OTİZM SPEKTRUM BOZUKLUĞU OLAN ÇOCUKLARINdocs.neu.edu.tr/library/6814124268.pdf · ve Atipik...
Transcript of OTİZM SPEKTRUM BOZUKLUĞU OLAN ÇOCUKLARINdocs.neu.edu.tr/library/6814124268.pdf · ve Atipik...
YAKIN DOĞU ÜNİVERSİTESİ
SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ
KLİNİK PSİKOLOJİ ANABİLİM DALI
OTİZM SPEKTRUM BOZUKLUĞU OLAN ÇOCUKLARIN
ANNE-BABALARININ RUH SAĞLIĞI VE EVLİLİK UYUMLARI
ARASINDAKİ İLİŞKİNİN İNCELENMESİ
EVLİLİK UYUMLARI ARASINDAKİ İLİŞKİNİN İNCELENMESİ
Mustafa GÜLER
Mustafa GÜLER
YÜKSEK LİSANS TEZİ
YÜKSEK LİSANS TEZİ
LEFKOŞA 2019
LEFKOŞA 2019
OTİZM SPEKTRUM BOZUKLUĞU OLAN ÇOCUKLARIN
ANNE-BABALARININ RUH SAĞLIĞI VE EVLİLİK UYUMLARI
ARASINDAKİ İLİŞKİNİN İNCELENMESİ
OTİZM SPEKTRUM BOZUKLUĞU OLAN ÇOCUKLARIN
ANNE-BABALARININ RUH SAĞLIĞI VE EVLİLİK UYUMLARI
ARASINDAKİ İLİŞKİNİN İNCELENMESİ
Mustafa GÜLER
Mustafa GÜLER
YAKIN DOĞU ÜNİVERSİTESİ
SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ
KLİNİK PSİKOLOJİ ANABİLİM DALI
YAKIN DOĞU ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ
KLİNİK PSİKOLOJİ ANABİLİM DALI YÜKSEK LİSANS TEZİ
YÜKSEK LİSANS TEZİ
TEZ DANIŞMANI PROF. DR. Fatma Gül CİRHİNLİOĞLU
TEZ DANIŞMANI PROF. DR. Fatma Gül CİRHİNLİOĞLU
LEFKOŞA 2019
KABUL VE ONAYLEFKOŞA
i
KABUL VE ONAY
KABUL VE ONAY
Mustafa Güler tarafından hazırlanan “Otizm Spektrum Bozukluğu Olan Çocukların Anne-Babalarının Ruh Sağlığı Ve Evlilik Uyumları Arasındaki İlişkinin İncelenmesi” başlıklı bu çalışma, 27/09/2019 tarihinde yapılan savunma sınavı sonucunda
başarılı bulunarak jürimiz tarafından Yüksek Lisans Tezi olarak kabul edilmiştir.
Mustafa Güler tarafından hazırlanan “Otizm Spektrum Bozukluğu Olan Çocukların Anne-Babalarının Ruh Sağlığı Ve Evlilik Uyumları Arasındaki İlişkinin İncelenmesi” başlıklı bu çalışma, 27/09/2019 tarihinde yapılan savunma sınavı sonucunda
başarılı bulunarak jürimiz tarafından Yüksek Lisans Tezi olarak kabul edilmiştir.
JÜRİ ÜYELERİ
JÜRİ ÜYELERİ
Prof. Dr. Fatma Gül CİRHİNLİOĞLU (Danışman)
Yakın Doğu Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi
Psikoloji Bölümü
Prof. Dr. Fatma Gül CİRHİNLİOĞLU (Danışman)
Yakın Doğu Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi
Psikoloji Bölümü
Doç Dr. Aşkın KİRAZ (Başkan)
Yakın Doğu Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi
Psikoloji Bölümü
Doç Dr. Aşkın KİRAZ (Başkan)
Yakın Doğu Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi
Psikoloji Bölümü
Yrd. Doç. Dr. Ezgi ULU Üniversite Adı
Fakülte ve Bölüm Adı
Yrd. Doç. Dr. Ezgi ULU Üniversite Adı
Fakülte ve Bölüm Adı
Prof. Dr. Mustafa SAĞSAN
Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürü
BİLDİRİM
Prof. Dr. Mustafa SAĞSAN Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürü
BİLDİRİM
BİLDİRİM
Hazırladığım tezin, tamamen kendi çalışmam olduğunu ve her alıntıya kaynak gösterdiğimi taahhüt ederim. Tezimin kağıt ve elektronik
kopyalarının Yakın Doğu Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü arşivlerinde aşağıda belirttiğim koşullarda saklanmasına izin verdiğimi onaylarım.
Hazırladığım tezin, tamamen kendi çalışmam olduğunu veher alıntıya kaynak gösterdiğimi taahhüt ederim. Tezimin kağıt ve elektronik
kopyalarının Yakın Doğu Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsüarşivlerinde aşağıda belirttiğim koşullarda saklanmasına izin verdiğimi onaylarım.
□ Tezimin tamamı heryerden erişime açılabilir.
□ Tezim sadece Yakın Doğu Üniversitesinde erişime açılabilir.
X Tezimin iki (2) yıl süre ile erişime açılmasını istemiyorum. Bu sürenin sonunda uzatma için başvuruda bulunmadığım taktirde tezimin tamamı erişime açılabilir.
□ Tezimin tamamı heryerden erişime açılabilir.
□ Tezim sadece Yakın Doğu Üniversitesinde erişime açılabilir.
X Tezimin iki (2) yıl süre ile erişime açılmasını istemiyorum. Bu süreninsonunda uzatma için başvuruda bulunmadığım taktirde tezimin tamamıerişime açılabilir.
Tarih : 23/10/2019
İmza :
Ad Soyad: Mustafa GÜLER
Tarih : 23/10/2019
İmza :
Ad Soyad: Mustafa GÜLER
iii
TEŞEKKÜR
Bu çalışmanın gerçekleşmesinde, iki yıl boyunca değerli bilgilerini bizlerle
paylaşan, meslek hayatımla ilgili geleceğe dair hedefler koymamı sağlayan,
katkılarını asla unutmayacağım saygıdeğer danışman hocam; Prof. Dr.
Fatma Gül CİRHİNLİOĞLU' na, çalışmam boyunca benden bir an olsun
yardımlarını esirgemeyen arkadaşım Prof. Dr. Barış ÇOBAN' a ve Özgün
AŞIK' a, uzakta olsalar bile gönülleri benimle olan ablam Fatma KOÇAK ve
kardeşim Hasan GÜLER’ e, eğitim hayatımı her zaman destekleyen ve
yüreklendiren ama şimdi hayatta olmayan annem Meryem GÜLER, babam
Ahmet GÜLER' e sonsuz teşekkürlerimi sunarım.
iv
ÖZ
OTİZM SPEKTRUM BOZUKLUĞU OLAN ÇOCUKLARIN ANNE-
BABALARININ RUH SAĞLIĞI VE EVLİLİK UYUMLARI ARASINDAKİ
İLİŞKİNİN İNCELENMESİ
Otizm Spektrum Bozukluk (Autism Spektrum Disorder-ASD) özellikle iletişim
ve sosyal ilişkilerde bir takım sorunlar yaşamsına neden olan bir
rahatsızlıktır. Bu rahatsızlığı yaşayan bireylerin ilgi alanlarının dar olması ve
motor becerilerinin kısıtlı olması da yaşamlarını olumsuz etkiler. Diğer tarafta,
üzerinde durulması gereken önemli bir nokta da Otizm Spektrum Bozukluk
tanısı almış çocukların sadece kendi hayatlarında değil anne-babalarının
hayatlarında da sorunlar yaşanıyor olmasıdır. Otizm Spektrum Bozukluk
tanısı konmuş çocukların anne-babalarının yaşadıkları sorunlar ruh sağlığı,
psikolojik sorunlar, maddi sorunlar ve sosyal sorunlar şeklindedir. Söz
konusu sorunların anne-babaların ruh sağlıkları ve evlilik uyumları üzerinde
etkiler oluşturması olasıdır. Bu çalışmanın amacı otizm spektrum bozukluğu
olan çocukların anne-babalarının ruh sağlığı ve evlilik uyumları arasındaki
ilişkisini belirlemek ve demografik değişkenlerin bu duruma karşı etkisi olup
olmadığını incelemektir. Araştırma çocuklarında otizm bozukluğu olan 85
ebeveyne uygulanmıştır. Verilerin analizinde SPSS 23,0 programı
kullanılarak, frekans, yüzde ve betimsel istatistikler, t-testi ve anova
kullanılmıştır. Çalışma sonucunda anne-babaların ruh sağlıklarının ve evlilik
uyumlarının düşük düzeyde olmadığı görülmüştür. Katılımcıların ruhsal belirti
tarama testi genelinden ve somatizasyon, obsesif-kompulsif belirtiler,
depresyon, anksiyete, fobik anksiyete ve paranoid düşünce alt boyutlarından
aldıkları puanlar ile evlilik uyumu ölçeğinden aldıkları puanlar arasında
negatif yönlü ve istatistiksel olarak anlamlı korelasyonlar saptanmıştır.
Sadece anksiyete alt boyutundan alınan puanlar evlilik uyumunu anlamlı
düzeyde yordamıştır.
Anahtar Kelimeler: Otizm, Otizm Spektrum Bozukluk, Ruh Sağlığı, Evlilik
Uyumu.
v
ABSTRACT
INVESTIGATION OF THE RELATIONSHIP BETWEEN MENTAL HEALTH
AND MARITAL ADAPTATION OF CHILDREN WITH CHILDREN WITH
AUTOISM SPECTRUM DISORDERS
Autism Spectrum Disorder-ASD is a disorder generally results in problems
seen at communication skills and social relationships. Furthermore, limited
interests and limited motor skills are also problems faced by those people
which affect their lives in a negative manner. Adding to those, it must also be
noted that not only children with Autism Spectrum Disorder but also their
parents have some kinds of difficulties in their daily lives as a result of Autism
Spectrum Disorder. Problems faced by those parents can be grouped as
psychological well-being, sanity, economic problems and social difficulties. It
is possible that all those problems may have effects on sanity and marital
adjustment of parents. Aim of that study is examining sanity and marital
adjustment of parents having children with Autism Spectrum Disorder. It is
also aimed to examine whether demographic variables have effects or not.
85 parents with children with Autism Spectrum Disorder attended to the
study. Data is evaluated using SPSS 23,0. Frequency, mean and descriptive
statistics, t-test and Anova tests are used in order to reach the aim. At the
end of the study, it is seen that psychological well-being and marital
adjustment levels of parents are not low. Finally, in this study, negative and
statistically significant correlations were found between the scores obtained
from the psychological symptom screening test and somatization, obsessive-
compulsive symptoms, depression, anxiety, phobic anxiety, and paranoid
thought sub-dimensions of the participants and the marital adjustment scale.
In addition, only the scores obtained from the anxiety subscale significantly
predicted marital adjustment.
Key Words: Autism, Autism Spectrum Disorder, Psychological Well-Being,
Marital Adjustment.
vi
İÇİNDEKİLER
KABUL VE ONAY .......................................................................................... i
BİLDİRİM ....................................................................................................... ii
TEŞEKKÜR .................................................................................................. iii
ÖZ ................................................................................................................. iv
ABSTRACT ................................................................................................... v
İÇİNDEKİLER ............................................................................................... vi
TABLOLAR DİZİNİ ....................................................................................... ix
ŞEKİLLER DİZİNİ .......................................................................................... x
1. BÖLÜM
GİRİŞ ............................................................................................................. 1
1.1. Problem Durumu ................................................................................... 1
1.2. Problem Cümlesi ................................................................................... 3
1.3. Araştırmanın Amacı .............................................................................. 3
1.4. Sınırlılıklar .............................................................................................. 4
2. BÖLÜM
KURAMSAL ÇERÇEVE VE İLGİLİ ARAŞTIRMALAR ................................. 5
2.1. Otizm Spektrum Bozukluğu ve Evlilik Uyumu .................................... 5
2.2. Otizm Spektrum Bozukluk .................................................................... 5
2.2.1. Otizm Spektrum Bozukluk Rahatsızlığı ............................................ 6
2.2.2. Otizm Spektrum Bozukluk Tanısı ..................................................... 9
2.2.3. Epidemiyoloji .................................................................................... 11
2.2.4. Etiyoloji ve Patogenez ..................................................................... 12
2.2.4.1. Genetik Faktörler .......................................................................... 13
2.2.4.2. Nörobiyolojik Faktörler ................................................................. 15
2.2.4.3. Çevresel Faktörler ......................................................................... 16
2.2.5. Otizm Spektrum Bozukluğun Sınıflandırılması ............................. 18
2.2.5.1. Asperger Bozukluğu ..................................................................... 19
2.2.5.2. Çocukluk Çağı Dezintegratif Bozukluğu ..................................... 20
vii
2.2.5.3. Yaygın Gelişimsel Bozukluk ........................................................ 21
2.2.5.4. Rett Sendromu .............................................................................. 21
2.2.5.5. Atipik Otizm ................................................................................... 22
2.2.6. Erken Tanı ......................................................................................... 23
2.2.7. Otizm Spektrum Bozukluğun Tedavisi ........................................... 27
2.2.8. Otizm Spektrum Bozukluk Sorunu Yaşayan Çocukların Özellikleri
..................................................................................................................... 35
2.2.8.1. Tekrarlanan Ve Kısıtlı Davranış, İlgi ve Aktiviteler ..................... 35
2.2.8.2. Sosyal Etkileşim ve İletişim Sorunları ......................................... 36
2.3. Otizm Spektrum Bozukluğa Sahip Çocuğun Anne-Babasının
Karşılaştığı Sorunlar .................................................................................. 41
2.3.1. Ruh Sağlığı ....................................................................................... 41
2.3.2. Psikolojik Sorunlar........................................................................... 43
2.3.3. Maddi Sorunlar ................................................................................. 46
2.3.4. Sosyal Sorunlar ................................................................................ 48
2.4. Evlilik Uyumu ...................................................................................... 51
2.4.1. Evlilik Uyumu Kavramı .................................................................... 51
2.4.2. Evlilik Uyumunu Etkileyen Faktörler .............................................. 57
2.4.2.1. Bireysel Özellikler ......................................................................... 57
2.4.2.2. Çift Özellikleri ................................................................................ 60
2.4.2.3. Çevresel Etmenler ......................................................................... 62
2.5. İlgili Araştırmalar ................................................................................. 67
3. BÖLÜM
YÖNTEM ..................................................................................................... 70
3.1. Araştırmanın Modeli ........................................................................... 70
3.2. Evren ve Örneklemi ............................................................................ 70
3.3. Veri Toplama Araçları ......................................................................... 70
3.4. Sosyodemografik Bilgi Formu ........................................................... 70
3.4.1. SCL 90 Ruhsal Belirti Tarama Ölçeği ............................................. 71
3.4.2. Evlilik Uyum Ölçeği .......................................................................... 71
3.5. Verilerin İstatistiksel Analizi ............................................................... 71
viii
4. BÖLÜM
BULGULAR ................................................................................................. 73
5. BÖLÜM
TARTIŞMA .................................................................................................. 92
6. BÖLÜM .................................................................................................... 97
SONUÇ VE ÖNERİLER ............................................................................... 97
6.1. Sonuçlar............................................................................................... 97
6.2. Öneriler ................................................................................................ 98
KAYNAKÇA .............................................................................................. 100
EKLER ....................................................................................................... 113
Ek-1. Sosyodemografik Bilgi Formu ...................................................... 113
Ek-2. Scl 90 Ruhsal Belirti Tarama Ölçeği ............................................. 114
Ek-3. Evlilikte Uyum Ölçeği ..................................................................... 115
Ek-4. Evlilik Uyum Ölçeği İzni ................................................................. 116
ÖZGEÇMİŞ ................................................................................................ 117
İNTİHAL RAPORU .................................................................................... 118
ETİK KURUL RAPORU ............................................................................. 119
ix
TABLOLAR DİZİNİ
Tablo 1: Otizm Spektrum Bozukluğun Tedavisinde Kullanılması Mümkün
Olan Tedavi Yöntemleri ............................................................................... 33
Tablo 2: Otizm Spektrum Bozukluk Yaşayan Çocukların Özellikleri ............ 40
Tablo 3: Ebeveynlerin ve otizmli çocuklarının demografik özellikleri………..43
Tablo 4: Ebeveynlerin Ruhsal Belirti Tarama Testi (SCL90R) ve Evlilik Uyum
Ölçeği puanları………………………………………………………………….... 75
Tablo 5: Ebeveynlerin cinsiyetine göre Ruhsal Belirti Tarama Testi (SCL90R)
ve Evlilik Uyum Ölçeği puanlarının karşılaştırılması……………………...….. 76
Tablo 6: Ebeveynlerin eğitim durumuna göre Ruhsal Belirti Tarama Testi
(SCL90R) ve Evlilik Uyum Ölçeği puanlarının karşılaştırılması…………….. 77
Tablo 7: Ebeveynlerin eşlerinin eğitim durumuna göre Ruhsal Belirti Tarama
Testi (SCL90R) ve Evlilik Uyum Ölçeği puanlarının karşılaştırılması…….... 79
Tablo 8: Ebeveynlerin aylık gelirine göre Ruhsal Belirti Tarama Testi
(SCL90R) ve Evlilik Uyum Ölçeği puanlarının karşılaştırılması………….…..81
Tablo 9: Ebeveynlerin çocuk sayısına göre Ruhsal Belirti Tarama Testi
(SCL90R) ve Evlilik Uyum Ölçeği puanlarının karşılaştırılması……………...83
Tablo 10: Ebeveynlerin otizmli çocuğunun yaşına göre Ruhsal Belirti Tarama
Testi (SCL90R) ve Evlilik Uyum Ölçeği puanlarının karşılaştırılması……….84
Tablo 11: Ebeveynlerin otizmli çocuğunun cinsiyetine göre Ruhsal Belirti
Tarama Testi (SCL90R) ve Evlilik Uyum Ölçeği puanlarının
karşılaştırılması……………………………………………………………………H
ata! Yer işareti tanımlanmamış.85
Tablo 12: Ebeveynlerin otizmli çocuğunun eğitim süresine göre Ruhsal Belirti
Tarama Testi (SCL90R) ve Evlilik Uyum Ölçeği puanlarının
karşılaştırılması……………………………………………………………………86
Tablo 13: Ebeveynlerin devlet yardımı alma durumuna göre Ruhsal Belirti
Tarama Testi (SCL90R) ve Evlilik Uyum Ölçeği puanlarının
karşılaştırılması……………………………………………………………………88
Tablo 14. Ebeveynlerin Ruhsal Belirti Tarama Testi (SCL90R) ile Evlilik
Uyum Ölçeği puanları arasındaki ilişki………………………………………….89
Tablo 15: Ebeveynlerin Ruhsal Belirti Tarama Testi (SCL90R) puanlarının
Evlilik Uyum Ölçeği puanlarını yordaması……………………………………...91
x
ŞEKİLLER DİZİNİ
Şekil 1: Otizm Spektrum Bozukluk Riski Olan Çocuklardaki Belirtiler ......... 24
Şekil 2: Evlilik Uyumunu Etkileyen Unsurlar …………………………………..63
1
1. BÖLÜM
GİRİŞ
1.1. Problem Durumu
İlk kez 1943 yılında üzerinde durulmaya başlanılan Otizm Spektrum Bozukluk
ömür boyu devam eden heterojen bir bozukluktur. Yetişkinlerde ve
çocuklarda farklı şekillerde ortaya çıkan Otizm Spektrum Bozukluk günlük
faaliyetlerin gerçekleştirilememesi, empati yapma yeteneğinin görülememesi,
bir cisim veya fiksasyonla ilgili saplantılar, iletişim sorunları ve sosyal
ilişkilerde görülen sorunların ortaya çıkmasına neden olmaktadır. Otizm
Spektrum Bozukluk sosyal davranışlarda, dil gelişimi ve iletişimde ve
bireylerin davranışlarında tekrarlayan durumları ifade eder. Bir çocuk
akranlarının oynadığı oyunlara ilgi göstermiyorsa, aşırı hareketli, hep kendi
bildiğince davranıyorsa, başkalarıyla göz teması kurmuyorsa, bazı eşyaları
döndürmek, sıraya dizmek gibi sıra dışı hareketler yapıyorsa, bazı sözleri
tekrar tekrar ve ilişkisiz ortamlarda söylüyorsa, gözleri bir şeye takılıp
kalıyorsa, ismini söylediğinizde bakmıyorsa, konuşmada akranlarının
gerisinde kalmışsa, oyuncaklarla oynamayı bilmiyorsa, parmağıyla istediği
şeyi göstermiyorsa, sallanmak, çırpınmak gibi garip hareketleri varsa,
söyleneni işitmiyor gibi davranıyorsa ve günlük yaşamındaki düzen
değişikliklerine aşırı tepki veriyorsa Otizm Spektrum Bozukluk tanısı söz
konusu olur.
Otizm Spektrum Bozukluğun ortaya çıkmasında genetik faktörlerin,
nörobiyolojik faktörlerin ve çevresel faktörlerin etkisi olduğu düşünülmektedir.
Otizm Spektrum Bozukluk kendi içerisinde Asperger Bozukluğu, Çocukluk
2
Çağı Dezintegratif Bozukluğu, Yaygın Gelişimsel Bozukluk, Rett Sendromu
ve Atipik Otizm türlerine sahiptir. İlgili kaynaklar incelendiğinde Otizm
Spektrum Bozukluğun tedavisinde kullanılan bazı yöntemlerin bulunduğu
anlaşılmaktadır. Söz konusu yöntemler Sözel Davranış, Merkezi Tepki
Eğitimi, Gelişimsel, Bireysel Farklılık ve İlişki Temelli Model, Otistik ve Diğer
İletişim Engelli Çocukların Tedavisi ve Eğitimi, Kişilerarası Uyum, Eğitsel
Tedaviler, Farmakoterapi, Ergoterapistler, Spor ve Egzersiz, Su İçi Etkinlikler,
Beslenme ve Tedavi ve Özel Eğitim şeklindedir. Otizm Spektrum Bozukluk
yaşayan çocukların sergiledikleri bazı davranışlar dikkati çekmektedir. Bu
davranışlar “Tekrarlanan ve Kısıtlı Davranış, İlgi ve Aktivite” ve “Sosyal
Etkileşim ve İletişim Sorunları” alt başlıkları altında gruplandırılabilir.
Otizm Spektrum Bozukluk sadece çocuğun hayatında değil anne-babanın
hayatında da etkilere sahiptir. Bozukluğun anne-babanın hayatındaki
olumsuz etkileri ruh sağlığı, psikolojik sorunlar, maddi sorunlar ve sosyal
sorunlar şeklinde gruplandırılabilir.
Otizm Spektrum Bozukluk tanısı konan çocuğun ailesinde evlilik uyumu
açısından da bir takım değişikliklerin yaşanması olasıdır. Anne ve babanın
evlilik hayatlarındaki uyumu içeren bu kavram sadede aile hayatını değil
anne ve babanın tüm hayatını etkiler. Diğer bir ifadeyle evlilik uyumu
bireylerin aile içerisindeki yaşamları kadar aile dışındaki yaşamlarını da
etkilemektedir. Diğer bir ifadeyle evlilik uyumu açısından sorunlu sürçeler
geçiren bireyler iş hayatında ve sosyal hayatlarında da sorunlar yaşarlar.
Bireysel özellikler, çift özellikleri ve çevresel etmenler evlilik uyumu üzerinde
etkili olmaktadır.
Bu araştırmanın amacı otizm spektrum bozukluğu olan çocukların anne-
babalarının ruh sağlığı ve evlilik uyumları arasındaki ilişkisini belirlemek ve
demografik değişkenlerin bu duruma karşı etkisi olup olmadığını incelemektir.
Çalışmanın amacına ulaşmak için anket kullanılmış ve araştırma
çocuklarında otizm bozukluğu olan 85 ebeveyne uygulanmıştır. Anket formu
3 bölümden oluşmaktadır. İlk bölümde 10 sorudan oluşan kişisel bilgiler
(cinsiyet, anne eğitim durumu, baba eğitim durumu, gelir, çocuk sayısı, çocuk
3
yaşı, çocuk cinsiyeti, eğitim ortamı, özel hizmet yararlanma süresi ve Devlet
yardımı) yer almaktadır. İkinci bölümde 90 maddelik SCL-90 Ruhsal belirti
tarama ölçeği ve son kısımda 15 maddelik evlilik uyum ölçeği kullanılmıştır.
Anket formundan elde edilen Verilerin analizinde SPSS 23,0 programı
kullanılarak, frekans, yüzde ve betimsel istatistikler, psikolojik belirti tarama
ölçeğinde parametrik testler (t-testi, anova) kullanılmıştır. Ölçeklerin
aralarındaki ilişki düzeyini test edebilmek için korelasyon analizi yöntemi
kullanılmıştır. Sonuçların yorumlarında 0,05 anlamlılık düzeyi dikkate
alınmıştır.
1.2. Problem Cümlesi
Otizm Spektrum Bozukluğu yaşayan çocuğu olan anne – babaların
yaşayabilecekleri ruhsal sorunlar ve evlilik uyumları arasında bir ilişkinin
olduğu düşüncesiyle bu araştırmanın problem cümlesi şu şekildedir;
Otizm Spektrum bozukluğu olan çocuğa sahip olmak anne ve babalarda ruh
sağlığı ve evlilik uyumunda problemlere yol açar mı?
1.3. Araştırmanın Amacı
Araştırmanın temel amacı katılımcıların demografik değişkenlere göre
ruh sağlığı ve evlilik uyumunun farklılaşıp farklılaşmadığını
saptamaktır. Ayrıca ruhsal belirti ile evlilik uyumu arasında anlamlı
ilişki olup olmadığı ve ruhsal belirti tarama testi puanlarının evlilik
uyumunu yordayıp yordamadığını saptamaktır.
Bu genel amaç doğrultusunda aşağıdaki sorulara da yanıt aranacaktır;
Anne babaların psikolojik belirti tarama test puanları, cinsiyet, eğitim
durumu, gelir, çocuk sayısı, otizmlşi çocuğun yaşı, otizmli çocuğun
cinsiyeti, eğitim ortamı, özel hizmet yararlanma süresi ve devlet
yardımı alıp almama değişkenlerine göre anlamlı farklılık göstermekte
midir?
4
Anne babaların evlilik uyum ölçeği puanları, cinsiyet, eğitim durumu,
gelir, çocuk sayısı, otizmlşi çocuğun yaşı, otizmli çocuğun cinsiyeti,
eğitim ortamı, özel hizmet yararlanma süresi ve devlet yardımı alıp
almama değişkenlerine göre anlamlı farklılık göstermekte midir?
Anne babaların psikolojik belirti tarama test puanları ile evlilik uyum
ölçeği puanları arasında anlamlı ilişki var mıdır?
Anne babaların ruhsal belirti tarama testi puanlarının evlilik uyum
ölçeği puanlarını anlamlı düzeyde yordamaktamıdır?
1.4. Sınırlılıklar
- Çalışmanın verileri İstanbul ili, Gaziosmanpaşa ve Kağıthane
ilçelerinde hizmet veren; 3 Özel Eğitim ve Rehabilitasyon
Merkezlerin’de eğitim alan 3-12 yaş aralığındaki otizm spectrum
bozukluğu çocuğu olan 85 anne ve baba ile sınırlıdır.
- Araştırmada elde edilen, ruhsal belirti ve evlilik uyumu bulguları,
ölçeklerin ölçme kapasitesiyle sınırlıdır.
- Bu araştırma Aralık 2018 - Nisan 2019 tarihleri arasında yapılmıştır ve
yapıldığı zamanla sınırlıdır.
5
2. BÖLÜM
KURAMSAL ÇERÇEVE VE İLGİLİ ARAŞTIRMALAR
2.1. Otizm Spektrum Bozukluğu ve Evlilik Uyumu
Çalışmanın bu bölümünde geniş kapsamlı bir kaynak taraması
gerçekleştirilmektedir. Konu hakkında gerçekleştirilmiş olan çalışmalardan
faydalanılarak bu bölümde Otizm Spektrum Bozukluk kavramı, Otizm
Spektrum Bozukluğa sahip çocuğun anne babası evlilik uyumu ve görgül
bulgular konuları incelenmektedir.
2.2. Otizm Spektrum Bozukluk
Otizm Spektrum Bozukluk (Autism Spektrum Disorder-ASD) ilk kez “infantil
otizm” kavramı kullanılarak 1943 yılında Leo Kanner tarafından belirtilmiştir.
Kanner Bleuler tarafından oluşturulan şizofreni tanımında “içe kapanma”
tarifine uyan çocukları açıklamak için kullanmıştır. İlerleyen süreçte ise Rutter
1972 yılında şizofreni ve Otizm Spektrum Bozukluğun farklı bozukluklar
olduğunu belirtmiştir. Süreç içerisinde araştırmacılar Otizm Spektrum
Bozukluk şizofreni arasındaki benzerlikleri ve farklılıkları belirlemeyi
amaçlayan çok sayıda çalışma gerçekleştirmişlerdir. Çalışmalar sonucunda
şizofreni riski bulunan bireylerde bilişsel farklılıklar ve sosyal sorunların
yanında Otizm Spektrum Bozukluk belirtilerinin de bulunduğu görülmüştür
(Ünver, Öner, & Yurtbaşı, 2015, s. 66).
1944 yılında ilk kez dört çocuğa “otistik psikopati” tanısı konmuştur. Bu
çocukların özellikleri yaşıtları düzeyinde veya daha üst düzeyde zekâ
seviyesine sahip olup dili iyi kullanabilmelerine rağmen dar ilgi alanına sahip
6
olma, motor becerilerinde gelişim sorunu olma ve sosyal etkileşimde sorunlar
yaşama durumları bulunmaktaydı(Görmez & Kırpınar, 2015).
Spektrum bir rahatsızlık olan Otizm Spektrum Bozukluk özellikle sosyal
ilişkilerde ve iletişim alanlarında sorunlu noktalara sahiptir. Dahası bilişsel ve
davranışsal açılardan da sorunlar gözlemlenmektedir. Otizmin temel
fizyopatolojisi tam anlamıyla bilinmemektedir. Diğer tarafta nörolojik, biyolojik,
genetik, psikolojik ve bağlılıkla ilgili teoriler geliştirilmiştir (Önal & Uçar, 2017,
s. 180).
Çalışmanın bu başlığı altında Otizm Spektrum Bozukluk üzerinde
yoğunlaşılmaktadır. Otizm Spektrum Bozukluk kavramının bir rahatsızlık
olarak tanımlanması, Otizm Spektrum Bozukluk tanısı, epidemiyolojisi,
etiyolojisi, Otizm Spektrum Bozukluğun sınıflandırılması, erken tanı, tedavi ve
Otizm Spektrum Bozukluk sorunu yaşayan çocukların özellikleri bu başlık
altında incelenen konuları oluşturmaktadır.
2.2.1. Otizm Spektrum Bozukluk Rahatsızlığı
Otizm Spektrum Bozukluk hayat boyu devam eden heterojen bir bozukluktuk.
Psikolojik gelişimin birçok alanında olumsuz etkilere sahiptir. Otizm Spektrum
Bozukluk belirtileri yetişkinlerde ve çocuklarda farklı olmaktadır. Söz konusu
belirtiler arasında bir cisim veya fiksasyonla ilişkili saplantılar, iletişim
sorunları, empati noksanlığı, günlük işlerin yapılamaması ve sosyal
etkileşimle alakalı sorunlar bulunmaktadır (Çalışır, İlhan, Gökçenoğlu, & Kula,
2018, s. 1).
Dünya Sağlık Örgütü (2018)`e göre Otizm Spektrum Bozukluk sosyal
davranışlarda, dil gelişimi ve iletişimde ve bireylerin davranışlarında
tekrarlayan durumları ifade eder. Otizm Spektrum Bozukluk çocukluk
döneminde başlar ve gençlik ve yetişkinlik dönemlerinde devam etme
eğilimine sahip olur. Birçok durumda belirtiler hayatın ilk beş yılında rahat bir
biçimde görülür. Dahası, Otizm Spektrum Bozukluk başka sorunlarla beraber
de görülür. Otizm Spektrum Bozukluk ile sıklıkla beraber görülen sorunların
arasında epilepsi, depresyon, anksiyete, kaçınma ve hiperaktivite bozukluğu
7
bulunur. Otizm Spektrum Bozukluk ile bilişsel yeterlilikler arasındaki ilişki çok
çeşitli olabilir. Kimi Otizm Spektrum Bozukluk sorunu yaşayan bireylerde
bilişsel yeterlilikler geliştirilebilir düzeyde iken kimilerinde sorunlu bir
düzeydedir (World Health Organization, 2018).
American Psychiatric Association (2013)`e göre Otizm Spektrum Bozukluk
sorunu yaşayan bireyler iletişim aşamasında sorun yaşarlar. Benzer bir
biçimde, sözsüz iletişim açısından da gelişimleri istenmedik yöndedir. Bu
kişiler genellikle akranlarıyla arkadaşlık ilişkileri geliştiremezler. Rutinleri
yapmaya bağımlıdırlar. Bu kişiler çevrelerinde meydana gelen değişimlere
karşı aşırı derecede hassas olurlar ve uygun olmayan malzemelere
haddinden fazla odaklanırlar. En önemli özellikleri arasında tekrarlayan
davranışlar bulunur. Semptomların düzeyi açısından bakıldığında ise bireyler
arası farklılaşmalar görülür. Kimi Otizm Spektrum Bozukluk sorunu yaşayan
bireylerin sergiledikleri semptomlar düşük düzeyde iken kimilerinin ki ciddi
boyutlarda gözlemlenebilmektedir (American Psychiatric Association, 2013).
Otizm Spektrum Bozukluk tanısı konan bireylerde fark edilen bir takım
davranışlar belirgin bir biçimde görülür. Bunlar sınırlı ve tekrar eden
davranışlar, duyusal olarak az veya aşırı uyarılma, sinirli davranışlar
sergileyebilme, yoğun ilgi alanı, rutinlere aşırı bağlılık, her şeyin aynı
olmasını isteme, tekrarlayan motor hareketler, etkileşim sorunları, iletişim
kuramama, duygularını ifade edememe, toplumsal açıdan iletişim
başlatamama veya devam ettirememe ve ilişki kuramama şeklindedir
(Sabuncuoğlu, 2015, s. 30).
Kırcaali (2012)`ye göre Otizm Spektrum Bozukluk tanısı alan çocukların
sayısında son dönemlerde bir artış söz konusudur. Tanı alan çocukların
sayısındaki artış ve toplumda farkındalık oluşturma çalışmalarının da etkisiyle
Otizm Spektrum Bozukluk özel eğitim içerisinde yer almaya başlamıştır.
Nörogelişimsel bir bozukluk olan Otizm Spektrum Bozukluktan etkilenen
çocuklar yukarıda da belirtildiği üzere özellikle iletişim noktasında sorun
yaşamaktadırlar. Diğer insanlarla etkileşime girememe, konuşma
başlatamama, iletişim kurduğu durumlarda olağandışı bir dil kullanma ve
8
sosyal yaşama uyum sağlayamama onların hayatları ve gelişimleri açısında
olumsuz sonuçları ortaya çıkarmaktadır (Kırcaali, 2012).
Görmez ve Kırpınar (2015)`e göre Otizm Spektrum Bozukluklarında
prognostik faktörleri belirlemek için pek çok çalışma yapılmış olmasına
rağmen bu alanda hala çok az şey bilinmektedir. Yapılan takip çalışmalarının
hemen hepsi Otizm Spektrum Bozukluk için iki önemli pozitif prognostik
faktör ortaya koymuştur: çocuklukta zekâ katsayısı (IQ) puanının 70 ve üzeri
olması ve 6 yaşından önce 2 kelimelik cümlelerle iletişim amaçlı konuşma.Bu
iki özelliğe sahip çocukların yetişkinlikte orta düzeyde bir bağımsız yaşam
seviyesine ulaşmaları beklenilebilirse de farklı düzeyde işlevselliklerle
sonuçlanabilir (Görmez & Kırpınar, 2015, s. 28).
Dünya Sağlık Örgütü (2018)`e göre dünya genelinde her 160 çocuktan bir
tanesinde Otizm Spektrum Bozukluk bulunmaktadır. Otizm Spektrum
Bozukluğun temel durumu Dünya Sağlık Örgütü tarafından şu şekilde
özetlenmektedir:
Otizm Spektrum Bozukluk çocukluk döneminde başlar ve gençlik ve
yetişkinlik dönemlerinde devam eder,
Otizm Spektrum Bozukluk tanısı konan kimi bireyler bağımsız bir
biçimde yaşamlarını devam ettirebilirken kimi bireyler yaşam boyu
desteğe ihtiyaç duyarlar ve birçok engel durumları vardır,
İletişim ve sosyal ilişkiler alanlarında davranış düzeltme çalışmaları ve
anne-baba eğitim programları gibi çalışmaların olumlu sonuçlar ortaya
koyduğunu gösteren çalışmalar bulunmaktadır. Bu tür uygulamalarla
beraber hem çocuğun iletişim ve sosyal gelişimi olumlu yönde
gelişirken hem de çocuğun bakımı ile sorumlu olan kişilerin yaşam
standartlarında düzelme söz konusu olmaktadır,
Otizm Spektrum Bozukluk tanısı alan bireylerin tedavilerinde geniş
kapsamlı bir bakış açısının geliştirilmesi gerekir. Bu süreç içerisinde
bilişsel, sosyal ve fiziksel çevre bu kişiler için ulaşılabilir ve destekleyici
niteliklere sahip olmalıdır,
9
Dünya genelinde, Otizm Spektrum Bozukluk tanısı alan bireylerin
ayrımcılık sorunu ile karşı karşıya kalındığı bilinmektedir ve bu durum
onların iyi oluş hallerini olumsuz yönde etkilemektedir (World Health
Organization, 2018).
Kısaca özetlemek gerekirse Otizm Spektrum Bozukluk nörogelişimsel bir
bozukluktur ve tekrarlayan davranışlar gibi belirtileri vardır. Otizm Spektrum
Bozukluk tanısı alan bireyler özellikle de sosyal ilişkilerde sorun yaşarlar.
2.2.2. Otizm Spektrum Bozukluk Tanısı
Çocuklarda aşağıdaki durumların bulunması durumunda Otizm Spektrum
Bozukluk riskinin bulunduğu düşünülmelidir:
Akranlarının oynadığı oyunlara ilgi göstermiyorsa.
Aşırı hareketli, hep kendi bildiğince davranıyorsa.
Başkalarıyla göz teması kurmuyorsa.
Bazı eşyaları döndürmek, sıraya dizmek gibi sıra dışı hareketler
yapıyorsa.
Bazı sözleri tekrar tekrar ve ilişkisiz ortamlarda söylüyorsa.
Gözleri bir şeye takılıp kalıyorsa.
İsmini söylediğinizde bakmıyorsa.
Konuşmada akranlarının gerisinde kalmışsa.
Oyuncaklarla oynamayı bilmiyorsa.
Parmağıyla ile istediği şeyi göstermiyorsa.
Sallanmak, çırpınmak gibi garip hareketleri varsa.
Söyleneni işitmiyor gibi davranıyorsa.
Günlük yaşamındaki düzen değişikliklerine aşırı tepki veriyorsa (MEB,
2018: 1).
DSM V`de Otizm Spektrum Bozukluğun tanı ölçütleri şu şekilde
açıklanmaktadır:
A. Aşağıda belirtildiği gibi, şimdi veya geçmişte farklı şekillerde görülen
toplumsal iletişim ve toplumsal etkileşimde sürekli yetersizliğin olması.
10
1) Toplumsal-duygusal karşılık vermede yetersizlik (örn. olağandışı
toplumsal yaklaşımdan karşılıklı diyalog yürütmekte çekilen güçlüğe; ilgilerini,
duygularını veya duygulanımını paylaşmaktaki yetersizlikten, sosyal
etkileşime cevap verememeye kadar olan yetersizlikler).
2) Toplumsal etkileşim için kullanılan sözel olmayan iletişimsel
davranışlarda yetersizlik (örn. zayıf entegre olmuş sözel ve sözel
olmayan iletişim, anormal göz kontaktı ve beden dili, veya jestleri
anlamakta ve kullanmakta yetersizlik ve yüz ifadesi ve beden diline
kadar bariz eksikliklerin varlığı).
3) İlişkileri, geliştirmekte, devam ettirmede ve anlamakta güçlük,
örneğin farklı toplumsal ortamlara uygun davranamamaktan, hayali
oyun paylaşamamaya ve arkadaş edinememeye, arkadaşa ilgi
duymamaya kadar görülen davranışlar.
Şu anki şiddeti: Şiddet sosyal iletişimsel alanda yetersizlikler ve kısıtlı,
tekrarlayıcı davranışlara göre belirlenir.
B. Aşağıdakilerden en az ikisinin varlığı ile kendini gösteren, şu an ve
geçmişte sınırlı, tekrarlayıcı davranışlar, ilgiler ya da etkinlikler.
1) Basmakalıp ve ya tekrarlayıcı motor hareketler, obje kullanımı veya
konuşma (basit motor stereotipiler, oyuncakları dizme veya çevirme,
ekolali, idiyosenkritik cümleler).
2) Aynı olmakta ısrar, rutine sıkı sıkıya bağlı olma veya ritüelleşmiş
sözel ve sözel olmayan davranışlar, (ufak değişimlerde aşırı stres,
geçişlerde zorluk, sert düşünce tarzı, selamlaşma ritüelleri, her gün
aynı yolu veya aynı yemeği tercih etme).
3) Konu veya yoğunluk açısından anormal olan sınırlı, sabitlenmiş
ilgiler (yaygın olmayan nesnelere anormal aşırı bağlılık, aşırı
tekrarlayıcı veya sınırlı ilgiler).
4) Duyusal olarak aşırı ya da az duyarlılık veya çevrenin duyusal
boyutuna aşırı ilgi (acıya/sıcağa karşı aşırı duyarsızlık, belirli ses ve
dokunuşlara karşı beklenmeyen tepki, nesneleri aşırı koklama veya
onlara aşırı dokunma, ışık veya hareketle görsel olarak çok meşgul
olma). Şu anki şiddeti: şiddet sosyal iletişimsel alandaki yetersizlikler
ve kısıtlı tekrarlayıcı davranışlara göre belirlenir.
11
C. Belirtiler gelişimin erken evrelerinde mevcut olmalı (toplumsal beklentiler
sınırları aşıncaya dek fark edilmemiş veya daha sonra hayatta öğrendiği
stratejilerle maskelenmiş olabilir).
D. Belirtiler sosyal, mesleki ve başka önemli alanlarda klinik olarak anlamlı
düzeyde bozukluğa yol açmalıdır.
E. Bu bozukluk zihinsel yetersizlik veya genel gelişimsel gerilik sebebi ile
olmamalıdır. Gerçi zihinsel yetersizlik ve Otizm Spektrum Bozukluk sıklıkla
birarada görülür, ancak Otizm Spektrum Bozukluk ve zihinsel engellilik tanısı
konulması için sosyal iletişimsel düzeyin genel gelişimin altında olması
gerekir (Taşyürek, 2017, s. 5-6).
DSM IV ve DSM V kıyaslandığında otizm açısından bir farklılık göze
çarpmaktadır. DSM IV, otizmi Otistik Bozukluk ve Asperger Bozukluk gibi alt
kategorilere ayırmaktaydı. DSM V ise alt kategorileri ortadan kaldırıp sadece
Otizm Spektrum Bozukluk olarak tanı kriterleri belirlemiştir (Mazurek,
Symecko, Bing, Poulsen, Kanne, & Macklin, 2017, s. 2783).
2.2.3. Epidemiyoloji
Otizm Spektrum Bozukluk epidemiyolojisi incelenirken Otizm Spektrum
Bozukluk tanısı almış çocukların sayısı üzerinde durulur ev üç farklı belirtme
şekli benimsenir. Bunlar X/10,000 şeklinde, X/1000 şeklinde ve %X
şeklindedir. Bunların haricinde her X kişide 1 şeklinde de ifade biçimi
benimsenmektedir. Otizm Spektrum Bozukluk hakkında epidemiyolojik veriler
belirtilirken tam rakamlardan bahsedilemez. Bunun yerine konu hakkında
gerçekleştirilmiş olan çalışmalarda yer edinen örneklemler ve ulaşılabilen
veriler dikkate alınır (Özerk, 2016, s. 286).
Dünya Sağlık Örgütü (2018) verilerine göre dünya genelinde her 160
çocuktan bir tanesinde Otizm Spektrum Bozukluk görülmektedir. Bu rakam
konu hakkında gerçekleştirilmiş araştırmaların sonuçları değerlendirilerek
tahmin edilmiştir. Bazı çalışmalarda ise bu sayının daha yüksek düzeylerde
olduğu belirtilmektedir. Dahası, düşük ve orta gelir düzeyine sahip ülkelerdeki
veriler hakkında yeterli bilgi bulunmamaktadır. Son 50 yılda Otizm Spektrum
Bozukluk hakkında gerçekleştirilmiş olan epidemiyolojik çalışmaların
12
sonuçları dikkate alındığında Otizm Spektrum Bozukluk tanısı konan
çocukların sayısında artış meydana geldiği anlaşılmaktadır. Diğer tarafta, tanı
konan çocuk sayısındaki artış Otizm Spektrum Bozukluğun daha fazla
görülmeye başlandığı şeklinde yorumlanmamalıdır. Son yıllarda konuya daha
fazla önem veriliyor olması, tanı kriterlerinin netleştirilmiş olması ve tanı
koyma tekniklerinin ve imkânlarının gelişmesi tanı konan çocuk sayısının
artış göstermesini sağlamaktadır (World Health Organization, 2018).
Onaolapo ve Onaolapo (2017)`nin aktardığı verilere göre dünya genelindeki
epidemiyolojik veriler şu şekilde özetlenebilir; Sahra Altı Afrika`da her 10,000
çocuktan 17`sine Otizm Spektrum Bozukluk tanısı konmuştur. ABD`de her
10,000 çocuktan 146`sına, İngiltere`de her 10,000 çocuktan 38,9`una, Çin`de
her 10,000 çocuktan 11`ine, Batı Pasifik`te her 10,000 çocuktan 11,6`sına,
Brezilya`da her 10,000 çocuktan 27`sine ve Meksika`da her 10,000 çocuktan
87`sine Otizm Spektrum Bozukluk tanısı konmuştur (Onaolapo & Onaolapo,
2017, s. 13-15). Otizm Dernekler Federasyonu (2017)`nin açıklamalarına
göre Türkiye`de 550.000 otizmli bireyin bulunduğu ve 0-14 yaş arasındaki
otizmli birey sayısının 150.000 civarında olduğu varsayılmaktadır (Otizm
Dernekler Federasyonu, 2017).
Otizm Spektrum Bozukluk kızlarla kıyaslandığında erkek çocuklarda daha
fazla görülmektedir. Konu hakkında gerçekleştirilen çalışmalarda kızlar ile
erkekler kıyaslandığında 2:1`de 8:1`e kadar değişen oranlar görülmektedir.
Bu durum erkek çocukların kız çocuklara oranla çok daha fazla risk altında
olduklarını göstermektedir (Loomes & Mandy, 2017).
2.2.4. Etiyoloji ve Patogenez
Elde bulunan bilimsel veriler incelendiğinde Otizm Spektrum Bozukluğun
genetik ve çevresel nedenleri de barındıracak şekilde birçok nedeninin
bulunduğu anlaşılmaktadır. Yine elde edilen verilere göre, yanlış aşı Otizm
Spektrum Bozukluğun nedenini oluşturmamaktadır (World Health
Organization, 2018). Otizm Spektrum Bozukluğunun nedenleri hakkından
geçmişten günümüze kadar yanlış inanışlar söz konusu olmuştur.
Bozukluğun ilk tanılandığı dönemlerde daha çok anne-baba ile olan iletişimin
13
iyi olmamasından kaynaklandığı düşünülmüştür. Bir süre sonra
gerçekleştirilen çalışmalar Otizm Spektrum Bozukluğun anne-baba ile olan
iletişimle ilişkisinin olmadığı anlaşılmıştır. İlk dönemlerde özellikle anne-
babaların kendilerini kötü ve suçlu hissetmeleri ile yanlış düşüncelere sahip
olmaları gibi sorunlar gözlemlenmiştir. Otizm Spektrum bozukluğun nedenleri
ve süreç hakkında yanlış bilinen konulardan biri de bu çocukların dış
çevreden kendilerini bilerek uzaklaştırdıkları düşüncesi olmuştur. 1980`li
yıllardan itibaren ise Otizm Spektrum Bozukluğun nedenlerinin üç ana başlık
altında incelenmesi gerektiği anlaşılmıştır. Bu nedenler genetik, nörobiyolojik
ve çevresel şeklindedir (Pektaş, 2016, s. 99).
2.2.4.1. Genetik Faktörler
Otizm Spektrum Bozukluğun ortaya çıkmasında genetik faktörlerin önemli bir
rolü bulunmaktadır. Birçok çalışmada bozukluğun ortaya çıkmasının tek bir
gene bağlı olmadığı ve birçok genin bozukluğa neden olduğu görülmüştür.
Otizm Spektrum Bozuklukta beyin hücrelerinin diğer bireylerle
kıyaslandığında daha farklı çalıştığı bilinmektedir. Bu çocuklarda sinir
hücrelerinde mesajların iletildiği kimyasal taşıyıcılarda fazlalık veya eksiklik
olduğu bilinmektedir. Kimyasal maddeler ile sinyalleri beynin farklı bölgelerine
ve sinir hücrelerine taşıyan biyolojik yolaklarda sorunlar çıkmaktadır (Ekici,
2013, s. 31).
Aslında genetik faktörlerle çevresel faktörler arasında bir ilişki söz konusudur.
Genetik faktörlerin bireylerin belirli çevresel unsurlara karşı daha duyarlı hale
getirdiği ve çevresel unsurların genetik unsurları çeşitli seviyelerde etkilediği
bilinmektedir. Sinir sisteminin normal bir şekilde gelişimi sürecinde epigenetik
mekanizmaların önemli rolü bulunur. “Otizm Spektrum Bozuklukta genetik
faktörleri araştıran son çalışmalar postsinaptik yoğunluk, sinaptogenez, hücre
adezyonunda rolü olan genlerdeki varyansların otizme yatkınlıkla ilgili
olduğunu bildirilmiştir” (Mukaddes, 2013).
Taşyürek (2017)`nin aktardığına göre “ikiz çalışmalarında tek yumurta ikizleri
arasında konkordans %36- %91, çift yumurta ikizleri arasında ise %5 olarak
bildirilmiştir. Özellikle birden fazla etkilenmiş bireyin olduğu aileler ve zeka
14
puanları 60’ın üstünde olan otizmlilerin ailelerinde, yüksek geniş fenotip oranı
bildirilmiştir”. Aile ve ikiz çalışmaları ile beraber elde edilen sonuçlar dikkate
alındığında Otizm Spektrum Bozukluk ile genetik faktörler arasında yakın bir
ilişki olduğu anlaşılmaktadır. Bu sebeple Otizm Spektrum Bozukluğun
oluşmasında genetik yatkınlık önemli bir unsur olarak ortaya çıkmaktadır
(Taşyürek, 2017, s. 8-9).
Psikiyatrik hastalıklar arasında Otizm Spekturm Bozukluk kalıtımsal özellikler
açısından en dikkat çekici bozukluktur. Çalışmalarda monozigotik ikizlerin
ikisinde de görülme oranı %90 çıkarken bu oran dizigotik ikizlerde %65
seviyesindedir. Herhangi bir kardeşte Otizm Spekturm Bozukluk
görüldüğünde diğer kardeşte de görülme olasılığı 50 kat artmaktadır.
Günümüzde Otizm Spekturm Bozukluğun gelişiminde genetik nedenlerin
bulunma oranı %15 ila % 20 düzeyindedir. Konu hakkında gerçekleştirilen
genetik çalışmalarda vaka sayısı, fenotip ve teşhis farklılıkları zorluk
oluşturmaktadır. Otizm Spektrum Bozukluğa neden olduğu belirlenen en
yoğun gen hastalıkları Rett Sendromu, Frajil X, Tuberous Sclerosis ve PTEN
mutasyonları şeklindedir. Bu hastalıkların bozukluğa neden olma oranları % 5
düzeyindedir. Kaymakçalan (2013)`ün aktardığına göre “mikroskopik olarak
gözüken kromosom bozuklarında en çok karşılaşılan anomaliler; idic, seks
kromosom aneuplodileri‘dir. Mikroarray ile tespit edilen submikroskopik
kromosom bozukluklarında en sık görülen CNV’ler (copy number variants)
16p11.2, 15q11-13, 22q11.2’dir. Mikroarray kullanımı arttıkça yeni (de novo)
CNV’lerde görülmeye başlanmıştır. Yukarıdaki örneklerde de görüldüğü
üzere otizme sebep olan tek bir gen yoktur (heterogenik) yüzlerce genetik
çeşitlilik (varyant) vardır” (Kaymakçalan, 2013, s. 24).
Çocuklardaki Otizm Spektrum Bozukluk riskinin artmasına neden olan
genetik faktörlerden bir diğeri de babadaki sperm hücresinde veya annedeki
yumurta hücresinde meydana gelen ve kalıtsal olmayan anlık kodlama
hataları ve mutasyonlardır. Kalıtsal olmayan söz konusu değişimler risk
unsuru olmaktadır. Sperm hücrelerinin vücutta her gün üretilmeleri nedeniyle
çok daha fazla genetik değişiklik söz konusu olmakta ve kodlama hataları
ortaya çıkmaktadır. Yumurtalıklarda durum bu şekilde değildir. Spermlerde
15
ortaya çıkan genetik değişiklikler ve kodlama hataları nedeniyle babaların
Otizm Spektrum Bozukluğun ortaya çıkmasına neden olma olasılıkları
anneler ile kıyaslandığında dört kat daha fazla olmaktadır (Ekici, 2013, s. 31).
2.2.4.2. Nörobiyolojik Faktörler
Otizm Spektrum Bozukluk ve beyin arasındaki ilişki ilk olarak Kemper ve
Bauman tarafından 1998 yılında incelenmiştir. Yazarların araştırmalarında
ortaya çıkan sonuca göre postmortem beyin ağırlığında artış ve özellikle
hipokampüs, subikulum, septal nukleuslar ve bazı amigdala alt
çekirdeklerinde küçük, yoğunlaşmış nöronlarla birlikte purkinje hücre
yoğunluğunda azalma olduğu meydana gelmektedir. Nörogörüntülüme
tekniklerinin kullanılmaları ile beraber beyin gelişiminde görülen olağandışı
gelişmelerin erken yaşlarda başladığı ve çocuk üç yaşına gelmeden başta
frontal lob, temporal lob ve amigdalada olmak üzere beynin bölgelerinde hızlı
büyümelerin yaşandığı görülmüştür. İlerleyen dönemlerde ise bu büyüme
durmaktadır. Amigdala, temporal lob, frontal lob ve serebellum bozukluğu
taşıyan çocukların beyinlerinde anormallik açısından en fazla bildirilen beyin
bölgeleridir (Jack & Pelphrey, 2017).
Günümüzde Otizm Spektrum Bozukluğun nedenlerinin açıklanması için
çeşitli çevresel ve nörobiyolojik teoriler geliştirilmiştir. Nörobiyolojik nedenler
söz konusu olduğunda üzerinde özellikle durulan noktalar beyin yapısının
farklılığı, merkezi sinir sistemi, kalıtımsal etkiler ve birden fazla genin varlığı
şeklindedir. Söz konusu alanların Otizm Spektrum Bozukluğun ortaya
çıkması sürecinde ciddi etkilere sahip olduklarının anlaşılmasına rağmen bir
takım toksinlerin, aşıların ve bazı besinlerin bozukluğa neden olduğuna dair
teorileri destekleyen bilimsel verilere henüz ulaşılamamıştır (Pektaş, 2016, s.
102).
Konu hakkında İşeri (2013)`ün ifadeleri şu şekildedir:
Otizmde en belirgin ilişki kurulan nörotransmitter sistemleri
glutamaterjik, GABAerjik ve serotoninerjik sistemlerdir.
Otizmde immün mekanizmaların da etkili olabileceği üzerine
yayınlar artmaktadır. Otizmdeki iki temel immün fonksiyon
16
bozukluğu; otoimmünite ve proinflamatuar sitokinleri kapsayan
immün düzenleme ile ilişkilendirilmiştir. Merkezi sinir sistemine
yönelik otoantikorların otizmin patofizyolojisinde rol oynadığına
ilişkin çalışma sonuçları bulunmaktadır. Bazı otistik çocuklarda
beyin spesifik otoantikorlar gösterilmiştir. Otistik çocukların
bazılarının annelerinde saptanan anti-fetal beyin
otoantikorlarının gelişim sırasında nöronal hedeflerine
bağlandığı ve böylece nöronal gelişimi etkilediği
düşünülmektedir. Pek çok çalışmada otistik bozuklukta pre-
perinatal komplikasyon oranları araştırılmış ve bu çalışmaların
bir çoğunda otistik çocuklarda gebelikle ilgili komplikasyonların
daha yaygın olduğu gösterilmiştir. Birçok genin ekspresyonu
ve etkisi çevresel faktörlerden etkilenir. Dolayısıyla otizmin
etyolojisinde çevresel faktörlerin etkisinin genetik fonksiyonları
etkilemek yoluyla dolaylı olduğu düşünülmektedir. Otizmde
nöropeptid ve nörotrofik faktörler ile ilgili bağlantılar da etiolojik
çalışmalarda yer almaktadır. Epidermal büyüme faktörü (EGF)
düzeyi özellikle küçük yaş grubundaki otistik olgularda yüksek
bulunmuştur (İşeri, 2013, s. 24).
Taşyürek (2017)`nin göre ise “PET ve SPECT çalışmalarında beynin
kan dolaşımında global bir bozulma bildirilmemiştir. fMRG
çalışmalarında duyguları anlama görevi sırasında amigdalanın aktive
olmadığı, yüz okuma görevi sırasında sağ fusiform girusta aktivite
azalması olduğu bildirilmiştir. Elde edilen bu bulgular sosyal alanda
bozulma ile ilişkilendirilmiştir. Nörokimyasal çalışmalarda gabaerjik
ve serotoninerjik sistemin Otizm Spektrum Bozukluk ile ilişkili olduğu,
hipoglutamaterjik bir bozukluk olduğunu düşündüren veriler elde
edilmiştir (Taşyürek, 2017, s. 8).
2.2.4.3. Çevresel Faktörler
Otizm Spektrum Bozukluğun nedenleri hakkında üzerinde en sık durulan
konu beyin üzerinde etkili olan çevresel etmenler olmuştur. Civa, ilaçlar,
manganez, kurşun, pestisitler, tiroid bezine zarar verdiği düşünülen
17
polibromine difenil eterler ve polisiklik aromatik hidrokarbonların Otizm
Spektrum Bozukluğa neden olduğu düşünülmektedir. İmmun ve Endoksin
sorunlar da doğrudan olmamasına rağmen dolaylı bir biçimde nörolojik
gelişime zarar vermekte ve Otizm Spektrum Bozukluğun görülmesine neden
olmaktadır. Aslında çevresel etmenler ile nörobiyolojik etmenlerin birbirleri ile
ilişkili olduğu kabul etmektedir. Zira beynin sorun yaşamasının en temel
nedenlerinden birisi onu olumsuz etkileyen çevresel etmenlerdir. Kısaca
özetlemek gerekirse genetik olarak Otizm Spektrum Bozukluk eğilimli bireyler
üzerinde çevresel etmenler etkili olmaktadır (Özbaran, 2014, s. 171).
Taşyürek (2017) ve Özbaran (2014)`ün çalışmaları beraber ele alındığında
Otizm Spektrum Bozukluğa neden olduğu düşünülen çevresel unsurlar şu
şekilde listelenebilir:
Annenin hamilelikte geçirdiği enfeksiyonlar,
Aşılar,
Beslenme,
Annenin yaşadığı stres,
Beslenme yetersizlikleri,
Cıvaya maruziyet,
D vitamini eksikliği,
Egzoz dumanına hamilelikte sıklıkla maruz kalma,
Gebeliğin ilk dönemlerinde talidomid kullanımı,
Gebeliğin ilk dönemlerinde valproik asit kullanımı,
Hastane yatışları,
Bireyin prenatal gelişim periyodundaki fetal programlama üzerine etki
göstererek ya da çevresel risk etkeninin ortamda varlığı, gen
ekspresyonunun kontrolünde değişiklikler yaparak, kendinden sonraki
birçok hücre neslinde ortaya çıkabilecek etkiler yaratabilmektedir,
Hava kirliliği,
İkinci ve üçüncü trimesterlerdeki bakteriyel enfeksiyonlar,
Viral enfeksiyonlar,
İleri baba yaşı ve
18
Tarım ilaçlarına maruziyet (Taşyürek, 2017, s. 9)(Özbaran, 2014, s.
171).
Çevresel etmenler arasında Otizm Spektrum Bozukluğa en çok neden olan
etmenin ileri baba yaşı olduğu görülmektedir. Babanın yaşının yüksek olması
durumunda bozukluğun görülme riskinin daha yüksek olduğu birçok kaynakta
belirtilmektedir. İleri baba yaşının yanında annenin yaşının ileri olması da bir
diğer önemli çevresel etmendir. D vitamini eksikliğinin de bozukluğa neden
olduğu kabul edilirken aşılar en tartışmalı konulardan biri olmuştur. Önceki
sayfalarda da belirtildiği üzere bir dönem Otizm Spektrum Bozukluğun
nedenleri arasında aşılar sıklıkla bahsedilmiştir. İlerleyen dönemlerde ise
aşıların bozukluğun ortaya çıkmasında etkili olmadığı görüşü ağırlık
kazanmıştır. Aslında günümüzde de aşıların Otizm Spektrum Bozukluğa
neden olduğu düşünülmektedir. Diğer tarafta, gerçekleştirilen çalışmalarda
aşıların söz konusu bozukluk ile ilişkilerinin olmadığı sonucuna ulaşılmıştır
(Milli Eğitim Bakanlığı, 2014, s. 12).
Wang vd. (2017), gerçekleştirdikleri çalışmalarında folik asit ve
tamamlayıcıların anne karnında kullanımı ve Otizm Spektrum Bozukluk
arasındaki ilişki hakkında birbirinden farklı görüşlerin savunulduğunu
belirtmektedirler. Yazarlar araştırmalarında konu hakkında gerçekleştirilmiş
olan çalışmaları inceleyerek söz konusu unsurlar arasındaki ilişkiyi
incelemeyi amaçlamışlardır. Çalışmada Otizm Spektrum Bozukluk tanısı
konmuş toplamda 4,514 katılımcının yer aldığı 16 makale incelenmiştir.
Çalışmaya folik asit ve Otizm Spektrum Bozukluk arasındaki ilişkiyi doğrudan
incelemeyen çalışmalar dâhil edilmemiştir. Çalışma sonucunda yazar folik
asit tamamlayıcılarının hamilelik sürecinde folik asit kullanmayanlar ile
kıyaslandığında Otizm Spektrum Bozukluk riskini önemli oranda azalttığı
görülmüştür (Wang, Li, Zhao, & Li, 2017, s. 8-48).
2.2.5. Otizm Spektrum Bozukluğun Sınıflandırılması
Günümüze kadar olan süreçte Otizm Spektrum Bozukluk çeşitli şekillerde
sınıflandırılmıştır. Söz konusu sınıflandırma Asperger Bozukluk, Çocuğun
19
Dezintegratif Bozukluğu, Yaygın Gelişimsel Bozukluk, Rett Bozukluğu ve
Atipik Otizm şeklindedir.
2.2.5.1. Asperger Bozukluğu
Asperger Bozuklukta toplumsal etkileşim alanında nitel bozulma ve etkinlik,
davranış ve ilgilerde sınırlı ve tekrarlayan örüntüler söz konusu olur. Sosyal
etkileşimde sorunların yaşanmasına rağmen lisan açısından bir gecikme
yaşanmaz. Ayrıca zekâ gelişimi normal olur ve akademik beceriler iyi
durumdadır. Dil gelişiminde, akademik gelişimde ve zekâ gelişiminde
gecikmelerin yaşanmaması Asperger Bozukluk için tanı konmasını geciktirir.
Asperger Bozukluğun tanı sürecine DSM V ile bir yaklaşım oluşturulmuştur.
Diğer tarafta tanı kriterlerinin ve tedavi süreçlerinin ne şekilde açıklanacağı
henüz belli değildir. Asperger Bozuklukla beraber çocukta bir veya birden
fazla psikolojik sorun ortaya çıkar. Asperger Bozukluk tanısı alan çocukların
%30`unda ek psikolojik bozukluklar görülmektedir. Komorbid psikiyatrik
bozuklukların ortaya çıkması ile beraber psikososyal işlevsellik olumsuz
yönde etkilenir, tanı süreci daha zor ve karmaşık hale gelir ve klinik tablonun
belirlenmesi zorlaşır. Ayrıca tedavi süreçleri de bu durumdan olumsuz
etkilenir (Aydemir, Demirci, Oytun, & Öztop, 2013, s. 83).
Asperger bozukluk tanısı konmuş birey dilin konuşulmasında ve bilgilerin
öğrenilmesinde sorun yaşamamasına rağmen dilin anlaşılmasında ve
çevredeki diğer bireylerin ne hissettiklerinin fark edilmesinde sorunlar yaşar.
Bu bireyler daha fazla konuşurlar. Otizm Spekturm Bozukluk yaşayan diğer
bireylerden daha fazla hayal kurarlar. Bu kişiler için arkadaşlık ilişkileri
önemlidir (Nederlandse Vereniging voor Autisme, 2012, s. 2).
Asperger Bozukluğun etiyolojisi hakkında kesin bilgiler bulunmamaktadır.
Gerçekleştirilen araştırmaların büyük çoğunluğunda genetik unsurların etkili
olduğu düşünülmektedir. Özellikle ailelerle yapılan görüşmelerde genetik
unsurların neden olarak ortaya çıktığı görüşü desteklenmektedir. Asperger
Bozukluk yaşayan çocukların aileleri ile yapılan görüşmelerde, belirtilerin
başka aile üyelerinde de görüldüğü sonucuna ulaşılmaktadır. Genetik
unsurlar haricinde üzerinde en çok durulan risk faktörleri arasında gebelik
20
sürecinde annenin alkol kötüye kullanımı, gebelik toksemisi, erken membran
rüptürü, premature, portmature, doğum esnasında forceps ve vakum gibi
yarımcı aletlerin kullanılması, doğum ağırlığının düşük olması ve zor doğum
nedenleri bulunmaktadır. Ayrıca, Asperger Bozukluk çok sayıda tıbbi
hastalığa da eşlik etmektedir. Asperger Bozukluğun eşlik ettiği hastalıklar
arasında özellikle de tuberoskleroz ve fragile X sendromu üzerinde
durulmaktadır. “Önemli sayıdaki nöropsikolojik ve nörofizyolojik çalışma,
AS’deki birçok temel yetersizliğin, frontal loblardaki veya frontal ve temporal
lobların komşuluğundaki bölgelerdeki anormal işleyişe bağlı olabileceğini
göstermektedir” (Tanıdır, 2013, s. 49).
2.2.5.2. Çocukluk Çağı Dezintegratif Bozukluğu
Çocukluk Çağı Dezintegratif Bozukluğu söz konusu olduğunda ilk iki yıl ciddi
sorunlar gözlemlenmez. İki ile on yaşları arasında ise sosyal etkileşim
yeterlilikleri, barsak, mesane ve oyun kontrolü, sözel ve sözel olmayan
iletişim ve motor davranışların en az ikisinde gelişim bozuklukları
gözlemlenmeye başlanır. Söz konusu alanlarda görülen nöropsikiyatrik bir
sorun olan Çocukluk Çağı Dezintegratif Bozukluğu özellikle de sosyal
ilişkilerde iki yaşından sonra gerilemelerin meydana gelmesiyle dikkati çeker.
Çocukluk Çağı Dezintegratif Bozuklukta klinik tabloya, toplumsal etkileşim ve
iletişimde nitel bozulma, davranış, ilgi ve etkinliklerde sınırlı, basmakalıp ve
yineleyici bir örüntü eşlik edebilir. İlerleyen sayfalarda açıklanacağı üzere
Çocukluk Çağı Dezintegratif Bozukluğu ICD-10`da “Çocukluk Çağının Diğer
Dezintegratif Bozuklukları” başlığı ile incelenmektedir. DSM-IV`te “Yaygın
Gelişimsel Bozukluklar” Başlığı altında bulunmaktadır (Yazıcı & Perçinel,
2014, s. 352).
Çocukluk Çağı Dezintegratif Bozukluğu sürecinde ilk iki yıl normal bir gelişim
gözlemlenip daha sonra davranış ve bilişsel becerilerde sorunlar yaşanması
ilk olarak nörolojik bir hastalık olduğu görüşünü desteklemektedir. Çocukluk
Çağı Dezintegratif Bozukluğu sıklıkla epilepsi ve benzeri yaygın gelişimsel
bozukluklar ile beraber görülmektedir (Sanberk & Eroğlu, 2013, s. 175).
21
2.2.5.3. Yaygın Gelişimsel Bozukluk
Yaygın Gelişimsel Bozukluklar nörogelişimsel bozukluklardır. Bu
bozukluklarda çocuklar sosyal ve iletişimsel beceriler açısından sorunlar
yaşarlar. Çocukların sosyal ve iletişimsel alanlarda sorunlar yaşaması onların
ciddi davranış sorunları sergilemeleri ile de sonuçlanabilmektedir. Yaygın
Gelişimsel Bozukluklara sahip çocukların büyük bölümü yaşamlarının ilk
dönemlerinden itibaren ailelerinin veya bakıcılarının yakın ilgilerine ve
bakımlarına ihtiyaç duyarlar. Sürekli bir biçimde gözetim gerekmektedir.
Doğal olarak bu çocukların aileleri önemli sorunlar yaşamaktadırlar (Akça,
Özayhan, & Hergüner, 2013, s. 67).
Yaygın Gelişimsel Bozukluklar beyin kaynaklı olan yapısal ve işlevsel
bozukluklardır. Dil gelişiminde, sosyal becerilerde ve davranış alanlarında
meydana gelen gerilemeler/gelişememe durumları erken çocukluk
döneminde meydana gelmeye başlar. Yaygın Gelişimsel Bozukluk genel
olarak Otizm Spektrum Bozukluk kavramı ile ifade edilir. (Ayta, Gürses,
Bilgen, Kılıçarslan, & Eraksoy, 2016, s. 168). Doğumdan üç yaşa kadar olan
dönemde fark edilir ve hem genetik hem de çevresel faktörler etkili
olmaktadır (Milli Eğitim Bakanlığı, 2015, s. 1).
Yaygın Gelişimsel Bozuklukların etiyolojisine uygun bir ilaç tedavisi
bilinmemektedir. Bununla birlikte YGB tanısı ile izlenen çocuk ve ergenlerde
aşırı hareketlilik, zarar verici ya da yineleyici davranışlar gibi yakınmaların
eşlik etmesi ya da komorbid psikiyatrik hastalıklar varlığında %30-70
arasında değişen oranlarda ilaç tedavisi kullanıldığı bilinmektedir (Doğan,
Çak, & Kültür, 2013, s. 61-62).
2.2.5.4. Rett Sendromu
İlk kezDr. Andreas Rett tarafından tanımlanmış olan Rett Sendromu 1983
yılında Dr. Bengt Hagbert ve arkadaşları tarafından hazırlanan bir rapor ile
beraber tüm dünyada bir hastalık olarak kabul edilmiştir. Çoğunlukla kız
çocuklarında görülmektedir. Ayrıca dünya genelinde belirli ırk ve etnik
gruplarda da yoğun olarak gözlemlenmektedir. Diğer tarafta Rett Sendromu
erkeklerde de görülmektedir. Fakat erkeklerde görüldüğünde genellikle
22
doğum anında ölüm, düşük veya anne karnında erken ölüm gibi durumlar söz
konusu olmaktadır (Milli Eğitim Bakanlığı, 2018, s. 9).
Genetik bir bozukluk olan Rett Sendromu özel bir genin diziliminde mutasyon
olmasından dolayı meydana gelen genetik bir bozukluktur. İleri düzeyde
iletişim bozukluklarının görülmesinin yanında sosyal ve zihinsel alanlar başta
olmak üzere birçok noktada ciddi sağlık problemleri meydana gelmektedir
(Ekici, 2013, s. 34).
Beyin felci ve spesifik olmayan gelişim bozukluklarında olduğu gibi Rett
Sendromunda da teşhis oldukça zordur. Kimi çocuklar konuşma yeteneklerini
kaybetmeden önce tek tek kelimeler kurmaya başlayabilirler. Dahası, bu
çocuklar kelime kombinasyonları da yapabilirler. (Milli Eğitim Bakanlığı, 2018,
s. 9).
2.2.5.5. Atipik Otizm
Atipik/Başka Türlü Adlandırılamayan Yaygın Gelişimsel Bozukluk, bir
çocuğun Otizm Spektrum Bozukluk tanı ölçütlerini tam anlamıyla
karşılayamadığı durumlarda konulan bir tanıdır. İlerleyen yaşlarda bir tanı
konması mümkün olabilir ve bu durum bir kişilik özelliği haline gelebilir.
Dahası, Otizm Spektrum Bozukluk belirtileri zaman içerisinde ortadan
kalkabilir. Atipik/Başka Türlü Adlandırılamayan Yaygın Gelişimsel Bozukluk
tanısı konan bireylerin davranışsal problemleri daha az olabilir ve bireysel
eğitim sayesinde sözel becerileri yüksek hale getirilebilir. Diğer tarafta, sosyal
iletişim ve parlak ışıklar, ritüellerin bozulması, kalabalık, yüksek ses ve aşırı
hareketlilik gibi çok fazla girdi konusunda sorunlar yaşanır (Ekici, 2013, s.
33).
Atipik/Başka Türlü Adlandırılamayan Yaygın Gelişimsel Bozuklukta otistik
belirtilerin gözlemlenmesine rağmen net tanı konulamaz. Atipik/Başka Türlü
Adlandırılamayan Yaygın Gelişimsel Bozuklukta Asperger Sendromunun
bazı özellikleri görülürken bazıları görülmez. Atipik/Başka Türlü
Adlandırılamayan Yaygın Gelişimsel Bozuklukta dikkat çeken belirtiler şu
şekilde listelenebilir:
23
Karşılıklı toplumsal iletişimde yavaşlık,
Yaygın gelişimsel bozukluk,
Sosyal ilişkilerde sorunlar,
Dil gelişiminde sorunlar,
Dilin amaca uygun bir biçimde kullanılamaması,
Utangaçlık,
Aşırı çekingenlik,
Gündelik hayatta belirli ilkelere karşı sergilenen aşırı bağımlılık
durumu,
İlerleyen yaşlarda sorunun tamamen ortadan kalkabilmesi (Milli Eğitim
Bakanlığı, 2015, s. 2).
Atipik/Başka Türlü Adlandırılamayan Yaygın Gelişimsel Bozukluk ile şizoid
kişilik, çekingen kişilik ve şizotipal kişilik gibi bir takım kişilik özellikleri
arasında ilişki olabilmektedir. Diğer tarafta, bu kişilik özellikleriyle arada
farklar bulunur. Örnek vermek gerekirse, şizoid kişilikler toplumsal ilişkileri
anlamalarına rağmen özellikle istemezler. Diğer tarafta Atipik/Başka Türlü
Adlandırılamayan Yaygın Gelişimsel Bozukluk tanısı konan bireyler sosyal
ilişkilerde yer almaya karşı istekli olmalarına rağmen bunu başaramazlar
(Milli Eğitim Bakanlığı, 2018, s. 12).
2.2.6. Erken Tanı
Daha erken müdahaleler geliştirebilmek ve Otizm Spektrum Bozukluk taşıyan
çocukların yaşam standartlarını daha iyi hale getirebilmek amacı erken tanı
konusunda daha fazla çalışma yapılmasının motivasyon kaynağını
oluşturmaktadır. Otizm Spektrum Bozukluk taşıyan çocukların yaşam
standartlarının yükseltilmesi için tanı kriterlerinin ve iyileştirici tedavi
yöntemlerinin geliştirilmesi için erken dönemlerde sorunun fark edilmesi ileriki
dönemlerde fark edilmesinde çok daha faydalı olacaktır (Camarata, 2014, s.
2).
Otizm Spektrum Bozukluk riski taşıyan çocuklarda farklı alanlarda belirtiler
gözlemlenmektedir. Belirti görülen alanlar iletişim, sosyal, motor, oyun ve
24
düzenleyici işlevler alanlarıdır. Tablo 1, Otizm Spektrum Bozukluk riski olan
çocuklardaki belirtileri alanlar bazında özetlemektedir.
Şekil 1: Otizm Spektrum Bozukluk Riski Olan Çocuklardaki Belirtiler.
Kaynak: (Milli Eğitim Bakanlığı, 2016, s. 5)
Diğer tarafta, otizmin erken tanısı için henüz yeterli mesafe kat edilemedi.
Diğer bir ifadeyle kesin otizm tanısı koyulması için kullanılan herhangi bir
Risk Belirtileri
İletişim
Babıldamanın olmaması veya az olması,
Konuşana bakmama,
Sesli yanıt vermeme,
Yüksek tonda cıyaklama.
Sosyal
Yetersiz göz kontağı,
Karşılıklı gülümseme eksikliği,
İsmi söylenince bakmama,
Pasiflik,
Nötr duygulanım,
Kucağına alınma isteksizliği.
Motor
Hipotoni,
El koordinasyonu zayıflığı,
Motor gelişimi gecikmesi,
Duygusal uyaranlara tepkisizlik,
Beslenme reddi,
Garip ve tekrarlayıcı hareketler.
Oyun
Aşırı ve atipik ilgi,
Tekrarlayıcı oyun,
Göze yakın tutuma gibi tuhaf incelemeler.
Düzenleyiciİşlevler
Uç mizaçlar,
Zor sakinleşme
25
yöntem bulunmamakta. Bu durum erken tanıyı zor hale getirmektedir.
Günümüzde Otizm Spektrum Bozukluk tanısı aile ile yapılan görüşmeler ve
gözleme dayalı izlenimler kullanılarak koyulmaktadır. Bu sebeple çocuk
hakkında bilgi verirken ailenin tarafsız bir biçimde hareket etmesi gerekir.
Otizm Spektrum Bozukluk tanısı konurken çocuk psikologları, çocuk
psikiyatristleri ve nörologlar beraber hareket etmek zorundalar. Bir çocuğa
Otizm Spektrum Bozukluk tanısı konması için tüm belirtilerin bulunması şart
değildir. Belirtiler hafiften daha ağıra doğru görülebilir. Kimi belirtiler zaman
içerisinde ortadan kalkarken daha sonra tekrar gelebilir. Bu geri dönüş şekil
değiştirme biçiminde de olabilir (Ekici, 2013, s. 32).
Otizm Spektrum Bozukluk tanısını günümüzde çocuk ruh sağlığı ve
hastalıkları uzmanları koymaktadır. Tanı koyma sürecinde özellikle çocuk
nörologlarına danışmak faydalı olacaktır. Raporların oluşturulması sürecinde
çift imza zorunluluğu olduğu için bu iki uzmanlık alanının beraber çalışması
gerekmektedir (Milli Eğitim Bakanlığı, 2018, s. 2).
Otizm Spektrum Bozukluğun doğru bir biçimde teşhis edilebilmesi için bir
psikiyatristin ve klinik psikoloğunun kapsamlı testler ve görüşmeler yapması
gerekmektedir. Ek olarak, bireyin gelişimi hakkında anne-babalar ve diğer
aile üyeleri ile de görüşmeler yapılır. Bu süreç ne kadar erken olursa,
çocuktaki ilerlemeler o kadar iyi olur. Otizm Spektrum Bozukluğun
tanılanması sürecinde uzman olmayan kişilerin görüşleri doğru kabul
edilmemelidir. Günümüzde ortalama 7 yaşında Otizm Spektrum Bozukluk
tanısı konmaktadır (Nederlandse Vereniging voor Autisme, 2012, s. 1).
Erken tanı sürecinde dikkat edilmesi gereken en önemli konulardan birisinin
de tanı sürecinin mümkün olduğu kadar kısa olmasıdır. Anne-babanın
şüphelerinin oluşması ile tanının konması arasında geçen süre ne kadar kısa
olursa o kadar olumlu olacaktır. Bu süreç içerisinde çocukla beraber yaşayan
ve onu gözlemleyen eğiticilere büyük görev düşmektedir. Okul öncesi eğitim
kurumlarında görev yapan öğretmenler, aile hekimleri ve çocuk hekimleri
erken çocukluk döneminde çocukla en çok zaman geçiren meslek grupları
oldukları için bu kişilerin dikkatli bir biçimde gözlemlerde bulunmaları faydalı
26
olacaktır. Günümüzde Türkiye`deAile Sağlığı Merkezlerinde “Bebek ve
Çocuk İzlem Protokolleri” uygulanmakta ve bu süreç içerisinde bebekler
izlenmektedir. Elde edilen sonuçlar düzenli bir biçimde raporlanmaktadır.
Bebeklere doğumdan 12 aylık döneme kadar en az 9, doğumdan 6 yaşına
kadar ise en az 17 kez izlem uygulanmakta ve sonuçlar kayıt altına
alınmaktadır (Sabuncuoğlu, 2015, s. 31).
Otizm Spektrum Bozukluğun temelinde erken prenatal dönemde beyin
gelişiminde meydana gelen anormal büyüme olduğu yönünde kanıtlar
bulunmaktadır. Her ne kadar okulöncesi dönemin sonuna kadar tanı koymak
zor olsa da aslında belirtiler doğumdan itibaren bulunmaktadır. Doğumdan
sonraki ilk aylarda nörogelişimsel kısıtlılıklar ilerlemesini sürdürür. Otizm
Spektrum Bozukluğun doğumdan itibaren etkilerini göstermesi video kayıtları
ve anne-babaların anlattıklarından anlaşılmaktadır. Otizm Spektrum
Bozukluğun belirtilerinin büyük çoğunluğu erken dönemlerde görülmektedir.
Doğal olarak, başlangıç yaşının tam olarak belirlenmesi doğru değildir. Otizm
Spektrum Bozukluğun başlangıç yaşı dendiğinde akla genel olarak ailenin
veya uzmanların ilk fark ettikleri zaman dilimi gelmektedir. Dahası, başlangıç
yaşı hakkında ailenin verdiği bilgiler tutarlı olmayabilir. Zira aile bazı belirtileri
normal gelişim olarak değerlendirebilmektedir. Dahası, belirtilerin anne-baba
tarafından bilinmesi ve fark edilmesi kolay değildir. Erken tanı ve tedavi
kuşkusuz prognozu çok olumlu yönde etkilemektedir (Pektaş, 2016, s. 101).
Burada dikkat edilmesi gereken bir diğer konu, anne babanın Otizm
Spektrum Bozukluğu kabul edip edememe durumudur. Anne-baba için bazı
davranışların olağan dışı olarak algılanmasına rağmen bu davranışların
Otizm Spektrum Bozukluk nedeniyle ortaya çıkmasına ihtimal vermek zordur.
Ayrıca anne-baba için Otizm Spektrum Bozukluk tanısı konduktan sonraki
süreç daha zor olabilecektir. Bu aşamada sancılı bir süreç ortaya
çıkmaktadır. Kimi anne-babalar için Otizm Spektrum Bozukluk teşhisi bir
sürpriz olurken kimileri için aylar süren şüpheli bir süreç yaşanır. Kimi anne-
babalar ise uzun süre doğru teşhis ararlar. Otizm Spektrum Bozukluk
tanısının konmasından sonra ise nasıl ilerleneceği ve nelerin olacağı
yönünde belirsizlikler süreci başlar. Özellikle de nasıl ilerleneceği konusunda
27
bilgi arayışı olur. İnişli çıkışlı ve herkes için oldukça zor bir dönem başlamış
olur. Aile bireylerinin bu durumu anlamaları, algılamaları ve kabullenmeleri
zor ve birbirinden farklı olabilmektedir. Diğer tarafta, özellikle erken tanı
sonrasında Otizm Spektrum Bozukluk taşıyan çocuklar da anne-babaları, aile
üyeleri, doktorları, öğretmenleri ve arkadaşları sayesinde özel eğitimlerin de
desteğiyle daha iyi yürüyebilir, konuşabilir ve daha parlak bir geleceğe sahip
olabilir (Ekici, 2013, s. 31).
2.2.7. Otizm Spektrum Bozukluğun Tedavisi
Otizm Spektrum Bozukluk bireyin günlük faaliyetlerini devam ettirebilmesini
ve sosyal yaşama dâhil olmasını kısıtlar. Dahası, bireyin eğitim hayatını, iş
hayatını ve sosyal girişimlerini önemli ölçüde engeller. Kimi Otizm Spektrum
Bozukluklu bireyler kendilerini geliştirirken bağımsız bir biçimde yaşamlarını
sürdürebilecek noktaya gelirken kimileri ise ömür boyu bakıma ve desteğe
ihtiyaç duyarlar. Dahası, Otizm Spektrum Bozukluk bireyler ve aileleri için
ciddi anlamda ekonomik ve duygusal yükleri de beraberinde getirirler.
Özellikle de erişimin ve bakım hizmetlerinin kısıtlı olduğu ortamlarda süreç
çok daha zor olmaktadır. Tüm bu unsurlar göz önünde bulundurulduğunda,
Otizm Spektrum Bozukluğun tedavisi sürecinde öncelikli olarak dikkat
edilmesi gereken konulardan birisinin anne-babanın desteklenmesi olduğu
görüşü savunulabilir (World Health Organization, 2018).
Erken tanı sonrasında uygulanacak olan tedavi yöntemleri tüm Otizm
Spektrum Bozukluk taşıyan çocuklar için aynı değildir. Her çocuk için farklı
tedavi süreçleri uygulanmaktadır. Diğer bir ifadeyle herkese uygun belirli
tedavi süreçleri başlatılmaz. Diğer tarafta, American Academy of Pediatrics
kurumu erken müdahale noktasında bir takım ortak hususları belirlemiştir.
Söz konusu hususlar şu şekilde listelenebilir:
Tedavi sürecine Otizm Spektrum Bozukluk tanısı konduktan sonra
vakit kaybetmeksizin başlanmalıdır,
Yıl boyunca haftada en az 25 saat olmak üzere çocuğun bilişsel
gelişimine uygun olan odaklanılmış ve mücadele gerektiren
egzersizler yapılmalıdır,
28
Çocukların uzmanlarla bire bir görüşebilecekleri küçük sınıflar
oluşturulmalıdır,
Küçük gruplu öğrenme ortamları oluşturulmalıdır,
Anne-baba ve diğer aile üyeleri için eğitim programları
uygulanmalıdır,
Çocukların gelişimini destekleyecek faaliyetler üzerine
odaklanılmalıdır,
Gerçekleştirilen faaliyetler belirli öğrenme kazanımlarına yönelik
olmalıdır,
Her bir çocuğun gelişim süreci ayrı ayrı izlenmeli ve
raporlaştırılmalıdır. Eğitim programları çocukların gelişim süreçlerinin
raporlanması sonucunda elde edilen bilgilere göre gerekirse yeniden
şekillendirilmelidir,
Kafa karışıklıklarının ortadan kaldırılması için mümkün olduğunca
fazla renkli, yapılandırılmış ve ipuçları içeren materyallerin
kullanılması,
Çocuklara yeni ortamlara uyum sağlamaları noktasında rehberlik
edecek yönlendirmeler sunmak (National Institute of Mental Health,
2011, s. 2).
Mukaddes (2013)`e göre tedavi sürecinin düzenlenmesi aşamasında şunlara
dikkat etmek gerekmektedir:
Aile bilgilendirilmelidir,
Uygun eğitim programı yönlendirilir,
Kimi olgularda ilaç tedavisi kullanılır,
Otizm Spektrum Bozukluğun temel belirtilerine yönelik programlar
oluşturulur,
Ebeveynlerin sosyal ve duygusal alanlarda destekleneceği eğitimler
oluşturulur,
Ailenin çocuğun eğitimi noktasında bilinçli ve istekli olması sağlanır
(Mukaddes, 2013, s. 63-64).
29
Yine American Academy of Pediatrics kurumuna göre tanıdan hemen sonra
kullanılması mümkün olan beş yaklaşım bulunmaktadır. Bu yaklaşımlar şu
şekilde listelenebilir:
Sözel Davranış (Verbal Behavior): Bu yaklaşımda çocuğun iletişimsel
gelişimini desteklemek için bir müfredat hazırlanır. Söz konusu
müfredat basit sesleri çıkarmaktan başlayarak daha karmaşık iletişim
yeteneklerini kullanabilme kazanımına doğru gider,
Merkezi Tepki Eğitimi (Pivotal Response Training): Merkezi
yeteneklerin geliştirilmesi hedeflenir. Bu yetenekler arasında başlatma
ve kendi kendini yönetme yeterlilikleri bulunur. Merkezi tepki eğitimi
sürecinde ailenin de yer alması faydalı olur,
Gelişimsel, Bireysel Farklılık ve İlişki Temelli Model (Developmental,
Individual Difference, Relationship-Based (DIR) Model: Çocuğun doğal
ilgi alanları ve ihtiyaçları çerçevesinde anlamlı ilişkilerin ve
yeteneklerin geliştirilmesi amaçlanır. En önemli örneklerinden birisi
Erken Başlangıç Denver Modelidir. Bu modelde iletişim, düşünme, dil
gelişimi ve diğer sosyal gelişim alanları ile ilgili yeteneklerin
geliştirilmesi hedeflenir. Ayrıca bu yaklaşım okul öncesi ve ev gibi
doğal ortamlarda kullanılmaya uygundur,
Otistik ve Diğer İletişim Engelli Çocukların Tedavisi ve Eğitimi
(Treatment and Education of Autistic and related Communication
handicapped Children/TEACCH) Modeli: Çocuğun fiziksel çevresinin
ve görsel ipuçlarının kullanıldığı bir modeldir. Bu modelde ne oldukları
ve nasıl kullanılacakları açık bir biçimde belirtilmiş ve çocukların
ulaşabilecekleri yerlerde bulunan sınıf materyalleri gibi malzemeler
kullanılır. Her bir öğrenci için farklı/bireyselleştirilmiş planlar uygulanır.
Bu sayede çocuğun sahip olduğu yetenekleri geliştirilir.
Kişilerarası Uyum (Interpersonal Synchrony): Sosyal gelişmeyi ve
başlatma yeteneklerini geliştirmeyi hedefler. Çocukları diğer insanlarla
iletişimi nasıl kuracaklarının ve devam ettireceklerinin öğretilmesi
hedeflenir (National Institute of Mental Health, 2011, s. 2).
30
Tedavi sürecinde yetersizlik alanlarının ve işlevsellik düzeyinin belirlenmesi
gerekir. Bu ilk aşama olarak görülebilir. Yetersizlik alanlarının ve işlevsellik
düzeyinin belirlenmesinden sonra tedavi planı hazırlanır ve uygulanır. Eğitsel
tedavi planlarında işlevselliğin artırılması ve hastalığa özgü belirtilerin
iyileştirilmesi temel hedeftir. Eğitsel tedavilerde istenmeyen davranışların
azaltılması, sosyal ve iletişimsel alanlarda gelişme kaydedilmesi ve yeni
becerilerin kazandırılmasıdır. Eğitsel tedavilere ek olarak kullanılan tedavi
yöntemlerinden birisi de Farmakoterapidir (Taşyürek, 2017, s. 11).
Farmakoterapi Otizm Spektrum Bozukluğun tedavisinde doğrudan
kullanılmamaktadır. Zira Otizm Spektrum Bozukluğun tedavisinde kullanılan
bir ilaç bulunmamaktadır. Diğer tarafta, davranışsal problemler için bazı
ilaçlar kullanılmaktadır. Özellikle de Atipik antipsikotikler ve DEHB ilaçları bu
aşamada kullanılmaktadır. Ayrıca risperidone ve aripiprazole ilaçları Otizm
Spektrum Bozuklukta çocukların karşı karşıya kaldıkları öfke, irritabilite ve
hiperaktivite durumlarının iyileştirilmesi amacıyla kullanılmaktadır (Mukaddes,
2013, s. 67-68). �
Otizm Spektrum Bozukluğun tedavisi sürecinde Ergoterapistlerden sıklıkla
faydalanılabilmektedir. Zira Ergoterapistler sözlü/ince/kaba motor gelişimi ve
görev analizi, duygusal ve davranışsal işleme ve katılım ve öğrenmeyi
destekleme konularından bilgi sahibidirler. Ergoterapistler müdahale etme ve
değerlendirme konularında sahip oldukları bilgileri kullanarak bir taraftan
tedavi sürecini yönetirken diğer tarafta ailelere, bakıcılara ve eğitimcilere
fiziksel ve duyusal işleme ve sosyal-duygusal sağlık alanlarında danışmanlık
yaparlar (Üsküdar Üniversitesi, t.y., s. 6-7).
Spor ve egzersizlerin Otizm Spektrum Bozukluğun tedavisinde olumlu
sonuçları ortaya çıkardığına dair kanıtlar bulunmamaktadır. Diğer tarata,
Otizm Spektrum Bozukluğa eşlik eden birçok sorunun olumsuz etkilerinin
hafifletilmesi amacıyla spor ve egzersizler kullanılmaktadır. Spor ve
egzersizlerin yapılması ile beraber Otizm Spektrum Bozuklukta olumlu
sonuçların elde edilmesiyle beraber spor ve egzersizler Otizm Spektrum
Bozukluğun tedavisinde sıklıkla kullanılır hale gelmiştir. Spor ve egzersizlerin
31
Otizm Spektrum Bozukluğun tedavisinde kullanılması ile beraber, süreç
içerisinde yer alan eğitmenlerin, organizasyonların ve kullanılan materyallerin
özellikleri hakkında da bir takım çalışmalar yapılmaktadır (Karaküçük, 2013,
s. 33).
Yanardağ ve Yılmaz (2015)`e göre Otizm Spektrum Bozuklukta çocukların
suyu sevdikleri, suda kendilerini rahat hissettikleri ve su içinde yapılan
faaliyetlerde bulunmak istedikleri bilinmektedir. Bu çocuklar ses, ışık ve
dokunma gibi duygusal uyaranlara daha farklı tepkiler vermektedirler.
Yazarlara göre “suyun fiziksel özelliklerinden olan basınç, havuza giren
çocuğun suyla temas eden vücudu üzerinde eşit miktarda yayılarak, çocuğun
hafif dokunma hissine irkilme veya geri çekilme şeklinde tepki vermesini
önleyecektir. Örneğin, otistik bozukluk gösteren çocuğa sarılmak
istenildiğinde, bu ani ve yoğun dokunma hissine çocuk, itme, geri çekilme,
irkilme veya öfkelenme gibi uygun olmayan davranışla tepki verebilir. Bu
yoğun ve beklenmeyen dokunma duyusu yerine, omuz seviyesine kadar
havuzda su içi etkinliğe katılmak otistik bozukluk gösteren çocuğun daha
uygun bir davranış sergilemesiyle sonuçlanacaktır” (Yanardağ & Yılmaz,
2015, s. 33-35).
Otizm Spektrum Bozukluğun tedavisinde üzerinde durulabilecek bir diğer
konu beslenmedir. Otizm Spektrum Bozuklukta çocukların bağırsakları aşırı
geçirgenlik söz konusudur ve bu çocuklar yemek konusunda oldukça seçici
davranırlar. Bu durumun doğal bir sonucu olarak ihtiyaç duydukları birçok
vitamine ve minerale erişimleri düşük düzeyde kalır. Son dönemlerde
beslenme ile Otizm Spektrum Bozukluğun etiyolojisi arasında bir bağ
bulunabileceği ve dengeli bir beslenme sistemi ile beraber Otizm Spektrum
Bozukluğun olumsuz etkilerinin hafifletilebileceği düşünülmektedir. Bu
aşamada kullanılması mümkün olan beslenme yaklaşımları Önal ve Uçar
(2017)`ye göre Glutensiz-kazeinsiz Diyet (Gluten Free-Casein Free (GFCF),
ketojenik diyet, Özel Karbonhidrat Diyeti (Spesific Carbonhydrate Diet (SCD),
Feingold diyeti, Candida Vücut Ekoloji Diyeti (Candida Body Ecology Diet
(BED) diyeti ve elimine alerji diyetleri şeklindedir (Önal & Uçar, 2017, s. 181).
32
Otizm Spektrum Bozukluğa sahip çocukların akademik eğitimleri söz konusu
olduğunda diğer öğrencilerden daha farklı uygulamalara gidilmesi
gerekmektedir. Türkiye`de bu çocuklar için özel eğitim sınıfları, kaynaştırma
sınıfları ve Otizmli Çocuklar Eğitim Merkezi ve İş Eğitim Merkezi (OÇEM)
kullanılmaktadır. Kaynaştırma eğitiminde bu çocuklar akademik eğitim
ihtiyaçlarını diğer öğrencilerin bulundukları okullarda yürütmektedirler. Özel
eğitim sınıfları hem resmi hem de özel sektörde özel eğitime ihtiyaç duyulan
öğrenciler için açılan sınıflardır. Otizmli Çocuklar Eğitim Merkezi ve İş Eğitim
Merkezlerine on beş yanının altında bulunan, zorunlu eğitim döneminde
bulunan fakat normal eğitim alamayan çocuklar katılır. İş eğitimi merkezinde
ise Otizm Spektrum Bozukluğu olmasının yanında ilköğretim programını
tamamlayan ve genel ve mesleki ortaöğretim programlarına gidemeyen
öğrenciler bulunur. Bunların yirmi bir yaşından küçük olmaları gerekir (Ekici,
2013, s. 33).
Bu noktada Otizm Spektrum Bozukluğu olan çocukların öğrenme
yeteneklerinden bahsetmek faydalı olacaktır. National Autistic Society
(2018)`e göre Otizm Spektrum Bozukluğu olan çocukların %44 ila %52
arasında değişen bir oranı öğrenme yetersizliğine sahiptir. %48 ila %56
orandaki bir kısımda ise öğrenme yetersizliği bulunmamaktadır (National
Autistic Society, 2018).
İlgili kaynaklar incelendiğinde Otizm Spektrum Bozukluğun tedaisinde net
yöntemlerin bulunmamasına rağmen çeşitli uygulamaların faydalı olacakları
anlaşılmaktadır. İncelenen kaynaklarda on iki tedavi türünün bulunduğu
görülmektedir (Bu çalışmada ulaşılan kaynaklara göre). Tablo 1 söz konusu
tedavi yöntemlerini özetlemektedir.
33
Tablo 1:
Otizm Spektrum Bozukluğun Tedavisinde Kullanılması Mümkün Olan Tedavi
Yöntemleri
TEDAVİ YÖNTEMİ AÇIKLAMA
Sözel Davranış Bu yaklaşımda çocuğun iletişimsel gelişimini desteklemek için bir
müfredat hazırlanır.
Merkezi Tepki
Eğitimi
Merkezi yeteneklerin geliştirilmesi hedeflenir.
Gelişimsel, Bireysel
Farklılık ve İlişki
Temelli Model
Çocuğun doğal ilgi alanları ve ihtiyaçları çerçevesinde anlamlı
ilişkilerin ve yeteneklerin geliştirilmesi amaçlanır.
Otistik ve Diğer
İletişim Engelli
Çocukların Tedavisi
ve Eğitimi
Çocuğun fiziksel çevresinin ve görsel ipuçlarının kullanıldığı bir
modeldir.
Kişilerarası Uyum Sosyal gelişmeyi ve başlatma yeteneklerini geliştirmeyi hedefler.
Eğitsel Tedaviler Eğitsel tedavi planlarında işlevselliğin artırılması ve hastalığa
özgü belirtilerin iyileştirilmesi temel hedeftir.
Farmakoterapi Otizm Spektrum Bozukluğun tedavisinde doğrudan kullanılan bir
ilaç bulunmamaktadır. Fakat davranışsal sorunların iyileştirilmesi
amacıyla kullanılan ilaçlar bulunmaktadır.
Ergoterapistler Ergoterapistler sözlü/ince/kaba motor gelişimi ve görev analizi,
duygusal ve davranışsal işleme ve katılım ve öğrenmeyi
destekleme konularında faydalı olabilmektedirler.
Spor ve Egzersiz Spor ve egzersiz Otizm Spektrum Bozukluğa eşlik eden birçok
sorun düşünülerek kullanılmaktadır.
Su İçi Etkinlikler Suyun sahip olduğu basınç çocukların uyaranlara daha olumlu
tepki vermelerini sağlamaktadır.
Beslenme ve Tedavi Beslenme konusunda seçici olan bu çocukların ihtiyaç duydukları
vitamin ve minerallerin elde edilmesi amaçlanmaktadır.
Özel Eğitim Türkiye`de Kaynaştırma Sınıfları, Özel Eğitim Sınıfları ve Otizmli
Çocuklar Eğitim Merkezi ve İş Eğitim Merkezleri bulunmaktadır.
Kaynak: (Ekici, 2013), (Önal & Uçar, 2017), (Yanardağ & Yılmaz, 2015),
(Mukaddes, 2013), (Karaküçük, 2013), (Üsküdar Üniversitesi, t.y.), (National
Institute of Mental Health, 2011), (Taşyürek, 2017).
34
Bu başlık altında son olarak Otizm Spektrum Bozukluğa eşlik eden diğer
durumlardan bahsetmek gerekir. Zira bu durumların olumsuz etkilerinin
hafifletilmesine yönelik olarak gerçekleştirilen tedaviler Otizm Spektrum
Bozukluğun iyileştirilmesine de yardımcı olabilecektir. Otizm Spektrum
Bozukluğa eşlik eden diğer durumlar şu şekilde listelenmektedir:
Dikkat eksikliği ve konsantrasyon bozukluğu,
Duyu sorunları,
Efektif mutizm (normal dil gelişimi olmasına rağmen konuşmayı
reddetmek),
Epilepsi ve kasılma nöbetleri,
Hiperaktivite,
Kendini uyarıcı davranışlar,
Kırılgan X kromozomu sendromu (genetik zekâ geriliği),
Korkular,
Motivasyon ve dikkat problemleri,
Öfke nöbetleri,
Öğrenme sorunları,
Psikiyatrik bozukluklar ,
Saldırganlık,
Takıntılar,
Tikler,
Tüberoskleroz (beyinde ve diğer önemli organlarda tümör oluşumu),
Uyku bozuklukları,
Yemek yeme, mide, bağırsak sorunları ve gıda alerjileri,
Zekâ geriliği ve
Diş gıcırdatma (Ekici, 2013, s. 33).
Otizm Spektrum Bozukluk yaşayan çocukların sahip oldukları bazı özellikler
bulunmaktadır. Çalışmanın bu aşamasında söz konusu özellikler üzerinde
durulmaktadır.
35
2.2.8. Otizm Spektrum Bozukluk Sorunu Yaşayan Çocukların Özellikleri
Dünya Sağlık Örgütü (2018) açıklamalarına göre Otizm Spektrum Bozukluk
yaşayan çocukların en belirgin özellikleri arasında “Tekrarlanan ve
KısıtlıDavranış, İlgi ve Aktivite”ler ve “Sosyal Etkileşim ve İletişim Sorunları”
bulunmaktadır. Odaklanma sorunu ve diğer birçok sorun bu başlıklar altına
toplanabilmektedir (World Health Organisation, 2018).
2.2.8.1. Tekrarlanan Ve Kısıtlı Davranış, İlgi ve Aktiviteler
Otizm Spektrum Bozukluk yaşayan çocuklar sınırlı alanlarda olağandışı
ilgilere yoğun bir biçimde sahiptirler. Belirli rutinlerde aşırı derecede ısrarcı
davranırlar. Davranışlar sürekli olarak tekrar eder ve nesnelere karşı
olağandışı takıntılar söz konusu olur (Üsküdar Üniversitesi, t.y., s. 4).
Otizm Spektrum Bozukluk yaşayan çocuklar normal çocuklardan çok farklı
zihinsel profillere sahiptirler. Kimi alanlarda yaşıtlarından çok ileri düzeyde
gelişim gösterirken kimi alanlarda bu durum tam tersi olabilmektedir. Dahası
bu çocuklar bilgiyi işleme süreçlerinde de diğer çocuklardan çok farklı bir
süreç yürütürler. Bu çocuklar genellikle bilgiye karşı aşırı seçici davrandıkları
için edindikleri bir bilgiye takılı kalırlar ve bu bilgiyi farklı alanlar üzerinde
genelleyemezler. Diğer bir ifadeyle bütünü görme yetenekleri kısıtlı bir
biçimde gelişmiştir. Edinilen bir bilgi genellenemez ve farklı alan ve
ortamlarda/durumlarda kullanılamaz. Bu durumun bir sonucu olarak çocuk
sosyal ve iletişim konularında sorun yaşarken aynı zamanda akademik
gelişim açısından da sorun yaşarlar. Zira kavram öğrenme noktasında
yetersizlik durumu söz konusudur (Pektaş, 2016, s. 101).
Tekrarlanan davranışlarda takılı kalma ve kavram öğrenme noktasında sorun
yaşama gibi sıkıntılarla beraber bu çocuklar için ilerleyen zamanlarda neler
olacağının tahmin edilmesi zordur. Örnek vermek gerekirse, belirlenmiş bir
yolculukta yine belirlenmiş bir yere ne zaman ve nasıl gidileceğini ayarlamak
Otizm Spektrum Bozukluk yaşayan bir çocuk için çok zordur. Diğer bir
ifadeyle tekrarlayan ve kısıtlı davranış, ilgi ve aktivitelerin bir sonucu olarak
ileriye dönük planlamalar yapmak veya karalar almak kolay olmamaktadır
(Nederlandse Vereniging voor Autisme, 2012, s. 2).
36
Fiziksel aktivite dendiğinde akla sistematik olmaksızın okul ve ev gibi doğal
ortamlarda iskelet ve kasların hareket etmesiyle beraber vücudun yer
değiştirmesi gelir. Fiziksel etkinliklerde bulunmak için öncelikle bireylerin bir
amacı olmalıdır ve bu amaca yönelik bir biçimde hareket ederken kasların
kontrollü bir biçimde hareket ettirilmesi gerekir. Otizm Spektrum Bozukluk
yaşayan çocuklarda ise bu alanda sorun yaşanır (Yanardağ & Yılmaz, 2015,
s. 34).
2.2.8.2. Sosyal Etkileşim ve İletişim Sorunları
Önceki sayfalardan da anlaşılacağı üzere sosyal etkileşim ve iletişim
sorunları Otizm Spektrum Bozukluk yaşayan çocukların karşı karşıya
oldukları en belirgin zorluklardır. Otizm Spektrum Bozuklukta çocuk
karşısındaki kişinin neler hissettiğini anlamada zorluk yaşar. Benzer bir
biçimde, Otizm Spektrum Bozukluk yaşamayan bir birey de Otizm Spektrum
Bozukluk yaşayan bir bireyin düşüncelerini ve duygularını anlamakta zorluk
yaşar. Bu durumda iki tarafın birbirleriyle anlaşmaları oldukça zor bir hal alır
(Nederlandse Vereniging voor Autisme, 2012, s. 2).
Otizm Spektrum Bozuklukta karşılıklı sosyal etkileşim ve iletişim alanında
görülen sorunlar hayat boyu devam eden belki de en sıkıntılı konulardır.
Diğer tarafta, ilerleyen yıllarda bireyin sosyal etkileşim ve iletişim konusunda
ilerleme kaydetmesi olasıdır. Özellikle de dil gelişimi iyi bir düzeyde olan
bireylerin sosyal ilişkilerde ilerleme kaydetmesi daha kolay olacaktır. Zekâ kat
sayısı 70 ve üzeri olanlar en fazla ilerleme sağlayan kişilerdir (Görmez &
Kırpınar, 2015, s. 29).
Otizm Spektrum Bozuklukta sözlü olan ev sözlü olmayan iletişim yetersizliği
en temel eksikliklerden biri olarak görülmektedir. Otizm Spektrum Bozukluk
yaşayan çocukların tekrarlayan davranışlar sergilemelerinin bir nedeni de
ifade etmek istediklerini rahat bir biçimde ifade edememeleridir. Bu çocuklar
bakıcılarına fikirlerini nasıl açıklayacaklarını bilmezler. Bu sebeple Otizm
Spektrum Bozukluk yaşayan bir çocuğa ihtiyaçlarını ve düşüncelerini nasıl
37
açıklayacağını öğretmeyi amaçlayan müdahaleler önemlidir. Kurulması
istenen iletişim sözlü veya sözsüz olabilir (Üsküdar Üniversitesi, t.y., s. 8).
İletişim sürecinde önemli olan sadece bir bireyin bir şeyler söylemesi değildir.
Aynı zamanda bu kişinin söyleme tarzı da iletişimin önemli unsurlarından
biridir. Herhangi bir söz söylerken oluşturulan yüz ifadeleri veya söylenen
sözün şaka mı yoksa gerçek mi olduğu gibi konular gönderilen mesajın
içeriğinin şekillenmesini sağlar. Otizm Spektrum Bozukluk sorunu yaşayan
bireyler için karşılarındaki kişiler konuşurken onların hangi mesajları
göndermeye çalıştıklarını anlamak kolay olmaz. Dahası, Otizm Spektrum
Bozukluk yaşayan bireyler bazen kendilerine özgü konuşma biçimleri
geliştirmektedirler. Kimileri konuşmada sorun yaşarken kimileri ise hiç
konuşmazlar. Diğer tarafta, konuşma noktasında hiçbir sorun yaşamayan
bireyler de bulunmaktadır (Nederlandse Vereniging voor Autisme, 2012, s.
2).
Bu başlık altında duyusal entegrasyon konusundan da bahsedilebilir. Otizm
Spektrum Bozukluk yaşayan çocuklarda duyusal uyaranlara karşı olağandışı
tepkilerin verilmesi söz konusu olabilmektedir. Duyusal entegrasyon
konusunda yaşanan sorunların tedavi edilmesi noktasında bir takım tedavi
teknikleri geliştirilmiştir (Üsküdar Üniversitesi, t.y., s. 8).
Yanardağ ve Yılmaz (2015)`e göre sosyal etkileşimde yetersizlik dört ana
grupta toplanabilir. Bunlardan ilki jest ve mimikler, göz kontağı ve vücut
postürü gibi sosyal etkileşim sürecinde gerekli duyulan sözel olmayan
davranışlardaki yetersizliktir. İkincisi çocuğun yaşına uygun olan akran
ilişkilerini geliştirememesidir. Üçüncüsü diğer insanlarla başarı, zevk ve ilgi
gibi konularda ortaklık oluşturmada sınırlılık yaşamaktır. Dördüncüsü ise
sosyal ev duygusal davranışlarda kısıtlılık şeklindedir (Yanardağ & Yılmaz,
2015, s. 33).
Burada belirtilen sınırlılıklarla başa çıkmak için geliştirilmesi mümkün olan
bazı beceriler bulunmaktadır. Söz konusu beceriler şu şekilde listelenebilir:
38
Anlaşılır ve genellenmiş konuşma,
Arkadaşlık ilişkileri sürdürme,
Genellenmiş taklit,
Grup sohbetlerine katılma,
İşbirlikçi oyun oynama,
Karşılıklı konuşma,
Küçük ve büyük gruplara katılma,
Öykü ve sosyal olayları anlama,
Sosyal oyun oynama,
Uzaktan ve genellenmiş yönerge alma,
Yeni karşılaşılan kişilere tepki verme ve
Sosyal duyarlık gösterme (Milli Eğitim Bakanlığı, 2014, s. 30).
Milli Eğitim Bakanlığı (2014) tarafından hazırlanan eserde etkileşim sürecinde
dikkat edilmesi gereken noktalar şu şekilde açıklanmaktadır:
İletişimde bulunmayı teşvik edici ortamlar hazırlamak: Oluşturulan
ortamlar Otizm Spektrum Bozukluk yaşayan çocukları iletişime geçme
noktasında istekli hale getirmelidir.
İletişimde bulunmak için fırsatlar yaratmak: Herhangi bir nesneyi
çocuğa vermeden önce biraz beklemek gerekir. Çocuğun onu istemesi
için fırsat oluşturulmalıdır.
Gereksiz soru sormamaya gayret etmek: Çok soru sorulduğunda dil
gelişiminin olumlu yönde etkileneceğini düşünmek gerçekçi değildir.
Bu sebeple yanıtı gerçekten merak edilen sorular sorulmalıdır.
Kısa, net ve anlaşılır şekilde konuşmak: Dolaylı ve soyut ifadelerden
kaçınıp, kısa ve net ifadeler kullanılmalıdır.
Etkileşim başlatmayı ve etkileşime katılmayı ödüllendirmek: Çocuğun
hem sözel hem de sözel olmayan iletişim çabaları fark edilmeli ve
ödüllendirilmelidir.
Etkileşimi eğlenceli hale getirmek: Etkileşim esnasında rahat ve neşeli
bir ortam oluşturulmalıdır (Milli Eğitim Bakanlığı, 2014, s. 25-26).
39
Sosyal ve iletişimsel özellikler bahsedilirken üzerinde en çok durulması
gereken konu şüphesiz dil gelişimidir. Zira dil gelişimi iletişimin en önemli
unsurlarından biriyken dil gelişiminde sorun yaşamak sosyal ilişkilerin
olumsuz etkilenmesine neden olacaktır. Otizm Spektrum Bozuklukta da
fenotik ve prognoz açısından dil becerileri hayati öneme sahiptir. Dil
gelişimindeki yetersizlikler, Otizm Spektrum Bozukluk tanısı verilmeden önce
dikkati çekmiş olan en önemli belirtiler arasındadır. Günümüzde Otizm
Spektrum Bozukluk noktasında dil gelişim özellikleri hakkında çok sayıda
çalışma yapılmış olmasına rağmen henüz net sonuçlara ulaşılamamıştır
(Özyurt & Eliküçük, 2018, s. 2).
Aslında dil gelişim sorunları sadece Otizm Spektrum Bozukluk ile değil birçok
başka bozukluk ile de ilişkili olabilmektedir (Boyle, 2011). Otizm Spektrum
Bozuklukta ise dil gelişimi sıkıntısı en belirgin özellikler arasında
bulunmaktadır. Diğer tarafta Otizm Spektrum Bozukluk yaşayan kimi bireyler
iletişim becerileri açısından yetişkinlik dönemine kadar gelişme
gösterebilmektedir. Özellikle sözel iletişimde gelişme görülürken bazı
araştırma sonuçları sözel olmayan iletişim becerilerin gelişme
kaydedilmediğini belirtmektedir (Görmez & Kırpınar, 2015, s. 29).
Dünya Sağlık Örgütü tarafından oluşturulan bu iki başlığa ek olarak, konu
hakkında gerçekleştirilen çalışmalarda Otizm Spektrum Bozukluk yaşayan
çocukların özellikleri hakkında farklı başlıkların oluşturuldukları da
görülmektedir. Söz konusu başlıklar ve açıklamaları Tablo 2`te
özetlenmektedir.
40
Tablo 2:
Otizm Spektrum Bozukluk Yaşayan Çocukların Özellikleri
Duyusal
Özellikler
Otizm Spektrum Bozukluk yaşayan çocuklarda duyusal
bozukluklar ve duyusal hassasiyet yoğun bir biçimde
yaşanmaktadır. Duyusal sorunlar işitsel, görsel, dokunsal veya
koklamayla ilgili sorunları ifade eder. Özellikle de beklenmedik
ve yüksek tondaki sesler bu çocukları rahatsız eder.
Bilişsel
Özellikler
Otizmli çocukların “uyaranların tüm özelliklerine dikkat etmede
güçlük” olarak tanımlanan aşırı seçicilik, tipik bilişsel
özelliklerden kabul edilmektedir.
Motor Özellikleri Otizmli olan çocuklar kaba ve ince motor becerileri
gerçekleştirmede bazı yetersizliklere sahip olabilmektedir. Bu
yetersizliklerin nedenleri genellikle duyusal işleyiş, kasların
zayıflığı ve motor planlama problemiyle ilişkilidir.
Dil ve İletişim
Özelikleri
Dil ve konuşma becerileri çocuktan çocuğa farklılık göstermekte
ancak her çocukta dil ve iletişim yetersizlikleri bulunmaktadır.
Bu yetersizlikler hiç konuşmamaktan, dili işlevsel olarak
kullanamamaya kadar geniş bir yelpazede değişebilmektedir.
Sosyal Gelişim
Özellikleri
Normal gelişim gösteren 1 aylık bebek göz teması kurar ve
gülümsemeye yanıt verir, 6 aylık iken aktif iletişimi başlatır, 8-9
aylık iken “cee” oyunundan zevk alır, anneden ayrılmaya tepkili
olup yabancı kaygısı başlar. Ayrıca ismi söylendiğinde bakar,
basit motor hareketler başlar, 2 yaşında yaşıtlarıyla paralel
oyun oynar, 3 yaşındayken karşılıklı oyunlar oynayıp hayalî
oyun kurar, 4 yaşında ise empati becerisi oluşmuştur.
Kaynak: (Milli Eğitim Bakanlığı, 2016, s. 8-12).
Çalışmanın amaçları doğrultusunda, Otizm Spektum Bozukluk yaşayan
çocukların yanı sıra onların anne-babaları üzerinde de durmak gerekir.
Çalışmanın bu başlığı altında Otizm Spektrum Bozukluğa sahip çocuğun
anne-babasının durumu incelenmektedir.
41
2.3. Otizm Spektrum Bozukluğa Sahip Çocuğun Anne-Babasının
Karşılaştığı Sorunlar
Otizm Spektrum Bozukluğa sahip çocuğun anne-babasının karşılaştıkları
sorunlar dört alt başlık altında incelenebilir. Bunlar ruh sağlığı, psikolojik
sorunlar, maddi sorunlar ve sosyal sorunlar şeklindedir.
2.3.1. Ruh Sağlığı
Otizm Spektrum Bozukluk ile ilgili olduğu düşünülen konulardan birisi
somatizasyondur. Somatizasyon en genel ifade edilen depresyon ve
anksiyete gibi bir takım ruhsal sorunlar nedeniyle bedende oluşan
rahatsızlıkları ifade eder. Birey bedensel rahatsızlıklarının çözümü için tedavi
arayışlarına girerken aslında söz konusu rahatsızlıkla ilgili bedensel bir
neden bulunamaz (Özen, Srhadlı, Türkcan, & Ülker, 2010, s. 60). Daha
önceki sayfalarda da belirtildiği üzere Otizm Spektrum Bozukluk ile
somatizasyon arasında bir ilişki olduğu düşünülmektedir. Diğer tarafta,
Vardarcı (2011)`e göre Otizm Spektrum Bozukluğa sahip çocukların anneleri
ile Otizm Spektrum Bozukluğa sahip olmayan çocukların anneleri arasında
somatizasyon açısından bir farklılık bulunmamaktadır (Vardarcı, 2011, s. 28).
Bir diğer önemli bozukluk olan obsesif kompulsif bozukluk bireyin gündelik
hayatını ciddi anlamda etkileyen ve beyinde etkrarlayan imgelerin yaşandığı
bir rahatsızlık türüdür. Burada birey aslında olmayan şeyleri şüphe ile
düşünür yaptıklarını tekrar tekrar kontrol etmek zorunda kalır. Özyurt ve
Beşiroğlu (2018) tarafından gerçekleştirilen bir çalışmada Obsesif Kompulsif
Bozukluk ve Otizm Spektrum Bozukluk belirtileri anneler üzerinde
incelenmiştir. Çalışma sonucunda “hayal etme” hariç tüm alt ölçeklerde
Obsesif Kompulsif Bozukluk ve Otizm Spektrum Bozukluk arasında yakın bir
ilişki bulunmuştur (Özyurt & Beşiroğlu, Obsesif Kompulsif Bozukluğu Olan
Çocuk ve Ergenler ile Annelerinde Otizm Spektrum Belirtileri, 2018, s. 40).
Otizm Spektrum Bozukluğa sahip çocukların anne-babalarında çok çeşitli
ruhsal sorunlar gözlemlenebilmektedir. Söz konusu ruhsal sorunlardan birisi
de kişiler arası duyarlılıktır. Yılmaz ve Kara (2018)`e göre Kişiler Arası
42
Duyarlılık Otizm Spektrum Bozukluk tanısı alan çocukların anne-babalarında
diğer çocukların anne-babaları ile kıyaslandığında yüksek bir ölçüde
görülmektedir (Yılmaz & Kara, 2018, s. 33).
Otizm Spektrum Bozukluk tanısı alan çocukların anne-babalarının yaşadıkları
en önemli ruhsal sorunlardan biri de depresyondur. Sunay (2016)`ya göre
anne/baba, alışılması zor olan bu durum karşısında stres yaşamakla birlikte,
günlük hayatın gereklerini yerine getirmede zorlanmakta, başta evlilik,
duygusal ilişkiler olmak üzere kişilerarası ilişkilerinde de gergin
olabilmektedirler. Yaşanan bu travmatik duruma uygun olmayan tepkiler ve
ailenin içine düştüğü suçluluk duygusu anne-babayı depresyona götürmekte,
aynı zamanda çocuğun bakımı için gerekli olan fazla zaman, para, enerji
gereksinimi anne/babanın stres yaşamasına neden olmaktadır (Sunay, 2016,
s. 539).
Yoğun görülen bir diğer ruhsal sorun anksiyetedir. Otizm spektrum bozukluğu
olan çocuğa sahip ebeveynlerin kaygı düzeyi ile ilgili olarak gerçekleştirilen
bir araştırmada, Otizm spektrum bozukluğu olan çocuğa sahip ebeveynler ile
sahip olmayan ebeveynler kaygı düzeyleri açısından karşılaştırılmıştır.
Çalışma sonucunda elde edilen sonuç Otizm spektrum bozukluğu olan
çocuğa sahip ebeveynlerin kaygı düzeylerinin otistik çocuğa sahip olmayan
ebeveynlerin kaygı düzeylerinden daha yüksek olduğu sonucuna ulaşılmıştır.
Ayrıca çalışmada Otizm spektrum bozukluğu olan çocuğa sahip annelerin
kaygı düzeylerinde zaman içerisinde artış yaşandığı ileri sürülmüştür
(Hünerli, 2015).
Otizm spektrum bozukluğu olan çocuğa sahip ebeveynlerin süreç içerisinde
ekonomik, duygusal ve psikolojik açılardan bir takım sorunlar yaşadıkları da
gözden kaçırılmamalıdır. Bu aşamada ebeveynlerin yaşadıkları en büyük
korkulardan birisi, kendilerine bağımlı olan çocukların ebeveyn öldükten veya
benzer bir sorun yaşadıktan sonra hayatlarını nasıl devam ettireceği
korkusudur. Çocuğun geleceği hakkındaki korku duygusal açıdan büyük bir
yük oluşturur ve ebeveynin psikiyatrik sorunlar yaşamasının önünü açar. En
yoğun görülen kaygılar arasında çocuğun yetişkinliğe geçtiğinde ne tür
43
sorunlar yaşayacağı, hangi hizmetlerden yararlanabileceği, çocukların
ilerleyen yıllardaki işlev düzeyleri ve ebeveyn rahatsızlanınca veya ölünce
çocuğun durumunun ne olacağı sorularıdır (Özkubat, Özdemir, Selimoğlu, &
Töret, 2014, s. 325).
Tayvan‟da yapılan bir araştırmada, 151 otizmli çocuğu olan aile ile 113
normal gelişim gösteren çocuklu aile, anne-babaların psikopatolojik
durumları, evlilik uyumu ve aile işlevselliği açısından karşılaştırılmıştır.
Çalışma sonucunda elde edilen sonuçlara göre öfke-düşmanlık açısından
Otizm Spektrum Bozukluk tanısı konan çocuğa sahip anneler yüksek puan
almışlardır (Vardarcı, 2011, s. 2011).
Jitlina (2017), gerçekleştirdiği çalışmasında fobik anksiyete ile Otizm
Spektrum Bozukluk arasındaki ilişkiyi incelemiştir. Çalışmada 238 çocuk
katılımcı olarak yer almıştır. Çalışma sonucunda Otizm Spektrum Bozukluk
ile fobik anksiyete arasında zayıf bir ilişki bulunmuştur (Jitlina, 2017).
İlgili kaynaklar araştırıldığında Otizm Spektrum Bozukluk ile fobik anksiyete
arasındaki ilişkiye odaklanan çalışmaya rastlanmamıştır. Benzer bir biçimde
Otizm Spektrum Bozukluk ile Paranoid Düşünce ve Psikotizm rahatsızlıkları
arasındaki ilişkilerin doğrudan incelendiği çalışmalara da rastlanılamamıştır.
Diğer tarafta, söz konusu ruhsal sorunlarla Otizm Spektrum Bozukluk
arasındaki ilişkilerin incelendiği çalışmaların gerçekleştirilmesine ihtiyaç
duyulmaktadır. Bu gereksinim sadece anne-babalar için değil Otizm
Spektrum Bozukluk tanısı konmuş çocuklar için de geçerlidir. Zira ailelerin
yaşadıkları ruhsal sorunlar sadece onları değil Otizm Spektrum Bozukluk
yaşayan çocukları da etkileyecektir. Anne-babalar ruhsal sorunların etkilerini
ağır bir biçimde yaşadıklarında bakıma ihtiyaç duyan çocuklarla ilgilenmeleri
daha zor olacaktır (Top, 2009, s. 35).
2.3.2. Psikolojik Sorunlar
Yılmaz ve Kara (2017)`ye göre Otizm Spektrum Bozukluk olan çocukları
yetiştiren aileler, Otizm Spektrum Bozukluk tanısı olmayan çocukları
yetiştirenlere göre genel olarak daha kötü işlevselliğe sahiptir. Otizm
44
Spektrum Bozukluktan etkilenen çocuk süreğen şekilde problemli davranış
gösterdiğinde, aile işleyişi daha da olumsuz etkilenmektedir. Problem
davranışının aile işlevine etkisi ve Otizm Spektrum Bozukluğun genetik bir
yüke sahip olması, Otizm Spektrum Bozukluk tanısı konan çocukların
kardeşlerinin psikiyatrik açıdan semptomatik olması riskini arttırmaktadır.
Annelerin de kardeşler kadar Otizm Spektrum Bozukluk olan bireyden
etkilendiği bilinmektedir. Otizm Spektrum Bozukluk olan okul öncesi
çocukların anneleri arasında psikiyatrik bozuklukların değerlendirildiği bir
çalışmada ağırlıklı olarak annelerin afektif bozukluklara sahip olduğu
saptanmıştır. Otizm Spektrum Bozukluk olan çocukların ebeveynlerinde de
şizofreni spektrumu, afektif bozukluklar, kaygı bozuklukları, kişilik ve çocukluk
çağı psikiyatrik bozuklukları öyküsünün daha fazla olduğu bulunmuştur
(Yılmaz ve Kara, 2017: 227).
Anne-babalar kimi durumlarda suçluluk duygusu yaşayabilmektedirler. Bir
ailede anne-baba tüm çocuklara zaman ayırmaya ve ilgi göstermeye
çalışırlar. Diğer tarafta, Otizm Spektrum Bozukluğa sahip çocuğa daha fazla
ilgi gösterilmesi ve bakımına daha fazla zaman ayrılması gerekmektedir. Bu
durum diğer çocuklar için harcana zamanın daha az olması ile
sonuçlanacaktır. Bu durumda, anne-babalar diğer çocuklara yeterince zaman
ayıramadıkları için kendilerini kötü hissedebilmektedirler. Bu durum anne-
babaların depresyon yaşamaları ile sonuçlanabilmektedir (Ludlow, Skelly, &
Rohleder, 2012, s. 4).
Otizm spektrum bozukluğu olan çocuğa sahip ebeveynlerin hem emek hem
de psikolojik olarak daha fazla yıpranmaları doğal bir durum olarak
görülebilir. Buna bağlı olarak duygusal stresle başa çıkmak söz konusu
ebeveynler için kolay bir süreç değildir ve desteğe ihtiyaç duyulabilir. Otizm
spektrum bozukluğu olan çocuğa sahip ebeveynlerin yoğun olarak
yaşadıkları duygular arasında moral bozukluğu ve yoğun üzüntü
bulunmaktadır. Gerçekleştirilen bir çalışmada, Otizm spektrum bozukluğu
olan çocuğa sahip ebeveynlerin stres düzeylerinin normal çocuğa sahip
ebeveynlere göre daha yüksek olduğu tespit edilmiştir (Top, 2009, s. 41).
45
Sunay (2016) anne-babaların yaşadıkları ruhsal sorunları şu şekilde
açıklamaktadır:
Otizm gibi gelişimsel bozukluğu olan çocuğa sahip ailelerden
bazıları zaman zaman kendilerine olan güvenlerini yitirdiklerini
hissetmektedirler. Çünkü hiçbir otistik çocuk, otistik özellikleri
yönünden birbirinin aynısı değildir. Anne-babalar tanımlanması
oldukça güç olan bir seri problem davranış ile karşı karşıya
kalmaktadırlar. İletişim kuramayan bir çocuğun gereksinimleri
ve istekleri ile ilgilenme, aile ortamında düzeni devam ettirmeye
çalışma, tuhaf ve alışılmamış davranışlarla baş etme, tehlikeleri
tanımayan çocuğu sürekli olarak denetleme ve bu arada kişisel
gereksinimleri ve ailenin diğer fertlerinin gereksinimlerini
gidermeye çalışma, yeterince yorucu ve stres vericidir. İletişim
kurmadaki güçlük ve anlama özürlü olmaları, onlara sevgiyle
yaklaşan aile bireylerinde duygusal sorunlar ortaya
çıkarmaktadır. Aile panik yaşamakta, suçluluk duymakta, acı
çekmekte ve bunlara bağlı olarak, rollerini yerine getirmekte
zorlanmaktadırlar(Sunay, 2016, s. 540).
Konu ile ilgili bir diğer çalışma Özener (2016) tarafından gerçekleştirilmiştir.
Yazar tarafından gerçekleştirilen çalışmada Otizm spektrum bozukluğu olan
çocukların annelerinin otistik belirti gösterme eğilimleri zihinsel engelli
çocukların anneleri ile karşılaştırılarak incelenmiştir. Araştırmaya katılımcı
olarak 52 zihinsel çocuk sahibi anne ve 110 otistik çocuk sahibi anne
katılmıştır. Çalışmada veri toplama aracı olarak; demografik bilgi formu ile
beraber normal bireylerde eşik altı otistik özellikleri ölçmeye yönelik bir öz-
bildirim anketi olarak geliştirilen 50 maddelik Otizm- Spektrum Anketi (OSA)
kullanılmıştır. Elde edilen bulgular değerlendirildiğinde; zihinsel engelli çocuk
sahibi annelerin sosyal beceri puanları, otizmli çocuk sahibi annelerin sosyal
beceri puanlarından yüksek bulunmuştur. Otistik bozukluğu olan çocukların
bilişsel ve sosyal becerilerdeki yetersizliklerinin özellikle ifade edildiği ve
ailenin sosyal beceri nitelikleri ile değerlendirildiği görülmektedir (Özener,
2016, s. 9).
46
2.3.3. Maddi Sorunlar
Grasu (2015)`e göre konu hakkında yazılmış olan makaleler incelendiğinde
Otizm Spektrum Bozukluğa sahip çocukların ailelerin maddi sorunlar
yaşamaktadırlar. Özellikle de uzman desteğinin zayıf olması ve okullarda ve
okul öncesi kurumlarda Otizm Spektrum Bozukluğa sahip çocukların için
yeterli öğrenme alanının bulunmaması anne-babaları daha pahalı olan özel
sektör desteklerine yöneltebilmektedir. Otizm Spektrum Bozukluğa sahip
çocuğa sahip olan kimi anneler işlerini bırakmakta ve tüm zamanlarını çocuk
ile ilgilenmeye ayırmaktadır. Elbette bu durum ailenin maddi dengelerini
olumsuz etkilemektedir. Ek olarak, tedavi süreçlerinin bazıları oldukça
masraflı olabilmektedir. Bir makalede iki yaşında tanı konan bir çocuğun
ailesi, çocuk dört yaşına geldiğinde bankadan kredi çekmek zorunda
kaldıklarını belirtmiştir (Grasu, 2015, s. 90).
Istikhar ve Butt (2013)`ün gerçekleştirdikleri çalışma sonucunda maddi
sorunların Otizm Spektrum Bozukluğa sahip çocuğu olan aileler için en
önemli sınırlılık oldukları anlaşılmıştır. Otizm Spektrum Bozukluğu olan
çocuğa sahip aileler için çocuğun topluma uyum süreci uzun ve zor
olmaktadır. Bu süreç içerisinde aile zamanının uzun bir bölümünü çocuğa
ayırmaktadır. Para kazanmak için kullanılan zaman dilimi ise azalmakta veya
tamamen ortadan kalkmaktadır. Dahası, aileler çocuğun bağımsız bir biçimde
yaşayabileceği bir noktaya gelmelerini istemektedirler. Bunun için de
çocuğun sosyal hayata katılımını sağlayacak eğitimlere yönelmek
zorundadırlar. Özellikle de Otizm Spektrum Bozukluk yaşayan çocuklara
devlet ve sivil toplum örgütlerince yeterince destek verilmeyen toplumlarda
ailelerin maddi yükleri artmaktadır. Eğitim ihtiyacının da ötesinde, maddi
zorluklar yaşayan aileler için çocuğun en temel ihtiyaçlarını karşılamak bile
zor hale gelmektedir. Zira Otizm Spektrum Bozukluk yaşayan çocukların tek
ihtiyacı olan ailelerinin ilgisi değildir. Bu çocuklar aynı zamanda uzman
öğretmenler, terapistler ve eğitim ortamlarına da ihtiyaç duyarlar (İftikhar &
Butt, 2013, s. 25).
47
Söz konusu aileler için en büyük maddi yük uzman desteği alınması
sürecinde ortaya çıkmaktadır. Diğer bir ifadeyle teknik yardım alma süreci bu
ailelerin maddi dengelerini olumsuz etkilemektedir. Bakım hizmetleri, eğitim
hizmetleri ve özel eğitim kurumlarından alına eğitim hizmetleri konusunda
önemli masraflar yapılmaktadır (Raudeliunaite, 2013, s. 117).
Ailelerin maddi sorunlarının giderilmesi noktasında sosyal hizmetler etkin bir
biçimde kullanılabilir. Top (2009)`a göre aileler gelecekte çocuklarının
durumlarının nasıl olacağı noktasında bir belirsizlik ve korku içerisindedirler.
Aileler için çocukların ilerleyen yaşlarda nerede kalacakları, hangi durumlarda
bulunacakları, bakımlarının nasıl olacağı gibi konular önemlidir. Bu noktada
devreye sosyal hizmetlerin girmesi önemlidir. Zira sosyal hizmetlerin Otizm
Spektrum Bozukluğu olan çocuklara önem vermesi ile beraber anne-babanın
vefat etmesinden sonraki süreçte de hizmetlere ulaşım mümkün olacaktır. Bu
durumun bilinmesi bile aile için son derece rahatlatıcı olacaktır (Top, 2009, s.
41).
Ailelerin yaşadıkları maddi sorunları sadece parasal konular olarak görmek
hatalı olacaktır. Çocuklarının bakımlarını doğru bir biçimde gerçekleştirmek
isteyen ve onların gelişimlerine katkı sağlamak isteyen aileler için çocuğun
ihtiyaçlarını karşılayamama konusu anne-babaları ruhsal açıdan da zor
durumda bırakmaktadır. Burada çocuğun gelişimi için yeterli kaynağın
bulunamayacağı veya gelecekte çocuğun kimsesiz ve çaresiz kalacağı
korkusu önceki sayfalarda da belirtildiği üzere depresyon ve stres gibi
olumsuz sonuçları ortaya çıkaracaktır (Grasu, 2015, s. 87).
Ailelerin maddi durumları ile Otizm Spektrum Bozukluğun olumsuz
sonuçlarının şiddeti arasında bir bağ bulunmaktadır. Maddi durumu iyi olan
aileler mümkün olan en iyi hizmetlerden faydalanmakta ve çocuğun bakımı
ve eğitimi noktasında daha geniş imkânlara sahip olmaktadır. Diğer tarafta,
maddi durumu iyi olmayan ailelerin ise hizmetlere yeterli düzeyde
ulaşabilmeleri zordur. Dahası, sosyoekonomik düzeyi yüksek olan ailelerde
tanı daha erken yaşlarda konabilirken sosyoekonomik düzeyi düşük olan
48
ailelerde erken tanı daha geç yaşlarda konulmaktadır (Fountain & King,
2011, s. 503).
2.3.4. Sosyal Sorunlar
Top (2009)`a göre Otizm Spektrum Bozukluğa sahip çocukların anne-
babalarının yaşadıkları sorunların başında çevresel sorunlar gelmektedir.
Gerçekleştirilen çalışmalarda Otizm Spektrum Bozukluğa sahip çocukların
sergiledikleri olumsuz davranışların çevredeki diğer insanlar tarafından
anlayışlı karşılanmadığı ve anne-babaların bu durumdan rahatsız oldukları
belirlenmiştir. Sonuçta çevre ile olan iletişim süreci sekteye uğramakta ve aile
kendisini dışa karşı kapalı hale getirmektedir. Kimi durumlarda yakın
çevredeki insanların bile çocuğun davranışlarına karşı anlayışsız
davranabildikleri görülmektedir. Gerçekleştirilen görüşmelerde anne-babalar
çevredeki insanların çocuklara daha anlayışlı davranmaları durumunda mutlu
hissettiklerini belirtmişlerdir (Top, 2009, s. 41-42).
Grasu (2015)`e göre ailelerin yaşadıkları sosyal sorunlar üç grupta
toplanabilir. Bunlardan ilki Otizm Spektrum Bozukluğa sahip anne-babaların
kendilerini toplumun bir parçası olarak görmeyip ayrı bir dünyada
yaşadıklarını düşünmeleridir. Bu aileler toplumun anlayışlı
davranmamasından şikâyet etmektedirler. İkincisi, uzman ve yeterli yardım
mekanizmalarının bulunmaması anne-babaları zor durumda bırakmaktadır.
Bakım ve eğitim gibi konularda uzmanlara ve yeterli alanlara ihtiyaç
duyulmaktadır. Üçüncü olarak, Otizm Spektrum Bozukluğa sahip çocukların
anne-babaları yakın aile üyeleri ile olan bağlarını da koparmakta ve sadece
çocuğun bakımına odaklanmaktadırlar (Grasu, 2015, s. 88).
Günün büyük bir bölümünü çocukla geçirmek zorunda kalan anne-babaların
yakın çevresi ile olan bağı kopmaktadır. Bu sorun akrabalarla bile
yaşanabilmektedir. Anne-baba bir taraftan para kazanmak için çalışma
zorundayken diğer tarafta çocuğun bakımı için normalden çok fazla zaman
harcamaktadır. Zira diğer çocuklardan farklı olarak Otizm Spektrum Bozukluk
yaşayan çocukların eğitimi, beslenmesi ve bakımı gibi konularda anne-baba
tüm sorumluluğa almaktadır. Bu durum anne-babanın sosyal çevre ile iletişim
49
kurmasını engeller. Sosyal çevre ile iletişim kuramayan anne-baba tamamen
içe kapanık bir aile haline gelir (Autism Spectrum Australia, 2017, s. 2).
Birçok toplumda Otizm Spektrum Bozukluk özellikle annelerin sosyal
hayatlarını oldukça zor hale getirmektedir. Genel olarak babalar günün büyük
bölümünü işyerinde geçirmektedir. Bu durumun bir sonucu olarak anne
çocuğun bakımından sorumlu kişi konumundadır. Anne, kendisini daha fazla
stres altında hisseder. Çocuğun bakımı, eğitimi ve sağlık hizmetleri gibi tüm
ihtiyaçlarının anne tarafından giderilmesi gerekir. İşyeri gibi sosyal
ortamlardan da uzak kalması ile beraber anne tamamen asosyal bir birey
haline gelebilmektedir (İftikhar & Butt, 2013, s. 4).
Anne-babaları sosyal açıdan en çok zorlayan konulardan birisi toplumun
önyargıları olmaktadır. Otizm Spektrum Bozukluk konusunda toplumda
yeterince eğitim çalışması yapılmaması sonucunda insanlar bu çocukları
anlayamamaktalar. Bu durum toplumun davranışlarına ve tutumlarına da
yansımaktadır. Anne-babalar ise toplumun tutum ve davranışları nedeniyle
kendilerini toplumdan soyutlamaktadırlar. Özellikle de toplum tarafından bu
çocukların dışlanması çok ciddi bir sorun olarak ortaya çıkmaktadır. Topum
tarafından Otizm Spektrum Bozukluk yaşayan çocukların dışlanması ailenin
kendisini tamamen içe kapanık bir şekle sokmasına neden olur. Dahası
Otizm Spektrum Bozukluk üzerine odaklanan eğitim kurumlarının
bulunmadığı yerlerde önyargılar bu çocukların eğitim hayatlarını da olumsuz
etkiler (Grasu, 2015, s. 90).
Ludlow vd. (2012) tarafından gerçekleştirilen bir çalışmada Otizm Spektrum
Bozukluğa sahip çocukların eğitimleri ve diğer gelişim konuları hakkında özel
olarak tasarlanmış alanlara ihtiyaç duyulduğu sonucuna ulaşılmaktadır. Zira
çalışmada yer alan kimi katılımcılar diğer çocuklarla beraber aynı okullara
gidildiğinde, bu okullarındaki yönetici ve çalışanların Otizm Spektrum
Bozukluğa sahip çocuklar hakkındaki algılarının ve beklentilerinin hatalı
olduklarını belirtmişlerdir. Bu durum anne-babaların okulu gereksiz ve zararlı
görmelerine de neden olabilmektedir (Ludlow, Skelly, & Rohleder, 2012, s.
50
5). Otizm Spektrum Bozukluğa sahip çocuklar için sağlanacak sosyal
hizmetlerin sahip olmaları gereken özellikler şu şekilde listelenebilir:
Erken tanı hizmetlerinin yeterli olması gerekir. Bu sayede anne-
babaların şüpheleri mümkün olan en kısa sürede giderilir.
Çocukların eğitimi için ücretsiz eğitim kurumları bulunmalı.
Çocukların tedavileri için uygun sağlık kurumları oluşturulmalı.
Maddi sorunlar yaşayan anne-babaların çalışabilmeleri için gündüz
bakım merkezleri kurulmalı.
Otizm Spektrum Bozukluk konusunda uzman kişiler yetiştirilmeli. Bu
sayede çocukların gelişimleri desteklenecektir.
Diğer okullarda Otizm Spektrum Bozukluk hakkında yöneticiler ve
öğretmenlere yeterli eğitim verilmelidir.
Konu hakkındaki gönüllü kuruluş ve bireyler desteklenmeli ve söz
konusu kuruluş ve bireylerin faaliyetler yapmaları teşvik edilmelidir.
Gönüllüler özellikle de çocukların ihtiyaç duydukları konularda ve
noktalarda onların yanında olmalı ve destek olmalıdırlar.
Otizm Spektrum Bozukluk yaşayan çocukların bulundukları sınıflardaki
öğrenci sayısı fazla olmamalı ve öğretmenlerin bu öğrencilere
yeterince zaman harcayabilmeleri sağlanmalıdır.
Çocuğun ailesinin uzmanlar tarafından düzenli olarak eğitilmesi
iletişim ve diğer alanlarda çocuğun gelişimine katkı sağlayacaktır.
Yaşı ilerlemiş olan Otizm Spektrum Bozukluğa sahip yetişkin bireylerin
kalabilecekleri evler ve bakım merkezleri kurulmalıdır.
Otizm Spektrum Bozukluğa sahip yetişkin bireylerin çalışmaları
sağlanmalıdır. Özel olarak tasarlanmış atölyeler ve benzeri çalışma
ortamlarının kurulması teşvik edilmelidir.
Otizm Spektrum Bozukluk ve anne-babaların yaşadıkları sorunlar
hakkında kampanyalar düzenlenmeli ve toplum bu konuda
bilgilendirilmelidir. Bu durum anne-babaların yaşadıkları birçok
sorunun şiddetinin azalmasına yardımcı olacaktır (Grasu, 2015, s. 92).
İftikhar ve Butt (2013)`e göre Otizm Spektrum Bozukluğa sahip çocukların
anne-babalarını en çok rahatlatan durumlardan birisi sosyal hizmetlerin
51
yeterli bir biçimde verilmesidir. Sosyal hizmetlerin yeterli düzeyde sağlanması
en önemli sosyal konular arasında bulunmaktadır. Burada sosyal çevrede
bulunan eğitim ve bakım hizmetlerinin öneminden özellikle bahsedilmektedir.
Yazarlara göre anne-babalar bakım ve eğitim gibi konularda Otizm Spektrum
Bozukluğa sahip çocuklara yönelik olarak tasarlanmış alanlara yeterli
düzeyde erişim sağlayamadıklarında hem çocuğun bakımı ve gelişimi hem
de anne-babanın maddi ve ruhsal durumu konularında olumsuz sonuçlar
yaşanmaktadır. Bu çocukların özel ilgiye ve bakıma gereksinim duymaları
onlara özel tasarlanmış alanları ve uzman kişileri gerektirmektedir. Zira Otizm
Spektrum Bozukluğa sahip çocukların anne-babalarının yaşadıkları en
önemli sorunlardan birisi de çevrelerinde yeterince uzman bulunmamasıdır.
Otizm Spektrum Bozukluğa sahip çocukların özellikle de eğitim süreçlerinde
konuya hâkim uzman kişilere gereksinim duyulmaktadır (İftikhar & Butt, 2013,
s. 4).
2.4. Evlilik Uyumu
Çalışmanın amaçları kapsamında incelenmesi gereken bir diğer konu evlilik
uyumudur. Bu bölümde evlilik uyumu kavramı, evlilik uyumunu etkileyen
faktörler ile evlilik uyumu konusunda önemli etkileye sahip olan evlilik
doyumu ve evlilikte çatışma alt başlıkları değerlendirilmektedir.
2.4.1. Evlilik Uyumu Kavramı
Evlilik uyumu kavramı sadece aile içerisindeki yaşantı açısından önemli
değildir. Zira evlilik uyumu bireylerin aile içerisindeki yaşamları kadar aile
dışındaki yaşamlarını da etkilemektedir. Diğer bir ifadeyle evlilik uyumu
açısından sorunlu sürçeler geçiren bireyler iş hayatında ve sosyal
hayatlarında da sorunlar yaşarlar. Zira duygusal strese dayalı semptomların
ve psikolojik sağlığın evlilik uyumu ile doğrudan ilişkili olduğunu gösteren
araştırma sonuçları bulunmaktadır. Evlilikteki uyumun istendik yönde olması
bireyin psikolojik olarak iyi oluş halini de istendik yönde etkilerken aksi
durumda tam tersi olmaktadır (Özden, 2013, s. 10).
Evlilik uyumu kavramının daha iyi anlaşılması için evlilik türlerinden de
bahsetmek gerekir. Zira evlilik türleri birçok araştırmada evlilik uyumu ile
52
ilişkisi açısından incelenmektedir. Geçişoğlu (20189`e göre evliliğin dört türü
bulunmaktadır. Söz konusu türler şu şekilde özetlenebilir:
Grup Esasına Dayalı Evlilikler: Dıştan evlilik olarak ifade edilen
“egzogami”, mensubu olunan aile ya da grubun dışından biriyle
evlenme, içten evlilik anlamında kullanılan “endogami” ise mensubu
olunan aile veya gruptan biriyle evlenme manasına gelmektedir.
Eş Seçimine Dayalı Evlilikler: Evlilikler, eş seçimi açısından da
farklılaşmaktadır. “Görücü usulü” ve “tanışarak” gerçekleştirilen
evlilikler bu çerçevede ele alınmaktadır.
Eş Sayısı Bakımından Evlilikler: Evlilik, eş sayısı bakımından
monogami ve poligami şeklinde sınıflandırılmaktadır. Monogami
kadının veya erkeğin tek bir eşe sahip olması, poligami ise birden
fazla eşe sahip olması durumudur.
Yerleşime Göre Evlilikler: Evlilik, ikamet edilen yere göre de
sınıflandırılmaktadır. Matrilokal yerleşim; evlilik sonrası erkeğin,
kadının ailesine katılması ve onlarla birlikte yaşamasıdır (Geçioğlu,
2018, s. 22-26).
Evlilikle ilgili bir takım yaklaşımlar geliştirilmiştir. Söz konusu yaklaşımlar şu
şekilde listelenebilir:
İletişim Yaklaşımı: Çiftler arasındaki duygular ve iletişim biçimleri
üzerine odaklanır.
Davranışçı Yaklaşım: Eşlerin sergiledikleri davranışların evlilik
doyumunu ne yönde etkilediği üzerine odaklanır.
Stratejik Yaklaşım: Çiftlerden hangisinin diğerine göre daha baskın
olduğu ve aile içi dengenin nasıl oluşturulduğu konularına odaklanır.
Bilişsel Yaklaşım: Bu yaklaşım bilişteki mantıksız inançların aile
yaşamındaki çiftler arasındaki uyumu, duyguları ve iletişimi nasıl
etkilediklerini inceler.
Yaşantısal Yaklaşım: Çiftlerin iletişim örüntüleri ve duygularını ve
yeteneklerini ifade edebilmelerine odaklanır.
Gelişimsel Yaklaşım: Aile içerisindeki yaşam döngüsü incelenir. Bu
yaklaşımda aile sisteminin ve genel olarak evliliğin yaşam döngüsü
53
çerçevesinde alt sistemler tarafından nasıl etkilendiği araştırılır (Kara,
2015, s. 51).
Uyum kavramı ise Soysal (2017)`ye göre bireyin kendisinin, çevresindeki
diğer bireylerin ve bulunduğu ortamın sosyal, psikolojik ve bireyler taleplerine
karşı geliştirdiği tepkidir. Diğer bir ifadeyle uyum kavramı bireyin uyaranlara
karşı verdiği tepkiyi ifade eder. Bu tanımlardan yola çıkıldığında evlilik uyumu
kavramının bireyin evliliğin getirdiği yeni durumlara karşı verdiği tepki olarak
tanımlanması doğru olacaktır (Soysal, 2017, s. 7).
Evlilik uyumu evlilik sürecinin çiftler açısından mutlu bir biçimde devam
etmesini sağlayan kavramdır. Uyum kavramının anlamı da göz önünde
bulundurularak, evlilik uyumu kavramı çiftlerin evlilik yaşamı boyunca
zamanla birbirlerinin taleplerine cevap verebilecek şekilde hareket etmeleri
ve evlilik getirdiği yeni koşullara uyum sağlayabilmeleri şeklinde açıklanabilir
(Kublay & Oktan, 2015, s. 26).
Dandona (2015) evlilik uyumunu çiftlerin birbirilerine karşı genel olarak
olumlu duygular geliştirmeleri ve birbirlerinin hayattaki beklentilerini
karşılamaları şeklinde tanımlamaktadır. Yazara göre gerçekleştirilen bütün
evliliklerin temel amacı “mutluluk”tur. Çiftler evlenirken bir takım beklentilere
sahiptirler. Söz konusu beklentilerin bazıları gerçekçi beklentilerken bazıları
gerçekçi olmamaktadır. Beklentilerin karşılanamamasının nedenlerinden
birisi yazara göre evliliğin karmaşık bir yapıya sahip olması ve çiftlerin her
birinin kendilerine özgü özellilere sahip olmalarıdır. Bu sebeple evlenirken iki
farklı birey bir araya gelmektedirler. Bu aşamada evlilik uyumu çiftlerin olgun
bir biçimde davranarak diğer bireyin de kişisel değerinin olduğunu anlaması
yoluyla elde edilebilir. Çiftler diğer bireyin de kendisine has özellikleri
olduğunu önemsemeyip sadece kendi beklentileri üzerine odaklandıklarında
evlilik uyumu açısından istenmedik sonuçlar ortaya çıkabilecektir (Dandona,
2013, s. 46).
Evlilikteki beklentiler çeşitli gruplarda toplanabilmektedir. Kara (2015)`e göre
evlilikteki en önemli beklentilerden birisi cinsel doyumdur. Evliliğin en temel
54
nedenlerinden birisi cinsel ihtiyaçların giderilmesidir. Cinsel ihtiyaçların
toplumun kabul ettiği normlar çerçevesinde giderilmesinin yolu evliliktir.
Evlilikteki beklentilerin bir diğer sosyal açıdan kabul görme isteğidir. Sosyal
yönden bakıldığında bireyin hem toplumdaki konumu hem de yalnızlık
duygusundan kurtulmasında evlilik bir araç olarak kullanılmaktadır. Evlikle
beraber birey artık tek başına değildir ve ortak amaçlara sahip olduğu kişi ile
beraber yaşamaktadır. Psikolojik beklentiler arasında ise sevilme ve
beğenilme beklentisi bulunur (Kara, 2015, s. 49).
Evlilik uyumu sadece bireylerin aile yaşantıları açısından değil aynı zamanda
toplum açısından da önemli bir konudur. Zira evliliğin evlilik hayatının başarılı
bir biçimde devam ettirilmesinin toplum üzerinde olumlu yansımaları
olmaktadır. Bu sebeple evlilik uyumu kavramı üzerinde sıklıkla konuşulan bir
konu olmaktadır. Evlilik uyumu aile hayatının da kalitesini belirleyen bir
durumdur (Ghoroghi, Hassan, & Maznah, 2015, s. 50).
Büyükbayraktar (2015) gerçekleştirdiği çalışmasında evlilik uyumu hakkında
şu ifadeleri kullanmaktadır;
Evlilikte uyum modern evlilik kavramı bağlamında
tanımlanmalıdır. Burada, uyum, evli genç insanların
davranışlarını ayrıntılı olarak düzenleyen adet ve törenlerle
garanti altına alınmamıştır. Evlilik eğer kişiselden ziyade
toplumsal bir ilişki haline geldiyse, o zaman uyumun, kişilikler,
onların çatışmaları ve anlaşmaları, ve gerçekleşmekte olan
uyumun derecesi açısından tanımlanması gerekir. Belli
evrelerinde, evlilik uyumu, çatışmayı asgariye indiren ve ahengi
teşvik eden bir yaşam şekli olan uzlaşı (uyum) ile ölçülebilir.
Evliliklerin çoğu, belki de çoğunluğu, uzlaşı seviyesinde
kalmaktadır. Burada vurgu karşılıklı iletişim, karşılıklı uyarma ve
ortak etkinliklere katılım üzerinedir. O zaman, uyumlu bir evlilik,
partnerlerden her birinin tutumları ve eylemlerinin, partnerlerden
her birinin kişiliğinin işleyişi için, özellikle de birincil ilişkiler
alanında, elverişli olduğu bir ortam üreten bir evlilik olarak
tanımlanabilir(Büyükbayraktar, 2015, s. 36).
55
Güven (2017)`ye evlilik uyumu bireylerin kendi beklentilerini karşılarken aynı
zamanda karşısındaki birey ile fikir birliği yapabilmesi, ortak hedefler
belirleyerek söz konusu hedeflere ulaşamaya çalışması ve evliliğin getirdiği
özel durumlar ile denge oluşturması durumudur. Evlilik uyumunun
sağlanması için bireylerin birbirleriyle iyi bir iletişim ortamına sahip olmaları,
evlilik ile ilgili sorunları doğru bir biçimde çözüme ulaştırabilmeleri ve fikir
birlikleri oluşturmaları gerekmektedir (Güven, 2017, s. 54).
Evlilikteki uyum hem gündelik hayattaki hem de evlilik hayatındaki mutluluğun
en temel sağlayıcılarından birisidir. Evlilik uyumunun sağlanması için çiftler
arasında hem evlilik hem de birbirlerinin psikolojik, sosyal ve fiziksel
beklentilerinin karşılanması noktasında ortak kabul edilmiş ilkeler
bulunmalıdır. Aile içerisindeki bu uyum bir taraftan bireyin aile hayatını olumlu
etkilerken diğer taraftan da onun toplum ile barışık bir birey olmasını
sağlayarak toplumsal huzura da katkı sağlamaktadır. Aile içerisinde mutlu
olan bireyler toplumla olan ilişkilerinde daha mutlu bir yaklaşıma sahip
olacaktır (Beegam, Mohamed, Wani, & Singh, 2017, s. 154).
Evlilik uyumunun değerlendirilmesinde bireylerin sahip oldukları öznel
algılardan ziyade aralarındaki ilişkinin niteliği göz önünde bulundurulmalıdır.
Evlilik uyumunun oluşmasında çiftlerin her ikisinin veya bir tanesinin evliliği
uyumlu bir biçimde yürütebilme yetenekleri etkili olur. İlişkiyi sürdürebilme
yeteneği evliliğin uyumu üzerinde etkili olacaktır. Evlilik uyumunun istendik
yönde oluşması için çiftlerin her ikisinin de diğerinin beklentilerine saygılı
olabilmesi, fikir birliği yapabilmesi ve ortak amaçlara sahip olarak söz konusu
amaçlar doğrultusunda hareket edebilmeleri gerekir. Birbirleri ile doğru bir
biçimde iletişim kurabilen ve sorunların çözümünde uyumlu olan bireylerin
evlilikleri daha iyi olacaktır. Uyumlu bir evlilik hayatındaki mutluluğun ve
memnuniyetin elde edilmesini sağlar (Özden, 2013, s. 10).
Büyükbayraktar (2015)`in aktardığına göre evlilik uyumu noktasında önemli
olan unsurlar şu şekilde listelenebilir:
56
Ailenin mali konularının yürütülmesi,
Arkadaşlar,
Bebek bakımı,
Din,
Eğlence,
Eşin akrabaları ile olan ilişkilerin yürütülme biçimi,
Ev işlerinin paylaşılması ve
Hoş sohbet olma,
Kadının çalışması,
Sevgi gösterisi,
Yakın ilişkiler,
Yaşam felsefesi,
Yemekle ilgili adabı muaşeret kuralları,
Siyaset (Büyükbayraktar, 2015, s. 34-35).
Geçioğlu (2018)`e göre evlilik uyumu ile zaman kavramı arasında da bir ilişki
bulunmaktadır. Yazara göre evlilik uyumu eşler arasındaki devamlılığa
dayanır ve evlilik ilişkisinin devamlı olarak gelişmesi sayesinde oluşturulur.
Diğer bir ifadeyle evlilik uyumu kavramı değişen ve dinamik bir doğaya
sahiptir. Bu bakış açısına göre evlilik uyumu belirli aşamalardan geçen ve
zamanla kendisini düzelten veya istenmedik yönde gelişen bir durumlar
bütünüdür (Geçioğlu, 2018, s. 32).
Özetlemek gerekirse, evlilik uyumu bireylerin evlilik hayatından beklentilerinin
ne düzeyde karşılandığını ifade eder. Bu süreç içerisinde eşlerin iyi bir
iletişim kurmaları, ortak hedeflere sahip olmaları ve kendi aralarında fikir
birliği oluşturmaları gerekmektedir. Evlilik uyumunun ortaya çıkmasını
sağlayan unsurlara ek olarak önemli olan bir diğer konu da evlilik uyumu ile
sosyal yaşam arasındaki ilişkidir. Zira evlilik uyumu sadece aile içerisindeki
uyumu ifade etmemektedir. Aile içerisinde mutlu olan bir birey sosyal ilişkiler
ve psikolojik durumlar açısından da mutlu olmaktadır (Basharpoor &
Sheykholeshami, 2015, s. 442-443).
57
2.4.2. Evlilik Uyumunu Etkileyen Faktörler
Konu hakkında gerçekleştirilen çalışmalar incelendiğinde evlilik uyumunu
etkileyen faktörler arasında çoğunluğu aile hayatı ile ilgili birçok konuya
değinildiği görülmektedir. Karadağ (2015)`e göre evlilik uyumunu etkileyen
unsurlar arasında nişanlılık ve tanışma sürelerinin uzunluğu, anne-babanın
evliliklerinin ne derecede mutlu olduğu, cinsiyet rollerinin öğrenilmesi ve
uygulanması, ailenin ve sosyal çevrenin evliliği ne derecede onayladığı,
evlilik ve nişanlılık döneminin ilk yıllarının nasıl geçtiği, siyasal görüşler, etnik
ve dini yaşantılar, eğitim düzeyi, toplumsal statü, çocukluk döneminde anne-
baba ile kurulan ilişkilerin niteliği ve evlenilen yaş bulunmaktadır. Ayrıca
yazara göre söz konusu unsurların birbirlerinden tamamen bağımsız olarak
düşünülmesi hatalı olacaktır. Bu unsurlar bir araya geldiğinde evlilik
uyumunun olumlu veya olumsuz yönde şekillenmesi olasıdır. Ayrıca evlilik
doyumu ile ilgili bireysel görüşler, şikâyetlerin uygun bir biçimde aktarılıp
değerlendirilebilmesi, ayrılıkların düşünülmesi, evliliğe karşı olan pişmanlık
veya olumlu duygular, ortaya çıkan fikir ayrılıkları ve söz konusu fikir
ayrılıklarının ortadan kaldırılması veya tartışılması noktasında geliştirilen
tutumlar da evlilik uyumunu etkilemektedir (Karadağ, 2015, s. 53).
Konu hakkında gerçekleştirilen çalışmalar incelendiğinde evlilik uyumunu
etkileyen faktörlerin üç grupta toplanmalarının mümkün olduğu görülmektedir.
Bunlar bireysel özellikler, çift özellikleri ve çevresel etmenler olarak
sıralanabilir.
2.4.2.1. Bireysel Özellikler
Evlilik uyumunu etkileyen bireysel özelliklerden ilki şemalardır. Şemalar
bedensel uyarımlar, çocukluk anıları, erken dönem uyumsuz şemalar ve
duygulardan ve bilişlerden oluşan örüntülerdir. Şemalar, evlilik ile ilgili olarak
bireyin anne-babasının evlilik süreçleri üzerindeki gözlemleri, ilk flört
deneyimleri ve kitle iletişim araçları gibi kaynaklardan edindikleri öğrenmeler
yoluyla oluşur. Erken dönemdeki uyumsuz şemaların sahip oldukları olumsuz
özellikler bireyin evliliğe karşı baştan olumsuz tutumlar geliştirmesine neden
olabilirken olumlu öğrenmeler evliliğin daha uyumlu olmasına yardımcı olur.
Aslında şemalar ilk başlarda sorun oluşturmazlar. Zira birey için sahip olduğu
58
şemalar onun hayatındaki doğrulardır. Evlendikten sonra ise birey bir başkası
ile ortak bir yaşam kurar ve ortak hedefler doğrultusunda hareket eder. Bu
aşamada devreye bir başkasının sahip olduğu şemalar girmektedir. İki farklı
insan iki farklı “doğru”lar grubu ile bir araya geldiklerinde şemalardaki
uyumsuzluklar farklı beklentilerin ve davranışların ortaya çıkmasına neden
olur (Soysal, 2017, s. 2).
Bu başlık altındaki en önemli noktanın kişilik özellikleri olduğu düşünülebilir.
Farklı kaynaklar incelendiğinde evlilik uyumunu etkileyen kişilik özellikleri
hakkında şu noktalara dikkat çekildiği görülmektedir:
Aile görgüleri ve evliliğe yükledikleri anlam,
Aldıkları eğitim,
Aşırı tepkiler,
Aşırı utangaçlık,
Aşk,
Davranışları,
Değerleri,
Dışadönüklük,
Duygu ve düşünceleri,
Eğilimleri,
Esneklik,
İddialılık,
İnanç sistemleri,
İşlevsel olmayan düşünceleri,
Kızgınlık ve saldırganlık,
Kronik irritabilite,
Kronik öfke,
Meslekleri,
Özgüven,
Ruhsal yapıları,
Stresle başa çıkma yetenekleri,
Tedavi edilmemiş depresyon,
Teslimiyet,
59
Tutumları,
Yetiştirildikleri çevre,
Yetiştirilme koşulları,
İşlevsel olmayan düşünceler (Kublay & Oktan, 2015, s. 26) (Karadağ,
2015, s. 53) (Özden, 2013, s. 17).
Evliliği etkileyen bir diğer bireysel unsur dürtüselliktir. Dürtüsellik bireylerin
çoğunlukla düşünmeden hareket etmelerine neden olur. Dürtülerini ön plana
alarak hareket eden insanlar daha ilk baştan hareketlerinin diğer insanlar
üzerindeki etkilerini hesaba katmazlar. Örnek vermek gerekirse, bir birey aile
bütçesi üzerinde ne yönde bir etki edeceğini hesap etmeksizin kredi karı ile
yüklü miktarda alışveriş yaptığında evlilik üzerinde olumsuz etkiler oluşur. Bu
tür durumlar çeşitli tartışmaları rotaya çıkarırken diğer tarafta sevgi ve bağlılık
gibi alanlarda istenmeyen sonuçları doğurur (Büyükbayraktar, 2015, s. 40).
Evlilik uyumunda sosyodemografik özelliklerin de etkisi bulunur. Yaş,
cinsiyet, daha önce evlilik yaşanıp yaşanmaması, evliliğin süresi, evlenme
yaşı, evliğin şekli, eğitim düzeyi, çalışma durumu, çocuk sayısı ve ekonomik
özellikler çiftler arasındaki ilişkiler üzerinde etkili olabilmektedir.
Sosyodemografik özelliklerin evlilik üzerindeki rolleri çiftlerin olaylara ve
durumlara karşı olan bakış açılarının farklılaşması ile kendisini gösterir.
Bireyin sahip olduğu söz konusu özellikler olayları ve durumları nasıl
değerlendirdiğini belirler. İki birey arasında olayları ve durumları
değerlendirme noktasında önemli farklılıklar görüldüğünde ise bir çatışma
durumu yaşanabilir. Soysal (2017)`ye göre “kadınlar ve erkekler ilişkilerindeki
olay ve durumlara kardiyovasküler, endokrinolojik, immünolojik ve
nöropsikolojik yönlerden farklı tepkiler vermekteyken kişilikle ilgili birçok
araştırma da kadınlarda nevrotiklik, uzlaşabilme ve dışadönüklük gibi kişilik
özelliklerinin erkeklerden daha yüksek oranda bulunduğunu göstermektedir”
(Soysal, 2017, s. 8).
Nema (2015)`e göre de mevcut bulunan sosyal, kültürel ve eğitim seviyesi ile
ilgili farklılıklar ve benzerlikler evlilik uyumu üzerinde etkili olmaktadır.
Yazarın aktardığına göre maddi kazanç düzeyinin ise evlilik uyumu üzerinde
60
etkisi bulunmamaktadır. Çocuğa sahip olma veya sahip olunan çocuk sayısı
da evlilik uyumunu etkileyen faktörler arasındadır (Nema, 2013, s. 1).
Evlilik uyumunu belirleyen son bireysel özellik bireyin sahip olduğu sevgi
duygusudur. Sevginin üç unsuru bulunmaktadır. Bunlardan ilki bireyin diğer
kişiye karşı hissettiği duygusal bağlılıktır. Sevdiği kişiden uzak kalınca onu
özlemesi bu duruma örnek olarak verilebilir. İkincisi bireyin diğer bireyle
yaşadığı yakınlık/samimiyet derecesi iken üçüncüsü ilgidir. Birey kendi
hakkındaki önemli bilgileri partnerine anlatabildiğinde yakınlık/samimiyet
açısından iyi bir durumda iken partneri için bir şeyler yaptığında ona ilgi
gösteriyor demektir (Büyükbayraktar, 2015, s. 40).
2.4.2.2. Çift Özellikleri
Evlilik uyumunda çiftlerin herhangi birisinin sahip olduğu ruhsal durumlar
evliği genel olarak etkilemektedir. Soysal (2017) gerçekleştirdiği
çalışmasında kadınların depresyon düzeylerinin yükseldiği durumlarda
erkeklerdeki evlilik doyumlarının azaldığını, aksine kadınların iyi oluş halleri
arttıkça erkeklerin evlilik doyumlarının daha iyi hale geldiğini ve kadınların
dini inanışlarının azalması ile beraber erkeklerin evlilik doyumlarının da
azaldığı sonucuna ulaşmıştır. Yazara göre aynı durum kadınlar için geçerli
olmamaktadır. Bu konuda kadınlar ile erkekler arasındaki tek benzerlik
erkeklerin iyi oluş hallerinin yükseldiği durumlarda kadınların evlilik doyumu
düzeylerinin de yükseldiği sonucuna ulaşılmıştır. Çalışmada kadınların sahip
oldukları çatışma becerilerinin artmasına paralel bir biçimde erkeklerin evlilik
doyumlarının arttığı fakat benzer bir durumun kadınlar için geçerli olmadığı
görülmüştür. Ayrıca çalışmada elde edilen bir diğer sonuç kadınların işten
ayrılmaları ile beraber evlilik doyumlarının arttığı olmuştur (Soysal, 2017, s.
9).
Evliliğin en önemli unsurlarından birisi şüphesiz çiftler arasındaki iletişimdir.
Etkili bir iletişim ortamının bulunduğu ailelerde sorunların çözülmesi daha
kolay olacaktır. Bu ailelerde sorunlar ortaya çıkmadan iletişim kurarak
hareket etmek mümkün olmaktadır. Aslında aile içerisindeki iletişim son
yüzyıllık süreçte çok daha önemli hale gelmiştir. Zira önceleri çiftlerin
61
görevleri ve cinsiyet rolleri daha belirgin idi. Günümüzde ise kadınların
çalışması ve ev işlerine erkeklerin de yardım etmesi gibi zorunluluklar ile
beraber rollerdeki farklılaşma azalmıştır. Bu noktada görev ve sorumluluk ile
roller gibi alanlarda çatışmaların yaşanmaması için eşler arasındaki iletişim
büyük önem kazanmaktadır. Çiftler arasındaki iletişim sürecinde hem sözlü
hem de sözsüz iletişim unsurlarının doğru bir biçimde kullanılmaları gerekir.
Eşler kendi aralarında duygusal, cinsel, ruhsal ev diğer beklentilerini uygun
bir biçimde ifade edebilmeli ve karşı tarafı anlayışlı bir biçimde
dinleyebilmelidirler. Duygu ve düşüncelerin doğru yollarla ve doğru biçimlerde
aktarılması gerekir (Karadağ, 2015, s. 51).
Evlilik uyumunun sağlanması için çiftlerden bir tanesinin tamamen kendi
beklentilerine odaklanması sorunlu bir sürecin yaşanmasına neden olacaktır.
Bu sebeple çiftler kendi beklentilerine ek olarak karşı tarafı mutlu edebilmenin
yollarını da aramaktadır. Beklentilerin tek taraflı olmadığı kabul edilmelidir.
Çiftlerden bir tanesinin tamamen kendi beklentilerine odaklandığı durumlarda
bir taraftan evlilik uyumu bozulurken diğer tarafta yaşam doyumu, genel
mutluluk durumu, benlik saygısı ev fiziksel sağlık alanlarında olumsuz
sonuçlar ortaya çıkar (Kublay & Oktan, 2015, s. 26).
Eşlerin birlikteliklerini mutlu bir biçimde devam ettirebilmeleri için görevlerini
yerine getirmeleri önemlidir. Söz konusu görevler şu şekilde listelenebilir:
Bağlılık: Eşlerin evliliği sürdürmeye olan isteklerini ifade eder.
Özen: Eşlerin birbirlerine karşı geliştirdikleri sevgi duygusunun bir
sonucu olarak evliliği devam ettirme isteklerini ifade eder.
İletişim: Eşler birbirlerine sembolik mesajları gönderdikleri sözlü veya
sözsüz iletişim kanallarını kullanmalarını ifade eder.
Çatışma ve Uzlaşma: Eşler yerine getirmeleri gereken görevleri
belirlerken geliştirdikleri tavır ve davranışları ifade eder. İlişkilerde hem
çatışma hem de uzlaşma vazgeçilmez unsurlardır.
Anlaşma: Eşlerin karşı tarafın beklentilerini kabul etmesini ifade eder
(Kara, 2015, s. 50).
62
Birliktelik ise çiftlerin beraber geçirecekleri zamanın belirlenmesini gerekli
kılar. Özellikle evliliklerin ilk dönemlerinde çiftler gündelik yaşamlarının ne
kadarını beraber geçirecekleri veya ne kadarını ayrı geçirecekleri noktasında
belirsizlik yaşarlar. Aslında çiftler mutlu bir biçimde ne kadar uzun süre
geçirirlerse birlikteli o kadar fazla olur. Bu noktada dikkat edilmesi gereken
önemli konu, evliliğin bekârken sahip oluna alışkanlık ve hobileri bırakmak
anlamına gelmediğidir. Bireyler bekârken sahip oldukları hobi ve alışkanlıkları
azaltabilirler. Diğer tarafta bunların tamamen bırakılması veya bırakılmaya
zorlanmaları evlilik uyumu üzerinde bozucu etki oluşturur. Çiftlerden birisi
diğer çiftin söz konusu hobi ev alışkanlıklarını bırakmasını istemesi sadece
sorun yaşanmasına neden olur (Büyükbayraktar, 2015, s. 41).
2.4.2.3. Çevresel Etmenler
Çevresel etmenlerin başında çalışma hayatı ile aile hayatı arasındaki denge
gelmektedir. Pal (2017)`ye göre öncelikle bireyin çalışma koşulları onun ailesi
ile yeterince zaman geçirmesine engel oluyorsa bu durum çocuklar ve eş
tarafından rahatsız edici hale gelecektir. Ayrıca bireyin iş hayatındaki
deneyimleri ve değişen koşullar da aile hayatında etkiler bırakacaktır.
İşyerinde yaşanan ciddi sorunlar bireyin eve daha stresli bir biçimde
gelmesine neden olurken yer değişikliği veya görev değişikliği gibi durumlara
adapte olma sorunları da benzer sonuçları ortaya çıkaracaktır (Pal, 2017, s.
384).
Karadağ (2015)`e göre ise çevre koşulları arasında eşin akrabaları ile olan
ilişkiler, sağlık sorunları, farklı stres kaynakları, ev yaşamı haricindeki
sorunların ortaya çıkardığı gerilim, borçlanma, hem çalışan birey hem de
anne-baba olmanın verdiği sorumlulukları, anne-baba desteği, arkadaş
desteği ve anne-babadan bağımsız olabilme yeterliliği evlilik uyumunu
etkileyen çevresel etmenlerdir (Karadağ, 2015, s. 33).
Görüleceği üzere evlilik uyumunu etkileyen faktörler incelendiğinde üç grupta
toplanan birçok değişkenin bulunduğu anlaşılmaktadır. Tablo 4, evlilik
uyumunu etkileyen faktörleri özetlemektedir.
63
Şekil 2: Evlilik Uyumunu Etkileyen Unsurlar
Kaynak:(Karadağ, 2015)(Kublay & Oktan, 2015)(Pal, 2017)(Soysal,
2017)(Büyükbayraktar, 2015)(Kara, 2015)(Nema, 2013)(Özden,
2013)kaynaklarından elde edilen bilgilerden faydalanılarak oluşturulmuştur.
Aile uyumunun olumlu veya olumsuz yönde gelişmesinin nedenlerinin
incelenmesinden sonraki diğer önemli konular evlilikte çatışma ve evlilik
doyumu kavramlarıdır. Zira hem daha önceki sayfalarda da kısaca
bahsedilen evlilik doyumu hem de çatışmanın boyutu ve çatışma yönetebilme
becerileri evlilik doyumu üzerinde önemli etkiler oluşturmaktadır.
EVLİLİK UYUMUNU ETKİLEYEN UNSURLAR
Bireysel Özellikler
Şemalar,
Kişilik Özellikleri,
Dürtüsellik,
Sosyodemografik Deşikenler,
Sevgi .
Çift Özellikleri
Ruhsal Durumların Etkileri,
İletişim,
Karşılıklı Mutlu Edebilme,
Görevler,
Birliktelik.
Çevresel Etmenler
İş hayatı ve aile hayatı arasında kurulan
denge,
Aile kökeninin etkileri ve aileden özerk bir
biçimde davranabilme,
Anne-babanın evliliklerinin özellikleri,
Borç, sağlık ve kanunlar gibi dış stres
kaynakları.
64
Evlilik uyumunu etkileyen unsurlardan iki tanesinin evliliğin uyumlu bir
biçimde sürdürülmesi noktasında hayati öneme sahip olduğu ileri sürülebilir.
Bunlar evlilikte çatışma ve evlilik doyumu kavramlarıdır. Bu sebeple evlilik
açısından çatışma ve evlilik uyumu kavramlarının kısaca incelenmesi faydalı
olacaktır.
Farklı bireylerin oldukları yerlerde farklı beklentilerin de olması kaçınılmazdır.
Farklı beklentiler aynı ortamlarda bulunduğunda ise doğal olarak çatışma
ortamı oluşur. Önemli olan aile içerisinde çatışmanın almaması değil, hangi
boyutta olduğu ve nasıl çözüldüğüdür. Çatışma kavramı iki farklı güdünün
aynı ortamda etkin olduğu ve bir bireyin davranış ve beklentilerin diğer bireyin
davranışlarını ve beklentilerini engellediği durumlarda ortaya çıkan durumu
ifade eder. Evlilik hayatında eşlerin farklı beklentilerin bir sonucu olarak
ortaya çıkan davranışları çatışmayı kaçınılmaz hale getirmektedir. Evliliğin
doğasında iki farklı bireyin aynı hayatı yaşaması vardır. Aynı hayat
yaşanırken bireysel farklılıklar etkilerini gösterecektir. Eşlerin birçok konuda
diğeri ile aynı doğrultuda hareket etme zorunluluğu aralarında bir bütünlük
oluşturmalarını zorunlu kılar. Birlikteliğin oluşmadığı durumlarda ise çatışma
yaşanır. Birlikte yaşama durumu ilerledikçe beraber geçirilen zaman dilimi de
artacağı için çatışma yaşanma olasılığı artar. Evlilikte yaşanan çatışmaların
evlilik uyumunu etkilemeleri araştırmacıları evlilik uyumu ve çatışma kavramı
arasındaki ilişkiyi incelemeye yöneltmektedir (Geçioğlu, 2018, s. 42).
Nema (2013)`e göre evlilikteki çatışma sebeplerinden birisi eşlerden birinin
veya her ikisinin yaşadığı strestir. Aslında evlilik uyumu açısından
bakıldığında stres çift taraflı bir etkileşime sahiptir. Zira başka sebeplerden
dolayı ortaya çıkan stres aile içerisinde çatışma ortamının meydana
gelmesine sebep olurken stres harici nedenler dolayısıyla meydana gelen
aile içi çatışma bireylerin stres düzeylerini yükseltmektedir. Yazara göre
çiftlerin ayrıdan fazlası stres ve çatışma ile ilgili sorunlar yaşamaktadırlar.
Ayrıca yazara göre aile içerisindeki çatışma ortamı nedeniyle meydana gelen
stres bireylerin sosyal hayatlarını olumsuz yönde etkilerken aynı zamanda
depresyon, insomnia ve hipertansiyon gibi kronik hastalıklara da neden
olmaktadır (Nema, 2013, s. 1).
65
Dandona (2015)`e göre evliliklerde çatışma yaşanması ve çatışmanın
boyutlarının yüksek olmasında eşlerden her ikisinin veya en az birinin
depresyon yaşamasının etkisi olmaktadır. Depresyon kavramı yer değişikliği,
fiziksel sağlığın kaybedilmesi, işten çıkarılma, sevilen birisinin ölmesi veya
ayrılık gibi nedenlerden dolayı ortaya çıkan kötü durumlara karşı verilen
normal ve doğal bir tepkidir. Dahası, streste olduğu gibi depresyon ile evlilik
uyumunda da çift yönlü bir etkileşim söz konusudur. Eşlerden ikisinin veya
herhangi birisinin evlilik haricindeki nedenlerden dolayı depresyon yaşaması
aile içerisinde çatışmaların yaşanmasına neden olurken aile içinde yaşanan
çatışmalar da eşlerden herhangi birinin veya her ikisinin depresyon yaşaması
ile sonuçlanabilmektedir. Depresyonun semptomları arasında üzüntü,
umutsuzluk, yardıma muhtaçlık duygusu, korku, tedirginlik, acı çekme, bazı
rahatsızlıklar, düşük enerji ve faaliyetlerde azalma bulunmaktadır. Ayrıca
depresyon yaşayan bir birey daha önce zevk aldığı faaliyetlere katılma
noktasında isteksiz davranır ve sosyal etkileşimlerden uzak durmayı tercih
eder. Depresyon sürecinde beslenme alışkanlıklarında değişiklik, kilo
sorunları, uyku bozuklukları, hafıza sorunları ve odaklanma yeteneğinin
azalması da söz konusu olmaktadır. Tüm bunlar bireyin hem iş hayatını, hem
sosyal hayatını hem de aile hayatını olumsuz yönde etkilemektedir
(Dandona, 2013, s. 46).
Evlilik hayatında çatışma üç aşamada gerçekleşir. Bunlar çatışmanın
başlangıcı, ortası ve sonu şeklindedir. Bu aşamaların evlilik üzerindeki etkileri
şu şekilde gösterilebilir:
AŞAMA 1
Çatışmanın Başlangıcı
Bu aşamada herhangi bir tutum, davranış veya olay nedeniyle çatışma
başlar. Başlangıç aşamasında eşler çatışmadan kaçınır ve doğrudan
çatışmanın nedenine odaklanır.
AŞAMA 2
Çatışmanın Ortası
66
Birinci aşamadaki çatışmadan kaçınma süreci devam eder. Problemin
çözülmesi eşlerin temel hedefidir.
AŞAMA 3
Çatışmanın Sonu
Bu aşamada eşler orta yolu bulup sorunu çözmüşlerdir. Fakat aksi bir durum
da söz konusu olabilir. Bu aşamada çatışmanın devam etmesi ise
boşanmayla sonuçlanabilir. Çatışmanın sonunca eşlerin diğerinin haklı
olduğunu kabul etmesi, orta yolun bulunması veya çatışmanın şiddetinin
artması ile beraber ayrılığa kadar giden sonuçların ortaya çıkması olasıdır
(Geçioğlu, 2018, s. 42).
Önceki sayfalarda da kısaca bahsedildiği üzere evlilik uyumun
sağlanmasında evlilik doyumunun önemli etkisi bulunmaktadır. Kısaca
hatırlamak gerekirse evlilik iki farklı bireyin sosyal, duygusal ve benzeri
ihtiyaçlarını karşılamak için ortak hedeflere sahip olup hayatlarını
birleştirmesi sürecidir. Bu noktada bireylerin ihtiyaçlarının karşılanması
önemlidir. Bireylerin sahip oldukları ihtiyaçların karşılanamaması durumunda
ise evlilik doyumu söz konusu olmayacak ve çatışmalar yaşanıp evlilik uyumu
zarar görecektir. Evlilik uyumu ve evlilik doyumu kavramları tam olarak aynı
anlama gelmemelerine rağmen birbirleriyle yakın anlamlı olan ifadelerdir.
Evlilik doyumu bireyin evlilik öncesi belirlediği ihtiyaçlarının karşılanmasına
yönelik sahip olduğu algıdır. Evlilik doyumu evlilikle ilgili olarak bireysel
mutluluk konusundaki algıyı ifade eder. Burada ihtiyaçlar hakkındaki doyum
hissi önemlidir (Geçioğlu, 2018, s. 36).
Evlilik doyumunda evlilikle ilgili beklentiler ile ihtiyaçlar birbirlerini karşılar.
Birey belirlemiş olduğu evlilikle ilgili ihtiyaçlarının karşılandığı yönünde algı
geliştirdiğinde evlilik doyumuna ulaşışmış olur. Evlikle ilgili ihtiyaç ve
beklentilerinin yeterli düzeyde karşılandığını düşünen bireyde öznel bir
mutluluk hissi ortaya çıkar. Evlilik doyumu kavramı psikolojik bir tatmin
durumunu açıklar ve tatmin durumunun ortaya çıkmasında eşitlik,
kazançların, sorunların ve çalışmanın paylaşılması, cinsel doyum, sevginin
gösterilmesi biçimi ve iletişim konuları etkili olur. Evlilik doyumunun
67
artırılmasında bireyin evlilikten elde ettiği kazanımların fazla olduğunu ve
ödediği bedellerin düşük olduğunu hissetmesi gerekir (Kara, 2015, s. 50-51).
Evlilikte birey duygusal açıdan doyum yaşamak ister. Doğal olarak evlilik
doyumu ve evlilik uyumu kavramları arasında yüksek bir korelasyon
bulunmaktadır. Diğer bir ifadeyle evlilik doyumu ne derecede yüksek olursa
evlilik uyumu da o derecede yüksek olur. Bu durum evlilik uyumu ve evlilik
doyumu kavramlarının çoğunlukla birbirlerinin yerine kullanılmasını sağlar.
Evlilik doyumunda birey evliliğe ilişkin genel bir mutluluk hissi yaşar (Özden,
2013, s. 9).
Evlilik doyumu ile evlik uyumu arasındaki ilişkiye benzer bir ilişki evlilik
doyumu ile çatışma arasında da bulunmaktadır. Evlilikte çatışmayı çözme
yeteneklerinin yüksek olması ile beraber evlilik doyumunun derecesinde de
yükselme olur. Evlilik sürecindeki olumsuz durumlardan kaçınıldığında evlilik
doyumu düşerken söz konusu olumsuzlukları uygun bir biçimde iletişim
kurarak çözmek evlilik doyumunu yükseltmektedir (Karadağ, 2015, s. 49-50).
2.5. İlgili Araştırmalar
Özener (2016)`ya göre bu ailelerde anne-babalar uzun süren sorunlar
yaşamaktadırlar. Söz konusu uzun vadeli sorunlar onların ruhsal iyi oluş
hallerini olumsuz etkilemektedir. Sonuçta yıpranan ailelerde evlilik uyumu
bozulabilmektedir (Özener, 2016). Diğer tarafta, Sunay (2016)`nın
aktardığına göre ise otistik çocuğa sahip anne-babalar evlilik uyumu
noktasında diğer anne-babalara göre daha yüksek puanlar almaktadırlar
(Sunay, 2016). Benzer şekilde Karpat ve Girli (2012), Otizm spektrum
bozukluk sorunu yaşayan çocuğa sahip olan ailelerde, söz konusu hastalığın
anne ve babayı birbirine daha fazla yaklaştırdığını belirtmektedirler.
Yazarlara göre kadın, sorun nedeniyle eşine daha yakın olmaktadır.
Aralarındaki yardımlaşma durumu da evlilik uyumuna ilişkin algıları olumlu
etkilemektedir (Karpat & Girli, 2012).
Vardarcı (2011) tarafından gerçekleştirilen çalışmada Otizm Spektrum
Bozukluk tanısı konan çocukların ailelerine verilen eğitimlerin evlilik uyumuna
68
olan etkileri incelenmiştir. Çalışmada Otizm Spektrum Bozukluk tanısı konan
çocuğa sahip 16 anne katılımcı olarak yer almıştır. Analizler sonucunda
otizmli çocuklu anneler ile birlikte yürütülen eğitim programının annelerin aile
içi iletişimini, evlilik uyumunu ve problem çözme becerilerinin önemli düzeyde
arttırdığı bulunmuştur (Vardarcı, 2011).
Konu Hakkında Türkiye ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti`nde yeterli çalışma
yapılmadığı görülmektedir. İlgili alanyazın incelendiğinde diğer ülkelerde de
yeterli çalışma gerçekleştirilmediği görülmektedir.
Robinson ve Neece (2015) tarafından gerçekleştirilen çalışmada yazarlar
anne-babanın yaşadığı stres, çocukların davranış sorunları ve evlilik tatmini
arasındaki ilişkinin özellikle gelişimin normal olmadığı çocuğun bulunduğu
aileler açısından incelenmediğini belirtmişlerdir. Bu amaçla gerçekleştirilen
çalışmada 44 anne-baba katılımcı olarak yer almıştır. Çalışma sonucunda
evlilik tatmini üzerinde anne-babamım yaşadığı stresin ve çocuğun sahip
olduğu davranış bozukluklarının önemli düzeyde etkili olduğu
anlaşılmıştır(Robinson & Neece, 2015).
Bolling (2015) tarafından gerçekleştirilen bir çalışmada Otizm Spektrum
Bozukluk ve aile uyumu arasındaki ilişki incelenmiştir. Çalışmada 126
katılımcı yer almıştır. Çalışma sonucunda Otizm Spektrum Bozukluğun aile
uyumunu olumsuz yönde etkilediği görülmüştür(Bolling, 2015).
Mills (2014) araştırmasında evlilik uyumunu birden fazla Otizm Spektrum
Bozukluk tanısı konmuş çocuğa sahip anne-babalar açısından incelemiştir.
Çalışmada Otizm Spektrum Bozukluk tanısı konmuş tek çocuğa sahip 77 çift
ve Otizm Spektrum Bozukluk tanısı konmuş iki veya daha fazla çocuğa sahip
44 çift katılımcı olarak yer almıştır. Çalışma sonucunda bir veya birden fazla
Otizm Spektrum Bozukluk tanısı konmuş çocuğa sahip anne-babaların evlilik
uyumları arasında anlamlı bir fark olmadığı görülmüştür(Mills, 2014).
Alhorany vd. (2013) tarafından gerçekleştirilen çalışmada Otizm Spektrum
Bozukluk tanısı konmuş çocuğa sahip olan anne-babaların evlilik uyumlarının
69
cinsiyet değişkeni açısından incelenmesi amaçlanmıştır. Çalışmada 1992 ve
2012 yıllarında tamamlanmış 21 makale incelenmiştir. Çalışma sonucunda
balar ile kıyaslandığında Otizm Spektrum Bozukluk tanısı konan çocukla
yaşamanın annelerin evlilik uyumu düşünceleri/algıları üzerinde daha fazla
etkiye sahip olduğu görülmüştür(Alhorany, Hassan, & Bataineh, A Review on
Factors Affecting Marital Adjustment among Parents of Autistic Children and
Gender Effects, 2013).
Alhorany (2012) araştırmasında grup danışmanlık tedavisinin Otizm
Spektrum Bozukluk tanısı konan çocuğa sahip anne-babaların üzerindeki
etkilerini evlilik uyumu, anne-baba stresi ve depresyon açısından
değerlendirmeyi amaçlamıştır. Çalışmaya 30 erkek ve 30 kadın olmak üzere
60 kişi katılmıştır. Çalışma sonucunda grup danışmanlık tedavisinin Otizm
Spektrum Bozukluk tanısı konan çocuğa sahip anne-babaların evlilik
uyumlarında %48`lik ilerleme sağladığı ve depresyon ve stres alanlarında ise
%30 ila %50 düzeyinde iyileşme sağladığı anlaşılmıştır(Alhorany, 2012).
70
3. BÖLÜM
YÖNTEM
3.1. Araştırmanın Modeli
Bu araştırmada ilişkisel bir tarama modeli tercih edilmiştir. Tarama modelleri
günümüzde var olan yada geçmişte gerçekleşen olayları var olduğu hali ile
betimleyen araştırma modelidir (Karasar, 2012). Bu araştırmada katılımcıların
ruh sağlıkları ile evlilik uyumları arasındaki ilişkinin ortaya konması
araştırmayı ilişkisel modele yöneltmiştir.
3.2. Evren ve Örneklemi
Araştırmanın evrenini İstanbul ilinde yaşayan Otizm Spektrum Bozukluğu
olan çocukların anne – babaları oluşturmuştur.
Araştırmanın örneklemini İstanbul ili Gaziosmanpaşa, Kağıthane ilçelerinde
yer alan 3 tane Özel Eğtim ve Rehabilitasyon Merkezinde eğitim alan 3 – 12
yaş aralığındaki 85 Otizm Spektrum Bozukluğu olan çocuklara sahip anne ve
baba oluşturmuştur.
3.3. Veri Toplama Araçları
3.4. Sosyodemografik Bilgi Formu
10 sorudan oluşan kişisel bilgiler (cinsiyet, eğitim durumu, gelir, çocuk sayısı,
çocuk yaşı, çocuk cinsiyeti, eğitim ortamı, özel hizmet yararlanma süresi ve
devlet yardımı) yer almaktadır.
71
3.4.1. SCL 90 Ruhsal Belirti Tarama Ölçeği
SCL 90 Ruhsal Belirti Tarama Ölçeği; Leonard R. Derogatis ve arkadaşları
(1969, 1971, 1973,1974,1976, 1977) tarafından geliştirilmiştir (Kılıç, 1987).
Ölçek alt boyutlarına ait güvenirlik katsayıları sırayla: Somatizasyon (SOM) .
82; Obsesif-kompulsif (O-C) . 84; Kişilerarası Duyarlılık (INT) . 79; Depresyon
(DEP) . 78; Kaygı (anksiyete-ANK) . 73; Öfke-Düşmamık (HOS) . .79; Fobik
Anksiyete (FHOB) .78; Paranoid Düşünce (PAR) .63; Psikotizim (PSY) . 73;
Ek Skala . 77'dir. Ölçeğin Türkçe'ye uyarlaması Şahin ve Durak (1994)
tarafından yapılmıştır. Ölçek 90 maddeden oluşup 10 alt boyuta sahiptir.
Ölçek derecelendirmesi 5’li likert tipinde oluşan ölçekte her bir soruya “hiç ”
(0 puan) ile “Aşırı düzeyde” (5 puan) arasında cevap verilmektedir.
3.4.2. Evlilik Uyum Ölçeği
Evlilik Uyum Ölçeği; Locke ve Wallace (1959) tarafından geliştirilmiş ve
Türkiye’de geçerlik güvenirlik çalışması Tutarel Kışlak (1999) tarafından
yapılmış olan Evlilikte Uyum Ölçeği kullanılmıştır. Toplam 15 maddeden
oluşan ölçekten alınabilecek puanlar 1 ile 60 puan arasında değişmekte olup,
yüksek puan evlilikte uyumu, düşük puan da uyumsuzluğu göstermektedir.
Ölçek; genel evlilik uyumu ile birlikte aile bütçesi, duyguların ifadesi,
arkadaşlar, cinsellik ve yaşam felsefesi gibi konularda anlaşma ya da
anlaşamama durumunu ve güven, çatışma çözme, boş zaman ve ev dışı
etkinliklerde ilişki tarzını ölçmektedir. Ölçeğin güvenirlik çalışmasında; iç
tutarlılık katsayısı .84 olarak hesaplanmıştır.
3.5. Verilerin İstatistiksel Analizi
Araştırmaya katılan ebeveynlerden toplanan verilerin istatistiki açıdan analizi
edilmesinde Statistical Package for Social Sciences (SPSS) 24.0 yazılımı
kullanılmıştır.
Ebeveynlerin ve otizmli çocuklarının demografik özelliklerinin dağılımına
ilişkin bulgular frekans analiziyle belirlenmiştir. Ebeveynlerin Ruhsal Belirti
72
Tarama Testi (SCL90R) ve Evlilik Uyum Ölçeği puanlarına ait , standart
sapma, alt ve üst puanlar gibi tanımlayıcı istatistikler verilmiştir.
Ebeveynlerin ve otizmli çocuklarının demografik özelliklerine göre Ruhsal
Belirti Tarama Testi (SCL90R) ve Evlilik Uyum Ölçeği puanlarının
karşılaştırılması için normal dağılıma uyum Shapiro-Wilk testiyle incelenmiş
ve normal dağılıma uymadığından dolayı nonparametrik hipotez testleri olan
Mann-Whitney U ve Kruskal-Wallis H testleriyle test edilmiştir. Ebeveynlerin
Ruhsal Belirti Tarama Testi (SCL90R) ve Evlilik Uyum Ölçeği puanları
arasındaki korelasyonlara Spearman testiyle bakılmış ve Ruhsal Belirti
Tarama Testi (SCL90R) puanlarının Evlilik Uyum Ölçeği puanlarını yordama
durumu için regresyon analizi kullanılmıştır.
73
4. BÖLÜM
BULGULAR
Tablo 3.
Ebeveynlerin ve otizmli çocuklarının demografik özellikleri
Sayı (n) Yüzde (%)
Cinsiyet
Kadın 46 54,12
Erkek 39 45,88
Eğitim durumu
Ortaokul 22 25,88
Lise 15 17,65
Önlisans 26 30,59
Lisans 22 25,88
Aylık gelir
3500 TL ve altı 38 44,71
3501-5500 TL 33 38,82
5501 TL ve üzeri 14 16,47
Çocuk sayısı
1-2 çocuk 65 76,47
3-5 çocuk 20 23,53
Otizmli çocuğun yaşı
3-5 yaş 28 32,94
6-8 yaş 43 50,59
9-12 yaş 14 16,47
Otizmli çocuğun cinsiyeti
Kız 37 43,53
Erkek 48 56,47
74
Otizmli çocuğun eğitim aldığı kurum
Otistik Çocuklar Eğt. Mrkz. 19 22,35
Otistik Çocuklar Eğt. Sınıfı 4 4,71
Okul Öncesi Kurum 12 14,12
Özel Eğitim Merkezi 21 24,71
Kaynaştırma Ortamında Reh. Mrkz. Destek Eğt. 29 34,12
Eğitim süresi
1-3 yıl 42 49,41
3-5 yıl 40 47,06
5-7 yıl 3 3,53
Devlet yardımı alma durumu
Alan 55 64,71
Almayan 30 35,29
Tablo 3.’te araştırmaya alınan ebeveynlerin ve otizmli çocuklarının
demografik özelliklerinin dağılımı gösterilmiştir.
Tablo 3. incelendiğinde, araştırmaya katılan ebeveynlerin %54,12’sinin kadın
ve %45,88’inin erkek olduğu, %25,88’inin ortaokul, %17,65’inin lise,
%30,59’unun ön lisans ve %25,88’inin lisans mezunu olduğu, %44,71’inin
aylık gelirinin 3500 TL ve altında, %38,82’sinin 3501-5500 TL arasında ve
%16,47’sinin 5501 TL ve üzerinde olduğu, %76,47’sinin 1-2 çocuk,
%23,53’ünün 3-5 çocuk sahibi olduğu, %64,71’inin devlet yardımı aldığı
görülmüştür.
Araştırma kapsamına alınan ebeveynlerin otizmli olan çocuklarının
demografik özellikleri incelendiğinde, %32,94’ünün 3-5 yaş, %50,59’unun 6-8
yaş ve %16,47’sinini 9-12 yaş arasında olduğu %43,53’ünün kız ve
%54,47’sinin erkek olduğu belirlenmiştir. Otizmli çocukların %22,35’inin
otistik çocuklar eğitim merkezinde, %14,12’sinin okul öncesi kurumda,
%24,71’inin özel eğitim merkezinde ve %34,12’sinin kaynaştırma ortmaında
Reh. Mrkz. Destek Eğitimi gördüğü, %49,41’iin 1-3 yıldır, %47,06’sının 3-5
yıldır eğitim aldığı saptanmıştır.
75
Tablo 4.
Ebeveynlerin Ruhsal Belirti Tarama Testi (SCL90R) ve Evlilik Uyum Ölçeği
puanları
n �̅� s Alt Üst
Somatizasyon 85 1,11 0,79 0,00 3,75
Obsesif- Kompulsif Belirtiler 85 1,24 0,74 0,00 3,00
Kişilerarası Duyarlılık 85 1,16 0,74 0,00 3,00
Depresyon 85 1,18 0,79 0,00 3,23
Anksiyete 85 1,00 0,85 0,00 3,60
Hostilite 85 1,07 0,86 0,00 4,00
Fobik Anksiyete 85 0,76 0,73 0,00 2,86
Paranoid Düşünce 85 1,19 0,76 0,00 3,17
Psikotizm 85 0,83 0,71 0,00 2,80
Ek Ölçek 85 1,23 0,75 0,00 3,71
SCL90R Toplam 85 1,08 0,69 0,00 2,88
Evlilik Uyumu Ölçeği 85 27,69 4,96 16,00 43,00
Tablo 4.’te araştırma kapsamına alınan ebeveynlerin Ruhsal Belirti Tarama
Testi (SCL90R) ve Evlilik Uyum Ölçeği puanlarına ait , standart sapma, alt ve
üst puanlar gösterilmiştir.
Tablo 4. incelendiğinde araştırmaya katılan ebeveynlerin Ruhsal Belirti
Tarama Ölçeği genelinden �̅� =1,08±0,69 puan aldıkları, alınan en düşük
puanın 0, en yüksek puanın ise 2,88 olduğu görülmüştür. Ebeveynlerin
Ruhsal Belirti Tarama Ölçeğinde yer alan somatizasyon alt boyutundan
�̅�=1,11±0,79 puan, obsesif-kompulsif belirtiler alt boyutundan �̅�=1,24±0,74
puan, kişilerarası duyarlılık alt boyutundan �̅�=1,16±0,74 puan, depresyon alt
boyutundan �̅� =1,18±0,79 puan, anksiyete alt boyutundan �̅� =1,00±0,85
puan, hostalite alt boyutundan �̅� =1,07±0,86 puan, fobik anksiyete alt
boyutundan �̅� =0,76±0,73 puan, paranoid düşünce alt boyutundan
�̅�=1,19±0,76 puan, psikotizm alt boyutundan �̅�=0,83±0,71 puan ve ek ölçek
alt boyutundan �̅�=1,23±0,75 puan aldıkları saptanmıştır.
76
Araştırmaya dahil edilen ebeveynler Evlilik Uyumu Ölçeğinden �̅�=27,69±4,96
puan almış olup, ölçekten alınan en düşük puanın 16,0 ve en yüksek puanın
43,0 olduğu görülmüştür.
Tablo 5.
Ebeveynlerin cinsiyetine göre Ruhsal Belirti Tarama Testi (SCL90R) ve Evlilik
Uyum Ölçeği puanlarının karşılaştırılması
Cinsiyet n �̅� s M SO Z p
Somatizasyon Kadın 46 1,16 0,87 1,17 44,21
-0,490 0,624 Erkek 39 1,04 0,70 0,92 41,58
Obsesif- Kompulsif
Belirtiler
Kadın 46 1,19 0,77 1,20 41,39 -0,654 0,513
Erkek 39 1,30 0,71 1,30 44,90
Kişilerarası
Duyarlılık
Kadın 46 1,12 0,70 0,89 41,93 -0,433 0,665
Erkek 39 1,20 0,80 1,11 44,26
Depresyon Kadın 46 1,18 0,77 1,08 43,65
-0,265 0,791 Erkek 39 1,19 0,83 1,00 42,23
Anksiyete Kadın 46 1,00 0,78 0,85 44,18
-0,482 0,630 Erkek 39 1,00 0,94 0,80 41,60
Hostilite Kadın 46 1,10 0,91 0,83 43,33
-0,133 0,894 Erkek 39 1,04 0,80 0,83 42,62
Fobik
Anksiyete
Kadın 46 0,77 0,69 0,57 43,83 -0,337 0,736
Erkek 39 0,75 0,79 0,57 42,03
Paranoid
Düşünce
Kadın 46 1,13 0,71 1,00 41,40 -0,650 0,516
Erkek 39 1,26 0,82 1,17 44,88
Psikotizm Kadın 46 0,87 0,75 0,75 43,92
-0,376 0,707 Erkek 39 0,78 0,67 0,60 41,91
Ek Ölçek Kadın 46 1,19 0,79 1,07 41,14
-0,756 0,450 Erkek 39 1,28 0,71 1,29 45,19
SCL90R
Toplam
Kadın 46 1,07 0,69 0,97 43,26 -0,106 0,916
Erkek 39 1,08 0,70 1,02 42,69
Evlilik Uyumu
Ölçeği
Kadın 46 27,48 4,98 27,50 42,87 -0,053 0,958
Erkek 39 27,95 5,00 28,00 43,15
77
Tablo 5.’te ebeveynlerin cinsiyetine göre Ruhsal Belirti Tarama Testi
(SCL90R) ve Evlilik Uyum Ölçeği puanlarının karşılaştırılmasına ilişkin
yapılan Mann-Whitney U testi sonuçları verilmiş olup, kadın ve erkek
ebeveynlerinRuhsal Belirti Tarama Testi (SCL90R) ve Evlilik Uyum Ölçeği
puanları arasında istatistiksel olarak anlamlı bir fark olmadığı saptanmıştır.
Tablo 6.
Ebeveynlerin eğitim durumuna göre Ruhsal Belirti Tarama Testi (SCL90R) ve
Evlilik Uyum Ölçeği puanlarının karşılaştırılması
Eğitim durumu n �̅� s M SO X2 p
Somatizasyon
Ortaokul 22 1,06 0,76 1,08 41,89 0,589 0,899
Lise 15 1,02 0,85 0,75 39,97
Önlisans 26 1,13 0,83 0,88 43,19
Lisans 22 1,18 0,80 1,21 45,95
Obsesif-
Kompulsif
Belirtiler
Ortaokul 22 1,12 0,69 1,10 39,64 1,195 0,754
Lise 15 1,15 0,74 1,20 40,60
Önlisans 26 1,27 0,82 1,15 43,73
Lisans 22 1,38 0,72 1,30 47,14
Kişilerarası
Duyarlılık
Ortaokul 22 1,04 0,65 0,89 40,02 1,456 0,693
Lise 15 1,01 0,69 0,89 39,07
Önlisans 26 1,26 0,92 1,06 44,06
Lisans 22 1,25 0,63 1,17 47,41
Depresyon
Ortaokul 22 0,98 0,70 0,85 36,57 3,930 0,269
Lise 15 1,10 0,83 1,00 39,60
Önlisans 26 1,25 0,88 1,04 43,94
Lisans 22 1,37 0,75 1,23 50,64
Anksiyete
Ortaokul 22 0,93 0,70 0,75 42,25 1,286 0,732
Lise 15 0,89 0,86 0,60 38,80
Önlisans 26 1,10 1,10 0,65 42,10
Lisans 22 1,03 0,63 1,00 47,68
Hostilite
Ortaokul 22 1,00 0,73 0,75 42,23 1,304 0,728
Lise 15 0,94 0,92 0,83 38,07
Önlisans 26 1,21 0,90 0,92 46,94
78
Lisans 22 1,07 0,92 0,75 42,48
Fobik
Anksiyete
Ortaokul 22 0,74 0,56 0,64 45,25 4,022 0,259
Lise 15 0,52 0,76 0,29 31,53
Önlisans 26 0,97 0,96 0,64 46,31
Lisans 22 0,69 0,49 0,57 44,66
Paranoid
Düşünce
Ortaokul 22 1,05 0,72 0,83 38,09 1,821 0,610
Lise 15 1,12 0,75 1,00 40,80
Önlisans 26 1,34 0,83 1,25 47,17
Lisans 22 1,22 0,72 1,33 44,48
Psikotizm
Ortaokul 22 0,83 0,71 0,75 43,34 2,274 0,517
Lise 15 0,67 0,82 0,30 34,53
Önlisans 26 0,95 0,84 0,85 45,69
Lisans 22 0,79 0,44 0,80 45,25
Ek Ölçek
Ortaokul 22 1,10 0,64 1,07 39,23 2,631 0,452
Lise 15 1,03 0,66 1,00 36,63
Önlisans 26 1,35 0,81 1,50 47,15
Lisans 22 1,36 0,82 1,29 46,20
SCL90R
Toplam
Ortaokul 22 0,98 0,62 0,88 40,45 1,767 0,622
Lise 15 0,95 0,71 0,84 37,47
Önlisans 26 1,18 0,83 1,10 44,77
Lisans 22 1,13 0,56 1,06 47,23
Evlilik
Uyumu
Ölçeği
Ortaokul 22 29,00 3,55 29,00 51,30 4,310 0,230
Lise 15 25,87 4,73 25,00 34,73
Önlisans 26 27,81 6,10 27,50 41,67
Lisans 22 27,50 4,75 27,00 41,91
79
Tablo 7.
Ebeveynlerin eşlerinin eğitim durumuna göre Ruhsal Belirti Tarama Testi
(SCL90R) ve Evlilik Uyum Ölçeği puanlarının karşılaştırılması
Eşin eğt. dur. n x s M SO X2 p
Somatizasyon
Ortaokul 18 0,83 0,53 0,88 35,64 5,238 0,155
Lise 33 1,25 0,85 1,25 47,39
Önlisans 21 1,29 0,89 1,25 47,98
Lisans 13 0,82 0,66 0,58 34,00
Obsesif-
Kompulsif
Belirtiler
Ortaokul 18 0,92 0,50 0,95 32,94 4,703 0,195
Lise 33 1,42 0,90 1,40 47,76
Önlisans 21 1,32 0,68 1,30 45,93
Lisans 13 1,10 0,54 1,10 40,12
Kişilerarası
Duyarlılık
Ortaokul 18 0,83 0,49 0,83 33,58 5,054 0,168
Lise 33 1,34 0,85 1,11 48,14
Önlisans 21 1,26 0,72 0,89 46,31
Lisans 13 0,97 0,62 0,89 37,65
Depresyon
Ortaokul 18 0,71 0,42 0,73 27,11 12,767 0,005
Lise 33 1,40 0,89 1,31 50,17
Önlisans 21 1,37 0,77 1,15 49,60
Lisans 13 0,98 0,68 0,92 36,15
Anksiyete
Ortaokul 18 0,66 0,52 0,65 33,81 4,597 0,204
Lise 33 1,13 0,94 1,00 45,77
Önlisans 21 1,21 0,96 0,90 49,12
Lisans 13 0,82 0,64 0,60 38,81
Hostilite
Ortaokul 18 0,75 0,50 0,67 35,56 4,682 0,197
Lise 33 1,24 0,92 1,33 47,35
Önlisans 21 1,26 1,01 0,83 47,40
Lisans 13 0,78 0,67 0,67 35,15
Fobik
Anksiyete
Ortaokul 18 0,60 0,47 0,50 40,08 1,072 0,784
Lise 33 0,89 0,88 0,57 44,86
Önlisans 21 0,79 0,72 0,57 45,36
Lisans 13 0,62 0,63 0,57 38,50
Paranoid Ortaokul 18 0,87 0,66 0,75 32,50 5,142 0,162
80
Düşünce Lise 33 1,22 0,82 1,17 42,79
Önlisans 21 1,37 0,82 1,50 48,83
Lisans 13 1,31 0,54 1,33 48,65
Psikotizm
Ortaokul 18 0,61 0,43 0,55 37,78 2,081 0,556
Lise 33 0,95 0,85 0,90 45,20
Önlisans 21 0,89 0,67 0,60 46,93
Lisans 13 0,71 0,70 0,40 38,31
Ek Ölçek
Ortaokul 18 1,07 0,59 1,14 39,08 1,099 0,777
Lise 33 1,35 0,90 1,29 45,52
Önlisans 21 1,26 0,67 1,29 44,43
Lisans 13 1,10 0,66 1,00 39,73
SCL90R
Toplam
Ortaokul 18 0,79 0,44 0,76 33,00 5,416 0,144
Lise 33 1,22 0,80 1,21 47,82
Önlisans 21 1,20 0,69 1,14 47,24
Lisans 13 0,92 0,54 0,84 37,77
Evlilik
Uyumu
Ölçeği
Ortaokul 18 28,67 4,34 29,00 48,22 3,684 0,298
Lise 33 28,27 5,08 29,00 45,95
Önlisans 21 27,10 5,29 26,00 39,98
Lisans 13 25,85 4,86 25,00 33,15
Tablo 6. ve Tablo 7.’de sırasıyla ebeveynlerin ve eşlerinin eğitim durumuna
göre Ruhsal Belirti Tarama Testi (SCL90R) ve Evlilik Uyum Ölçeği
puanlarının karşılaştırılmasına ilişkin yapılan Kruskal-Wallis H testinden elde
edilen bulgular gösterilmiş, depresyon alt boyutunda anlamlı bir farklılık
olduğu ve diğer alt boyutlarda ise istatiksel olarak anlamlı bir fark olmadığı
saptanmıştır (p>0,05).
81
Tablo 8.
Ebeveynlerin aylık gelirine göre Ruhsal Belirti Tarama Testi (SCL90R) ve
Evlilik Uyum Ölçeği puanlarının karşılaştırılması
Aylık gelir n 𝒙 s M SO X2 p Fark
Somatizasyon
3500 TL ve altı 38 0,89 0,67 0,83 36,68 6,513 0,039* 1-2
3501-5500 TL 33 1,41 0,91 1,17 51,42
5501 TL ve üzeri 14 0,97 0,60 0,96 40,29
Obsesif- Kompulsif Belirtiler
3500 TL ve altı 38 0,96 0,61 0,95 33,78 17,769 0,000* 1-2
3501-5500 TL 33 1,69 0,74 1,60 57,14
2-3
5501 TL ve üzeri 14 0,96 0,56 1,05 34,71
Kişilerarası Duyarlılık
3500 TL ve altı 38 0,93 0,65 0,83 35,68 13,434 0,001* 1-2
3501-5500 TL 33 1,53 0,75 1,56 55,27
2-3
5501 TL ve üzeri 14 0,90 0,64 0,78 33,93
Depresyon
3500 TL ve altı 38 0,90 0,70 0,81 33,01 15,860 0,000* 1-2
3501-5500 TL 33 1,56 0,76 1,31 56,09
2-3
5501 TL ve üzeri 14 1,08 0,81 0,92 39,25
Anksiyete
3500 TL ve altı 38 0,80 0,80 0,65 36,46 8,741 0,013* 1-2
3501-5500 TL 33 1,35 0,90 1,20 52,91
2-3
5501 TL ve üzeri 14 0,74 0,54 0,80 37,39
Hostilite
3500 TL ve altı 38 0,76 0,64 0,67 34,87 14,022 0,001* 1-2
3501-5500 TL 33 1,53 0,92 1,50 55,53
2-3
5501 TL ve üzeri 14 0,83 0,80 0,50 35,54
Fobik Anksiyete
3500 TL ve altı 38 0,68 0,70 0,43 40,25 2,566 0,277
3501-5500 TL 33 0,93 0,82 0,71 48,27
5501 TL ve üzeri 14 0,57 0,54 0,57 38,04
Paranoid Düşünce
3500 TL ve altı 38 0,93 0,71 0,83 34,12 12,191 0,002* 1-2
3501-5500 TL 33 1,55 0,72 1,50 54,39
2-3
5501 TL ve üzeri 14 1,10 0,68 1,08 40,25
Psikotizm
3500 TL ve altı 38 0,64 0,62 0,45 36,16 11,306 0,004* 1-2
3501-5500 TL 33 1,13 0,74 0,90 54,26
2-3
5501 TL ve üzeri 14 0,63 0,67 0,45 35,04
Ek Ölçek
3500 TL ve altı 38 1,02 0,70 1,00 36,03 10,356 0,006* 1-2
3501-5500 TL 33 1,57 0,78 1,57 53,79
2-3
5501 TL ve üzeri 14 1,03 0,54 0,93 36,50
SCL90R Toplam
3500 TL ve altı 38 0,85 0,61 0,76 34,68 13,838 0,001* 1-2
3501-5500 TL 33 1,42 0,70 1,26 55,48
2-3
5501 TL ve üzeri 14 0,88 0,54 0,75 36,14
Evlilik Uyumu Ölçeği
3500 TL ve altı 38 28,29 4,45 28,50 46,54 3,271 0,195
3501-5500 TL 33 27,85 5,48 27,00 43,32
5501 TL ve üzeri 14 25,71 4,84 25,00 32,64
*p<0,05
Araştırma kapsamına alınan ebeveynlerin aylık gelirine göre Ruhsal
Belirti Tarama Testi (SCL90R) ve Evlilik Uyum Ölçeği puanlarının
karşılaştırılmasına ilişkin Kruskal-Wallis H testi sonuçları Tablo 8.’de
gösterilmiştir.
82
Tablo 8. incelendiğinde ebeveynlerin aylık gelirine göre Ruhsal Belirti Tarama
Testi (SCL90R) genelinden ve somatizasyon, obsesif-kompulsif belirtiler,
kişilerarası duyarlılık, depresyon, anksiyete, hostilite, paranoid düşünceler,
psikotizm ve ek ölçek alt boytularından aldıkları puanlar arasında istatistiksel
olarak anlamlı bir fark olduğu görülmüştür (p<0,05). Aylık geliri 3501-5500 TL
olan ebeveynlerin somatizasyon puanları aylık geliri 3500 TL ve altında
olanlara göre yüksek bulunmuştur. Aylık geliri 3501-5500 TL olan
ebeveynlerin Ruhsal Belirti Tarama Testi (SCL90R) genelinden ve obsesif-
kompulsif belirtiler, kişilerarası duyarlılık, depresyon, anksiyete, hostilite,
paranoid düşünceler, psikotizm ve ek ölçek alt boytularından aldıkları puanlar
diğer ebeveynlere göre anlamlı düzeyde yüksektir. Ebeveynlerin aylık gelirine
göre Ruhsal Belirti Tarama Testinde (SCL90R) yer alan fobik anksiyete alt
boyutundan aldıkları puanlar arasında istatistiksel olarak anlamlı bir fark
olmadığı tespit edilmiştir (p>0,05).
Araştırmaya katılan ebeveynlerin aylık gelirine göre Evlilik Uyumu
Ölçeğinden aldıkları puanlar arasındaki farkın istatistiksel olarak anlamlı
düzeyde olmadığı beilrlenmiştir (p>0,05).
83
Tablo 9.
Ebeveynlerin çocuk sayısına göre Ruhsal Belirti Tarama Testi (SCL90R) ve
Evlilik Uyum Ölçeği puanlarının karşılaştırılması
Çocuk sayısı n �̅� s M SO Z p
Somatizasyon 1-2 çocuk 65 1,17 0,81 1,17 44,88
-1,270 0,204 3-5 çocuk 20 0,91 0,73 0,67 36,88
Obsesif-
Kompulsif
Belirtiler
1-2 çocuk 65 1,30 0,76 1,20 44,84
-1,240 0,215 3-5 çocuk 20 1,05 0,66 1,20 37,03
Kişilerarası
Duyarlılık
1-2 çocuk 65 1,20 0,76 1,00 44,23 -0,830 0,406
3-5 çocuk 20 1,02 0,66 0,89 39,00
Depresyon 1-2 çocuk 65 1,22 0,82 1,08 43,67
-0,451 0,652 3-5 çocuk 20 1,07 0,69 1,08 40,83
Anksiyete 1-2 çocuk 65 1,03 0,87 0,80 43,68
-0,462 0,644 3-5 çocuk 20 0,90 0,77 0,85 40,78
Hostilite 1-2 çocuk 65 1,13 0,89 0,83 44,52
-1,030 0,303 3-5 çocuk 20 0,88 0,74 0,67 38,05
Fobik
Anksiyete
1-2 çocuk 65 0,80 0,76 0,57 44,10 -0,744 0,457
3-5 çocuk 20 0,63 0,65 0,57 39,43
Paranoid
Düşünce
1-2 çocuk 65 1,16 0,75 1,00 42,08 -0,623 0,533
3-5 çocuk 20 1,29 0,81 1,25 46,00
Psikotizm 1-2 çocuk 65 0,85 0,73 0,60 43,72
-0,488 0,625 3-5 çocuk 20 0,76 0,67 0,70 40,65
Ek Ölçek 1-2 çocuk 65 1,25 0,77 1,14 43,08
-0,052 0,959 3-5 çocuk 20 1,17 0,71 1,21 42,75
SCL90R
Toplam
1-2 çocuk 65 1,11 0,71 1,01 43,98 -0,663 0,507
3-5 çocuk 20 0,97 0,62 1,00 39,80
Evlilik Uyumu
Ölçeği
1-2 çocuk 65 27,91 4,96 28,00 43,58 -0,395 0,693
3-5 çocuk 20 27,00 5,03 27,50 41,10
Tablo 9.’da ebeveynlerin çocuk sayısına göre Ruhsal Belirti Tarama Testi
(SCL90R) ve Evlilik Uyum Ölçeği puanlarının karşılaştırılmasına ilişkin Mann-
Whitney U testi sonuçları gösterilmiş olup, ebeveynlerin çocuk sayısına göre
84
ölçeklerden aldıkları puanlar arasında istatistiksel olarak anlamlı bir fark
bulunmadığı tespit edilmiştir (p>0,05).
Tablo 10.
Ebeveynlerin otizmli çocuğunun yaşına göre Ruhsal Belirti Tarama Testi
(SCL90R) ve Evlilik Uyum Ölçeği puanlarının karşılaştırılması
Çocuğun
yaşı n �̅� s M SO X2 p
Somatizasyon
3-5 yaş 28 1,17 0,79 1,21 45,77 0,564 0,754
6-8 yaş 43 1,07 0,81 0,92 41,28
9-12 yaş 14 1,11 0,82 1,13 42,75
Obsesif-
Kompulsif
Belirtiler
3-5 yaş 28 1,33 0,68 1,50 48,13 3,148 0,207
6-8 yaş 43 1,15 0,73 1,10 38,33
9-12 yaş 14 1,35 0,91 1,45 47,11
Kişilerarası
Duyarlılık
3-5 yaş 28 1,20 0,60 1,17 46,43 1,489 0,475
6-8 yaş 43 1,09 0,77 0,89 39,78
9-12 yaş 14 1,29 0,92 1,17 46,04
Depresyon
3-5 yaş 28 1,27 0,73 1,19 48,14 2,810 0,245
6-8 yaş 43 1,08 0,78 0,85 38,62
9-12 yaş 14 1,31 0,97 1,19 46,18
Anksiyete
3-5 yaş 28 1,03 0,73 0,90 45,77 1,314 0,518
6-8 yaş 43 0,93 0,87 0,70 39,99
9-12 yaş 14 1,17 1,01 1,00 46,71
Hostilite
3-5 yaş 28 1,33 0,95 1,33 49,75 3,227 0,199
6-8 yaş 43 0,94 0,80 0,67 39,16
9-12 yaş 14 0,96 0,78 0,83 41,29
Fobik
Anksiyete
3-5 yaş 28 0,70 0,60 0,57 42,84 0,978 0,613
6-8 yaş 43 0,75 0,78 0,43 41,24
9-12 yaş 14 0,93 0,85 0,86 48,71
Paranoid
Düşünce
3-5 yaş 28 1,26 0,72 1,25 46,04 0,691 0,708
6-8 yaş 43 1,15 0,77 1,00 41,07
9-12 yaş 14 1,19 0,84 1,08 42,86
Psikotizm 3-5 yaş 28 0,81 0,59 0,70 44,46 0,148 0,928
85
6-8 yaş 43 0,84 0,77 0,60 42,23
9-12 yaş 14 0,82 0,78 0,90 42,43
Ek Ölçek
3-5 yaş 28 1,21 0,71 1,21 42,68 0,529 0,768
6-8 yaş 43 1,19 0,68 1,14 41,81
9-12 yaş 14 1,42 1,02 1,29 47,29
SCL90R
Toplam
3-5 yaş 28 1,13 0,63 1,11 46,39 1,374 0,503
6-8 yaş 43 1,02 0,71 0,84 39,91
9-12 yaş 14 1,15 0,78 1,19 45,71
Evlilik
Uyumu
Ölçeği
3-5 yaş 28 27,29 4,34 27,00 41,50 0,208 0,901
6-8 yaş 43 27,98 5,64 29,00 44,16
9-12 yaş 14 27,64 4,09 27,00 42,43
Tablo 10. incelendiğinde ebeveynlerin otizmli çocuğunun yaşına göre
Ruhsal Belirti Tarama Testi (SCL90R) ve Evlilik Uyum Ölçeği puanları
arasında istatistiksel olarak anlamlı bir fark olmadığı saptanmıştır (p>0,05).
Tablo 11.
Ebeveynlerin otizmli çocuğunun cinsiyetine göre Ruhsal Belirti Tarama Testi
(SCL90R) ve Evlilik Uyum Ölçeği puanlarının karşılaştırılması
Çocuğun
cinsiyeti n �̅� s M SO Z p
Somatizasyon Kız 37 0,99 0,85 0,75 38,46
-0,813 0,416 Erkek 48 1,19 0,74 1,17 34,40
Obsesif- Kompulsif
Belirtiler
Kız 37 1,09 0,78 1,00 41,41 -1,786 0,074
Erkek 48 1,35 0,70 1,30 32,48
Kişilerarası
Duyarlılık
Kız 37 1,00 0,73 0,89 39,54 -1,167 0,243
Erkek 48 1,28 0,74 1,11 33,70
Depresyon Kız 37 1,14 0,88 1,08 41,00
-1,649 0,099 Erkek 48 1,21 0,73 1,08 32,74
Anksiyete Kız 37 0,82 0,82 0,70 38,98
-0,984 0,325 Erkek 48 1,14 0,85 0,95 34,06
Hostilite Kız 37 0,91 0,91 0,50 41,30
-1,756 0,079 Erkek 48 1,20 0,80 1,00 32,55
86
Fobik
Anksiyete
Kız 37 0,58 0,66 0,29 36,95 -0,313 0,754
Erkek 48 0,90 0,76 0,71 35,38
Paranoid
Düşünce
Kız 37 1,08 0,79 0,83 38,64 -0,873 0,383
Erkek 48 1,28 0,73 1,17 34,28
Psikotizm Kız 37 0,63 0,60 0,50 37,38
-0,454 0,650 Erkek 48 0,98 0,76 0,90 35,10
Ek Ölçek Kız 37 1,20 0,86 1,14 36,45
-0,148 0,883 Erkek 48 1,25 0,66 1,21 35,71
SCL90R
Toplam
Kız 37 0,94 0,69 0,84 39,54 -1,165 0,244
Erkek 48 1,18 0,67 1,08 33,70
Evlilik Uyumu
Ölçeği
Kız 37 27,70 5,08 28,00 34,52 -0,490 0,624
Erkek 48 27,69 4,93 27,50 36,97
Tablo 11.’de ebeveynlerin otizmli çocuğunun cinsiyetine göre Ruhsal Belirti
Tarama Testi (SCL90R) ve Evlilik Uyum Ölçeği puanlarının karşılaştırılması
için yapılan Mann-Whitney U testi sonuçları gösterilmiştir.
Ebeveynlerin otizmli çocuğunun cinsiyetine göre Ruhsal Belirti Tarama Testi
(SCL90R) ve Evlilik Uyum Ölçeği puanları arasında istatikstiksel olarak
anlamlı bir farkın olmadığı görülmüştür (p>0,05).
Tablo 12.
Ebeveynlerin otizmli çocuğunun eğitim süresine göre Ruhsal Belirti Tarama
Testi (SCL90R) ve Evlilik Uyum Ölçeği puanlarının karşılaştırılması
Eğitim süresi n �̅� s M SO X2 p
Somatizasyon
1-3 yıl 42 1,10 0,79 0,96 43,00 0,021 0,989
3-5 yıl 40 1,11 0,82 1,04 42,85
5-7 yıl 3 1,11 0,71 1,08 45,00
Obsesif-
Kompulsif
Belirtiler
1-3 yıl 42 1,29 0,73 1,30 45,24 5,056 0,080
3-5 yıl 40 1,12 0,72 1,10 38,66
5-7 yıl 3 2,13 0,75 2,10 69,50
Kişilerarası
Duyarlılık
1-3 yıl 42 1,19 0,72 1,11 44,60 4,001 0,135
3-5 yıl 40 1,07 0,76 0,89 39,48
5-7 yıl 3 1,85 0,55 2,11 67,67
87
Depresyon
1-3 yıl 42 1,21 0,78 1,08 44,62 3,225 0,199
3-5 yıl 40 1,11 0,81 0,88 39,68
5-7 yıl 3 1,74 0,62 1,69 64,67
Anksiyete
1-3 yıl 42 0,99 0,84 0,80 42,73 0,091 0,955
3-5 yıl 40 1,02 0,89 0,80 42,98
5-7 yıl 3 0,97 0,49 1,20 47,17
Hostilite
1-3 yıl 42 1,23 0,93 1,25 47,30 2,697 0,260
3-5 yıl 40 0,93 0,77 0,83 39,21
5-7 yıl 3 0,72 0,69 0,50 33,33
Fobik
Anksiyete
1-3 yıl 42 0,73 0,76 0,57 40,85 0,638 0,727
3-5 yıl 40 0,81 0,73 0,71 45,10
5-7 yıl 3 0,62 0,22 0,57 45,17
Paranoid
Düşünce
1-3 yıl 42 1,20 0,76 1,17 43,52 0,683 0,711
3-5 yıl 40 1,16 0,76 1,08 41,66
5-7 yıl 3 1,56 1,00 1,67 53,50
Psikotizm
1-3 yıl 42 0,82 0,65 0,60 43,62 1,580 0,454
3-5 yıl 40 0,82 0,80 0,55 41,13
5-7 yıl 3 1,07 0,25 1,10 59,33
Ek Ölçek
1-3 yıl 42 1,18 0,75 1,07 40,76 2,568 0,277
3-5 yıl 40 1,21 0,67 1,29 43,78
5-7 yıl 3 2,19 1,35 1,71 64,00
SCL90R
Toplam
1-3 yıl 42 1,09 0,69 1,05 43,81 1,828 0,401
3-5 yıl 40 1,04 0,70 0,87 40,85
5-7 yıl 3 1,40 0,44 1,56 60,33
Evlilik
Uyumu
Ölçeği
1-3 yıl 42 27,71 4,88 28,00 43,29 0,437 0,804
3-5 yıl 40 27,55 5,09 27,50 42,05
5-7 yıl 3 29,33 6,03 30,00 51,67
Tablo 12.’ye göre ebeveynlerin otizmli çocuğunun eğitim süresine göre
Ruhsal Belirti Tarama Testi (SCL90R) ve Evlilik Uyum Ölçeği puanları
arasında istatistiksel olarak anlamlı bir fark bulunmamaktadır (p>0,05).
88
Tablo 13.
Ebeveynlerin devlet yardımı alma durumuna göre Ruhsal Belirti Tarama Testi
(SCL90R) ve Evlilik Uyum Ölçeği puanlarının karşılaştırılması
Devlet yardımı
alma durumu n �̅� s M SO Z p
Somatizasyon Alan 55 1,12 0,78 1,17 43,95
-0,479 0,632 Almayan 30 1,08 0,84 0,83 41,27
Obsesif-
Kompulsif
Belirtiler
Alan 55 1,21 0,77 1,20 42,08
-0,465 0,642 Almayan 30 1,29 0,69 1,30 44,68
Kişilerarası
Duyarlılık
Alan 55 1,14 0,76 1,00 42,22 -0,396 0,692
Almayan 30 1,19 0,71 0,89 44,43
Depresyon Alan 55 1,16 0,82 0,92 41,99
-0,511 0,609 Almayan 30 1,22 0,76 1,08 44,85
Anksiyete Alan 55 0,99 0,86 0,70 42,42
-0,295 0,768 Almayan 30 1,02 0,85 0,85 44,07
Hostilite Alan 55 1,06 0,82 0,83 43,19
-0,097 0,923 Almayan 30 1,08 0,93 0,75 42,65
Fobik
Anksiyete
Alan 55 0,82 0,77 0,57 44,45 -0,739 0,460
Almayan 30 0,65 0,65 0,57 40,33
Paranoid
Düşünce
Alan 55 1,14 0,78 1,00 40,90 -1,065 0,287
Almayan 30 1,29 0,73 1,33 46,85
Psikotizm Alan 55 0,87 0,77 0,80 43,56
-0,286 0,775 Almayan 30 0,76 0,60 0,60 41,97
Ek Ölçek Alan 55 1,26 0,79 1,29 43,90
-0,456 0,648 Almayan 30 1,17 0,68 1,07 41,35
SCL90R
Toplam
Alan 55 1,08 0,72 1,08 42,93 -0,037 0,971
Almayan 30 1,08 0,64 1,00 43,13
Evlilik Uyumu
Ölçeği
Alan 55 27,93 4,47 28,00 44,63 -0,825 0,409
Almayan 30 27,27 5,82 27,00 40,02
Tablo 13.’de araştırmaya alınan ebeveynlerin devlet yardımı alma durumuna
göre Ruhsal Belirti Tarama Testi (SCL90R) ve Evlilik Uyum Ölçeği
puanlarının karşılaştırılmasına ilişkni Mann-Whitney U testi sonuçları verilmiş
89
olup, ebeveynlerin devlet yardımı alma durumuna göre Ruhsal Belirti Tarama
Testi (SCL90R) ve Evlilik Uyum Ölçeği puanları arasındaki farkın istatistiksel
açıdan anlamlı olmadığı belirlenmiştir (p>0,05).
Tablo 14.
Ebeveynlerin Ruhsal Belirti Tarama Testi (SCL90R) ile Evlilik Uyum Ölçeği
puanları arasındaki ilişki
Evlilik Uyumu Ölçeği
Somatizasyon r -0,242
p 0,026*
Obsesif- Kompulsif Belirtiler r -0,224
p 0,040*
Kişilerarası Duyarlılık r -0,196
p 0,072
Depresyon r -0,265
p 0,014*
Anksiyete r -0,283
p 0,009*
Hostilite r -0,133
p 0,226
Fobik Anksiyete r -0,254
p 0,019*
Paranoid Düşünce r -0,231
p 0,033*
Psikotizm r -0,205
p 0,060
Ek Ölçek r -0,132
p 0,227
SCL90R Toplam r -0,244
p 0,025*
*p<0,05
90
Tablo 14.’te ebeveynlerin Ruhsal Belirti Tarama Testi (SCL90R) ile Evlilik
Uyum Ölçeği puanları arasındaki ilişkinin incelenmesinde kullanılan
Spearman testi sonuçları verilmiştir.
Tablo 14. incelendiğinde, ebeveynlerin Ruhsal Belirti Tarama Testi (SCL90R)
genelinden ve somatizasyon, obsesif-kompulsif belirtiler, depresyon,
anksiyete, fobik anksiyete ve paranoid düşünce alt boyutlarından aldıkları
puanlar ile Evlilik Uyumu Ölçeğinden aldıkları puanlar arasında negatif yönlü
ve istatistiksel olarak anlamlı korelasyonlar görülmüştür (p<0,05).
Ebeveynlerin Ruhsal Belirti Tarama Testi (SCL90R) genelinden ve
somatizasyon, obsesif-kompulsif belirtiler, depresyon, anksiyete, fobik
anksiyete ve paranoid düşünce alt boyutlarından aldıkları puanlar arttıkça,
Evlilik Uyumu Ölçeğinden aldıkları puanlar da artmaktadır.
Ebeveynlerin Ruhsal Belirti Tarama Testinde (SCL90R) yer alan kişilerarası
duyarlılık, hostilite, psikotizm ve ek ölçek alt boyutlarından aldıkları puanlar
ile Evlilik Uyumu Ölçeğinden aldıkları puanlar arasında istatistiksel olarak
anlamlı korelasyonlar bulunmadığı tespit edilmiştir (p>0,05).
91
Tablo 15.
Ebeveynlerin Ruhsal Belirti Tarama Testi (SCL90R) puanlarının Evlilik Uyum
Ölçeği puanlarını yordaması
Standardized
olmayan
katsayılar
Standardize
katsayılar t p
B SH Beta
(Constant) 29,35 0,81
36,383 0,000*
Anksiyete -1,66 0,62 -0,28 -2,689 0,009*
Somatizasyon 0,03 0,15 0,88 0,017 0,225
Obsesif- Kompulsif Belirtiler 0,01 0,04 0,97 0,004 0,362
Depresyon -0,09 -0,42 0,67 -0,047 0,273
Fobik Anksiyete -0,05 -0,23 0,82 -0,025 0,276
Paranoid Düşünce -0,04 -0,25 0,80 -0,028 0,432
Psikotizm 0,09 0,49 0,62 0,054 0,317
*p<0,05 R2=0,080, Adj R2=0,069
Tablo 15.’te araştırmaya katılan ebeveynlerin Ruhsal Belirti Tarama Testi
(SCL90R) puanlarının Evlilik Uyum Ölçeği puanlarını yordama durumunun
incelenmesi için uygulanan regresyon analizi sonuçları gösterilmiştir.
Tablo 15. incendiğinde araştırmaya dahil edilen ebeveynlerin somatizasyon,
obsesif-kompulsif belirtiler, depresyon, anksiyete, fobik anksiyete ve paranoid
düşünce alt boyutlarından aldıkları puanların Evlilik Uyum Ölçeği puanlarını
yordama durumuna ilişkin kurulan modelin anlamlı olduğu görülmüştür
(p<0,05). Ebeveynlerin anksiyete alt boyutundan aldıkları puanların Evlilik
Uyum Ölçeği puanlarını anlamlı düzeyde yordadığı ve Evlilik Uyum Ölçeği
puanlarındaki varyansın %6,9’unu açıklayabildiği görülmüştür. Buna göre
ebeveynlerin anksiyete puanlarının 1 birim artış göstermesi, Evlilik Uyum
Ölçeği puanların 1,66 birim azalmasına sebep olmaktadır.
92
5. BÖLÜM
TARTIŞMA
Çocuk sahipliği, evlilik sürecinin tamamlayan bir unsurdur (Varol, 2005).
Ebeveynler aile içerisine katılacak yeni bireyler için birtakım hazırlıklar
yapmaktadır. Bunun sonucunda da doğal olarak aile içerisinde birtakım
değişiklikler ortaya çıkmaktadır (Şentürk, 2008). Bu süreçte ebeveynler
normal bir çocuğa sahip olmanın beklentisi içerisindeyken beklenmedik bir
duruma sahip çocukla karşılaşılması anne ve babalarda umutsuzluk
kaynağıdır (Metin, 2012). Aileye dahil olan çocuğun bu hali ebeveynlerde
ruhsal açıdan birtakım problemlerin gün yüzüne çıkma ve evlilik uyum
süreçlerinin olumsuz etkilenme nedenidir. Özellikle otizmli çocuğa sahip
ebeveynlerde ruhsal durumların önceki yaşamdan farklı bir yapıya dönüştüğü
ve bununla beraber çiftlerin evlilik uyum düzeylerinin sekteye uğradığı ifade
edilebilir.
Otizmli çocuğa sahip ebeveynlere yönelik ilgili alanyazında pekçok
çalışmanın yapıldığı bilinmektedir. Akmaniş (2010) yaptığı çalışmada otizimli
çocuğa sahip annelerin algıladıkları sosyal destek bağlamında umutsuzluk
düzeylerini incelemiştir. Yapılan inceleme sonucunda annelerin algıladıkları
sosyal desteğin umutsuzluk düzeyini anlamlı bir şekilde yordadığı ortaya
çıkmıştır. İnce ve Tüfekçi (2015) yaptıkları çalışmada ise, otistik çocuğa sahip
ebeveynlerde evlilik uyumu ile yaşam doyumunu etkileyen faktörleri
incelemişlerdir. Balkanlı’nın (2008) otistik çocuğa sahip olan ve sahip
olmayan anneler üzerinde gerçekleştirdiği araştırmasında yaşam kalitesi,
yaşam doyumu ve umutsuzluk düzeyleri ortaya konmuştur. Çalışmada
katılımcıların umutsuzluk düzeylerinin kız çocuklu annelerde daha yüksek
düzeyde olduğu aktarılmıştır.
93
Bu çalışmada otizimli çocuğa sahip anne ve babaların ruh sağlığı ve evlilik
uyumları arasındaki ilişki ortaya konmuştur. Bunun yanında araştırmada ruh
sağlığı ve evlilik uyum puanlarının bazı sosyo demografik özelliklere göre
anlamlı bir farklılık oluşturup oluşturmadığı ortaya konmuştur. Bu kapsamda
katılımcıların ruhsal belirti tarama testinden aldıkları puanlar ile cinsiyet,
eğitim durumu, gelir düzeyi, sahip olunan çocuk sayısı değişkenleri arasında
anlamlı bir farklılık olup olmadığı ortaya konmuştur. Yine bu bağlamda
katılımcıların evlilik uyum ölçeğinden almış oldukları puanlar ile cinsiyet, aylık
gelir düzeyi, özel eğitim hizmet süresi ve devletten destek alma durumu
değişkenleri arasında anlamlı bir farklılık olup olmadığı ortaya konmuştur.
Araştırmada ebeveynlerin evlilik uyum puanlarının düşük olmadığı ve bunun
yanında psikolojik durumlarının olumsuzluk oluşturacak düzeyde olmadığı
ortaya çıkmıştır. Ayrıca, evlilik uyumu ve psikolojik belirti taramaları arasında
bir ilişki olmadığı saptanmıştır. Bu sonuçlar doğrultusunda; otistik çocuğa
sahip ebeveynlerin var olan durum karşısında psikolojik olarak
etkilenmedikleri ve hatta evliliklerindeki ilişki durumunun uyumlu olduğu ifade
edilebilir. Girli’nin (2000) yaptığı araştırmada engelli çocuğa sahip olmanın
aileye ekstradan stres yüklediği, aile içi ilişkileri olumsuz etkilediği ve
ekonomik durumu kötüleştirdiği tespit edilmiştir. bu çalışmada anne ve
babaların kaygı, depresyon düzeylerinin arttığı ve benlik saygısında düşüşler
yaşandığı saptanmıştır. Burada en nihayetinde evli çiftlerde ilişki bozulması
ve kişisel uyumda azalmalar yaşandığı ifade edilmiştir.
Gündoğdu’nun (1995) yaptığı çalışmada, otistik çocuğa sahip anne ve
babaların evlilik uyumlarının normal çocuğa sahip ebeveynlere göre daha
olumlu olduğunu tespit etmiştir. Çocuklarda görülen otizm spektrum
bozukluğu farkındalığının her geçen gün artması, ebeveynlerin de bu durum
karşısında nasıl davranmaları konusunda bilinçli olmaları ve bu durum
karşısında aile içi ilişkilerine nasıl yön vereceklerini bilmeleri ile eşlerin
birbirlerine karşı olan bağlılıklarının arttığı yapılan çalışmalarda da tespit
edilmiştir (Kunt, 2005).
Ebeveynlerin cinsiyetlerine göre psikolojik belirti tarama testinde yer alan alt
boyutların herbirinin anlamlı bir farklılık oluşturacak düzeyde olmadığı ortaya
94
çıkmıştır. Fırat (2000) otistik ve zihinsel özürlü çocuğa sahip anneler
üzerinde depresyon, aleksitimi ve genel psikolojik durumlarını değerlendirdiği
çalışmasında, otistik çocukların annelerinin depresyon düzeylerinin zihinsel
özürlü çocuğa sahip annelere kıyasla daha yüksek bulmuştur.
Bolton ve arkadaşlarının (1998) yaptıkları araştırmada otistik ve Down
sendromlu çocuğa sahip ailelerde duygu bozuklukları, motor tikleri, obsesif
kompulsif bozukluklarının otistik çocuklu ailelerde daha yüksek olarak tespit
edilmiştir. Micali ve arkadaşlarının (2004) yaptıkları araştırmada, otistik ve
daha hafif şiddette yaygın gelişimsel bozukluğu olan çocukların anne ve
babalarının psikiyatrik ve tıbbi zobuklukları incelenmiştir. Araştırma
sonucunda, depresyon ve anksiyete yaygın gelişimsel bozukluğu olan anne
ve babalarda daha yüksek düzeyde saptanmıştır.
Öksüz’ün (2008) yaptığı çalışmada otistik ve normal çocuğu olan
ebeveynlerin bazı psikiyatrik ve psikolojik özellikleri karşılaştırılmıştır.
Araştırma sonucunda anne ve babaların aleksitimi düzeylerinin cinsiyete göre
farklılaşmadığı ortaya çıkmıştır. Ebeveynlerin evlilik uyum puanları ile
cinsiyetleri arasında anlamlı bir farklılık olmadığı ortaya çıkmıştır. Bu sonuç
Çelik (2006) ve Günay’ın (2007) yaptıkları çalışmanın sonuçlarıyla benzerlik
göstermektedir. Benzer şekilde Rimmerman ve arkadaşlarının (2003)
yaptıkları çalışmada çeşitli gelişimsel bozukluğu olan çocuğa sahip anne ve
babanın cinsiyetlerine göre evlilik uyumunda farklılaşma tespit edilememiştir.
Buna karşın Şendil ve Kızıldağ’ın (2004) yaptıkları çalışmada ise bu
bulguların tersi yönünde sonuçlar elde edilmiştir. Bristol (1988) engelli
çocuğa sahip olan anne ve babalardan özellikle babaların, normal çocuklu
ebeveynlere kıyasla daha fazla evliliğe yönelilk güçlükler yaşadığını
aktarmıştır. Truth (1990) engelli çocuğa sahip anne ve babaların, normal
çocuklu anne ve babalara göre daha düşük düzeyde fikir birliği içerisinde
olduğunu dile getirmiştir.
Katılımcıların gelir düzeyi ile psikolojik belirti tarama testinde yer alan
boyutlar arasındaki anlamlı farklılığa ilişkin sonuçlarda somatizasyon,
obsesif-kompulsif belirtiler, kişilerarası duyarlılık, depresyon, anksiyete,
hostilite, paranoid düşünceler, psikotizm ve ek ölçek alt boytularından
95
aldıkları puanlar arasında istatistiksel olarak anlamlı bir fark olduğu
görülmüştür. Ebeveynlerin aylık gelirine göre Ruhsal Belirti Tarama Testinde
(SCL90R) yer alan fobik anksiyete alt boyutundan aldıkları puanlar arasında
istatistiksel olarak anlamlı bir fark olmadığı tespit edilmiştir.
Görgü (2005) otistik çocuğu olan anneler üzerinde gerçekleştirdiği çalışmada
annelerin algıladıkları sosyal destek düzeyleri ile depresyon düzeyleri
arasındaki ilişkiyi ortaya koymuştur. Bu çalışmada katılımcıların yaş, medeni
durum, otistik çocuğun cinsiyetinin, yaşının annelerin algıladıkları sosyal
destek ve depresyon düzeylerini etkilemediği ortaya konmuştur. Buna karşın
aynı çalışmada katılımcıların eğitim düzeylerinin, ev dışında çalışma
durumlarının, aylık gelir düzeylerinin ise algılanan sosyal destek düzeyi ve
depresyonu etkilediği ortaya konmuştur. Ünlüer’in (2009) yaptığı çalışmada
da 2-6 yaş arası otistik çocuğu olan annelerin algıladığı sosyal destek ve
umutsuzluk düzeylerinin yaşlarına, otistik çocuğun cinsiyetine göre
farklılaşmadığı, medeni durum, eğitim ve gelir süzeyine göre ise farklılaştığı
tespit edilmiştir.
Araştırmaya katılan ebeveynlerin aylık gelirine göre Evlilik Uyumu
Ölçeğinden aldıkları puanlar arasındaki farkın istatistiksel olarak anlamlı
düzeyde olmadığı beilrlenmiştir. İlgili alanyazında yapılan çalışmalarda, evli
çiftlerin karşı karşıya kaldığı travmatik olayların yaşanmasında ekonomik
durumun etkili olduğu dile getirilmiştir. Özellikle düşük ekonomik gelire sahip
olmanın evli çiftlerde stres kaynağı olduğu ve nihayetinde de evlilik yaşamını
olumsuz etkilediği aktarılmıştır (Bradbury vd., 2000). Spanier ve Lewis’in
1980 yılında yaptıkları çalışmada da ekonomik açıdan iyi durumda olmanın
evlilik uyumunu belirlediği dile getirilmiştir.
Karpat’ın (2011) yaptğı çalışmada, otizimli çocuğa sahip ebeveynlerin gelir
düzeyleri ile evlilik uyumları arasında anlamlı bir farklılık tespit edilmiştir. Bu
çalışmada geliri 1000 TL’den az olanların çift bağlılıklarının 3000 TL olanlara
kıyasla daha düşük olarak tespit edilmiştir.
Ebeveynlerin Ruhsal Belirti Tarama Testi (SCL90R) ile Evlilik Uyum Ölçeği
puanları arasındaki ilişkiye bakıldığında somatizasyon, obsesif-kompulsif
belirtiler, depresyon, anksiyete, fobik anksiyete ve paranoid düşünce alt
96
boyutlarından aldıkları puanlar ile Evlilik Uyumu Ölçeğinden aldıkları puanlar
arasında negatif yönlü ve istatistiksel olarak anlamlı korelasyonlar
görülmüştür. Ebeveynlerin Ruhsal Belirti Tarama Testi (SCL90R) genelinden
ve somatizasyon, obsesif-kompulsif belirtiler, depresyon, anksiyete, fobik
anksiyete ve paranoid düşünce alt boyutlarından aldıkları puanlar arttıkça,
Evlilik Uyumu Ölçeğinden aldıkları puanlar da artmaktadır. Ebeveynlerin
Ruhsal Belirti Tarama Testinde (SCL90R) yer alan kişilerarası duyarlılık,
hostilite, psikotizm ve ek ölçek alt boyutlarından aldıkları puanlar ile Evlilik
Uyumu Ölçeğinden aldıkları puanlar arasında istatistiksel olarak anlamlı
korelasyonlar bulunmadığı tespit edilmiştir.
97
6. BÖLÜM
SONUÇ VE ÖNERİLER
6.1. Sonuçlar
Araştırmanın bu bölümünde otizm spektrum bozukluğu olan çocukların
ebeveynlerinin evlilik uyumu, psikolojik belirtileri ve demografik
değişkenlerinin ilişkilerindeki uyumunu ne derece etkilediği ile ilgili sonuçlara
yer verilmiştir.
Ebeveynlerin cinsiyetlerine göre psikolojik belirti tarama testinde yer
alan alt boyutların herbirinin anlamlı bir farklılık oluşturacak düzeyde
olmadığı ortaya çıkmıştır.
Ebeveynlerin eğitim durumlarına göre, psikolojik belirti tarama testinde
yer alan boyutlarda anlamlı bir farklılık olmadığı ortaya çıkmıştır.
Katılımcıların gelir düzeyi ile psikolojik belirti tarama testinde yer alan
boyutlar arasındaki anlamlı farklılığa ilişkin sonuçlarda fobik-anksiyete
alt boyutlarında anlamlı bir farklılık olmadığı ortaya çıktı. Buna karşın
gelire göre somatizasyonobsesif kompulsif bozukluk, kişiler arası
duyarlılık, depresyon, kaygı-anksiyete, öfke-düşmanlık, paranoid-
düşünce, psikotizm ve ek-madde alt boyutlarında anlamlı bir farklılık
olduğu ortaya çıkmıştır.
Ebeveynlerin sahip olduğu çocuk sayısına göre psikolojik belirti
tarama testinde yer alan alt boyutların herbirinin anlamlı bir farklılık
oluşturacak düzeyde olmadığı ortaya çıkmıştır.
Ebeveynlerin evlilik uyum puanları ile Otizmli Çocuğun eğitim ortamı
arasındaki farklılığın anlamlı olup olmadığının tespitini ortaya koyan
Anova sonucunda söz konusu değişkenler arasında anlamlı bir farklılık
olmadığı ortaya çıkmıştır.
98
Ebeveynlerin evlilik uyum puanlarının özel eğitim hizmet sürelerine
göre farklılaşma sonuçlarında 0.05 düzeyinde anlamlı bir farklılık
olmadığı ortaya çıkmıştır.
Ebeveynlerin evlilik uyum puanları ile devletten yardım alma durumu
arasında anlamlı bir farklılık olmadığı ortaya çıkmıştır.
Ebeveynlerin evlilik uyum puanları ile cinsiyetleri arasında anlamlı bir
farklılık olmadığı ortaya çıkmıştır.
Ebeveynlerin evlilik uyum puanları ile aylık gelir düzeyleri arasında
anlamlı bir farklılık olmadığı ortaya çıkmıştır.
Son olarak ebeveynlerin Ruhsal Belirti Tarama Testi (SCL90R)
genelinden ve somatizasyon, obsesif-kompulsif belirtiler, depresyon,
anksiyete, fobik anksiyete ve paranoid düşünce alt boyutlarından
aldıkları puanlar ile Evlilik Uyumu Ölçeğinden aldıkları puanlar
arasında negatif yönlü ve istatistiksel olarak anlamlı korelasyonlar
görülmüştür
6.2. Öneriler
Bu araştırmada yapılan anket uygulaması sonucu ve ilgili alanyazın
incelemesi sonucunda aşağıdaki önerilere yer verilmiştir:
Araştırmanın genellenebilirliği noktasında farklı örneklem kitleleri
üzerinde araştırmalar yapılabilir.
Bu çalışmada psikolojik belirti tarama testinde yer alan boyutların
katılımcıların cinsiyet, eğitim düzeyi ve gelir düzeyi gibi değişkenlere
göre farklılık oluşturup oluşturmadığı ortaya konmuştur. Gelecekteki
araştırmalarda “meslek” gibi farklı değişkenlere göre farklılık olup
olmadığı ortaya konabilir.
Araştırmamızda evlilik uyum puanları devlet desteğinin alınma
durumu, özel hizmet eğitim süresi gibi değişkenlere göre farklılığı
tespit edilmiştir. gelecekteki araştırmalarda söz konusu uyum
puanlarının “evlilik süresi”, “evlenme biçimi” veya “aile tipi” gibi
değişkenlere göre farklılaşıp farklılaşmadığı ortaya konabilir.
Araştırmamızda katılımcıların evlilik uyum puanları ile psikolojik belirti
tarama testinde yer alan boyutlar arasındaki ilişki ortaya konmuştur.
99
Gelecekteki araştırmalarda katılımcıların evlilik uyum puanları ile
psikolojik belirti tarama testi puanları arasındaki ilişkinin tespitinde
katılımcıların kişilik özelliklerinin aracı rolünün olup olmadığına yönelik
araştırmalar gerçekleştirilebilir.
Araştırmamızda otizm spektrum bozukluğu olan çocukların anne-
babalarının ruh sağlığı ve evlilik uyumları arasındaki ilişki ortaya
konmuştur. Gelecekteki araştırmalarda Down sendromu, cerebral
palsy gibi hastalığı olan çocuklara sahip anne ve babaların ruh sağlığı
ve evlilik uyumları arasında karşılaştırmalar yapılabilir.
Ebeveynlerde ortaya çıkan ruhsal belirti alt ölçeklerini etkileyebilecek
çevresel ve biyolojik etmenler gibi değişkenlere göre de araştırma
yapılabilir.
100
KAYNAKÇA
Akça, Ö. F., Özayhan, H. Y., & Hergüner, S. (2013). Yaygın Gelişimsel
Bozukluğu Olan Çocukların Annelerinin Algıladıkları Bakımveren
Yükü ve İlişkili Faktörler. Konya: Konya Otizm Günleri Bildiri Kitabı.
Akmaniş, B. (2010). Otistik çocuğu olan annelerin algıladıkları sosyal desteğe
göre umutsuzluk düzeylerinin incelenmesi. Yayınlanmamış Yüksek
Lisans Tezi, Maltepe Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü,
İstanbul.
Alhorany, A. K. (2012). Effectiveness of group counseling treatment on
marital adjustment, parenting stress, and depression among
parents of autistic children in Jordan. Universiti Putra Malaysia: PhD
thesis, Universiti Putra Malaysia.
Alhorany, A. K., Hassan, A. S., & Bataineh, Z. M. (2013). A Review on
Factors Affecting Marital Adjustment among Parents of Autistic
Children and Gender Effects. Life Science Journal , 400-405.
American Psychiatric Association. (2013). Autism Spectrum Disorder. Ekim
2018, 2018 tarihinde www.apa.org:
https://www.apa.org/international/pi/2015/06/autism-spectrum.aspx
adresinden alındı
Autism Spectrum Australia. (2017). Being a parent on the autism spectrum.
Forstville: Autism Spectrum Australia.
Aydemir, H., Demirci, Ö. E., Oytun, M. Ç., & Öztop, D. B. (2013). Asperger
Sendromu’ndan DSM V’e Geçiş. Konya: Konya Otizm Günleri Bildiri
Kitabı.
101
Ayta, S., Gürses, C., Bilgen, Z. T., Kılıçarslan, A., & Eraksoy, M. (2016).
Yaygın Gelişimsel Bozukluğu Olan Çocuklarda Klinik ve
Elektroensefalografi Bulguları. Turk J Neurol , 167-176.
Balkanlı, N. (2008). Otistik çocuğu olan ve olmayan annelerde, yaşam
kalitesi, yaşam doyumu ve umutsuzluk düzeyleri arasındaki ilişkinin
incelenmesi. (Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi). Maltepe
Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü Psikoloji Ana Bilim Dalı,
İstanbul.
Basharpoor, S., & Sheykholeshami, A. (2015). The Relation of Marital
Adjustment and Family Functions With Quality of Life in Women.
Europe's Journal of Psychology , 432-441.
Beegam, H., Mohamed, M., Wani, M. A., & Singh, B. (2017). Marital
Adjustment among Single and Dual Working Couples. The
International Journal of Indian Psychology , 154-159.
Bolling, K. (2015). Asperger`s Syndrome/Autism Spectrum Disorder and
Marital Satisfaction: A Quantitative Study. Hampshire: Submitted in
partial fulfillment for the degree of Doctor of Psychology in the
Department of Clinical Psychology at Antioch University New
England.
Bolton P, Pickles A, Murphy M, Rutter M (1998) Autism, affective and other
psyc hiatric disorders: patterns of familial aggre gation. Psychol
Med, 28: 385-395.
Boyle, J. (2011). Speech and language delays in preschool children. BMJ. 10
12, 2018 tarihinde https://www.bmj.com/:
https://www.bmj.com/content/343/bmj.d5181 adresinden alındı
102
Bradbury. T.N., Fincham, F.D., & Beach, S.R.H, (2000). Research On The
Nature And Determinants Of Marital Satisfaction: A Decade İn
Review. Journal Of Marriage And The Family, 62, 964-980.
Bristol, M. M., Gallagher, J. J., & Schopler, E. (1988). Mothers and fathers of
young developmentally disabied and nondisabled boys: adaptation
and spousal support. Developmental Psychology, 24(3), 441-451.
Büyükbayraktar, Ç. G. (2015). Evli Çiftlerin Evlilikteki Bağlılıkları Ve
Bağlanma Stillerinin Çift Uyumunu Yordaması . Konya: Necmettin
Erbakan Üniversitesi Eğitim Bilimleri Enstitüsü Dpktpra Tezi.
Camarata, S. (2014). Early identifi cation and early intervention in autism
spectrum disorders: Accurate and effective?. International Journal
of Speech-Language Pathology , 1-10.
Constantino, J., Kennon, M., Weichselbaum, C., Marrus, N., Haider, A.,
Glowinski, A., et al. (2017). Infant viewing of social scenes is under
genetic control and is atypical in autism . Nature , 340-344.
Çalışır, S., İlhan, B. Ç., Gökçenoğlu, Y., & Kula, N. S. (2018). Klozapin Ve
Klomipramin Kombinasyonundan Fayda Gören Otizm Spektrum
Bozukluğu: İki Olgu Sunumu . Konya: Konya Eğitim ve Araştırma
Hastanesi Psikiyatri Kliniği.
Çelik, M. (2006). Evlilik Doyum Ölçeği Geliştirme Çalışması. Yayınlanmamış
Doktora Tezi Çukurova Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü.
Dandona, A. (2013). A Study on Marital Adjustment and Depression of
Working and Non-Working Married Women . International Journal
of Education, Development, Society and Technology , 46-51.
103
Doğan, B. S., Çak, T., & Kültür, E. Ç. (2013). Yaygın Gelişimsel Bozukluk
Tanısı İle İzlenen Çocuk ve Ergenlerde Psikotrop İlaç Kullanım
Sıklığı ve Dağılımı. Konya: Konya Otizm Günleri Bildiri Kitabı.
Ekici, Ö. K. (2013). Otizm Farkındalığı. Bilim ve Teknik
Fırat, Y. (2000). Otistik ve Zihinsel Özürlü Olan Çocukların Annelerinde
Kaygı, Depresyon Aleksitimi ve Genel Psikolojik Değerlendirme.
Çukurova Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yayımlanmamış
Yüksek Lisan Tezi, Adana.
Fountain, C., & King, M. (2011). Age of diagnosis autism: individual and
community factors across 10 birth cohorts. In Journal of
Epidemiology and Community Health , 503-510.
Geçioğlu, A. F. (2018). Evlilik Uyumu-Dindarlık İlişkisi: Adana Örneği .
Adana: Çukurova Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Doktora
Tezi .
Ghoroghi, S., Hassan, S. A., & Maznah, B. (2015). Marital Adjustment and
Duration of Marriage among Postgraduate Iranian Students in
Malaysia. International Education Studies , 20-59.
Girli, A. (2004). Otistik Çocuklar ve Aileleri Aile Eğitim Programları: Kuramsal
Yaklaşımlar Ve Uygulamalar. İzmir: Işık Özel Eğitim Yayınları.
Görgü, E. (2005). 3-7 Yaş Arası Otistik Çocuğa Sahip Olan Annelerin
Algıladıkları Sosyal Destek Düzeyleri İle Depresyon Düzeyleri
Arasındaki İlişki. Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Marmara
Üniversitesi, Eğitim Bilimleri Enstitüsü, İstanbul.
Görmez, A., & Kırpınar, İ. (2015). Otizm Spektrum Bozuklukları: Erişkinlikte
Değişim ve Psikiyatrik Eştanılar. Yeni Symposium , 27-32.
104
Grasu, M. (2015). Challenges In Famılıes Wıth A Chıld Wıth Autısm
Spectrum Dısorder . Bulletin of the Transilvania University of
Braşov Series VII: Social Sciences , 87-94.
Günay, S.(2007). Evlilik Çatışması, Nedensellik-Soruınlulukyüklemeleri,
Eşlerin Evlilik İlişkisinden Sağladıkları Genel Doyuma İlişkin
Görüşleri Ve Evliliğe İlişkin Değerlendirmeler Arasındaki İlişkiler,
Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Ankara Üniversitesi Sosyal
Bilimler Enstitüsü.
Güven, N. (2017). Analysis of The Theses About Marital Adjustment (2006-
2016) . International Journal of Psychology and Educational Studies
, 54-63.
İftikhar, N., & Butt, K. A. (2013). Psychological Well-Being and Parental
Concern of Children with Autism . JRCRS , 21-27.
İnce, Z. E. Tüfekçi, F. G. (2015). Engelli Çocuğu Olan Ebeveynlerde Evlilik
Uyumu ve Yaşam Doyumunun Değerlendirilmesi ve Etkileyen
Faktörlerin Belirlenmesi, Gümüşhane Üniversitesi Sağlık Bilimleri
Dergisi, 4(1), 106.
İşeri, E. (2013). Otizm Etiyolojisinde Son Gelişmeler. Konya: Konya Otizm
Günleri .
Jack, A., & Pelphrey, K. (2017). Annual Research Review: Understudied
populations within the autism spectrum–current trends and future
directions in neuroimaging research. Journal of Child Psychology
and Psychiatry .
Jitlina, E. (2017). The Development of Anxiety in Children With Autism
Spectrum Disorders. Vancouver: A Thesis Submitted in Partial
Fulfilment of The Requirements for the Degree of Doctor of
Philosopy at The University of British Columbia.
105
Kara, M. F. (2015). Serbest Zamanda Sıkılma Algısının Yaşam Kalitesi ve
Evlilik Doyumu Üzerine Etkisinin Belirlenmesi. Ankara: Gazi
Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü Doktora Tezi.
Karadağ, Ş. (2015). Evlilik Uyumu İlişkisinde Aile İçi İletişimin Rolü: Konya
Örneği . Konya: Selçuk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü
Doktora Tezi .
Karaküçük, S. (2013). Otizmde Spor Eğitimi Uygulamaları. Konya: Konya
Otizm Günleri Bildiri Kitabı.
Karpat, D. (2011). Yaygın Gelişimsel Bozukluk Tanısı Alan Çocukların
Ebeveynlerinin Yaşadağı Yas Tepkilerinin Evlilik Uyumlarının ve
Sosyal Destek Algılarının İncelenmesi, Dokuz Eylül Üniversitesi,
Eğitim Bilimleri Enstitüsü, Yüksek Lisans Tezi, İzmir.
Karpat, D., & Girli, A. (2012). Yaygın Gelişimsel Bozukluk Tanılı Çocukların
Anne-Babalarının Yas Tepkilerinin, Evlilik Uyumlarının ve Sosyal
Destek Algılarının İncelenmesi. . Ankara Üniversitesi Eğitim Bilimleri
Fakültesi Özel Eğitim Dergisi , 69-85.
Kaymakçalan, H. (2013). Otizmde Son Genetik Çalışmalar. Konya: Konya
Otizm Günleri Bildiri Kitabı.
Kırcaali, İ. (2012). Otizm Spektrum Bozukluğuna Genel Bakış. Ankara: Vize
Yayınları.
Kublay, D., & Oktan, V. (2015). Evlilik Uyumu: Değer Tercihleri ve Öznel
Mutluluk Açısından İncelenmesi . Türk Psikolojik Danışma ve
Rehberlik Dergisi , 35-35.
Loomes, H., & Mandy, W. (2017). What is the male-to-female ratio in autism
spectrum disorder? A systematic review and meta-analysis . J Am
Acad Child Adolesc Psychiatry , 466-474.
106
Ludlow, A., Skelly, C., & Rohleder, P. (2012). Challenges Faced By Parents
Of Chıldren Dıagnosed Wıth Autısm Spectrum Dısorder .
16.10.2018 tarihinde https://pdfs.semanticscholar.org/:
https://pdfs.semanticscholar.org/36fe/8a261f8cf5e85aa130c4d334c
681e5dddbc5.pdf adresinden alındı
Mazurek, M., Symecko, L., Bing, B., Poulsen, H., Kanne, S., & Macklin, H.
(2017). A prospective study of the concordance of DSM-IV and
DSM-5 diagnostic criteria for autism spektrum disorder. J Autism
Dev Disord. , 2783-2794.
Micali, N. Chakrabarti, S. and Fombonne, E. (2004). The broad autism
phenotype: findinga from an epidemiological survey,” Autism, vol. 8,
no. 1, pp. 557-563.
Milli Eğitim Bakanlığı. (2014). Otizm Spektrum Bozukluğu (OSB) şimdi ne
olacak? Ankara: Milli Eğitim Bakanlığı.
Milli Eğitim Bakanlığı. (2016). Otizm Spektrum Bozukluğu. Ankara: Milli
Eğitim Bakanlığı.
Milli Eğitim Bakanlığı. (2018). Otizm Spektrum Bozukluk Nedir. Ankara:
Karabağlar Rehberlik ve Araştırma Merkezi.
Milli Eğitim Bakanlığı. (2015). Yaygın Gelişimsel Bozukluk. Ankara: Milli
Eğitim Bakanlığı.
Mills, R. (2014). Marital Adjustment in Parents of Multiple Children with
Autism Spectrum Disorders. Florida: A thesis submitted in partial
fulfillment of the requirements for the degree of Master of Art in the
Department of Psychology in the College of Sciences at the
University of Central Florida.
107
Mukaddes, N. (2013). Otizm Spektrum Bozuklukları Tanı ve Takip. İstanbul:
Nobel Tıp Kitabevi.
National Autistic Society. (2018). Autism Facts and History. 15 11, 2018
tarihinde https://www.autism.org.uk/:
https://www.autism.org.uk/about/what-is/myths-facts-stats.aspx#
adresinden alındı
National Institute of Mental Health. (2011). A Parent’s Guide to Autism
Spectrum Disorder. Washington: Department of HealtH and Human
services.
Nederlandse Vereniging voor Autisme. (2012). Otizm Nedir? Weltevreden:
Nederlandse Vereniging voor Autisme.
Nema, S. (2013). Effect of Marital Adjustment in Middle-Aged Adults.
International Journal of Scientific and Research Publications , 1-6.
Onaolapo, A., & Onaolapo, O. (2017). Global Data on Autism Spectrum
Disorders Prevalence: A Review of Facts, Fallacies and Limitations.
Universal Journal of Clinical Medicine , 14-23.
Onat-Zoylan, E. (2005). Engelli Kardeşi Olan Ve Olmayan Bireylerin Kardeş
İlişkilerinin Belirlenmesi.Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi,
Anadolu Üniversitesi, Eğitim Bilimleri Enstitüsü, Eskişehir.
Otizm Dernekler Federasyonu. (2017). Türkiye`de Otizm. İzmir: Otizm
Dernekler Federasyonu.
Öksüz, Z. (2008). Otistik ve normal çocuk sahibi anne babaların bazı
psikiyatrik ve psikolojik özelliklerin karşılaştırılması.Yayınlanmamış
Yüksek Lisans Tezi, Marmara Üniversitesi, Eğitim Bilimleri
Enstitüsü, İstanbul.
108
Önal, S., & Uçar, A. (2017). Otizm Spektrum Bozukluğu Tedavisinde
Beslenme Yaklaşımları . Ankara Sağlık Bilimleri Dergisi , 179-174.
Özbaran, B. (2014). Otizm Spektrum Bozukluklarında Çevresel Faktörler
Etkili midir? The Journal of Pediatric Research , 170-173.
Özden, M. E. (2013). Önceden Edinilmiş Ve Sonradan Kazanılmış Gelişim
Özelliklerinin Evlilikte Çift Uyumu İle İlişkisi . İstanbul: Maltepe
Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Doktora Tezi.
Özen, M., Srhadlı, N. A., Türkcan, S., & Ülker, E. G. (2010). Depresyon ve
Anksiyete Bozukluklarında Somatizasyon. Düşünen Adam Psikiyatri
ve Nörolojik Bilimler Dergisi , 60-65.
Özener, K. (2016). Otizmli ve Zihinsel Engelli Çocukların Annelerinin Otistik
Belirtiler Gösterme Eğilimleri . İstanbul: İstanbul Ticaret Üniversitesi,
Dış Ticaret Enstitüsü Working Paper Series Tartışma Metinleri.
Özerk, K. (2016). The Issue of Prevalence of Autism/ASD . International
Electronic Journal of Elementary Education , 263-306.
Özyurt, G., & Beşiroğlu, L. (2018). Obsesif Kompulsif Bozukluğu Olan Çocuk
ve Ergenler ile Annelerinde Otizm Spektrum Belirtileri. Arch
Neuropsychiatry , 40-48.
Özyurt, G., & Eliküçük, D. Ç. (2018). Otizm Spektrum Bozukluğu ve
Gelişimsel Dil Gecikmesi Tanısı Olan Çocukların Dil Özelliklerinin
ve Otizm Spektrum Belirtilerinin Kontrollerle Karşılaştırılması. Arch
Neuropsychiatry , 1-6.
Pal, R. (2017). Marital adjustment among working and non-working married
women. International Journal of Home Science , 384-386.
109
Pektaş, S. (2016). Otizm Spektrum Bozukluğu Tanısı Almış Çocuklarda
Müzik Eğitiminin Önemi . SED , 95-110.
Raudeliunaite, R. (2013). Analysis on the situation of families having children
with disabilities. International Journal of Business and Social
Research , 117-129.
Rimmerman, A., Turkel, L. & Crossman , R. (2003). Perception of child
development,child-related stress and dyadic adjustment: pair
analysis of married couples of young children with developmental
disabilities. Journal of Intellectual &Developmental Disability. 28,(2),
188–195.
Robinson, M., & Neece, C. (2015). Marital Satisfaction, Parental Stress, and
Child Behavior Problems among Parents of Young Children with
Developmental Delays. Journal of Mental Health Research in
Intellectual Disabilities , 23-46.
Sabuncuoğlu, D. M. (2015). Otizm Bilgi Düzeyi: Okul Öncesi Eğitimcileri.
H.Ü. Sağlık Bilimleri Fakültesi Dergisi , 28-52.
Sanberk, S., & Eroğlu, Z. M. (2013). Çocukluğun dezintegratif bozukluğu: bir
olgu sunumu. Anatolian Journal of Psychiatry , 174-177.
Sencar, B. (2007). Otistik Çocuğa Sahip Ailelerin Algıladıkları Sosyal Destek
Ve Stres Düzeyleri Arasındaki İlişkinin İncelenmesi. Yayınlanmamış
Yüksek Lisans Tezi, Dokuz Eylül Üniversitesi, İzmir.
Soysal, E. (2017). Evli Bireylerin Erken Dönem Uyumsuz Şemaları, İlişkilerde
Bilişsel Çarpıtmaları Ve Yüklemelerinin Evlilik Uyumunu Yordaması
. Konya: Necmettin Erbakan Üniversitesi Eğitim Bilimleri Enstitüsü
Doktora Tezi.
110
Spanier, G., & Lewis, R.(1 9 8 0 ) . Marital qualiry : A review of the
seventies. Marriage and the Family, 4 2 , 8 2 5 - 8 3 9.
Sunay, F. (2016). Otistik çocukların anne-babalarının depresyon ve kaygı
düzeyleri. Cukurova Med J , 539-247.
Şendil, G. & Kızıldag, Ö. (2004). Çocuk Ve Ergenlerde Ebeveyn Evlilik
Çatışması Algısı. Çocuk Ve Gençlik Ruh Sağlığı Dergisi, 10, 58-66.
Şentürk E. (2008). Aile Kurumuna Yönelik Güncel Riskler. Aile ve Toplum,
10(4):14.
Tanıdır, C. (2013). Asperger Sendromu. Konya: Konya Otizm Günleri Bildiri
Kitabı.
Taşyürek, E. (2017). Otizm Spektrum Bozukluğu Tanısı Konulan Çocuklarda
Uyku ve Beslenme Sorunları . Ankara: Hacettepe Üniversitesi Tıp
Fakültesi Uzmanlık Tezi.
Top, Ü. F. (2009). Otistik Çocuğa Sahip Ailelerin Yaşadıkları Sorunlar ile
Ruhsal Durumlarının Değerlendirilmesi: Niteliksel Araştırma. Çocuk
Dergisi , 34-42.
Truth, B. (1990). Child and parent predictors of family adjustment in
households containing young developmentaly disabled children.
Family Relations, 39, 292-297.
Tsai, S. M., Wang, H. H. (2009). The Relationship Between Caregiver’s
Strain And Social Supprt Among Mothers With İntellectually
Disabled Children. J Clin Nurs, 18: 539-48.
Tutarel, K. Ş. (1999) Evlilikte Uyum Ölçeğinin (EUÖ) güvenirlik ve geçerlik
çalışması. 3P Psikoloji, Psikiyatri ve Psikoloji Dergisi, 7(1), 50-57.
111
Uyaroğlu, A. K., Bodur, S. (2009). Zihinsel Yetersizliği Olan Çocukların Anne-
Babaların Kaygı Düzeyi Ve Bilgilendirmenin Kaygı Düzeyine Etkisi.
TAF Prev Med Bull, 8: 405-412.
Ünlüer, E. (2009). 2-6 Yaş Arası Otistik Çocuğa Sahip Annelerin Algıladıkları
Sosyal Destek Ve Umutsuzluk Düzeyleri Arasındaki İlişkinin
İncelenmesi. Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Marmara
Üniversitesi, Eğitim Bilimleri Enstitüsü, İstanbul.
Ünver, B., Öner, Ö., Yurtbaşı, P. (2015). Şizotipal Kişilik Bozukluğu ile Otizm
Spektrum Bozukluklarının Ayırıcı Tanısı: Bir Olgu Sunumu . Türk
Psikiyatri Dergisi , 65-70.
Üsküdar Üniversitesi. Ergoterapi ve Otizm Spektrum Bozuklukları. İstanbul:
Üsküdar Üniversitesi.
Vardarcı, G. (2011). Otistik Çocuklu Ailelere Uygulanan Aile Eğitim
Programlarının, aile İÇi İletişim Becerilerine, Ailenin Problem
Çözme Becerilerine ve Otistik Çocuklarıyla İlgili Algılarına Etkisi.
İzmir: Dokuz Eylül Üniversitesi Eğitim Bilimleri Enstitüsü Yüksek
Lisans Tezi.
Varol, N. (2005). Aile eğitimi (Süreçler-Yöntemler- Programlar). Ankara: Kök
Yayıncılık.
Wang, M., Li, K., Zhao, D., & Li, L. (2017). The association between maternal
use of folic acid supplements during pregnancy and risk of autism
spectrum disorders in children: a meta-analysis. Mol Autism , 8-51.
White, N., Hastings, R. P. (2004). Social and Professional Support for
Parents of Adolescents with Severe Intellectual Disabilities. Journal
of Applied Research in Intellectual Disabilities. 17: 181–190.
112
World Health Organisation. (2018). What is Autism Spectrum Disorder.
Cenerve: World Health Organisation.
World Health Organization. (2018). Key Facts. Cenevre: World Health
Organization.
Yanardağ, M., & Yılmaz, İ. (2015). Otistik Bozukluk Gösteren Çocuklarda Bir
Müdahale Yaklaşımı: Su İçi Etkinlikler. International Journal of Early
Childhood Special Education (INT-JECSE) , 32-45.
Yazıcı, U. K., & Perçinel, İ. (2014). Çocuk Psikiyatrisi Pratiğinde Nadir Bir
Durum: Çocukluk Çağı Dezintegratif Bozukluğu. Düşünen Adam
The Journal of Psychiatry and Neurological Sciences , 352-355.
Yılmaz, S., & Kara, T. (2018). Otizm Spektrum Bozukluğu Tanılı Çocukların
Kardeşlerinde Şimdiki ve Yaşam Boyu Psikiyatrik Bozuklukların
Değerlendirilmesi. Bakırköy Tıp Dergisi , 26-35.
113
EKLER
Ek-1. Sosyodemografik Bilgi Formu
ANKET FORMU
Ebeveyn Demografik Bilgileri
1) Cinsiyet?
Bayan Erkek
2) Anne Eğitim Durumu?
Okur Yazar Değil Lise
İlkokul Ön Lisans
Ortaokul Üniversite
3) Baba Eğitim Durumu?
Okur Yazar Değil Lise
İlkokul Ön Lisans
Ortaokul Üniversite
4) Aylık geliriniz?
1500 TLden az 3500-5500 10
000 Tl ve üzeri
1500-2500 5500-7500
2500-3500 7500-10 000
5) Çocuk Sayısı?
1-2 3-5
Çocuk Demografik Bilgileri
6) Yaş?
3-5 6-8 9-12
7) Cinsiyet?
Kız
Erkek
114
Ek-2. Scl 90 Ruhsal Belirti Tarama Ölçeği
SCL-90- Ruhsal Belirti Testi
Aşağıda zaman zaman herkeste olabilecek yakınma ve sorunların bir listesi
vardır. Lütfen her birini dikkatlice okuyunuz. Sonra bu durumun bugün de dahil
olmak üzere son bir ay içinde sizi ne ölçüde huzursuz ve tedirgin ettiğini göz önüne
alarak aşağıda belirtilen tanımlamalardan uygun olanının numarasını karşısındaki
boşluğa yazınız. Düşüncenizi değiştirirseniz ilk yazdığınız numarayı tamamen siliniz.
Lütfen başlangıç örneğini dikkatle okuyunuz ve anlamadığınız bir cümle ile
karşılaştığınızda uygulayan kişiye danışınız.
Örnek : Tanımlama :
Aşağıda belirtilen sorundan 0 Hiç
ne ölçüde rahatsız olmaktasınız? 1 Çok az
Cevap 2 Orta derecede
3 Oldukça fazla
4 Aşırı düzeyde
Örnek : Bel ağrısı ... 3 ...
1. Başağrısı ( )
2. Sinirlilik ya da içinin titremesi ( )
3. Zihinden atamadığınız yineleyici (tekrarlayıcı) hoşa gitmeyen düşünceler ( )
4. Baygınlık ve baş dönmeler ( )
115
Ek-3. Evlilikte Uyum Ölçeği
1.Bu maddede yer alan ölçeği kullanarak, bütün yönleri ile evliliğinizdeki mutluluk düzeyini
en iyi temsil ettiğine inandığınız noktayı daire içine alınız. Ortadaki 'mutlu' sözcüğü
üzerindeki nokta, çoğu kişinin evlilikten duyduğu mutluluk derecesini temsil eder ve ölçek
kademeli olarak sol ucunda evliliği çok mutsuz olan küçük bir azınlığı, sağ ucunda ise
evliliği çok mutlu küçük bir azınlığı temsil etmektedir.
* * * * * * *
Çok
Mutsuz Mutlu Çok Mutlu
Aşağıdaki maddelerde verilen konulara ilişkin olarak, siz ve eşiniz arasındaki
anlaşma ya da anlaşmazlık derecesini yaklaşık olarak ( X ) şeklinde belirtiniz. Lütfen her
maddeyi değerlendiriniz.
Her zaman
anlaşırız
Hemen her
zaman
anlaşırız
Ara sıra
anlaşamadığ
ımız olur
Sıklıkla
anlaşamay
ız
Hemen her
zaman
anlaşamayı
z
Her
zaman
anlaşa
mayız
2. Aile bütçesini idare
etme ( ) ( ) ( ) ( ) ( ) ( )
3. Boş zaman
etkinlikleri ( ) ( ) ( ) ( ) ( ) ( )
116
Ek-4. Evlilik Uyum Ölçeği İzni
117
ÖZGEÇMİŞ
1972 yılında Kırıkkale' de doğdu. İlköğretimini 1984 yılında tamamladıktan
sonra aynı yıl Selçuk Anadolu Lisesini kazandı. 1997 yılında Hacettepe
Üniversitesi Sosyal Hizmetler Yüksekokulundan mezun oldu. Aynı yıl İstanbul
Büyükşehir Belediyesinde işe hayatına başladı. 2004 yılında Özel Eğitim
alanında rehabilitasyon merkezi kurarak günümüze kadar bu alanda
çalışmaya devam etmektedir. 2008 yılında Aile danışmanlığı eğitimi aldı. Şu
an Çocuk Bilim Özel Eğitim ve Rehabilitasyon Merkezi müdürlüğünü
yürütmekte olup engelli bireyler ve aileleriyle çalışmakta. Ayrıca engelli
çocuklarla birlikte 2008 yılından bu güne tiyatro çalışmaları yapmaktadır.
2017 yılından beri Yakındoğu Üniversitesi Klinik Psikoloji alanında yüksek
lisans eğitimimi sürdürmektedir.
118
İNTİHAL RAPORU
119
ETİK KURUL RAPORU
BİLİMSEL ARAŞTIRMALAR ETİK KURULU
04.01.2019
Sayın Mustafa Güler
Bilimsel Araştırmalar Etik Kurulu’na yapmış olduğunuz YDÜ/SB/2018/327 proje
numaralı ve “Otizm Spektrum Bozukluğu Olan Çocukların Anne-Babalarının
Ruh Sağlığı ve Evlilik Uyumları Arasındaki İlişkinin İncelenmesi” başlıklı proje
önerisi kurulumuzca değerlendirilmiş olup, etik olarak uygun bulunmuştur. Bu yazı
ile birlikte, başvuru formunuzda belirttiğiniz bilgilerin dışına çıkmamak suretiyle
araştırmaya başlayabilirsiniz.
Doçent Doktor Direnç Kanol
Bilimsel Araştırmalar Etik Kurulu Raportörü
Not: Eğer bir kuruma resmi bir kabul yazısı sunmak istiyorsanız, Yakın Doğu
Üniversitesi Bilimsel Araştırmalar Etik Kurulu’na bu yazı ile başvurup, kurulun
başkanının imzasını taşıyan resmi bir yazı temin edebilirsiniz.