OD-Analiz Kapak Layout 1 · edecek? Tarihsel geri - planı bu min-valde incelersek, aslında...

6
26 Mart-Nisan 2019 Cilt: 10 Sayı: 86 KAPAK DOSYASI

Transcript of OD-Analiz Kapak Layout 1 · edecek? Tarihsel geri - planı bu min-valde incelersek, aslında...

26 Mart-Nisan 2019 Cilt: 10 Sayı: 86

KAPAK DOSYASI

Mart-Nisan 2019 Cilt: 10 Sayı: 86 27

İsrail’in AfrikaYönelişi Üzerine

Muhtemel Senaryolar

İ srail dış politikasının, devletinkurulduğu günden itibarensiyaseten uygulamak zorundaolduğu belli başlı teamülleri

vardır. Hem Afrika özelinde hem debaşka coğrafyalarda kullanılan dışpolitika araçlarını daha iyi anlayabi-liriz. İsrail’in sınır güvenliği ve çev-resindeki Arap devletleri uzun süredüşman devlet tanımlaması, İsraildış politikasını daimî bir arayışa mec-bur kılmıştır. Bu arayış - ABD ve Av-rupa’yı bir kenara koyarsak - kimizaman Şah dönemi İran’ı ve Türki-ye’yi; kimi zaman da Güney Afri-ka’daki dönemin Apartheid rejimiile olan yakın münasebetleri dahikapsar. Latin Amerika’ya göç eden,Filisin başta olmak üzere, çeşitli ül-

kelerden Arap nüfusunun lobi faali-yetlerini önlemeye yönelik ucuz silahsatışı hamleleri de bugünkü Mısır,Ürdün, Suudi Arabistan ve BirleşikArap Emirlikleri ile olan “ortak tehdityakınlaşması” da yine bu manadadeğerlendirilebilecek arayışlardan-dır.

İlaveten; 1948, 1956, 1967, 1973savaşları, intifadalar, Lübnan savaş-ları, 90’lardaki Oslo süreci, Gazzeablukası gibi pek çok güvenlik odaklımesele sadece İsrail’in meselesi de-ğildir. Her ne kadar uluslararası ka-muoyunun genel kanaatini çoğu za-man hiçe sayan tutumlar sergilesede yine de kendi varlığının ve fiille-rinin meşruiyetini kabul ettirebilmehedefi İsrail dış politikası için vaz-

geçilmez bir öncelik olmuştur ve bu-gün halâ devam etmektedir.

Üçüncü olarak, İsrail dış politikasıdönemin yükselen trendlerini gözardı edemez. Zira uluslararası ka-muoyunun masada konuştuğu me-selelerin kendini ilgilendiren kısmınınsadece Filistin meselesi yahut İsrail’insınır sorunları olması, onu daimî birsavunma pozisyonuna itecektir. Özel-likle 90’lı yıllardan sonra İsrail, kendidış politika eylem alanını kademeliolarak genişletme stratejisi izlemiştir.Örneğin; yükselen Çin ekonomision yıllardır aralarında soğuk rüzgârlaresen iki devletin İsrail’in inisiyatifleriile yakınlaşmasına sebep olmuştur.Sayısını arttırabilmekle beraber İs-rail’in “yeniden” Afrika açılımı da bu

İsrail her ne kadar uluslararası kamuoyunungenel kanaatini çoğu zaman hiçe sayan

tutumlar benimsemiş olsa da, kendi varlığınınve fiillerinin meşruiyetini kabul ettirebilme

hedefi İsrail dış politikasında vazgeçilmez biröncelik olmuştur.

Selim Han Yeniacun

Şangay Üniversitesi

Araştırma Görevlisi

kapsamda değerlendirilebilir. Özetle;“İsrail’in ittifak arayışları dönemintrendleri, güvenlik politikalarınıngerektirdiği zaruri önlemler ve kendiiç politikasının dünya kamuoyundabeğendirilmeye çalışılmasıyla belir-lenmektedir” diyebiliriz.

İsrail Başbakanı Bünyamin Netan-yahu’nun tabiriyle “Afrika’ya geri dö-nüş” argümanı yukarıda kısıtlı daolsa bahsetmeye çalıştığım İsrail dışpolitika dinamiklerinin kaçınılmazbir hareket planı olarak karşımızaçıkmıştır. Bu mesele doğrultusundakarşımıza iki temel soru çıkmaktadır.Birincisi; “geri dönüş” ibaresindende anlayacağımız üzere İsrail, Afri-ka’da dününü mü arıyor yoksa yenibir yarın mı inşa edecek? İkincisi;Afrika politikası İsrail’in kendi hayrınakullanabileceği hangi amaçlara hizmetedecek? Tarihsel geri - planı bu min-valde incelersek, aslında İsrail’in Af-rika’da kendi adına neleri değiştir-meye çabaladığını daha net anlaya-biliriz.

Afrika’daki İsrail

Coğrafi olarak bir Afrika tanımı gö-zümüzün önüne gelirse, İsrailoğul-ları’nın tarihsel anlamda çok öncedenbu kıtayı terk etmiş olduğu hepimizinmalumudur. Doğu Afrika’daki Yahuditoplulukları saymazsak, 1948’e kadardünyanın dört bir yanında diasporaolarak 1948’den sonra resmi bir dev-let çatısı altında Doğu Akdeniz kıyı-larında yaşayan Yahudiler, Mısır Sür-günü’nden (Exodus) itibaren cismenkıtadan çekilmişlerdir. Bu konu hak-kındaki çoğu dış politika analizi ise“İsrail’in Afrika’ya geri dönüş” ham-lesini tarihsel bağlamda değerlen-dirmiş ve Yahudilerin kökleri olanAfrika’ya siyaseten döndüklerinevurgu yapmıştır. Fakat yeni Afrikapolitikalarının da İsrail dış politika-sının merkez hamlelerinden birisiolacağını söyleyemeyiz. İsrail’in böl-geye dair yeni stratejisini; devletin

kuruluşundan itibaren sürdürdüğüpolitikalardan istediği verimi alama-masından mütevellit revize etmesiolarak değerlendirebiliriz.

İsrail’in Afrika’da çatışmalarave bölunmelere musait altzemin bulunmasından uzunyıllar faydalandığı gerçeği, buulkelere gerçekleştirdiği silahticaretiyle de bağlantılıdır.

Afrika meselesi, İsrail dış politikasıaçısından işlevsel bir sahadır. Yahu-diler, 1948’e kadar başka devletlerinboyunduruğu altında yaşadıkları ar-gümanıyla Afrika’nın asırlardır Batıtarafından sömürülmesini “benzer

felaketler” olarak nitelerler. Bu kıyas,İsrail’in bölgeye nüfuzu için kulla-nacağı, günümüz tabiriyle, yumuşakgüce de zemin hazırlamaktadır. Bubenzetme, son yıllarda Yahudi dip-lomatlar tarafından sık sık gündemegetirilmektedir. Fakat bu iki durumuntamamen farklı süreçler olduğunubilmekle beraber, İsrail’in uzun yıllarGüney Afrika’daki azınlık sömürü-süne destek vermesi de apayrı birtezatlık oluşturmaktadır.

İsrail, Afrika’ya Müslüman nüfusunyoğun olmadığı ve güçlü bir sömürgealtyapısı bulunan ülkelerle ilişkileritesis ederek “merhaba” demiştir.1948 yılından 1967’deki Altı GünSavaşı’na kadar David Ben-Gurion,Moshe Sharett ve Levi Eşkol hükü-metleri ağırlıklı olarak Afrika’nınbatı ve güney batı kesimi ile ilişkileri

28 Mart-Nisan 2019 Cilt: 10 Sayı: 86

KAPAK DOSYASI

Mart-Nisan 2019 Cilt: 10 Sayı: 86 29

geliştirme yoluna gitmişlerdir. Ku-ruluşunu takip eden ilk yirmi yıl içe-risinde 32 Afrika ülkesiyle diplomatikilişki tesis eden İsrail, 10’uyla da as-keri işbirliği antlaşması imzalayacakdüzeye gelmiştir. Sanırım kilit mo-tivasyonlardan birisi de burada giz-lidir. İsrail’in Afrika’nın çatışmalarave bölünmelere müsait alt yapısındanuzun yıllar faydalandığı gerçeği buülkelere gerçekleştirdiği silah tica-retinin altında yatmaktadır.

Silah ticareti ve görece yetersiz Afrikadevletlerinin ordularını güçlendirmeçabalarının yanı sıra İsrail’in Afrikamacerasına özel bir parantez açmaktada yarar var. Etiyopya ve Güney Su-dan ağırlıklı olmak üzere kadim Ge’ezdilini konuşan Afrikalı Yahudiler ise,İsrail için ayrı bir anlam ifade et-mektedirler. İsrail’in bu nüfus üze-

rinden kendini Afrika’ya kabul et-tirme teşebbüsü ise, hiçbir zamanson bulmamaktadır. 1980’lerden iti-baren “Musa Operasyonu”, “YuşaOperasyonu” ve “Süleyman Operas-yonu” gibi mülteci nakil faaliyetleriylebinlerce Yahudi’yi İsrail’e getiren Ya-hudi karar mercileri, bugün bile Ya-hudi toplumunda sosyoekonomikanlamda ciddi sıkıntı çeken bu kesimi,bir kamu diplomasisi aracına dö-nüştürmektedir. Yukarıdaki pek çoktezata benzer şekilde bu konudakişaşırtıcı dedirtecek mesele ise, İsrail’inkendi ülkesindeki Afrikalı nüfusakarşı olan bakış açısıyla alakalıdır.On binlerce siyahî Yahudi; resmi ar-gümanla “anavatana döndürmek”,buz dağının görünmeyen yüzündekinedenle ise “67 Savaşı’ndan sonraortaya çıkan Arap nüfusa karşı baskıngelmek” için bir şekilde İsrail’e ta-şınmıştır. Günümüzde bu nüfusunyekpare bir Yahudi ulusu oluştur-mada yaşadığı zorluklar bir kenara,Yahudi olmayan Afrikalı mültecilerkonusundaki İsrail hükümetlerinintutumu bile tutarsız bir tablo ortayakoymaktadır. Hayfa-Kayzeriye hat-tından tutun da Tel-Aviv’in güneyinekadar İsrail’de hayata tutunmaya ça-lışan Yahudi olmayan Afrikalı mül-teciler ülkede istenmeyen nüfus ko-numundadır. Kelle başına üç ile beşbin dolar arasında değişen teşviklerleAfrikalı mültecilerin ekonomik sıkıntıiçerisindeki Afrika ülkelerine gerigönderilmelerinin planlanması bilebu meseledeki gayri-insani pragma-tizmi gözler önüne sermektedir.

İlişkilerin tarihsel seyrine kabaca ye-niden temas edecek olursak Afri-ka’daki İsrail varlığı uzun yıllar Lib-ya’nın çabaları ile bloke edilmekteydi.Tabi ki şu an bunu amaç edinen birKaddafi artık ortalıkta yok. 1973’tenitibaren de İslam Ülkeleri İşbirliğiTeşkilatı’nın Afrika özelinde İsrail’dendaha yüksek derecede nüfuz sahibiolduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz.

Afrika’da İsrail’in serbest bir şekildeetki alanı oluşturmasını senelerceönleyen bir diğer ülke de Mısır’dı.Mısır ise, orta ve doğu Afrika’dakietkinliğini devam ettirse de bilhassaArap Baharı'ndan sonra desteklenenaskeri rejimiyle Doğu Akdeniz hav-zasındaki yeraltı, Kızıldeniz’deki eko-politik ve Suudi Arabistan’la olanjeopolitik çıkarlarından mütevellitİsrail’in bölge siyasetine paralel po-litikalar takip etmektedir. Hal böy-leyken İsrail’e Afrika’da hem de es-kiden erişemediği Müslüman dev-letleri de kapsayacak şekilde genişbir hareket sahası açılmıştır.

Afrika’daki İsrail varlığı uzunyıllar Libya ve Mısır’ın çabalarıile bloke edilmekteydi. ArapBaharı’ndan sonra demokrasikarşıtı rejimi ile Mısır, DoğuAkdeniz havzasındaki yeraltı,Kızıldeniz’deki eko-politik veSuudi Arabistan’la olanjeopolitik çıkarlarından dolayıİsrail’in bölge siyasetineparalel politikalar takipetmektedir.

İsrail’in Afrika’ya olan ilgisini açık-larken dış politikaya yön veren un-surlar içerisinde yer alan küreseltrendleri takip etme eğilimini de gözardı etmememiz gerekir. Sadece Af-rika’nın batısında değil Kızıldenizhavzasında da küresel bir güç top-lanması mevcuttur. Hemen tarihselbir örnekle meseleyi açalım: 1956’dakiSüveyş Krizi’nde ve devam eden yıl-larda Cemal Abdünnasır’ın Tiran Bo-ğazı’na blokaj koyması, İsrail ticaretinine kadar zor duruma düşürdüğü birgerçekti. Tabi ki bu sadece ticaretlesınırlı bir mesele değildi. Akdeniz’indoğusundaki küçük bir devletin AtlasOkyanusu’na ve Uzak Asya’ya açıla-

bilme kapasitesi sınırlanmış vazi-yetteydi. Bundan elli yıl kadar önceİsrail’in varoluşunu güvence altınaalmak için stratejik olarak varlık gös-termek zorunda olduğu Doğu Afrikagünümüzde Akdeniz gaz rezervleri-nin Asya’ya taşınması için başlı başınabüyük bir öneme haizdir.

ABD’nin süper güç olması sebebiyledünyanın her bölgesinde olduğu ka-dar Afrika’daki görünürlüğünün heranlamda fazla olması; Çin’in yükse-lişiyle birlikte Afrika’nın her köşe-sinde ekonomik anlamda etkisinihissettirmesi ve dahi Cibuti’de açmışolduğu üs sayesinde askeri bir varlıkortaya koyması; Yemen krizindenmütevellit Suudi Arabistan veBAE’nin Afrika’nın doğusuna yönelikhamleleri; Türkiye ve Katar’ın baştaSudan ve Somali olmak üzere Afri-ka’ya yönelik ekonomik, kültürel veaskeri yönden yükselen bir ivme ileentegrasyonu milletlerarası rekabetin

bir sacayağını da bu coğrafyaya sa-bitlemiştir. İsrail’in Afrika açılımı buminvalde değerlendirdiğimizde; ge-lişmeleri yakalamak ve oyunun dı-şında kalmamak adına yapılan zaruribir hamle olarak okunabilir.

Filistin meselesinin Arapdevletlerince ikinci planaatılması bile İsrail’in Afrikabaşta olmak uzere diğerMusluman devletlere rahatçatemas edebilmesine nedenolmuştur.

Afrika Açılımı ile GelenYeni Kazanımlar Üzerine

İsrail’in dış politikada Müslüman ül-kelere doğru yeni yaklaşımları be-nimsemesi başta Ortadoğu olmak

üzere Afrika kıtasında da yankı bul-maktadır. Afrika’daki Müslüman nü-fusun çoğunlukta olduğu ülkelereetki edebilmek, İsrail için ilk başlardakolay bir iş değildi. Bu fırsatın ortayaçıkmasında son on yılda bölgede ya-şanan değişimlerin yeni kamplaş-malara yol açması ve bu minvaldeyeni güvenlik parametrelerinin be-lirlenmesinin etkileri büyüktür. Bil-hassa Suriye ve Yemen krizlerindeİran’ın etkinlik sahasını arttırması,İsrail için Arap dünyasına karşı birşaşırtma argümanı geliştirilebilme-sine neden olmuştur. İran diplomatikmaharetlerini sergilerken, Arap dev-letleri pürdikkat onun her hareketinitakip etmektedir. İsrail öncülüğün-deki İran'ı “ortak tehdit” olarak kur-gulama ise, Arap bloğunu kendisineyakınlaştırmaktadır. Senelerdir ABDile müttefik olan Suudi Arabistanve Ürdün’ün yanı sıra Mısır’da yineABD desteğine sahip Sisi yönetiminin

30 Mart-Nisan 2019 Cilt: 10 Sayı: 86

KAPAK DOSYASI

İsrail ile yeni ilişkiler bina etmesihiç de zor olmamıştır. Bu denklemeSuudi Arabistan ekseninde hareketeden Körfez ülkelerini de kolaycadahil edebiliriz.

Filistin meselesine girecek olursakhem konudan sapmış oluruz hemde epey mesai harcamamız gerekir.Lakin Filistin’in öneminin Arap dev-letlerince gözardı edilebilecek bir ko-numa kayması bile İsrail’in Afrikabaşta olmak üzere diğer Müslümandevletlere rahatça temas edebilmesineneden olmuştur. Umman’dan tutalımda Çad’a kadar bahsettiğimiz dev-letlerin diplomatik hareket kapasi-teleri ve ekonomik verileri bellidir.Bu ülkelerin kendi başlarına inisiyatifalmaktan ziyade Suudi Arabistan veMısır gibi çok yönlü ilişkiler tesisettikleri devletlerin adımlarını takipetmeye çalışırlar. Bu yüzden İsrailtarafından gelecek inisiyatifleri kendi

toplumları için değerlendirirken ön-lerindeki örneklere bakacaklardır.

Genel itibariyle, İsrail’in Afrika’yadönüş politikası bir “treni kaçırmama”

ve “kârı ne kadar maksimize edebi-lirsem edeyim” çabası olarak görü-lebilir. Başbakan Netanyahu’nun san-sasyonel başlıklarla medyaya sunmuşolduğu bu açılımın uzun soluklu birittifak süreci mi olacağı şimdilik be-lirsiz. İsrail’in mevcut argümanı Af-rika’nın ezilen halklarını kazanmayayönelik olsa da hem iç politikadaAfrika kökenli mültecilere uygulananönlemler hem de yakın geçmişe kadarAfrika’da desteklenen rejimler İsrail’inüstündeki soru işaretini, en azındantoplumsal hafızada, kolay kolay kal-dırmayacaktır. Öte yandan, Afrikalıdevletler Müslüman ya da gayri Müs-lim nüfus çoğunlukta olsun, baştaAB, ABD ve Çin tarafından maliprogramlarla desteklenmektedir. Af-rika’ya Türkiye’nin yapmış olduğuaçılımda onu denge kurucu pozisyonagetirmektedir. Her ne kadar Körfezhattı ve Kızıldeniz havzasında etkinyeni dostlar edinse de İsrail’in Afri-ka’daki ittifak arayışının diplomatikçerçeve içerisinde önceden belirlen-miş konularla sınırlı kalacağını bil-hassa da Filistin meselesi özelindeMüslüman coğrafyadaki topluluklarınvicdanında işinin tahmin edilendendaha zor olacağı kanaatindeyim.

Mart-Nisan 2019 Cilt: 10 Sayı: 86 31