İÇİNDEKİLER - tarimdanhaber.com · ğır işletmeleri genellikle mera hayvancılığı...
Transcript of İÇİNDEKİLER - tarimdanhaber.com · ğır işletmeleri genellikle mera hayvancılığı...
![Page 1: İÇİNDEKİLER - tarimdanhaber.com · ğır işletmeleri genellikle mera hayvancılığı tarzında, besi sığırcılığı ise büyük ölçeklerde ve kapalı tarzda 3-6 aylık](https://reader031.fdocument.pub/reader031/viewer/2022041715/5e4accf868bce35b2c0a9803/html5/thumbnails/1.jpg)
![Page 2: İÇİNDEKİLER - tarimdanhaber.com · ğır işletmeleri genellikle mera hayvancılığı tarzında, besi sığırcılığı ise büyük ölçeklerde ve kapalı tarzda 3-6 aylık](https://reader031.fdocument.pub/reader031/viewer/2022041715/5e4accf868bce35b2c0a9803/html5/thumbnails/2.jpg)
2 3
İÇİNDEKİLER
ÖNSÖZ 4
1- HAYVANCILIKTA KÜRESEL GÖRÜNÜM 5
a- ABD HAYVANCILIĞI 7
b- AB HAYVANCILIĞI 8
c- DİĞER ÜLKE VE BÖLGELERDE HAYVANCILIK 9
2- TÜRKİYE HAYVANCILIĞINA GENEL BAKIŞ 11
2a- HAYVANCILIK İŞLETMELERİ ÖLÇEK DURUMU 19
2b- HAYVAN SAĞLIĞI VE SÜRÜ YÖNETİMİ DURUMU 20
3- BÜYÜKBAŞ HAYVANCILIK 22
3a- BESİ SIĞIRCILIĞI
3b- SÜT SIĞIRCILIĞI 30
3b1- SÜT REGULASYONU PROGRAMI 33
3b2-DAMIZLIK ÜRETİMİ 34
4- KÜÇÜKBAŞ HAYVANCILIK 38
4a- KÜÇÜKBAŞ HAYVAN YETİŞTİRİCİLİĞİNDE ÜRETİMİ DARALTAN RİSKLER
4a1- KIRSAL GÖÇLER 39
4a2- TARIMSAL KURAKLIK 39
4a3- TARIMDA İNOVASYON 39
4a4- İKİNCİ ÜRÜN TARIMI 39
4a5- ÇOBAN SORUNU 39
4a6- KOYUN-KEÇİ ÜRÜNLERİ PAZAR DEĞERİ 39
4b- HAYVAN ISLAHI VE HAYVAN HASTALIKLARI 39
5- KANATLI SEKTÖRÜ 40
6- GAP VE DAP BÖLGE İLLERİNDE ENTEGRE HAYVANCILIK İŞLETMELERİ YATIRIM TEŞVİK PROJESİ 41
7- SON YILLARDA DAP VE GAP BÖLGE İLLERİNE YAPILAN HAYVANCILIK YATIRIMLARI 43
7a -TARIMSAL KALKINMA KOOPERATİFLERİ VE KIRSAL KALKINMA PROJELERİNE AYRILAN KAYNAKLAR 43
7b -DAP VE GAP SÜT SIĞIRCILIĞI YATIRIM TEŞVİKLERİ 44
7c -TARIM VE KIRSAL KALKINMA KURUMU TARAFINDAN DESTEKLENEN HAYVANCILIK YATIRIMLARI 44
7d -DAP GAP KOP VE DOKAP İLLERİNDE DAMIZLIK MATERYAL VE İNŞAAT YATIRIMLARININ DESTEKLENMESİ 45
7e -GAP VE DAP BÖLGE İLLERİNE YAPILAN HAYVANCILIK DESTEKLEME ÖDEMELERİ 45
8- BİR HIKAYE BİR GÖZLEM 46
9- YENİ YATIRIM PROJESİ AKIŞ PLANI 48
9a- ÜRETİM HAVZALARININ TESPİTİ VE ALTYAPI YATIRIMLARININ YAPILMASI 48
9b- YATIRIMCI SEÇİMİ 48
9c- YATIRIM KONUSUNUN BELİRLENMESİ 48
9d- SIĞIR YETİŞTİRİCİLİĞİ İŞLETMESİ 48
9e- KOYUN YETİŞTİRİCİLİĞİ İŞLETMESİ 49
9f- ÇİFTLİKLERİN YATIRIM ORGANİZASYONLARI 49
9g- BÜTÇE PLANLAMASI 49
9h- ÇİFTLİKLERİN DİKEY YÖNETİMİ 49
9ı- ÜRETİM PROJEKSİYONU 49
10- SONUÇ 50
![Page 3: İÇİNDEKİLER - tarimdanhaber.com · ğır işletmeleri genellikle mera hayvancılığı tarzında, besi sığırcılığı ise büyük ölçeklerde ve kapalı tarzda 3-6 aylık](https://reader031.fdocument.pub/reader031/viewer/2022041715/5e4accf868bce35b2c0a9803/html5/thumbnails/3.jpg)
4 5
Mustafa KAYHAN
ÖNSÖZ
Dünyada şiddetli yoksulluğun belirlenmesinde esas alınan parametrelerden en önemlisi et tavuk balık
ve yumurta gibi hayvansal ürünlere erişim ve tüketim miktarı olarak kabul görmektedir.
Toplum sağlığı ve beslenmesinde önemli yer tutan bu besinlerin temel ham maddelerini üreten hay-
vancılık sektörünün geçmişteki durumu ve günümüz politikaları olabildiğince tarafsız bir şekilde analiz
edilerek bir üretim modeli önerisi oluşturulmuştur.
Hayvancılığın küresel görünümü ve ticareti de gözetilerek ülkesel bir üretim stratejisi perspektifinde
olması gereken politikalar belirlenmeye çalışılmış ve geçmişteki politik yaklaşımlar kimi yerlerde eleş-
tirel bakış ile okuyucu ile paylaşılmıştır.
Kamuoyunda çok gündem oluşturan hayvancılık sektörünün temel sorunları ve çözüm önerileri tar-
tışmaya açılmış ve dünyadaki başarı hikayelerinin arka planı incelenerek ülke potansiyelinin doğru
planlanmasına ufuk aralanmıştır.
Bu raporda yer alan tabloların tamamındaki veriler TUİK veri tabanından elde edilerek politikaların
etkinliği ve üretim ilişkisi sorgulanmaya çalışılmıştır.
Ülkemiz tarımında hep gündem oluşturan hayvancılık sektöründe mesai yapmış biri olarak hazırlamış
olduğum bu raporun ülkemiz hayvancılığına katkı sağlamasını temenni ederim.
Çalışmanın akışında özellikle dizin ve basımında emeği geçen arkadaşlarıma teşekkür ederim.
HAYVANCILIKTA KÜRESEL GÖRÜNÜM
![Page 4: İÇİNDEKİLER - tarimdanhaber.com · ğır işletmeleri genellikle mera hayvancılığı tarzında, besi sığırcılığı ise büyük ölçeklerde ve kapalı tarzda 3-6 aylık](https://reader031.fdocument.pub/reader031/viewer/2022041715/5e4accf868bce35b2c0a9803/html5/thumbnails/4.jpg)
6 7
HAYVANCILIKTA KÜRESEL GÖRÜNÜM
ABD HAYVANCILIĞI
Tablo 1: DÜNYA HAYVAN VARLIĞI ( BAŞ )
Tablo 2: KÜRESEL ET VE SÜT ÜRETİMİ İLE DÜNYA NÜFUSU
Tablo 3: DÜNYA DOMUZ ETİ ÜRETİMİ KIYASLAMASI (TON)
Gıda üretiminde tedarik zincirinin güvenli, gıdaya erişimin kolay
olması için her ülke kendi tarım potansiyelini planlayarak üretimi
teşvik etmekte ve dışa bağımlılığı asgari düzeyde tutmaya çalış-
maktadır. Küresel gıda arzında yeterlilik olmasına karşın dağılımın
dengesizliğinden dolayı açlık önemli bir sorun olarak devam et-
mektedir. Gelecek planları, gıda arzına yeterli üretim ve besin de-
ğeri yüksek olan hayvansal ürünlere dayalı dengeli beslenmenin
yaygın olması üzerine kurgulanmaktadır. Ancak toplumsal gelişim
ve değişimle beraber bu kategorideki besin maddelerinde tüketi-
min göreceli olarak arttığı, buna mukabil üretimde hızlı bir artışın
olmadığı görülmektedir (Tablo 1). Hayvancılıktan elde edilen gıda
maddelerinin katma değer ve besin değerlerinin yüksek olması,
aynı zamanda sanayi entegrasyonu ile sektörün yarattığı istihdam
kapasitesi de dikkate alındığında bu sektörün dünyada olduğu gibi
bizde de stratejik bir sektör olarak değerlendirilmesi gerektiği or-
taya çıkmaktadır.
1929 küresel ekonomik buhranı ABD’de yıkıcı etkiler yaratmıştır.
Birinci Dünya Savaşı sonrası tarımsal üretim kapasitesi artarken
tüketim hacminde azalmalar olmuştur. Savaşın yarattığı tahribat ve
alım gücünün zayıflaması piyasaları durağan hale getirmiştir. Tabiat
şartlarında üretimi yapılan tarım ürünlerindeki stokların artması ve
o dönemde depolama şartlarının yetersizliği ürün fiyatlarının aşırı
düşmesine ve çiftçilerin iflasına neden olmuştur. Petrol fiyatların-
daki aşırı yükseliş krizi derinleştirirken aynı zamanda ABD’de tarım
sektörüne olan bakışı da değiştirmiştir. Fikir kulüpleri, artan dünya
nüfusunun beraberinde gıda talebini arttıracağı, bunun sonucun-
da küresel ticaret hacminin genişleyeceği, gıdada küresel çapta
tekel olmanın stratejik önem arz edeceği üzerine makaleler ya-
yınlıyor, gıda üretimi ve yönetimi ile küresel güç olma arasındaki
korelasyona dikkatleri çekerek Amerikan tarım politikalarına yön
veriyorlardı. Bu fikirler doğrultusunda, tarım işletmelerinin iyi yöne-
Dünya nüfus artış hızı ile beraber yükselen ekonomilerin sağladığı
refah ve yaşam standardının yükselmesi, yaşam tarzının kentleş-
meye bağlı olarak değişmesi, küresel ölçekte insan hareketlerinin
artması ve beslenme kültürünün hızla hazır gıdaya yönelmesi, ge-
lecekte hayvansal ürünlere olan talebi daha da arttıracaktır. Buna
karşın dünya hayvan mevcuduna ve hayvansal ürün üretiminin son
on yılına baktığımızda dikkat çekici bir artış görmediğimiz gibi ülke-
lerin üretim ve tüketimlerinde de dengesizlikler görmekteyiz. (Tablo
2, 3) Avrupa Birliği’nin hem üretimde hem de tüketimde ilk sıralar-
da olduğunu; diğer ülkelerin ise, ekonomik gelişmişlik durumları ile
hayvansal ürün tüketiminin doğru orantılı seyrettiğini görmekteyiz.
tilmesi ve üretimin doğru planlanması için küçük aile işletmelerinin
büyük şirket işletmelerine dönüştürülmesi süreci başlatıldı ve eş
zamanlı olarak tarımsal Ar-Ge projelerine ve biyoteknolojiye önem-
li yatırımlar yapıldı. Amerikan ulusal politikasının en doğru itirafını
aynı zamanda önemli bir stratejist olan eski Dışişleri Bakanı Henry
Kissenger yapmıştır: “Petrolü kontrol eden ulusları, gıdayı kontrol
eden insanları yönetir”. Bu emperyal amaç için şirketlerin arazi alı-
mı teşvik edilerek küçük işletmeler tasfiye edilmiştir ve buralardaki
çiftçiler şirket işletmelerinde, tarımdaki diğer iş gücü rezervi de
başka sektörlerde istihdam edilmiştir. Yıllara sarih tarım politikaları
sonuç vermiştir. 1979-1990 yılları arasında çiftçi sayısı 300 bin
kişi azalmış buna rağmen üretim artmıştır. Bugün Birleşik Devlet-
lerin sığır eti piyasasına baktığımızda %84’lük tekelin dört firmada
olduğunu görürüz (Tyson, Cargill, Swift, National Beef Parking).
Son on dört yılda büyükbaş hayvan sayıları %11,9, küçükbaş hayvan sayıları %19,2, domuz sayıları ise %13,6 artmıştır.
Son on dört yılda dünya nüfusu %21 artarken; süt üretimi %37,domuz hariç kırmızı et üretimi ise %20 artmıştır.
Dünyada üretilen toplam kırmızı etin % 58 i domuz menşeli olup geri kalanı büyükbaş ve küçükbaş hayvanlardan üretilmektedir.
Kaynak: FAO
Kaynak: FAO
Kaynak: FAO
2002 2010 2016 Artış (%)Büyükbaş (sığır, manda) 1.496.620.701 1.661.737.969 1.674.167.945 11,9
Küçükbaş (koyun, keçi) 1.825.634.801 2.100.015.774 2.176.164.158 19,2
Domuz 864.076.237 973.065.755 981.797.339 13,6
Yıllar Domuz Eti Büyükbaş ve Küçükbaş hayvan et üretimi
Toplam Üretim
2002 93.179.504 70.273.823 164.297.736
2005 98.784.109 75.130.904 173.915.025
2010 108.973.463 80.236.223 189.209.686
2016 118.168.700 84.731.672 202.900.385
Yıllar Nüfus (bin) Süt Üretimi (ton) Süt (kg/kişi) Büyükbaş ve küçükbaş hayvan
et üretimi (ton)
Kişi başına düşen et (kg/kişi )
2002 6.145.000 580.392.144 94 70.273.823 11
2005 6.542.160 650.746.892 99 75.130.904 11
2010 6.958.170 724.453.317 104 80.236.223 12
2016 7.446.900 798.476.318 107 84.731.677 11
![Page 5: İÇİNDEKİLER - tarimdanhaber.com · ğır işletmeleri genellikle mera hayvancılığı tarzında, besi sığırcılığı ise büyük ölçeklerde ve kapalı tarzda 3-6 aylık](https://reader031.fdocument.pub/reader031/viewer/2022041715/5e4accf868bce35b2c0a9803/html5/thumbnails/5.jpg)
8 9
ABD’de 2,2 milyon çiftçi, 920 milyon hektar tarım arazisi işlemek-
tedir. Ortalama tarımsal işletme büyüklüğü 418 hektardır. İşletme-
lerin %70’i hayvancılığa yönelik üretim yapmaktadır. Besi sığırı iş-
letmelerinin ortalama ölçeği 15-20 bin; damızlık süt işletmelerinin
ise1500-2000 baştır. Hayvan beslemede mısır ve soyanın payı
Okyanusya’da hayvancılık tamamıyla merada düşük girdi ile ve
çoğunlukla tabiat şartlarına bağlı yapılmaktadır. Ucuz maliyetin
sağladığı avantaj ile özellikle tereyağı ve süt tozunda dış ticaret
üstünlüğü bulunmaktadır.
Çin Halk Cumhuriyeti, komünist paradigmanın aksine toprak işleme
ve arazi kullanımında radikal değişikliğe gitmiştir. Ortak mülkiyete
dayalı üretim sistemini tasfiye ederek 20-25 yıllığına arazileri çiftçi
ailelere kiraya vermek ve gerekli alt yapı yatırımlarını da finanse
etmek suretiyle modern çiftlikler inşa etmiştir. Sovyet sisteminde-
ki ortak mülkiyetin yönetimi sorunlar doğurmuş, çiftçi-köylü fazla
mahsullerin kendilerinden alınacağını bildiği için üretimi arttırma
cihetine gitmemiştir. Stalin döneminde Ukrayna’da uygulanan gıda
programlarının açlıktan dolayı toplu ölümlere sebep olduğu bilin-
mektedir. Kırsalda yaşayan ve üretim yapan çiftçiler mahsulleri
ortak yönetime vermek istememişlerdir. Sistemin çöküşü ile tarım
arazilerinin mülkiyeti büyük ölçekte yönetim erklerinde görevli olan
kişilerin tasarrufuna geçmiştir. Üretimden ziyade toprak rantından
beslenen oligarklar türemiştir. Çin’de ise, çiftçi ve köylü aileler
planlı üretime uyma şartı ile toprak sahibi yapılmıştır. Bu nedenle
tarımsal üretim sürekli artmaktadır. Buna rağmen tüketim potan-
siyeli yüksek olduğu için küresel arz-talep projeksiyonlarında Çin
faktörü göz önünde bulundurulmaktadır.
Dünya nüfusu ve temel hayvansal ürün miktarları tablosu incelen-
diğinde ürün arzında dikkat çeken bir artışın olmadığı görülmek-
tedir. Buna karşın talep durumunda ise yapılan tüm projeksiyonlar
artış eğiliminin hızlı gelişeceği yönündedir. Yükselen Çin ekono-
Kıta Avrupası, ortaçağın kilise tahakkümünü, asiller ve toprak sa-
hiplerinin egemenliğini, Rönesans ve Reform hareketleri ile aşarak
yeni bir evreye geçmiştir.
Bilim ve sanatın canlanması ile aydınlanma dönemi başlamıştır.
Reform hareketleri ile kilise baskıları ortadan kalkmış ve özgür dü-
şünce hakim konuma gelmiştir. Bilim, sanayi ve ticarette hızlı ilerle-
me kaydedilmiş ve sonuçta İngiltere’de endüstri devrimi gerçekleş-
miştir. Seri üretim için ihtiyaç duyulan hammadde tedariki ve yoğun
emek ihtiyacı sınıflar arası çatışmaları körüklemiştir. Vahşi kapita-
lizm olarak adlandırılan bu dönemde emek sömürüsü yaygındır ve
işçi sınıfı ile kadınların seçme ve seçilme hakkı dahil grev ve toplu
sözleşme hakkı, çalışma saati düzenlemesi bulunmamaktadır. Ta-
rım sektöründe mekanizasyon hızla gerçekleşmiş ve buradaki atıl
iş gücü kentlerdeki sanayi tesislerinde istihdam edilmiştir. Tarım
alanlarında girdi kullanımı artmış, çiftlikler modernize edilmiş, ve-
%85’tir. Biyoteknolojideki gelişmeler bu oranı yükseltmiştir. Dünya
mısır ve soya üretiminin %40’ı ABD’de yapılmaktadır. Damızlık sı-
ğır işletmeleri genellikle mera hayvancılığı tarzında, besi sığırcılığı
ise büyük ölçeklerde ve kapalı tarzda 3-6 aylık yoğun yemleme ile
yapılmaktadır.
misinin başta dana eti ve süt ürünlerine olan talebi arttıracağını,
keza ithalatçı Ortadoğu ülkelerinin gelir durumunun enerjiye dayalı
olması ve son aylarda petrol fiyatlarındaki artışların alım gücüne
yansıyacağını ve dolaysıyla buralarda da talebin artacağını hesap-
ladığımızda, kısıtlı olan küresel arz durumuna bağlı olarak ürün
fiyatlarında göreceli bir yükseliş olacağını öngörmek mümkündür.
Ülkemizde arz açığının artacağı en önemli hayvansal ürün olarak
kırmızı et karşımıza çıkmaktadır. Buna istinaden bu hususta kap-
samlı bir değerlendirme yapmak yerinde olacaktır.
Küresel dana etinin sadece %10-11’i yani yaklaşık 8 milyon tonu
dış ticarette dolaşmaktadır. Bunun yanı sıra ihracatçı ülkeler de
sınırlı sayıdadır (Brezilya, ABD, Hindistan, İrlanda, Arjantin, AB). Tür-
kiye toplumunun damak tadı ve mutfak kültürü daha ziyade soğu-
tulmuş taze et tüketimi yönündedir. Bu nedenle dondurulmuş etler
piyasada pek rağbet görmemektedir. Ülkemize en yakın AB ülkele-
rinin toplam ihraç ettiği kırmızı et miktarı 350 bin tondur. Bu miktar
ancak İstanbul’un ihtiyacını karşılayabilecek düzeydedir. Amerika
ve Okyanusya’dan taze soğutulmuş et getirmek imkan kabilinde
değildir. Deniz yolu mesafesinin uzaklığı ürünlerin tabiatı gereği
soğuk zincir gerektirmesi taze et arzını mümkün kılmamaktadır.
Esasen ihracatçı ülkelerde de bol bir üründen bahsetmek mümkün
değildir. Ancak buralardaki tüketim ekseriyetle domuz etine dayalı
olduğu için dış ticarete ürünler gidebilmektedir. Tablo 4’te görüldü-
ğü gibi aslında AB’de domuz hariç kişi başına tüketilen kırmızı et
17 kg’dır. Türkiye’de de 16 kg’dır ama AB’de bunun üç misli do-
muz eti tüketilmektedir. Keza diğer ihracatçı ülkelerin tüketim duru-
muna baktığımızda bu oranın %70’in üzerinde olduğunu görürüz.
rimlilik artmış ve kalite standardı yükselmiştir. Geleneksel üretim
tarzı, pazar odaklı üretime evrilmiştir. İngiltere’de başlayan bu sü-
reç zaman içerisinde diğer Avrupa ülkelerine de yayılarak kapitalist
iktisadi yapıyı güçlendirmiştir. Dünya savaşları, Kıta Avrupasını ola-
ğanüstü tahrip etmiştir. Etnik ve sınıf mücadeleleri yeni iktisadi ted-
birlere neden olmuştur. Sektörel ve bölgesel kalkınma planları uy-
gulanmış, sosyal adalet ve eşitlik temelli kamu düzeni ile kaynaklar
refaha ayrılmıştır. Birçok iktisatçı 2. Dünya Savaşı sonrası dönem
ile 1980 yılı arasını kapitalizmin altın çağı olarak tanımlamaktadır.
Tarım sektöründe ciddi gelişmeler sağlanmıştır. Hayvancılık işlet-
melerinin altyapısı tamamlanmış verim ve kalite odaklı endüstriyel
üretim hız kazanmıştır. Coğrafi ve iklim avantajları zengin çayır ve
mera potansiyeli sığır yetiştiriciliğini geliştirmiştir. Birçok sütçü ve
etçi sığır ırklarının bu coğrafyada ıslah edilerek dünyaya yayıldığı
bilinmektedir. Bugün AB ye baktığımızda istihdamın sektörel dağı-
lımında tarımın payı % 3-5 oranında olup işletmelerin genelde aile
tipi olduğu ve dikey kooperatif birlikleri vasıtasıyla ortak politikalarla
yönetildiği görülmektedir. Sığır yetiştiriciliğinde yıl içinde çayır ve
meralardan faydalanma periyodunun uzun olması, sürü sağlığı ve
programlarının etkin kullanılması, yüksek verimli ırklardan oluşan
hayvan dağılımı ve bunun sağladığı yüksek verim dikkate alındı-
ğında, AB ülkelerinin üretim maliyetlerinin bize göre düşük olduğu,
dolaysıyla hayvansal ürün dış ticaretinde mukayeseli üstünlüğe
sahip oldukları ortaya çıkmaktadır. Sığır işletmelerinin ortalama
ölçeği 300-400 baştır. İşletme iş gücü genellikle aile fertlerinden
karşılanmaktadır. Bitkisel üretimin %65’i hayvancılık için yapılmak-
tadır. Dünya sığır eti üretiminin %10’u, inek sütü üretiminin %20’si
AB’de üretilmektedir. Bölge, damızlık üretiminde de önemli bir po-
tansiyele sahiptir. Kırsal üretim ve aile işletmeciliği Birlik tarafından
önemsenmekte ve çiftçi gelirlerinde sürdürülebilirlik ve fiyatlarda
istikrar, piyasa regülasyonları ve desteklerle sağlanmaktadır.
AB HAYVANCILIĞI
DİĞER ÜLKE VE BÖLGELERDE HAYVANCILIK
Tablo 4: AVRUPA BİRLİĞİ KIRMIZI ET VE SÜT ÜRETİMİ
Yıllar AB Nüfusu Süt Üretimi (ton)
Yıl/Kişi(kg) Sığır, manda, koyun, keçi
eti (ton)
Yıl/Kişi (kg) Domuz eti (ton)
Yıl/kişi (kg)
2002 490.118.445 153.899.337 314 9.504.267 19 21.771.322 44
2005 495.449.509 152.759.615 308 9.307.033 18 21.796.218 44
2010 503.835.669 152.938.609 303 9.160.560 18 22.976.339 45
2016 508.193.229 163.026.759 320 8.774.483 17 23.618.044 47
Kaynak: FAO
![Page 6: İÇİNDEKİLER - tarimdanhaber.com · ğır işletmeleri genellikle mera hayvancılığı tarzında, besi sığırcılığı ise büyük ölçeklerde ve kapalı tarzda 3-6 aylık](https://reader031.fdocument.pub/reader031/viewer/2022041715/5e4accf868bce35b2c0a9803/html5/thumbnails/6.jpg)
10 11
Özetle ihracatçı ülkelerin tamamı ekseriyetle domuz eti tüketmekte
olup dana etini de ihraç etmektedirler. Domuzların fizyolojisini in-
celediğimizde, gebelik süresinin ortalama 115 gün olduğunu ve
her doğumda 6-12 döl verdiğini, keza yemde seçici olmayıp her
şeyi tükettiğini ve altı ayda her bir yavrudan 200 kg karkas üre-
tilebildiğini görürüz. İneğin gebelik süresi ise 9 ay 15 gün olup,
Türkiye şartlarında 400 günde bir yavru alınmaktadır. Bunun yanı
sıra sığırlar otçul olup, yem tüketiminde de seçici canlılardır. Bir
besi danasının doğumdan kesime kadarki bakımı için gerekli olan
süre 18-22 aydır.
Küresel ölçekte hayvansal ürünlerin arz-talep durumuna göz attık-
tan sonra bu ürünlerin küresel ticaretinin önem arz ettiği değerlen-
dirmesi yapmamız mümkün olacaktır. Uluslararası ticareti etkileyen
küresel siyasi görünümü irdelediğimizde ulusal üretim stratejisinin
gerekli olduğu sonucuna varırız. Kutup başı ülkelerin liderleri son
zamanlarda barış dilinden bir hayli uzaklaşmış durumdadırlar.
ABD Başkanı TRUMP, ABD’nin ekonomik ve askeri olarak güçlü
olması gerektiğini, nükleer ve uzay alanına yoğun yatırım yapılaca-
ğını, dünyadaki barışın ancak güç ile tahkim edilebileceğini açıkça
beyan etmiştir.
Rusya da yakın zamanda PUTİN, Federal Mecliste bir konuşma
yaparak, SAMAT adını verdiği yeni bir kıtalararası balistik füze üret-
tiklerini, savunma sistemlerinin bunları algılamadığını dünyanın her
yerini vurma yeteneği olduğunu basınla paylaşmıştır.
AB’de, Birliğin lideri pozisyonundaki Almanya Şansölyesi MERKEL,
AB’nin NATO’dan ayrı olarak bir savunma ordusuna ihtiyaç duydu-
ğunu bunun için çalıştıklarını ifade etmiştir.
Çin Devlet Başkanı da Davos’ta küresel ticaretin geliştirilmesi ge-
rektiğini belirtirken yükselen Çin ekonomisinin savunma gücünden
de bahsetmiştir.
Tüm bu açıklamalar gösteriyor ki 2. Dünya Savaşından sonra refa-
ha ayrılan kaynaklar artık savunmaya ayrılıyor.
1980 sonrası ABD Başkanı Ronald Reagan ve İngiltere Başbakanı
Margaret Thatcher’in öncülük ettiği, devletlerin ekonomiyi yönet-
mekten çekilmesi, piyasaların ekonomiyi yönetmesi ilkesi doğrul-
tusunda sermaye dolaşımı, serbest ticareti ve rekabeti öngören
neoliberal programların son zamanlarda etkisini kaybetmeye baş-
ladığını, özellikle ABD’nin yeni yönetiminin bu konuda anlayış deği-
şikliği içinde olduğunu görüyoruz. ABD Başkanı TRUMP bir taraftan
yurtdışındaki ABD orijinli sermayeyi yurtiçine dönüş için teşvik edici
hamlelere hazırlanırken diğer taraftan ithalatı kısıtlayıcı gümrük ta-
rifeleri uygulamaya başlamıştır. Bu tedbirler diğer ülkeler nezdinde
de karşılık bulmaktadır. Bu nedenle, çoğu strateji uzmanı ekonomi
savaşlarından bahsetmeye başlamıştır.
Dünyanın mevcut siyasi ve ekonomik görünümü yakın gelecekte
bir gerilim atmosferine işaret etmektedir. Jeopolitik olarak enerji
kavşağında olan ülkemizin bu gerilimden etkilenmemesi mümkün
görülmemektedir. Bu değerlendirmeler ışığında ulusal gıda gü-
venliği stratejisinin oluşturulması ve gerek besin değeri, gerek-
se ekonomik değer itibarı ile önem arz eden hayvansal ürün-
lerde dışa bağımlılığın sona ermesi ve üretimin geliştirilmesi
önemli bir ihtiyaç olarak ortaya çıkmaktadır. Ülke potansiyelinin
doğru analiz edilmesi ve kırsal üretimin sürdürülebilirliği doğru
hazırlanacak planlarla mümkün olacaktır.
TÜRKİYE HAYVANCILIĞINA GENEL BAKIŞ
![Page 7: İÇİNDEKİLER - tarimdanhaber.com · ğır işletmeleri genellikle mera hayvancılığı tarzında, besi sığırcılığı ise büyük ölçeklerde ve kapalı tarzda 3-6 aylık](https://reader031.fdocument.pub/reader031/viewer/2022041715/5e4accf868bce35b2c0a9803/html5/thumbnails/7.jpg)
12 13
TÜRKİYE HAYVANCILIĞINA GENEL BAKIŞ
İngiltere’de 18. yüzyılın sonunda başlayan endüstri devrimi ile ta-
rımsal üretim ve yaşam tarzı değişime uğramıştır. Dokuma sek-
töründe seri üretime geçilmesiyle beraber işgücü ve hammadde
ihtiyacı ortaya çıkmıştır. İşgücü yeni bir işçi sınıfını yaratırken ham
madde ihtiyacı da tarımsal üretim tarzını ve ürün desenini değiştir-
miştir. Üretilen malların satılması ve ihtiyaç duyulan ham madde-
lerin tedarik edilmesi dış ticaretin geliştirilmesini zorunlu kılmıştır.
Diğer AVRUPA ülkeleri serbest ticaret anlaşmaları yerine kendi
üreticilerini korumak amacı ile gümrük tarifesi uygulayarak tek-
noloji transfer etmiştir. Dolaysıyla 19. yüzyılın ilk yarısında endüstri
devrimi Kıta Avrupasına yayılmıştır. Osmanlı Devleti ise 1839 yılın-
da İngiltere ile serbest ticaret anlaşması imzalamıştır. Bu anlaşma
ithal ikameci iktisadi yapının yaygınlaşmasına ve günün şartlarına
göre eski tarzda üretim yapan atölye ve tezgahların rekabet gücü-
nü yitirerek kapanmasına neden olmuştur. Dış ticaret dengesinin
bozulması ve cari açığın artması borçlanma sonucunu doğurmuş-
tur. Her geçen zamanda borçlar artmış ve ödemeler dengesi yeni
borçlarla sağlanmıştır. Ekonomik bağımlılık siyasi bağımlılığa dö-
nüşerek borçların tahsili için, mahiyetinde yabancıların da görev
aldığı Düyun-u Umumiye teşkilatı kurulmuştur. Tarımsal üretim
deseni alacaklı ülkelerin taleplerine göre değişime uğramıştır. En-
düstri bitkilerinin üretiminde ciddi artışlar olmuştur. Pamuk, tütün,
ipek kozası ve fındık, üretimi en çok artan ürünlerdir. Batılı devlet-
lerin telkini ile MİRİ Toprak sistemi terkedilerek özel mülkiyetin yolu
açılmıştır. Yasak olan “yabancıların arazi satın almalarına” imkan
sağlanmıştır. Savaş öncesi nüfusun %80’i tarımla iştigal etmekte
ve GSYH’nın %55’i tarımdan oluşmaktaydı. Tabiat şartlarına daya-
lı yapılan üretim mevsim şartlarına göre değişim göstermekteydi.
Kurak yıllarda ekonomide daralma ideal yağışlarda ise büyüme
sağlanıyordu. Osmanlı son dönemde tarım eğitimi veren okullar
açmış, tarımsal kredi için finans sistemi kurmuş, tarımsal sulama
yatırımlarına başlamış ve çok sayıda alet-makina dağıtmış, ancak
teknik servis hizmetleri için alt yapı olmadığından bunların çoğu
kısa sürede atıl hale gelmiştir.
Toprak sisteminin değişmesi ile beraber zaman içerisinde saraya
yakın imtiyazlı aristokrat aileler, beyler ve şeyhler verimli arazileri
elde ederek toprak ağalarına dönüşmüştür. Kapitülasyon olarak
bilinen serbest ticaret anlaşması ile Batılı şirketlerin ham madde
alımı ve ürün satışı ekseriyetle liman şehirlerinde Levantenler tara-
fından yapılmıştır. Osmanlı devleti sanayi devrimi sürecini yaşama-
dığı için feodal tarım toplumundan kapital topluma dönüşememiş,
bu nedenle kendi burjuvazisi oluşmamıştır.
Fransa’da meydana gelen burjuva demokratik devriminin impara-
torlukların mahiyetindeki uluslarda etnik talepler yaratmasının yanı
sıra Osmanlı’nın ekonomik çöküşü ve savaş yenilgisi geniş bir coğ-
rafya kaybı ile sonuçlanmıştır.
Birinci Dünya Savaşı yıllarında kendisi de Rumeli kökenli bir aileden
olan ve o dönem Turancıların etkisinde kalan Şevket Süreyya Ay-
demir, Suyu Arayan Adam kitabında, İstanbul’dan Ulukışla’ya trenle
gidişini Orta Anadolu’dan Kayseri’ye doğru askeri birliğine katılmak
için yürüyerek geçtiği güzergahları anlatır. Kayseri’deki gözlemle-
rinden şu alıntı etkileyicidir: “Köyler görürsünüz ki, insanlar yerin
altında yaşarlar! ... her şey size yabancıdır. Bu alem sanki başka
bir gezegenden kopmuştur. Başka bir çağdan arta kalmıştır. Topra-
ğında çalı bile bitmeyen bu ölmüş dünya kabuğu üstünde öküzler,
inekler, eşekler ancak keçi kadardırlar. Dağda adına ekin denilen
şey, ancak nasırlı ellerle yolunabilen, sıska, dağınık bir şeydir. İn-
sanlar ve hayvanlar bu kavruk bitkiden nasiplerini nasıl çıkarırlar?
diye düşünürsünüz ... Anadolu’yu biz Rumeli çocukları, onu gö-
rüp tanıyıncaya kadar, yalnız hayalimizde yaşattık. Ve hayalimizin
özlediği gibi. Ama sonra gördük ki, bu hayal ve özlemle, gerçek
Anadolu arasında hiçbir benzerlik yoktu.”
Yeni Cumhuriyet’e, kırsal alanlarda tamamen feodal tarım toplumu,
büyük liman kentlerinde ticaretin zenginleştirdiği Levanten burju-
vazi, verimli tarım alanlarında ise toprak ağaları miras olarak kal-
mıştır. Batı medeniyetini örnek alarak kurulan Cumhuriyet, iktisat
programlarını sanayinin gelişmesi üzerine planlamıştır. İzmir İktisat
Kongresi‘nde alınan kararlar özel teşebbüsün teşviki yönünde ol-
muştur. 1929 yılına kadar bu anlayış egemen olmuştur ancak özel
sektördeki sermaye yetersizliği ve finansal yapı eksikliğinden dola-
yı arzu edilen gelişmeler sağlanamadığından devletçi iktisat prog-
ramlarına dönülmüştür. Çiftçi üzerinde ağır bir baskı oluşturan Aşar
Vergisi kaldırılmıştır. 1927 yılında topraksız köylüye arazi dağıtımı
için yasa çıkarılmış olsa da uygulama sadece muhacir nüfusla
sınırlı kalmıştır. Kapsamlı bir toprak reformu yapılmamıştır. Tarım
eğitimi veren okullar açılmış, Devlet Üretme Çiftlikleri ve Tarım İş-
letmeleri kurulmuştur. O dönemde şeker ihtiyacının %80’i ithalat
ile karşılandığı için şeker fabrikaları yatırımları öncelikli olmuştur.
Marmara ve Ege Bölgesi deniz yolu ulaşım avantajı ve beşeri ser-
maye durumu dikkate alınarak endüstriyel yatırım mekanları olarak
seçilmiştir. 23 fabrikanın en yüksek kapasiteli ve yüksek katma
değer üretimli 10 fabrikası bu bölgelere yapılmıştır.
1932 yılında kısmen dünya ekonomik buhranının etkisiyle devlet
doğrudan buğday alımı yapmıştır. 1938 yılında Toprak Mahsulleri
Ofisi kurulmuştur. Destekleme alımları ve taban fiyat uygulamasına
geçilmiştir. Sanayi yatırımları toplam talep artışı oluşturduğundan
tarımsal üretimde nispi bir artış sağlanmıştır. Daha sonra dünyada-
ki savaş iklimi yatırımlara ara verilmesine neden olmuştur. Savaş
yılları tamamen devlet müdahaleli ve stokçu bir programla geç-
miştir. 1950-60’lı yıllarda Marshall yardımları ile çok sayıda tarım
alet ve makinası gelmiştir. Marshall uzmanlarının tarımı önemli bir
potansiyel olarak göstermelerinden dolayı tarımsal üretime yönelik
yatırımlar öne çıkmaya başlamıştır. Sulama yatırımları hız kazan-
mış, tarımsal mekanizasyonla tarım alanları genişlemiş, tohum,
gübre ve zirai ilaç kullanımı ile tarımsal üretimde ciddi artışlar sağ-
lanmıştır. Yatırım konuları ve alanlarının tespitinde siyasi tercihlerin
öne çıktığı bu nedenle bölgeler arası gelişmişliğin farklılaştığı ve
toplumda eşitsizliğin arttığı iddiasıyla askeri müdahaleye maruz
kalınmıştır. 1960’tan sonra planlı kalkınma yılları başlamış, örnek
modeller sorgulanmış ve tartışılmış ise de hiçbir zaman bitkisel
üretimin hayvancılık odaklı planlanmasına ve aile çiftlik modelle-
rinin geliştirilip sanayi ile entegrasyonuna yönelik ciddi yatırımlar
yapılmamıştır. 80’li yıllara kadar küçükbaş hayvancılık daha yaygın,
mera ve anıza dayalı bir yetiştiricilik şeklinde yapılmıştır. Hayvansal
![Page 8: İÇİNDEKİLER - tarimdanhaber.com · ğır işletmeleri genellikle mera hayvancılığı tarzında, besi sığırcılığı ise büyük ölçeklerde ve kapalı tarzda 3-6 aylık](https://reader031.fdocument.pub/reader031/viewer/2022041715/5e4accf868bce35b2c0a9803/html5/thumbnails/8.jpg)
14 15
ürün talebi, kır yaşantısının ağırlıklı olması ve geleneksel beslenme
tarzının yaygınlığı, satın alma gücünün zayıf kalması nedeniyle hızlı
büyüme göstermemiştir. Bu yıllarda Türkiye’nin Ortadoğu ülkelerine
canlı hayvan ve et ihraç ettiği dönemler olmuştur.
Kamunun devlet üretme çiftlikleri ve tarım işletmeleri dışında özel
sektör çiftlik modellerin yaygınlaşmasına yönelik bir teşviki olma-
mıştır. Hayvan ıslah programları ve damızlık üretimlerinde kısmi
başarı elde edilse de modern çiftlikler, sürü sağlığı ve sürü yöneti-
mi programları yaygın olmadığından çoğu çalışma, sahada yaşam
imkanı bulamamıştır.
Hayvancılığa yönelik sanayi yatırımlarını incelediğimizde, doğrudan
olmasa da şeker fabrikalarının posası besi sığırcılığının gelişimini
teşvik etmiştir. (Amasya, Kayseri, Kırşehir, Afyon, Konya gibi).
Et ve Balık Kurumu çiftçiden canlı hayvan alımı, kesimi, işlenmesi
ve pazara arzı şeklinde çalışmıştır. Süt ve yem fabrikalarının da
çalışması bu minvalde olmuştur. Yem fabrikaları bayiler aracılığı ile
yem arzını sağlamış, süt fabrikaları da piyasadan çiğ süt alarak
süt ve ürünlerini üretip pazarlamasını yapmıştır. Bütün KİT’ler gibi
bunlar da kar amaçlı devlet şirketleri şeklinde çalışmışlardır. Birincil
üretime dair bir plan içerisinde bulunmamışlardır. Yani, çiftliklerin
geliştirilmesi, optimal ölçeğe erişmesi, çiftçi eğitimi ve teşkilatlan-
ması, sanayi tesislerine entegrasyonu, girdi tedariki ve ürün alımı
sözleşmeleri gibi arayışlara gidilmemiştir.
AB’deki hayvancılık işletmelerinin aile çiftlikleri olduğunu ve hay-
vanların beslenmesi için yeterli tarım alanına sahip olduğunu, keza
kooperatifler şeklinde örgütlendiğini ve üst birlikleri vasıtasıyla ürün
ve girdi tedarik zinciri oluşturduğunu biliyoruz. O zaman kurulan
tarım KİT‘leri esasen bir boşluğu dolduruyordu ama yarınlara dö-
nük bir değişimi hedeflemiyordu. Her işletme periferinde çiftlikler
oluşturup entegrasyonla ürün alımı ve girdi tedariki sağlamış ol-
saydı muhtemelen bugün daha güçlü hayvancılık sektörü olur ve
gıda enflasyonu bu kadar gündem oluşturmazdı. Süt fabrikaları ile
ilgili bir tespitimi paylaşmak istiyorum: 1997 yılında Diyarbakır Ta-
rım İl Müdürlüğü’nde Hayvan Sağlığı Şube Müdürü olarak görev
yapıyordum. Mesaimin önemli bir kısmı kırsal alanlarda geçiyordu.
Görevim esasen hayvan sağlığı ile sınırlıydı ama insanların yaşam
şartları beni fazlasıyla etkiliyor ve köy dünyasına ilgim artıyordu.
Her yerleşimde farklı bir hikaye bulmak farklı bir düşünce ile karşı-
laşmak için dikkatli gözlemler yapmaya, potansiyel tespit etmeye,
girişim ruhu aramaya gayret ederdim. O tarihlerde gezip dolaş-
tığımız köylerin yol kenarlarındaki hayvan sürülerinde kültür veya
kültür ırkı melezi süt ineğine rastlamak mümkün değildi. Bazen
orta gelirli ailelerde ziraat ineği dedikleri siyah alaca bir inek gör-
düğümüzde iki boynuzu arasında iple bağlı muskası dikkatimizi
çekerdi. Evin hanımının en gözde yerinde, bakımlı ve canlı bakışı
dikkatten kaçmazdı. Sonuçta yeterli süt hayvanı olmayan ilimizde
süt fabrikası vardı ve süt ihtiyacı aracılar vasıtasıyla soğuk zincir
olmaksızın küçük miktarlar şeklinde köylerden toplanıyordu. Fabri-
kanın düşük kapasiteli ve sezonluk çalışmasının yanı sıra istihdam
amaçlı personel alımı da abartılınca zarar etmemesi mümkün ola-
mazdı. Diğer hayvancılık kitleri gibi bu fabrika da özelleştirildi. Kısa
bir süre sonra tamamen kapatıldı. Süt ırkı ineğimiz yok, sütçü sığır
işletmelerimiz yok ama modern bir süt fabrikamız vardı ne yazık ki
sadece fabrika çiftçinin yatırım yapmasına yeterli olamamıştı.
24 Ocak Kararlarının uygulamaya başlaması ile ihracata yönelik
üretimin teşvik edilmesi turizmin gelişmesi ve serbest ticaretin
yaygınlaşması iş gücünde talep oluşturmuş ve kırsal kesimlerden
Marmara ve Ege başta olmak üzere büyük şehirlere ve kıyı şeridin-
de oluşan turizm yatırım mekanlarına göçler başlamıştır. Ekonomik
göçlerin yanı sıra Güneydoğu ve Doğu Anadolu’da terörle mücade-
lede uygulanan aşırı güvenlikçi tedbirler de göçlere çarpan etkisi
yapmıştır. Göç alan şehirlerin periferisi gecekondu kentlere dönüş-
müştür. İhracatçının ucuz emek ihtiyacı ve etnik göçlerin enteg-
rasyonu sağlayacağı düşünülerek gecekondulaşmaya karşı zabıtai
tedbirler alınmadığı gibi bu mekanlara kamu hizmeti götürülmüştür.
Bu süreçteki kırsal göç anormal derecede hızlı geliştiğinden, özün-
de bir kırsal üretim olan hayvancılığı olumsuz etkilemiştir. Küçük
aile işletmeciliği şeklinde hayvancılık ile geçinen topraksız köylü
göçlerde başı çekmiştir. İlk defa 1986’da kırmızı et arzında açık
oluşmuş ve ithalata başvurulmuştur. Kırmızı ette arz-talep dengesi-
nin bozulmasında; alım gücünün artması, hızlı kentleşme, turizmin
gelişmesi ve beslenme tarzının değişmesi de etkili olmuştur. 1986-
1996 yılları arasında 1 milyon 350 bin kasaplık hayvan ve 133 bin
ton karkas ve lop et ithalatı yapılmıştır. İthalata dayalı arz planının
güvenli olmayışı ve nüfusun önemli bir bölümünün hayvancılıktan
geçinmesi, karar vericileri hayvancılığı geliştirme fikrine yönlen-
dirmiştir. Bu amaçla Kaynak Kullanım Destek fonu kullanılmış ve
önemli sayıda ağıl ve ahır modernize edilerek yeni yatırımlar teşvik
edilmiştir.
1990’lı yıllarda küçükbaş yetiştiriciliği için kaba yem potansiyeli
yüksek olan çayır mera ve yaylaların Doğu ve Güneydoğu Anado-
lu Bölgelerinde güvenlik nedeniyle otlatmaya kapatılması üretimi
daraltmış ve kırsal nüfusun kentlere göç etmesini hızlandırmıştır.
Aynı yıllarda bölge illerinde salgın hale gelen sığır vebası hasta-
lığı hayvancılığa ciddi darbeler vurmuştur. Bununla beraber hay-
vancılık ile ilgili KİT’lerin, ikame edilmeden pasifize edilmesi veya
özelleştirilmesi, tarım satış kooperatiflerinin tasfiye edilmesi, diğer
taraftan ekonomik kriz ve bunun sonucunda İMF ile Dünya Ban-
kası programlarına uyum süreci, hayvancılığının çöküşe girmesine
neden olmuştur. 1995 yılında kırmızı ette arz talep dengesi tekrar
bozulmuştur. Bir taraftan ithalat ile açık ikame edilirken diğer ta-
raftan Doğu ve Güneydoğu Anadolu Hayvancılık Geliştirme Projesi
uygulanarak üretim teşvik edilmiştir. Hedef kitle olarak ahır ve ağıl
altyapısı olan çiftçiler seçilmiş ve yurt dışından damızlık ve besilik
hayvanlar getirilerek bu işletmelere dağıtılmıştır. Gelen hayvanların
çoğunun hastalanması (İBR-İBV), adaptasyon sorunu, çiftçilerin ço-
ğunun hazırlıksız olması, bakım ve beslenme şartlarının ve sağlık
hizmetlerinin yetersizliği nedenleriyle çok fazla sayıda hayvan telef
olmuştur. Projeden yararlanan çiftçilerin çoğu zarar etmiş ve Ba-
kanlık ile mahkemelik olmuştur.
1991-2001 dönemi, özellikle de 1998 yılı ve sonrası küçük çiftçi
tamamen piyasanın insafına terkedilmiştir. Bazı iktisatçılara göre
bu yıllarda tarım ürünleri iç ticaret hadleri %25 oranında çiftçi aley-
hine aşınmıştır. Üretici fiyatları ile tüketici fiyatları arasında makas
açılmıştır. Piyasalara ikame edilen yeni aracılar devamlılığını koru-
muş, piyasalardaki bu durum adeta kalıcılaşmıştır.
![Page 9: İÇİNDEKİLER - tarimdanhaber.com · ğır işletmeleri genellikle mera hayvancılığı tarzında, besi sığırcılığı ise büyük ölçeklerde ve kapalı tarzda 3-6 aylık](https://reader031.fdocument.pub/reader031/viewer/2022041715/5e4accf868bce35b2c0a9803/html5/thumbnails/9.jpg)
16 17
1991 2002 2017
1-Hayvan Sayıları
Büyükbaş 11,9 milyon 9,8 milyon 16,1 milyon
Küçükbaş 51 milyon 31,9 milyon 44,3 milyon
2- Kırmızı Et Üretimi 468 bin ton 420 bin ton 1 milyon 126 bin ton
3-Süt Üretimi 10,4 milyon 8,4 milyon 20 milyon ton
4-Kanatlı Eti Üretimi 218 bin ton 696 bin ton 2 milyon 136 bin ton
5-Yumurta Üretimi 7 milyar adet 11,5 milyar adet 19 milyar 281 adet
6- Bal Üretimi 54 milyon ton 74,5 bin ton 105 bin ton
1991-2002-2017 YILLARI HAYVAN MEVCUDU VE ÜRÜN MUKAYESELERİ
Tablo 5: BAZI ÜLKELERİN GSYİH DEĞERLERİ VE TOPLAM İSTİHDAMLARI İÇİNDE TARIM SEKTÖRÜNÜN PAYI
Tablo 6: KİŞİ BAŞINA DÜŞEN HAYVANSAL ÜRÜN MİKTARLARI
Tablo 7: SÜRÜ LAKTASYON ORTALAMASI
Tablo 8: SÜRÜ KARKAS ORTALAMASI
Tablo 9: SOY KÜTÜĞÜ VE ÖN SOY KÜTÜĞÜ KAYIT TOPLAMI
2002 2017
Ülkeler Tarımsal İstihdam Oranları (%)
Tarımın GSYİ Hasıla içindeki Payı (%)
Tarımsal İstihdam Oranları (%)
Tarımın GSYİ Hasıla içindeki Payı (%)
Türkiye 34,9 10,3 19,6 7
Çin 48,5 13,6 27 8
Brezilya 20,7 6,4 15 5,5
Yunanistan 15,2 5,6 13 4
Fransa 4,1 2,2 3 1,6
Almanya 2,5 0,9 1 0,6
ABD 2,4 0,9 2 1
2002 yılında toplam istihdamın %34,9’unun tarımda olduğu, buna
mukabil milli gelirin %10,9’unun üretildiği görülmektedir. Göreli bir
verim düşüklüğü ve iş gücü rezervi dikkat çekmektedir. 2017 yı-
lında toplam milli gelir içinde tarımın payı %7’ye, toplam istihdam
içindeki payı ise %19,6’ya düşmüştür. Tablomuzda da görüldüğü
Kişi başına düşen hayvansal ürün miktarlarını incelediğimizde,
2002 yılında kırmızı et ve sütte 1991 yılına göre azalma, diğer
ürünlerde ise artış olduğu görülmektedir. 2017’de ise tüm hayvan-
sal ürünlerde kişi başına düşen ürün miktarlarında 2002’ye göre
ciddi artışlar sağlanmıştır
Türkiye toplumunun tahıl ağırlıklı beslendiği, hayvansal ürünlerin
beslenmede ağırlığının geçmiş yıllarda düşük olduğu görülmek-
tedir. Dolayısıyla “Türkiye geçmişte tarımda kendi kendine yeterli
2002 yılında bir önceki döneme göre, gerek büyükbaş gerekse
küçükbaş olsun, hem süt hem de karkasta dikkate değer bir ar-
tış görülmemektedir. Bu sonuç sürüdeki vasfın aynı kaldığını veya
çok az miktarda yüksek verimli ırklara kaydığını göstermektedir. Bir
taraftan hayvan sayıları azalıyor ve mevcut hayvan ırkları da yük-
sek verimli ırklara dönüşmüyor ise bu durum çiftçilerin hayvancılık
yapmaktan vazgeçtiği ihtimalini güçlendirmektedir. Bir başka ifade
ile Türkiye bu dönemde sermayeden tüketiyor demektir.
gibi gelişmiş ülke değerlerine göre yüksek bir istihdam görülmek-
tedir. Diğer bir sorun ise bu oranların bölgeler arası çok farklılık
göstermesidir. Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgelerimizde diğer
sektörler gelişmediğinden tarım sektöründe istihdam çok yüksek
görülmektedir.
7 ülkeden biriydi” retoriğinin hiçbir gerçekliği bulunmamaktadır.
Bugün gelişmiş toplumların kişi başın düşen hayvansal ürün mik-
tarı incelendiğinde hayvancılığın geliştirilmesinin bir ihtiyaç olarak
devam ettiği görülmektedir.
Ülke hayvancılığının genel yapısı ve verimliliği ile ilgili bize fikir ve-
recek parametrelerden biri de laktasyon periyodunda elde edilen
sürü ortalaması süt miktarı ve sürü ortalaması karkas ağırlığıdır.
2002-2017 yıllarında ise bir önceki döneme göre önemli geliş-
meler olduğunu görüyoruz. Sürü ortalama süt ve karkas verimleri
artmıştır. Hem hayvansal ürünlerin toplam üretimlerinde hem da
hayvan sayılarında önemli artışlar sağlanmıştır. Sürü toplamında
%19 olan kültür ırkı sığır oranının %44’e yükseldiğini, keza damız-
lık işletmelerin sayısının 238 binden 1milyon 55 bin’e çıktığını, bu
işletmelerdeki hayvan sayısının da 943 binden 7 milyona çıktığını
görüyoruz.
Ürün Adı 1991 2002 Değişim (%) 2017 Değişim (%)
Kırmızı Et (kg) 8,5 6,19 -27 13,9 124
Süt (lt) 188 132 -29 256 93
Kanatlı Eti (kg) 4 10,2 155 26,6 160
Yumurta (adet) 141 170 20 239 40
Bal (kg) 0,98 1,09 13 1,8 63
1991 2002 2017 Değişim (%)
Büyükbaş (inek) 1.392 1,705 3,140 84Küçükbaş (koyun, keçi) 52 48 77 60
1991 2002 2017 Değişim (%)
Büyükbaş (inek) 143 184 274 49Küçükbaş (koyun, keçi) 16 19,3 19,5 01
2002 2015 2016
İşletme Sayısı 238.763 964.167 1.055.215
Dişi Sığır Sayısı 943.255 7.572.168 6.967.194
![Page 10: İÇİNDEKİLER - tarimdanhaber.com · ğır işletmeleri genellikle mera hayvancılığı tarzında, besi sığırcılığı ise büyük ölçeklerde ve kapalı tarzda 3-6 aylık](https://reader031.fdocument.pub/reader031/viewer/2022041715/5e4accf868bce35b2c0a9803/html5/thumbnails/10.jpg)
18 19
Bu başarı öyküsünün arka planını biraz inceledikten sonra bugün
yaşanan sorunların nereden kaynaklandığını ve çözüm önerilerimizi
tartışacağız.
1995 yılında AB ile Gümrük Birliği Anlaşması imzalanmıştır. An-
laşma gereği birincil tarım ürünleri, tarımdaki mevzuat uyumu ve
tarım işletmelerinin alt yapı yenileme süreci sonrasında müzakere
edilmek üzere kapsam dışında tutulmuştur. Bu konu ile ilgili 2003
yılına kadar hiçbir şey yapılmadığı gibi bu husus hiç gündeme gel-
memiştir. AB ile mevzuat uyumuna 2005 yılında başlanmış ve kısa
bir sürede tamamlanmıştır. Hayvancılık sektörünü doğrudan ilgilen-
diren aşağıdaki mevzuatlar yürürlüğe girmiştir.
• Tarım Strateji Belgesi ile Türkiye tarımının yol haritası belirlenmiş-
tir. Uzun soluklu ve bütüncül bakış açısı, politikaların belirlenmesin-
de etkin olmuştur.
• Tarımsal Üreticiler Birliği Yasası ürün bazlı teşkilatlanma imkanı
sağlanmıştır.
• Tarım Ürünleri Lisanslı Depoculuk Yasası ile yem ham maddeleri-
nin uzun süreli ve borsa işlemli depolanmasına alt yapı hazırlanmış
ve ürün depolamaları teşvik edilmiştir.
• Tarım Sigortaları Yasası ile hayvan hayat sigortasına devlet des-
teği imkanı getirilmiştir
• Tarım Çerçeve Yasası ile tarım kamu hizmetleri standartları bütçe
tanzimi ve kullanımı ile ilgili usul ve esaslar belirlenmiştir.
Besi işletmelerinin %65’i 10 başın altındadır ve bu işletmeler-
de besi mevcudunun %18’i barınmaktadır. Başka bir ifade ile
283.400 adet besi işletmesinin 185.000’inin ölçeği 10 başın al-
tındadır. Bu işletmelerde 719 bin baş hayvan besiye alınmaktadır.
Besi hayvanlarının %60’ı ise 10-100 baş arası ölçekteki işletme-
lerde barınmaktadır. 100 baş üzeri ölçekte ise besi hayvanlarının
%22’si besiye alınmaktadır.
• AB Katılım Öncesi Mali Fonunun kullanımını sağlayacak ve ta-
rım işletmelerinin kapasite artırımı veya yeni yatırımlarını destek-
leyecek Tarım ve Kırsal Kalkınma Kurumu kurulmuş ve akredite
edilmiştir. Kurumun yanı sıra Kırsal Kalkınma Destekleri ile tarım
alet ve makinaları, tarımsal ürün işleme ve depolama yatırımları
%50 hibe kapsamına alınmıştır. Bu tedbirlerle işletmelerin alt yapısı
iyileştirilirken aynı zamanda tarımsal katma değerin üretim mahal-
linde kalması ve çiftçi gelirlerinin artması ve işletmelerin rekabet
edebilirliği sağlanmıştır.
• Hayvan Sağlığı, Bitki Sağlığı ve Gıda Güvenirliliği kamu hizmetle-
rinin AB standartlarında yürütülmesi için yasa ve ikincil mevzuatlar
çıkarılmış insan kaynaklarına ve laboratuvar alt yapılarına yatırımlar
yapılmış, ülkemiz tarımsal ürünlerine hem iç hem de dış ticarette
pazar bulma imkanı sağlanmıştır,
• Doğrudan Gelir Desteği şeklinde ödenen tarımsal destekler re-
vize edilerek üretim ile ilişkilendirilmiş ve hayvancılığa ayrılan pay
daha önce %4’ken %30’a çıkarılmıştır.
• Et ve Balık Kurumu özelleştirme kapsamından çıkartılmış ve yeni
görev tanımı ile Et ve Süt Kurumu’na (ESK) dönüştürülmüştür.
• Bakanlık Merkez Teşkilatı günün şartlarına göre yeniden yapılan-
dırılmış ve Hayvancılık Genel Müdürlüğü ayrı bir ana birim olarak
kurulmuştur.
HAYVANCILIK İŞLETMELERİ ÖLÇEK DURUMU
BÜYÜKBAŞ Besi 2016
Kapasite Aralığı İşletme Sayısı (Adet) İşletmelerin Kapasitelere Göre
Dağılımı (%)
Hayvan Sayısı (Baş) Hayvan Mevcudunun Kapasitelere Göre
Dağılımı (%)
Kapasite 001_005 133.709 47,09 349.149 9,01
Kapasite 006_009 51.448 18,12 368.755 9,51
Kapasite 010_019 49.300 17,36 662.688 17,10
Kapasite 020_049 35.390 12,46 1.023.298 26,40
Kapasite o50_099 10.529 3,71 674.393 17,40
Kapasite 100_199 2.581 0,91 334.193 8,62
Kapasite 200_499 752 0,26 206.994 5,34Kapasite 500 Baş ve Üzeri 221 0,08 256.620 6,62
Toplam 283.930 100,00 3.876.090 100,00
BÜYÜKBAŞ Süt 2016
Kapasite Aralığı İşletme Sayısı (Adet) İşletmelerin Kapasitelere Göre
Dağılımı (%)
Hayvan Sayısı (Baş) Hayvan Mevcudunun Kapasitelere Göre
Dağılımı (%)
Kapasite 001_005 640.194 55,17 1.553.186 14,95
Kapasite 006_009 220.169 18,97 1.565.556 15,07
Kapasite 010_019 179.033 15,43 2.334.762 22,48
Kapasite 020_049 96.777 8,34 2.636.568 25,38
Kapasite o50_099 18.917 1,63 1.206.525 11,62
Kapasite 100_199 4.036 0,35 509.160 4,90
Kapasite 200_499 980 0,08 271.985 2,62Kapasite 500 Baş ve Üzeri 265 0,02 309.585 2,98
Toplam 1.160.371 100,00 10.387.327 100,00
Tablo 10: BESİ İŞLETMELERİ
Tablo 11: SÜT İŞLETMELERİ
![Page 11: İÇİNDEKİLER - tarimdanhaber.com · ğır işletmeleri genellikle mera hayvancılığı tarzında, besi sığırcılığı ise büyük ölçeklerde ve kapalı tarzda 3-6 aylık](https://reader031.fdocument.pub/reader031/viewer/2022041715/5e4accf868bce35b2c0a9803/html5/thumbnails/11.jpg)
20 21
Süt işletmelerinin %74’ünün ölçeği 10 başın altındadır. 1 milyon
160 bin işletmenin 870 bin adeti 10 başın altındadır. Süt inekle-
rimizin %30’u bu işletmelerde barınmaktadır, kalan süt ineklerinin
%60’ı da 10-100 baş arası ölçekteki işletmelerde barınmaktadır.
İşletmeler arası standardın farklı olması çiftçinin teşkilatlanmasına
engel teşkil ettiği için çoğu teşkilatlardan istenilen verim alınama-
maktadır. Şeffaflık ve hesap verebilirlik ilkeleri pratikte uygulanma-
dığı gibi genelde hep aynı şahısların yetkili organlarda olduğu gö-
rülmektedir. Bunun yanı sıra küçük ölçekli durumda alet ve makine
50 baş üzeri 39 bin işletmenin 2002 yılı sonrası yapıldığını da göz
önüne aldığımızda ülke hayvancılığının yıllara sarih bir ölçek sorunu
olduğunu görmekteyiz.
donanımı ekonomik olmadığı için çiğ süt kalitesinde normatif stan-
dart oluşmamaktadır. Hayvan bakımı ve sağlık hizmetleri ile sürü
yönetimi ve üreme programları etkin uygulanmadığı için buzağıda
verim kayıpları yüksek seyretmektedir.
BÜYÜKBAŞ Besi + Süt 2016
Kapasite Aralığı İşletme Sayısı (Adet) İşletmelerin Kapasitelere Göre
Dağılımı (%)
Hayvan Sayısı (Baş) Hayvan Mevcudunun Kapasitelere Göre
Dağılımı (%)
Kapasite 001_005 773.903 53,58 1.902.335 13,34
Kapasite 006_009 271.617 18,81 1.934.311 13,56
Kapasite 010_019 228.333 15,81 2.997.450 21,01
Kapasite 020_049 132.167 9,15 3.659.866 25,66
Kapasite o50_099 29.446 2,04 1.880.918 13,19
Kapasite 100_199 6.617 0,46 843.353 5,91
Kapasite 200_499 1.732 0,12 478.979 3,36Kapasite 500 Baş ve Üzeri 486 0,03 566.205 3,97
Toplam 1.144.301 100,00 14.263.417 100,00
Tablo 12: MİKS İŞLETMELER
1986-2003 yıllarda hayvansal ürünlerin arzında daralma ve talepte
artışların olduğunu, ilk defa kasaplık hayvan ve et ithalatının bu
dönemde başladığını biliyoruz. Bu dönemde incelenmesi gereken
diğer bir husus hayvan sağlığı kamu hizmetleridir. Bakanlık bu dö-
nemde veteriner hekim alımını durdurmuş, hayvan sağlığı kamu
hizmetlerini zımni olarak özelleştirmiştir. Gelişmiş tarım ülkelerin-
de bu hizmetlerin özel veterinerler tarafından verildiğini biliyoruz
ancak kamu denetimi ve kamusal koruyucu önlemlerin etkinliği
için güçlü bir altyapının da olduğunu biliyoruz. Bizde ise hiçbir alt
yapısı olmadan bu hizmetler olduğu gibi özel veterinerlere tevdi
edilmiştir. Sadece ihbarı mecburi olan hastalıkların bildirimi ile ye-
Veterinerlikte kullanılan ilaç ve biyolojik maddelerin uygulanması
ve izlenmesi için yeterli alt yapı olmadığı gibi fiyatları ile ilgili etkin
bir düzenleme de bulunmamaktadır. Beşeri ilaç fiyatlarında tüm fir-
malarla uzlaşı içinde bir standartta anlaşıldığını ve fiyatların böyle-
ce ucuzladığını biliyoruz. Hayvan sağlığı ilaçlarında ise hala bir spot
piyasa vardır ve fiyatlar çok değişkenlik göstermektedir. Piyasaların
düzenlenmesi ve her uygulanan ilaç veya biyolojik maddelerin kayıt
altına alınması, tüm kamu ve özel veterinerlerin teşhis ve tedavi-
lerinin, poliklinik ve klinik detaylarının gözlenebilmesi için bilgi sis-
temlerinin kurulması gerekir. Hastalıklarla ilgili güçlü biyogüvenlik
tedbirlerinin alınabilmesi için ölçme değerlendirme sistematiğinin
kurulması gerekir. Bunun yanı sıra aşı, serum, biyolojik maddeler,
dondurulmuş sperma, ovum veya embriyolar sadece özel sektör
tarafından üretilmeli ve kamu laboratuvarları sadece denetim işlevi
görmelidir.
Serbest veya kamu hayvan sağlığı hizmetlerinde çalışan perso-
nellerin uhdesinden sorumlu işletmeler olmalıdır. Hayvan sağlığı,
hayvan refahı, sürü yönetimi konusunda uygulamalı eğitim ve hiz-
metler vermelidir. Hastalıklardan kaynaklı kayıplar dışında, ideal
buzağılama aralığının yakalanması önemli verim artışları sağlaya-
caktır. Hizmetlerin ifası veya işletmelerin kapasite artırımı, altyapı
iyileştirmeleri ya da alet makine tedariki için ihtiyaç duyulan bütçe
ödeneği Bakanlıktan talep edilmelidir. Küçük aile işletmelerinin
bu hizmetlere daha kolay erişimi Bakanlık tarafından sağlanmalı-
dır. Hayvancılığa ayrılan yeni yatırım bütçe ödenekleri sadece hali
hazırda yoğun emekle hayvancılık yapan ve kırsalda yaşayan bu
kitleye aktarılmalıdır. Teşvik edici yüksek hibe oranlı veya uzun va-
dede geri ödemeli krediler, küçük ölçekli kırsal işletmelerden ziya-
de başka sektördeki yatırımcılar tarafından kullanılmaktadır. Sektör
dışından yatırım fırsatlarını değerlendirerek gelen bu yatırımcılar
genellikle umdukları kazancı bulamadıkları ya da canlı yönetimin-
den kaynaklı riskleri yönetmekte zorlandıkları için işletmelerini tas-
fiye etmektedirler. Aslında bu tip yatırımcılar sektöre ek bir sermaye
transfer etmemekte, kamunun sektörel gelişim için ayırdığı kay-
nağı kullanmaktadırlar. Durum böyle iken kaynakların sadece işin
içinde olan gruba kullandırılması hem yapılacak yatırımın üretimde
sürdürülebilirliğini sağlayacak, hem de ailelerin iş gücü kendi iş-
tinilmiştir. Oysa bir veri ağı ile konulan tüm hastalık teşhisleri ve
tedavi hizmetleri izlense ve nerede hangi hastalık ne kadar kayıp
oluşturmuş, bunun ülke hayvancılığına verdiği kayıplar analiz edil-
miş olsa daha etkin tedbirler alınır ve verim kayıpları önlenebilir.
Tarım Bakanlığı’nda resmi kayıtlı bir veri olmamasına karşın yılda
400 bin baş buzağı öldüğü iddia edilmektedir. Kayıpların neden ve
niçin olduğu bilinmediği için etkin bir önlem alınamamaktadır. AB
uyum sürecinde hayvan sağlığı ve refahı önemli bir başlık oluştur-
duğu için bu alanda ciddi çalışmalar yapılmıştır. Yeterliliği hala da
tartışma konusudur.
HAYVAN SAĞLIĞI VE SÜRÜ YÖNETİMİ DURUMU
![Page 12: İÇİNDEKİLER - tarimdanhaber.com · ğır işletmeleri genellikle mera hayvancılığı tarzında, besi sığırcılığı ise büyük ölçeklerde ve kapalı tarzda 3-6 aylık](https://reader031.fdocument.pub/reader031/viewer/2022041715/5e4accf868bce35b2c0a9803/html5/thumbnails/12.jpg)
22 23
letmelerinde istihdam edilecektir. Ziraat Bankası’nın kullandırdığı
hazine sübvansiyonlu yatırım kredileri ile Tarım ve Kırsal Kalkınma
Kurumunun kullandırdığı yüksek hibeli teşviklerinin sektör dışın-
dan çok sayıda yatırımcıyı çektiğini biliyoruz. Bu kapsamda kurulan
işletmelerin çoğunun genellikle birkaç dönemlik faaliyetten sonra
atıl duruma geldiğini biliyoruz. Proje başvuruları sürecinde, kurum
Optimal bakım şartlarında en düşük girdi ile en yüksek verimi elde
etmek maksadıyla kurulan işletmelerde temel girdi genç ve genel-
likle erkek besi danası ile yemdir. Yüksek enerjili yemler ile kaba
yemlerin karışımı dengeli bir şekilde kullanılmaktadır. Besi sığırcılığı,
dünyada yağış rejiminin yıl boyu çayır ve meralarda ot üretimine im-
kan vermediği ülkelerde yaygın olarak yapılmaktadır. Besi dönemi ve
besi periyodu iklim özelliklerine göre farklılık göstermektedir. Fransa,
Arjantin, Brezilya, Yeni Zelanda gibi ülkelerde besi sığırcılığına pek
rastlanmaz. ABD’de besi dönemi 3-5 ay arasında değişir. Ülkemizde
ise bu periyod ortalama 8 aylık bir süreye tekabül etmektedir. Besi
işletmeleri, genç besi materyalini ya Doğu Anadolu’daki işletmeler-
den ya da damızlık süt işletmelerinden çıkan erkek materyallerden
temin ederler. Bu işlemler de genelde komisyoncular aracılığıyla ya-
pılır. Doğu’da her ilde küçük çiftçilerden danaları toplayan ve kısa
süreli barınaklarında tutup bunları besicilere satan tekelleşmiş ai-
leler bulunmaktadır (birinci komisyoncu). Doğrudan kendileri ya da
yakınları genelde bu ilin borsa yönetiminde görev almaktadır. Besicin
kendisinin gidip hayvan toplaması mümkün değildir. Bazı zamanlarda
bunları aşıp doğrudan hayvan alımına giden besicilere şiddet uygu-
landığını ve bu münasebetle adli olayların olduğunu biliyoruz.
İşletmesine mal bağlayan besici, ortalama sekiz ay yoğun bir şekilde
yüksek enerji içerikli yemlerle hayvan bakım ve besleme hizmeti ver-
mektedir. Sürüdeki kesim olgunluğu dikkatlice izlenmekte ve günün
en iyi fiyatına göre satışlar planlanmaktadır. Kesimler, yağlı ve yağ-
sız olmak üzere iki türlü yapılmaktadır; yağsız kesim karkas fiyatları
yağlı kesimlere göre 1-1,5 TL/kg yüksek seyretmektedir. Besiciler
piyasa şartlarında en iyi teklifi veren tüccara malını peşin veya kısa
vadeli olarak satmaktadır (ikinci komisyoncu). Bunlar da genellikle
veya bankaların istediği tarım arazisi şartı genellikle uzun yıllar kira
sözleşmeleri şeklinde belgelerle tamamlanıyor. Gerçekte ise bu
araziler hayvancılık işletmesinin ibraz ettiği şekilde kullanılmıyor,
sadece başvuru şartlarını tamamlamaya yönelik belge olarak ka-
lıyor. Yatırımcı üretim dünyasından umduğu kazancı bulamayınca
üretimden çekiliyor ve işletmeler atıl vaziyette kalıyor.
perakende gruplarına veya otel zincirlerine tedarikçilik yapmaktadır.
Besi periyodunun uzunluğu hem girdi kullanımını arttırmakta hem
de nakit ihtiyacı oluşturmaktadır. Çok aktörlü yapı ve geleneksel
celeplikten kaynaklı aşırı kazanç hırsı çoğu zaman piyasanın inişli
çıkışlı seyrine neden olmaktadır. Küresel ölçekte piyasaları okuya-
bilen ve üreticiden tüketiciye her aşamayı değerlendirebilen, kendi
arz planının güvenliğini sağlamaya çalışan, sermaye kültürü almış
büyük holdingler maalesef bu sektörden uzak durmaktadır. Birincil
üretimden nihai ürüne kadar bu alana yatırım yapan bazı firmalar da
kısa sürede birincil üretimden çıkmışlardır (Koç Grubu, Yıldız Holding,
Banvit, Pınar gibi).
Fiyat dalgalanmaları sonucu alınan şok tedbirler -ki bunlar genellikle
gümrük korumasız ithal karkas ikamesi şeklinde olmuştur- şimdiye
kadar buzağı üreten damızlık üreticisi ile küçük ve orta ölçekli besi-
cinin zararına neden olmuştur. Bu nedenle içerde üretim, ithal edi-
len miktarın çok daha fazlasına tekabül eden oranda daralmıştır. En
dikkat çekici husus ise, genellikle piyasaların seyri ile oynayan ve et
ticareti yapan çoğu kurumsal olmayan bu firmaların ithalat sürecini
bir fırsata dönüştürerek dış tedarikçi konumuna gelmeleridir. 2010-
2012 yılları arasında en çok et ithal eden firmalar ile şu anda Et VE
Süt Kurumuna mal veren firmaların çoğu aynıdır. Bunlar, bazen üre-
tici kimliği, bazen tüketici bakışı, bazen de sanayici rolünde görsel ve
yazılı medyada et fiyatları ile ilgili haberler yapmaktadırlar. 2013 yılın-
da piyasanın gayet istikrarlı olduğu dönemde “et fiyatları yükseliyor”
haberini izleyince haberi yapan programcıyı aradım, verdiği kaynağı
araştırdım, orta halli bir et tüccarı çıktı. Sonra onu aradım. Dedi ki,
“Genel Müdürüm, işler iyi değil şu ithal açılsa da biraz para kazan-
sak”. Birkaç yıl sonra aynı firmanın Et ve Süt Kurumu’nun serbest
ticaret antlaşması kapsamında bir balkan ülkesinden alacağı lop et
ve karkas et alımını duyunca hiç şaşırmadım. Fırsatlara açık bu yapı
çoğu zaman talep artışının hızlandığı turizm ve ramazan ayı öncesi
dönemlerde piyasaların esnekliğine neden olmaktadır. Kamunun bu
dönemleri dikkatlice izlemesi ve ılımlı müdahaleler ile fiyat istikrarını
sağlaması gerekir. Bu amaçla Tarım Bakanlığı’nın Hayvansal Ürünler
Piyasa Düzenleme Kurumu’nun kurulması yönünde ekonomi yöneti-
minden bir talebi olduğunu biliyoruz. Operasyonel gücü yüksek, mal
arzını sağlayabilecek veya stok tutabilecek, bütçesi müstakil, idari
yapısında üretici ve sanayicinin de olduğu bir yapı maalesef kurula-
madı. Bu görev, özünde kar amaçlı bir kamu şirketi olan Et ve Balık
Kurumunun adı ve görev tanımı değiştirilerek, itirazlarımıza rağmen
Et ve Süt kurumuna verildi. Ekonomi yönetimi bu kurumsal dönüşü-
mün olmasını, Kurumun müdahale için ihtiyaç duyacağı bütçe öde-
2008-2009 yıllarında ülkemizde geniş etki alanlı tarımsal kurak-
lık yaşanmıştır. Bu yıllarda bilhassa küçükbaş kesimlerinde artış
yüksektir. Bu durumu 2010 yılında da görmek mümkündür. Tabiatı
gereği çayır ve meralara dayalı yapılan küçükbaş yetiştiriciliği ta-
rımsal kuraklıktan çok hızlı etkilenmektedir. Yem stoku yetersiz olan
yetiştiriciler kesimleri arttırmaktadır. Anormal seyreden kesimlerle
dişiler kesime gittiği için sonraki yıllarda et üretiminde düşüş ol-
makta ve fiyatlar yükselmektedir. Kuraklığın etkisi ile aşırı kesim-
lerle fiyatlar düşerken sonraki yıllarda tersi durumlarla karşılaşıl-
maktadır. Kesilen hayvanlar tablosunu incelediğimizde bu durumu
yakın zamanda yaşadığımızı daha iyi anlamış olacağız. 2008-2009
ile 2010’un ilk yarısında kesimlerin çoğaldığını görüyoruz. 2010 un
ikinci yarısında kesimlik hayvan sayıları yetersiz olduğu için fiyatlar
hızlı bir şekilde yükselmeye başlamıştır. Bakanlık rezervine rağmen
hem kasaplık hayvan, hem de karkas et ithalatı cihetine gidilmiş
ve sonunda piyasalar sakin bir seyir almıştır. Bu dönemde yüksek
neğinin Hayvancılık Genel Müdürlüğü’nün destekleme bütçesinden
karşılanması şartı ile kabull etmiştir. ESK’nın kar amaçlı bir kamu şir-
keti olması, hantal yapısı ve mevzuat kısıtları, piyasa müdahalesinin
yerinde ve zamanında olmasını engellemektedir. Dolaysıyla düşünce
özü itibarı ile doğru ve ihtiyaç duyulan etkin ve kurumsal piyasa re-
gülatörü yerine, kar amaçlı bir kamu şirketinin adı ve görev tanımı
değiştirilerek bu amaç için yetkilendirilmiştir. Birkaç yıldır kurumun
piyasa müdahalesi ithalat işlevi dışında başka bir aksiyon göstere-
memiştir. Günümüzde Et ve Süt kurumunun bir müdahale kurumun-
dan ziyade ithalat ajansı durumuna geldiğini, çoğu zaman piyasaların
dengesini bozduğunu ve üretimi de olumsuz etkilemeye başladığın
görmekteyiz. Son yılların üretim durumu ve süreç yönetimi ayrıntılı
incelendiğinde durum daha açık olarak görülecektir.
fiyatlardan mal bağlayan üretici ise zarar etmiştir. Bakanlık 2012
yılında hem besilik, hem kasaplık, hem de karkas et ithalatını ta-
mamen durdurmuş ve üretimi teşvik edici tedbirlere yoğunlaşmış-
tır. Ülkemiz coğrafyasının kuraklık riski her zaman vardır ve bu risk-
lerin erken analiz edilip iyi yönetilmesi büyük önem arz etmektedir.
Kurban bayramında yaklaşık 700-800 bin büyükbaş ve 2,5-3
milyon küçükbaş hayvanın kesildiğini biliyoruz. Dini vecibe gereği
ticarete konu olmayan bu etler genellikle evlerde konserve şek-
linde muhafaza edilerek tüketilmektedir. Kurbanlık olarak kesilen
hayvanlar içerisinde önemli oranda dişi hayvan olması üretimi et-
kilemektedir.
Türkiye’nin büyükbaş hayvan veriminin ürün bazlı olarak geçmiş
yıllarla mukayesesini yapmıştık. Gelişmiş tarım ülkeleri ile mukaye-
se yaptığımızda verimde önemli oranda sorun yaşadığımızı görürüz.
BÜYÜKBAŞ HAYVANCILIK
BESİ SIĞIRCILIĞI
Tablo 13: KESİLEN HAYVAN SAYILARI
Yıllar Büyükbaş Küçükbaş
2002 2 milyon 218 bin 4 milyon 693 bin
2010 2 milyon 618 bin 8 milyon 093 bin
2015 3 milyon 766 bin 7 milyon 008 bin
2016 3 milyon 902 bin 5 milyon 840 bin
2017 3 milyon 608 bin 7 milyon 203 bin
![Page 13: İÇİNDEKİLER - tarimdanhaber.com · ğır işletmeleri genellikle mera hayvancılığı tarzında, besi sığırcılığı ise büyük ölçeklerde ve kapalı tarzda 3-6 aylık](https://reader031.fdocument.pub/reader031/viewer/2022041715/5e4accf868bce35b2c0a9803/html5/thumbnails/13.jpg)
24 25
Tablo 14: BÜYÜKBAŞ SÜRÜ VERİM MUKAYESESİ Tablo 15: BAZI DOĞU İLLERİNİN ALDIĞI HAYVANCILIK DESTEKLERİ MUKAYESESİ
Ülkeler Toplam Hayvan Sayısı
(binbaş)
Kesilen Hayvan Sayısı
(binbaş)
Et Üretimi (binton)
Karkas Ortalaması
(kg)
1Yaş Altı (binbaş)
1Yaş Altı Oran (%)
AB-28 89.152 25.752 7.590 295 27.209 31
FRANSA 19.406 4.681 1.451 310 5.618 29
ALMANYA 12.635 3.519 1.124 319 3.836 30
TÜRKİYE 14.128 3.765 1.015 269 3.445 24
İNGİTERE 9.816 2.640 883 335 2.967 30
İTALYA 6.156 2.715 788 291 1.678 27
AB-28 içerisinde Fransa ve Almanya’dan sonra üçüncü büyük
dana eti üreticisi konumundayız. 14 milyon 128 bin baş sürünün
sadece %24’ü bir yaşın altındadır. En az genç dana ile tablo ül-
kelerinde son sıradayız. Bunun nedeni buzağı doğum aralığının
optimal sürede gerçekleşmemesi ve doğan buzağı kayıpları olarak
açıklanabilir. Sürü büyüklüğünde ikinci ama et üretiminde üçüncü
sıradayız. Karkas ortalama ağırlığında önemli artışlar sağlanmasına
rağmen AB ortalamasının altındayız.
Kesilen hayvan sayıları sadece bizim ülkemizde 1 yaşın altındaki
hayvan sayısından fazladır. Diğer ülkelerde durum bunun tersidir.
Bu, sürü projeksiyonu açısından sorun olarak algılamamız gereken
bir durumdur. Bu dengesizlik süt fiyatlarında aşağı seyir durumla-
rında veya karkas fiyatlanmasının aşırı yükselmesinde daha belir-
gin olarak karşımıza çıkmaktadır.
2010-2012 yıllarında ithalat ikamesi yapılırken üretici maliyetleri
dikkate alınmış ve besi desteği ödenmek suretiyle bir taraftan üre-
timin devamlılığı sağlanmış diğer taraftan yeni tedbirlerle üretim
teşvik edilmiştir. ESK, maliyetleri dikkate alarak referans fiyatlardan
çiftçiden mal alımını garanti etmiştir. 2012 yılında ithalat tamamen
yasaklanmış ve üretimi teşvik edici tedbirlere ağırlık verilmiştir.
1) Besi Materyali Destek Kapsamına Alınmıştır. Mera yetiş-
tirici bölgeleri olarak belirlenen DAP ve GAP bölge illerine daha
yüksek hayvancılık destekleri verilmesi kararlaştırılmıştır.
2012 yılında hayvan sayısı bakımımdan en yüksek potansiyele
sahip Doğu Anadolu illerinin hayvancılık desteklerinden aldığı pay
2) Küçük ve Orta Ölçekli Aile İşletmeleri Destek Kapsamına
Alınmıştır. DAP, GAP, DOKAP ve KOP illerinde kırsalda yaşayan
ve hali hazırda hayvancılık yapan küçük aile işletmelerinin hay-
van barınaklarının fiziki alt yapısını iyileştirmek ve kapasitesini
büyütmek amacıyla yapılacak yatırımlara %50 hibe desteklemesi
ödenmesine başlanmıştır. Kapasitede üst limit 100 baş olarak be-
lirlenmiş ve basit proje ile müracaatlar değerlendirmeye alınmıştır.
Köy standartlarında hayvan sağlığı ve refahına uygun 1000 adet
ahır-ağıl yapılmıştır ve geri kalanların yatırım süreci devam etmek-
tedir. Sadece bu tedbir ile bölge illerinde 100 bin başlık bir kapasite
tamamlanmıştır. Bunun yanı sıra damızlık işletme yatırımları, Tarım
ve Kırsal Kalkınma proje yatırımları ve kırsal kalkınma yatırımları ile
hayvancılık kooperatif yatırımları ile bölge illerinde önemli kapasite
oluşturulmuştur.
3) Hayvan Islahı Teşvik Edilmiştir. Damızlık koç ve boğa alım-
ları %80 hibe kapsamına alınmıştır. Damızlık işletmelerde suni to-
humlama ile süt verimi yüksek, mera hayvancılığında ise et verimi
yüksek ırklara dönüşüm sağlanmıştır.
4) Piyasalara Ilımlı Müdahalelerle Fiyat İstikrarı Sağlanmıştır.
2015 yılı sonuna kadar günlük hayvan kesimleri, besideki stok du-
rumu, besi maliyetleri, karkas fiyatları periyodik olarak izlenmekte,
olası riskler analiz edilerek tedbirler alınmaktaydı. Bilhassa yaz ay-
larında yüksek talep durumuna karşı ESK’nın günlük taze karkas
arzının planlanması ve besicinin de bu aylarda kesime gelecek
şekilde hayvanı besiye alması çalışması yapılmıştır. Özellikle besi-
cinin Ekim-Kasım aylarında besiye mal almasını sağlamak için bu
diğer bölgelere göre bir hayli düşük seviyede kalmaktaydı. Destek
politikası ağırlıklı olarak damızlık süt işletmelerine göre planlan-
mıştı. Ülkenin et üretimi ihtiyacı için yılda 500 bin baş besi danası
üreten bölge illerinde süt sığırcılığından ziyade mera hayvancılığına
dayalı bir üretim vardı ve devlet desteklerinin tamamı süt sığırcılığı
şeklinde planlanmıştı. Zamanında doğru olarak kabul edebilece-
ğimiz bu planlama günün sonunda revizyona muhtaç bir durum
almıştı. Bir taraftan süt arz fazlası sorun olmaya başlamış ve et
açığı da artış eğilimine girmişti. Ülkenin ihtiyacı, düşük girdi kullanı-
mına dayalı mera hayvancılığını büyütme ve besiye uygun materyal
üretimini teşvik etme yönünde şekillenmişti. Bu şartlar göz önüne
alınarak hayvancılık destek politikası reel ihtiyaçlara göre değiştiril-
miş, bölge illerinin alacağı destekler önemli oranda iyileştirilmiştir.
2014 yılında Tarım, Sağlık ve İçişleri Bakanlarımızın katılımı ile Er-
zurum’da yeni teşvik uygulaması açıklanmış ve aynı yıl yürürlüğe
girmiştir. Eski destekleme kararnamelerine göre bölge illerinin hay-
vancılık sektörüne daha güçlü destekler sağlanmıştır. Tablo 14’te
Kars, Erzurum ve Ardahan illerinin toplam hayvan sayıları ile aldığı
destekler İzmir ili ile mukayese edilmiştir. Düzenleme öncesi üç ilin
hayvan varlığı İzmir’in üç misli olmasına rağmen ancak üçte biri
kadar destek aldığı görülmektedir. Yeni uygulama ile desteklerde
3,5 kat artış sağlanmıştır. Bu mukayesede amacımız İzmir ilinin
yüksek destek aldığına dikkat çekmek değildir. Bilakis İzmir da-
mızlık süt işletmesi bakımından ülkemizin en önemli potansiyeline
sahiptir. BU sektörde sürdürebilirliğin stratejik olduğu ileriki bölüm-
lerde detaylı olarak işlenecektir.
aylardaki genç dana ithalatı hızlandırılmış ve aynı zamanda banka
kredilerinin bu dönemde kullanımının artırılması için görüşmeler
yapılmıştır. ESK karkas arzı riskinin arttığı süreçte piyasaya yeter-
li miktarda taze karkas et sürememiştir. Buna mukabil genç besi
danası ithalat işlemlerinin özellikle yaz döneminde kesime gelecek
şekilde planlanması olumlu sonuç vermiştir. 2012-2015 yıllarında-
ki ılımlı piyasa müdahalesi ortak mutabakatla ve sektörün de des-
teği ile başarıyla devam etmiştir. Bu yıllarda kırmızı et üretiminde
istikrarlı bir artış söz konusudur.
5) Besi Materyali İthalatında Denge Gözetilmiştir. Hayvancılığın
gelişimine yönelik teşvikler artırılırken diğer taraftan atıl olan besi
kapasitesinin doldurulması için kontrollü olarak ithalata izin veril-
miştir. Dönemsel olarak arz-talep dengesi gözetilerek ve sadece
ihtiyaç analizimizde belirlenen miktar kadar genç besi danasının
ithalatına izin verilmiştir. İthalat şartnamesi bu amaçlara göre dü-
zenlenmiştir. Aşırı hayvan girişleri buzağı fiyatlarını düşürmekte
ve damızlık işletmelerin gelir kaybına neden olmaktadır; ihtiyacın
altında dana girişleri de et fiyatlarını arttırmaktadır. İki olgu arasın-
da dengenin sağlanması gerekir. Bu nedenle ithalat şartnamesi-
ne önemli hükümler konulmuştur. Bunlardan bazıları; yurtiçinden
kapasitenin %60’ı oranında hayvan bağlama, ithal edilecek hay-
vanların sağlık şartlarının onaylı olması, genç ve erkek olması, etçi
ırklardan olması gibi sıralanmaktadır. İhtiyaç analizi, yıllık üretim
artış oranını korumak şartıyla ortalama yılda 300 bin baş ilave genç
besi danasının besiye alınması şeklinde olup hedefler de ona göre
belirlenmiştir. 2015 yılı sonunda sektör tarafından 317 bin baş besi
danası %15 gümrük vergisi ile ithal edilmiştir.
İller Hayvan Sayıları Hayvancılık Desteği
Büyükbaş Küçükbaş 2012 2017
Kars 467 bin 48 bin 24.319 101.867
Erzurum 731 bin 7 17 bin 34.468 125.800
Ardahan 289 bin 499 bin 17.461 44.870
İzmir 575 bin 750 bin 198 milyon 205 milyon
![Page 14: İÇİNDEKİLER - tarimdanhaber.com · ğır işletmeleri genellikle mera hayvancılığı tarzında, besi sığırcılığı ise büyük ölçeklerde ve kapalı tarzda 3-6 aylık](https://reader031.fdocument.pub/reader031/viewer/2022041715/5e4accf868bce35b2c0a9803/html5/thumbnails/14.jpg)
26 27
6) Maliyetleri Azaltacak Tedbirler Alınmıştır. Kırmızı et ma-
liyetlerini incelediğimizde %60 ile en yüksek payın besi materya-
linde olduğunu, %27 yem ve geriye kalan %3’ün de diğer gider
kalemlerinde olduğunu görüyoruz. Besi materyalinin maliyet içeri-
sindeki payının %50’nin altında olması gerekirken bu oranın yük-
sek olması besiye alınacak genç dana sayısının yetersizliğinden
kaynaklanmaktadır. Besiye uygun, et verimi yüksek buzağı üretimi
için kullanma melezi üretimi teşvik edilmiştir. Mevzuat değişikliği
yapılarak sütçü ırk ineğe et ırkı boğa tohumu atılarak kullanma
melezlemesi üretilmiştir.
Hayvancılık sektörü bütüncül bakış açısıyla ve ortak mutabakatlar
sonucu oluşturulan bu tedbirlerle et üretiminde istikrarlı bir büyü-
me trendi yakalamıştır. Et üretimi tablosunu incelediğimizde 2010
yılına kadar büyüme seyrinin istikrarlı olmadığını 2007 yılı üretimi-
nin göreceli olarak yüksek olduğunu görüyoruz. Etkin ve yaygın ta-
rımsal kuraklıktan kaynaklı kaba yem sıkıntısının kesimleri körükle-
diği keza aynı dönemde damızlık işletmelerin üretim maliyetlerinin
süt fiyatlarına yansımamasının damızlık kesimlerini arttırdığını bu
sebeple et üretiminde anormal artış olduğunu değerlendiriyoruz.
Sonraki yıllarda anaç hayvan sayısının azalmasından kaynaklı arz
Bakanlık üretim odaklı stratejiden ziyade tüketici fiyatlarına odak-
lanmıştır. Et fiyatlarını düşürmek amacıyla bir dizi girişimlerde bu-
lunulmuştur:
1- İlgili STK’lar ile uzlaşı fiyat denenmiştir. Birçok hayvancılık birlik
kooperatif ve meslek odaları ile toplantılar yapılmış ve kamuoyu-
na bir fiyat deklare edilmiştir ancak bu uygulama pratikte karşılık
bulmamıştır.
2- Bakanlar Kurulu Kararı ile besilik dana ithalatındaki gümrük ver-
gileri sıfırlamış ve ESK ithalatta tekel haline getirilmiştir. Konya ilin-
de yapılan koordinasyon toplantısında damızlık hayvan ithalatının
sadece Tarımsal İşletmeler Genel Müdürlüğü (TİGEM), besilik dana
ithalatının ise sadece ESK Genel Müdürlüğü tarafından yapılması
şeklindeki öneriyi doğru bulmamıştım. Hayvan fiyatlarının göreli
olarak değiştiğini; hayvanın yaşı, ırkı, cinsiyeti, ülkesi gibi faktörlere
göre fiyatlanmanın olduğunu; devletin hayvan alım satımı yapma-
sının sorun teşkil edeceğini; üreticinin kendi sermayesi ile yatırım
yaptığını ve dolaysıyla yaşayacağı verim kayıplarını hayvan alımına
bağlayacağını; bu nedenle davaların açılabileceğini vurgulamış ve
Bakanlığın standart belirleyip kontrol hizmeti vermek dışında ticari
işlere bulaşmasının doğru olmadığını söylemiştim. Bunun yanı sıra
ithalatı büyütmenin üretimi baskılayacağını, ucuz hayvan getirile-
cek beklentisinin hem damızlık işletmelerde yetişen buzağıların
değerini düşüreceğini hem de besicinin ahırı doldurmaktan imtina
edeceğini, dolaysıyla kapasitenin atıl kalacağını ve arzda daralma
olacağını söylemiştim. Bakanlık bürokrasisi maalesef suskun kal-
mayı tercih ederek toplantı sonrası haklılığımı bana belirtmekle ye-
tinmiştir. Tüm itirazlarımıza rağmen yanlışta ısrar edilmiştir.
7) Sözleşmeli Üretim Teşvik Edilmiştir. Çok aktörlü tedarik
sistemine karşı sözleşmeli üretim modeli destekleme kapsamına
alınmıştır. Perakende grubu, toplu tüketim ve otel zincirleri ile be-
sicilerin sözleşme yapması, keza damızlık işletmeler ile besicilerin
sözleşme yapması teşvik edilmiştir. Genç dana ithalatında sözleş-
me yapma zorunluluğu getirilmiştir.
8) Kırmızı Et Stratejisi Hazırlanmıştır. Sektörün tüm aktörle-
ri ile üretimi teşvik edici tedbirler içeren, piyasa mekanizmasını
güçlendirecek eylem planları ve uzun soluklu politikalara zemin
hazırlayacak verileri barındıran kırmızı et stratejisi hazırlanmış ve
yayınlanmıştır.
daralması dikkat çekicidir. 2010-2012 yıllarında başvurulan ithal
ikamesinin üretimi baskılamamasına azami hassasiyet gösterilmiş-
tir. 2010 yılından 2016 yılına kadar yürürlükteki politikaların rasyo-
nalitesi üretim artış grafiğine yansımaktadır. Et üretimde ortalama
%12 artış sağlanmıştır. 2016 yılında Bakanlık yönetim kademesi-
nin değişmesi ve beraberinde politika değişikliğine gidilmesi farklı
sonuçların doğmasına neden olmuştur.
3- İthalat şartnamesindeki hükümler kaldırılarak ithalat genişle-
tilmiş ve kriz yıllarındaki miktardan daha fazla hayvan ve et ithal
edilmiştir. Kesimlik, besilik ve et ithalatı olabildiğince artırılmıştır. İlk
defa küçükbaş kesimlikler de ithal edilmeye başlanmıştır.
4- İhracatçı ülkelerde aranan şartlar esnetildiği için gelen bazı hay-
vanlarda sağlık sorunlarına rastlanmıştır.
5- Fiyatlarda ithalatın psikolojik etkisi ile kısmı bir düşme olmuş,
ancak amaçlanan canlı hayvan ucuzluğu sağlanamamıştır. Tekel
olan KİT’ler daha önce özel sektöre hayvan getiren şirketleri yükle-
nici yapmış, sadece tedarik zincirine bir halka eklenmiştir. Bu arada
kamu maliyesinin gümrük vergi gelirleri buharlaşmıştır.
6- İthalatta aranan “içeriden hayvan bağlama ve sözleşmeli üretim
yapma” şartı kaldırılmıştır.
Bu yanlış uygulamalar sonucu TÜİK verilerine et üretimi 2017 yı-
lında bir önceki yıla göre 46 bin 639 ton düşmüştür. Ara ürün yani
genç dana ithalatı da %200 oranında artmıştır. Toplam değerle-
mede dışa bağımlı hale gelen üretim yine de azalmıştır. Kabaca bu
daralma yaklaşık 170 bin baş kesimlik besi danasına tekabül et-
mektedir. Yani bu üretim 170 bin baş besi danasının 8 ay bakım ve
beslenmesi sonucu ancak gerçekleşebilir. Parasal olarak da 170
milyon dolar ithalat anlamına gelmektedir (genç besi danası 1000
dolar olarak hesaplanmıştır).
Kontrolsüz ithalat, arz açığını ikame etmediği gibi gün geçtikçe
dışa bağımlılığı da arttırmıştır. Besi sığırcılığında da dışa bağım-
lılık son derece hızla artmıştır. İthal kesimlik ve kasaplık hayvan-
ların toplam et üretimi içindeki payı hesaplandığında dışa bağım-
Tablo 16: YILLAR İTİBARIYLA KIRMIZI ET ÜRETİMİ
Tablo 17: SON YILLARDAKİ ET ÜRETİMİNDEKİ ARTIŞ ORANLARI
Et Üretimi 2015 Yılı 2016 Yılı 2017 Yılı Artış Oranı(%)
I.Çeyrek (TON) 210.473 237.777 232.404 -2,26
II.Çeyrek (TON) 261.671 269.912 260.683 -3,42
III.Çeyrek (TON) 380.00 394.665 337.988 -23,65
IV. Çeyrek (TON) 297.000 270.688 295.329 9,10
TOPLAM (TON) 1.149.144 1.173.042 1.126.403 -3,98
![Page 15: İÇİNDEKİLER - tarimdanhaber.com · ğır işletmeleri genellikle mera hayvancılığı tarzında, besi sığırcılığı ise büyük ölçeklerde ve kapalı tarzda 3-6 aylık](https://reader031.fdocument.pub/reader031/viewer/2022041715/5e4accf868bce35b2c0a9803/html5/thumbnails/15.jpg)
28 29
lılığın düzeyi daha iyi anlaşılmaktadır. Kırmızı et üretiminde artış
sağlansa bile hayvancılığın gelişmesi ile bir bağlantısı olmadığı gibi
bu şekilde sürdürebilmesinin de mümkün olamayacağı açıktır. Kü-
Türkiye’de yılda ortalama 2 milyon erkek besi danası kesime git-
mektedir. Bugün itibarıyla yaklaşık yarısını ithalat ile tedarik ettiği-
miz bir durum ile karşı karşıya gelmiş bulunmaktayız. Bunun yanı
sıra, kasaplık sığır ithalatı ile 2017 de ilk defa başlayan ve yıl içinde
200 bin başı geçen kesimlik koyun ithalatı ve karkas et ithalatı
birlikte değerlendirildiğinde, ithalatın payı daha da iyi anlaşılacaktır.
Süregelen doğru politikaları tasfiye edip, yerine dış ticaret iş-
tahı yüksek firmaların telkinleri doğrultusunda ithalata dayalı
tedbirlere odaklanmak, et ve süt dengesini bozmuştur. Ucuz
besi materyali verileceği mesajı, damızlık işletmelerdeki buzağı-
ların pazar değerinde aşınmalar olacağı korkusuna neden olmuş
ve süt sığırcılığında karlılığın azalacağı korkusunu güçlendirmiştir.
Aynı zamanda besi sığırcılığında kar marjının artacağı beklentisi
birçok damızlık sığır işletmesinin konsept değiştirmesine ve do-
laysıyla sütçülüğü bırakıp besiciliğe yönelmesine neden olmuştur.
Sığır işletmelerindeki negatif dönüşüm zamanla hayvan sayısının
azalmasına ve dışa bağımlılığın artmasına neden olacaktır.
Piyasalar ciddi bir güven telkinine ve uzun soluklu bir stratejinin
açıklanmasına ihtiyaç duymaktadır. Büyük ölçekli besi işletmeleri
istediği miktar ve istediği zamanda besiye hayvan bağlayamadıkları
için, kırmızı et talebinin artacağı sezonda et fiyatları yükseliş eğilimine
girecektir. Para politikaları ile faizlerin artış trendi göstermesi yatırım
hevesini zayıflatacaktır. En önemli darboğaz ise belirsizlik durumu-
dur. Sekiz aylık bir besi dönemine başlayabilmek için sezon sonu
resel arzın yeterli olmayışı nedeniyle dışa bağımlılık oranının artma-
sı gelecekte daha büyük risklerle karşı karşıya kalınacağı ihtimalini
güçlendirmektedir
fiyat tahmini ve maliyet analizlerinin sağlıklı olması gerekir. Dö-
vizdeki dalgalı seyrin ne kadar süreceğini ve Bakanlığın olası fiyat
yükselmesine karşı nasıl bir piyasa müdahalesinde bulunacağını
tahmin etmek güçtür. Zira birçok hükümet üyesi hayvancılık ile
ilgili açıklamalar yapmaktadır. Et fiyatlarının yüksek olduğu algısı
kabul görmüş durumdadır. Gıda enflasyonunun baş sorumlusu
olarak dana eti gösterilmektedir. Bakanlığın acil olarak üretimde
sürdürülebilirliği sağlayacak tedbirlere yoğunlaşması ve maliyet
realitesini ön planda tutması gerekmektedir.
TÜİK’in kurumsal web sitesinde “istatistik, geçmişi anlamanın, bu-
günü yönetmenin ve geleceği planlamanın anahtarıdır” şeklinde bir
giriş cümlesi vardır. Hayvancılık sektöründe en önemli sorunlardan
biri verilerin güvenilirliğidir. 2017 yılı hayvan sayıları ve kısmen de
hayvansal ürün verileri maalesef tartışılır durumdadır. Doğu ve Gü-
neydoğu Anadolu kırsalının önemli bir bölümü periyodik aralıklarla
güvenlik alanı ilan edilmekte ve otlatmaya kapatılmaktadır. Keza
güvenlik tedbirlerinin yoğunluğu mera hayvancılığını olumsuz
etkilemektedir. İthalat tüm zamanların en yüksek oranında yapıl-
maktadır. Süt/yem ve et/yem pariteleri ideal parametrelerden uzak
iken hayvan sayılarının artıyor olması bu işin tabiatına aykırı bir
durumdur.
2017 yılının ilk üç çeyreğinde kırmızı et üretimi bariz bir şekilde
azalırken son çeyrekte %9,1 gibi yüksek oranda artması izaha
muhtaç bir durumdur.
2015 ve 2016 yıllarında 14 milyon büyükbaş ve 42 milyon küçük-
baş hayvandan ortalama 1 milyon 149 bin ve 1 milyon 173 bin ton
et üretilirken, nasıl oluyor da büyükbaş hayvan sayımız 16 milyon
100 bin ve küçükbaş hayvan sayımız 44 milyon 300 bine çıktığı
halde et üretimi 1 milyon 126 bin tona düşüyor? Sanayiye giden
süt miktarında da aynı paradoksal durum söz konusudur. Geçmiş
yıllara ait süt ve et üretim miktarı ile hayvan sayıları arasındaki
korelasyon ile 2017 yılı verileri çelişmektedir. Hayvan sayıları yılda
iki dönem altı ay aralıkla derlenmektedir. Yetkili makamlarda gö-
revli olduğumuz zamanlarda hayvancılıkla ilgili istatistik verilerini
oto kontrol mekanizması ile güvenilir hale getirmeye azami gayret
ederdik. İstatistik Veri Ağı programı ile İl Tarım Müdürlüklerinden
gelen veriler incelemeye tabi tutulur ve diğer verilerle mukayese
edilirdi. Hayvan sayıları aynı zamanda yıl içinde aşılanan ve destek
ödemesine esas hayvan sayıları ile Turkvet veri sistemi ve Vete-
riner Bilgi Sistemlerindeki sayılarla eşleştirilerek çelişkili sonuçlar
raporlanır ve verilerde doğruluk sağlandıktan sonra Türkiye İsta-
tistik Kurumu’na gönderilirdi. Muhtemelen taşradan gelen hayvan
sayıları olduğu gibi TUİK’e gönderilmiş ve Kurum da artan sayı-
lara göre son çeyrek hayvansal ürün miktarını revize etmiştir. Bu
varsayımdan başka çelişkili sonucu açıklayabilecek bir olasılık zor
görünmektedir.
2014 ve 2015 yıllında hiç et ve kasaplık hayvan ithalatı yapıl-
mamıştır. Üstelik talep hızlı artış göstermiş ve turizm en zirvedeki
yıllarını yaşamıştır. Buna karşılık et arzında herhangi bir sorun ya-
şanmamıştır. 2016-2017 yıllarında maliyetleri ve üretimi etkileye-
cek yaygın ve etkin bir tarımsal kuraklık, hayvan sağlığını tehdit
edebilecek salgın hastalık durumu da söz konusu olmadığı halde
ithalatın bu kadar güçlü tedbir olarak kullanılmasını anlayabilmek
mümkün değildir.
Netice itibarı ile besi sığırcılığı ülkemiz şartlarında gerekli bir
üretim tarzıdır, ancak bu, damızlık yetiştiriciliğinin bir yan ala-
nı olarak planlanmalıdır. Türkiye’nin besi kapasitesi ihtiyacının
iki mislinden daha fazladır. Yeni kapasite oluşturma ve yurt dı-
şından besi materyali ve yem tedariki ile besi yapmanın ülke
hayvancılığına bir faydası yoktur. Bu nedenle yeni kapasite oluş-
turma hususu teşvik edilmemeli ve mevcutların üçte birinin de
mümkün olabildiğince damızlık işletmeciliğe dönüşümü teşvik
edilmelidir.
Kırmızı et piyasasının çok aktörlü ve fırsatçılığa açık yapısının ıs-
lahına yönelik orta ve uzun vadeli tedbirler geliştirilmelidir. Kısa
vadede başta İstanbul olmak üzere ESK’nın et borsaları tesis et-
mesi ve talep artışı olan dönemde maliyetler doğrultusunda sabit
fiyatla arzda sürekliliği sağlaması gerekir. Bunun için uygun ihtisas
limanı tahsis edilmeli, burada 20 bin başlık bir barınak ve modern
bir kesimhane altyapısı oluşturulmalıdır. Et ithalatı kesinlikle özel
sektöre açılmamalıdır. Çünkü karkas fiyatları, hayvanın cinsi, ırkı,
yaşı, cinsiyeti, ülkesi ve yağlılık durumuna göre değişkenlik göster-
mektedir ve bu nedenle gümrük tarifeleri ile üreticiyi koruyabilmek
mümkün değildir. Doğru tedbirlerin alınması durumunda yeterli
üretim için gerekli olan potansiyelin olduğuna inanmamız gerekir.
Yıl Besilik Kesimlik Toplam
2013 - - -
2014 17.186 - 17.186
2015 317.456 - 317.456
2016 683.519 38.883 722402
2017 716.476 99.172 815648
Tablo 18: SON YILLARDA İTHAL EDİLEN HAYVAN SAYILARI
![Page 16: İÇİNDEKİLER - tarimdanhaber.com · ğır işletmeleri genellikle mera hayvancılığı tarzında, besi sığırcılığı ise büyük ölçeklerde ve kapalı tarzda 3-6 aylık](https://reader031.fdocument.pub/reader031/viewer/2022041715/5e4accf868bce35b2c0a9803/html5/thumbnails/16.jpg)
30 31
SÜT SIĞIRCILIĞI
Ülkemizin coğrafi yapısı ve iklim özellikleri yıl içerisinde çoğunlukla
ilkbahar aylarında hayvanların merada otlamasını mümkün kılmak-
tadır. Yılın diğer dönemlerinde yemleme ile hayvan beslemesi ya-
pılmaktadır. Yağışların yeterli ve düzenli olmayışı, çayır ve meraların
ot verimini düşürmekte ve dolaysıyla kesif ve kaba yem stoku ve
kullanımını mecbur kılmaktadır. Girdi tedariki ve kullanımı arttıkça
maliyetler yükselmektedir. Yetiştiriciliğin sürdürülebilir olması işlet-
me gelirlerine bağlıdır. Tabiatıyla bu sonuç besi sığırcılığının ihtiyaç
duyduğu etçi ırklara dayalı yetiştiriciliği mümkün kılmamaktadır.
Damızlık geliri ve süt verimi yüksek sığır işletmeciliğinin daha ras-
yonel olacağı bilinmelidir. Bakanlığın planlaması yıl içinde mera-
lardan yararlanma zamanı geniş olan Doğu Anadolu gibi yerlerde
kombine ırk ile yerli melezlerini teşvik etmek; meraların yetersiz
olduğu ve genellikle yılın büyük bir kısmında yemleme yapmak zo-
runda olan bölgelerde ise süt sığırcılığını teşvik etmek olmalıdır.
Sığırcılığın gelişimi ürün piyasasına özellikle et ve süt fiyatları ara-
sındaki dengeye bağlıdır. Sütün aşırı fiyatlandığı dönemlerde sürü
kompozisyonu Holstein gibi sütçü ırklara; etin fiyatlandığı dönem-
lerde ise Simental gibi hem etçi hem de sütçü kombine ırklara
kaymalar olmaktadır. Yetiştiriciler doğal olarak piyasanın getirisine
göre pozisyon almaktadır. Son yıllarda et fiyatlarındaki yükseliş bir
“simentalizasyon” sonucunu doğurmuştur. Dünyada Almanya’dan
2010 yılında uygulanan hazine sübvansiyonlu kredi uygulamaları,
AB katılım öncesi mali fonu, DAP ve GAP illeri sığırcılık projeleri-
ne verilen hibe destekler, kooperatif proje yatırımları ile çok sayıda
yatırım yapılmış ve süt sığırcılığında önemli bir potansiyel oluş-
muştur. Bunun yanı sıra uygulanan ıslah programları ile mevcut
sığır popülasyonu yüksek verimli ırklara dönüşmüştür. Bu sonuç
doğal olarak kaba yem ihtiyacını artırmıştır. Tablo 18’deki verileri
incelediğimizde 2017’de 2010 yılına göre sadece 494 bin dekar
ilave yem bitkisi ekilişi olduğu görülmektedir. Yaklaşık 5 milyon baş
hayvan sayısı artışına mukabil gerçekleşen ekim alanı son derece
yetersizdir. Yonca gibi protein değeri yüksek kaliteli kaba yemler
ülkemiz şartlarında sulanabilen tarım alanlarında üretilmektedir.
Çiftçiler doğal olarak getirisi daha yüksek ürünleri tercih etmek du-
rumundadır. Pazar değerleri dışında bakanlık destek teşvikleri de
üretim deseninde etkili olmaktadır. Yem bitkileri plantasyonlarına
baktığımızda; pamuk, mısır ve buğday gibi ürünlerin verimliliğinin
düşük olduğu Doğu Anadolu bölgesi ve yamaç alanlar ile küçük
ölçekteki parsellerde bir sıkışıklığın olduğunu görüyoruz. Hem yem
bitkileri hem de endüstriyel bitki tarımına uygun havzalarda ise
devlet teşvikleri yem bitkileri ekilişi aleyhine etki oluşturmaktadır.
Örneğin; Harran veya Dicle havzasında 1 dekarlık sulu tarım ala-
nında pamuk üretimi yapan bir çiftçi devletten 44 TL/da mazot+-
2002 yılında hayvancılık sektöründe (süt sığırcılığı, besi sığırcılı-
ğı, küçükbaş, tavukçuluk, balıkçılık) kullanılan kesif yem miktarı 5
milyon 200 bin tondur. Üretimde kullanılan ham maddelerin yarısı
ithalat ile karşılanmıştır. 2017 yem sanayicileri verilerine göre ise
toplam üretim 22 milyon tona ulaşmıştır. Üretimde kullanılan ham
gübre desteği ve dekar veriminin 550 kg olacağı kabulü ile 440
TL/da prim desteği olmak üzere toplamda 484 TL/da destek alır-
ken, aynı alana, yonca ekmesi durumunda 14 TL/da mazot+gübre
desteği ve 90 TL/da alan desteği olmak üzere toplamda 104 TL/
da destek alabilmektedir. Bu kadar geniş makas aralığı olmasa da
buğday ve mısır gibi tarımsal ürünlerde de yem bitkileri aleyhine bir
durum söz konusudur. Kaba yemde açık gün geçtikçe artmaktadır.
ABD ve AB tarımında yaptığımız analizlerde tarımsal üretimin %
65-70’inin hayvancılık için yapıldığını biliyoruz. Sulu tarım alanla-
rımızın yetersiz olması ve yağlı tohumlardaki dışa bağımlılık duru-
munu dikkate aldığımızda hayvancılıkta yeni yaklaşımlara ihtiyaç
olduğu sonucuna varırız.
maddelerinin yarısı halen ithalat ile karşılanmaktadır. Bir yılda yem
ham maddeleri için 2 milyar 780 milyon dolar değerinde ithalat
yapılmıştır. Dışa bağımlılığın yüksek olması, sepet kurdaki artış ve
küresel fiyatlardaki yükseliş yem fiyatlarına yansımaktadır.
sonra ikinci büyük Simental potansiyeli Türkiye’dedir. Bu potansi-
yelin korunması ve geliştirilmesi maliyet-fiyat dengesine bağlıdır.
Üretim maliyetlerini dikkate almadan ne pahasına olursa olsun it-
halat ikamesi ile karkas fiyatlarını baskılayarak üretici gelirini aşın-
dırmanın sonucu işletmelerin kapanmasına kadar varabilir. Son bir
yılda yapılan müdahalelerin böylesi bir risk oluşturduğunu, bunun
doğru yönetilememesi durumunda ise yakın bir gelecekte sütte de
dışa bağımlı olma ihtimalinin güçleneceği açıktır.
Türkiye, hayvancılıkta 2005-2015 yılları arasında dünyada eşi-
ne ender rastlanır bir başarı hikayesi yazmıştır. Sürü sağlığı ve
yönetimi mükemmel olan dünyanın en iddialı çiftlikleri ile kıyas
edilebilecek düzeyde modern çiftlikler kurulmuştur. Ayrıştığımız tek
nokta maliyetlerde yemin ağırlıklı olmasıdır. Damızlık değeri ve sürü
ortalama süt verimi yüksek olan çiftliklerin maliyetlerinde, hayvan
beslemede kullanılan yemlerin payı % 65-70 gibi yüksek düzey-
dedir. Gelişmiş tarım ülkelerinde bu oran % 50’yi aşmamaktadır.
Kaliteli kaba yemlerin doğal şartlarda yetişme imkanı kısıtlı olduğu
için sulu tarım alanlarına ihtiyaç duyulmaktadır. Bitkisel üretimde
uygulanan teşvik politikası ile sulanabilir tarım alanlarının yetersiz-
liği yem fiyatlarını arttırmaktadır.
Tablo 19: YILLAR İTİBARIYLA HAYVAN SAYILARI VE YEM BİTKİSİ EKİLİŞ ALANLARI
Tablo 20: KARMA YEM ÜRETİMİ VE DIŞ TİCARETİ
Tablo 21: 2017 YILI İTHAL YEM HAM MADDELERİ MİKTAR VE TUTARI
Yıllar Yonca(da) Korunga Fiğ(da) Mısır(da) Diğer Toplam(da) Hayvan Sayıları (milyon)
1990 197.439 95.759 259.000 515.000 15.519 1.084.267 12.960
2002 260.000 99.000 234.227 550.000 10.023 1.153.250 9.8
2010 568.760 155.513 520.997 887.734 60.542 2.193.547 11.5
2016 652.259 194.338 495.514 1.105.795 161.972 2.609.878 14.2
2017 661.017 196.297 493.297 1.125.309 211.820 2.687.740 16.1
2002 2014 2015 2016 2017Toplam Yem Üretimi
(milyon ton) 5,2 18,0 20,1 20,4 22
Yem Maddeleri İthalat Miktarı (milyon ton)
2,6 7,6 6,9 7,7 11
Ham maddeler Miktar(bin ton) Değer( bin dolar)
Soya fasülyesi 2340 947.917
Mısır 2052 414.695Biracılık ve içki san. Posa ve artıklar(DDGS) 1785 336.824Buğday kepeği 1652 259.782Ayçiçeği tohumu küspesi 965 185.997Soya fasülyesi küspesi 759 281.252Mısır girizi 371 62.653Diğer melaslar 333 34.771Arpa 323 57.616Pancar posası 187 31.257Balık unu 123 155.765Mısır kepeği 116 21.342Toplam 11.006 2.789.871
![Page 17: İÇİNDEKİLER - tarimdanhaber.com · ğır işletmeleri genellikle mera hayvancılığı tarzında, besi sığırcılığı ise büyük ölçeklerde ve kapalı tarzda 3-6 aylık](https://reader031.fdocument.pub/reader031/viewer/2022041715/5e4accf868bce35b2c0a9803/html5/thumbnails/17.jpg)
32 33
Bunun yanı sıra GDO mevzuatının da ithalat hinterlandını kısıtladığı
görülmektedir. Kıta Amerika’sında 493 adet gen yem ham maddele-
rinde kullanılırken AB’de yem hammaddelerinde kullanımı onaylı 102
gen bulunmaktadır. Bizde ise Biyogüvenlik Yasasının yetki verdiği Bi-
yogüvenlik Kurulu 32 gene onay vermiştir. Tüm tarım mevzuatını
AB’ye uyumlu hale getiren Türkiye’nin GDO konusunda daha mu-
hafazakar davrandığı, keza bu konuda kamuoyunda negatif bir
algı olduğu bilinmektedir. Biyogüvenlik mevzuatının AB ile uyumlu
olmasının pratikte yaşanan bazı sorunları çözeceği ancak maliyet-
lerde kalıcı düşüşün sağlanmasının ise yem bitkileri ve karma yem
İşletme ölçeği küçük olan çoğu aile işletmeleri genellikle tabiatın
yeşil olduğu, otların bol olduğu ilkbahar mevsiminde doğumları
planlamaktadırlar. Bu sonuç süt arzının fazlalaşmasına ve dolay-
sıyla fiyatların düşmesine neden olmaktadır. Kuru dönem dediğimiz
sonbaharda ise arzda daralma olduğu için uzun yıllar sanayici süt
tozu ithalatı cihetiyle ihtiyacını karşılamıştır. Uygulanan süt tozu
regülasyonu programı ile arz fazlası dönemde çiğ sütler referans
fiyatla toplatılarak süt tozuna dönüştürülmüş ve sanayiciye ihtiyaç
duyduğu dönemde yurt dışı fiyatlardan tahsis etmek suretiyle itha-
lat engellenerek hem süt üreticisi korunmuş hem de sanayicinin
dış ticarette rekabet edebilmesi sağlanmıştır.
Süt fiyatlarındaki istikrar Ulusal Süt Konseyi çatı yapılanması ile
sektörün tüm aktörlerinin ortak fiyat kararları ile sağlanmıştır.
Konseyin etkin ve belirleyici çiğ süt fiyat deklarasyonu maliyetler
gözetilerek yapıldığı için piyasalarda karşılık bulmuştur. Geçmiş yıl-
larda fiyat esnekliği anaç kesimlerini körüklüyor, birkaç yıl sonra arz
daralıyor, yeni teşviklerle damızlık üretimi teşvik ediliyor ve üretim
tekrar artıyor, bu kısır döngü birkaç yıl ara ile devam edegeliyordu.
Regülasyon programı ile piyasalara yapılan ılımlı müdahale sonuç
vermiştir. 2010 yılından sonra süt fiyatlarından kaynaklı yaygın
anaç kesimlerine rastlanmamıştır. 2016 yılı ilk yarısına kadar top-
lam süt ve sanayiye giden süt miktarlarındaki artış, tezimizi doğru-
layan sonuçlardır.
Başta AB ve ABD olmak üzere süt sığırcılığının geliştiği tüm ülke-
lerde üretimin devamlılığını ve fiyatların istikrarını sağlayıcı tedbirler
alınmaktadır. ABD de çiftçinin gelir kaybını telafi edici sigorta sis-
Son on beş yılda süt üretimimiz 8,4 milyon tondan 20 milyon tona,
doğrudan sanayiye giden süt miktarı ise 1 milyon tondan 9 milyon
tona çıkmıştır. Son iki yıla kadar sanayideki kapasite ile üretici ka-
pasitesi orantılı büyüme göstermiştir. Toplam süt üretimi içerisinde
sanayiye giden oran gelişmiş ülkelerde %65-70 civarındadır. 2002
yılında toplam süt üretimimizin sadece %12’si doğrudan sanayiye
giderken, 2016 yılında 18 milyon 400 bin ton üretimin %50’si, yani
9 milyon 200 bin ton çiğ süt, sanayiye doğrudan gitmiştir. 2017 de
bu oranın %44’e düştüğü görülmektedir. Endüstriyel entegrasyon
aynı zamanda gelişmişlik kriteri olarak da kabul görmektedir.
2016 yılının ikinci yarısından sonra daha önceki dönemlerde istik-
rar içinde büyüme seyrinde olan sanayiye giden süt miktarında ilk
defa düşüş trendi görülmüştür. Besi sığırcılığı bölümünde 2017 yılı
hayvan sayıları ile kırmızı et üretimi arasındaki uyumsuzluğa dikkat
ham maddelerinin yurt içinde ucuz üretilmesi ile mümkün olabileceği
açıktır. Süt sığırcılığında büyüme hedefi doğru bir perspektiftir. Girdi
kullanımının yüksek olduğu ülkelerin tamamında aynı strateji uygu-
lanmaktadır, çünkü işletmelerin sürdürülebilir olması için sürekli geli-
re ihtiyacı bulunmaktadır. Yılda bir defa elde edilen damızlık satışı ve
sürekli çiğ süt satışı, işletme gelirlerinin ana unsuru olmaktadır. Süt
sanayiinin hammadde ihtiyacı karşılanırken ülkenin damızlık ihtiyacı
ve besi sektörünün erkek besi materyali bu işletmelerden tedarik
edilmektedir. Bu nedenle süt sığırcılığı stratejik yatırım olarak kabul
edilmeli ve her türlü risklere karşı korunmalıdır.
temi uygulanırken, AB uzun yıllar süt kotası ile arz planlamasına
gitmiş ve nihayet 2015’te kotaları kaldırarak depolama yardımları
ve doğrudan desteklerle üreticisini korumaya devam etmiştir.
Ülkemizin ortalama ölçek büyüklüğünü, sağlık ve ekonomik risk-
leri değerlendirdiğimizde, çiftçilerimizin gelişmiş ülke çiftçilerine
göre korunmaya çok daha muhtaç olduğunu değerlendirmeliyiz.
2015’te iklim şartlarının avantajlı seyri ile artan küresel süt mik-
tarı Ortadoğu’da cereyan eden jeopolitik riskler ve Rusya’nın AB
ürünlerine ambargo uygulaması, dış ticaret dengelerini bozmuştur.
AB, ağırlıklı olarak Türk ürünlerinin pazar bulduğu alanlara girmiş
ve süt ürünlerinde ciddi bir ihracat daralması sonucu üretici fiyat-
larının düşmesi ve stokların artması hususu erken öngörülerek
ciddi tedbirlerle süreç doğru yönetilmiştir. Süt ürünleri ve süt tozu
ihracatı teşvik edilerek küresel krizin etkileri bertaraf edilmiştir. AB
ülkelerinde ciddi sorunların yaşandığını ve Avrupa Komisyonu’nun
süt sığırcılığı için 500 milyon avro ilave destek verdiğini biliyoruz.
Ülkemiz şartları AB ülkelerine göre süt sığırcılığını daha çok önem-
semeyi gerektirmektedir. Çünkü, kırmızı ette üretimin önemli bir
kısmı damızlık süt işletmelerindeki erkek besi sığırı ve reforme süt
ineklerinden karşılanmaktadır. Damızlık üretimini de hesaba kat-
tığımızda bu sektörde mutlak surette maliyet ve fiyat dengesinin
gözetilmesi ve üretimde sürdürülebilirliğin sağlanması için her
türlü tedbirin yerinde ve zamanında alınması zorunluluğu vardır.
Süt sığırcılığının geliştirilmesi ülkemiz şartlarında doğru girdi te-
darik zincirinin kurulmasına, özellikle kaba ve kesif yemlerde ken-
dine yeterli üretim alt yapısının oluşturulmasına bağlıdır. Tarımsal
çekmiş ve hayvan sayılarının güvenirliliğini sorgulamıştık. 2017 yı-
lında aynı durum süt üretiminde de görülmektedir. 2016 yılı ikinci
yarısında düşme eğilimine geçen “sanayiye giden süt miktarı” yılın
son üç ayında, bilhassa son ayda %10 gibi yüksek bir oranda art-
mıştır. Muhtemelen sahadan gelen yüksek hayvan sayılarına göre
üretim rakamları revize edilmiştir. Toplam üretimde sanayiye giden
oranın geçmiş yıllara göre düşmesi ve aralık ayında bir önceki yılın
aynı ayına göre %10 gibi yüksek oranda artış sağlanması bu işin
doğasına uygun değildir.
Güvenilir veriler ışığında doğru zamanda ve doğru tedbirlerle süt
sığırcılığının desteklenmesi ve tüm risklere karşı korunması gere-
kir. Sütün yanı sıra kırmızı etin ve damızlık üretiminin tedariki bu
sektörden sağlanmaktadır. Bu perspektifle Bakanlık süt sığırcılığını
geliştirmek için birçok tedbir geliştirmiştir.
YILLAR İTİBARIYLA SÜT ÜRETİMİ
Tablo 22: SANAYİYE GİDEN SÜT
OCAK ŞUBAT MART NİSAN MAYIS HAZİRAN TEMMUZ AĞUSTOS EYLÜL EKİM KASIM ARALIK TOPLAM
708.555 681.866 788.988 793.740 828.420 766.885 743.245 697.925 648.631 648.660 634.067 684.760 8.625.742
2015 712.942 698.164 804.210 816.750 864.101 791.429 744.380 722.532 688.990 695.642 677.056 728.994 8.937.140
% 1 2 2 3 4 3 1 4 5 7 7 6 4
2016 750.402 752.218 834.329 810.704 837.592 808.743 769.722 756.446 707.584 731.042 716.617 738.122 9.213.521
% 5 8 4 -1 -3 2 3 5 4 5 6 1 3
2017 745.578 702.788 794.234 765.449 808.916 750.294 740.977 750.536 729.591 756.970 749.772 812.054 9.111.663
% -1 -7 -5 -6 -3 -7 -4 -01 3 4 5 10 -1
SÜT REGULASYONU PROGRAMI
![Page 18: İÇİNDEKİLER - tarimdanhaber.com · ğır işletmeleri genellikle mera hayvancılığı tarzında, besi sığırcılığı ise büyük ölçeklerde ve kapalı tarzda 3-6 aylık](https://reader031.fdocument.pub/reader031/viewer/2022041715/5e4accf868bce35b2c0a9803/html5/thumbnails/18.jpg)
34 35
üretimin tüm alanlarında gerçek olan şu ki her ülkenin kendisine
özgü şartları bulunmaktadır. Hayvancılıkta gelişmiş ülkelerin iklim
ve üretim alt yapısının gelişmekte olan ülkelere göre mukayeseli
üstünlüğü bulunmaktadır. Küçük ölçekli ve yüksek risklere maruz
hayvancılık işletmelerinin eşit olmayan şartlarda ürettikleri ürünleri
eşit şartlarda dış ticaretle rekabete maruz bırakmak uzun vadede
dışa bağımlı olmak anlamına gelmektedir.
1999 ile 2009 yılları arasında 22 bin baş damızlık düve ithal edil-
miştir. 2010 yılında hazine sübvansiyonlu yatırım ve işletme kredi-
lerinin uygulamaya girmesi ve yeni yatırımların hibe kapsamında
değerlendirilmesi ile önemli oranda kapasite oluşmuştur. Sağlık ve
verim kriterleri yurt dışından damızlık tedarikini artırmıştır. Sonraki
yıllarda yeni kurulan işletmeler nüve işletme fonksiyonu görmüş ve
kendi hinterlandının damızlık açığını karşılamıştır. Daha sonraki yıl-
larda piyasa regülasyonları ve ithalata getirilen yeni şartlarla denge
sağlanmıştır. Milli Tarım Projesi döneminde ise tüm zamanların
en yüksek damızlık ithalatı yapılmıştır.
Aynı durum besi danası ithalatında da göze çarpmaktadır. Ku-
zeydoğu Anadolu’nun besi danası satan bir ilinde yaptığımız bir
sektör toplantısında Ticaret Borsası Başkanı bir şahsın besi danası
ithalatını neden zorlaştırdığımızı sormasına çok şaşırmış ve sonra
araştırdığımda o kişinin hayvan ithalatı yaptığını duyunca gerçeği
anlamıştım.Keza yasal görevi üretimi geliştirmek ve üreticiyi koru-
mak olan bazı üretici birliklerinin ithalatda etkin rol aldığını biliyo-
ruz. Netice itibariyle ithalatçı büyük firmalar, çiftçideki karşı tavrı
engellemek için sektörün bizatihi temsilcilerini tedarik zincirine
ekleyerek sektör nezdinde ithal ikamesini olağanlaştırıp, bir taraf-
tan da bu şahıslara karar vericileri alkışlatarak yanlış politikaların
devamlılığını sağlamıştır. Bu duruma nasıl gelindiğine değinmeden
önce, hazırlamış olduğumuz ve damızlıkta dışa bağımlılığı bitirecek
projelere değinmek yerinde olacaktır. 2014 yılında süt sığırcılığı
için önem arz eden iki önemli proje hazırlanmış ve Kalkınma Ba-
kanlığı’na sunulmuştur. Yatırıma alınan bu projelerle beraber des-
tekleme modeli de günün şartlarına göre revize edilerek üretimi
teşvik edici özelliği güçlendirilmiştir.
1- Damızlık Düve Merkezleri Kurulması: Doğu illerinde yeterli
sayıda Simental çiftliği olan illerde, Batı illerinde ise Holstein ırkı
damızlık çiftlik potansiyeli olan illerde 500 başlık merkezler kuru-
lacak, damızlık birlikleri ebeveyn verimleri yüksek olan buzağıları
toplayarak bu merkezlerde bakım hizmetleri verecek, tohumlaya-
cak ve üç aylık gebe şeklinde satacaktır. Bu yatırımların yarısını
devlet teşvik edecek ve aynı zamanda ithalat şartnamesi ağırlaştı-
rılarak ihtiyaçların yurt içinden karşılanması sağlanacaktır. Sağlıklı,
Tarım Bakanlığı, süt sığırcılığında ıslah programlarının etkin yürü-
tülmesi için gerekli olan üretici teşkilatlanması mevzuat alt yapısı
ile veri ağı bilgi sistemleri alt yapısını tamamlanmış ve üreticilerin
kullanımına açmıştır. Verim değerleri kayıtlarına göre performansı
düşük olan süt ineklerinin sürüden ayıklanmasının yanı sıra, suni
tohumlama teşvikleri ile sürünün yüksek verim değerlerine sahip
kültür ırklarına dönüşümü sağlanmıştır. Damızlık açığının yüksek
olduğu zamanlarda ise ithalat ile açık giderilmiştir. Bugün itibariy-
le toplam sığır varlığımızın %44’ü yüksek verimli sığır ırklarından
oluşmaktadır. Sığır varlığımız potansiyel olarak AB coğrafyasında
çok önemli bir miktara tekabül etmektedir. Ülkemizin çok daha al-
tında sığır varlığı olan ülkeler yılda ortalama 40-50 bin damızlık
düve ihraç ederken, Türkiye ortalama bunun iki katını ithal etmek-
tedir. Damızlık işletmelerinin nicelik ve nitelik olarak ülke ihtiyacının
üzerinde potansiyeli olmasına rağmen damızlık ithalatının devam
etmesi, arz açığından ziyade dünya fiyatları arasındaki makas
aralığından kaynaklanmaktadır. Kırmızı et fiyatlarının yüksek sey-
retmesi kasaplık değerini arttırmakta ve damızlık düvelerin besiye
alınmasına neden olmaktadır. Bununla beraber çoğu zaman aşırı
Süt sığırcılığına yapılan yatırımların sürdürülebilir olması ve daha
yüksek kapasite oluşması için, damızlık hayvan, süt ürünleri ve süt
tozunda ihracat hedefimizin olması gerekir. Coğrafi işaretle marka
tescilli ürünlere odaklanılması, İslam dünyasının ithalat potansiyeli
ve yurt dışı Türk etnik nüfus yoğunluğu ile Türki coğrafya avantaj-
ları perspektifinde etkin ve sürdürülebilir bir teşvik mekanizması ile
büyüme stratejisi geliştirilmelidir.
sertifikalı ve yüksek verimli damızlıkların rezervuar sürüden temini
ilkesine dayalı bir proje olarak tasarlanmıştır.
2- Genomik Seleksiyon: Sürünün DNA yapısına göre damızlık
değerinin ölçülmesi için Lalahan Veteriner Araştırma Enstitüsü’nde
bir laboratuvar kurulacak, ülkedeki vasıflı çiftliklerle veri ağı kuru-
larak bir bilgi sistemi oluşturulacak ve damızlık değerleri ölçülüp
belgelendirilecektir. Her iki projenin de ithalatı azaltıcı ve damızlık
farkındalığını geliştirici özelliği bulunmaktadır.
2015 yılının sonundaki hükümet değişikliği ile beraber Bakanlık üst
yönetim değişikliği gerçekleşmiştir. Bu raporda belirtilen konuların
tamamı ve hatta daha fazlası yeni göreve başlayan Sayın Bakan’a
tarafımdan arz edilmiştir. Hayvancılığın sürekli sorun alanları ve
çözüm önerileri katılımcı bir ortamda tartışılmıştır. Bilhassa 2009
yılında cereyan eden tarımsal kuraklığın daha sonraki yıllarda ne-
den olduğu kırmızı et açığı ve piyasalarda oluşan fiyat dalgalanma-
larına karşı alınan şok tedbirlerin çiftçi nezdinde yarattığı tahribata
dikkat çekilerek; hazine sübvansiyonlu krediler, ESK alım garantisi,
besi desteği, 2012 yılında ithalatın sonlandırılması ve son yıllarda
sağlanan dana eti-inek sütü fiyat dengesinin önemi hususunda
kapsamlı bilgiler paylaşılmıştır.
et fiyatlaması durumları ve süt/yem paritesi denge bozulmalarında,
önemli sayıda süt ineğinin süt ve buzağılama verim değerleri henüz
sürüden ayıklama dercesine gelmeden sürüden selekte edilip be-
siye ayrıldığını biliyoruz. Bu durumdaki işletmelerde oluşan açığın
fiyat farkından dolayı yurt dışından karşılandığını biliyoruz. İthalat-
taki süreklilik sürü direncini ve ülkeye özgü ırk özelliğinin oluş-
masını tehdit etmektedir. Bu risklere rağmen neden sürekli ithalat
yapılmakta ve hayvancılık sektörü bu hususta neden eleştirel bakış
sergilememektedir?
Bu konuda birçok işletme gezdik ve çok sayıda bire bir görüşmeler
yaptık. Ayrıca arama konferansları ve seminerler düzenledik. En
dikkat çekici durum, kuruluş amacı yasa ile belirlenen ve hayvan
ıslahı için alt yapısı olan bazı damızlık birlik başkanı veya yöneticile-
rinin sahada damızlık ithalatı için talep oluşturma ve talep toplama
girişimleri olmuştur. Üretim yapmaktan daha çok kazandıran ve pe-
riyodik aralıklarla yurt dışına gitmelerini sağlayan damızlık ithalatı
kendilerine daha cazip geliyor, bundan dolayıdır ki bırakınız eleştirel
bakmayı, ithalatı daha da genişletme emelleri dikkat çekiyordu.
DAMIZLIK ÜRETİMİ
Tablo 23: YILLAR İTİBARIYLA DAMIZLIK HAYVAN İTHALATI
Yıllar Sayı1999-2009 22.2512010 25.8152011 88.6212012 48.3042013 24.9872014 19.5322015 55.4652016 70.4422017 139.746Toplam 495.000
![Page 19: İÇİNDEKİLER - tarimdanhaber.com · ğır işletmeleri genellikle mera hayvancılığı tarzında, besi sığırcılığı ise büyük ölçeklerde ve kapalı tarzda 3-6 aylık](https://reader031.fdocument.pub/reader031/viewer/2022041715/5e4accf868bce35b2c0a9803/html5/thumbnails/19.jpg)
36 37
Bakanlık üst yönetim kadrosunun yönetim değişikliğinde ehliyet ve
liyakatden ziyade sadece sadakat baz alınması tarım bilgi noksan-
lığı ve kurumsal hafızanın önemsenmemesi hizmet akışını ve sek-
töre bakışı etkilemiştir. Bu süreçten sonra Bakanlık koridorlarında
yurt dışı bağlantılar kurup hayvan ticareti yapma gayesi olan ve
genellikle bir STK etiketi bulunan kişiler dolaşmaya başlamıştır. Ba-
kanlığın üretim vizyonu bir kenara bırakılmış ve bu kişilerin fikirleri
politikalarda etkili olmaya başlamıştır.
Yaklaşan turizm sezonu ve yaz mevsimi etkisi ile beklentiler ora-
nında kırmızı et fiyatları yükselmiştir. Bu süreçte ilgili Bakanlıkların
müsteşarlarından oluşan Gıda Komitesi’nin özellikle Merkez Ban-
kasının enflasyon hedefinden sapmanın nedenini gıda fiyatlarına
ve bilhassa dana etine bağlaması, Bakanlığın yeni yönetim kad-
rosunu etkilemiştir. Diğer taraftan görsel ve yazılı medyada kırmızı
et fiyatlarının arttığı ve Türkiye’nin dünyanın en pahalı kırmızı etini
tükettiği şeklinde haber yorumlar yaygınlaşmaya başlamıştır. Eş
zamanlı olarak kaçak at eti ve kaçak etlerle ilgili haberlerin artması
toplumsal algı oluşturma ve ithalat girişimini başlatma çabaları ola-
rak değerlendirilmelidir. Bu tür eylemlerin amacını bildiğimiz için ve
özellikle 2015 yılı öncesi Sayın Bakan ve yönetim kademesi tarım
disiplini aldığı ve tarım dünyasına aşina olduğu için, üretim maliyet-
leri ile üretici fiyatları arasındaki dengenin korunması konusundaki
hassasiyetlerinden ödün vermemiştir. Yeni yönetim ise, kırmızı et
fiyatlarını ucuzlatma konusunda güçlü bir irade göstererek ithalatı
genişletme ve devlet tekeline alma cihetine gitmiştir.
Genç Çiftçi proje kaynaklarının %80’i hayvancılığa tahsis edilmiştir.
Damızlık küçükbaş ve büyükbaş hayvanlar TİGEM aracılığı ile ithal
edilerek çiftçilere dağıtılmıştır. O dönem Bakanlık bürokrasisinin
ithal ikamesi ile ilgili kaygılarına itibar edilmemiştir. Netice itibarı
ile gelen hayvanlarda sürü direnci oluşmadığı için kan paraziti has-
talıkları, şap ve brusellosis gibi hastalık riskleri kesimlere neden
olmuştur. Ayrıca gelen hayvanların damızlık değerlerinin düşük ol-
ması da kesimleri tetiklemiştir. Özünde doğru olan proje maalesef
ithal ikame ile arzulanan sonuca ulaşamamıştır.
Süt regülasyonu programı, dönemsel olarak piyasalara ılımlı müda-
hale şeklinde devam etmiştir. 2016 yılında bazı firmaların önerisi ile
süt tozu ihracat primi aşırı yüksek tutularak (ton maliyeti 8 bin TL
iken 4.500 TL/ton teşvik verilmiştir) tüketim hacmi yüksek olan ve
olgunlaşma için bir süreç gerektiren peynir üretiminde daralmaya
neden olunmuştur. Aynı yılın son aylarında ise ESK tarafından üreti-
ci örgütleri ile sözleşme yapılarak dolaylı alım yapmak suretiyle süt
tozu üretimi daha da artırılmıştır. Bu tedbir sonraki yılda süt ve süt
ürünlerinde %40’a kadar varan fiyatlamaya neden olmuştur. Ge-
lişmiş hayvancılık ülkelerinde de özellikle depolama periyodu uzun
olan ve bu süreçte olgunlaşarak lezzeti ve kıvamı daha fazla tercih
edilen parmesan gibi peynir çeşitleri yaygın iken bizde de kaşar ve
olgunlaşmış beyaz peynirin piyasa payı yüksektir. Süt tozu üreti-
mi müdahale özelliğinden saptırılmıştır. Süt tozu üretimi devlet
alımı garantisi ile adeta teşvik edilmiştir. Toplumumuzda tüketim
payı yüksek olan peynircilik doğası gereği depolama ve stoklama
sistemi ile çalışmaktadır. Bu şok tedbir ile piyasaların dengesi bo-
zulmuştur. Bilgi eksikliği ve bürokrasinin yerine dışardan bazı ki-
şilerin politikalara yön vermesi yanlış uygulamalara neden olarak
bugünkü sonucu doğurmuştur. Sanayiye giden süt miktarı azal-
makta olup dönemsel regülasyon programlarına bile artık gerek
duyulmamaktadır. İlkbahar dönemi, laktasyon sezonunda üretici fi-
yatlarının yüksek seyretmesi arz daralmasının endişe verici boyutta
olduğuna işarettir.
Hazine tarafından sübvanse edilen ve Ziraat Bankası tarafından
kullandırılan faiz indirimli tarımsal krediler içerisinde hayvancı-
lık kredilerinin oranı düşmektedir. 2010 yılında kullandırılan kredi
içerisinde hayvancılığın payı %27 iken, 2016 da bu oran %1,5’e
düşmüştür. Yatırım kredilerinin payı muhtemelen daha da düşük-
tür. Yeni yatırımlar için talep azalmasının incelenmesi gerekmekte-
dir. Bankanın komisyon miktarını yüksek tutması ve kendi sigorta
acentesinde sigortama zorunluluğu getirmesi gibi sübvansiyon
oranını aşındıran uygulamalar, çiftçiler tarafından şikayet konusu
edilse de asıl daralmanın çiftçi gelirlerinin beklentilerin altında kal-
masından kaynaklandığı tahminini daha güçlü kılmaktadır.
Tablo 24:
Yıllar ZİRAAT BANKASI HAYVANCILIK KREDİLERİ
Kredi Bakiyesi(BinTL) Üretici Sayısı Geri Dönüş Oranı(%) Kredi Miktarı (Bin TL) Hayvancılığın Oranı
2010 13.605.936 441.521 98,40 3.687.751 27,10
2011 18.897.669 521.790 98,90 2.375.088 12,57
2012 17.896.915 500.789 98,29 454.892 2,54
2013 19.346.573 467.826 98,15 579.173 2,99
2014 25.469.184 511.085 98,66 831.147 3,26
2015 33.620.480 548.559 99,10 514.910 1,53
TOPLAM 128.836.757 8.442.960 6,55
DAP, GAP, KOP ve DOKAP illerinde daha önce besi sığırcılığı bö-
lümünde anlatılan yeni bir proje ile yıllık 100 bin ilave kapasite
oluşturulduğu dile getirilmişti. Alt yapısı uygun alan devlet teşviki ile
barınakları yapılan küçük aile işletmelerine ihtiyaç duyulan damızlık
düveleri temin etmek tasavvuru ile Damızlık Düve Teşvik Projesi
hazırlanmıştır. Projede hibe kapsamındaki düvelerin Bakanlık ta-
rafından yatırımları teşvik edilen Damızlık Düve Merkezlerinden
alımı zorunlu kılınmıştır. Bu proje ile damızlık ihtiyaçları yurt içinden
damızlık değerleri yüksek olan kendi sürülerimizden karşılanacak,
diğer taraftan yeni yatırıma giren düve merkezlerini cazibe hali-
ne getirecek ve aynı zamanda damızlık ithalatı önlenmiş olacaktı.
Bugün kamuoyuna proje hedefi olarak açıklanan “yılda 250 bin
baş düve dağıtımı” projesinin oldukça değiştiğini görüyoruz. Hedef
kitle olarak yeni barınak sahipleri yerine tüm çiftçiler seçilmiştir.
Düve tedarik işlemleri ithalat ile ve TKK Genel Müdürlüğü bün-
yesindeki Tareks şirketine tevdi edilmiştir. Hibe oranı %30 olarak
belirlenmiştir. Projedeki kuramsal özelliği tamamen ortadan
kaldıran, ithalatı azaltma amacını yok ederek tamamen ithalata
dayandıran ve yeni kurulacak olan düve merkezlerinin pazarını
kısıtlayan revizyonu anlayabilmek mümkün değildir. Kar amaç-
lı kamu şirketleri veya KİT’ler genellikle devlet destekli projelere
partner olmak isterler. Bu işletmelerin üst yöneticileri için destek
enstrümanı, kurumsal hizmet ve karlılık için önemli bir fırsat olarak
kabul edilir. Buradaki perspektif genellikle kuruma kaynak yaratma
amaçlıdır. Genç Çiftçi Projesinde ithal ikameli stratejinin arzu edilen
bir sonuç doğurmadığını belirtmiştik. Sığır sürümüzün damızlık
potansiyeli yüksek olmasına rağmen kendi damızlıklarımızı ke-
sime göndermenin ve ihtiyacımızı da yurt dışından ithalat ile
karşılamanın izahı yoktur.
Bu süreçte Bakanlığın devam eden birçok projesi derlenerek Milli
Tarım Projesi olarak kamuoyu ile paylaşılmıştır. Yerli üretim vur-
gusu ile oluşturulan algının tersine tüm zamanların en hızlı ve en
büyük ithalatı devlet tekeli ile yapılmıştır. Tarım bakanlığı üretim
stratejisini bir kenara bırakmış ve ağırlıklı olarak tüketici fiyatlarına
odaklanmıştır.
Sonuç olarak yıllarca yoğun bir emek ve kaynak kullanımı ile yatı-
rımları teşvik edilen damızlık süt sığırcılığı işletmelerinde ekonomik
riskler artmaktadır. Yüksek ithalat dana eti-inek sütü fiyat dengesini
bozmuştur. Risklerin iyi değerlendirilip doğru yönetilememesi duru-
munda yakın gelecekte süt tozunun da ithalatı gündeme gelecektir.
![Page 20: İÇİNDEKİLER - tarimdanhaber.com · ğır işletmeleri genellikle mera hayvancılığı tarzında, besi sığırcılığı ise büyük ölçeklerde ve kapalı tarzda 3-6 aylık](https://reader031.fdocument.pub/reader031/viewer/2022041715/5e4accf868bce35b2c0a9803/html5/thumbnails/20.jpg)
38 39
KÜÇÜKBAŞ HAYVANCILIK
Küçükbaş hayvan yetiştiriciliği, çayır ve mera alanları ile hasat son-
rası anız tarlalarında otlatmaya dayalı sınırlı girdi kullanımı ile yapıl-
maktadır. Yeşil devrim ile beraber ekilebilir arazilerin mekanizasyon
ile tarım alanlarına dönüşmesi, mera alanlarının daralmasına neden
olmuştur. Anadolu coğrafyası yağış verileri ve topoğrafya itibarıyla
küçükbaş hayvan yetiştiriciliğine elverişlidir. Süreç içerisinde bitki-
sel üretim alanlarının genişlemesi tarıma elverişli olmayan yamaç
ve kıraç alanların mera alanı olarak kalması nedeniyle yetiştiricilik,
küçük ölçekli ve düşük verimli işletmeler şeklinde kırsal alanlarla
sınırlı kalmıştır.
Çayır ve meralarda ot veriminin düşük olduğu toplam yağış mik-
tarı ve yağış rejiminin yetersiz olduğu yaz aylarının kurak geçtiği
iklimlerde küçükbaş hayvancılık daha yaygın olarak görülmektedir.
Bu sonuç, hayvanların fizyolojisi ile yakından ilişkilidir. Koyun ve
keçiler, sığırlar gibi otları dilleriyle kavrayıp koparmazlar. Dişleriyle
keserek beslenirler. Bu nedenle sığır coğrafyalarında otlar gür ve
yüksek boylu, koyun coğrafyasında ise seyrek ve kısa boyludur.
Anadolu’daki “Buğday ile koyun, gerisi oyun” tabiri bu durum ile
ilintilidir.
Okyanusya’da topoğrafyanın düz olması, meraların planlı otlatılma-
sı ile bir hektardan dört anaç koyun beslenebilir ve aynı zamanda
bin başlık bir sürüye bir çoban bakabilir iken ülkemiz coğrafyasında
koyunculuk yapılan alanların engebeli olması ve meraların zayıf ol-
ması nedeniyle bir hektardan ancak iki anaç beslenebilmekte, bir
kişi 250 başlık bir sürüye çobanlık yapabilmektedir. Ayrıca çayır
ve meraların planlı otlatılmadığı dönemlerde otlatma kapasiteleri
zayıflamakta, keza sürünün ıslahı da arzu edilen düzeyde yapılma-
dığı için et ve süt verimleri düşmekte ve küçükbaş yetiştiriciliğinin
karlılığı göreceli olarak azalmaktadır.
Tarihsel sürece baktığımızda koyunun ilk önce Mezopotamya’da
evcilleştirildiği ve buradan dünyaya yayıldığı görülmektedir. Koyun
yetiştiriciliğinin yayılım tarzında yapılması, beraberinde sürü yetiş-
tiriciliğine odaklı, kendi hiyerarşisi ile organize olmuş, göçebe tarzlı
bir aşiret yapısının şekillenmesine neden olmuştur. İç Anadolu’daki
yerleşik Kürt nüfusu keza Rusya, Ermenistan, Gürcistan gibi ülke-
lerde de benzer yerleşik Kürt alanlarının olması, bu üretim tarzının
bir sonucu olarak değerlendirilmelidir.
Türkiye’de serbest piyasa ekonomisi ve neo-liberal ekonomik prog-
ramlar uygulanmadan önce, Doğu ve Güneydoğu’da göçer ve yarı
göçer aşiretler ile Toros’lar ve Ege’deki Yörük’ler, Karadeniz’deki
yayla hayatı, tarihteki ağırlığı azalmış olsa da küçükbaş hayvan ye-
tiştiriciliğine dayalı bir yaşam tarzı olarak devam etmekteydi.
Türkiye ekonomisinin büyümesi, sanayii ve hizmet sektöründe is-
tihdam kapasitesinin artması, kamu hizmetlerinin ve altyapı yatı-
rımlarının kırsal alanlara yeterince ulaşamamasından dolayı, kent-
leşme sürecini hızlandırmıştır. Küçükbaş hayvancılıktaki karlılığın
azalması ve zahmetli yaşam tarzı, ekonomik göçlerin artmasına
neden oluştur. Ayrıca Doğu ve Güneydoğu’daki göçer aşiretlerin
yerleşik hayata geçişi teşvik edilmiş, kamusal kaynaklarla mekan
organizasyonları yapılmış ve küçük aile işletmelerine dönüştürül-
müştür. Ailelere tahsis edilen küçük araziler ve ahır planları büyük-
baş hayvancılığa göre yapılmıştır.
Kırsalda yaşayan küçük aileler köy meraları ve anız alanlarından
faydalanmak suretiyle küçükbaş hayvancılığa devam etmiş olsalar
bile, risklerin çoğalması hayvancılığı zaman içerisinde sığır yetişti-
riciliğine kaydırmıştır. Girdi kullanımının artmasıyla orantılı olarak
üretim maliyetleri yükselmiştir.
Küçükbaş hayvan yetiştiriciliğinde üretimi daraltan riskler:
1-Kırsal göçler
a) Ekonomik göçler: Çok nüfuslu ve topraksız aileler; kentlerde-
ki istihdam fırsatları, çocuklarının eğitimi için fırsat eşitliği, devlet
yardımlarına erişimin kolay olması, asgari ücrette yapılan iyileş-
tirmeler, İş-Kur’un geçici istihdam politikaları, gıda ve kömür yar-
dımlarından faydalanma, sağlık hizmetlerine kolay erişim ve kent
yaşamına olan özenti gibi nedenlerle kentlere göç etmektedirler.
b) Güvenlik kaynaklı göçler: Türkiye meralarının %45’i Doğu
ve Güneydoğu Anadolu’da bulunmaktadır. Dolayısıyla küçükbaş
hayvan yetiştiriciliği için bölge illeri önemli potansiyel teşkil etmek-
tedir. Terör olaylarının arttığı dönemlerde, aşırı güvenlikçi politika-
larla meraların otlatmaya yasaklanması ve güvenlik bölge ilanları
ile sokağa çıkma yasakları gibi olağan hayatı zorlaştıran şartlar,
hayvancılık faaliyetlerini olumsuz etkilemekte ve kırsaldan göçü
zorlamaktadır. 1990’lı yıllarda aşırı güvenlik tedbirleri, küçükbaş
hayvancılıktaki üretimi önemli ölçüde düşürmüştür. Aynı yıllarda
huzur ve güven ortamı tesis edildikten sonra, OHAL Bölge Valiliği
tarafından yürütülen “Köye Geri Dönüş” projelerinden arzu edilen
sonuç alınamamıştır. Benim de görev yaptığım bu projede, devlet
tarafından ev ve ağıl yapımı teşvik edilen ve koyun dağıtımı yapılan
ailelerde geri dönüşler sınırlı olmuş ve kent yaşamına adapte ol-
dukları için sürekli bir üretime dayalı bir dönüş gerçekleşmemiştir.
Olan geri dönüşler de sınırlı sayıda ve sezonluk yaşantı şeklinde olmuştur.
c) Köy Koruculuğu Sistemi: Köy koruculuğuna geçen aileler de
ellerindeki sürüleri elden çıkarmakta, hatta çoğu zaman köy ko-
rucularının 1. derece akrabaları PKK terör örgütünün tehditleri ile
hayvancılığı terk ederek kentlere göç etmektedirler.
2- Tarımsal Kuraklık
Ülkemiz coğrafyası birkaç yılda bir yağışların düşük seviyede ve dü-
zenli seyretmemesinden dolayı tarımsal kuraklığa maruz kalmak-
tadır. Kuraklığın ilk etkileri, küçükbaş yetiştiriciliği yapan ve genel-
likle girdi stoku bulunmayan küçükbaş hayvancılıkta görülmektedir.
Sürü sahipleri ot verimi düştüğü anda elindeki sürüyü küçülterek
yem tedarikine gitmektedir. Kuraklığın yüksek derece de seyrettiği
yıllarda küçükbaş hayvan sayılarında anormal düzeyde düşüşler
dikkat çekmektedir.
3-Tarımda İnovasyon
Kuraklığa ve yağışa dayanıklı hububat ekilişleri her geçen gün yay-
gınlaşmaktadır. Bodur bitkilerden hayvan beslemesinde kullanımı
yaygın olan saman üretimi azalmaktadır.
4- İkinci Ürün Tarımı
Yeni sulamaya açılan ovalarda ikinci ürün tarımı ve anıza ekim yön-
temleri yaygınlaşmaktadır. Doğal olarak bu durum, daha önceleri
anızdan beslenme için önemli bir potansiyel olan bu alanları kü-
çükbaş hayvan yetiştiriciliğine kapatmaktadır.
5-Çoban Sorunu
Meralarda ot veriminin düşük olması, arazilerin engebeli yapısı,
sürü yönetiminin zor ve zahmetli dünyası, çoban istihdamını zor-
laştırmaktadır. Bakanlığın son yıllarda çoban istihdamını teşvik et-
mesi ve ülkemizde olan ekonomik göçlerden kaynaklı iş gücü bu
riski azaltmıştır.
6-Koyun-Keçi Ürünleri Pazar Değeri
Koyun eti ve sütü ile mamullerinin markalaşma süreci tamamlan-
madığı gibi, gelişmiş ülkelerin aksine bu ürünlerin tüketimine dair
yanlış bir toplumsal algı oluşmuştur. Oysaki koyunculuğun geliştiği
ülkelerde marka olmuş coğrafi işaretli peynirler, kısa olan koyuncu-
luktaki laktasyon süresinde elde edilen az miktardaki sütün yüksek
fiyatlarla satılması işletmelere ilave gelir getirmektedir.
İthal edilmeleri nedeniyle deri, yapağı ve tiftik gibi ürünlerin de iş-
letmelere getirisi düşük kalmaktadır.
7-Hayvan Islahı ve Hayvan Hastalıkları
Yaylım hayvancılığının doğası gereği sürüler ot potansiyeline göre
![Page 21: İÇİNDEKİLER - tarimdanhaber.com · ğır işletmeleri genellikle mera hayvancılığı tarzında, besi sığırcılığı ise büyük ölçeklerde ve kapalı tarzda 3-6 aylık](https://reader031.fdocument.pub/reader031/viewer/2022041715/5e4accf868bce35b2c0a9803/html5/thumbnails/21.jpg)
40 41
sürekli dolaştığı için etkili ıslah programları uygulanamamaktadır.
Ayrıca kan parazitleri, şap hastalığı, brusella, koyun-keçi vebası
gibi hastalık riskleriyle her zaman karşılaşılmaktadır. Bu durum sü-
rüde verim ve ekonomik kayıplara neden olmaktadır.
Yıllarca ihmal edilen küçükbaş hayvancılığın geliştirilmesi için son
yıllarda önemli kaynaklar aktarılmıştır. Islah amaçlı birlikler kurul-
muş; gen kaynakları koruma kapsamında, verim kayıtlarına dayalı,
teşvik esaslı elit sürüler oluşturulmuş ve koruma altına alınmıştır.
Küçükbaş hayvancılık yatırımlarına hazine sübvansiyonlu faizsiz
krediler kullandırılmıştır. AB katılım öncesi mali fonundan, kırsal
kalkınma desteklerinden ve bölgesel kalkınma programlarından
çok sayıda ağıl yatırımları, proje hibeleri şeklinde teşvik edilmiş-
tir. Anaç koyun destekleri, süt primleri, çoban istihdamı desteği ile
üretim teşvik edilmiştir. Bu tedbirlerle küçükbaş hayvan sayılarında
Cumhuriyetin ilk yıllarında et tavukçuluğu ve yumurta tavukçulu-
ğunun geliştirilmesi amacıyla alt yapı yatırımları yapılmıştır. Araş-
tırma enstitüsü kurulmuş ve yurtdışı bağlantılar sağlanarak eğitim
hizmetleri alınmış ve ıslah çalışmaları başlatılmıştır. Özel sektörün
henüz yeterli olmadığı yıllarda bitkisel üretimde olduğu gibi dev-
let üretme çiftlikleri ve istasyonları kurulmuştur. Ülkenin damızlık
ihtiyacı uzunca bir süre bu şekilde karşılanmıştır. Ancak, ıslah ça-
lışmaları ile yüksek verimli hatları elde eden küresel firmalarının
daha ucuz girdi tedarik etmesi ve buna karşılık ürün alım garan-
tisi sağlamasına dayalı sözleşmeli üretim modellerinin ülkemizde
de bilhassa serbest piyasa ekonomisine geçiş sürecinden sonra
büyümesi, kamu odaklı damızlık civciv üretiminin sona ermesine
artış sağlanmıştır. 2017 yılı hayvan sayıları artış oranı ile hayvansal
ürün üretimi ve kuzu eti fiyatları arasında çelişki bulunmaktadır.
Son iki yılda hissedilir bir kuraklık ve hastalık riski bulunmadığı ve
daha önce hiç olmadığı kadar kasaplık küçükbaş ithal edildiği hal-
de kuzu karkas fiyatları artış oranı yüksek seyretmektedir. Sayısal
veriler ile piyasa durumu örtüşmemektedir.
Birçok ilimizde teşviklerin cazibesi ile kurulan modern keçi ve ko-
yun ağılları bulunmaktadır. Mera alanı ve yem bitkileri ekiliş alanları
yeterli olmayan bu işletmelerin çoğu maalesef atıl duruma gelmiş-
tir. Laktasyon süresi kısa olduğu için süt geliri yoğun girdi kullanı-
mını karşılayamamaktadır.
Yeni yaklaşımlarla öncelikle hayvan beslemesi için gerekli olan po-
tansiyeller planlanmalı sonra işletmeler kurulmalıdır.
neden olmuştur. Neo-liberal ekonomik programlı yıllara geçişte
hayvancılığın geliştirilmesine yönelik yol haritasının oluşturulmadı-
ğını 2002 yılına kadar sürekli hayvan sayılarında azalma olduğunu
daha önceki bölümde dile getirmiştik. Kanatlı sektöründe ise duru-
mun daha farklı olduğunu görüyoruz. Yatırımı, üretimi ve pazarlama
yönetimi daha kolay olduğu için bu sektörde dönüşüm hızlı seyret-
miştir. Kanatlı yatırımları teşvik edilerek entegre üretim modelleri
oluşturulmuştur.
Ülkemizin coğrafi yapısı ve iklim özellikleri birçok bölgede et ve
yumurta tavukçuluğu üretiminin ekonomik olarak yapılmasına uy-
gundur.
Bugün kanatlı sektörünü incelediğimizde; girdi tedarik zinciri, üre-
tim çiftlikleri, ürün işleme ve pazarlama ağı ile 1,5 milyon kişinin
istihdam edildiğini ve toplam cirosunun 5,5 milyar doların üzerinde
olduğunu görüyoruz. Küresel üretimde kanatlı eti ve yumurtasında
onuncu büyük ülke, AB’de ise kanatlı etinde ikinci, yumurtada ise
üçüncü büyük üretici konumundayız. Kanatlı sektöründe et tavuk-
çuluğu ekseriyetle sözleşmeli, yumurta tavukçuluğu ise kısmen
sözleşmeli olarak yapılmaktadır. Kanatlı ürünlerinin takriben %20
’si ihracata yönelik olarak pazarlanmaktadır. Pazar hinterlandının
Ortadoğu ile sınırlı olması ve buradaki jeopolitik risklerin etkisi fiyat
esnekliğine neden olabilmektedir. Girdi tedarikinde dışa bağımlılı-
ğın azaltılması ve ihracat hinterlandının genişletilmesi iç tüketimin
teşvik edilmesi sektörün en önemli gelecek planı olarak kabul edil-
melidir.
Ülkemiz şartlarında üretimi ucuz ve erişimi kolay olan, hayvansal pro-
tein kaynağı olarak önemli bir potansiyel kabul edilen kanatlı ürün-
lerinin tüketiminin artması, sığır etine olan baskıyı da azaltacaktır.
1980-2000 yılları arasında halk arasında kanatlı eti tüketimi sağlık
sebebiyle tercih edilir ve metropol kentlerde tavuk lokanta zincirleri
yaygınlaşırken, bugün görsel ve yazılı medyada üretim şekli ve gir-
di kullanımı ile ilgili etkileyici bilgi kirliliği kanatlı eti tüketicisinde
kaygı ve itirazların artmasına neden olmuştur.
Tarım Bakanlığı’nın toplumsal itirazları dikkate alarak üretimi çe-
şitlendirmesi gerekir. Entegre ve kapalı kafes yetiştiriciliği dışında
Türkiye’de 1990 yıllarında baş gösteren salgın sığır vebası hastalığı
ile 2008 ve 2009 yıllarında üst üste meydana gelen tarımsal ku-
raklıktan dolayı kırmızı et üretiminde oluşan arz açığını kapatmak
amacıyla et ve sığır ithalatı cihetine dönemsel olarak başvuruldu-
ğunu, tüketici fiyatlarında bir denge oluşunca da ithalatın sonlandı-
rıldığını biliyoruz. Son iki yılda ülkemizde salgın hastalık ve kuraklık
olmadığı halde, gıda enflasyonunda dana etinin etkisini kırmak ve
maliyetleri gözetmeksizin fiyatların yükselmesini engellemek ama-
cıyla önemli miktarda et ve sığır ithalatı yapılmaktadır. Öyle ki, bir
yılda kesilen ortalama 2 milyon erkek besi danasının yaklaşık yarısı
ithalat ile karşılanır duruma gelmiştir. Karkas ve kemiksiz ette de
ithal ikamenin gün geçtikçe arttığı görülmektedir. Küresel arz du-
rumu ve sepet kurun artış hızını dikkate aldığımızda bu durumun
sürdürülebilir olmadığını bilmemiz gerekir.
Kırsal göçlerin artması, tarımsal girdi fiyatları ile ürün fiyatları ara-
sındaki artışın orantısız olması, küçük parselli ve çok sahipli arazi
hayvan sağlığı ve refahı ekseninde geleneksel üretim ve besle-
meye yakın bir üretim sistemi tesis etmesi ve mutlaka kanatlı eti
tüketimine olan haksız kaygıyı gidermesi ve güveni yükseltme-
si gerekir. Sığır etinin bol olduğu AB ve ABD’de kanatlı eti tüketimi
bizden çok fazla miktardır. Toplam tüketimlerimizi kıyasladığımızda
protein diyetlerinden fakir olarak beslendiğimizi görmekteyiz. Kanatlı
eti ve yumurta tüketiminin teşvik edilmesi, üretime yönelik itirazların
ve kaygıların giderilmesi için bir yol haritası belirlenmelidir. Damızlık
tedarikinde dışa bağımlılığın azaltılması, yurt içinde uygun hatların
geliştirilmesi ve yetiştiricilikte kullanılan girdilerin kamuoyu ile payla-
şılması, hormon ve antibiyotik kullanımının olmadığına dair güvence-
nin tüketiciye sunulması ve en önemlisi konunun uzmanı olmayan,
bilgi kirliliğine neden olan kişilerin dünyadaki münferit ve doğruluğu
onaylanmamış bazı araştırmalara dayalı, tüketici güvenini aşındırıcı
açıklamalardan imtina etmeleri gerekir. Zengin protein kaynaklı di-
yetlerin tüketimi ile gelecek nesillerimizin daha sağlıklı olacağı husu-
sunun milli bir strateji olarak kabul edilmesi elzemdir.
yapıları özellikle kıraç ve düşük verimli tarım arazilerinin üretim
dışı kalmasına ya da nadasa ayrılmasına neden olmaktadır. Kırsal
alanları gözlemlediğimizde köy meralarının veya özel mülklerin ya
da hazine tasarrufundaki alanların veya ormandan açılma yerlerin
önemli oranda boş olduğunu görmekteyiz. Toplu olarak bu alanları
düşündüğümüzde ve yer üstü veya yer altı su kaynakları ile bura-
daki arazileri sulama imkanını da hesap ettiğimizde bitkisel üretim
için devasa bir potansiyele sahip olduğumuzu söyleyebiliriz. Geliş-
miş ülkelerde bitkisel üretimin %65-70 kadarının hayvancılık için
yapıldığını biliyoruz. Ülkemizin önemli oranda yağlı tohum açığının
olması, devlet teşvikleri ve ürün fizibilitesinin bu alandaki tarımsal
üretimi cazip kılması nedeniyle, bu alanlarda yem bitkisi ekilişleri-
nin maliyetleri yüksek olmaktadır. Bu nedenle, hayvancılıkta yem
ham maddelerinde dışa bağımlılığın kronik bir durum olduğunu
dikkate aldığımızda yeni proje uygulaması ile yem bitkileri ve ham
maddelerini içeride üretebilme fırsatı oluşacaktır.
KANATLI SEKTÖRÜ
GAP VE DAP BÖLGE İLLERİNDE ENTEGRE HAYVANCILIK İŞLETMELERİ YATIRIM TEŞVİK PROJESİ
![Page 22: İÇİNDEKİLER - tarimdanhaber.com · ğır işletmeleri genellikle mera hayvancılığı tarzında, besi sığırcılığı ise büyük ölçeklerde ve kapalı tarzda 3-6 aylık](https://reader031.fdocument.pub/reader031/viewer/2022041715/5e4accf868bce35b2c0a9803/html5/thumbnails/22.jpg)
42 43
Girdisini kendisi üreten model ticari işletmeler perspektifinde ön-
celikle bitkisel üretim alanı birleştirilecektir. Kıraç, düşük verimli
ve tercihen işlenmeyen tarım alanları mülkiyet sorunu giderilerek
birleştirilecektir. Özel mülkiyetler kamulaştırılarak komşusu olduğu
mera, hazine veya ormandan açılma alanlarla birleştirilecektir. Her
bir parselin ortalama büyüklüğü 1500 dekar olarak planlanacaktır.
Arazilerin ıslahı yapılarak su potansiyeli için yatırım yapılacak ve
sulama altyapısı tamamlanacaktır. Kent dönüşüm projelerinde ka-
munun yetkisine benzer bir yetki ve yeni yönetim sisteminin idari
etkinliği ile boş veya düşük verimli araziler birleştirilerek hayvancılık
için ekonomik üretim sahalarına dönüştürülecektir.
Proje uygulamasına Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinde
başlanmalıdır. Kırsal göçlerin yoğun yaşandığı kıraç ve düşük ve-
rimli, çok parselli ve çok sahipli arazi dağılımının bu illerde daha
fazla olduğu, keza 900 metre rakım ve üzeri arazilerde yağış mik-
tarının sulama göletleri inşası için önemli bir rezerv oluşturacağı,
bunun yanı sıra bölgenin sosyokültürel yapısında hayvancılığın
önemli bir potansiyel olması dikkate değer kriterleri teşkil etmek-
2005 yılında yürürlüğe giren Kırsal Alanda Sosyal Destek Proje-
si ile alt gelirli ve kırsalda yaşayan aileler kooperatif çatısı altında
örgütlendirilmiştir. Bakanlık projeler hazırlamış, genellikle 100 ai-
leye 2 süt ineği verilmek suretiyle ortak sağım ünitesi ve işletme
binası tesis edilmiştir. Çoğu aile hiç kullanmadığı işletme binası
için önemli oranda borçlanmıştır. Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı
bütçesinden borçlandırılan aileler geri ödemelerini yapamadıkları
için borçları muaccel hale gelmiştir. Borçlar yeniden yapılandırma-
larla sürekli ertelenmektedir. Bugün itibarı ile bu durum bir sosyal
tedir. Bununla beraber yıllardır süregelen ve ayrılıkçı terör olayları
ile huzur ve güven ortamını tehdit eden siyasal yapıya rezervuar
oluşturan refah eşitsizliğini gidermek için pragmatik yaklaşımlar-
dan uzak, kuramsal ve değişimi sağlayıcı entegre projelerin bu il-
lerde uygulanmasına ihtiyaç duyulmaktadır. Bölgenin potansiyelinin
uygun olması ve ülkemizin hayvansal ürün ihtiyacının artması, keza
dışa bağımlılığın gün geçtikçe artmasının yanı sıra bölge illerinde
istihdam kapasitesinin genişlemesi hususunun ulusal güvenliğe
hizmet edeceği açıktır.
Ak Parti hükümetleri döneminde hayvancılık sektörüne tüm za-
manların en yüksek destekleri sağlanmıştır. Ancak daha çok sosyal
yönü dikkate alan ve salt kalkınma anlayışı üzerine tesis edilen ya-
tırımlar, tarımsal ekonomide arzu edilen aritmetik büyümeyi sağla-
yamamıştır. Girdi maliyetlerinin artması, buna mukabil enflasyonla
mücadele kapsamında ürün fiyatlarındaki artışın ithalat ile önlen-
mesi de hedeflenen gelişmeyi engelleyen faktörler olmuştur. Yeni
proje kuramı ile daha önce yatırıma alınan ve şu anda atıl durumda
olan işletmelerin de ekonomiye kazandırılması sağlanacaktır.
sorun olarak karşımızda durmaktadır. Yoksul ve dar gelirli ailelerin
canlı yönetimi, hayvan bakım ve beslemesi, keza ürün ticareti ve
müşterek yönetim kapasitesi sorun teşkil ettiği için projede arzu
edilen sonuca ulaşamamıştır. Bakanlık bütçeli kooperatif projele-
rinde de aynı sorun devam etmektedir.
Tablo 25
KOOPERATİFLER KKYPD
İli Toplam Verilen Kredi Proje Sayısı Toplam Hibe Tutarı
Adıyaman 12.133.738 43 21592779,68
Ağrı 14.973.940 10 2099435,25
Ardahan 2.097.523 9 1240405,44
Batman 26.602.987 17 5458677,29
Bingöl 28.626.20345 45 19597523,13
Bitlis 51.593.332 48 119645224,49
Diyarbakır 160.348.425 26 6189419,88
Elazığ 6.424.388 16 3865471,49
Erzincan 21.780.504 21 3692733,91
Erzurum 75.448.597 35 6217817,63
Gaziantep 25.554.023 24 13639872,15
Hakkari 15.677.833 1068 118577345,6
Iğdır 10.120.887 6 1447703,97
Kars 48.221.713 29 6384637,76
Kilis 23.348.093 20 6843665,63
Malatya 26.137.218 8 1407983,98
Mardin 32.121.699 14 4338060,42
Muş 39.763.722 10 2038665,5
Siirt 13.077.855 10 2412811,64
Şanlıurfa 120.397.257 21 5878804,98
Şırnak 16743575 3 729915,37
Tunceli 8062528 18 5510525,7
Van 23996948 19 3845381,55
Toplam 803.243.988 254974163
SON YILLARDA DAP VE GAP BÖLGE İLLERİNE YAPILAN HAYVANCILIK YATIRIMLARI
1-Tarımsal Kalkınma Kooperatifleri ve Kırsal Kalkınma Projelerine Ayrılan Kaynaklar
![Page 23: İÇİNDEKİLER - tarimdanhaber.com · ğır işletmeleri genellikle mera hayvancılığı tarzında, besi sığırcılığı ise büyük ölçeklerde ve kapalı tarzda 3-6 aylık](https://reader031.fdocument.pub/reader031/viewer/2022041715/5e4accf868bce35b2c0a9803/html5/thumbnails/23.jpg)
44 45
Bölge illerinde ahır yapımı için %30, damızlık hayvan alımı ve sağım ünitesi tesisi için %40 hibe desteği ödenmiştir.
Kurumun olduğu illerde proje yatırımlarına katılım öncesi AB mali fonundan %70’e kadar varan oranlarda hibe desteği verilmiştir. İllerin
hayvancılık potansiyellerine göre proje başvuruları alınarak yatırımları uygun görülenlere önemli oranda yatırım teşviki verilmiştir.
GAP illerine 2002 yılında yapılan hayvancılık destek ödemeleri top-
lamı 487 bin 627 TL’dir. 2017 yılında ise bu miktar 211 milyon
326 bin 270 TL’ye çıkmıştır. Bu yıllar arasında toplam 1 milyar 416
milyon 356 bin 710 TL destekleme ödemesi yapılmıştır.
DAP illerinde 2002 yılında 8 milyon 32 bin 716 TL hayvancılık des-
tek ödemesi yapılmıştır. 2017 yılında ise bu miktar 685 milyon 578
bin 629 TL’ye çıkmıştır. Bu yıllar arasında toplamda bölge illerine 3
milyar 626 milyon 23 bin 635 TL destek ödemesi yapılmıştır.
Her iki bölge illerine 2002 yılından bugüne kadar toplamda 5 MİL-
YAR 042 MİLYON 380 BİN TL hayvancılık destekleme ödemesi
yapılmıştır.
Bölge illerinin mera hayvancılık bölgesi olarak ilan edilmesi ve bu
alanlara daha fazla destekleme kararı bölge çiftçisinin daha çok
teşvik edilmesini sağlamıştır.
Yapılan yatırımlar ve verilen teşvikler kuşkusuz çok önem arz et-
mektedir. Ancak tarımsal üretimle sınırlı kaldığı için arzu edilen
değişimi sağlayamamıştır. İşletme kurmak ve hayvan temini işin en
kolay kısmıdır. Üretiminde karşılaşılacak risklerin neler olduğu, na-
sıl bir üretim yapılacağı, ürünlerin nereye ve nasıl satılacağı, üretim
maliyetleri gibi hususlar iyi analiz edilmediği için sürdürülebilirlik
sorunu ile karşı karşıya kalınmıştır. Çoğu zaman salt istihdam alanı
olarak hayvancılık öne çıkarılmıştır. Birkaç hayvan bakımı ile ucuz
ve hızlı istihdam sağlanacağı varsayılmıştır. Kısa vadede mümkün
görülse de uzun vadede bu anlayışla kurulan işletmelerin üreti-
me devam edemediğine şahit olmaktayız. Bu nedenle üretimden
mamule kadar tüm aşamalarının düşünülmesi ve entegre model-
lerin oluşturulması gerekmektedir. Gelişmiş tarım ülkelerini ince-
lediğimizde gördüğümüz gibi güçlü bir tarımın güçlü bir sanayi ile
mümkün olabileceği açıktır. İki sektörün birbirine tercih edilmesi
yanlıştır. Bunlar güçlü ve istikrarlı bir iktisadi yapı için tamamlayıcı
sektörler olarak birlikte planlanmalıdır.
Hayvancılıktaki teşvikler büyük oranda ülkesel çapta uygulansa da,
GAP ve DAP illerine çoğu tedbirlerde pozitif ayrımcılık yapılmıştır.
Bölge illerinde kurulan kapasitenin atıl kalmasının nedenleri ince-
lenmeli ve sürdürülebilirlik üzerine yeni tezler oluşturulmalıdır.
2-DAP ve GAP Süt Sığırcılığı Yatırım Teşvikleri
3-Tarım ve Kırsal Kalkınma Kurumu Tarafından Desteklenen Hayvancılık Yatırımları
4-DAP GAP KOP VE DOKAP İllerinde Damızlık Materyal ve İnşaat Yatırımlarının Desteklenmesi
5-GAP ve DAP Bölge İllerine Yapılan Hayvancılık Destekleme Ödemeleri
DAP GAP TOPLAM
İl Sayısı 16 9 25
Gerçekleşen Proje 191 211 402
Devam Eden Proje Sayısı 25 12 37
Verilen hayvan sayısı (Baş) 17.071 28.455 45.526
Gerçekleşen Toplam Yatırım Tutarı (TL)
162.281.645 293.697.943 455.979.588
Verilen Hibe Desteği 59.011.507 106.799.252 165.810.759
İşletme Başı Ortalama Hayvan Sayısı (Baş)
89 135 113
İşletme Başı Ortalama Destek Miktarı (TL)
308.961 506.158 412.465
Tablo 26
Tablo 27
Tablo 28
TKDK
İl Adı Proje Sayısı(2011-2016) Ödenen Tutar(TL)
Ağrı 51 23.055.551
Ardahan 81 23.276.991
Diyarbakır 153 98.630.171
Elazığ 230 170.634.288
Erzincan 78 40.199.445
Erzurum 112 39.602.802
Kars 103 79.063.858
Malatya 278 103.620.173
Muş 89 82.727.243
Şanlıurfa 222 58.633.472
Van 132 37.657.143
Toplam 757.101.141
Bölgeler GAP DAP
İl Sayısı 9 15
Gerçekleşen Proje/İşletme Sayısı
697 7571
Devam Eden Proje sayısı 35 955
Toplam Yatırım Tutarı(TL) 23.270.044 431.036.244
Talep Edilen Hibe Desteği(TL) 13.950.647 207.684.900
Verilen Hibe Desteği(TL) 7.561.520 140.336.297
Damızlık Materyal(Baş) Talep Edilen Boğa 20 6.268
Dağıtılan Boğa 20 5.864
Talep Edilen Koç 3.154 4.923
Dağıtılan Koç 3.154 4.923
Talep Edilen Teke 146 476
Dağıtılan teke 476 146
Ahır/Ağıl İnşaatı(Adet) Yeni İnşaat Talep 61 1.413
Yeni Gerçekleşme 26 869
Tadilat Talep 0 13
Tadilat Gerçekleşme 0 6
![Page 24: İÇİNDEKİLER - tarimdanhaber.com · ğır işletmeleri genellikle mera hayvancılığı tarzında, besi sığırcılığı ise büyük ölçeklerde ve kapalı tarzda 3-6 aylık](https://reader031.fdocument.pub/reader031/viewer/2022041715/5e4accf868bce35b2c0a9803/html5/thumbnails/24.jpg)
46 47
BİR HIKAYE BİR GÖZLEM
2003-2009 yılları arasında Diyarbakır’da İl Tarım Müdürü olarak
çalışıyordum. 2003 yılında Ak Parti Hükümeti yeni kurulmuştu.
Bölgede yıllarca devam eden terörle mücadele anlayışı salt gü-
venlik odaklı süregelmiş, özgürlük-güvenlik dengesi aşınmış, kırsal
alanlar boşaltılmış, kamu ile vatandaş arasında bağlar olabildiğince
zayıflamıştı. Göreve başladığım ilk zamanlarda değişen mülki ve
güvenlik bürokrasisi ile beraber devletin güvenlik paradigmasının
da değiştiğini hissediyor ve olabildiğince diğer kamu kuruluşları
ile müştereken, mahalli veya Bakanlık bütçe imkanları doğrultu-
sunda kırsal alanlara kamu hizmetlerinin etkin ve verimli akışına
gayret ediyordum. Koyunculuğun geliştirilmesi projesi kapsamında
saha çalışması sırasında Kocaköy ilçesinin Ambar Köyü ve Kanidisk
mezrasına gitmiştim. Yaşları 19-28 arasında değişen yaklaşık 15-
20 kişinin akciğer yetmezliği çektiğini, tedavisi olmayan bir hastalı-
ğın çaresizliği içerisinde olduklarını gördüm. Gruptan bir kişi İstan-
bul’a çalışmaya gider, kot elbise atölyesinde iş bulur, özel kumlarla
ve kapalı mekanda kot eskitme veya beyazlatma işinde günün şart-
larında iyi ücretle çalışır. Sonra diğer akrabalarını da çağırır onlar
da çalışmaya başlarlar. Bazı işçilerden öksürük belirtisi ile doktora
gidenler olsa da hastalığın teşhisi uzun süre konulamadığı için iş-
gücü kaybı oluncaya kadar çalışmaya devam ederler. Pahalı olan
kumların kaybını engellemek için kapalı ortamdaki atölyelerde ça-
lışan işçilerin akciğerlerine kum tanecikleri inhalasyonla geçer ve
fibrozise neden olur. Akciğer dokusunda geri dönüşümü mümkün
olmayan tahribatlara neden olur ve solunum yetmezliği belirtileri
ortaya çıkar. Çoğu birinci dereceden akraba olan o gençlerin çare-
sizce ölümü bekleyişleri hafızamda hala canlı olarak durmaktadır.
Kırsal alanlarda yaşayan ve doğduğu yerde iş bulamayan toprak-
sız köylülerin dünyasında cereyan eden bu hazin hikayenin dışında
başka hikayelerin de olduğunu biliyoruz. Bölge illerinin çoğunda
diğer illere göre iktisadi bir eşitsizliğin olduğunu maalesef kabul
etmek durumundayız. Geleceğe dair umudu veya hayali olmayan
genç kuşakların bilhassa ekonomik sıkıntılarla hayatlarının en deli-
kanlı dönemlerinde karşılaştıkları zaman psiko-sosyal davranışları-
nın değiştiğini ve şiddet yanlısı örgütlere potansiyel militan kaynağı
olabildikleri dikkatlerden kaçmamalıdır. Terör olaylarının nihayete
ermemesinin nedeni, örgütün kayıplarının yerine yenileri ekleye-
bilmesinden kaynaklanmaktadır. Bu nedenle güvenlik hususunun
bir bütün olarak algılanması, terörle mücadelede iktisadi tedbirlerin
yoğun olarak uygulanmasının yanı sıra eğitimde fırsat eşitliğinin de
sağlanması önem arz etmektedir. Bölgenin altyapı yatırımlarına son
yıllarda önem verildiğini ve hissedilir iyileşmelerin olduğunu gör-
mekteyiz. İstihdam sağlayıcı yatırımların yeterli olmadığı ise genç
nüfustaki işsizlik oranından anlaşılmaktadır.
2007 yılında İspanya’nın Navarra eyaletine ziyarette bulunmuştum.
Pamplona vilayetinin Ticaret Odası heyetimize bir sunum yapmış-
tı. Eyaletin demografisine baktığımızda, Bask nüfusun önemli bir
oranda olduğunu, 1970’lere kadar nüfusun önemli bir kısmının kır-
salda yaşadığını, istihdamın sektörel dağılımında tarımın %60-65
dolayında olduğunu, Franco döneminde mecburi iskan politikaları-
nın uygulandığını, tarımsal sulama yatırımlarının yapıldığını ancak
asıl değişimin 1980 yılından sonra başladığını ifade etmişlerdi.
1980 yılında özel bir şirkette yönetici olan bir kişinin eyalet se-
çimlerinde başkan seçilmesi ve akabinde Alman otomotiv devleri-
ni bölgeye çekmesi ile hızlı bir sanayileşme sürecinin başladığını,
kırsal göçlerin arttığını, küçük parçalı arazilerin ise boş kalmaması
için eyaletin tedbir aldığını, arazilerin alımı ve ıslahının teşvik edil-
diğini uzun uzadıya rakamlarla anlatmışlardı. Eyalet bugün AB’nin
en zengin 5 bölgesinden biridir. Hem tarımda hem de sanayide
önemli bir üretim potansiyeline sahiptir. Bitkisel üretimde bilhassa
yaş sebze ve meyve üretiminde AB’nin önemli tedarikçisi konu-
mundadır.
Kırsalda yaşayan Bask nüfusun etnik talepleri olsa da ayrılıkçı ve
şiddet yanlısı ETA ya çok ilgi göstermediklerini hatta Fransa sınırın-
da yapılan bir demiryolu sabotaj eyleminde hayatını kaybeden üç
sivil için bölge insanının örgüte tepki gösterdiğini ve örgütün özür
dilemek zorunda kaldığını, ETA’nın hiçbir zaman kitlesel bir taban
elde edemediğini ve hep marjinal kaldığını, daha sonra şiddete son
verdiğini ve yakın zamanda da kendini feshettiğini biliyoruz.
Doğu ve Güneydoğu’da ayrılıkçı ve şiddet yanlısı örgütün çok sa-
yıda sivil katletmesine rağmen toplumsal tepkinin neden oluşma-
dığının sosyolojik olarak incelenmeye muhtaç bir husus olduğu
açıktır. Kentli ve orta gelir üstü Kürt nüfusunun entegrasyon sorunu
yaşamadığını hatta Kürt burjuvazisinin ekseriyetle ülkemizin batı-
sında yaşadığını ve ayrılıkçı düşünceden uzak olduğunu biliyoruz.
Bölge veya bölge dışında yaşayan birlik ve beraberlik içerisinde
demokrasi standardını yükseltme amacı olan kitlelerin demokrasi
düşmanı örgütlere karşı demokratik tepkide zayıf kalmasının birçok
nedeni vardır. 12 Eylül rejim uygulamaları ve 1990 lı yıllarda terörle
mücadele konseptinde ‘’ rutinin dışına çıkma’’ durumu ile masumi-
yet karinesi ve suçun şahsiliği ilkesinin görmezden gelinmesi terör
olaylarını bitirme noktasına getirse de bölge halkını terör örgütle-
rinin tezlerine yakınlaştırmıştır. Demokrasi ikliminin güçlendirilmesi
ve ortak değerlerin arttırılması, huzur ve güvenliğin öncelikle bölge
insanının ihtiyacı olarak algılanması kısa vadede sessiz çoğunlukta
karşılık bulacağı kanısındayım. Bu konular uzmanlık alanımız olma-
sa da kanaatimce sorunun şeffaf bir şekilde tartışılması ortamı ge-
liştirilmeli ve fikir mücadelesi ön planda olmalıdır. Ortak ve zengin
bir gelecek hayalinin sloganlardan uzak, bilgi temelli, normatif de-
mokrasiden geçtiğinin toplumun kabul etmesi ve marjinal siyasal
kitlelerin normal yaşama çekilmesi gerekir. Terör olaylarının ülkenin
kaynaklarını heba ettiği ve bölgenin gelişimini engellediği kanısının
kabul görmesi ve yaygınlaşması gerekir.
Hayvancılık sektörünün bölge ekonomisini değiştirecek boyutta ve
kapsamda yeniden yapılandırılması önemli bir ihtiyacı karşılayacak,
bir taraftan ülkenin arz açığı olan hayvansal üretimini arttıracak,
diğer taraftan bölgenin kalkınmasında itici güç olacaktır.
![Page 25: İÇİNDEKİLER - tarimdanhaber.com · ğır işletmeleri genellikle mera hayvancılığı tarzında, besi sığırcılığı ise büyük ölçeklerde ve kapalı tarzda 3-6 aylık](https://reader031.fdocument.pub/reader031/viewer/2022041715/5e4accf868bce35b2c0a9803/html5/thumbnails/25.jpg)
48 49
YENİ YATIRIM PROJESİ AKIŞ PLANI
1-Üretim Havzalarının Tespiti ve Altyapı Yatırımlarının Yapılması
2-Yatırımcı Seçimi
3-Yatırım Konusunun Belirlenmesi
a-Sığır Yetiştiriciliği İşletmesi
b-Koyun Yetiştiriciliği İşletmesi
4-Çiftliklerin Yatırım Organizasyonları
5-Bütçe Planlaması
6-Çiftliklerin Dikey Yönetimi
7-Üretim Projeksiyonu
Kırsal alanlardan kentlere yaşanan göç dalgaları, parçalı ve çok
sahipli arazi parsel yapısı, kıraç ve düşük verimli olma nedenle-
riyle atıl durumda kalan arazilerin hayvancılık işletmelerine tahsis
edilmesi sağlanmalıdır. Bu vasıftaki özel mülkiyet arazileri tespit
edilerek kamulaştırılmalı ve yasal mevzuat alt yapısı hazırlanarak
mera vasıflı alanlar, ormandan açılma araziler ve hazine mülkiye-
tindeki atıl araziler birleştirilerek 1500 dekarlık tek parsellere dö-
nüştürülmelidir. Kurulacak her bir hayvancılık çiftliği için tek parselli
çiftlik alanları oluşturulmalıdır. Arazi ıslah çalışmaları yapılmalı ve
Yatırım için hazırlanan 1500 dekarlık ünitenin tahsisi hayvancılık
projesine göre uzun yıllara sarih olarak yapılmalıdır. 20-25 yıllık
tahsisler sonrası yapılacak yatırımlar ve üretimde devamlılık şar-
tı aranmalıdır. Periyodik aralıklarla yapılacak kontrollerde tahsise
esas kapasitede üretimin olmaması durumunda tahsislerin iptali
cihetine gidilmelidir. Kamu otoritesi ile yatırımcı arasında özel hü-
kümlerde sözleşme yapılmalıdır. Yatırım teklifleri öncelikle üniteye
Sığır işletmelerinde optimal ölçek 400 baş olarak planlanmalı ve
tahsislerde sürüyü besleyecek oranda kaba yem üretim potansiyeli
her bir anaç sığır için 3 dekar tarım alanı gerekeceği düşünülerek
hesap edilmelidir. Sürü kompozisyonu kombine ırklardan oluşmalı,
Simental veya Montofon ırklar bölge yetiştiriciliğine daha yatkın ol-
ması nedeniyle tercih edilmelidir. Bir laktasyonda süt verimi en az
6500-7000 litre olacak şekilde damızlık seçimi yapılmalıdır. Sütle-
rin işlenmesi ve pazarlanması için etkin bir organizasyon yanında,
Anaç koyun başına 1 dekar arazi gelecek şekilde 1500 başlık iş-
letmeler tesis edilmelidir (150 dönümlük on birim şeklinde ve tek
parsel). Sulama yatırımları tamamlanmalı, dönüşümlü otlatma ile
mera alanları planlı otlatılarak girdi kullanımı asgari düzeye indiril-
meli ve otlatmada devamlılık sağlanmalıdır.
İşletmelerde elde edilen sütler, marka peynir üretiminde kullanıl-
malıdır. Sığır işletmelerinde olduğu gibi kamuya ait toplu tüketim
Yeni tesis edilecek hayvancılık işletmelerinin hayvan sağlığı ve sürü yönetimi hizmetleri İl veya İlçe Tarım Müdürlükleri tarafından verilmelidir.
Coğrafi işaretli peynirlerin iç ve dış pazarda marka değeri oluşmasına destek sağlanmalı ve ilk dönemlerde bu ürünler kamu alımı garantisi
ile okul yurtları, Türk Silahlı Kuvvetleri ve diğer kamu kuruluşlarının tüketimine sunulmalıdır.
Bakanlık merkez teşkilatında hayvancılık hizmetlerini yürüten ana birimde bir daire başkanlığı kurulmalıdır. Valilikler bünyesinde, ilgili birim-
lerden teknik elemanların oluşturduğu bir komisyon kurulmalıdır. Komisyon; atıl durumdaki mera, hazine arazisi, ormandan açılma alanlar
ve atıl durumdaki özel mülkiyet arazilerin kamulaştırılması ve hayvancılık işletmelerinin tesisinde kullanılabilmesi için tüm yatırım ve tahsis
işlemlerini Bakanlık ile eşgüdüm içinde yapmalıdır. Bu yatırımlarla ilgili usul ve esasları Bakanlık belirlemelidir.
Çayır mera yem bitkileri geliştirme projesi ve arazi toplulaştırma ve ıslahı projelerinin bu illere ayrılan bütçe ödenekleri beş yıllığına bu
projeye aktarılarak, eksik kalan ödenek için özel bütçe oluşturulmalıdır.
1000 adet sığır ve 1000 adet koyun işletme yatırımı 3 yıl içinde tamamlanmalıdır. Bu işletmelere özel bir teşkilatlanma fırsatı verilmeli,
dikey yönetim seçim ile oluşmalı ve Bakanlığın ilgili Daire Başkanlığına karşı sorumlu olmalıdır. İşletmelerin yönetişimi kamu ile müştereken
yapılmalıdır.
Proje yatırım sürecinin tamamlanması ile 150 bin dekarlık alanda 1000 adet 400 anaç baş kombine sığır işletmesi kurulacaktır.
Kasaplık güce göre yılda 400.000 x %30 = 120.000 baş x 250 kg = 30 bin ton et, sürü ortalama laktasyonuna göre yılda 400.000 x 6
ton = 2 milyon 400 bin ton süt üretimi gerçekleşecektir.
Koyun işletmelerinde 1.500.000 x %65 = 975.000 baş kasaplık x 20 kg = 19.500 ton et, 1.500.000 x 80 kg = 120 bin ton süt üretimi
gerçekleşecektir.
Doğu Anadolu illerinde yağış ve coğrafi özellikler dikkate alınarak ekseriyetle sığır yetiştiriciliği, Güneydoğu Anadolu illerinde ise ekseriyetle
koyunculuk işletme yatırım projelerine öncelik verilmelidir.
potansiyeline göre yer üstü veya yeraltı suyu kullanmak suretiyle
işletmenin tarım alanını yeterli düzeyde sulayabilecek göletler inşa
edilmeli, araziler yağmurlama sulama yatırımları ile optimal yem
bitkisi üretimine elverişli hale getirilmelidir. Alan seçimlerinde özel
mülkiyetli arazilerin atıl olması, çok parçalı olması ve kamu tasarru-
fundaki parsellere bitişik olması seçim kriterleri olarak belirlenme-
lidir. Hayvancılık işletmesi, yatırımına uygun olarak kendi girdisini
mevcut tarım alanlarından sağlayacak, ucuz ve doğal şartlarda
üretim fırsatı elde edilecektir.
yakın yerleşimlerde yaşayan çiftçilere yapılarak olası sosyal sorun-
ların çıkması engellenmelidir. Çiftçiler tek başına veya kırsaldaki
diğer çiftçilerle müşterek adi ortaklıklı şirketlerle müracaat edebil-
melidir. Kırsalda yaşayan çiftçilere, bu kapsamdaki işletme yatırım-
ları için kredi kullanabilme ve kredilere rahatlıkla erişebilme fırsatı
tanınmalıdır. Yakın yerleşimlerde yatırım talebi olmaması durumun-
da başka yatırımcılara ünite tahsis edileceği ilan edilmelidir.
gönüllü işletmelere yatırım maliyetleri çok yüksek olmayan tek tür
peynir üretimi altyapısı hazırlanmalı ve marka değeri yüksek kaşar,
parmesan gibi peynirler üretilmelidir.
Yeni kurulan işletmelerin damızlık üretimlerine özel teşvikler veri-
lerek, bugüne kadar yurt dışından temin edilen damızlık açığı bu
işletmelerden karşılanmalıdır. Bunun yanı sıra elde edilen besilik
danalar ise, ESK ile girdi tedariki ve ürün alımı garantili sözleşmeli
besi sığırcılığında materyal olarak kullanılmalıdır.
yerlerinde ihtiyaç duyulan peynirler bu işletmelerden alınmalıdır.
Sığır işletmelerinde olduğu gibi bu işletmelerde de gönüllü işlet-
melerin kuracakları dikey organizasyonla peynir üretim tesisleri
yapılmalı ve işletmelerin sütleri bu tesislerde değerlendirilmelidir.
Hayvan sağlığı ve sürü yönetimi ile ilgili kamu hizmetleri İl ve İlçe
Müdürlükleri tarafından verilmelidir.
Et koyunculuğu için ESK ile sözleşmeli üretim yapılmalıdır.
![Page 26: İÇİNDEKİLER - tarimdanhaber.com · ğır işletmeleri genellikle mera hayvancılığı tarzında, besi sığırcılığı ise büyük ölçeklerde ve kapalı tarzda 3-6 aylık](https://reader031.fdocument.pub/reader031/viewer/2022041715/5e4accf868bce35b2c0a9803/html5/thumbnails/26.jpg)
50 51
SONUÇ ÖZGEÇMİŞ
• Atıl veya düşük verimli araziler toplulaştırılarak tek parsele dönüştürülecektir.
• Yeni kurulacak olan hayvancılık işletmeleri kendi yem girdilerini kendileri üretecektir.
• Damızlık hayvan ve yem maddelerinde dışa bağımlılık azalacaktır.
• İhtisas işletmeler ile üretim potansiyellerin planlanacaktır.
• Nitelikli istihdam sağlanacaktır.
• Model işletmeler ülke hayvancılığının besi ve damızlık ihtiyacını karşılayacaktır.
• Et ve süt üretiminde maliyetler azalacak ve üretim artacaktır.
• Ürün işleme ve pazarlama zinciri ile katma değer bölge illerinde kalacaktır.
• Bütüncül yaklaşım ve yönetişim ile rekabet gücü artacaktır.
• Hayvancılık sektöründeki çok aktörlü yapı tasfiye olacak yerine planlı üretim ve sözleşmeli tedarik sistemi modelleri
gelişecektir.
• Ticari işletmelerin atıkları bioenerji üretiminde potansiyel oluşturacaktır.
1969 yılında Diyarbakır’ın Hani ilçesinde doğdu. İlk orta ve lise öğrenimini aynı ilçede birincilikle bitirdi. 1992 yılında Ankara
Üniversitesi Veteriner Fakültesinden mezun oldu. Aynı yıl salgın seyreden sığır vebası hastalığı mücadelesi kapsamında
Diyarbakır Tarım il müdürlüğünde sözleşmeli çalışmaya başladı.1994 yılında Hani Belediyesine veteriner hekim olarak atandı.
1996 yılında tekrar tarım il müdürlüğüne atandı. İki yıl sahada suni tohumlama sürü yönetimi ve hayvan hastalıkları ile mücadele
programında çalıştı.1997-98 yıllarında Genelkurmay Başkanlığında Gıda Kontrol subayı olarak vatani görevini ifa etti. 1999
yılında Diyarbakır tarım il müdürlüğüne Hayvan sağlığı şube müdürü olarak atandı.2004 yılında il tarım müdürü olarak atandı.
Diyarbakır-Siirt-Batman kırsal kalkınma projesinin hazırlanması ve uygulanmasında, organize hayvancılık bölgesi yatırım
projesinin hazırlanması ve uygulanmasında, süt sığırcılığının geliştirilmesi, koyunculuk ve ipekböcekçiliği, kapama meyve
bahçesi yatırımlarıyla ilgili projelerinin hazırlanması ve uygulanmasında aktif görev aldı. Örtü altı yetiştiriciliği ve sertifikalı
tohum uygulamalarında çok sayıda proje uyguladı. Mülki idarede valilik onayı ile görev aldı. Terörden zarar gören vatandaşların
zarar tazmininde çalıştı. Köye geri dönüş projeleri ve kırsal kalkınma projelerinin hazırlanması ve uygulanmasında görev aldı.
Diyarbakırspor u birinci lige taşıyan yönetim kurulunda görev aldı ve basın sözcülüğü yaptı. Diyarbakır’ın tüm tarım parsellerini
dijital ortamda sayısallaştırılması ve uzaktan algılama ünitesinin kurulmasını sağladı. 2009 yılında Tarımsal Üretim ve Geliştirme
Genel Müdürlüğü’ne genel müdür yardımcısı olarak atandı. Bakanlık destekleme bütçesinin hazırlanması ve yönetilmesi,
çayır mera ve yem bitkileri projesi ile dış kaynaklı projelerde üst yönetici, organik tarım ve iyi tarım uygulamalarında komite
başkanı olarak çalıştı. 2011 yılında yeni kurulan Hayvancılık Genel Müdürlüğüne genel müdür yardımcısı olarak atandı. İki yıl
bu görevde çok sayıda projede, çalıştayda, yurtiçinde ve yurtdışında seminer ve sunumlara katıldı. Türkiye Ortadoğu Amme
İdaresi’nin düzenlemiş olduğu kamu diplomasisi eğitim kursu almıştır. . 2013 yılında Hayvancılık Genel Müdürü olarak atandı.
Üç yıllık genel müdürlük döneminde hayvansal üretimde önemli artışlar sağlandı. Bugün yürürlükte olan çok sayıda projenin
fikir sahibi ve hazırlayıcılarındandır. 2016 yılından beri bakanlık müşaviri olarak görev yapmaktadır. Evli ve üç çocuk babasıdır.
İngilizce bilmektedir.
![Page 27: İÇİNDEKİLER - tarimdanhaber.com · ğır işletmeleri genellikle mera hayvancılığı tarzında, besi sığırcılığı ise büyük ölçeklerde ve kapalı tarzda 3-6 aylık](https://reader031.fdocument.pub/reader031/viewer/2022041715/5e4accf868bce35b2c0a9803/html5/thumbnails/27.jpg)
52
Kaynakça:
1- Karanlık Kıta: Avrupa’nın Yirminci Yüzyılı, Mark Mazower, YKY Yayınları
2- Uygarlık Batı ve Ötekiler, Niall Ferguson, YKY Yayınları
3- Eşitsizlik: Ne Yapılabilir, A.B. Atkuson, Efil Yayınları
4- Dünyada Türkiye’ye İktisattan Siyasete, K. Boratav, Yurdam Kitap
5- Tarım bağımsızlıktır, Prof. Dr. Mustafa Kaymakçı, Yeniden Müdafai Hukuk Yayınları
6- Türkiye’de bölgesel eşitsizlik ve bölge planları yazıları, İhsan Tekeli, Tarih Vakfı Yurt Yayınları
7- Suyu arayan adam, Ş. Süreyya Aydemir, Remzi Kitapevi
8- Mustafa Kemal Döneminde Ekonomi, Büyük Devletler ve Türkiye, Bilsay Kuruç, İstanbul Bilgi Üniversitesi
9- Türkiye Ekonomisi Yakup Küçükkale
10- Türkiye Tarımının Değişim ve dünüşüm Süreci, Mehdi Eker, Alfa Yayınevi
11- Tarım Bolluk içinde Yokluk, Çeviren A.B. Kafaoğlu, Kaynak Yayınları