pazarcık ovama dokunma çevre hareketi bülteni

8
HABER BÜLTENİ www.ovamadokunma.com ovama dokunma çevre hareketi Son günlerde 32 yıl önce Maraş’ta gerçekleştirilen katliam, anma toplantısındaki provokasyon ve sonrasında basında çıkan yorumlar nedeniyle Maraş’ta yaşanan zulüm daha fazla konuşulmaya, tartışılmaya başlandı. 12 Eylül’den sonra devlet tarafından bilinçli bir göç ettirme politikası izlendi. Bu politikalar sonucu Elbistan ve Pazarcık’ta bugün yaşayan nüfusun çok daha fazlası Avrupa’ya göç etti. Baskı ve resmi kurumların teşvikiyle “muhalif nüfus” azaltıldı. Ancak son on yıldır daha sinsi bir göç ettirme, yöreyi insansızlaştırma politikası izleniyor. Elbistan ve Pazarcık ciddi bir ekolojik yıkımla karşı karşıya. Akla hemen Dersim’de yapılan barajlar ve siyanürlü altın madenciliğiyle hedeflenen insansızlaştırma politikaları geliyor. Fakat Maraş, Dersim gibi 12 Eylül sonrası olağanüstü hal koşullarını yaşamadığından uygulanan antidemokratik politikalar çok daha çıplak kendini ele veriyor. Katliamın üzerinden tam 32 yıl geç- mesine rağmen yönetenlerin hiçbir ders çıkartmadığını bir kez daha gördük. Aynı hakim zihniyet, 32 yıldır işbaşında. Alevilere, Kürtlere, solculara, en ufak muhalif sese kar- şı sistematik ve sürekli bir sindirme ve göç ettirme politikası uygulan- maya devam ediliyor. 2005 yılından beri yörede yaşayan köylüler tarafından verilen ekolojik mücadeleye reva görülen muamele, egemenlerin gözünde Maraş’ın hep “özel” bir yere sahip olduğunun somut bir örneği. Maraş’ta son beş yıldır sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşam hakkı mücadelesi veren köy- lülerin mücadelesini ve bu nedenle ödemek zorunda kaldıkları ağır bedelleri kamuoyu ile paylaşmak istiyoruz. MARAŞ, BU NASIL MARAŞ! OCAK 2011 Pazarcık

description

pazarcık ovama dokunma çevre hareketi'nin haber bülteni

Transcript of pazarcık ovama dokunma çevre hareketi bülteni

Page 1: pazarcık ovama dokunma çevre hareketi bülteni

HABER BÜLTENİwww.ovamadokunma.com

ovama dokunma çevre hareketi

Son günlerde 32 yıl önce Maraş’ta gerçekleştirilen katliam, anma toplantısındaki provokasyon ve sonrasında basında çıkan yorumlar nedeniyle Maraş’ta yaşanan zulüm daha fazla konuşulmaya, tartışılmaya başlandı.

12 Eylül’den sonra devlet tarafından bilinçli bir göç ettirme politikası izlendi. Bu politikalar sonucu Elbistan ve Pazarcık’ta bugün yaşayan nüfusun çok daha fazlası Avrupa’ya göç etti. Baskı ve resmi kurumların teşvikiyle “muhalif nüfus” azaltıldı. Ancak son on yıldır daha sinsi bir göç ettirme, yöreyi insansızlaştırma politikası izleniyor. Elbistan ve Pazarcık ciddi bir ekolojik yıkımla karşı karşıya. Akla hemen Dersim’de yapılan barajlar ve siyanürlü altın madenciliğiyle hedeflenen insansızlaştırma politikaları geliyor. Fakat Maraş, Dersim gibi 12 Eylül sonrası olağanüstü hal koşullarını yaşamadığından uygulanan antidemokratik politikalar çok daha çıplak kendini ele veriyor.

Katliamın üzerinden tam 32 yıl geç-mesine rağmen yönetenlerin hiçbir ders çıkartmadığını bir kez daha gördük. Aynı hakim zihniyet, 32 yıldır işbaşında. Alevilere, Kürtlere, solculara, en ufak muhalif sese kar-şı sistematik ve sürekli bir sindirme ve göç ettirme politikası uygulan-maya devam ediliyor. 2005 yılından beri yörede yaşayan köylüler tarafından verilen ekolojik mücadeleye reva görülen muamele, egemenlerin gözünde Maraş’ın hep “özel” bir yere sahip olduğunun somut bir örneği. Maraş’ta son beş yıldır sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşam hakkı mücadelesi veren köy-lülerin mücadelesini ve bu nedenle ödemek zorunda kaldıkları ağır bedelleri kamuoyu ile paylaşmak istiyoruz.

MARAŞ,

BU NASIL MARAŞ!

OCAK 2011

Pazarcık

Page 2: pazarcık ovama dokunma çevre hareketi bülteni

HABER BÜLTENİ2

Türkiye’nin dört bir yanında artık görmeye alıştığımız ağırlıklı köylü tabanlı, yerel, çevreci halk hareketlerinden biri de Pazarcık Ovama Dokunma Çevre Hareketi. Tıpkı Bergama’da, İkizdere’de, Amasra’da, Eşme’de, Sinop’ta v.b. olduğu gibi. Yöre halkı, kapitalizmin kar hırsına, emeği ve doğayı yağmalyan politikalarına karşı toprağını, geleceğini ve onurunu korumak için mücadele ediyor. Hepsinden önemlisi artık göç etmek, topraklarından koparılmak istemiyor. Türkiye’nin en verimli ovalarından Pazarcık-Narlı Ovası’nda yan yana kurulan her ikisi de Türkiye’de şu ana kadar kurulanların en büyüğü olan iki çimento fabrikası dışında, fabrikalara hammadde temini için altmışın üzerinde maden ocağına izin ve ruhsat verildi. Ova, kelimenin tam anlamıyla ekolojik bir yıkımla karşı karşıya. İklim değişikliği bugün insanlığın geleceğini tehdit eden bir numaralı gündem maddesini oluşturuyor. “İklim değişikliği” denilince akla hemen sera gazı emisyonlarını en fazla üreten kömürlü termik santraller ve çimento fabrikaları geliyor. Türkiye iklim değişikliğiyle mücadelede önemli bir adım sayılan Kyoto Protokolü’nü dünyada en son sırada ve yükümlülük dönemi sona ermek üzereyken imzaladı. Bununla birlikte sadece son birkaç yılda Cumhuriyet tarihi boyunca kurulan kapasitenin yaklaşık on katı termik santral ve çimento fabrikası için izin ve ruhsat verildi.İklim değişikliğinin yarattığı felaketler, her geçen gün dünyamızın geleceği için daha fazla kaygı duymamızı gerektiriyor. Yaşanan kuraklıklar, yağış rejimindeki değişiklikler, fırtınalar,

dev kasırgalar, binlerce insanın ölümüne yol açan seller, televizyonlarda her gün görmeye alışmaya başladığımız sıradan haberler halini aldı. Türkiye, devlet eliyle bir termik santral ve çimento fabrikası cennetine dönüştürülüyor. Türkiye’de en fazla sera gazı emisyonu üreten tesis; Afşin-Elbistan Termik Santrali. Narlı’da kurulan çimento fabrikaları da termik santral kadar kapasitede sera gazı salıyor. Çünkü fabrikalarda kullanılan filtre sistemleri, (her ne kadar şirketlerin insafına kalsa da) düzenli çalıştırıldığında dahi sera gazlarını engelleyemiyor. Kurulan

Pazarcık Ovama Dokunma Çevre Hareketi, 12 Eylül’den sonra dayatılan örgütsüzlük ve dağınıklık ortamında yeşeren bir çevre hareketi.

Çimento fabrikalarının keşfi sırasında keşfe katılmak isteyen davacılar gözaltına alınırken.

Page 3: pazarcık ovama dokunma çevre hareketi bülteni

HABER BÜLTENİ 3

Yurtdışında yaşayan Pazarcıklılar arasında da ovada yaşanan ekolojik sorunlara duyarlılık artmaya başladı. Ağırlıklı olarak Almanya, İsviçre ve Fransa’da örgütlenen Ovama Dokunma Avrupa İnisiyatifi, Frankfurt, Köln ve Paris’te düzenlediği dayanışma geceleri ve çok sayıda bilgilendirme toplantıları ile Pazarcık’taki mücadele ile Avrupa’da yaşayan Pazarcıklılar arasında köprü işlevi gördü. Ayrıca Avrupa Parlamentosu üyeleri, VİA CAMPENİA(Dünya Çiftçi Konfederasyonu), Fransa Yeşiller Partisi gibi Avrupa’daki pek çok çevreci kurum ve kişinin ovamızdaki çevre mücadelesine katkı sunmasını sağladı.

Avrupa Çalışmaları

Her iki fabrika için hazırlanan ÇED(Çevresel etki Değerlendirme) Raporlarına iki gün arayla Çevre ve Orman Bakanlığı tarafından olumlu görüş verildi. Fakat yüzlerce sayfalık bu raporların tek bir satırında kurulan fabrikanın bitişiğinde başka bir fabrikanın daha kuruluğundan bahsedilmiyor. ÇED Raporlarında Türkiye’nin en verimli, sulanabilir ovalarından birinde kurulan bu fabrikaların tarıma elverişli olmayan ve sulanamayan bir yörede kurulduğu yazılıyor. Fabrikalar 1.Derece Deprem Bölgesi’nde kurulmasına ve ovadan Doğu Anadolu Fayı geçmesine rağmen bu gerçek görmezden geliniyor. DSİ(Devlet Su İşleri) Genel Müdürlüğü tarafından 1973 yılında yapılan kapsamlı bir çalışmayla Narlı Ovası’nın ve fabrikaların kurulduğu alanların yüzey ve yer altı suları açısından çok zengin olduğu, tek tek köylerdeki su kuyularına kadar tespit edilmesine rağmen K.Maraş DSİ İl Müdürlüğü, bölgede DSİ’nin su kaynakları ile ilgili hiçbir çalışmasının olmadığı yönünde görüş bildirdi. Bu sayılan hukuksuzluklar ve çok daha fazlasını içeren davalarımız köylülerimiz ve Türk Mimar ve Mühendis Odaları’na bağlı 5 oda tarafından açıldı. Yirmiye yakın profesör ve uzmandan oluşan bir kurul açılan davalarda katkı sundu. Fakat mahkeme tarafından seçilen bilirkişiler, bu gerçekleri gizleyerek ve adeta şirketlerin avukatı gibi davranarak şirketleri ve Bakanlığı aklama çabasında bir bilirkişi raporu hazırladılar. Her üçü de “profesör” ünvanlı bu bilirkişiler, hazırladıkları raporlarda davacı köylülerimize ve TMMOB’ne bağlı odalara açıkça küfür ve hakaretlerde bulundular. Buna rağmen raporları G.Antep İdare Mahkemesi tarafından “tarafsız” ve “bilimsel” bulunarak davalarımız ret edildi. Danıştay da temyiz aşamasında eşine ender rastlanan bir hızla ve G.Antep İdare Mahkemesi’nin kararının aynen tekrar ederek onayladı. Şu anda Danıştay’a avukatlarımız tarafından yapılan karar düzeltme itirazı, sonuçlandırılmayı beklemektedir. Davalarımız devam ederken her iki fabrika Ocak ayı içerisinde kapasite artırımına gitmek için Çevre ve Orman Bakanlığı’na ÇED başvurusunda bulundular. Çevre Kanunu’na göre yörede yaşayanların görüşlerinin alınması gerekiyor. Fakat bunun için yapılması gereken Halkın Katılımı Toplantısı’nın yeri ve tarihi hukuka aykırı şekilde yöre yurttaşlarından ve çimento fabrikalarına muhalif muhtarlarımızdan gizleniyor. Başımızdaki bela gittikçe büyümeye devam ediyor. Ayrıca yörede başka çimento şirketlerinin de fabrika kurmak istedikleri yönünde ciddi duyumlar alınmaktadır.

fabrikaların her biri normal kapasitede bir fabrikanın 5-6 katı büyüklüğünde. Dünyanın hiçbir yerinde bu şekilde yan yana kurulmuş iki çimento fabrikasına rastlamak mümkün değil. Fabrikaların büyüklüğünü anlamak için kendi hazırladıkları ÇED Raporlarındaki rakamlara bakmak yeterlidir. Fabrikaların filitrelerinin tam kapasite çalıştığı ve %99 oranında toz ve gazları engellediği varsayıldığında dahi nasıl bir ekolojik felaketin yaşanacağı görülüyor.Fabrikaların faaliyet ömrü boyunca 45.762 kamyon dolusu çimento tozu, ova toprağına dökülecektir. Narlı Ovası ve çevresinde çimento tozunun toprağı kaplaması demek, Narlı Ovası’nda artık 100 yıl boyunca tarım yapılamaması demektir. Yani ovada yaşayan birçok ağaç, çiçek, ot türünün, birçok böcek, kuş, tavşan, türünün yok olması ve belki de bir daha ovada

bulunmaması demektir. Kaldı ki bu kadar kamyon tozun yarısı bile ovaya dökülse sonuç değişmeyecektir.Benzer şekilde fabrikaların işletme ömrü sürecinde ovaya taşınacak toplam sülfürik asit miktarı 30 bin 930 ton. Bu ise 3 bin 369 asit tankerince ovaya taşınabilecek sülfürik asit miktarına eşdeğer gelmektedir. Bu miktar Türkiye’nin en büyük sülfürik asit üreticisi fabrikalarından biri olan Bandırma sülfürik asit fabrikasının yıllık üretiminin dörtte birine eşittir. Yine benzer şekilde işletmenin ömrü boyunca (40 yıl) ovaya 8 bin 992 adet 10 tonluk asit tankeri dolusu nitrik asit dökülecek demektir.Bu rakamlar, Narlı Ovası’nı nasıl bir felaketin beklediğini anlatmaya yeter. Şimdiden patlatılan dinamitlerden yöredeki evlerde çatlamalar ve göçükler oluşmaya, tarım alanları zarar görmeye başladı.

Page 4: pazarcık ovama dokunma çevre hareketi bülteni

HABER BÜLTENİ4

KÖYLÜYE

DAVA ÜSTÜNE DAVA SANKO Holding’in Pazarcık’ta kurulan çimento fabrikasına hammadde temin etmek için köylerine gelen iş makinelerinin, köylerine girişini protesto eden Şahintepe

Köylüleri’ne üst üste ceza davaları yağmaya başladı. Köyün tek geçim kaynağının hayvancılık olması nedeniyle, köylüler, köyün tek merasının maden ocağına çevrilmesine

karşı tepkilerini dile getirmek için son yıllarda çok sayıda eylem ve etkinlik düzenlediler. Köylüler, Anayasal teminat altındaki “sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkını” kullanmalarına rağmen haklarında çok sayıda davalar açılmaya başladı.

Pazarcık Sulh Ceza Mahkemesi 2010/134Esas

Pazarcık-Şahintepe Köylüleri Ali Kütük, Mustafa Keklik, Nuri Dörü ve İsmail Girtten; SANKO’nun iş makinelerinin köylerinden toprak almasına izin vermedikleri için, “İş ve Çalışma Hürriyetinin İhlali” başlıklı TCK 117/1.maddesinden yargılandılar. Toplamda 8 yıl hapis cezası istendi. Nuri Dörü hakkında beraat kararı verildi. Diğer 3 köylü, her biri için 300 gün hapis cezası karşılığı 6.000TL olmak üzere toplam 18.000TL para cezasına çarptırıldılar.

Tek suçu topraklarına sahip çıkmak olan 73 yaşındaki Mustafa Keklik davası Yargıtay’ca onanırsa 900 gün hapis yatacak

Pazarcık Asliye Ceza Mahkemesi 2010/62Esas

Pazarcık-Şahintepe Köylüleri, SANKO’nun iş makinelerinin köylerinden toprak almasına izin vermedikleri için, “İş ve Çalışma Hürriyetinin İhlali” başlıklı TCK 117/1.maddesi ve “Mala Zarar Verme” başlıklı 151/1.maddesinden 13 köylü hakkında 5 yıla kadar hapis istemiyle(toplamda 65 yıl) dava açıldı. Dava sonucunda ikisi çocuk 6 kişi hakkında şirket, şikayetinden vazgeçti. 3 kişi hakkında 500 gün “İş ve Çalışma Hürriyetinin İhlali” ve 100 gün “Mala Zarar Verme” olmak üzere toplam 600 gün hapis cezası verildi. Bu cezalar kişi başı toplam 12.000TL para cezasına çevrildi. 4 kişi hakkında 300 gün “İş ve Çalışma Hürriyetinin İhlali” ve 100 gün “Mala Zarar Verme” olmak üzere 400 gün ceza verildi. Kişi başı toplam 8.000TL para cezasına çevrildi. Toplamda 72.000TL para cezasına çarptırıldılar. Dosya Yargıtay’da ancak ALİ KÜTÜK bu davada (usulsüz tebligattan) temyiz süresini kaçırdığından cezasının kesinleşmesi nedeniyle ve parayı ödeyecek maddi gücü olmadığından iki aydan fazla cezaevinde yattı.

Pazarcık Asliye Ceza Mahkemesi 2009/63Esas

Şahintepe Köyü’nden İsmail Kerto, Fatma Kütük, Cemile Kerto, Ali Keklik, Ayşe Keklik hakkında SANKO’nun taşıma işlerini yapan taşeron firmanın sahibi Talat Orak ve arkadaşlarının şikayeti üzerine “Görevi Yaptırmamak İçin Direnme”, “Hakaret”, İş ve Çalışma Hürriyetinin İhlali” iddiasıyla toplamda 7 yıla kadar hapis istemiyle açılan dava devam ediyor.

Pazarcık Asliye Ceza Mahkemesi’nde iki ve Pazarcık Sulh Ceza Mahkemesi’nde iki olmak üzere toplam dört davada “İş ve Çalışma Hürriyetinin İhlali” gerekçesiyle 10 köylü hakkında açılan davalarda her birine 600 güne varan hapis cezaları verildi. Daha sonra verilen hapis cezaları para cezasına çevrildi. Para cezalarının toplamı 100 bin lirayı geçiyor. 73 yaşındaki Mustafa Keklik, toplamda 18.000TL para ödemek zorunda. Bu parayı ödemediğinde ise her gün için 20 TL karşılığı 900 gün hapis yatmak durumunda kalacak. Tek suçu:Torunlarına güzel ve onurlu bir gelecek bırakmak, yaşam ve çevre hakkını savunmak, toprağına sahip çıkmak. Aynı cezalara çarptırılan 63 yaşındaki Ali Kütük’ün ise cezası kesinleşti. Para cezasını ödeyemediği için 2 aydan fazla cezaevinde kaldı.

Şahintepe köylülerinden 63 yaşındaki Ali Kütük 12.000 TL para cezasını ödeyemediği için 2 aydan fazla Pazarcık Cezaevinde yattı.

Yörede gelişen çevre duyarlılığı sonucunda kurulan Narlı Çevre ve Kültür Derneği, kısa sürede yüzlerce üyeye sahip oldu. Türkiye’de çevre mücadelesi konusunda deneyimli pek çok ismin konuk olduğu etkinliklere ev sahipliği yaptı. Dernek, Pazarcık Kaymakamlığı tarafından açılan dava sonucunda Pazarcık Asliye Hukuk Mahkemesi tarafından kapatıldı. Derneğin eski ve yeni yönetim kurulu üyeleri hakkında kişi başı 1.000TL’nı aşan para cezaları verildi.

Narlı Çevre ve Kültür Derneği Kapatıldı

Page 5: pazarcık ovama dokunma çevre hareketi bülteni

HABER BÜLTENİ 5

Çimento fabrikaları yetmiyormuş gibi ovanın tam ortasına K.Maraş ve aralarında Pazarcık ve Narlı Belediyesi’nin de bulunduğu sekiz ilçe belediyesinin bir araya gelerek oluşturduğu birlik tarafından kentsel ve tıbbi atıklarının döküleceği bir çöp tesisi kurulmak istendi. Bu konuda açılan davalarda da seçilen bilirkişiler çöp tesisinin kurulabileceği yönünde rapor sundular. Fakat halkın tepkisi ve kararlılığı nedeniyle projeden vazgeçildi. Çöp tehlikesi halk tarafından püskürtüldü. K.Maraş Valiliği, aşağıdaki davalara konu olan çöp tesisi

protestolar ve yöre yurttaşlarının tepkileri sonucunda, tesis için yapılan yer seçiminin yanlış olduğuna karar verdi. Projeden vazgeçildi. Bakanlar Kurulu tarafından Pazarcık-Narlı Ovası dışında bir bölge çöp tesisi için “Acele Kamulaştırma” yöntemiyle kamulaştırıldı. TMMOB’ne bağlı odalar ve yöre yurttaşları tarafından çöp tesisi aleyhine açılan davalar ise konusuz kaldığından düşmüş oldu. Hazırlanan çok sayıda bilimsel rapor, yöre yurttaşlarının tepkisi ve açılan davalardan sonra K.Maraş Valiliği ve Bakanlar Kurulu, yapılan “hatadan” döndü. Ama haklılığı anlaşılan köylüler, yargılanmaya devam ediyor. Açılan bu ceza davarı ile elde edilen hukuksal kazanımın diyeti köylülere ödettirilmeye çalışılırken, Pazarcıklıların birlik ve dayanışma içinde elde ettikleri bu başarının diğer mücadele alanlarına “kötü örnek” olması engellemeye çalışıyor.

Pazarcık Asliye Ceza Mahkemesi 2010/28Esas

Çöp tesisini protesto ettikleri gerekçesiyle 2911 Sayılı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu’na Muhalefet etmekten 59 kişi hakkında 3’er yıldan toplam 177 yıl hapis istemiyle açılan dava devam ediyor.

Pazarcık Asliye Ceza Mahkemesi 2010/27Esas

Çöp tesisini protesto ettikleri gerekçesiyle 2911 Sayılı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu’na Muhalefet etmekten 32 kişi hakkında 3’er yıldan toplam 66 yıl hapis istemiyle açılan dava devam ediyor.

SANKO’nun çimento hammaddesi almak için işlettiği maden ocakları, Doğanlı Karahasanlar Köyü’nde yaşayan yurttaşların açtığı dava sonucunda Danıştay kararıyla durduruldu. Danıştay, yürütülen faaliyetin çevresel etki değerlendirme sürecinde hukuka karşı hile yapıldığını kanıtlayan ve söz konusu madencilik faaliyetinin çevreye zarar verdiğini tartışmasız şekilde ortaya koyan örnek bir karar verdi. 2009 Nisan Ayı’nda Adana Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu, Doğanlı Karahasanlar Köyü Bozhöyük Mevkii’nin 1.Derece Arkeolojik SİT Alanı olarak tesciline karar verdi. Türkiye Cumhuriyeti yasalarına göre bu alanda çivi bile çakılması suç. SANKO, bu kez “kapasite artırımı” adı altında yeni izin başvurusu yaparak “yargı kararının arkasından dolanma” girişiminde bulundu. Fakat köylülerimizin avukatlarının açtığı dava sonucunda K.Maraş Valiliği, çöp davalarında olduğu gibi bu davada da verdiği izinleri mahkeme kararını beklemeden geri almak zorunda kaldı. Şirket, şimdi yeniden ÇED Raporu almakta ısrar ediyor. ÇED süreci kapsamında yapılan Halkın Katılımı Toplantısı’nda, Davutlar ve Söğütlü köylüleri, köylerinde maden ocağı istemediklerini ve tepkilerini ortaya koydular. Buna rağmen Çevre ve Orman Bakanlığı ÇED sürecine devam ederek, var olan mahkeme kararlarını yok sayarak SANKO’ya izin vermeye çalışıyor. SANKO ise Mineral Endüstri AŞ adındaki taşeron şirketi üzerinden D.Karahasanlar’daki köylülere madenin taşıma işlerini ihale olarak vereceğini vaat ederek halkımızın tepkisini rüşvetle yok etmeye çalışıyor.

Page 6: pazarcık ovama dokunma çevre hareketi bülteni

HABER BÜLTENİ6

Tarihi ve kültürel mirasın yok edil-mesi, çimento fabrikalarının yakı-nındaki Kelebişler Köyü’nde bulu-nan Domuztepe’de de gündemde. 1995 yılında başlanan Domuztepe kazıları devam ediyor. Manchester Üniversitesi ve British Museum ile Kültür Bakanlığı tarafından yü-rütülen kazılarda neolitik döne-me ait önemli bulgulara ulaşıldı. www.domuztepe.org “Domuztepe Höyüğü’nün 8500 yıl öncesine ait ve o dönemin en büyük yerleşim yeri olduğunu, Höyükte yürüttükleri kazılarda ulaştıkları çöp çukurlarının ilgilerini çektiğini” belirten İngiliz Arkeolog Dr. Stuart Campbell; ‘’bundan 8500 yıl önce burada yaşayan insanların çevre konusunda çok duyarlı olduklarını ortaya koyuyor. Hangi kaynakları nereden ve ne kadar alacaklarını ve nasıl kullanacaklarını biliyorlardı. O dönemin insanları çevreye duyarlıydı, hiçbir zaman ihtiyaçlarından fazlasını tüketmedi. Çevre konusunda bizlerden hassas olduğunu söylemek mümkün” dedi.

CemevlerimizPazarcık ve Narlı’daki kirli yatırımlar, sadece doğamızı değil, tarihimizi,

kimliğimizi ve kültürümüzü de kirletiyor. Maalesef bu kirli yatırımların sahibi SANKO ve KİPAŞ, henüz fabrikalarının temelini atmadan önce halkımızın içinden

kendilerine parayla satın aldıkları düşürülmüş insanlar bularak Pazarcıklılar arasında sosyal bir kirliliğin temellerini attılar. Narlı Belediye Başkanı Metin Ergücen başta olmak üzere önceki ve şimdiki Pazarcık Belediye başkanları ve bazı muhtarlar, bu

sosyal kirliliğin taşeronluğunu üstlendiler. Ovada tanınmış inanç önderlerine Sanko tarafından lüks evler yaptırıldı. Narlı ve D.Karahasanlar’daki cemevlerine de şirketler tarafından önemli miktarda yardımlarda bulunuldu. Pazarcıklıların halen saygı duymaya devam ettikleri bu ve benzeri kişiler Hızır Paşaların sofrasına otururken, ovamızın, tarihimizin ve kültürümüzün geleceği için mücadele etmek, ovada yaşayan bir avuç ve genelde yoksul insanın üzerinde

kaldı. Ovada büyük arazi sahibi olanlar, yünbinlerce euroya evler yaptıranlar, birkaç duyarlı insanımız dışında bu mücadeleye uzak kalmayı ve sermaye çevreleri ile içli dışlı olmanın

“ayrıcalığını” yaşamayı tercih ettiler.

Tarihimiz ve Kültürümüz Kirletiliyor

Page 7: pazarcık ovama dokunma çevre hareketi bülteni

HABER BÜLTENİ 7

Afşin-Elbistan termik santrali şu anda Türkiye’de yaşanan en büyük ekolojik yıkımlardan birini yarattı. Santral çevresindeki köylerde kanser vakalarında büyük artışlar var. Yasal sınırların yüzlerce kat üzerinde kimyasal madde ve radyasyon havaya karışıyor. Topraklar verimsizleşiyor, yok oluyor. İnsanlar çocuklarını evlerinden dışarıya çıkarmaya korkuyor. Yaşanan felaketi görmek için santral çevresinde kısa bir gezinti yapmak ve insanlarla ayaküstü konuşmak yeterli.WOFTHEW (Dünya Savaşçıları) örgütü Maraş’ta eylem yaptı. Maket olarak yaptıkları termik santralin önünde kefenle yatan grup üyeleri yaşanan ölümlere dikkat çekti. Grup adına açıklama yapan WOFTHEW Basın Sözcüsü Fatma Yörür, 1986 yılında faaliyete geçen Afşin Elbistan Termik Santrali'nin bugüne kadar yüzlerce ton kül ve atığı doğaya bıraktığını söyledi. Bu durumdan en fazla etkilenenin çevre köy ve kasabalar olduğunu belirten Yörür; tarım alanları, hayvanlar, içme ve kullanma sularının yok olduğu gibi, doğal güzelliklerin de kaybolduğunu belirtti. Termik santralin çevre felaketine yol açtığını belirten Yörür, "Kül tutmaya yarayan filtreleri, 15 yıldır arızalı olan tesisin bacasından yılda 15 milyon ton katı, sıvı, gaz ve radyoaktif madde içeren zehirli atık halkın üzerine saçılıyor." dedi. Şimdiye kadar kamu kurumları tarafından yörede bir sağlık taraması yapma ihtiyacı duyulmadı. Termik santrale yeni üniteler eklenmesi için ihaleler yapılmakla yetinildi. Son yıllarda yörede sakat hayvan doğumlarunda artış görülüyor.

WOFTHEW (Dünya Savaşçıları) Termik santrallere karşı Maraş’ta eylemdeydi.

Page 8: pazarcık ovama dokunma çevre hareketi bülteni

HABER BÜLTENİ8

MÜCADELE EDİYORUZ

Dinamitlerle parçalanan dağlarımız, asit yağmurlarıyla kirletilen sularımız ve ovamız kendi öz anamız gibi bize baktı, besledi. Doğayla dost ve bütünleşmiş evrensel değerlere sahip bir kültürün mirasçılarıyız. Bu yüzden doğamızı elimizden almak isteyen şirketler, işe kültürümüzü kirleterek başladılar.

21. yüzyıl, kapitalizmin yarattığı sanayileşme ve modernleşme politikaları ile insanlığın kurtuluşu arasındaki mücadeleye sahne olmaktadır. Çimento fabrikaları ile termik santraller, sadece etrafındaki köyleri değil, yol açtıkları iklim değişiklikleri ile bütün insanlığı tehdit etmektedir. Bu nedenle mücadelemiz de yerel olduğu kadar evrensel bir mücadeledir. SANKO ve KİPAŞ, çimento fabrikalarını, arkalarına hükümetlerin desteğini alarak, kamu kaynaklarından sağlanan teşviklerden yararlanarak ve Dünya Bankası kredileriyle kurdular. Karşı karşıya geldiğimiz güçler, küresel kapitalist sistemin bir parçasıdır. Neoliberal politikalarla “sosyal devlet” yok edilirken; Pazarcık, “Sanko Cumhuriyeti” yapılmak istenmektedir.

Pazarcık halkı, yüzlerce yıldır egemenlerin sömürü, baskı, sindirme ve kimliksizleştirme politikalarına karşı direnmesini bilmiştir. Büyük bedeller ödeyerek kendi özünü korumuştur. Bizi biz yapan değerler; barış, kardeşlik, zulme karşı direnmek, haksızlıklar karşısında sessiz kalmamaktır. Bu değerlerimiz insan ve doğa sevgisi ile örülüdür. Tarihsel varoluşumuzun bilinciyle; emekten, ezilenden, barıştan, demokrasiden, insan haklarından yana bir ekolojik mücadele anlayışını benimsiyoruz.

Kazanmaya mecburuz…

Toprağımız, kültürümüz, tarihimiz, geleceğimiz için