SEFERiLiK - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D050821/1997/1997_DONDURENH.pdfSeferilik Şartları ve...

31

Transcript of SEFERiLiK - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D050821/1997/1997_DONDURENH.pdfSeferilik Şartları ve...

  • SEFERiLiK ŞARTLARI ve TABiLİK-METBiJLUK

    Prof. Dr. HarndiDÖNDÜREN ·Uludağ Ü. İlahiyat Fak. Öğr. Üyesi

    I- SEFERILİGİN GERÇEKLEŞME ŞARTLARI

    A) Seferiliğin Tarifi : Sefer ve müSaferet; yola çıkmak, yolculuk yapmak demektir. İslami bir terim olarak yolculuk; belirli bir mesa-feyi kastederekgitmek olup, orta bir yürüyüşle üÇ günlük yani onse-kiz saatlik bir mesafeden ibarettir. Böyle bir yolculuğa çıkana "müsafir (yolcu) veya seferi" denir .. Yolcunun zıddı "mukirri"dir.

    Orta yürüyüş, yaya yürüyüşü ve kafile içindeki deve yürüyü-şüdür. Denizlerde ise,.yelkenll gemilerin mutedil havadaki üç günlük yolculuğudur.

    Yolculul{tbirtakım şer'i hükümlerde değişiklik ve kolaylıkları be-raberinde getirir. Namazların kısaltılması, ramaz·an orucumi tutma-manın mubahlığı, mestler jizeriıie meshin üç güne kadar uzatılabilmesi, Cum'a ve bayram namazları ile kurban yükümlülüğünün düşmesi, kadının mahremsiz olarak yoia çıkmasının haramlığı ve iki namazın birleştirilebilmesi bunlar arasında sayılabilrr (1). .

    B) Seferiliğin Dayanihğı Deliller:

    1) Kur'an'dan Deliller: Kur'an-ı Kerim' de, kimi ibadetleri ya da ticari işlemleri etkileyen "yolculuk"tan söz eden çeşitli ayetler var-dır. Namazın kısaltılmasından söz eden ayette şöyle huyurulur : "Yeryüzünde sefere çıktığınız zaman namazı kısaltmanızda size bir günah yoktur." (2). Hz. Ali'den nakledildiğine göre bir tüccar toplu-luğu Allah'ın RasUlü'ne baş vurup; "Biz yolculuğa çıkıyoruz, bu sırada namazımızı nasıl kılacağız?" dediler. Bunun üzerine yukarıdaki ayet nazil oldu. Bundan sonra bir yıl süreyle vahiy kesildi. Hz. Peygamber,

  • 172 İslam'da S~ferilik ve Hükümleri

    katıldığı bir savaş sırasında öğle namazını kıld;ı.rırken aslıab-ı kiramın topluca namazda olduğunu gören düşman "Muhammed ve arkadaşları bu durumları ile saldırmamıza imkan veriyor, onlar na-mazda iken baskın yapabiliriz" (3) diyerek tuzak kurmayı düşün-· dükleri bir sırada yukarıdaki ayetin devamı inmiştir. ·,···İnkar eden-lerin size bir kötülük yapmalarından korkarsanız ... Şüphesiz kafirler, sizin açık düşmanınızdır. "

    Bununla, yolculukta namazı kısaltma, düşmandan korkma şartına bağlandı. Ancak Hz~ Peygamber'in sünneti ile kapsam genişletildi. Ya'la'b. Ümeyye,'Hz. Ömer'e şöyle demiştir: "Yolcı.İlukta na-mazin kısaltılması Nisa Süresi,' 101 nci ayette korku şartına bağlanmıştır. Halbuki bugün insanlar giivend.edir. Ömer (r.a) şöyle dedi: "Senin şaştığın .bu konuya ben de şaştım ve bunu Rasulul-lah'tan sordum. O şöyle buyurdu: Namazı kısaltına Allah'ın bağışladığı bir sadakadır. O'nun sadakasını kabul ~diniz." (4).

    Cabir b. Abdilialı (78/697)'tan nakledildiğine gÖre "kasr" ayeti "Nahl" denilen yerde inmiş, İbnü'l.,.Esir'e (630/1232) göre bu ayetin inişi Hicret'in dördüncü yılında vuku bulmuştur (5).

    Abdullah b. Abbas ise kısaltılarak kılınan ilk namazın ikindi namazı olduğunu ve bunun Asfan'da, Zülenmar Gazvesi'nde kılındığını belirtmiştir (6).

    Ramazan ayında yolculuk durumunu belirten ayette şöyle buyu-rulur: . "Sizden kim hasta olur veya seferde bulunursa tutamadığı günler sayısınca başka günlerde tutsun" (7).

    · Yolculuk· sırasında yapılacak borçlanmalar için rehin ve;rilmesi öğütlerren ayette mea.Ien şöyle buyurulur: "Ve eğer seferde olur da.ya-

    . zacak birini bulamazsanız, alpıan rehinler yeter" (8). Yolculuk sırasında su bulunamayınca teyemmüm abdestinin

    emredildiği ayet de başka bir kolaylığı getirir: "Eğer hasta veya se-ferde iseniz, yahut biriniz tuvaletten gelmişse veyahut kadınlara do-kunmuşsanız ve su bulamazsanız temiz toprağa teyemmüm ediniz. Toprağı yüzünüze ve elierinize sürün." {9).

    2) Sünetten deliller : Seferilikle ilgili uygulamalar daha çok sünnetle ve sahabe uygulamasıyla ortaya çıkmıŞtır. ,

    Hz. Peygamber şöyle buyurmuştur: "Ey Mekkeliler! Mekke-Usfan arasındaki mesafeden daha yakın yolculukta namazı kısaltmayın. Bu mesafe de dört beridir." (10).

    Mücahid, Abdullah b. Ömer'~- sefer mesafesinin en kısa mik-tarını sormuş, o şöyle cevap vermiştir: "Sen Süveyda denilen yeri bilir

  • Seferilik Şartları ve Tabilik, Metbı1luk 173

    misin? Dedim ki; bunu işitmiştim. İşte biz oraya gitmek üzere yola çıktığımız zaman namazı.kısaltırdık." (ll).

    En kısa yolculUk süresi ile ilgili olarak da şöyle buyurulmuştur: "Kadın yanında. eşi veya inahrem bir hısımı alinaksızın üç günden fazla yolculuğa çıkamaz." (12).

    Nebi (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: "Muklm, mestleri üzerine bir gün bir gece, yolcu ise üç gün üç gece süreyle mesheder." (13).

    Enes (r.a)'in şöyle dediği nakledilmiştir: "Biz Rasülullah (s.a.v.) ile birlikte Medine'den Mekke'ye çıktık. O, namazlan dönünceye ka-dar ikişer rek'at olarak kıldı. Yahya b. İshak sordu: Medde'de kaç, güp. kaldı? Dedi: On gün." (14).

    ' . Seferilikle ilgili diğer hadis ve uygulama örneklerini aŞağıda

    konuları içinde ayrıca vereceğiz.

    C) Yolcu Sayılinak iÇinEiıKısa Süre Veya Mesafe:

    1) !fanefilerin görüşü:

    a) Üç gün yolculuk kriteri: Hanefilere göre yolculukta en kısa mesafe, yılın en kısa günlerinde yaya veya deve yürüyüşü ile üç gün, üç gecelik yoldur. Dayandıkları deliller şunlardır:

    1. Seferilikten sözeden ayette "Eğer kafirlerin size bir kötülük yapmalarından korkarsanız, yeryüzünde bir ~efere çıktığınız zaman namazları kısaltmanızda sizin için bir sakınca yoktur." (15) buyuru-larak yolculuk i,çin bir sınırlama getirilmemiştir. Ancak mesafe ola-rak yerleşim alanından ayrılıp yolculuğa çıkmı:ı.nın gerektiği konu-sunda açıklık vardır. Çünkü şehir, kasaba veya köylerin kenarındaki mezarlık, harmanlık, ağıl ve benzeri eklenti yere kadar gidenlere örfte "yolcu" denilmez. · ·

    Şu ayet de yolculuk için belli bir mesafe takdirini öngörür: "Sizden kim hasta ·olur veya yolculukta bulunursa (farz oruçtan) tu-tamadığı günler sayısınca başka günlerde tu~sun." (16).'

    Diğer yandan Hz. Peygamber'in bahçe gezintisi veya cenaze def-ni gibi bir nedenle şehir kenarına çıkınca dört rek'atlı namazları kısa kıldığı olmamıştır (1 7).

    Hz. Peygamber'in Mekkelilere Usfan'dan daha yakın yere olan yolculuklarda namazı tam kılırıalarını bildirmesi, bi~e yolculuğun en kısa mesafesi hakkında bir fıkir vermektedir. Çünkü Usfan, ~ekke'ye dört konaklık (berid) bir uzaklıkta olup, bu da yaklaşık 88,704 km.'dir. .

  • ;ı r 1

    1

    174 İslam' da Seferilik ve Hükümleri

    Hanefiler yolculuk için gidilen en kısa mesafeyi süre ile belir-lerken "üç gün"ü kriter olarak alırlar~ Bu konuda şu hadisiere da-yanırlar: " Kadın, yanında kocası veya, bir mahrem hısımı olma,ksızın üç gün, üç geceden daha uzak bir yere yolculuğa çıkmasın." (ı8). "Mukım, mestleri üzerine bir gün bir gece, yolcu ise üç gün üç gece süreyle mesheder." (ı9).

    Bu süre yolculukta genellikle karşılaşılan güçlük ve sıkıntılar yüzünden nassla (hadisle) belirlenmiştir.

    b) Merhale veya fersah kriteıi : Bazı Hanefi fakilileri ise üç günü, üç merhale ·olarak kabul etmişlerdir. Çünkü, mutlak yolculuk, yılın kısa günleriiı.de hergün bir "merhale" yol katetmekle gerçekleşir (20).

    · Bazı fakihler seferilik mesafesini fersahla takdir etmişlerdir. Bu konuda onbeş, onsekiz veya yirmibir fersah ölçilieri öne sürül-müştür.

    Ebı1 Hanife'den seferilik mesafesinin üç merhale veya onbeş ya da onsekiz fersah olduğu nakledilmiştir. Fetvaya esas olan, onsekiz

    · fersah ölçüsüdür (2ı). Çünkü bu miktar, orta yürüyüşle üç günlük me-safeye denktir.

    İbnü'l-Hümam bu konuda şöyle demiştir: "Kimilerine göre bu .mesafe 2ı fersah, kimilerine göre.l8 fersah olarak takdir edilir. ı5 fersah diyenler de olmuştur. Bu miktarları takdir edenlerin her biri işe mesafenin üç günlük olduğu görüşülıdefu." (22).

    İbn Abidin de İbnü'l-Hümam'ın bu görüşü çerçevesinde şu açıklamalara yer vermiştir: ''Yani bu sözler ülkelerin çeşitli oluşuna göredir. Takdiri yapanların her biri kendi ülkelerindeki en kısa günleri ölçü almıştır. Ya da en kısa veya en u.Zun veyahut orta günlere itibar etmişlerdir. Fersah miktarlarındaki farklılığın nedeni budur. Ancak, bu ölçülerden belirli günlerde, mı1tat yol yürüme kastedildiği konusunda açıklık :vardır." (23). · ·

    Fersah veya merhalenln metre olarak ölçülerini şu şekilde belir:. leyebiliriz: ·. · ·

    ı patmak = ı,925 cm., 24 parmak ı şer'i ~ira' olup bu da 46,2 cm.' dir .

    . ı fersah = ı2000 zira' = 5544 m. olur. ı merhale = 8 fersah = 8x5544 = 22.ı 76 m. ı fersah = 2 mil = 3xı848 = 5544 m. ı berld = 4 fersah = 4x5544 = 22.ı76 m. 4 berld = 4x22.ı 76 = 88.704 m. yaklaşık en kısa seferilik mesa-

    fesi olur. -En kısa seferilik süresi fersahlarla takdir edilince birçok prob-

    lem çözülebilir. Bir kimse hangi araçla ve hangi yoldaı:ı giderse gitsin

  • Seferilik Şartlan ve Tabllik, Metbüluk 175

    yaklaşık 90 km. kadar uzağa gitmek üzere yola çıkmışsa seferilik ruhsatlarından yararianmış olur. Diğer yandan üç gün yolculuk, günde 6 saat takdir edilerek 18x5 = 90 km. olarak takdir edilir. Ancak yolun düz, dağlık oluşuna göre bu miktar azalıp artar. Deniz- . de, normal havada, normal hızda seyreden geminin 18 saatte alacağı yolsefer mesafesi olur. _Seferllikte tren veya uçakla yapılacak yolcu-

    . luklarda katedilecek yolun kaç fersah olduğu dikkate alınır. En az 18 fersahlık bir mesafe katedilmiş olunca, sefer süresi gerçekleşmiş ve sefer hükmü cereyan etmeğe başlamış olur. Artık kara ve deniz aracının hızlı seyreden bir araç olmasına itibar edilmez (24).

    c) EJmalılı Harndi Yazır'm "Her yolun kendi mutadına göre he~ saplanması" kriteri : Elmalılı Harndi Yazır',(Ö.1358/1939), kendi

    . ' döneminde Diyanet Işleri Başkam olan Aksekili Ahmed Harndi'ye bu . · konuda gönderdiği bir mektubunda şöyle yazmıştır: "Kitaplar bize şer'an seferi, gidilen yolda mutat olan orta yürüyüşle en az üç günlük mesafe katedecek kadar "uzun çıkış" diye tarif ederek, bu konuda bütün esasın mutat üzere deveranını gösterip dururken biz deve gidişini ve ayakla yürüyüşü mutlak asıl zannetmişiz. Ve her yolun kendi mutadına göre hesap edilmesi I üzümunu düşünmemişiz. ll .· Günümüzde denizlerde (yelkenli gemi yerine) vapurlar en çok mutat halini almış bulunuyor. Onun için ben haddim olmayarak şömendiferle vapurun kendi yollannda nazar-ı dikkate alınmamasını hem adete, hem de şer'a külliy,en muğayir gördüğümden bu mutalaamın isabetine kaniyim.

    Demiryolu he deve yoludur, ne yaya yoludur; ancak tren yoludur. ·Orada yalmz trenle seyr-i sefer edilir. Hatta orada başka türlü sefer hem yasak, hem tehlikelidir. Aynı zamanda trenle gitmek üzere ge..,

    · nel bir yoldur. Bu yüzden, onun yolcusunun da, trenin mutat seyriyle "üç günlük" yani en az "on sekiz saatten" aşağıda sefer ruhsatından istifade etmeğe hakkı yoktur. Mutat üzere, iki gün yaya yol giden kimseye sefer ruhsatını vermezken, onu mazanne-i meşakkat say-mazken, bir günlük, hatta yanın günlük şömendifer yolcusunu ma-zanne-i meşakkat sayarak sefer ruhsatından istifade ettirmek, bence şer'in adaletine muhalif ve binaenaleyh günah olur. İşte benim mütalaamill esası bu minval üzeredir. Ve bu mütalaa re'sen bir icti-had değil, fıkıh kitaplanndaki tarif ve ta'lllin yeni olaya uygula-masıdır. Bir tahkik-i menattır. Bunda tahric-i meıiat da yok, tenkilı-i menat da yok, bir kavlin tercihi de yok. Sadece bir tatbik vardır. Hi~ayede der ki; yerdeki yani düz yerdeki seyir denizde muteber ol-maz, haline layık olam muteber .olur, dağda olduğu gibi, Kifaye ise

  • ı t 1 ll ı

    ' 1

    :ı 1' ı

    176 İslam'da Seferilik ve Hükümleri

    bunu; bir yere gidilecek iki yer olsa, sürenin gidilen yola göre hesap edilmesiyle açıklamaktadır. Fetih veDürer gibi eserlerde de böyledir. Hangi yoldan gidiliyorsa onda mutat olan gidiş esastır." (25).

    Sultan Aziz zamanında Şeyhu'l-İslam Hasan ,Efendi şu fetvayı vermiştir: "Sefer süresi, orta yürüyüşle üç gün olup, tren denilen seri araba ile o mesafe daha kısa sürede katedilse yine seferi olunur. Bu kıyas fasittir. Çünkü burada illet mütat seyirdir. Posta arabasının sür'atlıie itibar edilmemesi, deve yolunda mütadın üstünde seri ol-malanndandır. Diğer yandan o zamanlar trenin şimdiki uçaklar gibi, henüz mu.tat araç halini almamış olmasi da muhtemeldir." (26) .

    . Sonuç: Şu halde tren miltadı ile üç günden az giden (18 saat), müsafiri, mukim saymakta haram bir yol yoktur. Fakat yakın se-ferde mukim iken müsafir sayılmakta farzın kaçırılması gibi bir teh- · like vardır ... ihtiyatlı olmak da bunu gerektirir. İbn Abidin (1252/ 1836); "sefer mesafesi olan üç günlük bir yere, bir kimse keramet göstererek, daha kısa sürede gitse yine seferi olur, namazlarını kısaltır" d_emiştir.

    Sefer için üç günlük mesafe mütat seyir ile üç günlük mesafedir, sür'atten murat da mutada nisbetle sür'attir. Keramet ise fevkalade bir haldir. Genel değil, özel bir durumdur .. Bu yüzden tren ne kera-mete, ne de at ve posta arabasına benzer (27).

    Tren yolunda olduğu gibi hava yolu için de mutat seyir akla ge-lebilir. Aricak uçak yolculuğu henüz herkesin gidebileceği urouro için

    , mutat araç olmadığı için, bu yol, demir ve deniz yolu gibi ayrı bir.yol sayılacak nitelikte değildir (28).

    "Otomobiller şose, köy yolu vb. herhangi bir yerden gidebildikleri için, gittikleri yolun miltat aracı sayılmazlar. Bu yüzden ata veya posta arabasına benzerler.· Yani 'mutadın üstünde hızlı giden nakil vasıtalarıdır. Tren ise, demir yolunda mutad olan bir vasıtadır." (29). ,

    2) Çoğunluğun görüşü : Hanefiler dışındaki çoğunluğa göre se-fer mesafesi ortalama iki günlük yolculuk veya ağır yükle ya da yaya yürüyüşü ile iki merhale (1 merhale 45.480 km.) mesafeden ibarettir. Bu; kalkma, yeme, içme, konaklama ve namaz malaları ile birlikte iki günlük yolculuğu kapsar. Nitekim bir hadiste, yerlilerin Mekke'-dtm Arafat mevkiine yapacakları yolculukta namazı kısaltamayacakları bildirilmiş, ancak Usfan, Cidde veya Taife yapılacak yolcu-, luktakişinin seferi sayılacağı belirtilmiştir (30). Bu yerler Mekke'ye 16 fersah olarak kabul edilmiş olup, bu da 48· mil yani 88.704 met-reye denktir.

    ' .

  • Seferilik Şartlan ve Tabilik, Metbüluk 177

    İmam Şafii'ye (204/819) göre seferilik bir gün bir gecedir. Yeni görüşüne göre ise 46 millik mesafedir. Delil, Abdullah b. Ömer'den nakl edilen şu sözdür. Mücahit (103172ı), İbn Ömer'e (74/693) sefer mesafesinin en kısa ölçüsünü sorunca, o şöyle cevap vermiştir: " Sen Süveyda denilen yeri bilirmisin? Bu yeri işitmiştim, dedim. Dedi: İşte biz orası için yola çıktığımızda namazlİilızı kısa kılardık" (3ı). Süveyda, Şam yolu üzerinde, Medine'ye 46 mil uzaklıktaki bir yerin adıdır. Şafii ve Hanbelilere göre, bir mil altıbin zira' dır. Bir zira' ise 24 veya 32 parmaktır. Bu ölçüye göre seferilik mesafesi şöyle olur:

    ı parmak = ı,925 cm. · ı zira' = 24 veya 32 parmak = 46,2 cm. veya 6ı,6 cm. ı mil = 46,2 cm. X 4000 = ı848 m. veya 6ı,6 cmX3000=ı848 m. Bu duruma göre seferilik mesafesi; 46 mil X ı848: 85,008 km.

    olur. İmam M:alik'e göre bu mesafe dört berid mesafesidir. Delil, Hz. Peygamber'in şiı hadisidir: "Ey Mekke halkı! Mekke-Usfan arasın- . daki mesafeden daha yakın yolculukta namazı kısaltmayın. Bu da dört berid'dir." (32). ı berid: ı2 mil. ı2 x ı848 = 22,ı 76 km.; 4 berid: 4 x 22,ı76 = 88,704 km. olur.

    , Yukarıda belirlenen mesafeler Şafiilere göre tam olarak smırlayıcıdır. Bundan kısa olan mesafede seferilik hükümleri cere-yan etmez. Maliki ve Hanbelilere göre ise bu mes13:feler yaklaşık olup sınırlayıcı değildir. Bu yüzden Hanbelilere göre mesafenin bir veya iki mil, 'Malikilere göre ise, sekiz mil eksik olması seferiliğe zarar vermez. Diğer yandan çoğunluğun aksine Malikner bu mesafeden Mekke, Mina, Müzdelife ve el-Muhassab halkını da istisna ettiler .. Bunlar, hacc menasiki devam ettikçe vakfe için Arafat'a çıkınca na-mazları kısa kılarlar ve bu durum vataniarına dönünceye kadar de-vam eder (33). ·

    İbn Ki.ıdame (620/ı223) mesafe konusunda çoğunluğun delilleri-ni münakaşa ederek, seferiliği bir mesafe ile sınırlamanın Kur'an'ın açık anlamı ile çelişeceğini, İbn Ömer ve· İbn Abbas!tan bu konuda aksi görüş nakledildiğini belirtir ve bunun Hz. Peygamber'in şu sün-neti ile de çeliştiğini söyler: "Enes şöyle demiştir: N ebi (s.a.v.) üç mil veya üç fersah yolculuğa çıktığı zaman namazları iki rek'at kılardı." (34).

    İbn Kudame; sonuçta "deliller her yolculukta namazı kısalt~ manın mübahlığı yanmdadır. Ancak aksi yönde icma' oluşursa bu durum müstesnadır" (35) der

    Sonuç olarak mezhep imamlarinm. seferilik mesafesi: Usfan, Cidde, Taif veya Süveyda'mn ö günkü Mekke ya da Medine'ye olan

  • 178 İslam'da Seferilik ve Hükümleri

    uzaklığına endekslenmiş görünmektedir. Bu da yaklaşık 90km. do-laylarındadır (*).

    D) Yolculuk.Hükümler.İnin ~aşlama Yeri:

    Bir kimsenin yolcu sayılması için, ikamet. ettiği yerde yola çıkmaya niyet etmesi yeterli değildir. Namazı kısaltmak veya Rama-zan orucunu tutmamak için fiilen yola çıkılınası şarttır. Bu da mü'min bi~ kişinin oturduğu yerleşim merkezinin yola çıkıldığı ta-rafındaki evletden ayrılmasından sonra, en az sefer mes~fesi bir yere gidilmeye niyet etmesiyle gerçekleşir. Bu yüzden şehir kenarıiıdaki yerleşim ~lanları, şehirle bütünleşmiş olan merkez köyler veya köyden yola çıkanlar için "Fina-yı mısır" denilen harmanlık, mezarlık ve ağıl gibi eklentiler geçilmedikçe yolculuk başlamış olmaz. Buna göre yolculuk, bulunduğu şehir veya köyün evlerinden dışarı çıkmak ve şehri tam olarak arkasına almak yahut çıktığı taraftaki binaları geçmiş olmakla başlar: Nitekim şebriı1 bir tarafına girmekle de ikarılet hasıl olur (36). Delil şu a~T

  • Seferilik Şartları ve Tabilik, Metbüluk 179

    uzun süre kalsa "seferi"lik hükümlerinden yararlanmaya devam eder. Nitekim Sa'd b. Ebl: Vakkas (55/675), Nişabur'un bir köyünde' iki ay; İbn ömer Azerbaycan'da bir ay; Alkame (62/681) Harzem'de iki yıl kalmış ve namazları kısa kılmışlardır (40).

    İmran b. Husayn (r.a.) şöyle demiştir: "Hz. Peygamber'le Mekke fethi yılında birlikte bulundum. O, Mekke'de 18 gece kaldı ve dört rek'atlı namazları iki rek'at olarak kıldı. Sonra Mekke halkına şöyle buyurdu: Siz dörde tamamlayın. Ben seferi olan bir kavimim." ( 41).

    Şafillerin bu konudaki -görüşü şöyledir: a) Yolcu, vardığı yerde dört gün ikametle muklm olur ve ona kasr caiz olmaz. b) İkamete niyet olmasa bile Hz. Peygamber'in Tebük'te kaldığı '19 veya 20 günden daha uzun bir süre ikametle yolcu muklm olur. ·

    2) Kalma süresi: Haneiliere göre yolcu, bir yerde 15 gün ve daha uzun süre ikamete niyet etmekle seferi olı;naktan çıkar. Eğer 15 günden az kalmaya niyet ederse seferi sayılır. Dayandıkları delil, kadınların temizlik süresine kıyastır. Çünkü temizlik hali, hayız yüzünden kadının üzerinden dü_şen namaz ve orucun aslına (edaya) dönmeyi gerektirir. İkarnet de sefer sebebiyle kişiden bazı vecl:belerin geri dönmesini gerektirir. Bu yüzden 15 gün temizlik süresi ile ika-met süresinin en az miktarı arasında bir benzerlik vardır.

    Diğer yandan İbn Ömer ve İbn Abbas şöyle demişlerdir: "Seferi olduğun halde bir beldeye girer ve bu beldede 15 gün kalmaya niyet edersen namazını tam kıl. Eğer buradan ne zaman sefere çıkacağını bilmezsen namazlanın kısaltarak kıl." ( 42). Bu iki sahabenin bu hük:İnü, RasUlu'llah (s.a.v.)'den duym-q.ş olması muhtemeldir.

    İkarnet süresinin "günler"le veya "aylar" la takdir edilmesi gere-kir. Çünkü misafir, evindeki rahatlığı günlerce bulamaz. Bu yüzden sürenin "aylar"la takdir edilmesi gerekir. Bu da yarım aydır. Bu ko-nuda, kadınlarda namaz ve orucu geri döndüren en kısa temizlik· süresine kıyas yapılmıştır.

    İbn Abbas, Cabir ve Enes (r. anhüm) aslıab-ı kiramla birlikte Zilhiccenin 4. günü sabahı Mekke'ye girmişler ve orada 4 gün kalıp 5. gün yani Zilhicce'nin K günü olan Terviye gjinünde Mina'ya çıkmışlardır. Hz. Peygamber bu süre içinde namazları kasr ediyordu.

    Burada sahabenin Mekke'de 4 gün kalışı, en kısa ikamet süre-sinin 4 ·gün olmasını gerektirmez. Çünkü hadiste buna işaret eden bir ifade yoktur. Hz. Peygamber'in, sahabeye ihtiyaçları nedeniyle dört gün Mekke'de kalmaruhsatı vermiş olması muhtemeldir (4.3).

    Enes (r.a.)'in şöyle dediği rivayet edilmiştir: "Biz RasUlullah ile Medine'den Mekke'ye çıktık. O, namazları dönünceye kadar 2'şer 2'şer

  • . 180 İslam'da Seferilik ve Hükümleri

    kıldı. Yahya b. Ebi İshak sordu. Nebi (s.a.s.) Mekke'de kaç gün kaldı? 10 gün diye cevap verdi." (44). Bu Enes rivayeti, Veda Haccı ile ilgili-dir. 10 gün kalış, Mekke ile Mina'yı kapsar. Çünkü Cabir hadisine göre, N ebi (s.a.v.) Zilhicce'nin dördüncü günü Mekke'ye gitmiş, girişçıkış günleri dışında orada 3 gün kalmış, ayİn 8'inde Mina'ya gitmiş, orada da üç gün yani şeytan taşlama günlerinde kalniıştır ki, bu gün-lerin sonu Zilhicce'nin on üçüne rastlar.

    İbn Abbas'tan Buhari'nin naklettiği hadiste kalış süresi 19 gün, Ebu Davud'un naklettiği İbn Abbas hadisinde ise 17 gündür. Ancak bu hadisler Mekke'nin fethi ile ilgilidir. İmran b. ~usayn'dan rivayete göre ise, Mekke'de Rasftlullah (s.a.v.) 18 gece kalmıştır. Beyhaki, İbn

    . Abbas'la İmran b. Husayn rivayetleri arasındaki çelişkiyi şöyle açıklamıştır: "Ondokuz gün diye rivayet eden, Mekke'ye giriş ve çıkış günlerini hesaba katmış, onyedi gün diyen bunlari terk etmiştir. · Onsekiz gece kaldığını rivayet eden ise, girişle çıkış günlerinden biri: ni saymıŞ, diğerini.saymamıştır." (45).

    Ebu Davud, N esai ve İbn MacP':i.:ı.in naklettikleri başka bir riva'-yete göre ise onbeş gün, bazı r'.-vayetlerde ise ondokuz gece kalmıştır (46). en-Nevevi (631-676) "ol-Hulasa" adlı eserinde, bu son rivayetin zayıf ve mürsel olduğunu söylemiştir. Fakat Ayni'nin beyanına göre zayıf değil, isnadı güzel, ra viieri mutemettir ( 4 7). .

    Hanefilere göre bir yerde onbeş günden daha az kalmaya niyet eden ·kimse namazlarını ikişer rekat olarak kılar; çünkü, İbn Abbas ve· İbn ömer' den şöyle dedikleri nakledilmiştir: "Misafir olarak bir yere varır da, o yerde onbeş gün kalmaya niyet edersen namazını tam olarak kıl. Oradan ne zaman ayrılacağını bilmiyorsan namazlarını kasr et." Onbeş günü şeriat başkayerlerde de dikkate almıştır. Me-sela; hayızdan temizlenen kadının temizlik süresi, en az onbeş gündür (48).

    Şafii ve Malikilere göre ise, seferi kişi bir yerde dört gün kal-maya niyet ederse namazlarını tam kılar. Çünkü, sünnet, dört gün-den az ikametin seferin hükmünü kesmeyeceğini belirlemiştir. Ha-diste şöyle buyurulur: "Nebi (s.a.v.) muhacirlere Mekke'de hac menasikini lfadan sonra 3 gü;n daha kalmaya ruhsat verdi." (49) .. Bu hadis, üç gün ziyade ile ikamet hükmünün sabit olduğuna delildir .. Hz. Peygamber, umre yaptığı zaman, Mekke'de üç gün kaldığı halde namazlarını kısaltarak kılıyordu (50).

    , Malikiler bu süreyi ikamet müddeti içinde 20 vakit namazla takdir etmişlerdir. İkarnet süresi bundan az olunca namazlar kısaltılabilir. Şafii ve Malikler bu sürenin hesaplanmasında giriş ve çıkış

  • Seferilik Şartlan ve Tab!lik, Metbılluk 181

    günlerini istisn~ ederler. Çünkü ı. sinde eşyanın indirilmesi, 2. sinde ise geri dönüş için eşyanın yüklenmesi söz konusu olur. Hanbelilere göre, bir yolun dört günden fazla veya 20 vakitten fazla kalmaya ni-yet ederse namazlarını tam kılar. Delil; Hz. Peygamber'in Veda Hacc'ında Mekke'de dört gun kalıp, kasr etmesidir. Giriş-Çıkış gün-· leri ikamet süresine dahil olur.· Niyet olmaması halinde İkarnet süresi için bir sınırlama getirilmemiştir. Burada Hanefi, Maliki ve Hanbeliler ortak görüşe sahiptir. Şafiilere gör_e ise bu süre, 18 veya 19 gündür. Çünkü Hz. Peygamber, Mekke fethinde Hevazinlilerle ci-had içinMekke'de bu kadar süre kalmış ve "Kasr" etmiştir (51).

    Kıyasa göre yolculuk, ikametle son bulmalıdır. An~ak, sınırlı' süre ikamet halinde, bu süre içinde: seferiliğin sürdüğünü bildiren ha-

    . disler sebebiyle bu konuda kıyas terk edilmiştir. Çünkü Hz Peygam-ber'in Mekke fethi sırasında 18, Tebük Gazvesi sırasında 20 gün ve Veda Haccı sırasında Mekke'de 10 gün süre ile ikamet ettiği ve na-mazlarını "kasr" ettiği bilinmektedir. Diğer yandan, İbn Ömer'in Azerbaycan'da bir veya altı ay,'Enes b. Malik'in Nisabur'da bir, Sa'd

    . b. Ebi Vakkas'ın ise iki ay, Alkame b. Kays'ın Harzem'de yıllarca ka-· larak kasr ettikleri nakl edilmiştir. 15 günden fazla İkarnet halinde niyetsiz uzun süre kalınsa, hatta bir alacaklıyı izleme gibi yıllarca

    1

    dalaşılsa kişi mukim sayılmaz (53). · 3) Kalmanın belli yerde olması: Sefer mesafesi, yolu kateden

    kimsenin, en kısa ikamet süresini geÇireceği yerin '.'bir yer" olması gerekir. Bir yolcu, ilirden çok yerlerde; 15 günü geçmemek üzere ika-mete niyet ederek kalsa, seferilik hükümleri uygulanır: Eğer iki ayrı yer, bir şehir veya kasabanın iki semti gibi bir yerleşim-merkezi olur-sa, toplam 15 günü aşacak kalış, onu m~kim yapar. Çünkü bu iki yer,hükmeiı bir sayılır. Kalınacak yer iki şehir, kasaba veya köy nite-liğinde olursa 15 günden kısa kalışlarda seferilik hali devam eder. Mesela; bir eğitim veya maliye müfettişi, her gittiği şehirde bir haf-ta-on. gün arasında kalarak yıl boyunca tüm ülkeyi dolaşsa, sürekli olarak sefer! sayılır. Kalacağı süre konusunda niyet etmeksizin "bugün giderim, yarın giderim" diyerek ya da üstlerinden talimat , bekleyerek çeşitli illerde 15'er günü aşacak şekilde kalsa, yine seferi olmaya devam eder. Çünkü niyetsiz kalışlar "ikamet süresi"ni keser. Niyet ederek kaldığı süre içinde ikameti kesecek kesin bir program yer alırsa, bu .durum ikameti kes-er. Nitekim Zilhicce ayının başında 20 gün kalmak niyetiyle hacc için Mekke'ye giren- kimse ·mukim ol-maz. Çünkü, 9. gün Arafat'a çıkması ikameti keser (54).

    ,_

  • 182 İslam'da Seferilik ve Hükümleri

    4) Yerin kalmaya elverişli bulunması: Yolcunun ikamet edeceği yerin adete göre kalınacak bir yer olması gerekir. Şehir, köy, yazlık, kaplıca, otel, motel gibi yerler bu niteliktedir. Ebu Hanife ve Ebu Yu-sufa göre Arap, Kürt ve Türkmenlerin 15 günden fazla çadırda kal-maya niyet etmeleri }J.ruinde bunların mukim olması gerekir. Çünkü, örfe göre çadirlar onlann ikamet yeri sayılır. Savaş yeri ise, aileye dönünceye kada.r kasr'a nedendir (55). Günümüzde deniz sahille-rinde, dağ veya yaylalarda kurulan çadırlı kamplar da bu nitelikte olsa gerektir. Çünkü örfen uzunca süre bunlarda kalmak müm-kündür. .

    5) Yolculuğun meşru bir amaçla yapılıp yapılmamasının se-feriliğe etkisi: Hanefilere göre yolculuk hangi amaçla yapılırsa yapılsın seferilik hÜkümleri devam eder. Yolcunun kastının haram, rnekruh veya mübah oluşu sonucu etkile:İnez. Hırsızlık, gayr-i meşru turistik yerlerde kalış için yola çıkmak gibi. Delil; yolculukta namaz-ların kısaltılabileceğini bildiren ayetin (56) mutlak ifadesi ile, Cuma namazı sırasında yapılacak alış-vetişin rnekruh olmakla birlikte. geçerli oluşuna kıyastır. Çünkü hırsızlık vb. fiiller yolculuk olmadan da yapılabilir (57). ·

    Çoğunluğa göre ise, yol kesme, şarap ve haram olan şeylerin ti-caretini yapina gibi Allah'a isyan söz konusu olan yolculukta seferilik kolaylıklarından yararlanmak caiz olmaz. Çünkü yolculuk, ruhsatın sebebi olup, bu ma'siyete dayanak yapılamaz. Hatta böyle bir kimse, murdar hayvan eti yeme ruhsatından da yaraylanamaz. Çünkü Allah, ölü eti yemeyi, sının aşll(-ama ve AJ.lah'a isyan etmeme esa'-.sına bağlı olarak mübah kılmıştır. Ayette şöyle buyurulUI_": "Sının aşmayarak ve Allah'ın çizdiği sınırlan geçmeyerek her kim mecbur kalırsa onun için bir günah yoktur." (58). ·

    Millikiler eğlenmek amacı ile yolculuğa çıkanların namazlarını · kısaltmala.nrn rnekruh saymıştır. Yolculuğa çıkarken haram veya mekru...lı bir fiili işleme kastı bulunmaksızın, yolculuk sırasında zina, hırsızlık, gasp, iftira ve dedikodu gibi bir fiili işleyen kimseise yolcu,. luk ruhsatlanndan yararlanabilir. Çünkü o, sadece meşru bir iş için yolculuk yapmış olup, günah işleyen mukim gibidir. Şafiilerden en-Nevevi bu konuda şöyle demiştir: "Başlangıçta mübah amaçla yola çıkan yolda ma'siyete dalsa en sağlam görüşe göre bu kişi seferin ruhsatlarından yararlanamaz. Aksi, ma'siyet için yola çıkan, sonra-dan bu yolculuktan tevbe etse, seferi tevbeden itibaren başlatıp o an-dan itibaren seferilik ruhsatından yararlanır (59).

  • Seferilik Şartlan ve Tı%bllik, Metbüluk 183

    . 6) S_eferiliğin cemaatle namaz ki1maya etkisi : Seferi olan kimse mukim birimama uyarsa namazlanın tam kılar. Vakit çıktıktan sonra ise zimmetinde yalmz iki rekat borç kesinleşeceği için mukım, imama uyamaz.

    Şafii ve Hanbelilere göre, seferi olup olmadığı şüpheli birisine · de uymuş olmamalıdır. Eğer uyarsa, son teşehhüdde uysa bile na-mazları tam kılması vacip olur (60).

    7) Yolcunıii:ı Kendi ·başına karar :verebilen bir kimse olması (tabilik-metbüluk): Seferi olabilmek için, yola çıkarken sefer mesafe-si bir yere gitrneğe niyet edilmesi de şarttır. Çünkü kişinin her şehir dışına çıkışı yolculuk için olmaz. Bağ, bahçe, arazi vb. bir iş için dışarı çıkar, bu arada sefer mesafesinden kısa bir yere gider ya da niy~tsiz olarak daha uzaklara da gitmiş olabilir. Bütün bu durumlar-da niyetİn olmayışı yüzünden bu kimse seferi sşyılmaz. Niyette ise asi'ın niyeti geçerli olup, tabiin niyeti Önem taşımaz. Bu yüzden, köle efendisinin, kari kocasının niyeti ile misam olur. Aşağıda bu konuyu uygulama açısından aç~ayacağız.

    II. BAŞKASINA TABİ OLMANIN SEFERİLİGE E~Sİ (TA:BİLİK-METBÜLUK)

    Yukanda da belirttiğimiz gibi yolculukta niyet önemli bir etken-· dir. Ancak bu niyet ya sefer mesafesinden uzak bir yere gitmek üzere yola çıkma konusunda olur, ya da varılan yerde kalınacak süre ile il-· gili bulunur. İşte gerek yola çıkma ve gereks~ varılan yerde onbeş günden az sür~ ile- kalmaya niyet edilmesi halinde kişi seferi olur. Ancak bu kimse kendi başına karar verecek dlırumda değilse, tabi olduğu kimsenin niyeti, onun için de geçerli ve bağlayıcı olur. Kölenin efendisine, kadının kocasına, askerin komutanına bağlı olarak yolcu-luk yaptığı düşünülürse, tabi olunan kişinin niy~tini, t§.bi olanın her zaman öğrenmesi mümkün olmayabilir. Bu durumda ne yapmak gerekir?

    . ~1-Kasani (587/1191) bu konuda. şöyle der: "Niyette muteber olan asi'ın niyeti olup, tabiin niyeti değildir. Bu yüzden köle efendisi-nin, karı kocasının niyeti ile müsafir olur. Kendisinin sultan, ordu kamutam gibi başkasına itaatı gereken herkes bunların niyetine bağlıdır. Borçlu ile alacaklı birlikte yolculuk yapıyorlarsa, eğer borçlu varlıklı ise niyet ona aittir. Çünkü onun borcunu .ödeyerek oradan ayrılması mümkündür. Eğer iflas etmiş durumda ise, alacaklının niyeti esas olur. Çünkü borçlunun onun yanından ayrılması mümkün olmaz. O, ona tabi olur." (61).

  • 184 İslam'da Seferilik ve Hükümleri

    es-Serahsi ( 490/1097), muhasara altındaki askerin durumunu · dikkate alarak şöyle der: "Daru'l-harpte, bir şehri kuşatma altında -tutan İslam askerlerinin burasını ·kendileri için vatan edinınesi geçersizdir. Bunlar mü$afır sayılırlar. Delil, İbn Abbas (r.a.)'ın nakl ettiği şu hadistir: "Bir adam O'na sordu ve dedi ki; bizim daru'l-harpte kalışımız uzun sürüyor. İbn Abbas dedi: Ailenin yanına dönünceye kadar namazlan iki rekat kıl. "Çünkü ikamet niyeti, an-cak durulabilecek bir yer için geçerli olur. Daru'l-harpte ise müslü-man savaşçılann ikameti için uygun bir yer değildir. Çünkü asker bu-radan dilediği_zaman aynlıp gidemez. Bazan düşmanı yener aynlır, bazanda yenilerek aynimakzorunda kalır. Beldenin kenan (Fe'na), ortasına tabidir. Belde ise savaşçıların elindedir. Asker bulunan yer de hükmen onlar:ın elinde bulunur. Yine bunun gibi İslam askerleri şehre inip, şehir- halkını kalede innhasara altına alsalat, savaş sürdükçe onlar için orada kalma söz konusu olmaz." (62). ·

    el-Fetava'l-Hindiyye'de, tabi-metbu ilişkileri konusunda Şöyle denilir: İtaatı altında bulunduğu kiinseye tabi olan herkes, bu kiinSe-' nin bir yerde ikameti ile muklm olurken, onun niyeti ve yola çıkışı ile de yolcu olur. Asker, komutanın şehirde kalmaya niyet etmesiyle muklm olur. Bu konudaki prensip şudur: Kendi iradesi ile ikameti mümkün olan kimse kendi niyeti ile muklm olur. Kendi iradesi ile i-_· kameti mümkün olmayan kimse ise, kendi niyetiyle mukim olmaz. Bunun bir sonucu olarak; kadın kocası, köle efendisi, öğrenci hocası, işçi işvereni ve asker komutanı ile birlikte yolculuğa çıktığı zariıan, bütün bunlar kendi niyyetleri ile muklin olmazlar. Zahiru'r-rivaye de böyledir. Kadın peşin mehrini ödeyen kocasına tabi olur. Eğer koca bu mehri ödememişse, cinsel temastan önce kansı ona tabi değildir. ,

    Asker, kamutaruna ancak maişeti onun tarafindan sağlandığı zaman tabi-olur. Eğer asker ihtiyaçlannı kendisi karşılıyorsa, yolcu-luk konusunda kendi niyeti geçerli olur. '

    Borçlu, borç yüzünden hapsedilmişse, darda olduğu zaman ala-caklının niyetine itibar edilir. Eğer varlıklı ise, borçlunun niyeti esas alınır. Ancak o, borcunu ödemerneğe azınetmiş olursa darda olap. kimse gibi sayılır.

    Tabi olan, asi'ın ikamet edip etmeyeceğini bilmezsemuklm olur, diyenler olduğu gibi, aksi görüşte olanlar da vardır. Bu sonuncu görüş daha sağlamdır. Çünkü bilmezden önce hükmün bağlayıcıJiğında , güçlük ve zarar vardır. Bu ise şer'an reddedilmiştir. ·

    Köle efendisi ile çıktığı zaman ona sorar, cevap alamazsa na-mazını tam kılar (63).

  • Seferilik Şartları ve Tabllik, Metbüluk 185

    el-Hfuıiyye'de şöyle denir: Gaziler savaş için dam'I-lıarbe girer ve ikamete niyet ederlerse, onların niyeti sahih olmaz. Yine koyun sürüsü sahipleri mer'alarda dolaşarak çadırlarda ·kalsalar, onların niyeti de böyledir. Ebu Yusuftan rivayete göre, onlar sulu ve otlak bir yere inseler, çadırlarını kurarak 15 gün kalmaya niyet etseler, eğer· su' ve otları 15 gün yetecek ölçüde ise mukim olurlar. Çadırlarda yaşayan Türkmenler ve Bedeviler de böyledir. Daru'l-harbe pasaport-la giren ise orada kalmaya niyet ederse niyeti geçerli olur (64).

    Sonuç olarak, başkasına tabi olarak yola çıkan kimse tabi olduğu kimsenin niyetini bilmediği s~rece seferi sayılmaz. Çünkü be-lirli bir yere gitmeyi kasıt şartı gerçekleşmiş olmaz. Şafrller ise bunu sefer mesafesi kadar yolculuk yapmazdan öncesi ile ilgili görürler. Eğer sefer mesafesl. yol katedilmişse namazı kısaltırlar. Burada tabi olunanın "kasr" yapıp yapinaması, sonucu etkilemez. Şafiiler buna şunu da eklerler: Tabi olan, terhis olma, işi bırakma, istifa etme gibi bir nedenle görevden ayrılsa, sefer mesafesi kadar yol katetmedikçe "kasr" yapamaz .. Bu da iki merhale veya iki günlük yoldur.

    Hanefilere göre ise bu şart mutlaktır. Tabi için metbuu sefere· niyetlenmedikçe "kasr" hakkı yoktur. En sağlam görüşe göre, met-buun ikamet niyetini öğrenmedikçe tabiin namazını tamamlaması gerek;m.ez. Bunu bilmezden ·önce metbua muhalif namaz kılsa, sağlam görü~e göre namazı geçerli ollır (65). .

    1

    III- NA.MA.ZJ KISA KILMAYA ENGEL DURUMLAR

    . .

    Yolculuk sırasında yolculuk belli bir yere, belli süre kalmaya niyet etmesiyle seferilik son bulur ve yolculuk ruhsatlarından yarar-lanma hakkı bulunmaz. Bu süre Hanef'ılere göre en az onbeş gün, Şafii ve Malikilere göre dört gün, Hambelilere göre ise dört günden fazladır. Diğer yandan yolcunun kendi vatanına dönmesi ve aşağıda belirteceğimiz diğer sebeplerle de yolculuğu sona erer. Bu engeller şunlardır:

    A) Yolcunun Seferilik Süresinden Fazla Bir Süre-Kalrtıaya Niyet Etmesi :Sef~.rllik mesafesinden uzak bir yere gitmek üzere yolculuğa çıkan kimse,-gittiği yerde onbeş günden daha az kalmaya niyet etmiş olursa, gidiş, kalış ve dönüş f?Üresinde seferi sayılır ve yolculuk ruh-. satlarınc.an yararlanır.İbn abbas;tan (68/687) rivayete göre şöyle demiştir: "Allah'ın elçisi yolcu olarak çıktığı zaman, dönünceye ka-dar, namazı iki rek'at kılardı." (66). ·

  • 18.P İslam'da Seferilik ve Hükümleri

    Nass'larda (ayet-hadis) yolcunun gittiği yerde kalma süresi tam ola-rak belirlenınediği için, İslam fakihleri kalma süresi konusunda görüş ayrılığına düşmüştür (67).

    Hanefilere göre yolculuk şu durumlarda sona erer: a) Yolculuğun :fiilen sona ermesi, · b) Kalmaya elverişli olan bir yerde en az 15 gün ve daha fazla

    kalmaya niyet edilmesi, · c) Kalma yerinin bir tane olması, . d) Yolcunun kendi başına, kalma kari:ırı verecek durumda olma-

    ması . . Şafii ve Malikilere göre y~lcu, giriş çıkış günleri·. dışındı;ı. bir

    yerde dört gün kalmaya niyet ederse namaziarım tam kılar. Ancak niyetsiz olarak kalma süresi uzarsa Malikiler buna bir sınır getir-mezken, Şafiiler 18 günle sınırlarlar (68).

    Hanbelilere göre kalma süresi 20 vakit namazdan fazla olur veya giriş-çıkış günleri dahil dört günü. aşarsa namazlarını tam kılar (69). .

    B) Asli Vatana Dönmek Kişinin yerleştiği yer veya belde ile ilgili şu terimler söz konusu olur:

    a) Vatan: Devletler arası bir terim olarak, kişinin mensup olduğu ve tebealık bağı ile bağlı bulunduğu_ toprak parçasım ifade eder. .

    b) Sürekli olarak yerleşilen-yer: Kişinin doğduğu veya evlendiği ya da geçimini sağlamak üzere yerleştiği ·yerdir. :Şuna "asli vatan" denir.

    c) Geçici olarak yerleşme yeri :Kişinin geçici olarak veya uzun ya ·da kısa bir işi dolayısıyla kaldiğı yerdir. Bu kalış süresi 15 gün ve daha fazla olursa buna "İkamet vatanı", 15 günden az olursa buna da "sükna vatam"denir. . . ·

    d) Eşin bulunduğu yer : Bu da ya birinci ya da ikinci eşin yerleştiği yer olabilir. Hanefilere göre vatan üçe ayrılır.

    a) Asli vatan: J{işiiıin doğduğu veya evlendiği yahut da evlenınediği halde orada sürekli yaşamaya karar verdiği yerdir.

    · b) İkarnet vatan: Bir yerde 15 gün ve daha fazla kalmaya niyet edilen yerdir. . ·

    · c) Sillma vatam: Onbeş günden daha az kalmaya niyet edilen yerdi:f (70). _ ·

    Şafiilere göre vatan : Yaz-kış sürekli olarak ikamet edilen yer-dir. Dört günden fazla kalmaya niyet. ettiği yer de yolcUluğu keser.

    Malikilere göre yetiştiği, doğup büyüdüğü yer asli vatandır.

  • Seferilik Şartları ve Tabllik, Metbı1hik 187

    Eşinin beldesi de geçimsizlik olmamak şartıyla vatan hükmündedir. · Hanbelilere göre de eşin bulunduğu yer vatan ·sayılır (71).

    C) Vatan Değişikliğinin Yolculuğa Etkisi: Bir kimse, günümüz-de sürekli görev yaptığı bir yerden, eşinin bulunduğu başka bir bel-deye veya içinde ana-baba gibi aile fertlerinin veya eşinin yaşadığı köy, kasaba, şehir, çiftlik gibi biryerleşim merkezine gitse namazını tam olarak kılar. Burada, aradaki mesafe "Sefer mesafesi" kadar ol-sun veya olmasın sonuç değişmez. Çünkü bu durumda kişl için iki tane "asli vatan" oluşmuş bulunur.

    Buna göre ailesini, doğup büyüdüğü veya evlendiği beldesinde ' .

    bırakıp, kendisi Almanya, Fransa gibi dış ülkeye işçi olarak veya· sürekli bir iş için başka bir şehre gidip çalışmakta olan kimse, bu-rasını geçimini sağiadığı bir vatan edinmiş olur. Bu kimse ailesinin yanma dönünce "mukim" olur. Çünkü orası da asli vatanıdır. Ancak doğup, yetiştiği :veya evlendiği yerde ailesi bulunmaz, sadece, bağ, bahçe, ev gibi gayr-i menkulleri kalınış olursa, seferi sayılır. Çünkü doğum yeri her ne kadar kendisi için "asli vatan" ise de bu, çalışma yeri olan ve asli vatanın misli bulunan sonraki vatanı ile batıl olmuştur. Bu duruma göre, bir kimsenin asıl vatanı kendisi, ailesi vş ev eşyası ile tamamen başka bir beldeye göç etmesiyle değişikliğe uğrar. Bunun gibi, görev yerinden başka bir yere giderek yerleşse, ye-

    . niden önceki görev· yerine gelince seferi olur. Çünkü asli vatan misli ile batıl olur. Delil, Hz. Peygamber (s.a.v. )'in kendisini Mekke'de se-

    . feri saymasıdır. Çünkü o, gerek Mekke fethi ve gerekse hac sırasında, dönünceye kadar namazlarını kısa kılmıştır (72).

    Diğer yandan bir kimse sürekli çalışmakta olduğu yerden, başka bir yere ·geçici olarak giderse, oradan geri dönünce namazlarını tam kılar. Çünkü asli vatanın hükmü, ne ikamet vatanı ile ne de yolcu-luğa çıkınakla batıl olmaz. Çünkü bir şey kendisinden aşağı ile batıl olmaz; belki misli ile veya daha güçlÜsü yahutüstünü ile batıl olur.

    · Şafıile:r;e göre, bir kimse yaz-kış sürekli olarak ikamet ettiği veya dört günden fazla kalmaya niyetlendiği bir yere döiımekle artık namazlarını tam kılar. Ancak bu yere, kaç gün kalacağı belli ol-maksızın girerse, 18 güne kadar seferi sayılır. Daha ·sonra mukim statüsüne geçer (73).

    Malikilere göre, yolcu doğup, yetiştiği ve nisbet edildiği asli va-tanına veya sürekli kalmak istediği bir beldeye yahut aralannda geçimsizlik buluı;ımayan kansının beldesine dönse veyahut da 4 gün ve· daha fazla kalmaya niyet ettiği bir yere gitse "Mukim" sayılır ve

  • 188 İslam'da Seferilik ve Hükümleri

    namazlanın tam kılar. Geri dönüş sırasında ise, eğer mesafe sefer :ines;:ıfesi kadar varsa kısa, yöksatam'kılar (74).

    Hanbelilere göre, yolcu kendi vatanına geri döner veya ~şinin bu-lunduğu beldeye giderse "Mukim" olur. Bu arada eşinden boşanmış

    · olması da hükmü değiştirnıez. Delil, Hz. Osman'ın naklettiği şu ha-distir: "N ebi (s.a.v.)'i -şôyle derken işittiİn: l\lm bir beldede evlenirse, o .beldede mukim gibi namaz kılsın;" (75). Ancak bu yolcunun orada anası, babası, hayvan sürüsü ya da başka mallan bullınsa, bu durum namazlan kı~:ıaltmasına engel olmaz, yani bu kişi seferi sayılır ( 76).

    IV- YOLCUNUN YARARLANDIGI KOLAYLIKLAR

    A) Dört Rek'atlı Farz-Namazların İki Rek;at Kılınması: Allahü Tea.J.a şöyle buyurur: ''Y eryi.i.zünde sefere çıktığınız zaman inkar eden-lerin size bir kötülük yapmalanndan korkarsamz, namazı kısaltmamzda size hiçbir sakınca yoktur." (77). Bu ayette yalmz "namazı kısaltmak"tan söz edilmekte ve bunun, yolculuk sırasında düşman· korkusu bulununca yapılması belirtilmektedir.

    Ya'la b. Ümene (r.a.), Hz. Ömer'e bu ayeti hatırlatarak; "Şimdi. insanlar güvendedir, o halde niçin: nanıazları kısa kılıyoruz?" diye sormuş, Ömer (r.a.) şu cevabı vermiştir; "Senin dikkatini çeken şey benim de dikkatimi çekti ve bu durumu Rasfı.hillah (s.a.v.)'a sordum. O şöyle buyurdu: ''Yolculukta namazı kısaltına Allah'ın size verdiği bir sadakadır. Oiıiun bağışını kabul ediniz." (78). ·

    Hanefilere göre yolcunun dört rek'atlık. farzın iki kılınması ruh:.. sat değil azimettir. Yolcu, bunu tam kılarsa isaette (kötü bir işte) bu-' . lunmuş olur ve son-iki rek'at nafile namaz hükmünde bulunur. Delil şu hadislerdir: .

    · Urve b. Zübeyr (r.a.) Hz. Aişe'nin şöyle dediğini nakletmiştir: Namaz, hazarda ve seferde ikişer rek'at olarak farz kılındı. Sefer na-mazı olduğu gibi bırakıldı. Hazar narnazına ise ilave yapıldı." (79).

    Buhari'nin bir rivf1yetne göre namaziara ikişer rek'at ilave hic- · retten bir yıl sonra yapılmıştır: "Namazlar, mirac gecesinde, seferde ve hazarda akşam namazı hariç ikişer re k' at olmak ~zere farz lqlındı. Hz. Peygamber hicret edip Medine'ye yerleşince kıraatının uzunluğu yüzünden sabah namazı ile gündüzün v;i.tri olan akşam na-mazı dişında diğer namaziara ilave yapıldı." (80):· Kısaltına uygula-masına hicretin dördüncü yılında Zülenniar gazvesi sırasında başlandığı da nakledilmiştir (81). · · -

  • Seferilik Şartlan ve Tabtlik, Metbüluk 189

    Hz. Aişe'den şöyle dediği rivayet edilmiştir: "Namaz, ikişer rek 'at olarak farz kilındı, sonra hazarda ziyade olundu, yolculukta ise olduğu gibi bırakıldı." (82).

    Hz. Ömer'in şöyle dediği nakledilmiŞtir: ~'Yolculuk, kuşluk, bay-ram ve Cuma namaz{arı kısaltma söz konusu olmaksızın NeM'nizin lisanı üzere ikişer rek 'atten ibarettir." (83).

    Hz. Osman, Arafat'ta dört rek'at kılın:ca Abdullah b. Mes'ud, kendisine; "Ben bu yerde Rasülullah ile iki rek'at, Ebu Bekir ve Ömer ile birlikte de ikişer rek'at kıldım" dedi. Bunun qzerine o, şöyle cevap verdi: "Ben, Mekke'de evlendim. Rasülullah'tan şöyle işitmiştim. Kim bir belde de evlenirse, bu kimse o belde halkındandır." (84).- Bu-rada İbn Me-s'ud'un karşı çıkışı ve Hz. Osman'ın ma'zeret öne sürmesi, yolcunun namazının iki rek'at olduğunu gösterir. Ancak İbn Mes'ud burada, namazın Hz. Peygamber'in fiili üzere kılınmasını arzu ettiği için bu şekilde karşı çıkmıştır.

    Abdullah b. Abbas'a, "yolculukta birisi tam, diğeri kısa lllian iki kişi soru sordu. İbn Abbas kısa kılana; "Sen tam yaptın", tam kılana ise "sE;}n eksik yaptın" diye cevap vermiştir (85).

    Şafii ve Hanbelilere göre farzın aslı dört olup, yolculukta kısaltma bir ruhsattır. Dayandıkları deliller şunlardır: Namazın yolculuk-ta kısaltılabileceğini bildiren _ayet, bunun aslının tam olduğuna· del~let eder. Ayrıca sakıncanın olmadığını bildirmek "Emir" nite-liğinde değildir. Diğer yandan Hz. Ömer'in naklettiği "kısaltmanın

    ı bir sadaka olduğunu bildiren hadis" de kısaltınanın ruhsat olduğunu .·gösterir. NiteMiim seferde Hz. Ayşe tam kıldığı gibi, Hz. Osman da

    Arafat'ta tam kılmıştır. -·İmam Şafii ayrıca namazı oruca kıyas etmiştir. Çünkü, sefer

    yüzünden ~amazan orucunu tutmamak bir ruhsattır (86). . · Hanbelliere göre kısaltmak, mutlak olarak tam kılmaktan daha

    faztletlidir. Malikllerde tercih edilen görüşe göre ise, seferde namaz-ları kısaltarak kılmak müekked sünnettir. Çünkü Hz. Peygamber öyle yapmıştır (87). ·

    B) Yolculukta Sünnet Namazlar: İslam fakihleri, yolculuk sırasında müekked sünnetler dışındaki nafile namazları kılmanın "müstehab" olduğu konusunda görüş birliği içindedir (88). Müekked sünnetleri ise, çoğunluk müstehab görürken, Hanefiler farklı şekilde değerlendirmiştir.

    Hanefilere göre konaklama (emniyet ve kı;ı.rar) hcllinde.olunca, faİzlara bağlı müekked süİınetleri kılmak gerekir. Yürüyüş (korku ve iirar) hcllinde ise bunları kılmak gerekmez (89).

  • 190 İslam'da Sef~ıilik ve Hükümleri

    Çoğunluk müctehidlere göre ise yolculukta müekked sünnetleri kılmak da-gerekmez. Delil; Abdullah b. Ömer'den nakledilen şu riva.yettir: "Nebl (s.a.v.) ile birlikte bulundum. Yolculukta onu nafile namaz kılarken görmedim." Başka bir rivayette: "Rasulullah ile bir-likte yolculukta bulundum. O, seferde iki rek'at üzerine ziyade yapmıyordu. Ebu Bekir, Ömer ve Osman da böyle yapıyordu" (90). en~ Nevevi, İbn Ömer rivayetiiçinşöyle demiştir: Belki, Nebl (s.a.v.) na-fıleleri (revatib) biniti üzerinde kılıyordu ve İbn Ömer O'nu görmü-yordu. Çünkü nafileyi evde kılmak daha faziletlidir. Diğer yandan cevazını göstermek için, nafilelerin bazı vakitlerde terk edilmiş ol-ması da muhtemeldir (91).

    Hz. Peygamber'in Mekke'nin feth edildiği günde "Kuşluk" na-mazım kıldığı ve bir gaz've dönüşü yorgunluktan güneş doğuncaya ka-dar uyuyup kalmamn arkasından sabah namazım iki. rek'at sünne-

    . tiyle birlikte kıldığı bilinmektedir (92).

    C) İki Namazı Birleştirerek Kılmak (Cem'u's-Salftteyıı):

    1) Haneillerin görüşü: Beş vakit namazı, kendi vakitleri içinde kılmak farzdır. Başka bir ifade ile,' "vakit", namazın dışında olan şartlardan birisidir. Kur'an'da şöyle buyurtılur: "Namaz, mü'minlere vakitli olarak farz kılındı." (93); "Gündüzün iki ucunda ve gecenin gündüze yakın saatlerinde namaz kıl."94; "Namazlara ve orta nama-

    . za devam ediniz." (95). Cebrail (a.s.), Hz. Muhammed'e beş vakit namazın vakitlerini

    bizzat· bildirerek, vakitleri içinde namaz l.almasım öğretmiştir. Bun-lar arasında iki namazı birleştirerek; bir vakit içinde lplma uygula-ması yoktur (96).

    Her namazın kendi vaktinde, kılınmasının istisnası, hac sırasında Arafat'ta öğle ile ikindi namazının "öğle vaktinde"; Müz-delife'de- ise akşamla yatsı namazının "yatsı vaktinde" birlikte kılın

    . ·masıdır. Bunlardan birincisine "cem'u't-takdim", ikfucisine "cem'u't.:-te'bir" denir. ·

    Arafat ve Müzdelife'deki bu birleştirnie uygulaması konusunda, müctehidler arasında görüş birliği vardır. Çünkü, Veda Haccı sirasında Hz. Peygamber'in uygulaması ve sö~leri, namaz vakitlerini belrrleyen.nass'lan (ayet-hadis) tahsis edecek kuwettedir.

    Abdullah b. Mes'ud'dan şöyle dediği nakledilmiştir: "Ben, Rasu-lullah'ın bir namazı kendi vaktinden başka bir vakitte kıldığını görmedim. Ancak iki namaz müstesnadır. Arafat'ta öğle ile ikindi,

  • 1.

    Seferilik Şartlan ve Tabilik, Metbüluk

    Müzdelife'de ise akşam ile yatsıyı birlikte kılmıştır." (97). Yine Abdullah b. Mes'ud, Hz. Peygamber'in vefatından sonra yaptığı bi: hacc sırasında M;üzdelife'de akşam ile yatsı namazlarını birleşti rerek kılmış, sabah namazını da erkence kıldıktan sonra, Allal elçisi'nin şöyle dediğini nakletmiştir: "Akşamla yatsıdan ibaret ş1 iki namazın, şu Müzdelife mevkiinde miltat olan vakitleri değiş tirilmiştir. Sakın insarilar yatsı vakti girmeden Müzdelife'ye gelip dı bu iki namazı erkende birleştirmesin." (98).

    2) Çoğunluğun görüşü: Çoğunlukmüctehidlere göre ;iki namaz AJ-afat ve Müzdelife dışında da, bazı nedenler bulununca birleşti rilerek kılınabilir. Bu, öğle ile ikindinin veya akşamla yatsınu birleştirilerek kılınması şeklinde ortaya çıkar. Uygulamaya, öncek namazı sonrakinin vaktine geciktirerek ikisini birlikte kılmal (cem'u't-te'hlr) veya ikinci namazı, birincisinin vaktine öne alaral birlikte\kılmak (cem'u't-takdim) tarzlarında olur.

    Birinci namazı geciktirmenin delili şu hadistir: Enes'in şöyl1 dediği nakledilmiştir: "Allah'ın elçisi, güneş batıya yönelmeden öne yola çıkınca, öğle namazlin ikindi vaktine kadar te'hir eder, sonrı bineğinden inip ikisini birlikte kılardı. Eğer yolculuğa çıkmadap öne öğle vakti girmişse öğle namazını kılar sonra devesine binerdi." (99).

    Cem'-i'takdimle ilgili delilleri: Muaz'dan Ebu't-Tufeyl'in naklei tiği bir hadiste şöyle buyurulur: "N ebi (s.a.v~) Tebük seferinde, akşar vakti girdikten sonra yola çıkınca, yatsı namazını öne alır ve bu na mazı akşam namazı ile birlikte kılardı." (100). . ·

    Abdull'ah b. Abbas'ın naklettiği şu hadis, Allah elçisinin bazaı yolculuk dışında da iki namazı birleştirdiğini gösterir: "Rasululla: (s.a.v.) Medine'de bize öğleyle ikindiyi, akşamla ·yatsıyı birlikt' kıldırmıştı." Bu hadisin Müslim rivayetinde "bir korku ve yolculu veya bir yağmur olmaksızın" ilavesi vardır. Hadisin ravilerinden ola Ebu'2;-Zübeyr, diğer ravi Said b. Cübeyr'e bunu Hz. Peygamber'i: niçin böyle yaptığını sormuş, o da aynı konuyu İbn Abbas'a sordu ğunu ve onun da "Hz. Peygamber bu uygulamasıyla ümmetinde hiçbir kimseye zorluk vermemeyi kasdetmiştir" dediğini naklede (101).

    Şafillere göre iki namazın birleştirilmesi yolculukta, yağmurlı havada ve haccda Arafat ile Müzdelife'de yapılabilir (102). · Maliklle buna, karaıılıkla birlikte çamur ve ağır hastalığı ekleyerek sebepleı altıya çıkarırlar (103). Hanbelller ise, birleştirme için; yolculuk, haf talık, çocuk emzirmek, her namaz için temizliğe su bularnama sıkır tısı, vakti belirleyeı:neme korkusu, özür kanı vb. durumlar, önemli bi

  • 192 • 1

    Islam'da Seferilik ve Hükümleri

    özrünün bulunması (malına zarar gelme gibi), meşgul bulunmak, (su vb. sırasıİlı kaçırmak giÇi) şeklinde sekiz sebep sayarlar{104).

    3) Çoğunluğun ~yandığı delillerin kritiği : Pri namazı vakit dışında birleştirmeyi yalnız Arafat ve Müzdelife' de caiz gören Ha-nefilere göre; yolculuk, hastalık, yağmur vb. du.rumlarda Hz. Peygam-

    ·. her, birinci namazı vaktinin sonuna, ikinci namazı ise vaktinin evve-line almış, ancak her iki namazı kendi vakti içinde kılmıştır. Burada birleştirme şekle:İı (sfıri) olmakta, gerçekte her iki namaz kendi vak-tinde kılınmaktadır. Diğer yandan yukandaki hadisler, Hanefilerce namazın şartlanndan olan vakti tahsis edecek güçte değildir.

    Yolculukta namazın cem'-i takdimişekimde kılınacağına dela-let eden, Hz. Mu'az'dan naklen Ebu't-Tufeyl'in rivayetinden başka açık hadis yoktur. Bu hadiste şöyle denilir: "Hz. Peygamber Tebük seferinde, güneş battıktan sonra yola çıkacaksa, yatsıyı öne alır ve onu akşamla birlikte kılardı." (105). Bu hadis, muhaddislerce ten-kide uğramıştır. Şöyle ki; Tirmizi bu hadisin "garib" olduğunu söylemiş, Hakim ise "bu hadis uydtllmadır" demiştir, Ebıl Davud, namazın vaktinden önce kılınacağını bildiren sabit bit' hadis yoktur der (106). Diğer yandan Ebu'z-Zübeyr'in Ebu't-Tufeyl, Amir b. Vasıle'den, onun da Muaz'dan naklettiği hadislerde; Hz. ·Peygam-ber'in Tebük gazvesi yolculuğunda yalnız öğle ile ikindiyi ve· akşamla yatsıyı birleŞtiriliğinden söz edilmiş, vaktinÇle.n öneeye alındığından söz edilmemiştir (107). ·

    İmam Malik de Arafat ile Müzdelife dışında iki namazı birleştirmenin şekil bakımından mümkün olduğuna kanidir. O şöyle der: "Yolculuk zorlamadıkça, kişinin seferde iki namazı birleştirerek kılması caiz değildir. Öğle ile ikİIJ,di arasında kişiyi yolculuk zorlar-sa, öğleyi vaktin sonuna kadar geciktirerek kılar, sonra ikiniliyi vak-tin ilk cüz'ünde kılar. Akşam namazını da vaktiri sonuna şafak b;ıtmadan öncesine kadar geciktirerek bu vakitte kılar. Sorira ya:tsıyı ilk vaktinde kılar." (108). Bu duruma _göre, Hanefilerle Malihllerin' görüşü cem'-i salat konusunda birleşmektedir. . ·

    Abdullah b. Abbas'tan, Hz. Peygamber'in Medine'de öğle ile ikin-diyi ve akşamla yatsıyı yedi ve sekiz rek'at olarak bir arada· kıldığı

    ·rivayet edilmiştir. Ebu Eyylib (52/657); "Sanının bu, yağmurlu bir ge-cede olmuşti.ır" demiş, İbn Abbas da; "olabilir" karşılığını vermiştir. Amr da der ki; "Ben, Ey Ebu'ş-Şa'sa! Sanırım Hz. Peygamber öğleyi ertelemiş, ikindiyi vaktin başında kılmış, akşamı ertelemiş yatsıyı vaktinbaşında kılmıştır, dedim. o da ben de öyle sanıyorum (109). demiştir.

  • Seferilik Şartlan ve Tabllik, Metbüluk 193

    · Sonuç olarak, hacc far!zası dışında normal yolculuk, hastalık, şiddetli yağmur ve benzeri darlık zamanlarında öğle namazını vak-tin sonunda, ikindiyi vaktin başında, akşamı vaktin sonunda, yatsıyı vaktin başında birleştirerek kılmak mümkün ve caizdir. Böylece iki namaz birlikte, fakat kendi vakitlerinde kılınmış olur. Bu uygulama İslam'ın müslümanlara getirdiği kolaylıktır. ·

    D) Mestlere Üç Gün Süreyle Meshetıne:

    Abdestte mestler üzerine meshetmek ayakları yıkamak yerine geçer. Bu hüküm kolaylık için konulmuştur. Hz. Peygamber şöyle buyurrlıuştur: "Muklm, İnestleri üzerine bir gün bir gece, yolcu ise üçgün üç gece mesheder." (110).

    Saffan b. Assal'in şöyle dediği nakledilmiştir: "RasUlullah bize abdestli olarak giydiğimiz takdirde, eğer yolculukta isek üç gün, muklm isek bir gün bir gece süreyle mestler üzer:ip.e meshetmemizi, ister büyük ister küçük abdest dolayısıyla onları çıkarmamayı, ancak cünüplük sebebiyle onları çıkarmayı emretti." (lll). .

    E) Ramazan Orucunu Sonraya Bırakma:

    Yolcuyatanınan kolaylıklardan biri de Ram~zan orucunu, daha sonra kaza etmek üzere geribı:fakılabilmesidir. ·Ancak oruç 'tutul-masıp.da güçlük yoksa, orucnn kendi vaktinde tutması daha efdaldir. ·çünkü sahabeden Ramazan ayındaki yolculuklarda oruca niyetlen-meyip yiyenler olduğu gibi oruç tutanlar da olur· ve Allah'ın elçisi buna engel oılnazdı. . ,

    Kur'an'da şöyle buyurulur: "Sizden kim hasta olur veya yolculuk-ta bulunurs~, tutamadığı orucui:ıu sayısınca başka günlerde tutsun. Oruç tutmaya gücü.yetmeyenlere ise, hergün için bir yoksulu doyura-cak kadar fitre vermek gerekir. Kim kendi isteği ile fazladan hayır yaparı:;a, bu kendisi için daha hayırlıdır. Eğer bilirseniz, oruç tut-maruz sizin için daha hayırlıdır." (112).

    Hz. Aişe, Medine'den Mekke'ye umre için Allah'ın RasUlü ile bir-likteyolculuk yapmış ve Mek.k;,e'ye vardıklarında şöyle demiştir: Ey Allah elçisi! Ben namazları kimi zaman kısa, kimi zaman da tam kıldım. Oruç tuttum, tutmadığım da oldu. RasUlüllah (s.a.v.), ey Aişe güzel yapmışsın dedi ve beni kınamadı." (113). ·

    Sonuç: İslam'da seferilik konusundaki bu inceleme ve araştırmalarımızla ulaştığımız sonuçları şöylece ifade edebiliriz:

  • İslam' da Seferilik ve Hükümleri

    1) Seferilik, mü'minin sürekli olarak yerleştiği veya geçici olarak kaldığı yerden, belli uzaklıktaki biryere yolculuk yapmasıdır.

    Hz. Peygamberin ve aslıab-ı kiramın seferilik mesafesi ve süresi ile ilgili uygulamalan bize "mesafe" ve "süreler" konusunda açık bir fikir vermektedir.

    Mekke şehrine göre Cidde, Taifve Usfan'a yapılan yolculuklarla, Medine'den Süveyda denilen yere yapılan yolculukla!ida seferüik ruh-satlan uygulanmıştır. Diğer yandan Hz. Peygamber'in Medine'den Mekke'ye yolculuklannda gidiş-dönüş ve orada kalış sür.esince na-mazlarını kısa kıldığı sağlam delillerle sabittir. Diğer yandan Allah'ın elçisinin Usfan'dan daha yakın mesafede namaziann kısaltılmamasını istediği de nakledilmiştir cıı4). Usfan'ın Mekke'ye uzaklığı ilk kaynaklarda dört konaklama (berid) mesafesi olarak be-lirlenmiş olup, bu da yaklaşık 88,704 kriı.'dir. ·

    Yine İbn Ömer'm Mücahid'in sorusu üzerine en kısa sefer mesa-fesi olarak belirttiği. Süveyda mevkiinin Medine'ye uzaklığı ise 46 mil olarak belirlenmiştir (ıı5). ı mil 1848 m. kabul edilirse 46xı848:

    · 85,008 km. seferilik mesafesi oiur. Burada 'iki .millik bir fark, o dönemde standard uzaklık. ölçülerinin ravilerce bilinmemesinden kaynaklanmış olmalıdır.

    2) Hz. Peygamber'in Mekke ve Medine çevresindeki bu en kısa yolculuk mesafelerini dalaylı olarak üçgün ile takdir ettiği anlaşılmaktadır. Nitekim kadının yanında yakın. bir hısımı olmaksızın üç gün, üç gecelik yoldan daha uzak yere yolculuğa çıkmasının yasaklan-ma_sı (116). ve yolcunun mestleri üzerine üç gün, üç gece meshedilebi-leceğinin belirlenmesi (ll 7). bunu göstermektedir. ·

    3) Hanefllenn öne ·sürdüğü 3 m er hale veya 'onbeş ya da onsekiz fersahölçüleri de, sefer1l.iğin en kısa mesafeleri olarak beli:rtilenUs-fan ve Süveyda. mevkilerinin uzaklık mesafeleri ile u~ udur. ı fer-sah yaklaşık 5,685 m. olduğuna göre, bir saatlik yaya yürüyüşÜ de-mektir. ı8 fersah da ı8 sı?-atlik yoldur. Kısa günlerde ortalama 6 saatlik bir yaya yürüylişü ile yaklaşık 9p km. seferilikmesafesi olur. ·

    Uzunluk ölçillerindeki bu ayrılık, müctehidlerin kendi beldele-rind~ en kısa,· orta veya en uzun günleri ölçü olarak almalan,.ndan kaynaklanmıştır. Bu fakihler mesafenin üç gün oluşu konusunda görüş birliği -içindedir. İbn Abidin bu noktayı özellikle belirtmiştir cıı8). '

    · 4) Elmalılı Harndi Yazır'ın "her yolun kendi mıltadına.göre he- · sap edilmesi" görüşü, yolculuğun illeti ile bağdaşir nitelikte değildir. Nass'larda mutlak yolculuk esas alınmış ve yolculuk sırasinda kul-.

  • Seferilik Şartlan ve·Tabtlik, Metbüluk 195

    lanılan aracın hızlı ya da yavaş gidişi dikkate alınmamıştır. Diğer yandan, üç gün yolculuğun kriter alınması gerektiğine dair doğrudan bir nass'ın bulunmayışı da dikkat çekicidir. Durum böyle olunca Us-fan, Süveyda, Taif ve Mekke yolculuklarında sahabenin seferilik hükümlerini uyguladıkları konusunda görüş birliği bulup.duğuna göre asıl olan, mü'minin yerleşim merkezinden belirli bir uzaklığa gitmek üzere yolculuk yapm~sıdır. Bu da yaklaşık 90 km.'nin üstünde bir mesafeden ibarettir.

    Diğer yandan "mutat nakil aracı" kriterinden hareketle kara yo-lundan otobüsle, demir yolundan trenle veya uçakla yolculuk yapan-ları kendi mütadına göre seferi saymak, seferiliği temel amacından uzaklaştırabilir. Çünkü aynı şehirden birisi kara yolu, diğeri demir yolu, bir üçüncüsü hava yolu ile sefe:re çıkaP~ üç kişinin 10 gün kadar kalacakları yerde farklı hükümlere tabi olması, yolculukta sözko-nusu olan sıkıntı ve meşakkat ilkesi ile de çelişir.

    '- 5) Yolculuğun sıkıntı ve meşakkatini hem yolculuk sırasında hem de gidilen yerde dikkate almak gerekir. Çünkü Allah'ın elçisi ve aslıab-ı kiramın 19-20 güne kadar olan kalış süresi iÇinde de namaz-

    · ları kısa kıldıkları açık delillerle sabittir. Kalış süresi üzerinde görüş ayrılığının bulunması bu gerçeği değiştirmez. Nitekim 7 müctehid sahabeden olan İbn Ömer ve İbn Abbas, kalma süresi olarak 15 günü esas almış ve 15 günden fazla kalışların kişiyi mukimhaline geti- -receğini söylemişlerdir-(119). Bu konuda ayrıca kadının ay halinden sonra, en kısa temizlik süresi olan 15 günekıyas yapılmıştır.

    Şafii ve Malikilerin en kısa kalma süresini dört günle sınırlamaları Hz. Peygamber'in umre sırasında Mekke'de üç güiı kalışına dayanır (120). Enes b. Malik ise Veda Haccı sırasında Allah'ın elçisinin Mekke'de 10 gün kalıp namazlarını kısa kıldığını rivayet etmiştir. Bu süreyi 19 güne kadar çıkaranlar olmuşsa da, bu rivayetlerin kimisi Mekke fethi olayı ile ilgilidir. Fetih yılı ile Veda Haccı yolculuğu ve Mekke'de kalma sürelerinin hesaplanmasında bazı farklılıklar ortaya çıkmıştır. Sonuçta 3 gün veya 10 gün süreyle kalış bir rastlantı olarak düşünülebiliT. Bu yüzden Hanef'ıler, yaygın kanaatı ve İbn Ömer ve İbn Abbas gibi fakihlerin görüşünü. esas ala-rak kalış süresini 15 günle sınırlamışlardır.

    6) Günümüzde yazlık, kamp, çadır, kaplıca gibi uzunca kalmaya elverişli olan yerlere 15 gÜnden fazla kalmaya niyet edip gidenler, bu yerler 90 km. den uzakta ise yalnız gl.diş ve dönüş sırasında yolcu sayılır, bu yerlerde mukim olarak namazlarını kılarlar.

  • 196 İslam'da Seferilik ve Hükümleri'

    7) Çoğunluğa göre ma'siyet işiemek amacıyla yapılan yolculukta sefere ait kolaylıklardan yararlanılmaz .. Hanefilere göre ise yolcunun niyet ve kastı dikkate alınmaz. Çünkü ayet·ve hadislerde yolculuğun amacı ile ilgili açık bir ayırım yapılmamıştır.

    8) Yolculuğa· çıkma, gidilen yerde kalma veya beldesine dönme konularında kendi başına karar verme yetkisine sahip olmayan kim-se, tabi olduğu kişinin niyetine bağlı sayılır. Buna göre kadın ko-casına, asker komutanına, borçlu alacaklısına tabi bulunur Tabi olduğu kişi, seferiiik kolaylıklarından yararlaruyarsa o da yararla-nabilir. Ancak tabi olduğu kişinin·yolculuk plan ve programınıtam olarak biliyorsa buna göre amel edebilir.

    9) Yolcu gittiği yerden ne zaman ayrılacağına karar vermeksizin, bugün ayrılırım, yarın ayrılının düşüncesiye uzun sürekalsa, sürekli olarak seferi sayılır. Günümüzde pazarlamacı, denetçi, murakıp, müfettiş gibi gezici JP.mseler bu kolaylıklardan yararlanabilir.

    DİPNOTLAR

    1- bk. es-Serahsi, el-::rvJ;ebsut, Beyrut 1398/1978, I, 235 vd.; el-Kasani, el-Bedayi', Beyrut, 1394/1974, I, 97 vd.; İbnü'l-Hü.mfu:n, .Fethu'l-Kadir, Mısır, 1316/ 1898, I, 392-394; el-Meydaııi, el-Lübab, İst~bul; ty., I, 1Q6; Şafii, el-Ümin, Mısır, 1329/1911, I, 159 vd;; ez-Zühayli, el-Fıkhu'l-Islfuni ve Edilletüh, Dimaşk 1405/1985, II, 315 vd.

    2~ en-l'fisa, 4/101. 3- el-Kurtubi, el-Cfunil'i Alıkairri'l-Kıir'an, Beyrut, 1988, V, ~32. 4- Müslim, Müsafirin, 4; EbU Davud, Sefer, 1; Ti.r:niizi, Tefsiru Süre, 4/20; İbn

    Mace·, İkfune, 73; İbn Kesir, Muhtasar Tefsir, İhtisar ve tahk. M. Ali es-Sabühi, Bey-rut 1981, I, 429. ·

    5- A.Davudoğlu, Sahilı-i Müslim Terc. ve Şerhl, İst. ty., IV, 100. 6- Davudoğlu, a.g.e., IV, 100-10L 7- el-Bakara, 2/184, 185. 8- el-Bakara, 2/283. 9- en-Nisa, 4/43; el-Maide, 5/6. 10- es-Serahsi, a.g.e .. , I, :?35. Darekutııi bu hadisi İbn Abbas'tan nakletıniştir.

    Hattabi'ye göre, bu hadiş Ibn ümer'den nakledilen ikirivayetinen sağlamıdır. · ll- es-Serahsi, a.g.e., I, 235. 12- Müslim, Hacc, 413-424; Bulıfui, Taksir, 4; Ebu Davud, Menasik, 2. 13- N esai, Tahare, 98; İbn Mace, Tahare, 86. 14~ Müslim, Müsafirln, 15; N esai, Taksir, 1; İbn Mace, Taksir, 76. 15- en-Nisa, 4/101. · 16- el-Bakara, 2/184. 17- bk. es-Serahsi, a.g.e., I, 235; Seyyid Sabık, Fıkhu's-Sunne, 1,·240. 18- Müslim, Hacc, 413-425; Buhfui, Taksir, 4, Mescidü Mekke, 6, Sayd, 26,

    Savm, 67; Ebu Davud, Menasik, 2; Tirmizi, Rada, 15; İ. Mace, Menasik, 7 .. 19- Nesai, Tahare, 98; İ. Mace, Tahare, 86; Zeylai, Nasbu'r-Raye, II, 183. 20- es-Serahsi, a.g.e., I, 235.

  • Seferilik Şartlan ve Tabilik, Metbüluk 19

    21- İbn Abidin, Reddü'l-Muhtar, Terc. A. Davudoğlu, İst. 1983, III, 254; Bi men, Istılilliat-ı Fıkhiyye Kfu:nusu, İst. 1969, IV, 127.

    22-İbnü'l-Hümam, Fethu'l-Kadlr, II, 30. 23- İbn Abidin, a.g.e., III, 253, 254. 24- Hamdi Döndüren, Delilleriyle İslam İlmihali, s.381. 25- Elmalılı, Hak Dini Kur'an Dili, VIII, s·.I-XI. 26- Elmalılı, a.g.e.; IX, s.XVII. 27- a.g.e., IX, s.XVIII. · 28- a.g.e., IX, s.XII. 29- a.g.e., IX, s.XIII. 30- el-Askalani, Bulflğu'l-Meram, Terc. A. Davudoğlu, II, 108. 31- es-Serahsi, a.g.e., I, 235. 32- es-Serahsi, a.g.e., I, 235. Darekutni bu hadisi İbn Abbas'tan nakletmiştir

    Hattabi'ye göre, bu hadis İbn Ömer'den nakledilen iki rivayetin en sağlamıdır llambeülere göre sahabesözü özellikle kıyasa aykırı ise hüccettir.

    · 33- ez-Zühayli, a.g.e., II, 322 .. 34- eş-Şevkani, Neylu'l-EVtar, II, 205. 35- İbn Kudame, el-Muğnl, II, 257 vd. . (*)Günümüzde yeni açılan yollar nedeniyle Mekke-Usfan = 80 km., Mekke

    Taif 36- İ. Hümam, a.g.e., I, 396; İ. Rüşd, Bidayetü'İ-Müctehid, I, 163; el-Meydam

    a.g.e.,0, 107; eş-Şirazi, el-Mühezzeb, I, 102; İ. Kudame, a.g.e., II, 259-261. 37- en-Nisa, 4/101. 38" el-Bakara, 2/184. 39- es-Serahsi, a.g.e., I, 236. 40- el-Kasam, el-Bedayı', I, 97; Hümam, a.g.e., I, 397; eş-Şirazi, a.g.e., I,· 103; İ.

    Rüşd, a.g.e., I, 63; ez-Zühayli, a.g.e., II, 325. · 41- el-Kasam, a.g.e., I, 97; es~Serahsi, I, 236; Ebı1 Davud, S.Sefer, 10.

    42- el-Kasam; a.g.e., I, 97; el-Askalam, a.g.e., II, III. 43- el-Kasam, a.g.e., I, 98. 44- Müslim, Müsafirin, 15; Nesm, Taksiru's-salat I; Sahilı-i Müs. Terc. ·IV, 98;

    İbn Mace, Taksiru's-Salat, 76, · 45- Davudoğlu, a.g.e., IV, 99-100.

    46- Ebı1 Davud, Sefer, 10; Nesm, Taksir, 4; İbn Mace, Taksir, 76. 47- Davudoğlu, a.g.e., IV, 100. 48- el-Kasam, a.g.e., I, 97; el-Kurtubi, a.g.e., V, 229. 49- el-Askalam, a.g.e., II, I~I; es-Serahsi, a.g.e., I, 236. 50- eş-Şevkam, Neylü'l-Evtar, III, 207 vd. 51- ez-Zühayll, a.g.e., II, 326, 327. 52- es-Serahsi, a.g.e., I, 236. 53- es-Serahsi, a.g.e., I, 238; el"Kasam, a.g.e., I, 97. 54- el-Kasani, a.g.e., I, 98. 55- el-Kasam, a.g.e., I, 94. 56- en-Nisa, 4/101. 57- bk. İ.Hümam, a.g.e, I, .405; İ. Abidin, a.g.e., I, 733, 736; ez;-Zeylai, et-

    Tebyin, I, 215 vd:. 58- el-Bakara, 2/173. 59- İ.Rüşd, el-Bidaye, I, 163; eş-Şirazi, a.g.e., I, 102; İ.Kudilıne, el-Muğnl, II,

    261 vd., VIII, 597; ez-Zuhayll, a.g.e., II, 323, 324. 60- ez-Zuhayli, a.g.e., II, 332. 61- el-Kasam, a.g.e, I, 94. 62- es-Serahsi, a.g.e., I, 248, 249.

  • 198 İslam'da Seferilik ve Hükümleri

    63- e.l-Fetava'l-Hindiyye, 3.baskı, Bulak 1310, I, +41; el-Fetava'l-Haniyye (Hindiyye kenarında), I, 166. _ ·

    64- el-Fetava'l-Hfuriyye, (Hindiyye kenan), I, 165. 65- ez-Zühayli, a.g.e., Il; 332. 66- eş-Şevkanf, Neylü'l-Evtfır, III, 207. 67- İbn Abidin, Reddü'l-Muhtar, I, 736-738; el-Meydılııi, el-Lüba.b, I, 107, 108. 68- eş-Şirbini, Muğni'l-Muhtac, I, 264; ez~Zuhayli, a.g.e., II 339, 340. 69- ez-Zühaylf, a.g.e., II, 433. 70- İbnü'l-Hümıim, a.g.e., I, 40; İbn Abidin, a.g.e., I, 736, 742; el-Meydani,

    a.g.e., I, 109; Harndi Döndüren, Delilleriyle İslam İlmihali, İstanbul 1991, s.386, 387. .

    71- eş-Şirbini, a.g.e.,. I, 264; ez-Zühayli, a.g.e., II, 343, 344. 72- eş-Şevkani, a.g.e., m, 207. 73- eş-Şirbini, a.g.e., I, 264. -74- ez-Zühayli, a.g.e;, II, 343. 75- Ahmed b. Hanbel, I, 62. 76- ez-Zühayli, a.g.e., II, 344. 77- en-Nisa, 4/101. 78- Müslim, Müsafirin, 4; EbU Davud, Sefer, 1; Tirmizi, Tefsiru Süre 4/20;

    Nesru, Havf, 1; İbn Mace, ikame, 73. 79- Buhari, Salat, 1; Müslim, Müsafirin, 1; EbU Davud, II,.3. _ 80- Buhari, Taksir, 5, Salat, I, Menakıbıi'l-Ensar, 48; Müslim, ~safirin,

    - 1,3,5,6; Tirmizi, Mevakıt, 45; Nesai, Salat, 3; İ.Hanbel, III, 161. · 81- Davudoğlu, a.g.e., IV, 100,101. 82- Buhari, Salat, 1; Müslim, Müsafirin, 1; Nesru, Salat, 3; Malik, Sef, 3. 82- Buhari, Salat, 1; Müslim, Müsafirin, 1; Nesru, Salat, 3; Malik, Sef, 3. 83- Buhari, Taksir, 2, Küsılf, 4; İbn-Mace, ikame, 73, 124. 84- es-Serahsi, a.g.e., I, 240. · 85- a.g.e., I, 240. 86.- es-Serahsi, a.g.e., I, 239. 87- ez-Zühayli, a.g.e., II, 313, 318; bk. İ. Abidin, a.g.e., I, 735; ·el-Meydani,

    a.g.e:, I, 107; İ. Rüşd, Bidaye, I, 161; eş-Şirazi, el-Mühezzeb, I, 101; ibn Kudame, el-Muğni, II, 267-270. .

    88- eş-Şevkılııi, Neylü'l-Evtfır, III, 219 vd. 89- İ.Abidin, a.g.e., III, 270; İ.Kudame, a.g.e., II, 271; ez-Zühayli, II, 349. 90- İ.Mace, ikame, 75; ez-Zühayli, a.g.e., II, 349. 91- ez-Zühayli, a.g.e., II, 349. 92- ez-Zühayli, a.g.e., II, 349. 93~ en-Nisa, 4/103. 94- Hud, 1l1114. 95- el-Bakara, 2/238. 96- İbn Hambel, I, 382, III, 330, 352; eş-Şevkılııi, Neyi, I, 300. 97- Buhari, Hacc, 99; Müslim, Hacc, 288; K.Miras, Tecrid, II, 487, 488, VIII,

    - 374; Davudoğlu, a.g.e., IV,136. ·- _ 98- Buhari, Hacc, 97; İbn Hanbel, V, 202; A.Köksal, İ.Tarihi, İstanbul, t.y.,

    XVII, 273, 27 4. . -99- Buhari, Taksir, 15, 16; Müslim, Müsafirin, 46; Tirmizi, Cum'a, 42; Nesru,

    Mevakit, 42, 44, 45; Cem'i te'hir ile ilgili bu hadis Muaz b. Cebel ve İbn Abbas'tan nakledilmiştir. Şevkani, II, 213. --~

    -100- el-Meydılııi, a.g.e., I, 185, 187. 101- Müslim, Müsafirin, 49, 50, 54; Davudoğlu, a.g.e., IV, 136, 137; el-

    Askalılııi, a.g.e., II, ll 7.

    !·':.

  • Seferilik Şartlan ve Tabilik, Metbftluk 199

    102- eş-Şirazi, a.g.e., I, 104; eş-Şlı-biıll, a.g.e., I, 271; Zühayli, a.g.e., II, 354. 103- İbn Rüşd, a.g.e., I, 165, 167. · 104- İbn Kudfune, el-Muğni, II, 273-281. 105- EbU bavud, Sefer, 5; İbn Hanbel, V, 241. 106- eş-Şevkam, a.g.e., III, 262; Davudoğlu, Müslim Terc., IV, 136 vd.; İbn

    Abidin, a.g.e. (terc. A. Davudoğlu), II, 62-63. · 107- bk. Müslim, Müsafirln, 52-53. 108- Malik, el-Müdevvene, I, 116, 117. 109- Buhılri, Mevakit, 12; Müslim, Müsafirin, 54, 55; Ebu Davud, Sefer, 5;

    Nesıli, Mevakit, 47; Malik, Muvatta', Sefer, 5. · 110- N esai, Tahare, 98; İbn Mace, Tahare, 86.

    111- Tirmizi, Deavat, 98; Ahmed b. Hanbel, VI, 240. 112- el-Bakara, 2/184. Aynca bk. aynı sfıre, 185 .. 113- er-Razi, et-Tefsiru'l-Kebir, İstanbul, 1257, II, 18. 114- es-Serahsi, el-Mebsı1t, I, 235. 115- a.g.e., I, 235. 116- Müslim, Hacc, 413 vd.; Buhılri, Taksir, 4; Ebı1 Davud, Menasik, 2. 117- N es m, Tahare, 98; İbn Mace, Tahare, 86. 118- İbn Ahidin, a.g.e., III, 234, 235. j 119- el-Kasam, Bedayi', I, 97; EbU Davud, Sefer, 10; Nesıli, Taksir, 4; İbn

    Mace, Taksir, 76. 120- eş-Şevkılıll, Neylü'l-Evtar, III, 207.

    BİBLİYOGRAFYA

    el-Beyhaki, Ebı1 Bekr ahmed b. el-Huseyn (Ö.458/1065), es-Sürienu'l-Kübra, C.I-X, Haydarabad 1352119~3.

    Bilmen. Ömer Nasuhi, Hukuk-u İslamiyye ve Istılahtıt-ı Fıkhıyye Kamusu, C.I-VIII, İstanbul 1967. · .

    el-Buhılri, EbU abdiilah Muhammed b. İsmail (Ö.256/869), el-Camiu's-Sahf.h, C.I-VIII, Daru't-Tıbaati'l-Amire, İstanbul 1325/1907; C.I-X, kılhire 1378/1958.

    el-Cassas, Ebı1 Bekr Ahmed b. Ali (Ö. 370/980), AJıkfımu'l-Kur'an, Kılhire t.y. ed-Dılrimi, Ebı1 Muhammed b. Ahdirrahman (Ö. 255/868), es-Sünen, C.I-II, Mısır

    t.y. Daru1-Mıll{l-İslılmi Kılavuzu, y.t.y. . Davudoğlu, Ahmed, Sahıh-i Müslim Terceme ve Şerhi, İstanbul 1973. ed-Derd$r,

    eş-Şerhu1-Kebir, Mısır t.y. Döndüren, Hamdi, Delilleriyle İslam Hukuku, Şahıs, Aile ve Çözümlü Miras, 2.

    - Baskı, İstanbul-1983;Delilleriyle İslam İlmihali, İst. 1991;Delilleriyle Aile ilmihali, İstanbul 1995.

    EbU Davı1d, Süleyman b. El-Eş'as es-Sicistılııi (Ö. 275/888). es-SüneiJ-, C.I-IV, Nşr. Muhammed Muhyiddin Abdülhamid, Mısır t.y.

    Elmalılı, Harndi Yazır (Ö.1358/1939), Hak Dini Kur'an Dili, C.I~IX, 2.Baskı, İstanbul 1960-1962. ' el-Fetava'l-Hindiyye, C.I-VI, Bulak 1310/1892.

    el-Fetava'l-Bezzaziye, (Hiıidiye kenarında). ibn Abidin, Muhammed b. Emin (Ö. 125211836), Reddü'l-Muhttır, Matbaatü'lc

    Babi el-halebi, Mısır t.y: · · ·

  • 200 İslam'da Seferilik ve Hükümleri

    İbnu'l-Hümfun, Kemruüddin Muhammed b. Abdilvalıid (Ö~86111457), Fethu'l-- Kadir, 1. Baskı, C.I-VI, Mısır-Bulak 1316/1998.

    İbnü'l-Kayyim, Muhammed b. Ebi Bekr (Ö.751/1350), İ'lamü'l-Muvakkıin an Rabbi'l-Alemin, Kalıire 1326/1908.

    İbn Kesir, İmadüddln Ebu'l-Fida İsmail b. Ömer (Ö.774/1372), Muhtasarzi-Tefsiri İbn Kesir, İhtisar ve Thk~M. Ali es-Sabünl, 7.Baskı, Beyrut 1402/1982.

    İbn Kudfune, Muvaffakurldin Abdullah b. Ahmed (Ö. 620/1223), el-Muğni, 3.Baskı, C.I-X, Daru'l-Menar, Kahire 1970.

    İbn Mace, EM Abdlllalı Muhammed b. Yezid el-Kazvlni (Ö.275/888), Sünen, C.I-II, Thk. M.F. Abdülbaki, Mısır 1372/1952: .

    İbn Rüşd, eb'l-Velld Muhammed b. Ahmed el-Hafid (Ö.520/1269), Bidayetü'l-Müctehid ve Nihayetü'l-Muktesid, C.III, Matbaatü'l-İstikfune, Mısır t.y., İstanbul 1933. .

    el-Kasam, Alaüddln EM Bekr b. Mes'ud (Ö.587/1191), Bedayiu's-Sanayifi Tertibi'ş-Şerayi, 2.Baskı, C.I-VII, N eşi:. Daru'l-Kitabi'l-Arabi, Beyrut 1394/1974. , _

    Kurtı1bi, Ebu Abdilialı Muhammed b. Ahmed el-Ensiiri (Ö. 67111273), el-Camili Ahkami'l-Kur'an, C.I-XX, Mısır 1935-1950. · Malik b. Enes