Liselilerin Sesi 46. sayı
-
Upload
kizilbayrak -
Category
Documents
-
view
226 -
download
1
description
Transcript of Liselilerin Sesi 46. sayı
Özgür Bir Gelecek İçin Liselilerin Sesi * 15 Ekim-15 Kasım 2012 * Sayı: 46 * Fiyatı: 1 TL. (KDV dahil) * Sahibi ve Sorumlu Y. İşl. Md.: Tayfun Altıntaş * Yayın Türü: Yaygın-SüreliEKSEN Basım Yayın Ltd. Şti. Baskı: Özdemir Matbaacılık-Davutpaşa cad. Güven Sanayii Sitesi C blok No:242 Topkapı/İstanbul Tel:0212-577 54 92
Yönetim Adresi: Eksen Yayıncılık / Mollaşeref Mah. Simsar sokak, 5/3 Fatih/İstanbul Tel: 0 (212) 621 74 52 Fax: (0212) 534 95 90
Eksen Yayıncılık bürolarıSönmez İş Sarayı Kat: 3 No: 220 Heykel / BURSA
Tel: 0 /224) 220 84 92İzmir Cad. Halilbey İşhanı D-9/13 Kızılay / ANKARA
Komünist hareket
25. yılında!
İçindeki ler
35“Sorgulamayan, sömürülen
dindar nesil projesi!”
6 Devletin yalanlarına karnımız tok!
7Anadilde eğitimüzerine...
9 “Mücadele edilerek sonuçalınabileceği görüldü!”
10OSB meslek liselerinden özelsanayi liseleri
12 Devrim yürüyüşümüzsürüyor!
14Komünist hareketin 25.yılında...
15 Ekim Devrimi ve Bolşevik Partiyolumuzu aydınlatıyor!
16Devrim yürüyüşümüzünkomutanı; El Che!
18 DLB mücadele çağrısınıyükseltiyor!
19Okurlardan mektuplar...
20 Sorunların çözümü bizlerinbirliğindedir!
22Film tanıtımları
Yeni sayımızlamerhaba…
Yeni eğitim yılının
açılış dönemini, gericive piyasacı eğitimin
yeni adı olan 4+4+4
saldırısının etkileriylegeride bıraktık. Kimi okullarda 4+4+4’ün
sömürücü, eşitsiz, gerici, paralı yanı öne çıktı.
Kimi okullarda ise eğitim sisteminin 66 aylık yenikurbanları oldu.
Sermaye devleti, emperyalist efendilerinin
maşalığında Suriye’ye dönük emperyalist savaşçığırtkanlıklarını, Akçakale'de Suriye tarafından
gelen top mermisi sonucunda 5 kişinin ölümü ile
beraber bir adım daha öteye taşıdı. Yasamayılının açılması ile alelacele meclisten devletin
Suriye’ye dönük saldırılarını meşrulaştıran
tezkere kararı çıkartıldı. Emperyalistler Türksermaye devletinin bu saldırgan tutumuna
sırtını sıvazlayarak yanıt verdiler.
Bütün bu tablo karşısında büyük Ekim
Devrimi’nin 96., komutan Ernesto CheGuevara’nın ölümünün 45. ve komünist
hareketin 25. yılında onlardan aldığımız devrim
bayrağımızla devrim yürüyüşümüz devamediyor. Kapitalist-emperyalist sistemin toplumun
tüm kesimlerine yönelttiği bu saldırıları
püskürtmek ancak Ekim Devrimi’nden, komutanChe Guevara’dan, komünist hareketten
aldığımız mücadele bayrağını bir adım daha öne
taşımaktan geçiyor. Yeni sayımızla buluşmak umuduyla…
Liselilerin Sesi ’ndenLiselilerin Sesi ’nden
Komünist hareket 25. yılında!
Emperyalist savaşa ve kapitalist
sömürüye karşı mücadeleyi yükseltelim!
2012-2013 öğretim yılı emperyalist savaşpolitikalarının yoğunlaştığı, bir yandan daokullarımızda gerici, paralı, anti-bilimsel eğitimuygulamaların hayata geçirildiği bir dönemde başlamışoldu.
Bunun en açık örneklerini yeni öğretim yılındahayata geçirilen “4+4+4”ün sonuçları üzerindengörmüş olduk. Okula başlayan 55-66 aylık çocuklaruyum problemi yaşarken, kimi öğrencilerin tercihetmedikleri halde kayıtlarının zorla imam hatipliselerine yaptırıldığı ortaya çıktı. 4+4+4 ile normfazlası haline gelen sınıf öğretmenleri içinbranş değişikliği çözümü bulunurkeneğitimde kalite ve standardın neyegöre belirlendiği bir kez dahagörülmüş oldu. 4+4+4’ünbasına yansıyan ilk sonuçlarıolarak değerlendirilebilecekbu örneklerin yakınzamanda çeşitleneceğiaçık.
Emperyalist savaşa geçit vermeyelim!
Sermaye devleti “4+4+4” gibi uygulamalarla bizlerigeleceksizliğin, gericiliğin kör karanlığına doğruiterken bu karanlığı emperyalist savaş politikaları iledaha da derinleştiriyor. Son dönemde her fırsattaSuriye’ye yönelik savaş çığırtkanlığı yapan AKPhükümeti son olarak 5 Ekim’de “savaş tezkeresi”nimeclisten geçirdi.
Urfa’nın Akçakale ilçesine düşen topmermisinin 5 kişinin ölümüne sebep
olmasının ardındansermaye devleti
hızla kirli savaşsenaryosunu
devreyesoktu.ÖnceliklemisillemeyaparakSuriye’yitopa tutan
sermayedevleti ardından
da AKP hükümetieliyle “Ulusal
güvenliğimize ciddi tehditve riskler oluşturan bir
aşamaya” gelindiğiiddiası ile hazırladığı
savaş tezkeresinihızla meclisten
geçirdi.
3
Savaşa değil eğitime bütçe!
AKP’li ve MHP’li milletvekillerinin oylarıylameclisten geçirilen savaş tezkeresi ile son dönemdesermaye devletinin gündeminde olan emperyalistsavaş politikalarının en somut adımı atıldı ve savaşhazırlıklarına başlandı.
Daha öncesinde sermaye devletinin “Suriyehalkına barış götürme” iddiası ile ortaya koyduğuemperyalist savaş politikaları, şimdi de “ulusalgüvenliği koruma” kılıfıyla sunulmaktadır. AncakSuriye’ye yönelik savaş politikalarının başta ABDolmak üzere emperyalistler arasında çıkar savaşıolduğu ve Türk sermaye devletinin de bundan paykapmaya çalıştığı ortadadır. Bu savaş politikalarıhayata geçtiği takdirde ise sonuçlarının hem Türkiyehem de Ortadoğu halkları için ağır olacağı açıktır.
“Savaş tezkeresi” ile bizlere emperyalistler adınasavaşlarda tetikçilik yapmamız dayatılırken biryandan da bu savaş politikaları ile işçilere,emekçilere ve biz gençliğe yönelik sömürüpolitikaları derinleştirilecektir. Geleceğimizikazanmak için emperyalist savaş politikalarıkarşısında “işçilerin birliği, halkların kardeşliği”şiarı ile anti-emperyalist mücadeleyi büyütmektenbaşka yolumuz bulunmamaktadır. Bu doğrultudaliselerimizden yükselttiğimiz “Savaşa değil eğitimebütçe!” sloganı ile emperyalist savaş politikalarıkarşısında kendi taleplerimizi gür bir şekilde
haykırmalıyız.
25. yılda devrim yürüyüşümüz sürüyor!
Sermaye devleti kapitalist sömürü ve emperyalistsavaş politikalarını derinleştirirken bizleri de kendiyarattığı girdabın içerisine sokmaya çalışmaktadır.Gerici ve anti-bilimsel eğitim müfredatı iledüşünmeyen, sorgulamayan bireyler olmamız,böylece okullarımızda müşteri olmayı, stajsömürüsünü, mezun olduktan sonra bizleri bekleyenkölece çalışma koşullarını, emperyalistler adınasavaşlarda tetikçilik yapmayı ve daha birçok şeyi sesçıkartmadan kabul etmemiz istenmektedir. Bu tablobizlere tek seçenekmiş gibi sunulmaktadır.
Bu düzen bize geleceksizliği kaderimizmiş vekabullenmek zorunda olduğumuz tek seçenekmişgibi göstermeye çalışsa da tek seçeneğimizin buolmadığı açıktır. Bizlerin önünde devrim vesosyalizm mücadelesine katılarak geleceğimizikendi ellerimize alma seçeneği de bulunmaktadır. 25yıldır bu sömürü düzeninin yıkılması için mücadeleeden komünist hareket tüm liselileri gelecekleri içindevrim saflarında mücadele etmeye çağırmaktadır.
Devrimci Liseliler Birliği olarak tümarkadaşlarımızı emperyalist savaşa ve kapitalistsömürüye karşı komünist hareketin çağrısına yanıtvermeye, 25 yıldır kararlılıkla sürdürdüğümüzdevrim yürüyüşüne katılmaya çağırıyoruz.
4
AKP’nin dindar nesil yetiştirme seferberliğinin biradımı olan “4+4+4 sistemi” okulların açılmasıylabüyük bir kargaşaya neden oldu. Düz liselerinöğrencilerden ve velilerden habersiz bir gecede imamhatibe çevrilmesi, öğrencilerin farklı okullaradağıtılması, seçmeli din dersi uygulaması büyüktartışmaları da beraberinde getirdi.
İmam hatip seferberliği
Okullar açılmadan yaklaşık bir ay önce imam hatipokullarının yaygınlaştırılması için doğrudan AKP’libakanlar tarafından çağrılar yapıldı. Bu fırsatınkaçırılmaması gerektiği söylenirken “İmam hatipleridoldurmalıyız” denildi. Bunu söyleyen AKP’lilerdenbirinin torununun ise Fransız Lisesi’ne kayıtyaptırması emekçi çocuklarına empoze edilendüşünceler bir yana vekillerin çocuklarının elit liseleritercih ettiğini gösterdi.
İdari makamlar da tam bir seferberlik içine girdi.Valilikler, kaymakamlıklar, il milli eğitimmüdürlükleri imam hatiplere kayıtları yükseltmek içinbarınma, beslenme gibi olanakların karşılandığıçalışmalar yürüttü. Öğrencilere burs dahi verildi.
İstanbul’dan Ankara’ya birçok okul öğrencilerdenhabersiz imam hatibe çevrilirken, öğrencilerevlerinden kilometrelerce uzak okullara gönderildi.Kimi yerlerde veliler ve öğrenciler yaptıklarıeylemlerde okullarını geri de kazandılar.
Fakat AKP’nin “büyük rağbet var” dediği imamhatipler boş kaldı. Milli Eğitim Bakanı Ömer Dinçer,73 imam hatip okulunda kontenjanların boş kaldığınıve okulların kapatılarak eski haline döndürüleceğiniaçıkladı.
Din dersi sayısı fen dersinden fazla
4+4+4’ün uygulanmaya başlanmasıyla birlikteöğrencilere okutulacak dersler ve derslerin yıllıksaatleri ise ayrı bir skandal. Eğitim-Sen tarafından
yapılan açıklamada, yeni sistemle dini derslerin busene 140 saate çıktığı, Fen Bilgisi dersinin ise 108 saatolduğunu belirtildi.
Seçmeli mi zorunlu mu?
Zorunlu 2 saatlik Din Kültürü ve Ahlak Bilgisidersinin yanına gelen seçmeli dini derslerle beraber,haftalık dini derslerin 8 saate çıkması ise cabası. Busistemi savunanların ileri sürdükleri “kimseyi din dersiseçmeye zorlamıyoruz” yalanlarının ise gerçek hayattabir karşılığı yok. Çünkü; 30 küsür seçmeli dersinbirçoğu (Hz. Muhammed’in hayatı, Kuran-ı Kerim vs.dışındakiler) “yeterli talep yok” denilerek açılmadı.Öğrenciler de mecburen bu dersleri seçmek zorundakaldı. Böylece seçmeli gibi duran uygulama fiilenzorunlu hale geldi.
Bilim yerine dinin eğitimde egemen kılınmasınınamacı Erdoğan’ın açıktan ifade ettiği gibi dindar birnesil yetiştirmektir. “Şükretme” kültürüyle hakkınıaramayan, biat eden bir nesil. Çünkü burjuvalarınçocukları bizim ailelerimizin 1 aylık maaşlarını birgecede bir eğlence yerinde harcayabiliyor. Çünküburjuvalar işçi ve emekçilerin yarattıkları zenginliklerüzerinden ceplerini dolduruyor, günlerini gün ediyor.Servet-sefalet kutuplaşması artarken sömürükarşınsında itaat eden bireyler yetiştirmek gerekiyor.Bu da kendisini ‘dindar nesil yetiştirme’ projeleriüzerinden ortaya koyuyor.
“Sorgulamayan, sömürülen” dindar nesil projesi
5
Aile ve sosyal politikalar bakanlığı sözde “çocukişçiliğini önlemek” amacıyla 20 Eylül 2012 tarihlibir genelge yayınladı. Bu genelgeyle hedefleneninise “Çocuk işçiliğinin önlenmesi, eğitim çağındaolup eğitime devam edemeyen çocukların eğitimedevamlarının sağlanması, çocukların tarım, sokak,sanayi ve ev işlerinde çalıştırılmasını önleyicitedbirlerin alınıp uygulanması...” olduğu söyleniyor.
Bir yandan devlet eğitim alanında gündemegetirdiği 4+4+4 modeliyle eğitimi hak olmaktançıkarıp tamamen ticarileştiriyor, okulları işletmelerhaline getiriyor, 4 yıllık ikinci kademede meslekieğitim adı altında çocuk emeğinin sömürüsünüyaygınlaştırıp çıraklık yaşının 14’ten 11’eçekilmesini hedefliyor, patronların daha fazla kârıiçin işyerlerindeki stajer çalıştırma üst sınırınıkaldırıyor diğer yandan ise “çocuk işçiliğiniönlemek” için genelgeler yayınlıyor.
Bu yalanlara bizlerin karnı tok! Sermayeninçıkarları için eğitim sisteminde dönüşümprogramları hazırlayan devlet “çocuk işçiliğiönlemek” şöyle dursun bunu bizzat eğitimsisteminin içinde mesleki eğitim adı altında, seçmelidersler ve staj sömürüsüyle gerçekleştirip,yaygınlaştırıyor. Bununla birlikte eğitimden elinitamamen çekerek okulları piyasakoşullarına açıyor. Bu nedenle eğitiminözelleştirilmesinden kaynaklı pekçoğumuz okulu
bırakmak zorunda kalıyoruz. Parası olmayanokuyamıyor!
Okullarda eğitim görmesi gereken pek çok gençve çocuk öğrenci karne parasını, kayıt parasını,kitap parasını karşılayamadığı için fabrikalardakölelik koşullarında çalışmak zorunda bırakılıyor.Kendi okulumuzu seçme şansı bile tanımayan devletancak bizlere hangi fabrikada sömürüleceğimizekarar verme şansı tanıyor.
Biz gençler artık devletin bu ikiyüzlüpolitikalarının farkındayız! Bizler bu devletin çocukişçiliği önleyeceğine, eğitim olanaklarınıçoğaltacağına ve eğitim hayatımızın devamı içintedbirler alacağına inanmıyoruz!
Bizlerin eğitimi ve geleceği için fabrikalardaaçlık sınırında ücrete ve kölelik koşullarına boyuneğen anne-babalarımız da bu düzenin bizlerin eğitimhayatının devamını sağlayacağı yalanına kanmayıpgerçeği görmelidir. Ailelerimizin olduğu kadarbizlerin de insanca yaşayabilmesi, daha rahat birhayat sürebilmesi ancak bu sömürü düzenine,zenginlerin çıkarları için çalışan sermaye devletinekarşı mücadele etmekle mümkündür!
DEVLETİN YALANLARINAKARNIMIZ TOK!
6
Kürtçe+Çerkezce+Arapça
seçmeli dersler
AKP’nin on yılda bütün alanlarda olduğu gibieğitim alanında da hayata geçirdiği piyasacı, gericipolitikaların sonuncusu ve en kapsamlısı 4+4+4 oldu.Çocukların zihinsel ve fiziksel yeterlilik düzeyini gözardı ederek kalabalık sınıflara mahkum eden devlet,gerici motiflerle hazırladığı müfredatla çocukları başbaşa bıraktı. 4+4+4 ile uygulamaya konulacağıaçıklanan Kürtçe, Çerkezce, Arapça seçmeli dersaldatmacasıyla anadilde eğitim hakkı bir kez dahageçiştirilmiş oldu.
Kürt halkının yıllardır anadilde eğitim talepleribaşta olmak üzere tüm haklı taleplerine kulaklarınıtıkayan sermaye devleti anadildeeğitim istedikleri içinöğrencileriüniversitelerdenuzaklaştırmış, antidemokratik, gerici vepiyasacı eğitime karşımücadele ettikleri içinöğrencileri cezaevlerinemahkum etmiştir. Yıllardırhaklı, meşru eylemliliklerininkarşısına baskı ve zorbalıklaçıkan sermaye devleti anadilde eğitim talebi karşısındaise “tek dil, tek millet, tekbayrak” politikasından hiçbir zaman vazgeçmemiştir.Hükümetler değişmiş ama bu devlet politikasıkesintisiz olarak sürdürülmüştür.
TC tarihindeki bu asimilasyon politikaları Kürtçeisme sahip il, ilçe, köylere Türkçe isimler verilmesiyle,Kürtlerin kendi çocuklarına anadillerinde isimvermesinin yasaklanmasıyla, 1982 anayasasının 2932sayılı yasası ile Kürtçe’nin anayasal ve yasal zemindeyasaklanması ile kendini dışa vurdu. Hukukimetinlerdeki yasakların ortadan kalkması başlasa dayasaklarla kodlanmış bu zihniyet halen ortadankalkmadı.
Medyada büyük dönüşümün adımı gibi gösterilipyeni aldatmacalara soyunan AKP hükümeti 4+4+4eğitim modelinin içinde 5. sınıftan itibaren okullarda
Kürtçe, Çerkezce, Gürcüce ve Lazca seçmeli derslerinverileceğini ve bu dillerin müfredata yaşayan diller velehçeler ismiyle konulduğunu duyurdu. Nerdenbakarsak bakalım tam bir aldatmaca olan bu model,bakanlığın ilan ettiği bir seçmeli dersin yapılabilmesiiçin iki öğrenci olması barajına takılıyor. Ayrıcaöğretmeni olan ve yeten dersler müfredatakonulabiliyor. Peki, bizde bu dillerin üniversiteeğitimli, pedagojik formasyonlu öğretmenleri var mı?Bu noktalardaki sorunlar aşılsa ve Kürtçe-Çerkezce dil
eğitimleri alınsa bile talepedilen anadilde eğitimikarşılamayacaktır.
Kürtçe’nin seçmeli derslerarasına girmesini, hükümetinkendi gerici zihniyetiniyaymak için hazırladığımüfredatın tek yönlügörünmesini kamufleetmek için tercih ettiği çokaçıktır. AKP bir taraftanbaskılar, yasaklar veinkar politikalarınısürdürürken diğer
taraftan da çocuklarıneğitimleri üzerinden değişikliğe giderek
geleceğin “dindar ve kindar” gençliğini yetiştirmeyeçalışıyor. Üstüne üstük tüm bunları demokrasi adımlarıolarak gösterip kamuoyunda da bilinç bulanıklığıyaratmaya çalışıyor. Eğitimi kesintili hale getirerek herkademesini sermayenin çıkarlarına teslim eden devlet,bunun bedelini ailelere yüklüyor. Kamusal eğitimhakkımızı elimizden alarak, geleceğimizi hedef alananti demokratik, piyasacı eğitimi dayatıyor. Tümbunlar gösteriyor ki haklı meşru taleplerimiz gibianadilde eğitim talebi de bu düzen sınırları içinesığmıyor.
Biz devrimci liselilerin önünde ise 4+4+4 eğitimsistemiyle başlayan bu sürecin getirdiği piyasacı, ırkçı,gerici eğitim zihniyetine, geleceğimizikaranlığa mahkum eden bu dayatmalarakarşı mücadele etme görevi duruyor.
anadildeeğitim!
7
Birlikte hareket etmeli, örgütlenmeliyiz!
- 4+4+4 bize neler getirdi?Esenyurt Lisesi’nden bir liseli: 4+4+4’le beraber
zaten eşit olmayan eğitim iyice eşitsizleşti. Zenginailelerin çocukları ile bizlerin yani emekçi ailelerinçocukları arasındaki fark uçuruma döndü. Enbasitinden anayasal hakkımız olan parasız eğitimhakkımız gasp edildi. Eğitim artık bilim öğretmenin deötesinde kar getiren bir sektör haline geldi.
Nakipoğlu Cumhuriyet Anadolu Lisesi’nden bir
liseli: AKP hükümete geldiği günden beri toplumugericileştirmeye çalışıyor. 4+4+4 de bu planlamanınbir parçasıdır. Zorunlu din derslerinin haftalık derssaati yükseltiliyor. Eğitim müfredatının içeriği iseSünni mezhebine göre biçimlendiriliyor. Aleviler veyadiğer mezhepler ve dinler görmezden geliniyor. Sünniolmayanların sünnileştirilmesi anlamına geliyor.
Halil Akkanat Ç. P. Lisesi’nden bir liseli: Benceiktidardakiler kendi istek ve çıkarlarına göre bir toplumdizayn etmeye çalışıyorlar. 4+4+4 ise bunun birparçası. 4+4+4’le beraber çocuklar 9 yaşından itibarençalıştırılacak. Bu ucuz iş gücü demek. Kime yarar?Tabi ki de patronlara yarar. Kız çocukları zaten butoplumda hep ikinci plandalar. Aileler, sırtlarındaki yükgibi bakıyor kız çocuklarına. Onlara da erken yaştaevliliğin yani “çocuk gelinlerin” önü açılıyor.
- Peki bu saldırı karşısında liseli gençlik neyapmalıdır?
Esenyurt Lisesi’nden bir liseli: Yapılması gerekençok şey var aslında. İnsanları 4+4+4’e karşıbilinçlendirmemiz gerekiyor. 4+4+4 ne demek? Negetiriyor? Ne götürüyor? Hiç kimse bunları bilmiyor.Biz eğer bunları onlara kavratabilirsek bu saldırıyı dapüskürtebiliriz.
Nakipoğlu Cumhuriyet Anadolu Lisesi’nden bir
liseli: Bence insanları bilinçlendirmek gerekiyor. Fakattek başına bilinçlenmek değil mesele. Yasayı geçirenlerbu konuda ısrarlı. Bunun için onları zora sokacakşekilde davranmamız gerekiyor. En başta birliktehareket etmeli, örgütlenmeliyiz. Eğer örgütlenmeyi
başarabilirsek 4+4+4’e de karşı koyabiliriz.Hatta yeni haklar da kazanabiliriz.
Halil Akkanat Ç. P. Lisesi’nden bir liseli: Ben dearkadaşlarımın dediklerine katılıyorum. Özellikle deörgütlü hareket etme kısmına. Çünkü geçen senelerdede YGS’deki şifre skandalına karşı bir kısım şeyleryapıldı. Ortak hareket edildi. Daha da ileri taşınabilirdi.Çünkü liselilerin canını yakan bir olaydı. Fakat dargrupçu zihniyetler buna önderlik ediyordu. Ondankaynaklı hep bir sınırda ve darlıkta kaldı. Liselilerinmücadelesini geliştirmiyordu. Bundan dolayı buörgütlülüklere devrimcilerin, devrimci düşüncelerinhakim olması gerekiyor. Sadece 4+4+4’e değilyaşadığımız tüm sorunlara karşı liseli gençlik devrimcisaflarda birleşip mücadele etmelidir.
Bu saldırı yasasına karşı elimizden gelenher şeyi yapabilmeliyiz!
- 4+4+4 hakkında ne düşünüyorsunuz?- Çok iç açıcı düşünmüyorum. Çocuklarımız daha
çok küçük yaşta eğitime başlıyor fakat verilen eğitiminkendisi hiç de sağlıklı değil. Bir sınıfta neredeyse 80öğrenci eğitim görüyor. Küçük yaştaki çocuklarımızböyle bir ortamda ne kadar nitelikli eğitim alabilir.
- 4+4+4 yasası ile hayata geçirilmek istenilennedir?
- Bu yasa ile birlikte çocuklarımız çok küçükyaşlarda çalıştırılmaya başlanacak ve küçük yaşlardaişçiliğin önü açılacak. Diğer taraftan da imamhatiplerin önü açılıyor. Geçmişte türban tartışmasıgündeme getiriliyordu şimdi de imam hatiplerin önüaçılıyor. Bu da yetmiyormuş gibi özel okullarınzeminini oluşturuyorlar. Bir aile çocuğunun iyi bireğitim alabilmesi için özel okullara başvurmasıgerekecek. Bunun içinde maddi durumunun iyi olmasıgerekiyor.
-Peki bu saldırı yasası nasıl püskürtülebilir?- Bu saldırı yasasına karşı elimizden gelen her şeyi
yapmalıyız. Bunun için imza kampanyalarıdüzenlemek, toplantılar ve eylemler organize etmekgerekir. Emekçilere karşı saldırı yasası olarak hayatageçirilmeye çalışılan bu yasayı ya durduracağız, ya daçocuklarımızı okula göndermeyip kendimiz eğiteceğiz.Sonuç olarak bu düzende eğitimle değişen çok bir şeyolamayacak, bir tek diplomamız olmayacak.
Liselilerin Sesi / Esenyurt
8
4+4+4 eğitim düzenlemesi ile ilgili çeşitli liselerden öğrencilerle ve
Esenyurt Cumhuriyet İlköğretim okulundan bir öğrenci velisi ile konuştuk...
Kardelen İlköğretim Okulu’nun bir bölümününimam hatibe dönüştürülmesi üzerine hem veliler hemde eğitimciler tepkilerini farklı eylemliliklerlegöstermiş oldular. Sonuç olarak imam hatip bölümübaşka bir yere taşınmış oldu. Bu konu hakkındaEğitim-Sen 2 No’lu Şube eski Şube Sekreteri ile birröportaj gerçekleştirdik.
- 4+4+4 yasasıyla ilgili düşünceleriniz nelerdir?- 4+4+4 yasası, sermayenin ihtiyaç duyduğu ucuz
işgücü için eğitim sisteminin yenidenyapılandırılmasını hedeflemektedir. Geri kalandüzenlemelerin birçoğu bunun makyajı halindedir.Bu arada AKP hükümeti kendi ideolojik amaçlarıdoğrultusunda eğitimin dinsel bir formata bürünmesiiçin de bir takım düzenlemeler getirmektedir.Aslında eğitim hizmetlerini piyasaya açarken(dersanelerin kapanarak özel okullara dönüştürülmekistenmesi, birçok çalışanın ikili eğitimden kaynaklıolarak şartlarını zorlayarak özel okullara yöneltilmekistenmesi bunların göstergeleridir.), seçmeli derslerve imam hatip okulları ile ilgili düzenlemelerle bunuperdelemek istemektedirler. Düz liselerindönüştürülerek mesleki eğitimin payının % 65’lereçıkartılmak istenmesi, özel okullara kaydolacaköğrenciler için verilen destek vaatleri, organizesanayi bölgelerine meslek lisesi açtırılmak istenmesivb. bu sürecin parçasıdır. Sistem emekçi çocuklarıiçin ya meslek lisesi ya da imam hatip lisesi seçeneğibırakmaktadır.
- Bu yasa karşısında neler yapılmalıdır? - Bu yasanın uygulanmasından kaynaklı özellikle
ilköğretim okullarında birçok sorunlar yaşandığınıbasından görmekteyiz. Bu yasaya karşı, yasadanmağdur olan tüm kesimlerin ortak mücadelesiyürütülmelidir. Olayı sadece İmam-Hatip ve dindersleri gibi hükümetin istediği bir alanasıkıştırmamak lazım. Çünkü bu yasanın yaratacağımağduriyetler uygulandıkça ortaya çıkacaktır.Özellikle velilerin duyarlı olması gerekiyor.
- Kardelen İlköğretim Okulu’nda yapılaneylemler nasıl örüldü? Sonuçları hakkında nelersöyleyebilirsiniz?
- Kardelen Ortaokulu’nun imam hatip’edönüştürülmesi karşısında özellikle velilerin duyarlı
ve kararlı olması sonuca götürdü. İmzalar toplanarakbir duyarlılık yaratıldı ve bunun üzerin yapılaneylemler sonuç verdi. Burada amacın sadece imamhatip kısmına kayıt yaptıran 20-25 öğrencinin eğitimhakkının korunması olmadığını görüyoruz. Amaçsadece bu olsaydı, Demetevler’de bulunan imamhatiplere taşıma yoluyla bu sorun çözülürdü. Esasamacın Batıkent’e imam hatip açılması olduğunugörüyoruz. Buradaki öğrenciler için villa tutularakeğitim burada sürdürülüyor. 4-5 bin lira aylık kira iletutulduğu söyleniyor villanın. Birçok okulunödeneksizlikten kıvrandığı bir yerde, istenilenyerlere paranın nasıl aktarılabildiğini görebiliyoruz.Kardelen’den gitmiş olması ise, veliler açısındanmoral kaynağı oldu. İstenildiği zaman mücadeleedilerek sonuç alınabileceği görüldü. Sonuçlarıaçısından kimi eksikliklerine rağmen olumlu birmücadele deneyimi oldu. Sadece imam hatipgitsin/gitmesin tartışmasına dönmesi bir eksikliktir.Oradaki velilerin imam hatip isteyen/istenmeyenolarak saflaştırılması tam da hükümetin istediği birsaflaşmadır. Batıkent’te tersi olsa da ülke genelindedüşündüğünüz zaman hükümetin tercih edeceği birayrışmadır. Şunu aklımızdan çıkarmamalıyız ki,çocuğunu imam hatip’e gönderenlerin ezici birçoğunluğu yoksul emekçi kesimdir. Bizim karşıkarşıya geleceğimiz kesim değildir. imam hatip gitti,ama Kardelen Mahallesi’nin büyük bir kısmındailkokul yoktur. Bu talep etrafında bir çalışmayürütülmesi gerekir.
- Önümüzdeki günlerde 4+4+4 ile ilgili ya daeğitim sistemindeki değişikliklerle ilgili birprogram var mı?
- Herhangi bir kurumu temsilen konuşmadığımiçin soru benim açımdan cevapsız. İşin aslınabakarsan somut bir program Eğitim Sen’in de yok.Varsa da tabanda bilinmiyor.
- Son olarak eklemek istediğiniz bir konu varmı?
- Bu düzenlemelerin sonuçları uzun vadedezamanla açığa çıkacağı için, yasaya karşımücadelede ileriye dönük planlanmalı ve tümmağdur kesimleri kapsamalıdır.
Liselilerin Sesi / Ankara
“Mücadele edilerek
sonuç alınabileceği görüldü!”
9
Meslek liselerini sömürü cehennemi yapmak içinmemleket meselesi ilan edenler daha fazlası içindönüşümü sürdürüyor. Zaten genç işçilerinçalıştırıldığı atelyelere dönen meslek liselerini deyetersiz buluyorlar. “Organize Sanayi BölgesiMeslek Liseleri” adı altında bizzat fabrikalara adapteedilmiş meslek liseleri ile “ucuz ve kalifiye işgücü”köleliğini dayatmaya devam ediyorlar. Geçtiğimiz yıladımları atılan OSB Meslek Liseleri’ne ilk kayıtlarınalınmasıyla yeni dönem başlamış oldu. Şimdiyseyakın zamanda toplanan 1. OSB Eğitim Zirvesi ileyeni dönem hedefleri belirlendi.
Milli Eğitim Bakanı sıfatıyla toplantıda konuşmayapan Ömer Dinçer, “Mesleki eğitimde bir sıçramayapacaksak, özel sektörün bu sürecin kıyısında değiltam içinde yer alması gerekmektedir” diyerek bukonuda patronlardan daha hevesli olduğunu gösterdi.Yaptığı konuşmayla devletin eğitim alanında esasaldığı bakışı yansıtan Dinçer, meslek liselerinindüzen için geldiği seviye ve ihtiyacı tanımlamış oldu.Eğitim alanının tamamen sermayeye açılmasınoktasında somut adımların tartışıldığı zirve, bundansonrası için çıtanın yükseltildiğini gösteriyor.
Sömürüde yeni halka olan OSB MeslekLiseleri’nin dahi yetersiz kaldığını ifade edenpatronlar şimdi de “özel sanayi liseleri” hamlesinehazırlanıyor. Milli Eğitim Bakanlığı (MEB), AnkaraSanayi Odası (ASO) ve Organize Sanayi Bölgesi(OSB) Üst Kurulu ‘işbirliğiyle’ başlatılan projede
“öğrenci ücreti”ni sanayici karşılarken, devlet isesanayiciye “masraflar” için her öğrenci başına 2.000TL ödenek verecek. Eğitimi kamu hizmeti olmaktançıkaran toplam algının adımlarından biri de direktmeslek liselerine uygulanarak iki saldırıbirleştirilmek isteniyor. Bir yandan paralı eğitiminzemini dolaylı yollardan düzlenirken diğer yandaneğitim sözde patronların okullarında verilecek.
Meslek liseleri kuruluşundan itibaren toplumunihtiyaçlarına yanıt vermekten, liseli gençliğe geleceksunmaktan uzaktı. Fakat hiç bir dönem yapılansömürü düzenlemeleri, uygulamaları bu kadar ileriboyuta ulaşmamıştı. Patronların devleti gücünüpekiştirdikçe bir adım daha atmakta, sömürüyükatmerleştirmektedir. Sermaye hükümeti AKP‘ustalık dönemi’ tanımını hak etmek için kendisindenbekleneni fazlasıyla hayata geçiriyor. Ucuz işgücükaynağı yaratmak için meslek liselerine gidenöğrenci sayısı artırılırken, okulların niteliğindeyapılan dönüşümler de daha yoğun sömürülerezemin hazırlıyor.
Kölelik prangalarını okul sıralarında takanpatronlar meslek liselerini daha aktif kullanmayıhedefliyor. Daha önce bir dizi fiili yada tekilgirişimle hayat bulan OSB-Meslek Lisesi işbirliğişimdi resmen hayata geçiyor. Tek başına eğitimboyutuyla kalmayarak staj ve atelye çalışmasıüzerinden bizzat üretime sürerek bizleri sömürüçarklarına katmak istiyorlar.
10
OSB Meslek liselerinden özel sanayi liselerine...
Ucuz işgücü hırsında ‘ustalık’ dönemi
Emperyalistlerin Suriye’ye yönelik savaşhazırlıkları Urfa Akçakale’de yaşanan olayla birliktekritik bir aşamaya geldi. Akçakale’ye top mermisidüşmesi sonucu 5 kişinin hayatını kaybetmesinifırsat bilen işbirlikçi-uşak Türk sermaye devletianında misilleme yaparak Suriye’ye yönelikemperyalist müdahale girişimlerini yeni bir aşamayataşımış oldu.
Bu olayla birlikte Suriye’ye yönelik sınır ötesisaldırıların önünü açmak için meclisten tezkereyigeçirerek hâlihazırda yapılan saldırıları yasal birkılıfa soktular. Bu tezkerenin diğer bir anlamı dasavaşın daha da tırmandırılacağı, daha önemlisi baştaABD olmak üzere emperyalist güçlerin tetikçiliğiniyapmak üzere Türkiye’nin bu savaşın içerisine ilkolarak gireceğidir.
Akçakale’de yaşanan olayın arkasından savaşçığırtkanlığı yapan sermaye devleti medya eliyle debu çığırtkanlığı haklı ve meşru göstermeyeçalışmıştır. Türkiye’de bu savaş çığırtkanlığıyapılırken emperyalist efendileri de Suriye’yi tehditederek Türk sermaye devletinin yanında olduklarınıgöstermiştir.
Gelinen yerde emperyalist emeller uğrunaSuriye’ye yönelik yapılan müdahale ve denetimaltına alma girişimleri ile sermaye devleti savaşıneşiğine gelmiş bulunuyor. Bu aşağılık emeller uğrunabaşlatılacak bir savaş hem Suriye’deki binlerceinsanın hem de doğrudan savaşa gönderilecek olanTürkiye’deki işçi ve emekçi çocuklarının kanınınakıtılması demektir.
Emperyalistlerin başlattıkları bütün savaşlarhalklar için ölüm, yıkım ve katliamlar getirmiştir.Bununla birlikte işçi ve emekçilere yönelik yenisaldırı yasaları ve sefalet getirmiştir. Suriye’yeyönelik bir savaşın başlatılması da Türkiye’deki işçive emekçilerin yoksulluğunun daha da artmasıanlamına gelecektir. Aynı zamanda çıkartılan
tezkereyle birlikte Kürt halkının mücadelesinin dehedef alınacağı, şovenist saldırganlığıntırmandırılacağı gerçeğini de görmek gerekir.
Emperyalist emeller uğruna başlaması muhtemelböyle bir savaşın ne Türkiye’deki ne de Suriye’dekiişçi-emekçiler ve halkların çıkarına olacaktır. Busavaş emperyalistlerin kirli çıkarlarına hizmetedecektir.
Arkadaşlar, emperyalist efendiler ve onların yerliişbirlikçi-uşak takımı bizleri bir savaşın eşiğinegetirmiş bulunuyorlar. Eğer buna dur diyemezsek busavaşın içerisine sürükleneceğimiz gerçeğikarşımızda duruyor. Kardeş halkların katledilmesineseyirci kalmamak, bu savaşın bir parçası olmamakiçin anti-emperyalist mücadeleyi büyütmeli veemperyalist güçlerin bu kirli oyununu durdurmalıyız.
Kardeş halkların kanının akıtılmasını,Türkiye’deki işçi ve emekçi çocuklarının savaşa yaniölüme yollanmasını istemiyorsak emperyalistlerin busavaş çığırtkanlığı karşısında bizler de “işçilerinbirliği, halkların kardeşliği” şiarını yükseltmeliyiz.
Denizler 6. Filo’yu denize dökerekemperyalistlere ve işbirlikçi uşak takımına iyi birders vermiştir. Denizler’in mirasçısı olan bizgençliğe de onlardan devraldığımız mücadelebayrağını yükseltmek ve emperyalist savaşa ve işgalegeçit vermemek için mücadeleyi büyütmesorumluluğu düşmektedir.
Emperyalist savaşa ve işgale karşı
şimdi Deniz olunmalı!
Emperyalist savaş ve saldırganlığa karşı
Denizler’in ruhuyla
mücadeleyi büyütelim!
11
Geçmişin muhasebesini yaparak yola çıkanlar tüm engellere, tümeksikliklere rağmen yürümeyi bilirler. Komünist hareketin 25 yıllık tarihi,bunu anlatıyor ve bu bakışı yeni bir ufka taşıma iddiasının cisimleştiği birsürece tekabül ediyor. 25 yıl boyunca atılan her adımın deneyimi bugünkültürümüze aşılanmış ve daha güçlü yürümek için yeni görevlerehazırlanmamızı sağlamıştır. Bunun için 25. yılın şiarı “Devrimehazırlanıyoruz!” olarak kendini ifade ediyor. Yeni dönemin görevleri;devrime hazırlanmaya, devrim için partiyi daha sağlam temeller üzerinde inşaetmeye, o temeller üzerinde yükseltmeye kilitlenmektir.
‘87 kopuşu devrim iddiasının ilk adımıdır!
12 Eylül faşist askeri darbesinin yarattığı fiziki ve politik yenilgiatmosferinde Türkiye devrimci hareketinin ideolojik-sınıfsal niteliği ilehesaplaşan, buradan ileriye doğru bir kopuş gerçekleştiren, sosyalizminMarksist-Leninist temellerine yaslanan komünistler, yeni bir kimlik iddiasıylayola çıktılar.
Komünist hareketin tarih sahnesine çıktığı günler emekçilerin darbesonrası ilk ciddi eylemleri örgütlediği, kabuğunu kırmaya başladığı birdönemdi. Ancak aynı dönem Sovyetler Birliği’nin dağılmasıyla birlikteburjuvazinin tarihin sonunu iddia ettiği günlerdi. 12 Eylül yenilgisininüzerine gelen bu süreç ve dünyada dizginlerinden boşalan gericilik dalgasıtarihsel olarak zorlu bir dönemi işaretliyordu. Devrim davasına ideolojik-sınıfsal temelleri üzerinden bağlı olanlar bu karanlık günlerde fırtınaya karşıda yol yürümesini bildiler.
Zorlu bir dönemde ‘87 kopuşuyla başlayan 25 yıllık yürüyüş, komünistlerşahsında devrimci kimliğin yeni bir düzeyde inşa edilmesinin adı oldu. Artıkbu topraklarda işçi sınıfının sosyalist devrimini savunan, düzenin icazetsınırlarını parçalayıp parlementerist hayalleri elinin tersiyle iten sınıfdevrimcileri var. Fabrikalarda, emekçi mahallelerinde, üniversitelerde,liselerde devrimci duruşu ilkeleriyle savunan ihtilalci komünistler var!
Komünist hareket partiyle daha güçlü!
90’lı yılların gerici atmosferinde komünistler EKİM’i işçi sınıfınataşıdılar, kızıl bayrakı gururla dalgalandırdılar. 90’lı yılların sonunagelindiğinde komünist hareket yılların emeği üzerinde yükseliyordu. “Partiyi
Komünist hareket 25. yılında...
Devrim yürüyüşümüz sürüyor!... genç
komünistler
olarak liseli
gençlik içerisinde
25. yıl çağrısını
daha güçlü
yükseltelim.
Sermaye
düzeninin
gençliği mahkum
etmek istediği
geleceksizliğe
karşı liselilerin
gerçek
kurtuluşunun
devrimde,
sosyalizmde
olduğunu daha
güçlü haykıralım!
12
kazandık, partiyle kazanacağız!” şiarıyla bu birikimi‘98 Kasımı’nda yeni Ekimler’in partisinedevrediyordu. Ekim Devrimi’nin ışığında Marksist-Leninist öğretiyle parti programına şekil verilirkenTunalar müjdeliyordu “Uğrunda tereddütsüz ölünecekdavayı kazandık, partiyi kazandık!”.
Komünistler olarak işçi sınıfının tek devrimci sınıfolduğunu bilimsel sosyalizmin ilkeleriyle savunarakpartiyi sınıfın içinde var ettik. Grevlerde, direnişlerdesınıfın ideolojisini savunduk. Sendika bürokratlarınakarşı mücadelenin bayrağını açtık. “İşgal, grev,direniş!” şiarıyla sınıfın militan mücadelesininsavunucusu olduk.
Geçmişin devrimci birikimi devrimin
partisinde cisimleşti!
“...Partimizin kuruluşu, onyıllardır bu topraklardadevrim ve sosyalizm davası uğruna kavga vermiş,emek harcamış, acı çekmiş, büyük yiğitlik örneklerisergilemiş dünün ve bugünün devrimci kuşaklarınınyarattığı birikimin güvenceye alınmasıdır...”
(TKİP Kuruluş Bildirisi)25 yıl her alanda sınamadan geçen hareketimiz
gururla kendi direniş tarihini de yaratmıştır. Devletinkarşısında baş eğmez direngen kimliğiyle zindanları,işkencehaneleri düşmana dar etmiştir. Devletinkatilam ve vahşeti karşısına Ulucanlar zindanındaHabip’le Ümit’le dikilmiş, hücre dayatmasınabedenini açlığa yatıran Hatice’yle karşı çıkmış,polisin teslim ol çağrısına son mermisine kadarçatışarak yanıt vermiş Alaattin’in yarattığı birdevrimci direniş geleneğidir bu. Denizler’in,Mahirler’in, İbolar’ın, Erdal Eren’in bıraktığı devrimbayrağını leke sürdürmeden taşımanın geleneğidir.Liseli gençliğin devrimci kimliği Erdal Eren’lesimgeleşmiştir. Erdal Eren’den günümüze devrim
mücadelesi komünistlerle sürüyor. Bu geleneği liseligenç komünistler olarak yürüyüşümüzün rehberiyaparak, “Erdal’dan Alattin’e kavga bayrağıellerimizde!” diyerek 25. yılda devrim yürüyüşümüzügüçlendirelim.
Türkiye devrim toprağında şimdi daha
da güçlü yürüyoruz!
Biz bugün bu tarihsel birikim ve bu Marksist-Leninist temeller üzerinden devrime hazırlanıyoruz.Sözümüz bir mübala değil, tam tersi tarihin çağrısınakulak vererek görevlerini tanımlamaktır. Hareket 25yıllık sürecinde sözünü duygusal temenniler ya daütopik hayaller üzerinden söylemediğini defalarcakanıtladı. Görev bugün devrime hazırlanmaktır.Çünkü daha yürünecek çok yol var. Devrim iddiasınıete kemiğe büründürmek için dalgalandırılan bayrağıburjuvazinin burçlarına dikmek için gücümüzübilmeli, mevzileri büyütmeliyiz.
Türkiye devrimci hareketi içerisinde komünistleriayıran özelliklerden biri de eleştiri-özeleştirimekanizmasının kullanımındadır. Eksikliklerimizigörerek, davanın ihtiyaçlarına göre hazırlanarak 25.yılı kavgada yeni bir dönemin adı yapmak zorundayız.Bu büyük iddia için liseli genç komünistlerin deomuzlarında görevler bulunuyor. Devrimci kimliğigüçlendirmek, davaya sıkıca sarılmak ve partiyibüyütmek herkesin olduğu kadar liseli gençkomünistlerin de görevidir.
Bunun için genç komünistler olarak liseli gençlikiçerisinde 25. yıl çağrısını daha güçlü yükseltelim.Sermaye düzeninin gençliği mahkum etmek istediğigeleceksizliğe karşı liselilerin gerçek kurtuluşunundevrimde, sosyalizmde olduğunu daha güçlühaykıralım! Devrim davasını büyütmek için25. yılın şiarını rehber edinelim.
Komünist hareket 25. yılında...
Devrim yürüyüşümüz sürüyor!
13
Arkadaşlar! Bizler daha ilkokula adım atar atmaz paralı eğitim
uygulamaları ile karşı karşıya kalıyoruz. Bizlere“paran kadar oku” denilerek eğitimde fırsat eşitliğihakkımız elimizden alınıyor. Parası olanlar her türlüimkana sahip, üniversite garantili özel okullardaokurken, biz işçi ve emekçi çocukları altyapısız,hocasız, 40-50 kişilik sınıflarda okumak zorundakalıyoruz. Bu da yetmezmiş gibi dinci, milliyetçi,
şovenist eğitim müfredatı ile beynimiz yıkanmayaçalışılıyor. Pek çoğumuz için üniversite okumakhayalken, bize tanınan tek özgürlük(!) ücretli köle
olarak hangi fabrikada ya da iş yerindeçalışacağımıza karar vermek oluyor. Gelinen yerde4+4+4 gibi uygulamalarla bu karanlık tablo daha daderinleştiriliyor.
Arkadaşlar! Bizlere dayatılan geleceksizlik emperyalist savaş
politikaları ile daha da katmerleniyor. Sermayedevletinin bugünkü temsilcisi AKP hükümeti, kardeşSuriye halkına yönelik emperyalist savaş
politikalarını her geçen gün daha da tırmandırıyor. AKP iktidarının yürüttüğü bu savaş
çığırtkanlığının bir sonucu olarak geçtiğimizgünlerde Urfa’nın Akçakale ilçesine top mermisidüşmüş, 5 kişi hayatını kaybetmişti. Bunu fırsat bilensermaye devleti jet hızıyla “savaş tezkeresini”meclisten geçirdi. Sermaye devletinin savaşpolitikaları işçi ve emekçileri büyük bir yıkımasürüklüyor.
Öte taraftan sermaye devletinin Kürthalkına yönelik imha ve inkar politikaları
da kesintisiz devam ediyor.
Arkadaşlar!Sermaye devletinin ilerici, devrimci güçlere
yönelik baskı ve terörü her geçen gün daha daartıyor. Bundan tam üç yıl önce sokak ortasındayargısız infazla katledilen devrimci işçi Alaattin
Karadağ gibi bugün de devrimciler sokak ortasındapolis tarafından katlediliyor. Bir yandan da gözaltı,
tutuklama terörü ile ilerici, devrimci güçlersindirilmeye çalışılıyor. Ancak tüm bu saldırılar,bizlerin kapitalist sömürü düzenine karşıyürüttüğümüz mücadeleyi bitiremiyor. Çünkümücadelemiz tarihsel haklılığımızdan vemeşruluğumuzdan güç alıyor. Bundan dolayı eşitlik,özgürlük ve sosyalizm yürüyüşümüz engel tanımıyor.
Devrim yürüyüşümüz sürüyor!Paralı, gerici, ırkçı eğitim sistemini parçalamak,
eşit, parasız, bilimsel, anadilde eğitime kavuşmakiçin; Denizler’in, Mahirler’in, İbolar’ın yolundadevrime yürüyoruz!
Komutan Che’nin ölümünün 45. yıldönümünde;emperyalizme, milliyetçiliğe, ırkçılığa ve şovenizmekarşı Che’nin yolunda devrime yürüyoruz!
Komünist hareketin 25., şanlı Ekim Devrimi’nin96. yılında Habipler’den, Ümitler’den,Haticeler’den, Alaattinler’den devraldığımızmücadele bayrağıyla devrime yürüyoruz!
Çünkü gerçek ve kalıcı kurtuluşun ancaksosyalizmde olacağını biliyoruz. Seni de bu uzunsoluklu yürüyüşe katılmaya, sosyalizm davasınaomuz vermeye çağırıyoruz!
Devrimci Liseliler Birliği14
Komünist hareketin 25. yılında
Devrim yürüyüşüsürüyor!
“Eğer bir toplumda, devrim ve toplumsal değişimiçin koşullar olgunlaşmışsa, ama bu toplumsaldeğişimi gerçekleştirilecek bir güç yoksa o toplum içiniçin çürümeye başlar.’’ Lenin.
Şanlı Ekim Devrimi’nin 95. yıl dönümüneyaklaştığımız bu günlerde, devrime önderlik etmiş olanBolşevik Parti’yi anlamak, deneyimlerindenyararlanmak ve hatalarından ders çıkarmak, önemli birsorumluluk alanıdır. Bu açıdan Bolşevik Parti’yianlamak için dönemin koşullarına bakmakta fayda var.
1800’lü yıllardan itibaren gelişmeye başlayansanayi, yeni bir dünya düzeni olarak kendinigösteriyordu: Kapitalizm. Avrupa ve Amerikakıtalarında hızla gelişen kapitalizm tüm dünyayıkuşatmaya başlamıştı. Ardarda yaşanan ekonomikkrizler beraberinde siyasal krizleri de getiriyordu. Yenipazar arayışları, Avrupa ülkelerini emperyalistsavaşların eşiğine getirirken Çarlık Rusyası’nda dabundan farklı koşullar yoktu. Feodallerin egemen sınıfolduğu Rusya’da kapitalist üretim ilişkilerinin hakimolması bir burjuva devrimini zorunlu kılıyordu.1905’te Rusya’da gelişen devrimci durum Çarlıktarafından vahşice bastırıldı. 1917 Şubat Devrimi’ylebirlikte burjuvazi, proletarya ve onlara yedeklenen yarıproleterler, Çarlığın girdiği emperyalist savaşıBolşevik Parti’nin önderliğinde bir iç savaşa çevirerekyönetime el koymuştur. O günkü tarihsel-nesnelkoşullardan kaynaklı devrim iki aşamalıgerçekleşmiştir. Bunun üzerine “Her devrimin temelsorunu, iktidar sorunudur. Bu sorun aydınlatılmadıkçadevrimde kendi rolünü bilinçli bir biçimde oynamak vehele devrimi yönetmek söz konusu olamaz.” (Lenin,Nisan Tezleri ve Ekim Devrimi, Nisan 1917) sözleriyleLenin, proletaryanın iktidarı ele almasının gerekliliğinevurgu yapmıştır. Nihayetinde Rusya’da burjuvademokratik devrimin ardından ‘Bütün İktidarSovyetlere!’ şiarıyla iktidara yürüyen proletarya,Bolşevik Parti önderliğinde 1917 Ekimi’inde şanlıEkim Devrimi’yle iktidarı ele aldı.
Bolşevik Parti’nin tarihsel ve evrensel önemi
Lenin’in “Sol Komünizm: Bir Çocukluk Hastalığı’’kitabında da belirttiği üzere Bolşevizm, 1903’teBolşevik-Menşevik ayrışmasının sonucunda oluşan birsiyasi akımdır. “Devrimci teori olmadan, devrimcipratik olmaz.” bakış açısıyla Marksist teorinindevrimci pratikle harmanlandığı bir partidir BolşevikParti. Marks ve Engels’in öğretilerini temel alan, bubağlamda dönemin güncel koşullarını, sorunlarını,politikasını bu eksende yorumlayan, kurulu düzenizora dayalı bir devrimle yıkmak için devrimci birörgütsel şekilleniş oluşturan ve proletarya içerisindemayalanan Bolşevik Parti, nihayetinde devrime gidenyolda tarihsel bir rol oynamıştır. Bolşevik Parti, 1917Ekim Devrimi’yle birlikte Rusya sınırlarının dışınataşarak evrensel bir nitelik kazanmıştır.
Yeni Ekimleri yaratacağız!
Bugün tüm dünyayı kasıp kavuran kapitalizm,krizler ve bunalımları da beraberinde getirmektedir. Bukrizler ve bunalımlar dünyanın doğusundan batısına,kuzeyinden güneyine birçok ülkede sosyal yıkımpolitikalarıyla karşılanmaktadır. Bu politikalarkarşısında işçi ve emekçiler Yunanistan’dan Mısır’a,Libya’dan İspanya’ya birçok yerde ayaklanmakta, hakarayışına girmekteler. Devrimci önderlikten yoksunolan bu ayaklanmalar sonucunda ortaya çıkan tabloyabaktığımızda emekçilerin bir takım kırıntılarlaavutulmaya çalışıldığını çok net görebiliriz. Buradanyola çıkarak komünist bir işçi partisinin ne kadar tayinedici bir rol oynadığını anlayabiliriz. Bundan dolayı butopraklarda komünist işçi partisinin sınıfla buluşmasıve devrime önderlik misyonunu hayatageçirebilmesi için azami çabayıgöstermeliyiz. 15
Ekim Devrimi ve Bolşevik Partiyolumuzu aydınlatıyor!
Ernesto Guevara de la Serna 14 Mayıs 1928’deArjantin’de doğmuştur.
Bugün milyonların tanıdığı ve mücadelederehber edindiği Che’nin hayatı bir tıpöğrencisinden bir savaşçıya dönüşümünhikayesidir. Tıp fakültesinin ilk yıllarındaArjantin’in kuzey ve batı bölgelerini dolaşarakorman köylerinde cüzzam ve tropikal hastalıklarüzerine çalışmalar yapan Ernesto, son sınıftamotorsikletle Latin Amerika’yı baştanbaşadolaşmıştır. Latin Amerika turu ona açlık veyoksulluk çeken halkı yakından tanıma olanağıvermiştir. Gittiği pek çok ülkede halklarınemperyalistler tarafından sömürüldüğü gerçeğiErnesto’yu bu eşitsizliklerin ve sömürü düzeninson bulmasına yani “devrimin zorunluluğuna” sevketti. Devrim fikri ise onu Marksizmi incelemeyegötürdü. Ernesto’nun emperyalistlere karşı savaştaeline aldığı ilk silah Marksizmin ideolojisi oldu.Marksizmi mücadele pratiğiyle birleştirmesi iseChe’yi devrimci bir savaşçıya dönüştürdü
Latin Amerika gençliğine seslendiği konuşmasıonun devrim ve Marksizm bütünlüğünü nasılkavradığını da göstermektedir.
“(...) Devrim gelişti, diktatörlüğe bağlı birlikleripüskürttük. Sonra yeni Küba gerçeğiyle karşıkarşıya geldik. Tarım işçisi olsun, sanayiemekçisinin olsun, işçinin, emekçinin de bizeöğreteceği bir şeyler vardı. Biz de ona belirli biranda isabetli bir atışın, en güçlü ve en olumlubarışçı gösterilerden daha güçlü ve olumluolduğunu öğrettik. Örgütlenmenin değeriniöğrendik ve isyanın değerini öğrettik; bubirleşmeden tüm Küba toprakları üzerinde örgütlüayaklanma doğdu.
(...) Rejimin on bin asker görevlendirdiği, herçeşit ölüm aracını devreye soktuğu sonsaldırıya karşı koymak için Küba devriminin
yalnız ve yalnız iki yüz tüfeği vardı. Bu iki yüztüfeğin her birinin öyküsü, özveriyle ve kanlayazılmış bir destandır, çünkü bu silahların her biriemperyalizmin tüfekleriyken şehitlerimizin kanı veinancıyla onurlandırılmış, halkın silahlarınadönüştürülmüştür.
Tüm Latin Amerika kıtasının öğrencileri buradaMarksizmi uyguluyorsak nedeni budur, Marksizmiburada keşfetmemizdir!” (Latin AmerikaGençliğine 1)
Ernesto Guevara 9 Ekim 1967’de ise devrimmücadelesinin bir neferi “ el Che” olarak, ezilenhalkaların savaş komutanı olarak ölümsüzleşmiştir.
Ne 1967’de Bolivya ordusu tarafından elegeçirilen Che’nin vücudunun askerler tarafındandelik deşik edilmesi ve emperyalistlere doğrulttuğusilahı taşıyan ellerinin kesilmesi ne de cesedininfotoğraflarının çekilerek dolaştırılması ve cesedininkaybedilmesi Che’yi öldürmeye, unutturmayayetmemiştir. Ölümünün üzerinden 45 yıl geçmesinerağmen “el Che hala yaşıyor!”. Che’nin bir tıpöğrencisinden bir savaşçıya dönüşmesine gidendevrim yürüyüşü, bu topraklarda Mahirler,Denizler ve İbrahim Kaypakkayalar’ın yarattığıdeğerlerin bütünleştiği, Habip Gül, Ümit Altıntaş,Hatice Yürekli ve Alaattin Karadağ’da cisimleşmişdevrimci partiyle sürdürülmeye devam ediyor.
Emperyalizme karşı savaşta bir mücadelesimgesi olan Che’nin ölümünün 45. yılındayız.Türk sermaye devletinin emperyalist güçlerindenetiminde Suriye’ye karşı savaş hazırlığı yaptığıve emekçi halklara karşı savaş ilan ettiği birdönemde biz gençlere düşen görev ise Che ilebütünleşmiş devrim mücadelesini büyütmek,Che’nin ezilen halkların kurtuluşu için çıktığıdevrim yürüyüşünü sürdürmektir.
Emperyalistler yenilecek
direnen halklar kazanacak!
Devrim yürüyüşümüzünölümsüz komutanı; El Che!
16
Dosya
2009 yılının Kasım ayında TKİP 3. Kongresi’ninşiarlarını Esenyurt Saadetdere Mahallesi’nde işçi veemekçilere ulaştıran komünistlere sermaye devletininkolluk güçleri tarafından ateş açıldı. Bu saldırısonucunda komünist işçi AlaattinKaradağ, 19 Kasım akşamı ölümsüzlerkervanına katıldı.
Alaattin Karadağ, Arap-Alevikökenli bir sınıf devrimcisiydi. Yoksulbir ailenin çocuğu olarak 1978 yılındaAntakya’da dünyaya geldi. Küçükyaşlardan itibaren işçiliğe atıldı.Partiyle tanışması da işçiliğe atıldığıdönemle başlar. Daha sonrasındabütün yaşamını örgütlü bir komünistişçi olarak partinin saflarında,fabrikalarda işçileri, emekçileriörgütlemeye adar. Siyasal sınıfçalışması yürüttüğü İzmir’de bir işçimitinginde gözaltına alınır.Gözaltında iken sermayeninişkencecilerinin tümuygulamalarına karşı tok bir tutumsergiler. Bunun sonucunda tutuklanır.Tutuklu bulunduğu süre içerisinde başlayan ÖlümOrucu direnişine katılır. Sonra Ölüm Orucudirenişçilerinin toplu tahliyesi kapsamında zindandançıkar. Çıktığı günden itibaren ise yeniden partisaflarında örgütlü mücadelesine devam eder.
Zindan sonrası örgütlü partili yaşamını İstanbul’dasürdüren Alaattin yoldaş, partinin sınıf çalışmasındaetkin bir rol oynamış, bu çerçevede çeşitli sanayisitelerinde ve fabrikalarda çalışmış, partinin sesinin veşiarlarının işçi sınıfına taşınması için canla başla çabagöstermiştir.
Alaattin yoldaş devrim mücadelesini aralıksız tümyaşamı boyunca sürdürmüştür. Komünist bir işçiolduğundan dolayı da devlet tarafından katledilmiştir.
“Her şeyden önce ben sınıf bilinçli bir işçiyim.Sosyalist dünya görüşüne mensup devrimci bir kimliğesahibim. Bizim gibi insanlar tam da böyle bir kimliğe
sahip oldukları için, düşüncelerimizden vedüşüncelerimizi ifade etmekten dolayı sokaklardakaçırılıp ölümle tehdit edilmemiz, kovuşturmayauğrayıp onlarca yıl hapsedilmemiz için yeterli sebep bu.
…Bugün yargılanması gereken
bizler değiliz. Esası itibari ileyargılanması gereken bellidir.Bunlar; toplumsal eşitsizlikleri,toplumsal yıkımın boyutlarını dahada derinleştiren, emperyalistçıkarları uğruna insanlığı, doğayıbir paylaşım savaşıyla yıkımasürükleyen, bu paylaşımınkırıntılarından yararlanmak uğrunakendi burjuva yasalarını dahiçiğneyerek asker gönderme kararıylaülkemizi sonu belirsiz bir macerayasürükleyen, kara paracıları, çetecileri,katilleri, işkencecileri aklayan vekoruyanlardır. Devlet katındakahraman ilan edilenledir.” (AlaattinKaradağ yoldaşın İzmir DGM’de kisavunmasından)
Bu sözleri ile Alaattin yoldaş burjuvalarınmahkemelerinde onları yargılamıştır. O da tıpkı diğerşehitlerimiz Habip, Ümit, Hatice yoldaşlar gibi partisineve onun bayrağına leke sürmeden komünist bir yaşamsürmüştür. İşkencehanelerden zindanlara, Ölüm Orucudirenişinden ölümüne kadar aldığı tüm tutumlarındadevrim davasına bağlılığı, partiye olan bağlılığı vedirenişçi-militan kimliği hep ön plandadır.
Günümüzde dünyada ve Türkiye’de işçilere,emekçilere ve ezilen halklara dönük baskılar sermayedüzeni tarafından gün geçtikçe daha da artırılıyor. İştetam da bu nedenle sermaye düzenine karşı sınıfsız vesömürüsüz bir dünya olan sosyalizm kavgamızı biradım daha ileriye götürmenin zamanıdır.Bizler liseli genç komünistler olarak Alaattinyoldaşın bize bıraktığı devrim bayrağını dahaileriye taşıyacağız.
Alaattin yoldaşın izinde devrimyürüyüşümüz sürüyor!
17
Esenyurt27 Eylül günü Esenyurt’ta “yeni eğitim ve öğretim
dönemi ve DLB” başlığıyla Suriye’ye dönükemperyalist saldırganlık, işçi ve emekçilere, ezilenhalklara yönelik faşist baskı ve devlet terörü ile 4+4+4eğitim sistemi gündemlerinin konuşulduğu bir toplantıgerçekleştirildi. Toplantıda Devrimci LiselilerBirliği’nin misyonuna ilişkin tartışmalar yürütüldü.Son olarak “devrimci kimlik” üzerine konuşmayapıldı. Toplantı, Liselilerin Sesi dergisinin etkinkullanımına yönelik planlamalar yapılaraksonlandırıldı.
30 Eylül günü DLB “gerici ve paralı eğitimin yeniadı 4+4+4’e geçit vermeyeceğiz! Geleceğimiz veözgürlüğümüz için 7 Ekim’de Ankara’ya! / DLB”şiarlı ozalitler ve afişlerle liselilerin sesiniyükseltmeye çağırdı.
Avcılar 28 Eylül Avcılar Marmara Caddesi’nde Liselilerin
Sesi dağıtımı gerçekleştirildi. DLB’liler, gerici vepiyasacı eğitimin yeni adı olan 4+4+4 uygulamasınakarşı DLB saflarında örgütlenme ve mücadele etmeçağrısını yükseltti. Dergi satışının yanında “Yeniöğretim yılında mücadeleyi yükseltelim!geleceğimizin çalınmasına geçit vermeyelim! Şiarlıbildiri dağıtımıda yapıldı.
Sefaköy Okulların açıldığı ilk hafta Sefaköy’de bulunan
Mustafa Barut Lisesi önünde yapılan bildiridağıtımının ardından, 29 Eylül günü de SefaköyBankalar Caddesi’nde Liselilerin Sesi’nin yeni sayısıve yeni dönem bildirileri liselilere ulaştırıldı.
Bakırköy2 Ekim günü Bakırköy Meydanı’nda
gerçekleştirilen dergi satışı ve bildiri dağıtımı ileliselilere yeni dönemde mücadeleyi yükseltme çağrısıyapıldı. Çalışma boyunca Liselilerin Sesi’nin yenisayısıyla birlikte, DLB imzalı bildirilerin dağıtımıgerçekleştirildi. Dergi satışı sırasında pek çok liseliyle4+4+4 eğitim sistemi ve AKP hükümetinin politikaları
ve mücadele üzerine sohbetler edildi.
Ümraniye 25 Eylül Sarıgazi Demokrasi Caddesi’nde
Liselilerin Sesi dergisinin satışını gerçekleştiren DLB,26 Eylül Çarşamba günü de Mehmetçik AnadoluLisesi önünde DLB bildirilerinin dağıtımıgerçekleştirdi.
Bildiri dağıtımı sonrasında liselilerle 4+4+4 eğitimsistemine dair konuşmalar yapıldı. 2 Ekim’de SarıgaziDemokrasi Caddesi’ne stant açan DLB’liler,Liselilerin Sesi dergisinin satışını yaptılar.
3 Ekim Çarşamba günü ise Mevlana Mahallesindebulunan İbrahim Müteferrika Teknik ve EndüstriMeslek Lisesi ve Mevlana Kız Teknik ve MeslekLisesi önünde DLB imzalı bildiriler dağıtılarak,liselilerle paralı eğitimi teşhir eden sohbetler yapıldı.
4 Ekim’de yine İbrahim Mütefeferrika Lisesiönünde bildiri dağıtımı gerçekleştirildi. Okulungüvenlik görevlisinin dağıtımı engelleme çabaları boşadüşürüldü. Bildiri dağıtımını sürdüren DLB’liler dahasonra okulun yakınında bulunan parkta liselilerlesohbet etmeye devam ettiler.
Ankara29 Eylül günü Yüksel Caddesi’nde açtıkları stantla
Liselilerin Sesi satışı yapan DLB’liler, yeni dönemeilişkin merkezi olarak çıkarılan bildirilerin dağıtımınıyaptılar. Ajitasyon konuşmaları eşliğinde yapılandağıtım esnasında bir çok liseli ile tanışma ve sohbetetme imkanı yakalandı.
Tuzluçayır Anadolu Lisesi ve Ege Lise’sininetrafına “Liseliler Birliğe, DLB’ye!” ve “YaşasınDevrimci Liseliler Birliği” yazılamaları yapıldı.
3 Ekim günü DLB’nin yeni dönem bildirileri EgeLisesi önünde dağıtıldı. Dağıtım sırasında LiselilerinSesi dergisi liselilere ulaştırıldı.
Adana26 Eylül’de merkezde bulunan Adana Merkez
Endüstri Meslek Lisesi’nde bildiri dağıtımıgerçekleşti. “Yeni öğretim yılında mücadeleyiyükseltelim! Geleceğimizin çalınmasına izinvermeyelim!” başlığıyla çıkan DLB imzalı bildirimeslek lisesi öğrencilerine ulaştırıldı. Öğle tatilindedağıtılan bildiride öğrencilerle kısa sohbetler edildi.
18
DLB mücadele çağırısını yükseltiyor!
“Biz işçi ve emekçi ailelerinve onların çocuklarının
tek kurtuluşu mücadele etmektir!”
Merhaba, ben bir düz lise öğrencisiyim. Bizlerinmeslek liselerine nazaran daha şanslı olduğumuzsöyleniyor. Ancak bizlerin diğer tüm liseliler gibiönünde YGS-LYS gibi eleme sınavları var. Normalkoşullarda okuldan aldığımız eğitimle bu sınavlaragirmemiz ve başarımızın buna göre değerlendirilmesigerekiyor. MEB müfredatı bunu gösteriyor. Ancak,MEB’in gösterdiği müfredata göre verilen eğitiminyeterli teknik donanıma sahip 25-30 kişilik sınıflardaolması gerekiyor. Biz emekçi ailelerin çocuklarınokuduğu okullarda sınıflar 25-30 kişi yerine 40-45kişilik. Okulun ve sınıfların teknik donanımını bırakıntemizliği bile yok. Ders süreleri 40 dakika, öğretmenlerderslere 10 dakika geç geliyor, 10 dakika yoklamaylauğraşıyor, geriye yalnızca 20 dakika kalıyor. Bu 20dakikada da konunun tamamı değil yalnızcaöğretmenlerin gerek gördüğü kadarı anlatılıyor.
Okullarımızda aldığımız eğitim yetersiz olduğu içindershanelere gitme gereği duyuyoruz. Dershane ücretlerde 2-3 bin lira arasında değişiyor. Bazı dershaneler 5-6bin liraya kadar çıkıyor. Bizlerin aileleri fabrikalarda,sanayilerde asgari ücretlerle çalışan insanlar. Dershaneücretlerini ödeyebilmek için ev giderlerinden, kişiselgiderlerinden kısıyor ve bizleri dershaneleregönderiyorlar. Sonrasında lise bitiminde YGS-LYSsınavlarına giriyoruz. Ayrımlar, daha sınava girmedenbaşlıyor. Eğer cemaatçi değilsen, kolej, özel okul, fenlisesi ve anadolu lisesi gibi yerlerden mezun değilsensınava 1-0 yenik başlıyorsun.
Her şey ortadadır. Sermaye devleti biz işçi ve emekçiailelerinin çocuklarının okumamasını istemektedir.Bizlerin de ailelerimiz gibi fabrikalarda, sanayihavzalarında sömürülmemizi istemektedir.Düşünmeyen, sorgulamayan, hakkını aramayan insanlarolmamızı istemektedir. Bizler bu tür baskılara,eşitsizliklere karşı mücadele edip geleceğimizikazanmalıyız. Okullarımızda, mahallelerimiz de veyaşamımızın her alanında mücadele bayrağınıyükseltmeliyiz.
Devrim ve sosyalizm bayrağını biz liseli gençkomünistler DLB saflarında yükseltiyoruz veyükseltmeye devam edeceğiz. Biz işçi ve emekçiailelerin ve onların çocuklarının tek kurtuluşu mücadeleetmektir.
Esenyurt’tan bir liseli
“Haklı mücadelemizi meydanlarda
haykırmaya devam edeceğiz!”
Ben lisede okuyan Alevi bir öğrenciyim.
Sizlere lisede Alevi olmamız nedeniyle
karşılaştığımız sorunlardan bahsetmek istiyorum.
En büyük sorun dinci-gerici eğitim sisteminin
bir parçası haline gelmiş öğretmenler tarafından
gördüğümüz baskı ve asimilasyon operasyonları.
En başta zorunlu din dersinin mezhepler ünitesine
gelindiğinde karşılaştığımız ithamlar. Alevilik bir
mezhep değil de sanki İslam’a karşı kurulmuş bir
din gibi gösteriliyor. Ben ve diğer Alevi
arkadaşlarım bu ithamlar karşısında herkesin din
ve inanç özgürlüğü olduğunu savunduğumuzda
ise öğretmenler ve okul yönetimi tarafından
aşağılanmaya, azarlanmaya, disiplin kuruluna
sevk edilmeye maruz kalıyoruz. Hatta tehdit ve
darp ile karşı karşıya kalıyoruz. İstanbul’da lise 1.
sınıf öğrencisi Burak Kul edebiyat öğretmeni
tarafından tehdit ve darpa maruz kaldı. Bundan
kaynaklı 3 okul değiştirmek zorunda kalan Burak
Kul haklı mücadelesini mahkemeye taşıdığında
hiçbir sonuç alamadı. En sonunda Meclis İnsan
Hakları Komisyonu’na gitti. Orada da bir sonuç
alamayan Burak Kul’un davası halen devam
ediyor. Ben kendim de okuldaki Din Kültürü ve
Ahlak Bilgisi öğretmenine verdiği bilgilerin
yanlış olduğunu söylediğim ve mezhebimi
savunduğum için okul yönetimi tarafından
disiplin kuruluna sevk edildim. Sebep olarak ise
okul içinde ve dışında siyasi propaganda yapmak
gösterildi. Ve ders huzurunu bozmaktan dolayı
disiplin kurulu beni suçlu buldu. Bununla beraber
arkadaşlarım tarafından dışlanmaya başladım ve
diğer öğretmenlerim tarafından ise düşük sözlü
notu verilerek cezalandırıldım.Sadece okulda baskı görmüyoruz. Gittiğimiz
staj yerlerinde de daha ilk görüşmede sorulan
soru nereli olduğumuz. Benim Hacıbektaşlı
olduğumu öğrenince ‘Alevi misin yoksa?’ diye
soruyorlar. Evet dediğimde ise ‘Biz seni ararız.’
diyorlar. Bu durumu Sünni arkadaşlarım
yaşamıyorlar.Biz bütün bu olanlara ve olacaklara karşı
hiçbir zaman baş eğmeyeceğiz! Haklı
mücadelemizi meydanlarda haykırmaya devam
edeceğiz.
Ankara’dan bir Liselilerin Sesi okuru
19
Merhaba...Ben düz liseden yeni mezun bir öğrenciyim. Okul
zamanı bazı sorunlarla karşılaştık. Fakat geçti. Asılsorun okuldan mezun olunca ortaya çıktı. YGS ve LYSsınavlarına girdik ve bazı öğrenciler yerleşti. Çoğuöğrenci ise yerleşemedi. Sınav sistemi çoğuöğrencinin yaşamını bozacak derecede etkiledi.Aslında eğitim sisteminin genelini ele alırsak,insanları kökten etkilemeyi amaçlar zaten. Ağaç yaşiken eğilir mantığıyla.
Bizler ne kadar derslerimize çalışıp çabalasak daeğitim sistemindeki çarpıklıktan dolayı bütünçabalarımız heba oluyor. Günümüzde bu duruma karşıçıkılmaya çalışılıyor. Yani 4+4+4 eğitimdüzenlemesine, YGS-LYS-KPSS gibi sınav sisteminekarşı eylem ve etkinlikler yapılıyor. Ama geleceğimizikazanmamız için bu kadarı yeterli değildir. Bizim işçive emekçi çocukları olarak bu sisteme ve eğitiminekarşı hep beraber hareket etmemiz gerekiyor.
Sorunlarımızın çözümü ve geleceğimizbizlerin birliğindedir.
Kıraç’tan bir liseli20
Sorunlarımızın çözümü ve
geleceğimiz bizlerin birliğindedir!
Dershanelerde sorun
bir tek taksit ödemekle
bitmiyor…
Ben bir dershane öğrencisiyim.
Dershanelerde sorun bir tek taksit ödemekle
bitmiyor. Kantindeki yiyecek ve içecekler fahiş
fiyatlarda satılıyor. Ve bizler teneffüs saatlerinde
yemek-içmek için dışarıya bırakılmıyoruz.
Kantindeki o uçuk fiyatlarla baş başa
bırakılıyoruz. Minibüsler, öğrenciden saymıyor.
Haftanın 5 günü gidip-gelmek zorunda
olduğumuz dershaneye giderken iki katı para
veriyoruz. Öğretmenler anlaşmalı oldukları
yayın evlerinin kitaplarını aldırıyor.
Almayanlarla ilgilenmiyor. Mecburen kitapları
almak durumunda kalıyorsun. Yani dershane
taksitlerinin dışında onu aşan miktarda para
gidiyor her ay. Bir dershane öğrencisinin
ortalama harcaması taksitle beraber yaklaşık
500 lira ediyor. Ailelerimiz bu yükü taşırken
büyük güçlükler çekiyor ve birçok şeyden
feragat ediyor. Biz öğrenci gençler bu sömürü cenderesine
karşı güçlü bir şekilde örgütlenmeli ve buna
karşı sesimizi yükseltmeliyiz. Bu sorunlar ve
sömürü ancak böyle yok olur. A dershanesi
kantin fiyatlarını boykot eder, B lisesi ulaşım
hakkı için mücadele eder, diğer öğrenciler eşit,
bilimsel, anadilde eğitim hakkı için alanlara
çıkarsa her şey yoluna girer. Çevremizdeki
herkesi bu mücadeleye, DLB saflarına
katmalıyız. Bugün bizler bu mücadeleyi,
DLB’yi büyütmeliyiz. DLB’de örgütlenerek bu
sorunlara karşı bir başlangıç yapabiliriz. Eğer
örgütlenirsek, işte o zaman ipler bizim elimizde
olabilir. Esenyurt’tan bir dershane öğrencisi
Biz uyumuyoruz!
İktidarın oyunlarının ve çevirdiği dolapların
farkındayız. Ve biz bu ülkenin gençleri olarak, yapılan
bu ahlaksızlıklara boyun eğmiyor, sessiz kalmıyoruz.
Bizler küçük yaşlarda, olup bitenlerin çoğunun
farkındayken, bizlerden yaş olarak daha büyük
kişilerin daha olgun fikirler üretmesini bekliyor, fakat
karşı karşıya geldiğimiz umursamaz tavırlardan
rahatsızlık duyuyoruz.
Bu topraklar karış karış satılıyor, konuşma
özgürlüğümüz elimizden alınıyor, kendi okulumuzda
müşteri konumuna getiriliyoruz. Halkın çoğu
yaşamını kıt kanaat geçinerek devam ettiriyor.
Çetin geçeceği belli olan bir savaşın ortasında
bırakılıyor ve tüm dünyayı birbirine karıştırılabilecek,
tam anlamıyla kaosun içine atılıyoruz.
Evet, biz uyumuyoruz! Uyudukça öleceğiz. Bunun
bilinciyle, baş koyduğumuz yolda, daha yaşanabilir
bir ülke ve dünya için zorlu mücadeleler vermiş,
Deniz’in, Yusuf’un, Hüseyin’in ve daha nice
yoldaşlarımızın gözyaşlarıyla, omuz omuza
yürüyoruz. Ve dünyada sadece tek bir devrimci bile
kalsa yürümeye devam edeceğiz. İktidarın oyunlarına
da yenilmeyeceğiz!Ankara’dan bir Liselilerin Sesi okuru
Parasız eğitim istiyoruz!
Merhaba arkadaşlar. Sizlere yeni öğretim döneminde şahit
olduğum iki olaydan bahsedeceğim. İlk olay, okul müdürüyle,
saçları uzun olarak okula gelen bir öğrenci arasında yaşandı.
Müdür saçlarını uzun kabul ettiği öğrenciye “on lira verip
sınıfına geçebilirsin ama yarın saçlarını kesmiş bir şekilde
okula geleceksin” dedi. Okula saçı uzun gelmenin bedeli 10
TL! Bir bu kalmıştı yapmadıkları.
İkinci olay ise okula geç kayıt yaptıranlarla ilgili. Okul
sırası yok diye bizlerden 100 TL’lik sıra parası isteniyor.
Ayrıca “SMS parası” da var. Okula gelmediğimiz günler mesaj
yoluyla ailelerimize bildiriliyor. 30 TL’lik “SMS parası”
karşılığında ise gelmediğimiz günlerin mesajları iletilmiyor.
Eğitim parasızdır naraları atan devlet yetkilileri tam aksine
biz öğrencileri yolunacak kaz olarak görüyorlar. “Oğlumuz, kızımız iyi bir eğitim alsın” diyen anne-
babalarımız ise göze batmamamız için paralı eğitim uygulamlarına razı ediliyor.
Bizler paralı eğitime razı olmayacağız!İbrahim Müteferrika Endüstri Meslek Lisesi’den bir okur
İnsan olmanın gereğidir,
emperyalist savaşa karşı çıkmak!
Yine analar, babalar ağlayacak. Yine bizim
evlatlarımız Amerika’nın ve uşaklarının
başlatacağı savaş uğruna canlarından olacak.
Daha ne kadar kan akacak, ne kadar acıyacak
canlar? Bizler bu emperyalist savaşlara hayır
dedikçe, bu uşaklığa hayır dedikçe; daha ne kadar
birileri bu savaşlara evet diyecekler?
Onlar, insanlıktan zerre nasibini almayanlar,
daha fazla zengin olmak, daha fazla kar elde
edebilmek istedikleri için daha ne kadar savaşlar
olacak, ne kadar insan hayatını yitirecek?
Sesin çıksın insan! Çünkü sadece insan
olanlardan beklenir umut.
İnsanlığı unutup para delisi olanlara karşı sesin
çıksın! Sen bunu yapmazsan, onlardan bir farkın
kalmaz.Sen haykırmazsan, bu savaş, bu kanlar durmaz!
Haykır insan haykır; savaşa hayır!
Kartal Lisesi’nden bir LS okuru
21
GerminalEmile Zola’nın ölümsüz eseri Germinal’den
uyarlanan film, Fransız kömür madenlerinde çalışanişçilerin zorlu hayatıyla birlikte o dönemde yaşanansınıf çatışmalarını ve emek sömürüsünü anlatırkenevrensel bir açı yakalıyor.
Sabahın kör karanlığından gece yarılarına kadarkölece çalışan işçilerin direnişe geçmesiyle patronlarıniçine düştüğü durum, aslında asalak burjuvazinin işçisınıfı olmadan bir hiç olduğunun da göstergesi. İşçilerebirleşme ve mücadele etme mesajı veren film, zamanzaman anarşizm eleştirisine de değiniyor. Film, kitaptada olduğu gibi, Emile Zola’nın kendine has bakışaçısını yansıtıyor.
19. yüzyılın gerisine ışık tutan bu filmde günümüzTürkiyesi’nden çok şey bulduğumuz da ayrı bir gerçek.Filmin sonunda da bahsedildiği gibi, maden işçileriyeraltındaki tohumlardır. Fakat yeni bir cemiyettetoprak üstüne çıkacaklar ve meyveler vereceklerdir.
Sefaköy’den bir Liselilerin Sesi okuru
Hunger (Açlık)IRA (İrlanda Kurtuluş Ordusu) militanlarının
cezaevi yaşamını anlatan film, aslında günümüzde defarklı şekillerde karşımıza çıkan bir gerçeği anlatıyor.
Filmde en az mahkumlar için olduğu kadargardiyanlar için de cehennem olan hapishanedegardiyanların alt üst olmuş psikolojisine dedeğiniliyor. Amacı tek tipleştirmek, bireyselleştirmekve eleştiren insan profilinden koparmak olan tek tipcezaevi elbisesi, tek kişilik hücre politikası, tuvalet,yemek, ziyaretçi ve özellikle gardiyanların uyguladığışiddet sorununa karşı başlayan isyan Boby Sands’inbaşlattığı açlık grevi ile doruğa çıkıyor. Hayatınımücadeleye adamış Sands’in kendi vücudunu sonsilahı olarak kullanmasıyla yaşanan süreç tümçıplaklığı ve gerçekliği ile ele alınmış.
Sands’in ölümünün ardından milletvekiliseçilmesi ve ölüm orucunu devam ettiren ondevrimcinin ölümü üzerine devletin mahkumlarınbütün taleplerini kabul etmesi aslında mücadeleyle
her şeyin kazanılacağını gösteriyor. Sefaköy’den bir Liselilerin Sesi okuru22