SİYASAL KATILIM VE SAVUNUCULUK AÇISINDAN ......Milletler Tekilatı’nın sivil toplum kuruluları...
Transcript of SİYASAL KATILIM VE SAVUNUCULUK AÇISINDAN ......Milletler Tekilatı’nın sivil toplum kuruluları...
i
SİYASAL KATILIM VE SAVUNUCULUK AÇISINDAN
ALMANYA’DAKİ TÜRKLER
T.C. BAŞBAKANLIK
Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı
Uzmanlık Tezi
Kadir BULUT
Tez Yöneticisi:
Doç. Dr. Savaş GENÇ
Aralık 2012
ANKARA
ii
Kadir BULUT tarafından hazırlanan SİYASAL KATILIM VE SAVUNUCULUK
AÇISINDAN ALMANYA’DAKİ TÜRKLER adlı bu tezin uzmanlık tezi olarak
uygun olduğunu onaylarım.
Doç. Dr. Savaş GENÇ
Tez Yöneticisi
iii
Tez içindeki bütün bilgilerin etik davranış ve akademik kurallar çerçevesinde
elde edilerek sunulduğunu, ayrıca tez yazım kurallarına uygun olarak hazırlanan bu
çalışmada her türlü kaynağa eksiksiz atıf yapıldığını bildiririm.
________________________________________
Kadir BULUT
iv
ÖZET
SİYASAL KATILIM VE SAVUNUCULUK AÇISINDAN
ALMANYA’DAKİ TÜRKLER
Bulut, Kadir
T.C. BAŞBAKANLIK
Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı
Uzmanlık Tezi
Tez Yöneticisi: Doç. Dr. Savaş Genç
Bu tez çalışmasının amacı, Almanya’da yaşayan Türklerin savunuculuk ve
siyasal katılımlarının araştırılması ve konuyla ilgili çeşitli önerilere yer verilmesidir.
Bu kapsamda, ilk olarak ülkenin bu alanlardaki genel durumu ve imkânları
incelenmiş, daha sonra Almanya Türk toplumu daha yakından analiz edilmiştir. Bu
doğrultuda, Almanya’nın Türklere yaklaşımı, Türklerin Alman siyasi gündemine ilgi
düzeyleri ve Türk sivil toplum kuruluşlarının savunuculuk açısından genel durumları
ele alınmıştır. Aynı zamanda bazı vaka çalışmaları örnekleri incelendikten sonra
çeşitli önerilere değinilmiştir. Çalışmada güncel bir konu işlendiğinden, tez, rapor,
çevrimiçi gibi kaynaklardan istifade edilmiş ve sivil toplum gönüllülerinin
görüşlerine başvurulmuştur.
Çalışmada ulaşılan ilk sonuç, Almanya’daki Türklerin katılım ve
savunuculuk alanlarında istenen seviyede görünmedikleri, hatta ülkede yaşadıkları
olumsuz deneyimlerin etkisiyle bu konulara ilgisiz kaldıkları şeklindedir. Bununla
birlikte, bizzat bu deneyimler ve diğer bazı olumsuz koşullar hesaba katıldığında,
aslında Türk toplumunun bu alanda önemli mesafe kat ettiği ortaya çıkmaktadır.
Dahası, katılım ve savunuculuğun hızlanarak arttığı açık bir şekilde görülmektedir;
doğru yönlendirildiği takdirde bu alanda çok daha etkili hale gelinmesi mümkündür.
Anahtar Kelimeler: Almanya, Türk, toplum, siyasal katılım, savunuculuk, seçimler,
dernek, STK.
v
ABSTRACT
THE TURKS IN GERMANY IN TERMS OF
POLITICAL PARTICIPATION AND ADVOCACY
Bulut, Kadir
Supervisor: Assist. Prof. Savaş Genç
The aim of this thesis is to research the advocacy and political participation of
Turks living in Germany and make some suggestions about the issue. In this context,
first the general situation and opportunities for these areas in Germany are examined,
then Turkish society has been analyzed more closely. In this respect, Germany’s
approach to Turks, Turks’ level of interest in German political agenda and the
general situation of Turkish nongovernmental organizations in terms of advocacy are
studied. Furthermore, after examination of certain case studies, some suggestions
have been made. Since an up to date topic is researched, mostly benefited from
theses, reports, online resources and views of nongovernmental volunteers are
included in this study.
The first outcome of the study is that the level of Turkish participation and
advocacy in Germany is below desired level, in so much that as result of negative
experiences they encountered in the Germany, Turks are disinterested in these issues.
However, when these experiences and some other unfavorable conditions are put in
to account, indeed, it is realized that Turkish society has made significant progress
towards this area. Moreover it is observed clearly that the participation and advocacy
is increasing at an increasing rate and once led accurately it is possible that it will be
very influential in this area.
Keywords: Germany, Turk, society, political participation, advocacy, elections,
association, NGO.
vi
TEŞEKKÜR
Tezimin oluşmasında değerli bilgi ve fikirleriyle katkıda bulunan Mehmet
Kılıç, Settar Başyıldız, Erdinç Altuntaş ve Yakup Tufan’a, başından sonuna kadar
yapıcı yaklaşım gösteren tez danışmanım Doç. Dr. Savaş Genç’e, tashih sürecinde
katkı sağlayan Şuayıp Turhan, Olgun Gündüz ve M. Zeki Çelik’e, çalışma boyunca
fedakârlıkta bulunan mesai arkadaşlarıma, üzerimdeki emeklerini ve desteklerini her
daim hatırlamam gereken anneme, babama, anneanneme ve eşime teşekkür ederim.
vii
Eşim Kevser Hanım’a…
viii
İÇİNDEKİLER
ÖZET........................................................................................................................... iv
ABSTRACT ................................................................................................................. v
TEŞEKKÜR ................................................................................................................ vi
İÇİNDEKİLER ......................................................................................................... viii
TABLOLAR ............................................................................................................... xi
ŞEKİLLER ................................................................................................................. xii
Giriş .............................................................................................................................. 1
1. Kavramlar ................................................................................................................. 4
1.1. Sivil Toplum .................................................................................................. 4
1.2. Siyasal Katılım .............................................................................................. 6
1.3. Sivil Toplum Kuruluşu .................................................................................. 7
1.3.1. Faaliyet Alanlarına Göre Sınıflandırma ................................................. 8
1.3.2. Yönetsel ve Örgütsel Açıdan Analiz ...................................................... 9
1.3.3. Sivil Toplum Kuruluşlarından Beklentiler ........................................... 13
1.4. Savunuculuk, Kampanya ve Lobicilik ........................................................ 14
1.4.1. Kampanya ............................................................................................ 14
1.4.2. Lobicilik ............................................................................................... 16
2. Federal Almanya ve Sivil Toplum ......................................................................... 19
2.1. Devletin Yönetim Yapısı ............................................................................. 19
2.1.1. Federal Yapı ve Eyaletler ..................................................................... 19
2.1.2. Yerel Yönetimler .................................................................................. 20
2.1.3. Yargı ..................................................................................................... 21
2.2. Sivil Toplum Kuruluşları ............................................................................. 21
2.2.1. Dernekler .............................................................................................. 22
2.2.2. Birlikler ................................................................................................ 22
2.2.3. Vakıflar ................................................................................................ 23
2.2.4. Siyasi Vakıflar ...................................................................................... 24
2.2.5. Kiliseler ................................................................................................ 25
2.3. Almanya’da Siyasal Katılım........................................................................ 25
ix
2.3.1. Seçimler................................................................................................ 26
2.3.2. Doğrudan Demokrasi Yolları ............................................................... 27
2.3.3. Bir Katılım Aracı Olarak İnternet ........................................................ 28
2.3.4. Diğer Katılım Yolları ........................................................................... 28
2.3.5. Göçmen Arka Planına Sahip Olanlar için Katılım Yolları................... 29
3. Almanya’daki Türkler ............................................................................................ 32
3.1. Genel Bilgiler .............................................................................................. 32
3.2. 1960 Sonrasında Almanya’daki Türk Toplumunun Tarihi Seyri ................ 33
3.3. Almanya’da Türklere Yaklaşım .................................................................. 35
3.3.1. Alman Siyasetinin Türklere Yaklaşımının Tarihi Seyri....................... 35
3.3.2. Karar Alıcıların ve Siyasetin Türklere Yaklaşımında Bugün .............. 36
3.3.3. Medyada Türklere Yaklaşım ................................................................ 39
3.3.4. Alman Toplumu ve Türkler ................................................................. 40
3.4. Türklerin Alman Siyasi Gündemine İlgileri ve Siyasal Katılımı ................ 41
3.4.1. Siyasi Gündeme ve Seçimlere İlgi ....................................................... 41
3.4.2. Türklerin Seçimler Dışındaki Siyasal Katılım Yollarına İlgisi ............ 45
3.4.3. Siyasete İlgi Konusunda Diğer Göçmen Gruplarla Kıyaslama ........... 46
3.4.4. Alman Karar Alıcılarla İletişim Kurma ............................................... 46
3.4.5. Alman STK, Sendika, Parti vb. Kuruluşlarda Türkler ......................... 47
3.5. Türk Toplumunun Başlıca Sorunları ve Lobi Alanları................................ 50
3.5.1. Başlıca Sorunlar ve Toplum ile Temsilcileri Arasındaki Algı Farkı ... 50
3.5.2. Tarihi Süreçte Lobi Algısı Değişimi .................................................... 51
4. Almanya’daki Türk Sivil Toplum Kuruluşları ve Savunuculuk ............................ 53
4.1. Türk Sivil Toplum Kuruluşlarına Genel Bakış ........................................... 53
4.1.1. Faaliyet Alanları ................................................................................... 53
4.1.2. Federal Düzeydeki Kuruluşlar ............................................................. 54
4.1.3. Sivil Toplum Kuruluşları ve Birbirini İkame Etme ............................. 56
4.2. Yönetsel ve Örgütsel Açıdan Türk Sivil Toplum Kuruluşları .................... 57
4.2.1. Hiyerarşik Durum................................................................................. 57
4.2.2. Finansal Yapı ....................................................................................... 58
4.2.3. Üye ve Gönüllü Yapısı ......................................................................... 59
x
4.2.4. Profesyonelleşme ................................................................................. 60
4.2.5. Paydaş İlişkileri .................................................................................... 62
4.3. Türk Sivil Toplum Kuruluşları Açısından Katılım ve Savunuculuk ........... 63
4.3.1. Çatı Kuruluşlar ve Türkiye Siyasi Gündemine İlgi.............................. 64
4.3.2. Türk Sivil Toplum Kuruluşları ve Almanya Siyasi Gündemine İlgi ... 65
4.4. Etki Alanları ile Üye Sayısı ve Entelektüel Kapasite Arasındaki İlişki ...... 67
4.5. Türk Sivil Toplum Kuruluşlarınca Uygulanan Başlıca Lobi Teknikleri ..... 68
4.5.1. Yüz Yüze İletişim Kurma .................................................................... 69
4.5.2. Yemekli Toplantılar ve Sosyal Aktiviteler Düzenleme ....................... 69
4.5.3. Karar Alıcılar ve Etkili Kişilerle Dostluk Kurma ................................ 70
4.5.4. İmza Kampanyaları ve Kampanya Desteği Sağlama ........................... 70
4.5.5. Toplantılar Düzenleme ve Uzman Konuşmacı Çağırma ..................... 71
4.5.6. Yürüyüş, Boykot, Forum Gibi Eylemler Düzenleme .......................... 71
4.5.7. Meclis, Komite vs. Toplantılarına ve Mahkemelere Katılma .............. 72
4.5.8. Diğer Sivil Toplum Kuruluşlarıyla İşbirliği ......................................... 72
4.5.9. Tanınmış Kişilerden Faydalanma ........................................................ 73
4.5.10. Eyalet ve Bölge Bazında Örgütlenme .................................................. 73
4.6. Bazı Kampanya ve Olay Örnekleri.............................................................. 74
4.6.1. Rastatt’ta Türkçe Anadil Derslerinin Tekrar Müfredata Alınması ...... 74
4.6.2. Berlin Türk Cemaati ve Çifte Vatandaşlık Kampanyası ...................... 75
4.6.3. Alman Foodwatch Derneğinin Gıda İçerikleriyle İlgili Kampanyası .. 76
4.6.4. Aşağı Saksonya’da Yaşanan Cami Kontrolleri .................................... 78
5. Siyasal Katılım ve Savunuculuğun Gelişmesi için Öneriler .................................. 79
6. Sonuç ...................................................................................................................... 82
KAYNAKÇA ............................................................................................................. 86
xi
TABLOLAR
Tablo 1. Faaliyet Alanlarına Göre STK Sınıflandırması ............................................. 9
Tablo 2. Almanya’daki Türkler ve Çalışma Hayatı ................................................... 33
Tablo 3. KRV’de Türklerin Alman ve Türk Politikalarına İlgileri ............................ 43
Tablo 4. KRV’deki Türklerde Alman ve Türk Organizasyonlarına Üyelik .............. 48
Tablo 5. Bazı Türk Çatı Kuruluşlarının Dernek ve Üye Sayıları ............................... 56
xii
ŞEKİLLER
Şekil 1. Yetişkin Genç Türklerde Dernek Üyeliği ve Siyasal Katılım ...................... 49
Şekil 2. KRV'de Türklerin Siyasal Sorun Algıları ..................................................... 50
Şekil 3. Türklerin STK Faaliyetlerine Katılımı ......................................................... 59
1
Giriş
Almanya’da yaklaşık 3 milyon Türk asıllı yaşamaktadır. Türkiye’den bu
ülkeye 1960’larda başlayan işgücü göçü, beklendiği gibi geçici olmamış, aileler bu
ülkeye gelmeye, çocuklar burada doğmaya ve büyümeye başlamıştır. Bugünün
Almanya’sındaki Türk varlığı, artık farklı nesilleriyle, çeşitli sebeplerle sonradan
gelenleriyle, misafirlik ölçülerini çoktan aşmış, ülkenin bir parçası haline gelmiştir.
Türkler, geride kalan 50 yılda Alman toplum hayatının birçok alanında
kendine az çok yer bulabilmiştir. Bununla birlikte, buradaki siyasal kararları kendi
çıkarları yönünde etkileme konusunda olması gerektiği yerin gerisinde oldukları
iddiası sıklıkla dile getirilmektedir. Bu çalışmanın amacı bu iddianın araştırılması ve
konuyla ilgili çeşitli fikir ve önerilere yer verilmesidir. Bu amaç doğrultusunda,
öncelikle teorik altyapı ile ülkenin kararlara katılım süreçleri incelenmiş, peşinden,
Almanya’daki Türkler, siyasal katılımları, sivil toplum faaliyetleri ve Alman karar
alıcılarıyla ilişkileri değerlendirilerek bazı öneriler dile getirilmiştir.
Çalışmada kaynak olarak kitap, dergi, rapor ve akademik tezlerden
faydalanılmıştır. Bununla birlikte, nispeten hızlı bir değişim gösteren bir alan olması
sebebiyle, bu konuda daha çok güncel kaynaklara başvurulma gereği hissedilmiştir.
Bu minvalde, çoğunluğu Almanya’da yayınlanan gazetelerin, yine bu ülkede bulunan
sivil toplum kuruluşlarının, araştırma merkezlerinin, çeşitli kurum ve kuruluşların
internet siteleri ile diğer dokümanlardan yararlanılmıştır. Çalışma kapsamında,
ülkede sivil toplum alanında faal kişilerin görüşlerine de sıkça başvurulmuştur.
Çalışmanın birinci bölümünde çeşitli kavramlar ele alınmış, konuyla ilgili
teorik altyapı oluşturulmaya çalışılmıştır. Bu kapsamda, sivil toplum, siyasal katılım,
sivil toplum kuruluşu, savunuculuk, kampanya ve lobicilik kavramlarına yer
verilmiştir. Sivil toplumun çeşitli tanımları, mahiyeti ve gelişmesi için gerekli
önkoşullar ortaya konmuş, siyasal katılımın başlıca nedenleri, şekilleri ve katılımı
etkileyen faktörlere değinilmiştir.
Bu bölümün devamında, sivil toplumun örgütlenmiş hali olan sivil toplum
kuruluşu kavramıyla ilgili açıklamalara yer verilmiştir. Bu kısımda, Birleşmiş
2
Milletler Teşkilatı’nın sivil toplum kuruluşları (STK) sınıflandırması çalışmaya
uyarlanarak sadeleştirilmiş, ardından, STK’ların yönetsel ve örgütsel analizi ve
toplumun bu yapılardan başlıca beklentileri yer almıştır. Bu kısımda, savunuculuk,
kampanya ve lobicilik, çalışmada gerekli olacağı düşünülen detaylarıyla ele
alınmıştır.
Araştırmanın reel zeminini teşkil eden Almanya, ikinci bölümde, çalışmaya
bakan yönleriyle ele alınmıştır. Bu kapsamda, öncelikle devlet yapısına, mevcut
federal sistemde yetkilerin nasıl düzenlendiğine ve yerel yönetimlerin durumuna
değinilmiştir. Devamında, öne çıkan türleriyle birlikte, ülkedeki sivil toplum
örgütlenmelerine ve siyasal iradeye etki yollarına yer verildikten sonra, başlıca
siyasal katılım yöntemleri üzerinde durulmuştur. Çalışmada, bu yönüyle,
Almanya’daki siyasal katılım ve savunuculuk konularına da ışık tutulmak istenmiştir.
Çalışmanın ana nesnesi olan Almanya’daki Türk toplumu üçüncü bölümde
yer almıştır. Evvela Türklerle ilgili genel bilgilere ve Türk sivil toplumunun tarihi
süreçteki gelişimine yer verilmiş, burada toplumun zamanla heterojen hale gelmiş
olan yapısına değinilmiştir. Ardından, siyasal katılımı belirleyen bir unsur olması
sebebiyle, Alman toplumuyla ilişkiler incelenmiştir. Ayrıca, bu bölümde, Türklerin
siyasete ilgileri değişik yönleriyle ele alınmıştır. Ülkedeki Türk asıllı siyasetçilerle
ilgili genel bilgilere yer verilmiş, Türklerin, siyasal konulara ilgi seviyeleri, çeşitli
araştırmalar sonucunda elde edilen verilerin yardımıyla ortaya konmak istenmiştir.
Peşinden, Türklerin Alman sivil toplum faaliyetlerine ve örgütlenmelere katılımları
hakkında çeşitli araştırma sonuçları ve örnekler yer almış, katılımı etkileyen unsurlar
incelenmiştir.
Yine bu bölüm içinde yer bulan bir konu da, katılımı etkileyen önemli bir
unsur olan Alman karar alıcıların Türklere yaklaşımıdır. Burada, Alman siyasi
partileri, yerel yönetimler ve sivil toplum yapılanmaları çeşitli yönleriyle
değerlendirilmiş, Türklerin karşılaştıkları engellere, seçmen olarak yeni yeni ilgi
alanı haline gelmelerine, uyum meclislerine ve medyanın tutumuna değinilmiştir.
Bu ana bölümde yer alan başlıklardan biri de, Türk toplumunun başlıca sorun
algıları ve lobi alanları olmuştur. Toplum ile STK temsilcileri arasındaki yaklaşım
3
farkları üzerinden sorun alanları tespit edilmiş, Türklerin, ilgi alanlarını zamanla
Türkiye’den Almanya içi konulara çevirmeleri de bu bölümde yer almıştır.
Çalışmanın ana bölümlerinden birini de, Almanya’daki Türklerin örgütlü
çıkar savunma araçları olması yönüyle, Türk STK’ları oluşturmaktadır. Bunların
tarihi gelişimine ve faaliyet alanlarına kısaca değinildikten sonra, ülke çapında geniş
kitlelere ulaşmaları sebebiyle önemli bir yere sahip olan çatı kuruluşlara yer
verilmiştir. Çalışmanın birinci bölümünde bulunan yönetsel ve örgütsel açıdan STK
analiz kıstaslarına atıfla, Türk sivil örgütlenmelerinin bu alandaki durumları
incelenmiş, bunlar arasında üye ve gönüllü yapısı ile profesyonelleşme üzerinde
özellikle durulmuştur. Paydaş ilişkilerinin savunuculuğu yakından etkilemesi
bakımından, Türk STK’larının birbirleriyle ve Alman devlet makamlarıyla olan
ilişkileri de yerel, eyalet ve federal boyutlarıyla ele alınmıştır.
Türk STK’larıyla ilgili bu bölümün konularından birini de, bunların siyasal
katılım ve savunuculuk açısından değerlendirilmesi oluşturmuştur. Türk ya da Alman
siyasetine ilginin savunuculuk kapasitesine etkilerinin ele alındığı bu kısımda, bazı
çatı kuruluşların özel durumlarına da değinilmiştir. Ayrıca, STK’ların Alman karar
alıcılar üzerindeki etki alanlarının üye sayısından çok entelektüel kapasitesiyle ilişkili
olduğu tezi de bu bölümde incelenmiştir. Daha sonra, Türk STK’larınca uygulanan
belli başlı lobicilik tekniklerine örnekleriyle yer verilmiş, son olarak, bazı kampanya
ve olay örnekleri yakından incelenerek Türk sivil yapılanmalarının ve Türk
toplumunun çıkarlarını savunmasıyla ilgili çeşitli sonuçlara ulaşılmaya çalışılmıştır.
Bu bölümlerinden ardından, bu alanda yıllardır faaliyet gösteren bazı sivil
toplum gönüllülerinin, siyasal katılımın artması ve savunuculuğun etkin hale
gelmesiyle ilgili çeşitli tespit ve önerileri önemli bulunmuş, dolayısıyla bu görüşler
çalışmanın ayrı bir bölümü olarak sunulmuştur.
4
1. Kavramlar
1.1. Sivil Toplum
Sivil toplum, devlet yapısının ve devlet kurumlarının dışında kalan bir
faaliyet alanını tanımlar. Devletten küçük, birey ve aileden büyük olan bu yapı, kamu
kurumlarının, devlet dairelerinin, askeri bürokrasinin dışında bir yapılanmayı ifade
eder (Özden, 2012). Kendi ilke ve kurallarına göre işleyen ve otorite alanı dışında
kendi kendini düzenleyen bu özerk alandaki yapılanmalar, gönüllü çabalar sonucu
oluşur ve devlet ile kâr amacı güden özel şirketlerden farklılık taşırlar (Pazarcık,
2012).
Sivil toplumla ilgili yapılan çeşitli tanımlarda belli özellikler ön plana
çıkarılmaktadır. Bir tanıma göre, “Ortak çıkarlar, amaçlar ve değerler etrafında
örgütlenmiş gönüllü kolektif eylemler arenası” olan sivil toplum, diğer bir tanıma
göre de “devlet karşısında gönüllü yurttaş girişimlerini ve toplumsal örgütlerin
toplamını ifade etmektedir” (Güngör, 2012). Bir başka tanımda ise, sivil toplum
bireylerin herhangi bir zorlamaya maruz kalmaksızın, kendi aralarında anlaşarak
oluşturdukları ortak yaşam alanını ifade eder (Çaha, 2005: 15).
Sivil toplumu daha iyi anlamak için, zıddı olan ideolojik topluma bakmak
gerekir. Devletin öncülüğü altında aynı ideoloji tarafından güdülen, toplumsal
farklılığa müsaade etmeyen bir yapı arz eden ideolojik topluma, Komünizm, Faşizm,
Üçüncü Dünya Milliyetçiliği gibi totaliter rejimler yönetimindeki toplumlar örnek
gösterilebilir (Çaha, 2005: 15). Sivil toplum ne kadar gelişirse, ideolojik toplumun
alanı o kadar daralır (Özden, 2012). Bu anlamda, sivil toplumun en gelişmiş olduğu
ABD’de, devletin alanının sınırlı olması dikkat çekicidir (Çaha, 2005: 13).
İslam medeniyetinde cemaat, cemiyet, tarikat, lonca ve vakıf vb. şeklinde
kendini gösteren sivil toplum, Batı’da daha farklı bir gelişme yolu izlemiştir
(Güngör, 2012). Geçmişi Aristo’ya kadar dayanan sivil toplum kavramı, asıl gelişimi
ulus-devletleşme sürecinde göstermiştir. Dünyada 1960’lardan itibaren insan-kadın-
çocuk hakları, demokratik katılım, çevre, dini-kültürel haklar gibi postmateryal
değerler öne çıkmaya başlamış ve toplumsal bir dinamizm oluşmuştur. Böylece,
devlet merkezli yapılardan grup merkezli inisiyatiflere geçiş yaşanmıştır (Çaha,
5
2012). Sosyal refah devletinin çözülmeye başladığı 1980’lerde ve siyasete ilginin
azaldığı ve kitle iletişim araçlarının arttığı 1990’lı ve 2000’li yıllarda, sivil toplum
karar alma süreçlerinde etkili hale gelmiştir (Yurttagüler, 2010: 9).
21. yüzyılda sivil toplum, giderek bir yandan küreselleşirken, diğer yandan
devlete karşı “hükm-ü şahsiyet” (bağımsız bir varlık olma özelliği) kazanmaktadır.
Bugün gelinen noktada, sivil toplum birçok alanda gelişme göstermiş, işçi-işveren
birlikleri, düşünce toplulukları, kültür-sanat dernekleri, dinî cemaatler-hareketler,
siyasal kuruluşlar gibi şekillerde ortaya çıkmıştır (Özden, 2012).
Bu noktada, Batı ile Doğu Medeniyetleri arasındaki anlayış farklılığına da
değinmekte fayda vardır. Batı’daki sivil toplum anlayışının merkezinde sosyal
sınıflara dayalı bir ayrışma temeli bulunmaktadır. Mevcut sınıflar çıkarlarını
müzakere yoluyla korumaya çalışır ve gerekli durumlarda birlikte hareket eder.
Türkiye’de ise, uzun süre, kültürel değerler ve ideolojik ayrışma sivil toplum
aktörlerini oluşturan temel unsurlar olmuştur; bu da ideolojik toplumun alanını
genişletici etki göstermiştir. Dolayısıyla, günümüzdeki sivil toplum anlayışı, uygun
ortam bulması sebebiyle, büyük oranda Batı’da ve Batı ölçülerinde gelişmiştir. Bu
anlayış çerçevesinde, “bireylerden kamuoyunun iyiliğine aktif katkı beklenmekte;
sivil toplum kuruluşlarına, özel sektöre ve kamu sektörüne mensup aktörlerin
hepsinden toplumsal sorumluluk anlayışı içinde hareket etmeleri istenmektedir”
(Güngör, 2012).
Bir toplumda sivil toplumun gelişmesi için devletin ve toplumun sahip olması
gereken çeşitli önkoşullar vardır (Çaha, 2005: 15,16):
Devletle toplum arasındaki ilişkiler hukuksal normlara göre düzenlenir.
Devlet, hukukun gölgesinde sivil yönetim tarafından yönetilir.
İnsan tabiatından doğan tabii hukuk bütün yasal düzenlemelerin temel referansını
oluşturur.
Toplum, amaçları farklı gruplardan oluşan farklılaşmış bir yapıdadır.
Toplumsal grupların her tür amaç için örgütlenmesi serbest olup örgütlenme
nedeni gruba mensup olan bireylerin çıkarını savunmaktır.
Toplumsal gruplar otonom yapıda olup devletten bağımsızlaşmışlardır.
Bu şartların gerçekleşme düzeyleri ideal sivil toplum düzeyleri üzerinde etkili olur.
6
1.2. Siyasal Katılım
Sivil toplum ve demokrasiyle paralel bir gelişme sürecine sahip olan siyasal
katılım, toplum üyelerinin siyasal yapı ve politikalar üzerinde belirleyici olmaya
yönelik faaliyette bulunmaları olarak tanımlanabilir (Aslan, 2004).
Siyasal katılımın başlıca nedenleri; çıkar savunma ya da temin etme, siyasal
sistemin fonksiyonlarının bireyleri katılıma zorlayacak kadar artması ile siyasete
katılımın ilginç gelmesi ve sosyalleşme sağlamasıdır. Bunların yanında, kişiler,
çeşitli ülke içi ve ülke dışı faktörlerin de etkisinde kalarak siyasal katılımda
bulunabilmektedir (Hasırcı, 2008: 15-16).
Siyasal katılım şekilleri arasında, oy verme, siyasi konularda siyasal
sistemdeki görevli kişilerle temas kurma, seçim kampanyalarına katılma ve siyasal
sistemi etkilemek üzere örgütlenme gibi olağan sayılan şekillerin yanında, toplu
dilekçe verme, bildiri, boykot, miting düzenleme gibi yollar da sayılmaktadır
(genelbilge, 2009). Ayrıca, teknolojik ilerlemeye ve yeni metotlara dayalı olarak
toplumun daha modern ve daha hareketli hale gelmesi nedeniyle, katılım şekilleri
çeşitlenebilmektedir (Hasırcı, 2008: 9).
Siyasal katılım şekillerinin hangilerinin ne oranda kullanılacağı ülkelere göre
değişebileceği gibi, aynı toplum içerisindeki bireyler arasında da değişik etkenler
nedeniyle şekil ve seviye farklılıkları görülmektedir. Başlıca etkenler şöyledir
(Hasırcı, 2008: 9):
Cinsiyet: Dünya genelinde erkeklerin kadınlara göre daha katılımcı oldukları,
sivil toplum geliştikçe kadınların katılım oranlarının erkeklere yaklaştığı
görülmektedir.
Yaş: Gençler, genelde daha az katılım göstermekte, yaş ve sosyal sorumluluk
arttıkça katılım artarak çeşitlenmektedir.
Sosyo-Ekonomik Durum: Yüksek sosyo-ekonomik durum, bazen tersine
rastlanılsa da, siyasal katılımı olumlu etkileyen bir olgudur.
Eğitim: Siyasal katılım ile eğitim arasında dikkat çekecek kadar sıkı bir ilişki
bulunmaktadır. Eğitim seviyesi arttıkça siyasal bilincin ve dolayısıyla katılımın
arttığı görülmektedir.
Kitle İletişim Araçlarını İzleme: Gazete, internet, televizyon vb. araçların
7
yayınları ne kadar fazla takip edilirse ve iletişim teknolojisi ne kadar yoğun
kullanırsa siyasal katılım da o oranda artmaktadır. Bununla birlikte, medyanın
takibinde içerik önemli bir unsurdur; siyasi konuların takip edilmesi, katılımı
artırıcı etki yapmaktadır.
Kentleşme: Yaşanılan şehirler kalabalıklaştıkça, siyasal katılım düzeyi
yükselmektedir. Bunda, büyük kentlerde toplumsal baskının küçük yerleşim
birimlerine göre daha az olmasının yanında, bilgi-görgü seviyesinin de nispeten
daha ileride olması etkilidir.
Meslek Statüsü: Siyasal katılım ile öğretmenlik, medya mensupluğu, avukatlığı
gibi birçok meslek dalı arasında yakın ilişki olduğu tespit edilmiştir. Ayrıca,
fabrika işçiliği, memurluk belirli iş alanlarında benzer sorunlar birlikte
yaşanması da siyasal katılımı artırıcı bir etki yapmaktadır.
Hukuki ve Siyasi Yapı: Siyasal katılımın niteliğini ve çerçevesini, hukuki ve
siyasal yapı düzenlenmektedir. Bu yapılar, siyasal katılım özgürlüğü temeline
dayanıyorsa siyasal katılımın yüksek olması beklenir.
Örgüt Üyeliği: Sendikalar, dernekler ve siyasal partiler gibi siyasal nitelikli
örgütlere üye olmakla siyasal katılım arasında doğru orantılı bir ilişki vardır. Bu
konuda dikkat çekici bir nokta, siyasi niteliği olmayan sivil örgütlere üyeliğin de
atılımı artırıcı etkide bulunmasıdır. Örgütlenmek, bireylerin, grup içi davranışı
öğrenmek suretiyle, demokratik terbiyeyi ve kararlara katılım yollarını öğrenmesini
sağlar.
Sivil toplum kuruluşları ile siyasal katılımın yakın ilişkisini destekleyen bir
araştırma Almanya’da 1953 yılında yapılmıştır. Buna göre, spor ve sosyal amaçlı
kulüplere üye olanların dernek üyesi olmayanlara göre politikayla daha çok
ilgilendikleri, daha çok gazete okudukları ve daha büyük oranda oy verme niyeti
taşıdıkları tespit edilmiştir. (Aslan, 2004)
1.3. Sivil Toplum Kuruluşu
Geniş bir bakış açısıyla ele alındığında, sivil toplumun alanı içinde faaliyet
gösteren tüm örgütler (meslek örgütleri, siyasi parti ve gruplar, sendikalar, dini
örgütlenmeler vb.) sivil toplum kuruluşu (STK) olarak nitelenirler.
8
Dar açıdan ele alındığında ise, STK kavramı, sosyo-ekonomik kalkınmaya
doğrudan veya dolaylı katkı sağlamak amacıyla; gönüllülük, devletten bağımsızlık,
kâr amacı gütmemek ve kişisel çıkar doğrultusunda çalışmamak ilkelerini
benimsemiş örgütleri ifade etmektedir. (Pazarcık, 2012) Anılan unsurlardan hükümet
dışı olmak ve bir örgüt yapısına sahip olmak STK’ların olmazsa olmaz özellikleridir
(Çaha, 2005: 13).
Öte yandan, sivil toplum kuruluşu kavramı, pratikte, çıkar grubu kavramıyla
karıştırılabilmektedir. “Sivil toplum kuruluşu kavramı, daha çok modern toplumlarda
özgür bireylerin eşit şartlarda bir araya gelerek duygu, düşünce ve eylem
birlikteliğiyle oluşturdukları örgütlenmeler için kullanılır” (Güngör, 2012). Çıkar
grupları ise ortak maddi veya manevi çıkarlar etrafında bütünleşmiş ve bu çıkarlar
doğrultusunda uzmanlığa dayalı örgütlenerek karar alıcılardan talepte bulunan
toplumsal gruplardır. Bu gruplar teşkilatlı ya da teşkilatsız olabilir, siyasi olan ya da
olmayan amaçlar takip edebilir (Aktan, 2007: 4). İşveren birlikleri, sendikalar, sosyal
kuruluşlar ile dini grupların örnek olarak gösterilebileceği çıkar grupları, her konuda
bilgi sahibi olması mümkün olmayan karar alıcılara –kendi çıkarları doğrultusunda–
yol göstererek karar aldırmaya çalışırlar. Çıkar gruplarının faaliyetleri genelde
lobicilik olarak adlandırılır (BpB, 2009a). Bu durumda, bir sivil toplum kuruluşu, bu
tanım çerçevesinde hareket ettiği durumlarda çıkar grubu tanımı içine
girebilmektedir.
STK’lar için Türkçe literatürde gönüllü teşekküller (GT), sivil toplum
örgütleri (STÖ’ler), İngilizce’de hükümet dışı organizasyonlar anlamına gelen “Non-
Governmental Organizations” kavramının baş harflerinden türetilen “NGO” gibi
farklı isimler kullanılır (Güngör, 2006: 51).
Sivil örgütlenme hakkına uluslararası anlaşmalarda yer verilmiştir. Birleşmiş
Milletler İnsan Haklan Evrensel Beyannamesi’nde, Avrupa Konseyi İnsan Haklarını
ve Ana Hürriyetleri Koruma Sözleşmesi’nde ve Avrupa İnsan Hakları
Sözleşmesi'nde toplanma, dernek kurma veya sendika kurma hakları tanınmıştır
(Güngör, 2012).
1.3.1. Faaliyet Alanlarına Göre Sınıflandırma
Birleşmiş Milletler Teşkilatı, kâr amacı gütmeyen kuruluşlar için uluslararası
9
bir STK sınıflandırması yapmıştır. Buradan hareketle daha basit bir sınıflandırma ve
başlıca STK türleri şöyle yapılabilir: (Statistics Canada, 2009)
Tablo 1. Faaliyet Alanlarına Göre STK Sınıflandırması
Sınıflandırma Başlıca STK Türleri
Kültürel ve sosyal
faaliyetler
Kültür ve sanat alanında faal STK’lar, spor kulüpleri,
hemşeri, göçmen, öğrenci, akademisyen, mezun ve
taraftar dernekleri
Din Cami dernekleri, Kur’an kursları, dini hizmet merkezli
cemaat kuruluşları (dernek, federasyon vb.)
Çalışma hayatı İşadamları dernekleri, meslek grubu dernekleri, meslek
kuruluşları (barolar, tabip odaları, noterler), sendikalar
Eğitim ve araştırma: Sivil eğitim kuruluşları, ders takviyesi kursları, veli
dernekleri, araştırma yürüten kuruluşlar
Sosyal hizmetler Sosyal yardım sağlayan sivil oluşumlar, doğal afet
önleme ve kontrol STK’ları
Uluslararası faaliyet Dostluk dernekleri, kültürlerarası diyalog kuruluşları,
uluslararası yardım, insan hakları ve barış örgütleri
Hukuk, savunuculuk
ve siyaset:
Hukuk hizmeti sunan STK’lar, belli grupların haklarını
savunan dernekler, siyasi dernekler,
Diğer Sağlık, çevre, hayırseverliğin teşviki amaçlı kuruluşlar
Kaynak: Kanada İstatistik Kurumu’nun internet sitesinde http://www.statcan.gc.ca/pub/13-
015-x/2009000/sect13-eng.htm sayfasından sadeleştirilerek uyarlanmıştır.
1.3.2. Yönetsel ve Örgütsel Açıdan Analiz
STK’lar varlıklarını devam ettirmek için çeşitli unsurlara ihtiyaç duyarlar.
Bunların başlıcaları, halkın sempatisi, beğenisi ve desteği, üyelerin katkıları, mali
10
yapıları ve kurumsal kapasiteleri, yönetimi etkileme becerileri ve diğer (partiler,
işveren ve işçi dernekleri, meslek odaları vb.) kuruluşlarla bağlantıları şeklindedir.
(Özden, 2012)
Dünyada somut bir güç odağı haline gelen ve yasama, yürütme, yargı ve
medyadan sonra beşinci güç olarak toplum yapısındaki yerini alan STK’lar; devlet ve
ekonomi sektörlerinin yanında üçüncü bir sektör olarak meşruiyetini kazanmıştır
(Güngör, 2006: 50). Dolayısıyla, STK’ları ele almak ve incelemek geçmişe göre çok
daha anlamlı bir hale gelmiştir; çünkü günümüzün STK’ları, ortaya çıkardıkları
istihdam, bütçe büyüklükleri, geliştirdikleri projeler, kamu politikaları üzerine
etkileri vb. göz önüne alındığında geçmişe göre çok daha güçlü ve karmaşık
konumdadırlar. Bu yapıların bilimsellikten uzak, amatör yöntemlerle yönetilmesi,
etkinlik ve verimlilikten ödün verilmesi anlamına gelmekte ve bu örgütlerin yaşam
şansını da tehdit etmektedir (Pazarcık, 2012).
Dolayısıyla STK’ların yönetsel ve örgütsel açıdan analizini yapmak gerekir.
Bunun için bu örgütler;
Yönetim yapılarına,
Örgütlenme biçimlerine,
Finansal yapılarına,
İnsan kaynakları yönetimi ve eğitim faaliyetlerine,
Teknik performanslarına,
Paydaşlarıyla olan ilişkilerine
göre ele alınır (Pazarcık, 2012) Aşağıda, bu unsurlara ilişkin açıklamalar yer
almaktadır.
Yönetim Yapıları: STK’ların yönetim yapılarının analizi, “profesyonelleşme”
kavramı özelinde değerlendirilebilir. Profesyonellikle; belirli alana odaklanma,
verimlilik ve etkinlik merkezli hareket etme, faaliyetlerle ilgili topluma periyodik
olarak hesap verebilir olma, uzun dönemli stratejik planlara sahip olma, çalışanların
gelişimine katkıda bulunma, yetkin, tam zamanlı, maaşlı yöneticiler tarafından idare
edilme, yazılı prosedürlere sahip olma, sahip olunan prosedürlere uygun olarak
faaliyet gösterme anlaşılır.
Örgütlenme Biçimi: Bu analiz; STK’nın yapısının hiyerarşik olup olmaması,
11
(şube, temsilcilik gibi) örgütün coğrafi yaygınlığı, (federasyon, platform STK ağı
gibi) kendi aralarında ne kadar örgütlü oldukları ve (dernek, vakıf gibi) tercih edilen
formlar açılarından yapılabilir.
Finansal Yapı: Kendi kendilerine yetmeyen ve ihtiyaç duyulan kaynakları
örgüt dışından temin etme zorunluluğu bulunan sosyal sistemler olarak STK’lar,
finansal yapılarına (kaynaklarına) göre de analiz edilir. Bir örgütü finansal açıdan
incelemek için, yıllık bütçe rakamlarına, gelir kalemlerine ve sahip olunan
taşınmazlara bakmak gerekir. Gelir kalemleri arasında kira ve işletme gelirleri,
faaliyetlerin sürdürebilirliği açısından, bağış aidat, yardım vb. gelirlere göre önemli
avantaja sahiptir. Şunu da belirtmek gerekir ki, bir STK’nın kira ve özellikle işletme
gelirlerine sahip olması, sivil toplumun ruhuna aykırı bulunabilmektedir; çünkü bu
durumda, örgütlerin, kârı araç yerine amaç edinmeleri ve bu anlamda şirketlere
benzemeleri ihtimali doğar.
STK’ların finansal açıdan analizinin bir başka boyutu da, özel sektör
desteğinin yüksek olup olmasıyla ilgilidir. Büyük oranda bu tip bir destek alan
örgütlerin çoğunun, özel sektörün gayretiyle kurulduğu ya da sonradan özel sektör
temsilcilerini yönetimlerine dâhil ettikleri anlaşılmaktadır. Ayrıca, bu STK’ların ve
hayata geçirdikleri projelerin adlarının medyada sıklıkla geçtiği de gözlemlenmiştir.
İnsan Kaynakları Yönetimi ve Eğitim Faaliyetleri: İnsan kaynakları yönetimi,
bir örgütün amaçlarına ulaşabilmesi için eldeki insan gücünün en etkin ve verimli
şekilde kullanılmasına ve çalışanların motivasyonunun arttırılmasına odaklanır. Bu
sebeple, asıl gücünü üye ve gönüllülerin faaliyetlerinden alan STK’larda insan
kaynakları analizi büyük önem taşır. Bu analizde gözlenen unsurlar; gönüllüler,
üyeler ve profesyonel (ücretli) çalışanlarla ilgili bilgiler ile görev alan kişilerin
motivasyonu ve STK’larda eğitim faaliyetleri olarak sıralanabilir.
Üye ve gönüllü sayıları, bir STK’nın toplumdaki konumu, gücü ve yaygınlığı
açısından önemli göstergeler olarak kabul edilirler. Türk Dil Kurumu sözlüğünde
“bir işi yapmayı hiçbir yükümlülüğü yokken isteyerek üstlenen” olarak tanımlanan
gönüllü kelimesi, sivil toplum faaliyetlerinde herhangi bir çıkar gözetmeksizin yer
alan kişilere verilen addır.1 STK faaliyetlerinin taşıyıcısı rolünü üstlenen
gönüllülerin, ilgili STK’ya kayıtlı üye olmaları da gerekmez.
Aynı paralelde, STK’nın ücret karşılığı çalışan yönetici ve personelinin
1 Türk Dil Kurumu’na ait http://tdkterim.gov.tr/bts/ adresinden 15.06.2012 tarihinde alınmıştır.
12
olması da örgütün performansını etkiler. Tüm bu kişilerin motivasyonunun en
azından makul düzeyde olması da önemli bir unsurdur ki, STK’nın amaçları
doğrultusunda eğitim verilmesi hem etkinliğe hem de motivasyona katkı sağlayan
önemli bir unsurdur (Pazarcık, 2012).
Burada üzerinde önemle durulması gereken bir nokta ücretli yönetici ve
çalışanlar konusudur. Örgütlerin, yeterli niteliğe sahip tam veya yarı zamanlı
çalışanlarının olması bu kuruluşların kapasiteleri açısından belirleyicidir. Mesaisini
alanda harcayacak uzman çalışanları sayesinde, STK’lar, alışılagelmiş hizmet ve
faaliyetlerini daha başarılı ifa etmenin dışında, toplumdaki – ve gerekli durumlarda
siyasetteki – etkinliklerini de artırarak üyelerinin ve temsil ettikleri kitlenin
çıkarlarını daha çok savunabilirler. (Özdemir, 2012)
Teknik Performans: STK’ların teknik performanslarını incelemek için;
örgütün yaşı, finansal yapının güçlülüğü ve üretilmiş proje sayılarının ele alınması
gerekir. Örgütlerin, yaşları ile birlikte, bir yandan deneyimleri, kurumsallıkları,
kamuoyunda bilinirlikleri ve meşruiyetleri artabilirken, diğer yandan yenilik
kapasiteleri düşebilmekte ve örgütsel atalet sorunu ile karşılaşılabilmektedir. Ayrıca,
örgütlerdeki finansal yapının güçlülüğü ile üretilmiş proje sayılarının da birbiriyle
doğru orantılı olduğu yapılan araştırmalarda ortaya konmuştur.
Paydaşlarla ilişkiler: STK’lar için paydaş kavramı, bir örgütün faaliyetlerini
yürütürken ilişkide olduğu, örgütün faaliyetlerinden etkilenen ve faaliyetleriyle
örgütü etkileme potansiyeli olan tüm tarafları ifade etmektedir. Bu bağlamda
STK’ların, paydaşları olarak devlet kurumları, yerel yönetimler, özel sektör ve
vatandaşlarla ile olan ilişkileri, incelenmesi gereken bir diğer önemli konuyu
oluşturmaktadır. Ancak, paydaş analizi için öncelikle örgütlerin yaşadıkları
sorunların araştırılmasında fayda vardır. Genelde, yasal düzenlemelerdeki
yetersizlikler, gönüllü katılımındaki yetersizlikler, mali yetersizlikler ve profesyonel
STK uzmanı bulamamak gibi başlıklar altında toplanan bu sorunlar paydaş ilişkileri
bağlamında değerlendirilebilir. Böylece STK’ların faaliyet alanlarına göre,
paydaşlardan kaynaklanan sorunlara ilişkin detaylı bilgilere sahip olmak ve çok
çeşitli çıkarımlarda bulunabilmek mümkün olabilir.
Paydaş analizi çerçevesinde, STK’ların paydaşlardan olan beklentileri de
incelenebilir. Böylece, yine faaliyet alanlarına göre detaylı bilgiler türetilmesi ve
sivil toplum alanına ilişkin genellemelere ulaşılması mümkün olabilecektir (Pazarcık,
13
2012).
Tüm bu analiz kriterlerine benzer olarak, STK’lar şu genel hatlarla da
kategorize edilebilmektedir (Güngör, 2006: 56):
Ücretli personel çalıştırıp çalıştırmaması açısından: Amatör-bürokratik
Genel kurul yapıp yapmaması açısından: Ortaklığa dayalı-kuruculara dayalı
Finans sağlama ve etkinliklere katılım açısından: Dışa açık-dışa kapalı
Hizmet götürdüğü kitle açısından: Kendine hizmet eden-başkalarına hizmet eden
İletişim kurduğu çevreler açısından: Kapalı-aktivist
Hizmet alanı ve yöntemi açısından: Projeli-projesiz
1.3.3. Sivil Toplum Kuruluşlarından Beklentiler
Sivil toplum anlayışının gelişmesiyle birlikte, STK’lardan beklentiler de
artmıştır. Bu kuruluşların başlıca temel işlevleri şöyle sıralanabilir (Özden, 2012).
(İşleyiş sistemi sayesinde) Demokrasi kültürünü ve araçsal bir devlet anlayışını
geliştirmek,
Bir yandan toplumsal farklılaşmaya katkıda bulunurken, diğer yandan çıkarların
bir araya gelişini sağlamak,
Bireylere aidiyet duygusu ve özgüven kazandırmak,
Kısaca siyasi veya idari karar alma süreçlerini etkilemek anlamına gelen siyasal
katılımı sağlamak, sosyalleşme bilincini geliştirmek, faaliyetleriyle sosyal ve
siyasal bir okul görevi görmek,
Finansal sermayenin yükselmesinde önemli bir unsur olan bireyler arası güveni
artırarak ekonomik kalkınmayı sağlamak
Bu işlevler arasında devlet yönetimine katılımla ilgili olanlar farklı bir yere
sahiptir. Özellikle sanayileşmiş toplumlarda siyasi partiler vasıtasıyla devleti ve
yönetimi etkileme çabalarının gittikçe azaldığı göz önüne alındığında, STK’ların
işlevleri önemli hale gelmiştir. Oy verme yoluyla siyasi fikirlerini ancak 4-5 yılda bir
sergileyen vatandaşların seçimlere katılımı da son yıllarda giderek düşmektedir.
Buna karşın, STK’lar, sürekli ve etkin bir şekilde siyaset yapmak ve devlet
politikasını belirlemek için vatandaşların elinde güçlü bir araç olma potansiyeline
14
sahiptir. Üstelik siyasi partiler tarafından ihmal veya göz ardı edilen konular STK’lar
tarafından seslendirilmekte, ayrıca halkı bilgilendirme faaliyetleri de buralarda
yapılmaktadır (Özden, 2012).
1.4. Savunuculuk, Kampanya ve Lobicilik
Savunuculuk, kişi ya da grupların siyasi, ekonomik ve sosyal konularda kamu
politikalarını etkilemeye çalışmasıdır. STK’lar açısından bakıldığında, kurumsal
elitleri etkilemek üzere yapılan tüm girişimlere verilen addır. Bu kavram, politikaları
dezavantajlı kimseler lehine değiştirmek için, bilgiyi stratejik olarak kullanma süreci
olarak da tanımlanabilir (Alnıaçık, 2012). Bu kapsamda, kamuoyunu bilinçlendirme
çalışmaları da savunuculuk faaliyetleri arasında değerlendirilmektedir (Aksakoğlu,
2010: 20,21).
Savunuculuk, politika veya yasa değişiklikleri talep etmeyi veya yapılan
değişikliklere katkıda bulunmayı amaçlar. Bu değişikliklerde önemli bir konumda
olan karar vericiler, yerel, bölgesel, ulusal veya uluslararası düzeyde, atanmış veya
seçilmiş kişilerdir. STK’lar, savunuculuk faaliyeti yaparken bu karar vericilerle karşı
karşıya gelebileceği gibi, onlarla birlikte de çalışabilir.
Savunucu örgütler, tespit edilen sorunlarla ilgili siyaseti sürekli izleyebilir,
çözüm önerileri geliştirerek bu önerilerin hayata geçirilmesi faaliyetlerinde
bulunabilir ya da bazı durumlarda küçük modeller halinde uygulamaya geçirerek
daha büyük çapta uygulamaların resmi makamlarca uygulanmasına zemin
hazırlayabilirler (Aksakoğlu, 2010: 20,21).
1.4.1. Kampanya
“Savunuculuk denince en sık tekrar edilen iki temel faaliyet kampanya ve
lobiciliktir. STK’ların daha alışkın oldukları yöntem olan kampanyalar, ele alınan
sorunla ilgili çözüm önerisinin veya yaklaşımın geniş bir kitle tarafından
desteklenmesi için yürütülen faaliyetlerdir. Kampanyalar, karar vericileri geniş
kamuoyu desteği ve katılım ile etkilemek için kullanılır. Yürüyüşler düzenleme, imza
toplama, mektup, faks ve e-posta gibi yöntemler en sık kullanılan yöntemlerdir”
(Aksakoğlu, 2010: 22)
15
Kampanyanın amaçları; belli bir toplumsal soruna dikkat çekmek, bir konuda
toplumu bilinçlendirip kamuoyu oluşturmak, topluma danışılmadan alınan kararlara
karşı tepki göstermek, bir yasal yanlışlığa dikkat çekmek, yanlış olduğuna inanılan
bir uygulamayı durdurmak veya STK’nın bir çalışmasının yürütülmesi için gerek
duyulan insan ve para kaynağını oluşturmak olabilir. Bu yoğun iletişim etkinliğinin
süresi belirlenmiştir ve genellikle bütün topluma yönelik yürütülür. Başlıca
kampanya türleri şöyledir: (Alnıaçık, 2012)
Farkındalık: İnsanların bir konuya ilgisini çekmeye ve onları harekete geçirmeye
yönelik kampanyalar (örnek: Kan bağışı kampanyaları),
Baskı: Karar vericilere baskı yapmaya yönelik kampanyalar (örnek: çeşitli yasa
ve yönetmelikler ile ilgili kampanyalar),
Bilgilendirme: Halkı bilgilendirmeye yönelik kampanyalar (örnek: salgın
hastalıklar, kene vb. zararlılardan korunma),
Değişim: Tutum ve davranış değişikliğine yönelik kampanyalar (örnek: sigarayı
bırakma kampanyaları, organ bağışı kampanyaları),
İmaj: Bir kurum, örgüt ya da marka için olumlu bir imaj geliştirmeye yönelik
kampanyalar (örnek: siyasal kampanyalar, reklam kampanyaları).
Bir kampanyanın başarılı olması için bazı hususlara dikkat etmek gerekir.
Öncelikle bunun stratejik yönetim işi olduğu ve sistematik bir şekilde çalışmak
gerektiği göz önünde bulundurularak planlama, uygulama ve denetleme aşamalarına
özen gösterilmelidir. Kampanya sürecinin tüm adımlarına mümkün olduğunca çok
insanın dâhil edilmesi, kararların birlikte alınıp uygulanması ve böylece onların
temsil edildiği algısının oluşturulması diğer bir başarı faktörüdür. Öte yandan,
kampanyanın hedeflediği insanların ve temsil edilen tüm grupların güvenini
kazanarak meşruiyet sağlamak, hesap verebilir olmak, barışçıl hareket etmek de
başarı için gerekli unsurlardır. Bir kampanyanın yönetim süreci çeşitli aşamalardan
oluşur (Alnıaçık, 2012):
Çözülmeye çalışılacak problemin açık ve net bir şekilde tanımlanması ilk
aşamadır.
Devamında, bir ön araştırma (durum analizi) yapmak gerekir. Bu araştırmada,
problemin nedenleri ve sonuçları, problemden etkilenen ve bu konuda etkili
16
olabilecek taraflar, olası fırsatlar ve tehditler, sahip olunan güçlü ve zayıf yönler
ile politik, ekonomik, sosyal, teknolojik ve çevresel etkenler irdelenir.
Bu analizin sonrasında planlama aşamasına geçilir. Bu aşamada, kampanyanın
hedeflerinin net olarak oluşturulması gerekir. Bu hedeflere ulaşmak için
kullanılacak strateji, yöntem ve teknikler, eylem planları, kampanya takvimi,
örgütlenme şekli ve kampanya bütçesi belirlenir.
Daha sonra uygulama aşamasına geçilerek planlar gerçekleştirilmeye çalışılır.
Değerlendirme aşaması olarak adlandırılan bölümde, kampanya sırasında ve
sonunda, sonuçların izlenmesi ve değerlendirilmesi, gerekiyorsa düzeltici
tedbirlerin ya da alternatif planların uygulamaya konması işlemleri yapılır.
Bir kampanyanın başarıyla sonuçlanması için, uygulama aşamasındaki iki
unsur çok önemlidir. Bunlardan birincisi; açık, basit, kısa ve ana hedefle ilgili –
dolayısıyla etkili – bir mesajın oluşturulmasıdır. Diğer unsur ise medyanın ilgisini
yeteri ölçüde çekebilmektir. Medyada yer alarak geniş kesimlere ulaşılabilir, büyük
katılım sağlanabilir ve gündem oluşturup konunun karar vericilerin gündemine
girmesi sağlanabilir (Alnıaçık, 2012).
1.4.2. Lobicilik
STK ve savunuculuk kavramlarıyla birlikte kullanılan bir diğer önemli
kavram olan lobicilik, özel kuruluşların ya da örgütlerin, siyasi ya da idari kararları
kendi çıkarları doğrultusunda etkilemek amacıyla yaptıkları çalışmalar bütünü olarak
tanımlanabilir (Ünlüsoy, 2006: 74). Bu çalışmalarla, kararların ya da yasaların
istenildiği şekilde çıkarılmasını sağlamak veya istenmeyenlerin de çıkarılmasını
engellemek amaçlanır. Demokratik sistemin meşru bir parçası olarak görülen
lobicilik, siyasi ve idari karar alıcılara yönelik olarak yapılabileceği gibi, kamuoyunu
ve medyayı etkilemeye yönelik de olabilir. (BpB, 2011) Böylece, lobi yapanlar,
temsil ettikleri kitle hakkında olumlu bir imaj oluşturmayı ve kuruluşun ya da
kitlenin davasını kamuoyuna anlatarak halk desteği sağlamayı ve karar alıcılar
üzerinde baskı oluşturmayı amaçlar (Ünlüsoy, 2006: 90).
Tarihi gelişim sürecinde önemli yere sahip Amerika Birleşik Devletleri’nde
profesyonel olarak yaptırılabilen lobicilik, tüm dünyada bizzat STK mensupları ya da
gruplarca da yapılmaktadır (Tutkun, 2010). STK ya da grupların bu faaliyetlerinde
17
başarılı olmaları, bunların kendi kapasiteleri kadar, etkilemek istedikleri hedef-
kitlenin iyi analiz edilmesine, diğer bir ifadeyle, ülkenin ya da bölgenin yasal ve
kurumsal yapısının, parti sisteminin ve siyasal kültürünün, hatta hedef-kişilerin şahsi
özelliklerinin iyi bilinmesine bağlıdır. Örneğin, Türkiye ve Almanya gibi ülkeler
parlamenter sistemlere sahip olduklarından, milletvekilleri değil, hükümet ve
belediye başkanları, bakanlar ve bürokratlar lobicilerin birincil hedef-kitlesini
oluşturmaktadır. Bu hedef-kitle veya kişilerin özellikleri de uygulanacak lobicilik
çeşitleri ve tekniklerini etkilemektedir. Dolayısıyla, lobicilik nitelikli çalışma
gerektiren bir faaliyettir.
Lobiciliğin iki ana çeşidi bulunmaktadır:
Doğrudan lobicilik: Örgütün temsilcisi ile karar alma sürecindeki yetkili kişi
arasında doğrudan iletişim kurularak gerçekleşmektedir (Tutkun, 2010).
Ayaküstü görüşmeler, büro ziyaretleri, yemekler, brifing başlıca doğrudan
lobicilik yollarıdır.
Dolaylı Lobicilik: Halka dayalı lobicilik olarak da adlandırılan bu çeşitte,
kamuoyu desteği alınarak karar alıcılar üzerinde etki oluşturulmaya çalışılır
(Ünlüsoy, 2006: 83). Mektup, e-posta, telefon, gösteriler dolaylı lobiciliğin
araçlarıdır.
Bunların dışında, normalde farklı hedefler gözeten grupların aynı amaçlar
etrafında bir araya gelerek işbirliği yapmaları anlamına gelen kolektif lobiciliğe de
rastlanmaktadır (Ünlüsoy, 2006: 83). Bu tür lobicilikte, görüş ve amaç bakımından
birbirine uzak grupların bir araya gelmeleri özellikle dikkat çekici ve etkili
olabilmektedir. Değinilmesi gereken özel bir lobicilik çeşidi de, aynı etnik kökene
sahip kişilerin bir araya gelerek oluşturdukları, tüm dünyada değişik şekillerde
yapılan ve belli ölçülerde etkili de olan etnik lobiciliktir (Tutkun, 2010).
Lobi faaliyetlerinde amaçlara ulaşmak için kullanılan başlıca lobicilik
teknikleri ise şöyledir (Ünlüsoy, 2006: 84-90):
Yüz yüze iletişim kurmak,
Yönetimin çeşitli kademelerindeki görevlilere yazmak,
Yemekli toplantı vb. sosyal aktiviteler etkinlikler düzenlemek (sosyal lobicilik),
Devlet görevlileri ya da bunların yakın çevreleri ile dostluk kurmak,
18
Medya ile olumlu ilişkiler kurmak,
Kampanya desteği veya parasal destek sağlamak,
Lobi şirketleri kiralamak,
Toplantılar düzenlemek ve uzman konuşmacı çağırmak,
Bilgi-brifing sunmak,
Seçmenlerle tanışmak,
Yürüyüş, boykot, forum gibi eylemler düzenlemek,
Meclis, komite vs. toplantılarına ve mahkemelere katılmak,
Halkla ilişkiler kampanyaları düzenlemek.
Bu listeye, diğer lobilerle işbirliği ve koalisyonlar yapmak (kolektif lobicilik),
ünlü kişilerden faydalanmak, hemşerilik bağı kurmak, dava etmek gibi farklı
teknikler eklenebilir. Değinilmesi gereken bir husus da, teknikler arasında yer alan
lobi şirketi kiralamanın sık başvurulan bir yol olmadığıdır. STK’lar, savunuculuk
faaliyetleri için genelde bünyesindeki gönüllülerden faydalanır. “Yeterli deneyim ve
kitlesel desteği olan aktivistlerin, profesyonel uzmanlardan daha iyi lobiciler olduğu
da söylenebilir” (Aksakoğlu, 2010: 22).
Sonuç olarak, kullanılacak olan lobicilik veya kampanya yöntem ve
teknikleri, STK’nın ve hedef-kitlenin özelliklerine göre değişir. Böylece, STK, karar
verme mekanizmalarına uygun yollarla katılmak suretiyle, temsil ettiği kitlenin
çıkarlarını savunabilir.
19
2. Federal Almanya ve Sivil Toplum
2.1. Devletin Yönetim Yapısı
Cumhuriyetle yönetilen ve sosyal, demokratik ve federal bir hukuk devleti
özelliklerine sahip olan “Federal Alman devleti kompleks bir yapıdadır ve temelde
federal düzeydeki merkezi devlet yapısı ve altındaki 16 eyaletten oluşur. Hangi
konuların federal devletin, hangi konuların eyaletlerin yetki alanına girdiği
anayasada belirtilmiştir. (…) Kamusal yaşam büyük ölçüde federal yasalar
çerçevesinde işler. Buna karşılık yurttaşlar, yerinden yönetim ilkesi gereğince,
neredeyse tümüyle eyalet makamları ya da eyaletler adına hareket eden yerel
yönetimlerle doğrudan muhatap olurlar. Bu sistem, anayasanın üniter devlet yapısıyla
federal devlet yapısının artılarını bir araya getirme çabasının bir getirisidir”
(Hintereder, 2011).
Almanya’daki genel yönetim yapılanmasını, diğer bir deyişle karar alıcıları
üç ana bölümde incelemek gerekir: Federal yönetim, eyalet yönetimleri, yerel
yönetimler.
2.1.1. Federal Yapı ve Eyaletler
Ülkede devlet yetkilerinin federal hükümet ile eyalet yönetimleri arasında
paylaşımı söz konusudur. Savunma, dış politika, vatandaşlık, ikamet ve kimlik gibi
bazı konularda sadece federal devlet yasama yetkisine sahiptir (Uzun, 2003: 8). Buna
karşılık, “devletin temel görevlerinden üçünü, eyaletler tamamen kendi
yönetimlerine almışlardır: Yükseköğretim kurumları da dâhil olmak üzere eğitim,
polisin de görevleri dâhil olmak üzere iç güvenlik ve yerel yönetimler” (Hintereder,
2011). Bunların yanında kültür ve sağlık hizmetleri de eyaletlerin uhdesindedir.
Evlilik hizmetleri, dernek işlemleri, toplantı ve gösteri özgürlükleri, yabancıların
oturma hakkı gibi konularda ise iki erk tarafından da yasama yetkisi kullanılabilir
(Uzun, 2003: 8).
Devlet yetkilerinin paylaşımına genel olarak bakıldığında, yasama dengesinin
federal devlet lehine, yürütme dengesinin ise eyaletler lehine tesis edildiği
20
görülmektedir (Uzun, 2003: 7, 8). Öyle ki, eyaletler, federal yasaların dahi
yürütücüsü konumundadır. “Dolayısıyla Alman yönetim sisteminde eyaletlerin ön
planda olduğu rahatlıkla söylenebilir.” (Hintereder, 2011) Bunlara ek olarak,
eyaletler, temsil edildikleri Federal Senato aracılığıyla federal düzeydeki yasama
faaliyetlerini de etkileyebilmektedir (Uzun, 2003: 8).
Federal yönetimin tepesinde cumhurbaşkanı ile hükümet bulunur. Bu,
görünürde bir iki-başlılıktır; zira cumhurbaşkanının siyasal sorumluluğu olmazken,
şansölye adı verilen başbakan tarafından yönetilen hükümet siyasal iktidarı kontrol
eder ve parlamentoya karşı sorumludur. “Hükümetin işleyişi, yetki ve sorumluluğu
açısından Federal Almanya’da yürütme gücünün en belirgin niteliği başbakanın etkin
ve anahtar konumudur. Ancak, bu durumun tek adam yönetimine yol açmasını
önleyecek mekanizmalar da sisteme yerleştirilmiştir. Federal yapı, Federal Anayasa
Mahkemesi ve baskı grupları, bu mekanizmanın örnekleridir” (Uzun, 2003: 12,13).
Seçim sistemi, tek parti iktidarının gerçekleşmesini zorlaştıran bir yapı arz eder ki,
son 50 yıldır neredeyse tüm hükümetler koalisyonla kurulmuştur (Hintereder, 2011).
Federal anayasaya göre birer devlet olarak algılanan eyaletlerin yönetimleri,
ayrıntılı bürokratik yapılanmalara sahiptir. Bu yönetim birimleri, eyalet hukukuyla
birlikte federal hukuku da uygulamaktadır ve federal hukukun uygulama önceliği
vardır. Eyaletlerin hepsinde genel idare birimleri olmakla birlikte, genelde tarihi
süreçlerden kaynaklanan nedenlerle yönetsel yapıları da birbirinden farklıdır.
Örneğin, Berlin, Hamburg ve Bremen şehir olarak ayrı bir yönetim yapısına
sahipken, diğerleri kademeli yönetim yapılarına sahiptir (Uzun, 2003: 8,9 ve 14).
2.1.2. Yerel Yönetimler
Ülkede sosyal devlet anlayışının uygulanması amacıyla yerinden yönetim
ilkesinin benimsenmiştir. Bunun sonucu olarak, Alman yerel yönetimleri, güçlü bir
anayasal konuma, geniş hizmet kapasitelerine ve mali kaynaklara sahiptir. İl özel
idaresi gibi kuruluşların bulunmadığı ülkede, yerel yönetimler, hem temel yerel
örgütlenme durumundadır hem de merkezi yönetimin taşra kuruluşu özelliğini
taşımaktadırlar. “Bu ikili işlev onlara yerleşim merkezlerindeki tek yetkili örgüt
kimliğini kazandırmakta, böylece (…) yerel yönetim ilke olarak belde yaşayanlarına
açılmaktadır” (Uzun, 2003: 15,16).
21
Almanya’daki yerel yönetimler başlıca iki gruba ayrılabilir. Birinci grupta
kırsal yörelerdeki belediyeler ve bunların oluşturduğu ilçeler bulunur. Bu ilçelerin
kaymakamları, eyaletin mevzuatına göre seçilebilir ya da atanabilir. İkinci grupta ise
ilçeden bağımsız kent belediyeleri vardır. Bu birimler genelde yüksek nüfus, tarih ya
da toplumsal-ekonomik önem gibi nedenlerle ilçelerden ayrı tutulmuştur (Uzun,
2003: 16,17).
2.1.3. Yargı
Federal Almanya’nın yönetim yapısıyla ilgili olarak yargı erkine de
değinmekte fayda vardır. Tüm yasaların federal anayasaya uygunluğunu denetleyen
Federal Anayasa Mahkemesi, aynı zamanda federal devletle eyaletler ya da federal
organlar arasındaki anlaşmazlıkların çözümüyle de görevlidir. Ayrıca, genel yargıdan
ayrılmış olan idari yargı eyaletler düzeyinde örgütlenmiştir ve buradan çıkan
kararlara itiraz başvuruları, önce eyalet sonra federal düzeydeki yüksek mahkemelere
yapılabilir (Uzun, 2003: 11).
2.2. Sivil Toplum Kuruluşları
Federal Almanya’da sivil toplumun gelişmesi için gerekli önkoşulların
olduğu rahatlıkla söylenebilir. Devletin karar alma mekanizmalarında sivil
yönetimlerin olduğu ülkede, devlet-toplum ilişkisinde hukuk belirleyicidir. Bu
önkoşulların bir sonucu olarak, ülkede sivil toplum oldukça gelişmiş ve bu durum
rakamlara da yansımıştır. Federal İstatistik Dairesi’ne göre, 2011 yılı itibariyle
Almanya’da 580 binden fazla dernek kayıtlıdır (npo, 2011). 2009’da yapılan bir
araştırmaya göre, nüfusun %71’i derneklere, organizasyonlara, gruplara ya da sivil
toplum faaliyeti olarak değerlendirilebilecek kamusal girişimlere aktif olarak
katılmıştır; üstelik bu oran 10 yılda %7,6 artış göstermiştir. Gönüllülük ise %36
düzeyinde olmuş, başka bir ifadeyle halkın üçte birinden fazlası sivil toplum
faaliyetlerine gönüllü olarak katılmıştır (Gensicke & Geiss, 2010).
22
2.2.1. Dernekler
Ülkede geçmişi 18. yüzyıla dayanan dernekler, uzun bir süre boş zaman
değerlendirme, muhit sakinlerinin bir araya gelmesi, avcılık, spor gibi temalar
etrafındaki faaliyetlerin merkezi olmuştur. 1960’lar ile başlayan süreçte ise çevre,
insan ve kadın hakları, bireysel özgürlükler, hayvan hakları, üçüncü dünyaya yardım
veya popüler kültürün diğer alanlarındaki sosyal hareketler ortaya çıkmış, bunlardan
devamlılık gösterenler 1970 ve 80’lerde dernek olarak örgütlenmeye başlamıştır
(Rios, 2012).
Ülkedeki sivil toplum örgütlenmelerinin çok büyük kısmı hukuki yapı olarak
dernek statüsündedir (npo, 2011). 16 milyon üyeli Alman Otomobil Kulübü ADAC
ya da 500 bin tam zamanlı çalışanı olan Alman yardım kuruluşu Caritas birer
dernektir. İstatistiki olarak ortalama her bireyin en az bir derneğe üye olduğu ülkede,
gönüllü çalışmaların %90’ından fazlası dernek ilişkileri çerçevesinde yapılmaktadır
(Rios, 2012).
Ülkede dernek kurmak oldukça kolaydır. Bir araya gelen 7 kişinin,
oluşturdukları bir tüzükle yerel sulh hukuk mahkemesine müracaat etmeleri yeterlidir
(Rios, 2012). Böylece dernek kütüğüne kaydolan dernek, artık federal düzeydeki
Dernekler Kanunu ile Medeni Kanun’a tabi bir tüzel kişilik olarak tüzükte belirtilen
amaç doğrultusunda faaliyet gösterebilecektir.2
Dernekler Kanunu’yla ilgili önemli bir konu “yabancı dernekleri” (Almanca:
Ausländervereine) statüsüdür. Kurucularının çoğunu AB vatandaşı olmayan
yerleşiklerin oluşturduğu derneklere bu statü verilir. Bu türdeki dernekler, genel
kısıtlamalara ek olarak, “Federal Almanya’nın siyasal irade oluşumunu ve kamu
düzenini zarara uğratacak veya tehdit edecek fiil işlemiş ya da hedef edinmiş olması”
halinde yasaklanabilir.3
2.2.2. Birlikler
Derneklerle ilgili bahsedilmesi gereken kavramlardan biri de “birlik"tir
(Almanca: Verband). Dernek hukuki bir formun adı iken, siyasi anlamıyla birlik,
2 Almanya Federal Cumhuriyeti Adalet Bakanlığı’na ait http://www.gesetze-im-
internet.de/bundesrecht/vereinsg/gesamt.pdf adresinden 04.08.2012 tarihinde alınmıştır. 3 a.g.e.
23
üyelerinin ortak çıkarlarının savunuculuğunu yapan oluşumlara denir. Hemen hepsi
dernek olarak örgütlenmiş olan birlikler, karar alma süreçlerini üyeleri lehinde
etkilemeye çalışan; sendika, meslek-iş birlikleri, savunucu grupları/birlikleri gibi
teşkilatlardır. Almanya’da başlıca lobi örgütleri olarak görülürler ve tüm toplumsal
alanlarda faaldirler. Birliklerin başlıca faaliyet alanları; iş ve ekonomi, toplum ve
siyaset, boş zaman etkinlikleri ve kültür, eğitim ve bilim ile sağlık ve sosyal işler
olarak kategorize edilmiştir (Das Deutsche Verbände Forum, 2012).
Siyasi partilere üye olan vatandaşların görece az olduğu ülkede, dernek ya da
birliklere üyelik gayet yaygındır. Bu derneklerin beş bin kadarı gerçek anlamda
“çıkar grupları” (Almanca: Interessenverbaende) olarak siyasi hedefler gözetir ve
karar alıcılar üzerinde; doğrudan temas, medya, kamuoyu oluşturma gibi yollarla
baskı oluşturmaya çalışır (Pötzsch, 2009).
Lobicilik faaliyetlerini legalleştirmenin bir yolu olarak, Federal Meclis
Başkanı 1972 yılından bu yana bir “Lobi Listesi” yönetmektedir. Düzenli olarak
güncellenerek kamuoyuyla paylaşılan bu listeye kaydolan bölge-üstü birlikler,
prensip olarak, çıkarlarını Federal Meclis veya hükümet nezdinde savunma imkânına
sahiptir; ancak bu listede olmak bir hak ya da sorumluluk doğurmamaktadır
(Deutscher Bundestag, 2012a). Kuşkusuz bu liste tüm lobicileri kapsamamaktadır;
iki binden fazla çıkar grubu bu listede yer alırken, sadece Berlin’de 4.500 civarında
lobici dernek/birlik olduğu tahmin edilmektedir (Hoppe, 2008).
2.2.3. Vakıflar
Ülkede sivil toplum alanında görülen oluşumlardan diğer birini de vakıflar
teşkil eder. Ülkenin siyasetinde ve toplumsal yapısında önemli yere sahip olan
vakıfların kuruluş ve yönetim ve denetimleri nispeten daha sıkı ve karmaşık kurallara
bağlıdır. Başlıca Medeni Kanun’a ve eyaletlerin vakıf kanunlarına tabi olan vakıflar;
özel ya da tüzel kişiler, topluluklar ya da devlet birimleri tarafından çeşitli formlarda
kurulabilmektedir; hatta adlarında “vakıf” ibaresi geçen bazı kuruluşlar dernek
statüsündedir (Bundesverband Deutscher Stiftungen, 2012).
Vakıflar, hukuki durum açısından özel hukuka ya da kamu hukukuna tabi
olabilirler. Ülkede, tüzel kişiliğe sahip 18 bini aşkın özel hukuka tabi vakıf vardır.
Devlet tarafından kurulan vakıflar ise kamu hukukuna tabidir. Tüm vakıflar, üçüncü
24
kişileri faaliyetlerinde desteklemek suretiyle “teşvik edici” olabilecekleri gibi,
doğrudan “operasyonel” de olabilirler (Lenk, 2011).
Bazı vakıflar sivil toplumun gelişimine katkı sağlamaya yönelik faaliyetlerde
bulunmaktadır. Örneğin Körber Vakfı, yaşlılar ve göçmen kökenliler üzerine
çalışmalar yaparken, Bertelsmann Vakfı toplumsal değişimi hedef edinmiştir. Robert
Bosch Vakfı ise vatandaşların demokratik katılımını teşvik edici çalışmalar yapmakta
(Lenk, 2011), bu amaçla STK’ları teşvik edici projeler gerçekleştirmektedir (BBE,
2011a).
Bu kuruluşların faaliyetlerine örnek gösterilebilecek bir girişim, Heinz
Nixdorf ve Bertelsmann Vakıflarınca gerçekleştirilen Avrupa Vatandaş Forumu’dur.
Vatandaş forumu şeklinde organize edilen proje kapsamında, Almanya’nın değişik
bölgelerinden farklı eğitim, iş, gelir durumlarında olan 361 kişi seçilmiş, bir hazırlık
sürecinden sonra AB’nin geleceğiyle ilgili çeşitli başlıklar altında gruplar halinde
toplantılar yapılmıştır. Federal Hükümetin desteklediği girişimin sonuçları
değerlendirilmek üzere AB makamlarına sunulmuştur. Projenin başlıca hedefi,
giderek kaybolan Avrupalılık fikrinin vatandaşların katkısıyla yeniden
canlandırılmasıdır. Bu proje, vatandaşların yönetime katılması amacıyla STK’ların
üstlendikleri rol bakımından örnek niteliğindedir (Bertelsmann Stiftung, 2009).
2.2.4. Siyasi Vakıflar
Almanya’da, “siyasi vakıflar” da önemli bir yere sahiptir. Hukuken bağımsız
olmakla birlikte, siyasi partilerin federal ya da eyalet düzeyindeki teşkilatlarına yakın
duran çok sayıda vakıf, bu partilere temel politik değerlerini ve argümanlarını
geliştirmede yardımcı olmaktadır. Federal Parlamento’da temsil edilen siyasi
partilere yakın vakıflar şunlardır (Andersen, 2003):
Sosyal Demokrat Parti (SPD): Friedrich Ebert Vakfı
Hıristiyan Demokrat Birliği (CDU): Konrad Adenauer Vakfı
Bavyera Hıristiyan Sosyal Birliği (CSU): Hanns Seidel Vakfı
Liberal çizgideki Hür Demokrat Parti (FDP): Friedrich Naumann Vakfı
Birlik-Yeşiller (Almanca: Bündnisgrünen): Heinrich Böll Vakfı
Sol Parti (Almanca: Die Linke): Rosa-Luxemburg Vakfı
Bu vakıflardan sadece Friedrich Naumann Vakfı gerçekte vakıf statüsündedir,
25
diğerleri ise kayıtlı derneklerdir. Çoğunun üye sayıları tüzükle sınırlandırılmış olup
40 ile 100 arasındadır, ancak ulusal ve uluslararası alanda faaliyet gösteren bu
kuruluşların her birinin 50 ile 600 arası çalışanı vardır. Başlıca faaliyetleri; politika
eğitimi vermek, siyasi ve sosyal alanlarda araştırmalar yayımlamak, bunun için
burslar vermek ve danışmanlık yapmak olarak özetlenebilecek olan bu vakıfların
uluslararası faaliyetleri için de birimleri mevcuttur. Neredeyse tamamen devlet
bütçesi tarafından finanse edilen bu kuruluşlar mali açıdan Parlamento ve Sayıştay
tarafından denetlenir (Andersen, 2003).
2.2.5. Kiliseler
Almanya’da ülke siyaseti üzerinde etkili kuruluşlardan bahsederken, ülkenin
sosyo-politik yapısında özel bir yere sahip olan kiliselere de değinmek gerekir. Başta
yönetim yapısı olmak üzere birçok açıdan sivil toplum kriterlerine uymayan
kiliselere, Almanya’daki herhangi bir STK’dan daha fazla kişi üyedir. Yıllar
içerisinde gerilemiş olmakla birlikte, halkın yaklaşık %60’ı Katolik ya da Protestan
Kilise’ye bağlıdır (Pötzsch, 2012).
Ülkede varlığı anayasal güvence altına alınmış olan kiliseler, sahip olduğu
kamu tüzel kişilik statüsü sayesinde devlet tarafından özel haklarla donatılmıştır.
Hali hazırda sıkı bir ilişki içerisinde olduğu devletin; hastane, anaokulu, okul, huzur
ve bakım evleri gibi sosyal görevlerinin bir kısmını üstlenen kilise cemaatleri için,
maliye idaresi eliyle “kilise vergisi” (Alm: Kirchensteuer) toplanmakta, bu
faaliyetlerin bazılarına doğrudan finansal destek sağlanmaktadır. Ayrıca okullarda
Hıristiyanlık din dersleri verme yetkisi de bu kuruluşlardadır (Pötzsch, 2012). Çok
sayıda üst düzey siyasetçi aynı zamanda kilise yönetimlerinde görev almaktadır ve
kiliselerin siyasette söz sahibi olması yönünde görüş bildirmektedir (Pro Christliches
Medienmagazin, 2012). Aynı şekilde, hükümetler de bu kuruluşların tarihten gelen
ağırlığını göz ardı etmemekte ve birçok siyasi konuda görüşlerine değer vermektedir
(BMI, 2012).
2.3. Almanya’da Siyasal Katılım
Federal Almanya, yerinden yönetim ilkesi gereği, vatandaşlarının yönetimde söz
26
sahibi olmasını mümkün kılan özelliklere sahiptir. Federal seviyeden yerel seviyeye
artan yoğunlukta olmak üzere, vatandaşların siyasal karar alma süreçlerine
katılımını teşvik eden yasal düzenlemeler, bu alanda faaliyet gösteren çok sayıda
STK ve birçok uygulama örneği mevcuttur (Stiftung Mitarbeit, 2011a). Yurttaşların
siyasal katılımı başlıca; seçmenlik, partilere üyelik ve birlikte çalışma, seçimlerde
adaylık, dilekçe, münazara, toplantı ve gösteriler, şikâyet, vatandaş forumu,
vatandaş oylaması ve vatandaş katılımı başlıkları altında toplanabilir (BpB, 2009b).
2.3.1. Seçimler
Temsili demokrasiyi yönetim biçimi olarak belirleyen Federal Almanya’da,
vatandaşların Federal Meclisi dört yılda bir yenileme şansı bulunmakta, eyalet ve
belediyelerde de seçimler dört ya da beş yılda bir yapılmaktadır. Siyasal kararlara
etki açısından bakıldığında, siyasi partilere üye olarak partinin politikasını istediği
yönde etkilemeye çalışmak, seçimlere bağımsız aday olarak ya da parti kurarak
girmek olanakları mevcuttur. Bu, bireylerin ve grupların siyasal kararlara etki
etmesinin en doğrudan yoludur (BpB, 2009b).
Bununla birlikte, diğer gelişmiş ülkelerde olduğu gibi, Almanya’da da siyasi
konulara ve seçimlere karşı ilgisizlik artmaktadır. 2009 yılında yapılan Federal
Parlamento seçimlerine katılım, %72 ile II. Dünya Savaşı’ndan bu yana en düşük
düzeyde kalmıştır (Welt Online, 09.07.2009). Eyalet parlamentoları seçimlerinde bu
oranlar %50-60 seviyelerinde iken (Statistisches Bundesamt, 2012), 2012 yılında
gerçekleştirilen Stuttgart Belediye Başkanlığı seçimlerine katılım %46 civarında
olmuştur (Stuttgarter Zeitung, 21.10.2012). Diğer yandan, giderek farklılaşan
toplumda gruplaşmaların sayısında önemli artış yaşanmıştır. Üstelik bu grupların bir
kısmında, politik kararlara etki etme umudu olmadığından, toplumsal konulara
duyarsızlık ya da yıkıcı tepkiler görülmektedir. Toplumdaki bu değişim kendini
vatandaşların kararlara katılımı konusunda da göstermiştir. Katılım uzmanlaşarak
çeşitlenmiş; parti, kilise, sendika gibi klasik yöntemlere ek olarak, farklı şekillerde
gruplaşmalar, girişimler ve örgütlenmeler kendilerine yer bulmuştur (Stiftung
Mitarbeit, 2011a).
27
2.3.2. Doğrudan Demokrasi Yolları
Federal düzeyde açık bir üstünlüğe sahip olan temsili demokrasiye karşılık,
eyaletlerde doğrudan demokrasiyle ilgili bazı araçlar anayasal düzeyde belirlenmiştir.
Örneğin, sivil toplumun bir hareketi olarak, belirli sayıya ulaşan bir “halk inisiyatifi”
(Almanca: Volksinitiative), bir yasanın eyalet parlamentosu tarafından
değerlendirmeye alınması talebinde bulunabilir. Daha geniş bir kitleyi temsil eden
“halk talebi” (Almanca: Volksbegehren) ise aynı yöntemle bir yasanın karara
bağlanmasını talep edebilir. Parlamento halkın bu talebini gerçekleştirmediği
takdirde son olarak çoğunluk oyuyla yasanın karara bağlanacağı “halk oylaması”
(Almanca: Volksentscheid) gerçekleştirilir (Hintereder, 2011).
Bu girişimlere örnek olarak, Bavyera Eyaleti’nde Serbest Seçmenler
(Almanca: Freie Waehler) adlı siyasi oluşumun üniversite harçlarının kaldırılması
konusunda başlattığı halk talebi kampanyası gösterilebilir. Kampanyada, eyalette
başvuru için alt sınır olan 25 bin imza aşılmış ve halk talebi eyalet parlamentosuna
sunulmuştur (Süddeutsche, 04.04.2012). Bu noktadan sonra, söz konusu talebi
gündemine almak durumunda olan Parlamento, talep hakkında kabul ya da ret kararı
verebilecektir; ancak ret durumunda vatandaşlar bu defa halk oylaması için girişim
başlatabilecektir.
Benzeri süreçler yerel yönetimler düzeyinde de yaşanmaktadır; yalnız, yerel
düzeyde halk talebi yerine “vatandaş talebi” (Almanca: Bürgerbegehren), halk
oylaması yerine de “vatandaş oylaması” (Almanca: Bürgerentscheid) kavramları
kullanılır. Vatandaşların yönetime katılımı en yoğun bu düzeyde gerçekleşmektedir:
Ülkenin tüm ilçe ve belediyelerinde yılda yaklaşık 300 vatandaş talebi
gerçekleşmektedir (Mehr Demokratie e.V., 2012).
Esasında, ülkede vatandaşların karar alma mekanizmalarına en yakın olduğu
karar alıcı seviyesi de – yönetim kademelerine yakınlık sebebiyle – yerel
yönetimlerdir. Nitekim Almanya’daki her eyaletin yerel yönetim mevzuatında bunun
için çeşitli yollar öngörülmüştür. Bunlar arasında, vatandaş toplantıları, muhit sakini
toplantıları, yöneticilerin halkla görüşmeleri için periyodik randevu sistemi ve
uzmanlık gerektiren bazı alanlarda konuya hâkim vatandaşların komisyonlarda
uzman olarak değerlendirilmesi gibi uygulamalar vardır (Wegweiser
Bürgergesellschaft, 2011a).
28
Ülkede dernekler, birlikler, çatı birlikleri, vakıflar, çeşitli sosyal hareket ve
inisiyatifler demokrasiye sivillerin katılımı için uygun ve geniş bir alan meydana
getirir (BBE, 2011b). Kendi üyelerinin veya temsil ettikleri kitlelerin hakları için
mücadele veren bu oluşumlardan başka, sadece halkın yönetime katılmasını teşvik
etmek amacıyla faaliyet gösteren çok sayıda sivil toplum örgütü de vardır. Bu
kuruluşlar, vatandaşları bilinçlendirme ve teşvik çalışmalarında bulunmakta, bu tür
doğrudan katılım girişimlerine tüm yönetim düzeylerinde destek vermekte, bazı
girişimlere öncülük etmekte ve tüm bu konularla ilgili istatistik tutmaktadır. (Mehr
Demokratie e.V., 2012).
2.3.3. Bir Katılım Aracı Olarak İnternet
Son yıllarda, iletişim teknolojilerinin gelişmesi ve özellikle internetin
toplumsal bir etkileşim ve iletişim aracı haline gelmesiyle, siyasal katılım hem
sayısal olarak artmış, hem de yöntemlerde çeşitlilik sağlanmıştır (Stiftung Mitarbeit,
2011b). Bunlar arasında, oluşan gündeme göre sosyal paylaşım sitelerinde
örgütlenmek, yetkili birimlere toplu e-posta göndermek gibi sivil toplum tarafından
gelişen hareketler önemli bir yere sahiptir. Bu hareketlere örnek olarak, Foodwatch
isimli sivil bir derneğin 2012 yılında başlattığı bir kampanya gösterilebilir. Dernek,
bazı bitkisel gıda ürünlerinde hayvansal katkı maddelerinin tüketicilere bildirilmeden
kullanıldığının ortaya çıkması üzerine, özellikle vejetaryen tüketicilerin aldatıldığını
iddia etmiş, yetkili Bakana gönderilmek üzere bir e-posta kampanyası başlatmıştır
(Foodwatch, 2012a).
Diğer yandan, karar alıcılar da interneti giderek artan sıklıkla kullanmaktadır;
başta yerel seviyede olmak üzere hemen hemen tüm yönetim birimleri, internet
üzerinden anket vb. enstrümanları periyodik olarak kullanmakta, örneğin bütçenin
hazırlanması gibi önemli konularda seçmenlerinin görüşlerine başvurarak yönetim
sorumluluğunu onlarla paylaşmaktadır (Thomas Hoebel, 2008). “E-katılım”
(Almanca: e-Partizipation) olarak da adlandırılan bu yöntemler Almanya’nın küçük
belediyelerinde dahi başarıyla uygulanmaktadır (StadtRödermark, 2012).
2.3.4. Diğer Katılım Yolları
Siyasal katılımın en klasik yollarından biri toplantı veya yürüyüş
29
düzenlemektir. Toplumun taleplerini barışçıl yolla duyurmak amacıyla toplanması
Federal Almanya’da anayasal güvence altına alınmışken, gösteri yapılması ise,
emniyet makamlarından önceden izin alınması gibi bazı koşullara bağlanmıştır (BpB,
2009b).
Yine anayasal güvence verilen dilekçe hakkı ile herkes yetkili makamlara
taleplerini iletebilmektedir. Bunun için Federal Parlamento’da kurulan Dilekçe
Komisyonu (Almanca: Petitionsausschuss), yapılan başvuruları çeşitli kurallar
dâhilinde değerlendirmekte ve meclisin gündemine taşımaktadır (BpB, 2009b).
Bireysel ya da imza toplamak suretiyle toplu halde verilebilen dilekçe, yazılı olduğu
gibi internet üzerinden de komisyona iletilebilmektedir ve bir dilekçe için toplanan
imza sayısı 50.000’i aşmışsa, o dilekçe sahiplerinden bir temsilci talep ya da
şikâyetini dile getirmek üzere komisyona davet edilir (Deutscher Bundestag, 2012b).
Halkın taleplerini dile getirmesinin ya da daha doğru bir ifadeyle belirli bir
konuda ortak görüşe ulaşılmasının yollarından biri de “vatandaş forumu”dur
(Almanca: Bürgerforum). Bu yöntem, kısaca, tesadüfen seçilen 20-25 kişinin,
gündeme alınan konuyla ilgili bilgilendirilmesi ve görüşlerinin alınması üzerine
kuruludur. Katılımcıların tesadüfen seçilmesindeki amaç, politikaya fazlasıyla ilgi
gösteren kesimlerin siyasal karar vericiler üzerindeki ağırlıklarının kırılmasıdır.
Genellikle yerel yönetimler ve eyaletler bazında ilgili konularda başvurulan bu
yöntem, federal düzeyde ise ilk kez 1980’lerin başında hükümetin enerji politikasının
belirlenmesinde kullanılmıştır (Stiftung Mitarbeit, 2011a).
Tüm bu katılım yollarının dışında, zaman zaman siyasi iktidarların inisiyatif
alarak başlattıkları girişimler de toplumun karar mekanizmalarına seslerini
duyurmalarını sağlar. Bunlar arasında, Federal Başbakanlığın kampanyası olan
“Almanya'nın Geleceği Üzerine Diyalog” projesi yerinde bir örnektir. Proje
kapsamında bir internet sitesi oluşturulmuş, vatandaşlardan, ülkenin geleceğiyle ilgili
önerilerini bu siteye bildirmeleri istenmiş, bunlar arasında halk tarafından en çok oy
verilen ilk on önerinin sahipleri bu önerilerini Başbakanla tartışma imkânına
kavuşmuştur (Die Bundeskanzlerin, 2012).
2.3.5. Göçmen Arka Planına Sahip Olanlar için Katılım Yolları
Federal Almanya, vatandaşlarının yanı sıra, ülkede yaşayan göçmenlerin ve
30
dini grupların siyasi süreçlere katılımına olanak sağlamak amacıyla çeşitli
mekanizmalar kurmuştur. Bunlar arasında en kurumsallaşmış olanı, neredeyse tüm
ilçelerde bulunan “yabancılar ya da uyum komisyonları”dır (Almanca:
Auslaenderbeirat ya da Migrationsbeirat). Başlangıçta, ilçelerdeki yabancıların
isteklerini duyurması amacıyla yabancılar komisyonu olarak kurulan bu
yapılanmaların kapsamı, ilerleyen yıllarda, tüm göçmenlerin çıkarlarını dikkate
almak amacıyla, vatandaşlığa kabul edilen kişileri de alacak şekilde genişletilmiştir.
Üyelerin seçimi de, temsil edilen gruba göre yabancılar ya da tüm göçmenler
tarafından yapılır (Federal Göç ve Mülteciler Dairesi, 2011). Ancak, seçim yöntemi
eyaletlere göre farklılık da gösterebilmektedir: Bir şehir eyaleti olan Berlin’de seçme
hakkı, belli şartları yerine getiren derneklere tanınmıştır (Berlin.de, 2012).
Federal Göçmen ve Mülteci Dairesi, yabancılar ya da uyum komisyonlarının
görevlerini şu şekilde özetlemektedir: “Bu komisyonlar ilçe ya da belediye
meclislerine göçmenler ve uyum konusuyla ilgili tüm konularda danışmanlık yapar.
Birçok ilçede başvuru ve söz hakları vardır. Uyum çalışmaları için fikirleri ve
atılımları ele alabilir ve eylem ihtiyacına dikkat çekebilir. Bunun ötesinde
göçmenlere örneğin sosyal, kültürel ve iltica hukuku meseleleri gibi tüm önemli
konularda yardım ederler” (Berlin.de, 2012). Bununla birlikte, bu oluşumların sadece
tavsiye organı niteliğinde oldukları için ciddi hiçbir meselenin hallinde yaptırım
güçleri olmadığı yönünde eleştiriler de kamuoyunda sıklıkla dile getirilmektedir.
Ayrıca, komisyon seçimlerine göçmenlerin ilgisi de düşük düzeydedir (ATİB, 2010).
Uyum ve yabancılar komisyonları birçok eyalette çalışma grupları halinde
birleşmiştir. Bu oluşumlar eyalet düzeyinde bazı haklar elde etmiştir: Örneğin,
Kuzey Ren-Vestfalya yönetimi, “uyum görevlerinin yerine getirilmesi”nde Eyalet
Uyum Konseyi’nin görüşlerine başvurmak durumundadır (LAGA-NRW, 2012).
Berlin’deki Uyum Konseyi ise, örneğin, Berlin-Brandenburg Yayın Kurulu’na bir
üye göndermektedir (Rundfunk Berlin-Brandenburg, 2011).
Bu tür yapılanmaların federal düzeydeki benzeri ise Federal Uyum Danışma
Kurulu’dur. Göçmenlerle Alman devleti arasındaki diyaloğun geliştirilmesi amacıyla
Federal hükümet tarafından 2011 yılında oluşturulan bu kurul, göçmen örgütleri,
sendika, kilise, spor kulübü gibi kuruluşların temsilcileri ile uzmanlardan oluşur ve
Federal Göç ve Uyumdan Sorumlu Devlet Bakanı’na danışmanlık yapmakla
görevlendirilmiştir. Bu oluşumla ilgili, sembolik anlamdan öteye gidemeyeceği
31
yönünde eleştiriler vardır (Deutsche Welle Türkçe, 24.05.2011).
Yine federal hükümetin inisiyatifi sonucunda, Almanya'da yaşayan
Müslümanlar ile devlet arasında bir iletişim platformu oluşturmak amacıyla Alman
İslam Konferansı oluşturulmuştur. 2006 yılında kurulan bu platforma, uzmanların
yanı sıra, ülkedeki birçok Müslüman çatı örgütünün temsilcileri katılmaktadır
(Federal Göç ve Mülteciler Dairesi, 2012). Bazı eyaletlerde de dini grupların
temsilcileriyle toplantılar gerçekleştirilmektedir (Sabah Avrupa, 25.11.2011).
32
3. Almanya’daki Türkler
3.1. Genel Bilgiler
Federal Almanya İstatistik Dairesi’nin verilerine göre, 2011 yılında ülkedeki
81,75 milyonluk nüfusun 15,7 milyonu, başka bir ifadeyle %19,3’ü ailesinde göçmen
arka planına sahiptir. Bunlar arasında en büyük grubu oluşturan Türklerin nüfusu ise
2,96 milyondur (DESTATIS, 2012a: 140-141). Bunlardan 1,6 milyonu halen Türk
pasaportu taşımaktadır DESTATIS, 2012b). Öte yandan, Türkler arasında Alman
vatandaşlığına geçiş yıllardır devam etmektedir; 2011 yılında da 28 bin Türk Alman
pasaportu almıştır (DESTATIS, 2012c. Vatandaşlığa geçen Türklerin sayısı artmaya
devam edecektir, çünkü çifte vatandaşlığın Türklere yasak olduğu ülkede 2000
yılından beri uygulanmakta olan “Opsiyon Modeli” sonucunda, Türk gençlerinin
%98’i, 23 yaşına geldiklerinde herhangi bir başvuru yapmaya gerek kalmadan Alman
vatandaşı olmaktadır (Sabah Avrupa, 23.06.2012).
2009 yılı rakamlarıyla, Almanya’daki Türklerin %40’ı bu ülkede doğmuştur.
(Hanrath) Ülkenin yaş ortalamasının hayli altında bir ortalamaya sahip olan Türk
nüfus arasında okul öncesi ya da okul çağında olanların sayısı 900 bin civarındadır.
Eğitimle ilgili diğer rakamlara bakıldığında, 600 binden fazla Türk’ün Realschule
denilen ikinci kademe ya da daha üst okullardan mezun olduğu görülmektedir
(DESTATIS, 2012a: 140-141).
Almanya’daki Türkler arasındaki işsizlik oranı, %13 civarındadır. 580 bin
işçi ve 420 bin büro çalışanına karşılık, devlet dairelerinde memur olarak çalışanların
sayısı 6 bindir. Türkler arasında kendi işini yapanların sayısı 90 bini aşmıştır
(DESTATIS, 2012a: 280, 281), ancak bunların çoğunluğu bireysel ya da aile
çapındaki küçük işletmelerdir ve ekonomik açıdan kendi kendilerine ancak
yetmektedir (Şen, 2012).
33
Tablo 2. Almanya’daki Türkler ve Çalışma Hayatı (Bin)
Çalışma
Çağında İşsiz
Toplam
Çalışan
Kendi
Hesabına
Çalışan
Memur Büro
Çalışanı İşçi
1273 169 1.104 92 6 420 581
Kaynak: DESTATIS, Bevölkerung und Erwerbstätigkeit, Bevölkerung mit
Migrationshintergrund, Statistisches Bundesamt, Wiesbaden, 2012, S. 280-281.
Bununla birlikte, son dönemde eğitimli kesimdeki sayısal artış gözden
kaçırılmamalıdır. Ülkede medya, edebiyat, müzik, sinema, spor ve siyaset
alanlarında önemli yer edinmiş Türk asıllı şahsiyetlere rastlanmaktadır ve bu kişilerin
sayısının yeni nesillerle birlikte ivme kazanması beklenmektedir.
3.2. 1960 Sonrasında Almanya’daki Türk Toplumunun Tarihi Seyri
Almanya’daki Türklerin ve Türk sivil toplumunun bugününü anlamak için
Türklerin bu ülkedeki geçmişine bakmakta fayda vardır. 1961 ile 1973 yılları
arasındaki dönemde Türkiye’den Almanya’ya işgücü oluşturmak amacıyla göç
edenlerin sayısı yaklaşık 865.000 olmuştur. O dönemde ülkedeki Türk varlığı,
çoğunlukla erkek işçilerden oluşmaktaydı (Başkurt, 2009). Genelde fabrika
lojmanlarında kalmakta, yabancılık çektikleri bu ülkede, kültür adacıkları oluşturarak
günlük hayatlarını sürdürmekte, ortak barınma mekânlarında çay sohbetleri
yapmakta veya mesailerinin ardından tren istasyonları civarında toplanmaktaydılar
(Adıgüzel, 2011: 51-54). Aslında, her ne kadar dışa kapalı da olsa, sivil toplum
tanımlarına bir kez daha bakıldığında, kendi aralarında anlaşarak bir ortak yaşam
alanı kurulmuş olması nedeniyle (Çaha, 2005: 15), Türklerin daha o günlerde bir
sivil toplum oluşturduğu söylenebilir.
Bu dönemdeki Türklerin eğitim düzeyinin orta eğitim seviyesinde ve nitelikli
işçi kategorisinde olduğu bazı kaynaklarda ifade edilmekle birlikte (Başkurt, 2009),
DPT tarafından 1963 yılında yapılan bir araştırmada, ülkedeki Türk işçilerin
34
%71’inin okur-yazar olmadığı, %80’inin de kırsal kesimden geldiğin ortaya
konmuştur (Adıgüzel, 2011: 50). Buna karşılık, o dönemdeki ilk sivil toplum
kuruluşu örgütlenmesi, dönemin sosyal hareketlerine de uygun olarak, bir işçi
dayanışma derneğidir. Bunu takip eden on yıl boyunca spor, eğlence ya da ibadet
amaçlı yerel girişimler gerçekleşmiştir (Adıgüzel, 2011: 60,61). Daha sonra oluşacak
büyük sivil teşkilatlanmaların çoğunun temelleri de bu dönemde atılmıştır.
Türk toplumundaki ilk büyük dönüşüm, 1973 yılında Alman hükümetinin işçi
alımını durdurması ve 1975 yılında çocuk bakım parasında değişikliğe gitmesiyle
başlamıştır. Bu karar sonucunda Türk işçiler eşlerini ve çocuklarını da getirmeye
başlamış, bir yandan ülkedeki Türklerin sayısı artarken diğer yandan nüfus profili
kadınlar ve çocuklar lehine değişmiştir. Bu yeni durum yeni ihtiyaçları beraberinde
getirmiş; özellikle çocukların bu yabancı ülkede kendi kültürlerini unutmamaları
amacıyla gerçekleştirilen -çoğu dini nitelikteki- faaliyetler öncelik kazanmıştır. Aynı
dönemde Türkiye’de siyasi alanda artan kutuplaşmalar Almanya’daki Türkler
arasında da toplumsal ayrışmalara yol açmış, 1980 yılında Türkiye’de
gerçekleştirilen askeri darbe ise, Almanya’ya siyasi sebeplerle göçlerin ve
dolayısıyla kutuplaşmaların artmasına sebep olmuştur (Adıgüzel, 2011: 63-66). Aile
birleşimi ve siyasi konular başlıca nedenler olmak üzere, 1974-83 arasındaki on
yıllık süreçte Almanya’ya göç edenlerin sayısı 1.150.000’i bulmuştur (Başkurt,
2009). Tüm bu önemli gelişmeler sonucunda, 1970’ler, bugün varlıklarını federasyon
olarak sürdüren büyük STK’ların çoğunun kurulduğu dönem olmuştur (Adıgüzel,
2011: 63-66).
Türk sivil toplum hareketlerinin çerçevesini belirleyen bir başka unsur,
Almanya’da kalıcı olunduğunun geç farkına varılmasıyla ilgilidir. Alman
hükümetlerinin Türkleri uzun süre geçici olarak addetmesi, bu toplumda gelecek
perspektifi oluşmasını engellemiş, bu tutum sivil yapılanmalara yansımıştır.
Dolayısıyla, başlangıç dönemlerinde, Türkiye eksenli anlayış hâkim olmuş, vatana
geri dönüleceği beklentisiyle, Türkiye gündemi daha çok takip edilmiş, derneklerde
genelde günlük ihtiyaçlar giderilmeye çalışılmıştır (Üçüncü, 2012). Ülkede kalıcı
olunduğu Alman devleti ile Türk toplumunun büyük kesimi tarafından ancak
1990’larda fark edilmiş, 70’li ve 80’li yıllarda başlamış olan ihtiyaç algısı değişimi
de bu dönemde giderek hızlanmıştır. Bunlara ilaveten, özellikle 1990 sonrası
35
dönemde, Almanya’da yetişen gençlerin bir bölümünün eşlerini Türkiye’den
getirmesi, aslında yeni bir göç süreci olarak değerlendirilmektedir (Kolat, 2002). Bu
süreçle gelen grup, uzun süre, hali hazırda ülkede bulunan Türklerden farklı
algılamalara ve beklentilere sahip olmuştur. Öyle ki, bu durum akademik
araştırmalar da yansımıştır ve bugün Türk toplumu üzerine yapılan araştırmalarda,
mevcut üç kuşağa ek olarak “evlilik göçmenleri” (Almanca: Heiratsmigranten) grubu
incelenmektedir (Sauer, 2012: 17).
Tüm bu etkenlerin sonucunda, ilk dönemlerde genel olarak homojen bir
yapıda bulunan Türk işçi göçmenlerinin yerini bugün içinde çok farklı özellikleri
bulunduran bir Türk toplumu almıştır. Türkler, bir yandan, Alman sosyal hayatının
her alanına girmiş, diğer yandan “Türkiye kaynaklı basın-yayından camilere,
marketlerden sarrafa, diskoteklerden kültür derneklerine kadar hemen her alanda
kendilerine özgü bir dünya” da oluşturmuştur (Başkurt, 2009).
3.3. Almanya’da Türklere Yaklaşım
Almanya’daki Türk toplumunun ülke toplumuyla ilişkileri ve siyasal katılım
faaliyetleri gibi konularda daha isabetli değerlendirmeler yapabilmek için, bu ülkede
Türklere yaklaşımın nasıl olduğunun daha iyi anlaşılmasında fayda vardır. Zira
Türklerin Almanya’yla ilgili algıları ve katılımla ilgili davranışları bundan fazlasıyla
etkilenmiştir.
3.3.1. Alman Siyasetinin Türklere Yaklaşımının Tarihi Seyri
Alman siyaseti, 1950’lilerden itibaren ülkeye 30 milyon insanın geldiğini ve
bunların 22 milyonunun geri döndüğünü on yıllarca göz ardı etmiştir (Detsch, 2009).
Bu anlayış, ülkeye 1960’lardan itibaren gelmeye başlayan Türkleri de etkilemiş,
uzun süre “misafir işçi” tanımlamasıyla geçici olarak addedilmelerine yol açmıştır.
II. Dünya Savaşı’ndan sonra ülkeye işçi olarak gelenlerin hukuki durumları,
1965 yılında çıkarılan Yabancılar Kanunu’yla yeniden düzenlenmiştir. Ancak,
kanun, işçi olarak Almanya’da bulunanlar ile diğer yabancılar arasında bir ayrım
yapmamıştır. Bu kanunda, çalışma ve oturma izinleri konusunda idareye çok geniş
36
takdir yetkisi tanınmış, başta süre kısıtlamaları olmak üzere, önemli sınırlamalar söz
konusu olmuştur. Oturma sürelerindeki bu takdiri sınırlama imkânı, bu ülkedeki
“yabancıların huzur içinde yaşamalarına da set çekmiştir” (Ansay, 1974).
Vatandaşlıkla ilgi düzenlemeler de konunun diğer önemli bir boyutunu teşkil
etmektedir. Kan bağı ilkesine dayanan eski vatandaşlık yasası 2000 yılıyla birlikte
değiştirilmiştir. Vatandaşlığa geçişleri kolaylaştırma iddiası taşıyan bu yeni yasayla
Türklerin çifte vatandaş olma imkânının önü kapatılmıştır (Zaman Gazetesi,
22.05.1999). Bu yeni yasa, Türklerde Alman vatandaşlığına geçme isteğinin
azalmasına yol açmış, bu durum rakamlara da yansımıştır.
Öte yandan, ülkedeki göçmenliği bir bütün olarak kapsayan ilk göç yasası da,
zorlu bir sürecin ardından, çeşitli önemli sorunlarıyla birlikte, ancak 2005 yılında
çıkabilmiştir. Göçmenlerin uyumuyla ilgili hükümler de içeren bu yasa, daha sonra
değişikliğe uğrayarak –o dönemki muhalefet partilerine ve göçmen örgütlerine göre–
sertleştirilmiştir (Detsch, 2009).
Bu süreç genel olarak değerlendirildiğinde, Alman siyasetindeki hâkim
kültürün göçmenleri uzun süre görmezden geldiği ve kısıtlamalara tabi tuttuğu
görülmektedir. Bu yaklaşımın ve sonucunda oluşturulan kanunların da etkisiyle
Türkler, ülkedeki 50 yıllık geçmişlerini, önce uzun süre misafir işçi, sonra göçmen
olarak yaşamış, vatandaş algısına ise, halen devam eden sorunlarıyla birlikte, çok
sonraları kavuşmuştur. Almanya’da kalıcı olma duygusunu uzun süre edinemeyen bu
toplum, ülkede bir gelecek perspektifi oluşturmakta zorlanmıştır. Bu da, siyasal
katılım faaliyetlerinin başlamasını ve gelişmesini olumsuz etkilemiştir.
3.3.2. Karar Alıcıların ve Siyasetin Türklere Yaklaşımında Bugün
Almanya’da karar alıcılar ile siyaset ve sivil toplum alanlarında etkili kişilerin
Türklere ve Türk sivil toplum temsilcilerine bugünkü yaklaşımları birkaç boyutta
incelenebilir.
Esasen, ülkede göçmenlerin siyasal katılımının istenen seviyede olmadığı,
büyük şehirlerin belediye meclislerinde göçmen arka planına sahip üyelerin mevcut
nüfuslarına göre hayli düşük olan oranıyla kendini göstermektedir (Sinanoğlu, 2011:
37
5-7). Alman siyasetinde yükselmenin neredeyse ön şartlarından biri olan yerel
alandaki bu eksikliğin kaynağında, siyasi partilerin Türk politikacılara bakışı önemi
bir yere sahiptir.
Konuya bu açıdan bakıldığında, siyasi yelpazenin solundaki partilerin sağda
bulunan partilere göre Türk politikacılara nispeten sıcak davrandığı, bu partilerde
milletvekillik, parti eşbaşkanlığı ya da eyalet bakanlığı gibi üst düzey görevlerde yer
alan Türk siyasilerin olduğu görülmektedir. 2009 seçimlerinde Federal Meclis’e
giren 5 Türk milletvekilinin dördünün sol eğilimli partilerden olması, muhafazakâr
eğilime sahip CDU’dan ise bugüne hiçbir Türk’ün seçilememiş olması bunun bir
göstergesidir (Sahilyol, 2011). Uzun süredir bu partide yer alan fakat KRV Eyaleti
Başbakanının desteğine rağmen eyalet meclisine iki kez seçilemeyen Bülent Arslan,
Türklerin muhafazakâr partilerde yükselişine parti tabanlarının engel olduğu
düşünmektedir (Orde, 2009). Aynı şekilde, aynı parti bünyesindeki Aşağı Saksonya
Eyalet Hükümeti’nde bakanlık görevi üstlenen ve Almanya tarihinin ilk Türk asıllı
eyalet bakanı olan Aygül Özkan da, partisinin tabanı tarafından sıkça olumsuz
tepkilere maruz kalmaktadır (Sahilyol, 2011).
Öte yandan, Türk siyasetçilere karşı bu sert tutumun sadece parti tabanlarıyla
sınırlı kalmadığı ve bizzat siyasetçiler tarafından da gösterildiği şeklinde
yorumlanabilecek vakalar da gerçekleşmektedir. Baden-Württemberg Eyaleti’nde
Uyum Bakanlığı görevine sosyal demokrat çizgideki SPD saflarından atanan Bilkay
Öney’in, çoğunluğu sağ partilerin vekillerince verilen çok sayıda soru önergesiyle
karşı karşıya bırakılması bu husus hakkında yerinde bir örnektir (Hürriyet Avrupa,
04.03.2012).
Alman karar alıcıların ve etkili kişilerin Türklere karşı olumsuz tutumlarının
sivil toplum faaliyetlerinde de sık görüldüğü yönünde görüşler yaygındır. TAM’ın
verilerine göre, Almanya’da çok sayıda göçmen, Alman örgütlerinin kendilerine açık
olmadığını düşünmektedir (TAM, 2011). Bu minvalde, STK’ların ortak çalışma
yapmaları konusunda da benzer görüş dile getirilmekte, çok kültürlü etkinliklere
katılım konusunda göçmen dernekleri teşvik edilirken, diğer bazı etkinliklerin ise,
görünürde bir engel olmamasına rağmen “Almanların kendi aralarında” yapılmasının
tercih edildiği ve göçmen derneklerinin bunlara davet edilmedikleri belirtilmektedir
38
(Başyıldız, 2012).
Alman siyaseti için, Türkler aynı zamanda potansiyel birer seçmendir. Ülkede
62 milyon seçmen olduğu göz önüne alındığında (BpB, 2010), Türk asıllı seçmenler
600 bini aşkın sayısıyla, bunun yaklaşık %1’ini oluşturmaktadır ve bu sayının ve
oranın giderek artması beklenmektedir. Üstelik bazı şehir ve eyaletlerde nüfus
içindeki oranları nispeten yüksek olan Türk asıllı Alman vatandaşları, bu
düzeylerdeki seçimlerde belirleyici olma potansiyeline sahip olabilmektedir. Bunu
fark etmeye başlayan Alman siyasetçiler, seçim dönemlerinde Türk esnafları oy
kazanma amacıyla ziyaret etmekte (Deutsche Welle Türkçe, 04.05.2012), Türk
derneklerinde aday tanıtım programları düzenlemektedir (Avrupa Sabah,
12.06.2012). Ayrıca, bazı eyaletlerde göçmen arka planına sahip olanlar için Alman
vatandaşlığına geçiş kampanyaları organize edilmekte, böylece, bu kişilerin
vatandaşlığa geçmek suretiyle, oy kullanma ve diğer birçok siyasal katılım
yollarından faydalanması hedeflenmektedir (Ministerium für Integration Baden-
Württemberg, 2012).
Aslında Alman siyaset çevreleri de göçmen arka planına sahip olanların
oyları konusunu uzun süre ihmal etmiştir. Mannheim Üniversitesi’nden seçim
araştırmaları konusunda uzman Dr. Andreas Wüst, tüm seçmenler içerisinde %9’luk
orana sahip göçmen asıllıların, 2009 yılı itibariyle halen seçim araştırmalarının
standart konusu olmamasının anlaşılamaz olduğunu ifade etmektedir. Wüst, bu
yüzden, –Türk ya da diğer grupların– seçimlere katılım seviyeleri hakkında güvenilir
bir beyanda bulunulamayacağını belirtmektedir (Wüst, 2009).
Almanya’da karar alıcıların göçmenlere yaklaşımlarında önemli bir husus da,
göçmen kökenlilerle iletişim sağlamak amacıyla kurulan uyum meclisi, yuvarlak
masa toplantıları gibi oluşumlarda bu karar alıcıların yaklaşımıdır. Çoğunlukla
danışma işlevinden öteye gidemeyen bu oluşumlardan federal düzeyde olanlar,
federal hükümetin yaklaşımında sorunlar olduğu gerekçesiyle; Federal Uyum
Konseyi’nde olduğu gibi ciddi eleştirilerle karşılaşmakta (Zaman Avrupa,
14.11.2011) ya da İçişleri Bakanlığı’nca oluşturulan Güvenlik İçin İşbirliği
İnisiyatifi’nde olduğu gibi, tamamen akim kalmaktadır (Dere, 2012b). Eyalet
düzeyindeki oluşumlar ise yine genelde karar alıcıların tutumları sonucunda
39
şekillenmektedir ve genel olarak bakıldığında, siyasi yelpazenin solundaki partilerin
göçmenlere nispeten olumlu yaklaştıkları görülmektedir (Altuntaş, 2012).
Göçmen arka planına sahip olanların en fazla siyasal katılım sağladığı düzey
olan yerel yönetimlerde ise, kendileriyle ilgili alınacak kararlar öncesi bilgi ve görüş
paylaşımı sıklığı da nispeten fazladır. Uyum meclisleri, bilgilendirme programları ve
benzeri uygulamalar sayesinde, ortaya çıkacak sonuçlardan doğacak sorumlulukların
yükünün yerel yönetimlerden göçmenlere doğru kısmen kaydırılması
hedeflenmektedir. Bu amaçla, belediyelerde göçmen grupları içinden “uyum
sorumluları” (Almanca: Integrationsbeauftragte) atanmakta, izleyecekleri yollarla
ilgili tavsiyeler içeren çalışmalar yayınlanmaktadır (Behrendt, 2010).
Alman siyasetinin Türkleri muhatap alması hususunda gözden kaçırılmaması
gereken nokta, Türklerin, siyasal katılımın adeta ön şartı olan vatandaşlığa geçme
konusundaki isteksizliklerini bir kenara bırakmalarıdır. Aksi takdirde, seçme-seçilme
hakkı olmadığında, Alman siyasi çevrelerinin yaklaşımı da ister istemez dar bir
çerçevede ve yüzeysel kalacaktır (Başyıldız, 2012).
3.3.3. Medyada Türklere Yaklaşım
Konuyla ilgili bir başka boyut da, kamuoyunu ve karar alıcıları etkileme gücü
sebebiyle önemli bir konuma sahip olan medyanın Türklere yaklaşımıyla ilgilidir.
Gazeteci Ahmet Külahçı’ya göre, Alman medyasında kolaycılık tercih edilerek
Türklerle ilgili olumsuz genellemeler yaygındır. 1969, 1985 ve 1995’te değişik
akademisyenlerce yapılan araştırmalar, Türklerle ilgili haberlerin önemli kısmının bu
yönde olduğunu göstermiştir. Üstelik 11 Eylül saldırılarının ardından Türklerin
Müslüman kimlikleri de bu olumsuzluğu artırıcı yönde kullanılmış, hatta
Müslümanlarla ilgili bazı müspet bilgilerin medyada aksi yönde çarpıtılarak yer
aldığı görülmüştür (Külahçı, 2011). Medyadaki bu genel tavır, Almanya
kamuoyunun Türkler hakkında olumsuz intiba edinmelerine ve karar alıcıların
Türklere olumsuz yaklaşmalarına yol açabilmektedir. Bu durumdan kurtulmak için,
farklı yönlerdeki başarıların ve topluma katkı sağlayan girişimlerin artarak medyada
gündeme gelmesi ve böylece “ezber bozulması” gerekmektedir (IGMG, 2012a).
40
3.3.4. Alman Toplumu ve Türkler
Alman toplumunun Türklere yaklaşımına bakıldığında, genel olarak, karar
alıcılar, siyasiler ve medyanın tutumuyla paralel bir seyir izlediği görülmektedir.
Berlin Humboldt Üniversitesi’nden Nevim Çil’e göre, 1990’da iki Almanya’nın
birleşmesiyle oluşan anlayış, toplum algısını, Türkleri olumsuz etkileyecek şekilde
değiştirmiştir. 1991 Mölln, 1993 Solingen ve benzeri ırkçı saldırılarla en acı şekilde
somutlaşan ve bugün de etkilerini sürdüren bu değişim, Türklerin kendilerini rahat ve
özgüven içinde hissetmelerinin önünde engel olmuştur (Akyol, 2011).
Die Zeit Gazetesi adına 2008 yılında yapılan bir saha çalışmasına göre4,
Türklerin üçte ikisi, ailesinin bu ülkeye gelmesinden memnun olduklarını
belirtmekte, ancak, yarısı bu ülkede istenmediğini halen hissetmektedir. Araştırmada,
Türklerin büyük çoğunluğunun, özelliklerinin daha fazla dikkate alınmasını arzu
ettikleri de ortaya çıkmıştır (Akyol, 2011). Benzer bir yorum, TAM’da uzun süre
direktör yardımcılığı yapmış olan Çiğdem Akkaya tarafından da dile getirilmektedir.
15 yıl boyunca Türkler hakkındaki araştırmalarda olumsuz bağlamda çalışmak
durumunda kaldığını ifade eden Akkaya’ya göre, çalıştığı dönemdeki kamuoyu
tartışmalarında Türkler devamlı olarak sorgulanmıştır (Peters, 2010).
Bu olumsuz yaklaşımların bir sonucu olarak, ülkede doğup büyüyen ve iyi
eğitim alan Türkler arasında, Almanya’dan gitme eğilimi görülmeye başlamıştır. Bir
araştırmaya göre, üniversite öğrencisi ve mezun Türklerin %36’sı Türkiye’ye göç
etmeyi düşünmektedir. Bunlar arasındaki mezunların %41’i kendilerini Almanya’da
evde hissetmemektedir. Nitekim son yıllarda Almanya’dan Türkiye’ye göç eden
Türklerin sayısı 40 bine yükselmiştir ve bunların çoğu iyi eğitimlidir (Peters, 2010).
Yukarıda bahsedilen bu olumsuz yaklaşıma ve olaylara rağmen, Türk
toplumunun Alman toplumuyla ilişkileriyle ilgili genel tabloya bakıldığında, bu
alanda önemli ilerleme yaşandığı görülmektedir. Özellikle ülkede doğup büyüyen
yeni nesillerin önemli bölümü, birlikte yaşadıkları toplumla iletişim kurmaktan
kaçınmamakta, toplumun birçok alanına katılım da hız kazanmaktadır. Bir
araştırmaya göre, 1981 yılında Türk işçilerinin yaklaşık %4’ü Almanlarla arkadaşlık
4 TNS Emnid adlı Kamuoyu Araştırma Enstitüsü tarafından yapılan araştırmanın detaylarına
http://zelos.zeit.de/2008/12/Bevoelkerung-Migration-2008.pdf adresinden ulaşılabilir.
41
kurmakta iken (Adıgüzel, 2011: 42), 2004 yılında yayınlanan bir araştırma, Türk
gençlerinin önemli kısmının Türk olmayan arkadaşları olduğu sonucunu ortaya
koymuştur (Glatzer, 2014: 77). Burada dikkat çeken bir husus, Türk olmayan
arkadaşa sahip olma oranının, eğitim seviyesiyle doğru orantılı olmasıdır. 2010
rakamlarıyla, herhangi bir diploması olmayan Türk gençlerinin sadece %21,5’i Türk-
Alman arkadaş grubuna sahipken, üniversite mezunu Türkler arasında bu oran %45’e
çıkmaktadır (BUNDzeit, 2010). Ancak, bu bilgiye diğer tarafından bakıldığında,
üniversite mezunu Türklerin dahi yarısından fazlasının Alman arkadaşı olmadığı
sonucuna ulaşılabilmektedir. Burada göz önünde bulundurulması gereken nokta
şudur: Alman toplumunda Türklere karşı yabancılık psikolojisi ve dışlama
mevcuttur, bu da Türklerde kültürel kimliklerini savunma refleksini tetiklemekte ve
yakınlaşmayı engellemektedir (Başkurt, 2009).
3.4. Türklerin Alman Siyasi Gündemine İlgileri ve Siyasal Katılımı
3.4.1. Siyasi Gündeme ve Seçimlere İlgi
Türklerin Almanya siyasetine olan ilgileri hakkındaki veriler, yaklaşık 3
milyonluk nüfus ve 50 yıllık geçmiş göz önüne alındığında, siyasal katılım
anlamında güçlü bir konumda olmadıkları izlenimini oluşturmaktadır. Ancak, ülkede
kalıcı olma duygusunun göçün başlangıcından çok sonra oluştuğu dikkate alınırsa, bu
alanda kaydedilen ilerlemelerin, aslında gayet önemli olduğu görülecektir.5
Konuya siyasete girme açısından bakıldığında, Türklerin Almanya
siyasetinde önceki dönemlere göre daha fazla yer bulmaya başladığı gözlenmektedir.
Bunda, yükseköğretimini bu ülkede almış olanların payı büyüktür. 2009 yılı Federal
Meclis seçimlerinde beş Türk milletvekili parlamentoya girmeye hak kazanmıştır,
eyalet meclislerinde ise 2011 sonu itibariyle toplam 36 parlamenter bulunmaktadır
(Sabah Avrupa, 06.12.2011). Alman siyasetinde önemli yerlere sahip partilerde
eşbaşkanlık, başkan yardımcılığı, üst düzey yöneticilik, eyalet hükümetlerinde
5 Almanya’daki Türklerin seçmen davranışlarıyla ilgili daha fazla bilgi için bakınız: Acar, M. (2011).
Das Wahlverhalten der türkischstämmigen Wahlberechtigten in der Bundesrepublik Deutschland :
eine Untersuchung zur Erklärung des politischen Verhaltens von Deutsch-Türken bei den
Bundestagswahlen 2002 und 2005. Hamburg : Kovač Verlag.
42
bakanlık veya müsteşarlık, belediye başkanı, yardımcısı ya da belediye meclisi
üyeliği görevleri yürüten Türk asıllı siyasetçiler bulunmaktadır. Bu rakamların
artması ve diğer eyaletlere yayılması önünde işaretler mevcuttur. Örneğin, daha önce
Türk asıllı kimsenin giremediği Bavyera Parlamentosu için 2013 yılında yapılacak
seçimlerde, ilk kez Türk bir aday seçilebilecek yerden yarışacaktır (Süddeutsche,
15.11.2012).
Siyasete girme konusundaki bu olumlu seyre karşın, Türklerin Almanya’daki
siyasi konulara ilgi göstermede zayıf kaldıkları ve oy verme oranlarının düşük
olduğu yönünde eleştiriler medyada sıklıkla yer bulmaktadır (Ermiş, 2012). Türkiye
Araştırmalar Merkezi’nin (TAM), en fazla Türk’ün yaşadığı Kuzey Ren-Vestfalya
Eyaleti’nde 2011 yılında yaptığı bir araştırma da, bu ilgi eksikliğini doğrulayıcı
sonuçlar vermektedir: Eyaletteki Türkler Almanya yerine Türkiye’deki siyasi
gündemi daha yakından takip etmektedir. Bununla beraber, Alman siyasetine ilginin
eğitim seviyesi yükseldikçe arttığı da tespit edilmiştir.
43
Tablo 3. KRV’de Türklerin Alman ve Türk Politikalarına İlgileri
Alman Politikasına
İlgi
Türk Politikasına
İlgi
Nesiller
Birinci Kuşak 11,4 35,0
İkinci Kuşak 15,5 27,2
Üçüncü Kuşak 14,6 25,8
Evlilik Göçmenleri 7,0 32,8
Mezuniyet Durumu
Mezuniyet yok / İlkokul 5,8 27,2
Ortaokul 5,6 38,9
Lise 15,5 41,7
Hauptschule (alt düzey orta eğitim) 9,0 25,3
Realschule (orta düzey orta eğitim) 12,0 31,7
Fachoberschule/Fachabitur (Teknik
Okul/Teknik lise) 15,1 23,3
Abitur (üst düzey orta eğitim
diploması) 36,1 28,9
Kaynak: Martina Sauer, Integrationsprozesse türkeistämmiger Migrantinnen und Migranten
in Nordrhein-Westfalen, Stiftung Zentrum für Türkeistudien, Essen, 2012, s. 128.
Araştırmada ortaya konan bir başka bulgu da, üçüncü kuşak Türklerin Alman
siyasi gündemine ilgisinin bir önceki kuşağa göre biraz düşük olmasıdır. Bu veri,
gençlikten olgunluğa geçtikçe siyasal katılımın arttığı tezini desteklemektedir.
Dolayısıyla, ülkedeki yeni nesil Türklerin, zaman ilerledikçe siyasal katılım
konusunda etkin hale gelmeleri beklenen bir gelişmedir. Üstelik Alman vatandaşı
Türkler arasında oy verme hakkı olanların 2011 yılı itibariyle 600 binden fazla
olduğu tahmin edilmektedir (Wirminghaus, 2011) ve bu sayı opsiyon modeli
44
nedeniyle giderek artmaktadır.
Aynı araştırmada, Türklerin büyük çoğunluğunun evlerinde hem Türk hem de
Alman televizyonlarını seyretmeyi tercih ettiklerini ortaya koymaktadır (Sauer, 2012:
138,139). Ne var ki, Almanya çapında yapılan başka bir araştırmada, Türk
televizyonlarının ilk sıralarda tercih edildiği, sıralamaya giren Alman kanallarının
çoğunun eğlence temalı oldukları ortaya çıkarılmıştır. Bu konudaki çarpıcı
örneklerden biri de, ülkedeki Müslüman göçmenler aleyhine görüşlerini yazdığı
kitabıyla Almanya kamuoyunda uzun süre tartışılan Thilo Sarrazin ile ilgilidir.
Konunun medyada en sık yer aldığı 2010 sonbaharında yapılan bir araştırmada,
ülkedeki Türklerin sadece %38’inin bu tartışmalardan haberdar olduğu sonucu ortaya
çıkmıştır (Maisch, 2011).
Almanya’daki Türklerin sandığa gitme konusunda özellikle yerel seviyede
farklı örnekler mevcuttur. Bunlardan biri ülkenin güneybatısında küçük bir şehir olan
Rheinfelden’deki seçimlerdir. Yaklaşık 40 bin civarındaki nüfusun bin kadarının
Türk olduğu bu şehirde belediye seçimleri öncesinde, şehirdeki önde gelen Türk
derneklerinin temsilcileri, belli bir partinin başkan adayının desteklenmesi için Türk
asıllı seçmenlere destek çağrısında bulunmuştur. Bu partinin adayı göçmenlere
yakınlığıyla bilinmektedir ve ikinci başkanı kentteki Türklerle yakın ilişkileri olan
bir Türk’tür. Çağrı, şifahi olarak destek görmekle birlikte, sandığa yeteri kadar
yansımamıştır. Seçimlere genel katılım oranı %55 olurken Türk asıllı seçmenler
arasında bu oran daha aşağılarda kalmıştır (Kılıç, 2012). Farklı yöndeki bir örnek ise,
2007 yılında Rastatt kentinde yaşanmıştır. Belediye başkanının Türklerin aleyhine
bir uygulaması sonucunda, Türk veliler bir araya gelerek açtıkları davayı
kazandıkları gibi (goodnews4Baden-Baden, 2007), Türk seçmenlerin çoğu belediye
seçimlerinde sandığa giderek diğer adayın az bir farkla kazanmasına sebep
olmuşlardır. Bu örnek, Türklerin seçimlere ilgi göstermesi konusunda tetikleyici
unsurların etkisine bir örnektir (Zaman Avrupa, 20.10.2007).
Türk asıllı seçmenlerin daha bilinçli davranmaları konusunda son dönemlerde
olumlu gelişmeler yaşanmaktadır. Dernekler, üyelerine ya da ulaşabildikleri kişilere
seçimlere katılmaları konusunda eskiye göre daha sık çağrıda bulunmaktadır (Zaman
Avrupa, 11.05.2012). Nitekim göçmen arka planına sahip seçmenlerin eskiye oranla
45
daha yoğunlukla oy kullandıkları, hatta göçmenlere nispeten yakın olduğu bilinen
bazı partilerin beklenenden yüksek oranda oy almalarında etkili oldukları yönünde
yorumlar yapılmaya başlanmıştır (Zaman Avrupa, 15.05.2012). Örneğin, 2012
sonbaharında Stuttgart’ta yapılan belediye başkanlığı seçimlerinde oy kullananların
%43’ü göçmen arka planına sahiptir ve seçimlerde başarılı olan partinin Türk
siyasetçisi, adaylarını destekleyen Türk asıllı seçmenlere teşekkür etmiştir (Aktüel
Dergi, 2012).
Türklerin siyasal katılımı hakkında bir gelişme de, Almanya tarihinde ilk kez
çoğunluğunu Türklerin oluşturduğu bir siyasi partinin kurulmuş olmasıdır. Mevcut
partilerdeki Türk asıllı temsilcilerin ihtiyaçlara cevap veremez durumda oldukları
iddiasıyla (Zaman Avrupa, 19.04.2012), 2010 yılında Köln’de kurulan “BIG Partisi”,
henüz herhangi bir seçimde başarılı olamasa da, örgütlenmeye gittiği 9 eyalette
seçimlere girmeye başlamıştır (BIG Partei, 2012).
3.4.2. Türklerin Seçimler Dışındaki Siyasal Katılım Yollarına İlgisi
Ülkede son yarım yüzyılda gelişen seçim-dışı siyasal katılım yollarının
Türkler tarafından ne kadar kullanıldığıyla ilgili veriler nispeten eskidir. Federal Göç
ve Mülteciler Dairesi’nin 2012’de sunduğu bir raporda, konuyla ilgili 2005 yılında
yayınlanmış bir ankete yer verilmiştir. Bu ankette, seçilen kişilere, hayatlarının
herhangi bir döneminde; politikacılara mektup yazma, siyasi bir göreve gelme,
vatandaş girişiminde rol alma, bir gösteriye katılma ve bir partiye üye olma
eylemlerinden en az birinde bulunup bulunmadığı sorulmuştur. Bu soruya aile
geçmişinde göçmenlik bulunmayanların hemen hemen yarısı evet cevabını verirken,
Türklerde bu oran %36,7 olmuştur (Müssig, 2012:36,37). Anket tarihinin eski olması
ve eylemle ilgili zaman sınırlaması olmaması bu bilginin geçerliliğini şüpheye
düşürmektedir.
Almanya’daki Türklerin seçim-dışı siyasal katılım yollarından biri de internet
olmuştur. 2009 yılında yapılan bir ankete katılan Türkler’in yarısı, “politik olarak bir
şeyleri hareket ettirme ve kendisine kulak verilmesi” imkânlarının internette daha
fazla olduğunu düşünmektedir (Kissau, 2011). Nitekim Almanya ve Türkiye
gündemindeki siyasi konuların tartışıldığı internet siteleri azımsanmayacak sayıda
46
kayıtlı üyeye sahiptir (Kissau, 2009: 28).
3.4.3. Siyasete İlgi Konusunda Diğer Göçmen Gruplarla Kıyaslama
Siyasal katılım konusunda, göçmen arka planına sahip diğer gruplarla
kıyaslama yapıldığında, Türk toplumunun daha istekli ve organize olduğu
görülmektedir. Bu durum, öncelikle uyum meclislerinde görülmektedir. Bu
meclislerde Türklerin oranı nispeten yüksektir. Bunda, Türk derneklerinin
seçmenlerini hareketlendirme kapasitesi daha fazla olması etkilidir. (Bausch, s. 12)
Örneğin, KRV Eyalet Uyum Meclisi’nin yönetim kurulundaki 12 kişiden 10’u
Türkiye asıllıdır (LAGA-NRW, 2010). Berlin’de kayıtlı göçmen derneklerinin
seçtiği Berlin Uyum ve Göç Konseyi seçimlerinde de, Türk lobi derneği olan Berlin
Türk Cemaati (TGB)’nin desteklediği adaylar seçilmiştir (TGB, 2012a).
Bu durumu destekleyen farklı örnekler de mevcuttur. Ülkedeki 77
büyükşehirde yapılan bir araştırmaya göre, 198 göçmen arka planına sahip belediye
meclis üyesinin 75’i (%38’i) Türkiye’dendir. Hâlbuki Türklerin ülkedeki nüfusunun,
göçmen arka planına sahip toplam nüfusa oranı %20’nin altındadır. Bu farkın başlıca
sebepleri olarak, Türklerin politize olma ve örgütlenmede diğer gruplara göre daha
iyi durumda olmaları ve partilerin bu kişileri içlerine almada daha hazır olmaları
gösterilmektedir (Sinanoğlu, s. 5-7).
Bu araştırmada dikkat çeken önemli bir nokta bulunmaktadır. Göçmen arka
planına sahip belediye meclis üyelerinin tüm üyelere oranı %4’ün altındadır, hâlbuki
Almanya’nın büyük şehirlerinde göçmen arka planına sahip olanların toplam nüfusa
oranı bunun kat be kat üstündedir; hatta bazı şehirlerde %40 civarındadır (Sinanoğlu,
2011: 5-7). Dolayısıyla, en az, bu gruplarda siyasete karşı genel bir ilgi eksikliğinin
sorgulandığı kadar, bugünkü Alman siyasetine hâkim kültürün ve yapının bu
kesimleri engelleyici özellikte olup olmadığının da sorgulanması gerekmektedir.
3.4.4. Alman Karar Alıcılarla İletişim Kurma
Almanya’da Türklerin geneline bakıldığında, ülkedeki karar alıcılarla iletişim
kurma konusunda istenen durumda olunmadığı yönünde yorumlar, Türk sivil toplum
gönüllülerince dile getirilmektedir.
47
Nitekim bahsi geçen Rheinfelden şehrinde yaşayan bin kadar Türk asıllı
arasında, şehirdeki karar alıcı pozisyonunda bulunan veya önde gelen etkili kişilerle
diyalog halinde olanların sayısı 15’i geçmemektedir (Kılıç, 2012). Daha büyük
kentlerde ise katılım sayıları oransal açıdan çok farklı değildir. Birbirine bitişik olan
ve 180 bin civarındaki nüfusunun 20 bin kadarını Türklerin oluşturduğu Ulm ve Neu
Ulm şehirlerinde, Alman karar alıcılarla diyalog halinde olan Türklerin sayısının
250-300 kadar olduğu tahmin edilmektedir. (Başyıldız, 2012). Yaklaşık nüfusu 300
bin olan Karlsruhe’de yaşayan 10 bin kadar Türk arasında ise 200 kadarının bu
faaliyetlere katıldığı sanılmaktadır; bu kişiler ekseriyetle yükseköğretim mezunu ya
da işadamıdır. Bu şehirde fikirleri ciddi anlamda dinlenen Türkler ise 40-50 kişi
kadardır, bunların çoğu Alman toplumunun içinde uzun zamandır yer alan iş
adamları ve sivil toplum gönüllüleridir. Tüm bu kişilerin ortak özelliği ise Almanca
dil bilgilerinin çok iyi olmasıdır (Ülker, 2012).
3.4.5. Alman STK, Sendika, Parti vb. Kuruluşlarda Türkler
TAM’ın 2011 KRV araştırması kapsamında yapılan ankete göre, en az bir
derneğe üye olanlar arasında, Alman derneğine üye olanların yaklaşık %30’unun
spor derneklerine, %21’nin sendikalara, %9’unun meslek birliklerine üye oldukları
sonucuna ulaşılmıştır. Kültür, eğitim, boş zaman gibi alanlardaki dernekler ise arka
sıralarda gelmektedir. Bu veriler ışığında, spor dernekleri istisna olmak üzere,
Türklerin, Alman derneklerine üyeliğe, Türk dernekleri arasında alternatifi
olmadığında ilgi gösterdiği değerlendirmesi yapılmaktadır (Sauer, S. 87).
48
Tablo 4. KRV’deki Türklerde Alman ve Türk Organizasyonlarına Üyelik
(Üyelik oranları, yüzde değerler, birden fazla üyelik mümkün)
Alman Dernekleri Türk Dernekleri
Spor Dernekleri 29,7 Dini Organizasyonlar 53,2
Sendikalar 20,9 Kültür Dernekleri 21,7
Meslek Birlikleri 9,2 Spor Dernekleri 12,0
Kültür Dernekleri 7,4 Eğitim Dernekleri 7,0
Eğitim Dernekleri 6,0 Hemşeri Grupları 5,5
Boş Zaman Dernekleri 5,6 Boş Zaman Dernekleri 3,6
Siyasi Birlikler 5,1 Kadın Birlikleri/Grupları 3,4
Kadın Birlikleri/Grupları 1,5 Meslek Birlikleri 2,1
Dini Organizasyonlar 1,2 Siyasi Birlikler 1,0
Diğer 1,5 Diğer 1,0
Kaynak: Martina Sauer, Integrationsprozesse türkeistämmiger Migrantinnen und Migranten
in Nordrhein-Westfalen, Stiftung Zentrum für Türkeistudien, Essen, 2012, s. 87.
Çalışmada ilgi çekici bir başka nokta ise, ankete katılanlar arasında bir
kuruluşa üye olanların %5,1’inin bir Alman siyasal derneğe veya gruba üye
olmasıdır. Aynı araştırma 2005 yılında yapıldığında ulaşılan oran 2,6’dır
(Goldberg&Sauer, 2006). Dolayısıyla eyaletteki Türkler arasında Alman siyasetine
olan ilginin son yıllarda gözle görülür şekilde arttığı sonucuna ulaşılmaktadır.
Alman ve Türk derneklerine üyelikle ilgili bir başka araştırma, Türk ve
İtalyan genç yetişkinler arasında 2004 yılında yapılmıştır. Bu araştırmada, bu
grupların etnik derneklere ya da Alman derneklerine üyeliği ile siyasal katılım
faaliyeti sayıları arasındaki ilişki incelenmiştir. Araştırma kapsamında yapılan
ankette, herhangi bir derneğe üye olmayan Türk gençlerinin Almanya konularıyla
ilgili siyasal katılım oranı üye olanlara göre düşük düzeyde iken, bunu, sadece Türk
derneklerine üye olan gençler izlemektedir. Sadece Alman derneklerine üye olan
Türklerde bu oranın belirgin şekilde daha yüksek olduğu gözlenmiştir (Glatzer, 2004:
85,86).
49
Şekil 1. Yetişkin Genç Türklerde Dernek Üyeliği ve Siyasal Katılım
Kaynak: Wolfgang Glatzer, Integration und Partizipation junger Ausländer vor dem
Hintergrund ethnischer und kultureller Identifikation, Bundesinstitut für
Bevölkerungsforschung, Wiesbaden, 2004, S. 86.
Siyasal katılım seviyeleri en yüksek olanlar ise, hem Alman hem Türk
derneklerine üye olanlarda görülmektedir. Bu gruptakiler, aynı zamanda, hem kendi
dillerini hem de Almancayı çok iyi bilmektedir, sadece etnik derneklere üye
olanlardan Almancayı çok iyi bilenlerin oranı ise nispeten düşüktür. Dolayısıyla dil
bilmek ile siyasal katılım arasında kuvvetli bir ilişki vardır (Glatzer, 2004: 85,86).
Alman örgütlerine katılım ile vatandaşlığa geçiş arasında da olumlu bir bağ
bulunmaktadır. TAM’ın Almanya geneliyle ilgili verilerine göre; Alman
vatandaşlığına geçen Türklerde Alman STK ve siyasi partilerine katılım daha fazla
görülmektedir. Ayrıca, sendika, mahalle dayanışması ve spor gibi ortak çıkarlar söz
konusu olduğunda, Türklerin çok kültürlü sivil toplum faaliyetlerine ve örgütlerine
katılımının arttığı tespit edilmiştir (TAM, 2011). Özellikle son yıllarda bu yöndeki
örneklerde ciddi artış yaşanmıştır. Genellikle yükseköğretim görmüş Türkler, çevre
koruma örgütlerinden siyasi hareketlere, dergi editörlüğünden çok kültürlü dernek
yöneticiliğine kadar birçok alanda aktif olabilmektedir (Zahnraeder, 2012a) ve
bunların sayısı azımsanmayacak durumdadır. Bunun yanında Türkler arasında yerel
0% 20% 40% 60% 80% 100%
Alman ve Türk Derneklerine Üyelik
Sadece Alman Derneklerine Üyelik
Sadece Türk Derneklerine Üyelik
Dernek Üyesi Değil
katılım yok
1 ile 3 defa arası
4 ve daha fazla
50
sendika ve parti yöneticisi olanlara da daha sık rastlanmaktadır (IG Metall
Tauberbischofsheim, 2010). Ancak, yine TAM’ın verilerine göre, Türk toplumun
yaygın kanaati, bu tür organizasyonlarda idari pozisyondaki Türk sayısının olması
gerektiğinden az olduğu biçimindedir (TAM, 2011).
3.5. Türk Toplumunun Başlıca Sorunları ve Lobi Alanları
3.5.1. Başlıca Sorunlar ve Toplum ile Temsilcileri Arasındaki Algı Farkı
Başkanlığın 2011 yılında Avrupa’da yaşayan Türkler üzerine yaptığı bir
ankette, katılımcıların yaşadıkları ülkelerdeki başlıca sorunları belirtmeleri istenmiş,
Almanya’dan katılan Türkler sırasıyla, yabancı düşmanlığı, işsizlik, dil sorunu, fırsat
eşitliğini sorun olarak gördüklerini belirtmiştir (Yurtdışı Türkler ve Akraba
Topluluklar Başkanlığı, 2011: 33). TAM’ın 2011 KRV araştırmasına göre ise,
eyaletteki Türklerin siyasal sorun olarak gördükleri başlıca alanlar, işsizlik, meslek
eğitim yeri eksikliği, gençlikteki şiddet, eğitim fırsatlarının iyileştirilmesi, suç
oranları ve yabancı düşmanlığı olarak belirlenmiştir.
Şekil 2. KRV'de Türklerin Siyasal Sorun Algıları
Kaynak: Martina Sauer, Integrationsprozesse türkeistämmiger Migrantinnen und Migranten
in Nordrhein-Westfalen, Stiftung Zentrum für Türkeistudien, Essen, 2012, s. 132.
97,4 95,4 95,1 94,9 93 91,9 87,5 85,4 85,1
75,7
50
60
70
80
90
100
%
51
Bu veriler değerlendirildiğinde, Türk toplumunun, ülkede artık yerleşik hale
gelmenin bir işareti olarak, en az yabancı düşmanlığı ve ayrımcılık kadar, tüm
toplumu ilgilendiren konuları da sorun olarak görmesi dikkat çekicidir.
Öte yandan Türk STK’larının temsilcilerinin, daha çok göçmenlikle ilgili
konuları öncelikli sorun olarak gördükleri anlaşılmaktadır. Bir cemaat çatı kuruluşu
olan Avrupa Türk İslam Birliği (ATİB)’in Genel Başkan Yardımcısı Yakup Tufan’a
göre Türk toplumu; başta eğitim olmak üzere, aile, gençlik, çocuk, sosyal yapı, kültür
ve kimliğin korunması ve anadil Türkçe konularında önemli sorunlar içindedir.
(Tufan, 2012). Dini cemaat özelliği taşımayan ve savunuculuk alanında federal bir
örgütlenme olan Almanya Türk Toplumu (TGD)’nin faaliyetleri de katılım, göç ve
vatandaşlık, ayrımcılık, eğitim gibi benzer alanlarda yoğunlaşmaktadır (Almanya
Türk Toplumu, 2012: 3).
İlk bakışta, sorun algısıyla ilgili olarak Türk toplumu ile Türk STK
temsilcileri arasındaki görüş farklılığı var gibi görünmektedir; hatta bu farklılık, Türk
toplumun duyarsızlığının bir işareti, sivil toplum gönüllülüğünün de – doğası gereği–
hassasiyeti olarak açıklanabilir. Ancak, konuya yakından bakıldığında, toplumun
üzerinde fikir birliğine vardığı işsizlik, meslek yeri azlığı, gençlerin şiddeti gibi
konuların, aslında göçmen arka planına sahip bireyleri daha fazla etkilediği (Sauer,
2012: 132), STK’ların ise bunların kaynakları olarak görülebilecek katılım,
ayrımcılık, eğitim ve aile gibi konuları önemli gördüğü fark edilmektedir. Bu
durumda, aslında, Türk toplumunun sonuçlarla, STK’ların ise bu sonuçların
nedenleriyle ilgilendiği ve aralarında bir uyumsuzluk olmadığı kanaatine varılması
mümkündür.
3.5.2. Tarihi Süreçte Lobi Algısı Değişimi
Almanya’daki Türklerin sorunlar ve lobi konularıyla ilgili algıları tarihi
süreçte değişime uğramıştır. Misafir anlayışının henüz tam olarak kaybolmadığı
dönemlerde, lobi alanı olarak Türk-Alman ilişkilerinin ön planda olduğu
görülmektedir. Bu yöndeki büyük lobi faaliyetlerinden biri 1992 yılında
gerçekleşmiş, dönemin Alman Dışişleri Bakanı’nın Türkiye hakkındaki olumsuz
karşılanan ifadeleri üzerine, Almanya’da yaşayan binlerce Türk organize olarak
52
büyük şehirlerde toplanmış ve protesto gösterileri düzenleyerek Bakanın istifasını
istemiştir (Bulut, 2012).
Bununla birlikte, yine aynı dönemlerde, artık yerleşik olunduğu duygusu
giderek ağırlık kazanmaya başlamış ve sorun algısında Almanya içi konulara doğru
değişim hızlanmıştır. Örneğin o tarihlerde zaten mevcut olan bazı Türk veli
dernekleri 1995 yılında birleşerek FÖTED’i kurmuştur (FÖTED, 2010). Bu konudaki
değişimler arasında en çarpıcılarından birisi ise, daha önce zikredildiği üzere,
IGMG’nin yeni binyıla girmeden, Türkiye merkezli siyaset bırakarak artık
Almanya’daki konulara yönelmesidir (Deutsche Welle Türkçe, 20.09.2012).
Lobi alanlarıyla ilgili unutulmaması gereken bir başka husus, Türk toplumunu
genel olarak ilgilendiren alanların yanında, her STK için farklı konuların
olabileceğidir. Belli alanlar için kurulan tematik derneklerin giderek kurumsallaştığı
düşünüldüğünde, bu gayet normaldir. Münih’teki bir veli derneği için başlıca lobi
konusu “Alman makamlarıyla da yakın ilişkiler geliştirerek” Türk öğrencilerin
sorunların çözülmesine çalışmak iken6 (TEM), aynı şehirde DİTİB’e bağlı faaliyet
gösteren bir cami derneği için yeni cami inşaatı konusunda gerekli izinleri almaktır
(IGMG, 2007). Bunun ötesinde, IGMG’nin federal makamlar tarafından muhatap
alınma talebi konusunda olduğu gibi (Zaman Avrupa, 25.06.2009), hitap ettikleri
kitlelerin büyüklüğü sebebiyle hemen her konuyla ilgilenme durumunda olan çatı
kuruluşlarda da kendilerine özgü sorunlar ve lobi alanları olmaktadır.
6 Münih Türk Okul Aile Birliği Derneği’ne ait http://www.merhabatem.de/gaye_ziel.html adresinden
19.11.2012 tarihinde alınmıştır.
53
4. Almanya’daki Türk Sivil Toplum Kuruluşları ve Savunuculuk
4.1. Türk Sivil Toplum Kuruluşlarına Genel Bakış
Türklerin yurtdışında kurduğu sivil toplum kuruluşlarının en fazla olduğu
ülke Almanya’dır. Bu ülkede, ağırlıklı olarak Türklerin başında olduğu STK sayısı
binlerle ifade edilmekte, ancak mevcut rakamlar bilinmemektedir. Bunda, basit bir
prosedüre sahip olan dernek kurup feshetmede yaşanan hareketliliğin yanında,
Alman vatandaşı Türklerin kurduğu yeni derneklerin “yabancı dernekleri” statüsünde
olmaması da sayının bilinmesini zorlaştırıcı bir etkendir.
Almanya’daki Türklerin 1960’lardan sonraki sivil örgütlenme tarihi çeşitli
dönemlere ayrılabilir (Kolat, 2002):
Göçün yoğun olduğu ilk evre olan 1961-1973 döneminde daha çok dayanışma
dernekleri kurulmuştur.
1973-1980 arasındaki birinci aile birleşimi olarak adlandırılabilecek dönemde
Türkiye'deki siyasal yapılar bu ülkeye yansıtılmış ve değişik siyasal örgütler
kurulmuştur.
Yerleşme dönemi olarak tanımlanabilecek 1980-1990 döneminde, veli
dernekleri gibi, Almanya'daki sorunlara yönelik derneklerin kurulduğu
görülmektedir.
1990’dan günümüze kadar uzanan dönemde ise, Alman toplumu ve karar
alıcılar ile örgütsel düzeyde diyaloğun belirgin seviyede yoğunlaştığı
örgütlenmelerin sayısının giderek arttığı görülmektedir.
4.1.1. Faaliyet Alanları
Birleşmiş Milletler tarafından faaliyet alanlarına göre yapılan sınıflandırma
çerçevesinde, Türklerce en fazla kurulan ve faal olan dernekler din başlığı atındaki
cemaat dernekleridir. “Cami derneği” olarak da adlandırılan bu yapıların neredeyse
tamamı, 1970 ve 80’li yıllarda Köln’de kurulmuş olan çatı kuruluşlarına bağlıdır.
54
Federal Aile Bakanlığı’na göre ülkedeki tüm Müslüman topluluklara ait 2.200
civarında cami derneği vardır (BMFSFJ, 2004). Türkler bu derneklere fazlasıyla
rağbet etmektedir; TAM’ın KRV ile ilgili yayınladığı 2011 raporunda yer alan anket
sonuçlarına göre, en az bir derneğe üye olan Türklerin %53’ü dini organizasyonlara
üye iken, ikinci sırada gelen kültürel amaçlı derneklere üye olanların oranı %22
civarındadır (Sauer, 2012: 87). Dini organizasyonlar ile kastedilen cami dernekleri,
verdikleri dini hizmetin yanında, bünyelerinde lokal vb. tesis bulundurmakta ve birer
sosyal-kültürel merkez işlevini görmektedir. Dolayısıyla bu dernekler, aslında,
kültürel ve sosyal faaliyetler sınıfına rahatlıkla girebilecek düzeyde işlev
kazanmışlardır. Öyle ki, bu derneklerin lokallerine bu dine inanmayanlar dahi
müdavim olabilmektedir (Altuntaş, 2012).
Bunların dışında, -çoğunluğu futbol ve dövüş sporları olmak üzere- spor
dernekleri, çeşitli siyasi ve mezhepsel görüşlerin ön planda olduğu teşkilatlanmalar,
kültür-sanat dernekleri, lobi-savunu dernekleri, esnaf-işadamı dernekleri, okul-aile
birlikleri ve okul derslerine yardımcı olunan dernekler de önemli sayıdadır. Son
yıllarda kültürel dernek kategorisinde anılan hemşeri derneklerinin sayısında da
önemli artış görülmüştür. Öte yandan, yeni nesiller arasında üniversite öğrencileri ve
mezunlarının artması dolayısıyla, öğrenci ve mezun dernekleri ile çeşitli fikir
derneklerinin sayısında ciddi artış yaşanmıştır.
4.1.2. Federal Düzeydeki Kuruluşlar
Almanya’daki Türk STK’ları hakkında önemli bir konu da federal düzeydeki
çatı kuruluşlardır. Genelde birlik ya da federasyon olarak adlandırılan bu kuruluşların
en büyükleri, yukarıda bahsedilen cami derneklerini bünyesinde barındıran
oluşumlardır. Bunun yanında, çeşitli siyasi ve mezhepsel görüşlerin öne çıktığı
dernekler arasında Almanya çapında yaygın teşkilatlanmaya sahip olanlar vardır.
Ayrıca, ülke çapında örgütlenmiş işadamları dernekleri de bu düzeydeki Türk
STK’ları arasında sayılabilir.
Türk toplumunun federal düzeydeki örgütlenme türleriyle ilgili yapılmış bir
sınıflandırma (Kolat, 2002) bazı örnekleriyle birlikte şöyledir:
Türkiye çıkışlı İslami örgütler: Diyanet İşleri Türk İslam Birliği (DİTİB), İslam
55
Toplumu Milli Görüş (IGMG), İslam Kültür Merkezleri Birliği (VIKZ) gibi,
Belirli bir mezhep etrafında oluşan örgütler: Avrupa Alevi Birlikleri
Konfederasyonu (AABF) gibi,
Siyasi veya ideolojik eğilime sahip örgütler: Avrupa Türk Federasyon
(TürkFed), Sosyaldemokrat Halk Dernekleri Federasyonu (HDF), Almanya
Atatürkçü Düşünce Dernekleri Birliği (AADDB) gibi,
Partiler üstü çatı kuruluşları: Almanya Müslümanları Koordinasyon Kurulu
(KRM) gibi,
Belirli alanlarda partiler üstü çalışma yapan üst kuruluşlar: Almanya Müstakil
Sanayici ve İşadamları Derneği (MÜSİAD-Almanya), Almanya Türk Veli
Dernekleri Federasyonu (FÖTED), Avrupa Malatyalılar Dernekleri Federasyonu
(AMDF) gibi,
Alman siyasi partileriyle ortak çalışan dernekler: Türk Alman Forumu - CDU
(DTF-CDU) gibi.
Ülkenin hemen hemen tüm kentlerinde örgütlenmesi olan ve geniş kitlelere
ulaşabilen başlıca çatı STK’ları, dernek ve yaklaşık üye sayılarıyla birlikte şöyledir:
56
Tablo 5. Bazı Türk Çatı Kuruluşlarının Dernek ve Üye Sayıları
Çatı Kuruluşun Adı Almanya’daki
Dernek sayısı
Yaklaşık Üye
Sayısı
Diyanet İşleri Türk İslam Birliği (DİTİB) 904* 150 bin
İslam Toplumu Milli Görüş Teşkilatı (IGMG) 323** 87 bin
İslam Kültür Merkezleri Birliği (VIKZ) 300 20 bin
Avrupa Türk Federasyon (TürkFed) 200 26 bin
Almanya Alevi Birlikleri Federasyonu (AABF) 130*** 100 bin***
Avrupa Türk-İslam Birliği (ATİB) 127 10 bin
Kaynak: Yusuf Adıgüzel, Almanya'daki Türk Kuruluşları, Şehir Yayınları, İstanbul, 2011, s.
56
*DİTİB’in internet sitesinde http://www.ditib.de/default.php?id=12&lang=de sayfasından
alınmıştır.
**IGMG’nin internet sitesinde http://www.igmg.de/gemeinschaft/wir-ueber-
uns/organisationsstruktur.html?L=qztwEjYZ.html.html.html sayfasından alınmıştır.
***AABF’nin internet sitesinde http://alevi.com/TR/hakkimizda/genel-tanitim/ sayfasından
alınmıştır.
4.1.3. Sivil Toplum Kuruluşları ve Birbirini İkame Etme
Türk toplumundaki çatı örgütlenmelerinin genelde siyasi, dini ve etnik bazda
ayrışarak gerçekleştiği görülmektedir. Benzer tutum, bağımsız yerel STK’lar
arasında da görülebilmektedir. Bunun bir sonucu olarak, ülkede aynı şehirlerde olup
benzer faaliyetlerde bulunulan çok sayıda dernek vardır. Bu durum, aslında Türk
toplumu içerisindeki farklılığın da bir göstergesidir. Bu farklılığın başlıca nedenleri;
göçün niteliği, etnik-dinsel unsurlar, Almanya’ya uyum seviyesi ve niteliği ile grup
içi çekişmelerdir (Hanrath, 2011).
Birbirini ikame edecek çok sayıda derneğin ve çatı kuruluşunun varlığının
57
temelinde, Türkiye kaynaklı siyasi ayrılıklar önemli rol oynamıştır. Bu dönemde
Türkiye’de yaşanan ideolojik ayrışma etkisindeki sivil toplum anlayışı, Türklerin
gittikleri Batı ülkelerindeki sivil yapılanmalarına da yansımış, Türkiye uzantılı
kültürel ve ideolojik temelli STK’lar, uzun süre, Türkler arasında birleştirmekten
ziyade bölünmeye yol açmıştır. Özellikle, Batı Avrupa’nın, sınıflara dayanan ve
gerektiğinde birlikte hareket etme prensibine sahip olan sivil toplum anlayışıyla
çelişen bu durum, Türk STK’larının hayatlarını aksak bir şekilde devam ettirmelerine
neden olmuştur. Türkiye’den kaynaklanan bu ayrışmanın devam etmesi, Türklerin,
içinde yaşadıkları Batı Avrupa ülkelerinde ortak alanlarda birlikte hareket ederek
etkili lobi yapmalarının önünde büyük engel olmuştur.
4.2. Yönetsel ve Örgütsel Açıdan Türk Sivil Toplum Kuruluşları
Başkanlığın 2011 yılında Avrupa’da yaşayan Türkler üzerine yaptığı bir
ankete Almanya’dan katılan Türklerin sadece %5,6’sı yaşadığı ülkede örgütlenme
sorunu olduğunu düşünmektedir (Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı,
2011: 33). Türklerin ülkede kurduğu STK’ların sayısı ve coğrafi dağılımı bu görüşü
doğrulamaktadır. Cami, spor ve hemşeri derneklerinin, STK’ların çoğunluğunu
oluşturduğu göz önüne alındığında, nicelik açısından sorun olmadığı ve neredeyse
her küçük şehirde dahi en az bir Türk derneğinin olduğu görülecektir.
STK’ların genel durumlarına nitelik açısından bakıldığında ise, yönetsel ve
örgütsel bazı temel sorunların öteden beri var olduğu, ancak son yıllarda bu sorunları
aşma konusunda önemli aşama kaydedildiği görülecektir. Kuşkusuz, bu alanda
derinlemesine bir araştırmaya ihtiyaç duyulmaktadır, yine de bazı genel bilgiler ve
örnekler mevcuttur.
4.2.1. Hiyerarşik Durum
Ülkede Türklere ait çatı kuruluşların çokluğu dikkate alındığında, Türk
derneklerinin genel itibarla hiyerarşik bir yapılanmaya sahip oldukları ifade
edilebilir. Çatı kuruluşların en büyüğü durumundaki DİTİB’in bünyesinde en az 800
ayrı yerleşim yerinde dernek bulunmaktadır (DİTİB, 2012a). Bir üst yapıya bağlı
58
olan derneklerin hareket serbestliği, çatı kuruluşa göre değişiklik gösterebilmektedir.
Örneğin, DİTİB bünyesindeki yerel derneklerin, diğer birçok çatı kuruluştaki
benzerlerine göre, konferans düzenleme, yerel etkinliklere katılma gibi konularda
daha geniş hareket alanına sahip oldukları söylenebilir (Merhaba, 2011).
Ortak hareket platformları, derneklerin, milli bayram, kermes, lobi faaliyetleri
gibi alanlara mahsus olarak birlikte hareket ettikleri ortamlardır ve çatı kuruluşlar
gibi bağlayıcılıkları bulunmamaktadır. Berlin’de bulunan derneklerin 76’sının üyesi
olduğu ve kısaca TGB olarak adlandırılan Berlin Türk Cemaati bu alanda önemli bir
örnektir (TGB, 2012b).
Bu genel yapıların yanında, çok sayıda dernek de faaliyetlerini bir üst yapıya
ya da platformla bağlı olmadan yürütmektedir (BMFSFJ, 2004).
4.2.2. Finansal Yapı
Almanya’da bulunan bir derneğin faaliyetlerine devam etmesi için finansal
açıdan sorun yaşamaması gerekmektedir; aksi takdirde, Berlin’de bulunan
Türkiyemspor örneğinde olduğu gibi, yetkili kuruluşlar dernek faaliyetlerine
müdahale edebilmektedir (Türkiyemspor, 2012). Dolayısıyla varlığını uzun süredir
devam ettiren derneklerin mali açıdan en azından kendilerine yeterli oldukları
söylenebilir. Örneğin, sıradan bir cami derneği, faaliyetlerini çoğunlukla kira, aidat
ve bağışlarla veya kermes gibi organizasyonlarla finanse etmektedir. (Bulut) Bunun
yanında yürüttükleri sosyal projeler sebebiyle çeşitli kurum ve kuruluşlardan maddi
yardım alan dernekler de mevcuttur (TGSH, 2009).
Finansal yapıyla ilgili değinilmesi gereken bir husus da, ülkede yerleşik hale
gelindiğinin kabullenilmesinin ardından, STK’ların daha kalıcı tesislere sahip olma
istekleridir. Özellikle cami derneklerinde görülen bu durum sonucunda, tüm ülkede
300’den fazla minareli cami inşa edilmeye başlanmış, bunların 200’den fazlası
tamamlanarak hizmete açılmıştır (Zaman Online, 01.12.2009). Kuşkusuz bu
girişimler derneklerin finansal yapılarını etkilemiştir. Üye aidatı ve bağışların
yetmediği birçok dernek, borçlanarak eğitim, sosyal faaliyetler gibi diğer alanlardaki
faaliyetlerini kısıtlamak durumunda kalabilmektedir (Bulut, 2012).
59
4.2.3. Üye ve Gönüllü Yapısı
Almanya’daki Türk STK’larına üye ve gönüllü sayıları açısından
bakıldığında, Türkiye’ye göre farklı bir durum ortaya çıkmaktadır. Ülkedeki
Türklerin önemli kısmı sosyalleşme ihtiyaçlarını genellikle kendi kurdukları ve çoğu
dernek statüsünde olan cami, spor kulübü, kahvehane gibi oluşumlar aracılığıyla
gidermektedir. Örneğin, Türkiye’de Müslümanlar din hizmeti almak için “camiye”
giderken, Almanya’daki camiler dernek statüsünde olduğundan bu hizmetin alınması
bir sivil toplum faaliyeti olarak algılanabilmektedir. Dolayısıyla, ülkedeki Türkler
arasındaki sivil toplum faaliyetlerine katılım oranının Türkiye’dekinden yüksek
olduğu rahatlıkla söylenebilir.
TAM’ın 2004 yılında 1.500 Türk asıllı üzerinde yaptığı bir ankete göre, tüm
Almanya’daki Türklerin %64’ü dernekler, gruplar, birlikler veya inisiyatiflerin
faaliyetlerine katılmaktadır ve bu oran ülke ortalamasına yakındır. Bunlar arasında
katılım sağlanan en önemli alanlar; din (%29), spor (%23), boş zaman aktiviteleri
(%20), kültür (%17) ve okuldur (%14) (TAM, 2011).
Şekil 3. Türklerin STK Faaliyetlerine Katılımı
Kaynak: Türkiye Araştırmalar Merkezi İnternet Sitesinde bulunan
http://www.deutsch.zfti.de/projekte/abgeschlossen/freiwilliges-engagement-von-tuerkinnen-
und-tuerken/index.html sayfasındaki bilgilerden oluşturulmuştur.
29
23
20
17
14
0
5
10
15
20
25
30
35
Din Spor Boş Zaman Kültür Okul
%
Faaliyet Alanları
60
Faaliyetlere katılımla ilgili bu yüksek oranlar, katılımın en yoğun olduğu din
alanı başta olmak üzere, üye sayılarını yeterince yansıtmamaktadır. Almanya’daki
Türklerde görülen genel bir uygulama, bir aileden bir kişinin bir derneğe üye olması,
bununla beraber, ailenin tüm fertlerinin bu derneğin hizmetlerinden faydalanması
şeklindedir. Bunun sonucu olarak, başta cami dernekleri olmak üzere STK’lardaki
üye sayıları, bu STK’ların faaliyetlerine katılanların sayısına göre oldukça azdır.
Dolayısıyla, STK büyüklüğünde kayıtlı üye sayısından çok, bu STK’ların ulaştığı
kişi sayısının esas alınması daha doğrudur.
Türkler arasında hizmet alma yönüyle STK faaliyetlerine katılım yüksek
olmakla birlikte, gönüllük seviyeleri bir hayli düşüktür. Nitekim aynı araştırmada,
Türklerin sadece %10’unun derneklerin faaliyetlerine gönüllü destek verdiklerini
göstermektedir ki; bu oran Almanya ortalamasının üçte birinden azdır. Araştırmada,
ayrıca, Almanya’daki Türklerin eğitim seviyeleri ile ülkede bulunma süreleri
yükseldikçe STK’lara üyelik oranının da arttığı sonucuna ulaşılmıştır. Aynı şekilde,
gönüllüğün de eğitim, meslek ve finansal seviyelerle doğru orantılı olduğu tespit
edilmiştir (TAM, 2011).
Yukarıdaki bilgiler, bir anlamıyla, Türklerin üçte ikisinin sosyalleşmelerini
dernekler üzerinden gerçekleştirdiği anlamına gelmektedir. Bu veriler bir başka
açıdan değerlendirildiğinde, Türk STK’larının Türklerin üçte ikisine ulaşabildiği
sonucuna varılmaktadır. Öte yandan, gönüllük konusunda ciddi eksiklik olduğu da
bu araştırmada ortaya konmaktadır.
4.2.4. Profesyonelleşme
Ülkedeki Türk STK’larının en önemli sorunlarından biri, yönetim yapılarında
görülen profesyonelleşme eksikliğidir. Yerel seviyedeki derneklerin çoğunluğunu
oluşturan cami dernekleri, eskiden gelen alışkanlıklarıyla, Türklerin toplandığı ve
çeşitli sosyal ve bireysel ihtiyaçlarının karşılandığı kültür merkezleri işlevi görmekte,
belirli alana odaklanma, uzun dönemli stratejik planlara sahip olma gibi konularında
Alman benzerlerinin gerisinde kalmaktadır. Uzun süredir sivil toplum gönüllüsü
olarak çeşitli faaliyetlerde bulunan Yakup Tufan’a (2012) göre, on yıllar önce
61
hasbelkader kurulan cemaat dernekleri, bugün de her şeyle uğraşmaya ve her
meseleye çözüm üretmeye çalışmaktadır, ancak bunlar için gerekli olan proje, uzman
kadro ve finansman eksikliği çok belirgindir. Yine sayıları az olmayan hemşeri
dernekleri de benzer eleştirilerle karşılaşmaktadır (Hürriyet Avrupa, 12.07.2012).
Çatı kuruluşlar, daha profesyonel yapılara sahip olmakla birlikte, Almanya
gibi sivil toplumun gelişmiş olduğu bir ülkeye göre, istenen seviyenin henüz
uzağındadır. Uzun yıllardır federal düzeyde üst düzey STK yöneticiliği yapan Oğuz
Üçüncü’ye (2012) göre, Türk çatı kuruluşlarında ücretli çalışanların toplam sayısı
500’ü bulmamaktadır, bu kişiler profesyonelleşmiş olsa bile üç milyonluk Türk
toplumuna yeterli hizmet vermeleri mümkün değildir. Bu STK’lar altyapı itibariyle
geleceğe ilişkin doğru tespitler yapma konusunda eksiklik yaşamaktadır ve birçok
kuruluşta ülkede yetişen nesil henüz yönetime gelememiştir.
Bununla birlikte, STK’ların bir kısmı bu sorunları aşmış görünmektedir, çoğu
da aşılmasına yönelik çalışmalar yürütmektedir. Belirli alanlara odaklanarak
enerjisini verimli kullanan ve sonuç alan STK’lar olduğu gibi (Almanya Türk
Toplumu, 2012: 39), ülkede yetişen nesillerin sivil toplum faaliyetleri konusunda
bilinçlendirilerek bünyelerinde görev almalarına yardımcı olunduğu eğitim
programları düzenleyen çatı STK’lar bulunmaktadır. Bunlardan IGMG, Yıldız
Eğitim Projesiyle tüm teşkilat çapında gençleri eğitmekte (IGMG, 2010), bu kuruluş
ve başka birçok büyük STK gençlik kolları kurarak, başka amaçların yanında, ileriye
yönelik yönetici hazırlama gayreti göstermektedir (DİTİB LJVBW, 2012).
Federal düzeyde profesyonel yönetici açığını kapatmanın yollarından biri de,
İslam Kültür Merkezleri Birliği’nde olduğu gibi, bu kuruluşlara bağlı yerel
derneklerdeki yetenekli kişilerin merkez yönetimlerinde görevlendirilmeleridir
(Heidenheimer Zeitung, 2008). Bu kişiler, bu STK’ların merkez teşkilatlarında
oluşturulan profesyonel yönetim yapılarında genellikle ücretli olarak çalışmakta,
eğitim seviyeleri ve Almanca bilgilerinin yüksekliği sayesinde, teşkilatın hem
yönetiminde hem de temsilinde önemli roller üstlenmektedir. Böylece, bu
kuruluşların Alman makamları nezdindeki faaliyetleri daha vasıflı yöneticiler
tarafından yürütülmektedir.
62
4.2.5. Paydaş İlişkileri
Yönetsel ve örgütsel açıdan analizin önemli bir unsuru olan paydaş analizi,
Türk STK’larının birbirleriyle, Alman devlet makamlarıyla, yerel yönetimlerle,
toplumun önde gelenleriyle ve ülkedeki Türklerle ilişkilerine ışık tutmaktadır.
Aslında STK’ların savunuculuk kapasitesinin ölçülmesindeki önemli araçlardan biri
olan bu analiz, çok geniş kapsamlı bir araştırmanın konusu olmalıdır. Almanya’daki
Türk STK’larının paydaşları olarak birbirleriyle ve Alman makamlarıyla olan
ilişkilerine dair genel bilgiler şöyledir.
Türk STK’larının birbirleriyle ilişkilerine bakıldığında, yerel seviyeden
federal seviyeye doğru gittikçe ilişkilerin de şahsilikten kurumsallığa doğru
dönüştüğü görülmektedir. Aynı şehirdeki belli başlı yerel STK’ların temsilcilerinin
birbirlerine bayram ziyaretleri gerçekleştirmeleri, periyodik olarak toplanmaları,
hatta belli olaylar karşısında ortak tavır almaları yer yer görülebilen bir durumdur
(Bulut, 2012). Bazı şehir veya eyaletlerde kurulan dayanışma ve lobi platformları
çeşitli etkinlikler düzenlemekte (Almanya Bülteni, 07.05.2012), eyalet düzeyindeki
teşkilatlar kendi aralarında önemli konularla ilgili görüşebilmekte ve Alman
makamlarıyla temas kurmaktadır (Altuntaş, 2012). Öte yandan, bu düzeylerde,
yöneticiler arasındaki şahsi sorunlar ya da Türkiye kaynaklı siyasi görüş ayrılıkları
sebebiyle ortak çalışma yapılamaması da karşılaşılan bir durumdur (Ülker, 2012).
Federal düzeyde ise, Almanya’da Türklere ait tüm büyük İslami çatı
kuruluşlarının içinde olduğu, kısa adıyla KRM olarak bilinen Almanya Müslümanları
Koordinasyon Konseyi dikkat çekmektedir. Konsey, tüzel kişiliği bulunmamasına
rağmen, Almanya’da yaşayan Müslümanların çoğunun siyasî ve toplumsal
temsilciliğini yapmaktadır (KRM, 2012).
Türk STK’larının Alman devlet makamları ve yerel yönetimlerle ilişkileri
çeşitli özelliklere sahiptir. Daha kurumsal düzeyde olan Federal Uyum Konseyi,
Güvenlik İçin İşbirliği İnisiyatifi gibi oluşumlar devlet tarafından oluşturulmuş ve
üyeleri belirlenmiştir. Örneğin Federal Uyum Konseyi’ne, diğer millet ve
topluluklardan başka, federal düzeyde faaliyet gösteren bazı Türk STK’larının
temsilcileri ile bazı Türk asıllı kişiler üye olarak davet edilmiştir (Beauftragte für
Migration, Flüchtlinge und Integration , 2012).
63
Müslümanları federal düzeyde temsil eden KRM, bu görevi KRV Eyaleti’nde
de yürütebilmektedir; Eyalet Hükümeti, İslam din dersleri verilmesi hususunda KRM
temsilcilerini muhatap almıştır (Keller, 2011). Birçok eyalette ise, Tübingen İslam
Kürsüsü’nün oluşturulmasında olduğu gibi, eyalet çapındaki Türk STK’larının
temsilcileri doğrudan muhatap alınmaktadır. Yine eyalet düzeylerinde Türk
toplumuyla daha çok çalışma durumunda olan iş bulma kurumu ve emniyet teşkilatı
gibi belirli devlet kurumları da, Türk kitle STK’larının eyalet teşkilatlanmalarıyla
anlaşarak çeşitli ortak çalışmalar yapmaktadır (Altuntaş, 2012). Bu kurumlar, meslek
tanıtım programları düzenlemekte (öztürk.de, 2012) veya bazı olaylar karşısında
koordineli hareket etme konusunda işbirliğine gidebilmektedir (Yeni Posta, 2012).
Bunların yanında, genelde yerel veya eyalet düzeyindeki yönetimler, uyum
sorumluları aracılığıyla Türk STK’larıyla düzenli görüşmeler yapabilmekte, çeşitli
proje destekleri verebilmektedir (Die Beauftragte für Integration und Migration,
2012). Ayrıca, bazı Türk STK’ları, ürettikleri sosyal projeler sayesinde devlet
kademesindeki paydaşlarla ilişkilerini derinleştirebilmektedir (BAREX e.V., 2012).
Ayrıca, başta DİTİB olmak üzere, dini hizmet veren STK’ların, dinler ve kültürler
arası ilişkilerin geliştirilmesiyle ilgili Alman STK, kilise ve devlet temsilcileriyle
yaptıkları görüşme, açık kapı günü gibi faaliyetler de paydaşlarla ilişkiler
kapsamında değerlendirilebilir (DİTİB, 2012b).
4.3. Türk Sivil Toplum Kuruluşları Açısından Katılım ve Savunuculuk
Almanya’da 70’li ve 80’li yıllarda çok çabuk örgütlenen Türkler, STK’ları
aracılığıyla birçok konuda faaliyetler gerçekleştirmiş, ancak ülkenin siyasi konuları
ilgilerini uzun süre çekmemiştir (Arslan, 2011: 165). Bunda, o dönemki misafir
algısının ve ülke vatandaşı olmamanın etkisi büyüktür (Özoğuz, 2011: 163). Zaman
içerisinde bu alanda yaşanan köklü değişim, STK’ların ilgi ve faaliyet alanlarını da
ülkede yaşanan sorunlar yönünde değiştirmelerine yol açmıştır.
Siyasal katılım ve savunuculuğun bugününe bakıldığında, kuşkusuz, tüm
Türk sivil toplum örgütlenmelerinin aynı seviyede olmadığı görülecektir. Ülkedeki
Türk insanının çok çeşitli görüş ve özelliklere sahip olması, kurdukları STK’lara da
yansımış, bunların bu alanlardaki algı ve seviyelerinin değişik olmasına yol açmıştır.
64
Bugün, hemşeri dernekleri gibi daha çok Türkiye’deki kültürlerine yönelik çalışma
yürüten yapıların yanında, çatı kuruluşlarla bağlantısı olmayan ve çeşitli Alman
kurum ve kuruluşlarla proje bazlı çalışmalarda bulunan dernekler de son yıllarda
artmıştır (Zahnraeder, 2012b). Bunların ötesinde, hitap ettikleri kitlelerin
büyüklükleri ve geniş örgütlenme ağları gibi sebeplerle, Türk sivil toplum
örgütlenmesinin merkezinde yer alan Müslüman örgütler, dini hizmetlerinin yanında,
sosyal hayata ilişkin çalışmalar yapmakta, göçmenlerin uyumuyla ilgili projelerde
yer alabilmektedir (Deutsche Welle Türkçe, 20.09.2012).
Bununla beraber, özellikle yerel STK’ların lobicilik açısından istenen
düzeyde olmadıkları yönünde görüşler yoğundur (Ülker, 2012). Bu konuyla ilgili
çarpıcı örneklerden biri, Baden-Württemberg Eyaleti’ndeki liselerde Hırvatça ve
Japonca gibi diller ikinci yabancı dil olarak okutulmasına karşın Türkçe’nin
müfredatta yer almaması, hatta buna yönelik olarak şimdiye kadar hiçbir kesimden
herhangi bir başvuru yapılmamış olması gösterilebilir (Zaman, 25.10.2012).
4.3.1. Çatı Kuruluşlar ve Türkiye Siyasi Gündemine İlgi
Türk çatı kuruluşların çoğu için, Alman siyasal katılım ve savunuculuk
konularındaki başarı seviyesi, yönetsel ve örgütsel özelliklerine bağlı olmanın yanı
sıra, Türkiye’deki siyasi gündeme ilgileriyle ters orantılı olarak değişebilmektedir.
Bazı kuruluşlar, bir tercih olarak, ilgi alanlarını Türkiye gündemine yoğunlaştırmakta
ve Alman paydaşlarıyla asgari düzeyde ilişki kurmaktadır. Bu da, bu örgütlerin
Almanya’daki lobi etkinliğinin azalmasına yol açmaktadır. Buna karşın, pek çok
STK da, ilgisini Almanya’daki konulara yönelterek çalışmalarda bulunmaktadır.
İlgisini Almanya’ya kaydırma konusunda belki de en çarpıcı örnek, büyük
kitle STK’larından olan IGMG’de yaşanan değişimdir. Diğer birçokları gibi
Türkiye’deki siyasi oluşumlardan birinin uzantısı olarak 1970’lerde kurulan bu örgüt,
Prof. Dr. Werner Schiffauer’e göre, yönetim kademelerindeki kuşak değişimi
sonucunda 1999 yılından itibaren Türkiye merkezli siyasetten bağımsızlaşarak kendi
çizgisini izlemeye ve Almanya’daki konulara ağırlık vermeye başlamıştır (Deutsche
Welle Türkçe, 20.09.2012). Öyle ki, bugün IGMG, Prof. Dr. Faruk Şen’e göre,
Almanya’daki Türk sivil yapılanmaları arasında en etkili Türk toplum
65
hareketlerinden biri durumundadır (Şen, 2012). Ne var ki, federal makamların bu çatı
STK karşısındaki tutumu, bu gücü azaltıcı etkide bulunmaktadır. Burada IGMG’nin
bu özel durumuna değinmekte fayda vardır. Kuruluş, Alman Anayasayı Koruma
Teşkilatı tarafından ideolojik duruşu gerekçe gösterilerek takip edilmekte ve bu
kurumun yıllık raporlarında hakkında çeşitli bilgi ve değerlendirmeler yer almaktadır
(Bundesministerium des Innern, 2012). Bu sebeple federal düzeyde muhatap
alınmayan IGMG, bazı eyaletlerde de aynı sorunu yaşamaktadır (Deutsche Welle
Türkçe, 20.09.2012). Bununla birlikte, Hannover gibi birçok şehirde ise yerel
yetkililer IGMG temsilcileriyle görüşmekte bir sakınca görmemektedir (IGMG,
2012b).
Gündemini Türkiye ve Almanya’ya göre belirlemek konusunda değişik bir
örnek, ülkedeki en büyük Alevi teşkilatlanması olan Almanya Alevi Birlikleri
Federasyonu’dur. Bu örgüt, Almanya’da “kitle gücü olma ve talepleri kabul
ettirmede” önemli bir rolü olduğu gerekçesiyle, 2000’li yıllara girerken üyelerini
Alman vatandaşlığına geçme konusunda Alman İçişleri Bakanlığı desteğinde bir
proje gerçekleştirmiştir (Adıgüzel, 2011: 122,123). Ayrıca, Alevilik öğretisinin
okullarda din dersi olarak okutulma hakkının elde edilmesi konusunda Alman
makamları nezdinde başarılı çalışmalar yapmıştır.7 Ancak aynı kuruluş Türkiye’nin
siyasi gündemine de aşırı ilgi göstermektedir ve bu tutumu nedeniyle diğer sivil
toplum temsilcilerince eleştirilere maruz kalmakta (Zaman Almanya, 31.10.2012),
enerjisini boşa harcayarak üyelerinin gelişimine katkıda bulunmamakla tenkit
edilmektedir (Çebi, 2012).
4.3.2. Türk Sivil Toplum Kuruluşları ve Almanya Siyasi Gündemine İlgi
Siyasal katılım konusunda en doğrudan yöntem olan seçimler konusunda,
Türk STK’larının girişimleri, coğrafi düzeylerine göre farklılık gösterebilmektedir.
Çatı kuruluşları ile bunların eyalet teşkilatlanmaları, genelde, sadece seçimlere
katılım çağrısı yapmakta (Zaman Avrupa, 11.05.2012), belirli bir parti ya da adayı
destekleme konusunda eskiye göre daha çekimser davranmaktadır. Bunda, Türklerin
Alman siyasetine karşı son yıllarda yaşamış olduğu güven kaybı etkilidir (Zaman
7 Berlin Alevi Toplumu’na ait http://www.alevi.org/alevilik-dersi/nicin-alevilik-dersi-.html#
adresinden 13.11.2012 tarihinde alınmıştır.
66
Avrupa, 19.06.2007). Bunun yanında, çatı kuruluş yetkilileri parti temsilcileriyle
siyasal konularla ilgili görüşmeler yapabilmektedir (RTV-MediaNet, 2011). Yerel
düzeyde ise belirli adaylara oy verilmesi yönünde telkinde bulunulduğu yer yer
görülen bir durumdur (Kılıç, 2012).
Yine, daha önce bahsedildiği üzere, parti temsilcilerinin yerel dernekleri
ziyaretleri özellikle seçim öncesinde görülebilen olaylardır. Bu konuda önemli bir
unsur, görüşme taleplerinin genelde siyasilerden gelmesidir. Dolayısıyla, Alman
siyasetçilerin veya karar alıcıların Türk STK’larına olan ilgilerine bakılacak olursa,
oy hakkına sahip üye sayısı çok olan STK’ların özellikle seçim dönemlerinde rağbet
gördükleri açıktır (Avrupa Sabah, 12.06.2012). Ancak, bu unsur tek etken değildir.
Üyelerini mobilize etme ya da Alman sosyal hayatının içine girerek katkı sağlama
özelliklerine sahip küçük ya da büyük STK’lar, karar alıcılar tarafından ziyaret
edilmeyi ve lobi yapabilmeyi başarabilmekte (TÜDESB, 2012) veya devlet destekli
projeler gerçekleştirmektedir.8
Türk bölge-üstü birlik ve federasyonlarıyla ilgili bir başka husus, Federal
Meclis tarafından yönetilen “Lobi Listesi”dir. Düzenli olarak güncellenen bu listeye,
Ekim 2012 itibariyle TGD, HDF, Avrupa Batı Trakya Türk Federasyonu ve Berlin
Brandenburg Türkiye Toplumu kayıtlıdır. Ayrıca, yönetim kademesinde Almanların
ağırlıkta olduğu Liberal Türk-Alman Cemiyeti ile Türkiye ve Uyum Araştırmaları
Merkezi Vakfı de bu listede yer almaktadır (Deutscher Bundestag, 2012). Görüldüğü
üzere, bu listeye ilgi gösteren ya da kayıtlı olan STK’lar arasında örgütlü Türklerin
önemli kısmını temsil eden büyük STK’lar bulunmamaktadır. Bunda, bu listenin bir
hak doğurmamasının ve sembolik anlamının işlevine göre daha fazla olmasının yan
sıra, bu STK’ların hükümet yetkilileriyle hali hazırda başka platformlarda görüşüyor
olmalarının etkisi vardır. Burada hatırlanması gereken önemli bir nokta da,
Almanya’nın yönetim yapısı gereği, lobi faaliyetlerinde parlamentonun ve
milletvekillerinin değil, hükümetin hedef-kitle olarak değerlendirilmesinin daha
doğru olduğudur.
8 Baden-Württemberg Türk Toplumu’na ait www.tgbw.de/projekte.htm adresinden 13.11.2012
tarihinde alınmıştır.
67
4.4. Etki Alanları ile Üye Sayısı ve Entelektüel Kapasite Arasındaki İlişki
Almanya’daki Türk STK’larının Alman karar alıcılar, etkili kişiler ve
siyasiler tarafından dikkate alınmaları, diğer bir deyişle Türk STK’larının etki
alanları, başlıca iki unsura göre şekillenmektedir: Üye sayısı ve entelektüel kapasite.
Türk STK’larının üye ya da ulaşabildikleri kişi sayısı, karar alıcılar tarafından
dikkate alınma konusunda önemli bir faktördür. Örneğin, Müslümanların %85’ini
temsil kabiliyetine sahip olan ve bünyesinde 2.600 cami derneği bulunduran KRM
(RTV-MediaNet, 2011), bu özelliği dolayısıyla Federal Hükümet tarafından muhatap
alınmakta, Müslümanları ilgilendiren olaylarla ilgili olarak medya tarafından takip
edilebilmektedir (Süddeutsche, 05.11.2012). Yerel yetkililerin ise, geniş tabanlı yerel
derneklerle, genelde emniyet, meslek edindirme gibi sosyal faaliyetler kapsamında
diyalog kurdukları bilinen bir durumdur. Ayrıca, bu derneklerin, son yıllarda
özellikle seçim dönemlerinde ilgi çekmeye başladıkları da görülmektedir.
Bununla birlikte, ulaşılan kitlenin büyüklüğü, Türk STK’larının etki alanları
hususunda yeterli bir unsur değildir. Alman karar alıcılar ve etkili kişilerin bir
STK’yı dikkate almasında asıl belirleyici olan, bunların entelektüel kapasiteleridir.
Entelektüel kapasite, Türk sivil toplum örgütlenmeleri için, bu yapılarda önemli
konumlarda bulunan kişilerin, temsil ettikleri kitlenin sorunları ve bunların çözüm
yolları hakkında yeterli bilgiye sahip olmaları ve bunları yetkili muhataplarına uygun
şekilde aktaracak donanıma sahip olmaları anlamına gelmektedir. Bu nitelik,
göçmenlerle ilgili sorunlar hakkında çalışma yapmayı hedefleyen karar alıcıları bu
donanıma sahip temsilcilere yöneltir; zira aksi durumdaki STK temsilcileriyle
diyalog yolları yeterince açık olamamaktadır. Siyasal katılım konusunda da
görüldüğü üzere, bahsedilen türden donanıma ve diyaloğa sahip olmanın önkoşulları
gibi görünen unsurlar, iyi eğitim seviyesi ve Almanca bilgisidir.
Yerel seviyedeki kitle STK’larına bu açıdan bakıldığında, pek çoğunun
yönetim kademelerinde bu özelliklere sahip yöneticilerin az sayıda olduğu öteden
beri bilinmektedir (Üçüncü, 2012). Birçok dernek ve grup kendi sorunlarına çözüm
bulmakta zorlanmakta, bundan dolayı Alman toplumuyla ilişkilere ve lobi
çalışmalarına zaman ayıramamaktadır. Hatta bazılarının bu lobi eksikliğinin farkında
68
olmadıklarına dair eleştiriler de yapılmaktadır (Ülker, 2012). Bu alanda yeterli
donanıma sahip genç Türklerin ise sivil toplum faaliyetlerine genelde ilgisiz
oldukları ya da bu derneklerin yönetim kademelerine giremedikleri görülmektedir
(Altuntaş, 2012). Bu sebeple, geniş tabanlarına rağmen bu STK’lar, Alman
toplumuyla ve karar alıcılarla diyalog konusunda yetersiz kalabilmekte, bu da, karar
alıcıların Türklerin düşüncelerini ve sorunlarını bu kuruluşlar üzerinden
görememelerine sebep olmaktadır (Ülker, 2012).
Bunların yerine, Türk STK’ları arasında nispeten küçük olan bazıları,
entelektüel donanımları ve Alman sivil toplum faaliyetlerine ilgileri nedeniyle, karar
alıcılarla daha yoğun diyalog imkânına kavuşmakta, faaliyetlerine ve projelerine
destek bulabilmekte, kısaca lobi yapabilmektedir. Hatta bu STK’lar, Stuttgart Türk
Alman Forumu adlı dernek gibi, bu faaliyetlerindeki başarıları sayesinde, Türk
toplumunda ulaşabildikleri kitleyi de büyütmekte (DTF-Stuttgart, 2012) ve üye
sayısının azlığıyla ilgili dezavantajı bertaraf edebilmektedir.
Benzer durum, federal düzeydeki Türk STK’larında daha sınırlı oranda
yaşanmaktadır. Çatı kuruluşlarının çoğu, profesyonelleşme bahsinde geçtiği üzere,
genellikle üyelerinden iyi eğitimli ve yetenekli kişileri merkez yönetimlerinde
görevlendirmekte ve entelektüel kapasiteyi artırmaya çalışmaktadır.
Bu hususlara eklenebilecek bir unsur da, Almanya’daki Türk toplumunda
muhafazakâr ya da gelenekçi olarak adlandırılan kesimlerin, Alman toplumu ve karar
alıcılarıyla etkileşim içine girme konusunda, nispeten liberal veya seküler anlayışa
sahip kesimlere nazaran daha geç başladığıdır. Bunda, Alman toplumuyla diyalog
kurmada ilk gruptakilerin diğerlerine göre on yıllar boyunca çekingen davranmaları
etkili olmuştur. Etki alanları konusunda liberal veya seküler anlayışa sahip kesimlere
uzun süre önemli avantaj sağlayan bu durum, son yıllarda önemli ölçüde değişiklik
göstermiştir (Başyıldız, 2012).
4.5. Türk Sivil Toplum Kuruluşlarınca Uygulanan Başlıca Lobi
Teknikleri
Almanya’da Türk STK’larının savunuculuk faaliyetleri yapmaları, üst düzey
69
görüşmeler ya da seçimlere katılım çağrıları ile sınırlı değildir. Başka birçok girişim
lobi teknikleri arasında sayılmaktadır. Bu STK’larca uygulanan başlıca teknikler ve
bazı örnekler aşağıda yer almaktadır.
4.5.1. Yüz Yüze İletişim Kurma
Yüz yüze iletişim kurmak, bir doğrudan lobicilik çeşidi olarak, en etkili lobi
tekniklerinden biridir. Bu teknik, gündemle ilgili konuların görüşülmesi amacıyla
gerçekleştirilen ziyaretlerde olabilir. Federal İçişleri Bakanlığı’nın 2012 yılında
uygulamaya koymak istediği “Kayıp” adlı Müslümanları rencide eden kampanyayla
ilgili, bazı STK temsilcilerinin Federal Adalet Bakanı’na ziyarette bulunarak
rahatsızlıklarını yüz yüze iletmeleri, bu lobi tekniğine yerinde bir örnektir (Hürriyet
Avrupa, 30.08.2012).
Alman STK, kurum ve kuruluşlarla ortak platformlar oluşturarak düzenli
toplantılar şeklinde yüz yüze iletişim kurmak da etkili bir lobi tekniğidir. Genelde,
merkezinde belirli temaların olduğu bu tür oluşumlarda, Türk-Alman diyaloğu
pekiştirilmeye çalışılır. Heidenheim şehrinde bulunan DİTİB Cami Derneği ile Alevi
Kültür Merkezi’nin, şehirdeki kilise, sendika ve parti temsilcileriyle Türk-Alman
Kulübü oluşturması bu konuda ilginç bir örnektir (Merhaba, 2012). Öte yandan, dini
hizmet veren Türk STK’ları, ülkedeki din temsilcileriyle başta diyalog faaliyetleri
olmak üzere çeşitli etkinlikleri uzun süredir düzenlemektedir (DİTİB, 2012b).
Bunların dışında, karar alıcılar ve etkili kişilerle çeşitli organizasyonlar
vesilesiyle program dışı olarak yüz yüze iletişim kurmak da mümkündür; bununla
beraber, bu yolun kullanılması, karar alıcıların da katıldığı Alman sivil toplum
faaliyetlerine katılımla doğru orantılıdır.
4.5.2. Yemekli Toplantılar ve Sosyal Aktiviteler Düzenleme
Almanya’da çok sayıda örneği olan bu yöntemlerde çeşitli programlar
vesilesiyle karar alıcılarla yakınlaşma ve önyargıların kırılması hedeflenir. Karlsruhe
Türk Okul Aile Birliği’nin her yıl organize ettiği ve şehrin eğitim müdürünün birçok
okul müdürüyle katıldığı rektörler yemeği buna güzel bir örnektir (Mannheim Haber,
10.04.2012). Bu konuda etkili bir yol da iftar programlarıdır. Özellikle, aynı
70
şehrindeki derneklerin ortak program düzenlemeleri durumunda, belediye başkanı
veya diğer üst düzey kişilerin katılım sağlaması daha kolay olmaktadır (Avrupa
Sabah, 25.07.2012).
Bu lobi tekniklerine, kermes ve festival gibi etkinlikler de dâhildir. Alman
toplumuyla yakınlaşma işlevi görmeleri sebebiyle, birer halkla ilişkiler kampanyası
veya sosyal lobicilik uygulaması olarak da adlandırılabilen bu etkinliklerde, Alman
toplumuna sosyal aktiviteler yoluyla yaklaşılmakta ve bu yakınlaşma sayesinde
önyargıların kırılması hedeflenmektedir. Bu tür organizasyonlarda, misafirlerce pek
bilinmeyen farklı gösteriler ilgi çekme konusunda olumlu etkide bulunur. Bu konuda,
Kültürlerarası Diyalog Forumu (FID) tarafından Berlin’de düzenlenen ve 200 bin
kişi tarafından ziyaret edilen Berlin-İstanbul Festivali olumlu bir örnektir (Zaman
Avrupa, 30.05.2012). Türk derneklerinde kan bağışı kampanyaları düzenlenmesi
(Mannheim Haber, 11.07.2012) ve Alman komşulara iftar verilmesi (Zaman Avrupa,
14.08.2012) de bu kapsamda sayılabilecek başka halkla ilişkiler kampanyası
örnekleridir.
4.5.3. Karar Alıcılar ve Etkili Kişilerle Dostluk Kurma
Önemli bir lobi yöntemi olan; karar alıcılar, etkili kişiler ve bunların yakın
çevreleriyle dostluk kurmak konusundaki örneklere Almanya’daki Türk STK
temsilcilerinde de rastlanmaktadır. Bu dostluklar, resmi toplantılar yerine daha hafif
içerikli organizasyonlarda nispeten kolay kurulmaktadır ve resmi temaslara göre çok
daha iyi sonuçlar vermektedir. Böylece etkili kişiler, Türklerle ilgili bir konu
gündeme geldiğinde, önceden yakınlaşma sağlamış oldukları kişilere
danışabilmektedir (Kılıç, 2012).
4.5.4. İmza Kampanyaları ve Kampanya Desteği Sağlama
İmza kampanyası düzenlemek Türk STK’larınca sık başvurulan yollardan
biridir. Bunlar, federal, bölgesel ya da yerel düzeyde olabilir. TGB’nin organize
ettiği çifte vatandaşlık hakkının geri verilmesi kampanyası, Almanya çapında bir
girişim olmuştur (Zaman Avrupa, 05.03.2012). Türkiye aleyhine ifadelerin yer aldığı
bir kitabın Baden-Württemberg Eyaleti okullarında okunmasını engellemek için
71
düzenlenen imza kampanyası da bu tekniğe bir örnektir.9 (BTOABF). Bunun
yanında, Alman STK’larınca düzenlenen kampanyalara destek vermek de Türk
STK’larının başvurduğu yollardan biridir. Bu konudaki örneklerden biri, bir Alman
derneğinin gıda maddelerinin içeriklerinin tam olarak belirtilmesiyle ilgili yürüttüğü
kampanyaya IGMG’nin verdiği destektir (IGMG, 2012c).
4.5.5. Toplantılar Düzenleme ve Uzman Konuşmacı Çağırma
Diğer bir lobi faaliyeti olarak değerlendirilen girişimlerden biri de, çeşitli
konularda toplantılar düzenlemektir. Bunlar, sorunların veya lobi alanlarının
değerlendirilmesine ve kamuoyunun bilinçlendirilmesine, dolayısıyla bir lobi
faaliyetine halk desteği sağlanmasına katkıda bulunur. Avrupa Türk Demokratlar
Birliği’nin öncülüğünde ve büyük STK’ların desteğiyle gerçekleştirilen anadil
Türkçe ile ilgili çalıştay, bu konuda yerinde bir örnektir (anadilim.eu, 2012).
Bu tür toplantılara uzman konuşmacı çağırmak, diğer taraftan, toplantının
medyada yer alması suretiyle, STK hakkında kamuoyunda olumlu bir imaj
çizilmesine vesile olabilir. Ayrıca, alanlarında söz sahibi olmaları nedeniyle, karar
alıcıları etkileme potansiyeline sahip olan bu konuşmacılarla yakınlaşmak da böylece
mümkün hale gelmektedir. Bu konuda, diyalog faaliyetleri yürüten FID’in 2007’den
bu yana düzenli olarak yaptığı toplantılar olumlu bir örnektir (F.I.D, 2012).
4.5.6. Yürüyüş, Boykot, Forum Gibi Eylemler Düzenleme
Almanya’da siyasal katılımın meşru yollarından biri olan izinli gösteri ve
yürüyüşler son yıllarda Türkler arasında ilgi kaybına maruz kalmıştır. Bunu
doğrulayan son olay, Türklerin hedef olduğu Neonazi cinayetlerinin ortaya
çıkmasının birinci yıldönümünde çeşitli şehirlerde düzenlenen ırkçılığı protesto
gösterilerinde yaşanmıştır. Bunlar arasında en kalabalığı olan Berlin’deki gösteriye
katılanların sayısı 2 bini geçmemiştir (Sabah Avrupa, 05.11.2012).
9 Baden Türk Okul Birlikleri Dernekleri Federasyonu’na ait www.baden-
toabf.org/petition/petition.php adresinden 15.11.2012 tarihinde alındı.
72
4.5.7. Meclis, Komite vs. Toplantılarına ve Mahkemelere Katılma
Lobi faaliyetleri arasında karar alıcıları etkileme gücü yüksek bir yöntem olan
meclis, komite vs. toplantılarına ve mahkemelere katılmak konusunda Türk
STK’larının güçlü olduğu söylenememektedir. Bu konudaki en somut örneklerden
biri, bir Neonazi terör örgütünce Türklere karşı işlenmiş olan cinayet ve saldırılarda
kendini göstermiştir. Gazeteci Süleyman Bağ, Federal Meclis tarafından olaylarla
ilgili kurulan soruşturma komisyonunun oturumlarına yeterli ilgi gösterilmediğini
belirterek Türk toplumunu ve STK’larını duyarsızlıklarından ötürü eleştirmektedir.
Hâlbuki oturum salonlarının Türk izleyicilerle dolması durumunda, olayın dünya
kamuoyuna mal olması söz konusudur (Bağ, 2012).
4.5.8. Diğer Sivil Toplum Kuruluşlarıyla İşbirliği
Diğer STK’larla işbirliği yapmak, Almanya’daki Türk STK’ları arasında
yıllardır görülen bir uygulamadır. Aynı şehir ya da bölgedeki dernekler bazı olaylar
karşısında ortak hareket edebilecekleri gibi, bu dayanışma, 2012 yılında bir
mahkemenin aldığı sünnetin yasaklanması kararına karşı 13 STK’nın otak bildiri
yayınlaması olayında görüldüğü gibi, bazı durumlarda federal düzeyde de
yaşanmaktadır (Avrupa Sabah, 04.07.2012). Esasen, bu girişimde başı çeken KRM
başlı başına bir STK’lar arası işbirliği örneğidir ve dini hizmet merkezli büyük Türk
STK’larının federal düzeydeki platformu olarak en fazla Türk’ün temsil edildiği
oluşumdur.
İşbirliği konusunda eyalet düzeyinde başarılı bir örnek ise, 2012 yılında
Hamburg’da yaşanmıştır. Eyalet Hükümeti’nin Müslümanları resmen tanınmasıyla
ilgili müzakere sürecinde cemaat derneklerinin eyalet teşkilatları ortak hareket etmiş
ve ilgili sözleşmeyi beraber imzalamıştır (Post, 2012).
Yerel düzeydeki belli başlı dernekler de ortak faaliyetler için bir araya
gelebilmekte, hatta Düsseldorf’ta olduğu gibi başlı başına bir dernek de
kurabilmektedir (Almanya Bülteni, 2012). Bu hareket ve oluşumların kurumsallaşma
düzeyleri ile faaliyet yoğunlukları da normal derneklere göre daha zayıf kalmaktadır.
Bu düzeydeki ortak hareketlere başarılı bir örnek, 2006-2007 yıllarında Rastatt
kentinde yaşanan, Türkçe anadil derslerini kaldırma kararı karşısında, Türk
73
derneklerinin işbirliği yaparak dava açmasıdır (Zaman Avrupa, 20.10.2007).
Almanya’daki Türk STK’larında, diğer lobi ve gruplarla işbirliği örnekleri de
görülebilmektedir. Örneğin, TGD, Müslümanlar kadar Musevilerin de olumsuz
etkilenmesine sebep olan sünnetin yasaklanması kararına karşı Berlin Yahudi
Cemaati’nin düzenlediği bir gösteriye destek vermiştir (Hürriyet Planet, 2012).
Kolektif lobiciliğin de başarılı bir örneği olan bu girişim, Alman ulusal medyasında
da yer bulmuştur (Die Welt, 09.09.2012). Aynı konuda DİTİB, Avrupa
Parlamentosu’nun bulunduğu Brüksel’de Yahudi cemaatiyle ortak bildirge
yayınlamış ve Avrupa Parlamentosu milletvekillerinin katıldığı bu inisiyatifle sorunu
uluslararası boyuta taşımıştır (Hurriyet Daily News, 2012).
4.5.9. Tanınmış Kişilerden Faydalanma
Düzenlenen etkinlik ve kampanyalarda tanınmış kişilerden faydalanmak da
bir lobi tekniğidir. Burada, bu kişilerin etkileme potansiyeline sahip olduğu kişi ya da
grupların ilgileri çekilmeye veya genel olarak kamuoyunda olumlu bir imaj
çizilmeye çalışılır. Bu konuda, TGB’nin, çifte vatandaşlık imza kampanyasının
tanıtım toplantısını federal parlamenter ve Meclis Dilekçe Komisyonu üyesi Memet
Kılıç ile gerçekleştirmesi yerinde bir uygulamadır (Zaman Avrupa, 05.03.2012).
4.5.10. Eyalet ve Bölge Bazında Örgütlenme
Uygulanan lobi teknikleri ve teşkilatlanma şekilleri; ülkenin, STK’ların ve
hedef-kitlelerin özelliklerine göre değişebilmektedir. Söz gelimi, ülke çapındaki Türk
STK’larının hemen hepsinin eyalet ve daha küçük bölgeler düzeyinde teşkilatlanmış
olmalarının altında yatan tek sebep coğrafi açıdan yönetim kolaylığı sağlanması
değildir. Almanya’nın mevcut federal yönetim sisteminde eğitim, iç güvenlik ve
yerel yönetimler gibi önemli konular eyaletlerin uhdesine verilmiştir ve bu
seviyelerdeki resmi makamlarla olan ilişkiler, STK’ların aynı düzeylerdeki alt
teşkilatları aracılığıyla daha kolay sağlanmaktadır (Altuntaş, 2012).
Almanya’daki Türk STK’larının lobi faaliyetlerine genel olarak bakıldığında,
yeterince iyi durumda olunmadığı anlaşılmakla birlikte, son yıllarda bu alanda
ilerleme yaşandığı görülmektedir. Bu konudaki araştırmalar da bu fikri destekleyici
74
sonuçlar vermektedir. KRV Eyaleti’nde yıllık olarak yapılan bir ankete göre, 2011
yılında Türklerin neredeyse yarısı çıkarlarının savunulması konusunda Türk
STK’larına kısmen ya da tamamen güvenmektedir. Bir önceki yıla göre güven
seviyesini artıran STK’lar, böylece belediye başkanı, uyumdan sorumlu bakanlık,
siyasal partiler ve sendika gibi kurum ve kişilerin önünde birinci sıraya yerleşmiştir.
Öte yandan, ankete katılanların yaklaşık dörtte biri Türk STK’larına bu konuda asla
güvenmemektedir, ancak, diğer kişi ve kurumlara güvenmeme oranları daha
yüksektir. Bu da, en güvenilir çıkar savunma aracı olarak Türk STK’larının
görüldüğü tezini desteklemektedir (Sauer, 2012: 129-131). Türk nüfusunun en fazla
olduğu bu eyaletteki bu sonuçlar, Türk STK’larının savunuculuk konusunda tüm
eksiklerine rağmen ilerleme kaydettiğinin bir göstergesidir.
4.6. Bazı Kampanya ve Olay Örnekleri
Bu bölümde Almanya’da çeşitli vesilelerle gerçekleşen iki kampanya ile bir
olaya yakından bakılacak, kampanyaların başarı ya da başarısızlık nedenleri ile
olayın sonuçları değerlendirilecektir.
4.6.1. Rastatt’ta Türkçe Anadil Derslerinin Tekrar Müfredata Alınması
Almanya’daki Türklerin başarılı savunuculuk çalışmaları arasında mühim bir
örnek, 2006-2007 yıllarında Baden-Württemberg’de bulunan Rastatt kentinde
yaşanmıştır. Dönemin belediye yönetimi, orta dereceli okullarda Türkçe anadil
derslerine sınıf tahsis etmeme kararı alarak bu dersleri engellemiştir. Yaklaşık 200
Türk öğrencinin etkilendiği bu karar üzerine, kentteki Türk dernekleri ve bölgenin
okul aile birlikleri federasyonu işbirliği yaparak Mannheim Eyalet İdari Mahkemesi
nezdinde dava açmış, mahkeme Türk tarafını haklı bulmuştur. Dernekler, arada
geçen süre zarfında yasağın kaldırılması kararını beklememiş, Türkçe dersleri, dava
sonuçlanana kadar kentteki DİTİB camiinin lokalinde verilmiştir.
Bu olayın önemli bir yansıması da belediye seçimlerinde görülmüştür.
Derslerin kaldırılması kararını veren belediye başkanı, Alman vatandaşı Türklerin
diğer adaya destek vermeleri sonucunda, başkanlığı 300 oy farkla kaybetmiştir.
75
Seçilen yeni belediye başkanı da yaptığı ilk açıklamada, Türkçe sınıflarını yeniden
açacağını ifade etmiştir (Zaman Avrupa, 20.10.2007).
Bu olay, Türk STK’larının başarılı lobi çalışması örneğidir. Aynı bölgede
farklı alanlarda faaliyet gösteren dernekler ortak bir sorun karşısında birlikte hareket
etmiş ve temsil ettikleri kitlenin çıkarlarını meşru yollarla savunmuştur. Türk
toplumunu da yönlendirmeyi başararak mevcut oy potansiyelini gerçeğe
dönüştürmüştür.
4.6.2. Berlin Türk Cemaati ve Çifte Vatandaşlık Kampanyası
Türk STK’larının sık başvurdukları bir yöntem olan imza kampanyaları
arasında, TGB’nin 2012 yılı içinde düzenlediği “Herkese Çifte Vatandaşlık” adlı
kampanya Türklerin sivil toplum hareketlerine ilgisi hakkında önemli tespitlere
imkân vermektedir.
Berlin’de 1983 yılında kurulan TGB, bu şehir eyaletindeki 76 derneğin üye
olduğu bir üst yapılanmadır. Türklerin siyasi, kültürel ve ekonomik çıkarlarının
savunmak üzere oluşturulan bu lobi derneği, bu amaçla, emniyet teşkilatı, yerel iş
ajansları, sosyal hizmet kurumları gibi resmi kurumlarla işbirliğinde projeler
yürütmekte, kampanya, bildiri gibi araçlarla bazı konularda hak arama mücadelesi
vermektedir (TGB, 2012b). Kuruluş, Berlin Uyum Konseyi ile ilgili başarılı
çalışmalar da yapmaktadır (ha-ber.com, 06.05.2012).
Bu dernek, Almanya’da yaşayan Türklere çifte vatandaşlık hakkının verilmesi
amacıyla, 1 Mart 2012’de “Herkese Çifte Vatandaşlık” adlı ülke çapında bir imza
kampanyası başlatmış, iki ay içerisinde toplanacak 50 bin imza ile Almanya Federal
Meclisi Dilekçe Komisyonu’na başvurarak bu konunun parlamento gündemine
alınmasını hedeflemiştir (Zaman Online, 02.03.2012). Kampanya gönüllüleri
Berlin’deki derneklerde imza stantları açmış (Berlin Gündem, 11.03.2012), Almanya
çapındaki STK’lardan ise çeşitli yollarla destek istenmiştir. Ne var ki, Haziran
ortasına gelindiğinde imza sayısı 30 bin civarında kalmıştır (Zaman Avrupa,
26.06.2012).
Kampanya yakından incelendiğinde şu bilgi ve görüşlere ulaşılmaktadır.
76
Kampanya başarıları için temel şartlardan biri olan kısa ve etkili mesaj hususunda
“Herkese Çifte Vatandaşlık” gibi basit bir slogan kullanılması (TGB, 2012c), doğru
bir hareket olarak görünmektedir. Başarının diğer bir şartı olan medya ilgisini çekme
konusunda da yeterli olunduğu söylenebilmektedir; zira Federal Meclis’te Dilekçe
Komisyonu üyesi olan Memet Kılıç gibi tanınan siyasi bir kişinin eşliğinde
düzenlenen tanıtım toplantısı Almanya’daki Türk medyasının çoğu tarafından takip
edilmiş, internet sitelerine yansımıştır (Hürriyet Avrupa, 02.03.2012).
Kampanyada, Berlin çapındaki yoğun çalışma sayesinde bu şehirde yeterli
ilgi ve başarıya ulaşıldığı söylenebilir. Ne var ki, geniş kitlelere hitap eden çatı
kuruluşların ülke çapındaki desteklerini alma konusunda yeterli başarı sağlanamadığı
anlaşılmaktadır. Diğer taraftan, STK’larla yakın temas kurulsa bile, mevcut
ilgisizliğin de ötesinde, kampanyalar konusunda Türk toplumunun ve STK’larının
isteksiz davrandıkları ortadadır. Bunun başlıca nedenleri bezginlik ve kabullenmedir:
Bir yandan daha önce defalarca kampanya düzenlenmesi bir yorgunluğa yol açmıştır,
diğer yandan, bu konuya has olarak, Türk toplumu yeterli imza toplansa bile çifte
vatandaşlığın verilmeyeceği fikrindedir.
Burada, önceden çok sayıda kampanya yapılması nedeniyle, toplumun ve
STK’ların yenilerine duyarsızlaşması dikkat çekici bir husustur. Buradan,
kampanyaların profesyonel yaklaşım gerektiren faaliyetler oldukları ve sonraki
dönemlerin sorumluluğunun da hesaba katılması gerektiği sonucu çıkmaktadır. Bir
diğer husus, bu tür kampanyaların, aynı zamanda, sivil toplumun gücünü test etme
potansiyeline sahip olmalarıdır. Dolayısıyla, bir kampanya profesyonelce
yürütüldüğünde, Türk sivil toplumunun mevcut gücü ya da zayıflığı ortaya konabilir.
Ancak, öte yandan, süreçteki hatalar sonucunda gelen başarısızlıklar da, toplumu
olduğundan daha zayıf göstererek özgüven kaybına yol açabilmektedir. Bu da göz
önünde bulundurulması gereken önemli bir sorumluluktur.
4.6.3. Alman Foodwatch Derneğinin Gıda İçerikleriyle İlgili Kampanyası
Almanya’da bağımsız bir tüketici haklarını koruma derneği olan Foodwatch
isimli kuruluş, araştırmaları neticesinde, başta ekmek ve meyve suyu olmak üzere,
birçok gıda ürününde hayvansal katkı maddeleri kullanıldığını ortaya çıkarmıştır.
77
Dernek, vejetaryenlerin aldatıldığı iddiasıyla Federal Tüketicileri Koruma Bakanı’na
gönderilmek üzere internet üzerinden bir mektup kampanyası başlatmıştır. Mektupta,
Bakan’dan, gıda ürünlerinde kullanılan her türlü hayvansal katkı maddesinin
etiketlerde açıkça belirtilmesini sağlayacak bir yasal düzenleme talep edilmektedir. 1
Ağustos 2012’de başlayan kampanyaya bir haftada 20 bin kişi destek vermiştir.
(Foodwatch, 2012a).
Söz konusu katkı maddelerinin tüketilmesi, ülkedeki Türklerin çok büyük
kısmının mensubu olduğu İslam inancına uygun olmaması nedeniyle, bir kısım Türk
sivil toplum temsilcilerinin de dikkatini çekmiştir. Kampanya başladığı günlerde,
ülkedeki Müslümanların temsilcisi durumundaki KRM’nin o dönemki sözcüsü Ali
Kızılkaya Türk basınına bir açıklama yaparak Müslümanlardan tepkilerini ortaya
koymalarını istemiştir (Zaman Avrupa, 04.08.2012). Bununla beraber, KRM’nin
internet sitesinde konuyla ilgili görüş belirtilmemiştir. Büyük STK’lar arasında ise
sadece IGMG internet sitesinden bir basın açıklaması yayınlanmış ve bu
kampanyaya destek verdiklerini bildirmiştir (IGMG). Bu gelişmelerden sonra, aynı
yılın Kasım ayı ortalarına gelindiğinde, kampanyaya destek verenlerin sayısı ancak
43 bine yaklaşabilmiştir (Foodwatch, 2012b).
Tüm bu bilgilere ve ulaşılan imza sayısına bakıldığında, Türklerin kendilerini
yakından ilgilendirmesi gereken bu konuya yeterli desteği göstermediği
anlaşılmaktadır. Türk STK’larında da konuyla ilgili ciddi bir ilgi ve koordinasyon
eksikliği yaşandığı görülmektedir; az sayıdaki açıklamanın dışında bir toplantı ya da
organize bir destek çağrısı yapılmamıştır.
Konunun bir başka boyutu, Müslüman bir STK’nın bu alanda bulunacağı bir
girişimin politize edilerek farklı yönlere saptırılması ihtimalinin kuvvetli olmasıdır.
Bu açıdan bakıldığında, bir Alman derneğince din dışı bir saikle başlatılan bu
kampanya, aslında Müslümanların haklarını korumaları için önemli bir fırsat
olmuştur, ancak, başta Türk-İslam örgütlenmeleri olmak üzere, tüm Türk
toplumunun buna gerekli özeni göstermeyerek önemli bir fırsatı kaçırdığı
söylenebilir.
78
4.6.4. Aşağı Saksonya’da Yaşanan Cami Kontrolleri
Ülkenin Aşağı Saksonya Eyaleti İçişleri Bakanlığı tarafından 2003 yılında
başlatılan bir uygulama ile cami önlerinde polis marifetiyle kimlik kontrolü
yapılmaya başlanmıştır. Teröre karşı önlem gerekçesiyle her Cuma namazı öncesi
gerçekleştirilen bu uygulama, Türk toplumunu zor duruma sokmuş ve Alman
kamuoyunda Türkler hakkında olumsuz bir resim çizilmesine sebep olmuştur. IGMG
Genel Sekreteri Oğuz Üçüncü’ye göre, kendi teşkilatları dışında örgütlü bir tepki
uzun süre gelmemiş, tam tersine olay uzun süre kabullenilmiştir. Oysa STK’ların
ortak tepkisiyle daha en başında engellenebilecek olan bu girişim altı yıl sürmüştür
(Üçüncü, 2012).
Bu olay, Türk dini STK’larının, –en azından yakın zamana kadar– ortak
sorunlar karşısında beraber hareket etme bilinci eksikliği yaşadığının bir göstergesi
olarak kabul edilebilir. Nitekim bu uygulamanın son bulmasında, tek bir çatı
kuruluşun mücadelesinin yanında, bazı siyasilerin çeşitli girişimlerle hükümet
üzerinde baskı kurması etkili olmuştur (Üçüncü, 2012).
Bununla birlikte, son yıllarda bu bilinç eksikliğinin azaldığı kanaatini
uyandıracak gelişmeler gözlenmektedir. İslamofobinin Federal Hükümetin
gündemine alınmasının sağlanması, KRV, Aşağı Saksonya ve Hamburg
Eyaletlerinde okullarda din dersleri verilmesi veya İslam dinin tanınması gibi
kazanımlar, müslüman kuruluşlarla ortaklaşa atılan adımlar sayesinde sağlanmıştır
(Dere, 2012a). Bu, Türk STK’larının kendi aralarında diyaloğu artırdıkları ve ortak
çalıştıkları takdirde, savunuculuk konusunda başarılı olunacağının bir delilidir.
79
5. Siyasal Katılım ve Savunuculuğun Gelişmesi için Öneriler
Almanya’daki Türklerin bu ülkenin sivil toplumuna ve dolayısıyla karar alma
mekanizmalarına katılımının ve savunuculuk kapasitesinin artması gerektiği
muhakkaktır. Bu konuda dile getirilen bazı tespit ve öneriler şöyledir.
Herşeyden önce, Alman vatandaşlığına geçmek siyasal katılımın şeklî ön şartı
gibi görünmektedir. Vatandaşlık almayan Türklere yerel seçimlerde dahi oy hakkı
verilmemektedir. Bu konuda önemli bir örnek KRV Eyaletinde 2007 yılında
yaşanmış, yabancılara yerel seçimlerde oy hakkı tanınması için toplanan on binlerce
imzaya rağmen eyalet hükümeti bu talebi reddetmiştir (Keltek, 2012). Kaldı ki, bu
hak verilse dahi, vatandaşlığın getirdiği hakların yerini tutmayacağı açıktır. Ayrıca,
başlangıçta ülkedeki yabancılar için kurulmuş olan uyum komisyonlarının
statülerinin danışmanlıktan öteye geçememiş olması da, vatandaşlığın siyasal katılım
konusundaki rakipsizliğini ortaya koymaktadır.
Siyasal katılımla ilgili diğer bir tespit ve öneri, Alman toplumu üyelerine
karşı “biz ve onlar” ayrımının Türkler arasında yaygın olduğu ve bunun terk edilerek
Alman halkıyla yakınlaşmanın artırılması gerektiğidir. Bu düşünce, Alman karar
alıcıların ve etkili kişilerin Türkler aleyhine karar alma eğiliminde oldukları yönünde
bir peşin hükme yol açmakta, bu da, toplumsal ve siyasal katılım isteğini kırıcı etki
göstermektedir. Gerçi, Alman toplumunda Türklere karşı çeşitli önyargıların ve
mesafeli duruşun sıkça görüldüğü doğrudur, ancak, bu durum tüm kesimler için
geçerli değildir. Bu sebeple, içinde bulunulan toplumla yakınlaşmanın yolları
gerçekten denenmeli ve önyargıların kırılması sağlanmalıdır. Burada dikkat edilecek
bir nokta, bu yönde çaba gösterirken samimi olunmasıdır. Samimiyetin
anlaşılmasıyla Alman toplumu ve karar alıcıları tarafından kabullenilme mümkün
hale gelecek ve dolayısıyla etkin siyasal katılım kolaylaşacaktır (Kılıç, 2012).
Karar alma süreçlerini etkileme konusunda Türk STK’larına da önemli
görevler düşmektedir. Bunlardan biri, Türklerin sorun alanlarında faaliyet gösteren
tematik/uzman derneklerin sayılarının ve imkânlarının artırılmasıdır. ATİB Başkan
Yardımcısı Yakup Tufan’a göre, her şeyin bir kişiden ya da kuruluştan beklendiği
mevcut dernek anlayışında ciddi değişikliğe gitmek gerekmektedir. Tufan, nispeten
80
geniş maddi imkânlara sahip cami dernekleri bünyesinde, kadın, gençlik, veli, spor,
müzik ve tiyatro dernekleri ve çocuk kulüpleri gibi yeni dernekler oluşturulmasını
önermektedir. Böylece, cami derneklerinin âtıl kalan maddi imkânları daha verimli
kullanılmış olacak, bunun yanında, bu tür tematik derneklerin, Almanya’da devlet ve
çeşitli kuruluşlarca yaygın olarak verilen proje desteği ve yardımlara ulaşmaları da
daha kolay olacaktır (Tufan, 2012). Bu küçük oluşumların, ilgi çekme ve insan
desteği bulma konusunda cami derneklerindeki üye potansiyelinden yararlanacakları
da açıktır. Cami dernekleri de birer sosyal-kültürel merkez olma görevlerini bu
sayede sağlamlaştırmış olacaktır. Benzer bir öneriyi DİTİB Baden-Württemberg
Bölgesi Başkanı Erdinç Altuntaş da yapmaktadır: Sivil toplum faaliyetlerinin önemli
taşıyıcıları rolünde olmaları sebebiyle, mevcut gençlik ve kadın kollarının daha güçlü
olmaları sağlanmalıdır. Ayrıca, eğitimli gençlerin dernek yönetimlerine gelmeleri ve
desteklenmeleri de mutlaka gerekmektedir (Altuntaş, 2012). Bu sayede, entelektüel
kapasite artırılarak STK’ların etki alanları genişletilebilecektir.
Türk STK’larına düşen görevlerinden biri de, IGMG Genel Sekreteri Oğuz
Üçüncü’ye göre (2012), bunların, Türk toplumunda “başarı öykülerinin önünü
açacak altyapılar olmaları” gerektiğidir. Bunun yollarından biri de, çocuk ve gençler
için, başarılı kişileri yakından tanıyarak örnek almalarının sağlanacağı uygun
ortamları oluşturmaktır. Bu yönüyle bakıldığında, Türk STK’ları himayesinde lise ve
üniversite öğrencilerince verilen ders takviyesi kursları bu işlevi yerine getirmekte,
çocukların bu başarılı gençlerle etkileşimi sağlanmaktadır. Uzun dönemli
düşünüldüğünde, bu girişimler, içinde yer alan tüm aktörlerin sosyal gelişimlerine
katkı sağlayacaktır ve dolayısıyla toplumsal bilincin ve siyasal katılımın artmasına
vesile olacaktır.
Savunuculuk kapasitesinin artmasıyla ilgili olarak çatı STK’lara da önemli
görevler düşmektedir. Üçüncü’ye göre, birlikte hareket etme ve Alman devletince
muhatap alınma hususunda son yıllarda önemli adımlar atan KRM platformu, hukuki
altyapısını geliştirmeli ve eyaletlerdeki Müslüman temsil kuruluşlarını mevzuata
uygun şekilde kurulmasına önayak olmalıdır (IGMG). Böylece, federal düzeyde ve
eyaletlerde kurumsallaşan bu mekanizmalar savunuculuk alanında daha işlevsel ve
faydalı hale gelebilecektir. Öte yandan, bu dayanışma yerel seviyede de
yaygınlaştırılmalıdır. Altuntaş’a göre, çatı kuruluşların bir görevi de, bünyelerindeki
81
derneklere olumlu örnek olmak ve eksikliği hissedilen dernekler arası dayanışma
konusunda onları teşvik etmek olmalıdır (Altuntaş, 2012).
Tüm bu önerilerin ötesinde, belki de daha önemli olarak, Almanya’daki Türk
insanında vatandaşlık bilincinin yükselmesi şarttır. Türkler, hem kendileri hem de
tüm toplum hakkındaki konularla ilgilenme bilincine sahip olduklarında, sivil toplum
faaliyetlerine aktif destek ve siyasal katılım önünde sonunda artacak, bu da karar
alıcılar üzerinde etki kapasitesine –bireysel ve örgütsel anlamda– olumlu
yansıyacaktır. Bu amaçla, Türk STK’ları, medya kuruluşları ve diğer unsurların, bu
bilincin artırılmasına yönelik çalışmalarda bulunmaları gerekmektedir.
82
6. Sonuç
Devletin dışında kalan bir alanı ifade eden sivil toplum kavramı hakkında
yapılan tanımların çoğu, siyasal katılımın gerekliliğini vaaz etmektedir. Siyasal yapı
ve politikalar üzerinde belirleyici olmaya yönelik faaliyette bulunmak anlamına
gelen siyasal katılım ve savunuculuk, birey ya da grup bazında olabilir. Bu girişimler
sivil toplum kuruluşları eliyle yapıldığında, bireysel girişimlerden daha etkili
sonuçlar doğurması kuvvetle muhtemeldir.
Federal Almanya, gelişmiş demokrasisi ve sivil toplum yapısıyla, vatandaşları
için katılım ve savunuculuk imkânlarının fazlasıyla mevcut olduğu bir sisteme
sahiptir; hatta bunu kolaylaştırıcı mekanizmalar ve yol gösterici kurumsal girişimler
tesis edilmiştir. Devlet yönetimi, bir yandan merkezdeki hükümet ve eyaletler
arasında paylaştırılırken, diğer yandan yerel yönetimlere geniş yetkiler verilmiştir.
Halk, siyasal katılımın doğası gereği, en fazla etkiyi yerel seviyede göstermektedir.
Yöneticiler, çok çeşitli yollarla vatandaşın kararlara katılımını talep etmekte, böylece
kendi üzerindeki sorumlulukları hafifletmek istemektedir. Bununla birlikte, toplumda
son yıllarda siyasal katılım alanında görülen ilgi azalması dikkat çekici boyutlara
ulaşmıştır.
Bu ülkede 1960’lardaki işgücü göçleriyle başlayan Türk varlığı, bugün üç
milyonluk nüfusuyla en büyük göçmen arka planına sahip yerleşik toplum haline
gelmiştir. İlk yıllarla karşılaştırıldığında, artık homojen ve içine kapalı bir yapı arz
etmeyen bu toplum, Alman toplumuyla çok daha sıkı ilişkilere sahip durumdadır. Bu
ilişkilerin ilk yıllarda asgari seviyede kalmasında Türkiye’ye geri dönme beklentisi
şüphesiz etkilidir, ancak, ülkede yabancılara karşı hâkim olan mesafeli duruş da
belirleyici konumda olmuştur. Kanunlara da yansıyan bu tutum, Türk toplumu
üzerinde, bu ülkede kalıcı olmadıkları hissine yol açarak, sosyal ve siyasal
katılımlarını engelleyici rol oynamıştır. Sonraki dönemlerde kalıcılık algısı artmakla
birlikte, özellikle 90’larda Almanya’da yaşanan toplumsal değişim ve artan ırkçı
saldırılar Türklerin kendilerini güven içinde hissetmelerine engel olmuştur. Bugün de
görülen bu yaklaşımla ilişkili olarak, ülkede doğup büyüyen Türkler arasında Türk-
Alman arkadaş grubuna sahip olanların oranı düşüktür, birçok iyi eğitimli Türk
83
kendini Almanya’da evinde hissedememektedir ve Türkiye’ye göç etme isteği son
dönemde rağbet kazanmıştır. Üstelik medyanın özellikle Türklerle ilgili öteden beri
sürdürdüğü genelleyici ve olumsuz tutumuna son yıllarda İslamofobinin de
eklenmesi Türk toplumunu derinden etkilemiştir.
Aslında Alman karar alıcıları göçmenlerle iletişim kurmak amacıyla çok
sayıda mekanizma geliştirmiştir; ancak bu durumun siyasal katılıma gerektiği gibi
yansımadığı görülmektedir. Ülkedeki tüm seçilmişler arasında, göçmen arka planına
sahip olanların oranı nüfuslarına göre çok geridedir. Aynı şekilde, göçmenler, Alman
sivil toplum örgütlenmelerinin kendilerine kapalı olduğunu ve yönetim
kademelerinde yer bulamadıklarını düşünmektedir.
Bununla birlikte, Türkler, bu gruplar arasında katılım konusunda en öne çıkan
toplumu oluşturmaktadır. Siyasette, sendikal hareketlerde ve Alman sivil toplum
örgütlenmelerinde giderek daha fazla sayıda Türk görülmektedir. Almanca bilgisi ve
eğitim seviyesinin başat belirleyici olduğu görülen bu gelişimin daha da ilerlemesi
beklenmektedir. Diğer taraftan, anketlerden elde edilen sonuçlar ve Türk sivil toplum
kuruluşlarının temsilcilerinin görüşleri, Türk toplumunun genelinin, Almanya
gündemini ve medyasını takip etme, seçimlere ve sivil toplum hareketlerine katılma
gibi konularda istenen düzeyin uzağında olduğu yönündedir. Yerleşik toplumun
Türklere karşı tutumu kadar, ilk yıllarda oluşan dönüş eksenli anlayışın da etkili
olduğu bu durumun, katılım konusunda olduğu gibi, giderek olumlu yönde değiştiği
gözlemlenmektedir.
Buradan hareketle, ülkedeki Türk toplumunun durumunun statik ve dinamik
olarak iki farklı açıdan değerlendirilmesi faydalı görülmektedir. Türk toplumunun
katılımıyla ilgili sabit resme bakıldığında tatmin edici bir görüntü oluşmamaktadır,
ancak, bu konu dinamik açıdan ele alındığında, bu alanda normalden çok daha hızlı
bir ilerleme kaydedildiği anlaşılmaktadır.
Meselenin diğer boyutunu teşkil eden Türk sivil toplum örgütlenmeleri ele
alındığında, evvela bir hakkı teslim etmek gerekir. Bu toplumun, işçi olarak geldiği
ve tamamen yabancısı olduğu bir ülkede bu kadar çok sayıda derneği kurarak ayakta
tutmuş olması ve peşinden ülke çapında çatı kuruluşlar oluşturması, takdir edilmesi
gereken bir başarıdır. O dönemki ihtiyaçlar ölçeğinde kurularak zamanla gelişen bu
84
derneklerde halen önemli hizmetler verilmektedir. Gelgelelim, toplumun zaman
içinde değişen ve büyüyen ihtiyaçlarının karşılanmasında bu kuruluşların yetersiz
kaldıkları da bir başka gerçektir. Ne bu derneklerin yeni şartlar karşısında değişime
uğramış olmaları, ne de yeni dernekler kurulması, genel itibariyle, Almanya’daki
Türklerin –özellikle savunuculuk gerektiren alanlardaki– ihtiyaçlarının
karşılanmasında yeterli görünmemektedir. Bu önemli sorunun kaynağında başlıca şu
etkenler görülmektedir: Sivil toplum faaliyetlerine yüksek katılım oranlarının
gönüllülüğe yeterince yansımaması, yönetimlerin yeni ve eğitimli kuşaklara devrinde
aksaklıklar yaşanması ve çeşitli sebeplerle oluşan anlaşmazlıkların ve ayrılıkların
STK’larda enerji kaybına yol açması.
Bunların bir yansıması olarak, Türk STK’larının Almanya’daki siyasal
katılım ve savunuculukla ilgili durumlarına bakıldığında, olumlu örneklere
rastlanmakla birlikte, genel olarak istenen seviyede olunmadığı yönünde görüşler
ağırlıktadır. Aslında, dikkatlerini Türkiye yerine Almanya gündemine yoğunlaştırmış
olan STK’lar mevcut birçok lobi tekniğini uygulamaya çalışmakta, karar alıcılarla
etkili iletişim kurma yollarını denemektedir. Ancak, çoğu az önce bahsedilen
sebeplerden dolayı, elde edilen başarılar sınırlı kalmaktadır. Bu konuda başarılı olan
derneklerin ortak özelliği entelektüel kapasitelerinin geniş olmalarıdır. Çatı
kuruluşların çoğunda iyi eğitimli yöneticilerle sağlanmaya çalışılan bu özellik, yerel
seviyede ise genellikle az üyeye sahip derneklerde görülmektedir. Çoğunluğu cami
derneği olan büyük yerel STK’larının ise bu alanda yeterli donanıma sahip
olmaması, Türk toplumunun siyasal katılım ve savunuculuk gücünün kısıtlı
kalmasına yol açmaktadır.
Bununla birlikte, Türk STK’larına güvenin son yıllarda arttığı yönündeki
araştırma sonuçları, savunuculuk alanında ilerleme sağlandığını göstermektedir.
Ülkede yetişen bireylerin sivil toplum faaliyetlerine giderek daha fazla oranda
girmesi Türk savunuculuk hareketlerini olumlu yönde etkilemektedir. Bu minvalde,
alanda yıllardır faal olan sivil toplum gönüllülerinin önerileri arasında, STK’larda
daha çok Türk gencinin görev almasının bir şekilde sağlanması başta gelmektedir.
Bir başka öneri de, mevcut kitle derneklerinin giderek artan ihtiyaçlara yetişememesi
karşısında, bu dernekler bünyesinde tematik dernekler kurulmasıdır. Savunuculuk
alanında büyük avantaj sağlayan uzmanlaşmaya işaret eden bu uygulama, aynı
85
zamanda, yeni nesillerin Türk STK’larında önlerinin açılmasına vesile olabilecektir.
Savunuculuk kapasitesinin artmasıyla ilgili bir başka beklenti de, federal düzeydeki
KRM platformunun son dönemde sergilediği başarılı dayanışma örneğinin eyaletlere
ve yerel derneklere de yayılmasıdır.
Diğer taraftan, Türk toplumunu oluşturan bireylerdeki vatandaşlık bilincinin
yükselmesi gerektiği konusunda ortak bir kanaat bulunmaktadır. Bu çerçevede,
Alman vatandaşlığını edinmek, sivil toplum gönüllüsü olmaya, seçimlere ve seçim-
dışı siyasal katılım yollarına daha fazla ilgi göstermek ve toplumla yakınlaşma
gayreti göstererek önyargıların kırılmasına çalışmak öne çıkan tavsiyeler arasındadır.
Tüm bu öneriler genel olarak değerlendirildiğinde, Türk STK’ları açısından,
savunuculuk kapasitesinin geliştirilmesi yönünde çalışmalara ihtiyaç duyulduğu
görülmektedir. Bu alanda uygun özelliklere sahip STK’ların tespit edilmesi ve
gönüllü kazanma, uzmanlaşma, lobi teknikleri gibi konularda desteklenmesi
gereklidir. Öte yandan, Türk toplumunun vatandaşlık bilinci konusunda teşvik
edilmesi de olmazsa olmaz bir gerekliliktir. Bununla ilgili olarak, Türklerin, katılım
konusunda bir dezavantaj gibi görülen Türk medyasını ve Türkiye gündemini takip
etme özelliğinden istifade edilmelidir. Bu kapsamda, Türk medyasında teşvik edici
yayınlar yapılması ve Almanya’daki Türklerce takip edilen siyasetçi ve kanaat
önderlerinin bu ülkedeki Türk toplumuna yönelik telkinlerde bulunmaları basit ama
etkili girişimlerdir.
Siyasal katılım göreli bir kavramdır. Almanya’daki Türk toplumunun –
sırasıyla misafir işçi, göçmen ve vatandaş olarak– yaşadığı süreç dikkate alındığında,
siyasal katılım ve savunuculuk alanında başlangıç noktasına göre önemli ilerleme
kaydettiği görülmektedir. Yeni kuşakların bilinçlenmesiyle giderek hız kazanan bu
ilerleyiş, doğru yönlendirildiği takdirde, daha etkili hale gelecektir.
86
KAYNAKÇA
Adıgüzel, Y. (2011). Almanya'daki Türk Kuruluşları. İstanbul: Şehir Yayınları.
Aksakoğlu, Y. (2010). Savunuculuk Stratejisi. E. Ağduk, H. Kocaman, İ. Neziroğlu,
Y. Aksakoğlu, L. Yurttagüler, & N. Yentürk içinde, Savunuculuk ve
Politikaları Etkileme (s. 19, 48). İstanbul: İstanbul Bilgi Üniversitesi
Yayınları.
Aktan, C. (2007). Siyasal Karar Alma Süreçlerinde Çıkar Grupları. Temmuz 12,
2012 tarihinde http://www.canaktan.org/:
http://www.canaktan.org/politika/cikar-grup/cikar-grup.pdf adresinden alındı
Akyol, Ç. (21. Ekim 2011). Zuhause in Almanya: 50 Jahre Deutsch-Türkische
Einwanderung in Deutschland. Abgerufen am 20. Eylül 2012 von Heinrich
Böll Stiftung Web Sitesi:
http://www.boell.de/demokratie/multikultur/integration-zuhause-in-almanya-
50-jahre-deutschtuerkische-einwanderung-in-deutschland-13130.html
Almanya Türk Toplumu. (2012). Yönetim Kurulunun 2010-2012 Dönemi Çalışma
Raporu. Berlin: Almanya Türk Toplumu.
Alnıaçık, Ü. (2012, Nisan 11). STK Konulu Kapasite Geliştirme Programı
Kapsamında Yapılan Sunum. Savunuculuk ve Kampanya Örnekleri. Ankara.
Altuntaş, E. (2012, Ekim 15). DİTİB Baden-Württemberg Bölge Başkanı Erdinç
Altuntaş ile yapılan mülakat. Ankara.
anadilim.eu. (2012, Mart). Türkçem, Ana Dilim, Geleceğim. Kasım 24, 2012
tarihinde Türkçem, Ana Dilim, Geleceğim Çalıştayı Web Sitesi:
http://anadilim.eu/ adresinden alındı
Andersen, U. /. (2003). Politische Stiftungen - bpb. Abgerufen am 3. Ağustos 2012
von Bundeszentrale für politische Bildung Web Sitesi:
http://www.bpb.de/nachschlagen/lexika/handwoerterbuch-politisches-
system/40359/politische-stiftungen?p=0
Ansay, T. (1974). Alman Yabancılar Kanunu ve Türk İşçileri. Ankara Üniversitesi
Hukuk Fakültesi Dergisi, Cilt: 21, Sayı: 1-4, 223,243.
Arslan, B. (2011). Ortak Alanı İnşa Etmenin Anahtarı: Siyasal Katılım. Almanya ve
Göç - 50. Yılında Almanya’da Türkler Sempozyumu (s. 165-167). Berlin:
Başbakanlık Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı.
Aslan, M. /. (2004). 1980 Sonrası Türkiye’de Siyasal Katılımda Sivil Toplum
Kuruluşları. C.Ü. İktisadi ve İdari Bilimler Dergisi, Cilt 5, Sayı 1, 213-223.
87
ATİB. (2010, Şubat 10). Göçmenler ve Uyum Meclisleri. ylül 25, 2012 tarihinde
Avrupa Türk İslam Birliği Web Sitesi:
http://www.atib.org/index.php?option=com_content&view=article&id=486%
3Agoecmenler-ve-uyum-meclsler&catid=10%3Aatibyazarlar&lang=tr
adresinden alındı
Bağ, S. (2012, Kasım 5). NSU terör kurbanlarına sahip çıkacak 1000 Türk aranıyor.
Kasım 15, 2012 tarihinde Zaman Almanya Web Sitesi: http://zaman-
online.de/?p=5664 adresinden alındı
BAREX e.V. (2012). PAPI. Abgerufen am 12. Kasım 2012 von Berliner Arbeitgeber
und Existenzgründer e.V. Web Sitesi: http://barex-
ev.de/projekte/abgeschlossene-projekte/papi.html
Başkurt, İ. (2009). Almanya'da Yaşayan Türk Göçmenlerin Kimlik Problemi. Hasan
Ali Yücel Eğitim Fakültesi Dergisi, 2009-2, 81-94.
Başyıldız, S. (2012, Kasım 2). Ulm Uyum Meclis Üyesi Settar Başyıldız ile
telefonda yapılan mülakat. Ankara-Ulm.
Bausch, C. (2011). Die politische Partizipation von Personen mit
Migrationshintergrund in Ausländer- und Integrations(bei)räten. Berlin:
Heinrich-Böll-Stiftung.
BBE. (2011a). BBE: Ehrenamtliche Vorstandsarbeit in Vereinen. Abgerufen am 3.
Ağustos 2012 von Bundesnetzwerk Bürgerschaftliches Engagement Web
Sitesi: http://www.b-b-e.de/index.php?id=14787&L=%252F%253Fl%253D
BBE. (2011b). BBE : Akteure der Zivilgesellschaft. Abgerufen am 2. Ağustos 2012
von Bundesnetzwerk Bürgerschaftliches Engagement Web Sitesi:
http://www.b-b-e.de/index.php?id=akteure-
zivilgesellschaft1&L=%252F%253Fl%253D
Beauftragte für Migration, Flüchtlinge und Integration . (2012). Integrationsbeirat.
Abgerufen am 12. Kasım 2012 von Beauftragte für Migration, Flüchtlinge
und Integration Web Sitesi:
http://www.bundesregierung.de/Webs/Breg/DE/Bundesregierung/Beauftragte
fuerIntegration/integrationsbeirat/_node.html
Behrendt, G. M. (Aralık 2010). Empfehlungspapier zur politischen Partizipation von
Migranten und Migrantinnen. Stuttgart: Landeshauptstadt Stuttgart.
Berlin.de. (2012). Der Landesbeirat für Integrations- und Migrationsfragen -
Berlin.de. Abgerufen am 25. Eylül 2012 von Die Beauftragte des Berliner
Senats für Integration und Migration Web Sitesi:
http://www.berlin.de/lb/intmig/beirat/index.html#
88
Bertelsmann Stiftung. (2009, Haziran 10). BürgerForum Europa. Ağustos 14, 2012
tarihinde BürgerForum Europa Web Sitesi:
http://www.buergerforum2009.de/page5.html adresinden alındı
BIG Partei. (2012). BIG Organisationsstruktur. Kasım 6, 2012 tarihinde BIG Partei
Web Sitesi: http://big-deutschland.de/ueber-big/big-organisationsstruktur
adresinden alındı
BMFSFJ. (2004). Verbände Türkeistämmiger in Deutschland. Abgerufen am 19.
Kasım 2012 von Bundesministerium für Familie, Senioren, Frauen und
Jugend Web Sitesi:
http://www.bmfsfj.de/doku/Publikationen/engagementtuerkisch/1-
Einleitung/1-4-verbaende.html
BMI. (2012). BMI - Christliche Kirchen. Abgerufen am 15. Ağustos 2012 von
Bundesministerium des Innern:
http://www.bmi.bund.de/DE/Themen/PolitikGesellschaft/KirchenReligion/Ch
ristlicheKirchen/ChristlicheKirchen_node.html;jsessionid=CE8327D9062EA
66B7F05B982DA902C77.2_cid231
BpB. (2. Şubat 2009a). Interessenvertretung - bpb. Abgerufen am 7. Ağustos 2012
von Bundeszentrale für politische Bildung Web Sitesi:
http://www.bpb.de/politik/grundfragen/24-
deutschland/40487/interessenvertretung
BpB. (2. Kasım 2009b). Bundeszentrale für politische Bildung. Abgerufen am 24.
Temmuz 2012 von Bundeszentrale für politische Bildung Web Sitesi:
http://www.bpb.de/politik/grundfragen/24-deutschland/40484/politische-
partizipation
BpB. (2011). Lobby. Abgerufen am 22. Kasım 2012 von Bundeszentrale für
Politische Bildung Web Sitesi:
http://www.bpb.de/nachschlagen/lexika/politiklexikon/17800/lobby
BpB. (2010, Aralık 31). Wahlberechtigte und Bevölkerung. Kasım 5, 2012 tarihinde
Bundeszentrale für politische Bildung Web Sitesi:
http://www.bpb.de/nachschlagen/zahlen-und-fakten/wahlen-in-
deutschland/55604/wahlberechtigte-1949-2009 adresinden alındı
Bulut, T. (2012, Ekim 28). DİTİB Ulm Derneği Başkan Yardımcısı Tufan Bulut ile
Yapılan Mülakat. Ankara.
Bundesministerium des Innern. (2012). Verfassungsschutzbericht 2011. Berlin:
Bundesministerium des Innern.
89
Bundesverband Deutscher Stiftungen. (2012). Stiftungslexikon. Abgerufen am 3.
Ağustos 2012 von Bundesverband Deutscher Stiftungen Web Sitesi:
http://www.stiftungen.org/de/news-wissen/stiftungslexikon.html
BUNDzeit 3/10. (Mart 2010). Migration in Zahlen. Bund für Umwelt und
Naturschutz Deutschland (BUND) Landesverband Berlin e.V., 8.
Çaha, Ö. (2005). Sivil Toplum Üstüne. Sivil Toplum ve Demokrasi (s. 9-22). içinde
İstanbul: Kaknüs Yayınları.
Çaha, Ö. (2012, Nisan 9). STK Konulu Kapasite Geliştirme Programı Kapsamında
Yapılan Sunum. Sivil Toplum Tanımı ve Algısı. Ankara.
Çebi, M. (2012, Kasım 1). Brandenburg Kapısı’nda Dar’a çekilmek. Kasım 13, 2012
tarihinde Zaman Almanya Web Sitesi: http://zaman-online.de/?p=5372
adresinden alındı
Das Deutsche Verbände Forum. (2012). Was sind Verbände. Abgerufen am 2.
Ağustos 2012 von Das Deutsche Verbände Forum Web Sitesi:
http://www.verbaende.com/hintergruende/was_sind_verbaende.php
Dere, A. (2012a, Eylül 1). Güvenlik İşbirliği İnisiyatifi Hakkında Duruş ve
Görüşümüz. Kasım 2012, 2012 tarihinde DİTİB Web Sayfası:
http://www.ditib.de/media/File/initiative_sicherheitspartnerschaft01.pdf
adresinden alındı
Dere, A. (2012b, Eylül 22). Sayın Almanya Şansölyesi Dr. Angela Merkel’e Açık
Mektup. Kasım 6, 2012 tarihinde Diyanet İşleri Türk İslam Birliği Web
Sitesi: http://www.ditib.de/detail2.php?id=703&lang=en adresinden alındı
DESTATIS. (2012a). Bevölkerung und Erwerbstätigkeit, Bevölkerung mit
Migrationshintergrund – Ergebnisse des Mikrozensus 2011 –. Wiesbaden:
Statistisches Bundesamt.
DESTATIS. (2012b). Ausländische Bevölkerung. Abgerufen am 20. Ekim 2012 von
Statistisches Bundesamt Web Sitesi:
https://www.destatis.de/DE/ZahlenFakten/GesellschaftStaat/Bevoelkerung/M
igrationIntegration/AuslaendischeBevolkerung/Tabellen/Geburtsort.html
DESTATIS. (2012c). Einbürgerungen. Abgerufen am 2012. Ekim 20 von
Statistisches Bundesamt Web Sitesi:
https://www.destatis.de/DE/ZahlenFakten/GesellschaftStaat/Bevoelkerung/M
igrationIntegration/EingebuergertePersonen/Tabellen/StaatsangehoerigkeitEi
nbuergerungen.html
90
Detsch, R. (2009). Zor bir doğum: Alman Göç Yasası. Ekim 15, 2012 tarihinde
Goethe Institut: http://www.goethe.de/ins/tr/lp/ges/mig/pol/tr4237086.htm
adresinden alındı
Deutscher Bundestag. (2012a). Deutscher Bundestag. Abgerufen am 27. Temmuz
2012 von Deutscher Bundestag Web Sitesi:
http://www.bundestag.de/dokumente/parlamentsarchiv/sachgeb/lobbyliste/ind
ex.html
Deutscher Bundestag. (2012b). Rechtsgrundlagen für die Arbeit des
Petitionsausschusses. Temmuz 27, 2012 tarihinde Deutscher Bundestag:
http://www.bundestag.de/bundestag/ausschuesse17/a02/rechtsgrundlagen.pdf
adresinden alındı
Deutscher Bundestag. (2012c). Ständig aktualisierte Fassung der öffentlichen Liste
über die Registrierung von Verbänden und deren Vertretern. Abgerufen am
15. Kasım 2012 von Deutscher Bundestag Web Sitesi:
http://www.bundestag.de/dokumente/lobbyliste/lobbylisteaktuell.pdf
Die Beauftragte für Integration und Migration. (2012). Integrationsprojekte. Kasım
9, 2012 tarihinde Die Beauftragte des Berliner Senats für Integration und
Migration Web Sitesi:
http://www.berlin.de/lb/intmig/themen/projekte/index.html adresinden alındı
Die Bundeskanzlerin. (2012). Dialog über Deutschlands Zukunft. Abgerufen am 26.
Eylül 2012 von Presse- und Informationsamt der Bundesregierung Web
Sitesi: www.dialog-ueber-deutschland.de/DE/00-
Homepage/homepage_node.html
DİTİB LJVBW. (2012, Temmuz). Baden Eyalet Gençlik Teşkilatı kuruldu. Kasım
15, 2012 tarihinde DİTİB Württemberg Eyalet Gençlik Teşkilatı Web Sitesi:
http://www.ljvbw.ditib.de/index.php/tr/hizmet/arsiv/44-baden-eyalet-genclik-
teskilat-kuruldu adresinden alındı
DİTİB. (2012a). Derneklerimiz. Kasım 8, 2012 tarihinde Diyanet Işleri Türk İslam
Birliği Web Sitesi: http://www.ditib.de/default.php?id=12&lang=en
adresinden alındı
DİTİB. (2012b). Dinler ve Kültürlerarası İlişkiler. Kasım 12, 2012 tarihinde Diyanet
Işleri Türk İslam Birliği Web Sitesi:
http://www.ditib.de/default1.php?id=6&sid=3&lang=en adresinden alındı
DTF-Stuttgart. (27. Kasım 2012). Auszeichnungen für das "Ağabey-Abla"-
Programm. Abgerufen am 28. Kasım 2012 von Stuttgart Türk-Alman
Forumu Web Sitesi: http://www.dtf-stuttgart.de/bereiche/bildung-
soziales/agabey-abla/auszeichnungen-netzwerke.html
91
Ermiş, Z. (2012, Nisan 13). Türküm, doğruyum, duyarsızım; bundan bütün ağrım-
sızım! Ekim 20, 2012 tarihinde Magazinavrupa.com Web Sitesi:
http://www.magazinavrupa.com/article.php?id=202 adresinden alındı
F.I.D. (26. Nisan 2012). Frankfurter Gespräche im Jahr 2011. Abgerufen am 15.
Kasım 2012 von F.I.D - FORUM FÜR INTERKULTURELLEN DIALOG
e.V. Web Sitesi: http://www.fidev.org/front_content.php?idcat=75
Federal Göç ve Mülteciler Dairesi. (2011). BAMF - Bundesamt für Migration und
Flüchtlinge - Uyum Komisyonları. Eylül 25, 2012 tarihinde Federal Göçmen
ve Mülteci Dairesi Web Sitesi:
http://www.bamf.de/TR/Willkommen/LebenInDeutschland/Integrationsbeira
ete/integrationsbeiraete-node.html adresinden alındı
Federal Göç ve Mülteciler Dairesi. (2012). DIK - Görevler ve Hedefler. Eylül 28,
2012 tarihinde Alman İslam Konferansı (AİK) Web Sitesi:
http://www.deutsche-islam-
konferenz.de/cln_101/nn_1728462/SubSites/DIK/TR/AufgabenZiele/Inhalte/i
nhalte-node.html?__nnn=true adresinden alındı
Foodwatch. (Ağustos 2012a). Jetzt unterschreiben: Versteckte Tiere kennzeichnen!
Abgerufen am 12. Ağustos 2012 von Foodwatch Derneği Web Sitesi:
http://foodwatch.de/kampagnen__themen/vegetarismus_veganismus/e_mail_
aktion/index_print_ger.html
Foodwatch. (Kasım 2012b). Jetzt unterschreiben: Versteckte Tiere kennzeichnen!
Abgerufen am 20. Kasım 2012 von Foodwatch Derneği Web Sitesi:
http://foodwatch.de/kampagnen__themen/vegetarismus_veganismus/e_mail_
aktion/index_print_ger.html
FÖTED. (2010). Hakkımızda. Kasım 16, 2012 tarihinde Almanya Türk Veli
Dernekleri Federasyonu: http://www.tuerkische-
elternfoederation.de/?id_menu=2 adresinden alındı
genelbilge. (2009, Ağustos 20). Siyasal Katılım Nedir. Kasım 23, 2012 tarihinde
genelbilge.com Web Sitesi: http://www.genelbilge.com/siyasal-katilim-
nedir.html/ adresinden alındı
Gensicke, T., & Geiss, S. (Ekim 2010). Hauptbericht des Freiwilligensurveys 2009.
München: TNS Infratest Sozialforschung.
Glatzer, W. (2004). Integration und Partizipation junger Ausländer vor dem
Hintergrund ethnischer und kultureller Identifikation. Wiesbaden:
Bundesinstitut für Bevölkerungsforschung.
92
Goldberg, A/Sauer, M., (2006). Türkeistämmige Migranten in Nordrhein-Westfalen.
Essen: Stiftung Zentrum für Türkeistudien.
Güngör, F. (2006). Şemsiye Kuruluşlar: Üçüncü Sektörün Güç Merkezleri. Sivil
Toplum Dergisi, 50-62.
Güngör, F. (2012, Nisan 10). STK Konulu Kapasite Geliştirme Programı
Kapsamında Yapılan Sunum. STK'larla İlişkilerin Kurumsallaştırılması,
İlişki Kültürü. Ankara.
Hanrath, J. (14. Ekim 2011). Vielfalt der türkeistämmigen Bevölkerung in
Deutschland. Abgerufen am 30. Ekim 2012 von Bundeszentrale für politische
Bildung Web Sitesi: http://www.bpb.de/geschichte/deutsche-
geschichte/anwerbeabkommen/43240/vielfalt?p=all#fr-footnodeid7
Hasırcı, O. N. (2008, Mayıs). Almanya’da Türklerin Siyasal Katılımı: Köln Örneği.
Doktora tezi. Sakarya Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü.
Hintereder, P. (2011). İşte Almanya. Temmuz 20, 2012 tarihinde Frankfurter
Societäts-Medien GmbH Web Sitesi: http://www.tatsachen-ueber-
deutschland.de/tr/siyasi-sistem adresinden alındı
Hoppe, T. /. (2008). Almanya Federal Meclisi. Temmuz 27, 2012 tarihinde Almanya
Federal Meclisi Web Sitesi:
http://www.bundestag.de/dokumente/analysen/2008/lobbyisten-register.pdf
adresinden alındı
IG Metall Tauberbischofsheim. (2010). Kontakt - Unser Team. Kasım 02, 2012
tarihinde IG Metall Tauberbischofsheim Web Sitesi:
http://www.tauberbischofsheim.igm.de/wir/kontakt.html adresinden alındı
IGMG. (2007, Nisan 30). “Sendling Camii”ne izin. Kasım 19, 2012 tarihinde İslam
Toplumu Milli Görüş Web Sitesi:
http://www.igmg.de/tr/haberler/yazi/2007/04/30/sendling-camiine-izin.html
adresinden alındı
IGMG. (2010, Aralık 1). IGMG Ruhr A’da “Yıldız Eğitim” devam ediyor. Kasım 9,
2012 tarihinde İslam Toplumu Milli Görüş Web Sitesi:
http://www.igmg.de/tr/haberler/yazi/2010/12/01/igmg-ruhr-ada-yildiz-egitim-
devam-ediyor.html adresinden alındı
IGMG. (2012, Ağustos 9). Gizli domuz katkıları: Gıda maddelerinin eksiksiz
belirtilmesi şarttır. Kasım 15, 2012 tarihinde İslam Toplumu Milli Görüş
Web Sitesi: http://www.igmg.de/tr/haberler/yazi/2012/08/09/gizli-domuz-
katkilari-gida-maddelerinin-eksiksiz-belirtilmesi-sarttir.html adresinden
alındı
93
IGMG. (2012, Mart 19). Hannover Belediye Başkanı Weidendamm’daki camiimizi
ziyaret etti. Kasım 13, 2012 tarihinde İslam Toplumu Milli Görüş Web Sitesi:
http://www.igmg.de/tr/haberler/yazi/2012/03/19/hannover-belediye-baskani-
weidendammdaki-camiimizi-ziyaret-etti.html adresinden alındı
IGMG. (2012, Kasım 24). Oğuz Üçüncü: “Irkçılık ve ayrımcılıkla mücadele en
önemli gündemimiz olmalıdır.”. Kasım 26, 2012 tarihinde İslam Toplumu
Milli Görüş Web Sitesi:
http://www.igmg.de/tr/haberler/yazi/2012/11/24/oguz-uecuencue-irkcilik-ve-
ayrimcilikla-muecadele-en-oenemli-guendemimiz-olmalidir.html adresinden
alındı
Keller, C. (7. Temmuz 2011). Der Islam kommt in die Schule. Abgerufen am 12.
Kasım 2012 von Der Tagesspiegel Web Sitesi:
http://www.tagesspiegel.de/wissen/religionsunterricht-der-islam-kommt-in-
die-schule/4369700.html
Keltek, T. (2012). Meine Politik. Abgerufen am 26. Kasım 2012 von Tayfun Keltek
Kişisel Web Sitesi: http://www.tayfun-keltek.de/de/meine_politik/
Kılıç, M. (2012, Ekim 28). Bildungszentrum Rheinfelden Başkan Yardımcısı
Mehmet Kılıç ile Yapılan Mülakat. Ankara.
Kissau, K. U. (2009, Mayıs). Internet und Migration. Wiesbaden: VS Verlag für
Sozialwissenschaften.
Kissau, K. U. (2011, Mayıs). DOSSIER Transnationalismus & Migration - Internet
und Migration. Kasım 6, 2012 tarihinde Heinrich Böll Stiftung Web Sitesi:
http://www.migration-boell.de/web/diversity/46_2855.asp adresinden alındı
Kolat, K. (2002). Almanya'daki İnsanlarımızın Konumu, Örgütsel Çalışmalar,
Almanya Türk Toplumu'nun Çalışmaları. Ekim 31, 2012 tarihinde Türkiye
Avrupa Vakfı Web Sitesi:
http://www.turkiyeavrupavakfi.org/index.php/genel-haberler/1416-
almanyadak-nsanlarimizin-konumu-oerguetsel-calimalar-almanya-tuerk-
toplumunun-calimalari.html adresinden alındı
KRM. (2012). Startseite. Abgerufen am 9. Kasım 2012 von Koordinationsrat der
Muslime Web Sitesi: http://koordinationsrat.de/index.php
Külahçı, A. (2011). Medyada Göç ve Göçmen Algısı. Almanya ve Göç - 50. Yılında
Almanya’da Türkler Sempozyumu (s. 139-141). Berlin: Başbakanlık Yurtdışı
Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı.
94
LAGA-NRW. (2012). Über Uns. Abgerufen am 25. Eylül 2012 von Der
Landesintegrationsrat Nordrhein-Westfalen Web Sayfası: http://www.laga-
nrw.de/xd/public/content/index.html?pid=29
LAGA-NRW. (2010). Vorstand. Kasım 20, 2012 tarihinde Der Landesintegrationsrat
Nordrhein-Westfalen Web Sayfası: http://www.laga-
nrw.de/xd/public/content/index.html?pid=741 adresinden alındı
Lenk, C. (10. Haziran 2011). Stiftungen als Akteure der Zivilgeselschaft:
Selbstverständnis und Förderpraxis. Abgerufen am 3. Ağustos 2012 von
Bundeszentrale für politische Bildung Web Sitesi:
www.bpb.de/system/files/pdf/50R9UP.pdf
Maisch, A. (2011, Ağustos 3). Deutsche Sender? Nein, danke. Ekim 20, 2012
tarihinde Der Tagesspiegel Web Sitesi:
http://www.tagesspiegel.de/medien/mediennutzung-von-migranten-deutsche-
sender-nein-danke/4461896.html adresinden alındı
Mehr Demokratie e.V. (2012). Mehr Demokratie. Temmuz 20, 2012 tarihinde Mehr
Demokratie Derneği Web Sitesi: http://www.mehr-
demokratie.de/buergerentscheid.html adresinden alındı
Ministerium für Integration Baden-Württemberg. (26. Ekim 2012). Ministerin für
Integration prämiert Gewinner des Ideenwettbewerbs zur
Einbürgerungskampagne - Erster Preis geht an Studierende der Dualen
Hochschule Baden-Württemberg in Ravensburg. Abgerufen am 5. Kasım
2012 von Ministerium für Integration Baden-Württemberg Web Sitesi:
http://www.integrationsministerium-
bw.de/servlet/PB/menu/1279872/index.html?ROOT=1268673
Müssig, S. S. (2012). Politische Einstellungen und politische Partizipation von
Migranten in Deutschland. Nürnberg: Bundesamt für Migration und
Flüchtlinge.
npo. (Ekim 2011). npo-info.de: Vereinsstatistik 2011. Abgerufen am 1. Ağustos 2012
von V & M Service GmbH Web Sitesi: http://www.npo-
info.de/vereinsstatistik/2011/
Orde, S. A. (18. Eylül 2009). "Kann ein Muslim CDU-Politik?". Abgerufen am 5.
Kasım 2012 von Die Tageszeitung Gazetesi Web Sitesi:
http://www.taz.de/!40893/
Özdemir, E. (2012, Mart 22). İsviçre Diyanet Vakfı Yetkililerinden Emre Özdemir’le
yapılan mülakat. Basel, İsviçre.
95
Özden, K. (2012, Nisan 10). STK Konulu Kapasite Geliştirme Programı Kapsamında
Yapılan Sunum. Sivil Toplumun Tarihsel Gelişimi. Ankara.
Özoğuz, A. (2011). Ortak Alanı İnşa Etmenin Anahtarı: Siyasal Katılım. Almanya ve
Göç - 50. Yılında Almanya’da Türkler Sempozyumu (s. 163-164). Berlin:
Başbakanlık Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı.
Pazarcık, Y. (2012, Nisan 9). STK Analiz Yöntemleri. STK Konulu Kapasite
Geliştirme Programı Kapsamında Yapılan Sunum. Ankara.
Peters, F. (30. Ekim 2010). Warum gut gebildete Türken Deutschland verlassen.
Abgerufen am 20. Eylül 2012 von Die Welt Web Sitesi:
http://www.welt.de/politik/deutschland/article10636913/Warum-gut-
gebildete-Tuerken-Deutschland-verlassen.html
Pötzsch, H. (5. Aralık 2009). Interessenverbände - bpb. Abgerufen am 2. Ağustos
2012 von Bundeszentrale für politische Bildung Web Sitesi:
http://www.bpb.de/politik/grundfragen/deutsche-
demokratie/39319/interessenverbaende
Pötzsch, H. (15. Aralık 2012). Kirchen - bpb. Abgerufen am 7. Ağustos 2012 von
Bundeszentrale für politische Bildung Web Sitesi:
http://www.bpb.de/politik/grundfragen/deutsche-demokratie/39322/kirchen
Pro Christliches Medienmagazin. (12. Mayıs 2012). Steinmeier: "Kirche soll sich
einmischen!". Abgerufen am 8. Ağustos 2012 von Christlicher
Medienverbund KEP e.V.Web Sitesi: http://www.pro-
medienmagazin.de/politik.html?&news%5Baction%5D=detail&news%5Bid
%5D=5405
Rios, A. (3. Mart 2012). Planet Wissen - Vereine in Deutschland. Abgerufen am 2.
Ağustos 2012 von Planet Wissen Web Sitesi: http://www.planet-
wissen.de/politik_geschichte/organisationen/rotes_kreuz/vereine_in_deutschl
and.jsp
Rundfunk Berlin-Brandenburg. (2011). rbb-Rundfunkrat Mitglieder. Abgerufen am
25. Eylül 2012 von Rundfunk Berlin-Brandenburg Web Sitesi:
http://www.rbb-online.de/rundfunkrat/mitglieder/2011-2014.html
Sahilyol, K. (2011, Aralık). Alman Siyasetinde Türk Kökenli Seçmen ve
Politikacılar. İktisadi Kalkınma Vakfı.
Sauer, M. (2012). Integrationsprozesse türkeistämmiger Migrantinnen und
Migranten in Nordrhein-Westfalen. Essen: Stiftung Zentrum für
Türkeistudien.
96
Şen, F. (2012, Şubat 16). Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı'nda
Verilen Konferans. Avrupa'da Artışa Geçen Ayrımcılık Hareketleri. Ankara.
Sinanoğlu, C. /. (2011). Politische Partizipation und die Präsenz von Menschen mit
Migrationshintergrund in den Räten deutscher Großstädte: Vielfalt oder
Einfalt? Berlin: Heinrich-Böll-Stiftung.
StadtRödermark. (2012). Herzlich willkommen zur Bürgerumfrage der Stadt
Rödermark! Abgerufen am 26. Eylül 2012 von Bürgerbeteilungsportal de
Stadt Rödermark Web Sitesi: http://buergerbeteiligung.roedermark.de/
Statistics Canada. (2009, 12 21). Kanada İstatistik Kurumu. Retrieved Temmuz 11,
2012, from Kanada İstatistik Kurumu Resmi Web Sitesi:
http://www.statcan.gc.ca/pub/13-015-x/2009000/sect13-eng.htm
Statistisches Bundesamt. (2012, Şubat 6). Wahlbeteiligung der Männer und Frauen
bei den Landtagswahlen nach Altersgruppen und Ländern. Kasım 6, 2012
tarihinde www.bundeswahlleiter.de Web Sitesi:
http://www.bundeswahlleiter.de/de/landtagswahlen/ergebnisse/downloads/ltw
_repraes_wahlbeteiligung.pdf adresinden alındı
Stiftung Mitarbeit. (2011a). Modelle und Methoden der Bürger(innen)beteiligung
von A bis Z. Abgerufen am 26. Eylül 2012 von Der Wegweiser
Bürgergesellschaft Web Sitesi: http://www.buergergesellschaft.de/politische-
teilhabe/modelle-und-methoden-der-buergerbeteiligung/modelle-und-
methoden-von-a-bis-z/106120/
Stiftung Mitarbeit. (2011b). Wegweiser Bürgergesellschaft. Abgerufen am 24.
Temmuz 2012 von Wegweiser Bürgergesellschaft Web Sitesi:
http://www.buergergesellschaft.de/politische-teilhabe/103354/
TAM. (2011). Freiwilliges Engagement von Türken in Deutschland. Ekim 30, 2012
tarihinde Türkiye Araştırmalar Merkezi Web Sitesi:
http://www.deutsch.zfti.de/projekte/abgeschlossen/freiwilliges-engagement-
von-tuerkinnen-und-tuerken/index.html adresinden alındı
TGB. (2012a, Mayıs 7). Uyum Kurulu Secimleri - Berlin. TGB Başkanı Bekir Yılmaz
İmzalı Bilgilendirme Amaçlı e-Posta.
TGB. (2012b). Wer Wir sind. Kasım 8, 2012 tarihinde Berlin Türk Cemaati Web
Sitesi: http://www.tgb-
berlin.de/index.php?option=com_content&view=article&id=46&Itemid=1&l
ang=tr adresinden alındı
97
TGB. (2012c). Doppelte Staatsbürgerschaft für Alle. Abgerufen am 19. Kasım 2012
von Berlin Türk Cemaati Web Sitesi: http://www.tgb-
berlin.de/downloads/UnterschriftenaktionDSB.pdf
TGSH. (2009, mart 17). Anne Çocuk Projesi. Kasım 8, 2012 tarihinde Schleswig-
Holstein Türk Toplumu Web Sitesi:
http://www.tgsh.de/index.php?page=projects&lang=tr&PHPSESSID=867f70
f371b9d57ddfd44c1bb04dfb39&id=0000000003 adresinden alındı
Thomas Hoebel, A. H.-R. (2008). Web 2.0 für Kommunen und Kommunalpolitik.
Boizenburg: Verlag Werner Hülsbusch.
TÜDESB. (Mart 2012). Regierender Bürgermeister Klaus Wowereit besucht die
Tüdesb Schulen in Spandau. Abgerufen am Kasım 2012 von TÜDESB
Bildungsinstitut Berlin - Brandenburg Web Sitesi: http://www.tuedesb.de/
Tufan, Y. (2012, Eylül 9). Avrupa Türklerinde Cemaat ve Cemiyet Anlayışı. Kasım
8, 2012 tarihinde RTV-MediaNet Web Sitesi:
http://habercininyeri.wordpress.com/2012/09/09/avrupa-turklerinde-cemaat-
ve-cemiyet-anlayisi/ adresinden alındı
Tufan, Y. (2012, Haziran 8). Kuzey Ren Vestfalya Seçimleri ve Beklentiler. Kasım 5,
2012 tarihinde RTV-MediaNet Web Sitesi:
http://habercininyeri.wordpress.com/2012/06/08/kuzey-ren-vestfalya-
secimleri-ve-beklentiler/ adresinden alındı
Türkiyemspor. (2012, Haziran 13). Türkiyemspor sahaya geri dönüyor. Kasım 8,
2012 tarihinde Förderverein Türkiyemspor e.V. Web Sitesi:
http://www.tuerkiyemspor.info/magazin/artikel.php?artikel=1761&type=&m
enuid=210&topmenu=85 adresinden alındı
Tutkun, K. (2010, 8). Çağın Polisi Dergisi (Türkiye Emekli Emniyet Müdürleri
Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği Yayını). 6 29, 2012 tarihinde
Çağın Polisi Dergisi Web Sitesi: www.caginpolisi.com.tr/104/19-20-21-
22.htm#_ftn1 adresinden alındı
Üçüncü, O. (2012). Göçmenin Yanındaki Aktör: Sivil Toplum Kuruluşları. Almanya
ve Göç - 50. Yılında Almanya’da Türkler Sempozyumu (s. 156-158). Berlin:
Başbakanlık Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı.
Ülker, K. (2012, Kasım 26). Baden Türk Okul Aile Birikleri Federasyonu Başkanı
Kemal Ülker ile Yapılan Mülakat.
Ünlüsoy, E. (2006). Avrupa Birliği'nde Lobicilik: Sivil Toplum Uygulamaları
Örneği. Yüksek Lisans Tezi. Ankara: Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler
Enstitüsü.
98
Uzun, Ş. (2003). Federal Almanya Yönetim Sistemi. Temmuz 16, 2012 tarihinde
https://docs.google.com Web Sitesi:
https://docs.google.com/viewer?a=v&q=cache:qC9MgPTnwawJ:www.arem.
gov.tr/proje/yonetim/Dunyada_Kamu_yon/almanya.pdf+federal+almanya&hl
=tr&gl=tr&pid=bl&srcid=ADGEESj-
N1FanEz_U2YhDhCYqKfZ8sa7A15nAnCEt-
aNLWvXbP9wuKjnRGBg33NLf4XT3KeQNCxa4afQQqKeZ0kccwEjBltBxj
B adresinden alındı
Wirminghaus, N. (2011, Nisan 28). "SPD könnte nach links verlieren". Ekim 20,
2012 tarihinde taz.de Web Sitesi: http://www.taz.de/!69807/ adresinden alındı
Wüst, A. (2009, Aralık 5). Wahlberechtigte und Waehler mit Migrationshintergrund
adlı sununmu. Stuttgart.
Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı. (2011). Avrupa'da Yaşayan
Türkler - Yaz Tatili Döneminde Türkye'ye Gelen Türkler Örneği. Ankara:
Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı.
Yurttagüler, L. (2010). Savunuculuk ve Politikaları Etkileme. E. Ağduk, H.
Kocaman, İ. Neziroğlu, Y. Aksakoğlu, L. Yurttagüler, & N. Yentürk. içinde
İstanbul: İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları.
Zahnraeder. (2012a). Zahnräder Team. Abgerufen am 2. Kasım 2012 von Zahnräder
Netzwerk Web Sitesi: http://www.zahnraeder-netzwerk.de/?page_id=7
Zahnraeder. (23. Ekim 2012b). Projekt “Technik braucht Vielfalt – Technik braucht
Dich!”. Abgerufen am 1. Aralık 2012 von Zahnraeder Netzwerk Web Sitesi:
http://www.zahnraeder-netzwerk.de/?p=3089
İnternet Üzerinden Ulaşılan Haberlere Ait Kaynaklar
Aktüel Dergi. (2012, Ekim 9). Stuttgart’ta belediye başkanlığı ikinci tura kaldı. Kasım
21, 2012 tarihinde Aktüel Dergi Web Sitesi:
http://aktueldergi.de/index.php?option=com_content&view=article&id=2911:stu
ttgartta-belediye-bakanl-ikinci-tura-kald&catid=18:almanya&Itemid=27
Almanya Bülteni . (2012). Düsseldorf Türk Cemaati kuruldu. Kasım 14, 2012 tarihinde
Almanya Bülteni Web Sitesi: http://almanyabulteni.de/lokal-haberler/dusseldorf-
turk-cemaati-kuruldu
Almanya Bülteni, 07.05.2012. (2012, Mayıs 7). İnançlarımızla Almanya'ya aitiz. Kasım
9, 2012 tarihinde Almanya Bülteni Web Sitesi:
http://www.almanyabulteni.de/politika/inanclarimizla-almanya-ya-aitiz
99
Avrupa Sabah, 12.06.2012. (2012, Haziran 12). Başkan adayları Türk seçmenin
huzurunda. Kasım 5, 2012 tarihinde Avrupa Sabah Gazetesi Web Sitesi:
http://www.sabah.de/baskan-adaylari-turk-secmenin-huzurunda.html
Avrupa Sabah, 04.07.2012. (2012, Temmuz 4). Din Hürriyetine indirilmiş darbe. Kasım
14, 2012 tarihinde Avrupa Sabah Web Sitesi: http://www.sabah.de/din-
hurriyetine-indirilmis-darbe.html
Avrupa Sabah, 25.07.2012. (2012, Temmuz 15). Türkiye’yi AB’ye üye olmalı. Kasım 14,
2012 tarihinde Avrupa Sabah Web Sitesi: http://www.sabah.de/turkiyeyi-abye-
uye-olmali.html
Berlin Gündem. (2012, Mart 11). Berlin'de çifte vatandaşlık için imza kampanyası.
Kasım 30, 2012 tarihinde Berlin Gündem Web Sitesi:
http://berlingundem.de/index.php/haber/haberler/berlin-haberleri/2566-berlinde-
cifte-vatandalk-icin-imza-kampanyas
Deutsche Welle Türkçe, 24.05.2011. (2011, Mayıs 24). Federal Uyum Danışma Kurulu
işbaşı yaptı. Eylül 25, 2012 tarihinde Deutsche Welle Türkçe Web Sitesi:
http://www.dw.de/dw/article/0,,15100517,00.html
Deutsche Welle Türkçe, 04.05.2012. (2012, Mayıs 4). Türk usulü seçim kampanyası.
Kasım 5, 2012 tarihinde Deutsche Welle Türkçe Web Sitesi:
http://www.dw.de/t%C3%BCrk-usul%C3%BC-se%C3%A7im-
kampanyas%C4%B1/a-15927879-1
Deutsche Welle Türkçe, 20.09.2012. (2012, Eylül 9). Almanya'daki İslamî örgütler
değişim sürecinde. Kasım 12, 2012 tarihinde Deutsche Welle Türkçe Web Sitesi:
http://www.dw.de/almanyadaki-islam%C3%AE-%C3%B6rg%C3%BCtler-
de%C4%9Fi%C5%9Fim-s%C3%BCrecinde/a-16252819-1
Die Welt, 09.09.2012. (9. Eylül 2012). Juden und Muslime demonstrieren für Recht auf
Beschneidung. Abgerufen am 24. Kasım 2012 von Die Welt Web Sitesi:
http://www.welt.de/newsticker/dpa_nt/infoline_nt/brennpunkte_nt/article109108
738/Juden-und-Muslime-demonstrieren-fuer-Recht-auf-Beschneidung.html
goodnews4Baden-Baden. (2007, Ekim 19). Gericht entscheidet für türkische Eltern .
Ekim 15, 2012 tarihinde goodnews4Baden-Baden Web Sitesi:
http://www.goodnews4.de/daily_news_detail.php?sid=1220&mid=218
ha-ber.com. (2012, Mayıs 6). Berlin'de Uyum ve Göç Konseyi seçimleri. Kasım 19, 2012
tarihinde ha-ber.com: http://ha-
ber.net/index.php?option=com_content&task=view&id=17949&Itemid=0
Heidenheimer Zeitung. (1. Ekim 2008). PORTRÄT: Religionen im Dialog. Abgerufen
am 28. Kasım 2012 von Heidenheimer Zeitung Web Sitesi:
http://www.vikz.de/press/2008-10-
01%20Potrait%20Purlu%20Heidenheimer%20Zeitung.pdf
Hürriyet Avrupa, 02.03.2012. (2012, Mart 2). Berlin Türk Cemaati, çifte vatandaşlık için
imza kampanyası başlattı. Kasım 19, 2012 tarihinde Hürriyet Avrupa Web Sitesi:
http://www.hurriyet.de/haberler/gundem/1142598/cifte-vatandaslik-icin-imza-
kampanyasi
100
Hürriyet Avrupa, 04.03.2012. (2012, Mart 4). “Kaçın Bilkay geliyor”. Kasım 2, 2012
tarihinde Hürriyet Avrupa Web Sitesi:
http://www.hurriyet.de/haberler/gundem/1144014/kacin-bilkay-geliyor
Hürriyet Avrupa, 12.07.2012. (2012, Temmuz 12). Türkiye’nin renkleriyiz. Kasım 8,
2012 tarihinde Hürriyet Avrupa Web Sitesi:
http://www.hurriyet.de/haberler/gundem/1243461/turkiyenin-renkleriyiz
Hürriyet Avrupa, 30.08.2012. (2012, Ağustos 30). Durdurun bu kampanyayı. Kasım 24,
2012 tarihinde Hürriyet Avrupa Web Sitesi:
http://www.hurriyet.de/haberler/gundem/1277379/durdurun-bu-kampanyayi
Hurriyet Daily News. (2012, Temmuz 14). German court’s move to ban circumcision
unites religions. Retrieved Kasım 15, 2012, from Hurriyet Daily News Web
Sitesi: http://www.hurriyetdailynews.com/german-courts-move-to-ban-
circumcision-unites-religions.aspx?pageID=238&nid=25429
Hürriyet Planet. (2012, Eylül 11). Yahudi, Müslüman birlikte eylem yaptı. Kasım 14,
2012 tarihinde Hürriyet Web Sitesi:
http://www.hurriyet.com.tr/planet/21425144.asp
Mannheim Haber, 10.04.2012. (2012, Nisan 10). Başkonsolos Serhat Akçen'den Türkçe
yardım istedi. Kasım 14, 2012 tarihinde Mannheim Haber Web Sitesi:
http://www.mannheimhaber.com/news_detail.php?id=623&uniq_id=134422885
2
Mannheim Haber, 11.07.2012. (2012, Temmuz 11). DİTİB Merkez Cami kan bağışı ile
toplumun bir parçası olduğunu gösterdi. Kasım 15, 2012 tarihinde Mannheim
Haber Web Sitesi: http://www.mannheimhaber.com/news_detail.php?id=1030
Merhaba, 2011. (2011, Mart). Ulm Camii’ni ziyaret ettiler. Kasım 8, 2012 tarihinde
Merhaba Gazetesi Web Sitesi: http://www.merhaba.info/article,17070,ulm-
camii-ni-ziyaret-ettiler.html
Merhaba, 2012. (2012, Haziran). Heidenheim Türk-Alman Kulübü kuruldu. Kasım 14,
2012 tarihinde Merhaba Gazetesi Web Sitesi:
http://www.merhaba.info/article,22597,heidenheim-t-rk-alman-kul-b-
kuruldu.html
öztürk.de. (2012, Haziran 4). Polis'ten DİTİB destekli proje. Kasım 12, 2012 tarihinde
öztürk.de Web Sitesi: http://www.ozturk.de/news.php?id=464
Post. (2012, Kasım 13). Hamburg'da Tarihi İmza. Kasım 15, 2012 tarihinde Post
Gazetesi Web Sitesi: http://postgazetesi.com/2012/11/13/hamburgda-tarihi-imza/
RTV-MediaNet. (2011, Temmuz 19). ATİB-Yeşiller Partisi Görüşmesinde Din Dersleri
Ele Alındı. Kasım 23, 2012 tarihinde RTV-MediaNet Web Sitesi:
http://habercininyeri.wordpress.com/2011/07/19/atib-yesiller-partisi-
gorusmesinde-din-dersleri-ele-alindi/
Sabah Avrupa, 25.11.2011. (2011, Kasım 25). İslam toplumunu dinledi - Sabah Avrupa.
Eylül 28, 2012 tarihinde Sabah Avrupa Web Sitesi: http://www.sabah.de/islam-
toplumunu-dinledi.html
101
Sabah Avrupa, 06.12.2011. (2011, Aralık 6). Almanya siyasetinde Türk rüzgârı esiyor.
Ekim 23, 2012 tarihinde Sabah Avrupa Web Sitesi:
http://www.sabah.com.tr/Dunya/2011/12/06/almanya-siyasetinde-turk-ruzgri-
esiyor
Sabah Avrupa, 23.06.2012. (2012, Haziran 23). Tercih Alman Vatandaşlığı. Ekim 20,
2012 tarihinde Sabah Avrupa Gazetesi Web Sitesi: http://www.sabah.de/tercih-
alman-vatandasligi.html
Sabah Avrupa, 05.11.2012. (2012, Kasım 5). Sahip çıkamadık. Kasım 15, 2012 tarihinde
Sabah Avrupa Web Sitesi: http://www.sabah.de/sahip-cikamadik.html
Stuttgarter Zeitung, 21.10.2012. (21. Ekim 2012). Höhere Wahlbeteiligung als in Runde
eins. Abgerufen am 21. Kasım 2012 von Stuttgarter Zeitung Web Sitesi:
http://www.stuttgarter-zeitung.de/inhalt.ob-wahl-in-stuttgart-hoehere-
wahlbeteiligung-als-in-runde-eins.f06f5697-1a61-44ec-9abb-9baf85695a5c.html
Süddeutsche, 04.04.2012. (4. Nisan 2012). Süddeutsche. Abgerufen am 1. Ağustos 2012
von Süddeutsche Web Sitesi:
http://www.sueddeutsche.de/bayern/volksbegehren-gegen-studiengebuehren-
freie-waehler-sammeln-genuegend-unterschriften-1.1336746
Süddeutsche, 05.11.2012. (5. Kasım 2012). Überwachte Wächter. Abgerufen am 27.
Kasım 2012 von Süddeutsche Zeitung Web Sitesi:
http://www.sueddeutsche.de/bildung/studium-fuer-islam-lehrer-ueberwachte-
waechter-1.1512690
Süddeutsche, 15.11.2012. (15. Kasım 2012). SPD-Kandidat mit türkischen Wurzeln.
Abgerufen am 17. Kasım 2012 von Süddeutsche Zeitung Web Sitesi:
http://www.sueddeutsche.de/15Q389/966595/SPD-Kandidat-mit-tuerkischen-
Wurzeln.html
Welt Online. (9. Eylül 2009). Welt Online. Abgerufen am 27. Temmuz 2012 von Welt
Online Web Sitesi:
http://www.welt.de/politik/bundestagswahl/article4648093/Wahlbeteiligung-
erreicht-historischen-Tiefstand.html
Yeni Posta. (2012). Polisliğe Başkonsolosluktan destek. Kasım 12, 2012 tarihinde Yeni
Posta Web Sitesi:
http://yeniposta.de/index.php?option=com_content&view=article&id=1924:polis
lie-bakonsolosluktan-destek&catid=25:newsflash
Zaman Almanya, 31.10.2012. (2012, Ekim 31). Türkiye’deki siyaset oyunlarını
Almanya’ya taşımanın alemi yok. Kasım 13, 2012 tarihinde Zaman Almanya
Web Sitesi: http://zaman-online.de/?p=5309
Zaman Avrupa, 19.06.2007. (2007, Haziran 19 ). SPD ile Türk seçmenin arasını açıldı.
Kasım 24, 2012 tarihinde Zaman Avrupa Web Sitesi:
http://euro.zaman.com.tr/euro/newsDetail_getNewsById.action;jsessionid=CC90
DD101274841547A064E85DBD0229.node1?newsId=8589
Zaman Avrupa, 20.10.2007. (2007, Ekim 20). Mahkeme Türkçe yasağına son verdi.
Kasım 15, 2012 tarihinde Zaman Avrupa Web Sitesi:
http://euro.zaman.com.tr/euro/newsDetail_getNewsById.action?newsId=17680
102
Zaman Avrupa, 25.06.2009. (2009, Haziran 25 ). İGMG’den Anayasayı Koruma
Teşkilatı’na zor soru. Kasım 19, 2012 tarihinde Zaman Avrupa Web Sitesi:
http://euro.zaman.com.tr/euro/newsDetail_getNewsById.action?newsId=49566
Zaman Avrupa, 14.11.2011. (2011, Ocak 14). Son aylarda oluşan güven kaybını Federal
Uyum Konseyi ile kapatacak. Kasım 6, 2012 tarihinde Zaman Avrupa Web
Sitesi:
http://euro.zaman.com.tr/euro/newsDetail_getNewsById.action;jsessionid=7CC4
63E794CFF17073CD19DA2957D3DD.node1?category=0&columnists=&firstD
ate=&lastDate=&words=fethullah+g%C3%BClen&type=&newsId=55058&colu
mnistId=0§ionId=0
Zaman Avrupa, 05.03.2012. (2012, Mart 5). TGB’den çifte vatandaşlık için imza
kampanyası. Kasım 15, 2012 tarihinde Zaman Avrupa Web Sitesi:
http://euro.zaman.com.tr/euro/newsDetail_getNewsById.action?newsId=57963
Zaman Avrupa, 19.04.2012. (2012, Nisan 19). “KRV’nin kaderini BİG belirledi”. Kasım
6, 2012 tarihinde Zaman Avrupa Web Sitesi:
http://euro.zaman.com.tr/euro/newsDetail_getNewsById.action?newsId=58232
Zaman Avrupa, 11.05.2012. (2012, Mayıs 11). ‘Seçime katılımımız oranında dikkate
alınacağız’. Ekim 30, 2012 tarihinde Zaman Avrupa Web Sitesi:
http://euro.zaman.com.tr/euro/newsDetail_getNewsById.action?newsId=58335
Zaman Avrupa, 15.05.2012. (2012, Mayıs 15). KRV’de göçmenler SPD’yi uçurdu, CDU
ağır yara aldı. Ekim 30, 2012 tarihinde Zaman Avrupa Web Sitesi:
http://euro.zaman.com.tr/euro/newsDetail_getNewsById.action?newsId=58347
Zaman Avrupa, 30.05.2012. (2012, Mayıs 30). Berlin-İstanbul Festivali Türk-Alman
dostluğunu pekiştirdi. Kasım 14, 2012 tarihinde Zaman Avrupa Web Sitesi:
http://euro.zaman.com.tr/euro/newsDetail_getNewsById.action?newsId=58407
Zaman Avrupa, 26.06.2012. (2012, Haziran 26). 52 ülkeye serbest ama Türklere yasak!
Kasım 19, 2012 tarihinde Zaman Avrupa Web Sitesi:
http://euro.zaman.com.tr/euro/newsDetail_getNewsById.action?newsId=58620
Zaman Avrupa, 04.08.2012. (2012, Ağustos 4). Müslümanlar, gıdalarda gizli katkı
maddelerine tepki göstermeli. Ağustos 10, 2012 tarihinde Zaman Avrupa Web
Sitesi:
http://euro.zaman.com.tr/euro/newsDetail_getNewsById.action;jsessionid=A5F
BFB0BF0E40526ED8A1CD024B44316.node1?load=detay&newsId=58952&lin
k=58976
Zaman Avrupa, 14.08.2012. (2012, Ağustos 14 ). Alman komşular iftarı sevdi. Kasım 14,
2012 tarihinde Zaman Avrupa Web Sitesi:
http://euro.zaman.com.tr/euro/newsDetail_getNewsById.action?newsId=59092
Zaman Gazetesi, 22.05.1999. (1999, Mayıs 22).
http://www.zaman.com.tr/newsDetail_getNewsById.action?newsId=-39587
Zaman Online, 01.12.2009. (2009, Aralık 1). Almanya'da 120 minareli cami inşaatı var.
Kasım 22, 2012 tarihinde Zaman Online Web Sitesi:
http://www.zaman.com.tr/newsDetail_getNewsById.action?haberno=922103&tit
le=almanyada-120-minareli-cami-insaati-var
103
Zaman Online, 02.03.2012. (2012, Mart 2). Berlin Türk Cemaati, çifte vatandaşlık için
imza kampanyası başlattı. Kasım 19, 2012 tarihinde Zaman Online Web Sitesi:
http://www.zaman.com.tr/newsDetail_getNewsById.action?haberno=1253659&t
itle=berlin-turk-cemaati-cifte-vatandaslik-icin-imza-kampanyasi-baslatti
Zaman, 25.10.2012. (2012, Ekim 25). Almanya'da Türkçe dersi gerekçesi: Geleceğin
güçlü ekonomisinin diline hakimiyet. Aralık 1, 2012 tarihinde Zaman Gazetesi
Web Sitesi: http://www.zaman.com.tr/dis-haberler/almanyada-turkce-dersi-
gerekcesi-gelecegin-guclu-ekonomisinin-diline-hakimiyet/2007195.html