SEMPOZYUMUisamveri.org/pdfdrg/D216381/2012/2012_YUCEERI.pdfGEÇMiŞTEN GELECEGE HERYONUYLE ••...

14
GELECEGE •• •• HERYONUYLE . . . -.,.., KAGIZMAN SEMPOZYUMU "24-26 2012" Editör: Dr. Alpaslan YÜCE . 2012 ANKARA . ·.: . ·· .: · . .. .

Transcript of SEMPOZYUMUisamveri.org/pdfdrg/D216381/2012/2012_YUCEERI.pdfGEÇMiŞTEN GELECEGE HERYONUYLE ••...

Page 1: SEMPOZYUMUisamveri.org/pdfdrg/D216381/2012/2012_YUCEERI.pdfGEÇMiŞTEN GELECEGE HERYONUYLE •• •• . . . KAGIZMAN -.,.., SEMPOZYUMU "24-26 Mayıs 2012" Editör: Dr. Alpaslan

GEÇMiŞTEN GELECEGE •• ••

HERYONUYLE . . .

-.,..,

KAGIZMAN

SEMPOZYUMU "24-26 Mayıs 2012"

Editör: Dr. Alpaslan YÜCE

. 2012 ANKARA

. ·.: . ·· .: · .

.. .

Page 2: SEMPOZYUMUisamveri.org/pdfdrg/D216381/2012/2012_YUCEERI.pdfGEÇMiŞTEN GELECEGE HERYONUYLE •• •• . . . KAGIZMAN -.,.., SEMPOZYUMU "24-26 Mayıs 2012" Editör: Dr. Alpaslan

4 ------ -- - ·- - - ,. • • - --------- _ ... - ----~----------_, _ ______ ____ _

1

_ __ ~ __ , _____ .• '- ______ - Kağız~nlı C_~mal Hoca·n~~-Ma~evi Kimliği 1 Prof. Dr. isa YÜCEER . 175j

ÖZET

Prof. Dr. İsa YÜCEER1

1YYÜ. İlahiyat Fakültesi Öğretim Üyesi, VAN. E-mail: [email protected]

Şahsiyeitlerin yetişmesi büyük emek ve çabayı gerektirmektedir. Bunlar kurumlarda ve değerli önderlerin elinde yetişmektedirler. Sonuçta yetişmiş insanların elinde kimliği oluşan ·toplum önderi insanlar söz konuı;udur. Onlar halka yol göstermekte, rehberlik yapmakta ve zor zamanlarda kı lavuzluk etmektedirler. Kağızman'ın değerli manevi rehberleri arasında Cemal Hoca ayrı bir konuma sahiptir. Onun özellikle eserleriyle sunduğu mesajlar insanlara yol gös­termektedir. Arayış içindeki çağın insanının bu düzeyde değerleri düşünce, inanç, yaşantı ve öğütleriyle tanımasında büyük fayda mülahaza etmekteyiz. Kendi öz yol göstericilerini ve mana erlerini tanımayanlar dışarılarda kendine kılavuz bulma yoluna gidecektir.

O imamlık gibi faaliyetleri yanında divanının her bir mısr'ası ile nasihat etmiş, örnek ve önder olmuş şahsiyetlerdendir. Bu nedenle onu iç dünyası ve gönül eri oluşuyla da görmek ge­rekmektedir. Bir yörede yetişen insanı tanımak o yöre için kendini tanıma ve kendi öz varlığına dönme yoluyla önemli bir adım atılmış olacaktır. O her seviyeden insana hitap etmiş ve insanla­rın anlayabileceği bir üslup kullanmıştır. Hedefi halkın istifade etmesi, sunulanlardan azami de­recede yararlanma imkanının oluşması ve gönülterin aydınlanmasıdır. O sözlü ve yazıya geçen eserleri yanında diğer etkinlikleriyle halka ışık tutan manevi önderlerden olduğunu göstermiş­tir. Nesiller onu anlama çabası vererek ve yolunu izleyerek çok şey öğrenecektir.

Bildiride Cemal Hoca kimliğinin manevi ve ruhi yönü, gönül dünyasının tanıtılmasında bir adım atılmış olacaktır. Çalışma onun yorumlanması ve fikirlerini analiz etmede bir beyin fırtına­sı mahiyetinde ele alınacak ve hayata bakışına ışık tutulacaktır

SPIRITUAL IDENTITY OF CEMAL HODJA FROM KAGIZMAN ABSTRACT

To grow personalities requires great effort and struggle. They grow in company with in­stitutions and valuable leaders. After all, a person of the community teader whose identity is up to educated people is discussed. They show the way to the public, and provide guidance for guiding the sodety in difficult times.

Cemal Hodja (the teacher JamalJ from Kağızman ha·s a significant position among the valuable spiritual guides. Especially, the works are presented by him show the way to people.

We consider great benefit in recognition of values of thought, belief, experience and ad­vice in this level of the people in search in this era. Ones, who are out of its own familiar bea­cons and guides,will go the way of finding its own guide. Well as the activities such as imamate, he has counsel with each line of council, is one of the personalities who became a model and leader.

Therefore, we must see him as the occurrence of access to her inner' life and coaxing. lntroducing a person who grew up in an area that people recognize the exi~tence of own self­knowledge for the region and by rotation through own self, it will be an important step. He had

· appeal to p_eople of alllevels and use d a style people can understand. His larget was benefiting th·e people, producing the opportunity to exploit the maximum degree of presentations and enlightenment of hearts. He shows that as well as his oral and writing activities, by means of his other public works that shed lig ht on folk, he is one of the spiritualleaders. ·

Generations, giving it the effort to understand him and _learn a lot by fallawing his path. In declaration, by introducing spiritual and mental aspect of the identity of Cemal Hodja, a step will have be_en taken in th~ _prom?tion of the world .

. The work will be implemented in terms of interpretation of him and analysing his ideas as brainstorming session and 'it.will be set light to his the perception of life.

Page 3: SEMPOZYUMUisamveri.org/pdfdrg/D216381/2012/2012_YUCEERI.pdfGEÇMiŞTEN GELECEGE HERYONUYLE •• •• . . . KAGIZMAN -.,.., SEMPOZYUMU "24-26 Mayıs 2012" Editör: Dr. Alpaslan

176 K?ğızmanlı Cemal Hoca'nın Manevi Kimliği 1 Prof. Dr. isa YOCEE~

GİRİŞ Müslüman bir şahsiyeri tanımak zannedildiği kadar kolay değildir. Çünkü o bir gönül insaru olarak onun sözleri­

nin ötesinde gönül alemi vardır. Söyleyebildikleri varsa da söze geçmeyen, iç alemdesaklı tutulan ve sadece Allah'ın bildiği bir .alem vardır. Bütün hazine ve manevi birikim buradadır. Çünkü inancın derinlikleri ve aşk seviyesindeki bir

· yürek burada gizlidir. Müslüman'ın gerçek kimliği ve görüntüye yansımayan hakiki yönü kendisi ile Allah arasındadır. İşe riya karışmaması için o her şeyi dile getirmez. Faaliyetlerini Allah'ın bilmesini yeterli bulur ve sırları kendisiyle beraber ötelere gider. Yazılıp çizilenler sadece bir kesittir.

Bu zat bir köy ortamında vaktinj camisinde geçiren bir imam kimliğiyle görülmektedir. Onun da diğer insanlar gibi halkla ilişkileri, görevi ve nzık peşinde yürüttüğü faaliyetleri mutlaka vardı. Burada asıl olan ve bilinmesi gereken kimliği onun sözlerine yansıyan yönüdür. Kendisinden yazılı veya söz olarak bmiktığı ifadelerden hareketle onu tanıma imkanı vardır. Bunun ötesinde birde Müslüman'dan başkasının anlamakta zorluk çektiği ve Müslümanların geliştirme çabası verdiği gönül alemleri vardır. Bu şahsiyette olduğu gibi Müslüman buraya çok şey sığdırır. Her şeyden önce orası inanç ve samirniyet yüklüdür. Bu iman sıradan bir inanınayı geçmiş ve üst seviyeye taşınmıştır. Din buna ilisan ifadesini kullanmaktadır. Mürnin olduktan sonra bunu ileri konuma. getirip kamiVınükemmel mürnin olma seviyesi kazanılmaktadır. Bu yolla kişi sıradan bir inanca sahip olmayı aşınakr.a ve inancına seviye kazandınnaktadır.

Cemal Hoca'da görilldüğü üzere mümin gönül zengini olma seviyesi elde edilmektedir-. Bu zenginlik başka bir şeye beozeınemekte ve bir başka değerle mukayese edilememektedir. Orada alemin istisnasiZ ve ötekisi olmadan tama­mı yer almaktadır. Oradan seyredecek geniş bir ufuktan bakmak ve tahminierin üstünde bir çerçeve geliştirmek müm­kün olmaktadır. Söze yansıyan bakış açısı irdelendiğinde gönül insanlarının hepsinde benzer haslet, meziyet, özellik, vasıf ve güzellikler görülmektedir. Bunlar iç alemlerini arındırmışlar, pınldayan bir yürek, madenlerle kıyaslanırsa altın gibi pırlanta misali bir kalp diyerek tanımlayabileceğimiz bir iç dünya söz konusudur. İç alem temizleDince kin, haset, öfke ve intikam gibi dinin doğru bulmadığı düşünce ve yaklaşımlar oradan çıkarılmaktadır. Orada aşk, sevgi, muhabbet, dostluk, kardeşlik ve barış gibi kelimelerin sırtına yüklenen bir alem oluşmaktadır. Orada Allah sevgisi çok ileri konu­ma gelmiştir. O'na olan sevginin kapsamı kelimelere sığmamaktadır. Çünkü Allah sevgisi sözle ifade edilebilen bir hal değil bir hayat tarzıdır. Sözün ötesinde bir yaşantı vardır. O da kalbiyle yaşama, gönlü ile hissetme, ruhuyla bir alemlere gitme ve iç dünyasıyla hayatı devam ettirınedir. Cemal Hoca bunu başarmış bir değerdir. Onun evrensel düzeyde taru­tılması ve fikirlerinin bu seviyede sunulması faydalı olacaktır.

I-Cemal Hocanın İç Dünyası Şabsiyeti ve Aşık Kimliği Ona isnat edilen şiirlerinden hareketle kendisini v_e düşünce dünyasını tanıma imkanına sahibiz. Onun sözlerinde

etkilendiği şahsiyetler belirgin olarak görülmektedir. O şairleri köyüne çekebilen bir kabiliyete sahiptir. Kendisine etki eden şahsiyetler arasında iki temel kimse vardır. Bunlardan birisi Aşık Hıfzı'dır. Henüz yirmi beş yaşında 1918 de Er­meniler tarafından şehit edilmiş olan bu değerden etkilenmiştir. Diğer kimlik ise Numan efendidir. Kötek Bucağında Nakşibendi balifesidir. O da bilgili ve şairlik yönü güçlü bir değerdir. Bu zat Cemal Hoca. üzerinde manevi yönden etkili olınuştıır. Narmanlı Aşık Sümmani ondaki aşıklık istidadını keşfetmiş ve onu öven şiir söylemiştir. Bunların dı­şında onunla alakası olan şahsiyetler vardır. 1 Kendisi hayatının erken döneminden itibaren tasavvuf kültürünün etkisin­dedir. Aşıklık zümresi şairi kimliğinin xıx. yy. temsilcisidir. Şiirlerinde yeni bir bakış ve manevi boyut vardır. Bağlı olduğu geleneği korumuş ve bunu şiirlerine yansıtmıştır. Aşıklık geleneğinin temsiltisi olduğu, aşık meclislerinde bulu­nuşu köyünün imamı, saz şairi ve uzun müddet şiir söyleyebilen bir şahsiyet olduğu görülmektedir.

Onda madde-ınana ahengi belirgin bir unsurdur. Dilli anlamada önemli bir yöntem geliştirmiştir. Günün mesele­lerini ve sorunlarını tüm açıklığı ile ortaya koymuştıır. Ele aldığı hususları sunmada çarpıklıklan tüm çıplaklığı ile orta­ya dökerken, halk arasında yaygın olan argo ve diğer ağır ifadeleri kullanmaktan çeki.nmemiştir. Yalan söylemek ve

. rüşvet alına gibi fiillerden insanları nefret ettirınek için bunlan tüm iğrençliği ile ifade etmiştir: Ele aldığı temaları tüm netliği ile belirginleştirmiş, açık ifadeler kullanmış ve balkın istifade edebileceği bir yöntem izlemiştir. Şiirlerinde ruhi muhteva yoğunluktadır.

Eserine yansıyan kimliği onun etkileyici bir şahsiyet oluşudur. Şiirleriniri tesir gücü fazladır. iftihar vesilesi bir değer olarak bilinmiş ve tanınmıştır. İnsanlara öğütleriyle manevi destek olma yolunu seçmiştir. Din faktörü onun şiirle­rinde ana meseledir. Din ve inanç teması çekilip alınsa geriye Cemal Hoca kalmayacaktır. Eğitiminde saz ve söz şairle­riyle alakası tespit edilmektedir. Dini ternalara ve tasavvufla ilgisini şiirlerinde görmek mümkündür. Tüm bunlar tasav­Vufi alanı özümsediğilli göstermektedir. Onun 1877-8 Osmanlı Rus savaşı şartlarında öğrend.iği Rusçadan istifade ede~ rek yazılar yazıp Rusça yayın yapan gazetelere gönderdiği tespit eWJmektedir? Bunlar araştrrılıp ortaya çıkarılabilirse, onun zor dönemlerde neleri tespit ettiği ve düşünd~ğü, sorunlara sunduğU çözüm önerileri önemli ipuçları olacaktır.

2 Şahin Köktürk, Geçiş Sürecinde Bir Aşık, ·Kağızman/ı Cemal Hoca, Hece yay., Ank., 2007, s. 52. Köktür k, a.g. e., s. 51

Page 4: SEMPOZYUMUisamveri.org/pdfdrg/D216381/2012/2012_YUCEERI.pdfGEÇMiŞTEN GELECEGE HERYONUYLE •• •• . . . KAGIZMAN -.,.., SEMPOZYUMU "24-26 Mayıs 2012" Editör: Dr. Alpaslan

-~·--- o ~---4--.0· ---""' --.---- - - ---- - _ ... ______ -- --- . ~-

!---Kağızmanlı Cemal Hoca'nın Man~vi Kimliği 1 f!rof. Dr. isa Yf!q_Ef"R . 177·

ID-Fikirleri Öğütleri ve Şürlerindeki Temalarda Yönlendirmeler Onun şiirlerinde her bir ırusra nasihatler içennektedir. Öğüt vennede şiiri bir araç olarak kullanmış ve bu yönte­

me teşvik etmiştir. Burada onun şiirleri esas alınarak onun düşünce dünyasına açıklık getirilecektir. Onun imarnlığı esnasında vaaz, hutbe ve sohbetlerinde yazıya döktüŞii veya başkalarının not aldığı hususlar ortaya çıkarsa düşünceleri­ni daha belirgin olarak öğrenmek mümkün olacaktır.

ı- Dinin Hükümlerine Uyma Çağrısı a) Yalandan Sakuidırması: "Dilin uzatma yalana, dinin verirsin talana, sıdk ile mümin olana, var ını böyle bir

debdebe?" (217) demek suretiyle doğru sözlü olmaya çağırmış ve yalan sözden sakındınnıştır. Yalancının hiçbir işinde kar edemeyeceği, hiçbir şeyden ibret almayacağı, utanmayacağı, ar etmediği, büyük baş hayvanı olmadığı gibi küme­sinde tavukların İstirahat edeceği bir ağaç parça:;ının dahi sahibi olmadığını belirtmiştir. Onun asılsız iddialarına örnek olarak fındık yetişmeyen yerde fındıktan söz ettiği ve kuru yerde balık yetiştirmekten bahsettiğini belirtir. Onun şeytana uyduğu, mazluma zarar verdiği, herkesi suçlu ve kendisini suçsuz gördüğünü ifade eder. Onun yalanlarının arkasına saklanarak iş yaptığını sonunda sözlerinin asılsız olduğunun ortaya çıktığını vurgular. Çabalarını temel atmadan bina yapmaya benzetir. Ho~a burada kendine hakim olamaz, "iflah olmaz böyle itler, yakasını yiyor bitler" ifadelerini kulla­nır ve yalancının asılsız işlerine örnekler verir. Ermenilerin gidişinden sonra yalancı yı onlardan geride kalan bir kimse­ye benzetmiş, "Ermeni'den Artan gibi, sürtücüdür süren gibi, tahılretsiz Vartan gibi dinden habersiz yalancı" demekle kalmaz. "Dini yok, imanı atar, herkese hor gürnan atar" diyerek söylediklerinin hiç birinin asıl ve esasının bulunmadığı­nı belirtir. Toplumda bunların sayısının azımsaiımayacak derecede fazla olduğunu belirtmiştir. Kendi tespitlerini payia­şarak "böylesini görür çok, yalancının imanı yok, sıfatı nursuz yalancı" demek suretiyle dinin metinlerinde yalanla imanın bir arada bulunamayacağı, Müslüman'ın yalancı olamayacağına olan vurguyu hatırlatıştır. "Biz aşığız ne söyle­sek, sözümüzde yalan olmaz. Sır içinde sıra saklanz, hiç kimseye ayan olmaz" (267) itirafında bulunur. Böylece sözleri bir geleneğin gereği olarak algılanacaktır.

b) Hırsızlıktan Sakındınna: "Her sözüm gama ilaçtır, kullar Mevla'ya muhtaçtır. Hırsız olan her dem açtır. Do­yanın da kül başına .. , çalıp çırpma tokmasından yiyeninde kül başına" (222) şeklinde kınamalarla insanları bu suçu işiemekten nefret ettinniştir.

c) Rüşvetten Sakındırma: Hoca onun ·hakkında, "bu hırsız şeytana uyar, zanneder ki karrum doyar, it eti de olsa yiyer, kebabı közsüz rüşvetçi" diyerek rüşvetçin.in düşen kimseye medet etmediği, bir şey verilmeyince yapılması gere­keni reddettiği, bu kimselerin soysuz olduğunu ifade ederken argo sözleri söylemekten çekinmemiştir. Onun hakkında ''k.ardaş ·olmuşsun şeytana" tespitini yapar. Onun sebebiyle vatana leke geleceğini ifade eder ve "seni imansız rüşvetçi" der. "Şeytanın ipine bağlısın" demekten çekinmez ve ağır ifadeler kullanır. ''Mikrop olmuşsun yurda, bulaşırsın her bir yerde, Allah seni sala derde, olma serfiraz rüşvetçi" diyerek onun başını yükseltip insanlara bakacak balinin olmamasım diler. Kendisine beddualar eder. Bu işin kişi için leke olduğunu belirtir. Onun rüşvet yiyişini bazı obur hayvanların bir şeyleri yiyişine benzetmiştir. Vicdanı varsa onu bu işi terk etmeye çağırır. Şayet rüşvet almaya devam ederse on~ peri­şan edecek sözleri söyleyebileceğini belirtir. "Sen ebi-i iman değilsin, sahibi vicdan değilsin, hayvansın insan değilsin" demiştir. Kendisine bedduaları bağlamında lanete uğramasını diler (231-3). Anadolu'da halk arasında alışkanlık olan sert bakaret ifadelerini kullanır.

Hoca rüşvet üzerinde özellikle ve uzunca durmuştur. Önemli tespitler yapmış ve uyarılarda bulunmuştur. Bunun zalimin işi olduğunu, güçlüleri yıktığını ve milleti azdırdığını belirtmiştir. Nizarnları bozduğunu, şeytanla birlikte olma­ya neden olduğunu, birliği bozduğu ve eğriliğe neden olduğunu ifade etmiştir. MazlUmların bundan mağdur olduğunu, az verildiğinde de kabul etmeyip fazla istediklerini dile getirmiştir. Bunun dine uymadığı ve onu alanın haram yollarda harcadığını vurgulamıştır. Bunun yurda leke olduğunu, kişinin bu nedenle beddua aldığını, nice canların bu yolla yandı­ğını hatırlatmıştır. Vebalinin büyüklüğünü "korkanm ki bulandırır bu durgun ummaru rüşvet" diyerek hatıriatmış ve buna karşı halkı uyarmıştır. Onların okunan ayetleri dikkate almadıklarını, mahkemede onların zulmünün açığa çıktığını

· söylemiş, haksız yere tapu alriıaya varma düzeyinde olduğunu belirtmiştir. Çeşitli şekillerde ve mallarla verildiğini hatıriatmış ve yiyenlere beddua ederek, ''yiyenin şişe kursağı, cehennem katranı rüşvet" demiştir. Bu yolla melanetlerin işlendiğini hatırlatmıştır. Onun kötü sonuçlarından olarak "sattırır vatanı rüşvet" (258-9) uyansında b_ulünmuştur.

d) Haramdan Sakındırması: "Haram lokma ile demler çekenler, belaiden olan sofrayı beğ~nmez" tespitinde bu­lunmuştur. Onların işleijnin hileli yollardan ibaret olduğ].ınu, haktan gafil olduklarını, şeytanı dost edindiklerini, kaba saba kimseler olduklarını ve fakirleri beğenİnediklerini belirtmiştir. Bunların konuşma esnasında gönül kırdıkları, şeyh­

, leri kabul etmediği gibi aliİnieri de beğenmediklerini, parayı din düzeyinde gördüklerini, ahireti bırakıp dünyaya taptıl<-· .. larını bildirmiştiİ. Tarihte yaşamış Karun'dan da şiddetli olduklarını, Karun'un Musa'yı beğenmediği' gı'bi yeni kesimin

_de bu türden sorunlaniun olduğunu belirtmişfu (269). ''Kazanıp ey haram zade haram malı derip yığına, ölürsün sen ·mutlak bii' gün, eder varisierin yağma, sana kalmaz bu saltanat, çekilir üstüne damga, atıp imanı terkiye zulümle maz­lunıu boğma" (285) çağrısında bulunmuştur. İnsanın uyanması için akıbetin ne olacağını hatırlatmış, ''Haram ise verme

Burada Şahin Köktürk, Geçiş Sürecinde Bir Aşık, Kağızman/ı Cemal Hoca, Hece yay., Ank., 2007 adlı eserden seçme Şiirler kısmından s. 217 istifade edilmiş, diğer yerlerde sayfa nUIIiaralan metin içinde verilmiştir.

Page 5: SEMPOZYUMUisamveri.org/pdfdrg/D216381/2012/2012_YUCEERI.pdfGEÇMiŞTEN GELECEGE HERYONUYLE •• •• . . . KAGIZMAN -.,.., SEMPOZYUMU "24-26 Mayıs 2012" Editör: Dr. Alpaslan

Kağ-:::ıı Cemal Hoca'nın Manevi Kimliği J Prof. Dr. lsa YOC;;;-----.~...,------- -

- . -~-----

bize devlet dinannı" (291) demek suretiyle haram kazançtan sakınma duyarWığı göstermiş ve kendisine bunun bulaş-mamasını dilemiştir. ·

2- Ahlaki Öğütleri ve Teşvikleri a) Tevazu Çağrısı: "Havalardan uçma sakın" (217) ifadesi alçak gönüllü olmaya özendimıedir. Kendi halini an­

latırken "günahkarun, yüzü karayım kara, bakarım her an suçlanmadayım" (239) deme tevazusunu göstermiştir. "Kem olma, kemliği gütme, tevazu kıl kamu nasa, doğan kalmaz bu dünyada, bir iki gün olur mibman" (292) uyarısında bu­lunmuştur.

b) intikam Hır§ım Bırakma Çağrısı: "Herkesten intikam alma, doğru rahindan ayrılma, g~l gözilin şeytana uyma, hesabını vereceksin" demektedir. ·

c) Nefte ve Şeytona Uymaktan Sakmdırmasz: "Sıdk ile tevbede dur. Zalim nefsin boynunu vur. Sağdaki defterin doldur" (244) çağrısında bulunmuştur. Nefsin kötü işleri ziynetli gösterdiğini hatırlatmışhr. "Hevalara uyup olursan a'ma, hakikat görmeyen kör kınanıyor'' (251) uyansını yapmışhr.

d) Vesveseden Sakındırmasz: "Sabun vunnaz kire pasa, kalay .'çfllmaz kara tasa, kalbinde dolmuş vesvese, ebi-i imana dolaşır'' (247). Bu tutumların imanla örtüşmediğini belirtmiştir.·

. e) Kötü Düşünce, İftat ve Gajletten Sakındırmasz: Uzun emelli olmamaya çağınnıştır. Çünkü uzun emellere ka­pılarak mal toplama değil, Allah'ı unutmamak görevdir. Bozuk fikirlere ve gatlete düşmemeyi öğütlemiştir. "Şeytana ram olup müzevvir olur'' derken şeytana uyan bozuk düşüneeli kimselerin insanların arasını ifsat ettiğini belirtmiştir. Kötülüklerin peşinde olanlar için "semalardan afat iner canına" uyansı yapmışhr (255). Kendine hitapla "ey gafil gel Hakk'a lolak niyazı, kabul olur niyaz edenin nazı" (266) demiş ve affedilmeyi ümit etmiştir. "Gaflet ehli olanda hiç ahüzar olur mu?" (323) sorusunu sormaktadır. · · ·

j) Terbiye Çağrısı: Her güzele gönül vermemek gerektiği, her llsana itibar edilemeyeceği, güleç yüz gösterse de doğru yar olmama ihtimalini göz önünde bulundurmuştur. Argo ifadelere yer vermiş, "ananesi bozuk yok terbiyesi" uyansını yapmıştı. Kötü karakterlileri tanıtmış ve "böylesinde namus, haya, ar olmaz" (269) şeklinde sakındırmıştır. Terbiye etme çağrısı onun iyi gelecek için tasarladığı yaklaşımlaoru yansıtmışhr. Babasından habersiz oğlun yaptığı kötülükleri "günden güne kudurur, kapar her rast geleni, kudurgan köpeklerin başına kül serpmeli, yoksa azar ısınr, kapar beni ve seni" şeklinde ikaz etmiştir. Onun neslin terbiye edilmesi ile ilgili çağrıları dikkate alınmayınca, "Cemal ne çok uzattın, işin yok mu acaba? Her bir kusur sende var, gel zikreyle Yezdan'ı" (289) sözleriyle nefis muhasebesi yapmıştır. Kendi yanlışlannı görmeye ve kendini düzeltineye önem vermeyi ve Allah'ı anmayı önermiştir.

g) Kibir ve Kinden Sakındımıası: "Kibr ilinde ~ tohumun ekenler, benlik bulur budelayı beğenmez" (269). Benlik sevdasına düşenierin tasavvuf yolunda olan dervişleri beğenmediklerini belirtmiş ve onları öğütleri dikkate al­maya çağırmıştır. ·

h) Sabra Teşviki: ''Bizler sabrederiz her belasına, belası ciladır gönül pas~a" (275) derken Müslüman'ın dünya hayatında denendiği, bu nedenle başına birtakım istenmeyen işlerin geldiğini ve bunlara katlanmak gerektiği gerçeğini kabul etmektedir. Bu nedenle o başa gelen işlere dayanmaleta ve direnç göstermektedir.

ı) Kusur Araştırmama: Başkalarının ayıplannı ortaya çıkarıp onun toplumda değer kaybetmesine neden olma değil, hataları ö~e çağrısını "el aybını açma sakın, dökülürsün kabtan kaba" demek suretiyle ifade etmiştir.

i) Şöhret ve inatlaşmaktan Salandırmasz: Dilde dolaşmaktan sakındırmış, "dilde dolaşma", "izinde, sözünde ina­da düşme" (252) öğüdünde bulunmuştur.

j) Sır Saklama Çağrısı: "Kardaşın da olsa esrarın açma" ifadesiyle en yakın dostuna dahi sırlannı söylememesini tembih etmiştir. Hallac'ı Mansur'un idam edilişini hatırlatmıştır (252). Bununla manevi sırları açmayı kastettiği anla­şılmaktadır.

k) Hor Bakmaktan Sakındırl§ı: .. Hor bakma bir güoahkara, her suçu kendinde ara, gizli sıtn aşikare, gören Allah de, Allah de" (299). Kişiyi kendini kontrol etmeye yönlendirmiştir.

· .3- Dini Değerlere Hürmete Teşviki a) Mezhep Algısı: "Aşktır aşıkın meşrebi, yaridir dini mezhebi, iblasda basep nesebi" (281) ifadesiyle yar mer­

kezli bir yaklaşım göstermiştir. Bir şiirinde ise "Ali'yi sevip Allah diyen" bir kesimden bahsetmiş ve onların inanç so­runu yaşadığını belirtmiştir. Bunlan dört mezhebin dışında bir kesim olarak görmüş ve onların görüşlerini eleştirmiştir. (286).

b) Kur'an 'a Uyma Çağrısı: ''Künyesi Kur'an'da bir bul bir bul" çağnsında bulunmuştur: .. "Şevki var o biçarede yüzyügirmi dört surede" (281) aradığını bt$na çağrısı yapmıştır. Fakat burada dikkati çeken husus :{(ur'an'ın sureleri­nin sayısı yüz on dört olduğu halde niçin sure sayısını bundan daha fazla göstermiştir bilmiyoruz?

Page 6: SEMPOZYUMUisamveri.org/pdfdrg/D216381/2012/2012_YUCEERI.pdfGEÇMiŞTEN GELECEGE HERYONUYLE •• •• . . . KAGIZMAN -.,.., SEMPOZYUMU "24-26 Mayıs 2012" Editör: Dr. Alpaslan

l--··· ---- ~-- -. . . ··----· --··--,

_____ Kağızm~~~ Cem~_q_~-~ıı]_Man.~i Kirı:ı!!_ğ_!__I_~~:J~-lYQ€€B.._lW

4- İnanç Dünyası ve İnan ca Teşviki a) Allah inancı: Allah'ı zikrettiği ve O'na ulaşmayı gönlünde tuttuğunu belirtmiştir. "Ne sağdadır nede solda, ya­

ri la-mekanda bir bul" (281) çağrısı yapmıştır. O'nun mekandan münezzeh olduğunu ifade etmiştir. Allah'ı sıfatlanyla anmaktadır. "Her şeye kadir Mevla, sen alalardan ala, ben herkesten de edna" (284) diyerek yakarmıştır. Kendisine umduğunun ilisan edilmesini dilerniştir. Onu da "dem be dem arzusu budur göstere didarını" (291) şeklinde ifade ettiği Allah'ı cennette görme dileğidir. Allah 'a karşı gelmekten sakındırnuştır. Olan bir iş için ona karşı gelme değil razı olmaya teşvik etmiştir. En önemli tercihte Allah'ın sevgili kullanyla beraber olma çağrısıdır. "Anın sevdiklerini sev, seven Allah de, Allah de" (300).

Allah'ı bulma çağrısında şu temalar görülmektedir. İnsan kendisi üzerinde tefekkürde bulunarak Allah'a ulaşabi­Jecektir. Bu adeta hastanın Lokman hekimi kendisinde araması gibidir. Allah'ı bulmak, O'nun sevgisini bulmak için onu sevmek adeta derdine düşmeye çağı.rnııştır. Allah'ın adını anmak, dergahlardaki zevattan istifade etmek, O'nun bin bir isminin beyan edildiği kendisinin ise rnekandını münezzeh olduğunu belirtmiştir.

b) Hz. Peygambere Bağlılığı: Yaşının bir hayli iledediği dönemde '~Ya Rabbi Habib'en bağışla bizi, vesilemiz Falır-i Ekvan göriindü" diyerek Hz. Peygambere sevgisini ifade etmiş ve onu vesile olarak görmüştür. Allah'ın rahmeti­ne erme ümidi yanında şefaate erme beklentisi vardır. Bu hususta niyazlan içtendir. "Sen rahimsin rahmine yok nihayet, ümmet umar Habib'inden şefaat" (267) sÖzüyle ümmetin tamamı için dilekte bulunmuştur. Şefaat gerçeğini kabul etmiş ve Hz. Peygamberin mevlidini tasvir etmiş, bu münasebetle şiir yazmıştır. Hz. Peygamberin doğduğu gece yaşananlan lasa ifadelerle çok üstün derinlikleriyle anlatmıştır. "İblise düştü velvele" demek suretiyle diğer varlıklar yanında onun telaşını ifade etmiştir. Konuyla ilgili olarak rivayetlerde nakledilen Sava gölünün yere battığı gibi bilgiler yanında alem­lere müjde geldiğini belirtmiştir. Kisra'run sarayının yıkıldığı, Hz. Hava, Hz. Meryem ve Hz. Asiye'nin o esnada oraya geldiğini bildirmiştir. Çok güzel tasvirler yapmış ve bir mevlit lasmı olabiiecek sunumda bulunmuştur. "Cemal Hoca sana kurban, sensin her dertlere derman" demek suretiyle beklentilerini ifade etmiştir. Peygamber inancı onda üst dü­zeydedir. Hz. Peygamberle ilgili bilgiler dışmda peygamberlerin hayatıyla ilgili önemli meseleleri birlikte annııştır. Hz. Nuh'un gemisi lassası buna örnektir (294). Hz. İsa'nın yeryüzüne inip Hz. Peygambere ümmet olacağı inancını kabul etmektedir. "İkinci katında bir peygamber var, ümmet olmak için semada kaldı" (30 1) demiştir. "Hüda 'nın kelamı Mu­sa'ya indi, emir nehiy kula bir defa (toplu halde) indi, Yunus semek (balık) ile deryaya indi. Kendi çıktı balık orada kaldı." "Efendimiz zuhur etti Arap'tan, basiretle gören aynada kaldı" (302) demektedir.

c) Melek inancı: Ölüm konusunu işlerken Azrail'den bahsetmesi doğaldır. Bir de insanla birlikte bulunan melek­lerin varlığını batırlatnııştır. "Datlılık acılık dilinen durur, bir çift melek her dem kolunan durur, örümcek asılır kılın durur" (301) hatırlatması yapmıştır. Manileri arasmda şunlar vardır. "Aşık der bağda gözle, Leyla'yı dağda gözle, defte­rin yazılıİıış, ya solyasağda gözle" (319) diyerek kişiyle birlikte bulunan meleklerin onun arnellerini yazdığım belirt­miştir.

d) Kuran 'ı Okumaya Çağrısı: "Oku sıdk ile Kur'an'ı odur dertlerin derrnam, bulursun lütfu ihsanı" (236) de­mektedir. İlahi kitaba samirniyetle bağlı kalmaya teşvik etmiştir.

e) Kaza ve Kader inancı: İnsanlarm yanlış anladığı temel meselelerden olan kader, tevekkül ve nzık. konulannda "takdiren bağlıdır her iş, tevekkül babına yapış, rızkın gelir caba caba" (218) demek suretiyle bu kavramlann doğru aniaşılmasını istemiştir. Söyleyebileceği çok lassanın olduğunu belirtmiş ve "taksimde verilmiş bu bjsse" (249) demiş, bunların kaderde yazıldığını kabul etmiştir. Allah'ın ezelde herkesin nasibini taksim ettiğini kabulden hareketle, "o babdan bir kısmet kapanlardanız. Hamdolsun koymadı gaflet babmda (uykusunda), birliğin bilip tapanlardanız" (275) demiş, gaflet uykusuna düşmediği, Allah'ın varlığını, birliğini kabuledep kulluğu O'na yaptığını belirtmiştir. "Haktan her geleni mihınan eyledik, hilanet aleı:n:ini seyran eyledik, her ne buyurduysa iman eyledik, müna:fik yolundan sapan­lardanız" sözleriyle belirgin mürnin tavrını ortaya koymaktadır. Bunun yanında nifaktan uzak olduğunu belirtmektedir. "Kulağırnız duydu kudret sedasın, meftun olduk çelanedeyiz kadasın, her zaman kimliğe eylik edasın, sınık gönülleri yapanlardanız" (275) derken ilahi kazaya rızasını dile getirtmiştir. "Fahreyleme zindeliğen deme ki benim ala, değerse felek fiskesi, sen de la malın da la" (293). İnsan sahip olduğu gücüyle iftihar eder, fakat bir gün gelir ki ne can kalır ne de mal, burada kader devreye girer ve işini işler bu nedenle dünyevi imkanlar asıl iftihar edilecek şeY.ler değildir. "Aşık der ki yare ben, nice bahtı kara ben, ayırdı kahpe felek yar olmadıİn yare ben", "sen ne bahtı karasın, açtım sinem yara­sm", "ağla yavrucam ağla, ağla bir gün gülersin"(321) siteminde bulunmuştur. Beklentisini ifade etmiş ve ümidini yi­tirmemiştir. "Her dert aşığa gelir. Hem yaraşığa gelir" (322) diyerek takdiri kabul etmiştir.

Elest Bezm ·onun ·üzerinde durduğu hususlardandır. Ruhlar aleminde insanların ruhlarının "ben sizin Rabbiniz değil miyim? Sorusu karşısında evet sen bizim Rabbimizsio" deyişierinden hareketle "elest bezminden geldim ezildim" (225) demek suretiyle, süzülerek geldiğini beyan etmiştir. O Hakkın yolunda gitmeye çağırmış, "ezelden ervahı secde etmeyen, üç günlük·kin, kalbinden atmayan, ruzi malışer günü derbeder olur" (255) sözleriyle ezelde yazılanı önemli bulmuştur .. Ruhlar aleminde gerçekleşen işlere açıklık getirmiştir. Orada Müslümanlann.Allah'ın birliğini ikrar ettiğini belirtm.lştir. Yaratılış felsefesini ayrıntılı olarak anlatmıştır. Buradan hareketle kaderdekendi yaratılışını canlandırrnış­tır. Çocuğun arıne karnında kalışını "o kan kalasırıda zinc4ın göründü" sözleriyle ifade etmiştir. Anne babanın sebepten ibaret olduğu, sonunda insan sıfatında yaratıldığını belirtmiştir. Hayatının her bir yılını kendi çevresinde ve dünya orta­mında olan vakalanyla anlatmış, dualar etmiş, isminin İsmail, mahlasmın Cemal olduğıı belirtmiştir (260-7). "Biz aşıkız

Page 7: SEMPOZYUMUisamveri.org/pdfdrg/D216381/2012/2012_YUCEERI.pdfGEÇMiŞTEN GELECEGE HERYONUYLE •• •• . . . KAGIZMAN -.,.., SEMPOZYUMU "24-26 Mayıs 2012" Editör: Dr. Alpaslan

,----­i i180 \ ı.___._

---- ---- -----------Kağızm~~~-Ce!!'~~-H_ı:!_c_a'nın Mane_vi !<_i_mliği J Pro~ Dr. lsa YOCEER · " . ı

~- --.ı

ta ezeli, her dem söyleriz gazeli." "Bezmi elest mestesiyiz, bin bir çiçek destesiyiz" (267) derken ilahi aşkla mest oldu­ğu ve aşkın etkisine kapıldığını ifade etmiştir. "Bizler mest olmuşuz bezm-i eleste, bu demler içinde gideriz dosta, onulmaz yaramız hastayız hasta, derdi dert üstüne saranlardanız" (276) ifadeleriyle kendini tanıtmıştır.

1942 yılında Kars'ta valiliğin düzenlediği bir konferans münasebetiyle hoca da çağrılmış ve diğer şairlerle birlik­te söylediği irticaiiyeden sadece hocanın söyledikleri arasında şunlar vardır. "Ervahı ezelde bezm-i elestde cem olup huzur-i Ral:ıman'a geldik, ikrannuz bela (evet) özümüz meste (mest olmak) eli bağlı saf saf divana geldik'', " .. kafuler küfründe münkir gümanda, şükür biz illa da bu kana geldik" "Mevla düşmanlan kahreyle tezden, biz de bu niyetle cevlana geldik'' (303) demiştir.

j) Ahiret inancı: çeşitli münasebetlerle ölüm ve sonrasını hatırlatmıştır. "Senin bu örnrün içinde ne fayda var sa­na söyle, kamu filıin yazılmıştır eğer vahşi eğer yaman" iyi kötü her şeyin tespit edildiği ve hesabının sorulacağıru hatır­latmlştır (292). "Alık derki ara bak, ben sevdiğim yare bak, dünyada ne kazandın, gördüğün kare bak" diyerek kişinin ahirete götürdüğü kazanımlannı dikkate almasını öğütlemiştir. ''Burda kalan öğünsün, bu dünyada kalan kim?" (320) sorusunu sorarak burada kalmanın mümkiin olmadığını belirtmiştir. "Çorbaya ne doğrarsan mutlak kaşığa gelir" ifade­siyle kişinin arnellerinin karşılığını göreceğini belirtmiştir. "Bu yapda ağlayanlar o yana güler gelir" (322) sözleriyle ahiret mutluluğunu müjdelemiştir. "Aşık der ki ara yer, çokların sara yer, ne ata kor ne ana, alır yutar kara yer" sözleriy­le ölüm gerçeğine vurgu yapmıştır. ''Ruzi mabşere (mabşer gününe) kadar, yaralı sızlar gezer." "Hayhlinde gördükleri huri gılmana benzer." "İnsan, insan olursa kudret cemalin görür" (323) diyerek cennette Allah'ı görmeyi kastetıniştir.

g) Hz. Ali ve On iki imam Sevgisi: "On iki imarnın aşkına dersen, seni irgürür Haydar'a sadaka" ifadesiyle, sada­ka verenin buibadeti bu aşkla yapmasının kendisini Hz. Ali'ye ulaştıracağını belirtmiştir. Bu şevkle yapılan kulluğun güzel sonuçlar almaya neden olacağını belirtmiştir (220).

h) Sahabe Dostluğu: Eba Bekir, Ömer, Osman aşk:ına, Al-i aba, Şah-ı Merdan aşkına, cün:i.ıe ashap Veysel Karan aşkına, bizi affet bizde aman göründü" (267) derken ömrünün son zamanlarındaki isteklerini o sevgilllere dostlukla ifade emiştir. Yezid'e lanet içeren bir şiir yazmıştır (295-8).

ı)iman Amel Bütünlüğü: ''Biz tevhit ebiiyiz ayrılman izden, AHalı deytip tfuik olman namazdan" derken inanç sahiplerini namazı terk etmemeye çağırmış, Allah'ın lütfuyla muamele edeceği, Hz. Peygambere Ummet olmanın bu kazanımları sağlayacağını hatırlatmış, dinimizin İslam olduğu, tam bir sadakatle Kur'an'a inanclığıınızı belinniştir (221).

i) Tevhit inancı Çağrısı: Bu inancın milmin için nelere sebep olduğunu belirtmiştir. "Tevhit verir kalbe ziya" (235) tespitinde bulunmuştur. "Sen canını canana ver, gel halka-i tevhide gir" derken birliktezikir yapmaya çağınruştır: Bunu yapması halinde "dp şeyda bilibille dönsün" demek suretiyle elde edeceği kazarumdan kesitler sunmuştur. "Aşık isen terk et kıyi ve kati, teslim ol Mevla'ya terk eyle hali" (251) sözüyle Allah'a teslimiyete çağırmıştır. ''Tevhide çalış birader yarin olur ol Hüda, hem dahi memnun olur ruh-i Muhammed Mustafa" demiş, Hz. Peygambere salavat getirme­nin sonunda nice kimselerin safa ehli oluğunu belirtmiştir (284). Bu yolda mesafe almak isteyene şu usulü takip etmesi­ni önermiştir. "Terk-i dtinya terk-i ukba eylemek gerek anı, zikri Htida, aşla Hü·d·a Hakk'a aş~a eder seni, zail olur kalbi viranendeki cevrti cefa" (284) diyerek Allah'a yakın olmanın yolunu göstermiştir.

j) inkara Karşı Din Savunması: ''Dinsiz tabüyyuna bak" demiş ve onların düşünce dünyasını açıklamıştır. "İn­kar eder yaratanı" demiş, ''Eser bilmez diyanetten" sözüyle onların din hakkında da bilgilerinin olmaclığını belirtmiştir. ''Haberi yok hakikatten" diyerek bilgi noksanlannın olduğunu vurgulamıştır. ''Dalmış küfr ile tuğyana, buğz eder ehl-i imana, sözü saçma sapan bilir" tespitini yapmıştır. "Nefsinde izzet kalmamış, ırzında iffet kalmamış" demektedir. Mtis­lümanlara düşmanlık ettiği, fasıldığa heveslendiğini, ömrünü abesle geçirdiğini ve şeytanlığı iyi bildiğini açıklamıştır. "Allah demez irıkar eder, tabiatı ilcrar eder'' şeklinde onun düşüncelerini anlatmıştır. Onun da_ sonunda pişman olacağını belirtmiş ve inkarcıyı Allab'ı kabul etmeye çağımllştır. "Gel tanı Hak varlığını, görmeyesin horluğun, sen bilmezsin birliğini" (251) demiştir. ''Mi.lnafık millhid ii zındık müraiden uzak ol git" "Zaman fısk lle devreder kıyamet kopacak mutlak" demiş ve bu konu ile ilgili olarak Kur'an 'ı incelemeye çağırmıştır (292).

k) Kötülerden Sakındırması: "Cemal Hoca sakın gidip karışma su-i akrana, kirnesne hayra sa'y etmez kamusun azdırır şeytan" (292) uyarı ve tembihinde bulunmuştur. ·

5- Ülke Tasavvuru . _ a) Cennet Vatan Fikri: Ülkeye tüm değerleriyle övgüde bulunmuştur. Ona karşı düşmanlık eden hasunların sus-

. tutulduğu, orada kurt ile koyunun kardeşçe yaşaclığı, adaletin hakim olduğu, zaferler elde edildiği, böylece düşmanıiı şaşkın kaldığını belirtmiştir. Yurdu pek çok şairde olduğu gün, ce~et yurt düşüncesiyle tasvir etmiştir. Ezan sesini duyan dilşmanın yas tuttuğunu belirtmiştir. Buranın Allah'ın himayesinde koruma altında kalm~sını düşlemiştir. Cennet vatan vurgusu yapmış ve çok yönlü yaklaşımla tasvirlerde bulunmuştur. Ülkesi için güzel dileklerini sunmuştur (234).

b) Ülke Savunmasına Yönlendirişi: Allah'ı anmanın ardından vatanı düşmana karşı koruma ve onlara gözdağı vermeye çağırmış, büyüklerio emrine uymak ve emre itaat etme, evdekileri kendilerine dert edinmemelerini istemiştir (221). Bu yolla cephedekilere cesaret v:Crmiştir.

Page 8: SEMPOZYUMUisamveri.org/pdfdrg/D216381/2012/2012_YUCEERI.pdfGEÇMiŞTEN GELECEGE HERYONUYLE •• •• . . . KAGIZMAN -.,.., SEMPOZYUMU "24-26 Mayıs 2012" Editör: Dr. Alpaslan

~----~- ... · · ·--:- --- - :·-·- --- -t, .. . t----:------- --------

-·- ______ ,______ . .---.--. - . ~

: Kağızinanlı Ce~~!_ Hoca'nı~ Man~\ii Ki~ligi r Proi. Or.· isa YOCEER :,' · . . 1S1 ı

6- Aile Meflıumu a) İjfetli Olma Çağrısı: O "güzel, güzel olmalı, namusunda arında" (319) demek suretiyle en güzel öğüdü vermiş

ve insanların bu değerlerini korumalan öğüdünde bulunmuştur. b) Hanım Sözüne Uyma SorunU: "Akşamdan karı sözüne, uyanında kül başına" (222) sözü Anadolu'da yaygın

olan hanımın sözüne uymama çağrısının bir yansımasıdır.

7- Siyasi Yaklaşımı ve Hocanın Görüşlerinin Analizi

7.1- Osmanlı Eleştirisi ve ÖVgiileri: Geçmişle ilgili eleştirilere o da katılmış, Osmanlı dönemini "istibdat devri" (219) olarak nitelemesi üzücüdür. Yeni yönetime övgü yaparken eskiyi bilir bilmez yıpratmanın gereği yoktur. Sonuçta bu bizim tarihimizdir. Onu doğru anlamamız gerelmlektedir. Öbür taraftan "altı yüz yıl küsur ta bunca vakte, açıldı her yana şam Türklerin" övgüsünde bulunmuştur. Edepli olduklan ve zillete düşmediklerini belirtmiştir. "Türkler delil etmiş Kur'an'ı elde, Türkler Allah derler, zikri var di'lde" şeklinde vasıflarıtı.ı, cesaretlerini ve medeni olduklarını anlat­mıştır. Bunuri yanında düşmanı onlara karşı durmaktan sakındırmıştır. "Tevhitfir Türklerin burcu bedeni" (243) demiş ve inancı koruma uğrunda canlarını siper ettiklerini belirtmiştir. "Altı yüz yıldır ki, böyle Al-i Selçuk'tan beri, din-i mübin kendine etti kalkan Türkleri" (285) övgüsünde bulurunuştur .. Onlarla ilgili methiyelerini şiirine yansıtmıştır.

7.2- Yeni Yönetime Bakışı: Şiirlerinde Osmanlı .sonrasına övgüde yoğunlaşmıştır a) İsim Venneden Ata İfadesini Kullanımı: İnsanlan rüşvetten sakındırırken "Ah! Böyle dedi mi Ata'n, Git bak,

Ankara'da yatan, Kurban ol kabrine, utan, Ayağın has düz rüşvetçi" (232) demiştir. Güzel gelecek beklentisi bağlamın­da "parmağıyla yol göstermiş, Ankara'da yatanı gör" (252) demiştir. Muhtemelen 10 Kasım 1938 de veya sonrasında yazdığı '~dokuz yüz yigirıni üç senesinde bu millete rehber olan Ata'mız" sözleriyle başlayan bir şirinde "Heyhat fani dünya kimseye kalmaz, bunca gelen gitti· geriye gelmez" gerçeğini hatırlatmıştır. Şiiri "Cemal Hoca her dem yad e_der seni, Yerin olsun bağ-ı ndvan Ata'mız" (271) şeklinde bitirıniştir. Müstakil bir şiirinde "Cumhuriyet durur durur" ifade­sini on iki defa tekrarlayarak övgüde bulunmuştur. Bu şiirin başında da "ipti sözüme Bismillah" sözüne besıneleyle başladığını belirtmiş ve Allah'ın ona yardım edeceğini ümit etmiştir. "Buna sebep büyük Ata" dedikten sonra, "zeval vermesin İsmet'e" ifadesinden şiiri onun cumhurbaşkanlığı görevine geldiği sıralarda yazdığı anlaşılmaktadı:ı:. Şiirinin muhtevasında ana temalar olarak bunlar yanında "gayb erierin hlmmetinde" şeklinde himmet beklentisini belirtmiştir. Genel övgü olarak "ilim irfan bizdedir'' demiş, "başka yok ehl-i tev.hidiz" şeklinde inanç sahibi olmakla övünmüştür (279). ŞÜrin sonunda "Yaşasın İsmet İnönü" demiş ve Behçet Kemal Çağlar'a ithaf edildiğini belirten not eklenmiştir (280).

b) "İsmet paşa gibi h~ var var" dedikten sonra onun hükmünün karaiara ve denizlere geçtiğini belirtmiştir (221). .

c) "Gazi Fevzi Çakmak ruhuna rahmet, bu yollarda ne çok çektiler zahmet, Şimdi Celal Bayar sahibi adalet" (244) ifadesiyle kendi hayatının son dönemleri yöneticilerine övgüde bulunmuştur.

d) Elli/i Yıllarla İlgili Yaklaşımları: Kendi yaşı itibariyle "altmış altı bir iş oldu aşikar, Demirkırat Parti aldı ikti­dar, Celal Bayar bize sultan göründü. Menderes milletin başının tacı, günden güne artsın kuvveti gücü, fikirler derdille kılar ilacı, bütün maraziara derman göründü" övgüsünde bulunmuştur. "Ezelde ne ise bozulmaz yazı, Atiantik Paktma aldılar bizi" (266) diyerek dünya siyasetiyle ilgisini de ortaya koymaktadır.

e) Rumuz/u İfade/er: "Kudurmuşun yarası, Hamd olsun yok çaresi, Altmış yetmiş arası. Allah versin berekef' (256) neyi kastettiği, yıllan mı ifade ettiği açık değildir.

8- İbadet Çağrısı a) Sadaka Venneye TeşViki: Bunu yerine getirmeye çağırmış, bunu cömertlerin en belirgin vasfı olarak görmüş

ve helal kazancın temeli olarak kabul etmiştir. Belayı uza.klaştırdığı, kişiyi muhtaç duruma düşürmediği; cennete götür­düğü ve şeytanın işini bitirdiğini belirtmiştir. İnsanlan hoş görme ve iyilik etmeye· yönlend4miştir. "Eyler belli olmaz halkı hoş gör sen, kapuna gelene ilisanı ver sen" demiştir. Bunların genç yaşta yapılması gerektiğini belirtmiş, bunu yapanın hanesinin.harap olmayacağı, berekete ereceği, birinin bin olacağı, fakicin bu yolla şad olacağı, bundan Allah'ın razı olacağı, onun kuluna merhamet edeceği, kişinin darlıktan kurtulacağı, belaların ondan uza:!s olacağı ve kişinin bu

. vesileyle cehennemden kurtulup cennete geleceğini belirtmiştir (220). . b) Namaz: "Teneşirde beynamazı yuyanın da·kül başına" (223). "Rahmıin'a secde etmeyen, bakaşıkane dolaştİ-''

diyerek alnı secdeye varmayanın aşıklık iddias.uida sadık olmadığını belirtmiştir (247). c) Zekat: "Ölüm gelende araya, seQi katarlar sıraya, zekatsız malı geriye, koyanın çla kül başına." Çökeleğin ze­

katmı vermeye çağımiış, "çökelekten çıkar isen zekatı, Allah sana verir bin bereketi, malışer günü tez bulursun cenneti, götürür huri gılmana çökelek" (223) demiştir.

d) Allah 'ı Anma Çağrıs~: Tasavvufun içinde yer alınca doğal olarak Allah'ı zikretme ve O.'nu gönülden çıkar­ınamaya teşvik edecektir. "Zikrini kılanm dilde" (281) sözü bu yaklaşımın belirgin göstergesidir. "Cemal Hoca yar

Page 9: SEMPOZYUMUisamveri.org/pdfdrg/D216381/2012/2012_YUCEERI.pdfGEÇMiŞTEN GELECEGE HERYONUYLE •• •• . . . KAGIZMAN -.,.., SEMPOZYUMU "24-26 Mayıs 2012" Editör: Dr. Alpaslan

,--- -- ·- -·- -1182 Kağızmanlı Ce~al Hoca'nın Manevi Kimliği 1 Prol Dr. lsa YÜCEER

ismini, zikr et her bir anda bir bul" (282) yönlendirmesinde bulunmuştur. "Vur cila zikr ile kalbe anı eyle tasfiye" der­ken kalbi safileştirme ve arındırmanın yolunu göstermiştir. Gönillde çok büyük kazanunların yaşanacağını belirtmiştir. "Zikri Hüda her gerlayı eder imiş ebi-i bal, sıdk ile cehd eyle zilcre sende ol ebli kemal, cümle alayıktan el çek olasın

. kadri yüce" (284) tavsiyesinde bulunmuştur. Kalbe gelen tüm düşüncelerin atılıp o alemin arındınlması sayesinde yaşa­nacak müspet gelişmelerin yolunu göstermiştir. "Cemal sağa sola bakma, zikrini dilden bırakma, sakınıp kimseden korkma, ayan Allah de, Allah de" (300) öğüdünü vermiştir. Bu yolla O'nun nzası kazanılacaktır. "Her bir can arzusu rızada kaldı" (301). Kendisini dinlemeye çağırmış ve "kalbin gözünü açar, sen zikr-i hüda eyle" (319) diyerek zikir yapmaya çağırmıştır. "Zikre çalış ey dedem. Terk eyleme dem be dem. Allah ismi insana çektirmez cevr ü sitem" (320). Allah'ı anmanın insana büyük kazanımlar sağlayacağını belirtmiştir. "Yerde gökte ne ki var, Allah diyor ünneyor" (323) bilgisini vermiştir.

e) İrfan Meclisine Davet Edişi: "Damak vur aşlan tasına, ciladır kalbin pasına, er bu sunn esasına, meclis-i ir-fanda bir bul" (282) çağrısını yaprruştır. :

j) Yarah/ış Gayesini Tefekkiir Çağrısı: Kendisine soru sorarak dünyada var edilişini düşünmesi gerektiğini batır­latrruştır. "Niçin geldim bu cihana, kalrnışım yana yana, ermedim bi_fdevrana" (283) şeklinde kendine öğütte bulunmuş-~. .

g) Dine Bağlılık Çağrısı: "Kesme dilin istiğfardan, subban Allah de, Allah de; seni kurtarır her rlardan, dayan Allah de Allah de." Bunu derken coşmaya ve hayır işlerde sadık olmaya, gözden yaş akıtmaya çağırmıştır. Bunlar yapı­lırsa "bir gün darda kalmaz başın, bak nz1anı kurdun kuşun, veren Allah de Allah de " çağrısı yaprruştır.

9- Aşıklan Örnek Alışı ve Sevgili Arama Yöntemi a) Tarihi Sürece Vurgu ve Günün A.şıkiarı İle Bağı: Geçmişte yaşamış aşıklan örnek göstermiştir. Bu da Mecnun

olan kimsenin Leyla 'yı bulması sürecidir (217). Gül sünbill, reyban ve bülbül ilişkisinden hareketle ''Konak olur isem Leyla'ya eğer, Arzu, Kanber, Zeycan ile ne ile" diyerek geçmişin aşıklan ile bağını kurmuştur. Tarihte yaşarruş şahsi­yetleri önekalışı dikkati çekmektedir. Aşıkların geçmişte yaşamış aşıkların dünyasına vurgu yapması doğaldır. Mecnun olursa Leyla'yı bulacağı düşüncesinden hareket etmiştir. "Sen aşkı Mevla bulursun" demek suretiyle asıl bedefinin Allah aşkı olduğıınu belirtmiştir. Bunu sürekli savunacaktır. Sevda bulmaya çağrı yapmış ve buna teşvikte bulun.muştıır. Genelierne yapmış, "biz güzellere taparız. Sanma ki yoldan saparız, eşiklerini öperiz, bize başka devran olmaz. Biz ağlarız yaşın yaşın, var mı seninde telaşın?" Sorusunu sormuş ve bu yola teşvik etmiştir. Her hangi bir sapmanın söz konusu olmadığını belirtmiş ve söylenenler aşıklık geleneği içinde söylenmiştir. Kendisinin buna ilave olarak tasavvu­fun içinde olması yanında biına çağnsı vardır. "Git teslim ol bir mürşide, hilanetini gör her yerde, güzel sevmeyen kişi­de valiahi din iman olmaz." "Budur aşıkların hali, daim tevbit okur dili" (268) derken kendisini onların bülbülü olarak tanıtrruştır. Saksağanın bu figanlarda bulunamayacağını belirtmiştir. ''Derunumda var sevda, derler aşık-ı Leyla, oldum bülbülü şeyda, bana danldı dünya, sarıma beyhude dava, Cemal aşık-ı büda, buldum yetmez mi Ya Rab?" (284) demiş ve coşkusunu ifade etmiştir. Kendisinin aşk yolunda ateşiere yandığiru "Mansur gibi kül eyledi" (320) diyerek geçmişte . aşığın çektiği örnek çileleri anlatrruştır. "Zilleyba'ya bakanlar Yusuf cabına (yerine) düşer" (322) diyerek geçmişten örnekler sunmuştur. "Candan güzel seveni Mecnun eder gezdirir" (323) ifadesini kullanmıştır. Buradan güneele gelmiş ve bu yaklaşımı sıklıkla tekrarlamıştır. "Aşıkların defterine yazıldım, Şenlik ile, Sümman ile ne ile", ''Nihai Mihri'sin bulmadı eyvah, Bardız ile Efgan ile ne ile", "Gözyaşları boğdu Cemal Turan'ı, Bahri ile, umman ile, ne ile" demek suretiyle meselelere kapsamlı yaklaşım göstermiştir. Geçmişten örnekle "aşık olan olur, Hakk'ın yareni, ne bale girdi. Veysel Karani" (225) örneklerini anmıştır.

b) Aşk Yolunu Tasviri: Aşıkların yolunu kendine yol edinmiş ve onların çoğuriun muradına ermediğini belirtmiş-. tir. Onların iç dünyasında dertlerinirı olduğıınu, sadık kimseler katında istenenin bu olduğunu, kendisinin aşk meyda­nında ·imtihana girdiğini, orada baz aldığım belirtmiştir. Aşığırun sevgilisi için yandığıni, aŞk şerbetini içtiğini, onun gönülden yaralı olduğıınu, aşıkların sürekli figan ettiğini belirtmiş ve "onlar gözler can içinde cananı" (225) vurgusunu yapmıştır. Yunus'un üslubunu kullanarak kendi durumuna açıklık getirmiştir. Kendisinin nazarında yıl ve zaman mef­bumlannın öneminin olmadığım "şarab-ı aşkı içmişim, nazu ni yazı neylerem" demiştir. Her ne kadar sevgilinin tasvirini yapsa da bunu mecazi anlamda kullandığını belirtmek istemiştir. Aşk yoluna mest olduğıınu bildirmiştir. "Canan ile dost olmuşam, kaş ile gözü neylerem" demiştir. Gönlüne Allah'tan başka bir şey getirmek istemediğini belirtmiştir. Onu sevgili olarak yeterli bulmuştur. "Sevdiğim bub bana yeter, gelini kızı neylerem" demiştir (239). "Bu aşkın narına yap.­dım" demiş, kederini ve büznünü dile getirmiştir. Söz söylemekten öte geçemediği, ''mansıba ermedi elim" şikayetinde bulunmuştur. Ufkunun açılmadığı ve geleceğinin bağlı olduğu endişesi taşıımşnr. "Ateşi aşl9mı saya~ım gelir" (248) diyerek coşkusunu dile getirmiştir. Eşyanın Allah'ın adını andığıru buna varlıkların tamamıiı.ın dahjl olduğunu vurgu­lamıştır. "Hak aşkının arzusu var her canda" demektedir. Billbülün figanı esnasında Allah 'ın "vedud" ismini okuduğunu söylemiştir. Her bir varlığın bu anışının olduğunu hatırlatmıştır (251). ''Divaneyiz" şeklinde bir tanımlama ile kendi dünyasını tanıtmıştır. Bu çerçevede ge~diği açılıma göre onun için kış veya yaz müsavidir. ''İndimizde birdir mescit meyhane, keınliği eyliğe yoranlardanız''- (276) derken, bunu aşık diliyle ifade etmektedir. Bu nedenle bi.ı şahsiyetlerin sözlerinin zahiri alınarak tanımada zorluk yaşanacaktır. Ezelde dem almak, aşkı bulmak, dert ve gam almak aşıklar içinde nam almak türünden yaklaşım!~ tümüyle bir aşıklık anlayışı ve düşünce dünyası içinde görülecektir. Aksi tak- .

Page 10: SEMPOZYUMUisamveri.org/pdfdrg/D216381/2012/2012_YUCEERI.pdfGEÇMiŞTEN GELECEGE HERYONUYLE •• •• . . . KAGIZMAN -.,.., SEMPOZYUMU "24-26 Mayıs 2012" Editör: Dr. Alpaslan

183,

elirde onlara göre mescitle meyhanenin eşit/bir görülmesinin izahı güç olacaktır. Onlann iç dünyalannda düşündükleri hakaret olmayıp çok geniş daireden bakarak büyük kareyi görme çabasıdır. O Allah yolunda gidenlere seslenerek aşkın kendisini ne hale getirdiğini görmelerini istemiştir. Başına gelen işlerin tamamının aşktan kaynaklandığını ifade etmek­tedir. Aşk hakkında "müptelasın ağlatır'' (277) demektedir.

c) Sevgilisine Sitem/eri: Gönüllü bir bölük içinde savaşa giderken geride bıraktığı sevgilisine yazdığı şirirıde on­dan ayrı düştüğünü, mukadderat tamam olurda düşman elinde şehit düşerse sevgilisinin ağlayacağını, kendisinin de "seni candan sevdim" diyerek sevgilisini ifade ettiğini belirmiştir (226). Sevdiğine hitapla ona "gel bak sevdiğim güzel, otuz yıl ağiattı beni" demiş ve ona sitemler etmiştir. Onu hakir düşürdüğünü tespit etmiş ve kendisini yılana benzetmiş­tir. Bizzat kendisinin deliye döndüğünü belirtmiştir. "Var iken çok kıymetirn bir pula sattı beni" (235) sözünde olduğu üzere bir çok şahsiyette de görüldüğü gibi o da bu hususta şikayetçidir. ''Bir güzele verdim meyil" diyerek gönül verdi­ğini ve sevda ateşine yandığını belirtmiştir. "Seydim bir kaşı kemanı. Gönül keser mi gümanı" (246) demiştir. Kendisi­nin güzellerle olduğıınu belirtmiştir. "Bir bağda salınırkaşı kemanı" (251) ifadesini kullanmıştır. Bunun yanında "aşık der ki amana, bakma karşı kemana, ben yarimi değişmem, cennetteki gılmana" diyerek sevgilisini cennet güzellerinden değerli bulurken mübalağa yaptığı açıktır. "Aşık der aman ile, dağlarda duman ile, ben seyrana çıkarım, kaşları keman ile" (319) diyerek sevdiği kimseyle mutluluğıınudile getirmiştir. "Gürcistan'a gidende aşıka bir kız gönder." ''Derdine çare imiş sendeki l<arit gözler" (322) ifadelerine yer verm.iştir.

d) Yarı İçinde Aramaya Çağrısı: "Yarı taşrada arama, sen cananı canda bir bul" (282) çağrısı yapmıştır. Kişinin kendi özü üzerinde yoğunlaşmasını istemiştir.

e) Varlıkları Okuyarak Aşkı Görme: Sulann ağlayarak aktığını, bülbüllerin feryat ettiği ve güllerin ağlayarak koktuğıınu belirtmiştir. "Cemal aşıktır yarine, düşüptür ahuzarına, bağrını aşkın nanna akar ağiayı ağlayı" (230) tespi­tinde bulunmuştur. "Eyle çekinme sakın" (245) tembihinde bulunmuş ve mektuba yazdıklarını bu yöntemle seslendir­miştir.

j) Mektuba Tenbihleri: Yazdığı bir mektuba gittiğinde yapacağı işleri hatırlatmış, "Ziyaret et ayağın yüzün sür." "İkram kapısına varanda yakın, huzura girersen edebin takın" demek suretiyle halinin arz edilmesini istemiştir.

g) Aşkla Yanışı: "Ben oldum bir divane, bana derler efsane, aşk oduna pervane, oldum yetmez mi Ya Rabbi?" (283) diyerek kendi konumuna açıklık getirmiştir. Tarikata intisabı sonrasında elde ettiği manevi kazanımları şu sözle­riyle ifade etmektedir. "Anın şevkiyle buldum aşkı bir dilberi ranada, nice yıllar bu dem içre kalıp hasreti Leyla'da" , ''kişi bulsa kazadan dili viranında sevdayı, Mecnun eder Leyla 'sına gezdirir çölü salıra yı" (287). "Aşıkım aşka giriftar eyledi Mevla beni, Mecnun'un dağlar başında gezdirdi Leyle beni" demiş, aşkın onu ne hale getirdiğini yaşının altmış iki olmasına rağmen "nefse galip olamam" şikayetinde bulunmuştiır. Dünyanın kendisini aldattığını, dedikodulardan kurtuliunadığını belirtmiştir. "Aşıkım, aşık mıyım, bende bilemem, kendimi, alem içre saldı dile bu kuru dava beni" (291) ifadeleri aşkın söylettikleridir. Ona göre ''hal ehli olan aşık olur dünyada ebter" (295). O dünya hayatında iken dünyalıktan geçmiştir. Kendisini sadık aşık olmaya çağırmış, çekilen cefaları ise lütuf ve ihsan olarak görmüştür. Onun düşüncesine göre Allah'ın lütufları çilelerde gizlidir. Kişinin görevi ise tevhide çalışıp kalbi uyandırmaktır. Ona göre aşk sevdiğine bela çektirir. Aşık adap ve erkan öğrenmelidir. Kişi aşkın arayışı içinde olmalıdır. "Ara aşkı bulasıı:i. dolaş Şam'ı Halebi" demiş ve bu uğurda seyahati önermiştir. Tasavvufun asıl meselelerinden olan bir hali yaşadığını "ölme­den evvel öldüm, gel yarim ağla beni" (320) diyerek belirtmiştir.

10- TasavvufKültürüodeo Etkileoişi a) Mürşidi: Kendisine üstat olarak seçtiği zatı ''Pir-i Kührevi'den aldım" demek suretiyle bu gidişatı o zattan al­

dığını, böylece adeta bir okyanusa daldığını, o alemde hareket ettiğini belirtmiştir. O alana olan bağlılığını "ben bu deryanın kuluyum, hem aşkının bülbülüyürn" şeklinde vurgulamıştır. Muhtemelen eleştiri almış olmalı ki "sen zarınet­me ki deliyim" demek durumunda kalmıştır. Bu arada ileri düzeyde irşat faaliyeti yürütınüş ve başarılarını "insan ettim çok hayvanı" diyerek dile getj.rmiştir. Mürşidini sevgili olarak tanıtmış, onu dertlerinin tabibi olarak görmüş ve bunun inkar edilemeyeceğini belirtmiştir. Nefse uymama ve şeytanı zelil etmeyi isabetli bir yöntem olarak görmüştür. Allah'a ulaşınada velilerle birlikte olmaya çağrı yapmış ve bunu cancia cananı bulmak olarak tasavvur etmiştir. Bu durumu ''hastalara Lokman" olmak şeklinde düşünmüş ve "O'dur derdin dermiını" demiştir. "On birimde el lİzattıni mürşide, o tarihten beri taşlanmadayım" (239) demiştir. ''Ben merbut olduğıım pir-i kamili, huzuru cananda tercüman gördüm" (240) demiş, Hacı Kağızman'a övgüler yapmıştır. Onun seçilmiş velilerden olduğıınu bildirmiş, türbesini ziyaret etmeyi önerıniştir. Onun şehrin bereketi olduğunu beJ.4tmiştir. Halkın ona hürmette kusur etmediğini, ''Ka~'ın hakikatte, nurudur Hacı Kağızman" demiştir. Kendisi hakkında da "senin gibi çok dervişin pirldir Hacı Kağızman" diyerek onlijlla olan bağını açıklapııştır. . · ·

Ştirirıde "himmet aldım oldum aşkın bülbülü, her seher figanını semaya çıkar" (245) ifadesiyle manevi ileri dü­zeyi olan kimselerle bağını dillendirmiştir. Mürşitte kusur arama düşüncesine kapılanların sonunun kötü olacağını haber .vermiştir (255). "Bir mürşit eteğin tuttum, canımı canana sattım, güzel sevdim suç mu ettim?" şeklinde devam eden bir sevgi merkezli izah tarzı geliştirmiştir. Zahirdeki · ifadelerde "gül yüzlüm gül alasın", "ala güzler hilal kaşlar; bakışın bağrım ataşlar, site~deri çok yedim taşlar" demiştir. Her bir aşığın gam çektiğini belirtmiş, kendisini de ''yandı Cemal . Hoca Dedem" (278) diyerek tanımlamıştır, Belli ki bunlan ilerleyen yaş döneminde yazmıştır. · Onun her münasebetle

Page 11: SEMPOZYUMUisamveri.org/pdfdrg/D216381/2012/2012_YUCEERI.pdfGEÇMiŞTEN GELECEGE HERYONUYLE •• •• . . . KAGIZMAN -.,.., SEMPOZYUMU "24-26 Mayıs 2012" Editör: Dr. Alpaslan

184 Kağızmanlı Cemal Hoca'nın Manevi Kiml.iği 1 Prof. Dr.- isa YOCEER -----l.-4 --·

vurguladığı ve tekrar etme ihtiyacını duyduğu husus bir ~ürşitle irtibatlı olmaktır. "Var bir mürşide hizmet al, nzasın bul himmet al, yere göğe bak ibret al, sevdiğin imanda bir bul" (282) çağrısını yaprruştır. "Arzulanın yarimi, vermezem esrannu, tanımışam pirio::ii, herkes duyar zarırru" (283) beyarnnda bulunmuştur. "Bir pir-i kanıile varup alır isen terbiye himmeti, .kibrit alımar nefsi kılar tezkiye" (284) öğüdünde bulunmuştur. Bu yolun izlenmesine özendirmiş ve çağrısını münasebet düştükçe tekrarlarruştır. "Tari.k-i Naleşibendi mesleğimdir intisap ettim, okudum dersini arun derunumda kitap ettim" (287) şeklinde tarikata giriş serüvenini anlatmıştır. "Mürit irşat için arnele muhtaç, kamiller babında kemale muhtaç, derki Cemal bizler cemale muhtaç, yana yana yandık pervane geldik" (304) itirafında bulunmuştur.

b) İrşat Yolu: Başa gelen işler hakkında onlardan hoşlandığım ifade etmiştir. Pek çok ş~iyette olduğu gibi der­manının derdinin içinde gizli olduğu, bu nedenle derdinden hoşnut olduğu temasını işlemiştir. "Aşk ile sızun var sinem­de acım. Dert içinde gizli imiş ilacım.. Hakikatte bir ham ağacım. Ama pir elinde aşlanmadayım" (239) diyerek hamlık­tan olgunluğa geçiş sürecinin bir mürşit elinde gerçekleştiğini belirtmiştir. Ağacın aşılanması misali, güzel telkinler ve öğütler almaya çağırrnıştır. Maneviyatta irşat edildiğini belirtmiş, adeta iç dünyasında bir savaşın içinde olduğunu vur­gularruştır. Manevi aşka tutulduğunu çeşitli münasebetlerle dile getirmiştir. İç dünyasına aşkın hakim olduğunu belirt­miş ve "Cemal'im olmuşarn aşkın harrıili" demiştir. Aşkı isteyenin dj boş dönmeyeceğini hatırlatınıştır (240). "Kişinin irşadı yaklaşır ise ibtida kamudan taş gelir gelir" (249) ifadesiyle irşat yoluna girişiyle birlikte çevreden eleştirllerin gelmesini bu işin doğasında var olan bir çile yöntemi olarak gönnüştür.

c) TasawufFelsefesini Savunması: Tasawufta hayat ve ölüm ilişkisi bağlaınında yapılacak işler netleştirilmişfu. Allah'a ulaşmak isteyenin yapacağı iş, "ölmeden evvel öl, sonra gör gör. El verip yapış bir mürşide sen, her bir emrini kıl sonra gör gör" demiştir. Onun önerileri çerçevesinde arzulara son verilecek, kimseyle sürtüşmeye girilnı.eyecek ve nefsirı başını baştan kesme yolu izlenecektir. "İk:ilikten geç gel ol bir dinli, bu yola sesler ins ve cirıni" derken insan ve cinlerin bu yola çağırdığını belirtmiştir. Allah vergisi olan ledün ilmine ulaşınaya teşvik etmiştir. Dünyanın Çile.Ierle dolu olduğunu, orada rahatlığın olmadığını, gönül de halveti yaşamarun gerektiğini belirtmiş ve herkesi buna çağırmıştır. İnsan geçmiş işlerine tevbe edecek, sürekli Allah' ı anacak, devamlı tevhit nurunu arayacak ve aradığını sonunda kalbirı­de bulacaktır. Mürşidin izinden gitmek, bu yolda meşalekatiere katianma ve sonunda cazibeye kapılıp feyiz almanın gerçekleşeceğini bildirmiştir. Korkulan atıp bu yola girmeyi önermiştir. Hz. Peygamberin yolunda gitme çağrısı yap­mış, iki cihanda bahtiyar olmanın onunla gerçekleşeceğini belirtmiştir. İnsan sahip olduğu nimetiere şükredecek, halini tefekkilide bulunacak ve Allah'ı anınayı bırakmayacaktır. Kendisine nasihat ederek; "öl Cemal Hoca geçme yarinden, cihanı bezdir ahuzanndan, bakınayıp el çek külli varından, babında git kul ol, sonra gör gör" (255) demiştir. Nakşi tari­katına mensup olduğunu, onunla iftihar ederek bildirmiş, bunu bir şiirinde tekrarlayarak ifade etmiştir (292-3). Kendile.: rinİr! zikir yaptıklarını ve aşk yolunda olduklarını belirtmektedir. Bektaşilikle de bağını söylese de Halidilik ve Kührevilik vurgusu yapmaktadır. Makam, mevki ve mansıpta gözlerinin olmadığı, sevgiliye kavuşmayı arzu ettiklerini söylemektedir. "Ah ile zara söyle, enel-hak esrarını Mansur'a dara söyle" (319) demektedir.

d) Dergah Yaklaşımı: Pek çok hal ehlinde olduğu gibi bu da ''harabat ehliyiz derde kavuştuk, dennam dergahta soranlardaruz" anlayışı içindedir. Aşk meydanında mücadele verdiği ve bu yolla ·nefsini yendiğini belirtmektedir. Tari­kat kapısına bağlı kaldığını, bu yolla marifet denen özel bilgiye erdiğini dile getirmiştir. Abclıı.ı!derviş postunu giydiğini ve ''Yemen illerinde Karan'lardanız'' (276) derken yöntem olarak Veysel Karani'nin yolunu benimsediğini ifade etmek­tedir.

e) Meşrep Algısı: Tasavvufi ekolleri kendi tarikatı olarak düşünmüş ve onları savunmuştur. İnsanların onları ca­hil sandığını, "yeter Cemal irıceleme kılı kırk yarsan da hiç, bu zamanda alem halkı hep naşi (cahil) derler bize" (288) senenişinde bulunmuştur.

j) Kerameti: "irıeği sağan sunarn südünü göstermiyor .. , yağurt yaptı götürdü, sofrasına oturdu, yerken gördüm inan ki yiyor irini kanı" (289). O kişinin yedikleri ona böyle görünmüştür.

g) Velilerin Himmeti: "Gayb erleri" olarak ifade ettiği görünmeyen manevi güçlerin yardıma geleceği, bunların üçler, beşler ve kırklar olduğunu hatırlatrruştır. Bunlardan gelecek imdat ile düşman dağıtılacaktır. Bunun yarunda top­ların kullanılması sonunda düşmanın mağlup edileceğini belirtmiştir (222). Bu bakış açısı ile maddi güçle manevi gücü birlikte algılamıştır. Bu ikisini ayrılmaz bütün olarak gönnüştür. ·

lı) Yokluk Fikri: Sende yoksoo, ben de yokuın, sultan da yok, han'da yok. "Bir tek Allah bakidir'' demiş, bu kai­nat ve mekariın yok olacağını söylemiştir (319).

ı) Minnet Etmeme Çağrısı: Dervişlik ve züht hayatının geleneği olarak Allah'tan başkasİna muhtaç ol.maına dü­şüncesi vardır. ''N adana tilfet etme, görüp muhabbet etme, yardırnem Allah olsun kimseye minnet etme" (320) öğüdüri­de bulunmuştur.

ll- Ümit Temenni ve Dilekleri a) Yaşlılık Hali: hayatının soınuna geldiğinde artık ölüm alametlerinin göründüğünü anlarruş, "Ya Rab beni affet,

ben bir beş~rim. Acep bundan sonra kaç gün yaşanm. Yaşasam ne bir gün burçtan düşerim, çünkü her gelene kervan göründü" (266) gerçeğini kabul etmiştlı:. Allah'tan ilisan ve Hz. Peygamberden şefaat ümidini taşırruştır. "Ah Cemal Hoca kocaldın, bak ki ne niyettesin, yaşın yetmiş bire geldi, zar ile minnettes m, ölmeden bunu göreydin bunca yıl has-

Page 12: SEMPOZYUMUisamveri.org/pdfdrg/D216381/2012/2012_YUCEERI.pdfGEÇMiŞTEN GELECEGE HERYONUYLE •• •• . . . KAGIZMAN -.,.., SEMPOZYUMU "24-26 Mayıs 2012" Editör: Dr. Alpaslan

.~- . ...---! L-------·-- .. -- ~

rettesin, nola Zülkerem kılaydı han-ı cihan Türkleri" (286) dileğinin gerçekleşmesini ummuştur. Dini mübine yaslanma­Jan durumunda bu ümiderin gerçekleşeceği kanaatindedir.

b) Hidayet Talebi: Nefsine hitap etmiş, "gel ey nefsim gece gündüzün Hak'tan iste hidayeti, ecel gelmiş başu­cunda içirir sana şerbeti" (294) ecelinin yaklaştığı uyarısı yaparken, ebedilik alemini arzu etmeye çağınmştır. Dünyada bir değerin olmadığını belirtmiştir. Asıl nimetierin ötede verileceğini, hurilerle birlikte olma mutluluğunu hatırlatmıŞtır. Dünyanın kimseye kalmayacağı vurgusunda bulunmuş ve bu yöntemle kendisine uyanyı telcrarlamıştır.

12- Nimetin Şükrü ve Talepleri a) Çöke/ek Tüketimi Münasebetiyle: Bu nimetin canlı tasvirini yapmış, oradan hareketle toplumun farklı kesimle­

rinin diline yer vermiştir. "Kaç adı vardır, bir ismi lordur. Kötekli dilinde biri de odur. Kürtler torak derler hoş ismi vardır. Nam salmıştır her bir yana çökelek'' (238) diyerek bu vesile ile farklılıkları buluştıırmuştur.

b) Dünyaya Gönül Vermekten Sakmdzrması: Tasavvufi düşüncenin gereği olarak dünyalığa gönül vermekten sa­kındırmaktadır. Dünyalığın heba olacağını, bu nedeiıle ona gönül vermenin doğru olmadığını belirtmiştir. Yükselişin peşinden alçalış gelişi gerçeğini hatırlatmış, ona meyletmenin gaflet alameti olduğunu belirtmiştir. Zira bu temayül Allah'tan uzaklaşmay~ neden olmaktadır. Asıl arzu edilecek olan ise ebedi alemin nimetleqdir (293). Geçmişten ibret alınmasım öğütlemiş ve ölüp giden güçlülerden örnekler vermiştir. Dünyanın peygamberlere dahi kalınadığını, bu ne­denle dünyaya temayülün isabetli bir tercih olmadığını belirtmiştir.

13- Sağlıklı Sosyal ilişkilere Çağrısı a) Fakir Zengin Birlikteliği: Hoca espri ile ifade ederek nimetin tüketiminde, sofra kültüründe farklı maddi dü­

zeyde kimselerin bulunmasım arzu etmiştir. "Sofrasında fakir ilen bayınan, sabah erken tatlı olur çayınan, Lezzet verir şirin cana çökelek'' tasviri yapmıştır (23 8). Nasip olan güçten dolayı hakka şülcretmeyi tavsiye etmektedir (285).

b) iletişim ve İnsan Sevgisi: Mektubunda bir dostıma "kalpten kalbe yol var" demekte, görüşme dileklerini ilet­mekte ve "mübarek gözlerinden öperim" sözleriyle dile getirdiği yakınlığını göstermektedir (248).

14- Tasvirleri · a) Zaman Tasviri ve Sabah Vakti Vurgusu: O bu vakti önemli bulmaktadır. Ona göre bu vaktin cezbesi vardır.

Himmet ehli o zaman biriminde himmet ederler. Bu nedenle o her bir insanı bu vaktin güzelliklerinden istifade etmeye çağırmıştır (217).

b) Mekan Tasviri: Kağızman'ı coğrafi konumundan bulundurduğıı tüm güzelliklere kadar övgüyle anlatmış ve başka yerlerle kıyaslayarale üstünlükleri.rıi ifade etmiştir.

c) İnsan Tanımlamaları: Kağızman'ın insanlarını tanıtmış, "sende vardır aşık sadık takımı, miskine yetime olur bakımı" demiştir. İyilik eden kimseler olduklannı ''varuben mescitte ederler taat'' diyerek camiye cemaate devam ettik­lerini, misafiri sevdiklerin, sofralarının şekerli ballı olduğunu belirtmiştir. "Halkı hoş huyludur. Hakk'ın sadıkı, severler, alimi hem de aş ıkı" tespitinde bulunmuştur. Cennete layık olduklarını kamil edep ve erkan sahibi olduklarını ifade etmiş ve batalarının bağışlanmasını dilemiştir (242).

d) 6/iim Anlatımı: "Sabreyle, vaden az kaldı, tez bir günde öleceksin" hatırlatmasım kendisine ve herkese vur­guyla ifade etmiştir. Doğru yolda gitmeye, sadık tevbe ile dönüş yapmaya ve pişmanlığa çağırmış, "ettiğine peşiman ol Mutlak kabre gireceksin" demiştir (244).

· e) Köyümin Anlatımı: "Dünyada cennetim sensin" diyecek düzeyde yaşadığı mekanı sevmiştir. Belki de bu ne-denle bu şiirleri ifade edebilmiştir. "Cemal Hoca'nın hülyası, sende vardır bir Leyla'sı, seriine saldın sevdası, dumanım­sm sen Camuşlu" (260) diyerek sevgiyi sevgiliyle ilişkilendirmiştir.

j) Kars 'a ÖVgüler: Kars'ı sadece şehir olarak değil kazalarını da ayn ayn anarak vasıflan ve güzellikleri ile öv­giide bulunmuş, bir şiirirıi buna tahsis etmiştir. Tasvirleri tanıtım mahiyetindedir (271-4).

15- Şiirlerinde izlediği Yöntemi a) Kitaba Göre Yönfendilme Yapışı: ''Budur kitaptaki usul" (244) diyerek ona uyulmasım \stemiş, yanlış yol iz-

lemekten kaçınmış ve kıı.çındırmıştır. . . b) Üçlü Sistemi İzlejişi: Papağan kuriıru ye billbillden oluşan üç tür kuşun ötüşünden varlıklılnn ağladığt, hekim

cerrah ve tabibin el vurması ile yaranın ağladığını canlandırmıştır. Güleç, cömert ve has kul; Resul, nebi ve veliyi; Karı­her, düldül ve Hz. Ali'nin sevgisiyle her yerin ağladığını belirtmiştir. Arif, kamil ve uyanık; aşık maşıik ve sadık, gözle­ri yaşlı ve bağrı ycimıdarın Allah deyip ağladıklarını anlatmıştır. Çimen, çiçek ve nilüferin yüz bin çeşidiyle; nisan, mayıs ·ve ·ilkbaharda karın ağladığını belirtmiştir. Kendisi, Nihai, Muhibbi, Şenlik, Sümınani, Reyhani, Mihma.nl ve Sefil Ununa.nl'nin ah Çektiğinde gökler ve yerin ağladığı tasvirini yapmıştır (246).

· c) Zıtlık ve Asılsızİddia TasViri: ''Yedi yaşıiıdaki ·kedi, yatan aslana dolaşır" (247). Kedinin kendisini aslan ye-rinde görmesi ne kadar gariplik.Se toplumdaki diğer çarpıklıklan da o düzeyde tutarsız bulmuş ve bundan sakındırmıştır.

Page 13: SEMPOZYUMUisamveri.org/pdfdrg/D216381/2012/2012_YUCEERI.pdfGEÇMiŞTEN GELECEGE HERYONUYLE •• •• . . . KAGIZMAN -.,.., SEMPOZYUMU "24-26 Mayıs 2012" Editör: Dr. Alpaslan

!186 _ K~ğızmanlı Ç~mal Hoca'nın Manevi Ki~~!ji 1 Prof: D!"- isa YOC~ER

d) Esprili Anlatım: Sırat köprüsünün altındaki delikler, bir bez parçasıyla kapatmayı düşünmüştür. "Sıratın altın­da yedi delik var. Her bif41e bir çaput tepesim gelir" (248). Bunu bir başka şiirinde kendisinin yakanşiarını dile getirmiş bir bahriyar olma ümidini dile getirmiş "sıratın altında yedi, delik var, paçavra bulup tepenlerdeniz " (275) demiş, şair­lere mahsus bir üslup kullanmıştır. Bununla cennete gitme ümidini dile getirmiştir.

e) Deyişlerde Nasihat/eri: ''uzun üren köpeğin, dişi batmaz durana, seni viran görenin yurdu olsun virane" (256) diyerek bir deyişi nusraa dönüştürmüştür.

j) Alfabetik Üslubu; Şiirlerini farklı üsluplarla surımuştur. Bunlardan birisi de Arap Alfabesinin her bir harfine bir mısra olmak üzere iki mısralık aynma tabi tutarak bir şiir yazmıştır (289-91). Bu şiir dini içerikli bir yaklaşımla yazılmıştır: Mısralıir her bir barfe uygun kelime ile başlatılmıştır.

g)Sonı cevap Yöntemi/Karşılaşmaları: Aşıldık geleneğindeki uygulama gereği olarak bu usulün yürütüldüğü fa­aliyetlerin içinde yer almıştır. Rubsati ile Cemal hocanın atışması vardır (298-300). Digeri Ummani ile Cemal hoca arasındadır. Her bir canın arzusu nerede kaldı? Sorusuna hocanın cevhbı, "her bir can arzusu nzada kaldı." Dille duran, tatlı ve acıdır. Kolda duran, bir çift melektir. Semada lal ile duran, örümcektir. Onurı havada durmasının sebebi; siper çekmektir. Medarkimden kimse olur? Mürşit müridine eder. Nur n~~en yaratıldı? Mevcud-i zatından. Yedi kat gökler­de kaç peygamber var? İkinci katında bir peygamber var. O niçin orada kaldı? Ümmet olmayı bekler. Gökten kaç kelam kime indi? Allah'ın kelamı Musa'ya indi. Kula bir gelişte/toplu gelen neydi? Emir ve yasaklardır. Deryaya dalan kimdi, biri çıktı biri denizde kaldı? Hz. Yunus balıkla denize dalmıştı, kendisi çıktı balık orada kaldı. Her iki şair de bu sözlerin Kur'an'dan oldugunu kabul etmişlerdir. Ummani "ayrılmak olmuyor ab (su)u türabdan (topraktan)" demiş, cevabı bun­lardan bir gün vazgeçeceğimiz şeklindedir. Arap'tan zubur eden kimdir? Efendimiz zubur etti Arap'tan. Nururıu gören­ler aynada kaldı. Mukabili ise "basiretle görenler aynada kaldı" (300-2) şeklindendir.

Bir diğer sistem ise çok kişinin katılımıyla gerçekleştirilendir. Cemal hoca Müdami, Aşık Ömer ve Nibani katıl­mışlardır (302-5). Bir defasında da Cemal Hoca soru soran ve Reybani cevap veren konumundadır. Babasız anasız doğan; Adem ile havadır. Babasız ananın oğlu: Hz. İsa'dır. İnsan cin ve melek olmadığı halde Allah'tan ilham alıp gelmiş bir elçidir: Kabil Habil'i öldürdügünde onu defnetmeyi öğreten kargadır. Sahibini sarkıtan kabir: Balık yunus'u yutup sarkıtmıştır. Kaç gün dolandırdı? Denize batırdı sonra dışanya attı. Hangi hayvan tabi olanlan korkuttu? Kannca Süleyman'ı korkuttu. Ayagı yer meskenine girenler: Yuvaya girenlerdir. Yiyen fakat içmeyen: Hz. İsa'dır. Bir defa güneşin dokundugu yer: Musa Nil'i yardığında bir kez güneş dokurımuştur. Deniz öftüsüne bürünen Dağ: nebi geçince Nil örtüldü. Bu hali bize haber veren: Firavun da bunu görendir. Rabimde ilk yaratılan: Salavat parmağı, kabirde ilk çürüyen: beyindir. Sürekli hareket eden iki şey: Güneş ve aydır. İki sakin: cennet ve cehennem sabittir. Taştan doğan: · Hz. Salih'in devesidir. Birbirinden yararlanan düşman iki şey: nefis ve akıldır. Birbiriyle boğuşan iki şey: can ve ceset mutludurlar. Şey ve la şey: şey eşya, la şey cahil olandır. Gebe olup üç saatte bir cesette dogan: Hz. Meryem'dir. Surette malılukların güzeli: irisan cinsidir. Bakan göze pek hor görünen: Başı kesik candır .. Yedi bab, dört anadan üç evlat: yedi yıldız ve dört un.surdur. Evlatlan insan hayvan ve nebattır. Kökünü şad e.d.en iyi: iyi torurıdur. Cemal hoca ona "seni bu aşk ile derdesalan kim? Demiş, oda ''Reyhan'da aşk ile bayrandır derler" (305-8) cevabını vermiştir. İki aşığın soru ve cevabı bu yöntemle şiir haline getirilmiştir.

Reybani'nin soran Cemal Hoca'nın cevap veren konurnurıda olduğu bir şiirde de şu meseleler açıklığa kavuştu­rulmaktadır . . Hoca'ya ne divanda sızlandığını sormuş ve cananın rızasına kavuşmak için cevabını almıştır. Aşkın güru­bunda olmaz netice: ''Bu aşkın elinde olmuşarn Mecnurı Leyla diye çöl yabanda sızlanm." Reybani elliana nefretle baktığını, sadık aşıkların sıkıntı yaşadıgtnı belirtmiştir. Hoca: ''İşte beni bu bal btraktı derde, diyen yok sevdiğin acaba nerde, vuslatı mUşkildir arada perde, can içinde canan canda sızlanm." Arayış içinde gurbette oldugunu, zemzem içse yılan zehiri oldugunu belirtir ve "aranm bocamı değil aşikar'' demiştir. Hoca "vatanı asıldan aynlanlara, fırakı hasret var böyle canlara, gözyaşları akar döner kaniara işte bende bu meyanda sızlanm" demiştir. Reybani ona yoldaşını sor­muş, oda "gizli perde miyim bende bilemem? Hüma gibi bir kararda kalamam. Aşk gevberdarına miftah olamam. Ge­dayım bab-ı sultanda sızlarım" derken, Allah'ın kapısında muhtaç olduğunu belirtmiştir. ''Hocam batırtma geldiğin zapıan, ben beni bilirem bende sızlan.ın" sözünün cevabı, "gel bak Cemal Hoca'n çelanede aman, mubip sadıkların gönlünde mibman, hasret aynasına baktıgım zaman, beni sende görür sende sızlmm" şeklindedir. Bunlar 1954 yılların­da yazılmıştq- (310-1).

Reybani arzusu canda olan sevgitiyi sormuş, hoca "söylediğin bu muamma, şanlı bir sultandır. Menzil-i maksuda ermek o Falır-i Ekvan'dadır. Ülfeti anın kamuda bem olur olmazda var. İsmi mimden neşet ede, cismi de cinandadır" sözleriyle Hz. Peygamberi tanıtmıştır. Reybani bunurı gözesini sorar, oda "gözesi nur-ı mutlaktır rütb~i salar ile R.ahma: na yoktur nihayet lütfu aşikar ile, Asi ümmet melceidir naz-ı Girdigar (Tanrı) ile, kurtarır ümmeti dardan şam her be· yandadır'' deıniştir. İlim ve hikmet deryasına şu açıklığı getirmiştir. ''İİm ü hikmet deryasında· üzmek anın şanıdır. On sekiz bin alemini gezınek anın şanıdır. Kudret sırrı sarayında yazmak anın şanıdır. Yetmiş ·ikide ıiıaharet gösteriş o bandedir" ifadesiyle Allab~ın varlıklar incelenerek bulunacagını belirtmiştir. Hz. Peygamberin isminin Arapça yazılı­mından hareketle onu sormuş, "şimdi nerde temel kurmuş nerededir durağı, Kaftan kafa nam bıra.Jaıı.ış, nişan her yan­dadır'' demlştir. Hoca "Mim Mubammep isminin şöbreti, şam aşikar, künyesi yigirmi dokuz hep onurı -yadigan, Fir­devs'inde karar kılmış, .Kabe Kavseyn .. (yayın iki ucu kadar yakın) diyan, iki cihanın sultanı hükmü her beyandadır" deiJ?.iştir. Reyhani aşkı sormuş, hoca ''Nur-ı kudretten var oldu aşığım bayrağına, vuruldu tevbitle nakış, nur indi

Page 14: SEMPOZYUMUisamveri.org/pdfdrg/D216381/2012/2012_YUCEERI.pdfGEÇMiŞTEN GELECEGE HERYONUYLE •• •• . . . KAGIZMAN -.,.., SEMPOZYUMU "24-26 Mayıs 2012" Editör: Dr. Alpaslan

r-..------------ ... ·- -···-ı

.. -·------ - -

Kağızmanlı Cemal Hoca'nın _Manevi Kimliği 1 Prof. Dr. lsa_ '(__C!._CEf5__1! ___ ~~2

revnağına, eelalinden aldı himmet seyreyle durağına, on iki hicap içinde esrarı nihandadır" demiştir. Burak'la ilgili soruya "Başı arştan yukandır, ayağı tahte's-sera, dört melek aldı suyundan, rengini gülde ara, Cibril getirdi Burak'ı ola vakıf-ı esra, tabiri bu ahi aşkı bak Cemal Turan' dadır'"'

Aşık Divani'nin muammasına Hoca'dan istediği cevap muamma niteliğindedir. Kastedilenin cemre olduğunu da harflerini vererek ifade etmiştir (314--6). Manileri ise önemli mesajlar içeren ve güzel öğütler sunan ifadeleri içermekte­dir (319-324).

16- İstikbafMüjdesi a) Tarih Vererek Güzel Gelecek Bilgisi Sunması: "Bin üç yüz altmıştan sonra, Türk oğlunda devranı gör" diyerek

muhtemelen hicri takvimle zikri geçen tarihten sonra çok önemli müspet gelişmelerin olacağı müjdesini vermiştir. "Hak'tan gelen fermanı gör'' dediği Allah'ın takdiri ile düşmanların kalırolacağını belirtmiştir. "Balana şimdiki zillete" diyerek her ne kadar hali hazırda kötü durumlar yaşamyorsa da ilahi ilisanın geleceğini haber vermiştir. Her tarafa şa­nımızın yükseleceğini, Tuna nehrinin geçileceği, Tahran'da su içileceği, Afganistan'da güzel şeylerin olacağını belirt­miştir. "Acep ne noktada görmüş, manen esrara ermiş" (252) demiştir. "Hal ehli kılmış işaret" ifadesini kullanmış, müj­deler verildiğini belirtmiş, "hakim olup cihanı gör" sözleriyle gelecekteki cihan hakimiyetine yönlendirme yapmıştır. Hz_ Ali'nin bineğine biİıip Kırun'a kervan göndermeyi önermiştir. Ona göre tüm bunların olabilmesi için şu önerilerio yerine gelmesi gerelanektedir. "Hep bir araya geliriz, bir ulu birlik oluruz" demiştir Akdeniz'de haraç alma hayalleri kurmuştur. Böyle bir kurguyu "Yazdım böyle bir yadigar. Yazdıran ümidim var. Bu sözler olanda izhar" (253) diyerek Allah'tan ümitli olduğunu ifade etmiştir. Şair nıhlu insanın bu güzel ümitler taşıması onun tabiatma uygun bir düşüncedir

b) Cihan Hakimiyeti Beklentisi: "Ümidim var Allahtan, Türkler cihanagir olacak, yardımını alır Hak'tan" beklen­tisini tekrarlamıştır (236). Bu yolda kendilerine "gayb erieri kılıç çalar'' dediği görünmeyen zatların gelip ona yardım edeceğini haber vermiştir. Onlar ise hakimiyet kurduktan sonra "cihana adalet dolar'' beklentisini ifade etmiş ve hal ehlinden bunların işitildiğini belirtmiştir. Hz. Peygamberin konu ile ilgili müjdesini "demiş ki cihan bam, ümmetim alır cihanı, kahrederler hep düşmanı" şeklinde dile getirpmiştir. Düşmanı fareye benzetmiştir. "Fare ne yapar arslana? Arslan baş eğer Kur'an'a. Pençe salar her bir yana" diyerek aslana benzettiği ümmetten beklentilerini dile getirmiştir. "Türklerin evliyası var'' diyerek manevi değer ve şahsiyetlerin varlığı ile iftihar etmiştir. "Senin neyin var ey hoyrat, bak Türkler ebi-i diyanet, Türkler gösterir maharet" diyerek düşmana karşı kendi kabiliyetlerini göstermelerini dilemiş­tir. "Ben müjde almışarn pirden", ''Demiş nebi-i muhterem nusret verecek Zülkerem" ümidini taşllDlştır. "sabahın serini var. Bu derdin derini var. Sen herkese eylik ver. Bugünün yarını var'' (321) çağnsını yapmıştır.

c)"Teklik Fikri: Reyhani'nin sorularına cevabı düşündürücü olup kainattaki tekliği kapsamlı izah tarzındadır. "Aşıkların zikri fikri, gel bak hillyada bir tekdir. ibretle bak hilanetine zemin semada bir tekdir." "Aşkın nişanesi belli hep aşikar tuti dilli, aşıkta nur tecelli, sım ahfada (gizlilikte) bir tekdir." ''Künyesidir hep bu debrin, -tamir eder gönül şehrin, övdü yarattı serverin, Hüsnü simada bir tekdir'' güzelliktc tek olduğunu dile getirmiştir. "Cemal 'ım bak savaşı­ma, gör neler geçti başıma, cümle mürnin gardaşıma, dilim duada bir tek dir'' (317 -8) demek suretiyle hayır dua ve güzel dileklerini sunmuştur.

SONUÇ Kağızınanlı Cemal Hoca kendini yetiştirmiş, iç dünyasını zenginleştirmiş ve gönül ehli olmayı başarmış bir de­

ğerdir. Onu olaylan büyük kareden bakarak gören, doğru algılayan ve sağlıklı yaklaşım gösteren yönüyle görmekteyiz. Genelde şair aşırılığı, taşkınlığı ve mübalağada aşırılıklar onda görülmeme_ktedir. Şüpliesiz içinde bulunduğu ve mensu­bu olduğu taşavvufi düşüncenin onun tüm hayatında yoğun etkisi vardır. Istikballe ilgili güzel ümit ve beklentileri söz konusudur. Ulkesinin cihan hakimiyetini arzu etmektedir. Olumsuzluklan değil sürekli meselelerio olumlu yönlerini görmeyi başarmıştır.

Aşıklık geleneği içinde yetişmiş olmanın gereklerine uyrnuş ve bu çerçevede şiirler vermiş, çeşitli yöntemler ge­liştirmiş ve bunlarda başarılı olmuştur. Köyünün iinamı konumunda olması nedeniyle dini duyarWığı ileri düzeydedir. Dini yöntemi izlemiş, her hangi bir yanlış işin içine girmemiş ve meşru alanda söz söylemiştir. Yalan ve rüşvet gibi konulan işlerken argo ifade kullanınaktan ve ağzını bozmaktan çekinmemiştir. Hedefi insanı yetiştimie~ ve yanlış işler­den sakındırmaktır. Onun görevi esnasındaki irşat faaliyetlerinde yazdıklan ve söyledikleri tespit edilebilirse onun pek çok istifade edilecek yönü ortaya çıkacaktır. Kainatı okumak varlıklan doğru değerlendirmek ve oiılan tasvirde çok güçlüdür. Onun aş~ maddi olmayı aşmış ve Allah aşkı olma seviyesine ulaşmıştır. Bunun sunurntinda da aşınlık gös­termemiş, sır saklama yolunu seçmiş ve manevi sırlarını korumuştur. Bu nedenle onun manen ulaşfığı üst düzeyi tespit etmek kolay olmayacaktır.

Bu şahsiyetin evrensel düşüncelerinin ortaya konması ve tanıtılması gerekmektedir. Bu çalışm~da şiirlerinde iş· _ !ediği temalan kendi sö~erini aktararak sınıflandırma yaptık. Bunlar insanlan yönlendicici ve istenmeyen işlerden sa­kındırıcı ö?lü bilgilerdir. Her hangi bir konuda sözünü şiirle ve anlaşılır sözlerle sunması onun doğru anlaşılmasında

. etkili olmuştur. Onun dünyaya tanıtilmas ı .daha geniş kitlelerin ona ulaşmasını sağlayacaktır. O aşık bir şair olmanın ötesinde üstün bir fikir öncüsü ve değerli bir düşünürdür. Şayet o başkasının elinde olsaydı onu filozof ilan eder ve d~yaya tanıtırlardı. Cemal Hoca misali değerlerin bilinmesi ve tanınınası ümit ve temennisiyle.

BJ:c. Yrd. D~ç: Dr. Dilaver Düzgün, Aşık Y~şar Reylıani, Erzurum 1997, s. 268.