OSMANLILAR ZAMANINDA (1650-1750) TRABZON …tdtts.deu.edu.tr/wp-content/uploads/2018/02/...Prof....
Transcript of OSMANLILAR ZAMANINDA (1650-1750) TRABZON …tdtts.deu.edu.tr/wp-content/uploads/2018/02/...Prof....
1
OSMANLILAR ZAMANINDA (1650-1750) TRABZON GÜMRÜĞÜ’NÜN
İŞLETİM SİSTEMİ
Temel Öztürk
Özet
Karadeniz’in Anadolu sahilleri olan güney kıyıları hem Anadolu’nun güvenliği
hem de deniz ticaretinin iç topraklara ulaşması açısından önemlidir. Trabzon Limanı
bu kıyılarda konumu gereği doğu ve Kafkaslarla olan bağlantısı yönünde stratejik bir
mevkie sahiptir. Tarihi süreçten beri bu stratejik konumun Trabzon’a sağladığı ticaret
ile şehir ön plana çıkmış ve en parlak zamanlarını ticaretin yoğun olduğu dönemlerde
yaşamıştır. Zira önemli transit limanları arasında yer alan Trabzon Limanı ticarette
aktif olduğu dönemlerde gümrük uygulamasıyla Osmanlı Devleti’nin hazinesine
küçümsenemeyecek miktarlarda katkı sağlamıştır.
Fatih Sultan Mehmet’in bölgedeki fetihleri sonucu daha çok ulusal ticarette etkin
olan Trabzon Limanı, 18. yüzyıldan itibaren yavaş yavaş uluslararası ticarette de
belirgin bir konuma gelmiştir. Bu dönemler içerisinde farklı sistemlerle işletilen
Trabzon Gümrüğü devletin hazine gelirlerini artırma yönünde değişik uygulamalara
sahne olmuştur. Bunlardan Osmanlıların mukataalara yönelik emanet, iltizam ve
malikâne gibi gelir getiren işletim sistemlerinden hangilerinin Trabzon Gümrüğünde
uygulandığı bu bildiride izah edilecektir. Çalışmanın tarihi aralığında verilere bağlı
olarak bahsi geçen klasik işletim tiplerinin etkin olduğu yıllar öne çıkmakla beraber
daha önce konu merkezli bir değerlendirmenin olmayışı da dikkat çekmektedir.
Anahtar Kelimeler: Trabzon Gümrüğü, Gümrük İşletimi, Osmanlı Dönemi,
Mukataa.
Giriş
Karadeniz, stratejik konumuna bağlı olarak tarih boyu siyasi, ekonomik ve
kültürel olayların yaşandığı bir bölge idi. Avrupa ve Asya arasındaki konumuyla çok
eski çağlardan bu yana Doğu-Batı arasındaki deniz ticaretine süreklilik sağladı. Onun
bu özelliğinde limanlarının katkısı göz ardı edilemeyecek kadar önemlidir. Özellikle
Trabzon limanı bölgede bulunan diğer limanlara göre daha geniş bir saha ile
ilişkiliydi. Burası, İç ve Doğu Anadolu ile Kafkasya’ya olan karayolu bağlantıları, Prof. Dr., KTÜ Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü, 61080 Kampüs/Trabzon, [email protected]
2
çevresindeki verimli tarım alanları ve siyasi etkinliğiyle her dönemde Karadeniz’in
en önemli limanı oldu. Diğer bir ifade ile Trabzon, İpek Yolu’nun bir yan kolu olan
Tebriz-Erzurum-Trabzon güzergâhından Karadeniz’i ve Doğu Anadolu’yu Kafkasya
üzerinden İran’a bağlamaktaydı. Hatta daha geniş bakıldığında ise bu yol Uzakdoğu
ile İstanbul üzerinden Avrupa’ya bağlanmaktaydı.
Karadeniz’in ve bilhassa Trabzon’un bu özelliğine bağlı olarak daha ilk çağlardan
itibaren devletler burasını hâkimiyet altında tutmak istemişlerdi. Bölgede kurulan
Roma hâkimiyeti döneminde de Karadeniz bölgesine çok önem verilmişti. Zira
Romalıların bu bölgeye yönelik öncelikli hedefleri arasında; İpek Yolunun gerek
karadan gerekse denizden Anadolu’ya gelen belli başlı güzergâhlarını ve limanlarını
ele geçirerek Karadeniz bölgesine hâkim olup Doğu ile ticareti bu bölgeden
yürütmek vardı. İşte bu hedefin en önemli ayağı olan iç kesimlerle ulaşımın
iyileştirilmesi yönünde Trabzon şehri İran, Doğu Anadolu ve Mezopotamya’ya
bağlandı. Bu durum şehrin ticaretini arttırdı ve şehir Roma eyaleti halini aldı. Şehrin
stratejik önemini tespiti üzerine İmparator Hadrianus burada çeşitli imar
faaliyetlerinde bulunarak kendi adıyla anılan bir liman yaptırdı.1 Bu liman
Trabzon’un transit limanıydı. O yıllarda “Bella Castron” yani Güzelhisar olarak
anılmaktaydı. Karadan ve denizden gelen eşyalar limanın üst tarafında bulunan etrafı
surlarla çevrili olan antrepoya boşaltılır ve buradan gemilere yüklenirdi. Bu limanın
dışında daha pasif olarak kullanılan yani şehrin dâhili ihtiyaçlarını karşılayan
bugünkü Moloz mevkiinde başka bir liman daha vardı. Ancak Karadeniz ticareti ve
diğer önemli sevkiyat söz konusu olunca Roma döneminde yapılan liman ön plan
çıkmaktaydı.
Bilindiği üzere Osmanlılar zamanında ekonominin en önemli parçalarından biri
Karadeniz ticaretiydi. Yabancı rakipler olmaksızın uzun süre devam eden bu ticarette
Trabzon Limanı’nın hiç şüphesiz en önemli unsurlarından biri de; Trabzon’un
Osmanlı hâkimiyetindeki sürecinin tamamlanmasına kadar Ceneviz ve
Venediklilerin Karadeniz ticaretinde söz sahibi olmasıdır. Cenevizliler kuzeyde
Kefe, Anadolu’da Amasra’yı merkez seçip Sinop, Samsun, Fatsa ve Trabzon’da
güçlü birer koloni kurmuşlardı. Venedikliler ise ticaret yaptıkları tüm Avrupa
ülkeleri için önemli olan buğday, deri, kürk ve kölelerin temin edildiği Kırım’dan
sonra Trabzon’a yerleşmişlerdi. Trabzon, bu dönemlerde tüccarların Asya ülkeleriyle
1 Heath W. Lowry-Feridun Emecen, “Trabzon”, Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi (bundan
sonra DİA), c. 41, TDV Yay., İstanbul 2012, 296.
3
ticarette daha çok Suriye ya da Anadolu yollarını tercih etmeleri nedeniyle Tana’dan
sonra ikinci derecede önem arz ediyordu. Ancak Timur’un Toktamış ile mücadelesi
ve Altınordu’da karışıklar yaşanmaya başlaması Kırım’ı güvenli bir yer olmaktan
çıkarmış, büyük zarar gören Tana’nın eski canlılığına kavuşamaması Trabzon’un
önemini arttırmıştı.2 Zira Osmanlı döneminde Karadeniz ticaretindeki limanlar
içerisinde en hareketlisi Kırım, İstanbul ve İran ile olan ticari bağlantıları sayesinde
Trabzon limanı idi.
İstanbul’dan Doğu’ya ulaşımda tercih edilen deniz yolu, hem daha güvenli hem
de daha kısa olduğu için doğal olarak Trabzon limanının hareketliliği de artmış oldu.
Karadeniz’in dış ticarete kapalı olduğu dönemlerde deniz ticareti kuzey-güney
yönünde Trabzon Limanı ekseninde yoğunlaştı. Ancak 18. yüzyılda askeri ve siyasi
olduğu kadar, ticari ve ekonomik olarak da denizlere açılmak isteyen ve bu amaçla
deniz gücü oluşturan Rusya’nın Karadeniz’deki baskısı bölgeyi ve ticareti etkiledi.
Nihayetinde öncelikle 1739 Belgrat Antlaşması ve akabinde 1774 Küçük Kaynarca
Antlaşması sonrasında stratejik hedefine yönelik Kırım’ı ele geçirmesiyle Rusya,
Karadeniz ve Akdeniz’de kendi ticaret gemileriyle ticaret ve Boğazlardan geçiş
hakkı kazandı.3 İlk olarak Rusya’nın Karadeniz’de elde etmiş olduğu bu hakkı, 1784
yılında Avusturya, 1802 yılında İngiltere ve Fransa, 1806 yılında Prusya, 1827’de
Norveç , İsveç ve İspanya, 1830’da A.B.D., 1833’te Toskana, 1838’de Belçika ve
daha sonra küçük Avrupa devletleri elde ettiler.
Böylece 300 yıl boyunca bir Türk gölü olan Karadeniz uluslararası ticarete
açılmış oldu ve Karadeniz’de dış ticaret canlandı. Kalas, Potikali, Özi, Kerson,
Odessa, Azak, Taygan, Trabzon ve Samsun limanları gelişti. Karadeniz, Avrupa
mallarının (özellikle Fransız ve İngiliz malları) Doğu’ya ve Doğu’nun
hammaddesinin (özellikle Hindistan, Çin ve İran malları) Avrupa’ya ulaşımında en
kısa yol haline geldi. Tuna-İstanbul-Trabzon-Tebriz yolunun kullanılmasıyla çok
kısa sürede Trabzon, açılan denizcilik şirketleri, elçilikler ve gemi acenteleriyle
Karadeniz’in en işlek limanı oldu.
2 Şerafettin Turan, “Karadeniz Ticaretinde Anadolu Şehirlerinin Yeri”, Tarih Boyunca Karadeniz
Kongresi Bildirileri, (haz. Mehmet Sağlam vd.), 19 Mayıs Üniversitesi Eğitim Fakültesi Yay.,
Samsun 1988, s. 150-153. 3 Bkz. Osman Köse, 1774 Küçük Kaynarca Antlaşması, TTK Yay., Ankara 2006.
4
Gümrük İşletimi
Sanayi öncesi toplumlarda vergilendirmenin kolay ve az masraflı yöntemi olan
gümrükler Osmanlılarda da başlangıçtan itibaren bölgeler ve şehirlerarası ticari
mübadelede önemini korumuş tamamen tasfiye edildiği XX. yüzyıl başlarına kadarki
iç gümrüklerle de beraber uzun bir süre Osmanlı maliyesinin ekonomiyi etkileyen
kurumları arasında yer almıştır. Bilindiği üzere Osmanlılardaki uygulamasıyla
gümrük; Osmanlı sınırları içerisinde üretilip yabancı memleketlere ve yabancı
memleketlerden Osmanlı topraklarına giren çıkan her türlü emtia ve eşyadan alınan
vergiyi ifade eder.4 Buradaki ifade tabii ki ülkeye giren ve ülkenin kanunlarının
tanıdığı istisnalar dışında kalan her çeşit eşyadan sınırları geçerken alınan vergiyi
kastetmektedir.5 Trabzon Osmanlı toprağı olduktan sonra limanın önemi, bölgenin
iktisadi faaliyetini artırmakla birlikte şehir, limanın konumuna bağlı olarak sürekli
iktisadi önemini korudu. Eskiden beri devam eden ticari ilişkiler Trabzon iskelesinde
doğal olarak bir gümrük merkezini de zorunlu kıldı. Buna yönelik Osmanlılar Doğu
Karadeniz’deki ticaret faaliyetlerini vergilendirebilmek için XVI. yüzyıl başlarında
Trabzon Kanunnamelerini uygulamaya koydu. İşte Trabzon gümrüğü bu
kanunnameler ölçüsünde kurulmuştur. Kanunnamelerde Trabzon’un gelir kaynakları,
harcamalar ve alınan vergiler belirtilmektedir. Buna göre başta Trabzon iskelesi
olmak üzere dellaliye, ihtisap, ipek resmi, Değirmendere’deki değirmenler ve liva
kanunnamesi tebarüz etmiştir. Bunlar içerisinde Trabzon gümrüğü açısından iskele
kanunnamesi ehemmiyet arz etmekteydi. Zira bu daha sonra oluşacak Trabzon
gümrük mukataasının temelini oluşturmaktadır.6 Böylece vergi kaynakları veya
merkezi hazineye gelir sağlayan mali birimler şeklinde düzenlenen Osmanlılardaki
işletim alanları içerisinde Trabzon gümrüğü de yer almış ve bir mukataa olarak
belirlenmişti.7 Haliyle mukataa uygulamasının temelinde gelir kaynaklarının iktisadi
açıdan yeterli seviyede bir işletme teşebbüsü sağlaması gerektiğinden Trabzon
gümrük mukataası da; iskele, ihtisap (çarşı-pazar vergileri), dellaliye (alıcı-satıcı
arasındaki aracılıktan alınan vergi) ve şemhane (mum imalathanesi) olarak farklı
4 Süleyman Sûdî, Defter-i Muktesid, (haz. Mehmet Ali Ünal), Fakülte Kitabevi, Isparta 1996, s. 188-
189. 5 Mehmet Genç, “Osmanlı Devletinde İç Gümrük Rejimi”, Tanzimat’tan Cumhuriyet’e Türkiye
Ansiklopedisi, c. III, İletişim Yay., İstanbul 1985, s. 786 (786-791). 6 Ahmet Akgündüz, Osmanlı Kanunnameleri ve Hukuki Tahlilleri, c. 6, Osmanlı Araştırmaları Vakfı
Yay., İstanbul 1993, s. 297-298; M. Tayyib Gökbilgin, “XVI. Yüzyıl Başlarında Trabzon Livası ve
Doğu Karadeniz Bölgesi”, Belleten, XXVI/102 (1962), s. 298-299 (293-337). 7 Mukataa için bkz. Mehmet Genç, “Mukâtaa”, DİA, c. 31, TDV Yay., Ankara 2006, s. 129-132.
5
iktisadi parçalardan meydana gelmiştir.8 Bunlar içerisinde gelir açısından en önemli
olanı Trabzon iskele gümrüğüdür.
Gümrüklerin işletilmesinde küçük gümrükler ve bazı ticari vergiler genellikle
büyük gümrüklere bağlanır ve mukataa sisteminde bu gümrüğün ismi esas alınarak
diğerleri için “tevabii” ifadesi kullanılırdı.9 Bu yönde Giresun tarafında Tirebolu,
Görele, Espiye ve Trabzon şehir merkezine yakın olan Büyük Liman, Polathane, irili
ufaklı iskeleler Rize İskelesine kadar Trabzon gümrük mukataası içerisinde yer
almaktaydı.10 Bazı dönemlerde gümrük gelirlerinin belli bir seviyede kalması için
tevabii mukataalarına eklenenler de olurdu. Mesela 1703’te Trabzon iskelesi
gümrüğü ihtisap, dellaliye, şemhane ve tevabii mukataası, vaşak mukataası, yaylak
mukataası ve Trabzon kalesi beşlü ağalığı11 ile birleştirilmişti.12 Böylece değişik
vergilerden oluşturulan gümrük mukataası bedelinde de bir artış sağlanırdı.
Trabzon gümrüğü idare açısından iskele gümrüğü, ihtisab, dellaliye, şemhane ve
dönem dönem eklenen gelir kaynakları ile birlikte ayrı bir mukataa olarak çeşitli
mültezimler aracılığıyla yönetilmiştir.13 XVII. yüzyılın ikinci yarısında gümrük
mukataasının mültezimleri Trabzon Kalesi beşlüyan ağalarından tayin olunmakla
beraber aralıkla da olsa uzun bir dönem bu görevi Bünyad Ağa, Hüseyin Ağa ve
Mehmet Ağa yürütmüştür.14 İşletmenin beşlü ağalarına iltizam olunmasının en
önemli gerekçesi ise gümrük gelirinin büyük bir kısmının beşlü aylıklarına tahsis
edilmiş olmasıydı. XVII. yüzyıl ortalarında bu görev bazen dergâh-ı mualla
yeniçerilerine de iltizam olunurken XVIII. yüzyıl itibariyle malikâne sistemine göre
yönetilen gümrük işletimini yüzyılın ilk yarısına kadar sırasıyla uzun bir dönem
Ömer Ağa, Hüseyin Ağa, Mustafa Ağa ve tekrar Hüseyin Ağa yürütmüştür.15 Bunlar
artık kalenin beşlü ağalığından değil de sadrazam hazinedarlığı da olmak üzere farklı
8 A. Akgündüz, a.g.e.; Trabzon Şeriye Sicili (bundan sonra TŞS), No: 1885, s. 139. 9 Başbakanlık Osmanlı Arşivi (bundan sonra BOA), İbnülemin, Maliye, No: 12147. 10 TŞS, No: 1919, s. 36. 11 Günde beş akçe aldıkları için “beşlü” olarak adlandırılan bu kale muhafızları özellikle sınır
boylarındaki kalelerde görevlendirilirlerdi. Abdülkadir Özcan, “Serhad Kulu”, DİA, c. 36, TDV Yay.,
İstanbul 2009, s. 560 (560-561). Ayrıca bkz. Kenan İnan, “Kadı Sicillerine Göre Trabzon’da Beşlü
Taifesi (1648- 1658)”, XIV. Türk Tarih Kongresi, 9-13 Eylül 2002, c. II, I. Kısım, TTK Yay., Ankara
2005, s. 397-411. 12 TŞS, No: 1867, s. 53. 13 TŞS, No: 1833, s. 81. 14 BOA, Trabzon Gümrüğü (bundan sonra D. BŞM. TZG), Dosya No: 1, Gömlek No: 86; TŞS, No:
1853, s. 116; BOA, Ali Emiri, IV Mehmet, No: 6657; TŞS, No: 1855, s. 73; TŞS, No: 1859, s. 122;
TŞS, No: 1856, s. 38. 15 TŞS, No: 1867, s. 97; BOA, Maliyeden Müdevver (bundan sonra MAD), No: 9913, s. 187-188;
TŞS, No: 1885, s. 107, 139, 140; BOA, İbnülemin Maliye, No: 12147; BOA, D. BŞM. TZG, Dosya
No: 13, Gömlek No: 5, 106, 107, 109; TŞS, No: 1907, s. 148; BOA, Baş Muhasebe (bundan sonra
D.BŞM), Dosya No: 3684, Vesika No: 108.
6
görevlerden malikâne mutasarrıfları olarak işletmeyi devralmışlardı.16 Bu
dönemlerde malikâne uygulaması çerçevesinde kayd-ı hayat tarzıyla işletime verilen
bu mukataa yönetiminde bir farklılık olarak işletmeyi devralan mutasarrıf hayatta
iken kendisinden işletme alınabilmekte ve bir başka mutasarrıfa verilebilmekteydi.17
Gümrüğün idaresinde çalışanlar içerisinde limanın iş yoğunluğuna göre yıllara
göre sayısı değişen görevliler yer almaktaydı. Bunlar içerisinde en faal olanı gümrük
eminidir. Eminin görevi gümrükten geçen malların vergisini almak ve tüccarın her
türlü kaçakçılık girişimlerini engellemekti. Ayrıca gümrüğün diğer parçalarına
yönelik ihalelerin yapılmasını da emin takip ederdi. Hazineye her türlü ödemelerin
yapılması ve İstanbul’un iaşesi ve askeri görevler için gelen emirlere yönelik ilgili
tedbirlerin alınması yanında olağanüstü durumlarda merkezden istenmesi halinde
gemilerin temini de gümrük emini tarafından gerçekleştirilirdi. Gümrüğe gelen
eşyaların kayıtlarının tutulması ve vergilerinin kaydedilmesi görevini kâtipler
üstlenirdi. Sayıları iş yoğunluğuna göre değişebilirdi. Gümrükte kaçakçılığın
önlenmesi veya çeşitli güvenlik görevlerinin yerine getirilmesi için kapıcı veya
bekçiler de gümrük görevlileri arasında yer alırdı. Bunlar gümrüğe gelen tüm
malların gözetilmesinden sorumlu idiler. Öte yandan tartı işlemleri kantarcılar
tarafından gerçekleştirilirdi. Hatta bu görevin mukataa malından olduğu ve emin
aracılığıyla mültezimlere ihale edildiği belirtilmektedir.18 Bu işleyiş Trabzon gümrük
mukataasının perakende üzerinden içerisindeki bölümlere ait hizmetlere göre ihale
yoluyla mültezimlere verilerek işletildiğini göstermektedir. Gümrükte bahsi geçen
görevliler dışında taşıma işlerinden sorumlu hamalbaşı ve hamallar yer almaktaydı.
Yine liman çevresine gemi ile gelen ancak limana tam yanaşamadığından yüklerini
kayıkla sahile ulaştıran kayıkçılar ve bunlardan sorumlu bulunan kayıkçılar kethüdası
gümrükte çalışanlar arasında yer almaktaydı. Yine merkezden tayin edilen mübaşir
ile bir gümrük sarrafının da gümrük görevlileri arasında bulunduğunu bilmekteyiz.
Mübaşir özellikle merkezden gelen emirlerin takibinden sorumludur.19
16 BOA, MAD, No: 9916, s. 100. 17 Mesela gümrük emini Ömer Ağa’nın vefat tarihi 1733 olmasına rağmen (TŞS, No: 1898, s. 162)
henüz hayatta iken Trabzon gümrük mukataasının işletimi kendisinden alınarak 1725’te Mustafa’ya
verilmişti (BOA, MAD, No: 9916, s. 100). 18 TŞS, No: 1917, s. 9. 19 Necmettin Aygün, Trabzon Gümrüğü 1750-1800, Gazi Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü,
Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Ankara 1997, s. 78-79.
7
Tanzimat’a gelinceye kadar gümrükler emanet20 veya iltizam sistemlerinden biri
ile işletilmiştir. 1650 itibariyle Trabzon gümrüğünün işletimi ise iltizam ve onun
üzerindeki bazı değişikliklerle ortaya çıkan malikâne sistemi üzerinden yürütüldü.21
Aslında tüm bu işletim sistemleri vergi gelirlerini dolaylı olarak kullanmak yerine
doğrudan merkezi hazinede toplama ihtiyacına binaen ortaya çıkmıştır. İltizam
sisteminde devlete ait mukataayı işleten ve vergisini toplayan mültezim hem
işletmeci hem de vergi tahsildarı olarak önemli bir görevi yerine getirmekteydi.
İltizamda mukataaları işletmeye alacak olan mültezimler arasında sürekli bir rekabet
söz konusudur. Böylece mültezimler devlet tarafından yıllık gelirlerinin asgari
kıymetleri belirlenen mukataaları en yüksek fiyatları verip ihale ile alarak bir veya üç
yıl süreyle işletmekte hazineye yapılan ödemeden sonra kendi kârlarını
kullanabilmekteydiler. Devletin diğer mukataalarında olduğu gibi Trabzon gümrük
mukataasında da talipliler kadıya yahut mahallin en büyük mali yetkilisine (muhassıl
vb.) başvuru yaparak muameleyi başlatırlardı. Aday başvuruda ödeyeceği meblağı ve
ne kadarını peşin ödeyeceği yanında ödemeyi taahhüt ettikleri meblağ ile birlikte
kefiller listesini ve kabulünü istediği diğer şartları belirtirdi. En yüksek ödemeyi
uygun şartlarda sunan kişinin teklif ettikleri kefillerin durumu şahitlerin de
nezaretinde kadı tarafından kontrol edilip kayıt altına alındıktan sonra arz tezkiresi
ile merkeze gönderilirdi. Burada inceleme yapıldıktan sonra teklif uygun görülürse
iltizam sözleşmesi hayata geçer ve tüm verileri içeren bir berat gönderilirdi.
Mültezim bundan sonra vergilendirme işine başlayabilirdi. Mültezimin işletmeyi
idaresi sözleşme tahvilinde yer aldığı üzere çoğunlukla üç yıllığına yapılır bundan
sonra bahsi geçen süreç yeniden başlardı.22
Trabzon gümrük mukataası daha önce de belirtildiği gibi iskele gümrüğü, ihtisap,
dellâliye ve şemhane gelirleriyle birlikte mültezimlere ihale edilmekteydi. Gümrüğün
işletimini genelde bir mültezim aldığı gibi birden fazla kişi de ortak olarak alabilirdi.
Mesela 1654 tarihinde Abdurrahman ve Ömer Ağa gümrük işletimini ortaklaşa
20 Memur statüsünde olup kâr ve zarardan sorumlu olmamakla birlikte yevmiyesini ücret karşılığı alan
eminler tarafından mukataaların işletim sistemine emanet denirdi. Bkz. Halil Sahillioğlu, “Emîn”,
DİA, c. 11, TDV Yay., İstanbul 1995, s. 112 (111-112). 21 Mesela 1747 tarihine ait bir yıllık emin tayininde olduğu gibi bu husus belgelerde “Trabzon İskelesi
ve tevabii mukataatına ber-vech-i iltizam olan …” ibaresiyle vurgulanmaktadır (TŞS, No: 1832, s.
90). 22 Mehmet Genç, “İltizam”, DİA, c. 22, TDV Yay., Ankara 2000, s. 154-158. 1650 yılı itibariyle
çoğunlukla bir yıllığına işletilen Trabzon mukataası XVII yüzyılın sonuna doğru üç yıllığına
işletilmeye başlanmıştır (TŞS, No: 1832, s. 90).
8
almışlardı.23 İşletmeyi alan mültezim mukaveledeki belirli ödemeleri yaptıktan sonra
geri kalan miktarı Osmanlı hazinesine taksitler halinde teslim ederdi.24 Trabzon
gümrük mukataası uzun bir müddet bu çerçevede idare edildi. Ancak bu işletim tarzı
devletin tüm işletmelerinde olduğu gibi Trabzon gümrük mukataasında da 1695’te
farklı bir sistemde uygulanmaya başlandı. Bu yılda devlet, mukataaların kısa süreli
işletmelerini alan mültezimlerin daha fazla kâr elde etmek için olumsuz tesirleri göz
önünde bulundurarak hem vergi kaynaklarını korumak hem de hazine için daha fazla
gelir elde etmek düşüncesinden hareketle malikâne sistemine geçmiştir. Bu sistemle
bir mukataa “kayd-ı hayat” koşuluyla yani kişi hayatta olduğu sürece bir mültezime
verilmekte böylece devlet muaccele uygulamasıyla gelir seviyesini artırarak bütçe
açıklarını kapama yoluna gitmekteydi.25
Gümrük mukataasını malikâne sistemiyle işleten mutasarrıf ihaleyi alırken
ödediği muaccelenin yanı sıra her yıl “mal” adı verilen ödemelerini de yapmayı
taahhüt etmekteydi. Muaccelenin miktarı iltizam sisteminin öngördüğü bir rekabet
ortamında belirlenirken yıllık ödemenin miktarını da devlet belirlemekteydi. Mal
ödemelerini yapmayan mutasarrıf hem muacceleyi hem de mukataayı
kaybedebiliyordu. Mültezimlerin hazineye peşinen ödedikleri muaccele, mukataanın
yıllık kârının iki ila on katı arasında değişmekteydi. Aslında bu uygulama devletin
bir tür iç borçlanmaya gitmeden gerekli kaynağı temin etmesi olarak da
düşünülebilmektedir. Muaccele ayrıca askeri sınıf elinde biriken sermayeyi modern
iktisat politikaları nezdinde kamu maliyesine de çekmek anlamına gelmekteydi.
Trabzon gümrüğünün gelirleri arasında vergiler ön sırada yer almaktadır.
Mukataa için ise malın kıymeti üzerinden yüzde hesabı ile vergi toplanırdı.26 Mesela
İstanbul gümrüğüne kıyasen Rumeli ve Kırım taraflarından Trabzon gümrüğüne
gelen mallar için Müslümanlardan %1 akçe gayrimüslimlerden de %4 akçe malın
kıymeti üzerinden gümrük vergisi yanında birer akçe de zarar-ı kassabiye alınırdı.27
İstanbul başta olmak üzere İzmir, Selanik, Edirne ve Trabzon limanlarına gelen
23 TŞS, No: 1835, s. 10. 24 Murat Çizakça, İş Ortaklıkları Tarihi, Tarih Vakfı Yurt Yay., İstanbul. 1999, s. 124. 25 Bkz. Mehmet Genç, “Mâlikâne”, DİA, c. 27, TDV Yay., Ankara 2003, s. 516-518. 26 M. T. Gökbilgin, a.g.m., s. 298-306. 27 BOA, Cevdet-Maliye, No: 21567. Bu oranlar gümrüğe gelen tüccarların Müslüman ve gayrimüslim
olmalarına göre belirlenmekte olup kanun-ı kadim üzere alınacak vergi oranları karadan ve denizden
gelenler nezdinde belirlenmişti. Buna göre karadan gelen emtiadan %3, denizden gelenden %4, satılan
ipeğin her batmanından 96 akçe, satılmayıp gümrükten geçen ipekten bac namıyla birer rub’ ve
buğday, arpa, lazut vs. hububatın her birinin ikişer İstanbul kilesinden 1’er akçe, tuzun kilesinden 5’er
akçe ve Gürcistan’dan gelen esirlerden de pençik vergileri alınırdı (TŞS, No: 1857, s. 99).
9
malların gümrükleri çıktıkları yerden değil vardıkları iskele veya şehirlerden
alınıyordu.28 Malın çıktığı yerde tüccara malın miktar ve cinsini ihtiva eden bir
ilmühaber verilir vardığı yerde vergisini ödeyerek bu durum ilmühabere
işlendiğinden dönüşte ilk gümrük yetkililerine ibrazı yapılırdı.29 Trabzon
gümrüğünden alınan vergi oranları da muhtemelen gelenekçiliğe30 bağlı devletin
iktisat politikalarından hareketle XVI. yüzyılda hangi oranda ise XVIII. yüzyılda da
aynı idi. O halde gümrük gelirlerindeki değişim gelip-geçen emtianın miktarıyla
doğrudan ilişkiliydi.
Padişah hasları içerisinde yer alan Trabzon şehrinin gelirleri içerisinde önemli bir
yere sahip olan Trabzon iskelesi gümrüğü XVII. yüzyılda yıllık değer açısından
değişkenlik arz eden bir görünüme sahiptir. Zira yüzyılın başında yüksek değerde
olan gümrük mukataası Kazak saldırılarının başladığı dönemlerde büyük bir kayıp
yaşayarak gerilemeye başlamıştır. Kazak tehlikesinin olmadığı yüzyıl ortalarına
doğru gümrük gelirleri tekrar yükselmeye başlamış ve yüzyıl sonlarına yaklaştıkça
belli bir seviyede kalmıştır. Buna göre Trabzon gümrüğü üç senede bir tahvil olmak
üzere yılda toplam 608.400 akçeye kaledeki beşlü ağalarına iltizam olunmuştu.31 Bu
miktarın 558.400 akçesi bağlı diğer kalemleriyle beraber Trabzon iskelesi gümrük
mukataası geliri olup geri kalan 50.000 akçe de cizye geliriydi.32 Trabzon ve Sohum
kalesinin içindeki camilerin her türlü giderleri,33 Trabzon kalesinin tamirleri34
yanında buradaki beşlüyan35 ile Sohum kalesindeki muhafızların aylıkları36 ve
gümrükteki vazifelerin giderlerine ilaveten yıllara göre olağanüstü bazı harcamaların
(savaş finansmanı gibi) giderleri de bu mukataa gelirinden karşılanırdı.37 Böylece
gümrük mukataa gelirinden zaman zaman küçük oranlarda değişmekle birlikte
28 BOA, MAD, No: 9910, s. 21; BOA, MAD, No: 10490, s. 344; BOA, MAD, No: 9928, s. 159;
Mübahat S. Kütükoğlu, Osmanlı-İngiliz İktisadî Münasebetleri I (1580-1838), Türk Kültürünü
Araştırma Enstitüsü Yay., Ankara 1974, s. 63-64. 29 Mübahat S. Kütükoğlu, “Gümrük (Osmanlılar’da Gümrük), DİA, c. 14, TDV Yay., Ankara 1996, s.
263. 30 Bkz. Mehmet Genç, Osmanlı İmparatorluğunda Devlet ve Ekonomi, 9. Baskı, Ötüken Yay.,
İstanbul 2013, s. 44-46, 58-60. 31 BOA, MAD, No: 9855, s. 86-87; TŞS, No: 1854, s. 106. 32 TŞS, No: 1855,s. 72. 33 BOA, D. BŞM. TZG, Dosya No: 13, Gömlek No: 48; BOA, MAD, No: 9935, s.36. 34 TŞS, No: 1833, s. 80; BOA, D. BŞM. TZG, Dosya No: 1, Gömlek No: 87; BOA, Ali Emiri,
Mehmet IV, No: 7023, 8086. 35 TŞS, No: 1897, s. 88; TŞS, No:1902, s. 116; TŞS, No: 1903, s. 160; TŞS, No: 1906, s. 74; TŞS, No:
1916, s. 98. 36 TŞS, No: 1898, s. 143. 37 BOA, D.BŞM. TZG, Dosya No: 1, Gömlek No: 87; TŞS, No: 1885, s. 132, 138; BOA, MAD, No:
9924, s. 338; BOA, D.BŞM, Dosya No: 3491, Vesika No: 38.
10
yaklaşık 397.500 akçe kale beşlülerinin aylıklarına,38 169.980 akçe emekli ve
duagüyana39 19.000 akçe kale topçularının aylıklarına tahsis edilerek geriye kalan
21.920 akçe de hazineye gönderilirdi.40
1695’te gümrük işletim sistemi malikâneye dönüştürüldüğünde artık işletmeyi
devralan müteşebbis hayat boyu mukataanın idaresini de sağlamaktaydı. Kayd-ı
hayat şartıyla işletilen gümrük mukataası bundan sonra uzun bir dönem belirli
kişilerin yönetimine geçmiş ve mutasarrıf olarak isimlendirilen bu işletmeciler
mültezimlere oranla bulundukları bölgede daha fazla bir güç sahibi olma aşamasına
gelmiştir. Devletin hazinesine hızlı zamanda daha fazla nakit girdisini sağlayan bu
uygulama bir öncekindeki gibi maliyenin çeşitli masraflarının yerinde ödenmesini de
devam ettiriyordu. İşletim sistemindeki bu farklılık mukataanın devlete ödenecek
mal miktarında da yani devletin gümrük mukataa değeri olarak belirlediği miktarda
da bir artışı öngörmekteydi. Zira bu tarihten sonra 1701 yılına kadar Trabzon gümrük
mukataasının geliri veya Osmanlı maliyesinin tabiriyle asl-ı malı 700.000 akçeye
çıkmıştı.41 1701’in sonlarında ise yine önceki dönemlere uygun olarak gümrük
mukataası iskele gümrüğü, ihtisâb, dellâliye, şemhâne ve Trabzon kalesi beşlüyan
ağalığı ile 800.000 akçe yıllık değere sahip olmakla beraber buna 200.000 akçe
değerindeki Gönye iskelesi gümrük mukataası da eklenerek toplam 1.000.000 akçe
değerindeydi.42 Bu tarihten sonra vilayetteki çeşitli gelir kaynaklarının da eklenmesi
ve çıkarılmasıyla Trabzon gümrük mukataasının gelirinde küçük oranda değişiklikler
gözlenmiştir. 1702’de 802.000 akçe olan gümrük mukataası 276.120 akçelik Gönye
gümrük mukataasının eklenmesiyle toplamda yıllık 1.078.120 akçe üzerinden ihale
edilmişti.43 1703’te mukataanın toplam değeri 1.019.000 akçeydi.44 1704’te Gönye
gümrüğüyle birlikte yıllık toplam 1.008.000 akçe üzerinden Trabzon gümrüğü ihale
edilmişti.45 1711 yılına kadar hemen hemen bu değerler üzerinden işletilen Trabzon
gümrük mukataası bu tarihte 200.000 akçe değerindeki Gönye gümrük mukataasının
ayrılmasıyla yılda yaklaşık 800.000 akçe civarında değer üzerinden ihaleye
verilmişti.46 Ek gelirlerle yaklaşık 809.000 akçe olan Trabzon gümrük mukataasına
38 BOA, D.BŞM. TZG, Dosya No: 1, Gömlek No: 91. 39 TŞS, No: 1853, s. 116. 40 TŞS, No: 1856, s. 38. 41 TŞS, No: 1866, s. 68. 42 TŞS, No: 1866, s. 78. 43 TŞS, No: 1866, s. 8. 44 TŞS, No: 1867, s. 107. 45 TŞS, No: 1868, s. 99. 46 TŞS, No: 1871, s. 93.
11
1717’de hazine tarafından 12.000 akçe zam yapılarak 821.000 akçe değere
yükseltilmişti.47 1728 yılına kadar yıllık aynı değerde kalan gümrük mukataasına bu
yılda dellâliye gelirine 3.000 akçe zam yapılarak 824.000 akçeye yükseldi.48 1737
itibariyle gümrük mukataasına 60.000 akçe değerindeki Trabzon keten bezi
mukataası eklendi ve toplam yıllık değer 884.000 akçe oldu.49 Trabzon gümrük
mukataasının değeri 1742’ye kadar bu rakamlarda seyretti. 1742’de 60.000 akçe olan
keten bezi damga mukataası Trabzon gümrük mukataasından çıkarılıp hazineden de
24.000 akçe zam yapılarak yüzyılın yarısına hatta 1776’ya kadar toplam 848.000
akçe değerinde kalmıştır.50
Sonuç
Görüldüğü üzere Trabzon, limanı konumuyla tarihi süreçten beri stratejik bir
öneme sahip olagelmiştir. Bu sayede ticari üstünlüğe de sahip olan Trabzon,
Osmanlıların gelir kaynaklarını değerlendirmesi yönünde başta gümrük iskelesi
olmak üzere ona bağlı çeşitli vergi kaynaklarının birleşimiyle 16. yüzyıldan itibaren
önemli işletim alanlarına sahip oldu. Öncelikle Trabzon gümrük mukataası olarak
idare edilen gelir kaynağı 1650 yılından itibaren “ber-vech-i iltizam” ibaresiyle
mültezimler aracılığıyla başlangıçta bir yıllığına olmak üzere en çok üç yıllığına
işletime verilmiştir. 1695 yılı devletin birçok alanda özellikle savaşların erittiği malî
kaynakların finanse edilmesi ve açıkların kapatılması için gelir kaynağı aradığı bir
dönemde tüm gelir kaynaklarının idaresi üzerinde değişiklik yapıldı. Buna göre
Trabzon gümrük mukataası artık belirli sürelerle değil de “kayd-ı hayat” şartıyla
müteşebbislere verilmeye başlandı. Malikâne uygulamasıyla hem devlet hem de
müteşebbisler gelir oranlarını artırmışlardır. Zira 17. yüzyılda Kazak saldırıları
sonrası büyük bir düşüşle 500.000 akçe seviyelerinde olan gümrük mukataasının
yıllık geliri ancak 600.000 akçe seviyelerine gelmiş 1695’teki malikâne uygulaması
sonrası önemli bir artışla önce 700.000 akçe ve 18. yüzyılın ortalarına doğru 800-840
bin akçe arasında değişiklik göstermiştir.
Devlet bu uygulamayla hazineye önemli miktarda finans girişini başarmış ise de
taşrada bu tür işletmeleri alanlar nezdinde farklı sosyal düzenin ortaya çıkmasına da
zemin hazırlamıştır. 1650 itibariyle Trabzon gümrük mukataasının işletimi bilhassa
47 BOA, D.BŞM, No: 1433, s. 1-4. 48 BOA, MAD, No: 10712, s. 99. 49 BOA, Ali Emiri, Mahmud I, No: 13017; BOA, D. BŞM, Dosya No: 3491,Vesika No: 113. 50 TŞS, No: 1907, s. 185.
12
devlet görevlileri arasından belirlenirken malikâne uygulamasından sonra bunda da
önemli değişiklikler görülmüştür. Malikâne öncesi gümrük işletimi daha çok
Trabzon Kalesi beşlü ağalarına verilirken, malikâne sonrası gerek devlet
bürokrasisinde gerekse bölgede etkin nüfuz yapısına sahip olan kişilerin işletimine
verilmiştir. Bu durum işletme üzerinde bir tecrübe ve bilgi birikimini gerekli kılsa da
kazançları itibariyle güçlü yapıların da ortaya çıkmasını sağlamıştır. Gerçi malikâne
uygulaması öncesinde de işletme alanındaki tecrübe birikimine dayalı olarak aynı
müteşebbislerin aralıkla da olsa işletmeyi devir aldığını görmekteyiz. Burada
devletin ön planda tuttuğu aslında kişi üzerinden ziyade belirli yıllar ölçüsünde
antlaşmaları yaparak yenisi üzerinden artışları sağlamak yönünde gelir kaynağını
yıllara göre revize edip elde edilecek vergi vs. kaynaklara bağlı işletimi sağlamaktı.
Kaynakça
Arşiv Kaynakları
BOA, Ali Emiri, IV Mehmet, No: 6657
BOA, Ali Emiri, Mahmud I, No: 13017
BOA, Ali Emiri, Mehmet IV, No: 7023, 8086.
BOA, Cevdet-Maliye, No: 21567.
BOA, D. BŞM, Dosya No: 3491, Vesika No: 38, 113.
BOA, D. BŞM, Dosya No: 3684, Vesika No: 108.
BOA, D. BŞM, No: 1433.
BOA, D. BŞM. TZG, Dosya No: 1, Gömlek No: 86, 87, 91.
BOA, D. BŞM. TZG, Dosya No: 13, Gömlek No: 5, 48, 106, 107, 109.
BOA, İbnülemin Maliye, No: 12147.
BOA, MAD, No: 9855, 9910, 9913, 9916, 9924, 9928, 9935, 10490, 10712.
TŞS, No: 1832, 1833, 1835, 1853, 1854, 1855, 1856, 1857, 1859, 1866, 1867,
1868, 1871, 1885, 1897, 1898, 1902, 1903, 1906, 1907, 1916, 1917, 1919,
Basılı Eserler
AKGÜNDÜZ Ahmet, Osmanlı Kanunnameleri ve Hukuki Tahlilleri, c. 6,
Osmanlı Araştırmaları Vakfı Yay., İstanbul 1993.
AYGÜN Necmettin, Trabzon Gümrüğü 1750-1800, Gazi Üniversitesi Sosyal
Bilimler Enstitüsü, Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Ankara 1997.
ÇİZAKÇA Murat, İş Ortaklıkları Tarihi, Tarih Vakfı Yurt Yay., İstanbul. 1999.
13
GENÇ Mehmet, “İltizam”, DİA, c. 22, TDV Yay., Ankara 2000, s. 154-158.
GENÇ Mehmet, “Mâlikâne”, DİA, c. 27, TDV Yay., Ankara 2003, s. 516-518.
GENÇ Mehmet, “Mukâtaa”, DİA, c. 31, TDV Yay., Ankara 2006, s. 129-132.
GENÇ Mehmet, “Osmanlı Devletinde İç Gümrük Rejimi”, Tanzimat’tan
Cumhuriyet’e Türkiye Ansiklopedisi, c. III, İletişim Yay., İstanbul 1985, s. 786-791.
GENÇ Mehmet, Osmanlı İmparatorluğunda Devlet ve Ekonomi, 9. Baskı,
Ötüken Yay., İstanbul 2013.
GÖKBİLGİN M. Tayyib, “XVI. Yüzyıl Başlarında Trabzon Livası ve Doğu
Karadeniz Bölgesi”, Belleten, XXVI/102 (1962), s. 293-337.
İNAN Kenan, “Kadı Sicillerine Göre Trabzon’da Beşlü Taifesi (1648- 1658)”,
XIV. Türk Tarih Kongresi, 9-13 Eylül 2002, c. II, I. Kısım, TTK Yay., Ankara 2005,
s. 397-411.
KÖSE Osman, 1774 Küçük Kaynarca Antlaşması, TTK Yay., Ankara 2006.
KÜTÜKOĞLU Mübahat S., “Gümrük (Osmanlılar’da Gümrük), DİA, c. 14, TDV
Yay., Ankara 1996, s. 263-268.
KÜTÜKOĞLU Mübahat S., Osmanlı-İngiliz İktisadî Münasebetleri I (1580-
1838), Türk Kültürünü Araştırma Enstitüsü Yay., Ankara 1974.
LOWRY Heath W. ve EMECEN Feridun, “Trabzon”, DİA, c. 41, TDV Yay.,
İstanbul 2012, 296-301.
ÖZCAN Abdülkadir, “Serhad Kulu”, DİA, c. 36, TDV Yay., İstanbul 2009, s.
560-561.
SAHİLLİOĞLU Halil, “Emîn”, DİA, c. 11, TDV Yay., İstanbul 1995, s. 111-112.
Süleyman Sûdî, Defter-i Muktesid, (haz. Mehmet Ali Ünal), Fakülte Kitabevi,
Isparta 1996.
TURAN Şerafettin, “Karadeniz Ticaretinde Anadolu Şehirlerinin Yeri”, Tarih
Boyunca Karadeniz Kongresi Bildirileri, (haz. Mehmet Sağlam vd.), 19 Mayıs
Üniversitesi Eğitim Fakültesi Yay., Samsun 1988, s. 147-158.