Neden Daha Çok Burs Vermek İstiyoruz?guncel.tgv.org.tr/journal/32/pdf/337.pdf · kuran irade...

4
güncel gastroenteroloji 14/1 1 Neden Daha Çok Burs Vermek İstiyoruz? Prof. Dr. Ali ÖZDEN Ü lkemiz o hale geldi ki; okumadan, bilgi sahibi olma- dan, kendinin âlim olduğunu zanneden bir sürü insan, televizyonları istila etti. Bu gerçekten post modern darbe. Cehalet her yeri ele geçirmiş. Bilim de demokrasi gibi kendini koruyamaz hale gelmiştir. Öyle bir kaos ki darbeyi ya yiyeceksin ya da sana yedirecekler. Çoban sürüsüne sahip çı- kamazsa kurt kuzuyu kapar. Suçlu olan kurt değil çobandır. Çobanın adam gibi adam olması ayakta uyumaması gerekir. Ülkemizde son yıllarda üniversiteler de ülke sorunlarına çö- züm üretme konusundaki asli görevini bilim dışı kişi ve kuru- luşlara kaptırmış olduğundan bunalım içindedir. Bu nedenle bilgi üretme yazıp çizme gibi işler akademik ortamda da yan- daş bulamamaktadır. Başkaları bu yazıp çizmelerin kâğıt isra- fından başka bir şey olmadığına inansalar da, içimdeki duygu beni yazmaya zorluyor. Bu nedenle bu yazıyı kaleme alıyo- rum. Goethe’den özür diliyorum çünkü ona kalırsa bu yazıyı yazmamam gerekir. Çünkü Goethe’ye göre bir yazıyı en az bir milyon insan okumayacaksa yazmamak gerekiyormuş. Ya- zılırsa da ona göre boşuna yazılmış bir yazıdır. Ben bu yazıyı bir kişi okusa bile razıyım. Burası Türkiye, Goethe ise 200 yıl önceki Almanya’da düşüncesini ortaya koymuştur. Bu yazıyı yüz yıl sonra beki de bir Türk okur diye yazıyorum. Şayet bi- ri bu yazıyı okursa bugün bizim yaşadıklarımızı daha iyi anla- yacak ve umuda yolculuktan vazgeçmeyerek güneşi zapt edecektir. Doğayı gözlemleyerek, okuyarak edindiğimiz bilgilerle tüm kavramları biz yarattık. Daha da doğrusu insandır kendini ya- ratanı da yaratan. İnsandır putları da, çok tanrılı dinleri de, korkuları da, yasakları da, etik kuralları da, umutları da, umutsuzlukları da yaratan. İnsanoğlunun seyir defteri göz- den geçirilirse insan yarattıklarını binlerce yılda gerçekleşti- rebilmiştir. Kurgu dinamik, değişime ve evrime açık şekilde yapılmadığı için yüzlerce yıl içinde insanoğlunun yarattıkları dünyayı da, kendini de hızla tüketmektedir. Belki de bu ne- denle sorumluluk mevkiindeki bir kişi diyor ki, putları yıka- caksınız. Çok doğru söylüyor, insanoğlu putları ve diğer yara- tıklarını da yıkıp bu güne ve geleceğe uyum gösterecek yeni kavramlar yaratmak zorundadır. Bu konuda akıl ve bilimden yararlanmak gerektiği de unutulmamalıdır. Bizi karanlık ça- ğın düşünce sisteminden akıl ve bilim kurtarabilir. Bilimi ya- ratan insana ve bilime saygılı olmamız gerekir. İnsan ve bilim- dir insanlığı güzel günlere götürecek. Bu nedenle biz de ya- ratıcı güce sahip insanların yetişmesi için koşulların oluşma- sına katkıda bulunmak istiyoruz. “Büyük hedefler insanı bilmediği yerlere sürüklemiyorsa, evinde kalmak onu daha çok mutlu eder.” Goethe (1749-1832)

Transcript of Neden Daha Çok Burs Vermek İstiyoruz?guncel.tgv.org.tr/journal/32/pdf/337.pdf · kuran irade...

Page 1: Neden Daha Çok Burs Vermek İstiyoruz?guncel.tgv.org.tr/journal/32/pdf/337.pdf · kuran irade ülkenin bilim ve akıl yolunda yücelebileceğini bil-dikleri için eğitime öncelik

güncel gastroenteroloji 14/1

1

Neden Daha Çok Burs Vermek İstiyoruz?Prof. Dr. Ali ÖZDEN

Ülkemiz o hale geldi ki; okumadan, bilgi sahibi olma-dan, kendinin âlim olduğunu zanneden bir sürü insan,televizyonları istila etti. Bu gerçekten post modern

darbe. Cehalet her yeri ele geçirmiş. Bilim de demokrasi gibikendini koruyamaz hale gelmiştir. Öyle bir kaos ki darbeyi yayiyeceksin ya da sana yedirecekler. Çoban sürüsüne sahip çı-kamazsa kurt kuzuyu kapar. Suçlu olan kurt değil çobandır.Çobanın adam gibi adam olması ayakta uyumaması gerekir.

Ülkemizde son yıllarda üniversiteler de ülke sorunlarına çö-züm üretme konusundaki asli görevini bilim dışı kişi ve kuru-luşlara kaptırmış olduğundan bunalım içindedir. Bu nedenlebilgi üretme yazıp çizme gibi işler akademik ortamda da yan-daş bulamamaktadır. Başkaları bu yazıp çizmelerin kâğıt isra-fından başka bir şey olmadığına inansalar da, içimdeki duygubeni yazmaya zorluyor. Bu nedenle bu yazıyı kaleme alıyo-rum. Goethe’den özür diliyorum çünkü ona kalırsa bu yazıyıyazmamam gerekir. Çünkü Goethe’ye göre bir yazıyı en azbir milyon insan okumayacaksa yazmamak gerekiyormuş. Ya-zılırsa da ona göre boşuna yazılmış bir yazıdır. Ben bu yazıyıbir kişi okusa bile razıyım. Burası Türkiye, Goethe ise 200 yılönceki Almanya’da düşüncesini ortaya koymuştur. Bu yazıyıyüz yıl sonra beki de bir Türk okur diye yazıyorum. Şayet bi-ri bu yazıyı okursa bugün bizim yaşadıklarımızı daha iyi anla-yacak ve umuda yolculuktan vazgeçmeyerek güneşi zaptedecektir.

Doğayı gözlemleyerek, okuyarak edindiğimiz bilgilerle tümkavramları biz yarattık. Daha da doğrusu insandır kendini ya-ratanı da yaratan. İnsandır putları da, çok tanrılı dinleri de,korkuları da, yasakları da, etik kuralları da, umutları da,umutsuzlukları da yaratan. İnsanoğlunun seyir defteri göz-

den geçirilirse insan yarattıklarını binlerce yılda gerçekleşti-rebilmiştir. Kurgu dinamik, değişime ve evrime açık şekildeyapılmadığı için yüzlerce yıl içinde insanoğlunun yarattıklarıdünyayı da, kendini de hızla tüketmektedir. Belki de bu ne-denle sorumluluk mevkiindeki bir kişi diyor ki, putları yıka-caksınız. Çok doğru söylüyor, insanoğlu putları ve diğer yara-tıklarını da yıkıp bu güne ve geleceğe uyum gösterecek yenikavramlar yaratmak zorundadır. Bu konuda akıl ve bilimdenyararlanmak gerektiği de unutulmamalıdır. Bizi karanlık ça-ğın düşünce sisteminden akıl ve bilim kurtarabilir. Bilimi ya-ratan insana ve bilime saygılı olmamız gerekir. İnsan ve bilim-dir insanlığı güzel günlere götürecek. Bu nedenle biz de ya-ratıcı güce sahip insanların yetişmesi için koşulların oluşma-sına katkıda bulunmak istiyoruz.

“Büyük hedefler insanı bilmediği yerleresürüklemiyorsa, evinde kalmak onu daha

çok mutlu eder.” Goethe (1749-1832)

Page 2: Neden Daha Çok Burs Vermek İstiyoruz?guncel.tgv.org.tr/journal/32/pdf/337.pdf · kuran irade ülkenin bilim ve akıl yolunda yücelebileceğini bil-dikleri için eğitime öncelik

2 MART 2010

Bu toplumu yüceltecek olan ve ayaklar altından kurtaracakolan yüksek donanımlı insan gücüdür. Bu gücü yaratacakolan üniversitelerimizdir. Üniversiteleri, üniversite yapan du-varları değil, yüksek donanımlı hocaları ve öğrencileridir.

Üniversitelerimizin geleceğini belirleyen birinci faktör; ülke-yi yönetenlerin üniversiteye saygısı, sevgisi ve desteğidir.

İkinci faktör; yeni kuşak hocaların üst düzeyde donanımlı ol-malarıdır. Bu nedenle Türk Gastroenteroloji Vakfı, Cumhuri-yet’imizin kuruluş felsefesine kol kanat olabilecek bilimadamlarının yetişmesi için yıllardır yurt dışı eğitim burslarıvermektedir. Yeni burs başvurularını dört gözle beklemekte-yiz.

Ülke sorunlarını çözebilecek, bilginin üretilebileceği yerlerüniversitelerdir. Toplum için bilim yuvalarına saygı ve sevgigöstermek kutsal bir görevdir. Bilgi olmadan yolumuzu bul-mamız ülkemizi koruyup kollamamız mümkün değildir. Artıkakıllı olalım, Amerika ve Avrupa gibi Çin ve Japonya da üni-versitelerinin kürsülerini ve yönetimlerini yabancı hocalarada açarak çağcıl bir hale gelmiştir. Biz de yabancı bilim adam-larını hem eğitici hem de yönetici konumlarda barındırabil-meliyiz. O zaman kendimizi de tanıma fırsatını bulmuş olu-ruz.

TGV, bursiyerlerinin belli bir alanda araştırma yapmasını iste-mektedir. Goethe bundan 200 yıl önce “Bir genç belli biralanda bilgi ve görgüsünü geliştirirse hem çok başarılı hemde çok yararlı olur, şayet her şeyle meşgul olursa hem kendi-ne hem de yaşadığı topluma zarar verir” diye görüşünü orta-ya koyar. Biz de bilim adamının belli konuda derinlemesinebilgi sahibi olması gerektiğine inanıyoruz. Her şeyi yapma ar-zusu hem kişiye hem de üniversiteye zarar vermektedir. Her

şeyi yapmak, her şeyle meşgul olmak üniversite kavramınıanlamamaktan kaynaklanmaktadır. Türkiye bu hastalıkla mü-cadele etmek zorundadır.

Bilgi olmadan yolumuzu bulmamız mümkün değildir. Bilgiyeulaşmak ve bilgilenmek oldukça zor bir iştir. Mitolojiye göre“Bilgi” yi insanoğluna getiren Prometheus (ön görü, öncedenbilen, önceden hisseden)’tur. Prometheus, insanları gelecek-te katlanacakları güçlükleri simgeleyen gözyaşlarıyla yoğrul-muş kilden yaratan bir titandır. Platon’a göre insanların yara-tılışı; “dünyanın sahibi olan tanrılar doğadaki unsurlardanölümlü yaratıkları yaratırlar” şeklindedir. Prometeus, Zeus’unAteş Tanrısı Hephaistos’un ocağında sakladığı ateşi (Bilgiyi)çalarak tanrısal bir armağan olarak insanlara sunmuştur. Böy-lece bilgiyi edinen insanoğlu artık tanrılara meydan okuyacakve aydınlanma başlayacaktır. Prometheus insana bilgi ateşi ya-nı sıra mekanik hünerleri, bilimleri ve bilgeliği de vermiştir.Prometheus kendi yarattığı insanlara yardımcı olmak için di-ğer tanrıları kandırdığı için Zeus tarafından cezalandırılır. Ze-us, Ateş Tanrısı Hephaistos’a, Prometheus’u Kafkas dağındabir kayaya zincirlemesini emreder. Sonra Prometheus’un be-denini gagalaması için bir kartal gönderir. Kartal her gün Pro-metheus’un karaciğerinden bir kısmını yese de karaciğer hergece kendini yenileyerek eski haline dönse de, Prometheusperişan halde yaşamını sürdürür. Durumu gören KahramanHerakles kartalı bir okla vurur ve zincirleri çözer. Böylece Pro-metheus özgürlüğüne kavuşur ve aydınlanma başlar. Zamanzaman aydınlanma süreci, karartılsa da, bilgi zincire vurulsada, bilgi özgürleşmenin bir yolunu bulur. Kilise’de zincire vu-rulup hapsedildiği günlerde “Bilgi” kilisedeki akılcılar tarafın-dan kaçırılarak özgürleştirilmiştir. Bilginin özgürleşmesindenkorkan kilise hemen gerekli önlemleri alarak bilginin yaratıl-dığı üniversiteleri kontrolü altına almıştır. Bilgi tam özgürleşe-mediği içinde yeterince çoğalamamıştır. Fakat zaman içindekilisenin tüm baskısına rağmen bazı üniversiteler, kilisenintaktığı zincirleri kırarak bilgiyi özgürleştirmişlerdir. Böyleceözgür bilgi kilisenin ve dini çevrelerin “Dönen güneştir, Dün-ya evrenin merkezidir ve sabittir” temel söyleminin yanlış ol-duğunu kanıtlayarak kilisenin yalan yuvası olduğunu ortayakoymuştur. Kilise ve dini çevreler tahtlarını bilime terk etmekzorunda kalmıştır. Bilim gerçek olanın insan olduğunu ortayakoyunca, aydınlanma süreci yeniden gündeme gelmiştir.

Türk toplumu Tanzimat'la birlikte bilgi toplumu olan batıyaaçılmaya çalışmış ise de bu tam anlamıyla gerçekleşememiş-

Page 3: Neden Daha Çok Burs Vermek İstiyoruz?guncel.tgv.org.tr/journal/32/pdf/337.pdf · kuran irade ülkenin bilim ve akıl yolunda yücelebileceğini bil-dikleri için eğitime öncelik

GG 3

tir. Çünkü o zaman ki devletin karakteri ve felsefesi batı dün-yası ile örtüşmemekteydi. Cumhuriyet’in kuruluşunu izleyenyıllarda kuruluş felsefesi doğrultusunda batının bilim ve tek-nolojisinden yararlanma, ulusal hedef olarak belirlendiğin-den gerekli tüm adımlar atılmıştır. Türkiye Cumhuriyet’inikuran irade ülkenin bilim ve akıl yolunda yücelebileceğini bil-dikleri için eğitime öncelik vermişlerdir. Kansu Şarman’ın"Türk Promethe’ler" eserinde yer aldığı gibi 18 Ağustos 1923tarihli hükümet programında şu ifade yer almakta idi; “Hal-kın talim ve terbiyesi için gece dersleri ve çırak mektepleritahsis olunacak, halk lisanı ile halkın ihtiyacına muvafık milligüzidelerin yetiştirilmesi için istidat ve kabiliyeti tebarüzeden ve ailesinin kudreti maliyesi müsait olmayan gençler or-ta ve yüksek mekteplerde suret-i mahsusa da himaye ve mu-avenete mazhar olacakları gibi ihtisas peyda etmeleri için Av-rupa’daki irfan mekteplerine de gönderileceklerdir”. 29Ekim 1924’de Cumhuriyet’in birinci kuruluş yıl dönümündeaçılan Maarif Vekalet’i Avrupa sınavıyla batıya akın başlar. İlköğrenci grubu Ocak 1925’de Avrupa yollarına düşer. Bugrupta Ulvi Cemal Erkin, Burhan Toprak, Necip Fazıl Kısakü-rek, Sadi Irmak, Suat Hayri Ürgüplü gibi daha sonra ülkeninyönetimi ve kalkınmasına yön veren gençler yer almıştır. Ata-türk onlara “Sizi bir kıvılcım olarak gönderiyorum, volkanolup dönmelisiniz” diye telgraf ile yolcu etmiştir.

İşte, Cumhuriyet bir ulus yaratmak için bilim, sanat, edebiyat,siyaset, teknik alanlarda yetiştirilmek üzere başarılı öğrenci-leri Avrupa’ya göndermeyi ulusal politika olarak ele almıştır.

1924’de Tevhid-i Tedrisat Kanunu’nun yürürlüğe girmesi ve1925’de Mustafa Necati’nin Maarif Vekil’i olması ile güneşeakın başlar. Mustafa Necati (1894-1929) nin Avrupa’ya gidenöğrencilere mektubu o günleri çok iyi yansıtmaktadır.

“Aziz genç!

Önünde yeni ve feyizli bir ufuk açılmıştır. Bu ufka doğruçok kuvvetli bir şevk ve heyecanla atlayacağından emi-nim. Gideceğin ilim ve irfan diyarında yılmak bilmeyenhudutsuz bir azim ile çalışmak hem vazifen hem de bor-cundur. Bulunacağın yerlerde her şeyden azami nispetteistifadeyi düşünmekle beraber, bir Türk Gencine yakışacakbir surette hareket ederek etrafında bulunanların muhab-betini, takdirini kazanmalısın. Seni aziz vatanın birçokumutlar besleyerek ne azim ve fedakârlıklarla gönderiyorunutma. Ona göre çalış. Yolun açık olsun. Muvaffakiyetlerdilerim.„

Yıl 1925, Ankara’da Hukuk Mektebi, yıl 1926 Gazi Eğitim Ens-titüsü kurulur. Yoktan yaratma süreci artık gündemdedir venurlu ufuklar açılmıştır.

Avrupa’ya bilgi, görgü, eğitim için gençlerin gönderilmesineMaarif Vekâleti yanı sıra diğer devlet kurumları da destek ver-miştir. Bu kurumların başlıcaları; Valilikler, Belediyeler, MTA,Ticaret Odaları, Sümer Bank, Devlet Demir Yolları, ETİ Bank,Askeriye’dir. Avrupa yolculuğu ikinci dünya savaşına kadaryoğun şekilde devam etmiştir. Hitler Almanya’sında bilimadamları için yaşam koşulları bozulunca birçok Alman hocaTürkiye’ye gelerek bilim hayatımıza ve üniversitelerimize canvermişlerdir. Alman hocaların katkısı ile Batı standartlarındabir üniversite yaşama geçmiştir.

Bu Alman hocaların ülkemizdeki bilim ve akıl yolunda ger-çekleştirilen yürüyüşe katkıları unutulmamalıdır. İkinci Dün-ya Savaşı’ndan sonra bilimin yeni merkezi Amerika BirleşikDevletleri’ne yeni bir akın başlar. Çünkü bilim ve teknolojialanında uluslararası ilişkiden kaçan toplumların varlıklarınıdevam ettirebilmeleri her geçen gün daha da zorlaşmaktadır.

Page 4: Neden Daha Çok Burs Vermek İstiyoruz?guncel.tgv.org.tr/journal/32/pdf/337.pdf · kuran irade ülkenin bilim ve akıl yolunda yücelebileceğini bil-dikleri için eğitime öncelik

4 MART 2010

Çağlar boyunca “Bilgi” zincire vurulmaya çalışılsa da, ateşisöndürülmek istense de onun âşıkları bir yolunu bulup onuyaşatmayı başarmışlardır. Bilgi yuvaları olan üniversiteler ta-rih boyunca dini çevrelerce baskı altında tutulmuş ve özgür-leşmelerine olanak verilmemiştir. Bilgiye sevgi ve saygısı ol-mayanlar üniversiteleri aşağılamakla kalmamış onu avuçları-nın içine alıp oynamaya başlamışlardır. ÜniversitelerimizCumhuriyet’i korumak ve kollamaktan ne kadar uzaksa “bil-gi”yi de korumaktan kollamaktan o kadar uzaktır. Üniversite-ler kendi sorunlarını ortaya koyup kendileri çözmelidirler.Kuzu Kurt’a sorunlarını çözdürmemelidir.

Şu dört konuyu da gündeme getirmek istiyorum; 1) Gönül-lü kuruluşlarda çalışanlar; hiçbir zaman kişisel çıkar amaçlı,gönüllü kuruluşun amaçlarına benzer konularda kongre,toplantı, kurs, yaz okulu veya kış okulu gibi aktivasyonlarındüzenlenmesinde yer almamalıdırlar. Gönüllülük esasına da-yalı kuruluşları kişisel çıkar için kullanmak, hem etik, hem deyasal değildir. Bu konuda uluslararası hukuk kurallarına hepi-miz uymak durumundayız. Her nedense çıkar peşinde ko-

şanlar, herşeyi unuttuğu gibi etik kuralları ve hukuku daunutmaktadırlar. 2) Rektörlük seçimlerinde demokratik oyla-ma sonuçlarına saygı gösterilmediğinden, bu seçimleri kaldı-rarak hem demokrasiye, hem de bilgiye saygı gösterilmişolur. 3) Eğitim hastanelerindeki şeflik sınavlarında jürilerinoluşturulmasındaki kriterler ve sınav sonuçlarının öncedenbilinmesi siyasetin bilim kurumlarını kontrolü altında tuttu-ğunu düşündürmektedir. 4) YÖK’ün belirlediği jürilerinoluşturulmasında da karanlık alanlar olduğu, adaya göre jürioluşturulduğunu ileri sürenlerin olduğu unutulmamalıdır.

Sonuç olarak üniversitelerin ve bilginin taciz ve tehdit altındaolduğunu görmemek mümkün değildir. Bu nedenle devletinve bireylerin üniversiteleri ve bilgiyi koruyup kollamalarıyanısıra esas olarak Cumhuriyeti korumak ve kollamakgörevli olan Cumhurbaşkanı ve Cumhuriyet Savcılarınınüniversiteleri de bilgiyle korumaları gerekmektedir.

Bilim ve bilgiye sevgi ve saygısı olmayan toplumlar, yok olupgitmeye mahkumdurlar.

Saygılarımla

OONNDDOOKKUUZZUUNNCCUU YYÜÜZZYYIILL // MMooddeerrnn TT››bbbb››nn BBaaflflllaanngg››cc››

James West’in renkli tahta tasviri (1803), bir salg›n s›ras›nda doktorlar›n artan ifline alayc› bir yorum getiriyor. William Helfand Koleksiyonu, New York