Risale-i Nur Külliyat›nda Hazret-i Muhammed...Risale-i Nur’un çok büyük önem tafl›yan...

146
B C D E FG H I J KG H I J KG H I J KG H I J KG H I J KM N O P Q i Risale-i Nur Külliyat›nda Hazret-i Muhammed (Aleyhissalâtü Vesselâm) ‹ndeks - Dipnot - Sözlük - Kronolojik Bilgi Müellifi Bediüzzaman SA‹D NURSÎ HZ MUHAMMED 01 7/1/06 11:45 AM Page 3

Transcript of Risale-i Nur Külliyat›nda Hazret-i Muhammed...Risale-i Nur’un çok büyük önem tafl›yan...

  • BCDEFGHIJKGHIJKGHIJKGHIJKGHIJKMNOPQ

    iRisale-i Nur Külliyat›nda

    Hazret-iMuhammed

    (Aleyhissalâtü Vesselâm)‹ndeks - Dipnot - Sözlük - Kronolojik Bilgi

    MüellifiBediüzzamanSA‹D NURSÎ

    HZ MUHAMMED 01 7/1/06 11:45 AM Page 3

  • YENİ ASYA NEŞRİYATEvren Mahallesi, Günay Sokak, No: 4, Güneşli, İstanbul.Tel: (212) 655 88 59 Pbx (7 Hat) Fax: (212) 651 92 09

    ❖❖❖

    e-posta: [email protected]

    ❖❖❖

    Copyright © Her hakkı mahfuzdur.

    ISBN 975-525-375-0

    (2. BASKI)

    ❖❖❖

    Baskı-CiltYeni Asya Gazetecilik, Matbaacılık ve Yayıncılık

    Sanayi ve Ticaret A.Ş.İSTANBULNİSAN 2006

    4 | HAZRET-‹ MUHAMMED (A.S.M.)

    i

    HZ MUHAMMED 01 7/1/06 11:45 AM Page 4

  • ‹çindekilerTakdim . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .7Bediüzzaman Said Nursî Kimdir . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .9

    fiAHS‹YET, MAH‹YET ve HAK‹KAT-‹ AHMED‹YE (A.S.M.)

    Kalem-i ‹lâhînin mürekkebi olan nur-i Muhammedî . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .13fiecere-i hilkatin çekirde¤i olan Hazret-i Muhammed (a.s.m.) . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .14fieçere-i kâinât›n meyvesi olan Hazret-i Muhammed (a.s.m.) . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .14Hayat›n hayat› olan hakikat-i Muhammediye . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .15‹mamü’l-Evliya ve’l-Ulema olan Hazret-i Muhammed (a.s.m.) . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .15Feyz-i ‹lâhî ile sulanm›fl olan iki âlemin günefli flecere-i Muhammediye . . . . . . . . . . .16‹sm-i Azama mazhar Resul-i Ekrem (a.s.m.) . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .18Hazret-i Muhammedin (a.s.m.) flahsiyet-i maneviyesinin büyüklü¤ü . . . . . . . . . . . . . . . .18fiuur-i kâinat›n fluuru olan risalet-i Muhammediye . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .21‹ki cihan›n en parlak günefli olah hakikat-i Muhammediye . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .22Bütün resullerin seyyidi ve bütün enbiyan›n imam› olan

    Hazret-i Muhammed (a.s.m.) . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .24Baflta Hazret-i Muhammed (a.s.m.) bütün peygamberlerin davas›

    iman›n esaslar›d›r . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .26Allah’a iman›n delilleri hakikat-i Muhammediyeyi dahi ispat eder . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .27Tevhid nübüvvet-i Ahmediyeyi ispat eder . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .28Kelime-i fiahadetin iki kelâm› birbirini ispat eder . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .28Tevhidin bürhan-› nat›k› olan Hazret-i Muhammed (a.s.m.) . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .29Günefl gibi aflikâr olan nübüvvet-i Muhammediye (a.s.m.) . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .31Bürhan-› Sâniin en büyü¤ü olan nübüvvet-i Muhammediye (a.s.m.) . . . . . . . . . . . . . . . .31Nübüvvet-i Muhammediyenin (a.s.m.) ispat› . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .47Risalet-i Muhammediye (a.s.m.) bütün enbiyan›n flahadetini

    tazammun eder . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .60Hazret-i Muhammed (a.s.m.) resullerin en ekmelidir . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .61Hazret-i Muhammed (a.s.m.) en mükemmel elçidir . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .62‹sm-i Hakem ve Hakîm risaleti gerektirir . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .62

    UBUD‹YET-‹ AHMED‹YE (A.S.M.)

    Ayetü’l-Kübra Risalesinin, risalet-i Ahmediyeden bahseden On Alt›nc› Mertebesi . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .67

    Peygamberimizin (a.s.m.) ubudiyeti küllîdir . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .77Hazret-i Muhammed’in (a.s.m.) ubudiyeti bütün ümmetinin ve

    enbiyan›n ubudiyetini tazammun eder . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .97Bütün insanlardan ziyade ibadet etmifltir . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .103En parlak âyine-i Ehad ve Samed’dir . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .103Tesbihat-› Peygamberînin külliyeti . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .105

    R‹SALET VE NÜBÜVVET-‹ AHMED‹YE (A.S.M.)

    Risalet-i Ahmediyeye en güzel ve en hofl flahadet: Namaz . . . . . . . . . . . . . . .107Hz. Muhammed’i (a.s.m.) en yüksek mertebeye ç›karan, s›dkt›r . . . . . . . . . . .107Risalet-i Muhammediyenin (a.s.m.) reddi mümkün de¤ildir . . . . . . . . . . . . . . .108‹nsanl›k kervan›n›n reisi Resul-i Ekrem’dir (a.s.m.) . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .109

    HAZRET-‹ MUHAMMED (A.S.M.) | 5

    HZ MUHAMMED 01 7/1/06 11:45 AM Page 5

  • Resul-i Ekrem (a.s.m.) Hatemü’l-Enbiyad›r . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .110Nev-i beflerin andelib-i zîflan› . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .115Delâil-i nübüvvet haflri gerektirir . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .117Nübüvvet-i Ahmediyeye (a.s.m.) delil olan bütün

    mu’cizat-› Peygamberî haflir ve ahirete dahi flahadet eder . . . . . . . . . . . . .117Kur’ân ve Resulullah haflir hakikatinin en parlak iki bürhan›d›r . . . . . . . . . . . .118Resulullah›n sözleri saadet-i ebediyeye bir penceredir . . . . . . . . . . . . . . . . . .119Âdeta bu kâinat onun için yarat›lm›flt›r . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .120

    ON DOKUZUNCU SÖZRisalet-i Ahmediyeye dairdir . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .122

    PEYGAMBER‹M‹Z‹N MU’C‹ZELER‹KUR’ÂNKur’ân-› Mu’cizülbeyan, talim-i esman›n hakikatine mufassalan mazhard›r . .139Kur’ân’›n benzeri yap›lamaz . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .142Kur’ân Hazret-i Muhammed’e (a.s.m.), Hazret-i Muhammed (a.s.m.)

    Kur’ân’a delildir . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .146Kur’ân, sikke-i i’caz tafl›maktad›r . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .147Hazret-i Muhammed’in (a.s.m.) izhar etti¤i mu’cizelerinin üç nev’i . . . . . . . . .147On Dokuzuncu Mektup . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .149Mu’cizat-› Ahmediye (a.s.m.) . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .151Otuz Birinci SözMirac-› Nebeviyeye (a.s.m.) dairdir . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .332Miraç küllî ve mahfler-i acaip bir seyahatin anahtar›d›r . . . . . . . . . . . . . . . . . .377Mirac-› Muhammediyenin dört kelimesi . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .378Mükâleme-i Miraciye . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .388Alt›nc› fiua . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .388Yirmi Dördüncü Mektubun ‹kinci Zeyli . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .402Mevlid-i Nebeviyeye dair . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .402Ay›n ikiye bölünmesi mu'cizesi . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .412On Dokuzuncu ve Otuz Birinci Sözlerin Zeyli: fiakk-› Kamer Mu’cizesi . . . . . .412On Birinci Lem’a: Mirkatü’s- Sünnet ve Tiryaku Maraz›’l-Bid’a . . . . . . . . . . . .419Sünnet-i seniye ve ahkâm-› fleriat haricinde tarikat (yol) olabilir mi? . . . . . . . .440

    ÂL-‹ BEYT VE ECDAD-I RESULEcdad-› Resul hakk›nda sualler . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .465Peygamber Efendimiz (a.s.m.) ile Cennette beraberlik . . . . . . . . . . . . . . . . . .468Bir Müslüman›n risalet-i Muhammediye haricinde nur aramas›

    mümkün de¤il . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .470Dördüncü Lem’a(Resulullah›n torunlar›na ve Âline sevgisi) . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .471Hazret-i Muhammed’in (a.s.m.) Hazret-i Zeynep ile evlenmesi . . . . . . . . . . . .484

    BATILI DÜfiÜNÜRLER‹N HAZRET-‹ MUHAMMED HAKKINDAK‹ MED‹HLER‹NDEN (ÖVGÜLER‹NDEN) B‹RKAÇI

    Prens Bismarck’›n beyanat› . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .486Carlyle (KARLAYL) flöyle diyor . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .487‹slâm ak›l ve mant›k dinidir . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .487

    6 | HAZRET-‹ MUHAMMED (A.S.M.)

    HZ MUHAMMED 01 7/1/06 11:45 AM Page 6

  • Takdim“Do¤rudan do¤ruya Kur’ân’dan al›p ilham›, / Asr›n idrakine söyletmeliyiz ‹slâm›.”

    Din, vatan ve hürriyet flairi Mehmed Akif’in, Kur’ânî bir nur ve mukaddes kitab›-m›zdan müjdeli bir mesaj beklentisi içindeki ‹slâm dünyas› ad›na bu m›sralarla dilegetirdi¤i ideal, elinizdeki eserin müellifi Bediüzzaman Said Nursî taraf›ndan telif edi-len Risale-i Nur Külliyat› ile gerçekleflmifl; Kur’ân’›n ça¤›m›z insan›na verdi¤i mesajlarbu eserlerle ortaya konulmufltur.

    Modern ça¤ insan›n›n arad›¤› Kur’ân yorumunu, en mükemmel flekliyle Risale-iNur’da bulmak mümkündür. Bu yorum, “ruh-i aslî”yi rencide etmeden, asr›n idraki-ne uygun izahlar› ihtiva eden bir hususiyete sahiptir. Risale-i Nur, Kur’ân’›n bu asrabakan mesaj›n› anlay›p yorumlama hususunda “tecdit” vazifesini ifa etmifltir.

    Ça¤›m›z›n hususiyetlerini derin bir vukufla tahlil ile maddî ve manevî hastal›klar›-n› isabetle teflhis eden Bediüzzaman, “Zaman iman kurtarmak zaman›d›r” formülüçerçevesinde kaleme ald›¤› Risale-i Nur’la, bu zaman›n manevî ihtiyaçlar›na tatmin-kâr cevaplar veren bir iman hazinesini ortaya koymufltur.

    Neden zaman, iman kurtarmak zaman›d›r?

    Çünkü ça¤›m›zda iman, eski devirlerde görülmemifl hücum ve taarruzlara maruz-dur. Eskiden iman, böylesine büyük tehlikelerle karfl› karfl›ya de¤ildi. Cemiyetlere,büyük ölçüde teslimiyete dayal› bir iman hâkimdi. O itibarla, büyük zatlar›n sözleri,delilsiz de olsa kabul ediliyordu. Bugün ise, materyalist cereyanlar›n yayg›n hâle gel-mesi sebebiyle, bu iman› tehdit eden flüpheler birçok zihni meflgul edecek seviye-ye ulaflm›flt›r. As›rlard›r Kur’ân aleyhine y›¤›lagelen flüphe, itiraz ve evhamlar, bu as-r›n çalkant›lar› içinde yol bulup, ça¤›n modern imkânlar› kullan›larak birçok insanamal edilebilmifltir.

    ‹flte Bediüzzaman Said Nursî, bu geliflmelerin, Müslümanlar›n dahi iman›n› tehlike-ye sokaca¤›n› görerek, bir sel gibi gelen inançs›zl›k telkinleri karfl›s›nda, do¤rudando¤ruya Kur’ân’dan ilham alarak telif etti¤i Risale-i Nur gibi muhkem bir seddi tesi-se muvaffak olmufltur.

    Bu eserlerde, her insan›n zihnini meflgul eden ve modern ça¤ insanlar›n›n da bi-gâne kalamayaca¤›, “Ben kimim? Nereden geldim? Nereye gidiyorum? Bu dünyada-ki vazifem nedir?” suallerine doyurucu izahlar getirilmekte; baflta Allah’a iman olmaküzere bütün iman esaslar› izah ve ispat edilmekte; bu konularda fen ve felsefe ad›-na ortaya konulan flüphe ve sualler ikna edici bir üslûpla cevapland›r›lmakta; ilimledinin uzlaflmazl›¤› yolundaki iddialar püskürtülerek, ilme din nam›na sahip ç›k›lmak-ta; ‹slâm› dejenere etmek maksad›yla giriflilen tahrifatç› tahrip teflebbüsleri bofla ç›-kar›lmakta; maddeci anlay›fla bina edilen medeniyetin insanl›¤› sürükledi¤i manevîbuhranlar, Kur’ân’›n tevhid ve haflir gibi genifl hakikatlerine dair akl› doyuran, ruhuokflayan, kalbi tatmin eden tatl› izahlarla tedavi edilmekte; ruhun ve kalbin vazife-sizli¤inden do¤an s›k›nt›lar›n sürükledi¤i sefahat ve bafl›boflluk hâli, Kur’ân mesaj›y-la izale edilmektedir.

    HAZRET-‹ MUHAMMED (A.S.M.) | 7

    HZ MUHAMMED 01 7/1/06 11:45 AM Page 7

  • Risale-i Nur’un çok büyük önem tafl›yan bir di¤er özelli¤i de, ça¤›m›z›n sosyal vesiyasî problemlerine; din ve demokrasi, din ve siyaset, cihad, terör gibi tart›flma ko-nular›na küresel boyutta ve kal›c› geçerlilik tafl›yan ufuk aç›c› yorumlar›yla sa¤lamve tutarl› çözümler getirmesi; demokrasiyi, hak ve hürriyetleri, sivil toplumu öncele-yen ve müspet hareket esas›na dayanan orijinal ve örnek bir hizmet metoduna kay-nakl›k etmesidir.

    Risale-i Nur’un pek çok dünya diline çevrildi¤i; dünya üniversitelerinde tezlere veilmî araflt›rmalara konu oldu¤u; hakk›ndaki peflin hükümlerin sür’atle y›k›lmaya yüztuttu¤u; muhteva ve mesaj›n›n her geçen gün daha iyi anlafl›ld›¤› flu günlerde, bu pa-ha biçilmez k›ymetteki eserleri orijinal bir tanzimle ve istifadeyi kolaylaflt›racak ye-niliklerle tekrar neflrederek, önemli bir hizmeti daha ifa etti¤imiz inanc›nday›z.

    Yap›lan yenilikleri flu flekilde s›ralayabiliriz:

    1. Metinde geçen bilinmeyen kelimelerin anlamlar› ayn› sayfada verilmifl; kelime-lerin seçiminde 8-11. s›n›f ö¤renci düzeyi esas al›nm›flt›r. Kelimeye, geçti¤i yerdekianlam›n verilmesine özen gösterilmifl; farkl› anlamlar› pefl pefle s›ralanm›flt›r. Ayr›ca,bilinen sözlük anlam›n›n d›fl›nda, Risale-i Nur’un orijinal üslûbu içinde kendisine hasbir anlamda kullan›lan kelime veya kelime gruplar›n›n aç›klamas› da, buna uygunflekilde yap›lm›flt›r.

    2. Risale-i Nur’un metni, üslûp ve özelli¤i de dikkate al›narak, Türkçenin imlâ ku-rallar›na göre dizilmifltir.

    3. Müellif Bediüzzaman Said Nursî’nin k›sa biyografisinden baflka; onun hayat›ndaönem tafl›yan tarihlerin s›raland›¤› bir tarih cetveline, ayr›ca yer verilmifltir. Bu cet-vel, ayn› tarihlerde Türkiye’de ve dünyada meydana gelen önemli olaylar› da ihtivaetmektedir. Bu tercih ile, Risale-i Nur’a taallûk eden önemli olaylar›n, cereyan ettik-leri konjonktür çerçevesinde de¤erlendirilebilmesi hedeflenmifltir.

    4. Risale-i Nur’da geçen flah›s ve mekân bilgilerinin yer ald›¤› listelerle birlikte, “fla-h›s ve mekân indeksi” de mevcuttur. Böylece okuyucu, flah›s ve mekânlar hakk›ndabilgilenmekle birlikte, onlar›n metindeki yerlerine de kolayl›kla ulaflabilecektir.

    5. Metinde geçen ayet ve hadisler için iki ayr› bafll›k alt›nda indeks haz›rlanm›flt›r.‹ndekslerin alfabetik s›ralan›fl›nda, metinlerin Türkçe okunufllar› esas al›nm›flt›r. Böy-lece, Arap alfabesini bilmeyenlerin de indeksten istifade edebilmesi hedeflenmifltir.

    6. Genel indeks, konu bafll›klar› belirlenirken alt bafll›klar›n da dikkate al›nd›¤› birtitizlikle haz›rlanm›flt›r.

    7. Her risalenin “telif tarihi” ile ilgili olarak elde bulunan bilgiler hem o risaleninbafllang›c›na, hem de liste olarak eserin sonuna konulmufltur.

    YEN‹ ASYA NEfiR‹YAT

    8 | HAZRET-‹ MUHAMMED (A.S.M.)

    HZ MUHAMMED 01 7/1/06 11:45 AM Page 8

  • Bediüzzaman Said Nursî kimdir?1878’de Bitlis’in Hizan ilçesinin Nurs köyünde do¤an Bediüzzaman, ilk e¤itimini a¤abeyiMolla Abdullah’tan ald›. De¤iflik medreselerde k›sa aral›klarla kalarak befl y›l süren tah-sil hayat›na, Ta¤ Köyünde sekiz yafl›nda bafllad›. Sonunda, Do¤ubayaz›t’ta fieyh Mehmet Celâlî’ninmedresesinde üç ay süren bir e¤itimden sonra icazetini ald› ve Do¤ubayaz›t’tan ayr›ld›. ‹lmî müna-zaralardaki baflar›s›, genç yaflta ulaflt›¤› seviye, anlafl›lmas› en zor konular› kolayl›kla anlamas› vemütalâa etti¤i kitaplar› kolayl›kla ezberine almas› gibi farkl›l›klar› sebebiyle, zaman›n âlimleri ona“Bediüzzaman” lâkab›n› uygun gördüler.

    Bitlis’e gelen Bediüzzaman, Vali Ömer Paflan›n kona¤›nda iki y›l kald›ktan sonra Van’a gitti. Bura-da kald›¤› on y›l boyunca, çal›flmalar›n› pek çok farkl› ilimde derinlefltirirken, Horhor Medresesini ku-rarak dersler de vermeye bafllad›. E¤itim çal›flmalar› s›ras›nda, fen ilimleriyle din ilimlerinin birlikteokutulaca¤›, “Medresetüzzehra” ad›n› verdi¤i üniversite projesinin e¤itim esaslar› ve yönetim fleklinide belirledi.

    Vali kona¤›nda bir gazetede okudu¤u haber üzerine Bediüzzaman, hayat›n›n bir gayesi olarak“Kur’ân’›n sönmez ve söndürülmez manevî bir günefl hükmünde oldu¤unu, ben dünyaya ispat ede-ce¤im ve gösterece¤im!” diyerek kesin karar›n› verdi. Bu haber, ‹ngiliz Sömürgeler Bakan› Gladsto-ne’un a¤z›ndan bir “oyun”u dile getiriyordu: “‹slâm dünyas›na hâkim olmak için, ya Kur’ân Müslü-manlar›n elinden al›nmal›, ya da Müslümanlar Kur’ân’dan so¤utulmal›.” Van’daki uzun ikametinin ne-ticesi olan bu karar ve fiarkta kurulmas›n› istedi¤i üniversite fikri, Said Nursî’nin bundan sonraki ha-yat›n› flekillendiren en önemli iki hedefti.

    Üniversite düflüncesini hükümete iletmek isteyen Said Nursî, Van valisi ‹flkodral› Tahir Paflan›nteflviki ve referans›yla, 1907 y›l›n›n bafllar›nda ‹stanbul’a gitti. ‹lk ifl olarak, Do¤uda kurulmas›n› iste-di¤i üniversite ile ilgili bir dilekçeyi padiflah›n özel kalem dairesi olan Mabeyn-i Hümayuna sundu.Ancak, hükümet dilekçenin konusunu gerçeklefltirmek için hiçbir giriflimde bulunmad›. Geliflinden ikiay sonra Fatih’teki fiekerci Handa kalmaya bafllad›. “Burada her suale cevap verilir, her müflkül hal-lolunur; fakat sual sorulmaz” fleklinde bir daveti kap›s›na asmas›, k›sa sürede bütün ‹stanbul’da de-¤iflik çevrelerde yank› buldu. Evhamlanan hükümet taraf›ndan birkaç kere tutuklanan Bediüzzaman,hukukî aç›dan suç isnat edilemeyince, serbest b›rak›ld›. Ancak, suçsuzlu¤u onu Toptafl› T›marhane-sine gönderilmekten kurtaramad›.

    Doktorlar›n “sa¤lam” raporu vermesine ra¤men, o gözetimde kalmaya devam etti, sadece yeride¤iflti; t›marhaneden tekrar hapishaneye gönderildi. Çünkü, hükümet ile uzlaflmam›flt›. Zaptiye Na-z›r› fiefik Paflan›n, “ihsan-› flahane” ile birlikte getirdi¤i Padiflah selâm›n› reddetmiflti—kurulmas›n›önerdi¤i üniversitenin rektörü tayin edilmesine ve rektörlük maafl›n›n hemen ödenmeye bafllanaca-¤› sözünü almas›na ra¤men. Bu arada, elbette, e¤itim hakk›ndaki teklifi Bakanlar Kurulunun günde-mine al›nacak ve görüflülmesi sa¤lanacakt›. Bediüzzaman, bu teklifleri sus pay› olarak gördü¤ündenkabul etmedi ve hapishaneye gönderilmeyi tercih etti.

    23 Temmuz 1908’de II. Meflrutiyetin ilân edilmesiyle serbest b›rak›lan Bediüzzaman Said Nursî, ‹s-tanbul’da çok hareketli bir siyasî hayat yaflamaya bafllad›. Gazetelerde, “Hürriyete Hitap” ad›yla ya-y›nlanan nutkunu, önce hürriyetin üçüncü gününde Sultanahmet’teki mitingde, daha sonra ‹ttihat-ç›lar›n ileri gelenleriyle birlikte gitti¤i Selânik Meydan›nda okudu.

    ‹stanbul’daki sosyal hareketlilik devam ederken, cemiyetlere üye oluyor, gazetelerde makaleleryaz›yor, konferanslara ve toplant›lara kat›l›yor, kendisine yak›n buldu¤u toplumsal gruplara görüflle-rini aktar›yordu. Meflrutiyetin ilân› ile birlikte, çeflitli çevrelerde meydana gelen tepkiyi ortadan kal-d›rmak için, önemli teflebbüslerde bulundu. Bediüzzaman imzas›yla Sadrazaml›k arac›l›¤› ile Do¤u ‹l-lerindeki nüfuzlu flah›slara telgraflar çekti. ‹stanbul’un muhtelif yerlerindeki avc› taburlar›n› dolaflt›.Medrese mensuplar›n›n topland›klar› yerlere gitti. Meflrutiyetin ve anayasal sistemin ‹slâmiyete ay-k›r› olmad›¤›n›, Asr-› Saadetteki yönetim ruhuna uygunlu¤unu anlatarak, gerilimi hayli yat›flt›rd›.

    Tarihe 31 Mart Vak’as› olarak geçen ayaklanmada yat›flt›r›c› bir rol oynamas›na ra¤men, Bediüz-zaman da, s›k›yönetim mahkemesinde, di¤erleri gibi idam talebiyle yarg›land›.

    HAZRET-‹ MUHAMMED (A.S.M.) | 9

    HZ MUHAMMED 01 7/1/06 11:45 AM Page 9

  • Meflrutiyetin ‹slâmiyete olan uygunlu¤unu ve ülke için gereklili¤ini içeren kapsaml› bir savunma-n›n sonunda beraat etti. Serbest b›rak›ld›ktan sonra ‹stanbul’dan ayr›ld›. Bu müdafaas›, ‹ki Mekteb-iMusibetin fiehadetnamesi veya Divan-› Harb-i Örfî ad›yla neflredildi.

    1910 y›l› bahar›nda Van’a ulaflan Bediüzzaman, birkaç ay Horhor Medresesinin yeniden düzen-lenmesi ifliyle meflgul oldu. Hakkâri, Bitlis, Mufl, Diyarbak›r ve Urfa yörelerindeki afliretleri ziyaret et-ti. Meflrutiyeti, hürriyeti, anayasay› ve bunlar›n ‹slâmî temellerini, meflrutiyetin nimetlerinden fayda-lanmalar› için gayret göstermelerinin gereklili¤ini anlatt›. Daha sonra bu görüflmelerin ve aç›klama-lar›n özetini Münazarat ad› alt›nda yay›nlad›.

    K›fl mevsiminin girmesiyle fiam’a giden Said Nursî, âlimlerin daveti üzerine Emeviye Camiinde,sonradan Hutbe-i fiamiye ad› ile neflredilen, ‹slâm dünyas›n›n siyasî, ekonomik ve sosyal sorunlar› veçözüm yollar›n› anlatt›¤› bir hutbe okudu.

    Üniversite projesini iletmek amac›yla ‹stanbul’a dönen Bediüzzaman, Sultan Reflad’a, Rumeli se-yahatinde Do¤u Vilâyetlerini temsilen efllik etti. Daha sonra, Balkan Savafl›n›n bafllamas›yla inflas›durdurulan Üsküp Üniversitesi için ayr›lan tahsisat›n aktar›lmas› ile birlikte Bediüzzaman’›n “Do¤udabir üniversite kurulmas›” teklifi, hükümetçe kabul edildi. Üniversitenin temeli, 1913 y›l›nda at›ld›ysada, I. Dünya Savafl›n›n bafllamas› bu projenin de ertelenmesine sebep oldu.

    Birinci Dünya Savafl›n›n bafllamas›yla birlikte Do¤u ‹llerimizin Ruslar taraf›ndan iflgal edilmesi üze-rine, talebeleriyle beraber Do¤u Milis Teflkilât›n› kurdu ve Van-Bitlis cephesinde gönüllü alay komu-tan› olarak Ermenilere ve Ruslara karfl› savaflt›. Bitlis savunmas› s›ras›nda Ruslara esir düflünce, Kos-turma’ya sevk edildi. fiubat 1917’de bafllayan Rus ihtilâli s›ras›nda firar ederek, Kosturma, Peters-burg, Varflova, Viyana, Sofya üzerinden, Kas›m 1918’de ‹stanbul’a ulaflt›.

    Gelifli büyük bir ilgiyle karfl›lanan Bediüzzaman, Harbiye Naz›r› Enver Paflan›n teklifi üzerine, ‹s-tanbul’da kurulma aflamas›nda olan Dârülhikmeti’l-‹slâmiyeye üye tayin edildi. fieyhülislâm MûsaKâz›m Efendinin teklifi ile de, Sultan Vahdettin taraf›ndan kendisine ilmiyede “Mahreç” payesi veril-di. “Mahreç Mevleviyyeti” olarak da an›lan bu paye, Osmanl› ülkesindeki bütün resmî uleman›n rei-si olan “Baflmüderris”ten sonraki ilmî rütbe anlam›na geliyordu.

    Çaml›ca’da, Yusuf ‹zzettin Pafla Köflkünde kalan Bediüzzaman, Kur’ân’›n mu’cizeli¤ini ça¤›n insa-n›na göstermek için yazd›klar›n› neflretmeye bafllad›.

    ‹man rükünlerinin ispat›na dair Nokta, çeflitli ayet ve hadisleri tefsir eden Sünuhat, PeygamberEfendimiz Hz. Muhammed’in (a.s.m.) peygamberli¤ini ispat eden fiuaat, Kur’ân’›n mu’cizeli¤ini anla-tan Rumuz, sosyal konularda Tulûat, tevhidin ispat› hakk›nda Katre, özlü sözleri içine alan HakikatÇekirdekleri, ahlâk ve ubudiyet derslerini ihtiva eden Habbe, Zerre ve fiemme adl› risalelerini yazd›ve yay›nlad›.

    Bu s›rada Birinci Dünya fiavafl› da bitmifl ve ‹ngilizler payitaht› iflgal etmekle kalmam›fl, Türkiye’dekendi politikalar›n› destekleyecek bir kamuoyu da oluflturmaya bafllam›fllard›. Kamuoyunda ciddîkuvvet kazanan ‹ngiliz taraftarl›¤›, etkisini, Bediüzzaman’›n Hutuvat-› Sitte adl› eserini ‹stanbul’unönemli yerlerinde da¤›tmas›yla, kaybetti.

    Anadolu’da bafllayan ‹stiklâl Savafl›n›n ve Kuva-i Milliyenin aleyhine, ‹ngilizlerin etkisinde kalanbaz› çevrelerin bask›s›yla ç›kar›lan fieyhülislâm fetvas›na karfl› bir fetva yay›nlad›. Yaz› ve makalele-rinde ‹stiklâl Savafl›n› “cihad,” Kuva-i Milliyecileri de “mücahit” ilân ederek istiklâl mücadelesini des-tekledi. Büyük Millet Meclisi Hükümeti de, Bediüzzaman’› yak›ndan takip etti¤inden, ›srarla Anka-ra’ya davet etti.

    Bediüzzaman, 25 Kas›m 1922’de Ankara’da Büyük Millet Meclisinde düzenlenen resmî “hofl gel-din” merasimiyle karfl›land›. Bir yandan meclis çal›flmalar›na kat›l›yor, bir yandan da milletvekilleriy-le önemli konular› tart›fl›yordu. Yeni kurulan devletin yap›lanmas›na katk›da bulunmak için 10 mad-delik bir beyanname haz›rlayarak milletvekillerine da¤›tt›. Bu faaliyetleri baz› çevreleri oldukça ra-hats›z etti¤inden, Büyük Millet Meclisi baflkan› Mustafa Kemal Pafla ile aralar›nda ciddî bir tart›flma-ya yol açt›. Mustafa Kemal özür dileyip tart›flmay› daha fazla uzatmasa da, bu olay Bediüzzaman veyeni rejimin kurucular› aras›ndaki görüfl farkl›l›klar›n›n ilk iflareti oldu.

    10 | HAZRET-‹ MUHAMMED (A.S.M.)

    HZ MUHAMMED 01 7/1/06 11:45 AM Page 10

  • Ankara’da kald›¤› s›rada, tabiatç›l›¤› ve inkârc›l›¤› ortadan kald›rmay› hedef alan, Hubab ve Zey -lü’z-Zeyil gibi eserlerini yay›nlad›. Sultan Reflad döneminde karar verildi¤i hâlde, savafl yüzünden in-flas› sürdürülemeyen Medresetüzzehra’n›n yeniden kurulmas› için TBMM’ne sunulan teklif kabul edi-lerek kanunlaflt›.

    Bediüzzaman, bu çal›flmalar› s›ras›nda, yeni rejimin önde gelenlerinin farkl› bir yolda oldu¤unu veonlarla birlikte hareket etmenin mümkün olmad›¤›n› anlad›. Kendisine Ankara’da kalma karfl›l›¤›ndasunulan, Büyük Millet Meclisi Hükümetinin en yüksek dinî makam› olan fiark Umumî Vaizli¤i ve mil-letvekilli¤i imkânlar›n› reddederek 1923 y›l›n›n May›s ay› bafllar›nda Van’a gitti.

    Bir süre sonra Erek Da¤›nda, talebeleriyle ders yapmaya bafllad›. Bu arada Ankara’ya karfl› tepki-ler art›yordu. Mektup yazarak ayaklanmada kendisinden destek isteyen fieyh Said’i plân›ndan vaz-geçirmeye çal›flt›. Hamidiye paflalar›ndan Kör Hüseyin Paflay› fieyh Said'e destek karar›ndan vazge-çirtti. Yat›flt›r›c› bir rol oynamas›na ra¤men, fieyh Said Hâdisesi sonras›, Do¤udaki di¤er nüfuzlu kim-seler gibi, o da Burdur’da zorunlu ikamete gönderildi.

    1925 y›l›n›n May›s ay› ortalar›nda getirildi¤i Burdur’da Nurun ‹lk Kap›s› ad› ile kitaplaflt›rd›¤› imanhakikatlerini anlatmaya bafllad›. Daha önce Arapça olarak yazd›¤› fiemme ve fiule risalelerinin ek par-çalar›n› kaleme ald›. Yine hükümetin emriyle, 25 Ocak 1926’da önce Isparta’ya, sonra da ücra bir köyolan, Barla’ya nakledildi.

    Öldükten sonra dirilifli ispatlayan Haflir Risalesi, Kur’ân-› Kerîm’i esas alan ve insanlar›n imanlar›-n› kurtarmalar›na vesile olan Sözler ve Mektubat tamamen, Lem’alar ise 26. Lem’aya kadar, Barla’dayaz›ld›.

    Bu s›rada Ankara’da, yeni yönetim dinden uzak dünyevî bir temel üzerine oturtulmaya çal›fl›l›-yordu. 1928 y›l›nda gerçekleflen harf ink›lâb› ile, Arap harfleriyle kitap yay›nlamak yasaklan›nca, ri-saleler el yaz›s›yla yüz binlerce yaz›larak ço¤alt›lmaya baflland›.

    Sekiz y›ll›k Barla hayat›ndan sonra Bediüzzaman 1934 y›l›n›n yaz aylar›nda Isparta’n›n merkezinegetirildi. 20 Nisan 1935’de savc›n›n talimat›yla evi aranan Said Nursî’nin kitaplar›na el konuldu. Bedi-üzzaman’la birlikte Isparta ve havalisinden 120 Nur Talebesi, tutuklanarak askerî araçlarla Eskiflehirhapishanesine gönderildi.

    Bediüzzaman, Eskiflehir hapishanesinde Yirmi Yedinci, Yirmi Sekizinci, Yirmi Dokuzuncu ve Otu-zuncu Lem’alar ile Birinci ve ‹kinci fiua risalelerini yazarak Risale-i Nur’un telifine devam etti. Eskifle-hir A¤›r Ceza Mahkemesi, 19 A¤ustos 1935 tarihinde verdi¤i kararla, Said Nursî’ye, hukukî bir suç is-nat edilememesine ra¤men, Tesettür Risalesi bahanesiyle, ancak “kanaat-i vicdaniye”ye dayanarak,11 ay hapisle birlikte Kastamonu’da “mecburî ikamet” cezas› verdi. On befl talebesini ise alt›flar ayhapis ile cezaland›rd›.

    Tahliye edildi¤inde serbest b›rak›lmayarak, polis gözetimi alt›nda mecburî ikamet için Kastamo-nu’ya gönderildi. Üçüncü fiua olan Münacat Risalesi, Dördüncü fiua olan Hasbiye Risalesi, Alt›nc› fiuave Yedinci fiua olan Ayetü’l-Kübra Risalesi burada yaz›ld›.

    Bediüzzaman, 20 Eylül 1943’de Isparta Savc›s›ndan gelen talimat üzerine yeniden tutuklan›p, 3Ekim 1943 tarihinde Isparta’ya gönderildi. Önce askerî konvoy eflli¤inde kara yoluyla Çank›r› üzerin-den Ankara’ya, sonra Isparta’ya getirildi. Risale-i Nur ile ilgili davalar›n birlefltirilmesi karar› al›nd›¤›için, Isparta, Kastamonu ve Denizli’deki Nur Talebeleriyle beraber 25 Ekim 1943’te Denizli’ye sevkedildi.

    Tecrit alt›nda bafllayan Denizli hapsinde On Birinci fiua, On ‹kinci ve On Üçüncü fiualar› yazd›. 15Haziran 1944 günü Denizli A¤›r Ceza mahkemesinden beraat ve tahliye karar› ç›kmas›na ra¤men ser-best b›rak›lmad›. Bakanlar Kurulu karar›yla Emirda¤’da zorunlu ikamete tâbi tutuldu. Burada, camiegitmesine bile müsaade edilmeyecek kadar a¤›r takip ve tarassuda u¤ruyordu. Bediüzzaman, haya-t› boyunca yirmi üç defa denenecek zehirleme teflebbüslerinin ilk üçünü Emirda¤’da yaflad›.

    Bu arada Yarg›tay Birinci Ceza Dairesi, 30 Aral›k 1944 tarihinde verdi¤i kararla, savc› taraf›ndantemyiz edilen Denizli A¤›r Ceza Mahkemesinin beraat karar›n› onaylad›. 1946 y›l›ndan itibaren Ispar-ta ve ‹nebolu’da Risale-i Nur’lar teksir edilmeye bafllanm›fl ve 1947 y›l›nda, hacc›n s›n›rl› da olsa ser-best b›rak›lmas›yla, Nurlar›n ‹slâm âlemine yay›lmas› sa¤lanm›flt›. Yeni yaz› ile teksir edilen

    HAZRET-‹ MUHAMMED (A.S.M.) | 11

    HZ MUHAMMED 01 7/1/06 11:45 AM Page 11

  • Asa-y› Mûsa ve bask›s› yap›lan Gençlik Rehberi gibi risaleler Hristiyan misyonerlere verilmifl ve Risa -le-i Nur’lar Amerika’ya kadar gönderilmiflti.

    Bu tür geliflmelerden duyulan rahats›zl›kla, 17 Ocak 1948 günü Said Nursî ve Risale-i Nur Talebe-leri Afyon A¤›r Ceza Mahkemesine sevk edildi. Denizli mahkemesinde gizli cemiyet kurma, rejimaleyhinde olma, ink›lâplar› kabul etmeme, Mustafa Kemal’i tahkir, v.b. gibi iddialarla yarg›lan›p be-raat karar› almalar›na ra¤men, Afyon A¤›r Ceza Mahkemesinde de ayn› iddialarla yarg›land›lar. SaidNursî, Afyon Cezaevinin bütün a¤›r ve zor flartlar›na ra¤men, On Dördüncü ve On Beflinci fiualar› bu-rada yazarak Risale–i Nur’lar›n telifini tamamlad›.

    Mahkeme, 6 Aral›k 1948 tarihinde Said Nursî hakk›nda 20 ay a¤›r hapis cezas›na hükmetti. Tem-yiz edilen karar› Yarg›tay, Bediüzzaman’›n lehine bozdu. Ancak, Afyon A¤›r Ceza Mahkemesi yarg›la-may› uzatarak, 20 ayl›k sürenin cezaevinde geçmesini sa¤lay›p 20 Eylül 1949’da serbest b›rakt›. 72gün Afyon’da polis kontrolünde iskâna tâbi tutulup, ancak 28 Aral›k 1949 tarihinde mecburî ikametyeri Emirda¤’a dönebildi.

    Bediüzzaman, 14 May›s 1950’de bafllayan çok partili dönemi, 23 A¤ustos 1953’e kadar kald›¤›Emirda¤’da karfl›lam›flt›. Türkiye’de 27 y›l aradan sonra yeniden bafllayan demokratikleflme dönemi-ni büyük bir sevinç ve ümitle karfl›layan Bediüzzaman, talebeleriyle birlikte demokratlara çok önem-li bir destek sa¤lad›. Toplumun iç dinamiklerine ve bünyesine uygun de¤ifliklikleri teflvik eden Bedi-üzzaman, hayat›n›n sonuna kadar Demokratlardan ve demokrasiden yana olan tavr›n› korudu. 1952y›l›nda ‹stanbul’da, Gençlik Rehberi adl› kitab› hakk›nda Bediüzzaman’a bir dava daha aç›ld›. 5 Mart1952’de yap›lan son duruflmada, dava konusu kitab›n 1943 y›l›nda Denizli mahkemesinden beraatkarar› ald›¤› ve bu karar›n da Yarg›tayca onaylanm›fl oldu¤u anlafl›ld›¤›ndan, men-i muhakeme ka-rar› verilerek dava sonuca ba¤land›. Ard›ndan, Said Nursî Emirda¤’a döndü.

    Daha sonra 1953 y›l› bafllar›nda ‹stanbul’a gelen Bediüzzaman, Fener Rum Patrikhanesini de zi-yaret etti. Patrik Athenagoras ile görüflmesinde Hz. Muhammed’in (a.s.m.) peygamberli¤ini, Kur’ân-›Kerîm’in de Allah’›n kitab› oldu¤unu kabul etmeleri hâlinde, Hr›stiyanlar› kastederek, ehl-i necat ola-caklar›n› bildirdi.

    23 A¤ustos 1953’te yerleflmek üzere geldi¤i Isparta’da aç›lan bir davan›n daha sorgu hâkimli¤in-de iken reddedilmesi ile Bediüzzaman'la ilgili mahkemeler devri kapand›.

    Bu arada biyografisi talebeleri taraf›ndan kaleme al›nd›; Bediüzzaman taraf›ndan düzeltmeler ya-p›larak Tarihçe-i Hayat ismi ile Risale-i Nur Külliyat›na dahil edildi.

    Bediüzzaman, bundan sonraki hayat›n› ziyaretle geçiriyor, gitti¤i yerlerde talebelerine dersler ya-p›yordu. Takvimler 21 Mart 1960 tarihini gösterirken, a¤›r hasta bir vaziyette, yan›ndaki talebeleriy-le Urfa’ya gitti. Seksen iki y›ll›k ömrünü 23 Mart 1960 günü, ‹pek Palas Oteli 27 numaral› odada sa-baha karfl› tamamlad›.

    Ömrü boyunca verdi¤i iman ve hürriyet mücadelesi yüzünden bask› alt›nda kalan Bediüzzaman,27 May›s 1960’daki hükümet darbesinden sonra kabrinde de rahat b›rak›lmad›. Halilürrahman Der-gâh›na defnedilen naafl›, 12 Temmuz 1960 gecesi kabrinden al›narak Isparta-Afyon civar›nda kimse-nin bilmedi¤i bir mezara defnedildi.

    Dayan›lmas› güç bask›lara maruz b›rak›lmas›na ra¤men, hayat tarz›yla bir destan yazan Bediüz-zaman, arkas›nda miras olarak Kur’ân’›n ça¤a dersi ve mesaj› olan Risale-i Nur Külliyat› ile milyon-larca Nur Talebesini b›rakt›.

    ®12 | HAZRET-‹ MUHAMMED (A.S.M.)

    HZ MUHAMMED 01 7/1/06 11:45 AM Page 12

  • fiahsiyet, Mahiyet veHakikat-i Ahmediye (a.s.m.)

    KALEM-‹ ‹LÂHÎN‹N MÜREKKEB‹ OLANNUR-‹ MUHAMMEDÎ

    ‹’lem eyyühe’l-aziz!

    fiu gördü¤ün büyük âleme büyük bir kitap nazar›ylabak›l›rsa, nur-i Muhammedî (a.s.m.) o kitab›n kâtibininkaleminin mürekkebidir.

    E¤er o âlem-i kebir bir flecere tahayyül edilirse, nur-iMuhammedî hem çekirde¤i, hem semeresi olur.

    E¤er dünya mücessem bir zîhayat farz edilirse, o nur,onun ruhu olur.

    E¤er büyük bir insan tasavvur edilirse, o nur onun ak-l› olur.

    E¤er pek güzel flaflaal› bir Cennet bahçesi tahayyüledilirse, nur-i Muhammedî onun andelibi olur.

    E¤er pek büyük bir saray farz edilirse, nur-i Muham-medî o Sultan-› Ezel’in makarr-› saltanat ve haflmeti vetecelliyat-› cemaliyesiyle âsâr-› sanat›n› havi olan o yük-sek saraya naz›r ve münadi ve teflrifatç› olur. Bütüninsanlar› davet ediyor. O sarayda bulunan bütün antikasanatlar›, harikalar› ve mu’cizeleri tarif ediyor. Halk› o

    HAZRET-‹ MUHAMMED (A.S.M.) | 13

    mayan ve sonsuz zamand›r herfleyin hâkimi olan Allah.flahsiyet: kiflilik.flaflaal›: gösteriflli.flecere: a¤aç.tahayyül: hayal etme, hayale ge-tirme.tasavvur edilmek: t a s a r › m l a-mak, fikren flekillendirmek.tecelliyat-› cemaliye: güzelli¤inyans›malar›, görünmeleri.t e fl r i f a t ç › : tan›tan ve a¤›rlayanrehber, mihmandar.zîhayat: canl›, hayat sahibi.

    âlem: dünya, kâinat, evren.âlem-i ekber: büyük âlem,kâinat, evren.andelip: bülbül.antika: de¤erli, tarihî sanateseri.âsâr-› sanat: sanat eserleri.davet etmek: ça¤›rmak.farz edilmek: kabul edilmek,var say›lmak.hakikat-i Ahmediye: P e y-gamberimizin mahiyeti, varl›-¤›n›n gayesi, varl›¤›n›n önemi.havi olmak: içinde bulundur-

    mak, içermek.i’lem eyyühe’l- aziz: ey azizkardeflim bil ki.kalem-i ‹lâhî: kâinat› bir ki-tap gibi yazan ‹lâhî kudret ka-lemi.kâtip: yaz›c›.makarr-› saltanat ve hafl-met: yücelik ve hâkimiyetingöründü¤ü, a盤a ç›kt›¤› yer.m ü c e s s e m . c i s i m l e fl m i fl ,maddî.münadi: yüksek sesle ça¤›-ran, seslenen, ilân eden.

    nazar›yla bakmak: bak›fl aç›-s›yla bakmak, anlay›fl›ylabakmak.naz›r: bakan.nur-i Muhammedî: k â i n a t ›ve tüm varl›klar› ayd›nlatanPeygamber Efendimizin dava-s›, iman ve ‹slâm hakikatleri.nübüvvet: peygamberlik, Al-lah’›n elçili¤i.risalet: elçilik, peygamberlik.semere: meyve, netice, so-nuç.Sultan-› Ezel: bafllang›c› ol-

    HZ MUHAMMED 01 7/1/06 11:45 AM Page 13

  • Saray Sahibine, Sâniine iman etmek üzere cazibedar,hayretefza davet ediyor.

    Mesnevî-i Nuriye, Yeni Asya Neflriyat, 2006, s. 186-187.

    ‚è

    fiECERE-‹ H‹LKAT‹N ÇEK‹RDE⁄‹ OLAN HAZRET-‹ MUHAMMED (A. S . M . )

    Ve keza, insan hilkat semeresi oldu¤undan anlafl›l›r ki:‹nsanlardan bir çekirdek var ki, Cenab-› Hak flecere-i hil-kati o çekirdekten inbat etmifltir. O çekirdek de, ancakve ancak bütün ehl-i kemalin ve belki nev-i beflerin n›sf›-n›n ittifak›yla efdalü’l-halk, seyyidü’l-enâm Hazret-i Mu-hammed Aleyhissalâtü Vesselâmd›r.

    Mesnevî-i Nuriye, Yeni Asya Neflriyat, 2004, s. 156.

    ‚è

    fiECERE-‹ K‹NATIN MEYVES‹ OLAN HAZRET-‹ MUHAMMED (A. S . M . )

    ‹’lem eyyühe’l-aziz!

    Kâinat bir fleceredir; anas›r onun dallar›d›r, nebatatyapraklar›d›r, hayvanat onun çiçekleridir, insanlar onunsemereleridir. Bu semerelerden en ziyadar, nurlu, ahsen,e k rem, eflref, eltaf, Seyyidü’l-Enbiya ve’l-Mürselîn,

    ahsen: en güzel.aleyhissalâtü vesselâm: Salât veselâm onun üzerine olsun.anas›r: unsurlar, esaslar.cazibedar: çekici, cazibeli.Cenab-› Hak: Allah; do¤ru, ger-çek, Hakk›n tâ kendisi olan, flerefve azamet sahibi yüce Allah.efdalü’l-halk: yarat›lm›fllar›n enfaziletlisi, en üstünü.ehl-i kemal: olgun ve de¤erli ki-fliler, kemal sahibi olanlar.ekrem: daha (en, pek) kerîm; çok

    14 | HAZRET-‹ MUHAMMED (A.S.M.)

    fleref sahibi, pek cömert, eliaç›k.eltaf: daha lâtif, en lâtif, pekgüzel, hofl (olan).eflref: en flerefli, daha flerefli,en iyi, en güzel.h a y r e t e f z a : hayret verici,hayranl›k uyand›ran.hayvanat: hayvanlar.hilkat: yarat›lma, yarat›l›fl.i’lem eyyühe’l- aziz: ey azizkardeflim bil ki.inbat: bitirme, bitki büyütme,bitmesini sa¤lama.

    ittifak: birleflme, birlik.kâinat: evren; yarat›lm›fl olanfleylerin tamam›, bütün âlem-ler.keza: böylece, ayn› flekilde.mu’cize: insan› acze düflüren;yap›lmas›ndan âciz kal›nanola¤anüstü ifl.nebatat: bitkiler.nev-i befler: insano¤lu, insan-lar.n›sf: yar›m, yar›.Sâni: sonsuz sanatkârl›k sahi-bi olan Allah.

    semere: meyve, güzel netice.Seyyidü’l-Enâm: bütün mah-lûkat›n efendisi; Hz. Muham-med (asm).Seyyidü’l-Enbiya ve’l-Mür-selîn: peygamberler ve resul-lerin efendisi; Hz. Muhammed(a.s.m.).flecere: a¤aç.flecere-i hilkat: yarat›l›fl a¤a-c›.flecere-i kâinat: kâinat a¤ac›.tarif etmek: tan›tmak.ziyadar: Ayd›n, münevver.

    HZ MUHAMMED 01 7/1/06 11:45 AM Page 14

  • ‹mamü’l-Müttakîn, Habîb-i Rabbülâlemîn Hazret-i Mu-hammed’dir.

    1oänƒ'ª°sùdGnh ¢oVrQn’rG pâneGnOÉne päGnƒn∏°südG oπ°n†ranG p¬r«n∏ nY

    Mesnevî-i Nuriye, Yeni Asya Neflriyat, 2004, s. 169.

    ‚è

    HAYATIN HAYATI OLAN HAK‹KAT-‹ MUHAMMED‹YE

    Hem meselâ 2

    n∑nÓran’rG oâr≤ n∏ nN Énªnd n∑ n’ rƒnd n∑ n’ rƒnd beyan›n-

    da, “Bu hitap zahiren Hazret-i Peygamber AleyhissalâtüVesselâma müteveccih ise de, z›mnen hayata ve zevi’l-hayata racidir” f›kras›, tadile muhtaçt›r. Çünkü, küllî ha-kikat-i Muhammediye (a.s.m.) hem hayat›n hayat›, hemkâinat›n hayat›, hem ‹sm-i Azam›n tecelli-i azam›n›nmazhar› ve bütün zîruhlar›n nuru ve kâinat›n çekirdek-iaslîsi ve gaye-i hilkati ve meyve-i ekmeli olmas›ndan, ohitap do¤rudan do¤ruya ona bakar. Sonra hayata ve flu-ura ve ubudiyete onun hesab›na nazar eder.

    Emirda¤ Lâhikas›, Yeni Asya Neflriyat, 2004, s. 153.

    ‚è

    ‹ M A M Ü ’ L - E V L ‹ YA VE’L-ULEMA OLANHAZRET-‹ MUHAMMED (A. S . M . )

    Öyle Muhammed (a.s.m.) ki, icma ve tasdiklerinemazhar olmakla, enbiya ve mürselîne siyadet ünvan›n›

    HAZRET-‹ MUHAMMED (A.S.M.) | 15

    anlayan rehber.‹sm-i Azam: Cenab-› Hakk›n binbir isminden en büyük ve mana-ca di¤er isimleri kuflatm›fl olan›.k â i n a t : evren; yarat›lm›fl olanfleylerin tamam›, bütün âlemler.küllî: bütüne ait olan, umumî, ge-nel.mazhar: ‹lâhî tecellilerin görün-dü¤ü yer.meselâ: örne¤in.meyve-i ekmel:m ü k e m m e lmeyve, sonuç.muhtaç: gerektirmek.m ü r s e l î n : gönderilenler, pey-gamberler.müteveccih: dönük.nazar: göz atma, bakma, bak›fl.nur: ayd›nl›k, par›lt›, parlakl›k, zi-ya, ›fl›k, flule.raci: dair, ait, alâkas› olan.salâvat: Hz. Muhammed’e rah-met ve esenlik dileme, salât veselam etme.siyadet: seyyitlik, Hz. Hüseyin va-s›tas›yla Hz. Muhammed’in so-yundan olma.fluur: bilinç; bir fleyin incelikleriniiyice idrak etme, anlay›fl.tadil: do¤rultma, düzeltme.tasdik: do¤rulama, onaylama.tecelli-i azam: en büyük tecelli,muazzam, celâlli ve heybetli te-celli.ubudiyet: kulluk.ünvan: flöhret, ad, isim.zahiren: görünüflte.zevi’l-hayat: hayat sahipleri, can-l›lar.z›mnen: aç›ktan olmayarak, do-lay›s›yla, üstü kapal› olarak, kapa-l› bir flekilde.zîruh: ruh sahibi, ruhlu, canl›, ha-yattar.

    aleyhissalâtü vesselâm: Sa-lât ve selâm onun üzerine ol-sun.beyan: anlatma, aç›klama.çekirdek-i aslî: as›l çekirdek,öz; kâinat›n özü, aslî çekirde-¤i.enbiya: nebiler, peygamber-ler.

    f›kra: k›s›m, fas›l, bölüm.gaye-i hilkat: yarat›l›fl gayesi,maksad›.Habib-i Rabbülâlemîn:Âlemlerin Rabbi olan Allah’›nhabibi, sevgilisi, Hz. Muham-med (asm).hakikat-i Muhammediye: HzPeygamberin manevî flahsi-

    yeti, ‹slâmiyetin asl› ve esas›.hitap: söylem, konuflma.icma: fikir birli¤i etme, görüflbirli¤ine varma.imamü’l-evliya ve’l-ulema:velilerin ve âlimlerin imam›.imamü’l-müttakîn:güven sa-hibi, her fleyi iyice bilen ön-der; do¤rulu¤u, hakikati tam

    1. Yer ve gökler devam ettikçe salâvat›n en üstünü onun üzerine olsun.

    2. Sen olmasayd›n (yâ Muhammed), sen olmasayd›n kâinat› yaratmazd›m! (Hadis-i Kudsî:Keflfü’l-Hafa, 2:164, No: 2123.)

    HZ MUHAMMED 01 7/1/06 11:45 AM Page 15

  • ve ittifak ve tahkiklerini almakla, ‹mamü’l-Evliya ve’l-Ule-ma lâkab›n› alm›flt›r. Ve öyle Muhammed (a.s.m.) ki,âyât-› bâhire, mu’cizat-› kàt›a ve secaya-i samiye ve ah-lâk-› âliye sahibi olmakla mehbit-i vahy-i ‹lâhî olmufltur.

    Ve öyle bir Muhammed ki (a.s.m.), âlem-i gayp ve me-lekûtu seyir ve ziyaret etmekle, ervah› müflahede ve me-lâike ile musahabe, cin ve insanlara irflat vazifesini alm›fl-t›r.

    Ve öyle bir Muhammed’dir ki (a.s.m.) flahsiyet-i mane-viyesiyle kâinat›n kemaline bir fihriste olmakla, bütünsaadetlerin ve medeniyetlerin düsturlar›n› havi bir fleria-ta sahiptir.

    Ve öyle bir Muhammed’dir ki (a.s.m.), âlem-i flahadet-te iken gaybiyattan haber verir bir beflir ve nezir olup,bütün kuvvetiyle, kemal-i ciddiyetle ve vüsuk ile ve itmi-nan ile, yüksek bir iman ile, nev-i beflere karfl› tevhid di-

    nini 1

    *G s’pG n¬'dpG n=’ ile ilân ve ilâm ediyor.

    Mesnevî-i Nuriye, Yeni Asya Neflriyat, 2006, s. 87-88.

    ‚è

    FEYZ-‹ ‹LÂHÎ ‹LE SULANMIfi OLAN‹K‹ ÂLEM‹N GÜNEfi‹ fiECERE-‹ MUHAMMED‹YE

    ‹’lem eyyühe’l-aziz!Tavus kuflu gibi pek güzel bir kufl, yumurtadan ç›kar,

    tekâmül eder, semalarda tayerana bafllar. Afak-› âlemde

    afak-› âlem: âlemin ufuklar›.ahlâk-› âliye: yüksek ahlâk, yüceahlâk, üstün ahlâk.âlem:dünya, cihan.âlem-i gayp: gayp âlemi, görün-meyen, fakat varl›¤› kesin olan vemahiyeti Allah taraf›ndan bilinenbaflka dünyalar.âlem-i flahadet: gözle gördü¤ü-müz, flahit oldu¤umuz âlem, kâi-nat.âyât-› bâhire:apaç›k deliller.beflir: müjde getiren, müjdeci.cin: gözle görünmez, lâtif cisim-lerden ibaret bir yarat›k.düstur: kanun, kural, esas.e r v a h : ruhlar, canlar, hayat›ncevherleri.feyz-i ‹lâhî:Allah’›n feyzi, bollu¤u,lütfu.fihriste: katalog, liste, özet.g a y b i y a t : gayba, bilinmeyenalemlere ait, gelecek ve ahireteait.haber: bilgi, bilgilendirme.havi: içine alan, kapsayan, kufla-tan.i’lem eyyühe’l-aziz:ey aziz kar-deflim bil ki.ilâm: bildirme.ilân: yayma, duyurma, bildirme.‹mamü’l-Evliya ve’l-Ulema: veli-lerin ve âlimlerin imam›.iman: inanç, itikat.irflat: do¤ru yolu gösterme, gaf-letten uyand›rma.itminan: inanma, güvenme, gö-nül rahatl›¤› içinde tereddütsüzkabul etme.ittifak: birleflme, fikir birli¤i etme.k â i n a t : evren; yarat›lm›fl olanfleylerin tamam›, bütün âlemler.kemal: olgunluk, fazilet.kemal-i ciddiyet: ciddiyetin sonderecesi, tam bir ciddiyet.lâkap: ünvan.medeniyet: medenîlik, flehirlilik,uygarl›k.mehbit-i vahy-i ‹lâhî: Allah tara-f›ndan gönderilen vahyin inifl ye-ri.melâike: melekler.melekût: melekler ve ruhlar âle-mi.mu’cizat-› kàt›a: apaç›k ve kesinolan mucizeler.musahabe: sohbet etme, söylefl-me, görüflme.müflahede: ‹lahî güzellikleri ves›rlar› görme, seyretme.nev-i befler: insano¤lu, insanlar.

    n e z i r :insanlar› do¤ru yolasevk etmek için uyararakkorkutan, uyaran. Hz. Mu-hammmed. (a.s.m.).saadet: mutluluk.secaya-i samiye: yüksek vek›ymetli seciyeler, hususiyet-ler, vas›flar.sema: gökyüzü, gök.seyr (seyir): uzaktan bakma;gezip dolaflmak.

    flahsiyet-i maneviye: mane-vî flahsiyet, manevî kiflilik.flecere-i Muhammediye: Hz.Muhammed’e (asm) ait,onunla ilgili yarad›l›fl a¤ac›.fleriat: ‹slâm dini ve prensip-leri.tahkik: do¤rulu¤unu ispat et-me, do¤rulama.tavus: sülüngillerden, erke¤i-nin tüyleri uzun, kuyru¤u par-

    lak, güzel renkli, ac› ve tizsesli bir kufl.

    tayeran: uçma, uçufl.

    tekâmül: kemal bulma, ke-male erme, olgunlaflma.

    tevhid: Allah’›n bir oldu¤unainanma, birleme.

    vazife: görev.

    vüsuk: sa¤lam inanma, gü-venme.

    1. Allah'tan baflka ilâh yoktur. (Muhammed Suresi: 19.)

    16 | HAZRET-‹ MUHAMMED (A.S.M.)

    HZ MUHAMMED 01 7/1/06 11:45 AM Page 16

  • flöhret kazand›ktan sonra, yerde kalan yumurtas›n›n ka-bu¤u içerisinde o kuflun güzelli¤ini, kemalât›n›, terakki-yat›n› aray›p bulmak isteyen adam›n ahmak oldu¤undaflüphe yoktur.

    Binaenaleyh, tarihlerin naklettikleri Peygamberimizin(a.s.m.) bidayet-i hayat›na maddî, sathî, sûrî bir nazar ilebakan bir adam, flahsiyet-i maneviyesini idrak edemez.Ve derece-i k›ymetine vâs›l olamaz. Ancak bidayet-i ha-yat›na ve levaz›m-› befleriyetine ve ahval-i zahiriyesineince bir k›fl›r, nazik bir kabuk nazar›yla bak›lmal›d›r ki, ok›fl›r içerisinden iki âlemin günefli ve Tuba gibi flecere-iMuhammediye (a.s.m.) ç›km›flt›r. Ve feyz-i ‹lâhî ile sulan-m›fl ve fazl-› Rabbanî ile tekâmül etmifltir.

    Binaenaleyh, Nebî-i Zîflan›n (a.s.m.) mebde-i hayat›naait ahval-i sûriyesinden zay›f bir fley iflitildi¤i zaman, üs-tünde durmamal›, derhal bafl›n› kald›r›p etraf-› âlemeneflretti¤i nurlara bakmal›. Maahaza, mebde-i hayat›naflek ve flüphe ile bakan adam, herhâlde, mastar ile maz-har, menba ile ma’kes, zatî ile tecelli aralar›n› fark ede-miyor. Ve bu yüzden flüpheye düfler.

    Evet, Nebî-i Zîflan (a.s.m.) tecelliyat-› ‹lâhîye mazharve ma’kestir, mastar ve menba de¤ildir. Çünkü, o zat,yaln›z abddir ve ibadetçe herkesten ileridir. Demek, bukadar görünen terakkiyat, kemalât onun zatî mal› de¤il-dir, ancak hariçten verilen Rahman-› Rahîm’in tecellile-ridir.

    HAZRET-‹ MUHAMMED (A.S.M.) | 17

    lang›c›.menba: kaynak.nakl (nakil): anlatma, söyleme,hikâye etme.nazar: bak›fl, dikkat.nazik: narin, ince; dikkat gerekti-ren, önemli.Nebî-i Zîflan: flan sahibi peygam-ber (asm).neflr (neflir): da¤›tma, yayma,saçma, serpme.Rahman-› Rahîm: rahman ve Ra-him olan Allah; dünya ve ahiretteyaratt›klar›na sonsuz rahmet, flef-kat ve merhametiyle muameleeden Allah.sathî: yüzeysel.sûrî: görünüflte olan, fleklî.flahsiyet-i maneviye: m a n e v îflahsiyet, manevî kiflilik.flecere-i Muhammediye:Hz. Mu-hammed’e (asm) ait, onunla ilgiliyarad›l›fl a¤ac›.flek: flüphe, zan, tereddüt.tecelli: görünme, belirme, yans›-ma.tecelliyat-› ‹lâhiye: ‹lâhî tecelli-ler, ‹lâhî lütuflar›n tezâhürü.tekâmül: kemal bulma, kemaleerme, olgunlaflma.terakkiyat: ilerlemeler, geliflme-ler, yükselifller.T u b a : sürekli mutluluk, ebedîsaadet; Cennetteki bir a¤ac›n ad›.vâs›l: eriflme, ulaflma, kavuflma.zat: kifli, flah›s.zatî: zata ait, zat›n kendisindenolan; kiflisel, hususî, özel.

    abd: Allah taraf›ndan yarat›l-m›fl olan, mahlûk, insan.ahval-i sûriye:g ö r ü n ü r d e k ihâller, fleklî durumlar, suretengörünüfller.ahval-i zahiriye: zahirî hâller;görünürdeki hâller, durumlar.âlem: dünya, cihan.bidayet-i hayat: hayat›n bafl-lang›c›.binaenaleyh: bundan dolay›,bunun üzerine.derece-i k›ymet: k›ymet de-recesi.

    etraf-› âlem: kâinat›n çevresi,uçlar›, k›y›lar›.fazl-› Rabbanî: Cenab-› Al-lah’›n Rab ismine mazhar ola-rak ihsan, kerem ve cömertli-¤inin bollu¤u.feyz-i ‹lâhî: Allah’›n feyzi, bol-lu¤u, lutfu.hariç: d›flar›da.idrak: ak›l erdirme, anlama,kavrama kabiliyeti.kemalât: kemaller, olgunluk-lar, mükemmellikler.k›fl›r: kabuk, d›fl taraf.

    levaz›m-› befleriyet: insanl›kiçin gerekli olan fleyler, insa-n›n ihtiyaçlar›.m a a h a z a : bununla birlikte,böyle olmakla beraber.maddî: madde ile alâkal›.ma’kes: akseden yer, yans›-ma yeri.mastar: kaynak, bir fleyin ç›k-t›¤› yer.mazhar: bir fleyin ç›kt›¤› gö-ründü¤ü yer; nail olma, fleref-lenme.mebde-i hayat: hayat›n bafl-

    HZ MUHAMMED 01 7/1/06 11:45 AM Page 17

  • Evvelce beyan edildi¤i gibi, hiçbir fley, bir zerreye bilemana-i ismiyle mastar olamaz. Amma, bir zerre, mana-iharfiyle seman›n y›ld›zlar›na mazhar olur. Yaln›z, gafletile o zerrenin mastar oldu¤u zann›yla bak›ld›¤›ndan, sa-nat-› ‹lâhiyeyi ta¤utî bir tabiata mal ederler.

    Mesnevî-i Nuriye, Yeni Asya Neflriyat, 2006, s. 137-138.

    ‚è

    ‹SM-‹ AZAMA MAZHAR RESUL-‹ EKREM (A. S . M . )

    Hem ‹sm-i Azama mazhar olan Resul-i Ekrem Aley-hissalâtü Vesselâm›n bir ayette mazhar oldu¤u feyz-i ‹lâ-hî, belki bir peygamberin umum feyzi kadar olabilir. Ve-raset-i Ahmediye ile ‹sm-i Azam z›lline mazhar birmü’min, kendi kabiliyeti itibar›yla, kemiyetçe bir nebîninfeyzi kadar sevap al›yor denilse, hilâf-› hakikat olamaz.

    Sözler, Yeni Asya Neflriyat, 2005, s. 560.

    ‚è

    HAZRET-‹ MUHAMMED’‹N (A.S.M.), fiAHS‹YET-‹ MANEV‹YES‹N‹N BÜYÜKLÜ⁄Ü

    YED‹NC‹ ‹fiARET

    ‹flte bu tevhid-i hakikîyi bütün meratibiyle en mükem-mel bir surette ders veren, ispat eden, ilân eden Muham-med Aleyhissalâtü Vesselâm›n risaleti, elbette o tevhidinkat’iyeti derecesinde sabit olmak lâz›m gelir. Çünkü,

    aleyhissalâtü vesselâm: Salât veselâm onun üzerine olsun.amma: ama, lakin, ancak.ayet: Kur’an’›n her bir cümlesi.beyan: anlatma, aç›klama.evvelce: daha önce.feyiz: ilim, irfan; ihsan, ba¤›fl.feyz-i ‹lâhî: Allah’›n feyzi, bollu-¤u, lutfu.g a f l e t : dikkatsizlik, endiflesizlik,Allah’tan uzaklafl›p nefsin arzula-r›na dalmak.hâlât: haller, durumlar, vaziyet-ler.hilâf-› hakikat: gerçe¤e ve haki-kate z›t, ayk›r›.ilân: yayma, duyurma, bildirme.‹sm-i Azam: Cenab-› Hakk›n binbir isminden en büyük ve mana-ca di¤er isimleri kuflatm›fl olan›.ispat: kan›tlama, do¤rulama.itibar›yla: bak›m›ndan.kabiliyet: istidat, yetenek.kat’iyet: kat’îlik, kesinlik.kemiyet: az veya çok olufl.mana-y› harfî: bir fleyin kendisinide¤il de sanatkâr›n›, ustas›n›, sa-hibini bilip tan›tan mana.mana-y› ismî: bir fleyin kendi ba-fl›na tafl›d›¤› anlam.mastar: kaynak, bir fleyin ç›kt›¤›yer.mazhar: bir fleyin ç›kt›¤› yer, zu-hur etti¤i, göründü¤ü yer; nail ol-ma, flereflenme.meratip: mertebeler, basamak-lar.mü’min: iman eden, inanan.

    18 | HAZRET-‹ MUHAMMED (A.S.M.)

    nebî: Allah’›n elçisi, habercisi;peygamber, resul.peygamber: Allah taraf›ndanhaber getirerek ‹lâhî emir veyasaklar› insanlara tebli¤eden elçi, nebi.Resul-i Ekrem: çok cömert,kerîm olan peygamber, Hz.Muhammed (a.s.m.).risalet: elçilik, resullük, pey-gamber olarak gönderilme.sabit: dura¤an, de¤iflmeyen;ispatlanm›fl.sanat-› ‹lâhiye: ‹lâhî sanat,

    Allah’›n sanat›; Cenab-› Hak-k›n sanat ile yaratmas›.sema: gökyüzü, gök.sevap:hay›rl› bir ifle karfl› Al-lah taraf›ndan verilen mükâ-fat; Allah’›n r›zas›na sebepolan hay›rl› hareket, güzel iflve davran›fl.suret: biçim, flekil, tarz.flahsiyet-i maneviye: mane-vî flahsiyet, manevî kiflilik.tabiat: maddî âlem.ta¤ut: azg›n, sap›k, zorba.tevhid: Allah’›n bir oldu¤una

    inanma, birleme.tevhid-i hakikî: araflt›rarak,delil ve bürhan ile Cenab-›Hakk›n var›l›¤›n› ve birli¤inikabul etme ve bunu anlaya-bilme.umum: bütün, hepsi.veraset-i Ahmediye: Hz. Mu-hammed’in (asm) vârisli¤i ,Peygamberimizin tebli¤ vazi-felerine vâris olma.zerre: en küçük parça, mole-kül, atom.z›ll: gölge.

    HZ MUHAMMED 01 7/1/06 11:45 AM Page 18

  • madem daire-i vücudun en büyük hakikati olan tevhidibütün hakaik›yla o zat ders veriyor; elbette tevhidi ispateden bütün bürhanlar, dolay›s›yla, onun risaletini ve va-zifesinin hakkaniyetini ve davas›n›n do¤rulu¤unu dahikat’î ispat eder denilebilir. Evet, böyle binler hakaik-› âli-yeyi cem eden ferdiyet ve vahdaniyeti hakk›yla keflfedipders veren bir risalet, gayet kat’î bir surette o tevhid, oferdiyetin muktezas›d›r ve lâz›m›d›r. Onlar, onu her hâl-de isterler.

    ‹flte o vazifeyi tam tam›na yerine getiren Zat-› Ahme-diye Aleyhissalâtü Vesselâm›n flahsiyet-i maneviyesininderece-i ehemmiyetine ve ulviyetine ve bu kâinat›n birgünefli oldu¤una flahadet eden pek çok delillerden, se-beplerden üç tanesini numune olarak beyan ediyoruz.

    B‹R‹NC‹S‹: Umum ümmet, umum as›rlarda iflledikleri

    umum hasenat›n bir misli, 1

    pπ pYÉnØrdÉnc oÖnÑ°sùdnG s›rr›nca, Zat-›

    A hmediye Aleyhissalâtü Vesselâm›n sahife-i hasenat›nageçti¤i gibi; umum ümmet, her günde ettikleri salâvatduas›n›n kat’î makbuliyeti cihetiyle, o hadsiz dualar›n ik-tiza ettikleri makam ve mertebeyi düflünmekle, flahsiyet-imaneviye-i Muhammediye Aleyhissalâtü Vesselâm›n bukâinat içinde nas›l bir günefl oldu¤u anlafl›l›r.

    ‹K‹NC‹S‹: Âlem-i ‹slâm›n flecere-i kübras›n›n menflei,çekirde¤i, hayat›, medar› olan mahiyet-i MuhammediyeAleyhissalâtü Vesselâm›n, fevkalâde istidat ve cihazat›yla,âlem-i ‹slâmiyetin maneviyat›n› teflkil eden kudsî kelimat›,

    HAZRET-‹ MUHAMMED (A.S.M.) | 19

    ruluktan ayr›lmama.hasenat: iyi ameller, iyi ifller, ha-y›rlar.iktiza: gerektirme, lüzumlu k›l-ma.ispat: kan›tlama, do¤rulama.istidat: kabiliyet, yetenek.k â i n a t : evren; yarat›lm›fl olanfleylerin tamam›, bütün âlemler.kat’î: kesin, flüpheye ve tereddü-de mahal b›rakmayan.kelimat: kelimeler, sözler.keflif: gizli bir fleyi bulma, meyda-na ç›karma.kudsî: mukaddes, yüce.lâz›m› olmak: gere¤i olmak.madem: de¤il mi ki.mahiyet-i Muhammediye: H z .Muhammed’in (a.s.m.) mahiyeti,Hz. Muhammed’e ait özellik.makam: büyük yer, mevki.makbuliyet: makbullük, be¤enil-mifllik, geçerlilik.m a n e v i y a t : mana âlemine aitolanlar, hisse ve inanca ait fleyler.medar: dayanak noktas›, sebep,vesile.menfle: esas, kaynak.mertebe: derece.misl (misil): kat; efl.muktezâ: gere¤i.numune: örnek.risalet: elçilik, resullük, peygam-ber olarak gönderilme.sahife-i hasenat: iyiliklerin sayfa-s›; yap›lan iyiliklerin, iyi hâllerinve hay›rl› ifllerin yaz›lm›fl oldu¤usayfa.salâvat: Hz. Muhammed’e rah-met ve esenlik dileme, salât veselam etme.s›r: gizlenen gerçek, saklanan bil-gi.suret: biçim, flekil, tarz.flahadet: flahit olma, flahitlik; aç›kalâmet, iflaret.flahsiyet-i maneviye: m a n e v îflahsiyet, manevî kiflilik.flecere-i kübra: her tarafa dal bu-dak salm›fl en büyük a¤aç.teflkil: oluflturma, flekillendirme.t e v h i d : Allah’›n bir oldu¤unainanma, birleme.ulviyet: ulvîlik, yücelik, yüksek-lik.umum: bütün; herkes.ümmet: hak dine davet etmekiçin Allah taraf›ndan kendilerinepeygamber gönderilen ve bupeygambere inan›p ba¤lanan ce-maat, topluluk.v a h d a n i y e t : Allah’›n birli¤i vevarl›¤›, Allah’›n bir oluflu.vazife: görev.zat: kifli, flah›s.zat-› Ahmediye: Hz. Peygambe-rin zat›, kiflili¤i.

    1. Bir fleye sebep olan onu iflleyen gibidir.

    âlem-i ‹slâm: ‹slâm âlemi, ‹s-lâm dünyas›.âlem-i ‹slâmiyet: ‹slâm âle-mi, ‹slâm dünyas›.aleyhissalâtü vesselâm: sa-lât ve selâm onun üzerine ol-sun.as›r: yüzy›l.beyan: anlatma, aç›klama.bürhan: delil, ispat, hüccet.cem: toplama, biriktirme.

    cihazat: cihazlar, kendilerineihtiyaç duyulan maddî mane-vî aletler.cihet: sebep, vesile, mucip,bahane.daire-i vücut: varl›k dairesi.dava: takip edilen fikir, iddia,ülkü.delil: kan›t, tan›k, burhan.derece-i ehemmiyet:ö n e mderecesi.

    dua: Allah’a yalvarma, niyaz.ferdiyet: teklik, birlik, fertlik.fevkalâde: ola¤anüstü.gayet: son derece.hadsiz: s›n›rs›z, sonsuz.hakaik: hakikatler, do¤rular,gerçekler.hakaik-› âliye: yüce gerçek-ler, ulu hakikatler.hakikat: gerçek, do¤ru.hakkaniyet: haktan ve do¤-

    HZ MUHAMMED 01 7/1/06 11:45 AM Page 19

  • tesbihat›, ibadat›, en evvel, bütün manalar›yla hissedipyapmaktan gelen terakkiyat-› ruhiyesini düflün, habibiyetderecesine ç›kan ubudiyet-i Muhammediyenin (a.s.m.)velâyeti sair velâyetlerden ne kadar yüksek oldu¤unu an-la.

    Bir zaman, bir tek tesbihin, bir tek namazda, Sahabe-lerin tarz-› telâkkisine yak›n bir surette bana inkiflaf›, biray kadar ibadet derecesinde ehemmiyetli göründü; Sa-habelerin yüksek k›ymetini onunla anlad›m. Demek, bi-dayet-i ‹slâmiyede kelimat-› kudsiyenin verdi¤i feyiz venurun baflka bir meziyeti var, tazeli¤i haysiyetiyle baflkabir letafeti, bir taraveti, bir lezzeti var ki, gaflet perdesialt›nda mürur-i zamanla gizlenir, azal›r, perdelenir. Zat-›Muhammediye (a.s.m.) ise, onlar› menba-› hakikîsinden(Zat-› Akdes’ten) turfanda, taze olarak, fevkalâde istida-d›yla alm›fl, emmifl, massetmifl. Bu s›rra binaen, o zat,bir tek tesbihten, baflkas›n›n bir sene ibadeti kadar feyizalabilir.

    ‹flte bu nokta-i nazardan, Zat-› Muhammediye Aleyhis-salâtü Vesselâm›n, haddi ve nihayeti olmayan meratib-ikemalâtta ne derece terakki etti¤ini k›yas et.

    ÜÇÜNCÜSÜ: Bu kâinat›n Hâl›k’›, bu kâinattaki bütünmakas›d›n›n en ehemmiyetli medar› nev-i insan oldu-¤undan ve bütün hitabat-› Sübhaniyenin en anlay›fll› birmuhatab› nev-i befler oldu¤undan; o nev-i befler içindeen meflhur, en namdar ve âsâr›yla ve icraat›yla en mü-kemmel, en muhteflem fert olan Zat-› Muhammediyeyi(a.s.m.) o nevi nam›na, belki umum kâinat hesab›na

    aleyhissalâtü vesselâm: Salât veselâm onun üzerine olsun.âsâr: eserler.bidayet-i ‹slâmiye: ‹ s l â m i y e t i nbafllang›c›.binaen: -den dolay›, bu sebep-ten.ehemmiyetli: önemli.evvel: önce.fevkalâde: ola¤anüstü.feyiz: ilim, irfan; ihsan, ba¤›fl.gaflet: Allah’tan uzaklafl›p nefsi-nin arzular›na dalmak.habibiyet:sevilen olma durumu.haddi ve nihayeti olmamak: so-nu ve s›n›r› olamamak.Hâl›k: yoktan yaratan, her fleyiyoktan var eden, yarat›c›; Allah.haysiyet: itibar, fleref, de¤er.hitabat-› Sübhaniye: Allah’›n ku-sursuz ve noksans›z konuflmas›.ibadat: ibadetler.icraat: ifller.inkiflaf: ortaya ç›kma, geliflme.istidat: kabiliyet, yetenek.k â i n a t : evren; yarat›lm›fl olanfleylerin tamam›, bütün âlemler.kelimat-› kudsiye: m u k a d d e ssözler, kutsal kelimeler.k›yas: karfl›laflt›rma, oranlama.k›ymet: de¤er.letafet: incelik.makas›d: maksatlar, gayeler.mana: anlam.m a s s e t m e k : emmek, emerekçekmek, sö¤ürmek.medar: sebep, vesile.menba-› hakikî: gerçek kaynak,herhangi bir fleyin ç›kt›¤› as›l yer.meratib-i kemalât:m ü k e m m e l-lik, olgunluk mertebeleri, basa-maklar›.meziyet: k›ymetli özellik.muhatap: kendisine hitap olu-nan, söz söylenilen kimse.muhteflem: haflmetli, yüce.mürur-i zaman: zaman›n geçme-si, zaman afl›m›; zamanla.nam›na: ad›na, yerine.namdar: meflhur, ünlü, flöhretli,naml›.nev-i befler: insano¤lu, insanlar.nev’i insan: insan türü, insano¤-lu.nevi: çeflit.

    20 | HAZRET-‹ MUHAMMED (A.S.M.)

    nokta-i nazar: görüfl aç›s›,bak›fl aç›s›; görüfl, fikir.nur: ayd›nl›k, par›lt›, parlakl›k,ziya, ›fl›k, flule.Sahabe: Peygamberimiz Hz.Muhammed’in mübarek yü-zünü görmekle flereflenen veonun sohbetlerine kat›lanmü’min kimse.sair: di¤er, baflka, öteki.s›r: gizli mana, ç›kan anlam.suret: biçim, tarz.taravet: tazelik, körpelik.tarz-› telâkki: anlay›fl tarz›,

    yolu.terakki: yükselme, ilerleme.terakkiyat-› ruhiye: ruhla il-gili ilerlemeler, ruhen yüksel-meler.tesbih: Allah’› bütün kusur venoksan s›fatlardan uzak tut-ma, Cenab-› Hakk› flan›na lâ-y›k ifadelerle anma.t e s b i h a t : tesbihler, Cenab-›Hakk›n bütün noksan s›fatlar-dan uzak ve bütün kemal s›-fatlara sahip oldu¤unu ifadeeden sözler.

    turfanda: yeni, ilk kez ortayaç›kan.ubudiyet-i Muhammediye:Hz. Muhammed’in (asm) mü-kemmel kulluk ve ibadeti.umum: bütün.velâyet: yak›nl›k, dostluk.zat: kifli, flah›s.Zat-› Akdes: en mukaddeszat, her türlü kusur ve nok-sandan uzak ve pak olan zat;Allah.zat-› Muhammediye: Hz. Mu-hammed’in zat›, kiflili¤i.

    HZ MUHAMMED 01 7/1/06 11:45 AM Page 20

  • kendine muhatap ittihaz eden Zat-› Ferd-i Zülcelâl, elbet-te onu hadsiz kemalâtta hadsiz feyzine mazhar etmifltir.

    ‹flte, bu üç nokta gibi çok noktalar var, kat’î bir suret-te ispat ederler ki, flahsiyet-i maneviye-i Muhammediye(a.s.m.), kâinat›n manevî bir günefli oldu¤u gibi; bu k â i-nat denilen Kur’ân-› kebirin ayet-i kübras› ve o Furkan-›azam›n ism-i azam› ve ism-i Ferd’in cilve-i azam›n›n birâyinesidir. Kâinat›n umum zerrat›n›n, umum zamanlar›n-daki umum dakikalar›n›n bütün aflirelerine darp edilip,hâs›l-› darp adedince o Zat-› Ahmediyeye salâtüselâm,nihayetsiz hazine-i rahmetinden inmesini, Zat-› Ferd-iEhad-i Samed’den niyaz ediyoruz.

    1oº«/µ`n`◊r G oº«/∏n©rdG nârfnG n∂sfpG BÉnænàrªs∏nY Éne s’pG BÉnænd nºr∏pY '’ n∂nfÉnërÑ°oS

    Lem’alar, Yeni Asya Neflriyat, 2005, s. 909-912.

    ‚è

    fiUUR-‹ K‹NATIN fiUURU OLAN R ‹ SALET-‹ MUHAMMED‹YE

    Evet, nas›l ki hayat bu kâinattan süzülmüfl bir hülâsa-d›r ve fluur ve his dahi, hayattan süzülmüfl, hayat›n birhülâsas›d›r; ve ak›l dahi, fluurdan ve histen süzülmüfl, flu-urun bir hülâsas›d›r ve ruh dahi, hayat›n halis ve safî bircevheri ve sabit ve müstakil zat›d›r. Öyle de, maddî vemanevî hayat-› Muhammediye (a.s.m.) dahi, hayattan ve

    HAZRET-‹ MUHAMMED (A.S.M.) | 21

    manaca di¤er isimleri kuflatm›flolan›.ism-i Ferd: tek, yaln›z, efli bulun-mayan anlam›nda Allah’›n bir is-mi.ispat: kan›tlama, do¤rulama.ittihaz: edinme, kabul etme.k â i n a t : evren; yarat›lm›fl olanfleylerin tamam›, bütün âlemler.kat’î: kesin, flüpheye ve tereddü-de mahal b›rakmayan.k e m a l â t : kemaller, olgunluklar,mükemmellikler.Kur’ân-› kebir: Büyük Kur’ân-›Kerîm; kâinat.kusur: eksiklik, noksan, özür.maddî: madde ile alâkal›.manevî: manaya ait, maddî ol-mayan.mazhar: nail olma, flereflenme.muhatap: kendisine hitap olu-nan, söz söylenilen kimse.müstakil: tek kifli, tek olarak.nihayetsiz: sonsuz, s›n›rs›z.niyaz: yalvarma, yakarma.risalet-i Muhammediye: kâina-t›n nuru ve fluuru olan Hz. Mu-hammed’in (asm) peygamberli¤i.ruh: dirilik kayna¤›, hayat›n te-meli ve sebebi olan manevî var-l›k.sabit: dura¤an, de¤iflmeyen; is-patlanm›fl.safî: halis, temiz.salât ü selâm : Hz. Peygamberedua; Hz. Muhammed’e Ashab›na,ailesine Allah’›n rahmet ve ma¤fi-retini, meleklerin isti¤far›n› vemü’minlerin dualar›n› dileme.suret: biçim, flekil, tarz.flahsiyet-i maneviye: m a n e v îflahsiyet, manevî kiflilik.fluur: ak›l, bilinç.fluur-i kâinat:kâinat›n fluuru, ev-renin bilinci, anlay›fl›.tenzih: Allah’› flan›na lây›k olma-yan fleylerden, her türlü eksik venoksandan uzak ve yüce tutma,münezzeh sayma.umum: bütün.zat: kendi, as›l, öz.zat-› Ahmediye: Hz. Peygambe-rin zat›, kiflili¤i.Zat-› Ferd-i Ehad-i Samed:herfleykendisine muhtaç oldu¤u halde,kendisi hiçbir fleye muhtaç olma-yan ve birli¤i herfleyde tecellieden, tek ve ba¤›ms›z olan Allah.Zat-› Ferd-i Zülcelâl:sonsuz bü-yüklük sahibi, eflsiz, benzersizolan Zat, Allah.zerrat: zerreler, atomlar.

    aflire: dakikan›n on katrilyon-da birine denir. Yani10.000.000.000.000.000 aflirebir dakikad›r.ayet-i kübra: en büyük ayet,en büyük delil.âyine: ayna.cevher: esas, maya, öz.cilve-i azam: en büyük tecel-li, en büyük Rabbanî cilve.

    darp: çarpma.feyiz: ihsan, ba¤›fl, kerem.Furkan-› Azam: hakk› bat›l-dan ay›ran en büyük ve mu-azzam kitap olan Kur’ân-› Ke-rîm.hadsiz: s›n›rs›z, sonsuz.halis: kat›fl›ks›z, saf, duru.hâs›l-› darp: çarp›m, çarpmaiflinin neticesi.

    hayat-› Muhammediye:h z .Muhammed’in (a.s.m). hayat›.hazine-i rahmet: rahmet ha-zinesi.hikmet: ‹lâhî gaye, yüksekbilgi, fayda.hülâsa: bir fleyin özü, esas›,özeti.‹sm-i Azam: Cenab-› Hakk›nbin bir isminden en büyük ve

    1. Seni her türlü noksandan tenzih ederiz. Senin bize ö¤retti¤inden baflka bizim hiçbir bil-gimiz yoktur. Sen her fleyi hakk›yla bilir, her ifli hikmetle yapars›n. (Bakara Suresi: 32.)

    HZ MUHAMMED 01 7/1/06 11:45 AM Page 21

  • ruh-i kâinattan süzülmüfl hülâsatü’l-hülâsad›r ve risalet-iMuhammediye (a.s.m.) dahi; kâinat›n his ve fluur ve ak-l›ndan süzülmüfl en safî hülâsas›d›r. Belki maddî ve ma-nevî hayat-› Muhammediye (a.s.m.) dahi, âsâr›n›n flaha-detiyle, hayat-› kâinat›n hayat›d›r. Ve risalet-i Muhamme-diye (a.s.m.), fluur-i kâinat›n fluurudur ve nurudur. Vevahy-i Kur’ân dahi, hayattar hakaik›n›n flahadetiyle, ha-yat-› kâinat›n ruhudur ve fluur-i kâinat›n akl›d›r.

    Evet, evet, evet! E¤er kâinattan risalet-i Muhammedi-yenin (a.s.m.) nuru ç›ksa, gitse, kâinat vefat edecek.E¤er Kur’ân gitse, 1 kâinat divane olacak ve küre-i arzkafas›n›, akl›n› kaybedecek, belki fluursuz kalm›fl olan ba-fl›n› bir seyyareye çarpacak, bir k›yameti koparacak.

    Sözler, Yeni Asya Neflriyat, 2005, s. 182.

    ‚è

    ‹K‹ C‹HANIN EN PARLAK GÜNEfi‹ OLANH A K ‹ KAT-‹ MUHAMMED‹YE

    Evet, Kur’ân’da zat-› Ahmediyeye en büyük makamvermek ve dört erkân-› imaniyeyi içine almakla 2

    *G s’pG n¬'dpG nB’ rüknüne denk tutulan 3

    $G o∫ƒo°SnQlósªnfio risa-

    let-i Muhammediye (a.s.m.) kâinat›n en büyük hakikative zat-› Ahmediye (a.s.m.) bütün mahlûkat›n en eflrefi vehakikat-i Muhammediye (a.s.m.) tabir edilen küllî flahsi-yet-i maneviyesi ve makam-› kudsîsi iki cihan›n en par-lak bir günefli oldu¤una ve bu harika makama liyakatine

    âsâr: eserler.cihan:dünya, âlem.divane: deli, akl› bafl›nda olma-yan.erkân-› imaniye: imana ait esas-lar.eflref: en flerefli, daha flerefli, eniyi, en güzel.hakaik: hakikatler, do¤rular, ger-çekler.hakikat: gerçek, do¤ru.hakikat-› Muhammediye: H zPeygamberin manevî flahsiyeti,‹slâmiyetin asl› ve esas›.harika: ola¤anüstü.hayat-› kâinat: kâinat›n hayat›.hayat-› Muhammediye:Hz. Mu-hammed’in (a.s.m) hayat›.hayattar: canl›, yaflayan.hülâsa: bir fleyin özü, esas›, özeti.hülâsatü’l-hülâsa: hülâsan›n hü-lâsas›, özünün özü.k â i n a t : evren; yarat›lm›fl olanfleylerin tamam›, bütün âlemler.k›yamet: bütün kâinat›n Allah ta-raf›ndan tayin edilen bir vakittey›k›l›p mahvolmas›.küllî: bütüne ait olan, umumî, ge-nel.küre-i arz: yer küre, dünya.liyakat: lây›k olma, ehliyet.maddî: madde ile alâkal›.mahlûkat: yarat›klar, Allah tara-f›ndan yarat›lanlar.makam: büyük yer, mevkî.makam-› kudsî: kudsî, mukad-des makam.manevî: manaya ait, maddî ol-mayan.nur: ayd›nl›k, par›lt›, parlakl›k, zi-ya, ›fl›k, flule.risalet-i Muhammediye: kâina-t›n nuru ve fluuru olan Hz. Mu-hammed’in (asm) peygamberli¤i.ruh: dirilik kayna¤›, hayat›n te-meli ve sebebi olan manevî var-l›k.

    ruh-i kâinat: kâinat›n ruhu,can›.rükün: esas, kaide, prensip.sâfî: halis, temiz.seyyare: gezegen.flahadet: flahit olma, flahitlik,tan›kl›k.

    flahsiyet-i maneviye: mane-vî flahsiyet, manevî kiflilik.fluur: ak›l, bilinç.fluursuz: idraksiz, bilgisiz.fluur-i kâinat:kâinat›n fluuru,evrenin bilinci, anlay›fl›.tabir: ifade, söz.

    vahy-i Kur’ân:‹lâhî vahiy, Al-lah taraf›ndan vahiy ile gelenemir ve yasaklar›n bütünüolan Kur’ân.

    vefat: ölen, ölüm, ölü.

    zat-› Ahmediye: Hz. Peygam-berin zat›, kiflili¤i.

    1. Sevgili Peygamberimiz (a.s.m.), k›yamete yaklaflt›¤›nda Kur’ân’›n yeryüzünden çekilip al›-naca¤›n› ifade buyurmufllard›r. (‹bni Mâce, Fiten: 26; ‹bni Hibban, Sahih, 15:267; Hâkim, Müs -tedrek, 4:520, 587.)

    2. Allah’tan baflka hiçbir ilâh yoktur.3. Muhammed (a.s.m.) Allah’›n resulüdür.

    22 | HAZRET-‹ MUHAMMED (A.S.M.)

    HZ MUHAMMED 01 7/1/06 11:45 AM Page 22

  • dair pek çok hüccetleri ve emareleri kat’î bir surette Ri-sale-i Nur’da ispat edilmifl. Binden birisi fludur ki:

    1pπ pYÉnØrdÉnc oÖnÑ°sùdnG düsturuyla, bütün ümmetinin bütün

    zamanlarda iflledi¤i hasenat›n bir misli onun defter-i ha-senat›na girmesi ve bütün kâinat›n hakikatlerini getirdi¤inur ile nurland›rmas›, de¤il yaln›z cin ve insi ve mele¤ive zîhayatlar›, belki kâinat› ve semavat› ve arz› minnettareylemesi ve istidat lisan›yla nebatat›n dualar› ve ihtiyac-›f›trî diliyle hayvanat›n dualar› gözümüz önünde bilfiil ka-bul olmas›n›n flahadetiyle, milyonlar, belki ruhanîlerle be-raber milyarlar f›trî ve reddedilmez dualar› makbul olansüleha-i ümmeti her gün o Zata (a.s.m.) salât ve selâmünvan› ile rahmet dualar› ve manevî kazançlar›n› en ev-vel o Zata (a.s.m.) ba¤›fllamalar› ve bütün ümmetçe oku-nan Kur’ân’›n üç yüz bin hurufunun her birisinde on se-vaptan tâ yüz, tâ bin hasene ve meyve vermesinden, yal-n›z k›raat-i Kur’ân cihetiyle, defter-i a’maline hadsiz nur-lar girmesi haysiyetiyle, o Zat›n (a.s.m.) flahsiyet-i mane-viyesi olan hakikat-i Muhammediye (a.s.m.) istikbalde birfiecere-i Tuba-i Cennet hükmünde olaca¤›n›, Allâmü’l-Guyûb, bilmifl ve görmüfl ve o makama göre Kur’ân’›n-da o azîm ehemmiyeti vermifl. Ve ferman›nda, ona teba-iyeti ve sünnet-i seniyesine ittiba ile flefaatine mazhariye-ti en ehemmiyetli bir mesele-i insaniye göstermifl. Ve ohaflmetli fiecere-i Tuban›n bir çekirde¤i olan flahsiyet-ibefleriyetini ve bidayetteki vaziyet-i insaniyesini, ara s›ranazara almas›d›r.

    Sözler, Yeni Asya Neflriyat, 2005, s. 745-746.

    HAZRET-‹ MUHAMMED (A.S.M.) | 23

    heybetli.haysiyetiyle: bak›m›ndan, sebe-biyle, itibar›yla.hayvanat: hayvanlar.hissedar: pay sahibi.huruf: harfler.hüccet: delil.hükmünde: de¤erinde, yerinde.ihtiyac-› f›trî: yarat›l›fl›n gere¤iolan ihtiyaç.ins: insan, befler, âdemo¤lu.istidat: kabiliyet, yetenek.istikbal: gelecek zaman.ittiba: uyma, itaat etme.kat’î: kesin.k›raat-i Kur’ân: Kur’an okumak.lisan: dil.makam: yer, mevki.makbul: kabul edilmifl, geçerli.manevî: maddî olmayan.mazhariyet: elde etme, nail ol-ma, kavuflma, flereflenme.mesele-i insaniye: insana aitmesele, insanl›kla ilgili mesele.minnettar: bir iyili¤e karfl› teflek-kür duygusu içinde olan.misil: kat; efl.nazar: dikkat.nebatat: bitkiler.rahmet: Allah’›n kullar›n› esirge-mesi, onlara maddî ve manevî ni-metler vermesi.salât: Hz. Peygambere dua; Hz.Muhammed’e Ashab›na, ailesineAllah’›n rahmet ve ma¤firetini,meleklerin isti¤far›n› ve mü’min-lerin dualar›n› dileme.selâm: bar›fl, rahatl›k, selamet veesenlik dileme.semavat: semalar, gökler.suret: biçim, flekil, tarz.süleha-i ümmet: ümmetin salih-leri, iyi fleyler yapanlar, hay›rl› iflsahipleri.sünnet-i seniye: Hz. Muham-med’in (a.s.m.) yüce sünneti; yük-sek hâl, söz, tav›r ve tasvipleri.flahadet: flahit olma, flahitlik, ta-n›kl›k.flahsiyet-i befleriyet: i n s a n l › ¤ aait özel haller, karakterler.flahsiyet-i maneviye: m a n e v îflahsiyet, manevî kiflilik.fiecere-i Tuba: Cennetteki Tubaa¤ac›.fiecere-i Tuba-i Cennet: Cennet-te Sidre’de bulunan ve dallar› bü-tün Cenneti gölgeleyen Tuba a¤a-c›.flefaat: günahkâr bir kimsenin af-f›n› Allah’tan niyaz etme.tebaiyet: tâbîlik, tâbi olma, uy-ma.ümmet: Müslümanlar›n tamam›;bütün Müslümanlar.vaziyet-i insaniye: insan›n vazi-yeti, tarz ve hareketi.zîhayat: hayat sahibi.

    Allâmü’l-Guyûb: gayb› bilen,görünmeyen fleyleri bilen, Al-lah.arz: yer, dünya.azîm: büyük.bidayet: bafllang›ç.bilfiil: bizzat yaparak.cihet: yön.cin: gözle görünmez, lâtif ci-simlerden ibaret bir yarat›k.dair: alakal›, ilgili.

    defter-i a’mal: insanlar›n iflle-di¤i ve yapt›¤› fleylerin kay-dedildi¤i defter; amellerindefteri.defter-i hasenat: iyilikler, gü-zellikler defteri, insanlar›nyapt›¤› iyiliklerin yaz›ld›¤› ma-nevî defter.

    düstur: kanun, kural, esas.e h e m m i y e t : önem, de¤er,k›ymet.

    emare: alâmet, belirti, niflan.ferman: emir, buyruk.f›trî: tabiî, do¤al.hadsiz: s›n›rs›z, sonsuz.hakikat-i Muhammediye: HzPeygamberin manevî flahsi-yeti, ‹slâmiyetin asl› ve esas›.hasenat: iyi ameller, iyi ifller,hay›rlar.hasene: iyilik, güzel ifl.haflmetli: ihtiflaml›, gösteriflli,

    1. Bir fleye sebep olan onu iflleyen gibidir.

    HZ MUHAMMED 01 7/1/06 11:45 AM Page 23

  • BÜTÜN RESULLER‹N SEYY‹D‹, BÜTÜN ENB‹YA N I N‹MAMI OLAN HAZRET-‹ MUHAMMED (A. S . M . )

    Hem, hiç mümkün olur mu ki, nihayet kemalde olanbir cemal, gösterici ve tarif edici bir vas›ta ile kendinigöstermek istemesin?

    Hem, mümkün olur mu ki, gayet cemalde bir kemal-isanat, onun üzerine enzar-› dikkati celp eden bir dellâlvas›tas›yla teflhir istemesin?

    Hem, hiç mümkün olur mu ki, bir rububiyet-i amme-nin saltanat-› külliyesi, kesret ve cüz’iyat tabakat›nda,vahdaniyet ve samedâniyetini zülcenaheyn bir mebus va-s›tas›yla ilân›n› istemesin? Yani, o zat, ubudiyet-i külliyecihetiyle kesret tabakat›n›n dergâh-› ‹lâhiye elçisi oldu¤ugibi, kurbiyet ve risalet cihetiyle dergâh-› ‹lâhînin kesrettabakat›na memurdur.

    Hem, hiç mümkün olur mu ki, nihayet derecede birhüsnüzatî sahibi, cemalinin mehasinini ve hüsnünün le-taifini âyinelerde görmek ve göstermek istemesin? Yani,bir habip resul vas›tas›yla—ki, hem habiptir, ubudiyetiy-le kendini Ona sevdirir, âyinedarl›k eder; hem resuldür,Onu mahlûkat›na sevdirir—cemal-i esmas›n› gösterir.

    Hem, hiç mümkün olur mu ki, acip mu’cizelerle, ga-rip ve k›ymettar fleylerle dolu hazineler sahibi, sarraf birtarif edici ve vassaf bir teflhir edici vas›tas›yla enzar-› hal-ka arz ve bafllar›nda izhar etmekle, gizli kemalât›n› beyanetmek irade etmesin ve istemesin?

    acip: tuhaf, hayrette b›rakan.arz: sunma.âyinedarl›k: aynal›k yapma, gös-terme.beyan: bildirme, aç›klama, söyle-me.celp: çekme, çekifl, kendine çek-mek.cemal: güzellik.cemal-i esma: isimlerin güzelli¤i;Cenab-› Allah’›n isimlerinin güzel-li¤i ve güzelli¤inin par›lt›lar›.cihet: yön; sebep, vesile.cüz’iyat: ehemmiyetsiz, de¤ersiz,ufak tefek fleyler.d e l l â l : ilân edici; hakka daveteden.dergâh-› ‹lâhî: ‹lâhî dergâh, s›¤›-nak, Allah kat›.enbiya: nebiler, kitap verilmemiflpeygamberler.enzar-› dikkat: dikkat bak›fllar›,dikkatli bak›fllar.enzar-› halk: halk›n bak›fllar›, na-zar›.garip: tuhaf, hayret verici.gayet: son derece.habip: seven, dost.hazine: zengin ve de¤erli kaynak.hüsün: ‹lâhî güzellik.hüsn-i zatî: zat›n›n güzelli¤i, birfleyin zat›nda güzellik olmas›.ilân: yayma, duyurma, bildirme.imam: önder.irade: dileme, isteme, bir fleyi ya-p›p yapmama konusunda içinolan iktidar, güç.izhar: gösterme, a盤a vurma.kemal: olgunluk, fazilet.k e m a l â t : kemaller, olgunluklar,mükemmellikler.kemal-i sanat: sanattaki mü-kemmellik.kesret: çokluk.k›ymettar: k›ymetli, de¤erli.kurbiyet: yak›nl›k, yak›n olma,yak›nl›k kazanma.letaif: güzellikler, incelikler.mahlûkat: yarat›klar, Allah tara-f›ndan yarat›lanlar.

    24 | HAZRET-‹ MUHAMMED (A.S.M.)

    mebus: Allah taraf›ndan pey-gamber olarak gönderilmiflolan.mehasin: güzellikler, iyilikler.mu’cize: benzerini yapmak-tan insanlar›n aciz kald›¤› fley.nihayet: son derece; son.resul: Allah’›n elçisi, kitap ve-rilmifl peygamber.risalet: elçilik, resullük, pey-gamber olarak gönderilme.rububiyet-i amme: Cenab-›Allah’›n her fleyi içine alanterbiye edicili¤i.

    saltanat-› külliye: her fleyikuflatan, hükmeden saltanat.Samedâniyet: her fley kendi-sine muhtaç oldu¤u hâlde, Al-lah’›n hiç bir fleye muhtaç ol-mamas›.sarraf: kiflinin veya eflyan›nde¤erini, k›ymetini anlayan,bilen.seyyid: efendi.tabakat: katmanlar, tabaka-lar.tarif: bir fleyi bütün vas›flar›n›içine alacak flekilde anlatma.

    teflhir: ilân etme, herkese du-yurma, gösterme.ubudiyet: kulluk.ubudiyet-i külliye: b ü y ü k ,genifl ve umumî kulluk.vahdaniyet: Allah’›n birli¤i vevarl›¤›, Allah’›n bir oluflu.vas›ta: vesile, neden, arac›.vassaf: vas›fland›ran, vas›fla-r›n› bildirerek anlatan veyaöven.zat: ululuk sahibi kifli, flah›s.zülcenaheyn: dünya ve ahi-ret bilgisine sahip olan.

    HZ MUHAMMED 01 7/1/06 11:45 AM Page 24

  • Hem, mümkün olur mu ki, bu kâinat› bütün esmas›n›nkemalât›n› ifade eden masnuatla tezyin ederek seyir içingarip ve ince sanatlarla süslenilmifl bir saraya benzetsinde, rehber bir muallim tayin etmesin? 1

    Hem, hiç mümkün olur mu ki, bu kâinat›n sahibi, flukâinat›n tahavvülât›ndaki maksat ve gaye ne olaca¤›n›müfl’ir t›ls›m-› mu¤lâk›n›, hem mevcudat›n “Nereden?Nereye? Necisin?” üç sual-i müflkülün muammas›n› birelçi vas›tas›yla açt›rmas›n?

    Hem, hiç mümkün olur mu ki, bu güzel masnuat ilekendini zîfluura tan›tt›ran ve k›ymetli nimetler ile kendinisevdiren Sâni-i Zülcelâl, onun mukabilinde zîfluurdanmarziyat› ve arzular› ne oldu¤unu bir elçi vas›tas›yla bil-dirmesin?

    Hem, hiç mümkün olur mu ki, nev-i insan› fluurca kes-rete müptelâ, istidatça ubudiyet-i külliyeye müheyya su-retinde yarat›p, muallim bir rehber vas›tas›yla onlar› kes-retten vahdete yüzlerini çevirmek istemesin?

    Daha bunlar gibi çok vezaif-i nübüvvet var ki, her biribir bürhan-› kat’îdir ki, ulûhiyet risaletsiz olamaz.

    fiimdi, acaba âlemde Muhammed-i Arabî Aleyhissalâ-tü Vesselâmdan, beyan olunan evsaf ve vezaife, dahaehil ve daha cami kim zuhur etmifl? Ve rütbe-i risalete vevazife-i tebli¤e ondan daha elyak, daha evfak, hiç zamangöstermifl midir? Hay›r, asla ve kat’a! Belki o, bütünresullerin seyyididir, bütün enbiyan›n imam›d›r, bütün

    HAZRET-‹ MUHAMMED (A.S.M.) | 25

    kesret: çokluk.maksat: kas›t, amaç, düflünce.marziyat: raz› olunacak fleyler,Allah’›n r›zas›na dair olanlar, Al-lah’›n r›zas›na mazhar olacak hâlve hareketler.masnuat: sanatla yap›lm›fl fleyler.mevcudat: mevcutlar, var olanher fley, mahlûklar.muallim: ders veren, ö¤reten.muamma: kar›fl›k, manas› zor an-lafl›l›r fley, anlafl›lmayan, anlam›gizli ve güç anlafl›l›r söz.Muhammed-i Arabî: A r a p l a r › niçinden ç›kan PeygamberimizMuhammed (asm).mukabil: karfl›l›k.m ü h e y y a : haz›r, haz›rlanm›fl,amade.müptelâ: tutulmufl, tutkun, ba-¤›ml›.m ü fl ’ i r : gösteren, haber veren,bildiren.nev’i insan: insan türü, insano¤-lu.nimet: lütuf, ihsan, ba¤›fl.resul: Allah’›n elçisi, peygamber.risalet: elçilik, resullük, peygam-ber olarak gönderilme.rütbe-i risalet: risalet mertebesi,peygamberlik rütbesi.Sâni-i Zülcelâl: sonsuz büyüklüksahibi ve her fleyi sanatla yaratanAllah.seyir: uzaktan bakma, kar›flma-ma.seyyid: efendi, en önde olan.sual-i müflkül: zor, çetin soru.suret: biçim, flekil, tarz.fluur: ak›l, bilinç.t a h a v v ü l â t : tahavvüller, de¤ifl-meler.tayin: vazifeye gönderme, bir ifleyerlefltirme, atama.tezyin: bezeme, donatma.t›ls›m-› mu¤lâk: anlafl›lmas› zor,kapal›, gizli s›r.ubudiyet-i külliye: büyük, geniflve umumî kulluk.ulûhiyet: ilâhl›k, Allahl›k; her fle-yin mutlak yarat›c›s› ve hükmedi-cisi olufl.vahdet: birlik ve teklik.vas›ta: vesile, neden, arac›.vazife-i tebli¤: tebli¤ vazifesi, Al-lah’›n bildirdi¤i emir ve yasaklar›insanlara ulaflt›rma vazifesi.vezaif: vazifeler, ifller.vezaif-i nübüvvet: Peygamberlikvazifeleri.zîfluur: fluurlu, ak›ll›, bilinç sahibi.zuhur: ortaya ç›kma.

    â l e m : dünya, cihan; bütünyarat›lm›fllar.aleyhissalâtü vesselâm: Sa-lât ve selâm onun üzerine ol-sun.arzu: istek, heves, niyet.beyan: anlatma, aç›klama.bürhan-› kat’î: kat’î, kesindelil; en sa¤lam, fleksiz delil,her hangi bir flüphe b›rakma-yan delil.c a m i : toplayan, içine alan,

    kapsayan.ehil: maharetli, usta, kabili-yetli, becerikli.elyak: daha (en) lay›k olan.enbiya: nebîler, peygamber-ler.esma: adlar, isimler.evfak: daha, en, çok muvaf›k,pek uygun.evsaf: vas›flar, nitelikler, özel-likler.garip: tuhaf, hayret verici.

    imam: önde ve ileride olan,delil, rehber.istidat: yarat›l›fltan olan vezamanla gelifltirilen kabiliyet,bir fleyin kabulüne ve kaza-n›lmas›na olan f›trî meyil.kâinat: evren; yarat›lm›fl olanfleylerin tamam›, bütün âlem-ler.kat’a: hiç bir vakit, asla.kemalât: kemaller, olgunluk-lar, mükemmellikler.

    1. Bkz. ‹bni Mâce, Mukaddime: 17; Darimî, Mukaddime: 32.

    HZ MUHAMMED 01 7/1/06 11:45 AM Page 25

  • asfiyan›n serveridir, bütün mukarrebînin akrebidir, bütünmahlûkat›n ekmelidir, bütün mürflitlerin sultan›d›r.

    Evet, ehl-i tahkikat›n ittifak›yla, flakk-› kamer ve par-maklar›ndan su akmas› gibi bine bali¤ mu’cizat›ndan hadve hesaba gelmez delâil-i nübüvvetinden baflka, Kur’ân-›Azîmüflflan gibi bir bahr-i hakaik ve k›rk vecihle mu’cizeolan mu’cize-i kübra günefl gibi risaletini göstermeye kâ-fidir.

    Sözler, Yeni Asya Neflriyat, 2005, s. 104-106.

    ‚è

    B A fi TA HAZRET-‹ MUHAMMED (A.S.M.) BÜTÜNPEYGAMBERLER‹N DAVASI ‹MANIN ESA S L A R I D I R

    Baflta Kur’ân, bütün semavî kitaplar ve suhuflar vebaflta Muhammed Aleyhissalâtü Vesselâm olarak, bütünpeygamberler (aleyhimüsselâm), bütün davalar› befl alt›esas üzerine dönüyorlar, mütemadiyen o esaslar› dersvermeye ve ispat etmeye çal›fl›yorlar. Onlar›n peygam-berliklerine ve do¤ruluklar›na flahadet eden bütün hüc-cetler ve deliller, o esaslara bak›yorlar. Onlar›n hakkani-yetlerine kuvvet veriyorlar. O esaslar ise, iman-› billâh veiman-› bilahiret ve sair rükünlere imand›r.

    fiualar, Yeni Asya Neflriyat, 2005, s. 378.

    ‚è

    akreb: en yak›n, daha yak›n, çokyak›n.aleyhimüsselâm: Allah’›n selâm›onlar›n üzerine olsun.asfiya: safiyet ve takva sahibiolan, Hz. Peygamberin (a.s.m) vâ-risi hükmünde, onun meslek vegayelerini hayata geçirmeye çal›-flan âlim zatlar.bahr-i hakaik: apaç›k hakikatlerdenizi, gerçekler, denizi.bali¤: ulaflm›fl, eriflmifl.dava: takip edilen fikir, iddia.delâil-i nübüvvet: peygamberlikdelilleri, peygamberli¤in hak ol-du¤unu ispatlayan deliller.delil: kan›t, tan›k, burhan.ehl-i tahkikat: araflt›rma yapan-lar, soruflturanlar.ekmel: daha (en, pek) mükem-mel, en olgun, kusursuz ve eksik-siz olan.had: s›n›r, ölçü.hakkaniyet: hak ve adalete uy-gunluk, hak ve do¤ruluktan ayr›l-mama.hüccet: delil, flahit.iman: inanç, itikat.iman-› bilahiret: ahirete iman.iman-› billâh: Allah’a inanma, Al-lah’›, onun kâinatta tecelli edenbütün s›fat ve isimleriyle beraberkabul ederek Ona inanma.ispat: kan›tlama, do¤rulama.ittifak: birleflme, fikir birli¤i etme.kâfi: yeterli.

    26 | HAZRET-‹ MUHAMMED (A.S.M.)

    Kur’ân-› Azîmüflflan: flan veflerefi yüce olan Kur’ân.m a h l û k a t : yarat›klar, Allahtaraf›ndan yarat›lanlar.mu’cizat: mu’cizeler, Allah ta-raf›ndan verilip, yaln›z pey-gamberlerin gösterebilecek-leri büyük harika ifller.mu’cize: benzerini yapmak-tan insanlar›n âciz kald›¤› fley.mu’cize-i kübra: en büyükmu’cize.m u k a r r e b î n : Allah’a yak›nolanlar.

    mürflit: irflat eden, do¤ru yo-lu gösteren, rehber, k›lavuz.m ü t e m a d i y e n : sürekli ola-rak, devaml›.peygamber: