S.Mamay Fevzi Acevit€¦ · gelmesini bekleyen, annesinin en iyi okulda okusun düşüncesi...

19
Çok Şey Olmak Zorunda Kalan Adam; Fevzi Acevit 05 FEVZİ ACEVİT Şimdiki zaman lütfen… Zaman nedir? Takvimle ölçülen, olayların sıraya dizildiği sonsuz bir uzam? Olayların doğrusal biçimde ileriye akışının sıralanması? An’ın bir nokta halinde oluşturduğu çemberin sonsuza kadar genleşmesi? Sürekli şimdi? Verilen tüm cevaplar, ortada bir sorunun olmadığından geliyorsa; bugün, dünden bakılan yarındır. Zaman nedir? FA’ya... ‘‘ Yarınlara ışıksız koşan adam Arkana bakma düşersin. ’’ S.Mamay ÇOCUKLUĞUN KOCAMAN GÖZLERİYLE 1 Kasım 1943... Tarih önemini yitirsin. Fevzi Acevit’in yaşam öyküsü Ada- nalı Seyfittin’in vatani görevini yap- mak üzere gittiği Bornova’ da İzmir güzeli bir kıza gönlünü kaptırmasıyla başlıyor. Ödemiş ilçesinde, ekmek ve gaz sıkıntısının yaşandığı kuduz sa- vaş çığlıklarının sardığı bir dünyaya gözlerini açan Fevzi Acevit, 15 yaşın- daki bir anne ile gurbette bir babanın evliliğinin ilk meyvesidir. 2. Dünya savaşı yıllarıdır. Savaşın rüzgarı vurmuştur Türkiye’yi. Kıtlık vardır. İnsanlar boğucu sıkın- tılar içindedir. Annesinin kundakla- dığı, süt içen, ışığa bakan bir bebek- tir Fevzi Acevit. Devir gaz lambası yağ kandili ile aydınlanma devri.... Savaş vardır, gaz ekmek karneyle- dir...Annesi lambanın fitilini kısınca basarmış ağıt dolu yaygarayı minik Fevzi. Çocuk Anne ( o da henüz 15 yaşındadır) mecburen açarmış yeni- den lambanın fitilini. Ve uyutacağım derken kendisi uyuyakalırmış bazen bebeğinden önce. Telaşla uyandığın- da gözlerini ışıktan ayırmayan halde bulurmuş bebeğini, hâlâ uyanık olu- şuna hem şaşar hem de rahatlarmış. Yıllar sonra, seher vakitlerinde uyu- mamanın ne demek olduğunu çok daha başka türlü yorumlayacaktır; insanın hayat macerasının aslında ışığı aramak olduğunu anlayacaktır. Askerliğini bitirip memleketi Adana’ ya dönen baba Seyfittin Acevit, ai- lesini yanına alacak hale geldiğinde, Fevzi 5 aylık bebektir. Anne ile Ni- ne’nin posta treni kompartımanına kurdukları salıncakta sallanarak ge- lirler Adana’ ya... Geliş işte o geliştir... Bu şehir, kader plânında, yaşamının odağı olmanın yanında hizmet etme yükümlülüğünü de üstleneceği belde olacaktır.

Transcript of S.Mamay Fevzi Acevit€¦ · gelmesini bekleyen, annesinin en iyi okulda okusun düşüncesi...

Page 1: S.Mamay Fevzi Acevit€¦ · gelmesini bekleyen, annesinin en iyi okulda okusun düşüncesi yüzünden okula hep geç kalan ve hep geç kala-cak olan Fevzi Acevit hayat macera-sının

Çok Şey Olmak Zorunda Kalan Adam; Fevzi Acevit

05FEVZİ ACEVİT

Şimdiki zaman lütfen… Zaman nedir? Takvimle ölçülen, olayların sıraya dizildiği sonsuz bir uzam? Olayların doğrusal biçimde ileriye akışının sıralanması? An’ın bir nokta halinde oluşturduğu çemberin sonsuza kadar genleşmesi? Sürekli şimdi? Verilen tüm cevaplar, ortada bir sorunun olmadığından geliyorsa; bugün, dünden bakılan yarındır. Zaman nedir?

FA’ya...‘‘ Yarınlara ışıksız koşan adamArkana bakma düşersin. ’’

S.Mamay

ÇOCUKLUĞUN KOCAMAN GÖZLERİYLE

1 Kasım 1943... Tarih önemini yitirsin. Fevzi Acevit’in yaşam öyküsü Ada-nalı Seyfittin’in vatani görevini yap-mak üzere gittiği Bornova’ da İzmir güzeli bir kıza gönlünü kaptırmasıyla başlıyor. Ödemiş ilçesinde, ekmek ve gaz sıkıntısının yaşandığı kuduz sa-vaş çığlıklarının sardığı bir dünyaya gözlerini açan Fevzi Acevit, 15 yaşın-daki bir anne ile gurbette bir babanın evliliğinin ilk meyvesidir.2. Dünya savaşı yıllarıdır. Savaşın

rüzgarı vurmuştur Türkiye’yi. Kıtlık vardır. İnsanlar boğucu sıkın-tılar içindedir. Annesinin kundakla-dığı, süt içen, ışığa bakan bir bebek-tir Fevzi Acevit. Devir gaz lambası yağ kandili ile aydınlanma devri....Savaş vardır, gaz ekmek karneyle-dir...Annesi lambanın fitilini kısınca basarmış ağıt dolu yaygarayı minik Fevzi. Çocuk Anne ( o da henüz 15 yaşındadır) mecburen açarmış yeni-den lambanın fitilini. Ve uyutacağım derken kendisi uyuyakalırmış bazen bebeğinden önce. Telaşla uyandığın-da gözlerini ışıktan ayırmayan halde bulurmuş bebeğini, hâlâ uyanık olu-şuna hem şaşar hem de rahatlarmış.

Yıllar sonra, seher vakitlerinde uyu-mamanın ne demek olduğunu çok daha başka türlü yorumlayacaktır; insanın hayat macerasının aslında ışığı aramak olduğunu anlayacaktır.Askerliğini bitirip memleketi Adana’ ya dönen baba Seyfittin Acevit, ai-lesini yanına alacak hale geldiğinde, Fevzi 5 aylık bebektir. Anne ile Ni-ne’nin posta treni kompartımanına kurdukları salıncakta sallanarak ge-lirler Adana’ ya...Geliş işte o geliştir...Bu şehir, kader plânında, yaşamının odağı olmanın yanında hizmet etme yükümlülüğünü de üstleneceği belde olacaktır.

Page 2: S.Mamay Fevzi Acevit€¦ · gelmesini bekleyen, annesinin en iyi okulda okusun düşüncesi yüzünden okula hep geç kalan ve hep geç kala-cak olan Fevzi Acevit hayat macera-sının

07FEVZİ ACEVİT06 ADANA’YA GÜÇ VERENLER - I

tir.Ama bir zamanlar Adana çok daha güzeldi. Fevzi’nin çocukluk yılların-da çiçek kokulu bahar aylarını her köşesinde yaşayan, bağların, bahçe-li evlerin kentiydi Adana. Bu ortam Adana çocukları için bulunmaz bir hazinedir. Şakirpaşa Havaalanı ara-zisine komşu bir mahallede büyüyen Acevit, kır ortamında oyunlar oyna-yan top koşturan bir çocukluktan ge-liyordu.Bu oyunlardan birinde yaralanacak-tır...İlkokulda mit adında bir oyun oy-narlardı. Bir takımın mit diye adlan-dırılan alana dokunmaya çalışma-sı, diğer takımın o alanı koruması üzerine kurulu oyun sırasında, başı binanın sivri taşlı köşesine çarpan Fevzi Acevit alnından ciddi bir bi-çimde yaralanır. Öğretmeni Ahmet Bey onu telaşla hastaneye götürmüş, yarasını pensle dikmişlerdir. Bu olay Acevit’in çocuk dünyasında etkilenip sakladığı hatıralardan birine yol aça-caktır. Hastaneden sonra öğretmeni tarafından babasının dükkanına gö-türülüşünü babasının şefkat yüklü endişesini hiç unutmayacak, o daki-kaları değerli bir anı olarak gönlünde saklayacaktır.Fevzi Acevit çocuk yaşta olmuş an-cak pek çocuk olamamıştı. Okul yarım gündü. Sabah okula gi-der, öğleden sonra babasının terzi malzemesi ve kumaş satılan dükka-nında çalışırdı. Velhasıl sekiz yaşın-

zipaşa İlkokulu’ na kaydı yapılmıştır. Evi şehrin en batı ucunda olan Fevzi Acevit, okula hep en geç kalan derse başladıktan sonra giren öğrenci ola-caktır. Nasıl geç kalmasın ki; evinin yakınında düzenli işleyen bir otobüs, bir ulaşım imkanı yoktur. Otobüsün son durağı evinden uzaktadır. Du-rağa ulaşabilmek için şimdiki Tra-fik İl Müdürlüğü’ nün önüne kadar yürüyen, otobüs varsa binen yoksa gelmesini bekleyen, annesinin en iyi okulda okusun düşüncesi yüzünden okula hep geç kalan ve hep geç kala-cak olan Fevzi Acevit hayat macera-sının daha ilk yılında bedenini kuşa-tan hastalıklar yüzünden tökezlemek zorunda kalacaktır.Önce boğmaca, sonra zehirli sıt-

hayâllerin ve rüyaların iç içe geçtiği zaman parçaları içinde hastalıkla bo-ğuşmaktadır. Tedavisi sürerken ağır bir solunum krizi geçirir.“Kurtulamaz atlamaz bu hastalığı“ diye düşünüldüğü yaşamla ölüm arasında dolaştığı o krizden sonra hayat enerjisi tekrar bedenine döner Fevzi’nin. Sağlığı düzelmeye başlar. Göğsündeki ağrılar azalmış, yaşam enerjisi yükselmiştir. Ara sıra yine ateşlenir, ama, kısa sürer çabuk to-parlanır. Akan zaman geri gelen sağ-lık Fevzi Acevit’i yaşam yolundaki ilk badiresini atlatmaya doğru taşır.Öyle ya da böyle hayat yeniden gü-lümsemiştir. Çocuklar çabuk unutuyordu.Unutmak özgürlüktür dercesine ko-şup oynamaya başlar. Bir yıl gecik-meyle yeniden okuluna dönmüştür. Öğretmeni beş yıl boyunca hiç de-ğişmeyecek olan Ahmet Coşkan’dır. Ahmet Öğretmen, sert bir hoca, gön-lü, sevgi ve öğretme isteği ile dolu bir insandır. Fevzi okula geç kalmaya devam eder. Okula geç kalır ama okumayı çabuk söker. Dersleri dinleyerek öğrenir oyuna ayıracak zamanını bu yöntemle ço-ğaltır. Sadece zekâsına güvenmenin bir gün kendisine ağır bir bedel öde-teceğini o günlerde aklından bile ge-çirmez. ***Adana günümüzde de güzel bir kent-

Kuzeyde, batıda ve doğuda bir hilal gibi merkezi kuşatan yerleşimlerin henüz olmadığı; Adana’nın adeta Tepebağ sayıldığı dönemde bir süre orada oturuyorlar. Fevzi için o yıllar az hatırlanan bir dönem olarak ge-çer. Daha sonra babasının Yeşilevler tarafında arsa satın alması ve bir ev yapmasıyla kentin batı ucuna taşınır-lar. Burası demiryolu ile Mersin yolu arasına sıkışıp kalmış bir ortamdır. Fevzi’nin çocukluk ve gençliğe adım attığı yılları Sakarya Mahallesi’nin bu kent merkezinden uzak köşesinde geçecektir.İlkokul çağına gelince annesi en ya-kını değil “ en iyi “ ilkokulu seçer; Fevzi Adana’ ya ilk geldiği yere dön-müştür yeniden; Tepebağ’ daki Ga-

dan itibaren çalışmaya ter dökerek ayakta kalmaya başlamıştı. Aslında yaşandığı sırada çileli görünen bir çok olay onu bileyecek hayata atıldı-ğında kişiliğinin güçlü dirençli yanı olarak ortaya çıkacaktır.Baba Acevit’in işi kazancı iyi ne var ki eli çok sıkıdır. Fevzi ve annesi, kardeşleri varlık içerisinde yokluk çekerler. Baba, yaşam yolunda, ço-cuklarının ihtiyaç duyduğu maddi desteği vermekten onlara gelecek kurmanın sorumluluğunu almaktan uzak durur. O’ nun yarattığı boşluğu anne doldurmaya çabar, ama, bu da bir yere kadar olabilmektedir. Baba-nın bu tutumundan en büyük zara-rı okumak isteyen ama arkalarında destek bulamayan Fevzi ve kardeşleri göreceklerdir.***ma, ardından zatüriye vurur ilko-

kul öğrencisi Acevit’i...Ciğerleri su toplamıştır. Her nefes alışında acı çekmektedir. Okula gidebilmek şöy-le dursun, doğal ihtiyaçları için bile yataktan çıkmakta zorlanmaktadır. Komşuları İsmet ( Elbaşı) hanım Ve-rem Dispanseri’nde başhemşiredir. O’nun yönlendirmesi ve desteğiyle ve annesinin yılmak bilmeyen çaba-sıyla yaşam savaşı verir. Ciğerlerinde toplanan su tehlikelidir. Çünkü has-talığın bir sonraki aşaması tüberkü-lozdür...Ve o yıllarda (1949-50 ) ve-rem ölümcül hastalıktır. Fevzi Acevit her an vereme dönüş-meye aday bir hastalığın pençesin-de hayata tutunmaya çalışmakta-dır. Yüksek ateşin yarattığı sanrılar;

Ann

esi v

e Ba

bası

Page 3: S.Mamay Fevzi Acevit€¦ · gelmesini bekleyen, annesinin en iyi okulda okusun düşüncesi yüzünden okula hep geç kalan ve hep geç kala-cak olan Fevzi Acevit hayat macera-sının

09FEVZİ ACEVİT08 ADANA’YA GÜÇ VERENLER - I

çocuklarını okutacak durumda ol-dukları söyleyip tekliflerine teşekkür eder, konu kapanır. Reddedilen bu imkân aslında Acevit’in yaşamındaki dönüm noktalarından biri olacaktır.***

MADDE Mİ AĞIRLIKLIDIR MÂNÂ MI?

Bu sorunun cevabını almak, çocuk dünyasının büyüyen gözlerindeki derin merakla hayata bakan Fevzi Acevit için geleceğe kalmıştır. Çok değil sadece 7-8 yıl sonra Fevzi üni-versite sınavı kazanacaktır. Ne var ki, arkasında maddi desteği olmadığı için yüksek öğrenimini yarıda bırak-mak zorunda kalacaktır. Zaman zaman anımsayıp, “ Acaba öğretmenlerimin yaptıkları teklifi ailem kabul etseydi yaşamım nasıl bir biçim alırdı? ” diye de bu olayı sorgulayacaktır.. .Bazen “ Kader işte! ” deyip geçerken bazen de “ kaçırılan bir fırsat “ kabul edip hayıflanacaktır.

GENÇLİĞİN BÜYÜDÜKÇE KÜ-ÇÜLEN OKUL BAHÇELERİNDE

Tepebağ Ortaokulu’ nun gözüne ko-caman görünen bahçesinde tanıdı kadîm dostunu...Selah’ı....Okul müdürü Memduh Kumbasar’ ın geleneği haline gelmiş olan zeki ve çalışkan öğrencileri bir sınıfta toplama adeti, Selahattin Mamay ( Selah)’la Fevzi’yi aynı sınıfta buluş-

Hayvan ve doğa sevgisi çocukluğun-dan mirastır Fevzi Acevit’e. Bahçede çiçekler ağaçlar köpekler, evde kediler içinde büyümüştür.Gelecek yaşamını etkileyen olaylar-dan birini Kuruköprü’deki Bahri Paşa Çeşme’sinin orada yaşar: O günlerde Bahri Paşa Çeşmesi önündeki yalak-lardan karüse arabalar ve faytonların atları su içerlerdi. Bir gün annesiyle o çeşmenin yanından geçerken kabur-gaları sayılacak kadar zayıf bir atın sahibi tarafından kırbaçlandığını gö-rünce, Acevit’in çocuk gönlü isyan etmiş, annesine dönüp çocuk sesiyle haykırmış, ‘’ Büyük adam olursam böyle yapanları cezalandıracağım ! ’’ demişti.Acevit, hastalığı atlattıktan sonra okulun zeki ve çalışkan öğrencile-rinden birisi olmuştur. Hastalığın pençesindeyken “ hastalıklı “ diyerek uzanan parmaklar artık onu okul bi-rincisi diye göstermektedir. Hatta o dönem Yeni Adana gazetesinde okul çalışkanı diye fotoğrafı çıkacaktır. İlkokulun son yılındayken Başöğ-retmen Hilmi Özsoy ve Öğretmeni Ahmet Coşkan annesini görüşme-ye davet ederler. Görüşme sırasında bir öneride bulunurlar. Derler ki: ‘’ Bu çocuk zeki. Araya gitmesin! Eğer okutabilme imkânınız yoksa biz Fev-zi’ yi Okul Aile Birliği imkanlarıyla tahsil masraflarını karşılayıp okut-mayı düşünüyoruz. Bu sizin için de, çocuk için de daha iyi olmaz mı? ’’ Annesi öneriyi dinledikten sonra,

turur. Acevit, Selah vesilesiyle başta Baba Cahit ( Girmen), olmak üzere yaşam boyu sarsılmaz dostluklar ku-racağı; Mehmet Sıddık Koç, Aslan Süleyman ( Taptık), Antika Hasan ( Acarel), Yahudi Zeki ( Çelik), Bok-sör Ramazan ( Bahçeci), Kör Kadir ( Sakın ), Dalton Recai ( Burçatay) ve diğerlerini tanır. Bu insanlar yaşamın engin geleceği içinde kah hayâlleriyle, kah aşkla-rıyla Fevzi Acevit’ in dünyasında yer alacaklardır. Bu insanlar Fevzi’nin bazen yol arkadaşı, bazen de dava arkadaşı olacaklardır. Çocukluk yıl-larının arkadaşı Musa (Kiper) ile yaşam koşusu sırasında yolları ay-rılsa da derin bir geçmişten gelen ve unutulmaz anılardan kaynaklanarak

pekişen dostluk duyguları devam edecektir. Fevzi Acevit, bebek gözleriyle ışığa bakan-ışığı arayan adam; büyüdükçe küçülen ve zorlaşan bir dünyadadır artık... Gençlik pınarından çağlayan yaşam enerjisi tüm genç kuşaklara olduğu gibi onun için de hata yapma riskini beraberinde getirir. Bir süre sonra hatalar yapılacaktır. İrade gücünü aşan olaylar yaşanma-ya başlayacaktır...Pembe düşlerin mavi umutların beslediği bir duygu dünyasının insanı olan Acevit, yakın gelecekte kendini, kapkara görünen bir gelecek ufkuna bakar halde bula-caktır.***Asıl kriz lise yıllarında patlar.

Page 4: S.Mamay Fevzi Acevit€¦ · gelmesini bekleyen, annesinin en iyi okulda okusun düşüncesi yüzünden okula hep geç kalan ve hep geç kala-cak olan Fevzi Acevit hayat macera-sının

Anne ile babanın ayrılmasıyla aile birliği dağılmıştır. Hayata hazırlanmaları gereken dö-nemde Fevzi ve kardeşleri ortada kalmışlardır. Kendi belirlemedikleri bir kader ağlarını örmüş, onları, yol-larını kendileri açma mecburiyeti ile başbaşa bırakmıştır. Fevzi işte karanlığın ışıktan geldiği o kör noktadadır. Ardına baktıkça tökezlemektedir.Hangi yolu seçeğini bilemez halde savrulur bunalım yüklü günler baş-lar. Geçen yılların, kaçırılan fırsatların, kaybolan duygu ve umutların ka-der kavşağına gelmiştir. Bunalım, öğrenim yaşamını olumsuz etkiler. Denizde yol alan tekne gibidir artık; hayat okyanusunda bazen dalgaların dibe çeken çukurlarında kaybolur, battı-bitti sanılırken bazen de dalga-ların tepe noktalarına kadar yükselir mesafe kazanır. O, yaşam dalgalarının anaforunda çırpınırken, zaman şaşmaz ritmini hiç bozmaz. Zaman nehri akmakta, saat saat gün gün ayları yılları dokumaktadır. Fevzi ortaokulu yıl kaybetmeden bi-tirir. Selah ile ortaokulda başlayan dostlukları lise yıllarında da ayrılmaz bir ikili oluşturarak devam edecektir.Arkadaşı Selah her zaman dengeli ve ağırbaşlı bir kimlik olmuştur. Ge-rektiği zaman konuşma dikkatiyle, kendinden daha yaşlı insanlar tara-fından bile kabul görür. Aynı sınıf-

lara düşmeselerde, evlerinin uzaklığı araya girse bile hep yan yana gönül gönüle olurlar. Fevzi öğrenim yaşamındaki ilk ve en ağır darbeyi lise ikinci sınıftayken yer; sene kaybeder. Öğrenim yaşa-mının tamamen bitmesi riski ile baş başa kalır. Kayıp yıl bunalım içinde geçer. Ama, mücadeleyi bırakmaz öğrenim yaşamına yeniden doğmayı başarır.Ancak yitirdiği zaman önüne hiç aklından geçmeyen bir engeli ge-tirir koyar; askerlik tecilini zamanın-da yaptırmayı ihmal etmiştir. Çare arayan bir koşuşturma yaşanır. Arkadaşı Cengiz Haydın’ın bir tanı-dığı aracılığıyla Adana Milletvekili Hamza Eroğlu’nun desteği sağlanır. Hamza Eroğlu Fevzi Acevit’in kaydı-nı Ankara Gazi Lisesi’ne yaptırır.

SOĞUK KENTTE SICAK GÜNLER

Acevit’in soğuk kent yalnızlığındaki öğrenim mücadelesi böyle başlar. Kısa sürede Gazi Lisesi’nde dikka-ti çeker, güzel arkadaşlıklar kurar, Okul’un Talebe Başkanı seçilir. Onun ki gurbette bir garip tahsil ha-yatıdır; ev yok, akraba yok, para ise az, çok azdır...Annesinin babasından zar zor koparabildiği kadarıyla yaşa-yacaktır. Yine de öğrenim yıllarının en güzel anılarını orada o kısa dö-nemde Gazi Lisesi günlerinde birik-tirir. Başlangıçta bir otel odasında kalır. Sonrasında Adana’ dan mahalle

komşusu milli güreşçi Cevdet Se-çer’in bekâr evini paylaşırlar. Otelden biraz daha iyi şartlardadır artık. Başında ise ilk gençlik sevdasının kavak yelleri esmektedir. Sevdası’na “ Beyazın Susuzu “ diyor sevdiği genç kızı şöyle anlatıyordu:“ O beyaza özlem duyan bir esmer-di...Okulluydu, Kız Lise’li...Siyah ön-lük giyiyor beyaz yaka takıyordu...Bir güz çiçeğiydi o, sonbaharda açardı...”Acevit bu ilk gençlik sevdasını bir ya-zısında şöyle anlatır: “ Beyazın Susuzu sevildiğinin tadını çıkarıyor, sevecekmiş gibi yapıyordu. Aşk, o yaşlarda ( ilk gençlik çağında) ihtiyaçtı; ona olmazsa ötekine aşık olunacaktı. Başka yolu yoktu...” Acevit, Ankara Büyük Postahane’de bir posta kutusu kiralamıştır. Sevda-lısıyla mektuplaşır. Posta kutusun-dan kendisine bakan pembe zarfı her gördüğünde mutlu olur, soğuk An-kara geceleri sevgilinin satırlarıyla ısınır ona.Gurbette günler zor geçer. Soğuk bekâr odasında battaniyeye sarınmış halde titreyerek ders çalış-mak hiçte kolay işlerden değildir. Para bulmaya koştuğu Adana, ilk gençlik sevdasının da güçlendirdiği çekim gücüyle daha sıcak daha da sevimli görünmeye başlar.Sadece birkaç ay sürmesine rağ-men öğrencilik yıllarının en mutlu ve başarılı dönemini Ankara’ da ge-çirecektir. Zekâsının fark edildiği,

üretkenliğinin değerlendirildiği bir eğitim ortamını, ömür boyu dost kalacağı yeni arkadaşları Erman La-çin’i, Haluk Günuğur’u, Metin Ka-le’yi, Mehmet Cenap Ege’yi, Cevdet Mekik’i kısa süren Ankara Gazi Li-sesi günlerinde bulacak, tanıyacaktır.***Rüzgarları katıdır Ankara’nın, sert esmektedir güneyli çocuğa. Evini, arkadaşlarını, portakal çiçek-lerinin kokusunu; Adana’yı özler. Sonunda kararını verir ve Adana’ ya döner. Askerlik tecili olmadan kayıt sorununu Ankara formülüyle aşmış, öğrenim yaşamına yeniden doğmuş-tur.Çocukluk döneminden bu yana ka-çan fırsatların sorumluluğunu suçu-nu kendine yükleyen Acevit, yıllar sonra...Kendini bağışlamayı biraz

11FEVZİ ACEVİT

Page 5: S.Mamay Fevzi Acevit€¦ · gelmesini bekleyen, annesinin en iyi okulda okusun düşüncesi yüzünden okula hep geç kalan ve hep geç kala-cak olan Fevzi Acevit hayat macera-sının

12 ADANA’YA GÜÇ VERENLER - I 13FEVZİ ACEVİT

mücadelesi vermeye başlar. Her insan önemli bir yetenek ve bir ana misyonla gelir dünya hayatı-na. Fevzi Acevit, dünya hayatındaki asıl görevini yapabilme fırsatını elde edebilmek için bir süre daha sırası-nı bekleyecektir. Yaşamının sonraki döneminde ayakta kalabilmek ve asıl misyonunu başarabilmek için çok şey olmak zorunda kalacaktır.

ADANA MI? İSTANBUL MU?

Askerlik sonrasında Adana’ya mı İs-tanbul’a mı kararını verirken yaptığı seçimi, çocuklukta gönlüne yerleşen sevgi ve güven duygusu belirlemiş-tir. Muzaffer dayısını çok severdi ve “ Adana “ diyerek aslında onun ya-nına gitmiştir. Bir süre dayılarıyla birlikte çalışarak

Çünkü ailesi iki parçadır: “ İstanbul’a; annesinin yanına giderse mi, yoksa Adana’ya babası dayıları ve dostlarının bulunduğu çocukluğu-nun gençliğinin geçtiği şehre giderse mi eve dönmüş olacaktır? “Adana’ya gitmeye karar verir. Hayat yolunun belirsizlikleri içinde, Adana’ da kendisini nelerin beklediğini bile-meden, kaderin belirlediği dolam-baçlı yollara yeniden atılır. Bekleyeni olmayan bir tezkerecidir o.Bir başınadır yalnız bir yolcudur. Gazanfer Bilge Otobüsü’nün 15 lira olan bilet ücretini zorlukla temin ederek memlekete dönüş yoluna koyulur. Otobüsün motor sesinin uyuşturan ritmine dalmış halde, “ Ne yapacağım? “ sorusunun açmazında kıvranarak Tuz Gölü ufkunda solan Güneş’in renklerini izler. Otobüsün yanında koşan Göl, Koçhisar’ı geç-tikten sonra camlardan silinir geri-lerde kalır, tıpkı Acevit’in önceki ya-şamı gibi...***Askerlikten sonra da vazgeçmeye-cek üniversite kapılarını bir kez daha zorlayacaktır. Hukuk Fakültesi’ni bir kez daha kazanacak ve bu defasında kaydını yaptırmayı başaracaktır.İstanbul Ünivesitesi’nin görkemli ka-pısından içeri girecek fakülte yaşamı-nı yıl kaybetmeden ikinci sınıfa ka-dar sürdürecektir. Ancak yine olmaz! Maddi imkansızlıklar duvarı yolunu yine keser. Öğrenimini bir kez daha yarıda bırakarak ayakta kalabilme

olsun öğrendiğinde; hatalı değil ta-lihsiz olduğunu fark edecektir. İleri yaşlara vardığında ise; yaşamına bir başka açıdan daha bakacak, ilk dü-şüncesinin tam tersine bir kanaate vararak talihli olduğunu düşüne-cektir; acıların, zorlukların insanı eğittiği, olgunlaştırdığı, sonsuzun kapılarını arama bilincine taşıdığı gerçeğinin idrakine varacaktır.O yıl liseyi bitirir. Üniversiteye giriş sınavını kazanır.İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakül-tesi için yeterli puanı almıştır. Ancak bu kez askerlik tecili sorununu aşa-maz. Yüksek öğrenim şansını terk etmek zorunda kalır. Asker ocağına vatani görevini yapmaya gider. Kendi tabiriyle bir başka kader kav-şağına gelmiştir:Askerliğini bitiridiğinde dönebilece-ği bir evi başlayıp sürdürebileceği bir yaşam düzeni olacak mıdır; bilemez durumdadır; parçalanan ailesinin bir yarısı Adana’da öteki yarısı İstan-bul’dadır artık.Zaman akar, askerlik de biter.Pembe düşlerin mavi umutların bes-lediği çocukluk ve gençlik dönemleri geride kalmıştır. Acevit’in karşısında artık yalçın kayalıklar gibi yükselen gerçek hayatın zorlukları vardır.Tezkeresini alınca elinde bavuluyla Ankara’da Sağlık Bakanlığı’nda çalı-şan kadîm dostu Selah’ın yanına gi-der. Mutsuzluk veren, çözümsüz gibi gö-rünen bir açmazla başbaşadır...

Page 6: S.Mamay Fevzi Acevit€¦ · gelmesini bekleyen, annesinin en iyi okulda okusun düşüncesi yüzünden okula hep geç kalan ve hep geç kala-cak olan Fevzi Acevit hayat macera-sının

hayata tutunur. Sonra Akbank’ın İstanbul’da açmış olduğu kursa katılır. Kurs birincilerinin atanacakları şehri belirleme hakkı olduğunu öğrenin-ce sıkı çalışır, iyi dinler derslerini, birinci olur. Hem birinciye verilen para ödülünü hem de istediği kenti tercih etme hakkını kazanır. Yine bir tercihle baş başa kalır; bu defa İstan-bul’ u seçerAnnesi, ninesi ve kızkardeşleri İs-tanbul’a yerleşiktir. Yaptığı seçimde, sorumluluk duygusu ağabeylik gö-revini yapabilme arzusu yönlendiri-ci rol oynamıştır. Babasından doğan boşluğu doldurmayı istemektedir. Bu duygu ve düşüncesinin paylaşılmadı-ğını yaşam ona gösterecektir ve çok, ama çok kırılacaktır. Akbank Galata Şubesi’nde çalışırken fazla mesaiye kalmaktan doğan üc-retsiz çalıştırılmaya isyan ederek bu döneme nokta koyar. Zaten İstanbul’ un kalabalığına alışamamıştır. İnsan-ların yarattığı sosyal orman doğal olanından çok daha tehlikeli görün-müştür ona. Dayısının, “ Birlikte ça-lışalım “ önerisini kabul eder, tekrar Adana’ ya döner. İşin 1/3 oranında ortağı olacaktır. Dayısı müteahhitlik yapan bir terzidir. Doğu ve Güney-doğu bölgelerinin yatılı okullarının giyim-kuşam (konfeksiyon ) alanın-daki ihaleli işlerini almaktadır. Fevzi, yüklendiği her işe olduğu gibi bu ça-lışmaya da hem emeğini hem de yü-reğini koymuştur...Kendi memleke-

tinde otel odaları ve masa altlarında uyuyan bir hayat sürer bir süreliğine. Sonra yaşamını bir düzene sokmayı başarır.Yaşam kavşaklarında yaptığı kritik seçimlerde etkisi olan arkadaşı Selah, Fevzi Acevit’in aile düzenini kurma-sında da önemli rol oynayacaktır...***Mevsim yazdı.Selah Ankara’dan gelmiş, buluşmuş-lardı. Lüks Sinema önünde Selah birden durmuş,‘’ Hala merhaba!’’ diyerek biri genç diğeri orta yaşlı iki kadınla selamlaşarak konuşma-ya başlamıştı. Genç kıza gözü kısa bir an takılmıştı Fevzi Acevit’ in...Ama aldığı kültüre göre mahallenin kızlarına öyle uzun uzun ve dikkatli bakılmazdı. Bir an bakmış, gözlerini hemen kaçırmıştı sonra. Karşılıklı kısaca hatır sorulduktan sonra yola devam ettiler. Kadınlar Selah’ın evi-ne gidiyorlarmış zaten. Ayrılıp yola koyulduklarında içinde tanımlayamadığı bir duygu belirir Fevzi Acevit’in...Tanımlayamadığı bir içgüdüsel et-kiyle az önce karşılaştığı genç kızı düşünmekte, dönüp ona alıcı gözle bakmak isteği duymaktadır.Selah’ı durdurur. İsteğini ona anlatır. Geri dönerler. Selah bir şey unutmuş bahanesiyle evde aranırken o da genç kıza yakından bakacaktır. O fırsatı bulur...Genç kız esmerdir, ela gözleri yeşil biyelerle süslenmiştir. Genç kız sigarasını yakarken çakmağın alevi-

nin ışığında yüzündeki ifadeyi gör-müştür. Güzel yüz hatlarını, kendine duyduğu özgüvenden yansıyan hava-yı sezmiştir. Evden çıktıklarında Selah’a: ‘’ Ben bu kızı istetmeyi düşünüyo-rum ne dersin? ’’ der. Böylece can dostu Selah, dünürü de olacaktır.İlk görüşte aşk değildir belki bu. Kendisini aniden böylesine önemli bir karar almaya yönlendiren etkeni aslında tanımlayamıyordu. Düşün-celerini derleyip toparlamaya ve bir karara varmaya çalışıyordu. Çünkü zaman azalıyordu. Aile Almanya’da, Berlin’ de yaşıyordu. Türkiye’ ye kısa süreliğine izinlerini geçirmek üzere gelmişlerdi. Selah ve eşi Ankara’ya dönmeden önce konuyu derinleme-sine düşünür kararını verir. İşte o yaz, en iyi arkadaşı ve ailesinin ara-cılığıyla evlilik yolunda ilk adımı atar. Her şey 20 gün içerisinde olup biter. Evde yapılan sade bir törenle nişanlanırlar. İki nişanlı bir defa si-nemaya, bir defa da kır gazinosuna gidebilirler. Nişanlısı Ayşe Sevinç, ailesiyle Almanya’ya döner. Düğün seneye yapılacaktır. Acevit, geçmi-şe değil geleceğe bakmaktadır artık. Hayat geriye adım atmıyordu...Ve za-man nehri aktıkça Tepebağ Ortaoku-lu’nun bahçesi giderek daha da küçü-lüyordu.Kavgalar sırrını yitirmiştir artık. Korku girmeden kuşkuyla aş-kın arasına ve gençlik uzaklaştıkça, yeni bir sayfanın boşluğuna inanmak ister insan; alın yazısı dahildir buna.

15FEVZİ ACEVİT14 ADANA’YA GÜÇ VERENLER - I

Page 7: S.Mamay Fevzi Acevit€¦ · gelmesini bekleyen, annesinin en iyi okulda okusun düşüncesi yüzünden okula hep geç kalan ve hep geç kala-cak olan Fevzi Acevit hayat macera-sının

İNSANA İNANMANIN YÜZÜNE GÜLMEK

Eğer bir alınyazısı varsa, geldiği yol kesinlikle kader kavşağıydıBir kez daha seçim yapacaktı Fevzi Acevit, tüm hayatını etkileyecek bir seçim...Dayısının gelir ortağı ettiği atölye Kuruköprü Mahallesi Müze Soka-ğı’ndaydı. Mahallenin Muhtarı Ya-kup Işık’ın hayat yolunu belirleyen kilometre taşı olacağını söyleseler inanmazdı. Türk siyaset yaşamında Ecevit rüz-garının estiği ortanın solu’nun tartı-şıldığı dönemdi. Fevzi Acevit, Yakup Işık’ın ziyaretçilerinin oluşturduğu siyasetin çokca konuşulduğu bir or-tamdaydı. Düşüncelerini seslendi-riyor, sosyal demokrasiyi heyecanla savunuyordu. Dönemin CHP Merkez İlçe Başkanı Avukat Ege Bağatur’du. Yakup Işık, Ege Bağatur’a: ‘’ Bizim mahallede çok zeki bir çocuk var, onu partiye kaydet’’, diye önerir. Aradan zaman geçer, Yakup Işık tekrar karşılaştıkla-rında Ege Bağatur’a çocuğu kaydedip kaydetmediğini sorar. İşlerin yoğun-luğuna dalıp unutan Ege Bağatur: ‘’ Kaydederiz Yakup amca’’ der. Fevzi Acevit’te gelecek gören Yakup Işık, bu cevap üzerine adeta küsüyor Ege Bağatur’a. Kırk yıllık CHP’li Ya-kup Işık gönlü kırılacak insanlardan değildir. Ege Bağatur bir süre sonra Fevzi Acevit’ in ziyaretine gelir, ‘’ Ya-

kup amca sizden çok bahsetti. Sizi CHP ’ ye davet ediyorum’’ der.Böylece dışarıdan sempatizan olarak ilgi duyduğu siyasete, Yakup Işık’ ın tavsiyesi ve Ege Bağatur’ un davetiy-le, CHP’ ye katılarak giriyordu. Duygu ve düşünce dünyasında hak-sızlıklara isyan ahlâkı taşıyan Fevzi Acevit, sosyal demokrasinin, “ hak-ça düzeni ” getireceğine inanmıştır. Adaletsizliklerin, yoksulluğun, fırsat eşitsizliğinin olmadığı, özgürlükle-rin sınırlandırıldığı bir ülkede, sosyal demokrasinin önerdiği çözümlerle, sınırların kaldırılabileceğini umut etmektedir. Siyasete sosyal demokrat bir partide katılarak bu amaçlar için çaba gösterecektir.Ege Bağatur, 1973 yerel seçimleri ön-cesinde belediye başkanlığı için aday adayı olur. Ön seçimleri kazanır. Artık CHP’nin Adana Belediye Başkan Adayı ol-muştur.Acevit, uzaktan izlemişti seçimleri. Türkiye’de o meşhur, “ Ne yoksulluk ne baskı/ Ne ezilen ne ezen/ İnsanca, hakça bir düzen...” diyerek kitlelere seslenen Bülent Ecevit rüzgarı esi-yordu: Heyecan verici bir rüzgardı. Herkes hayrandı Karaoğlan’a. CHP, üzerindeki ölü toprağını atımış silki-nip ayağa kalkmış bir partiydi artık. Ege Bağatur belediye başkan ada-yı olunca, Ecevit’ten esinlenen bir slogan da Fevzi Acevit yazar: “ Ne iltimas, ne rüşvet/ Halk için halkla beraber hizmet...” Böyle birkaç slo-

gan daha yazmıştır. Ege Bağatur’u yazıhanesinde ziyaret eder ve slogan-larını seçim kampanyası için uygun bulursa kullanması için iletir . O da çok beğenir seçim afişlerinde, el ilan-larında kullanmaya başlar. CHP adayı Ege Bağatur, AP adayı Ali Sepici ile girdiği başkanlık yarışını kazanır.Fevzi Acevit, Belediye’de Halkla İliş-kiler Şubesi kurulmasına yönelik ola-rak hazırladığı projeyi, Başkan Ege Bağatur’u tebrik etmeye gittiği sırada makam odasında takdim eder, gö-revinde başarılar diler ayrılır. Bunu yaparken tamamen insani dürtülerle hareket etmiştir. Herhangi bir bek-lentiye girmemiştir aslında. Ancak 20 gün sonra Başkan Ege Bağatur’un özel kalemi tarafından aranacak gö-

17FEVZİ ACEVİT16 ADANA’YA GÜÇ VERENLER - I

Page 8: S.Mamay Fevzi Acevit€¦ · gelmesini bekleyen, annesinin en iyi okulda okusun düşüncesi yüzünden okula hep geç kalan ve hep geç kala-cak olan Fevzi Acevit hayat macera-sının

Ancak, yaşam nehrinin dalgalarıyla boğuşurken edindiği bilgiler ve ka-zandığı deneyim ona, ideolojiden beklentisinin umduğu sonuçları vermeyeceğini söyleyecekti. İdeoloji değil, insan önemliydi...İdeolojilerin önerdiği uygulamaları yaşama geçi-renlerin de nihayetinde insanlar ol-duğunu, sorunların ve çözümlerin, insanda başlayıp insanda bittiğini görecek ve öğrenecekti. Diğer insanlara üstünlük kuracak ni-telikte yetenekli iseniz, büyük bir so-rununuz var demektir. Çocukluktan başlar bu; insanlar daha zeki ve güç-lü olana karşı birleşir, takım olurlar. Linç güdüsü insan doğasında vardır; hem fiziksel hem psikolojik...İnsan-lar hırs tuzağına düştüklerinde kurt-lara dönüşürler. Doğadaki kurtlar sürü gezerler...Ne var ki hiç yiyecek bulamadıklarında sürü olmaları bir-birlerini parçalamalarına engel teşkil etmez. Bu güdü, son tahlilde sadece kendini düşünme davranışı, tıpkı kurtlar gibi insanda da karşılık bulur. Belki yaşama refleksinin ürünüdür ama vardır neticede. Fevzi Acevit’ in yetenekli ve zeki ol-duğu çocukluk döneminde farkedil-mişti. Aldığı sonuçlar, atak kişiliği, yetene-ğinin dışavurumuydu. Hiç mi egoist olmadı? Oldu elbette. Fark edilme ihtiyacı duyduğu ço-cukluk ve ilk gençlik çağında dikkat çekmek için o da her insan gibi çaba gösterdi. Hayata atıldığı iş yaşamın-

rüşmeye davet edilecektir. Görüşme sırasında Başkan Bağatur, ‘’ Projeni okudum...Etkilendim, be-ğendim. Ama öyle dosyayı bırakıp gitmek yok. Bu şubeyi sen kuracaksın ve başına geçeceksin’’ diyerek Fev-zi Acevit’i ticari yaşamdan koparıp alacak siyasal ve bürokratik yaşamın yollarına koyacaktır. Böylece 1 Nisan 1974 günü Acevit’in belediyecilik yaşamı başlar. Bir nisan şakası gibi işleyen sürpriz bir süreç sonunda kendini Adana Belediyesi Basın ve Halkla İlişkiler Müşaviri gö-revinde bulmuştur.Ege Bağatur, Fevzi Acevit için sosyal demokrat anlayıştaki yöneticiliğin zirve noktasıdır.Öğrenme süreci diye adlandırdığı o dönemde benimsediği siyaset yapma tarzı ve bürokrasi anlayışı Başkan Ba-ğatur örnek alınarak oluşturulmuş-tur.Adana Belediyesi’nde vatandaşların doğrudan başvurabileceği Halkla İlişkiler Şubesi’ni kurar. Bu şubenin çalışmalarıyla çağdaş halkla ilişkiler metodları uygulanacak hedef kitle-lerle kurumsal iletişim sağlanacaktır. Şeffaf yönetim anlayışı sergilenecek-tir.Fevzi yeni işinde sürekli dert dinle-yen bir pozisyondaydı. Öylesine aşkla ve heyecanla işe sarılmıştı ki en ba-sit meseleyi bile sonuna kadar anla-yıp-dinleyip çözmeye çalışan bir halk hizmetkârı olmuştu. İnsana inanma-nın yüzüne gülüyordu Fevzi Acevit.

da başarılı olmak rakiplerini geçmek için hırsla çalıştığı dönemler elbette oldu. Ancak Acevit, insanları mer-diven basamakları haline getirerek, onları kullanıp çiğneyerek yukarı çıkmayı hayatının hiçbir dönemin-de benimsemedi. Kendi çıkarı için insan kullanmayı daima iğrenç bul-du. İnsanlarla dayanışmaya inandı...Onlardan yardım istedi...Birlikte ba-şarıya ulaşma adına insanlarla takım olmayı doğru bildi hep.İnsan onuruna yakışanın da bu oldu-ğuna inanıyordu. Dünyada önemsiz tek bir insan oldu-ğuna inanmıyordu. “ İnsan nefsinin egosal dürtülerini süpürdüğünüzde geriye tanrısal bir alan kalır. İşte o kutsal alan her in-sanda vardır; onları önemli ve değer-li yapan da bu yanlarıdır “ diyordu. İnsanların dünyaya gelişleri asla rastlantı değildir. İnsan yaşamı çok önemli plânların sonucudur. Her

insan, sosyal yaşamdaki konumu ne olursa olsun önemlidir. Kaldırımda dilenen dilencinin önemi neyse Ba-rack Obama’nın önemi de o kadardı Fevzi Acevit’ te.***1974 yazında, Başkan Ege Bağatur’ un kıydığı nikahla Ayşe Sevinç hanımla evlendi. Mutluluk sarhoşu olduğu düğününü her hatırlayışında, der-in bir hüzünle kucaklaşırdı. Düğün, paramparça olmuş ailesinin üyelerini eski günlerdeki gibi bir araya getiren son etkinlik olmuştu. Babası, anne-si, kardeşleri, dayıları ve diğerleri... Akrabalarının çoğu ve dostlarının da; hep birlikte, aynı mutluluk ve sevgi paydasında buluştukları da-kikalardı o anlar... O günü resmeden fotoğraflara zaman zaman baktığın-da, göğsünün şiştiğini, yüreğinin bir acıyı avuçladığını, akıtamadığı birkaç damla gözyaşının özlemini, hayatı boyunca duyumsayacaktı.

19FEVZİ ACEVİT

Düğününde Ege Bagatur ile

Page 9: S.Mamay Fevzi Acevit€¦ · gelmesini bekleyen, annesinin en iyi okulda okusun düşüncesi yüzünden okula hep geç kalan ve hep geç kala-cak olan Fevzi Acevit hayat macera-sının

20 ADANA’YA GÜÇ VERENLER - I 21FEVZİ ACEVİT

9 AĞUSTOS 1974... TARİH ÖNEMİNİ TEKRARKAZANSIN

Kızı Meltem’ in doğumundaki mut-luluğu tarife gelmezdi. Acevit du-yarlıydı, başkalarının üzüntülerini, sevinçlerini kendisinde hissederdi. Eşi evliliklerinin ilk yılında bebek bekleyince, doğum oluncaya kadar anne ve bebeğinin sağlık endişesini yüreğini taşımıştı. Sağlıklı doğum haberiyle de mutluluğun doruğuna tırmanmıştı. Duyduğu ilk mutluluk; eşinin sağlığı bozulmadan kızı Mel-tem’i Fevzi Acevit’ e hediye etmesiy-di.

***Belediye başkanları değişmesine rağ-men insan odaklı düşünceden ayrıl-mayan Fevzi Acevit, kısa süreli ayrı-lıklar yaşasa da, hep belediyecilik ve bürokratik yaşamın odağında oldu:

• 1974 yerel seçimlerinden itibaren Ege Bağatur’ un başkanlık dönemin-de Adana Belediyesi Basın ve Halkla İlişkiler Müşavirliği görevine atan-mış, belediyenin ilk Halkla İlişkiler Bürosu’ nu kurmuştur. • Aynı dönemde daha sonra Başkan-lık Genel Sekreteri kadrosuna alına-rak görev ve yetki alanı genişletilmiş, Belediye Bakım Yurdu’nu ( Darüla-ceze) reorganize ederek, amacına uy-

gun hizmet verir hale getirilmesini sağlamıştır. • Ege Bağatur’ un başkanlığından sonraki 1977 yerel seçimlerinde, be-lediyeden ayrılarak bir süre serbest piyasada ticari iş yapmış, daha sonra Çukurova Tarım Satış Kooperatifleri Birliği’ nde ( Çukobirlik) görev ala-rak; önce Özel Kalem Müdürlüğü, sonra Sivil Savunma- İç Hizmetler Müdürlükleri görevlerinde bulun-muştur. • 1980 yılında Çukobirlik’ten ayrılıp özel sektöre geçerek Doruk Maden-cilik Şirketi ortağı ve Genel Müdürü olmuştur.• 1989 yerel seçimlerinden sonra Bü-yükşehir Belediyesi’ nde tekrar görev almıştır: Başkan Selahattin Çolak dö-neminde Genel Sekreter Yardımcısı olarak 1994 yılı mayıs ayına kadar bu görevi yürüttü. Aynı dönemde Bü-yükşehir Belediyesi Sağlık Merkezi ve Esnaf Muayene İstasyonu kurul-ması projelerinde kurucu rol almış, insan ve çevre sağlığını koruma ça-lışmalarını koordine etmiştir.• Yetkili olduğu dönemde, hayvan-lara eziyet edenlere ceza verme im-kanı olmadı belki, ama, hayvanların korunması ve sahiplenilmesi için ve onları uygarca destekleyebilmek için İlk Hayvan Barınağı’nın kurulmasın-da öncü rol oynadı. Böylece, anne-sine ve kendisine yıllar önce verdiği sözü de yerine getirdi.• Başkan Selahattin Çolak dönemin-de 18 yıldır yapılamayan Altın Koza

Festivali’nin yeniden canlandırılma-sıyla görevlendirildi. • ( Altın ) Koza Kültür Sanat Turizm Hizmetleri A.Ş. ‘nin kuruluş çalışma-larında yer aldı ve yönetilmesinde et-kin görevler üstlendi. • Altın Koza Film Festivali’nin 1992 yılında yeniden canlandırılması ( 6. Altın Koza Film Festivali) projesi-ni hazırladı, Genel Koordinatörlüğü görevini üstlenip, festivali yaşama geçirdi.

ALTIN KOZA VE KENT KONSEYİ

‘’ İnsanı sadece mide kabul edersen yanlış tanımlarsın. İnsanı sadece duygu, düşünce olarak kabul edersen de yanlış tanımlarsın. İnsan ruh ve madde ile birlikte oluş-muş bir antitedir ( varlık ) . İnsanların sorunu şudur: İnsan hem öteki insansız olamıyor, hem öteki insanla olamıyor. Yarışmak çatışma-nın önüne ne zaman geçerse o zaman insanlığı kurtarırız. Bunun birinci sıradaki önceliği sa-nattır. ’’Altın Koza Festivali’nin canlandırıl-ması talebi 1989 yerel seçimleri ön-cesinde gündeme gelmişti. Festival, Erdoğan Özlüşen’ in Belediye Başka-nı olduğu 1969 yılında ilki yapılarak başlatılmış, o dönem içinde beş kez uygulanmıştır. 1974 yılından itiba-ren Adana Belediyesi’ nin içine gir-diği ekonomik zorluklar nedeniyle ertelenmiştir. Bu erteleme zamanla,

İLK HAYVAN BARINAĞI

Şimdi Dilberler Sekisi Parkı’nın bulunduğu mevkide, Baraj Çam-lığı’nın doğusundaki yamaçta ku-rulmuş küçük kapasiteli bir barı-naktı. Söz konusu girişim Fevzi Acevit ve dönemin Veteriner Müdürü. Metin Ulubilir’in ön-cülüğünde yapılmıştır, ilk olma-sı bakımından önemlidir. Daha sonra Başkan Aytaç Durak, daha geniş kapasiteli bir Hayvan Barı-nağı’nı kurup işletmeye almıştır; DOHAYKO öncülüğündeki bir grup hayvansever bu alanda ör-nek ve övgüye değer çalışmalar yaparak hizmetler vermektedir.

Meltem

Page 10: S.Mamay Fevzi Acevit€¦ · gelmesini bekleyen, annesinin en iyi okulda okusun düşüncesi yüzünden okula hep geç kalan ve hep geç kala-cak olan Fevzi Acevit hayat macera-sının

verdiler, Adana Büyükşehir Beledi-yesi ile dayanışma halinde hareket etme iradesini ortaya koydular. So-nuçta, Adana’nın kültürel, sanatsal ve turistik kapasitelerinin geliştirilmesi için bir kurumsal yapı oluşturma, fikri genel kabul gördü. Ortakları arasında hem Büyükşehir Belediye-si’nin hem de Adanalı iş adamları-nın yer alacağı bir anonim şirketin kurulmasına karar verildi. Bu şirket hem kamunun hem Adanalı iş ve sa-nat çevrelerinin içinde yer aldığı bir kurum olacak ve Adana’nın sahip bu-lunduğu doğal, kültürel, sanatsal ve turistik kapasitelerinin geliştirilmesi amacı doğrultusunda çalışacaktı.Günümüzdeki Altın Koza Kültür A.Ş, söz konusu hedef için, Koza Kültür Sanat ve Turizm Hizmetleri A.Ş. adıyla kurulmuş oldu. Kuruluş sırasında %51 hisse Adana Büyükşe-hir Belediyesi’ nin %49 hisse ise katı-lım sağlayan Adanalılarındı. (Ancak devam edecek olan süreçte, şirket kendini üretemeyecek ( gelir sağlayan bir şirket olamayacak) ser-maye artışı yapıldıkça, özel sektör-den olan ortaklar sermaye artışına katılmadıkları için, belediyenin his-sesi büyüyerek şirket sermayesinin %99’ nu aşacaktı.)Şirket kurulur kurulmaz festival ya-pılmadı. Yönetim Kurulu Başkanı Selahattin Çolak önderliğinde ve Fevzi Acevit’ in de içinde olduğu yönetim kurulu üyeleri Adanalı sinema sanatçısı De-

Altın Koza’yı unutmaya terketmeye dönüşmüştür.18 yıl boyunca ansiklopedi sayfa-larında unutulmuş olan Altın Koza Film Festivali’nin tekrar canlandı-rılması görevini, Başkan Selahattin Çolak döneminde Fevzi Acevit üst-lenecektir. Belediye Başkan Aday’ı Selahattin Çolak’ın seçim çalışmaları sırasında halka vaat ettiği konulardan biridir Altın Koza Festivali’nin canlandırıl-ması. Başkan Çolak’ın seçim kampanya-sı sırasında kamuoyuna açıkladığı “ Adana Programı” nı Mimar Şafak Eren ile birlikte kaleme alan Fevzi Acevit ve arkadaşları, Başkan Ço-lak’la birlikte Adanalılara ve Türki-ye sanat kamuoyuna, “ Adana Altın Koza Film Festivali’nin tekrar can-landırılacağı” sözünü vermişlerdi.Başkan Çolak’ın seçimi kazanması-nın ardından sinema ve medya dün-yasından festivalin tekrar yapılması konusunda talepler gelmeye başla-mıştı. Genel Sekreter Şafak Eren ve Genel Sekreter Yardımcısı Fevzi Ace-vit festivalin yapılması düşüncesini canla başla desteklediler. Festivalin sadece Belediye sorumluluğunda bir etkinlik olarak değil bir Adana değe-ri olarak kabullenilmesi ve Adanalı-larla omuz omuza gerçekleştirilmesi önerisini geliştirdiler.Dönemin Sanayi Odası Meclis Baş-kanı merhum Hacı Sabancı öncülü-ğündeki Adanalı iş adamları el ele

mir K. Görgün ( Karahan)’a şirketin genel müdürlüğünü önerdi. Demir Karahan yapılan teklifi kabul etti. Belediye binasının karşısında bir da-ire kiralandı. Altın Koza’ nın merkezi artık belirlenmişti.Fevzi Acevit Genel Sekreter Yardım-cısı olarak belediyedeki asıl işine de-vam ediyordu. Kültür ve Sosyal Hizmetler alanında görev yapan daireler O’na bağlı ola-rak çalışıyordu. Koza Kültür AŞ’nin ortaklarca ta-ahhüt edilen sermayeleri tamamlan-mıştı. Ancak aradan zaman geçme-sine rağmen festival yapılması için Başkan Çolak adım atmıyordu.Koza AŞ Genel Müdürü yapılan De-mir Karahan huzursuz olmaya başla-mıştı. Başkan ile sorunu konuşmaları için Şafak Eren ve Fevzi Acevit’ e bas-kı yapıyordu. Belediye’nin festivale bütçe ayırmasını öneriyordu.Şafak Eren ve Fevzi Acevit, 1992 yılı Belediye bütçesine Altın Koza Festi-vali için ödenek konulmasını, Ada-nalı bir sinema sanatçısının bu işi yapmasının daha iyi olacağını öne sürerek Başkan Çolak’ı ikna etti-ler. Ancak bir müddet sonra olaylar, Acevit’in festivalin içine iyice girme-sine olacak şekilde gelişti.Altın Koza Festivali organizasyonu için gerekli olan kurumsal yapı oluş-muş şirket kurulmuş, bütçesi belir-lenmişti ne var ki işi kotaracağına inanılan genel müdür istifa etmişti. İşte Fevzi Acevit bu koşullarda (Al-

tın) Koza AŞ’nin ve festival etkinliği-nin başına geçmek zorunda kalmıştı Önceki festivallerden ( 1969-73 dö-neminden) geriye kalan arşiv ya da herhangi bir doküman yoktu. Acevit, her ne bilgi gerekiyorsa, onları ken-disinin temin etmek zorunda oldu-ğunu “İşin başa düştüğünü “ hemen anlamıştı.

ARAŞTIRMA-ÖĞRENME DÖNE-MI

Fevzi Acevit yollara düşmüştü.Çeşitli illerde yapılan festivallerin yetkilileriyle, işi bilenlerle görüş alış verişinde bulunmaya başladı. Anka-ra’da Mahmut Tali Öngören, İzmir’de Prof. Oğuz Makal ile diyalog kurdu. İstanbul’a Yeşilçam’a Türk Sinema-sı’nın nabzının attığı yere gitti..Görüşmeler yaptı, notlar aldı, belge-ler topladı. İstanbul Altın Lale Festivali’ni yapan

Page 11: S.Mamay Fevzi Acevit€¦ · gelmesini bekleyen, annesinin en iyi okulda okusun düşüncesi yüzünden okula hep geç kalan ve hep geç kala-cak olan Fevzi Acevit hayat macera-sının

25FEVZİ ACEVİT

koordinatörlerle görüştü. Dünya festivallerini araştırdı,Antalya’ da yaptığı görüşmede Tanju Gürsu’nun destek olduğu bir organi-zasyon firması olduğunu onların fes-tival deneyimine sahibi olduklarını öğrenmişti. O grupla görüştü. Onla-rın danışmanlığında İstanbul’da film endüstrisi içinde incelemeler yaptı: Film yapımcıları ve yönetmenleriyle heyetler halinde görüşmeler yapıldı. Sesam, Fi-Yap, film-yön, Soder, Ça-sod, Sine-Sen, Türsak başta olmak üzere sinema dünyasının sivil top-lum örgütleri ve meslek odaları ve birlikleriyle yakın diyaloğa girdi.Ünlü yönetmenler, Atıf Yılmaz, Memduh Ün ve Ali Özgentürk’le; film yapımcıları Kadri Yurdatap, Yıl-maz Atadeniz, Şevki Tosunoğlu ile; kısa filmci Hilmi Etikan ile toplantı-lar yaptı.Karşılaştığı Türk Sineması manzarası düşündürücüydü... Sinema dünyası krizdeydi.O dönem yılda 5-6 filmin güçlükle çekebildiği yıllardı. Çekilen az sayıda film, hiç yarışmamış filmleri festiva-le kabul eden Antalya Altın Portakal Festivali’ni tercih ediyorlardı. Bu durumda aslında doğaldı...18 yıldır yapılamayan, saman alevi gibi parlayıp çabucak sönmüş bir organi-zasyon olan Altın Koza’yı niçin tercih etsinlerdi ki?!Fevzi Acevit bu zor koşullar içerisin-de festival projesi kurgulayıp yaşama geçirmeye çalışıyordu. Yarışma filmi

kıtlığı sorununu nasıl aşacaklarına dair çare ararken, Fevzi Acevit, gö-rüşmeler sırasında Ali Özgentürk’ün seslendirdiği öneriyi anımsadı...Özgentürk “ Ödüllü filmler sergisi yapabilirsiniz ” demişti. Böylelikle ortaya şöyle bir sonuç çıktı: Geri-de kalan son üç yılda Türkiye’de ve uluslar arası alanda ödül almış Türk filmlerini, Ödüllü Filmler Yarışması, adı altında 1992 yılında yapılacak 6. Adana Altın Koza Film Festivali’nde yarıştırmaya karar verdiler.Türk Sineması’nın içinde bulunduğu olumsuz şartlar ve ilk festival dene-yimi olması sebebiyle, festivalin sine-ma bölümünü güçlü ve çekici kılmak mümkün görünmüyordu. Bu neden-le Altın Koza projesi, film festivali şeklinde değil, Kültür Sanat ve Film Festivali şeklinde kurgulanarak ha-yata geçirilecekti. Sinema, festivalin öncelikli damarı olarak değerlendirilecekti. Müzik, söyleşi, tiyatro gibi ve benzeri diğer etkinlikler de festival progra-mında yer alacaktı. İçinde ünlü spor adamı Mustafa De-nizli, karikatürist Oğuz Aral, tiyatro-cu Genco Erkal gibi çeşitli skalalarda isimlerin de olduğu projeler gelişti-rildi. Fevzi Acevit, projeyi, çekici kılmak halk katılımını sağlamak amacıyla, konser etkinlikleri ağırlıklı içerikte hazırladı. İster istemez günü kur-tarmanın hesabını yapmak zorunda kalmıştı.

Atatürk Parkı’ na sahne kuruldu. Barış Manço, İbrahim Tatlıses, Zül-fü Livaneli, Kayahan, Nükhet Duru, Belkıs Akkale, İzzet Altınmeşe gibi müziğin popüler isimlerini, festival etkinlikleri kapsamında Adana’ ya topladı.Altın Koza heyecanı 18 yıl aradan sonra yeniden yaşanmıştı. Adanalı-ların akın akın katıldığı, organizas-yon bozuklukları olsa da, yeniden canlanış ve ilk deneyim olması adına, başarılı sayılacak bir festival gerçek-leştirilmişti. Ödüllü Filmler Sergisi Yarışması da Türk Sinema Dünya-sı’nda yaşanan krizin Altın Koza’ya yansımasını önlemiş başarılı sonuç vermişti. Böylece Altın Koza 18 yıl aradan sonra yeniden hayata dönmüştü. Elbette çok sayıda eksik ve acemilik vardı. Ancak hem izleyiciler hem medya hem de sinema dünyası fes-tivalin eksikliklerini görmezden gel-mişlerdi. Teşvik eden destekleyici bir tutum almışlardı. O yılın en iyi film ödülünü Yusuf Kurçenli’nin Karart-ma Geceleri almıştı. Altın Koza’nın yarattığı heyecan, in-sanlara taşıdığı sanatın kokusu ve öncülüğü, Adana’nın sanat mekânı ihtiyacını gözler önüne taşıyıvermiş-ti: Şafak Eren ve Fevzi Acevit’in Başkan Çolak’ı ikna çabaları sonuç verecekti: “ Yaz kenti olması dolayısıyla Ada-na’nın açık hava tiyatrosuna ihtiyacı olduğunu, Altın Koza’nın Atatürk

Parkı’na sıkışıp kalmaması gerektiği-ni ” Başkan Çolak’a ısrarla ilettiler. Böylece Mimar Sinan Açık Hava Ti-yatrosu Projesi gündeme taşındı.7. Altın Koza Film Festivali’nin mer-kezi olacak Mimar Sinan Açık Hava Tiyatrosu inşaatı başlatıldı. Bu pro-jede Fevzi Acevit’e en büyük desteği kendisi de bir mimar olan ve o sırada Mimarlar Odası Genel Başkanı göre-vini de yapan Genel Sekreter Şafak Eren verdi. Bu inşaat, Adana için sanat mekan-ları üretmek ve yapmak adına çok önemli bir proje idi. Adana açık hava tiyatrosuna kavu-şunca, 7. Altın Koza projesi çok daha kapsamlı hazırlandı ve ortaya daha başarılı bir etkinlik çıktı: Hatalar en aza inmişti. Sinemaya daha geniş yer

Page 12: S.Mamay Fevzi Acevit€¦ · gelmesini bekleyen, annesinin en iyi okulda okusun düşüncesi yüzünden okula hep geç kalan ve hep geç kala-cak olan Fevzi Acevit hayat macera-sının

27FEVZİ ACEVİT

açılmıştı. Kazanılan deneyim işe yaramıştı. 7. Altın Koza sinema çevrelerinin de alkışlarıyla karşılanmıştı. Büyükşe-hir Belediyesi, başkanından bürokra-tına, sinemanın önemini kavramaya başlamışlardı.Adana Altın Koza Festivali’nin me-sajı sevgi oldu...Ve o tarihten itibaren festivalin simge etkinlikleri arasına girdi Sevgi Korteji... Mimar Sinan Açık Hava Tiyatrosu’

O festival sırasında sinema dünyası tüm görkemiyle Adana’ya çıkartma yapmıştı. Birinciliği Yavuz Özkan imzalı Bir Sonbahar Hikayesi’ filmi kazanmıştı.Başkan Aytaç Durak, her ne kadar Fevzi Acevit’i uzaklaştırmış olsa da, onu telefonla aramış, kararının siya-seten verilmiş olduğunu belirterek, gönül almış, insani diyaloğu kopar-mamıştı. Nitekim 10 ay sonra Fevzi Acevit ile bir kez daha görüşecek bir-likte çalışmayı önerecekti. Böylece Fevzi Acevit 1995’de tekrar ( Altın ) Koza A.Ş. nin yönetim ku-rulunda görev alacaktı. 9.Altın Koza projesini Mehmet Acevit ile Fev-zi Acevit birlikte hazırladılar. Yine görkemli bir festival yaptılar ve ödül Kadir Sözen filmi Soğuk Geceler’ in oluyordu. Festival, 1997’de yapılan onbirinci-sine kadar eleştiriler alsa da devam etti. Bu dönemde Acevit görev alma-mıştı.1998 Adana Deprem’i festivalin erte-lenmesine yol açmıştı. Sonrasında Başkan Durak Fevzi Acevit’le tekrar görüşmüş, kendisini Koza AŞ’de danışman olarak göreve başlatmıştı. Ancak pasif konumday-dı.Danışmanlığa devam ederken Aytaç Durak, onun tecrübelerinden daha çok yararlanmak için onu yeniden Yönetim Kurulu Başkanlığı’na getir-di.. Altın Koza Festivali, eylül sonu ya da

nun 7. Altın Koza’ya yetiştirilmiş olması müzikal anlamda Adana’ ya çok şey kazandırdı. Adana, yerli ve yabancı solistlerin ve müzik toplu-luklarının konser verebildiği bir sa-nat mekanına kavuşmuştu. 7. Altın Koza küresel ölçekte tanınmış sa-natçıların konser verdiği ilk festival olmuştu. Albano ve Romina Power ikilisinin konseri coşkuyla izlenmiş, ünlü “ Felicita “ şarkılarıyla dünyayı etkileyen çift Adana’ya gelmişlerdi.

ekim ayı ilk haftasında yapılıyordu. Fevzi Acevit Koza Kültür AŞ Yöne-tim Kurulu Başkanlığı’na 8 ağustos tarihinde getirilmiştiBir kez daha ve aniden, festivalin ya-pılmasına 5 kala, Altın Koza’yı pro-jelendirip yaşama geçirme görev ve sorumluluğuyla baş başa kalmıştı. Hazırlıklar için zaman çok dardı.Müthiş bir heyecan, stres ve çaba tek-rar başlamıştı ki; İstanbulu da vuran Sakarya Depremi oldu.Adana Büyükşehir Belediyesi terci-hini festivalin iptal edilmesi yönünde kullandı. Festival için ayrılan bütçenin dep-remzedelerin yaralarının sarılması için kullanılmasına karar verildi. Altın Koza bir kez daha ertelenmişti. Tarih, 1999’du...Ardından Türkiye’yi 2000-2001 ekonomik krizi vurdu; Büyükşehir Belediyesi’nin elini kolu bağlanmıştı, erteleme devam ettiril-di. Sonrasında da erteleme kararı rutin hal aldı!Böylece Altın Koza Film Festivali bir kez daha erteleme vurgunu yiyor, an-siklopedi sayfalarındaki paragrafına geri dönüyordu... Bu erteleme dönemi tam 7 yıl süre-cekti.Ancak, (Altın) Koza Kültür AŞ yöne-timine gelen Fevzi Acevit’in yöneti-mindeki ekip, Adana’nın kültür sanat yaşamında yepyeni sayfalar açacak bir atılım dönemi başlatacaklar, gö-revlerinde 11 yıl süreyle kalıcı ola-

Bu konserin irtibatlarını Çukurova Senfoni Orkestrası Şefi Emin Güven Yaşlıçam ve eşi kurmuşlardı.Aynı kadro, kısa süre önce, Fevzi Acevit, Şafak Eren ve Yalçın Remzi Yüreğir el ele yürüyerek Başkan Ço-lak’ı ikna etmişler; Kültür Bakanlığı ne talep ettiyse karşılamışlar; Ada-na’yı senfoni orkestrasına kavuştur-muşlardı. Bu mücadele yapılmasaydı, Çukurova Devlet Senfoni Orkestrası Adana yerine Mersin’e kurulacaktı.7.Altın Koza’ nın galibi Memduh Ün’ün yönettiği, Muzaffer İzgü’nün eserinden uyarlanan Zıkkımın Kökü adlı filmi oldu. Film Adana’da çekil-mişti, başka festivallerde yarışmaya girmeden prömiyerini Adana’da ya-parak yarışmıştı.1993 yılı böyle tamamlanmıştı. 1994 yılı ise seçim senesiydi.1994 yerel seçimlerinde sosyal de-mokrat eğilimli oylar da bölünmüş-tü. SHP adayı olarak seçime giren Sela-hattin Çolak kaybetmiş, ANAP adayı Aytaç Durak Büyükşehir Belediyesi başkanlığını tekrar kazanmıştı. Aytaç Durak, Fevzi Acevit ile birlik-te yaklaşık otuz bürokratın görevine son verdi.Altın Koza’dan Acevit kardeşlerden biri gitmişti, ama, diğeri devam edi-yordu: Başkan Durak, Mehmet Ace-vit’i Koza AŞ Genel Müdürü olarak görevinde tutmuştu. 8.Altın Koza’yı Mehmet Acevit, pro-jesini de kendisi hazırlayarak, yaptı.

caklardı. Bu dönemde Adana’nın sanat yaşamı canlanacak, değer ve eser üretimi co-şacaktı: Kentin insanını, tarihini, do-ğasını, kültürünü belgeleyen yayınlar yapılacak, müzeler, kültür merkezleri kurulacak, Adana belgeselleri yayın-lanacak, şehir heykellerle donatıla-caktı.***2000’ler Doktor Haluk Uygur’ un Koza AŞ Yönetim Kurulu’nda yer al-dığı yıllardı. Büyükşehir, film festivaline bütçe ayıramayınca, hem Koza AŞ’nin ya-şatılması hem de kentin sanatsal ya-şamının canlandırılması amacıyla; Fevzi Acevit ve Dr. Haluk Uygur, “ Altın Koza Sanatsal Etkinlikleri “ adı altında yıla yayılı bir kültürel sanatsal etkinlikler programı hazırlamayı dü-şündüler; Başkan Durak’a önerdiler.Haluk Uygur’ un fotoğraf dünyası ve sanat odaklarıyla kurduğu diyalogla-rıyla; Büyükşehir Belediyesi - Altın

26 ADANA’YA GÜÇ VERENLER - I

Page 13: S.Mamay Fevzi Acevit€¦ · gelmesini bekleyen, annesinin en iyi okulda okusun düşüncesi yüzünden okula hep geç kalan ve hep geç kala-cak olan Fevzi Acevit hayat macera-sının

29FEVZİ ACEVİT

Koza AŞ - Sanat Dünyası ilişkilerini koordine ederek, değer ve eser üreti-mine destek veren Fevzi Acevit’in yö-netim anlayışı birleştiler, Adana’nın sanat yaşamını canlandıran verimli sonuçlara imza atıldı: Fotoğraf ve resim sergileri açılıyor; söyleşiler, saydam gösterileri yapılıyor; konferanslar, paneller düzenleniyor-du...Bu etkinliklerde, sanat yapan sivil toplum örgütleri ile Büyükşehir Bele-diyesi ve Altın Koza AŞ el ele yürüyor, birlikte çalışıyordu. Başarı ve kitlesel ilgi, yaratıcıların heyecanını besler, üretimlerini artırırken, daha ileri he-deflere nasıl ulaşılacağının yollarını da gösteriyordu: Bir istişare ortamında, Dr.Haluk Uy-gur, “ Sanat Konseyi kuralım, sanatsal etkinlikleri konseyle birlikte koordine edelim “ önerisini seslendirdi. Fevzi Acevit ve arkadaşları bu öneriye destek verdiler. Adana Sanat Konseyi (ASK) 28 sanat kurumunun katılımıyla kuruldu. Her yılın etkinlikleri, bir yıl öncesin-den önerilecek bir programa bağlana-caktı.Hazırlanan programın ihtiyaç duyaca-ğı destek, Büyükşehir Belediyesi’nin “ Yıla Yayılı Altın Koza Sanat Etkinlik-leri “ işi kapsamında temin edilecekti. Belediye ödenek ayırarak bu projeye destek verince, sonuçları çok verimli olacak bir sanatsal etkinlikler dönemi-nin temelleri atılmış oldu. Bu çalışmalar sırasında , Fevzi Ace-vit’in telkin ettiği, “ Emeği de Başarı-

yı da Paylaşınız, paylaştıkça payınız artar...” ilkesi benimsenmişti. Acevit, “ Olumsuz enerji üretenleri yamaçta bırakacağız, pozitif enerji üretenlerle el ele yürüyeceğiz...” diyordu.Fevzi Acevit ve Haluk Uygur, uyumlu ve başarılı bir ikili oluşturmuşlardı.Üretim heyecanını paylaşıyor, paylaş-mayı başardıkça da olumlu sonuçlar kendiliğinden geliyordu. Çok katılımlı sanatsal kültürel sosyal etkinlikler or-ganize edilmesi dönemi işte böyle açıl-mıştı.Fevzi Acevit, “ Sanatın öncü ve eğiten rolü, kent kültürünü geliştirecektir; sevgiyi barışı çoğaltan değerler üre-timine yol açacaktır; bizim Adana’ya asıl ve kalıcı hizmetimiz bu olacaktır...” diyor, başta Dr. Haluk Uygur, Candan Yaygın, İsmail Timuçin, Mustafa Mete ve kendisi olmak üzere, Altın Koza AŞ’nin Yönetim Kurulu üyeleri ve ça-lışanlarının tamamı ile, bu heyecanı paylaşıyor omuz omuza çalışıyorlardı. Bu çaba ürün veriyordu; özveriyle, Adana’nın sanatsal yaşamının gelişme-sine, turistik kapasitesinin tanıtılması-na ve kent kültürünün yükseltilmesine hizmet ediyorlardı. Zaten Altın Koza AŞ’nin kuruluş ama-cı da bu değil miydi?..

SANAT KONSEYİ BAŞARISI, KENT KONSEYİ’Nİ GÜNDEME TAŞIYOR

Sanat Konseyi’nin işlevsel olması, Kent Konseyi’nin kurulmasını tetiklemişti. Adana Kent Konseyi’nin kurulmasıyla

28 ADANA’YA GÜÇ VERENLER - I

Page 14: S.Mamay Fevzi Acevit€¦ · gelmesini bekleyen, annesinin en iyi okulda okusun düşüncesi yüzünden okula hep geç kalan ve hep geç kala-cak olan Fevzi Acevit hayat macera-sının

31FEVZİ ACEVİT

sonlanacak süreç, Sanat Konseyi ile ulaşılan noktanın STK’ların deste-ğine ihtiyacı olduğunun fark edilme-siyle başlatıldı.Başkan Aytaç Durak’ın çeşitli bürok-ratlarını görevlendirdiği ama sonuç alamadığı ve sonunda Fevzi Acevit’e teklif edilen, Yerel Gündem 21 Prog-ramı’nın Adana’da yaşama geçiril-mesi görevi, Adana Kent Konseyi’ne giden yolu açan kilometre taşı oldu. Kent Konseyi kuruluşu için de Fevzi Acevit ve Haluk Uygur yola çıkmış-lardı.İki kişiyle başlatılan hareket bir süre sonra çığ gibi büyüyecekti.1992 yılında Rio de Janerio’ da yapı-lan Yeryüzü Zirvesi diye anılan Bir-leşmiş Milletler Çevre ve Kalkınma Konferansı’nda alınan küresel karar-larla dünya gündemine giren Gün-dem 21 ve Yerel Gündem 21‘i Ada-na’ya taşıma görevini Fevzi Acevit ve arkadaşları gerçekleştireceklerdi. Söz konusu program ile Adana Sanat Konseyi’nin sivil ayağı olması ihtiya-cı örtüşmüştü...Sivil toplum örgütleri, meslek odala-rı, vakıflar, dernekler, kamu kurum-ları ve üniversite ile beraber yapılan sanatın daha kitlesel olacağı görüşü; sanatın eğitici gücünün daha işlev-sel bir şekilde kullanılması açısından önemliydi. Fevzi Acevit’e göre bunlar festival yapmaktan çok daha önemli konu-lardı. Sanat yapan insanların kolektif hareket etme refleksi kazanması; bir-

likte üretim yapma alışkanlığı oluş-turacak, uzlaşma kültürünün geliş-mesine zemin hazırlanmış olacaktı. Fevzi Acevit, “ Bu bir kez yerleşirse, yıllar boyu devam eder, gelecek ne-sillere ulaşan bir hizmet vermiş olu-ruz ” diyordu.

ALTIN KOZA FİLM FESTİVALİYAŞAMA DÖNÜYOR

Altın Koza’nın yeniden yaşama dön-mesi, yerel Bölge Gazetesi’nin açtığı “ Festivalimizi istiyoruz ” diyen kam-panyanın tetiklemesiyle oldu: 2005 yılında Başkan Aytaç Durak’ın ini-siyatifiyle 12. Altın Koza için bütçe ayrıldı, çalışmalara başlandı. Genel Koordinatörlüğü’nü Fevzi Acevit’in üstlendiği festival, çıraklık-kalfalık dönemlerini çoktan geride bırakmış ve ustalık dönemlerine denk gelen bir etkinlik oldu. Artık sinemanın esas alınacağı bir festival yapmanın zamanı gelmişti. Fevzi Acevit, kadro adamıydı. Takım oyununa inanır, kadrosunu korumayı da aslî görevi bilirdi. Geçmişte haksız yere işten atılan Ka-dir Beycioğlu’na yapılanları unutma-mıştı. Adana’dan uzaklaşmış Malatya’da Üniversite’de öğretim görevlisi olarak çalışmakta olan Kadir Beycioğlu’nu aradı buldu. Onu yeni dönemin si-nema koordinatörü olarak değerlen-dirip onore etti.Sonra da Türk Sineması’na yöneldi.

Çok iyi bir danışman kadrosu oluş-turdu: Alin Taşçıyan, Aslı Selçuk, Esin Küçüktepepınar, Hilmi Etikan, Yıldız Etikan, Ahmet Boyacıoğlu, Başak Emre, Bülent Çubukçu, Zey-nep Ünal gibi festival deneyimi olan Dünya ve Türk Sineması’nı tanıyan profesyonel anlamda sinemanın içinde olan insanlarla çalıştı. Eskiden film şirketlerinden yabancı filmler getiriyorlardı. Artık görevlendirilen danışmanlar vasıtasıyla festivaller izlenerek film seçkisi yapılıyordu. Böylece Dünya ve Türkiye prömiye-rini yaptıkları filmler festival progra-mında yer aldı. Ünlü yapımcı yönetmen ve oyuncu-ların Adana Altın Koza Film Festiva-li’ne gelmeleri, yarışmaları sağlandı. Jürilerin isabetli seçimi, verilen ob-jektif jüri kararları, Altın Koza’ya prestij ve saygınlık kazandırdı. 2005 yılında yeni tasarımıyla görücüye çı-kan Altın Koza Ödül Heykeli “ Anlat İstanbul “ adlı filmin oluyordu. Açı-lış- kapanış törenleri, Sevgi Korteji, galalar ve konserlerle sanatçıların sık sık halkın içerisinde olduğu bir festi-val yaşanmıştı.Fevzi Acevit, teslim aldığı sırada borçlu halde olan Koza Kültür AŞ’yi; kurumlaştırdı, vergi rekortmenle-ri arasına taşıdı. 2010 yılının Şubat ayında teslim ettiği Altın Koza AŞ’nin aktifinde yaklaşık beş trilyon lira pa-rası, pasifinde ise sadece 154 milyar lira borcu vardı. İtibarı, güvenilirliği

Page 15: S.Mamay Fevzi Acevit€¦ · gelmesini bekleyen, annesinin en iyi okulda okusun düşüncesi yüzünden okula hep geç kalan ve hep geç kala-cak olan Fevzi Acevit hayat macera-sının

32 ADANA’YA GÜÇ VERENLER - I

üst düzeyde bir kurumsal yapı dev-retmişti şirketi teslim alanlara. Fevzi Acevit; bürokratik zekası, yö-neticilik vasıfları ve insan onuruna verdiği değer ile Adana belediyecilik tarihine adını altın harflerle yazdırdı. Gün geldi, çok yüksek parasal teklif-leri geriye çevirerek ilkeleri önünde hiçbir şeyin duramayacağını göster-di. Gün geldi her şeyi her tür riski göze alarak verdiği kararların arka-sında durdu. Daima, kamu emanet-leri savunucusu ve koruyucusu ola-rak yaşadı. 2012 yılının sonlarında, kurucusu ol-duğu Adana Kent Konseyi’nden, anti demokratik baskılara boyun eğme-yerek, çalışma yaşamından çekildi. Altın Koza Yönetim Danışmanlığı ve Kent Konseyi Genel Sekreterliği görevlerinden emekliliğini isteyerek ayrılmayı seçti. Hizmet dosyasına son sahifeyi takarken kamuoyuna yayınladığı veda bildirisi şöyleydi Fevzi Acevit’ in:

“Değerli Dostlarım Sevgili Kent Konseyi Yoldaşlarım

Her şeyin bir sonu vardır.

Benim için de çalışma yaşamının sonu geldi...Üzerinde “ İnsan ve Adana” yazılı hizmet dosyamın son yaprağı tamam-landı. Yaşamımdaki; Büyükşehir Belediyesi, Altın Koza Kültür AŞ ve kurucusu olduğum Kent Konseyi say-falarını artık kapatmış bulunuyorum.Yaşamımın bundan sonraki bölü-münde de elbette ve inşallah işlevsel olacağım; düşünce üretmeye ve pay-laşmaya devam edeceğim.Kent Konseyi çalışmalarında 12 yıl birlikte olduğumuz dostlarıma ve tüm Kent Konseyi katılımcılarına, verdik-leri destek ve gösterdikleri güven için şükranlarımı arz ediyorum.Altın Koza’yı, yeniden ve yeniden ihya etme çalışmalarında omuz omuza verdiğim ve Altın Koza tarihinin altın sayfaları olduğuna inandığım dönemi paylaştığım çalışma arkadaşlarıma sonsuz şükranlarımı sunuyorum.Hatasız kul olmaz; bilmeden sürçi li-san ettikse affola...Hepinizi sevgi ve dostluk duygularım-la kucaklıyor, yaşamın sizleree, sağlık, mutluluk ve başarı getirmesini diliyo-rum.Allah’a emanet olunuz...

SON ROMANTİK

Zaman nedir? Bir zamanlar Adana vardı. O şehrin insanları birbirle-rinden emanet alırdı adeta hayatı. Fevzi Acevit, kader birliği yaptığı ar-kadaşlarıyla beraber iflah olmaz bir romantik olarak hayata baktı. Kah içine attı, kah ani kararlar verdi. Hep bir tutunacak dal aradı. Bu arayışları O’nu kendi özelinde fazlasıyla meş-gul etti. Bazen geriye dönüp bakmak ister insan. Fevzi Acevit; arkasına bakmadan, zamanın sonsuzluğuna direnen bir adam.Emekli olduktan sonra eşi Ayşe Se-vinç, kızı Meltem, damadı Meriç, torunları Ecem ile Kerem ve kadîm dostlarıyla beraber vakit geçiriyor artık. ‘’Bir Zamanlar Adana’’ adıyla yayınlanan kitabının ikinci bölümü ve gençliğinden bu yana hep yazmak istediği romanları üzerine çalışmalar yapıyor. Adana Ekspres Gazetesi’n-de bir köşesi var. Altınşehir Adana Dergisi’nde yazıları yayınlanıyor. Fevzi Acevit hala yolun başında; yol ayrımlarına korkmadan ve direnerek bakmaya devam ediyor hayata. Zaman nedir? Zaman yoktur!..

33FEVZİ ACEVİT

Page 16: S.Mamay Fevzi Acevit€¦ · gelmesini bekleyen, annesinin en iyi okulda okusun düşüncesi yüzünden okula hep geç kalan ve hep geç kala-cak olan Fevzi Acevit hayat macera-sının

CAHİT GİRMEN FEVZİ ACEVİT’İ ANLATIYOR

Selahattin Mamay, Mehmet Sıddık Koç, Hasan Acarel, Fevzi Acevit ve ben. Biz beşimiz bir arada büyüdük. Ortaokul 3. sınıftan itibaren arkadaş-lığımız başladı. Para sorunu olmazdı aramızda. Beşimiz bir araya geldiği zaman ceplerimiz hemen birleşirdi. Dertlerimize, sıkıntılarımıza, sevinç-lerimize hep ortaktık. Birbirimizi in-citmez, kırmazdık. Herkes diğerini tamamlardı, aynı kafadan adamlar-dık biz. Beraber okula gider, beraber kaçardık okuldan; hep beraberdik, daima.Fevzi romantik, tuttuğunu koparan ve zeki biriydi. İçli çocuktu Fevzi. Her şeyi içine atardı. Ailevi sorunlar-dan dolayı İstanbul Hukuk Fakültesi’ nden ayrılmıştı. Biz Selahattin ile An-kara’ da beraber okuyor ve aynı evde kalıyorduk. Üniversite yıllarında ayrı şehirlerde iken bile daima beraber-dik bir şekilde. Baba evinde telefon vardı bizim. Bir şekilde haberi gelirdi Fevzi ve diğer arkadaşlarımın bana. Girmediği iş kalmadı O’ nun. Hukuk Fakültesi’ nden sonra askere gitti. Döndükten sonra İstanbul’ da ban-kacılık yaptı, dağlara gitti madencilik yaptı, kırtasiye işi yaptı. Daha bir çok iş, bir çok çile çekti Fevzi. Bu güne kadar ne yapmışsa tırnağıyla kazıya-rak geldi Fevzi. Adam gibi adamdı. İçimizde pek çürük elma çıkmadı bizim.

Hepimiz bir şeyler olduk bu hayatta. Fevzi daha önce Yeşilevler tarafında idi. Sonra Melek Girmez’ e gelince hepimizin evleri birbirine çok yakın oldu. Bana ‘’baba’’ derlerdi. Babacan ve arkadaş canlısı, biraz daha koru-yan kollayan yapım vardı.Bizim çiftliğimiz vardı. Şubat tatille-rinde çiftliğe giderdik. Fevzi zayıftı. Aşçıya: ‘’ Bize iki yumurta kır ama Fevzi’ ye üç olsun. Tereyağını önce Fevzi yesin.’’ derdim. Kilo alsın diye kendimce çabalar gösterirdim.Her gün beraberdik biz ve her gün başka bir anı olur anlatsam. Bir tane-sini anlatmak isterim. Çiftlikte otu-ruyoruz. Genç yaşta omzuma bazı yükler binmiş. Özellikle çalışan işçi-ler bana ‘’ağa, şunu nasıl yapalım, o

iş tamamdır ağa’’ gibi ifadelerle ses-leniyorlar. Bir gün Fevzi geldi. Baktı herkeste bir ‘’ ağa’’ kelimesi. Haliyle espriyi patlattı: ‘’ Babaya git-tik, herkes ağa diyor.’’Fevzi; arkadaş canlısı, romantik, ki-tap delisi, efendi, işinde gücünde bir adam. Ege Bağatur’ un emanetleri bunlar bize. Ege Abi ile beraber, bele-diyecilik yılları ve Altınkoza dönem-leri inişleri ve çıkışlarıyla çok başarılı geçti. Fevzi meslek edinmişti artık belediyeciliği. İyi belediyecidir. Artık emekli oldu tabi. Şimdi ara sıra bir araya gelip eski günlerdeki gibi devam ediyoruz ar-kadaşlığımıza.

Sıdık Koç, Fevzi Acevit, Mehmet Kalfa,Selahattin Mamay, Cahit Girmen ve Süleymen Taptuk

35FEVZİ ACEVİT

Page 17: S.Mamay Fevzi Acevit€¦ · gelmesini bekleyen, annesinin en iyi okulda okusun düşüncesi yüzünden okula hep geç kalan ve hep geç kala-cak olan Fevzi Acevit hayat macera-sının

36 ADANA’YA GÜÇ VERENLER - I 37FEVZİ ACEVİT

ile başlayan dostluk; iki kez birlikte istifa ederek, bu güne kadar geldi. Fevzi Acevit ve benim için gelecekte övünebileceğimiz istifalara imza at-tık. Sonuçta istemediğimiz ve zorla seçmek durumunda kalacağımız yol-lar yerine kendi yolumuzdan ödün vermedik. Fevzi Acevit her şeyi göze alarak ilkeli davranmıştır. Ben de O’ nu takip ederek doğru yaptığıma ina-nıyorum.Benim tanıdığım Fevzi Acevit yaşa-mı boyunca hep ilkeli davranmıştır. O’ nu iyi tanıyan insanlar, hangi olay karşısında nasıl davranacağını rahat-lıkla bilirler. Dolayısıyla akıllı insan-lar Fevzi Acevit ile rahatça geçinebi-lirler. Çünkü zaman zaman bir çok insana ters gelen kararlar alır. Ama Fevzi Bey’ i iyi tanıyorsanız, bu kara-rın altındaki gerçekleri rahatlıkla gö-rebilir ve o kararı daha rahat içinize sindirebilirsiniz.Fevzi Bey ile çalıştığımız süre içeri-sinde iki temel özelliğinden bahset-mek isterim. Birincisi; etik dışı bir kez dahi hareket ettiğini görmedim. Altın Koza gibi ekonomisinin göz önünde olduğu bir şirkette uzun yıl-lar hiç sıkıntı duymadan görevini ta-mamlamıştır. Üstelik borç içerisinde almış olduğu Altın Koza’ yı yaklaşık 4 trilyon gibi bir kârla bırakmış, daha doğrusu bıraktırılmıştır. İkincisi ise; doğru adamla görev paylaşmasını çok iyi bilen birisi. Sonuçta Altın Koza bir şirket. Sanat etkinliği yapan ve bundan kâr elde etmesi gereken

bir oluşum. Öyle bir etkinlik yapa-caksın; bu etkinlik kente bir ambi-yans yaratacak ki, Belediye Başkanı bundan kendi payını alsın. Kitleler harekete geçecek ki insanlar itiraz et-mesin. Bunları yaparken ekonomik olmalısınız ki diğer etkinlikler için söz sahibi olabilesiniz ve çalışanınız için gelir sağlayabilesiniz. İşte Fevzi Acevit bu üç olguyu aynı potada eri-tebilen yeteneğe sahip biriydi. Aynı zamanda benim kabusumdu Fevzi Acevit. Sonuçta bir etkinlik düzenliyorsun ve bunun maliyeti çıkıyor. Tabi bunu Fevzi Bey’e kabul ettirmek zorundasın. Etkinlik yapa-bilmek için Altın Koza’ nın kâr etme-si gerekiyor ve Fevzi Acevit’e bunun olanaklarını sunmak gerçek anlamda yorucu bir süreç oluyordu. Yaratıcı-lığı yok etmeden kısıtlamaya giderek özellikle bütçe sorunlarını çözmeye çalıştık.Adana’ da yirmiyi aşkın sanat kuru-luşunun bir araya gelmesiyle oluş-turulan Sanat Konseyi’ ni kurduk ve ilk defa 13 Kare Sanat Etkinlikleri’ ni yaptık. O dönem aynı zamanda AFAD Başkanı idim. Tabi bu arada Sanat Konseyi’ ni anarken İsmail Ti-muçin, Mahmut Hazım Kısakürek, Hüseyin Akşen gibi isimleri de unut-mamak lazım. Adana’da Kent Konseyi diye bir kav-ram yoktu daha. Sanat Konseyi’ ni kurarken bir çok kurumun sanatla il-gisi vardı ama sanatla uğraşmıyordu. Etkinliklere katılımı artırabilmek için

“ Sivil Danışma Kurulu “ adında bir kurul oluşturmak istedik. Sivil top-lum kuruluşlarını bir araya getirmek istiyorduk. Bununla ilgili çalışmalar yaparken Yerel Gündem 21 diye bir uluslararası anlaşmaya bağlı olarak bir program gündeme girdi. Türkiye’ nin de imzası olan uluslar arası an-laşmanın Avrupa Birliği kriterlerine uymak adına uygulanması zorun-luluğu getirilmişti ve Kent Konseyi’ nin kurulmasını öngörüyordu. Bele-diyenin giderlerini karşılayacağı ama yönetimine müdahale edemeyeceği bir oluşum oldu. Ayrıca, Altın Koza Film Festivali’ nin yeniden canlandı-rılması, müzeler kurulması, Kız Li-sesi’ nin Kültür Merkezi olması gibi bir çok konuda birlikte çalışma şansı buldum.Fevzi Acevit’i kelimeler ile ifade et-mek gerekirse; öncelikle dürüst, vatansever, adil, ilkeli, sevecen bir adamdır. Fevzi Acevit’ in devletten çıkar sağlamadan ve sadece insana verdiği değeri gözeterek atmış ol-duğu imzanın altına ben de imzamı atarım. Önünüze bir karar gelmiş ve Fevzi Acevit onu imzalamışsa siz de bakmadan imzalayabilirsiniz. Fevzi Bey’ in önüne bir hesap pu-sulası gelmişse, mutlaka onu enine boyuna değerlendirmiş, kanunlara aykırı olup olmadığını gözetmiş ve ona göre davranmıştır. 12 yıl boyun-ca birlikte çalıştığı kim varsa Fevzi Acevit’ in imzası olan her şeye kor-kusuzca imza atmışlardır.

S. HALUK UYGURFEVZİ ACEVİT’İ ANLATIYOR

95 yılından itibaren iyi arkadaş ol-duk. Ondan evvel uzaktan bilirdim kendisini. Ben o zamanlar SSK- Kar-şıyaka Baş Tabibi idim. Baba Cahit ( Girmen) hastanenin müdürü o zamanlar. Cahit Girmen, Selahattin Mamay, Mehmet Sıddık Koç ve Fevzi Acevit sıkı arkadaştılar. Ben onlar-

dan aşağı yukarı 15 yaş genç biri ola-rak sohbetlerini uzaktan dinlerdim. Daha sonra aralarına katılmaya baş-ladım. Bu sırada biz hastane olarak Karşıyaka Dispanseri’nde yapılma-yanları yapıyorduk. Örneğin; duvar-ları resim galerisi haline getirmiştik ve resim sergileri açıyorduk. Fevzi Bey belediyeden ayrılmıştı. Hasta-neye gelir ve yapmış olduğumuz ça-lışmaları izlerdi bazen. 1998 yılının başlarında Aytaç Durak yeniden Fev-zi Acevit’i belediyeye alıp, ondan bir

ekip kurmasını istemiş. Fevzi Bey de benden bahsetmiş. Aytaç Durak beni çağırdı ve görüştük. Ondan sonra da Altın Koza’ da birlikte çalışmaya baş-ladık. Altın Koza AŞ o günler iflas etmiş, içinden çıkılmaz borçlara girmiş, hiçbir sanat etkinliği yapmayan, fes-tivali terk etmiş bir kurumdu. Fevzi Acevit ile görev bölümü yaptık. O idari kısımla ilgilenecekti, bense yaratıcı ve kitlelere ulaştırıcı kısmı-nı yürütecektim. Böyle bir iş birliği

Page 18: S.Mamay Fevzi Acevit€¦ · gelmesini bekleyen, annesinin en iyi okulda okusun düşüncesi yüzünden okula hep geç kalan ve hep geç kala-cak olan Fevzi Acevit hayat macera-sının

38 ADANA’YA GÜÇ VERENLER - I 39FEVZİ ACEVİT

SELAHATTİN MAMAY FEVZİ ACEVİT’İ ANLATIYOR

Fevzi Acevit ile 1957 yılında Tepe-bağ Ortaokulu’ nda karşılaştık. Orta 2. sınıfta aynı sınıfta buluştuk. Fevzi okumaya çok meraklı ve bunu ar-kadaşlarıyla paylaşmayı çok seven

biriydi. Çok değişik ve dikkat çeki-ci bir yanı vardı. Gördüğü, izlediği, okuduğu her şeyi en ince detaylarına kadar aklında tutup bize yeniden ya-şatan yeteneğe sahipti. Eline ne geçse büyük bir açlıkla okurdu Fevzi. Yakın dostluğumuz o yıllarda kuruldu. Ev-lerimiz birbirine çok uzak olmasına rağmen her gün ya Fevzi gelirdi bize, ya da ben giderdim. Okuduğumuz, izlediğimiz ne varsa oturur saatlerce konuşurduk. 60’ lı yıllardan itibaren ailesi içinde huzursuzluk başlamıştı. En çok Fev-zi’ yi etkiledi bu olay. Anne ile baba arasında bir denge unsuru olma-ya çalıştı hep. Hem geleceğini, hem duygusal dünyasını çok etkileyen bu ayrılık, Fevzi için bir yıkım oldu. Ki-şiliğinin oluşmasında büyük bir et-ken olarak hayatında kaldı. En başta kardeşlerin en büyüğü olarak büyük

bir sorumluluk üstlenmiş oldu. Ba-bası prensiplerinin dışına çıkmayan otoriter bir adamdı. Annesi ise ya-şam dolu, sevecen bir kadındı. Ben üniversite eğitimi için Ankara’ da Türk Dili ve Edebiyatı okumayı ter-cih ettim. Aynı şehirlerde olmasak bile irtibatımız hiç kesilmedi. 1963 yılında bir gün Fevzi bize gel-mişti. Sürekli dilinde bir dize mırıl-danıyordu:‘’ Sen gözlerinde şafağı götürdün. Geceyi bıraktın bana.’’ Çok hoşuma gitti bu dizeler. Sigara paketinin üzerine yazmıştı bana gös-terdi. Şiire pek yatkın değildi. Ortaokuldan itibaren tek bir ideali vardı; roman yazmak...O yüzden daha çok düzyazıya ağır-lık verirdi. Baktım şiirin devamı gelmeyecek ben devamını getirmek

GÖZLERİNDEKİ ŞAFAK

Sen gözlerinde şafağı götürdünGeceyi bıraktın bana.

Kara bir umut yağıyordu göklerdenAğlamaksı bir hüzün yağıyorduKaranlığın kör gözlerinden

Ben sabahsız bir güz akşamında doğmuşumBunun için ışığa yoksunumN’olur gözlerinde götürme şafağıBeni böyle gecelere koyup gitme.

Kaldırımlarda yine güz çiçekleri vardıKara bulutlar yorgun geceye düşüyor-lardıYürüyordu. Ela gözlerinde acı bir dumanAğlıyordu. İnancına yeminine bak-madan.Ben akşamlarda mavi şafaklar arayan adamSen şafağıma düşen kara gölgeHayallerin göğsüne umuttan çiçekler taktıkYarınlar özlemiyle.

Yaşamının sessiz çığlığıydı kulak-larında çınlayanDudaklarında yıkılmışlığının çılgın ezgisi vardı. Solgun ışıklar karanlığın bittiği yere uzanıyorlardıYorgundu...Tutkularını kırlangıç kanatlarında unutmuştuKaybolan duygularına, şafağına ağlıyordu.Umut diyordu, oradaKaranlığın kör gözlerine koşuyordu.

Selahattin Mamay- 1963

istedim ve ortaya Fevzi Acevit’ e it-haf ettiğim ve O’ nun hiç bir zaman dilinden düşmeyen ithaf dizeleriyle “ Gözlerindeki Şafak “ şiiri çıktı.***60’ lı yılların sonuydu. Fevzi telefonla beni aradı. Ben Ankara’ da çalışıyorum o zaman. Kirvemin kızına karşı duyduğu hisle-ri bana iletti ve niyetinin ciddi oldu-ğunu söyledi. Baktım, mesele telefon-da olmayacak bir yöne doğru gidiyor hemen uçak bileti almasını ve beni hava alanında karşılamasını söyle-dim. Bir süre sonra Adana Havaala-nı’ na indim... Fevzi beni bekliyordu.

Taksiye bindirmek istedi Fevzi. Ben itiraz ettim ve dedim ki: ‘’ Tak-si falan yok, yürüyerek gideceğiz.’’ Uzun çok uzun bir yürüyüşte konuş-tuk. Ben kafamdaki soru işaretlerini, tedirginliklerimi, her şeyi ama her şeyi anlattım. Fevzi niyetinin ciddiyetini bana an-lattı ve beni bu evlilik için ikna etti. Parçalanmış bir ailenin çocuğu ola-rak aile kurmaya ne kadar heves et-tiğini gördüm. Yaşı da artık gelmişti zaten. Hemen en kısa zamanda iste-dik ve bu mutlu evliliğin temeli atıl-mış oldu. Aynı zamanda nikah şahi-di olduğum düğünde Fevzi’ nin ailesi

son kez hep bir arada idi.Bir defa fevkalade organizasyon ye-teneği vardır Fevzi’ nin. İş disipli-ni konusunda taviz vermez. Çok zekidir ve çabuk kavrar. Kafasına koyduğunu uygular, takibini yapar. İnandığı konuda sonuna kadar gider. Haksızlığa dayanamaz, isyan eder. Fevzi’ nin yaptıklarıyla her zaman gurur duydum. Asıl bundan sonra yapacaklarını bekliyorum ben. Bun-dan sonra yazacaktır, daha hayalle-rini gerçekleştirmedi Fevzi Acevit. Hâlâ, hiçbir şey bilmediğini bilen bir adamdan bahsediyoruz; daha yolun başında olan bir adam Fevzi Acevit.

Selahattin Mamay ve Cahit Girmen’le birlikte

Page 19: S.Mamay Fevzi Acevit€¦ · gelmesini bekleyen, annesinin en iyi okulda okusun düşüncesi yüzünden okula hep geç kalan ve hep geç kala-cak olan Fevzi Acevit hayat macera-sının

Bu kitap Seyhan Rotary Kulübü’nün ve Güney Rotary Kulübü’nün katkılarıyla basılmıştır.

1975 yılında K. Maraş’ta doğdu. Dört yıllık ban-kacılık tecrübesinden sonra 2001 yılında Erdoğan Arıkoğlu Zirai Ortaklığında çalışmak üzere Ada-na’ya yerleşti. Yaşamına renk ve büyük düşünceler katan yeğeni Arda Bozkurt ile beraber Adana’da yaşamaktadır.Fotoğrafa profesyonel olarak 2007 yılında başladı. 2008’de fotoğraf hayatı için milat saydığı “S. Haluk Uygur İleri Fotoğraf Teknikleri ve Felsefesi Atöl-yesini” bitirdi. Altınoran Düşünce ve Sanat Plat-formu kurucularından olup bu platformun proje-lerinde yer almaktadır. Fotoröportaj ve belgesel fotoğraf çalışmayı sev-mektedir. Altınşehir Adana Dergisinde yazı ve röportajları, Milliyet Gazetesi’nin Güney ekinde yazıları yayınlanmaktadır.Ayrıca, ‘Artı Özel Eğitim Gönüllüleri Derneği’ kurucularındandır. Fotoğrafı, farklılıkları ve far-kındalıkları duyumsattığı, sıradanlığı ortadan kal-dırdığı, bazen bir fotoğraf projesi ile “özgürlüğü” bazen ücra bir köyde yaşlı bir teyzenin hayat hika-yesi ile “yaşamı” öğrettiği için çok önemsiyor.

Nazan GÖKKAYA Asena AVLUK

Memur bir babanın üç çocuğundan ortancası ola-rak 1977 yılının bir kış gününde Kadirli/Osmani-ye’de dünyaya gelmiştir. Çocukluğu boyunca iyi bir eğitim alması için uğraş veren anne ve babası-nın çabalarına karşılık, içinde hep hissettiği hak ve adalet arama, haklıyı haksıza karşı savunma içgü-düsüne de karşılık hukukçu olmaya daha ortaokul sıralarında karar verir ve bu ideali gerçekleştirme yolunda Selçuk Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nden 1995 yılında mezun olur. Halen Adana barosuna kayıtlı olarak avukatlık yapmaktadır. Mesleki faali-yetlerinin yanı sıra 2007 yılında Adana Barosu Fo-toğraf Kulübünde temel fotoğraf eğitimi, ardından da 2008 yılında AFAD 90. Dönem temel eğitim kursunu tamamlar. Çeşitli atelye ve karma fotoğraf sergilerinde yer alır. Sn. Haluk Uygur’un İRİS Te-mel Fotoğraf ve Sanat Felsefesi atölyesine tamam-lar ve bu atelye çalışmasının ardından fotoğrafa olan bakış açısında ciddi değişiklikler olur ve hobi olarak yakınlık kurmaya çalıştığı fotoğrafın aslın-da bir sanat dalı olarak önemini kavrar. Halen Al-tın Oran Düşünce ve Sanat Platformu bünyesinde fotoğraf çalışmalarına devam etmektedir.