Mayıs 2009 - Sayı: 146 (6152 KB)

57

Transcript of Mayıs 2009 - Sayı: 146 (6152 KB)

TMMOBİNŞAAT MÜHENDİSLERİ ODASIİZMİR ŞUBESİ

haber bülteniYıl: 24 • Sayı: 146 • Basım Tarihi: 15 Mayıs 2009

İki ayda bir yayınlanmaktadır.2

3

4

6

8

9

12

18

26

29

32

33

VERGİ

34

SAĞLIK

35

HUKUK

37

Üyelerimizden

39

44

47

49

50

51

52

53

54

55

56

Hayyam

Başyazı

genç -İMO

OYUN

Mizah Köşesi

Şiir

Kitaplar Arasında

KÜLTÜR VE SANAT

Betonun Dayanıklılığı (Durabilite)

İŞ SAĞLIĞI ve GÜVENLİĞİ

Fişek Enstitüsü Çalışan Çocuklar Bilim ve Eylem Merkezi

2009 Mayıs Meslek İçi Eğitim Programı

İMO'dan

Bulmaca

Merhaba

Briç

Satranç

Mart-Nisan 2009 genç -İMO Etkinliklerimiz

Ekonomik Kriz ve Hukuksal Yansımaları - 2

PREFABRİK

Prefabrike Köprüler

Yaşam; Dar Zamanlarda Küçük Karelere Sığarsa

Sismik İzolatörler

BAŞYAZI

ŞUBE'DEN

İNCELEMELER

BETON

Kolon-Kiriş Birleşimlerinin Davranışlarının Değerlendirilmesi ve Konu Üzerine Yürütülen Deneysel Çalışmalar

Mart Nisan 2009 Etkinliklerimiz

2009 Mayıs-Haziran Etkinlik Programımız

YAYIN KURULUNDAN

Ödeme Emrine Karşı Yapılacak İşlemler

2009 İzmir'i Neden Turizm Kenti Değil?

Lilith'in Kız Kardeşleri

Toprak; Erozyon ve Erozyon Kontrol Yöntemleri (2)

İzmir Meslek Odaları Platformu ve Yerel Gücü

Mayıs 2009 - 146

Başyazı

2

Prof. Dr. Ömer Zafer ALKUİMO İzmir Şube Başkanı

1 Mayıs İşçi Bayramı ile ilgili ilk eylem 1856 yılında Avustralya’nın Melbourne kentinde yapıldı. Taş ve inşaat işçileri işgününün 8 saat olması için Melbourne Üniversitesinden Parlamento’ya kadar yürüdüler. Bu yıllarda üretim insan gücüne dayalıydı. Çalışma şartları çok kötüydü. Günde 14-15 saat karın tokluğuna çalışılıyordu. Şirketler hızla büyürken işçiler işyeri güvenliği, sağlık koşulları, örgütlenme ve grev haklarını bile tanımayan bir siyasi ve hukuki sistemin baskısı altındaydılar.

1886 yılında Amerikan İşçi Sendikaları Konfederasyonu önderliğinde işçiler günde 12 saat, haftada 6 gün çalışmaya karşı günde 8 saat çalışma talebiyle iş bıraktılar. Şikago’da yapılan gösterilere 500.000 işçi katıldı. Aynı kentte 8 saatlik iş günü için grev yapan 1400 işçi işten atıldı. Grev yapan işçilere ateş açıldı ve 4 işçi yaşamını kaybetti. Bu saldırılar mücadele ateşini körükledi. ABD ve Kanada’da sendikaların önderliğinde 1 Mayıs 1886’da 350.000 işçi greve başladı. Tarih işçi sınıfının böylesine örgütlü ve kararlı tepkisine ilk kez tanık oluyordu. İşçilerin bu örgütlü, büyük isyanı işverenlerin tepkisini çekti. Şikago’da grev yapan 40.000 işçinin eylemini bastırmak için işverenler sokak çeteleriyle anlaştılar. Sokak çeteleri bir taraftan grev kırıcılığı yapıyorlar, diğer taraftan işçilere saldırıyorlardı. Sokak çeteleri ile işçiler arasında çıkan kavgayı bastırmak için polis işçilerin üzerine ateş açmıştı. 1 Mayıs 1886 sonrası işçiler işlerinden atılmaya başladı. Üzerlerindeki baskı yoğunlaştırıldı. Patronlar eylemi içlerine sindirememişti. İntikam almadan rahatlayamayacaklardı. Bu olaylara neden oldukları gerekçesiyle 8 işçi hakkında idam istemiyle dava açıldı. 1 Mayıs 1886 yılında 8 saatlik işgünü mücadelesine önderlik yapan 4 işçi idam cezasına çarptırıldı ve idam edildi. İdam edilmeden önce işçilerden birine özür dileme şartıyla affedileceği söylendi. Bu aşağılık teklife işçinin cevabı şuydu: “Bütün dünya suçsuz olduğumu biliyor. Eğer asılırsam cani olduğum için değil, emekçi olduğum için asılacağım.” İşçi önderlerinin cenaze törenine yüzbinlerce kişi katıldı. 1889’da Paris’te toplanan 2. Enternasyonal kongresinde Amerikan işçilerinin mücadelesini desteklemek amacıyla dünya çapında gösteriler düzenlenmesine ve 1 Mayıs 1890’den başlamak üzere 1 Mayısın “Uluslararası Birlik, Mücadele ve Dayanışma Günü” olmasına karar verildi.

1 Mayıs ile ilgili Türkiye’deki gelişmeleri kısaca özetleyelim.

- İlk 1 Mayıs kutlaması 1912’de İstanbul’da gerçekleşti.

- 1923’te 1 Mayıs “İşçi Bayramı” ilan edildi.

- 1924’te Hükümet kitlesel olarak 1 Mayıs kutlamalarını yasakladı.

- 1925’te İşçi Bayramı kutlamaları yasayla yasaklandı.

- 1935 yılında 1 Mayıs’a “Bahar ve Çiçek Bayramı” adı verilerek ücretsiz tatil günü ilan edildi.

- 1950’den itibaren işçi hareketi ivme kazandı.

- 1976’da ilk geniş katılımlı 1 Mayıs kutlaması Taksim’de DİSK’in organizasyonuyla yapıldı.

- 1977’de Taksim’deki kutlamalar “Kanlı 1 Mayıs” olarak tarihe geçti. Gizli güçler topluluğa ateş açtı. Bilanço: 36 ölü, yüzlerce yaralı.

- 1981 yılında Milli Güvenlik Konseyi 1 Mayıs’ı resmi tatil günü olmaktan çıkardı.

- 2009 Nisan ayında TBMM’de 1 Mayıs “Emek ve Dayanışma Günü” olarak kabul edildi.

Dünyada işçilerin örgütlenmesi, sendikaları, hakları, işçi sınıfının oluşumu endüstri devriminin ürünüdür. Endüstrileşme sürecinde önce sermaye sınıfı güçlenmiştir. Güçlenen sermaye sınıfı işçi sınıfını uzun zaman baskı altında tutmayı başarmıştır. Teknoloji devriminden önceki endüstrileşme sürecinde emeğe dayalı teknolojinin hakim olduğu yıllarda bilinçlenen işçiler bir sınıf oluşturduklarını anlayarak patronlardan insanca çalışma şartları ve sosyal haklar talep etmeye ve bu haklar için mücadele etmeye başladılar. Bir süre sonra sermaye sınıfı gücünü işçi sınıfı ile paylaşmak zorunda kalmıştır. Bu paylaşma kolay olmamıştır. Temel insan hakları, özgürlük ve demokrasi gibi kavramlar işçi sınıfının mücadelesi sonucu güçlenmiş ve gerçekleşmiştir. Bu süreçte kavga, isyan, devrim ve savaşlar yaşanmıştır.

Türkiye ise endüstrileşme sürecini kaçırmış bir ülkedir. Cumhuriyetin ilk döneminde 1923-1945 yıllarında endüstrileşmeye devlet eliyle başlanılmış, köylüden işçi sınıfı yaratılmaya çalışılmıştır. Endüstrileşmenin hızlandığı 1950-1960 yıllarının “soğuk savaş” dönemine rastlaması Türkiye için büyük bir talihsizliktir. “Soğuk Savaşın” önemli ilkelerinden biri olan “antikomünizm” gelişen ve büyüyen işçi sınıfının gelişimini engellemiştir.

Türkiye’de işçiler olması gereken yasal haklarına ve özgürlüklerine 1961 Anayasası ile kavuştular. 1960-1980 yıllarında da işçi sınıfı baskı altında tutulmuş “antikomünist” mücadele işçi sınıfının siyasi gelişimini engellemiştir. Ayrıca 12 Mart ve 12 Eylül darbelerinin de işçi sınıfının siyasi gelişimine büyük bir darbe olduğu da unutulmamalıdır.

Siyasi gelişimi engellenen ve örgütsel gücü kırılan işçi sınıfının sendikalarına Taksim meydanını niye açmıyoruz? Neden korkuyoruz? Anlayamıyorum. 7 Mayıs 1977’de Ecevit’in İzmir Mitinginde söylediklerini anımsayalım: “Devlet içindeki, fakat demokratik hukuk devletinin denetimi dışındaki bazı örgütler gün yitirmeden denetim altına alınmalıdır. Kontrgerilla hareket halindedir ve 1 Mayıs’ta parmağı vardır.”

Paris’te bir milyon kişi 1 Mayıs 2009 kutlamalarına katıldı. Katılım için hiçbir kısıtlama uygulanmamış. Taksim kutlamaları için “makul sayı” olarak üçbin kişi belirlendi. Aramızda bu kadar fark olmalı. Fransa özgürlüğün ve demokrasinin bedelini 1789’da ödedi. Biz ödedik mi?

Mayıs 2009 - 146İMO İzmir Şubesi Bülteni - www.imoizmir.org.tr 3

Yayın Kurulundan

Merhaba,

Oldukça yoğun gündemli günleri yaşıyoruz hep birlikte. Bu yoğun gündem içerisinden bazılarını öne çıkararak Merhaba demek istedik Bülten’in bu sayısında.

Yerel seçimleri geçirdik. Bu seçim sonuçlarına baktığımızda bazılarının tanımıyla “gavur İzmir” yine gavurluğunu yaptı. Atatürk ilke ve devrimlerine sahiplenerek; çağdaş katılımcı yerel yönetim isteklerini seçim sandıklarına yansıttı. Ancak İzmirlilerin işin bununla bitmediğinin bilincinde olduğunu düşünüyoruz. Şimdi isteklerinin gerçekleşmesi için çalışmaları gerekmektedir.

Elbette seçimlerden önce nasıl bir yerel yönetim ve yönetici konusunda taleplerini ortaya koyan meslek odası ve üyeleri olarak bizler için de asıl iş şimdi başlıyor. Seçim öncesi taleplerimizin takipçisi olarak, gerçekleşmesi için çabalamamız gerekmektedir. Her şeyden önce kentin sakini değil sahibi olmak için; uygulamaya konulacak mesleki alanlarımızda, kamu yararına halkla birlikte halk için iş ve işlemlerin yaşama geçirilebilmesi için denetim, eleştiri, öneri mekanizmalarıyla yerel yönetim ve yöneticilere katkı koymalıyız. Bu katkı, halkın söz, yetki ve karar sahibi olduğu çağdaş katılımcı yerel yönetim anlayışını, planlı, sağlıklı, yaşam kalitesi yüksek kenti hakim kılmaya yönelik olacaktır. Bu bakış açısıyla yerel yönetimlerde değişik her kademede görev alan meslektaşlarımızın da takipçisi olacağız elbette.

Bunları yaparken yaşadığımız kentin ve ülkenin sorunlarını, halkın taleplerini bilimsel olarak belirleyip, çözüm yollarını yine bilimsel olarak ortaya koymamız gerektiğinin de bilince olmalıyız. Böylece görevlerimiz arasında olan kent ve kentlilik bilincinin yerleştirilmesini de sağlamış olacağız.

Seçim kargaşası içerisinde geleceğimiz için çok önemli olan bir konuyu umarız gözden kaçırmamışızdır. 5. Dünya Su Forumu bu yıl ülkemizde yapıldı. Bunun karşılığında alternatif etkinlikler de aynı günlerde gerçekleştirildi. Ancak ne yazılı ne de görsel basında enine boyuna yer almadı bu konu. 5. Dünya Su

Forumunda neler konuşuldu?, alınan kararlar nelerdi?, bizi şu an ve gelecekte nasıl etkileyecek?, asıl amacı neydi? vb. hususlar adeta gözden uzak tutulmuş oldu böylece.

Oysa son dönemde büyük bir kriz yaşamakta olan küreselleşme ve globalleşmenin ekonomik yansıması olan neo- liberal sistemin sonucu olarak su, alınır satılır üstelik kar getirisi de yüksek bir meta haline getirilmiştir. Özelleştirme girişimleri suyu da içine almış, uluslar üstü sermaye grupları da gözünü suya dikmiştir. İşte İstanbul’da toplanan 5. Dünya Su Forumunda da bunların hesabı yapılmıştır. İlginç olan bir başka konu ise bugüne kadar yapılan dünya su forumlarının suyun özelleştirme kapsamına alındığı ülkelerde yapılıyor olmasıdır. Dolayısıyla su forumu için ülkemizin seçilmiş olması, uluslar üstü sermaye tekellerinin niyetlerini açığa çıkartmıştır.

Bu durum ise; hayatın vazgeçilmez bir unsuru olan suyun toplumsal bir değer olduğunu, tekelleşmiş su şirketlerinin insafına terk edilmemesi gerektiğini, suyun temiz bir şekilde halkın hizmetine sunulması gerektiğini, bunun ise ulusal ve toplumsal karakterli su yönetimi gerektirdiğini, toplumsal bir değer olması nedeniyle özelleştirilemeyeceğini düşünen ve savunanlara da önemli görevler yüklemektedir. Dolayısıyla, bu hususları bıkmadan usanmadan yetkililere hatırlatmamız , halka anlatmamız gerekmektedir.

Su hayattır, hayatınıza ve geleceğinize sahip çıkın diyen, yaşlarına bakmadan konuşan, bunun için gecenin oldukça ilerlemiş saatinde televizyon programına katılan yaşları toplamı 167 olan iki insana Muazzez İlmiye Çığ ve Hayrettin Karaca’ya teşekkür etmek ve örnek almak gerekir duyarlılıklarından ötürü.

Kent ve su birbiriyle ne kadar ilgili iki konu. Bültenin bu sayısında bu iki konuyu öne aldık.“Son ırmak kurumadan, son ağaç yok olmadan, son balık ölmeden”, kentimize ve suyumuza sahip çıkmamız gerektiğini unutmayalım.

Sevgilerimizle……

Mayıs 2009 - 146

Şubeden

4

2 Mart 2009DSP Karabağlar Belediye Başkan Adayı Cafer Öztürker ve İlçe Başkanı İnş. Müh. Hilmi Değirmenci Şubemi-zi ziyaret ettiler.

5 Mart 2009DİSK Ege Bölge Şubesi, KESK İzmir Şubeler Platformu ve TMMOB İzmir İKK tarafından yapılan İşsizliğe, Yok-sulluğa, Taşeronlaştırmaya Irkçılı-ğa ve Gericiliğe Karşı Eşit Özgür De-mokratik Türkiye Yürüyüşü ve ‘‘Krizin Bedelini Zenginler Ödesin Kitlesel Basın Açıklaması”na katıldık. Etkinlik kapsamında Basmane Meydanında toplanılarak yapılan yürüyüş sonun-da Konak’ta kitlesel basın açıklama-sı yapıldı.

8 Mart 2009TMMOB İzmir İKK Kadın Çalışma Grubunca Tepekule Kongre Merke-zi Anadolu Salonu’nda yapılan etkin-liğe katıldık. Daha sonra Şubemizde kadın üyelerimizin katıldığı bir kok-teyl düzenledik.

9 Mart 20099-13 Mart 2009 tarihleri arasında ya-pılacak olan “İnşaat Mühendisliğin-de Excel Uygulamaları” kursu başla-dı.

12 Mart 2009İnş. Müh. Hakan ÖZEL ve İnş. Müh. S. Serhat ÇINAR tarafından sunulan SPK Gayrimenkul ve Konut Değerle-me konulu seminer yapıldı. Konuyla ilgili gelen talep üzerine SPK Gayri-menkul Değerleme Uzmanlığı Sına-vına Hazırlık Kursu planlandı.

14 Mart 2009genç-İMO 2. Öğrenci Kurultayı Ankara’da yapıldı. Kurultaya Şube-mizden genç-İMO üyesi 100 öğrenci ile Yönetim Kurulu Üyemiz Sadık Can GİRGİN katıldı.

15 Mart 2009Önceki aylarda yapılması planlanan, ancak kötü hava koşulları nedeniyle ertelenen İMO Anı Ormanı Ağaç Di-kimi töreni Torbalı Aslanlar köyünde

yapıldı. Ağaç dikiminin ardından Oğ-lananası köyünde piknik yapıldı.

16 Mart 2009İzmir Ticaret Odası Yönetim Kurulu Başkanı Ekrem Demirtaş ve Yönetim Kurulu üyeleri Şubemizi ziyaret etti-ler.

19 Mart 2009• İlçe Temsilcileri Ortak Toplantısı yapıldı.

•Prof. Dr. Celal Kozanoğlu’nun sun-duğu “Prefabrike Su Kulesi Yapımı konulu seminer Şubemizde gerçek-leştirildi.

20 Mart 2009“Bilgisayar Programlarının Kullanım Esasları” konusunu içeren Sürekli Eğitim - 1 Kursu Şubemizde başladı.

21 Mart 2009Yargıtay Hakimleri Ahmet TOKER ve Hakim Mehmet ŞENOL ile İMO Bilirkişilik Komisyonu Üyesi Şefik GÖRGEÇ’in katıldığı “Mühendislerin Hukuki ve Cezai Sorumlulukları” ko-nulu panel yoğun katılımla gerçek-leşti.

23 Mart 20092004 sonrası mezunlar için düzenle-miş olduğumuz Şantiye Kursu Şube-mizde başladı.

26 Mart 2009• “Ortopedik Engelliler İçin Bağım-sız Yaşam” konulu seminer İnş. Müh. Ayşe BAYSAL tarafından sunuldu.•26-27 Mart 2009 tarihlerinde DEÜ 3. sınıf ikinci öğretim öğrencileri için “İnşaat Mühendisliğinde Excel Uygu-lamaları” kursu yapıldı.• Ege Üniversitesi Hemşirelik Yük-sekokulu öğrencileri mesleğimizi ve Odamızı tanımak için Şubemizi ziya-ret ettiler. Şube sekreterimiz Eylem Ulutaş öğrencilere mesleğimizi ve odamızı tanıttı.

Mayıs 2009 - 146İMO İzmir Şubesi Bülteni - www.imoizmir.org.tr 5

Şubeden

1 Nisan 20091-3 Nisan 2009 tarihleri arasında DEÜ Mühendislik Fakültesi Kariyer Günleri’nde genç-İMO İzmir standı açıldı.

4 Nisan 2009XSteel Bilgisayar Eğitim Kursu Şube-mizde başladı.

5 Nisan 2009• İnş.Müh. Muammer DALGIÇ ve İnş.Müh. Ahmet GÜREL’in programla-yarak rehberlik ettikleri Antik İzmir Gezisi yapıldı. Gezide Smyrna, Ago-ra, Kadifekale, Fuar, Tarih Müzesi, Et-noğrafya Müzesi ve Asansör gezildi.

•Bilgisayar Destekli İş Planlama kur-su Şubemizde Başladı.

6 Nisan 2009• “Yapı” ve “Geoteknik” konularının yer aldığı Sürekli Eğitim II Kursu şu-bemizde başladı.• İleri SAP2000 Kursu Şubemizde başladı.

8 Nisan 2009“Yapı Tasarımı” konusunu içeren Sü-rekli Eğitim 3 Kursu Şubemizde baş-ladı.

9 Nisan 2009•Prof. Dr. Zekai CELEP’in sunduğu “Yapıların Deprem Etkisinde Şekil Değiştirmeye Dayalı Değerlendiril-mesi” konulu seminer yapıldı.

• “Probina Orion V15 ile Güvenli Ya-pılar” konulu ürün tanıtımı Şubemiz-de gerçekleştirildi.

10 Nisan 2009Genç Mühendisler Forumu kapsa-

mında yapılan “Ücretli Çalışan Mü-hendislerin Hakları ve Sorumluluk-ları” konulu seminer Av. Zeki İŞLEKEL tarafından Şubemizde sunuldu.

11-12 Nisan 2009İnşaat Mühendisliği Eğitimi Çalışta-yı Şubemizde yapıldı. Çalıştaya An-kara, Antalya, İstanbul, İzmir Şubele-ri ve İnşaat Mühendisliği Eğitimi Ku-rulu katıldı.

16 Nisan 2009BTM Yalıtım Ürünleri Ürün Tanıtım Semineri Şubemizde yapıldı. Semi-nerin ardından katılan üyelerimize kokteyl verildi.

18 Nisan 2009• “Ücretli ve İşsiz Mühendis, Mimar ve Şehir Plancıları Kurultayı” önce-sinde TMMOB İzmir İKK tarafından “Kriz ve Etkileri” konulu panel ya-pıldı. Panele Kurultay Düzenleme Kurulu’ndan Ertuğrul BİLİR, Prof. Dr. Yüksel AKKAYA ve Av. İbrahim BAH-ÇIVANLAR katıldı.

• İMO Onur Kurulu, toplantısını Şu-bemizde yaptı.

21 Nisan 2009SAP2000’e Giriş Kursu Şubemizde başladı.

24 Nisan 2009Karşıyaka ve Karabağlar Belediyeleri Yönetim Kurulumuz tarafından ziya-ret edildi. Karşıyaka Belediye Başkanı Cevat Durak ve Karabağlar Belediye Başkanı Sıtkı Kürüm’e Şubemizin gö-rüş, öneri ve talepleri ile yeni dönem görevlerinde başarı dilekleri iletildi.

27 Nisan 2009Şubemizde 29 Mart 2009 Yerel Se-çimlerinde İl Genel Meclis Üyesi, Bü-yükşehir Belediyesi Meclis Üyesi ve İlçe Meclis Üyesi olan İnşaat Mühen-disleri ile bir toplantı yapıldı. Toplantıya 31 İnşaat Mühendisi Mec-lis Üyesinden 18 kişi katıldı. Toplan-tıda teknik elemanların meclislerde yer almasının ve komisyonlarda gö-rev yapmalarının önemi vurgulandı, İnşaat Mühendisi Meclis Üyeleri ile İnşaat Mühendisleri Odası İzmir Şu-besinin birlikte problemlere çözüm aramasına ve şehrin geleceğine ait projeler üretmesine projelerin takip edilmesine karar verildi.

28 Nisan 2009TMMOB İzmir İl Koordinasyon Kuru-lu kararı gereğince yapılması planla-nan “Su Paneli” nin 1. hazırlık toplan-tısı Şubemiz sekreteryasında yapıldı.

30 Nisan 2009• “Yapıların Dinamik Karakteristik-lerinin Belirlenmesi ve Hasar Tespi-ti” konulu sunum Dr. Özgür ÖZÇELİK, “DEÜ Deprem Mühendisliği ve Yapı Mekaniği Laboratuvarının Deney Olanakları” konulu sunum İnş. Yük. Müh. Serkan MISIR tarafından Şube-mizde gerçekleşti.•genç-İMO t a r a f ı n d a n İzmir’deki di-ğer TMMOB oda şube-lerinin öğ-renci örgüt-lenmeleri ile birlikte “Zeitgeist Addendum” bel-gesel film gösterimi ve söyleşi ya-pıldı. Bornova Uğur Mumcu Kültür Merkezi’nde yapılan etkinliğe geniş katılım oldu.•Bornova Belediye Başkanı Prof. Dr. Kamil Okyay Sındır TMMOB İzmir İKK tarafından ziyaret edildi. Başarı di-lekleri ile birlikte ortak çalışma ola-naklarının yaratılacağı konusunda fi-kir birlikteliği sağlandı.

Mayıs 2009 - 146

Şubeden

6

Mayıs 2009 - 146İMO İzmir Şubesi Bülteni - www.imoizmir.org.tr 7

Şubeden

Not: 1- Kurslar her grup için katılımcı sayısı en az 30 kişi olduğunda açılacaktır. 2- İşyeri temsilcilerimize ücretsizdir. 3- Son başvuru tarihi 15 Mayıs 2009 Cuma günüdür.

Not: 1- Kurslar her grup için katılımcı sayısı en az 30 kişi olduğunda açılacaktır. 2- Son başvuru tarihi 30 Nisan 2009 Perşembe günüdür.

Kurslarla ilgili ayrıntılı bilgi için: 462 56 55 / 105

Mayıs 2009 - 146

Şubeden

8

Şeriat ve darbe özlemlerine karşı çağdaş ve demokratik Türkiye‘nin savunucusu olan ve Eğitim ve sağlık alanın-da yaptığı öncü çalışmalarla tanınan Çağdaş Yaşamı Des-tekleme Derneği Kurucusu ve Genel Başkanı tutarlı de-mokrat Prof. Dr. Türkan Saylan‘ın evinin basılarak hukuk devleti ile bağdaşmayan bir şekilde evinde arama yapıl-masını ve demokrasi karşıtı operasyonları reddediyor ve kınıyoruz.

Gerçekte bir iktidar mücadelesinin emniyet ve yargı aya-ğını oluşturan Ergenekon operasyonu, düşünce ve siya-set alanı ile karmaşık eylemci/terörist öğeleri aynı kefeye doldurarak siyasal mücadele alanını terörize edici bir içe-rikle sürdürülmektedir.

Sözde “devlet içinde yuvalanmış çeteleri temizleme” id-diasıyla yola çıkılan ancak yaratılan yaygın dezenformas-yon ortamı ve aşırı parçalı operasyonlarla yoğun bir bil-gi kirliliği yaratılan bu davada, gerçek derin devlet yapı-sının üzeri örtülmektedir.

Operasyonlar sosyal hukuk devleti gerekliliklerinden uzak bir şekilde yürütülmekte, neredeyse birbirine selam veren ve görüşlerini paylaşan herkesi kapsar bir genişlik-te sürdürülmektedir.

Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği Başkanı Prof. Dr. Tür-kan Saylan’ın evinde arama yapılması da bu çerçevede-dir. Oysa Türkan Saylan bir demokrasi yandaşı ve operas-yonun gerekçesi olan “darbe” karşıtı bir insandır. Saylan ismiyle özdeşleşen eğitim çalışmalarına ilişkin olarak bu-güne kadar hiçbir şaibe oluşmamışken operasyonlar dü-zenlenmesi, çağdaş eğitim önceliğiyle yürütülen faali-yetlerin sekteye uğratılmasının amaçlandığı kuşkusunu doğurmuştur. Ülkemizin nadir yetiştirdiği değerlerden olan Prof. Dr. Türkan Saylan‘a yapılan muameleme top-lum vicdanını rahatsız etmiştir.

Soruşturma konusu olan çetelerin aşırı karmaşık ilişkile-ri, bazı terör eylemleri ve parçalı yapıları gerçekte çözüm-lenebilir bir ilişki ağı olmakla birlikte operasyon, iktida-ra muhalefet eden aydınları, siyaset kurumlarını ve top-lumu ürküterek pasifize etmeyi amaçlayan yöntemlerle sürdürülmektedir.

TMMOB İzmir İl Koordinasyon Kurulu şeriat ve dar-be özlemlerine karşı çağdaş, demokratik bir Türkiye‘yi savunmakta, hukukun ve barışın egemen olduğu bir Türkiye’nin mümkün olduğunu söylemekte ve iktidara muhalif aydınlar, siyaset kurumları ve tüm toplumu pa-sifize etmeyi amaçlayan uygulamaları reddetmekte ve Prof. Dr. Türkan Saylan’a yapılanları bir kez daha kına-maktadır.

Saygılarımızla.

TMMOB İzmir İl Koordinasyon Kurulu

PROF.DR.TÜRKAN SAYLAN’A YAPILAN UYGULAMALARI VE DEMOKRASİ

KARŞITI OPERASYONLARI REDDEDİYOR VE KINIYORUZ

14 Nisan 2009 tarihinde TMMOB İzmir İl Koordinasyon Kurulu (İKK) tarafından yapılan basın açıklaması

1 MAYIS’TA ALANLARDAYDIKUluslararası Birlik ve Dayanışma Günü 1 Mayıs’ta İzmir Gündoğdu Meydanı‘nda TÜRK-İŞ Bölge Temsilciliği, KESK İzmir Şubeler Platformu ve TMMOB İzmir İKK’nın çağrı-sıyla yapılan mitinge onbinlerce kişi katıldı. Katılımın çok yoğun olması nedeniyle alana giremeyen kortejler, an-cak ilk gelen kortejler ayrıldıktan sonra alana girebildi.Şubemiz de özellikle genç üye ve öğrenci üyelerinin yo-ğun katılımıyla TMMOB İzmir İl Koordinasyon Kurulu ile birlikte TMMOB pankartı arkasında yürüyüşe katıldı.

YILLARDAN SONRA TAKSİM’DE 1 MAYISYıllardan sonra 1 Mayıs Emek ve Dayanışma günü adıyla resmi tatil ilan edildi.

“Makul sayı” sınırlaması ve katılmak isteyenlere yoğun şiddet uygulanmasına rağ-men, Taksim Meydanı’nda 1 Mayıs anması ve kutlamalar yapıldı.

Mayıs 2009 - 146İMO İzmir Şubesi Bülteni - www.imoizmir.org.tr 9

İMO’dan

ONLAR “KULLANAN ÖDER” DİYOR BİZ “GÖZ DİKEN ÖDER” DİYORUZ

16-22 Mart 2009 tarihlerinde İstanbul’da yapılan 5. Dünya Su Forumu öncesinde İnşaat Mühendisleri Odası tarafından yapılanbasın açıklaması

Dünya’nın en büyük tekelleri, halkın hakkı olan her şeye göz dikti. Enerji kaynaklarını kirli savaşları için kullananlar şimdi de temel insan hakkı olan suyu özelleştirip satıyor-lar. Buna karşı “Su haktır satılamaz” diyenler 15 Mart Pazar günü saat 15.30’da Kadıköy’de bir araya gelecek.  

Suyun özelleştirilmesi çabalarının merkez faaliyeti olan Dünya Su Forumu’nun 5.si, 16-22 Mart 2009 tarihleri arasın-da İstanbul’da yapılacak. Foruma, çeşitli ülkelerden 200 ba-kan ve 14.000 kişinin katılması bekleniyor.

Kamu kurumları, 5. Dünya Su Forumu için seferber edildi, 5. Dünya Su Forumunun 17,5 milyar euro olan bütçesi için özel yasa çıkarıldı.

Türkiye ayağının yürütücülüğü DSİ, Dışişleri Bakanlığı ve İs-tanbul Büyükşehir Belediyesi tarafından yapılan Dünya Su Forumu’nun Genel Koordinatörlüğünü ise Dünya Su Kon-seyi yürütüyor.

Dünya Su Konseyi kendisini, Dünya Su Forumu tanıtım bro-şürlerinde, “1996 yılında su alanındaki ünlü uzmanların ve uluslararası firmaların girişimleriyle kurulan 300’den faz-la üyesi bulunan uluslararası bir kuruluş” olarak tanımlıyor. Ancak Dünya Su Konseyi seçimle oluşturulan bir kurum de-ğildir, herhangi bir kamu kurumu ile bağlantısı da yoktur. Dünya Su Konseyi, temel olarak Dünya Bankası’nın finans-man ve politik desteği ile faaliyet gösteren sermayedarlar-ca kurulmuş bir örgüttür.

Konseyin dayattığı suyun özelleştirilmesi iki aşamada ger-çekleşmektedir: Birinci aşama; Su yönetiminin merkezi bir yapılanmadan (örneğin DSİ) alınıp belediyelere bırakılma-sıdır. İkinci aşama, belediyelerin su yönetimindeki yetersiz-liği sebep gösterilerek suyun özelleştirmesi.

Bu durum su fiyatlarının 2-3 katına çıkması ve yoksulların suya ulaşamaması anlamına gelmektedir. Bunun ardından da yaşam hakkımız olan su hakkımızın,  Dünya Bankası gibi kuruluşların kredileri sayesinde uluslararası su tekellerinin eline geçmesi aşaması geliyor.

Suyun, petrol gibi alınıp satılan bir maddeye dönüştürül-mesi,  parası olmayanın temiz suya ulaşabilmesini engel-leyecektir. Tesadüfe bakın ki şu anda belediyelerin altyapı hizmetlerinde kullandıkları kredilerin büyük kısmı Dünya Bankasından gelmektedir. Yani, Dünya Bankasının altyapı hizmetlerine ilgisi boşuna değildir.

Türkiye’de suyun özelleştirilmesi süreci hali hazırda devam etmektedir. Örneğin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Hilmi Güler, “Akarsu ve göletlerin kullanım hakkı 49 yılı geçmeye-cek şekilde özel sektöre satılacak” diyerek bunu açıklamış-tır.

Suyumuz sonsuz değil; suyun yüzde 85’ini nüfusun yüzde 12’si kullanıyor

Birleşmiş Milletler Çevre Programına göre Dünya’da 1400 milyon km3 su bulunmaktadır. Ancak bu suyun %97,5’i tuz-

lu su (deniz ve okyanuslarda) % 2,5’i tatlı sudur. Tatlı suların  %69,5’i kutuplarda buzul olarak veya donmuş toprak taba-kasında bulunmaktadır. Tatlı suların,  % 30,1’i yeraltı suyu, kalan %0,4’lük bölümü ise yüzey ve atmosfer sularını oluş-turmaktadır. Yani kolayca ulaşılabilecek ve kullanılabilecek su oranı toplam suyun % 0,4’dür. Dünyada kullanılan suyun ise  %85’ini nüfusun %12’si tüketmektedir. Bu %12’nin de Üçüncü Dünya Ülkelerinde yaşamadığı aşikârdır.

Türkiye “su stresi” çekiyor

Türkiye’nin yıllık brüt yüzeysel su potansiyeli ise 193 milyar m3’tür. Bu brüt potansiyelin %58’i, 112 milyar m3’ü ekono-mik ve teknolojik şartlar göz önüne alındığında kullanıla-bilir su potansiyelidir. Bu potansiyel değerlendirildiğinde, Türkiye’de kişi başına düşen yıllık teknik ve ekonomik ola-rak kullanılabilir su miktarı 1430 m³’tür. Bu rakam da ifa-de etmektedir ki Türkiye su stresi çeken ülke durumunda-dır. Ayrıca 112 milyar m3’lük su potansiyelinin 40 milyarlık (%36) bölümü değerlendirilebilmektedir. Geri kalan kısmı boşa akmaktadır.

2030 yılında nüfusumuzun 100 milyona ulaşacağı, su kay-naklarının % 100 verimle kullanılacağı düşünülse bile, bu miktarın 1000 m³’e düşeceği ve Türkiye’nin de su fakiri ülke-ler arasına gireceği bilinmelidir.

Alternatif Dünya Su Forumuna Giderken; suyun yıllık karı (şimdilik) 1 trilyon dolar

Su endüstrisinin yıllık kârı dünya üzerinde (yaklaşık 1 tril-yon USD) petrol sanayinin kârının %40’ına ulaşmıştır ve şimdiden ilaç sektörünün kârını geçmiştir. Dünya sularının henüz %5’inin özelleştirildiğini düşünürsek, ne kadar bü-yük bir kâr potansiyeli olduğunu anlaşılabilir.

Suyu ticarileştirmeye çalışan tüm sermaye grupları, orga-nizasyonlar; içme suyu kaynağı olarak, tatlı su kaynakla-rının azalmasını, küresel ısınmayı gerekçe göstererek; su-yun özelleştirilmesine meşruiyet kazandırmaya çalışmakta-dır. Elbette tatlı su kaynakları, hızlı sanayileşme, kentleşme ve nüfus artışının etkisiyle azalmaktadır. Ancak tatlı su kay-naklarının azalması suyumuzun özelleştirilmesine gerekçe gösterilemez. Çünkü hızlı sanayileşme, kentleşme ve nüfus artışını engelleyemediğiniz sürece tatlı su kaynakları yet-meyecektir. Bu nedenle içme suyu sağlamak için farklı kay-naklar; deniz suyu ve kanalizasyon sularının tekrar arıtılma-sı gibi seçenekler değerlendirilmelidir.       

5. Dünya Su Forumuna ve suyun ticarileştirilmesine karşı, 48 sendika, meslek odası, toplumsal hareket, dernek, siya-si parti ve çevreler bir araya gelmiş “Suyun Ticarileştirilme-sine Hayır Platformu”nu oluşturmuştur. TMMOB’un da bile-şeni olduğu bu platform su hakkı çerçevesinde suyuna, ge-leceğine sahip çıkmaya çalışmaktadır.

Platform, 5. Dünya Su Forumu’nun başlayacağı 16 Mart’tan bir gün önce, 15 Mart’ta İstanbul sokaklarında sözünü söy-leyecektir.

Mayıs 2009 - 146

İMO’dan

10

İMO 2. ÖĞRENCİ ÜYE KURULTAYISONUÇ BİLDİRGESİ

14 Mart 2009 tarihinde Ankara’da toplanan İMO 2. Öğrenci Kurultayı Sonuç Bildirgesi

İMO 2. Öğrenci Üye Kurultayı, 14 Mart 2009 tarihinde Ankara’da, 20 şubeden 700 öğrenci üyenin katılımıyla; öğrencilerin en temel sorunu olan “Bilimsel, Demokra-tik ve Parasız Eğitim” ana başlığıyla İMO Teoman Öztürk Salonu’nda gerçekleştirilmiştir. Kurultaya güç sağlayan ve bu süreçte yerellerde yapılan ça-lıştaylarda;  ·   Bilimsel Eğitim ·   Demokratik Üniversite ve YÖK ·   Eğitimin Piyasalaştırılması ·   Mühendislik Eğitimi ·   Staj Sorunu ·   ABET-MÜDEK-Akreditasyon ·   Yabancı Dilde Eğitim ·   Politeknik Eğitim ·   Köy Enstitüleri Deneyimi ·   İş Güvenliği                                       başlıklı konular esas alınmıştır.  Paranın hükümranlığına karşı eğitim hakkı; gericiliğin ve bilim karşıtlığının hortlatıldığı, bilimsel gelişme tarihinin unutturulmaya çalışıldığı bir dünyada bilim; bir ülkeyi işgal etmekte dayanak olarak kullanılan, insanların kendi kendi-ni yönetmesi kavramının dört yılda bir oy kullanmaya indir-gendiği, her türlü hak gaspı ve baskının arttığı bir dünya-da demokrasi… Kurultay başlığımızın aslında dünyadaki gelişmelerden ba-ğımsız olmadığı, bizlerin; neoliberalizmin üniversitelerde yansımalarını bulduğu kısımlarını, ülke ve dünya günde-minden bağımsız ele alamayacağımız açıktır. ‘’İnsanlığın gördüğü son toplumsal düzen - yıkılmasının ve değişmesinin mümkün olmadığı ve ebediyen yaşayacak bir düzen - insanlık için en iyi olan ve dünya üzerindeki barışı sağlayabilecek tek düzen…” Bu sözler kapitalizmin savunu-cularının propagandasıdır; yıllarca toplumun refah düzeyi-nin arttığı, insanların hak ve özgürlüklerinin giderek geliş-tiği de söylenmektedir. Fakat bugün açıkça görülmektedir ki, kapitalizmin balonları patlamıştır. Bu sistemin insanlığa sefaletten, yoksulluktan, savaştan veya sömürüden başka verebilecek hiçbir şeyi olmadığı açıktır. Bundan sonraki yıl-larda açıkça göreceğiz ki bizlerin temel hak ve ihtiyaçlarına daha fazla göz koyulacaktır. Mevcut sistemin aksi yöndeki teorileri ise her geçen gün çürümektedir.  Bu süreçte, her sosyal devletin halkına sağlamak zorunda olduğu ve kurultay konumuz olan parasız eğitim hakkın-dan tutun da yaşamın en temel ihtiyaçları olan su, barın-ma ve sağlık gibi birçok konuda hak gasplarına girişilece-ği barizdir.

Peki, bu nasıl yapılmaktadır? Akla ilk gelen ve en önemlisi olan yol kamusal alanları yok etmektir. En temel ihtiyaç ve haklarımızı karşıladığımız ka-musal alanlar bir bir özelleştirilerek özel sermayeye kâr alanları açılmaktadır. İlköğretimden üniversitelere kadar eğitim veren bütün kamu kurumları özelleştirilmek istenir-

ken, parası olmayana da kredi vermek gibi çözümler öneri-lecektir. Eğitimin piyasalaştırılması konusu bu nedenle çok önemlidir. Bu piyasalaşma, ancak parası olanın eğitim al-ması gibi bir sonucu doğuracaktır.  Yoksulluk sınırı ve kişi başına düşen milli gelir gibi değerler göz önüne alındığın-da, Türkiye’de gençlerin eğitim alamayacağını ya da borçla-narak okuyacaklarını görmek zor olmayacaktır. Kurultayımızda bu konu sunumlarla anlatılmaya çalışıldı. Fakat konunun önemi nedeniyle istatistikî veriler de göz önüne alınarak derinlemesine araştırmalar önümüzdeki yıl-larda uygulanabilecek politikaları anlayabilmek ve bu poli-tikalar karşısında parasız eğitim hakkımızı korumak için ge-reklidir. Bilim ve bilimsel eğitim birbirini var eden iki olgudur. Bu konu üzerinde söz söylemeden önce bilimin ve bilimsel bil-ginin evrensel niteliğini ve insanlığın ortak mirası olduğu-nu vurgulamamız gerekiyor.  İnsanlık tarihi kadar eski bir bilgi ve tecrübe birikiminden bahsediyoruz; günümüze kadar üniversiteler ve teknoloji aracılığıyla insanlığın hizmetine girmiş bir birikimden. Fa-kat bugün üniversitelerin “insanlığın gelişmesi ve özgürleş-mesi” yönünde bilim ve teknoloji üretme kimliğinden, “pi-yasa ve sermaye“ ekseninde değerler üreten kurumlar ha-line dönüştüğünü ve bilimin toplumun değil, sadece sınırlı bir sınıfın çıkarlarına hizmet eden bir kâr mekanizması hali-ne geldiğini görüyoruz. Bu noktada bilimsel bilginin niteliğinin değiştirilmesi süre-ciyle karşı karşıyayız. Bu dönüşüm sadece üniversitelerdeki bir değişim değil sosyal devlet ve toplumsal hayatın da dö-nüşümü anlamına geliyor. Bilimsel çalışmaların insanlığın ortak mirası olmaktan çıkıp, sadece sermayedarların ve pi-yasa aktörlerinin bir gelir kaynağı haline getirilmesi, toplu-mun sorunlarını çözen ve gelişmesi için çalışan bilimin artık getiri eksenli bir mekanizmaya dönüştürülmesidir. Bu se-beple bilimsel bilgi sadece sermayedarlara kâr getirdiği sü-rece değerli olacak, bu çalışmaların ve üniversite sahibi ser-maye gruplarının çıkarlarına hizmet etmeyen, yeni bir yatı-rım aracı üretemeyen herhangi bir çalışma kendine bu yeni düzen üniversitelerinde bir yer bulamayacaktır. Bu, bilimin insanlığın özgürleşmesi yolundaki öncü rolünü yok eder-ken toplumsal sorunların çözümünde bilimin sosyal ve tek-nik katkısının da kaybolmasının, toplumun çözümsüzlüğe ve yalnızlığa itilmesi sürecinin başlangıcıdır. Bilimsel üreti-min de toplumsal olabilmesi ve bu şekilde kalabilmesi için kamusal bir maddi giriş gerekmektedir. Bilimden ortaya çı-kacaklar sadece insanlığın ortak birikimi olmalı ve toplum-sal gelişime hizmet etmelidir. Demokrasi ve demokratikleşme talebi neredeyse her kesim tarafından dile getirilmektedir. Bu talep üniversite gençli-ği tarafından hem üniversite hem de toplumsal alanda sık-lıkla gündeme taşınmaktadır. Özellikle YÖK’ün kurulmasın-dan sonra üniversiteler, özgür bir düşünce ve tartışma or-tamından çıkartılmış, yasaklarla ve baskılarla farklı seslerin boğulduğu, darbe yasaları ve yönetmelikleri ile öğrencile-rin beyinlerinin tutsak edildiği, soruşturmalarla ve uzaklaş-tırmalarla cezalandırıldığı kışlalara dönüşmüştür. 

Mayıs 2009 - 146İMO İzmir Şubesi Bülteni - www.imoizmir.org.tr 11

İMO’dan

Tabelasında üniversite yazan bu kurumların birincil bileşe-ni olan öğrencilerin karar mekanizmalarında hiçbir söz hak-kı yoktur. YÖK ve 12 Eylül yasaları sadece öğrencilerin de-ğil akademisyenlerin de üniversite yönetimlerinde söz sa-hibi olmasına tahammül edememekte, üniversiteler hükü-metlerin bir tahakküm alanına çevrilmektedir. Böyle bir or-tamda üniversitelerin demokratikleşmesi talebimizin daha net, daha gür bir şekilde dile getirilmesi, öğrenci örgütlülü-ğümüzün bu noktada kararlı ve tutarlı bir duruş sergilemesi gereklidir. Üniversitelerde yaşadığımız birçok sorunun baş-lıca çözüm yolu budur.  Demokratik üniversite talebimizi ve üniversite yönetimin-de söz sahibi olma hakkımızı kurultayımızda açık ve net bir şekilde dile getirdik.  Kurultayda öne çıkan başlıca taleplerimiz şunlardır:· Herkese “parasız ve nitelikli eğitim” sağlanmalıdır.  · Eğitimin piyasalaştırılmasının önüne geçilmeli ve eğitim devlet güvencesi altına alınmalıdır. · Yeni üniversiteler açmak yerine, üniversitelerdeki eksiklik-

ler (akademisyen, laboratuar, vs) giderilmeli, eğitimin nite-liği yükseltilmelidir. ·  Bilim yuvası olan üniversitelerin neoliberal politikalarla sermayenin boyunduruğu altına girmesi engellenmeli ve toplum yararı için bilim üreten kurumlar olması sağlanma-lıdır. · Eğitimin bilimselleşmesi için müfredatlar değiştirilmeli ve mevcut programlar yenilenmelidir. · Politeknik gibi mühendislik disiplinine uygun eğitim bi-çimleri incelenerek, üreten mühendisler eğitmek için, üni-versitelerde farklı eğitim anlayışlarının geliştirilmesi gerek-mektedir. · İhtiyacı olan her öğrenci için yurt ve burs imkânlarının sağ-lanması yönünde yurtların kaliteleri yükseltilmeli, üniversi-telere ayrılan bütçeler arttırılmalıdır. · Staj ve stajyerlik kavramlarının iş kanunlarında net bir şe-kilde tanımlanması ve işverenlerin stajyerlerin haklarına te-cavüz etmelerini engelleyecek düzenlemeler yapılmalıdır.· Üniversitelerde yaşadığımız sosyal ve kültürel sorunların çözümünün tek yolu olan demokratik yönetim ve katılım anlayışı üniversitelerde egemen kılınmalıdır.

İş sağlığı ve güvenliği haftası olması nedeniyle siyasi iktidar dahil birçok kesimden sorunun yakıcılığına dair açıklama-lar yapılmaktadır. Başbakan Erdoğan, “iş sağlığı ve güvenli-ği konusunda Avrupa Birliği standartlarını ülkemize taşıma-yı hedeflediklerini” belirtmektedir. Ancak ne var ki iş sağlığı ve güvenliğiyle ilgili veriler, siyasi iktidarın açıklama ve me-saj yayınlamanın ötesine geçerek bir an evvel gerekli girim-lerde bulunması gerektiğini acilen dayatmaktadır. Dünya Sağlık Örgütü’nün verilerine göre ülkemiz, iş sağlı-ğı ve güvenliği alanında yaşanan kaza ve kayıplarda Avru-pa ülkeleri arasında birinci sırada yer alıyor. Her yıl yakla-şın 80 bin iş kazası ve 400 meslek hastalığı yaşanıyor. Kaza-larda 1000’den fazla kişi yaşamını yitirirken, 1500 civarında kişi ise sürekli iş göremez raporu alıyor. Bu sorunun bir de ekonomik kaybı var elbette. Kazalar ve hastalıklar yaklaşık 2 milyon iş günü kaybına neden olurken, iş kazaları sonucu ortaya çıkan maddi kayıplar, önlemek için yapılan harcama-ların 5 katına tekabül ediyor. Faaliyet yürüttüğü alanın, iş kazalarının en çok yaşandı-ğı sektörler arasında olması sebebiyle konunun direk mu-hatapları arasında yer alan İnşaat Mühendisleri Odası, ilgili Bakanlığın konuya yaklaşımlarını hazırladığı bir raporla de-ğerlendirip, konunun eksiklerini kamuoyuyla paylaşmakta-dır. İş kazalarının yüzde 10’u, ölümle sonuçlanan kazaların ise yüzde 34’ünün inşaat sektöründe yaşandığı göz önün-de bulundurulduğunda konunun Odamız açısından taşıdı-ğı önem de anlaşılmaktadır. Sorunun çözümünde baş aktör olan siyasi iktidar, iş yerle-rinin daha fazla ölüm mekanlarına dönüşmemesi için bir an evvel 4857 sayılı İş Yasası’nı iş verenlere göre hazırlan-mış olan formatından çıkarıp, çalışanların da haklarını gö-zeten bir yapıya kavuşturmalıdır. Çalışanların yaşam ve sağ-lık hakkı, işverenin insafına ve vicdanına terk edilemeyecek hassasiyettedir. İlgili mevzuat tek taraflı biçiminden kurtarı-larak, sendikasızlaştırılan, özlük hakları taşeron firmalarının insafına bırakılan çalışanların da haklarını gözetecek, kap-

İŞYERLERİ MEZARLIK OLMASINİnşaat Mühendisleri Odası tarafından 4-10 Mayıs İş Sağlığı ve Güvenliği Haftası nedeniyle yapılan basın açıklaması.

8 Mayıs 2009

sayacak şekilde revize edilmelidir. Ayrıca, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı tarafından ha-zırlanan “İş Sağlığı ve Güvenliği Kanun Tasarısı Taslağı” ara-larında TMMOB’nin de bulunduğu meslek Odaları ve sivil toplum örgütleriyle bir araya gelerek düzenlenmelidir. İnşaat Mühendisleri Odası’nın hazırladığı “İş Sağlığı ve Güvenliği Raporu” Çalışma yaşamının üvey evladı muamelesi gören iş sağlığı ve güvenliği konusu, hem kanun yapıcılar hem de işveren-ler tarafından görmezden geliniyor. İş sağlığı ve güvenliği-ne şaşı bakılıyor. İnşaat Mühendisleri Odası (İMO), Çalışma ve Sosyal Gü-venlik Bakanlığı’na bağlı Ulusal İş Sağlığı ve Güvenliği Konseyi’nin hazırladığı ve 2009-2013 yıllarını kapsayan “Po-litika Belgesi 2” taslağı ile ilgili görüşlerini “İş Sağlığı ve Gü-venliği Raporu” raporu ile kamuoyuyla paylaşıyor. “Politika Belgesi 2” taslak metni, iş kazaları ve meslek hasta-lıkları konusunda, henüz belirlenme aşamasında başlayan zafiyeti göstermesi açısından çarpıcı bir metin olma özel-liğini taşıyor. İMO hazırladığı raporda, taslak metninin iç zaafları ile iş sağlığı ve güvenliği konusundaki yaklaşımı masaya yatırı-yor ve kendi çözüm önerilerini de raporuna yansıtıyor. Aşağıda sıralayacağımız noktalar, metnin “taslak” halde ol-ması nedeniyle bazı eksikliklerinin olabileceği ve eksiksiz olması gerekenin “belge” olduğu savunmasıyla açıklanabi-lecek türden değildir. Söz konusu taslak metnin, resmi el-lerce hazırlanması ve bu belgeyle alanın tanımlanarak çö-züm önerilerine ilişkin yol haritası çıkarılacak olması nede-niyle daha özenli, kapsayıcı ve titiz hazırlanmış olması bek-lenmektedir.İMO, belge henüz taslak haldeyken eleştirilerini hem Konsey’le hem de kamuoyuyla paylaşmaktadır.

Mayıs 2009 - 146

İncelemeler

12

KOLON-KİRİŞ BİRLEŞİMLERİNİN DAVRANIŞLARININ DEĞERLENDİRİLMESİ VE KONU ÜZERİNE YÜRÜTÜLEN DENEYSEL ÇALIŞMALAR

İnş.Yük.Müh. Serkan MISIR Dr. Özgür ÖZÇELİK Prof.Dr. Serap KAHRAMANDokuz Eylül Üniversitesi, İnşaat Mühendisliği Bölümü, Tınaztepe Kampüsü, 35160 Buca-İZMİR

1. GirişSismik etkiler altındaki betonarme çerçevelerin kolon-kiriş birleşimlerinin (düğüm noktası veya birleşim pane-li) kritik öneme sahip olduğu geçmiş depremlerden bi-linmektedir. Konu üzerine çok sayıda araştırma yapılmış olmasına karşın konunun güncelliği devam etmektedir. Birleşim dayanımını etkileyen pek çok faktör farklı araş-tırma gruplarınca araştırılmaktadır. Deprem sonrası göz-lenen hasarlardan, kolon kiriş eleman uçlarında plastik mafsallar meydana gelemeden gevrek birleşim hasarı ile yapılar göçebilmektedir. Bu durumun sebepleri ara-sında 70’li yıllarda modern yapı yönetmeliklerinin yürür-lüğe girmesinden önce inşa edilmiş eski tip binaların ha-len mevcut yapı stoğu içerinde yer alması ve ayrıca son-raki yıllarda yönetmelik minimum şartları göz ardı edi-lerek üretilen yapıların mevcut yapı stoğuna eklenme-si sayılabilir.

2. YönetmeliklerTanım olarak birleşim; çerçeve tarzı yapılarda iki yapı-sal elemanın birleşiminde yer alan, aynı zamanda kirişin de bir parçası olan kolona ait bir bölümdür. Birleşimlerin detay ve boyutlandırılmasıyla ilgili tasarım önerileri gö-rece olarak yakın zamanlı modern yönetmeliklerde yer almıştır. Hanson ve Connor [1] tarafından gerçekleştiri-len betonarme kolon-kiriş birleşimleri üzerine yapılan deneysel çalışmalardan önce yapı yönetmeliklerinde ne birleşimlerin kesme gerilmeleri için bir üst sınır ne de birleşimler için herhangi bir kesme donatısı belirtilmiştir [2]. Birleşimlerin tasarımı üzerine ilk öneriler 1967 yılın-da ACI 318-67 ve 1985 yılında CEB Betonarme Binaların Sismik Dizaynı yönetmeliğinde görülmektedir. Birleşim-ler, kendisini kuşatan elemanların neden olduğu kine-matik bağlar göz önüne alınarak iç (artı şeklinde), dış (T şeklinde) ve köşe (L şeklinde) birleşimler olarak sınıflan-dırılabilir. ASCE 352 raporunda birleşimler, birleşim böl-gesinde bulunan serbest kolon yüzü sayısına bağlı ola-rak daha ayrıntılı biçimde sınıflandırılmıştır [3]. Modern yönetmelikler, birleşimin olası diyagonal çekme kırılma-sını önlemek için birleşimlerin içinden geçen kolon ve kiriş donatılarını uygun bir hale getirmiş, birleşim kes-me gerilmelerini kabul edilebilir değerlerle sınırlamış-tır [4]. Türk Deprem Yönetmeliğinde ise birleşimler; ku-şatılmış ve kuşatılmamış birleşimler olarak iki sınıfta in-celenmiş, birleşim kesme gerilmeleri kabul edilebilir de-ğerlerle sınırlanmış, birleşimdeki etriyeler için minimum şartlar konmuştur [5].

3. Geçmiş ve Güncel UygulamalarEski tip betonarme binalarda kolon etriyeleri genellik-le yapım kolaylığı açısından birleşim içerisinde devam ettirilmemekte, bu bölge kiriş boyuna donatısının ank-rajını sağlamak için kullanılmaktaydı. Bazı durumlar-

da; özellikle kiriş üst donatısının ankrajını artırmak için düz donatı durumunda yarım çember şeklinde oluştu-rulmuş kancalar, nervürlü donatı durumunda ise 90 de-recelik kancalar kullanılmaktaydı [4,6]. Yeni yönetmelik-lere göre tasarlanmış birleşimler ise; kolon ve kiriş ana donatılarında önemli bir ankrajlama sorunu oluşmadan, o birleşime bağlanan çerçeve elemanların eğilme daya-nımlarına ulaşmalarını sağlayacak şekilde boyutlandırıl-maktadır. Betonarme çerçeve türü yapılarda deprem et-kisi altında yatay ve düşey yük taşıma kapasitesinin sağ-lanabilmesi, hem yatay hem de düşey yük akımının bir parçası olduklarından birleşimlerin bütünlüğüne bağlı-dır. Çerçeve etkisinin sağlanabilmesi yükün birleşimler üzerinden aktarılabilmesi ile mümkün olmaktadır. Bu sebeple kesme etkisine karşı koyabilen diyagonal beton basınç çubukları teşkil edebilmek ve kolon / kiriş ana donatılarının yapışma mukavemetini artırarak hızlı kuv-vet değişimlerini mümkün kılmak için birleşimi sargıla-yan etriyeler kullanılmaktadır.

Güçlendirilmesinin zorluğu ve düşey yük taşıma kapa-sitesi üzerindeki çok ciddi etkileri sebebiyle birleşimin

Şekil 1. 1999 Izmit depremi sonrası birleşim hasarı, NISEE fotoğraf koleksiyonu

Mayıs 2009 - 146İMO İzmir Şubesi Bülteni - www.imoizmir.org.tr 13

İncelemeler

Şekil 3. 1999 İzmit depremi sonrası, birleşimlerinin göçmesi sonrasında düşey yük taşıma yeteneği kalmamış çerçeve

Şekil 4. Birleşim hasarı sonrası bir yapının durumu,NISEE fotoğraf koleksiyonu

a) (b)

Şekil 2. Birleşimdeki: (a) moment ve (b) kesme etkisi.

göçmesi hiç arzu edilmeyen bir durumdur (Şekil 1). Bu sebeple birleşimlerin tasarımı; betonarme moment çer-çevelerinin depreme dayanıklı tasarımının çok önem-li bir parçasıdır. Güncel yapı yönetmelikleri; kirişlerde plastik mafsalların oluşumundan önce birleşim göçme-sinin önüne geçebilmek için birleşimde gelişecek kesme gerilmesine bir üst sınır tanımlamaktadır. Yeni tasarım-larda amaç; elastik ötesi davranışın birleşimler içerisin-de gerçekleşmemesini ve komşu kirişlerde eğilme plas-tik mafsalları oluşmasını temin etmektir.

4. Birleşime Etkiyen KuvvetlerYatay hareket altındaki çerçeve elemanların eğilme mo-mentleri; elemanların yaklaşık ortasında oluşan mo-ment sıfır noktaları dikkate alındığında, düğüm nokta-ları arasında lineer bir değişim gösterir (özellikle kolon elemanlar için). Birleşimin sınırlarında farklı işaretli en büyük momentler bulunur (Şekil 2(a)). Birleşim paneli boyunca keskin moment değişimleri ile birlikte bir bir-leşim yüzünden diğerine işaret değişir.

Birleşimin yüksekliği boyunca moment diyagramının eğimi, birleşimin kesme kuvvetine karşılık gelmektedir. Görülebilir ki, birleşime etkiyen kesme kuvveti; komşu-luğundaki elemanların kesme kuvvetinden birkaç kat büyüktür (Şekil 2(b)) [7].

5. Birleşim Hasarları ve Olası SonuçlarıEski tasarımlarda kesme ve aderans gerilme istemleri ayarlanmadığından depremler sırasında oluşan birleşim hasarları çok gevrek oluşabilmekte, bu durum yapının yanal ötelenmesini çok artırmakta ve artan ikinci mer-tebe etkiler altında yapının düşey yük taşıma kapasitesi-nin aşırı düşmesine sebep olmaktadır (Şekil 3).

Etriyelerin yokluğunda birleşimler, sınırlı çekme daya-nımı sebebiyle taşıyıcı sistemin en zayıf halkasını oluş-turmaktadır. Bu sebeple, sargılama eksikliğinde birleşim çok gevrek davranabilmek-te, birleşim hasarının büyük-lüğü ve sonuçları çeşitli etkilere bağlı olarak değişmek-tedir. Birleşim hasar tipini etkileyen çok sayıda değişken arasında en kritik olanları:

-Birleşime ankrajlanan donatıların çapı (aderans istemi-nin büyüklüğü),-Mevcut birleşim donatısı,-Birleşimin kesme gerilmesinin büyüklüğü,-Kolon eksenel yükünün büyüklüğü,-Birleşimin yapı içerisindeki konumu (yapı dış çevresin-de mi, değil mi),-Kendisine bağlanan kolon ve kiriş elemanların eğilme dayanımları,-Yatay ötelenme geçmişi,-Daha az önemli olmakla birlikte beton dayanımıdır.

Mayıs 2009 - 146

İncelemeler

14

Ayrıca sadece ağırlık yüklerine göre tasarlanmış yapılar-da kolonlar göreli olarak kirişlerden daha zayıftır ve bu da yumuşak kat mekanizmasının oluşmasına sebep ol-maktadır. Zayıf detaylandırma, birleşim bölgesinde et-riye eksikliği ve kapasite dizaynı prensiplerinin bulun-maması; çeşitli düzeylerde gevrek kırılma mekanizmala-rı meydana getirmektedir (Şekil 4 ve Şekil 5)[8]. Düşey yüklere göre tasarlanmış mevcut binaların deprem per-formansının düşük olmasının, yatay dayanım yetersizli-ğinden ziyade yapı genel sünekliğinin yeterli olmama-sından kaynaklandığı da belirtilmektedir [7].

Şekil 5. Dış birleşimlerin hasarı, NISEE fotoğraf koleksiyonu

Sonuç olarak eski tip birleşimler, modern yönetmelik-ler uyarınca düzenlenmiş birleşimlere göre daha çeşitli ve büyük gerilmelere maruz kalmaktadır. İstemlerin bü-yüklüğü ve kötü detaylandırma; birleşimlerin hasar gö-rebilirliğini büyük oranda artırmaktadır.

Yapı yönetmeliklerine 1970’lerin ortalarından itibaren sıkı deprem tasarım kuralları girmeye başlamıştır. Fakat bu tarihlerden önce inşa edilmiş çok sayıda mevcut ya-pının deprem performasının sağlığı üzerinde ciddi kuş-kular bulunmaktadır. Pekçok eski tip yapının ve hatta bu yönetmeliklerin yürürlüğe girmesinden sonra inşa edil-miş birçok betonarme yapının birleşimlerinde de; dene-tim mekanizmasındaki boşluklar sebebiyle, kayma do-natısı kullanılmamıştır. Deprem yükleri altında bu birle-şimlerin hasara ve aşırı deformasyona uğramaları; çerçe-velerin yanal hareketlerini önemli miktarda artıracak ve bu durum yapının deprem performansını büyük ölçüde etkileyecektir [2]. Yapı yönetmeliklerinde belirtilen mini-mum koşulların imalat sırasında ihmal edilmesi eğilimi, mevcut yapı stoğundaki hasar görebilir bina yüzdesini gün geçtikçe artırmaktadır.

Deprem mühendisliği alanında gerçekleştirilen çalışma-lar her ne kadar depreme dayanıklı yapıların tasarımı-na odaklansa da, mevcut yapıların hasar görebilirliğinin belirlenmesinde/değerlendirilmesi konusunda da son on yıl içerisinde büyük gelişmeler sağlanmıştır [8].

6. Konu Üzerinde Gerçekleştirilmiş Deneyler Kısa Bir Litaratür TaramasıBetonarme kolon kiriş birleşimlerinin davranışları üze-rine ilk çalışma Portland Beton Birliği laboratuarından

Hanson ve Conner [1] tarafından 1967’de gerçekleştiril-miştir. Deneysel çalışmanın ana değişkenleri;kolon bo-yutu, kolon yükü ve birleşimdeki betonun sargılanma miktarıdır. Altı adet tam ölçekli dış kolon kiriş birleşim-leri üzerine yürütülen testler; özel olarak tasarlanmış ve detaylandırılmış birleşimlerin orta büyüklükteki dep-remlere hasar almadan ve büyük depremlere dayanım kaybı oluşmadan karşı koyabildiğini göstermiştir.

Yeni Zelanda’da Megget [9]; üç adet betonarme dış ko-lon kiriş birleşimini test etmiştir. Bu çalışmadaki tasarım parametreleri; ankraj yöntemi ve birleşim bölgesinde-ki kesme donatısı miktarıdır. Bu çalışma sonucunda; yö-netmelikte verilen koşulların, tersinir yükler altında elas-tik ötesi bölgede her iki tasarım parametresi için de ye-tersiz olduğu görülmüştür.

Patton [10]; ankraj bloğuna sahip üç adet betonarme dış kolon-kiriş birleşimi üzerine testler gerçekleştirmiştir. Bu testlerdeki ana parametre birleşimlerdeki kayma dona-tısı miktarı ve detaylandırılmasıdır. Bu testlerin sonucun-da; ankraj bloğuna sahip birleşimlerin, kiriş donatıları-nın ankrajının sağlanmasında çok verimli olduğu göz-lemlenmiştir.

Park ve Paulay [11]; 13 adet tam ölçekli betonarme kolon-kiriş birleşimini test etmiştir. Bu testler sonu-cunda; tersinir yükler altında elastik ötesi bölgede ko-lon eksel yükünün küçük olması durumunda birleşim-deki betonun kayma direncine katkısının ihmal edilme-si gerektiği sonucuna varmışlardır. 1975 yılında Park ve Paulay [12] tarafından basılan kitap ve Paulay, Park ve Priestly’nin [13] 1978 yılında yayınladıkları makale, be-tonarme kolon kiriş birleşimlerinin davranışını açıklayan çok kapsamlı, geniş kabul görmüş bir ilk yayındır.

Kanada Toronto Üniversitesi’nde Üzümeri [14] ve Seçkin [15]; bir seri kolon kiriş birleşiminin tekrarlı-tersinir yük-ler altındaki davranışlarını incelemişlerdir. Bu testlerde-ki değişkenler; birleşim bölgesindeki donatının miktarı, çapı, birleşimde kullanılan çeliğin gerilme-şekil değiştir-me karakteristiğidir. Bu çalışmalar sonucunda; yükleme geçmişinin birleşimin dayanımını değil, rijitliğini etkile-diği bulunmuştur. Birleşimin sünek davranması isten-meyen bir özelliktir. Birleşimdeki kayma donatısının ta-sarımı için kullanılan 45˚’lik kafes analojisinin; birleşimin davranışını iyi temsil etmediği bulgulanmıştır. Birleşim-deki çeliğin; gerilme-birim şekil değiştirme karakteris-tiğinin sargılama etkisini doğrudan etkilediği, kirişlerin enerji yutma kapasitesinin ise birleşimde sağlanan ank-raja önemli şekilde bağlı olduğu bulunmuş, ayrıca kolon kiriş birleşimlerinin enerji yutma kapasitesinin de birle-şimdeki sargı donatısının sağladığı ankraj ve sargı etkisi-ne bağlı olduğu gözlenmiştir.

Hakuto ve diğerleri [16]; nervürlü donatılı kolon kiriş bir-leşimleri üzerine bir dizi numuneyi test etmişlerdir. Nu-muneler, Yeni Zelanda’da 1950’li yılların tipik betonarme moment çerçevelerine benzer şekilde detaylandırılmış-tır. Bu çalışmanın asıl amacı; Yeni Zelanda’da kullanılan eski yönetmeliklere göre tasarlanmış yapıların deprem

Mayıs 2009 - 146İMO İzmir Şubesi Bülteni - www.imoizmir.org.tr 15

İncelemeler

Şekil 6. Deplasman profili örneği

Şekil 7. 1. Quasi-statik deney cihazı ve kolon- kiriş numune yerleşimi.

davranışı ile ilgili daha ayrıntılı bilgiye ulaşmaktır. Test edilen bütün numunelerin birleşim bölgelerinde yeter-siz enine donatı bulunmaktadır. Bu durum 1950’li yılla-rın tipik özelliğidir. Bu çalışma sonucunda; bütün birle-şim numunelerinde yetersiz enine donatıdan kaynak-lı kesme çatlakları şeklinde yüksek düzeyde hasar göz-lenmiştir. Bu sebeple numunelerin yanal dayanımları-nın, birleşimlerdeki büyük deformasyonlara bağlı olarak düşmesi beklenir.

Liu [17], Hakuto’nun nervürlü donatılarla 1995’de yap-mış olduğu çalışmayı; eski tip mühendislik pratiğinde kullanılan düz donatılarla tekrarlamış, iki iç ve dört adet tam ölçekli dış betonarme kolon kiriş birleşiminin elas-tik ötesi davranışlarını simüle edilmiş deprem yükleri al-tında incelemiştir. Bu testlerde kolonlara eksenel yük et-kitilmiştir. İç kolon kiriş birleşimlerinde; rijitlik ve daya-nım açısından zayıf deprem performansı gözlenmiştir. Şiddetli aderans bozulması, kolonlarda düz donatı kul-lanılmasından kaynaklanan donatı burkulması ile karşı-laşılmış, bu da sistemin göçmesi ile sonuçlanmıştır. Dış kolon kiriş birleşimlerinde ise şiddetli aderans bozulma-sı gözlenmiş, ancak kolonlardaki donatıların hala elastik kalması sebebiyle bir burkulma gözlenmemiştir. Ade-rans bozulması; kesme kırılmasını engellemiş fakat do-natıların sıyrılmasından dolayı eğilme dayanımının azal-masına yol açmış ve dolayısı ile eğilme göçmesi gerçek-leşmiştir.

Pampanin ve diğerleri [18]; 1950-1970’li yıllarda İtalya’nın inşaat pratiğine ve düşey yüklere göre tasar-lanmış betonarme binaların çerçevelerini temsil eden kolon kiriş birleşimlerini test etmişlerdir. Düşey yüklere göre tasarlanmış kolon kiriş birleşimlerinin deprem per-formansları incelenmiştir. Bu testlerde kolonlara; etkiti-len yatay yükün bir fonksiyonu olarak düşey yük uygu-lanmıştır. Dış kolon kiriş birleşimleri üzerine yapılan test-lerde, tüm çerçeve sistemin düşey yük taşıma kapasite-sinin kritik düzeyde azalmasına yol açan birleşim kesme hasarı gözlenmiştir. Kiriş boyuna donatılarının birleşime kanca uçlu olarak ankrajlanması ve düz donatı kullanı-mı; birleşimin kesme hasarı ve kiriş boyuna donatılarının ucunda yoğunlaşan basınç kuvvetleri dolayısıyla kolon arka yüzünde beton konisinin dökülmesi ile sonuçlanan gevrek bir kırılma mekanizması oluşturmuştur.

7. DEÜ Yapı Mekaniği Laboratuarı Deney Altyapısı Ülkemizdeki son depremler de göstermiştir ki, mev-cut yapı stoğu yoğun şekilde kolon kiriş birleşimi özür-lü bina barındırmaktadır. Olası bir deprem durumunda can ve mal kayıplarının azaltılabilmesi için, ülkemizdeki yapı pratiğinin özelliklerini ön plana çıkaran ve bu bilgi-ler ışığında mevcut kolon kiriş birleşimleri üzerine güç-lendirme statejileri geliştiren deneysel çalışmalara ihti-yaç bulunmaktadır.

Bu ihtiyaç doğrultusunda DEÜ Yapı Mekaniği Laboratuarı’nda deneysel altyapı çalışmaları tamamlan-mış, halihazırda yürüyen projelerle de kolon kiriş birle-şimlerinin hazırlık deneylerine başlanmıştır.

Kurulan deney altyapısının en önemli iki unsuru deplas-man kontrollü iki adet quasi-statik deney cihazıdır. Birin-ci quasi-statik deney cihazı; laboratuarımızda uzun süre-dir bulunan hidrolik ve elektronik ekipmanların bir kont-rolör ve ek bazı mekanik ve hidrolik aksamın birleştiril-mesi ile elde edilmiştir. Sistem deplasman kontrollü ça-lışmakta olup bunu sağlayan temel iki bileşen kontrolör ve servo-hidrolik valftir. Kontrolör; deney numunesin-den aldığı deplasman değerleri ile numuneye uygulan-mak istenen deplasman yükünü karşılaştırarak servo-hidrolik valf sayesinde hidrolik pistonun hareketini yön-lendirmektedir. Bu sayede depremi benzeştiren (Şekil 6) tersinir yükleri deplasman olarak numuneye uygu-layabilmektedir. Hidrolik pistonun uygulayabildiği top-lam deplasman miktarı 250mm olup ±10 ton yük böl-gesinde çalışmaktadır. Deney sistemine yerleştirilen yü-kölçer ile hidrolik pistonun numuneye uyguladığı tepe yükü ölçülebilmektedir.

Şekil 7’de bu deney altyapısının bir fotoğrafı; test edilen bir kolon-kiriş numunesi ile gösterilmiştir.

2. quasi-statik deney sistemi ise hidrolik ve mekanik ak-sam itibariyle daha yüksek kapasiteli olarak imal ettiril-miştir. Quasi-statik deney cihazının imalatı sırasında ara-yüz yazılımının kontrol parametreleri, grafik olarak gö-rüntülenecek veriler, kayıt edilecek veri grupları ve de-neysel çalışmanın genel işleyişinin arayüze yansıtılma-sı amaçlarıyla üretici firma ile paralel çalışmalar yapıla-rak sistemin yapı mekaniği deneylerinde kullanılabile-cek şekilde yapılandırılması sağlanmıştır.

Mayıs 2009 - 146

İncelemeler

16

Bu deney sistemi ile kolon, kolon kiriş birleşimi, boş ve dolgulu çerçeve sistemler test edilebilmektedir. Cihazın maksimum deplasman değeri 400 mm olup ±60 ton yük bölgesinde çalışmaktadır ve Şekil 6’da örneği verilen deplasman profillerini deney numunelerine uygulaya-bilmektedir. Cihaz, yüksek kuvvet kapasitesi ile uyum-lu 150 ton-m moment kapasiteli bir çelik tepki çerçeve-sine bağlanarak çalıştırılmaktadır. Bu deney altyapısı Şe-kil 8’de görülmektedir.

Şekil 8. 2. Quasi-statik deney cihazı ve yükleme altyapısı.

Şekil 9. T birleşim numunesinin donatı görünümü.

Şekil 10. Tepe yükü-tepe deplasmanı grafiği.

Bu iki quasi-statik deney cihazının birlikte kullanımı mümkün olmaktadır. Özellikle literatürde de örnekleri olduğu gibi [18]; kolon eksenel yükünün, yatay yükün bir fonksiyonu olarak uygulanması gerektiği durumlar-da 1. quasi-statik deney cihazı kuvvet kontrollü hale dö-nüştürülerek 2. deney cihazı ile birlikte kullanılabilecek-tir. Bu özellik yeni nesil kolon kiriş birleşimi deney yakla-şımları için uygun altyapı oluşturmaktadır.

8. DEÜ Yapı Mekaniği Laboratuarı Kolon Kiriş Birleşimleri Hazırlık TestleriBu doğrultuda, zayıf kolon-kuvvetli kiriş yaklaşımına göre hazırlanmış; düşük beton kalitesi, sargılama do-natısı, aderans boyu ve bindirme boyu yetersizlikle-ri, kolon-kiriş birleşim bölgelerinde sargılama donatısı bulunmaması, boyuna ve enine donatıların geçmiş dö-nemlerin mühendislik uygulamalarını temsil edecek şe-kilde düz donatı olarak kullanımı gibi olabildiğince mev-cut yapı stoğunun genel yetersizlik unsurlarını barındı-ran 2/3 ölçekli T kolon-kiriş birleşim numuneleri üretil-miştir. Üretilen deney numunesinin bir örneğinin dona-tıları Şekil 9’da görülmektedir. Deney numuneleri; çerce-ve sisteme etkiyen yanal kuvvet nedeniyle kolon ve kiriş elemanların ortalarında oluşan büküm noktaları arasın-daki çerçeve altsistemini (dış kolon kiriş birleşimi) tem-sil etmektedir.

Deney sırasında T birleşim numunesinin kolon kısmı-na sabit eksenel basınç kuvveti etkitilmiş, bu sırada ko-lon tepesine Şekil 6’dakine benzer her iki yükleme doğ-rultusunda 3’er çevrim olarak yatay yükleme profili uy-gulanmıştır (ötelenme oranları: %0.2, %0.6, %0.8, %1.0, %1.5, %2.0, %3.0, %3.5 ve %4.0) [ref: ACI ITG]. Numune

üzerine, hareketleri gözlenmek istenen noktalara dep-lasman ölçerler yerleştirilmiştir. Alınan tepe yükü-tepe deplasmanı verisi Şekil 10’da gösterilmiştir. Verilen yük-deplasman grafiği incelendiğinde; deneye tabi tutulan birleşim numunelerinin, literatürde örnekleri bulunan önceki çalışma sonuçları ile benzer davranış sergilediği görülmüştür: Kolon-kiriş birleşim numuneleri, birleşim kesme hasarı ile birlikte kiriş donatılarının kancalı uçla-rında yoğunlaşan basınç gerilmeleri nedeniyle sıyrılma-sından kaynaklı melez bir gevrek göçme mekanizması sergilemiştir. Sonuç olarak kolon arka yüzünde; gevrek lokal göçme ve taşıma kapasitesi kaybıyla sonuçlanan betonun kama şeklinde dökülmesi gözlenmiştir (Şekil 11). Yüksek ötelenmelere karşılık gelen deplasman de-ğerlerinde; kiriş donatısının sıyrılması sebebiyle birle-şimde ve dolayısıyla tüm birleşim numunesinde yatay rijitlik azalması gözlenmiştir (histeretik “pinching” (bü-küm) etkisi) [18].

Gerçekleştirilen hazırlık testleri ve sonuçları; literatür-de konu ile ilgili yapılmış benzer testlerin sonuçlarıy-la uyumluluk gösterdiğinden, doktora çalışmasının bir sonraki aşaması olan kolon kiriş birleşimlerinin SIFCON ürünler ile güçlendirilmesi denemelerine Dokuz Eylül Üniversitesi Yapı Mekaniği Laboratuarı’nda başlanmıştır.

+%3.5 ötelenme oranına denk gelen yükleme anında numunenin şekil değiştirmiş durumu Şekil 12’de veril-miştir.

Mayıs 2009 - 146İMO İzmir Şubesi Bülteni - www.imoizmir.org.tr 17

İncelemeler

Şekil 11. Ayrışan beton kaması.

Şekil 12. Birleşim numunesinin deney sırasındaki görünümü (+%3.5 ötelenme oranı).

Bu çalışma Dokuz Eylül Üniversitesi Bilimsel Araştır-malar Şube Müdürlüğü’nün 2007.KB.FEN.042 ve 2008.KB.FEN.006 numaralı proje desteği ile gerçekleştirilmek-tedir. BekSa Çelik Kord Sanayi ve Dere Prefabrik Firmala-rına desteklerinden ötürü teşekkür ederiz.

KAYNAKLAR[1] Hunson, N.W., Conor, H.W., (1967). “Seismic Resistance of Rein-forced Concrete Beam Colum Joints”, Proc.of the ASCE, Journal of the Structural Division, Vol:93, No:ST5,pp.533-560.

[2] Anderson, M., Lehman, D., Stanton J., (2008). “A Cyclic Shear Stress–Strain Model for Joints without Transverse Reinforcement”, Engineering Structures, vol.30, pp.941–954.

[3] ACI-ASCE Committee 352 Recommendations for Design of Beam-Column Connections in Monolithic Reinforced Concrete Structures.

[4] CEB-FIB Çalışma Grubu, (2003). “Seismic Assessment and Retro-fit of Reinforced Concrete Buildings”, State-of-Art Report.

[5] Bayındırlık ve İskan Bakanlığı, (2007). Deprem Bölgelerinde Ya-

pılacak Binalar Hakkında Yönetmelik, Ankara.

[6] CEB(Comité Euro-International du Béton), (1996). “RC Frames Under Earthquake Loading.”, State-of-Art Report.

[7] Paulay, T., Priestley, M.N.J., (1992) “Seismic Design of Reinforced Concrete and Masonry Buildings”, Wiley, New York.

[8] Pampanin, S. (2005) “Vulnerability Assessment and Retro-fit Strategies for Existing Under-Designed R.C. Frame Buildings.” NZSEE Conference, Napier, New Zealand.

[9] Megget, L.M., “Ancorage of Beam Reinforcement in Seismic Re-sistant Reinforced Concrete Frames”, Ms.Thesis, Dep. Of Civil Eng., Uni. of Canterbury Christchurch, NZ, 1971.

[10] Patton, R.N., “Behaviour Under Seismic Loading of Reinfor-ced Concrete Beam-Column Joints with Anchor Blocks”, Ms.Thesis, Dep. Of Civil Eng., Uni. of Canterbury Christchurch, NZ, 1972.

[11] Park, R., Paulay, T., “Behaviour of R/C external Beam-Column Joint Under Cyclic Loading”, Proc.5th World Conference on Eart-hquake Eng., Rome, Italy, pp.772-781, June, 1973.

[12] Park, R. Paulay, T., Reinforced Concrete Structures, NY: John Wi-ley and Sons, 1975.

[13] Paulay, T., Park, R., Priestly M.J.N., “R/C Beam Column Joints Un-der Seismic Actions”, J. of American Concrete Ins., pp.585-593, No-vember, 1978.

[14] Üzümeri, S.M., (1977). “Strength and Ductility of Cast-in-Place Beam-Column Joints”, Reinforced Concrete Structures in Seismic Zones, ACI SP53-12, MI, pp.293-350.

[15] Seçkin, M., “Hysteretic Behaviour of Cast-in-Place Exteriour Beam-Column Subassemblies”, Ph.D. Disertation, Civil Eng. Dept. Uni. of Toronto, Canada, 1981.

[16] Hakuto, S., Park, R., Tanaka, H., (2000) “Seismic Load Tests on In-terior and Exterior Beam Column Joints with Substandard Reinfor-cing Details”, ACI Structural Journal, V.97, No.1, January-February.

[17] Liu, A., “Seismic Assessment and Retrofit of Pre-1970’s Reinfor-ced Concrete Frame Structures”, Ph.D. Thesis, Department of Civil Engineering, University of Canterbury, New Zealand, 2001.

[18] Pampanin, S., Calvi, G.M., Moratti, M., (2003) “Seismic Response of Reinforced Concrete Buildings Designed for Gravity Loads. Part 1: Experimental Test on Beam-Column Subassemblies”, ASCE Jour-nal of Structural Engineering.

Mayıs 2009 - 146

İncelemeler

18

TOPRAK; EROZYON VE EROZYON KONTROL YÖNTEMLERİ (2)

Doç Dr. H. Recep Yılmaz EÜ Müh Fak.İnşaat Mühendisliği Bölümü

İnş. Müh. Uğur E. Yurtcan EÜ Müh Fak. İnşaat Mühendisliği Bölümü YL Öğrencisi

1. GİRİŞMart 2009 tarihli bir önceki dergimizde yayınlanan maka-lenin ikinci ve son kısmı aşağıda sunulmaktadır. Erozyon Kontrol Yöntemleri esasen çok kapsamlı ve farklı çalışmala-rı kapsamaktadır. Meslektaşlarımıza yeterli bir fikir verebil-mek amacıyla tümünün incelenmesi de imkân harici oldu-ğundan, mümkün olduğu kadar kısa ve özlü bilgi vermeye çalışılarak aşağıdaki yöntemler, uygulama resimleri de veri-lerek açıklanmaktadır.

2. EROZYON KONTROL PLANININ HAZIRLANMASIPlan, bir inşaat projesindeki aşınma ve sedimantasyon po-tansiyelini tanımlamalıdır. Problemin kontrolü için alınacak önlemler açıklanmalı ve tanımlanmalıdır. Plan, tasarlanmış proje için aşınma ve sedimantasyonu saha üzerinde tanım-lamalı ve yeterli bilgiyi içermelidir. Plan hazırlanırken aşağı-daki adımlar izlenmelidir:

2.1. Veri Dökümü: Veriler, etkili bir kontrol planı geliştir-me için yardımcı olacak nitelikte olmalıdır. Elde edilen veri-ler yazılı kısımda ifade edilmeli ve harita üzerinde işaretlen-melidir. Yazılı kısım aşağıdaki başlıkları içermeli.• Sahanın havadan bir fotoğrafı• Topografya• Drenaj durumu• Zemin (Toprak)• Zemin örtüsü• Bitişik araziler

2.2. Veri Analizi: Birinci adım tamamlandığında sahadaki ihtimaller belirmeye başlar. Saha analizindeki önemli nok-talar aşağıdaki gibidir:2.2.1. Topografya: Şev uzunluğu ve eğimi önemlidir.

Çizelge 1. Şev eğimine göre sahadaki aşınma riskinin artması

Şev eğimi Aşınma riski%0 ~ %3 Düşük erozyon potansiyeli%3 ~ %8 Orta erozyon potansiyeli%8 ve üzeri Yüksek erozyon potansiyeli

Şevler aşağıda belirtilen eğimdeyken yine belirtilen uzun-luğu geçerlerse erozyon potansiyeli ciddi hale gelir.

Çizelge 2. Kritik şev eğim ve uzunluk kombinasyonları

Şev eğimi Şev uzunluğu

%0 ~ %3 90 m

%3 ~ %8 45 m

%8 ve üzeri 23 m

2.2.2. Drenaj koşulları: Arazide doğal drenaj yolları mev-cuttur. Bu yollar, arazi üzerinden akışı, seddeleri, hendek-leri ve doğal su yollarını içermektedir. Akışın konsantre ol-

duğu yerler erozyon yönünden kritiktir ve iyi tanımlanma-lıdır. Özellikle yeni drenaj yolları oluşturmaktansa mümkün olduğunca doğal drenaj yollarının kullanımı tercih edilme-lidir. 2.2.3. Zemin (Toprak): Permeabilite, şişme-büzülme po-tansiyeli, tekstür (gradasyon), aşınma potansiyeli (erodebi-lite), yeraltı su seviyesi ve zemin profilini belirlemek için ze-min karakteristikleri tanımlanmalıdır.2.2.4. Zemin örtüsü: Yoğun bir çim örtü, erozyonu önle-mede oldukça etkilidir. Mevcut bitki örtüsünün korunma-sı, erozyonu önlemede oldukça olumlu bir etkide buluna-caktır. İnşaat kademeli olarak yapılarak bir kısım üzerinde tohumlama, malçlama yapılarak stabilizasyon sağlanabilir.2.2.5. Bitişik araziler: Özellikle şevin alt ve üstü olmak üzere bitişik arazilerin özellikleri dikkatle analiz edilmelidir. İnşaat sahasındaki erozyon oluşumunu engellemek için üst kısımlardan gelen akış hızı ve hacmi kontrol altına alınmalı veya akış bölünmelidir.

3. EROZYON KONTROLÜ VE SEDİMEN KONTROLÜ ÖNLEMLERİGenel olarak üç kısımda incelenmektedir.i. Bitkisel önlemler ve toprak stabilizasyonu önlemleriii. Yapısal önlemleriii. Özel koşul önlemleri

3.1. Bitkisel Önlemler ve Toprak Stabilizasyonu Önlemleri

3.1.1. Çim Kanallar: Yüzeysel akışı saha boyunca veya çev-resince taşımak için oluşturulan geçici drenaj kanallarıdır. Oluşturulan kanal bitkilendirilerek stabilize edilir.Doğal olarak uzun çimler, sığ akışlara karşı daha iyi direnç gösterirler. Akış derinliğinin artmasıyla direnç azalabilir. Su yeterli yüksekliğe ulaştığında, çimler akış doğrultusunda yatacaktır. Bu durumda direnç sığ akış durumuna kıyasla oldukça düşecektir.

Resim 1. Çim kanal

Problem Tanımı: Taşkın suyunu, taşıdığı sedimeni alıkoya-rak veya saha içinde biriktirerek arazi boyunca taşımak.Tasarım Amacı: Yüzeysel akışın inşaat sahası boyunca hı-zını azaltarak sedimen bırakmasını sağlayarak nakletmek.Kurulum: Geçici kanalların eğimi %2.5 ~%3.0 ‘ün üzerinde ise erozyonu önleyecek bazı önlemler almak gerekmekte-dir. Eğime bağlı olarak asfalt, çuval bezi, beton, talaş, fiberg-las, çim, jüt, naylon, plastik, riprap veya kesilmiş çim gibi ka-nal koruyucuları kullanılabilir.

Mayıs 2009 - 146İMO İzmir Şubesi Bülteni - www.imoizmir.org.tr 19

İncelemeler

Tahmini Masraf: Çim: 10m2’si 10.5~37.6 $; Riprap: 32$/ton (2004 fiyatları)

3.1.2. Toz Kontrolü: Toprağa bir kimyasal uygulanarak toz taşınması engellenir.Problem Tanımı: Bitki ve nemden yoksun arazilerde rüzgâr ve araç hareketleriyle uçuşan tozun kontrol edilmesi. Tasarım Amacı: Yüzeysel hava hareketleriyle korunmasız toprak yüzeyinden tozun kontrol altına alınması.Uygulamaları: İnşaat başladıktan sonra, bitki örtüsü tahrip olduğunda araç ve yaya yollarındaki toz sorununu ortadan kaldırma amaçlı kullanılmaktadır. Kurulumu: Sentetik re-çine, lignosülfat veya soya yağı gibi birkaç malzeme kullanılmak-tadır. Bazı durumlarda yollarda kalsiyum klo-rid kullanılabilir. Diğer alternatifler: geçici to-humlama, yüzey pürüz-lendirme veya kar çitleri veya diğer bariyerlerdir.

Çizelge 3. Toz kontrol yöntemleri – seyreltme ve uygulama oranları

Yapıştırıcı Suyla seyreltme Nozul Oran

(lt/dönüm)Reçine emülsiyonu 4:1 İnce 280Lignosülfat 1:1 Kalın 1700Soya yağı Seyreltmeden Kalın 1130 - 2260

Bakım/Gözlem: Çıplak zemin, toz bir sorun haline gelme-den korunmalıdır.Tahmini Masraf: 0.32 ~ 0.75 $/m2

3.1.3. Malçlama: Toprak yüzeyinin, bitki artıklarıyla veya diğer uygun malzemelerle kaplanarak korunması.Problem Tanımı: Bitki ve nemden yoksun toprak zemin yü-zeyinde oluşan tozun rüzgâr ve araçlarla şantiye dışına ta-şınması.Tasarım Amacı: Yüzeysel akışı azaltmak, nemi korumak ve aşınma ile sedimantasyonu azaltmak.Uygulamaları: Çıplak arazi üzerinde hem kalıcı hem de ge-çici tohumlama ile kullanılır. Kritik alanları tohumlama ol-maksızın yahut tesviye sonrası ya da drenaj alanlarında kul-lanılmaktadır.Kurulum: Malçalamada birçok materyal kullanı-labilir. En rahat ulaşılan-ları tahıl taneleri, saman, ağaç yonga ve kabukla-rı, ahşap selüloz lifleri, ahşap talaşı ve çakıl ya-hut kırma taştır. Malç-lama için toprak malze-meyle karıştırılmadan toprak gevşetilmeli. Tohum yatağı hazırlığının gereği ola-rak toprak 7,5 cm derinliğinde sürüldükten sonra malçala-ma için ideal toprak yüzeyi sağlanmış olur. Uygun uygula-ma oranı önemlidir ve kullanılan malzemeye göre değiş-kenlik gösterir.

Bakım/Gözlem: Ağır yağışlardan sonra gözlemlenmeli. Aşınmış küçük alanlara veya malçın yıkandığı yerlere bakı-lır. Tüm hasarlı alanlar bir an önce tamir edilmelidir. Tasarım Ömrü: Üç ay ile bir yıl arasında değişir.Tahmini Masraf: Yerel malzeme fiyatlarına göre değişken.

3.1.4. Tohumlama ve Gübreleme: Tahrip olmuş sahada çim ekme ya da tohumlama işlemi.Problem Tanımı: Aşınma ve sedimantasyonu azaltmak. Çıplak toprak alanlarının sedimen oluşumu ve toza yol açan etmenlere maruz kalmasını önlemek. Tasarım Amacı: Eğim aşağı kalan yerlerdeki erozyon ve hasarı azaltmak ve kalıcı bitkilendirme için toprağı ıslah et-mek. Uygulamaları: Şev koruması, su yolları vs. gibi özel bir se-bep olmaksızın bitkiden yoksun tüm tahrip olmuş alanlara uygulanmaktadır.

Resim 4. Tohumlama ve gübreleme uygulaması

Kurulum: Erozyonda etkili azaltma hem geçici hem de ka-lıcı tohumlamayla gerçekleştirilebilir. Geçici tohumlama, kısa ömürlüdür ve etkinliğini 6 ilâ 9 ay içinde kaybedecek-tir. Şantiye sahasını 21 gün içinde tahrip olmayacağı kesin-se saha 14 gün içinde tohumlanmalıdır. Bununla beraber kazı malzemesi mevcutsa, tahrip olmuş saha tohumlanma-lı ve silt çitleriyle çevrelenmeli.Tasarım Ömrü: Geçici tohumlamanın ömrü mevsime göre değişir. Kalıcı tohumlamaysa zaten kalıcıdır.Tahmini Masraf: Geçici tohumlama: 57,5 $/dönüm; Malç-lama: 86,4 $/dönüm; Kalıcı tohumlama, gübreleme ve malçlama: 233 $/dönüm.

3.1.5. Silt Çitleri: Küçük drenaj alanlarında sedimen akışı-nı kesmen için kullanılan geçici geotekstil bariyer.Problem Tanımı: Açık toprak alanlar, şiddetli yağış sıra-sında veya sonrasında su erozyonuna ve sedimantasyona maruz kalır. Benzer durumlarda toprak kaybını ve toprağın şantiye boyunca taşınmasını engellemek için araç ve yön-tem ihtiyacı.Uygulamaları: Gelen sedimen miktarını sınırlamak için silt kapanları ve havuzları, geçici tohumlama ve kontrol hen-dekleri ile birlikte silt çitleri kullanılmaktadır.

Resim 5. Kurulmuş silt çiti

Resim 2. Toz kontrolü

Resim 3. Malçlama

Mayıs 2009 - 146

İncelemeler

20

Çizelge 4. Şev üzerinde silt çitleri yerleşim aralıklarıŞev eğimi Yerleşim aralığı (m)3:1 (%33) 124:1 (%25) 155:1 (%20) 18

10:1 (%10) 30≤50:1 (%2) 45

Tasarım Ömrü: Çit yarısına dek dolana kadar sedimen tu-tabilir.Tahmini Masraf: 1 m si 9,2$

3.1.6. Kesilmiş Çimle Kaplama: Çoğunlukla bluegrass türü çim olma üzere çıplak toprak yüzeyinin kesilmiş çim-le kaplanması.Problem Tanımı: Su yolları, kaya oluklar, kanallar ve bazı şevlerde, rüzgâr ve su erozyonu kaynaklı toprak kaybının kontrolün amaçlı hızlı bitki kurulumu gereksinimi.Tasarım Amacı: Erozyonu veya tozu kontrol altına almak ve arazinin değerini arttırmak veya taş oluklar, kanallar veya su yollarını erozyondan korumak.Uygulamaları: Kesilmiş çimler, bitkisel örtünün hızlı kuru-lumunun gerektiği zamanlarda kullanılır.

Resim 6-7. Kesilmiş çimin uygulaması ve rulo hali.

Kurulumu: Kesik çim, kesildikten sonra 36 saat içinde yer-leştirilmelidir. Kesilmiş çim, 3:1 veya daha dik bir şeve yer-leştirilmişse kazıklarla sabitlenmelidir. Kesilmiş çim yerleşti-rilmeden 5 kg gübre 100 m2 ye 13-13-13 oranında uygulan-malıdır. Kesilmiş çim yerleştirildikten sonra, toprakla çimin sıkıca temas etmesi için silindirlenmelidir. Silindirlemeden hemen sonra kesilmiş çim doğrudan sulanarak en az 10cm derinliğe kadar toprağın ıslanması sağlanmalıdır. İlk iki haf-ta için haftada üç kez ya da hafta boyunca iki ya da üç gün-de bir sulanmalıdır.Tasarım Ömrü: Kalıcı.Tahmini Masraf: Kesilmiş çimin yerleştirilmesi ve 28 gün-lük sulama periyodu dâhil 100 m2 si 53$ dır.

3.1.7. Yüzey Pürüzlendirme: Toprak yüzeyini kabaca sür-mektir. Bu prosedürün kullanım periyodu, sonbahar eki-minden sonraki kış aylarıdır.Tasarım Amacı: Yüzey pürüzlendirme, yüzeysel akış hızını, tozu azaltıp, infiltrasyonu arttırmak ve bu sayede erozyonu azaltmak, sedimeni tutmak ve tohumlamayla bitki örtüsü oluşturmaya yardımcı olmak.Uygulamaları: Şev korumalarında, tohum yatağı hazırlan-masında ve tesviye ile kullanılır.Kurulumu: Tüm çıplak arazilerde toprak 10 ~ 15 cm derin-liğe kadar kabaca sürülür. Tüm ıslah ekipmanları tesviye eğ-rilerine uyacak şekilde kullanılır. Belirtilen işleme derinliği

ilk geçişte sağlanmalıdır: toprağı fazla işlememek çok önemlidir. Bu yön-tem killi zeminlerde kul-lanılmalıdır. Yüzey pürüz-lendirmenin kullanıldı-ğı araziler, hava koşulla-rının izin verdiği en kısa sürede tohumlanmalıdır. Bakım/Gözlem: Erozyonun yol açtığı hasar, şiddetli fırtına-lardan sonra gözlemlenmelidir. Derecikler ve küçük oyun-tular aranmalıdır. Hasarlı alanlar yeniden sürülmeli veya toprak yeniden işlenmeli ve malçlanmalıdır. Tasarım Ömrü: Buzlanma olmayan havalarda iki ay; buz-lanma olan havalarda altı aydır.Tahmini Masraf: Sürme işlemi: 12 $/dönüm.

3.1.8. Bitkisel Filtre Şeritleri: Tercihen 1 m genişliğinde (30~50 cm de yeterli olacaktır) çimen şeritleri, yüzeysel akı-şa uyumlu olacak şekilde ekilir.Problem Tanımı: Doğal drenaj yollarında ve çevresinde ve eğimli arazilerin orta seviyelerindeki yerleşim yerlerinde sedimen birikimi veya su kaynaklı erozyon gerçekleşmesi.Tasarım Amacı: Toprağı korumak, sahayı görsel olarak ge-liştirmek ve sedimen tutmak.Kurulumu: Bitkisel filtre şeritleri, yüzey akışına el-verişli uzun ve düz şevle-re kurulabilir. 9 m genişli-ğinde bir çim şerit taşkın suyundaki sedimenin te-mizlenemsi konusunda etkin olacaktır. Kurulum sırasında mümkün oldu-ğunca yerel bitki örtüsü tahrip edilmemelidir.Tasarım Ömrü: Kalıcı.Tahmini Masraf: Gübreleme, tohumlama ve malçlama, 233 $/dönüm.

3.1.9. Kompost Battaniyeler: Kompost, malçın veya iki-sinin karışımının aşınma potansiyeli yüksek arazi üzerine 2,5×10,0 cm’lik yüzeysel uygulamasıdır. Problem Tanımı: Tahrip olmuş sahalarda bitkilendirme zor ise sahanın erozyon ve sedimen kaybından ötürü sahanın korunması ihtiyacı.

Resim 10. Bir kompost filtre battaniyesi kurulumu.

Çizelge 5. Şevlerde kompost battaniye kalınlığının belirlenmesi

Şev Eğimi Kompost Kalınlığı (cm)2:1 10,03:1 7,54:1 5,0

Resim 8. Yüzey pürüzlendirme amaçlı toprağın kabaca sürülmesi

Resim 9. Bitkisel fitre şeritleri

Mayıs 2009 - 146İMO İzmir Şubesi Bülteni - www.imoizmir.org.tr 21

İncelemeler

Tasarım Ömrü: Bir yıl.Tahmini Masraf: Ürünün erişilebilirliğine göre değişiklik gösterir.

3.1.10. Kompost Filtre Tüpleri: Akışın hızını yavaşlatma, kimyasal kirleticileri tutma ve ayrıştırma ve sedimen kapa-nı için kullanılan, komposto malzemeyle doldurulmuş uzun filelerdir. Tasarım Amacı: Menfez koruması, şev erozyon koruması, çevre kontrolü ve akış bölme dâhil birçok amacı içerir.

Resim 11-12. Kompost filtre tüpü uygulamaları.

Tasarım Ömrü: Altı ay.Tahmini Masraf: Ürünün erişilebilirliğine göre değişken.

3.1.11. Rulo Erozyon Kontrol Ürünleri (REKÜ): Doğal veya sentetik ürünlerden imal edilmiş prefabrike battani-ye ve netler.Problem Tanımı: Şehirsel alanlardaki dik şevler bitkilendir-menin yapılabilmesi ve erozyonun yüzeyindeki zararlarını azaltmak için önlem almak gerekmektedir. Tasarım Ömrü: Malzeme seçimine göre değişken (3 ile 6 ay arası)Tahmini Masraf: Ürün seçimine göre değişken.

3.1.12. Hasırlar: Bir sedimen ve taşkın suyu kontrol ara-cıdır. Şev stabilizasyonunda, çoğunlukla saman, pirinç sa-manı veya hindistan cevizi püskülü tüpler veya ultraviyole etkiyle bozunabilir plastik net veya %100 biyo-bozunabilir hasır malzeme kullanılarak, şev uzunluğunu sekteleyip kı-saltarak, yüzeysel akışı yavaşlatma ve yüzeye yayarak aşın-dırma etkisini azaltma amaçlı kullanılır.Problem Tanımı: Tahrip olmuş eğimli arazilerin şev uzun-luğunu kısa bölümlere ayırma ve akış miktarını ve hızını azaltma ihtiyacı. Tasarım Amacı: Zamanla biyo-bozunabilen ancak şevde-ki akış hızını azaltan ve bitkilendirme yapılırken oluşan se-dimeni şevde tutarak şevi olduğu gibi koruyan bir araç ih-tiyacı.

Resim 13-14. Hasır uygulamaları

Çizelge 6. Şev önerilen hasır yerleşim aralıkları

Şev eğimiBoşluk aralıkları

23 cm 30 cm4:1 veya daha küçük 6,0 m 12,0 m2:1 ~ 4:1 4,5 m 9,0 m2:1 veya daha büyük 3,0 m 6,0 m

Tasarım Ömrü: Malzeme seçimine göre değişken (3 ~ 6 ay).Tahmini Masraf: Ürün seçimine göre değişken.

3.1.13. Topaklandırıcılar: Koloidal partikülleri (kil) to-paklandıran doğal malzemeler veya kimyasallardır. Bu yolla ince danelerin aşınması engellenir.Problem Tanımı: Makul bir zaman zarfında büyük miktar-daki ince danelerin yüzeysel akışla taşınması zordur. Bura-dan yola çıkarak danelerin dıştan bir etkiyle büyütülmesi geereksinimi.Tasarım Ömrü: Sadece su tutma havuzundaki bir seferlik su tutma hacmi etkili.Tahmini Masraf: Ürün seçimine göre değişken.

3.1.14. Çim Donatılandırma Matları (ÇDM): Üç boyut-lu mat ürünlerdir. Bozunmayan sentetik malzemeler veya bozunabilir-bozunamaz malzemelerin karışımıyla üretil-mişlerdir. Mat, kök yapısını destekler ve bitkinin kayma ge-rilmesine direncini arttırır. Çim donatı matları esasen, ka-nallarda, hendeklerde ve diğer yüksek akışa maruz bitkile-rin tek başlarına tutunamadıkları yerlerde uygulanır.

Resim 15-16. Çim donatı matı ve kurulmuş hali.

Kurulumu: Mat ilk yerleştirildiğinde tohumlamayı ve 2,5 ~ 5 cm toprak serilmesini takiben ikinci bir REKÜ, bitki örtüsü büyüyene kadar tohumları ve üst toprak tabakasını koru-mak için ÇDM üzerine yerleştirilmelidir. Kurulumun başın-da, ürün bir miktar gömülerek ve ankrajlanarak matın altın-dan su geçişi engellenmelidir. İlaveten elyaf bariyerler veya hendekler 7,5 ~ 9 m aralıklarla matın altından gelişen bir akışı ve matın üstünden geri doğru zorlayan geri akışı kes-mek için kurulur.Bakım/Gözlem: ÇDMler bir kez kurulduğunda çok az bakı-ma ihtiyaç duyarlar. ÇDM bitkilendiriliyorsa; ihtiyaç duyul-dukça sulama yapılmalıdır. Bitkiler tamamıyla kurulana ka-dar matın altındaki zemin yüzeyinde oluk ve oyuntu eroz-yonu belirtileri oluşup oluşmadığı gözlemlenmelidir. Her-hangi bir aşınma belirtisi, matta yırtık veya matın zemine uygun ankrajlanmadığı yerler ve mat onarılmalıdır.Tasarım Ömrü: Kalıcı.Tahmini Masraf: Tasarımda kullanılan miktar ve tipe göre değişken.

3.2. Yapısal Erozyon Kontrol Önlemleri3.2.1. Bank Tipi Teraslama: Şev uzunluğunu azaltmak için kullanılan şev üzeirne kurulmuş hafif ters eğimli 2,5~3,0m genişliğinde ve 6,0~7,5 m yüksekliğinde basamaklardır.Problem Tanımı: Yağış miktarı, şevlerin dikliği ve zeminin aşınabilirliğinin (erozivite) kombinasyonu, yüzey ve oyuntu erozyonuna neden olabilmektedir.Tasarım Amacı: Yüzey akışını azaltmak ve infiltrasyonu art-tırmak.

Mayıs 2009 - 146

İncelemeler

22

Tasarım Ömrü: Kalıcı.Tahmini Masraf: Eğime bağlı olarak değişken.

3.2.2. Kompost Filt-re Setleri: Yüzeysel akı-şı planlanmış bir bölgeye aktarmak için kanal oluş-turmakta kullanılan geçici veya kalcı toprak tümsek-leridir. Problem Tanımı: Yüzeysel akış hızı arttığında ve çıkış-lar kontrol altına alınmadığında şevlerde yüzeysel ve oyun-tu erozyonu oluşmaktadır.Tasarım Amacı: Bir yarmanın üzerinden akış ve şevin aşın-masını engellemek için, yüzeysel akış hızını doğrudan şan-tiye sahası dışına yönlendirmek, temiz suyu tahrip olmuş sahadan uzak tutmak veya drenaj sahasının ebatlarını azaltmak.Uygulamalar: Şev üzerinde kullanıldığında yüzeysel akış suyunu uygun şekilde drene etme ihtiyacı.

Kurulum: Zemini sıkıştırmak zorunludur. Gerekli asgarî eğim %1 dir. Kompost filtre sedleri tamamlanır tamamlan-maz tohumlanmalı, gübrelenmeli ve malçlanmalıdır. Top-rak sedlerin en az aşınmayla iş görecek bir drenaj çıkışı bu-lunmalıdır. Ve taşkın suyu bir sedimen kapanına yönlendi-rilmelidir.

Çizelge 7. 30cm × 60cm (yükseklik × genişlik) ebatlarındaki sedler için maksimum yerleşim aralığı.

Şev eğimi Şev uzunluğu% 0 ~ %2 40 m% 2 ~ %5 25 m

% 5 ~ %10 15 m

Bakım/Gözlem: Her yağış sonrasında erozyon oluşumu için gözlem yapılmalıdır. Onarımlar her yağış sonrasında yapılmalıdır. Su çıkışları her zaman koruma gerektirir. Bitki-lendirme en iyi korumayı sağlar.Tasarım Ömrü: 6 ay.Tahmini Masraf: Her 1 m küçük kompost filtre seddi için 9,2 $ dır (2004), her 1 m büyük kompost filtre seddi için 27,5 $ dır.

3.2.3. Kontrol Bentleri: Drenaj hendekleri içine inşa edil-miş küçük bariyer ve bentler.Tasarım Amacı: Konsantre akıştaki taşkın suyunun hızını azaltarak ve gecikme süresini uzatarak erozyonu önlemek.Uygulamaları: akış hızını azaltarak aşınmayı azaltmak için kullanılan geçici ve acil önlem olarak ve riprap ve silt çitle-riyle birlikte kullanılmaktadır.

Resim 20. Kontrol bendi uygulama görüntüleri.

Tasarım Ömrü: Taş bir yıl ömre sahiptir. Tekstilin ömrü ise 6 aydır.Tahmini Masraf: Riprap 25,2 $/ton (2004); Silt çitleri 1m si 9,2 $ dır (2004)

3.2.4. Geçici Şev Drenleri: Şevin üstünden tabanına doğ-ru yerleştirilmiş metal veya esnek borudan geçici drenaj ya-pılarıdır.Problem Tanımı: Sınırlı inşaat alanları, dik şevler ve büyük drenaj alanları, şev yüzeyinden akan konsantre akışı kont-rol etme ihtiyacı.Tasarım Amacı: Konsantre olmuş yüzeysel akış suyunu erozyona neden olmadan taşımak.Uygulamalar: Ters eğimli teras basamaklarında ayırma ya-pılarıyla beraber veya yüzeysel akış suyunun dolgu bölge-lerden uzaklaştırmak amaçlı kullanılmaktadır. Kurulum: Geçici şev dren-lerinin en az % 3 eğimle ku-rulması gerekmektedir. Şe-vin üst kısmına kurulan se-tin menfez üst kotundan en az 30 cm daha yüksek olma-sı gerekir. Tüm menfez çev-resi tesviye betonuyla sabit-lenmeli ve sızdırmazlığı sağ-lanmalıdır. Tasarım Ömrü: Bitki örtüsü kurulana kadar geçici olarak kullanılır.

3.2.5. Enerji Sönümleyiciler: Hızlı akışın yavaşlatılma-sı gereken drenaj boruları çıkışlarına yerleştirilen engelle-yicilerdir. Prefabrik yapı olarak veya riprap olarak oluşturu-labilir.Tasarım Amacı: Erozyonu kontrol altına almak ve taşkın suyu hızını azaltmak.

Resim 22-23. Prefabrike ve riprap türü enerji sönümleyiciler.

Tasarım Ömrü: Kalıcı.Tahmini Masraf: Riprap masrafı 32,20 $/ton (2004)

3.2.6. Yüzen Silt Perdeleri: Göl ve göletlerde kullanılan silt bariyerleridir. Bu araç, dayanıklı bir kumaş filtre ile altta bu filtreye tutturulmuş ağırlıktan ibarettir. Problem Tanımı: Şantiye açık suların kıyılarına yakın bir yerdeyse sedimeni ve yüzen molozları su kenarındayken tutmak ve uzaklaştırabilmek için önlem alma ihtiyacı

Resim 17. Bank tipi teraslama uygulaması.

Resim 21. Geçici şev dreni uygulaması.

Resim 18-19. Komposto filtre setleri ve kesit şeması.

Mayıs 2009 - 146İMO İzmir Şubesi Bülteni - www.imoizmir.org.tr 23

İncelemeler

Uygulamaları: Diğer kontrol yöntemleriyle birlikte kulla-nılmamaktadır.Kurulum: Yüzen silt perdeleri, akış koşulları ve su kitlesinin (göl, gölet) durumuna göre; Tip I, Tip II, Tip III olmak üze-re üç çeşittirTahmini Masraf: 92$/m

3.2.7. Taş Oluklar ve Kanallar: Suyu, aşınmaya neden ol-madan daha alt seviyelere taşımaya yarayan açık yapılardır.Problem Tanımı: Kalıcı kontrol araçları, yüzeysel akış suyu-nun şevin tabanından aşınma veya sedmantasyona yol aç-madan taşınmayı gerektirir ve bu aracın suyun akış hızını azaltması ve boşalan suyu karşılaması beklenir.Tasarım Amacı: Yüzeysel akış suyunu erozyona neden ol-madan sabit bir seviyeye taşımak.Uygulamaları: Diğer kontrol önlemleriyle taşkın suyunu dü-zenlemek için kullanılırTasarım Ömrü: Kalıcı.Tahmini Masraf: Kesilmiş çimler kaplama: 10 m2 si 53 $ (2004); Riprap 32,20 $/ton (2004)

3.2.8. Gabiyonlar (Sandıklar): Örülü tel veya kablolardan yapılan taşla doldurulmuş dörtgen kutulardır. Ağır, esnek ve dayanıklı destek yapısı ihtiyacını karşılar.Problem Tanımı: Geçişin kısıtlandığı binalarda veya ero-zif zeminlerin olduğu yerlerdeki su yollarına bitişik dik kıyı-larda erozyon önlemleri gerek-mektedir.Tasarım Amacı: Erozyon kont-rolünde güçlü, esnek ve etkili bir malzeme kullanmak.Uygulamaları: Su yollarında kıyı stabilizasyonu ve geçirgen olarak inşa edilmiş bloklara ih-tiyaç duyulan yerlerde kullanıl-maktadır.Tasarım Ömrü: Kalıcı.Tahmini Masraf: Kaya malzemenin seçimine ve kazı mas-raflarına göre değişken

3.2.9. Menfez Korumaları: Taşkın dren yüzeyinde veya menfezlerde sedimen tutan koruyucu fabrikasyon araç veya bariyerlerdir.Tasarım Amacı: Taşkın suyuyla tahrip olmuş alandan taşı-nan sedimeni tutmak ve çalışma alanından dışarıya sedi-men taşınmasını engellemek.Uygulamaları: Küçük havzalar, inşaat sırasında toprak alanların çevresinde ve yüzeysel akışın oluşacağı yerlerin yakınlarında günlük ilerleyen inşaatlarda toprak alanların çevresinde yaygın olarak kullanılır.

Resim 27-28-29. Farklı tip menfez korumaları.

Tasarım Ömrü: Toprak yüzeyi uygulamalarının ömrü tah-mini 3 ile 6 aydır. Kaldırım menfez korumalarınınsa 1 yıldır.Tahmini Masraf: Silt çitleri metresi 9,2 $ (2004), kırma taş masrafı 15,4 $/ton.

3.2.10. Mendirekler: Akarsuyun yönünü akarsu kıyıları-nın belirli kısımlarından uzağa yönlendirmek için su içine kurulan seddeler.Problem Tanımı: Suyun neden olduğu gerilmeye maruz kalan akarsu kıyılarının erozyona karşı korunması. Tasarım Amacı: Akarsuyu, aşınmayı azaltmak için akarsu kıyılarından uzak durmasını sağlayacak şekilde tekrar yön-lendirmek.Uygulamaları: Bir su yolunun diğeriyle yeni bir yapıda buluş-ması veya kıyı hattında kayma olan yerlerde kullanılır. Tasarım Ömrü: Kalıcı.Tahmini Masraf: Riprap mali-yeti 32,20 $/ton (sadece agre-ga masrafı)

3.2.11. Su Yüzeyi Yayıcılar: Şev boyunca sıfır seviyesine kurulmuş, konsantre olmuş yüzeysel akış suyunun aşındırı-cı olmayan bir hızda, bitkiyle stabilize edilmiş araziye yön-lendiren araçtır.Problem Tanımı: Ayırma hendeklerinin çıkışındaki yüzey-sel akış suyunu erozif olmayan yüzeysel akışa çevirmek.Uygulamaları: Su yollarının veya ayırma yapılarının son çı-kışlarında kullanılmaktadır.

Resim 31-32. Su yüzeyi yayıcıları uygulaması.

Tasarım Ömrü: 1 yıl

3.2.12. Taş Çıkış Koruyucular: Drenaj borularının dışı-na kurulan, kaplanmış göğüslük ya da diğer enerji kırıcılar.

Resim 24. Yüzen silt perdesi uygulaması.

Resim 25. Bir yüzeysel akış suyu kanalı uygulaması.

Resim 30. Bir mendirek uygulaması

Resim 26. Gabiyon duvar inşası.

Mayıs 2009 - 146

İncelemeler

24

Problem Tanımı: Boru çıkışla-rındaki aşınmayı engellemek ve konsantre akıştaki suyun hızını azaltarak aşağılardaki erozyon potansiyelini azaltmak.Tasarım Amacı: Su, kanalın su alma girişine gelmeden ev-vel suyun hızını boru çıkışında azaltarak erozyonu azaltmak ve yıkanma etkisiyle aşınmayı engellemek. Tasarım Ömrü: Geçici veya kalıcı olarak kullanılabilir.Tahmini Masraf: Riprap masrafı 32,2 $/ton

3.2.13. İstinat Duvarları: Yarmaların veya dolgu şevle-rin doğal eğimlerinden daha dik eğimlerle durmasını sağ-layan duvarlar. Problem Tanımı: Stabil olmayan malzeme yahut yer kısıt-laması nedeniyle ilave şev donatılandırılması ihtiyacı.

Resim 34-35. İstinat duvarı uygulamaları.

Tahmini Masraf: Seçilen malzemeye göre değişkendir.

3.2.14. Stabilize Şantiye Girişleri: Araçların şantiyeye giriş çıkışlarını kolaylaştırmak için serilmiş kırılmış agrega-lar.Problem Tanımı: Çamur halin-deki sedimen araçların üzerin-de yakın kentsel alanlara veya kaplanmış yollara veya granü-ler yüzeyli alanlara taşınması sorunu. Tasarım Amacı: Araçlar ortak kullanım alanlarına girmeden evvel tekerleklerindeki çamur miktarını azaltmak.Uygulamaları: Araç trafiğinin bir şantiye sahasından ortak kullanım alanlarına aktığı yerlerde kullanılmaktadır.Tasarım Ömrü: Trafik hacmine bağlı olarak değişken.Tahmini Masraf: Agrega boyutu, kaynağı ve nakliye şartla-rına göre değişken.

3.2.15. Riprap: Erozyondan korunma amaçlı, bir yüzeye kaplanmış büyük, gevşek, köşeli taşlar.Problem Tanımı: Zeminin yüzeyinin, yüzeysel akışın kon-santre olmasından kaynaklanan erozif (aşındırıcı) etkiden korunması.Tasarım Amacı: Koruyucu ve erozif olmayan bir örtü sağla-mak ve konsantre yüzeysel akı-şın hızını azaltmak.Kurulumu: Taş ağırlığı yaklaşık 100 kg/m3 tür. Riprap, taş bo-yutlarına bağlı olarak 45 ilâ 90 cm derinde stabil kanal tabanı-

na tabaka halinde iyice yerleştirilmelidir. Kanal kenar şev-leri gereken eğim ve doğrultuda hazırlanır. Riprap bir filtre tekstili üzerine yerleştirilir. Taş, yapıların çevresine elle yer-leştirilir. Riprap, uygun korumayı sağlayacak bitkilendirme-nin olduğu yere kadar şevi aşmalıdır. Ve taşın nisbeten iyi derecelenmiş olması gerekir. Tasarım Ömrü: Kalıcı.Tahmini Masraf: 32,2 $/ton

3.2.16. Sedimen Bariyeri: Suyu filtre ederek çökelleri tu-tan geçici yapılardır. Problem Tanımı: Yüzey akışıyla sedimenin şantiye sahasını terk etmesinin önlenmesiKurulumu: Tüm bariyerler kontur eğrilerine yerleştirilme-li. Şev üzerindeki bariyerler 15 m den fazla yerleştirilmemeli-dir. Sedimen bariyerlerinde en sık kullanılan malzemeler kum torbaları ve silt çitleridir.1. Kum Torbaları: Kum torbaları, üzerinden veya aralarından gerçekleşen akış en az olacak şekilde yerleştirilmeli. Eğer yükseklik iki torbayı geçerse, kazıklarla sabitlemek gerekir.2. Silt Çitleri: Silt çitleri suyun geçmesine izin verirken sedi-meni sahada tutmak üzere tasarlanmıştır. Silt çitlerinin ku-rulumu daha önce anlatılmıştı.Tasarım Ömrü: 6 ~ 9 ay.Tahmini Masraf: Silt çiti, 9,2 $/mtül

3.2.17. Sedimen Havuzu: Su yolu üzerine sedde inşa ederek, kazarak veya her iki uygulamayı beraber yaparak oluşturulmuş geniş havuzlar-dır. Bir sedde ve dışarı açılan bir boru ve acil durum savağından oluşur. Sedimen havuzları, se-dimen kapanlarından daha bü-yüktür ve 4 dönümden büyük arazilerinTasarım Ömrü: Altı ay ancak kalıcıya çevrilebilir.Tahmini Masraf: Havuz büyüklüğüne ve inşa edilecek su bendi büyüklüğüne göre değişken.

3.2.18. Akarsu Kıyı Korumaları: Su tarafından aşındı-rılan akarsu kıyılarını koruma amaçlı kalıcı yapısal kontrol yöntemleri.Problem Tanımı: Akarsuyun akış hızı 1,8 m/s yi geçtiğinde özel kontrol yöntemleri gerekmektedir. Tasarım Amacı: Aşınan kıyıları kalıcı olarak stabilize etmek.Uygulamaları: Akış hızı 1,8 m/s yi geçtiğinde veya bitkilen-dirme korunması bulunmuyorsa akarsu kıyılarının koruma-sı gerekecektir. Aşırı yüzeysel akış veya inşaat faaliyetleri bir erozyon probleminin gelişmesine neden olabilir.

Resim 40-41 Akarsu Kanalı İyileştirmesi

Resim 33. Taş çıkış koruması uygulaması.

Resim 36. Stabilize şantiye girişi

Resim 38. Sedimen bariyeri

Resim 39 Sedimen havuzu uygulamaları.

Resim 37. Riprap uygulamaları

Mayıs 2009 - 146İMO İzmir Şubesi Bülteni - www.imoizmir.org.tr 25

İncelemeler

Tahmini Masraf: Kanalın uzunluğu ve mevcut koşullarına göre değişken.

3.2.19. Yeraltı Drenleri: Boru, kapalı mecra gibi yeraltın-da yeraltı suyunu durduran ve taşıyan su yollarıdır.Problem Tanımı: Toprağın su içeriğinin aşırı artması ve ça-mur haline gelmesi.Tasarım Amacı: Fazla suyu zeminden uzaklaştırmak.

Resim 42. Yer altı drenlerinin çalışma sistemleri

Tahmini Masraf: Drenaj hattı boyu, yerleştirildiği derinlik, malzeme seçimi, kurulum yönetimi ve su çıkışı kontrol seçi-mine göre değişken.

3.3. Özel Durum Erozyon Kontrol Önlemleri

3.3.1. İnfiltrasyon Havuzları ve Hendekleri: Zemin üze-rindeki üst tabaka kaldırılarak, yüzeysel akışa geçen suyu absorbe edecek poroz veya kumlu zemini açığa çıkaracak şekilde düzenlenmiş alçaltılmış alanlardır.Problem Tanımı: Fırtına kaynaklı yüzeysel akış suyunun uzaklaştırılması gerekmektedir. Bir infiltrasyon havuzu veya hendeği, yüzeysel akış suyu miktarı az, drenaj alanı 4 dö-nümden düşük ve şantiye sahasında alt zeminin kum oldu-ğu bir alan bulunmalıdır.Tasarım Amacı: Küçük miktardaki yüzeysel akış suyunun, su kirletici içermiyorsa uzaklaştırılması için en pratik yoldur. Uygulamaları: İnfiltrasyon havuz ve hendekleri bir su yo-lunun çıkışı olarak iş görürler ve yüzeysel akış suyunu uzak-laştırmak için kullanılırlar.

Resim 43-44. İnfiltrasyon hendeği uygulaması (solda) ve şematik gösterimi (sağda)

Bakım/Gözlem: Her yağış sonrası gözlem yapılmalıdır. Mo-loz ve yabancı otlar temizlenerek havuz veya hendeğin bit-kisiz olması ve sedimenin dışarıda kalması sağlanmalıdır.Tasarım Ömrü: 2 ilâ 5 yıl.Tahmini Masraf: Havuz yahut hendek masrafı her bir seçe-nek için 210,00$

3.3.2. Geçici Akarsu Geçitleri: İnşaat ekipmanını akar-su kıyılarına zarar vermeden geçirmek için kullanılan geçi-ci geçitlerdir.Problem Tanımı: Akarsu kıyılarına hasar vermeden ve şan-

tiye içinden geçmesi gereken su yollarının sedimen taşıma-sına neden olmadan üzerinden geçmek için bir yöntem ih-tiyacı.Tasarım Amacı: Kesit dolusu akışı akarsu akış karakteristik-lerinde önemli bir değişikliğe neden olmadan sağlayabile-cek büyüklükte bir yapı sağlamak.Uygulamaları: Şantiye sahasına geçmek için küçük bir akarsuyu, suyun akışını engellemeden geçmek gerektiğin-de kullanılmaktadır.

Resim 45. Geçici akarsu geçişi uygulaması.

Bakım/Gözlem: Akarsuyun hasar görmesini engellemek için günlük gözlem yapılmalıdır. Su yükseldiğinde, ge-çiş hasarlara karşı iyice incelenmelidir. Tüm hasarlar bir an önce onarılmalıdır.Tahmini Masraf: Kullanılan malzemeye göre değişken.

KAYNAKLAR

Iowa Construction Site Erosion Control Manual (2006), Iowa De-partment of Natural ResourcesPrice, J C; Karesh R; Tenessee Erosion & Sediment Control Handbo-ok (2002), Tenessee Department of Enviroment and Conservation

Mayıs 2009 - 146

İncelemeler

26

1.Giriş

Yapıların güçlü dinamik kuvvetlere karşı nasıl korunaca-ğı tarih boyunca araştırma konusu olmuştur. Bilgi birikimi-nin artmasıyla beraber yapı davranışı daha kapsamlı şekil-de incelenmeye başlanmıştır. Teknolojik olanakların da art-masıyla beraber teorik ve deneysel çalışmalar yapılmış ve özellikle dinamik etkilere karşı yeni tasarım ilkeleri ortaya konulmuştur. Bu ilkeler doğrultusunda özellikle konvansi-yonel yapılarda ortaya çıkan sorunlara karşı deprem izola-törleri tasarlanmış ve son 30 yıl içinde yapılarda aktif olarak kullanılmaya başlanmıştır.

Yapının güçlü dinamik etkilere karşı direnci, ya yüksek sü-neklilik yada yüksek dayanım ile sağlanmaya çalışılmakta-dır. Son zamanlarda esneklik, süneklilik ve enerji yutma ka-pasitesi gibi birtakım kavramlar ortaya çıkmıştır. Bu kav-ramlarla beraber tasarımcı bir ikilem içinde kalmıştır. Ta-sarımdaki en büyük amaç göreli kat ötelemelerinin ve kat ivmelerinin aynı anda azaltılmasıdır. Fakat konvansiyonel yapı tasarım felsefesine göre bu mümkün değildir. Çün-kü yapının rijitliği azaltılırsa göreli kat ötelemeleri artar; bu durumda yapının taşıyıcı ve taşıyıcı olmayan ara elemanla-rı deprem esnasında zarar görür ve bir kısmı devre dışı ka-lır. Yapı rijitliğinin arttırılmasıyla beraber de yapı tabanın-dan almış olduğu deprem ivmelerini yüksekliği boyunca hızlı bir şekilde arttırır; bu durumda da özellikle hastaneler, acil yardım merkezleri, nükleer santraller gibi yapılar ve bu yapı içindeki eşyalar, donanımlar ve hassas cihazlar dep-remden zarar görür. Dolayısıyla tasarımcılar bu sorunları or-tadan kaldırmak için yeni tasarım felsefeleri ortaya koymuş-lar ve sismik izolatörleri geliştirmişlerdir.

2. Sismik İzolasyon FelsefesiSismik izolasyon felsefesine göre yapı ile tabanı arasına ya-tayda esnek düşeyde rijit izolatör yerleştirerek yapı periyo-dunun arttırılması amaçlanmaktadır.

Şekil 1.1 a’da görüldüğü gibi yapının periyodunun artma-sıyla beraber yapıya etki eden ivme değerleri azalır. İvme değerlerinin azalması da yapı içindeki tüm iç kuvvetlerin

SİSMİK İZOLATÖRLER

Arslan KESKİN İnşaat Yüksek Mühendisi

Prof. Dr. Ömer Zafer ALKUDEÜ İnşaat Mühendisliği Bölümü

azalması anlamına gelir. Diğer yandan Şekil 1.1 b’de görül-düğü gibi periyodun artmasıyla beraber yapı tabanında ya-tay yer değiştirmeler artar. Dolayısıyla deprem esnasında yapının maksimum deplasmanı izolatör seviyesinde olur ve göreli kat ötelemeleri oldukça azalır. Bundan dolayı izola-törlü yapı “rijit kütle” hareketi yapar. Böylece deprem ivme-lerinin yapıya etki etmesi izolasyon seviyesinde önlenmiş ve yıkıcı etkilerin yapıdan uzaklaştırılması sağlanmış olur.

Orta yükseklikteki bir yapının etkin rezonans periyodu ge-nellikle 0.1 ile 1 saniye aralığındadır. Bu periyot aralığı aynı zamanda pek çok şiddetli depremin baskın periyot aralığını da kapsar. Çok kaba bir ifadeyle bu baskın periyot aralığı 1 ile 10 katlı binaların periyotlarına tekabül etmektedir. Özel-likle ülkemizde inşa edilen yapıların büyük bölümünün pe-riyot aralığı baskın periyot aralığındadır. Dolayısıyla mevcut yapı stoğumuz depremden oldukça fazla etkilenir. Yapı ta-banına yerleştirilen izolatörler deprem ivmelerine karşı filt-re görevi yaparak ivmelerin yapıya etkin bir şekilde ulaşma-sını engeller ve böylece yapı içindeki taşıyıcı ve taşıyıcı ol-mayan elemanların depremden olumsuz şekilde etkilen-mesi önlenmiş olur.

Sismik izolasyonlu yapının periyodu, kullanılan izolatöre ve yapı cinsine bağlı olmak kaydıyla genellikle 2-4 sn ara-sındadır. Periyodun artmasıyla beraber yapı tabanında olu-şan kesme kuvveti değeri ankastre mesnetli yapın yaklaşık %35’i kadardır. (Keskin 2007).

3. Sismik İzolatörlerin kullanım alanlarıSismik izolatörler gelişen teknolojiyle beraber dünyada ak-tif olarak kullanılmaya başlanmıştır. Özellikle depremden sonra acilen kullanılması gereken hastanelerde, acil yardım merkezlerinde, enerji dağıtım merkezlerinde, haberleşme merkezlerinde ve telekominikasyon yapılarında kullanılır. Ayrıca izolatörler nükleer santraller ve gaz depolama termi-nalleri gibi oluşacak hasarların büyük felaketlere sebep ola-cağı yapılarda kullanım alanı bulmuştur. Diğer yandan araş-tırma merkezleri, müzeler, tarihi yapılar gibi maddi ve ma-nevi değere sahip yapılar ile mevcut yapıların güçlendiril-mesinde kullanılmaktadır.

Şekil 1.1 (a) Tipik ivme spektrumu, (b) tipik yer değiştirme spektrumu(a) (b)

Mayıs 2009 - 146İMO İzmir Şubesi Bülteni - www.imoizmir.org.tr 27

İncelemeler

İzolatörlü yapıların depremi hasarsız şekilde atlatmaları bu sisteme olan güveni artırmış ve özellikle gelişmiş ülkelerde okullarda ve konut yapılarında sismik izolatörler kullanıl-maya başlanmıştır. Şekil 1.2’de görüldüğü gibi Kobe depre-minden sonra Japonya’daki izolasyonlu yapıların sayısı hız-la artmıştır.

Şekil 1.2 Kobe depreminden sonra Japonya’daki izolasyonlu yapı sayısının değişimi (OBAYASHI 2005)

İzolatörlerin diğer bir kullanım alanı ise köprü ve viyadük-lerdir. Özellikle ayak yüksekliklerinin fazla olduğu bu tür ya-pılarda yatay yükler yüksekliğe bağlı olarak artmaktadır. Konvansiyonel yapı felsefeyle yapılması mümkün olma-yan bu tür yapılarda sismik izolasyon sistemleri kullanılır. Türkiye’de inşa edilen TAG otoyolu viyadüğü ve Bolu viya-düğünde sismik izolatör kullanılmıştır. (Şekil 1.3). Şekil 1.3 b’de görüldüğü gibi izolatörler kolon (köprü ayağı) ve kiriş arasına konulmuştur.

Şekil 1.3 (a) Bolu Viyadüğü görünüşü, (b) Bolu Viyadüğü izolatör uygulaması

4. İzolasyon Sisteminin Gelişim Aşamaları

4.1 Dünya’daki GelişmelerSismik izolasyon kavramı ilk olarak 1876 yılında Tokyo Üni-versitesi maden mühendisliği profesörlerinden John Milne tarafından ortaya atılmıştır. Milne 1876-1895 yılları arasın-da yapı tabanına yerleştirilen bilyalar üzerinde çeşitli de-neyler yapmıştır. Yapılan deneyler sonucunda sismik izolas-yonun deprem ve rüzgar yüklerine karşı etkili olduğunu or-taya koymuştur. (Tezcan ve Cimilli 2002). Daha sonra izola-tör kavramı 1905 yılında ABD’de, 1908 yılında da Avrupa’da tartışılmaya başlanmış ve bu tarihlerden sonra çeşitli çalış-malar yapılmıştır. (Beskos ve Kausel, 2000).

Pratikteki ilk uygulama 1969 yılında İsviçreli mühendisler tarafından Makedonya’nın Skobje şehrinde bir ilkokul bina-sında yapılmıştır. (Şekil 1.4). Kullanılan izolatörler saf kau-çuktan yapılmış ve içine sönüm ve rijitliği arttıran veya azal-tan başka bir malzeme konulmamıştır. Dolayısıyla yatay ve düşey yüklere karşı aynı tepkiyi vermektedir.

Şekil 1.4 1969 yılında yapılan dünyanın ilk kauçuk sismik izolasyonlu binası. (a) genel görünüş, (b) izolatör görünüşü (Makedonya).

1970 yılında kurşun çekirdekli kauçuk izolatörler geliştiril-miş ve 1981 yılında yeni Zelanda da ilk uygulaması yapıl-mıştır. (William Clayton binası). 1976 yılında Kalifornia Üni-versitesi (Berkeley) Deprem Mühendisliği Araştırma Merke-zi (EERC) kurularak izolatörlerle ilgili daha detaylı çalışmalar yapılmaya başlanmıştır (Kelly, 1997). 1982 yılında bir İngiliz kurumu olan Malaysian Rubber Producers Research Associ-ation (MRPRA) Tarafından Yüksek Sönümlü Kauçuk İzolatör geliştirilmiştir. (Naeim and Kelly, 1999)

1982 yılında Japonya’da (Yachiyodai binası), 1985 yılında da ABD’de (Foothill Communities Law and Justice Center binası). ilk izolatörlü yapılar inşa edilmiştir. (Skinner, Robin-son ve McVerry. 1993).

Bu tarihten sonra özellikle gelişmiş ülkelerde sismik izolas-yon kavramıyla ilgili daha detaylı çalışmalar yapılmıştır. De-neysel ve teorik bilgiler ışığında sismik izolasyon sistemleri daha da geliştirilerek bir çok yapıda kullanılmıştır.

4.2 Türkiye’deki GelişmelerTürkiye’de izolasyon kavramı özellikle Marmara depremi sonrasında önem kazanmıştır. Türkiye’de az sayıda üniver-site bu konuyla ilgili çalışmalar yapmaktadır. Gerekli ekip-man ve donanım eksikleri izolasyon kavramının gelişimini olumsuz yönde etkilemektedir. Yapılan çalışmaların büyük bir bölümü yüksek lisans ve doktora tezleridir.

Türkiye’de deprem izolasyonuyla ilgili yönetmelik ve şart-nameler bulunmamaktadır. 2006 yılında kurulan Deprem İzolasyon Derneği (DİD) çeşitli üniversitelerin öğretim üye-lerinden meydana gelen bir kurul oluşturarak bu konuda çalışmalara başlamıştır (DİD, 2007). Bu olumsuzluklara rağ-men Türkiye’de az sayıda da olsa sismik izolasyon bakımın-dan dünyada önemli sayılacak yapılar inşa edilmiştir. Bun-lar;

• Tarsus-Adana-Gaziantep (TAG) otoyolu viyadükleri,

• Gümüşova-Gerede otoyolu viyadüğü, (Bolu viyadüğü)

• İstanbul Atatürk Havalimanı Dış Hatlar Binası,

• Aliağa’daki Sıvılaştırılmış Gaz Depolama Terminali,

• Kocaeli Üniversite Eğitim ve Araştırma Hastanesi,

• Antalya Havalimanı Uluslararası Dış Hatlar Terminali,

• Tarabya Oteli,

• Ankara Büyükşehir Belediyesi EGO Genel Müdürlüğü Söğütözü Kongre ve Ticaret Merkezi,

• Erzurum Bölge Eğitim ve Araştırma Hastanesi,

• Türk Ekonomi Bankası (TEB) Genel Müdürlüğü binası-dır.

(a)

(a)

(b)

(b)

Mayıs 2009 - 146

İncelemeler

28

5. İzolasyon Sistemlerinin Sınıflandırılması

Bilimin ve teknolojinin ilerlemesiyle beraber, depreme karşı yapıyı koruyan izolasyon sistemlerinde de önemli gelişme-ler olmuştur. Bu konuda dünyanın birçok ülkesinde deney-sel ve teorik çalışmalar yapılmıştır. Özellikle ilk kuşak dep-rem izolatörlerinin deprem performansları değerlendirile-rek eksiklikleri ortaya konulmuştur. Bu eksikliklerin farklı yöntemlerle aşılmaya çalışılması aynı zamanda izolatör çe-şidinin artmasına da yardımcı olmuştur. Fakat bu sistemle-rin bir çoğunun çalışma prensipleri birbirine benzerdir. Bu-radan hareketle izolatörleri aşağıdaki gibi üç ana gurupta toplamak mümkündür.

A - Elastomerik İzolatörler• Düşük Sönümlü Kauçuk İzolatörler

• Yüksek Sönümlü Kauçuk İzolatörler

• Kurşun Çekirdekli Kauçuk İzolatörler

B - Kaymaya Dayalı İzolatörler• Çapraz Raylı İzolatörler

• Sürtünmeli Sarkaç İzolatörler

• Tekrar Merkezleşen Sürtünmeli İzolatörler

• Çelik Plakalı Neopran İzolatörler

C- Yay Tipi İzolatörler• GERB İzolatörleri

Elastomerik izolatörler çelik ve kauçuk tabakasının tek bir seferde yüksek basınç ve sıcaklık altında birleştirilmesiyle elde edilir. Sönüm oranları %4’den başlayarak %40’a kadar çıkmaktadır. Genellikle orta yükseklikteki yapılarda (maksi-mum 8-10 kat) kullanım alanı bulmuştur. (Keskin 2007) Çe-lik ve kauçuktan oluşan bu sistem uzun süre elastisite mo-dülü stabilitesini yitirmemektedir. Elastomerik izolatörler yapıda tek başına kullanıldığı gibi diğer izolatörlerle bera-ber de kullanılırlar. Deplasman sonrasında tekrar merkez-leşmeyi sağlayan kuvvet üreterek yapının eski konumuna gelmesini sağlarlar. Diğer yandan yüksek frekanslı yatay ve düşey yüklere karşı filtre görevi yaparlar.

Kaymaya dayalı izolatörlerin çalışma prensipleri birbirin-den farklıdır. Özelikle çapraz raylı izolatörler diğer izolatör-lerde ortaya çıkan burkulma (buckling) ve çekmeden kay-naklanan kopma (tensile failure) gibi bazı sorunları ortadan kaldırmak için tasarlanmıştır. Ayrıca diğer izolatörlerin kul-lanılmasının doğru olmadığı hafif yapılarda, yüksek yapılar-da ve yumuşak zemin üstünde bulunan yapılarda çapraz raylı izolatörler güvenle kullanılmaktadır (Şekil 1.5). Sürtün-meli sarkaç sistemler geometrisi sayesinde sönüm ve geri dönüşüm (merkezleşme) sağlayan izolatörlerdir. Çapraz

raylı izolatörlerde ise merkezleşmeyi sağlayan ek sistemle-re ihtiyaç duyulmaktadır.

Yay tipi izolatörler üç boyutlu hareket yapabilme yeteneği-ne sahiptir. Bu yetenek sayesinde hassas yapılarda kullanım alanı bulmuşlardır. Diğer bir özelliği ise ses yalıtımı yapma-sıdır. Helisel yaylı bu sistemlerde düşey frekanslar yatay fre-kansların 3-5 katı kadardır (Naeim ve Kelly, 1999). Teorikte sönümsüz olarak kabul edilen yaylar içsel sürtünme nede-niyle enerji tüketerek sönümleme yapmaktadır. Fakat bu sönümleme oldukça küçüktür. Dolayısıyla bu sistemler vis-koz sönümleyiciler ile beraber kullanılırlar. Ayrıca GERB sis-temleri, yapının ağırlık merkezi ile izolasyon sistemin rijit-lik merkezinin aynı seviyede bulunduğu durumlarda pra-tik olmaktadır.

6. SonuçBu çalışmada izolatörler hakkında bilgi verilerek izolatörlü yapının çalışma prensipleri ortaya konulmuştur. Ayrıca izo-latörlü yapının konvansiyonel yapıya olan üstünlükleri irde-lenmiştir. Buna göre;

Sismik izolasyonlu yapıların doğal titreşim periyotları ge-nellikle 2-4 saniye aralığındadır. Periyodun artmasıyla bera-ber yapıya etki eden deprem ivmeleri azalmaktadır.

Sismik izolasyonlu yapılarda izolasyon seviyesinde büyük yer değiştirmeler meydana gelir. Bu hareket edebilme yete-neği sayesinde deprem enerjisinin büyük bölümünün yapı-ya girmesi engellenir.

Sismik izolasyonlu yapılarda can güvenliği sağlanmış, ya-pının taşıyıcı sistemi ve mimari elemanlarında deprem ha-sarları önlenmiş olur.

Ayrıca deprem sonrasında yapı kullanılabilir durumda kalacak ve bina içindeki önemli cihaz ve donanımlar zarar görmeyecektir.

Kaynakça

[1] A.B.Y.Y.H.Y. (2006). Afet bölgelerinde yapılacak yapılar hakkında yönetmelik. Ankara:Bayındırlık ve İskan Bakanlığı.[2] Aldemir, Ü. ve Aydın, E. (2005). Depreme dayanıklı yapı tasarımın-da yeni yaklaşımlar. Türkiye Mühendislik Haberleri, 1 (435), 81-89.[3] Celep, Z. Kumbasar, N. (2004). Deprem mühendisliğine giriş ve depreme dayanıklı yapı tasarımı (3 baskı). İstanbul: İstanbul Teknik Üniversitesi Yayınları[4] Deprem İzolasyon Derneği. 20 Mayıs 2007, http://www.did.org.tr[5] Erdik, M. (2005) Deprem Yalıtımı: Ülkemizdeki Uygulamalar ve Uygulanabilirliği. İstanbul: Boğaziçi Üniversitesi.[6] GERB (2007). Vibration control systems. Germany: Woeste Druck, Verlag.[7] IBC2000, International Building Code (2000). By International Code Council.[8] Naeim, F. ve Kelly, J.M. (1999). Design of seismic isolated structu-res fom theory to practice. NY: John Wiley & Sons.[9] OBAYASHI (2005). Seismic engineering. Design & Construction http://www.obayashi.co.jp[10] Skinner, R. I. Robinson W. H. McVerry G. H. (1993). An introduc-tion to seismic isolation. England: JOHN WILEY and SONS. [11] Tezcan, S.S. ve Cimilli S. (2002). Seismic base isolation. İstanbul: Yüksek Örgenim Egitim ve Arastırma Vakfı Yayınları.[12] Tezcan, S.S. ve Erkal A. (2002). Seismic base isolation and energy absorbing devices. İstanbul: Yüksek Ögrenim Egitim ve Aras-tırma Vakfı Yayınları.[13] Keskin, A. (2007) Yapı İzolatörleri. İzmir; Dokuz eylül Üniversi-tesi Fen Bilimleri Enstitüsü. Şekil 1.5 (a) Çapraz raylı sistem teknolojisiyle inşa edilmiş bir yapı

(b) Çapraz raylı sistemlerin uygulanması (Sumitomo Mitsui).

(a) (b)

Mayıs 2009 - 146İMO İzmir Şubesi Bülteni - www.imoizmir.org.tr 29

Beton

BETONUN DAYANIKLILIĞI(DURABİLİTE)

Tuğrul BAŞTANİnşaat Mühendisi

Günümüzde yapıların büyük çoğunluğu betonarme ola-rak ve 100 yılın üzerinde hizmet vermesi tasarlanarak inşa edilmektedir.

Ancak, betonarme yapıların ana malzemelerini oluşturan beton ve donatı, standartlarca öngörülen ve beton tek-nolojisi kurallarına uyulmadan inşa edilirse, çeşitli etkiler nedeniyle çok kısa sürede bozulabilmektedir. Betonar-me yapılar, hizmet süreleri boyunca, yıpranmalarına ne-den olabilecek birçok fiziksel ve kimyasal etkiyle karşılaş-maktadırlar.

Hava şartlarından, sülfatlı veya asitli sulardan, betonun kullanıldığı ortam koşullarından kaynaklanan yıpratıcı fi-ziksel ve kimyasal olaylar karşısında, betonun hizmet sü-resi boyunca gösterebileceği direnme kabiliyeti Beton Dayanıklılığı (Durabilite) olarak tanımlanmaktadır.

Betonun, hizmet gördüğü süre boyunca karşılaştığı fizik-sel ve kimyasal olaylar karşısında yeterli direnci göstere-bilmesi, yani yeterince dayanıklı olması, beton dayanımı kadar, hatta çoğu zaman beton dayanımından daha da önemlidir. Dolayısıyla, betonarme yapıların uzun yıllar ka-lıcılığını sürdürebilmesi, ancak beton ve donatının bozul-masına neden olan etkenlerin bilinmesi ve gerekli önlem-lerin alınması ile mümkün olacaktır.

Beton içerisine sızan su, karbon dioksit, oksijen, sülfat, asit, klor gibi maddeler, betonda değişik türlerdeki kim-yasal olayların yer almasına sebep olmaktadır. Betonun içerisindeki alkalilerle reaktif agregalar arasında gelişen ve sertleşmiş betonun genleşerek yıpranmasına yol açan reaksiyonlar da kimyasal olaylar sonucunda yer almakta-dır. Donma-çözülme, ıslanma-kuruma, ısınma-soğuma gibi olaylar betonun yıpranmasına yol açacak nitelikteki fiziksel olaylardır.

Betonun, uygun malzeme oranlarında ve gradasyonda üretilmemesi, taşınma yerleştirilme, sıkıştırılma ve bakı-mının uygun yapılmaması sonrasında, boşluklu çatlak-lı, geçirimli ve düşük dayanımlı olarak elde edilmektedir.

Durabilite açısından betonun geçirimsiz olacak şekilde üretilmesi ve yerine yerleştirilmesi çok önemlidir. Çünkü betonun boşluklu olması, geçirimli olması, dışarıdan be-tonun içerisine zararlı maddelerin girişini kolaylaştıraca-ğından betonun çok çabuk yıpranıp hasar görmesine ne-den olacaktır.

Geçirimli beton, kimyasal ve fiziksel olaylardan daha ko-lay etkilenmekte ve dolayısıyla, daha da boşluklu bir mal-zeme durumuna gelebilmekte, aşınabilmekte, çok büyük gerilmeler oluşabilmekte ve içerisindeki demir donatılar paslanabilmektedir. Bütün bu olaylar, betonarme yapının hizmet edemez duruma gelmesine yol açmaktadır. (Re-sim 1, Resim 2, Resim 3)

Çimento hamuru ve betondaki çatlak ve boşluklar, ço-

Resim 1: Alkali Silika Reaksiyonu sonrasında hasar görmüş yapı

Resim 2: Donma çözülme etkisi ile hasar görmüş yapı

Resim 3: Deniz suyu etkisinde kalarak beton ve donatısı hasar görmüş yapı

Resim 4: Çimento hamurundaki kapiler ve jel boşlukları

Mayıs 2009 - 146

Beton

30

Çizelge1: Beton karışımı ve özellikleri için önerilen sınır değerler

ğunlukla beton teknoloji kurallarına uyulmaması sonucu, yetersiz sıkıştırma, yetersiz kür, kimyasal reaksiyona gir-meyen fazla suyun terleme, buharlaşma olayları gibi ne-denlerle oluşur. Çimento hamurundaki ve betondaki boş-luklar mikro, kapiler (Resim 4) ve makro olarak gruplan-dırılır ve kalıcılığı büyük ölçüde etkileyenler kılcal (kapi-ler) ve makro boyutta olanlardır. Çimento hamurunun geçirimliliğini etkileyen en önemli parametre S/Ç oranı-dır. Bu oranın 0,3 den 0,7 ye çıkması demek, çimento ha-murunun permeabilite (geçirimlilik) katsayısının 100 kat artması demektir. S/Ç oranının 0,4 değerini aşmasıyla bir-likte kapiler gözenekler arasındaki bağlantının kesileme-mesi nedeniyle geçirimsizliğin hızla azaldığı görülmekte-dir.

Dolayısı ile durabilite açısından geçirimsiz beton üretebil-mek için S/Ç oranının mümkün olduğunca düşük tutul-ması gerekmektedir.

Ayrıca uygulamada dikkat edilmez ise, donatılar açıkta kalabilmekte veya pas payları olması gereken miktarlar-da olmamaktadır. Betonarme donatısının korozyona kar-şı korunması, pas payı tabakasının kalınlığına, kalitesine ve geçirimsiz olmasına bağlıdır. TS 500, önerdiği pas payı kalınlıkları ile beton örtü tabakasının kalitesini ve çevre koşullarını ayrıntılı olarak dikkate almadığını göstermek-tedir. Standartta önerilen pas payı tabakası kalınlıklarının

birçok durumda yetersiz kalması muhtemel olduğundan bu değerlerin arttırılarak kullanılması önerilir.

Betonarme yapıların ana malzemelerini oluşturan beton ve donatının, hizmet süresi boyunca yıpranmasına neden olabilecek, fiziksel ve kimyasal olayların bir kısmını şu şe-kilde sıralamak mümkündür.

Aşınma

Yüksek Sıcaklık ve Yangın Etkisi

Donma Çözülme Etkisi

Çiçeklenme

Sülfat Etkisi

Gecikmiş Etrenjit Oluşumu

Deniz Suyu Etkisi

Asit Etkisi

Karbonatlaşma

Alkali Agrega Reaksiyonu

Donatı Korozyonu

Mayıs 2009 - 146İMO İzmir Şubesi Bülteni - www.imoizmir.org.tr 31

Beton

Bu türden birçok fiziksel ve kimyasal etkiler bir diğerinin gelişimini hızlandırabilmektedir.

Örneğin, fiziksel etkilerle betonun çatlaması geçirimli-liğin artmasına yol açarak betonun kimyasal nedenlerle bozulmasını kolaylaştırmaktadır. Benzer şekilde betonun kimyasal süreçlerle bozulması sonucu gözenekliliğin art-ması, aşınma gibi fiziksel etkilere dayanıklılığını büyük öl-çüde azaltmaktadır.

Betonu ve betonarme yapıları yıpratan bu tür fiziksel ve kimyasal olayların ne şekilde geliştiği üzerinde daha kapsamlı durulması gerektiğinden, detayların üzerinde burada durulmayacaktır. Daha sonraki bülten sayıları içe-risinde ayrı ayrı ele alınması uygun olacaktır.

SONUÇ VE ÖNERİLERYapının servis ömrü boyunca işlevselliğini koruyabilme-si, maruz kalacağı yıpratıcı etkilerin türünün ve şiddetinin tasarım aşamasında belirlenmesi ve gerekli önlemlerin alınmasıyla mümkündür. Yapının birden fazla etkiye aynı anda ve tekrarlı olarak maruz kalmasının olası olduğu ve tüm bu etkilerin bir arada değerlendirilmesinin gerektiği gözden kaçırılmamalıdır.

TS EN 206–1 standardında, beton ve betonarme eleman-ların maruz kalacağı etkilere göre beton karışımı ve özel-likleri için en büyük su/çimento oranı, en düşük çimento dozajı ve en düşük beton sınıfı için sınır değerler verilmiş-tir. Bu sınır değerler Çizelge 1’de verilmiştir.

Deprem yönetmeliğimizde verilen en düşük beton sını-fı C16/20, TS EN 206–1 standardında zararlı yıpratıcı hiç-bir etkiye maruz kalmayacak ve donatı korozyonu riskinin hiç bulunmadığı yapılarda kullanılmasına izin verilen be-ton sınıfıdır. Birçok durumda, yıpranma koşulları dikka-te alınarak betonun su/çimento oranına ve çimento do-zajına sınırlama getirilmesi beton sınıfını kendiliğinden C30/37 düzeyine çıkmaktadır.

Değişik üniversitelerimizin Yapı Malzemesi Profesörleri yeni yapılacak yapıların olası bir depreme karşı dayanıklı olabilmesi için gerekli asgari koşulları ve en düşük beton sınıfının C30/37 olması gerektiğini 17 Ağustos 2001 tari-hinde yayınladıkları bir deklarasyon ile kamuoyuna du-yurmuşlardır.  

Çok genel olarak, betonun ve betonarmenin dayanıklılı-ğının sağlanmasında temel felsefenin kaliteli ve geçirim-siz beton elde edilmesi olduğunu söylemek mümkündür. Buna göre;

Tüm bozulma süreçlerinde geçirimlilik önem-li faktör olduğundan, betonun geçirimsizliğini sağlayacak önlemler alınmalıdır (düşük S/Ç ora-nı, uygun çimento dozajı ve tipi, katkı kullanımı, kaliteli işçilik vb.),

Standarda göre, çevresel etkinin şiddeti dikkate alınarak uygun beton kalitesi seçilmeli (C30/37 ve üzeri),

Beton, uygun şekilde yerleştirilmeli, sıkıştırılma-lı ve bakıma (küre) tabi tutulmalıdır (TS 1247, TS 1248),

Yeterli kalınlıktaki pas payı tabakası kullanılma-lıdır, (Standart veya şartnamelerde öngörülen en düşük kalınlığa uygun olmalıdır.)

Suyun yapı elemanı üzerinden ve çevresinden bir an önce uzaklaştırılmasını sağlayacak tedbir-ler alınmalıdır. Çok şiddetli etki durumunda ise, bu önlemlere ek olarak betonun dış ortamdan izole edilmesi gerekli olabilir. Kuşkulu zeminle-rin (sülfat, klor vb. zararlı maddelerin) ve sula-rın zemin etüdü sırasında kimyasal analizi yap-tırılmalıdır.

Denetçi firma elemanları veya fenni mesul be-tondan numune alma dışında döküm açısından kalıp ve donatı durumunu, pas payını denetle-meli, kalıp alınmasından sonra betonun gözle muayenesini yaparak gözlemlerini kayıt altına almalıdır. Gözlenen kusurlar (pas payı, ayrışma, boşluklar, plastik büzülme çatlakları v.b.) onarı-labilecek nitelikte ise kısa sürede onarımı sağ-lanmalıdır.

Denetimler, çoğu kez taze betondan numune alınarak sınıf dayanımı kontrolü şeklinde yapıl-makta olduğundan, yukarıda sıralanan kusurlar çok ciddi boyutlarda değilse önemsenmemek-tedir. Bu kusurların durabilite açısından sorun yaratacağı açıktır.

Beton üretiminde, yapının kullanım amacına ve beton döküm koşullarına uygun olarak do-ğal ve yapay puzolanlar ve/veya puzolan içeren çimentoların kullanımı özendirilmelidir. Bilindi-ği gibi puzolan varlığı uzun vadede durabiliteyi olumlu etkilemektedir.

Katkı maddeleri teknolojisinin günümüzde çok geliştiği göz önünde bulundurulursa, su/çimen-to oranlarının üst sınırlarının gözden geçirilip düşürülmesi düşünülebilir. Bilindiği gibi bu ora-nın düşmesi durabiliteyi artıracaktır.

KAYNAKLAR

Baradan B. “Betonarme Projelerimizde En Düşük Beton Sınıfı Ne-den C30/37 Seçilmeli” Dokuz Eylül Üniversitesi Mühendislik Fakül-tesi İnşaat Mühendisliği Bölümü.

Baradan B., Yazıcı H., Ün H., “Betonarme Yapılarda Kalıcılık (Durabi-lite)” Dokuz Eylül Üniversitesi Mühendislik Fakültesi Yayınları Yayın No: 298, İzmir, 2002

Erdoğan T. Y., “Beton-Genişletilmiş 2. Baskı”, ODTU Geliştirme Vakfı Yayıncılık ve İletişim A.Ş. Yayını, Ankara, 2007

T.C. Bayındırlık ve İskan Bakanlığı, Deprem Şurası–2004, “Yapı Mal-zemeleri komisyon Raporu”, Ankara, 2004

TS EN 206–1, “Beton-Bölüm1: Özellik, Performans, İmalat ve Uy-gunluk”, Ankara, 2002

Mayıs 2009 - 146

Prefabrik

32

Prefabrike beton elemanlarla üretilen köprü ve üst ge-çitler, hem şehir içi hem de şehirlerarası ulaşımda, kon-vansiyonel olarak üretilen köprü ve üst geçitlere göre, yolun daha hızlı trafiğe açılmasını sağlamaktadır. Genel olarak öngerilmeli olarak imal edilen elemanlar hem bü-yük açıklıkların geçilmesinde sağladığı kolaylıkla hem de imalatta sağladığı hız ile tercih edilmektedir.

PREFABRİKE KÖPRÜLERSoner Bilge

İnşaat Yüksek Mühendisi

Kaynaklar :İnternetteki bu konudaki çeşitli web siteleri

Çoğunlukla prefabrike köprü ve üst geçit imalatında I-Kiriş ve Kutu Kiriş elemanlar kullanılmakta olup, aşağı-da bu şekilde üretilen köprü ve üst geçitlere örnekler yer almaktadır.

Mayıs 2009 - 146İMO İzmir Şubesi Bülteni - www.imoizmir.org.tr 33

İş Sağlığı ve Güvenliği

ÜLKEMİZ ÇALIŞMA YAŞAMINDA, İŞ SAĞLIĞI VE GÜVENLİĞİNDE BİR İLKFİŞEK ENSTİTÜSÜ ÇALIŞAN ÇOCUKLAR BİLİM VE EYLEM MERKEZİ

VAKFI’NI TANIYALIM (*)

AMACI

Başta çalışan çocuklar olmak üzere toplumun eşitsiz konumdaki kümelerine yönelik sağlık ve sosyal çalışmalar yapmak; model çalışmalar ve uygulamalarla, toplumun bu eşitsizlikler karşısında borcunu nasıl ödeyebileceğini ortaya koymak, bu düşünceleri yaymak ve sosyal devletin sahiplenmesi için çaba harcamak. Vakıf kısaca adaletsizliklerle savaşan bir örgüt olarak tanımlanabilir.

İLKELERİ

- Gülümseyen Söylem (Çatışmacı itici değil; ilkeli ama sevecen ve kucaklayıcı)

- Kendi Kendini Finanse Etme

- Nimetleri ve Standartları Paylaşma

- Sürdürülebilirlik

- Bilim ve Sanatı Buluşturma

EYLEMLERİ

1. Küçük sanayi sitelerinde ve çocuk çalıştıran küçük iş-yerlerinde iş sağlığı ve güvenliği hizmetleri sunmak için yürüyen klinik, yürüyen e-rontgen ve yürüyen od-yometri taşıtlarıyla hem sabit ve hemde gezici hizmet-ler sunmuştur. Kısaca Türkiye’de ilk ortak işyeri he-kimliği ve iş güvenliği uzmanlığı birimlerini kur-muştur.

2. Fişek Enstitüsü’nün internet siteleri, yılda toplam 60.000 ziyaretçi alan sitelerdir.Birbirlerine bağlı ve eri-şim sınırlılıkları olmadığı için, gezmek kolaydır. Çocuk emeğinden, iş sağlığı ve güvenliğine, beyin göçünden sosyal politikaya kadar değişik ilgi alanlarına seslen-mektedir.

3. Prof.Dr.Nusret H. Fişek Kütüphaneleri: İnternet eri-şimli olup, 12 kütüphaneden oluşmaktadır. Bunlar-dan çocuk emeği, sağlık-güvenlik-çevre kütüphanele-ri Türkiye’de ilk ve tektir. (Erişim : www.fisek.org.tr)

4. Çocuk Emeği Kaynakçası : 2007 yılına kadar Türkiye’de yayınlanan çocuk emeği ile ilgili tüm yayınlarla ilgi-li özet ve kimlik bilgilerine erişilebilmektedir. (Erişim : www.fisek.org.tr)

5. Çocuk Emeği Dünya Atlası : Çocuk emeğinin en kötü biçimlerinin dünya üzerindeki dağılımı, kaynak gös-terilerek hem metin üzerinde hemde dünya haritala-rı üzerinde ülke ülke incelenmektedir. (Erişim : www.fisek.org.tr)

6. Çalışan Çocuklar Fotoğraf Yarışmaları : 2002 yılından beri her yıl düzenlenen fotoğraf yarışmalarıyla, ülke-mizdeki fotoğraf sanatçılarının çocuk emeği üzerine çalışmaları yarıştırılmakta ve iki yılda bir albümde top-lanmaktadır. Şimdiye kadar üç albüm yayınlanmıştır.

7. Çırakların Tatil Keyfi : Vakıfça yürütülen araştırmaların

gösterdiği gibi yıllık ücretli izin bile yapamayan çalı-şan çocuklara, hakları olan ücretli tatili ve paylaşmaları gereken nimetleri göstermeyi ve bunu bir model ola-rak toplumun sorumluluklarına sunmayı amaçlayan bir çalışmadır. Kız ve erkek çıraklar, gruplar halinde de-niz kenarında bir hafta yaz tatiline götürülmektedirler.

8. Cumhuriyet Anıt Kurumları Dizisi : Vakfın ilgi alanına giren konularda Cumhuriyet’in ilk yıllarında başlatılan ve yaptıkları çalışmalarla anıtlaşmış kurumların ve kişi-lerin gün ışığına çıkarılması amaçlanmaktadır. Bu dizi-de dört kitap yayınlanmıştır;

Çocuk Esirgeme Kurumu (1921-1981)

Hıfzıssıhha Okulu ve Nusret Fişek (1958-1965)

KİT’lerin Çırak Okulları (1938-1986)

Zonguldak-Ereğli Havzası Amele Birliği (1921-1946)

9. Genç Kız Evi : Çalışan genç kızlar üzerinde yürütü-len çalışmalarınbir uzantısı olarak Ankara-Türközü-Boztepe Mahallesi’nde 2005 yılında açılan “Genç Kız Evi”nde, öğrenimini sürdürmek isteyen kızlara “sessiz, sıcak, sevecen” bir ortam sunulmaktadır.

10. Çalışma Ortamı Dergileri : 1992 yılında yayınına baş-layan, ülkemizdeki en uzun soluklu işçi sağlığı iş gü-venliği dergisidir. Eylül-Ekim 2008’de 100. Sayısını çı-karmıştır.

11. Düşünce Ortamları : Çalışma Ortamı dergisi okurları-nın düzenledikleri seminerler olarak başlayan toplan-tılar, gelişerek 2008 Nisan’ında bir “düşünce ortamına” (sempozyum) dönüşmüştür. Bu tarihde Türkiye Genç-lik federasyonu ve Çankaya Belediyesi ile işbirliği içer-sinde “Şiddete Karşı Düşünce Ortamı” gerçekleştirilmiş ve kitap olarak da yayınlanmıştır.

12. Basında Çocuk Emeği : Uluslararası Çocuk Yılı olan 1979’dan başlayarak, seçilmiş 5 ulusal gazete, farklı za-man dilimlerinde tarnmış ve çıkan “Çocuk emeği ha-ber ve yazıları” değerlendirilmiştir.

Vakıf Merkezi;Selanik Cad. 52/4 Kızılay 06650 ANKARATel : (312) 419 78 11 – Faks : (312) 425 28 01 – 395 22 71www.fisek.orgwww.isguvenligi.net www.fisek.comwww.beyingocu.com

(*) Fişek Enstitüsü Çalışan Çocuklar Bilim ve Eylem Merkezi Vakfı tarafından yayınlanmış olan “Çalışma Yaşamında Sağlık ve Güvenlik (Prof.Dr.A. Gürhan Fişek, Şubat 2009, Ankara)” kitabından alınmıştır.Bir sonraki sayımızda son Vakıf yayını olan “Çalışma Yaşamında Sağlık ve Güvenlik (Prof.Dr.A. Gürhan Fişek, Şubat 2009, Ankara)” kitabın tanıtımını ve bazı bölümlerin aktarımı yapılacaktır.

Mayıs 2009 - 146

Vergi

34

ÖDEME EMRİNE KARŞI YAPILACAK İŞLEMLERAykut KOLATARVergi Denetmeni

Yasal DayanakÖdeme emri 6183 Sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usu-lü Hakkında Kanun’un 55. maddesine istinaden vadesin-de ödenmeyen kamu alacakları için düzenlenmektedir. Bu bildirimde borçlulara 7 gün içinde borçlarını ödeme-lerini veya bu borçlarla ilgili mal bildiriminde bulunma-ları tebliğ edilir.

Hangi Nedenlerle Ödeme Emrine İtiraz EdilirÖdeme emrini alan borçlu;

• Böyle bir borcunun olmadığı,

• Borcunu kısmen ödediği,

• Borcun zamanaşımına uğradığı, iddiasıyla tebliğ ta-rihinden itibaren 7 gün içerisinde vergi mahkemesinde dava açabilir. Borcun bir kısmına da dava açabilme im-kanı bulunmaktadır. Ancak dava dilekçesinde dava açı-lacak kısmın türü ve miktarının açıkça gösterilmesi ge-rekmektedir.

Dava açan borçlu hakkında takip işlemleri, davayı gö-ren mahkemece yürütmeyi durdurma kararı verilemedi-ği sürece devam eder.

Vergi Mahkemesinde Açtığı Davayı Kaybeden Borçlu Ne YapmalıdırBorçlunun, borcun tamamına karşı vergi mahkemesin-de açtığı davanın tamamen veya kısmen reddi halinde, ret kararının kendisine tebliğ tarihinden itibaren 7 gün içinde Mal bildiriminde bulunmak mecburiyetindedir. Borcun bir kısmına karşı yapılan itirazlar mal bildirimin-de süre uzatmaz.

Mal Bildirimi NedirMal bildirim; borçlunun borcuna yetecek tutarda mal varlığını ve geçim kaynaklarını vergi dairesine yazılı veya sözlü olarak bildirmesidir. Borçlu borcuna karşılık kendi-sinde veya kendisine ait olup da üçüncü şahıslar elinde bulunan mal, alacak ve hakları da tahsil dairesine bildirir. Borçlu mal bildirimine rağmen borcunu ne şekilde öde-yebileceğini de belirtmelidir. Mal bildirimi servet beyanı olmadığından borçlunun borcunu karşılayacak tutarda mal bildiriminde bulunması yeterlidir.

Bildirilecek Malı Olmayan Borçlu Ne YapmalıdırKendisine ödeme emri tebliğ edilen ve malı olmadığı yolunda bildirimde bulunan kamu borçlusu, bu bildirim ile birlikte veya bildirim tarihinden itibaren 15 gün için-de ,

• En son kanuni ikametgah ve iş adresini bildirmek,

• Varsa devamlı mükellefiyetleri bulunan diğer vergi dairelerini ve kamu idarelerini ve bunlardaki hesap ve kayıt numaralarını bildirmek,

• Nüfus kayıt örneğini vermek zorundadır. Bu mecbu-riyeti yerine getirmeyenlere ilgili mahkemelerce bir aya kadar hafif hapis veya 100 TL ye kadar adli para cezası ile cezalandırılır.

Mal Bildiriminde Bulunmayanlar Hakkında Ne Yapılır.

Kendisine ödeme emri tebliğ edilen borçlu, 7 günlük süre içinde borcunu ödemez ve mal bildiriminde de bu-lunmazsa, mal bildiriminde bulununcaya kadar bir defa-ya mahsus olmak ve üç ayı geçmemek üzere hapis ceza-sı ile cezalandırılır. Ödeme emrine karşı dava açılan hal-lerde, vergi mahkemesinin ret kararının tebliği tarihin-den itibaren 7 gün içinde borçlu mal bildiriminde bu-lunmazsa icra tetkik merci kararı ile hapsedilir. Borçlu mal bildiriminde bulunduğu anda hapis kararı alınmış olsa da infaz edilemez ve borçlu hapsedilmişse derhal tahliye edilir.

Mal Edinme ve Mal Artması Durumunda Borçlu Ne Yapmalıdır.

Mal bildiriminde, malı olmadığını gösteren veya borca yetecek kadar mal göstermemiş olan borçlu, sonradan edindiği malları ve gelirindeki artmaları, edinme tarihin-den başlayarak 15 gün içinde vergi dairesine bildirmeye mecburdur. Sonradan edinilen mallarını ve malvarlığın-daki artışlarını belirtilen süre içinde bildirmeyerek kamu alacağının tahsiline engel olan veya tahsilini zorlaştıran borçlu bir aydan bir yıla kadar hafif hapis cezasıyla ce-zalandırılır.

Mal Bildirimi Sonucunda Ne Olur

Borçlunun, mal bildiriminde gösterdiği veya vergi daire-since tespit edilen malları ile borçluya ait olup da üçün-cü şahıslarda bulunan mallardan borcuna yetecek mik-tarı vergi dairesince haciz olunur. Yapılan takibat sonu-cunda borçlu borcunu rızaen ödemediği takdirde ver-gi dairesince haciz olunan mallar satışa çıkarılarak kamu alacağı tahsil edilir.

Kaynak: Gelir İdaresi Bşk.lığı

Mayıs 2009 - 146İMO İzmir Şubesi Bülteni - www.imoizmir.org.tr 35

Sağlık

İZMİR MESLEK ODALARI PLATFORMU ve YEREL GÜCÜDr. Fatih SÜRENKÖK

İzmir Tabip Odası Yönetim Kurulu Üyesi

Kısa adı İMOP olan İzmir Meslek Odaları Platformu, TMMOB’a bağlı şubeler ile Baro, Tabip Odası, Diş Hekimleri Odası, Eczacılar Odası, Veteriner Hekimler Odası, Serbest Muhasebeciler ve Mali Müşavirler Odasının 1994 yılında oluşturduğu bir sivil toplum platformudur. Ana amacı, bilimsel ve hukuksal alt yapısı ile kentsel yaşama ve ülkenin genel yaşamına ait “taraf” olmak ve halkı bilinçlendirmektir. Bu meslek odaları kanun ile kurulmuştur (örneğin TTB ve Tabip Odaları 6023 sayılı yasa ile) ve amaçları arasında yukarıda belirttiğim alanlarda vardır. Üye sayısı açısından toplamda 50 bine yaklaşmaktadır. 90’lı yılların sonuna doğru oldukça önemli işlere imza atan platform, o dönemde yerel ve merkezi yönetimin yanlış uygulamalarına karşı durmuştur. Kent hukukunu, bilimi referans alan bu akademik meslek odalarının karşı duruşu, özellikle rant (ekonomik ya da siyasi olabilir) çevreleri tarafından “engel olucu kafalar” olarak adlandırılmıştır. İMOP, 2000 yılların başında da benzer tutumunu devam ettirirken, yerel yönetimde Ahmet Piriştina’nın büyükşehir belediye başkanı olması ve kentsel yönetimde meslek odalarına danışarak işler yapması ile “engel olucu kafalar” tanımlamasından destek olucu hale gelmiştir. Her zaman yerel yönetim ve genel yönetimin yerel uygulamalarında yapıcı ve destek olucu rolü üstlenmeye hazır olan İMOP maalesef uygulamada muhataplarından her zaman aynı karşılığı bulamamıştır. Kimi zaman Kordon’da yapılmak istenen otoyola karşı durmuş, kimi zaman halk sağlığını önceliğine almış, kimi zaman da savaşa hayır diyerek 1 Mart tezkeresinin iptaline zemin hazırlamış, kimi zaman da kenti yöneteceklerin seçimine müdahale etmiştir.

2006 yılına kadar yerel yönetimlere destekte oldukça aktif olan İMOP, İzmir Barosu ve İzmir Tabip Odası yönetimlerinin siyaseten(!) özellikle bazı odalarla bir araya gelmek istememesi bu gücün erimesine yol açtı. Bu süreçten sonra İzmir’de TMMOB İKK ayrı, Sağlık Meslek Odaları ayrı organize oldular. Son 3 yıldan beri İMOP bileşenlerini bir arada görmek mümkün olmadı. Dileğim özellikle yerel yönetimlerde önemli bir güç olan meslek odalarının yeniden eski konumuna gelmesi.

İMOP’un çalışmalarından bazılarını dijital ortamda ulaşabildiğim kadarı ile sizlerle paylaşmak istiyorum.

*İzmir Meslek Odaları Platformu, çalışmalarında uzun bir süredir şu sloganı kullanıyor.

‘‘Kentin sakini değil, sahibi olun. . . ’’ *Kuşlar İçin Bir İmza Ver. 12 Haziran 2001

İzmir Meslek Odaları Platformu, Kuş Cennetinin Milli Park ilan edilmesini istiyor. Platform sözcüsü Adnan Kaplan, bu amaçla imza kampanyası başlattıklarını açıkladı.

İzmir Meslek Odaları Platformu, İzmir Kuş Cenneti’nin “Milli Park” ilan edilmesi için imza kampanyası başlattı. Toplantıda ayrıca İzmir Meslek Odaları Platformu’nun

üzerine eğileceği konular açıklandı. Buna göre Platform üyeleri önümüzdeki dönemde şu konular üzerinde çalışacak:

* İzmir’de kurulması planlanan Sokak Çocukları Rehabilitasyon Merkezi’ne destek verilmesi.

* 1973 yılında yapılan ve günümüzde arşivlerde bile bulunamayan İzmir Nazım İmar Planı’nın tekrar yapılması,

* Ölüm oruçlarında ve F tipi cezaevlerindeki sorunların çözümlenmesi.

* Hukukdışı inşa edilen İnciraltı ve Bahçelerarası’ndaki Dünya Ticaret Merkezi ve Ege Palas hakkındaki gerekli işlemlerin yapılması,

* Baz istasyonlarıyla ilgili sorunların çözümlenmesi.

*Söyleşi:Cezaevi MimarisiTarih

10 Nisan 2002, ÇarşambaKonuşmacılar

Melda TürkerLLM Yargı Adaleti ve İnfaz Planlamacısı, Uzman Müşavir - A. B. D.

Derya Emiroğlu – Mimar

*Işıklar Filistin İçin Söndü. 10 Nisan 2002

İzmir Meslek Odaları Platformu da ‘Filistin için bir dakika karanlık eylemine’ destek vereceklerini açıkladı.

*Savaşa Hayır 25 Ocak 2003

Aralarında İzmir Barosu, İzmir Tabip Odası, Diş Hekimleri Odası, Eczacılar Odası gibi meslek kuruluşlarının İzmir temsilciliklerinin yer aldığı İzmir Meslek Odaları Platformu 24 Ocak günü bir eylem yaparak emperyalist savaşı protesto etti.

Kıbrıs Şehitleri Caddesi girişinde bir araya gelen 25 oda üye ve yöneticisi “Savaşa Hayır” pankartını açarak “Hekimler yaşam hakkını savunuyor”, “ABD’nin Irak saldırısına hayır” yazılı dövizler taşıdılar. Platform adına yapılan açıklamada “ABD’nin bölge halkları ve dünyadaki diğer ulusların karşı çıkmasına rağmen savaşta ısrar ettiği” söylendi. Savaşın insan onurunun, temel hak ve özgürlüklerin yok edilmesi, yıkım, açlık ve sefalet olduğunu dile getirildi “kapımıza kadar dayanan bu ‘ölüm’ çağrısını reddediyoruz” denilerek, eylem “Kahrolsun Amerikan Emperyalizmi” sloganıyla bitirildi

*İzmir Meslek Odaları Platformu, depremlerde rant enkazlarının son bulmasını istedi. 9 Mayıs 2003

Meslek Odaları’nın İzmir Tabip Odası’nda yaptığı basın açıklamasında, imar affı yerine kentsel yenileme

Mayıs 2009 - 146

Sağlık

36

projelerinin geliştirilmesi, orman arazilerini yağmaya açan zihniyetten vazgeçilmesi, kamu ihalelerinin şeffaflaştırılması ve ilgili meslek örgütlerinin görüşlerine mutlaka başvurulması gerektiği vurgulandı. *İzmir Meslek Odaları Platformu (İMOP), yaklaşık iki ay sonra kentin geleceğine ilişkin önemli bir açıklama yapmaya hazırlanıyor. 15 Mayıs 2003

İzmir’in sosyal, kentsel, kültürel konularına sık sık müdahil olan ve bilimsel bakış açısını yansıtmaya çalışan Meslek Odaları Platformu, önümüzdeki yeni dönemde İzmir’i hangi kadroların yönetmesi gerektiği konusunda görüşlerini açıklayacak. Platform, son dört yıllık süreçte Ahmet Piriştina’nın kent hukukuna bağlılığı ve rant çevrelerine fırsat tanımaması nedeniyle, Piriştina’ya açık destek verecek. *Meslek odaları rant çevrelerini uyardı

Ruhsatsız olduğu için geçen hafta sonu kapatılan alışveriş merkezi Konak Pier ile ilgili tartışmalar devam ediyor. Konak Pier’in mühürlenmesinin ardından İzmir’in yerel gazetesi Yeni Asır, Pier’in kapatılmasının İzmir’in ekonomisine ağır darbe vurduğunu iddia ederek, İzmir Meslek Odaları Platformu temsilcilerini suçlu ilan eden yazılar yayımladı. İzmir Meslek Odaları Platformu, dün Tabipler Odası’nda bir basın toplantısı düzenleyerek, Yeni Asır’ın bu tavrını eleştirdi ve toplumsal yararı savunmaya devam edeceklerini belirtti. İzmir Meslek Odaları’nın bugüne kadar kentin planlı, sağlıklı, kamu yararını önde tutan uygulamalarla gelişmesine dönük yaklaşımlar içinde olduğunu, kentsel sorunlara bilimsel ve yasal kurallar kapsamında çok önemli katkılarda bulunduğunu belirterek, Hukukun üstünlüğünü sağlamak amacıyla, demokratik ve yasal haklara dayanan çalışma süreçlerinde odalarımız çoğu zaman kentin tarihsel, doğal, kültürel mirasını hiçe sayarak, planlı gelişimini öngörmeyen bazı ekonomik çıkar gruplarının günübirlik politikalarıyla çatıştığından oda birimlerimize gerçekle ilgisi olmayan ithamlarda bulunulmaktadır denildi.

Kordon boyu böyle kalmalı 17 Mayıs 2004

İzmir Meslek Odaları Platformu, “Koruma Kurulu üzerindeki siyasi baskı ve oyunlara son verilmesi” gerektiğini bildirdi. Kordon’dan otoyol geçirilmesi projesinin, çağdaş ve bilimsel planlama ilkelerine aykırı olacağını ve bunun yanlışlığını yıllardır platform olarak vurguladıklarını hatırlattı. Bayındırlık ve İskan Bakanlığı Müsteşarı Sabri Erbakan’ın, “bütün yargı kararlarına ve kentlinin bu yönde bir beklentisi olmamasına karşın, Kordon’a yol yapmaktaki ısrarcı tutumunun anlaşılamadığını” belirterek, şöyle dsenildi:”Bugün Kordon’a yapılmış olan dolgu, kentlinin kullanımına açık, çağdaş rekreasyon alanı olarak başarıyla düzenlenmiş, kamu yararı, hukukun ve planlama ilkelerinin gereği yerine getirilmiştir. Kent yeniden denizle buluşmuştur. Kordon’a otoyol yapılamaz. “

İZMİR’DE BELEDİYE BAŞKANLIĞI TARTIŞMALARINA MESLEK ODALARI DA KATILDI 18 Haziran 2004

İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Ahmet Piriştina’nın ani ölümü üzerine kamuoyunda çıkan yeni başkanın kim

olacağı yönündeki söylentiler üzerine bir açıklama yapan İzmir Meslek Odaları Platformu, endişelerini dile getirdi.

Elektrik Mühendisleri Odaları (EMO) Lokali’nde konuyla ilgili bir açıklama yapmak üzere biraraya gelen çeşitli meslek komiteleri, DİSK, KESK, Türk-İş gibi sendikalar ile İMOP, kentin yeni başkanının, Piriştina’nın kimliğinde oy verilen tüm değerleri ve kesimleri temsil etmesi gerektiğini savundu. ‘Büyükşehir yönetimine seçilecek yeni başkan, bilimi, hukuku, doğal ve kültürel değerleri, kent suçunu alışkanlık haline getiren çevrelere karşı ödünsüzce savunan ve son yerel seçimlerde Ahmet Piriştina’nın temsil ettiği çizgiye oy veren tüm kesimleri kapsayacak yapıda olma sorumluluğunu taşımalıdır. Yine bu dönem için planlanan çalışmaların gerçekleştirilmesine karşı koyabilecek siyasi, ekonomik, her türlü rant ve çıkar çevrelerine karşı duracak irade ve kararlılığı göstermeli, bu çevrelerle yapılan pazarlıklar içerisinde olmamalıdır’ denildi.

Aziz Kocaoğlu’ndan Meslek Odaları Platformu’na Ziyaret 05 Temmuz 2004

İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı  Aziz  Kocaoğlu, İzmir Meslek Odaları Platformu  üyelerini ziyaret etti. ”Tüm meslek odalarının birlikte olacağı bir toplantıda benim buraya gelmemin daha uygun olacağını düşündüm. Böylece bundan sonra yapacağımız çalışmalarda meslek odaları ile nasıl iletişime geçebilir, birlikte nasıl çalışabiliriz noktasındaki isteklerimi aktarmak istedim. Ben İzmir’de bulunan meslek kuruluşlarından destek alarak çalışmalıyız görüşündeyim. Meslek odalarının uzmanlık alanlarına göre kente bakış açılarını ve öncelikli projelerinin bulunduğunu, bunların bilinmesi gerekiyor. Bu projeler sizin olduğu gibi aynı zamanda bizim de projelerimiz olacak. Meslek odalarının bize destek olması, projelerin hayata geçirilmesi noktasında da önemi var. Tüm projeler gözden geçirilirken, zaman zamanda meslek odalarının uzmanlık alanlarına göre sadece bir projeyi masaya yatırarak incelemenin faydalı olacağına inanıyorum. Detaya girildiğinde o projeyi tartışma olanağı yakalamalıyız. Ve bu durumda mesleki açıdan uzman kişinin bu projeye bakışını da öğrenmiş oluruz. Projelerin uygulanmasında ve yaşama geçirilmesinde de birbirimize destek olmalıyız. Belli bir çalışma yaptıktan sonra pratikte de ihtiyaç duyulduğunda meslek odalarının kapısını çalabilmek isterim” dedi.

GDO’ya HAYIR

14 Ağustos 2004

“GDO’ya Hayır Platformu” İzmir bölge toplantısı ETO (Ekolojik Tarım Organizasyonu derneği) ve Ziraat Mühendisleri Odası’nın katkı ve organizasyonuyla gerçekleştirildi. Toplantıya ETO üyeleri, TMMOB meslek odaları şube temsilcileri, İzmir Barosu temsilcileri, İzmir Tabip Odası, akademisyen ve ekolojik tarım kontrol ve sertifikasyon kuruluşları temsilcileriyle platformun diğer illerden gelen temsilcileri katıldılar.

Mayıs 2009 - 146İMO İzmir Şubesi Bülteni - www.imoizmir.org.tr 37

Hukuk

EKONOMİK KRİZ VE HUKUKSAL YANSIMALARI - 2

Avukat Baki OKAN

İflasın ertelenmesi Önceki sayıdaki yazımda belirttiğim gibi, bu yazımda ekonomik bunalım dönemlerinde sıkça başvurulan “iflasın ertelenmesi” konusuna değinmek istiyorum. İflasın ertelenmesi veya konkordato gibi müesseseler her ne kadar ilk bakışta borçlunun menfaatine görülse de aslında aynı zamanda alacaklıların menfaatini de koruyan hükümler içerir. Bu müesseselerin düzenleme amacında, alacaklıların da daha yüksek oranda bir tatmine kavuşmaları yatmaktadır. Takip hukukunda yapılacak düzenlemelerde, borçlunun mal kaçırmasının engellenmesi ve aynı zamanda borçlunun, alacaklıların da katıldığı bir süreçte, kontrol altında faaliyetine devamının sağlanarak, sonuçta alacaklıların alacaklarına daha yüksek oranda kavuşmasının sağlanması amacı esas alınmalıdır.

İcra ve İflas Kanunu madde 179’da her ne kadar iflas talebinin zorunlu olduğu açıkça belirtilmemiş ise de, anonim şirket yönetim kuruluna bu görevi yükleyen hüküm, Türk Ticaret Kanunu madde 324’de mevcuttur. Limitet şirketler ve kooperatiflerde de paralel düzenlemeler vardır. İcra ve İflas Kanunu madde 179’da idare ve temsille görevlendirilmiş kimselerin şirket veya kooperatifin borca batık hale geldiğini, beyan etmeleri ve bu durumun mahkemece tespiti halinde doğrudan iflasa hükmolunacağı düzenlenmiştir. Burada şirket yönetim kurulundan söz edilmemiştir. Neden? Çünkü Türk Ticaret Kanunu madde 324’deki yönetim kurulu her şirket tipinde yoktur. Örneğin, limited şirkette yönetim kurulu yok, müdürler kurulu var, müdürler var. O yüzden şirketi idare ve temsile kim görevliyse ona bu yetkinin ve görevin verilmesi doğrudur. İcra ve İflas Kanunu madde 179 genel hüküm olduğundan, her şirket tipine göre ayrı ayrı zikretmek mümkün değildir. O yüzden şirketi idare ve temsile yetkili kimseler, tasfiye halinde ise, tasfiye memurları, şirketin bilançosundan borca batıklık durumunu anladıklarında hemen mahkemeye başvurmak zorundadırlar. Borca batıklık, şirketin mevcudu ve alacaklarının şirket borçlarını karşılamaya yetmemesi halidir. İşte bu durumda takibe hacet kalmaksızın iflasa hükmedilir. Şu kadar ki; idare ve temsille görevlendirilmiş kimseler veya alacaklıların, şirketin mali durumunun iyileştirilmesi ihtimalinin mevcut olduğu konusunda mahkemede kanaat uyandırmaları durumunda, hazırlanmış olan iyileştirme projesini dikkate alarak o şirket hakkındaki iflasın ertelenmesine karar vermeleri mümkündür.

İflasın ertelenmesine karar verilebilmesi için, iyileştirme projesinin ciddi ve inandırıcı bulunması gerekir. Burada mahkemelerin bilirkişilik kurumundan yararlanması gereklidir. Çünkü hakimden, işletme hukukuna, işletme bilimine ilişkin hangi önlemler alındığında bir sermaye şirketinin rehabilite edilebileceğini bilmesi her zaman

beklenemez. Dolayısıyla burada bilirkişilere verilecek görev çok ciddi önem arz etmektedir. Söz konusu bilirkişinin yapacağı iş, sadece bir bilançoda aktiflerin ve pasiflerin durumunu özetlemek ya da yani klasik bir bilanço analizi değil, dinamik bir bilanço analizi yapmak, bir nakit akış tablosu çıkarmak ve bir projeksiyon hazırlamaktır ki, bu da ancak bağımsız denetim kuruluşları gibi kuruluşların yapabileceği tespitlerdir.

İflasın ertelenmesi, sermaye şirketlerinde borca batıklık halinde kabul edilmiş bir kurumdur ve diğer iflas sebeplerinde ön görülmemiştir. Kısaca, İcra ve İflas Kanunu madde 177 ve 178’de iflasın ertelenmesi söz konusu olamaz. Çünkü 178. maddede aciz haline düşmüş olan, başka bir deyişle nakit sıkıntısı çeken tüm iflasa tabi borçlular bakımından bir ihtiyari iflas sebebi düzenlenmiştir. Borçlu, iflastan kurulmak için bir tedbir almayı düşünüyorsa, iflas talebinde bulunmak yerine tedbirlerini alabilir; kurtulursa zaten faaliyetine devam eder. Ancak, bu şirket borca batık hale geldiğinde mutlaka mahkemeye başvurması gerekir. İşte bu bildirim zorunluluğunun ağırlığını yasa koyucu iflasın ertelenmesi kurumu ile yumuşatmıştır. Şirketin mali durumunun iyileşmesi olasılığı varsa erteleme kararı verilebilmektedir.

Vurgulanması gereken diğer bir husus da, iyileştirme önleminin türüne mahkemenin karar veremeyeceğidir. Mahkeme sadece kendisine önerilen iyileştirme tedbirlerinin makul ve ciddi olup olmadığı konusunda karar verir; “iyileştirme tedbirlerine bir de şunu ekle, daha iyi olur” diyemez. İyileştirmenin yöntemine, iyileştirme önleminin türüne karar veremez, iyileştirme önlemi olarak önerilen hususun uygun olup olmadığına, iyileştirmeye elverişli olup olmadığına karar verebilir.

İcra ve İflas Kanunu madde 179a’da erteleme önlemleri düzenlenmiştir. İflasın ertelenmesine karar veren mahkeme, önce muhafaza önlemlerine karar verecektir. Erteleme önlemleri, nitelik itibariyle geçici koruma önlemleridir. İflasın ertelenmesi kararı verildiğinde mahkeme mutlaka bir kayyım atamak zorundadır. Yani kayyım atamadan şirketin yöneticilerine şirketi bırakıp bu şekilde bir süre tanınması mümkün değildir. Defter tutulması tek başına şirket malvarlığını korumaya yetecek bir koruma önlemi değildir. Defter tutmak o defterdeki malları koruma altına almak anlamına gelmez. Çünkü her işletmenin türüne göre, o işletmenin koşullarına göre alınması gereken önlemler değişebilir. Bazen hiçbir koruma önlemi, yani bir malı kilit altına alma gibi koruma önlemine gerek olmaz. Aksine böyle bir koruma önlemi alınması iyileştirme amacına ulaşmayı engeller. Çünkü iyileştirme, iflası talep zorunluluğunun doğduğu sırada, yani şirketin borca batık olduğu durumda başvurmak zorunda olan şirketin hukuki ve bazı ekonomik önlemler alarak şirketin mali durumunu daha ileri götürme

Mayıs 2009 - 146

Hukuk

38

olasılığının kuvvetle görüldüğü hallerde bir iyileşme ümidi var demektir.

Kayyım atanmasında Kanunun madde 179a 2. fıkrasında iki ihtimal öngörülmüştür. Mahkeme, ya tamamen yönetimi kayyıma verecek veya bazı işlemlerin geçerliliğini kayyımın onayına tabi kılacaktır. Kayyımın görevlerinin bu kararda ayrıntılı olarak belirtilmesi gerekir. Burada acaba kayyımın sorumluluğu nedir, neye göre sorumluluğu düzenlenmelidir? Kayyım burada görevini mahkemenin verdiği çerçevede yerine getirecek erteleme süresi içinde ve sürekli raporlar verecek, bu raporların da eğer iyileştirme ümidi kalmadı derse mahkeme, iflasın ertelenmesi kararını kaldırıp şirketin iflasına karar verecektir.

İflasın ertelenmesi kararı, İcra ve İflas Kanunu 166. maddedeki usule göre, en yüksek tirajlı beş gazeteden biriyle ilan edilir ve gerekli yerlere de bildirim yapılır. İflas talebi üzerine, bildirim yapılan yerlere yine bildirim yapılır. Neden? Çünkü iflas talebinde bulunulduğu zaman ilgili yerlere bildirim yapılıyor, alacaklılar haberdar edilmeye çalışılıyor. Bu kez o şirketin mali durumunun iyileşmesi ihtimalinin ortaya çıkması nedeniyle, iflas kararı ertelenmiştir. Yani, artık bu borçlunun mali durumunda bir iyileşme ümidi vardır; bu durumun da bilinmesi ve şirketin kredibilitesinin biraz olsa da artmasının sağlanması bakımından ilan ve bildirimlerin yapılması kanuna konmuştur.

Erteleme kararının en önemli etkilerinden biri tatil etkisidir. 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsili Usulu Hakkında Kanuna tabi takipler dahil tüm takipler durur. Erteleme kararı verilmesiyle birlikte, 6183 sayılı Kanuna göre yapılan takipler, haciz yoluyla yapılan takipler ve iflas takipleri durur. Çünkü, iflasın ertelenmesinin temel mantığı alacaklıların takiplerinden borçluyu erteleme süresi içinde korumak, mal varlığının parçalanmasını engellemektir. Gerçekten, her bir alacaklı münferit takip yapıp işletmenin bir unsurunu koparıp götürürse geriye işletmeyi devam ettirecek mal varlığı kalmayabilir. İşte bunu engellemek için mal varlığının korunması esastır. Bunu sağlamak için de takip yasağı getirilmiştir. Erteleme kararıyla birlikte daha önce başlamış olan takipler de durur. Ancak, alacaklılar takip yoluyla hak arayamadıkları için, zaman aşımının işlemesi de tabii ki bu süre içinde duracaktır.

Burada rehinli alacaklara bir imtiyaz tanınmıştır. İcra ve İflas Kanunu madde 179b,II’deki düzenlemeye göre, taşınır, taşınmaz rehni ve ticari işletme rehini sahibi alacaklılar, takibe devam edebilirler veya yeni takip yapabilirler. Ancak erteleme süresi içinde koruma önlemi alınamaz ve satış işlemi gerçekleştirilemez. Ancak İcra ve İflas Kanunu 206. maddenin 1. sırasındaki alacaklar yani işçi alacakları için haciz yoluyla takip yapılabilir. İşçiyi koruma amacıyla getirilen bu düzenleme çok tartışılmaktadır.

Rehinli alacakların muhafaza tedbiri gerçekleştirilemez, satış gerçekleştirilemez düzenlemesi yani 179b-2’de bir cümle, sonradan ilave edilen bir cümle ilginçtir. “Bu durumda erteleme sürecinde işleyecek olup mevcut rehinle karşılanamayacak faizler teminatlandırılmak

zorundadır.”. Yani teminatlandırma bir iflasın ertelenmesi koşulu mudur? Baştan mahkeme iflasın ertelenmesine karar verirken bu koşulun gerçekleştirilmiş olması da aranacak mıdır? İflasın ertelenmesi kararının hangi halde verilebileceğini düzenleyen İcra ve İflas Kanunu 179. maddede bu koşul aranmamıştır. İyileştirilme ümidi konusunda ciddi bir projenin sunulması yeterlidir.

İflasın ertelenmesi ile ilgili olarak, bir Yargıtay kararında iflasın ertelenmesi içinde konkordato teklif edilmesi ve konkordatonun tasdik edilmesi şeklindeki bir iyileştirme projesinin de mümkün olabileceği kabul edilmiştir. Yani konkordato ve iflasın ertelenmesi aslında farklı müesseseler ama, konkordato bir iyileştirme tedbiri olabilir. Bu tek başına sunulabileceği gibi bir iyileştirme tedbirlerinin bir parçası olarak da teklif edilebilir ve kabul görürse bir yandan konkordato yapılır, bir yandan da çok yetenekli yöneticiler iş başına getirilebilir, bazı atıl değerler elden çıkartılabilir, alacaklılarla yeniden yapılandırma sözleşmeleri yapılabilir.

Mayıs 2009 - 146İMO İzmir Şubesi Bülteni - www.imoizmir.org.tr 39

Üyelerimizden

2009 İZMİR’İ NEDEN TURİZM KENTİ DEĞİL?Ilgaz CANDEMİR

İnşaat Yüksek Mühendisi

Geçenlerde Kent Sempozyumu için yapılan hazırlık toplan-tılardan birinde Odamızda ağabeylerimizle sohbet ederken yapılması düşünülen bir başka sempozyumun da başlığı-nı hep beraber sesli düşünüyorduk. Bunu yaparken İzmir’in ne kenti olduğu hakkında bir saate yakın tartıştık. Bazıları-mız hedefin: Endüstri olması gerektiğini iletirken; bazıları-mız Kongre kentini savundu; en sonunda çoğunluk Turizm üzerinde uzlaştı.

İzmir ve Turizm.

Turizm ve İzmir.

Amerikanın ticari başarısının altında 2 gerçek yatar; Birinci-si pazarlama bir başka deyişle paketlemeyi –ambalajı- kur-delayı- janjanı iyi bilirler. Yüz dolar etmeyen malı size beş yüz dolara pazarlarlar, ucuza kapattım sanırsınız. Ticari ba-şarı bu olsa gerek.

İkincisi ise çok iyi özeleştiri yaparlar – başkanından işçisine bu konuda acımasızdırlar.

Şimdi bizimde kentimizi Avrupa’ya ve globalleşen dünyaya tanıtmamız, biraz özeleştiri yapma zamanımız geldi; uma-rım bu sözlere taraflı tarafsız herkes katılacaktır; Şimdi Tu-rizm kenti İzmir’i-“Ege’nin incisi ”diye kendimizi kandırdığı-mız durumu özetleyelim, takkeyi önümüze koyalım.

Ekonomisi en hızlı büyüme gösteren 10 ülkeden birisi olan Türkiye’nin nüfus olarak üçüncü büyük kenti olan İzmir bu haliyle neden bir Turizm kenti olamaz.

. .

Neden çok.

. .

Kentimizin Akdeniz’deki benzer kentlerinden kültür ve me-deniyet olarak daha zengin olmasına rağmen neden daha az turist çekmesinin nedeni çok, hepsini anlatmak için daha geniş kapsamlı bir platform gereklidir. Bu yazıda marinala-rımızı ve otellerimizi incelemek, durumlarını gözlemlemek istiyoruz.

Marinalarımız mı?

Hangisini saysak.

Güzelbahçe, Bayraklı, Bostanlı…

Keşke…

Bunlar sadece keşke olsaydı dediğimiz marinalar, hayata bir an evvel geçirilmesi gereken projeler.

İşte vizyon.

Sadece bir hayal edin; Bayraklı’da yükselen kulelerin önün-de vızır vızır çalışan banliyö hattı, onun önünde otoyol ama sıfır noktasında körfezin en nadide yerinde festivali andıran farklı renk cümbüşündeki yelkenliler, motoryatlar. İşte BAY-RAKLI Marina. Bir kenti cazip kılan ne varsa…

Ya da; yükselen konut topluluğunun hemen önünde alışve-riş merkezlerine yakın, ulaşımı kolay, oteller ile desteklen-miş, altyapısı hazır BOSTANLI Marina.

Hayalde sınır var mı?

Yaşamayı dilediğimiz “sosyal kültürel” kentten manzaralar içinde şüphesiz ki Marinalar ile süslenmiş bir İZMİR var. Si-zin de olduğundan eminiz.

Buradan seçimler öncesinde herkese açık davet, niye 2009 İzmir’inde bu projeler yok. Basından takip ettiğimiz kada-rıyla yok, yine yok. O halde kimsenin “neden İzmir’e turist çekemiyoruz” deme hakkı da yok. Daha sonra çıkıp kimse İzmir Turizm kenti demesin; adama hakkaten gülerler.

Şekil 1. Solda Barselona kentinden sahil şeridi ve sağda de-nizde 700 yat kapasiteli Port Olimpic marinası ve denizde 900 yat kapasiteli Port de Barselona. Merkezdeki marinala-rın ayrıca karada da bakım için yerleri mevcut. %100 dolu!

Şekil 2. Valencia sahili ve merkezdeki limanın kuzey ve gü-neyinde 2 marina mevcuttur; %90 dolu.

Mayıs 2009 - 146

Üyelerimizden

40

Şekil 3. 300. 000’lik bir İspanyol kenti olan Alicante tam bir turizm cennetidir, Akdenize açılan yatçılar muhakkak Alicant’de alışveriş ve ikmal yaparlar. Doluluk %95

Şekil 4. İskandinavya –Norveç’in başkenti Oslo kent merke-zindeki (sağ altta) kapasitesi 2000’in üzerinde marina yer-leşimleri.

Şekil 5. Türkiye’de kayıtlı 18 marinamız var; bunlardan sa-dece biri İzmir’de ama kapasitesi çok ufak. Örnekleme yap-mak istenirse Turgutreis’deki marina ile karşılaştırma yapıl-maz.

Yukarıda Turgutreis’ deki modern tesis görülmektedir. Bu marinaya gelen tekneler için Çeşme 107 deniz mili, İzmir Körfezinde yapılacak marinalar ise 160 deniz mili uzaklık-tadır. Bu mesafe yelkenliler ve motoryatlar için sadece 8-10 saatlik mesafedir.

Şekil 6. 3 milyonluk İzmir’deki marina yerleşkesi, stratejik konum olarak çok iyi bir noktadadır. Fakat Şekil3 deki örnek marinadan çok uzak bir noktadır.

İzmir’e kapasiteli marinalar şart.

Hem de hemen. Körfezin 2 yakasına da; gerekirse Bayraklı’ya da.

Olmazsa olmaz işte bu.

Avrupa’da marinalar %90 oranında dolu özellikle İtalyan ve İspanya marinaları dolu. Akdeniz ve Kuzey Avrupalı yatçılar doğu Akdeniz’i keşfetmek istiyorlar. Bu da Türkiye’yi cazibe merkezi yapıyor. Neden İzmir’e marina yapıp bu yatları bu-ralarda ağırlamıyoruz.

Kaldı ki yatçılar özgürlükçü, yeniliklere açık ve cömert ka-raktere sahiptirler, para harcamayı severler, klasik bedava-cı turist gibi otele kapanmazlar; gittikleri yerlerde esnafının yüzünü güldürürler. İzmir’de pekala marina işinden direkt olarak 5000 kişi dolaylı olarak 20. 000 kişilik istihdam yara-tılır.

Sadece marina değil. Avrupa’da yılda 25. 000 yat üretil-mektedir. Yabancı yat üreticileri Türkiye’de yer aramaktadır, hali hazırda Antalya’da ve İstanbul’da yerli yat imalatçıları-nın sayısı hiç de az değildir. Türkiye’de bugün yaklaşık 360 firma dünyanın en zenginlerine yat üretiyor. Yıllık 250 yat-motoryat üretim kapasiteleri var. Şimdilik…

Bu yatırımlar pekala bazı düzenlemelerle İzmir ve bu bölge-ye çekilebilirler. Bu yatırımlarla İzmir’in reklamı da olur. İna-nın çok zor değil. Roman Abramoviç ve Donald Trump’, Da-vid Coulthard’ın yatlarının Türkiye’de yapıldığını biliyoruz.

Bir başka saptamamız ise; Avrupa’da boyu 8m ve üstünde bir milyon yat ve bir buçuk milyon motor yat var!!!

Soru şu; bunların kaçını İzmir’e çekebiliyoruz?; ” sıfır ” kaç adet yatırımcıya bakım -onarım ve çekek yeri tahsis edebi-liyoruz?

Neden en azından yılda sürekli 1000 yat; değişimli 10. 000 yat ağırlayamıyoruz? Bu şekilde yılda 50 Milyon Euro’luk bir turizm girdisi sağlayabiliriz.

Neden İzmir yılda 5-10 megayat, 100 yat-motor yat üreten tesislere sahip değil.

Bu fırsatı yakalasak yılda 50-60 milyon Euro ‘luk ihracat farkı yaratabiliriz. Bu da İzmir’in gelecek yıllarda daha kapasiteli ve kaliteli üretimler yapmasına neden olacaktır.

Kısaca tesis yok.

Fazla uzağa gitmeye gerek yok. Bodrum’da bile Marina ek-

Mayıs 2009 - 146İMO İzmir Şubesi Bülteni - www.imoizmir.org.tr 41

Üyelerimizden

sikliği göze çarpmaktadır, Böyle merkezi bir yerde 700 yat ağırlayabilecek bir tesis bulunmaktadır. İzmir’i Turizm kenti yapmak için temelde bir düzine konu daha var. Bunlardan bazıları; “otel, havaalanı, otoyol, hızlı tren, gecekondu-kentsel dönüşüm, su parkı…” bunlardan sade-ce bazıları…Örneğin; Otel olmadan turisti nerede ağırlayacağız, evleri-mizde mi? Business için gelenleri, seminer-sempozyum için gelenlere buyurun park otele mi diyeceksiniz?

İzmir’de otellerin yatak kapasitesi Avrupa ve Akdeniz’deki denizle ilişkisi olan kentler düşünüldüğünde sınıfta kal-maktadır. Aşağıdaki tablo. 1 ‘de durum özetlenmektedir.

Tablo 1’deki bilgiler uluslararası sitelerden toplanmıştır. Re-ferans olması açısından Bazı büyük kentlerdeki otel sayıları; Paris’te 904, Berlin’de 609, Londra’da 585, Prag’da 317, Mila-no ‘da 293, Dubai ‘de 203 adet otel bulunmaktadır. Bu Araş-tırma şehir merkezinden 20km’lik bir dairedeki otelleri kap-sar; Örneğin Barselona için 25 km daire içinde 419 otel var-ken 50 km ‘lik bir daire içinde 578 otel vardır.

Tablo 1. Dünyanın önde gelen şehirlerindeki otel sayıları.

Şehir kent merkezlerindeki nüfus baz alınmıştır. (20 km2 ‘lik daire)

Uluslararası akreditasyonu olan oteller baz alınmıştır. Bu şekilde incelendiğinde İzmir Akdeniz, Fransa, Birleşik Krallık, Baltık Denizi, bölgesinde 120 kent arasında kendine 83. cü sırada yer bulmuştur.

No: Akdeniz ve Avrupa’da Denize kıyısı olan Kentler ÜLKE Otel sayısı

(adet)Nüfus -kişi

(kent merkezi)1 Roma İTALYA 679 2. 711.4912 Barselona İSPANYA 419 1. 615.9083 Malaga İSPANYA 411 965.3714 Amsterdam HOLLANDA 280 747.2905 Alicante İSPANYA 267 331.7506 Venedik İTALYA 253 269. 3547 Monaco FRANSA 227 32.0208 İstanbul TÜRKİYE 222 12.100.0009 Hamburg ALMANYA 204 2.549.33810 Dublin İRLANDA 174 1.982.00311 Cadiz İSPANYA 167 127.20012 İbiza İSPANYA 153 133.00013 Nice FRANSA 116 360.00014 Lizbon PORTEKİZ 114 564.47715 Napoli İTALYA 111 968.34016 Brugge BELÇİKA 108 255.84417 Riga LETONYA 106 719.61318 Burgaz BULGARİSTAN 104 457.75019 Stockholm İSVEÇ 90 807.31120 Almeria İSPANYA 89 187.52121 Varna BU LGARİSTAN 87 970.00022 Cannes FRANSA 82 70.40023 Valencia İSPANYA 79 807.20024 Gdansk POLONYA 76 803.71425 Rodos YUNANİSTAN 74 117.00726 Glaskow İSKOÇYA 73 573.04327 Tallinn ESTONYA 71 402.79828 Palermo İTALYA 70 661.72929 Mykonos YUNANİSTAN 65 10.93030 Brighton İNGİLTERE 65 248.00031 Cork İRLANDA 62 190.38432 Palma de Mallorca İSPANYA 61 396.57033 Bremen ALMANYA 60 858.48834 Split HIRVATİSTAN 60 408.25135 Porto PORTEKİZ 60 240.00036 Huelva İSPANYA 59 148.02737 Dubrovnik BOSNA HERSEK 57 45.83538 Olbia/Korsika FRANSA 57 51.00039 Bristol İNGİLTERE 57 382.40340 Faro PORTEKİZ 56 41.35041 Liverpool İNGİLTERE 56 441.00042 Antalya TÜRKİYE 55 775.15743 San Sebastian İSPANYA 54 186.00044 Rotterdam HOLLANDA 54 1.283.39445 Bodrum TÜRKİYE 54 28.57546 Siracusa İTALYA 52 124.01647 Santander İSPANYA 52 182.30248 Selanik YUNANİSTAN 52 372.10049 Southampton İNGİLTERE 52 220.00050 Newcastle İNGİLTERE 51 259.000

Mayıs 2009 - 146

Üyelerimizden

42

51 Bilbao İSPANYA 51 353.34052 Palermo İTALYA 50 661.72953 Marsilya FRANSA 50 802.90054 St. Petersburg RUSYA 45 4.581.000 55 Larnaka G.KIBRIS R.Y. 45 46.70056 Reykjavik İZLANDA 45 120.16557 Rijeka HIRVATİSTAN 44 270.00058 Oslo NORVEÇ 43 573.38859 Catania İTALYA 41 297.84260 Bordeaux FRANSA 41 250.08261 Lagos PORTEKIZ 40 27.04162 Göteborg İSVEÇ 36 500.08563 Nantes FRANSA 33 675.00064 Helsinki FİNLANDİYA 32 574.57965 Coruna İSPANYA 30 245.16466 Beyrut LÜBNAN 30 1.563.20367 Groningen HOLLANDA 30 181.81968 Tel Aviv İSRAİL 28 390.10069 Pisa İTALYA 28 88.36370 Vigo İSPANYA 27 295.70371 Kos YUNANİSTAN 27 25.00072 Aberdeen İSKOÇYA 27 215.00073 Belfast K.İRLANDA 26 282.00074 Ravenna İTALYA 24 154.55975 Kusadası TÜRKİYE 23 54.66476 Gijon İSPANYA 23 275.69977 Kiel ALMANYA 23 236.93278 Marmaris TÜRKİYE 23 28.17179 Malmö İSVEÇ 21 282.90480 Kemer TÜRKİYE 20 11.85481 Hammamet TUNUS 18 32.00082 Pire YUNANİSTAN 18 51.02083 İZMİR TÜRKİYE 17 2.732.66984 Rostock ALMANYA 16 213.32985 Fethiye TÜRKİYE 15 66.27186 Ipswich İNGİLTERE 15 140.00087 Cagliari İTALYA 15 157.63888 Le Havre FRANSA 14 291.00089 Kandiye YUNANİSTAN 13 55.83890 Alanya TÜRKİYE 13 134.39691 Bergen NORVEÇ 13 250.00092 Monastir TUNUS 13 475.20093 Bari İTALYA 13 321.74794 Newport GALLER 12 135.00095 Kazablanka FAS 12 3.100.00096 Dundee İSKOÇYA 12 145.00097 Pescara İTALYA 12 123.05998 Tunis TUNUS 11 989.00099 Helsingborg İSVEÇ 11 126.343100 Trondheim NORVEÇ 10 152.800

Antalya’da Turizm tesislerinde çalışan kişi sayısı tam 300.000 kişidir. Biraz düşününce heyecanlı bir tanıtım sonrası EXPO 2015’i ka-zanmamıza ramak kalmıştı; Atlet değiller ki Universiade’deki gibi onlara da köy yapalım. Yukarıdaki değerlere bakacak olursanız Milano -293 hotel; İzmir 17 hotel hepi topu budur; bilemediniz 20 olsun. SONUÇ; Turist getirmek için otele ihtiyaç var, İzmir’e her yıl 1 otel yatı-rımı yapılmalı, yerli ve yabancı yatırımcıyı teşvik edici önlem-ler almak gerekir. Hükümet ve yerel yönetimlerin bu konuda beraber ve somut çalışmalar yapması gereklidir. Otel ve Marina İZMİR’in en acil turizm ihtiyaçları. SADECE otel ve marina yetmez BAŞKA?Turist İzmir’e direkt gelmezse nerelere gelir? Bunun da sap-tamasının yapılması gerekir; araştırmalarımız 3-5 noktada yoğunlaşıyor, birincisi İstanbul; buradaki turist iyi ulaşım im-kanları yaratılmış olsa İzmir’e gelir; Uçak dışında İstanbul-

İzmir hızlı trenini gerçeğe dönüştürürsek turisti 2, 5 saat-te İzmir’e getirmiş oluruz. Bu da her yıl İzmir’e İstanbul ka-nalıyla bir milyon turist demek! Bu proje gerçekleşse her tu-rist İzmir’e sadece 2 gece uğrayabilir ve ~99 Euro/gün bırak-sa demiryolu 4-5 yılda kendini amorti eder. Bir başka deyiş-le bedavaya gelir. Hesabını yapın, göreceksiniz. Böyle bir de-miryolu yapılsa eminiz ki tüm turlar bu tip programlar yapar. İZMİR bu anlamda her demiryolu sahibi olur hem de turist kazanır.

İlginç bir not: İstanbul üzerinden 2008 yılında Antalya’ya 472. 000 kişi gelmiştir.

Güllük Havalimanı -AYDIN OTOYOLU arası OTOYOL yapılma-lı !!!

İkinci nokta Güllük Havalimanından İzmir’e doğru yapılma-sı gereken “otoyol”

Bu otoyol AYDIN-İZMİR arası hâlihazırda mevcut. Sadece Güllük-Söke arasının biran önce tamamlanması gerekiyor.

Mayıs 2009 - 146İMO İzmir Şubesi Bülteni - www.imoizmir.org.tr 43

Üyelerimizden

Eğer bunu yaparsak Güllük –İzmir arası otoyol ile 220 km ola-cak binek araç ile 90 dakika süreli makul bir yolculuk ile turis-te İzmir’imizi de gösterebiliriz. Bodruma gelen turist mutla-ka İzmir’i ve etrafındaki yerleri görür ve bir daha direkt İzmir’i Çeşme’yi tercih eder. Bu kanalla yılda en az beş yüz bin turis-ti İzmir’e çekebiliriz. Antalya, Dalaman ve Kuşadası da hedef noktalar…Almanya dışındaki Yeni UÇUŞ ROTALARI Turizmi CANLANDI-RIR…Ayrıca Çeşme Havalimanını hayata geçirmenin ne kadar önemli olduğunu ve Antalya-İzmir arası hava koridoru-nun bu anlamda kapasite artışına gidilmesi gerekliliğini; İzmir’den direkt yurtdışına seferlerde yeni hedef rotalar seçil-mesi; Bu rotalara haftada İzmir’deki yurtdışı sefer yapan fir-manın en az 1-2 sefer gerçekleştirmesi gerekmektedir. Yeni rotalarla yılda 250. 000 turist getirebiliriz. Tablo 2. İzmir’in Yeni direk uçuş rotaları; 2 yeni uçakla aşağı-daki destinasyonlara haftada bazılarına 1 bazılarına 2 veya 3 sefer düzenlenebilir.

İzmir-Moskova İzmir – Brüksel İzmir- Barselonaİzmir – Kiev İzmir- Roma İzmir-Parisİzmir-Bakü İzmir – Oslo * İzmir-Stockholm *İzmir-Madrid İzmir-Doha(KATAR) İzmir-Dubai (B. A. E. )İzmir - Saraybosna İzmir-Atina İzmir – Abu Dabi

* Bu uçuşların bazıları (mayıs-eylül) İZMİR merkezli havayolumuz tarafın-dan envantere alınmış olup süreklilik arzetmemektedir bazılarına ise yerel turlar talep halinde İzmirliler için charter sefer yapmaktadır. Bu uçuş güzergahları İZMİR TURİZMİNE olumlu yansıya-cak hamlelerdir. Bu hamleler de İzmir’e extra yıllık 2-3 mil-yon yolcu demektir. Dikkat edilecek olursa Antalya’ya ge-len Rus misafirlerin sayısı son 10 yılda patlama seviyesin-dedir; sebebi direkt uçuş imkanı ve 5 yıldızlı otel sayısı-dır. Türkiye’ye gelen her 10 yabancıdan biri Rus veya ku-zey Avrupa vatandaşıdır. 2008 yılında Muğla Kültür ve Tu-rizm İl Müdürlüğü’nce, hava limanları ve deniz gümrük ka-pılarında tutulan kayıtlardan yararlanılarak yapılan tespit-lere göre, yöreye 10 aylık dönemde gelen yabancı turistle-rin 1 milyon 431 bin 31’i Dalaman ve 1 milyon 13 bin 657’si de Milas-Bodrum Hava Limanları kanalıyla geldi. Geri kalan 495 bin 767’si de Marmaris, Bodrum, Fethiye, Datça, Güllük, Turgutreis ve Yalıkavak deniz gümrük kapıları kanalıyla gi-riş yaptı. Demek ki 496 bin kişi gerek yolcu gemisi, feribot ve özel yatlarla yukarıdaki limanları veya marinası bulunan yerleri tercih etti!

İzmir’in Turizm kenti olabilmesi için denizden daha fazla is-tifade etmesi gerekir, herhangi bir Anadolu şehrinde olma-yan en bariz coğrafik özelliğini de kullanmazsa neyi kulla-nacak?

Ayrıca ÇEŞME, SELÇUK, FOÇA, ALAÇATI, MORDOĞAN ve BERGAMA gibi çok stratejik yerlerimiz var. Ama 2 düzine otelle kaç kişiyi ağırlamayı düşündüğümüzü kestirmek zor.

Tablo 3. Türkiye-İstanbul-İzmir 2008 turizm istatistikleri (ya-bancı)

Gelen Turist Sayısı Gelen Turist(kişi) Turizm Geliri (USD)2007 (Türkiye) 27.212.988 18.477.618.000 USD2008 (Türkiye) 30.929.000 21.910.000.000 USD2008 (Antalya) 9.100.000 6.442.800.000 USD2008 (İstanbul) 7.049.234 4.990.857.672 USD2008 (İzmir) 1.079.000 (%3. 48) 763.932.000 USD*

* Türkiye’ye gelen toplam Turist sayısından yola çıkılarak doğru orantı ile saptanan rakamdır.

Ortalama Türkiye’ye gelen her turist 708 USD para harcamaktadır.

Bunların dışında iyimser bir haber geçen yıl İzmir’imize ge-len turist sayısı nihayet bir milyonu biraz geçmiş, Türkiye’ye ise 30 milyon civarında turist gelmiş. İzmir Türkiye’nin nü-fus olarak 3ncü büyük kenti ama Türkiye gelen turistin sa-dece % 3,5’i İzmir’e geliyor, işte bunu % 10-15 seviyesine çı-karmak gerekmektedir. İddia ederiz ki İzmir’i gelen her tu-rist muhakkak bir kez daha gelmek ister ve yanına 2 kişi-yi daha sürükler. Geçirdiği güzel anların hatırasıyla özellik-le AVRUPA’da yapacağı tanıtımı ise tahmin etmek zor de-ğil. Şovenizm olsun diye değil ama Ülke tanıtımı için en iyi yer İzmir.

İzmir’e gelen yabancı misafirlerimize Meryem Ana’dan bah-settiğimde daha önce hiç duymadıklarını söylüyorlar, Hıris-tiyan âleminin Kabesi “Selçuk-Meryem Ana”, ama bilen yok. Yurtdışı gezilerimizde görüyoruz; ikinci dünya savaşından kalan ufak bir yıkıntıyı bile etrafını çevirip çimlendirip park yapıyorlar, kentin ünlü otellerindeki lobilerde kuşe kağıdı el ilanlarıyla tanıtıyorlar, turizm bürolarında posterleri oluyor. Şu saatte açılıp bu saate kapanıyor, özel günler şu bu…gibi. . Biz elimizdeki gücü bilmiyoruz.

Sadece Meryem Ana’ya kadar yapılacak özel bir demiryo-lu hattı olsa (Selçuk kent merkezi – Menderes arası mevcut hattın kalitesi yükseltilebilir.) İzmir –Selçuk arası 48-50 dk. sürer!

Sadece inanç turizminden yılda 1 milyon Turist getirmek mümkün.

İşte başta bahsettiğimiz özeleştiri bu.

İZMİR için hepsi ayakta duran, gerçekleşmesi halinde kenti-mizi bir üst lige taşıyacak başlıca PROJELER aşağıda bir kez daha dikkatinize sunulmuştur;

Kapasiteli ve altyapılı Marina projeleri, 5ve 4 yıldızlı Oteller, butik oteller, İstanbul-İzmir hızlı treni, Çeşme havalimanı, Güllük-Aydın Otoyolu (100km), Antalya-İzmir arası charter ve tarifeli seferlerin kapasi-tesinin artırılması, Yurtdışına yeni stratejik uçuşlar (İzmir-Madrid, İzmir – Moskova, İzmir – Roma, Izmir-Kiev) Hepsinden önemlisi TANITIM …Yukarıda bahsettiğim imkanlar yaratılsa TURİST SAYIMI-ZIN 2015’de sadece İzmir’de 5 milyonu bulması hayal değil. Ama hedef 2020 yılında 10 milyon turist olmalıdır.

Sonuç olarak turistin veya yatırımcının bir yere gelmesi için cazibe sağlanmalıdır. Şu haliyle İzmir’in ne yeterli yatak ka-pasitesi, ne marinası, ne de İstanbul ve Antalya ile güçlü ulaşım entegrasyonu (karayolu ve özellikle demiryolu) var-dır. Dış uçuş sayısı ve portföyü %80 Almanya odaklıdır. Ta-nıtım yeterli değildir. Yukarıda sayılan maddelerin hayata geçmesi bu anlamda son derece önemlidir.

Bu projelere katkı koymak için bir İzmirli olarak üzerimize ne görev düşerse sorgusuz yapmak görevimiz olmalı, bu projelerin hayata geçirilmesi için çalışmalıyız, en azından bunu İzmir’e borçluyuz.

Saygılarımı sunarım.

Mayıs 2009 - 146

Üyelerimizden

44

8 Mart 2009 tarihinde düzenlenen kadınlar günü prog-ramında Lilith’in kız kardeşleri isimli bir belgesel göste-rildi. Önce duygulandık rahatladık. Sonra da düşündük, Lilith ve kız kardeşleri ana tanrıçalar, dolayısıyla kızkar-deşler, zaman ve mekana göre nasıl değişti merak ettik. Sizlerin de ilgisini çekebilir düşüncesiyle kısaca anlatma-ya karar verdikAnadolu, farklı halklara farklı adlarla inanç olan tanrı-ça ve tanrıların anayurdu. Anadolu’nun ilk ve en saygın tanrıçası kadın. Adına Hattuşa’da Hebat, Kargamışta Ku-baba, Gordion’da Kybele, Finike’de Aphrodit, Babil’de İş-tar… dendiğini bildiğimiz Ana Tanrıçalar. Tanrısal gücü, ağaçta ve kayada doğa üstünde sonsuz egemenliğin bir simgesi aslandan Meryem Ana olana dek kopmamış. Aslanlı kapılarda kent koruyucu görevini yerine getirmiş sütun şekline girerek. Anadolu’dan Ana tanrıçadan türe-yerek farklı adlarla göç etmişler.İlk dönemlerde tahılların içinde saklanmışlar bitki ruhu olarak, ağaca dönüşerek simgelenmişler, Mezopotamya uygarlıklarında ilk ayın adı Nisan ve ilkbahar yılın başlan-gıcıdır. Yılbaşında çam ağaçlarını süsleme geleneğinin Mezopotamya`dan günümüze kalan bir gelenek oldu-ğunu söylemek mümkün. Ayrıca Attis de çam ağacına dönüşmüştür. Özellikle yaprak dökmeyen ağaçları be-reketin ve ölümsüzlüğün simgesi olarak kabul edilmiş ve çeşitli törenlerde ağaçları süsleyerek tanrıçalara olan inançları sergilenmiş. Bu ağaçların süslemesinde kulla-nılan boğa yumurtaları ise üretkenlik ve bereketi simge-liyor. Din kitaplarında karşılaştığımız `hayat ağacı’ kav-ramları da buradan kaynaklanıyor olmalı.Osiris, Adonis, Tammuz, Attis ve Dionysos vb tanrıla-rın ölümü dirilişi simgesi ile, bitki dünyasının çöküşü ve canlanışı törenlerle temsil edilmiş. Ağaç ruhu ve bir uzantısı olan tahıl ruhu olarak temsil edilmişler. Tahıllar gibi yılın yarısını yeraltında yarısını yerüstünde geçirdik-lerine inanılmış. Zamansız ve kanlı ölümüne, onu seven tanrıça tarafından yas tutulan ve tapınanları tarafından yılda bir anılan bir tanrı görüyoruz.Bitki ruhunun bitkisel yaşam üzerinde olduğu kadar in-sansal ve hayvansal yaşam üzerinde de hızlandırıcı etki-ye sahip olduğu düşünülmüş.Tanrıça karakteri başlangıçta,tahıl tanrıçası, buğdayın ve arpanın bulunuşu onlara bağlanmakta, tanrıça şenlik-lerinde onun insanlara bağışladığı iyiliği anmak için bu ürünlerin başakları taşınmaktaydı,

Bereket törenlerinden;Suriye bölgesinde ADONİS-ASTARTE’nin öyküsü (Finike’de Adon Afrodit, İskenderiye’de Adonis-Afrodit)Adonis mersin ağacından doğmuş. Astarte ona aşık.

Ama Adonis gençliğinin baharında, bir domuz tarafın-dan öldürülmüş. Törenlerde aşıkların evlenmeleri tasvir-lerle kutlanır, ertesi gün ağıtçı giysileri giyinmiş, göğüs-leri çıplak kadınlar tarafından tasvirler deniz kenarına taşınır ve dalgalara bırakılır. Kırmızı sel suları (Adonis’in kanı) geldiğinde kutlanıyor. Gelinciğin (Anemon)Adoni-sin kanından fışkırdığına inanılır.Ekinlerin feyz alması için, Adonis bahçelerinde özen-le bitkiler yetiştirilir. Bitkilerin de bu şekilde gelişeceği-ne inanılır. Bitkilerin boy atması için genç kız ve erkekler yaz dönümü ateşleri üzerinden atlar. Harran bölgesindeki versiyonunda; Tammuz için; ağla-yan kadının şenliği yapılmakta. Efendisi onu zalimce öl-dürdüğü, kemiklerini değirmende öğüttüğü ve sonra rüzgara saçtığı için ağlarlar. Bu Ta-uz (Tammuz) şenliği süresince kadınlar öğütülmüş hiçbir şey yemezler, ıslan-mış buğday, tatlı burçak, hurma, üzüm vb şeyler yerler. Günümüzde sabuna iğne batırılarak suya atma ve sa-bunun temsil ettiği kişinin de sabunla birlikte eriyece-ğine inanılması benzer akıl yürütme biçimi. Büyü ön bi-liye doğru değişir.

ATTİS-KYBELE’nin öyküsü Kazılarda belirlenebilmiş yaklaşık 7000 yıllarından tek tanrılı dinlerin yerleştiği döneme kadar uzanan, Ana-dolulu ana tanrıça, zaman ve mekâna bağlı olarak de-ğişik adlar ve biçim almış. Çatalhöyük’te bulunan çizgi motifler bugüne kilimlerde taşınmış durumda. Oturmuş durumda, kalın kalçalı, göbekli, dolgun memeli tanrı-ça, kollarında çok ufak boyda bir erkek figürü taşımak-ta. Bu erkek tanrıçanın hem çocuğu hem sevgilisi Attis. İki yanındaki iki aslana dayanmaktadır. Tanrıça’nın doğa üstündeki sonsuz egemenliğinin bir simgesi aslandır. Kybele tapınakları, ilk çağda Frigya’da geniş bir alana ya-yılmış kır tapınaklarıdır.Manisa mesir bayramı ve camiden halka atılan bereket ve doğurganlık sağlayan mesir macunu atılması o dö-nemlerden gelmiş olmalı.Kybele, Attis adında delikanlıya tutkundur. Attis Midasın kızıyla evlenmek üzereyken düğün yerinde birden karşı-sına dikilerek çıldırtır ve kendisini hadım etmesini sağlar. Akan kan topraktan bitkilerin fışkırmasını sağlar ve ken-disi de çam ağacına dönüşür. Tapınma törenlerinde At-tis adındaki rahip aynı kurban törenini gerçekleştiriyor.Tapınım yerinde gökten düştüğü söylenen bir meteorit, bir kara taş Kybele’yi simgeler. İlkbahar (22 mart) ılımında ormandan bir çam ağacı ke-silir ve Kybele tapınağına getirilir. Orada bir tanrı gibi davranılır ona. Çam Ağacının ortasına genç bir erkek tasviri bağlanır. İkinci gün (23 mart) boruların çalınma-

LİLİTH’İN KIZ KARDEŞLERİİMO İzmir Şubesi Kadın Çalışma Grubu

Mayıs 2009 - 146İMO İzmir Şubesi Bülteni - www.imoizmir.org.tr 45

Üyelerimizden

sı, üçüncü gün (kan günü) yüce rahip (attis rolündeki) kolunu kanatır ve bir sunu olarak sunar. Menekşe (attis in ka-nından boyanmış) çelenkleriyle tapını-lır. Attis için o gece tasvir üzerinde yas tutulur. 4. gün (sevinç şenliği) Attis’in doğuşu kutlanır. Yazıtlara göre yüce Kybele rahibi Roma’da da Attis diye ad-landırılıyordu. Kybele aynı zamanda ya-bani hayvanlar tanrıçasıdır.DEMETER (tahıl ana olgun ürün) vePROSERPİNA (hasat kızı)’in öyküsüProserpina çiçek toplarken yer yarılır ve ölüler dünyası tanrısı karısı olması için karanlık yer altı dünyasına gö-

türdü. Tohumu topra-ğın içinde tutunca kızı-nın yılın yarısını pluto yarısını annesi ile geçir-mesi üzerine anlaşma-ya varıldı. Tahıl ana eki-nin içinde oturup ken-disini çiğneyen çocuk-ları boğduğu söylenir. Ruhun bulunduğu son saplardan çelenge tahıl ana denir.

AMAZON’ların öyküsüAmazon efsaneleri yalnız bir olayı değil bütün bir düzeni dile getirir. Anaerkil bir toplum düzeni içinde yaşamış ve bu toplumun simgesi Ana Tanrıçadır. Efsaneye göre savaş tanrısı Ares ile Harmonianın (ya da Afroditin) kızları sayılır. Silah olarak ok yay ve iki ağızlı balta kullanırlar. A-mazon (memesiz) savaşçı kadın topluluğudur. Amazonlar Ter-me çayının kıyısında Themiskyra’yı kurmuşlar. Anadolu’ya yayıldıktan sonra Yunanistan’a kadar sokuldukları, Ege kıyılarında amazon kraliçeleri tarafından Pitane, Myri-na, Kyme, Gryneion, Smyrna, Ephesos ve Priene kurulan ilk yerleş yeri olarak bilinir. Amazonların Ephesos kıyısın-

da tanrıçaya bir heykel diktiklerini ve çevresin-de savaş dansı yaptığı Kallimakhos’un şiirinde geçer. Amazonların Ar-temis ve Kybele ile sıkı sıkıya ilişkili olduğu ef-sanelerden ve tarihsel kimlik ve kişiliklerinden anlaşılır.

Her yerde yapılabilen, fi-ziksel yakınlık yada ben-zerlik yoluyla doğrudan bitki ruhunu büyüleme etkileme ayinleri, şenlik-lerin yerini, işlevleri do-ğanın belli bölümüyle sınırlı tanrılar aldı. İstenilen amaç-lara ulaşmak için kurban, dua ve övgü yoluyla kutsal var-lıkların lütfu beklenir oldu. Başlangıçta tanrının kendisinin bedenleşmiş halidir kurban edilen hayvanlar. Tanrı hay-van karakterinden soyunup temelde insan biçimine girin-ce, ona tapınırken, Dionysos’ta olduğu gibi keçinin öldü-rülmesine, artık tanrının kendisinin öldürülüşü olarak de-ğil de ona verilen bir kurban gözüyle bakılmaktadır.

Başlangıçta toprak ve bereket simgesi tanrıçalar biçim ve misyon değiştirirler. İnsana benzemeye, şiddet kullanma-ya ve daha sonra kötü safına geçmeye başlar. Ana tanrı-çaların erkek rahipleri söz sahibi olmaya başlar artık. Ka-dın kimliği zayıflar.

Artemis Niobe’nin kızlarını okla vurur ve öldürür. (Spil da-ğında ağlayan kaya). Çocuk doğururken ölen kadınların ölümü Artemisten gelmedir. Artemis avcı kız, Meryem Ana gibi kesinlikle bakiredir artık. Mezopotamya kökenli mitolojilerde bereket simgesi olan Lilith daha sonra kadın etkinliğinin azalmasına paralel olarak kötü safına geçme-ye başlar. Artemis gibi, hamile ve doğum yapmakta olan kadınlarla bebeklerin baş düşmanıdır. Saba Melikesi kılı-ğına girerek Süleyman peygamberi baştan çıkarmaya ça-lışır. Çağlar boyu kadınlara atfedilebilecek bütün olumsuz sıfatların taşıyıcısı olur.

Helenlerde ince zarif görünümlü aşk tanrıçası olur.

Mayıs 2009 - 146

Üyelerimizden

46

Kenan Erim’in 30 yılını verdiği Afrodisias Karya’nın baş-kenti. Aynı zamanda bereket tanrıçası Afrodit kültünün kenti. Afrodisias höyüğünde gün yüzüne çıkan soyut yas-sı put yontucuklar, bereketin simgesi Afrodit, Dünyanın yedi harikasından biri kabul edilen Mausolos Mezarı, Karya Kralı İkinci Mausolos (M.Ö. 377-353) adına kendinden son-ra tahta geçen kızkardeşi ve karısı İkinci Artemisia (M.Ö. 353-351) tarafından Bodrum’a yaptırıldı. Bu toprakları ko-ruyan, iki kulplu kalkanları ile çevresine kan kusturan ama-zonlardı.

Afrika Kraliçeleri olarak da kendini gösterir kadınlar; Er-kek gibi betimlenmekten çekinmeyen “kadın firavun Hat-sepşut MÖ 1503-1482”, kocasına rağmen ülkesini yöneten Tiy(Mısır 1382-1344), hem kadın hem saygın olabileceğini ispatlayan Nefertiti(Mısır 14. yy), İsrail kralı Süleymanı bü-yüleyen Saba kraliçesi Makeda (MÖ 960), İskenderi pes etti-ren İmparatoriçe Candace (Etiyopya MÖ 332), entrikalarıy-la ünlü 7. Cleopatra(Mısır MÖ 69-30), barışçı kraliçe Bakwa Turunku ile “birer gece birlikte olduğu erkekleri öldüren” savaşçı kızı Amina (1566), ülkelerinin özgürlüğü için beyaz-lara karşı savaşan Doğu Afrika’da Amazon Kraliçesi Nzinga (1582-1663), Britanya kolonilerine karşı savaşan Gana’lı im-paratoriçe Yaa Asantewa (1850-1921)), Zimbabve’nin bü-yükannesi Nehanda (1863-1898) ve diğerleri…

Attis’in erden bir kızdan (isa gibi) doğduğu, kızın göğsüne nar koyarak gebe kaldığı öyküsünün bugüne nasıl geldiği-ni Bilge Karasu’dan öğrenelim.

‘Nar kentinde bir incir buldum. Narı da inciri de, övmek is-terim. Anam her kışın en karanlık noktasında, eve girerken bir NAR atardı yere, bütün gücüyle; parçalanıp iyice dağıl-sın diye. Evin beti bereketi niyetine... Ardından hızla süpü-rüp silerdi ortalığı. Bir iki gün sonra NAR’ın patladığı yer-den çok uzakta incecik bir çıtırtı duyduğum olurdu aya-ğımın altında. Ne kadar dağılmışsa NAR TANELERİ o ka-dar iyiydi. Topladıktan sonra söylerdim anneme, sevinsin diye...’ (Bilge Karasu)

Tarihteki mart kötülüklerini saymazsak tarih kurgumuz

KAYBETTİKLERİMİZ

ÜyemizRamazan Öztekin

(1952-2009)Ege Üniversitesi mezunu üyemiz 18 Mart 2009

tarihinde vefat etmiştir.

ÜyemizAytekin Ün(1938-2009)

İstanbul Teknik Okulu mezunu üyemiz 3 Nisan 2009 tarihinde vefat etmiştir.

Üyelerimizin ailelerine, dostlarına vemeslektaşlarımıza başsağlığı diliyoruz.

ÜyemizErdinç Balaban’ın annesi

Saadet Balaban14 Mart 2009 tarihinde vefat etmiştir.

ÜyemizSevtap Evin’in oğlu

Gökhan Evin28 Mart 2009 tarihinde vefat etmiştir.

ÜyemizAslı Erdenir Silay’ın annesi

Samiye Erdenir29 Nisan 2009 tarihinde vefat etmiştir.

Üyelerimizin acısını paylaşır,kendilerine ve yakınlarına başsağlığı dileriz.

içinde, kadınların, cinsiyetçiliğe ve erkek egemenliğine karşı mücadelelerini imleyen 8 Mart, ateşin (nar) tarihteki kuruculuğunun delili (21 Mart) bereket ayıydı.

Narın, kulaklarımıza ‘dünyanın bütün narları birleşin’ maka-mında ateşli bir şarkı fısıldadığını duyabilirsek, yeniden ço-ğaltmanın, tarihin ve kavimlerin bereketini yeniden üret-menin hevesini yeniden bulabiliriz.

Can Yücel’in, ‘Ne kadar çok elimiz oldu, baksana,/ Tutuşa tutuşa/ Bir orman yangını gibi’ dizelerinde olduğu gibi.

Kaynaklar;Gordon CHILDE, Tarihte Neler Oldu, Alan Yayınları

Azra ERHAT, Mitoloji Sözlüğü Remzi Kitabevi

Güner OR, Ilgın Deniz AKSELOĞLU Afrika Kraliçeleri, Bilim ve Ütop-ya Mayıs 2003

Sezai Sarıoğlu, Nar Taneleri, İletişim Yayınları

Mayıs 2009 - 146İMO İzmir Şubesi Bülteni - www.imoizmir.org.tr 47

genç-İMO

MART-NİSAN 2009 genç-İMO ETKİNLİKLERİMİZ

09–10–11–12–13.03.2009 / 26–27.03.2009 İNŞAAT MÜHENDİSLİĞİNDE EXCEL UYGULAMALARI KURSU

09–13 Mart 2009 tarihleri arasında gerçekleşen kursu-muza 22 öğrenci üyemiz ve 26–27 Mart 2009 arasında gerçekleştirilen kursumuza ise 18 öğrenci üyemiz katıl-mıştır. İnş. Yük. Müh. Soner BİLGE’nin ücretsiz olarak ver-diği kursumuzda, öğrencilerle üyelerin yan yana eğitim alarak, bilgi alışverişinde bulunma fırsatı yakalanmıştır. Odamızın öğrenci üyelerimize karşı olumlu bakış açısı-nın gösteren bir kurs olmuştur. Bu bakımdan bu kursun düzenlenmesinde öncülük yapan İnş. Yük. Müh. Soner BİLGE hocamıza ve İMO İzmir Şube yetkililerine teşek-kürü bir borç biliriz.

14.03.2009 TMMOB İNŞAAT MÜHENDİSLERİ ODASI II. ÖĞRENCİ ÜYE KURULTAYIKurultaya 95 öğrenci üye ile katı-lım sağlamıştır. Erkay KILIÇ Abet-Müdek, Metin GÖRGEÇ öğren-ci sorunları anketi, Özgür FIRAT Gats Anlaşması sunumlarını ve Salih Deniz ISLAKOĞLU serbest kürsüde ekonomik kriz hakkında konuşma yapmışlardır.

19.02.2009 genç-İMO İzmir Temsilci Toplantı Gündemi• 14 Mart 2009 tarihinde gerçekleşen TMMOB İnşaat Mühendisleri Odası II. Öğrenci Üye Kurultayının değer-lendirilmesi yapıldı.• İMO İzmir Şubesi’nin organize ettiği etkinlikler;—05.04.2009 Antik İzmir Gezisi (Smyrna-Agora-Kadifekale-Fuar Tarih Müzesi-Etnoğrafya Müzesi-Asansör)—10.05.2009 Atatürk Temalı Gezi (Karşıyaka Latife Ha-nım Köşkü Anı Evi-Zübeyde Hanım Mezarı-Atatürk

Müzesi-Apikam Kent Tarihi Müzesi-İnönü Evi-Uşakizade Köşkü-Asansör)—18.06.2009 İzmir Körfezi Vapur Gezisi etkinliklerine katılma kararı alındı.

• genç-İMO İzmir’in organize edebileceği teknik ve sosyal etkinlikler;—İnşaat Mühendisliğinde Excel Uygulamaları Kursları-nın düzenlenmesi.—08.05.2009 tarihinde Dokuz Eylül Üniversitesinde ve İMO İzmir Şubede SİM Yönetmeliğini öğrencilere anla-tacağımız bir seminerin yapılması kararlaştırıldı. —15.05.2009 yada 22.05.2009 tarihlerinde Kısır-Mısır Şenliğinin düzenlenmesi—03.06.2009 tarihinde Ali KURT arkadaşımız Nazım HİKMET’i Anma Günü etkinliğini düzenleyecek.

• genç-İMO İzmir halk oyunları takımının oluşturulma-sı kararlaştırıldı.• Toplantımıza 19 kişilik katılım sağlanmıştır.

01–02–03.04.2009 DEÜ MÜHENDİSLİK FAKÜLTESİ KARİYER GÜNLERİ genç-İMO STAND ÇALIŞMASIDokuz Eylül Üniversitesi Mühendislik Fakültesi Kariyer Günleri boyunca açtığımız standımızda 22 öğrenci ka-yıt ve 33 tane de staj başvurusu alınmıştır. Ayrıca öğren-cilere, odamızın kurs notları ve yayınları ücretsiz dağıtıl-mıştır.

22.04.2009 genç-İMO İzmir Temsilci Toplantı Gündemi• 30 Nisan 2009 Perşembe günü Uğur Mumcu Kültür Merkezinde yapılacak olan ZEITGEIST ADDENDUM Bel-gesel Film gösteriminin duyurusu yapıldı. Afişler üniver-sitelere asılmak için temsilcilere verildi.• 8 Mayıs 2009 Cuma günü yapılacak olan SİM ve

Mayıs 2009 - 146

genç-İMO

48

YETKİNLİK Belgelendirme Yönetmeliği hakkında bir seminer programının düzenlenmesi kararlaştırıldı. 10 Mayıs 2009 Pazar günü yapılacak olan Atatürk Te-malı Gezinin (Karşıyaka Latife Hanım Köşkü Anı Evi-Zübeyde Hanım Mezarı-Atatürk Müzesi-Apikam Kent Tarihi Müzesi-İnönü Evi, Uşakizade Köşkü-Asansör) du-yurusu yapıldı.• 22 Mayıs 2009 Cuma günü yapılacak olan VI. Kısır-Mısır Gününün duyurusu yapıldı.• 03 Haziran 2009 tarihinde Ali KURT arkadaşımızın Na-zım HİKMET’i Anma Günü etkinliğini düzenlemesi karar-laştırıldı.• 18 Haziran 2009 tarihinde düzenlenecek olan İzmir Körfezi Vapur Gezisi duyuruldu.• genç-İMO İstanbul Şube ile beraber bir organizasyon yapılması kararlaştırıldı.• Toplantımıza 15 kişilik katılım sağlanmıştır.

30.04.2009 ZEITGEIST ADDENDUM BELGESEL FİLM GÖSTERİMİ TMMOB İzmir İKK Öğrenci’nin düzenlediği etkinliğe 90 kişilik öğrenci katılımı sağlandı. Uğur Mumcu Kültür Merkezinde yapılan belgesel gösteriminde amacımız, öğrencileri önemli konular hakkında düşünmeye ve tar-tışmaya teşvik etmektir.

İMO İZMİR HALK OYUNLARI TAKIMINA genç-İMO DESTEĞİ

23 Mayıs 2009 tarihinde gerçekleştirilecek Türk Halk Mü-ziği konserine hazırlanan İMO İzmir Halk Oyunları takı-mı, öğrencilerin katılımıyla artık daha güçlü. Çalışmaları-mızı izlemek isterseniz, her pazartesi şubemize bekleriz.

www.gencimo.orggenç-İMO İzmir’in etkinlikleri hakkında her şeyi

buradan öğrenebilirsiniz.Forum kısmımızda ise öğrenci arkadaşlarımızın

işine yarayacak ders notları bulunmaktadır.

Mayıs 2009 - 146İMO İzmir Şubesi Bülteni - www.imoizmir.org.tr 49

genç-İMO

HAYYAMAli KURT

CBÜ 3. Sınıf Öğrencisi

Bilim dünyasına katkıları yadsınamayacak olan İranlı filozof Hayyam dünyada rubai geleneğinin de en önemli ismidir. Hayyam’ın rubailerinde müthiş derecede bir farkındalık ve mantık bulmak işten değil. Biz de bir bakalım; Hayyam dörtlüklerinde nelere değinmiş;

Mesela kendisi bugün bizim de en derin, tahrip gücü en yüksek haliyle yurdumuzun her yerinde hissettiğimiz, her daim iktidarların elinde oyuncağa düşmüş, insanların hayata karşı hazırlanması konusunda tek katkısı diploma vermek olmuş yahut dönemin şartlarına göre piyon üretmek derdine düşmüş asıl amacı bilim olduğu halde bu ülküden daima sapmış/saptırılmış eğitim sistemine serzenişte bulunuyor en bezmiş haliyle. E tabi muzur bir vaziyet ile sofra adabına da değinmiş doğrusu;

Meyhanede kendini bilenler bulunur; Bilmeyeni ayırmak da kolay olur. Yıkılsın bilgisizlik yuvası medrese: Ordan kendini bilip de çıkan hiç yoktur.

Bakınız bu da “cehalet gider eşeklik baki kalır” tabirinin dörtlük hali. Biraz da siyasi etikten dem vuruyor galiba, ya da sahip olduğu bilginin kendisinden başka kimseye faydasının olmadığını düşündüğü bir “yüce”ye(!) kızgınlığını görebiliriz bence. Hala da geçerli bir kızgınlık olarak bizde devam etmiyor mu bu durum?;

Yalnız bilgili olmak değil adam olmak; Vefalı mı değil mi insan, ona bak. Yücelerin yücesine yükselirsin Halka verdiğin sözün eri olarak.

İnsan gündelik hayattaki ilişkilerinde, hayatı beraber yaşadığı kişilerle ne kadar dürüst bir bağ kurarsa; sonunda kaybetmek olsa da, arı, duru bir huzur ile gerçek bir mutluluk bekler galiba onu. tabii ki gönlünden geçeni yaparak, etrafındakilerin kendileri için oluşturdukları değerleri ve torba olmadığı için büzülemeyecek ağızlarını dikkate almadan yapmakta meziyet;

Gönül, her an sevdiğinin kapısında ol; Her istediğini onda ara, onda bul. Aşk tavlasında hileye kaçma kalleşçe: Koy canını ortaya, soyulursan soyul.Kimilerine göre “sarhoş” kimilerine göre “filozof “ olan bu adam elbet ermiş olmalı ki bir sırra; dünyanın yegane gerçeği çıkmıyor aklından;

Senden benden önce kadın erkek niceleri Şenlendirip süslediler dünya denen yeri Senin tenin de toprağa karışacak yarın Senden beslenecek nice insan bedenleri.

Astronomi ve matematik konusunda büyük bir bilgin olan Hayam bir özeleştiride bulunmuş kendisine, nasihat etmiş; Bir tane de tüm hayatını somut bilgiye adamış, yaşayan akıp giden hayatı yakalamayı becerememiş, “bilmek odası”na takılıp kalmışlar için gelsin;

Dedim: artık bilgiden yana eksiğim yok; Şu dünyanın sırrına ermişim az çok. Derken aklım geldi başıma, bir de baktım: Ömrüm gelip geçmiş, hiçbir şey bildiğim yok.

Ve her zaman her şeyin üstünde olan, tüm erdemlerin de daha ötesinde, tüm öğretilerin tartışmasız merkezinde; sevmek;

Sevgiyle yoğurulmamışsa yüreğin, Tekkede manastırda eremezsin. Bir kez gerçekten sevdinmi bu dünyada, Cennetin, cehennemin üstündesin.

Ömrüne amaç seçtiği bilimin bir hıyaneti olmuş olmalı Hayyam’a değilse niye bu kadar kızsın aklı sizce; olmayıp para içinde yüzenlere? dünyaya hizmet edenlerin baş tacı edilmesi gerekirken hakir görülmelerine; eşitlikten bile daha mühim olan “hak etmek” meselesi baya dokunmuş Hayyam’a;

Bu dünyada akla değer veren yok madem Aklı az olanın parası çok madem Getir şu şarabı, alsın aklımızı Belki böyle beğenir bizi alem.

Başı dik gezmenin, mağrur, onurlu ve karakterli bir duruşun nadirliği bu günlerde değilmiş demek ki. Alçağa hizmet etmenin alçaklık olduğu ne kadar gerçekse insanlar da yüzyıllardır bu gibi ahlak problemleriyle uğraşıyormuş galiba;

Girme şu alçakların hizmetine: Konma sinek gibi pislik üstüne. İki günde bir somun ye, ne olur! Yüreğinin kanını iç de boyun eğme.

Mayıs 2009 - 146

genç-İMO

50

YAŞAM; DAR ZAMANLARDA KÜÇÜK KARELERE SIĞARSA Zerrin ALPAY

CBÜ 2. Sınıf Öğrencisi

Kısa film… Adı belki kısacık ama anlatmak istedikleri düşüncesinin derinliğine bağlı olarak uzun etki yara-tan görselliklerdir. İzleyenlerde göreceli değişik güzel duygular ortaya çıkarabilir.

Zaman bakımından küçüktür, içeriği olabildiğince ya-lın, düşündürücü, duygulu ve büyüktür. Aslında bir nevi avantaj bile sayılır. Düşünsene; dünyaya bakışını göstermeni, insanların seni anlamasını, senin pence-renden minicik bir kareden bir de senin gözünle ha-yatlara bekli de kendilerine bakmalarını sağlar. Hani derler ya söz uçar yazı kalır diye. Ya bir gün yazı da uçarsa! O zaman belki sadece görüntüler konuşur. Bel-ki bugüne kadar çok doğru cümlelerim olmadı ama en azından hep bunu söylerim. “İnsanın hayat karşısın-da söyleyecek sözleri olsun. Eğer dilsizse o zaman gör-düklerini gösterebilsin.”

Ben de belki benim gibi hayat karşısında dilsiz kalıp da ne yapacağını bilemeyenler için bunları yazmak iste-dim. Eğer iyi bir hayal gücün varsa, eğer insanlara ken-di pencerenden yaşamı, aşkı, nefreti, düşmanlığı, ölü-mü, hüznü, sevinci, şefkati ve bunlar gibi birçok duy-guyu anlatmak istersen bunun çok “kısa” bir yolu var. Yapman gereken sadece iyi bir senaryo yazıp gerçek-ten bu işte sana yardım edeceğine inandığın insanlar bulmak.

Peki kısa film nasıl çekilir?. . . En iyi yönetmenler bile bir kısa filmin basit kameralı bir cep telefonuyla bile çeki-leceğini söylüyorlar. Kısa film çok değil sadece 5 ile 20

Hayyam’ın elbette gündelik hayat dertleriyle, hayatı yaşamayı unutmuş, kibir vebasına tutulmuş güç bağımlısı olmuş insanlara da bir çift sözü olmalıydı değil mi;

Daha nice büyük göreceksin kendini? Hep varlık yokluk mu düşündürecek seni? Şarap için şarap: bu ölüm yolculuğunda Bulamazsın sarhoş uykulardan iyisini.

Özlemimiz, beklediğimiz, hak etmeye didindiğimiz için, özgürlük için, hem de “birlikte”;

aşıklar meclisinde yer bulmuşuz birlikte; dünyanın dertlerinden kurtulmuşuz birlikte; içip birer kadeh bu sevincin şarabından özgürlüğe ermiş, sarhoş olmuşuz birlikte.

fani hayatın baki olmayan dertleriyle uğraşırken arada bir hayyam’ı hatırlamak, hayyam gibi dünya için bilmek, dünyayı bilmek dileğiyle, kinayeli isyanları, muzur öğütleri içeren rubaileri küçük tebessümlere sebep olsun diye; dost meclislerinde arada bir rubailere göz atmanız dileğiyle;

dostlar, bir gün, sözleşip bir yerde birleşin; oturup sofrasına dünya cennetinin; saki doldururken kadehleri cömertçe, için bir kadeh de zavallı hayyam için!

(bu yazıda kullanılan rubailer Sabahattin Eyüboğlu çevirisi olan dörtlüklerdir)

dakika arasında değişen bir pencere açılımıdır. Çekim en az iki, en fazla dört gün kadar sürer. Bir veya birden fazla mekanda çalışabilinir. Montajları basit bilgisayar programlarıyla çabucak yapılabilir. Filmde önemli olan sahne kalabalığı olmadan izleyiciye yalın ama güçlü bir anlatımla fikir aktarımı yapabilmektir. Bir kısa filmin eğitsel olup olmaması önemli değil. Önemli olan sade-ce güzel kurgulanmış sağlam bir senaryo, bir cep tele-fonu ve de filmde oynatılacak oyunculardır. Ama asıl önemlisi filmin çekiminden önce bir çok aşaması var-dır. En basiti senaryo için devamlı zihinde eklemeler, eksiltmeler yapılması, mekanların seyirci üzerinde et-kisi düşünülerek doğru seçimler yapılması, amatörce olduğundan dolayı oluşacak çekim hatalarının düzel-tilmesi, ışık ayarı, ses düzenekleri, tabi bir de iyi oyun-cuların bulunması bunlar gerçekten de iyi bir ön çalış-mayla hazırlanabilir.

Bu işle ilgilenmek isteyenlere birkaç tavsiyem olacak. Çok fazla kısa film seyretsinler, olabildiğince çok eleş-tiri okusunlar, bir de en önemlisi hayal kurup ufak se-naryolar tasarlasınlar.

Benim bu konu hakkında yazma amacım bir meraklı-sına, bir de bu işe ilgisi olup da bunun farkında olma-yanlara bilgi vermekti. Bu iş için bir şeyler yapmak isti-yorsan hayallerini sakın durdurma. Zira insanoğlunun en büyük amaçlarından biri kuş gibi uçmaktı bunun için hayal etmesi yeterliydi. Hayal etti ve uçtu..

Mayıs 2009 - 146İMO İzmir Şubesi Bülteni - www.imoizmir.org.tr 51

Kültür ve Sanat

İnş. Müh. Alim ŞADAN

BETONARME YAPILARIN HESAP VE TASARIM ESASLARI

PROF. DR.ZARİFA HANMEHMETNiğde Üniversitesi Müh.Mim.Fak.İnş.Müh.Bölüm BşkBirsen Yayınevi

Yapı üretiminin ileri aşama-sı olan prefabrikasyon ve on gerilmeli betonarme yapı teknolojisinin Türkiye’de ge-nişletilmesi ve yaygınlaştırıl-ması bu yapılan hesap ve ta-sarım metotların islenmesi-

ne bağlıdır. Bilindiği gibi, ülkemizde bu konular yeterince işlenmediğinden, prefabrikasyon ve on gerilmeli betonar-me yapı üretimi yetersizdir. Bu eksikliği dikkate alarak, ya-zar bu kitabi kaleme almış bulunmaktadır. ayni isim altında 1999 yılında çıkan kitabin ikinci baskısı olan bu kitap, he-sap yöntemleri açıklayan hesap örnekleri içermektedir. Yapı sistemlerin önemli taşıyıcı elemani olan döşemelerin pre-fabrik, boşluklu ve ongerilmeli olarak hesaplarını ve tasa-rım örnekleri içermektedir.

Ayrıca, ulkemizde en cok rastlanan monolitik karkas binala-rın hesap esasları, detaylı olarak bir karkas yapı hesabinda ele alınmıştır. Eser inşaat mühendislerine, prefabrikasyon tasarım sektörlerinde çalışan inşaat Mühendislerine, Beto-narme III, On gerilmeli Betonarme gibi dersleri alan yüksek lisans öğrencilerine ve uygun konularda Doktora çalışmala-rı yapan inşaat yüksek Mühendislerine ve B.arma Proje ya-pan meslek taşlarıma yardımcı olacak bir eser.

İÇİNDEKİLER

1. BETON, DONATI ÇELİKLERİN VE BETONARMENİN FİZİKİ MEKANİK ÖZELLİKLERİ

2. BETONARME

3. BETONARME ELEMANLARININ HESAP YÖNTEMLERİ

4. ÖNGERİLMELİ YAPILARIN TASARIM ÖZELLİKLERİ

5. EĞİLEN ELEMANLARIN DAYANIM HESABI

6. EKSENEL BASINÇ VE ÇEKME ELEMANLARIN HESABI

7. BETONARME ELEMANLARIN BÖLGESEL YÜKLERE GÖRE DAYANIM HESABI

8. BETONARME ELEMANLARIN ÇATLAMA DAYANIMININ VE DEFORMASYONLARIN HESAPLANMASI

9. BİR KATLI SANAYİ BİNALARI

10. BETONARME TEMELLER

12. BETONARME KARKAS BİNA HESAPLARI

BETONARME YAPILAR

Prof.Dr.Zarifa Hanmehmet,Emin Tolga Hanmehmet Yayıncı NOBEL

Günümüzde sanayi bina tasarımında çok yaygın olan ön gerilmeli makas kiriş hesabı Sanayi ve spor tesislerinde estetik acısından önerilen 36m.açıklıklı öngerilme-li b.arme kemerin detaylı hesap ve tasarımı

Prefabrik sanayi yapıların statik betonarme hesap ve ta-sarımıMühendislik yapıları (Rezarvuarlar,silolar,istinat duvarla-rın hesap esalarıYüksek yapılar,onarım ve güçlendirme metotları,ince kabuklu b.arme yapılar çeşitleri ve hesap esasları hak-kında bilgilerSAP2000 PROGRAMI İLE SANAYİ BİNA STATİK VE B.ARME HESAPLARIMonolitik kirişli Plak DöşemelerDüzenli Çok Katlı Çerçevenin Tablolar Yardımı İle Hesap-lanması

Depreme Dayanıklı Yapı Tasarımı özellikle Türkiye koşul-larında büyük önem taşımaktadır. Bu önem dikkate alı-narak hazırlanan Betonarme Yapılar kitabında işlenen konularda kaliteli ve güvenli yapı tasarımı konularıyla il-gili, yani teknolojik, ekonomik, sağlam ve seri üretilebi-len prefabrik betonarme yapıları hakkında, bilgiler ve-rilmiştir. Bu yapıların üretiminde Türkiye’de öncül ve başarılı şe-kilde gerçekleşen inşaatlar ve üretilen yapı elemanları hakkında bilgiler sunulmuştur. Ayrıca betonarme yapıların II. sınır durumuna göre da-yanımın yükseltilmesi, yani çatlama dayanımının artırıl-masının gereği olarak ele alınan ön gerilmeli betonarme yapı teknolojisi anlatılmıştır. Ön gerilmeli betonarme yapı teknolojisinin prefabri-kasyon üretiminde geliştirilmesi ve yaygınlaştırılması-nın önemine binaen kitap II. Sınır durumlarına göre yapı eleman hesapları içermektedir.Bunun yanı sıra Mevcut kaynaklarda pek rastlanamayan yapı elemanları için eğilme deformasyonların ve çatla-ma dayanımların hesaplamaları ile ilgili hesap esasları ele alınmış ve çözüm örnekleri de sunulmuştur.

Mayıs 2009 - 146

Kültür ve Sanat

52

YAŞAMAYA DAİR

1 Yaşamak şakaya gelmez, büyük bir ciddiyetle yaşayacaksın bir sincap gibi mesela, yani, yaşamanın dışında ve ötesinde hiçbir şey beklemeden, yani bütün işin gücün yaşamak olacak.

Yaşamayı ciddiye alacaksın, yani o derecede, öylesine ki, mesela, kolların bağlı arkadan, sırtın duvarda, yahut kocaman gözlüklerin, beyaz gömleğinle bir laboratuarda insanlar için ölebileceksin, hem de yüzünü bile görmediğin insanlar için, hem de hiç kimse seni buna zorlamamışken, hem de en güzel en gerçek şeyin yaşamak olduğunu bildiğin halde.

Yani, öylesine ciddiye alacaksın ki yaşamayı, yetmişinde bile, mesela, zeytin dikeceksin, hem de öyle çocuklara falan kalır diye değil, ölmekten korktuğun halde ölüme inanmadığın için, yaşamak yanı ağır bastığından. 1947

2 Diyelim ki, ağır ameliyatlık hastayız, yani, beyaz masadan, bir daha kalkmamak ihtimali de var. Duymamak mümkün değilse de biraz erken gitmenin kederini biz yine de güleceğiz anlatılan Bektaşi fıkrasına, hava yağmurlu mu, diye bakacağız pencereden, yahut da sabırsızlıkla bekleyeceğiz en son ajans haberlerini.

Diyelim ki, dövüşülmeye değer bir şeyler için, diyelim ki, cephedeyiz. Daha orda ilk hücumda, daha o gün yüzükoyun kapaklanıp ölmek de mümkün. Tuhaf bir hınçla bileceğiz bunu, fakat yine de çıldırasıya merak edeceğiz belki yıllarca sürecek olan savaşın sonunu.

Diyelim ki hapisteyiz, yaşımız da elliye yakın, daha da on sekiz sene olsun açılmasına demir kapının. Yine de dışarıyla birlikte yaşayacağız, insanları, hayvanları, kavgası ve rüzgarıyla yani, duvarın ardındaki dışarıyla.

Yani, nasıl ve nerede olursak olalım hiç ölünmeyecekmiş gibi yaşanacak... 1948

3 Bu dünya soğuyacak, yıldızların arasında bir yıldız, hem de en ufacıklarından, mavi kadifede bir yaldız zerresi yani, yani bu koskocaman dünyamız.

Bu dünya soğuyacak günün birinde, hatta bir buz yığını yahut ölü bir bulut gibi de değil, boş bir ceviz gibi yuvarlanacak zifiri karanlıkta uçsuz bucaksız.

Şimdiden çekilecek acısı bunun, duyulacak mahzunluğu şimdiden. Böylesine sevilecek bu dünya ‘Yaşadım’ diyebilmen için... 1948

Nazım Hikmet

MARE NOSTRUM

En uzun koşuysa elbet Türkiye’de de devrim

O, onun en güzel yüz metresini koştu

En sekmez lüverin namlusundan fırlayarak…

En hızlısıydı hepimizin,

En önce göğüsledi ipi… Acıyorsam sana anam avradım olsun,

Ama aşk olsun sana çocuk, AŞK olsun!..

Can Yücel

Mayıs 2009 - 146İMO İzmir Şubesi Bülteni - www.imoizmir.org.tr 53

Kültür ve Sanat

İnş. Müh. Vedat YORULMAZEL

Mayıs 2009 - 146

Oyun

54

Kare Bulmaca

İnş. Yük. Müh. Şakir YOKAŞ

BRİÇ DÜNYASINDAN HABERLER

GEÇEN SAYININ PROBLEMİNİN ÇÖZÜMÜ - 1

GEÇEN SAYININ PROBLEMİNİN ÇÖZÜMÜ - 2

BU SAYININ PROBLEMİ

Üç tur koz çekin ve elde ka-lın, Karo V oynayarak yerden trefl atın. Doğu köre iki kart yemek zorundadır. Yerden bir kez kozlayarak treflileri sağla-yabileceğinizden yiyebilece-ği en iyi kart piktir. Bu durum-da trefl antrelerini kullanarak piklere iki defa kuplayın. Ar-tan yerin pik V’si 12. löve olur. Trefle empas edilmesi halin-de A-R trefli alın. Pik kozlaya-rak ele dönün ve yerden tref-li kupu yaparak, treflileri sağ-layın. Bu durumda yerin pik Asına dahi ihtiyaç kalmaz.

Açılış kartını yerden alın ve Pik Vale oynayın. Doğunun oynaması gereken damı el-den alın ve elden pik 9 çı-kın. Batının oynaması gere-ken 10’luya yerden küçük koz ile çakın. Bütün kozları çekin. Elden son kozu çektiğinizde son durum aşağıdaki gibidir.

Batı karo veya pik atar. Yer-den trefli veririz. Doğu üç renkten sıkışır. Hangi rengi yerse o sağlanır.

Briç federasyonu seçimleri yapıldı. Başkanlığa milli hakemlerimiz-den Fahir Üzümlü seçildi.

Belediyelerin briç desteği giderek artıyor. İzmir Büyükşehir Beledi-yesi Balkan şampiyonu oldu. 16 kişilik takımın turnuva giderlerini karşıladıktan başka aylık bir sporcu maaşı da ödeniyor. Her yıl fuar-da 500 kişilik büyük bir turnuva düzenleniyor.

Karşıyaka, Bornova, Narlıdere, Buca Belediyelerinin birç takımları var ve geleneksel yıllık turnuvalar düzenliyorlar.

BULMACA ÇÖZÜMLERİ

Sudoku 1

Sudoku 3

Sudoku 2

VAR2A943RV1087

--A94RV10

V106V1053210A942

Atak= Trefl 6 güney

Her savunmaya karşı 6 pik yapar

AR96DV543R52A

R63R52-

AD732A6AR32R3

1054310987V8765

54-V876-

94987DV9810876

Q8726D10D96432

87-D10D9

R85RD47543DV5

K

GB D

AV106RD54RDARV

Kontrat= 6 KÖR

Atak Karo 10, Doğu As ile alır. Karo döner.

-A9876V3298765

9875V10310987610

RD4322A54D432

K

GB D

K

GB D

K

GB D

Mayıs 2009 - 146İMO İzmir Şubesi Bülteni - www.imoizmir.org.tr 55

Oyun

Enis BİLYAP

TÜRKİYE - GÜRCİSTAN İŞBİRLİĞİ

Türkiye Satranç Federasyonu’nu temsilen Asbaşkanlar Kuvay Sanlı ve Ahmet Duysak 6-8 Nisan tarihlerinde Gürcistan’a ziyarette bulundular. Gürcistan Satranç Federasyonu ile Türkiye Satranç Federasyonu arasında 7 Nisan 2009 Salı günü Tiflis’te işbirliği anlaşması imzalandı. Gürcistan Adına Federasyon başkanı GM Giorgi Giorgadze, Türkiye adına Asbaşkan Ahmet Duysak tarafından imzalanan sözleşmenin hükümleri; ortak eğitim çalışmaları, ikili karşılaşmalar gibi konularda işbirliği içeriyor.

İşbirliği sözleşmesi, Tiflis Satranç Sarayında bir basın toplantısı düzenlenerek imzalandı. Satrancın ülkede bir ortak değer ve popüler spor olduğu Gürcistan’da, basının toplantıya ilgisi fazlaydı. Gürcistan televizyonlarına yaptığı açıklamada Asbaşkan Kuvay Sanlı; Türkiye Satranç Federasyonu olarak Dünya’nın önde gelen federasyonlarından birisi olmalarının beraberinde, büyük şampiyonların ülkesi komşu Gürcistan’dan öğrenecekleri çok şey olduğunu, bu işbirliğinden iki ülkenin de faydalanacağını düşündüğünü belirtti. Asbaşkan Ahmet Duysak ise; iki ülkenin ortak kültürel değerlere sahip olduğunu, tarihten gelen yakınlığın, satranç dünyasında da devam ettiğini belirtti.

BEKO 8. SATRANÇ ŞÖLENİ

30-31 Mayıs 2009 tarihlerin-de İzmir fuarı Atlas pavyo-nunda düzenlenecek. Bu yıl 8. Kez düzenlenecek olan satranç şölenine 350 okul ve 2000sporcunun katılımı ile idareci, antrenör ve veli-ler ile birlikte 3000 kişilik bir organizasyon olması bekle-niyor.

FIDE GRAND PRIX NALCHIK 2009 BAŞLADI

Dünyanın ileri gelen 14 oyuncusunun katıldığı ve dünya şampiyonluğunun önemli adımların biri olan Grand Prix 15 nisan ile 29 nisan tarihleri arasında oynandı. Aşağıda Grand Prix’e katılanlar.

Leko P., Kamsky G., Mamedyarov S ., Aronian L., Akopian V.,Kasimdzhanov R., Karjakin S., Eljanov P., Grischuk A., Gelfand B., Alekseev E., Svidler P., Ivanchuk V., Bacrot E.

TSF SAMSUN, ÜNYE VE ORDU’DA SATRANÇSEVERLERLE BULUŞTU

TSF Milli Takımlar Menajeri Özgür Solakoğlu ve Altyapı Milli Takımlar Antrenörümüz GM Mikhail Gurevich Samsun ve Ünyeli Satranççılarla buluştular.

Ordu’da 5 gün sürecek İl Özel Kampı çalışmaları öncesinde Samsun İl Temsilciliği ve Gerçek spor kulübü ziyaret edildi. GM Gurevich ve Solakoğlu, TSF Samsun İl Temsilcisi Serkan Koç ve Samsunlu satranççılar ile görüştüler. GM Gurevich ayrıca Samsun’un en genç satranç oyuncusu(!), federasyonumuz spor uzmanı Fatma Öztürk’ün kızı Duru ile kısa bir maç yaptı.

Mayıs 2009 - 146

Oyun

56

İnş. Müh. Ali İhsan ARGIT

Çözümleri Sayfa 54’te

KARE BULMACA

1 2 3 4 5 6 7 8 9 10

1

2

3

4

5

6

7

8

9

10

SOLDAN SAĞA 1 – Moral. 2 – Dans düzenleme sanatı – Bir renk. 3 – İddia, sav – Çöplerin açık olarak toplandığı ve depolandığı alanlar. 4- İlaç – Diyagonal. 5 – Bir çıkar karşılığı uzlaşarak bir iş yapma – Ek, ulama. 6 – Korumak, kollamak, himayesi altına almak anlamında eski kelime – Yüzey ölçü birimi. 7 – Bitkin ve yorgun düşmek – Aynı şekilde, aynı surette. 8 – Üstten sağa doğru yatık yazı – Motorlu taşıtlarda direksiyon ile tekerlek arasındaki bağlantıyı sağlayan demir çubuk.9 – Eski dilde uyku – Külah şekli. 10 – Benzinin oksijenli türevi, asit fenik – İyi bakım yöntemi.

YUKARIDAN AŞAĞI1 – Birbirine benzer. 2 – Bir tembih sözü – İstanbul ticari araçlar fuarının kısa yazılımı. 3 – Pop müzik sanatçısı – Yazıt. 4 – Karı kocadan her biri – Sorumluluktan doğan günah. 5 – Bir işin yapılması için konulan süre, mehil, mühlet – Çapanın vira edilişinde denizin dibinden kurtulup dimdik durduğu vaziyet. 6 – Hardal gazı denilen temel maddesi çift klorlu etil sülfat olan savaş gazı – İnsan vücudunun bir bölümü. 7 – İnce yapılı zarif ya da narin. 8 – Step, Bozlar, verimli arazi bölümü – Bir meyve. 9 – Güneş doğmazdan önceki alacakaranlık – Çiçek konulan kab. 10 – Bir bilim ya da sanal dalında yazılmış eserlerin tümü.

SUDOKU 1(kolay)

7 1 35 4 7 3 9 6

3 1 73 2 9

5 2 1 9 4 36 3 7 5 2

6 8 5 9 17 9 6 3

5 6 2 4

SUDOKU(zor)

6 5 7 42 5 6

3 5 17 8

9 3 6 23 2

2 19 2 5

SUDOKU(çok zor)

4 7 8 51 9 8

91

4 9 2 36

7 91

9 8