Rusyada Ulusal Guvenlik Anlayisinin Donusumu

288
T.C. ANKARA ÜNĐVERSĐTESĐ SOSYAL BĐLĐMLER ENSTĐTÜSÜ ULUSLARARASI ĐLĐŞKĐLER ANABĐLĐM DALI RUSYA’DA ULUSAL GÜVENLĐK ANLAYIŞININ DÖNÜŞÜMÜ (1991–2006) Doktora Tezi NAZĐM JAFAROV Ankara–2007

Transcript of Rusyada Ulusal Guvenlik Anlayisinin Donusumu

Page 1: Rusyada Ulusal Guvenlik Anlayisinin Donusumu

T.C. ANKARA ÜNĐVERSĐTESĐ

SOSYAL BĐLĐMLER ENSTĐTÜSÜ ULUSLARARASI ĐLĐŞKĐLER

ANABĐLĐM DALI

RUSYA’DA ULUSAL GÜVENLĐK ANLAYIŞININ DÖNÜŞÜMÜ (1991–2006)

Doktora Tezi

NAZĐM JAFAROV

Ankara–2007

Page 2: Rusyada Ulusal Guvenlik Anlayisinin Donusumu

T.C. ANKARA ÜNĐVERSĐTESĐ

SOSYAL BĐLĐMLER ENSTĐTÜSÜ ULUSLARARASI ĐLĐŞKĐLER

ANABĐLĐM DALI

RUSYA’DA ULUSAL GÜVENLĐK ANLAYIŞININ DÖNÜŞÜMÜ (1991–2006)

Doktora Tezi

NAZĐM JAFAROV

Tez Danışmanı

Prof. Dr. Mustafa AYDIN

Ankara–2007

Page 3: Rusyada Ulusal Guvenlik Anlayisinin Donusumu

I

ĐÇĐNDEKĐLER

GĐRĐŞ………………………………………………………………………………...1 BÖLÜM I : RUS GÜVENLĐK KÜLTÜRÜNÜN YAPITAŞLARI………………6 A. Coğrafya…………………………………………………………………………..6

B. Tarih……………………………………………………………………………...13

1. Otoriter Yönetim Yapısı……………………………………………………...13 2. Emperyal Gelenek……………………………………………………………18

a) Tarihi Rus Topraklarını Birleştirmek…………………………………….18

b) Üçüncü Roma Teorisi……………………………………………………20

c) Sıcak Denizlere Çıkma…………………………………………………..24

3. Azgelişmişlik Sorunu ve Yukarıdan Reform Geleneği……………………...29

C. Sovyet Đdeolojisi………………………………………………………………..39 1. Marksist-Leninist Teori……………………………………………………..39

2. Lenin Dönemi: Đdeolojik Pragmatizm………………………………………42

3. Stalin: “Tek Ülkede Sosyalizm”…………………………………………….48

4. Hruşev: “Barış Đçinde Birarada Yaşama”…………………………………...54

5. Brejnev: “Sınırlı Egemenlik yaklaşımı”…………………………………….56

6. Gorbaçev: “Yeni Politik Düşünce”………………………………………….57

BÖLÜM II: YELTSĐN DÖNEMĐNDE RUSYA’DA ULUSAL GÜVENLĐK ANLAYIŞININ DIŞ BOYUTU…………………………………………………...68

A. Yeni Jeopolitik Koşullar ve Rusya’nın Ulusal Güvenlik Öncelikleri………70

B. Rusya’da Ulusal Güvenlik ve Jeopolitik Anlayışlar……………………….75

Page 4: Rusyada Ulusal Guvenlik Anlayisinin Donusumu

II

C. Atlantikçiler ve Rus Ulusal Güvenlik Anlayışı……………………………...77

1. Batı ile ilişkiler……………………………………………………………79

2. BDT ile ilişkiler…………………………………………………………..84

3. Asya ile ilişkiler…………………………………………………………..90

D. Atlantikçiliğin Gerileyişi……………………………………………………95

1. Đç Politik Gelişmeler……………………………………………………..96

2. Dış Politikadaki Gelişmeler…………………………………………….100

E. (Yeni) Avrasyacılık Yaklaşımı………………………………………………111

1.Tarihi Avrasyacılık Düşüncesi…………………………………………..112

2.Yeni Avrasyacılık Akımı………………………………………………..116

a) Avrasya Harekâtı (Dugin) Modeli………………………………...119

b) Sol Avrasyacı Model……………………………………………...122

c) Resmi Yeni Avrasyacılık: Primakov Doktrini…………………….124

BÖLÜM III : YELTSĐN DÖNEMĐNDE ULUSAL GÜVENLĐKDE TEMEL ĐÇ SORUNLAR………………………………………………………………………134 A. Rusya’da Toprak Bütünlüğü Sorunu……………………….……………...136

1. Rus Federalizmi ve Ayrılıkçılık Sorunu……………………………….136

2. Özel Bir Örnek : Çeçenistan…………………………………………...143

B. Askeri Reform……………………………………………………………...149

1. Sovyet Askeri Mirası………………………………………………….149

2. Askeri Reformu Gerektiren Unsurlar………………………………….153

3. Askeri Reform Tartışmaları……………………………………………157

4. Yeltsin Yönetiminin Askeri Reform Politikaları………………………160

a) Yarım Kalan Askeri Reform Paketleri…………………………..160

b) Yarım Kalan Reform Hamlelerinin Sonuçları…………………..163

Page 5: Rusyada Ulusal Guvenlik Anlayisinin Donusumu

III

C. Ekonomik Kriz……………………………………………………………167

BÖLÜM IV: PUTĐN DÖNEMĐNDE YENĐ RUS ULUSAL GÜVENLĐK

ANLAYIŞI: KONTROLLÜ DÖNÜŞÜM MODELĐ...........................................180

A. Yeltsin’in Mirasından “Kontrollü Dönüşüm” Modeline .........................180

B. Kontrollü Dönüşüm Modeli nedir?............................................................182

C. “Güçlü Devlet” Hedefi..............................................................................186

1. Çeçenistan’a Đkinci Müdahele........................................................188

2. Federal Reformlar..........................................................................197

3. Siyasal Reformlar: “Yönetilebilir Demokrasi”..............................205

D. Askeri Reform: Profosyonel Orduya Geçiş...............................................217

E. Dış Politikada Yeni Anlayış: Uzlaşmacı Jeopolitik Model.......................226

SONUÇ…………………………………………………………………………....237

KAYNAKÇA……………………………………………………………………..250

TEZ ÖZETĐ………………………………………………………………………280

ABSTRACT............................................................................................................282

Page 6: Rusyada Ulusal Guvenlik Anlayisinin Donusumu

1

GĐRĐŞ

Ulusal Güvenlik kavramı, ulusun ve ulus devletin temel objesini teşkil ettiği

yapının benimsediği değerler bütününün tehdit altında olmadığını, tam tersine

güvenlik içerisinde olduğunu ifade etmektedir. Bu değerler bütünü içerisinde “ulusal

bağımsızlık” ve “toprak bütünlüğü”, korunması gereken öncelikli değerler olarak

genel kabul görmektedirler. Soğuk Savaş döneminde esasen askeri tehditleri merkeze

alan bir anlayışı içeren ulusal güvenlik kavramı iki kutuplu sistemin çöküşünün

ardından dönüşüm geçirmiş ve askeri boyutun yanı sıra siyasal, ekonomik, sosyal ve

çevresel nitelikli unsurları kapsayacak biçimde genişlemiştir.

Soğuk Savaş döneminde ideolojik merkezli iki kutuplu uluslararası sistemin

temel yapı taşlarından biri olan Doğu Bloğu’nun lider ülkesi konumundaki Sovyet

Sosyalist Cumhuriyetler Birliği (SSCB), uluslararası güvenlik sistemini etkileyen en

önemli iki ülkeden birisiydi. Soğuk Savaş’ın ve ideolojik merkezli iki kutuplu

uluslararası sistemin sona ermesinin ardından SSCB’nin varisi konumundaki Rusya

Federasyonu (RF), diğer konuların yanı sıra ulusal güvenlik algılaması itibariyle de

gelişmelerden en çok etkilenen ülke konumunda olmuştur. Rusya, günümüzde eskisi

kadar güçlü biçimde olmasa da nükleer gücü, BM Güvenlik Konseyi’nin daimi üyesi

olması, bölgesel süper güç olma vasfını sürdürmesi ve kökü geçmişe dayanan büyük

devlet geleneği ile halen dünyadaki gelişmeleri, özellikle de çoğu uzman tarafından

21. yüzyıldaki uluslararası sistem ve güvenlik yapılanması bakımından büyük önem

atfedilen Avrasya coğrafyasındaki güvenlik yapılanmasını ciddi biçimde

etkilemektedir. Bu bakımdan 21. yüzyıldaki uluslararası güvenlik sistematiğinin,

özellikle Avrasya boyutu itibariyle, şekillenmesinde Rus ulusal güvenlik anlayışının

Page 7: Rusyada Ulusal Guvenlik Anlayisinin Donusumu

2

küresel, bölgesel ve iç dinamiklerin etkisiyle geçirdiği dönüşüm ve benimsediği

ulusal güvenlik tercihlerinin büyük rolü olacağı genel kabul gören bir husustur. Bu

bağlamda asimetrik tehdit unsuru olarak terörizme ve tek kutuplu uluslararası

sisteme ilişkin tartışmaların yaşandığı bir dönemde, yukarıda belirttiğimiz önemi

dolayısıyla Rus ulusal güvenlik anlayışının 1991’den sonra geçirdiği değişim ve

dönüşümün, günümüzde gelmiş olduğu noktanın tespitinin yapılması ve ortaya

konması gerekmektedir. Bu bağlamda Rus ulusal güvenlik anlayışının analiz

edilmesi, Rusya’nın içerideki ve dışarıdaki siyasal, ekonomik ve askeri

tasarruflarının genel mantığının anlaşılabilmesi ve sağlıklı değerlendirme yapılması

açısından faydalı olacaktır.

Bu tez çalışması zamanın koşullarına ve değişen dünya şartlarına uygun

biçimde gündeme gelen değişik nitelikli tehditleri kapsayacak biçimde gelişen ulusal

güvenlik anlayışının Rusya örneğindeki dönüşümünü incelemeyi hedeflemiştir. Uzun

arayışlara ve reform çabalarına rağmen, Rusya’nın çağdaş koşullara uygun bir

politik, ekonomik, askeri ve sosyal dönüşümü gerçekleştirememiş olması temel

ulusal güvenlik sorunu olarak mevcudiyetini korumaktadır.

Bu çalışmanın amacı, 1991’den günümüze kadar küresel, bölgesel ve iç

dinamiklerin etkisiyle ciddi değişimler geçiren RF’nin ulusal güvenlik anlayışındaki

dönüşümün değerlendirilmesidir. Bu çerçevede, tez çalışmasında, Rus ulusal

güvenlik anlayışı iç ve dış faktörler çerçevesinde coğrafi ve tarihsel nitelikler göz

önünde tutularak ele alınmaya çalışılmıştır.

Tez çalışması “Giriş” ve “Sonuç” dışında dört bölümden oluşmaktadır. “Rus

Güvenlik Kültürünün Yapıtaşları” başlıklı ilk bölümde, Rus ulusal güvenlik

anlayışının temel dayanaklarının, bu anlayışın temel parçalarının ve bu anlayışın

Page 8: Rusyada Ulusal Guvenlik Anlayisinin Donusumu

3

oluşumuna katkı yapan temel unsurların anlatımı hedeflenmiştir. Bu çerçevede

özellikle coğrafya, tarih, çağdaş Rusya açısında önemli bir tarihsel dönem teşkil eden

Sovyet döneminin ideolojik-sistemsel mirası, bu mirasın Rus ulusal güvenliği

üzerindeki genel etkisi ve çağdaş Rus güvenlik anlayışı içerisindeki yeri açıklanmaya

çalışılmaktadır. Coğrafya unsuru, coğrafi bakımdan Avrupa ve Asya kıtalarının veya

Avrasya’nın kalpgahında yerleşmiş olmanın, çok geniş bir coğrafyaya sahip olmanın

son bin yıl içinde Rusya’nın jeopolitik gelişimini, iç ve dış politikasını güçlü biçimde

etkilemiş olması itibariyle büyük önem taşımaktadır. Rusya’nın tarih boyunca

devamlı olarak güvenliğini artırmaya çalışması, politik ve askeri gücünü geliştirmek

için sömürge edinen askeri-politik imparatorluk olmaya çabalaması tarih unsurunun

önemini ortaya koymaktadır. 20. yüzyılda Rus güvenlik kültürünü en fazla etkileyen

faktör olması itibariyle Sovyet ideolojisi de önemli unsurlar arasında yer almaktadır.

Sovyet idelojisinin bu önemi Rusya tarihinin 1917-1991 dönemini kapsayan ve

1945-1989 döneminde de küresel iki kutuplu sistemin iki önemli gücunden biri

Sovyetler Birliği’nin ulusal güvenlik algılmasını belirleyen en temel olgu olmasından

kaynaklanmaktadır.

Đkinci bölümde, Yeltsin dönemindeki ulusal güvenlik anlayışı, özellikle dış

boyutu itibariyle incelenmeye çalışılmaktadır. 1991’de Sovyetler Birliği’nin resmen

dağılması sonucunda RF de, SSCB’yi oluşturan diğer 14 birlik cumhuriyeti gibi

bağımsız devlet olarak uluslararası sistemde yerini almıştır. Yeni Rusya’nın çeşitli

konulara ilişkin tavrının belirlenmesi, ülkenin temel ulusal güvenlik önceliklerinin

yer alacağı yeni ulusal güvenlik anlayışı ile doğrudan ilişkiliydi. Bu anlamda, yeni

jeopolitik koşullar çerçevesinde Rusya’nın ulusal güvenlik anlayışının, özellikle dış

boyutunun yeniden şekillendirilmesi ve önceliklerinin yeniden belirlenmesi

Page 9: Rusyada Ulusal Guvenlik Anlayisinin Donusumu

4

gerekmekteydi. Yeltsin döneminde ulusal güvenlik anlayışına ilişkin yaşanan

tartışmalar ve ulusal güvenlik anlayışının bu dönemde geçirdiği evrim ikinci

bölümde geniş biçimde değerlendirilmiştir.

Üçüncü bölüm, “Yeltsin Döneminde Ulusal Güvenlikte Temel Đç Sorunlar”

başlığını taşımaktadır. Bu bölümde, SSCB’nin dağılma sürecinde ve sonrasında

RF’nun yaşadığı önemli iç sorunların Rusya’nın ulusal güvenlik algılaması

üzerindeki etkisi incelenmeye çalışılmaktadır. Bu sorunlar içerisinde özellikle

ekonominin kriz durumu, ülkenin toprak bütünlüğünün sağlanması için merkez-kaç

eğilimlerin kontrol altına alınması ve ayrılıkçılık çabalarının engellenmesi, Rus

ordusunun reform edilmesine yönelik çabalar, mevcut ulusal güvenlik anlayışının ve

sisteminin oluşması sürecine ciddi etkide bulunmuştur.

“Putin Döneminde Yeni Rus Ulusal Güvenlik Anlayışı: Kontrollü Dönüşüm

Modeli” başlığını taşıyan dördüncü bölümde öncelikle Putin’e kadarki dönemde,

yani Yeltsin döneminde yapılmaya çalışılan reformların sonuçlarının kısa özeti

verilmiştir. Bu dönemde ülkenin karşılaştığı sorunlar yeni bir ulusal lider arayışı için

zemin hazırlamıştır. Bu bağlamda önce Başbakanlık, daha sonra da Başkanlık

görevine getirilen Vladimir Putin ülkenin karşılaştığı sorunları çözebilecek yeni

ulusal lider konumuna oturtulmuştur. Bu bölümde, Putin’in daha önceki gelişmelere

bakışı, yeni dönemde atacağı adımların temel ilkelerini nasıl belirlediği, hangi

konulara öncelik verdiği anlatılmıştır. SSCB’nin çöküşünü “20. yüzyılın en önemli

felaketi olarak değerlendiren” Putin, kontrollü reform taktiği ile, devletin “çok

güçlü” olması gerektiğini ilan etmiş, Çeçenistan sorununu “tavizsiz adımlarla”

çözme yolunu benimsemiş, federal yapıya ilişkin sert reformlar gerçekleştirmiş,

siyasal sistemi “yönetilebilir demokrasi” olarak tanımlanan modele taşımış, dış

Page 10: Rusyada Ulusal Guvenlik Anlayisinin Donusumu

5

politikada değişik jeopolitik modellerin sentezinden oluşan uzlaşmacı jeopolitik

anlayışla hareket etmiş ve son olarak askeri alanda profosyenel orduya geçişi

öngören reform sürecini başlatmıştır.

Çalışmanın Sonuç bölümünde dört bölümde ele alınan husus ve unsurlarından

haraketle konuyla ilgili genel nihai değrlendirmelere yer verilmiştir.

Page 11: Rusyada Ulusal Guvenlik Anlayisinin Donusumu

6

BÖLÜM I

RUS GÜVENLĐK KÜLTÜRÜNÜN YAPITAŞLARI

A. COĞRAFYA

Rus ulusal güvenlik kültürünün oluşumundaki en önemli unsurlardan birisi

coğrafyadır. Her şeyden önce, “Rusya” kavramı bir coğrafi anlayışı, yani bir ülke

adını ifade etmektedir.1 Coğrafi bakımdan Avrupa ve Asya kıtalarının veya

Avrasya’nın kalpgahında yerleşmiş olmak son bin yıl içinde Rusya’nın jeopolitik

gelişimini, iç gelişimini ve dış politikasını güçlü biçimde etkilemiştir.2 Ülkenin dış

sınırları kültürel ve uluslararası kimliğini tanımlamış, iç bölgesel yapılanması ise

siyasal sistemin doğasını doğrudan etkilemiştir.3

Coğrafi faktörün Rusya’ya etkisini öncelikle bu ülkenin yerleştiği arazinin

coğrafi yapısı, boyutu ve iklim koşulları bakımından ele almak gerekmektedir.

Coğrafi yapı bakımından, Rusya’nın esas çekirdeğini oluşturan Doğu Avrupa

ovasının temel özellikleri verimsiz toprağın ve büyük ırmak şebekelerinin varlığı ile

doğal engellerin eksikliğidir.4 Verimsiz toprak ve engelsiz arazi, bu alanda uzun süre

göçebe milletlerin akınlarına dayanabilecek kalabalık bir toplumun ortaya çıkışını

engellemiştir.5 Öte yandan, geniş ve seyrek nüfuslu Doğu Avrupa Ovası ve Sibirya,

nüfusun Rusya’nın merkezinden çevreye yayılması için ideal koşulları

oluşturmuştur.6 Volga, Dinyeper, Dinyester ve Moskova nehirlerinin bulunduğu arazi

1 Dimitri Trenin, The End of Eurasia: Russia on the Border Between Geopolitics and Globalization (Moskova: Carnegie Moscow Center, 2001), s. 11. 2 Aleksey Arbatov, Bezopastnost:Rossiyskiy Vıbor (Moskova: Epitsentr, 1999), s.15. 3 Trenin, The End of Eurasia, s. 11. 4 Edward Acton, The Present and the Past Russia: the Tsarist and Soviet Legacy (London: Longman, 1995), s.1. 5 Elnur Soltan, ‘Coğrafya, Tarih ve Rus Kimliği’, Avrasya Dosyası: Rusya Özel, Cilt 6, Sayı 4 (Kış 2001), s. 66. 6 Alexsander Chubarov, The Fragile Empire: A History of Imperial Russia (New York: Continuum, 1999), s. 5.

Page 12: Rusyada Ulusal Guvenlik Anlayisinin Donusumu

7

bir yandan ülkeye yönelik yabancı saldırılara uygun bir ulaşım yolu işlevini

görürken, öte yandan zengin bir uygarlığın oluşumu için uygun ortamı sağlamıştır.

Rusya devlet geleneği bakımından önem arz eden Kiev, Novgorod ve son olarak da

modern Rusya devletinin merkezi olarak kabul edilen Moskova kentlerinin bir ırmak

kıyısında veya şebekesinin kavşağında bulunması bu bağlamda açıklanabilir. Coğrafi

yapı bakımından, deniz ve dağ yükseklikleri benzeri doğal engellerden yoksunluk

ülkeyi hem doğu hem de batıdan yabancı saldırılara açık hale getirerek, büyük

tehlikelerle karşılaşmasına uygun coğrafi ortamı sağlamıştır.7

Rusya’nın iklim şartları da üzerinde durulması gereken bir başka önemli

husustur. Ülkenin iklim şartları yazın çok sıcak, kışın ise çok soğuk geçen kıta

iklimi özelliği taşımaktadır.8 Rusya denince akla gelen en önemli coğrafi

özelliklerinden biri soğuk iklimdir. Doğu Slavlarının yaşadığı arazilerde yüksek dağ

silsileleri güneyden gelen sıcaklığı engellerken, kuzeyin bu tür bir silsileden mahrum

oluşu Rusya’yı Sibirya kuzey kutbu rüzgârlarına karşı korumasız bırakmaktadır.9

Rusya’nın geniş coğrafyası güvenlik anlayışının oluşumunu etkileyen bir

diğer unsur olmuştur. Doğal engellerden yoksunluğun ülkeyi doğudan ve batıdan

saldırılara açık hale getirmesi, güvenliğin “alan derinliği” olarak algılanmasına neden

olmuş ve daha fazla güvenliğin sınırların daha da ötelere ilerletilmesiyle sağlanacağı

düşüncesini beslemiştir.10 Rusya tarihinde 13. yüzyılda doğudan gelerek ülkeyi 15.

yüzyıl sonuna kadar egemenliği altında tutan Moğol-Tatar (Türk) saldırısı, 17.

yüzyıldan itibaren batıdan gelen Polonya, 18. yüzyıldaki Đsveç, 19. yüzyıldaki

Fransız ve 20. yüzyıldaki Alman saldırıları ülkenin saldırıya açıklığının somut

7 Chubarov, The Fragile Empire, s. 6. 8 Richard Pipes, Russia Under the Old Regime (New York: Charles Scribner’s Sons, 1974), s. 3. 9 Donald W. Treadgold, Twentieth Century Russia (Boulder: Westiew Press, 1995), s. 7. 10 Nicolai N. Petro ve Alvin Z. Rubinstein, Russian Foreign Policy: From Empire to Nation State (New York: Longman, 1997), s. 6.

Page 13: Rusyada Ulusal Guvenlik Anlayisinin Donusumu

8

örneklerini oluşturmuştur. Özellikle, Napolyon ve Hitler’in saldırılarının

önlenmesinde ülke derinliğinin sağladığı avantaj, alan derinliğine dayanan güvenlik

anlayışını ön plana çıkarmıştır.

Rusya’nın liderleri bu ülkeyi dünyada dostu olmayan, sadece kendisine

güvenebilecek, başarılı olması için güçlü olması gereken, hayatî yaşam merkezlerini

düşmandan mümkün olduğu kadar uzakta karşılamaya olanak tanıyacak kadar geniş

bir ülke olarak görmüşlerdir.11 Henry Kissinger ise “yüzyıllar boyu emperyalizmin

Rusya dış politikasının temelini oluşturduğunu, Moskova’dan Pasifik kıyılarına, Orta

Doğu kapısından Avrupa’nın merkezine uzanan bölgelere yayıldığını, zayıf

komşularını sürekli kontrol altında aldığını ve onları korkutarak doğrudan denetimin

dışına çıkmalarını önleme çabasında olduğunu” vurgulamaktadır.12 Kissinger’e göre,

güvenlik endişesi ile başkalarına benzeme çabası arasında sıkışan Rusya, sürekli sınır

tanımadan ilerleme çabasındadır ve engellendiği zaman öfke dolu, ama sessiz bir

içerleme içine girmektedir. Yabancı analizciler Rusya’nın yayılmacılığını

güvensizlik duygusu ile açıklamaya çalışırlarken, Rus yazarlar sık sık bunun bir

kurtarıcılık misyonu taşıdığına vurgu yapmışlardır.13

Yayılma sürecini Rus tarihinin alansal boyutu olarak tanımlayan Trenin,

Rusya geleneğinde arazi ve sınırların kutsal olduğunu ifade ederken, Rusya’nın

genişlemesi sürecini beş model (bölgeleri toplama, genişleyen sınırlar-

kolonileştirme, stratejik sınırlar modeli, onarım modeli, sınırların olmadığı dünya/Le

Monde Sans Frontiéres veya devrimci sapma modeli) içinde sınıflandırmıştır.14

11 Trenin, The End of Eurasia, s. 81. 12 Henry Kissinger, Diplomacy (New York: Simon and Schuster, 1994), s. 24-25. 13 Kissinger, Diplomacy, s. 25. 14 Sınırların Rusya tarih’ndeki önemi üzerine bkz; Josep L. Wieczynski, ‘The Frontier in Early Russian History’, Russian Review, Cilt 31, Sayı 2 (Nisan 1972), s. 110-116. Dmitri Trenin yayılma modeline ilişkin sınıflandırmasında Rusya’nın genişlemesinin en eski modeli olarak nitelendirdiği

Page 14: Rusyada Ulusal Guvenlik Anlayisinin Donusumu

9

Rusya’nın geniş coğrafyasının zorlamasıyla, Avrasya devleti vasfını kabullenmek

durumunda kaldığını vurgulayan Trenin, genişlemeye dayanan “alan sendromunun”

en önemli etkisini devletin niteliğinde gösterdiğini, genişleyen sınırlarla (moving

borders) stratejik sınırların bu ülkenin ulus devlete dönüşmesini engellediğini

belirtmektedir.15 Ayrıca, genişleme Rusya için bir yaşam tarzına dönüşmüş ve

emperyal aşırı genişlemeyi beraberinde getirmiştir.16

Coğrafi şartların önemli ölçüde tetiklediği güvenlik dürtüsü ve yayılma

eğilimi ortaya Avrupa ve Asya’yı içine alan, Avrasya anakarasının merkezini

kapsayan geniş bir ülke çıkarmıştır. Rusya Federasyonu’nun tarihî temelini oluşturan

Moskova Büyük Knezliği (Prensliği) 1300’de yaklaşık 20.000 km² yüzölçümüne

sahipti.17 Genişleme sürecinde Moskova Knezliği 1462’de 430.000 km², 1533’de

2.800.000 km² ve 1590’da 5.400.000 km²’ye ulaşmıştır.18 16. yüzyıl ortasından

bölgeleri toplama modelini tarihî Rus ve Doğu Slav bölgelerinin ele geçirilmesi olarak tanımlar ve bu modelin üç dönemde (14.-16. Yüzyıl, 17.-18. Yüzyıl ve 1930-1940) uygulandığını belirtir. Genişleyen sınırlar, yani kolonileştirme modeli 16.-19. Yüzyıllar arasındaki dönemde Sibirya, Uzak Doğu, Doğu Kazakistan ve Don-Kuban bölgesinin ele geçirilmesinde geçerli olmuştur. Stratejik sınırlar modeli Rusya’nın 16. yüzyıldan 20. yüzyıla kadar batı ve güney ekseninde giriştiği genişleme çabalarını nitelendirmek için kullanılmaktadır. Doğu Avrupa, Balkanlar ve Osmanlı coğrafyasındaki yayılma çabaları bu modelin konusunu oluşturmaktadır. Onarım modeli Sovyet Rusya’nın Almanya ile 1918’de imzaladığı Brest-Litovsk Anlaşması ile Çarlık Rusya’sının kaybettiği bölgeleri 1918-1922 döneminde yürüttüğü iç savaşın ardından yayılma politikası ve 30 Aralık 1922’de SSCB’nin kurulması ile geri almayı ifade eder. Ayrıca, 1930’ların sonundan 1953’e kadar Polonya, Finlandiya, Romanya ve Çekoslovakya’nın bir kısmı ile Sahalin ve Kuril Adalarının SSCB’ye katılması ve Türkiye’den Kars ve Ardahan’ın talep edilmesi de bu model içinde değerlendirmektedir. Sınırların olmadığı dünya (Le Monde Sans Frontiéres) veya devrimci sapma modeli olarak tanımlanan son yayılma modeli coğrafî sınırların belirleyici olmadığına dayanan bir anlayışı içermektedir. Bu modelin en önemli örnekleri, SSCB’nin Marksist ideolojiye dayanarak “dünyada sosyalist devrim” sloganı ile Almanya’da 1923 devriminde, aynı dönemde Moğolistan’da Sovyet yanlısı rejimin oluşumunda oynadığı roldür. 1990-1991 döneminde Rusya Sovyet Federe Sosyalist Cumhuriyeti liderliği coğrafyanın belirleyici olmadığı bir anlayışla bu modele yakın duruyordu. Bkz;Trenin, The End of Eurasia, s. 39-87. 15 Trenin, The End of Eurasia, s.74. 16 Ibid, s.74-75. 17 Pipes, Russia Under the Old Regime, s. 80. 18 Ibid, s. 83.

Page 15: Rusyada Ulusal Guvenlik Anlayisinin Donusumu

10

itibaren dünyanın en büyük toprak parçasını kontrol eden Rusya Çarlığı 17. yüzyıl

sonuna kadar yıllık ortalama 42.000 km² hızla büyümüştür.19

Coğrafî büyümenin özellikle Rusya’nın imparatorluğa dönüştüğü 18.

yüzyıldan itibaren ciddi bir hız kazandığı görülmektedir. Büyük Petro’dan 1914’e

kadarki dönemde Rusya Đmparatorluğu günlük ortalama 83 km² ve yıllık 80 bin km²

genişlemiştir.20 Hızlı coğrafî genişleme sonucu Rusya’nın 1913’deki yüzölçümü

küresel kara alanının %17’sine tekabül etmekteydi.21 ”Büyük jeopolitik geri

çekilmenin” başladığı 1988’de SSCB 22,4 milyon km² alanı doğrudan kontrolünün

yanısıra, Varşova Paktı ile Doğu Avrupa’yı ve işgal yoluyla Afganistan’ı da dolaylı

kontrolü altına almıştı. SSCB’nin 1988’de Afganistan’dan geri çekilmesi ile başlayan

süreç 1989’da Doğu Almanya’nın terk edilmesi ile devam etmiş ve SSCB’nin

dağıldığı Aralık 1991’e kadar bütün Doğu Avrupa’nın kaybedilmesi ile

sonuçlanmıştır. SSCB’nin dağılması ise Rusya için arazisinin yaklaşık 5,3 milyon

km²’sinin kaybedilmesi anlamına gelmiştir.

Rusya’nın batı sınırı iki sene gibi kısa sürede (1989–1991) Almanya’nın

ortasından Moskova’nın 200 km yakınına kadar çekilerek 1772’deki Rusya-Polonya

sınırına gerilemiştir.22 Rusya’nın Güney sınırı Kafkasya’da 18. yüzyıl sonlarındaki

döneme, Orta Asya’da ise 17. yüzyıl sınırlarına gerilemiş, doğudaki sınırında

Japonya ile Kuril Adaları tartışması tekrar güncel duruma gelmiştir. Ayrıca, Uzak

Doğusunda yaşayan bölge halkının bile yakın dönemde Rusçadan çok Japonca,

19 Colin S. Gray, The Geopolitics of the Nuclear Era (New York: Russack and Co., 1977), s. 35’ten aktaran Trenin, The End of Eurasia, s. 75. 20 Serguei Matiounine, Geopolitical Analiysis of the Former Soviet and Current Russian Strategic Conseptions;Final Report (Lublin-Polonya: Institute of East-Central Europe, 1998); http://www.nato.int/acad/fellow/96-98/matiouni.pdf (20 Nisan 2005), s.16. 21 Trenin, The End of Eurasia, s. 21. 22 Matiounine, Geopolitical Analysis of the Former Soviet and Current Russian Strategic Conseptions, s. 17.

Page 16: Rusyada Ulusal Guvenlik Anlayisinin Donusumu

11

Çince veya Korece konuşacak olması tehlikesi Haziran 2000’de bizzat Devlet

Başkanı Vladimir Putin tarafından bir tehlike olarak dile getirilmiştir.23

Coğrafi konumu, Rusya’nın Asyalılar tarafından Avrupalı, Avrupalılar

tarafından da daha çok Asyalı olarak değerlendirilmesine ve bunlardan farklı, özgün

bir medeniyet olarak görülmesine neden olmuştur.24 Rusya’nın ilk olarak III. Đvan’ın

(1462–1505) ülkesini Bizans’ın varisi olduğunu göstermek maksadıyla kabul ettiği,25

aynı anda hem doğuya hem de batıya bakan çift başlı Bizans kartallı ulusal arması da

günümüzde bu özgünlüğü sembolize eder niteliktedir.

Rusya “Avrupa’nın doğusu veya Asya’nın batısı”26 nitelikli bu özgün coğrafi

konumunu SSCB (Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği)’nin çöküşünün ardından

da sürdürmektedir. Rusya Federasyonu 17,1 milyon km²’lik alanıyla eski SSCB

yüzölçümünün % 76’sına sahiptir.27 RF, kendinden sonra gelen en geniş iki ülke

olan ABD ve Kanada’nın toplam yüzölçümüne neredeyse eşit olan ve güneydeki

Baltık kıyılarından doğudaki Bering Boğazına kadar uzanan, 11 saat kuşağına

yayılan coğrafyası ile halen coğrafî süper güç konumunu sürdürmektedir.28

23 Alexander Lukin, ‘Russia’s Image of China and Russian-Chinese Relations’, s. 4-5’ten aktaran Elif Banu Tepe, ‘Rusya-Çin Đlişkilerinde Demografik Tehdit: "Sarı Tehlike"’, Stratejik Analiz, Cilt 2, Sayı 21 (Ocak 2002), s. 79-85. 24 Chubarov, The Fragile Empire, s. 7. Rusya’nın bu özgün konumu Dostoyevski tarafından “Avrupa’da köleyiz, ama Asya’da biz bile hakimiz. Avrupa’da barbarız, ama Asya’da biz de Avrupalıyız” biçiminde ifade edilmişti. Bkz; F. M. Dotaevskii, Dnevnik Pisatelia, Cilt 3, (Paris, YMCA Press, n.d.), s. 609’dan aktaran Mark Bassin, ‘Russian Geographers and the National Mission in the Far East’, David Hosoon (der.), Geography and National Identity, ( New York: Blackwell, 1994), s. 118. Ayrıca Rusya’nın değişik jeopolitik imajları konusunda bkz; Ladis K. D. Kristof, ‘The Geopolitical Image of the Fatherland: The Case of Russia’, The Western Political Quarterly, Cilt 20, Sayı 4 (Aralık 1967), s. 941-954; ve Iver B. Neumann, ‘The Geopolitics of Delineating “Russia” and “Europe”: The Creation of “the Other” in European and Russian Tradition’, Tom Casier ve Katlin Malfliet (der.), Is Russia a European Power? The Position of Russia in a New Europe, (Leuven-Belçika: Leuven University Press, 1998), s. 17-44. 25 Akdes Nimet Kurat, Rusya Tarihî: Başlangıçtan 1917’ye kadar, 4. baskı (Ankara: Türk Tarih Kurumu, 1999 ), s. 141. 26 Arbatov, Bezopastnost:Rossiyskiy Vıbor, s. 23. 27 M. Đ. Abdurahmanov, B. A. Barişpolets, V. L. Manilov ve V. S. Pirumov, Osnovı Natsionalnoy Bezopastnosti Rossii, (Moskova: Drujba, 1998), s. 40. 28 Trenin, The End of Eurasia, s. 20.

Page 17: Rusyada Ulusal Guvenlik Anlayisinin Donusumu

12

Batıda Ortodoks dışı Hıristiyanlıkla, güneyde Đslam’la ve doğuda Konfüçyüs

dininin temsilcileriyle sınırlarını paylaşan Rusya’nın batısında Avrupa Birliği’nin,

güneyinde yer yer dini radikalizmin etkin olduğu ülkeler, doğusunda ise Japonya ve

Çin’in bulunması ulusal güvenlik anlayışını etkileyen önemli hususlar olarak öne

çıkmaktadır.

Rusya jeostratejik anlamda Büyük Okyanus, Atlantik ve Hint okyanuslarına

çıkma olanağına sahiptir. Rusya’nın Kuzey ve Doğu sınırı denizlerle kaplıdır, fakat

bu denizlerden sadece kuzeydeki Baltık ve güneyde de Karadeniz limanları ticari

açıdan işlevsel nitelik taşımaktadır.29 Dahası, SSCB’nin çöküşü ile Rusya Baltık

denizinde Talin, Riga, Ventspils, Klaypeda, Liepaya; Karadeniz’de de Odessa-

Đliçevsk, Nikolayev, Herson, Sivastapol, Yalta, Feodosiya, Poti, Batum limanları ve

askeri deniz üstlerinden mahrum kalmıştır.30 Çarlık Rusyası döneminde 2400 km,

SSCB zamanında Đkinci Dünya Savaşı’ndan sonra 2000 km uzunluğundaki Baltık

denizinde sınır, 618 km’ye (Sankt-Petersburg vilayetinde 480 km ve Kaliningrad

bölgesinde 138 km), Karadeniz sınırı ise 1670 km’den işlevsel limanları bulunmayan

380 km’ye kadar düşmüştür.31 SSCB döneminde en büyük Sovyet filosunun

bulunduğu Karadeniz’de bugün Rusya deniz gücü Türk deniz gücünün ardından

ikinci sıraya düşmüştür.32 Rusya Karadeniz’deki zayıflayan konumunu Ukrayna’yla

1997’de imzaladığı Sivastapol’taki askeri deniz üssünü 25 yıllık kiralama

anlaşmasıyla gidermeye çalışmıştır.33

29 Abdurahmanov, Osnovı Natsionalnoy Bezopastnosti Rossii, s. 40. 30 Ibid., s. 41. 31 Ibid. 32 A. V. Vozjennikov, Đ. H. Glebov ve V. A. Zolotarev, Osnovnıe Kontseptualnıe Polojeniya Natsionalnoy Bezopastnosti Rossii v 21’im Veke (Moskova: ZAO Edas Pak, 2000), s. 13. 33 Rusya ve Ukrayna arasında Karadeniz Filosuna iişkin imzalanan anlaşmalar tam metni için bkz: ‘Soglaşeniya Mejdu Rossiskoy Federatsiey i Ukraynnoy po Çernomorskomu Flotu’, Tatyana Şakleina (der.), Vneşnaya Politika i Bezopastnost Sovremennoy Rossii (Moskova: Rosspen, 2002), Cilt 4, s. 328-340.

Page 18: Rusyada Ulusal Guvenlik Anlayisinin Donusumu

13

Özetle, RF tarihsel süreç içersinde Rusya Çarlığı ve SSCB’nin kendine

avantaj sağlayabilecek coğrafi kazanımlarının önemli bir kısmınını kaybetmiştir. Bu

durum yeni Rusya yöneticilerinin uyguladıkları politikalarda dikkate aldığı önemli

hususlardan biri olmuştur.

B. TARĐH

Ulusal güvenlik kültürünün oluşum sürecindeki en önemli unsurlardan biri de

ülkenin tarihsel gelişme sürecinde edindiği özelliklerdir. Rusya tarih boyu

güvenliğini artırmak ve dünyada kendi politik ve askeri gücünü geliştirmek için

sömürge edinen askeri-politik bir imparatorluk olmuştur.34 Bu tür bir emperyal

tarihsel sürecin Rusya devlet yapısına ciddi etkisi bulunan ve etkileri günümüze

kadar ulaşan temel özelliklerini bir kaç boyutta ele almak mümkündür.

1. Otoriter Yönetim Yapısı

Her şeyden önce Rusya, tarih boyu otoriter ve/veya totaliter nitelikli siyasal sisteme

sahip olmuştur. Çarlık Rusya’nın Marx’ın Asyatik Despotizm,35 Plehanov’un Doğu

Despotizmi, Pipes’in patrimonial monarşi, Sovyet tarihçilerinin zümre temsili

monarşi olarak kavramsallaştırdıkları36 bu siyasal yapısının köklerini Rus devlet

geleneğinin tarihsel gelişiminde aramak gerekir. Đlk Rus devleti olarak kabul edilen

ve 862-1243 arasında varlığını sürdüren Kiev Rus Knezliği esas itibariyle otoriter

34 Arbatov, Bezopastnost:Rossiyskiy Vıbor, s. 32. 35 Rusya’da iktidarın otoriter yapısının kökenleri konusunda bkz; Karl Marx, 18. Yüzyılda Gizli Diplomasi. Rus Despotizminin Asyatik Kökeni ( Đstanbul: Kaynak , 1992), s. 101-126. 36 Edwart Acton, Russia. The Tsarist and Soviet Legacy, s. 17. Ayrıca Rusya’da coğrafya, tarihî gelişim ve siyasal sistem arasındaki ilişki için bkz; Richard Pipes, Russia under the Old Regime (New York: Charles Scribner’s Sons, 1974), özellikle s. 1-58.

Page 19: Rusyada Ulusal Guvenlik Anlayisinin Donusumu

14

merkezi yapılanmadan uzak nitelik taşımaktaydı.37 Rus devlet geleneğinde Moğol

istilasına kadar siyasal iktidar Knez-Veçe (Kent meclisi)-Boyarlar (seçkinler)-Kilise

dörtgeni içinde paylaşılmıştı.38 Bu genel iktidar paylaşımı içinde bazı yerlerde

Boyarlar (Güneyde Galitsiya Rus’u), bazı yerlerde Veçe (Novgorod, Pskov, Vyatka),

bazı yerlerde ise Knez (Vladimir Rus’u) en etkili aktör olmuştur.39 Bu arada

Kilise’nin de bazı bölgelerde, örneğin Novgorod’da önemli bir güç konumunda

olduğu görülmüştür. Bu iktidar paylaşım yelpazesi Moğol istilasına kadar

mevcudiyet ve etkinliğini sürdürmüştür.

1237–1480 dönemini ihtiva eden Moğol egemenliği döneminde ise Rus

siyasal iktidar paylaşımında meşruiyetinin Altın Orda’dan alan Knez’in giderek öne

çıktığı bir yapı oluşmuştur. Moğol Đmparatorluğu egemenliğinden çıkan Rus devleti

ise üç faklı siyasal geleneği bir araya getirerek biçimlenmiştir: Moskova Knez’lik

sistemi, Moğol Zorbalığı ve Bizans Đmparatorluğu.40 Moğol egemenliği döneminde

Altın Orda’nın güvenini kazanarak Rus knezleri içerisinde en imtiyazlı olma

anlamına gelen Büyük Knez’lik unvanını ve Moğollar adına vergi toplama yetkisini

alan Moskova Knezliği 15. yüzyılda yeniden şekillenen Rus devletinin ana

çekirdeğini oluşturmuştur. Moğolların birinci görevi vergi toplamak ve düzeni

sağlamak olan devlet yapılanmasını taklit eden Moskova Knezliği, kendi

egemenliğine meşruiyet kazandıran Ortodoks Kilisesinin de desteğini alarak yeni bir

37 V. V. Ilyin ve A. S. Ahiezer, Rossiyskaya Gosudarstvennost: Đstoki, Traditsii, Perspektivı (Moskova: MGU, 1997), s. 138. 38 Yuriy Pivovarov ve Andrey Fursov, ‘Russkaya Sistema i Reformı’ , Pro et Contra, Cilt 4, Sayı 4 (Sonbahar 1999), s. 182. 39 Yuri Pivovarov ve Andrei Fursov, ‘ “The Russian System:” An Attempt to Understand History’, Social Sciences, Cilt 33, Sayı 4 (2002) , s. 145. 40 Héléne Carrére d’Encausse, Tamamlanmamış Rusya (çev. Reşat Uzmen ), (Đstanbul: Ötüken, 2003), s. 55.

Page 20: Rusyada Ulusal Guvenlik Anlayisinin Donusumu

15

Rus devleti oluşturmaya başlamıştır.41 Bu çerçevede olgunluğuna 16. yüzyılın

ortalarında erişen ve birçok unsuru 1917 devrimine kadar muhafıza edilen otoriter bir

sistem kurulmuştur.42 Ekim Devrimi’nin ardından tarihsel diyalektik içinde

nihayetinde devletin ortadan kalkacağını savunan Marksist-Leninist ideolojiye

dayanan SSCB de otoriter ve hatta Stalin döneminde (1924–1953) totaliter yapıya

kavuşan bir siyasal sistem, varlığını 1991’e kadar sürdürmüştür.

Rusya’nın otoriter yapısının başka bir önemli özelliği de, ülke ekonomisinin

merkezi devletin sıkı kontrolünde tutulması, ülkenin bürokratik yapısının

güçlendirilmesi ve askeri gücünün artırılmasına hizmet etmiş olmasıdır.43 19. yüzyıl

ortalarına kadar temelde serf ekonomisi ve tarım toplumu olan Rusya’da devletin

kuvvetli bir bürokratik yapı aracılığıyla kontrol altında tuttuğu Rus ekonomisi, Ekim

Devrim’inin ardından yeni bir boyuta taşınmış, ekonominin tamamen devlet

tarafından yönetim ve denetimini öngören, merkezi planlamaya dayanan bir model

(bir nevi devlet kapitalizmi44) uygulamıştır.

Rusya’nın otoriter yapısının başka bir önemli özelliği, askerileşmiş bir nitelik

arz etmesidir. Bu askerileşme içte siyasal sistemin güvenliği için güçlü bir iç

güvenlik yapısını ifade ederken, dış güvenliğinin sağlanması ve emperyal hedefler

için de güçlü bir ordu yapısını anlatmaktadır. Bu bakımdan iç güvenliğin

sağlanmasında 15. yüzyılda Đvan Groznı opriçinası,45 19. yüzyıl Rusya

Đmparatorluğu’nun siyasi polisi ve Sovyet güvenlik servisinin (KGB) aldığı acımasız

önlemler birbirine çok benzemektedir.

41 Ariel Cohen, Russian Imperialism: Development and Crisis (Londra: Praeger, 1999), s. 29-34. 42 Carrére d’Encausse, Tamamlanmamış Rusya, s. 55. 43 Arbatov, Bezopastnost:Rossiyskiy Vıbor, s. 33. 44 Sovyet ekonomisi konusunda ilginç bir değerlendirme için bkz; Tony Cliff, Rusya’da Devlet Kapitalizmi (çev. Ali Saffer ve Tarık Kaya), (Đstanbul: Metis Yayınları, 1990). 45 Opriçina Çar Đvan Groznı’nın güvenlik örgütüdür.

Page 21: Rusyada Ulusal Guvenlik Anlayisinin Donusumu

16

Öte yandan, engelsiz ve geniş araziler ile uzun sınırlar, Rusya devlet

yönetiminin sınırlı ekonomik kaynaklarını, halkını sürekli seferber durumda

tutmasını ve kalabalık ordu beslemesini zorunlu kılmıştır.46 Büyük ve güçlü ordu ise

toplum için yüksek vergiler ve sınırları savunmak için sürekli seferberlik halini

beraberinde getirmiştir.47 Bu da devleti, kendi politik felsefesini gerçekleştirmek için

toplumdan insanüstü gayretler istemeğe zorlamış ve böylece devlet aygıtının işlevini

yürütebilmesi için otokratik bir anlayışın benimsenmesi gerekli olmuştur. Kısaca,

paradoksal olarak, güvenliğin zorladığı coğrafi büyüme daha güçlü ordu, verimsiz

topraklar ve köylüler üzerinde daha fazla baskı ve bunu besleyecek daha otokratik bir

devlet yapısını beraberinde getirmiştir.48 Toplumsal gerilimi yaratan en önemli

nedenlerden biri olan ordu kurumu aynı gerginliğin patlamasını önlemek için daha da

güçlendirilmiş ve bu da gerginliği daha da artırmıştır. Öte yandan, geniş sınırlar

nedeniyle algılanan dış tehdit ve ağır kayıplara neden olan savaşlar ordunun güçlü

kalmasının dış meşruiyet gerekçesini oluşturmuştur.49

Böylece, Moskova Knezliği’ne Moğollardan miras kalan otoriter devlet

anlayışının Rusya Đmparatorluğu çerçevesinde sürdürülmesi için uygun gerekçeler

bulunmakta zorlanılmamış, tersine rejimin iç ve dış düşmana karşı güvenliğini

sağlama adına daha da askeri bir yapıya kayılmıştır. Rusya Đmparatoru 3. Aleksandr

46 Soltan, ‘Coğrafya Tarih ve Rus Kimliği’, s. 66. 47 Igor Chubais, From the Russian Idea to the Idea of a New Russia : How We Must Overcome the Crisis of Ideas, J. Alexsander Ogden (çev. ve der.), (Cambridge, MA.: John F. Kennedy School of Goverment, 1998), s. 7 48 Soltan, ‘Coğrafya Tarih ve Rus Kimliği’, s. 67. 49 17. yüzyıl savaşları Rusya’ya 350 bin ölü ve yaklaşık 500 bin yaralıya, 18. yüzyılda Baltık denizine ve Karadeniz’e çıkma çabaları, Ukrayna ve Beyaz Rusya’nın Polonya’dan alınması için yapılan dört savaş ve Asya bölgesindeki 30 yıllık savaş 1, 5 milyon insanın ölümüne, 19. yüzyıl savaşları 730 binden fazla insanın ölümüne, 20 yüzyıldaki savaşlar ise toplam nüfusunun yaklaşık %16’sına tekabül eden 34 milyondan fazla ölüye mal olmuştur. Bkz; Strategiçeskie Reşenie i Vorujennıe Silı (IVI MO, ARBĐZO, 1993)’ten aktaran S. Ançukov, ‘Strategiçeskiy Kurs i Voennaya Politika Rossii (istoriya i sovremennaya praktika)’ http://whiteworld.ruweb.info/rubriki/000101/001/02081801.htm (20 Aralık 2002).

Page 22: Rusyada Ulusal Guvenlik Anlayisinin Donusumu

17

(1881–1894), askeri yapının Rus geleneksel devlet felsefesindeki önemini

“Rusya’nın müttefiklerinin sadece ordusu ve filosu olduğunu” ifadesiyle ortaya

koymuştur.50 3.Aleksandr döneminde bu önemin bir göstergesi de Savaş Bakanlığına

imparatorluk bütçesinin yüzde 30’nun ayrılması olmuştur.51

Askeri yapının, rejim güvenliğine ilişkin endişelerin ve Batı ile rekabetin en

üst düzeye çıktığı Sovyet döneminde de önemini koruduğu görülmektedir. Sovyet

Ordusu dünyanın en kalabalık ordularından biri olma niteliğini sürekli korumuştur.

1985’de Sovyet Ordusunda 6 milyon asker ve subay bulunmaktaydı.52 Sovyet

yönetimi bu kalabalık ordunun finanse edilebilmesi için büyük harcamalar yapmıştır.

Örneğin, 1970’lerde Sovyet askeri harcamaları milli gelirin üçte birine (Batıda %5-7

iken) eşit düzeye gelmiştir.53 Batı kaynaklarında, Sovyet harcamalarının 1980’lerin

sonlarına doğru ulusal gelirin %15-17’sine veya 1988 rakamları ile 200-300 milyon

Rubleye ulaştığı belirtilmiştir.54 Veriler Sovyet ekonomisi içerisinde askeri sanayinin

önemi de ortaya koymaktadır. Gorbaçev’in danışmalığını da yapan Abel

Aganbekyan benzeri reformcu ekonomistler 1980’lerin başında toplam 100 milyon

ülke çalışanından 30–40 milyonunun askeri endüstri sektöründe çalıştığını ve ulusal

bütçe gelirleri içinde bu kalemin %40-50’lere varan bir yer işgal ettiğini öne

sürmüşlerdir.55 Ayrıca, Sovyet döneminde bilimsel araştırmalar içinde de askeri

amaçlı çalışmaların büyük yer kapladığı da bilinmektedir. Örneğin, Savunma

Girişimlerini Artırma Kurumu Başkan Yardımcısı Aleksey Şulunov 1990’da AR-GE

50 Trenin, The End of Eurasia, s. 38. Đmparator 3. Aleksandr’ın bu sözleri bugün de Rusya Genelkurmay Akademisi’nin duvarlarında yer almaktadır. 51 William C. Fuller, Strategy and Power in Russia :1600-1914 (New York: The Free Press, 1992), s. 338. 52 Vladimir Shlapentokh, A Normal Totalitarian Society: How the Soviet Union Functioned and How It Collapsed (New York: M. E. Sharpe, 2001), s. 94. 53 Cohen, Russian Imperialism, s. 162. 54 Iurii Fedorov, ‘Interest Groups and Russia’s Foreign Policy’, International Affairs (Moscow), Cilt 44, Sayı 6 (1998), s. 176. 55 Petro ve Alvin Z. Rubinstein, Russian Foreign Policy, s. 131.

Page 23: Rusyada Ulusal Guvenlik Anlayisinin Donusumu

18

çalışmaları içinde askeri-sanayi kompleksinin payının % 79 olduğunu öne

sürmüştür.56

Bu çerçevede, Sovyetler Birliği’nin çöküşünde Sovyet ekonomisinin askeri

yapısının ve özellikle muazzam askeri harcamalarının önemli bir payının olduğunu

savunan görüşler de mevcuttur.

2. Misyoncu/Emperyal Gelenek

Rusya devlet geleneğinin öne çıkan ikinci önemli boyutu ciddi bir misyoncu niteliğe

sahip olmasıdır. Bu misyoncu nitelik devletin güvenliğini korumayı, iç ve dış

tehditlere karşı sürekli mücadeleyi içermiş ve bu anlayış çerçevesinde genişlemeyi

teşvik eder bir nitelik taşımıştır.57

a) Tarihi Rus Topraklarını Birleştirmek

Bu çerçevede Rus devlet geleneğinde tarihsel olarak öne çıkan ilk misyon “Tarihi

Rus topraklarını birleştirmek” olmuştur. Bu misyonunu uygulanışı iki tarihsel

dönemde gerçekleşmiştir: 14–16. yüzyıllar ve 17–18. yüzyıllar.58 Ayrıca, 1939’da

imzalanan Sovyet-Alman anlaşması da bu kapsamda değerlendirilebilir.

Đlk dönem öncesi, Vladimir Knezi Yaroslav Mudrı’nin (1019–1024)

ölümünden sonra Kuzey Rusya’daki coğrafyasında derebeylik sistemi ortaya çıkmış

ve Büyük Knez’lik statüsü için iktidar mücadeleleri başlamıştır.59 “Tarihi Rus ve

Slav topraklarını birleştirmek” misyonu Rusya içindeki bu iktidar mücadelelerine ve 56 A. Şulunov, ‘Sistemniy Krizis Oboronki’, Nezavisimoe Voennoe Obozrenie, Sayı 2 (1998), s. 4’ten aktaran Fedorov, ‘Interest Groups and Russia’s Foreign Policy’, s. 176. Ayrıca bu konuda ayrıntılı bir değerlendirme için bkz; Murray Feshbach (der.), National Security Issues of the USSR, Work Shop 6-7 November 1986, NATO, hg, Brussels, Belgium, (Dordrecht-Niderland: Martinus Nijhoff Publishers, 1987), s.111-155. 57 Arbatov, Bezopastnost:Rossiyskiy Vıbor, s. 33-34. 58 Trenin, The End of Eurasia, s. 47. 59 Kurat, Rusya Tarihî, s. 83.

Page 24: Rusyada Ulusal Guvenlik Anlayisinin Donusumu

19

derebeylik sistemine son vermek için gündeme gelmiştir. Büyük Knezlik

mücadelesinde Altın Orda’nın yardımı ile 14. yüzyıldan itibaren öne çıkan Moskova

Knezliği kendi iktidarını sağlamlaştırmak ve egemenlik alanını genişletmek için

“Tarihi Rus ve Slav topraklarını birleştirmek” politikasını başarılı biçimde

uygulamağa başlamıştır. ‘Tarihi Rus topraklarını toplamak” sürecinde ilk dönemde

Kuzey Doğu Rusya topraklarının Moskova çekirdekli yeni merkezi devletin içine

alınmasını sağlamıştır.60 17-18 yüzyıllara tekabül eden ikinci dönemde Rusya

Çarları, tarihî Kiev Knezliğinin batı ve güneybatı topraklarını egemenlikleri altına

almıştır. Ardından, 17. yüzyılda Polonya ile yapılan savaşlar ve 18. yüzyılın ikinci

yarısında Polonya’nın paylaşım mücadelesi sonucu Ukrayna ve Beyaz Rusya ele

geçirilmiştir.61

Ayrıca, 1939’da Sovyet-Alman Saldırmazlık Anlaşması imzalanması da

“Tarihi Rus topraklarını birleştirmek” misyonu içinde değerlendirilebilir.62 Molotov-

Ribbentrop Anlaşması olarak da bilinen bu uzlaşmaya göre, Polonya tarihte

dördüncü kez ikiye bölünmüş, bu ülkenin doğusu, Baltık ülkeleri ve Besarabya

(bugünkü Moldova) SSCB tarafından işgal edilmiştir.63 Stalin yönetimi Đkinci Dünya

Savaşı’ndaki zaferin ardından bu toprak kazanımlarını meşrulaştırarak, 1920’lerde

çizilen Curzon sınır hattı ile SSCB’nin dışında bırakılan Batı Ukrayna ve Batı Beyaz

Rusya topraklarını tekrar kontrol altına almıştır.

“Rus topraklarını birleştirme” misyonu özünde Doğu Slavlarını bir devlet

çatısı altında toplama işlevi görmüştür. Nobel ödüllü Rus yazar Aleksandr

Soljenistsin’in 1990’da SSCB’nin yerine Rusya, Ukrayna, Beyaz Rusya ve

60A. V. Vozjennikov, Pardigma Natsionalnoy Bezopastnosti Reformiruyuşeysya Rossii (Moskova: ZAO Edas Pak, 2000), s. 99 61 Trenin, The End of Eurasia, s. 47. 62 Charles E. Ziegler, The History of Russia (Westport-Connecticut: Greeenwood, 1999), s. 102. 63 Ibid.

Page 25: Rusyada Ulusal Guvenlik Anlayisinin Donusumu

20

Kazakistan’ın Rus nüfusunun ağırlıklı olduğu doğu bölgelerinden oluşan yeni bir

birlik kurulması önerisinde de bu misyonunun etkisini görmek mümkündür.64

Aslında üç Slav cumhuriyetinin (Rusya, Ukrayna ve Beyaz Rusya) SSCB’nin

hukuken dağıldığını ve Bağımsız Devletler Topluluğu’nu kurulduğunu ilan ettiği 8

Aralık 1991 tarihli girişiminde ve 1997’de imzalanan Rusya Federasyonu-Beyaz

Rusya Ortak Devleti anlaşmasında da bu tarihsel anlayışın etkisinin bulunduğu

söylenebilir.

Öte yandan, Rusya imparatorluğu bu misyonu 19 yüzyılda Balkanlardaki

etkinlik mücadelesi çerçevesinde ve gelişen Panslavist akımının etkisi ile daha da

geliştirerek Güney Slavlara nüfuz etme aracı olarak da kullanmıştır.65 NATO’nun

Yugoslavya’ya müdahalesinde ve Kosova krizinde Rusya’nın tavrında aynı

anlayışın izlerini görmek mümkündür.66

b) Üçüncü Roma Teorisi

Rusya’nın devlet geleneği içerisinde önemli yer tutan diğer bir misyon Üçüncü Roma

teorisidir. Üçüncü Roma teorisi Ortodoksluğun Rusya devlet geleneği içerisindeki

önem ve yerinin ortaya konması bakımından önemli bir göstergedir. Ortodoksluğun

Rus tarihi içindeki önemi Kiev Knezi Vladimir’in 989’da Hıristiyanlığı ülkesinin

resmi dini olarak kabulü ile başlamıştır.67 Vergiden muaf tutulduğu Moğol

egemenliği döneminde (13–15. yüzyıl) “Altın çağını” yaşayan Rusya Ortodoks

64 A. Đ. Soljenitsin, Kak Nam Obustroit Russiyu (Moskova: Patriot, 1991), s. 4-6. 65 Astrid S. Tuminez, Russian Nationalism Since 1856 : Ideology and the Making of Foreign Policy (New York: Rowman & Littlefield Publishers, 2000), ss.50-87. 66 Bu konuda ayrıntılı bir değerlendirme için bkz; D. Trenin ve E. Stepanov (der.), Kosovo: Mejdunarodnıe Aspektı Krizisa (Moskova: Tsentr Carnegie, Haziran 1999) içinde Elena Guskova, ‘Dinamika Kosovskogo Krizisa i Politika Rossii’, s. 32-78. ve Yuriy Davidov, ‘Problema Kosovo v Rossiskom Vnutropolitiçeskom Kontekste’ , s. 247-279. 67 Kurat, Rusya Tarihî, s. 30.

Page 26: Rusyada Ulusal Guvenlik Anlayisinin Donusumu

21

Kilisesi,68 sahip olduğu manevi gücüyle önce Moskova Knezliği’nin gücünün

pekişmesine, sonrasında da Rusya’da emperyal iktidar ideolojisinin felsefi

çerçevesinin oluştulmasında görev üstlenmiştir.69 Pipes’a göre, Ortodoks dininin

egemen olduğu Rus emperyal ideolojisi dört temel önermeden oluşmaktadır: Kral

iktidarının tanrısallığı, Đmparatorluk bağı, Rusya’yı yönetenlerin evrensel Ortodoks

hükümdarlar oluşu ve Üçüncü Roma teorisi.70 Bu önermelerden “kral iktidarının

tanrısallığı” ilkesi otoritenin kaynağının Tanrı olduğunu, Rus Çarlarının da bu

yetkisiyi Tanrı adına kullandığını ve çarın aynı zamanda Ortodoks Kilisesi’nin geçici

yöneticisi olduğunu ifade etmektedir. Đmparatorluk bağı ile Rusya imparatorlarının

Roma Đmparatoru Augustus’un soyundan gelen en eski ve en saygın hanedan olduğu

vurgulanmaktadır. Rusya’yı yönetenlerin evrensel Ortodoks hükümdarlar oluşu

önermesi bütün Ortodoksların imparatoru, yöneticisi ve koruyucusu anlamını

taşımaktadır. Bu önermeden “Slav topraklarının birleştirilmesi” misyonu

çerçevesinde geniş ölçüde yararlanıldığını yukarıda anlatmıştık. Üçüncü Roma

teorisi ise Rus Ortodoks Kilisesi’nin Rus emperyal ideolojisinin dışsal boyutu

üzerinde büyük etkisi olan bir önerme olarak öne çıkmaktadır.

Rusya tarihînde geleneksel olarak dinsel güç bağımsız biçimde iktidar

mücadelesinin bağımsız bir aktörüne dönüşmemiş, Knezlik ve Çarlık dönemlerinde

dünyevi iktidarın yanında yer alarak onun gücünün pekişmesinde meşruiyet unsuru

işlevi görmüştür. Bu işlev sadece iç meşruiyet anlamını taşımamış, özellikle 1453’de

Osmanlı’nın Đstanbul’u fethi ve 15. yüzyılda Rusya’nın yayılma sürecine

başlamasıyla beraber dışsal nitelik de kazanmıştır. Bu dışsal meşruiyet “Moskova-

Üçüncü Roma’dır” formülüyle ortaya koyulmuştur.

68 Pipes, Russia Under the Old Regime, s. 226. 69 Ziegler, The History of Russia, s. 29. 70 Pipes, Russia Under the Old Regime, s. 232-233.

Page 27: Rusyada Ulusal Guvenlik Anlayisinin Donusumu

22

Đstanbul’un Türkler tarafından fethinin ardından Ortodoks din adamlarından

Rusya’nın Pskov kentinin rahibi Filofey, Moskova Knezi’nin Ortodoksluğun hamisi

misyonunu üstlenmesi gerektiğini öne sürmüştür. Filofey, “Moskova-Üçüncü

Romadır” anlayışını sistemleştirerek, 1503’de yazılı olarak Moskova Knezi III.

Vasili’ye sunmuştur:71 “Evvelce dünyanın merkezi Roma idi. Sonra Yeni Roma

(yani Đstanbul) oldu. Her iki Roma da düştü. Hâlbuki Üçüncü Roma ayaktadır, o da

Moskova’dır. Hıristiyanlıktaki ‘mukaddes üçlü’ hükmünce Dördüncü Roma

olmayacaktır; Şu halde Moskova dünya hâkimiyetinin yeni merkezidir.”72

Bu görüş Moskova Knezleri ve daha sonra da Rusya Çarları için devletin

genişletilmesi için uygun bir gerekçe oluştururken, bazı güncel analizciler “Moskova

Üçüncü Roma’dır” görüşünün Rusya’nın ilk jeopolitik doktrini olduğunu

savunmaktadırlar.73 Bu arada başka bir görüş de, Moskova Knezliği’nin Üçüncü

Roma doktrininden önce sadece Rus topraklarını bir araya getirme uğraşı içindeyken,

bu doktrinden sonra sınırsız emperyal yayılma misyonu içine girdiğini

savunmaktadır.74 Bu görüş, anılan doktrinin, Sovyet yayılmacığı üzerinde de etkili

olduğunu, özellikle Stalin döneminde Doğu Avrupa’daki Sovyet yayılmacılığının

(buna Türk Boğazlarına yönelik talepleri de katabiliriz) bu doktrinle bağlantılı

olduğunu ileri sürmektedir.75

71 Nikolas K. Gvosdev, ‘Moscow-The Third Rome: Interpretations and Implications For Church-State

Relations’, http://www.geocities.com/Athens/Olympus/5357/chscowl.html (14 Ocak 2002). 72 Ibid. 73 Gennadiy Zyuganov, Geografiya Pobedı: Osnovı Rossiyskoy Geopolitiki, (Moskova: yy., 1997), s. 119. 74 Marchall Poe, ‘Moscow, the Third Rome: The Origins and Transformations of a Pivotal Moment’, www.people.fas.harvard.edu/-mpoe/third%20Rome.rdf. (30 Mayıs 2005), s. 2. 75 Poe, ‘Moscow, the Third Rome: The Origins and Transformations of a Pivotal Moment’, s. 21. Slavcılarla Üçüncü Roma doktrini ve Stalin dönemi arasındaki bağlantıyı ortaya koymak açısından Slavcı yazar Sergey Şarapov’un 1901’de yayınladığı Çerez Polveka (Yarım Yüzyıl Sonra) eserindeki bir diyaloğa burada yer vermek anlamlı olacaktır. Şarapov romanında 1951’de Moskova’da o dönemin bir Moskovalısı ile eski bir çağdan gelmiş Moskovalı arasındaki hayalî bir diyaloga yer vermektedir. Eski dönemden gelmiş Moskovalının “Konstantinapol bizim mi?” sorusunu yanıtlayan

Page 28: Rusyada Ulusal Guvenlik Anlayisinin Donusumu

23

Rusya tarihsel geleneği içinde önemli yer tutan otoriter gelenek ve etkinlik

gösteren Rus topraklarını birleştirme ve Üçüncü Roma benzeri misyoncu yaklaşımlar

aslında birbirinden beslenen nitelik arz etmiştir. Hatta bu unsurlar 19. yüzyılda oraya

çıkan Slavcılık akımının temel bileşenlerini oluşturmuştur. 1830-40’lardan itibaren

Rus entelektüelleri arasında yayılan Panslavizm ideolojisi Ortodoksluk, otokrasi ve

Slav bileşkesine dayanmıştır.76 Slavcılar, Slav etnik temeline dayanan ideolojik

temelden yola çıkarak, Rusya’nın bu işin liderliğini üstlenmesi gerektiği üzerinde

durmuşlardır. Ayrıca, Rusya’nın Batıdan farklı olduğunu, bu farklılığın temelinde

yalnız etnik farklılığın olmadığını, Ortodokslukla pekiştiğini vurgulamışlardır.77

Aslında Rus milliyetçiliğini Batı Avrupa’daki milliyetçiliklerden ayıran en önemli

fark, Rus milliyetçiliğinin Batıdaki laik nitelikli milliyetçiliklere oranla din faktörünü

(bu örnekte Ortodoks mezhebini) kendi millî kimliğinin bir parçası olarak

içselleştirmeyi başarmış olmasıdır.78

Üçüncü Roma doktrini ile Rus milliyetçilerinin fikir babaları olan Slavcılar

arasındaki ilişki 1860’lara uzanmaktadır. Anılan tarihlerde Filofey’in yazılarının ilk

kez kamuoyuna açık biçimde yayınlanması Slavcılar tarafından günün koşullarında

Rusya’nın kaderinin Doğu Roma (Bizans) Đmparatorluğu’nun yeniden diriltilmesi

1950’li yılların Moskovalısı “Konstantinopol’un Kiev, Moskova, Petersburg’tan sonra dördüncü başkentleri olduğunu” belirtmektedir. 1950’lerin Moskovalısı devletin sınırlarını da tasvir ederken Đran, Hive, Buhara ve Afganistan’ın eyaletleri olduğunu, batı sınırını Danzig’in (Polonya’da) oluşturduğunu, Kuzey Prusya’nın tamamını, Avusturya, Moraviya ve Çekya’yı (Çek Cumhuriyeti) içine alarak Akdeniz’e çıktığını belirtir. Bu Rus imparatorluğunun Varşova, Çervonnaya Rus ve Lvov’u içine alan Polonya Çarlığını, Viyana’yla birlikte Çekya’yı, Budapeşte ile beraber Macaristan’ı, Sirbıstan-Hırvatistan’ı, Bükreş’li Romanya’yı, Sofya ve Andrianapol’lu Bulgaristan’ı ve Atina’lı Yunanistan’ı kapsayan bir devlet olduğunu ifade eder. Bkz; T. A. Mihaylov, Evolyutsiya Geopolitiçeskih Đdey (Moskova: Ves Mir, 1999), s. 148. 76 Soltan, ‘Coğrafya Tarih ve Rus kimliği’, s. 75. 77 Astrid S. Tuminez, Russian Nationalism Since 1856 : Ideology and the Making of Foreign Policy (New York: Rowman & Littlefield Publishers, 2000), s. 64. 78 Rus milliyetçiliği konusunda bkz; Astrid S. Tuminez, Russian Nationalism Since 1856 : Ideology and the Making of Foreign Policy (New York: Rowman & Littlefield Publishers, 2000); Stephen D. Shenfield, Russian Fascism: Traditions, Tendencies, Movements (New York: M. E. Sharpe, 2001).

Page 29: Rusyada Ulusal Guvenlik Anlayisinin Donusumu

24

için bir fırsat olarak görülmüştür.79 1877–78 Rus-Osmanlı savaşı da bu yaklaşımın

devamı olarak değerlendirilmelidir. Rusya Đmparatorluğu, Panslavizm ve Pan

ortodoksluğu esasen Balkanlar merkezli olarak Ekim Devrimi’ne kadar kullanmıştır.

Lenin 1917’de Panslavizm’in gerici bir emperyalist hareket olduğunu ilan etmiş,80

fakat Stalin Đkinci Dünya Savaşı’nda Panslavizm’den yararlanmaya çalışarak,

Ağustos 1941’de Moskova’da ilk Panslavizm Kongresini toplamıştır.81 Đkinci Dünya

Savaşı’nın ardından Yugoslavya’nın (yani Güney Slavları Federasyonu) kurulması

ve Doğu Avrupa’nın nüfuz alanı yapılması da bir anlamda Slav motifi çerçevesinde

değerlendirilebilir.82 Fakat savaşın ardından SSCB ve Yugoslavya arasındaki fikir

ayrılığı ve anlaşmazlıklar SSCB’nin bu coğrafyada Slavlık faktörünü kullanma

olanağını önemli ölçüde sınırlamıştır.

c) Sıcak Denizlere Çıkma

Rusya’nın misyonculuk anlayışında dikkati çeken diğer bir önemli husus da sıcak

denizlere çıkış hedefidir. Dünyanın en büyük kara devleti konumundaki Rusya’nın

17. yüzyıldan itibaren denizlere çıkma hedefine yoğunlaşmağa başladığı

görülmektedir.83 Dönemin şartlarında açık denizlere çıkışın olması ve deniz yollarına

egemen olmak ucuz yollardan ticaret yapabilme ve zengin olmak anlamına

gelmekteydi. Nitekim büyük deniz filoları olan Cenova, Venedik, Floransa gibi

ülkelerin ulaştığı zenginlik, ayrıca dönemin en önemli güçleri Osmanlı devleti,

Portekiz, Đspanya ve Đngiltere’nin aynı zamanda büyük deniz güçleri olması Rusya

için denizlere çıkışın sağlanmasını gerekli ve çekici hale getirmiştir.

79 Poe, ‘Moscow, the Third Rome: The Orgins and Transformations of a Pivotal Moment’, s. 2. 80 Mesut Hakkı Caşın, Rus Đmparatorluk Stratejisi (Ankara: ASAM, 2002), s. 120. 81 Ibid. 82 Taha Akyol, Sovyet Rus Stratejisi ve Türkiye, 2 Cilt (Đstanbul: Ötüken, 1976), cilt 1, s. 153. 83 Kurat, Rusya Tarihi, s. 252.

Page 30: Rusyada Ulusal Guvenlik Anlayisinin Donusumu

25

Rusya’nın sıcak denizlere çıkış hedefinin tarihsel süreçte Baltık, Karadeniz ve

Hazar ile Boğazlar üzerinden Akdeniz’e ulaşmak temelinde geliştirildiğini söylemek

mümkündür. Rusya’nın aynı zamanda bir deniz gücü olması anlamına gelecek bu

hedefin gerçekleştirilmesinde ilk önemli adım Rusya Çarı 1. Petro (1682–1725)

tarafından atılmıştır. Petro’nun ilk hedefi Karadeniz’e çıkmak olmuş, bu çerçevede

1696’da Karadeniz’in kilidi konumundaki Azak kalesi Osmanlı’dan alınmıştır. Fakat

tüm çabalara rağmen, Osmanlı ile savaş için Avrupa güçlerinden (Venedik,

Avusturya, Lehistan, Đngiltere ve Fransa) destek alamayan Rusya, 1700’de imzalanan

Rus-Osmanlı barış anlaşması ile bu hedeften geri adım atmış ve 1711’deki Prut

yenilgisinin ardından Azak kalesi Osmanlı’ya iade edilmiştir.84 Bu gelişme üzerine

1. Petro denizlere çıkma hedefini gerçekleştirmek için Lehistan ve Danimarka ile

ittifak yaparak Baltık denizi sahillerine çıkış için Đsveç’e savaş açmıştır.85 22 yıl

(1700–1721) devam eden Kuzey Savaşı’nın ardından 1721’de imzalanan Nişdat

Anlaşması ile Rusya Batık’ta önemli bir ülkeye ve bir Avrupa gücüne

dönüşmüştür.86

Rusya’nın Karadeniz’e çıkış mücadelesi Çariçe Büyük Katerina döneminde

(1762–1796) başarıyla sonuçlanmış, 1774’de Osmanlı devletiyle imzalanan Küçük

Kaynarca anlaşması ile Rusya bu hedefine ulaşmıştır.87 1. Petro’nun 1722-23

yıllarında Đran’la savaşının ardından Hazar denizinin batı ve güney kıyılarını ele

geçirerek bu yönde kısmi bir başarı sağlayan Rusya, bu ülkeyle imzaladığı 1813

Gülistan ve 1828 Türkmençay anlaşmalarıyla Hazar’da da egemenlik kurmuştur.88

84 Ibid. , s. 252-260. 85 Fuller, Strategy and Power in Russia, s. 38. 86 G.A. Sanin, ‘Peredislovie’, Đstoriya Vneşney Politika Rossii: 18 Vek (Moskova: Mejdunaradodnie Otneşeniya, 2000), s.7. 87 Rubinstein, Russian Foreign Policy, s. 4. 88 Sanin, ‘Peredslovie’, Đstoriya Vneşney Politika Rossii: 18 Vek, s. 7.

Page 31: Rusyada Ulusal Guvenlik Anlayisinin Donusumu

26

Rusya’nın sıcak denizlere çıkma hedefinde en önemli aşamalardan biri

Đstanbul ve Çanakkale Boğazları üzerinden Akdeniz’e çıkmak olmuştur. Rusya’nın

geleneksel Akdeniz ve Boğazlar siyaseti kendi güç pozisyonuna göre iki boyutlu bir

içerik taşımıştır. Ruslar kendilerini zayıf hissettiklerinde Akdeniz ve Boğazları bir

güvenlik meselesi görerek, Boğazların yabancı gemilere kapatılması ve Karadeniz’e

girmelerininin önlenmesi siyaseti gütmüşlerdir.89 Güçlü oldukları dönemlerde ise

Boğazlar üzerinden Akdeniz’e inerek Fransa’nın Ortadoğu’da kurmak istediği

üstünlüğe ve Đngiltere’nin Hint yolu güvenliğine darbe vurmayı amaçlamışlardır.90

Bu bağlamda Boğazlar ve Üçüncü Roma teorisi ile kutsallık atfedilen Đstanbul’un

(Ruslara göre Tsargrad’ın yani Çar’ın kentinin) ele geçirilmesi Rusya

Đmparatorluğu’nun önemli hedeflerinden biri olmuştur.

18. yüzyıl sonuna kadar Rusya’nın bu amaçlarına tek başına karşı koyabilen

Osmanlı Devleti, zayıflaması ile paralel olarak 19. yüzyıldan itibaren bu konuda

Đngiltere, Fransa ve Almanya’nın desteğini almaya çalışmıştır. Rusya

Đmparatorluğu’nun bu hedefine en yaklaştığı dönem Đngiltere ve Fransa’yla birlikte

Birinci Dünya Savaşı’na girdiği dönemdir.91 Fakat, Ekim Devrimi nedeniyle

Rusya’nın yeni bir siyasal sisteme yönelmesi, savaştan çekimesi ve savaş öncesi

yapılan anlaşmaları geçersiz ilan etmesi yeni dönemi başlatmıştır. Yeni Sovyet

liderliği Đkinci Dünya Savaşı sonuna kadar Rusya Đmparatorluğu’nun zayıf

zamanındaki Boğazlar politikasına sadık kalmış ve Batılı devletlere karşı Türkiye’nin

tezini savunur bir pozisyon sergilemiş, Đkinci Dünya Savaşı’nın ardından galip devlet

89 Akyol, Sovyet Rus Stratejisi ve Türkiye, cilt 2, s. 663. 90 Halük Ülman, ‘Birinci Dünya Savaşına Giden Yol’ (Ankara: SBF Yayını, 1972), s. 76-77. 91 Akyol, Sovyet Rus Stratejisi ve Türkiye, cilt 2, s. 664.

Page 32: Rusyada Ulusal Guvenlik Anlayisinin Donusumu

27

vasfının kendisine sağladığı avantajı kullanarak 1946’da Boğazlarda üs talebinde

bulunmuştur.92

Rusya’nın 19. yüzyılda Uzak Doğu’ya artan ilgisi ve 20. yüzyılın hemen

başındaki Rus-Japon savaşı da denizlere çıkış hedefinin önemli göstergelerinden biri

olarak kabul edilebilir. Ayrıca, Đkinci Dünya Savaşı’nın ardından Sovyet yönetiminin

1904–5 Rus-Japon Savaşı sonucu Japonya’ya kaybedilmiş Kuril adalarının geri alma

çabası da Japon denizine ve Pasifik Okyanusu’na çıkma çerçevesinde ele almak

mümkündür.

Kuril adalarının geri alınmasına ve Boğazlardaki üs iddiaları gibi hususlara

rağmen, Sovyet yönetimi Đkinci Dünya Savaşı’ndan sonra da denizlere ve

okyanuslara ilgisini vazgeçilmez temel stratejik hedef olarak ortaya koymamıştır.

Bunun en önemli nedeni, Sovyet deniz doktrinin 1960’lara kadar savunma anlayışı

içinde ele alınmış olması, deniz kuvvetlerinin kara kuvvetlerinin destekleyicisi olarak

görülmesi ve ancak bu tarihten itibaren güçlenme seyrine uygun olarak bağımsız

görevler yapacak bir kuvvet haline gelmesidir.93 Fakat, geleneksel denizlere çıkış

hedefi bu tarihten itibaren okyanuslara açılma biçiminde geliştirilmeye çalışılmıştır.

SSCB’nin çözülüşünün sebeplerinden biri olarak değerlendirilen 1979 tarihli

Afganistan müdahalesini de bu hedefin Hint Okyanusu’na çıkış biçiminde

geliştirilerek sürdürülmesi olarak yorumlamak mümkündür.94

1990’larda aşırı milliyetçi Rusya Liberal Demokrat Partisi (LDPR) ’nin lideri

Vladimir Jrinovski’nin geliştirdiği jeopolitik formülde de sıcak denizlere ve dahası 92 SSCB’nin Boğazlar’a ilişkin talepleri konusunda ayrıntılı bir değerlendirme için bkz; Erel Tellal, ‘SSCB’yle Đlişkiler’, Baskın Oran (der.), Türk Dış Politikası: Kurtuluş Savaşından Bugüne Olgular, Belgeler, Yorumlar (1919-1980) (Đstanbul: Đletişim, 2001), 1. Baskı, s. 499-521. 93Raymond L. Garthoff, Sovyet Askeri Doktrini (Ankara: Genelkurmay Yayınları, 1956), s. 325’ten aktaran Akyol, Sovyet Rus Stratejisi ve Türkiye, cilt 2, s. 653. 94 Rus bilim adamı A. Vandam 1912’de yayınladığı ve Rus jeopolitik düşüncesinde önemli eserlerden biri olarak kabul edilen Naşa Polojeniya başlıklı kitabında sıcak denizlere çıkmanın Rusya için hayati öneminden bahsetmekteydi. Bkz; Gennadiy Zyuganov, Geografiya Pobedı, s. 48.

Page 33: Rusyada Ulusal Guvenlik Anlayisinin Donusumu

28

okyanusa çıkış yaklaşımının önemli etkisinin bulduğu görülmektedir. “Jrinovski

Formülüne” göre Rusya’nın tarih boyunca karşı karşıya kaldığı bütün felaketler hep

güneyden gelmiştir.95 Bu bağlamda Rusya’nın bunalımdan kurtulabilmesi için

“Güney sorununun” çözülmesi ve Rusya’nın Hint Okyanusu ve Akdeniz’e açılması

gerekmektedir.96 Güney sorunun çözülmesinin tek yolunun Rusya’nın sıcak denizlere

çıkması ve Rus askerlerinin çizmelerini Hint Okyanusunda yıkamasında97 gören

Jrinovski kendince bir jeopolitik formül ortaya koymaktadır.

Bu formüle göre dünya nüfus dairelerine ayrılmalı, Güneydoğu Asya ülkeleri

Filipinler, Malezya, Endonezya ile Avustralya, Japonya ve Çin’in; Türkiye, Đran ve

Afganistan Rusya’nın, Afrika Kıtası Batı Avrupa’nın; Latin Amerika ülkeleri

Amerika ve Kanada’nın nüfus alanları olmalıdır.98 Çin ve Hindistan’dan Avrupa’ya

giden Đpek Yolu Rusya üzerinden tekrar açılmalıdır.99 Jrinovski’nin görüşleri her ne

kadar gerçeklerle bağdaşmayacak marjinal düşünceler olarak gözükse de,

Jrinovski’nin (ve temsil ettiği LDPR’in) Rus milliyetçiliğinin Rusya siyasal

hayatındaki en güçlü temsilci olduğunu unutmamak gerekir. Buna LDPR’in 1990’da

Sovyet istihbarat servisi KGB tarafından kurdurulduğu savı da eklenince,100 aslında

95 Vladimir Jrinovski, Güneye Doğru Son Đlerleyiş (Ankara: Yeni Çığır, 1997), s. 6. Đsminde liberal demokrat olan fakat idelojik açıdan tamamiyle karşı çizgide bulunan aşırı milliyertçilik propagandası yapan LDPR partisinin liderliği yapan Jirinovski, Rus politik arenasında yaptığı açıklama ve davranışlarıyla skandallar yaratan bir politikacı olarak ün kazanmıştır. 96 Jrinovski, Güneye Doğru Son Đlerleyiş, s. 73. 97 Ibid., s. 75. 98 Ibid., s. 80. 99 Ibid., s.79. 100 LDPR’in Sovyet güvenlik servisi KGB tarafından kurdurulduğu iddiası konusunda daha Sovyet döneminde çeşitli spekülasyonlar olsa da, bu konu ciddi bir iddia biçimde ilk kez 1995’de gündeme gelmiştir. Rus araştırmacı gazetecisi Aleksandr Jilin, KGB’den emekli yarbay Mihail Valentinov’u kaynak göstererek LDPR’in “1990 yılında halkta kafa karışıklığı yaratmak ve ülkede mevcut liderliğe ciddi alternatif olmadığı duygusunu oluşturmak” için KGB tarafından kurulduğunu öne sürmüştür. Valentinov Rus istihbaratı içinde çok az kişinin LDPR’in nasıl finanse edildiği konusunda bilgisinin olduğunu iddia etmiştir. Valentinov’un bu iddiası milliyetçi Pamyat örgütünün Rus güvenlik örgütleriyle de ilişkisi olduğu iddia edilen liderlerinden Dimitri Vasilev’un Ocak 1994’deki demeciyle örtüşmektedir. Vasilev LDPR’in hükümetin oyuncağı olmakla suçlamıştır. Bkz ; http://www.rferl.org/specials/russianelection/bio/zhirin.asp (24 Aralık 2005) ve

Page 34: Rusyada Ulusal Guvenlik Anlayisinin Donusumu

29

Jrinovski’yi Rus emperyal anlayışının siyasal yansıması olarak değerlendirmek

yanlış olmayacaktır.

Rusya’nın, Baltıklara çıkmasını engellemede önemli bir sorun olarak gördüğü

NATO genişlemesine karşı çıkışında ve Karadeniz’de güçlü bir filo bulundurarak var

olma çabasının ardında da geleneksel denizlere çıkış anlayışının izlerini bulmak

mümkündür.

3. Azgelişmişlik Sorunu ve Yukarıdan Reform Geleneği

Rus tarihsel mirası içerisinde ulusal güvenlik anlayışını yakından ilgilendiren bir

diğer husus da yukarıdan reform geleneğidir. Rusya tarihinin en önemli

meselelerinden biri geri kalmış ve saldırıya açık konumdaki ülkenin güvenliğini

sağlamak olmuştur.101 Rusya’yı yönetenler tarihsel gelişmelerle de beslenen dış

tehdit algılaması ve daha zengin ve avantajlı komşular karşısında, bir yandan ülkenin

uzun ve savunulması güç sınırlarının güvenliğini sağlama alma endişesi

içerisindeyken, diğer yandan bu büyük, fakir ve yönetilmesi zor ülkenin iç

sorunlarını çözme zorunluluğuyla karşı karşıya kalmışlardır. Rus yöneticiler

geleneksel olarak önceliği dış tehdit karşında sürekli hazır olmaya ve devlet ile

toplumun imkanlarını bu yönde seferber etmeye vermiş, iç sorunların çözümünü

genellikle göz ardı ederek, iç dinamiklerin taleplerini otoriter devlet aygıtı

aracılığıyla bastırma yolunu tercih etmişlerdir.

Fakat, zamanla Rusya’nın iç sorunlarının ülkenin dış güvenliğinin

sağlanmasına ve yöneticiler için ülke güvenliği için elzem görülen emperyal amaçları

http://blacksea.free.fr/index.php?action=Show&page=ShowItems&itemStr=Person&itemId=135 (24 Aralık 2005). 101 Mark Galeotti, The Age of Anxiety Security and Politics in Soviet and Post-Soviet Russia (Londra: Longman, 1995), s. 7.

Page 35: Rusyada Ulusal Guvenlik Anlayisinin Donusumu

30

gerçekleştirmeye olanak vermeyecek kadar büyümesi, geri kalmışlığı aşılması

gereken temel bir güvenlik sorunu haline getirmiştir. Rusya’yı yönetenler dış

güvenliğin sağlanması ve emperyal hedefleri gerçekleştirmek için geri kalmışlık

sorununun çözülmesi zaruretinden hareketle değişim ve modernizasyonun şart

olduğunu kabullenmiş, bu sürecin yukarıdan yapılacak bir reformla ülkeyi kargaşa ve

karışıklığa sokmadan başarıya ulaştırılabileceğini ummuşlardır. Böylece değişim ve

modernizasyon çabaları başlangıçta araçsal bir özellik taşımış, temelde Rusya’nın

askeri politik gücünün artırmayı hedeflemiş, diğer alanlardaki değişimi de bu amaca

hizmet eder nitelikte yürütülmesini sağlamıştır.102

Rusya tarihinde azgelişmişlik sorununu çözecek ve ülkenin toparlanmasını

sağlayacak yukarıdan reform çabalarının beş büyük örneğinden bahsedebiliriz:

Büyük Petro reformları, 2. Aleksandr reformları, Stolipin reformları, Sovyet dönemi

ve Putin reformları. Büyük Petro reformlarının Rusya’nın Baltık Denizi’ne çıkması

arifesinde, 2. Aleksandr reformlarının 1853–55 döneminde gerçekleşen Kırım

Savaşı’nda alınan yenilginin ardından, Stolipin reformlarının ise 1905’teki Rus-

Japon Savaşı’ndaki yenilginin ardından yapılmış olması reformlarla dış güvenlik

arasındaki ilişkiyi ortaya koymak bakımından önemlidir. Hatta 1917 Ekim

Devrimi’nin Rusya’nın Birinci Dünya Savaşı’nda ağır kayıplar verdiği dönemde

gerçekleşmesi bağlamında Sovyet dönemini de bir anlamda bu çerçevede

değerlendirebiliriz. Dahası, dördüncü bölümde üzerinde geniş biçimde durulacağı

üzere, Putin reformlarının 1991’de başarısızlığa uğrayan sosyalist kalkınma ve

modernizasyon modeli ile 1998’de Rusya’da ekonomik krizle başarısızlığı

102 Svyatoslav Kaspe, Đmperya i Modernizatsiya: Obşaya Model i Rossiyskaya Spetsifika (Moskova: Rossiyskaya Politiçeskaya Entsklopediya , 2001), s. 135.

Page 36: Rusyada Ulusal Guvenlik Anlayisinin Donusumu

31

tescillenen liberal-antikomünist gelişme modelinin103 ardından gelmesi de benzer

tarihsel çerçevede değerlendirilebilir.

Burada esasen çarlık dönemine ait üç büyük yukarıdan reform deneyimi

üzerinde duracağız. Sovyet dönemi, yukarıdan reform geleneğine uygun yöntemleri

itibariyle kendinden öncekilerle benzerlik gösterse de, farklı ideolojik temelden yola

çıktığı ve çok daha köklü bir dönüşümü gerçekleştirdiği için aşağıda Sovyet Đdeolojisi

başlığı altında daha geniş biçimde ele alınacaktır. Yukarıdan reform örnekleri içinde

gösterdiğimiz Putin reformları da tezin dördüncü bölümünde geniş olarak ele

alınacağı için burada değerlendirilmeyecektir.

Yukarıdan reform geleneğine ilişkin çabaları ele almadan önce, Rusya’nın

geri kalmışlığından neyi kast ettiğimizi açıklığa kavuşturmak çalışmanın tutarlı

olması bakımından yararlı olacaktır.

17. yüzyıldan beri Rusya politik, ekonomik ve sosyal bakımlardan Avrupalı

çağdaşlarından göreceli olarak geri kalmış bir ülkeydi. Rusya’nın göreceli geri

kalmışlığı 17. ve 18. yüzyıllarda esasen devletin fakirliği, yönetimin yetersizliği ve

entelektüel cehalet (okuma yazma oranının düşüklüğü) şeklinde göze çarpırken, 19.

yüzyılın ortalarından itibaren bu duruma teknolojik geri kalmışlık da eklenmiştir.104

Rusya’da reform geleneğinin genel özelliklerini birkaç başlık altında

toplamak mümkündür. Öncelıkle Rusya’da reform geleneği her zaman devlet aygıtı

aracılığıyla ülkenin kargaşaya düşmeden kontrollü değişimini amaçlamıştır. Đkinci

olarak, reformun temel amacı Rusya’nın dış tehditlere karşı güvenli hale gelmesi ve

yöneticilerin bu ülkeye biçtiği emperyal misyonu gerçekleştirmeye uygun bir yapıya

kavuşturması olmuştur. Üçüncü olarak, bu temel amaca uygun olarak yukarıdan

103 Pivovarov, Fursov, ‘Russkaya Sistema i Reformı’, s. 176. 104 Fuller, Strategy and Power in Russia , s. xvii-xviii.

Page 37: Rusyada Ulusal Guvenlik Anlayisinin Donusumu

32

reformun temel girdisini dış tehditler ve emperyal amaçlar oluşturmuş, iç dinamikler

ve toplumsal yapı ikincil önem arz etmiştir. Son olarak, Rusya’nın yaptığı

reformların temel nosyonu Avrupa’nın büyük güçlerine karşı güçlü bir konuma

gelmek olmuştur.

Rusya’nın yukarıdan reform geleneğine ilişkin bu genellemelerimize kaynak

teşkil eden ilk büyük ve başarılı değişim çabası Büyük Petro tarafından 18. yüzyılda

yapılmıştır. Rusya’nın gerçek anlamda ilk imparatoru olan Büyük Petro (1682–1725)

Rusya’nın geri kalmışlık sorununu çözmek için modernleşme ve Batılaşma

bağlamında askeri, siyasi ve kültürel alanda köklü reformlar gerçekleştiren ve

ülkesini bir Avrupa gücüne dönüştüren reformcu bir lider olarak bilinir.105

Petro, Korkunç Đvan tarafından ortaçağ Moskova’sında pekiştirilen kişisel

otokrasi ilkelerinden yararlanarak, halkına Avrupa’nın en son tarım tekniklerini,

deniz silahlarını ve “ussal” kamu yönetim egemenliğini dayatmış, “Batıdan aldığı

yöntemleri despotik doğu rejimlerinin geleneğiyle birleştirmiştir.”106 Tahta geçtikten

sonraki ilk başarısı Rusya’yı bir deniz gücü haline getirmek olan Petro’nun 1703’de

müthiş bir emek gücü ve büyük insani kayıplarla kurdurduğu St. Petersburg kenti de

bu reform anlayışın en kalıcı kanıtı olarak ortaya çıkmıştır.107 Petro dönüşümünün

temel amacı Rusya’nın askeri politik gücünü artırmak ve bunun için düzenli ve

rasyonel bir devlet yönetimi ile güçlü ordu ve deniz filosu kurmaktı.108 Nitekim

yapılan reformlar rasyonel ve etkili bir bürokratik yönetim yapısının oluşumunu

105Fuller, Strategy and Power in Russia , s. 35. 106 Theda Skocpol, Devletler ve Toplumsal Devrimler: Fransa, Rusya ve Çin’in Karşılaştırmalı Bir Çözümlemesi (çev. S.Erdem Türközü ), (Ankara: Đmge Kitabevi, 2004), s. 165. 107 St. Peterburg’un Petro reformları içindeki yeri ve Rus modernleşmesi bakımından taşıdığı anlamın geniş bir değerlendirmesi için bakınız: Marshall Berman, Katı Olan Her Şey Buharlaşıyor: Modernite Deneyimi (çev. Ümit Altuğ ve Bülent Peker ), (Ankara: Đletişim , 1994), s. 233-383. 108 Ibid.

Page 38: Rusyada Ulusal Guvenlik Anlayisinin Donusumu

33

sağlayarak,109 büyük, yeni ve sürekli orduların kurulmasına hizmet etmiştir.110 Etkin

bürokratik yönetimin ağır vergiler toplayarak finanse ettiği ve dönemin koşullarında

modern donanıma sahip yeni Rus orduları 1700–21 Büyük Kuzey Savaşında Đsveç’i

yenerek Petro reformlarının askeri alandaki başarısını göstermiştir. Bu reformlar aynı

zamanda Rusya’nın bir imparatorluk ve Avrupa devlet sisteminin büyük devleti

olmasına giden yolu açmıştır. Petro’nun reformları ve ardıllarının uygulamaları

giderek etkinliğini artıran bir bürokrasi aygıtı ve heybetli askeri gücü ile Rusya’yı 19.

yüzyılda gerçeklen batı Avrupa sanayileşmesine kadar taşımıştır.111

Fakat, 1853–55 arasında Rusya’nın Kırım Savaşı’nda yenilmesi, kendisi için

hayatî önem arzeden Karadeniz’deki mevziilerin elden çıkmasına neden olmuştur.112

Dahası yenilginin, devletin uluslararası konumu bakımından en önemli sonucu,

1815’te Napolyon Fransasını yenerek kazandığı ve Avrupa’daki devrimleri bastırma

noktasında gösterdiği başarısı nedeniyle perçinlediği kıtanın en önemli askeri gücü

olma statüsünü kaybederek, büyük güçlerden sadece biri konumuna düşmesidir.113

Yenilgi tekrar geri kalmışlık sorununu ve yeni bir modernizasyon çabasını gündeme

getirmiştir. Çünkü Rusya’nın savaşta ileri teknolojiye sahip Đngiltere ve Fransa’ya

yenilmesinin en önemli nedeni, geri kalmış ekonomik düzen sonucu ortaya çıkan

askerî teknolojik zaifiyetti.114 Kırım yenilgisi Avrupa sanayileşmesinin üstünlüğünü

göstermiş ve Batıdakine benzer bir dönüşüm yapılmadan Rusya’nın büyük güç

109 Kaspe, Đmperya i Modernizatsiya: Obşaya Model i Rossiyskaya Spetsifika, s.111. 110 Skocpol, Devletler ve Toplumsal Devrimler, s. 165. 111 Ibid., s. 166. 112 Kırım Savaşı konusunda ayrıntılı bir değerlendirme için bkz; V. N. Ponomaryev, ‘Kırımskaya Voyna’, Đstoriya Vneşney Politiki Rossii: Konets XIX-Naçalo XX Veka, 4 cilt (Moskova: Mejdunarodniye Otnoşeniya, 1999), Cilt 3, s. 362-416. 113 Hugh Seton-Watson, The Russian Empire 1801-1917 (New York: Oxford University Pres, 1967), s. 331’den aktaran Skocpol, Devletler ve Toplumsal Devrimler, s. 169. 114 Galeotti, The Age of Anxiety Security and Politics in Soviet and Post-Soviet Russia, s.7.

Page 39: Rusyada Ulusal Guvenlik Anlayisinin Donusumu

34

konumunu sürdüremeyeceğini ortaya koymuştur.115 Savaş ve sonuçları Đmparatorun

ve yüksek bürokrasinin zihninde Rusya’nın gelişmiş Batılı ulusların bir kez daha

gerisinde kalmasına izin verildiği düşüncesini yaratmıştır. Bu çerçevede, güçlü bir

askeri konumun yeniden kazanılması için modernleşme vazgeçilmez koşuldu.116

Rusya tarihinde askeri geri kalmışlık bir kere daha, tıpkı Petro döneminde

olduğu gibi, Çar 2. Aleksandr’ı ve bürokrasiyi yeni bir reform sürecini başlatmaya

zorlamıştır. Reformların temel amacı, Rus toplumunu devletin “Büyük Güç”

misyonunu desteklemesine yetecek, fakat siyasal olarak tehlikeli bir dengesizliğe

neden olmayacak kadar yeniden biçimlendirmek –“liberalleştirmek”- idi.117 Bu

çerçevede modern adli sistem kurulmuş, zorunlu askeri hizmet başlatılmış, temsili

meclisler (zemstvo) ve belediye meclisleri (duma) oluşturulmuş, toplumun daha

geniş kesimlerine eğitim olanağı sağlanmıştır.118 Fakat tüm reformların en önemlisi

1861’de çıkarılan Çarlık kararnamesiyle milyonlarca serfin azat edilme sürecinin

başlatılmasıdır. Kırım yenilgisinin ardından, 2. Aleksandr’ın önayak olduğu diğer

reformlarla birlikte serflerin azat edilmesinin amacı, ekonomik kalkınmayı doğrudan

harekete geçirmekten çok, toplumsal enerjiyi devletin dengesi ve askeri etkinliğiyle

uyumlu bir tarzda serbest bırakmaktı.119 Çünkü köylülerin yasalar önünde eşitliği,

askere alınan yurttaşlardan oluşan modern ordunun ön şartıydı. Ayrıca, serf isyanları

tehlikesi de vardı. Özetle, Rusya tarihinde “Büyük Reform dönemi” olarak bilinen

1856-1874 döneminde dönüşümün gerçekleştirilmesi için önemli yasal, idari ve

115 T. A. Filippova, ‘Prioritetı Pozdney Đmperii’, Rossiya:Gosudarstvennıye Prioritetı i Natsionalnıye Đnteresı, (Moskova: ROSSPEN, 2000), s. 161. 116 Aleksander Gerschenkron,’Russian Agrarian Policies and Industralization: 1861-1917’, Continutiy in History and Other Essays (Cambridge: Harvard University Press, 1968), s.143’ten aktaran Skocpol, Devletler ve Toplumsal Devrimler, s.170. 117 Skocpol, Devletler ve Toplumsal Devrimler, s. 170. 118 Filippova, ‘Prioritetı Pozdney Đmperii’, s. 161. 119 Skocpol, Devletler ve Toplumsal Devrimler, s. 171.

Page 40: Rusyada Ulusal Guvenlik Anlayisinin Donusumu

35

ekonomik düzenlemeler yapıldı, devletin gücünün tekrar onarılması sağlanmaya

çalışıldı.120

Rusya’nın reform süreci ülkenin çıkarlarının yeniden tanımlanmasını ve dış

politikasını yeni bir mecraya yöneltmiştir. Dönemin Dışişleri Bakanı Prens

Aleksandr Gorçakov Rusya’nın reform için zamana ihtiyacı olduğunu savunarak,121

Eylül 1865’te Đmparator 2. Aleksandr’a yazdığı raporda Rus ulusal çıkarlarının iki

temel ilke üzerine dayanması gerektiğini vurgulamıştır.122 Gorçakov’a göre, dış

politikanın en önemli amacı reformun ve dönüşümün önündeki engelleri ortadan

kaldırmak ve süreci bozacak sorunlara yol açmamaktı. Buna ek olarak dönüşüm

süreci çerçevesinde uluslararası güç dengesinin Rusya aleyhine değişmesine imkan

verilmeliydi. Gorçakov teoride iç dönüşümün gerçekleşmesine imkân oluşturacak

biçimde dış politika yapmayı öngörmekteydi. Gerçektende batıda Rus dış politikası

iç dönüşümü gerçekleştirme ve güç dengesini koruma hedeflerine yoğunlaşmış,

doğuda ise bu amaçlara geleneksel öncelikler, dinsel motifler ve soy yakınlığı gibi

faktörler de eklenmişti.123 Gorçakov’un doğu yönündeki politikasının birinci boyutu

Kırım Savaşı sonucu Karadeniz’de kaybedilen mevzileri geri alma ve Ortodoks

Güney Slavları üzerinden Osmanlı kontrolündeki Balkanlar’da etkinlik sahibi

olmaktı.124 1877–1878 Rus-Osmanlı savaşı bu hedefleri gerçekleştirme yönünde

başlatılmıştı ve önemli başarılar sağlandı.125 Fakat, Osmanlı gibi gelişmişlik

açısından kendinden geri kalmış sayılabilecek bir güçle savaş bile Rusya’yı

120 Fuller, Strategy and Power in Russia , s. 269. 121 Ibid. 122S. S. Sekirinskiy, ‘Posle Kırımskoy Voynı: Dilemmı Novogo Tsarstvovaniya’, Rossiya:Gosudarstvennıye Prioritetı i Natsionalnıye Đnteresı, s. 64. 123 Ibid. , s. 68. 124 Gorçakov dönemindeki Rus dış politikasının ayrıntılı değerlendirmesi için bkz; Fuller, Strategy and Power in Russia, s. 268-283; ve S. S. Sekirinskiy, ‘Na Zakate Epohi Reform:Mir ili Voyya’, Rossiya:Gosudarstvennıye Prioritetı i Natsionalnıye Đnteresı, s. 80-102. 125 Bu konuda ayrıntılı bir değerlendirme için bkz: Fuller, Strategy and Power in Russia, s. 317-327.

Page 41: Rusyada Ulusal Guvenlik Anlayisinin Donusumu

36

ekonomik açıdan sıkıntıya sokmuş ve yapılan reformların yarım bırakılmasının

zararlarını ortaya çıkarmıştır. Nitekim yine Gorçakov 1878 yazında barış görüşmeleri

nedeniyle bulunduğu Berlin’den Đmparator 2. Aleksandr’a yazdığı mektupta,

Rusya’nın barış anlaşmasını imzalayıp, tekrar 1856’dakine benzer bir reform çabası

ve toparlanma sürecine girmesi gerektiğini belirtmiştir. 126

Yeni reform hamlesinin merkezinde hızlı sanayileşme süreci vardı. Serf

düzeninin kaldırılması kararının ardından ülkenin askeri gücünün artırılması için

yönetim silah fabrikalarının inşası ve askeri harekete hız kazandıracak

demiryollarının yapımına öncelik vermişti.127 Fakat, uluslararası rekabette kuvvetli

konumda bulunmak için daha köklü sanayileşme süreci ve ulusal ağır sanayi

düzeninin oluşturulması gerekliydi. 1890’lardan itibaren Rusya’da devlet güdümlü

yeni sanayileşme stratejisi, “dünya üzerinde tarihsel görevleri yerine getirme yazgılı

büyük güçlerin siyasal gücünün doğrudan doğruya onların sanayileşme gücüyle

orantılı olduğuna” inanan maliye bakanı Sergey Witte’nin öncüllüğünde

uygulanmaya başlandı.128

Witte 1900’da Çar 2. Nikolay’a yazdığı mektupta “uluslararası rekabetin

(kendilerini) beklemediği bir ortamda ülke sanayisinin devletin ihtiyaçlarını

karşılamada yetersiz kalmasının ve ağır gelişmesinin monarşinin büyük siyasal

görevlerini tehlikeye sokacağını, ekonomik geri kalmışlığın Rusya’yı siyasi ve

kültürel geri kalmışlığa sürükleyeceği” uyarsında bulunmuştu.129 Witte, ulusal

sanayileşmeyi teşvik için acil hükümet programı önermişti. Demiryolu yapımı ve

126 Diplomatiçeskiye Dokumenti: Kantsler A.M. Gorçakov . 200 let so dnya Rojdeniya (Moskova: yy., 1998), s. 370’ten aktaran Sekirinskiy, ‘Na Zakate Epohi Reform:Mir ili Voyya’, s. 95. 127 A. V. Ignatyev, “Ot ‘Liçnoy Diplomatii’ k ‘Politike Đnteresov’ ”, Rossiya:Gosudarstvennıye Prioritetı i Natsionalnıye Đnteresı, s. 166. 128 Skocpol, Devletler ve Toplumsal Devrimler, s.182. 129 Theodore H. Von Laue, Sergei Witte and the Industrialization of Russia (New York: Columbia University Press, 1963), s. 2-3’ten aktaran Skocpol, Devletler ve Toplumsal Devrimler, s.182.

Page 42: Rusyada Ulusal Guvenlik Anlayisinin Donusumu

37

işletilmesi için ağır devlet harcamalarını, özel sektör sanayi için teşvikleri ve

koruyucu gümrük duvarları gibi önlemleri içeren “Witte Sistemi” 1892–1903

döneminde eksiksiz uygulandı.130 Önemli başarılar kazanan sanayileşme hamlesi

sonucu reform süreci boyunca Rus sanayisi yıllık ortalama % 8 büyüme sağladı.131

Đçteki reformlar ve Batı ekseninde bu reformların sürdürülmesine olanak

tanıyan dış politika Rusya’nın dönüşümü sürecinde önemli mesafe kaydetmesine

imkân tanımıştır. Fakat, Rus dış politikasının Doğu ekseninde yine geleneksel

emperyal politikalara devam edilmiştir. Doğu yönündeki emperyal dış politikanın ilk

boyutu, daha önce de belirttiğimiz gibi, 1877–78 Rus-Osmanlı Savaşı biçiminde

kendini göstermiş, Orta Asya ve Uzak Doğu yeni genişleme alanları olarak öne

çıkmıştır. Rus dış politikası bir yandan Kırım yenilgisinin rövanşını Orta Asya’da

almak için Đngiltere ile daha sonraları “Büyük Oyun” biçiminde tanımlanacak bir

rekabetin içine girerken, diğer yandan Uzak Doğu’da Çin üzerinde etkinlik

mücadelesine tutuşmuş ve Japonya ile Büyük Okyanus’a çıkma mücadelesi içine

girişmiştir.132

19. yüzyılın sonundan itibaren Rus dış politikasında Uzak Doğu’nun öne

çıkması çeşitli dış ve iç dinamiklerin sonucudur. Dış dinamikler bakımından, büyük

güçler arasındaki sömürge mücadelesinin bu bölgeye kayması, Avrupa’daki güç

dengesinin göreceli bir istikrara kavuşmuş olması, 1877-1878 Rus-Osmanlı Savaşı’nı

sonuçlandıran barış görüşmelerinin bu bölgede yeni bir krizin politik, askeri ve

ekonomik maliyet nedeniyle karşılanamayacak boyutta olacağını göstermiş oması

sayılabilir.133 Đç dinamikler bakımından Rus kapitalizminin hızlı gelişimi yeni

130 Skocpol, Devletler ve Toplumsal Devrimler, s.182. 131 Ibid. , s.183 132 Ignatyev, “Ot ‘Liçnoy Diplomatii’ k ‘Politike Đnteresov’ ” , s. 176. 133 Ibid. , s. 188.

Page 43: Rusyada Ulusal Guvenlik Anlayisinin Donusumu

38

pazarları zorunlu kılmış, ayrıca hükümet halkın dikkatini dış tehdide yönelterek

rahatlamayı ve köylülerin büyüyen toprak taleplerini Uzak Doğuda ele geçirilecek

topraklarla çözme düşüncesinde olmuştur.134

Fakat Japonya’ya karşı kısa sürede zafer kazanılacağı düşüncesiyle başlatılan

1904–1905 savaşı büyük bir askeri yenilgiyle sonuçlanmakla kalmamış,135 aynı

zamanda içteki işçi ve köylü rahatsızlıklarını artırarak tepki dalgasına yol açmıştır.

Rusya yönetiminin savaştaki yenilgiyi telafi etmek, askeri gücünü tekrar onarmak ve

içteki devrim sıkıntısını aşmak için tekrar reforma ve bu reformu gerçekleştirmek

için de zamana ihtiyacı doğmuştur. Witte’nin 1892–1902 dönemini kapsayan hızlı

sanayileşme politikası temelde otoriter politik yapının devamını amaçladığı ve hızlı

sanayileşmenin doğurduğu iççi sınıfının artan sorunları ile köylülerin durumunu daha

da ağırlaştırdığı için, ülke iç dinamikler bakımından da ciddi bir devrim tehlikesi ile

karşı karşıya gelmiştir.

Bu koşullarda Witte ve Başbakan Petr Stolipin, ülkenin ekonomik yapısını

kökten yenileyecek, hızlı sanayileşmenin getirdiği sosyal sorunların çözümünü

kapsayan, azgelişmişliğin temel motoru konumundaki köylülere yönelik ziraat

reformunu öngören ve politik sistemi de bir ölçüde liberalleştirecek yeni bir reform

hamlesi başlattılar.136 Savaş yenilgisi ile saygınlığı ve rekabet gücü ciddi darbe alan

ve devrim tehlikesi nedeniyle de rejim sorunu yaşayan Đmparatorluk, bu reformlar

sonucu siyasal açıdan anayasal monarşiye dönüşerek, yetkileri sınırlı da olsa

134Ibid. , Çarlık Rusya’sının dış politikasında Uzak Doğu bölgesinin önemine ilişkin ayrıntılı Bbir değerlendirme için bkz; A. V. Ignatyev ve G. V. Melihov, ‘Dalniy Vostok v Planah i Politike Rossii:Proishojdeniye Russko-Yaponskoy Voynı’, Đstoriya Vneşney Politiki Rosssii: Konets XIX-Naçalo XX Veka (Moskova: Mejdunarodniye Otnoşeniya, 1999), Cilt 4, s. 133-162. 135 Rus-Japon Savaşı’na ve sonuçlarına ilişkin ayrıntılı bir değerlendirme için bkz; A. V. Ignatyev, ‘Godı Voynı s Yaponiey Đ Pervoy Russkoy Revolyutsii’, Đstoriya Vneşney Politiki Rossii: Konets XIX-Naçalo XX Veka, Cilt 4, s. 163-223. 136 V. V. Şelohayev, ‘Obşenatsionalnıye Đnteresı v Konfrontatsionnom Obşestve’, Rossiya:Gosudarstvennıye Prioritetı i Natsionalnıye Đnteresı, s. 224.

Page 44: Rusyada Ulusal Guvenlik Anlayisinin Donusumu

39

parlamenter düzene geçiş yapmıştır.137 Bu arada 1905–1907 devrimi askeri güç

kullanılarak bastırılmış,138 ekonomik ve sosyal reformlarla işçi sınıfının talepleri

karşılanmaya çalışılmıştır. Stolipin’in ziraat reformu ise köylülerin toprak sahibi

olmasını kolaylaştırmayı öngörmüştür.139 Yapılan reformlar ülkenin krizden çıkması

yönünde bazı başarılar sağlasa da, Birinci Dünya Savaşı ülkeyi bir kez daha, fakat bu

kez başarılı olacak bir devrimin eşiğine getirmiştir.

C. SOVYET ĐDEOLOJĐSĐ

1. Marksist-Leninist Teori

Rus güvenlik kültürünü 20. yüzyılda en fazla etkileyen faktör Sovyet ideolojisi

olmuştur. Bu etkinin temel nedeni ideolojinin sunduğu bütüncül ve evrensel

niteliğiyle sadece siyaseti, toplumu, iktisadi ve bizzat savaşı sınıf mücadelesi

penceresinden görmekle kalmayıp, aynı zamanda mevcut iktidar ilişkilerinin

aşılmasını öngören ve bunu gerçekleştirmeye çalışan bir inanç sistemi olmasıdır.140

Sovyet ideolojisinin bu niteliği Sovyet devletinde güvenliğin ulusal boyutunu ikincil

plana itmiş ve sınıf kavgası retoriği ile uluslararası niteliği üzerinden bir bakış açısı

geliştirilmesine yol açmıştır.141

Bu sürecinin anlaşılabilmesi ve sağlıklı değerlendirilebilmesi için Sovyet

ideolojisinin evrimini ele almak gerekdir. Sovyet ideolojisinin temelini oluşturan

Marksizm, insanın toplumsal ve ekonomik evriminin temel kuralları olduğunu ve bu

137 Galeotti, The Age of Anxiety Security and Politics in Soviet and Post-Soviet Russia, s. 8. 138 1905-1907 devriminin başarısızlık nedenleri konusunda bkz; Skocpol, Devletler ve Toplumsal Devrimler, s. 188-193. 139 Skocpol, Devletler ve Toplumsal Devrimler, s. 261. Stolipin reformları konusunda ayrıntılı değerlendirme için bkz; Şelohayev, ‘Obşenatsionalnıye Đnteresı v Konfrontatsionnom Obşestve’, s. 216-232. 140 Condoleezza Rice, ‘Sovyet Büyük Stratejisinin Evrimi’, Paul Kennedy (der.), Savaşta ve Barışta Büyük Stratejiler, (çev. Ahmet Fethi), (Đstanbul: Eti Kitapları, 1995), s. 205. 141 Andrei A. Kokoshin, Soviet Strategic Thought:1917-1991 (Cambidge-Massachusetts: The MIT Press, 1998), s. 194.

Page 45: Rusyada Ulusal Guvenlik Anlayisinin Donusumu

40

toplumsal evrimin ilkel-köleci-feodal-kapitalist ve nihayetinde sosyalist-komünist

toplum düzenine ulaşacağını öne sürmektedir.142 Marks’a göre, tarih sınıflar

mücadelesidir. Bu mücadele toplumu bir aşamadan diğerine götüren temel

dinamiktir. Mücadelede yeni sınıf devrimle egemen sınıfı devirerek kendi toplumunu

kurmaktadır.143 Bu bağlamda gelişimin son aşaması olan işçi sınıfının yönetimde

bulunduğu sosyalizmin ve sınıfsız, iktidarın bulunmadığı, paraya ihtiyacın olmadığı

komünizmin kurulması kapitalizmin yeni sınıfı olan proleterin burjuvaziyi bir

devrimle devirmesi sonucunda ortaya çıkacaktır.144 Marksizm, kapitalist-işçi

çatışmasına dayanan paradigması ile evrensel bir ideoloji olma iddiasını taşımaktaydı

ve bu bakımdan ister teorik temellerinin oluşturulduğu 19. yüzyılda, isterse de

fiiliyata dönüştürülerek Rusya’da devrimin yapıldığı dönemde devletlerin temel

aktörler olduğu uluslararası ilişkiler düzlemini kabul etmiyordu. Aslında

Marksistlerin ve komünistlerin benimsediği ünlü “Bütün dünya işçileri birleşin”

sloganı da Marksizm’in uluslararası egemen paradigmaya bakış açısını ifade etmek

bakımından önemli bir göstergedir.

Devletleri kapitalizmin sömürü aracı olarak gören, sahip oldukları sınırları ve

misyonu kabul etmeyen ve egemen paradigmayı değiştirmek için işçi devrimi gibi

iddialı bir söylemi geliştiren Marks ve Engels, sosyalist devrimin öncelikli olarak en

gelişmiş sanayi ülkesi/ülkelerinde (o günün koşullarında Đngiltere ve Almanya’da)

işçiler tarafından gerçekleştirilmesi gerektiğini öne sürdüler.145 Fakat Lenin bu

teoriye yeni yorumlar getirerek, az gelişmiş kapitalist Rusya’da da bir sosyalist

142 Galeotti, , The Age of Anxiety Security and Politics in Soviet and Post-Soviet Russia, s. 17. 143 William Ebenstein, Two Ways of Life: The Communist Challenge to Democracy (New York: Holt,Rinehart and Winston, 1964), s. 94. 144 Galeotti, , The Age of Anxiety Security and Politics in Soviet and Post-Soviet Russia, s. 17. 145 Wolfgang Leonhard, Bugünkü Sovyet Đdeolojisi, (çev. Cemil Ziya Şanbey), (Ankara: Kültür Bakanlığı Yayınları, 1975 ), s. 152

Page 46: Rusyada Ulusal Guvenlik Anlayisinin Donusumu

41

ihtilalin gerçekleşebilirliğini savunmuştur.146 Lenin, devrimin geri kalmış veya

“kapitalizmin en zayıf halkası” olan ülkede disiplinli bir örgüt (parti) aracılığı ve

işçi-köylü işbirliği ile yapılabileceğini savunarak devrimi gerçekleştirmiştir.

Marks’ın modelinde işçilerin sömürüden kurtarılması en önemli unsurlardan biri

olarak ortaya konurken, emperyalizmi kapitalizmin en ileri, en saldırgan ve

yayılmacı aşaması olarak tanımlayan Lenin, kendi devrimci modeline işçinin yanı

sıra köylüyü ve emperyalizmin ezdiği halkları kurtarma misyonunu da katmıştır.

Böylece devrim için Rusya’da işçinin yanı sıra, köylüyü ve imparatorlukta Çarlığın

müstemlekesi altında yaşayan Rus olmayan ezilen hakların da desteğinin sağlanması

için gerekli çerçeve hazırlanmıştır. 147

Fakat dünya proleter devriminin kaçınılmazlığına dayanan Marksizm

teorisinin Rusya’ya özgün yorum tarzı ile 1917’de iktidara gelmesi fiili koşullarla

ideolojinin uyuşmadığını ortaya koymuştur. Sovyet sistemi de yaşadığı sürece teori

ve pratik arasındaki bu ikilemi çözmeye zorlanmıştır. Sovyet liderleri için en can

sıkıcı sorun, bazen çatışmalı olan iki siyasi hedefi birleştirmek olmuştur: Devletleri

temel aktör olduğu uluslararası sistem içinde Sovyet devletini korumak hedefi ile

devletler sistemini yok etmeyi öngören sosyalizmin nihai hedefi.148 Đdeoloji ve

realpolitik arasındaki bu çatışmanın aşılması Lenin’den Gorbaçev’e kadar bütün

Sovyet liderlerinin temel önceliği olmuştur. Sovyet yönetimlerinin bu yönde

geliştirdikleri ideolojik açılımlar devrimin güvenliği-sosyalist devletin güvenliği-

146 Rus marksizmi ve Lenin’in yorumların için bkz; A. F. Zamaleev, Uçebnik Russkoy Politologi (Sankt-Petersburg: Letniy Sad, 2002), s. 181-197. ve Ş. M. Munçaev ve V. M. Ustinov, Politiçeskaya Đstoriya Rossii: Ot Stanovleniya Samoderjaviya do Padeniya Sovetskoy Vlasti (Moskova: Norma, 1999), s. 382-471. 147 Marks ve Lenin yaklaşımlarının ve Rusya’daki devrim modelinin bir değerlendirmesi için bkz; Immanuel Wallerstein, Jeopolitik ve Jeokültür, (çev. Mustafa Özel), (Istanbul: Đz yayıncılık, 2. baskı, 1998), s. 119-134. 148 Rice, ‘Sovyet Büyük Stratejisinin Evrimi’, s. 208.

Page 47: Rusyada Ulusal Guvenlik Anlayisinin Donusumu

42

sosyalist devletler sisteminin güvenliği-insanlığın güvenliği çerçeveli bir bakış

açısının ortaya konmasını beraberinde getirmiştir.

2. Lenin Dönemi : Teori-Pratik Çatışması

Đdeoloji ile pratik koşullar arasındaki açmaz özellikle devrimin ilk evresi olarak

kabul edebileceğimiz Lenin döneminde (1917–1924) görülmüştür.149 Lenin, devrim

öncesi Marksın devrim teorisini benimsemekle kalmayıp daha da geliştirmiştir.

Lenin ve arkadaşları, özellikle 1914–1917 döneminde yazı ve konuşmalarında

Birinci Dünya Savaşı’nın kapitalist sistemin krizde olduğunu gösterdiğini, bu krizin

dünyada devrimci dalgaya yol açarak kapitalist sistemin sonunu getireceğini ve

Rusya’daki devrimin de bu dalganın ilk işareti olacağını öne sürmüşlerdir.150

Sosyalist ihtilalin teorik açıdan tek bir ülkede yapılmasının mümkün olacağını

belirten Lenin, pratikte böyle bir ülkenin kendini uzun süre koruyamayacağını, uzun

süreli varlığını sürdürmesinin ancak başka ülkelerde sosyalist ihtilalin zafer

kazanması ile mümkün olacağını savunmuştur.151 Đlk önce akademik bir mahiyet

taşıyan bu yaklaşım devrimin 1917’de Rusya’da başarılmasından sonra, hararetli

siyasi bir günlük problem ve en önemlisi bir an önce aşılması gereken temel bir

güvenlik meselesi haline gelmiştir. Rusya’da devrimin gerçekleşmesinin ardından,

Lenin fiili durumun hiç de ideolojik yaklaşımda olduğu kadar basit olmadığını

görmüştür: Bir an önce dünya işçileri ayaklanmalıydı, yoksa Almanya Đmparatorluğu

Bolşevik yönetimine son verecekti.152

149 Aslında 26 Mayıs 1922’de felç olması ile Lenin’in Sovyet iktidar sürecindeki faaliyeti fiilen bitmiştir. Bu konuda bkz; Munçaev, Politiçeskaya Đstoriya Rossiii, s. 471. 150 L. N. Nejinskiy, ‘Ot plasdarma Mirovoy Revolyutsii k Stanovleniyu Sverxderjavı’, Rossiya: Gosudarstvennıye Prioritetı i Natsionalnıye Đnteresı, s. 298. 151 Leonhard, Bugünkü Sovyet Đdeolojisi, s. 206. 152 Rice, ‘Sovyet Büyük Stratejisinin Evrimi’, s. 206.

Page 48: Rusyada Ulusal Guvenlik Anlayisinin Donusumu

43

Devrimin ertesini günü 8 Kasım 1917’de Bolşeviklerin Rusya’nın Birinci

Dünya Savaşından çekildiğini ilan ederek savaşan bütün halk ve hükümetleri

demokratik barış görüşmelerine çağıran Barış Bildirgesi yayınlaması da karşılaşılan

öncelikli tehdit olarak savaşın sona erdirilmesi açısından pratik bir sonuç

doğurmamıştır.153 Bu ortamda, ilk sosyalist devrimin özellikle dış tehdit karşısında

yenilgiye uğramaması için iki seçenek vardı: Ya ideolojiye tamamen sadık kalınarak

dünya devrimleri söylemi ve buna ilişkin çabalar devam ettirilecek, ya da devrimi

içte ve dışta savunacak güvenlik yapısı ve diplomatik çerçeve oluşturulacaktı. Lenin

döneminde şartlar gereği her iki seçenek paralel yürütülmüş, Lenin’in devrimin hem

ideologu ve hem de gerçekleştiricisi kimliği bu sürecin başarılı bir biçimde

yönetilmesine olanak tanımıştır.

Lenin döneminde Sovyet Rusya’nın dünya ihtilali söylemi hem amaç, hem de

araç olma gibi çift yönlü bir nitelik taşımıştır. Bu söylemin amaç boyutu dünya

ihtilalini gerçekleştirmek için kapitalizme karşı topyekûn bir işçi saldırısını

öngörmekte ve böylece en önemli gücünü idelojiden sağlayan devrimin bu alandaki

tutarlılığı ve cazibesini sürdürmeyi planlamaktaydı. Dünya devrimi söyleminin

araçsal boyutu ise Rusya’daki devrime saldıran kapitalist düşmanların arka

cephesinde işçileri yeni devrimlere teşvik ederek zor durumda bırakma olanağı

sağlamaktaydı. Böylece kapitalist düşmanların kendi ülkelerinde devrimlerle

yenilgiye uğratılması veya en azından ciddi sorunlarla uğraştırılması mümkündü.

Sonuç olarak, bu ülkelerde devrimlerin başarılı olması dünya devrimi amacına

hizmet eder ve kapitalist dünyanın Sovyet Rusya’ya uygulamaya çalıştığı kuşatma ve

tecrit politikaları başarısızlığa uğratılabilirdi. Bu amaçlar çerçevesinde atılan adımlar

153 Bu bildirgenin tam metni için bkz; Vladimir Lenin, ‘Declaration on Peace’, Arthur E. Adams (der.), Readings in Soviet Foreign Policy: Theory and Practice (Boston: D.C. Health and Company, 1961), s.1-3.

Page 49: Rusyada Ulusal Guvenlik Anlayisinin Donusumu

44

hem ideolojik tutarlılığın koruması, hem de dış düşmanlara karşı dünya devrimi

kozunu kullanarak Rusya’daki devrimin güvenliğini sağlamak için başarılı bir taktik

hamle niteliği taşımıştır. Nitekim bu hamlenin içte sosyalist devrim karşıtlarıyla

yürütülen iç savaşta ve dışarıda da Almanya, Fransa, Đngiltere, Japonya benzeri

kapitalist ülkelerin saldırılarıyla kıskaca alınan Sosyalist devrimcilerin büyük askeri

ve ekonomik maliyetlerle kazanılan başarısına önemli katkısı olmuştur.

Devrimin ardından Lenin yönetiminin dünya devrimi söylemi ve buna ilişkin

çabalarının ilk izleri kendini Barış Bildirgesi’nde “Alman, Đngiliz ve Fransız

işçilerine Devrimci Rusya’ya barışı sağlama, emekçileri ve ezilen geniş halk

kitlelerini her türlü kölelik ve sömürüden kurtarma işinde yardım edin” 154 çağrısı

biçiminde ortaya konmuştur. Lenin, iktidarı dönemindeki yazı ve konuşmalarında

dünya ihtilali söylemini sık sık kullanmıştır.155 Benzer bir söylemin resmi Sovyet

belgelerinde de yer aldığı görülmüştür. Örneğin, 1918 tarihli Sovyet Rusya

Anayasası’nda Sovyet iktidarının bütün ülkelerde sosyalizmin zaferi için çalışacağı

belirtilmişti.156 Ayrıca, SSCB’nin kurulması da 1924 tarihli ilk SSCB anayasasında

bütün ülkelerin bir araya geleceği Dünya Sovyet Sosyalist Cumhuriyetinin kurulması

yönünde önemli bir aşama olarak tanımlanmıştır.157

Bolşevikler dünya devrimi yaklaşımı çerçevesinde dünya işçilerinin

uluslararası boyutta örgütlenmesi ve Rus devrimine destek sağlamaları içinde uğraş

vermişlerdir.158 Bu çerçevede Mart 1919’da Moskova’da 3. Enternasyonal toplantısı

154 Lenin, ‘Declaration on Peace’, s. 2. 155 Lenin’in dünya işçi devrimi konusundaki söylemlerinden örnekler için bkz; Leonhard, Bugünkü Sovyet Đdeolojisi, s. 206-209. ve Nejinskiy, ‘Ot plasdarma Mirovoy Revolyutsii k Stanovleniyu Sverxderjavı’, s. 297-302. 156 Volobuev, ‘Prioritetı Sovetskogo Gosudastvo’, Rossiya:Gosudarstvennıye Prioritetı i Natsionalnıye Đnteresı,, s. 249. 157 Shlapentokh, A Normal Totalitarian Society, s. 44-45. 158 Bu konuda bkz; Edward Hallett Carr, ‘Isolation and Plans for World Revalution’, Adams (der.), Readings in Soviet Foreign Policy, s. 23-42.

Page 50: Rusyada Ulusal Guvenlik Anlayisinin Donusumu

45

yapılmış, dünya devriminin gerçekleştirilmesi ve dünya işçilerinin Rusya’daki

devrimi savunmak için çaba göstermeleri yönünde cesaretlendirilmelerine

çalışılmıştır.159 Sovyet Rusya ayrıca Avrupa ülkelerinde devrimi tetikleme ve

düşman kapitalist ülkelere karşı devrim kozunu kullanma faaliyetlerine destek

vermiştir. Bu anlayış içerisinde Sovyet Rusya’nın 1918’deki Almanya devrimi

girişimi, 1919’daki Fransız ordusunda moral bozucu faaliyetlere ve Fransız

denizcilerinin isyanına, 1919’daki Almanya’nın Bavarya bölgesinde ve

Macaristan’da Sovyet Cumhuriyetleri’nin kurulmasına, Yugoslavya’daki devrim

hareketlerine ve genel olarak Avrupa’daki diğer benzer süreçlere çeşitli biçimlerde

destek verdiği bilinmektedir.160

Lenin iktidarı döneminde, Sovyet Rusya’nın dünya devrimi yaklaşımıyla

beraber yürüttüğü bir diğer yaklaşım da geleneksel yöntemle devrimi savunmak

olmuştur. Bu çerçevede Bolşevik yönetimi devrimi savunmak için geleneksel devlet

aygıtlarını -ordu ve diplomasiyi- kullanmıştır.161 Bolşevikler öncelikli olarak devrimi

gerçekleştirmek için propaganda ile düzenini bozdukları Çarlık ordusunun yerine

tekrar geleneksel savaş düşüncesine dayanan klasik bir ordu -Kızıl Ordu-

kurmuşlardır.162 Fakat kuruluş aşamasındaki Kızıl Ordu tek başına devrimi

koruyabilecek ve devrimi tehdit eden Almanya’nın saldırılarını engelleyebilecek

güce sahip değildi. Bu bakımdan Bolşevik yönetimin devrimi savunmak için

kullandığı ikinci klasik yöntem diplomasi olmuştur. Fakat bu yöntemi kullanmak da

159 3. Enternasyonel’in amaçları ve Sovyet Rusya yönetiminin bu örgüte ilişkin faaliyetleri için bkz ; ‘Status and Thesises of the Third (Communist) International’, Adams (der.), Readings in Soviet Foreign Policy, s.42-53. 160 Shlapentokh, A Normal Totalitarian Society, s. 44. 161 Rice, ‘Sovyet Büyük Stratejisinin Evrimi’, s. 206. 162 Kızıl Ordu’nun kurulmasında etkin olan koşullar ve düşünceler için bkz ; Edvard Mead Earle, ‘Lenin, Trotsky, Stalin : Sovyet Savaş Düşüncesi’, Edvard Mead Earle (der.), Modern Stratejinin Yaratıcıları (çev. Demirhan Erdem, Çiğdem Erdem ve Gülçin Ülgezen), (Ankara, ASAM, 2003), s.275-311.

Page 51: Rusyada Ulusal Guvenlik Anlayisinin Donusumu

46

kendi içinde zorluklar barındırmaktaydı. Çünkü Bolşevikler iktidara geldiklerinde

kapitalist dünyayı düşman ilan etmiş, gizli diplomasi yapmayacaklarını ve adaletsiz

barış imzalamayacaklarını belirterek, emperyalistlerin Birinci Dünya Savaşı öncesi

ve sırasında yaptıkları gizli pazarlıkları dünyaya açıklamışlardı. Fakat gelinen

noktada düşman kabul edilen kapitalistlerle yeniden masaya oturmak, üstelik

adaletsiz bir barış anlaşmasına rıza göstermek gerekmekteydi.

Devrimin güvenliği için öncelikli olarak Almanya ile anlaşmak zorunluydu.

Böylece, Sovyet Rusya’nın düşman ve savaş halinde olduğunu belirttiği kapitalist

dünya ile ilk diplomatik görüşmeler süreci olan Brest-Litovsk Barış Görüşmeleri 9

Ocak 1918’de Sovyet ve Alman temsilcileri arasında başladı.163 Lenin 21 Ocak

1918’deki parti toplantısında Sovyetlerin ekonomik kalkınma ve yeni ordu için

zamana ihtiyacı olduğunu, Rusya’nın devrimci savaşı sürdürebilmek için henüz zayıf

olduğunu, devrimin güvenliği için küçültücü de olsa Almanya ile böyle bir

anlaşmanın imzalanmasının şart olduğunu savundu.164 Trotski’nin “Savaş yok, Barış

yok” anlayışı çerçevesinde sürdürülen zaman geçirici diplomatik manevralara

rağmen, Sovyet Rusya süren Alman saldırıları ile artan tehdit karşısında 3 Mart

1918’de Rus nüfusunun %34’nü, tarımsal alanların %32’sini ve endüstrinin %89’nu

kaybettiği Brest-Litovsk Antlaşması’nı imzalamak zorunda kaldı.165 4. Sovyetler

Kongresi’nce 15 Mart 1918’de büyük tartışmaların ardından onaylanan antlaşma

163 William Henry Chamberlin,’Brest-Litovsk: The Struggle for Peace’, Adams (der.), Readings in Soviet Foreign Policy, s. 6. 164 Lenin’in bu görüşünü savunduğu konuşması için bkz ; Vladimir Lenin, ‘Thesies on the Question of the Immediate Conclusion of a Seperate and Annexationist Peace’, Adams (der.), Readings in Soviet Foreign Policy, s. 18-22. 165 Earle, ‘Lenin, Trotsky, Stalin : Sovyet Savaş Düşüncesi’, s. 279.

Page 52: Rusyada Ulusal Guvenlik Anlayisinin Donusumu

47

daha sonra Kızlı Ordu’nun başarıları ve Almanya’nın Birinci Dünya Savaşı’nda

yenilmesi sonucu Bolşevik yönetim tarafından tanınmadı.166

1918–1921 döneminde Sovyet Rusya’nın hem iç hem de dış düşmanlara karşı

yürüttüğü başarılı silahlı mücadele sonucunda devrimin güvenliği garanti altına

alınırken, Sovyet yönetiminin ülke güvenliğinin sağlanması bağlamındaki

önceliklerinin başında Batılı kapitalist dünya ile ilişkilerin seyrinin belirlenmesi

vardı. Sovyet Rusya ile kapitalist dünya arasındaki ilişkilerin gidişatında 1922’de

yapılan Cenova Konferansı önemli adımlardan biri olmuştur. Konferans bir anlaşma

ile sonuçlanmasa da, Sovyet Rusya ile konferansa katılan 34 Batılı kapitalist devlet

arasındaki ilişkilerin başlanmasına ivme kazandırması bakımından önemli

olmuştur.167 Özellikle, konferansın ardından Sovyet ve Alman yetkililerin imzaladığı

Rapallo Anlaşması168 Sovyet Rusya’nın Batılı kapitalist dünya ile ilişkilerinin

başlanması için ilk adım sayılabilir.

Fakat Sovyet Rusya ile Batı arasındaki ilişkilerin genel çerçevesini

komünizm ve kapitalizm arasındaki rekabet belirleyecekti ve bu bağlamda özelikle

komünist ideolojinin ilişkileri nasıl bir ideolojik çerçeveye oturtacağı en önemli

sorundu. Rejime yönelik iç ve dış yakın tehditler geçmiş ve genç Sovyet devletinin

ideolojik yönü ve rolü tekrar tartışılmaya başlanmıştı. Devrimci yükselişler Orta

Avrupa’da inişe geçmiş, Kızlı Ordu’nun Polonya’da devrim yapma macerası

başarısızlığa uğramış, Sovyetlerin büyük umut besledikleri Almanya’daki 1923

devrim girişimi yenilgiye uğramıştı. Yeni Sovyet devleti düşman olarak tanımladığı

166 Brest Litovsk anlaşma süreci ve bu konuda Bolşevikler arasındaki tartışmalar için bkz; William Henry Chamberlin,’Brest-Litovsk: The Struggle for Peace’, Arthur E. Adams (der.), Readings in Soviet Foreign Policy, s. 6-17. 167 Carole Fink, ‘The NEP in Foreign Policy: The Cenova Conference and the Treaty of Rapollo’, Gabriel Gorodetsky (der.), Soviet Foreign Policy: 1917-1991, s.11. 168 Ibid.

Page 53: Rusyada Ulusal Guvenlik Anlayisinin Donusumu

48

kapitalist devletlerin kuşatması altındaydı. Bu dönemde komunist idelojinin ve yeni

Sovyet devletinin mevcut dünya sistemine ve sosyalist devrimin geleceğine ilişkin

yaklaşımı Bolşevik partisi içinde yürütülen Stalin-Trotski arasındaki iktidar

çekişmesince belirlenmiştir.

3. Stalin: “Tek Ülkede Sosyalizm”

1924’de Lenin öldüğünde Sovyet liderliği için iki rakip vardı: Leon Trotski ve

Joseph Stalin.169 1917–1921 döneminde Kızıl Ordu komutanlığı yapan, Lenin’in

yakın dostu ve Bolşevikler arasında yazar ve iyi bir hatip olarak tanınan Trotski ile

Komunist Parti Sekreteri konumu ile parti örgütünde etkin olan Stalin arasındaki

iktidar mücadelesi, partinin ve yeni Sovyet devletinin gelecekteki ideolojik

önceliklerinin belirlenmesi noktasında yoğunlaşmıştı. Trotski’nin “Sürekli Devrim”

teorisi olarak tanımlanan yaklaşımı, Rus devrimini Avrupa devrimler sürecinin ilk

aşaması olarak görmüş ve bu başarılı devrim örneğinin kapitalist dünya tarafından

organize bir düşmanca reaksiyonla karşılaşacağını belirtmiştir.170 Trotski Rus

devriminin geleceğinin Batıdaki diğer sosyalist devrimlerin başarısına doğrudan

bağlı olduğunu savunmuş ve Sovyet Rusya’nın Avrupa’daki kapitalist devletlerde

devrim faaliyetlerini etkin biçimde sürdürmesini, yani devrimci bir savaş

önermiştir.171 Buna karşılık Stalin “Tek Ülkede Sosyalizm” tezini öne sürerek,

Trotski’nin “Sürekli Devrim” yaklaşımını kapitalist ülkelerdeki işçilerin devrim

yapabilmesi inancına güvensizlik anlamına geldiği gerekçesi ile eleştirmiş ve tek bir

ülkede de sosyalizmin zaferinin mümkün olduğunu savunmuştur.172 Stalin “Tek

169 Ebenstein, Two Ways of Life: The Communist Challenge to Democracy, s. 136. 170 Zamaleev, Uçebnik Russkoy Politologii, s.192. 171 Ibid. , s. 193. 172 Leonhard, Bugünkü Sovyet Đdeolojisi, s. 211.

Page 54: Rusyada Ulusal Guvenlik Anlayisinin Donusumu

49

Ülkede Sosyalizm” tezi ile Sovyet devriminin ve devletinin geleceğinin çeşitli dünya

ülkelerindeki devrim hareketlerine birinci dereceden bağlı olmadığını ileri sürerek,

tam tersine, dünya devriminin başarısını Sovyetler Birliği’nin siyasi, ekonomik ve

askeri başarısına bağlamıştır.173 Đki tez arasındaki mücadele 1928’de Stalin’in

kazanması ile sonuçlanmış, yenilenler partiden tasfiye edilmiş; Trotski ise hapis

edilerek önce Sibirya’ya ardından da yurtdışına sürgüne gönderilmiştir.174

Sovyet ideolojik paradigmasında yaşanan “Sürekli Devrim” ve “Tek Ülkede

Sosyalizm” tezleri arasındaki mücadeleden Stalin galip çıkarak Trotski’yi tasfiye

edince, Sovyet güvenlik algılamasının da genel çerçevesi çizilmiştir. Trotski’nin

rejimin güvenliği için devrimi ihraç etme yöntemini içeren “Sürekli Devrim” tezi,

güvenliğin esas itibariyle dış eksenli biçimde şekillenmesini önermişti. Oysa Stalin,

“Tek Ülkede Sosyalizm” tezi ile Sovyet güvenlik konseptinde iç güvenliği öne

çıkarmıştır. Mücadeleyi Stalin kazanınca, Sovyet güvenlik konseptinde iç güvenliğin

sağlanması dış güvenliğin esasını oluşturacak yapıya bürünmüştür. Sovyet güvenlik

konsepti 1924–1939 döneminde önceliği iç güvenlik olan güçlü merkezi devlet

yapılanması ve daha sonra KGB’ye (Komitet Gosudarstva Bezopastnosti-Devlet

Güvenlik Komitesi) dönüşecek güçlü iç güvenlik örgütü NKVD ((Narodnıy Komitet

Vnutrennih Del-Đçişleri Halk Komiserliği) de bu anlayışın doğal uzantısı olmuştur.

Ayrıca, “Tek Ülkede Sosyalizm” tezine göre yaşamsal görülen sanayileşme

alanındaki hızlı atılımlar, tarımda zorla kolektifleştirme ve 1930’larda halk düşmanı

173 Stalin’in tezi için bkz; Josep Stalin, ‘The Theory of “Socialism in One Country” ’, Adams (der.), Readings in Soviet Foreign Policy, s. 69-74. 174 Komünist parti içindeki ideolojik mücadele ile Trotski ve diğer muhaliflerin tasfiye süreci konusunda geniş bilgi için bkz; O. V. Volobuev, ‘Prioritetı Sovetskogo Gosudarstvo’, Rossiya:Gosudarstvennıye Prioritetı i Natsionalnıye Đnteresı, s. 253-262. ve Munçaev, Politiçeskaya Đstoriya Rossiii, s. 439-575.

Page 55: Rusyada Ulusal Guvenlik Anlayisinin Donusumu

50

suçlamaları ile “iç rejim düşmanlarının” imhası bu konseptin yansımaları olarak öne

çıkmıştır.175

Sovyetler Birliği’nin hayatta kalması bakımından düşmanlarla çevrili bir

dünyada yaşamak ve dıştan gelecek tehditlere karşılık verebilmek için Kızıl Ordunun

güçlendirilmesi ve savunma sanayinin geliştirilmesi Stalin’in önemsediği hususların

başında gelmiştir. Stalin’e göre, güçlü bir ordu “tek ülkede sosyalizm” yaklaşımının

en önemli parçalarından biriydi.176 Bu bağlamda Kızıl Ordunun öncelikli görevi

kendi sınırlarını güvence altına almak ve kapitalist dünya ile olası savaşa hazırlanma

olarak belirlenmiştir.

Stalin’in “Tek Ülkede Sosyalizm” tezi dünya devrimi konusundaki teorik

yaklaşım ve buna ilişkin uygulamaları da derinden etkilemiştir. Dünya devrimi

söylemi resmi ideolojinin tezlerinden biri olarak kalsa da, Stalin bu söylemin ideloji

içindeki ağırlığını azaltmış ve işlevini değiştirmiştir.177 Đlk Bolşevikler, proleter

enternasyonalizm için iyi olan şeyin Sovyetler Birliği için de iyi olduğuna

inanıyorlardı; bu önceliği tersine çeviren Stalin proleter enternasyonalizmi Sovyet

devletine hizmet eder konuma getirmiştir.178 Nitekim Stalin bu anlayış çerçevesinde

dünya devrimi söylemini SSCB’nin jeopolitik çıkarlarını gerçekleştirmek için bir

politik baskı unsuru olarak görmüş ve 3. Enternasyonalı (Komintern) Sovyet dış

politikasının güdümünde bir örgüt olarak değerlendirmiştir. 179

175 Stalin döneminin ilgili politikaları ve uygulamaları konusunda genel bir değerlendirme için bkz ; Skocpol, Devletler ve Toplumsal Devrimler, s. 410-436. ve O. V. Volobuev, ‘Prioritetı Sovetskogo Gosudarstvo’, Rossiya:Gosudarstvennıye Prioritetı i Natsionalnıye Đnteresı, s. 262-268. 176 Bu konu Stalin tarafından ‘Ob Oppozitsionnom Bloke v VKP(B)’ ve O Sotsial-Demokratiçeskom Uklone v Naşey Parti’, makalelerinde ( J.V. Stalin, Soçinenia, Cilt 8, 1926, Yanvar-Noyabr-Moskova, 1948 içinde) tartışılmaktadır. Aktaran: Rice, ‘Sovyet Büyük Stratejisinin Evrimi’, s. 211. 177 Shlapentokh, A Normal Totalitarian Society, s. 45. 178 Rice, ‘Sovyet Büyük Stratejisinin Evrimi’, s. 211. 179 Shlapentokh, A Normal Totalitarian Society, s. 45. Ayrıca, Stalin’in 3. Enternasyonel’e ilişkin yaklaşımı için bkz; Isaac Deutscher, ‘Stalin and Comintern’, Adams (der.), Readings in Soviet Foreign Policy, s. 62-68.

Page 56: Rusyada Ulusal Guvenlik Anlayisinin Donusumu

51

Stalin dönemi Sovyet dış ve güvenlik politikalarının dış gelişmeler ve değişen

güvenlik tehditleri karşısında realpolitik anlayış çerçevesinde hareket ettiği ve bu

adımlara resmi ideolojik yaklaşımı içinde uygun kılıf bulduğu görülmektedir.

Örneğin, Sovyet yönetiminin özelikle 1920’lerin ortalarından itibaren korktuğu en

önemli senaryo Đngiltere, Fransa, Almanya, ABD ve Japonya gibi kapitalist ülkelerin

koalisyon kurarak komünizmin Rusya örneğine kaşı büyük bir saldırı başlatması

olmuştur.180 Sovyet yönetimi bu ihtimali engellemek için başta Đngiltere ve Almanya

olmak üzere Avrupalı kapitalist ülkelerle ilişkilerini normalleştirme ve diplomatik

ilişkiler kurma çabalarını hızlandırmış, 1931’de Milletler Cemiyetine üye olmuştur.

Sovyet güvenlik algılaması 1933’de Hitler’in Almanya’da iktidara gelmesi ile

yeni bir devreye girmiş, Nazi Almanya’sı Sovyetler Birliği için en önemli hasım

olarak görülmüştür.181 Öte yandan, Uzak Doğu’da Mançurya’yı işgal eden ve Çin’e

saldıran Japonya temel tehlike kaynağı olarak değerlendirilmiştir.182 Stalin 1934’teki

17. Parti Kongresi’nde yaptığı konuşmada yeni bir emperyalist savaşın eşiğinde

olunduğunu belirtmiş, Japonya’yı Asya’da muhtemel tehdit olarak belirlemiş, fakat

Avrupa için tehdidin kim olacağını açıkça ifade etmemiştir.183 Bu dönemde Sovyet

yönetimi bir yandan Kızıl Ordu’nun güçlenmesi çalışmalarını sürdürürken, öte

yandan uluslararası arenada ortak güvenlik yaklaşımının öncülüğünü yapmış, Fransa

ve Çekoslovakya benzeri ülkelerle güvenlik anlaşmaları imzalamıştır.184 Stalin

yönetimi bazı Batılı ülkelerle yapılan bu anlaşmaları ve geliştirilen ilişkileri 19–21

Mart 1939 tarihli 18. Parti Kongresi’nde yaptığı konuşma ile meşrulaştırmıştır. Stalin

180 Teddy J. Uldricks, ‘Soviet Security Policy in the 1930’, Gorodetsky (der.), Soviet Foreign Policy, s. 71. 181 Kokoshin, Soviet Strategic Thought, s. 89. 182 Ibid. 183 Stalin’in bu konuşmasının metni için bkz; Josep Stalin,‘The International Situation’, Adams (der.), Readings in Soviet Foreign Policy, s. 114-121. 184 Uldricks, ‘Soviet Security Policy in the 1930’, Gorodetsky (der.), Soviet Foreign Policy, s. 65.

Page 57: Rusyada Ulusal Guvenlik Anlayisinin Donusumu

52

konuşmasında kapitalist dünyayı saldırgan faşist devletler ve saldırgan olmayan

demokratik devletler olarak tasniflendirmiş, ikinci gruba giren Birleşik Krallık,

Fransa ve ABD ile muhtemel işbirliğinin yolunu açmıştır.185

Fakat 1930’ların sonunda, Nazi Almanya’sının giderek artan gücü,

Avrupa’daki kapitalist ülkelerin Nazi Almanya’sına taviz veren ve bir an önce

SSCB’ye saldırmasını teşvik eden Münih Pazarlıkları Sovyet yönetimini yeni bir

yönelime sokmuştur. Mevcut uluslararası gelişmeler ışığında savaş tehlikesinin

SSCB üzerine yoğunlaşmakta olduğunu gören Sovyet yönetimi Nazi Almanya’sı ile

doğrudan anlaşma imzalamıştır. 23 Ağustos 1939’da Nazi Almanyası ile SSCB

arasında imzalanan Ribbentrop-Molotov Anlaşması taraflara 10 yıllık bir dostluk ve

saldırmazlık güvencesi öngörmüş ve Sovyet yönetimine Batı Ukrayna ile Baltık

ülkelerini ilhak etme olanağı sağlamıştır.186 Ayrıca, Sovyetlerin Finlandiya ile 1939–

40 döneminde yaptığı 100 Gün Savaşı ve Karelya bölgesini ilhak etmesi,

Romanya’dan Besarabya’yı alması ve Uzak Doğu’da sınırlarını güvenlik altına

almak için Japonya ile 13 Nisan 1941’de yaptığı 5 yıllık saldırmazlık anlaşması

Sovyet güvenlik konseptinin diğer önemli göstergeleri olmuştur.187

22 Haziran 1941’de Nazi Almanyası’nın SSCB’ye saldırması ile güvenlik

algılaması tamamen dış boyut üzerine odaklanmış ve bu süreç 1941–1945

döneminde sürdürülen savaş ve bu savaşı kazanmak için Nazi karşıtı Batılı

devletlerle işbirliği yapmak biçiminde sürdürülmüştür.188 1945’te savaştan süper güç

185 Kokoshin, Soviet Strategic Thought, s. 92. 186 Bu anlaşma konusunda bkz; Edwadr Hallett Carr, ‘The Nazi-Soviet Pact’, Adams (der.), Readings in Soviet Foreign Policy, s. 155-160. 187 Sovyet yönetiminin bu dönemdeki politikaları için bkz; Kokoshin, Soviet Strategic Thought , s. 93-98. ve Isaac Deutscher, ‘The Diplomatic Road to War’, Adams (der.), Readings in Soviet Foreign Policy, s. 161-172. 188 Bu savaş dönemindeki Nazi karşıtı blok arasındaki ilişkiler için bkz; Cordel Null, ‘The First Months’; Winston Churchill, ‘The Quarrelsome Alliance’; ve Joseph Stalin; ‘The Second Front in Europe’, Adams (der.), Readings in Soviet Foreign Policy, s. 173-201.

Page 58: Rusyada Ulusal Guvenlik Anlayisinin Donusumu

53

olarak çıkan SSCB, Doğu Avrupa’yı komünistleştirerek ve Varşova Paktı’nı kurarak

ABD ile uluslararası ideolojik ve stratejik rekabete girmiştir. Đkinci Dünya

Savaşı’ndan sonra Kızıl Ordu’nun gücü ile Doğu Avrupa’da sosyalist uydular kuran

SSCB yönetimi yeni ideolojik açılımları gündeme getirerek, dünya devrimi

söylemini farklı bir anlayışla yorumlamaya çalışmıştır. Stalin savaştan sonra tek

ülkede sosyalizm tezinin yerine, kapitalizm ve sosyalizmin sürekli mücadele içinde

iki sistem olduğunu, kapitalist dünyanın SSCB’nin güvenliğine tehdit oluşturduğunu

ve sosyalist kampın sürekli emperyalist tehdit altında olduğu savunmuştur.189 Doğu

Avrupa’nın komünistleştirilmesi bir anlamda Sovyet güvenlik algılamasında

Trotski’nin devrim ihracı tezine dönüş ve böylece dış güvenliğin devrim ihracı

yoluyla sağlanması çabası olarak değerlendirilebilir.

Özetle, Stalin’in ideolojik yaklaşımında kapitalizm var olduğu sürece yeni bir

dünya savaşının kaçınılmaz olduğu, bu nedenle savaştan kaçınmanın tek yolunun

kapitalizmin ortadan kaldırılması olduğu, bu bağlamda sosyalizmin sınırlarının

genişletilmesi ve dünya devrimi için çaba gösterilmesi barış için mücadeleden daha

önemli olduğu noktasına geçilmiştir.190 Kapitalist güçlerin Sovyetler Birliğini

yıkmaya çalışacaklarına inanan Stalin, dönemin uluslararası sistemini Sovyet

çıkarlarına bir tehdit olarak görmüş ve Batıyla yapılan işbirliğini geçici bir taktik

hamle olarak değerlendirmiştir.191 Bu anlayış çerçevesinde Sovyetler Birliği

uluslararası ilişkilerin ilkelerini saptayan Birleşmiş Milletler sözleşmesini imzalayıp

Güvenlik Konseyi üyeliğini aldığında bu organın güvenlik sorununu halledeceğine

inanmamıştır. Aksine, Sovyetler Birliği, ekonomik ve askeri açıdan güçlü ABD’nin

189 Shlapentokh, A Normal Totalitarian Society, s. 46. 190 L. N. Nejinskiy,‘Đmperativı “Holodnoy Voynı” i Yadernogo Veka’, Rossiya:Gosudarstvennıye Prioritetı i Natsionalnıye Đnteresı, s. 358. 191 Rice, ‘Sovyet Büyük Stratejisinin Evrimi’, s. 217.

Page 59: Rusyada Ulusal Guvenlik Anlayisinin Donusumu

54

hakim olduğu uluslararası sisteme bir alternatif inşa etmeye başlamıştır.192 Askeri

cephede, Stalin Sovyet Ordusu’nu büyük bir ağır sanayi temeliyle desteklenen

kapsamlı bir kara savaşı yürütmeye hazırlamış, ekonomik anlamda Doğu Avrupa

ekonomileri Sovyet ekonomisinin yeniden inşası için kullanılmış ve böylece

“Sovyetler Birliği istihkâmı” Berlin’e kadar genişletilmiştir.193 Bu anlayış, Soğuk

Savaş döneminin ilk dönemlerinden 1980’lerin ortalarına kadar Sovyet güvenlik

konseptinde ABD ve Đngiltere emperyalizmini gelecekteki muhtemel bir savaşın

gerçekleşeceği esas düşmanlar olarak değerlendirmesini sağlamıştır.194

4. Hruşev: “Barış Đçinde Birarada Yaşama”

Sovyet lideri Nikita Hruşev döneminde (1953–1964) Sovyet idelojisinde geliştirilen

“Barış içinde bir arada yaşama” yaklaşımı Stalin’in genel anlayışına ciddi

değişiklikler getirmiştir. Hruşev, SSCB Komünist Partisinin 14–25 Şubat 1956’da

yapılan 20. Kongre’sinde yaptığı konuşmada kapitalizm ile sosyalizm arasında bir

savaşın kaçınılmaz olduğu görüşünü reddetmiş, barış içinde bir arada yaşayarak

rekabet edebileceklerini savunmuş ve sosyalizmin kapitalist ülkelere şiddet ve savaş

olmaksızın girebileceğini öne sürmüştür.195 Hruşev ayrıca ülkelerin sosyalizme

SSCB’den farklı bir yöntemle ulaşabileceği yaklaşımını ortaya atmıştır.196 Fakat,

“Barış içinde bir arada yaşama” doktrini altında bile Sovyetler Birliği uluslararası

sistemi Batı kapitalizminin hakim olduğu esas düşman olarak görmeye devam

192 Rice, ‘Sovyet Büyük Stratejisinin Evrimi’, s. 217. 193 Ibid. 194 Kokoshin, Soviet Strategic Thought, s. 111. 195 Nejinskiy,‘Đmperativı “Holodnoy Voynı” I Yadernogo Veka’, Rossiya:Gosudarstvennıye Prioritetı i Natsionalnıye Đnteresı, s. 358-360. 196 Ibid, s. 359.

Page 60: Rusyada Ulusal Guvenlik Anlayisinin Donusumu

55

etmiştir.197 Nitekim, yeni Sovyet konsepti barış içinde bir arada yaşama anlayışını

sınıflararası mücadelenin kendine özgün biçimi olarak tanımlamış ve 1986’ya kadar

resmi belgelerinde ve parti programlarında tutarak, yurt içi ve dışında yaygın bir

propaganda söylemi olarak kullanmıştır.198 Fakat, Hrusev’in yaklaşımı Sovyet

anlayışına yeni bir yorum getirse de, temel vurgunun halen sınıf çıkarına ve Marksist

terminoloji ile işçi sınıfın dünya çapında zaferine yapıldığını göstermiştir.199

Hruşev döneminde Sovyet stratejik düşüncesinde ilk sıraya “barış içinde bir

arada yaşama”, ikinci sıraya ise “proleter enternasyonalizm” hedefi konmuştur. Fakat

Hruşev’in ideolojik yaklaşımı bir yandan Sovyet stratejik düşüncesini Batı’yla

doğrudan çatışmadan uzaklaştırırken, diğer yandan gelişmekte olan dünyadaki

milliyetçilikten yararlanmayı, dolayısıyla bir Üçüncü Dünya stratejisini gündeme

getirmiştir.200 Çünkü halen Batı düşman addedilmekteydi ve Üçüncü Dünya stratejisi

SSCB’ye Batı politikalarının başarısız olduğu bölgelerde destek bulma ve gücünü

yayma olanağı tanımaktaydı. Hruşev döneminde bu ülkelerdeki rejimler Batı karşıtı

ve “nitelik olarak ulusalcı”, “sosyalizm yolunda” veya “sosyalist eğilimli” gibi

kavramlarla tanımlanarak, Üçüncü Dünya stratejisine ideolojik bir çerçeve

sağlanmaya çalışılmıştır.201 Üçüncü Dünya stratejisi 1956’da Orta Doğu’da

Đngiltere’yle ilişkileri krize giren Mısır’la başlamış, Batı sömürgeciliğinden kurtulma

sürecine giren Afrika ve Güney Asya’da sosyalimi destekleme adına ekonomik

yardım, silah hibesi ve satışı gibi araçlarla sürdürülmüştür. Üçüncü Dünya stratejisi

Hruşev tarafından özellikle Çin’den 1960’ların başında gelen ideolojik meydan

197 Rice, ‘Sovyet Büyük Stratejisinin Evrimi’, s. 218. 198 Nejinskiy,‘Đmperativı “Holodnoy Voynı” I Yadernogo Veka’, s. 360. 199 Ibid. 200 Rice, ‘Sovyet Büyük Stratejisinin Evrimi’, s. 218. 201 Ibid., s.219.

Page 61: Rusyada Ulusal Guvenlik Anlayisinin Donusumu

56

okuma karşısında, Sovyetler Birliği’nin dünya devriminin gerçek lideri olduğunu

daha net göstermek adına daha fazla desteklenmiştir.202

5. Brejnev: “Sınırlı Egemenlik”

Sovyetler Birliğinde Leonid Brejnev döneminin (1964–1982) başlaması ile Sovyet

ideolojik öncelikleri yeni bir evreye girmiştir. Yeni Sovyet lideri Brejnev 6 Kasım

1964’te yaptığı konuşma ile Sovyet ideolojik yaklaşımında önceliklerin sırasını

değiştirmiştir. Hruşev’den farklı olarak Brejnev önceliğin sosyalist ülkeler arasında

işbirliğinin güçlendirilmesi ve Asya, Afrika ve Latin Amerika halklarının ulusal

bağımsızlık mücadelesine verilmesini savunmuş, barış içerisinde birarada yaşamayı

ikinci sıraya koymuştur.203

Brejnev anlayışının dış politikaya ilişkin öncelikleri üç temel noktada

yoğunlaşmıştı: Dünya sosyalist kampındaki parçalanmayı önlemek; Batı ile ilişkileri

normalleştirmek ve Üçüncü Dünya ülkelerindeki “dost rejimleri” ve hareketleri

desteklemek.204 Sosyalist kamptaki parçalanmanın önlenmesinde öncelikli hedef

Çin’in meydan okumasını engellemek ve bu ülkenin sosyalist kamp içinde kalmasını

sağlamaktı. Fakat, bu hedef başarılamadı ve Çin sosyalist kamp içinde alternatif

cazibe merkezi olmayı sürdürdü. Sosyalist kampın dağılmasını engellemede ikinci

boyut özellikle Doğu Avrupa ülkelerinin sosyalist kamp içinde kalmasını sağlamak

için “sınırlı egemenlik” yaklaşımının geliştirilmesi olmuştur.

Bu yaklaşım sosyalist kampın birlikteliğinin ve üyelerin sıkı işbirliğinin her

bir üyenin bağımsızlık ve egemenliğinin garantisi olduğunu ve bu anlamda

202 Ibid., s. 219. 203 Nejinskiy,‘Đmperativı “Holodnoy Voynı” I Yadernogo Veka’, s. 365. 204 Vincent E. Hammond (der.) ,The History of Russia (Mayflower, AR: The Heron Press, 1996), s. 316.

Page 62: Rusyada Ulusal Guvenlik Anlayisinin Donusumu

57

güvenliğin kolektif bir anlam taşıdığını savunmuştur. Yaklaşıma göre, herhangi bir

nedenle üye ülkelerden herhangi biri bu garantiyi bozacak tutum ve davranış içine

girerse, bu durum ortak güvenlik riski oluşturacağı için, diğer üyelerin askeri güç

kullanma dahil müdahale hakkı doğacaktı.205 Böylece “sınırlı egemenlik” yaklaşımı,

hiçbir ülkenin sosyalist kampın birlikteliğini bozacak davranışlarda

bulunamayacağını vurgulamakta ve gerektiğinde diğerlerine müdahale etme hakkını

meşrulaştırmaktaydı. Nitekim, Brejnev bu yaklaşımı sosyalist kampın bütünlüğünün

gerektiğinde güç kullanarak sağlanması ve komşu ülkelerde Batı yanlısı rejimlerin

kurulmasını engelleme anlayışına dayanırken, 1968 Prag’a müdahalesi de bu

politikanın uygulama alanı olmuştur.

Brejnev döneminde, Hruşev’in yönetiminde Küba Krizi ve Vietnam Savaşı

nedeniyle gerilim yaşanan Batı ile ilişkilerde ilk başta bir Yumuşama (Detant)

yaşandıysa da, özellikle Afganistan’ın işgalinden sonra ilişkiler tekrar gerilmiştir.

Hruşev döneminde başlatılan Üçüncü dünya stratejisi ise Brejnev tarafından Sovyet

nüfuzunu bu coğrafyada yaygınlaştırmak ve kalıcılaştırmak amacıyla daha aktif bir

biçimde sürdürülmüştür.

6. Gorbaçev: “Yeni Politik Düşünce”

Sovyet ideolojik anlayışında ve güvenlik algılamasında son büyük değişiklik 11 Mart

1985’te SSCB Komünist Parti Genel Sekreterliği görevine başlayan Mihail Gorbaçev

tarafından gerçekleştirilmiştir. Literatürde neden bu reforma gereksinim

duyulduğuna ilişkin ekonomik sıkıntılardan, Gorbaçev’in Amerikan ajanı olmasına

205 Nejinskiy,‘Đmperativı “Holodnoy Voynı” I Yadernogo Veka’, s. 366.

Page 63: Rusyada Ulusal Guvenlik Anlayisinin Donusumu

58

kadar uzanan çeşitli akademik ve spekülatif değerlendirmeler mevcuttur.206 Burada

bu değerlendirmeler üzerinde ayrıntılı durmak yerine, Gorbaçev’in iktidara geldiği

dönemin şartları ile SSCB’nin içinde bulunduğu dış ve iç yapının temel özellikleri

vurgulanacaktır.

Her şeyden önce, SSCB dış arenada ciddi sıkıntılarla karşı karşıyaydı. SSCB-

Batı ilişkileri 1970’lerin sonundan itibaren giderek gerginliği artan ve 1946–1953

döneminde yaşanan “Birinci Soğuk Savaş” sürecine benzeyen “Đkinci Soğuk Savaş”

dönemine girmişti.207 Sovyetlerin Afganistan’a müdahalesi ilişkilerdeki kötüleşme

sürecini tırmandırmıştı. Silahlanma yarışı hızlanmış, SSCB’nin 1977’de ürettiği yeni

SS–20 füzelerine karşılık, ABD de 1981’de Batı Avrupa’ya Cruise ve Sovyet

topraklarına 10 dakikada ulaşma kapasitesine sahip Pershing II orta menzilli balistik

füzeleri yerleştirmeye başlamıştı.208 Buna karşılık, Sovyet yönetimi ABD ile

sürdürülen Orta Menzilli Nükleer Güçler (Intermediate Nuclear Forces-INF)

görüşmelerinden 1983’te çekilme kararı almıştı. Ronald Reagan yönetiminin 23 Mart

1983’te başlattığı “yıldız savaşları” ismiyle de bilinen Stratejik Savunma Girişimi

(Strategic Defense Initiative-SDI) programı ise nükleer silahlanma alanındaki

dengeyi bozma tehlikesi taşıması nedeniyle ilişkileri daha da germişti.209

SSCB’nin sıkıntıya düştüğü diğer bir önemli alan Sosyalist dünya içinde

yaşanan sorunlar olmuştu. Çin’in SSCB’nin etki alanında tutulması için harcanan

çabaların boşa gittiği, 1972’de ABD Başkanı Richard Nixon’un Pekin ziyareti,

ABD’nin 1 Ocak 1979’da Çin’le diplomatik ilişkiler kurması ve Çin’in de Nisan

206 Gorbaçev’in reform girişimine ilişkin çeşitli açıklamaların özeti için bkz; Shlapentokh, A Normal Totalitarian Society, s.179-2000; ve Cohen, Russian Imperialism: Development and Crisis, s.135-150. 207 Galeotti, The Age of Anxiety Security and Politics in Soviet and Post-Soviet Russia, s.58. 208 Ibid., s.59. 209 Kokoshin, Soviet Strategic Thought, s.141.

Page 64: Rusyada Ulusal Guvenlik Anlayisinin Donusumu

59

1979’da 1950’de imzalanan Sovyet-Çin işbirliği anlaşmasını yenilemeyeceğini

açıklaması ile açıkça ortaya çıkmıştı.210 Sosyalist dünya içinde sıkıntı sadece Çin’le

sınırlı kalmamış, Sovyet yönetiminin büyük önem verdiği Doğu Avrupa’da da ciddi

sorunlar yaşamıştır. Özellikle, Polonya’da 1970’lerin başından itibaren yaşanan

ekonomik kötüye gidiş Haziran 1980’de işçilerin politik değişim talebiyle sokaklara

çıkmasına neden olmuştu. Kriz ancak Polonya Devlet Başkanı General

Yaruzelski’nin 1981’de sert önlemler alması ve sıkıyönetim ilan etmesi ile kontrol

altına alınabilmişti.211 Doğu Avrupa’daki diğer sosyalist ülkeler de yavaş yavaş

SSCB’nin kontrolünden çıkma sürecine girmişlerdi. Doğu Almanya Batı Almanya

ile kurduğu özel ilişkilerin etkisi altına girmeye başlamış, 1982–83 döneminde nakit

krizine giren Macaristan IMF üyeliği için başvuruda bulunmuş, Doğu Avrupa

ülkelerinden sadece Doğu Almanya hevessiz biçimde Afganistan müdahalesine

destek vermiş, Romanya müdahaleye destek vermeyeceğini açıkça ilan etmişti.212

Özetle, SSCB Doğu Avrupa’daki sosyalist ülkeler üzerindeki siyasal ve ekonomik

etkisini kaybetmeye başlamıştı.

Sovyet yönetimin büyük anlam yüklediği Üçüncü Dünya Ülkeleri stratejisi de

ciddi başarısızlıklara uğramıştı.1970’lerin sonunda Sudan ve Somali’nin “sosyalist

eğilimli” olmadıklarını açıkça ilan etmeleri, Etyopya macerasının başarısızlığa

uğraması, Sovyet yönetiminin Angola, Kongo, Tanzanya, Madagaskar, Mozambik ve

benzeri ülkelere mali ve askeri destek verme politikasının sorgulanmasına sebep

olmuştu.213 Dahası SSCB’nin 1956–1986 arasında Üçüncü Dünya ülkelerine

sağladığı ve %70’ten fazlası Orta Doğu ve Kuzey Afrika’ya ait 83 milyar dolarlık

210 Michael McGwire, Perestroika and Soviet National Security (Washington, D.C: The Brookings Institution, 1991), s. 223-224. 211 Galeotti, The Age of Anxiety Security and Politics in Soviet and Post-Soviet Russia, s. 52-53. 212 Ibid., s.54. 213 Nejinskiy,‘Đmperativı “Holodnoy Voynı” i Yadernogo Veka’, s. 378.

Page 65: Rusyada Ulusal Guvenlik Anlayisinin Donusumu

60

silah desteği, sürdürülmesi giderek zorlaşan ciddi bir ekonomik yüke dönüşmüştü.214

Özellikle, Afganistan’a 1979’da yapılan müdahale SSCB’yi hem siyasi, hem

ekonomik, hem de askeri anlamda sıkıntıya düşürecek boyuta ulaşmıştı.215

Gorbaçev’in göreve gelmesi arifesinde ülke siyasal, ekonomik ve sosyal

açıdan ciddi sıkıntılar sürecine girmişti. Sovyet iktidar seçkinleri Lenin’in bir

zamanlar ülkede devrim şartlarından biri olarak gördüğü “tehlikeli derecede arzu

eksikliği” içindeydi.216 Ülkede sosyal alanda ciddi tahribat yaşanmaktaydı, yolsuzluk

ve alkol bağımlılığı Sovyet toplumunu kuşatmış durumdaydı. Yolsuzluğun

önlenmesi için Ocak 1982’de Sovyet lideri Yuriy Andropov tarafından başlatılan

girişim başarısızlığa uğramıştı.217 Sürekli düşmanlarla kuşatılmış olduğu ve savaşın

bir gün gerçekleşeceği endişesi sonucu askeri endüstri merkezli bir yapıya sahip olan

Sovyet ekonomisi, toplumun günlük ihtiyaçlarını karşılamak için yetersiz

kalmaktaydı.218 Ayrıca, Sovyet ekonomisi artık Batı ile yeni bir silahlanma yarışını,

Sosyalist dünyanın karşılaştığı ekonomik sıkıntıların aşılmasını ve başta Afganistan

savaşı olmak üzere maliyetli Üçüncü Dünya stratejisini finanse edebilecek güçte

değildi. Dahası, Sovyet ekonomisi 1980’lerin ortasında, 1973’deki Arap-Đsrail ve

petrol krizinin ardından yükselen fiyatları nedeniyle en büyük petrol üretici

konumunda olduğu için elde ettiği yüksek karlardan mahrum olmuştur. 1983’te varil

fiyatı 53 $ olan petrolün 1985–1986 döneminde 10–12 $’a kadar gerilemesi Kremlin

214 Rajan Menon, Soviet Power in the Third World (New Delhi: East-West Press, 1989), s. 1’den aktaran Mark A. Heller, The Dynamics of Soviet Policy in the Middle East : Between Old Thinking and New (Tel Aviv: JCSS, 1991), s. 21. 215 Galeotti, The Age of Anxiety Security and Politics in Soviet and Post-Soviet Russia, s. 55-58. 216 Ibid., s. 60. 217 Ibid., s. 61. 218 1980’lerin başındaki Sovyet ekonomisinin durumuna ilişkin bkz; Shlapentokh, A Normal Totalitarian Society, s. 103-126, ve Galeotti, The Age of Anxiety Security and Politics in Soviet and Post-Soviet Russia, s. 44-46.

Page 66: Rusyada Ulusal Guvenlik Anlayisinin Donusumu

61

hazinesine yıllık 20 milyar ruble kaybettirmiştir. 219 Bu koşullar içinde göreve gelen

Gorbaçev’in önerdiği reform girişimi Sovyet ideolojik anlayışında, devlet

yapılanmasında, temel güvenlik konseptinde ve dış politikasında köklü değişikliklere

neden olmuştur. Yeni Politik Düşünce (Novaya Politiçeskaya Mışlenie) olarak

tanımlanan yeni anlayış ideolojik boyutta Marksist-Leninist teoriyi yeniden

yorumlamaktaydı. Gorbaçev, Marksizm’in değişmez dogma olmadığını ve bir

faaliyet kılavuzu olarak görülmesi gerektiğini belirtmişti.220 Benzer biçimde

Gorbaçev’e göre, Leninizm de katı dogmalar ve her derde deva reçeteler toplamı

değil, gerçekliğin devrimsel dönüşümünde gerekli diyalektik düşünce ve analizler

için teoriler ve yöntemler bütünüydü.221

Gorbaçev’in reform sürecinde ikinci önemli boyut devlet sistemi ve

ekonomik yapılanma alanında kendini göstermiştir. Nisan 1985’te ilan edilen

Yeniden Yapılanma (Perestroyka) programı ekonomik alandaki tıkanmanın

aşılmasını öngörmüştü.222 Rejimin ve devletin güvenliği için esas dönüşüm projesi

olan yeniden yapılanma fiilen iflas etmiş sosyalist ekonomi modeli yerine, yeni bir

model inşa etmeyi amaçlamaktaydı. 1985–86 döneminde Gorbaçev’in attığı bütün

politik adımlar ekonomik modernizasyonun başarılması amacına yönelmişti.223

Fakat reform yanlısı Gorbaçov yönetimi özel mülkiyetin reddi üzerine

kurulan sosyalist sistemin krizine özel mülkiyet esasına dayanan piyasa ekonomisini

entegre etmede ciddi sorunlar yaşamış ve iki farklı dokuyu uyuşturamamıştır. Bu

durum Gorbaçov’u esas itibariyle ekonomide reformu öngören Perestroyka projesini

daha köklü reformlarla destekleme sürecine itmiştir. Bu çerçevede Şubat 1986’da

219Galeotti, The Age of Anxiety Security and Politics in Soviet and Post-Soviet Russia, s. 22. 220McGwire, Perestroika and Soviet National Security, s. 176. 221 Ibid. 222 Galeotti, The Age of Anxiety Security and Politics in Soviet and Post-Soviet Russia, s. 71. 223 Ibid., s.106.

Page 67: Rusyada Ulusal Guvenlik Anlayisinin Donusumu

62

yapılan 27. Parti Kongresi’ndeki konuşmasıyla Gorbaçev, sosyalist demokrasi

kavramına vurgu yaparak, köklü siyasal reformların yolunu açmıştır.224 Nisan

1986’da siyasal liberalleşmeyi öngören Glasnost (Şeffaflık) süreci başlatılmış,

Haziran 1988’deki 19. Parti Konferansı ile Komunist Parti’nin siyasal düzen içindeki

lider rolünden vazgeçildiği ilan edilmiş ve Batı tarzı çok partili seçimlere dayanan

siyasal yapı için adımlar atılmaya başlanmıştır.225 Reform girişimleri bir yandan

mevcut sistemin disiplinini bozarken, öte yandan Baltık ülkeleriyle, Ukrayna ve

Kafkasya’daki cumhuriyetlerde bastırılmış etnik ve siyasi taleplerin yükselmesinin

yolunu açmıştır.

Yeni Politik Düşünce çerçevesinde Sovyet ideolojisinin uluslararası ilişkilere

bakışı yeniden yorumlanmış ve bu çerçevede Sovyet güvenlik konsepti köklü

değişikliklere uğramıştır. Yeni Politik Düşünce açık bir biçimde halkların, devletlerin

ve sosyal sistemlerin karşılıklı bağımlılık içinde olduğunu ilan etmiştir.226 Bu

bağlamda yeni yaklaşım, sınıf çıkarlarının insanlığın ortak çıkarlarıyla uyumlu hale

getirilmesi gerektiğini öne sürmüştür.227 Yeni Sovyet anlayışı uluslararası ilişkilerin

sınıflararası rekabeti temel alan dünya düzeni söyleminin yararsız ve tehlikeli olduğu

görüşünü savunmuştur.228 Bu çerçevede geleneksel Marksizm-Leninizm

yaklaşımının öne sürdüğü kapitalizm ile sosyalizmin mücadele içinde olduğu tezinin

yerine, ortak değerlerin paylaşıldığı yeni uluslararası sistemin oluşturulması gerektiği

görüşü konmuştur.229

224 Nejinskiy,‘Đmperativı “Holodnoy Voynı” i Yadernogo Veka’, s. 379. 225 Galeotti, The Age of Anxiety Security and Politics in Soviet and Post-Soviet Russia, s.106. 226 McGrwire, Perestroika and Soviet National Security, s.182. 227 Matthew Evangelista, ‘The New Soviet Approach to Security’, World Policy Journal, Cilt 3, Sayı 4 (Sonbahar 1986), s. 565. 228 Galeotti, The Age of Anxiety Security and Politics in Soviet and Post-Soviet Russia, s.75. 229 Evangelista, ‘The New Soviet Approach to Security’, s.566.

Page 68: Rusyada Ulusal Guvenlik Anlayisinin Donusumu

63

Yeni Politik Düşünce yaklaşımı uluslararası siyasi ve güvenlik ilişkilerinde

temel ilkenin sıfır toplamlı oyun olduğuna ilişkin geleneksel Sovyet anlayışını

terkederek “kazan-kazan” modeline uygun yaklaşım tarzını benimsemiştir.230 Yeni

Politik Düşünce bu çerçevede uluslararası ilişkilerde güvenlik anlayışını da karşılıklı

bağımlılık çerçevesinde ele alarak, ulusal güvenlik arayışları yerine uluslararası

güvenlik üzerinde durulmasını önermiştir.231 Bu bağlamda, devletlerin kendi

güvenliklerini sağlama adına yaptıkları bağımsız girişimlerin, diğer ülkelerin

güvenliğine zarar verdiği ve böylece güvenliği artırma yerine savaş tehlikesini

güçlendirdiği vurgulanmıştır. Barışın sadece savaşın bulunmaması olmadığını ve

aynı zamanda ortak fayda ve işbirliği anlamına geldiğini savunan yeni görüş, bunun

ortak zemin ve çıkarlara dayanan dış ve güvenlik politikaları ile mümkün olacağını

öne sürmüştür.232 Yeni Politik Düşünce güvenliğin askeri-politik anlamının yanı sıra,

ekonomik ve kültürel boyutlarının da göz ardı edilemeyeceğini ve ulusal güvenliğin

diğer ülkelerle işbirliği durumunda ortak veya evrensel anlamda sağlanabileceğini

savunmuştur.233 Karşılıklı bağımlılık ve evrensel güvenlik anlayışına dayanan bu

yaklaşım sonucu 1987’nin ortalarında formüle edilen yeni Sovyet güvenlik konsepti

altı temel unsur üzerine inşa edilmiştir:234 1) Güvenlik ortak değerdir ve Sovyet

güvenliği diğer ülkelerin güvensizliği hesabına sağlanamaz; 2) Güvenliğin siyasi

boyutu askeri-teknolojik boyutundan daha önemlidır; 3) Nükleer savaş da dahil her

türlü savaşın olmaması politikanın mantıklı sonucu olmalıdir; 4) Sovyet askeri

doktirininin ana unsuru savaşı önlemektir; 5) Makul yeterlilik Sovyet askeri

230 Stephen M. Meyer, ‘The Sources and Prospects of Gorbachev’s New Political Thinking on Security’, International Security, Cilt 13, Sayı 2 ( Sonbahar 1986), s. 142. 231 McGrwire, Perestroika and Soviet National Security, s.182. 232 Galeotti, The Age of Anxiety Security and Politics in Soviet and Post-Soviet Russia, s.75. 233 McGrwire, Perestroika and Soviet National Security, s.182. 234 Meyer, ‘The Sources and Prospects of Gorbaçev’s New Political Thinking on Security’, s.133.

Page 69: Rusyada Ulusal Guvenlik Anlayisinin Donusumu

64

kuvvetinin savaşma kapasitesinin gelecekteki gelişimi için temel oluşturmalıdır. 6)

Sovyet askeri stratejisi saldırma gücü ve operasyonlarına değil,

“savunmacı”/kışkırtıcı olmayan savunma temeline dayanmalıdır.

Yeni Politik Düşünce yaklaşımı Sovyet dış politikasında rekabet ve

cepheleşme yerine diyalog ve uzlaşmayı temel ilkeler olarak öne çıkarmıştır.235 Yeni

Sovyet dış politikası ve güvenlik anlayışı coğrafi bağlamda da köklü değişiklikleri

gündeme getirmiştir. Öncelikle, Sovyet güvenlik ve dış politika anlayışında Batı

“öteki” olmaktan çıkartılmıştır.236 Đkinci Dünya Savaşı’ndan beri Sovyet anlayışına

egemen olan ABD önderliğindeki Batı bloğuyla ideolojik, politik, askeri ve

ekonomik rekabet ilkesi, yerini Doğu-Batı diyaloğuna ve yakınlaşmasına bırakmıştır.

Bu yakınlaşmanın esasını her iki bloğun liderleri konumundaki SSCB ve ABD

arasındaki ilişkilerde gerginliğin ortadan kaldırılması oluşturmuştur. SSCB-ABD

ilişkilerinin iyileşmesi süreci ise kendini öncelikle silahsızlanma ve özellikle kitle

imha silahlarının sınırlandırması noktasında göstermiştir. Sovyet lideri Gorbaçev ile

ABD Başkanı Ronald Reagan arasında Kasım 1985’de Cenevre’de,237 Ekim 1986’da

Reykjavik’te238 ve Aralık 1987’de Washington’da239 yapılan görüşmelerle nükleer

silahlanmayı sınırlandıran anlaşmalar imzalanmıştır.

Gorbaçev’in özellikle nükleer silahsızlanma alanında Sovyet-ABD işbirliğini

öne çıkarılması bir yandan küresel güvenlik için en büyük tehlike konumundaki

nükleer silah alanındaki riski düşürme anlamını taşırken, diğer yandan SSCB’ye

taraflar arasındaki stratejik dengenin sağlanması için olanak sağlamıştır. Çünkü 235 McGrwire, Perestroika and Soviet National Security, s.186. 236 Robert G. Herman, ‘Identity, Norms, and National Security:The Soviet Foreign Policy Revolution and the End of the Cold War’, Peter J.Katzenstein (der.), The Culture of National Security: Norms and Identity in World Politic (New York:Columbia University Pres, 1996), s. 304. 237 Galeotti, The Age of Anxiety Security and Politics in Soviet and Post-Soviet Russia, s.74. 238 Daniel Deudney ve G.John Ikenburry, ‘The International Sources of Soviet Change’, International Security, Cilt 16, Sayı 3 (Kış 1991/92), s. 88. 239 Galeotti, The Age of Anxiety Security and Politics in Soviet and Post-Soviet Russia, s. 91.

Page 70: Rusyada Ulusal Guvenlik Anlayisinin Donusumu

65

zayıflamış ekonomik yapısı ile SSCB’nin Reagan’ın başlattığı “Yıldız Savaşları”

projesine cevap veremeyecek olması süregelen stratejik dengenin ABD lehine

bozulması sonucunu doğuracaktı. ABD ile ilişkilerin iyileşmesi Gorbaçev’e

ekonomik modernizasyon ve yeniden yapılanma için ihtiyaç duyulan mali

kaynakların temini için savunma harcamalarını kısma ve Batı’dan krediler alma

olanağı sağlamıştır.240 Batı ile ilişkilerin iyileştirilmesi politikasının Batı Avrupa

ayağını da Đngiltere, Fransa ve özellikle de Batı Almaya ile ilişkilerin

normalleştirilmesi oluşturmuştur. Gorbaçev’in özellikle Berlin Duvarı’nın

kaldırılmasına ve Doğu ile Batı Almanya’nın 1989’da birleşmesine rıza göstermesi

ilişkilerin iyileşmesinde kilit gelişme olmuştur.241 Ayrıca, Gorbaçev Atlantik’ten

Urallar’a kadar uzanan “Ortak Avrupa Evi” söylemiyle Batı Avrupa ile ilişkilerde

normalleşme ve uzlaşma sürecini başlatmıştır.242

Yeni Sovyet politikasının bir diğer önemli ayağını Sosyalist kampla ilişkilerin

yeniden düzenlenmesi oluşturmuştur. Bu çerçevede Sovyet yönetimi Doğu

Avrupa’daki askeri, politik ve ekonomik etkinliğini terk etmeye başlamıştır.

Özellikle Ekim 1989’da Sovyet yönetimi Sinatra Doktrini ile SSCB’nin Varşova

Paktı ülkelerinin içişlerine karışmaya manevi ve siyasi hakkının olmadığını ilan

etmiştir.243 Sinatra Doktrini ile sosyalist ülkelere gerektiğinde askeri güç kullanmayı

da kapsayan Brejnev anlayışı resmen geçerliliğini kaybetmiştir. Yeni anlayış

çerçevesinde Sovyet yönetimi Doğu Avrupa’da komünist yönetimlerin iktidardan

240 Bu konuda bkz; Hannes Adomeit, ‘Comment on the paper of Arnold L. Horeliek’, Murray Feshbach (der.), National Security Issues of the USSR: Work Shop 6-7 November 1986, NATO, hg, Brussels, Belgium (Dordrecht-Niderland: Martinus Nijhoff Publishers, 1987), s. 20-23. 241 Doğu ve Batı Almanya’nın birleştirilmesi konusunda bkz; Anatoli Cherniaev, ‘Gorbaçev and Reunification of Germany’, ve Vyacheslav Dashichev, ‘On the Road to German Reunification: The Viev from Moscow’, Gorodetsky(der.), Soviet Foreign Policy, s.158-182. 242 Herman, ‘Identity, Norms, and National Security: The Soviet Foreign Policy Revolution and the End of the Cold War’, s.309. 243 Ibid.

Page 71: Rusyada Ulusal Guvenlik Anlayisinin Donusumu

66

düşürülmesine sessiz kalmıştır. Yeni anlayışın sonucu olarak askeri ittifak işlevini

kaybeden Varşova Paktı Haziran 1991’de sona erdirilmiştir.244

SSCB Asya’da da sorunlar yaşadığı Çin’le ilişkilerine yeni açılımlar

getirmiştir. Gorbaçev Şubat 1986’da yapılan parti kongresindeki konuşmasında

“büyük komşu sosyalist Çin’le” ilişkilerini düzenlemenin önemli olduğunu

vurgulayarak, Sovyet-Çin ilişkilerinin iyileşmesi için girişimlerde bulunacağını

belirtmiştir.245 Ardından bu ülkeyi rahatsız eden güvenlik sorunlarında olumlu

adımlar atmıştır. Gorbaçev yönetimi bu çerçevede SSCB’nin Moğolistan’daki askeri

varlığının önemli bir kısmının geri çekilmesini ve SSCB-Çin sınırındaki askeri

varlığının “makul boyutlara indirilmesinin” Çin’le görüşebileceğini ilan etmiş,

Vietnam’ın Kamboçya’yı işgaline desteğini kesmiş ve Afganistan müdahalesini sona

erdirmiştir.246 Gorbaçev yönetimi Asya’da Çin’in yanı sıra, Hindistan’la ilişkilerini

geliştirmek için Kasım 1986’da Delhi’yi ziyaret etmiş247 ve Japonya ile sorunlu

ilişkilerini düzletmek için Tokyo’ya gitmiştir.248

Sovyet politikasındaki yeni anlayış bu ülkenin Üçüncü Dünya ülkelerine

ilişkin politikasını da köklü biçimde değiştirmiştir. Sovyet yönetimi öncelikle bu

coğrafyadaki en önemli sorunu konumundaki Afganistan meselesinden kurtulma

yolunu seçmiştir. Bu çerçevede Gorbaçev yönetimi Şubat 1988’de Sovyet Ordusunu

bir sene içinde Afganistan’dan çıkaracağını ilan ederek, Şubat 1989’da müdahaleyi

sona erdirmiştir.249 SSCB yeni anlayışına uygun biçimde Batı ile temelde ideolojik

ve stratejik içerikli rekabet alanı olarak gördüğü Latin Amerika, Orta Doğu, Afrika

244Galeotti, The Age of Anxiety Security and Politics in Soviet and Post-Soviet Russia, s. 121. 245 McGrwire, Perestroika and Soviet National Security, s. 234. 246 Arnold L. Horelick, ‘Soviet Foreign Policy Under Gorbaçev’, Murray Feshbach (der.), National Security Issues of the USSR, s. 8. 247 McGrwire, Perestroika and Soviet National Security, s. 228. 248 Horelick, ‘Soviet Foreign Policy Under Gorbaçev’, s.8. 249 Galeotti, The Age of Anxiety Security and Politics in Soviet and Post-Soviet Russia, s.95.

Page 72: Rusyada Ulusal Guvenlik Anlayisinin Donusumu

67

ve Güneydoğu Asya’daki çeşitli ülkelere politik, ekonomik ve askeri desteğini

kesmeye başlamıştır.250

Özetle, Sovyet idelojisi Gorbaçev’in Yeni Politik Düşünce yaklaşımı ile

köklü değişimlere uğrayarak, dış politika ve güvenlik alanında Batı ile çatışmacı

çizgiden uzlaşmacı çizgiye kaymıştır. Yeni Sovyet anlayışının ekonomi ve iç politika

alanındaki reform çabaları ise otoriter ve ideolojik yapıya sahip SSCB’nin 1991’de

çözülüşüyle sonuçlanmıştır.

250 Herman, ‘Identity, Norms, and National Security:The Soviet Foreign Policy Revolution and the End of the Cold War’, s.291.

Page 73: Rusyada Ulusal Guvenlik Anlayisinin Donusumu

68

BÖLÜM II

YELTSĐN DÖNEMĐNDE RUSYA’DA ULUSAL GÜVENLĐK

ANLAYIŞININ DIŞ BOYUTU

8 Aralık 1991’de SSCB’nin resmen sona ermesi sonucunda bu devleti oluşturan 15

birlik cumhuriyeti (Rusya Federasyonu, Ukrayna, Beyaz Rusya, Moldova, Litvanya,

Letonya, Estonya, Azerbaycan, Ermensitan, Gürcistan, Kazakistan, Kırgızistan,

Özbekistan, Türkmesistan, Tacikistan) bağımsız devletler olarak uluslararası

sistemde yerlerini aldılar. SSCB’nin çöküşü idelojik rekabete dayanan iki kutuplu

uluslararası sistemin de sona ermesi anlamına geliyordu. Bu bağlamda

bağımsızlığına yeni kavuşan cumhuriyetler içerisinde, eski SSCB’nin merkezini

miras alan yeni Rusya Federasyonu geniş coğrafyası, ekonomik potanyiseli, siyasi

ve askeri gücü bakımından uluslararası sistemin şekillenmesinde özel bir önem arz

etmekteydi. Yeni Rusya’nın uluslararası alandaki yerinin belirlenmesi ülkenin temel

ulusal güvenlik öncelikleriyle doğrudan ilişkiliydi.

Rusya’nın yeni ulusal güvenlik anlayışının şekillenmesinde ulusal çıkarlar ve

temel güvenlik öncelikleri belirleyici rol oynadı. Her şeyden önce, RF’nin ulusal

güvenlik önceliklerinin, askeri ve politik eksenli klasik güvenlik yaklaşımından daha

geniş bir perspektif çerçevesinde bütüncül bir yaklaşımla değerlendirildiği

görülmekteydi. Bu bağlamda Rusya’nın yeni ulusal güvenlik anlayışının

şekillenmesinde etkin olan temel ulusal güvenlik önceliklerini aşağıda dışsal ve içsel

boyutlar bakımından ayrı ayrı ele alacağız.

Dışsal boyut bakımından, Rusya’nın en önemli ulusal güvenlik sorunu,

ülkenin mevcut uluslararası koşullardaki konumu ve önceliklerini belirlemekti.

Page 74: Rusyada Ulusal Guvenlik Anlayisinin Donusumu

69

Soğuk Savaş ile iki kutuplu uluslararası sistemin sona ermesi eski güvenlik

sisteminin temel parametresi olan kapitalist-sosyalist idelojik kamplaşmanın ortadan

kalkması ve bu kamplaşmanın sosyalist boyutundaki Varşova Paktı, COMECON ile

SSCB benzeri yapılanmaların çözülmesiyle neticelenmişti. Bu çözülüş süreci yeni

Rusya’nın değişen uluslararası güvenlik sistemindeki yerini belirleme bakımından

yeni koşullar oluşturmuştu. Bu bağlamda yeni Rusya dış parametreler bakımından

öncelikli olarak Batı’yla ilişkiler, SSCB’nin çöküşü ile Doğu Avrupa ve Sovyet

sonrası mekandaki sorunlar ile Asya’daki Çin ve Japonya gibi ülkelere yönelik nasıl

bir ulusal güvenlik anlayışı içerisinde olacağını belirlemek durumundaydı. Batı ile

ilişkilerde genel tavır ve güvenlik boyutunda nükleer silahlar konusu ve NATO

genişlemesi gibi unsurlar öne çıkıyordu.

Eski Sovyet coğrafyası yeni Rusya’nın ulusal güvenlik anlayışı bakımından

büyük önem arz eden bir coğrafyaydı. Öncelikle, bu coğrafya toprak merkezli

geleneksel Rus ulusal güvenlik anlayışı çerçevesinde, hem Çarlık, hem de SSCB

döneminde ülkenin ayrılmaz parçası olarak kabul edilmişti. Yeni koşullarda Rusya

Federasyonu’nun bağımsızlığını yeni kazanmış devletlere ilişkin nasıl bir tavır

takınacağı ve onları ulusal güvenlik anlayışı içinde nereye koyacağı önemliydi.

Ayrıca, Rusya için sınır coğrafyasındaki sıcak çatışmalar ve istikrarsızlıklar önemli

bir güvenlik sorunuydu. Öte yandan bu coğrafyada yaşayan 25 milyonun üzerindeki

Rus nufusun kaderi de Rusya için önemli bir endişe kaynağıydı. Son olarak,

SSCB’nin dağılmasının ardından jepolitik güç boşluğunun ortaya çıktığı bu

coğrafyada bölge dışı ülkelerin etkinlik faaliyetleri de Rusya’nın enişelenmesine

neden oluyordu.

Page 75: Rusyada Ulusal Guvenlik Anlayisinin Donusumu

70

Hiç kuşkusuz, Yeltsin iktidarı döneminde Rusya’nın ulusal güvenlik anlayışı

ve bu çerçevede uygulunan politikalarını döneminin dış ve iç politik gelişmeleri ve

ülke içindeki ulusal çıkar ve ulusal güvenlik tartışmalarından bağımsız ele alamayız.

Bu bağlamda bu bölümde öncelikle Yeltsin iktidarı döneminde Rusya’nın ulusal

güvenlik anlayışını şekillendiren temel dış dinamikler ele alınacaktır. Takip eden

bölümde ise ilgili iç dinamikler ele alınarak bütüncül bir resim ortaya koyulmaya

çalışılacaktır.

A. Yeni Jeopolitik Koşullar ve Rusya’nın Ulusal Güvenlik Öncelikleri

Soğuk Savaş’ın sona ermesi ve SSCB’nin çöküşü Rusya açısından küresel ve

bölgesel anlamda önemli jeopolitik sonuçlar doğurdu. Öncelikle, bu süreç iki kutuplu

ve Batı-Doğu bloklarının ideolojik merkezli küresel rekabetine dayanan uluslararası

sistemin sona ermesi anlamını taşıyordu.251 Yeni süreç SSCB’nin mirasçsı olarak

ortaya çıkan Rusya Federasyonu’nu yeni gerçeklerle karşı karşıya getirmişti. Küresel

boyuttaki hızlı değişim ABD’yi askeri-politik anlamda tek süper güç konumuna

yükseltmişti.252 Bu değişim SSCB sonrasında yeni Rusya’nın süper güç olmadığını

açıkça ortaya çıkarmış253 ve büyük coğrafyası ile nükleer gücüne rağmen, Rusya orta

ölçekli bir güce dönüşmüştü.254

251 Andrei Zagorski, Anatoli Zlobin, Sergey Solodovnik ve Mark Khurstalev, ‘Russia in a New World’, International Affairs (Moscow), Sayı 7 (Temmuz 1992), s. 5. 252 Natalia Narochnitskaya, ‘Russia’s National Interest’, International Affairs (Moscow), Sayı 4-5 (Nisan-Mayıs 1992), s. 105. 253 Lourens Fridman, ‘Novaya Politika Velikih Derjav’, Andrey Jagorskiy (der.), Bezopastnost Rossii: XXI Vek (Moskova: Prava Çeloveka, 2000), s. 18. 254 ‘Russia’s National Interest’, International Affairs (Moscow), Sayı 8 (Agustos 1992), s. 135.

Page 76: Rusyada Ulusal Guvenlik Anlayisinin Donusumu

71

Rusya bakımından yeni koşullarda ulusal güvenliğin küresel boyutunda tek

süpergüç ABD ile ilişkiler gündeminde başta gelmekteydi.255 Küresel güvenlik

bakımından ABD ile ilişkiler her şeyden önce uluslararası güvenlik ve istikrarın

sağlanmasında hayati öneme haiz nükleer silahların durumu bakımından önemliydi.

Bu bağlamda küresel stratejik istikrarın sağlanması büyük miktarda nükleer silaha

sahip Rusya ve ABD arasındaki ilişkilere bağlıydı.256 Öte yandan, ABD ile ilişkiler

temelde Batı dünyası ile bütüncül ilişkilerin kaderi bakımından da önem arz

etmekteydi.

SSCB’nin çözülüşünün bölgesel bağlamda etkileri de Rusya için yeni

koşullar oluşturmuştu. Jepolitik açıdan, Avrupa bölgesindeki güç yapılanmasında

yeni güvenlik dengeleri oluşmuştu. Soğuk Savaş döneminde Avrupa coğrafyası Batı

ve Doğu arasında öncelikli rekabet alanıydı. Bu çerçevede Avrupa ülkeleri iki gruba

bölünmüş, SSCB de kontrol ettiği Doğu Avrupa üzerinden bölgedeki güç dengesinin

iki ana unsurundan biri haline gelmişti. Askeri açıdan bölgedeki denge NATO ve

Varşova paktı vasıtasıyla sağlanmaktaydı.

Fakat yeni dönemde Rusya’nın Avrupa ile ilişkileri yeni gerçeklere göre

şekillenecekti. Öncelikle, Soğuk Savaşın bitimiyle küresel boyuttta idelojik merkezli

rekabet sona erdiği için Avrupa bir rekabet alanı olmaktan çıkmıştı. SSCB’nin bu

anlayış çerçevesinde Doğu Avrupa üzerindeki siyasi, idelojik ve askeri vesayetini

kaldırması Avrupa’da yeni yapılanmaları gündeme getirdi. Yugoslavya’nın çöküşü

Avrupa’daki bu jepolitik süreci yeni bir aşamaya getirirken, SSCB’nin çözülüşü

255 Oleg Bıkov, Natsionalnaya Bezopastnost Rossii : Geopolitiçekiy Aspektı (Moskova: ĐMEMO,1997), s. 27 256 Bıkov, Natsionalnaya Bezopastnost Rossii, s. 30. ve Vladimir Lukin, ‘Our Security Predicament’, Foreign Policy, Sayı 88 (Sonbahar 1992), s. 1.

Page 77: Rusyada Ulusal Guvenlik Anlayisinin Donusumu

72

Rusya’nın Avrupa bölgesine ilişkin bakışını yeni gerçekler üzerine oturtu.257

Öncelikle Doğu Avrupa’da kontrolü kaybetmesinin ardından SSCB’nin çöküşü ile

Ukrayna, Beyaz Rusya, Moldova, Litvanya, Estonya ve Letonya gibi devletlerin

ortaya çıkması yeni Rusya’nın coğrafi açıdan klasik Avrupa bölgesiyle doğrudan

sınırları kalmadığı anlamına geliyordu.258

SSCB’nin çözülüşü sonucu Rusya’nın hemen sınırında oluşan yeni bağımsız

devletler yeni jepolitik koşulların bir diğer boyutu olarak öne çıkmıştı. Eski sovyet ve

yeni bağımsız ülkelerin oluşturduğu bu jeopolitik alan Rusya’nın ulusal güvenlik

çıkarları için büyük önem arz etmekteydi.259 Yeni koşullarda eski Sovyet mekânı,

eski birlik üyelerinin yeni bağımsız devletlere dönüştüğü, yeni ülkeler arasında eski

Sovyet mirası ilişki modelinin yeni ilişkiler için geçerli olmadığı ve bu bağlamda

yeni ilişki modeli arayışlarının ortaya çıktığı ve istikrarsızlık, gerginlik ve

çatışmaların etkin olduğu bir coğrafya niteliğindeydi.260

Rusya için yeni cumhuriyetlerle ilişkilerini nasıl bir düzleme oturtması ve

ulusal güvenlik anlayışı içinde nasıl bir rol biçmesi gerektiği sorusu birkaç açıdan

önemliydi. Bu coğrafya Rusya’nın hemen sınırının devamındaydı ve bu bağlamda

bölgedeki gelişmeler Rusya’nın sınır güvenliğini doğrudan ilgilendiriyordu.

Rusya’nın doğu, batı ve güney sınırlarını çevreleyen yeni cumhuriyetler dış etkiye

açık ve istikrasızlık riski yüksek ülkelerdi.261 Eski Sovyet mekanındaki Dinyester

bölgesi (Moldova), Abhazya ve Güney Osetya (Gürcistan) ile Karabağ (Azerbaycan)

257 Andrei Zagorski ve et. al., ‘Russia in a New World’, s. 5. 258 Polonya sınırındaki Kaliningrad bölgesi istisnadır. 259 Sergey Stepaşin, ‘Strategiya Natsionalnoy Bezopastnosti Rossiyskoy Federatsii: FaktorıFormirovaniya i Osnovnıe Prioritetı’, Yuriy Stsepinskiy (der.), Problemı Bezopastnosti Rossii: Kontseptsiya, Strategiya, Prioritetı (Moskova: Rossiyskiy Đnstitut Strategiçeskih Đssledovaniy-RĐSĐ, 1993), s. 13. 260 Bıkov, Natsionalnaya Bezopastnost Rossii, s. 9. 261 Alexei Arbatov, ‘Russian Security Interests and Dilemmas: An Agenda for the Future’, Abram Chayes, Antonia Handlers Chayes ve Lara Olson (der.), Managing Conflict in the Former Soviet Union. Russian and American Perspectives (Cambridge ve Londra: MIT Press, 1997), s. 414.

Page 78: Rusyada Ulusal Guvenlik Anlayisinin Donusumu

73

benzeri çatışma odakları ve bu sorunların kontrolden çıkma ve yayılma riskiyle

Rusya’nın ulusal güvenlik çıkarları bakımından önem arz etmekteydiler.262

Rusya’nın eski Sovyet mekanında gerekli önlemleri almaması ülke için olumsuz

sonuçları beraberinde getirererek yeni istikrarsızlık odaklarının oluşumuna ve

mevcut bölgesel istikrarsızlıkların sıcak çatışmaları güçlendirmesine yol açabilir, bu

da Rusya’nın bölgesel güvenliğini tehlikeye düşürebilirdi.263

Bu durumu önemli kılan bir diğer husus da eski Sovyet mekanında yaşayan

25 milyonun üzerindeki Rus azınlıktı. Yeni cumhuriyetlerdeki siyasal istikrarsızlıklar

ve etnik gerginlik eksenli gelişmeler bu nüfusun durumu açısından endişe

doğurmaktaydı. Gelışmeler yeni bağımsız devletlerdekı bu nufusun yaşamını

tehlıkeye soka bıleceği kimi, Rusya’yı da bır göç dalgası ile karşı karşıya

bırakabilirdi. Rusya için bu coğrafyayı ulusal güvenlik açısından önemli kılan bir

diğer husus da bölgede ortaya çıkan güç boşluğunun nasıl doldurulacağıydı. Bu

çerçevede özellikle Türkiye ve Đran’ın Orta Asya ve Kafkasya’daki çabaları ciddi

endişe kaynağıydı.264 Tarihi rakip ve NATO’nun güney kanat ülkesi olarak görülen

Türkiye’nin bu coğrafyada ortak tarih ve soy akrabalığna sahip olduğu yeni

devletlere yönelik ilgisi ve bölgede var enerji kaynakları konusundakı çabaları

Rusya’da rahatsılık yaratmaktaydı. Diğer bölgesel güc Iran’ın da benzer çabaları

Đslam kardeşliği retorigini kullanarak gündeme getirmesi de Rusya’nın geleneksel

etkinlik alanına tehdit anlamına gelmekteydi.

262 Lukin, ‘Our Security Predicament’, s. 2. 263Yuriy Stsepinskiy, ‘Voenno-strategiçeskie Perspektivı Bezopastnosti Rossii v SNG’, Yuriy Stsepinskiy (der), Problemı Bezopastnosti Rossii, s. 24. 264 Stsepinskiy, ‘Voenno-strategiçeskie Perspektivı Bezopastnosti Rossii v SNG’, s. 29.

Page 79: Rusyada Ulusal Guvenlik Anlayisinin Donusumu

74

SSCB’nin çöküşü Asya-Pasifik bölgesindeki dengelerin de yeniden oluşum

sürecini başlatmıştı.265 Rusya bakımından toprak sorunları yaşadığı Çin ve Japonya

gibi büyük güçlerle ve ayrıca Hindistan’la ilişkilerin yeni yapısının belirlenmesi

önemli bir öncelikti.266 Özellikle SSCB döneminde sorunlu ilişkilerin yaşandığı ve

toprak iddiaları nedeniyle sıkıntı oluşan, kalabalık nüfusa, önemli askeri güce ve

yükselen ekonomiye sahip Çin’le ilişkilerin seyri, Rusya’nın Uzak Doğu’daki

konumu nedeniyle önemliydi. Rusya SSCB’den Kuril adaları nedeniyle Japonya ile

de Đkinci Dünya Savaşının ardından iki ülke arasında bir barış anlaşması

imzalanmasına engel olan bir ihtilaf da miras almıştı. Asya’daki bir diğer önemli

güç Hindistan’la iyi ilişkiler Sovyet döneminde Batıyla bölgesel rekabetin önemli bir

unsuru olarak görülmekteydi. Yeni dönemde bu ülkeyle ilişkilerin geleceği de önem

arz etmekteydi.267

SSCB’nin çöküşü ile Orta Doğu ve Üçüncü Dünya ülkeleri yeni jeopolitik

koşullarda Rusya’nın tutumunu belirlemesi bakımından diğer bir gündem maddesi

idi. Đkinci Dünya Savaşından Gorbaçev dönemine kadar SSCB’nin Batı Bloğu ile

mücadelesinde önemli bir rekabet alanı olarak görülen bu alan yeni politik düşünce

anlayışının ardından yeni bir döneme girmişti. Gorbaçev döneminde genel anlamda

Batı ile rekabetten vazgeçildiği için Üçüncü Dünya ülkelerinin bu çerçevede

desteklenmesi politikası terk edilmiş, buna paralel olarak Orta Doğu’da ABD karşıtı

politikalar yerini Batı ile işbirliğini öne çıkaran bir anlayışa bırakmıştı. Bunun en

önemli göstergesi SSCB’nin 1990’daki Irak müdahelesine karşı çıkmaması olmuştu.

Bu çerçevede yeni dönemde Rusya Federasyonunun Orta Doğu politikasının nasıl bir

anlayış içinde yürütüleceği önem kazanmaktaydı.

265 Zagorski ve et.al., ‘Russia in a New World’, s. 8. 266 Narochnitskaya, ‘Russia’s National Interest’, s. 106. 267 Zagorski ve et. al, ‘Russia in a New World’, s. 9.

Page 80: Rusyada Ulusal Guvenlik Anlayisinin Donusumu

75

Özetle, yeni jeopolitik koşullar Rusya’nın ulusal güvenlik anlayışının yeniden

şekillendirilmesi ve önceliklerinin yeniden belirlenmesini gerektirmekteydi. Bu

değişim sürecinde SSCB’nin Marksist idelojisini ve süper güç vasfını kaybeden yeni

Rusya devletinin kendi ulusal güvenlik anlayışına yeni bir meşru vasıf bulma ihtiyacı

da vardı. Rusya bu çerçevede askeri, politik, ekonomik ve coğrafi boyutları

bağlamında öncelikli ulusal güvenlik tehditlerini belirleyecek yeni bir tavır arayışı

içine girmiştir.

B. Rusya’da Ulusal Güvenlik Anlayışı ve Jeopolitik Rönesans

SSCB’nin çöküşü sonucu ortaya çıkan yeni Rusya’da siyasî, ekonomik, askeri ve

sosyal alanlardaki köklü değişiklikler kendisini ulusal güvenlik anlayışında da

hissettirmiştir. Yeni Rus güvenlik anlayışında Marksist-Leninist yaklaşımın yerine

geleneksel jeopolitik anlayışlar ağırlık kazanmıştır.268 Nitekim yeni Rusya’nın ilk

dışişleri bakanı Andrey Kozırev bu durumu “Misyonerliği terk etmekle biz

faydacılığa yöneliyoruz. Doğal çıkarların normal karşılanması anlamına gelen

jeopolitik, ideolojinin yerini almaktadır,”269 ifadesiyle ortaya koymuştur.

Böylece, Sovyet döneminde SSCB’ye karşıt politik güçlerle ilişkilendirilen

jeopolitik kavram ve yaklaşımlar 20. yüzyılın sonlarında Rusya’da siyaset, medya ve

toplumsal bilimlerde sık kullanılmaya başlanmıştır. Rusya’da “jeopolitiğin

Rönesans’ı” olarak tanımlanabilecek bu durumun sebeplerini birkaç noktada

268 Dmitriy Trenin, ‘Tretiy Vozrast: Rossiysko-Amerikanskie Otnoşeniya na Poroge XXI Veka’, Pro et Contra, Cilt 5, Sayı. 2, (Đlkbahar 2000) s. 12. veya Türkçe çevirisi için bkz: Dmitri Trenin, ‘Üçüncü Kuşak: 21 Yüzyıla Girerken Rus-Amerikan Đlişkileri’, Avrasya Dosyası: Rusya Özel, Cilt 6, Sayı. 4, (Kış 2001), s. 288. 269 21 Ocak 1992 tarihli Rossiskaya Gazeta’daki röportajdan aktaran V.L.Tsumbrskiy, ‘Geopolitika Kak Mirovidenie i Rod Zanyatiy’, Polis, Sayı. 4, (1999) www.politstudies. ru/fulltext/1999/4/2.html

Page 81: Rusyada Ulusal Guvenlik Anlayisinin Donusumu

76

toplamak mümkündür. Her şeyden önce jeopolitik, ülkenin kaybedilmiş süper güç

statüsünün yeniden oluşturulması için uygun bir çerçeve olarak algılanmıştır.270

Gerçekten de kendine özgü bir büyük güç ideolojisine sahip,271 sınırların kutsal

olarak algılandığı bir ülkenin, ordusu sıcak bir savaş kaybetmemesine rağmen iki yıl

(1989–1991) gibi kısa sürede tarihte yaşanmış en hızlı ve en büyük jeopolitik geri

çekilmelerden birini yaşaması, Rusya için kabulü zor bir sarsıntıydı. Toplumsal ruh

hali itibariyle 1920’lerin Almanya’sına benzeyen 1990’ların Rusya’sında SSCB’nin

çöküşünü yenilgisi olarak algılanması ve yeniden süper güç olmanın sadece

Rusya’nın jeopolitik statüsüne dayanmakla mümkün olacağı düşüncesi yaygın bir

görüştü.272 Bu bakımdan sınır, toprak, coğrafî konum ve benzeri kavramların yaygın

olarak kullanıldığı geleneksel jeopolitik kuram birden bire ideolojik boşluk içine

düşen Rusya’da özel bir ilgi topladı. Đkinci olarak, çöküşün ardından ortaya çıkan

yeni devletlerin toprak ve nüfus alanı konusunda birbirleriyle yoğun mücadeleye

girişmesi de Rusya’da jeopolitiğe ilgiyi artırdı.273 Üçüncü olarak, Sovyet döneminde

düşman olarak görülen büyük devletlerin eski Sovyet coğrafyasına yönelik ilgileri de

önemli bir unsurdu. Son olarak, Sovyet döneminde uğraşılmasına yasak konulması

da Rusya’da jeopolitik kuramın ilgi çekici nitelik kazanmasına neden olmuştu.

270 T. A. Mihaylov, Evolyutsiya Geopolitiçeskih Đdey (Moskova; Ves Mir, 1999), s. 6. 271 Rusya’da büyük güç anlayışı için bkz; Arthur Sagadeev, ‘Rusya ve Büyük Güç Đdeolojisi’, Avrasya Dosyası: Rusya Özel, Cilt 1, Sayı. 1, (Đlkbahar 1994 ), s. 29-38.; Vladimir Shlapentokh, ‘Is the ‘Greathness Syndrome’ Eroding?’, The Washington Quarterly, Cilt 25, Sayı. 1,( Kış 2002), s. 131-146.; Hannes Adomeit, ‘Russia as a “Great Power” in World Affairs : Images and Reality’, International Affairs (Royal Institute of International Affairs), Cilt. 7, Sayı. 1, (Ocak 1995), s. 35–68. 272 Mihaylov, Evolyutsiya Geopolitiçeskih Đdey, s. 6. 273 O. P. Şirgazin, ‘Geopolitiçeskie Đnteresı Rossii v Period Globalnogo Peredela Mira’, Russkiy Geopolitiçeskiy Sbornik, Sayı. 2, 1997, http://whiteworld.ruweb.info/rubriki/000102/002/01010501.htm, (20 Aralık 2002), s. 1.

Page 82: Rusyada Ulusal Guvenlik Anlayisinin Donusumu

77

Jeopolitiğe yaygın ilgi 1994’de Duma’da bir Jeopolitik Komisyonunun

kurulmasına274 ve Şubat 1999’da Duma Başkanı Gennadiy Seleznyov’un jeopolitik

kuramın bir ders olarak orta öğretim okullarında okutulmasını önermesine275 kadar

varırken, Rus bilim adamları ve politikacıları konuya ilişkin görüş ve çalışmalarını

içeren sayısız kitaplar yayınladılar. Bu durum Rusya’nın yeni yönünün

belirlenmesine ilişkin değişik jeopolitik akım ve modellerin gündeme gelmesine

kaykıda bulundu. Rusya’nın ulusal güvenliğini sağlamak için alternatif modeller

öneren bu yaklaşımların çokluğu, bu eğilimlerin tamamını ve her türlü ayrıntısıyla

birlikte ortaya koymanın yanısıra, sınıflandırma konusunda da ciddî bir zorluğa

neden olmaktaydı. Bu nedenle bu bölümde Yeltsin dönemi Rusya’sının ulusal

güvenlik anlayışı ve politikalarını önemli ölçüde belirleyen Atlantikçilik ve Yeni

Avrasyacılık jeopolitik yaklaşımları üzerinde duracağız.

C. Atlantikçiler ve Rus Ulusal Güvenlik Anlayışı

Atlantikçilik veya diğer adıyla Batıcılık akımı temel felsefesi itibariyle Rusya’nın

Batı kültürünün ayrılmaz bir parçası olduğu ve Rusya’nın geleceğinin Batı ile kader

birliği yapmasına bağlı olduğu ön kabulüne dayanmaktaydı. Bu anlamda Rusya’da

Atlantikçi akımının tarihi kökenlerini 18. yüzyılda Büyük Petro’nun reform çabaları

ile başlatmak mümkündür. Bu dönemde Batılılaşma Avrupa’nın bir parçası olma ile

aynı anlamı taşıdığı için Petro’nun çabaları Rusya’yı bir Avrupa devleti yapmak

biçiminde özetlenebilir.

274 A. Mitrofanov, ‘ Ot Geografii -k Geopolitike’, www.nasledie.ru/oboz/NO2_98/2_4.HTML (19 Aralık 2002), s. 3. 275 Đvan Kurilla, ‘Geopolitika i Komunizm’, www.russ. ru/journal/edu/99-02-23/kuril.html , (19 Aralık 2002), s. 4.

Page 83: Rusyada Ulusal Guvenlik Anlayisinin Donusumu

78

Batılaşma düşüncesi daha sonra 19. yüzyılda Slavcılıkla beraber düşünsel

alanda etkin olan görüşlerden biri haline gelmişti.276 Fakat 1853–1855 dönemindeki

Kırım Savaşı Avrupa’ya ilişkin kızgınlık ve hayal kırıklığını gündeme getirerek

Batıcılık akımının etkinliğini törpüledi. Ayrıca, 19. yüzyılın sonunda sol devrimci

düşüncenin etkili bir akıma dönüşmesi ve 20. yüzyıldaki Ekim Devriminin ardından

Batı ile çatışma halinde yeni bir rejimin kurulması, Batıcılığı tamamen geri plana itti.

Batıcılığın Rus düşünce ve pratiğindeki yeri ve etkinliği önünde en önemli engel

olarak duran Sovyetlerin Batı karşıtı retoriği 1980’lerin sonunda Gorbaçev’in yeni

politik düşünce konsepti ile ortadan kalkınca, Gorbaçev insanlığın ortak değerleri

için Batıyla işbirliği önerisini gündeme getirdi.277

SSCB’nin çöküşünü takiben Rus ulusal güvenlik düşüncesinde değişik arayışlar

yaşanırken de Batıcılık ve Batı eksenli öncelikler tekrar öne çıktı. Arayışlar özellikle

ulusal güvenlik ve dış politika alanında kendisini gösterirken, Rus dış politikasındaki

temel eğilimler ilk olarak 28 Mart 1992’de dönemin Rusya Devlet Başkanı Boris

Yeltsin’in danışmanı Sergey Stankeviç’in Nezavisimaya Gazeta gazetesinde

yayınladığı makalesinde Atlantikçilik ve Avrasyacılık olarak tasnif edildi.278

1991–1992 döneminde liberalizm ve Batıcılık Rusya siyasal yapısı içinde

yükselen değerlerdi ve bu durum Atlantikçilere Rusya Devlet Başkanı Yeltsin

276 Soltan, ‘Coğrafya, Tarih ve Rus Kimliği’, s. 78.; Ayrıca bkz; Nikolay Berdyaev, Russkaya Đdeya (Moskova; Folio, 2000), s. 36–70. ve Iver B. Neumann, Russia and the Idea of Europe (Londra: Routledge, 1996), s. 28–39. 277 Ayrıntılı bilgi için bkz; Alexander A. Sergounin, Post-Communist Security Thinking in Russia: Changing Paradigms (Copenhagen; Copenhagen Peace Research Institute, 1997),,s.3–8. ve Alexander A.Sergunin, ‘Russian Post-Communist Foreign Policy Thinking at the Cross-Roads: Changing Paradigms’, Journal of International Relations and Development, Cilt 3, Sayı 3 (Eylül 2000), http://www.ciaonet.org/olj/jird/jird_sept00sea01.html (12 Mart 2002). 278 Stankeviç’in bu görüşlerinin yer aldığı ve The National Interest dergisinin Yaz 1992 sayısındaki makalesinin çevirisi için bkz; Sergei Stankevich, ‘Rusya Kendisini Arıyor’, Avrasya Dosyası: Rusya Özel, Cilt 1, Sayı 1 (Đlkbahar 1994), s. 39–43.

Page 84: Rusyada Ulusal Guvenlik Anlayisinin Donusumu

79

yönetiminde önemli mevkilere gelme olanağı sağladı.279 Bu grubun içinde

Batıcıların lideri olarak bilinen Rusya Dışişleri Bakanı Andrey Kozırev’in yanısıra,

Başbakan Yardımcısı (ve vekili) Yegor Gaidar, Devlet Sekreteri Gennadiy Burbulis,

Ulaştırma Bakanı Mihail Poltoranin, Dışişleri Bakan Yardımcıları Georgy Kunadze,

Vitali Churkin ve Fedor Shelov-Kovediaev bulunmaktaydı.280 Batıcılar esasen

hükümet içinde Dışişleri Bakanlığında ve Devlet Başkanlığı Ofisinde önemli

pozisyonlar edinmelerinin yanısıra, siyasal sistemin ve toplumun diğer kesimlerinde

de kendilerine yandaş bulmuşlardı. Batıcı grubun içinde örneğin, Yüksek Sovyet’ten

Viktor Sheinis, Sergey Yushenkov, Vladimir Kuznetsov, Gleb Yakunin, Galian

Starovoitova, akademisyenlerden Nikolay Kosolapov, Konstantin Sarkisov, Andrei

Kortunov, medya (örneğin gazeteci Evgeniy Kiselev), sanat ve kültür dünyasından

(örneğin, Andrey Nuykin, Otto Latsis, Yuriy Karyakin) kişiler de yer almaktaydı.281

Atlantikçilik akımı Ağustos 1991’den 1992 sonuna kadar Rusya ulusal

güvenlik önceliklerinin ve politikalarının belirlenmesinde egemen görüş oldu.282 Bu

akımın Rusya’nın temel dış ulusal güvenlik önceliklerine ilişkin görüş, politika ve

uygulamalarını bir kaç noktada ele alabiliriz.

1. Batı ile ilişkiler

Kozırev’in liderliğini yaptığı akımın esas amacı Rusya’nın Batıya siyasal ve

ekonomik entegrasyonunu sağlamaktı.283 Batıcılar Doğu ile Batı arasındaki

karşılaşmanın, Kuzey ile Güney arasında bir karşılaşma şekline dönüşme sürecinde

279 Rusya’da liberal ve reformcu akımın etkinliği konusunda ayrıntılı değerlendirme için bkz; Liliya Şevtsova, Rejim Borisa Yeltsina (Moskova: Moskovskiy Tsentr Karnegii, 1999) , s. 41–85. 280 Alexei G. Arbatov, ‘Russia’s Foreign Policy Alternatives’, International Security, Cilt 18, Sayı 2 (Sonbahar 1993), s. 10. 281 Arbatov, ‘Russia’s Foreign Policy Alternatives’, s. 10. 282 Sergounin, Post-Communist Security Thinking in Russia: Changing Paradigms, s. 9. 283 Arbatov, ‘Russia’s Foreign Policy Alternatives’, s. 10

Page 85: Rusyada Ulusal Guvenlik Anlayisinin Donusumu

80

olduğuna inanıyorlardı.284 Batıyı bir düşman olarak değil, daha ziyade yeni dünya

düzeninin oluşturulmasında ortak olarak görüyorlardı. Atlantikçilere göre Batı ve

Rusya demokrasi, piyasa ekonomisi ve insan hakları benzeri ortak değerlere

sahiptiler ve pek yakında her ikisi de Güneydeki kalkınmakta olan ülkelerden

gelebilecek göç, terörizm, Đslam köktendinciliği ve hatta askerî saldırı tehditleriyle

karşı karşıya kalabilirlerdi. Yeltsin’in Kuzeyin sanayileşmiş devletleri için ortak bir

sistem oluşturulması önerisi ve Güneydeki potansiyel saldırılara yöneltilecek ortak

bir ABD-Rus nükleer savunma sistemi kurulması çağrısı bu düşünceden

kaynaklanıyordu.285 Bu çerçevede oluşan Batıcı akımın genel duruşunu dört ana

noktada toplamak mümkündür.286

Her şeyden önce, Batıcılar kendilerini Batılı değerler sistemi ile

tanımlamaktaydılar. Kozırev bu tanımlayışı en somut şekliyle Aralık 1991’de Rusya

dış politikasının ana hatlarını belirlerken ortaya koymuştu.287 Kozırev yaptığı

konuşmada birey öncelikli toplumu, piyasa ekonomisini ve Batıyla birlikteliği

sağlayacak bütün değerleri kabul ettiğini ifade etmişti. Rusya’nın ABD, Almanya ve

Fransa ile ittifak ve işbirliği yapacağını belirten Kozırev, ülkenin dünyadakı eski

öncü konumuna yükselmesi için demokrasinin gerekli olduğunu, Rusya’nın

demokratik güçler tarafından özgürleştirilmesi durumunda 10–12 sene içinde öncü

ülke konumuna ulaşacağını savundu. Kozırev ayrıca Batıyla ittifak fikrinin sadece

askerî işbirliği olmadığını aynı zamanda ortak değerlere bağlılık olarak ortaya

çıktığını ifade ediyordu. Batıcı akımın bu yaklaşımını Devlet Başkanı Yeltsin Ocak

284 Alexander Rahr, ‘Rus Dış Politikasında “ Atlantikçilere” Karşı “Avrasyacılar” ’, Erol Göka ve Murat Yıldız (der.), Uygarlığın Yeni Yolu Avrasya (Đstanbul; Kızılelma, 1998), s. 43. 285 Ibid. 286 Leszek Buszynski, Russian Foreign Policy Afrer the Gold War (Londra; Praeger Publishers, 1996), s. 4–5. 287 Ibid.

Page 86: Rusyada Ulusal Guvenlik Anlayisinin Donusumu

81

1992’de BM’de yaptığı konuşmada da vurguladı ve ilkelerinin demokrasinin

üstünlüğü, insan hakları, özgürlük, meşruluk ve moral ölçütler olduğunu belirterek

ABD’yi ve genelde Batıyı müttefikleri olarak gördüğünü beyan etti.288

Đkinci olarak, Batıcılar Rusya’nın dünya ekonomisine entegrasyonunu

savunuyorlardı.289 Batıcılar siyasal alanda demokrasinin vazgeçilmez olduğuna

inanırken, ülke ekonomisindeki gelişmenin Rusya’da demokrasinin kaderini

belirleyecek unsur olduğunu vurguluyorlardı.290 Rusya’nın demokratik dönüşümünün

ve özellikle ekonomik içerikli iç sorunlarının çözümü için uluslararası ekonomik

kurumlara açılmanın önemli olduğunu dile getiren Kozırev’in ilk dış politika

açıklamalarından biri, uluslararası toplumu ve IMF benzeri uluslararası finans

kurumlarını Rusya’da ekonomik dönüşüme yardım etmeye çağırmak olmuştu.291

Kozırev Eylül 1992’de CNN televizyonuna verdiği demecinde ise Rusya’nın

Marshall yardımına benzer bir dış yardıma ve işbirliği programına gereksinim

duyduğunu, bunun gerçekleşmesi durumunda ülkesinin “sivil devletler ailesinde”

yerini alacağını belirtiyordu. Rusya’nın IMF, Dünya Bankası ve GATT üyeliği ile

Avrupa Bankası, G–7, Avrupa Topluluğu, OECD, bölgesel bankalar, Asya-Pasifik ve

diğer bölgelerde yapılan ekonomik işbirliği zirvelerine aktif katılım ve işbirliğini de

bu ekonomik bütünleşme sürecinin fiili yansımaları olarak ortaya koydu.292

Üçüncü olarak, Batıcılar güvenlik anlamında yarar sağlamak istiyorlardı.

Rusya’nın sınırlarında patlak veren çatışmalar ve yeni bağımsız devletlerdeki Rus

azınlığın durumu Rusya’yı bu çatışmaların içine çekerek demokratik reformlara zarar

288 Ibid., s. 5. 289

Bu konuda ayrıntılı bilgi için bkz; Yegor Gaydar, Gosudastvo i Evolyutsiya: Kak Otdelit Sobstvennost ot Vlasti i Povısit Blagosostayanie Rosssiyan ( Moskova; Norma, 1997). 290 Andrei Kozyrev, ‘Russia. A Chance for Survival’, Foreign Affairs, Cilt. 71, Sayı. 2, (Yaz 1992), s. 8. 291 Ibid., s. 9. 292 Kozyrev, ‘Russia. A Chance for Survival’, s. 9.

Page 87: Rusyada Ulusal Guvenlik Anlayisinin Donusumu

82

verebilirdi. Kozırev ve Yeltsin bu tehlikeyi ortadan kaldırmak için Avrupa güvenlik

sistemi olan Avrupa Güvenlik ve Đşbirliği Konferansının bütün Avrasya’yı

kapsayacak biçimde genişletilmesi çabasına giriştiler. Bu bağlamda Kozırev Ocak

1992’de Almanya Dışişleri Bakanı Dietrich Genscher’le görüşmesinde

Vancouver’den Vladivostok’a ortak bir güvenlik alanı oluşturulmasını savunurken,

Yeltsin de BM’deki konuşmasında Rusya’nın güvenlik sorunlarını çözmek için

“Ortak Avrupa güvenlik sisteminin” kurulmasını önerdi.293

Son olarak, Batıcılar Rusya’nın büyük güç statüsüyle Batı tarafından eşit

statülü ortak olarak kabul edilmesini savunuyorlardı. Yeni dünyanın, gelişmiş

ülkelerin esasen G–7 olarak bir araya geldiği merkez ve geri kalanların çevreyi

oluşturduğu ikili bir yapıdan oluştuğunu savunan Batıcılar, Rusya’nın G-7 ve diğer

Batılı kurumlara girmesini ülkenin çevreden merkeze dönüşmesi için önemli

görmekteydiler.294 Bu bakımdan Rusya’nın G-7’ye girmek için gerekli bütün

koşullara sahip olduğunu, bu üyeliğin Rusya’nın Batı politikasının en önemli

unsurlarından biri olduğunu vurguladılar. Kozırev, Sovyetler Birliğinin çöküşünden

sonra ülkesinin statüsünü kaybettiği yaklaşımının gerçekleri yansıtmadığını,

Rusya’nın halen insan ve entelektüel kaynakları, doğal zenginlikleri, coğrafî konumu

ve büyüklüğü ile büyük güç olduğunu belirtiyordu.295

Atlantikçi akımın Rusya yönetiminde tam anlamıyla egemen olduğu Ağustos

1991–1992 sonu arasında Batıyla ilişkilerin öncelikli alan olduğunu ve Batı ile balayı

döneminin yaşandığını söylemek mümkündür.296 Bu dönemde içteki ekonomik ve

politik reformları gerçekleştirmek ve böylece Batı dünyasının bir parçası olmak

293 Buszynski, Russian Foreign Policy Afrer the Gold War, s. 5. 294 Zagorski, ‘Russia in a New World’, s. 6-7. 295 Buszynski, Russian Foreign Policy Afrer the Gold War, s. 5. 296 Peter Truscott, Russia First: Breaking With the West (London; I.B.Tauris Publishers, 1997), s. 36.

Page 88: Rusyada Ulusal Guvenlik Anlayisinin Donusumu

83

öncelikli hedefti. Bu tutum Rusya’da yönetimin temel güvenlik konularındaki tavrını

da belirlemiştir. Bu bağlamda Rusya küresel güvenlik için hayati öneme sahip

nükleer silahlar konusunda ABD ile Gorbaçev döneminde başlatılan işbirliği

anlayışını sürdürmüştür. Nitekim 3 Ocak 1993’de ABD ve Rusya arasında nükleer

silahlarının sınırlandırılmasını öngören START–2 (Strategic Arms Reduction Talks-

Stratejik Silahların Sınırlandırması Görüşmeleri) anlaşması imzalandı.297 Bu

anlaşmayla 31 Temmuz 1991’de SSCB ve ABD arasında imzalanan ve nükleer savaş

başlıklarının sayısının 6000 adetle sınırlayan START -1 uzlaşmasından daha ileri bir

adım atılmış ve 10 sene içinde nükleer savaş başlıklarının 3500 âdete düşürülmesi

öngörülmüştü.298

Rusya’nın Batı ile ilişkilerinde bir diğer önemli güvenlik konusu ise NATO

ile ilişkiler ve NATO’nun genişleme sürecine ilişkin tartışmalardı. Atlantikçi

yaklaşım öncelikle NATO’yu Avrupa ve Transatlantik güvenliği için önemli bir

kurum olarak değerlendiriyordu.299 Bu bağlamda Rusya yönetimi 1991–1993

döneminde NATO’nun doğuya genişleme sürecine muhalefet etmedi.300 Hatta

297 S. Neil MacFarlane, ‘Russia, the West and European Security’, Survival, Cilt 35, Sayı 3 (Sonbahar 1993); s. 9. 298 Bu konuda ayrıntılı bilgi için bkz; John W.R.Lepingwell, ‘Start II and Rolitics of Arms Control in Russia’, Internationla Security, Cilt 20, Sayı 2 (Sonbahar 1995), s. 63–91; Aleksey Arbatov, ‘Sokraşenie i Ograniçenie Vorujenie’, Arbatov (der.), Bezopastnost: Rossiyskiy Vıbor, s. 449–501; V. Z. Dvorkin ve V. V. Tsvetkov, ‘Vozmojnoe Dalneyşee Sokraşenie Arsenalov SNB: Usloviya i Printsıpı’, T. A. Şakleina (der.) Vneşnyaya Politika i Bezopasnost Sovremennoy Rossii (Moskova: ROSSPEN, 2002), Cilt 2, s. 70–78; ve G.S. Zarnitskiy, ‘Natsionalnaya Bezopastnost Rossii i Zadaçi Yasernogo Razorujeniya Posle Zaklyuçeniya Dogovora SNB–2’, Stsepinskiy (der.), Problemı Bezopastnosti Rossii, s. 96–128. 299 Sergounin, Post-Communist Security Thinking in Russia, s. 9; ve Dmitri Rurikov, ‘How It All Began: An Essay on New Russia’s Foreign Policy’, Miller Teresa Pelton Johnson ve Steven E. Miller (der.), Russsian Security After the Cold War. Seven Views from Moscow (Washington: Brassey’s, 1994), s. 138. 300 Sergounin, Post-Communist Security Thinking in Russia, s. 9. Rusya yönetiminin NATO konusundaki yaklaşımı konusunda daha ayrıntılı bilgi için bkz; Đrina Kobrinskaya, ‘Rossiya-Tsentralnaya Evropa-NATO’, Rossiya: Novıe Prametrı Bezopastnosti (Moskova: Moskovskiy Tsentr Karnegi, 1995), s. 8–41 ve E. C. Volk ve V. A. Sarıçev, ‘Rosssiya i NATO: Po Puti Partnerstva’, Stsepinskiy (der.), Problemı Bezopastnosti Rossii, s. 49–58.

Page 89: Rusyada Ulusal Guvenlik Anlayisinin Donusumu

84

zaman-zaman Devlet Başkanı Yeltsin başta olmak üzere üst düzey Rus yetkilileri bir

gün Rusya’nın da NATO üyesi olabileceği yönünde açıklamalar yaptılar.301

Özetle, Atlantikçilik Rusya’nın Avrupa’nın bir parçası olması, dünya

ekonomisinin organik bir parçasına dönüşmesi, sekizinci üye olarak G-7’ye girmesi,

Atlantik Đttifakının baskın iki üyesi olan ABD ve Almanya’ya önem vermesi gibi

unsurlara dayanmaktaydı.302 Bu bağlamda Atlantikçiler Rusya’nın ulusal güvenlik

öncelikleri içerisinde Batı ile ilişkileri ilk sıraya koymakta, ülkenin reform sürecinde

Batının ekonomik ve politik desteğinin hayati önemde olduğunu da

vurgulamaktaydılar. Bu çerçevede Atlantikçiler Rusya’nın politik, ekonomik,

güvenlik ve kültürel konularda Batı ile stratejik işbirliğini savunmaktaydılar.

2. BDT ile Đlişkiler

Atlantikçiler Rusya’nın BDT coğrafyası ile ilişkilerine de farklı bir bakış açısı

getirmekteydiler. BDT coğrafyasının RF’nin en önemli ulusal güvenlik

önceliklerinden biri olduğunu vurgulayan Atlantikçiler,303 yine de eski Sovyet

coğrafyasısına yönelik yaklaşımlarını SSCB’nin emperyal mirasının reddi üzerine

kurmuşlardı.304 Atlantikçi yaklaşıma göre, Rusya’nın tekrar “büyük güç” statüsüne

kavuşması için 15. yüzyıldan beri süregelen ve temel yayılma alanının Avrasya

olduğu toprak işgaline dayanan geleneksel anlayıştan vazgeçerek, Batının

sanayileşmiş demokratik ülkeleriyle işbirliği yapması ve Batı sistemine uyum

sağlaması gerekmekteydi. Bu bağlamda Batıcılara göre, eski Sovyet coğrafyasına

301 Mac Farlane, ‘Russia, the West and European Security’, s. 9 ve Sergounin, Post-Communist Security Thinking in Russia, s. 9. 302 Stankevich, ‘Rusya Kendisini Arıyor’, s. 40. 303 Kozyrev, ‘Russia. A Chance for Survival’, s. 10. 304 Nikolay Kosolapov, ‘Stanovlenie Subyekta Rossiyskoy Vneşney Politiki’, Pro et Contra, Cilt 6, Sayı 1–2 (Kış-Đlkbahar 2001), s. 19.

Page 90: Rusyada Ulusal Guvenlik Anlayisinin Donusumu

85

ilişkin geleneksel Rus (ve Sovyet) yaklaşımı bütünleşmek istedikleri Batı dünyası

bakımından “uygarca bir tutum” olarak değerlendirilemezdi.305 Bu coğrafyadaki

Sovyet stili ekonomilere sahip yeni devletler üzerinde geleneksel anlamda etkinlik

kurma, reform sürecini sekteye uğratabilecek politik ve ekonomik maliyetleri

beraberinde getirebilirdi. Atlantikçiler varmak istediği demokratik sisteme ve piyasa

ekonomisine sahip oluşum için, Rusya’nın ulusal çıkarlarını Batıyla uyumlu hale

getirmesi ve bu bağlamda eski Sovyet coğrafyasına ilişkin yeni bir tavır takınması

gerekmekteydi. Bu bağlamda Atlantikçilere göre Rusya, eski Sovyet coğrafyasındaki

emperyal anlayışa dayanan özel rolünü ve zoraki bütünleşme sürecini ret

etmeliydi.306 Batıcılar için bu coğrafya Rusya için iyi komşuluk ve istikrar kuşağı

olmalıydı ve bunun için de oluşan yeni devletlerin bağımsızlık ve toprak

bütünlüklerinin tanınması gerekmekteydi.307

Karşılıklı çıkar ve saygıya dayanan yeni anlayışın işaretleri Başkan Yeltsin ve

Dışişleri Bakanı Kozırev’in konuşma ve demeçlerine de yansımıştı.308 Kozırev sık

sık BDT üyeleri arasındaki ilişkilerin karşılıklı çıkar ve anlayışa dayanan bağımsız

devletler arasında bir ilişki olmasını istediklerini vurguluyordu.309 Rusya Parlamento

Başkanı Ruslan Hasbulatov da Şubat 1992’de Rusya’nın tarihin hatalarından ders

almasını, eski Sovyet mekânındaki etnik çatışmalarda arabulucu olmamasını ve uzak

durmasını önermiş ve Rus dış politikasında faydacı tercihlerin öncelik kazanması

305 Mikhail A. Alexseev , ‘The Challenge of Relations With Former Republics’, Stephen K.Wegren (der.), Russia’s Policy Challenges: Security, Stability and Devolopment (New York: M. E. Sharpe, 2003), s. 42. 306 Yuriy Federov, ‘Krizis Vneşney Politiki Rossii: Kontseptualnıy Aspekt’, Pro et Contra, Cilt 6, Sayı 1–2 (Kış-Đlkbahar 2001), s. 35. 307 Ibid. 308 Bu taslak belgenin bir özeti için bkz; ‘Russia’s Foreign Policy Consept’ , International Affairs (Moscow) , (Ocak 1993), s. 15–16. 309 Kozyrev, ‘Russia. A Chance for Survival’, s. 10.

Page 91: Rusyada Ulusal Guvenlik Anlayisinin Donusumu

86

gerektiğini savunmuştu.310 Hasbulatov’a göre, bunun anlamı eski Sovyet ülkeleriyle

Rusya’nın ekonomik gelişimine gerçekten katkıda bulunacak ilişkileri

geliştirmekti.311 Hasbulatov ayrıca BDT’nin gelecekte AB’ye benzer ortak insani

değerler ve karşılıklı bağımlılıklar esasına dayanan bir bütünleşme kurumu

olabileceğini öne sürmüştü.312

Rusya’nın eski Sovyet coğrafyasına ilişkin emperyal bakış açısından

vazgeçmesinin ve daha çok gönüllü konfederatif esasa dayan yeni bir birlik

yaklaşımının güçlü işaretleri uygulanan politikalarda da kendini açıkça göstermeye

başlamıştı. Öncelikle politik alanda Rusya, Ukrayna ve Beyaz Rusya birlikte

SSCB’nin hukuken ortadan kaldırılması anlamına gelen 8 Aralık 1991 tarihli

BDT’nin kurulduğunu ilan eden Belovejsk Anlaşması’nın öncülüğünü yaptılar.

Ardından 21 Aralık 1991’de Alma-Atı’da Gürcistan ve Batlık cumhuriyetleri

dışındaki eski SSCB üyeleri tarafından imzalanan protokolle BDT eski Sovyet

coğrafyasının 11 üyeli yeni birliği biçiminde ortaya çıktı.313 Bu bağlamda

Atlantikçiler için BDT, SSCB’den yeni döneme geçişte yumuşak geçiş örgütü ve orta

vadede eski Sovyet coğrafyasında Batı tarzı bir işbirliği çatısı olarak görülmekteydi.

Ekonomik politikalar açısından, Atlantikçiler için BDT Sovyet döneminin yararlı

ekonomik ilişkilerinin Sovyet tarzı sübvansiyonlar ödenmeden sürdürülmesi

anlamına geliyordu.314 Nitekim Ocak 1992’de Rusya “ortak ruble alanının” iptal

310 Alekseev , ‘The Challenge of Relations With Former Republics,’ s. 43. 311 Ibid. 312 Bu konuda geniş bir değerlendirme için bkz; Ruslan Khasbulatov, ‘The Commonwealth of Independent States: Conflicts, Problems, Perspectives’, Miller (der.), Russsian Security After the Cold War. Seven Views from Moscow, s. 165–184. 313 Rurikov, ‘How It All Began: An Essay on New Ruıssia’s Foreign Policy’, s. 157. Ayrıca Belovejsk Anlaşması ve Almatı Protokolünün tam metni için bkz; ‘Belovejskie Soglaşeniiya’, T. A. Şakleina (der.) Vneşnyaya Politika i Bezopasnost Sovremennoy Rossii, Cilt 4, s. 1–18. 314 Alexseev , ‘The Challenge of Relations With Former Republics,’ s. 43.

Page 92: Rusyada Ulusal Guvenlik Anlayisinin Donusumu

87

edildiğine dair bir karar alarak, bütün BDT coğrafyasının ekonomik sorunlarının

maliyetinden uzak durmayı seçen bir tavır ortaya koydu.

Güvenlik alanında Atlantikçi bakış açısı önceliği, Sovyet mirası nükleer

silahların denetiminin SSCB’nin yasal varisi olarak sadece Rusya’da toplanmasına

veriyordu. Bu çerçevede ilk olarak Belovejsk Anlaşması ile nükleer silahlar üzerinde

tek merkezden kontrol sağlanacağı karara bağlandı.315 Alma-Atı protokolünün

imzalanmasının ardından da, ek anlaşma ile BDT’nin nükleer silahlara sahip dört

üyesinin (Rusya, Ukrayna, Beyaz Rusya ve Kazakistan) ortak nükleer politika

yürütmesi ve Ukrayna ile Beyaz Rusya’daki nükleer silahların tamamen tasfiyesi

öngörüldü.316 Ayrıca, Ukrayna ve Beyaz Rusya’nın “Nükleer Silahların Yayılmasını

Önleme” Anlaşmasına imza atması ve Ukrayna, Beyaz Rusya ile Kazakistan’da

bulunan taktik nitelikli nükleer silahların 1 Temmuz 1992’ye kadar imha edilmek

üzere Rusya’ya nakli karara bağlandı.317

Atlantikçiler eski Sovyet mekânının “ortak savunma alanı” olduğunu

belirtiyorlardı. Liberallere göre, bu savunma alanının savunulması için hem bağımsız

devletlerin özgün ihtiyacını karşılayan ulusal askeri doktrinlere ve hem de ortak

ihtiyaçlara cevap verecek bir birlik askeri doktrinine gerek vardı.318 Alma-Atı

protokolü BDT’yi “ortak askeri stratejik alan” biçiminde tanımlasa da Ukrayna,

Azerbaycan ve Moldova bu anlayışın dışında kalma çabası içindeydi. Özbekistan ve

Türkmenistan ise diğer BDT üyeleriyle askeri işbirliğine girmeden önce kendi ulusal

315 ‘Belovejskie Soglaşeniiya’, s. 12. 316 Rossiiskaya gazeta, 24 Aralık 1991’den aktaran Buszynski, Russian Foreign Policy after the Cold War, s. 103. 317 Ibid. 318 Tatiana Shakleina, ‘Russian Policy Toward Military Conflicts in the Former Soviet Union’, Bruce Parott (der.), State Building and Military Power in Russia and the New States of Eurasia (New York: M. E. Sharpe, 1995), s. 89.

Page 93: Rusyada Ulusal Guvenlik Anlayisinin Donusumu

88

ordularını kurmak istiyorlardı.319 Bu bağlamda üye devletlerden Ukrayna,

Azerbaycan, Moldova ve Beyaz Rusya’nın itirazı sonucu SSCB’nin son Savunma

Bakanı ve BDT Birleşik Güçler Komutanı Yevgeni Şapoşnikov’un 14 Şubat 1992’de

önerdiği konvonsiyonel kuvvetler için ortak komutanlık önerisi kabul edilmedi.320

Ortak komutanlığa sahip silahlı kuvvetler fikrinin kabul görmemesi üzerine Rusya

Devlet Başkanı Yeltsin 7 Mayıs 1992’de Rusya Silahlı Kuvvetlerinin kurulması

konusundaki kararnameyi imzaladı.321 Bu gelişmelerin ardından Rusya’nın BDT

üyeleriyle güvenlik ilişkileri de yeni bir çerçeveye oturmaya başladı ve 15 Mayıs

1992’de Taşkent’te BDT’nin ortak güvenlik alanına dönüşmesine itiraz etmeyen

Ermenistan, Kazakistan, Kırgızistan, Tacikistan ve Özbekistan’la Ortak Güvenlik

Anlaşması imzalandı.322

Rusya için BDT bölgesinde endişe ve tehlike kaynağı konumundaki çatışma

ve etnik sorun bölgelerinde gerginliğin düşürülmesi, çatışmaların durdurulması ve

kontrol edilmesi önemli bir öncelikti. Bağımsızlığın ilk aylarında Rusya yönetimi bu

sorunlara doğrudan taraf olmamaya ve barış gücü benzeri operasyonlarda tek başına

yer almaktan uzak durmaya çalışmış ve bu konuda BM ve AGĐK benzeri uluslararası

kurumların aktif katılımını da içeren barış gücü görevlerine sıcak yaklaşmıştı.323

Rusya muhtemel bir barış operasyonunda BDT üyelerinin ortak görev almasının

yararlı olacağı anlayışını benimsemişti. Bu anlayış çerçevesinde 20 Mart 1992’de

BDT bünyesindeki Ortak Barış Gücü ve Askeri Gözlemciler Anlaşması imzalandı.324

319 Ibid. 320 Buszynski, Russian Foreign Policy after the Cold War, s. 104. 321 Ibid. 322 Andrei Zagorski, ‘Regional Structures of Security Policy Within the CIS’, Roy Allison ve Christoph Bluth (der.), Security Dilemmas in Russia and Eurasia ( London: RIIA, 1998), s. 282. 323 Aleksandr Golts, ‘Mirotvorçiskie Operatsii Sredstvo Realizatsii Natsionalnıh Đnteresov Rossii’, Rossiya: Novie Parametrı Bezopastnosti, s. 46. 324 Christoph Royen, ‘Conflicts in the CIS and Their Implications for Europe’, Vladimir Baranovsky (der.), Russia and Europe: The Emerging Security Agenda (New York: SIPRI,1997), s. 240.

Page 94: Rusyada Ulusal Guvenlik Anlayisinin Donusumu

89

Anlaşma BDT barış gücü operasyonlarının BM yasalarına ve AGĐT kurallarına

uygun biçimde yapılmasını öngörmekteydi.

Fakat Dışişleri Bakanı Kozırev’in çatışmalara doğrudan taraf olma yerine

diplomatik çözüm tercihleri ve uluslararası camiayla beraber hareket etme tavrı,

Đlkbahar 1992’de Dinyester (Moldova) ve Abhazya (Gürcistan) ile sonbaharda da

Tacikistan’daki iç savaş nedeniyle yeni bir yapıya dönüştü.325 Bir yandan artan

çatışmalar ve kontrolden çıkan istikrarsızlıklardan doğan endişe, öte yandan Rusya

içinde Kozırev’in tavrını pasiflik olarak değerlendiren çevrelerin itirazı Rusya’yı

daha aktif davranmaya itti. Özellikle Dinyester’deki çatışmalar sonucu bölgede

yaşayan Rusların imha ve göç tehlikesi ile karşı karşıya kalması, Rusya Başkan

Yardımcısı Aleksandr Rutskoy’un askeri müdahalenin şart olduğunu savunmasına ve

Rusya Parlamentosu’nda Moldova’daki Rusça konuşanların (Ruskoyazıçnıh)

savunulmasını isteyen bir karar çıkartılmasına neden oldu.326 Ardından eski SSCB

döneminden bölgede kalan 14. Rus Ordusu komutanı General Aleksey Lebed’in

Moldova’nın başkenti Kişinev’e saldıracağını ilan etmesi ile Dinyester’deki

çatışmalar durdu.327 23 Temmuz 1992’de Rusya ve Moldova arasında varılan

uzlaşma gereği bir ”barış güçü” oluşturuldu ve 6 Rus taburu bu gücün içinde yer

aldı.328 Bu Rusya’nın bağımsızlık sonrası ilk barış gücü misyonuydu ve ardından

Abhazya ve Güney Osetya’daki çatışmalar üzerine bu bölgelere de Rus barış gücü

konuşlandırıldı.329 Rusya’nın bu dönem içinde barış gücü misyonunda yer aldığı

dördüncü sorun Tacikistan’da 1992 sonbaharında yaşanan iç savaşı bitirmek içindi.

325 Golts, ‘Mirotvorçiskie Operatsii Sredstvo Realizatsii Natsionalnıh Đnteresov Rossii’, s. 47. 326 Pavel Baev, ‘Peacekeeping and Conflict Managment in Eurasia’, Christoph Bluth (der), Security Dilemmas in Russia and Eurasia, s. 211. 327 Baev, ‘Peacekeeping and Conflict Managment in Eurasia’, s. 211. 328 Golts, ‘Mirotvorçiskie Operatsii Sredstvo Realizatsii Natsionalnıh Đnteresov Rossii’,s. 48. 329 Royen, ‘Conflicts in the CIS and Their Implications for Europe’, s. 240.

Page 95: Rusyada Ulusal Guvenlik Anlayisinin Donusumu

90

Rusya ve diğer BDT üyelerinden Kazakistan, Kırgızistan ve Özbekistan’ın

oluşturduğu “BDT Barış Gücü” 9 Ekim 1992’de oluşturuldu.330

Sonuç olarak, Atlantikçilerin eski Sovyet coğrafyasına ilişkin tavırlarını şöyle

özetlemek mümkündür: Esas öncelik alanı olarak Batıyı gördükleri için eski Sovyet

mekânına ilişkin tavırlarını da Batı değer ve çıkarları ile uyumlu hale getirme

çabasındaydılar. Eski Sovyet coğrafyasının Batı ile ilişkilerde sorun yaratmasını

istemeyen Atlantikçiler, bölgeye ilişkin emperyal politikalar yerine ekonomik

öncelikli ve bağımsız devletler arasında gönüllülüğe dayanan ilişki modelini

benimsiyorlardı. Fakat hem Rusya’nın içinden geleneksel emperyal anlayışın direnişi

ve hem de BDT mekânındaki istikrarsızlıklar Atlantikçilerin bu yaklaşımını etkisiz

kılan gelişmeleri beraberinde getirdi.

3. Asya ile Đlişkiler

Atlantikçilerin üzerinde durdukları bir diğer önemli öncelik Asya ile ilişkileri yeni

bir çerçeveye oturtmak olmuştur. Gorbaçev’e kadarki dönemde her türlü ideolojik

rekabete ve sınır anlaşmazlıklarına rağmen SSCB’nin Asya politikasının merkezinde

Çin ve bu ülkeyle ilişkilerdeki sıkıntıların aşılması vardı. Gorbaçev’in Batıya açılma

ve ekonomik reform süreciyle Japonya, SSCB’nin Asya politikasında öncelik

kazanmaya başladı. Benzer bir anlayış Atlantikçilerin etkin olduğu RF döneminde de

sürdürülmeye çalışıldı. Atlantikçi Rusya yönetiminin Asya politikasının önemli

önceliği Japonya ile ilişkilerini geliştirmek, bu ülke ile Kuril adaları nedeniyle

yaşanan toprak anlaşmazlığını çözmek ve Đkinci Dünya Savaşı sonrasında bu toprak

anlaşmazlığı nedeniyle imzalanamayan barış anlaşmasını gerçekleştirmekti.331

330 Royen, ‘Conflicts in the CIS and Their Implications for Europe’, s. 241. 331 Kozyrev, ‘Russia. A Chance for Survival’, s. 15.

Page 96: Rusyada Ulusal Guvenlik Anlayisinin Donusumu

91

Atlantikçilerin Asya politikasında Japonya’ya öncelik tanınmasının iki temel

nedeni vardı. Öncelikle, Atlantikçiler Batıyla bütünleşmek istiyorlardı ve Japonya’yı

da Batı kulübünün önemli temsilcilerinden biri olarak görmekteydiler. Bu bakımdan

Asya politikasında Japonya’ya öncelik vermek Batıyla bütünleşme politikasının

doğal bir parçası olarak düşünülüyordu. Đkinci olarak, Atlantikçiler Rusya’da reform

yapmak için ihtiyaç duydukları ekonomik ve mali destek için Japonya’yı önemli bir

katkı merkezi olarak değerlendirmekteydiler. Nitekim daha SSCB resmen

dağılmadan, Eylül 1991’de Tokyo’yu ziyaret eden Rusya Parlamento Başkanı Ruslan

Hasbulatov ülkesinin Japonya’dan 8–15 milyar dolar civarında ekonomik destek

istediğini belirtmişti.332

Đlişkilerin önündeki en önemli engel Kuril adaları sorunuydu. Japonya Kuril

adalarının kendisine ait olduğunu ve Đkinci Dünya Savaşı sırasında Stalin yönetimi

tarafından işgal edildiğini savunmakta ve ilişkilerin normalleşmesi için bunun

düzeltilmesinin şart olduğunu belirtmekteydi. Gorbaçev döneminde Sovyet

yönetiminin bu sorunu çözme çabaları başarısızlığa uğramış, Gorbaçev’in toprak

anlaşmazlığı ve ekonomik destek arasında ayrım yapma çabaları sonuçsuz kalmış ve

iki ülke arasındaki ilişkiler normalleşememişti.

Kuril adaları sorununun ilişkilerin önündeki temel engel olacağını gören

Yeltsin de, daha Ocak 1990’da Rusya Sovyet Federatif Sosyalist Cumhuriyeti lideri

sıfatıyla Japonya’ya yaptığı ziyaret sırasında adalar sorununu çözmek için beş

aşamalı bir öneride bulunmuştu.333 Yeltsin’in, Japonya’nın Kuril adaları konusundaki

yaklaşımıyla benzerlik taşıyan önerisi Ağustos 1991’de Sovyet lideri Gorbaçev’in

Tokyo ziyaretine davet edilen Rusya Dışişleri Bakanı Kozırev tarafından daha da

332 Buszynski, Russian Foreign Policy Afrer the Gold War, s. 174. 333 Ibid.

Page 97: Rusyada Ulusal Guvenlik Anlayisinin Donusumu

92

ileri götürüldü. Kozırev dört adadan (Habomai, Şikotan, Iturup ve Kunaşir) oluşan

Kuril adalarından ikisinin (Habomai ve Şikotan) Japonya’ya iade edilmesini

önermişti.334

Fakat Rusya yönetiminin Japonya ile Kuril adaları sorununu kamuoyunda da

tartışmaya açması ve böylece Batıdakine benzer kamuoyu destekli politika yürütme

düşüncesi tam tersi bir sonuç doğurdu. Adaları iade karşılığı ilişkilerin

normalleşmesine Rus parlamentosu, Rusya sivil ve askeri bürokrasisi ile

kamuoyundan gelen milliyetçi tepkiler yönetimi sıkıntıya soktu.335 Japonya’dan

alacağı ekonomik destekle içeride reformları gerçekleştirmek ve iç politik desteğini

artırmak amacında olan yönetimin Japonya politikası temelde toprak karşılığı

ekonomik işbirliği ilkesine dayanıyordu.336 Fakat Japonya ile ilişkileri yeni bir

çerçeveye oturtma çabaları ülke içinde diğer sorunlarla birleşerek komünistlerin ve

milliyetçilerin muhalefetini daha da güçlendirip, içteki politik riskleri daha da artıran

bir yapıya dönüşünce, yönetim geri adım atmak zorunda kaldı.337 Bu bağlamda Eylül

1992’de yapılması öngörülen ve Rusya-Japonya ilişkilerini yeni bir çerçeveye

oturtması beklenen Yeltsin’in Tokyo ziyareti son anda ertelendi.338

Atlantikçi yönetimin Asya politikasının ikinci önemli ayağı Çin’le ilişkileri

geliştirmekti. Özellikle Hruşev ve Brejnev dönemlerinde Doğu Bloğu içindeki

ideolojik rekabetten ve sınır sorunlarından kaynaklanan sorunlu ikili ilişkiler,

Gorbaçev döneminde bir ölçüde iyileşme eğilimi gösterse de, yeni Rusya da

ilişkilerin nasıl bir mecrada yürütüleceği henüz netlik kazanmamıştı. Yeltsin

334 Ibid. 335 Ibid., s. 174–184. 336 Alexei Zagorsky, ‘Russian-Japanese Relations: Back to the Deadelock’, Gennady Chufrin (der.), Russia and Asia: The Emerging Security Agenda (New York: SIPRI, 1999), s. 342. 337 Ibid. 338 Dale R.Herspring, ‘Russian-Asian Relations’, Wegren (der.), Russia’s Policy Challenges: Security, Stability and Devolopment s. 24.

Page 98: Rusyada Ulusal Guvenlik Anlayisinin Donusumu

93

yönetiminin Dışişleri Bakanı Kozırev, daha SSCB dağılmadan önce, SSCB-Çin

ilişkilerinde Rusya’nın artan önemine dikkate çekmiş, Sovyet-Çin sınırının önemli

kısmının Rusya topraklarında olduğunu vurgulamış, ülkesinin çıkarları bakımından

Çin’le sınır ticaretinin geliştirilmesinin, sınırlardaki belirsizliğin ortadan kaldırılması

ve askeri gerginliğin düşürülmesinin gerekli olduğunu belirtmişti.339

Bağımsızlığın adından yeni yönetim doğu sınırındaki Çin’le iyi ilişkiler kurmayı

amaçladığını tekrar belirterek, ekonomik açıdan güçlü bir Çin’in Rusya için tehdit

olmadığını vurguladı ve bu ülkeyi Asya-Pasifik’teki ABD-Rusya-Japonya-Çin

denkleminde istikrar ve denge sağlayıcı unsurlardan biri olarak değerlendirdi.340

Fakat yine de Yeltsin yönetiminin Çin’le ilişkileri sorunlu başladı. Bunun

nedeni SSCB’ye karşı bağımsızlık mücadelesi veren ve ideolojik açıdan

antikomünist ve Batılı demokrat değerleri benimseyen Yeltsin ekibinin dış politikada

da demokrasi ve insan hakları değerlerine vurgu yapması olmuştur. Nitekim, bu dış

politika anlayışında insan hakları konusunun Çin’le ilişkilerde de kullanılacağı daha

SSCB dağılmadan önce Kozırev tarafından dile getirilmişti.341 Rusya yönetimi

Çin’deki insan hakları ihlallerine ilişkin eleştirel tavrını özellikle Çin’in SSCB

dışında kendisi ile ilişki kurmaktan kaçınması sırasında açıkça ortaya koymuştu.

Yeltsin, Mayıs 1991’de SSCB liderleri ile görüşmek için Moskova’yı ziyaret eden,

fakat kendiyle görüşmekten kaçınan Çin Devlet Başkanı ve Komünist Parti Sekreteri

Jiang Zemin’in ziyareti sırasında Haziran 1989’da Tiananmen meydanındaki öğrenci

gösterilerine müdahaleden duyduğu rahatsızlığı dile getirmişti.342 Yönetim

bağımsızlığın ardından Çin’deki insan hakları ihlalleri konusundaki tavrını sürdürdü

339 Rurikov, ‘How It All Began: An Essay on New Ruıssia’s Foreign Policy’, s. 147. 340 Kozyrev, ‘Russia. A Chance for Survival’, s.15. 341 Rurikov, ‘How It All Began: An Essay on New Ruıssia’s Foreign Policy’, s. 147. 342 Buszynski, Russian Foreign Policy Afrer the Gold War, s. 190.

Page 99: Rusyada Ulusal Guvenlik Anlayisinin Donusumu

94

ve Batılı devletlerin tutumuna benzer eleştirel bir tavır geliştirdi.343 Bu tavır

Kozırev’in Mart 1992’de Pekin ziyareti sırasında da dile getirildi. Kozırev insan

hakları konusunun Rusya’nın Çin politikasının ayrılmaz bir parçası olduğunu

belirterek, Çin’le anlaşmalar imzalamak için acele etmediklerini vurguladı.344

Rusya’nın insan hakları konusundaki tavrına rağmen, SSCB’nin çöküşünü

takiben Rusya-Çin ilişkilerinde göreli bir iyileşme döneminin başladığı da

söylenebilir. SSCB’nin resmen dağıldığının ilan edilmesi ve 25 Aralık 1991’de

Gorbaçov’un SSCB Devlet Başkanlığı görevini bırakmasının ardından 27 Aralık’da

Çin, Rusya dahil bağımsızlığını yeni kazanan tüm devletleri tanıdı.345 Ardından 29

Aralık’da Çin ve Rusya Dışişleri Bakan Yardımcıları arasında iyi komşuluk ve barış

içinde bir arada yaşama ilkelerine dayanan ve Çin’in BM’de RF’nin SSCB’nin yasal

varisliğini destekleyeceğini belirten bir anlaşma imzalandı.346 Kozırev’in insan

hakları konusuna önem verdiklerini vurguladığı Mart 1992’deki Pekin ziyaretinde

sırasında bile, Rusya ile Çin arasında ortak güvenlik çıkarlarının bulunduğunu ifade

ederek işbirliği için açık kapı bıraktı.347 Atlantikçilerin yönetimde etkin olduğu

dönemde iki ülke arasındaki en önemli yakınlaşma Aralık 1992’de Başkan Yeltsin’in

Çin ziyareti sırasında yaşandı.348 Yeltsin ve Çinli meslektaşı Yang Shang Kun

arasındaki ilk üst düzey zirve iki ülke arasında dostluk ve ortak işbirliğine dayanan

dönemin başlanmasını sağlayan bildirge ve çeşitli alanlarda işbirliğini öngören 24

anlaşmanın imzalanması ile sonuçlandı.349

343 Yuri V. Tsyganov, ‘Russia an China: What is in the Pipeline?’, Chufrin (der.), Russia and Asia, s. 302. 344 Buszynski, Russian Foreign Policy Afrer the Gold War, s. 190. 345 Chen Qimao, “Sino-Russian Relations After the Break-up of the Soviet Union’, Chufrin (der.), Russia and Asia, s. 289. 346 Ibid. 347 Buszynski, Russian Foreign Policy Afrer the Gold War, s.190. 348 Herspring, ‘Russian-Asian Relations’, s. 26. 349 Qimao, ‘Sino-Russian Relations After the Break-up of the Soviet Union’, s. 289.

Page 100: Rusyada Ulusal Guvenlik Anlayisinin Donusumu

95

Özetle, Atlantikçilerin etkin olduğu dönemde Rusya’nın Asya politikasının

önceliğinin Japonya olduğu, bu ilişkinin toprak iadesi karşılığında ekonomik destek

ilkesine dayandığı, fakat iç tepkiler nedeniyle bu politikanın yürümediği ve Japonya

ile ilişkilerde önemli bir iyileşmenin sağlanamadığı söylenebilir. Rusya’nın Asya

politikasında ikinci öncelik olarak değerlendirdiği Çin’le ilişkilerde ise, yönetimin

insan hakları konusundaki duyarlılığından kaynaklanan bir takım sıkıntılara rağmen,

ilişkilerin normalleşme sürecine girdiği ve dostluk ve işbirliğine dayanan bir

dönemin başlatıldığı ifade edilebilir. Bu dönemde Rusya’nın Asya politikasında

Hindistan ve Güney Kore gibi ülkelerle ilişkileri ise genel itibariyle henüz tam

netleşmemiştir.

D. Atlantikçiliğin Gerileyişi

1990’dan itibaren Yeltsin ekibinde bulunan ve Batıcılık ile Batılaşmayı temelde bir

uygarlık ve kimlik sorunu olarak değerlendiren Atlantikçi ekibin liberal ve köklü

reformcu anlayışı 1991–1992 döneminde Rusya’nın siyasi, ekonomik, dış politika ve

güvenlik anlayışı üzerinde etkinlik kurmuştu. Fakat 1992 sonu itibariyle

Atlantikçilerin Rusya’yı Batı uygarlığı ve kulübünün bir parçası yapma yönündeki

çabaları iç ve dış gelişmeler nedeniyle ciddi darbe alarak hızlı bir gerileme ve mevzi

kaybına uğradı. Bu gelişmeler Rus siyaset ve ulusal güvenlik anlayışında önemli

değişiklikleri de beraberinde getirdi. Atlantikçilerin bu gerileyiş süreci ve mevzi

kaybı iç ve dış gelişmelerden kaynaklandı.

Page 101: Rusyada Ulusal Guvenlik Anlayisinin Donusumu

96

1. Đç Politik Gelişmeler

Ülkedeki iç politik gelişmeler 1992 sonundan itibaren Yeltsin’in hızlı reform

düşüncesinden koparak daha geleneksel ve statükocu bir çizgiye kaymanın yolunu

açtı. Đç politikada Atlantikçi ekolün etkisini kaybetmesi anlamına gelen bu süreçte

dört önemli gelişmenin etkisinden söz edilebilir: 1) Aralık 1992’de Atlantikçi ekolün

hükümetteki etkin konumunu kaybetmesi; 2) Başkan-Parlamento çekişmesine Eylül

1993’de ordunun Yeltsin yanlısı müdahalesi; 3) Aralık 1993’de yapılan parlamento

seçimlerinin sonuçları; 4) Aralık 1995 parlamento seçim sonuçları.

Atlantikçi ekolün hükümette başat konumun kaybetmesi öncelikle

uyguladığı politikalar ve bu politikalara kamuoyu ve parlamento tepkisi nedeniyle

ortaya çıktı. Atlantikçi ekolden Başbakan Vekili Yegor Gaydar’ın liderliğini yaptığı

antikomünist “Rusya’nın Demokratik Seçimi” koalisyonu iç politikada hızlı bir

demokratikleşme ve köklü özelleştirmeyi içeren ekonomik politikaları öngören bir

reform amaçlıyordu.350 Bu bağlamda Atlantikçi anlayış hızlı demokratikleşme için

yeni anayasa, yeni politik ve idari yapılanmayı şart görüyordu.351 Fakat, Gaydar’ın

uyguladığı hızlı ekonomik reformu öngören liberal politikalar Rus ekonomisini ciddi

sıkıntıya sokmuş, sanayi üretimi % 40 oranında düşmüş, tüketim % 40–60 oranında

azalmış, halkın %30’u fakirlik sınırında yaşamak zorunda kalmıştı.352

Gaydar hükümetinin özellikle ekonomideki hızlı değişim politikaları Yeltsin

yönetimin halk arasındaki siyasi desteğini zayıflatmış, Yeltsin’in, reform karşıtı

350 Arbatov, ‘Russian Security Interests and Dilemmas: An Agenda for the Future’, Abram Chayes (der.), Managing Conflict in the Former Soviet Union. Russian and American Perspectives, s. 541. Bu konuda daha ayrıntılı bilgi için bkz; Yegor Gaydar, Dni Porajeniy i Pobed (Moskova: Evraziya, 1997), özellikle s.261–400. 351 Michael McFaul, ‘A Precarious Peace: Domestic Politics in the Making of Russian Foreign Policy’, International Security, Cilt 2, Sayı 3 (Kış 1997/98), s. 12. 352 Arbatov, ‘Rossiyskaya Demokratiya :”Detskie Bolezni” s Tyajelımı Oslojneniyami’, Arbatov (der.), Bezopastnost: Rossiyskiy Vıbor, s.56. Gaydar hükümetinin ekonomik reformları ve bu reformların siyasi ve sosyal etkileri konusunda daha ayrıntılı değerlendirme için bkz; Şevtsova, Rejim Borisa Yeltsina, s. 101–114.

Page 102: Rusyada Ulusal Guvenlik Anlayisinin Donusumu

97

siyasi rakipleri olan komünistler ve aşırı milliyetçilerce ciddi eleştirilere maruz

kalmasına ve en önemlisi parlamentoda geniş ve aktif bir muhalefet cephesinin

oluşmasına neden olmuştu.353 Bu durum Rusya’nın yarı başkanlık sistemiyle

yönetildiği 1991–1993 döneminde Başkan Yeltsin ile parlamento arasında başlayan

politik mücadelenin temel çatışma alanlarından birini oluşturmuştu. Bu dönemde

Ruslan Hasbulatov başkanlığındaki parlamento ile Başkan Yeltsin arasındaki iktidar

paylaşımı temelinde çekişme vardı.354 Parlamento sahip olduğu yasama yetkisinin

yanısıra yürütmeyi denetleme yetkisini de kullanarak Devlet Başkanı Yeltsin ile

bürokrasinin denetimi ve özellikle de güvenlik, mali, ekonomik ve sosyal

politikalarla ilgili bakanlıkları denetim altına alınmaya çalıştı.355 Parlamento ile

Başkan çekişmesinin ilk kaybedenleri Atlantikçi ekibin önde gelenleri oldu. Çekişme

Batıcıların Rusya siyaset arenasındaki pozisyonlarını zayıflattı ve serbest piyasa

ekonomisi ile demokrat Rusya’dan yana tavır alan ve vekâleten Başbakanlık görevini

yürüten Yegor Gaydar 14 Aralık 1992’de Duma’dan güvenoyu alamadı.356 Ardından

kurulan yeni hükümette Boris Fyodrov ve Ella Panfilova gibi liberallerin yer

almaması Atlantikçi ekolün ülke yönetimindeki etkinlik kaybına işaret ediyordu.

Nitekim, bir dönem Atlantikçi ekolün etkin isimlerinden, önce Devlet Sekreterliği

görevini yürüten, daha sonrada çeşitli görevlerde bulunan Gennediy Burbulis de 1

Ocak 1993’de bütün resmi görevlerinden alındı.357

353 Eugene Huskey, ‘Democrasy and Institual Design in Russia’, Archie Brown (der.), Contemporary Russian Politics, (New York: Oxford Universitry Pres, 2001), s. 35. 354 Yeltsin yönetimi ve Parlamento arasındaki iktidar çekişmesi için bkz; Gaydar, Dni Porajeniy i Pobed, s. 353–397. ve Şevtsova, Rejim Borisa Yeltsina, s. 87–101 ve s. 114–131. 355 Huskey, ‘Democrasy and Institual Design in Russia’, s. 35. 356 http://www.100mb.ru/~grankin/dosye/ru_bio283.htm, (17 Ocak 2002). Daha ayrıntılı bilgi için bkz; Gaydar, Dni Porajeniy i Pobed, s.400-419; Şevtsova, Rejim Borisa Yeltsina, s. 93–101 ve Viktor Şeynis, Vzlet i Padenie Parlamenta: Perelomnıe Godı v Possiyskoy Politike (1985–1993), (Moskova: Moskovskiy Tsentr Karnegii, 2005), s. 133–180. 357 http://www.100mb.ru/~grankin/dosye/ru_bio312.htm

Page 103: Rusyada Ulusal Guvenlik Anlayisinin Donusumu

98

Bu gelişmeler üzerine Yeltsin, parlamentonun desteğini kazanmak için,

uyguladığı liberal ekonomik reformlar nedeniyle parlamento ve kamuoyunun

tepkisini çeken Yegor Gaydar’ın yerine Başbakanlık görevine enerji lobisinin

temsilcisi ve eksi Sovyet bürokratı Viktor Çernomırdin’i getirdi.358 Rus uzmanlardan

Yuri Afanasyev, Gaydar’in Başbakanlığı kaybetmesi ve Çernomirdin’in reforma

daha mesafeli yaklaşan bir ekiple göreve getirilmesini, reform sürecinin öldüğü,

planlı ekonomiye dönüşün başladığı ve ekonomide yapısal değil, yüzeysel nitelikli

para ve enflasyonu önleme politikalarının uygulanma sürecinin başladığı şeklinde

değerlendirmektedir.359 Bu değişimle Rusya’da reform sürecinin tamamen öldüğü

düşüncesine katılmasak da, Çernomirdin’in Başbakan olarak atanmasını, Yeltsin’in

iç politikada köklü ve hızlı ekonomik reform anlayışını terk edişinin başlangıcı

olarak değerlendirebiliriz.

Yeltsin’in Atlantikçi akımdan uzaklaşması ve geleneksel anlayışa

yaklaşmasına neden olan ikinci önemli gelişme Ekim 1993’de Yeltsin’in

parlamentoyla mücadelede ordunun desteğine ihtiyaç duyması ve askeri müdahale ile

parlamentoyu dağıtmasıdır.360 “Demokrasiyi korumak” adına halkın seçtiği

parlamentoyu ordunun yardımı ile saf dışı eden Yeltsin’in, bu müdahalenin ardından

iç (Çeçenistan) ve dış politikada (BDT, NATO genişlemesi ve benzeri konular)

Savunma Bakanlığının gerektiğinde güç kullanımını da içeren geleneksel emperyal

görüşlerini kabul eden bir yaklaşım içine girdiği söylenebilir.

358 Đgor Klyamkin ve Liliya Şevtsova, Vnesistemniy Rejim Borisa II. Nekotorie Osobennosti Politiçeskogo Razvitiya Post Sovetskoy Rossii (Moskova: Carnegie Moscow Center, 1999), s.16. veya Đgor Klyamkin ve Lilia Shevtsova, This Omnipotent and Impotent Goverment: The Evolution of Political System in Post-Comunist Russia (Washington: Gendalf Publishers, 1999), s. 10–13. 359 Bu konuda daha geniş bilgi için bkz; Yuri N. Afanasyev, ‘Russian Reform Is Dead: Back to General Planning’, Foreign Affairs, Cilt. 73, Sayı. 2 (Mart-Nisan 1994), s. 21–26. 360 Bu konuda ayrıntılı bilgi için bkz; Şeynis, Vzlet i Padenie Parlamenta, s. 504–564 ve Şevtsova, Rejim Borisa Yeltsina, s. 137–149.

Page 104: Rusyada Ulusal Guvenlik Anlayisinin Donusumu

99

Rusya parlamentosu Duma’nın ordu gücüyle fesh edilmesinin ardından

Aralık 1993’de yapılan parlamento seçimlerinin sonuçları da liberal ve reformist

anlayışa sahip Atlantikçiler bakımından zayıflatıcı olmuştur. Genel itibariyle

Atlantikçi görüşleri paylaşan liberal politik çizgiye sahip partilerin toplamda % 34,1

(Rusya’nın Seçimi %15,4; Yabloko % 7,8; Rusya’nın Birliği ve Uzlaşması Partisi %

6,8; Rusya Demokratik Reformlar Harekâtı % 4,8) oyla temsil edildiği Duma’da,

reform karşıtı anlayışı temsil eden aşırı milliyetçiler (Rusya Liberal Demokrat Partisi

(LDPR) % 22,8) ve komünistler (Rusya Federasyonu Komünist Partisi (KPRF)

%12,4 ve Rusya Tarım Partisi %7,9) toplamda %43,1 oranında oy kazandılar.

Seçimlerde reform ile gelenek arasında denge kurma yaklaşımı içinde merkez çizgiyi

savunanlar da %16,3 oranında (Rusya Kadınlar Partisi %8,1; Rusya Demokrat Partisi

%5,5; Diğerleri %2,7) oy aldılardır.361 Seçimlerden Vladimir Jrinovski’nin liderliğini

yaptığı aşırı milliyetçi LDPR’in % 22,8 oy oranıyla birinci parti olarak çıkması

özellikle dış politikada emperyal çizgiye vurguyu artırdı.

Batıcılık akımı 1994–1995 yıllarında politik arenada Grigori Yavlinski’nin

liderliğini yaptığı “Yabloko”, Rusya’nın eski ABD Büyükelçisi Vladimir Lukin’in

liderliğini yaptığı “Rusya’nın Demokratik Seçimi” ve Başbakan eski Birinci

Yardımcısı Sergey Şahray’ın liderliğini yaptığı “Rusya’nın Birliği ve Uzlaşması

Partisi”nin biraraya geldiği seçim blokları ile ayakta kalmaya çalıştı.362 Fakat

1995’de yapılan Duma seçimleri liberal çizgiyi savunan siyasi anlayışın daha da

zayıfladığını ortaya koydu. 1995 seçimlerinde reformcular toplamda %16,3 oy

(Yabloko %6,9; Rusya’nın Demokratik Seçimi %3,7; Diğerleri %5,5) alırken, reform

361 1993 Seçim sonuçları için ve politik eğilim sınıflandırması için bkz; Yitzhak M. Brudny, ‘Continuity or Change in Russian Electoral Patterns? The December 1999-March 2000 Election Cycly’, Brown (der.), Contemporary Russian Politics, s. 164. 362 Sergounin, Post-Communist Security Thinking in Russia, s. 11.

Page 105: Rusyada Ulusal Guvenlik Anlayisinin Donusumu

100

karşıtları oylarını toplamda %52,4’e (KPRF %22,3; LDPR %11,2; Rus Toplumları

Kongresi %4,3; Rusya Đşçi Partisi %4,5; Rusya Tarım Partisi %3,8; Diğerleri %6,3)

yükseltti.363 1995 seçimlerinde merkezdekiler de toplamda %24,8 oy (Evimiz Rusya

partisi %10,1; Rusya Kadınlar Partisi %4,6; Yerel Đşçi Partisi (RTS) %4; Diğerleri %

6,1) aldılar.364 Seçimlerde liberal anlayışa sahip Batıcı partilerin % 34,3’den %

16,1’e düşmeleri Atlantikçi ekolün Rus politikasındaki etkisinin marjinalleşmesi

sürecini hızlandırdı. Yeni parlamentonun iç ve dış politikadaki görüşlerinin

öncekinden daha gelenekçi, reform karşıtı ve emperyal çizgiye kayması yönetimin

Atlantikçi anlayıştan uzaklaşmasını güçlendiren önemli bir etken oldu.365

Sonuç olarak, bu gelişmeler ışığında Atlantikçilerin savunduğu demokrasinin

işletilmesi iç politikada kendi politik duruşlarının mevzi kaybetmesi ve dış politikada

da Rusya’nın daha geleneksel ve emperyal çizgiye kayması sonucunu doğurdu.

2. Dış Politikadaki Gelişmeler

Rusya’da, zaman zaman ciddi sapmalar ve önemli eksiklikler olmasına rağmen,

demokrasinin işletilmeye başlaması sadece iç politikada değil, dış politikada da

Atlantikçi anlayışı zayıflatan ve eski emperyal anlayışın tekrar güçlenmesi ve Yeltsin

yönetiminin dış politikasını giderek daha fazla etkilemesini sağladı. Resmi politikada

yeni çizgiye kaymanın ilk nedeni yukarıda da belirttiğimiz üzere iç politik

gelişmelerdi. Fakat yeni politik çizgiye kaymanın diğer bir yönü de Atlantikçi dış

politika uygulamalarının Rusya’nın temel güvenlik sorunlarının çözümünde arzu

edilen sonucu alamamasıydı. Nitekim Atlantikçi anlayışın gönüllülük ve eşitlik

363 Brudny, ‘Continuity or Change in Russian Electoral Patterns?’, s. 164. 364 Ibid. 365 1995 seçimlerinde parlamentoda temsil edilme hakkı kazanan partilerin dış politika görüşleri konusunda geniş bilgi için bkz; ‘Election 1995: Parties’ Foreign Policy Views’, International Affairs (Moscow), Sayı. 11–12 (1995), s.3–27.

Page 106: Rusyada Ulusal Guvenlik Anlayisinin Donusumu

101

anlayışına dayanan BDT politikaları başarı getirmemişti. Bu alanda uygulanan

politikalar çerçevesinde, BDT alanını gönüllülük esasına dayanan ortak ekonomi ve

güvenlik alanına dönüştürme çabaları sadece kısmı başarı getirmiş, istikrarsızlıklara

müdahil olmama ilkesi Moldova, Tacikistan ve Gürcistan nedeniyle işlememiş, yeni

bağımsız devletlerden bazılarının (Gürcistan, Azerbaycan, Ukrayna) yeni bütünleşme

modeline mesafeli duruşu ve dış güçlerin bölgede giderek artan etkisi Rusya’nın

konumunu giderek zayıflatıcı gelişmeler sürecine dönüşmeye başlamıştı.

Atlantikçi anlayışın Batı yönünde dış politikası da çeşitli sıkıntılar

yaşamaktaydı. Bu kapsamda Rusya’nın 30 Mayıs 1992’de Sırbistan’a yönelik BM

ambargosunu onaylaması ve Bosna krizinde geleneksel müttefiki Sırpları yalnız

bırakması Rus kamuoyu ve bürokrasisinin ciddi muhalefeti ile karşılaşmıştı.366 Öte

yandan, Doğu Avrupa ülkelerinin NATO üyeliği konusunun tartışılmaya başlanması

Batıya ilişkin hassas güven ortamını daha da kırılgan hale getirmiş, Batının Rusya’yı

dışlama eğiliminde olduğu görüşünü savunan geleneksel anlayışın güç kazanmasına

neden olmuştu. Ekonomik reform için Batıdan beklenen ekonomik desteğinin

beklentilerin altında kalması da Atlantikçi reform hükümetini ciddi biçimde sıkıntıya

sokmuştu.367 Atlantikçi politikanın Asya ayağı da sıkıntıya girmiş, Japonya ile iyi

ilişkiler kurma politikası iç muhalefet nedeniyle başarısızlığa uğramıştı.368

Dışarıda yaşanan bu sıkıntılara Atlantikçilerin iç politikadaki güç kaybının

eklenmesi, dış politikada daha gelenekçi bir çizgiye kayma sürecini hızlandırdı.

Özellikle, Atlantikçi Gaydar hükümetinin Aralık 1992’de Duma’dan güvenoyu

366Bu konuda ayrıntılı bilgi için bkz; Baranovsky (der.), Russia and Europe, içinde F. Stephen Larrabee, ‘Russia and the Balkans: Old Themes and New Challenges’, s. 392–397 ve Nadia Alexandrova-Arbatova, ‘The Balkans test for Russia’, s. 409–416. 367 Arbatov, ‘Russian Security Interest and Dilemmas’, s. 422 ve Buszynski, Russian Foreign Policy Afrer the Gold War, s. 59–68. 368 Yuriy Fedorov, ‘Krizis Vneşney Politiki Rossii: Konseptualnıy Aspekt’, Pro et Contra, Cilt 6, Sayı 1–2 (Kış-Đlkbahar 2001), s.35.

Page 107: Rusyada Ulusal Guvenlik Anlayisinin Donusumu

102

almaması ile Rusya’nın dış dünyaya ilişkin güvenlik politikalarında “emperyal büyük

güç” söylemine dönüşün işaretleri verilmeye başlanmış, bu çerçevede eski Sovyet

coğrafyası, Batı ile ilişkiler, Asya politikası ve hatta Orta Doğu ekseninde yeni bir

çizgiye kayma süreci başlamıştır.369 Đç ve dış politikadaki gelişmeler çerçevesinde

Atlantikçi dış politikanın lideri konumundaki Dışişleri Bakanı Kozırev de Şubat

1992’den itibaren kendisine yönelik muhafazakârlardan, komünistlerden ve

milliyetçilerden gelen “Amerikan yanlısı” suçlamalarının ardından Batıcı

konumundan taviz verme ihtiyacı hissetti.370 Bu çerçevede Kozırev Atlantikçi

yaklaşımında değişikliğe giderek, neoemperyal anlayışa uyum gösteren bir tavır içine

girdi.371

Yeni çizgiye kaymanın resmi politikadaki ilk yansımaları bölgesel anlamda

BDT coğrafyasına ilişkin önemli bir anlayış değişikliği ile ortaya çıktı.372 23 Nisan

1993’de kabul edilen Rus Dış Politika Doktrini BDT coğrafyasını Rusya’nın özel

çıkarlarının ve önceliğinin bulunduğu “yakın çevre” (blijnoe zarubejye) olarak

tanımladı,373 Kasım 1993’de kabul edilen Rus Askeri Doktrini ise bu coğrafyada ülke

çıkarlarını savunmak için askeri güç dâhil her türlü aracın kullanılmasını meşru

saydı.374 Literatürde “yakın çevre doktrini” olarak da bilinen Rus Dış Politika

369 Mikhail Tsypkin, ‘The Politics of Russian Security Policy’, Bruce Parrott (der.), State Building and Military Power in Russia and the New States of Eurasia (New York: M. E. Sharpe Ins. , 1995), s. 11. 370 Hannes Adomeit, ‘Konseptualnıe Napravleniya Vneşney Politiki Rossii’, Stephan Kreuzberger, Sabina Grabovski ve Jutta Unser (der.), Vneşnaya Politika Rossii: Ot Eltsina k Putinu, (Kiev: Optima, 2002), s. 15. 371 Sergounin, Post-Communist Security Thinking in Russia, s.10. Kozırev’in BDT konusundaki anlayış değişikliğini ortaya koyan bir mülakatı için bkz; ‘Russian Interests in CIS’, International Affairs (Moscow), Sayı 11 (1994), s. 11–16. 372 Roy Alisson, ‘Russia and the New States of Eurasia’, Brown (der.), Contemporary Russian Politics, s. 445. 373 1993 tarihli Rus Dış Politika Doktrini’nin tam metni için bkz; ‘Printsipı Vneşney Politiki Rossiyskoy Federatsii’, Şakleina (der.), Vneşnyaya Politika i Bezopasnost Sovremennoy Rossii, Cilt 4, s. 19–50. 374 Bu konuda geniş bir değerlendirme için bkz; Raymond L. Garthoff, ‘Russian Military Doctrine an Deployments’, Parrott (der.), State Building and Military Power in Russia and the New States of Eurasia, s. 44–64.

Page 108: Rusyada Ulusal Guvenlik Anlayisinin Donusumu

103

Doktrini’nin Rusya’nın eski Sovyet coğrafyasında önceliğe sahip olduğu vurgusu

Batı’ya ve Türkiye, Đran, Çin benzeri bölgesel güçlere bu alana girmeme konusunda

uyarı niteliği taşımaktaydı. Ayrıca, yeni doktrine uygun olarak Rusya’nın yeni

bağımsız devletlere ilişkin politikası SSCB’nin çöküş sürecinde ve ardından

Atlantikçi ekolün etkin olduğu dönemde zayıflayan Rus etkisini tekrar güçlendirmek

için ikna ve baskı unsurlarını içeren çok boyutlu bir politika uygulamaya dönüştü.

Rusya’nın BDT politikası öncelikle, üye ülkelerdeki istikrasızlıkları ve etnik

çatışma ve gerginlikleri teşvik ederek kendi bölgesel etkinliğini artırma yönünde

kullanmayı amaçlamaktaydı. Nitekim Rusya bu çerçevede demokratik seçimler

sonucu iktidar gelen ve BDT’yi Rusya’nın etki alanının devamı için bir çerçeve

olarak değerlendiren, bu bağlamda da bu kuruma soğuk yaklaşan Zviad

Gmasahudriya yönetimindeki Gürcistan ve Ebulfez Elçibey yönetimindeki

Azerbaycan’da iktidarın askeri darbe yoluyla değişimi için çaba gösterdi. Bu çabalar

sonucu 1992 sonunda Gürcistan’da, 1993 ortasında ise Azerbaycan’da iktidar

değişikliği yaşandı.375 Bu değişimler sonucu iktidara gelen yeni Gürcistan lideri

Eduard Şevarnadze BDT üyelik anlaşmasını imzalamak ve Rus askeri üslerinin

ülkesinde kalmasına rıza göstermek zorunda kaldı.376 Azerbaycan’da ise yeni lider

Haydar Aliyev, Elçibey yönetiminin “Türkiye üzerinden hızlı bir biçimde Batıyla

bütünleşme politikasını”377 askıya almak ve Rusya’nın çıkarlarını gözeten daha

dengeli bir politika izlemek durumunda kaldı.378

375 Rusya’nın Azerbaycan’da 4 Haziran 1993’de yapılan darbeyle ilişkisi konusunda bkz; Nazim Cafersoy, Elçibey Döneminde Azerbaycan Dış Politikası(Haziran 1992- Haziran 1993): Bir Bağımsızlık Mücadelesinin Diplomatik Öyküsü (Ankara; ASAM, 2001), s. 104–107. 376 John W.R.Lepingwell, ‘The Russian Military and Security Policy in the “Near Abroad”’, Survival, Cilt 36, Sayı 3 (Sonbahar 1994), s. 75. 377 Bu konuda bkz; Cafersoy, Elçibey Döneminde Azerbaycan Dış Politikası, s. 121–148. 378 Bu konuda daha geniş bilgi için bkz; Nazim Cafersoy, Eyalet-Merkez Düzeyinden Eşit Statüye: Rusya-Azerbaycan Đlişkileri (1991-2000), (Ankara; ASAM, 2001)., s. 22–35.

Page 109: Rusyada Ulusal Guvenlik Anlayisinin Donusumu

104

Öte yandan, Rusya zaman zaman bölgesel etkinlik kurma çabalarına karşı

çıkan Gürcistan (Abhazya ve Güney Osetya), Azerbaycan (Karabağ), Moldova

(Dnester) ve Ukrayna’da (Kırım) ayrılıkçı unsurları destekleme ve sıcak çatışma

bulunan bölgelerde barış gücü ismiyle Rus askeri gücünü konuşlandırma politikası

izledi.379

Rusya’nın bölge politikasının bir diğer amacı BDT coğrafyasında Rus askeri

varlığını daha etkin hale getirmekti. Bu amaç çerçevesinde Rus yönetimi 1994

yazında BDT ülkelerinde 30 Rus askeri üssü kurmayı planladığını açıkladı.380

Ayrıca, BDT üyelerinin sınır güvenliklerinin ile hava savunma alanlarının ortak

korunması konularında sıkı işbirliği yapmayı önerdi.381 Fakat Rusya’nın Mayıs

1995’de yaptığı BDT sınırlarının ortak korunması önerisi Ukrayna, Moldova,

Azerbaycan ve Türkmenistan’ın itirazı üzerine gerçekleşemedi. Ardından Rusya, bu

engeli BDT üyeleriyle ikili anlaşmalar imzalayarak aşmaya çalıştı. Bu kapsamda

Kafkasya’da Gürcistan ve Ermenistan’la imzaladığı anlaşmalarla bu coğrafyada Đran

ve Türkiye’ye karşı BDT dış sınırlarını güvence altına alırken, Orta Asya devletleri

ile yapılan anlaşmalarla BDT’nin Çin, Afganistan ve Đran ile dış sınırlarında ortak

koruma olanağı kazandı.382

379 Rusya’nın “yakın çevredeki” etnik çatışmalar ve barış gücü politikası için bkz; Maxim Shashenkov, ‘Russian Peacekeeping in the “Near Abroad”’, Survival, Cilt 36, Sayı 3 (Sonbahar 1994), s. 46–69; Baev, ‘Peacekeeping and Conflict Managment in Eurasia’, Allison (der.), Security Dilemmas in Russia and Eurasia, s. 209–229; Kan Sam Gu, ‘Genezis Konfliktov v Zakavkaze i Rol Rossii, Mirovaya Ekonomika i Mejdunarodnıe Otnaşeniya, Sayı 10 (2002), s. 93–102; Oktay F. Tanrısever, ‘Sovyet Sonrası Dönemde Rusya’nın Kafkasya Politikası’, Mustafa Türkeş ve Đlhan Uzgel (der.), Türkiye’nin Komşuları (Ankara; Đmge, 2002), s. 377–410. 380 Hannes Adomeit, ‘Russian National Security Interests’, Allison (der.), Security Dilemmas in Russia and Eurasia, s. 39. 381 Roy Allison, ‘The Network of New Security Policy Relations in Eurasia’, Allison (der.), Security Dilemmas in Russia and Eurasia, s. 14. 382 Philip G. Roeder, ‘From Hierarchy to Hegemony: The Post-Soviet Security Complex’, David A. Lake ve Patric M:Morgan (der.), Regional Orders: Building Security in a New World (Pennsylvania: The Pennsylvani State University Press, 1997), s. 222.

Page 110: Rusyada Ulusal Guvenlik Anlayisinin Donusumu

105

Üçüncü olarak, Rusya eski Sovyet coğrafyasında sayıları 25 milyonu bulunan

Rus ve toplamı 42 milyona ulaşan Rusça konuşan nüfusun (Ruskoyazıçnıye)

haklarını savunmak için harekete geçti.383 Bu çerçevede Kasım 1992’de Yeltsin’in

imzaladığı “Rusya Federasyonu dışında yaşayan Rus vatandaşlarının Hak ve

Çıkarlarını Koruma” kararnamesi ile ilk adım atıldı. Eski SSCB coğrafyasında

doğmuş ve henüz hiçbir devletin vatandaşlığını kabul etmemiş Ruslara ve Rusça

konuşanlara RF’de vizesiz yaşama hakkı tanındı.384 Ayrıca, Aralık 1993’de Rusya,

BDT coğrafyasında yaşayan Rusların ve Rusça konuşan nüfusun (Ruskoyazıçnıye)

haklarını korunmak gerekçesiyle çifte vatandaşlığın BDT üyeleri tarafından

kabulünü önerdi, fakat bu teklif sadece Türkmenistan tarafından kabul edildi.385

Özetle, 1991–1992 dönemindeki eski Sovyet coğrafyasında “iyi komşular kuşağı”

oluşturma girişimleri iç ve dış gelişmeler ışığında değişime uğrayarak, 1993–1995

döneminde Rusya liderliğinde eski Sovyet coğrafyasının entegre edilmesi stratejine

dönüştü.386 Bu yaklaşım Başkan Yeltsin tarafından Eylül 1995’de onaylanan

“Rusya’nın BDT üyeleriyle Đlişkilerindeki Stratejik Yaklaşımı” belgesiyle daha da

güçlendirildi.387

Atlantikçi anlayışın etkisinin zayıflamasından dış politikanın Batı ayağı da

etkilendi. Yukarıda da belirttiğimiz üzere, Atlantikçi anlayış Rusya’yı Batının bir

parçası olarak görmüş ve bu amacı gerçekleştirmek için ülke çıkarlarını Batının

çıkarlarıyla uyumlu hale getirecek politikalar uygulamıştı. Oysa, yine daha önce

değindiğimiz iç ve dış gelişmeler çerçevesinde şekillenmeye başlayan yeni yaklaşım,

383 Alexseev, ‘The Challenge of Relations With Former Republics,’, s. 45. 384 Charles King ve Neil J. Melvin, ‘Diaspora Politisc: Ethnic Linkages, Foreign Policy, and Security in Eurasia’, International Security, Cilt 24, Sayı 3 (Kış199/2000), s. 120. 385 Lepingwell, ‘The Russian Military and Security Policy in the “Near Abroad”’, s. 74. 386 Federov, ‘Krizis Vneşney Politiki Rossii: Konseptualnnıy Aspekt’, s. 36. 387 Ibid.

Page 111: Rusyada Ulusal Guvenlik Anlayisinin Donusumu

106

Rusya-Batı ilişkilerinde işbirliğinin çeşitli zorlukları bulunduğunu, Rusya’nın

yanısıra Batı ülkelerinde de ilişkileri Soğuk Savaş mantığı içinde gören güçlü bir

eğilimin mevcut olduğunu kabul etmekteydi.388 Yeni yaklaşım ayrıca Rusya ve

Batı’nın birbirinden farklı olduğunu ve Rusya ile Batının hem ortak hem de farklı

çıkarlarının bulunabileceğini de kabul etmekteydi.

Yeni yaklaşım özetle, Rusya ile Batının birbirinden farklı olduğunu kabul

eden, ama politikadan güvenliğe, ekonomiden teknolojik alana kadar geniş bir alanda

stratejik işbirliği yapması gereken ortaklar olarak gören bir politika önermekteydi.

Bu anlayışın en önemli işaretini Nisan 1993’de kabul edilen Rus Dış Politika

Doktrini’nde görmek mümkündür. Doktrin bloklararası çatışma çıkmazının

aşılmasında “yeni politik düşünce” anlayışının önemini vurguluyordu. Fakat

doktrinde Batı ile Doğu Blokları arasında cepheleşmenin bitmesine rağmen, halen

kile imha silahları sorunundan bölgesel anlaşmalıkların çözümüne kadar uzanan

geniş yelpazede önemli sorunların bulunduğunu ve Rusya ile Batılı devletler arasında

bu çerçevede işbirliğinin önemi belirtiyordu.389 Atlantikçi çizgiden yeni anlayışa

geçiş yaparak Dışişleri Bakanı konumunu koruyabilen Kozırev de Rusya ile Batı

arasında stratejik işbirliğinin yapılması zorunluluğunu savunmaktaydı.390 Kozırev,

Batı ile Rusya arasında işbirliğinin alternatifinin olmadığını, aksi durumun, “dünyaya

açık demokratik Rusya devletinin oluşumu” ve “sürekli çatışma halindeki dünyanın

istikrarlı ve demokratik olması” gibi iki önemli hedefin başarılması için tarihi şansı

kaçırmak anlamına geleceğini belirtiyordu.391

388 Ibid. 389 ‘Printsipı Vneşney Politiki Rossiyskoy Federatsii’, Şakleina (der.), Vneşnyaya Politika i Bezopasnost Sovremennoy Rossii, Cilt 4, s. 20–38. 390 Andrei Kozyrev, ‘A Strategy for Partnership’, Đnternational Affairs (Moscow), Sayı 8 (1994), s. 3. 391 Ibid., s. 5.

Page 112: Rusyada Ulusal Guvenlik Anlayisinin Donusumu

107

Batı ile Rusya arasındaki ilişkiyi “gerikalan (lagging) işbirliği” olarak

tanımlayan Kozırev, taraflar arasındaki işbirliği stratejisinin başarılı olabilmesi için

üç temel esasa dayanması gerektiğini ifade etmiştir: 1) Rusya ile Batı birbirilerinin

evrensel demokratik değerleri, insan hakları ve uluslararası yükümlüklerin

sorumluluğunu taşıyan taraflar olduğunu kabul etmelidiler. 2) Taraflar arasında yeni

anlayışa uygun işbirliği için etkin kurumsal mekanizmaya ihtiyaç vardır. Bu

bağlamda Rusya’nın katılımıyla G-7’nin G–8 dönüşmesi, NATO’nun “Barış Đçin

Ortaklık” programının NATO merkezli bir anlayışla yürütülmemesine özen

gösterilmesi ve tarafsız ve birleşik Avrupa için daha geniş işbirliği olanağı veren

AGĐT normlarının temel alınması gerekmektedir. 3) Taraflar arasında işbirliği

kurallarına bağlı kalınmalı ve bu bağlamda karşılıklı güven ortamı oluşturulmadır.

Bu çerçevede Batı Rusya’ya kuşkuyla yaklaşmamalıdır.392 Güven ortamı için

tarafların alacağı kararları önceden birbirlerine bildirmesi ve sorunlar karşısında

ortak tavır alma çabası göstermesi zaruridir.393 Kozırev işbirliği yapılacak öncelikli

alanları küresel güvenlik, barış gücü çalışmaları, eski Sovyet coğrafyasında istikrarı

sağlamak, insan ve etnik azınlık hakları, Rusya’da reformların gerçekleşmesine

katkıda bulunma ve Rusya’nın dünya ekonomisinyle bütünleşmesine yardımcı olmak

biçiminde sıralamıştı.394

Rusya’nın Batı bakışının önemli yeni bir boyutu da Batının ABD ve Avrupa

olarak ayrıştırılmaya başlanmasıdır. Atlantikçi dönemde Batı esas itibariyle politik,

ekonomik ve askeri bakımdan bir bütün olarak kabul edilirken, yeni dönemde

392 Bu dönemde ABD’deki Rusya’ya ilişkin kuşkulu bakışı Foreign Affairs dergisinin yayınları örneğinde ortaya koyan bir değerlendirme için bkz; G. A. Arbatov, ‘Rossisko-Amerikanskie Otnoşeniya: Problemı i Zadaçi’, SŞA-Ekonomika, Politika, Đdeologiya, Sayı 12 (1994), s. 3–12. 393 Andrei Kozyrev, ‘The Lagging Partnership’, Foreign Affairs (Mayıs/Haziran 1994), s. 65. 394 Kozyrev, ‘A Strategy for Partnership’, ss. 7–13.

Page 113: Rusyada Ulusal Guvenlik Anlayisinin Donusumu

108

Rusya’nın Batı anlayışında yavaş yavaş ABD ile Avrupa arasında ayrışım ortaya

çıkmaya başladı.395

Rusya’nın Batıya ilişkin yeni anlayışını Atlantikçilerin romantik Batı yanlısı

çizgiden vazgeçilerek, hem reform yanlılarının hem de güç kazanan reform

karşıtlarının desteğini kazanmayı amaçlayan, daha gerçekçi ve merkezci bir çizgiye

kayış çabası olarak yorumlamak mümkündür. Fakat 1993–1995 döneminde gündeme

gelen önemli dış politika ve güvenlik sorunlarındaki anlayış farklılıkları Rusya-Batı

ilişkilerini giderek bozulan bir aşamaya taşıyarak, Kozırev’in vurguladığı çok

boyutlu stratejik işbirliği sürecinin gerçekleşmesine olanak tanımadı.

Bu dönemde Rusya ile Batı arasındaki ilişkilerin bozulmasını tetikleyen ve

Rusya’da açıkça Batı karşıtı bir çizginin ağırlık kazanmasına neden olan sıkıntı

alanlarının başında eski Sovyet coğrafyasında etkinlik sağlama konusu gelmekteydi.

Rusya BDT coğrafyasında uygulamaya çalıştığı “yakın çevre doktrinini” tarihsel

şartların ve mevcut güvenlik sorunlarının zorladığı bir politika olarak sunmaktaydı

ve bu durumun Batı (özellikle de ABD) tarafından anlayışla karşılanması beklentisi

içindeydi.396 Buna karşılık Batı (özellikle de ABD) bu politikayı ağırlıklı olarak

tarihsel Rus-Sovyet emperyal anlayışının canlandırılması biçiminde

yorumlamaktaydı.397 Đkinci sorun, Rusya’nın NATO’nun doğuya genişleyerek

Polonya, Çek Cumhuriyeti ve Macaristan’ı içine almasını güvenlik tehdidi olarak

görmesiydi.398 Bir diğer konu da Rusya’nın Şubat 1993’den itibaren içteki muhalif

395 ‘Printsipı Vneşney Politiki Rossiyskoy Federatsii’, s. 31–38. 396 Kozyrev, ‘The Lagging Partnership’, s. 67–68. 397 Bu konuda Batı’nın tavrını genel anlamıyla özetleyen bir değerlendirme için bkz; Truscott, Russia First: Breaking With the West, s. 59–94. 398 Bu dönemde Rusya’nın NATO genişlemesi konusunda endişeleri için bkz; Andei Kozyrev, ‘Partnership or Gold Peace?’, Foreign Policy, Cilt. 99 (Yaz 1995), ss. 3–15; Truscott, Russia First: Breaking With the West, s. 45–54. Bu dönemde hem Atlantikçiler ve hem de emperyal anlayışı savunan aşırı milliyetçi ve komünist güçlerin NATO’nun doğuya genişlemesine farklı gerekçelerle karşı çıkmışlardı. Atlantikçiler bu genişlemeye Rusya’yı Batıdan uzaklaştırdığı ve genişlemenin

Page 114: Rusyada Ulusal Guvenlik Anlayisinin Donusumu

109

tepkileri de dikkate alarak, Bosna krizinde Sırp yanlısı yaklaşım içine girmesi ve

bunun da Batı ile arasındaki anlaşmazlık ve güvensizliği daha da artırmasıydı.399

Rusya’nın Đran’a nükleer teknoloji satması da Rusya ile Batı arasında anlaşmazlık

konusuydu. 8 Ocak 1995’de imzalanan anlaşma ile Rusya’nın Đran’da iki nükleer

rektör kurması öngörülüyordu.400 ABD yönetimi 800 milyon dolarlık bu anlaşmaya

Đran’ın nükleer silah geliştirmesine katkı sağlayacağı gerekçesi ile karşı çıkıyordu.

Buna karşılık, Rusya nükleer teknolojiyi ekonomik anlamda kârlı bir alan olarak

değerlendiriyor, politik açıdan ise NATO genişlemesine ve AKKA sınırlamalarına

karşı bir denge eylemi olarak görüyordu.401

Rusya ile Batı arasındaki bir diğer anlaşmazlık noktası Rusya’nın Batı

nezdinde olumsuz algılamaya sahip Đran, Suriye, Çin ve Hindistan’a silah satışı

konusunda ortaya çıktı. Gorbaçev yönetiminin son dönemi ve Yeltsin’in ilk

yıllarında Sovyet ve Rus silah satışlarında büyük bir düşme yaşanmıştı. Bu bağlamda

1980’lerin başında yıllık 12 milyar dolara ulaşan silah satışı, 1991’de 7,8 milyara,

1992’de 3 milyara, 1993’de ise 2,5 milyar dolara düşmüştü.402 Rusya’daki

muhafazakâr kesim, reformları finanse etmek için IMF şartlarına uyarak dış

bağımlılık ve sosyal sorunlara yol açmak yerine, silah ihracatının artırılmasının daha

akıllıca olacağını ifade etmiş, Irak, Libya ve eski Yugoslavya’ya ambargo kararlarına

uymanın Rusya’ya maliyetinin 30 milyar dolar olduğunu savunmuştur.403 Bu

Rusya ve Batı arasında bir yeni bir “demir perde” işlevi yürüteceği gerekçesi ile karşı çıkmışlardır. Buna karşılık emperyal yaklaşımı paylaşanlar bu genişlemeni Rusya’nın Batı tarafından kuşatılması ve Avrupa’da dengelerin Almanya lehine değişmesi olarak yorumlamaktaydılar. Bkz; Eugene B. Rumer, Russian National Security and Foreign Policy in Transition ((Santa Monica: RAND, 1995), s. 45–52. 399 Hannes Adomeit, ‘Russia as a “Great Power” in World Affairs: Images and Reality’, International Affairs, Cilt. 71, Sayı 1 (1995), s. 46. 400 Truscott, Russia First, s. 54. 401 Ibid., s. 55. 402 Adomeit, ‘Russia as a “Great Power” in World Affairs’ s. 57. 403 Truscott, Russia First, s. 54.

Page 115: Rusyada Ulusal Guvenlik Anlayisinin Donusumu

110

eleştirilerin baskısındaki Rusya yönetiminin Aralık 1992’de Çin ve 1993 başında

Hindistan’la silah satış anlaşmaları yapması ve dahası Suriye ve Đran gibi ülkelere de

silah satması Batı’da ciddi endişelere neden oldu.

Rusya ile Batı arasındaki ilişkilerin daha da gerilmesine neden olan bir diğer

önemli gelişme de Rusya’nın Asya politikasıyla bağlantılı ortaya çıktı.

Atlantikcilerin etkisinin zayiflaması ile Rusya’nın Asya politikasında Japonya yerine

öncelik Çin ve Hindistan’la ilişkilerin geliştirmesine verilmeye başlanmış ve bu iki

ülkeyle ilişkiler iyi komşuluk ve işbirliği aşamasından yapıcı işbirliği aşamasına

taşınmıştı. Bu ise Batı’da, Rusya’nın bir karşı denge arayışında olduğu şeklinde

değerlendirmelere neden oldu.404

Bütün bu olumsuz gelişmelere Çeçenistan meselesinin de eklenmesi

ilişkilerin kötüleşmesini hızlandırdı. Rusya Çeçenistan’a ilk müdahelesi sırasında

Batı’da insan haklarını ihlal ettiği eleştirilerine maruz kaldı.405 Hatta Ocak 1995’de

Fransa Savunma Bakanı François Léotard ve Danimarka Başbakanı Roul Rasmussen

Rusya’ya ekonomik yaptırımlar uygulanması çağrısı yaptılar, IMF vermesi gereken

6,5 milyar dolarlık krediyi dondurdu. ABD’de ise Kongre Başkan Bill Clinton’a

Mayıs 1995’de Moskova’da yapılacak Đkinci Dünya Savaşının 50.Yıl Zafer

kutlamalarına katılmama çağrısında bulundu. Fakat Rusya’ya yaptırımı öngören bu

istekler ABD, Đngiltere, Almanya gibi ülkelerin yönetimleri nezdinde Rusya’da

milliyetçiliği güçlendireceği gerekçesi ile destek görmedi. Dahası Yeltsin yönetimini

Rusya’da istikrarı sağlayıcı ve reform karşıtı aşırı milliyetçi ve komünistlerin

karşısında en önemli cephe olarak değerlendiren ABD ve Almanya’nın desteği ile

404

1993–1995 döneminde Rusya’nın Asya politikasında Japonya, Çin ve Hindistan’ın yeri için bkz ; Chufrin (der.), Russia and Asia, içinde Zagorsky, ‘Russian-Japanese Relations: Back to the Deadlock’, s. 342–343; Tsyganov , ‘Russia an China: What is in the Pipeline?’, s. 303–305; Qimao, Sino-Russian Relations After the Break-up of the Soviet Union’, s. 290–291. 405 Truscott, Russia First, s. 44–45.

Page 116: Rusyada Ulusal Guvenlik Anlayisinin Donusumu

111

Mart 1995’de 6,25 milyar dolarlık IMF kredisi, Çeçenistan savaşını finans

edilmesinde kullanılmaması koşuluyla, Rusya’ya verildi.406

Rusya ile Batı arasında zaten hassas olan güven ortamını bunalıma sokan bu

gelişmeler ışığında Kozırev’in Nisan 1995’de Genevre’de ABD Dışişleri Bakanı

Warren Cristopher ile görüşmesinin ardından yaptığı açıklama taraflar arasında yeni

bir denge kurulmakta olduğunun ilanı gibiydi. Kozırev açıklamasında, “Rusya ile

Batı arasındaki balayı döneminin bittiğini, fakat bunun bir boşanma anlamına

gelmediğini, tarafların ölçülü bir ilişki içinde mevcut sorunları çözmeğe çalışacağını”

belirtiyordu.407

Sonuç olarak, Atlantikçi ekolün zayıflaması dış politika anlayışında BDT ile

ilişkilerde emperyal söylemin tekrar canlanmasına neden olmuş ve Batı ile ilişkileri

yeni bir düzleme oturma sürecini başlatmıştır. Bu yeni süreçte Rusya’nın Batıyı çok

boyutlu stratejik işbirliği yapılabilecek ortak olarak görme çabaları, gündemdeki

sorunlara farklı bakış ve anlaşmazlıklar nedeniyle başarılı olamamıştır. Böylece,

Rusya’yı Batının bir parçası yapmayı amaçlayan Atlantikçi ekolün güç

kaybetmesinin ardından, Batıyı önemli stratejik ortak olarak görme çabaları da

başarısızlığa uğradı. Bu durum, iç politikadaki gelişmelerle beraber düşünüldüğünde,

Rus dış politikasında 1996’dan itibaren (Yeni) Avrasyacı yaklaşımın ağırlık

kazanmasına yol açtı.

E. (Yeni) Avrasyacılık Yaklaşımı

Rusya’da iç ve dış politikada Atlantikçi ekolün gerileyişini sağlayan gelişmeler

Rusya’nın ulusal güvenlik anlayışının dış politika boyutunda yeni bir anlayışın (Yeni

406 Ibid., s. 44. 407 Ibid., s. 39.

Page 117: Rusyada Ulusal Guvenlik Anlayisinin Donusumu

112

Avrasyacılık) ağırlık kazanmasına yol açtı. Rus dış politikasında Avrasyacı ekolün

daha 1992’de Stankeviç tarafından gündeme getirildiği ve bu anlayışın dış politikada

Atlantikçi anlayışıyla mücadele içinde olduğu yukarıda belirtilmişti. Fakat Rusya’da

1993–1995 döneminde iç ve dış politikadaki yukarıda değinilen gelişmeler

çerçevesinde Atlantikçi ekolün etkisinin azalması ile 1990’ların ortalarından itibaren

Avrasyacı yaklaşım, daha doğru bir ifadeyle Yeni Avrasyacı yaklaşım Rus seçkinleri

ve kamuoyu nezdinde destek kazanmaya başladı. Bu durum Yeni Avrasyacı

yaklaşımın Rus dış politikasında da ağırlık kazanmasının önünü açtı. Esasında bazı

tezleri 1992 sonundan itibaren resmi Rus dış politikasında uygulanmaya başlanan

Yeni Avrasyacılığın özellikle Yevgeni Primakov’un Rusya Dışişleri Bakanı ve

Başbakan olduğu 1996–1999 döneminde ağırlık kazandığı gözlenmektedir.

1. Tarihi Avrasyacılık Düşüncesi

Rus dış politikasında 1990’ların ortasından itibaren ağırlık kazanan Yeni Avrasyacı

yaklaşımın tarihi temellerini Ekim Devrimi’nin ardından yurtdışına kaçan Rus

aydınlarının 1920’lerde ortaya koyduğu Avrasyacılık düşüncesi oluşturmaktaydı.408

Avrasyacılık 1920’li yıllarda filolog Nikolay Sergeeviç Truvbetskoy (1890-1938),409

408 1920 ve 30’lu yıllardaki Avrasyacılık akımı başlı başına bir çalışmanın konusu olabilecek geniş bir konu olduğu için burada akımın görüşleri özet halinde verilecektir. Avrasyacılık hakkında daha ayrıntılı bilgi için bkz; M. G. Vandalkovskaya, Đstoriçeskaya Nauka Rossiyskoy Emigratsii:”Evraziyskiy Soblazn” (Moskova: Pamyatnik Đstoriçeskoy Mısli, 1997); A.F.Kiseleva (der.), Politiçeskaya Đstoriya Russkoy Emigratsii (1920–1940): Dokumentı (Moskova: VLADOS, 1999), s.236–302; Alexsandr Dugin, Osnovı Geopolitiki. Geopolitiçeskoe Buduşee Rossii (Moskova: Arktogeya-Tsentr, 1999), s. 82–90 ve s. 629–688; N. A. Nartov, Geopolitika, (Moskova: YUNĐTĐ, 1999), s. 92-104; Y. B. Tihonrabov, Geopolitika, (Moskova: ZAO Biznes Şkola “Đntel-Sintez”, 1998), s.298–306; K. S. Gadjiev, Vvedenie v Geopolitiku, (Moskova: Logos, 2000), 2.baskı, s. 28–31; Ilya Vinkovetsky, ‘Classical Eurasianizm and Its Legacy’, Canadian-Amerikan Slavic Studies, Cilt 34, Sayı 2 (Yaz 2000), s.125-139; Dmitry V. Shlapentokh, ‘Eurasianism: Past and Present’, Communist and Post-Communist Studies, Cilt 30, Sayı 2 (Haziran 1997), s.129–151; Charles J. Halperin, ‘George Vernadsky, Eurasianism, the Mongols, and Russia’, Slavic Review, Cilt 41, Sayı 3 (Sonbahar 1982), s. 477–493. 409 Bkz; N.S. Trubetskoy, Evropa i Çeloveçstvo, Sofya, 1921, www.ushakov.org/society/trub.html (16 Şubat 2003).

Page 118: Rusyada Ulusal Guvenlik Anlayisinin Donusumu

113

coğrafyacı ve iktisatçı Petr Nikolayeviç Savitskiy (1895-1968), Ortodoks din adamı

Georgiy Vasileviç Florovski (1893-1979), plastik sanatlar uzmanı P. P. Suvçinskiy

(1892-1985) ile belli dönemlerde filozof Lev Platonoviç Karsavin (1882-1952),

tarihçi Georgiy Vladimiroviç Vernadskiy (1887-1973),410 hukukçu Nikolay

Nikolaeviç Alekseev (1879-1964) ile benzer aydınların oluşturduğu ve katkıda

bulunduğu bir düşünce akımı idi.411

Avrasyacılar görüşlerini ilk kez 1921–1922 döneminde Sofya’da çıkardıkları

Doğuya Çıkış: Öngörüler ve Gerçekleşmeler: Avrasyacıların Savları isimli

çalışmalarıyla gündeme getirdiler. 1926’da bu akım kendi görüşlerini Avrasyacılık:

Sistematik Görüşler isimli bir programla açıkladı.412 1926–1929 döneminde Paris’i

merkez olarak kullanan Avrasyacılar Evraziskiy Hroniki (Avrasya Günlüğü) ve

Evraziya (Avrasya) isimli dergiler çıkardılar.413

Jeopolitik anlayışlarını temelde kara gücünün üstünlüğü esasına dayandıran

Avrasyacıların görüşlerini birkaç noktada özetlemek mümkündür:414 Her şeyden

önce, Avrasyacılar Avrupa merkezli bir bakış açısını reddederek, bütün uygarlıkların

eşit olduğunu kabul etmekteydiler. Đkinci olarak, Avrasyacılar, insanlığı toptan

Avrupalılaştırma/Batılılaştırma çabasında olan ve böylece ulusal kültürlerin

özgünlüğünü ortadan kaldıran Germen-Roman Batıyı şiddetle eleştirmekteydiler.

Üçüncü olarak Avrasyacılar, Rusya’yı Avrupa ve Asya’dan farklı kendine özgü

kültürel-coğrafî dünyası olan özel bir kıta ve bu arada daha çok Asya’ya dönük

olarak görmekteydiler. Dördüncü olarak Avrasyacılar, Rus halkının sadece Slav

410Bkz; G. V. Vernadskiy, ‘Opıt Đstorii Evrazii (1934)’, N. G. Federovskiy, V Poiskah Svoego Puti, s. 612–618 411 Nartov, Geopolitika, s. 93. 412 Programın tam metni için bkz; ‘Evraziystvo: Opıt Sistematiçeskogo Đzlojeniya’ (1926), N. G. Federovskiy, V Poiskah Svoego Puti, s. 580–589. 413 Nartov, Geopolitika, s. 92–93. 414 Vandalkovskaya, Đstoriçeskaya Nauka Rossiyskoy Emigratsii:’Evraziyskiy Soblazn’, s. 237.

Page 119: Rusyada Ulusal Guvenlik Anlayisinin Donusumu

114

unsuru ile tanımlanamayacağını, kültüründeki “Turan unsuru” nedeniyle

Avrasya’nın Slav olmayan halklarıyla bağının olduğunu ve benzer psikolojik yapısı

nedeniyle kıtanın (Avrasya) bütünlüğünü sağladığını savunuyorlardı. Beşinci olarak,

Rusların kendi devlet ideolojilerini ve kıtayı devlet halinde birleştirme yeteneklerini

Moğol egemenliğinden aldığı, bu bağlamda Moğol egemenliğinin Rusya için yararlı

olduğu ileri sürülmekteydi. Altıncı olarak, Avrasyacılar Rusya’daki komünist

devrimi bir yandan Rusya’da Avrupalılaşma sürecinin ölümü olarak

değerlendirmekte, öte yandan bu devrimi “Doğuya dönüş” için hayırlı bir başlangıç

olarak görmekteydiler. Yedinci olarak, Rusya’da liberal demokrasinin çökmesine

neden olarak sadece yönetici seçkinlerin ideolojik sadakat kıstasıyla belirlendiği yeni

devletin-ideokratiya’nın (bu örnekte sosyalist düzenin) da eleştirilmekteydi.

Đdeokratiya’nın başarılı olamamasındaki en önemli engelin Bolşevik (komünist) ve

faşist ideolojiler olduğunu düşünen Avrasyacılar ideokratiya’nın temel zemininin

halkların refahını öngören Avrasyacılık olması gerektiğini düşünüyorlardı.

Avrasyacıların tezlerini anlatmak için kullandıkları en önemli kavram gelişme

yeri (mestorazvitye) anlayışıdır. Avrasyacıların en önemli ideologu Savitskiy’i

tarafından gündeme getirilen bu kavram, Alman jeopolitik okulunda kullanılan Raum

(mekân) ve lebensraum (yaşam alanı) kavramlarına benzemektedir. Savitskiy

gelişme yeri anlayışı ile sosyo-politik ortamla coğrafyanın ortak değerlendirilmesi

gerektiğini anlatmaktadır. Coğrafî alanın bu şekilde anlaşılmasından yola çıkılarak,

Rusya-Avrasya’nın coğrafî, etnik, zıraî, tarihî ve benzer unsurları bir arada

barındıran bir “bütün” veya “coğrafî birey” olarak tanımlanabilecek bir gelişme yeri

olduğu belirtilmektedir.415

415 Nartov, Geopolitika, s. 96. ve Tihonrabov, Geopolitika, s. 303

Page 120: Rusyada Ulusal Guvenlik Anlayisinin Donusumu

115

Yeni Avrasyacı yaklaşımın beslendiği bir diğer tarihsel kaynak da Lev

Nikolyeviç Gumilyev’in (1912–1992) çalışmaları olmuştur. Tarih, etnoloji, felsefe

ve coğrafya alanlarında yaptığı akademik çalışmalarla bilinen Gumilyev’in

etnogenez ve etnik devreler konusundaki teorisi, özünde Ratzel, Kjellen ve

Haushofer’in fikirlerinin de dayandığı coğrafî determinizmin devamı

niteliğindedir.416

Gumilyev’un Hırs/Enerji (passionarzim) teorisi olarak tanımladığı etnogenez

ve etnik devreler konusundaki görüşlerinde, etnogenezin oluşumunda doğal çevrenin

insanların üzerindeki rolü üzerinde durulmaktadır. Teorisinde hırs yetisinin

organizmanın dış çevrenin enerjisini emme ve eylem olarak biçimlendirme olduğunu

savunan Gumilyev, bu yetinin sağladığı enerjinin, onu taşıyana çevreyi, halkları ve

kültürleri oluşturma ve dağıtma gücü verdiğini ireli sürmüştür. Đnsanların

yaşamlarında bilincin de yerini inkar etmeyen Gumilyev, hırs yetisine insanların

yanısıra toplumların da sahip olduğunu belirterek, toplumların yükseliş ve

çöküşlerini bu hırs yetisiyle açıklamaya çalışmıştır. Toplumun hırs yetisini kullanma

aracılığı ile 1200 –1500 yıllık bir zaman diliminde etnos, subetnos ve süper etnos

gibi devrelerden geçtiğini savunan Gumilyev, bu teorisini Avrasya coğrafyasına da

uyarlamıştır.417 Gumilyev kendi teorisinde süper etnos olarak tanımladığı Slav, Türk

ve Moğol halklarının birleşiminden oluşan Avrasya’da, Đngiliz ve Fransızlara göre

Türk ve Moğol haklarının Rusya’nın daha yakın dostları olduğunu savunmuştur.418

416 Tihonrabov, Geopolitika, s. 306. 417 Hırs teorisi (passionarzim) konusunda bkz; L. N. Gumilev, Etnogenez i Biosfera Zemli, (yayına hazırlayan A. Đ. Kurkçi), (Moskova: “Institut DĐ-DĐK”, 1997), 2.baskı. veya Türkçe çevirisi için bkz; L. N. Gumilev, Kavimlerin Türeyişi ve Yeryüzerindeki Yaşam Bölgeleri, Etnogenez ve Yeryüzü Biyosferi, (çev. Nuri Eyüpoğlu), (Ankara, Ötüken, 2001). 418 L. N. Gumilev, Ritmi Evrazii: Epoh i Tsivilizatsii, (Moskova: Progress-Pangeya, 1993), s. 31.

Page 121: Rusyada Ulusal Guvenlik Anlayisinin Donusumu

116

Gumilyev Avrupa merkezciliğe karşı çıkmış ve her Avrupalının hayalinin

diğer kültürleri ortadan kaldırarak kendi kültürünü evrensel kılma olduğunu iddia

etmiştir.419 Ayrıca, Rusya’nın Batıyla ittifak yerine Avrasya Birliği’ni tercih etmesi

gerektiğini belirterek, söz konusu birliğin geleneksel olarak Katolik Avrupa’ya,

Müslüman güneye ve Çin’e karşı olduğunu vurgulamıştır.420 Gumilyev’in daha

1950’li ve 60’lı yıllarda yaptığı çalışmalarında ortaya koyduğu bu görüşleri

1990’larda Rusya’da yeniden gündeme gelerek Yeni Avrasyacılığın düşünsel

kaynaklarından birini oluşturmuştur.

2. Yeni Avrasyacılık Akımı

Bu akımın temel tezlerini anlatmadan önce akımın ismi konusuna açıklık getirmek

faydalı olacaktır. Özellikle Türk ve Batı literatüründe bu akım daha çok Avrasyacılık

olarak isimlendirilmektedir. Rusya’da dış politika tercihlerini sınıflandırmak için

Stankeviç tarafından kullanılan Atlantikçilik-Avrasyacılık tasnifinin yansıması olarak

görülebilecek bu isimlendirme, aradan geçen zaman zarfında ciddî bir görüşler

sistematiği oluşturmuş ve bu bağlamda tarihî Avrasyacılık akımından ciddî farkları

ortaya çıkmış bir düşünce akımı ve uygulama pratiği için yetersiz kalmaktadır. Bu

bakımdan bu çalışmada çoğu Rus akademisyenin de kullandığı Yeni Avrasyacılık

kavramı kullanılmaktadır.421

Tarihsel çıkış noktası itibariyle Avrasyacılık akımına dayanan Yeni

Avrasyacılık üç açıdan tarihsel kökeninden farklılık arz etmektedir. Her şeyden önce,

419 Gumilev, Ritmi Evrazii: Epoh i Tsivilizatsii, s. 54. 420 L.N. Gumilev, Ot Rusi k Rossii (Moskova: Progress-Pangeya, 1994) , s. 302–303. 421 Rusya Toplumsal Siyasî Harekatı “Avrasya” (OPOD “Evraziya” ), resmi görüşlerini ifade ettiği programında Yeni Avrasyacılığı içinde gelenekselcilik, jeopolitik, metafizik, “yeni sağ”, “yeni sol”, ekonomide “üçüncü yol”, halkların hakkı teorisini, “etnik federalizm” ve ontolojik felsefe benzeri unsurlar bağlamında yeni tarihi misyonu biçiminde tanımlamaktadır. Bkz; Evraziyskiy Vzglyad: Osnovnıe Printsipı Doktrinalnoy Evraziyskoy Platformı (Moskova: Aktogeya-Tsentr, 2001), s. 22.

Page 122: Rusyada Ulusal Guvenlik Anlayisinin Donusumu

117

Yeni Avrasyacılık tarihi Avrasyacılıktan farklı olarak hedef alanını Avrupa’dan

ABD’ye kaydırmıştır. Đkinci olarak, tarihsel Avrasyacılığı esas itibariyle sağ görüşlü

ve Sovyet devrimi karşıtı aydınlar oluşturmuştur. Buna karşılık Yeni Avrasyacılıkta

başta Rusya Federasyonu Komünist Partisi olmak üzere çeşitli sol görüşler de aktif

rol oynamaktadır. Son olarak, tarihî Avrasyacılık, Rusya’nın Avrasya olmasında

Moğol-Türk işgalinin olumlu rol oynadığını ideologu Savitskiy tarafından dile

getirecek kadar “Türk sempatizanı” iken, Yeni Avrasyacılıkta bunun tersi bir

yaklaşım egemen olmuş, Türk unsuruna özellikle Türkiye bağlamında olumsuz bir

değer yüklenmiştir.422 Bu üç unsur büyük oranda birbiriyle etkileşim içinde Yeni

Avrasyacılık akımının genel çehresinin belirlenmesini sağlamaktadır. SSCB’nin

çöküşünden geleneksel düşman ABD’yi sorumlu gören Komünistlerle, Batıya karşı

büyük güç olunması gerektiğini söyleyenlerin (Dugin ve benzerlerinin) görüşleri

Yeni Avrasyacılığın ABD karşıtlığı niteliğinin ortaya konması ve beslenmesine

meşru bir gerekçe oluşturmaktadır. Bu bağlamda geleneksel Rus ve Sovyet

algılamasında “ABD’nin dostu” ve “tarihî rakip” Türkiye’ye de olumsuz değer

yüklenmektedir.

Kuramsal anlamda, Yeni Avrasyacılık akımı realist bir bakış açısıyla güç

unsurunu öne çıkarmaktadır. Ayrıca, akımın Fransız ve Belçikalı yeni sağcılardan

(Alan Benua, Jan Tiriar, Robert Stoykers) ve Alman jeopolitik okulundan (özellikle

422 Her ne kadar tarihçi Murat Haci, Haydar Cemal ve benzeri bazı politikacı ve aydınların öne sürdüğü değişik Avrasyacılık modelleri önerdikleri görüş sistematiği itibariyle özellikle eski SSCB coğrafyasında ve bugünkü Rusya’da bulunan Türk unsuruna yönelik olumlu ve özünde tarihî Avrasyacı görüşe yakın duran bir yaklaşım sergileseler de, bu görüş 1990’larda gelişen Yeni Avrasyacılık içinde etkin bir dinamik olamamıştır. Fakat 1990’ların sonundan itibaren Yeni Avrasyacıların en önemli ideologlarından Aleksandr Dugin’in Türkiye ve Türkler konusundaki görüşleriinin olumlu yönde değiştiği gözlemlenmektedir. Bu değişimin nedeni gibi Turkiye-Batı ve Türkiye-Rusya ilişkilerindeki gelişmeler gösteriilebilir. Yeni Avrasyacılar tarihi rakip ve Batının sadık müttefiki olduğu için olmusuz deger yüklediklerı Türkiye’nin Rusya ile ilişkilerininin giderek guclenen bir sürece girdiğini, buna karşılık Batı ile ilişkilerinin giderek daha sorunlu hale geldiğini gördüler. Batı ile ile ilişkilerdeki sorunların Türkiye’de yeni müttefik arayışlarına hız kazandırması Batıya alternativ olma iddisındakı Yeni Avrasyacıların Türkiye’ye bakışını olumlu yönde etkiledi.

Page 123: Rusyada Ulusal Guvenlik Anlayisinin Donusumu

118

Karl Haushofer ve Karl Schmitt) etkilendiği söylenebilir.423 Ülke içindeki düşünsel

kaynaklarını ise, Rusya’nın özgü jeopolitik konumundan ve çeşitli etnik grupların

sentezinden doğan yapısı nedeniyle çevresindeki sorunlara müdahale hakkına sahip

güç olduğu inancına dayanan Rus dinsel felsefesi, 1920-1930’lardaki tarihsel

Avrasyacılık ve Sovyet Avrasyacısı Gumilyev’in çalışmaları oluşturmuştur.424

1990’larda Elementı dergisi ve Evrzaiyskiy Vestnik dergisi benzeri yayınlar ile

Arktogeya-Tsentr ve Fond “Mira L. N. Gumilyeva” (Gumilyev’in Dünyası Vakfı)

benzeri merkezler Avrasyacılığın düşünsel temellerinin yayılması ve yeni açılımlar

getirilmesinde önemli roller üstlenmişlerdir. Rusya’da kuramsal anlamda Yeni

Avrasyacılık akımına katkıda bulunanlar içinde Aleksandr Dugin, Aleksandr

Glivakovski, Yevgeni Morozov, Aleksey Fomenko gibi aydınlardan da bahsetmek

mümkündür.

Avrasya merkezli düşünce Rusya’da halen geniş yankı bulmaktadır. Her

şeyden önce, Rusya’da komünizm ideolojisinin çöküşünün ardından askerî-sivil

bürokrasisinin zihinsel anlamda Avrasyacı bir anlayışa yakın olduğu

söylenenebilir.425 Đkinci olarak, Avrasyacı anlayışın devletin dış politikasında 1993–

1995 döneminde zaman zaman, 1996-1999’da ise ağırlıklı olarak uygulandığı ve bir

nevi resmi Avrasyacılık söylemi geliştirildiği belirtilebilir. Üçüncü olarak, Avrasyacı

anlayış siyasî partiler bakımından da önem arz etmektedir ve izleri hem Rusya

Federasyonu Komünist Partisinde, hem de milliyetçi Vladimir Jirinovski’nin Rusya

Liberal Demokrat Partisinde görülebilir. Ayrıca Avrasyacılığı temel ideoloji olarak

423 Andrei P. Tsygankov, ‘Hard-Line Eurasianism and Russia’s Contending Geopolitical Perspectives’, East European Quarterly, Cilt 32, Sayı 3 ( Sonbahar 1998), s. 318. 424 Ibid., s. 319–320. 425 Bu görüş 15–16 Temmuz 2002’de ASAM tarafından Ankara Sheraton Otel’inde yapılan Globalization, Security and the Nation State başlıklı konferansa katılan Rusya’nın Nijni Novgorod Üniversitesi Uluslararası Đlişkiler Bölüm Başkanı Prof. Dr. Aleksandr Sergunin’le yaptığımız bir sohbet sırasında dile getirilmiştir.

Page 124: Rusyada Ulusal Guvenlik Anlayisinin Donusumu

119

kabul eden Aleksandr Dugin liderliğindeki Rusya Toplumsal Siyasî Harekâtı

“Avrasya” ile Abdul-Vahit Niyazov’un başkanlığını yaptığı Avrasya Partisininde

siyasî yelpazede yerini aldığını belirtmek gerekir.426

Aradan geçen sürede Yeni Avrasyacılık akımının üç önemli versiyonundan

bahsedebiliriz. Bunlar Avrasya Harekâtı modeli, Sol Avrasyacı model ve Primakov

doktrini olarak da ifade edebileceğimiz resmi Yeni Avrasyacılık olarak

adlandırılabilir. Yeni Avrasyacılık akımı içerisinde yer alan bu modellerin öne çıkan

ortak yönlerini ise şöyle sıralamak mümkündür: Öncelikle, her üç model de

Avrasyacı geleneğe sadık kalarak, Rusya’nın özgün bir kimlik ve jeopolitik konuma

sahip olduğunu kabul etmektedir. Đkinci olarak, her üçü de ABD hegemonyasına

karşı tavır içindedir. Üçüncü olarak, üçü de çok kutuplu bir uluslararası sistem

modeli öneriyorlar. Son olarak, her üç model de Rusya’nın öncelik vermesi gereken

alanlar içerisinde “yakın çevre”ye birincil önem atfediyorlar. Farklılıkları ise çok

kutuplulukta tercih edilecek müttefikler, Rusya’nın önceliklerini belirlenmesi ve

gelişme modelleri konusunda ortaya çıkmaktadır.

a) Avrasya Harekâtı (Dugin) Modeli

Yeni Avrasyacılık akımının en köklü versiyonu filozof Aleksandr Dugin’in

çalışmaları ekseninde gelişmiştir. Daha 1980’lerin sonlarından itibaren tarihî

Avrasyacılık düşüncesi üzerinden Rusya için yeni jeopolitik model oluşturma

çabasına girişen Dugin, bu konudaki en önemli çalışması olan Jeopolitiğin Temelleri:

426 Anna Zakatnova, “Evrazistvo-Ne Proekt Kremlya”, Nezavisimaya Gazeta, 31 Temmuz 2001, www.ng.ru/politics/2001-07-31/3_proect.html ,

Page 125: Rusyada Ulusal Guvenlik Anlayisinin Donusumu

120

Rusya’nın Jeopolitik Geleceği başlıklı eserinde kendi Avrasyacı yaklaşımının temel

tezlerini ortaya koymuştur. 427

Dugin Avrasyacılığı, “Rusya’daki halkların, kültürlerin ve etnik grupların

çıkarlarına hitap eden ulusal ülkü” olarak tanımlamış ve amacının Avrasyacılık

düşüncesinin toplumda yaygınlaştırılması olduğunu belirtmiştir.428

Dugin’in başkanlığını yaptığı “Avrasya Harekâtı”, manifestosunda,

önceliklerini Rusya’da geleneksel dinlerin (Ortodoksluk, Đslam, Musevilik ve

Budizm) yapıcı sosyal diyaloğunu sağlamak, siyasal yapı bakımından “Avrasya

federalizmi”, ekonomik alanda ise devlet ve özel sektör sentezinden oluşan “üçüncü

yol” modelinin gerçekleştirilmesi olarak ortaya koymaktadır.429 Harekât, dış

politikada amaçlarını BDT ekseninde AB benzeri bir stratejik bütünleşmeye

gidilmesi, bu bütünleşmenin Moskova-Tahran-Yeni Dehli-Pekin ekseninde

geliştirilmesi, Rusya’nın sıcak denizlere çıkışını barış ve dostluk ilişkileri

çerçevesinde gerçekleştirmek, Batı ekseninde Avrupa ülkeleriyle ilişkilere öncelik

vermek ve Pasifik’te Japonya ile aktif işbirliği olarak belirtmektedir.430

Küreselleşmeyi, Batının siyasî-malî oligarşik yapılarının merkezinde

bulunduğu tek kutuplu yeni dünya düzeni olarak gören ve “karşı çıkılması gereken

tehlike” olarak tanımlayan harekât, çok kutuplu sistemi savunmaktadır.431 Çok

kutuplu sistemin yeni dünyanın gerçeği olduğu savunulurken, kutupların geleneksel

devletlerden değil, yeni bütünleşmiş uygarlıklar büyük bölgeler (prostranstvo) ve bu

büyük bölgelerin bir araya gelmesinden oluşan jeoekonomik

427 Aleksandr Dugin, Osnovı Geopolitiki. Geopolitiçeskoe Buduşee Rossii (Moskova: Arktogeya-Tsentr 1999) 3. baskı. 428 Andrey Levkin, ‘Çto Takoe “Evraziya”, Kajdıy (Poka?) Ponimaet Po-svoemy’, www.smi.ru/2001/04/24/988131062.html (24 Nisan 2001). 429 Evraziyskiy Vzglyad (Osnovnıe Printsipı Doktrinalnoy Evraziyskoy Platformı), s. 14. 430 Ibid., s. 14–15. 431 Ibid., s. 20–23.

Page 126: Rusyada Ulusal Guvenlik Anlayisinin Donusumu

121

kuşaklardan/bölgelerden meydana geleceği iddia edilmektedir. Kutuplar Avro-Afrika

(AB, Đslam-Arap Afrika’sı ve Tropikal Afrika büyük bölgelerini kapsamaktadır),

Asya-Pasifik (Japonya, Güney Doğu Asya ülkeleri ve Hindiçin ile Avustralya ve

Yeni Zelanda büyük bölgeleri), Amerika (Kuzey Amerika, Orta Amerika ve Güney

Amerika büyük bölgeleri) ve Avrasya Kıta (Rusya, BDT ülkeleri ve bazı Doğu

Avrupa ülkelerinin oluşturduğu “Avrasya Đttifakı”; kıta Đslam ülkeleri, Hindistan ve

Çin büyük bölgeleri) kuşaklarından oluşacaktır.432

Bu modelde Rusya genel anlamda Avrasya Kıta kuşağı içindeki “Avrasya

Đttifakı” Büyük Bölgesinde yer almaktadır. “Avrasya Đttifakı” Büyük Bölgesinin bir

tür gönüllülük rızasına dayanan federasyon yapısını benimsemekle mümkün

olacağını öngören model, bu uygulamanın ilk olarak Rusya içindeki Kuzey

Kafkasya’daki anlaşmazlıkların çözümünden başlanması gerektiğini, daha sonra

BDT içindeki Karabağ, Kırgızistan ve Tacikistan’daki sorunların çözümünde

uygulanmasını öngörmektedir. Modelde “Avrasya Đttifakı” Büyük Bölgesi ile

Avrasya Kıta Kuşağını oluşturan diğer büyük bölgeler (kıta Đslam ülkeleri, Hindistan

ve Çin) arasında politik-ekonomik bütünleşme zarureti vurgulanmaktadır. Model, bu

bütünleşmenin Çin ve Hindistan Büyük Bölgeleri bağlamında sınırları devlet

sınırlarıyla örtüştüğü için daha kolay olabileceğine dikkat çekerken, kıtasal Đslam

ülkelerinin (Đran, Pakistan, Afganistan, belki Türkiye, Irak ve Suriye) bütünleşme

sürecinin bu büyük bölgenin parçalı yapısı nedeniyle daha zor olacağını

savunmaktadır.433 “Avrasya Đttifakı”’nın BDT çerçevesinde yavaş yavaş

şekillendiğini iddia eden model, Astana’da ilan edilen Avrasya Ekonomik

432 Ibid., s. 23-24. 433 Ibid., s. 43.

Page 127: Rusyada Ulusal Guvenlik Anlayisinin Donusumu

122

Đşbirliği’nin bunun göstergesi olduğunu savunmaktadır.434 Model BDT eksenli bir

“Avrasya Đttifakı” ile Avrasya kıtasal jeoekonomik kuşağı arasında bir geçiş birliği

olarak “Avrasya Ortak Evi”ni gündeme getirmektedir. Daha çok ekonomik-politik

içerikli ve NAFTA benzeri bir bölgesel yapılanma olarak önerilen “Avrasya Ortak

Evi”, BDT ülkeleri dışında, Bulgaristan, Yugoslavya, Romanya, Yunanistan benzeri

Ortodoks ülkeleri, Doğu Avrupa ülkelerini, Moğolistan, Hindistan, Afganistan ve

Hindistan benzeri Asya ülkelerini kapsamaktadır.435

b) Sol Avrasyacı Model

Yeni Avrasyacılık akımını Tarihî Avrasyacılıktan farklı kılan özelliklerden birinin,

içinde sol kesimi de barındırması olduğunu daha önce belirtmiştik. Özellikle, Rusya

Federasyonu Komünist Partisi liderleri uluslararası ilişkileri analiz ederken jeopolitik

kuramı esas alan bir yaklaşım ortaya koymuşlardır. Bir anlamda uluslararası düzenin

analiz edilmesinde sınıf çatışmasına dayalı Marksist-Leninist çizginin yerini

jeopolitik yaklaşımlar almıştır. Örneğin, Komünist Parti Başkanı Gennadiy

Zyuganov, Rusya için çözüm ve stratejik öncelikler önerdiği çalışmasını

Coğrafyanın Zaferi: Rusya Jeopolitiğinin Temelleri şeklinde isimlendirirken,

Komünist Parti liderlerinden Rusya Federasyonu Duma Başkanı Gennadiy Seleznev

neredeyse jeopolitiği komünist ideolojinin yerine koyarak, orta öğretim müfredatında

ders olarak okutulması çağrısında bulunmuştur.436 Sol kesim içerisinde hem

toplumsal desteği hem de örgütlü yapılanması itibariyle en önemli güç olan

434 Ibid., s. 70; Avrasya Ekonomik Đibirliği için bkz ; Anar Somuncuoğlu, ‘Avrasya Ekonomik Đşbirliği: Rus Dış Politikasında Yeni Bir Atak’, Stratejik Analiz, Cilt 2, Sayı 15 (Temmuz 2001), s. 86-91. 435 Evraziyskiy Vzglyad , s. 71. 436 Ivan Kurulli, ‘Geopolitika i Komunizm’, www.russ. ru/journal/edu/99-02-23/kuril.html, (19 Aralık 2002).

Page 128: Rusyada Ulusal Guvenlik Anlayisinin Donusumu

123

Komünist Partisinin liderleri, hem Batı karşıtı olması hem de Rusya’nın özgün

kimliğini vurgulaması açısından, Yeni Avrasyacılığı kendilerine yakın bir görüş

olarak değerlendirmişlerdir. Örneğin Seleznyov, Yeni Avrasyacılık akımının temel

ideologu olarak görülebilecek Aleksandr Dugin’i danışmanı olarak göreve getirirken,

Zyuganov’un önerdiği ve bizim Sol Avrasyacı model olarak tanımladığımız

uluslararası sistem ve Rusya’nın öncelikleri modeli Yeni Avrasyacı akımın bütün

esas unsurlarını içinde barındırmıştır.

Zyuganov, modelinde önce uluslararası sistemin genel değerlendirmesini

yapmıştır.437 Teorik olarak çağdaş uluslararası sistemin tek kutuplu, iki kutuplu ve

çok kutuplu olabileceğini belirten Zyuganov’a göre, fiili olarak Amerikan

egemenliği anlamına gelen tek kutuplu sistem Rusya’nın çıkarlarına en zararlı

seçenektir.438 Đki kutuplu sistemde Batı karşıtı en önemli ülke olarak Çin’in öne

çıktığını vurgulayan Zyuganov, bu senaryoyu üç açıdan kabul edilir bulmamaktadır:

Birincisi, Çin’in karşı kutup olması kalkınma süreci nedeniyle ancak uzun bir sürede

mümkündür. Đkincisi, iki kutuplu sistem tarihsel olarak kara ve deniz güçlerinin

jeopolitik rekabetidir ve deniz gücünü ABD’nin temsil ettiği noktada Çin’in

jeopolitik konumu kara gücü rolünü oynamaya müsait değildir. Üçüncüsü, ikinci

nedenle bağlantılı olarak, ABD ve NATO egemenliğine karşı ancak Rusya ve Çin’in

stratejik ortaklığının karşı koyabileceğini belirtir. Fakat Zyuganov hızlı bir ekonomik

kalkınma içinde olan ve ordusunu giderek güçlendiren Çin’le, ekonomi kriz içinde

bulunan ve askeri gücü zayıflayan Rusya arasında eşit bir ortaklık yapılamayacağını

da vurgulamaktadır. Bu görüşler ışığında, iki kutuplu sistemin gerçekleşme

437 Gennadiy Zyuganov, Geografiya Pobedı: Osnovı Rossiyskoy Geopolitiki (Moskova : yy.1997), s. 234. 438 Ibid., s. 234-244.

Page 129: Rusyada Ulusal Guvenlik Anlayisinin Donusumu

124

ihtimalinin az olduğunu ve Rusya açısından kabul edilebilir olmadığını belirten

Zyuganov, son seçenek olarak çok kutuplu sistemi değerlendirmektedir.

Doğu ve Batı arasındaki jeopolitik çatışmanın her şeyden önce AB, NAFTA,

Çin, Japonya ve ASEAN ülkelerinin ekonomik güçlerinin çatışmasıyla ortadan

kalktığını savunan Zyuganov, Rusya için günümüz koşullarında en iyi seçeneğin çok

kutuplu düzen olduğunu ifade etmektedir. Rusya’nın dünyada dinamik güçler

dengesinin sağlanması yönünde politika uygulaması gerektiğini belirten Zyuganov,

ABD ve NATO’nun tek kutuplu egemenliğine karşı dengeleyici güçlerin ve

kurumların desteklenmesini savunmaktadır. Çok kutupluluğun istikrarsızlık ve savaş

yarattığı görüşüne de karşı çıkan Zyuganov, bu durumdan sistemi değil, sistemin

kurallarına uyum göstermeyen güçleri sorumlu tutmaktadır. Modelin dikkat çeken

unsurlarından biri Rusya’nın jeopolitik statüsünün tekrar onarılması için öne sürülen

stratejidir. Bu strateji iç uzlaşmanın sağlanmasını, Rusya-Ukrayna-Beyaz Rusya’nın

birleşmesini ve eski Sovyet ülkelerinin bir araya gelmesini içeren üç aşamadan

oluşmaktadır.439

Özetle Zyuganov, Rusya için önerdiği model ile yeni Avrasyacı akımın temel

tezlerini kabul etmiş ve bu yaklaşımın sol kesimdeki en önemli temsilcilerinden biri

haline gelmiştir.

c) Resmi Yeni Avrasyacılık: Primakov Doktrini

Burada Resmi Yeni Avrasyacılık’la kastedilen model esasında Yeni Avrasyacılığın

daha önce belirttiğimiz temel unsurlarının Rusya’nın resmi dış politikasına

yansımasıdır. Buna ilişkin ilk tartışmayı Yeltsin’in danışmanı Stankeviç gündeme

439 Ibid., s. 244-260.

Page 130: Rusyada Ulusal Guvenlik Anlayisinin Donusumu

125

getirmiştir.440 Stankeviç 28 Mart 1992’de yazdığı bir makalede, Kozırev’in dış

politikasını Amerikan merkezli olmakla suçlamış, Rus dış politikasının Batı ve Asya

arasında denge kurması gerektiğini, SSCB’nin çökmesi ile Rusya’nın coğrafî

anlamda Avrupa’dan uzaklaştığını, Rusya’nın eski SSCB mekanı ile ilişkilerini

koparmaması gerektiğini savunmuştur. Stankeviç ayrıca, Rusya’nın Slav ve Türk,

Ortodoks ve Đslam unsurlarının karışımı ile oluştuğunu ve ülke tarihinde çok büyük

rol oynamış Türk ve Müslümanlarla karşılıklı anlayış ve uzlaşmaya dayanan

işbirliğinin gerektiğini belirterek, Uzakdoğu ve Latin Amerika’yla işbirliğine vurgu

yapmıştır.441

Yeni Avrasyacı yaklaşımın unsurlarından “yakın çevreye” öncelik verme ve

Amerikan hegemonyasından rahatsız olmanın 1993’de ilan edilen dış politika

doktrininde de yer aldığını görüyoruz.442 Rusya’nın “yakın çevrede” etkisini koruma

çabaları, Balkanlarda Batının Miloşeviç karşıtı politikalarına karşı çıkışı, NATO’nun

genişlemesine yönelik 1993’den itibaren giderek artan tepkileri ile Çin, Hindistan ve

Đran’la geliştirilen ilişkiler Yeni Avrasyacı yaklaşımın resmi politikaya yansıyan

unsurları olarak görülebilir.

Yeni Avrasyacı yaklaşımın resmi politikada belirleyici olduğu dönem ise

Yevgeni Primakov’un önce Dışişleri ve ardından da Başbakan olduğu Ocak 1996-

Mayıs 1999 dönemidir. Bu dönemde Rus ulusal güvenlik ve dış politikasının

belirlenmesinde Primakov’un görüşleri belirleyici olmuş ve bu görüşlerin toplamı

Primakov doktrini (Rusça-kontseptsiya) deyimi ile literatürde yer almıştır.

440 Gorbaçev döneminde Sovyet dış politikasında Avrasyacılık ekseninin ağırlıklı olduğunu savunan görüş için bkz ; James F. Burke ‘Gorbachev’s Eurasian Strategy’, World Affairs, Cilt.155, Sayı 4 (Đlkbahar 1993), s. 156-168. 441 Stankevich, ‘Rusya Kendisini Arıyor’, s. 39-43. 442 Adomeit, ‘Konseptualnıe Napravleniya Vneşney Politiki Rossii’, s. 17.

Page 131: Rusyada Ulusal Guvenlik Anlayisinin Donusumu

126

Primakov’a göre, uluslararası sistem çok kutuplu bir düzene doğru

evirilmekteydi.443 Bu bağlamda Rus ulusal güvenlik anlayışı ve dış politikası

uluslararası ilişkilerde dört temel ilkeye dayanmalıydı. Öncelikle, Rusya eski çatışma

cephelerinin yerini yeni bölünme alanlarının almasını önlemeliydi. Bu çerçevede

NATO’nun eski Varşova Paktı bölgesine genişlemesine karşı çıkılmalı, bu örgütün

Avrupa güvenliğinin temeli yapılması çabalarına olumsuz yaklaşılmalıydı. Đkinci

olarak, dış ilişkilerde “belirleyen” ve “belirlenen” zihniyeti terk edilmeliydi. Çünkü

bu tür bir bakış açısı Soğuk Savaş’tan taraflardan birinin galip, diğerinin yenik çıktığı

anlayışına dayanmaktaydı. Oysa çatışma politikası her iki tarafın ortak çabalarıyla

terk edilmişti. Ayrıca, bu bakış açısı dünyayı kabul edilmez bir sistem olan tek

kutuplu bir yapıya itme eğilimi taşıyordu.

Üçüncü olarak, uluslararası ekonomik ilişkilerin “demokratikleşmesi”

gerekiyordu. Bunun ilk anlamı, ekonomik olanakların “bencil” politik amaçlar için

kullanılmasından vazgeçilmesiydi. Bu bağlamda ABD Kongresinin çıkardığı

Küba’yla ekonomik işbirliği içinde olanları cezalandırmayı öngören Helms-Berton

yasası iptal edilmeli, dahası Đran, Libya, Irak ve benzeri ülkelere sert ekonomik

yaptırımlar uygulamaktan vazgeçilmeliydi. Ayrıca, Rusya’nın da içinde bulunduğu

geçiş ekonomisi ülkelerine yönelik ayrımcı ticaret yasa ve uygulamaları (örneğin,

serbest piyasa olup olmama kıstasına dayanan sınırlamalar) terk edilmeliydi.

Dördüncü olarak, istikrarlı bir dünya için uluslararası toplumun anlaşmazlıkların

çözümü, askeri alanda güven ortamı ve silahsızlanma için yeni adımların atılması,

güvenliğin insani ve hukuki boyutunun güçlendirilmesi, gelişme sürecinde zorluklar

443 Evgeni M.Primakov, ‘Mejdunarodnie Otnaşeniya Nakanune XXI Veka:Problemı, Perspektivı’, Mejdunarodnaya Jizn, Sayı 10 (1996), s. 3-13.

Page 132: Rusyada Ulusal Guvenlik Anlayisinin Donusumu

127

yaşayan ülkelere yardım ve destek gibi amaçların yerine getirilmesinde koordineli

biçimde ve işbirliği temelinde hareket edilmeliydi.

Primakov, Rusya’nın sadece iç ekonomik ve federal boyuttaki amaçlarının

gerçekleşmesine öncelik verilmesini ve büyük güç retoriğine dayanan geleneksel dış

politikadan vazgeçilmesini savunan Atlantikçi ekolü de eleştirerek, hem iç

reformların yapılabileceğini hem de çok boyutlu dış politika uygulanabileceğini,

ikincinin birinciyi desteklemesi bakımından önemli olduğunu vurgulamıştır.444

Primakov’un uluslararası ilişkiler sistemi ve Rusya’nın ulusal güvenliği

konusundaki görüşleri Aralık 1997’de kabul edilen Rusya Ulusal Güvenlik

Doktrini’nin temelini oluşturmuştur.445 Doktrinde öncelikle uluslararası sistemde çok

kutupluluk eğilimin güç kazandığı vurgulanarak, bir Avrupa-Asya ülkesi olan

Rusya’nın Avrasya bölgesindeki stratejik konumu, doğal kaynakları, ekonomik ve

bilimsel potansiyeli, nükleer gücüyle uluslararası sistemin etkin güçlerinden biri

olduğu belirtilmekteydi.446

Doktrin, tehdit değerlendirmesi ve öncelikleri bakımında da önemli hususlar

içeriyor, Rusya’nın güvenliğinin uluslararası arenadaki etkisi ile doğru orantılı

olduğu vurgulanarak, etkinin azalmasının güvenliği de tehlikeye düşüreceği

savunulmaktaydı.447 Nitekim, doktrinde en önemli dış güvenlik tehdidi olarak

Rusya’nın “büyük devlet” konumunun zayıflaması görülmekte ve dış güçler bu

zayıflamadan sorumlu tutulmaktaydı. Bu tehlike doktrinde, “Rusya’nın çok kutuplu

sistemin etkin merkezlerinden biri olma amacından rahatsız olan devletler, bir

444 Tatyana Şakleina, ‘Vneşnyaya Politika Rossii. Poisk Startegii’, Şakleina (der.), Politika i Bezopasnost Sovremennoy Rossii, Cilt 3, s. 376. Ayrıca bu konuda bkz; Y. Primakov, ‘Russia: Reforms and Foreign Policy’, International Affairs (Moscow), Cilt 44, Sayı 4 (1998), s.1-6. 445 Bu doktrinin tam metni için bkz; ‘Konseptsiya Natsionalnıy Bezopastnosti Rossiyskoy Federatsii’, Şakleina (der.), Politika i Bezopasnost Sovremennoy Rossii , Cilt 4, s. 51-74. 446 ‘Konseptsiya Natsionalnıy Bezopastnosti Rossiyskoy Federatsii’, s. 51 ve 53. 447 Fedorov, ‘Krizis Vneşney Politiki Rossii’, s. 40

Page 133: Rusyada Ulusal Guvenlik Anlayisinin Donusumu

128

yandan ülke içinde etnik, dini ve diğer anlaşmazlıkları kullanarak ülkenin toprak

bütünlüğünü bozmağa çalışmakta, öte yandan da önemli dünya sorunlarının

çözümünde Rusya’nın önemini ve rolünü azaltıcı politikalar izlemektedirler. Bu

durum Rusya’nın önemli ulusal çıkarlarının bulunduğu Avrupa, Orta Doğu, Orta

Asya ve Kafkasya bölgelerindeki etkinliğini sınırlayabilir ve zayıflatabilir” şeklinde

ifade edilmişti.448 Doktrinde ayrıca, Rusya’nın Asya-Pasifik bölgesindeki

entegrasyon sürecinin dışında bırakılmasından rahatsız olunduğu vurgulanıyordu.

Böylece doktrinden anlaşılacağı üzere ülke güvenliği ile büyük devlet statüsü

arasında doğrusal bir orantı kuruluyordu.449

Doktrinde diğer bir tehdit olarak BDT ülkelerinin entegrasyon sürecini

tehlikeye düşürecek, yavaşlatacak veya durduracak her türlü politik, etnik ve

ekonomik krizlerin ülke açısından özel önem taşıdığı, Rusya için bu ülkelerin dost,

bağımsız, istikrarlı ve demokratik olmasının önemli olduğu vurgulanıyordu.450

Belgede, askeri alanda Rusya’ya ilişkin tehditlerin varlığını halen sürdürdüğü fakat,

yeni dengeler dikkate alırsa, günün koşullarında Rusya’ya ilişkin doğrudan ve büyük

ölçekli bir askeri saldırı tehlikesinin bulunmadığı belirtiliyordu.451 Rusya’yla bir güç

rekabeti tehlikesinin mevcut olduğu ve askeri bakımından en önemli dış tehlikenin

sınırlardaki askeri çatışma ve gerginlik odaklar olduğu da doktrinde ifade edilmişti.

Kitle imha silahlarının Rusya’ya sınır ülke ve bölgelerde yayılması ve diğer

önemli devletlerin büyük askeri güçlerinin Rusya sınırlarına komşu bölgelerde

konuşlanması tehlike kaynağı kabul ediliyordu. Ayrıca, NATO’nun doğuya

genişlemesi ve Avrupa güvenliğine egemen bir askeri politik yapı niteliğini

448 ‘Konseptsiya Natsionalnıy Bezopastnosti Rossiyskoy Federatsii’, s. 59. 449 Fedorov, ‘Krizis Vneşney Politiki Rossii’, s. 40. 450 ‘Konseptsiya Natsionalnıy Bezopastnosti Rossiyskoy Federatsii’, s. 59. 451 Ibid.

Page 134: Rusyada Ulusal Guvenlik Anlayisinin Donusumu

129

kazanmasının kıtanın tekrar bölünmesi ve yeni bir tehlike odağının oluşumu

anlamına geldiği vurgulanmıştı.

Doktrin bu tehditler karşında Rusya’nın sergilemesi gereken tavrı da ortaya

koymuştur. Bu çerçevede, dikkat çeken en önemli husus Rusya’nın, bağımsız bir

devlet olarak varlığını sürdürmesini tehlikeye düşürecek bir askeri saldırı durumunda

nükleer silah kullanma hakkına sahip olduğunun vurgulamasıdır.452 Bir yandan

Rusya’ya yönelik geniş çaplı bir askeri tehdidin mevcut olmadığı belirtilen

doktrinde, böyle bir askeri saldırı halinde nükleer silahla karşılık verileceğin

belirtilmesi, nükleer güç faktörünü de hatırlatarak Rusya’nın küresel önemini

vurgulama girişi olarak değerlendirilmelidir.

Doktrinde, tehlikelere karşı Rusya’yla BDT üyeleri arasındaki ikili ve çok

taraflı ilişkilerin güçlendirilmesi ve entegrasyonun derinleştirilmesi, Rusya’nın

küresel veya Avrupa ve Asya merkezli politik ve ekonomik kurumlarda eşit ortak

olarak yer alması ve bu çerçevede ABD, AB, Çin, Japonya, Hindistan ve diğer

ülkelerle yapıcı işbirliği içinde olması gerektiği belirtilmişti.453 Güvenlik alanında

Rusya’nın “herkese eşit ve bölünmez güvenlik” ilkesine dayanan küresel ve bölgesel

güvenlik yapılanması kurulmasını destekleyeceği vurgulanarak, Avro-Atlantik

güvenliğinin AGĐT merkezli yeniden inşası, Asya Pasifik güvenliği için çaba

gösterilmesi ve sorunların çözümünde BM daimi üyeliği statüsünden yararlanılması

öneriliyordu.

Primakov’un anlayışının Rus dış politikada uygulanması önemli sonuçlar

doğurmuştur. Öncelikle Rus dış politikasının çok kutupluluk amacı pratikte

Rusya’nın tek gücün (bu örnekte ABD’nin) egemenliğine dayanan tek kutuplu

452 Ibid., s. 71. 453 Ibid., s. 68.

Page 135: Rusyada Ulusal Guvenlik Anlayisinin Donusumu

130

uluslararası düzene karşı çıkması anlamına geliyordu.454 Primakov’un dünya görüşü

içinde ABD tek süper güç olarak kabul edilmiyordu ve önerdiği çok kutuplu sistem

modelinde ABD’nin uluslararası gücünü sulandırma çabası vardı. Model, Rusya-Çin

stratejik işbirliğine Đran’ı da ortak alarak karşı kutup oluşturmayı öngörmekteydi.455

Primakov, bu işbirliğinin Körfezde ve Tayvan boğazında ABD’ye meydan

okuyabileceğini savunmuştur.

Bu bağlamda Rus dış politikasının kürersel boyuttaki politikaları da yeni bir

evreye girmiştir. Yeni evrede Batı ile yakınlaşma politikasının yerini ABD’nin,

NATO’nun ve genel olarak Avro-Atlantik uygarlığının etkisini bilinçli bir biçimde

sınırlandırıcı politikalar almaya başlamıştır.456 ABD’ye karşı denge oluşturmak için

Fransa, Almanya ve özellikle de Çin’le “özel ilişkiler” kurulmuştur.457 Primakov’a

göre NATO konusunda Rusya’nın iki temel önceliği vardı: Soğuk Savaş sonrasında

NATO ile ilişkileri yeni bir çerçeveye oturtmak ve NATO’nun doğuya

genişlemesini engellemek.458

NATO’nun genişlemesine karşı çıkış bu dönemdeki Rus dış politikasının

temel önceliklerinden biri olmuştur. Fakat NATO’nun genişlemesini engelleme

konusunda Rusya’nın olanaklarının sınırlılığının farkında olan Primakov, öncelikle

bu genişleme sürecinin Rus ulusal güvenliği açından zararlarını asgariye indirmeye

454 Ariel Cohen, ‘The “Primakov Doctrine”: Russia’s Zero-Sum Game with the Unitewd States’ , www.heritage.org/library/categories/forpol/fyi167.html (21 Aralık 2000), s. 3. 455 Yeni Avrasyacılığın çok kutupluluk ve ABD’ye karşı Çin’le ittifak tezi Batıcıların sert eleştirilerine uğramıştır. Örneğin, Rusya’daki Carnegie Moscow Center araştırma merkezinin Başkan Yardımcısı Dmitri Trenin’e göre, ABD’nin Rusya karşısında üstünlüğünü kabul etmeyen ve bu güce karşı çok kutupluluğu savunanlar, Çin’le ittifak önermekle aslında kendileri ile çelişkiye düşüyorlardı. Bu çok kutupçular önerdikleri ittifak modeli ile aslında Rusya’yı Çin’in küçük ortağı yapmaktaydılar. Böylece, çok daha fazla avantajı bulunan ABD’nin küçük ortağı olmak yerine, Çin’in küçük ortağı olmayı kabul ediyorlardı. Bkz; D. Trenin, ‘Tretiy Vozrast: Rossiysko-Amerikanskie Otnoşeniya na Poroge XXI Veka’, Pro et Contra, Cilt 5, Sayı 2 (Yaz 2000), s. 16. 456 Fedorov, ‘Krizis Vneşney Politiki Rossii’, s. 37. 457 Ibid. 458 Primakov, ‘Mejdunarodnie Otnaşeniya Nakanune XXI Veka’, s.11-12

Page 136: Rusyada Ulusal Guvenlik Anlayisinin Donusumu

131

çalışmıştir. Bu kapsamda Pimakov 4 Haziran 1996’da Berlinde katıldığı NATO

Dışişleri Bakanları toplantısında ülkesinin NATO’nun doğuya politik genişlemesini

kabul edebileceğini, fakat bu genişlemenin askeri alana yansıtılmasına kesinlikle

karşı çıktıklarını belirtti.459 Benzer şekilde, 26 Nisan 1996’da Şanghay Đşbirliği

Örgütünün kurulması, Đran’la geliştirilen ilişkiler, Irak’ın ABD tarafından

bombalanmasına karşı verilen sert tepkiler, NATO’nun doğuya doğru genişlemesine

sert karşı çıkışlar ve 1999’da Rus ordusunun Priştina çıkarması, Primakov doktrinin

pratiğe yansımasının çarpıcı örnekleri olarak görülebilir.460

Primakov’un BDT coğarfyasına ilişkin görüş ve politikaları da halefi

Kozırev’den köklü biçimde farklılık arz etmekteydi. Öncelikle Pirimakov SSCB’nin

dağılmasını katastrofik olumsuzluk olarak değerlendirmekteydi.461 Primakov’a göre

aslında BDT’nin kurulması SSCB’nin çöküşüne karşı içten yükselen tepkileri

yumuşatma amacını taşımaktaydı. BDT konusunda 1992-1993 döneminde önemli

fırsatların kaçırıldığını vurgulayan Primakov, BDT coğrafyasını Rus dış politikasının

temel önceliği ilan etmiş ve Rusya’nın bu coğrafyadaki etkinliğini güçlendirmesi

459 ‘Background Chronology’, Baranovsky (der.), Russia and Europe, s. 354. 460 Primakov doktrini ve yansımaları için bkz; Michael Waller, ‘Primakov’s Imperial Line’, Perspective, Cilt 7, Sayı 3 (Ocak-Şubat 1997), http:://web.bu.edu/iscip/vol7/waller.html (17 Mart 2002); Chandler Rosenberger, ‘Moscow's Multipolar Mission’, Perspective, Cilt 8, Sayı 2 (Kasım-Aralık 1997), http:://web.bu.edu/iscip/vol8/Rosenberger.html. (17 Mart 2002); Aleksandr Golts, ‘Stil Primakova’, Intellectual Capital, Sayı 34 (1998), http://www.intellectualcapital.ru/iss2-34/icissue34.htm, (21 Aralık 2000); Igor Torbakov, ‘Putin’s Russias Defines ıts Foreign Policy Agenda’ http://www.eurasianet.org/departments/insight/articles/eav072800.shtml (5 Mayıs 2001); Alexander Duleba-Karel Hirman, ’Russia’s at the End of Eltsin’s Era’, http://www.ivo.sk/showivot.asp?Source=IVOtoday&Id=67 (23 Ocak 2003); Robert N. Service, ‘The Primakov Doctrine’, http://www.geocities. com/Athens/Ithaca/8738/Articles/9805tpd.html (23 Ocak 2003); ‘Consolidation of Power by Primakov Marks the End of the Line for Reform in Russia’, http://www.centerforsecuritypolicy.org/index.jsp?section=papers&code=98-D_161 (23 Ocak 2003). Ayrıca Rus dış politikasında Primakov’un görüş ve politikalarının kendi kaleminden geniş bir değerlendirilmesi için bkz; Evgeni Primakov, Godı Bolşoy Politike (Moskova: Soverşenno Sekretno, 1999). 461 Primakov, Godı Bolşoy Politike, s. 385. Primakov’un SSCB’nin çöküşüne ilişkin bu görüşleri Aralık 1995’deki seçimlerin sonucu oluşan Duma tarafından büyük destek görümüştür. Bu çerçevede Duma 1996’da SSCB’nin çöküşünü ilan eden Belovejsk Anlaşmasının hukuki geçerlililiğinin omadığı yönünde karar kabul etmiştir. Dmitriy E. Furman, ‘O Buduşem "Postsovetskogo Prostranstva" ’, Svobodnıy Mısl, Sayı 6 (1996), s. 36.

Page 137: Rusyada Ulusal Guvenlik Anlayisinin Donusumu

132

gerektiğini vurgulamıştır.462 Bu bağlamda Primakov BDT politikasını iki temel ilke

üzerine kurmuştu: BDT coğrafyasında entegrasyon sürecini hızlandırmak ve bu

coğrafyadaki çatışmaları (Gürcü-Abhaz, Gürcü-Osetin, Karabağ, Dinyester ve

Tacikistan) çözmek.463

Bu bağlamda Primakov ilk resmi yurtdışı ziyaretlerini 1996’da Türkmenistan

ve Ukrayna’ya yapmış, görev süresi boyunca BDT öncelik verdiği konu olmuştur.464

Primakov döneminde BDT coğrafyasında entegrasyonu derinleştirmek için önemli

adımlar atılmış, bu çerçevede 2 Nisan 1997’de Rusya-Beyaz Rusya Đttifak

Anlaşması,465 31 Mayıs 1997’de Rusya-Ukrayna Dostluk, Đşbirliği ve Ortaklık

Anlaşması466 ve Rusya, Beyaz Rusya, Kazakistan ve Kırgızistan arasında sonradan

Tacikistan’ın da katılacağı Gümrük Birliği Anlaşması imzalanmıştır.467 Rusya

Primakov’un BDT coğrafyasında gerginlik odaklarını çözme amacına uygun olarak

özellikle Karabağ ve Gürcü-Abhaz çatışmalarında aktif rol almaya çalışmıştır.468

Özetle, 1990’ların ortalarından itibaren iç ve dış gelişmelerin etkisiyle

Rusya’da Yeni Avrasyacılığın Rus düşünce hayatında etkinlik kazandığı

görülmektedir. Bu süreç iç politikada kendini köklü reform yanlısı Atlantikçi

anlayışın etkisini önemli ölçüde zayıflatma ve aşırı milliyetçilerle komünistlerin

etkinlik kazanması şeklinde göstermiştir. Bu dönemde Yeni Avrasyacı düşüncenin

462 Aexseev, ‘The Challenge of Relations with Former Republics’, s. 47. 463 Primakov, Godı Bolşoy Politike,.s. 386-387. 464 Aexseev, ‘The Challenge of Relations with Former Republics’, s. 47. 465 Bu anlaşmanın tam metni için bkz; ‘Dogovor o Soyuze Belorusi i Rossii’, Şakleina (der.), Vneşnyaya Politika i Bezopasnost Sovremennoy Rossii , Cilt 4, s. 326-328. 466 Bu anlaşmanın tam metni için bkz; ‘Dogovor o Drujbe, Sotrudniçestve i Partnerstve mejdu Rossiyskoy Federatsiey i Ukrainoy’, Şakleina (der.), Vneşnyaya Politika i Bezopasnost Sovremennoy Rossii , Cilt 4, s. 340-353. 467 Primakov, Godı Bolşoy Politike, s. 387. Ayrıca bu dönemde Rusya’nın BDT politikası konusudaki değerlendirmeler için bkz; Dmitriy E. Furman, ‘O Buduşem "Postsovetskogo Prostranstva" ’, Svobodnıy Mısl, Sayı 6 (1996), s. 36-50; ‘SNG.Naçalo ili Konets Đstorii?’, Nezavisimaya Gazeta (26 Mart 1997), s. 3-4; A. H. Mihaylenko, ‘Mejdu Rossiey i Zapadom’, Svobodnıy Mısl, Sayı 12 (1999), s. 46-58. 468 Bu konuda bkz; Primakov, Godı Bolşoy Politike, s. 395-424. Ayrıca Rusya’nın bu dönemde Karabağ’a ilişkin çabaları için bkz; Cafersoy, Eyalet-Merkez Düzeyinden Eşit Statüye, s. 24-29.

Page 138: Rusyada Ulusal Guvenlik Anlayisinin Donusumu

133

tezleri Rus dış politikasında da giderek etkinlik kazanmıştır. Yeni Avrasyacı anlayış

1992-1993 döneminde Rus dış politikasındaki Atlantikçi anlayışın politikalarına

karşı çıkmış, 1993-1995 döneminde ise iç gelişmelerin de katkısı ile başta BDT

coğrafyası olmak üzere çeşitli alanlarda tezlerini belirli oranda kabul ettirmiştir.

Özellikle Yevgeni Primakov’un Dışişleri Bakanlığı ve ardından da Başbakanlık

yaptığı 1996-1999 döneminde Yeni Avrasyacı anlayış Rus ulusal güvenlik anlayışı

ve dış politikasının şekillenmesinde belirleyici rol almıştır.

Page 139: Rusyada Ulusal Guvenlik Anlayisinin Donusumu

134

BÖLÜM III

YELTSĐN DÖNEMĐNDE ULUSAL GÜVENLĐKTE TEMEL ĐÇ

SORUNLAR

Rusya’nın ulusal güvenlik anlayışı açısından en az dış güvenlik öncelikleri kadar, iç

dinamiklerden kaynaklanan sorunlar da önemlidir. Đç sorunları önemli kılan gelişme,

her şeyden önce, uluslararası arenada güvenliğin anlamının sadece dış askeri ve

siyasi tehdit değerlendirmesi ile sınırlı kalmayarak, içsel faktörleri de kapsayan geniş

bir anlam kazanmasıydı. Öte yandan, SSCB’nin çöküşünde dış askeri ve siyasi

tehditten çok, Sovyet ekonomisinin kriz durumu ve etnik çatışmaların öne çıktığı bir

iç süreç önemli olmuştu. Bu bağlamda hem güvenliğin iç sorunları da içeren geniş

bir anlam kazanması hem de SSCB çöküşü örneğinde iç dinamiklerin etkin rolü yeni

Rusya’nın ulusal güvenlik önceliklerinde iç sorunların önemini artırdı.

Bu çerçevede, Rus ulusal güvenliği için hayati öneme haiz iç sorunlar ülkenin

toprak bütünlüğünün sağlanması için merkezkaç eğilimlerin kontrol altına alınması,

ayrılıkçılık girişimlerinin engellenmesi, ekonominin kriz durumu ve son olarak Rus

ordusunun reform edilmesi biçiminde sıralanabilinir. Toprak bütünlüğünü korumuş,

ekonomik reformlar sonucu krizden çıkmış ve yeni koşullara uygun askeri

yenilenmesini yapmış bir Rusya’nın, hem uluslararası arenadaki konumunun

güçleneceği hem de kendi vatandaşlarının güvenliğini daha iyi sağlayacağı

düşünülmekteydi.469

Rusya için en önemli içsel önceliklerin başında eski Rusya Sovyet Federatif

Sosyalist Cumhuriyeti (RSFSC) sınırları temelinde coğrafi bütünlüğün korunması

469 Mahmut Gareyev, ‘Russia’s Priority Interests’, David Lai (der.), Global Perspectives. International Relations, U.S. Foreign Policy and The Viesw From Abroad (London: Boulder, 1999), s. 128.

Page 140: Rusyada Ulusal Guvenlik Anlayisinin Donusumu

135

gelmekteydi.470 Nitekim 1993’de ilan edilen ve aynı zamanda Rusya’nın yeni

dönemdeki ulusal güvenlik anlayışının çerçevesi çizen Rus Dış Politika Doktrini’nde

de Rusya’nın birliği ve toprak bütünlüğünün korunması temel öncelik olarak ortaya

konulmuştu.471 1997 tarihli Ulusal Güvenlik Doktrini’nde de ülke bütünlüğünün

etnik ve bölgesel ayrılıkçılık tarafından tehdit edildiği, bu tehdidin öncelikli

hedefinin Rusya’nın federatif yapısını konfederal bir sisteme dönüştürmek olduğu,

gerekli önlemlerin alınmaması halinde ülke bütünlüğünün tehlikeye düşeceği

vurgulanmıştır.472

Đç sorunlardan Rusya’nın güvenliğini tehdit eden bir diğer unsur ekonominin

kritik durumuydu. Tehlikenin bertaraf edilmesi için köklü ekonomik reformlar

gerekliydi.473 1993 tarihli dış politika doktrininde Rusya’da ekonominin dinamik ve

canlı gelişme içinde olmasının ülkenin yaşaması ve ulusun kurtuluşu için temel şart

olduğu vurgulanmış, bunsuz uluslararası toplumun eşit ve etkin üyesi olunamayacağı

ifade edilmişti.474 Ekonomideki kriz durumu 1997 tarihli Ulusal Güvenlik

Doktrini’nde de ulusal güvenliği tehlikeye sokan en önemli sebep olarak

belirtilmişti.475 Doktrin’de kriz durumu üretimin azalması, yatırım ve girişimciliğin

azalması, bilimsel ve teknolojik alt yapının dağılması, ziraat sektöründeki gerileme,

470 Bıkov, Natsionalnaya Bezopastnost Rossii, s. 5. 471‘Printsipı Vneşney Politiki Rossiyskoy Federatsii’, Şakleina (der.), Vneşnyaya Politika i Bezopasnost Sovremennoy Rossii , Cilt. 4, s. 19. 472 ‘Konseptsiya Natsionalnıy Bezopastnosti Rossiyskoy Federatsii’, s. 58 ve s. 65. 473 Bıkov, Natsionalnaya Bezopastnost Rossii, s. 7. Rusya’da ekonomik sorunlar ve ülke güvenliği ilişkisi konusundaki değerlendirmeler için bkz: V. Medvedev, John E. Tedstrom ve Arlo Schultz, ‘Problems of Russia’s Economic Security’, Russian Social Science Review, Cilt 39, Sayı 6 (Kasım/Aralık 1998), s. 4-23; Anatoliy V. Vozjennikov ve A. A. Proxojev, Gosudastvennoe Upravlenie i Natsionalnaya Bezopasnost Rossii (Moskova: Đzdatelstva RAGS 1998); Đgor Y. Bogdanov, A. P. Kalinin ve Y. N. Rodionov, Ekonomiçeskaya Bezopastnost Rossii: Tsifrı i Faktı 1992-1998 (Moskova: ĐSPĐ RAN, 1999); Đgor Y. Bogdanov, Ekonomiçeskaya Bezopastnost Rossii: Teoriya i Praktika (Moskova: ĐSPĐ RAN, 2001); E. A. Oleynikov (der.), Ekonomiçeskaya i Natsionalnaya Bezopastnost (Moskova: Đzdatelstvo “Ekzamen”, 2004). 474 ‘Printsipı Vneşney Politiki Rossiyskoy Federatsii’, s. 29. 475 Konseptsiya Natsionalnıy Bezopastnosti Rossiyskoy Federatsii’, s. 56.

Page 141: Rusyada Ulusal Guvenlik Anlayisinin Donusumu

136

mali sistemin dağılması, federal bütçe gelirlerinin azalması ve devletin borçlarının

artması biçimde tanımlanmıştı.

Yeni dönemde Rusya’nın güvenliği bakımından askeri gücün konumu da

önemli konuların başında gelmekteydi.476 Soğuk Savaşın sona erişi ve SSCB’nin

çöküşü ile küresel ve bölgesel güvenlik dengelerinin değişimi yeni yaklaşımlar

gerektirmişti. Topraklarının 22,4 milyon km²’den 17 milyon km²’ye düşmesi ve

ekonominin kriz durumu ordunun boyutu ve ihtiyaçlarının tekrar değerlendirilmesini

gerektirmekteydi. Rus ordusu Sovyet ordusunun temelinde oluşturuluyordu, fakat

ideolojik temeli ile organizasyon yapısının köklü bir değişikliğe ihtiyacı vardı.

Dolayısıyle askeri reform şarttı.

Bu çerçevede, bölümün kalanında Rusya’nın ulusal güvenlik öncelikleri

içerisinde toprak bütünlüğü, askeri ve ekonomik boyutlu iç sorunların rolü ve aşılma

çabaları üzerinde durulacaktır.

A. Rusya’da Toprak Bütünlüğü Sorunu

1. Rus Federalizmi ve Ayrılıkçılık Sorunu

Yeni Rusya devletinin en önemi iç meselelerinden biri ülkenin toprak bütünlüğünü

tehdit eden etnik ve bölgesel ayrılıkçılık sorunlarını çözmek ve merkez-bölge

ilişkilerini yeni bir siyasal yapı içinde tekrar düzenlenmekti. Sovyet döneminde

Rusya, SSCB içinde Rusya Sovyet Federe Sosyalist Cumhuriyeti ismiyle yer alan, 89

üyeli bir federasyondu. Federasyonu oluşturan sujelerin 32’si etnik-bölgesel esaslar

(21 özerk cumhuriyet, 1 özerk bölge, ve 10 özerk yöre-okruq), 57’si ise bölgesel

idari kıstaslar (49 bölge-oblast, 2 diyar/kray ve 2 federal kent) temel alınarak

476 Arbatov,’Russian Security Interests and Dilemas’, s. 422.

Page 142: Rusyada Ulusal Guvenlik Anlayisinin Donusumu

137

oluşturulmuştu.477 Sovyet sisteminin mirası olan bu yapılanma Bolşevikler tarafından

20. yüzyılın başında eski Rus Đmparatorluğu içindeki halkların hem yeni kurulan

Sovyet devleti içerisinde kalmasını sağlamak, hem de “Lenin’in milletlerin kendi

kaderini belirleme hakkına” bağlı kalmak adına üretilmiş bir formüldü.478

Esasında sadece formel olarak birer federasyon olan Sovyet Sosyalist

Cumhuriyetler Birliği (SSCB) ve Rusya Sovyet Federatif Sosyalist Cumhuriyeti

(RSFSC)’nin uygulamada federasyon olmaması Gorbaçev’in reform politikaları ve

Gorbaçev-Yeltsin çekişmesi ile yeni bir mecraya girdi. Gorbaçev’in sistemin

reformunu öngören politikaları hem SSCB’nin hem de RSFSC’nin formel federatif

yapısını tartışmaya açtı. Bu tartışmanın etnik ve idari boyutu federasyonun işlevi ve

merkez-çevre ilişkilerinin yeniden düzenlenmesi taleplerini beraberinde getirdi.

Merkezi otoritenin zayıflaması SSCB içinde olduğu gibi, RSFCS içinde de Rus

olmayan halklarının milli kültürlerine dönüş ve milli bilinçlenme hareketleriyle

siyasi talepleri gündeme getirirken, idari kriterler esasında oluşturulmuş federe

yapılar federasyon-federe birimler arasındaki ilişkinin yeniden düzenlenmesi çabası

içine girdiler.

Hem Rus olmayan halkların hem de idari kıstaslarla federasyon üyesi

birimlerin bu talepleri SSCB ve RSFSC’nin siyasi elitleri arası iktidar çekişmesinde

etkin bir koz olarak kullanıldı. Mihail Gorbaçev başkanlığındaki SSCB yönetimine

karşı iktidar mücadelesine girişen RSFSC Başkanı Boris Yeltsin ve ekibi, merkezi

zayıflatmak amacıyla, RSFSC’deki özerk cumhuriyetlerin yönetimlerinin egemenlik

arayışlarını desteklemiş ve “alabildiğiniz kadar egemenlik alın” tavrını

477 Aleksei M. Salmin, ‘Russia’s Emerging Stathood in th National Security Context’, Baranovsky (der.), Russia and Europe, s. 112. 478 Bu konuda bkz; K. T. Kuraşvili, Federativnaya Organizatsiya Rossiyskogo Gosudarstva (Moskova: Kompaniya Sputnik, 2000), s. 10-42; Stephan Kux, ‘Soviet Federalism’, Problems of Communizm (Mart-Nisan 1990), s. 7-15.

Page 143: Rusyada Ulusal Guvenlik Anlayisinin Donusumu

138

benimsemişti.479 Buna karşılık Gorbaçev yönetimi, RSFSC içindeki birimleri Yeltsin

yönetimine karşı kışkırtmıştı. Bu sürecin sonucunda otonom birimler federasyonun

varlığını tehlikeye düşürecek boyutta geniş özgürlükler elde ettiler.

Yeni Rusya’nın federatif yapısının yeniden yapılanması bakımından dört

önemli gelişmenin belirleyici niteliği olmuştur: 12 Haziran 1990’da Rusya’nın

egemenliğini ilan etmesi; 1992 tarihli yeni Federasyon Anlaşması; Aralık 1993’de

Rusya Anayasa’sının kabul edilmesi ve Şubat 1994’den itibaren merkez ve federe

birimler arasında imzalanan ikili yetki paylaşımı anlaşmaları. Bu kapsamda ilk

önemli gelişme Rusya Halk Vekilleri 1. Kongresi’nin Rusya’nın

egemenliğini/bağımsızlığını ilan ettiği 12 Haziran 1990 tarihli

Egemenlik/Bağımsızlık Bildirgesi olmuştur.480 Federasyon üyeleri ülkenin siyasi

yapısındaki duyarlılıklarını ilk olarak bu bildirgenin kabulü sırasında ortaya

koydular. Parlamentodaki ilk oylamada devletin isminin Rusya olması

kararlaştırılmışsa da, federasyon üyelerinin baskısı ile ertesi gün tekrar yapılan

oylama ile hem Rusya, hem de Rusya Federasyonu isimlerinin beraber kullanılması

karara bağlandı.481 Bildirgenin 9. maddesinde federasyon üyelerinin yetkilerinin

genişletilmesi öngörüldü.482 Yeltsin yönetiminin Gorbaçev yönetimine karşı

mücadelesinde önemi bir politik kazanım olan bu bildirge, aynı zamanda federe

üyelerin daha fazla egemenlik taleplerini teşvik etti.483

479 Dmitriy Olşanskiy, ‘Dezintegratsiya: Noviye Simptomi Staroy Bolezni’, Pro et Contra, Cilt 5, Sayı 1 (Kış 2000), s. 37. 480 Jeff Kann, ‘What is the New Russian Federalism?’, Brown (der.) Contemporary Russian Politics, s. 377. 481 Valentin Federov, ‘Neobyazetelnıy Federalizm v Rossii: Opastnosti Dlya Stranı’, Bezopastnost Evrazii, Sayı .3 (Haziran-Eylül 2001), s. 280. 482 ‘Deklaratsiya O Gosudarctvennom Suverinitete Rossiyskoy Sovetskoy Federativnoy Sosialistiçeskoy Respubliki’, http://www.cityline.ru/politika/doc/dogs.html. 483 Kahn, ‘What is the New Russian Federalism?’, s. 377.

Page 144: Rusyada Ulusal Guvenlik Anlayisinin Donusumu

139

Bu gelişmeler ekseninde başta Tataristan, Yakutistan ve Çeçenistan-

Đnguşetya olmak üzere, Rusya içindeki bütün özerk cumhuriyetler 1990-1992

döneminde egemenliklerini ilan ettiler.484 Özellikle, 1 Kasım 1991’de Çeçenistan’ın

ve 21 Mart 1992’de Tataristan’ın Moskova yönetiminin tehdit ve itirazlarına rağmen

Rusya’dan bağımsızlıklarını ilan eden referandumlar yapmalarıının ardından, Tuva

ve Yakutistan cumhuriyetleri de kendi topraklarında Rusya Federasyonu

Anayasası’nın geçerli olmadığını ilan edince, Rusya’nın gerçek bir parçalanma

tehlikesiyle karşı karşıya olduğunu açıkça ortaya çıktı.485 Bir yandan bu bağımsızlık

talepleri, öte yandan da bölgesel-idari nitelikli federasyon üyelerinin daha fazla yetki

talepleri, ülkenin toprak bütünlüğünü tehlikeye düşürecek boyuta ulaşmıştı.486

Ayrıca, önceden de değindiğimiz üzere, bağımsızlığın ardından Yeltsin ile

parlamento arasındaki siyasal çekişme merkezi devleti iyice zayıflatmıştı.

Bunun üzerine Rusya’nın da Sovyetler Birliği gibi parçalanmasını

engellemek için harekete geçen federal yönetim, güçlenen bölgeselleşme ve

ayrılıkçılık eğilimlerini denetim altına almak ve mevcut siyasal birlikteliği yeni

temellerde tekrar inşa etmek amacıyla 31 Aralık 1992’de Federasyon Anlaşması

imzalamayı önerdi. Federasyon Anlaşması 1992’de Tataristan ve Çeçenistan-

Đnguşetiya cumhuriyetleri dışındaki bütün federe üyeler tarafından imzalandı.487 Yeni

Federasyon Anlaşması cumhuriyet-respublika, bölge-oblast ve özerk yöre-

avtonomnıy okrug benzeri birimlerle ayrı ayrı imzalanan üç tür anlaşma ve iki

484 Emil Payin, ‘Seperatizm and Federalism in Contemporary Russia’, Heyward Isham (der.) Remaking Russia: Voices From Within ( New York: M. E. Sharpe Đnc., 1995), s.189. 485 Şevtsova, Rejim Borisa Yeltsina , s. 78. 486 Anar Somuncuoğlu, ‘Rusya Federasyonu’nda Merkez-Bölge Đlişkilerinin Ekonomik Boyutu’, Avrasya Dosyası: Rusya Özel, Cilt 6, Sayı 4 (Kış 2001), s. 45. 487 Olşanskiy, ‘Dezintegratsiya: Noviye Simptomi Staroy Bolezni’, s.38.

Page 145: Rusyada Ulusal Guvenlik Anlayisinin Donusumu

140

protokolden oluşuyordu.488 Federasyon Anlaşması’nda cumhuriyetlerin federasyonun

temel taşı olduğu vurgulanmış, egemenlik ve kendi kaderlerini belirleme hakları

tanınmış, federal yönetimin bölgesel nitelikli yasal hak ve yetkileri içerisinde kalan

işlere izinsiz müdahalesi yasaklanmıştı.489 Đmzalanan protokollerden biri ile de

federal parlamentonun kurulması öngörülen iki kanadından biri federasyon üyelerine

tahsis edilmiş ve bu yapının üyelerinin yarısı etnik temelde oluşturulmuş üyelere

(cumhuriyetlere ve özerk yörelere ) verilmişti.490

Rusya Federasyonu’nun federatif yapısının belirlenmesini düzenleyen bir

diğer temel çerçeve 12 Aralık 1993’de halk oylaması ile kabul edilen yeni Rusya

Federasyonu Anayasa’sı ile ortaya kondu. 1993’de halk oylamasıyla kabul edilen,

fakat 12 federasyon üyesi tarafından ret edilen Rusya Federasyonu Anayasa’sının 5.

maddesinin 1. bölümünde bütün federasyon üyelerinin eşit haklara sahip oldukları

ilan edilmişti. Anayasanın diğer maddeleriyle milli cumhuriyetlere çeşitli ayrıcalıklar

tanınmış ve 5. maddesinin 2. bölümünde milli cumhuriyetlerin birer devlet oldukları

da yazılmıştı.491 Anayasada Rusya Federasyonu içinde altı çeşit federasyon üyesi

olduğu tespit edilmişti: 21 cumhuriyet-respublika, 6 diyar-kray, 49 bölge-oblast, 2

federal kent (Moskova ve St. Petersburg), 1 özerk bölge (Yevreyskaya-Yahudi) ve 10

özerk yöre-okrug.492 Anayasada cumhuriyetlerin kendi anayasaları ve geri kalan

diğer federasyon üyelerinin kendi tüzükleri olması gerektiği belirtilmişti.

488 Bu konuda bkz; R. G. Abdullatipov ve L. F. Boltenkova (der.) Federativnıy Dogovor. Dokumnety.Komentarii (Moskova: Đzdatelstvo ‘Respublika’, 1992). 489 ‘Dogovor O Razgraniçeniyi Predmetov Vedeniya i Polnomoçiy Mejdu Federalnımi Organami Gosudarstvennoy Vlasti Rossiykoy Federatsiyi i Organami Vlasti Suverennıh Respublik v Sostave Rossiyskoy Federatsiyi’, http://www.cityline.ru/politika/doc/fd1.html (21 Aralık 2000). 490 ‘Protokol k Federativnomu Dogovoru’, A. Strashiun, Federalnoe Konstitutsionnoe Pravo Rosii: Osnovnye Đstochniki po Sostoyaniyu na 15 Sentyabrya 1996 goda (Moskova: Đzdatelstvo NORMA, 1996), s. 198-199. 491 ‘Konstitutsiya Rossiyskoy Federatsiyi’, Konstitutsiyi Stran SNG , (Almatı: Jeti Jargı, 1999), s. 263 492 Federov, ‘Neobyazetelnıy Federalizm v Rossii: Opastnosti Dlya Stranı’, s. 280.

Page 146: Rusyada Ulusal Guvenlik Anlayisinin Donusumu

141

Daha çok konfederatif niteliği öne çıkan Federasyon Anlaşması’na oranla

yeni Anayasa daha fazla federatif nitelik arz etmekte ve federal yönetimin yetkilerini

güçlendirmeyi öngören bir anlayışı benimsemekteydi. Fakat yeni anayasada da

merkez ve bölgeler arasındaki yetki paylaşımı kesin olarak belirlenmeyerek, yeni

problemlerin doğmasına neden olundu.493 Bu durum federal yönetimle üyeler

arasında kesin yetki paylaşımını içeren yeni düzenlemeleri gerektirdi.

Böylece Rusya’daki federasyon sistemini esas olarak belirleyen unsurlar

federasyon üyeleri ve federal merkez arasında yetki paylaşımının düzenlemesini

içeren ikili anlaşmalar gündeme geldi. Đlk olarak, Şubat 1994’te Tataristan

Cumhuriyeti ve Rusya Federasyonu yönetimleri arasında sorumluluk ve yetki

paylaşımını belirleyen bir anlaşma imzalandı.494 Daha önce Federasyon Anlaşmasını

imzalamayan ve Anayasa halk oylamasını boykot eden Tataristan, bu anlaşmayla

Rusya Federasyonu içinde yer aldığını kabul etti ve 1991-1993 yıllarında elinde

bulundurduğu bazı özgürlüklerini kaybetse de, diğer federasyon üyelerine nazaran

bir çok imtiyaz, özellikle de ekonomik imtiyazlar elde etti.495

Tataristan anlaşmasının ardından, Rusya diğer etnik cumhuriyetlerle de ikili

anlaşmalar imzalama yoluna gitti. Fakat milli cumhuriyetler lehine federal sistemde

doğan bu dengesizlik bölgesel-idari nitelikli diğer üyelerin endişesine neden oldu.

Ayrıca bu durum Rusya’da dengesiz bir federe yapı oluşumunun ortaya çıkmasına da

yol açtı. Bu da ikili anlaşmaların bölgesel-idari üyelerle de yapılmasını sağladı.

493 Aleksandr Sergunin, ‘Regionı i Finansovo-Politiçeskiy Krizis v Rossiyi- Mejdunarodnıye Aspektı’, Aleksey Malaşenko (der.), Çto Hotyat Regionı Rossiyi? (Moskova: Carnegie Tsentr, 1999), s. 27 494 Leokadia Drobizheva, ‘Power Sharing in the Russian Federation: The View from the Center and from the Republics’, Gail W. Lapidus ve Svetlane Tsalik (der.), Preventing Deadly Conflict: Startegies and Institutions (Moskova: Carnegie Corparation of New York, 14-16 Avgust 1996), http://www.ccpdc.org/pubs/moscow/6.html (14 Eylül 2000), s. 3. 495 N. M. Moukharaiamov, ‘The Tataristan Model: A Situational Dynamic”, P. J. Stavrakis (der.), Beyond the Monolith: The Emergence of Regionalism in Post-Soviet Russia (Washington DC: The Woodrow Wilson Center Pres, 1997) s. 221-222.

Page 147: Rusyada Ulusal Guvenlik Anlayisinin Donusumu

142

1994-1998 döneminde 89 üyenin 46’sı ile yetkili paylaşımı ve merkez-bölge

ilişkilerini düzenleyen ikili anlaşmalar imzalandı.496 Fakat bu gelişme de,

federasyonun dengesizliğini ortadan kaldırmaya yetmedi. Anlaşmaların sonucunda

siyasi ve ekonomik olarak daha güçlü olan Tataristan, Başkurdistan ve Yakutistan

(Saha) Cumhuriyetleri, diğer cumhuriyetlere ve bölgelere göre daha avantajlı

anlaşmalar yaptılar.497 Genel olarak ise, milli cumhuriyetler bölgelere göre birçok

ayrıcalık elde etti ve “dengesiz federasyon” modeli daha da belirginleşti.498

Bütün bu çabalara rağmen Yeltsin döneminde federasyon üyelerinde

merkezkaç eğilimlerinin güçlü olduğu görülmektedir. Bu merkezkaç eğilimleri

kendini siyasi-etnik ayrılıkçılık, hukuki ayrılıkçılık, parlamenter ayrılıkçılık, idari-

personel ayrılıkçılık, politik-partici ayrılıkçılık ve ekonomik (mali ve bütçe)

ayrılıkçılık biçimlerinde göstermiştir.499 Ayrılıkçılığın en önemli örneklerinden biri

yasal zeminde yaşanmıştır. Rusya Federasyonu Genel Savcılığının verilerine göre,

1999’a gelindiğinde, bölgesel hukuk kanun ve kararlarının % 70’i federal mevzuata

şu veya bu şekilde uymamakta, % 30-40’ı ise açık olarak anayasaya ve federal

kanunlara aykırılık arz etmekteydi.500

Federasyon üyelerinin bu merkezkaç eğilimlerinin temel amacı Rusya

Federasyonu’nun bir parçası olarak varlığını sürdürmek, fakat mümkün olduğunca

merkezle gevşek ilişkiler içerisinde bulunmaktı. Aşağıda özel bir örnek olarak

anlatacağımız Çeçenistan konusu ise Rusya’daki merkezkaç eğilimlerin yönünü iki

496 Kahn, ‘What is the New Russian Federalism?’, s. 378. 497 Somuncuoglu, ‘Rusya Federasyonu’nda Merkez-Bölge Đlişkilerinin Ekonomik Boyutu’, s. 46. 498 Ibid. 499Rusya’da merkezkaç eğilimlerinin çeşişleri konusunda ayrıntılı değerlendirmeler için bkz; Olşanskiy, “Dezintegratsiya: Noviye Simptomi Staroy Bolezni”, s. 39-62; Somuncuoğlu, ‘Rusya Federasyonu’nda Merkez-Bölge Đlişkilerinin Ekonomik Boyutu’, s. 48-60; Valery Stepanov, ‘Etnic Tensions and Separatism in Russia’, Journal of Ethnic and Migration Studies, Cilt 26, Sayı 2 (Nisan 2000), s. 305-332. 500 Olşanskiy, ‘Dezintegratsiya: Noviye Simptomi Staroy Bolezni’, s. 41

Page 148: Rusyada Ulusal Guvenlik Anlayisinin Donusumu

143

farklı biçimde etkilemiştir. Öncelikle merkezi yönetimin bağımsızlıkta ısrarcı olarak

Rusya’nın toprak bütünlüğünü bozan Çeçenistan’a savaş açması (ve ardından savaş

sonrasında da Çeçenistan’ın karşılaştığı sorunlar) federasyon üyelerinin 1990’ların

başında öne sürdükleri benzer siyasal ayrılıkçılık taleplerini dile getirmekten

kaçınmaları sonucunu doğurmuştur. Fakat aynı zamanda Rusya’nın Çeçenistan

savaşını kaybetmesi ve imzalanan Hasavyurt Anlaşması merkezi yönetimin ne kadar

zayıf olduğunu ortaya koymuş ve federe üyelerin “daha gevşek federasyon ve daha

fazla yetki” içeren taleplerini güçlendirmiştir.

2. Özel Bir Örnek: Çeçenistan

Rusya’daki merkezkaç eğilimler içerisinde Çeçenistan farklı bir örnek teşkil etmiştir.

Bunun en önemli nedeni Çeçenistan’ın diğer federasyon üyelerinden farklı olarak 1

Kasım 1991’de ilan ettiği bağımsızlığından feragat etmeyerek, Rusya’nın toprak

bütünlüğü içerisinde bulunmayı açıkça ret etmesidir. Nitekim bu amaç çerçevesinde

Çeçenistan kendisini federasyonun bir parçası yapabilecek Federasyon Anlaşmasını

imzalamamış, 1993 tarihli Rusya Federasyonu Anayasası oylamasına katılmamış ve

federe merkezin ısrarlarına rağmen ikili anlaşma imzalamaya yanaşmamıştır.

Cahar Dudayev başkanlığındaki Çeçenistan yönetiminin temel tezi ülkelerinin

19. yüzyılda Rusya imparatorluğu tarafından işgal edildiği, aynı durumun SSCB

zamanında da sürdürüldüğü ve bu iktidarın meşru olmadığına dayanmaktaydı. Bu

bağlamda Çeçen halkının sürekli karşı direniş içinde olduğu ve bu direnişin sonucu

olarak da hem Çarlık Rusya’sı hem de SSCB tarafından zülüm gördüğü ifade

edilmekteydi. Nitekim 19. yüzyıldaki Rus işgaline karşı Şeyh Mensur ve Şeyh Şamil

liderliğindeki 30 yıllık (1835-1865) direniş, sonrasında 1918’de kurulan Kuzey

Page 149: Rusyada Ulusal Guvenlik Anlayisinin Donusumu

144

Kafkasya ve Dağıstan Cumhuriyetinin (kısa süre içinde Dağıstan ve Dağlılar

biçiminde ikiye ayrılmıştı) 1920’de tekrar Sovyet Rusya tarafından işgali sonucu

bağımsızlığını kaybetmişti. Ayrıca, 19 yüzyıl sonunda Osmanlı Đmparatorluğu’na

göç konusu ile 1944’de Stalin’in emriyle Çeçenistan’dan Sibirya’ya sürülme süreci

de bu baskı ve zulmün somut örnekleri olarak sunuluyordu. Çeçen yönetimi, yeni

dönemde Çeçen halkının kendi kaderini belirleme hakkının olduğunu ve bu

çerçevede yapılan halk oylaması ile bağımsız bir devlet olarak varlığını sürdürmek

iradesini gösterdiğini belirtiyordu. 501

Sovyet döneminde RSFSC’nin içinde önce Çeçen Özerk Bölgesi, daha sonra

Đnguş–Çeçen Özerk Bölgesi, Sibirya sürgünün sona erdiği 1957’den itibaren de

Çeçen-Đnguş Özerk Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti idari taksimatı altında yaşayan

Çeçenlerin bağımsızlık yanlısı tavır ve eylemleri Rusya yönetimi tarafından kabul

görmemişti. Fakat Rusya 1991-1994 döneminde özelikle iç politik gelişmeler (önce

liberal değerlerin yükselişte olması502 ve daha sonra da başkan-parlamento

çekişmesi) nedeniyle bölgeye doğrudan müdahalede bulunamamıştı. Moskova

yönetimi Çeçenistan’ın bağımsızlık girişimini, Rusya’nın toprak bütünlüğü içerisinde

kalmayı benimseyen Doku Zavgayev, Bislan Kantemirov ve Umar (Ömer)

501 Çeçenistan sorunu konusunda geniş değerlendirmeler için bkz; Aleksey Malaşenko ve Dmitri Trenin, Vremya Yuga: Rossiya v Çeçne, Çeçne v Rossiye (Moskova: Gendalf, 2002); Carlatto Gall ve Thomas de Wall, Chechnya :Calamity in the Caucasus (New York: New York University Pres, 1998); Antero Leitzinger, ‘Ichkeria-The Final Fight For Freedom’, Antero Leitzinger (der.), Caucasus and an Unholy Alliance, (Finland, Kirja-Leitzinger, 1997), s. 235-295; John B. Dunlop, Russia Confronts Chechnya, (United Kingdom: Cambridge University Pres, 1999); Mustafa Budak, ‘Dünden Bugüne Çeçenistan’, Yeni Türkiye: Türk Dünyası Özel Sayısı II, Cilt 3, Sayı 16 (Temmuz-Ağustos 1997), s. 2037-2054; Muktedir Đlhan, ‘Çeçenistan’ın Bağımsızlık Đlanının Hukuki Dayanakları’, Yeni Türkiye:

Türk Dış Politikası Özel Sayısı , Cilt Sayı 3 (Mart-Nisan 1995), s. 326-328. 502 Çeçensitan sorununa Rus liberallerinin bakışını ortaya koyan bir değerlendirme için bkz; Gaydar, Dni Porajeniy i Pobed, içinde ‘Demokratiya na Fone Çeçni’ bölümü’ , s. 510-553.

Page 150: Rusyada Ulusal Guvenlik Anlayisinin Donusumu

145

Avturhanov gibi Çeçen liderlere mali, siyasi ve hatta Çeçen yönetimin iddialarına

göre askeri destek vererek önlemeye çalıştı, fakat başarılı olamadı.503

Rusya için Çeçenistan’ın bağımsızlığını kazanması iç ve dış açıdan önemli

yeni güvenlik sorunları anlamına geliyordu. Öncelikle Rusya’nın toprak bütünlüğü

bozulmaktaydı ve bu durum diğer etnik azınlıklara da örnek olabilirdi. Đkincisi,

Çeçenistan gibi petrol kaynaklarının, büyük petrol rafine tesislerinin ve önemli petrol

boru hatlarının bulunduğu bir bölgenin kaybedilmesi ciddi bir ekonomik kayıp

olurdu. Üçüncüsü, bağımsızlık mücadelesinde Đslam dinini hem iç dayanışma hem de

dış destek bakımından önemli birleştirici unsur olarak kullanan Çeçen yönetiminin

amacında başarılı olması, yaklaşık 20 milyonluk Müslüman nüfusa sahip Rusya’da

Đslami tehlikenin güçlendirmesi potansiyeli taşıyordu. Dördüncü olarak,

Çeçenistan’ın kaybedilmesi Rusya’nın tarihsel olarak “yumuşak karnı” olarak telakki

ettiği güney (Kafkasya) cephesinde ciddi bir güvenlik endişesi ve etkinlik kaybı

anlamına gelecekti. Bağımsız bir Çeçenistan, Rusya için Kuzey Kafkasya’da

istikrasızlığın güçlenmesi ve bu bölgenin kaybedilmesi tehlikesini artırabilirdi.

Dahası Güney Kafkasya’da (ABD’ye birlikte) Türkiye ve Đran’ın etkinlik kazanmaya

başladığı, enerji kaynaklarının kontrolü için “Yüzyılın Sözleşmesinin” imzalandığı

ve Bakü-Ceyhan enerji hattının yapımının tartışıldığı bir ortamda Çeçenistan’ın

kaybedilmesi Rusya için ciddi bir darbe demekti.

Çeçenistan’ın Rusya için öneminin farkında olan Yeltsin yönetiminin

bağımsızlığı dolaylı yollardan engelleme politikasının başarısızlığa uğraması, yeni

bir yaklaşım ihtiyacını gündem getirdi. Đç politikadaki gelişmeler de bu sürecin

önünü açtı. Daha önce de belirttiğimiz üzere, ülkede liberallerin mevzi kaybı ve

503 Dunlop, Russia Confronts Chechnya, s. 153.

Page 151: Rusyada Ulusal Guvenlik Anlayisinin Donusumu

146

muhafazakarların güçlenmesine ek olarak, Yeltsin’in parlamento ile yaptığı

mücadeleyi askerlerin yardımı ile kazanması Rusya yönetimi üzerinde

muhafazakarların ve ordunun etkisinin güçlendirmişti. Bu gelişmeler Yeltsin

yönetiminin Çeçenistan konusundaki yaklaşımının giderek sertleştirmesine ve

doğrudan askeri müdahale seçeneğini tercih etmesine yol açtı.

Bu çerçevede 11 Aralık 1994’de Yeltsin “yasadışı askeri güçleri

silahsızlandırmak” gerekçesi ile Çeçenistan’a müdahale emri verdi.504 Bu emir

kapsamında Rusya Savunma Bakanlığı ve Đçişleri Bakanlığı’nın toplam 23.700

kişiden oluşan birlikleri 80 tank ve 208 askeri araç desteğinde üç koldan (Đnguşetya,

Kuzey Osetya ve Dağıstan bölgelerinden) Çeçenistan’a girdiler.505 Literatüre “Birinci

Rus-Çeçen Savaşı” olarak geçen bu mücadele sırasında Çeçen savaşçıları bir yandan

ülke içinde gerilla taktiği ile savaşırken, diger yandan savaşı Rusya’nın içine yayma

ve en önemlisi dünya kamuoyunun dikkatini Çeçenistan’daki savaşa çekmek için

Rusya’nın içinde büyük rehin alma eylemleri geçekleştirmeye çalıştılar. Bu

eylemlerden özellikle 14 Haziran 1995’de Şamil Basayev komutasında

gerçekleştirilen Budyenovsk ve 9 Ocak 1996’da Salman Raduyev öncülüğünde

yapılan Kızılyar eylemleri başarıya ulaştı. Her iki eylem de Rus kamuoyu ve

politikacıları arasında savaşın durdurulması ve barış görüşmeleri yapılması

çağrılarını güçlendirdi.506

Savaş nedeniyle hem içte hem de dışta büyük bir prestij kaybına uğrayan

Yeltsin, bu durumdan kurtulmak ve dış destek de alarak 16 Haziran 1996’da

504 Leitzinger, ‘Ichkeria-The Final Fight For Freedom’, s. 243. 505 Dunlop, Russia Confronts Chechnya, s. 209 506 Örneğin, Kızılyar eyleminin ardından reformcu Yabloko Partisi Başkanı Grigoriy Yavlinski, Rusya Devlet Başkanı Boris Yeltsin’in “Çeçenistan’da battıkça battığını ve Çeçenistan’daki savaşın ‘Yeltsin’in Vietnam’ı’ olduğunu belirterek, Yeltsin’in Haziran 1996 seçimleri öncesinde Çeçenistan sorunundan kurtulacağını söylemiştir”. Bkz; Yeni Yüzyıl gazetesi (25 Ocak 1996).

Page 152: Rusyada Ulusal Guvenlik Anlayisinin Donusumu

147

başkanlığa tekrar seçilmesini sağlamak için barış görüşmelerine başlattı. Savaşın

sona ermesini sağlayan barış görüşmeleri Yeltsin yönetiminin öteden beri Çeçenistan

sorunun çözümünde en büyük engel olarak gördüğü Çeçenistan Devlet Başkanı

Dudayev’in 21 Nisan 1996’da öldürülmesinden sonra hız kazandı.507 Dudayev’in

ölümünün ardından görevi devralan Devlet Başkan Yardımcısı Zelimhan

Yandarbiyev ve Rusya Başbakanı Viktor Çernomirdin arasında varılan uzlaşma

gereği 1 Haziran 1996’dan itibaren ateşkesi öngören anlaşma imzalandı.508 Taraflar

arasındaki nihai uzlaşma Rusya Güvenlik Konseyi Sekreteri Aleksandr Lebed’le

Çeçenistan Genelkurmay Başkanı Aslan Maşadov arasında 31 Ağustos 1996’da

imzalanan Hasavyurt Anlaşması ile sağlandı.509 Çeçenistan sorununu 31 Aralık

2001’e kadar donduran Hasavyurt Anlaşması’na göre, Rusya askeri olarak bölgeden

çekilecek, yönetim Çeçenlere bırakılacak ve Rusya Çeçenistan’ın yeniden imarı için

ekonomik yardımda bulunacaktı. Söz konusu anlaşma ile Rusya bölgeden askerlerini

çekti ve Çeçenistan’da seçimler yapıldı.510

Takip eden 1997-1999 döneminde göreli bir durgunluk yaşandı. Hasavyurt

Anlaşması’nın ardından 27 Ocak 1997’de Çeçenistan’da yapılan Devlet Başkanlığı

507 Cahar Dudayev 21 Nisan 1996’da Rusya Duma’sı üyesi Konstantin Borovoy ile yaptığı bir uydu telefon görüşmesi sırasında Rus helikopterinden atılan güdümlü füze ile öldürüldü. Çeçen Devlet Başkan Yardımcısı Zelimhan Yanderbiyev ve Dudayev’in karısı Alla Dudayeva’nın değişik dönemlerde yaptığı açıklamalarda Rusya’nın bu suikastı ABD’den aldığı teknolojik yardım sayesinde gerçekleştirdiği yönündedir. Bu kanıyı destekleyen bir açıklama Haziran 2001’de ABD güvenlik örgütü NSA’nın (National Security Agency) eski ajanı Wayne Madsen’dan geldi. Madsen, Dudayev’in yerinin Rusya’ya NCA tarafından haber verilerek 16 Haziran 1996’da yapılacak Başkanlık seçimleri öncesi Yeltsin’in prestijinin artırılmaya çalışıldığını belirtti. Bkz; Kadir Cindemir, ‘Müthiş Đtiraflar’, Hürriyet (4 Haziran 2001), http://arsiv.hurriyetim.com.tr/hur/turk/01/06/04/dunya/02dun.htm. Kanımızca, 16 Haziran 1996’da yapılan başkanlık seçiminde Yeltsin’in alternatifinin açık ABD karşıtı Komünist lider Gennadiy Züganov olduğu dikkate alınırsa, ABD’nin Yeltsin’i desteklemek için böyle bir desteği vermesi ihtimali güçlüdür. 508 Mustafa Budak, ‘Dünden Bugüne Çeçenistan’, Yeni Türkiye: Türk Dünyası Özel Sayısı II, Yıl 3, Sayı 16 (Temmuz-Ağustos 1997), s. 2045. 509 Ibid., s. 2049. 510 Hasan Kanbolat, ‘Rusya Federasyonu’nun Kafkasya Politikası ve Çeçenistan Savaşı’, Avrasya Dosyası Rusya Özel, Cilt 6, Sayı 4 (Kış 2001), s. 170.

Page 153: Rusyada Ulusal Guvenlik Anlayisinin Donusumu

148

seçimlerini, Çeçenistan Genelkurmay Başkanı Aslan Maşadov kazandı.511 Rusya

yönetimi Maşadov’u bir federasyon anlaşması imzalamaya ikna edemeyince,

kendisine Çeçenistan’da istikrarın sağlanması için gerekli olan ekonomik ve siyasi

desteği vermedi.512 Böylelikle Moskova, politikasını Çeçenistan’ın

istikrarsızlaştırılması üzerine bina etti. Çeçenistan’daki istikrarsızlığı pekiştiren

faktörler arasında Çeçen kabileleri (teip) arasındaki rekabet, radikal islamcı egilime

sahip siyasi güclerin Đslamı cumhuriyet kurma çabaları, ayrılıkçı Çeçen komutanların

savaş sonrası dönemde Maşadov’un ulusal ordu kurma projesine destek vermeyip,

kendi başlarına buyruk bir tavır sergilemeleri ve fidye için adam kaçırma gibi

organize suçların artması sayılabilir.513 Ayrıca Çeçenler savaş sonrasında bir düzen

kurarak kendi savaş yaralarını sarmak yerine, tüm Kuzey Kafkasya’yı Moskova’ya

karşı Đslami söylemle birleştirmek gibi maceraperest bir yol izlediler. Sonuç olarak

Maşadov yönetimindeki Çeçenler, Moskova’nın bölgeden çekildiği ve Çeçenistan’ın

fiilen bağımsız olduğu 1997-1999 döneminde kendi siyasal kurumsallaşmasını

tamamlamak yerine, istikrarsızlık içine sürüklendi.514

Öte yandan, Çeçen savaşı sonrasında Rusya, dışarıda ve içeride hem politik

hem de askeri anlamda büyük bir prestij kaybına uğramıştı. Rus resmi makamları

Rusya’nın savaşta 5155 asker (3959 ölü ve 1196 kayıp ) kaybettiğini bildirse de,

gayri resmi kaynaklar asker kaybının 25, 000 civarında olduğunu, sivil kaybın ise

25000’le 100 000 arasında değiştiğini iddia etmektedirler.515

511 Budak, ‘Dünden Bugüne Çeçenistan’, s. 2051. 512 Oktay F. Tanrısever, ‘ Moskova’nın Çeçenistan Çıkmazı ve Çıkış Arayışları’, Avrasya Dosyası: Rusya Özel , Cilt. 6, Sayı 4 (Kış 2001), s. 183. 513 Ibid. 514 Ibid. s. 184. 515 A. Trubinsky, ‘How Much Does the War Cost’, Deloviye Lyudi, Sayı. 110, (Mayıs 2000), s. 8-12’den aktaran Leonid Polyakov, ‘Military Refoms in Russia’, Janusz Bugajski ve Marek Michalewski (der.), Toward an Understanding of Russia. New European Perspectives (New York: Council on Foreign Relations, Mayıs 2002), s. 91.

Page 154: Rusyada Ulusal Guvenlik Anlayisinin Donusumu

149

Sonuç olarak, Çeçenistan savaşı Rusya toprak bütünlüğüne ilişkin tehdidi

azaltmamış, aksine bu bölgenin fiili bağımsızlığı ile neticelendi. Rusya’nın savaşı

fiilen kaybetmesi anlamına gelen Hasavyurt anlaşmasının ardından diğer federasyon

üyelerinde de siyasal ayrılıkçılığı içermeyen, fakat daha fazla yetki elde etmeyi

amaçlayan merkezkaç eğilimler güçlendi.

B. Askeri Reform

1. Sovyet Askeri Mirası

Yeni Rusya’nın çözmesi gereken en önemli sorunlardan biri de yeni politik sistemi

ile ekonomik gücüne uygun ve yeni güvenlik ihtiyaçlarına cevap verecek bir askeri

yapılanmanın oluşturulması gereğiydi. Bu noktada ilk halledilmesi gereken sorun

nükleer ve konvansiyonel silahlara ve kalabalık askeri personele sahip Sovyet

ordusunun ne olacağı ve Rusya’nın bu süreçte nasıl bir rol üsteleneceğiydi.

Birinci böümde de vurguladığımız üzere, SSCB askerileşmiş bir yapıdaydı.

Gorbaçev, reformlarıyla devletin bu yapısını daha sivil bir çerçeveye oturtmak için

askerileşmiş yapının küçülmesi için önemli adımlar atmışsa da, Kızıl Ordu 1991’e

gelindiğinde hala dünyada ABD ile beraber en büyük askeri güçtü. Öncelikle, asker

sayısı açısından Kızlı Ordu’nun 1985’de 5,3 milyon olan asker sayısı, Gorbaçov

reformları sayesinde önemli bir küçülme yaşasa da, 1991’e gelindiğinde halen 4

milyon civarındaydı.516 Ayrıca bu büyük ordu 10 000 stratejik ve 22 000 taktik

nükleer başlıklı silaha sahipti.517 Sovyet yönetiminin bu askeri yapıyı finanse etmek

için harcadığı mali kaynağın miktarı konusunda çeşitli tartışmalar olsa da,

516 International Institute for Strategis Studies (IISS), The Military Balance:1992-1993 (Londra: Brassey’s, 1992), s. 218. 517 Alexei G. Arabatov, ‘Military Reform in Russia’, International Security, Sayı 4 ( Yaz 1998), s. 89

Page 155: Rusyada Ulusal Guvenlik Anlayisinin Donusumu

150

1980’lerdeki Sovyet askeri harcamalarının yıllık 250-300 milyar dolar arasında

değiştiği belirtilmektedir.518

Sovyet askeri mirasının paylaşımda en öncelikli konu nükleer silahlar

meselesiydi. Sovyet nükleer silahları sorunu Mayıs 1992’de bunları ülkesinde

bulunduran Ukrayna, Kazakistan, Beyaz Rusya ve Rusya ile ABD arasında gelişen

süreçte çözüldü. Bu bağlamda önce Ukrayna Devlet Başkanı Leonid Kravçuk (7

Mayıs 1992), Kazakistan Devlet Başkanı Nursultan Nazarbayev (19 Mayıs 1992) ve

Beyaz Rusya Parlamento Başkanı Sergey Şuşkeviç (20 Mayıs 1992) ABD Başkanı

George Bush’a gönderdikleri mektuplarla nükleer güce sahip olmak istemediklerini,

bundan doğan yasal yükümlülüklerini yerine getireceklerini ve ülkelerindeki nükleer

silahların imhası için üzerlerine düşeni yapacaklarını ilan ettiler.519 Ardından 23

Mayıs 1992’de Lizbon’da Rusya, ABD, Ukrayna, Beyaz Rusya ve Kazakistan’ın

ortaklaşa imzaladığı protokolle, tarafların ABD ile SSCB arasında imzalanmış 1990

tarihli START-1 Anlaşması’na bağlı kalacakları, ayrıca yeni devletlerin SSCB’nin

nükleer silahlar konusundaki yükümlülüklerine uyacakları karara bağlandı.

Protokolle Ukrayna, Kazakistan ve Beyaz Rusya’nın mümkün olan en kısa sürede 1

Temmuz 1968 tarihli Kitle Đmha Silahlarının Yayılmasını Önleme Anlaşması’nı

imzalaması konusunda da uzlaşıldı.520 Aynı gün Rusya da yayınlandığı yazılı

açıklama ile Rusya’nın Sovyet nükleer gücünün tek yasal mirasçısı olarak üzerine

düşen yükümlülükleri yerine getireceğini, nükleer silahların imhası için Ukrayna,

518 Steven E. Miller, ‘Voennaya Moş Moskvı: Rossiya v Poiskah Bezopastnosti v Perehodnuyu Epohu’, Stiven E. Miller ve Dmitriy Trenin (der.), Vorujennıe Silı Rossii:Vlast i Politika (Moskova: Đzdatelstvo “Đnterdialekt+”, 2005), s. 4. 519 Bu mektupların tam metni için bkz; Şakleina (der.), Vneşnyaya Politika i Bezopasnost Sovremennoy Rossii , Cilt. 4, s. 155-157. 520 Lisbon protokölünün tam metni için bkz; Şakleina (der.), Vneşnyaya Politika i Bezopasnost Sovremennoy Rossii , Cilt. 4, s. 153-155.

Page 156: Rusyada Ulusal Guvenlik Anlayisinin Donusumu

151

Beyaz Rusya ve Kazakistan’la işbirliğine hazır olduğunu, diğer ilgili tarafların da

protokole ilişkin üzerlerine düşenleri yerine getirmesini istedi.521

Sovyet askeri mirasında ikinci önemli mesele konvansiyonel Sovyet

Ordu’sunun geleceğinin ne olacağı konusuydu. SSCB’nin dağılmasının ardında

Rusya yönetimi ile eski Sovyet Ordu yönetimi, ordunun merkezi bir komutanlık

altında bütünlüğünü koruması yönünde bazı çabalarda bulundu.522 Fakat “ortak

güvenlik alanı” telakki edilen BDT çerçevesinde bu bütünlüğü koruyabilecek

kurumsal yapıların oluşturulması çabaları üye devletlerden bazılarının (Ukrayna,

Azerbaycan, Moldova ve Özbekistan) ulusal ordu kurma konusundaki ısrarı

nedeniyle gerçekleşemedi. Bunun üzerine Yeltsin yönetimi 7 Mayıs 1992’de Rusya

Silahlı Kuvvetler’inin oluşturulması konusunda bir kararname imzaladı.

Sovyet Ordusunun bir bütün olarak kalması çabalarının boşa çıkması askeri

mirasın paylaşımını gündeme getirdi. Bu noktada öne çıkan konular Sovyet

ordusunun konvansiyonel silahlarının ve askeri personelinin nasıl paylaşılacağıydı.

Sovyet konvansiyonel silahlarının paylaşımı konusunda sayı sınırı ve silah

çeşitlendirilmesi bakımından AKKA kıstas ve sınırlamaları temel alındı. Bilindiği

üzere, 1990’da SSCB, ABD ve Avrupa devletleri tarafından imzalanan Avrupa

Konvonsiyonel Kuvvetler Anlaşması (AKKA) Soğuk Savaş sonrasında Avrupa’daki

konvansiyel askeri güç dengelerini düzenlemeyi amaçlamaktaydı. Paylaşım için

AKKA’nın temel alınmasında özellikle Batı’nın SSCB’nin çöküşüne rağmen buı

anlaşmayı uygulamadaki ısrarı ve anılan dönemde Rusya’nın Batı’nın bir parçası

olma ve bu bakımdan Batıyla uyum içinde olma eğilimi önemli rol oynadı. Sovyet

konvansiyonel silah mirasının AKKA’ya göre paylaşımı, Rusya ve diğer eski Sovyet

521 Rusya’nın yazılı açıklamasının tam metni için bkz; Şakleina (der.), Vneşnyaya Politika i Bezopasnost Sovremennoy Rossii, Cilt. 4, s. 157-158. 522 Miller, ‘Voennaya Moş Moskvı: Rossiya v Poiskah Bezopastnosti v Perehodnuyu Epohu’, s. 5.

Page 157: Rusyada Ulusal Guvenlik Anlayisinin Donusumu

152

cumhuriyetlerinin 15 Mayıs 1992’de Taşkent’te yapılan toplantısında karara

bağlandı.523 Bu uzlaşma gereği, Sovyet Ordusunun 20 725 tankının 10 333’ü, 13 938

topunun 7 719’u, 29 890 askeri zırhlı aracının 16 589’u, 6 611 askeri uçağının

4 161’i ve 1 481 helikopterinin 1 035’i Rusya’ya verildi.524

Fakat silahların paylaşımındaki bu netliği Sovyet askeri personelinin

paylaşımında göremiyoruz. Bu konu ne AKKA’da nede Taşkent Anlaşmasında

düzenlenmişti. Sorunun zaman içerisinde eski Sovyet cumhuriyetleriyle ikili ve çok

boyutlu ilişkilerin ve anlaşmaların bir parçası olarak çözüldüğü söylenebilir.525

Askeri personel konusunda karmaşıklığa rağmen, bu alanda da Rusya’nın en önemli

payı aldığına kuşku yoktur. Bir kaynağa göre, yaklaşık 4 milyona varan Sovyet

askeri personelinin 2,7 milyonu 1992 itibariyle Rusya’nın payına düşmüştür.526

Sonuç olarak, Sovyet askeri mirası konusu, nükleer silahların tek mirasçısı

olarak Rusya’nın kabul edilmesi, diğer cumhuriyetlerdeki nükleer silahların

START-1 anlaşması uyarınca imha edilmesi ve konvonsiyonel silahların da AKKA

yükümlülükleri çerçevesinde paylaşılması çerçevesinde çözüldü. Sovyet askeri

personeli konusu ise BDT üyeleri arasındaki ikili ve çok taraflı anlaşmalar

çerçevesinde çözülmeye çalışıldı.

523 Miller, ‘Voennaya Moş Moskvı: Rossiya v Poiskah Bezopastnosti v Perehodnuyu Epohu’, s. 6. 524 AKKA ile Sovyet askeri mirası paylaşımı arasındakı ilişkinin ayrıntılı bir değerlendirmesi için bkz; Richard A. Falkenrath, Shaping Europe’s Military Order: The Orgins and Consequences of the CFE Trety (Cambridge MA: MIT Press, 1995), s. 150-179. ve s. 190-211. 525 Örneğin, eski Sovyet askeri personeli Baltık ülkelerinde ve Azerbaycan’da Rus ordusunun personeli olarak telakki edilerek ülkeden çıkarılmıştır. Gürcistan’ın da aynı yolu izlemeye çalıştığı fakat bu çalışmanın yapıldığı tarih (Temmuz 2007) itibariyle bunu tam anlamıyla başaramadığı söylenebilinir. Ermenistan ve Orta Asya cumhuriyetlerinde ise bu askeri personel BDT Ortak Güvenlik Anlaşması ve çeşitli ikili anlaşmalar çerçevesinde Rus ordusunun bir parçası olarak bölgedeki çeşitli üslerde görev yapmaktadır. Ayrıca eski Sovyet cumhuriyetlerinin bu askeri personelin subay kesiminin temsilcilerinden kendi ulusal ordu kuruculuğu için yararlandığı görülmektedir. 526 International Institute for Strategis Studies (IISS), The Military Balance:1992-1993, s. 92.

Page 158: Rusyada Ulusal Guvenlik Anlayisinin Donusumu

153

2. Askeri Reformu Gerektiren Unsurlar

Yeni paylaşımla Rusya, Sovyet askeri mirasından en fazla payı alan ülke olarak

kendi ulusal ordusunu oluşturmak için önemli bir avantaj sağlamıştı. Fakat, eski

mirası devralmak aynı zamanda onun sorunlarını da devralma anlamına geliyordu.

Bu bağlamda eski Sovyet ordusu temelinde oluşturulmak istenen yeni Rus ordusu

köklü biçimde değişen siyasal, ekonomik, askeri ve ideolojik koşullara uygun

biçimde yeniden kurulmak durumundaydı ve bu amacı gerçekleştirmek için ciddi bir

askeri reform gerekiyordu.527 Özellikle bir takım faktörler köklü bir askeri reformu

gerekli kılmaktaydı. Öncelikle, eski Sovyet mirası silahlı kuvvetlerin durumu çok

kötüydü.528 Disiplinsizlik, yolsuzluk, asker kaçakçılığı, ekonomik sorunlar nedeniyle

subayların kitlesel istifası ve askere alınma sisteminin çökmesi gibi sorunlar ordunun

savaş kabiliyetini düşürerek, temel görevini yerine getirmesini engelleyecek

boyutlara ulaşmıştı.529

Reformu zorunlu kılan ikinci unsur, ordunun ülke içinde kötü konumlanmış

olmasıydı.530 Öncelikle, Soğuk Savaş sürecinde Sovyet tehdit algılaması temel

tehlikenin Avrupa’dan geleceği değerlendirmesi üzerine kurulmuştu. Bu çerçevede

Sovyet askeri gücünün yaklaşık %70’i Avrupa, %20’si Uzak Doğu ve %10’nu ise

güney yönünde konumlanmıştı.531 Bu bağlamda en iyi Sovyet birlikleri ön cephe

olarak telakki edilen Doğu Avrupa’da yerleştirilmişti. Fakat SSCB, Soğuk Savaşın

527 Rus ordusunda reform ihtiyacı tartışmaları için bkz; Johnson (der.), Russian Security After the Cold War, içinde V.N.Lobov, ‘Military Reform: The New Army’, s. 75-102. ve Evgeni Shaposhnikov, ‘The Armed Forces: TO a New Quality’, s. 185-208; Lilia Shevtsova, ‘Russia’s Fragmented Armed Forces’, Larry Diamond ve Marc F.Plattner’, Civil-Military Relations and Democracy (Baltimore- Maryland: The Johns Horkins University Press, 1996), s. 110-133. 528 Miller, ‘Voennaya Moş Moskvı: Rossiya v Poiskah Bezopastnosti v Perehodnuyu Epohu’, s. 10. 529 Bu konuda geniş bir değerlendirme için bkz; Aleksandr Golts, ‘Sotsialno-politiçeskoe Polojenie Rossiyskih Voennıh’, Trenin (der.), Vorujennıe Silı Rossii:Vlast i Politika , s. 89-114. 530 Miller, ‘Voennaya Moş Moskvı: Rossiya v Poiskah Bezopastnosti v Perehodnuyu Epohu’, s. 11. 531 Arbatov, ‘Military Reform in Russia’, s. 89.

Page 159: Rusyada Ulusal Guvenlik Anlayisinin Donusumu

154

bitmesi ve takip eden gelişmeler sonucu bölgeyi terk etmişti.532 Doğu Avrupa’dan

çıkarılan Sovyet askeri kuvvetleri ise Rusya içinde stratejik ihtiyaca göre değil,

yerleştirebilecek boş üslerin bulunması ve lojistik ihtiyaçların temin edilmesi esasına

dayanarak konuşlandırmıştı.533 Đkincisi, Rusya’nın eski Sovyet alanını bir bütün

halinde ortak güvenlik alanı olarak kalmasını sağlayamaması ve yeni bağımsız

devletlerin bir çoğunun (Batlık ülkeleri, Ukrayna, Moldova, Azerbaycan, Gürcistan,

Özbekistan) Sovyet mirası Rus askeri gücünü ülkelerinden çıkarma süreci de Rus

askeri gücünün stratejik konumlanışını kötüleştirmişti.534 Bu bağlamda özellikle

SSCB döneminde sayısı 16 olan askeri bölge sayısının 1991’de yeni Rusya için 8’e

düşmesi, Leningdrad, Moskova ve Kuzey Kafkasya benzeri iç askeri bölgelerin sınır

askeri bölgeleri haline gelmesi ordunun konumlanışına darbe vurmuş ve yeni bir

532 SSCB’nin Doğu Avrupa’dan çekilme politikası mirasçısı Rusya tarafından da sürdürülmüştür. Mayıs 1992 verilerine göre, 2,7 milyonluk Rus Ordusunun 600 bini Rusya sınırları dışındaki Almanya, Polonya, Batlık ülkeleri, Transdniester ve Güney Kafkasya bölgelerinde yerleşikti. Bu ordunun Polonya’daki Doğu Kuvvetleri Komutanlığı Kasım 1992’de, Almanya’da bulunan Batı Kuvvetleri Komutanlığı Ağustos 1994’de çıkarılmıştır. Roy Allison ,’The Russian Armed Forces: Structures, Roles and Policies’, Baranovsky (der.) Russian and Europe, s. 175. 533 Miller, ‘Voennaya Moş Moskvı: Rossiya v Poiskah Bezopastnosti v Perehodnuyu Epohu’, s. 11. 534 Azerbaycan’dan (Gebele radar üstü dışında) Rus askeri kuvvetlerini çıkarma süreci Haziran 1993’de tamamlandı. Nazim Cafersoy, Elçibey Döneminde Azerbaycan Dış Politikası(Haziran 1992- Haziran 1993): Bir Bağımsızlık Mücadelesinin Diplomatik Öyküsü, s. 97-98. Eski SSCB üyelerinden Batlık ülkelerinde yerleşen Kuzey Batı Komutanlığı’nın çıkması ise 1992-1994 döneminde gerçekleşti. Litvanya’ki 43 binlik askeri kuvvet 31 Ağustos 1993’de, Estonya’daki 23 binlik ve Letonya’daki 48 binlik Rus askeri kuvvetleri ise 31 Ağustos 1994’de bölgeyi terk ettiler. Rusya ve Estonya arasında varılan anlaşma gereği, Rus askeri danışmanları Pladiski’de bulunan nükleer denizaltı tatbikat reaktörlerinin kapandığı Eylül 1995’e kadar kaldılar. Ayrıca, Rusya ve Letonya arasında varılan uzlaşma gereği, Skrunda’da erken uyarı radar üssü 4 yıllığına, yıllık 5 milyon dolar karşılığı Rusya’ya kiralanmış ve bu sürenin sonunda da 18 aylık üssü boşaltma süresi verilmiştir Rusya, Baltık filosunun iki deniz üssü Baltiysk ve Kronşdat’ı terk etmek zorunda kalmıştır. Ayrıca Baltık Askeri Bölgesi leğv edilmiş, Leningrad Askeri Bölgesi daha savunmacı bir nitelik kazanmıştır.1990-1995 döneminde bu askeri bölgedeki motorize askeri tümen saysı 11’den 6’ya, tankların sayısı 1200’den 950’ye, topçu sınıfı silahların saysı 2140’dan 1000’e düşürülmüştür. Aynı dönemde Rusya’nın bölgedeki deniz gücü de küçülmüştür. Bu çerçevede Batlık filosundaki 42 denizaltı (2 stratejik ve 40 taktik nitelikli) 9 taktik nitelikli denizatlıya, askeri gemi sayısı 450’den 260’a düşürülmüştür. Benzer biçimde bögedeki Kuzey Filosu’nda da denizaltı sayı 153’den 109’a, askeri gemi saysı 370’den 294’e düşürülmüştür. Bu konuda ayrıntılı değerlendirme için bkz; Baranovsky (der.), Russian and Europe: The Emerging Security Agenda içinde, Lena Jonson, ‘Russian Policy in Northern Europe’, s. 303-324 ve Alexander A. Sergounin, ‘ In Search of a New Strategy in the Baltic/Nordic Area’, s. 325-349.

Page 160: Rusyada Ulusal Guvenlik Anlayisinin Donusumu

155

köklü düzenleme ihtiyacını zorunlu kılmıştı.535 Bu gelişmeler Rus ordusunun askeri

yararlılığının sorgulanmasına neden olan bir süreci başlatmıştır. 536

Askeri reforma zorlayan üçüncü unsur, savunma harcamalarının büyük

oranda küçülmesiydi.537 SSCB’nin çöküşünün ardından Rusya’nın savunmaya

Sovyet döneminde olduğu kadar büyük paralar harcayamayacağı açıktı ve ülkenin

içinde bulunduğu ekonomik durum bu harcamalarda büyük bir kısıntıyı

gerektirmekteydi. Nitekim 1991’de yaklaşık 324,5 milyar dolar olarak hesaplanan

Sovyet askeri harcamalarına karşılık, Rusya savunma bütçesi 1992’de 86,9 milyara,

1993’de 71,7 milyara, 1994’de 71,7 milyara, 1995’de 46,6 milyara,1996’da 42,1

milyar dolara kadar düşmüş, önemli askeri reform çabalarının başladığı 1997’de ise

45,9 milyar dolar olmuştur.538

Reformu gerekli kılan bir diğer unsur da Sovyetlerden miras kalan savunma

sanayinin durumuydu. Sovyet savunma endüstrisi 1991 sonu itibariyle yaklaşık 14

milyon kişinin çalıştığı 1200 askeri sanayi fabrikası ve 970 bilimsel-araştırma

kurumundan oluşmaktaydı.539 Ayrıca ek olarak resmen savunma sanayinin parçası

olarak kabul edilmeyen, fakat çok veya az oranda fiilen savunma sanayi için çalışan

yüzlerce sanayi kurumundan bahsedilebilir. 1980’lerin sonunda makine sanayi

üretiminin yaklaşık %60’ı, elektronik sanayi üretiminin %80’den fazlası ve gemi

yapım sanayi üretiminin yarıdan fazlası askeri nitelikli ürünlerdi.540 Soğuk Savaş

ihtiyaçlarına göre oluşturulan ve büyük ekonomik harcamalar gerektiren bu savunma

535 D. M. Proektor, Novıe Đzmereniya Rossiyskoy Politiki Bezopastnosti na Rubeje Stoletiy (Moskova: ĐMEMO, 1997), s. 46 536 Bu konuda geniş bir değerlendirme için bkz; Pavel Baev, ‘Traektoriya Rossiskoy Armii: Sokraşenie, Pazlojenie, Porajenie’, Trenin (der.), Vorujennıe Silı Rossii:Vlast i Politika , s. 51-88. 537 Miller, ‘Voennaya Moş Moskvı: Rossiya v Poiskah Bezopastnosti v Perehodnuyu Epohu’, s. 11. 538 ‘Russian Millitary Budget’, http://www.globalsecurity.org/military/world/russia/mo-budget (20 Mayıs 2005), s. 2. 539 Andrei Kokoshin, ‘Defense Industiry Conversion in the Russian Federation’, Johnson (der.), Russian Security After the Cold War, s. 48. 540 Ibid.

Page 161: Rusyada Ulusal Guvenlik Anlayisinin Donusumu

156

sanayinin yaklaşık %73’ünü oluşturan ve yan kurumlarıyla birlikte toplamı 5, 500’i

bulan savunma sanayi kurumu Rusya’ya miras kalmıştı. Bu mirasın yeni koşullarda

tekrar düzenlenmesi gerekmekteydi.541

Askeri alanda reformu gerektiren dördüncü unsur, SSCB’den kalan ve yeni

stratejik gerçekleri ile politik tercihleri yansıtmayan askeri stratejik konsepti.542

Rusya’nın yeni dünya sistemindeki yeri ve değişen ulusal çıkar tanımlamalarıyla

doğrudan bağlantılı olan askeri stratejik konseptin, süper güç pozisyonunun

kaybedilmesi, değişen tehdit algılamaları ve yeni coğrafi gerçekler dikkate alacak

biçimde yeniden oluşturması gerekmekteydi.543

Askeri reformu gerekli kılan beşinci unsur, Sovyet döneminden miras kalan

totaliter ordu yapılanmasıydı.544 Eski Sovyet ordusu, rejimiyle uyum gösteren

totaliter bir yapıya sahipti. Buna karşılık Rusya demokratik siyasal sistem, özgür

toplum ve piyasa ekonomisine dayanan gelişme modelini tercih etmişti. Yeni

dönemde Rus askeri yapısının da gelişme sürecinin gerektirdiği kurumsal yapı ve

uygulamalara uyum göstermesi gerekmekteydi.

Rusya’da askeri reform gerekliliğini ortaya koyan sonuncu faktör ise 1994-

1996 dönemindeki ilk Rus-Çeçen savaşı olmuştur.545 Aslında bu savaş ve savaşın

541 Polyakov, ‘Military Refoms in Russia’, s. 88. Rusya’ya miras kalan Sovyet savunma sanayi konusunda daha ayrıntılı değerlendirme için bkz; Andrei Kokoshin, ‘Defense Industiry Conversion in the Russian Federation, Johnson (der.), Russian Security After the Cold War, s. 43-74; Vitaliy Şlıkov, ‘Oboronnaya Ekonomika v Rossii i Nasledie Strukturnoy Militarizatsii’, Trenin (der.), Vorujennıe Silı Rossii:Vlast i Politika, s. 191-220; Julian Cooper, ‘The Soviet Defence Industry Heritage and Economic Restructuring in Russia’, Lars Wallin (der.), The Post-Soviet Military-Industrial Complex (Stokholm: Swedish National Defence Reserch Establishment, 1994), s. 29-48. 542 Miller, ‘Voennaya Moş Moskvı: Rossiya v Poiskah Bezopastnosti v Perehodnuyu Epohu’, s. 16. 5431990’ların başında yeni uluslararası koşullarda Rusya yönelik tehdit değerlendirmesinin bir örneği için bkz; Alexei G. Arabatov, ‘Russian Foreign Policy Prioriters for the 1990s’, Johnson (der.) Russian Security After the Cold War, s. 1-42. 544 Miller, ‘Voennaya Moş Moskvı: Rossiya v Poiskah Bezopastnosti v Perehodnuyu Epohu’, s. 19. 545 Ibid., s. 20.

Page 162: Rusyada Ulusal Guvenlik Anlayisinin Donusumu

157

askeri alanda yenilgiyle sonuçlanması yukarıda daha önce saydığımız eksikliklerin

net bir biçimde ortaya konması bakımından önemli olmuştur.546

Sonuç olarak, Sovyet ordusunun mirasını devralan Rus ordusu disiplinsizlik,

asker kaçakçılığı, kısılan harcamalar, Sovyet mirası totaliter ordu yapılanması,

değişen güvenlik ihtiyaçlarına cevap vermeyen askeri stratejik konsept ve 1990’ların

ortasında gündeme gelen Çeçen savaşında yaşananalar nedeniyle köklü bir askeri

reform zorunluluğu ile karşı karşıyaydı.

3. Askeri Reform Tartışmaları

Yukarıda belirtiğimiz unsurlar bağlamında zorunlu gözüken askeri reform konusu

1991’den itibaren Rusya’da siyasiler, savunma bakanlığı yetkilileri ve ilgili uzmanlar

arasında yoğun biçimde tartışılmaya başlanmıştı.547 Askeri reform konusu özellikle

1992-1993 döneminde Rusya hükümetinin, daha önce de belirttiğimiz üzere,

SSCB’ye oranla savunma harcamalarını büyük ölçüde kısması nedeniyle devlet

başkanı ile parlamento arasındaki siyasal iktidar mücadelesinin de en önemli

unsurlarından biri haline dönüştü.548

Tartışmalarda özellikle askeri reform konusunda üç temel siyasi yaklaşımdan

bahsedilebilir:549 Đçinde Savunma Bakanı Đgor Rodionov, Duma Savunma

Komisyonu Başkanı Lev Rohlin, aşırı sağcı parlamenterler ile emekli generaller

546 Çeçen savaşının Rus askeri yapısı üzerindeki etkileri için bkz| Roy Ellison (Allison), ‘Rossiya, Regionalnıe Konfliktı i Priminenie Voennoy Silı’, Trenin (der.), Vorujennıe Silı Rossii:Vlast i Politika, s. 147-190; Aleksey Arbatov, Transformatsiya Rossiyskoy Voennoy Doktrinı-Uroki Kosova i Çeçni (US: George C. Marshall Center, 2000). 547 Frank Umbach, ‘Dilemmas of Russian Military Modernization’, Transatlantic International Politik, Sayı 1 (2002), s. 26. 548 Vladimir Rukavishnikov, ‘Public Acceptance of Security Issues and Defence Reform in Russia’ , Marie Vlachová (der.), The Public Image of Defence and the Military in Central and Eastern Europe (Geneva: Centre for the Democratic Control of Armed Forces 2003), http://www.dcaf.ch/milsoc/ev_prague_02_vlachova_rukavi.pdf s.164. 549 Arbatov, ‘Military Reform in Russia’, s. 112.

Page 163: Rusyada Ulusal Guvenlik Anlayisinin Donusumu

158

Albert Makaşov ve Valentin Varennikov’un bulunduğu birinci grup, Rusya’nın

devlet yapılanması, ekonomisi, toplumsal yapısı ile dış politikasının askeri

kurumların ihtiyacına uyumlu hale getirilmesi gerektiğini savunmaktaydı. Bu grup

Batı ile rekabetin devam ettirilmesini, askeri kapasitenin yakın ve uzak ülkelerde

yerleştirilecek biçimde yeniden yapılanmasını istemekteydi. Rodionov, ordunun

NATO ile çok cepheli bir savaşa hazırlanması gerektiğini vurgulamaktaydı.550 Gruba

göre, bu amaçlar çerçevesinde askeri harcamaların ve ordudaki asker saysının büyük

oranda artırılmasını gerekliydi.551

Bu grubun önerisine karşı çıkan ikinci grubun içinde ise esas itibariyle iktidar

eliti vardı. Đktidar partisi “Evimiz Rusya”nın parlamentodaki temsilcilerinin

(Aeksandr Şohin, Vladimir Rıjkov, Aleksandr Jukov), Başbakan Viktor

.Çernomirdin’in, Başkanlık ofisinde ve kabinede bazı yandaşlarının yanısıra

(Anatoliy Çubays, Aleksandr Livşits, Đvan Rıbkin, Yuri Baturin), bazı liberallerin

(Yegor Gaydar, Konstantin Borovoy, Galina Starovoytova) de dahil olduğu bu grup,

Rusya’nın temel önceliğinin ekonomik istikrarın sağlanması olduğunu, bu amacın

başarılmasına kadar askeri gereksinimler için asgari bir bütçenin ayrılması

gerektiğini, ayrıca ordunun bu parayı verimli biçimde kullanabilmesi için bir an önce

reform yaparak, fazla masraf ve yolsuzluktan kurtulmasını önermekteydi. 552

Böylece ikinci grup “önce reform, sonra para” biçiminde özetlenecek yaklaşımı

benimsemekteydi.

550 Arbatov, Transformatsiya Rossiyskoy Voennoy Doktrinı-Uroki Kosova i Çeçni s. 10. 551 Savunma Bakanı Đgor Rodionov 1 Ekim 1996’da Moskova’da yaptığı basın toplantısında 1997 yılı bütçe tasarısında askeri harcamalar için ayrılan 98,7 trilyon Ruble’nin (yaklaşık 18 milyar dolar) askeri ihtiyaçların yalnız üçte birini karşılamaya yeteceğini belirtmekteydi. Krasnaya Zvezda (2 Ekim 1996)’dan aktaran Arbatov, Transformatsiya Rossiyskoy Voennoy Doktrinı-Uroki Kosova i Çeçni s. 40. 552 Arbatov, ‘Military Reform in Russia’, s. 114.

Page 164: Rusyada Ulusal Guvenlik Anlayisinin Donusumu

159

Askeri reform konusunda bu iki gruptan farklı bir yaklaşım benimseyen

üçüncü grup ise hem askeri reformu yapabilecek, hem de devletin ekonomik ve

sosyal reformlarını gerçekleştirebilecek rasyonel bir ekonomi ve bütçe politikası

önermekteydi. Bu grup kendi içinde liberal demokrat siyasilerin temsilcilerini

(Grigoriy Yavlinski, Valdimir Lukin, Aleksey Arbatov), ılımlı ve merkezci

politikacıları ve bazı savunma uzmanlarını (Sergey Karaganov, Sergey Rogov,

Eduard Vorobyev, Vitali Şılkov) barındırmaktaydı.

Bu gruplardan ikincisi 1992-1997 döneminde Rusya hükümetinin genel

askeri politikasının belirlenmesinde en etkin rolü oynarken, birinci grup bu dönem

zarfında ordu ve savunma sanayi içerisinde konumunu güçlendirmişti. Üçüncü

grubun askeri reform politikalarında etkin olmaya başlaması ise Đlkbahar 1997’de

Yeltsin yönetimi ile Savunma Bakanlığı arasında yaşanan krizin ardından gündeme

geldi. Kriz “önce para, sonra reform” yaklaşımının etkili olduğu Savunma

Bakanlığının, askeri harcamaların yıllık asgari % 200 artırılması talebi ve Savunma

Bakanı Đgor Rodionov’un,553 Savunma Konseyi Sekreteri Yuriy Baturin ve Başkan

Yeltsin’in savunma harcamalarını düşük tutma politikasına açıkça karşı çıkması ile

ortaya çıktı.554 Sorun hızla siyasal zemine kaydı ve Rodionov Duma Savunma

Komitesi Başkanı Lev Rohlin tarafından desteklendi. Kriz sırasında hükümete karşı

Rohlin liderliğinde Ordu ve Savunma Sanayini Destekleme Hareketi oluşturuldu.555

Siyasilerle askeri kesim arasındaki kriz Yeltsin’in Rodionov’u görevden alarak

553 Đgor Rodionov 1994-1996 dönemindeki Çeçenistan’daki başarısız operasyonlar ve ordudaki yolsuzluk iddiaları nedeniyle Haziran 1996da istifa ettirilen Pavel Graçev’in yerine 18 Temmuz 1996’da Dumanın desteğiyle Savunma Bakanlığı görevine atanmıştı. 554 Arbatov, ‘Voenneya Reforma, Strategiya, Budjet’, Arbatov, Bezopastnost: Rossiskiy Vıbor, s. 432. 555 Lev Rohlin’in ve Ordu ve Savunma Sanayini Destekleme Hareketinin faaliyeti konusunda bkz; Mikhail Tsypkin, ‘The Russıan Mılıtary, Polıtıcs and Securıty Polıcy in the 1990s’, http://www.sais-

jhu.edu/depts/raees (20 Mart 2005), s. 10-14.

Page 165: Rusyada Ulusal Guvenlik Anlayisinin Donusumu

160

yerine 1997 yazında Stratejik Kuvvetler Komutanı Đgor Sergeyev’i getirmesiyle

kontrol altına alındı.556

Askeri reform konusunda birinci ve ikinci grup arasındaki tartışmaların kriz

yaratarak, ordunun siyasal iradenin kontrolü dışına çıkma tehlikesini doğurması,

Yeltsin’in yeni dönem askeri reform politikasında, ekonomik önceliklerle askeri

reform hedeflerini bağdaştırmayı savunan üçüncü görüşün etkinlik kazanmasını

sağladı. Bu görüşün, Ağustos 1998’deki ekonomik krize rağmen, Yeltsin

yönetiminin 1997-1999 dönemindeki askeri reform politikaları üzerinde etkili

olduğu söylenebilir.

Sonuç olarak, askeri reform konusundaki tartışmalar Yeltsin yönetimine

askeri reform sorunlarının çözümü noktasında önemli handikaplar yaşatmış, farklı

görüşler arasındaki çatışma köklü reform için başarılı politikalar üretilmesini

engellemiştir. Bu sıkıntının önemli ölçüde 1997 yazında atlatılmasının ardından

hazırlanan askeri reform paketi ise Ağustos 1998’deki ekonomik kriz ve buna ilişkili

olarak sık sık hükümet değişikliği nedeniyle arzulanan başarıyı sağlayamamıştır.

4. Yeltsin Yönetiminin Askeri Reform Politikaları

a) Yarım Kalan Askeri Reform Paketleri

Rusya yönetimi bu tartışmaların gölgesinde 1992’den itibaren eski Sovyet ordusu

temelinde yeni Rus ordusu oluşturulması yönünde reform çalışmalarına başladı.

Yeltsin döneminde Rus yönetiminin doğrudan reform politikalarını ortaya koyan üç

önemli belgeden bahsedilebilir: Yaz 1992’de gündeme gelen askeri reform paketi; 3

556 Siyasi irade ve Savunma Bakanlığı arasındaki kriz konusunda ayrıntılı bilgi için bkz. Epoha Yeltsina (Moskova: Vagrius, 2001), özellikle bölüm 10 ve Đgor Korotçenko, ‘Perestroyku Armii Nujna Naçinat s Serjantov (Đntervyu s Đgor Rodionovım)’, Nezavisimaya Voennoe Obozrenie, 17 Ocak 2003, www.ng.ru/nvo.

Page 166: Rusyada Ulusal Guvenlik Anlayisinin Donusumu

161

Kasım 1993 tarihli askeri doktrin ve 1997 yazında ilan edilen reform paketi. 1992

yazındaki reform paketi personel sayısını 2,7 milyondan 1,5 milyona düşürmeyi,

profesyonel orduya geçmeyi, stratejik komutanlıkların kaldırılmasını, hızlı

müdahalede bulunabilen askeri güç oluşturmayı ve ordudaki bazı birimlerin

birleştirilerek finanse edilebilir bir yapıya dönüştürülmesini hedeflemişti.557 Fakat

yönetimdeki liberal anlayışın izini taşıyan bu reform paketi uygulamada sadece asker

sayısını azaltma ve savunma harcamalarını kısma biçiminde hayata geçirilebildi.558

Askeri reformun sınırlı biçimde gerçekleştirilebilmesi, parlamento ile iktidar

mücadelesi veren Yeltsin’in askeri çevrelerle ilişkilerini bozmak istememesinden

kaynaklanıyordu. Nitekim, Yeltsin’in bu tavrı Ekim 1993’de ordunun kendi yanında

yer alarak parlamentoya askeri müdahalede bulunmasıyla karşılık buldu. Yeltsin de

buna 2 Kasım 1993’de geleneksel askeri yapının görüşlerinin ağırlık taşıdığı askeri

doktrini onaylayarak karşılık verdi.559

Yeni askeri doktrin askeri reform konusuna sınırlı biçimde değinerek,

yalnızca askeri kuvvetlerin yeniden yapılanma aşamalarına ve askeri konseptle

öngörülen değişikliklere yer verdi.560 Doktrinde, 1993-1996 dönemini kapsayan ilk

aşamada askeri kuvvetlerin Rusya Federasyonu topraklarında işlevine uygun biçimde

yeniden organize olması; kuvvetlerin yapısının geliştirilmesi; askeri kuvvetlerin

yurtdışından ülkeye geri dönme sürecinin tamamlanması; orduda gönüllülerle

profesyonellerin bir arada bunmasına olanak sağlayan karma bir yapının

557 Arbatov, ‘Military Reform in Russia’, s. 112. 558 Baev, ‘Traektoriya Rossiskoy Armii: Sokraşenie, Pazlojenie, Porajenie’, s. 55. 559 Aexander A. Konovalov, ‘The Changing Role of Military Factors’, Baranovsky (der.), Russian and Europe: The Emerging Security Agenda, s. 201. Ayrıca, Rusya askeri çevrelerinin dış politika alanındaki etkisi konusunda ayrıntılı bir değerlendirme için bkz; Roy Allison, ‘Miltary Factors in Foreign Policy’, Neil Malcolm, Alex Pravda, Roy Allison ve Margot Light (der.) , Internal Factors in Russian Foreign Policy (New York: Oxford University Pres Inc., 1996) , s. 230-285. 560 Rus askeri doktrininin tam metni için bkz;‘The Basic Provisions of the Military Doctrine of the Russian Federation’, Rossiiskiye Vesti (18 Kasım 1993) s. 1-2’den tercümesi için FBIS-SOV-93-222-s 19 1993,. 1-11 http://www.shaps.hawaii.edu/security/russia/russia-mil-doc.html (15 Kasım 2004).

Page 167: Rusyada Ulusal Guvenlik Anlayisinin Donusumu

162

oluşturulması ve askeri personel sayısının belirlenen sınırlara indirilmesi

öngörülmekteydi.561 1996-2000 dönemini kapsayan ikinci aşamada ise kurumsal

yeniden yapılanmanın tamamlanması, kurumsal karma yapının güçlendirilmesi ve

Rusya Federasyonu içindeki kuvvet komutanlıkları ile askeri alt yapının yeniden

yapılandırılması amaçlanmaktaydı.

Fakat bu dönemdeki Çeçenistan savaşı ve askeri reform konusunda daha önce

değindiğimiz görüş farklılıkları, askeri doktrinde belirtilen amaçların daha çok kağıt

üzerinde kalmasına neden oldu. Özellikle reform konusundaki görüş ayrılıklarının

Đlkbahar 1997’de krizle sonuçlanması askeri reform alanında yeni bir dönem başlattı.

Yeltsin 1997 yazında askeri personel sayısını düşürmeyi ve kurumsal yapının

yeniden yapılanmasını öngören yeni bir reform paketini onayladı.562 Önceki

denemelere oranla daha köklü bir girişim niteliğindeki yeni reform paketi asker

sayısını 1999 sonuna kadar 1,7 milyondan 1,2 milyona düşürülmesi,563 Sovyetlerden

miras kalan beş çeşit (kara, hava, deniz, hava savunma ve stratejik) kuvvet sayısının

azaltılması, sekiz askeri bölgenin ve dört askeri filonun yeniden yapılandırılması gibi

unsurları bünyesinde barındırıyordu.564 Ağustos 1998’deki ekonomik krizle önemli

bir darbe alsa da, bu paket diğer paketlere oranla daha başarılı oldu.

Sonuçta, Yeltsin yönetiminin askeri reform için ortaya koyduğu reform

çabaları Başkan ve parlamento arasında yaşanan iktidar mücadelesi, Çeçen Savaşı ve

askeri reform konusundaki görüş ayrılıkları ile Ağustos 1998 ekonomik krizi gibi iç

siyasi ve ekonomik gelişmeler nedeniyle hedefine tam ulaşamayarak yarım kaldı.

561 ‘The Basic Provisions of the Military Doctrine of the Russian Federation’, s. 16. 562 Baev, ‘Traektoriya Rossiskoy Armii: Sokraşenie, Pazlojenie, Porajenie’, s. 64. 563 Arbatov, ‘Military Reform in Russia’, s. 120. 564 Arbatov, ‘Military Reform in Russia’, s.122.

Page 168: Rusyada Ulusal Guvenlik Anlayisinin Donusumu

163

b) Yarım Kalan Reform Hamlelerinin Sonuçları

Yukarıda anlatılan siyasi ve ekonomik içerikli handikaplara rağmen, Yeltsin

yönetimi 1992-1999 döneminde askeri reformu doğrudan ilgilendiren yüksek

savunma harcamaları, kötü konuşlanma ve eskimiş stratejik konsept gibi sorunları

aşmak için önemli sayılabilecek bazı adımlar da attı. Bu çerçevede uygulanan

politikalarla savunma harcamaları 1992-1999 döneminde sürekli düşüş gösterdi ve

1992’deki 86,9 milyar olan harcama, 1996’da 42,1 milyar dolara kadar indi. Önemli

askeri reform çabalarının başladığı 1997’de ise bu rakam 45,9 milyar dolar oldu.565

Savunma harcamalarının kısılması için uygulanan asker sayısının azaltılması

politikası sonucu da SSCB’den Rusya’ya miras kalan 2,7 milyonluk askeri personel

1994’de 2,1 milyona, 1997’de 1,7 milyona (ayrıca 600 bin sivil personel), 1999’da

ise 1,2 milyona düşürüldü.566

Yeltsin yönetimi kötü konuşlanma sorununu çözmek veya en azından

hafifletmek için de bazı adımlar attı. Bu amaçla 17 Eylül 1993’den itibaren Başkan

Yeltsin AKKA’nın kuzey (Leningrad-Balıklar bölgesi) ve güney (Kafkasya bölgesi)

kanatlarındaki sınırlamaların yeniden ele alınmasını istedi ve Rusya AKKA’dan

doğan yükümlülüklerini tekrar tartışmaya açma ve yerine getirmeme politikası

izlemeye başladı.567 Özelikle Rus askeri çevreleri sonbahar 1995’den itibaren AKKA

kanat sınırlamalarının gözden keçilirerek, güneydeki Rostov, Stavrapol, Krasnador

ve Volgograd bölgelerinin bu düzenlemenin dışında tutulması için Başkan Yeltsin’e

baskı yaptılar.568 AKKA konusunda Rusya’nın itirazları 15-31 Mayıs 1996’da

Viyana’da yapılan “AKKA’nın Kanatları ile Đlgili Gözden Geçirme Konferansı”nda

565 ‘Russian Millitary Budget’, http://www.globalsecurity.org/military/world/russia/mo-budget, (20 Mayıs 2005), s. 2. 566 Arbatov, ‘Military Reform in Russia’, s. 98. 567 Allison ,’The Russian Armed Forces: Structures, Roles and Policies’, s. 192-194. 568 Ibid., s.193.

Page 169: Rusyada Ulusal Guvenlik Anlayisinin Donusumu

164

ele alındı ve kuzey kanatta Pskov, güney kanatta ise Krasnodor, Volgagrad ve

Rostov alanları, Norveç ve Türkiye’nin itirazlarına rağmen sınırlamaların dışında

bırakıldı. Buna karşılık Rusya da kanat sınırlamalarının kalıcı niteliğini kabul etti ve

Mayıs 1999’da Đstanbul’da yapılan zirvenin ardından ağır silahlar ve askeri birlikler

konusunda AKKA’ya uyacağını taahhüt etti.569

Ayrıca, Rusya kötü konuşlanma sorununu halletmek için eski Sovyet

coğrafyasındaki Sovyet mirası Rus askeri üslerin muhafazası ve yenilerinin

kurulması için de çaba gösterdi. Bu bağlamda Yeltsin 5 Nisan 1994’de eski SSCB

mekanında yeni üsler kurma amaçlı bir kararname imzaladı ve Rusya bu çerçevede

izlenen politikalarla Tacikistan, Ermenistan, Gürcistan ve Moldova’daki askeri

varlığını yasallaştırıcı anlaşmalar imzalayı başardı.570

Öte yandan, ülke içinde yeni güvenlik gerçeklerine uygun askeri bölgesel

yapılanma için de önemli adımlar atıldı. Rusya Savunma Bakanı Pavel Graçev

1993’de ülke için en önemli stratejik bölgelerin Moskova ve Kuzey Kafkasya Askeri

Bölge’leri olduğunu vurguladı. Başkan Yeltsin ise Şubat 1994’de Leningrad ve

Kuzey Kafkasya Askeri Bölgelerinin ön cephe niteliğine kavuştuğunu ve Volga ile

Ural Askeri Bölge’lerinin mobilize güçlerin hazırlık merkezine dönüştürüleceğini

ilan etti.571 Bu anlayış çerçevesinde Moskova ve Leningrad Askeri Bölgeleri Doğu

Avrupa ve Baltık cumhuriyetlerinden çıkarılan Batı ve Kuzey Batı Kuvvetleri ile

takviye edildi, güneyden gelebilecek tehditlere karşı ön cephe haline gelmiş olan

Kuzey Kafkasya Askeri Bölgesi güçlendirildi, Volga ve Ural Askeri Bölgeleri de 569 Nurşin Ateşoğlu Güney, ‘Rusya Federasyonu’nun Yeni Güvenlik Politikası Çerçevesinde Türkiye’ye Bakışı’, Mustafa Turkeş ve Đlhan Uzgel (der.), Türkiye’nin Komşuları (Ankara: Đmge, 2002) s. 355. AKKA’nın yenden ele alınması konusunda daha ayrıntılı değerlendirme için bkz; Nurşin Ateşoğlu Güney, ‘AKKA’nın Yeni Koşullara Uyarlanması ve Türkiye’nin Güvenliği’, Gencer Özcan ve Şule Kut (der.) Türkiye’nin Ulusal Güvenlik ve Dış Politika Gündeminde Doksanlı Yıllar:En Uzun On Yıl (Đstanbul: Boyut Yayıncılık, 1998), s. 171-198. 570 Allison ,’The Russian Armed Forces: Structures, Roles and Policies’, s. 176. 571 Konovalov, ‘The Changing Role of Military Factors’, s. 205.

Page 170: Rusyada Ulusal Guvenlik Anlayisinin Donusumu

165

arka cephe bölgesi olma niteliğinden çıkarılarak mobil askeri güçler ve askeri ulaşım

uçaklarının bulunduğu "ikinci dereceli stratejik bölge" niteliğine kavuşturuldu.572

1997 reform paketine uygun olarak, 1998’de Sibirya ve Zabaykalya Askeri

Bölge’leri de birleştirilerek toplam askeri bölge sayısı yediye düşürüldü.573

1997’deki askeri reform paketi özellikle ordunun yeniden yapılanması

noktasında önemli sonuçlar doğurdu. Öncelikle, yeniden yapılanma süreci orduda

kuvvetlerin reformunda iki farklı askeri yaklaşımın çatışmasına neden oldu.

Savunma Bakanı Rodionov ekibinin tasfiyesinin ardından gelişen süreçte, Savunma

Konseyi Sekreteri görevine getirilen Andrey Kokoşin’in etkin olduğu görüş

konvonsiyonel kuvvetlere öncelik tanıyan bir modernizasyonu öne çıkarmaktaydı.

Bu görüşün ekonomik krizin ilk işaretlerin görüldüğü Đlkbahar 1998’e kadar reform

politikasında etkili olduğu söylenebilir.574 Fakat bu tarihten itibaren Rusya’nın

nükleer silahlara öncelik tanıyan bir modernizasyon sürecini savunan Savunma

Bakanı Đgor Sergeyev’in görüşlerinin etkin olmaya başladığını görüyoruz.575

Savunma Bakanlığı görevine Stratejik Füzeler Komutanı görevinden gelen Sergeyev,

Rusya’nın ABD ve NATO ile nükleer güç oranını koruması gerektiğini ve nükleer

politikalara öncelik verilmesini savunuyordu.576 Bu bağlamda Sergeyev öncelikli

olarak Rusya’nın stratejik istikrar olanaklarının güçlendirilmesini ve stratejik nükleer

572 Allison ,’The Russian Armed Forces: Structures, Roles and Policies’, s. 185 573 Arbatov, ‘Voenneya Reforma, Strategiya, Budjet’, s. 433. 574 Baev, ‘Traektoriya Rossiskoy Armii: Sokraşenie, Pazlojenie, Porajenie’, s. 64. Andrey Kokoşin’in Rusya’nın ulusal güvenlik ve askeri reform konusundaki görüşleri için bkz; Andrey A. Kokoşin, Politika Natsionalnoy Bezopastnosti Rossii v Uslovyah Globalizatsii (Moskova: Rossiyskaya Akademiya Nauk Đnstitut Problem Mejdunarodnoy Bezopastnosti, 2001); Andrei A. Kokoshin, Reflections on Russia’s Past, Present, and Future (Haziran 1997), http://www.ciaonet.org/wps/koa01/index.html (20 Aralık 2004), s. 34-37 ; Jacob W. Kipp, Forecating Future War : Andrei Kokoshin: Scholar and Bureaucrat (Fort Leavenworth, KS: U.S.Army Foreign Military Studies Office, 1998) http://call.army.mil/fmso/fmspubs/issues/kokoshin.htm (10 Haziran 2006). 575 Umbach, ‘Dilemmas of Russian Military Modernization’, s. 27. 576 Ibid.

Page 171: Rusyada Ulusal Guvenlik Anlayisinin Donusumu

166

silahların tek bir komutanlık altında toplanmasını istiyordu.577 Sergeyev, NATO’nun

doğuya genişlemesini ve Mart 1999’da Sırbistan’ı bombalamasını görüşlerine

dayanak olarak kullanıyordu.578

1997 reform paketinin uygulanmasındaki öncelikler konusunda süregelen

görüş ayrılığına rağmen, bu dönemde ordunun yeniden yapılanması sürecinde önemli

adımlar atıldığı söylenebilir.579 Nitekim Yeltsin yönetiminin son reform paketiyle

Hava Kuvvetleri ile Hava Savunma Kuvvetleri birleştirildi, Kara Kuvvetleri

Komutanlığı doğrudan Genelkurmay Başkanlığına bağlandı, Askeri Uzay

Kuvvetleriyle ile Uzay Füze Savunma Kuvvetleri de Stratejik Füze Komutanlığı

çerçevesinde birleştirildi.580

Sonuç olarak, 1992-1999 döneminde Yeltsin yönetimin yaptığı askeri reform

hamleleri çeşitli ekonomik ve politik gelişmeler nedeniyle sorun yaşasa da, askeri

harcamaları düşürerek, askeri personel sayısını azaltarak, ordusunun kötü stratejik

konuşlanmasını AKKA yükümlülüklerine karşı çıkarak, BDT üyeleriyle ikili ve çok

taraflı anlaşmalarla düzenleyerek, zaman zaman nükleer güç statüsünü kullanarak ve

son olarak ordu yapılanmasını yeniden düzenleyerek sıkıntıları gidermeye çalıştı.

Fakat bütün bu çabalara rağmen, atılan adımlar daha çok günü kurtarıcı nitelikteydi

ve Yeltsin yönetiminin köklü askeri reform konusundaki başarısızlığını ortaya

koyuyordu. Yeltsin döneminde köklü askeri reformun Rusya’da başarılamamasının

en önemli nedenleri olarak iktidarın zayıflığı ve bu bağlamda özellikle askeri

çevreden gelen reform muhalefetine karşı çıkamaması, siyasi sistemin yeterince

577 Baev, ‘Traektoriya Rossiskoy Armii: Sokraşenie, Pazlojenie, Porajenie’, s. 64. 578 NATO’nun Sırbıstan’ı bombalamasının Rus askei anlayışı üzüerindeki etkisi için bkz.; Arbatov, Transformatsiya Rossiyskoy Voennoy Doktrinı-Uroki Kosova i Çeçni, s. 11-20. 579 Reform konusundaki görüş ayrığı 2000-2001 döneminde Savunma Bakanı Đgor Sergeyev ve Genelkurmay Başkanı Anatoliy Kvaşnin arasında devam etmiştir. Umbach, ‘Dilemmas of Russian Military Modernization’, s. 27. 580 Arbatov, ‘Voenneya Reforma, Strategiya, Budjet’, s. 433.

Page 172: Rusyada Ulusal Guvenlik Anlayisinin Donusumu

167

demokratik olmaması, siyasi elitin gündem yoğunluğu nedeniyle askeri reforma

ilgisizliği, askeri reform modeli konusunda uzlaşmazlıklar, Çeçenistan savaşı,

Batı’nın politikaları, mali kaynak sıkıntısı, nükleer seçenek gibi unsurları

sayabiliriz.581

C. Ekonomik Kriz

Bağımsızlığın ardından Rusya’nın karşılaştığı en önemli sorunlardan biri de Sovyet

mirası sosyalist ekonominin yeniden ve serbest piyasa ekonomisinin gereklerine

uygun biçimde reform edilmesiydi. Gorbaçev’in askerileştirilmiş yapıya sahip ve

1980’lerin sonu ortaları itibariyle ciddi bir kriz içersinde bulunan sosyalist

ekonomiyi yeniden yapılandırma ve serbest piyasa modeline uygun hale getirmeyi

amaçlayan ekonomi politikaları (Stanislav Şatalin’in “500 gün planı”) başarıya

ulaşamamıştı. Bu bağlamda Rusya’ya kalan ekonomi mirası ekonomik gerçeklere

uygun biçimde reform zaruretini beraberinde getirmekteydi.

Yeltsin’in iktidarı boyunca Rusya’daki ekonomik reform politikalarını üç

temel dönemde ele almak mümkündür: Radikal liberalleştirme politikalarının

uygulandığı Ekim 1991-1993 dönemi (“Şok Tedavi”), makroekonomik istikrar

politikalarının uygulandığı fakat 17 Ağustos 1998 krizi ile sonuçlanan 1994-1998

dönemi ve son olarak Ağustos krizinin aşılması için uygulanan ekonomi

politikalarını kapsayan 1998-1999 dönemi.

“Şok Tedavi” dönemine gidiş süreci Yeltsin’in Gorbaçev ile yaptığı

mücadeleden başarıyla çıkmasının ardından başlamıştı. Yeltsin 19-21 Ağustos

581 Bu konudaki görüşlerin bir özeti için bkz; Miller, ‘Voennaya Moş Moskvı: Rossiya v Poiskah Bezopastnosti v Perehodnuyu Epohu’, s. 30-42. Ayrıca askeri reformun başarsızlığında Rus askeri çevrelerini suçlayan görüş için bkz; Aleksandr Golts, ‘Glavnoe Prepyastvie Voennoy Reformı-Rossiskiy Militarizm’, Pro et Contra, Cilt 8, Sayı 3 (2004), s. 56-68.

Page 173: Rusyada Ulusal Guvenlik Anlayisinin Donusumu

168

1991’de Gorbaçev’e karşı yapılan darbe girişiminin önlenmesinde oynadığı merkezi

rolle Gorbaçev’le mücadelesinde ibrenin kendinden yana dönmesini sağladı ve Ekim

1991’den itibaren fiilen Rusya’nın tek yöneticisi oldu.

Gorbaçev’le iktidar mücadelesini kazanan Yeltsin’in önünde ülkedeki

reformlar konusunda üç temel seçenek vardı: Birinci seçenek, bir yandan politik

reformları yaparak yeni demokratik iktidar kurumlarını oluştururken, diğer yandan eş

zamanlı olarak ülkeyi serbest piyasa sistemine götürecek ekonomik reformları

yapmaktı. Đkinci seçenek, eski kurumları koruyarak hızlı ekonomik reformlar

yapmayı öngörmekteydi. Üçüncü seçenek ise önce ekonomik reform ardından, yeni

siyasal kurumsallaşmayı öngörmekteydi.582 Yeltsin zaman içerisinde tasviye

edeceğini açıkça oraya koyduğu eski kurumlarla ekonomik atılım yapmayı tercih

etti.583 Bu bağlamda ekonomideki hedef makroekonomik araçları kullanarak “şok

tedavi” yöntemiyle serbest piyasa kurumlarını oluşturmaktı.584 Başkan Yeltsin Ekim

1991’de yasama kurumu Rusya Halk Vekillerinin 5. Kongresinde yaptığı konuşmada

fiyatların serbestleştirilmesi, maaş artışındaki sınırların kaldırılması ve halkın sosyal

haklarının savunulması için önlemler alınması gerektiğini vurguladı.585 Bu çerçevede

Sonbahar 1991’den itibaren liberal yaklaşımın ağırlık kazandığı ekonomi

politikalarında etkin olan temel sloganlar ekonomik yapının liberalleştirilmesi ve

mali istikrarın sağlanması amaçlarına odaklandı.586 Bu yaklaşımın savunucuları

ekonominin diğer alandaki sorunlarının özel girişimcilik ortamının daha özgür hale

getirilmesi ile çözüleceğini öne sürmekteydiler.

582 Sevtsova, Rejim Borisa Yeltsina, s. 53. 583 Ibid. 584 Ibid. 585 Aleksandr Nekipelov, ‘Kvazirınok Kak Rezultat Rossiyskih Reform’, Pro et Contra, Cilt 4, Sayı. 2 (Đlkbahar 1999), s. 6. 586 V. V. Sokolov, ‘Natsionalnıye Ekonomiçeskie Interesı: Vırabotka Konsensusa’, Mirovaya Ekonomika i Mejdunarodnıye Otnoşeniya, Sayı 3 (1996), s. 11.

Page 174: Rusyada Ulusal Guvenlik Anlayisinin Donusumu

169

Başkan Yeltsin “şok tedavi“ politikaları için tercih ettiği hükümeti esas

itibariyle hızlı liberal reformların zorunluluğunu savunan Yegor Gaydar ve ekibinden

oluşturdu. 6 Kasım 1991’de Yeltsin Başbakan Nikolay Silayev’in kabinesi yerine

Gennadiy Burbulis’i Başbakan Birinci Yardımcısı, Yegor Gaydar’ı Başbakan

Yardımcısı ve Ekonomi ve Maliye Bakanı, Aleksandr Şohin’i Sosyal Güvenlik ve

Çalışma Bakanı görevlerine atayan ve kendinin de Başbakanlık görevini üstlendiğini

ilan eden kararnameyi imzaladı.587 Yeltsin Başbakanlık görevini popülaritesiyle

hükümeti desteklemek amacıyla üstlenmişdi.

Gaydar ekibinin ekonomi politikaları öncelikle fiyatların ve maaşların

serbestleşmesi, vergi reformu ve bütçe gelirlerinin artırılmasını öngörmekteydi.588

Ekonomi politikaların ikinci ayağı olarak görülen 1992 tarihli özelleştirme programı

ile büyük kamu kurumlarını özelleştirilerek serbest piyasa kuralları ile işlemesini

sağlamak, işçiler için bazı devlet desteklerinin kaldırılması, ticaret, hizmet, gıda ve

hafif sanayi alanlarındaki devlet kurumlarının özelleştirilmesi amaçlanmaktaydı.589

Program çerçevesinde 1,5 sene içinde gıda sanayi, ziraat ile perakende ticaret

sektörlerini %60’yla, hafif sanayi, inşaat, ulaşım ve tamir sektörlerinin ise %70’inin

özelleştirilmesi öngörülmekteydi.590 Fakat işçilerin kendilerine öncelik tanınması ve

mülkiyetin parasız paylaşımı talepleriyle karşılaşan Yeltsin, Nisan 1992’de yapılan

Rusya Halk Vekilleri 6. Kongresi’nde yaptığı açıklama ile yıl sonundan itibaren

özelleştirmenin hisse senetleri (vauçer) aracılığıyla yapılacağını ilan ederek, bu

talepleri karşılayacaklarını belirtti.591

587 Sevtsova, Rejim Borisa Yeltsina, s.53. 588 Gaydar hükümetinin ekonomi politikaları konusunda ayrıntılı bilgi için bkz; Yegor Gaydar, Dni Porajeniy i Pobed (Moskova: Evraziya, 1997), s. 261–400. 589 Nekipelov, ‘Kvazirınok Kak Rezultat Rossiyskih Reform’, s. 9. 590 Ibid. 591 Ibid.

Page 175: Rusyada Ulusal Guvenlik Anlayisinin Donusumu

170

2 Ocak 1992’de başlayan reformlar, fiyatların serbestleşmesi ve

özelleştirmelerin yanı sıra, ekonominin bütün alanlarında liberalleşmeyi

öngörmekteydi. Bu bağlamda planlı ekonominin kalıntılarının ortadan kaldırılması,

kaynakların merkezden paylaşımının lağvedilmesi, özel girişimin önündeki

engellerin kaldırılması için önemli adımlar atılmış, serbest piyasa kurumlarının

oluşumu çabaları çerçevesinde banka sisteminin yeniden yapılandırılması, döviz ve

menkul kıymetler borsasının temelleri atılmış ve serbest piyasayla ilgili yasal

düzenlemeler yapılmaya başlanmıştır.592 Liberal reform politikaları çerçevesinde

Rusya ekonominsin dünya ekonomisine entegre edilmesi için, devletin dış ekonomik

ilişkiler üzerindeki tekeli kaldırılarak serbestleşmeye gidilmiş ve ülkeye yabancı

sermayeyi teşvik edici politikalar uygulanmaya başlanmıştır.593

Fakat Gaydar reformları ülke içinde ekonomik faaliyetlerde ciddi bir düşüşe

neden olmuş, yurtiçi hasıla bir sene içinde %14,5 oranında düşmüş, ülke fiyatların

%26,1 oranında artmasına neden olan ve piyasada para kıtlığı ile desteklenen

hiperenflasyon sorunu ile karşı karşıya kalmış, toplumun yaşam şartları kötüleşmiş

ve bu kapsamda nüfusun hane harcama oranları %31,6 oranında düşüş

göstermiştir.594 Uygulanan hızlı ekonomik reformu öngören liberal politikalar

sonucunda sanayi üretimi %40 oranında düşmüş, tüketim %40–60 oranında azalmış,

halkın %30’u fakirlik sınırında yaşamaya zorlanmıştır.595 Gaydar hükümetinin “şok

tedavi” politikaları Yeltsin yönetiminin halk arasındaki siyasi popülaritesini

zayıflatmış, Yeltsin’in reform karşıtı siyasi rakipleri komünistler ve aşırı milliyetçiler 592 Ibid., s. 11. 593 Đvan Korolyev, ‘Đntegratsii Rossii v Mirovuyu Ekonomiky (Đtogi Desyatiletiya)’ Pro et Contra , Cilt 6, Sayı 1-2 (Kış/Đlbahar 2001), s. 70. 594 Nekipelov, ‘Kvazirınok Kak Rezultat Rossiyskih Reform’, s. 12. 595 Arbatov, ‘Rossiyskaya Demokratiya :”Detskie Bolezni” s Tyajelımı Oslojneniyami’, Arbatov (der.), Bezopastnost: Rossiyskiy Vıbor, s. 56. Gaydar hükümetinin ekonomik reformları ve bu reformların siyasi ve sosyal etkileri konusunda daha ayrıntılı değerlendirme için bkz; Şevtsova, Rejim Borisa Yeltsina, s. 101–114.

Page 176: Rusyada Ulusal Guvenlik Anlayisinin Donusumu

171

tarafından ciddi eleştirilere maruz kalmasına ve en önemlisi parlamentoda geniş ve

aktif bir muhalefet cephesi oluşmasına neden olmuştur.596

1992 boyunca zaman zaman Gaydar ekibinin “şok tedavi” politikalarını

eleştiren ve hükümete yeni bakanlar atayarak halk ve parlamento desteğini artırmaya

çalışan Yeltsin, 14 Aralık 1992’de .enerji lobisinin temsilcisi, eski Sovyet bürokratı

ve Başbakan Yardımcısı Viktor Çernomırdin’e yeni hükümeti kurma görevi vererek

parlamentonun onayına sundu. Parlamentodan destek alan Çernomirdin

hükümetiyle “şok tedavi” yürüten Yegor Gaydar ekibi tasfiye edilmiştir.597

Böylece Rus ekonomisinde makroekonomik istikrarı sağlama politikalarının

uygulandığı 1993-1998 dönemi başlandı.598 Çernomırdin hükümetinin ekonomi

politikalarının temelini enflasyonla mücadele oluşturdu.599 Hükümet enflasyonu

düşürmenin sağlıklı bir büyüme için uygun koşullar oluşturacağını savunarak,

enflasyonu düşürmek için sıkı para ve mali politikalar uyguladı. B politika üç buçuk

senede başarıya ulaşarak 1993 başındaki yıllık %940’lık enflasyon, 1997’da %111’e

düşmüş, Ruble’nin yabancı paralar karşısındaki durumu kontrol edilebilir bir seyir

izlemeye başlamış, faizler düşmüş ve en önemlisi 1997’de ekonomik büyüme

işaretleri görülmeye başlanmıştır.600 Ayrıca fiyatların yükselme hızı düşmüş,

hükümet uzun süreden beri ödeyemediği maaş borçlarını yavaş yavaş ödemeye

596 Eugene Huskey, ‘Democrasy and Institual Design in Russia’, Archie Brown (der.), Contemporary Russian Politics, (New York: Oxford Universitry Pres, 2001), s. 35. 597 Đgor Klyamkin ve Liliya Şevtsova, Vnesistemniy Rejim Borisa II. Nekotorie Osobennosti Politiçeskogo Razvitiya Post Sovetskoy Rossii (Moskova: Carnegie Moscow Center, 1999), s. 16. veya Đgor Klyamkin ve Lilia Shevtsova, This Omnipotent and Impotent Goverment: The Evolution of Political System in Post-Comunist Russia (Washington: Gendalf Publishers, 1999), s. 10–13. Ayrıca, Gaydar’in kendi ekonomi politikalarını ve hatalarını ele alan değerlendirmesi için bkz; Yegor Gaydar, Dolgoe Vremya: Rossiya v Mire: Oçerki Ekonomiçeskoy Đstoriii (Moskova: Delo, 2. Baskı, 2005) s. 361-414. 598 Aralık 1993’deki parlamento seçimlerinin ardından Rusya’da ekonomik reform tartışmaları konusunda ayrıntılı bir değerlendirme için bkz; Philip Hanson, ‘The Future of Russian Economic Reform’, Survival, Cilt 36, Sayı 3 (Sonbahar 1994), s. 28-45. 599 Nekipelov, ‘Kvazirınok Kak Rezultat Rossiyskih Reform’, s. 13. 600 Ibid.

Page 177: Rusyada Ulusal Guvenlik Anlayisinin Donusumu

172

başlamış, 1997’in ilk yarısında ülkeye gelen yabancı yatırım 6,67 milyar dolara

yükselerek 1996’ın aynı dönemine oranla üç kat (2,01 miyar dolar) artmıştır.601

Fakat, iyi işaretlere rağmen, ekonomide bir türlü istikrarlı büyümenin

yakalanmaması, vergilerin kötü toplanması, yatırımcı için yasal altyapı eksikliği ve

yaygın yolsuzluk gibi önemli sorunlar devam etmiştir.602 Rusya ekonomisi için

önemli bir kriz döneminin başladığı Ekim 1997’ye gelindiğinde toplam vergilerin

sadece %67’si toplananabilmiş, hükümetin toplamı 26,3 trilyon Ruble’ye (4,4 milyar

dolara) ulaşan maaş, emekli aylığı ve sosyal yardımlarından oluşan iç borçları yıl

sonuna kadar ödeyememe durumu ortaya çıkmıştı.603

Öte yandan, para ve mali politikalara dayanan makro ekonomik istikrar

programı da ülkedeki ekonomik küçülmeyi önleyememiştir. 1992-1993 döneminde

liberalleşme ve eski ekonomik ilişkiler ağının dağıtılmasının ardından, Ruble’de

dalgalı kur politikasının uygulaması ve ithalatçılara sağlanan teşviklerle iç piyasayı

koruma politikasından vazgeçilmesiyle 1993-1994 döneminde makine sanayi üretimi

%100 azaltmış, 1995-1996 döneminde uygulanan büyük devlet harcamalarını daha

fazla para basarak finanse etme ve ekonomiyi para politikalarıyla dizginleme

politikaları mali alanda spekülatif hareketliliği artırmış ve özellikle üretim

sektörünün daralmasına neden olmuştur.604 Nitekim 1993-1996 döneminde Yurtiçi

Hasıla yine %30, sanayi üretimi %36,3, yatırımlar %50,6 oranında azalmıştır.605 Bu

çerçevede 1992-1997 döneminde Rusya’da üretim sektörü yıllık ortalama %5

601 Şevtsova, Rejim Borisa Yeltsina, s.349. 602 Ibid. 603 Ibid. 604 Sergey Glazev, ‘Rossiskaya Reforma i Noviy Mirovoy Poryadok’, Rossiyskiy Ekonomiçeskiy Jurnal , Sayı 7 (1997), s. 4. 605 Nekipelov, ‘Kvazirınok Kak Rezultat Rossiyskih Reform’, s. 14.

Page 178: Rusyada Ulusal Guvenlik Anlayisinin Donusumu

173

oranında küçülmüş ve bu sürecin bir sonucunda ülke Gayri Safi Milli Hasılası aynı

dönem zarfında %49 oranında azalmıştır.606

Öte yandan, mali araçları kullanarak makro ekonomik istikrar sağlama

politikaları yeni bir ekonomik kriz için uygun koşullar oluşturmaya başlamıştır.

Nitekim bu çerçevede 1993-1997 döneminde federal bütçe 1993’te Gayri Safi

Yurtiçi Hasılanın %5,8’i, 1994’de %10’nu, 1995’de %2,7’si, 1996’de %3,4’ü,

1997’de %3,6’sı oranında açık vermiştir.607 Hükümetin bu açıkları Rusya Merkez

Bankası aracılığıyla yüksek faizli ve kısa vadeli bono satarak aşma çabası ülkeye

yabancı kaynaklı sıcak para girişini hızlandırmış ve bu durum ulusal ekonomide

spekülatif yabancı sermayenin ağırlığını artırmıştır.608 Nitekim 1997’de kısa vadeli

devlet bono piyasasında spekülatif yabancı sermayenin payı %15’den %30’a çıkmış,

1998’de federal bütçe açıklarının finanse edilmesinde dış kreditörlerin payı da %55’e

ulaşmıştır.609 Yüksek faizli bono gelirleri reel sektördeki üretim düzeyini olumsuz

yönde etkileyerek özellikle yerli girişimcilerin durumunu kötüleştirmiştir.610

Ekonomideki bu olumsuz gelişmelere Yaz 1997’deki Asya krizinin ve

Rusya’nın dünya piyasasındaki ana ihracat maddesi petrol fiyatlarının düşme

sürecinin eklenmesi Sonbahar 1997’de ekonomide ciddi bir krizin önünü açmıştır.

Önce piyasalarda hızlı bir Ruble’den kaçış süreci başlamış ve borsa indeksi 11 gün

içinde (17-28 Ekim 1997) 532,9’dan 392,86’ya düşmüştür.611 Rusya Merkez Bankası

Ruble’nin düşüşünü durdurmak için döviz satışına başlamış ve faiz artırımına

606 Sevtsova, Rejim Borisa Yeltsina, s. 350. 607 Nekipelov, ‘Kvazirınok Kak Rezultat Rossiyskih Reform’, s. 15. 608 Korolyev, ‘Đntegratsii Rossii v Mirovuyu Ekonomiky (Đtogi Desyatiletiya)’, s. 70. 609.V. T. Ryazanov, ‘Postliberalnaya Ekonomika i EE Vozmojnosti v Preodolenii Krizisa v Rossii’, Şakleina, (der.), Vneşnyaya Politika i Bezopasnost Sovremennoy Rossii , Cilt. 2 s. 405. 610 Nekipelov, ‘Kvazirınok Kak Rezultat Rossiyskih Reform’, s. 15. 611 Ibid., s. 27.

Page 179: Rusyada Ulusal Guvenlik Anlayisinin Donusumu

174

gitmiştir.612 Döviz satışı sonucu Merkez Bankası’nın döviz rezervleri üç ay içinde

(Ekim–Aralık 1997) 18 732 milyar dolardan 12 897 milyara dolara düşmüştür.613

Fakat hükümetin krizi önemek için attığı adımlar yaklaşık 8 milyar dolar civarında

yabancı sermayenin yurtdışına kaçmasını engelleyememiştir.614 Rusya’nın dünya

piyasasına ihraç ettiği malların, özelikle petrolün fiyatındaki düşüş krizi daha da

derinleştirmiş, Ruble’nin değer kaybı ülkedeki büyük ticari bankaları iflasın eşiğine

getirmiştir.

Bu gelişmeler ışığında, 1997 sonu itibariyle gayri safi milli hasıla %0,2,

üretim ise %1,7 oranında düşmüş, bütçede dışarıdan finans edime oranı %64

oranına yükselmiş, bütçede vergiler öngörülenden 37 trilyon Ruble (yaklaşık 6,2

milyar dolar) eksik toplanmış ve zarar eden müessese sayısı %48 artmıştır.615 Hızlı

özelleştirme süreci ile ülkenin önemli kurumlarını bedava denebilecek fiyatlarla satın

alan yeni Rus zenginleri (oligarhlar) ise büyük paralar kazanmalarına rağmen, büyük

miktarlarda vergi kaçırarak ekonominin kötüye gidişini daha da hızlandırmışlardır.

Ülkedeki ekonomik kriz iç politik gelişmelerin de daha hızlı bir sürece

girmesinin önünü açmış ve hükümet krizinin çıkmasına neden olmuştur. Bu

kapsamda Yeltsin 23 Mart 1998’de ekonomik kötü gidişin aşılmasında başarısız

politikaları ve Yeltsin sonrasının devlet başkanı olma hesapları için politik

manevralar yapan Başbakan Çernomırdin’i görevden almıştır.616 Rusya yasama erki

612 Ryazanov, ‘Postliberalnaya Ekonomika i EE Vozmojnosti v Preodolenii Krizisa v Rossii’, s. 387. 613 Nekipelov, ‘Kvazirınok Kak Rezultat Rossiyskih Reform’, s. 27. 614 Şevtsova, Rejim Borisa Yeltsina, , s. 351. 615 Ibid. 616 Çernomirdin’in Yeltsin sonrası devlet başkanı olma konunda yaptığı manevralar konusunda daha ayrıntılı değerlendirmeler için bkz; Şevtsova, Rejim Borisa Yeltsina, , s. 361-365.

Page 180: Rusyada Ulusal Guvenlik Anlayisinin Donusumu

175

Duma iki kez vetonun ardından Yeltsin’in fesih tehdidi ile 17 Nisan 1997’de

teknokrat Sergey Kiriyenko’nun Başbakan olmasını onaylamıştır.617

Yeni Başbakan Sergey Kiriyenko ekonominin ciddi bir sıkıntı ile karşı

karşıya olduğunu, ekonomik yatırımların Ocak-Şubat 1998 döneminde bir önceki

yılın aynı dönemine oranla %7,6 oranında düştüğünü, 1997 bütçesinde devlet

harcamaları içinde iç ve dış borçların payının %30’a (1996’da %13) yükseldiğini ve

bu sürecin önlenememesi halinde oranın 2000’de %70’e çıkacağını belirtti.618

Kiriyenko ayrıca, aylık harcamaların aylık 5-30 milyar Ruble’yi bulduğunu, buna

karşılık temel gelir kaynağı olan vergilerden ayda 10 milyar Ruble’den az bir

miktarın toplanabildiğini, bütçenin aylık 165 milyar Ruble açık verdiğini ve devletin

Şubat 1998 itibariyle maaş borçlarının %21’ini ödeyemediğini ilan etmiştir.619

Fakat yeni Başbakanı’nın atanması ve gereken her türlü önlemi alacaklarına

dair güvence vermesi de Rusya’nın büyük bir krize sürüklenmesini önlemeye

yetmemiştir. Kiriyenko hükümeti ilk büyük çöküşle Mayıs 1998’de karşılaşmış,

Rusya borsası %10, Lukoil ve YES Rossii şirketleri %50 oranında değer kaybetmiş,

ülkeden döviz çıkışı hızlanmış ve 28 Mayıs’ta faiz hadleri %30’dan %150’ye

yükselmiştir.620 Bunun üzerine hükümet ekonomik kötü gidişi önlemek için

uluslararası mali kurumlara ve Japonya’ya yardım çağrısında bulunmuştur.621

Rusya’nın söz verdiği mali yükümlülükleri sürekli yerine getirememesinden rahatsız

olan IMF ve Japonya, dönemin ABD Başkanı Bill Clinton’un ikna girişimleri sonucu

617 Şevtsova, Rejim Borisa Yeltsina, , s. 368 618 Ibid., s. 370. 619 Ryazanov, ‘Postliberalnaya Ekonomika i EE Vozmojnosti v Preodolenii Krizisa v Rossii’, s. 387 ve Şevtsova, Rejim Borisa Yeltsina, s. 370. 620 Şevtsova, Rejim Borisa Yeltsina, s. 372. 621 Nekipelov, ‘Kvazirınok Kak Rezultat Rossiyskih Reform’, s.19.

Page 181: Rusyada Ulusal Guvenlik Anlayisinin Donusumu

176

13 Haziran 1998’de Rusya’ya 22 milyar dolar kredi vereceklerini ilan ettiler.622 Yeni

krediler Rusya’nın “ekonomik ve mali alanda istikrar programına” uyması ve yapısal

reformlar yapması koşuluna bağlanmıştı. Uzlaşmaya göre, verilen kredinin büyük bir

bölümü Merkez Bankası rezervlerin artırılmasına, bir bölümü ise devlet bonolarının

faizlerinin yeniden yapılandırılmasına, özetle yabancı yatırımcıların 16 milyar dolara

ulaşan devlet bono alacaklarının kurtarılmasına hizmet edecekti.623

Fakat Kiriyenko hükümetinin bu uzlaşmayı gerçekleştirmeyi ve krizden

çıkmak için vergileri yükseltmeyi öngören Programı, Duma’da ciddi tartışmaların

ardından kabul edilse de, ekonomideki olumsuz gelişmeleri engellemeye yetmemiş,

ülkeden sermaye kaçışı ve Ruble satışı devam etmiştir.624 Bu radikal önlemler bile

devlete ve ulusal mali piyasalara güvenini kaybeden nüfusun desteğini kazanmaya

yetmemiş, krizin daha geniş alanlara yayılması engellenememiş, bütün büyük ticari

bankalar borçlarını ödeyemez duruma gelmiş, banka ödeme sistemi işlevsiz hale

gelmiş, vergi gelirlerinde büyük düşüşler yaşanmış, Ruble döviz karşısında dengesiz

yaşamaya devam etmiş, fiyatlar hızlı biçimde yükselmeye başlamış, üretim

sektöründe panik başlamış ve hiperenflasyon tehlikesi baş göstermiştir.625 Nitekim

10 Ağustos 1998’de Borsa %20-25 oranında düşmüş, Merkez Bankası Ruble’yi

korumak için kısa vadeli devlet tahvil faizlerini %130-140’lara yükseltmiştir.626

Bu gelişmeler üzerine, yeni istikrar programıyla alınan dış mali desteğin

yurtdışına kaçmasını önlemek isteyen hükümet ve Merkez Bankası 17 Ağustos

622 Şevtsova, Rejim Borisa Yeltsina, , s. 375. 623 Ibid. 624 Nekipelov, ‘Kvazirınok Kak Rezultat Rossiyskih Reform’, s.19. IMF, Duma’daki ekonomik reform programına direnişine cevap olarak, Rusya’ya vereceği ilk kredi dilimini son anda 5,6 milyar dolardan 4,8 milyar dolara düşürmüştür. Hans-Hermann Hörmann ve Christian Meier, ‘Konseptualnıy, Vnutrennie i Mejdunarodnıe Aspektı Ekonomiçeskoy Bezopastnosti Rossii’, Andrey Jagorskiy (der.), Bezopastnost Rossii: XXI Vek (Moskova: Prava Çeloveka, 2000), s. 228 ve Şevtsova, Rejim Borisa Yeltsina, s. 375. 625 Nekipelov, ‘Kvazirınok Kak Rezultat Rossiyskih Reform’, s. 19. 626 Şevtsova, Rejim Borisa Yeltsina, , s. 376.

Page 182: Rusyada Ulusal Guvenlik Anlayisinin Donusumu

177

1998’de yeni bir mali politika benimsediğini açıkladı.627 Yeni mali politika ülkeden

döviz çıkışını yasaklamış ve kısa vadeli devlet tahvilleri ve hazine bonosu ile

yabancı borçların ödenmesinin üç ay süreyle 90 gün ertelendiğini ilan etmiştir.628

Ekonomideki olumsuz gelişmeler sonucu Yeltsin’in 24 Ağustos’ta Kiriyenko

hükümetini görevden alması Başkan ve Duma arasında hükümet kurma krizine yol

açtı.629 Çernomırdin’i vekaleten tekrar Başbakanlık görevine atayan Yetltsin, bu

atamanın 21 Ağustos’ta Duma tarafından onaylanmamasının ardından 11 Eylül’de

Duma’yla Primakov’un Başbakanlığında anlaştı. Fakat 11 Eylül 1998-12 Mayıs 1999

gibi kısa bir zaman zarfında, iç politikada siyasal çekişmelerin güçlendiği,

oligahların iktidar paylaşımında etkilerini güçlendirmeye çalıştığı630 ve ış politikada

Kosova krizinin yaşandığı kırılgan bir zeminde görev yapan Primakov hükümeti,

ekonomide gerekli yapısal reformları gerçekleştirememiş ve krizden çıkma için

IMF’yle yapılan müzakereleri zaman yaymıştır.

Primakov’un ardından 19 Mayıs 1999’da Başbakanlığa getirilen Sergey

Stepaşin’in kurduğu hükümet de iç politik çekişmeler nedeniyle uzun ömürlü

olamamış, ekonomik alanda da ülkeyi sıkıntıdan kurtaracak adımları atma fırsatı

yakalayamadan yerini 9 Ağustos 1999’da Vladimir Putin hükümetine bırakmıştır.

Putin’in göreve gelmesi ise bir sonraki bölümde ele alınacağı üzere Rusya’da diğer

alanların yanısıra, ekonomide de yeni bir dönemi başlatmıştır.

627 Ibid., s. 377. 628 Nekipelov, ‘Kvazirınok Kak Rezultat Rossiyskih Reform’, s.19. 629 Bu konuda ayrıntılı değerlendirmeler için bkz; Şevtsova, Rejim Borisa Yeltsina, , s. 383-400. 630Rusya’da oligarşinin ekonomi ve siyaset eksenindeki mücadelesi konusunda ayrıntılı değerlendirmeler için bkz; Nodari Simonia, ‘Economic Interests and Political Power in Post Soviet Rıussia’, Brown (der.), Contemporary Russian Politics, s. 269-286; Hans-Henning Schröder, ‘El’tsin and The Oligarchs: The Role of Financial Groups in Russian Politics Between 1993 and July 1998’, Europe-Asia Studies, Cilt 51, Sayı 6 (1999), s. 957-988; Thomas Graham, ‘From Oligarchy to Oligarchy: The Structure of Russia’s Ruling Elite’, Demokratizatsiya: The Journal of Post-Soviet Democratization, Cilt 7, Sayı 3 (Yaz 1999), s. 325-340 ; Vladimir Shlapentokh, ‘Russia: Privatization and Illegalization of Social and Political Life’, The Washington Quarterly, Cilt 19, Sayı 1(Kış 1996), s. 65-85.

Page 183: Rusyada Ulusal Guvenlik Anlayisinin Donusumu

178

Sonuç olarak, Rusya’nın en önemli sorunlarından biri olan serbest piyasa

ekonomisine geçiş ve Sovyet mirası ekonominin reform edilmesi Yeltsin döneminin

öncelikli sorunlarından biri olmuştur. Hem iç politik hem de dış politik gelişmelerin

önemli ölçüde etkilediği ekonomik reform sürecinde üç önemi dönemden

bahsedebiliriz. 1992-1993 dönemin kapsayan ilk dönemde krizden çıkmak için bir an

önce serbest piyasa ekonomisine geçilmesi amaçlanmış ve “şok tedavi” yöntemi ile

hızla fiyat serbestleştirilmesi, özelleştirme ve sosyal boyutu önemli ölçüde gözardı

eden yapısal reformlar gerçekleştirilmeye başlanmıştır. Fakat Gaydar hükümetinin bu

politikaları iç politik ve ekonomik nedenlerle yerini Çernomirdin hükümeti’nin

makro istikrarı korumak, enflasyonu indirmek ve bunun için mali-para araçlarını

etkin biçimde kullanmayı ve halk talepleri sonucu sosyal destek politikalarını da

dikkate alan bir politikasına bırakmıştır. Fakat 1997 sonundan itibaren Çernomirdin

hükümetinin yapısal reformları gerçekleştirememesi, yıkıcı boyutlara ulaşan

yolsuzluk, vergi kaçırma gibi sorunların yanısıra, dış piyasalarda özellikle Asya mali

krizi Rus ekonomisini yeni bir kriz sürecine sokmuştur.631

Çernomirdin’in yerine gelen Kiriyenko hükümeti IMF ve Japonya’nın dış

desteğine rağmen ekonomiyi kriz sürecinden çıkaramamış ve 17 Ağustos 1998’de

Rusya iflasını ilan etmiştir. Bu süreçte iç ve dış faktörler Rusya’nın ciddi bir

ekonomik krize girmesine neden olacak biçimde gelişmiştir. Đç dinamikler

bakımından giderek artan yüksek bütçe açıklarının varlığı ve bu açığı finanse etmek

için esas gelir kaynağı vergilerin toplanamaması, Rusya ekonomisini ciddi bir mali

631 Rusya ekonomisinde yolsuzluk ve oligarşik yapı konusunda geniş değerlendirmeler için bkz ; Sergei Peregudov, ‘The Oligarchical Model of Russian Corporatism’, Brown (der.), Contemporary Russian Politics, s. 259-268; Louise I.Shelley, The Challenge of Crime and Corruption’, Wegren (der.), Russia’s Policy Challenges: Security, Stability and Devolopment, s. 103-122.

Page 184: Rusyada Ulusal Guvenlik Anlayisinin Donusumu

179

iflasın eşiğine getirmiştir.632 Öte yandan dış dinamiklerden 1997’deki Asya krizinin

artçı şoku Rusya ekonomisini sarsmıştı. Diğer önemli bir dış faktör ise dünya

piyasalarında benzin ve doğal gaz fiyatlarında büyük bir düşüşün yaşanması ve

bunun sonucu Rusya’nın sadece 1998’de yaklaşık 9 milyar dolar kaybetmesiydi.633

Öte yandan, Ekim 1997’den itibaren başlayan ekonomik kriz sürecinin

derinleşmemesi için uluslararası kurumların ve Japonya’nın Temmuz 1998’de söz

verdiği 22,6 milyar dolarlık yardım da Rusya’ya sorunsuz bir biçimde ödenmemiştir.

Uzlaşmaya göre 1998 içinde verilmesi gereken 14,8 milyar dolarlık dilimin sadece

4,8 milyarı verilmiş ve geri kalanı durdurulmuştur.634 Bu sorunun en önemli nedeni

Rusya’da ekonomik krizin daha da derinleşerek devam etmesi ve bu durumun da

Kiriyenko hükümetini istifaya götürerek kısa süreli geçici hükümetler yolunu

açmasıdır. Rusya, Primakov ve Stepaşin hükümetleri deneyimini yaşamışsa da, bu

yeni hükümetlerin iç politik mücadelelerin gölgesinde kurulması ve kısa süreli

olması, ekonomiyi rayına oturtmak için köklü reform politikaları yürütmeyi

engellemiştir. Rusya ekonomisinin 17 Ağustos krizinin sonuçlarını gerçek anlamda

telafi etme süreci ise 9 Ağustos 1999’da Putin’in Başbakanlığa gelmesi ile

başlamıştır.

632 Hans-Hermann Hörmann ve Christian Meier, ‘Conseptual, Đnternal, and International Aspects of Russia’s Economic Security’, Alexei Arbatov, ve Karl Kaiser, Robert Legvold (der.), Russia and West: The 1 st Century Securit (New York: M. E. Sharpe, 1999), s. 84 veya Hörmann, ‘Konseptualnıy, Vnutrennie i Mejdunarodnıe Aspektı Ekonomiçeskoy Bezopastnosti Rossii’, s. 228. 633 Hörmann, ‘Conseptual, Đnternal, and International Aspects of Russia’s Economic Security’, s.84. 634 Ibid.

Page 185: Rusyada Ulusal Guvenlik Anlayisinin Donusumu

180

BÖLÜM IV

PUTĐN DÖNEMĐNDE YENĐ RUS ULUSAL GÜVENLĐK ANLAYIŞI:

KONTROLLÜ DÖNÜŞÜM MODELĐ

A.Yeltsin’in Mirasından “Kontrollü Dönüşüm” Modeline

1990’ların başında halkın ve seçkinlerin büyük umutlarıyla başlayan Yeltsin dönemi

1990’ların sonuna gelindiğinde ekonomiden iç politikaya, askeri yapıdan dış

politikaya bütün alanlarda Rusya’nın sıkıntılarının daha da büyümesine neden

olmuştu. Yeltsin döneminin iç ve dış politika alanındaki reform politikalarının Đkinci

ve Üçüncü bölümlerde ayrıntılı biçimde ele alınan önemli bazı sonucları aşağıdakı

gibi özetlenebilir.

Öncelikle, Rusya’nın yeniden yapılanması sürecinde özel önem arz eden

ekonomi alanındaki politikalar 1998’de ekonomik krizle sonuçlandı. Yeltsin’in

ülkeyi ekonomik krizden çıkarmak için yeni başbakan ve hükümet atamaları da içine

düşülen ekonomik krizi çözmek yerine, daha da geniş bir alana yayarak siyasi

istikrarsızlılara yol açtı ve sık-sık değişen hükümetler sorununu gündeme getirdi. Bir

yandan sık-sık değişen hükümetler, öte yandan Çeçenistan başarısızlığı merkezi

yönetimin normal işlevlerini yerine getirmesine büyük bir darbe vurarak, ülkedeki

politik ve ekonomik içerikli merkezkaç eğilimleri güçlendirdi. Merkezi yönetimin bu

durumu ülkenin ekonomik krizden çıkmasına katkı yapabilecek vergi toplama

işlevini yürütmesini önemli ölçüde engelleyerek, ekonomik krizin daha da

derinleşmesine yol açtı. Çeçenistan başarısızlığı Rus askeri gücünün kötü durumunu

ortaya koyarak ülke içinde merkezi yönetimin otoritesini sarsarken, dışarıda özellikle

de BDT coğrafyasında Rus askeri gücünün etkisini zayıflattı.

Page 186: Rusyada Ulusal Guvenlik Anlayisinin Donusumu

181

Öte yandan, dış politika alanında da Yeltsin yönetimi ciddi sıkıntılarla karşı

karşıya kalmıştı. 1990’ların başında büyük umutlarla “Batıya yaklaşma ve hatta onun

bir parçası olma” yönelimli başlayan politikalar, zaman içerisinde önemli

değişimlere uğrayarak 1999’da Kosova sorunu nedeniyle Batıyla çatışmayı göze

alacak boyutta ciddi bir krize neden oldu. Rus dış politikasının temel önceliği

konumundaki BDT coğrafyasındaki güç dengeleri giderek daha büyük oranda

Rusya’nın aleyhine değişmeye başladı. Rusya’nın bu coğrafyadaki etkinliğini

sürdürmek amacıyla büyük önem verdiği BDT örgütü, kararlarının tamamına yakını

uygulanmayan bir kuruma dönüştü. Mayıs 1999’da Rusya’yla ilişkilerde daha

bağımsız hareket etmek ve Batıyla daha yakın ilişkiler geliştirmek isteyen Gürcistan,

Ukrayna, Azerbaycan ve Moldova’nın GUAM adı altında bir araya geldiklerini ilan

etmeleri Rusya’nın bu coğrafyadaki etkinliğini zayıflatan önemli bir gelişme oldu.

Bu birlikteliğin, ABD’nin açık teşvik ve desteğiyle kurulması Rusya açısından daha

da endişe verici bir duruma işaret ediyordu. Primakov doktrinine rağmen, Rusya’nın

Orta Doğu bölgesinde (Đran’la ilişkiler dışında) inisiyatifi büyük ölçüde ABD’ye

kaptırması ve Çin’le ilişkilerin de küresel sistemde alternatif bir güç odağı oluşturma

bakımından yeterli olamaması dış politikada öne çıkan diğer sıkıntılar oldu.

Özetle, ülkenin içine düştüğü ekonomik, politik, sosyal ve dış politika

alanlarındaki sorunlar yönetimin sıkıntılarını daha da derinleştirerek Rusya’yı çok

boyutlu bir krize sürükledi. Bu koşullarda Rusya’nın bir devlet olarak varlığını

sürdürebilmesi ve bunun için gerekli yeni değişim politikaları yürütebilmesi, Rus

seçkinler ve devlet bürokrasisi için en önemli hedef olarak önem kazanmağa başladı.

Başkan Yeltsin halkın ve Rus seçkinlerin gözünde etkinliğini ve meşruiyetini büyük

ölçüde kaybedince, ülkenin karşılaştığı sorunlar yeni bir ulusal lider arayışını

Page 187: Rusyada Ulusal Guvenlik Anlayisinin Donusumu

182

gündeme getirdi. Bu bağlamda 9 Ağustos 1999’da Başbakanlık ve 31 Aralık 1999’da

da vekâleten Başkanlık görevine getirilen Vladimir Putin, hızla ülkenin karşılaştığı

sorunları çözebilecek yeni ulusal lider konumuna oturtuldu. Putin’in iktidara

taşınması süreci 26 Mart 2000’de yapılan başkanlık seçimlerinde %52,94 oyla

Rusya’nın seçimle gelen ikinci başkanı olmasıyla tamamlandı.635

B. Kontrollü Dönüşüm Modeli nedir?

Yeltsin döneminde parçalanan iktidarı toparlayabilecek, ülkeyi parçalanmaktan

kurtarabilecek, ‘‘yakın çevre’’ ve uluslararası arenada Rusya’ya saygınlığını tekrar

kazandırabilecek, Yeltsin döneminin kazanımlarından ödün vermeyecek bir kişinin

iktidara gelmesi ihtiyacı doğunca, ülkedeki iktidar odakları (oligarhlar, ordu,

güvenlik servisi) bu görev için Vladimir Putin’i uygun gördü.

Putin’in bu görev için seçilmesinde Rusyada değişik iktidar odaklarını tatmin

edecek nitelik ve geçmişe sahip olmasının etkili olduğu düşünülebilir. Öncelikle,

Putin’in 1975–1990 döneminde Sovyet istihbarat servisi KGB’de çalışmış olması,

iktidarın belirlenmesinde önemli role sahip Rus güvenlik çevrelerinin (istihbarat,

ordu) desteğinin sağlanmasında önemli bir etkendi: Dahası, Putin’in Yeltsin

döneminde Haziran 1998’den itibaren Rusya istihbarat servisi FSB’nin başkanı ve de

Mart 1999’dan Ağustos 1999’a kadar Rusya Güvenlik Konseyi Sekreteri olması da,

güvenlik çevrelerinin kendisine olumlu yaklaşmasını kolaylaştırmıştı. Ayrıca,

Putin’in 1990’ların başından itibaren Rus demokrat ve liberal çevrelerinde önemli

saygınlığı olan Petersburg Belediye Başkanı Anatoliy Sobçak’la yakın ilişkileri ve

635Putin’in Devlet Başkanı seçimine ilişkin ayrıntılı bir değerlendirme için bkz; Vladimir Prıbılovskiy, ‘Tsar no Nenastoyaşiy’, Aleksandr Verhovskiy, Ekaterina Mihailovskaya ve Vladimir Pribılovskiy (der.) Rossiya Putina: Pristrastnıy Vzglyad, (Moskova: ROO “Tsetr Panoram”, 2003), s. 146-172. Putin’in resmi özgeçmişi için bkz; http:// www.kremlin.ru , (22 Mart 2004).

Page 188: Rusyada Ulusal Guvenlik Anlayisinin Donusumu

183

çalışma arkadaşı olması da bu çevrelerin desteğinin sağlanmasına imkan tanıdı.

Putin’in siyasi bir kişilik olmaması da Yeltsin’in kararlarında önemli rol oynayan

“Aile”636 tarafından siyasal sistem içerisinde kolay yönlendirilebilecek bir varis gibi

değerlendirilmesine olanak verdi.

Bu şekilde Rusya’daki değişik iktidar odaklarının uzlaştığı bir kişi olarak

iktidara getirilen Putin’e göre, “Rusya son 200–300 senede ilk kez dünyanın ikinci

ve hatta üçüncü dereceli ülke olmak gibi” bir tehlikeyle karşı karşıyadı ve bunun

önlenmesi için ulusun entelektüel, fiziki ve psikolojik güçlerinin bir araya toplanması

gerekiyordu.637 Bu çerçevede ülkenin bekâsı için çözülmesi hayati önem taşıyan ve

de giderek ağırlaşan iç ve dış sorunları çözme misyonu yüklenen Putin’in, ülkenin

düştüğü durumdan kurtarılması için uygulamaya başladığı “büyük kurtuluş” veya

kalkınma stratejisini “kontrollü dönüşüm” modeli şeklinde tanımlamak mümkündür.

Model temel olarak Rusya’nın karşılaştığı iç ve dış sorunları öncelikle devletin

bekâsını ve büyük devlet geleneğini tehdit eden unsurlar olarak değerlendirmekte ve

bu tehditleri bertaraf ederek Rusya’yı tekrar büyük güç statüsüne kavuşturmak için

ülkenin çağdaş gereklere uygun siyasi, ekonomik ve askeri içerikli köklü bir

dönüşüm/reform sürecine girmesini öngörmekteydi.

Fakat bu dönüşümün amacına uygun olması için kontrollü bir biçimde

yapılması şarttı. Modelin kontrollü reform yapılmasına özel önem atfetmesi bir kaç

etken çerçevesinde izah edilebilir. Öncelikle, bu tür bir reform anlayışını Rusya’daki

geleneksel yukarıdan reform anlayışının tarihi izdüşümü olarak görebiliriz. Nitekim

Putin’in devraldığı Rusya’nın tekrar büyük güç olma amacı I. Petro, II Aleksandr,

636 Burada "Aile" kavramıyla siyasetle uğraşan Yeltsin ailesinin üyeleri ve Yeltsin’in yakın çevresi kastedilmektedir. 637 Vladimir Vladimiroviç Putin, ‘Rossiya na Rubeje Tısyaçeletiy’, Nezavisimaya Gazeta (30 Aralık 1999), http://www. ng.ru.

Page 189: Rusyada Ulusal Guvenlik Anlayisinin Donusumu

184

Stolipin ve hatta Sovyet dönemi yukarıdan reform süreçlerindeki “büyük devlet”

misyonuyla ciddi biçimde benzerlik göstermektedir. Yine Rusya geleneğine uygun

olarak, bu reformun da temel dinamiği Rus egemen siyasi kültür geleneğinin en

önemli parçası olan devlet aygıt ve bürokrasisiydi.

Dönüşümün kontrollü olmasına yapılan vurgu da Putin yönetimi için bir kaç

bakımdan önemliydi. Öncelikle, Putin yönetimi kontrolsüz biçimde yapılan

Gorbaçev dönemi dönüşüm deneyimini bizzat yaşamış kadrolardan oluşmaktaydı. Bu

kadrolar anılan reform sürecini SSCB’nin çözülüşünün en önemli sebeplerinden biri

olarak değerlendirmekteydiler. Bu bağlamda SSCB’nin çöküşünü “20. yüzyılın en

önemli felaketi olarak değerlendiren” Putin için reformun “kontrollü” olması

Rusya’nın da aynı kaderi paylaşmaması için çok önemliydi. Öte yandan kontrollü

olma, dönüşümün “büyük kurtuluş” amacından sapma olmaması için de gerekliydi.

Nitekim Yeltsin döneminde ülkeyi kapsayan reform dalgasının 1990’ların sonunda

Rusya’yı siyasi, ekonomik, askeri ve dış politika alanlarında soktuğu çıkmaz, Putin

için önemli bir ders olmuştu. Dahası kontrollü dönüşüm için iki başarılı örnek,

imparatorluktan ulus-devlete geçiş yapmış Türkiye ile sosyalist Çin’in dönüşüm

modelleri de Rusya için “kontrollü dönüşüm” modelini cazib kılan unsurlardı.

Özetle, ülkenin tarihi tecrübesiyle iç ve dış etkenler “kontrollü dönüşüm” modelini

Putin yönetimi için cazip temel strateji haline getirmişti.

Bu bağlamda Putin yönetiminin izlediği strateji “güçlü ve etkin merkezi

devlet, güçlü ekonomi, güçlü ordu ve uzlaştırırıcı, pragmatist aktif bir dış politika”

biçiminde formüle edilebilecek ve birbiriyle sıkı bağlantılı olan dört temel hedefi

gerçekleştirmeyi amaçlamıştır. Putin yönetiminin bu hedeflerini gerçekleştirmek için

Page 190: Rusyada Ulusal Guvenlik Anlayisinin Donusumu

185

uyguladığı politikaları ise ülke içinde ve dışında olmak üzere ikiye ayırmak

mümkündür.

Putin reformlarının ilk ayağını oluşturan içerde federal düzeyde uygulanacak

siyasal ve idari politikalarla “güçlü ve etkin merkezi devlet” gerçekleştirmek

amaçlanmıştır. Aşağıda üzerinde geniş biçimde duracağımız bu hedefin

gerçekleştirilebilmesi için Putin’in uyguladığı politikalar üç boyutlu bir nitelik arz

etmiştir. Bu politikaların ilk boyutunu ülke içinde Kremlinin otoritesini etkin biçimde

tesis etmek ve bu bağlamda federal yönetimi güçlendirmek çabaları oluşturmuştur.

Nitekim merkezkaç eğilimlerin bastırılması için Çeçenistan’a yapılan Ağustos 1999

tarihli ikinci silahlı müdahale ve federal hükümeti bölgeler karşısında daha da

güçlendiren reformlar bu politikanın iki boyutunu oluşturmuştur.

Öte yandan, Putin yönetimi federal merkezin Rusya siyasal sisteminin en

etkin ve belirleyici aktörü olması için çeşitli adımlar atmışır. Bu çerçevede Rus

siyasal sistemin yeniden şekillenmesi için yasalar çıkartılmış ve Yeltsin döneminde

siyasi iktidar üzerinde etkinlik kuran oligarhları sindirmeye yönelik bir politika

uygulanmıştır. Oligarşiyle mücadelenin başarılı olması, aynı zamanda federal

yönetimin ülke ekonomisi üzerinde tam kontrolünü sağlamak ve etkinliğini artırmak

için de gerekli koşullardan biriydi. Bu bağlamda “güçlü devlet” hedefini

gerçekleştirmek için uygulanan politikalar “güçlü ekonomi” hedefinin

gerçekleşmesine de katkıda bulunur nitelikteydi. Putin yönetiminin “güçlü ekonomi”

hedefi Yeltsin döneminde krizle boğuşan ekonomiyi bu durumdan kurtarmak için

etkin politikalar uygulamayı amaçlamaktaydı.

Kontrollü reformun üçüncü önemli hedefi güçlü devlete katkıda bulunacak ve

çaşdaş koşullara uyum gösteren “güçlü ordu”nun oluşturulması için gerekli

Page 191: Rusyada Ulusal Guvenlik Anlayisinin Donusumu

186

reformların yapılmasıydı. Modelin dördüncü önemli hedefi Rusya’nın reform

sürecine ve büyük güç amaçlarına hizmet edecek “uzlaşmacı, aktif ve pragmatik bir

dış politika” uygulamaktı. Bu dış politikanın uzlaşmacı boyutu Rusyada mevcut

jeopolitik seçeneklerin sentezlenmesini, pragmatikliği ülkenin mevcut reform

sürecine zarar verecek radikal adımlardan çekinmeyi, aktiflik boyutu ise Rusya’nın

dünya politikasında hala etkin bir aktör olarak bulunuşunu ortaya koymayı

amaçlamaktaydı. Yani, Putin yönetiminin dış politikası bir yandan ülkenin mevcut

sorunlarını çözmeye imkân verecek ve bunun için de Batı ile yeni bir Soğuk Savaşı

engelleyecek, öte yandan da Rusya’nın saygınlığını tekrar kazandırmayı ve başta

BDT coğrafyası olmak üzere önemli çıkar alanlarında etkinliğini sürdürmek ve

güçlendirmeyi amaçlamaktaydı. Putin yönetiminin kontrollü dönüşüm modelinin

ekonomik alandaki politikaları ise güçlü ekonomi için devlet kapitalizmi şeklinde

tanımlanan yapıyı öngörmekteydi.

Özetle, Rusya Putin’le birlikte idari anlamda güçlü merkezi devleti

hedefleyen, siyasi anlamda Kremlin’in tam denetimi altında bulunan “güdümlü

demokrasi” sisteminin kurulmaya başlandığı, askeri alanda profesyonel orduya geçişi

amaçlayan ve dış politikada mevcut gerçeklerle tarihi gelenekler arasında rasyonel

bir denge kurma çizgisini benimseyen bir dönüşüm sürecine girmiştir.

C. “Güçlü Devlet” Hedefi

Putin’in iktidarının önceliklerinin başında Rusya’da tekrar güçlü bir devletin tesis

edilmesi gelmekteydi. Nitekim Putin daha 16 Ağustos 1999’da Başbakan sıfatıyla

Page 192: Rusyada Ulusal Guvenlik Anlayisinin Donusumu

187

parlamentoda yaptığı ilk siyasi konuşmasında Rusya’nın güçlü bir devlete duyduğu

ihtiyacı ülkenin temel sorunlarından biri olarak vurgulamıştı.638

Putin, “güçlü devlet” vurgusunu kendi seçim platformu sayılan 30 Aralık

1999 tarihli “Binyılın Eşiğinde Rusya” isimli makalesinde de geniş biçimde anlatmış,

Rusya’nın yeniden doğması ve ayağa kalkmasının ancak devletçilikle mümkün

olabileceğini ilan etmişti.639 Anılan makalede Putin, Rus geleneksel kültürü

bakımından güçlü devletin kötü bir müessese olarak görülmediğini, tam tersine her

zaman düzenin kaynağı ve garantörü, gerektiğinde ise değişimlerin temel girişimcisi

ve ana gücü olduğunu belirtilmektedir.640 Çağdaş Rusya toplumunun güçlü ve etkin

devlete ihtiyaç duyduğunu belirten Putin, böyle bir devletin totaliter esaslara değil,

demokratik, hukuksal ve etkin federatif ilkelere dayanması gerektiğini de ifade

etmiştir.641 Putin 4 Ocak 2000’de yaptığı bir açıklamada ise devletin dağıldığı bir

ortamda ekonomik veya sosyal nitelikli hiç bir sorunun çözülemeyeceğini

belirtmişti.642 Dağılan ve merkezkaç eğilimlerin güclendiği devletin yeniden

yapılanması gerektiğini ifade eden Putin, bu sürecin Rusya’nın tarihsel devlet

geleneğine uygun biçimde “güçlü merkezi devlet” anlayışı içinde

gerçekleştirilmesini savunmuştur.643

Putin’in “güçlü ve etkin devlet” anlayışı 10 Ocak 2000’de ilan edilen

Rusya’nın yeni ulusal güvenlik doktrininde de yer almış, Rusya Federasyonu devlet

yönetiminin federal ve yerel çerçevede güçlü ve etkin hale getirilmesi önemli bir

638 ‘Vladimir Putin Govarit o Glavnım. Đz Vustuplenie v Gosurdarstvennoy Dume 16 Avgusta’, www.rg.ru/anons/arc_1999/0817/11.htm., (8 Ağustos 1999). 639 Putin, ‘Rossiya na Rubeje Tısyaçeletiy’, Nezavisimaya Gazeta (30 Aralık 1999), http://www. ng.ru. 640 Ibid. 641 Ibid. 642 Putin’in 4 Ocak 2000’de Rusya’nın ORT televizyonuna verdiği mulakattan aktaran Thomas Graham, ‘Fragmentation of Russia’, Andrew C. Kuchins (der.), Russia After The Fall (Washington: Carnegie Endowment for International Peace, 2002), s. 54. 643 N. Gevorkyan, A. Kolesnikov ve N. Timakova (der.), Ot Pervogo Litsa : Razgovori s Vladimirom Putinom (Moskova: Vargius, 2000), s. 167-168.

Page 193: Rusyada Ulusal Guvenlik Anlayisinin Donusumu

188

amaç olarak vurgulanmıştır.644 Putin, 8 Temmuz 2000’de parlamentoda yaptığı yıllık

konuşmasında da Rusya’nın mevcut olumsuz şartlardan kurtulması için “güçlü

devlet” hedefine odaklanması gerektiğini ilan etmiştir.645

Rusya’nın yeniden güçlenmesi için “güçlü devlet” amacını en önemli öncelik

olarak gören Putin yönetiminin bu alandaki politikalarının temel hedefi merkezi

devleti güçlendirmekti. Bu politikalar üç boyutta uygulanmıştır. Politikanın öncelikli

hedefleri Rusya’nın toprak bütünlüğüne fiili tehlike oluşturan Çeçenistan sorununun

çözülmesi; ikinci olarak, Yeltsin döneminden miras kalan zayıflamış federe yapının

merkezi yönetim lehine güçlenmesini sağlayacak federal reformların yapılması; ve

son olarak da merkezi yönetimin siyasi rejim üzerindeki konumunu güçlendirmek

olmuştur.

1. Çeçenistan’a Đkinci Müdahele

Putin yönetiminin “güçlü devlet” hedefinin ilk uygulama alanı Çeçenistan sorunu

olmuştur. Bunun üç temel nedeni vardı. Öncelikle, 1996 Hasavyurt Anlaşması ve bu

tarihten sonra Çeçenistan’ın fiilen bağımsızlığını kazanması Rusya’da merkezi

devletin zayıflığını ortaya koyan ve diğer federe bölgeleri de bu örneği takip etmeye

teşvik eden bir unsur niteliğindeydi.646 Bu çerçevede Çeçenistan meselesinin

çözümsüz kalması merkezi devleti toprak bütünlüğünü koruma gibi hayati bir

konuda dahi güçsüzlüğünü ortaya koyan bir semboldü. Ayrıca, Çeçenistan’daki

mevcut güçlerin önemli bir bölümünün bütün Kuzey Kafkasya’yı Rusya’dan ayırma

çabasına girişmiş olmaları, merkezi yönetimin güçlü devlet amacına en önemli reel

644 ‘Kontsepsiya Natsionalnoy Bezopasnosti Rossiyskoy Federatsii’, Şakleina (der.) Vneşnyaya Politika i Bezopasnost Sovremennoy Rossii, Cilt 4, s. 77. 645 ‘Poslaniye Federalnomu Sobraniyu Rossiyskoy Federatsii (8 Iyulya 2000 goda)’, http://www.kremlin.ru/text/appears/2000/07/28782.shtml (22 Mart 2007). 646 Stephen J. Blank, ‘Putin’s Twelve-Step Program’, The Washington Quarterly, Cilt 25, Sayı 1 (Kış 2002), s. 148.

Page 194: Rusyada Ulusal Guvenlik Anlayisinin Donusumu

189

tehditlerden birini oluşturmaktaydı. Nitekim 1 Ağustos 1999’da Şamil Basayev ve

Ömer Hattab liderliğindeki Çeçen silahlı birliklerinin Dağıstan’a saldırısı bu tehdidin

gerçek boyutunu ortaya koymuştu.647 Son olarak, yeni Başbakan Putin’in siyasal

otoritesini artırması ve halkı merkezi yönetim etrafında mobilize etmesi için de

Çeçenistan meselesi önemli bir fırsat olarak görülmüştür.648

Belirtilen çerçevede Putin yönetimi için Çeçenistan’a müdahelenin resmi

gerekçesini oluşturan olay ise Şamil Basayev ve Ömer HattaB komutanlığındaki

Çeçen silahlı birliklerinin 1 Ağustos 1999’da Dağıstan’a saldırması olmuştur. Çeçen

birliklerinin neden böyle bir saldırıya başladıklarıyla ilgili çeşitli yorumlarda

bulunmak mümkündür. Öncelikle, Şamil Basayev liderliğindeki bu saldırının

amacının Çeçenistan’ı Rusya kuşatmasından çıkararak stratejik derinlik kazandırmak

ve bu çerçevede Kuzey Kafkasya’nın tamamını Rusya’ya karşı seferber etmek

hedefini güttüğünü söylemek mümkündür. Diğer bir yorum, saldırının lideri Şamil

Basayev’in Çeçenistan’daki iktidar mücadelesinde olan Devlet Başkanı Masadov

karşısında avantaj kazanmak için Dağıstan’da başarı kazanma yolunu seçtiğini ve

kazanılacak bu başarının Çeçenistan içinde gücünü artıracağını düşündüğünü öne

sürmektedir.649 Bir başka yorumda ise Rusya’nın Hasavyurt anlaşmasını geçersiz

kılmak için Basayev’in Dağıstan’a saldırısını özellikle özendirdiği

savunulmaktadır.650 Nitekim, Dağıstan’da olaylar çıktığı sırada Rusya’da

Başbakanlık görevini yürüten Sergey Stepaşin Ocak 2000’de yaptığı açıklamada,

daha Mart 1999’da Çeçenistan sorununun Rusya devleti tarafından masaya

647 Aleksey Malaşenko ve Dmitriy Trenin, Vremya Yuga: Rossiya v Çeçne, Çeçnya v Rossii, (Moskova, Moskovskiy Karnegiy Tsenrt, Gendalf, 2002), s.33. 648 Roy Medvedev, Vladimir Putin: Çetıre Goda v Kremle, (Moskova, Vremya 2005), s.100. 649 Malaşenko, Vremya Yuga: Rossiya v Çeçne, Çeçnya v Rossii, s.32. 650 Bu yorum Çeçensitan’da savaşmış bir komutanla yapılan özel bir gorusmede dile getirilmiştir.

Page 195: Rusyada Ulusal Guvenlik Anlayisinin Donusumu

190

yatırılarak müdahalenin altyapısının hazırlanmasının karara bağlandığını

belirtmiştir.651

Bu yorumlar çerçevesinde Basayev’in Dağıstan’a yaptığı saldırının gerçek

neden veya nedenlerinin ne olduğu bulmak çok zordur. Eldeki veriler Rusya merkezi

devletinin bu saldırının özellikle proveke etdiğini söylememiz için yeterli olmasa da,

Kremlin yönetimin çok daha önceden Dağıstan’a yapılacak saldırıdan en azından

haberdar olduğu yorumunu yapmamıza olanak tanımaktadır. Nitekim böyle bir

çatışmanın olacağına dair haberlerin Kuzey Kafkasya’da yaşayan halk arasında çok

önceden yayılmış olduğu bilinmektedir. Nitekim Çeçenistan’daki Đslami Demokrat

Partisinin kurucusu Abdurreşid Saidov, Groznı pazar esnafının daha Mayıs-Haziran

1999’dan itibaren kendi ticari planlarını Dağıstan’da çıkacak bir savaşı dikkate

alarak oluşturduklarını öne sürmektedir.652

Bütün bu farklı açıklama ve spekülasyonlara neden olan Basayev saldırısının

ilk hamlesi 1 Ağustos 1999’da Dağıstan’ın Tsumadin bölgesine yönelmişti.653

Taktiki nitelikli bu hamlenin ardından Çeçen silahlı güçleri 8 Ağustos’ta esas saldırı

hedefi olarak Dağıstanı’ın Botlih bölgesine yöneldiler.654 Şamil Basayev liderliğinde

Dağıstan’a yapılan bu saldırı Ağustos sonunda sayıları 10 000 ulaşan Rusya federal

güçleri ve yerel güvenlik güçlerinin ortak müdahelesiyle önlendi ve Çeçen savaşçılar

Çeçenistan’a geri çekilmek zorunda kaldılar. Bu saldırının önlenmesi için bütün

sorumluluğu Rusya Başkomutanı Boris Yeltsin yerine Başbakan Putin almış ve

savaşın sürdürülmesinde en yetkili konumda olmuştur.

651 Sergey Stepaşin’in bu görüşlerini ifade ettiği mülakatı için bkz: Sergey Pravosudov, ‘Bloka OVP Voobşe Moqla i ne Bıt’, Nezavisimaya Gazeta (14 Ocak 2000), http://www.ng.ru/politics/2000-01-14/1_ovr.html 652 Malaşenko, Vremya Yuga: Rossiya v Çeçne, Çeçnya v Rossii, s. 33. 653 Medvedyev, Vladimir Putin: Çetıre Goda v Kremle, s. 102. 654 Ibid..

Page 196: Rusyada Ulusal Guvenlik Anlayisinin Donusumu

191

Putin, Dağıstan saldırısının önlenmesinin ardından doğrudan Çeçenistan

üzerine gitmeyi tercih etmemiş, daha organize bir müdahele için hazırlıklara

başlanmıştır. Öncelikle, ilk Çeçenistan savaşının olumsuz siyasi, askeri ve özellikle

insani sonuçları nedeniyle savaş karşıtı kamuoyunun desteğinin kazanılması

gerekmekteydi. Bu kapsamda politik anlamda Rusya savaşmak istemese dahi Çeçen

Vahabilerin ülke için tehlike arz ettiği Dağıstan saldırısı örnek gösterilerek

propaganda edilmeye başlanmıştır. Askeri anlamda ise Dağıstan’dan Basayev’in

silahlı birliklerinin geri püskürtülmesi, Rus ordusunun Çeçenlere karşı bu kez başarılı

olacağına örnek göstererek, halkta ordunun gücüne inancın onarılmasına

çalışılmıştır. Đnsani bağlamda da, Dağıstan operasyonlarında Rus ordusu savaşta

mümkün olan en az kaybı verecek biçimde hareket ederek halkın tepkisini

çekmemeye çalışmıştır. Dahası Putin yönetimi Ağustos sonunda Moskova ve

Volgodonsk şehirlerinde sayıları 300’ü bulan sivilin ölümüne yol açan üç apartman

bombalanması olaylarını kamuoyunun Çeçen savaşınını başlatmada desteğini

kazanmak için kullanmıştır.655 Putin yönetimi daha soruşturma sonuçlanmadan

bombalamanın sorumluları olarak Çeçenistan’da Vahabi kamplarında eğitim alan

militanları göstermiş,656 başta Moskova ve Sankt-Petersburg olmak üzre bütün

şehirlerde güvenlik önlemlerini sıkılaştırmıştır.

Dağıstan saldırısı ve apartman bombalamalarını gerekçe göstererek Rusya

kamuoyunda Çeçenistan’dan gelen tehdit konusunda destek elde etmeye başlayan

Putin, bölgeyi kuşatma altına alacak adımlar da atmaya başlamıştır. Bu çerçevede

Putin’in emriyle Çeçenistan’la demir ve havayolu iletişimi Eylül 1999’da

durdurulmuş, Çeçenistan’a verilen elektrik kesilmiş ve petrol ve dogalgaz hatlarının

655 Malaşenko, Vremya Yuga: Rossiya v Çeçne, Çeçnya v Rossii, s. 56. 656 Medvedyev, Vladimir Putin: Çetıre Goda v Kremle, s. 103.

Page 197: Rusyada Ulusal Guvenlik Anlayisinin Donusumu

192

vanaları kapatılmıştır.657 Bu eylemleri takiben Rus ordusu operasyon hazırlığı

çerçevesinde Grozni kenti yakınlığındaki “Severnıy” havaalanını, yolları, körpüleri

ve Çeçenistan’da, Vahabilerin ve silahlı militan kamplarının bulunduğu tahmin

edilen bölgeleri hedef alan stratejik hava bombardımanlar gerçekleştirmiştir.658

Ayrıca Çeçenistan’a operasyon hazırlıkları çerçevesinde bölgeye Eylül 1999’da

büyük miktarda Rus askeri kuvvetleri yerleştirilmeye başlanmıştır.

Belirtilen bu hazırlıkların tamamlanmasının ardından 1 Ekim 1999’da Rus

Ordusu Çeçenistan üzerine saldırıya geçmiştir.659 Rusya yönetimi saldırının resmi

amacını, “hedefleri Rusya’nın güneyinde Hazar denizinden Karadenize uzanan ve

’gerçek Đslama’ dayanan bağımsız bir Müslüman devlet kurmak isteyen Vahabilerin

ve uluslararası terorist örgütlerin saldırılarını önlemek ve Çeçenistan’da bulunan

kamplarını imha etmek” olduğunu ilan etmiştir.660 Putin “Çeçenistan’ı suçluların

işgal ettiğini, Rusya’nın bu suçlularla açık mücadeleye başladığını ve düşmanı kendi

yuvasında imha edeceklerini” belirtmiştir.661 Rusya yönetimi sayıları yaklaşık 20

000’i bulduğu tahmin edilen Çeçen savaşçılarına saldırı için ordu, jandarma ve

polisden oluşan, toplam sayıları 150 000’i aşan ve çok sayıda uçak, tank, top ve

zırhlının desteklediği askeri bir gücü seferber etmiştir.662 Đlk Çeçen savaşından

çıkarılan dersler çerçevesinde dikkatli biçimde yürütülen operasyonlar sonucunda

Kasım 1999’da Çeçenistan’ın ikinci büyük kenti Gudermes, Şubat 2000 başında ise

başkent Grozni Rus silahlı kuvvetleri tarafından ele geçirilmiştir.663 Ocak-Mart 2000

döneminde sürdürülen çatışmalar sonrasında savaş, Çeçenistan’nın dağlık 657 Ibid., s. 103. 658 Ibid., s. 104. 659 Malaşenko, Vremya Yuga: Rossiya v Çeçne, Çeçnya v Rossii, s. 33. 660 Medvedyev, Vladimir Putin: Çetıre Goda v Kremle, s. 112. 661 Vladimir Putin, ‘Otkırıtoe pismo Vladimira Putina k Rossiyskim izbiratelyam’, www.vladimir-pıtin.ru (28 Mart 2000). 662 Medvedyev, Vladimir Putin: Çetıre Goda v Kremle, s.109. 663 Ibid., s. 120-121.

Page 198: Rusyada Ulusal Guvenlik Anlayisinin Donusumu

193

bölgelerine kaymış, Rus kaynaklarına göre, 2000 sonbaharında Çeçenistan’ın %90’nı

büyük ölçüde kontrol altına alınmıştır.664

Putin yönetimi yürütülen savaşla paralel olarak siyasi ve sivil alanda da

Çeçenistan’ı tam kontrol altına alacak adımlar atmıştır. Bu çerçevede 1999’un

Sonbaharından itibaren kontrol altına alınan Çeçen bölgelerinde Rusya yanlısı geçici

bir yönetim oluşturularak, başına 1995–1996 döneminde Rus yanlısı Doku Zavgayev

hukümetinde Başbakan Yardımcılığı yapmış olan Nikolay Koşman getirilmiştir.665

Savaşın Rusya için başarılı sayılabilecek bir zeminde gelişmesi ve Çeçenistan’ın

büyük bir bölümünün Rus askeri gücünün kontrolüne geçmesiyle birlikte Putin

yönetimi bölgede daha kalıcı bir yapılanmaya gitmiştir. Bu bağlamda Haziran

2000’de Çeçen yönetiminin başına ilk Rus-Çeçen savaşında Rusya’ya karşı cihat ilan

eden, fakat ikinci savaşta Putin yönetiminin yanında yer alan Çeçenistan müftüsü

Ahmet Kadırov atanmıştır.666

Yeni ve daha kalıcı Rus yanlısı bir siyasi ve idari yapılanma oluşturmanın

yanısıra, Putin yönetimi 2000’den itibaren Çeçenistan’da sivil hayatı

normalleştirecek adımlar da atmaya başlamıştır.667 Bu çerçevede sonbahardan

itibaren Çeçenistan’da 200’den fazla okul ve Groznı’da ise bir eğitim üniversitesi ile

bir kaç yüksek okul tekrar eğitime başlamıştır. 2000 sonuna kadar Çeçenistan’da

200’den fazla hastahane çalışmaya başlamış, bütün büyük yerleşim birimlerine

elektrik ve gaz verilmeye başlanmış, karayolları, demiryolları ve havaalanı tekrar

onarılmıştır. Bunun dışında ekonominin düzene sokulması çalışmaları sonucunda

petrol üretimi ve sanayide ilk sonuçlar alınmaya başlanmış ve bu faaliyetler

664 Ibid., s. 134. 665 Ibid., s. 110. 666 Malaşenko, Vremya Yuga: Rossiya v Çeçne, Çeçnya v Rossii, s. 34. 667 Medvedyev, Vladimir Putin: Çetıre Goda v Kremle, s. 115.

Page 199: Rusyada Ulusal Guvenlik Anlayisinin Donusumu

194

sonucunda 2000 sonu itibariyle 100 bin ton petrol üretilmiştir.668 Putin yönetimi

Ocak 2001’de “Çeçenistan’ın ekonomik ve sosyal alanlarının onarılması federal

programı” çerçevesinde Çeçenistan’a 14,7 milyar ruble (dönemin kuru ile yaklaşık

500 milyon dolar) para ayırmıştır.669 Bu arada Çeçenistan Savaşı 2001’den itibaren

Rusya ve dünya gündemindeki önemini kaybetmeye başlamıştır. Bunun en önemli

sebebi artık savaşın geniş bir alana yayılan bir çatışma olmaktan çıkarak, Rus

Federal Kuvvetleriyle Çeçen gerillalar arasında zaman-zaman yaşanan küçük çaplı

sıcak çatışmalara dönüşmüş olmasıdır. Putin yönetimi de yapılan mühadahelenin

başarısını göstermek için Çeçen Savaşının Rus basınında daha fazla gündemde

kalmasına pek gönüllü olmamıştır. Bu çerçevede savaşı resmi boyutu dışındaki

görüntülerini gündeme getirmek isteyen yerli ve yabancı gazetecilerin bölgeye

girmeleri engellenmiş, konuyu yönetim aleyhine kullanan medya kurumları ciddi

baskı ve yıldırma politikası ile susturulmuştur.670 Ayrıca, 11 Eylül saldırılarının

ardından terörizme karşı mücadele süreci de Rusya yönetiminin dini radikalizmle

ilişkisi bulunan Çeçen gerillalarla mücadelesini meşrulaştırıcı nitelik arz etmiştir.

Bu unsurlar ışığında, Çeçen savaşçılar savaşı kendi lehlerine çevirmek için

birinci Rus-Çeçen savaşındakine benzer taktik izlemeye başlamışlardır. Bu taktik

gereği Çeçen gerillalar bir yandan bölgedeki Rus askeri ve sivil yöneticilere

suikastlar düzenleyerek Putin yönetiminin tam denetimi sağlama çabalarını

engellemeye çalışırken, diğer yandan Rus ve dünya kamuoyunun dikkatini bölgeye

çekmek için büyük eylemler yapmaya girişmişlerdir. Bu taktiği uygulayan Çeçen

668 Ibid., s. 134. 669 Malaşenko, Vremya Yuga: Rossiya v Çeçne, Çeçnya v Rossii, s. 35. 670 Bu konuda geniş bir değerlendirme için bkz; Vladimir Pribılovskiy, ‘Voyna Putina so Svobodnıy Slova: Hronika Postreniya “Đnformatsionnoy Vertikal” ’, Aleksandr Verhovskiy, Ekaterina Mihailovskaya ve Vladimir Pribılovskiy (der.) Rossiya Putina: Pristrastnıy Vzglyad, (Moskva: ROO “Tsetr Panoram”, 2003), s. 173–192.

Page 200: Rusyada Ulusal Guvenlik Anlayisinin Donusumu

195

direnişçileri üstlendiği ve/veya adının karıştığı büyük çaplı eylem ve suikastların

arasında 19 Ekim 2002’deki Mc Donnalds’ın Moskova şubesine saldırı, 23 Ekim

2002’de Dubrovka’da rehin alma eylemi, 2003 yazında Moskova’da yapılan Rock

Festivaline bombalı saldırı, 1 Ağustos 2003’de Mozdok şehrinde askeri hastaneye

yapılan saldırı, Şubat 2004’de Moskova metrosuna saldırı, Mayıs 2004’de

Çeçenistan Devlet Başkanı Ahmet Kadirov’un öldürülmesi, Ağustos 2004’te bir

yolcu uçağına bomba konarak düşürülmesi ve 2004 Eylül’ündeki Beslan saldırısı

bulunmaktadır.671 Bu eylemler içersinde 23–26 Ekim 2002’de Moskova’daki

Dubrovka tiyatrosunda ve 1–3 Eylül 2004’deki Beslan kentindeki okulda rehin

almalar özel dikkat çekmiştir. Fakat her iki rehin alma eylemi de Rus yönetiminin

sert ve tavizsiz tavrı ile karşılaşmış ve çok sayıda sivilin ölümüyle sonuçlanan

eylemler olarak kalmıştır.672 Çeçen eylemlerine karşılık olarak Rusya yönetimi de

direnişi tamamiyle kırmak için ünlü Çeçen liderlerine karşı suikastlar

gerçekleştirmeye başlamıştır. Bu politika çerçevesinde 28 Nisan 2002’de Arap asıllı

Çeçen komutan Ömer Hattab,673 8 Mart 2005’de bağımsızlık yanlısı devlet başkanı

Aslan Mashadov674 ve 10 Temmuz 2006’da ise Şamil Basayev675 öldürülmüştür.

Savaşın bedelini en fazla sivil halk ödemiş, Şubat 2001 itibariyle yaklaşık

260.000 Çeçen Đnguşetya’ya, 10.000 Çeçen Gürcistan’a sığınmıştır. Ayrıca Stavrapol

Bölgesi, Dağıstan, Alanya (Kuzey Osetya) ve Azerbaycan’a sığınan mülteciler

671 Sinan Oğan, ‘Basayev’in Öldürülmesi Çeçen Sorununa Çözüm Getirir mi?’, http://www.turksam.org/tr/yazilar.asp?yazi=969&kat=1 (15 Ocak 2007). 672 Dubrovka ve Kuzey Osetyadaki eylemlere ilgili geniş değerlendirmler için bkz; Nazim Cafersoy, ‘Rusya’nın 11 Eylülü: Tiyatro Baskınından Yeni Güvenlik Doktrinine’, Stratejik Analiz (Eylül 2002), s. 47-57 ve Sinan Ogan, ‘Dünya Katliam Gibi Operasyonu Sorguluyor’, Zaman (6 Eylül 2004), http://www.zaman.com.tr/webapp-tr/haber.do?haberno=88691 673Cenk Başlamış, ‘Zehirli Mektupla Öldürülmüş’, http://www.milliyet.com.tr/2002/04/29/dunya/dun01.html, (15 Ocak 2007). 674 Bu konuda ayrıntılı bir değerlendirme için bkz; Sinan Oğan, ‘Aslan Mashadov Öldürüldü, Çeçenistan Yeni Dönemece Girebilir,’, http://www.turksam.org/tr/yazilar.asp?kat1=1&yazi=247 . 675 Bu konuda ayrıntılı bir değerlendirme için bkz; Sinan Oğan, ‘Basayev’in Öldürülmesi Çeçen Sorununa Çözüm Getirir mi?’, http://www.turksam.org/tr/yazilar.asp?yazi=969&kat=1.

Page 201: Rusyada Ulusal Guvenlik Anlayisinin Donusumu

196

bulunmaktadır.127 Rus kaynaklarına göre Çeçenistan savaşı sırasında 28.000 çocuk

ebeveynlerinden birini kaybetmiş, 2 000 çocuk öksüz kalmış, 469 öğrenci yaralanmış

ve 617 çocuk sakat kalmıştır.128

Öte yandan Çeçenistan müdahalesinin Rusya’ya ekonomik maliyeti de ciddi

boyutlara ulaşmıştır. Fakat Putin yönetimi petrol fiyatlarındaki artış nedeniyle fazla

zorlanmadan Ağustos-Aralık 1999 ve 2001 boyunca her dönem için 10’ar milyar

Ruble para harcamıştır.676 Askeri harcamalar savaşın esas aşamasının sürdüğü

2000’de 25 milyar Rubleyle Rus askeri bütçesinin %20’ni oluşturmuştur.677 Ayrıca,

2000’de Çeçenistan’ın yeniden yapılanmasına 8 milyar Ruble harcanırken, 2001’de

bu rakam 14,5 milyar Ruble’ye yükselmiştir.678

Özetle, güçlü merkezi devlet hedefini gerçeklşetirmek için Çeçenistan’a

müdahele eden Putin, birinci savaşa oranla siyasi, askeri ve psikolojik açılardan daha

hazır biçimde girdiği ikinci savaştan başarıyla çıkmıştır. Bu müdahele sonucunda

Ççenistan’da Rusya’nın denetimi büyük ölçüde sağlanmış, bağımsızlık yanlısı

direnişçi gruplar ve liderler yenilgiye uğratılmış veya ortadan kaldırılmıştır.

Çeçenistan müdahelesi ve sonuçları Rusya’da Putin yönetiminin merkezi devlet

konusundaki kararlılığını ortaya koyarken, bölgelerin merkezkaç eğilimlerinin

zayıflamasını ve federal yönetim tarafından kontrol altına alınmalarına imkan

vermiştir. Çeçenistan savaşının bir diğer önemli sonucu ise Putin’in buradaki

başarısını kullanarak halk nezdindeki popülaritesini ve ülkedeki siyasal ağırlığını

artırması olmuştur. Bu ağırlığın ilk sonuçları Aralık 1999’da yapılan Duma

127 Hasan Kanbolat, ‘Rusya Federasyonu’nun Kafkasya Politikası ve Çeçenistan Savaşı’, s. 173. 128 http://www.ntv.ru/russia/02Jul2001/chechnya_murder.html, 676 V. Georgiev, ‘330 mln dol. Na Borbu s Çeçenskimi Boevikami’ Nezavisimoe Voennıe Obozrenie, Sayı 26, (2001), s. 2. 677 Malaşenko, Vremya Yuga: Rossiya v Çeçne, Çeçnya v Rossii, s. 167. 678 Georgiev, ‘330 mln dol. Na Borbu s Çeçensikimi Boevikami’, s. 2.

Page 202: Rusyada Ulusal Guvenlik Anlayisinin Donusumu

197

seçimlerinde Putin’i destyekleyen Yedinstvo partisinin başarı olması ve Mart

2000’de yapılan başkanlık seçimlerini Putin’in kazanmasında görülmüştür.

2. Federal Reformlar

Putin’in “güçlü devlet” hedefinin ikinci büyük aşaması Rusya’da merkezi devletin

gücünü restore edecek federal reformları gerçekleştirmek olmuştur. Bu yöndeki ilk

adımlar Putin’in Mayıs 2000’de devlet başkanlığı görevine başlamasıyla atılmıştır.

Ülkede “dikey otorite” biçiminde tanımlanan yeni merkezi iktidar yapısının inşasını

amaçlayan federal reformlar dört esas yönde yürütülmeye başlanmıştır:679 1) Ülkede

yedi federal bölge oluşturmak ve her birine devlet başkanı temsilcisi atamak; 2)

Yasama kurumun üs kanadı Federasyon Konseyi’ni (FK) zayıflatma ve yetkilerinin

önemli bir kısmının devlet başkanı yanında yeni oluşturulan danışma niteliğine sahip

Devlet Konseyine devredilmesini sağlamak; 3) Federal yönetimin bölgesel

yönetimlerin işlerine müdahalesine izin veren ve hatta seçilerek göreve gelen yerel

yöneticilerin ve yasama kurumlarının görevden almasına imkan tanıyan yasal

mekanizmayı oluşturmak; 4) Rusya’daki federal yapıyı federal süjelerin sayısını

azaltmak süretiyle yeniden şekillendirmek.

Rusya yönetiminin federal reform paketine devlet başkanlığı temsilciliği

(predstavitel prezidenta-polpred) müessesini yeniden düzenlemek ve yedi yeni

federal bölge (federalnıy okrug) oluşturmakla başlamıştır. Bu amaçla Putin 13

Mayıs 2000’de “Rusya Devlet Başkanının Federal Bölgelerdeki Temsilcilerinin

Yetkileri” isimli 849 sayılı kararnameyi imzalamıştır.680 Kararnameyle yeniden

düzenlenen “devlet başkanlığı temsilcisi” müessesesi daha Ağustos 1991’de Yeltsin

679 Nikolai Petrov, ‘4 Years of Reforming the Federal System’, The Moscow Times (4 Şubat 2004). 680 ‘O polnomoçom predstavitele Prezidenta Rossiskoy Federatsii v federalnom okruge’, Ukaz Prezidenta Rossiskoy Federatsii ot 13 Maya 2000 goda N. 849, Rossiiskaya gazeta (16 Mayıs 2000).

Page 203: Rusyada Ulusal Guvenlik Anlayisinin Donusumu

198

tarafından merkezi yönetimin bölgeler üzerindeki denetimini sağlamak için

oluşturulmuştu.681 Fakat verilen kısıtlı yetkiler, bölgelere geniş yetkiler tanıyan 1992

tarihli Federasyon Anlaşması, merkez ve bölgeler arasında imzalanan ikili

anlaşmalar ve Rusya’da merkezkaç eğilimlerin güçlenmesi gibi gelişmeler

sonucunda bu temsliciler bölgeler üzerinde kontrol görevlerini yerine getirememiş,

hatta bazı bölgelerede bölgesel yönetimin etkisi altına girmişti.682

Putin’in yeni kararnamesi devlet başkanlığı temsilcisi (polpred)

müessesesesine bir kaç önemli değişiklik getirmekteydi. Öncelikle, Yeltsin

dönemindeki “her federal sujeye bir temsilci” ilkesine dayananan anlayış

değiştirilerek sayıları toplam 89 temsilci olan düzenleme ortadan kaldırılımış,

temsilci sayısı yediye düşürülmüştür. Yeni devlet başkanı temsilcilerinin görev

yapması için yedi federal bölge oluşturulmuş ve böylece bu temsilcilerin daha geniş

bir coğrafyada görev yapması sağlanmıştır. Đkinci olarak, yeni temsilcilerin Rusya

idari yapılanmasındaki etkinliği ve önemi artırılmıştır. Bu çerçevede Yeltsin dönemi

temsilcilerinden farklı olarak, yeni devlet başkanı temsilcileri Devlet Başkanı ile

Başkanlık ofisi aracılığı olmadan doğrudan ilişki kurma yetkisi ve doğrudan Başkana

karşı sorumlu olma görevi ile donatıldılar.683 Yeni temsilcilerin görevleri gereği

Rusya Güvenlik Konseyi üyesi yapılması statüsülerini güçlendirmiş ve Devlet

Başkanı ile doğrudan bağlantıya geçme imkanlarını geliştirmiştir. Üçüncü olarak,

Devlet Başkanı Temsilcisi sayısının yediye düşürülmesi ve bölgeler üzerinde

kontrolü sağlamak için geniş yetkilerle donatılmaları bölgesel liderler üzerinde

kontrol sağlamaya imkan vermiştir.

681 Matthew Hyde, ‘Putin’s Federal Reforms and their Implications for Presidental Power in Russia’, Europe-Asia Studies, Cilt 53, Sayı 5 (2001), s. 721. 682 Hyde, ‘Putin’s Federal Reforms and their Implications for Presidental Power in Russia’, s. 722. 683 ‘O Polnomoçom Predstavitele Prezidenta Rossiskoy Federatsii v Federalnom Okruge’,

Page 204: Rusyada Ulusal Guvenlik Anlayisinin Donusumu

199

13 Mayıs 2000 tarihli kararnamenin Rusya idari sitemine getirdiği önemli bir

diğer yenilik de ülkeyi yedi federal bölgeye (Merkez, Doğu-Batı, Güney, Volga,

Urallar, Sibirya ve Uzak Doğu) ayırması olmuştur.684 Putin 8 Temmuz 2000’de

parlamentoda yaptığı konuşmada yeni federal yapılanmanın Rusya’yı daha büyük

bölgeleri içeren köklü bir reform içine sokmayacağını, amacının Devlet Başkanının

gücünü artırmak olduğunu vurgulamıştır.685 Yeni federal yapılanmanın en dikkat

çeken unsuru güvenlik boyutunun belirgin olmasıdır.686 Öncelikle askeri, ekonomik

ve coğrafi unsurlar esasında oluşturulan yeni federal yapılanma Rusya’nın iç

güvenliğini sağlayan Đçişleri Bakanlığı silahlı kuvvetlerinin askeri bölge yapılanması

ile örtüşmektedir.687 Đkinci olarak, yeni devlet başkanlığı temsilcilerden beşi güvenlik

alanında kariyer yaparak general olmuş kişilerden tayin edilmiştir.688

Yeni federal düzenlemeyle birlikte bölgelerdeki federal kurum temsilcileri de

devlet başkanı temsilcisinin kontrolü altına girmiştir. Bu çerçevede Başsavcılık,

Federal Güvenlik Servisi (FSB), Đçişleri Bakanlığı, Vergi Müfettişliği ve Vergi Polisi

gibi federal kurumların yerel şubelerinin bölge yönetimlerine bağımlılığı asgariye

indirilmiştir.689

Üste de belirtiğimiz üzere, Putin federal reformlarının ikinci yönünü

parlamentonun üst kanadı FK’nin yeniden yapılandırılması oluşturmuştur. Rusya’da

FK müessesesi Ekim 1993’deki Başkan-parlamento krizi sonrasında gündeme

684 Vladimir Gelman, ‘The Rise and Fall of Federal Reform in Russia’, Ponars Policy Memo No 238. s. 1. 685 ‘Poslaniye Federalnomu Sobraniyu Rossiyskoy Federatsii (8 Iyulya 2000 goda)’,

http://www.kremlin.ru/text/appears/2000/07/28782.shtml (22 Mart 2007). 686 Rusya’daki federal bölgelere ilişkin daha geniş bir değerlendirme için bkz; Nikolai Petrov, ‘Seven Faces of Putin’s Russia: Federal Districts as the New Level of State-Territorial Composition’, Security Dialogue, Cilt 33, Sayı 1 (2002), s. 73–91. 687 Nikolay Petrov, ‘Puzzle Federalnoy Reformı: 4 goda Spustya’, www.carnegi.ru/ru/pubs/media/69803/htm (23 Şubat 2004). 688 Nikolai Petrov, ‘Policitatizon verus Democratization: 20 Months of Putin’s ‘Federal’ Reform’, PONARS Policy Memo No 241, s. 1. 689 Gelman, ‘The Rise and Fall of Federal Reform in Russia’, s. 1.

Page 205: Rusyada Ulusal Guvenlik Anlayisinin Donusumu

200

gelmiş ve Aralık 1995’de son şeklini almıştır.690 Başkan Yeltsin’le bölgesel liderler

arasında varılan uzlaşmanın sonucunda son biçimini alan FK 89 süjenin yürütme ve

yasama erklerinin başkanlarından oluşmaktaydı. Toplamı 178’i bulan üyelerin

tamamının kendi bölgelerindeki seçimlerin sonucunda bu hakkı kazanması çeşitli

meselelerde Devlet Başkanından bağımsız hareket etmelerine olanak vermekteydi.

Bu durum merkezi yönetimin bölgeler üzerindeki etkisini azaltan bir nitelik arz

etmekteydi. Nitekim merkezi devletin bölgelere karşı kuvvetlenmesi için çeşitli

reformlar yapmaya çalışan Putin yönetimi FK’yi yeniden yapılandırarak bu

handikapı ortadan kaldırmaya çalışmıştır. Putin yönetimi bu bağlamda 19 Mayıs

2000’de FK’inin yeniden yapılandırılmasının teklif eden yasayı Duma’ya

önermiştir.691

Duma’daki çetin müzakerelerin ardından kabul edilerek 5 Ağustos 2000’de

Putin tarafından onaylanan yeni yasadaki en önemli değişiklik FK üyelerinin seçim

sisteminde yapılmıştır.692 Yeni düzenlemeye göre, kendi konumları gereği otomotik

olarak FK üyesi olan bölge yürütme ve yasama erkleri başkanlarının kurumdaki

üyelikleri 1 Ocak 2002’den itibaren sona ermiştir.693 Bunun yerine her bölgeden

Federasyon Konseyine üye olacak kişilerden birinin bölge yasama erki tarafından

seçilmesi, diğerinin ise bölge yürütme erkini temsilen bölge valisi tarafından

atanması karara başlanmıştır.694 Bu düzenlemeyle FK sürekli yasama organı gibi

çalışacak ve Moskova’da sürekli bulunması gereken kişilerden oluşan bir üst kanada

dönüştürülürken, bölgesel parlamento başkanları ve yürütme erkinin başı 690 Bu konuda daha geniş bir değerlendirme için bkz; Paul Chaisty, ‘Legislative Politics in Russia’, Brown (der.), Contemporary Russian Politics, s. 103-120. 691 Hyde, ‘Putin’s Federal Reforms and their Implications for Presidental Power in Russia’, s. 727. 692 Steven Solnick, ‘The New Federal Structure: More Centralized, or More of the Some’, Erin Powers (der.), PONARS Policy Memo Collection (No:146-181), Policy Memo Series No: 161, (Washington DC: Kasım 2000), s. 82. 693 Slider, ‘Putin’s Vertical Challenge: Center-Periphery’, s. 135. 694 Solnick, ‘The New Federal Structure: More Centralized, or More of the Some’, s. 82.

Page 206: Rusyada Ulusal Guvenlik Anlayisinin Donusumu

201

konumundaki bölge valileriyle federasyon süjesi cumhuriyetlerin başkanları federal

ölçekli dokunulmazlıktan mahrum bırakılmışlardır.695 Yeni üyelik sistemi böylece

bölgesel liderlerin politik ağırlık bakımından daha zayıf temsilcilerle yer değişimini

sağlayarak bu kurumu merkez yürütme erki karşısında zayıflatmıştır. Ayrıca Putin

yönetiminin Federasyon Konseyinin bazı yetkilerini yeni oluşturulan danışma kurulu

niteliğindeki Devlet Konseyi’ne (Gosudastvenniy Sovet) devrettirmesi

parlamentonun üst kanadını merkezi yürütme erki karşısında daha da güçsüz

konuma düşürmüştür.696

Putin yönetiminin güçlü merkezi devlet için uygulamaya koyduğu üçüncü

federal reform hamlesi merkez-bölge ilişkilerini yeniden düzenlemek olmuştur. Bu

çalışmanın ikinci bölümünde de ayrıntılı biçimde belirtiğimiz üzere, Yeltsin

dönemindeki zayıf merkezi yönetim ve bölgelere sağlanan geniş özerklik süreci

merkezkaç eğilimleri artırdığı gibi, bölgelerde Rusya anayasası ve diğer federal

yasalarla çelişen yasal düzenleme ve uygulamaları da beraberinde getirmiştir. Yeltsin

döneminde yerel yöneticiler bu yasal karmaşa ve çelişkilerden yararlanarak merkezi

yönetimin uygulamalarını kolaylıkla engeleyebilmişlerdir. Merkezi yönetimin bu

yöneticilere karşı herhangi bir yaptırım yetkisi ve gücünden uzak olması ise ülke

içinde etkili bir federal yönetimin ortaya çıkmasını engellemiştir.

Putin merkezi yönetim aleyhine olan bu durumu ortadan kaldırmak için 1999

tarihli “Rusya Federasyonu Süjelerindeki Yürütme ve Yasama Kurumları

Oluşumunun Genel Đlkeleri” yasasında bazı değişiklikler yapma önerisini Duma’ya

sunmuştur.697 Duma’daki müzakerelerin ardından 29 Temmuz 2000’de kabul edilen

değişiklikler merkezi yönetime bölgeler üzerinde baskı yapmaya olanak veren

695 Slider, ‘Putin’s Vertical Challenge: Center-Periphery’, s. 135. 696 Petrov, ‘Puzzle Federalnoy Reformı: 4 goda Spustya’, s. 2. 697 Hyde, ‘Putin’s Federal Reforms and their Implications for Presidental Power in Russia’, s. 732.

Page 207: Rusyada Ulusal Guvenlik Anlayisinin Donusumu

202

“federal müdahele” (federalnoe vmeşateltvo) müessesesinin kurulmasını

sağlamıştır.698 Yeni düzenleme Putin’e federal anayasaya aykırı hareket etmeleri,

çeşitli federal yasaları çiğnemeleri ve cezai sorumluluk gerektiren kriminal nitelikli

suçlar işlemeleri durumunda bölgesel yürütme ve yasama erklerinin başkanlarını

görevden alma yetkisi vermiştir.699 Bunun dışında Putin yönetimi 2004 sonunda

federasyon süjeleri başkanlarının doğrudan halk oyuyla seçilmesine ilişkin yasal

düzenlemeyi değiştirmiştir. Yeni düzenlemeyle bölge başkanları Devlet Başkanının

önerisiyle bölge parlamentosu tarafından seçilmeye başlanmıştır.700 Kurulan “federal

müdahele” mekanizması ve bölge başkanlarının seçiminde devlet başkanının rolü,

merkez-bölge ilişkilerindeki yasal çelişkilerle politik sorunları merkez lehine ortadan

kaldırma ve Putin’e federal süjeler üzerinde etkisini artırma olanağı sağlamıştır.

Putin yönetiminin federal yönetim reformlarının dördüncü boyutunu ise

Rusya federal sisteminin yeniden şekillendirilmesi çabaları oluşturmuştur. Bu

konudaki tartışmalarda çeşitli alternatifler gündeme gelmiştir. Örneğin, Şubat

2000’de federasyon süjesi Sverdlovsk bölgesinin valisi Eduard Rossel Çarlık Rusya

dönemindekine benzer biçimde başında genel valilerin (gubernator) olduğu büyük

bölgelerin oluşturulmasını önermiştir.701 Bir başka bölgesel lider Kemerova Valisi

Aman Tulayev de etnik olarak Rusların çoğunlukta olduğu 55 bölgenin 1917 öncesi

Rusya’da olduğu gibi 10-12 guberniya’ya bölünmesini önermişdir.702 Aynı dönemde

698 Hyde, ‘Putin’s Federal Reforms and their Implications for Presidental Power in Russia’, s. 732. 699 Gelman, ‘The Rise and Fall of Federal Reform in Russia’, s.1. Federal müdahele mekanizmasına ilişkin ayrıntılı değerlendirme için bkz; Solnick, ‘The New Federal Structure: More Centralized, or More of the Some’, s. 83–84. 700 Andrey Pyabov, ‘ “Samobıtnost” Vmesto Modernizatsii: Paradoksı Possiskoy Politiki v Poststabilizatsionuyu Eru” (Moskva: Moskovskiy Tsent Karnegi, 2005), s. 22. 701 Steven Solnick, “Putin and Provinces”, Erin Powers (der.), PONARS Policy Memo Collection (No:112–142), Policy Memo Series No: 115 (Washington DC: Kasım 2000), s. 20. 702 Mikhail Alexseev, ‘The Unintended Consequences of Anti-Federalist Centralization in Russia’, Erin Powers (der.), PONARS Policy Memo Collection (No:112-142), Policy Memo Series No: 117 (Washington DC: Kasım 2000), s. 30.

Page 208: Rusyada Ulusal Guvenlik Anlayisinin Donusumu

203

Novgorod, Belgorod ve Kurgan bölgelerinin valileri de Putin’e yaptıkları

başvurularda federalist yapıya karşı çıkarak dikey hiyerarşiye dayanan merkezi

devlet yapısını kurulmasını önermişlerdir.703 Bundan başka bazı önerilerde ise

radikal bir reform paketi ile ülkedeki federal süje sayısının %10, 20, hatta 30

oranında azaltıması teklif etmiştir.704

Fakat Putin Rusya’daki federal yapının ortadan kaldırılması veya hızlı kölü

değişimi anlamına gelen bu öneriler yerine, daha farklı bir yöntem izlemiştir.

Kremlin idari reform (administartivnıy reform) biçiminde formüle etdiği bu anlayış

çerçevesinde ülkedeki federal süjeleri ekonomik ve idari gerekçelerle birleştirmeyi

öngörmüştür. Ülke içinde federal süjelerin toplu muhalefetiyle karşılaşmamak için

geniş bir zaman aralığına yayılan bu birleştirme, daha doğrusu federal süje saysını

azaltma süreci ilgili bölgelerdeki halk oylamaları aracılığıyla desteklenmiştir.

Putin yönetiminin federasyon süjelerini birleştirme süreci ilk olarak Perm

bölgesi (oblast) ile Komi-Perm özerk çevresi (okrug) ile başlamıştır. Bu iki bölge

halkının 7 Aralık 2003’de yapılan hakoylaması ile birleşmeye karar vermesinden

sonra 1 Aralık 2005’de Perm kray’ı (diyar-ülke) yeni bir idari birim olarak Rusya

federal sisteminde yerini almıştır.705 Đkinci olarak, 16 Nisan 2006’da Đrkutsk oblast’ı

ve Ust-Orda Buryat Özerk okrug’u 1 Ocak 2008’den itibaren Đrkutsk oblast’ı çatısı

altında birleşme kararı aldılar.706 11 Mart 2007’de bu sefer Çita oblast’ı ve Agin

Buryat Özerk okrug’unda yapılan halk oylamaları ile her iki bölgenin 1 Mart

2008’den itibaren Zabaykalskiy Kray ismiyle birleşmesi ve birleşme sürecinin tam

703 Alexseev, ‘The Unintended Consequences of Anti-Federalist Centralization in Russia’, s. 30. 704 Nikolai Petrov, ‘Putin’s Centripetal Reform’, The Moscow Times (7 Haziran 2004), www.themoscowtimes.com/stories/2004/06/07/008-print.html. 705 ‘Permskiy Kray-Novıy Subyekt na Karte Rossii’,

http://www.rian.ru/politics/regions/20051201/42272811.html, 1 Aralık 2005. 706 ‘Referendum po Voprosu ob Obyedinenii Đrkutskoy Oblasti i UOBAO Sostayalsya’,

http://babr.ru/index.php?pt=news&event=v1&IDE=29297, 16 Nisan 2006.

Page 209: Rusyada Ulusal Guvenlik Anlayisinin Donusumu

204

olarak 1 Ocak 2010’da tamamlanması karara bağlanmıştır.707 Yeni dönemde bu

birleşme dalgasının Evenkiya ve Taymır bölgelerinin Krasnoyarskiy Kray’a

birleştirilmesi, Kamçatka oblastı ile Koryakiya’nın birleştirilmesi, Arkangelsk

bölgesiyle Nemets Özerk okrugunun bir araya getirilmesi ile sürdürülmesi

planlanmaktadır.708

Özetle, Putin yönetimi federal reformlar aracılığyla Yeltsin döneminde

zayıflayan federal yapıyı bölgeler karşısında güçlendirecek adımlar atmış, bu

çerçevede merkezin bölgeler üzerinde kontrolünü güçlendiren devlet başkanlığı

müessesesini yetki ve kapsam bakımından güçlendirmiş, bölgelerin federal düzeyde

etkinlik sağlamasında önemli bir zemin olan Federasyon Konseyi’ni denetimi altına

almıştır. Rusya’nın toprak bütünlüğünü sağlamak için Çeçenistan örneğinde olduğu

gibi savaş dahil her türlü aracı çekinmeden kullanacağını gösteren Kremlin, ayrıca

bölge liderlerinin devlet başkanı tarafından görevden alınmasına olanak veren yasal

düzenlemenin yardımı ile merkezkaç eğilimleri sadece dizginlemekle kalmamış,

yeni bir merkezileştirme süreci başlatmıştır. Bu bağlamda Putin yönetimi ekonomik

ve idari gerekçeleri kullanarak federal birimleri halkoylamaları aracılığıyla

birleştirmeye başlamıştır. Sonuç olarak, Putin yönetiminin gerçekleştirdiği federal

reformlarla Yetlsin döneminde merkez ve bölgeler arasındaki pazarlık usulüne göre

belirlenen federal ilişkileri büyük ölçüde ortadan kaldırmış ve Kremlin’in

yönlendirdiği dikey bir bir ilişki sürecini başlatmıştır.

707 ‘Refererendum po Sozdaniyu Zabaykalskogo Kraya Sostayalsya’, http://top.rbc.ru/index3.shtml?ext=3, 11 Mart 2007. 708‘Refererendum po Sozdaniyu Zabaykalskogo Kraya Sostayalsya, http://top.rbc.ru/index3.shtml?ext=3, 11 Mart 2007.

Page 210: Rusyada Ulusal Guvenlik Anlayisinin Donusumu

205

3. Siyasal Reformlar: “Yönetilebilir demokrasi”

Putin yönetiminin güçlü merkezi devlet amacının üçüncü önemli boyutu Rus siyasal

sistemini “kontrollü dönüşüm” modelini gerçekleştirebilecek biçimde şekillendirmek

ve siyasi arenada kendi kontrolünü sağlamak olmuştur. Yeltsin döneminden kalan

siyasi sistem 1993 Anayasasıyla yürütmenin diğer erk ve politik aktörler üzerinde

tam egemenliğini “süper başkanlık” sistemine dayandırmaktaydı.709 Fakat özellikle

Yeltsin’in başkanlığının ikinci döneminde siyasal sistem fiilen başkanın yasal

statüsünden doğan bu ağırlığa uygun biçimde çalışmayarak bölgesel liderler, siyasi

partiler, medya ve oligarhlar gibi aktörlerin etkin rol oynadığı, politik kararların da

bir tür anlaşma ile alındığı bir yapıya dönüşmüştü. Siyasal sistemin etkin aktörleri

kendi özerkliklerinin korunması karşılığında Kremlin yönetiminin devamlılığını

sağlamak için gerçekleştirdiği çeşitli politik çalışmalara destek veriyorlardı.710

Bölgesel liderler ve oligarhlara özerklik statüsünün yanı sıra kendi konumlarını

güçlendirmek için ekonomik ve politik olanaklar da sağlanmıştı.711

Putin’in iktidara gelişi ile Kremlin yönetimi bütün alanlarda olduğu gibi

siyasi alanda da kendi denetimini kuracak girişimlere başladı. Rus siyasi

literaratüründe “seçimli monarşi” veya “yönetilebilir demokrasi” (upravlyaemaya

demokratiya)712 biçiminde tanımlanan yeni siyasal sistem, yürütmenin diğer politik

709 Rusya’da devlet başkanlığı kurumuyla ilgili olarak bkz; Mihail Afanasyev, ‘Đspıtıvaya Politiçeskiye Đnstitutı’, Pro et Contra, Cilt 4, Sayı 2 (Đlkbahar 1999), s. 94–98; Andrey Ryabov, ‘Politiçeskaya Stabilnost, Đnstitut Prezidentstva i Raskol Vlastnıh Elit’, Brifing Moskovskogo Fonda Karnegi, Moskova Carnegie Merkezi, Cilt 1 Sayı 4, (Nisan 1998); Ceorge W.Breslauer, “Boris Yeltsin as Patriarch”, Brown (der.), Contemporary Russian Politics, s. 70–81. 710 Pyabov, ‘ “Samobıtnost” Vmesto Modernizatsii: Paradoksı Possiskoy Politiki v Poststabilizatsionuyu Eru’, s. 22. 711 Ibid. 712 G. Sartarov, “Demokratura”, Novaya Gazeta, 25 Ekim 2004, Lilia Shevtsova, ‘Russia’ Hybrid Regime’, Journal of Democracy, Cilt 12, Sayı 4 (Ekim 2001), s. 65-70; Liliya Şevtsova, ‘Rossiykay Vlast v 2014: Popıtka Đntuivituvnogo Prognoza’, Endryu Kaçins ve Dmitriy Trenin, Rossiya: Blijayşee Desyatiletie (Moskova: Moskovskogo Tsentre Karnegie, 2004), s. 39-43; Aleksey Zudin, ‘Rejim Vladimira Putina: Konturı Novoy Politiçeskoy Sistemı’, www.carnegie.ru, 5 Nisan 2002. Ayrıca Trudnosti Perohoda: Demokratiya v Rossii, (Moskova: Moskovskogo Tsewntre Karnegie,

Page 211: Rusyada Ulusal Guvenlik Anlayisinin Donusumu

206

erk ve aktörler üzerinde tam kontrolünü sağlamayı öngörmekteydi.713 Sistem, siyasal

iktidar değişiminin seçimlerle gerçekleşmesini öngörse de, gerçekte seçimler halkın

Kremlin yönetiminin “işaret ettiği” kişilerin meşruiyetini onaylaması şeklinde

gerçekleşmekteydi. Ayrıca sistem kuvvetler ayrılığı ilkesi yerine Sovyet politik

kültürden miras kalan yürütmenin diğer erk ve baskı grupları üzerinde egemenlik

kurduğu kuvvetler birliği ilkesine dayanmaktaydı.

Putin yönetiminin gerçekleştirmek istediği siyasal projenin ilk önemli ayağı

Duma’yı kontrol altına almak olmuştur. Bu bağlamda Yeltsin döneminde Duma

içerisinde “iktidarın partisi”ni oluşturma ve böylece parlamentoyu kontrol etme

çabaları hep başarısızlıkla sonuçlanmıştı. Nitekim 1993 ve 1995 dönemlerinde

parlamentoda Kremlin yönetimine muhalif Rusya Federasyonu Komünist Partisi’nin

güçlü olması nedeniyle Duma ile Yeltsin arasındaki anlaşmazlıklar çeşitli siyasî

krizlere sebebiyet vermiştir. Önündeki bu handikapı ortadan kaldırmak isteyen Putin

ise Duma’yı, oluşturulacak “iktidar partisi” aracılığıyla kontrol etme amacını birkaç

aşamada gerçekleştirilmiştir. Öncelikle, Çeçen savaşının başlamasıyla halk nezdinde

Putin’in iradeli, kararlı ve otoriter bir lider olarak tanınmasından sonra, Eylül

1999’da tek amacının Putin’i desteklemek olduğunu ilan eden Birlik (Yedinstva)

Partisi kurulmuştur.714 Kremlin yönetimi kısa bir sürede iktidar olanakları ve

enformasyon alanındaki etkinliğiyle partinin Aralık 1999’da yapılan Duma

seçimlerinde %23,3 oranıyla KPRF’in ardından ikinci parti olmasını sağlamıştır.715

2004), künyeli kitap içinde bkz; Mariya Lipman, ‘Demokratiya: Formalnaya i Upravlyaemaya’, s. 9-13, Marina Ottaway, ‘Demokratiya: Tolko Napoloviny’, s. 14-17, Andrey Ryabov, ‘Demokratiya: Novaya Rossiskaya Model’, s. 26-29, Liliya Şevstova, ‘Demokratiya: Ligika Vırojdeniya’, s. 39-42. 713 Pyabov, ‘ “Samobıtnost” Vmesto Modernizatsii: Paradoksı Possiskoy Politiki v Poststabilizatsionuyu Eru’, s. 22. 714 Darrell Slider, ‘Russia’s Governors and Party Formation’, Brown (der.), Contemporary Russian Politics, s. 230. 715 Brudny, ‘Continity or Change in Russian Electoral Patterns? The December 1999-March 2000 Election Cycle’, s. 164.

Page 212: Rusyada Ulusal Guvenlik Anlayisinin Donusumu

207

1999 Aralık seçimlerinin en önemli siyasi sonucu Sovyet sonrası dönemde ilk defa

Duma’da üç partiden oluşan bir iktidar bloğunun (Birlik-Yedinstva, Vatan-Oteçestvo,

Bütün Rusya-Vse Rossiya) hakim olmasıdır. 1999 seçimleri sonucu Duma’da oluşan

güç dengesi duruma göre sağ ve sol kanatla yapılacak geçici ittifaklarla Putin

yönetiminin yapmak istediği reformların gerektirdiği yasal düzenlemelere imkân

sağlamıştır.

Duma’yı ve aslında bütünlükte siyasal parti sistemini tam kontrol etmenin

ikinci aşamasını federal ölçekli partileşme sürecini gerçekleştirilecek yasal

düzenleme oluşturmuştur. Bu çerçevede Ocak 2001’de 10 binden az üyesi bulunan

ve 89 federal bölgeden en az 45’inde teşkilatı bulunmayan partilerin kapatılmasını

öngören yasa Duma’da kabul edilmiştir.716 Bir yandan küçük partileri ortadan

kaldırılmayı öngören yeni bir yasa çıkaran Putin, diğer yandan iktidar partisinin hem

Duma’da daha kalıcı bir kontrol oluşturması hem de siyasi sistemin en güçlü partisi

olması için yeni adımlar atmıştır. Bu bağlamda 1 Aralık 2001’de Birlik partisiyle,

Vatan ve Bütün Rusya harekâtları Birleşik Rusya (Yedinaya Rossiya) partisi ismi

altında birleştirilmiş ve yönetici elit ile halkın bu partiyi desteklemesi teşvik

edilmeye başlanmıştır.717

Putin yönetiminin siyasi parti sisteminin kontrolü için uyguladığı politika en

somut sonuçlarını Aralık 2003’deki Duma seçimlerinde göstermiş, Birleşik Rusya

partisi 450 kişilik mecliste 300 milletvekili (%66, 67 ) ile yer almıştır.718 Putin

yönetimi kendi kontrolü dışında hareket eden solcu KPRF ve liberal Yabloka

716 ‘Putin’s Propeses Pulling Plug on Small Political Parties’, Russian Journal, www.russianjournal.com, 3 Ocak 2001. 717 Komersant VlAST, Sayı 31, 11–17 Ağustos 2003, s. 23. 718

7 Aralık 2003 seçimlerinin ardından Duma’da KPRF grubu 52 milletvekili ( %11,56 ), LDPR grubu 36 milletvekili (%8), Vatan grubu 36 milletvekili (%8), bağımsızlar 23 milletvekili (%5,11) ile temsil edilmişlerdir. http://www.duma.gov.ru/, 31 Aralık 2003.

Page 213: Rusyada Ulusal Guvenlik Anlayisinin Donusumu

208

partilerinin Duma’da etkin olmasını engellemek için özellikle kritik konularda

kendisiyle faaliyetlerini koordine eden aşırı milliyetçi LDPR ve sol ulusalcı Vatan

(Rodina) partilerine destek vermiştir.719

Duma’da anayasayı değiştirecek güce kavuşan Putin, Rusya’da siyasi parti

sistemini daha da merkezileştiren yeni düzenlemelere yönelmiştir. Bu bağlamda

2004’ün ikinci yarısında Duma’ya seçim sistemi değiştirilmiş, daha önceki bağımsız

ve parti listelerinden milletvekili seçimine olanak sağlayan seçim sistemi yerine

sadece parti listelerinin katılabildiği ve ulusal barajın %7’ye çıkarıldığı yapı

oluşturulmuştur.720 Putin yönetimi siyasi partilere ilişkin bu düzenlemeler sonucu

siyasi sistemde partilerin rolünü sınırlamış ve siyasi kararlarda Kremlin yönetiminin

belirleyiciliğini sağlanmıştır.

Putin yönetiminin siyasi sistem üzerindeki denetim siyasetinin ikinci ayağını,

halkın siyasal tercihlerinin oluşmasında önemli etkisi olan medya kurumlarının

kontrol altına alınması oluşturmuştur.721 Yeltsin döneminde hızlı liberalleşme diğer

alanlarda olduğu gibi medya sektörünü de etkilemiş, hem yayım çizgisi hem de

mülkiyet bakımında ciddi bir çoğulculuk ortamı meydana gelmişti. Özellikle politik

ve ekonomik kararların alınmasına ilgisi olan zengin kesimin medyaya özel ilgi

duyduğu görülmüştür. Örneğin, 1999’ların başına gelindiğinde ünlü işadamlarından

Boris Berezovskiy ORT ve TV–6 televizyonlarını, Nezavisimaya Gazeta, Novaya

Đzvestiya, Komersant gazeteleriyle Vlast ve Ogonyok dergilerini kontrol

719 Rusya’da 7 Aralık 2003 seçimlerinin ayrıntılı bir değrlendmesi için bkz; Nazim Cafersoy, ‘Rusya Demokrasisinde Mehter Adımları: Duma Seçimleri’, Stratejik Analiz, Sayı 46 (Şubat 2004), s. 59-65. 720 Ryabov, “ ‘Samobıtnost’ Vmesto Modernizatsii: Paradoksı Possiskoy Politiki v Poststabilizatsionuyu Eru”, s. 24. 721 Masha Lipman ve Michael McFaul, ‘ “Managed Democracy” in Russia: Putin and the Press’ , Press/Politics, Sayı 6 (Yaz 2001), s. 116.

Page 214: Rusyada Ulusal Guvenlik Anlayisinin Donusumu

209

etmekteydi.722 Bir diğer oligarh Vladimir Potanin Komsomolskaya Gazeta,

Komsomolets, Russkiy Telegraf gazeteleriyle Ekspert dergisini kontrol altına almış,

ayrıca Đzvestiya gazetesinin mülkiyetini Lukoil şirketi ile paylaşmaktaydı. Media-

Most holdingin sahibi Vladimir Gusinkiy başta Segodnya gazetesi ve Đtogı dergisi

olmak üzre çoğu sayda gazete ve dergiyi kontrol etmekteydi. Yelstin döneminde bu

medya gücü siyasi sistemin her alanına ilişkin kararların alınmasında önemli

aktörlerden biri rolünü oynamaktaydı. Fakat bu durum Putin için uygulamayı

öngördüğü kontrollü reform modelinin başarısı için tehlike anlamına gelmekteydi.

Bu çerçevede Putin, “dördüncü kuvveti” kontrol altına almak için kararlı bir politika

uyguladı.

Kremlinin iradesinden bağımsız hareket eden veya etme potansiyeli taşıyan

medya kurumlarının doğrudan devlet kontrolü altına alınmasını ya da dolaylı devlet

kontrolünün bulunduğu büyük şirketlere devredilmesini amaçlayan bu sürecin ilk

hedefi ulusal düzeyde yayın yapan televizyon kanalları olmuştur. Bu kontrol

sürecinin ilk uygulandığı hedef ise yaptığı yayınlarla Kremlin yönetimini sert

biçimde eleştiren NTV kanalıydı. Kanalın sahibi Medya-Most holdingin Başkanı

Vladimir Gusinkiy Kremlin yönetimyle Temmuz 2000’da yaşanan kriz sonucunda

NTV’yi devlet şirketi Gazprom’a devretmek zorunda kaldı.723 Gazporm yönetiminin

NTV’de işine son verdiği Yevgeni Kiselyov ekibinin TV–6 kanalında varlığını

sürdürme çabası ise, bu kanalın Kremlin tarafından çıkartılan mahkeme kararıyla

durdurulmasıyla sonuçlanmış, TV-6’nın yerine geçirilmesi düşünülen TVS kanalının

kurulması ise kurucularla iktidar arasında çıkarılan yapay bir kriz sonucu

722 Lee S. Wolosky, ‘Putin’s Plutocrat Problems’, Foreign Affairs,(Mart-Nisan 2000), s. 28. 723 Bu konuda ayrıntılı değerlendirme için bkz; Pribılovskiy, ‘Voyna Putina so Svobodnıy Slova: Hronika Postreniya “Đnformatsionnoy Vertikal” ’, s. 177-181; Egor Maksimov, ‘Tretaya Posadka’, Vlast, Sayı 34 (1-7 Eylül 2003), s. 13-16; Aleksandr Golts ve Aleksandr Rıklin, ‘Oligarh na Vıdanıe’, Ejenedelnıy Jurnal, Sayı 34 (1-7 Eylül 2003), s. 11-18.

Page 215: Rusyada Ulusal Guvenlik Anlayisinin Donusumu

210

engellenmiştir.724 Üçüncü olarak, ORT televizyonu da işadamı Boris Berezovski’nin

Kremlin yönetimiyle Haziran-Eylül 2000 döneminde yaşadığı sorunların ardından

devletin kontrolüne geçmiştir.725

Putin yönetimin medya politikasının ikinci hedefi ise televizyonlara oranla

daha kısıtlı etki alanı bulunan basın kurumları olmuştur. Bu alanda yürütülen baskı

ve kontrol politikaları televizyon alanında olduğu kadar kesin sonuçlar vermese de,

bağımsız nitelikli gazete ve dergilerin manevra alanını kısıtlamıştır.726 Putin

yönetiminin özellikle Çeçenistan nedeniyle ülke içindeki terör eylemlerini gerekçe

göstererek aldığı önlemler sonucunda özellikle 2004’den itibaren rejime sert

muhalifet eden gazetelerin dahi Kremlin yönetimiyle iyi ilişkileri olan çevrelerin

mülkiyetine geçmesi eğilimi gözlemlenmektedir.727 Sonuçta, kontrol altına alınan

medya kurumları Kremlin yönetiminin uygulamaya koyduğu siyasi, ekonomik,

sosyal ve askeri nitelikli çeşitli uygulamaların destekleyicisine dönüştürülmüştür.

Putin yönetiminin siyasi arenada tam kontrolü sağlamasına engel olan en

önemli unsurlardan biri 1991 sonrası Rusya’nın yeni liberal ekonomik düzene

geçişinden faydalanarak zenginleşen kesimin siyasal sistem üzerindeki etkinliğiydi.

Literatüre “oligarh”728 olarak geçen yeni Rus zenginlerinin ortaya çıkışı üç önemli

724 Ryabov, ‘ “Samobıtnost” Vmesto Modernizatsii: Paradoksı Possiskoy Politiki v Poststabilizatsionuyu Eru’, s. 23. Bu konuda daha ayrıntılı değerlendirme için bkz; Pribılovskiy, ‘Voyna Putina so Svobodnıy Slova: Hronika Postreniya ‘Đnformatsionnoy Vertikal” ’, s. 176–179; Lipman, ‘ “Managed Democracy” in Russia: Putin and the Press’ , s. 116–127. 725 Medvedyev, Vladimir Putin: Çetıre Goda v Kremle, s. 168. 726 Bu konuda bkz; Pribılovskiy, ‘Voyna Putina so Svobodnıy Slova: Hronika Postreniya “Đnformatsionnoy Vertikal” ’, s. 184–192. 727 Ryabov, ‘ “Samobıtnost” Vmesto Modernizatsii: Paradoksı Possiskoy Politiki v Poststabilizatsionuyu Eru’, s. 23. 728 ‘Oligarh’ kavramı Rus literaturunda ilk kez Olek Baygo tarafından Vek gazetesinde 2 Haziran 1995’de yayımlanan “Potret Oligarha v Molodosti” makalesinde kullanılmıştır. Bu kelime Segodnya gazetesinin 20 Eylül 1997’de yayımlanan SGB-Argo Bank Genel Müdürü Aleksandr Smolonski ile yapılan mülakatta da sık sık kullanılmıştır. Rusya’da bilimsel literatürde “oligarh” kelimesinin kullanılmaya başlanması ise Boris Nemtsov’un Mart 1998’de yaptığı “Buduşee Rossii: Demokratiya ili Oligarhiya” konferansından sonra olmuştur. Bkz; ‘Oligarh’, Vlast, (23–29 Haziran 2003), s. 45.

Page 216: Rusyada Ulusal Guvenlik Anlayisinin Donusumu

211

unsurla açıklanabilir.729 Öncelikle, Rusya’nın 1991’den sonra planlı ekonomiden

vazgeçerek serbest piyasaya geçişi ve bu bağlamda fiyatların ve ticaretin kısmen de

olsa serbestleşmesi servetin yeniden paylaşımına ve yeni çıkar gruplarının ortaya

çıkmasına sebep olmuştur. Đkinci olarak, anılan serbestleşme sürecinin gündeme

getirdiği devalüasyon ve enflasyonlar büyük kazanımları olan finansal grupların

ortaya çıkmasını sağlamıştır. Üçüncü olarak, liberal reformların önemli bir yönünü

oluşturan ve yeni dağıtım kurallarına dikkat eden özelleştirme süreci Rus zengin

kesiminin oluşumuna katkıda bulunmuştur. Böylece üç dönemde (1992–1993, 1995–

1995, 1996–1997) gerçekleştirilen özelleştirme paketleri sonucunda Rusya’da önemli

ekonomik kaynaklar az sayda kişinin elinde toplanmıştır.730

Rusya’da bu süreci kullanarak zenginleşen kesimi üçe ayırmak mümkündür:

Fabrika müdürleri, üst düzey parti görevlilerinden oluşan eski nomenklatura ve bu iki

kesimle kurdukları yakın ilişki ve işbirliği sayesinde zenginleşen kişiler.731 Bu zengin

kesim özellikle banka, hammadde ve basın sektörüne ilgi göstermiştir. Bu özel ilgi

sonucu 2000’e gelindiğinde oligarhlar ülke GSMH’nın %40’nı ve ihracatın %

90’nını kontrol altında tutmaktaydılar.732 Oligarhların basın sektöründeki etkinliği

ise bu sektörü tamamen kontrol etme boyutuna ulaşmıştı.733

Büyük ekonomik servete ve medya gücüne sahip oligarhların 1991’den

itibaren siyasi sistem içerisinde giderek artan gücü ve siyasi iktidarla ilişkileri ise

özellikle dikkat çekmekteydi. Bu bağlamda Rus iş çevrelerinin Yeltsin döneminde

729 Sinan Ogan, Rusya’da Siyaset ve Oligarşi, (Ankara, ASAM, 2003), s. 5–6. 730 Medvedyev, Vladimir Putin: Çetıre Goda v Kremle, s. 168. 731 Ogan, Rusya’da Siyaset ve Oligarşi, s. 6. 732 Ibid., s. 7. 733 Stephen White, Russia’s New Policits: The Managment of Rost-Comunist Society, (Cambridge: Cambridge Univeristy Press, 2000), s. 150.

Page 217: Rusyada Ulusal Guvenlik Anlayisinin Donusumu

212

siyasi sistem içindeki yerini iki alt döneme ayırmak mümkündür.734 1990’ların

başından 1996’ya kadarki dönemi kapsayan ilk aşamada devletin belirleyiciliği söz

konusuydu. Ekonomik kalkınma modelinde ulusal özel sermayeye üstünlük veren bir

yaklaşımın benimsenmesi bu dönemde özellikle Devlet Başkanı Yeltsin, Başbakan

Viktor Çernomırdin, Başbakan Birinci Yardımcısı Anotoliy Çubays ve Devlet

Başkanı Güvenlik Hizmeti Amiri Aleksandr Korjakov’la iyi ilişkileri olan işadamları

kârlı çıkmaktaydı.735 1996–1998 dönemini kapsayan ikinci aşamada güçlü ekonomik

olanaklara sahip olan iş çevreleri bazı önemli devlet kurumlarından daha etkin

olabilecek politik güce kavuştular.736 Bu süreç özellikle oligarhların ellerindeki

ekonomik ve medya gücüyle 1996 başkanlık seçimlerinde komunist lider Züganov’a

karşı Yeltsin’in ikinci kez başkan seçilmesine destek vermelerinin ardından

başladı.737 Oligarhlar siyasi iktidarın sadece ekonomik kararlarında değil, siyasi

kararlarında da etkin olmakta, hatta başbakan değişimi dâhil her boyutta Yeltsin’i

etkileyebilmekteydiler. Bazı oligarhlar sadece siyasi iktidarı etkilemekle kalmayıp

üst düzey politik görevler de üstlenmişlerdi.738 Fakat 1998 krizi devlet-oligarşi

ilişkilerinin 1998–2000 dönemini kapsayan üçüncü aşamaya girmesini sağlamıştır.

Yeni dönemin en önemli özelliği, krizden oligarşiyi sorumlu tutan halkın gözünde

bu kesimin tamamen itibarden düşmesi ve Yeltsin’in Yevgeni Primakov veya Sergey

Stepaşin örneğinde olduğu gibi oligarşiden göreli bağımsız hükümet oluşturma

çabasıdır.739

734 Đgor Bunin, ‘Vlast i Biznes v Novoy Rossii’, www. politcom.ru, 11 Haziran 2004, s. 1. 735 Ibid., s. 2. 736 Bu döneme ilşkin ayrıntılı değerlendirmeler için bkz; Paul Klebnikov, Godfadher of the Kremlin, (Londra: Harcout, 2000). 737 Lidiya Şevtsova, ‘Revolyutsiya Putina”, Moskovskiy Novosti, 4 Kasım 2003. 738 Örneğin, oligarh Vladimir Potanin Başbakan Yardımcsı, diğer oligarh Boris Berezovskiy önce Rusya Güvenlik Konseyi Sekreter Yardımcısı, daha sonra da BDT Genel Sekreteri görevine getirilmişti. Bkz; Wolosky, ‘Putin’s Plutocrat Problems’, s. 26. 739 Bunin, ‘Vlast i Biznes v Novoy Rossii’, s. 3.

Page 218: Rusyada Ulusal Guvenlik Anlayisinin Donusumu

213

Putin döneminin başlaması ile siyaset-işadamları ilişkisi yeni bir dönemece

girmiştir. Farklı iktidar grupları tarafından iktidara getirilen Putin’in bütün bu

grupların beklentilerini, özellikle devletçi bürokrasinin ve oligarşinin isteklerini

birarada gerçekleştirmesi mümkün değildi. Putin’in özel önem atfetdiği devletçilik

ilkesi devletin hem ekonomik hem de siyasi kararlarında bağımsız hareket etmesini

öngörmekteydi. Nitekim Putin daha başkan seçilmeden önce yaptığı çeşitli

açıklamalarda Rusya’yı oligarhların değil, başkan ve hükümetin yöneteceğini

belirtmişti.740

Bu bağlamda Putin döneminde siyasi iktidar–işadamları ilişkisini genel

anlamda iki döneme ayırmak mümkündür. 2000–2003 yıllarını kapsayan ilk dönemi

siyasi iktidarla oligarşi arasında karşılıklı taviz dönemi olarak tanımlamak

mümkündür.741 Bu dönemde siyasi iktidar oligarhlara politik kararların alınmasına

mühadehele etmeme karşılığında, ekonomik faaliyetlerine karışmamayı

önermiştir.742 Yeni kurallar oligarhların federal reformlar, Çeçen sorunu, medya

siyaseti ve benzeri önemli meselelerde Kremlin’in izlediği genel politik çerçeveye

karşı çkmamalarını ve sahip oldukları medya kurumlarını Putin aleyhine

kullanmamalarını öngörüyordu.743 Kremlin yönetiminin bu kurallara uymayan Boris

Berezovskiy ve Vladimir Gusinskiy gibi oligarhlara karşı başlattığı mücadele ise, bu

kişilerin mülkiyetlerinin büyük bir kısmını kaybederek yurtdışına çıkmak zorunda

kalmalarıyla sonuçlanmıştı.744 Putin yönetimi bu kurallara uyan işadamalarıyla

ilişkilerini hükümet bünyesindeki Girişmciler Konseyi ve Rusya Sanayici ve

740 Medvedyev, Vladimir Putin: Çetıre Goda v Kremle, s. 168. 741 Bunin, ‘Vlast i Biznes v Novoy Rossii’, s.3. 742 Ryabov, ‘ “Samobıtnost” Vmesto Modernizatsii: Paradoksı Possiskoy Politiki v Poststabilizatsionuyu Eru’, s.25. 743 Bunin, ‘Vlast i Biznes v Novoy Rossii’, s.3. 744 Ryabov, ‘ “Samobıtnost” Vmesto Modernizatsii: Paradoksı Possiskoy Politiki v Poststabilizatsionuyu Eru’, s. 25.

Page 219: Rusyada Ulusal Guvenlik Anlayisinin Donusumu

214

Đşadamaları Derneği (PSPP) formatında yapılan görüşmeler vasıtasıyla düzenlemeye

çalışmıştır. Fakat yeni kuralların uygulanması ve buna uymayan oligahların tasfiye

edilmesine rağmen, oligahların siyasetle ilişkisinin merkezi Duma ve bölgelere

kaymıştır.745 Oligarhların Duma’daki faaliyetleri ekonomik içerikli yasalar için lobi

çalışmaları yapma ve özellikle seçim döneminde partilere mali ve medya desteği

verme biçiminde gerçekleşmiştir.746 Đşadamlarının bölgelerdeki siyasi faaliyetleri ise

esas itibariyle kendilerini veya kendi yandaşlarını bölge valisi seçtirme biçiminde

ortaya çıkmıştır.747

2003’den sonra siyasal sistemin kontrol edilmesinde önemli adımlar atan

Putin yönetimi işadamlarıyla ilişkilerinde de yeni bir dönem başlamıştır.748 Yeni

dönemde, Kremlin sadece siyasi alanda değil, ekonomik alanda özellikle enerji, ağır

sanayi ve metalurji gibi stratejik nitelikli sektörlerde kontrolü doğrudan veya dolaylı

kontrolü öngörmüştür. Bu dönemin başlamasını gerektiren en önemli neden ise

Putin’in gerçekleştirmek istediği ve büyük mali kaynakların seferber edilmesini

gerektiren ekonomik, sosyal ve askeri içerikli projelerdi. Ayrıca politik açıdan, 2004

yılı başkanlık seçimlerinde oligarhların ellerindeki ekonomik ve mali kaynakların

potansiyel tehlike içermesi de etkili unsur olarak görülebilir. Nitekim daha önce

siyasi rejimi ve medyayı kontrol etmek için uygulanan yöntemler bu kez ekonomik

alanın tam kontrolünü ele geçirmek için uygulanmaya başlanmıştır. Bu bağlamda bir

yandan Kremlinin gözünde güvensiz sayılan oligarhların mülkiyetlerini devlet veya

yarı devlet şirketlerine satması süreci teşvik edilirken, bir yandan da bu sürece 745 Bunin, ‘Vlast i Biznes v Novoy Rossii’, s.3. 746 Oligarhların Duma’daki bazı lobi faaliyetleri için bkz; Vyaçeslav Belaş, ‘Lobbizm s Çeloveçeskim Litsom’, Vlast, Sayı 28 (21–27 Temmuz 2003), s. 13-17. 747 Örneğin, Rus işadamlarından Roman Abramoviç’in Çukotka’ya, Aleksey Hloponin’in Krasnoyarsk krayına, Boris Zolotarev’in Evkeniya’ya gubernator eçilmesi bunun karakterik örnekleridir. Bkz; ‘Playing for High Stakes’, The Moscow Times, (9 Temmuz 2003), s.7; Ogan, Siyaset ve Oligarşi, s. 76; Bunin , ‘Vlast i Biznes v Novoy Rossii’, s. 3. 748 Bunin, ‘Vlast i Biznes v Novoy Rossii’, s. 3.

Page 220: Rusyada Ulusal Guvenlik Anlayisinin Donusumu

215

direniş gösteren ve hatta çeşitli politik hesaplar peşinde bulunan Yukos şirketinin

Başkanı Mihail Hodorkovskiy benzeri oligarhlar mülkiyetlerinden mahrum edilerek

mahkum ettirilmiştir.749

Putin’nin iktidara gelişi siyasal sistemin yürütme erkinin merkezini oluşturan

Kremlin yönetiminin kendi içindeki resmi niteliği olmayan çıkar dengelerini de

köklü biçimde etkilemiştir. Rusya için Kremlin yönetimi içindeki iç dengeler bir kaç

bakımdan önemli sayılabilir. Öncelikle, tarihi açıdan Kremlin’de temsil edilen

yürütmenin Rus siyasal sistemi içerisinde yasama ve yargıdan daha baskın ve

yönlendirici olduğu söylenebilir. Rusya’da demokrasi geleneğinin zayıflığı ile

açıklanabilecek bu durum Rus politik kültüründe Kremlin’in egemen olduğu otıoriter

yapının belirleyici olmasına neden olmuştur. Nitekim daha Çarlık Rusya’sı ve

ardından SSCB döneminde Kremlin’deki güç dengelerinin siyasal sistem üzerindeki

etkisi iyi bilinmektedir. Đkinci olarak, bağımsızlığa yeni kavuşmuş Yeltsin

yönetimindeki Rusya’nın şekillenmesinde Kremlin’deki iktidar ilişkilerinin önemi de

yadsınamaz. Hatta Yeltsin döneminde kararların alınmasında fiiliyatta resmi

kurumların değil, Kremline hâkim olan Aile’nin (Semya) belirleyici olduğu Rusya’da

yaygın bir kanaat haline gelmiştir. Dahası Yeltsin’in Putin’i başbakan ataması ve

ardından devlet başkanlığının Putin’e devredilmesinde Aile’nin etkin olduğu

belirtilmektedir.750 Kremlin’deki iç politik dengelere dikkat etmeyi gerekli kılan

üçüncü unsur, Putin yönetimin genel politik anlayışında yürütmeye ve bu bağlamda

749Hodorkovskiy’in hapis edilmesinde etkin olan nedenler ve süreç konusunda ayrıntılı değerlendirmeler için bkz; Oğan , Siyaset ve Oligarşi, s. 13-26; Nikolay Silaev, ‘Krizis Semeynıh Tsennostey’, Profil, Sayı 27 (14 Temmuz 2003), s. 14-17; Nikolay Vardul, ‘Oni Sajalis za Rodinu’, Vlast, Sayı 26 (7-13 Temmuz 2003), s. 14-15; Nikolay Vardul, ‘Sem Del s Pravovom Perepiski’, Vlast, Sayı 29 (28 Temmuz–3 Ağustos 2003), s. 13-19; Mihail Fişman, ‘Pravila Bez Đgrı’, Ejemedenlıy Jurnal, Sayı 29-30 (28 Temmuz-10 Ağustos 2003), s. 22-26; Ariel Cohen, ‘The Yukos Affair: Protecting Democracy, Private Property, and the Rule of Law’, www.heritage.org/research/russianderasia/em906.cmf , 7 Kasım 2003. 750 Đgor Bulavinov, ‘Koloda Rossiskoy Federatsii -1’, Vlast, Sayı 44 (10-16 Kasım 2003), s. 21.

Page 221: Rusyada Ulusal Guvenlik Anlayisinin Donusumu

216

yürütmenin kumanda merkezi Kremlin’e verdiği önemdir. Nitekim hem federal

reformlar ve hem de siyasi sistemi kontrol etme çabaları Rusya açısından Kremlin’i

Rus siyasal sistemindeki en önemli belirleyici aktör konumuna getirmiştir. Bu

bağlamda Yeltsin döneminde Aile’nin tam kontrolü altında bulunan Kremlin’de

Putin’in iktidara gelişi ile yeni çıkar odakları şekillenmeye başlamıştır. Bu iktidar

odakları çeşitli tasniflere göre, dörtlü (aile, Petersburglular, liberaller, güvenlikçiler-

siloviki), üçlü (aile, liberallar, güvenlikçiler) veya ikili (Aile-Petersburglular) biçimde

değerlendirilmektedir.751

Putin dönemi Kremlin’deki güç dengesinin en belirgin özelliği, Yeltsin

dönemindeki en önemli güç merkezi Aile’nin etkisinin zayaıflaması, buna karşılık

ismini mensuplarının devletin güvenlik bürokrasisindeki (istihbarat, emniyet ve ordu)

mesleki geçmişinden alan güvenlikçilerin güç kazanmasıdır.752 Rusya’nın

“FSB’leşme”753 veya “KGB’leşme”754 süreci olarak tanımlanan bu gelişme özellikle

Rus istibahart servisi FSB’den emeklilerin Rusya’da yaşamın bütün alanlarında

etkinliklerini artırmaları ve Kremlin aracılığıyla siyasi sistem üzerinde kontrollerini

sağlaması anlamına gelmektedir. Nitekim bir araştırmaya göre, bütün Rusya devlet

751 Putin dönemininde Kremlin’deki iktidar odaklarıının tansifi, gelişimi ve üyeleri konusundaki ayrıntılı bilgi ve değerlendirmeler için bkz; Đlya Bulavinov, ‘Koloda Rossiskoy Federatsii -1’, Vlast , Sayı 44 (10-16 Kasım 2003), s. 20-28, ‘Koloda Rossiskoy Federatsii -2’, Vlast, Sayı 45 (17-24 Kasım 2003), s. 36-42; ‘Koloda Rossiskoy Federatsii -3’, Vlast, Sayı 46 (24-30 Kasım 2003), s. 30-34; ‘Koloda Rossiskoy Federatsii -4’, Vlast, Sayı 47 (1-7 Aralık 2003), s. 34-40; ‘Politiçeskaya Rejima Vladimira Putina v Naçale Vtorogo Goda Pravleniya’, www.politcom.ru, 22 Mart 2003; Ogan, Rusya’da Siyaset ve Oligaşi, s. 27-33; Aleksey Muhin, Piterskiy Okrujenie Prezidenta, (Moskova: 2003); Boris Mazo, Piterskie Protiv Moskovskih, (Moskova: Eksimo, 2003); Andrei Piontkovsky, ‘Neo-Cons and Neo-Cheks’, The Moscow Times (22 Aralık 2003); Anatoly Medetsky, ‘Dissecting Siloviki’s Pyramid of Power’, The Moscow Times (24 Aralık 2003); Sergei Markov, ‘The Future of Managed Democracy’, The Moscow Times, (27 Ocak 2004). 752 Bu süreçi hızlandıran en önemli gelişmeler ise Aile’nin etkin üyelerinden oligarh Hodorkovskiy’in 25 Ekim 2003’de tutuklanması, grupun lideri sayılan Başkanlık Ofis Müdürü Aleksandr Voloşin’in aynı gün görevinden istifa etmesi ve yerine güvenlikçi ekip üyelerinden Dmitriy Medvedev’in atanması gösterilebilir. Bkz; ‘Çekiskaya Tişina’, Vlast, Sayı 43 (3 Kasım 2003) http://www.kommersant.ru/k-vlast; Alex Nicholsun, ‘Kudrin Trumpets Demise of Oligarhy’, The Moscow Times, (4 Kasım 2003), s. 1. 753 Petrov, ‘Policitatizon verus Democratization: 20 Months of Putin’s ‘Federal’ Reform’, s. 4. 754 Liliya Şevtsova, ‘Revolyutsiya Putina’, Moskovskiy Novosti, 4 Kasım 2003.

Page 222: Rusyada Ulusal Guvenlik Anlayisinin Donusumu

217

kurumlarında 1993’de güvenlikçi kökenlilerin oranı %11,2 iken, bu oran 1999’da

%17,4’e, 2003’de ise %25,1’e çıkmıştır. Araştırmada dikkati çeken unsur Putin’le

birlikde siyasal sistemin esas güç merkezi Kremlin’de bu oranın %58,3’lere kadar

çıkmasıdır.755

Özetle, Putin’in iktidara gelmesinden sonra Rus siyasal sistemi yeniden

şekillenmeye başlamıştır. Putin yönetimi 1993 Anayasası’nın getirdiği süper

başkanlık sistemini gerçek manada gerçekleştirerek bütün gücün fiilen Kremlin’de

toplanması için adımlar atmıştır. Bu çerçevede Rus siyasi sisteminin kendine özgün

roller oynayan bütün önemli aktörleri Duma, siyasal partiler, medya, oligarhlar ve

halk Kremlin yönetiminin sıkı denetimi altına alınmıştır. “Yönetilebilir demokrasi”

biçiminde tanımlanan bu siyasi yapılanmanın bir diğer önemli özelliği siyasi

yapılanmada güvenlik ekibinin rolünün güçlenmesi olmuştur.

D. Askeri Reform: Profosyonel Orduya Geçiş

Putin yönetiminin kontrollü dönüşüm modelinin en önemli boyutlarından biri de

askeri alanla ilgili olmuştur. Bu boyutu iki yönden ele almak mümkündür.

Yaklaşımın birinci boyutunu Rusya’nın ulusal güvenlik anlayışının yeniden tespiti ve

askeri güvenlik alanındaki önceliklerinin belirlenmesi, ikinci boyutunu ise bu

sorumluluğun yerine getirilmesinde esas aktör konumundaki orduda reform yapma

oluşturmuştur.

Putin yönetimi ilk olarak 10 Ocak 2000’de Rusya’ya ilişkin askeri tehdit ve

önceliklerin ortaya konulmasında en önemli resmi belge niteliği taşıyan “Rusya

Federasyonu Ulusal Güvenlik Doktrini”ni kabul etmiştir. Yeni ulusal güvenlik

755 Vladimir Rudakov, ‘Podstavka Verhovnogo Glavnokomanduyuşego’, Profil, Sayi 31 (11 Agustos 2003), s. 20.

Page 223: Rusyada Ulusal Guvenlik Anlayisinin Donusumu

218

doktrininde Rusya’nın askeri alandaki ulusal çıkarları ülke bağımsızlığının,

egemenliğinin ve toprak bütünlüğünün korunması, Rusya’ya müttefiklerine karşı

askeri saldırılarnın önlenmesi ve son olarak devletin demokratik ve barışçıl gelişimi

için koşulların sağlanması biçimde özetlenmiştir.756

Doktrinde ulusal güvenlik için dış askeri tehdit unsurları gibi Rusya’nın

dünyadaki siyasi, ekonomik ve askeri etkinliğinin zayıflaması, askeri politik

ittifakların güçlenmesi ve özellikle NATO’nun doğuya genişlemesi

vurgulanmıştır.757 Ayrıca, Rusya sınırlarında yabancı askeri üslerin ve büyük

miktarda askeri birlşklerin yerleştirilmesi, kitle imha silahlarının yayılması, terörizm

ve son olarak sınırlara yakın bölgelerde askeri çatışma riskinin güçlü olması en

önemli sorunlar olarak sıralanmıştır.758 Yeni doktrinde özellikle NATO’nun kendi

sorumluluk alanı dışındaki bölgelerde güç kullanması ve bunu BM Güvenlik

Konseyi kararı olmadan yapmasının dünyanın genel stratejik dengesinin

istikrarsızlaştırılmasına neden olduğu vurgulanmıştır.759

Askeri bakımdan yeni doktrinin 1997’de kabul edilen ulusal güvenlik

doktrininden farklı iki yeni unsuru vardı. Öncelikle, yeni doktrin Rusya’ya

yönelebilecek saldırıların önlenmesi için nükleer dâhil her türlü silahın

kullanılacağını ilan etmiştir.760 Đkinci olarak, önceki ulusal güvenlik doktrini ülke

içinde ordunun güç kullanmasına izin vermezken, Ocak 2000’deki doktrin bu yasağı

kaldırarak yurttaşların hayati tehlike içinde olması ve anayasal düzenin güç

756 ‘Kontseptsiya Natsionalnoy Bezopastnosti Rossiyskoy Federatsii 2000 g’, Şakleina (der.), Vneşnaya Politika i Bezopastnost Sovremennoy Rossii: 1991–2002, Cilt 4, s. 77. 757 Ibid., s. 79. 758 ‘Ibid. 759 ‘Ibid., s. 80. 760 ‘Ibid., s. 87.

Page 224: Rusyada Ulusal Guvenlik Anlayisinin Donusumu

219

kullanılarak değiştirilmesi gibi durumlarda, Rusya Anayasasına ve diğer federal

yasalara uygun olarak ülke içinde ordunun güç kullanmasına izin vermiştir.761

Putin döneminde Rusya askeri güvenliğinin temel çerçevesini çizen bir diğer

önemli belge 21 Nisan 2000’de kabul edilen “Rusya Federasyonu Askeri Doktrini”

olmuştur. Askeri doktrinde Rusya için temel askeri tehditler, dış ve iç tehditler olarak

sınıflandırılmıştır.762 Belgede önemli dış tehditler olarak Rusya’nın toprak

bütünlüğüne yönelik iddialar, küresel güvenlik sorunlarının çözümünde Rusya’yı

gözardı etme girişimleri, sınırlardaki askeri çatışma odakları, askeri blokların Rusya

sınırlarına doğru genişlemesi, BM kararı olmadan güç kullanımı ve uluslararası

terörizm gibi tehlikeler sıralanmıştır.763 Doktrininde iç askeri tehditler çerçevesinde

anayasal düzeni zor kullanarak devirme, ülkenin toprak bütünlüğü, bağımsızlığı ve

egemenliğini tehdit eden terörist örgütlenmeler, yasadışı silahlı birlikler

oluşturulması ve ülke askeri güvenliğini tehdit edecek büyüklükteki silah kaçakçılığı

sayılmıştır.764 Askeri doktrin, askeri güvenliğin sağlanması için ülkenin nükleer güç

statüsünün ve diğer nükleer güçlerle dengenin korunacağını ilan etmiştir.765

Ulusal güvenlik ve askeri doktrinlerle ülkenin karşılaştığı tehditleri geniş bir

çerçevede ortaya koyan Putin yönetiminin askeri alana ilişkin politikalarının

belirlenmesinde iki önemli etkenin rol oynadığını belirtmek mümkündür.766

Öncelikle, Putin yönetimi Batı’nın askeri üstünlüğünün Rusya’nın kısa dönemde

761 Vladimir Muhin, ‘Genştab Usilivaet Koordiniruyuşuyu Rol v Borbe s Terroristami’, www.strana.ru/stories/01/11/09/1987/162851.html (1Kasım 2002), s. 1 762 ‘Voennaya Doktrina Rossiyskoy Federatsii 2000 g’, Şakleina(der.), Vneşnaya Politika i Bezopastnost Sovremennoy Rossii: 1991–2002, Cilt 4, s. 92-93. 763 Ibid.,s. 92. 764 ‘Ibid. 765 Ibid., s. 94. 766Pavel Baev, ‘Traektoriya Rossiyskoy Armii: Sokraşenie, Razlojenie, Porajenie’, Miller (der.), Voorujennıe Silı Rossii: Vlast i Politika, s. 69. Bu konuda daha ayrıntılı bir değerlendirme için bkz; Sergey Đvanov, ‘Voorujenıe Silı Rossii i Ee Geopolitiçeskie Priorıtetı’, Rossiya v Globalnoy Politike, Cilt 2, Sayı 1 (Ocak-Şubat 2004), s. 38–51.

Page 225: Rusyada Ulusal Guvenlik Anlayisinin Donusumu

220

kapatamayacağı boyutta ulaştığının farkına varmıştır. Bunun Rusya’nın askeri

güvenlik politikasına yansıması ABD ve NATO ile açık bir cepheleşmeyi tam

ortadan kaldırmak mümkün olmasa da, asgariye indirgeme çabası biçiminde

olmuştur.767 Bu bağlamda Putin yönetiminin ABD ve NATO ile ciddi kriz yaratma

tehlikesi taşıyan küresel nükleer dengenin sağlanması768 ve NATO’nun doğuya

doğru genişlemesi769 gibi konulardaki itirazları esas itibariyle söylemle sınırlı

kalmıştır. Putin yönetiminin askeri politikalarını belirleyen ikinci etken ise her türlü

önleme rağmen Çeçenistan’daki savaşın uzun süreli bir karakter alması olmuştur. Bu

durum Rus ordusunun “küçük savaşları” ve terörle mücadeleyi kazanacak biçimde

yeniden yapılandırılması ihtiyacını gündeme getirmiştir.

Bu bağlamda 2000’de yapılan güvenlik değerlendirmeleri 11 Eylül saldırısı

ve Çeçenistan savaşının gelişim seyri çerçevesinde terör merkezli bir değişim

sürecine girmiştir. 11 Eylül saldırısı ve bu çerçevede ABD’nin terörle mücadele

politikası yeniden yapılandırma sürecinin ivme kazanmasında dış etken rolünü

oynamıştır. Öte yandan, özellikle 23–26 Ekim 2002’de Moskova’da Çeçen

saldırganlarının gerçekleştirdiği tiyatro baskını ulusal güvenlik öncelikleri içerisinde

terör unsurunu öne çıkarmıştır.770

Putin yönetimin askeri konulardaki tasarruflarının ikinci boyutunu askeri

reform alanındaki politikalar oluşturmuştur. Nitekim Putin daha Başbakan olduğu

dönemde Rusya’nın tekrar büyük güç haline gelmesinde askeri gücün öneminin

767 Baev, ‘Traektoriya Rossiyskoy Armii: Sokraşenie, Razlojenie, Porajenie’, s. 69 768 Bu konuda geniş bir değerlendirme için bkz; Rouz Gottemeller, ‘Yadernoe Orujie v Sovremennoy Rossiyskoy Politike’, Miller (der.), Voorujennıe Silı Rossii: Vlast i Politika, s. 221–262. 769 Putin döneminde Rusya-NATO ilişkileri konusunda bkz; Robert E. Hunter, ‘NATO-Russia Relations after 11 September’, Journal of Southeast European and Black Sea Studies, Cilt 3, Sayı 3 (Eylül 2003), s. 28–51. 770 Moskova’daki tiyatro baskınının Rus ulusal güvenlik anlayışındaki etkisi konusunda geniş bir değerlendirme için bkz; Nazim Cafersoy, ‘Rusya’nın ‘11 Eylülü’:Tiyatro Baskınından Yeni Güvenlik Doktrinine’, Stratejik Analiz, Cilt 3 Sayı 33 (Ocak 2003), s. 47–57.

Page 226: Rusyada Ulusal Guvenlik Anlayisinin Donusumu

221

farkında olduğunu sık-sık vurgulamış, Rus askeri gücünün restore edileceğini,

subayların durumun iyileştirileceğini, askeri harcamaların arttırılacağını ve askeri

eğitimin yeniden düzenleneceğini ilan etmişti.771 Özelikle Ağustos 1999-Mart 2000

dönemini kapsayan bu açıklamalarda ve ilan edilen resmi belgelerde askeri gücün

önemi vurgulanmakta ve Yeltsin döneminin yarım kalan askeri reform çabalarının

yerine köklü bir reform yapacağını taahhüt etmekteydi.772 Bu vurgulamalar ve

özellikle de Çeçenistan’a müdahalesi Putin’in askeri kesimdeki prestijini arttırmıştır.

Bu durum, askerlerin Mart 2000 devlet başkanlığı seçimlerinde Putin’in adaylığını

%90’a varan oranda desteklenmesine yol açmıştır.773

Putin yönetimi askeri reform konusunu önemsediğini, güvenlik ve askeri

politikanın temel resmi belgeler kabul edilen ulusal güvenlik ve askeri doktrinlerde

vurgulayarak ortaya koymuştur. Bu bağlamda 10 Ocak 2000’de ilan edilen Ulusal

Güvenlik Doktrini Rusya Federasyonu ordusu ve savunma sanayisindeki reform

sürecinin gecikmesini, yeterli hukuki yapı ve mali olanakların bulunmayışını en

önemli engel olarak nitelemiş ve bu durumun Rus ordusunun savaş kabiliyetini

olumsuz biçimde etkileyerek ülkenin askeri güvenliği için zaafiyete neden olduğunu

vurgulamıştır.774 Yine 21 Nisan 2000 tarihli askeri doktrin de ülkenin

karşılaşabileceği askeri tehditlerle mücadelede ordunun en temel kurumsal

yapılanma olduğunu, bu tehditleri önlemek için ordunun ve askeri sanayinin ülkenin

ekonomik olanaklarını dikkate alacak biçimde yeniden yapılandırılacağını ilan

etmiştir.775

771 Brian Taylor, ‘Putin and Military: How Long will the Honeymoon Last?’, www.fas.harvard.edu./-ponars/policymemos/Taylor116.html, 21 Aralık 2000. 772 Rukavishnikov, ‘Public Acceptance of Security Issues and Defence Reform in Russia’, s. 165. 773 Ibid. 774 “Kontseptsiya Natsionalnoy Bezopastnosti Rossiyskoy Federatsii 2000 g”, s. 80. 775 ‘Voennaya Doktrina Rossiyskoy Federatsii 2000 g’, s. 96–98.

Page 227: Rusyada Ulusal Guvenlik Anlayisinin Donusumu

222

Halefi Yeltsin gibi askeri reformun öneminin farkında olduğunu ortaya koyan

Putin’in bu yöndeki politikasının önündeki en önemli engel, askeri reformun hangi

çerçeve ve öncelikler içerisinde yapılması gerektiği konusuydu. Bir yandan yeni

şartlara uygun tehdit değerlendirmesi ve öte yandan Rusya’nın mevcut ekonomik

olanaklarının kısıtlı olması, bu sorunu önemli hale getirmiştir. Özellikle Haziran-

Ağustos 2000 döneminde Savunma Bakanı Đgor Sergeyev’le Genelkurmay Başkanı

Anatoliy Kvaşnin arasında askeri reformun genel çerçevesi konusunda ortaya çıkan

anlaşmazlık, reform sürecinin gecikmesine yol açmıştır.776 Savunma Bakanı

Sergeyev askeri reform sürecinde nükleer kuvvetlere önem verilmesini savunurken,

Genelkurmay Başkanı Kvaşnin konvansiyonel kuvvetlerin modernizasyonundan

yana tavır almıştır.777 Daha Mayıs 1997’de Stratejik Füze Kuvvetleri Komutanı

görevinden Savunma Bakanlığına getirilen Sergeyev, Rusya’nın askeri bakımdan

öncelikle ABD ve NATO ile nükleer dengeyi koruması gerektiğini ve Rus ordusunun

reform sürecinin bu anlayış çerçevesinde gerçekleştirilmesini savunmuştur.778 Buna

karşılık Genelkurmay Başkanı Kvaşnin’in 12 Temmuz 2000’de önerdiği reform

paketi öncelikli olarak konvansiyonel kuvvetlerin geliştirilmesi gerektiğini ve bu

çerçevede Stratejik Füze Kuvvetleri Komutanlığı’nın ordu içerisindeki konumunun

zayıflatılması ve askeri bütçeden ayrılan payın azaltılmasını öngörmüştür.779

Ordu içinde reform konusundaki bu anlaşmazlığı çözmeyi ve bir an önce

reforma başlamayı amaçlayan Putin 16 Ocak 2001’de imzaladığı “2005’e Kadar

Askeri Kuvvetlerin Yeniden Yapılanması Planı” kararnamesi ile bir uzlaşma

776 Baev, ‘Traektoriya Rossiyskoy Armii: Sokraşenie, Razlojenie, Porajenie’, s. 69. 777 Umbach, ‘Dilemmas of Russian Military Modernization’, s. 27. 778 Marcin A. Piotrowski, ‘Russia’s Security Policy’, Janusz Bugajski ve Marek Michalewski (der.), Toward an Understanding of Russia: New European Percpectives, (New York: Council on Foreign Relations Pres, 2002), s. 64. 779 Umbach, ‘Dilemmas of Russian Military Modernization’, s. 27.

Page 228: Rusyada Ulusal Guvenlik Anlayisinin Donusumu

223

sağlamaya çalışmıştır.780 Bu kararname ile bir yandan Kvaşnin’in reform konusunda

görüşleri gerçekleştirilmeye çalışılırken, öte yandan nükleer silahların önemi

vurgulanmıştır. Fakat iki farklı reform anlayışı arasında uzlaşmayı öngören bu plan

bile Sergeyev’le Kvaşnin arasında askeri reform sürecine zarar veren anlaşmazlığı

çözmeye yetmemiştir. Askerler arasında reforma ilişki anlaşmazlığın tam

çözülememesi üzerine reform sürecinin başarıya ulaşabilmesi için askeri kesim

dışında bir şahsın Savunma Bakanı atanması çözüm olarak görülmüş ve Mart

2001’de Putin’e yakınlığıyla tanınan ve FSB’den emekli Güvenlik Konseyi Sekreteri

Sergey Đvanov Savunma Bakanı olarak atanmıştır.781

Yeni Savunma Bakanı Đvanov’un askeri reformu gerçekleştirmek için yaptığı

çalışmalar 21 Aralık 2002’de ordunun profesyonel esaslara geçmesini öngören askeri

reform konseptini Bakanlar Kurulu’na sunmasıyla sonuçlanmıştır.782 Reform

paketinin amacı ordunun hareket kabiliyetini güçlendirmek, kurumsal yapısını

geliştirmek, teknik donanımında standardizasyon ve iyileştirme sağlamak ve ordu

personelinin durumlarını iyileştirmek olarak özetlenebilinir.783 Reform paketi, Rus

ordusunun üç aşamalı bir plan çerçevesinde profesyonel orduya dönüştürülmesini

öngörmekteydi.784 2011 yılına kadar sürecek olan ikinci aşamada ise sürekli savaşa

hazır halde bulunan askeri birliklerde asker alımının planlı bir şekilde sözleşmeli

personel alımına çevrilmesi öngörülmüştü.785 Bu çerçevede ordu içerisinde

profesyonel askerlerden oluşan birliklerin oranının yüzde % 50’nin üzerine

780 Piotrowski, ‘Russia’s Security Policy’, s. 64. 781 Raimundas Lopata ve Ceslovas Laurinavicius, ‘Russia’s Military Reform: Political Trajectories’, http://www.tspmi.vu.lt/files/leidpubl/str09.pdf, 1 Şubat 2007, s. 2. 782 David J. Betz ve Valeriy G. Volkov, ‘The False Down of Russian Military Reform’, Conflict and Security (Yaz/Sonbahar 2003), s. 47. 783 Rukavishnikov, “Public Acceptance of Security Issues and Defence Reform in Russia”, s. 166. 784 Anar Somuncuoğlu, ‘Putin’in Ordu Problemi’, www.tusam.net , 12 Mayıs 2006, s.1. 785 Andrew Liaropoulos, ‘Reformin the Russian Military: Problems and Prospects’, www.rieas.gr, 15 Ocak 2007.

Page 229: Rusyada Ulusal Guvenlik Anlayisinin Donusumu

224

çıkmasının ardından askerlik süresinin kısıtlanması planlanmıştır. Reformun üçüncü

aşamasında ise tamamen profesyonel askerliğe geçişi öngörülmekteydi.

Fakat Đvanov’un reform projesi de ordudaki muhalefet nedeniyle çeşitli

gecikmeleri beraberinde getirmiştir. Özellikle Savunma Bakanı ve Genelkurmay

Başkanı arasında yaşanan problemlerden dolayı pilot uygulama olarak başlatılan 76.

Hava Đndirme Tümeni’ndeki deneme uzamıştır. Savunma Bakanı Đvanov ve

Genelkurmay Başkanı Anatoliy Kvaşnin arasındaki sorun 2004’te Kvaşnin’in

görevden alınması ve Genelkurmay Başkanlığı’nın askeri yapılanma içerisindeki

rolünün zayıflatılmasıyla sonuçlanmıştır.786 Bu süreç içerisinde askeri reforma karşı

çıkan üst düzey komutanlarını görevden alınması veya istifa etmeleri de

yaşanmıştır.787 Buna ek olarak, Yeltsin zamanında çeşitli kurumlara bağlı olan askeri

birlikler arasındaki koordinasyon sorunu da, Savunma Bakanlığı yetkilerinin

genişletilmesiyle bir ölçüde halledilmiştir.788 Demiryolu Askeri Birlikleri Savunma

Bakanlığı bünyesine aktarılmış, Savunma Bakanlığı’na askeri birliklere sahip olan

bütün kurumlar arasında koordinasyon sağlama görevi verilmiştir. Bütün bu

değişikliklere rağmen, Putin döneminde gerçekleştirilmeye çalışılan askeri reformun

önemli sıkıntılar barındırdığı ve hızlı ilerleme kaydedilemediği söylenmelidir.

Fakat bu sıkıntılara rağmen, Putin yönetimiyle birlikte devletin ulusal

güvenliğe verdiği önem artmış ve askeri reform Yeltsin dönemine oranla daha kararlı

sürdürülmüştür.789 Putin’in askeri reformunu önemli kılan önemli bir diğer unsur da

reformun ekonomik boyutu üzerinde durması olmuştur. Putin yönetimi ile Rusya’nın

ulusal güvenlik ve özellikle de savunma alanına ilişkin harcamaları ciddi biçimde

786 Laurinavicius, ‘Russia’s Military Reform: Political Trajectories’, s. 3 787 Somuncuoğlu, ‘Putin’in Ordu Problemi’, s. 2 788 Ibid., s. 3. 789 Rukavishnikov, “Public Acceptance of Security Issues and Defence Reform in Russia”, s. 165.

Page 230: Rusyada Ulusal Guvenlik Anlayisinin Donusumu

225

yükselmiş, bu bağlamda 2000 bütçesinde bu kaleme ayrılan para 200 milyar ruble

iken 2005’de 375 milyara çıkarılmıştır.790 Putin yönetimi ayrıca Sovyet mirası askeri

sanayinin de yeniden yapılandırılması için Ekim 2001’de askeri savunma sanayini

yeniden yapılandırmak için 2002–2006 dönemini kapsayan hükümet programını ilan

etmiştir.791 Anılan program, sayıları 1700’e ulaşan savunma sanayi kurumlarının

sayısını 600’e düşürmeyi ve devletin bu alandaki şirketler üzerinde tam kontrolünü

sağlamayı öngörmüştür. Bu çerçevede yürütülen politika, askeri savunma sanayisinin

devletin tam kontrolü altına geçmesini sağlamıştır.

Özetle, Putin yönetimi Rusya’nın tekrar dönüştürülmesi sürecinde askeri

boyuta özel önem vermiş, bu çerçevede kabul edilen resmi belgelerle askeri güvenlik

anlayışı mevcut koşulara uygun biçimde yeniden şekillendirilmeye başlanmıştır. Bu

yeniden şekillenme sürecinde özellikle ABD ve genelde Batı’nın Rusya karşısındaki

askeri üstünlüğünün kısa sürede kapatılamıyacağı ve bu bağlamda Batıyla doğrudan

bir çatışma ortamına gidilmemesi kabul edilmiştir. Rusya’nın askeri tehdit

değerlendirmesinde etkin olan diğer bir unsur ise Çeçenistan savaşı olmuştur. Bu

savaşın gelişim seyri Rusya’nın askeri konseptinde “küçük savaşları” kazanmanın ve

terör merkezli tehditin önemini ortaya koymuştur. Putin yönetimi Rusya’nın

karşılaştığı tehditlerin bertaraf edilmesi için Rus askeri gücünü profosyenel orduya

dönüştürecek biçimde reform edilmesine başlamıştır. 2010’a kadar sürmesi

planlanan bu reform süreci askeri gücün tüm unsurları ile yeniden yapılanmasını

öngörmektedir. 790 Bu konuda ayrıntılı değerlendirmeler için bkz; Aleksey Arbatov ve Pyotr Romaşkin, ‘Voennıe i Politiçeskie Aspektı Oboronnogo Budjeta 2003’, Mirovaya Ekonomika i Mejdunarodnıe Otnaşenie, Sayı 6 (2003), s. 36-43; ‘Budjet v Pogonok’, Vlast (27 Eylül 2004), s. 22; Leonid Polyakov, Military Reforms in Russia’, Janusz Bugajski ve Marek Michalewski (der.), Toward an Understanding of Russia: New European Percpectives (New York: Council on Foreign Relations Pres, 2002), s. 79-95. 791 Bu reform programı konusunda genel değerlendirme için bkz; Vitaliy Şlıkov, ‘Oboronnaya Ekonomika v Rossii i Nasledie Strukturnoy Militarizatsii’, Stiven E. Miller ve Dmitriy Trenin, Vorujennıe Silı Rossii: Vlast i Politika, (Moskova: “Đnterdialekt+”, 2005), s. 203–220.

Page 231: Rusyada Ulusal Guvenlik Anlayisinin Donusumu

226

E. Dış Politikada Yeni Anlayış: Uzlaşmacı Jeopolitik Model

Rus jeopolitik düşüncesinde, 1991- 1999 dönemindeki akımlardan Batıcılık,

SSCB’nin çöküşünü bir yenilgi olarak kabul ederek Rusya’nın tamamen Batı

kampında yer almasını önerirken, Yeni Avrasyacılık ve Rus Milliyetçiliği yenilgiyi

kabullenmeyerek, ABD eksenli Batı ile tekrar bir kutuplaşma için yeni jeopolitik

modeller ortaya koymuşlardır. Fakat bu modeller Rusya’nın tarihî geçmişi, bir

anlamda anılan hususun da mirasıyla şekillenen özgünlüğü ile mevcut koşullar

arasında doğrusal bir bağlantı kuramamışlardır. Batıcılar Rusya’nın toplumsal yapısı,

siyasal rejim geleneği ve tarihsel mirası unsurlarını yeterince dikkate almayan bir

model önerirken, Yeni Avrasyacılar ve Rus Milliyetçileri daha çok eski

algılamalardan yola çıkarak Rusya’nın mevcut olanaklarına uygun olmayan

çatışmacı ve eskinin geri dönmesini öngören bir model oluşturma çabası içinde

olmuşlardır. eski mirasla mevcut koşullar arasında dengeli bir seçenek önermemeleri

nedeniyle bu modellerin uygulamaya geçiş noktasında ciddi zorluklar ve önerilen

modellerle çelişkili uygulamalar ortaya çıkmıştır.

Putin’e kadar Rus dış politikasında uygulanan bu modellerin yaşattığı

sorunlar eski ile yeni arasında “makul ve rasyonel” bir denge kurmayı içeren bazı

yeni arayışları da beraberinde getirmiştir. Dengeleyici ve sentezci nitelikleri ile öne

çıkan yeni jeopolitik model arayışlarının ilk örneklerinden biri Vadim

Tsımburskiy’in “Rusya Adası” modelidir.792 Tsımburskiy Rusya’nın 300 seneden

beri devam eden “Avrupa’ya saldırısının” ülkenin jeopolitik marjinalleşmesiyle

sonuçlandığını savunarken, Batıcı, Avrasyacı ve Üçüncü Romacı yaklaşımlardan

792 Bu modelle ilgili ayrıntılı bilgi için bkz; V. L. Tsımburskiy, ‘Ostrov Rossiya: Perspektivı Rossiyskoy Geopolitiki’, Polis, 1993, Sayı 5 http://www.politstudies.ru/fulltext/1993/3/2.htm, s. 6-23. ve V. L. Tsımburskiy, ‘ “Ot Velikovo Ostrova Rusii..” K Pracimvolu Rossiyskoy Tsivilizatsii’, Polis, 1998, Sayı 6 http://www.politstudies.ru/fulltext/1997/6/4.htm, s. 34–56.

Page 232: Rusyada Ulusal Guvenlik Anlayisinin Donusumu

227

kaçınılması gerektiğini belirtmiştir. Rusya’nın SSCB’nin dağılması ile jeopolitik

istikrasızlıkların bulunduğu “kıta-deniz” bölgelerinin kuşatması altında kaldığını

belirten Tsımburskiy, Rusya’nın temel amacının “Rusya Adasının” sürekli gelişimini

sağlamak ve Ural dağlarının arkasında kalan doğu bölgelerinden faydalanmanın

maksimize edilmesi olduğunu vurgulamıştır. Bu nedenle Tsımburskiy Rusya’nın

mevcut sınırları kabul etmesini, dış yayılma ve “küresel misyon” unsurlarından

vazgeçmesini, iç jeopolitik sorunların çözümünde önceliği mevcut alanın faydasının

maksimize edilmesine vermesi gerektiğini vurgulamıştır.

Mevcut koşullarla Rusya’nın tarihî mirası arasında denge kurmayı amaçlayan

yeni modelin savunucularından biri de Moskova’daki ABD ve Kanada Enstitüsü’nün

Başkanı Sergey Rogov olmuştur. Rogov SSCB’den farklı olarak Rusya

Federasyonu’nun süper güç olamayacağını, fakat sahip olduğu alan, nüfus,

ekonomik, bilimsel-teknik ve askeri kaynaklar nedeniyle çok kutuplu dünyada

sorunların çözümüne eşit hakla katılan, kendi meşru çıkarlarını koruyan en önemli

güçlerden biri olabileceğini savunmuştur.793

Benzer yaklaşımı bir diğer Rus bilim adamı Konstantin Sorokin’in “dengeli

uzak durma stratejisi” yaklaşımında da görmek mümkündür.794 Bu yaklaşıma göre,

Rusya dünya politikasını etkileyebileceği bütün olanaklarını azami ölçüde

kullanmalı, belirli bir jeopolitik eksenin güçlenmesini engellemeli, dünya güçleri ve

onların liderliklerini yaptığı ittifaklar arasındaki mevcut ve potansiyel çatışmaları

793 Sergey Rogov, ‘Konturu Noviy Rossiyskoy Strategii’, Nezavisimaya Gazeta, NG-Tsenarii, Sayı 3 (1998), s. 14-15’den aktaran Kolosov , Geopolitiçeskoe Polojenie Rossii: Predstavleniya i Realnost, s. 37. 794 K. E. Sorokin, Geopolitika Sovremennosti i Geostrategiya Rossii, (Moskova: ROSSPEN, 1996), s. 56.

Page 233: Rusyada Ulusal Guvenlik Anlayisinin Donusumu

228

kendi çıkarı için kullanmalı ve kendi dış politikasını karşılıklılık esasına göre

yürütmelidir.795

Rus diplomatlarından Anatoliy Adamişin de Rusya’nın dış politikasının çok

yönlü olmak zorunda olduğunu, bu tür bir dış politikanın ülke ulusal çıkarlarına

uygun olacağını savunmuştur.796 Adamaşin’e göre Rusya, SSCB döneminin süper

gücü gibi davranmamalı fakat ABD’nin dünyanın egemeni gibi davranmasına da izin

vermemeli, bu arada özellikle Amerikan yanlısı olmaktan kaçınmalıdır. Rusya’nın

şimdilik mevcut uluslararası yapıyı değiştirme gücünün olmadığını belirten

Adamaşin ülkenin ilk önce iç zayıflığını ve ekonomik sorunlarını aşması gerektiğini,

dış politikanın da bu sorunun çözümünde ekonomik verimlilik esasına dayanan bir

yapıyı temel almasını savunmuştur.797

Bütün bu görüşler Rusya jeopolitik düşünce ve pratiğinde yeni bir

yaklaşımın, uzlaşmacı jeopolitik akımın ortaya çıkışmasına yol açmıştır. Bu

uzlaşmacılık hem Rusya’nın tarihi ile mevcut koşulları arasında “makul” ve gerçekçi

bir uzlaşma sağlamayı, hem de tarihle mevcut koşullar arasında daha radikal bir

ayrımı içeren Batıcı, Yeni Avrasyacı ve Rus Milliyetçi akımlarının önerdiği

modellerin bazı unsurlarını kendi içinde sentezlemesi anlamını taşımaktadır.

1990’ların ortalarından itibaren kuramsal anlamda şekillenmeye başlayan bu

uzlaşmacı modelin ılımlı milliyetçilik içinde olduğu ve Rusya devletini ve

uluslararası arenadaki konumunu güçlendirmeyi hedeflediğini belirtmek gerekir.798

Uzlaşmacı jeopolitik akım Batıcı, Yeni Avrasyacı ve Milliyetçi akımların aşırı

nitelikli önermelerinden kaçınarak, Rusya’nın jeopolitik bağımsızlığını sağlama

795 Sorokin, Geopolitika Sovremennosti i Geostrategiya Rossii, s. 57. 796 Antoliy Adamaşin, ‘Naş Otvet Amerike’, Nezavisimaya Gazeta, http://ng.ru/ideas/1999-10-19/answear.html, 19 Ekim 1999, s. 2. 797 Adamaşin, ‘Naş Otvet Amerike’, s. 5. 798 Kolosov, Geopolitiçeskoe Polojenie Rossii: Predstavleniya i Realnost, s. 36.

Page 234: Rusyada Ulusal Guvenlik Anlayisinin Donusumu

229

amacında olmuştur. Uzlaşmacı model yandaşları Rusya’nın dış politikasında realizm

ve pragmatizme dayanmasını, ülkenin mevcut olanaklarının küresel koşulları

etkilemek için etkin kullanılmasını savunmaktadırlar. Bu model ekonomik yatırımlar

ve Avrupa’ya entegrasyon karşılığı jeopolitik tavizler vermeyi de kabul

etmemektedir. Genel felsefesinin dışında uzlaşmacı jeopolitik modelin Rusya dış

politikası uygulamasında önerdiği temel ilkeleri birkaç noktada özetlemek

mümkündür:799

1.) Rusya’nın eski Sovyet mekânındaki lider pozisyonunun özellikle ekonomik

araçları kullanarak sağlama alınması. Bu anlayış Rusya’nın Sovyet sonrası

mekandaki geleneksel etkinlik araçlarından askeri unsur ve etnik çatışmaların

yanısıra, ekonomik avantajlarının özellikle de enerji unsurunun daha aktif kullanımı

öngörmektedir.

2.) SSCB’nin mirası olan jeopolitik kaynakların etkin kullanılması. Bu ilke

nükleer silahları engelleyici unsur olarak elde tutmayı, BM Güvenlik Konseyinde

veto hakkına sahip üyelik vasfını etkin kullanmayı ve Rusya doğal kaynaklarının

ihracat ve transit geçişinden dış politikada yararlanmayı öngörmektedir. Ayrıca bu

önerme silah ticaretini, yurtdışındaki Rusya askerî üslerinin ve Sırbistan, Ermenistan,

Küba, Angola, Mısır, Suriye, Irak, Đran, Libya benzeri eski müttefiklerle ilişkilerin

sürdürülmesi gerekliliğine vurgu yapmaktadır.

3.) Batı ile ilişkileri farklılaştırıcı bir yaklaşım içinde sürdürmek. Böylece

Rusya’nın Avrupa ile ilişkilerini geliştirmesi daha fazla kabul edilir gözükmekte ve

Rusya için tek taraflı bağımlılık oluşturmayacak bir ilişki türü olarak

benimsenmektedir. Avrupa ile ilişkilerin geliştirilmesi her surette teşvik edilirken,

799 Ibid., s. 36-38.

Page 235: Rusyada Ulusal Guvenlik Anlayisinin Donusumu

230

ABD’nin küresel egemenlik çabaları olumsuz bir nitelik arz etmektedir. Yine de bu

olumsuzluğun ABD’yle açık çatışmaya dönüşmemesine özen gösterilmesi

önerilmektedir.

4.) Rusya’nın Asya ile ilişkilerini Batı ile ilişkilerine paralel biçimde

geliştirerek denge kurulması. Bu bağlamda, Çin, Hindistan, Türkiye ve Đran’la

ilişkilerin geliştirilmesi öngörülmekte, Asya-Pasifik bölgesiyle sıkı ilişkiler öne

çıkarılmaktadır.

5.) Rusya’nın transit geçiş olanaklarının kullanılması. Bu ilke ile Avrupa ve

Asya Pasifik arasında bağlantı kurulması amaçlanırken, aynı zamanda Rusya’ya

enerji koridoru vasfının kazandırılması planlanmaktadır.

Rusya dış politikasında göreceli olarak yeni sayılabilecek uzlaşmacı

jeopolitik yaklaşımın uygulamada Putin’in iktidara gelmesi ile başladığı

söylenilebilir. Putin yönetimi dış politikasının uzlaşmacı jeopolitik modelin

uygulamakta olduğunun ilk belirtileri 10 Ocak 2000 tarihli ulusal güvenlik

doktrininde ortaya çıkmıştır. Doktrinde bir yandan Rusya’nın Avrasyacı kimliği

vurgulanarak ABD liderliğindeki Batı kutbunun uluslarasaı sisteminden rahatsız

olunduğu ve çok kutuplu dünya düzeninin oluşmasına çalışılacağını belirtilirken, öte

yandan ülkenin dünya ekonomisine entegrasyonunun güçlendirileceği ve uluslararası

ekonomik ve mali kurumlarla işbirliğinin arttırılacağı da vurgulanmıştır.800 Doktrinde

ayrıca, Rusya’nın çok kutuplu sistemin etkin merkezlerinden biri gibi güçlenmesi,

BDT ülkeleri ve geleneksel müttefiklerle ilişkileri geliştirmesi öncelikli hedef olarak

ortaya konmuştur.801

800 ‘Kontseptsiya Natsionalnoy Bezopastnosti Rossiyskoy Federatsii 2000 g’, s.75 801 Ibid., s. 77. Rusya Ulusal güvenlik doktrinine ilişkin ayrıntılı değerlendirmeler için bkz; Celeste A. Wallander, ‘Russian National Security Policy in 2000’ (Cambridge: PONARS, Sayı 102, Ocak 2000),

Page 236: Rusyada Ulusal Guvenlik Anlayisinin Donusumu

231

28 Haziran 2000’de kabul edilen Rusya dış politika doktrininde de aynı

yaklaşımın etkilerini görmek mümkündür. Dış politika doktrininde ABD

egemenliğinde tek kutuplu uluslararası sistem girişiminden ve sorunların çözümünde

BM Güvenlik Konseyi’nin rolünün zayıflatılmasından rahatsızlık duyulduğu

belirtilmiştir.802 Doktrinde Rusya’nın çağdaş dünyadaki çeşitli çıkarlarını gerçekçi

biçimde aksettiren çok kutuplu sistemin kurulmasına çalışacağını ilan edilmiş, BM

dışında G–8 ve IMF benzeri kurumların artan etkisi nedeniyle bu kurumların tam

üyesi olunması hedefi vurgulanmıştır.803 Bölgesel bağlamda, yeni Rus dış politika

doktrini BDT üyeleri ile iki taraflı ve çok taraflı işbirliği ve çok boyutlu bütünleşme

hedefleri belirlemiştir.804 Bu hedefleri gerçekleştirmede, geleneksel askeri ve

güvenlik boyutu dışında ekonomik işbirliğinin geliştirilmesi ve bu bağlamda gümrük

birliği gerçekleştirilmesine özel önem verilmesi vurgulanmıştır. Doktrin Batı

blokunu AB ve ABD olarak iki farklı temelde değerlendirilmekte, AB’yi Rusya için

sürekli ve uzun vadeli işbirliği yapılması gereken en önemli siyasi ve ekonomik ortak

ilan etmektedir.805 Doktrin, taraflar arasında çeşitli önemli konularda farklı

yaklaşımlar olsa da, küresel stratejik istikrarın sağlanması ve uluslararası sistemdeki

durumun iyiye doğru gitmesi için Rusya ve ABD’nin işbirliğinin gerekli olduğunu

vurgulamış, Rusya Federasyonu’nun ikili ilişkilerde geçen 10 yılda yaşanan

sorunların aşılmasında üzerine düşeni yapmaya hazır olduğunu belirtmiştir.806

Doktrinin üzerinde durduğu bir diğer önemli bölge de Asya olmuştur.

Asya’yı Rus dış politikasında giderek önemi artan unsur olarak öne çıkaran doktrin, ss.1-5; Mark Kramer, ‘What is Driving Russia’s New Strategic Consept?’, (Cambridge: PONARS, Sayı 103, Ocak 2000), s. 1-2 802 ‘Kontseptsiya Vneşney Polititiki Rossiyskoy Federatsii 2000 g’, Şakleina (der.), Vneşnaya Politika i Bezopastnost Sovremennoy Rossii: 1991–2002, Cilt 4, s. 111. 803 ‘Kontseptsiya Vneşney Polititiki Rossiyskoy Federatsii 2000 g’, s. 111. 804 Ibid., s. 116. 805 Ibid., s. 117. 806 Ibid., s. 118.

Page 237: Rusyada Ulusal Guvenlik Anlayisinin Donusumu

232

bu coğrafyada özellikle Çin ve Hindistan’la ilişkilerin önemine dikkat çekmiştir.

Çin’in küresel ve bölgesel istikrara ilişkin görüşlerinin, Rusya ile örtüştüğünü

vurgulayan doktrin, Hindistan’ı da küresel sorunların ve özellikle Güney Asya

bölgesinin istikrarı bakımında geleneksel ortak olarak değerlendirmiştir.807 Doktrin

Đran’la ilişkilerin daha da derinleştirilerek devam ettirilmesini, Yakın Doğu ve

Körfez bölgesinde istikrarın sağlanması için aktif rol üstlenmeye çalışılacağını,

Rusya’nın bölgede özellikle ekonomik bakımdan güçlenmesine öncelik verileceğini

vurgulamıştır.808

Bu doktrinin uzlaşmacı jeopolitik modelle uyum gösteren en önemli

unsurlarından biri ise belirtilen dış politika hedeflerini gerçekleştirken amaçlarla

olanaklar arasında akılcı dengenin kurulmasına vurgu yapması olmuştur.809 Bu

anlayışa göre, Rusya dış politikasının hedeflerini gerçekleştirmek için ülkenin siyasi,

diplomatik, askeri, ekonomik, mali ve diğer olanakları seferber edilirken dikkat

edilmesi gereken temel ölçüt bu hedeflerin Rusya’nın ulusal çıkarlarına ve

uluslararası arenadaki konumunun güçlenmesine pratikte ne kadar hizmet ettiği

olmalıdır.810 Nitekim Putin de kendi dış politikasının temelini pragmatizm, ekonomik

verimlilik ve ulusal meselelerin önceliğinin oluşturduğunu vurgulayarak bu anlayışı

paylaştığını ilan etmiştir.811

Bu çerçevede Putin yönetiminin dış politikası bölgesel alanlarda da uzlaşmacı

jeopolitik modelin önermeleri ile uyum göstermektedir. Putin yönetiminin BDT

politikası BDT’ye kurumsal etkinlik kazandırmayı ve üye ülkelerle çok taraflı ve iki

807 Ibid. 808 Ibid., s. 120. 809 Ibid., s. 112. 810 Ibid. 811 Vıstuplenie pri predctavlenii ejegodnogo Poslaniya Prezidenta Rossiyskoy Federatsii Federralnomu Sobraniyu Rossiyskoy Federatsii, 8 Haziran 2000, http://president.kremlin.ru/events/42.html.

Page 238: Rusyada Ulusal Guvenlik Anlayisinin Donusumu

233

taraflı işbirliği süreclerini geliştirmeyi amaçlamıştır.812 Putin yönetiminin BDT’ye

etkinlik kazandırması çabaları çerçevesinde 25 Ocak 2000’de yapılan zirvede BDT

tarihinde ilk kez 5 yıllık ekonomik gelişim planı kabul edilmiş, 813 21 Haziran

2000’deki zirvede ise merkezi Moskova’da bulunan Antiterör Merkezi

kurulmuştur.814 Putin’le beraber Rusya’nın BDT politikasında çok taraflı ve iki

taraflı ilişkilerde ekonomik boyutun özellikle ağırlık kazandığı görülmektedir. Putin

yönetimi bir yandan çok taraflı ekonomik model örneği olarak Avrasya Ekonomik

Birliğinin oluşturulmasında lider rol üstlenirken, öte yandan enerji faktörünün üye

ülkeler üzerinde etkin baskı unsuru olarak kullanmaya çalışmıştır.815

Putin dış politikasının diğer bir önemli boyutunu Batı ile ilişkiler

oluşturmaktadır. Putin yönetiminin dış politikasında Batı’nın ABD ve AB olarak

farklılaştırılması sürecine özel bir vurgu yapılmış ve önemli farklılıklar içeren

politikalar uygulanmaya başlanmıştır. Öncelikle ABD’yle ilişkilerde rasyonellikle

ABD’nin küresel egemenlik girişimleri arasında bir denge kurulmaya çalışılmıştır.816

812 Putin yönetiminin BDT politikasına ilişkin ayrıntılı değerlendirmeler için bkz; M.A. Smith ‘Russian Foreign Policy 2000. The Near Abroad’, www.ppc.pims.org/Projects/csrc, 20 Aralık 2000; Đgor Đvanov, Novaya Rossiyskaya Diplomatiya:Desyat Let Vneşney Politiki Stranı (Moskova: OLMAPRESS, 2002), özellikle s. 103-117; Dmitriy Trenin, ‘Novıe Prioritetı v Rossiyskoy Vneşney Politike:”Proekt SNG” ‘, Endryu Kaçins ve Dmitriy Trenin (der.), Rossiya: Blijayşee Desyatiletie (Moskova: Moskovskiy Tsentr Karnegi, 2004), s. 99-105; Gleb Pavlovskiy, ‘Vneşnaya Politika Rossii na Post Sovetskom’, www.kremlin.org, 3 Şubat 2005. 813 “Summit of Former Soviet Republics Set to Boost Putin’s Status”, Associated Press, 25 Ocak 2000. 814 www.ans-dx.com, 22 Haziran 2000. 815 Bu konuda ayrıntılı değerlendirmeler için bkz; Anar Somuncuoğlu, ‘Avrasya Ekonomik Đşbirliği: Rus Dış Politikasında Yeni Bir Atak’, Stratejik Analiz Cilt 2, Sayı 15 (Temmuz 2001), s. 86-91; Nazim Cafersoy, ‘Enerji Diplomasisi: Rus Dış Politikasında Stratejik Araç Değişimi’, Stratejik Analiz, Cilt 1, Sayı 8 (Aralık 2000), s. 52-60. 816 Putin yönetimin ABD politikası konusunda geniş değerlendirmeler için bkz; Nikolai Sokov, ‘Foeign Policy Under Putin: Pro-Western Pragmatizm Might be a Greater Challenge to the West’ (Wasington: PONARS, Ocak 2000), s. 1-3; Celeste A. Vallander, ‘The Dinamics of US-Russian Relations:A Critical Perspective’ (Wasington, PONARS, Ocak 2000) s.1-3; Eduard Batalov ve Viktor Kremnyuk, ‘Rossiya i SŞA:Druziya?Soperniki?Partnerı?’, Nezavsimaya Gazeta, 6 Ekim 2001, http://ng.ru/ideas/2001-10-06/7_batalov.html; Đgor Đvanov, Novaya Rossiyskaya Diplomatiya: Desyat Let Vneşney Politiki Stranı (Moskova, Olmapress, 2002), özellikle s.140-152; Endryu Kaçins, ‘Moş, Demokratiya, Amerikano-Rossiyskie Otnoşeniya’, Endryu Kaçins ve Dmitriy Trenin (der.), Rossiya: Blijayşee Desyatiletie (Moskova: Moskovskiy Tsentr Karnegi, 2004), s. 90-98; Viktor Starodubov,

Page 239: Rusyada Ulusal Guvenlik Anlayisinin Donusumu

234

Putin dış politikasının bu rasyonellik boyutu Rusya’nın ABD ile tek başına karşı

karşıya gelecek olanaklara henüz sahip olmadığının ve böyle bir karşılaşmanın

Rusya’nın reform sürecini sekteye uğratacak olduğunun farkında olmak biçiminde

özetlenebilir.817 Nitekim bu durum Putin yönetimini Primakov döneminden farklı

olarak ABD ile açık ve tek başına bir cepheleşmeden uzak durmaya itmekte, NATO

genişlemesi gibi bir tehdit karşında dahi ihtiyatlı tavır geliştirmeye sevk

etmektedir.818 Ayrıca, bu rasyonellik nükleer silahlara dayanan stratejik istikrar ve

uluslararası terörizm konularında ABD ile işbirliği yapılmasını sağlamaktadır.

Putin’in dış politikasında 11 Eylül saldırısı öncesinde ABD karşıtlığı daha çok öne

çıkarken, 11 Eylülden sonra ABD ile stratejik işbirliğinde atak davranmasını da

pragmatizm ve rasyonel tercihin bir ürünü olarak değerlendirebiliriz.819 Öte yandan,

Rusya ABD’nin küresel egemenlik girişimlerini, sahip olduğu nükleer güç statüsünü,

BM’de veto hakkına sahip Güvenlik Konseyi üyeliği konumunu, enerji etkenini

kullanarak ve çeşitli uluslararası sorunlar konusunda diğer güçlerle birlikte hareket

ederek frenlemeye çalışmaktadır.

Dış politikasında AB’ye özel önem veren Putin yönetimi, Rusya ve AB’yi

stratejik ortak biçiminde tanımlayan ve 1997–2007 dönemini kapsayan 1994 tarihli

“Ortaklık ve Đşbirliği Anlaşması” ile yetinmemiş, bu işbirliğinin daha da

geliştirilmesini öngören ulusal bir strateji geliştirmiştir.820 3 Haziran 2000’de “Rusya

Federasyonun Avrupa Birliği ile Đlişkilerini Orta Vadede Geliştirme Stratejisi (2000–

Rossiya-SŞA Globalnya Zavisimost (Moskova: Molodaya Gvardiya, 2004); Aleksander Rar, ‘Est li u Putina Novıe Varinantı Politikı? Rossiya Mejdu Zapadom i Aziey’, Mejdunarodnaya Politika, Sayı 10 (2001), www.deutschebotschaft-moskau.ru, 3 Eylül 2004. 817 Dmitri Trenin, ‘Pirouttess and Priorities’, The National Đnterest (Kış 2003-2004), s. 78-79. 818 Fedorov, ‘Krizis Vneşney Politiki Rossii’, s. 48. 819 Bu konuda geniş bir değerlendirme için bkz; Elnur Soltan, ‘Bush-Putin Zirvesi: Soğuk Savaşın Đkinci Bitişi’, Stratejik Analiz, Sayı 20 (Aralık 2001), s.5-27. 820 Rusya ve AB arasındaki 1994 tarihli Ortaklık ve Đşbirliği Anlaşmasının tam metni için bkz; http://europe.eu.int/constitution/index_eng.htm, 8 Mayıs 2007.

Page 240: Rusyada Ulusal Guvenlik Anlayisinin Donusumu

235

2010)” belgesi Rusya’nın AB ile siyasi, ekonomik, güvenlik, ticari, mali ve kültürel

alanlarda stratejik nitelikli işbirliğini öngörmüştür.821 Bu iki belge çerçevesinde

geliştirilen Rusya’nın AB politikasında özellikle ekonomi ve enerji boyutu özel yer

kapsamış, Çeçenistan müdahelesi ve siyasi yapıyı güclendirmeye ilişkin reformlar

insan haklarına ve demokarsiye aykırı olduğu gerekçesiyle ilişkilerde sıkıntılar

doğurmuştur.822

Putin yönetiminin Asya politikası Çin ve Hindistan’a önem veren nitelik arz

etmektedir.823 Bu anlayış çerçevesinde her iki ülke ile ikili ilişkiler küresel güvenlik,

ekonomi, enerji ve silah ticareti bağlamında geliştirilmeye çalışılmıştır. Putin

yönetimi için Çin’le ilişkiler geliştirirken Rusya’nın Uzak Doğu bölgesine yönelik

Çin endişesinin de dikkate alındığı görülmektedir.824 Putin yönetimi Şanghay

Đşbirliği Örgütünün bölgesel güvenlik örgütü yapılması sürecinde öncü rol oynamış

ve ASEAN’da aktif rol alma politikası izlenmiştir.

821 “Rusya Federasyonun Avrupa Birliği ile Đlişkilerini Orta Vadede Geliştirme Stratejisi (2000–2010)” belgesinin tam metni için bkz; Đgor Đvanov, Novaya Rossiyskaya Diplomatiya (Desyat Let Vneşney Politiki Stranı (Moskova; Olmapress, 2002), s. 277-298. 822 Rusya-AB ilişkileri konusunda ayrıntılı değerlendirmeler için bkz; Vladimir Gutnik,’Ot Partnerstva k Assotsatsii’, Pro et Contra, Cilt 8, Sayı 1 (Kış 2003), s.7-24; Segey Afonatsev,’Rossiya i “Novıy ES” ’, Pro et Contra, Cilt 8, Sayı 1(Kış 2003), s. 25-46; Sven Hirdman, Rol Rosssii v Ervope (Moskova: Moskovskiy Tsentr Karnegie, 2006); Dmitri Trenin, Đntegratsiya i Đdentiçnost:Rossiya Kak “Novıy Zapad” (Moskova: Đzdatelstvo Evropa, 2006), özellikle s. 264-277; Tatyana Romanova, ‘Rossiya i ES: Dialog na Raznıh Yazıkah’, Rossiya v Globalnoy Politike, Cilt 4, Sayı 6 (Kasım-Aralık 2006), s. 79-92; Vladimir Pankov, ‘Svoboda Torgovli Mejdu Rossiey i ES: Za i Protiv’, Rossiya v Globalnoy Politike, Cilt 5, Sayı 1 (Ocak-Şubat 2007), s. 79-89. 823 Rusya’nın Asya Politikası konusunda ayrıntılı değerlendirmeler için bkz; Vladimir V. Putin, ‘Rossiya: Novıe Vostoçnıe Perpsektıvı’, Nezavimaya Gazeta, 14 Kasım 2000, www.ng.ru; M. L. Titerenko ve V. V. Mixeev, ‘Strategiya Sorazvitiya Rossii i ATR’, Mejdunarodnaya Jizn, Sayı 4 (2001), s. 77-93; Leo Delyusin (der.), Rossiysko-Kitayskie Otnaşenie i Problema Mnogopolyarnogo Mira (Moskova: RAN ĐMEPĐ, 2001); Đgor Đvanov, Novaya Rossiyskaya Diplomatiya (Desyat Let Vneşney Politiki Stranı) (Moskova: Olmapress, 2002), s. 153-165; Bobo Lo, ‘Rossiya i Kitay’, Endryu Kaçins ve Dmitriy Trenin (der.), Rossiya: Blijayşee Desyatiletie (Moskova: Moskovskiy Tsentr Karnegi, 2004), s. 142-146; Andew C. Kuchins, ‘Limits of the Sino-Russian Strategis Partnership’, Andew C. Kuchins (der.), Russia After Fall (Washington: CEIP, 2002), s. 205-220; Ariel Cohen, ‘The Russıa–Chına Frıendshıp And Cooperatıon Treaty: A Strategıc Shıft In Eurasıa?’, www.heritage.org/librarybackgrounder/bg1459.html, 1 Mart 2007. 824 Putin yönetiminin Çin’e ilişkin endişeleri için bkz; V. L. Lapin, ‘Dalnıy Vostok Rossii v Fokuse Kitaskoy Politike’, Vestnik Dalnevostoçnogo Otdeleniya Rossiyskoy Akademii Nauk, Sayı 2 (2000), s. 3-19.

Page 241: Rusyada Ulusal Guvenlik Anlayisinin Donusumu

236

Putin yönetimin Orta Doğu bölgesinde de Rusya’nın bu bölgede etkinliğini

güçlendirecek politikalar uygulamıştır. Bu politika Đran’la özellikle silah ticareti ve

nükleer teknoloji transferi konusunda işbirliğini daha da güçlendiren, Türkiye ile çok

boyutlu işbirliği sürecinin geliştirilmesini sağlayan, Filistin-Đsrail anlaşmazlığında

Rusya’nın etkinliğini artırmağa çalışan ve Körfez ülkeleriyle özellikle ekonomik ve

terörizmle mücadele merkezli işbirliğine önem veren nitelikler arz etmiştir.825 Putin

döneminde Rusya’nın Irak politikası ABD’nin 2003’deki müdahalesine kadar bu

müdahaleyi önlemek için BM çatısını kullanmak ve Saddam yönetimiyle enerji

anlamaları imzalamak şeklinde gelişmiştir.826 Müdahalenin ardından Rusya’nın Irak

politikası ABD ve yeni Irak yönetimiyle Saddam döneminde imzalananan enerji

anlaşmalarının geçerliliğini sağlamak ve Irak’ın yendien yapılanmasında rol almak

amaçlarını gerçekleştirmek için ilişkiler geliştirmek biçiminde özetlenebilir.827

Özetle, Putin yönetimi dış politikada kendinden önce Rus dış politikasındaki

mevcut çeşitli modellerin sentezinden oluşan uzlaşmacı bir model uygulayamaya

başlamıştır. Bu model ülkenin mevcut sorunlarını çözmeye imkân veren koşulları

sağlamayı ve uluslararası arenada yeniden Rusya’nın büyük bir güc gibi etkinlik

kazanmasını amaçlamıştır. Putin dış politikası bölgesel bağlamda da Batı ile yeni bir

825 Putin döneminde Rusya’nın Ortadoğu politikası konusunda ayrıntılı değerlendirmeler için bkz; A. V. Maligin, ‘Strategiçeskiy Konteks Politiki Rossii na Blijnem i Srednem Vostoke’, Mejdunarodnıy Jizn, Sayı 10 (2000), s. 80-87; Robert O. Freedman, ‘Putin and Mıddle East’, Middle East Review of International Affairs, Cilt 6, Sayı 2 (Haziran 2002), s. 1-16; G Kosaç ve E. Melkumyan, ‘Blijnıy Vostok v Rossiskoy Vneşney Politike’, Mirovaya Ekonomika i Mejdunarodnıe Otnaşeniya, Sayı 9 (2002), s. 38-47; Đgor Đvanov, Novaya Rossiyskaya Diplomatiya (Desyat Let Vneşney Politiki Stranı), (Moskova, 2002, Olmapress), ss. 165-170; Tor Bukkvoll, ‘Arming the Ayatullahs: Economic Lobbies in Russia’s Iran Policy’, Problems of Post Communism, Cilt 49, Sayı 6 (Kasım/Aralık 2002), s. 29-41; Mehdi Sanai, ‘Đrano-Rossiskie Svyazı: Problemı i Perspektıvı’, Rossiya v Globalnoy Politike, Cilt 5, Sayı 2 (Mart-Nisan 2007), s. 118—127; Nazim Cafersoy, ‘Türkiye-Rusya Đlişkileri ve Separatizm Faktörü’, http://www.turksam.org/tr/yazilar.asp?yazi=787&kat=1, Sinan Ogan, ‘Türk-Rus Đlişkilerinde Balayı Dönemi’, Zaman, 2 Haziran 2006. 826 Bu konuda bkz; Nazim Cafersoy,‘Rusya’nın Orta Doğu Politikasında Irak’, Umit Özdağ , Sedat Laçıner ve Serhat Erkmen (der.), Irak Krizi (2002-2003) (Ankara, ASAM, 2003,), s. 145-166. 827 Bu konuda bkz; Nazim Cafersoy, ‘Irak’ın Yeniden Yapılanması Sürecinde Rusya’, Stratejik Analiz, Sayı 38 (Haziran 2003), s. 66-72.

Page 242: Rusyada Ulusal Guvenlik Anlayisinin Donusumu

237

Soğuk Savaşı engelleyerek pragmatik işbirliğini öngören, fakat ABD’nin küresel

egemenlik çabalarına karşı direnerek, başta BDT, Asya ve Orta Doğu coğrafyası

olmak üzere önemli çıkar alanlarında etkinliği sürdürmeyi ve güçlendirmeyi

amaçlayan nitelikler arz etmiştir.

Page 243: Rusyada Ulusal Guvenlik Anlayisinin Donusumu

238

SONUÇ

Sovyetler Birliği’nin dağılmasının üzerinden yaklaşık 16 yıl geçmiş olmasına

rağmen, Rusya Federasyonu’nun güvenlik algılamasına ilişkin ortaya koymaya

çalıştığı genel anlayışa ilişkin değerlendirmeler uluslararası ilişkiler alanında halen

çok ilgi çekmektedir. “Rusya’da Ulusal Güvenlik Anlayışının Dönüşümü: Kontrolü

Dönüşüm Modeli” isimli bu çalışmada 1991’den sonra Rusya ulusal güvenlik

anlayışında yaşanan önemli dönüşüm süreci incelenmiştir.

Bu amaçla öncelikle, Rusya açısından ulusal güvenlik kültürünün yapıtaşları

coğrafya, tarihsel gelenek/hafıza ve Sovyet ideolojisi çerçevesinde ortaya konmuştur.

Her şeyden önce, “Rusya” kavramı bir coğrafi anlayışı, yani bir ülke adini

ifade etmektedir. Coğrafi bakımdan Avrasya’nın kalpgahında yerleşmiş olması son

bin yıl içinde Rusya’nın jeopolitik gelişimini, iç gelişimini ve dış politikasını güçlü

biçimde etkilemiştir. Dış sınırları, Rusya’nın kültürel ve uluslararası kimliğini

tanımlamış, iç bölgesel yapılanması ise siyasal sistemin doğasını doğrudan

etkilemiştir. Coğrafi faktörün Rusya’ya etkisini öncelikle bu ülkenin yerleştiği

arazinin coğrafi yapısı, boyutu ve iklim koşulları bakımından ele almak

gerekmektedir. Coğrafi yapı bakımından, Rusya’nın esas çekirdeğini oluşturan Doğu

Avrupa ovasının temel özellikleri, verimsiz toprağın ve büyük ırmak şebekelerinin

varlığı ile doğal engellerin eksikliğidir. Verimsiz toprak ve engelsiz arazi, bu alanda

uzun süre göçebe milletlerin akınlarına dayanabilecek kalabalık bir toplumun ortaya

çıkışını engellemiştir. Öte yandan, geniş ve seyrek nüfuslu Doğu Avrupa Ovası ve

Sibirya, nüfusun Rusya’nın merkezinden çevreye yayılması için ideal koşulları

oluşturmuştur. Volga, Dinyeper, Dinyester ve Moskova nehirlerinin bulunduğu arazi

Page 244: Rusyada Ulusal Guvenlik Anlayisinin Donusumu

239

bir yandan ülkeye yönelik yabancı saldırılara uygun ulaşım yolu işlevini yürütürken,

öte yandan zengin bir uygarlığın oluşumu için uygun ortamı sağlamıştır.

Rusya’nın iklim şartları da üzerinde durulması gereken başka bir önemli

husustur. Ülkenin iklim şartları, yazın çok sıcak ve kışın ise çok soğuk geçen kıta

iklimi özelliği taşımaktadır. Rusya’nın geniş coğrafyası güvenlik anlayışının

oluşumunu etkileyen bir diğer unsur olmuştur. Doğal engellerden yoksunluğun

ülkenin doğudan ve batıdan dış saldırılara açık hale getirmesi, güvenliğin “alan

derinliği” olarak algılanmasına neden olmuş ve daha fazla güvenliğin, sınırların daha

da ötelere ilerletilmesiyle sağlanacağı düşüncesini beslemiştir.

Fakat, Rusya Federasyonu tarihsel süreç içerisinde Rusya Đmparatorluğu ve

SSCB’nin kendine avantaj sağlayabilecek coğrafi kazanımlarının önemli bir kısmını

kaybetmiştir. Bu durum yeni Rusya yöneticilerinin uyguladıkları politikalarda

dikkate aldığı en önemli hususlardan biri olmuştur.

Ulusal güvenlik kültürünün oluşum sürecindeki en önemli unsurlardan biri de

ülkenin tarihsel gelişme sürecinde edindiği özelliklerdir. Rusya tarih boyu

güvenliğini artırmak ve dünyada kendi politik ve askeri gücünü geliştirmek için

sömürge edinen askeri-politik imparatorluk olmuştur. Bu tür bir emperyal tarihsel

sürecin Rusya devlet yapısına ciddi etkisi bulunan ve etkileri günümüze kadar ulaşan

temel özelliklerini bir kaç boyutta ele almak mümkündür. Her şeyden önce, Rusya

tarih boyu otoriter ve/veya totaliter nitelikli siyasal sisteme sahip olmuştur. Rusya

devlet geleneğinin öne çıkan ikinci önemli boyutu ciddi bir misyoncu niteliğe sahip

olmasıdır. Bu misyoncu nitelik devletin güvenliğini korumayı, iç ve dış tehditlere

karşı sürekli mücadeleyi içermiş ve bu anlayış çerçevesinde genişlemeyi teşvik eder

bir nitelik taşımıştır. Bu çerçevede Rus devlet geleneğinde tarihsel olarak öne çıkan

Page 245: Rusyada Ulusal Guvenlik Anlayisinin Donusumu

240

ilk misyon “tarihi Rus topraklarını birleştirmek” olmuştur. Rusya’nın devlet geleneği

içerisinde önemli yer tutan diğer bir misyon Üçüncü Roma teorisidir. Rusya’nın

misyonculuk anlayışında dikkati çeken diğer önemli husus da sıcak denizlere çıkış

hedefidir.

Rus tarihsel mirası içerisinde ulusal güvenlik anlayışını yakından ilgilendiren

bir diğer husus da yukarıdan reform geleneğidir. Rusya tarihinin en önemli

meselelerinden biri geri kalmış ve saldırıya açık konumda bulunan ülkenin

güvenliğini sağlamak olmuştur. Rusya’yı yönetenler tarihsel gelişmelerle de beslenen

dış tehdit algılaması ve daha zengin ve avantajlı komşular karşısında, bir yandan

ülkenin uzun ve savunulması güç sınırlarının güvenliğini sağlama alma endişesi

içerisindeyken, diğer yandan bu büyük, fakir ve yönetilmesi zor ülkenin iç

sorunlarını çözme zorunluluğuyla karşı karşıya kalmışlardır.

Rus güvenlik kültürünü 20. yüzyılda en fazla etkileyen faktör Sovyet

ideolojisi olmuştur. Bu etkinin temel nedeni ideolojinin sunduğu bütüncül ve

evrensel niteliğiyle sadece siyaseti, toplumu, iktisadı ve bizzat savaşı sınıf

mücadelesi penceresinden görmekle kalmayıp, aynı zamanda mevcut iktidar

ilişkilerinin aşılmasını öngören ve bunu gerçekleştirmeye çalışan bir inanç sistemi

olmasıdır. Sovyet ideolojisinin bu niteliği Sovyet devletinde güvenliğin ulusal

boyutunu ikinci plana itmiş ve sınıf kavgası söylemi ile uluslararası niteliği

üzerinden bir bakış açısı geliştirilmesine yol açmıştır. Sovyet liderlerinin

geliştirdikleri ideolojik açılımlar devrimin güvenliği-sosyalist devletin güvenliği-

sosyalist devletler sisteminin güvenliği-insanlığın güvenliği çerçeveli bir bakış

açısının ortaya konmasını beraberinde getirmiştir.

Page 246: Rusyada Ulusal Guvenlik Anlayisinin Donusumu

241

SSCB’nin dağılışının ardından, dış güvenlik tehditlerinin ön planda olduğu

ulusal güvenlik kültürü ve konsepti, geçen süre zarfında iç güvenlik tehditlerini esas

alacak biçimde dönüşüm geçirmiştir. Yeni jeopolitik koşullar, Rusya’nın ulusal

güvenlik anlayışının dış boyutunu yeniden şekillendirmesini ve önceliklerini yeniden

belirlenmesini gerektirmiştir. Bu değişim sürecinde Marksist kurucu ideolojisini ve

süpergüç vasfını kaybetmiş yeni Rusya devleti kendi ulusal güvenlik anlayışına yeni

bir meşru vasıf bulma ve bu çerçevede askeri, politik, ekonomik ve coğrafi boyutları

itibariyle öncelikli ulusal güvenlik tehditlerini belirleme arayışına girmiştir.

Bu çerçevede ilk eğilim olan Atlantikçilik, Rusya’nın Avrupa’nın bir parçası

olması, dünya ekonomisinin organik bir parçasına dönüşmesi, sekizinci üye olarak

G-7’ye girmesi, Atlantik Đttifakı’nın baskın iki üyesi olan ABD ve Almanya’ya önem

vermesi gibi tezlere dayanmaktaydı. Bu bağlamda Atlantikçiler Rusya’nın ulusal

güvenlik öncelikleri içersinde Batı ile ilişkileri ilk sıraya koymaktaydılar. Batıcılar

Rusya’nın Batı’nın bir parçası olması gerektiğini savunurken, ülkenin reform

sürecinde Batının ekonomik ve politik desteğinin hayati önemde olduğunu

vurgulamaktaydılar. Bu çerçevede Atlantikçiler Rusya’nın politik, ekonomik,

güvenlik ve kültürel konularda Batı ile stratejik işbirliğini savunmaktaydılar.

1990’ların ortalarından itibaren iç ve dış gelişmelerin etkisiyle Rusya’da yeni

Avrasyacılığın Rus düşünce hayatında etkinlik kazandığı görülmektedir. Bu süreç iç

politikada kendisini köklü reform yanlısı Atlantikçi anlayışın etkisinin önemli ölçüde

zayıflaması ve aşırı milliyetçilerin ve komünistlerin etkinlik kazanması şeklinde

göstermiştir. Bu dönemde Yeni Avrasyacı düşüncenin tezleri Rus dış politikasında da

giderek etkinlik kazanmıştır. Yeni Avrasyacı anlayış 1992-1993 döneminde Rus dış

politikasındaki Atlantikçi anlayışın politikalarına karşı çıkmış ve 1993-1995

Page 247: Rusyada Ulusal Guvenlik Anlayisinin Donusumu

242

döneminde iç gelişmelerin de katkısı ile başta BDT coğrafyası olmak üzere çeşitli

alanlarda tezlerini belirli oranda kabul ettirmiştir. Ancak, özellikle Yevgeni

Primakov’un Dışişleri Bakanı ve ardından da Başbakanlık yaptığı 1996-1999

döneminde Yeni Avrasyacı anlayışın Rus ulusal güvenlik anlayışının ve dış

politikasının şekillenmesinde belirleyici rol oynadığı görülmektedir.

Rusya’nın ulusal güvenliği anlayışı açısından en az dış güvenlik öncelikleri

kadar önemli olan bir diğer husus da iç dinamiklerden kaynaklanan ulusal güvenlik

sorunları olmuştur. Bu durum her şeyden önce, uluslararası arenada güvenliğin

sadece dış askeri ve siyasi tehdit değerlendirmesi ile sınırlı kalmadığı, içsel faktörleri

de önemli güvenlik öncelikleri bağlamında değerlendirmesi ile önem kazanmaktaydı.

Öte yandan, SSCB’nin çöküşünde dış askeri ve siyasi tehditten daha çok, Sovyet

ekonomisinin kriz durumunun ve etnik çatışmaların etkin olduğu gelişmeler

sürecinin etkili olması bir diğer önemli husustu. Bu bağlamda yeni Rusya’nın ulusal

güvenlik öncelikleri içerisinde iç sorunların aktörlerinin önemli bir ağırlığının olması

beklenen bir durumdu.

Rusya’nın ulusal güvenliği açısından yaşamsal öneme sahip bu sorunlar

ülkenin toprak bütünlüğünün sağlanması için merkezkaç eğilimlerin kontrol altına

alınması ve ayrılıkçılık çabalarının engellenmesi, Rus ordusunun reform ihtiyacı ve

son olarak ekonominin kriz durumu biçiminde sıralanabilir. Toprak bütünlüğünü

korumuş, ekonomik reformlar sonucu krizden çıkmış ve yeni koşullara uygun askeri

yenilemesini gerçekleştirmiş bir Rusya’nın hem uluslararası arenadaki konumunun

güçleneceği, hem de kendi vatandaşlarının güvenliğini daha iyi sağlayacağı

düşünülmekteydi.

Page 248: Rusyada Ulusal Guvenlik Anlayisinin Donusumu

243

Yeni Rusya devletinin en önemli iç meselelerinden biri ülkenin toprak

bütünlüğünü tehdit eden etnik ve bölgesel ayrılıkçılık sorunlarını çözmek ve merkez-

bölge ilişkilerini yeni bir siyasal yapı içinde tekrar düzenlenmek olmuştur. Bu

konuda özellikle, Çeçenistan’a ilişkin olarak ciddi sorun yaşanmış, Çeçenistan ile

Moskova arasındaki mücadelenin bir dönem, Çeçenistan’ın bağımsız devlet olmaya

yaklaşmasına kadar ilerlemiştir.

Rusya’nın yeni politik sistemine ve ekonomik gücüne uygun, yeni güvenlik

ihtiyaçlarına cevap verecek bir askeri yapılanmanın oluşturulması da en önemli

meselelerden birisiydi. Bu noktada ilk çözülmesi gereken sorun nükleer ve

konvansiyonel silahlara, kabalık askeri personele sahip Sovyet Ordusu’nun kaderinin

ne olacağı ve Rusya’nın bu süreçte nasıl bir rol üsteleneceğiydi. Sovyet askeri mirası

konusundaki sorunlar, nükleer silahların tek mirasçısı olarak Rusya’nın kabul

edilmesi ve diğer cumhuriyetlerdeki nükleer silahların START-1 anlaşması uyarınca

imha edilmesi, konvansiyonel silahların AKKA yükümlülükleri çerçevesinde

paylaşılması ile çözülmüştür. Sovyet askeri personeli konusu ise BDT üyeleri

arasındaki ikili ve çok taraflı anlaşmalar çerçevesinde çözülmeye çalışılmıştır.

Yeni paylaşımla Rusya, Sovyet askeri mirasından en fazla payı alan ülke

olarak kendi ulusal ordusunu oluşturmak için önemli bir avantaja sahip olmuştur.

Ancak öte yandan, eski mirası devralmak aynı zamanda onun sorunlarını da

devralma anlamına gelmekteydi. Bu bağlamda eski Sovyet ordusu temelinde

oluşturulmak istenen yeni Rus ordusu köklü biçimde değişen siyasal, ekonomik,

askeri ve ideolojik koşullara uygun biçimde kurulmak durumundaydı ve bu amacı

gerçekleştirmek için ciddi bir askeri reform gerekmekteydi. Öncelikle, eski Sovyet

mirası silahlı kuvvetlerin iç durumu çok kötüydü. Disiplinsizlik, yolsuzluk, firar

Page 249: Rusyada Ulusal Guvenlik Anlayisinin Donusumu

244

oranındaki yükseklik, ekonomik sorunlar nedeniyle subayların kitlesel istifası ve

askere alınma sisteminin çökmesi gibi sorunlar ordunun savaş kabiliyetini düşürerek,

temel görevini yerine getirmesini engelleyecek boyutlara ulaşmıştı.

1992–1999 döneminde Yeltsin yönetimin yaptığı askeri reform hamleleri

çeşitli ekonomik ve politik gelişmeler nedeniyle sorun yaşasa da, askeri harcamaları

düşürerek, askeri personel sayısını azaltarak, ordusunun kötü stratejik

konuşlanmasını AKKA yükümlülüklerine karşı çıkarak çözmeye çalışmıştır. Ayrıca,

BDT üyeleriyle ikili ve çok taraflı anlaşmalar yapmak suretiyle, zaman zaman

nükleer güç statüsünü kullanarak ve son olarak ordu yapılanmasını yeniden

düzenleyerek askeri alandaki sıkıntıları gidermeye çalışmıştır. Ancak bütün bu

çabalara rağmen, atılan adımlar sadece günü kurtarıcı nitelikte kalmış ve Yeltsin

yönetiminin köklü askeri reform konusundaki başarısızlığını açıkça ortaya

koymuştur. Yeltsin döneminde köklü askeri reformun Rusya’da başarılamamasının

en önemli nedenleri olarak siyasal iktidarının zayıflığı ve bu bağlamda özellikle

askeri çevrelerin karşı çıkamaları, siyasal sistemim yeterince demokratik olmaması,

siyasal elitin gündem yoğunluğu nedeniyle askeri reforma ilgisizliği ve askeri reform

modeli konusunda ülkedeki genel uzlaşmazlıklardı. Ayrıca, Çeçenistan savaşı,

Batı’nın politikaları, mali kaynak sıkıntısı, nükleer seçenek gibi unsurları da engel

olarak sayabiliriz.

Serbest piyasa ekonomisine geçiş ve Sovyet mirası ekonominin reformu,

Yeltsin döneminde Rusya’nın en öncelikli sorunlarından biri olmuştur. Hem iç

politik ve hem de dış politik gelişmelerin önemli ölçüde etkilediği ekonomik reform

sürecinde üç önemi dönemden bahsedebiliriz. 1992–1993 dönemin kapsayan ilk

dönemde krizden çıkmak için bir an önce serbest piyasa ekonomisine geçiş yapılması

Page 250: Rusyada Ulusal Guvenlik Anlayisinin Donusumu

245

amaçlanmış ve bu amaçla “şok tedavi” yöntemi ile hızla fiyat serbestleştirmesi,

özelleştirme ve sosyal boyutu önemli ölçüde göz ardı eden yapısal reformlar

gerçekleştirilmeye başlanmıştır. Fakat, Gaydar hükümetinin bu politikaları iç politik

ve ekonomik nedenlerle sonuçlanamamış, ardından gelen Çernomirdin hükümeti

makro istikrarı korumak, enflasyonu indirmek ve bunun için mali-para araçlarını

etkin biçimde kullanmaya ve halk talepleri sonucu sosyal destek politikalarını da

dikkate alan bir politika izlemeye başlamıştır. Ancak 1997 sonundan itibaren

Çernomirdin hükümetinin yapısal reformları gerçekleştirememesi, yıkıcı boyutlarla

ulaşan yolsuzluk, vergi kaçırma gibi sorunların yanı sıra, dış piyasalarda özellikle

Asya mali kriz Rus ekonomisini yeni bir kriz sürecine sokmuştur.

Daha sonra oluşturulan Kiriyenko başkanlığındaki hükümet, IMF ve

Japonya’nın dış desteğine rağmen ekonomiyi kriz sürecinden çıkaramamış ve 17

Ağustos 1998’de Rusya iflasını ilan etmiştir. Bu süreçte iç ve dış faktörler Rusya’nın

ciddi bir ekonomik krize girmesini önü açacak biçimde gelişmiştir. Đç dinamikler

bakımından giderek artan yüksek bütçe açıkların varlığı ve bu açığı finanse etmek

için esas gelir kaynağı vergilerin toplanamaması Rusya ekonomisini ciddi bir mali

iflasını eşiğine getirmiştir. Öte yandan dış dinamiklerden 1997’deki Asya krizinin

artçı şoku Rusya ekonomisini sarsmıştı. Diğer önemli bir dış faktör, dünya

piyasalarında benzin ve doğal kaz fiyatlarında büyük düşüş yaşanması ve bunun

sonucu Rusya’nın 1998 içersinde yaklaşık 9 milyar dolar kaybetmesiydi. Öte yandan,

Ekim 1997’den itibaren başlayan ekonomik kriz sürecinin derinleşmemesi için

uluslararası kurumların ve Japonya’nın Temmuz 1998’de söz verdiği 22,6 milyar

dolarlık yardım da Rusya’ya sorunsuz bir biçimde ödenmemiştir. Uzlaşmaya göre

1998 içinde ödenmesi gereken 14,8 milyar dolarlık dilimin sadece 4,8 milyarı

Page 251: Rusyada Ulusal Guvenlik Anlayisinin Donusumu

246

verilmiş ve geri kalan kısmının verilmesi ise durdurulmuştur. Bu sorunun en önemli

nedeni Rusya’da ekonomik krizin daha da derinleşmeye devam etmesi ve bu

durumun da Kiriyenko hükümetini istifaya götürerek kısa süreli geçici hükümetler

yolunu açması olmuştur. Rusya, önce Primakov ve Stepaşin hükümetleri deneyimini

yaşasa da, bu yeni hükümetlerin iç politik mücadeleler gölgesinde kurulması ve kısa

süreli olması ekonomiyi rayına oturtmak için köklü reform politikaları yürütülmesini

olanaksızlaştırmıştır.

Yeltsin döneminde ülke içindeki ekonomik, politik, sosyal ve dış politika

alanlarındaki sorunların derinleşerek Rusya’yı çok boyutlu bir krize sürüklemesi

Başkan Yeltsin’in hem halkın ve hem de Rus seçkinlerinin gözünde etkinliğini ve

meşruiyetini büyük ölçüde kaybetmesine yol açmıştır. Ülkenin karşılaştığı sorunlar,

yeni bir ulusal lider arayışı için zemin hazırlamıştır. 9 Ağustos 1999’da Başbakanlık

ve 31 Aralık 1999’da da vekâleten Başkanlık görevine getirilen Vladimir Putin

ülkenin karşılaştığı sorunları çözebilecek yeni ulusal lider konumuna oturmuştur.

Daha önceki başarısız çabaların Rusya’yı içine soktuğu çıkmazı önemli bir

ders olarak gören Putin RF’nun SSCB ile aynı kaderi paylaşmaması için daha

dikkatli adımlar atacağının sinyallerini daha ilk baştan vermiştir. Dahası kontrollü

dönüşüm için iki başarılı örnek, imparatorluktan ulus devlete geçiş yapmış Türkiye

ile sosyalist Çin’in dönüşüm modelleri de Rusya için “kontrollü dönüşüm” modelini

cazip kılan unsurlar olmuştur. Kısacası tarihi, iç ve dış etkenler “kontrollü dönüşüm

modelini” Putin yönetimi tarafından cazib temel strateji haline getirmiştir.

Putin yönetiminin izlediği strateji “güçlü ve etkin merkezi devlet, güçlü

ekonomi, güçlü ordu ve uzlaştırıcı, pragmatist aktif dış politika” biçiminde formüle

dilebilecek ve bir biriyle sıkı bağlantılı olan dört temel hedefi gerçekleştirmeyi

Page 252: Rusyada Ulusal Guvenlik Anlayisinin Donusumu

247

hedeflemiştir. Putin daha 16 Ağustos 1999’da Başbakan sıfatıyla parlamentoda

yaptığı ilk siyasi konuşmasında Rusya’nın güçlü bir devlete ihtiyacını ülkenin temel

sorunlarından biri olarak vurgulamıştır. Putin “güçlü devlet” vurgusunu kendi seçim

platformu sayılan 30 Aralık 1999 tarihli “Binyılın Eşiğinde Rusya” isimli

makalesinde geniş biçimde anlatmış, Rusya’nın yeniden doğması ve ayağa

kalkmasının anahtarının devletçilik alanında olduğunu ve ülkenin güçlü devlete

ihtiyacı olduğunu ilan etmiştir.

Putin yönetiminin “güçlü devlet” amacının ilk hedefini Çeçenistan sorunu

oluşturmuştur. Çeçenistan’a müdahale eden Putin birinci savaşa oranla siyasi, askeri,

psikolojik açıdan daha hazır biçimde girdiği ikinci savaşta başarılı sonuçlar almıştır.

Bu müdahale sonucunda Çeçenistan’da Rusya’nın denetimi büyük ölçüde sağlanmış,

bağımsızlık yanlısı direnişçi gruplar ve liderler yenilgiye uğratılmış veya ortadan

kaldırılmıştır. Çeçenistan müdahalesi ve onun sonuçları Rusya’da Putin yönetiminin

merkezi devlet konusundaki kararlılığını ortaya koyarken, bölgelerin merkezkaç

eğilimlerinin zayıflamasını ve federal yönetim tarafından kontrol altına alınmasına

imkan vermiştir.

Putin’in “güçlü devlet” hedefinin ikinci büyük aşaması Rusya’da merkezi

devletin gücünü restore edecek federal reformları gerçekleştirmek olmuştur. Bu

yöndeki adımlar Putin’in Mayıs 2000’de devlet başkanlığı görevine başlamasıyla

atılmıştır. Ülkede “dikey otorite” biçiminde tanımlanan yeni merkezi iktidar

yapısının inşasını amaçlayan federal reformlar yürütülmeye başlanmıştır. Bu federal

reformlar aracılığıyla Yeltsin döneminde zayıflayan federal yönetimi bölgeler

karşısında güçlendirecek adımlar atmış, bu çerçevede merkezin bölgeler üzerinde

kontrolünü güçlendiren devlet başkanlığı müessesesini yetki ve kapsam bakımından

Page 253: Rusyada Ulusal Guvenlik Anlayisinin Donusumu

248

güçlendirmiş, bölgelerin federal düzeyde etkinlik sağlamasında önemli bir zemin

olan Federasyon Konseyi’ni kendi denetimi altına almıştır. Böylece, Yetlsin dönemi

merkez ve bölgeler arasında pazarlık usulüne göre belirlenen federal ilişkileri büyük

ölçüde ortadan kaldırdığı ve Kremlin’in yönlendirdiği dikey bir ilişki sürecini

başlattığı söylenebilir.

Putin yönetiminin güçlü merkezi devlet amacının üçüncü önemli boyutu Rus

siyasal sistemini “kontrollü dönüşüm modelini” gerçekleştirebilecek biçimde

şekillendirmek ve siyasi arena üzerinde kendi kontrolünü sağlamak olmuştur.

Putin’in iktidara gelmesinden sonra Rus siyasal sistemi yeniden şekillenmeye

başlamıştır. Putin yönetimi 1993 Anayasası’nın getirdiği süper başkanlık sistemini

gerçek manada kullanırken, bütün gücün fiilen Kremlin’de toplanması için adımlar

atmıştır. Bu çerçevede Rus siyasi sistemin kendine özgün roller oynayan bütün

önemli aktörleri (Duma, siyasal partiler, medya, oligarhlar ve halk) Kremlin

yönetiminin sıkı denetimi altına alınmıştır. “Yönetilebilir demokrasi” biçiminde

tanımlanan bu siyasi yapılanmanın bir diğer önemli özelliği siyasi yapılanmada

güvenlik ekibinin rolünün güçlenmesi olmuştur.

Putin yönetiminin kontrollü dönüşüm modelinin en önemli boyutlarından biri

askeri alanla ilgili olmuştur. Kontrollü dönüşüm modelinin askeri alanla ilgili

yaklaşımını genel anlamda iki önemli boyutta ele almak mümkündür. Bu yaklaşımın

birinci boyutunu Rusya’nın ulusal güvenlik anlayışının yeniden tespiti ve askeri

güvenlik alanındaki önceliklerinin belirlenmesi, ikinci boyutunu ise bu sorumluluğun

yerin getirilmesinde esas aktör konumundaki silahlı küvetlerde reform yapılarak

profosyenel orduya geçilme sürecinin başlatılması oluşturmuştur.

Page 254: Rusyada Ulusal Guvenlik Anlayisinin Donusumu

249

Putin yönetimi dış politikada kendinden önce Rus dış politikasında var olan

çeşitli modellerinin sentezinden oluşan uzlaşmacı bir model uygulayamaya

başlamıştır. Bu model ülkenin mevcut sorunlarının çözmeye imkân veren koşulları

sağlamayı ve uluslararası arenada yeniden Rusya’nın büyük güc olarak etkinlik

kazanmasını amaçlamıştır. Putin dış politikası bölgesel bağlamda da Batı ile yeni bir

Soğuk Savaşı engelleyerek pragmatik işbirliğini öngören, fakat ABD’nin küresel

egemenlik çabalarına karşı direnen, başta BDT, Asya ve Orta Doğu coğrafyası olmak

üzere önemli çıkar alanlarında etkinliği sürdürmeyi ve güçlendirmeyi amaçlayan

nitelikler arz etmiştir.

Sonuç olarak, geleneksel Rus ve Sovyet ulusal güvenlik anlayışının 1991’den

sonra ciddi bir değişim süreci içine girmek zorunda kaldığı söylenebilir. Bu değişim

sürecinin iç boyutu SSCB’nin çöküşünden sonraki siyasal, ekonomik ve askeri yapıyı

serbest piyasa ekonomisine sahip demokratik siyasal yapının gereklerine uygun

biçimde reforme etmeyi ihtiva etmiştir. Benzer biçimde SSCB’nin çöküşünün dış

yankısı da iki kutuplu ve idelojik merkezli rekabet anlayışının sona ermesi biçiminde

olmuştur. Bu durumda yeni Rusya’nın ulusal güvenlik anlayışının dış boyutunun da

yeni jeopolitik gerçekleri ve güç dengelerini dikkate alan bir çerçevede şekillenmesi

zorunluluğu doğmuştur. 1992–1999 dönemini kapsayan süreçte Rusya’da iktidarda

bulunan Yeltsin yönetimi en önemli sorun olan yeni koşullara uygun iç ve dış

reformu gerçekleştirmede bazı önemli çabalarda bulunsa da, 1999’a gelindiğinde bu

çabalarının yeterli ölçüde sorunların çözümüne yardımcı olmadığı görülmüştür. Bu

durum Yeltsin’in yerine Vladimir Putin’in iktidara getirilmesi ve Rusya’nın yeni bir

dönüşüm sürecine girmesine yol açmıştır. Putin’in gündeme getirdiği kontrollü

Page 255: Rusyada Ulusal Guvenlik Anlayisinin Donusumu

250

dönüşüm modeli ise ülkenin siyasi, askeri, ekonomik ve dış politika alanlarında

köklü değişim sürecine girmesini sağlamıştır.

KAYNAKÇA

Kitaplar Abdullatipov, R. G. ve L. F. Boltenkova (der.), Federativnıy Dogovor. Dokumnety.Komentarii, Moskova: Đzdatelstvo ‘Respublika’, 1992. Abdurahmanov M. Đ., A. Barişpolets, V. L. Manilov ve V. S. Pirumov, Osnovı Natsionalnoy Bezopastnosti Rossii , Moskova: Druza, 1998. Acton, Edward, The Present and the Past Russia: the Tsarist and Soviet Legacy, Londra: Longman, 1995. Akyol, Taha, Sovyet Rus Stratejisi ve Türkiye, 2 Cilt, Đstanbul: Ötüken, 1976. Arbatov, Aleksey, Bezopastnost: Rossiyskiy Vıbor , Moskova: EPĐtsentr, 1999. Arbatov, Aleksey, Transformatsiya Rossiyskoy Voennoy Doktrinı-Uroki Kosova i Çeçni, US, George C. Marshall Center, 2000. Berdyaev, Nikolay, Russkaya Đdeya , Moskova: Folio, 2000. Berman, Marshall, Katı Olan Her Şey Buharlaşıyor: Modernite Deneyimi, Ümit Altuğ ve Bülent Peker (çev.), Ankara: Đletişim, 1994. Bogdanov, Đgor Y., A. P. Kalinin ve Y. N. Rodionov, Ekonomiçeskaya Bezopastnost Rossii’: Tsifrı i Faktı 1992-1998, Moskova: ĐSPĐ RAN, 1999. Bogdanov, Đgor Y., Ekonomiçeskaya Bezopastnost Rossii’: Teoriya i Praktika Moskova, ĐSPĐ RAN, 2001. Bıkov, Oleg N., Natsionalnaya Bezopastnost Rossii : Geopolitiçeskiy Aspektı, Moskova: ĐMEMO, 1997. Buszynski, Leszek, Russian Foreign Policy Afrer the Gold War Londra: Praeger Publishers, 1996.

Page 256: Rusyada Ulusal Guvenlik Anlayisinin Donusumu

251

Buzan, Barry, ve Ole Waever, Regions and Powers: The Structure of Internationa Security, Cambridge: Cambridge University Press, 2003. Vozjennikov, Anatoliy V. ve A. A. Proxojev, Gosudastvennoe Upravlenie i Natsionalnaya Bezopasnost Rossii, Moskova: Đzdatelstva RAGS 1998. Vozjennikov, A. V., Đ. H. Glebov ve V. A. Zolotarev, Osnovnıe Kontseptualnıe Polojeniya Natsionalnoy Bezopastnosti Rossii v 21’im Veke, Moskova: ZAO Edas Pak, 2000. Vozjennikov, A. V., Pardigma Natsionalnoy Bezopastnosti Reformiruyuşeysya Rossii, Moskova: ZAO Edas Pak, 2000. Cafersoy, Nazim, Elçibey Döneminde Azerbaycan Dış Politikası(Haziran 1992- Haziran 1993): Bir Bağımsızlık Mücadelesinin Diplomatik Öyküsü, Ankara: ASAM, 2001. Cafersoy, Nazim, Eyalet-Merkez Düzeyinden Eşit Statüye: Rusya-Azerbaycan Đlişkileri (1991–2000), Ankara: ASAM, 2001. Carrére d’Encausse, Héléne, Tamamlanmamış Rusya, Reşat Uzmen (çev.), Đstanbul: Ötüken, 2003. Caşın, Mesut Hakkı, Rus Đmparatorluk Stratejisi, Ankara: ASAM, 2002. Chubarov, Alexsander, The Fragile Empire: A History of Imperial Russia, New York: Continuum, 1999. Cliff, Tony, Rusya’da Devlet Kapitalizmi, Ali Saffer ve Tarık Kaya (çev.), Đstanbul: Metis Yayınları, 1990. Cohen, Ariel, Russian Imperialism: Development and Crisis, Londra: Praeger, 1999. Çernenko, A. G., Obşerossiyskaya Natsionalnaya Đdeologiya i Razvitiye Federalizma v Rossiyi, Sankt-Petersburg: Sankt-Petersburg Üniversitesi, 1999. Chubais, Igor, From the Russian Idea to the Idea of a New Russia : How We Must Overcome the Crisis of Ideas, J. Alexsander Ogden (çev. ve der.), Cambridge, M A.: John Kennedy School of Goverment, 1998. Delyusin, Leo; (der.), Rossiysko-Kitayskie Otnaşenie i Problema Mnogopolyarnogo Mira, Moskova: RAN ĐMEPĐ, 2001. Dugin, Aleksandr, Osnovı Geopolitiki. Geopolitiçeskoe Buduşee Rossii, Moskova: Arktogeya-Tsentr, 3. baskı, 1999.

Page 257: Rusyada Ulusal Guvenlik Anlayisinin Donusumu

252

Dunlop, John B., Russia Confronts Chechnya, Cambridge: Cambridge University Pres, 1999. Ebenstein, William, Two Ways of Life: The Communist Challenge to Democracy, New York: Holt, Rinehart and Winston, 1964. Evraziyskiy Vzglyad: Osnovnıe Printsipı Doktrinalnoy Evraziyskoy Platformı, Moskova: Aktogeya-Tsentr 2001. Falkenrath, Richard A., Shaping Europe’s Military Order: The Orgins and Consequences of the CFE Trety, Cambridge M A.: MIT Press, 1995. Feshbach, Murray (der.), National Security Issues of the USSR, Work Shop 6-7 November 1986, NATO, hg, Brussels: Martinus Nijhoff Publishers, 1987. Fuller, C. William, Strategy and Power in Russia :1600-1914, New York: The Free Press, 1992. Gadjiev, K. S. , Vvedenie v Geopolitiku, Moskova: Logos, 2.baskı, 2000. Galeotti, Mark, The Age of Anxiety Security and Politics in Soviet and Post-Soviet Russia, Londra: Longman, 1995. Gall, Carlatto, ve Thomas de Wall, Chechnya : Calamity in the Caucasus, New York: New York University Pres, 1998.

Gaydar, Yegor, Gosudastvo i Evolyutsiya: Kak Otdelit Sobstvennost ot Vlasti i Povısit Blagosostayanie Rosssiyan, Moskova: Norma, 1997. Gaydar, Yegor, Dolgoe Vremya: Rossiya v Mire: Oçerki Ekonomiçeskoy Đstoriii, Moskova: Delo, 2. Baskı, 2005. Gaydar, Yegor, Dni Porajeniy i Pobed, Moskova: Evraziya, 1997.

Gevorkyan, N., A. Kolesnikov ve N. Timakova (der.), Ot Pervogo Litsa : Razgovori s Vladimirom Putinom, Moskova: Vargius, 2000. Gumilev, N. Lev, Etnogenez i Biosfera Zemli, A.Đ. Kurkçi (yay.haz.), Moskova: “Institut DĐ-DĐK”, 2.baskı, 1997. Gumilev, N. Lev, Kavimlerin Türeyişi ve Yerüzerindeki Yaşam Bölgeleri, Etnogenez ve Yerüzü Biyosferi, Nuri Eyüpoğlu (çev.), Ankara: Ötüken, 2001. Gumilev, N. Lev, Ot Rusi k Rossii , Moskova: Progress-Pangeya, 1994. Gumilev, N. Lev, Ritmi Evrazii: Epoh i Tsivilizatsii, Moskova: Progress-Pangeya, 1993.

Page 258: Rusyada Ulusal Guvenlik Anlayisinin Donusumu

253

Hammond , E. Vincent (der.), The History of Russia, Yyy.: The Heron Press, 1996. Heller, A. Mark, The Dynamics of Soviet Policy in the Middle East : Between Old Thinking and New, Tel Aviv: JCSS, 1991. Ilyin, V. V. ve A. S. Ahiezer, Rossiyskaya Gosudarstvennost: Đstoki, Traditsii, Perspektivı, Moskova: MGU, 1997. International Institute for Strategis Studies (IISS), The Military Balance:1992-1993 Londra: Brassey’s, 1992. Đvanov, Đgor, Novaya Rossiyskaya Diplomatiya:Desyat Let Vneşney Politiki Stranı, Moskova: Olmapress, 2002. Jrinovski, Vladimir, Güneye Doğru Son Đlerleyiş, Ankara: Yeni Çığır, 1997. Kaspe, Svyatoslav, Đmperya i Modernizatsiya: Obşaya Model i Rossiyskaya Spetsifika, Moskova: Rossiyskaya Politiçeskaya Entsklopediya (ROSSPEN), 2001. Kipp, Jacob W., Forecating Future War : Andrei Kokoshin: Scholar and Bureaucrat, (Fort Leavenworth, KS: U.S.Army Foreign Military Studies Office, 1998. http://call.army.mil/fmso/fmspubs/issues/kokoshin.htm (10 Haziran 2006). Kiseleva, A. F., (der.), Politiçeskaya Đstoriya Russkoy Emigratsii (1920–1940): Dokumentı, Moskova: VLADOS, 1999. Kissinger, Henry, Diplomacy, New York: Simon and Schuster, 1994. Klebnikov, Paul, Godfadher of the Kremlin, Londra: Harcout, 2000. Klyamkin, Đgor ve Lilia Shevtsova, This Omnipotent and Impotent Goverment: The Evolution of Political System in Post-Comunist Russia, Washington: Gendalf Publishers, 1999. Klyamkin, Đgor ve Liliya Şevtsova, Vnesistemniy Rejim Borisa II. Nekotorie Osobennosti Politiçeskogo Razvitiya Post Sovetskoy Rossii, Moskova: Carnegie Moscow Center, 1999. Kokoshin, A.Andrei, Soviet Strategic Thought:1917-1991, Cambidge-Massachusetts: The MIT Press, 1998. Kokoşin, Andrey A., Politika Natsionalnoy Bezopastnosti Rossii v Uslovyah Globalizatsii, Moskova: Rossiyskaya Akademiya Nauk Đnstitut Problem Mejdunarodnoy Bezopastnosti, 2001. Konstitutsiyi Stran SNG, Almatı: Jeti Jargı, 1999.

Page 259: Rusyada Ulusal Guvenlik Anlayisinin Donusumu

254

Kuchins, Andrew C. (der), Russia After The Fall, Washington: Carnegie Endowment for International Peace, 2002. Kurat, Akdes Nimet, Rusya Tarihî: Başlangıçtan 1917’ye kadar, Ankara: Türk Tarih Kurumu, 4. baskı, 1999. Kuraşvili, K. T., Federativnaya Organizatsiya Rossiyskogo Gosudarstva, Moskova: Kompaniya Sputnik, 2000, ss.10-42. Leonhard, Wolfgang, Bugünkü Sovyet Đdeolojisi, Cemil Ziya Şanbey (çev.), Ankara: Kültür Bakanlığı Yayınları,1975. Malaşenko, Aleksey ve Dmitri Trenin, Vremya Yuga: Rossiya v Çeçne, Çeçne v Rossiye, Moskova: Gendalf, 2002. Marx, Karl, 18. Yüzyılda Gizli Diplomasi. Rus Despotizminin Asyatik Kökeni, Đstanbul: Kaynak, 1992. Mazo, Boris, Piterskie Protiv Moskovskih, Moskova: Eksimo, 2003. McGwire, Michael, Perestroika and Soviet National Security, Washington D.C: The Brookings Institution, 1991. Medvedev, Roy, Vladimir Putin: Çetıre Goda v Kremle, Moskova: Vremya 2005. Mihaylov, A. T., Evolyutsiya Geopolitiçeskih Đdey, Moskova: Ves Mir, 1999. Muhin, Aleksey, Piterskiy Okrujenie Prezidenta, Moskova: yy, 2003 Munçaev, Ş. M. ve V. M. Ustinov, Politiçeskaya Đstoriya Rossii: Ot Stanovleniya Samoderjaviya do Padeniya Sovetskoy Vlasti, Moskova: Norma, 1999. Nartov, N. A., Geopolitika, Moskova: YUNĐTĐ, 1999. Neumann, B. Iver, Russia and the Idea of Europe, Londra: Routledge, 1996. Ogan, Sinan, Rusya’da Siyaset ve Oligarşi, Ankara: ASAM, 2003. Oleynikov, E. A. (der.), Ekonomiçeskaya i Natsionalnaya Bezopastnost, Moskova: Đzdatelstvo “Eksamen”, 2004. Petro, N. Nicolai ve Alvin Z. Rubinstein, Russian Foreign Policy: From Empire to Nation State, New York: Longman, 1997. Pipes, Richard, Russia Under the Old Regime, New York: Charles Scribner’s Sons, 1974. Primakov, Yevgeni, Godı Bolşoy Politike, Moskova: Soverşenno Sekretno, 1999.

Page 260: Rusyada Ulusal Guvenlik Anlayisinin Donusumu

255

Proektor, D. M., Novıe Đzmereniya Rossiyskoy Politiki Bezopastnosti na Rubeje Stoletiy, Moskova: ĐMEMO, 1997. Rumer, B. Eugene, Russian National Security and Foreign Policy in Transition, Santa Monica: RAND, 1995. Pyabov, Andrey, ‘Samobıtnost’ Vmesto Modernizatsii: Paradoksı Possiskoy Politiki v Poststabilizatsionuyu Eru, Moskova: Moskovskiy Tsent Karnegi, 2005. Sergounin, Alexander, Post-Communist Security Thinking in Russia: Changing Paradigms, Copenhagen: Copenhagen Peace Research Institute,1997. Shevtsova, Lilia, Yetlsin’s Russia: Chalenges and Constraints, Moskova: Carnegie Moscow Center, 1997. Starodubov, Viktor, Rossiya-SŞA Globalnya Zavisimost, Moskova: Molodaya Gvardiya, 2004. Şevtsova, Liliya, Rejim Borisa Yeltsina Moskova: Moskovskiy Tsentr Karnegii, 1999. Şeynis, Viktor, Vzlet i Padenie Parlamenta: Perelomnıe Godı v Possiyskoy Politike (1985–1993), Moskova: Moskovskiy Tsentr Karnegii, 2005. Shenfield, D. Stephen, Russian Fascism: Traditions, Tendencies, Movements, New York: M. E. Sharpe, 2001. Shlapentokh, Vladimir, A Normal Totalitarian Society: How the Soviet Union Functioned and How It Collapsed, New York: M. E. Sharpe, 2001. Skocpol, Theda, Devletler ve Toplumsal Devrimler: Fransa, Rusya ve Çin’in Karşılaştırmalı Bir Çözümlemesi, S. Erdem Türközü (çev.), Ankara: Đmge Kitabevi, 2004. Soljenitsin, A. Đ., Kak Nam Obustroit Russiyu, Moskova: Patriot, 1991. Sorokin, K. E., Geopolitika Sovremennosti i Geostrategiya Rossii, Moskova: ROSSPEN, 1996. Strashiun, A., Federalnoe Konstitutsionnoe Pravo Rosii: Osnovnye Đstochniki po Sostoyaniyu na 15 Sentyabrya 1996 goda , Moskova: Đzdatelstvo NORMA, 1996. Tihonrabov, Y. B., Geopolitika, Moskova: ZAO Biznes Şkola “Đntel-Sintez”, 1998. Treadgold, W. Donald, Twentieth Century Russia, Boulder: Westiew Press, 1995. Trenin, Dimitri, The End of Eurasia: Russia on the Border Between Geopolitics and Globalization, Moskova: Carnegie-Moscow Center, 2001.

Page 261: Rusyada Ulusal Guvenlik Anlayisinin Donusumu

256

Truscott, Peter, Russia First: Breaking With the West, London: I. B. Tauris Publishers, 1997. Tuminez, S. Astrid, Russian Nationalism Since 1856 : Ideology and the Making of Foreign Policy, New York: Rowman & Littlefield Publishers, 2000. Vandalkovskaya, G.. M., Đstoriçeskaya Nauka Rossiyskoy Emigratsii: ‘Evraziyskiy Soblazn’, Moskova: Pamyatnik, Đstoriçeskoy Mısli, 1997. Vozjennikov, A.V., Pardigma Natsionalnoy Bezopastnosti Reformiruyuşeysya Rossii, Moskova: ZAO Edas Pak, 2000. Vozjennikov, A.V., Đ. H. Glebov ve V. A. Zolotarev, Osnovnıe Kontseptualnıe Polojeniya Natsionalnoy Bezopastnosti Rossii v 21’im Veke, Moskova, ZAO Edas Pak, 2000. Wallerstein, Immanuel, Jeopolitik ve Jeokültür, Mustafa Özel (çev.), Đstanbul: Đz yayıncılık, 2. baskı, 1998. White, Stephen, Russia’s New Policits: The Managment of Rost-Comunist Society, Cambridge: Cambridge Univeristy press, 2000. Zamaleev, A. F., Uçebnik Russkoy Politologii, Sankt-Petersburg: Letniy Sad, 2002. Ziegler, E. Charles, The History of Russia, Westport-Connecticut: Greeenwood, 1999. Zyuganov, Gennadiy, Geografiya Pobedı: Osnovı Rossiyskoy Geopolitiki, Moskova: yy., 1997.

Makaleler Adomeit, Hannes, ‘Comment on the paper of Arnold L. Horeliek’, Murray Feshbach (der), National Security Issues of the USSR, Work Shop 6-7 November 1986, NATO, hg, Brussels, Belgium, (Dordrecht-Niderland: Martinus Nijhoff Publishers, 1987, s. 20-23. Adomeit, Hannes, ‘Konseptualnıe Napravleniya Vneşney Politiki Rossii’, Stephan Kreuzberger, Sabina Grabovski ve Jutta Unser (der.), Vneşnaya Politika Rossii: Ot Eltsina k Putinu, Kiev: Optima, 2002, s.10-25. Adomeit, Hannes, ‘Russia as a “Great Power” in World Affairs : Images and Reality’, International Affairs (Royal Institute of International Affairs), Cilt. 7, Sayı. 1 (Ocak 1995), s. 35–68. Afanasyev, Mihail, ‘Đspıtıvaya Politiçeskiye Đnstitutı’, Pro et Contra, Cilt 4, Sayı 2 (Đlkbahar 1999), s.94–98.

Page 262: Rusyada Ulusal Guvenlik Anlayisinin Donusumu

257

Afanasyev, Yuri N., ‘Russian Reform Is Dead: Back to General Planning’, Foreign Affairs, Cilt. 73, Sayı. 2 (Mart-Nisan 1994), s.21–26. Alexseev, Mikhail, ‘The Unintended Consequences of Anti-Federalist Centralization in Russia’, Erin Powers (der.), PONARS Policy Memo Collection (No:112-142), Policy Memo Series No: 117, Washington DC: 2000, s.29-34. Alexandrova-Arbatova, Nadia, ‘The Balkans test for Russia’, Vladimir Baranovsky (der), Russia and Europe: The Emerging Security Agenda, New York: SIPRI, 1997, s. 403–423. Alexseev, Mikhail A.,‘The Challenge of Relations With Former Republics’, Stephen K.Wegren (der.), Russia’s Policy Challenges: Security, Stability and Devolopment, New York: M. E. Sharpe, 2003, s.38-57. Alisson, Roy, ‘Russia and the New States of Eurasia’, Archie Brown (der.), Contemporary Russian Politics, New York: Oxford Universitry Pres, 2001, s. 443-454. Allison, Roy, ‘Miltary Factors in Foreign Policy’, Neil Malcolm, Alex Pravda, Roy Allison ve Margot Light (der.), Internal Factors in Russian Foreign Policy, New York: Oxford University Pres Inc., 1996, s.230-285. Allison, Roy, ‘The Network of New Security Policy Relations in Eurasia’, Roy Allison ve Christoph Bluth (der.), Security Dilemmas in Russia and Eurasia, Londra: RIIA, 1998, s. 12-32. Allison, Roy, ’The Russian Armed Forces: Structures, Roles and Policies’, Vladimir Baranovsky (der.), Russian and Europe: The Emerging Security Agenda, New York: SIPRI, 1997, s.165-195. Arabatov, Alexei G., ‘Military Reform in Russia’, International Security, Cilt., Sayı. 4 (Yaz 1998), s. 83-134. Arbatov, Aleksey, ‘Sokraşenie i Ograniçenie Vorujenie’, Aleksey Arbatov, Bezopastnost: Rossiyskiy Vıbor, Moskova: EPĐtsentr, 1999, s. 449–501. Arbatov, Alexei G., ‘Russia’s Foreign Policy Alternatives’, International Security, Cilt. 18, Sayı. 2 ( Sonbahar 1993), s. 5-43. Arbatov, Alexei G., ‘Russian Foreign Policy Prioriters for the 1990s’, Teresa Pelton Johnson ve Steven E. Miller (der.), Russsian Security After the Cold War. Seven Views from Moscow, Washington: Brassey’s (US), CSIA, 1994, s.1-42. Arbatov, Alexei, ‘Russian Security Interests and Dilemmas: An Agenda for the Future’, Abram Chayes ve Antonia Handlers Chayes, Lara Olson (der.), Managing

Page 263: Rusyada Ulusal Guvenlik Anlayisinin Donusumu

258

Conflict in the Former Soviet Union. Russian and American Perspectives, Londra: MIT Press, 1997, s. 411-458. Arbatov, Gennadiy A., ‘Rossisko-Amerikanskie Otnoşeniya: Problemı i Zadaçi’, SŞA-Ekonomika, Politika, Đdeologiya, Sayı 12 (1994), s. 3–12. Arbatov, Aleksey, ve Pyotr Romaşkin, ‘Voennıe i Politiçeskie Aspektı Oboronnogo Budjeta 2003’, Mirovaya Ekonomika i Mejdunarodnıe Otnaşenie, Sayı 6 (2003), s.36-43. Baev, Pavel, ‘Peacekeeping and Conflict Managment in Eurasia’, Roy Allison ve Christoph Bluth (der.), Security Dilemmas in Russia and Eurasia, Londra: RIIA, 1998, s. 209–229. Baev, Pavel, ‘Peacekeeping and Conflict Managment in Eurasia’, Roy Allison ve Christoph Bluth (der.), Security Dilemmas in Russia and Eurasia, Londra: RIIA, 1998, s.209-229. Baev, Pavel, Traektoriya Rossiskoy Armii: Sokraşenie, Pazlojenie, Porajenie’, Dmitriy Trenin (der.), Vorujennıe Silı Rossii: Vlast i Politika, Moskova: Đzdatelstvo “Đnterdialekt+”, 2005, s.51-88. Belaş, Vyaçeslav, ‘Lobbizm s Çeloveçeskim Litsom’, Vlast, Sayı 28 (21–27 Temmuz 2003), s.13- 17. ’Belovejskie Soglaşeniiya’, Tatyana. A. Şakleina (der.) Vneşnyaya Politika i Bezopasnost Sovremennoy Rossii, Moskova, ROSSPEN, 2002, 4.Cilt, s. 1–18. Betz, David J., ve Valeriy G. Volkov, ‘The False Down of Russian Military Reform’, Conflict and Security, (Yaz/Sonbahar 2003) s. 45-51. Blank, Stephen J. “Putin’s Twelve-Step Program”, The Washington Quarterly, Cilt 25, Sayı 1 (Kış 2002), s.147-160. Braithwaite, Rodric, ‘Russian Realities and Western Policy’, Survival, Cilt 36, Sayı 3 (Sonbahar 1994), s.11-27. Breslauer, Ceorge W., ‘Boris Yeltsin as Patriarch’, Archie Brown (der.), Contemporary Russian Politics, New York: Oxford Universitry Pres, 2001, s.70–81. Brudny, Yitzhak M.,‘Continuity or Change in Russian Electoral Patterns? The December 1999-March 2000 Election Cycly’, Archie Brown (der.), Contemporary Russian Politics, New York: Oxford Universitry Pres, 2001, s.154-178.

Budak, Mustafa, ‘Dünden Bugüne Çeçenistan’, Yeni Türkiye: Türk Dünyası Özel Sayısı II, Cilt. 3, Sayı. 16 (Temmuz-Ağustos 1997), s.2037-2054. ‘Budjet v Pogonok’, Vlast, ( 27 Eylül 2004), s.22

Page 264: Rusyada Ulusal Guvenlik Anlayisinin Donusumu

259

Bulavinov, Đlya, ‘Koloda Rossiskoy Federatsii -1’, Vlast , Sayı 44 (10-16 Kasım 2003), s. 20-28. Bulavinov, Đlya, ‘Koloda Rossiskoy Federatsii -2’, Vlast, Sayı 45 (17-24 Kasım 2003), s.36-42. Bulavinov, Đlya, ‘Koloda Rossiskoy Federatsii -3’, Vlast, Sayı 46 (24-30 Kasım 2003), s.30-34. Bulavinov, Đlya, ‘Koloda Rossiskoy Federatsii -4’, Vlast, Sayı 47 (1-7 Aralık 2003), s.34-40. Burke, James F., ‘Gorbachev’s Eurasian Strategy’, World Affairs, Cilt 155, Sayı 4 (Đlkbahar 1993), s.156-168. Bukkvoll, Tor, ‘Arming the Ayatullahs: Economic Lobbies in Russia’s Iran Policy’, Problems of Post Communism, Cilt 49, Sayı 6 (Kasım/Aralık 2002), s.29-41. Carr, Edwadr Hallett, ‘The Nazi-Soviet Pact’, Arthur E. Adams (der.), Readings in Soviet Foreign Policy: Theory and Practice, Boston: D.C. Health and Company, 1961, s.155-160. Cafersoy, Nazim, “Rusya’nın 11 Eylülü’: Tiyatro Baskınından Yeni Güvenlik Doktrinine”, Stratejik Analiz, Sayı 29 (Eylül 2002), s. 47-57. Cafersoy, Nazim, ‘Rusya Demokrasisinde Mehter Adımları: Duma Seçimleri’, Stratejik Analiz, Sayı 46 (Şubat 2004), s.59–65. Cafersoy, Nazim, ‘Rusya’nın Orta Doğu Politikasında Irak’, Umit Özdağ, Sedat Laçıner ve Serhat Erkmen (der.), Irak Krizi (2002-2003), Ankara, ASAM yayınları, Temmuz 2003, 1. baskı, s.145-166. Cafersoy, Nazim, ’Irak’ın Yeniden Yapılanması Sürecinde Rusya’, Stratejik Analiz, Sayı 38 (Haziran 2003), s. 66-72. Cafersoy, Nazim; ‘Enerji Diplomasisi: Rus Dış Politikasında Stratejik Araç Değişimi’, Stratejik Analiz, Cilt 1, Sayı 8 (Aralık 2000), s. 52-60. Carr, Edward Hallett, ‘Isolation and Plans for World Revalution’, Arthur E. Adams (der.), Readings in Soviet Foreign Policy: Theory and Practice, Boston: D.C. Health and Company, 1961, s. 23-42. Celeste, Wallander, ‘Coming Into Focus’, Harvard International Review, Cilt 19, Sayı 1 (Kış 1996/1997), s.14-18. Chaisty, Paul, ‘Legislative Politics in Russia’, Archie Brown (der.), Contemporary Russian Politics, New York: Oxford Universitry Pres, 2001, s.103-120.

Page 265: Rusyada Ulusal Guvenlik Anlayisinin Donusumu

260

Chamberlin, William Henry, ’Brest-Litovsk: The Struggle for Peace’, Arthur E. Adams (der.), Readings in Soviet Foreign Policy: Theory and Practice, Boston: D.C. Health and Company, 1961, s.6-17. Cherniaev, Anatoli, ‘Gorbaçev and Reunification of Germany’, Gabriel Gorodetsky (der.), Soviet Foreign Policy: 1917-1991, Londra: Frank Cass,1994, s.158-169. Cooper, Julian, ‘The Soviet Defence Industry Heritage and Economic Restructuring in Russia’, Lars Wallin (der.), The Post-Soviet Military-Industrial Complex, Stokholm: Swedish National Defence Reserch Establishment, 1994, s.29-48. Dashichev, Vyacheslav, ‘On the Road to German Reunification:The Viev from Moscow’, Gabriel Gorodetsky (der.), Soviet Foreign Policy: 1917-1991, Londra: Frank Cass,1994, s.170-182. Davidov, Yuriy, ‘Problema Kosovo v Rossiskom Vnutropolitiçeskom Kontekste’, Dmitriy Trenin ve E. Stepanov (der.), Kosovo: Mejdunarodnıe Aspektı Krizisa, Moskova: Tsentr Carnegie, Haziran 1999, s. 247-279. Deudney, Daniel, ve G. John Ikenburry, ‘The International Sources of Soviet Change’, International Security, Cilt 16, Sayı 3 (Kış 1991/92), s.74-118. Deutscher, Isaac, ‘Stalin and Comintern’, Arthur E. Adams (der.), Readings in Soviet Foreign Policy: Theory and Practice, Boston: D.C. Health and Company, 1961, s. 62-68 Deutscher, Isaac, ‘The Diplomatic Road to War’, Arthur E. Adams (der.), Readings in Soviet Foreign Policy: Theory and Practice, Boston: D.C. Health and Company, 1961, s.161-172. ’Dogovor o Drujbe, Sotrudniçestve i Partnerstve mejdu Rossiyskoy Federatsiey i Ukrainoy’, Tatyana Şakleina, (der.), Vneşnyaya Politika i Bezopasnost Sovremennoy Rossii, Moskova: ROSSPEN, 2002, 4. Cilt, s. 340-353. Drobizheva, Leokadia, ‘Power Sharing in the Russian Federation: The View from the Center and from the Republics’, Gail W. Lapidus ve Svetlane Tsalik (der.), Preventing Deadly Conflict: Startegies and Institutions, Moskova: Carnegie Corparation of New York, 14-16 Avgust 1996, http://www.ccpdc.org/pubs/moscow/6.html (14 Eylül 2000). Dvorkin,V. Z., ve V. V. Tsvetkov, ‘Vozmojnoe Dalneyşee Sokraşenie Arsenalov SNB: Usloviya i Printsıpı’, Tatyana A. Şakleina (der.) Vneşnyaya Politika i Bezopasnost Sovremennoy Rossii, Moskova: ROSSPEN, 2002, 2. Cilt , s.70–78. ‘Dogovor o Soyuze Belorusi i Rossii’, Tatyana Şakleina, (der.), Vneşnyaya Politika i Bezopasnost Sovremennoy Rossii, Moskova: ROSSPEN, 2002, 4. Cilt, s. 326-328.

Page 266: Rusyada Ulusal Guvenlik Anlayisinin Donusumu

261

Earle, Edvard Mead, ‘Lenin, Trotsky, Stalin : Sovyet Savaş Düşüncesi’, Edvard Mead Earle (der.), Modern Stratejinin Yaratıcıları, Demirhan Erdem, Çiğdem Erdem ve Gülçin Ülgezen (çev.), Ankara: ASAM, 2003, s. 275-311. ‘Evraziystvo: Opıt Sistematiçeskogo Đzlojeniya’ (1926), N. G. Federovskiy, V Poiskah Svoego Puti: Rossiya Mejdu Evropoy i Aziey, Moskova: Logos, 2000, s. 580–589. ‘Election 1995: Parties’ Foreign Policy Views’, International Affairs (Moscow), Sayı.11–12 (1995), s. 3–27. Allison, Roy, ‘Rossiya, Regionalnıe Konfliktı i Priminenie Voennoy Silı’, Dmitriy Trenin (der.), Vorujennıe Silı Rossii: Vlast i Politika, Moskova: Đzdatelstvo “Đnterdialekt+”, 2005, s.147-190. Evangelista, Matthew, ‘The New Soviet Approach to Security’, World Policy Journal, Cilt 3, Sayı 4 (Sonbahar 1986), s. 561–599. Federov, Valentin, ‘Neobyazetelnıy Federalizm v Rossii: Opastnosti Dlya Stranı’, Bezopastnost Evrazii, Sayı.3 (Haziran-Eylül 2001), s. 277-293. Fedorov, Yurii, ‘Interest Groups and Russia’s Foreign Policy’, International Affairs (Moscow), Cilt 44, Sayı 6 (1998), s.173-183. Fedorov, Yuriy, ‘Krizis Vneşney Politiki Rossii: Konseptualnıy Aspekt’, Pro et Contra, Cilt. 6, Sayı. 1–2 (Kış-Đlkbahar 2001), s.31-49. Filippova, T. A.,‘Prioritetı Pozdney Đmperii’, Rossiya:Gosudarstvennıye Prioritetı i Natsionalnıye Đnteresı, Moskova: ROSSPEN, 2000, s.129-158. Fink, Carole, ‘The NEP in Foreign Policy: The Cenova Conference and the Treaty of Rapollo’, Gabriel Gorodetsky (der.), Soviet Foreign Policy: 1917-1991, Londra: Frank Cass, 1994, s.11-20. Fişman, Mihail, ‘Pravila Bez Đgrı’, Ejemedenlıy Jurnal, Sayı 29-30 (28 Temmuz-10 Ağustos 2003), s. 22-26. Fridman, Lourens, ‘Novaya Politika Velikih Derjav’, Andrey Jagorskiy (der.), Bezopastnost Rossii : XXI Vek, Moskova: Prava Çeloveka, 2000, s.12–42 Freedman, Robert O., ‘Putin and Mıddle East’, Middle East Review of International Affairs, Cilt 6, Sayı 2 (Haziran 2002), s.1-16. Furman, Dmitriy E., ‘O Buduşem ‘Postsovetskogo Prostranstva’ , Svobodnıy Mısl, Sayı 6 (1996), s.36-50.

Page 267: Rusyada Ulusal Guvenlik Anlayisinin Donusumu

262

Gareyev, Mahmut, ‘Russia’s Priority Interests’, David Lai (der.), Global Perspectives. International Relations, U.S. Foreign Policy and The Viesw From Abroad, Londra: Boulder, 1999, s.127-134. Garthoff, Raymond L.,‘Russian Military Doctrine an Deployments’, Bruce Parrott (der.), State Building and Military Power in Russia and the New States of Eurasia, New York: M.E. Sharpe Ins., 1995, s. 44–64. Glazev, Sergey, ‘Rossiskaya Reforma i Noviy Mirovoy Poryadok’, Rossiyskiy Ekonomiçeskiy Jurnal, Sayı. 7 (1997), s.3-16. Golts, Aleksandr, ‘Glavnoe Prepyastvie Voennoy Reformı-Rossiskiy Militarizm’, Pro et Contra, Cilt 8, Sayı 3 (2004), s.56-68. Golts, Aleksandr, ‘Mirotvorçiskie Operatsii Sredstvo Realizatsii Natsionalnıh Đnteresov Rossii’, Rossiya: Novıe Prametrı Bezopastnosti, Moskova: Moskovskiy Tsentr Karnegi, 1995, s. 42-67. Golts, Aleksandr, ve Aleksandr Rıklin, “Oligarh na Vıdanıe”, Ejenedelnıy Jurnal, Sayı 34 (1-7 Eylül 2003), s.11-18. Golts, Aleksandr, ‘Sotsialno-politiçeskoe Polojenie Rossiyskih Voennıh’, Dmitriy Trenin (der.), Vorujennıe Silı Rossii: Vlast i Politika, Moskova: Đzdatelstvo “Đnterdialekt+”, 2005, s. 89-114. Gottemeller, Rouz, ‘Yadernoe Orujie v Sovremennoy Rossiyskoy Politike’, Vorujennıe Silı Rossii : Vlast i Politika, Moskova: Đzdatelstvo “Đnterdialekt+”, 2005, s. 221-262. Gu, Kan Sam, ‘Genezis Konfliktov v Zakavkaze i Rol Rossii, Mirovaya Ekonomika i Mejdunarodnıe Otnaşeniya, Sayı 10 (2002), s. 93–102, Guskova, Elena, ‘Dinamika Kosovskogo Krizisa i Politika Rossii’, Dmitriy Trenin ve E. Stepanov (der.), Kosovo: Mejdunarodnıe Aspektı Krizisa, Moskova: Tsentr Carnegie, Haziran 1999, s. 32-78. Güney, Nurşin Ateşoğlu, ‘AKKA’nın Yeni Koşullara Uyarlanması ve Türkiye’nin Güvenliği’, Gencer Özcan ve Şule Kut (der.) Türkiye’nin Ulusal Güvenlik ve Dış Politika Gündeminde Doksanlı Yıllar: En Uzun On Yıl, Đstanbul: Boyut Yayıncılık, 1998, s.171-198. Güney, Nurşin Ateşoğlu, ‘Rusya Federasyonu’nun Yeni Güvenlik Politikası Çerçevesinde Türkiye’ye Bakışı’, Mustafa Turkeş ve Đlhan Uzgel (der.), Türkiye’nin Komşuları, Ankara: Đmge, 2002, s. 333-376. Halperin, Charles J.,‘George Vernadsky, Eurasianism, the Mongols, and Russia’, Slavic Review, Cilt 41, Sayı 3 (Sonbahar 1982), s. 477–493.

Page 268: Rusyada Ulusal Guvenlik Anlayisinin Donusumu

263

Hanson, Philip, ‘The Future of Russian Economic Reform’, Survival, Cilt 36, Sayı 3 (Sonbahar 1994), s.28-45. Hörmann, Hans-Hermann, ve Christian Meier, ‘Konseptualnıy, Vnutrennie i Mejdunarodnıe Aspektı Ekonomiçeskoy Bezopastnosti Rossii’, Andrey Jagorskiy (der.), Bezopastnost Rossii: XXI Vek, Moskova: Prava Çeloveka, 2000, s. 218-244. Hörmann, Hans-Hermann, ve Christian Meier, ‘Conseptual, Đnternal, and International Aspects of Russia’s Economic Security’, Alexei Arbatov, ve Karl Kaiser, Robert Legvold (der.), Russia and West: The 21 st Century Security, New York: M. E. Sharpe, 1999, s.77-97. Herman, Robert G.,‘Identity, Norms, and National Security:The Soviet Foreign Policy Revolution and the End of the Cold War’, Peter J.Katzenstein (der.), The Culture of National Security: Norms and Identity in World Politic, New York: Columbia University Pres, 1996, s.271-316. Herspring, Dale R., ‘Russian-Asian Relations’, Stephen K.Wegren (der), Russia’s Policy Challenges: Security, Stability and Devolopment, New York: M. E. Sharpe, 2003, s 19-37. Horelick, Arnold L, ‘Soviet Foreign Policy Under Gorbaçev’, Murray Feshbach (der.), National Security Issues of the USSR, Work Shop 6-7 November 1986, NATO, hg, Brussels, Belgium, (Dordrecht-Niderland: Martinus Nijhoff Publishers, 1987, s.1-16. Huskey, Eugene, ‘Democrasy and Institual Design in Russia’, Archie Brown (der), Contemporary Russian Politics, New York: Oxford Universitry Pres, 2001, s.29-45. Hunter, Robert E., ‘NATO-Russia Relations after 11 September’, Journal of Southeast European and Black Sea Studies, Cilt 3, Sayı 3 (Eylül 2003), s. 28-51. Hyde, Matthew, ‘Putin’s Federal Reforms and their Implications for Presidental Power in Russia’, Europe-Asia Studies, Cilt 53, Sayı 5 (2001), s.719-743. Ignatyev, A. V., ‘Godı Voynı s Yaponiey Đ Pervoy Russkoy Revolyutsii’, Đstoriya Vneşney Politiki Rossii: Konets XIX-Naçalo XX Veka, Moskova: Mejdunarodniye Otnoşeniya, 1999, 4. Cilt , s.163–223. Ignatyev, A. V., “Ot ‘Liçnoy Diplomatii’ k ‘Politike Đnteresov’ ”, Rossiya: Gosudarstvennıye Prioritetı i Natsionalnıye Đnteresı, Moskova: ROSSPEN, 2000, s.159-207. Ignatyev, A. V., ve G. V. Melihov, ‘Dalniy Vostok v Planah i Politike Rossii:Proishojdeniye Russko-Yaponskoy Voynı’, Đstoriya Vneşney Politiki Rosssii: Konets XIX-Naçalo XX Veka, Moskova: Mejdunarodniye Otnoşeniya, 1999, 4.Cilt , s.133–162.

Page 269: Rusyada Ulusal Guvenlik Anlayisinin Donusumu

264

Đlhan, Muktedir, ‘Çeçenistan’ın Bağımsızlık Đlanının Hukuki Dayanakları’, Yeni Türkiye: Türk Dış Politikası Özel Sayısı , Cilt, Sayı 3 (Mart-Nisan 1995), s.326–328. Đvanov, Sergey, ‘Voorujenıe Silı Rossii i EE Geopolitiçeskie Priorıtetı’, Rossiya v Globalnoy Politike, Cilt 2, Sayı 1 (Ocak-Şubat 2004), s.38-51. Jonson, Lena, ‘Russian Policy in Northern Europe’, Vladimir Baranovsky (der.), Russian and Europe: The Emerging Security Agenda, New York: SIPRI, 1997, s.303-324. Kaçins, Endryu, ‘Moş, Demokratiya, Amerikano-Rossiyskie Otnoşeniya’, Endryu Kaçins ve Dmitriy Trenin (der.), Rossiya: Blijayşee Desyatiletie, Moskova: Moskovskiy Tsentr Karnegi, 2004, s.90-98. Kanbolat, Hasan, ‘Rusya Federasyonu’nun Kafkasya Politikası ve Çeçenistan Savaşı’, Avrasya Dosyası: Rusya Özel, Cilt 6, Sayı 4 (Kış 2001), s.165-179. Kann, Jeff, ‘What is the New Russian Federalism?’, Archie Brown (der.), Contemporary Russian Politics, New York: Oxford Universitry Press, 2001,s. 374-383. Khasbulatov, Ruslan. ‘The Commonwealth of Independent States: Conflicts, Problems, Perspectives’, Teresa Pelton Johnson ve Steven E. Miller (der.), Russsian Security After the Cold War. Seven Views from Moscow Washington: Brassey’s (US), CSIA, 1994, s.165–184.

King, Charles, ve Neil J. Melvin, ‘Diaspora Politisc: Ethnic Linkages, Foreign Policy, and Security in Eurasia’, International Security, Cilt 24, Sayı 3 (Kış 1999/2000), s.118-138. Kobrinskaya, Đrina, ‘Rossiya-Tsentralnaya Evropa-NATO’, Rossiya: Novıe Prametrı Bezopastnosti, Moskova: Moskovskiy Tsentr Karnegi, 1995, s. 8–41. Kokoshin, Andrei, ‘Defense Industiry Conversion in the Russian Federation’, Teresa Pelton Johnson ve Steven E. Miller (der.), Russsian Security After the Cold War. Seven Views from Moscow, Washington: Brassey’s (US), CSIA, 1994, s. 43-74. Konovalov, Aexander A., ‘The Changing Role of Military Factors’, Vladimir Baranovsky (der.), Russia and Europe: The Emerging Security Agenda, New York: SIPRI, 1997, s.196-219. ‘Konseptsiya Natsionalnıy Bezopastnosti Rossiyskoy Federatsii’-1997, Tatyana A. Şakleina (der.) Vneşnyaya Politika i Bezopasnost Sovremennoy Rossii, Moskova: ROSSPEN, 2002, Cilt 4, s. 51-74.

Page 270: Rusyada Ulusal Guvenlik Anlayisinin Donusumu

265

‘Kontsepsiya Natsionalnoy Bezopasnosti Rossiyskoy Federatsii-2000’ Tatyana. A. Şakleina (der.) Vneşnyaya Politika i Bezopasnost Sovremennoy Rossii, Moskova: ROSSPEN, 2002, Cilt 4, s.75-90. ‘Kontseptsiya Vneşney Polititiki Rossiyskoy Federatsii 2000 g’, Tatyana. A. Şakleina (der.) Vneşnyaya Politika i Bezopasnost Sovremennoy Rossii, Moskova: ROSSPEN, 2002, Cilt 4, s.109-121. Korolyev, Đvan, ‘Đntegratsii Rossii v Mirovuyu Ekonomiky (Đtogi Desyatiletiya)’ Pro et Contra , Cit 6, Sayı1-2 (Kış/Đlbahar 2001), s. 66-90. Korotçenko, Đgor, ‘Perestroyku Armii Nujna Naçinat s Serjantov (Đntervyu s Đgor Rodionovım)’, Nezavisimaya Voennoe Obozrenie, www.ng.ru/nvo. (17 Ocak 2003), Kosaç, G. ve E. Melkumyan, ‘Blijnıy Vostok v Rossiskoy Vneşney Politike’, Mirovaya Ekonomika i Mejdunarodnıe Otnaşeniya, Sayı 9 (2002), s.38-47. Kosolopov, Nikolay, ‘Stanovlenie Subyekta Rossiyskoy Vneşney Politiki’, Pro et Contra, Cilt 6, Sayı 1–2 (Kış-Đlkbahar 2001), s.7–30. Kozyrev, Andei, ‘Partnership or Gold Peace?’, Foreign Policy, Cilt. 99, (Yaz 1995), s. 3–15. Kozyrev, Andrei, ‘A Strategy for Partnership’, Đnternational Affairs (Moscow), Sayı 8 (1994), s. 3-13. Kozyrev, Andrei, ‘Russia. A Chance for Survival’, Foreign Affairs, Cilt 71, Sayı 2 (Yaz 1992), s.1-16. Kozyrev, Andei, ‘The Lagging Partnership’, Foreign Affairs, Cilt 73, Sayı 3 (Mayıs/Haziran 1994), s. 59-71. Kramer, Mark, ‘What is Driving Russia’s New Strategic Consept?’, Cambridge, MA, PONARS, Sayı 103 (Ocak 2000), s.1-2. Kristof, Ladis K. D., ‘The Geopolitical Image of the Fatherland: The Case of Russia’, The Western Political Quarterly, Cilt 20, Sayı 4 (Aralık 1967), s. 941-954. Kuchins, Andew C.; ‘Limits of the Sino-Russian Strategis Partnership’, Andew C. Kuchins (der.), Russia After Fall, Washington: CEIP, 2002, s. 205-220. Kux, Stephan, ‘Soviet Federalism’, Problems of Communizm, (Mart-Nisan 1990), s.7-15. Lapin, V.L., ‘Dalnıy Vostok Rossii v Fokuse Kitaskoy Politike’, Vestnik Dalnevostoçnogo Otdeleniya Rossiyskoy Akademii Nauk, Sayı 2 (2000), s. 3-19.

Page 271: Rusyada Ulusal Guvenlik Anlayisinin Donusumu

266

Larrabee, F. Stephen, ‘Russia and the Balkans: Old Themes and New Challenges’, Vladimir Baranovsky (der.), Russia and Europe: The Emerging Security Agenda, New York: SIPRI, 1997, s. 389–402. Leitzinger, Antero, ‘Ichkeria-The Final Fight For Freedom’, Antero Leitzinger (der.), Caucasus and an Unholy Alliance, Finland: Kirja-Leitzinger, 1997, s. 235-295. Lenin, Vladimir ‘Thesis on the Question of the Immediate Conclusion of a Seperate and Annexationist Peace’, Arthur E. Adams (der.), Readings in Soviet Foreign Policy: Theory and Practice, Boston: D.C. Health and Company, 1961, s.18–22. Lenin, Vladimir, ‘Declaration on Peace’, Arthur E. Adams (der.), Readings in Soviet Foreign Policy: Theory and Practice, Boston: D.C. Health and Company, 1961, s.1–3. Lepingwell, John W.R., ‘Start II and Rolitics of Arms Control in Russia’, International Security, Cilt 20, Sayı 2 (Sonbahar 1995), s. 63–91. Lepingwell, John W.R., ‘The Russian Military and Security Policy in the “Near Abroad”’, Survival, Cilt 36, Sayı 3 (Sonbahar 1994), s.70-92. Lipman, Mariya, ‘Demokratiya: Formalnaya i Upravlyaemaya’, Trudnosti Perohoda: Demokratiya v Rossii, Moskova: Moskovskogo Tsentre Karnegie, 2004, s. 9-13. Lo, Bobo, ‘Rossiya i Kitay’, Endryu Kaçins ve Dmitriy Trenin (der.), Rossiya: Blijayşee Desyatiletie, Moskova: Moskovskiy Tsentr Karnegi, 2004, s.142-146. Lobov, V. N., ‘Military Reform: The New Army’, Teresa Pelton Johnson ve Steven E. Miller (der.), Russsian Security After the Cold War. Seven Views from Moscow, Washington: Brassey’s (US), CSIA, 1994, s.75-102. Lukin, Vladimir, ‘Our Security Predicament’, Foreign Policy, Sayı 88 (Sonbahar 1992), s. 57-76. MacFarlane, S. Neil, ‘Russia, the West and European Security’, Survival, Cilt 35, Sayı 3 (Sonbahar 1993), s. 3-25. Macolm, Neil ve Alex Pravda, ‘Democratization and Russian Foreign Policy’, International Affairs, Cilt 72, Sayı 3 (1996), s. 537-55. Maksimov, Egor, ‘Tretaya Posadka’, Vlast, Sayı 34 (1-7 Eylül 2003), s.13-16. Markov, Sergei, ‘The Future of Managed Democracy’, The Moscow Times (27 Ocak 2004), s. 6. Maligin, A. V., ‘Strategiçeskiy Konteks Politiki Rossii na Blijnem i Srednem Vostoke’, Mejdunarodnıy Jizn, Sayı 10 (2000), s. 80-87.

Page 272: Rusyada Ulusal Guvenlik Anlayisinin Donusumu

267

McFaul, Michael, ‘A Precarious Peace: Domestic Politics in the Making of Russian Foreign Policy’, International Security, Cilt 2, Sayı 3 (Kış 1997/98), s. 5-35 Medvedev, V. ve John E. Tedstrom, Arlo Schultz, ‘Problems of Russia’s Economic Security’, Russian Social Science Review, Cilt 39, Sayı 6 (Kasım/Aralık 1998), s. 4-23. Medetsky, Anatoly, ‘Dissecting Siloviki’s Pyramid of Power’, The Moscow Times (24 Aralık 2003), s. 6. Meyer, Stephen M., ‘The Sources and Prospects of Gorbachev’s New Political Thinking on Security’, International Security, Cilt 13, Sayı 2 (Sonbahar 1988), s. 124-163. Mihaylenko, A. H., ‘Mejdu Rossiey i Zapadom’, Svobodnıy Mısl, Sayı.12 (1999), s. 46-58. Miller, Stiven E., ‘Voennaya Moş Moskvı: Rossiya v Poiskah Bezopastnosti v Perehodnuyu Epohu’, Stiven E. Miller ve Dmitriy Trenin (der.), Vorujennıe Silı Rossii : Vlast i Politika, Moskova: Đzdatelstvo “Đnterdialekt+”, 2005, s.1-50. Moukharaiamov, N. M., ‘The Tataristan Model: A Situational Dynamic”, Stavrakis P.J. ve diğerleri (der.), Beyond the Monolith: The Emergence of Regionalism in Post-Soviet Russia, Washington DC: The Woodrow Wilson Center Press, 1997, s. 219-232. Narochnitskaya, Natalia, ‘Russia’s National Interest’, International Affairs (Moscow), Sayı. 4-5 (Nisan-Mayıs 1992), s.105-113. Nejinskiy, L. N., ‘Ot Plasdarma Mirovoy Revolyutsii k Stanovleniyu Sverxderjavı’, Rossiya : Gosudarstvennıye Prioritetı i Natsionalnıye Đnteresı, Moskova: ROSSPEN, 2000, s. 297-337. Nekipelov, Aleksandr, ‘Kvazirınok Kak Rezultat Rossiyskih Reform’, Pro et Contra, Cilt 4, Sayı 2 (Đlkbahar 1999), s. 5–27. Neumann, Iver B., ‘The Geopolitics of Delineating “Russia” and “Europe”: The Creation of “the Other” in European and Russian Tradition’, Tom Casier ve Katlin Malfliet (der.), Is Russia a European Power? The Position of Russia in a New Europe, Leuven-Belçika: Leuven University Press, 1998, s.17-44. Nicholson, Alex, ‘Kudrin Trumpets Demise of Oligarhy’, The Moscow Times (4 Kasım 2003), s.1. Olşanskiy, Dmitriy, ‘Dezintegratsiya: Noviye Simptomi Staroy Bolezni’, Pro et Contra, Cilt 5, Sayı 1 (Kış 2000), s. 34–62.

Page 273: Rusyada Ulusal Guvenlik Anlayisinin Donusumu

268

Ottaway, Marina, ‘Demokratiya: Tolko Napoloviny’, Trudnosti Perohoda : Demokratiya v Rossii, Moskova: Moskovskogo Tsentre Karnegie, 2004, s.14-17. Payin, Emil, ‘Seperatizm and Federalism in Contemporary Russia’, Heyward Isham (der.) Remaking Russia: Voices From Within, New York: M. E. Sharpe Đnc., 1995, s.185-201. Peregudov, Sergei, ‘The Oligarchical Model of Russian Corporatism’, Archie Brown (der.), Contemporary Russian Politics, New York: Oxford Universitry Press 2001, s. 259-268. Petrov, Nikolai, ‘Seven Faces of Putin’s Russia: Federal Districts as the New Level of State-Territorial Composition’, Security Dialogue, Cilt 33, Sayı 1 (2002), s.73-91. Pivovarov, Yuri, ve Andrei Fursov, ‘“The Russian System:” An Attempt to Understand History’, Social Sciences, Cilt 33, Sayı 4 (2002) , s.141-155. Pivovarov, Yuriy ve Andrey Fursov, ‘Russkaya Sistema i Reformı’, Pro et Contra, Cilt 4, Sayı 4 (Sonbahar 1999), s.176-197. Piontkovsky, Andrei, ‘Neo-Cons and Neo-Cheks’, The Moscow Times (22 Aralık 2003), s.5. Piotrowski, Marcin A., ‘Russia’s Security Policy’, Janusz Bugajski ve Marek Michalewski (der.), Toward an Understanding of Russia: New European Percpectives, New York: Council on Foreign Relations Press, 2002, s. 59-78. ‘Playing for High Stakes’, The Moscow Times (9 Temmuz 2003), s.7. Polyakov, Leonid, ‘Military Refoms in Russia’, Janusz Bugajski ve Marek Michalewski (der.), Toward an Understanding of Russia. New European Perspectives, New York: Council on Foreign Relations, 2002, s. 79-95. Ponomaryev, V. N., ‘Kırımskaya Voyna’, Đstoriya Vneşney Politiki Rossii: Konets XIX-Naçalo XX Veka, Moskova: Mejdunarodniye Otnoşeniya, 1999, 3.Cilt , s. 362–416. Pribılovskiy, Vladimir, “Voyna Putina so Svobodnıy Slova: Hronika Postreniya ‘Đnformatsionnoy Vertikal’ ”, Aleksandr Verhovskiy, Ekaterina Mihailovskaya, Vladimir Pribılovskiy (der.) Rossiya Putina:Pristrastnıy Vzglyad, Moskva: ROO “Tsetr Panoram”, 2003, s.173-192. Primakov, Yevgeni M, ‘Mejdunarodnie Otnaşeniya Nakanune XXI Veka: Problemı, Perspektivı’, Mejdunarodnaya Jizn, Sayı 10 (1996), s.3–13. Primakov, Yevgeni, ‘Russia: Reforms and Foreign Policy’, International Affairs (Moscow), Cilt 44, Sayı 4 (1998), s.1-6.

Page 274: Rusyada Ulusal Guvenlik Anlayisinin Donusumu

269

‘Printsipı Vneşney Politiki Rossiyskoy Federatsii’, Tatyana Şakleina, (der.), Vneşnyaya Politika i Bezopasnost Sovremennoy Rossii, Moskova: ROSSPEN, 2002, 4. Cilt, s.19-50. Qimao, Chen, ‘Sino-Russian Relations After the Break-up of the Soviet Union’, Gennady Chufrin (der.), Russia and Asia: The Emerging Security Agenda, New York: SIPRI, 1999, s. 288–300. Rahr, Alexander, ‘Rus Dış Politikasında “ Atlantikçilere” Karşı “Avrasyacılar” ’, Erol Göka ve Murat Yıldız (der.), Uygarlığın Yeni Yolu Avrasya, Đstanbul: Kızılelma, 1998, s. 43-59. Rice, Condoleezza, ‘Sovyet Büyük Stratejisinin Evrimi’, Paul Kennedy, Savaşta ve Barışta Büyük Stratejiler, Ahmet Fethi (çev.), Đstanbul: Eti Kitapları, 1995, s. 205–232. Roeder, Philip G., ‘From Hierarchy to Hegemony: The Post-Soviet Security Complex’, David A. Lake ve Patric M: Morgan (der.), Regional Orders: Building Security in a New World, Pennsylvania: The Pennsylvani State University Press, 1997, s. 219-244. Romanova, Tatyana, ‘Rossiya i ES: Dialog na Rzanıh Yazıkah’, Rossiya v Globalnoy Politike, Cilt 4, Sayı 6 (Kasım-Aralık 2006), s.79-92. Royen, Christoph, ‘Conflicts in the CIS and Their Implications for Europe’, Vladimir Vladimir Baranovsky (der.), Russia and Europe: The Emerging Security Agenda, New York: SIPRI, 1997, s. 223-245. Rudakov, Vladimir, ‘Podstavka Verhovnogo Glavnokomanduyuşego’, Profil, Sayi 31 (11 Ağustos 2003), s. 20-24. Rukavishnikov, Vladimir, ’Public Acceptance of Security Issues and Defence Reform in Russia’ Marie Vlachová (der.), The Public Image of Defence and the Military in Central and Eastern Europe, Geneva: Centre for the Democratic Control of Armed Forces (DCAF), 2003, http://www.dcaf.ch/milsoc/ev_prague_02_vlachova_rukavi.pdf , s.159-179. Rurikov, Dmitri, ‘How It All Began: An Essay on New Ruıssia’s Foreign Policy’, Teresa Pelton Johnson ve Steven E. Miller (der.), Russsian Security After the Cold War. Seven Views from Moscow, Washington: Brassey’s (US), CSIA, 1994, s.125-164. ‘Russian Interests in CIS’, International Affairs (Moscow), Sayı 11 (1994), s.11–16. ‘Russia’s Foreign Policy Consept’, International Affairs (Moscow), Ocak 1993, s. 15–16.

Page 275: Rusyada Ulusal Guvenlik Anlayisinin Donusumu

270

Ryabov, Andrey, ‘Demokratiya: Novaya Rossiskaya Model’, Trudnosti Perohoda: Demokratiya v Rossii, Moskova: Moskovskogo Tsentre Karnegie, 2004, s. 26-29. Ryazanov, V. T., ‘Postliberalnaya Ekonomika i EE Vozmojnosti v Preodolenii Krizisa v Rossii’, Tatyana Şakleina, (der.), Vneşnyaya Politika i Bezopasnost Sovremennoy Rossii, Moskova: ROSSPEN, 2. Cilt, 2002, s. 385-424. Sagadeev, Arthur, ‘Rusya ve Büyük Güç Đdeolojisi’, Avrasya Dosyası: Rusya Özel, Cilt 1, Sayı 1 (Đlkbahar 1994), s. 29-38. Salmin, Aleksei M.,‘Russia’s Emerging Stathood in th National Security Context’, Vladimir Baranovsky (der.), Russia and Europe: The Emerging Security Agenda, New York: SIPRI, 1997, s.104-130. Sanai, Mehdi, ‘Đrano-Rossiskie Svyazı: Problemı i Perspektıvı’, Rossiya v Globalnoy Politike, Cilt 5, Sayı 2 (Mart-Nisan 2007), s.118--127. Sanin, G. A. ‘Peredislovie’, Đstoriya Vneşney Politika Rossii: 18 Vek, Moskova: Mejdunaradodnie Otneşeniya, 2000, s. 5-10. Schröder, Hans-Henning, ‘El’tsin and The Oligarchs: The Role of Financial Groups in Russian Politics Between 1993 and July 1998’, Europe-Asia Studies, Cilt 51, Sayı 6 (1999), s. 957-988. Sekirinskiy, S. S., ‘Na Zakate Epohi Reform:Mir ili Voyya’, Rossiya:Gosudarstvennıye Prioritetı i Natsionalnıye Đnteresı, Moskova: ROSSPEN, 2000, s. 80–102. Sekirinskiy, S. S., ‘Posle Kırımskoy Voynı: Dilemmı Novogo Tsarstvovaniya’, Rossiya:Gosudarstvennıye Prioritetı i Natsionalnıye Đnteresı, Moskova: ROSSPEN, 2000, s.11-79. Sergounin, Alexander A., ‘ In Search of a New Strategy in the Baltic/Nordic Area’, Vladimir Baranovsky (der.), Russian and Europe: The Emerging Security Agenda, New York: SIPRI,1997, s.325-349. Sergunin, Aleksandr, ‘Regionı i Finansovo-Politiçeskiy Krizis v Rossiyi- Mejdunarodnıye Aspektı’, Aleksey Malaşenko (der.), Çto Hotyat Regionı Rossiyi?, Moskova: Carnegie Center, 1999, s.26-36. Sergunin, Alexander A., ‘Russian Post-Communist Foreign Policy Thinking at the Cross-Roads: Changing Paradigms’, Journal of International Relations and Development, Cilt 3, Sayı 3 (Eylül 2000), http://www.ciaonet.org/olj/jird/jird_sept00sea01.html (12 Mart 2002). Silaev, Nikolay, ‘Krizis Semeynıh Tsennostey’, Profil, Sayı 27 (14 Temmuz 2003), s.14–17.

Page 276: Rusyada Ulusal Guvenlik Anlayisinin Donusumu

271

Simonia, Nodari, ‘Economic Interests and Political Power in Post Soviet Rıussia’, Archie Brown (der.), Contemporary Russian Politics, New York: Oxford Universitry Pres, 2001, s. 269-286. Shakleina, Tatiana, ‘Russian Policy Toward Military Conflicts in the Former Soviet Union’, Bruce Parott (der.), State Building and Military Power in Russia and the New States of Eurasia, New York: M. E. Sharpe, 1995, s. 83-107. Shaposhnikov, Evgeni, ‘The Armed Forces: TO a New Quality’, Miller Teresa Pelton Johnson ve Steven E. Miller (der), Russsian Security After the Cold War. Seven Views from Moscow, Washington: Brassey’s (US), CSIA, 1994, s.185-208. Shashenkov, Maxim, ‘Russian Peacekeeping in the “Near Abroad”’, Survival, Cilt 36, Sayı 3 (Sonbahar 1994), s. 46–69. Shevtsova, Lilia, ‘Russia’s Fragmented Armed Forces’, Larry Diamond ve Marc F.Plattner’, Civil-Military Relations and Democracy Baltimore-Maryland, The Johns Horkins University Press, 1996, s.110-133. Shevtsova, Lilia, ‘Russia’ Hybrid Regime’, Journal of Democracy, Cilt 12, Sayı 4 (Ekim 2001), s. 65-70. Shlapentokh, Dmitry V., ‘Eurasianism: Past and Present’, Communist and Post-Communist Studies, Cilt 30, Sayı 2 (Haziran 1997), s.129–151. Shlapentokh, Vladimir, ‘Is the ‘Greathness Syndrome’ Eroding?’, The Washington Quarterly, Cilt 25, Sayı 1( Kış 2002), s. 131-146. Shelley, Louise I., The Challenge of Crime and Corruption’, Stephen K.Wegren (der.), Russia’s Policy Challenges: Security, Stability and Devolopment, New York: M. E. Sharpe, 2003, s.103-122. Sokolov, V. V., ‘Natsionalnıye Ekonomiçeskie Interesı: Vırabotka Konsensusa’, Mirovaya Ekonomika i Mejdunarodnıye Otnoşeniya, Sayı 3 (1996), s.5-20. Sokov, Nikolai, ‘Foeign Policy Under Putin: Pro-Western Pragmatizm Might be a Greater Challenge to the West’, Wasington: PONARS, Ocak 2000, s.1-3. Solnick, Steven, ‘Putin and Provinces’, Erin Powers (der.), PONARS Policy Memo Collection (No:112-142), Policy Memo Series No: 115, Washington DC: Kasım 2000, s.17-23. Solnick, Steven, ‘The New Federal Structure: More Centralized, or More of the Some’, Erin Powers (der.), PONARS Policy Memo Collection (No:146-181), Policy Memo Series No: 161, Washington DC: Kasım 2000 s. 81-85. Soltan, Elnur, ‘Coğrafya, Tarih ve Rus Kimliği’, Avrasya Dosyası: Rusya Özel, Cilt 6, Sayı 4 (Kış 2001), s. 64-94.

Page 277: Rusyada Ulusal Guvenlik Anlayisinin Donusumu

272

Soltan, Elnur, ‘Bush-Putin Zirvesi: Soğuk Savaşın Đkinci Bitişi’, Stratejik Analiz, Sayı 20 (Aralık 2001), s. 5-27. Somuncuoğlu, Anar, ‘Avrasya Ekonomik Đşbirliği: Rus Dış Politikasında Yeni Bir Atak’, Stratejik Analiz, Cilt 2, Sayı 15 (Temmuz 2001), s. 86-91.

Somuncuoğlu, Anar, ‘Rusya Federasyonu’nda Merkez-Bölge Đlişkilerinin Ekonomik Boyutu’, Avrasya Dosyası: Rusya Özel, Cilt 6, Sayı 4 (Kış 2001), s. 43-63.

’SNG.Naçalo ili Konets Đstorii?’, Nezavisimaya Gazeta (26 Mart 1997), s. 3-4. Stalin, Josep, ‘The International Situation’, Arthur E. Adams (der.), Readings in Soviet Foreign Policy: Theory and Practice, Boston: D.C. Health and Company, 1961, s.114-121. Stalin, Josep, ‘The Theory of “Socialism in One Country” ’, Arthur E. Adams (der.), Readings in Soviet Foreign Policy: Theory and Practice, Boston: D.C. Health and Company, 1961, s. 69-74. Stalin, Joseph, ‘ The Second Front in Europe’, Arthur E. Adams (der.), Readings in Soviet Foreign Policy: Theory and Practice, Boston: D.C. Health and Company, 1961, s.173-201. Stankevich, Sergei, ‘Rusya Kendisini Arıyor’, Avrasya Dosyas: Rusya Özel, Cilt. 1, Sayı. 1 (Đlkbahar 1994), s.39-43. ‘Status and Thesises of the Third (Communist) International’, Arthur E. Adams (der.), Readings in Soviet Foreign Policy: Theory and Practice, Boston: D.C. Health and Company, 1961, s. 42-53 Stepanov, Valery, ‘Etnic Tensions and Separatism in Russia’, Journal of Ethnic and Migration Studies, Cilt 26, Sayı 2 (Nisan 2000), s. 305-332. Stepaşin, Sergey, ‘Strategiya Natsionalnoy Bezopastnosti Rossiyskoy Federatsii: FaktorıFormirovaniya i Osnovnıe Prioritetı’, Yuriy Stsepinskiy (der.), Problemı Bezopastnosti Rossii: Kontseptsiya, Strategiya, Prioritetı, Moskova: Rossiyskiy Đnstitut Strategiçeskih Đssledovaniy-RĐSĐ, 1993, s.7-22. Stsepinskiy, Yuriy, ‘Voenno-strategiçeskie Perspektivı Bezopastnosti Rossii v SNG’, Yuriy Stsepinskiy (der.), Problemı Bezopastnosti Rossii: Kontseptsiya, Strategiya, Prioritetı, Moskova: Rossiyskiy Đnstitut Strategiçeskih Đssledovaniy-RĐSĐ, 1993, s. 23-34. Şakleina, Tatyana, ‘Vneşnyaya Politika Rossii. Posik Startegii’, Tatyana A. Şakleina (der.) Vneşnyaya Politika i Bezopasnost Sovremennoy Rossii, Moskova: ROSSPEN, 2002, 3.Cilt, s.371-385.

Page 278: Rusyada Ulusal Guvenlik Anlayisinin Donusumu

273

Şelohayev, V. V., ‘Obşenatsionalnıye Đnteresı v Konfrontatsionnom Obşestve’, Rossiya:Gosudarstvennıye Prioritetı i Natsionalnıye Đnteresı, Moskova: ROSSPEN, 2000, s. 216-232. Şevstova, Liliya, ‘Demokratiya: Ligika Vırojdeniya’, Trudnosti Perohoda: Demokratiya v Rossii, Moskova: Moskovskogo Tsewntre Karnegie, 2004, s. 39-42. Şevtsova, Liliya, ‘Rossiykay Vlast v 2014: Popıtka Đntuivituvnogo Prognoza’, Endryu Kaçins ve Dmitriy Trenin, Rossiya: Blijayşee Desyatiletie, Moskova: Moskovskogo Tsewntre Karnegie, 2004, s.39-43. Şlıkov,Vitaliy, ‘Oboronnaya Ekonomika v Rossii i Nasledie Strukturnoy Militarizatsii’, Dmitriy Trenin (der.), Vorujennıe Silı Rossii: Vlast i Politika, Moskova: Đzdatelstvo “Đnterdialekt+”, 2005, s.191-220. Tanrısever, Oktay F., ‘ Moskova’nın Çeçenistan Çıkmazı ve Çıkış Arayışları’, Avrasya Dosyası: Rusya Özel , Cilt 6, Sayı 4 (Kış 2001), s.180-201. Tanrısever, Oktay F., ‘Sovyet Sonrası Dönemde Rusya’nın Kafkasya Politikası’, Mustafa Türkeş ve Đlhan Uzgel (der.), Türkiye’nin Komşuları, Ankara: Đmge, 2002, s. 377–410. Tanrısever, Oktay F., ‘Rusya Federasyonu’nun Orta Asya-Kafkasya Politikası:Yakın Çevre Doktrini’nin Đflası’, Mustafa Aydın (der.), Küresel Politikada Orta Asya (Avrasya Üçlemesi I ), Ankara: Nobel Yayın Dağıtım, Mayıs 2005, s. 43-68. Titerenko, M.L. ve V.V.Mixeev, ‘Strategiya Sorazvitiya Rossii i ATR’, Mejdunarodnaya Jizn, Sayı 4, 2001, s.77-93. Tellal, Erel, ‘SSCB’yle Đlişkiler’, Baskın Oran (der.), Türk Dış Politikası : Kurtuluş Savaşından Bugüne Olgular, Belgeler, Yorumlar(1919-1980), Istanbul: Đletişim, 2001, 1. Baskı, s. 499-521. Tepe, Elif Banu, ‘Rusya-Çin Đlişkilerinde Demografik Tehdit: ”Sarı Tehlike”’, Stratejik Analiz, Cilt 2, Sayı 21 (Ocak 2002), s.79-85. Trenin, Dmitri ‘Üçüncü Kuşak: 21 Yüzyıla Girerken Rus-Amerikan Đlişkileri’, Avrasya Dosyası: Rusya Özel, Cilt 6, Sayı 4 (Kış 2001), s.283-296. Trenin, Dmitriy, ‘Tretiy Vozrast: Rossiysko-Amerikanskie Otnoşeniya na Poroge XXI Veka’, Pro et Contra, Cilt 5, Sayı 2 (Đlkbahar 2000), s.7-19. Trenin, Dmitri , ‘Pirouttess and Priorities’, The National Đnterest, (Kış 2003-2004), s.78-79. Trenin, Dmitriy, ‘Novıe Prioritetı v Rossiyskoy Vneşney Politike:”Proekt SNG” ‘, Endryu Kaçins ve Dmitriy Trenin (der.), Rossiya: Blijayşee Desyatiletie, Moskova: Moskovskiy Tsentr Karnegi, 2004, s. 99-105.

Page 279: Rusyada Ulusal Guvenlik Anlayisinin Donusumu

274

Tsımburskiy, V. L., ‘ “Ot Velikovo Ostrova Rusii..” K Prasimvolu Rossiyskoy Tsivilizatsii’, Polis, Sayı 6 (1998), s.34-56. Tsımburskiy, V. L., ‘Ostrov Rossiya: Perspektivı Rossiyskoy Geopolitiki’, Polis, Sayı 5 (1993), s. 6-23. Tsygankov, Andrei P., ‘Hard-Line Eurasianism and Russia’s Contending Geopolitical Perspectives’, East European Quarterly, Cilt. 32, Sayı. 3 (Sonbahar 1998), s. 315-334. Tsygankov, Andrei P, ‘Mastering Space in Eurasia: Russia’s Geopolitical Thinking After the Soviet Break-up’, Comunist and Post Comunist Studies, Sayı 36 (2003), s.101-127. Tsyganov, Yuri V., ‘Russia an China: What is in the Pipeline?’, Gennady Chufrin (der.), Russia and Asia: The Emerging Security Agenda, New York: SIPRI, 1999, s. 301–317. Tsypkin, Mikhail, ‘The Politics of Russian Security Policy’, Bruce Parrott (der.), State Building and Military Power in Russia and the New States of Eurasia, New York: M. E. Sharpe Ins., 1995, s.11-43. Tsypkin, Mikhail, ‘The Russıan Mılıtary, Polıtıcs and Securıty Polıcy in the 1990s’, http://www.sais-jhu.edu/depts/raees (20 Mart 2005), s.10-14. Uldricks, Teddy J., ‘Soviet Security Policy in the 1930’, Gabriel Gorodetsky (der.), Soviet Foreign Policy: 1917-1991, Londra: Frank Cass, 1994, s. 65-74. Umbach, Frank, ‘Dilemmas of Russian Military Modernization’, Transatlantic International Politik, Sayı 1 (2002), s. 26-30. Vardul, Nikolay, ‘Oni Sajalis za Rodinu’, Vlast, Sayı 26 (7-13 Temmuz 2003), s.14-15. Vardul, Nikolay, ‘Sem Del s Pravovom Perepiski’, Vlast, Sayı 29 (28 Temmuz–3 Ağustos 2003), s.13-19. Vernadskiy, V., ‘Opıt Đstorii Evrazii (1934)’, N. G. Federovskiy, V Poiskah Svoego Puti: Rossiya Mejdu Evropoy i Aziey, Moskova: Logos, 2000, s. 612–618. Vinkovetsky, Ilya, ‘Classical Eurasianizm and Its Legacy’, Canadian-Amerikan Slavic Studies, Cilt 34, Sayı 2 (Yaz 2000), s.125-139. ‘Voennaya Doktrina Rossiyskoy Federatsii 2000 goda’, Tatyana A. Şakleina (der.), Vneşnaya Politika i Bezopastnost Sovremennoy Rossii: 1991-2002, Moskova: ROSSPEN, 2002, Cilt 4, s.90-109.

Page 280: Rusyada Ulusal Guvenlik Anlayisinin Donusumu

275

Volk, E. C. ve V. A. Sarıçev, ‘Rosssiya i NATO: Po Puti Partnerstva’, Yuriy Stsepinskiy (der.), Problemı Bezopastnosti Rossii: Kontseptsiya, Strategiya, Prioritetı, Moskova: Rossiyskiy Đnstitut Strategiçeskih Đssledovaniy-RĐSĐ, 1993, s. 49–58. Volobuev, O.V., ‘Prioritetı Sovetskogo Gosudarstvo’, Rossiya : Gosudarstvennıye Prioritetı i Natsionalnıye Đnteresı, Moskova: ROSSPEN, 2000, s. 253-262. Wallander, Celeste A.; ‘The Dinamics of US-Russian Relations:A Critical Perspective’, Wasington: PONARS, Ocak 2000, s.1-3. Wallander, Celeste A., ‘Russian National Security Policy in 2000’, Cambridge, M A: PONARS, Sayı 102 (Ocak 2000), s.1-5. Wieczynski, Josep L.,‘The Frontier in Early Russian History’, Russian Review, Cilt 31, Sayı 2 (Nisan 1972), s. 110-116. Wolosky, Lee S., ‘Putin’s Plutocrat Problems’, Foreign Affairs (Mart-Nisan 2000), s.18-31. Zagorski, Andrei ve Anatoli Zlobin, Sergey Solodovnik, Mark Khurstalev, ‘Russia in a New World’, International Affairs (Moscow), Sayı 7 (Temmuz 1992), s.3-11. Zagorski, Andrei, ‘Regional Structures of Security Policy Within the CIS’, Roy Allison ve Christoph Bluth (der.), Security Dilemmas in Russia and Eurasia, Londra: RIIA, 1998, s.281-302. Zagorsky, Alexei, ‘Russian-Japanese Relations: Back to the Deadelock’, Gennady Chufrin (der.), Russia and Asia: The Emerging Security Agenda, New York: SIPRI, 1999, s.337–352. Zakatnova, Anna, “Evrazistvo-Ne Proekt Kremlya”, Nezavisimaya Gazeta, (31 Temmuz 2001), www.ng.ru/politics/2001-07-31/3_proect.html . Zarnitskiy, G. S., ‘Natsionalnaya Bezopastnost Rossii i Zadaçi Yasernogo Razorujeniya Posle Zaklyuçeniya Dogovora SNB–2’,Yuriy Stsepinskiy (der.), Problemı Bezopastnosti Rossii: Kontseptsiya, Strategiya, Prioritetı, Moskova: Rossiyskiy Đnstitut Strategiçeskih Đssledovaniy-RĐSĐ, 1993, s. 96–128.

Đnternet Adamaşin, Antoliy, ‘Naş Otvet Amerike’, Nezavisimaya Gazeta (19 Ekim 1999). http://ng.ru/ideas/1999-10-19/answear.html. Ançukov, S., ‘Strategiçeskiy Kurs i Voennaya Politika Rossii (istoriya i sovremennaya praktika)’ http://whiteworld.ruweb.info/rubriki/000101/001/02081801.htm , 20 Aralık 2002.

Page 281: Rusyada Ulusal Guvenlik Anlayisinin Donusumu

276

Batalov, Eduard ve Viktor Kremnyuk, ‘Rossiya i SŞA:Druziya?Soperniki?Partnerı?’, Nezavisimaya Gazeta, 6 Ekim 2001, http://ng.ru/ideas/2001-10-06/7_batalov.html. Bunin, Đgor, ‘Vlast i Biznes v Novoy Rossii’, www. politcom.ru, 11 Haziran 2004. Cindemir, Kadir, ‘Müthiş Đtiraflar’, Hürriyet (4 Haziran 2001), http://arsiv.hurriyetim.com.tr/hur/turk/01/06/04/dunya/02dun.htm. Cohen, Ariel ‘The “Primakov Doctrine”: Russia’s Zero-Sum Game with the Unitewd States’ , www.heritage.org/library/categories/forpol/fyi167.html , 21 Aralık 2000. Cohen, Ariel, ‘The Yukos Affair: Protecting Democracy, Private Property, and the Rule of Law”, www.heritage.org/research/russianderasia/em906.cmf , 7 Kasım 2003. Cohen, Ariel, ‘The Russıa–Chına Frıendshıp And Cooperatıon Treaty: A Strategıc Shıft In Eurasıa?’, www.heritage.org/librarybackgrounder/bg1459.html, 1 Mart 2007. ‘Consolidation of Power by Primakov Marks the End of the Line for Reform in Russia’, http://www.centerforsecuritypolicy.org/index.jsp?section=papers&code=98-D_161, 23 Ocak 2003. ‘Çekiskaya Tişina’, Vlast, Sayı 43 (3 Kasım 2003), www.kommersant.ru/k-vlast. ‘Dogovor O Razgraniçeniyi Predmetov Vedeniya i Polnomoçiy Mejdu Federalnımi Organami Gosudarstvennoy Vlasti Rossiykoy Federatsiyi i Organami Vlasti Suverennıh Respublik v Sostave Rossiyskoy Federatsiyi’, http://www.cityline.ru/politika/doc/fd1.html, 21 Aralık 2000. Duleba, Alexander, ve Karel Hirman, ’Russia’s at the End of Eltsin’s Era’, http://www.ivo.sk/showivot.asp?Source=IVOtoday&Id=67, 23 Ocak 2003. Golts, Aleksandr, ‘Stil Primakova’ Intellectual Capital Sayı 34 (1998), http://www.intellectualcapital.ru/iss2-34/icissue34.htm, 21 Aralık 2000. Gvosdev, Nikolas K,. ‘Moscow-The Third Rome: Interpretations and Implications For Church-State Relations’, http://www.geocities.com/Athens/Olympus/5357/chscowl.html, 14 Ocak 2002. Georgiev, V., ‘330 mln dol. Na Borbu s Çeçenskimi Boevikami’, Nezavisimoe Voennıe Obozrenie, Sayı 26 (2001), www.ng.ru, 20 Şubat 2004. Kokoshin, Andrei A, Reflections on Russia’s Past, Present, and Future (Haziran 1997), http://www.ciaonet.org/wps/koa01/index.html, 20 Aralık 2004. Kurulli, Ivan, ‘Geopolitika i Komunizm’, www.russ. ru/journal/edu/99-02-23/kuril.html, 19 Aralık 2002.

Page 282: Rusyada Ulusal Guvenlik Anlayisinin Donusumu

277

Levkin, Andrey,‘Çto Takoe “Evraziya”, Kajdıy (Poka?) Ponimaet Po-svoemy’, www.smi.ru/2001/04/24/988131062.html. 24 Nisan 2001. Liaropoulos, Andrew, ‘Reform in the Russian Military: Problems and Prospects’, www.rieas.gr, 15 Ocak 2007. Lopata, Raimundas, ve Ceslovas Laurinavicius, ‘Russia’s Military Reform: Political Trajectories’, http://www.tspmi.vu.lt/files/leidpubl/str09.pdf, 1 Şubat 2007, ss. 1-15. Mitrofanov, A.,‘ Ot Geografii -k Geopolitike’, www.nasledie.ru/oboz/NO2_98/2_4.HTML 19 Aralık 2002. Muhin, Vladimir, ‘Genştab Usilivaet Koordiniruyuşuyu Rol v Borbe s Terroristami’, www.strana.ru/stories/01/11/09/1987/162851.html , 1 Kasım 2002. ‘O polnomoçom predstavitele Prezidenta Rossiskoy Federatsii v federalnom okruge’, Ukaz Prezidenta Rossiskoy Federatsii ot 13 Maya 2000 goda N. 849, Rossiiskaya gazeta, www.rg.ru, 16 Mayıs 2000. Oğan, Sinan, ‘Aslan Mashadov Öldürüldü, Çeçenistan Yeni Dönemece Girebilir’, http://www.turksam.org/tr/yazilar.asp?kat1=1&yazi=247 , 15 Ocak 2007. Oğan, Sinan, ‘Basayev’in Öldürülmesi Çeçen Sorununa Çözüm Getirir mi?’, http://www.turksam.org/tr/yazilar.asp?yazi=969&kat=1 , 16 Ocak 2007. Pavlovskiy, Gleb, ‘Vneşnaya Politika Rossii na Post Sovetskom’, www.kremlin.org, 3 Şubat 2005. ‘Permskiy Kray-Novıy Subyekt na Karte Rossii’, http://www.rian.ru/politics/regions/20051201/42272811.html, 1 Aralık 2005. Petrov, Nikolai, ‘4 Years of Reforming the Federal System’, The Moscow Times, www.themoscowtimes.com, 4 Şubat 2004. Petrov, Nikolay, ‘Puzzle Federalnoy Reformı: 4 goda Spustya’, www.carnegi.ru/ru/pubs/media/69803/htm, 23 Şubat 2004. Petrov, Nikolai, ‘Putin’s Centripetal Reform’, The Moscow Times, www.themoscowtimes.com/stories/2004/06/07/008-print.html , 7 Haziran 2004. Poe, Marchall, ‘Moscow, the Third Rome: The Origins and Transformations of a Pivotal Moment’, www.people.fas.harvard.edu/-mpoe/third%20Rome.rdf. 30 Mayıs 2005. ‘Politiçeskaya Rejima Vladimira Putina v Naçale Vtorogo Goda Pravleniya’, www.politcom.ru, 22 Mart 2003. ‘Poslaniye Federalnomu Sobraniyu Rossiyskoy Federatsii (8 Iyulya 2000 goda)”, http://www.kremlin.ru/text/appears/2000/07/28782.shtml, 22 Mart 2007.

Page 283: Rusyada Ulusal Guvenlik Anlayisinin Donusumu

278

Putin, Vladimir, “Otkırıtoe pismo Vladimira Putina k Rossiyskim izbiratelyam”, www.vladimir-pıtin.ru , 28 Mart 2000. Putin, Vladimir Vladimiroviç, ‘Rossiya na Rubeje Tısyaçeletiy’, Nezavisimaya Gazeta, www. ng.ru , 30 Aralık 1999. Putin, Vladimir V. , ‘Rossiya: Novıe Vostoçnıe Perpsektıvı’, Nezavisimaya Gazeta, 14 Kasım 2000, www.ng.ru. ‘Putin’s Propeses Pulling Plug on Small Political Parties’, Russian Journal, www.russianjournal.com, 3 Ocak 2001. Rar, Aleksander; ‘Est li u Putina Novıe Varinantı Politikı? Rossiya Mejdu Zapadom i Aziey’, Mejdunarodnaya Politika, Sayı 10 (2001), www.deutschebotschaft-moskau.ru, 3 Eylül 2004.

‘Referendum po Voprosu ob Obyedinenii Đrkutskoy Oblasti i UOBAO Sostayalsya’, http://babr.ru/index.php?pt=news&event=v1&IDE=29297, 16 Nisan 2006. ‘Refererendum po Sozdaniyu Zabaykalskogo Kraya Sostayalsya’, http://top.rbc.ru/index3.shtml?ext=3, 11 Mart 2007. Rosenberger, Chandler, ‘Moscow's Multipolar Mission’, Perspective, Cilt 8, Sayı 2 (Kasım-Aralık 1997), http:://web.bu.edu/iscip/vol8/Rosenberger.html. 17 Mart 2002. Robert N., ‘The Primakov Doctrine’, http://www.geocities. com/Athens/Ithaca/8738/Articles/9805tpd.html, 23 Ocak 2003. Russian Millitary Budget’, http://www.globalsecurity.org/military/world/russia/mo-budget, 20 Mayıs 2005. Serguei Matiounine, Geopolitical Analiysis of the Former Soviet and Current Russian Strategic Conseptions (Final Report), Lublin-Polonya, Institute of East-Central Europe, 1998, http://www.nato.int/acad/fellow/96-98/matiouni.pdf , 20 Nisan 2005. Sergunin, Alexander A., ‘Russian Post-Communist Foreign Policy Thinking at the Cross-Roads: Changing Paradigms’, Journal of International Relations and Development, Cilt 3, Sayı 3 (Eylül 2000), http://www.ciaonet.org/olj/jird/jird_sept00sea01.html 12 Mart 2002. Smith, M. A., ‘Russian Foreign Policy 2000. The Near Abroad’, www.ppc.pims.org/Projects/csrc, 20 Aralık 2000. Şirgazin, O. P., ‘Geopolitiçeskie Đnteresı Rossii v Period Globalnogo Peredela Mira’, Russkiy Geopolitiçeskiy Sbornik, Sayı 2 (1997), http://whiteworld.ruweb.info/rubriki/000102/002/01010501.htm, 20 Aralık 2002.

Page 284: Rusyada Ulusal Guvenlik Anlayisinin Donusumu

279

Şevtsova, Lidiya, ‘Revolyutsiya Putina’, Moskovskiy Novosti, 4 Kasım 2003. Taylor, Brian, ‘Putin and Military: How Long will the Honeymoon Last?’, www.fas.harvard.edu./-ponars/policymemos/Taylor116.html, 21 Aralık 2000. ‘The Basic Provisions of the Military Doctrine of the Russian Federation’, Rossiiskiye Vesti (18 Kasim 1993), http://www.shaps.hawaii.edu/security/russia/russia-mil-doc.html, 15 Kasım 2004. Torbakov, Igor, ‘Putin’s Russias Defines ıts Foreign Policy Agenda’ http://www.eurasianet.org/departments/insight/articles/eav072800.shtml, 5 Mayıs 2001. Trubetskoy, N. S. ’Evropa i Çeloveçstvo’, Sofya: 1921, www.ushakov.org/society/trub.html 16 Şubat 2003. Tsumbrskiy, V.L., ‘Geopolitika Kak Mirovidenie i Rod Zanyatiy’, Polis, Sayı 4 (1999) www.politstudies. ru/fulltext/1999/4/2.html. ‘Vladimir Putin Govarit o Glavnım. Đz Vustuplenie v Gosurdarstvennoy Dume 16 Avgusta” www.rg.ru/anons/arc_1999/0817/11.htm., 17 Ağustos 1999. Waller, Michael, ‘Primakov’s Imperial Line’, Perspective, Cilt 7, Sayı 3 (Ocak-Şubat 1997), http:://web.bu.edu/iscip/vol7/waller.html , 17 Mart 2002. Zudin, Aleksey, ‘Rejim Vladimira Putina: Konturı Novoy Politiçeskoy Sistemı’, www.carnegie.ru, 5 Nisan 2002.

Page 285: Rusyada Ulusal Guvenlik Anlayisinin Donusumu

280

TEZ ÖZETĐ

Soğuk Savaş döneminde ideolojik merkezli iki kutuplu uluslararası sistemin

temel yapı taşından biri olan Doğu Bloğu’nun lider ülkesi konumundaki Sovyet

Sosyalist Cumhuriyetler Birliği (SSCB), uluslararası güvenlik sistemini etkileyen en

önemli iki ülkeden birisiydi. Soğuk Savaş’ın ve ideolojik merkezli iki kutuplu

uluslararası sistemin sona ermesinin ardından SSCB’nin varisi konumundaki Rusya

Federasyonu (RF), diğer konuların yanısıra ulusal güvenlik algılaması itibariyle de

gelişmelerden en çok etkilenen ülke olmuştur. Rusya, günümüzde eskisi kadar güçlü

biçimde olmasa da nükleer gücü, BM Güvenlik Konseyi’nin daimi üyesi olması,

coğrafi bir süper güç olma vasfını sürdürmesi ve kökü geçmişe dayanan büyük devlet

geleneği ile halen dünyadaki gelişmeleri, özellikle de çoğu uzman tarafından 21.

yüzyıldaki uluslararası sistem ve güvenlik yapılanması bakımından büyük önem

atfedilen Avrasya coğrafyasındaki güvenlik yapılanmasını ciddi biçimde

etkilemektedir. Bu bakımdan 21. yüzyıldaki uluslararası güvenlik sistematiğinin,

özellikle Avrasya boyutu itibariyle, şekillenmesinde Rusya ulusal güvenlik

algılamasının küresel, bölgesel ve iç dinamiklerin etkisiyle geçirdiği dönüşüm ve

benimsediği ulusal güvenlik tercihlerinin büyük rolü olacağı genel kabul gören bir

husustur. Bu bağlamda asimetrik tehdit unsuru olarak terörizme ve tek kutuplu

uluslararası sisteme ilişkin tartışmalarının yaşandığı bir dönemde, yukarıda

belirttiğimiz önemi dolayısıyla Rus ulusal güvenlik anlayışının 1991’den sonra

Page 286: Rusyada Ulusal Guvenlik Anlayisinin Donusumu

281

geçirdiği değişim ve dönüşümün, günümüzde gelmiş olduğu noktanın tespitinin

yapılması ve ortaya konması gerekmektedir.

“Rusya’da Ulusal Güvenlik Anlayışının Dönüşümü: Güvenli Dönüşüm

Modeli” isimli bu tez çalışması zamanın koşullarına ve değişen dünya şartlarına

uygun biçimde gündeme gelen değişik nitelikli tehditleri kapsayacak biçimde

gelişen ulusal güvenlik anlayışının Rusya örneğindeki dönüşümünü incelemeyi

hedeflemiştir. Uzun arayışlara ve reform çabalarına rağmen, Rusya’nın çağdaş

koşullara uygun bir politik, ekonomik, askeri ve sosyal dönüşümü

gerçekleştirememiş olması temel ulusal güvenlik sorunu olarak mevcudiyetini

korumaktadır.

Bu bağlamda çalışmada, 1991’den günümüze kadar küresel, bölgesel ve iç

dinamiklerin etkisiyle ciddi değişimler geçiren Rusya Federasyonu’nun ulusal

güvenlik anlayışındaki dönüşüm coğrafi ve tarihsel nitelikli yapısal unsurlar da göz

önünde tutularak iç ve dış faktörler çerçevesinde değerlendirilmiştir. Rus ulusal

güvenlik anlayışının dönüşüm sürecinin ilk aşamasını kapsayan 1992-1999

döneminde Yeltsin’in çabaları Rusya’nın bu alandakı sorunlarını çözmekte yetersiz

kalmış ve ülkeyi derinleşen çok boyutlu krizle karşı karşıya bırakmıştır. Rusya’nın

kaderinin belirlenmesinde hâyati öneme haiz bu krizin atlatılması ise 1999’da

iktidara gelen Vladimir Putin’in uyguladığı “kontrollü dönüşüm modeli” ile

mümkün olabilmişdir.

Page 287: Rusyada Ulusal Guvenlik Anlayisinin Donusumu

282

ABSTRACT

The Union of Soviet Socialist Republics (USSR), which made one of the

main components of the ideology-centered bipolar system during the Cold War era,

was one of the two most important countries affecting the international security

system. After the end of the Cold War and the bipolar international system, the

Russian Federation as the successor of the USSR has become the most affected

country by the developments in terms of its perception of national security among

other factors. Although Russia is not as powerful as it was before, together with its

nuclear power, its permanent membership to the UN Security Council, its

geographical superpower position and its big state tradition; it has a considerable

effect on the developments in the world and especially on the security structure of

Eurasia. Many observers argue that Eurasia is an important region for the

international system and security structure of the 21st century. In this context it is

generally believed that the transformation of Russian perception of its national

security and its national security preferences will be effective in the shaping of

international security system, especially in its Eurasian dimension in the 21st

century. Hence in a period where terrorism as an asymmetrical threat and unipolar

international system are being discussed, the changes and transformation of the

Russian national security conception after 1991 should be analysed for the reasons

discussed above.

Page 288: Rusyada Ulusal Guvenlik Anlayisinin Donusumu

283

This thesis entitled “The Transformation of the National Security Conception

in Russia: The Model of Controlled Transformation” aims to analyze the

transformation of Russian national security understanding which has developed by

including threats of different nature. Inspite of a long search and attempts for reform

the fact that Russia could not implement a contemporary political, economic,

military, and social transformation should be seen as a fundamental national security

problem.

In this context, this study analyzes the transformation of the national security

conception of the Russian Federation that has lived through important changes

because of global, regional and internal dynamics by taking internal and external

factors into account and considering structural features of geographical and historical

nature. During the 1992-1999 period, which covers the transformation process of

Russian national security concept, Yeltsin’s efforts to solve Russia’s problems in this

sphere was insufficient and left the country facing the deepening crisis. The

elimination of this crisis that was crucial for determination of Russia’s destiny

became possible with the implementation of “controlled transformation model” by

Vladimir Putin, who came to power in 1999.