Osmanlı İmparatorlu ğu’ndan T.C.ne milliyet, inanç ve ... filegerçek görülür. Kürdlerin...

13
Osmanlı İmparatorluğu’ndan T.C.ne milliyet, inanç ve Koçgiri–Dêrsim’de mecburi iskanlar Mart 1917 Kürdistan’da, Kafkaslarda, Mesopotamya’da Osmanlı Ordusu’na bağgüçler. Haritadaki askeri tanımlar en sona yerleştirilmiştir. Bizanslılar döneminde Kürdistan’dan diğer coğrafi alanlara doğru sürgünler, mecburi iskanlar gerçekleştirilir. Bizanslılardan nüfus mühendisliğini öğrenen osmanlılarda Kürdleri sürmeye, mecburi iskana tabi tutmaya başlarlar. Bildiğim kadarıyla Osmanlılar döneminde ilk büyük sürgün Yavuz Sultan Selim döneminde Çaldıran seferi sonrası gerçekleşir. (1) Batı Dêrsime dahil olan Kamax( Kemah-Erzincan) 1515 tarihlerinde fethedilir. 1515’e kadar "sınır bölgesi" olma özelligini devam ettiren Qeresar(Karahisar)

Transcript of Osmanlı İmparatorlu ğu’ndan T.C.ne milliyet, inanç ve ... filegerçek görülür. Kürdlerin...

Osmanlı İmparatorlu ğu’ndan T.C.ne milliyet, inanç ve Koçgiri–Dêrsim’de mecburi iskanlar

Mart 1917 Kürdistan’da, Kafkaslarda, Mesopotamya’da Osmanlı Ordusu’na bağlı güçler. Haritadaki askeri tanımlar en sona yerleştirilmi ştir. Bizanslılar döneminde Kürdistan’dan diğer coğrafi alanlara doğru sürgünler, mecburi iskanlar gerçekleştirilir. Bizanslılardan nüfus mühendisliğini öğrenen osmanlılarda Kürdleri sürmeye, mecburi iskana tabi tutmaya başlarlar. Bildiğim kadarıyla Osmanlılar döneminde ilk büyük sürgün Yavuz Sultan Selim döneminde Çaldıran seferi sonrası gerçekleşir. (1)

Batı Dêrsime dahil olan Kamax( Kemah-Erzincan) 1515 tarihlerinde fethedilir. 1515’e kadar "sınır bölgesi" olma özelligini devam ettiren Qeresar(Karahisar)

1515’den itibaren "iç bölge" haline gelir. Qeresar sınır konumundan dolayı Kürdistan’a yapılan seferlerde askeri üs olarak kullanılır. Sınırda bulunan bölge Osmanlı-İran iktidar savaşına sahne olur. 1514 yılı Çaldıran seferi sırasında, sonrasında osmanlı güçlerinin geçtikleri yerleşim birimleri tahrib edilirler. İnsanlardan kaçabilenler sağ kalırlar. Bölgeyi çölleştiren bu seferle birlikte binlerce Kürd yerleşim birimlerini terk etmek zorunda kalırlar. Kürdlerin Qeresar olarak adlandırdıkları bölge osmanlı ve kürdler arasındaki sınırı oluşturur. “İlk kitabe de bölgedeki köylerin yaklaşık % 38'inin ve mezralarının % 45’inin boş veya terk edilmiş (harab veya haricden) olarak kaydedilmesi, fetih sırasında bölgenin oldukça tahrip olmuş bir manzarasını sunmaktadır.” (2) Çaldıran sonrası Celali direnişleri; Osmanlı işgal savaşlarıyla Kürdün doğal dengesi bozulur. Kürdler, topraklarında hakimiyet kurmak isteyen yabancı bir gücün varlığından rahatsız olurlar. Mitra-Zerdüşt inanç mensupları osmanlının hakimiyet kurma istemine karşı güçlü direniş hareketleri başlatırlar. 1550 yıllarından itibaren, Arz-ı Rom'dan (Erzurum) Sêvastia-Sêwaz’a(Sivas) kadar ve daha güneydeki bölgelerde Kürd direniş hareketleri devam ettirilirler. “...1590 yılı Ağustos ayında Kürd ulusu seferberlik ilan etti.” (3) 1595’te de Kürdler osmanlı askeri güçlerine “Yeniçeri”lere yönelirler. Serdar Mahmud adlı Kürd sembol haline gelir. Kesinlikle sivil halka dokunmaz. Yeniçerilere yönelik eylemler gerçekleştirir. Sivas'daki Osmanlı Paşası ise çok sayıda askeri emri altında toplar. Kürd ulusal direnişçisi, halk kahramanı Azic ve beraberindekileri yenmek amacıyla üzerlerine yürür. O, askeri gücüne rağmen Kürdlerin direnişleri karşısında yenilgiye uğrar. Yeniden Sivas merkeze döner. Direnişçi Kürdler ise Azic liderliğinde Osmanlı güçlerini Sivas'a kadar takip ederler. Şehri kuşatırlar. Paşa orada da yenilir. Kürdler Sivas'ı işgal ederler. (4)

İmparatorluğun bütün olanakları kullanılarak 150 yıldan fazla süren Kürd ulusal direnişi bin yedi yüzlerin başında bastırılır. “Celali'lerin bu hareketleri 18. yüzyılın başlarında nihai olarak insafsızca bastırıldı. Ancak Dersim ve dolayları yarı bağımsızlık durumlarını muhafaza edebildiler.”42 ((Grikor Vartabet kamahetsi(Daranağtsi)’nin Kronoloji-1620-1640 yıllarında yazılıp, 1915’de Nşanyan Episkopos tarafından Kudüs’de basılır.s.33, 69) (5) Bir yanda osmanlının işgal seferleri, savaşları, bir yanda osmanlı zulmüne karşı Kürd direnişleri devam ederler. Osmanlının kontrol altına alma, denetim kurma seferleriyle, vergileriyle, değişik şiddet türleriyle oluşturulan atmosferde Kürdün can ve mal güvenliği yoktur. Osmanlı; talan, gasp demektir. Her savaş, her askeri sefer de bu

gerçek görülür. Kürdlerin maddi varlıkları imparatorluk adına gasp edilir. Osmanlı askerinin geçtiği yerler çölleşir, yerleşim birimleri tahrip edilirler. Kürde ait taşınabilinir mallar alınırlar, taşınamayanlarsa kullanılırlar, yakılırlar. Celali direnişleri sürecinde Kürdistan’da sadece nüfus anlamında değil, ekonomik anlamda da ağır kayıplar yaşanır. Osmanlının doğrudan müdahalesiyle Mita-Zerdüşt-Kızılbaş inancından olan kürdler ekonomik açıdan mahvedilirler. Açlığa mahkum edilirler. Kürd kendisini güvenlikte his edemediği için yerleşim birimlerini boşaltıp, ulaşılması zor olan dağlık, ormanlık alanlara çekilir. Bu durum Kürdün toprakla olan ili şkisine, üretimine yansır. Hayvanlardan alınan verim, topraktan elde edilen ürün oranı düşer. Açlık, halkın deyimiyle kıtlık sürece yayılır. Osmanlı İmparatorluğu yöneticileri kürdleri denetim altına aldıkları oran da kürdlerden yararlanabileceklerini anlarlar. Celali direnişleriyle ilgili incelemeler, tespitler yaptıran, sonuçlar çıkaran osmanlı, Kürd iskan politikasını da yeniden belirlemeye başlar. 18. yüzyıl da Kürdleri iskan da Celali direnişleri analizlerine göre kararlar verilir. Kürdleri iskan konusuna zaman ayırırlar. Osmanlı kendisine bağlı taşra yönetim birimleri oluşturur. Bunları oluştururken de, Kürdistan’da inançsal duruma, göçer, yarı-göçer, yerleşik duruma göre kimliklerin özelliklerinde yoğunlaşır. Sosyal özelliklere göre hangi kesimin nereye iskan edileceğine karar verilir. Kürdistan coğrafyasının zenginliği, verimliliği, doğal koşulları gözönüne alınır. Kürdü coğrafi yapıya göre yerleştirmeye giderler. İskan edilmemiş kürdle, yerleşik kürdün veya diğer halkların farklılıkları, benzerlikleri, çelişkileri gözönüne alınır. Osmanlının taşradaki yerel yöneticileri genel olarak, hem askeri hem de sivil yetkilerle donatılmışlardır. Onlar, iskan çalışmalarını da yürütürler. Kürdü sürme, yerleştirme, yerleştirilen yeri terk ettirmeme konusunda görevlendirilen bu kişiler göçer, yarı göçer kürdün yerleşik olan kürdle ve komşu halklarla ilişkileri konusunda bağlı oldukları merkezleri bilgilendirirler. Kendilerine göre gerekli olan çalışmaları yaparlar. İskan, sürgün kararlarını haber alan Kürdler yerleşim birimlerini terk ederler. Osmanlı, Kürdü alışık olmadığı coğrafi alanlarda yaşamaya, yerleşmeye, üretici olmaya zorlar. Osmanlı idaresi 100 yılı aşan bir sürece yayılan Kürd ulusal direnişi ve çarpışmalardan sonra 18. yüzyılda yavaş yavaş Mitra-Zerdüşt-Kızılbaş Kürdlerinin direnişlerini, güçlerini kırıp, bu bölgelere hakim duruma gelmeye başlar. Osmanlı idaresi imparatorluğun Kürdistan vilayetlerinde hakimiyetini güçlendirirken, dikkatini Kürdistan'ın yarı bağımsız Beyliklerine yöneltir. (6)

Madenler, seferler ve sürgün ilişkisi;Kürdleri iskana karar veren imparatorluk “ İskan komiteleri” oluşturur. Bölgelere göre Kürdlerin sosyal özelliklerini inceletir. Mecburi iskana tabi tutacağı kişilerin oranlarını toplumsal özelliklerine göre belirler.

Sayılara göre de yönetim birimleri oluşturur. Osmanlının Kürdistan’daki görevlilerinin hazırladıkları provakasyonlarla kürdler karşı duruşa, eylemliliğe çekilirler. Bu direnişler osmanlının taşra görevlileri tarafından suç olarak kabul edilirler. Kürd sürgünlerini, mecburi iskanlarını gerçekleştirmek için gerekli olan şartlar, ortam hazırlanır. Oluşturulan iskan komiteleri göreve davet edilirler. Osmanlı, Kürdistan’a çok sayıda askeri sefer düzenler. Madenler, sefer ve sürgün ili şkisi kürd tarihinde önemli bir yere sahiptir. Osmanlı İmparatorluğu sınırları içinde bakır ;Kastamonu Küre, Ergani, Gümüşhane ve Kratova’da, gümüş ; Argyroupolis(Gümüşhane), Keban, Espiye, Bilecik, Sidrekapsa, Novaberde ve Gümüşhacıköy’de, demir ; Bilecik, Kığı, Samakov ve Rudnik’de, altın ;Keban ve Ergani’de, şap; Kütahya ve Şebinkarahisar’da, kurşun ; Niğde Bereketli ve Keban’da bulunur. XVII.yüzyıl da bakır madeni, sadece Argyroupolis(Gümüşhane)

ve Kastamonu

Küre’de üretilir. Ergani ve Keban madenleri XVIII.yüzyılın sonlarından itibaren, Osmanlı İmparatorluğu’nun maden üretim alanları içinde en çok önem verilen merkezleri haline gelirler. Bakır, Osmanlı İmparatorluğu’nun askeri ihtiyaçlarını karşılama amacıyla tophane, cebehane, askeri tesislerde kullanılır. Kürdistan’da çıkarılan madenler Tokat’a taşıtılırlar. Tokat’da işlenirler. Tokat’da bakır işlenmesini ele alan M.Beşirli ; « XIX.yüz yılın ilk yarısında Tokat Bakır işletmesi, 1.000 kadar işçi çalıştıran ve yıllık 5.000 ton çam komürü kullanarak 1.000 ton cıvarında bakır üreten bir tesisdi.» diyor. (7) Sürgünler, mecburi iskanlar için nedenler, gerekçeler oluşturulmuştur. Şikayetler ve ardı sıra gönderilen fermanlarda yazılanlar mecburi iskan konusunda örnek teşkil ediyorlar. 1780 yılı Ağustosunda Argyroupolis(Gümüşhane), Kuruçay, Kuzican (Pılemori), Kamax, Gercanis, Çemişgezek, Eğin, Erzıngan ve Tercan ilçelerinden Osmanlı Padişahı’na 3 şikayet başvurusu yapılır. Şikayet dilekçelerinde kısaca; Tercan, Gercanis, Kamax, Palu, Eğin, Argyroupolis, Qurıçay, Çemişgezeg, Pêri ve Mazgêrd civarındaki « Maden Kazaları » olarak da adlandırılan Ergani, Keban, Şiro, Kâhta ve diğer bölgelerdeki maden ocaklarına odun, kömür ve kütük hazırlayan, madenleri taşıyan bölge ahalisi şikayetçi olurlar. Çoğu Rışvan Konfederasyonu’na bağlı olan o bölgedeki Zerıki, Parçıki, Gerni, Bazugi, Çeqal, Begtaş, Koçgiri, Duçek, Şıxhesenan ve Dêrsimi aşiretlerinin birleşerek kendilerini huzursuz ettiklerini, mal ve can güvenliklerinin kalmadığını belirtirler. Maden ocaklarına hizmet veremiyeceklerini, kütük temini ile ilgili yükümlülüklerini yerine getiremeyeceklerini açıklarlar. Maden ocaklarının kapanma noktasına geldiğini dile getirirler. Adı geçen aşiretlerin, bulundukları yerlerden başka yerlere sürgün edilmelerini isterler. “Şıx Hesenan, Dêrsım, G..., Xıran, Kawi, Düçek, Zırkan-Zeriki, Qoçgiri, Gerni, Şadi, Bazugi, Begtaşi, Benam, G..... ve Çaqal aşiretlerinin yaşadıkları Qurıçay, Liç, Kamax, Gercanis dağları, Qurıçay yakınındaki Wêzik Dağı etekleri, Kamax, Erzingan boğazı ve Tercan yakınındaki Sarıkaya mevkinden alınıp beşer, onar, yirmişer ve otuzar hane halinde başka yerlere sürülmeleri” istenir. (8) Madenler osmanlı ekonomisi için önemli kaynakları oluştururlar. Madenlerle ilgili yapılan şikayetler üzerine, I.Abdülhamid (21 Ocak 1774- 7 Nisan 1789) ve Sadrazam- başbakan S.Mehmet Paşa, Muş, Eğin, Quzican, Erzingan, Gelgir(Gerger) Kâhta, Palu, Çemişgezeg, Kıği, Çarsancak, Kamax, Keban, Ergani, Qurıçay, Tercan, Gercanis, Karahisar-ı sahib, Qolisar, Argyroupolis(Gümüşhane), Sebastia-Sêwaz, Dêrsım, Diyar-ı bekır, Arz-ı Rom vilayetlerinin valilerine, Sancak beyleri ve voyvodalarına ve maden eminlerine hitaben şu fermanı veriyorlar: « Bahar gelinceye kadar ismi geçen aşiretlerin fazla uyandırılmadan etraflarının sarılıp kuşatma altına alınmaları. Bulundukları yerlerden kaldırılıp başka yerlere sürülmeleri. Emre karşı gelipte gitmek istemeyenlerin derhal kelepçelenerek, zencire vurulmaları. Barınaklarının yakılıp yıkılarak, çadırlarına el konması, fermanla buyrulur. » (9) 1780-81 kışı gelmiştir. Bu karar 1781 baharın da uygulamaya konulacaktır. Bu süre içinde kürdlerin kaçmamaları ve saldırıda bulunmamaları için de kürdlerden rehineler alınıyor. Sürülenlerin yerleştirilecekleri yerler ; kışlaklar, yaylaklar, eski iskan merkezleridirler.

Kürdleri iskan etmeye çalışan imparatorluk yetkilileri, Kürdistan’daki yerel-askeri yöneticilerinin sundukları bilgiler doğrultusunda merkezden kararlar alıp, gerekli emirleri bildirirler. Yerel yöneticiler sürgün, yerleştirme işlerini yürütürler. Kürdler, mecburi iskan kararlarına karşı direniş gösterirler. Çatışmalar, ölümler, yargılamalar, sürgünler yaşanır. Osmanlı dönemindeki büyük kürd sürgünlerinden biri olan « 1780 büyük Dêrsim operasyonu »yla çok sayıda kişi bir daha Osmanlıya direniş gösteremeyecekleri şekilde dağıtılırlar. İşkenceler eşliğinde yer değiştirilir. Elleri ve ayakları zincirlenen insanlara uygulanan zulmü tahmin etmek zor değil. Bu insanlar, ikişer, üçer, beşer aileler halinde bölünüp, dağıtılarak sürgüne tabi tutulurlar. Kürd yarı göçer ve göçer aşiretleri Celali ulusal direnişleri sürecinde, 1690 yılından itibaren zorunlu iskana tabi tutulurlar. O günkü Sivas vilayeti sınırları içine mecburi iskan 1780, 1800, 1816, 1830, 1840 ve 1860 yıllarına kadar devam ettirilir. « Seraskerlikçe hazırlanan bir planda hassa, dersadet, anadolu ve arabistan ordularından ayrılacak kuvvetlerle birinci kol Germanike/Mereş ve Erde-na/Ezene(Adana), ikinci kol Sebastia/Sêwaz-Bozok ve Caesarea/kaysaria(Kayseri), üçüncü kol Angora-Kangırı(Çankırı), dördüncü kol Cotyaium(Kütahya) ve Gonya’ya sevk edilerek Orta Anadolu kuşatılacak ve buradaki aşiretler düzen altına alınıp, uygun yerlere yerleştirileceklerdir. »deniyor. (10) Göçer, yarı göçer ya da yerleşik kürdlerin mecburi iskanları Konstantinopl’dan planlanır. Aşiretlerin bulundukları yerler, hane sayıları, nereye sürülecekleri, beylerinin kim olacağına ilişkin ayrıntılı sicil çalışması yapılır. Osmanlı, askeri-idari yöneticilerine, teşkilatlarına bu konuda emirler verir. Hazırlanan fermanlarda sürgün yapılacak aşiretlerin mensuplarına amacın hisettirilmemesi, his ettirilmeden gerekli tedbirlerin alınması emredilir. Sürgünler, mecburi iskanlar sırasında askeri müdahaleler yaşanır. Çünkü binlerce yıldır bağımsız, kendilerinin yaşamına en uygun tarzda yaşayan, doğalarıyla uyum halinde olan bu insanlar, mecburi iskanı tutsaklaşma, esirleşme, emeklerine el konulması, çocuklarının askere alınmaları, savaşlarda öldürtülmeleri olarak görürler. Yaşamlarına, ilişkilerine, kurulu düzenlerine, coğrafyalarına müdahale edilmesini kabullenmezler. Kendilerine yaklaşımı benimsemedikleri için direnişe geçerler. Kürdistan sınırları içindeki sürgün, mecburi iskanlarda ilginç gelişmeler yaşanır. Kürd kendi doğallığı içinde yaşamak ister. Osmanlıysa kurulu düzene müdahale eder. Kürdü, kürdün otlaklarına, kışlaklarına yerleştirip, askeri, siyasi, ekonomik, kültürel, inançsal denetim kurmayı hedefler.

Şikayetler, öneriler sonucu bir çok sürgün, mecburi iskan kararının alındığı bir gerçek. Osmanlı sürmek için neden arar. Şikayetler, öneriler de gerekçeler oluştururlar. Geçmiş yüzyıllardaki ilişkileri anlamak açısından örnek vermek gerekirse; 1860-1870 yılları arasında Ermeni Patriraklığı Osmanlı hükümetine 529 "takrir"(önerge) sunar. 1870 yılında mevcut durumu belirten ve çareler öneren geniş bir rapor hazırlanması ve bunun Milli Meclise sunulması için bir komisyon oluşturulmasına karar verilir. Komisyonun 8 Kasım 1871'de Ermeni Milli Meclisi’nin genel oturumuna sunduğu "Taşraya özgü kanunsuz olayların araştırılması ile görevlendirilmiş olan komisyonun raporu" nda bu özel komisyonun önerdiği bazı çarelerin yalnız IV.kısmına ait olanları okunduğunda, şikayet, göçertme, sürgün, mecburi iskan ilişkisi görülüyor;

"1· Kürdler ve diğer dağlı halklar ki bunların üstüne bir de son dönemde Çerkezler

eklendi. Yalnız Ermenilere değil, başka halklara da olduğu gibi, özellikle devlet hazinesine de çok büyük zararlara neden oluyorlar. Bunlar silah taşıdıkları gibi, ne devlete vergi ve ne de asker veriyorlar. Bundan başka da isyan içindedirler. Diğer halklar ise silahsızdırlar. Hem devlete vergi ve asker vermekte ve hem de bu isyancılara ayrı bir vergi vermektedirler. Osmanlı idaresinin yapacağı şey, ya bu zümrenin elinden silahlarını almak veya öteki halklara da silah dağıtmaktır. Çünkü o zaman çadırlarda yaşamakta olan bu canavarlar yerleşik köylüler haline geçecekler ve böylece ülke de bu zulümden kurtulmuş olacaktır.

2· Bab-ı Ali'ye sunulduğunda isimlerinin anılmasını öngörmüş olduğumuz "özel zulüm" yapanlar yerlerinden alınıp Rumeli'ye sürülmelidir. Eğer bu tedbir ele alınmazsa o bölgelerdeki yoksul halkı, onlardan ve esaretten kurtarmak çok zor olacaktır.

3· İran hudutları boyunca ve Kürdistan’ın belirli bölgelerinde kışlalar tesis etmek gereklidir." ((Milli Meclis Tutanakları, IV.bölüm, 1871, s.481), (11)

Sürgünler yapılırken, sürülenleri sürgün alanlarına götürürlerken akseri, emniyet tedbirleri alınır. İskan yapılan yerde de sürgün edilenlerin sürüldükleri alanları terk etmemeleri için görevliler bekletilirler. İdari yöneticiler uyarılırlar. Fermanlar hazırlanıp, kendilerine ulaştırılır. Yerleştirildi ği yere uyum sağlamakta güçlük çeken, kendisini haps edilmiş his eden kürd kaçmayı tercih eder. Kürdün kaçışını önlemek için hem iskan yerinde, hem de kaçışın gerçekleşebileceği yollar üzerinde askeri önlemler alınır. Yakalanan Kürd cezalandırılır.

Mecburi iskana tabi tutulan Kürd bir yerden başka bir yere gitmek için devletten « Geçme Tezkeresi » denilen izni almak zorundadır. Geçip gitme tezkeresi için yapılan müracatlar mahalli yetkililer tarafından Bab-ı Ali’ye (hükümete) iletilir. İzin verildikten sonra yolculuk mümkün olur. İzin almadan yerini terkeden kişi takip edilir, yakalanır ve tekrar eski yerine gönderilir. Devlet arazisi, belli bir kira karşılığı iskan edilenlere verilir. Mecburi iskana tabi tutulan bu kişilerden toprağı işleme vergisi alınır. Yerleştirilen bu insanlar osmanlının görevlendirdiği bir voyvoda-hükümet görevlisi tarafından kontrol altında tutulurlar, idare edilirler. Voyvoda hükümetin aşiret nezdindeki temsilcisi olup, vergi toplamak ve güvenliği sağlamakla görevlidir. Yapılan « İskan kanunu »na göre, aşiretin iskan edildiği bölge, arazi o aşiret tarafından üretim için kullanılacaktır. Bu bir emirdir. Sürülmeyen, üç yıl ürün alınmayan arazi durumun tespiti ile birlikte osmanlı tapusuna devredilir. Bu zorunluluktur. İskanı, toprağa yerleşip üretici olmayı cazip kılmak, istek yaratmak için ormanlar, ağaçlar kesilip yer açılır. O toprakların kullanım hakkı o alanın ağaçsızlandırma bedelini ödeyen aşiretin mensuplarına, ekilebilir hale getiren bireylere verilir. Sürülenler, mecburi iskana tabi tutulanlar ağaçları keserek, bataklıkları kurutarak kullanılabilir toprak alanı yaratırlar. Askerlerde ağaç kesimi için görevlendirilirler. 1866’da dağlık alanların üretime açılması, ıslahı için Ali Arslan Paşa’nın emrinde Sivas vilayetine asker gönderilir. Askerin masraflarının bedeli olarak da Koçgirililerin mallarına el konacaktır. “1866-Cibal ıslahatı (dağların

iyileştirilmesi-ıslahı) için Ali Arslan Paşa maiyyetinde Sivas’a gelmiş olan askerin masraflarının karşılanması. Arslan Paşa’nın maiyyetiyle birlikde Sivas’a gelen askerler için tayin bedeli olarak Koçgiri emvalinden ellibin kuruş verilmesi.” (12) Koçgiri’de, kendi yaylalarına mecburi iskana tabi tutulan Kürdler ağaçları kesmek, köklerini çıkarmak süretiyle ekilebilinir tarım alanlarını oluşturuyorlar. Yaşanılan deneyimler sonucu, aşiretlerin mecburi iskana tabi tutuldukları bölgeleri terk etmemeleri, kaçmamaları için en etkili ve kalıcı tedbir olarak, bütün aşiretlerin iskan edilmeleri kararı alınır. Mecburi iskan yerlerinde emniyet ve askeri birimler kurulur. İdari yapılanmaya gidilir. Osmanlının işgal seferleri, savaşlar, isyanlar ve katliamlardan dolayı birçok yerleşim yeri boşalıp, harabeye döner. Yerli halk işgal sırasında ya öldürülmüştür, ya da osmanlının uygulayacağı zulümden kurtulmak için memleketini terk etmiştir. Harabeye, çöle dönderilen bu yerleri yeniden yerleşime açmak, ürün elde etmek için de kürdler buralara iskan edilirler. Örnegin Balkanlara sürgün edilen Kürdlerin sayısını halen bilemiyoruz. Koçgiri bölgesinden Kürdlerin Balkanlara sürgün edildiklerini de ilk kez karşılaştırmalı sosyoloji politik dersini veren hocamdan duymuştum. Nereli olduğumu sorduğunda, kendisini cevapladım. Bana “Balkanlara sürülenlerle ilgili bilgi sahibi misiniz?” sorusunu yöneltmişti. Kürdleri sınır boylarına iskan etmede bir diğer amaç ise komşu ülkelerin saldırılarına karşı birer baraj, set oluşturmaktır. Kürdün Kürdistan dışında sürüldüğü yerler, sınırlar kendisi için bir nevi açık hapishaneyi oluştururlar. Sadece işgal dönemlerinde değil, Osmanlının diğer dönemlerinde de Kürdleri sürgün ederler; “1848; Dêrsim havalisinde Mazgird kazasıyla Kuzucan(kaxican-kozican) nahiyesi ve Koçgiri Aşireti kürdlerinden şekavet (haydutluk, soygunculuk) ile meluf olanların (haydutluğu alışkanlık haline getirmiş olanların) aileleriyle Rumeli (yönüne) canibine defleri(savrulmaları, itilmeleri) haklarında istilamı havi tastir buyrulan tahrirat-ı samiyeye cevaben Anadolu Ordu-yu hümayunu müşiri hazretlerinin varid olan tahriratı üzerine Meclis-i Vala’dan yazılan mazbatanın arzını şamil tezkire-i samiye.” (13) Şerif Paşa’nın denetiminde çıkarılan Meşrutiyet adlı yayın organın da 1912-13’de Rumeli’ndeki savaş bölgelerindeki gelişmelerden bahsedilirken “Kürd çiftliği, Kürd Alan çiftliği” vb. İsimler kullanılmakta. Kürd Alan aşireti mensuplarının orada çiftlik sahibi olduklarını öğreniyoruz. “1857; Andrinopl-Edirne’de ikamete memur Zerıki Beylerinden Said Bey’e....”, “1858; Koçgiri aşireti reisinin Rusçuk’a sürülmesi, diğer eşkiyanın da yakalanması...” (14) Bir arşivde bilgi ararken İttihad-ı Terakki Partisi’nin üç önemli isminden biri olan Cemal Paşa’nın Selanik Kürdü olduğunu öğrendiğimde şaşkınlık geçirdim. O, ya sürülen, mecburi iskana tabi tutulan bir Kürd ailenin ferdiydi ya da osmanlı memuru bir bir Kürd ailenin. Çünkü Kürdistan ve Selanik çok uzak coğrafi alanları oluşturmaktalar. Osmanlı İmparatorluğu Kürdleri kontrol edemez. Nüfuslarını tespit edemez. İstediği sayıda asker alamaz. Vergi toplıyamaz. Kürdleri mecburi iskana tabi tutar. Kendisini kabul etmeyen, otoritesini tanımayan Kürd yerine, istediği an gözaltına alabileceği, hapsedebileceği, sürebileceği, emeğine el koyabileceği, cephelerde kendi geleceğini sağlamak için öldürteceği, sakat bırakacağı, esir ettireceği Kürdü şekillendirmek, hazırlamak ister. Bu amaçlarla Kürdleri osmanlı sınırları içine veya sınırlara sürgüne gönderir. Kürdlerin sürgün işlemleri durdurulmaz. Kürd iskanlarında, dağıtımdan esas alınan hedef kürd sosyal yapısının kırılması, dağıtılmasıdır. Osmanlı İmparatorluğu sınırları içindeki iskan edilmemiş kesimi oluşturan göçer, yarı göçerler kayıt dışı nüfusu oluştururlar. Bu kesim imparatorluğa mesafelidir. Otoriteyi, osmanlı kurumlarını tanımaz. İmparatorluğun resmi dini islamdır. Bu kesim binlerce yıldır sahip olduğu Kürd ulusal inancıyla yaşar. Doğayı kutsar. Muhamedi inanca tümüyle yabancıdır. İmparatorluk ise varlığını işgal, talan-soygun savaşlarıyla, Kürdü islamlaştırmaya çalışmakla, sürgün etmekle, mecburi iskana tabi tutmakla, değişik şiddet yöntemleri uygulamakla his ettirir. Osmanlı 1800 yıllarından itibaren Kürdistan’daki devlet idaresini güçlendirmeye başlar. 1805’den itibaren Kürd beylerine karşı sürekli bir şekilde osmanlı seferleri düzenlenir. Kürd beylikleri ise bu gelişmeye karşı direnişe geçerler. II. Mahmut döneminde (15 Kasım 1808-1Temmuz 1839) Kürdlerin denetim altına alınmaları için çalışmalar yoğunlaştırılır. 1819-20’de Koçgiri de osmanlıya karşı yeni bir Kürd direnişi başlar. Koçgirililer olarak bu direnişle ilgili bilgilere sahip değiliz.

Osmanlı imparatorluğu yöneticileri Kürdlerin yaşadıkları kışlaklara atadıkları birer “nazır”la (idareye memur olan baş, idare eden) kürdleri denetim altında tutmaya çalışırlar. Kürd sosyal yapısı kendi kimliklerini taşıyanı, kan bağı olanı idareci olarak benimser. Diğer kimliklerden kişileri yönetici, idareci olarak kabul etmez. Bundan dolayı da osmanlı kendi kanunlarına göre yetki, görev verdiği ”nazırları” mecburen Kürd sosyal yapısı içinden seçer. Bu kişiler kendilerine tanınan yetkilerle hem osmanlıya, hem aşiret mensuplarına karşı sorumlu kılınırlar. Bunlardan Osmanlıyla Kürdler arasındaki köprüyü oluşturmaları beklenir. Osmanlı imparatorluğu yöneticileri Kürdleri iskanla ilgili çalışmalar yaparlarken, kendi vilayet düzenlemelerini de yenilerler. Kürdistan’da coğrafi, sosyal ve kültürel yapıya uygun özel yönetimler oluştururlar. Kürd ulusal direnişlerinden dolayı Kürdistan’da vilayetler idari anlamda yıllıklı ve özel yönetimlidirler.

Öncesi bir yana II. Mahmut döneminden itibaren iskan olmamış Kürdistanlı insanın, nüfusun durumu incelenmeye alınır. Kürd, Ermeni, Rum etc. topraklarına iskan edilen Kafkas muhacirlerinin toplumsal, sosyal özellikleride belirlenir. Kürdlerin ve kürdlerle komşu olan halkların sosyal yapıları tespit edilir. İskan edilen nüfusla, yerel nüfus arasında doğabilecek sorunlar da not edilir. Osmanlı, kimliklerin farklılığını kullanarak halkları karşı karşıya getirecektir. Kimliklerin farklılığına göre çelişkiler, sorunlar oluşturulacaktır. Buna ingiliz sömürge yönetme modeli-siyaseti dense de Osmanlının yönetme sistemi bu gelenege dayanır. 1861-1902 arası Koçgiri’de stratejik köyler kurulurlar; 1861 le 1902 tarihleri arasında bölgeye Kafkas halkları muhacir olarak yerleştirilirler.

Kürdün yerleşigi, yarı göçeri, göçeri osmanlıyı kabul etmez. Osmanlının bütün çabası ise kürdü kontrol altına almaktır. Osmanlı geçmişde bölgelerde il erleri-köy korucuları sistemi oluşturmuştur. Kürdler, topraklarına taşınan muhacirleri osmanlının kendilerine karşı kullanacağı hazır güçler olarak görürler. Ki 1921 Koçgiri Kürd ulusal hareketi ve soykırımı sırasında, sonrasında bu halklar “hazır güçler” olarak kullanılırlar.

Osmanlı, imparatorluğun devamlılığını sağlamak için iskan ettiği halklarla, daha önce bölgede yaşayan halkları karşı karşıya getirir. Muhacirler, kadılar aracılığıyla şikayet mektupları göndererek yerleşik insanları rahatsız etmeye başlarlar. Amaç yerliyi kaçırtmak, sürgün ettirmek ve mülklerine sahip olmaktır. Kadılara yapılan her müracat sonucu osmanlı askeri güçleri saldırılara başlarlar.

Örnegin Koçgiri’ye bağlı bazı köylerin köylüleri köylerini terk ederek, bugünkü Tokat sınırlarına girerler. Belirli bir süre kalıp, geri dönerler. Koçgiri Zara’ya bağlı olan Şedan köylüleri (Kumoğlu köyü), 3 kez gidiş-dönüş yaşarlar. Göç etmek zorunda kalanlar geri döndüklerinde erkekler normal yaşamlarını sürdüremezler. Yakalanmamak için dağlarda gizlenirler. Toprağa bağlı yaşayan bu insanlar ekonomik açıdan kayıplar yaşarlar. Nüfus olarak azalırlar. Sosyal olarak sarsıntılar geçirirler. (15)

1912-13 Balkan savaşları sırasında, sonrasında gerçekleştirilen göç dalgası osmanlı da yeni örgütlenmeleri gerektirir. Balkan Savaşı nedeniyle gerçekleştirilen kitlesel göçler İttihad-ı Teraki yöneticilerini kendi amaçlarını gerçekleştirmek için projeler hazırlamaya yöneltir. Onlar, iskan işlerini aynen geçmiş de osmanlı padişahlarının yaptıkları gibi idare etmeye, yönlendirmeye başlarlar. Amaçlarına uygun olarak da 30 Nisan 1913'de “İskan Muhacirini Nizamnamesi-Muhacirleri İskan Tüzüğü” çıkarırlar. Muhacir ve Aşair Müdüriyeti Umumiyesi- Göçmen ve Aşiret Genel Müdürlüğü’nü kurarlar.

1914 yılında "Aşair ve Muhacirin Müdiriyeti Umumisi-Aşiretler ve Göçmenler Genel Müdürlüğü" kurulur. Bu komisyon eliyle yapılan mecburi iskanlarda, yerleştirmelerde ittihatçı yöneticilerin öğrencileri, takipçileri oldukları imparatorluk padişahlarının halklara bakış, yaklaşım politikalarını aynen benimsedikleri görülür. Balkan göçmenleri ittihatçılar tarafından tampon, baraj olarak kullanılmak istenilirler. Askeri amaçlara göre hareket edilir. Onlar, askeri amaçla Trakya'daki boş topraklara yerleştirilirler. Trakya, Ön Asya’ya-Anatolia’ya ve Kürdistan’a yerleştirmelerde demografik hedefler önceliklidir. Nüfus bilimine göre hareket edilir. Bu nüfus yapı, gelişme ve yapılacak dağılım açısından incelenir. Göçmenlerin yerleştirildi ği yerlerde yerli nüfusa ve daha önce yerleştirilen göçmenlere göre nüfus oranlaması yapılır. Yerli olan halkın kendi toprağı üzerindeki hakimiyetinin yok edilmesi hedeflenir.

Osmanlı İmparatorluğu'nu yöneten I.dönem ittihatçılar “Türk ulusalcılığı”nı hedeflerler. Bu ulusalcılık Balkanlardan kovulmakla çok daha fazla etkileyici olmaya başlar. Devlet politikası haline getirilir. Memleketleri Osmanlı tarafından işgal edilmiş olan halklar 1.Dünya savaşı sürecinde ulusçuluk akımlarının etkisindedirler. Bağımsızlıklarına kavuşmak isterler. Halklar, savaş koşullarını kendi bağımsızlık süreçlerini güçlendirmek, ulusal devlet olmak için kullanmaya çalışırlar. İttihatçılarsa nüfus mühendisliği çalışmalarıyla bu halkları nüfus açısından etkisiz hale getirme projeleri geliştirirler. Bölmek, sürmek, dağıtmak, öldürmek günlük yazışmalarda sıkça işlenen kelimelerdirler. Kürdistan’dan binlerce Ermeni, Rum, Asuri sürülmüş ve öldürülmüşlerdir. Kürdistan’da Kürd nüfusun homojenleşmesini önlemek amacıyla Hristiyan inancını benimseyen halklardan sonra Kürdleri soykırıma, mecburi iskanlara tabi tutarlar. Kürd nüfusu kışın Kürdistan dışına sürme emrini veren kişiyse 20 yy.ın Yavuz Sultan Selim’i olan Mustafa Kemal’dir.

Koçgiri ulusal kurtuluşçulardan Haydar Bey, eşi, oğlu Ziya bey, gelini ve torunları 1914-1918 sürecinde Koçgirililer yolları tutarak osmanlı ordusu mensuplarının doğu dersime geçişlerini engellerler. Bu süreçde Koçgirilinin yiyecegi, giyecegi, hayvanı, barınağı III.Orduyu beslemek, giydirmek, korumak amacıyla zorla alınır, gasp edilir. Ayrıca bölgeye yiyecek ambargosu uygulanır. Fiziki, psikolojik, cinsel, ekonomik şiddete mecbur kalan bölge insanıysa Koçgiri’den Kayseri, Maraş, Adana güzergahına doğru göç etmeye başlar. Daha önce II.Orduya bağlı olarak 16.cı kolordu komutanı olan Mustafa Kemal, Mart 1917’de İzzet Paşa’nın yerine II. Ordu Komutanı yapılır ve bu göreve başlar.Yavuz

Sultan Selim’in rolünü devralan Mustafa Kemal görevli olduğu II.Ordu da, II.Ordu bölge sınırları içine giren Dêrsim ve çevresin de 1.Dünya Savaşı süreci içinde ki uygulamalarıyla kalıcı izler bırakır. O, rehberi olan Y.S.Selim’i de aşarak yüzbinleri göçertir, kırar, açlıkla teslim almaya çalışır. Akarsuları, toprağının verimliliği, yeraltı, yer üstü madenleri nedeniyle Kürdistan tümüyle sömürgeleştirilmek istenir. Bu amaçla mecburi iskanlar, soykırım zincirleri devam ettirilir. Hedef; Kürdsüz bir Kürdistan’dır. (birinci bölümün sonu) Haritadaki birliklerin fransızcadan türkçeye çevrilmiş olan karşılıkları;

Ordu ;Armée Kolordu ;Corps d’armée Tümen ;Division Tugay ;Brigade Alay ;Régiment Tabur ;Bataillon Bölük ;Compagnie Takım ;Section Manga ;Groupe Tim ;Equipe

Kaynaklar; (1) (http://www.pen-kurd.org/fransi/evin-cicek/La-region-kurde-de-Khorasan.pdf) (2) (Dr. Fatma Acun, Osmanlı Döneminde Anadolu Şehirlerinin Gelişmesinde Devletin Rolü ; Karahisar örnegi, s.10, Hacettepe Üniversitesi Atatürk İlkeleri ve İnkilap Tarihi Enstitüsü) (3)(Garo Sasuni, Kürd ulusal hareketleri ve 15.yy.dan günümüze Ermeni Kürd ili şkileri, Med yayınları, İstanbul, 1992, s.38) (4)(Garo Sasuni, Kürd ulusal hareketleri ve 15.yy.dan günümüze Ermeni Kürd ili şkileri, Med yayınları, İstanbul, 1992, s.39) (5)Garo Sasuni, Kürd ulusal hareketleri ve 15.yy.dan günümüze Ermeni Kürd ili şkileri, Med yayınları, İstanbul, 1992, s.42) (6) (Garo Sasuni, Kürd ulusal hareketleri ve 15.yy.dan günümüze Ermeni Kürd ili şkileri, Med yayınları, İstanbul, 1992, s.43) (7)(Mehmet Beşirli, The Management of Kalhdne of Copper in Tokat (1793-1853) Firat University Journal of Social Science, Cilt: 14, Sayı: 1, Sayfa: 229-258, Elazıg-2004, s.230, 235) (8)(U.Zerî, Sêwaz-Qoçgîrî ve Yöresi Zerîkî’lerin kimliği, kültürü. Henüz basılmamış olan araştırma) (9)(U.Zerî, Sêwaz-Qoçgîrî ve Yöresi Zerîkî’lerin kimliği, kültürü. Henüz basılmamış olan araştırma) (10)(U.Zerî, Sêwaz-Qoçgîrî ve Yöresi Zerîkî’lerin kimliği, kültürü. Henüz basılmamış olan araştırma) (11)( ((Milli Meclis Tutanakları, IV.bölüm, 1871, s.481), Garo Sasuni, Kürd ulusal hareketleri ve 15.yy.dan günümüze Ermeni Kürd ilişkileri, Med yayınları, İstanbul, 1992, s .99) (12)(http://www.avrupa-kocgirililer-birligi.com/index.php?option=com_content&view=article&id=163&Itemid=97) (13)(http://www.avrupa-kocgirililer-birligi.com/index.php?option=com_content&view=article&id=163&Itemid=97)

(14)(http://www.avrupa-kocgirililer-birligi.com/index.php?option=com_content&view=article&id=163&Itemid=97)

(15) (Tanık ; Şedan köyünden Sosına Mılan, 1980’de 120 yaşında öldü)

Not ; Kaynak gösterilmeden alıntı yapılamaz. Belgeler, harita, desenler Sevê Evin Çiçek’in ar şivine aittir.