MAHREME b. NEVFEL · 2018-05-25 · MAHREME b. NEVFEL tum'un da Medine'ye çok erken bir dö nemde...

2
MAHREME b. NEVFEL tum'un da Medine'ye çok erken bir dö- nemde hicret dikkate evin mülkiyetinin daha sonra Mahreme'ye Sert bir kimse olan Mahreme'- ye Hz. Peygamber Rivayete göre Mahreme b. Nevfel. Resul-i Ekrem'in kendisine hediye olarak gelen elbiseleri duyunca Mis- ver'i alarak evine git- ve onu Misver'in bundan gören Mahreme. "Yavrum, o cebbar de- Misver'in üzerine elinde bir elbiseyle Resul-i Ekrem, "Ey Mahreme, bunu sana diyerek elbiseyi kendisine ver- Hz. ömer, hilafeb döneminde Mahre- me b. Nevfel'i sahabllerle birlikte Mekke hareminin le görevlendirdi. 20 (641) di- van tertiplerneye karar verince bu tan- zim görevini Akli b. Ebu Talib, Cübeyr b. Mut'im ve Mahreme b. Nevfel'e verdi. Mahreme, bir iftira etmesi sebebiyle Hz. Ömer had ceza- Hz. Osman döneminde gözlerini kaybeden Mahreme 54 (674) ve muhtemelen 11 S Me- dine'de vefat etti. Mahreme b. Nevfel, Fuat Sezgin'in Geschichte des Arabisc- hen Schrifttums eserinin Arapça tercümesinde ( GAS [Ar. l/2, s. 3 1) yan- olarak tabiinin büyükleri sa- : Buhari, "FarZü'l-\:)umus", ll, "Hibe", 19, "Li - bas", 12, 44, 11; Müslim. "Zekat", 129, 130; Ebu Davüd, "Libas", 4; el-Me- gaz1,l, 44-45, 200; ll, 812; lll, 946; ibn Sa' d, ll, 153; lll, 295; IV, 205; VIII, 51; a.e. Ali Muhammed Ömer), Kahire 1421/2001, VI, 69- 70; Zübeyri. Nesebü E. Levi- Provençal). Kahire 1953, s. 262; Halife b. Hayyat, et-Tar11] (Ömeri). s. 90, 223; ibn Habib. s. 170, 171, 232, 296; a.mlf .. el- 171,332, 386,395, 404; Cahiz, el-Beyan ve't-teby1n,ll, 323; ibn Kuteybe, ei- 313, 379, 430 ; Taberi. Tar11] (Ebü'I-Faz l).ll, 427; lll, 52, 90; IV, 209-210; ibn Abdülber, lll, 395-396; Muvaffakud- din ibn Kudame, et-Tebyin f1 yin M. Nayif ed-Düleymi). Beyrut 1408/ 1988, s. 112, 174, 291-292, 302; ibnü'l-Esir. Osdü'l-gabe (Bennll). V, 125-126; Zehebi, A'la- ' n-nübela' , ll , 543-544; Makrizi. esma' Mahmud M. Kahire 1941, s. 66, 69, 362, 367; ibn Hacer, lll, 370- 372 ; W. Wüstenfeld, Genealogische Tabel/en der Arabischen Stiimme und Familien, Göt- tingen 1852, Tabellen S. Register 278; Sezgin, GAS,l, 259; a. e. (Ar.). 1/2, s. 31. Iii SARIÇAM 390 r L MAHREMI C.s•.f""'ll (ö. 942/1535) Divan _j Ahmed, Mahreml'dir. tarihi bilinmemekle birlikte o de- virde köylerinden olan Tatav- la'da (bugünkü kayde- dilmektedir. ll. Bayezid'in mu- sahiblerinden Mehmed Ali Bey yer alan bilgiler- den ve Mecmau'l -l etayif'te müellif olarak Ahmed b. Mehmed b. Tatavul Ali belli Esrar Dede'nin tezkiresinde 950'de (1543) Konya'da ölen Mevlevl Mahreml Dede'nin Mahreml ile ancak tezkirede verilen ga- zel ait anla- Medrese sonra Galata'da yirmi kadar katiplik ve naiblik görevin- de bulunan Mahrem1. P'irl Meh- med Çelebi ile Hasan Çelebi'nin Paskalya törenini izlemek için de- Galata'da kiliseye gitmeleri üzeri- ne. "Galata'ya san em seyri ne 1 Si- tanbul'dan bir iki din ulusu" beytini söyle- mesi yüzünden vazifesinden aziediidiyse de geçenlerden özür diledikten sonra görevine iade edildi. Galata hirli Hasan Çelebi Selanik tayin edilince onunla birlikte Selanik'e gitt i. dönerken ge- mi eline geçince ve çocukla- bi rlikte esir Çelebi'nin göre bu olay 940'ta (1533) meydana Mahreml, fidye için gerekli bul- mak üzere ve rehin yola gemi Kalesi'ne Esiri' den, Katibi Seydi Ali Çe- lebi (Reis) ve Nigar'i Hay- Barbaros Hayreddin do- Tunus'a gittiklerini üzüldü Çelebi, vr. 1!8•). Fakat Nak- Haydar ve Seydi Ali'nin içinde bulun- gemi ters yönde esrnesi üzerine Kalesi'ne gelince eski dostlar git- tiler. Mahreml gerekli rada 942 Muharrem'inde (Temmuz 1535) vefat etti. Kafzade Faizi ölümüne ta- rihi "Ah rihlet-i Mahrem'i" (942 [ vr. 86b)_ Ölüm tarihi kaynaklarda kaydedil- mektedir. Haydar toplanan 1700 filoriyi ailesini kurtarmak için gönderir. Fakat Mahrem'i'nin biri öl- iki ve bir döner. Hammer ve Babinger'e göre fidye Barbaros Hayreddin ver- (GOD, Il, 521; [ÜçokJ, s. 72) Ancak Türkçe kaynaklarda bu bilgi teyit edilme- mektedir. Mahrem'i'nin ilk olarak layan M. Fuad Köprülü' dür. Onun Milli 1920'1i itibaren ki- tap ve makalelerinde Türki-i Basit öncüsü ve temsilcisi olarak söz iki biri Mahrem'i'dir. Köprülü'ye göre XVI. Türk üzerinde etkisi gittikçe Türkçe ke- limelerin yerini Arapça ve Farsça kelime- ler bunlarla terkipler Türk Bu ortaya Mahreml ve Edirneli Nazmi aruz vezniyle, fakat sade bir Türkçe ile. yaban- kelimelerden imkan nisbetinde bir dille yazmaya lar. buna da Türki-i Basit dir. Fuad Köprülü'nün bu uzun sü- re kabul de son gerek Mahremi gerekse Edirneli Nazmi da bunun (bk. bi bl. Aynur, Av- Köksal) . Eserleri. 1. 12.280 beyit olan eser üç bölümden Bi- rinci bölüm (beyit 1-2263) bir cilt olup ll. Bayezid'in seferlerinden söz eder. Bili- nen tek Türk Tarih Kurumu Kü- tüphanesi'nde bulunan (nr. Y-Il ve sonu eksiktir. bölüm (bey it 2264-8944) Yavuz Sultan Selim dö- nemine ve özellikle ve seferle- rine dairdir. Üçüncü bölüm (beyit 8945- 12280) Kanuni Sultan salta- ilk iki Belgrad ve Rodos'un fethini ve üçüncü bölümü içeren yegane Müzesi Kütüphane si 'nde (Revan nr. 1287). me'nin ikinci bölümü üzerinde bir dokto- ra (bk. bibl.). z. türname . Kaynaklarda geçmeyen ri- salenin tek Berlin Devlet Kütüp- hanesi'nde bir mecmua indedir (nr 282, vr. 367•-374• ). Mensur-manzum bir ahlak mahiyetindeki eserde bir

Transcript of MAHREME b. NEVFEL · 2018-05-25 · MAHREME b. NEVFEL tum'un da Medine'ye çok erken bir dö nemde...

Page 1: MAHREME b. NEVFEL · 2018-05-25 · MAHREME b. NEVFEL tum'un da Medine'ye çok erken bir dö nemde hicret ettiği dikkate alınırsa evin mülkiyetinin daha sonra Mahreme'ye geçtiği

MAHREME b. NEVFEL

tum'un da Medine'ye çok erken bir dö­nemde hicret ettiği dikkate alınırsa evin mülkiyetinin daha sonra Mahreme'ye geçtiği anlaşılır.

Sert mizaçlı bir kimse olan Mahreme'­ye Hz. Peygamber yumuşak davranırdı. Rivayete göre Mahreme b. Nevfel. Resul-i Ekrem'in kendisine hediye olarak gelen elbiseleri dağıttığını duyunca oğlu Mis­ver'i yanına alarak Resulullah'ın evine git­miş ve oğlundan onu dışarıya çağırması­nı istemişti. Misver'in bundan çekindiğini gören Mahreme. "Yavrum, o cebbar de­ğildir" demiş. Misver'in çağırması üzerine elinde kıymetli bir elbiseyle dışarı çıkan Resul-i Ekrem, "Ey Mahreme, bunu sana ayırdım" diyerek elbiseyi kendisine ver­miştir.

Hz. ömer, hilafeb döneminde Mahre­me b . Nevfel'i bazı sahabllerle birlikte Mekke hareminin sınırlarını işaretiemek­le görevlendirdi. Ayrıca 20 (641) yılında di­van tertiplerneye karar verince bu işi tan­zim görevini Akli b. Ebu Talib, Cübeyr b. Mut'im ve Mahreme b. Nevfel'e verdi. Mahreme, bir Kureyşli'ye iftira etmesi sebebiyle Hz. Ömer tarafından had ceza­sına çarptırıldı. Hz. Osman döneminde gözlerini kaybeden Mahreme 54 (674) yılında ve muhtemelen 11 S yaşında Me­dine'de vefat etti. Mahreme b. Nevfel, Fuat Sezgin'in Geschichte des Arabisc­hen Schrifttums adlı eserinin Arapça tercümesinde ( GAS [Ar. ı. l/2, s. 31) yan­lış olarak tabiinin büyükleri arasında sa­yılmıştır.

BİBLİYOGRAFYA :

Buhari, "FarZü'l-\:)umus", ll, "Hibe", 19, "Li­bas", 12, 44, "Şehadat", 11; Müslim. "Zekat", 129, 130; Ebu Davüd, "Libas", 4; Vakıdi. el-Me­gaz1,l, 44-45, 200; ll, 812; lll, 946; ibn Sa' d, eı­Taba~at, ll, 153; lll, 295; IV, 205; VIII, 51; a.e. (nşr. Ali Muhammed Ömer), Kahire 1421/2001, VI, 69-70; Zübeyri. Nesebü ' l-Kureyş (n şr. E. Levi- Provençal) . Kahire 1953, s. 262; Halife b. Hayyat, et-Tar11] (Ömeri). s. 90, 223; ibn Habib. el-MuJ:ıabber, s. 170, 171, 232, 296; a.mlf .. el­Münemma~, s. 171,332, 386,395, 404; Cahiz, el-Beyan ve 't-teby1n,ll , 323; ibn Kuteybe, ei­Ma'arif(Ukkaşe). 313, 379, 430 ; Taberi. Tar11] (Ebü' I-Fazl).ll, 427; lll, 52, 90; IV, 209-210; ibn Abdülber, el-İsti"ab, lll, 395-396; Muvaffakud­din ibn Kudame, et-Tebyin f1 ensabi'l-Kureşiy­yin (n ş r. M. Nayif ed-Dü leymi). Beyrut 1408/ 1988, s. 112, 174, 291-292, 302; ibnü'l-Esir. Osdü'l-gabe (Bennll). V, 125-126; Zehebi, A'la­mü 'n-nübela', ll , 543-544; Makrizi. İmta'u'l­esma' (nşr. Mahmud M. Şakir). Kahire 1941, s. 66, 69, 362, 367; ibn Hacer, el-İşabe, lll, 370-372 ; W. Wüstenfeld, Genealogische Tabel/en der Arabischen Stiimme und Familien, Göt­tingen 1852, Tabellen S. Register 278; Sezgin, GAS,l , 259; a.e. (Ar.). 1/2, s. 31.

Iii İBRAHİM SARIÇAM

390

r

L

MAHREMI

C.s•.f""'ll (ö. 942/1535)

Divan şairi. _j

Asıl adı Ahmed, mahlası Mahreml'dir. Doğum tarihi bilinmemekle birlikte o de­virde Galata'nın köylerinden olan Tatav­la'da (bugünkü Kurtuluş ) doğduğu kayde­dilmektedir. Babasının ll. Bayezid'in mu­sahiblerinden Tatavialı Mehmed Ali Bey olduğu Şehname'sinde yer alan bilgiler­den ve Mecmau'l-letayif'te müellif adı olarak Ahmed b. Mehmed b. Tatavul Ali yazılmasından belli olmaktadı r. Esrar Dede'nin tezkiresinde zikrettiği, 950'de (1543) Konya'da ölen Mevlevl Mahreml Dede'nin Tatavialı Mahreml ile alakasının bulunmadığı , ancak tezkirede verilen ga­zel örneğinin Tatavlalı'ya ait olduğu anla­şılmaktadır.

Medrese eğitiminden sonra Galata'da yirmi yıl kadar katiplik ve naiblik görevin­de bulunan Mahrem1. P'irl Paşazade Meh­med Çelebi ile Aşçızade Hasan Çelebi'nin Paskalya törenini izlemek için kıyafet de­ğiştirip Galata'da kiliseye gitmeleri üzeri­ne. "Galata'ya san em seyri ne gelmiş 1 Si­tanbul'dan bir iki din ulusu" beytini söyle­mesi yüzünden vazifesinden aziediidiyse de adı geçenlerden özür diledikten sonra görevine iade edildi. Galata Kadısı Beyşe­hirli Hasan Çelebi Selanik kadılığına tayin edilince onunla birlikte Selanik'e gitti. Ardından İstanbul'a dönerken bindiği ge­mi düşman eline geçince eşi ve çocukla­rıyla birlikte esir düştü. Aşık Çelebi'nin anlattıklarına göre bu olay 940'ta ( 1533) meydana gelmiştir.

Mahreml, fidye için gerekli parayı bul­mak üzere eşini ve çocuklarını rehin bı­rakıp İstanbul'a doğru yola çıktı. Bindiği gemi Eğriboz'da Kızılhisar Kalesi'ne uğ­radığında arkadaşı şair Esiri' den, yakın dostlarından Katibi mahlaslı Seydi Ali Çe­lebi (Reis) ve Nigar'i mahlaslı Nakkaş Hay­dar'ın Barbaros Hayreddin Paşa'nın do­nanmasıyla Tunus'a gittiklerini öğrenince üzüldü (Aşık Çelebi, vr. 1!8•). Fakat Nak­kaş Haydar ve Seydi Ali'nin içinde bulun­duğu gemi rüzgarın ters yönde esrnesi üzerine Kızılhisar Kalesi'ne gelince eski dostlar buluşarak İstanbul'aberaber git­tiler. Mahreml gerekli parayı topladığı sı­rada 942 Muharrem'inde (Temmuz 1535) vefat etti. Kafzade Faizi ölümüne şu ta-

rihi düşürmüştür: "Ah rihlet-i Mahrem'i" (942 [ 1535J;Zübdetü'l-eş 'ar; vr. 86b)_ Ölüm tarihi bazı kaynaklarda farklı kaydedil­mektedir. Nakkaş Haydar toplanan 1700 filoriyi ailesini kurtarmak için gönderir. Fakat Mahrem'i'nin oğullarından biri öl­müştür; eşi. iki kızı ve bir oğlu İstanbul'a döner. Hammer ve Babinger'e göre fidye parasını Barbaros Hayreddin Paşa ver­miştir (GOD, Il, 521; [ÜçokJ, s. 72) Ancak Türkçe kaynaklarda bu bilgi teyit edilme­mektedir.

Mahrem'i'nin ilk olarak tanınmasını sağ­

layan M. Fuad Köprülü 'dür. Onun Milli Edebiyatın İlk Mübeşşirleri başlığıyla 1920'1i yıllardan itibaren yayımladığı ki­tap ve makalelerinde Türki-i Basit akımı­nın öncüsü ve temsilcisi olarak söz ettiği iki şairden biri Mahrem'i'dir. Köprülü 'ye göre XVI. yüzyılda Türk şiiri üzerinde İran şiirinin etkisi gittikçe artmış. Türkçe ke­limelerin yerini Arapça ve Farsça kelime­ler almış. bunlarla yapılan terkipler Türk şiirini kaplamıştı. Bu sırada ortaya çıkan Tatavialı Mahreml ve Edirneli N azmi aruz vezniyle, fakat sade bir Türkçe ile. yaban­cı kelimelerden imkan nisbetinde arındı­rılmış bir dille şiirler yazmaya başlamış­lar. buna da Türki-i Basit adını vermişler­dir. Fuad Köprülü'nün bu görüşü uzun sü­re kabul görmüşse de son yıllarda gerek Mahremi gerekse Edirneli N azmi hakkın­da yapılan çalışmalar bunun geçerliliğini tartışmaya açmıştır (bk. bi bl. Aynur, Av­şar. Köksal) .

Eserleri. 1. Şehname. 12.280 beyit olan eser üç bölümden oluşmaktadır. Bi­rinci bölüm (beyit 1-2263) ayrı bir cilt olup ll. Bayezid'in seferlerinden söz eder. Bili­nen tek nüshası Türk Tarih Kurumu Kü­tüphanesi'nde bulunan yazmanın (nr. Y-Il ı) başı ve sonu eksiktir. İkinci bölüm (bey it 2264-8944) Yavuz Sultan Selim dö­nemine ve özellikle İran ve Mısır seferle­rine dairdir. Üçüncü bölüm (beyit 8945-

12280) Kanuni Sultan Süleyman'ın salta­natının ilk iki yılındaki olayları, Belgrad ve Rodos'un fethini anlatır. İkinci ve üçüncü bölümü içeren yazmanın yegane nüshası Topkapı Sarayı Müzesi Kütüphanesi'nde kayıtlıdır (Revan Köşkü, nr. 1287). Şehna­

me'nin ikinci bölümü üzerinde bir dokto­ra çalışması yapılmıştır (bk. bibl.) . z. Şü­türname. Kaynaklarda adı geçmeyen ri­salenin tek nüshası Berlin Devlet Kütüp­hanesi'nde bir mecmua içindedir (nr 282, vr. 367•-374•). Mensur-manzum karışık bir ahlak kitabı mahiyetindeki eserde bir

Page 2: MAHREME b. NEVFEL · 2018-05-25 · MAHREME b. NEVFEL tum'un da Medine'ye çok erken bir dö nemde hicret ettiği dikkate alınırsa evin mülkiyetinin daha sonra Mahreme'ye geçtiği

devenin başından geçen olaylar latifeler

halinde anlatılır. Şener Demirel'in eser üzerinde yayımlanmamış bir çalışma­

sı vardır ( 16. Yüzyıl Divan Şairlerinden Tatavialı Mahremi ve Şütümame'si) . 3. Mecmau 'l-letdyif. Yine kaynaklarda zik­

redilmeyen bu eserin bilinen tek nüshası Süleymaniye Kütüphanesi'nde kayıtlıdır

(Esad Efendi, nr. 1755/11, vr. 85•-ıoı•ı .

Mensur-manzum karışık olan eserde Mahreml dost meclislerinde okunması

için Acem büyüklerinin latifelerini topla­dığını belirtir (vr. 85b). İkisi Türkçe, diğer­leri Farsça olan seksen dokuz latife başta Sultan Ya'küb. Hafız. Mevlana Selman. Sultan Hüseyin Baykara. Kati bl. Cami.

Mevlana Tusl. Şah Mahmud olmak üzere ÇtiŞitli kişiler hakkın dadır. 4 . Tarabü '1-mecalis. Kaynaklarda rastlanmayan ese­rin İran'daki bir kütüphanede bulunan yazma nüshasının fotokopisi Süleymaniye

Kütüphanesi'nde mevcuttur (fotokopi, nr. 357). Mensur-manzum karışık olan

eser. Hüseyin b. Hasan el-Hüseynl'nin (ö . 718/1318) Tarabü'l-mecalis adlı öğüt ki­tabının çevirisidir. Kitapta kuşlar ve vah­

şi hayvanların başından geçenler anlatı­lır. s. Basitname. Henüz ele geçmeyen

bu eser hakkında Aşık Çelebi ve An Mus­tafa Efendi'nin tezkirelerinde yer alan bilgilerden yola çıkan M. Fuad Köprülü.

Mahreml'yi Türkl-i Basit akımının tem­silcilerinden biri olarak görmüştür. Ese­

rin konusu ve nazım şekli bilinmemekte, ancak Aşık Çelebi ve All'nin ifadelerinden mesnevi tarzında olduğu tahmin edil­

mektedir.

Mahreml'nin divanı olduğuna dair kay­naklarda bir bilgi yoksa da çeşitli mecmu­

alarda gazelleri bulunmaktadır. Aşık Çe­lebi. An Mustafa Efendi, Kınalızade, Be­yani, Esrar Dede tezkirelerinde birer ga­

zeli, Mecmua-iEş'ar'da bir(Süleymaniye Ktp ., Tarlan, nr. 62/1 ), Edirneli Nazml'nin

Mecmau'n-nezair'inde beş (N uruosma­niye Ktp., nr. 4222). Nazire Mecmuası'n­da bir (İÜ Ktp ., nr. 445). diğer bir Nazire Mecmuası'nda bir (Millet Ktp., Ali Emir!

Efendi, nr. 674). Rieu Katalogu'nda iki.

Blochet Katalogu'nda iki. Pervane Bey Mecmuası'nda yedi gazeli (TSMK,

Bağdat Köşkü, nr. 406), Kasaid-i Türkiy­ye'de tevhid, na't, münacat, mersiye,

muhammes ve kaside olmak üzere otuz

yedi şiiri (Süleymaniye Ktp., Esad Efend i,

nr. 34 18) tesbit edilmiştir.

BİBLİYOGRAFYA :

Mahrem1 ve Şehname'si: /. Kısım Yavuz Sultan Selim Dönemi, inceleme-Metin-Söz· lük-Dizin (haz. Hatice Aynur, doktora tezi, 1993).

iü Sosyal Bilimler Enstitüsü ; Aşık Çelebi, MeştHrü 'ş -şuara, vr. 117b.JJ8b; Latifi, Tez­kiretü 'ş-şu'ara ve Tabsıratü'n-nuzama (n ş r.

Rıdvan Canı m). Ankara 2000, s. 493-494; Beyani, Tezkiretü'ş-şuara (nşr. İbrahim Kutluk). Ankara 1997, s. 251; Künhü ' l·Ahbar'ın Tezkire Kısmı (haz Mustafa isen). Ankara 1994, s. 271-272; Kınalızade, Tezkire, ll, 856-857; Kafza­de Faizi. Zübdetü'l-eş'ar, Süleymaniye Ktp., Şehid Ali Paşa, nr. 1877, vr. 86b·87'; Keşfü'?· ?Unün, ll , 1026; Esrar Dede, Tezkire, Millet Ktp., Ali Emiri Efendi, nr. 756, s. 357-358; Hammer. GOD, ll, 521; Rieu. Catalogue, s. 21 O; Sicill-i Osman1, IV, 98; Blochet. Ca talogue, ll, 328, nr. 366; M. Fuad Köprülü, Bugünkü Edebiyat, is­tanbul 1924, s. 77-81; a.mlf .. Milli Edebiyat Ce­reyanının ilk Mübeşşirleri ve Divan-ı Türki-i Basit; XVI. Asır Şairlerinden Edirne/i Nazm1'· nin Eseri, istanbul 1928, s. 18-24; (aynı yazı : Köprülü. Edebiyat Araştırmaları/, s. 28 1-288); a.mlf .. "Milll Lisan ve Edebiyat Cereyanının ilk Mübeşşirlerinden Şair Mahremi", HM, sy. 106 ( ı928). s. 2-3; [Nihai] Atsız, XVinci Asır Şairle­

rinden Edirne/i Nazmi'nin Eseri ve Bu Eserin Türk Dili ve Kültürü Bakımından Önemi, is­tanbul 1934; Münzevi, Fihrist, 11/ 2 , s. 1275-1276; Levend, Gazavatnameler, s. 176; Nihad Sami Banarlı, Resimli Türk Edebiya tı Tarihi, istanbul 1983, 1, 622; Babinger (Üçok). s. 72; H. Sohrweide, Turkische Handschri{ten, Wiesba­den 1981, s. 262-263, nr. 282; Abdülkadir Öz­can. "Historiography in the Reign of Süleyman the Magnifıcent", The Ottoman Empire in the Reign of Süleyman the Magni{icent, istanbul 1988, ll, 190-191; Ziya Avşar. "Türki-i Baslti Yeniden Tartışmak", Bilig, sy. 18, Ankara 2001, s. 127 -143; Fatih Köksal. "Orjinal Bir Şair: Edir­ne li N azmi ve Divan'ına Yeni Bakışlar", Bilig, sy. 20 (2002). s. 101-123; Mustafa Kutlu, "Mah­remi", TDEA, VI, 118.

~ HATİCE AYNUR

L

el-MAHSÜL ( J~f )

Fahreddin er-Razi'nin (ö. 606/1210)

fıkıh usulüne dair eseri. _j

Tam adı el-MaJ:ışul ii 'ilmi 'uşuli'l­fı~h olan eser fıkıh usulünün mütekelli­

mln metoduyla yazılmış önemli kitapla­

rından biridir. Razi eserinde, mütekellimln ekolünün kendinden önceki dört önemli

fıkıh usulü kitabı olan Kadi Abdülceb­

bar'ın el-'U med, Ebü'l-Hüseyin el-Bas­

ri'nin el-Mu'temed, İmamü'I-Haremeyn el-Cüveyn'i'nin el-Burhan ii uşuli'l-fı~h ve Gazzal'i'nin el-Müstaşta'sını cem· ve

ihtisar ederek yeni bir tertip ve tasnife tabi tutmuştur. Aynı eserlerden ihtisar

edilerek meydana getirilen bir diğer fıkıh

usulü kitabı da Seyfeddin el-Amid'i'nin el-İJ:ıkdm'ıdır. Ancak İbn Haldun'un da işaret ettiği gibi (Mu~addime, lll. 1065)

el-İJ:ıkdm'da daha ziyade görüşlerin tah-

el-MAHSÜL

kikine ve meselelerin ayrıntılarına ağırlık verilirken el-Mal)şul'de deliller ve ihti­cac üzerinde durulmuştur. Bu iki eserin,

söz konusu yaklaşım farklılıklarına rağ­men en azından mensup oldukları mü­

tekellimln mesleği içerisinde orüinal bir üs!Cıp ve sistematikle yazılan temel me­

tinler serisinin en son iki kitabı olma gibi

bir değeri paylaştıkları söylenebilir.

Fahreddin er-Razi. el-MaJ:ışul'ü otuz yaşları gibi ilim hayatı bakımından çok

genç sayılabilecek bir dönemde kaleme

almış ve 576 (1180) yılında tamamlamış­tır. Eser, yazıldığı tarihten itibaren fıkıh

öğrencileri ve ilim adamları tarafından büyük rağbet görmüş ve pek çok kişi ta­

rafından istinsah edilmiş , hatta tahrife

varacak düzeyde çeşitli istinsah farklılık­larına uğramıştır (bazı örnekler için bk.

el-Maf:ışül, neşredenin girişi , 1, 74-77). Da­ha müellifınin sağlığında temel bir kaynak

olarak kullanılmaya başlanan el-MaJ:ı ­

şul'ün birçok kütüphanede yazma nüs­haları bulunmakta olup (Brockelmann,

GAL, ı. 66 7; Suppl., ı. 921) çeşitli baskıları (Beyrut 1408/1988; 1-11. Beyrut 1412/1992)

ve Taha Cabir el-Ulvanl tarafından altı

cilthalinde tahkikli neşri yapılmıştır (Ri­yad 1399-1401 /1979 -1 981; Beyrut 1412/

1992) .

el-MaJ:ışuJ'de fıkıh, fıkıh usulü, ilim,

zan. nazar. delil. em are gibi terimler hak­kında kısa açıklama yapıldıktan sonra sı­

rasıyla şerl hüküm. Kur'an ve Sünnet la­

fızlarından hüküm çıkarmaya yarayan dil ve yorum kuralları (lugavlve lafzT meseleler).

icma, haber, kıyas. teadül ve tercih. icti­had, fetva konuları ele alınmıştır. Bab ve

fasıl sistematiği üzerine kurulu olan eser­

de, muhalif görüşler ve delilleri bazan ait oldukları şahıs ve ekoller de belirtilerek

ayrıntılı biçimde aktanldıktan sonra bun­

ların tartışması yapılmış ve kitap genel

olarak diyaloglar halinde yazılmıştır.

Fıkıhta Şafii, akaidde Eş' ari mezhebine

mensup olan Fahreddin er-Raz'i'nin bu eserinde temel olarak mezhebinin genel eğilimlerinden dışarı çıkmadığı görülür.

Onun el-MaJ:ışul'de en çok tenkit ettiği mezhepler arasında Mu'tezile. Hanefiler, Haşviyye (1, 539), Mürcie (1, 545), Ş'ia (ll, 68), Hariciler (lll. 340) gibi çeşitli gruplar yer alır. Bununla beraber Fahreddin er­

Raz'i'nin zaman zaman kendi mezhebine mensup alimierin çoğunluğunun benim­sediği bir görüşe muhalefet ettiği de ol­

muştur (ll, 149) Hatta el-MaJ:ışu l'ü ya­zarken en çokyararlandığı kişi. kelam ta­

rihinde Eş' ariler'in en büyük muhalifleri

391