illegal oluşumun içinde yer almadım, diyor, 26.03.2010 141 celse sayfa 13’te doğrudur Muzaffer Tekin

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 09.12.2010 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:169 Sayfa:11

belirtildiğinin kendisine izah edilmesi. Hani Ergenekon diyordu şimdi bir kısmı onu da arz edeceğim. Saygın Başkanım, Değerli üyeler, savcı iddianamedeki tahrifatlarına maalesef mahkeme huzurunda da devam ediyor. Kelime oyunları ile bilgi kirliliği yaratıyor. İlk günden itibaren bende lobi dokümanı yok diye ısrarla haykırıyorum. Her bilgisayar kullanıcısının internette bu metinlere ulaşabileceğini söylüyorum. Bugüne kadar bu dokümanın bende ele geçirildiğini ifade eden savcı şimdi bilgisayarında var diyor. Evet sadece benim değil sizler dahil tüm bilgisayar kullanıcılarının bilgisayarlarında bu metin var. MİT’ten gelen raporda 2006 yılında bu metinlere 18000 kişinin ulaştığını bir kez daha hatırlatmak istiyorum. Siz internette bir sayfa açtığınız zaman sistem onu otomatik olarak kopyalıyor. Bu bilgileri de kızım bana iletti benim bilgisayar bilgim yeterli değil Başkanım. Manuel bir kaydetme söz konusu değil. Geçici internet dosyasında biriken bu sayfalar sistemde yer açmak için zaman zaman temizlenir. Microsoft internet sitesinde bu silme işlemi gösterilir. Ve her bilinçli bilgisayar kullanıcısının bu işlemi yapması önerilir. Ama bende de silme yok. Açılmış bir sayfa okunmadan kapanmış o da otomatik kopyalanmış. Savcı bir kısmı da silinmiş diyerek hala şaibe yaratmak istiyor. Şimdi Başkanım burası da çok önemli. 164. celse de biraz önce arz ettiğim beyanda bulunan savcı Mehmet Ali Pekgüzel halbuki 27.08.2010 tarih 156. celse de ise çok farklı bir mütalaada bulunuyordu. Şöyle ki, Oktay Yıldırım ve Muzaffer Tekin’de internetten aldıklarını söyledikleri lobi isimli belge bulunması ve bu belgede Ergenekon isimli bir örgütten bahsedilmesi üzerine konu araştırmaya başlanmıştır diyebiliyor. Lütfen sorun Başkanım bir gün ağzımdan internetten Ergenekon veya lobi belgesi indirdim dedim mi sorun Başkanım? Yalan söylüyor. Onun için buradan fırlıyorum. İşte bu dava böyle gidiyor. Ben ise tüm savunmalarımda bu konuda en küçük bir çelişki yaratmadan hep doğruları ifade ettim. Zamanınızı almamak için sadece 26.03.2010 tarih 141. celsedeki beyanımı arz edeceğim. 65., 81., 95. celseler ile 11 Haziran 2009 tarihinde mahkemenize savunma amaçlı verdiğim dilekçemin içeriğinde örgütsel doküman olduğu iddia edilen bu belge konusunda açıklama yaptığımı hatırlatmak isterim. 141. celsede 26.03.2010’da diyorum ki, bilgisayarımda Ergenekon lobi dokümanı bulundu ifadesi maksatlı kullanılmıştır. Alo ihbar hattına giren herkes bu dokümana ulaşabilir. İlk celselerde mahkemenize yaptığım müracaatla bu belgenin MİT’ten gelen bilgilendirmesinde 09.05.2008 tarihinde İstanbul Cumhuriyet savcılığına gönderilmiş Ergenekon lobi çalışmalarıyla ilgili metnin 12.07.2006 tarihinde alo ihbar org adlı web sitesinde yani ben tutuklanmadan 1 sene önce bu belgeler internette ve dolaşıyor piyade kurmay yarbay XX burada dikkatinizi çekiyorum diyorum o celsede başkanım. Geçmiş YRB olarak Türk ordusunda kısaltmalarda YRB olarak yarbay geçmez diyorum, YB’dir. Bu da diyorum kurgunun açıkça bir delilidir. Ve devam ediyorum, burada vaktinizi almamak için bu konuşma metni önünüzde bunu geçiyorum. Yani hiçbir şeyim yok çelişkim yok çünkü yaşadıklarımı anlatıyorum. Peki başkanım bütün bu gerçekler ortada iken güvenilir olan ben miyim yoksa iddia makamı mı? Tabi ki ben. İnternette dolaşan bir belgeyle örgüt yaratmaya çalışan insanların kurguları ile özgürlüklerini çalan hiçbir ahlaki, vicdani ve hukuki normlara uymayan Savcıların şüpheli oldukları da Yargıtay 4. Hukuk Dairesi tarafından tescil edilmiştir. Dördüncü olarak, örgüt lideri seçildi. Örgütte cephane bulundu. 2000’li yıllardan beri bilinen internette dolaşan bilgiler çok gizli örgüt manifestosu yapıldı. Sıra bu örgüte bir eylem monte etmeye gelmişti. Gizli ve açık yalancı tanıklar. Ama özellikle de savcılar meslek etiklerini yok sayarak büyük gayretler ile çakma örgüte çakma eylem imal edildi. Bugün gelinen noktada Osman Yıldırım’ın iftiraları veya bombaların aynı KF’den olmadıkları gibi konulara girmeyeceğim. Çünkü bunlar huzurda maddi deliller ile defalarca çürütülmüştür. Menfur Danıştay saldırısı ile beni hiçbir güç irtibatlandıramaz. Danıştay saldırısının azmettiricileri ilk günden itibaren yargıyı yok sayarak müdahale edenler ve bugünde lehimize olan tüm delilleri yok sayarak bu çirkin tertibi devam ettirmek isteyenlerdir. Evinde bomba saklayan dışarıda. Cumhuriyet gazetesine atılan bombaları veren dışarıda. Danıştay yargıcının şehit edildiği silahı teslim eden dışarıda. Muzaffer Tekin yaklaşık 4 yıldır tutuklu. Vicdanen huzurlu olmasanız bu tabloyu devam ettirmezdiniz.

11

Page 12: T · Web viewJ, Sayın Muzaffer Tekin 25 yıllık sivil hayatımda hiçbir illegal oluşumun içinde yer almadım, diyor, 26.03.2010 141 celse sayfa 13’te doğrudur Muzaffer Tekin

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 09.12.2010 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:169 Sayfa:12

26.10.2010 günü Sayın Başkanım 164. celsede Savcı Mehmet Ali Pekgüzel’in Ataşehir’de toplantı yapıldığı iddia edilen ev ile ilgili mütalaası hukuk fakültelerinde öğrencilere tez olarak okutulacak önemdedir. Lokman Hekime sormuşlar terbiyeyi kimden öğrendin diye. Terbiyesizden yanıtını vermiş. İyi hukukçu olmak isteyenlerinde Savcı Mehmet Ali Pekgüzel’den öğrenecekleri çok şey var. Bakınız Savcı Bey savunmaya geçmiş hala tertibi devam ettirebilmek için ne inciler sunuyor. Sanık Alparslan Arslan’ın duruşmada söz konusu bombaları Osman Yıldırım’a Recep Özkan’ın Ataşehir semtindeki evinin önüne verdiğini beyan ettiği sürece kadar bazı sanık ve sanık müdafilerince defalarca Ataşehir’de böyle bir evin olmadığının savunulduğu. Sayın Başkanım, Ataşehir mera mı dedik otlaklık mı dedik hipodrom mu dedik? Yerleşim birimi tabi ev olacak. Ama iddia edilen bir ev yok. Toplantı olduğu iddia edilen bir ev yok. Alparslan Arslan bombaları Recep Özkan’ın evinde mi verdim dedi? Recep Özkan 2 defa huzurda dinlendi, bombalar benim evimde mi verildi dedi, reddetti. Ama şu ifadeyle bile hala o evde bomba verildiği imajını yaymak istiyorlar. Delil yaratmak istiyorlar. Onun için devamlı öfkem. Eskiden ip cambazları vardı şimdi de hukuka cambazlık yaptırmak isteyenler var. Bu nedenle Cumhuriyet Savcılarının yine savcı devam ediyor bahse konu evi araştırmadığının ve kasıtlı olarak Osman Yıldırım’a yer gösterme işlemi yaptırmadıklarının ileri sürdüğü. Böyle bir evin gerçekten var olması durumunda diyecek bir sözün bulunmadığını. Şu son paragraftaki sözü çıkarsınlar Başkanım kim söylemiş. Bunu da uyduruyor, aklına geleni söylüyor. Dün diyor ki savcı; Abdurrahman Sağıroğlu ya buradan fırlayacağım. Beni ilgilendirmiyor ama ben o dosyaya vakıfım, Sağıroğlu Ankara’da bombaları Alparslan Arslan Veli Küçük paşa verdiğimi söylesem mi diyor. Burada Muzaffer Tekin diyor çünkü onların aklı başka yerde biz bu işi nasıl devam ettiririz. Şimdi Cumhuriyet Savcıları böyle bir evin var olup olmadığını araştırmayı iddianame hazırlanmadan hazırlandıktan sonra mı hatırladılar? Evet, hazırlanmadan Osman Yıldırım’a iddia ettiği evin keşfinin yaptırmaması kasıtlıdır. Bilerek yaptırmadılar. Savcı böyle bir evin varlığı durumunda söylenecek bir sözün bulunmadığını belirterek sanki toplantının yapıldığı iddia olunan evi tespit etmiş gibi kelime oyunlarıyla mahkemeyi aldatmaya çalışıyor. Sanki savcı değil Osman Yıldırım’ın avukatı. Toplantı yapılan bir ev yok. Onu kafanıza sokun savcı beyler yok. Olmadığını biliyorsunuz ama ben yine de tutanaklara geçmesi için tekrarlıyorum. Yine diyor ki savcı bey duruşmada Ataşehir semtine ait hava fotoğraflarının gösterildiği. En sonunda mahkemenin Ataşehir’de yaptığı keşif öncesinde söz konusu evin adresinin krokisinin fotoğraflarının ve ilgili kişilerin alınmış ifadelerinin dosya arasında bulunduğunun görmezden gelindiğinin. Yani çözmek için çok gayret sarf etmiş. Ne zaman sarf etmiş? Burada bizi buna monte etsin diye. Ama onu da başaramamış bende cevap veriyorum. Duruşmalarda Ataşehir semtinin fotoğraflarının gösterilmesinin dava dosyasına ne gibi bir katkısı oldu? İddianame hazırlanmadan Osman Yıldırım’ın ifadelerinin gerçek olup olmadığını niçin test etmediniz? Niçin somut deliller olmadan bu kadar insanı mağdur ettiniz? Evet davaya faydası olmadı da değil Başkanım oldu. Satılmış medyanın olağanüstü gayretleri ile 3 senedir reytingleri artırılmak istenen tenekekon senaryosunun çünkü çok ses getiriyor onun için tenekekon koydum ismini. Ataşehir semtinde olmayan evi bulamadım bombaları tenekekona yamayamadım bölüm çekimlerinde yönetici apartman komşusu marketçi apartman hizmetlisi bulundu fakat dizinin diğer bölümlerinin devam ettirilebilmesi mali, özellikle de siyasi krizin aşılması için güvenlikçi, değnekçi, bekçi, çöpçü, tesisatçı gibi misafir oyuncular arayışına girildi. Bu elemanlar bulunabilirse dizi kaldığı yerden vizyona girecektir. 22.04.2010 tarihinde İstanbul Emniyet Müdürlüğü İstanbul Cumhuriyet başsavcılığına Ataşehir’de Recep Özkan’ın evinin tespiti ile ilgili yapmış olduğu organizasyon sonucunu sunuyor. Onu da mahkemeniz istedi. İddianamedeki üslup ile bu metinlerdeki üslup öylesine örtüşüyor ki pes doğrusu. Delil olmadığı gibi mantık da yok. Sadece ve sadece şaibe yaratmak suç isnat çabaları var. Şöyle ki; sayfa 1 paragraf 3 sanık Alparslan Arslan’ın ekli CD’de bulunan duruşma tutanaklarında. Recep Özkan’ın evinin Ataşehir’in merkezinde bulunan Migros’a yaklaşık 2, 2 buçuk kilometre mesafede olduğunu. Evin

12

Page 13: T · Web viewJ, Sayın Muzaffer Tekin 25 yıllık sivil hayatımda hiçbir illegal oluşumun içinde yer almadım, diyor, 26.03.2010 141 celse sayfa 13’te doğrudur Muzaffer Tekin

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 09.12.2010 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:169 Sayfa:13

apartman dairesi olduğu ve evin 5. katta bulunduğunu. Evin 3 oda 1 salon 1 tane de küçük salondan ibaret olduğunu beyan etmiştir. Şimdi bu 1. sayfada Başkanım, üyelerim. Şimdi sayfa 3, paragraf 4, 5, 6 Osman Yıldırım’ın toplantı yaptıklarını öne sürdüğü ikametin Ataşehir Migros’a yakın bir mesafede ve İstanbul Ataşehir baz istasyonu kapsamında bulunan bir ikamet olduğu anlaşılmıştır. Osman Yıldırım alınan ifadesi içerisinde toplantı yaptıklarını öne sürdüğü evde Alparslan Arslan’ın bekar arkadaşlarının kaldığını beyan etmiştir bu. Şimdi nereye geliyorum. Bu ikametin tespit edilebilmesi için öncelikle Alparslan Arslan’ın arkadaşlarından o dönemde bu bölgede oturan olup olmadığına yönelik araştırma yapılmış ve sonuçta Recep Özkan’ın ilimiz Ümraniye ilçesi Yeniçamlıca mahallesi Baraj yolu caddesi Pınar sitesi A1 blok daire 18 sayılı adreste ikamet ettiği tespit edilmiştir. Şimdi tespit etti. Sonra geliyor 3. sayfa paragraf 8 bu tespitler üzerine toplantı yapılan evin Recep Özkan’a ait ikamet olduğu yönünde ciddi şüpheler oluşmuş. Önce bunlara bir IQ testi yaptırın siz. Böyle önemli bir davada. 1. sayfada buluyor 3. sayfada şüpheye düşüyor. Şüphe oluşmuş bunun üzerine bina sakinleriyle görüşülerek Osman Yıldırım’ın ifadesinde belirttiği şüphelilerin resimleri gösterilerek teşhis işlemi yapılmıştır. Değerli heyet polisin hazırladığı raporun 1. sayfasının 3. paragrafında Alparslan Arslan’ın isim vererek Recep Özkan’ın evini tarif ettiği bilinmekteyken, polis aynı raporun 3. sayfasında Osman Yıldırım’ın ifadesinden yola çıkarak Alparslan Arslan’ın bekar arkadaşlarının kaldığı cümlesinden hareket ile büyük bir özveriyle zeka ile Recep Özkan’ın evine ulaşıyor. Raporun ilerleyen bölümünde polis hala bu evin Recep Özkan’a ait olup olmadığına şüpheye düşüyor bunu gidermek adresi kesinleştirmek içinde bina sakinleri ile görüşerek teşhis işlemi yaptırıyor. Sayın Levent Kırca sadece şu metinlerden inanıyorum ki kendisine bolca malzeme çıkarırdı. Ben çok önemli konuları anlatırken savcı bey gidiyor test ediyor doğru mu değil mi diye ama dinlemiyor dinlese ibret alınacak çok şeyler var. Ataşehir’de sözde keşif rezaleti yalnız bununla da sınırlı değil. Polis işine gelen baz istasyon kayıtları ve telefon irtibatlarından hareketle Osman Yıldırım’ı aklar gibi ya bu haddizatında kendilerini ve iddianame Savcılarını haklı gösterme çabalarına girmiş fakat debelendikçe iyice batmışlar. Şöyle diyor polis; Alparslan Arslan ile Osman Yıldırım 1 Mayıs 2006 günü saat 14:31 ve saat 14:38 sıralarında İstanbul Ataşehir baz istasyon bölgesinde görüşme yaptıkları. Saat 14:38’den saat 15:20’ye kadar da her 2 şahsın İstanbul Ataşehir baz istasyon bölgesinde 3. şahıslarla görüşme yaptıkları anlaşılmıştır. Siz çözemediniz Başkanım şu polisleri huzurda tanık olarak dinlenmesini istiyorum. Şu kesin ifadelerinin gereğini burada yapsınlar. Anlaşılmıştır diyor. İşte iddianame de böyle. Öyle olduk 550 sene 2 müebbetle böyle yargılanıyoruz. Şimdi saat 14:38’den sonra da diyor Osman Yıldırım’ın toplantı yaptıkları öne sürdüğü evde buluştukları anlaşılmıştır. Bunu da lütfen huzurda anlatsınlar. Gibi talihsiz haddini aşan meslek ahlakıyla bağdaşmayan ifadelerde bulunmuşlardır. Alparslan Arslan evin apartman dairesi olduğunu ve 5. katta olduğunu ifade etmiş bu da doğru çıkmıştır. Osman Yıldırım dubleks villalardan oluşan bir site içinde villaya götürüldüğünü söylemiş böyle bir toplantı olmadığı içinde bu da yalanlanmıştır. Osman Yıldırım hava karardıktan sonra Migros’un önünden alınarak iddia ettiği eve götürüldüğünü Alparslan Arslan’ın da olduğu evde en fazla 5 dakika kalıp ayrıldığını beyan etmesine rağmen polis her ikisini gündüz buluşturup buluşma sonrasında da beraber toplantı yapıldığı iddia edilen eve gittikleri senaryosunu yazmıştır. Osman Yıldırım bombaları aldıktan bir gün sonra attırdığını ısrarla söylemesine rağmen ki bu iddia ettiği gibi bir toplantı olduysa da o da 4 Mayıstır. Polis bunu bile araştırma gereği duymamıştır. Peki niye savcılar sormamıştır? Hiçbir Ataşehir’de iddia edilen toplantıda olduğu iftirasına muhatap olan kişinin baz istasyon raporları o bölgede olmadığını maddi delil ile ortaya koyunca polis bu insanları zan altında bırakabilmek için başka telefon cihazı ve hattı kullandıkları kolaycılığına kaçmıştır. İnsanların aldığı nefesi biliyorsunuz. Yatak odalarını izliyorsunuz her türlü teknolojik donanıma sahipsiniz. Varsa öyle bir irtibat koysanıza ortaya. Polisin bildiği fakat işine gelmediği o gün toplantı olduğu iddia edilen saatlerde nerede olduğumu da baz istasyon kayıtları ile çok net ortada onu da ekte arz ettim. Ne olacak bozacının şahidi şıracı hesap soran yok ki. Osman

13

Page 14: T · Web viewJ, Sayın Muzaffer Tekin 25 yıllık sivil hayatımda hiçbir illegal oluşumun içinde yer almadım, diyor, 26.03.2010 141 celse sayfa 13’te doğrudur Muzaffer Tekin

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 09.12.2010 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:169 Sayfa:14

Yıldırım’ın Ankara’dan İstanbul’a getirilerek yer gösterme işlemi yaptırılmasının güçlüğü. Bu ifade savcının artık sağlıklı düşünemediğinin dolayısıyla kendini izahta zorlandığının en belirgin örneğidir. Buradan ifade almak için Ankara’ya gidiyorsunuz. Ankara’da savcı mı yok? Talimat ile istediğiniz ifadeyi aldıramaz mısınız? Gitmeniz şart mı? Değil. Ama Osman Yıldırım’dan istediğiniz ifadeyi almak ve kurguyu gerçekleştirmeniz için Fizan’a dahil gidersiniz. Lakin insan hayatı için böylesine önemli bir konuda Osman Yıldırım’a ev tespit ettirmek güç olduğu gibi baz istasyon kayıtlarını tespit etmek de hiç işinize gelmez. Yazıklar olsun. Toplantı yapıldığı iddia edilen evde toplantıya katıldığı iddia edilen kişilerin tespit edilememesinden Ataşehir’deki soruşturmaya devam etmişler. Evde başkaları var tespit edememişler. Cevabımı veriyorum. Sadece ve sadece sözün bittiği yerdir. 12.03.2008 tarihli tanık ifadesinde Osman Yıldırım toplantının yapıldığını iddia ettiği evde Muzaffer Tekin, Alparslan Arslan, Oktay Yıldırım, kendisini alan tanımadığı kendisini alan şahıs tanımadığı 10, 15 kişinin olduğunu belirtmiştir. 17.04.2008 tarihli ifadesinde Osman Yıldırım, Muzaffer Tekin, Mehmet Zekeriya Öztürk, Fikri Karadağ, Kuddusi Okkır, Oktay Yıldırım ve kendisine fotoğrafta gösterilen kişilerin çoğunun olduğunu söylüyor. Osman Yıldırım’ın verdiği isimlerin hepsi burada. Tespit edilemeyenler kimlerdir? Süleyman Esen olabilir mi? Kovuşturma sürecinde Ataşehir’de tertip içinde olanlar yetki gaspı yapanlara ve de onlara sahip çıkan iddia makamına söylenecek çok söz var ama sadece şunu söylemek istiyorum. Bu zihniyet sahipleriyle adil yargılandığımızı hukuki mücadele içinde olduğumuzu düşünebilir misiniz? Onun içindir ki konuşmamın ilk bölümlerinde bir savaş olduğunu ifade etmiştim. 5. olarak, örgüt kurmak ve yönetmek atfı cürümüyle yargılanmamın son ayağında birçok derneği kurduğum ve arkasında olduğum yalanlarının iddianamenin birçok yerinde tekrarlanmasıyla zihinlere çakılmak istendi. Bırakınız gayri yasal hayatımın hiçbir döneminde yasal yapılanmalar bile içinde olmadım. Şube müdürlüğünce hazırlanan iftiranamelerin kendi içerisindeki tutarsızlıkları bu iddiaların inandırıcılığını yok ettiği gibi, huzurda yapılan sorgulamalarda ise bu iddiaların hiçbir maddi delile dayanmadığı, gerek sanık gerek tanık ifadeleriyle somut olarak çürütüldü. 11 Haziran 2009 tarihinde mahkemenize sunduğum savunma amaçlı dilekçemde de bu konuyu detaylı arz ettim. Değerli heyet, bugüne kadar yapmış olduğum savunmalarımda söylediklerimin ve tespitlerimin ne kadar haklı olduğunun saygın bir yargıcın aşağıdaki söylemleriyle birebir örtüşmesi benim mağduriyetimi hafifletmiştir. Ergenekon soruşturma ve kovuşturma sürecini yakından takip ettiği ve dosya muhteviyatına da hakim olduğu anlaşılan hukuk adamı bu tertibin medya, kolluk, yargı ve siyaset ayağında olanlara muhtıra verir gibi şöyle seslenmiştir; yargıya bu kadar karışmak hiç kimsenin işine yaramaz. Yarın es kaza hükümet değişirse bunun hesabını başkaları sorar. Bu hukuk böyle gitmez. Birileri birilerine savaş açmış. Fazla söze ne gerek. Keser döner sap döner gün gelir hesap döner. Son olarak şunu arz ediyorum. Bir ülkenin güvenliği ne ordusundan ne polisinden gelir. Bu süreçte onu öğrendim. Bir ordunun güvenliği adil bir yargı gerçek bir hukuk devletinden kaynaklanır. Beni sabırla dinlediniz saygılarımı arz ederim.”

Sanık Doğu Perinçek söz istedi, verildi:”Efendim önce 1 dakika tutan bir görüntü sunmak istiyorum müsaade ederseniz. Size dilekçemi arz ettim. Görüntünün yoğun diskin baştan alabilir miyiz? Görüntünün yoğun diskinde mahkemeye sundum.”

Salonda sesli telefon kaydı dinletildi.Sanık Doğu Perinçek:”Evet, efendim bu dinlediğimiz ses kaydı bir pazarlamacının telefon

konuşması olsaydı zaten mahkemeyi meşgul etmezdik sıradan bir olay. Ama o pazarlamacı gelir getirilir Amerika Birleşik Devletleri tarafından Türkiye’nin Başbakanlık koltuğuna oturtulursa vahim bir olay var demektir. Hele o pazarlamacı ben Silivri’de özel mahkemeler kurdum diyorsa durum daha da vahimdir. Büyük Ortadoğu Projesi eşbaşkanı burada dinledik Cüneyt Zapsu, Fatih Bey ve kendisine sen diye hitap eden senli benli konuşan X şahısla bir iş çeviriyor. Başbakan iş çevirir mi? Bir satış konusunda bu gayri menkuldür bir ticaret şirketidir vesaire onların hepsini biz biliyoruz. Karar ve talimat veren konumunda. Satış ondan soruluyor. Fiyat

14

Page 15: T · Web viewJ, Sayın Muzaffer Tekin 25 yıllık sivil hayatımda hiçbir illegal oluşumun içinde yer almadım, diyor, 26.03.2010 141 celse sayfa 13’te doğrudur Muzaffer Tekin

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 09.12.2010 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:169 Sayfa:15

onun kararına sunuluyor ve talimat veriyor üçe kapatın diye. Talimat veren konumunda, karar veren konumunda. Yasadışı ve karanlık bir iş yürütülmektedir. Dikkat ediniz konuşmalar hep gizli saklıdır örtülüdür, şifrelidir. Ve bir işlemden söz ediliyor. Önemli öbürü de önemli diyor. Şey hani o işlem konusu var ya onu da halletmek lazım. Bu konuşma Tayyip Erdoğan’ın suç belgelerinden biridir. Biz burada herhangi bir insanın Tayyip Erdoğanların yaptığı gibi özel hayatını sergilemiyoruz. Deniz Baykal’a kurdukları komplolar gibi bir özel hayatı mahkemenin huzuruna getirmiyoruz. Bu bizim ahlakımıza da siyasi karakter ve anlayışımıza da yakışmaz. Biz burada bir kamu meselesine kamu yararını getiriyoruz. Türkiye yağmalanıyor. Bir mafya tarikat şebekesi tarafından Türkiye yağmalanıyor. Ha Türkiye’nin yağmalanmasına da katlanalım. Ama Türkiye yağmalanırken bütün bu malzeme Amerika Birleşik Devletleri tarafından bu Türkiye’deki iktidar sahiplerinin önüne bir şantaj malzemesi olarak konularak. Türkiye’nin bölünmesi Irak’ın kuzeyindeki 2. İsrail devletinin Türkiye’ye doğru genişletilmesi ve karşılaştığımız bu vahim tertiplerde bu malzemeler kullanılıyor. Ortaya dökülen o Amerikan dışişleri bakanlığı yazışmaları bunun birçok örneğini sunmaktadır. Şimdi buradan Tayyip Erdoğan’ı cevap vermeye çağırıyoruz. Üçe kapattığın nedir? Neyi üçe kapatıyorsunuz? Size sen diye hitap eden X adlı şahıs kimdir, Fatih bey kimdir? Bu şahsılarla çevirdiğiniz iş hangi hukuka dayanmaktadır, Cumhuriyet hukukuna mı mafya hukukuna mı? Dikkat ediniz burada mafya hukuku var. Bu konuşmada Cumhuriyet hukukuna benzer Cumhuriyet hukukundan kaynaklanan bir ticari iş gözükmüyor zaten Başbakanlar ticaret yapamaz ayrı mesele. Turgut Özal’a kadar ticaretle uğraşan bir Başbakan yoktu. Karar ve talimat veren etkili etkin ortak konumunda. Yani hukuken olmasa bile fiilen. Bu ortaklığın ticaret siciline kaydı var mı 4 tane ortak var veya bir iş çeviren 4 kişi var. Görünürde telefon konuşmasında adları geçen. Bu ortaklığın ticaret sicilinde kaydı var mı? O ticaret sicilinde kaydı olan ortaklıkta Tayyip Erdoğan ortak olarak gözükmekte midir ki karar ve talimat vermektedir? Tayyip Erdoğan resmi ticaret ve tapu kayıtlarında satışı yapılan şirket veya taşınmazın ortağı olarak görünmekte midir onun da ismi var mıdır? Yoksa gizli kasalar mı kullanmaktadır? Kendi yağmaladığı değerleri birilerine mi yönettirmektedir ve bu şekilde gizli telefon görüşmeleriyle onları yönlendirmektedir? Bu çevrilen karanlık işten Tayyip Erdoğan’ın payına ne düşmüştür? Kazancının miktarı nedir? Bu kazancını mal beyanında göstermiş midir? Bu kazancının vergisini ödemiş midir? Niçin gizli kapaklı konuşmaktasın ey Tayyip Erdoğan? Eğer yasal bir ticaret işi olsa hani bir Başbakan öyle bir işin içinde olamaz ama yasal bir ticaret işi olsa niye böyle gizli kapaklı şifrelerle örtülü ve en önemlisi diğer işlemler noktasındaki konuda yapılması gereken nedir? Birtakım işlemler var. Karşıdaki de önemli diyor. Besbelli ki bunlar devlet işlemleri biz bunları biliyoruz. Ve işte BOP eşbaşkanlığı makamı birtakım karanlık işlerde milyarların milyonların vurulmasında kullanılmaktadır bu aynı zamanda bunun kaydıdır. Şimdi bunların suçları dağlar gibi yığıldı Tayyip Erdoğan’ların ve çevresinin. Arkadaşları söylüyor. Abdüllatif Şenerler söylüyor diyor ki bunları hep diyor aramızda konuşulur diyor. Suç dolu diyor. Ama bunların suçları takip edilemiyor. Niye takip edilemiyor? Dokunulmazlık zırhının arkasına sığınmışlar. Bizde diyoruz ki, dokunulmazlık zırhının arkasında saklanma çık ordan. Ve yargı incelemelidir bunları. Bizim mahkememiz burada yargılanmamız açısından muhakememiz ve mahkememiz açısından her ikisi açısından hem mahkeme hem muhakeme önemli olan bu karanlık işlerini kirli paralarını yolsuzluklarını ortaya çıkarın insanların siyasetçilerin gazetecilerin Silivri’de zindanlara atılmasıdır. Bunu da Tayyip Erdoğan söylemektedir. Ve yine sizleri yakından ilgilendiren ben Silivri’de özel mahkemeler kurdum demesidir. Ve bunu broşürlere yazmasıdır. Ve bütün basını sonra sizi Silivri’de hapse attırırım diye tehdit etmesidir. Bu Tayyip Erdoğan’ın bu konuşmaları karşısında yargıçların kendilerine sormaları gerekiyor. Her yargıcın kendi kendisine sorması gerekiyor. Tayyip Erdoğan nasıl bunları konuşabilmektedir ve sizler adına bu tür açıklamalarda bulunabilmektedir? Yani sizlerin üzerinden nasıl basını Türkiye’yi tehdit edebilmektedir? Şunu söyleyim, özel mahkemeler kurmak Silivri tehditlerinde bulunmak Tayyip Erdoğan’ı battığı çamurdan çıkartamayacak, kurtaramayacak. O bir çamurun içine batmıştır.

15

Page 16: T · Web viewJ, Sayın Muzaffer Tekin 25 yıllık sivil hayatımda hiçbir illegal oluşumun içinde yer almadım, diyor, 26.03.2010 141 celse sayfa 13’te doğrudur Muzaffer Tekin

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 09.12.2010 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:169 Sayfa:16

Tayyip Erdoğan’ı Silivri’den yıkacağız buradan söylüyorum Silivri’den yıkacağız. Silivri Tayyip Erdoğan’ın siyasal mezarı olacaktır. Siyasal mezarı olacak. Mahkemeye gelince bu konuşma bu kayıtlar bugün bütün basın organlarında mevcut adlarını saymıyorum. Bütün büyük basın organlarında, Aydın Doğan medyasında diğerlerinde Karamehmetler hepsinde size bugün takdim ettiğim arz ettiğim yoğun disk hepsinde duruyor kasalarında. Ama öyle bir terör öyle bir korku ortamı yaratılmıştı ki basında, mahkemenizin uygulamaları üzerinden o sayede. Türkiye’yi bu derece ilgilendiren daha arkada böyle 50, 60, 70 tane onların hepsi bizde var. Bunları yayınlayamamaktadırlar. Gerçekleri açıklayanları Silivri’de kim hapse atıyor, kim hapse atıyor gerçekleri açıklayanları? Ve gerçekleri açıklayanların tutukluluğuna sürekli olarak kim devam kararı veriyor? Burada bir kuvvetli suç şüphesi var. Açık söylüyorum bizim tutukluluğumuza devama karar veren yargıçların hakkında kuvvetli suç şüphesi vardır. Bizim hakkımızda hiçbir suç şüphesi yok. Ne kuvvetli ne zayıf. Hepsi temizlenmiştir. Hepsi temizlenmiştir burada bir bir, bir bir, bir bir ispat edilmiştir. Suçsuzluğumuzu ispat etme mükellefiyeti bize ait olmadığı halde ispat edilmiştir. Önünüze konmuştur. Hepsi resmi belgelerdir. Öyle kuru iftira falan demiyoruz. 1100 tane telefon kayıt var. 6000’in üzerinde benim hakkı telefonlarım dinlenmiş. 6000 konuşmadan 1 tane utanacağım konuşma buldunuz mu? 1 tanesini burada savcılar gösterebiliyor mu? Doğu Perinçek’te bunu yapmış diye. 6000 konuşmanın 6000’ini de kabul ediyorum. Tayyip Erdoğan gibi inkar etmiyorum. Şimdi bu durumda suçsuz olduğumuz açık olduğu halde ve Tayyip Erdoğan ben Silivri’de özel mahkeme kurdum deyince ve yine Tayyip Erdoğan benim yolsuzluğum 1 milyar dolarım olduğunu söyleyenler Silivri’de hapse atılmıştır deyince o zaman kuvvetli suç şüphesi olmaz mı? Bakın şimdi orda önümde kocaman 600 sayfalık müfettişlik dosyası var. Onu da arz edeceğim. Şimdi değil bugün değil yarım saate sığmaz. 1 milyar dolar orda var hepsi var. Ülke müfettişleri saptamış. Alçaktır diyor 1 milyar doları bilmem neyi tespit eden. Esas alçaklık bunların yargı önüne getirilmesini dokunulmazlık zırhının altına sığınarak önlemektir. Deniz Baykal diyor CHP diyor hadi diyor hepimizin kaldıralım diyor dokunulmazlıklarını. Kuvvetli suç şüphesi var bizim tutukluluğumuza devam kararı verenler hakkında. Hangi suçlardır onlar? Tayyip Erdoğan’ın suçlarını örtbas etmek. Tayyip Erdoğan’ın suçları karartılıyor bu mahkemede. Kanıtlarını gizlemelerine yardımcı olmak. İnsanlar korkuyor Tayyip Erdoğan’ın suçlarının kanıtlarını gündeme getiremiyorlar. Yargı önünde hesap vermelerini önlemek. Kamuoyu yaratılamıyor dokunulmazlıklarının kalkması için. Hep bu mahkemelerin, bu mahkemenin 13. Ağır Ceza Mahkemesinin uygulamaları yüzünden. Suçun üzerine gidenleri hapislere atmak. Gitmesi muhtemel olanları hapisle tehdit etmek. İsim saymayacağım basının en önemli insanları sürekli olarak bizde haberlerini alıyoruz bize de haber gönderiyorlar. Bize de selam gönderiyorlar. Hepsi bu belgeleri bu bilgileri yayınlamaktan korkuyor bizi de oraya yollarlar diye bu sürekli olarak şaka konusu Türkiye’de. Bizim tek suçumuz Türkiye’de kurulmuş bulunan bu mafya tarikat Gladyo iktidarına karşı mücadeledir. Türkiye’de Cumhuriyet yıkılmıştır. Cumhuriyet yıkıcıları iktidara gelmiştir. Bunu ben söylemiyorum Anayasa Mahkemesi bunu hükümle saptadı ne dedi? Laiklik karşıtı faaliyetin odağı haline gelmiştir dedi bugünkü iktidar sahipleri hakkında. Ve o siyasi partiler kanununda laiklik karşıtı faaliyet hangi üst bölüm başlığının altındadır? Cumhuriyete karşı faaliyetler. Cumhuriyeti yıkmaktan Anayasa Mahkemesi hükmüyle hüküm giymiş olanlar Türkiye’yi yönetiyor artık Cumhuriyet var mı? İşte görüyorsunuz bütün bu toplanan deliller belgeler bu bir mafya yönetimidir. Ve Cumhuriyet makamlarının içi boşaltılmış Başbakanlık diye bildiğiniz Cumhurbaşkanlığı diye bildiğimiz makamlar Büyük Ortadoğu Projesi eşbaşkanlığına ve sözleşmeli personel konumlarına dönüştürülmüştür. Abdullah Gül’de diyor ki ben diyor Amerika ile gizli 2 sayfa 9 maddelik anlaşma yaptım bu bir hizmet sözleşmesi. Cumhurbaşkanlığı koltuğunda oturan şahıs Amerika ile bir hizmet sözleşmesi yaptığını Amerika’ya bağlandığını kendi ağzıyla itiraf ediyor sözleşmeli personel. İspatlı Vatan gazetesinde kendi ağzından manşet oldu 24 Mayıs 2003. Ve Türkiye için bir kader seçimi yapıldığı kamuoyunda ortak kanı. Bu Cumhuriyetin yıkımına karşı son bir atakla bu önlenebilir mi

16

Page 17: T · Web viewJ, Sayın Muzaffer Tekin 25 yıllık sivil hayatımda hiçbir illegal oluşumun içinde yer almadım, diyor, 26.03.2010 141 celse sayfa 13’te doğrudur Muzaffer Tekin

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 09.12.2010 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:169 Sayfa:17

bu makus talih düzeltilebilir mi tersine çevrilebilir mi? Türkiye’nin önündeki soru bu ve bu soru konuşulurken ne yapılmaktadır İşçi Partisi hapse atılmaktadır. Hangi demokrasiden bahsediliyor? Mafyaya, tarikatlara, cemaatlere, Amerikan güdümlülere siyaset serbest İşçi Partisine işte Yeni Partiye, Yurtseverlere, özgürlük, demokrasi Atatürk devriminden yana olanlara demir parmaklıklar. Demir parmaklıkların arkasından siyasal mücadele yapıyoruz sizlerin sayesinde. Bu da kuvvetli suç şüphesidir. Yani Türkiye’nin gidişatına mahkemeler üzerinden müdahale etme fiili ve mevcut mafya tarikat Gladyo yönetiminin pekiştirilmesi ve Cumhuriyetin yıkılması faaliyetine maalesef bilerek veya bilmeyerek onu ben bilemem mahkemenizin kararları rol oynamaktadır. Bunlar hep kuvvetli suç şüphesi doğuran fiillerdir. Bunun adı demokrasi vesaire diye söylenebilir. Bunun demokrasiyle hiçbir ilgisi yoktur. Herkes faşizmden bahsediyor Türkiye’de artık. Yargıçlar bu manzaraya kayıtsız kalamaz. Bu manzaraya bakarak karar vermelidir. Siz beni 3 buçuk yıldır hapiste tutuyorsunuz. Pardon 2 buçuk yıldır. 2 buçuk yıldır hapiste tutuyorsunuz. 3 yılım dolmak üzere Mart ayında. Dünyada nerede görülmüş 3 yıl tutukluluk? Hiç suçu olmayan bir insanı siz nasıl 3 yıl tutuklu diğer arkadaşlar, şurada, şurada hani bazıları diyor ki işte efendim Ergenekon davasında kurular var yaşlar yok. Kuru yaş falan yok. Bu iddianameye göre bu dosyaya göre ben buradaki yargılanan sanıkların hayatlarını ne yaptıklarını falan bilemem ama bu dosyaya göre bu iddianameye göre burada bir tek suçlu yok. Örgüt yok çünkü. Örgüt yok. Örgüt olmadığı gibi örgüt yok disiplin yok, başı yok, sonu yok. Hiyerarşisi yok. Örgüt olmadığı gibi o örgütün bir terör eylemi yok. Terör eylemi olması lazım terör örgütü diyebilmeniz için. Danıştay cinayetini Türkiye’ye karşı bir tertibin aleti olarak getirip buraya bağlamışlardır. Bunu artık hepiniz gördünüz. Bunu görmeyen kaldı mı burada? 20 tane tanık geliyor 20’si de aynı tanıklıkta bulunuyor. Alaka ilgiyi gösteren en ufak bir ifade yok. Sürekli yalanlar yalan söyleyen bir kimseden ve aynı şahsı bir de gizli tanık. 9 tane gizli tanık yapın o zaman gizli tanık 10, gizli tanık 11, gizli tanık 12, gizli tanık 13 aynı adamı. 9 tane gizli tanık yapın ha 20 tane açık tanığın karşısına 9 tane gizli tanık koyun. Hepsini de başka başka isimlerle buradan getirin gösterin. Böyle hile olur mu? Mahkemeler hile yapar mı? Gizli tanık olarak onu yargılayabilir misiniz burada çıkarıp tanıklığını herkes bildiği halde? Sanık gizli tanık olur mu? Her şey ayan beyan ortaya çıkmıştır. Ne beklenmektedir? Ne beklenmektedir? Emir mi beklenmektedir? Emir mi beklenmektedir? Bu da bir kuvvetli suç şüphesi. Bu vicdansızlığa bu haksızlığa son verin. Cumhuriyete karşı bir tertibe yardım etmeye son verin. Bakın ben şahsım adına bir şey istemiyorum. Türkiye adına Türkiye’nin parçalanması sürecidir bu. Kaosa sürüklenmesi sürecidir. Türkiye bölünmez herkes keşke bölünse diyecektir. Türkiye kaosa sürükleniyor. Türkiye’yi bölme şansı yok çekeceğiniz bir sınır yok. Kaynaşmış iç içe geçmiş bir millet oluşturma sürecine girmiş insanlar bunları etnik bilmem ne mezhepsel gruplara bölmeye kalktınız mı ki bölünmektedir buradan bir çatışma ve kaos ortamı çıkar başka bir şey çıkmaz. Ve bu kaos ortamı yazık eder bu ülkeye bu insanlara, bu millete, bu halka yazık olur ve yazık olmaktadır. Mahkemenizin sorumluluğu bu kadar ağırdır ve ileride tarih böyle yazar. Bu yanlıştan ne kadar erken dönülürse Türkiye için o kadar kardır. Bunu takdir etmenizi sunuyorum kararınıza sunuyorum. Bu bugünkü arzımı bir dilekçe olarak yazılı olarak size sundum ayrıca Tayyip Erdoğan’ın üçe kapatın dediği yolsuzluk konuşmasını da bir yoğun disk içerisinde mahkemenize sundum. Teşekkür ediyorum saygılar sunuyorum.”

Sanık Oktay Yıldırım söz istedi verildi:”Sayın Başkanım, savcılık 26 Ekim tarihli celsesinde celsede verdiği mütalaada tabi buradaki tanıkları dinlerken de zaman zaman aynı şeyi yapıyorlar ama. Şöyle bir şeyde bulundu ifade de. Efendim Mehmet Demirtaş, Oktay Yıldırım’ın bıraktığını beyan etti. O anlama gelen işte beyan ettiniz işte beyanınızda Oktay Yıldırım isimli şahısta yakalandı sizin beyanınıza istinaden falan filan. Nerede? Nerede? Ev aramasında. Bunu 100 kere anlattık ama biz anlamamış bunla… Mehmet Demirtaş’ın ev araması benden saatler sonra yapıldı. Nasıl söyleyecek, nasıl söyleyecek Sayın Başkanım? Önce benim evim arandı. Benden 2 saat sonra Mehmet Demirtaş’ın evi arandı nasıl söyleyecek? Savcı önce bir şeyi söylesin şu 15

17

Page 18: T · Web viewJ, Sayın Muzaffer Tekin 25 yıllık sivil hayatımda hiçbir illegal oluşumun içinde yer almadım, diyor, 26.03.2010 141 celse sayfa 13’te doğrudur Muzaffer Tekin

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 09.12.2010 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:169 Sayfa:18

Haziran/da Danıştay davasıyla ilgili hangi hazırlık vardı da Danıştay dosyasını istediler? 15 Haziran/da hiçbir ifade yok. Hiçbir şey yok. Ne hazırlık vardı da Danıştay dosyasını istiyorlar Ankara’dan? Tanık burada anlatıyor 2007 yılının başında Ataşehir’e geldi polis diyor. Ne işi var polisin Ataşehir’de 2007 yılının başında? Neyin hazırlığını yapıyorlar? Baharında neyindeyse işte. Sayın Başkanım günlerden beri burada birtakım sorgulamalar yapıyorsunuz. Buradaki yapılan sorgulamalarda bu ortaya çıkan telefon irtibatları size hiçbir şey anlatmıyor mu? Yani adam bombanın atılış saatinde o dakika da diğerlerinde de aynı şekilde. Arka arkaya 10 defa 15 defa birer dakika otuzar saniye arayla bir telefon trafiğine giriyor. Sonra burada soruyorlar. Ne konuştunuz diyorlar yani bu saatte adam bombayı atmış kaçıyor. Ne konuştunuz bu saatte birbirinizle 10 defa. dakika arayla böyle. Adam diyor ki biz diyor hal hatır sorduk diyor. Bir halini hatırını sordum hocamın evine gidecek misiniz dedim diyor. Onun diyor bilgisini aldım diyor. Sonra elini kolunu sallayarak gidiyor buradan tanık o. O tanık. Benim 1 tane irtibatım yok. Bir karşılaşmışlığım yok. Bir tanışmışlığım yok. O bütün bunları ben hal hatır sordum diye açıklayıp giderken ben 42 aydan beri buradayım Sayın Başkanım. Sonra biz buna hukuk diyoruz öyle mi? Biz buna diyoruz ki bu hukuktur. Ben size şunu sormak istiyorum şu ana kadar Danıştay davasıyla ilgili ne irtibat buldunuz Sayın Başkanım, ne bulundu ne çıktı ortaya? Oktay Yıldırım’ın Alparslan Arslan ile işte veya bir başkasıyla Osman Yıldırım’la onla bunla ne irtibatını buldunuz Sayın Başkanım? Ne bağlantım çıktı benim onunla onlardan herhangi biriyle? Osman Yıldırım’ın yalanlarından başka ne buldunuz Sayın Başkanım? O yalanları da bizzat sizin gözlerinizin önünde hakiminizin gözleri önünde o keşif rezaletinde burada tanıklarla belgelerle defalarca darmadağın edilmedi mi? Kimde bu kuvvetli suç şüphesi? Bende mi? Hangi suçun şüphesi bu? Danıştay eylemine yardım etme suçunun şüphesi mi? Cumhuriyete bomba attırma eyleminin şüphesi mi? Nasıl bir şüphe var burada? Hangi dayanakla bu şüphe devam ediyor? Bir irtibat arıyorsunuz, Sayın Başkanım 86 sanığı tam 1 yılda dinlediniz. Tam 1 yılda 86 sanığı dinlediniz. 5 sanık 1 yıl tuttu. Üstelik onların 2 tanesini de tahliye ettiniz. Bu sürede ortaya hiçbir şey çıkmadı. Hangi delili karartacağız biz? Ben hangi delili karartacağım Sayın Başkanım? Ne var yani bulunmamış nasıl bir delil varda ben onu karartacağım? Gidip Ataşehir’deki evin yolunu değiştiremem adam 2007’de gitmiş zaten oraya. Adam 2007’de gitmiş zaten oraya. Danıştay davasının çözülmesi siz Cumhuriyet yargıçları için namus meselesidir. Bunu sizde söylüyorsunuz zaten. Peki niye uzuyor Sayın Başkanım? Neden uzuyor bu dava? Yani burada sanıkları tutuksuz olan davaları öne alıyorsunuz. Tutuksuz sanık onları öne alıyorsunuz biz burada 2, 3 duruşma yapıp 2, 3 celse yapıp 1 buçuk ay 2 ay sonrasına şey yapıyoruz gün atıyoruz. Böyle bu dava biter mi Sayın Başkanım? Bu dava nasıl biter böyle? Tanık geliyor buraya, tabi siz tanığı dışarıda bekletiyorsunuz diğer tanığın şeylerinden etkilenmesin diye tanık zaten hatim indirmiş. Bütün şeyleri okumuş söylenenleri şeylerini de hazırlamış karşı cevaplarını da hızlı okumasının açıklamasını yapmaya çalışıyor burada. Onu bir referans noktası olarak almış hızlı okumasının açıklamasını yapmaya çalışıyor. Bizde tanık dinliyoruz burada. Ona rağmen bütün bu hazırlıklara rağmen burada büyük bir kibirle orta zekada olduklarını söylemelerine rağmen bu kadar bağlantı ortaya çıktı. Bunların tamamı tanık, bu bağlantıların tamamı normal, biz sanığız öyle mi Sayın Başkanım? Mesela bugün Fikri Cora’yı biz dinleyemiyoruz Sayın Başkanım. Bunu bütün kalbimle söylüyorum, kişisel nezaketini son derece şayana takdir. Hiç kimse bir şey söyleyemez haklısınız. Yani bir adamı burada 3, 4 kez bekletip dinleyememek o adamı işinden gücünden etmek e ona karşı bir mahcubiyeti muciptir. Kesinlikle haklısınız. Peki ya biz Sayın Başkanım? Ya biz ben 42 aydan beri bekliyorum. Şimdi ben Fikri Cora’yı dinlemek için kaç ay daha bekleyeceğim Sayın Başkanım? Bu kadar önemli bu dava. Bizim için namus meselesi diyorsunuz. Gitmezsiniz Sayın Başkanım. Gitmezsiniz. Öbür davayı ertelersiniz. Biz burada dikiliriz. Çarşamba günü de geliriz. Pazartesi, Salı’da yaparsınız. Ama bunu bir karara bağlarsınız şimdi ne olacak? Yani ben o hapiste daha kaç ay daha Fikri Cora’yı veya işte bilmem Aysel bilmem neyi dinlemeyi bekleyeceğim. Ama eğer şuysa ben bunu anlayabilirim. Benim

18

Page 19: T · Web viewJ, Sayın Muzaffer Tekin 25 yıllık sivil hayatımda hiçbir illegal oluşumun içinde yer almadım, diyor, 26.03.2010 141 celse sayfa 13’te doğrudur Muzaffer Tekin

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 09.12.2010 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:169 Sayfa:19

tahliye olmamın onların dinlenip bitirilmesiyle bir ilgisi yoksa. Benim tahliye olmamın tahliye olmam tamamen davanın dışındaki nedenlerden kaynaklanıyorsa bunu anlayabilirim ben o zaman bu anlaşılabilir. Ama başka türlü ben bunu anlayamam Sayın Başkanım. Ben 42 aylık tutukluluğun sonunda bunu anlayamam. Avukatın bilgisayarı bozuldu. Fikri Cora’nın davası vardı. Öbürküsü gelmedi. İnsanlar birer birer çıldırıyorlar Sayın Başkanım burada. Hiç kimse normal değil artık. Birisiyle yalnız kalmaya korkuyorum. Oda da yalnız başıma kalmaya korkuyorum şu dışarıda. Acaba bu da çıkıp ta biz çok büyük bir örgütüz bak bu adam bize gel katıl rahat edersin dedi diyecek mi diye. Bu hale geldi insanlar. Böyle mi gidecek herkes? Yani çıldırtılarak mı? Tek tek herkes çıldıracak çıldırdıkça böyle mi olacak? Eğer bu işin bu kadar uzamasının nedeni yaklaşan seçimlerse ve biz Tayyip Erdoğan’ın propaganda malzemesi olarak onun ağzına sakız olacaksak ha bu referandumda oldu beni şaşırtmaz bu. Ama mahkemenin bilmeyerekte olsa istemeyerekte olsa böyle bir şeye yardımcı olmuş olması kesinlikle kabul edilemez Sayın Başkanım. Siz referandumun 12 Eylül tarihine rastlamasını tesadüf mü buluyorsunuz? Referandum 12 Eylül tarihinde yapıldı sizce bu tesadüf müydü? Ağızlarını doldura doldura darbe edebiyatı yaptılar bize bağırdılar çağırdılar, itham ettiler, darbeciler, Ergenekoncular dediler. Lafın bini bir para. Şimdi seçimlerin 12 Haziran’a alınmış olması sizce tesadüf mü Sayın Başkanım? Tesadüf mü? Bu tertip 12 Haziran’da başladı. Şimdi gene çıkacaklar kürsülerden ağızlarına geleni sayacaklar. Peki bu davaların uzamasının bununla bir ilgisi olabilir mi? istemeyerek de olsa buna katkısı olabilir mi? Sayın Başkanım nasıl düşünelim artık yani? Nasıl düşünebiliriz artık? 3 tanık kaldı diyoruz geliyoruz. 3 tane tanık. Tamam peki. 3 tane tanık geliyor dinliyoruz. 3 tanık daha çıkacak. O 3 tanığı dinleyemiyorsunuz bile. Niye 2 gün dava görüyorsunuz 3 gün görüyorsunuz 4 gün görüyorsunuz. Efendim 15 gün aralıksız görebilirsiniz yapabilirsiniz böyle bir yetkiniz var. Toplarsınız bütün tanıkları buraya. 5 gün sürekli gelir o tanık. Yani beni 42 ay burada tutmaya muktedir olan gücünüz onun 3 duruşmasını ertelemesine muktedir olmaz mı Sayın Başkanım? Buradaki insanların özgürlüğü pahasına bu fedakarlığı ondan beklemez mi? Aylar sürecek. Bir de şey var taraflar var. Mahkemeniz istemese bile istese de istemese bile tarihin nezdinde bir tarafa konmuştur bir taraftır. Yani biz şimdi diyoruz ki Sayın Başkanım siz burada, burada bakın bir hukuk katliamı var diyoruz. Burada yasalar katlediliyor diyoruz. Burada insanların hakkı yeniyor diyoruz. Bu kadar uzun tutukluluk olur mu diyoruz. Adam mı öldürdük, kimi kestik, ne yaptık diyoruz. Dışarıda bunu alkışlayanlar var. Bu büyük bir cephe. Hiç dikkat ettiniz mi Sayın Başkanım alkışlayanlara? Bu uygulamaları alkışlayanlara hiç dikkat ettiniz mi? Bunların hepsi aynı zamanda PKK’yı aynı zamanda Amerika’yı, aynı zamanda Büyük Ortadoğu Projesini göklere çıkaran adamlar. Bölücü başıyla devlet pazarlık yapsın diyen adamlar. Onlar sizi de alkışlıyorlar Sayın Başkanım, uygulamalarınızı da alkışlıyorlar. Doğruyu yapıyor diyorlar. Ve size burada diyoruz ki hukuk ihlalleri var, hukuk katlediliyor diyoruz siz de diyorsunuz ki hayır biz maddi gerçeği arıyoruz. Sık sık söylüyor Sayın Üyemiz biz maddi gerçeği arıyoruz diyor. Sizinle aynı fikirde olan hayır orada hukuk katliamı yok orada sadece maddi gerçek aranıyor diyen televizyonlarda seçim meydanlarında diyenlerin bir eksiksiz tamamı PKK’nın devletle masaya oturmasını istiyor aynı zamanda. Bu devlet yapısının yıkılarak gevşek bir federasyona dönüşmesini istiyor. Bu adamların hiçbir tanesi bu Anayasadan memnun değil. hepsi bu Anayasal düzene karşı. Bir ünlü söz vardır hani diyor ya düşmanlarım beni alkışlıyorsa nerede hata yaptım diye düşünürüm. Bu üniter yapının düşmanları Cumhuriyetin yıkılıp yerine özerk bölgelerden oluşan bir federasyon kurmak isteyenler. Atatürk diktatördü diyorlar o diyenler. Mahmut Esat Bozkurt faşistti diyenler. Cumhuriyetin devri kapandı diyenler. Eğer sizin olumladığınız onayladığınız fikirleri beyan eden insanlarsa bu alkışlardan rahatsız olmamanız anlaşılabilir. Ama biz böyle olmadığını görüyoruz hiç bakıyor musunuz? Bir taraf sizi alkışlıyor bir cephe oluştu dışarıda. Burada bekleyenlerin de bir cephesi var. Yani burada bir yanlışlık var. Ya eğer onları onaylamıyorsanız bir yanlışlık var Başkanım. Bir yerde bir hata var. Anıtkabir’de sap gibi durmaya gerek yok diyor bu adamlar. Ne

19

Page 20: T · Web viewJ, Sayın Muzaffer Tekin 25 yıllık sivil hayatımda hiçbir illegal oluşumun içinde yer almadım, diyor, 26.03.2010 141 celse sayfa 13’te doğrudur Muzaffer Tekin

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 09.12.2010 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:169 Sayfa:20

Mutlu Türküm Diyene yazılmaz her yere diyor bu adamlar. Okullarda İstiklal Marşını okumanın anlamı yok diyor bu adamlar. Sizi bunlar alkışlıyorlar Sayın Başkanım. Bu uygulamaları bunlar alkışlıyorlar. Bundan faydalanıyorlar. Çıkıp seçim meydanlarında bas bas bağıran adamlar bu uygulamaların arkasına saklanarak varlığım Türk varlığına armağan olsun demeyi yasaklıyorlar. Sizce burada bir yanlışlık yok mu Sayın Başkanım? Bir savaş var ve mahkemeniz bu savaşın bir tarafı yapılmaya çalışılıyor. Siz Cumhuriyetin mahkemesisiniz. Siz Cumhuriyet geleneğinin mahkemesisiniz. Osman Can sizin uygulamalarınızı alkışlıyorsa burada bir sorun var demektir bir yanlışlık var demektir. Bir yanlışlık var demektir. Çünkü diyor ki Osman Can; Mahmut Esat Bozkurt faşist bir geleneğin temsilcisidir diyor. Hangi geleneğin temsilcisi Mahmut Esat? Çarlık geleneğinin mi? İngiliz kraliyet geleneğinin mi? Hilafet geleneğinin mi? Mahmut Esat Cumhuriyet geleneğinin temsilcisi. Burda bir hata var demektir. Ve sizin bunu görmeniz gerek artık. Aynı adamlar, aynı adamlar çıkıp bu askerler kendi askerlerini öldürüyor bu ordu askere gitmeyin diyorlar Sayın Başkanım. Sonra diyorlar ki mahkeme doğru yapıyor kardeşim. Birde bu tarafta adamlar var. Ama birde bu tarafta cephe var. Tarih buna böyle bakmaz çünkü. Tarih ilerlerken sizin bu alkışla… siz bunlarla kesin olarak ilgilenmiyorsunuzdur belki de. Beni kimin alkışladığıyla kimin beni eleştirdiğiyle ilgilenmem ben diyorsunuz. Böyle yazıyorsunuz belki de. Tarih buna bakmaz Sayın Başkanım. Tarih ilerlerken oluşan taraflara bakar. Sizin kişisel duruşunuzla ilgilenmez tarih sürece bakar. Bir taraf diyor ki bir Ergenekon diye bir örgüt var diyor. Bunlar diyor darbeci. Bunlar diyor işte derin devletçi. Bunlar Danıştay’ı gittiler hakimi öldürdüler. Cumhuriyet gazetesini bombaladılar. O taraf aynı zamanda Cumhuriyeti yıkıp yerine yeni bir rejim kurmak isteyen taraf. Ve o taraf sizi alkışlayan taraf. Göklere çıkartıyorlar sizi. Uygulamalarınızı göklere çıkarıyorlar sizi çok seviyorlar. Her yazılarında sizi göklere çıkarıyorlar. Bir tek eleştiri yok size onlarla ilgili onlardan gelen. Şurada bir örgüt var mı? KCK davasını izliyorum ben bakıyorum adamların 1 tanesi kalkıyor diyor ki, herkes Kürtçe konuşacak. Herkes Kürtçe konuşuyor. Mahkeme bile geri adım atmak zorunda kalıyor. Sokaklar yakılıyor, Yüksekova yakılıyor, Hakkari yakılıyor. Kim ne yaptı bizim için Sayın Başkanım? Bu devasa örgüt için kim ne yaptı bugüne kadar? Kim elini kolunu kıpırdattı? Nerede bu örgüt? Bu örgüt nerede? O hergün sizi getirip götüren tam teçhizatlı özel harekatçılar 1 gün tehdit mi algıladı? Nerede bu örgüt? Adam çıkıyor diyor ki biz kendi jandarmamızı kuracağız diyor. Biz kendi yargılama sistemimizi kuracağız diyor. Örgüt bu örgüt orda. Burada örgüt filan yok. Cephe o, birde bu cephe var. Burada da sanıklar var. Bunları da bizi de bizim duruşumuzu da destekleyen insanlar var. Bu sanıklar burada bir örgüt olmadığını, Danıştay davasını aslında burada örgüt olduğu iddiasının arkasına saklanarak ortalığı bulandıranların yaptığını. Belgeleriyle tanıklarıyla kanıklarıyla ispatladılar bu sanıklar. Bunların arkasında da bir oluşmuş taraf var. Onların tamamı Atatürkçü, onların tamamı Cumhuriyetten yana. Onların tamamı 2. Cumhuriyete karşı, tamamı üniter devletten yana. Ve siz Cumhuriyetin yargıçlarısınız Sayın Başkanım. Cumhuriyetin mahkemesisiniz siz. Ama yaptığınız uygulamalar ve verdiğiniz kararlarla 42 aydan beri ben hapiste tutuluyorum. Bomba atıldıktan sonra kaçarken acil olarak 15 defa 20 defa her defasında her bomba atmada görüşen adamlar tanık. Bunu ben anlayamam Sayın Başkanım. Bunu anlayamayız yani. Bu anlaşılabilecek bir şey değildir. Biz nasıl arayacağız hakkımızı? Bizim hiç hakkımız yok mu? Yani savcı hakime yalan beyanda bulunarak en kaba şekliyle söylüyorum ya. Yalan beyanda bulunarak benim önümde şöyle şöyle şöyle şöyle dosyalar var. Silah depolarının adresleri var. Bu adamların dinleme kayıtları var. Bana karar çıkarın diyor. Bunu diyebiliyor savcı. Hangi hukuk bu? O hakim bakmıyor mu o önündeki talebe. Savcı bey getir bakayım şu dosyaları bir göreyim demiyor mu? Savcı iddianameye olmayan bir konuşmayı yazabiliyor mesela Sayın Başkanım. Hiçbir şekilde bir adamın ağzından çıkmayan bir kelimeyi yazabiliyor. Siz onu okurken ifadesinde şöyle şöyle dedi diye o bölümü okurken kaleminize getirin bakayım şu ifade tutanağını bakayım dediniz mi? Hala o iddianamede duruyor o ifade. Savcı bu örgütün varlığını kabul eden bu örgütün üyesi olduğunu kabul eden ama daha sonra reddeden. İlk başta kabul eden daha sonra reddeden tek

20

Page 21: T · Web viewJ, Sayın Muzaffer Tekin 25 yıllık sivil hayatımda hiçbir illegal oluşumun içinde yer almadım, diyor, 26.03.2010 141 celse sayfa 13’te doğrudur Muzaffer Tekin

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 09.12.2010 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:169 Sayfa:21

kişiyi Tuncay Güney’i bırakın tutuklamayı karşısına bile alamıyor konuşamıyor. Yani belgelere yansıdığı kadarıyla. Belgelere göre konuşamıyor. Hakkında tutuklama kararı çıkartmıyor. Adam çıkıyor diyor ki ben bir örgütün elemanıyım. Savcı hakkında tutuklama kararı çıkartmıyor. Niye çıkartmadın diye soruyorlar onun diyor pişman olma ihtimali var. Savcı müneccim midir efendim nereden bilir onun pişman olma ihtimalini? Nereden bilir pişman olma ihtimalini Tuncay Güney’in? Nasıl buna hükmeder? Garanti mi vermiş Tuncay Güney buna? Yazı mı yazmış? Böyle bir hukuk bu işte. Hakim kimsenin görmediği 1. derecede önemli kanıtları hiç alakası olmayan bir maddeye dayanarak canının istediği maddeye dayanarak ortadan kaldırabilir mesela. Kaldırır ortadan. İmha ettik der. Neye göre imha ettin Sayın hakim? Kağıt yakma maddesine göre imha ettim. Eder. Kimse bu hakime ya arkadaş bu kanun manun kitap kimse soramaz hiç kimse. Böyle bir hukuk bu. Savcı keşfe götürdüğü sanığa kılavuzluk yapmaya yeltenebilir. Savcı kılavuzluk yapmaya yelteniyor. Sen bulamadın evi biz götürelim seni diyor. Bu böyle bir hukuk Sayın Başkanım. Bu hukuk Cumhuriyet hukuku mu? Bu Cumhuriyetin hukuku mu? Bu uygulamalara hesap sorulmaz mı? Bu hukukun kaynağı Birgivi risaleleri mi? Birgivi risaleleri midir bu hukukun kaynağı? Orda vardır bu biliyor musunuz? Birgivi risalesinde vardır bu. Birgivi yazmalarında vardır bu. Kadızadeliler hukukunda vardır bu. Yeniçeriyi yıktıktan sonra yeni kurulan teşkilatta o zorla okutulan Birgivi risalelerinde vardır bu. Der ki Birgivi şöyle der; kanunda yoksa bile dine uymuyorsa bile dine göre serbestse bile, din onu helal kılmışsa bile, eğer padişah sigara içmek yasak dediyse bu yasağı ihlal edenin katli dinen muciptir der. Budur mantık. Dinde yoktur ama padişah sultan emrettiyse o yasaktır. Kanunda yok bunların hiçbirisi. Bunların hiçbirisinin kanunda yeri yok. Sultan Tayyip’in hukuku mu bu? Böyle hukuk olur mu? Sultan Tayyip ben hakkımı arayacağım hakime dava açacağım Sultan Tayyip hop 1 dakika diyecek yasa çıkaracak artık dava da açamayacaksın. Hakim, savcı, kolluk kanunu ihlal mi etti Sayın Başkanım? Eğer bu Sultan Tayyip’in işine gelen, hoşuna giden bir ihlalse Allah’ın kulu o adam hakkında dava açamaz. Açtığınız her dava geri gelir. Ama eğer bu aksi bir durumsa o adamın odasını basarsınız, evini izlersiniz, telefonunu dinlersiniz, mesaiye geç gelmekten tutuklarsınız o adamı. Bu hukuk o hukuk işte. Aynı hukuk işte. Sayın Başkanım, tam 42 ay oldu. Gözümün önünde, gözümün önünde 1 adam sağlığını kaybetti. Bu süreçte bir sürü insan sağ… 2 insan düzeltiyorum. Bu süreçte bir sürü insan sağlığını kaybetti. Birçok insan sağlığını kaybetti. Danıştay davası bu işin en önemli davasıdır dediniz. Bakın dinledik. Bütün tanıkları dinledik. Artık bir noktaya gelmiş olmamız gerekiyor. Artık bizim 2 tanığı da 2 ay sonra dinleyelim üçüncüsünü de 5 ay sonra dinleyelim noktasında olmamamız gerekiyor. Bu hukukun kaynağı Birgivi risaleleri değil Sayın Başkanım öyle olmamalı. Kimse canının istediği gibi iddianame yazıp, canının istediği gibi karar verememeli. Birisi sormalı bu adamlara yani sen bunları neye dayanarak yazdın arkadaş demeli. Sen ihlal ettiysen ben bu kanunu uygularım demeli birisi Sayın Başkanım. Böyle olur mu? Sayın Başkanım, Cumhuriyet hukuku hepimize lazım. Size de lazım. Bana da lazım. Köşelerinde Türk ordusu kendi askerlerini öldürüyor bu Cumhuriyet yıkılmalı yerine 2. Cumhuriyet kurulmalı diyenlere de lazım. Anıtkabir’e gitmek puta tapmaktır diyenlere de lazım. Herkese lazım Sayın Başkanım. Ve bu mahkeme bu devletin hukuk tarihinde bir nirengi noktasına dönüştü. Savaş mahkemeniz üzerinden yapılıyor. Mahkemeniz bir tarafa dahil edilmeye çalışılıyor. Mahkemeniz buna izin vermemeli. Bunu da kararlarınızla yaparsınız. Kimin beni alkışladığı önemli değil. Kimin beni eleştirdiği önemli değil. Kimse bizi bir tarafa dahil edemez dersiniz. Buna ben inanırım. Ama bu fiili uygulamayı fiili durumu değiştirmez. Durum ortada. Sayın Başkanım, benim 40 kişiyi kesmiş olmam mı lazım bu kadar yatmam için? Geçenlerde Emcet Olcaytu’nun yaptığı bir beyandan tutukluluk sürelerini okudum. Adam uyuşturucu imalathanesi örgüt kurmuş. Uyuşturucu satıyor, adam öldürmüş. Bu adamlar 1 sene yatmış çıkmışlar Sayın Başkanım. Bizim burada yatmaklığımızın sebebi nedir? Kaynağı bu davanın dışından bir şey midir? Eğer öyle değilse emsallere bakıyoruz. Örneklere bakıyoruz. Örgüt diyorsunuz başka örgütten yargılanan işte bir KCK davasına bakıyoruz alakası olmayan

21

Page 22: T · Web viewJ, Sayın Muzaffer Tekin 25 yıllık sivil hayatımda hiçbir illegal oluşumun içinde yer almadım, diyor, 26.03.2010 141 celse sayfa 13’te doğrudur Muzaffer Tekin

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 09.12.2010 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:169 Sayfa:22

benze… hiç ilgisi olmayan bir durum. Sayın Başkanım, sizden Cumhuriyet hukukunu uygulamanızı talep ediyorum. Sizden artık bizi o tanık bu tanık diye bekletmemenizi talep ediyorum. Sizden bizi artık bırakmanızı talep ediyorum. Sizden bu uyguladığınız hukukun kaynağının Birgivi risaleleri olmadığını herkese göstermenizi talep ediyorum. Sizden faşist denilen geleneğin bu mahkemeyi kuran gelenek olduğunu herkese göstermenizi talep ediyorum. Beni dinlediğiniz için çok teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.”

Duruşmaya saat 13:30’a kadar ara verildi.Duruşmaya kaldığı yerden devam olundu.Bu arada tutuksuz sanıklardan, Sanık Ali Kutlu, Sanık Serhan Bolluk ve Sanık Güler

Kömürcü Öztürk ile bir kısım sanıklar müdafileri Av. Hüseyin Buzoğlu, Av. Osman Aydın Şahin, Av. Ayşegül Şahin, Av. Zeynep Küçük ve Av. Gönül Kerinçsiz ile müdahil Danıştay başkanlığı vekili Av. Perihan Özcan’ın da geldikleri görülmekle huzurdaki yerlerine alındı.

Mahkeme Başkanı:"Bu bize, bu arada. Bize verdiğiniz CD Doğu Perinç… bize verdiğiniz CD boş. Geçmedi ona herhalde. O CD elimizde çıkaralım onu.”

Sanık Nusret Senem söz istedi, verildi:”Boş boş bir şey yok. Sayın Başkanım, 2 talebim var. Bir gelen bir dosyayla ilgili bir talepte bulunacağım. Birde tahliye talebim olacak.”

Mahkeme Başkanı:”Talepleriniz yazılı mı?”Sanık Nusret Senem:”Yazılı değil.Mahkeme Başkanı:”Efendim.”Sanık Nusret Senem:”Yazılı değil efendim.”Mahkeme Başkanı:”Sözlü”Sanık Nusret Senem:”Sözlü. Bu sabah Bakırköy 4. Ağır Ceza Mahkemesinden talebim

üzerine gönderilen 2003/351 sayılı dosyanın mahkemenize ulaştığı anlaşıldı. Gerçi 1 buçuk yıldan uzun bir süredir talep edip duruyorduk bu dosyayı nihayet gelmiş oldu. Bu dosyanın CD olarak elektronik ortamda tarafıma verilmesini arz ediyorum. Talebim bundan ibaret. Tutuklulukla ilgili talebime gelince Sayın Başkanım, sorgum 23, 24 Şubat 2009 tarihinde yapılmıştı. 2 yıla yaklaştık. 2 ay sonra 2 yıl olacak. O tarihten bu yana dava dosyasına iddianamedeki iddiaları doğrulayan tek bir belge girmedi. Savcılığın hiçbir talebi de olmadı bu iddia konusu delillerle ilgili. İddianamede bizi suçladıkları konularla ilgili tek bir belge de girmedi. Eğer girdiyse kendileri söylesinler. Talep ettikleri hiçbir şey olmadı. Peki o iddialar neydi iddianamedeki iddialar? Biz bu iddialarla ilgili neler ortaya koyduk ve 2 yıl sürede ortaya çıkan gerçek nedir? Kısaca buna değinmek istiyorum. İddialardan birisi bildiğiniz gibi Yargıtay ile ilgili bir krokiden söz eden CD, partide bulunduğu iddia edilen CD. Bu CD’de işte Yargıtay krokisi, NATO’ya bilmem şu bu falan suikast iddiası. Büyükanıt’a suikast iddiası filan gibi şeyler vardı. 2. iddianamede 2009/191 esas numaralı mahkemenizin gördüğü 2. davanın iddianamesinde 101, 103. sayfalar arasında o iddiaların tamamının isnat konusu olmadığı söyleniyor. Bunlarla ilgili bir suç isnadımız yoktur diyor savcılık. Yani bizde sorgumuzda aynı şeyleri anlatmıştık. Bunların hiçbir örgütsel iddiayı doğrulayacak delil olmadıklarını söyledik. Ayrıca da bir tertip sonucu olduğunu söyledik. Bunu kanıtlayacak hiçbir şey konmadığı gibi savcılar kendileri bizzat o iddia ettikleri konuyla ilgili bununla suç isnadımız yoktur diye iddianamelerine yazdılar. Ben o CD’lerin o 4 adet partide bulunan CD’nin biriyle ilgili Yargıtay krokisinin içinde bulunduğu dosyanın yer aldığı CD ile ilgili 5 kanıt sundum size. Bunların İstanbul emniyetinin arşivinde bulunan belgeler olduğunu kanıtlayan 5 tane unsur anlattım size. Bunu tekrar etmeyeceğim şimdi. Fakat Savcıların o iddiayı, iddiayı kendilerinin sonradan naksetmelerinin dışında sundukları hiçbir şey olmadı. Partideki arama konusu orada elde edilen delillerden söz ediyorlardı. O aramayla ilgili açılmış aramayı yapan polisler hakkında açılmış dava var. Dava yeni birkaç gün evvel neticelendi. O davada aramanın bütünüyle hukuk dışı yapıldığı kabul ediliyor. Aramanın hukuk dışı yapıldığına ilişkin Ankara üniversitesi ceza ve ceza usul kürsüsünden oluşan bilirkişi heyetinin raporunu da dosyanıza sunduk o da var. Orada da çok açık bir şekilde bu aramanın tamamen hukuk dışı olduğu

22

Page 23: T · Web viewJ, Sayın Muzaffer Tekin 25 yıllık sivil hayatımda hiçbir illegal oluşumun içinde yer almadım, diyor, 26.03.2010 141 celse sayfa 13’te doğrudur Muzaffer Tekin

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 09.12.2010 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:169 Sayfa:23

söyleniyor yani orda elde edilen delillere dayanılamayacağı yargı kararıyla artık saptanmış durumda. Savcılar onlara dayanıyorlardı. Avukatlık büromdaki aramada elde edildiği iddia edilen deliller iddianamede yine suçlama konusu yapılmıştı. Oradaki 2 delil bu suçlamaya konu edildi. Bunlar Milli İstihbarat Teşkilatının bir raporu Susurluk olayı ile ilgili bir raporu. Ve Kutlu Savaş Başbakanlık teftiş kurulu başkanı Kutlu Savaş’ın imzaladığı ve Başbakan Mesut Yılmaz’a sunduğu 2008 yılında şey 1998 yılında sunduğu bir rapor. Bu 2 raporun bulunması hatta tutuklama müzekkeresindeki tutuklama nedeni olan 2 belgedir. Bu 2 belge aynı zamanda da ceza kanununun 326. maddesinden hakkımızda tutuklama müzekkeresi düzenlenmesinin gerekçesi olmuştur bu 2 rapor. Devletin gizli belgelerini hile yoluyla elde etmek iddiasıyla tutuklandık sırf bu belgelerden ötürü 326. Bu belgelerle ilgili bir dosya talep ettim Ankara’dan 20. Asliye Hukuk Mahkemesinden geldi dosyanıza kondunuz, koydunuz. 1998/103 o 2 raporun bahsettiğim dosyada takip ettiğim avukat olarak takip ettiğim dosyadaki Başbakanlığın gönderdiği belgeler olduğu kanıtlandı. Oradaki belgeler dava dosyam bürom aranırken dava dosyasının içerisinden çıkarılıp bunları suçlama konusu yaptılar biz bunu bütün samimiyetimizle işin başından savcılık sorgumdan itibaren anlattım. Belgelerini sundum vesaire ama neticede iddianameye kondu bunlar. Ama bunun kanıtını mahkemeniz o dosyayı 2 defa getirtti ve sonunda bir tasnifi suretinde dosyaya koydunuz. O belgeler o dosyanın içerisindeki belgeler. Ve o nedenle tutuklandık. 3 yıla yaklaşıyor tutukluyuz. Telefon tapeleri, Sayın Genel Başkan Doğu Perinçek ve Genel Başkan Yardımcısı Ferit İlsever ile yaptığım 8 tane telefon tapesi konmuş. Benim suçlanmamla ilgili iddianameye diyor ki; bu, bu, bu şeyler örgüt iddiasını kanıtlar diyor. Ben onları teferruatıyla anlattım sizlere. Tek tek 8 telefonun neyle ilgili olduğunu. O telefonlar bizim hakikatten gururumuz şerefimizdir. Hiçbir suçlama hiçbir şeyde bağlantı kurulması mümkün değil. Ben takip ettiğim davaları birisi Bismil’de bir köy, köy şeyi köy kitlesinin Aslanoğlu köylülerinin davasıyla ilgili genel başkanla konuşmalar yapmışım. Ben avukatıyım o davanın. Hem ceza davasının hem hukuk davalarının hem idari davalarının avukatlığını yapıyorum onları konuşmuşum. İkincisi Ankara’daki 29 Şubat 2008 tarihli bir mitingi konuşmuşum. Bu mitingin hazırlığını. O miting neydi Anayasa’nın türban meselesini serbest bırakabilmek için Anayasa’nın değiştirilmesi teklif edilemeyecek maddelerine dokunan bir Anayasa değişikliği yapılması ile ilgiliydi. O görüşmenin Türkiye Büyük Millet Meclisinde olduğu gün Ankara Sıhhiye meydanında miting yapılmış bende bu mitingle ilgili hazırlıkları şey yapmışım hazırlıklara katılmışım. Parti örgütlerinin oraya katılması için İşçi partisinin genel sekreteri olarak faaliyet yürütmüşüm. Bunu genel başkanımla Sayın Ferit İlsever ile genel başkan yardımcısı bununla zaman zaman görüşmüşüm konuşmuşum. Bunların suçlama konusu yapılması bir hakikatten hukuk garabetidir ama orada konuşulanların suçla vesaire hiçbir alakası yok. Ben sözde lobi belgesindeki duruma benzer şekilde kitle örgütlerini yönlendiriyormuşum. Tabi ki yönlendiriyorum, tabi ki yönlendiriyorum. Bir siyasi parti ne yapar? Siyasi faaliyet yapar, parti örgütlerini etkileyebildiği kitle örgütlerini, toplumun düzenini, anayasal düzenini ihlal eden bir iktidara karşı harekete geçirmeye çalışır bende bunu yapmışım. Bundan şeref duyuyorum ve gurur duyuyorum. Bunu yapmışım. Ne oldu? O değişiklik Anayasa Mahkemesinden 10’a 1, 10’a 1 Cumhuriyet yıkıcılarının aleyhine karar olarak çıktı. Ben haklıymışım. Savcılar Cumhuriyeti savunmamışlar. Cumhuriyet düşmanlarını savunmuşlar. Bizde Cumhuriyeti savunmuşuz. Bu kanıtlandı. Başka hangi delil var Sayın Başkanım? Şöyle düşünüyorum benimle ilgili hiçbir delil bu dosyada yok, hiçbir delil. Bakın tamamen hukuki çerçeve içerisinde söylüyorum. Hiçbir Cumhuriyet mahkemesinde bu durumu ne hukuk kabul eder ne vicdan kabul eder. Ben onun için zaman zaman bu tutukluluğu sürdüren kararların hukukla ilgisi olmadığını söylüyorum. Bunun hukukla hiçbir ilgisi yok. İzahı da yoktur. İzahı da yoktur. Onun için mahkemenizle ilgili Sayın genel başkanın söylediği gibi hakikatten bizimle ilgili kuvvetli suç şüphesi yok. Bu mahkemenin uygulamalarıyla ilgili kuvvetli suç şüphesi var. Yani şimdi gelelim kuvvetli suç şüphesine neymiş hukukta? Bakın ceza kanununun Ceza Muhakemeleri Usul Kanununun 100. maddesi Sayın

23

Page 24: T · Web viewJ, Sayın Muzaffer Tekin 25 yıllık sivil hayatımda hiçbir illegal oluşumun içinde yer almadım, diyor, 26.03.2010 141 celse sayfa 13’te doğrudur Muzaffer Tekin

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 09.12.2010 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:169 Sayfa:24

Savcılar her tutuklama durumlarının görüşüldüğü celsede mütalaa verirken ceza kanununun Ceza Muhakemeleri Usul Kanununun 100/3. maddesindeki suçlardan olması filan diye başlıyorlar. Mahkemenizin de ara kararlarında aynı gerekçeler tutuklamanın reddi için aynı gerekçeler yazılıyor. Neymiş bu madde? Aşağıdaki suçların işlendiği hususunda kuvvetli suç sebeplerinin varlığı halinde tutuklama nedeni var sayılabilir. Var sayılabilir. Var sayılır da demiyor. Var sayılabilir. Şimdi Sayın mahkemenizin bir üyesi her iki bin 2009 Eylül’ü Ekim’inden bu tarafa her celse ara kararda bir muhalefet şerhi yazıyor. Şöyle kısaca şey yapacağım. Sanıklar Hikmet Çiçek ve Nusret Senem’in ise tutuklandıkları yasa maddesinin iddianamede suç maddesi olarak konulmadığı. Tutuklandığımız maddeden suçlanmıyoruz yani. Bir isnat yok. Konulmadığı gibi iddianamedeki suçlamanın maddeleriyle ve haklarında herhangi bir tutuklama müzekkeresinin bulunmadığı. İddianamede 3 suç türünden ötürü suçlanıyoruz. Birisi işte örgüt üyesi olmak 314/2 birisi 135. madde bazı belgelerin bulundurulması gizli olduğu iddia edilen belgelerin bulunması vesaire şimdi 326’dan tutuklanmışız ama bir hakkımızda iddianame düzenlenirken bu maddeden bir suçlama yok. Bu maddeden dolayı hakkımızda bir ceza talebi yok. Dolayısıyla o tutuklama müzekkeresi otomatikman ortadan kalkmış oluyor. Hakkımızda verilmiş bir tutuklama müzekkeresi de yok sonradan mahkemenizce. Şimdi bunun neresini hukukun neresine sığdıracağız neresine koyacağız? Sadece mahkemeniz söylemiyor bunu. Sadece mahkemeniz söylemiyor. Bakın İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesinde mahkemenizin verdiği tutuklamanın devamına ilişkin kararlara itiraz ediyoruz. İtirazlarla ilgili savcılığın mütalaası var ama mahkemenin kararı var. Bakın savcılığın mütalaası şu, Cumhuriyet savcısı; sanıklar Nusret Senem ve Hikmet Çiçek’in tahliyesi yönünde mütalaa bildiriyor İstanbul Beşiktaş’taki 250. maddeyle yetkili Cumhuriyet savcısı. Mahkeme de 14. Ağır Ceza Mahkemesinde kararında yine aynı şekilde mahkemenizin gerekçeli kararında tutuklamayla ilgili kararında ki muhalefet şerhine benzer şekilde şöyle diyor; tutuklama müzekkeresindeki suç vasfının iddianamedeki suç vasfıyla aynı olmayıp bu suç vasfıyla tutuklanmadıkları üzerlerine atılı suçun vasıf ve mahiyetine delil durumuna vesaire diye tahliyemiz yönünde yine o mahkemenin başkanı mütalaada bulunuyor. Yani şimdi Sayın Başkanım, 14. mahkemenin başkanı yanılıyor, 13. mahkemenin başkanı yanılıyor, 14’de tutuklamayla ilgili itirazın görüşüldüğü savcı mütalaasında aynı şekilde yanılıyor ama 2 tane Sayın Üye yanılmıyor. Yani bunun, bunun hakikatten izahı mümkün değil. Orda da bir suç şüphesi olmadığı çok açık olarak ortada. Yani anlattığım delilleri bıraktım bir kenara da sadece çıplak hukuk açısından baktığınız zaman bile bir suç şüphesinden söz etmek mümkün değil. Ama buna rağmen tutukluyuz. Şimdi bunu bizim siyasi bir husumet dışında izah etmemiz mümkün değil. Bunu gören hiç kimse de benden farklı düşünmez. Benden farklı düşünmez. Hukukçuyuz bende hukukçuyum. Ben bu arkadaşların bu tutuklamaya devam kararı veren arkadaşların hepsinden daha iyi hukukçuyum iddia ederim buna. Daha iyi hukukçuyum. Daha çok değişik işlere girdim çıktım biliyorum. Ömrüm bunlarla geçti bunu kimseye izah edemezler. İzah edemezler. Bunun başka bir izahı olabilir. Bizde onu söylüyoruz zaten. Bunun başka bir izahı var. Hukukla izahı mümkün değil bunun. Şimdi Sayın Başkanım, bu nedenle tahliyemi istiyorum. Fakat şunu da söylemeden geçemeyeceğim, 3 yıla yaklaştık. Bir örgüt iddiası var ama örgütün varlığını kanıtlayabilecek bir emare dahi bu dosyaya girmemiştir bir emare. Şu 2 yıllık yargılama süresince bir emare dahi girmedi. Ama bunun tersine yüzlerce delil geldi. Yüzlerce delil geldi. Şimdi iktidarın bu mahkemeye bu davaya bakışını bu davayı nasıl siyasette kullandığını kör olsak, kör olsa görür. Görüyor zaten herkes görüyor. Bütün şeyleriyle buranın özel bir mahkeme olduğunu söylüyorlar. Kampanyalarda kullanıyorlar. Buradaki insanlara olmadık hakaretler yağdırıyorlar ama bu mahkemeden bu siyasi baskılara karşı bir ufacık tavır karar görmedik. Bu kararı vermediği sürece bu mahkeme şaibeli olur. Şaibeli olur. Saygılar sunuyorum söyleyeceklerim bunlar.”

Sanık Veli Küçük söz istedi, verildi:”Sayın Başkanım, Değerli heyet ben zaman zaman burada bir şeyler açıklamaya çalıştım. Ancak pek anlatabildiğimi de zannetmiyorum.

24

Page 25: T · Web viewJ, Sayın Muzaffer Tekin 25 yıllık sivil hayatımda hiçbir illegal oluşumun içinde yer almadım, diyor, 26.03.2010 141 celse sayfa 13’te doğrudur Muzaffer Tekin

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 09.12.2010 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:169 Sayfa:25

Daha önce de belirtmemde herhalde anlatma özürlüsüyüm diye de söylemiştim. Hakikatten ona da inanmaya başladım. Anlatamıyorum öyle tahmin ediyorum ama yine anlatmaya bir şeyler söylemeye çalışacağım. Sayın Başkanım, şu mahkeme başladı bu Ergenekon dediğimiz olmayan örgüt icat edildi. Baktılar ki hiçbir suç bulunmuyor. Biz mutlaka bir şey bulmamız lazım dediler. O sırada da bir Danıştay saldırısı oldu. Apar topar altın tabancalı bakan sürprizlere hazır olun dedi. Niye e bir şey bulunmuştur. Bir olay vardı. Hazırlanan senaryo süratle konuldu ve biz buralara toplandık esaret altına alındık. Ve dediler ki, Cumhuriyet gazetesine bomba atıldı. Danıştay saldırısında aynı failler dolayısıyla Cumhuriyet gazetesinin devamı dediler bu bombalar var dediler. Bombalar örgütün silahı oldu. E, örgüt silahlı örgüt oldu. Silahlı olunca terör örgütü oldu. Danıştay’ı da basınca tam terör örgütü oldu. Dediler ki biz bunu bitiririz bu adamları yok ederiz. Kimdi bunlar? BOP eşbaşkanı Recep beyin muhalif olanlar. Fethullah dinine geçmeyeceğim diyenler. Ben Müslümanlığı bırakmam diyenler. Bahai dinine geçmeyeceğim diyenler toparlandı. Bu vatan bölünemez, ben bu bayrağı indirttirmem diyenler toplandı getirildi. Ve bombalar hala bomba lafıdır gidiyor. İlginçtir 3 tane bomba var. Ataşehir’de mi verildi Ataköy’de mi verildi, Ankara’da mı verildi Muzaffer Tekin mi verdi Veli Küçük mü verdi? 3 senedir bunun münakaşasını yapıyoruz. Bomba meselesi bir bombadır çıktı. İyi hoş güzel de dün burada çok ilginç birisini dinledik. Ben o çocuğu dinlerken gerçekten üzüldüm. O astsubay tırnağıyla dişiyle çalışarak belirli bir mevkiye gelmiş bir astsubay. Israrla sorduk. Bombalar senden miydi nereden getirdin ne yaptın nasıl oldu? İlla bir askeri sokacağız ya orduyu. Bombaları o verdi o getirdi. Süleyman Esen’e verdi havasına soktuk. O çocuğu ne sorular soruldu. Üzüldüm ben o garibime. Haa Sayın Başkanım ben 35 sene jandarmalık yaptım. Doğu Anadolu bölgesinde özellikle el bombası bütün operasyona gidenlerde vardır. Bu piyade tüfeği fişeği değildir. Boş kovanı olmaz bunun. Gider çatışmaya müsademeye girersiniz atar el bombasını gelir sorarsın kaç 5 tane el bombası attım der. Kaç tane attığını bilemezsiniz. Sarfı olmuştur sözle olur biter. Çünkü boş kovanı yok. Attın mı biter o iş. Kaç tane attığını da bilemezsin. Ama terhise olanlar batıya gidenler köy kahvesine götürüp göstermek için mutlaka saklar bombayı. Bu bizim Türk’ün hasletindedir. Şimdi Süleyman Esen’e geliyorum. Süleyman Esen o astsubayın kayınbiraderi. Süleyman Esen nerede yapmış askerliğini? Şırnak’ta yapmış. Nerede dağda yapmış, operasyonlara girmiş. Süleyman Esen’e sen orada hiç bomba kullandın mı bomba aldın mı eline diye kimse sormadı şimdiye kadar. Ama o astsubaya ısrarla sorup ordudan geldi diye bir karalama kampanyasına girmemiz istendi. Şey diyor ki Alparslan Arslan, bombaları diyor ben diyor Süleyman Esen’den aldım diyor. O astsubaya sorulan bombayla ilgili soruların yarısı bu mahkemede Süleyman Esen’e sorulmadı. Niye? E ortaya çıkacak her şey. Korkulan o. Hani üzülüyorum bunları söylerken gerçekten üzülüyorum. Burada tutuklu olarak değil şu vatana şu toprağa gönül vermiş birisi olarak gerçekten üzülüyorum. Bir bomba meselesi gitti hala biz bombanın Süleyman Esen’in verdiğine inanmıyorsak Alparslan Arslan ben ordan aldım diyor. Biz hala uğraşıyoruz. Tanıklar sorgulandı burada. İlginçtir, tanıklar o kadar ilginç ki, hiçbir tanesi şu olayın içerisinde şu Danıştay saldırısının içerisinde veyahut da Cumhuriyet gazetesinin içerisine şu sanıklardan 1 tanesini teşhis etmedi veyahut da aleyhlerine ifade vermedi. Gittiler olmayan evin olmayan toplantının komşularını getirdiler buraya. Bir kadıncağız burada oturdu dikildi ağladı. Kadın biz menemen bocudu gibi hepimiz kalktık dikildik. Bütün o tanık dediklerimiz geldi yüzlerimize kaşımıza gözümüze baktı. Bunlardan hiçbirini tanımıyorum dedi ve üzüntü duyuldu. Birileri üzüldü çok üzüldü buna. Arkasından bıyığı var mıydı? O kapıda gördüğünüz adamın bıyığı nasıldı falan. E Veli Küçük 70 yaşına gelmiş. Veli Küçük kalk ayağa. Veli Küçük kalktı şuraya dikildi böyle menemen bocudu gibi. Geldi kadın baktı baktı yüzüne eğer deseydi ki bıyığının kenarındaki o kıllar biraz benziyordu falan Danıştay saldırısını Veli Küçük yapmıştı. Bu safhadayız karikatürize etmiyorum. Buraya geldik biz şu anda buradayız. Bıyığının kenarından hafif bir kıl benziyor gibi deseydi bitmişti bu iş. Yapmayın Sayın. Ve bakıyorum tanık olarak dinlenenler hiçbir tanesi tutuklu değil tanık değil hepsi sanık. Toplantı yapmışlar, beraber

25

Page 26: T · Web viewJ, Sayın Muzaffer Tekin 25 yıllık sivil hayatımda hiçbir illegal oluşumun içinde yer almadım, diyor, 26.03.2010 141 celse sayfa 13’te doğrudur Muzaffer Tekin

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 09.12.2010 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:169 Sayfa:26

olmuşlar, Zeynep Küçük avukatım her şeyini ortaya çıkardı koydu. Baz istasyonlarıyla şeytan çıkartmışlar, cin çarpmışlar, bilmem ne yapmışlar. Çocuğu göndermişler Alparslan’ı sen görünmeyeceksin demişler artık. Gir demişler. Sana kurşun işlemez görünmez adam oldun demişler. Bilmem her şey var ortada. Bunların hiçbir tanesi tutuklanmadı. Tutuklanamaz. Çünkü Fethullah dinindeler. Yani çok üzülüyorum ama burada hiçbir şeyden haberi olmayan garipler şurada Muzaffer Tekin, Alparslan Arslan’la 2 sene evvel 90 dakika, 90 saniye düzeltiyorum bayram tebriki amacıyla telefonla görüşmüş. Şimdi suç ortağı. Ama Alparslan şey değil o Kemalettin Gülen değil amcasından talimat alıp gelip Şıh Salih’in evinde talimatı veren o değil. Daha saymayayım Sayın Başkanım. Telefon konuşmaları, çıkardılar. Benim telefon konuşmalarımdan 1 tane çıkarın bakın. Şu anda 174 tane Kemal Kerinçsiz’le telefon görüşmem iddianameye yazılmış. Kemal Kerinçsiz beraber aynı koğuşta kalıyoruz. Kemal Kerinçsiz tek tek inceleme yaptı çıkardı ve çok hassas çıkardı 12 görüşmemiz var. Ama iddianamede diyor ki, 174 konuşma. 1174 konuşsam ne olurdu? Öbürkülerin kendi aralarında konuştukları binlerce var. Onlar sorulmuyor. Dün burada o astsubaya sen şu telefonla şunla konuşmuşsun şu kim şu kim ama Süleyman Esen’e niye sorulmuyor bunlar? Kemalettin Gülen’in konuşmaları sorulmuyor hiç. Sorulamaz. Böyle bir. Benim telefon konuşmalarım nedir yani bir çıkarın bir şey koyun önüme. Efendim suçlanmalarım o kadar ilginç ki, Azerbaycan’da ihtilal yapacakmışım ben. Azerbaycan’da ihtilal yapmak bana mı kaldı? Ben Azerbaycan’da ihtilal yaparsam Ermenilere mi vereceğim Azerbaycan’ın yönetimini? Ama bu yazıyor bu var. Efendim Azerbaycan ordusuna silah sevkıyatı yapmışım. Azerbaycan ordusuna bana mı muhtaç Azerbaycan ordusu? Benim haddime mi? Niye silah sevkıyatı yapayım. Ben kimim? Ordu komutanı mıyım? Efendim o kadar ilginç ki, iddianamede diyor ki, Veli Küçük, PKK, Hizbullah, DHKP-C Veli Küçük’ün kontrolünde diyor. Evet, benim canlı tanığım burada. Fikri Karadağ, Mehmet Fikri Karadağ Ağrı’da beraber görev yaptık. O görevin nasıl olduğunu o biliyor. Şemdin Sakık yazdığı kitabında diyor ki, beni Ağrı bölgesine Abdullah Öcalan öldürülmem için gönderdi çünkü orada canlı yaşamak mümkün değildi diyor. Ama ben PKK’nın şu anda yöneticisiyim. Efendim Hizbullah’ı kurdu diyorlar. Teoman Koman paşayla beraber ben Hizbullah’ı kurmuşum. Yani kargalar güler. Hizbullah’ı nasıl kurdum bende anlayamadım. Efendim DHKP-C Veli Küçük’ün kontrolünde diyorlar. Bakın iddianamede diyor ki, bu utanılır bu yazılırken utanır insan. Diyor ki, gizli tanık Dilovası’nı dinledim. Ben gizli tanık Dilovası’nın kim olduğunu iyi biliyorum. Hemen suç duyurusunda bulunmasın diye savcı arkadaş ismini hatırlayamadım. Söylemiyorum, o özel gönderildi ben Kocaeli alay komutanıyken gönderildi Kocaeli’ne Veli Küçük’ün istihbaratını yapmak üzere. Eylem konulmak üzere ve geldi orada istihbaratımı yapılmış örgütüne de bildirmiş bana eylem konulacak koyamadılar. İddianamede diyor ki, eğer savcı yazdıysa tabi bilmiyorum da iddianamede diyor ki; Veli Küçük’e eylem konulma kararı alındığı halde DHKP-C eylem koymadıysa demek ki DHKP-C Veli Küçük’ün kontrolünde diyor buyurun efendim iddia bunlar kuvvetli suç şüphelerim benim bunlar, ben utanıyorum. Efendim, meclise saldıracak diyor ben 10.000 tane kalpak siparişi vermişim o kalpaklar gelince Kızılay’da 10.000 kişiyi toplayacakmışım kimsem. Tam meclise yaklaştıklarında kalpak giy diyecekmişim herkes kalpağını giyecekmiş meclistekiler bir görecekmiş kalpaklı başta Veli Küçük bir sürü emekli general hepsi kaçacakmış meclisi işgal edece… karikatürize etmiyorum iddianameyi okuyorum ve benim kuvvetli suç şüphem. Ama bir şey unutmuşlar Sayın Başkanım ben savunmamda söyledim ben kalpak parası bulamadım Azerbaycan’a sipariş verdi diyor Türkiye’de pahalı geldiği için diyor parası yoktu diyor Azerbaycan’da yapmadı diyor sanki orada bedava. Yalnız ben namaz takkelerinizi arka cebinize koyun demiştim onlara tam meclise yaklaşırken takke giy diyecektim takkeyle saldıracaktım bu komik artık. Yani bu benim şuandaki tutuklanmamı gerektiren kuvvetli suç şüphem, yapmayın. Yurtdışı toplantılarına gidiyor diyor, evet ben yurtdışı toplantılarına gidiyorum ben DAK Dünya Azerbaycanlar Kongresinin üyesiyim. Türkiye’de bir ben varım bir de eşim var. Evet Amerika’dan Yakutistan’a kadar örgütlenmiş Birleşmiş Milletlerin denetiminde ve müsaadesinde oluşmuş

26

Page 27: T · Web viewJ, Sayın Muzaffer Tekin 25 yıllık sivil hayatımda hiçbir illegal oluşumun içinde yer almadım, diyor, 26.03.2010 141 celse sayfa 13’te doğrudur Muzaffer Tekin

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 09.12.2010 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:169 Sayfa:27

büyük bir Dünya Azerbaycanlar Kongresi var. Hatta o kongremde Köln’de yapılan son toplantısında başkan seçildim. E ben o toplantılara gitmemin bunun şeyi nedir yurtdışına gidiyor, e gidiyorum. Benim gittiğim yerler Kazakistan’dır, Kırgızistan’dır, Azerbaycan’dır, Avrupa’nın toplantıları olacak, Amerika’nın toplantıları olacak yerlerdir. Bunun suçu nerede? Pasaportumda belli orada ne konuştuklarım da belli Türk milliyetçiliğinden Türk birliğinden söz ediyorum bunlar suç tabi, bunlar benim kuvvetli şüphem. Efendim dokümanlar var diyorlar e dokümanların nasıl olduğu ortaya çıktı. Jandarma Genel Komutanlığı Kriminal Daire Başkanlığı size bir rapor gönderdi, Sayın Perinçek de az önce burada söyledi. Bunlar internet ortamında yayınlananlar bana Tuncay Güney’in getirdiği kendi el yazısından saygılarımla diye verdiği. Ümit Oğuztan’ın yazdığı 2003’te Hürriyet.com’a verilen internette gezen belgeler. O Taha Koru mu, Fehmi şey mi neyse bir adam var. O bunun yazısını 2001’de Ergenekon’un bu belgelerini yazdı Alparslan Arslan diyor ki; ben bunu diyor arkadaşıma söyledim diyor internetten indirdiler diyor Ergenekon belgesine baktım diyor. Eğer diyor iddianame, Veli Küçük’te bu var Alparslan Arslan’ın da bürosunda bu belge bulunduysa demek ki bunlar örgüt ortağı diyor, gülüyorum başka bir şey diyemeyeceğim. Sonra diyorlar ki lobi belgesi var Veli Küçük’te neyse bu lobiyi bilmiyorum. Lobi belgesi bende yoktu çıkmadı işte evde yapılan tutanak ortada sonradan Fethullah’ın bir bilmem kimi oraya koymuş onu tutanakta yok benim evimde çıkan yok, yok. Ama var diyor koymuş birisi Fethullah dininden olan birisi yapmış bunu. Efendim İsveç’te Alparslan Arslan’la fotoğrafı var diyor, ben Stockholm’de yapılan toplantıda binlerce kişiyle fotoğraf çektirdim. Bütün Dünya üzerinden herkes gelir oraya çünkü Azerilerden ee Alparslan’ın annesi babası dediler ki, bu bizim oğlumuz değil dediler hatta o çocuğun kulaklığı varmış böyle kolyesi falan varmış küfesi falan dediler ki Alparslan Arslan’a kurşun sıksan böyle küpe müpe böyle bir şey takmaz o dediler. Bizim oğlumuz değil dediler yok siz bilmiyorsunuz dedi basında savcılarda o sizin oğlunuz dedi. Alparslan Arslan dedi ki ben değilim dedi bu sefer dediler ki sahte kimlikten gitmiş o kişinin Azerbaycanlı Mehmet Ahmetov olduğu başka fotoğraflarda beraber orada çekilen fotoğraflarda çıktıktan sonra. Ama o fotoğraf süratle BOP eşbaşkanına ulaştırıldı davanın savcılığını yüklenene buyur Veli Küçük’ün dediler. Her şey meydana çıktı hala fotoğrafı var ya diyebiliyor milli bir yazar bayan hala söyleyebiliyor bunu yani o milli yazar bayan. Efendim şimdi, Alparslan Arslan diyor ki defaten; o fotoğraf misali gibi ben Veli Küçük’ü tanımıyorum ben burada gördüm diyor hayır sen tanıyorsun diyorlar şimdi iddia ediyoruz. Yahu tanımıyorum kardeşim ben Veli Küçük’ü burada gördüm diyor ismini basından duydum diyor ismini biliyorum diyor şimdi hayır aynı o fotoğraf gibi yok sen bilmiyorsun sen onu tanıyorsun niye e kuvvetli şüphe lazım. Böyle yargılanıyoruz Sayın Başkanım, bu mahkeme böyle bir mahkeme. Ben, ben 1000 günü anlatmıştım Ekimin 26’sında tutukluluğumun 1000. günüydü 1000 günde neler değiştiğini anlattım hiç abartmadım onun üzerine daha çok şeyler oldu bunları ilerde her şeyini ortaya koyacağım anlatacağım. Ama üzülüyorum sular geri gelir Sayın Başkanım, sular mutlaka geri gelir Türk adaleti gelecek Fethullah’ın hükmü bitecek Kıbrıs’ta işte Magosa’da yer hazırladılar kovuyorlar Amerika’dan oraya gelecek. O Harun Yahya’nın 1897’de sürgün edilip öldürülen Harun Yahya’nın oturduğu eve hazırladılar gelecek oraya o bitecek. Şimdi biz diyoruz ki, efendim siz terör... Peki Sayın Başkanım bize diyorsunuz ki siz terör örgütü mensubusunuz iyi hoş güzel, bunun olmadığını ispatla. BOP eşbaşkanı Recep Bey dedi ki; senin dediler 8 tane banka hesabın var İsviçre bankalarında çaldın çırptın dediler olmayan şeyin belgesi mi olur dedi, e şeyin olmayan örgütün belgesi mi olur benden niye belge istiyorsunuz ispatla diyorsunuz varsa örgütü siz ispatlayın çıkarın önüme koyun. Sen örgüt mensubusun böyle örgüt var hadi bunu yap, yok böyle bir şey olmaz artık. Sayın Başkanım uzatmayacağım, hakkımı da aşmayacağım ancak ısrar edeceğim bazı şeyler var. Benim kuvvetli suç şüphelerinden bir tanesi de çok zenginim korkunç param var, bu param 50 milyon dolarım yurtdışından getirildi. Adana Kozan’da bir bankanın antreposunda duruyor 50 milyon dolar milyon ve Danıştay saldırısı da bu para için yapıldı. Bundan 150 milyon dolar bir para istenmiş nakliye parası onu da vermemiş gitmiş

27

Page 28: T · Web viewJ, Sayın Muzaffer Tekin 25 yıllık sivil hayatımda hiçbir illegal oluşumun içinde yer almadım, diyor, 26.03.2010 141 celse sayfa 13’te doğrudur Muzaffer Tekin

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 09.12.2010 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:169 Sayfa:28

efendim Alparslan Arslan bu para için cinayeti işlemiş ve ben işin içindeyim bakın bakın birde başka bir emekli general daha varmış onu söylemiyorlar 500 milyon dolarım varmış. O bankaya senin antreponda para varmış kardeşim diye kimse sormuyor 150 milyon dolar. Efendim Aytaç Yalman’la Emekli Orgeneral Aytaç Yalman’la beraber tam 3 tır dolusu tekrar ediyorum 3 tır dolusu, tır 30 ton alır 90 ton külçe altınım varmış. Evet, bu 90 ton külçe altınımı güneye getirmişiz Suriye’den getirmişiz bunları saklıyormuşuz. Şimdi bunlar kuvvetli suç şüphem ve Osman Yıldırım’ın iddiası, Gelibolu tarafında bir yağ fabrikasına el koymuşum 50 milyon dolar almışım, düzeltiyorum dolar, dolar dedi 50 milyon dolar almışım bu 50 milyon doları 5, 5 milyon dolarını Osman Yıldırım’a vermişim al demişim Osman şu 5 milyonu. Osman’da çaycılık yapıyor arabasını kiraya vermiş taksitini ödeyememiş, ancak bu 45 milyon doları da ismini vermek istemiyorum mecliste bazı milletvekilleriyle bölüşmüşüm bu kuvvetli suç şüphem benim ve siz mahkeme olarak bu Veli Küçük’ün şu altınlarını bir bulalım demişsiniz şu milyon dolarlarını bir görelim demişsiniz ne yapmışsınız 03.06.2010 günü Maliye Bakanlığına yazılmış yazı, denmiş ki şu Veli Küçük’ün ıncığını cıncığını bir çıkarın bakalım ki, öyle bir tahkikat yapıldı ki benim için köydeki evimin kümesinin içinde tavuğun folunun altındaki samanı karıştırdılar hele şükür. Veli Küçük’ün korkacak bir şeyi yok MASAK öyle bir araştırma yapmış ki öyle bir inceleme yapmış ki 20 sayfa ve sonunda demiş şöyle bir şey çıkarmış; Veli Küçük’ün serveti şudur demiş bakkaldan aldığım yumurtaya kadar incelemişler evime aldığım ekmeğe kadar. Demişler ki bir arabası var 2004 model Reno Scenic bankada 2800 mü? 2693 lira, 2693 lira parası var o da maaşımdan gelen. Bir de banka kredisiyle aldığı halen maaşından, maaşının yarısını oraya ödediği bir Beşiktaş’ta dairesi var demişler ve arkasına da yazmışlar yapılacak bir işlem olmadığı. Evet, sizin gelen size gelen bu rapor. Şimdi bu MASAK’ın bu raporunu yazan altında da imza kimin Şahin Kaya mali suçlar araştırma uzmanı 08.10.2010’da göndermiş bunu şimdi bunu yapan bu Şahin kaya hakkında mutlaka işlem yaptı savcılar sen Veli Küçük hakkında nasıl para bulamazsın nasıl bir şey koyamazın nasıl altın bulamazsın mahvettiler bunu. Niye e Veli Küçük kuvvetli suç şüphesi. Sayın Başkan benim bankada evimi geçindirecek 2693 lira param çıkmış 40.000 dolarım yoktu tefecide bozduracak 40.000 dolarım yoktu tefeciye götürüp de al şunu bozduracağım param yoktu benim, maalesef at iziyle it izi birbirine karıştı. Sayın Başkanım ben kuvvetli suç şüphesi taşıyan bir olmayan örgütün sanığıyım bu olmayan örgütün çok güzel bir şeması var Ergenekon şeması bu alır mı bilmiyorum, ha bu alır mı bilmiyorum bu. Şimdi burada Veli Küçük’le Doğu Perinçek’in isimleri açık bu 64 kişilik liste öbürküler onurlu itibarlı kişiler olduğu için üstü kapalı. Ben şimdi bu örgütte bu olmayan örgütte köprü elemanım benim üstümde 5 kişi altımda da 64 kişi var. Bu üsten aldıklarımı aşağıya, aşağıdan aldıklarımı yukarıya talimatlarını ve organizesini yapıyorum. Bana yukarıdan talimat veriliyor, ben aşağıya talimatlandırılıyorum, örgütün köprü elemanıyım. Sözde onu ispatlandı İşçi Partisiyle beraber sözde Bilecik’te örgüt yapmışız olmadığı kesinleşti mahkemeniz kabul etti mi bilmiyorum. Ancak ben kimden talimat aldım gizli bu listeyi de şu yaptım, buyurun bu Tuncay Güney’in el yazısından yazdığı kendi el yazısından yaptığı hazırladığı liste Tuncay Güney yazdı el yazısı. Bu listede açığı da bende bu listenin açığı sizde o kadar ısrarlarımıza rağmen ne yapacaksınız ya boş verin dediniz bunu vermediniz. Ben kendimi savunacağım ben 70 yaşına geliyorum devletin emekli bir subayıyım, ben kendimi savunmak zorundayım 3 senedir buradayım siz dediniz ki Sayın Başkanım böyle yayın olur mu dediniz? Benim torunum var dediniz çoluk çocuk sahibiyiz e benimkiler kelaynak değil ki benim de torun, benim de çoluk çocuğum var niye içerdeyim ben okuyorum Sayın Başkanım bu kişilerin buraya çağrılıp Veli Küçük’le irtibatlarının sorulmasını istiyorum. Talebim okuyorum; benim üstümdekiler, Hüseyin Kıvrıkoğlu, Teoman Koman, Osman Özbek, Rasim Betir, Necat Müldür, Eşref Bitlis o mezarda Allah rahmet eyleye Veli Küçük ben varım bir de yukarda da varım. Benim altımdakileri okuyorum bunların çağrılmasını istiyorum burada sorulmasını istiyorum ben 3 senedir buradayım ve köprü elemanıyım ben; Dinç Bilgin, Turan Yazgan, Bekir Coşkun, Enis Berberoğlu, Altemur Kılıç, Nejdet Sevinç, Aslan Bulut,

28

Page 29: T · Web viewJ, Sayın Muzaffer Tekin 25 yıllık sivil hayatımda hiçbir illegal oluşumun içinde yer almadım, diyor, 26.03.2010 141 celse sayfa 13’te doğrudur Muzaffer Tekin

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 09.12.2010 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:169 Sayfa:29

Hüseyin Gülerce, Gülçin Telci, Behiç Kılıç, Ertuğrul Özkök, Aydınlık Grubu Doğu Perinçek kadrosu, Adnan Akfırat, Sami Demir Kıran bu kimse, İbrahim Babat, Nizamettin, Sedat Peker, Ali Yasak, Alaattin Çakıcı, Gülbahar Ateş, Sedat Çolak, Ali İhsan Uslukol, Sami Hoştan, Ramazan Yıldız, Ziya Aycan, Kemal Özden rahmetli, Üzeyir Garih, Ali Avni Balkaner, Hüsnü Özyeyin, Korkmaz Yiğit, Şevket Sabancı, Ümit Ülgen, Zeki Polat, Ethem Sancak bu Ethem Sancak çağrılamaz kankası birisinin, Nuri Emral, Gürbüz Çapan, Coffy Kanhi, Rahmi Koç, Hayyam Garipoğlu, Kamuran Çörtük, Mehmet Ali Ilıcak, Vahit Çelikbaş, Turgut Büyükdağ, Adnan Polat, Sedat Bucak, Cumhur Ersümer, Tansu Çiller, Meral Akşener, Mehmet Ağar, Nazif Okumuş, Koray Aydın, Tunca Toskay, Muhsin Yazıcıoğlu, Ali Müfit Gürtuna, Yaşar Kaya, Deniz Baykal, Hasan Fehmi Güneş bu kişilerin benim altımda olanlar bunlara talimat verdiğim yukardan aldıklarımı ve bunların benim kontrolümde olanlar bunların çağrılmasını burada dinlenmelerini talep ediyorum.”

Sanık Muzaffer Tekin söz almadan konuştu:”Sayın Başkanım başı değil, kuyruğunda bile yokum ben orada (bir iki kelime anlaşılmadı).”

Sanık Veli Küçük:”Sen başkasın sen.”Sanık Muzaffer Tekin söz almadan konuştu, anlaşılmadı.Sanık Veli Küçük:”Sayın Başkanım şaka yapmıyorum artık bu komik bir hale geldi artık bu

komik bir hale geldi işte buyurun size okudum. Bir liste daha var hazırlanan bunu okumuyorum utanıyorum çünkü artık benim emrimde olanlar o vakit niye Ethem Sancak alınmadı, onu niye sorulmuyor Ethem Sancak bende çalışıyormuş. O BOP eşbaşkanının kankası ha çağrılamaz. Fethullah dinine geçti Sayın Başkanım, uzatmıyorum bitiriyorum. Bu çalışmalarla beraber siz burada karar veriyorsunuz sizin verdiğiniz o tahliye taleplerinde yanlışınız var. Bu konu 4. Yargıtay 4. Hukuk Dairesi Başkanlığına verilen dilekçede yazıyor diyor ki; Köksal Şengün tahliye taleplerinde yanlış karar veriyor gerekçesi tahliye gerekçelerini açıklamıyor, diyor. Ve bu 4. maddenin f fıkrasında yazılmış 4. madde mi? Evet 4. maddenin f fıkrasında yazılmış yazan da Avukat Sadrettin Haşıloğlu, ama arkasında tabi Haşıloğlu’nun imzası yok, onun imzası yok, o Erzurum’da buraya yazmamış, imzasını atmamış. Ama Sedat Sami Haşıloğlu’yla, Hasan Hüseyin Özese’nin imzaları var, onlara da 4. hukuk mahkemesinde, ee 4. Yargıtay Hukuk Dairesinde dava açıldığı için savunmaları avukat tarafından. Başkanım, gülemiyorum da artık gülmeyi de unuttum bu hale geldik beni dinlediğiniz için teşekkür ederim bir şey anlatabildim mi bilemiyorum. Çünkü ben biraz anlatma özürlüsüyüm dinlediğiniz için saygılar sunuyorum sağ olun.”

Mahkeme Başkanı:”Buyurun.”Sanık Osman Yıldırım söz istedi, verildi:”Sayın Başkan Sayın Heyet Üyeleri, Yüce

mahkemenizin heyetini saygıyla selamlıyorum. Önce Sayın Veli Küçük’ün birkaç söylemine cevap vermek istiyorum; ben çaycılık yapmıyorum, ben kulüp işletiyorum, yani Sami Hoştan gibi kendisi bilir. Kulüp işleten bir kimse kumarhane işleten bir kimse kumar oynayan insanlara çayı parayla sattığı zaman oraya bir daha müşteri gitmez, bunu kendileri de bilir. Ayrıca aracımın taksitini de ödeyememiş değilim ben rent a carcılık yapıyorum, hem kulüp işletiyorum 2 yerde bir Sultanbeyli’de bir Ferhatpaşa’da artı olarak, artı olarak Bahçelievler’de Iğdır Turizm’in sahibiyle Sayın Bahattin Aras’la birlikte rent a car işi yapıyorum. Ondan ayrı Antalya’da da restoran işletiyorum turizmcilik yapıyorum ve Turgut Büyükdağ’la ilgili Turgut söylediği söylem Turgut Büyükdağ bu konuyu teyit etmiştir yazılı basında demeç vermiştir, teyit etmiştir, bu konuyu. Gülbahar Ateş tanımıyorum Ziya Aycan, Celal Ateş, Celal Ateş bizim Karslı hemşerimiz kendisi öldürüldü, Gülbahar Ateş kendisine hanım ağa diyorlar o da Abdullah Sülük’ün suç ortağı Abdullah Sülük o 17, 18 cinayetten yakalanıp yargılanan halen hapiste olduğunu bildiğim Sayın Veli Küçük bunları gayet iyi tanımaktadır. Zekeriya Öztürk’de Ziya Aycan’ı çok iyi tanımaktadır. Zira sürekli Balta Limanı Doğa Balık Restorana gidip orada yemek yiyorlardır. Bunlara cevap verdikten sonra Sayın Muzaffer Tekin’in söylemleri Recep Özkan reddetmedi Recep Özkan

29

Page 30: T · Web viewJ, Sayın Muzaffer Tekin 25 yıllık sivil hayatımda hiçbir illegal oluşumun içinde yer almadım, diyor, 26.03.2010 141 celse sayfa 13’te doğrudur Muzaffer Tekin

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 09.12.2010 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:169 Sayfa:30

aksine kabul etti arkadaşlar gidip Osman Yıldırım’ı alıp eve getirdiler diye beyanı var. Savcı keşif yaptırmadı diyor keşfi yaptırmayan Avukat Zeynep Küçük, Sayın Avukat Zeynep Küçük. Zira kendisi itiraz etti keşfi kendisi yaptırmadı bunu bildiği halde sanırım Sayın savcımıza da iftira atıyor bu da TCK maddesi 267 artı Savcı Sayın Nihat Taşkın, Oktay Yıldırım söylemine cevap Sayın Nihat Taşkın keşfe kılavuzluk yapıyor diyor gel biz evi gösterelim. Sayın Savcımız böyle bir beyanda bulunmadı Sayın Savcım buraya gelmişken Pınar Sitesinde keşif yaptırsak mı diye bunu da yine Avukat Zeynep Küçük itiraz etmiştir ve itirazı da kabul edilmiştir bu da sanırım Sayın Savcımıza attığı bir iftiradır bu da TCK 267 maddeyi içeriyor. Bunlara cevap verdikten sonra Muzaffer Tekin’le ilgili hazırladığım konulara cevap vermek istiyorum, Muzaffer Tekin 16 Mayıs 2006 tarihinde telefon görüşmelerimin verdiği sinyalleri HTS raporları, 17 Mayıs 2006 tarihine aitmiş gibi realiteleri yok sayarak tarihleri çarpıtıp hedef saptırarak atfı cürümde bulunarak beni Danıştay olayıyla ilişkilendirmeye çalışarak şahsıma iftira atmıştır TCK maddesi 267. Ayrıca şahsıma iftira atmak suretiyle devletimize yapılan saldırının aydınlanmasını engellemeye ve faili meçhule götürmeye teşebbüs etmiştir. Artı, yargı görevini yapanı etkilemeye teşebbüs etmek 277 ve adil yargılanmayı engellemeyi adaleti yanıltmaya teşebbüs etmek TCK madde 288. Muzaffer Tekin’in bu suçları işlediğine dair aşağıda belirteceğim somut maddi kanıtlarla resmi belge olan HTS raporlarıyla ve kamu tanıklarının beyanlarıyla kanıtlayıp bilgilerinize arz edeceğim. 2, A, 16 Mayıs 2006 tarihli telefon görüşmelerim ve HTS raporları. Bir, 16 Mayıs 2006 tarih ve günü saat 10 civarı; gündüz Ankara Ulus Selvi Otelinde uykudan kalktım ve lobinin üst katında kahvaltı yaptıktan sonra lobiye indim ve ilk Nusret Aras isimli köylümü aradım ve yanıma çağırdım yeğenlerimle ilgili görüşme yaptım. İki, Erhan Timuroğlu’nu aradım telefon görüşmesi yaptım. Üç, Cebeci semtine gittim ve burada Pazar olmadığını Yenişehir semtinde pazar olduğunu öğrenmem üzerine Yenişehir semt pazarına gittim ve bir süre pazarda dolaştım, yeğenlerimi göremeyince gerisin geriye yaya olarak kaldığım Ulus Selvi Oteline gittim ve saat 11:39, 11:47, 11:48 idi, Muzaffer Tekin’in kastettiği sinyaller. Dört, tahmini akşam saat 16, 17 civarı saatlerine kadar Ulus Selvi Otelin üst tarafında bulunan sıralı birbirlerine bitişik kıraathanelerinden birinde tek başıma çay kahve içerek gazete okuyup bulmaca çözerek vakit geçirdim. Beş, Alparslan Arslan beni aradı görüşmek istedi ve bulunduğu yerin adresini verdi Migros yanı Petrol Ofisinde olduğunu söylemesi üzerine ticari bir taksi ile tarif edilen adresi eski hal bölgesindeki Migros yanı Petrol Ofisine gittim. Ancak bana verilen adres yanlış olduğu için tekrar Alparslan’ı aradım ve bulunduğu yerde telefonu bir insana vermesini ve bana doğru adres vermesini söyledim. Netice itibarıyla bana tarif edilen adres Sıhhiye bölgesinde bulunan Migros yanı Petrol Ofisiydi. Ve bu adresi gittim ve daha önce arz ve izah ettiğim bir şekilde Alparslan Arslan ile kavga ettikten sonra gerisin geriye Selvi Oteline gittim. Altı, gece geç saatte Sinan Berberoğlu’nu aradım ve daha önce arz ve izah ettiğim şekilde iş evrak takibi için arkadaşım olan Sinan Berberoğlu’yla görüşmek istedim. Ancak kendisi Bolu Gerede’de olduğunu yarın Ankara'ya geleceğini söylemesi üzerine telefonu kapattım. İşte bu telefon görüşmelerim ve bu görüşmelerim verdiği sinyaller HTS raporları 16 Mayıs 2006 tarihine aittir, altını çiziyorum, aittir. HTS raporları resmi belgeler dosyada mevcut karşılaştırmanızı talep ediyorum. B, 17 Mayıs 2006 tarihine ait olan telefon görüşmelerim ve HTS raporlarım. Bir, 17 Mayıs 2006 tarih ve günü saat 13, 14 Ankara Ulus Selvi Otelinde uykudan kalktım. Kahvaltı saati geçmişti lobiye indim ve otelin hemen bitişinde bulunan restorana geçip kahvaltı yapmak üzere otelin çıkıp kapısında yürürken resepsiyonda bulunan görevli bayan personel bana hitaben; beyefendi kimliğinizi alır mısınız? Demesi üzerine dönüp baktığımda bayan personeli kimliğimi uzatır vaziyette gördüm ve ben kendisine hanımefendi; ben otelinizden ayrılmıyorum yan tarafa geçip kahvaltı yapacağım dedim ancak bayan personel halen elinde kimliğimi uzatır vaziyette görünce neyse deyip kimliğimi aldım cüzdanıma koydum ve bitişindeki restorana geçip yemek istedim ve bu arada başımı kaldırıp televizyona baktığımda Alparslan Arslan’ın görüntülerini gördüm ve tele haberler Alparslan’ın Danıştay suikastını gerçekleştirdiğini söylüyordu. İki, daha önce arz ve izah ettiğim şekilde Erhan

30

Page 31: T · Web viewJ, Sayın Muzaffer Tekin 25 yıllık sivil hayatımda hiçbir illegal oluşumun içinde yer almadım, diyor, 26.03.2010 141 celse sayfa 13’te doğrudur Muzaffer Tekin

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 09.12.2010 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:169 Sayfa:31

Timuroğlu’yla İsmail Sağır’ı aradım telefon görüşmesi yaptım ve AŞTİ otogarına gittim. Üç, AŞTİ otogarında Sinan Berberoğlu isimli arkadaşımı aradım arkadaşım beni aradı ve Ankara’ya geldiğini söylemesi üzerini Ulus Heykel’in önünde görüşmek üzere randevulaştıktan sonra Ulus Heykel’in önüne gidip Sinan’ı beklerken Esen Türkyılmaz, Barış Cantay, Kekili Tunç isimli arkadaşlarım beni aradılar telefon görüşmeleri yaptım. Dört, Sinan Berberoğlu’yla bir restorana geçip yarım saat gibi bir süre sohbet ederken İbrahim Genç isimli işadamı arkadaşımın genel müdürü olan Şenol Değirmenci’yle telefon görüşmesi yaptıktan sonra Sinan Berberoğlu’yla vedalaşıp AŞTİ otogarına gittim. Siirt petrol firmasına ait 15:30 arabasıyla Nevşehir ilinde ikamet eden kardeşime gittim. İşte bu telefon görüşmelerim ve HTS raporları da 17 Mayıs 2006 tarihine aittir altını çiziyorum HTS raporlarını karşılaştırmanızı talep ediyorum. Sayın Başkan Sayın Heyet Üyeleri, dosyada mevcut olan ve resmi belgelerle olan HTS raporlarında hangi tarih ve saatlerde telefon görüşmesi yaptığım, hangi saatlerde hangi noktalarda sinyal verdiği açık bir şekilde belirtildiğine rağmen Sanık Muzaffer Tekin niçin tarihleri çarpıtıp hedef saptırarak adaleti yanıltmaktadır? Ve Cumhuriyetimize yapılan saldırının aydınlanmasını engellemeye teşebbüs etmektedir ve şahsıma iftira atmaktadır, bunun takdir ve ifası için bilgilerinize arz ediyorum. C, ayrıca telefon görüşmelerimle ilgili tarihleri yanlış telaffuz eden Cumhuriyet Savcımız Sayın Mehmet Ali Pekgüzel’in bu yanlışı düzeltmesini ve mahkemenize sözlü ve yazılı bildirmesini iddia makamından arz ve talep ediyorum. Zira Muzaffer Tekin şahsıma attığı iftirasını bu yanlışı destek yapmıştı. Ç, Sanık Alparslan Arslan beyanları. Bir, emniyet, savcılık, yargıç sorgusunda ve tüm duruşma safhalarında vermiş olduğu beyanlarında 16 Mayıs 2006 tarih ve günü kendisiyle birlikte olmadığa dair beyanlarıyla, 17 Mayıs 2006 tarih ve günü sabah tek başına çıkıp gittiğine dair beyanları dosyada mevcut iken Sanık Muzaffer Tekin şahsıma iftira atmasından ziyade aydınlatmaya çalıştığınız saldırının aydınlanmaması için adeta mahkeme heyetinizle rekabet halinde mücadele etmektedir. İki, yine Ankara Ulus Selvi Otelinin otopark görevlisi vermiş olduğu beyanında 17 Mayıs 2006 tarih ve günü sabah Alparslan Arslan’ın kendi aracına binerek tek başına çıkıp gittiğini, söylemektedir. Kamu tanıkları vermiş oldukları beyanları da 16, 17 Mayıs 2006 tarihlerinde yaptığım telefon görüşmelerimin verdiği tel sinyal bilgileri olan HTS raporlarıyla örtüştüğünü ve teyit etmesine rağmen Sanık Muzaffer Tekin şahsıma iftira attığını yani iftiracı ve müfteri olduğu bu resmi belgelerle kanıtlanmıştır ve mahkemenizin gereğini yapmasını arz ve talep ediyorum. E, Sanık Muzaffer Tekin’in yakalanması ve serbest bırakılması. Bir, Muzaffer Tekin cürümü olan Alparslan Arslan kendisini deşifre etmesi sonucu yakalanıp kendi diğer cürümleriyle birlikte serbest kaldığında, Mahmut Öztürk, Zeki Yurdakul Çalman ile yaptığı telefon görüşmesinde Danıştay olayı bize kadar aydınlandı diyerek itiraf etmişti. F, Alparslan Arslan ve tüm avukat arkadaşları Doğuş Factoring’e avukatlık yaptıklarına dair beyanları dosyada mevcut olmasına rağmen Muzaffer Tekin Alparslan Arslan’ın Doğuş Factoring’de avukatlık yapmadığını ve yaptığına da inanmadığını söylüyor 26.03.2010 tarihli 141 celse sayfa 12’de. G, Muzaffer Tekin suç ortağı olan 106 Semih’in şahsıma attığı iftirasını destekleyerek Osman Yıldırım Akıl Birdal suikastından dolayı gözaltına alındım, işkence gördüm diyerek şahsıma iftira atmıştır. 25.01.2010 tarihli 130 celse sayfa 66’daki beyanımı duruşma zabtını mahkemenize sunmuştum ve 156 Semih’le efendisi Muzaffer Tekin’in yalancı ve iftiracı olduklarını mahkemenizin huzurunda kanıtladım. Ğ, Sanık Muzaffer Tekin 26.03.2010 tarihli celse 141 sayfa 9’da defaatle Avukat Teoman Ekşioğlu Sincan Cezaevine gitmemiştir ve Osman Yıldırım’la görüşmemiştir ve bu söylemini sürekli tekrar etmişti. Bir, 26.08.2010 tarihli duruşma celse 155 sayfa 50, 51’de görüldüğü gibi Avukat Teoman Ekşioğlu tanık sorgusunda; evet Sincan Cezaevine gittim Osman Yıldırım’la görüştüm demiştir. Bu durum karşısında Muzaffer Tekin ertesi gün mahkemeye geçici başkanlık eden Üye Hakim Sayın Sedat Sami Haşıloğlu’na hitaben; Sayın Başkan Avukat Teoman Ekşioğlu Sincan Cezaevine gitmediğini ve Osman Yıldırım’la görüşmediğini lütfen benim, benim doğru söylediğimi söyleyin Osman Yıldırım’ı, Osman Yıldırım’ın yalan söylediğini söyleyin diyerek Mahkeme Başkanına lehime yalan konuşun teklifinde bulunarak Mahkeme

31

Page 32: T · Web viewJ, Sayın Muzaffer Tekin 25 yıllık sivil hayatımda hiçbir illegal oluşumun içinde yer almadım, diyor, 26.03.2010 141 celse sayfa 13’te doğrudur Muzaffer Tekin

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 09.12.2010 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:169 Sayfa:32

Başkanına hakaret etmiştir bu da TCK maddesi 125. Üç, Sayın Sedat Sami Haşıloğlu ise ben görüş belirtmem diyerek duruşma zabtına bakarım diyerek yanıt vermişti Muzaffer Tekin’e. Dört, işte duruşma zabtı 26.08.2010 tarihli 155 celse 50, 51 sayfa Bay Muzaffer Tekin şahsıma iftira atmıştır TCK maddesi 267. H, Sayın Muzaffer Tekin, ETÖ soruşturmasını başlatılmasını sağlayan Ümraniye’deki gecekonduda bir sandık patlayıcı maddeleri yakalatan Oktay Yıldırım, sahip çıkarak Oktay Yıldırım isimli zatın söz konusu olan patlayıcı maddelerini Selimiye Kışlasının çöplüğünde bulmuştur zaten patlamayan zararsız patlayıcı maddeleridir diyordu. Ancak duruşmada ise önceki beyanlarıyla çelişerek söz konusu patlayıcı maddeleri emniyet teşkilatı gecekonduya bıraktı bize tertip düzenledi diyerek emniyete de iftira atmışlardır. I, Muzaffer Tekin 26.03.2010 tarihli 141 celse 12 sayfada, her 2 Kuva-i Milliye Derneğiyle alakam yoktur Bekir Öztürk isimli şahsı Silivri Cezaevinde tanıdım demiştir. Ancak kendi cürümü olan Sayın İmam Hüseyin iddianamede yer alan beyanında Bekir Öztürk de benim gibi saflamanın tekidir, her 2 Kuva-i Milliye Derneğinin arkasında Muzaffer Tekin vardır diyerek Muzaffer Tekin’in yalancı olduğunu tescillemişti. İ, Muzaffer Tekin 26.03.2010 tarihli 141 celse sayfa 9’da, Osman Yıldırım içkici olduğunu söylüyor diyerek şahsıma iftira atmıştır. Zira içkici olduğuma dair beyanım yoktur, tam aksine yaşamım süresince içki ve uyuşturucu kullanmadığımı, kullanmadığıma dair ve turizmcilik yaptığıma dair beyanlarım vardır. J, Sayın Muzaffer Tekin 25 yıllık sivil hayatımda hiçbir illegal oluşumun içinde yer almadım, diyor, 26.03.2010 141 celse sayfa 13’te doğrudur Muzaffer Tekin kendilerinden bağımsız illegal oluşumların içerisinde bulunmamıştır. Zira kendi sevk ve idarelerindeki illegal oluşumlarından sorumludur ve kendilerinin sevk ve idaresindeki oluşumların içerisinde yer alan Sedat Peker ile 156 Semih’i tanıyorum deyip ve Cumhuriyet Savcılarını tanımaktansa kendilerine biat eden tetikçileri tanımayı tercih ederim diyerek Cumhuriyet Savcılarını, Cumhuriyet Savcılarımıza olan bakış açısını ve kirli toplum özlemini ve arzusunu kinini kusuyordu. K, Muzaffer Tekin, Veli Küçük, İbrahim Şahin, Arif Doğan, Levent Ersöz, Cem Ersever, Çatlı, Yeşil, Özyeşil, Bozoğlar, itirafçılar Murat Demir, Murat İpek, Ahmet Demir gibi binlerce insanlarımızı mağdur ederek AİHM’e, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine gönderttirerek devletimizin sabıkasını kabartarak ve tazminat ödemeye mahkum etmek suretiyle illegal faaliyetlerini günümüze kadar ifa etmişlerdir. Ve tüm bunlarda devletimizin ve milletimizin içerisinde cereyan etmiştir bir insan yalan konuşuyorsa en azından söylediği yalanı kendisinden başkasının bilmemesi gerekir. Ancak burada devletimizin ve milletimizin bildiği realiteleri burada yalandır derse şahıs tedavisi mümkün olmayan yalancılık hastalığına yakalanmıştır. Ancak kendilerine şunu belirtmek isterim ki; burası suç işleme imtiyazı olduğu doğu ve güneydoğu bölgesi değildir burası saldırdığınız Türkiye Cumhuriyeti Devletidir ve burada size çıkış yoktur. Ancak devlete saldıran üstlerinizin dışarıda olması ve sadece sizlerin burada oluşunuz beni de rahatsız ettiğini belirtmek isterim. Sayın Başkan, Sayın Heyet Üyeleri, mahkemenize sunduğum dilekçemde Sanık Profesör Yalçın Küçük isimli şahsın Beka Vadisinde PKK’nın kampında Öcalan’la birlikte konferans verdiğini ve devletimizi milletimizi tehdit ettiğini ve ayrıca Abdullah Öcalan’a yapılması planlanan suikastı bizzat kendisine bildirip hayatını kurtardığını ve bunu da görsel basındaki konuşmalarında itiraf edip kabul ettiğini ve Sanık Yalçın Küçük isimli şahsın Abdullah Öcalan’ın hayatını kurtardığı tarihten itibaren binlerce Mehmetçiğimiz, polisimiz ve halkımız Abdullah Öcalan’ın talimatları neticesinde şehit edildiğini ve Yalçın Küçük denen adamında en azından Abdullah Öcalan kadar sorumlu olduğunu belirtirken. Avukat Sayın Vural Ergül sözlerime tepki göstererek Yalçın Küçük denilen zatı savunmuştu ve ben devletimin mahkemesinde olduğunu sanıyordum. Yalçın Küçük’e, Doğu Perinçek’e ve Türk Silahlı Kuvvetlerimizin bünyesinde arındırdığı bir avuç miadını dolduran ve kovulan macerapereste sadece Vural Ergül değil CHP ve ETÖ avukatı olan ve ibretlik bir akıbetle tahtından uzaklaştırılıp tarihin çöplüğüne atılan Deniz Baykal ile malum ETÖ yandaşı medya ve saldırıya uğrayan yargımızın içerisinde örgütlenip yaşamlarını ve varlıklarını idame ettiren YARSAV isimli dernek yargıya ve devletimize saldıran ihanetçilerin avukatlığını yaparak sahip

32

Page 33: T · Web viewJ, Sayın Muzaffer Tekin 25 yıllık sivil hayatımda hiçbir illegal oluşumun içinde yer almadım, diyor, 26.03.2010 141 celse sayfa 13’te doğrudur Muzaffer Tekin

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 09.12.2010 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:169 Sayfa:33

çıkmaktadırlar. Ve ayrıca Türk Silahlı Kuvvetlerimizin bünyesinde birtakım vakıflar yargıya, Cumhuriyetimize saldırıp yargıçlarımızı şehit, şehit edenler ve anayasal düzeni cebir ve şiddetle değiştirmeye ve Türkiye Cumhuriyeti, Türkiye Cumhuriyetinin mevcut iktidarını devirmeye teşebbüs etmekle yargılananlara avukat tutmaları için bağış toplamaktadırlar. Ben hukuken kamu tanığı, kamu görevlisi, sıfatıyla devletimize yapılan saldırıyı aydınlatırken avukatımın avukatlık ücretimi ödeyemediğim için avukatım duruşmalara katılamıyor ve hukuki destek, hukuki destekten yoksun durumdayım. Bari devletimiz milletimiz yargı ve iktidar da bana bağış toplasın ki denge sağlanmış olsun. Sayın Başkan Sayın Heyet Üyeleri, Sanık Alparslan Arslan’ın pişmanlık noktasına gelmesi ve pişmanlık yasasından faydalanmak istemesi, devletimize yapılan saldırıyı hayatım pahasına aydınlatmak için vermiş olduğum mücadelemin meyvesidir. Alparslan Arslan 2 gün, 2 gün mahkemenize pişmanım, pişmanlık yasasından faydalanmak istiyorum diye mesaj veriyor ve 3. günde ise Veli Küçük’ü, Muzaffer Tekin’i, Doğu Perinçek’i cezaevinde gördüğünü söyleyerek size verdiğim mesajın içeriği hakkında bilgi veriyor. Ve sizden de kendisi hakkında hukuken yapabileceğiniz bir şey varsa diye sizin adım atmanızı beklemektedir. Alparslan Arslan gelişen şartlar beni pişmanlık noktasına getirdiğini ifade etmektedir, bunun yorumu ve değerlendirmesi ise kendisini azmettirenlerin artık gelinen noktada darbe yapamayacaklarını ve kendisini kurtaramayacaklarını idrak etmiş ve son umut olarak size sarılmıştır bunun anlamı bu Yüce mahkemenizin bu durumu değerlendireceğini umuyorum. Netice ve talep; son durumumun değerlendirilmesini suçlarım TCK maddesi 170/1-C ile sınırlı olduğunu ve TCK 170/1-C maddesini 2 kez ihlal ettiğimi ve bu nedenle 5 yılda tutuklu olduğumu. Burada 1, 2 paragraf var okumuyorum onu, sizin okumanızı arz ediyorum ve tutuklu kaldığım süre içerisinde şahsım ailem ve çocuklarımla birlikte ilk defa mağdur olduğumu dile getiriyorum, mağdur olduğumu dile getirmekten hiç hoşlanmıyorum, sevmiyorum ilk defa dile getiriyorum. Tutuklu kaldığım süre içerisinde şahsım, ailem ve çocuklarımla birlikte tedavisi mümkün olmayan maddi ve manevi mağduriyetlere maruz kaldığımı, kaldığımızı ve daha fazla mağdur edilmemiz için tutuksuz olarak yargılanmam için Yüce mahkemenizden tahliyemi arz ve talep ediyorum saygılarımı sunuyorum. Bununla birlikte şuraya yazayım ek 5 sayfa diye, 6 sayfa, beni dinlediğiniz için teşekkür ediyorum, saygılarımı arz ediyorum.”

Sanık Mehmet Demirtaş söz istedi, verildi:”Değerli Başkanım, Mehmet Demirtaş teşekkür etmeye devam ediyor. Son günlerce sıkça duyduğumuz müddei iddiasını ispat etmek zorundadır, devamı da var, ama benim terbiyem buna müsait değil. Sanıyorum, bu kelime hukukun geçerli olduğu mahkemelerde hayat bulacaktır. Mehmet Demirtaş olarak ben savcılara teşekküre devam ediyorum. Geçen celselerde ben tasarruf konusunda geniş bir izahatta bulunmuş ve sonunda da Silivri CİM savcılığını da boylamıştım. Önemsiz, nasıl olsa haklı olduğum orada ispatlanacaktır zaten şunu anladım mahkemelerin adil olanı ceza vermeyeni değil davayı bir şekilde bitirenidir. Savcı mütalaasında bombaların bulunduğu evde nasıl tasarruf sahibi olduğunun iddia makamı tarafından açıklanması diye konuya girip şöyle izahat getirmiştir; bu kanaate, bu kanaate tüm dosya kapsamından ve özellikle kendisinin avukatı eşliğinde verdiği emniyet ifadesindeki bu evin kiraya verilmesi işleriyle genel olarak ben uğraşmaktayım beyanı virgül. Efendim nihayet ve çok şükür Savcılarımız doğru yalan söylemeye başlamışlardır. Emniyet ifademe baktım ve gerçekten böyle bir cümlenin varlığına 42. ayda vakıf oldum doğru olan bu cümlenin orada olmasıdır. Ama o kadar çünkü gerisi yalan niye yalan? Niye yalan olduğunu belgelerle açıklayacağım. Aslında bu konuların tamamına cevap vermiştim ama o duvarlar yukarıdaki küçük salonda kaldı Başkanım bir de buradaki duvarlara anlatmayı deneyeceğim. Efendim ben Savcıları anlıyorum sanık kürsüsünden savcı sandalyesini seyrediyorum, suçluluğun telaşı içinde müfrit tüccarlar gibi veresiye defterlerini karıştırıyorlar. Neticede kılavuzu polis olanın başı dertten kurtulmaz Sayın Başkanım. Ben o ifadeyi okumadım, kimse okumadı, okutmazlar adam hakimi de savcıyı da sinkaf etmeyi kafaya koymuş. Orada yanınızda avukatınız olsa ne olur, karabaşlı kartal olsanız nafile. Ben belgeyle konuşalım diyorum belgeyle ispat etsinler dedim belge benim

33

Page 34: T · Web viewJ, Sayın Muzaffer Tekin 25 yıllık sivil hayatımda hiçbir illegal oluşumun içinde yer almadım, diyor, 26.03.2010 141 celse sayfa 13’te doğrudur Muzaffer Tekin

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 09.12.2010 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:169 Sayfa:34

konuştuklarımın tamamının belgesi burada bulduk polis böyle yazmış bu belge değildir. Ben yoku da ispatladım yok da ispatlandı burada ben değil herkes yoku ispatladı belgeyle konuşacağız belgeyle. Ben belgelerle konuşmuştum o gün şu şu şu var ben orada tasarruf sahibi değildim demiştim. O da o belgeleri de bu meşhur kapsamlı dosya var ya ondan almıştım yani bir yerlerden getirmiş olduğum belgeler değil. Velev ki bu ifade bana ait olsun evet ben böyle bir şey söylemiş olayım, okumadım ama böyle bir şey söylemiş olayım kabul ediyorum. Bu beni terörist ilan etmeye üstüne de 42 ay esir etmeye karine olabilir Sayın Başkanım? Bahse konu olan şey evdir bisiklet değil her 15 dakikada bir birine kiraya verilmez araştırmışlar mı ben kaç kişiye kiraya vermişim burayı gerçekten böyle bir yetkim var mıymış? Bu çıkarımdan yola çıkarsak böyle düşünüp çıkarıyorlar Savcılarımız bu çıkarımdan yola çıkarsak burada duruşmalar geç saate kadar sürdüğünde E5 güzergahından İstanbul'a istikametine yol aldığınız zaman Edirnekapı’da Merter’de yol kenarında travestiler görürsünüz Sayın Başkanım pantolon giyenleri de vardır bunların. Bunlara bakıp aa her pantolon giyene travestidir diyebilir miyiz? Bu çıkarım buraya gider Savcıların anlatmış olduğu adam normalde emlakçı boş zamanlarında da teröristlik yapıyor. O ben değilim, ben emlakçı da değilim, yetkilide değilim. Bakın tekrar ediyorum, ben telefonla çağrıldım ve gözaltına öyle alındım meslek hayatınızda polis tarafından çağrılıp istenilen yere gelen bir terörist gördünüz mü? Küçük bir hatırlatmada bulunayım bu bahsi geçen ifadeler tutanaklar tutar yeri olmayan kağıttan paçavralar var ya işte onları hazırlayanlar TÜBİTAK denen belgeleri yumuşatan bir kurum var o kurumun göndermiş olduğu çözümleme sonuçlarında bu belgeleri hazırlayanlar şöyle diyorlar; tamam yuvarla orayı şey yapmaya gerek yok şimdi olay tutanağı olay, olay tutanağı gerçekten olay. Mahkemede değil olay yerinde tutulan mahkemede değin ki olay yerinde tutulan tutanak burayı düşünmüşler Sayın Başkanım. Devam ediyoruz ya olay yeri tutanağı bilgisayarda yazılır mı? Hı hı bir şey olmaz diyorsun olur mu? Olmaz yani onu diyorum yani adam diyecek ki çatıya bilgisayar mı çıkardın diyecek sana? Çatının üzerinde elle nasıl yazdın der ve sonucu bağlıyor savcının atıf yaptığı belgeleri düzenleyen arkadaşlar. Ben TÜBİTAK’ın göndermiş olduğu belgeye göre konuşuyorum kendi duyduğuma değil onun bir önemi yok sizde duydunuz ama onlar duymadı böyle bir şey yok dediler sonra itiraz ettiler bir şeyler oldu şöyle bağlıyorlar konuyu. Hiçbir mazereti olan oluyorsa sinkaf ederim öyle hakimi savcısını gülerek adamlar hakimi savcıyı elden geçirmeyi kafaya koymuş. Sayın Savcı da bak avukatın yanındaymış diye bilmekte buraya kadar inşallah anlaşılmıştır. Kısaca Sayın savcım adam mazeret kabul etmiyor neyse o mazeret ona bir çıkarım yaparlarsa teşekkür etmeye devam edeceğim ben Sayın Başkanım. Şimdi dönelim savcılık mütalaasında virgülü koyduğumuz yere. Savcı şöyle başlıyor; şuanda kabul etmese de yine aynı ifadesinde kendisine sorulan 12.06.2007 tarihinde Trabzon İl Jandarma Komutanlığına yapılan bir telefon ihbarıyla ilgili olarak yakalandınız ve yakalanmanıza konu olan 27 adet el bombasını yakalandığınız esnada askerlik yaptığınız dönemde komutanınız olan Astsubay Oktay Yıldırım’ın bıraktığını beyan ettiniz ve bu beyanınıza istinaden Oktay Yıldırım isimli şahıs da yakalanmıştır. Neden bu şekilde bir beyanda bulundunuz bu konu hakkında detaylı bilgi veriniz? Sorusuna ben bu soruya susma hakkımı kullanacağım şeklinde ki cevabı üzerine varıldığının kendisine izah edilmesine. Efendim ben diyorum ki bana tasarrufumu anlatın onlar yine o evrakları düzenleyen arkadaşların ifadelerine dayanak olarak gösteriyorlar, demiş savcı beyimiz böyle demiş. Bu izahı şöyle anlatalım herkes anlasın; bahçelerde maydanoz bu ne biçim lacivert gel bizi ara sıra. Bu bunu anlatıyor Sayın Başkanım başka hiçbir izahı yok bu işin. Susma hakkı konusunu önce işin ehli 13. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı Sayın Köksal Şengün’den aktarayım sonra geniş izahta bulunacağım Sayın Başkanım; avukatım olmadığı bir celsede ek sorgumda Mahkeme Başkanı anlaşıldı susma hakkını kullandınız çok doğal hakkınız. Mahkeme Başkanı; yani ona gerekçe olarak susma hakkınız çok doğal en doğal hakkınız. Mahkeme Başkanı; yani susma hakkınız susma hakkınızı sorgulamıyoruz, onu asla ona hakkımız yok demiş. Gelelim benim kaçıncı olduğunu unuttuğum cevabıma; Değerli Başkanım her soruya verilecek mutlak bir cevap vardır

34

Page 35: T · Web viewJ, Sayın Muzaffer Tekin 25 yıllık sivil hayatımda hiçbir illegal oluşumun içinde yer almadım, diyor, 26.03.2010 141 celse sayfa 13’te doğrudur Muzaffer Tekin

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 09.12.2010 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:169 Sayfa:35

ama bir soruya bakmalı soru mu diye bir de sorana bakmalı hakime savcıya sinkaf eder mi diye? Belirttim ya adamlar mazeret kabul etmeyen cinsten benim susma hakkımı kabul ederler mi sizce? Bana susma hakkım zorla kullandıttırıldı Sayın Başkanım özellikle ve zorla kullandıttırıldı. Ben o zaman hukukun böyle menem bir şey olduğunu da bilmiyordum. Susma hakkı nedir onu da bilmiyordum, sahte tutanakları düzenleyen, düzenlerken de video klip yapan hakimi savcıyı da unutmayan. Ayrıca 12 Haziran 2007’de soruşturmanın Ergenekon olacağını bilen, bilmiş polislerin sahte evraklarından başka kanıtı var mı Sayın Savcıların? Unutuyordum bir de iddianame dedikleri kutsadıkları metinleri var tabi. Ne yapsınlar onlarda hazır aldılar ve iadeye zamanları olmadı belki. Cahiliye döneminde undan şekerden putlar yaparlardı bu putperestler. Lakin belli bir müddet sonra acıkınca oturur yerlerdi, iddianameperest Savcılarımızı çok merak ediyorum her şeyin bir sonu var mutlak ve bu boş kağıt kapsamlı dosya yenmeyle de bitmez yenmez de zaten. Bu işin sonunda bu iddianamenin ne olacağını gerçekten merak ediyorum. Biliyoruz ki, çok yiyen çıktı bu iddianameyi ama onlarda bilmeden almışlardır iddianame demişken açık öğretim okuyorum Sayın Başkanım dil ve anlatım dersinde ders notlarında bir konu başlığı ve içeriği yaşadığımız garabeti açıklama getirircesine yazılmıştı sanki aktarıyorum. Masal düz yazı anlatımıyla oluşturulan bütünüyle düş gücünün ürünü olan bir anlatı türüdür. Dili olayların tek boyutlu oluşu ve anlatım yoğunluğuyla öteki anlatı türlerinden farklılıklar gösterir. Okuyucu ve dinleyiciye sunulan dünyanın düşselliği masalların dokusu içinde yer alan tekerlemeyle sürekli bir biçimde anımsatılır. Günümüzde masallar değişik edebi türlere kaynaklık etmektedirler. Masallarla bilimkurgu türü arasında sıkı bir ilişki vardır, bu masalın tanımıydı. Bir de iddianame tanımı var Türk Dil Kurumu sözlüğünde o da şöyle; iddianame savcılığın soruşturma sonunda elde ettiği kanıtları ve iddialarını içinde topladığı mahkemede okunan yazı, savıca. Size birkaç örnek vermek istiyorum Sayın Başkanım muhakeme sizin işiniz, MİT’e sordunuz doğrulamamış ham bilgi kaynaksız saçma sapan dediler. 2500 sayfayla türünün ilk örneği özelliği var, kaos ortamı olacakmış, darbe zemini oluşacakmış, 25.000 uzun namlulu silah taksi bagajında ülke değiştirecekmiş. İçinde turşu tarifinden basur tedavisine kadar her şey yazılı olacak ve buna hukuk belgesi diyeceğiz öyle mi? Ben bırakalım bu masalı diye düşünürken 3 gecedir Ezop ve La Fontaine elinde sopayla rüyamda beni kovalıyorlar. Git bu boş kağıt kapsamlı dosyaya başka isim bul diye, son olarak bir konunun da altını çizerek bitiriyorum Sayın Başkanım. Son günlerde yazılı ve görsel medyada sıkça yer verilen cezaevi yemekleri mönüsü konusunda bir açıklama yapmak istiyorum. bu basit bir konu bunu her yandaş yazabilir Sayın Başkanım başlarına bir şey gelmez. Öyle domatesi marula uydurmak makarnayı amacı dışında kullanmak gibi bir şey yok listeyi veriyorum; kurban bayramı boyunca Silivri mutfağı şudur Sayın Başkanım; hukuk türlü çorba, hukuk her mevsim türlü türlü, hukuk rizotto, hukuk bayıldı, hukuk kalbi yarık, hukuk iz ara, hukuk buğulama, hukuk dolma, hukuk tava, hukuk kuyuda kebap, hukuk bazlama, hukuk közleme, hukuk haşlaması, hukuk suyuna sanık pilav, CMK soslu lazanya, hukuk Adana, hukuk Urfa, hukuk Habur, Hukuk Silivri. Tatlı bölümünde; hukuk burma, hukuk parmağı, hukuk sarma, acılı hukuk paşa yerseniz tabi. Bitiriyorum, Silivri güzel dükkan eğer böyle giderse her celsede bir tanık heyet uygun görürse iftiracı devşirme mahkeme evet derse güzel gidiş bu gidiş eğer sonu gelmezse. Sürem var zannediyorum Sayın Başkanım, ben biliyorum ki normal şartlarda sizden tahliye istesem mevcut tahliye kontenjanı doldu e şimdi benim ruhum bu bedendeyken de benden gizli tanık olmaz. Ama şeyi biliyorum yani burada gizli tanık olana bir kontenjan var en azından 1, 2 aylık bir pazarlık sonucu gizli tanık olan tahliye edilebiliyor. Ben şunu söyleyeceğim benden gizli gizli gizli tanık olmaz Sayın Başkanım bir şeyde bilmiyorum zaten. Ben açıktan gizli tanık olmak istiyorum bunu şunun için istiyorum tahliye olabilmek için, açıktan tahliye olabilmenin yolu yok bunu anladım kontenjan doldu çünkü. Bir şey bilmiyorum buradan Savcılarıma sesleniyorum onların listeye koyduğu adamlardan olmak istemiyorum onların listesinde belli adamlar var zaten özel adamlar. Ama ben o kontenjandan tahliye olmak istiyorum, bir şey bilmiyorum kendileri bir şey yazarlarsa zaten gizli tanık olsam 3

35

Page 36: T · Web viewJ, Sayın Muzaffer Tekin 25 yıllık sivil hayatımda hiçbir illegal oluşumun içinde yer almadım, diyor, 26.03.2010 141 celse sayfa 13’te doğrudur Muzaffer Tekin

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 09.12.2010 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:169 Sayfa:36

gün sonra savcılar açık ederler adamı saklayamazlar yani. Onların kendi kontenjanlarından açıktan gizli tanık olmak istiyorum Sayın Başkanım sizin kontenjanınız dolu biliyorum zora sokmakta istemiyorum. Kendileri yazsınlar zaten imza da atabilirler yani sorun yok o kontenjandan tahliyemi talep ediyorum Sayın Başkanım teşekkür ediyorum.”

Sanık Kemal Kerinçsiz söz istedi, verildi:”Değerli Başkanım Sayın Üyeler. Değerli Başkanım bir çok beyanımda, sözde Ergenekon projesinin sadece bir ceza davası olmadığını asıl amacının rejimsel dönüşüm sağlama gayreti içerisine girildiğini beyan etmiştim. Bu bapta burada yargılanan sanıklardan birçoğu özellikle şahsım sadece bir ceza davasına muhatap kılınmadı ceza davasının dışında etki altına alınan kurum ve devlet birimleri tarafından birçok soruşturmaya tabi tutulduk. Bu soruşturmaların iyi niyetli yapıldığını söylemek mümkün değildi, çünkü soruşturmaların muhteviyatına baktığımızda birçoğunda yasa dışılık ve hukuk dışılık ilke haline gelmişti. Bu soruşturmaların gerçek amacı doğrudan doğruya şahsımın sosyal hayatta yalnızlaştırılması ekonomik açıdan çökertilmesi ve toplumdan tasfiyesine yönelik soruşturmalardı. Bunlardan 1 tanesini örnek olarak kısaca bahsetmek istiyorum Değerli Başkanım. Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı tarafından Sayın Savcıların yapmış olduğu ihbarlar sonucu başlatılan soruşturmadır. Burada bir yazı okuyacağım öncelikle İstanbul 1. İş Mahkemesinde açmış olduğum menfi tespit davası hala derdesttir devam etmektedir. Bu mahkemeye gelen yazı, soruşturmanın özellikle Sayın Savcılarımız tarafından yapılan soruşturmanın hukuksal boyutlarını da ibret verici bir şekilde ortaya çıkarmaktadır. Kısa bir paragraf efendim, yine İstanbul Cumhuriyet Savcısı İstanbul Emniyet Müdürlüğü yazıyor bu yazıyı İstanbul 1 İş Mahkemesine 13.10.2010 tarihli yazı. Yine İstanbul Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel’in şifahi talimatı ile Dursun Koç isimli şahsın sosyal güvenlik kurumu rehberlik ve teftiş başkanlığı İstanbul 2 nolu grup başkanlığında görevli İdris Akçan’a ifade vermesi için müdürlüğümüze davet edilmesi talimatına istinaden 17.07.2008 ve 18.08.2008 tarihlerinde görevlilerimiz tarafından müdürlüğümüz hizmetlerinde kullanılmakta olan sabit telefondan Dursun Koç isimli şahsın kullanmış olduğu falan numaralı telefonu aranarak müdürlüğümüze davet edildiği ve şahsında bu davet üzerine müdürlüğümüze gelerek Müfettiş İdris Akçan’a ifade vermiş olduğu anlaşılmış olup diyor. Bu yazıyı yazan terörle mücadele şube müdürü efendim. şimdi sosyal güvenlik kurumu yasası daha önce 506 sayılı bir yasamız vardı o kaldırıldı 5510 sayılı yasamız vardır bu konuda dayanak madde 100. maddedir. Müfettişler ve görevliler, sigorta görevlileri Cumhuriyet Savcılarından malumunuz ilgili bilgi ve belgeleri almak ve savcılarda bu ilgi ve belgeleri kendilerine teslim etmek zorundadırlar, bunda sorun yok. yine savcılar eğer söz konusu iş yerleri sigortalı değilse veya sigortasız çalıştırma konusunda bir kanaat sahibi olmuşlarsa ifadelerden pekala sosyal güvenlik kurumu başkanlığına söz konusu belgeleri verebilirler bu konudaki yasal dayanaklar bunlar. Ancak burada sıkıntı şu; Dursun Koç Sayın savcımızın yapmış olduğu soruşturma kapsamında ceza usul hukukunun veya ceza hukukunun bir sujesi değildir. Bu çağrıdan önce alınmadan önce 4 ay önce bilgi edinme kapsamında emniyete yine yasadışı onu bırakıyorum bir kenara yasadışı götürülmüş. Bilgi edinme tutanağı tutulmuş bırakılmış soruşturma kapsamında şüpheli değil sanık zaten değil bu konumda Sayın savcının tamamen sigorta hukuku kapsamında yapılan incelemede sırf benimle ilgili olması dolayısıyla bir şahsın ki bu şahsın sıfatı lehine sigortalılık kazandırılmak istenen kişi veya iddia edilen yanımda çalıştığı iddia edilen işçidir, sıfatı budur. Bu bapta bu sıfata sahip olan bir şahsı Sayın savcı terörle mücadele şube müdürlüğüne şifahi telefon açarak gidin bu şahsı alın, getirin terörle mücadeleye İdris Akçan isimli bir sigorta müfettişi de gelecek orada terörle mücadele şubenin bilgisayarlarını odalarını her türlü imkanını kullanarak bu şahıstan ifade alın diyebilir mi? Böyle bir yolu açabilir mi? Eğer böyle bir yetkisi varsa buyursunlar bana yasal dayanaklarını söylesinler. Bakın tekrar hatırlatıyorum Dursun Koç bu soruşturmada hiçbir şekilde zanlı, şüpheli konumda da değil bir işçinin soruşturması bile terörle mücadelede baskı altında alınabiliyorsa bu soruşturmanın boyutlarının nerelere vardığını buyurun sizler düşünün. 2 gün

36

Page 37: T · Web viewJ, Sayın Muzaffer Tekin 25 yıllık sivil hayatımda hiçbir illegal oluşumun içinde yer almadım, diyor, 26.03.2010 141 celse sayfa 13’te doğrudur Muzaffer Tekin

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 09.12.2010 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:169 Sayfa:37

boyunca telefonla aranıyor arkasından gidip kalındığı yerden alınıyor polisler tarafından bu arada Avukat Mehmet Demirlenk’i arıyor, beni böyle böyle alıyorlar, içeriye terörle mücadeleye diye tabi sebebini de açıklanmadan içeriye giriliyor tutanak hazırlanmış, burayı imzalayacaksın diyorlar Dursun Koç hayır imzalamam ben diyor. Bu sizin yazdıklarınız kabul etmiyorum doğru değil diyor ve o tutanakta da işin ilginç tarafı var sigorta müfettişinin tutanağında polisin bizzat tanzim ettiği tutanakta yazılı ve imzası var ve imzalamıyor, imzalamayınca odaya atıyorlar imzalamadan buradan çıkamazsın diyorlar avukat geliyor sigorta müfettişi diyor ki ben avukatı içeri almayacağım siz de almayın diyor ve avukatı da içeri almıyorlar. Ama avukatın orada yapmış olduğu müracaatlar sonucunda yarım günden 1 güne yakın bir süre gözaltında tutulduktan sonra bu işçi serbest bırakılıyor. İşte soruşturmanın boyutu bu Değerli Başkanım bu yüzden bahsettim olay sadece bir hukuki olay değil olay sadece bir soruşturma ceza soruşturması da değil. Toplumsal bir olay toplumsal bir proje ve toplumun bütün dokularına yayılmış vaziyette ve aşama aşama de işletiliyor. Ben Sayın savcımızdan istirham ediyorum veriyorum belgelerimi önüne gelecektir lütfen sizin bir işçiyi hangi hak ve hukukla terörle mücadele şubesinin elemanları tarafından 2 gün boyunca telefonla aratıp arkasından terörle mücadeleye getirip zorla ifade alma yetkiniz var mı? İdris Akçan’ın sizin terörle mücadelenin bilgisayarlarından, odalarından istifade ettirme imkanınız var mı? 2 gün boyunca o polisleri bir işçi arkasına koşturma yetkisini nereden alıyorsunuz, nasıl zorla orada ifade hatta bilgi diyeyim ben ona. Çünkü ifade geçmez sigorta hukukunda bu şekilde zorla imzalatmaya kalkıyorsunuz bütün bunların mutlaka sizin tarafınızdan açıklanmaya muhtaç olduğuna inanıyorum. Değerli Başkanım, bir rapor sunulmuş rapor demeye bile lüzum görmüyorum çünkü gerçekten hiçbir hukuki kıymeti ve delil değeri yok HTS telefonları alınıyor efendim sürekli işte birtakım kişilerle telefon edildiğine ilişkin sayılar yazılarak rapor diye mahkemenize delil olarak sunulmaya çalışılıyor. Ve orada da birçok rakamlar abartılıyor ki bu abartı zaten benim suallerimde de 2 gün önce ortaya çıktı Sayın Sedat Beyin tutanaklarından almış olduğum rakamlar bile kendileri tarafından itiraz edildi. Doğrudur yapmış olduğum tespitlerde onu gösteriyor, bu bakımdan sanki suç içeren delil gibi mahkemeye aktarılmakta olmayan şüphe oluşturulmak istenmekte ve tutukluluğun devamı için hukuka aykırı gerekçeler yaratılmak istenmekte ve tutukluluğun devamı için suni gerekçeler imal edilmektedir. Kişiler arasındaki medeni ve sosyal ilişkileri ihtiva eden telefon görüşmeleri, tekrar tekrar rapor isminde yazılmakta emniyet ve savcılık eliyle suni delil yaratılmaktadır. HTS kayıtlarının tekrar tekrar dökümleri yapılarak şüphe yaratmaya çalışmak sadece çaresizliğin bir ifadesidir. Söz konusu bahsettiğim rapor İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığından tanziminin istenildiği tarih 22.04.2010’dur. Raporun istendiği soruşturma dosya numarası 2010/857’dir. Söz konusu suni ve yapay dökümde yer alan isimlerin tamamı 1. ve 2. sözde Ergenekon davasının sanıklarından oluşmaktadır. Ceza muhakemeleri kanundaki sistemimize göre iddia makamının sanıklar hakkındaki her türlü delili kovuşturma başladıktan sonra mahkeme yoluyla toplanmasını ve celbini istemesi gerekirken muvazaalı olarak almış olduğu yasadışı işlemlerine paravan olarak kullandığı soruşturma dosyalarından delil toplaması yasanın mutlak ihlalidir. Savcılar kanuna karşı hile yaparak paravan soruşturma dosyaları ile sanıklar hakkında soruşturma dosyasının dışında delil toplamakta ve tek taraflı yargılamayı ve infazı mahkemenin dışında devam ettirmektedir. Adeta çift başlı bir yargılama sürmektedir mutlaka bu sizin dikkatinizi çekmektedir ve siz de rahatsızsınız eminim. Sanıklar hakkında paravan dosyalardan sonu gelmez soruşturma yürütülmekte, mahkemenin bilgisi ve yetkisi dışında delil toplanmakta ve yargılama Savcıların istedikleri doğrultuda yönlendirilmektedir bu paravan soruşturma dosyalarında. Dava açıldıktan sonra savcılık sanıklar hakkındaki soruşturma işlemlerine devam ettiremezler. İddianamenin tanzimiyle birlikte sanık hakkında delil toplama tasarrufu tarafların talepleri ve mahkemenin kararlarıyla yargılama makamının tasarrufuna geçer. Aksi halde iddianameyi çerçeve belge olarak korumanız mümkün değildir. Sanıkların bu durumda kovuşturma aşamasında hangi suçlama ve hangi delille yargılandıklarını bilmesi de mümkün değildir. Sonu gelmeyen bir

37

Page 38: T · Web viewJ, Sayın Muzaffer Tekin 25 yıllık sivil hayatımda hiçbir illegal oluşumun içinde yer almadım, diyor, 26.03.2010 141 celse sayfa 13’te doğrudur Muzaffer Tekin

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 09.12.2010 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:169 Sayfa:38

soruşturmadır, her an yeni bir delil ortaya çıkacaktır sanık için sınırsız ve hudutsuz bir yargılama sürecinin bu şekliyle önü kesilmesi mümkün değildir. Bu durumda iddia makamı yargılamayı paravan dosyalardan temin ettiği suni ve yapay delillerle istediği gibi etkileme ve yönlendirme imkanına kavuşur. Yasadışı bu yönteme dur denmediği takdirde savcılık ve emniyet yargılama devam ederken mahkemenin dışında tamamen taraflı ve tek yönlü yaptıkları işlemlerle tanıkta dinleyecek keşif ve bilirkişi incelemesi de yapacak ve her türlü delili toplayacak 2. bir yargılama sürecini mahkemenin dışında devam ettirmiş olacaktır. Böyle bir halde sınırsız suçlama ile karşı karşıya kalacak olan sanıklar her gün karşılarına getirilecek yapay delillerle savunma hakkını kullanmaktan mahrum hale gelecektir. İddianamede olmayan bir delil hakkında sanığa savcılarca soru sorulmasını men eden Sayın mahkemenin yargılama sürecinde yapay ve paravan soruşturma dosyalarından elde edilen delilleri de reddetme ve dosyaya konulmasına karşı çıkma görevi de vardır. Aksi halde sanıklar hakkında esas yargılamanın Savcıların paravan dosyalarından yapıldığı gerçeğini kabul etmiş olacaktır. Böyle bir yargılamanın da adil olmayacağı ortadadır. Nitekim mahkeme birçok defa ara kararında sanıklar hakkındaki tüm delillerin ibrazı için savcılık makamına defalarca müzekkere yazdığı halde olumlu hiçbir cevap alamamasına rağmen iddia makamının tek taraflı delil toplama ve dosyaya ibraz çalışmalarına seyirci kalması yargılama yetkisini devrettiği anlamına gelecektir. İddia makamının kovuşturması devam eden sanıklar hakkında tek taraflı işlemlerle delil toplama süreci sona erdirilmeli ve tüm delillerin ve yazışmaların mahkemeden talep edilmesi sağlanmalıdır. Aksi halde iddia makamı kendisinin mahkemece reddedilen ya da mahkemeye bile müracaat etmeden istediği yasa ve usul dışı da olsa her türlü delili keyfi ve tek yanlı olarak paravan dosyalardan toplayacak buradaki sanıklar hakkında başka o diğer soruşturmalarda başkaca şüpheler hakkında değil. Ancak sanığın talebi reddedildiğinde buradan delil toplanma talebimiz reddedildiğinde başka bir başvuru imkanı kalmayacaktır ki, bu durum adil yargılanmanın ihlalinin ötesinde silahların eşitliği prensibine de ters düşecektir. Yani iddia makamının sınırsız bir delil toplama ve sunma. Ancak sanığın sadece mahkemenin karar verebildiği delilleri toplatma hakkı olacaktır. Buradaki haksızlık ve eşitsizlik doğrudan göze çarpmaktadır, söz konusu ismi rapor olarak geçen belge İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığına 13:05.2010 tarihinde sunulmuştur. Savcılık bu raporu 6 ay yerinde tutup 6 ay, mahkemeye sunması nasıl bir hukuk dışı tutum içinde bulunduğu göstermektedir. Keyfilik ve hukuksuzluk iddia makamının ilkeleri arasında yer almaktadır. Bu raporda şahsımın isminin geçtiği telefon görüşmeleriyle ilgili olarak 3 kayıt geçmektedir. Bu konulara savunmamda değinmeme rağmen kısaca bahsetmekte fayda görüyorum çünkü tutuklamanın devamına ilişkin kararlarda raporlardan da bahsedilmeye başladı yeni yeni. Birincisi raporun 3. sayfasında Mahmut Öztürk’e ait olduğu iddia edilen 0212 673 44 50 numaralı telefon ile 28.09.2007 yani kendisi cezaevindeyken bir görüşmem olduğu ifade edilmiştir. Mahmut Öztürk’ü tanımadığımı ifade ettim sadece tutuklandıktan sonra cezaevinde Muzaffer Tekin’le birlikte kalan bir kişi olarak biliyorum. Bunun dışında geçmişini tanımam bilmem hiçbir telefon irtibatım da yoktur. O telefon irtibatını sanki sözde örgütsel bağ olarak gösteriliyor bu telefonu açan kişi de İsa Öztürk’tür kardeşidir soruşturma kapsamında davanın ne aşamada olduğunu iddianamenin tamamlanıp tamamlanmadığını tamamen hukuki çerçevede açmış olduğu bir telefon, kaldı ki onun dışında bazı telefonları da zaten iddianameye delil olarak konulmuştur. Cezaevinde olan bir kişiyle herhalde benim sözde örgütsel bağım olduğu düşünülemez bu telefona bakılarak. 2. olarak efendim, Adil Serdar Saçan’ın 23.09.2006 ve 21.01.2007 tarihlerinde 2 görüşme olduğu ifade edilmiştir bu kişiyle yüz yüze görüşmediğimi ifade etmiştim bir yönetmelik iptalinin usulüyle ilgili birkaç defa kendisinin beni aradığını biliyorum nitekim kendisi de ifade tutanaklarında bunu teyit etmiştir bunun dışında bir tanışıklığımız mevcut değildir. Üçüncü olarak da Sayın Veli Küçük’ün 506 340 06 06 numaralı telefonuyla 74 iletişimim olduğunu iddia edilmiştir. Sayın Veli Küçük sehven 174 dedi 74 iletişimin olduğu iddia edilmiştir bu tespit de gerçek dışıdır. Benim 2 numaram biri ekonomik hattır farklı değildir yaptığım

38

Page 39: T · Web viewJ, Sayın Muzaffer Tekin 25 yıllık sivil hayatımda hiçbir illegal oluşumun içinde yer almadım, diyor, 26.03.2010 141 celse sayfa 13’te doğrudur Muzaffer Tekin

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 09.12.2010 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:169 Sayfa:39

görünürdeki toplam iletişim sayısı mükerrer yazılımlar düşüldüğünde 23’tür. Tek telefon 3 defa yazılmış 2 defa yazılmış aynısıyla tamamıyla saniyeleri saliseleriyle beraber. Bu iletişimin 17’si telefon görüşmesi 6 tanesi de mesajdır. İlk iletişim 19.02.2007 son iletişim tarihi de 19.07.2007’de olmuştur kaldı ki bu miktarı dahi kabul etmek mümkün değildir hayali yazılımlar olmayan telefon görüşmeleri de yaratıldığı kanaatini taşıyorum başından itibaren. Diğer tüm iletişimler mükerrer olarak yazılmıştır 74 neresi 23 neresi yaklaşık hemen hemen yüzde 300 artışla önümüze getirilmiştir. HTS kayıtları incelendiğinde bu mükerrer yazılım derhal tespit edilebildiği halde raporu yazan kişilerin bu mükerrer yazılımları görmemesi mümkün değildir. İletişim rakamları maksatlı olarak abartılmış ve arttırılmıştır, onun dışında dilekçemde ayrıntılı olarak sundum Değerli Başkanım daha fazla ayrıntıya girmek istemiyorum. Ancak bu raporda 3 telefonla alakalı ismim geçiyor sırf herhangi bir şüphe yaratılmaması amacıyla bu açıklamada bulunmak durumunda kaldım. Bu konudaki talebim şudur; iddia makamının kovuşturması devam eden sanıklar hakkında tek taraflı yaptığı soruşturma işlemleriyle delil toplama faaliyetlerinin sonlandırılması ve sanıklar hakkındaki delil toplama taleplerinin ve yazışmaların mahkemeye yapılması konusunda İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığına müzekkere yazılmasını arz ediyorum. ve bugüne kadar yapmış olduğum hiçbir telefon görüşmemde de tek bir suç unsuru da yoktur. Değerli Başkanım Sayın Üyeler, Yargıtay’ın 4. Hukuk Dairesinin 2009/16 esas 2010/11 karar sayılı 08.06.2010 tarihli ilamı ile aynı davada yargılanmakta olan bir başka sanığın tutukluluğun devamına ilişkin verilen kararlarında en azından ağır kusur halini öngörerek hukuk usulü mahkemeleri kanununun 573/2 maddesi uyarınca manevi tazminata hükmettiğini hepimiz biliyoruz. Söz konusu kararda hakim için yasada tutuklama zorunluluğunun bulunmadığı tutuklama ve tutuklamanın devamına ilişkin kararlarda hukuki ve fiili nedenler ile gerekçelerinin gösterilmesi gerektiği. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 5. maddesinde masumiyet kuralının Anayasanın 90/4. maddesi uyarınca iç hukuk kuralı haline getirildiğini ve mutlaka uyulması gerektiğini. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 5. maddesinde ceza muhakemeleri kanunu 100. maddesinde düzenlenen katalog suç düzenlemesinin bulunmadığı ve katalog suç düzenlenmesinin de bu nedenle suç niteliğine kaçma veya delillerin karartma şüphesinin gerekçe yapılmasının Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin ihlali anlamına geldiğini. Ceza yargılamasında kural olanın tutuksuz yargılama olduğu salt suçun niteliğinin tutuklama veya tutukluluğun devamı için yeterli sayılamayacağını. Her olayda somut olguların gösterilmesi gerektiği kalıplaşmış ifadelerin yeterli sayılamayacağını tutuklama dışında başkaca koruma tedbirlerinin uygulama imkanının olup olmadığının tartışılması gerektiği. Kaçma tehlikesinin yalnızca maruz kalınan cezanın katılığı temelinden değerlendirilemeyeceğini kefaletle tahliyenin düşünülmesi gerektiğini. Bankolar meslek ilkelerinin iç hukuk kuralı haline geldiğini ve mutlaka bu meslek ilkelerine uyulması gerektiğini uyulmadığı takdirde hakimin cezai ve hukuki sorumluluğunun olabileceğini. Benzer ya da daha ağır isnatlarla yargılanan kişilerin tutuksuz yargılanırken daha hafif ve benzer isnatlarla yargılanan sanıkların tutuklu yargılanmasının eşitlik ilkesinin göz ardı edilmesi gerektiği anlamına geldiğini. Kaçma ve delillerin karartılmasına ilişkin değerlendirmelerde sanığın kişiliğinin, toplumdaki konumunun, öz geçmişinin dikkate alınması gerektiğini. Sanıkların tüm yaşam faaliyetlerinin çok yakından izlendiği anlaşıldığından kaçma ve delillerin karartılmasının inandırıcı bulunmadığının tutuklamanın adeta kural haline dönüştürüldüğünü bu durumun masumiyet ve adil yargılama ilkesini ihlal ettiğini belirterek davalı hakimleri evrensel hukuk normlarını hukuku ve yasaları kesin açık ve yorumu gerektirmeyecek ölçüde ihlal ettikleri gerekçesiyle tazminata mahkum etmiştir. Söz konusu karar malumunuzca Yargıtay Hukuk Genel Kurulu tarafından 05.11.2010 tarihinde onanmış ancak ücreti vekalet… Manevi tazminatın miktarı açısından dosya 4. Hukuk Dairesine iade edilmiştir. Yargıtay 4. Hukuk Dairesi ve Yargıtay Hukuk Genel Kurulunda belirlenen kriterler şahsımın durumuna tatbik edildiğinde 19.10.2009 tarihinden itibaren çoğunluk oyuyla tutukluluğumun devamına karar veren Sayın 2 üye hakimin karardaki hakimlerden çok daha ağır ve baskın bir irade yoğunluğu ile evrensel hukuk normlarını

39

Page 40: T · Web viewJ, Sayın Muzaffer Tekin 25 yıllık sivil hayatımda hiçbir illegal oluşumun içinde yer almadım, diyor, 26.03.2010 141 celse sayfa 13’te doğrudur Muzaffer Tekin

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 09.12.2010 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:169 Sayfa:40

ve yasaları ağır kusurun ötesinde bilinçli ve isteyerek ihlal ettikleri anlaşılmaktadır. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun kararı, 05.10.2010’dur tarih. Oysa aynı 2 Sayın üye hakim en son verdikleri 23.11.2010 tarihli tutukluluğun devamına ilişkin kararda da 19.10.2009 tarihinden itibaren verdikleri çokluk oyunda belirttikleri bir tutuklama nedenini beyan etmekle yetinmişlerdir. Sadece kendileri hakkında açılan manevi tazminat davalarında savunmada kullanmak ve sorumluluktan kurtulmak amacıyla dosyadaki mevcut belgeler, raporlar ve bir kısım beyanlar sözcüklerine ek olarak yer verilmiştir, en son tutukluluğun devamına ilişkin kararda. Sayın 2 Üye Hakim tutukluluğun devamına ilişkin kararda, tutuklama nedeni olarak sadece delillerin toplanmamış olmasına dayanmışlardır. Kuvvetli suç şüphesinin varlığı şartını da öncelikle işlendiği iddia edilen suçların katalog suçlardan olmasını, ayrıca somut hiçbir olgu göstermeksiniz suçların işlendiği hususunda kuvvetli şüphe sebeplerinin varlığının devam ettiğinden bahsedilmiştir. Aynı tutuklama nedeni ve kuvvetli suç şüphesinin varlığı 22 sanık hakkında hiçbir ayrım yapılmadan gösterilmiştir. Oysa iddianamede her sanığa isnat edilen ki onu belirtiyorsunuz, her sanığa ayrı ayrı isnat edilen suçlamalar her sanığa ilişkin deliller her sanık hakkında suç şüphesinin derecesi her sanığın konumu işlendiği iddia edilen amaç ve araç suçları sosyal ve toplumsal konumları sözde örgütte kendisine emniyetçe veya iddia makamınca keyfi olarak verilen yeri farklı farklı olmasına karşılık tüm sanıklar hakkında aynı tutuklama nedeninin gösterilmesi usule ve yasaya aykırıdır. Her bir sanık hakkında fiili ve hukuki tutuklama nedenleriyle tutukluluğun devamı gerekçelerinin gösterilmesi CMK 101/2. maddesinin açık emridir. Tüm sanıklar adeta bir torbaya atılarak değerlendirilemez. Her biri sanığın, her bir sanığın fiili tutuklama nedenlerinin ve gerekçelerinin farklı olması zorunlu bir doğa kuralıdır. Hiçbir kimsenin diğer bir kimsenin eylemine benzemesi aynı eylemi yapması mümkün değildir. Bir sanığın delilleriyle hakkındaki suç işlediğine ilişkin olguların aynı olması imkansızdır. Tüm sanıkların konumlarının da birbirine benzediğini iddia etmek mümkün değildir. Kaldı ki 2 Sayın üye hakimin tutuklama nedeniyle gerekçenin aynı şey olmadığını tutuklama nedenlerinin hukuki ve fiili olarak farklı nitelikte olduklarını 100. maddede belirtilen sebeplerin tutuklama gerekçesi değil madde başlığında yazıldığı gibi tutuklama nedeni olduğunu gerekçenin gösterilmesinin zorunluluğunun CMK 34, 101, 230 ve 289. maddeleriyle Anayasanın 141. maddesinden kaynaklandığını bilmemeleri mümkün değildir. Tutuklama gerekçesinin hukuki ve fiili nedenlerinin gösterilmesinin ihsas-ı rey anlamına geleceği kendileri tarafından her ne kadar açmış olduğum tazminat davasına savunma olarak getirmişseler de tutukluluğun devamına ilişkin kararın gerekçeli olması tutuklamanın hukuki nedenlerini dışında fiili nedenlerinin olgular ile birlikte gösterilmesinin evrensel hukuk normlarının anayasanın ve yasanın emri olduğu hiçbir mazeret ileri sürülerek gerekçesiz karar yazılamayacağı ihsas-ı rey olacağı hususunun sorumluluktan kaçmak amacıyla bir bahane olarak gösterildiği anlaşılmaktadır. Bir hakim ihsas-ı reye yol açmadan hukuki ve fiili nedenleri göstererek gerekçe ihtiva eden tutukluluğun devamına ilişkin bir karar yazmıyorsa bunun altında mesleki yetersizliği aramak elbette ki mümkün değildir. 2 üye Sayın hakim en az 15, 20 yıldan bu yana on binlerce dava dosyasına bakıp sonuçlandırmışlardır. Bu dosyaların bir çoğu yüksek mahkemeden onanmıştır yasaları bilmeme anlayamama ya da yorumlayamama gibi bir eksikliklerinin varlığı da kabul edilemez. Yukarıda da belirttiğimiz iç hukuk kuralı haline gelmiş Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 5. maddesini Anayasanın 141. maddesini CMK 37, 101, 230 ve 289. maddelerin emredici hukuk kuralı olduğunu bilmemeleri de asla beklenemez. Bu kurallarını sadece şahsım hakkında 60’ı aşkın ara kararda bilerek ve isteyerek ihlal etmeleri yasayı bilinçli ve kasıtlı bir şekilde ihlal ettiklerini göstermektedir. Kaldı ki ülkemizdeki yargı ve içtihat birliğini sağlayan Yüksek Yargıtay hukuk genel kurulu 05.11.2010 tarihli onama kararıyla yukarıdaki maddelerin tutukluluğun devamına ilişkin kararlarda uygulanması gerektiğini belirtmesi karşısında her ne kadar ceza davası açısından bağlayıcılığı olmasa da bir hakimin bu kararı mutlaka dikkate alması gerekirken bilerek ve isteyerek onanmış bu içtihadın şahsım hakkında uygulanmaması 2 üye hakimin tutukluluk konusunda bilinçli

40

Page 41: T · Web viewJ, Sayın Muzaffer Tekin 25 yıllık sivil hayatımda hiçbir illegal oluşumun içinde yer almadım, diyor, 26.03.2010 141 celse sayfa 13’te doğrudur Muzaffer Tekin

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 09.12.2010 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:169 Sayfa:41

davrandıklarını ortaya koymaktadır. Kasıtlı davranmalarının saikı önemli değildir. Yasa her zaman saike değer vermez kaldı ki bu saiklerin bir çoğu Değerli mahkemeye sunduğum dilekçelerde ve yapmış olduğum açıklamalarda ayrıntılı olarak da sunmuştum. Ancak şunu net olarak ifade edebilirim ki, 2 üye Sayın hakimin evrensel insan hakları bildirgelerini iç hukuk halinde gelmiş Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesini, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin içtihatlarını, hakimlerin mutlaka uygulaması gereken Bangolar ve Budapeşte meslek ilkelerini Anayasanın ve CMK’nun yukarıda belirttiğimiz hükümlerini yüksek Yargıtay 4. hukuk dairesiyle bu kararı onayan Yargıtay hukuk genel kararını yaptıklarının hukuk yanlışlığı olduğunu ayrıntılı ve sürekli olarak uyaran Sayın Mahkeme Başkanının azlık oyu sadece hukuk kurallarının yorumu gerektirmeyecek ölçüde açık, kesin ve ağır kusurlu olarak ihlal ettikleri bir kenara muhtelif saiklerle kasıt içerisinde hareket ettiklerini göstermektedir. 23.11.2010 tarihli tutukluluğun devamına ilişkin karara savunma amaçla sorumluluklarını bertaraf etmek amacıyla ilave ettikleri mevcut belgeler, raporlar ve bir kısım beyanlar şeklindeki sözcüklerin 22 sanık hakkında somut olarak her bir sanık hakkında. Hangi raporun hangi beyanın ve hangi delilin şüphe yarattığının belirtilmeden mücerret olarak ifade edilmesi yürekleri kanatan ayrı bir hukuk ihlali olarak ortaya çıkmıştır. Şahsım hakkında hangi rapordaki, hangi bilginin, hangi belgedeki, hangi yazının, hangi beyandaki, hangi sözlerin şüphe yarattığını bilmeden bir sanığın hakkındaki şüpheyi ortadan kaldırma ve kendisine adil bir şekilde savunma imkanı verilmiş olabilir mi? Şüphe taşıyan olguların gösterilmesinden neden çekinilmektedir? Uluslararası sözleşmeler ve mahkemeler Anayasa ve yasalar yüksek mahkemenin kararı sizlerden somut tutukluluğun fiili nedenlerini ve gerekçeleri göstermenizi emrederken siz nasıl olurda 22 sanık hakkında soyut olarak 3 sözcük ile kendinizi sorumluluktan kurtarmanın gayretine girebilirsiniz? Yaptığınız yargılamanın konusunun insan hayatı olduğunu, burada haksız yere tuttuğunuz insanlarla birlikte tüm ailesini keyfi ve indi olarak peşin önyargılarınızla cezalandırdığınızın hüküm olmaksızın cezanın infazı yoluna gittiğinizin, yargılamanın çok ciddi bir iş ve kutsal bir faaliyetin olduğunun farkında değil misiniz? Bir torba içine koyduğunuz 22 sanığın birçoğu hakkında şüphe yaratabilecek rapor, belge ve beyan yok iken siz nasıl olurda tüm sanıkların hakkında ne olduğunu somut olarak ortaya koymadığınız halde bu 3 sözcüğü fiili tutuklama nedeni olarak gösterebilirsiniz? Yargılamanın en önemli kuralı aleniyettir. Bu kural ortaçağ engizisyon yargılamalarında ve bilahare kral mahkemelerinde dahi uygulanan hukukun en evrensel insan haklarından biri olduğu unutulmamalıdır. Tutukluluğumun devamına ilişkin kararda rapor diyorsunuz ama hangi rapor olduğunu belirtmiyorsunuz. Belge diyorsunuz, hangi belge olduğunu yazmıyorsunuz, beyan diyorsunuz hangi beyan olduğuna işaret etmiyorsunuz. Şüphe yaratan olgu ve delillerin sanıktan saklanmasını ihsas-ı rey gibi evrensel ve iç hukukun kabul etmediği bir mazerete sığınarak savunamazsınız. İhsan-ı reyinin belli etmeden de fiili nedenleri gösterip gerekçe yazabilirsiniz yasalar ve yüksek mahkeme size bunu emretmektedir. Hangi yasada ihsas-ı rey nedeniyle ara kararlar gerekçesiz yazılabilir hükmü mevcuttur? Tam tersine tüm kararların ara kararlar da dahil olmak üzere mutlak surette gerekçeyle yazılması hem Anayasanın hem CMK’nun açık emridir bu emirleri kasıtlı olarak uygulanmamasının tek bir sebebi ortaya koyacağınız fiili neden olgu ve gerekçelerin tutuklanmayı gerektirecek ölçüde kuvvetli şüphe yaratmaktan yoksun olması nedeniyle her bir sanık hakkında CMK 101/2 maddesine uygun yasal gerekçe göstermekten imtina etmektesiniz. Çünkü vereceğiniz ara karar hukuki denetime tabi tutulduğunda evrensel hukuk normlarını ve yasaları aşikar bir şekilde ihlal ettiğiniz ortaya çıkacaktır. Hakimlerin kişisel kusurlarından ötürü açılacak davaların devlete karşı açılması gerektiğine ilişkin Türkiye Büyük Millet Meclisine verilen yasa teklifi yasama organında görev yapan bir partiye mensup milletvekillerince kabul edilip uygulama sokulmasıyla açık bir anayasa suçu işlenmiş olacaktır. Bu teklifi suç işleme kastı içinde verenler anayasa ve içişleri komisyonunda teklifi kabul edecekler genel kurulda yasalaştıracak olanlar Türk Ceza Kanununun 309. maddesinden yargılanacaklarını iddia etmek abartılı bir düşünce olarak kabul edilemez. Bu düzenleme kişiseldir ve sözde

41

Page 42: T · Web viewJ, Sayın Muzaffer Tekin 25 yıllık sivil hayatımda hiçbir illegal oluşumun içinde yer almadım, diyor, 26.03.2010 141 celse sayfa 13’te doğrudur Muzaffer Tekin

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 09.12.2010 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:169 Sayfa:42

Ergenekon davasında siyasi iktidarın etkisi altında faaliyet gösteren hakimleri kurtarmaya yönelik yasama erkinin verdiği gücün kötüye kullanılarak yapılan bir operasyondur. Yasalar geneldir ve nesneldir, kişisel ve bir grubun hukuksal statüsünü değiştirmek için yasa çıkarılamaz. Özel durumlar için meclis çoğunluğunun yasa çıkarması anayasanın vermiş olduğu yetkinin suiistimalidir. Yasa teklifi açık bir biçimde sözde Ergenekon davasında kişisel kusur kapsamında hukuk ihlalleri yapan hakimlerin sorumluluktan kurtulmaları için verilmiştir. Böyle bir düzenleme hukukun temel prensiplerine aykırıdır. Hiçbir yasa derhal tatbik edilmek suretiyle geçmişe şamil olarak vatandaşların haklarını ortadan kaldıramaz. Yasaların daha önce verdiği hakları değişikliğin usule ilişkin olduğu ileri sürülerek derhal tatbik edilmesi devam etmekte olan davaları kaldırması bir hukuk cinayetidir. Çünkü o davaların içerisinde maddi hak söz konusudur. Maddi hakkı siz yasa çıkartarak geçmişe şamil olarak ortadan kaldıramazsınız, görevli mahkeme ayrıdır ama maddi hakkın ortadan kaldırılması ayrı bir hadisedir. Kaldı ki böyle bir düzenleme birçok Anayasa hükmünün planlı ve programlı bir şekilde ihlalini ortaya çıkaracaktır. Anayasanın 6. maddesi hiçbir kimsenin veya organın kaynağını anayasadan almayan bir devlet yetkisi kullanamaz, 9. maddesinde yargı yetkisi Türk milleti adına bağımsız mahkemelerce kullanır. 10. maddesinde hiçbir kişiye, aileye, zümreye veya sınıfa imtiyaz tanınamaz. 12. maddesinde herkes kişiliğine bağlı dokunulmaz, devredilmez, vazgeçilmez, temel hak ve hürriyetlere sahiptir. 40. maddesinde anayasada tanınmış hak ve hürriyetleri ihlal edilen herkes yetkili makama geciktirilmeden başvurma imkanı sağlanmasını isteme hakkına sahiptir. Özellikle konuyla alakalı 138. maddesi hiçbir organ, makam, merci ve kişi yargı yetkisinin kullanılmasında mahkemelere ve hakimlere emir ve talimat veremez, genelge gönderemez, tavsiye ve telkinde bulunamaz. Görülmekte olan bir dava hakkında yasama meclisinde yargı yetkisinin kullanılması ile ilgili soru sorulamaz, görüşme yapılamaz veya herhangi beyanda bulunamaz. Yasama ve yürütme organlarıyla idare mahkeme kararlarına uymak zorundadır. Bu organlar ve idare mahkeme kararlarını hiçbir surette değiştiremez ve bunların yerine getirilmesini geciktiremez, hükmü getirilmiştir. Anayasanın 138. maddesinde devam etmekte olan bir dava hakkında soru sorulması dahi yasaklanmış iken o davanın sonuçlarını ortadan kaldıracak bir yasa teklifinin verilmesi anayasanın ihlalidir. Yasama organının mahkeme kararlarını yasa dahi hiçbir işlemi değiştirmesi mümkün değilken özel bir yasayla ortadan kaldırması anayasanın 2. maddesinde belirtilen hukuk devleti ilkesinin açık bir şekilde ihlali anlamına gelecektir. Dikkat edilirse yasa hükümetin tasarısı şeklinde değil 3 AKP’li milletvekilin teklifi olarak verilmiştir, bilinçlidir, tasarı değil teklif olarak getirilmiştir. Ancak teklifin aynı partiden 3 milletvekili tarafından verilmesi gerek komisyonda gerekse genel kurulda sadece AKP’nin oylarıyla kabul edilmesi halinde hukuk devleti ilkesinin bu parti tarafından bir kez daha çiğnendiği ve bununda bir kapatma sebebi olarak gündeme getirilmesi kaçınılmaz olacaktır. bu yasanın çıkarılması sözde Ergenekon projesinin yürütme ve yargı içerisinde bir ekip tarafından birlikte ve dayanışma içerisinde yürütüldüğünü de ortaya çıkarmıştır. Bu iddia tarafımdan değil Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ve Başbakan tarafından çekinilmeden ortaya konmuştur. Abdullah Gül Dışişleri Bakanıyken sözde Ergenekon operasyonu için önce savcı bulun sonra delillendirin demiştir. Başbakan da sözde Ergenekon operasyonunun yürütme ve yargının işbirliği içerisinde sürdürüldüğünü açıkça belirtmiştir. Sözde Ergenekon tertibinde görev alan yargı mensuplarının çeşitli saiklerle iktidarın etkisi altında kalmadan işlemlerde bulunduklarını iddia etmek inandırıcı olmayacaktır. Gizli tanık yasasının iptaline ilişkin davanın 3 yılı bulmasını rağmen Anayasa Mahkemesinin Başkanı tarafından gündeme alınmaması, sözde Ergenekon tertibinin soruşturma ve kovuşturmasında görev yapan yargı mensupları hakkında yapılan ceza şikayetlerinde 3 yılı geçen incelemelerin bitirilmemesi ve sürüncemeye bırakılması. Açılan manevi tazminatlardan kurtarmak amacıyla hukukun tüm genel prensiplerini alt üst edilerek özel yasa çıkarılması girişimleri sözde Ergenekon projesinde iktidarın ve bir kısım yargı görevlisinin nasıl bir işbirliği ve dayanışma içerisinde olduğunu ortaya koymaktadır. Unutulmamalıdır ki, Türk Ceza Kanununun 309. maddesinde belirtilen cebir

42

Page 43: T · Web viewJ, Sayın Muzaffer Tekin 25 yıllık sivil hayatımda hiçbir illegal oluşumun içinde yer almadım, diyor, 26.03.2010 141 celse sayfa 13’te doğrudur Muzaffer Tekin

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 09.12.2010 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:169 Sayfa:43

unsurunun, yasama organındaki çoğunluğun yasanın içerdiği yaptırımdan istifade ederek anayasayı ihlal eden yasaları çıkarması halinde de gerçekleşeceği doktrinde kabul edilen bir görüştür. Sivil darbe sürecinin sonlandığı, hukuk devleti çarkının işlemeye başlayacağı süreçte anayasanın 2. maddesindeki hukuk devletini ortadan kaldırmaya yönelik 7, 8 ve 9. maddelerdeki erklerin yetki ve görevlerine tecavüz teşkil eden 138. maddede sayılan işlemleri gerçekleştiren ve anayasayı ihlal suçunu işleyen yasama çoğunluğu ve yürütmeyle birlikte işbirliği içerisinde bu proje kapsamında yer alan yargı mensuplarının da Yüce divanda yargılanacağı günler çok uzakta değildir. Kırşehir’in milletvekili oylarıyla ilçe haline getirenlerin günü geldiğinde hesap vermiş olmaları, eninde sonunda hukuk devletinin galebe çaldığının önemli bir kanıtıdır. Teklif edilen bu yasa dilenci toplumu yaratılacak, yaratılarak yönlendirilen millet iradesini perde olarak kullanan rejimle sorunu olan gizli ajanda sahiplerinin devlet erklerinin içerisinde devletin yaptırım gücünü kötüye kullanarak oluşturduğu kadroların nasıl bir dayanışma içerisinde olduklarını gösterdiği gibi, aynı zamanda işlenen suçun bir unsurunun da ortaya çıkmasına vesile olacaktır. Yukarıda arz ve izah ettiğim üzere Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin 08.06.2010 tarihli kararının Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun onandığının, onandığı da dikkate alınarak kararda belirtilen tüm kuralların şahsımda gerçekleşmesi karşısında ortada ciddi ve dikkate alınabilecek hiçbir tutuklama nedeni olmadan. Kimi fiili, olgu ve delilin de bulunmadığından CMK 109. maddesinde de belirtilen adli kontrol hükümlerinin tatbik edilerek tahliyeme karar verilmesini arz ediyorum. Değerli Başkanım, birkaç dakika içinde de şu delillerimi sunacağım hiç açıklama yapmadan. Malumunuz telefonlarımız dinlenmişti benim yaklaşık o süreç içerisinde 20.000’in üzerinde telefon tapem vardı. bunların çok az bir kısmı zannediyorum 40’ın üzerinde telefon tapesi iddianameye konulmuş diğerlerinde kendilerince herhangi bir unsur bulunmadığı gerekçesiyle konulmamıştır. Ancak maalesef telefon tapelerinde de Ceza Muhakemeleri Kanununun 160. maddesi diğer konularda olduğu gibi işletilmemiştir. Aslında tabi bu telefon tapelerini dinleyen bunların içerisinde suç unsuru olup olmadığını tespit eden savcılık makamı olmamıştır. Nitekim, iddia makamı burada şahsımın açmış olduğu manevi tazminat davasına vermiş olduğu cevapta, ben kesinlikle savcılık makamı olarak bu tapeleri dinlemedik, ayrıştırmadık, içindeki suç unsuru olup olmadığını ayırmadık. Bunu polis yapmıştır bize teslim etmiştir biz doğrudan iddianameye koymuşuz diye böyle bir ikrarda bulunmuşlardır. Bu anlamda bu ayrımı yapan doğrudan doğruya emniyet olduğu bu uygulamanın hem avukat olmam dolayısıyla avukatlık yasasının 61. maddesine hem de Ceza Muhakemeleri Kanununun bizzat soruşturmayı savcı yapması gereken 251. maddesine aykırı olduğu ortadadır. Ancak bu telefon tapeleri eğer dikkatlice gerçekten adil, hukuku benimsemiş bir savcı tarafından dinlenmiş olsaydı değerlendirilmiş olsaydı en azından tapelerin bir kısmı şu iddianamede tarafıma isnat edilen birçok olayın anlamsız, gerçekdışı olmadığı, telefon tapeleriyle dahi ortaya çıkabilecekti. Bu anlamda benim dinlediğim telefon tapeleriyle tarafıma isnat edilen suçların tamamen gerçekdışı olduğu, bu telefon tapeleriyle kanıtlanmış bulunmaktadır. Bunları Değerli mahkemenize sunuyorum, konu itibariyle belirteyim Değerli Başkanım hiç ayrıntısına girmeyeceğim ayrıntıları dilekçemde ve her birini ayrı olarak CD’lere çektim Değerli mahkemeye sunacağım zannediyorum mahkeme de bu CD’leri dinlediğinde sözünü ettiğim iddialara katılacaktır. İddianamenin 1864. sayfasının 4. paragrafında soruşturma aşamasında sanıklardan Muzaffer Tekin ve Ergün Poyraz'ın müdafiliğini yaptığım esnada çalışmalarımın adaletin tecellisini yardımcı olmak yerine şüpheli Kemal Kerinçsiz’in örgüt üyelerini yargılamak ve ceza almaktan kurtarmak için farklı yol ve stratejilere tevessül ettiği anlaşılmıştır şeklinde suçlama konusu yapılması karşısında mahkemenize sunduğum ve dilekçemin ekinde yer alan telefon konuşmaları dinlendiğinde, davanın soruşturma aşamasında hukukun ve adaletin biran önce gerçekleşmesi, adil bir soruşturmanın yapılması için ne ölçüde etkin ve meşru faaliyet gösterdiğim buradan belli olacaktır bu tapelerden. Diğer bir olaya Değerli Başkanım, iddianamenin 1821. sayfasının 5. paragrafında müdafiliğini yapmış olduğum Muzaffer Tekin’in şahsi dava dosyasının içinden alınarak delil gösterilen bir adet Kara Kuvvetleri

43

Page 44: T · Web viewJ, Sayın Muzaffer Tekin 25 yıllık sivil hayatımda hiçbir illegal oluşumun içinde yer almadım, diyor, 26.03.2010 141 celse sayfa 13’te doğrudur Muzaffer Tekin

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 09.12.2010 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:169 Sayfa:44

Komutanlığı başlayan takdirname verilmesi uygun görülmüştür ile biten boş takdirname ele geçirilmiş olup takdirnamenin orijinal belge olup olmadığı gizli belgelerden olup olmadığı şekliyle başka şahıs ve kurumlardan bulmasında sakınca olup olmadığı konusu Genelkurmay Başkanlığından sorulmuş Türk Silahlı Kuvvetlerine ait olmadığı belirtilmiştir şeklindeki beyana yer verilmiştir. Bu takdirnamenin diğer takdirnamelerle birlikte Muzaffer Tekin’in ağabeyi Rıza Tekin tarafından müvekkilimin Türk Silahlı Kuvvetlerinde gösterdiği başarıların belgelenmesi zımnında dosyaya konulması için delil olarak şahsıma getirildiğinin kanıtlanması yönünden bir telefon tapesinde diyor orada da açık bir şekilde bu takdirnamenin tarafıma getirildiği belirtiliyor efendim. Yine büyük hukukçular birliği derneğinin hiç kimseden emir ve talimat almadığını hiçbir zaman ve hiçbir faaliyetinde sözde örgüt ilişkisi içerisinde bulunmadığını tüm etkinlikleri yönetim kurulu ve üyelerinin kararları yasalar çerçevesinde sürdürdüğüne ve hiçbir suç unsuru bulunmadığına ilişkin konuşma tapelerim onlarca telefon tapesi var. Buradaki konuşmalarım yönetim kurulu üyeleriyle ve üyelerle hiçbirinde şurada ismi geçen sanıkların ne ismi telaffuz edilmiştir ne de onların herhangi bir etkisinin olmadığı bu telefon tapeleriyle de sabittir. Yine bir başka husus efendim iddianame eklerinde yer alan teknik takiplerde söz örgütün Beşiktaş 35. noter olan Mehmet Beşiroğlu’nun noterlik işlerinde toplantılar yapıldığı iddia edilmiştir. Ekte ibraz ettiğim 3 adet telefon tapesi Beşiktaş noterliğine bir defa gittim yerine dahi bilmediğim, noter Mehmet Beşiroğlu’nu da daha önce görmediğim benim çıkışımda geldiği iddia edilen kendisini tanımadığım Fikri Karadağ’ın isminin dahi geçmediği, beni çay içmek ve sohbet etmek amacıyla 80 yaşlarında beni bir evladı gibi seven Mahmut Bey isminde bir kişi davet ettiğini teyit etmiştir. bu 3 görüşme kamuya açık noterlikte ayaküstü yapılan bir sohbetin nasıl hayali bir örgüt toplantısına dönüştürüldüğünü de trajikomikliğini ortaya koyacaktır. Bu CD’leri de sunuyorum Değerli Başkanım. ayrıca büyük hukukçular birliğinde bir dönem hizmetli görevini yapan Asım Demir’in Kartal 2 Sulh Hukuk Mahkemesi kalemine gönderip Başbakan Recep Tayyip Erdoğan hakkındaki vekil sıfatıyla yürüttüğüm davada verilen kararın tebliğ masraflarını yatırarak karşı tarafa tebliğe gönderdiğime. Bu arada kararın fotokopisini gönderdiğim kişiye kalemde tebliğ edileceğine ilişkin kalem yazı işleri müdürüyle görüştüğümü teyit eden 4 adet telefon tapesini ve çözümlerini de sunuyorum savunmam doğrultusunda. Yine sanıklardan Behiç Gülcan’la son derece basit düzeyde kısa süreli birkaç görüşme 2006 yılı 11. ayda son bulmuş, tutuklanma tarihimden 20 gün önce hiç istemediğim halde rahmetli değerli bir dostum olan Kemal Çapraz’ın emrivakisiyle bir defa büroma 3 gazeteciyle gelip bir çay içmesi süresi kadar kaldığına ilişkin beyanları teyit eden 4 telefon tapesi söz konusudur bunlar da açıktır bunları da sunuyorum. İddianamede büyük hukukçular birliği olarak birçok sivil toplum kuruluşuyla birlikte geçleştirdiğimiz etkinliklere sözde örgüt eylemi olarak değerlendirmiştir. Oysa söz konusu etkinliklere katılan sivil toplum kuruluşlarının yönetici ve üyeleriyle yapmış olduğum görüşmelerin hiç birinde sözde örgütsel ilişkinin varlığına delalet eden tek ibare kullanılmadığı gibi ilişkilerimin tamamı yasal çerçeve sınırları asla aşmamıştır. Aşağıda yine ekte sunduğum CD’de onlarca telefon görüşmesi, sivil toplum kuruluşlarının başkanlarıyla yapılmıştır, hiçbirinde de buradaki o sözde örgütsel ilişkiye dair tek bir cümle, tek bir intiba, en ufak bir izlenimi de almanız mümkün olmayacaktır. Son olarak Değerli Başkanım, iddianamenin 177 ve 228. sayfalarda şöyle denmiştir; büyük güç birliğinin başkanı Türk kızı olarak Sevgi Erenerol’dur denmiştir. Ayrıca 170. sayfasında büyük güç birliğinin 21.09.2006 tarihi Beyoğlu Adliyesinin önünde etkinliğe katılmıştır diye bir ibareleri vardır. Oysa o tarihte büyük güç birliğinin henüz daha genel kurulunu yapmadığı başkanını dahi seçmediği ki ondan sonra da seçme imkanı olmuştur. Ona ilişkin dernekler müdürlüğünden almış olduğum belgeler Sevgi Erenerol’un hiçbir şekilde bu dernekte dernek başkanlığı yapmadığını bu derneğin söz konusu etkinlikten çok daha sonra kurulduğunu da açıkça göstermektedir, dinlediğinizden ötürü teşekkür ediyorum, sabrınızdan ötürü efendim.”

Duruşmaya kısa bir ara verildi.Duruşmaya kaldığı yerden devam olundu.

44

Page 45: T · Web viewJ, Sayın Muzaffer Tekin 25 yıllık sivil hayatımda hiçbir illegal oluşumun içinde yer almadım, diyor, 26.03.2010 141 celse sayfa 13’te doğrudur Muzaffer Tekin

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 09.12.2010 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:169 Sayfa:45

Sanık Mehmet Zekeriya Öztürk söz istedi, verildi:”Sayın Başkanım hem beyanım olacak hem de taleplerim var. Öncelikle beyanlarım aynı zamanda hem esasa ilişkin ve aynı zamanda da usule ilişkin savunmam kapsamında da değerlendirilmesini talep ediyorum. Yaklaşık, yaklaşıklığı da kalmadı artık ben hiç cezaevinde gün saymadım ama geçen gün yasal ay yıl hesabına dayanarak bir hesap yaptığımda, Aralık ayının beşinde, düzeltiyorum, Ocak ayının 2011 Ocak ayının beşinde tamamen 36. ayı bitirmiş olacağım. İlk tutuklandığım zamanlar F tipinde mahkemeye çıkacağımız zamana kadar şöyle düşünüyordum; yani duruşmaya çıkarım kendimi ifade ederim, ülkede geçmişte ait olduğum kurumdaki yapmış olduğum vatandaşlık ve mesleki görevlerim, sicilimin hiçbir şekilde bozuk olmaması. Ayrıldıktan sonra sivil vatandaş olarak yine sicilimin bozuk olmaması ve iddia edilen isnat edilmeye çalışılan suçların hiçbirinin gerçek olmadığının ortaya çıkması sonucunda da birkaç gün sonra ben bu duruşmadan tahliye olurum diye düşünüyordum. Ama 3 yıl tam 3 yıl geçti beyanlarımın bir kısmı önemli bir bölümü de buna ilişkin. Şimdi Sayın Başkanım Sayın Heyet, ne yazık ki hukuk davasından ziyade siyasi bir dava bu. çünkü Türkiye Cumhuriyeti Devletinin anayasadan başlayıp, bütün kanunları adeta siyasete alet edilmekte. Dün en son meclis adalet komisyonu başkanı ve kendisi hukukçu olan bir kişi burada görülen davayı işaret ederek öğrenci eylemlerinin iddiaya göre adı Ergenekon olan terör örgütü denilen ve bu davada yargılanan insanlarla ilişkilendirmeye kalkması, bunun 1., 1. değil sonuncu örneğidir. 24 saat geçmedi üzerinden ancak daha öncede bunlar oldu ben mahkemenizden Hüseyin Çelik hakkında Sabah veya Star gazetesinde kendisinin Van 100. yıl Üniversitesinde öğretim üyesi olduğu sırada odasına bomba atılmasının daha 2008 Ocak ayında biz henüz tutuklandıktan sonraki beyanlarında gazeteye vermiş olduğu demeçte; bu şahıslar tarafından yapıldığını söylemesi üzerine suç duyurusunda bulunmuştum. Adaleti etkiliyor diye ama ilginç olan şey şu Sayın savcılar, Sayın savcılar Sayın Cemil Çiçek’in bu suç duyurusunu kabul edip bu konuda bir soruşturma başlatmış olmamaları ilginç veya o tarihte onu okuyan Savcıların böyle bir şeyi başlatmamaları ilginç demek ki, bugünden başlayıp hükümet kanalındaki siyasilerin milletvekillerinin bu dava üzerinde bu anlamda etkilerinin olduğu açık, bu da bana zaten bu konuda konuşma hakkı ve dolayısıyla da siyasi savunma hakkı yapmasını da veriyor. En son mahkemenize talimat şeklindeki anayasanın amir hükümleri mahkeme heyetine kimse talimat veremez, emir veremez, direktif veremez, imada bulunamaz demesine rağmen. Yine hukukçu olan Başbakan Yardımcısı Sayın Bülent Arınç, kabadayı olanları bırakmayın diye mahkemenize talimat veriyor. Dolayısıyla burada sanık olma halim benim siyasal sanık olma haline dönüyor, siyasal sanık olma hali içerisinde tutuklu ve tutuksuzları tutuklularında dışarıda medyada fazla kayrılması gibi bir kategorizasyona gittiğim zaman ortaya siyasal sanıklılığın bir alt maddesi olarak sınıfsal sanık durumumuz ortaya çıkıyor. Yani sınıflara ayrılmış sanıklar var, bunun içerisine ne koyarsanız koyun yani memuriyeti yüksek sanıklar, parası olan sanıklar, ilişkisi olan sanıklar, gücü olan sanıklar, diplomatik bağı olan sanıklar, siyasi bağı olan sanıklar ne derseniz deyin sonuçta böyle bir sonuç ortaya çıkıyor. Benim artık 3. yılda netleşen kanaatim bu. Sayın Başkan Anayasanın 1. maddesi Türkiye devleti bir Cumhuriyettir diyor, 2. maddesi de aynen şu; Türkiye Cumhuriyeti nitelikleri bakımından Cumhuriyeti tanımlıyor, Türkiye Cumhuriyeti toplumun huzuru, milli dayanışma ve adalet anlayışı içinde, insan haklarına saygılı Atatürk milliyetçiliğine bağlı başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devletidir. Şimdi çok fazla kullanılan demokratik Türkiye, demokrasi, demokratik olma söz gelimleri ifadeleri beyanları karşısında anayasanın 2. maddesine bakarak Cumhuriyetin şekil olarak tanımından sonra niteliklerinde şöyle bir maddesi çıkıyor ortaya aslında. Diyor ki; Türkiye Cumhuriyeti toplumun huzuru bir madde bu ama nasıl toplum huzuru, demokratik laik sosyal yani alacağız biz bunu toplum huzurunda biz demokratik miyiz, laik miyiz, sosyal miyiz? Diye niteliklerini sıraladığı, milli dayanışma adalet anlayışı içinde olma prensibi insan haklarına saygılı olma hali, Atatürk milliyetçiliğine bağlılığı konusunda biz demokratik, laik ve sosyal hanelerini karelerini tek tek işaretleyip geçeceğiz bunu da denetleyen diyor ki; bir hukuk devleti yani bütün

45

Page 46: T · Web viewJ, Sayın Muzaffer Tekin 25 yıllık sivil hayatımda hiçbir illegal oluşumun içinde yer almadım, diyor, 26.03.2010 141 celse sayfa 13’te doğrudur Muzaffer Tekin

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 09.12.2010 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:169 Sayfa:46

bunları getiriyor laikliği demokratikliği bu nitelikler karşısında değerlendirdikten sonra ancak diyor bir hukuk devleti olarak demokratik, laik ve sosyal olabilirsin diyor. bugün artık anladığımız demokratik olma anlayışı siyasi bir demokratikleşme, içerisine konulan ideolojiler bakımından da ideolojik bir demokratikleşme devleti bu noktaya getirme çabasının var olduğunu görüyoruz. Dolayısıyla burada benim anayasadan yola çıkarak vatandaş olarak ilgili maddelerden bahsederek, haklarımı savunmam ve en son anayasanın bağlayıcı üstünlüğü maddesine bağlı olarak da madde 11, anayasa hükümleri yasama, yürütme ve yargı organlarını idare makamlarını ve diğer kuruluş ve kişileri bağlayan temel hukuk kurallarıdır, kanunlar anayasa aykırı olamaz. Maddesiyle de ben savunmamı tekrar hem usule ilişkin 3 yıl öncesinden başlayan yasal durumu ama yaşatılan mağduriyetin bu ilkeye aykırı olmadığını söylemek zorundayım. Beni gerçekten bağışlamanızı diliyorum Sayın Başkanım ama ve Sayın Heyet hukukçu değilim. Söylemek istediğim şeyler asla hukuk öğretmek ne haddime siz salondaki ve salondaki hakimler ve savcılar açısından hem de buradaki salondaki diğer avukat ve hukukçu sanıklar açısından benim için mümkün değil. Ancak bunları savunma kapsamında söylüyorum ve bunu söylerken de daha önce bu konuda yapmış olduğum taleplerimde asla heyetinizi veya iddia makamındaki Savcılarımızı şahsi sebeplerden dolayı hedef almak değil gerçekten samimi olarak ve hakkım olan ileride yapacağım diğer hukuki mücadelelere ve başvurularıma şimdiden kaynaklık etmesi için açıklamalarım kendimi savunma zemini teşkil etmesi için yapmış olduğum beyanlar. Ceza muhakemeleri hukuku diyor ki; CMK’nun ilkeleri vardır. Bunu yaparken diyor medeni ve siyasi haklar sözleşmesinden diyor, yola çıkmıştır bunları diyor dikkate alır ceza muhakemesi hukuku nedir bunlar? Ceza muhakemesiyle ilgili insan hakları genel olarak 5 grupta topluyor. Eşitlik, hayat hakkı ve kişi dokunulmazlığı, kişi güvenliği, kişi hürriyeti, kamu hayatına katılma hakkı ben 3 yıldır bunlardan mahrum bırakılmış ama bu mahrumiyetimi ortaya koyan sebeplerinde kanunların nasıl tarif edelim onu keyfi uygulanması ya da bir siyasi otoritenin isteği iradesi doğrultusunda uygulanması ya da kanunun yeterince yerine getirilmemesi sonucunda mağduriyetime dönüşmüş bir durum. Hakeza, yine ceza muhakemesi hukuku hukuk devleti ilkesinden bahsediyor ve diyor ki; bir hukuk devleti 3 sütun üzerine inşa edilir. İnsan haklarının gerçekleştirilmesi, adaletin sağlanması, güvenliğin temin edilmesi. Artık Dünya’da güvenlik stratejileri prensipleri giderek değişirken bence bir insanın bireyin vatandaşın bunu hangi kategoride ele alırsak alalım hukuk güvenliğinin de ciddi anlamda ortaya konulması gerekir. Son günlerde çok moda olan ve televizyonların, gazetelerin, siyasilerin çok çok yöneldiği konu Wikileaks denen veya Wikicilik haline dönüşen bu anlamda Wikileaks’ı kuran işleten şahsın bir başka suçtan ifadeye benze… Düzeltiyorum yalan suçlamayla adeta içeri alınması şeklinde bir hukuk güvenliğinin olmadığını Dünya genelinde görüyoruz. Yine ceza muhakemesi hukukunun ilkelerinden insan haklarının gerçekleştirilmesinde adaletin sağlanması önemli bir ilke. Güvenliğin temin edilmesi, aynen şöyle söylüyor insan haklarına bağlı olarak belirlenen alt maddede bir hukuk devletinin varlık sebebi insan haklarına dayalı adil ve güvenli toplumsal bir düzen kurmak ve bunu kesintisiz bir şekilde sürdürmektir. Şeklinde hukuk devletinin aynı zamanda insanın hukuki anlamda da güvenliğini sağlanmasını söylüyor. Yani hukuk polis gücüyle adli kolluk gücüyle benim dışarıda bir gaspçıdan bir saldırgandan korunmamı değil buradaki tanımlar ya da buradaki halimle de benim korunma altımda olması gerektiğini söylüyor yine bir başka ilke insan haysiyetinin korunması dokunulmazlığı ilkesi. Şimdi bütün bunlardan yola çıkıyoruz Sayın Başkanım geldiğim noktada bunların ciddi anlamda şahsım adına tabi diğer sanıklardan farklı değilim onlar içinde geçerli bu. ancak benim tutukluluğumun başladığı ilk günden itibaren bunların aşırı şekilde ihlal edildiğini ben çok rahatlıkla söyleyebilirim. 3. yıl bittiği zaman ki zannediyorum bu ayın 31’i itibariyle tutukluluk süresi konusunda yeni yasal mevzuat gündeme gelecek ve uygulamaya başlayacak. Şimdi tutukluluk sürelerinin ne olduğu, tutukluluğun nasıl olduğu, derslerime çalıştığım zaman karşıma çıkıyor ve hukuku kanunları ehliyetli bir kişi olmadığım halde okurken burada ne kadar haklarımın gasp edildiğini görebiliyorum. Ben benden

46

Page 47: T · Web viewJ, Sayın Muzaffer Tekin 25 yıllık sivil hayatımda hiçbir illegal oluşumun içinde yer almadım, diyor, 26.03.2010 141 celse sayfa 13’te doğrudur Muzaffer Tekin

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 09.12.2010 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:169 Sayfa:47

yasal olmayan şekilde elde edilen delillerin varlığıyla. Ben bir kere gözaltına alınıp Haziran 2007’de yurtdışına çıkma yasağı uygulaması adil tedbiri koyularak serbest bırakılan ancak daha sonra yeni bir şey çıktı iddiasıyla da yeni bir şey çıktığının ne olduğu hala belli olmayan Savcı Zekeriya Öz’ün marifetiyle ve altını çizerek söylüyorum burada bir parantez açıyorum Sayın Sedat Sami Haşıloğlu’yla asla kişisel bir problemim yok ancak Sayın Sedat Sami Haşıloğlu’nun beni tutuklarken dikkat etmesi gereken hususlardan bir tanesi de tutuklarken dikkat etmesi gereken hususlardan bir tanesinin de. Eğer hakkında adli kontrol tedbiri uygulanamıyorsa ki benim için adli kontrol tedbiri uygulanmış. Uygulandığı halde Sayın Haşıloğlu beni tutukladı. Üstelik tutuklama gerekçelerimin içerisine savcının tutuklama istemine gerekçe gösterdiği örgüt üyeliğinin yanı sıra beni halkı silahlı isyana tahrik etmek suçundan da tutukladı. Sadece iddianamede de örgüt üyesi olma suçuyla ben yargılanıyorum burada. Yani Sayın Haşıloğlu’nun benim hakkımdaki halkı isyana tahrik etme suçlaması iddianamede yok, geçerli değil böyle bir suç yok. Ancak Sedat Sami Haşıloğlu’yla ifade verdiğim sırada 10 dakika içerisinde ne fark etti ne gördü, hangi delili ortaya çıkarttı da benim hakkımda 2. bir suçu koydu, üstelik adli kontrol tedbiri uygulanarak benim yurtdışını çıkmam yasaklanmışken bunu da görmezden gelerek tutuklaması ve bu tutukluluğumun 3 yılı bulması bir süre önce Sayın Haşıloğlu hakkında bir talebim olmuştu ya çekilmesi ya da reddi hakim talebimin değerlendirilmesini istemiştim. Mahkemeniz bu konuda karar verdi reddine dedi ancak red sebebiniz Sayın Başkan, içerik açısından değil sürenin geçmiş olması açısından bu demektir ki benim reddi hakim talebim içerik anlamında yanlış değil haklıyım. Ama süreyi geçirdiğim için ki, yine ceza muhakemesi hukukuna baktığımız zaman süre konusunda da katı davranılmaz diye bir öneri var bunu da yazan hukukçular Türkiye Cumhuriyeti Devletinin ittifakla oturup çeşitli zamanlardaki muhakemeler sonucunda, içtihatlar sonucunda elde etmiş oldukları kanaatleri buraya aktararak yazmış oldukları bir kitap buna göre de sürenin geçmiş olması çokta dikkate alınması gerekmez, der. Ben burada ısrarla Sayın Haşıloğlu’nun bu heyetten çekilmesi gitmesinden ziyade benim hakkımdaki ortaya çıkan kanunsuz ve hukuksuz durumu artık 3 yılı yakaladığım şu günlerde ciddi bir mağduriyete dönüştüğünü altını çizmek ve gelecekteki hukuk ve kanunlar nezdinde hakkımı aramanın nüvesini burada oluşturmak. Şimdi kuvvetli suç şüphesi diyorsunuz Sayın Başkan Sayın Heyet, okuyorum kuvvetli suç şüphesinin kuvvetli delilinin olması gerektiğini söylüyor. Yine ceza muhakemesi hukuku hangi kuvvetli suç şüphesi var ki bunun karşılığında da benimle ilgili bir kuvvetli delili olsun? Yok. Yani kuvvetli delili de ortaya koyamıyorsunuz. Üstelik beni, beni birazdan geleceğim benimle ilgili bir dokümanı bilgisayardan edil… Benim bilgisayarlarımdan elde edilmiş bir dokümanı nasıl suç unsuru yaptıklarını anlatacağım. Ama o delili elde eden polis CMK’nun ilgili maddesine göre benden alırken bir kopyasını yedeğini çıkarıp bana vermesi gerekirken vermediğini de bu yolla da o delilin yasak delil olduğunu delil sayılamayacağını bugün görüşemiyoruz. Böyle bir şanssızlığımız var mevcut kanunlar bu kadar geçmişe sahip olma... Uzun bir süre geçmişe sahip olmadıkları için bu konuda oluşmuş ne bir mahkeme kararı ne de bir içtihat yok. Ama bu mahkemenize bu fırsatı vermemeli benim aleyhimde kullanacağınız şekle getirmemeli bu açıklık. Bakacak olsanız o delillerin bilgisayar ve bilgisayar türevi bilgi depolama aygıtlarının hiçbirisinin istememe rağmen bana kopyası verilmemiş. Ve ben ondan 2. defa yargılanıyorum burası yetmiyor bir 2. defa yargılanıyorum. Yasak delille yargılıyorsunuz beni. Şimdi o tarafa geçiyorum ve beyanlarıma da başlayacağım zaten Sayın Başkanım. yalnız önce şunu söylemek istiyorum, elimde bir kitap var Recep Tayyip Erdoğan bir liderin doğuşu, şimdi aslında bugün mahkemenize bir bilgi aktarmak istiyordum, açmış olduğum bir tehdit ve hakaret davasındaki dava dosyasında elime geçen bir telefon kayıtlarının sonucunda dinleme cihazlarını, Türkiye’de satan savunma sanayi ihalelerine giren İstanbul'da hafriyat işlerini takip eden şuan ismini vermiyorum ama şuan milletvekili mi bilmiyorum ama dönemin AKP İstanbul milletvekili bu konularda faaliyet yürüten Bulgar asıllı emekli bir, Bulgar ordusundan emekli bir bayan subayın bilgilerini aktaracaktım. Bu bayan subay

47

Page 48: T · Web viewJ, Sayın Muzaffer Tekin 25 yıllık sivil hayatımda hiçbir illegal oluşumun içinde yer almadım, diyor, 26.03.2010 141 celse sayfa 13’te doğrudur Muzaffer Tekin

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 09.12.2010 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:169 Sayfa:48

tekrar altını çiziyorum dinleme cihazları satan bu konuda da AKP İstanbul milletvekiliyle görüşen bir şahıs. Konum bu olmadığı için bugün ve zamanım olmayacağı için geçiyorum bunu. Şimdi Sayın Başkanım bu Wikileaks belgelerinin Sayın Başbakanla ilgili 8 ayrı hesapla ortaya çıkan haberler doğrultusunda Sayın Başbakanın kendi ifadesi doğrultusunda söylediği; alçak tanımlamasıyla kendisinin bu konuda ne kadar rahatsız olduğunu ortaya koymuştur. Ben o tür kaba tabirler kullanmayacağım burada insanın içinden çok şey geçiyor ama. Şimdi hatırlarsanız şahsımla ilgili bir talepte bulunmuştum; BDDK’dan benimle ilgili bir 100 milyon dolar civarında bir para hesabının olduğu ve müfettişlerin bu konuda araştırma yapmış olduğu ve bu konudaki dilekçeme de şöyle bir gazete haberi eklemiştim. Şimdi bu gazete haberinin yukarıdaki bölümü Milliyet gazetesine ait alt taraftaki de Star gazetesine ait. Milliyet gazetesindeki haber şu; İngiliz The Guardian gazetesi İranlı yetkililerin IMF başkanı Dominique Strauss-Kahn’a mektup yazarak yakın zamanda Türkiye’ye girdiğini ve kendi ülkelerine ait olduğunu iddia ettikleri 18 buçuk milyar dolar civarındaki paranın kaynağının soruşturulması talebinde bulunduğunu bildirdi. Başbakana göre Tanrı’dan diye devam ediyor yazı bu paranın hükümet tarafından ilan edilen ve yurtdışında varlıkları olan yatırımcıların bunları Türkiye’ye ceza ödemeden geri getirebilmelerini sağlayan affın sonucunda gelmiş olabileceği görüşüne yer verilen haberde Başbakan Tayyip Erdoğan bu parayı Tanrı’nın inayetinin bir sonucu olarak açıklar gibi görünüyor ifadesi kullanıldı. Aynı haberin internet çıktısı bu altında Star gazetesinin 14 Eylül 2009 tarihli haberi şöyle; Ergenekon zulaları diplomattan çıktı. Benim şahsıma ait çantada aynen şöyle söylüyor. Ergenekon silahlı terör örgütü iddiasıyla sürdürülen soruşturmanın tutuklu sanıklarından emekli Binbaşı Mehmet Zekeriya Öztürk’ün diplomat marka çantasından içinde çıkan İngilizce banka evraklarının sırrı çözüldü. Evraklar üzerinde yapılan incelemede bunların İsviçre’deki bankalara ait hesap bilgileri olduğu tespit edildi. Toplam değeri 70, 100 milyon dolar civarında olacağı iddia edilen evrakların Ergenekon’un gizli hesapları olup olmadığı araştırılıyor. Ben geldim mahkemenize böyle bir rapor düzenlenmiş midir mahkemenize ulaşmış mıdır ulaşmadıysa bu raporun ilgili kurumdan istenmesi diye talep ettim heyetinizde konuyu talebimi kabul etti. Yazışmalar yapıldı hakkımda böyle bir rapor düzenlenmediği ortaya çıktı. Ben Başbakanın tanımıyla tırnak içerisinde söylüyorum alçak ifadesini kullanmıyorum, bu gazetenin bu haberi devam eden bir davayı etkilemek amacıyla yapımlaş olmasından dolayı hukuk dışı olduğu kadar benim tanımım nakıs yani sıfırın altındadır eksi değerde bir davranıştır olarak yorumluyorum. Ancak Sayın Başbakanın şunu çok iyi bilmesi lazım ki, kendisine yapılmadığı yapılmasını istemediği bir şeyi ne kendisinin ne de kullanmış olduğu yandaş veya kendisine iliştirilmiş medyaya da yaptırmaması gerekir. Buradaki sanıkların sıklıkla ifade ettiği bir tanımlama var, sap döner keser döner bir gün, sap döner hesap döner bir gün keser döner şeklinde bir tanımlama var. Yani bir gün kendisini vuracağını bilmeli Sayın Başkan ve Wikileaks beni kendi ülkemin insanı vuruyor doğrudur çok bilmiyorum bunları tanımlamayı, Başbakanı da yabancı bir insan vuruyor en fazla şunu der düşmanca bir tavır der ama ben düşmanca tavır dediğimiz zaman kendi ülkemin gazetesini düşman ilan etmiş oluyorum. Kendi ülkemin insanını düşman ilan etmiş oluyorum hangisi daha vahım Başbakanın bunu da düşünmesi lazım. Sayın Başkan, şimdi Sayın Başbakanımızı anlatan bir liderimizin doğuşu adlı kitap aynen 14. sayfasında şöyle yazıyor; yıldızı parlıyordu insanlara çok kolay ulaşıyordu, ülkenin sorunlarına ilgisiz kalmıyordu, müesses nizamın alışık olmadığı bir lisanla konuşuyordu. Güneydoğuda olup bitenleri anlamaya çalışıyordu bir il başkanı gibi değil alttan alta memleket meselelerinin üstünden gelmeyi gözüne kestiren bir lider gibi davranıyordu. Sorumluluk almaktan kaçınmıyordu danışmanlarını Kürt sorunuyla ilgili raporlar hazırlatıyor orada yaşayan insanların PKK zulmü kadar devlet zulmüne de maruz kaldığından söz ediyordu. Devleti ırkçı, baskıcı, asimilasyon yanlısı uygulamalardan vazgeçmeye çağırıyordu. Şimdi bahsettiği yıllar 90’lı yıllar ben Güneydoğuda Türk Silahlı Kuvvetlerinin ataması gereği görev yaptım. 281 ve 285 sayılı kanun gücünde kararnamenin vermiş olduğu yetkiye dayanarak, doğal normalde ben piyade subayı olarak bir polis ve jandarma gibi görev yapamam, beni bu göreve

48

Page 49: T · Web viewJ, Sayın Muzaffer Tekin 25 yıllık sivil hayatımda hiçbir illegal oluşumun içinde yer almadım, diyor, 26.03.2010 141 celse sayfa 13’te doğrudur Muzaffer Tekin

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 09.12.2010 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:169 Sayfa:49

gönderen meclisin almış olduğu kararla benim de jandarma ve polis salahiyetine sahip olarak görev yapmam kanun geçici kanun maddeleridir. Bu dönemde Sayın Başbakan bir televizyon kanalında bir resim sergisinde içki içirttirmediği için belediye başkanı olarak kendisine yöneltilen soruya o dönem ben aynı zamanda şehir imamıyım diye cevap veren bir kişilikti. Kitaptaki yazı tanıtım Sayın Başbakanımızı tanıtma devam ediyor ve şöyle diyor; Cumhuriyet elitleri ulus devlet inşası ve modernleşme sürecinde İslam ve Kürt kimliğini fevkalade tehlikeli 2 hasım olarak tanımlayıp dışlarken Tayyip Bey’in inançlı bir Müslüman olarak siyasete katılması vasıfları giderek tebarüz etmeye başlayan müstakbel liderliğinin sistemi huzursuz edecek imalar taşıması bütün bunlar yetmezmiş gibi Kürt sorununa yaklaşımda resmi söylemi dışarıda bırakan tamamen farklı adil ve tarafsız bir dil kullanıyor olması birilerini çileden çıkarmış ve şimdiden önlem almak zorunda bırakılmış olmaz mıydı? Şimdi Sayın Başbakanın ve yakınındaki bazı bakanların ve milletvekillerinin işbirliği içerisinde olduğu ve kendisine yandaş değil iliştirilmiş olan Taraf gazetesinde Apo’yla görüşenler tam yetkili diye kendisinin devlet adına Abdullah Öcalan’la görüştüğünü iddia eden şahıs ki bunlara tekzip yalanlama gelmedi aynen ifadesi şu; geldiğimiz süreçte artık ikide bir çıkıp bebek katili, bölücü başı gibi tanımlamalardan vazgeçmek gerekiyor bu barış sürecinde diyor. Şimdi Sayın Başbakanın bu kitapta anlatılan daha 90’lı yıllardaki Güneydoğu ve Kürt sorunu dediği konulara nasıl yaklaşacağını ve bugün ne şekilde sonuçlanmaya başladığının verilerini görüyoruz. Şimdi Barış ve Demokrasi Partisi 2 gün önce öz savunma güçlerini ilan etti. 418. klasörü açar Abdullah Öcalan’ın görüşme notlarına bakarsanız Sayın heyet, öz savunma güçlerinin kurulmasının talimatını Abdullah Öcalan’ın verdiğini göreceksiniz. Bir, dün Abdullah Öcalan ateşkesi Mart ayına değil Haziran ayına kadar süreceğini bu konudaki söylenenlerin spekülasyon olduğunu bildirdi. Ve dedi ki; Fethullah Gülen Cemaatinin etkisi oldu eylemsizlik Haziran 2010 tarihine uzatıldı diye gazeteler haber geçtiler. Şimdi Abdullah Öcalan’ın burası doğrudan bizim davamızla ilgili Sayın Başkan. Abdullah Öcalan’ın yine 418. klasörden okuyacağım, 12 Temmuz 2006 tarihli görüşme notu aynen şöyle; DTP’nin 2 ay içinde demokratik çözüm planları hazırlamasını ve hükümete sunmasını demokratik çözüm ve barış süreci gelişmezse genel bir tutum almalarını herkesin ona göre hazırlık yapmasını, burasına lütfen dikkat edin bu özel savaş kliğinin çözümsüzlüğü dayatan politikalarına hizmet eden grubun çok ilginç bir oluşum olduğunu bütün milliyetçilerin ve solcuların birleştiğini hatta bunu biraz buradaki sanıklardan birinin ismini kullanıyor şahsında olduğunu oysa bunların ne solculukları soluculuk ne de sağcılıkları sağcılık ne komünistlikleri komünistlik ne de İslamcılıkları İslamcılık olduğunu diye mahkemenize 418. klasörde sunulan Abdullah Öcalan’ın görüşme notları bölümü sayfa 189’da daha Danıştay saldırısından yaklaşık 2 ay sonra Abdullah Öcalan bu tespiti yapıyor. Şimdi size 27 Nisan muhtırası denilen tarihten 10 veya 14 gün önce 16.04.2007 tarihli yani 16 Nisan 2007 tarihli herkül.org internet sitesinde yayınlanan Amerika’da yaşamaya devam eden Fethullah Gülen'in bir röportajından bir bölüm okuyacağım, aynen şöyle diyor; dolayısıyla o günlerde bu millete kastedenler belliydi, aşikardı. Fakat bir dönemden sonra saldırılar içerden gelmeye başladı, nur müellifinin yaklaşımıyla eskiden tehlikeler hariçten gelirdi, onun için mukavemet kolaydı, şimdi tehlike içeriden geliyor, kurt gövdenin içinde içine girdi. Şimdi mukavemet güçleşti, korkarım ki cemiyetin bünyesi buna dayanamaz. Çünkü, düşmanı sevmez can damarını koparan kanını için en büyük hasmını dost zanneder. Evet, artık Türk milleti diyen, vatan, ülke, ülkü, bayrak sözlerini dilinden hiç düşürmeyen ve hatta din iman Kuran diye milletin önüne kuyular kazıyorlar ruh kökünden bahsederken milletin kökünü kesiyorlar ve toplumu ruhsuzlaştırarak, kalpsizleştirerek kimseye sezdirmeden en sinsi planlarını uygulayabiliyorlar. Şimdi bu konuda o tarihlerde gazetem.net internet sitesinde yazan iliştirilmiş Taraf gazetesinin yazara Ahmet Altan’ın yazısını okuyorum Sayın Başkanım. Bu ordunun bölünmesi ve ciddi bir iç savaş anlamına gelir. İkincisi, Cumhuriyet tarihinde hiç rastlanmamış başka bir ihtimalin ortaya çıkması ordu hep silahlarını solculara, demokratlara, Kürtlere, Alevilere doğrulttu. Bunlar azınlıkta olan gruplar ama bu kez darbe olursa silahlar Sünni dindarlara dönecek. Yani orduyu

49

Page 50: T · Web viewJ, Sayın Muzaffer Tekin 25 yıllık sivil hayatımda hiçbir illegal oluşumun içinde yer almadım, diyor, 26.03.2010 141 celse sayfa 13’te doğrudur Muzaffer Tekin

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 09.12.2010 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:169 Sayfa:50

oluşturan neferlerin ailelerine, annelerine, babalarına, kardeşlerine, amcaoğullarına, arkadaşlarına neferler diğer darbelerde olduğu gibi cuntacı generallerin emirlerini dinleyecekler mi? Şasadışı bir hareketin bir parçası olup silahlarını ailelerine çevirecekler mi? Bu Ahmet Altan’ın o günkü yazısı bu yazıyı da 27.05.2007 tarihinde hangi muhtıra önce verildi diyerek hem herkül.org’da Fethullah Gülen'in hem de Ahmet Altan’ın yazısını alarak konu yaptığım köşe yazımdan aktardım. Ahmet Altan sonra devam ediyor tarih 22.05.2008 daha iddianame elinizde değil Sayın heyet. Sayın Zekeriya Öz, iddianameyi oluşturuyor 22.05.2008 Taraf gazetesi yayında yani orada yazıyor cübbeli darbe diyor Ahmet Altan. Şimdi ordu bitti yargıyı tanımlıyor; bizim yargı sistemi kendini parçalıyor ben güçlüyüm ve saygı değerim diye dün Yargıtay bir hukuk kurumundan ziyade bir askeri kuruma yakışacak tonda bir muhtıra yayınladı üslubu, hedefi ve amacıyla evrensel hukukun neredeyse bütün kriterlerini çiğneyen bir Yargıtay, mantık ölçülerini kaybetmiş olmalı. Bizim yargıçlar sanıyorlar ki o süslü cübbelerini giydikleri zaman üstlerine kendilerini hukuktan yasadan koruyacak bir zırh geçirmiş oluyorlar. Ahmet Altan’ın benzer bir konuda bir yazısı daha var 24.05.2008 yine Taraf gazetesi planlı bir operasyon diyor, ülke tehlikeli bir durumla karşı karşıya Yargıtay’ın muhtırasının amacını daha o muhtırayı okur okumaz anlamıştık ama bunun sadece Yargıtay’a ait bir çıkış olduğunu sanmıştık. Ardından Danıştay dünde üniversiteler arası kurul gelince tabloyu daha net görebildik. Türkiye’nin Dünya’ya açılmasına evrensel hukuk kurallarını uygulamasına barış ve huzur içinde yaşamasına Avrupa Birliğine üye olmasına sorunlarını akılla çözülmesine karşı olan güçler planlı bir operasyon başlatmışlar, diyerek yine bu kez de bir yargı darbesinin nasıl olacağından bahsediyor. Şimdi Sayın Başkanım Yargıtay, bu yazılardan sonra siz iddianameyi kabul ettiniz ve yargılama başladı iddianamenin 754. sayfasında 7 Mart 2006 tarihinde yayınlanan ve başlığı çete ve terör örgütü olan köşe yazımı Sayın savcımız iddianamenin bu sayfasına koymuş ve şöyle demiş benim yazımdan bahsediyorum şuan. Eğer böyle ise çeteleşme eğilimi bu kadar çoksa birileri oturup bunun nedenini araştırsın insanlar neden bu kadar eğilimliler çok değil 80, 85 yıl öncesine kadar çeteler ve çetecilik bugünkü Cumhuriyetin temelini atmada olumlu anlamda söz sahibi olmuştu. Ve şunu da hatırlatalım ki Atatürk’te zamanında gerekirse çeteci olurum demişti diyorum ben köşe yazımda. Sayın Savcı ve buradaki huzurdaki diğer iki savcımızın da imzası olan bir iddianame sayfası bu, aynen şöyle devam ediyorlar yazımla ilgili olarak ifadelerinin paralellik arz ettiği kurtuluş savaşımız sırasında oluşan olağanüstü hallerde uygulanan yol ve yöntemlerle perdeleme amacıyla atıfta bulunduğu değerlendirilmektedir. Bunu okumamın sebebi biraz sonra size 2 tane daha köşe yazısı okuyacağım ve çok yeni çok canlı bir olayla nasıl bir ilişki olduğunu göreceksiniz. Ancak bu sayfada devam etmek istiyorum Sayın heyet; altındaki bir diğer yazı benim bilgi haber bilgi notu başlığıyla 11 Aralık 2005 tarihli bir Word belgesi söz konusu belge incelendiğinde MİT Müsteşarı Emre Taner’in bir göreve atanmasıyla AKP hükümetiyle yakın ilişkiye girdiği şeklinde ve Emre Taner’in Kuzey Irak'a Barzani’yle görüşmesinin TSK’yı rahatsız ettiği yönünde bir yazı bilgi notu var. Şimdi bu ikincisi bir haber bilgi notu daha 8 Ocak 2006 Word belgesi o da şu; Cüneyt Zapsu Florida Tampa’da ABD askeri komuta merkezinin bulunduğu Mektil hava üssüne son 2 ay içerisinde 3 kez gittiği ABD lehinde birtakım çalışmaların yapılmasının kararlaştırıldığı bir başka toplantıda ise hükümete iletilmek üzere kapalı zarf içerisinde diğer istek ve talepler verildiği şeklinde devam eden bir yazı. Şimdi 2. yazıyla ilgili bir bölüm okuyacağım Sayın o dönemin düzeltiyorum 2009’da Başbakan Yardımcısı Ali Babacan’ın MİT Müsteşarı Emre Taner’in Irak’a gidişiyle ilgili yazımı karşılık. 4 Eylül 2010’da Güneri Civaoğlu aynen şöyle demiş; dönemin TBMM Başkanı Bülent Arınç keyif içindeki iktidarın neşesini kaçırılan neşesini kaçıran nitelikli çoğunluk sağlanmadığından teskere geçmemiş sayılır açıklamasını yaptı. Hesaplar altüst oldu ABD Türkiye’nin yeni iktidarına ve tezkereye destek vermediği için askere buz kesti oysa AKP’li bakan Babacan Amerikalılarla Türkiye’ye üzerinden Irak’a giriş karşılığı para pazarlıklarını yapmıştı. Bu Sayın Güneri Civaoğlu’nun köşesinde 4 Eylül 2010 tarihindeki yazısı çok yeni. Şimdi 8 Kasım 2009’da Başbakan Yardımcısı Ali Babacan şöyle

50

Page 51: T · Web viewJ, Sayın Muzaffer Tekin 25 yıllık sivil hayatımda hiçbir illegal oluşumun içinde yer almadım, diyor, 26.03.2010 141 celse sayfa 13’te doğrudur Muzaffer Tekin

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 09.12.2010 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:169 Sayfa:51

diyor; G20 bakanlar kurulu toplantısı için İngiltere’ye giderken; Dağlıca’nın ardından PKK’ya karşı sınır ötesi harekat için her şeyi göze almıştık 2007’deki Dağlıca baskını sonrası yeni stratejiyi geliştirdik. Emre Beyi Kuzey Irak'a göndermemiz o tarihe rastlar ben de 2003’teki savaştan sonra Kuzey Irak'a giden ilk bakan oldum her şeyi göze almıştık Beyazsaray’da gerçekleşen Bush, Erdoğan görüşmesi öncesi telefon görüşmesi olmuştur. Biz sınır ötesi operasyon yapacağız yardımcı olacak mısınız denildi diye bizzat kendisinin beyanı bulunmaktadır. Kimin, Sayın Ali Babacan’ın. Şimdi Sayın Başkanım, bu konularla ilgili ki Cüneyt Zapsu’nun Florida hava Tampa’daki bilgi notunu da burada bir dip not olarak düşelim. Bir AKP’li milletvekilinin şahsıma aktardığı nottur bu, şimdi bütün bu 3 yazıyla ilgili olarak Sayın Savcıların da imzasının bulunduğu bölümü okuyorum şimdi hakkımdaki, hakkımdaki vargıyı açıklıyorum. Mehmet Zekeriya Öztürk’ün Ergenekon terör örgütü adına istihbari faaliyetlerde bulunduğu siyasi iktidar ve TSK arasında bir çatışma ortamının oluşturulması için dezenformasyon amaçlı fişleme mahiyetinde bilgiler toplayarak kaos ortamı ve darbe zemini hazırladığı anlaşılmaktadır. Sizin kabul ettiğiniz iddianame yani Sayın Savcıların üçünün de ittifakla imza ettikleri hakkımdaki iddia bu. Şimdi 80’lerin başında bir film izlemiştim, Amerika Birleşik Devletlerinde geçiyor ve Profesör Darcınski diye bir profesör var. Profesör Darcınski kendisine gelen bir haber ve telefon sonucunda bir telefona gidiyor birisini arıyor aynen şöyle söylüyordu o zaman. Ormanlar güzeldir karanlık ve serin diyor ve bu telefonda bu konuşmayı duyan kişi gidiyor Amerika’da eylem yapıyor. Şimdi 1 Kasım 2010 tarihinde Taksim’de bomba patladı. Gazete emir nereden diye başlık attı ve aynen de eylem emri Roj TV’den diye arkasından da haber yayınlandı. Şimdi Sayın Başkanım, eylem mesajı Roj TV üzerinden yollandı tekrar, nasıl anladılar bunu bilmiyorum ama eylem mesajının Sayın Savcıların bu iddianameyi hazırlarken yola çıkmış oldukları mantık hala geçerliyse ve sizin de heyetinizin de bunu kabul şekli. Sayın Üye Sedat Sami Haşıloğlu’nun da bunlardan dolayı beni tutuklamasındaki mantık geçerliyse size Taraf gazetesinin 28 Ekim 2010 Tarihli yani Taksim’de bomba patlamadan 3 gün önceki Orhan Miroğlu’nun, Musa Anter’in yeğeni Orhan Miroğlu’nun bir köşe yazısını okuyorum. Profesör Darcınski örneğine benziyor mu acaba hep beraber soralım. PKK, KCK liderlerinden Turan Kalkan yakınlarında anef, yakınlarda ANF’ye verdiği söyleşi de bu değişmez gerçeklik içinde kürt özgürlüğünden ve demokrasisinden yana olmanın ve hatta herkesin konuşma ve yaşama hakkının neye bağlı olduğunu ifade ederken bu gerçeği gerilla üslubuyla bir kez daha hatırlatıyor. Unutmamak gerekir ki bu Turan Kalkan’ın bizatihi ifadesiymiş. Unutmamak gerekir ki, ölçü zindandaki ve dağdaki direniştir. Bu herkes için geçerlidir. Sadece dışta kalan bazıları için değil hareketimiz tarafında top… etrafında toplanan ben kürt özgürlüğünden ve demokrasisinden, demokrasisinden yanayım diyen herkes için geçerlidir. Eğer öyleysen o zaman zindanda kahramanlıklar olurken dağda da kahramanlıklar olur. Binlerce insan kahramanca direniş içinde şehit düşerken sen ne yapıyordun? Ne kadar katkı sundun buna. Herkesin konuşma hakkı da yaşama hakkı da buna göredir. Kimse ölçüyü şaşırmamalı, kaybetmemeli. Özgürlük hareketimiz yaşıyor yok olmamıştır diye devam eden bir Turan Kalkan yazısını aslında bu bir talimat Turan Kalkan’ın kendi sitesinden yayınladığı. Bunu 28 Kasım 2007’de Orhan Miroğlu Taraf gazetesinde yayınladı. Daha sonra ortalık ayağa kaldırıldı. Abdullah Öcalan Orhan Miroğlu’nu tehdit ediyor falan diye asla öyle bir şey yok. Şuradaki suç unsurunu bugüne kadar görmedi savcılıkların hiçbirisi. Bunu perdelemek için. Şimdi ikinci bir yazı okuyacağım aynı gazeteden. 5 Kasım 2010 eylemden 4 gün sonra. Yasemin Çongar PKK’daki kırılma. Aynen şunu söylüyor kimin mayasının asitli kimin bazının sağlam olduğunu anlaşılması yakındır artık. Tekrar ediyorum burayı lütfen istirham ediyorum. Kimin mayasının asitli kimin mayasının asitli olduğuna bakarken kimin bazının sağlam olduğunun anlaşılması yakındır artık. Asit baz ilişkisi turnusol kağıdı aklınıza geliyor değil mi? Sayın Heyet ben size söyleyim. Taksim saldırısı TAK’ın emri. Baz aslında kimyasal bir madde değil, burada kullanılan baz kim biliyor musunuz TAK’ın basın sözcüsü Doğan Baz o da açıklama yapıyor. Ve gazete haberi aynen şöyle. TAK’ın basın sözcüsü Doğan Baz adına yapılan açıklamada

51

Page 52: T · Web viewJ, Sayın Muzaffer Tekin 25 yıllık sivil hayatımda hiçbir illegal oluşumun içinde yer almadım, diyor, 26.03.2010 141 celse sayfa 13’te doğrudur Muzaffer Tekin

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 09.12.2010 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:169 Sayfa:52

saldırının intikam eylemi olduğu belirtilirken canlı bomba Vedat Acar’ın 2005’de örgüte katıldığı diye devam ediyor. Yani kimin mayasında asidi ararken Sayın Yasemin Çongar kimin bazının sağlam olduğu diye acaba TAK’a mesaj veriyor olabilir mi? Profesör Darcınski 2 olarak Orhan Miroğlu’ndan sonra? Şimdi beni burada tutuklayan. Beni burada 3 yıldır tutan Sayın heyetinize bu iddianameyi hazırlayan Sayın savcılara şunları hatırlatmadan sormadan geçmemin imkan ve ihtimali yoktur. Neden? Çok açık burada başından beri bizim nasıl PKK terör örgütüyle ilişkilendirildiğimiz, nasıl yasak delillerle tutulduğumuz, nasıl doğru olmayan suçlamalarla suçlanmaya devam edildiğimiz ve bunların ne olduğunu bilmediğimiz anlatılırken. Bunu da anlatmadan geçemeyecektim. Şimdi 14.08.2009 ABD’den kürt açılımı yorumu. Bir gazete haberi. Henry Berkey Amerika’da bahsediyor diyor ki Henry Berkey, anayasa mahkemesinin aslında bağımsız bir kurum değil çok ideolojik bir kurumdur. Ve genelde ABD’nin yaptıklarına karşı tutum alıyor. Bu nedenle reformlar parlamento da geçerse de Anayasa Mahkemesince reddedilebileceği düşünülebilir yorumunu yapıyor. Ve alt tarafta aynen şöyle söylüyor. Şimdi yargıyı Anayasa Mahkemesinden başlayarak tepe taklak eden bu konuşmanın ardından. Ordu nihayet PKK’yla savaşı, savaşı kazanamayacağını anladı diyor. Sayın Başkan, çok duyulmuş konuşulmuştur CIA haritaları kürt bölgesi kürdistan falan diye ama şu elimdeki harita Amerika Teksas üniversitesinin (1-2 kelime anlaşılamadı) adına kayıtlı haritaları. Şimdi Amerika kürt bölgesini şöyle işaretlerken Suriye bölgesinde kalan haritanın kısmında da şöyle bir kare çiziyor. Bu karede ne var biliyor musunuz? Damaskus der bu karenin içerisinde Türkiye’nin barajlar bölgesinin küçültülmüş halini görürsünüz. O barajlar bölgesi Amerika Birleşik Devletleri Teksas üniversitesinin bu haritasına göre açık internette bulabilirsiniz bu haritaları. Zannediyorum 97 yanılmıyorsam 97 numaralı jpeg harita olacak. Amerika’nın işareti sınırlarını çizdiği kürt inhabited area dediği yani kürt yayılma bölgesi dediği bölgede kalan bizim Türkiye’nin elektrik enerjisinin büyük bölümünü coğrafyada saklayan harita. Şimdi öz savunma güçlerini de kuruyorlar. Demokratik konfederalizm ilan ediyorlar. Demokratik özerklik ilan ediyorlar. Artık yavaş yavaş şu haritalarda bütün geldiğimiz nokta dikkat edilirse Türk milletine eğer bölünme olunacaksa, eğer bölünme olacaksa bölünmenin sınırlarını bugünden itibaren konuşmasının da bir alternatif olarak ihtimal olduğunu ortaya koymak lazım. Sınırların içerisinde Türkiye Cumhuriyeti, Cumhuriyet Türkiye’sinin demokrat Türkiye değil veya demokrat devletin değil. Hukuk devleti altında demokrat olan, laik olan, sosyal olan Türkiye Cumhuriyeti devletinin sınırları içerisinde Amerika’nın kürt bölgesinde gösterdiği bölgenin bizim sınırlarımız içerisinde kalıp kalmamasını tartışması gerekmektedir artık. Zira önümüzdeki günlerde enerji dağıtım ihalelerinden sonra enerji üretim ihaleleri başlayacak. 8, 10 milyarları bulan enerji dağıtım ihalelerinden sonra barajlar özelleştirilmeye satılmaya başlanacak. Taleplerime geçiyorum Sayın Başkanım müsaadenizle. 25.11.2010 tarihinde Sayın Başkanım cezaevindeyken benimle beraber 6 sanığa daha göndermiş olduğunuz bir CD var. Banka hesaplarında yer alan telefon numaralarına ilişkin tertiba… irtibat tespit raporudur diyor. Benim bu CD içerisinde bana gönderilen bu CD içerisinde bana ait banka hesap numarası da telefon kaydı da yok. Durumun konunun mahkemenizce tekrar düzeltilmesini talep ediyorum. Çünkü başka bir sanığın adı var sehven zannediyorum benim adım yazılmış. Yazılı olarak vereceğim bunların hepsini. Sayın heyet bir başka talebim şu, davanın tutuksuz sanıklarından Saipir Debzlelvitze’nin yaklaşık 1 yılı aşkın süredir heyetinizce almış olduğu karar aynı zamanda savcılık mütalaası yakalanmasının beklenmesine şeklinde karar çıkıyor. Saipir Debzlelvitze gizli tanık olma ihtimali olan bir kişi daha önceki beyanlarımda bunu söyledim. Şahsın CMK 247. madde gereği 15 günlük sürenin de geçtiği 2A maddesi gereği 15 günlük sürenin de geçtiği dolayısıyla CMK 247/1 ve CMK 247/2/b maddeleri gereği şahıs hakkında kaçak olduğu yönünde karar verilmesini talep ediyorum. Birde mahkemenizin daha önceki ara kararda şahsın parmak izi ve hakkındaki dosyaların istenmesini talep etmiştiniz. Heyetinize bugüne kadar bu konuda ulaşan bir bilgi yok. Bunun da tekrar yazılmasını talep ediyorum. Bir diğer talebim Sayın Başkanım daha önce de burada bir önceki oturumda beyan

52

Page 53: T · Web viewJ, Sayın Muzaffer Tekin 25 yıllık sivil hayatımda hiçbir illegal oluşumun içinde yer almadım, diyor, 26.03.2010 141 celse sayfa 13’te doğrudur Muzaffer Tekin

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 09.12.2010 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:169 Sayfa:53

etmiştim. Hem Adem Taşdemir ile ilgili talebimde gelen cevabi yazılarda soruşturmanın 2008/1756 sayı ile yürütülen ve gizlilik teşkil ettiği ve bu soruşturma kapsamında Adem Taşdemir’in cep telefonlarının takip edildiği söylenmişti. Aynı zamanda Danıştay davasıyla ilgili olarak 9 numaralı gizli tanığın beyanlarının yine savcılıkla gelen 05.11.2008 Zekeriya Öz imzalı yazıda, diğer anlatımları halen görülmekte olan 2008/1756 soruşturma çerçevesi olduğundan ekte sunulamamıştır denmektedir. Anladığım kadarıyla 2008/1756 soruşturma. Pardon. Mahkemenizce görülen Albay Dursun Çiçek’inde yargılandığı 2010/106 nolu davaya dönüşmüş durumda. Ben Adem Taşdemir’in varsa orada ifadesi ve Osman Yıldırım’ın düzeltiyorum gizli tanık 9’un orda bize verilmeyen DVD çözümü varsa tarafıma verilmesi. Yine bir başka beyanım şu daha önce hatırlarsınız Sayın heyet ben 2. ve 3. Ergenekon davaları duruşmaları diye bildirilen davalara katılmak istemiştim reddedilmişti. Ancak bu 2. Ergenekon davası olarak anılan duruşmada Tuncay Özkan’ın Adil Serdar Saçan ile yapmış olduğu bir telefon görüşmesi var burada adım geçiyor. Benden başka diğer sanıkların da adı geçiyor. 28.01.2008 tarihli 0007797 numaralı bir tapeye dayanarak savunma yapmış Tuncay Özkan. Orda Adil Serdar Saçan’ın şöyle bir beyanı var telefon konuşmasında. Ne kadar geçerli bilmiyorum. Kuvvetli suç şüphesi olduğu ve adeta gıyaben bu davada yargılandığımı düşündüğüm için bunu da dile getirmek zorundayım. Ergenekon diye bir örgüt var. Evet, o tarihlerde o doğuda PKK ile mücadele eden o tarihler yok mu? O tarihlerdeki faili meçhul cinayetler cartlar curtlar yok mu evet öyle bir örgüt daha sonra bu Susurlukçular gibi sapıttılar. Kendi şeylerine düştüler diyor. Yani hakkımdaki gizli tanık İlk Adım’da beyanları da dikkate alınırsa bu konudaki hassasiyetimin göz önünde bulundurularak 2, 3 ve mahkemenizce görülen Ergenekon türevi davalarda gerek tanıkların ifadeleri sırasında gerek heyetinizin soruları gerekse savcılığın soruları sırasında veya bir belgede, belgede adım geçiyorsa bu duruşma tutanaklarla belgelerin tarafıma verilmesini talep ediyorum. Bir diğer talebim Sayın Başkanım, meclis Türkiye Büyük Millet Meclisine duruşma tutanakları 1987 yılına ait 17 Mart 1987, 77. gizli oturum ve 17 Temmuz 1987 tarihli 123. gizli oturumların tutanakların istenmesini talep etmiştim kabul etmiştiniz. 17.03.2010 tarihinde meclisin ilgili kurumundan genel sekreterlikten imzalı bir yazı geldi. Bunlar yasal süreci açıklanmasını engel teşkil etmediği halde genel kurul kararı olmadığı için mahkemenize gönderilmediği yönünde bir cevap geldi. Ancak burada da devam eden ve tutuklu olan insanların yargılandığı bir dava var. Tekrar meclise bu konuda tutuklu işi olarak bildirilerek aciliyetine binaen yazılmasını talep ediyorum. O tutanakların istenmesini talep ediyorum Sayın Başkanım Sayın heyet. Bir başka talebim müteaddit defalar Sayın Başkanım, ben benimle ilgili hale, halen savcılıkta ve emniyet genel müdürlüğün… Şey İstanbul emniyet müdürlüğünde benden elde edilen CD ve bilgisayar türevi depolama aygıtlarının incelemesinin devam edip edilmediğinin sorulmasını talep etmiştim. Bu yönde bir cevap gelmedi. Aynı zamanda benden elde edildiği belirtilen tespit edilen bilgisayar ve türevi bir depolama aygıtlarının birer kopyasının tarafıma verilmesini talep etmiştim savunma yapamıyorum bakın inanın savunma yapamıyorum. Az önce okuduğum iddianamenin çete terör örgütü vesair yazım ve Cüneyt Zapsu’nun Florida Tampa’daki konusuyla ilgili iddianame sayfası benim bilgisayarlarımdan yazılmış bunlar. Savcı bunu iddia ediyor ama ben bunun üzerine savunma yapamıyorum. Dolayısıyla benden elde edilen bilgisayar ve türevi depolama aygıtlarının birer kopyasının tarafıma ivedi verilmesini arz ediyorum. Bir diğer talebim Sayın Başkan, Sayın heyet, iddianame ekinde bulunan Ergenekon terör örgütü şemasının diğer iddianamelerde 2 ve 3. iddianamelerde olup olmadığını sormuştunuz. Bir sonraki tarihlerde 4 ve 5 nolu iddianamelerde de olup olmadığının sorulması yönünde iddianamelerin istenmesine karar verdiniz. Bu gelen iddianamelerde heyetinizin tespit etmiş olduğu devam ettirilen bir örgüt şeması veya aynı şekilde bir örgüt şeması olup olmadığının açıklanmasını ve söz konusu iddianamelerin tarafıma verilmesini talep ediyorum. Bir talebim artık az önce okuduğum Adil Serdar Saçan, Tuncay Özkan telefon görüşmesi de davanın gittiği yer ülkenin genel durumunu da dikkate alarak mahkemenizin Genelkurmaya Başkanlığa yazı yazarak şahsımın 281 ve 285 sayılı kanun

53

Page 54: T · Web viewJ, Sayın Muzaffer Tekin 25 yıllık sivil hayatımda hiçbir illegal oluşumun içinde yer almadım, diyor, 26.03.2010 141 celse sayfa 13’te doğrudur Muzaffer Tekin

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 09.12.2010 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:169 Sayfa:54

gücünde kararname gereği atama görerek olağanüstü hal bölgesinde terörle mücadele kapsamında görev yapıp yapmadığımın sorulmasını talep ediyorum. Sayın Başkan bir talebim daha var. Sayın Başkan bir talebim daha var o talebim de şu, müteaddit defalar mahkemenize 2008 yılından itibaren başlayarak ve iddianamenin içeriğinde ve ekinde ve şemada PKK terör örgütünü kullandığı yönettiği şeklinde bir ifadenin bulunmasından dolayı PKK terör örgütünün yöneticileriyle ilgili isimler de vererek Kandil’deki yöneticileri Avrupa kanadındaki yöneticilerinin de ismini vererek bunlarla ilgili devam eden bir mahkeme olup olmadığını sormuştum. Müteaddit defalar her defasında mahkemeniz bunları reddetti. Ancak geçen günlerde basında çıkan bir haberde zannediyorum Urfa’daydı PKK ana davası olarak bilinen ana davanın ve yüz yetmiş 170 sanıklı zannediyorum 170’di. 170 sanıklı davanın zaman aşımı nedeniyle düştüğü bildirildi. Şimdi PKK ana davası düşecek Abdullah Öcalan bunları konuşacak ortada PKK terör örgütü kalmayacak iş KCK’ya dönüşecek bir de burada Ergenekon olacak. Her şey Ergenekon’un altına süpürülecek bu vicdanen de kabul edilmeyeceği gibi hukuken de kabul edilmeyecek bir durum. Ben bu zaman aşımıyla sonlandırılan davanın adalet bakanlığından bir kopyasının mahkemenizce istenmesini talep ediyorum. Dinlediğiniz için çok teşekkür ediyorum saygılarımla.”

Sanık Erhan Timuroğlu söz istedi verildi:”Sayın Başkanım bende yaklaşık 5 yıldır cezaevindeyim. Neden yattığımı da bilmemekteyim. Ben bu gazeteye eylem yapan ben değilim. Danıştay’ı basan da ben değilim. Yarın bu İsmail çıktığı zaman insanlar buna sorduğu zaman sen niye yattın deseler bu diyecek ben Cumhuriyeti bombaladım. Tekin’e sorsalar Tekin’de aynısını diyecek. Osman’a sorsalar Osman diyecek ben hem Cumhuriyeti bombalattırdım hem de Ergenekon terör örgütünü çökerttim. Alparslan’a sorsalar diyecek ki ben hem Danıştay’ı bastım hem de Cumhuriyet gazetesini bombalatan benim. Bana sorsalar hiçbir cevap veremem. Diyeceğim beleşten 5 yıldır cezaevinde yatıyorum. Sebebi ise bir tane Osman Yıldırım’ı tanıdım. Sayıp sevdiğim bir insandı selam verdiğim için bundan dolayı kalktı kendisini kurtarmak için önce Ankara duruşmalarında Cumhuriyeti gazetesine yönelik bombaların azmettiricisi beni gösterdi. Daha sonra Ergenekon terör örgütü ortaya çıktıktan sonra yok dedi kardeşim o değildir dedi. Ergenekon terör örgütü bana talimat verdi bu gazeteyi bombalattıran benim Erhan’ın burada hiçbir ilgi ve alakası yok ama Erhan muhtemelen Danıştay ile irtibatlı olabilir. Yani Ergenekon’un adamı olabilir. Bu ne şimdi? Yok şimdi ben oteldeydim benim hiçbir şekilden yemin billah olsun ben bu Danıştay ile ilgili hiçbir bilgiye sahip değildim. Danıştay’ın ne olduğunu da ben hiç bilmiyorum ve defalarca size bunu söyledim. Ben otelde yatıyordum, otel kayıtları filan hepsi sizde mevcut biliyorsunuz, benim otelde kaldığımı. Tekin zavallısı yaklaşık 5 yıldır dünende gene yatıyordu. Hiçbir şeyi yoktu. Bu adam pimini bile çekmedi. Bu adam tahliye oldu, şimdi o adamın arkasından adam eleştiriyor. Biliyorum, sizde bu eleştirilerinden dolayı bu tepkilerden dolayı. Biliyorum tepkiler size sökmez, ama olur ya insanın içinden geçmiyor değil. Bundan dolayı sizi de eleştirirlerse tepki verirler diye bizi tahliye edemiyorsunuz. Sizde biliyorsunuz, bizim bu cezanın suçunu fazlasıyla çektiğimizi. Ben Danıştay’ı vurmadım. Danıştay’la bir ilgi alakamda yok. Danıştay’ın ne olduğunu da bilmiyorum. Bombaları getirende ben değilim, silahları verende ben değilim, azmettirende ben değilim, uygula, uygulayanda ben değilim. Yani doğrusunu söylemek gerekirse hiçbir şey yapan ben değilim ama en ağır cezayı çeken benim. Tahliyemi istiyorum.”

Sanık İsmail Yıldız söz istedi verildi:”Şimdi Sayın Başkanım ifadeye başlarken, ilk ifademi verirken ben demiştim ki burada sağınızda Recep Tayyip Erdoğan otururken burada bizi yargılayamazsınız demiştim. Ve 2, 3, 6, 7 Aralık günkü konuşmalarımda da AKPYÖ terör örgütünden bahsetmiştim. Danıştay’daki saldırıyı bahsetmiştim ve ortada yeni bir durum vardır. Burada başbakanın yöneticisi olduğu bir örgütten bahsedilmektedir. Cumhurbaşkanın yöneticisi olduğu bir örgütten bahsedilmektedir. Ben SESAR Araştırma Merkezinin başkanıyım. Araştırmadan, incelemeden enine boyuna bunların teyidini ve sağlamasını yapmadan konuşmam Sayın Başkanım bunlar önemli cümleler. Şimdi ortada yeni bir durum vardır. Ve Danıştay cinayeti ile ilgili yeni gelişmeler vardır. Bundan sonra bu davanın muhatabı Yargıtay Cumhuriyet

54

Page 55: T · Web viewJ, Sayın Muzaffer Tekin 25 yıllık sivil hayatımda hiçbir illegal oluşumun içinde yer almadım, diyor, 26.03.2010 141 celse sayfa 13’te doğrudur Muzaffer Tekin

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 09.12.2010 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:169 Sayfa:55

Başsavcılığıdır. Artık Danıştay ile ilgili ortaya çıkan yeni durumdan itibaren davanın bundan sonraki aşamasını Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının yapması gerekir. Çünkü iktidar partisi, iktidardaki partinin mensupları en üst düzey yöneticileri ve Başbakanın, Cumhurbaşkanının bir terör örgütünün yöneticisi olduğu iddiası vardır. İddianın da ötesinde bunun delilleri vardır Sayın Başkanım. Şimdi dolayısıyla şurada iktidar partisini yargılayacak bir gücünüz yok. Yetkinizde yok. Anayasal ve diğer yasalar açısından. O zaman mutlaka bu dosyanın Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilmesi gerekir. Ben artık bu davanın sanığı değilim çünkü ben bu örgütü ihbar ediyorum. Diyorum ki bu örgüt budur. Ben bunu yeni yapmıyorum Sayın Başkanım. Ben Danıştay cinayeti işlendiğinde o hakim şehit edildiğinde dedim ki bu cinayeti Tayyip Özel Örgütü işlemiştir. Ben ifademi verdim Sayın Başkanım. Heyetiniz bana sormadı iddia makamı bana sormadı siz bu iddiayı neye dayanarak, bu yazıyı neye dayanarak yazdınız diye. Halbuki Danıştay cinayetini araştıracaktı ve aydınlatacaktı. Sayın Başkanım, bir iktidar partisiyle ilgili çok ciddi iddialar varsa artık muhatap Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığınındır. Bu çok önemli bir konu. Artık şunu söyleyemeyiz biz bu davada gerçekleri ortaya çıkaracağız. Sayın Başkanım Danıştay başkanının ifadesi alınmadan, Danıştay’daki çalışanların ifadeleri alınmadan, Danıştay’la ilgili çok kapsamlı bir ifadenin dışında güvenlik soruşturması yapılmadan. Devletin temel yapısıyla ilgili birtakım ihbarların ve bu konuda gelmiş devlete birtakım raporların analizi yapılamadan bu davanın burada yürümesi mümkün değil artık Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının. O gün Danıştay başkanının yaptığı açıklamalar var bunlar çok önemli açıklamalar. Çünkü Danıştay hükümeti idare açıdan denetleyen bir mekanizma. Ve hepimiz biliyoruz ki hükümet Danıştay’dan çok şikayetçi. En başından beri. Bunu da müteaddit defalar dile getirdiler. Bütün bunlardan sonra kalkıp burada bu davayı yürütmeniz artık mümkün değil. Neden mümkün değil? Sayın Başbakan dedi ki; biz burada özel bir mahkeme kurduk. Yani sizi de kendi örgütünün bir modülü olarak, bir parçası olarak gösterdi. Heyetiniz o zaman dedi ki bu bizim dışımızda söylenilmiş bir sözdür. Peki Sayın Başkanım, söyleyen Başbakan. Yani bu sokaktaki birisi tarafından söylenilmiş olsaydı sizin dışınız da ki bir söz olabilirdi. Benim tarafımdan söylenilmiş olsaydı yani dışarıdaki birisi tarafından söylenilmiş bir söz olabilirdi ama ülkenin başbakanı böyle bir şey söylüyorsa burada yasamayla yürütmenin birleştirilmesi ve kalıcı bir diktatörlükten bahsedilebilir. Böyle bir durumda artık bu dava Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının davası olur. Bir başka husus Sayın Başkanım; şimdi orada özel bir mahkeme kurduk. Niçin özel bir mahkeme kurdunuz? Bu sorunun cevabı yok Sayın Başkanım. Peki bu özel mahkemeyi Ankara’da da kurabilirdiniz niçin İstanbul’da kurdunuz. O zaman bir tane hususa bakmak gerekiyor Sayın Başkanım. Recep Tayyip Erdoğan, Mustafa Levent Göktaş, Ali Fuat Yılmazer arasındaki bağlantıları araştırmak gerekiyor. Eğer bu bağlantılar araştırılırsa 1993 yılından itibaren hatta 1992’den itibaren Türkiye’deki faili kalmış birçok, faili meçhul kalmış bir çok cinayet aydınlatılacak. Uğur Mumcu’nun cinayeti, Ahmet Taner Kışla’nın cinayeti ondan sonra Madımak yangını ve Başbağlar katliamı aydınlatılacak Sayın Başkanım. Buradaki bütün proje devleti ele geçirme projesinin bir ürünüdür. Bu terör olayları hepsinin arkasında devleti ele geçirme bütünüyle ele geçirme ve kalıcı bir diktatörlüğü tesis etme projesidir. Ben buna yakinen şahit oldum. Yakinen şahit olduğum içinde SESAR’ın tüm yazılarında yazdım Sayın Başkanım. Naip Hakiminizden isteyebilirsiniz oradaki yazıları tekrar gözden geçirebilirsiniz. Ben bunu 2004 yılından beri devletime ihbar ettim. Dolayısıyla şuandan itibaren ben o terör örgütün tanığıyım Sayın Başkanım. Mustafa Levent Göktaş araştırıldığında, Mustafa Levent Göktaş’ın Melih Gökçek’le, Recep Tayyip Erdoğan’la, Cemil Çiçek’le, Abdullah Gül’le, Bülent Arınç’la ilişkileri araştırıldığında bu terör örgütünü bulacaksınız. Burada en önemli isimlerden birisi Ali Fuat Yılmazer, bir diğeri Mustafa Levent Göktaş bir diğeri de Recep Tayyip Erdoğan’dır. Sayın Başkanım benim hiçbir kimseyle kişisel husumetim olmaz. Ben hayatımda kavga etmiş birisi değilim. Benim üzerime çok gelindi ama ben hiçbir kimseye hücum etmedim şuana kadar. Dolayısıyla bu en başından söylediğim gi…, söylediğim gibi bizim gelecekteki nesillerimizin

55

Page 56: T · Web viewJ, Sayın Muzaffer Tekin 25 yıllık sivil hayatımda hiçbir illegal oluşumun içinde yer almadım, diyor, 26.03.2010 141 celse sayfa 13’te doğrudur Muzaffer Tekin

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 09.12.2010 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:169 Sayfa:56

mücadelesidir. Ben yarın çocuğumun hürriyet içerisinde yaşamasının mücadelesini veriyorum. Bunun için ölürüm Sayın Başkanım. Kurtuluş Savaşında atalarımın şehit olduğu gibi bugünde şehit olurum Sayın Başkanım çok önemli bir husustur bu. Size dedim en başından, bu çok büyük bir savaş dedim aklınızın almayacağı kadar büyük bir savaş. Öncelikle rejime yönelik bir savaş var. Rejim mutlaka yıkılmalı Atatürk’ün kurduğu pislik diye nitelendirdikleri bu Türkiye Cumhuriyeti Devletini yıkıp yerine yeni bir devlet hukuku kurmayı değil, parçalamayı dağıtan bir zihniyetle karşı karşıyayız. Ben bunu ihbar ediyorum. Yeni ihbar etmiyorum ben bunu. Sizin burada bugün Doğu Perinçek’in dinlettiği bantta başta olmaz üzere 3 milyar dolardan bahsediliyor. Çok büyük bir para. Bunun bir üst yazıyla Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına özel kuryeyle göndermeniz gerekir Sayın Başkanım. Bunlar Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının konuları. Burada buradaki sanıkların çoğuyla ilgili bir tane suç delili ortaya çıkmadı. Fakat Recep Tayyip Erdoğan’la, Abdullah Gül’le, Bülent Arınç’la ve AKP’lilerin çoğuyla Adalet Bakanıyla ilgili suç delilleri çıktı. Bakın burada Doğu Perinçek yine bir dosyadan bahsetti. Uzun uzun oradaki telefon konuşmalarının analizini yaptı. Anayasal suçtur bu. Sabit suçtur. Bir tane öyle suç getirin Sayın Başkanım benim için. Şimdi yine çok önemli bir olgu Sayın Başkanım, önümde bir tane kağıt duruyor. Sizin mahkemenizin verdiği bir ara karar. En son sayfasını açıyorum, diyorsunuz ki, karardan bir örneğin ilgililere tebliğine ben ilgili oluyorum. Karardan bir örneğinin ilgililerine tebliğine. Bir ara karar alıyorsunuz, diyorsunuz ki bu kararın ilgillere tebliğine diyorsunuz ordaki cümlede şurada. Hemen hemen tüm ara kararlarınızda bu cümle var. Şimdi ben size dedim ki ben bir analistim yani kelimelerle uğraşıyorum anlamla uğraşıyorum. Burada ben şüpheli değilim, zanlı da değilim. Başka bir hukuki tanımlamada yok yani siz beni aslında ilk duruşmada beraat ettirmişsiniz. Buradaki sanıklarda beraat ettirmişsiniz ilk duruşmada. Çünkü şüpheliye tebliğine demiyorsunuz, zanlıya tebliğine demiyorsunuz. Üzerimizde ki bütün şüpheleri üzerimizden alıyorsunuz ve bizi bir nevi beraat ettirmiş oluyorsunuz. Burada hukuki bir terim yok, dolayısıyla cezaevine yazı yazmadığınız için biz şuanda beraat etmemiş yada tahliye edilmemiş oluyoruz. Sayın Başkanım bir başka husus, bakın 170 küsur celsedir burada konuşuyoruz. Yargılama yapıyorsunuz 170 küsur celsedir. Ve 170 küsur celsedir siz şüpheden istifade ediyorsunuz. Biz o şüpheden istifade etmiyoruz. Yasa çok açık hem Anayasa hem diğer yasalar çok açık. Şüpheden sanık istifade eder diyor. Acaba şuanda ben mi sanığım siz mi sanıksınız? 170 küsur danışma, celsedir buradaki şüpheden siz istifade ediyorsanız burada çok büyük bir sorun vardır. Ve Dünya’nın hiçbir ülkesinde 170 küsur celsedir ortaya çıkarılamamış bir suç olamaz Sayın Başkanım. Ve 170 küsur celsedir ortaya konulamamış bir delil olamaz. Ben silahlı, halkı hükümete karşı silahlı isyana teşvik etmişim. Nerde, nerede, niçin, ne zaman, kiminle? Cevabı yok. Sayın Başkanım gizli belgelerden bahsediliyor, kiminle nerde, ne şekilde temin ettiğime ilişkin ortada bir veri yok. Yani yüklenilen suçlarla ilgili ortaya 170 celsedir bir delil konulamamış. Ama ben 170 celsedir en başından beri bu hükümetin Türkiye Cumhuriyeti Devletini yıkmaya yönelik merkezin ta başında olduğunu söylüyorum. Ben bunu gözlerimle gördüm, kulaklarımla duydum. Sizin en başından beri benim ifademi bir üst yazıyla Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına iletmeniz gerekirdi. Ve en başından itibaren bu ek delil klasörlerindeki verileri gördüğünüz anda burada bu sanıkların yani sanık oldukları iddia edilen yada şüpheli olduğu iddia edilen kişilerin değil de hükümetin bizatihi somut delillerle suçlandığını hükümete bildirmeniz, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına bildirmeniz gerekirdi. Çok ağır baskıların olduğunu gördük. Bakın, şuanda Başbakan hem burada savcı hem sizin yerinizde hakimdir. Siz bu şartlar altında bize ne söylerseniz söyleyin biz burada adaletin tecelli ettiğini söyleyemez Sayın Başkanım. Nasıl söyleyeceğiz? Diyor ki, biz orada özel bir mahkeme kurduk. Diyor ki yasamayla yürütmeyi birleştirdik. Yürütmeyle yargıyı birleştirdik. Size emir veriyor yürütmenin size emir verme yetkisi yok. Anayasa açık. Hiçbir şey söyleyemez. Peki yürütmenin başı nasıl burada gelip de sizinle ilgili bir hüküm verebiliyor. Siz nasıl diyeceksiniz biz Recep Tayyip Erdoğan adına hüküm vermedik diye? Deme imkanınız yok artık Sayın Başkanım. İkrar ettiniz bir nevi. Ve iddia

56

Page 57: T · Web viewJ, Sayın Muzaffer Tekin 25 yıllık sivil hayatımda hiçbir illegal oluşumun içinde yer almadım, diyor, 26.03.2010 141 celse sayfa 13’te doğrudur Muzaffer Tekin

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 09.12.2010 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:169 Sayfa:57

makamının yerine oturdu birde sizin yerinize oturdu. Ben sizi görmüyorum buraya geldiğimde. Kalktığımda söz aldığımda sizi görmüyorum Recep Tayyip Erdoğan’ı AKP Hükümetini görüyorum. Tablo bu. Ben bu tabloyu defalarca size izah ettim. Dedim ki burada bir dikta girişimi var, ben bunun şahidiyim. Danışmanlık hizmeti verdim, konuştum. AKP’li millet vekilleri bana geldi ben onlara gittim. Ve AKP Genel Merkezini ziyaret ettim defalarca. Açın isteğin ordan gizli kamera kayıtlarını. Ziyaretçi kamera kayıtlarını. Şuandan itibaren benim buradaki ifadelerimi Sayın Başkanım Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına bir üst yazı ile kurye ilerek, kurye ile gönderilmesini istiyorum. Bunlar çok önemli ifadeler. Ben bir terör örgütünün tanığıyım. AKP’ye AKPYÖ terör örgütün bu çok ciddi bir suç. İkincisi bu terör örgütün bağı olduğu kulenin de tanığıyım Sayın Başkanım. Ben sizi burada izah ettim bunu. Onun dışında bir terör örgütü daha var çıkacak. Onu da orada anlatacağım. Diyeceksiniz ki bize anlat. Sayın Başkanım bu Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının görevidir artık. Çünkü iktidardaki siyasi parti bir terör örgütü kurmuş ve Türkiye Cumhuriyetini yavaş yavaş ele geçirmeye çalışmaktadır. Ve Türkiye Cumhuriyetinin kurumları içerisinde etnik ve mezhepsel bir çatışma yaratmaya çalışmaktadır. Türkiye Cumhuriyeti Devleti yıkılmaktadır. Bunu en başından beri söylüyoruz burada. Eğer bütün sanıklar burada el birliği ile bunu söylüyorsa orda da ek delil klasörlerinde bizi suçlayacak 1 tane somut delil bulunmuyorsa ama hükümetin çok somut delileri varsa suçlu olduğuna ilişkin, somut belgeler varsa ve bunlarda resim belgeyse ve soğuk damgalı belgelerse, artık sizin burada bu davayı bir saniye bile yürütmemeniz gerekiyor Sayın Başkanım. Bir üst yazı yazıp dosyayı Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına iletmenizi ben kendim talep ediyorum kendi adıma. Sayın Başkanım ben çok uzun konuşabilirim, çok uzun konuşmayacağım. Ama az önce dediğim gibi Dünya’nın tanıdığı birisiyim ben. Yani üst düzey diplomatların Dünya’nın üst düzey istihbaratçılarına ve üst düzey politikacılarının tanıdığı birisiyim. Bilirler ki İsmail Yıldız ezbere konuşmaz o SESAR’ın başkanıdır. Çünkü Ankara’nın nabzını tutar. Ben yine burada dedim ki ben bu devletin hafızasıyım. Bu cinayetlerin faillerini biliyorum Sayın Başkanım. Nasıl işlendiğini ve nerde saklandıklarını biliyorum ve bu Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının görevidir. Uğur Mumcu’nun katili başta olmak üzere hepsini biliyoruz, Necip Hablemitoğlu’nu. Şimdi yapılacak iş şudur Sayın Başkanım, heyetiniz diyecek ki bir ara kararla ben bu dosyayı Ankara Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına gönderiyorum. Sebep, 1. sebep demek ki Danıştay’la ilgili orada eksik soruşturma yapılmış Ankara’da. Ankara’daki normal bir mahkeme artık o Danıştay davasıyla ilgili soruşturmanın eksiklerini kapatamaz Sayın Başkanım. Bu çok büyük bir davadır. Çok adi bir vakada değildir. Her ne kadar Devlet Güvenlik Mahkemesi statüsünü kaybetmemiş de olsanız, Ağır Ceza Mahkemesi statüsünü kazanmış da olsanız mahkemenizin yapısı bu araştırmayı yapacak nitelikte değildir. Gördük burada, yazdığınız yazılara cevaplar gelmedi Sayın Başkanım. Siz Başbakana cevap veremediniz. İddia makamı Başbakana cevap veremedi. Bu ancak Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının yapabileceği bir iştir. Çünkü muhatap Cumhurbaşkanıdır, muhatap Başbakandır ve iktidar partisidir Sayın Başkanım. Bu şartlar altında sizin artık burada bizi yargılama girişimini, yargılama girişimini de değil, kalıcı diktatörlüğün bir vasıtası haline gelmeyi bırakmanızda fayda var Sayın Başkanım. Ben bunu sizlerin zatıalileri için herhangi bir şey söylemiyorum, heyetinize bugüne kadar hiç bir şey söylemedim, iddia makamına da bir şey söylemedim. Ama ilk gün burada bir şey söyledim ifademi verirken bu iddianameyi hazırlayabilmek için bir çok bilim dalını çok iyi bilmek gerekiyor dedim. Maalesef olmadı, yapamadık. Şimdi burada ben nerdeyse 43, 44 aydır yatıyorum Sayın Başkanım. Önüme bir tane ek delil gelmedi. Gelemezde. Çünkü o bahsettim, Dünya’nın üst düzey diplomatları, diğer ülkelerin, bizimkilerin, istihbaratçıları, politikaları bilir ki SESAR böyle bir işin içerisinde olmaz. Yazdığım yazılarda açıktır. SESAR’ın sitesinde vardır Sayın Başkanım. Şimdi bu şartlar altında üretilmiş delilleri geçtim Sayın Başkanım. Bir sürü bağlantı üretebilirsiniz, bende üretirim buradan yazıp da. Ama somut bilgiler var. O somut bilgilerimi Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına benim

57

Page 58: T · Web viewJ, Sayın Muzaffer Tekin 25 yıllık sivil hayatımda hiçbir illegal oluşumun içinde yer almadım, diyor, 26.03.2010 141 celse sayfa 13’te doğrudur Muzaffer Tekin

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 09.12.2010 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:169 Sayfa:58

söylemem gerekiyor. Ve Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının beni dinlemesi gerekiyor Sayın Başkanım. Ben beraaten tahliyemi talep ediyorum.”

Sanık Doğu Perinçek söz istedi verildi:”Efendim bugün tutanağa geçen yazılmış olan mahkeme tarafından yazılara gelen cevaplardan biri Milli İstihbarat Teşkilat’ından bir sayfalık bir cevap. Daha çok burada Alparslan Arslan’ın kimlik bilgilerine yer vermiş Mili İstihbarat Teşkilatı. 2 tane özelliği olan bilgi var. Biri aynen şöyle deniyor cevabi yazısında Mili İstihbarat Teşkilatının. 26 Mayıs 2006 tarihi itibariyle İşçi Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek tarafından yapılan basın açıklamasında adı geçen ve ekibinin yani Alparslan Arslan ve ekibinin MOSSAD tarafından Bulgaristan’da eğitildiği iddialarına yer verildiği. Alparslan Arslanlar hakkında basında A4 sayfasıyla binlerce sayfa tutacak bilgi yayınlandı Türkiye’de. Bu binlerce sayfa içerisinden Mili İstihbarat Teşkilatı bir tek bunu ciddiye almış ve buraya koymuş. Ciddiye almış. Neden? Çünkü, İşçi Partisi ve İşçi Partisi bu tür bilgileri incelemeden, araştırmadan ve bilginin kaynağına eğer bu bilgide bir yanlışlık varsa sizi de sergileriz, sizin kurumunuzu da sergileriz diye ve bu sözler alınmadan bir bilgi açıklamaz. Bunu dikkatinize sunuyorum. Bulgaristan, savcılık makamı da bununla ilgilenmişti, bununla ilgili sorular sormuştu. Aynı zamanda bazı yazılar yazılarak araştırılmasını istemişti. Bu önemli bir ipucu. İkinci özelliği olan bilgi, Temmuz 2007 ayı itibariyle Danıştay eylemini Bulgaristan’da bulunan bir albayın ziyaretinin akabinde gerçekleştirildiği yönünde duyumlar alındı. Bahse konu hususların 24 Temmuz 2007 tarih ve 35 sayılı notta Başbakanlık ve İçişleri Bakanlığına intikal ettirildi. Yani istihbarat olarak 2 tane bilgiye yer vermiş bu kağıt yazı, ikisi de Bulgaristan ilişkisi. Bunlar bizim bu konuda yani ben bunlar kesin doğrudur, yüzde 100 doğrudur diye bir şey söylemiyorum ama bunların ciddi bilgiler olduğu Mili İstihbarat Teşkilatı’nın yazısı tarafından da doğrulanmış bulunmakta yani onlarda ciddiye almışlar. Bunu mahkemenize arz ediyorum. Dikkatinizi çekiyorum.”

Sanık Güler Kömürcü Öztürk söz istedi verildi:”Bugün size 6 sayfalık bir yazışmamı sundum. İddianameye cevaplar dosyasına konmak üzere. Onunla ilgili ek bir bilgiyi paylaşmak istiyorum. Orda göreceğiniz üzere ben Washington merkezli Open Sor Center’a gönderdiğim, hukuki hakkımın saklı tutulduğunu, itiraz hakkımdaki Gaydof Ergenekon, Ergenekon Rehberi isimli raporda şahsımla ilgili bilgilerin doğru olmadığını, düzeltilme yapılmadığı takdirde hukuki haklarımı kullanacağımı ve gerekli tekzibin yapılmasını istediğimi belirtiyorum. O kurum yani yazışma yaptığınız benim itiraz ettiğim, şikayetçi olduğum Open Sor Center Amerikan Ulusal İstihbarat Merkezine bağlı çalışmaktadır. Dolayısıyla bu yazışmaları bu çerçeveyle değerlendirmenizi rica ediyorum. Ve savunma dosyasına ilave edilmesini. Teşekkür ederim.”

Daha önceki ara kararları gereği yazılan yazılara yeni gelen cevaplar okundu. Mahkeme Başkanı:”30.03.2010 tarihli oturumun 2010/212 değişik iş sayılı kararının 17

nolu ara kararı gereği resen TİB’den istenen görüşme dökümlerinin gönderildiği. 07.05.2010 tarihli oturumun 2010/299 değişik iş sayılı kararının 7 nolu ara kararı gereği resen MİT Müsteşarlığından istenen bilgilerin gönderildiği. 28.05.2010 tarihli oturumun 2010/364 değişik iş sayılı kararının 16 nolu ara kararı gereği resen İçişleri Bakanlığı Emniyet Genel Müdürlüğünden araç tanıtım kartıyla ilgili ekspertiz raporunun gönderildiği. 16.06.2010 tarihli oturumun 2010/409 değişik iş sayılı kararının 19 nolu ara kararı gereği resen Türk Telekom’dan istenen kayıt bilgilerinin gönderildiği. 28.08.2010 tarihli oturumun 7-H nolu ara kararı gereği Sanık Hayrettin Ertekin’de ele geçen tarihi eser olduğu bildirilen eşyalarla ilgili bilirkişi raporun gönderildiği. 01.10.2010 tarihli oturumun 2010/670 değişik iş sayılı kararının 10 nolu ara kararı gereği Sanık Kemal Kerinçsiz’in talebiyle ilgili olarak İstanbul Emniyet Müdürlüğünden gelen cevabi yazıda şube müdürlüklerince, ki Organize Suçlar Şube Müdürlünden yazı geliyor. Şube müdürlüğümüzce haklarında işlem yapılan şüpheli şahıslarla ilgili bugüne kadar gönderilmeyen bir delil bulunmamakla birlikte gizli tanık Poyraz’ın 03.08.2008 günü alınan ifadesinde ki konular ve İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığının ilgi b sayılı talimatıyla şube müdürlüğümüze gönderilen 2004/1914 sayılı soruşturma kapsamında Sedat Peker ve terör suçu örgütü üyelerine

58

Page 59: T · Web viewJ, Sayın Muzaffer Tekin 25 yıllık sivil hayatımda hiçbir illegal oluşumun içinde yer almadım, diyor, 26.03.2010 141 celse sayfa 13’te doğrudur Muzaffer Tekin

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 09.12.2010 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:169 Sayfa:59

görüşmelerine ilişkin ses kayıtlarının incelenmesinin devam ettiği bunlar tamamlandıktan sonra Cumhuriyet Başsavcılığına bilgi verileceğinin bildirildiği. 27.10.2010 tarihli oturumun değişik iş 2010/710 değişik iş sayılı kararının 24 nolu ara kararı gereği resen Vodafone’den istenen kayıtların gönderildiği. 27.10.2010 tarihli oturumun 2010/712 değişik iş sayılı kararının 2 ve 4-b nolu ara kararları gereği resen TİB’den istenen görüşme dökümlerinin gönderildiği. 27.10.2010 tarihli oturumun 2010/712 değişik iş sayılı kararının 22-g nolu ara kararı gereği Sanık Erkut Ersoy’un talebiyle ilgili olarak Düzce İl Emniyet Müdürlüğünden arama esnasında herhangi bir görüntü kaydının yapılmadığının bildirildiği anlaşıldı.”

Salonda söz almadan konuşanlar oldu kim olduğu anlaşılmadı:”(Sayın Başkanım Ankara’ya gedecekler var).”

Sanık İsmail Yıldız müdafii Av. Dursun Yatsıkaya söz istedi verildi:”Sayın Başkanım, söyleyeceklerime geçmeden önce duruşma safahatı içerisinde buraya her geldi…gelip Ankara’ya döndüğümde başıma gelen olayları sizlerle paylaşmak istiyorum. Ve duruşmada yaptığım bir konuşmada biz avukatlar bu duruşmada üzerimizde ki baskı nedeniyle savunmaktan zorlanıyoruz. Çünkü bizde buraya ne zaman geleceğiz endişesini taşıyoruz dediğimde tebessüm etmiştiniz. Bunu söylediğim duruşmadan sonra Ankara’da büromda yaşadım bir olayı kayıtlara geçmesi açısından açıklamayı doğru buluyorum. İsminin Ahmet Kaplan olduğunu ki kod isim kullandığını sanıyorum, bir emniyet istihbarat yetkilisinin güya bir dava bahanesiyle büroma gelip büromda bilgisayarımdan 36 emniyet müdürünün, il emniyet müdürünün özlük dosyasıyla ilgili bir çıktı almak istemesini fark etmem üzerine kendisine sordu ne yapmamaya çalıştığını sorduğumda. Lazım olabileceğini bizim beni kastederek işime yarayabileceğini düşünerek bana bunu getirdiğini ifade ettiğinde bende kendisine dedim ki ben bunların amiri değilim, bakanı değilim, benim nasıl işime yarayabilir dediğimde, olsun dedi ben size de bırakayım yinede bulunsun. Bunun üzerine telefonu arayıp büromdaki 7 bilgisayarın tüm hard disklerini değiştirdikten sonra bu vatandaşı bir daha o gün bu gündür bir daha görmedim etrafımda. Buraya gelip yine müvekkilimin yapmış olduğu ve her ne hikmetse müvekkilime yönelik olarak soruşturmayı yürüten iddia makamı ve Sayın heyetinizin dikkate almadığı hususlarla ilgili olarak Ankara’ya döndüğümde sabah saat 9’da telefonum çaldı. Kahvaltıdayız çocuklarımla beraber. Bir arkadaşım abi televizyon, TRT1 kanalında seninle ilgili bir ifşaat var lütfen televizyonu açar mısın dedi yetişemedik. Sonra oğlumun bilgisayarda yaptığı bir program çerçevesinde o haberi bilgisayar ortamında izlediğimizde Sayın Bülent Arınç hakkında suikast girişimde bulunan ve bununla ilgili tahkikat soruşturması yapan mahkeme heyetinden üyeye gönderilen bir tehdit mektubuyla ilgili mermiyle alakalı gönderen şahsın baş isminin baş harfleri M. C imiş. Ki benim büromda ismi M ile başlayan soyadı Ç ile başlayan 15 kişinin vekaleti mevcut. Bu şahısla ilgili irtibatlı olduğum ve bu şahsının da telefonun müvekkilim İsmail Yıldız’ın telefon rehberinde kayıtlı olduğu dolayısıyla bu eyleminde burada tutuklu bulunan şahısların üyesi olduğu iddia edilen sözde örgütün faaliyeti çerçevesinde değerlendirilmesi gerektiğini anlatıyor. Gün boyunca 24 saat boyunca bu döndü kanallarda. İsim veriyorum işte Kanal 24, Star Gazetesi efendime söyleyeyim, STV vesaire kanallarda döndüğünü duydum daha sonra. Ve bunun üzerine eşim ve çocuklarımı alarak aynı gün terörle mücadele şube müdürlüğüne gittim. Dedim ki kendimi ihbar ediyorum. Böyle bir eylem var ise, böyle bir girişim var ise büromun ve evimin aranmasını savcılığa lütfen bildirin. İlgili savcılık arama kararını mahkemeden çıkartsın evimden çıktım bakın dedim, büroma da gitmedim. Onun üzerine buna ihtiyaç duymadıklarını beyan ettiler. Ertesi gün soruşturma savcısına gittim, soruşturma savcısı dedi ki sizinle alakalı bir husus yok. Onun için dedi şuanda size ihtiyaç duymuyoruz. Şimdi bugünkü konuşmadan sonra başıma ne geleceğini Ankara’ya nasıl döneceğimi merak ettiğim için anlatıyorum bunu size. Sayın Başkanım sözlerimi bu davanın başında aslında bizim açımızdan ve müvekkilim açısından biz sözün bittiğine inanıyoruz. Savunma olarak ta öyle. Çünkü ilk celsede söylediğimiz birkaç cümleyi zatıalilerinize ve iddia makamında oturan Sayın meslektaşlarımıza hatırlatmak istiyoruz. Demiştik ki bu

59

Page 60: T · Web viewJ, Sayın Muzaffer Tekin 25 yıllık sivil hayatımda hiçbir illegal oluşumun içinde yer almadım, diyor, 26.03.2010 141 celse sayfa 13’te doğrudur Muzaffer Tekin

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 09.12.2010 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:169 Sayfa:60

davanın savcısı var iken size ihtiyaç olamaz. Ve müvekkilimin ifadesinden sonra iddia makamında oturan Sayın meslektaşım müvekkilime şöyle bir tanımlamada bulunmuş idi lütfen hatırlayınız. İsmail Yıldız Türk Silahlı Kuvvetlerinin stratejilerini belirleyen adam. Bu iddiayla sorguya alındı İsmail Yıldız. Ve biz buna itiraz etmiş idik demiştik ki, eğer öyleyse kuvvet komutanları ve Sayın Genelkurmay Başkanı istifa etsin baş buradaysa ayaklara ihtiyaç demiştik. Savunma olarak. Zabıtlarda mevcut. Ve Sayın iddia makamında oturan meslektaşlarımız Amerikan Büyükelçi görevlileriyle büronuzda görüştüğünüzü sormuştu sorgusunda İsmail Yıldız’a. Ne görüştünüz dediğinde İsmail Yıldız o görüşmeyi anlatırsam buradan kalkamazsınız demişti. Lütfen hatırlayınız. Şimdi Wikileaks belgeleri açıklanıyor ve İsmail Yıldız’ın burada Amerikan Büyükelçiliği ve Amerikan görevlilerinin hükümetle görüşebilmeleri için izin ve fırsat aradıklarını anlatıyor bu belgeler doğru mu yalan mı bilemem? Ama müvekkilim olmasından gurur duyduğum İsmail Yıldız’ın huzurda söylediği ifadelerin ve iddiaların hiçbirisi araştırılmıyor ve üstelik müvekkilime meczup muamelesi yapılıyor. Sayın Başkanım ben İsmail Yıldız’ı görev yaptığım siyasi partideki görevim nedeniyle merhum genel başkanıma danışmanlık yapması sırasında tanıdım. Bende uyandırdığı intibah şuydu hayatımda gördüğüm en zeki insan. Sonra hukuk meselelerinde avukatlığını üstlendim ve bugünde vekili sıfatıyla huzurunuzdayım. Bana İsmail Yıldız’ı anlatın derseniz kendisine hayranlık duyduğum bir insan. Niye biliyor musunuz? Bugüne kadar yapmış olduğu hiçbir analiz, hiçbir değerlendirme boş ve afaki çıkmadı. Söylediği hiçbir cümle düşünülmeden, tartmadan, konuşmadan, çıkmadı. Ve daha sonra Ankara’da süreç içerisinde ki bu süreç başlamamıştı. Bir görüşme esnasında kabinede görev almış silahlı kuvvetler bünyesinde görev almış 3, 5 kişilik bir kişinin İsmail Yıldız’ın değerlendirmesiyle ilgili yaptığı bir değerlendirmede onunla ilgili şu tespiti yaptıklarına bu kulak şahit oldu. Dünyanın en nitelikli lengüistik uzmanı yani dil bilimci, yani kavramlarla oynayabilen, kelimelerle oynayabilen, sağ derken aslında sağ demek istemeyip de kulağının arkasını göstermek isteyen ve bu yetenekte Dünya’nın en yetenekli elemanlarından bir tanesi olduğunu söylediler. Onların yalancısıyım. Sayın Başkan İsmail Yıldız bir analist. İstihbaratçı değil. Bakın, bir analist. Sizde bir analistsiniz. Bende bir analistim. Hukuk eğitimiyle ilgilenenlerin tamamına yakını aslında analistir. Çünkü analitik mantıkla konuşur, analitik mantıkla değerlerdir. Sonuç neden ilişkisini kurar hüküm verirsiniz. Ama İsmail Yıldız’ın bir farkı var. İsmail Yıldız sonuca ulaşmak için analiz yapmaz. Sonucun yaratacağı yeni başlangıçlar üzerine analiz yapar. E şimdi İsmail Yıldız’la ilgili olarak bugüne kadar lütfen hatırlayın Amerikan Büyükelçisiyle görüştüğünü ne Amerikan Büyükelçiliği yalanladı, ne hükümet kanadından bu konuda tekbir haber bile gelmedi. Sayın Başbakana brifing verdiğini, ne AKP kanadı yalanladı, ne AKP parti olarak tüzel kişilik olarak yalanladı. Biz safahat içerisinde müvekkilimizin yakalanması, el konulması ve tutukluğuna gerekçe oluşturan belgelerde kanun gereğince hukuksuz el konulduğunun bizzat dosyadaki deliller çerçevesinde ortaya koyduk. Avukatsız arama, avukatsız delil yaratma. Şimdi bunların karşısında müvekkilimin ekonomik durumuyla, aile durumuyla alakalı Vakit Gazetesinde bir yazı çıktı. Sayın Serdar Erseven kaleme almış. Evet ailesi perişan. Bayramda bizdelerdi olaylı acite etmek için söylemiyorum çünkü tahliye talebinde falan bulunmayacağım. Ama insanların ruhunu öldürmeye karar verdiyseniz, önce sorgulaması gerekilen bu kararı verenlerdir. 4 yıla yakındır tutuklu bulunan bir insanın bedeni ölmüş ne fayda ruhunu öldürüyorsunuz. 15 yaşında Ayşe bana döndü Dursun Amca biliyor musun dedi bunu söylerken tane tane akıtıyor bu çocuk, babamın bir daha buraya geleceğine inanmıyorum dedi. O 2 yaşına gelmiş Arda. Baba lafını duyduğunda ablasının boğazına sarılıyor baba diye. Bir terör örgütü iddiası var. Müvekkilimin terör örgütüyle alakalı bir görevi olduğu iddiası var. Ama buna ilişkin olarak ne klasörlerde, ne telefon tapelerinde, ne resimlerde, ne kayıtlarda bir şey yok. Ve müvekkilim diyor ki Danıştay saldırısıyla ilgili bilgi sahibiyim. Rahmetli Mumcu’yla ilgili bilgi sahibiyim. Bunu ihbar ediyorum diyor. Mahkemenizde tek bir karar yok. Bu ilk defada söylenen bir şey değil. Burada yine lütfen hatırlayınız zatıalinizle ilgili olarak heyet nasıl diye Sayın Buzoğlu’na sormuştum o da Sayın Başkan, tarafsızlık

60

Page 61: T · Web viewJ, Sayın Muzaffer Tekin 25 yıllık sivil hayatımda hiçbir illegal oluşumun içinde yer almadım, diyor, 26.03.2010 141 celse sayfa 13’te doğrudur Muzaffer Tekin

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 09.12.2010 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:169 Sayfa:61

konusunda taviz vermiyor demişti ve siz bize teşekkür etmişsiniz, ettiniz. Tarafsızlığımızla ilgili teşekküre ihtiyaç yok demiştiniz. Şimdi 4 yıl boyunca bunca yıllık hakimsiniz bunca mahkemeye çıktınız, duruşma yaptınız, karar verdiniz. Acaba bu dava kadar tarafsızlığınızın sorgulandığı bir süreç yaşadınız mı Allah aşkına? Bunu düşünün ve sizden istirham ediyorum bu duruşma salonundaki kamera kayıtlarını şöyle bir analizciye analiz ettirin. Görüntü analistlerini yüz analizlerini, mimik analizlerini bir yaptırın, kimin yalan kimin doğru söylediğini Türkiye’nin istihbarat servisleri bu konuda analistleri var, vücut dili uzmanları var. Yaptırın. Zatıalilerinizde yaptırın. İddia makamında oturan Sayın meslektaşımda yaptırın. Avukatları da yaptırın sanıkları da yaptırın. Ama Türkiye’de özellik bu davada bunlara ihtiyaç duymaya gerek yok. Niye? Çünkü bu davanın hükmü başından verildi zaten. Bu dava kurgulanırken hüküm orda verilmiş. Birileri suçludur değildir bilmiyoruz ama öyle bir çorbaya döndü ki bu dava hukuk adına söylenen hiçbir şeyin kıymeti yok. Ne Ceza Muhakemeleri Usulü işliyor, ne Ceza Kanun hükümleri işliyor, nede hukukun genel hükümleri bu davada işlemiyor. Anlattı sanıklardan bir tanesi. 1 tanığı bekliyoruz ben 40 aydan beri burada yatıyorum dedi. 1 tanığı bekliyoruz. E haklı olarak mahkemeniz deliller toplanmadığı için delillerin etkilenmesi şüphesi nedeniyle tahliye ihtiyacı vermiyorsunuz. Peki tahliye ettikleriniz Sayın Başkanım dışarıda öyle fırtınalar kopuyor ki büroma gelenlerden bir tanesini daha söyleyeyim, bu davayla yakından ilgili. Ve birleştirdiğiniz davada avukat olan bir insan. Biz diyor seni çok seviyoruz. Bana söylüyor bana. Ve bu duruşmalardan sonra söyleniyor. Her buraya geldikten sonra Ankara’ya dönüyorum mutlaka başıma bir iş geliyor. Şimdi siz avukat olsaydınız burada bu davada sanık olsaydınız ve geçiminizi de sadece bu işten yapsaydınız. Çünkü başkaları gibi finansörümüz yok. Çalışırsanız para kazanıyorsunuz. Evinize ekmek parası götürüyorsunuz. Bu tür olaylar karşısında nasıl bir duruş sergilerdiniz Sayın Başkan önce bu sorunun cevabını bir verin. Buradaki avukatların tamamına yakını bu endişe içerisinde olduğuna adım gibi eminim. Çünkü bende endişe ediyorum. Daha öncede bunu dile getirdim. Telefonlarımın dinlendiğini, gayri yasal bir şekilde dinlendiğini, üstelik bunun iddia makamında oturun Sayın meslektaşlarımızın talebi doğrultusunda yapıldığı ve buna ilişkinde karar verildiği açık. Dosyada ( birkaç kelime anlaşılmadı) ifadesinde nasıl ortaya çıktığını ve tesadüfen yakaladığımı anlattım size. Dursun Ali Yasak diye birisinin telefonu diye telefonu dinleniyor yıllardır. Buyurun deliller dosyalarda var. Ve siz konuşurken, müvekkilinizle konuşurken neyi nasıl konuşacaksınız, burada neyi nasıl savunacaksınız? Ve hangi hukuki konularda hangi gerekçelerleri oluşturacaksınız? Sayın Başkanım, insanlık adına yapılan en büyük suçlar unutmayın tenzih ediyorum zatıalilerinizi ama itaat adına yapılan anlayıştan çıkmıştır. Benim söylediğim mutlak doğru, suçlusun, suçsuzluğunu ispat et mantığı diktatörlüğü doğurmuştur tarih bununla doludur. Bu davadaki feryatlara kulak verin. Adaleti tesis edemiyorsanız zulmü tecelli ettirin. Müvekkilim çıkıyor bir şey söylüyor diyor ki falanca benim abim olur. Herkes tedirgin acaba İsmail Yıldız akli melekelerini kaybetti. Ama kimse şunu sormuyor acaba İsmail Yıldız bir analist olarak lengüistik mi yapıyor? Hiç kimse bunu sormuyor, bu cümlenin muhatabı kim demiyor. Sayın Başkanım sözlerimi bitiriyorum müvekkilimizin beyanları doğrultusunda talep ettiği hususların Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığını intikal ettirilerek bu konuda müvekkilimizin ifadesinin alınmasına sağlanmasını talep ediyoruz. Teşekkür ediyorum sabrınız için.”

Mahkeme Başkanı:"Efendim Ankara’ya, Ankara’ya gidecek var mı başka? Buyurun. Sırayla başlıyor.”

Sanık Veli Küçük müdafii Avukat Zeynep Küçük söz istedi verildi:”Biz burada çok uzun zamandır Danıştay dosyasıyla yoğruluyoruz, neyi ne kadar anlattığımızı, neyi ne kadar ispat ettiğimizi, neyi, ne kadarını konusunda sizi ikna ettiğimizi bilmiyoruz. Muzaffer beyin dediği gibi mahkeme duvarı. Konuşuyoruz şimdi ben öyle şeylerde Savcıların mütalaasını, sizin verdiğiniz kararlardaki gerekçeleri ara kararlardaki gerekçeleri falan çok dikkate alıyorum. Çünkü sizin bu konulardaki tavrınızı ancak bunlardan takip edebiliyorum ben. Şimdi bu biz bu kadar Ataşehir, ev, Revep’in evi, yok keşif, bilmem ne debelenip dururken savcılık bir mütalaada bulundu bu evle

61

Page 62: T · Web viewJ, Sayın Muzaffer Tekin 25 yıllık sivil hayatımda hiçbir illegal oluşumun içinde yer almadım, diyor, 26.03.2010 141 celse sayfa 13’te doğrudur Muzaffer Tekin

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 09.12.2010 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:169 Sayfa:62

ilgili olarak. Geçen celsenin sonuydu galiba. Bize bir ders verdi Sayın Savcımız. Bu Ataşehir’deki Recep’in eviyle ilgili. Şunu dedi bize, dedi ki ya siz demediniz mi böyle bir ev varsa biz bunu baştan kabul ediyoruz, böyle bir toplantı olduğunu. Siz sanıklar dedi baştan beri bunu söylüyor. Böyle bir ev varsa bizde bu toplantıyı kabul ederiz, diyor sanıklar dedi. Ya savcı bizim burada söylediklerimizi dinlemiyor, ya anlamıyor, yada işine nasıl gelirse öyle yorumluyor. Biz burada hiçbir zaman Ataşehir’de bir ev yok demedik. Bu akılla açıklanacak bir şey değil. Ataşehir’de bir sürü ev olabilir. Ataşehir’de Alparslan Arslan’ın arkadaşına ait bir evde olabilir. Biz hep şunu söyledik, söylediğimiz her şeyin altında şu vardı; Ataşehir’de herhangi bir evde Danıştay bombalarının verildiği bir toplantı yapılmamıştır. Ataşehir’de bir ev olabilir bu beni ilgilendirmiyor. Bu ev Recep Özkan’ında olabilir. Alparslan’ın en yakın arkadaşlarının birkaç evi de olabilir. Recep Özkan’ın es….Böyle bir toplantı yapılmamıştır Ataşehir’de bir toplantı evi yoktur. Bunların ikisinin arasındaki farkı ayırt edebileceğinizi düşünüyorum. Ataşehir’de bir toplantı bir ev yoktur diye bir beyan olabilir mi? Ataşehir’de bir ev yoktur böyle bir beyan olabilir mi? Ataşehir’de bir ev vardır. Bakın siz Ataşehir’de olan evi ne zaman tespit etmişsiniz, Ataşehir evini ne zaman tespit etmişsiniz? Önce sizin mütalaanızı okuyayım ben size. Cumhuriyet Gazetesine atılan bombaların Ataşehir semtindeki evde yapılan kalabalık bir toplantıda verildiği iddiasında soruşturma aşamasında yer alması, aynı iddia çerçevesinde bu evin kaba tarifinin de verilmesi, o tarihte başka bir dosyanın tutuklu sanığı olan Osman Yıldırım’ın Ankara’dan İstanbul’a getirilerek yer gösterme işlemenin yapılmasının güçlüğü. Tamam. Ataşehir Semtinde bulunduğu belirtilen bu evin iddianame tanzimine kadar tespitinin mümkün olmaması. Şimdi siz iddianame tanzimine kadar bu evin tespitinin mümkün değil diyorsunuz. Bunu neye göre söylüyorsunuz? Yani bu nasıl bir iddia? Bakın size polisin Ataşehir evine ilişkin yaptığı tespit tutanağından bir, bir şey okuyacağım. Dolayısıyla Osman Yıldırım’ın toplantı yaptıklarını öne sürdüğü ikametin Ataşehir Migros’a yakın bir mesafede ve Ataşehir baz istasyonu kapsamında bulunan bir ikamet olduğu anlaşılmıştır. Diğer taraftan Osman Yıldırım alınan ifadesi içerisinde bakın Osman Yıldırım’ın bu ifadesi Mart 2008. Cezaevinde alınan ifadesi. Toplantı yaptıkları öne sürdüğü evde Alparslan Arslan’ın bekar arkadaşlarının kaldığını beyan etmiştir. Polis sadece bu iki bilgiden yola çıkarak. Bakın her ikisi de Osman Yıldırım’ın 2008 yılının Mart ayında Sincan Cezaevinde verdiği ifadesidir bunlar. Sadece bu ikiden yola çıkarak diyor ki ben bu iki bilgiye dayanarak diyor bir araştırma yaptım diyor. Alparslan Arslan’ın diyor yakın arkadaşlarını araştırdım diyor Ataşehir’de evi olan Recep Özkan var diyor. O mesafeye yakın diyor Recep Özkan’ın evi de bekar evdir diyor bu ev Recep Özkan’ın evidir diyor. Ey savcılar 2008 yılının Mart ayında Osman Yıldırım bunu size söyledi. Bu iddia da bulundu. Ne yaptınız? Elinizde yok muydu bu bilgiler o zaman? Polis istediğiniz an, istediğiniz dakika ertesi gün size bunu bulabilirdi. Bu bilgilerle bulmuş gene. Çünkü bu daha bu beyan, bu tespit Alparslan Arslan 116. celsede 10 ayda 2009’un 10. ayında burada Recep Özkan’ın evinde, evinin önünde toplan… bombaları teslim ettim dediğinden çok önce yapılmış bir tespit. Yani burada bir tek biz bilmiyormuşuz. Alparslan Arslan Recep Özkan’ın evine söyleyinceye kadar biz bilmiyormuşuz Ataşehir’deki evle ilgili bilgiyi siz bilmiyormuşsunuz. Nerden biliyormuşsunuz biliyor musunuz? Dosyada var. Bir şey daha ilave etmek istiyorum anti parantez biz savcılara buradan yazı istedik ve dedik ki savcılıkla TEM arasında yazılan bütün yazışmaları bize gönderilsin dedik sizde karar aldınız dediniz ki TEM’le savcılık arasında ki tüm yazışmalar gönderildi. Gönderilsin gönderildi. Bakın o yazışmalar dahi eksik gönderiliyor. Gelen yazışmaların içinde bu yok. Bu ne biliyor musunuz? 20.01.2009 tarihinde dikkatinizi çekiyorum 20.01.2009 Sayın Zekeriya Öz’ün polise verdiği talimat bu. Ne diyor biliyor musunuz? Başsavcılığımızca Ergenekon Terör Örgütüne yönelik olarak yürütülen soruşturma kapsamında Cumhuriyet Gazetesine bomba atılması ve Danıştay saldırısıyla ilgili ile ilgili çalışmalar kapsamında fotoğraf teşhisi yapın diyor. Fotoğraf teşhisini 1. ayda istiyor. Nerde yapılır fotoğraf teşhisi? O apartmanda. Yeri bulmuşlar, yeri çok iyi biliyorlar. Nerde fotoğraf teşhisi yapılacağını biliyorlar. Polisle konuşmuş Zekeriya Öz. Evi biliyor. Polis bilgiyi vermiş biz bulduk Sayın Savcım

62

Page 63: T · Web viewJ, Sayın Muzaffer Tekin 25 yıllık sivil hayatımda hiçbir illegal oluşumun içinde yer almadım, diyor, 26.03.2010 141 celse sayfa 13’te doğrudur Muzaffer Tekin

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 09.12.2010 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:169 Sayfa:63

demiş. O da demiş ki hadi gidin orda fotoğraf teşhisi yaptırın. Fotoğraf teşhisi yaptırılmış mı? Yaptırılmış. Fakat nedense bu fotoğraf teşhisinden elde edilen sonuçlar hiç işlerine gelmemiş. Neden? Çünkü ilk fotoğraf teşhisi savcının bu talimatı üzerine 23.01 ve 22.01 tarihlerinde yapılmış polis tarafından. 5 kişi vardı ya bunun 3’ü işte bu 1. ayda yapılan teşhiste, teşhiste bulmuşlar. Ve 3’ü de burada bulunan sanıkların hiç birini orda görmediklerini söylemişler. Nadiye Önay dediğiniz yüzde 40 Nadiye diyorum, ben ona, o taa Ağustos ayında tekrar fotoğraf teşhisine tabi tutturulmuş 2009’un Ocak ayından sonra savcılık yatmış neden, işine gelmemiş siz ki 2009’un Ocak ayında madem öyle bu evin Recep Özkan’ın evi olduğunu biliyordunuz 2009’un Ocak ayında Recep Özkan’ı neden bulmadınız, niye sormadınız? Siz biliyorsunuz o evi biz Alparslan söylediğinde 10. ayda öğrendik o evi o evin Recep Özkan’ın evinin olduğunu savcılık açık ve alenen delil gizliyor bu yazı bu fotoğraf teşhisleri ne zaman geldi dosyaya? 2010’un 4. ayında dosyaya girdi. Ne zaman yazdınız siz? Şubat ayı e 03.02.2010’da yazdınız taa ki siz bu evle ilgili adres tespiti ve komşuların isimlerinin bildirilmesini talep edinceye kadar hiçbir şey yapmadılar. Hiçbir şey yapmadılar. Alparslan 10. ayda evi söyledi aaa yeni öğrendik hepimiz savcılıkta herhalde yeni öğrendi. O zamana kadar bilmiyordu. Bilse, bilse bir savcı böyle bir evin olduğunu iddia etmesine rağmen bunu sonradan tespit etse bunu mahkeme dosyasına sunmaz mı, sunması gerekmez mi bunu yapmayan savcının iyi niyetinden, iyi niyetinden emin olabilir misiniz? Yani bunu bir savcıya ya tamam siz nerdesiniz 2009’un Ocak ayından itibaren ne yaptınız? Niye sakladınız, niye? Biz sizin bulduğunuz evi yaklaşık ondan 22 ay sonra bu noktaya geldik. Alparslan bundan 10 ay sonra söyledi. Siz 10 ay önce biliyorsunuz fotoğraf teşhisi yaptırmışsınız ama işinize gelmemiş. Üçü de bu tanıkların tanımıyoruz demiş, görmedik. 2009’un Ocak’ından bahsediyorum ben size. Recep Özkan’ı çok rahat bulurdunuz. Sorardınız, kardeşim senin evinde böyle bir toplantı yapıldı mı? Ama biliyorsunuz alacağınız cevabı. O zaman bunu dosyaya sunabilecek miydiniz? Recep Özkan’dan ne cevap alacağınızı biliyorsunuz. Çünkü bu dosyada neler olup bittiğini çok iyi biliyorsunuz. Hepimizden daha iyi biliyorsunuz. Bizim iğneyle kazdığımız kuyuyu siz çoktan halletmişsiniz. O kadar iyi biliyorsunuz ki. Madem bunu biliyordunuz Alparslan Arslan’a sorgusunda bunu neden sormadınız? 10. ayda ifade verdi Alparslan 2009’un 10. ayında. Siz fotoğraf teşhislerini çoktan yaptırmışsınız o adreste. Gidip komşularıyla konuşmuşsunuz. İşinize gelmemiş. Hoşlanmamışsınız. Çünkü zaten siz bunu daha Osman’dan bu beyanı alır almaz 13’ünde aldığınız beyanın arkasından 14’ünde polise yaptırabilirdiniz 1 günlük iş. Çünkü o beyandan yola çıkarak yapmış bu tespiti Osman Yıldırım. Ertesi gün bu tespiti yaptırabilirdiniz. Hangi evin tespitinin zor olmasından bahsediyorsunuz. Siz bizimle dalga mı geçiyorsunuz ya? Bu gerekçe bu bu bizimle dalgamı geçiyorsunuz. Siz bunu çoktan yapmışsınız. Siz eğer Osman’ın beyanının ertesi günü bu tespiti yaptırsaydınız o zaman böyle bir toplantının olmadığını Recep Özkan’ın bunu reddettiğini, bunları iddianamenize yazmanız gerekirdi. O zaman o iddia üzerinden nasıl gidecektiniz? Gidemezdiniz. Recep diyecekti ki savcılar zamanında geldi bana sordu bende böyle bir toplantı olmadığını söyledim diyecekti. Soramazdınız. Sonrada bize dalga geçer gibi bu gerekçelerle yok Danıştay evinin tespiti mümkün olmadığından, yok iddianame hazırlanıncaya kadar bulamadığımızdan.”

Sanık Muzaffer Tekin söz almadan konuştu anlaşılmadı.Sanık Veli Küçük müdafii Avukat Zeynep Küçük:”Evin tespitine ilişkin polis raporu 4. ayın

2010’un 4. ayında mahkemeye sunuluyor. Talebim, talebim lütfen bunu araştıralım. Zekeriya Öz’ün 20.01.2009 tarihinde terörle mücadele şube müdürlüğüne fotoğraf teşhisi yapılmasına ilişkin işlemin gereği polis tarafından ne zaman yapılmış ve bu konuda ki bilgi ne zaman Zekeriya, bunu karşılığı olması lazım bildirilmiştir. Ne zaman bildirilmiş bunun bilgisi ne kadar kalmış, bu konuda bir ihmal varsa bunun ihmali kimde? Polis mi göndermemiş, savcılar mı beğenmemiş. 2. Ben bu yazıyı neden savcılıkla terörle mücadele arasında, organize suçlarla yapılan yazışma arasında göremedim. Niye yok, hepsi geldi bu niye yok? Niye saklıyorlar bizden? Hangi işbirliğidir bu? Nasıl bir iş birliğidir bu? Biz bunu neden görmedik? Niye

63

Page 64: T · Web viewJ, Sayın Muzaffer Tekin 25 yıllık sivil hayatımda hiçbir illegal oluşumun içinde yer almadım, diyor, 26.03.2010 141 celse sayfa 13’te doğrudur Muzaffer Tekin

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 09.12.2010 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:169 Sayfa:64

göremiyoruz hala, elimizde. Kime kaşı mücadele edeceğiz, neyle mücadele edeceğiz, kime karşı hakkımızı savunacağız, kimden yardım alacağız? Biz nasıl adil yargılanacağız? Biz nasıl adil yargılanacağız? Siz bize adil yargılanıyorsunuz diyebilir misiniz? Bunla diyebilir misiniz? 2009’un Ocak ayında evi tespit etmiş olan savcılar son ana kadar bunu ellerinde tutarak bize, biz sizi adil yargılanmanız için elimizden geleni yapıyoruz, biz devletin Savcılarıyız, biz delil karartmayız. Biz hiçbir delili elimizde bekletmeyiz, hemen mahkemeye sunarız diyebilirler mi? Bu yazışmanın da terörle mücadeleden sorulup gerekli evrakları için, organize suçlardan sorulup bize gönderilen evraklar içinde neden yer almadığının, bu yazının neden yer almadığının sorulmasını istiyorum. Ve başka hangi yazıların yer almadığının? Şimdi biz her şeye rağmen, her şeye rağmen buradayız, biz her şeye rağmen savaşıyoruz, her şeye rağmen mücadele ediyoruz ve mücadele edeceğiz. Son ana kadar ben her şeye rağmen inancım çok zayıflamış olmasına rağmen, ben buradayım mücadele edeceğim. Tabi herhangi bir kumpasla her an karşılaşma ihtimalim olmasına rağmen ve bunu bilerek, bile bile.”

Solonda söz almadan konuşanlar oldu anlaşılmadı.Sanık Veli Küçük müdafii Avukat Zeynep Küçük:”İnşallah öyledir. Şimdi geldik bir noktaya.

Bugün, dün, bu hafta itibariyle birtakım sorgular daha yaptık. Ne çıkarttık? Bir küçük toparlama yapmak istiyorum. Toparlama yapmadan önce bu dosyada ya ilgili bir yazıdan bahsetmek istiyorum. Kamuoyunda çok sözü geçen, ulvi ve müneccim şahsiyet Şamil Tayyar’ın bir yazısından bahsetmek istiyorum. 31 Ağustos 2009 tarihinde Şamil Tayyar ne demiş bakın 2009’un 31 Ağustosunda. Arada ne olduysa meçhul. 26 Haziran 2006 günü savcılığa giderek ifade verdim. Alparslan Arslan. 83 yaşındaki Salih Kurter’i şeyh olarak gösterdi. Avukat Süleyman Esen’i ise çete lideri olarak tarif etti. 2 isimde muhafazakar kimlikliydi. O ana kadar gözaltına alınanlardan hiçbirinin türban hassasiyeti yoktu. Ekip ulusalcı, çek senet tahsilatçısı, alkolik, uyuşturucu ve bali bağımlısı tiplerden oluşuyordu. Kurter ve Esen’le birlikte türban çetesinin dini figürü tamamlanmış oldu. Ankara 11 Ağır Ceza Mahkemesi Salih Kurter’in beraatına karar verdi. Süleyman Esen’i Cumhuriyet Gazetesine atılan bombaları temin ettiği iddiasıyla 10 yıla mahkum etti. Yani türban çetesinin dini motiflerinden biri çıktı, diğeri ise sadece bombayla sınırlı olarak kaldı. Devam ediyorum. Yargıtay bu kararı devam ediyor bozdu falan hesap yarım kaldı. İstanbul 13 Ağır Ceza Mahkemesinde görüldü. Süleyman Esen tahliye edildi. O kritik isim Esen’di. Böylece çeteye türban sıfatını kazandıran 2. isimde dışarıya çıktı. Bu tahliye kararı Danıştay cinayetinin Ergenekon eylemi olduğu iddiasını güçlendiren en önemli adım oldu. Başka bir ifadeyle türban çetesi çöktü. Siz çökerttiniz. Siz Süleyman’ı tahliye ettiğinizde Ağustos ayında Süleyman’la ilgili bu dosyada ne biliyordunuz, ne biliyordunuz? Neye dayanarak tahliye ettiniz? Ben hep bunu soruyorum kendime. Süleyman Esen neye dayanılarak tahliye edildi, hangi gerekçeyle? Ben aradım. Hakikaten Süleyman’ın tahliyesini gerektirecek gerekçe aradım dosyada. Bilmediğim ne var diye. Benim anlamadığım, görmediğim, bilmedim bu dosyada ne var diye aradım. Ağustos ayında 2009’un Ağustos ayında tahliye ettiniz. Daha Alparslan bile sorgulanmamıştı bırakın Süleyman’ı. Bırakın Süleyman’ı Alparslan sorgulanmamıştı daha. Sonra Süleyman ne dedi? Alparslan dedi ki Süleyman’dan aldım bombaları. Ama Alparslan’ın bir ehemmiyeti yok. Sizin bir lafa inanmanız için o lafın Osman Yıldırım tarafından söylenmesi lazım. Osman Yıldırım söylüyorsa doğrudur. Başka kim ne söylerse söylesin bu dosyada. Yook bir şüphe var. Benim kuvvetli şüphemi ortadan kaldırmıyor. Osman Yıldırım söyledi onun için benim kuvvetli şüphem oluştu. Osman Yıldırım söyledi çünkü Ataşehir’de bomba aldım ben şu evde diye tamam. O zaman Süleyman vermemiştir Osman Yıldırım öyle söylediğine göre. O zaman Ataşehir’de evde Veli Küçük’le Muzaffer Tekin vermiştir, Osman söylüyor. Şimdi Süleyman Alparslan’la ilgili yaptığımız sorguda sizden hakikaten çok rica ediyorum hani artık elimden başka bir şey gelmiyor sadece rica edebiliyorum. Şu arada ne olursunuz Süleyman Esen’in çapraz sorgusunu bir kere okuyun, lütfen. Süleyman Esen’e yaptığımız çapraz sorguyu bir kere okuyun zaptını. Sonra açın birde Küçük Salih’in çapraz sorgusunu okuyun. Başka bir şey okumayın,

64

Page 65: T · Web viewJ, Sayın Muzaffer Tekin 25 yıllık sivil hayatımda hiçbir illegal oluşumun içinde yer almadım, diyor, 26.03.2010 141 celse sayfa 13’te doğrudur Muzaffer Tekin

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 09.12.2010 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:169 Sayfa:65

başka bir şeye bakmayın. Süleyman her şeyi reddetti. Süleyman işin kolay yolu hatırlamıyorum, olmadı, gitmedim, görmedim nerdeyse utanmasa ben Alpraslan’ı ilk defa burada gördüm deme noktasına getirdi sorgusunda. Ben Alparslan yok canım hiç öyle arada bir telefon eder kağıt oynamaya çağırır 1, 2 kere de dosya konuştuk onunla dedi. Buraya getirdi Süleyman. Bizde dinledik. Ama Süleyman’ın telefon kayıtları, Alparslan’ın telefon kayıtları, Süleyman’ın çevresinin telefon kayıtları, bunların tam aksini söylüyordu. Ben bunları tek tek tek tek koydum. Tek tek tek tek baz istasyonuna iğneyle kuyu kazarak işte biz böyle yapıyoruz, biz böyle yapmak zorundayız. Biz iğneyle kuyu kazmak zorundayız. Süleyman ayın 14’ünde en basit 1 tane örnek vereceğim, 1 tane örnek. Süleyman’ın çapraz sorgusundan 1 tek örnek vereceğim size. Ben dedi evet Alparslan’la görüştüm, evet galiba ayın 14’üydü evet 14’üydü. Ama ben dedi ya Üsküdar’da ya Ümraniye’de görüştüm dedi. Ben Alparslan’ın evine gitmedim dedi. Küçük Salih geldi ayın 14’ünde Alparslan’ın evindeydik dedi. Peki Küçük Salih niye ayın 14’ünde Alparslan’ın evindeydik dedi? Onu hiç düşündünüz mü? Çünkü oraya gelinceye kadar biz Küçük Salih’e savunmasını hazırlaması için, gardını alması için gerekli malzemeyi verdik. Biz burada yaptığımız sorgularla. Ama ben orda gene bir çakallık yaptım affedersiniz. Bazı bilgileri vermedim. Sorgum sırasında da vermedim. Ben 7 Mayıs tarihinde ki Alparslan’ın evindeki buluşma tespitini Süleyman’ın sorgusunda ortaya çıkarmadım. Onun için Küçük Salih o kadar şartlanmış ki şöyle düşünüyor; Recepler, Orhan Kadı, beni Alparslan’ın evinde gördü. Benden önceki sorgularda benim bir kere Alparslan’ın evine gittiğim belli. Şunu da söylediler; benim onu Alparslan’ı yere yatırıp üst, tutup dua okuduğumda belli. Bu da çıktı ortaya. İyisi mi, iyisi mi, ben bu dua okuma olayını 14’üne bağlıyayım, 14’ünde Alparslan’ın evine gitmişim gibi yapayım onu kabul edeyim. Süleyman reddetmişti daha bir şey yoktu. Süleyman hepsini reddetti. Ordan sadece 14’ünde bir dua okumuşum gibi yaparım ben ordan yırtarım. Oysaki diğer tanıklar bunun Danıştay cinayetinden 1 hafta 10 gün önce olduğunu söylemişti. Ama o sırada ben 7’sindeki tespitimi yaptığım sırada bu salonda tanıkta yoktu, Süleyman’da yoktu, Salih Kurter’de yoktu. Biz burada ne konuşsak kendi aramızda kalıyor. Kendi kendimize konuşuyoruz, kendi kendimize dinliyoruz, bundan haberi yok Küçük Salih’in. O konuda bir şey geliştirememiş, 7’sini bilmiyor. Onun için burada defaatle sormama rağmen yedisini inkar etti. Çünkü kafasındaki şablona uymadı bu. Kendini hazırlamış o. Kendini hazırlamış. Aslı şudur, aslı şudur; Küçük Salih Mart ayından 15 Mart’tan önce de Alparslan’ın evine gitmiştir. Bunu nerden anlıyoruz Recep diyor ki ben Alparslan’ın evinde tanıştım. Küçük Salih’de diyor ki, ben Alparslan’ın evinde tanıştım. Bu tabi sorgunun ilerleyen aşamasında söylediğimiz için inkar edemediği bir bilgiydi. Bakıyorum Recep’le Küçük Salih’in ilk görüşmesine 15 Mart telefon görüşmesi. En erken 15’inde Alparslan’ın evinde. Baz istasyonlarından ben onu çıkardım muhtemelen 12’si. Çünkü Alparslan’ın ordan baz veriyor, Martta. 12’sinde tanışmışlar ve görüşmeleri devam etmiş. Hem nasıl devam etmiş biliyor musunuz, ne dedi Küçük Salih size ben size tekrar hatırlatmak zorunda hissediyorum kendimi. Dedi ki ben dedi Recep’le hiçbir alakam yoktur, hiçbir samimiyetimde yok. Recep’le dedi Danıştay olayından sonra hatta şuraya da not ettim ben onu. Danıştay olayından sonra 1, 1 buçuk ay zarfında birkaç kez aradı beni ancak ondan sonra pek fazla görüşmedik. Benim hiçbir samimiyetim yoktur. Bakın size tekrar okuyorum Recep’le Küçük Salih’in irtibatını; 15.03, 20.03, 21.03, 23.03, 24.03, 27.03, 28.03, 29.03, 30.03, 05.04, 07.04, ara ilginç bir şekilde, 26.06, 27.06, 30.06, 01.07, 10.07,12.07,14.07 bunların hepsinde Küçük Salih, Recep’in evinde. Saatlerce kalmış. Çünkü cin çıkarıyor, yatırıyor Recep çok perişan durumda, şifa Küçük Salih’ten. Her gün gitmiş. Hani Danıştay olayından sonraydı. Hani gözünüzün içine baka baka baka yalan söyledi. Ağzından Allah’ı düşürmeyen bir adam. Niye, niye yalan söyledi? Siz buradaki sanıklara hangisinin hangi yalanının yakalandınız ya bugüne kadar? Tanıyor musun? Tanıyorum, tanımıyor musun, tanımıyorum. Görüştün mü, görüştüm, görüşmedin mi, görüşmedim. Saklayacak bir şeyleri olmadığı için. Ama onların çok saklayacak şeyi var, çok,. Çok saklayacak şeyleri var hem Süleyman’ın hem Küçük Salih’in o kadar çok saklayacak şeyleri var ki. 1 tane

65

Page 66: T · Web viewJ, Sayın Muzaffer Tekin 25 yıllık sivil hayatımda hiçbir illegal oluşumun içinde yer almadım, diyor, 26.03.2010 141 celse sayfa 13’te doğrudur Muzaffer Tekin

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 09.12.2010 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:169 Sayfa:66

saklayacak şeylerine bir örnek daha vereyim ben. 14’ünde Alparslan’ın evinde buluşuyorlar. 7’sinde buluşuyorlar. Bakın şunu söyleyeyim, asıl dua okuma 7’sinde. 7’sinde görüyor Orhan Kadı o evde Küçük Salih’i ve Alparslan’ı yatırdığını. Çünkü Orhan Kadı 14’ünde Kartal’da. Kartal’dan Karaköy’e iniyor Karaköy’den Eminönü’ne geçiyor o saatlerde yok evde. Orhan o manzarayı 7’sinde ki ev toplantısında görüyor. 14’ünde evde kimse yok. Onun içinde Küçük Salih öyle bir cinlikle onu 14’üne taşıyor ikisinden birini saklamaya çalışıyor. Ama tosladı. Toslar gerçek çıkar. Gerçek, gerçek çok kuvvetli bir şey hep bunu söylüyorum. Hakikat kadar kuvvetli bir şey yok bu Dünya’da. Her ne kadar el birliği ile saklanılmaya çalışılsa bile. Çok çaba sarf edilse bile. 14’ünde bu cinayetin, Danıştay cinayetinin toplantısı yapılıyor o evde kimse yok. Direk gidiyorlar, yok çay bahçesinde oturdum, yok ordan çıktım hadi bir çay içelim dedik gittik, bu değil. Direk gidiyorlar. Açın lütfen ya 14 lütfen 14’ünün baz istasyonlarını bir inceleyin lütfen. Direk gidiyorlar. Oturuyorlar ve planlıyorlar. Ordan çıkar çıkmaz Alparslan ilk olarak nereye gidiyor? Hilmi Öztürk’ün bürosuna. Çünkü resimleri lazım adama. Öldüreceği adamın resimleri lazım. Onu konuşmuşlar. Hilmi Öztürk’de diyor, 14’ü diye 14’ünde geldi diye. O resimleri Hilmi Öztürk’ün bürosundan apar topar temin ediyor akşam saatlerinde. Ordan da geçiyor Salih Kurter’e. 15’ine bakın. Bakın bu Küçük Salih o kadar uyanık bir adam ki. 2’sinden itibaren Alparslan’la hiç telefon görüşmesi yapmamış. Ama 15’inde ne olduysa işler bir karışmış. 15’i aynı zamanda Alparslan’ın Aykut Metin Şükre’den silahları temin ettiği gün. 15’inde almış Aykut Metin Şükre’den. Bu hız ne? 14’ünden itibaren bu nedir? 14’ünde koşuyor Danıştay hakimlerinin resimlerini temin ediyor 15’inde koşuyor Aykut Metin Şükre’den silahları temin ediyor. Bakın 15’ine. Lütfen 15’in trafiğine de bakın. Lütfen bakın. 13:55 Süleyman, Küçük Salih, 13:56 Küçük Salih, Alparslan, ilk. Ne oldu, ilk, olay karışmış. 13:58 Küçük Salih, Süleyman, 14:02 Süleyman, Alparslan, 14:04 Süleyman, Küçük Salih 14:05 Süleyman, Alparslan, 14:06 Süleyman, Küçük Salih. Neyi hallediyorsunuz, ne yapıyorsunuz. Alparslan o gün yola çıkıyor, Alparslan o akşam yola çıkıyor, Danıştay için yola çıkıyor. Başka kimseyle Alparslan’ın şu şekilde bir trafiği yok. Gözünüzü seveyim ya 2005 yılında yapılmış 3 tane kıytırık cep telefonuyla burada kıyameti koparıyorsunuz. Her gelene soruyorsunuz. Her gelene soruyorsunuz, 3 tane telefon görüşmesi olaydan 1 buçuk sene önce yapılmış telefon görüşmesi.”

Sanık Muzaffer Tekin söz almadan konuştu anlaşılamadı.Sanık Veli Küçük müdafii Avukat Zeynep Küçük:”O 3 telefonla burada koskoca bir cinayeti

yıktınız bu insanların üstüne. Alın size 15’indeki trafik. Ey savcılar. Ey Küçük Salih’i sorgulayan hakimler, bir tane baz istasyon sorsaydınız be Allah rızası için. 13:05, 13:56. Baba, baba dinliyor.”

Sanık Veli Küçük söz almadan konuştu:”(bir iki kelime anlaşılmadı) lütfen dinle.”Üye Hakim Sedat Sami Haşıloğlu:”Beyefendi kulağımla dinliyorum lütfen kulağımla

dinliyorum müdahale etmeyin ben dinliyorum.”Sanık Veli Küçük müdafii Avukat Zeynep Küçük:”13:55, 13:55, 13:56, 13:58, 14:02, 14:04,

14:05, 14:06 üçlü trafik. Bir şey olmuş, sonra bir durulma tekrar başlamış akşam üzeri. 16:54, 16:56, 16:57, 17:00 gene Alparslan, Küçük Salih, Küçük Salih, Süleyman, Süleyman, Alparslan, Süleyman, Küçük Salih. Hiç mi bir şey ifade etmiyor, size bunlar ya? Sizin az şüpheli Süleyman’ınızla hiç şüphesiz Küçük Salih’iniz bunlar. Çok şüphelilerde burada oturuyor. Çok şüpheleniyorsunuz, buradaki sanıklardan, bu cinayeti işledikleri için çok şüpheleniyorsunuz. Ama Süleyman’dan az şüpheleniyorsunuz. Hiç alakası yok, canım nerden çıktı bu Küçük Salih’in ismi nerden çıktı Allah Allah. Onlar sür…yani bize bize en büyük ihsası reyi Süleyman Esen’in tahliyesi ile yaptınız. Bu bir ihsası reydi. Bir dosyada 2 sanık birden aynı bombaları verdiği için tutuklu kalamaz. Biz hakkımızı Süleyman’dan yana kullanıyoruz dediniz. Bundan daha açık ihsası rey olur mu? Siz kararınızı vermişsiniz. Süleyman’a sormadan, Alparslan’a sormadan, arkadaşlarını dinleme….siz vermişsiniz kararınızı ben ne yapayım artık biz ne diyelim size. Tahliye ettiniz. Süleyman az şüpheli bulunduğu için tahliye edildi. Buradakiler çok şüpheli olduğu

66

Page 67: T · Web viewJ, Sayın Muzaffer Tekin 25 yıllık sivil hayatımda hiçbir illegal oluşumun içinde yer almadım, diyor, 26.03.2010 141 celse sayfa 13’te doğrudur Muzaffer Tekin

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 09.12.2010 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:169 Sayfa:67

için burada tutuklular. Hangi şüphe ya, yani bu insanlardan nasıl şüphe ediyorsunuz, ortada bu kadar şey varken siz nasıl bir karar vereceksiniz? Süleyman’ı tahliye ettiğiniz dosyadan buradaki insanlar tutukluyken biz sizden ne bekleyeceğiz. Nasıl bir adalet bekleyeceğiz, hangi hakkaniyetten bahsedeceğiz. Ben hukuk adına üzülüyorum. Hukuk adına üzülüyorum. Ben demiyorum ki illa işte Süleyman şüphe şüphenin. Bakın, eğer bize şüpheden bahsediyorsanız şüphenin somut verilerini bizim önümüze koyacaksınız. Senden niye şüpheleniyorum, ondan niye şüphelenmiyorum. Bize bunu koyacaksınız, aksi takdirde bize şüpheden bahsetmeyin. Süleyman’dan nasıl şüphelenmediğinizi bize açıklayacaksınız. Sorgusuna bile gerek duymadım ya, hiç şüpheli değil. Sorgu bile yapmadım, Alparslan’a bile sormadım. Öyle saldım ben Süleyman’ı. Bunun gerekçesini biz göreceğiz ki, bizden niye şüphelendiğinizi bilelim. Zannetmeyin ki bu konuştuklarımız burada kalacak. Biz bu mahkeme salonuna gömülü değiliz. Ey hakimler, bunların hepsi tarihe yazılıyor. Bütün bu tespitler, ey hakimler, ey savcılar bu dosyada bu zamana kadar yapılmış bütün tespitler, her şey çıkacak, çok yakında çıkacak. Her şey konuşulacak. Bizi buraya gömmediniz, gömemezsiniz. Onlar çıktığı zaman ben sizin.”

Sanık Doğu Perinçek söz almadan konuştu:”Haksızlıklar cezalandırılacak hiç merak etmeyin.(5, 6 kelime anlaşılamadı). Bu kadar vicdansızlık bu kadar (bir kelime anlaşılmadı).”

Mahkeme Başkanı:"Size bir şey söylemek istemiyorum. Gerçekten söylemek istemiyorum. Lütfen, lütfen, lütfen lütfen.”

Sanık Doğu Perinçek:”Bu kadar haksızlığı yapacaksınız, hiç kimse isyan etmeyecek bir parça vicdanı olan insan (4, 5 kelime anlaşılmadı).”

Mahkeme Başkanı:" Lütfen,lütfen oturun. Lütfen oturun, Ama ama lütfen oturun.”Sanık Veli Küçük müdafii Avukat Zeynep Küçük:”Baba sen otur.”Mahkeme Başkanı:" Lütfen oturun, lütfen oturun. Lütfen.”Sanık Doğu Perinçek:”Ya çok vicdansızsınız. Hiç mi hukuk yok, hiç mi insaf yok, hiç mi

vicdan yok. Bunu size söyleyecek bir adam lazım, işte o adamda benim. Üye Hakim Hasan Hüseyin Özese:”Mikrofon verin, mikrofona konuşsun.”Sanık Doğu Perinçek:”Mikrofon ver, zapta geçsin, ver mikrofon. ”Sanık Veli Küçük müdafii Avukat Zeynep Küçük:”Efendim ben artık.”Sanık Doğu Perinçek:” Pardon çok özür diliyorum, zapta geçirmek istiyorlar ya.”Sanık Veli Küçük müdafii Avukat Zeynep Küçük:”Estağfurullah, estağfurullah, buyurun.”Sanık Doğu Perinçek:”Silivri adliyesi için. Sizlerde ey hakimler şu anlatılan bu deliller

karşısında, burada yaşadıklarımız karşısında, hiçbir hukuka saygı yok. Hukuku burada ayaklar altına aldınız, çiğnediniz. Sizde vicdan da yok, hukuk ta yok bunu söylüyorum.”

Üye Hakim Hasan Hüseyin Özese:”Doğu Bey cezalandırılacağımızdan bahsettiniz.”Sanık Doğu Perinçek:”Evet onu da söyleyeyim.”Üye Hakim Hasan Hüseyin Özese:”Nasıl cezalandır…..( birkaç kelime anlaşılmadı).”Sanık Doğu Perinçek:”Yaptığınız bu haksızlıklar, bu hukuksuz… yani siz hukuku

çiğneyeceksiniz, bu kadar delili çiğneyeceksiniz, bütün bunları bir siyasi iktidarın emriyle yapacaksınız, Türkiye’yi boğan tertiplerde planlarda roller alınacak ondan sonra bunu cezası olmayacak. Hukuken cezalandıracağız Türkiye’de hakimler var. Her hakim sizler gibi değil. Türkiye’de gerçek hakimler var, bu kadar.”

Mahkeme Başkanı:"Tamam efendim. Avukat Hanım buyurun.”Sanık Veli Küçük müdafii Avukat Zeynep Küçük:”Efendim talebim, talebim yok efendim,

yok.”Sanık Doğu Perinçek söz almadan konuştu:”Yıkılacak bu iktidarınız, iktidarınız yıkılacak

göreceksiniz. Amerika’nızda yıkılacak, Avrupa’nızda yıkılacak, yıkılıyor çatır çatır.”Mahkeme Başkanı:"Bağırmakla bir şey çözemezsiniz. Bağırmakla bir şey çözemezsiniz.”Sanık Doğu Perinçek:”Tamam, tamam hiçbir saygım yok size.”Mahkeme Başkanı:"Sizin saygınıza da ihtiyacım yok. İhtiyacım yok, ihtiyacım yok.”

67

Page 68: T · Web viewJ, Sayın Muzaffer Tekin 25 yıllık sivil hayatımda hiçbir illegal oluşumun içinde yer almadım, diyor, 26.03.2010 141 celse sayfa 13’te doğrudur Muzaffer Tekin

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 09.12.2010 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:169 Sayfa:68

Sanık Doğu Perinçek:”İhtiyacınız olmasın, ihtiyacınız olmasın, hiçbir saygım yok (bir iki kelime anlaşılmadı).”

Mahkeme Başkanı:”Sizin saygınıza şu şu davranışınıza göre ne saygı göstereceğim, ne bekleyeceğim sizden? Hukukçusunuz üstelik, üstelik hukukçusunuz.”

Sanık Doğu Perinçek:”Bu kadar haksızlık, bu kadar haksızlık.Hep mi (1 kelime anlaşılmadı).”

Mahkeme Başkanı:"Üstelik hukukçusunuz be, üstelik hukukçusunuz, mahkeme burası. Burada uymak zorundasın.”

Üye Hakim Hasan Hüseyin Özese:”Buranın kuralları var.” Mahkeme Başkanı:”Buranın kuralları var, buraya uyacaksınız.”Sanık Doğu Perinçek:”Hangi kurallar.”Mahkeme Başkanı:"Siz Siz uyacaksınız. Şu davranışınızla uymak zorundasınız. Uymak

zorundasınız efendim, uymak zorundasınız.”Sanık Doğu Perinçek:”Hiçbir kural yok, hiçbir kural yok. Kuralınız yok, hiçbir kuralınız yok.”Mahkeme Başkanı:"Bak işte bak, saygıyı görüyor musunuz? Bak bak saygıyı görüyor

musunuz?” Sanık Doğu Perinçek:”Efendim?”Mahkeme Başkanı:"Saygıyı görüyor musunuz? Çıkıyorsunuz dışarıya. Oturtun onu,

oturtun, ordan kapatın kapıyı, dışarı çıkamazsınız.”Sanık Doğu Perinçek:”Oturayım peki oturayım.”Mahkeme Başkanı:" Buyurun avukat bey.”Sanık Fikret Emek müdafi Avukat Öncü Özbay söz istedi verildi:”Efendim çok kısa bir

şekilde tahliye taleplerimizi dile getireceğiz tekrarı.”Mahkeme Başkanı:"Buyurun.”Sanık Fikret Emek müdafi Avukat Öncü Özbay:”Müvekkilim 29.06.2007 tarihinde.”Sanık Doğu Perinçek söz almadan konuştu anlaşılmadı.Sanık Fikret Emek müdafi Avukat Öncü Özbay:”Vahim miktarda silah bulundurmak

suçundan tutuklanmıştır ve 3 buçuk yıldır tutukludur. Terör örgütüne üye olmak suçuyla ilgili talep edilen tutuklama talebi görevli mahkemece reddedilmiştir. Müvekkilim yargılamanın her aşamasında samimi beyanlarda bulunmuştur. Tutuklama sebebi olan TCK 174’e göre cezalandırılması halinde dahi müvekkilin tutuklu geçirdiği süre hükmedilebilecek süreden daha uzundur. Tutuklama işlemi bu bağlamda cezaya dönüşmüştür. Kaldı ki TCK 174’e göre ceza verilmesi için bile ortada yeterli delil yoktur. Çünkü müvekkilin ikraren kabul ettiği patlayıcı maddeler kullanılmaz haldedir. Kalemden bugün aldığım bilgi davada gelinen noktada bu aşamada 3 bin klasör adet, 3 bin klasör evrak olduğu yönündedir. Ne kadar doğru ne kadar yanlış. Bu durum dahi bizce savunma hakkının kısıtlanmasıdır. Bunu da göz önünde bulundurursanız seviniriz. Müvekkilim ile ilgili olarak dosyada sözde örgüt suç iddiasıyla ilgili olarak 3 buçuk yıldır herhangi bir ek delil iddia makamınca sunulmamıştır. Herhangi bir tanık ifadesi, telefon kaydı, vesaire sunulmamıştır efendim. Yukarda açıkladığımız sebepler ve müvekkilin tutuklu geçirdiği sürelerde dikkate alınarak bihakkın tahliyesine karar verilmesini talep ediyoruz.”

Sanıklar Doğu Perinçek, Nusret Senem, Hikmet Çiçek müdafii Avukat Osman Aydın Şahin söz istedi verildi:”Sayın Başkan, Sayın Heyet müvekkillerimin bugün itibariyle tutuklulukta geçen süre 999. gün. 999 gündür tutuklular. Şimdi bu geçtiğimiz 999 günde dosya kapsamında neler yaşandığına bir baktığımızda müvekkiller sorgularını yaptı verdi. Tüm delilleri, tek tek iddia ya ait delilleri tek tek çürüttükleri gibi iddia makamı iddianamede yer alan delillerin kimisini geri aldı, kimisini de hukuki sonuç bağlamadıklarını beyan ile iddialarından vazgeçmiş oldular. Ergenekon belgeleri olduğu iddia edilen 55 adet belgenin niteliklerinin analizi için Jandarma Genel Komutanlığından rapor istendi. O rapor dosyaya geldi. Ve 4 ayrı kategoriye ayrılan belgelere

68

Page 69: T · Web viewJ, Sayın Muzaffer Tekin 25 yıllık sivil hayatımda hiçbir illegal oluşumun içinde yer almadım, diyor, 26.03.2010 141 celse sayfa 13’te doğrudur Muzaffer Tekin

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 09.12.2010 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:169 Sayfa:69

bağlı olarak da bu belgelerden Tuncay Güney’den elde edilen belgelere istinaden Ancak bir menfaat çetesinden, sanal bir menfaat çetesinden bahsedilebileceği rapor edildi. Resen istenen rapora bağlı olarak. Bugün Sayın Nusret Senem’in de bahsettiği ve 25 Kasım 2010 tarihinde Ankara 24. Asliye Ceza Mahkemesinin 2010/318 esas numarasında karara bağlanan aramaların hukuksuzluğunun tespitini yapan kararı da size ibraz edeceğim. Şimdi elde edilen belgeler, deliller, aramalarda yapılan belgelerin hukuka aykırı yapıldığı Ankara 24. Asliye Ceza Mahkemesince Hükme bağlandı. 15 gün önce. Bu da dosyaya yeni giren bir belge oluyor. Diğer yönden bu süreçte 999 günlük sürecin başlangıcında Recep Tayyip Erdoğan bu davanın savcısı olduğunu beyan etti. Yine Recep Tayyip Erdoğan’la AKP bastırdıkları açılım bildiri…broşüründe imzası ile onayladığı Silivri’de özel mahkemeler kurduk dedi. Bu Amerikan Dışişleri Bakanlığı belgelerinin ortaya çıkması üzerine hepimiz izledik televizyonlarda 1 milyar dolarım var diye iddia eden Silivri’de cezaevinde dedi. Bu konuda Sayın Perinçek uzun açıklamalarda da bulundu. Ve bugünkü açıklamalarında, beyanlarında dinletilen bir ses kaseti var. Şimdi bütün bunlar birlikte değerlendirdiğimizde sorgular yapılmış, kanıtlar çürütülmüş, iddia makamı kanıtlarından vazgeçmiş ve Recep Tayyip Erdoğan Silivri’nin savcısıyım diyor, Silivri’de diyor. Aynı zamanda karar merci rolünü de üstlenerek. Şimdi bir diğer husus, müvekkillere isnat edilen fiil ile iddianamede düzenlenen 170. maddeye göre, CMK 170 H’a göre yazılması gerekli isnat olunan fiiller yönünden bir farklılık var. Şöyle ki 326/1’e göre tutuklanan müvekkiller Nusret Senem ve Hikmet Çiçek ile ilgili olarak iddianamede bu fiil isnat edilmiyor. Şimdi 225. maddeye göre iddianamede isnat olunan fiil, isnat olunan suçun dışında bir yargılama bir hüküm verilmesi mümkün değil. Ancak iddianamedeki fiile ve faile göre ceza verebilirsiniz, karar verebilirsiniz. Şİmdi bu yönde Yargıtay Ceza Genel Kurulunun ve 9. Dairenin 2 kararından birer paragraf okumak istiyorum. 9. Dairenin 25 Ekim 2007 tarihli kararı. İddianamede açıklanan ve suç oluşturduğu ileri sürülen fiilin dışına çıkılması, dolayısıyla davaya konu edilmeyen bir eylemden dolayı yargılama yapılması ve açılmayan davadan hüküm kurulması kanuna aykırıdır. Şimdi iddianameye konu edilmeyen bir fiil nedeniyle tutuklular. Bu fiile bağlı olarak tutuklular. İddianamede bu fiil isnat edilmemektedir. Nusret Senem ve Hikmet Çiçek’e. Şimdi buna bağlı tutukluluğu kanuna aykırılık olarak değerlendiriyor. Ceza Genel Kurulu daha da 16 Haziran 2005 tarihli Ceza Genel Kurulunda fiil yönünden kamu davasının dışına çıkılması, dava olmadan hüküm verilmesi yada var olan davaya rağmen karar verilmemesi anlamı taşır. Yargılama yasasının emredici kuralları ise böyle bir kabule kesin engel oluşturur. Şimdi biz kanuna aykırılıktan vurgularken, hukuka aykırılıktan bunları yargı kararları, Ceza Genel Kurulu kararı, 9. Daire kararı. Şimdi ben buradan sadece 2 tanesinden alıntı yaptım. Dilekçem ekinde bu konuda oldukça Sayın İsmail Malkoç yüksek yargıcımız İsmail Malkoç’un kitabında onlarca içtihadı da sunuyorum. Şimdi neden tutuklular? Bunu bir tek cevabı kalıyor. Yani bugün 999 günden sonraya sarkabilmesi için bir tek gerekçe kalıyor. Recep Tayyip Erdoğan’ın söyledikleri. Şimdi bunları ortadan kaldırmanızı ve müvekkillerimi tahliye etmenizi istiyorum.”

Sanıklar Sevgi Erenerol ve Vedat Yenerer müdafii Avukat Vural Ergül söz istedi verildi:”Sayın Başkan hakikaten mahkemenizin hukuk anlayışını ve mantığını anlamakta her geçen gün zorlanıyorum. Bakın Sayın Perinçek salondan çıkmak istiyor onu zorla alıkoyuyorsunuz. Ben salona girmek istiyorum beni de zorla salondan çıkartıyorsunuz. Üstüne üstük bunu yaparken de savunmayı sırtından hançerlercesine, yasanın açık emrine rağmen gıyabımda arkamdan bir karar alıyorsunuz. Aldığınız kararın yasanın hükmüne hiç mi hiç uygun olmayan bir karar olduğunu izaha lüzum görmüyorum. O gerekçenize esas aldığınız F bendine bakıldığında benim bundan öncede düzenli olarak duruşmanın düzenini bozmakta ısrar göstermem gerektiği yasaca aranan bir şart. Bugüne kadar ben salonda ne sizlere yumurta attım, ne bir başka sanık gibi sanıklara mikrofon attım, ne slogan attım, ne de başkaca düzen bozucu bir davranışa girdim. Beni o gün yalnızca ama yalnızca üyenizin sicil durumunun adil yargılamayı etkileyecek bir tehlike taşıdığını açıklamamdan dolayı cezalandırdınız. Bir başka

69

Page 70: T · Web viewJ, Sayın Muzaffer Tekin 25 yıllık sivil hayatımda hiçbir illegal oluşumun içinde yer almadım, diyor, 26.03.2010 141 celse sayfa 13’te doğrudur Muzaffer Tekin

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 09.12.2010 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:169 Sayfa:70

olasılık var o da mahkemenizin artık yargılama yeteneğini yitirdiğine ilişkin somut, ciddi kanıtlar ortaya koymamdı. Bunun dışında benim o gün itibariye duruşmanın düzenin bozucu bir davranışım olmadığını sizde kayıtları bir daha incelediğinizde göreceksiniz. Yetmezmiş gibi bana o gün içi birde suç duyurusunda bulunmuşsunuz. Yeniden yeniden okuyorum, acaba Ergenekon davasında hukuki bilgim, görgüm oldukça farklılaştı da ben suçu mu göremiyorum bunca suç sonrasında bunca hukuk katliamı sonrasında deyip, eşime dostuma, abilerime, kürsüden inenlere okutuyorum hiç ama hiçbir surette en ufak bir suç unsuru dahi taşımadığı söylenilen o beyanlarımdan ötürü hakkımda ceza kararı tesis ettiniz birde yetmezmiş gibi suç duyusunda bulundunuz. Suç duyurusundan zerrece korktuğum yok. Hatta hatta savunmaya yönelik reflekse dönüşmüş tahammülsüzlüğünüzle her keresinde suç duyurusunda buluma alışkanlığınız çerçevesinde yapacağınız suç duyurusunda sizlere göre iddia olunan hakaret kastımın yoğunluğu açısından peşinen sizden de bir adet suç duyurusu talep ediyorum. Şimdi bakın efendim ben size o gün mahkemenizin fiili olarak nasıl yargılama yeteneğini yitirdiğini örnekleriyle anlattım. Anımsarsınız İstanbul Emniyet Müdürlüğü değip Ankara’ya yazı yazmışsınız, anımsarsınız dosyayla hiç ilgisi olmayan bir evrakı alıp bizlere müzekkere cevabı diye vermişsiniz. Onu söyledikten sonra o müzekkere cevabının dosyayla ilgisi bulunmadığından, dosyadan çıkartılmasına dair bir karar aldınız mı bilmiyorum. Ama bakın benim hakkımda almış olduğunuz o kararında içinde yer aldığı değişik iş sayılı kararı bir inceleyelim. Sizin yargılamaya gösterdiğiniz özene burada yargılama faaliyetine ,yeteneğinize ilişkin sanıklara, kamuoyuna, bizlere bir güven, bir saygı verebilmek noktasında nasıl bir sonuç ortaya koydunuz hep beraber görelim. İlki şu; Elif Arslan, bağışlayın Elif Yıldırım. Zapta böyle yazmışsınız. Elif Yıldırım kim efendim? Böyle biri yok. Ama bunu Oda TV haber yaptıktan sonra Ergenekon Mahkemesi gene error veriyor diye haber yaptıktan sonra bunu silip elle düzeltmiş Arslan yapmışsınız. Bakın burada ki IMEI numaralarının doğruluğundan emin misiniz? Ha müzekkereye doğru mu yazıldı yanlış mı yazıldı onu bilemiyorum. Ama ben zapta yazılanları söylüyorum. Burada ne yazmışsınız 15 daha önce bir çok kez ikaz edilmesine rağmen 27.10.2010 tarihli celsede mahkeme düzenini bozacak davranışlar içerisine giren, ayın 27’sinde duruşma mı yaptınız efendim? Duruşma ayın 26’sındaydı. Ama o kararı buraya geçerken 27 yazmışsınız. Bunlar esasa etkili yanlışlıklar değildir. Bunlar tabi ki sizlere göre duruşmaların yoğunluğu, geç saatlere kadar uzuyor olması, sanık sayısının çokluluğu vesair vesair gibi nedenlerle izah olunabilir. Ama kanunsuz cezaya dönüşmüş bu 3 yılı aşkın tutuklulukta hiçbir sanığa sizlere en ufak bir hata mazeret tanımak gibi lüksü, tahammülü yok. Ergenekon Mahkemesi yine eror veriyor. Bakın size bir başka örnek daha vereyim. Ben size Murat Çağlar’ın kayıp ajandasını aramayı niye bıraktığınızı sormuştum. Baktım sonrasında tutmuş ona ilişkin bir tekit yazmışsınız iyi güzel ama zabıtlara göre kim bu bebek efendim tanıyor musunuz? Bu bebeyi tanıyan kimse yok dimi? Bende yeni gördüm. Burak Çavdar yazmışsınız, Burak Çavdar’ın ajandası. Kim Burak Çavdar bu çocuk. 30 Ağustos günü doğmuş. Hem de 2010 senesinde. Tek suçu yoksa bu mudur? Bir gün herkes Ergenekoncu olacak dediğimizde hiç abartmadığımız bakın anlaşılmakta. Sabi sübyan doğduğu gün Ergenekon dosyasına giriyor. Ergenekon böyle bir adli terör halini almış. O noktada velev ki bundan sonraki niyetiniz beni o gün güya duruşma düzenini bozucu, bozucu davranışlar sergilediğimden bahisle ilk kez atıyor olduktan sonar bir sonraki beyanımda da gizli tanıkların sorgulamasından uzak tutmak ise eğer Salih Yaşar’ın sorgusundan bu surette beni uzak tutuğunuz için kendinizi başarılı sayıyorsanız aldanırsınız. Amma pekala beni gizli tanıkların sorgusundan da alıkoymak için yine savunmaya ilişkin beyanlarıma, düzen bozucu davranışlar olarak değerlendirebilirsiniz buna da hiç şaşmam. Samimiyetimle söylüyorum bütün içtenliğimle, bütün makuliyetimle sorguladığım halde yinede o gün bana niçin yasak kararı uyguladığınız anlayabilmiş değilim. Bu konuyu yargıya taşıyacağım için üzerinde daha fazla konuşmak istemiyorum. Ama şunu da hatırlatmadan edemeyeceğim. Bakın o F maddesinin devamında ne diyor biliyor musunuz? Bu hüküm müdafii hakkında uygulandığında vesaire diyor, duruşma

70

Page 71: T · Web viewJ, Sayın Muzaffer Tekin 25 yıllık sivil hayatımda hiçbir illegal oluşumun içinde yer almadım, diyor, 26.03.2010 141 celse sayfa 13’te doğrudur Muzaffer Tekin

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 09.12.2010 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:169 Sayfa:71

salondan çıkar....diyor ki tekrar duruşmaya alındığında yokluğunda yapılan iş ve işlemlerin esas noktaları kendisine bildirilir. Bana bir bildirimde bulundunuz mu, geldiğimde? Bulunmadınız. Bu bir bozma sebebi oluşturur mu? Peki dosyamızda başkaca verilecek beraat kararı olsa bile bozma sebebi oluşturabilecek neler var? Hangi birini sayalım. Ama heyetinizin buradan çıkacak olan kararın Yargıtay tarafından evrensel hukuk ölçütlerinde hukuken itibar edebilir bir karar olarak onanması gibi bir gayret olmadığı için bu bozma kararlarının hiç birisini de tabidir ki ciddiye alacak hali yok. Şimdi burada sanıklar 3 yıldır kanunsuz cezaya tabi tutulmaktan ötürü sizlere karşı çok haklı isyana varan tutum ve davranışlar sergilediğinde ben mahkemenizin eşit davranması gereken savcılık makamına karşı tutum ve davranışlarına karşı baktığımda hakikaten o sanıklara yerden göğe hak veriyorum. Sizin gücünüz daha öncede bir çok kez ifade ettim. Sadece bu salonda yer alan eli kolu bağlanmış 3 yıldan fazla tutukluluğu devam eden bu sanıklara ve birkaç müdafiden ibaret bizlere yetiyor. Bakın şimdi size hemen somut 2 örnek vereyim. Bunların hepsi benim taleplerim. Sizden ha bu taleplerim niçin önemli onu da ifade edeyim. Sanıkların tutukluluk hallerinin devamına ilişkin aldığınız gerekçe nedir? Kuvvetli suç şüphesi ve yanında delillerin karartılabilmesi tehlikesi. Peki mahkemeniz delilleri toplayabildi mi? Delillerin toplanmış olması, olmaması bizim burada tartışmamız gereken bir mesele olmamalıydı. Mahkemenizin bundan tek başına mesul olması gerektiğini sizde biliyorsunuz. Delilerinizin tam eksiksiz yerli yerinde olması gerekirdi. Şimdi o celse zabıtalarında ki şey gizli tanık ifade tutanaklarındaki imza eksiklerini Savcı Zekeriya Öz’ tamamlattırdığınızda o gizli tanık ifadelerini hakikaten Zekeriya Öz’ün kendisinin mi almış olduğuna inanmak gerekecek. Onların hepsini polis almıştı. Çünkü bir çok şube muhabirinin yanında birçok şube amiri Zekeriya Öz’e söylenerek çıkarta cüppeni biz giyelim bari dediğine tanık onlarca muhabir var. Şimdi o imza eksiklerini savcı tamamladığında o tutanakları tanzim edenin hakikaten savcı olduğuna siz inanmış olsanız bile, Yargıtay yahut evrensel hukuk ölçütlerinde inanacak gerçekten bağımsız bir Cumhuriyet hukukçusu bulabilir misiniz? Böyle bir garabet olur mu? Madem sonradan eksik tamamlanabilirdi, yasada o hüküm ne arıyor? O anlamda delilerin karatılması şüphesinden bahsediyorsunuz ama delilleri hala toplayabilmiş değilsiniz. Bakın talep ettim benim talebimle farkına vardınız. 7. klasör sayfa 315’deki bir CD. Çakma CD. Organize şubede tanzim edilmiş, organize şubeden mahkemeye değil savcılığa çakılmış. İhbar tutanaklara ilişkinde, ihbar zabıtalarına ilişkinde ayrıca beyanlarım olacak. Siz ne yaptınız benim talebim üzerine, 04.10.2010’da yazı yazdınız bu Çarşamba günü mahkemeye giden memurunuzla elden götürüldü teslim edildi, zimmete de öyle kayıt düşüldü. 6 Ekim’de teslim alınmış. Altına ne yazmışsınız CMK 332. maddesi 257. maddesi. 10 içinde cevap vermezsen eğer, yasama dokunulmazlığı hariç hakkında soruşturmaya geçilir ihtarı koymuşsunuz. Üstünden 63 gün geçti. Ne yaptınız? Hiç. Bir başka örnek; gene Gizli Tanık Aydın 1’in ifade tutanağını istedim ben. Ki bundan da tesadüfen haberdar oldum. 1 sene evvel gelmiş bunu bizlere vermeniz gerekirken vermemiş adli emanete kaldırmışsınız. İstedik benim talebimle istendi. 26.10.2010 tarihinde bunu istemişsiniz. Yani bu da yine müteakiben Çarşamba günü kuryenizle elden gönderdiğiniz evrak üstünden 42 gün geçmiş. Bakın gene atına yazmışsınız CMK 332, CMK 257, 10 gün ihtarat koymuşsunuz. Daha önce de bu konuda size bir çok kez hatırlatmada talep de bulundum. Madem bu ihtaratların gereğini yerine getirmeyeceksiniz niye yazıyorsunuz buraya? Süs olsun diye mi? Yok. Blöf olsun diye mi? Savcı, hakim yada bir başkası savunma dokunulmazlığı haricinde özel yetkili ağır ceza mahkemesinin vermiş olduğu talimata rağmen 10 gün içerisinde bir cevap açıklama vermez ise göndermez ise talimatın gereğini yerine getirmez ise, hakkında soruşturma açılır hükmü açık iken, mahkemenizin söz konusu savcılar hakkında lojman arkadaşlığı, iftar sofrasında hurma kardeşliği gibi bir bahanesi olabilir mi? Niçin Savcı Zekeriya Öz yada diğer ilgili savcılar hakkında belirttiğim bu 2 somut örneğe rağmen üzerinden de 63 gün geçmesine rağmen hala bir işlem yapmadığınızı ama buna rağmen salonda yerinden homurdanan her sanığı tehditler savurduğunuzu savunmayı da arkasından hançerlercesine

71

Page 72: T · Web viewJ, Sayın Muzaffer Tekin 25 yıllık sivil hayatımda hiçbir illegal oluşumun içinde yer almadım, diyor, 26.03.2010 141 celse sayfa 13’te doğrudur Muzaffer Tekin

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 09.12.2010 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:169 Sayfa:72

gıyabında aldığınız kararla duruşmadan yasakladığınızı izah etmek size düşüyor. Şimdi birkaç talebim var onları kısaca özetleyeceğim sonrasında bitireceğim. Şimdi bakın hatırlar mısınız gene kürsüde size sormuştum demiştim ki müvekkilimle ilgili bir bomba incelemesi yapılmış ben haberi Başbakanın sevdalısı Ergenekon örgüt şemasında da Ergenekon mensubu olduğu halde daha sonra savcı tarafından katakulli yapılarak tanık olarak ifadesi alınan Ethem Sancak’ın gazetesi yazdı biz ordan öğrendik müvekkilim Veda Yenerer’in evinde ele geçirildiği iddia olunan boş kovanlarda patlayıcı bulunmuş. Müvekkilim tahliye olmuş üstünden 2 sene geçmiş. Ne patlayıcısıdır dediğimde sizde şaşırdınız burada. Sonra sözü burada Naip Hakiminiz açıklamaya kalmadan ki sanırım kendisi yoktu, diğer üyeniz Sedat Sami Haşıloğlu açıkladı. Polisler gelmiş gitmişlerdi o zaman görmüşler diye. Bakın salonda duruşmayı takip eden 2 tane gazeteci var başka da gazeteci yok. Diğer gazetecilerde bunlarda bilirler. Helin Şahin bu dosyayı buradan takip eden bir muhabir değil. Bu haberi ne zaman yapmış 18 Ekim’de. Şimdi dikkat patlayıcı madde başlığıyla savcılığa yazdığınız yazıdan yeni haberdar oluyorum. Bu yazı yazıldıktan 14 tarihli bu yazı yazıldıktan 4 gün sonra haber çıkıyor. Haberin çıkması için özel haber olarak da çıktığı dikkate alındığında bu yazınız yazıldıktan, yazınıza konu inceleme yapıldıktan 2 gün sonra muhabir bunu götürüp Başbakanın sevdalısı olan Ethem Sancak’ın gazetesinde haber olarak değerlendirme yapmış. Şimdi bundan ben savunma avukatıyım yeni haberdar oluyorum ama bu acar muhabir 4 gün sonra bu incelemeden haberdar oluyor. Bu muhabirin heyetinizden kim ile ilişkisi olduğunu, kaleminizden kim ile ilişkisi olduğunu, sizin merak etmeniz gerekir efendim. Bunu sorgulamanız gerekir. Bu sıradan bir gazetecilik başarısı, yada olağan üstü bir gazetecilik başarısı da değildir. Bunu bir muhabir bu dosyada kalemde memurların gösterdiği ketumluğa, gösterdiği disipline, o kuralara, katı uyuma rağmen hakikaten ancak ve ancak hakim katında bir özel ilişkiyle temin olunabilir bir bilgi. Merak ediyor musunuz efendim? Ha bakın şunu da söyleyelim, burada güya Vedat Yenerer’in 75 milimlik top mermisinden birinde patlayıcı madde, püro teknik madde ele geçirilmiş. Şimdi salonda bir sürü komutan var, bir sürü asker var. Onlar biliyorlar bunu. Bu elde olunan patlayıcının, patlayıcı olduğu söylenilenin ne olduğunu ben onlardan öğrendim. Bir kibrit ucu kadar, sadece o kadar grama bile gelmeyecek bir miktarda kıvılcım imkanı sağlayan, merminin içerisine yerleştiren barut haddini harekete geçiren bir patlayıcı. Ha gramı önemli değil tabi ki siz gereğini yerine getireceksiniz. 1 gramda olsa 1000 gramda olsa gereğini yerine getireceksiniz. Ama bu 1 gram bile olmayan ateşleyici özelliğinden bu dava üstünden psikolojik harbi sürdüren Star Gazetesinde yapılan haberi görüyor musunuz? Ki bu haberde heyetinizden birinin dahili var o yüzden önemsiyorum bunu. Saksı dediği bomba patlamaya hazır çıktı diyor. Oysa o ne biliyor musunuz efendim? 75 milim çapında uçak savar bombalarından biraz kalınca bir merminin içerisindeki çekirdeğin elle sökülüp çıkartıldıktan sonra içindeki barut haddinin boşaltılması sonrasında o kovanın tam orta yerindeki, küçük noktacığın altında horozla birlikte harekete geçen kıvılcım ateşleyici var ya işte o, o 1 gram. Bakın mahkemeniz onu suç eşyası yönetmeliğine göre ne güzel patlama tehlikesi var diye adli emanete göndermiş. Dikkat patlayıcı madde yazmışsınız üzerine. Görende Allah hepinizi korumuş diyecek. Bakın o 1 gramlık kıvılcım ateşleyiciyi bile suç eşyası yönetmeliğine göre adli emanete kaldırmışsınız. Peki bu dosyada 27 bombanın niye apar topar ele geçirildiği gün üstüne üstük demonte olduğu halde imhasına yangından kaçırırcasına, mal kaçırırcasına hakimin, savcının işbirliğiyle karar verdiğini düşünüyor musunuz efendim? Bunun bir izahı almalı. Beşiktaş’ta ayrı hakim ayrı hukuk ayrı kanun olabilir mi? Ben bir başka kanuna göre tahliye talep edebilir miyim? Hepimiz aynı kanunla, aynı hukukla, aynı veciz sözün ışığı altında hukuk mücadelesi veriyoruz. Nasıl olurda o gün suç eşyası yönetmeliğini bilmezden gelen hakimlerin aldığı karar isabetli olurda bugünkü alınan mahkemenizin aldığı bugünkü karar bir başka olur. Bunu da bu bombalara ilişkin değerlendirmeler çerçevesinde ciddiye almanız değerlendirmeniz lazım. Şimdi MİT’ten gelen cevabi yazıya Sayın Perinçek az önce değindi ama ben ona ilişkin kısa bir açıklamada bulunmak istiyorum. Hatırlar mısınız 58. klasörde Şok Aktüel Dergisinin çıktısı

72

Page 73: T · Web viewJ, Sayın Muzaffer Tekin 25 yıllık sivil hayatımda hiçbir illegal oluşumun içinde yer almadım, diyor, 26.03.2010 141 celse sayfa 13’te doğrudur Muzaffer Tekin

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 09.12.2010 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:169 Sayfa:73

altındaki dijital imzadan yola çıkarak ben bu dosyadaki çakma delillerden bahsetmiştim. Ve demiştim ki Eymür Savcıların eline verdi bu delil postayla gelmiş değil. Sonrasında hemen bana suç duyurusunda bulundular. Yazıştık, çiziştik, zarf marf bulunmadı. CD’yi hala arıyoruz. Geçtiğimiz haftalarda da yine talepte bulundum. O CD’yi artık mahkemeniz aramaktan vaz mı geçti efendim? Delillerin karartılması tehlikesinden bahisle buradaki kanunsuz tutukluların devamına karar vermektesiniz. Burada olmayan delili kim karartabilir? Yalnızca ve yalnızca o delili dosyanıza sunamayan savcı karartabilir. Dosyanın bu karatılma tehlikesi taşıyan delilinin sorumluluğunu buradaki sanıklara siz çektirecek olursanız o zaman kanunsuz ceza uygulamasına mahkemenizin bizzat bu yöntemle bir yol bulduğu sonucuna varmaktan başka hiçbir çıkar yol kalmıyor. Şimdi bakın bu MİT’ten gelen cevabi yazıda diyor ki 58. ek delil klasörün 26. 27. sayfalarında yer alan bilgilerin Erdil’in kimlik bilgileriyle not başlıklı bölümde yer alan hususlar hariç. MİT mensubu Mehmet Eymür’ün talebi üzerine. Bakın dikkat edin 30 Haziran tarihinde Eymür, Mehmet Eymür bizzat görüşme talep ediyor. Bizzat MİT Müsteşarından Eski Kontraterör Daire Başkanı olması sebebiyle bir çay içip Danıştay cinayetine ilişkin bu bilgiyi MİT’le paylaşmak istiyor. Cinayetin üzerinden sadece 45 gün geçmiş. Suların yavaş yavaş durulması beklenmiş. Cinayet işlenmiş. Bende zaman zaman dile getiriyorum İsmail’e fevkalade tutarlı bir biçimde, mantıklı bir biçimde izah etti ya. Bu cinayetin arkasında hükümet var diye. Hatırlar mısınız Alparslan’da ne demişti babasına ben bu cinayetle AKP’nin önünü açtım demişti. Hakikaten bu cinayetin arkasında AKP Hükümeti vardır. Bakın onunda ipuçlarını burada MİT’in yazdığı yazıda görebiliyoruz. 30 Haziran tarihinde. Cinayetin üzerinden 45 gün geçtiğinde MİT Müsteşarına giden Eymür bu savcılara gelip de flaş belleğini savcının bilgisayarına taktığı vakit işte bu suretle veriyor. Ki sonrasında bakın o yazının altında ne ifadesi var? Ancak Mehmet Eymür tarafından müsteşarlığımıza intikal ettirilen hususların anılan dönemde de incelenmesi sonucunda Mehmet Eymür’ün şahıs olay, kurum ve kuruluşlar ile ilgili iddialarının tamamen kendi kişisel bilgilerine yönelik olduğu belirlenmiş olup teşkilatımızda da bahse konu iddiaları teyit edebilecek bilgilere rastlanılmamıştır. Yani MİT burada Eymür’ün kendisini yönlendirmeye çalıştığını bu cinayeti manipüle etmeye çalıştığını bizzat mahkemenize verdiği bu cevapla ifade ediyor. Ben daha öncede söylemiştim bu cinayetin arkasında Eymür var diye. Bakın MİT beni bir kere daha doğruladı. Zeynep dedi ya bu salonda hiç birimiz yalan söylemedik şimdiye kadar, hiç birimiz her keresinde de haklı çıktık. Bakın bir başka kanıt daha size. Şimdi bu MİT’in hani 26, 27 sayfalarda yer alan bilgilerin falancaları hariç dediği kayıtlar var ya, o kayıtlar arasında bakın burada MİT bilgi notu sözü verilmiş. MİT’in bilgi notu süsü verilmiş bir sayfası. Çünkü dikkat ederseniz MİT’in bize verdiği cevabi yazılarda da aynı formata uyulmaktadır. Daha önce gelen cevabi yazılarda da var. Buna MİT evrakı süsü veren Eymür ne demiş? Olay MİT Müsteşarı ile ilişki kurulamaması üzerine Aktüel Dergisi muhabiri Ecevit Kılıç’ı verilmiştir. Ecevit Kılıç’ı dinleyeceksiniz. Ben size anlatmıştım hani Habertürk’e geçtiğini Aktüel’den ayrıldığını boş yere zaman yitirmemek gerektiğini söylemiştim. Bu arada da Ecevit Kılıç TESEF tarafından burslu olarak Amerika’ya gönderildi, getirildi. Başbakanın damadının genel yayın yönetmeni olduğu gazetede henüz mesleki kıdemiyle, bilgisiyle, görgüsüyle hiçte hak etmeye imkan bulamadığı halde yayın yönetmeliği, yayın yönetmenliği titriyle dergilerde yöneticilik yaptı. Ha bu tertibin en başında piyasaya çıkan Kontrgerilla isimli bir referans kitap var ya, güya referans kitap. O referans kitabı da Ecevit benimde arkadaşımdır. Buraya geldiğinde kendisine de soracağım burada da söylüyorum o kitabı da kendisinin yazabilecek bilgisi görgüsü yoktur. Eymür’den flaş bellekle aldığı yolunda çok ciddi söylentiler mevcut. Ama bakın görüyor musunuz emekli MİT Kontraterör Daire Başkanı atımı, Kontraterör Daire Başkanı, MİT Müsteşarına gidemiyor onun yerine Sabah Grubunun Aktüel Dergisine Ecevit’e bir muhabire gidiyor. Bunun nasıl bir psikolojik harp olduğunu MİT bakın bu yazıyla pekala açıklığa kavuşturmuş durumda. Bakın şimdi o yayınların tarihine 27 Temmuz, bir sonraki habere bakın 6 Temmuz. Cinayet henüz birkaç ay olmuş işleneli ama o sıralarda psikolojik harbi el altına zaten kaç zamandır kullandıkları

73

Page 74: T · Web viewJ, Sayın Muzaffer Tekin 25 yıllık sivil hayatımda hiçbir illegal oluşumun içinde yer almadım, diyor, 26.03.2010 141 celse sayfa 13’te doğrudur Muzaffer Tekin

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 09.12.2010 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:169 Sayfa:74

muhabirlerle başlatmışlar. Hemen akabinden Tutkun Akbaş’ın, Muzaffer Tekin’in isim benzerliğinden yola çıkarak Sabah Gazetesinde yayınladığı bir uyuşturucu kaçakçısı bağlantılı haberi var. Şimdi bunları böyle örneklemek mümkün ama bu konuyla ilgili bir talebim olacak. Şimdi az önce Sayın Perinçek’te söyledi. Temmuz, MİT’in gönderdiği Alparslan Arslan’a ilişkin bilgi notunda Temmuz 2007 ayı itibariyle Danıştay eylemini Bulgaristan’da bulunan bir albayın ziyaretinin akabinde gerçekleştirdiği yönünde duyumlar alındığı. Bahse konu hususlarında 24 Temmuz 2007 tarih ve 35 sayılı not ile Başbakanlık ve İçişleri Bakanlığına intikal ettirildiği. Şimdi mahkemenizden talep ediyorum. O 27.07.2007 tarihli o 35 sayılı notla Başbakanlığa ve İçişleri Bakanlığına intikal ettirilen bu bilgi notunun MİT’ten gönderildiği haliyle bir suretini talep ediyorum. Ve Başbakanlıkla, İçişler Bakanlığında bunun hangi prosedür dahilinde kime teslim edildiğinin de aynı şekilde açıklığa kavuşturulmasını talep ediyorum. Bu bahsi kapatırken size şunu da söylemek istiyorum. Bugünlerde Savcıların harıl harıl hazırlandıkları bir TİT Ergenekon bağlantılı yeni operasyon var. Bu yeni operasyon çerçevesinde savcılık güya TİT soruşturması kapsamında teknik takibe takılan, fiziki takibe takılan birtakım Ergenekon sanığı avukatları, işte Ergenekon haberleri yapan gazetecileri, yahut işte başkaca isimleri dosyasını çalışırken bunu bölücü terör örgütünün yayın organı olarak bilinen kürdistan Fırat News anımsamıyorum bölücü bir terör örgütü ajansına sunmuştu. Şimdi bakın aslında bu ilk sunum değil. Bakın bu Veli Küçük ile Alparslan Arslan olduğu söylenilen fotoğraflar var ya anımsar mısınız ben bunu size daha öncede söylemiştim, demiştim ki bu ilk olarak Mizgin neydi ismi anımsayamıyorum, Mizgin Fırat mıydı? Azadivelad o Mizgin adında bir bölücü terör örgütü şüphelisi bir muhabire bölücü yayın organı olan Azadivelad’a servis yapılmış ordan geldi demiştim. Yani bu fotoğrafları da getirip elden yine o flaş bellekle savcılara veren yine Eymür’dü. Eymür savcılara verdi ama bakın bu bilgi notunda az önce onu atladım ne diyor? Ankara 11’den şikayet ediyor. Ankara 11 Ağır Ceza Mahkemesi’ne Ankara 11 Ağır Ceza Mahkemesi Savcılarından yakınıyor. Temmuz 2007 tarihi itibariyle. Pardon 2006 tarihi itibariyle. Diyor ki Danıştay saldırısı davasını yürüten savcı ve mahkemenin bu bilgilerin üstene gitmemesi dikkat çekicidir. Niye o tarihte çünkü aradıkları savcılar, aradıkları hakimler bulunamamış. Zaten Eymür’ün bu tertipteki bu formülü, bu senaryosu sonrasında aranılan savcı, aranılan hakim arayışına girildi. Ankara 11 Ağır Ceza Mahkemesinde ki savcılar bu Eymür’ün manüplatif iddialarının ciddiyetsizliğini, gerçek dışılığını dosya içeriği ile bir çırpıda anladıkları için hiç mi hiç üstüne gitmediler. Çünkü sorumluluk sahibi, laik, yurtsever aydındılar. Ama hükümet Ankara Savcılarına rağmen İstanbul’da kendisine uygun savcılar, uygun hakimler arandı durdu, nihayetinde heyetinize ve huzurdaki iddianame Savcılarıyla muhatabız. Şimdi Savcıların kaç zamandır Tuncay Güney’e ilişkin olarak her iddianamede bir sonraki iddianameye Tuncay’ı şüpheli olarak tanıdığı, taşıdığını burada defaatle dile getirdik. En son İsmail’in o ironik değerlendirmesi sonrasında basında öldü haberi çıktıktan sora bir hummalı Tuncay Güney röportajları yayını furyası başladı. Ben o çerçevede Tuncay Güney’in ölmediğini size şuan kullanmakta olduğu telefonla ikamet adresini, daha öncede Sayın Mahkemenize bizzat Google Maps eşliğindeki Google Maps Haritaları eşliğinde sunduğum gibi yine sunuyorum ki savcılar yarın öbür gün onun biz adres bilgilerini elde edememiştik diyemesinler. Şimdi son olarak size yazılı olarak verdiğim taleplerimi açıklığa kavuşturmak istiyorum. Hani bu ihbarların bu soruşturmanın başından sonuna çakma ihbarlarla çokluk organize şubede yapılan çakma ihbarlarla şekillendiğine ilişkin bir çok kez anlatımım oldu da sizden gönderilen ihbar mektuplarının zarflarını e-maille, yapılan ihbarların IP numaralarının araştırılmasını, telefon numaralarının aidiyet bilgilerinin sorgulanmasını istemiştim ya. Bakın buna nihayet aylar aylar sonra yanıt verildi. Ben 141. celsede demiştim ki Sayın Mahkemenizle bahse varım ki bunlar gelmeyecek demiştim 6 ayda süre vermiştim. 141. celsedeki beyanlarıma bakın. 6 ay değil, 9 ay geçti, nihayet onca tekitten sonra yarım yamalak ama iddianamede kullanılmayan hiçbir ciddiyeti bulunmayan birtakım ihbarlara ilişkin güya bizlere birkaç evrak gönderildi. 15 tane ihbar var iddianamede kullanılmış ama savcılık makamının müzekkere

74

Page 75: T · Web viewJ, Sayın Muzaffer Tekin 25 yıllık sivil hayatımda hiçbir illegal oluşumun içinde yer almadım, diyor, 26.03.2010 141 celse sayfa 13’te doğrudur Muzaffer Tekin

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 09.12.2010 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:169 Sayfa:75

cevabına koymadığı IP numarası tespit edilememiş, telefon aidiyeti tespit edilmemiş mektubunun da zarfı sunulmamış 15 tane ihbar var. Bu ihbarların hiçbirisi gelmiş değil, gelemeyecek de. Çünkü bu ihbarların tamamını organize şubede polisler, memurlar, ve savcılar işbirliği içerisinde tanzim ettiler. Suç duyurusunu bekliyorum. Bu iddiamı kanıtlayacağım. Suç duyurusundan da niye korkmadığım Silivri, Çorlu Ağır Ceza Mahkemesinin verdiği kararla size açıklayacağım. Bu bahsi bitiriyorum ama şunu bir daha söylüyorum bakın mahkemenizin gücü bir tek salonda bulunan tutuklu sanıklarla biz avukatlara yetiyor. Soruşturma Savcıları mahkemenizi ciddiye dahi almıyorlar. O çerçevede 2 tane örnek sıraladım. Bir başka örnekte bu bakın, bu müzekkerenize Nisan ayından sonra yazmış olduğunuz 2 tekide rağmen bugün itibariyle üstünden 8 ay geçtikten sonra gelen cevabi yazı eksik. Müzekkereye uygun bir cevap yok. Dolayısıyla o müzekkerenin altına yazdığınız klasik şablon var ya CMK 227, 332 ona göre bakalım acaba savcılar hakkında bir kere işlem yapabilecek misiniz? Ben yapamayacağınıza da bahse girerim. Diyorum ya sadece gücünüz burada sadece bizlere yetiyor. Ama ben yinede tarihe notunu düşmek için bunu söylemiş olayım. Sizden yeniden bu ihbarlara ilişkin ihbarların ciddiyeti noktasında, türetilme, üretilme ihbarlar olmadığı noktasında bizlere yada ortalama zeka seviyesine sahip herhangi bir kimseye makul derecede güven verecek suretle açıklığa kavuşturmak üzere ilgili IP numaralarının, telefon numaralarının tespiti….Bakın gönderdiğim renkte yeşile boyadım ihbar mekanizmasının nasıl çalıştığını da araştırdığım için söylüyorum size IP numarası görünüyor ama IMEI görünmüyor. Orda da araştır butonu var, araştır butonunu tıkladığınızda derhal size o MOBESE sisteminde yer alan program gereğince derhal size ilgili kayıt çıkıyor. Onu da yapmamışlar. Onu yapsalar bu e-maili kimin hangi IP’den gönderdiğini pekala bulabilecekler. Ama onların böyle bir kaygıları yok. Neden yok? Bütün içtenliğimle söylüyorum, şubede bunu TEM’cilerle organizecilerle konuştuğumda kendi ağızlarıyla ortaya koydular. MOBESE hattı üzerinde olmayan bir internet kafeden yada bir satın alınmış 2. el bir bilgisayarla açık alandaki bir internet ağından bu ihbarları istedikleri gibi çakabiliyorlar. Bizlere ilişkin ihbar çakılmaz mı, kaç tane çakıldığını ben biliyorum ama meslektaşımda söyledi korktuğumuz yok. Niye koktuğumuz yok, bu memlekette hala savcılar var beni 8 mi 9 mu şikayet ettiniz her şikayetinize ilişkin klasik ikiye bir kararları çıkıyor bakın o kararların birinde kulağınıza lütfen küpe olsun hakim ne demiş azlık oyu kullanan hakim. Demiş ki savunmaların kapsamı konusunda neleri içermemesi gerektiğini bizler belirleyecek olursak doğrudan doğruya savunmanın yerine geçmek durumunda kalacağız. Yani tez anti tez sentez dengesini savunma öğesini yok ederek bozmuş olacağız. Mahkemenizin bu solunda her celse her gün devam ettiği ve geldiği onca hukuksuzluk sonrasında bu tespitin aslına bakarsanız hiç de bir anlamı yok. Cumhuriyet Savcısı ne demiş biliyor musunuz mütalaasında? Helal olsun o Cumhuriyet Savcısına bu Cumhuriyette hala Cumhuriyet savcısı var. Diyor ki Cumhuriyet Savcısı kısaca özetliyorum bildirimlerin suç teşkil etmediği vesaire. Yargılamanın sanık avukatlarını da sanık yapar, ha bu ne biliyor musunuz ben size burada gizli tanık üzerinden eğer layıkıyla bir değerlendirme yapılmaksızın gizli tanığın beyanına itibar edecek olursanız sipariş gizli tanık ile karar çıkartılmak mümkün olabilir. Bu suretle de yargı ahlaksızlaşabilir demiştim ya. Sizde beni şikayet etmiştiniz. O şikayette. Şunu da söyleyeyim ben geçtiğimiz celselerde mahkemenize dedim ki hiçbir korkum yok buyurun suç duyurusunu yapın, gizli tanığın kimliğini açıklıyorum. Gizli tanık 9, Osman Yıldırım’dır dedim. Ama hakkımda suç duyurusunda bulunamadınız. Fakat gizli tanık 17’yi burada resmiyle, ismiyle açıkladım diye suç duyurusunda bulundunuz. Şimdiden siz artık gizli tanık 9’un yani Osman Yıldırım’ın Osman Yıldırım olduğunu, gizli tanık 9 olduğunu da kabullenmiş oldunuz. Suç duyurusunda bulunmadınız. Bu suç duyurusunda da Silivri, Çorlu savcısı demiş ki, o gizli tanık uygulamasına ilişkin değerlendirmelerim sonrasında; yargılamanın sanık avukatlarını da sanık yapacak şekilde genişletilmesi sonucunu doğuran ihbar ve şikayetlerin söz konusu yargılamada sansür değerlendirmesini daha doğru ve hukuki olduğu nazara alındığında son soruşturmanın açılmasına yer olmadığına dair karar verilmesi kamu adına mütalaa ve talep olunur. Bu bir

75

Page 76: T · Web viewJ, Sayın Muzaffer Tekin 25 yıllık sivil hayatımda hiçbir illegal oluşumun içinde yer almadım, diyor, 26.03.2010 141 celse sayfa 13’te doğrudur Muzaffer Tekin

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 09.12.2010 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:169 Sayfa:76

Cumhuriyet Savcısı yorumu. Az önce okuduğumda bir hakim kararı. Hukuk her ne kadar sübjektif olsa da bu kadar taban tabana zıt bir hukuk anlayışı hakikaten mümkün değil. Bu 2 anlayıştan birisini doğru, gayrihukuki olduğu, doğru olmadığı izaha bile ihtiyaç duymuyor. Tahliyeye ilişkin bir talebin anlamı var mı? Hiçbir anlamı yok. Bakın az önce Veli Küçük Paşam serzenişte bulundu. Bakın bu üyeniz Sedat Sami Haşıloğlu’nun kulağımla dinliyorum değerlendirmesini empati yaparak lütfen sanık vekili olarak bir düşünün. Önünde ki bilgisayarla çalışıyor görüntüsü verecek buradan lütfen bizi dinleyin serzenişi getirildiğinde de kulağımla dinliyorum sizi diyecek. Halk arasında bir değim vardır, gözü işte eli oynaşta diye biz nasıl itibar edelim, biz nasıl itibar edelim efendim bu durumda. Evrensel hukuk ölçütleri dahilinde Amerika’da.”

Mahkeme Başkanı:"Konuşmanın ölçüsünü kaçırdınız, yani bir çok şeyi kaçırdınız.”Sanıklar Sevgi Erenerol ve Veda Yenerer müdafii Avukat Vural Ergül:”Amerika’da,

sözümü bitiriyorum efendim, efendim sözümü bitiriyorum, sözümü bitiriyorum.”Mahkeme Başkanı:"Lütfen, lütfen, lütfen. Her şeyiniz lütfen yani bu şekilde söz bitmez.

Avukat bey lütfen. Lütfen şu konuşmanızı bir banda alın da dinleyin, lütfen. Dinleyin onu dinleyin.”

Sanıklar Sevgi Erenerol ve Veda Yenerer müdafii Avukat Vural Ergül:”Efendim verin bandı dinleyelim. Verin bandı dinleyelim efendim verin bandı dinleyeyim.”

Mahkeme Başkanı :”Lütfen dinleyin efendim lütfen dinleyin.”Sanıklar Sevgi Erenerol ve Veda Yenerer müdafii Avukat Vural Ergül:”Kesinlikle

söylüyorum dinleyeyim eğer bir hatam varsa ayıbım varsa özür dileyeceğim. Özür dileyeceğim. Verin o bandı dinleyeceğim, özür dileyeceğim.”

Mahkeme Başkanı:"Bir avukat olarak dinleyin bunu Allah aşkına ya. Hukukçu olarak. Biz istemiyoruz özrünüzü de kabul etmiyoruz senin.”

Sanıklar Sevgi Erenerol ve Veda Yenerer müdafii Avukat Vural Ergül:”Evrensel hukuk ölçütlerinde Amerikan hukuk sisteminde bile bir hakimin ilgisizliği nedeniyle ilgisiz davranışı nedeniyle verilen karar yüksek yargıda bozulmuş idi. Şimdi sırf bu nedenle bile ben Yargıtay’ın da AHİM’in de müstakar içtihatları doğrultusunda üyenin yargılanan sanığa kendisini layıkıyla dinlemediği yolunda şüphe uyandırıcı davranışlar sergilediği için verilecek olan kararın bozulacağına inanıyorum. Ha şunu da söyleyeyim avukatlık sanatı farklı bir söz dikkat çekici bir üslubu zorunlu kılar. O noktada hakim olarak belki alışmadığınız bir dava o, bir vekil tarzı taşımıyor olabilirim. Ama söylüyorum. Bu Türkiye’de ilklerin mahkemesi olan bir mahkeme ve dava. O nokta da bu benim mesleğimin ifasına ilişkin kendime mahsus söz ve ifade üslubu.”

Mahkeme Başkanı:" Efendim o kesin zaten, kendinize mahsus. O kesin o kesin.”Sanıklar Sevgi Erenerol ve Veda Yenerer müdafii Avukat Vural Ergül:”Elbette efendim. Ve

bundan ötürüde ziyadesiyle, ziyadesiyle de gururluyum ziyadesiyle gururluyum efendim.”Mahkeme Başkanı:"Hiçbir avukat meslektaşınızın o tavrı değil. Çok daha gurur

duyarsınız.”Sanıklar Sevgi Erenerol ve Veda Yenerer müdafii Avukat Vural Ergül:”Teşekkür ediyorum

efendim bu gururuma sanıklarda iştirak ediyor.”Mahkeme Başkanı:"Çok daha gurur duyuyorsunuz. Bitti mi?”Sanıklar Sevgi Erenerol ve Veda Yenerer müdafii Avukat Vural Ergül:”Bitti efendim.” Duruşmaya kısa bir ara verildi.Duruşmaya kaldığı yerden devam olundu.Sanık Ergün Poyraz müdafii Avukat Hüseyin Buzoğlu söz istedi verildi:”Efendim biz bütün

dilekçelerimizde ve sözlü açıklamalarımızda ifade ettiğimiz gibi, müvekkil Ergün Poyraz 22 Temmuz seçimleri ertesinde polisin bu konuda, emniyetin bu konuda bir talimatı, bir ifadesi, bir talebi olmamasına rağmen Savcı Zekeriya Öz’ün talimatıyla 27 Temmuz 2007’de göz altına alınmıştır ve bugün itibariyle yaklaşık 3 buçuk yıla yakın bir süreden beri kendisi tutukludur. Mahkemeniz nezdinde bugün itibariyle yapılan yargılama 20 Ekim 2008’deki yargılamadan

76

Page 77: T · Web viewJ, Sayın Muzaffer Tekin 25 yıllık sivil hayatımda hiçbir illegal oluşumun içinde yer almadım, diyor, 26.03.2010 141 celse sayfa 13’te doğrudur Muzaffer Tekin

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 09.12.2010 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:169 Sayfa:77

itibaren 2 seneden fazla olmuştur. İlk birinci sene dolduğunda bir meslektaşımız burada Türkiye’deki özellikle özel yetkili mahkemelerdeki her bir duruşmanın 3 ay, 6 ay arasında olmasından hesapla yaklaşık 50-60 senelik bir hesaplamadan bahsetmişti. Bugün itibariyle 170. duruşmaya doğru yaklaşıyoruz. 169, 178 mi? Eğer yine aynı hesaplamayı yaparsak artık bir insan ömrünü geçen bir yargılama süresini bitirmiş oluyoruz. Bir seneye yakındır huzurunuzdaki tüm duruşmalarda sanıklar ve meslektaşlarım Yargıtay Başkanının ifade ettiği objektif ve sübjektif tarafsızlığınızı yitirdiğiniz konusunda sürekli bir değerlendirme yapıyorlar. Ve tutuklu yargılamaya devam etmenizin sonuçlarını her seferinde zapta geçirebilmek için huzurunuzda ifade ediliyor. Fakat bu sürede tutuklu yargılamaya devam edilmesinin çok önemli bir sonucu var. Nedir bu? Bir saniyesi bile çok çok önemli olan özgürlük. Türkiye’nin en çok okunan yazarı özgürlüğünden mahrum bırakılıyor. Huzurunuzda 19. celsede 25 Kasım 2008 tarihindeki müvekkilin ifadesi alınması sorgusu aşamasında bakın ben size şunları ifade etmiştim. Bunları ifade ederkenx 2 sene öncesi itibariyle 2 seneden fazla bir süre önce ben size bunları söylemiştim. Bunlarda bizzat çıktıyı ifade etmek için değil, geldiğimiz noktada, artık bundan sonra maalesef sizlerin kontrolünde gitmeyen, 2 üyenin ciddi bir kararlılık ve sebat gösterdikleri tutuklu yargılamanın sonuçlarına bir kez daha dikkatinizin çekmek için söylüyorum. Hayır, bilerek soruşturmanın ucu açık bırakılmıştır. Bakın bunlar 25 Kasım 2008’de ifade edildi. Nitekim 1 Temmuz itibariyle Çok değerli Türk Silahlı Kuvvetleri mensupları alınırken yeni bir aşamaya geçilirken, yeni bir dalga öngörüsü yaratılırken Türkiye Cumhuriyeti Devletinde bizzat bürokrasisi yargı mensupları ve halkı üzerinde burada sizinde burada sizinde o tarihte siz bunu ifade etmiştiniz. Sizinle benim telefonumun dinlenmediği ne malum, denecek bir korku imparatorluğu oluşturulmuştur. Aradan geçen süre içerisinde sizin korkunuzun gerçekleştiğine hep beraber şahit olduk. Nitekim iddianamede hala soruşturmanın devam ettiği, bir kısım şüphelilerle incelemenin devam ettiği bildirilirmiş ve iddianamenin hazırlanmasından önce bir kısım şüpheliler alınmış, iddianame huzurunuza sunulmuş, 442 klasörlük iddianamenin ne derece incelenebileceği bilinmemekle beraber buda somutlanmış ve size iddianamenin sunulduğu tarih itibariyle eklerinin mahkemenize getirildiği tarihten 8 veya 9 gün sonrasında siz 2455 safa iddianameyi 442 klasör eklerini incelediğinizden bahisle, ki bunun maddeten mümkün olmaması, olmadığı kesinlik kazanmıştır. Siz iddianameyi kabul ettiniz. Sayın mahkeme tarafından bu iddianame kabul görmüş ve iddianamenin içerisindeki satıra uygun bir biçimde 23 Eylül itibariyle yeni bir dalga daha yaratılmış yeni şüpheliler alınmıştır. Ve hem 1 Temmuz hem de 23 Eylülde alınanların yargılanması halen devam etmektedir. Bugün matematiğin bakın bu çok önemli. Bugün matematiğin 2 kere 2’in 4 ettiği kadar, hepimiz biliyoruz ki bizzat yargı mensuplarının en üst düzeyde ilgilendiğinin artık basında yer aldığı. Bu soruşturmayla ilgili olarak yeni dalgalar gelecektir. Yani Türkiye Cumhuriyeti Devletinde ulusalcı olduğu bilinen yeni insanlar savcının talimatı üzerine fakat kendilerini inisiyatifinde dahi olmadan demek ki daha önce ben bunu ifade etmiş. Biraz önce sicilini size ifade etmiş olduğum emniyet istihbarat daire başkanlığının da arkasındaki odaklarca yeni dalgalar getirilecektir huzurunuza. Tüm bu biraz sonra yapacağım uzun açıklamaların tek bir gerekçesi vardır dedikten sonra sizlere Atatürk’ün iddianamede sorgulanan bu nutkunun doğru olup olmadığı konusunda Savcı Zekeriya Öz’ün Türk Tarih Kurum’a yazmış olduğu Bursa Nutkuyla ilgili açıklamalar yapıp maalesef bugün itibariye yani 25 Kasım 2008 yani bundan 2 seneden fazla öncesiydi. Tarih itibariyle sizin sadece 1 aylık bir yargılama içerisinde bile tutuklu yargılamayı sona erdirmeniz gerektiğine dikkat çekercesine mahkemenizi Atatürk’ün Bursa Nutkunda ifade ettiği gibi ikna edemediğimiz noktaya geldiğimizi 1 aylık yargılamadan sonra artık bizler sanıklar ve vekilleri Yargıtay’ı mı ikna etmek zorunda kalacağız sorusunu size ifade etmiştim. Fakata biz 2 seneden fazla bir süre geldi artık sizin objektif ve sübjektif tarafsızlığın yitirildiği konusunda çok ciddi somut iddialar var ve biz bugün hala tutuklu yargılamaya devam ediyoruz. Biraz sonra ki tüm açıklamaların bütünün gördüğünüzde bu Ramazan, yani orda ki o günkü ifadeyi, bu Ramazan Akyürek’in istihbarat

77

Page 78: T · Web viewJ, Sayın Muzaffer Tekin 25 yıllık sivil hayatımda hiçbir illegal oluşumun içinde yer almadım, diyor, 26.03.2010 141 celse sayfa 13’te doğrudur Muzaffer Tekin

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 09.12.2010 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:169 Sayfa:78

daire başkanlığının, bu Ramazan Akyürek’in şahsıyla ilgili bir işlem değildir diye ifade etmişim ben size. İstihbarat daire başkanlığını aşan bir soruşturmadır burada bulunan 2 tane sayın savcı. Veya Savcı Zekeriya Öz’ü de aşacak bir soruşturmadır diye ifade edilmiş. Ve neticesinde bütün bunların Türkiye’de yapılmak istene bir senaryoyla bağlantılı olduğunu ifade etmişim. Bakın aradan 2 seneden fazla bir süre geçti. Burada kalkan tüm meslektaşlarım size ayın şeyleri ifade ediyor. Peki, bu 2 senelik süreç içerisinde değişen nedir? Değişen hiç bir şey yok. Fakat meslektaşlarımın ifade etmek istediklerini düşündüğüm fakat ifade edilmesi gereken asıl önemli husus şu; biz bu yargılamada maddi gerçekleri arıyoruz. Sizler maddi gerçeklik üzerinden karar vermek zorundasınız. Fakat dikkat edin maddi gerçeklikle ilgili bir yargılamaya dönük bir şuanda ne bir kovuşturma var nede bunun gerçekleşme şansı var. Neden? 2 sene öncesi itibariyle ifade ettiğim ucu açık soruşturma bugün itibariyle beyefendiler tarafında devam ettiriliyor. Yani bir tarafta soruşturma devam ederken sizden yargılamanın tamamlanması ve kovuşturmanın gerçekleşmesi bekleniyor. Vural Bey söyledi yani bu soruşturma devam ederken, diğer tarafta emniyet ve savcılık arasında size intikal etmeyen yazışmalar bizim bilmediğimiz Zeynep Hanımın ifade ettiği gibi eğer soruşturma devam ederse sizin burada, sizin burada bir yargılama yapma şansınız kalmayacak. Fakat bunun önüne geçmesi gereken Sayın mahkemeniz maalesef önüne geçememiştir. Ve geçememesinin de tek bir nedeni vardır Sayın 2 üyenin tutuklu yargılamada gösterdikleri kararlılık. Bu kararlılığın ertesinde ne olmuştur? Fakat öncesinde bir şeye dikkat çekmek istiyorum. Bakın 24 Kasım ve 25 Kasımda Ergün Poyraz’ın sorgusu yapılmıştır 2008. Ve o gün Ergün Poyraz şöyle ifade ediyor; terör örgütü üyesiyim diyorsunuz. O gün savcılık kendisine yönelik bir soru yöneltmişti, kendisi de şu şekilde yanıtlamıştı. Terör örgüt üyesiyim diyorsunuz beni üyesi olmakla suçluyorsunuz, bana terör örgütü üyeliği ile ilgili bir soru sorun. Allah rızası için de birilerine anlatayım nasıl örgüt üyesi oldum, nasıl halkı silahlı isyana tahrik ettim, nasıl ruhsatsız silah taşıdım, nasıl ruhsatsız silah taşıyarak örgütün silahlı elemanı oldum? Bana bu soruları sorun dedi. Bakın aradan geçen süre içerisinde bugün itibariyle ne zaman nerede kimler tarafından nasıl kurulduğu belli olmayan bir örgütle ilgili olarak kimin vasıtasıyla, hangi hiyerarşik yapı içerisinde hangi maddi olgularla üyesi olduğu konusunda Ergün Poyraz’a en ufak bir soru yöneltilmemektedir. Fakat kendisi 3 buçuk seneye yakın bir süredir tutuklu kalmaktadır. Neden? Ergün Poyraz’ın biraz sonra açıklayacağım gerekçelerden göreceğiniz üzüre Ergün Poyraz ve buradaki diğer yurt severlerin tutuklu olmasına çok daha önceden karar verilmiştir. Neden 2001 Martı itibariyle hazırlanan 2006-2007 döneminde önünüze bugün itibariyle yargılama konusu getirilen bir süreçten bahsediyoruz. Bakın 2 veya 3 gün öncesi itibariyle gazetede çıkan haberde birlikte örgüt üyesi olduğu iddia edilen kimselerin mahkeme huzurunda kendisinden hesap sorulacağını söyledikleri Hanefi Avcı, hem Fethullah Cemaati, hem de bu somut bilgileri savcılıklarla paylaşması ertesinde tutuklanmasından önce yazdığı kitabında 433. sayfasında bakın ne diyor. Danıştay olayında faillerin Ergenekon’la ilişkilendirilmesini Ahmet ve Şammaz yani İstanbul Emniyet Şube, İstihbarat Şubesi desteklememiştir. Bunun yanlış olduğunu, bakın çok önemli bu. Danıştay olayında failleri Ergenekon’la ilişkilendirilmesine burada siz çok iyi bileceksiniz ama hatırlatmak için söylüyorum bu yorgunluk üzerine Danıştay saldırısı 17 Mayıs 2006 tarihinde oldu. Cumhuriyet Gazetesine bombalar 5-10-11 Mayısta atıldı. Ergenekon denilen bugünkü, şuanda yargılamasını yaptığınız süreç 12 Haziran 2007 tarihinde Ümraniye’de bombaların bulunduğu iddiasıyla başlatıldı. Biraz sonraki açıklamalarıma esas olmak üzere söylüyorum. Hrand Dink’in öldürülmesi 19 Ocak 2007 tarihinde oldu. Hanefi Avcı’nın iddiasına göre Danıştay olayında faillerin Ergenekon’la ilişkilendirilmesi yani 17 Mayıs 2006 tarihinde daha ortada Ümraniye bombaları yokken. Ankara’nın talimatıyla ilişkilendirilmenin den bahsediyor. Bu çok önemli. Bunun yanlış olduğunu eldeki delilerle böyle bir bağlantının kurulamayacağını aksine Alparslan Arslan’ın her eylemden önce ve sonra İstanbul’daki Şeyh Salih Kurter’le irtibat kurduğunu, Arslan’ın telefon HTS raporları iyi okunursa bu irtibatın daha tutarlı olduğunun görüleceğini savunmuşlardır. Bakın Zeynep

78

Page 79: T · Web viewJ, Sayın Muzaffer Tekin 25 yıllık sivil hayatımda hiçbir illegal oluşumun içinde yer almadım, diyor, 26.03.2010 141 celse sayfa 13’te doğrudur Muzaffer Tekin

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 09.12.2010 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:169 Sayfa:79

Hanımın ifade ettikleri kitapta var. Fakat önemli olan konu şu 17 Mayıs 2006’da Danıştay saldırısı olduğu tarih itibariyle Ankara’da birileri bu saldırıyla size buradaki yargılamada ifade edildi 17 Mayısın hemen ertesinde emniyet ve MİT tarafından Star Gazetesinde çıktı beyanlarımızın eklerinde var. Star Gazetesinde bunu Ergenekon yaptı diye haberler yaptı diye haberler yapıldı. Emniyet ve MİT’in bu konuda Başbakan ve o dönem Dışişleri Bakanın hiçbir yetkisi olmamasına rağmen brifingler verildiği söylendi. Bakın yapılmaya çalışılanlar orada görülüyor. Zeynep Hanım bugün Hanefi Avcı’nın bu kitabındaki HTS raporlarının detaylarını huzurunda size ifade ediyor. Peki, ne olmuş sonra? Aslında işte o gün Ahmet’in İstanbul’dan alınması gerektiğine karar verildiği kanaatindeyim. Neden? İstanbul Emniyet İstihbarat Şube Müdürü 17 Mayıs 2006’daki Danıştay saldırısını daha 12 Haziran 2007’deki bulunmayan Ümraniye bombaları üzerinden Ergenekon’a irtibatlandırmaya çalışılan Ankara’da ki istihbarat daire başkanlığının talimatını uygun görmediğinden alınmasına karar veriliyor. Ankara Danıştay olayı ile Ergenekon bağlantısını kurmak istiyordu. Delilin olup olmaması önemli değildi. Onlar istiyordu bunu. Ve biz bugün sizin önünüze sunulan burada meslektaşlarımızın ifade ettiği savcılıkların bilgisi dâhilinde olmadıkları iddianamede parantez içerisinde okumadıkları sabit. İddianameler üzerinde maddi gerçeği bulmaya çalışıyor. Bunun bulunması mümkün değil. Mahkemenizi Eylül 2008 ayında iftar yemeğinde ağırlayan İstanbul İstihbarat Şube Müdürlüğü ile bağlı oldukları istihbarat dairesi başkanlıklarının yurt çapında ki konumları aynı kitapta şu şekilde ifade ediliyor; İşte son yıllarda böyle bir planın uygulandığını görüyoruz. MİT’e hakim olsanız sadece bilgi toplarsınız. Belki bunları saptırarak kullanabilirsiniz ama daha ilerisini yapmazsınız. Aksiyoner bir eylem gerçekleştirme arzusundaysanız MİT size yetmez. Bu doğrultuda önce KOM daire başkanlığı, sonra istihbarat daire başkanlığı, ardından da İstanbul ve Ankara İstihbarat Şubesi ve bunlarla paralel olarak özel yetkili mahkemelerin savcı ve hâkimlerinin de belli oranda belirli eğilimlerde olan kişilerden oluştuğunu bugün net olarak görmek mümkün. Dosyaya sundum, istihbarat daire başkanlığını bir önceki dönemde yapan Ramazan Akyürek’in Fethullahçı sicili olduğu konusunda resmi bir belge var. İstihbarat daire başkanlığına Ramazan Akyürek’in atandığı yani daire başkanlığı görevini devraldığı tarih 9 Mayıs 2006 yani bininci Cumhuriyet Gazetesine bombanın atılmasının, atıldığının ertesinde İkinci bomba atılmadan bir gün önce. Ve Milliyet Gazetesinde onu da size sunuldu. Milliyet Gazetesinde Ramazan Akyürek’in bir sonraki Trabzon Emniyet Müdürü apar topar bana makamını devretmeden Ankara’da göreve başladı diye ifade ediyor. Bunlar çok önemli bilgiler. Hanefi Avcı’nın bu ifadesiyle birlikte değerlendirilen somut olgu sizin önünüzde. Emniyet ve biraz sonraki anlatacağım birimler tarafından pişirilen bir senaryo içi boş olduğu için sadece Osman Yıldırım üzerinden aylardan beri burada yargılamam neticesinde sonuçlanıyor. Fakat neticesi nedir? Bizler o günde ifade etmiştim buradan çıkıp gidiyoruz, fakat benim müvekkilim burada yok ama bütün tutuklular tekrar cezaevine gidiyorlar. Ve bu süreç yaklaşık 4 seneye yaklaşıyor. Ve bunların ifade, huzurunuzda ifade edilmesinden itibaren de 2 seneden fazla bir süre geçiyor. Neticede bugün geldiğimiz ülkede Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu eski başkanı başka hiçbir ülkede yargısıyla kavga eden bir örneğin bulunmadığını ifade ettiği, bu anlamda emsalsizliği artık üst düzeye çıkan, hükümete yakın olan Nazlı Ilıcak’ın makalesine ki makalesine göre kendisinin aldığı bilgilere göre Adalet Bakanı Sayın 2 üyenin Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurlu tarafından alınmaması için çaba gösterdiğini ifade ediyor. Yeni Ferhat Sarıkaya’lar olmasın diye çaba gösterdiğini söylüyor. Ve bakanın açıklamaları neticesinde kedisi dahi dinlendiğini ifade etmektedir. Bugün geldiğimiz ülkede sürecine içerisinde yer alanlar kendiler korkmaktadırlar. Ne oldu sonuçta? Sayın iki üyenizin Hâkimler Savcılar Yüksek Kurulu tarafından görevden alınmaması için bir referandum düzenlendi. 150 milyon Türk liralık bir maliyeti var. Bugün geldiğimiz nokta nedir? 2 üyenin hakkında ki tazminat davları açılmasın diye yasama organı şuanda torba yasa diye ifade edilen bir yasal düzenleme yapıyorlar. Yani bugün burada sayın iki üyenizin göstermiş olduğu tutukluluğun devamı konusu da ki karar ve siyasi iktidarın bu konudaki

79

Page 80: T · Web viewJ, Sayın Muzaffer Tekin 25 yıllık sivil hayatımda hiçbir illegal oluşumun içinde yer almadım, diyor, 26.03.2010 141 celse sayfa 13’te doğrudur Muzaffer Tekin

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 09.12.2010 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:169 Sayfa:80

uygulamaları ne kadar bir bütünlük içerisinde bakıldığında biraz önce ifade edilen burada maddi gerçekliğin çıkmaması, çıkmasının mümkün olmadığı konusundaki feryatlar somut birer olgu olarak karşımıza çıkıyor. Ne oluyor peki bu arada Türkiye’de? 2011 seçimleri sürecine hazırlık olmak üzere PKK’yla ciddi bir pazarlık yapılıyor. Bu konuda Aslı Aydın Taşbaş’a yanılmıyorsam 7-8 Kasım 2010 tarihinde Zübeyir Haydar tarafından bir açıklamalar yapılıyor bu açıklamalarda çok net bir şekilde şu ifade ediliyor. Bakın bu süreçle yine bağlantılı. Devlet diyor ilk defa 2005 yılında bize müracaat etti diyor. Fakat çok ciddi bir şekilde 2006 yalında biz diyor artık görüşmelere başladık diyor. Bakın 2005-2006-2007 süreci ve o dönemdeki bu yargılama bağlantısı çok açık. Bugün geldiğimiz nokta nedir? İki üyenizin tutuklu yargılaması neticesinde Türkiye’de ki yaratılan Sayın Çetinkaya’nın ifadesiyle korku imparatorluğunun sonucu. PKK ile artık müzakere aşamasından pazarlık aşamasına geçilmiş durumda. İçişleri Bakanı Atalay bunu açık açık gidip Barzani’yle görüşebiliyor. Recep Tayyip Erdoğan sanki hükümet kendisi değil ve bu anlamda hükümet devlet birlikteliğini göz ardı ederek devlet görüşebilir diye söylüyor. Kendisinin talimatı dışında bunlar yapılıyormuşçasına. Ve Başbakanlık resmi internet sitesine Neşirvan Barzani geldiğinde kürdistan ifadesi onun resmi sıfatı olarak ifade edilebiliyor. Fakat gerçekler göz ardı edilemiyor ve bir bir ortaya çıkıyor. Bu sürecin başlangıcı 1 Ağustos 90’dan itibaren körfez birinci körfez krizi, 2003’deki Kuzey Irak, Irak işgaliyle birlikte neler oluştu? O dönemde kendine çok güvenip pazarlık yaptıkları Bush tarafından son kitabında ifade ediliyor. Nasıl ifade ediliyor? AKP’nin ekonomik ve askeri yardımda bulunma, Türkiye’ye IMF’nin kilit programlarına erişim sağlanması için yardım etme ve Türkiye’nin AB’ye katılımını güçlü desteğini sürdürme sözü karşılığından Irak’ın ABD tarafından işgalini uygun gördüğünü ifade ediyor. Buradaki yargılama bununla doğrudan bağlantılı olduğu için ifade ediyorum. Ve Necmettin Erbakan Recep Tayyip Erdoğan için ne diyor? Onları bazı dış güçler buraya getirdi. Şuan ki dünya düzeninin ırkçı Siyonist emperyalizmin insanları köleye çeviren güçleri bu güçleri o şekilde ifade ediyor, Erdoğan Siyonizm’in kasiyeri oldu diye ifade ediyor. Belki çok doğrudan bağlantılı görmeyeceksiniz ama biraz sonra özellikle paralel istihbarat örgütleriyle birlikte değerlendirildiğinde bunların önemli olduğunu düşünüyorum. Bu yargılamanın getirdiği diğer bir sonuç Recep Tayyip Erdoğan ATV Televizyon Kanalında bir açıklama yapıyor. Anadolu sermayesini içlerine almadılar ama isteseler de, istemeseler de Türkiye’de sermaye ciddi manada el değiştirmeye başladı. Bu bizim için çok önemli bir güven kaynağı. Bakın bu güven kaynağının da arkasında maalesef sayın iki üyenizin tutuklu yargılamada göstermiş olduğu kararlılık var. Çünkü neden TUSİAD’la ilgili basında yer alan haberlerde, basına kapalı görüşmelerde aynen sizin 2 sene önce ifade ettiğiniz gibi dinlenme korkusu vardı. Ve bu sermaye bugün itibariyle geçtiğimiz günlerde yayınlanan dergide Türkiye’nin en büyük 500 şirketiyle ilgili ciddi bir sermaye değişimi, Recep Tayyip Erdoğan’ın açıklamalarıyla teyit etmektedir. Peki, Ergün Poyraz burada nerde? Ergün Poyraz bunları seneler önce ifade etmişti. Türkiye’de Adalet ve Kalkınma Partisiyle birlikte Kürtçü ve şeriatçı ciddi bir yapılanmanın ülkemizde gerçekleştirilmeye çalışıldığı konusunda çok değerli yayınlar yapmıştır. Ve eğer Ergün Poyraz tutuklu olur ise yayınlarına devam edemeyeceğini düşünmüşlerdir. Fakat bunda yanılmışlardır. Ve bugün itibariyle dahi kendisi tarafından kaleme alınan bu süreç içerisinde ki Amerika’daki imam ve Takunyalı Führer isimli kitaplar en çok okunan kitaplar arasında yer almaktadır. Ergün Poyraz’a Poyraz’la ilgili olarak, sayın iki üyenizin 26 Ekim 2010 tarihinde hangi gerekçelerle tutukluluğun devamına karar verdiğine baktığımızda ise yine aynı şekilde boya yapıştır mantığıyla dosya kapsamı, isnat edilen suçlamalar, delillerin toplanamamış olması, sanıkların sorgularının halen bitmemiş olması atılı suçların işlendiği konusunda kuvvetli suç şüphesi ve 100/3 katalog olarak bildirilmiştir. Biz hep aynı şeyi ifade ediyoruz. Delillerin tamamen toplanmamış olmasının sorumluluğu müvekkile yüklenemez. Sanıkların savunmalarının bitmemiş olması müvekkile yüklenemez. Bugün Kemal Bey size 4. Hukuk Dairesinin Hukuk Genel Kurulu tarafından onanan o kararını aynen aktardı. Gerekçeli kararının nasıl okunması gerektiği

80

Page 81: T · Web viewJ, Sayın Muzaffer Tekin 25 yıllık sivil hayatımda hiçbir illegal oluşumun içinde yer almadım, diyor, 26.03.2010 141 celse sayfa 13’te doğrudur Muzaffer Tekin

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 09.12.2010 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:169 Sayfa:81

konusunda, nasıl aktırılması gerektiği konusunda ve tutukluluk devamı konusunda nasıl gerekçenin bildirilmesi konusunda daire kararı çok açık. Daha önceki bir beyanımda ifade etmiştim. Sayın iki üye tutukluluğun devamı konusunda gerekçe bildirmeyince ben gerekçeli bir karar yazma konusunda kendin genel olarak böyle bir yaklaşımları olmadığını düşünmüştüm. Fakat Erzurum’daki iddianameyle ilgili olarak sizin 4. iddianamenizle ilgili olarak itiraz ettiklerinde o kararlarını okuduğunda yok hayır yani 24 saat içerisin çok ciddi Yargıtay kararlarında bularak gerekçeli karar yazdığını görüyoruz. Fakat o gerekçeli karar üslubu maalesef bugüne kadar bu dosyada hiç yansımamıştır ve bu gerekçelere katılabilme olanağı yoktur. Ergenekon sürecindeki ABD istihbaratının rolü ortaya çıkartılmadan burada Sayın mahkemenizce bir somut bir maddi olguya ulaşma olanağı bulunmamaktadır. Bakın geçtiğimiz günlerde Cumhuriyet Gazetesinde arka arkaya 3 tane haber çıktı. Çok fazla basında yer bulmadı. 7 Kasım tarihli bir haberde ABD Büyükelçiliklerinin kontrolünde Norveç ve Almanya’da 2000 yılından itibaren paralel istihbarat birimleri kurulduğu açıklandı. ABD’den yapılan açıklamada ise bu tür operasyonların birçok ülkede yapıldığı ifade edildi. Aynı haberde Norveç’te kurulan birimin 15-20 kişilik Norveçli eski üst düzey güvenlik yetkilisi ile ABD’li istihbaratçılardan oluştuğu bildirildi. Daha sonra ikinci bir haber çıktı 8 Kısımda ve Norveç’teki ABD’ Büyükelçiliği emekliğe ayrılan bazı üst düzey polisleri işe aldığı ve bunları terör zanlılarını kayıtlara geçirtmekle görevlendirildiğini söyledi. Bakın üst düzey polisleri işe almışlar bunları terör zanlılarını kayıtlara geçirtmekle görevlendirildiğini bildirdiler. Buradaki ABD aynı haberde birçok ülkede de aynı birimleri kurduğu gerçekliğini gizlemediğini ifade etmiştir. Sonra 10 Kasımda 3. bir haber daha yapıldı. Ve bu haberde ABD Dışişleri Bakanlığı sözcüsü Flip Hörli şu açıklamayı yaptı; dünya çapındaki temsilcilikler içerisinde böyle bir programın varlığını kabul ediyoruz. Bunun sayesinde elçiliklerimizi gözlem altında tutan kişiler ile ilgili olarak uyarıda bulunabiliyoruz dedi. Bunları neden söylüyorum? Sürecin başından beri mevcut istihbarat daire başkanlığının fonksiyonu ötesinde, yurtdışında ciddi bir istihbarat ve dezenformasyonun yapıldığı ve destek sağlandığı somut kanıtlarıyla ifade edildi. Hatta bazı haberlerde sayısı hangi adreste birlikte, birlikte çalıştıkları, nerelerde görevlendirildikleri, hangi tarihte girdikleri ifade edildi. Burdan nasıl bir sonucu ulaşıyoruz? Ülkemizde de bu paralel istihbarat birimleri kurulduğunu düşünüyoruz. Bu paralel istihbarat birimleri mevcut şuan ki devam eden soruşturma ve önünüze istendiği zaman getirilen bilgilere dayalı yargılama sürecinde de kullanılmaktadır. Bakın bu son 11 Eylül ABD Dışişlerinin 11 Eylül saldırıları olarak ifade edilen bu Wikileaks’te çıkan haberlerde ABD diplomatlarıyla ilgili bakın şu ifadeler var; bir haberde bize etkili bunu ABD Büyükelçiliğinin yazmış olduğu yazıda söylüyor. Bize etkili İslamcı Fethullah Gülen Cemaati içinden yapılan yorumlara bakıldığında, diğer bir haberde Emniyet Genel Müdürlüğü İstihbarat Teşkilatındaki bir bağlantımızdan aldığımıza göre. 3. bir haberde ise benim bulabildiğim, asker, sivil çekişmesine de geniş bölüm ayrılan bu İspanyol Gazetesinde ki Wikileaks’teki Türkiye ile ilgili haberde Cumhuriyet Gazetesinden İlgün Cerrahoğlu’nun ifadesi ABD Büyükelçiliği siyasi müsteşarının polis yetkilileri tarafından ABD’ye sunulan Ergenekon belgeli bilgilerin inandırıcı bulmadığını ifade edildiğini söylüyor. Bakın biraz önce ifade ettiğim paralel istihbarat birimleri diğer ülkelerde emekli emniyet birimlerinden, emniyet mensuplarından oluşturularak kuruluyor. Bizde ise baktığınızda istihbarat daire başkanlığı ve mevcut cemaatin aynen 18 Aralık 2002 tarihinde menfur bir saldırıda öldürülen Necip Hablemitoğlu tarafından kaleme alıp yayınlanan etki ajanları fonksiyonunu üstlendiklerini görüyoruz. Necip Beyle ilgili çok önemli bir bilgi olduğunu düşünüyorum hala soruşturması devam ettiği için çok daha detaya girmeye gerek görmüyorum. Öldürüldüğü gün Necip Bey eşi bir arabaya gel, kendi arabasını çalıştırmak istediğinde yan taraftaki bir arabada çok yüksek volümde dini müzikler çalan bir araba vardı. O arabadaki bulunan 2 kişi araştırıldığında yanıt olarak ABD Büyükelçiliğine bağlı olarak çalıştıklarını ve ABD mens….,vatandaşların güvenlikleri için orda bulunduklarını söylüyorlar. Arabanı konumu, evin konumu böyle bir şeye müsait değildi. Biraz önceki bahsettiğim haberlerle 2002 yılındaki saldırı ertesindeki bu somut bilgi ülkemizde de böyle bir

81

Page 82: T · Web viewJ, Sayın Muzaffer Tekin 25 yıllık sivil hayatımda hiçbir illegal oluşumun içinde yer almadım, diyor, 26.03.2010 141 celse sayfa 13’te doğrudur Muzaffer Tekin

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 09.12.2010 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:169 Sayfa:82

paralel istihbarat biriminin kurulduğunu gerçekliyor. Peki böyle bir durumda neden burada ki ortak bütün burada ki sanıkların veya soruşturmaya dahil edilen şüphelilerin ortak özellikleri nedir? Antiemperyalist olmaları, yurtsever olmaları ve ABD karşıtı olmaları. Bu soruşturmaya yürüttüğünü iddia eden Savcıları bırakın emniyet mensuplarına dair bu bilgiler ciddi bir şekilde benim kaygı duyduğum Sayın mahkemenize tüm bu açıklamaları yaparak biraz önceki, biraz sonraki talebimde ifade edeceğim ülkemizde bu paralel istihbarat birimleri kurulmuş mudur, kurulmamış mıdır? Kuruldu ise bu konuda İçişleri Bakanlığına müzekker yazılmasını, paralel istihbarat birimlerinin kurulup kurulmadığı konusunda bilgi alınmasını istiyorum. Bunun bu soruşturma bu yargılamayla ilgili ciddi sonuçlara ulaştıracağını düşünüyorum. Yazılı talebimde bildirmediğim bir hususu da Sayın mahkemenizden öğrenmek istiyorum. Bakın Danıştay saldırısıyla ilgili birleştirme kararını 107. celsede verdiniz. Bugün ben 179 biliyordum Zekeriya Bey, pardon 169 biliyordum 168 diye ifade ettim. 62 celseden beri Osman Yıldırım’ın peşinden gidiyoruz. Danıştay saldırısıyla ilgili dosyanıza yansıyan 3 tane kanıt var iddianameye göre. 9 nolu gizli tanık Osman Yıldırım’ın beyanı, 17 nolu gizli tanık. Neticesinde 2 tane gizli tanık ki gizli tanıklardan bir tanesi açıkça ifade ediliyor Osman Yıldırım olarak. Sonuçta Osman Yıldırım’ın beyanının peşine gidiyoruz. Peki, siz 62 celseden beri Ankara’da 11. Ağır Ceza Mahkemesi tam sayısını bilmiyorum onlarca celseden sonra ulaştığınız sonuçta Osman Yıldırım’ın iddialarıyla ilgili bir tane somut maddi olgu var mı? Bir tane somut maddi olgu var mı? Sadece olan nedir? Osman Yıldırım’ın 17 Mayıs 2006 saldırısından itibaren tarihte hata olabilir 13 Şubat 2008 tarihinde Ankara 11. Ağır Ceza mahkemesinde karar verdiği tarihe kadar ifade etmediği fakat daha sonra Şamil Tayyar’ın Neşe Düzel’e bugün çok önemli bir gün Danıştay saldırısıyla ilgili açıklamalar yapacak değip açıklamadığı. Aksine Mustafa Kemal Atatürk’e sinkaf ettiği. Ve sonrasında da Süleyman Esen’in sizin serbest bıraktığınız Süleyman Esen’in avukatı Mehmet Ener’in Osman Yıldırım şunları açıklayacaktı dediği Mehmet Ali Pekgüzel’e, Mehmet Ali Pekgüzel’e Osman’ın ifade ettiklerinin peşindeyiz şuan. Hala aynı noktadayız. Ama benim müvekkilim dahil buradaki yurtseverlerin özgürlükleriyle ilgili bir saniyesine asla karşılama olanağınız yok. Bakın bu gerçeklikten sizden samimi bir şey öğrenmek istiyorum. Üçünüz yani heyetiniz üç üyesi sadece Ergenekon davasıyla ilgili görevlendirilmeden önce birlikte görev yaparken Beşiktaş’ta hiç ayrık oyunuz oldu mu acaba. 2 ye 1 olduğunuz oldu mu? 1’e 2 olduğunuz oldu mu? Hiç oldu mu acaba merak ediyorum efendim. Ben bu konuda sizden bir talep bulunuyorum. Siz 3 üyenin birlikte yargılama yaptığı Beşiktaş’taki dosyalarınızdaki birlikte karara çıkan dosyanızda kalemden bir araştırma yapılmasını ve 1’e 2 değil, 2’ye 1 her hangi bir kararınızın olup olmadığını. Yargılama aşamasında bu kadar uzun vadeli bir sürecin olup olmadığı konusunda bir yanıt verilmesini istiyorum. Ve çokta iddialı bir şey söylüyorum Türkiye’de siyasi bir davayla ilgili, siyasi Saikli bir örgüt bağlantılı bir davayla ilgili acaba bir başkanın ayrık oyunun olduğu ısrarla yargılama aşamasında tutuklu oldukları başka bir dava var mıdır acaba? Çünkü neden; eğer bir üye bir hukukçunun ifadesiyle ben kendim dinlemedim, meslektaşlarımın ifadesine göre, eğer bir dava, bir üye daha doğrusu başkan, bir konuda ayrık oyunda bulunuyorsa diğer iki üye tutuklu yargılama konusunda bu dosyada olduğu gibi sebat ve kararlılık gösteriyorlarsa tutuklu yargılamanın devam etmesi için ciddi bir direnç vardır diye ifade etmiş. Ben bu sözlere katılıyorum. Daha önceki yazılı beyanlarımızda da ifade ettiğimiz gibi 2 üyenin müvekkili hakkında her hangi bir tahliye kararı vermesi konusunda bir yetkisi bulunmadığından tahliye talep etmiyoruz, Fakat İçişleri Bakanlığına müzekkere yazılması ve siz değerli 3 üyenin birlikte karar verdileri kaç tane dosya da bu şekilde ayrık oyunuz olduğu konusunda kalemden bir araştırma yapılarak bir yazışma yapılmasını talep ediyorum, saygılarımla efendim.”

Bu arada Sanık Muzaffer Şenocak müdafii Avukat Kenan Aşık’ın geldiği görülmekle, huzurdaki yerine alındı.

82

Page 83: T · Web viewJ, Sayın Muzaffer Tekin 25 yıllık sivil hayatımda hiçbir illegal oluşumun içinde yer almadım, diyor, 26.03.2010 141 celse sayfa 13’te doğrudur Muzaffer Tekin

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 09.12.2010 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:169 Sayfa:83

Sanık Muzaffer Şenocak müdafii Avukat Kenan Aşık söz istedi verildi:”Şimdi müvekkilin tutuk bulunduğu suç her duruşmada ifade ettiğimiz gibi devletin güvenliğine ilişkin bilgileri çalma, bulundurma suçu. Bu suçla ilgili mahkemeniz tarafından yapılan araştırma neticesi alınan dosyada 2 tane rapor var. Bu raporun içeriğini önceki duruşmalarda uzun uzun anlattık. Sayın mahkemenin de malum. Yine bu bilgilere, bilgilerin bulunduğu CD’nin nasıl oluşturulduğu da yine Sayın mahkemenin malumu. Bütün bu dosya gerçeği Sayın mahkeme tarafından mutlak bir şekilde bilinmesine rağmen 25 Haziran 2007 tarihinde tutuklanan müvekkile tutuk hali bu suçtan dolayı bugüne kadar sürdürülmektedir. Tutukta geçen süre yaklaşık 42 aydır. Ben buradaki yargılamanın bana göre adil olmadığını, hukukun, hukukun temel prensiplerine aykırı yargılama yapıldığı… uzunu uzun yazılı sözlü ifade ettim. Burada bunları tekrar etmeyeceğim, sayın meslektaşlarım uzun uzun etmiştir, zannediyorum. Ama ısrarla üzerinde durmak istediğim husus sizlerinde, sizlerinde dikkatine bu husus sunmak istiyorum. Dosyada 2 tane rapor var. Bu rapor dışında Sayın mahkeme tarafından bu CD’yle ilgili yapılan bir araştırma bir talep, sıhhat, içeriği ile ilgili yok. Müvekkilin bu olayla ilgili sorgusu da 1 Aralık 2008 tarihinde yapılmış. Yaklaşık 24 ay, 2 yıl gibi uzun bir süre de geçmiş. Bu süre içerisinde de müvekkille ilgili Sayın mahkemenizin yaptığı bir yargılama faaliyeti yok. İstediği, araştırdığı hiçbir husus yok. Bütün bu yokları bir araya topladığımızda ve yasalarımız nezdinde değerlendirdiğimizde ortaya bir hukuksal gerçek çıkıyor. Sayın mahkemenin de hukuka uygun karar verip vermediğini ortaya koyacak bir durumda bu. Nedir bu? İsnat edilen kanun maddeleri 326 ve 327. Dosya gerçeği karşısında bu her iki madeninde müvekkil açısından uygulanması söz konusu değil. 334 değerlendirilebilir. Ama bizim savunmalarımızı Sayın mahkeme hiçbir şekilde doğru kabul etmiyor tutuk halini sürdürüyor. Soracağım ve merak ettiğim konu şu; müvekkile isnat edilen suçlardan hangi ceza verildi de 42 ay gibi uzun bir sürede bu suçun cezası infaz ediliyor. Müvekkile gelinen aşamada isnat edilen ceza, suçtan ceza verilse dahi müvekkile verilebilecek ceza infaz edilmiş durumda. Öncelikle bu gerçeği gözetmenizi talep ediyorum. Şimdi her son bir yıl içerisinde Sayın mahkeme başkanı olarak müvekkilin tahliyesi yönünde görüş bildiriyorsunuz. 2 tane üye hâkimde müvekkilin tutuk halini diğer sanıklarla birlikte sıradan gerekçelerle rutin gerekçelerle sürdürülmesini talep ediyor. Bunun gerekçesini meslektaşlarımdan bugüne kadar öğrenemedi. Sanıklarda öğrenemedi bende öğrenemedim. Merak ediyorum eğer bu duruşmada bu yönde bir karar verilirse bunun gerekçelerinin daha somut delillerle ifade edilmesini bizimde bu konuda bilgilendirilmemizi talep ediyorum. İki Sayın üyenin kararını tamamen hukuksuz ve keyfi olduğunu düşünüyorum. Yine çok önceki, bir sene önceki savunmalarımdan, talep, savunmalarımdan birisinde bu raporları değerlendirip müvekkilini hukuki nitelemesini yaptıktan sonra şunu demiştim yani müvekkilin tutuk halinin sonlandırılması ve tahliye edilmesi gerekiyor ama siz tutuk halini sürdürüyorsunuz. Bu dosyada sürdürülmesini gerektiren bir sebep biz göremiyoruz. Bizim bilmediğimiz bir şeyler mi var? Varsa söyleyin demiştik. Bir şeyler olduğunu öğrendik. Nedir bu? Müvekkil hakkında bir soruşturma yürütülüyor ama bu soruşturmada müvekkile isnat edilen suç silahlı terör örgütüne üye olmak. Suç tarihi 12.11.2008. Yani burada tutuklu olduğu tarihte, yani müvekkil bu tarihte bu suçla bu örgüte üyeyse sizlerle birlikte üye sizlerde bu suçun bana göre zanlısı, şüphelisi olma durumunuz var. Gelinen aşamada müvekkille ilgili toplanacak bir delil yapılacak bir yargılama bir talep bulunmamakta. Müvekkilin tutuk halini sürdürülmesi hukukun tüm temel prensiplerine, evrensel değerlere, Anayasa’ya, yasaya her şeye aykırı. Daha fazla mağduriyetine sebebiyet verilmemesi için bihakkın tahliyesine verilmesini saygıyla talep ediyorum.”

Mahkeme Başkanı:"Müdahil Danıştay vekili?”Danıştay müdahil vekili Avukat Perihan Özcan:”Herhangi bir beyanım yok şu aşamada.”İddia makamından soruldu.Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”Sayın Başkan, sanık ve sanık müdafileri

taleplerinin bir kısmına ilişkin iddia makamı mütalaasını bildiriyorum. 1. Sanık Muzaffer Tekin’in 6.12.2010 havale tarihli dilekçesindeki talebinin kabul edilip; dilekçe ekindeki Kurmay kıdemli

83

Page 84: T · Web viewJ, Sayın Muzaffer Tekin 25 yıllık sivil hayatımda hiçbir illegal oluşumun içinde yer almadım, diyor, 26.03.2010 141 celse sayfa 13’te doğrudur Muzaffer Tekin

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 09.12.2010 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:169 Sayfa:84

Albay Mahir Kök imzalı iki adet takdirnamenin, sanık dilekçesi ve konu hakkındaki önceki cevabi yazı ile birlikte yeniden Genelkurmay Başkanlığı Askeri Savcılığına gönderilerek, Türk Silahlı Kuvvetlerine ait bir belge olup olmadığının, Belgelerdeki imzanın Kurmay kıdemli Albay Mahir Kök’e ait olup olmadığının, adı geçen kişinin bu şekilde belge tanzimine yetkili bulunup bulunmadığının, bu konuda hakkında herhangi bir işlem yapılıp yapılmadığının Mahkemeye bildirilmesinin istenilmesine. Konu hakkındaki yazışmaların dosyadan çıkartılması talebinin ise reddine, 9.12.2010 havale tarihli savunma amaçlı açıklamalar içeren dilekçesinin dosyaya konulmasına, 2. Sanık Doğu Perinçek’in . Mahkemeniz Üye Hâkimleri Sayın Hasan Hüseyin Özese ve Sayın Sedat Sami Haşıloğlu’nun davadan çekilme talebini içerir dilekçesinin dosyaya konulmasına, talep konusunu değerlendirmenin Sayın Hâkimlerinin takdir yetkisinde bulunduğuna, 9.12.2010 havale tarihli dilekçesinin dosyaya konulmasına, 3.Sanık Osman Yıldırım’ın 9.12.2010 havale tarihli savunma amaçlı açıklamalar içeren dilekçesinin dosyaya konulmasına, 4.Sanık Ergün Poyraz müdafileri Sayın Avukatlar Hasan Gürbüz ve Mustafa Hüseyin Buzoğlu’nun 9.12.2010 havale tarihli dilekçesindeki, İçişleri Bakanlığı’na yazı yazılarak ABD tarafından Türkiye’de paralel istihbarat birimleri kurulup kurulmadığının bildirilmesinin istenilmesi talebinin yargılamaya bir yenilik katmayacağının anlaşılması karşısında reddine, 5, Sanık İsmail Yıldız’ın 6.12.2010 havale tarihli, 1 numaralı dilekçesindeki; 2,3 ve 6 Aralık 2010 tarihli duruşmalardaki açıklamaları uyarınca açık tanık ve hedef haline geldiğinden bahisle Genelkurmay Başkanlığı, Milli İstihbarat Teşkilatı ve Jandarma Genel Komutanlığı’nın birlikte kararlaştıracakları başka bir cezaevine naklinin sağlanması talebinin reddine, kendisine ilgili yerlere başvuruda bulunabileceğinin ihtarına, ancak Cezaevi Yönetimi ve Cezaevi Jandarma Komutanlığı’na yazı yazılarak gerekli önlemlerin alınmasının istenilmesine, 2 numaralı dilekçesindeki; 1.Cezaevinde Oktay Yıldırım ve Mehmet Demirtaş ile birlikte kaldığı koğuşunun değiştirilmesi, gerek cezaevi gerekse duruşmalarda can güvenliğinin sağlanması talebi konusunda önceki mütalaamızın esas alınmasına. Dilekçesinin Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı, Anayasa Mahkemesi Başkanlığı, MİT Müsteşarlığı ve Genelkurmay Başkanlığı’na gönderilmesi talebini karara bağlamanın Mahkemenin takdir yetkisinde bulunduğuna. Bu dilekçenin Silivri Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilerek, dilekçe içeriğine göre, görevli Cezaevi Cumhuriyet savcılığınca gerekli araştırma yapılmasının temini ile yapılan işlem sonucu hakkında Mahkemeye bilgi verilmesinin istenilmesine, 7.12.2010 havale tarihli, duruşmalardaki açıklamaları uyarınca tahliye edilmesi gerektiğine dair dilekçesinin dosyaya konulmasına, 9.12.2010 havale tarihli savunma amaçlı açıklamalar içeren dilekçesinin dosyaya konulmasına, 6. Sanık Erkut Ersoy’un 3.12.2010 havale tarihli, A,K ve L harfli dilekçelerindeki talepleri gereğinin yerine getirildiği, dilekçe üzerindeki derkenar notlarından anlaşıldığından, talep konuları hakkında karar verilmesine yer olmadığına, B,C,D,I ve İ harfli dilekçelerinde yazılı, dava konusu ile ilgili olduğunu belirttiği değişik televizyonlarda yayınlanan programlarının dijital kopyalarının getirtilmesi taleplerini karara bağlamanın Mahkemenin takdir yetkisinde bulunduğuna, H,J,O,Ö ve S harfli savunma amaçlı açıklamalar içeren dilekçelerinin dosyaya konulmasına, bu dilekçelerindeki taleplerin ise yargılamaya yenilik katmayacağının anlaşılması karşısında reddine, E ve M harfli el konulan dijital verilerin ve içlerindeki programların iadesi konusunda önceki mütalaamızın esas alınmasına, N harfi dilekçesi ekindeki meil grubu üyelerinin telefon HTS dökümlerinin istenilmesi, P harfli dilekçesindeki Cezaevindeki telefonuna mikrofon takılmasına izin verilmesi ve R harfli dilekçesindeki Türk İntikam Birliği Teşkilatı ile ilgili taleplerini karara bağlamanın mahkemenin takdir yetkisinde bulunduğuna, 7, Sanık Nusret Senem’in sözlü beyanındaki talebinin kabulü ile Bakırköy Ağır Ceza Mahkemesi’nden gönderilen dosyanın dijital bir kopyasının çıkartılarak kendisine verilmesine, 8.Sanık Sevgi Erenerol müdafi Sayın Avukat Vural Ergül’ün 9.12.2010 havale tarihli dilekçesindeki taleplerinin kısmen kabul edilerek, Dilekçe ve eklerinin İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’na gönderilip belirtilen ihbarlar konusunda Mahkemeye açıklayıcı bilgi gönderilmesinin istenilmesine, Cumhuriyet Savcıları

84

Page 85: T · Web viewJ, Sayın Muzaffer Tekin 25 yıllık sivil hayatımda hiçbir illegal oluşumun içinde yer almadım, diyor, 26.03.2010 141 celse sayfa 13’te doğrudur Muzaffer Tekin

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 09.12.2010 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:169 Sayfa:85

hakkındaki suç duyurusu talebinin reddi ile bu konuda serbestliği bulunduğunun ihtarına, Diğer taleplerinin yargılamaya bir yenilik katmayacağının anlaşılması karşısında reddine, 9, Sanık Mehmet Zekeriya Öztürk’ün 9.12.2010 havale tarihli, 1 numaralı dilekçesindeki; banka hesaplarında yer alan telefon numarası hakkındaki talebi konusunda kalem araştırması yaptırılmasına, 2 numaralı dilekçesindeki Saipir Debzlelvidze hakkındaki talebinin yargılamaya bir yenilik katmayacağının anlaşılması karşısında reddine, 3 numaralı dilekçesindeki, Âdem Taşdemir hakkındaki talebinin yargılamaya bir yenilik katmayacağının anlaşılması karşısında reddine, Gizli Tanık 9’un diğer beyanlarını içeren çözüm tutanaklarının verilmesi talebinin reddine, 4 nolu dilekçesindeki talebinin kabul edilerek, Mahkemenizin 2009/191 Esas numaralı davasının duruşma tutanaklarının dijital ortamda kendisine verilmesine, 5 nolu dilekçesindeki talebinin kabul edilip Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına yazı yazılarak, 17 Mart 2010 tarihli 77 ve 17 Temmuz 1987 tarihli 123. oturum tutanaklarının yazımı yapılmış ise Mahkemeye gönderilmesinin istenilmesine, 6 nolu dilekçesindeki talebinin kabul edilerek istediği dosya evrakların kendisine verilmesine, 7 nolu dilekçesindeki dijital veriler konulu talebi konusunda önceki mütalaalarımızın esas alınmasına, 8 ve 9 nolu dilekçelerindeki talebinin yargılamaya bir yenilik katmayacağının anlaşılması karşısında reddine, 10. Sanık Kemal Kerinçsiz’in, savunma mahiyetli açıklamalar içeren dilekçelerinin dosyasına konulmasına, 11.Firari Sanık Saipir Debzlelvidze, Hakkındaki yakalama kararının devamı ile infazının beklenilmesine, 12.Bizzat veya müdafileri aracılığı ile tahliye talebinde bulunan tutuklu sanıklar ile diğer tutuklu sanıkların, Kendilerine yüklenen terör örgütü yöneticisi veya üyesi olmak ile buna bağlı suçları işlediklerine dair iddianamede de gösterilen kuvvetli suç şüphesi doğuran delillerin bulunması, Yüklenen bu suçun CMK 100/3 üncü maddesinde sayılı tutuklama nedenlerinden olması, Tutuklama nedenlerinde herhangi bir değişiklik olmaması hususları gözetilerek, Tutukluluk hallerinin devamına karar verilmesi kamu adına talep ve mütalaa olunur.”

Duruşmaya kısa bir ara verildi.Duruşmaya kaldığı yerden devam olundu.Dosya incelendi.GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:1-Bu hafta ve geçen haftaki oturumlarda vaki yazılı ve sözlü taleplerin celse arasında

değerlendirilmesine,2-Sanık Saipir Debzelvidze’nin yakalamasının beklenilmesine, 3-Dosya kapsamı, dosyadaki mevcut belgeler, raporlar ve bir kısım beyanlar, her sanığa

iddianamede ayrı ayrı isnat olunan suçlamalar ve bunlarla ilgili sevk maddeleri, delillerin tamamen toplanmamış olması, atılı suçların işlendiği hususunda kuvvetli şüphe sebeplerinin varlığının devam etmekte ve bu suçların CMK’nun 100/3. maddesinde sayılan suçlardan olması dikkate alınarak, tutuklu sanıkların mevcut hallerinin sürdürülmesine, bir kısım sanıkların kendileri ve de müdafilileri aracılığı ile vaki tahliye taleplerinin Reddine,

Ancak sanıklardan Kemal Kerinçsiz, Hayrettin Ertekin, Hüseyin Görüm, Erkut Ersoy, Muzaffer Şenocak, Mehmet Demirtaş, İsmail Yıldız, Mehmet Zekeriya Öztürk, Ergün Poyraz, Sevgi Erenerol, Doğu Perinçek ve Mehmet Fikri Karadağ’ın üzerlerine atılı suçların vasıf ve mahiyetlerine, mevcut delil durumlarına, haklarında isnad olunan suç vasıflarının değişme ihtimallerine, yattıkları sürelere, tutuklamadan beklenilen gayenin sağlanmış olup tutukluluktaki makul süreninde aşılmış olması ve de toplum içerisindeki konumları da dikkate alındığında bu aşamadan sonra kaçma, saklanma ve delilleri karartma şüphelerinin de bulunmadığı ve gerekirse de haklarında Adli Kontrol uygulamasının da düşünülebileceği, keza sanık Doğu Perinçek’in iddianamedeki sevk maddeleri ile tutuklama müzekkeresindeki sevk maddeleri arasındaki farklılıklar ve de Mehmet Fikri Karadağ ile birlikte yaş durumları, sanıklar Hikmet Çiçek ve Nusret Senem’in ise tutuklandıkları yasa maddesinin iddianamede suç maddesi olarak konulmadığı gibi iddianamedeki suçlama maddeleri ile de haklarında herhangi bir tutuklama

85

Page 86: T · Web viewJ, Sayın Muzaffer Tekin 25 yıllık sivil hayatımda hiçbir illegal oluşumun içinde yer almadım, diyor, 26.03.2010 141 celse sayfa 13’te doğrudur Muzaffer Tekin

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 09.12.2010 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:169 Sayfa:86

müzekkeresinin bulunmadığı, bu sanıkların yattıkları süreler, üzerlerine atılı suçların vasıf ve mahiyetlerine mevcut delil durumlarına, yattıkları sürelere haklarında isnat olunan suç vasıflarının değişme ihtimaline, tutuklamadan beklenilen gayenin sağlanmış olup tutukluluktaki makul sürenin de aşılmış olması ve de toplum içerisindeki konumları da dikkate alındığında bu aşamadan sonra kaçma ve saklanma şüphelerinin bulunmadığı ve de gerekirse haklarında Adli Kontrol uygulamasının da düşünülebileceği dikkate alınarak, isimleri yazılı bu sanıklarında tahliye edilmeleri gerektiği yönünde oy kullanan Mahkeme Başkanı Köksal Şengün’ün karşı oyuyla ve oy çokluğuyla,

Tahliye taleplerinin reddine dair verilen ara karara İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesine itiraz hakları bulunduğu konusunda sanıklar ve müdafilerine ihtarat yapılmasına,

Bu nedenle duruşmanın 24.01.2011 günü saat 09.00’a bırakılmasına oybirliği ile karar verildi. 09.12.2010

BAŞKAN 20909 ÜYE 28298 ÜYE 37266 KATİP 134033

86