Profesyonel Satış Pazarlama El Kitabı-2
Click here to load reader
-
Upload
faruk-oezfescioglu -
Category
Business
-
view
200 -
download
4
Transcript of Profesyonel Satış Pazarlama El Kitabı-2
PROFESYONEL SATIŞ PAZARLAMA EL-KİTABI-2 ( BAŞARI )
ÖNSÖZ
Merhaba Okuyucular,
2012 yılında internet ortamında yayınladığım “Profesyonel Satış Pazarlama El-Kitabı-1” isimli sadece
12 sayfa olan çalışmama gösterdiğiniz ilgi için çok teşekkür ederim.
O dönemde bu bilgileri yazmamdaki amacım çıkar gözetmeksizin, bizzat yaşadığım tecrübelerimi ve
gözlemlerim sonucu edindiğim gerçekçi bilgilerimi ulaşılabilir yaparak başkalarıyla da paylaşmaktı.
Çalışmama El-Kitabı dememim sebebi ise bana göre yol gösterici bir el kitabı niteliğinde olmasıydı.
Satış Pazarlama konusu o kadar geniş bir alandır ki çalışmamım sonuna 1 yazmamım sebebi de buydu
diyebilirim. O dönemde bu çalışmanın devamını yazmayı düşünmemiştim.
Ancak aradan geçen 4 yıl içinde beklentimin dışında aldığım yoğun ilgi beni son derece şaşırttı. Sadece
internet ortamında 50000 den fazla okuyucunun ilgisini çektiğimi gördüm ve yazımın bu konuda
eğitimler veren bazı kurumlarda da ek-kaynak olarak önerildiğini duydum.
( Arama motoruna “ Profesyonel Satış Pazarlama El-Kitabı-1” yazarak çalışmaya ulaşabilirsiniz)
Okuyucularımdan aldığım yüzlerce e-mail, onlarca iş teklifinin yanı sıra fikir danışılan birisi olmak beni
geçen zaman içinde bu konulara daha profesyonel bir şekilde yaklaşmaya sevk etti.
Son yıllarda özellikle bireysel ve kurumsal başarı, yöneticilik, iş geliştirme, verimlilik, motivasyon, fikir
geliştirme ve sosyal medya gibi konularda da bir kaç çalışma hazırladım. Serbest danışmanlıklarda
bulundum.
Ben profesyonel bir iş adamı ya da profesyonel bir yazar değilim. Ancak anlattıklarım ise içerdiği bilgi
ve tecrübe doğru anlaşılıp uygulandığı takdirde profesyoneldir. ☻
Bu yazımda yine hiç bir kaynaktan anlık alıntı yapmadan, her zaman ki gibi doğaçlama bir dil
kullandım.
Birazdan okuyacağınız bu kısa çalışmayı hayvanat bahçelerindeki kafeslere kapatılmış kartallara ithaf
ederek siz okuyuculara armağan ediyorum. ☺ 15 Ağustos 2016
Faruk ÖZFESCİOĞLU
Satış Pazarlama Uzmanı ( Başarı Danışmanı)
2. BÖLÜM
Bir insanın eksiklerini fark edebilmesi ve her daim gelişime açık bir tutum sergilemesi başarılı
olmak için büyük bir adımdır.
Bu arada başarılı olmak illa ki zengin olmak, ünlü olmak veya kariyer yapmak değildir.
“Bir insan eğer işini iyi yapıyorsa başarılıdır.” Konuya bu şekilde başladıktan asıl konulara
geleyim.
Ancak şunu da belirtmem de fayda var ki satış ve pazarlama hakkındaki sorular geniş ve
detaylı cevaplar ile uygulamalı olarak cevaplanabileceği için bu 2. bölümde size sadece kısmi
önerilerde bulunabileceğim.
Bir insanın kendini geliştirebilmesi ve başarıya 1 adım daha yaklaşması için bazı temel
kurallar vardır. Bunlardan konuyla alakalı olan bazılarını maddeler halinde sıralayayım.
1-) Doğru risk almak
2-) Hedef belirlemek ( Az sonra açıklayacağım)
3-) Merak edip araştırmak
4-) Lokal çalışmak ( Az sonra açıklayacağım )
5-) Yenilikleri ve gelişmeleri takip etmek
6-) Sabır
7-) Kesinlikle önyargılı olmamak
8-) Empati yapmak ( Bu kural sadece satışın son aşaması (satış kapama – fiyat teklifi) için
geçerli olmamaktadır.!)
9-) Az uyumak
10-) Sinirlenmek, şaşırmak, üzülmek, kaygılanmak ve çok mutlu olmak gibi duygulara hakim
olmak ve çok gerekmedikçe bunları belli etmemek
11-) Sır tutmak, her detayı paylaşmamak, iş ve hedef ile ilgili önemli detayları kimseye
anlatmamak.
12-) Bilgiyi paylaşmak ama püf noktaları kimseye öğretmemek..
13-) Eleştiriye açık olmak. Yapıcı eleştirileri değerlendirmeye çalışmak.
14-) İstikrarlı olmak
15-) Bol bol gülümsemek. ( Tebessüm etmek veya kahkaha atmak değil )
16-) Herkesin yapmadığı şekilde yapmak ( Akılda kalmanın en basit ve tek kuralıdır )
Bu maddeler daha da sıralanabilir ama size bir fikir vermesi açısından yazdım.
Yukarıdaki 2. madde de hedef belirlemek demiştim. Öncelikle hedef ile hayali asla
karıştırmamalısınız. Bir hayalin hedef olması için bazı şartları vardır. Örneğin hedef gerçekçi
ve bir şekilde yapılabilir olmalıdır. Hedef net, açık ve detaylıdır. Örneğin; “Ben büyük bir
şirketin patronu olacağım” veya “çok zengin olacağım” gibi tanımlar birer hedef sınıfına
giremezler. Ancak “ Ben en geç 2023 yılına kadar XYZ holdingin pazarlamadan sorumlusu
genel müdür yardımcısı olacağım “ gibi bir tanım hedef demektir.
Hedefiniz muhakkak olmalıdır. Hedefe ulaşma zamanı önemli değildir. Ulaşıp
ulaşamamanızda önemli değildir. Önemli olan o hedefi amaç edinip çalışmaktır. Gerisi
gelecektir. ( “ Hedefler gökteki yıldızlar gibidir. Belki dokunamazsınız ama karanlık gecelerde
onlar size yol gösterir.”)
4. maddede açıklayacağımı söylediğim lokal çalışmak konusuna geleyim. Yani lokalizasyon.
Şöyle açıklayayım.
Bir ofise bayan eleman alacakları zaman sorarlar bizim ülkemizde..
Çay falan da yapar mısın.?
Arada temizlik falan da oluyor..
Telefonlara bakmak ve faks işi zaten senin..
Arada sırada gelen mailleri cevaplayacak veya gelen müşterileri yönlendireceksin…
...vesaire vesaire.. Bu uzar da gider..
Yani bir insan 20 tane iş yaptığı için hiçbir zaman bir alanda tam anlamıyla uzmanlaşamaz.
Hâlbuki Avrupa’da yahut Amerika’da bir personelin görevi şirket evraklarına kaşe basmak ise
başka hiçbir görevi yoktur.
Bir zaman sonra o alanda uzmanlaşan personel 6 ay bilemediniz 1 sene sonra o alanda
dünyanın en iyileri arasına girer. Avrupa ve Amerika gibi gelişmiş ülkeler başarılarını
tamamen buna borçludurlar. Yoksa dünyada bizden daha fazla çalışan bir millet yoktur.
Özetle demek istediğim şudur ki hangi işi yaparsanız yapın sadece o işe konsantre olun ve
sadece onu yapmaya özen gösterin. Yanınızda çalışanlarınız varsa onları da bu şekilde
yönlendirin. Verimin ne kadar arttığını zaman içerisinde göreceksinizdir.
Ben bakış açısı itibariyle kişisel gelişim diye adlandırılan kitaplara karşıyım. Bu tarz kitaplar
insanın hedefini küçültür. 100 den fazla kişisel gelişim kitabı okumuş bir insanım. Çoğunun
adını bile hatırlamıyorum. Üstelik bu kitaplarda yazan kurallardan herhangi birisini
uyguladığım için ilerlediğim de olmamıştır zamanında. Bu tarz kitaplar insana geçici süreli bir
motivasyon verir. Kitabı kapattığınızda yazılanların çoğunu hatırlamazsınız. Zaten hemen
hemen hepsi 3 şeyi anlatır. Hedef belirle, inan ve çalış.. Kitap sizi dar bir çerçeveye soktuğu
için hemen büyük bir heyecanla çalışmaya başlar ama bir süre sonra hangi yoldan nasıl
gideceğinizi bilmediğiniz için hayal kırıklığı yaşar ve belki eskiden daha karamsar bir hale
gelebilirsiniz.
Çünkü “Amaç yanlışsa sonucunda her zaman yanılgı olur”
Fakat okumak iyidir. Size kitap okumayın demiyorum. Ancak kitaplarınızı doğru seçin ki
zaman kaybetmiş olmayın. Amacınız sadece bir şeyler okumak ise istediğiniz kitabı
okuyabilirsiniz. Ama amacınız iş ve hedefinizde başarılı olmak ise sadece söz konusu alanlarla
ilgili kitapları okumalısınız. Ben genelde başarılı olmuş insanların hayatlarını veya yazdıklarını
okumak yerine başarısız olanlarla ilgili yazılanları okurum. Eğer nasıl başarısız olacağınızı tam
tespit edebilir ve bunları yapmazsanız başarısız olmazsınız yani diğer bir tanımla başarılı
olursunuz. Ama siz direkt başarılı olacağım diye uğraşırsanız hesap etmediğiniz aksilikler ve
kriz anları için ne yapacağınızı bilemezsiniz ve bazı riskler almak zorunda kalırsınız. Bu riskler
ise her zaman olumlu sonuçlanmayabilir.
Kitap demişken mesleğinizle alakalı kitap ve çalışmaları araştırmak ve okumak her zaman en
iyisidir.
Profesyonel Satış Pazarlama El-Kitabı-1 ismini vererek internette yayınladığım çalışmamı
okumalısınız. Eğer okuduysanız bile tekrar gözden geçirmenizi tavsiye ederim.
Orada satış pazarlama ve ikna ile ilgili daha önce yazılmamış bir şekilde ve ifadelerle
açıklamalarda bulunmuştum. O yüzden şimdi burada daha fazla açıklama yapıp sizi
sıkmayacağım. Bu bölüm 1. bölümün hem özeti hem de devamı niteliğinde sayılabilir.
Potansiyel müşterinizin firmasına giderken eğer vaktiniz yeterliyse muhakkak firma hakkında
biraz araştırma yapıp çalışma yöntemleri, şirket karakterleri, misyon ve vizyonları hakkında
fikir edinmeye çalışın. Ayrıca görüşmelere 5–10 dk erken gitmek her zaman önemlidir.
Kafanızı toplar, dinlenir ve incelemelerde bulunarak fikir edinirsiniz.
Mecbur değilseniz aşırı resmi giyinmeyin. Çok fazla resmi de konuşmayın. Diplomatik bir şey
konuşuyor edasıyla davranırsanız veya direkt konuya girerseniz muhtemelen satışı
kaybederseniz.
Hep konuşan siz olmayın. Hem güven uyandırmazsınız hem de dinleyici sıkılarak dikkati
dağılmaya başlar.
Şunu da unutmamak ta fayda var. “ İnsanlar en çok kendilerine benzeyen insanları severler ve
güven duyarlar “ Bu vizyon ile hareket edin.
Ayrıca da kesinlikle dinleyicinin oturduğu masadaki herhangi bir nesneye
dokunmayın/oynamayın. Bu yüzden çok satış olumsuz kapanmıştır.
Konuşmalarınız ana taslağını giriş, gelişme ve sonuç olarak önceden belirleyin ama konuşma
sırasında doğaçlama kullanın ve konunun akışına göre hareket edin. Karşıdaki kişinin sizi
konudan uzaklaştırmaya yönelik farklı bir alana kaydıran sorularını hemen fark edip durumu
ele alın ve konuşmalarınızla kişiyi ilgili konuya tekrar yönlendirin. Ama tersleyerek değil.
Altın kural : Din, Siyaset ve Futbol konuşmayın.!
Müşterilerin genelde fiyat odaklı geldiklerini düşünürler. Ama bir detayı kaçırırlar.
Müşteri fiyat odaklı da olsa gelmektedir. Yani bütçesine uygun ürün/hizmeti alabilmeyi
planlıyordur. 3 çeşit müşteri vardır.
1-) İlgilenmediği halde fikir edinmek için gelenler
2-) İş mecburiyeti veya protokol gereği gelenler
3-) Satın almak için gelenler
1. ve 2. madde ilerisi için potansiyel müşteridir. Satış yapılamasa bile güven
uyandırılması ve ikna edilmesi lazımdır. Ayrıca bu müşteriler başka müşteriler için
referans kaynağı olur.
2. madde ise kaçırılmaması gereken müşteridir.
Fiyat konusunu kısaca açıklayayım.
Bir yakınızdan size 1 TL vermesini rica edin. Büyük olasılıkla çekinmeden verecektir ve bu
onun tarafından bir kayıp olarak algılanmayacaktır. O paranın belki geri gelmeyeceğini bilse
de yine de parayı çöpe atmış saymaz. Ama diyelim ki o yakınınıza cebinden 1 TL çıkartıp
sokağa atmasını ve onu almamasını söyleseniz büyük olasılıkla bunu yapmayacak ve hatta
“Olur mu hiç öyle şey” diyecektir.
Her iki örnekte de müşterinin cebinden çıkan para netice de 1 TL dir. Birincisinde paranın geri
gelmeme ihtimali de olsa tereddüt etmemesine rağmen ikincisinde neden karşı çıkmıştır.!?
Çünkü bir insan için parayı değerli veya değersiz kılan onun nereye harcanacağıdır.
Buradan çıkartılması gereken sonuç şudur ki bir kişi cebinden çıkan parayı sokağa atmadığı
inancına sahip olursa o parayı vermekten çekinmez. Temel mantığımız budur.
Bu mantığı satış pazarlama açısından değerlendirecek olursak, müşteriye satın alması için
yönlendirdiğiniz ürünün/hizmetin o müşteri için satın alınması önemli ve gerekli hissiyatını
oluşturursanız buna para vermekten çekinmeyecektir. Ancak değmediğini yani parasını çöpe
atacağı hissiyatını verirseniz 1 TL bile vermekten kaçınacaktır.
Bu aşamada sizin müşteriye kesinlikle o ürüne/hizmete ihtiyacı olduğu inancını vermelisiniz.
Diyelim ki bu aşamayı geçtiniz veya müşteri kesin bir ihtiyacı olduğu inancıyla oraya geldi.
O zaman geriye sadece fiyat rekabeti kalır. Yani en iyi ürünü/hizmeti en uygun fiyata
almaktır.
Bu konuda müşteri gerektiğinde başka firmaları araştırmaktan da çekinmeyecektir. Ancak
müşteri ikna olmayı ve daha fazla yorulup gezmeden o ürünü/hizmeti hemen satın alabilmeyi
ister.
Buradaki fiyat konusunda kullanılan 3 temel yöntemimiz var.
1-) Yukarıdan aşağı çekme
2-) Aşağıdan yukarı çekme
3-) Kendini borçlu hissettirme
Not : Yukarıdaki bu maddeleri, müşteriyi satış ve pazarlamadan önce gözlemleyerek analiz
ettikten sonra kullanmalısınız. Herhangi birisini veya tamamını kullanmak size bağlıdır.
1-) Yukarıdan aşağı çekme: Müşteriye önce onun satın almakta zorlanacağını tahmin ettiğiniz
en yüksek fiyattaki ürünlerden başlayın. Müşteri itiraz ettikçe fiyatın düşeceği ürün veya
hizmetlere çekersiniz. İlk başta pahalı bulan müşteri fiyat düştükçe ikna olmaya başlayacaktır.
En sonunda daha düşük ücretli olan ürünü/hizmeti yani aslında sizin ilk başta satmayı
planladığınız ürünü satmış olursunuz.
Süpermarketlerde aynı ürünün hem pahalısının hem de ucuzunun yan yana bulunmasındaki
temel mantık budur mesela…
2-) Aşağıdan yukarı çekme: Bunu örnekle açıklayayım. Bir araba satıcısı düşünün. Düşük
özelliklerdeki standart bir arabayı müşteriye sattığını yani onu satın almaya %100 ikna ettiğini
varsayın. Arabanın fiyatı 25.000 TL olsun. Satıcı şuna benzer açıklamalarda bulunabilir. “Bu
arada doğru seçim efendim güle güle kullanın ama isterseniz bunun motorunu şu şekilde
yükseltmemizi isterseniz 3000 TL bir farkla yapabiliriz. Ya da arabayı otomatik vites isterseniz
2000 TL farkla otomatik viteslisini size verebiliriz.” Bu benzeri örneklerle ile müşteri diyecek ki
kendi kendine “her zaman mı araba alıyorum, 25.000 TL vermişim 3000 TL daha veririm 2000
daha veririm” falan filan derken arabanın fiyatı size oldu 40.000 TL *
Buna “Alıştırma taktiği “ diyebiliriz.
Ama satıcı ilk başta aynı donanımlara sahip arabayı 40.000 TL den satmak isteseydi müşteri
muhtemelen bu benim bütçemi aşar diyerek vazgeçecekti. Mantığımız budur.
3-) Kendini borçlu hissettirme: Birisi size bir iyilik yaptığında veya karşılıksız bir şeyler
verdiğinde, hediye ettiğinde, ikram ettiğinde vs. ister istemez kendinizi karşı tarafa borçlu
hissetme psikolojisine girersiniz. Birçok satıcı bu yöntemle çok iyi satışlar elde etmiştir.
Kazandıkları dostluk ve müşteri portföyü hariç. Buna “kaz gelecek yerden tavuk
esirgememek” de diyebiliriz.
*Eskiden kalma bir Anadolu geleneği olarak komşunun getirdiği tabağı boş iade etmemek
psikolojisi de buna örnektir. ☺
Bu yöntemi kendi işinize göre kendiniz belirlemelisiniz. Müşteriye herhangi bir konuda
yardım etmekten, ikramlarda bulunmaktan ve benzeri aklınıza gelebilecek yöntemlerden
kesinlikle çekinmeyin. İşe yarar bir yöntemdir.
Yukarıda açıkladığım yöntemler toptan satış için de çok fark etmeyecek yöntemlerdir. Önemli
olan nasıl kullanılacağının belirlenmesidir. Toptan satışlarda ödeme veya vade kolaylığı
sağlanması en önemli olanıdır. Özellikle toptan satışta müşteri de aslında bir satıcıdır. Yani o
da sizden aldığı ürünü satacaktır. Dolayısıyla kimse henüz para kazanmadığı bir ürüne bir
anda toplu para bağlamak istemeyebilir. Bu değişkendir. Ancak peşin ödeme de yüksek
indirim veya vadeli ödemede yapılacak kolaylıklar müşteriyi cezbedebilir.
Tabi ki bu en son aşamadır. Fiyat ve ödeme konusunu satışın en sonuna bırakmalısınız. Yani
müşterinin henüz öğrenmediği fiyat ve ödeme şekli konusunun dışında her konuda satışa
ikna edilmiş olmalıdır. Ödeme kolaylığını fiyattan sonra açıklamanız yerinde olacaktır. Bunu
az önce anlattığım yukarıdan aşağı inme taktiğiyle de yapabilirsiniz.
Pazarlama olmazsa satış olmaz, satış olmazsa üretim olmaz, üretim olmazsa muhasebeciye
ihtiyaç olmaz, muhasebe yoksa da ortada ne iş vardır ne de personel..
Ancak her kurum ve şahıs için uygulanması gereken satış ve pazarlama stratejileri farklılık
gösterir. İşin detayı, çalışma şekil ve sistemi, misyon, vizyon, maddi şartlar vb. bilinmeden ve
yerinde uygulama yapılmadan bu bölümdeki anlatımımı daha fazla özelleştiremezdim.
Yazdıklarımı tekrar tekrar okuyup kendinize göre değerlendirerek uygulamanız fayda
sağlayacaktır.
İşinizi her geçen gün daha iyi yapmanız dileğimle..19.09.2016
Faruk ÖZFESCİOĞLU
Satış ve Pazarlama Uzmanı/Eğitmeni (Başarı Danışmanı)
E-mail : [email protected]