İletişim Elçileri BÜLTEN - TORUN...ve Korunma Yolları Sf. 3 Sf. 4 2019 yılı Projelerimiz...

8
KASIM 2018 / 8. SAYI / AYLIK BÜLTEN BÜLTEN ÇOCUKLAR VARKEN / İÇİN BOŞANMAK Boşanmak, karar verme, harekete geçmek, yasal süreçler ve sonrasında- ki değişikliklere uyum sağlamak gibi pek çok aşaması olan bir olaydır. Ve çoğu insan için hayatını altüst eden bir olaya dönüşmesi muhtemeldir. Börte Özdemir DR. VAHAP TURFANDA Uzm. Klinik Psikolog Sf. 2 Sf. 6 Sf. 8 Satınalma Bölümü Satınalma bölümü olarak firmamızın hedefleri ve amaçları çerçevesinde tedarikçi rekabetinde adillik, doğruluk ve şeffaflığın sağlanmasını, bütçemizin etkin ve verimli kullanılarak kalitenin ucuza alınmasını ve ih- tiyaç duyulan alımların zamanında gerçekleştirilmesini yönetmekteyiz. Sf. 3 İş Sağlığı ve Güvenliği; ülkelerin sanayileşme düzeyi, eğitim düzeyi, ekonomik gelişme düzeyi, sosyal yapısı ve sağlık sistemi gibi pek çok fak- törle doğrudan ilgilidir. Dünyada, Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO)’ya göre her 15 saniyede 160 işçi iş kazası geçirmektedir. Dolayısıyla, her gün 6.300 kişi iş kazası geçirmektedir. İş Kazalarının Sebepleri ve Korunma Yolları Sf. 3 Sf. 4 2019 yılı Projelerimiz Genel Müdürümüz tarafından açıklandı… Hayat bize bahşedilen en büyük nimet, en değerli ema- net ve şerefle bitirilmesi gereken en büyük değerdir. Hayatımız su gibi akıp gidiyor. Annemizden doğduğu- muz andan itibaren hızla dünya hayatımızın sonu olan ölüme koşuyoruz. Her gün bize 24 altın hediye edilir ve bu hediyelerin toplamı ömrümüzü oluşturur. Her gün ha- yat inşaatımıza konmuş bir tuğladır. Torun Bakır İngilizce programımız öğretmenimiz Dori- an ZHEGA eşliğinde 5 Kasım 2018 tarihinde başlamış bulunmaktadır. Programa başvuran 46 personelimiz ile toplamda 5 seviyeye düzenli olarak (haftada 4 saat/20 hafta boyunca) eğitim verilmektedir. Hayatı Anlamak, Anlamlandırmak Sf. 5 Sf. 6 İngilizce Eğitimimiz Başladı Sf. 2 Her yıl çift haneli büyüyen şirketimizin başarılarını gelecek yıllara taşımak ve Part of You ismini verdiğimiz vizyonumuza ulaşmak yolunda, önümüze çıkan engelleri aşmak için çalıştaylar gerçekleştirmekteyiz. Düzenli devam eden haftalık çalıştaylar sonucunda, AR Yılı olarak kabul ettiğimiz 2019 yılı içerisinde tamamlanması gereken projeler kararlaştırılmış oldu. Torun İletişim Elçile ri Gribe Karşı 10 Doğal Savaşçı Havaların buz kestiği, nezle ve gribin kol gezdiği bugünlerde bağışıklık sistemini güçlendirmenin başlıca yolu sağlıklı beslenmeden geçiyor. Ayın Elemanı MAHMUT DİNÇER Hattında yapmış olduğu iyileştirme- ler neticesinde “Ayın Çalışanı” seçilen Mahmut Dinçer’i tebrik ediyor ve başa- rılarının devamını diliyoruz. Yetkilendirilmiş Yükümlü Sertifikası

Transcript of İletişim Elçileri BÜLTEN - TORUN...ve Korunma Yolları Sf. 3 Sf. 4 2019 yılı Projelerimiz...

Page 1: İletişim Elçileri BÜLTEN - TORUN...ve Korunma Yolları Sf. 3 Sf. 4 2019 yılı Projelerimiz Genel Müdürümüz tarafından açıklandı… Hayat bize bahşedilen en büyük nimet,

KASIM 2018 / 8. SAYI / AYLIK BÜLTENBÜLTEN

ÇOCUKLAR VARKEN / İÇİNBOŞANMAK

Boşanmak, karar verme, harekete geçmek, yasal süreçler ve sonrasında-ki değişikliklere uyum sağlamak gibi pek çok aşaması olan bir olaydır. Ve çoğu insan için hayatını altüst eden bir olaya dönüşmesi muhtemeldir.

Börte Özdemir

DR. VAHAP TURFANDA

Uzm. Klinik Psikolog

Sf. 2

Sf. 6

Sf. 8

Satınalma BölümüSatınalma bölümü olarak firmamızın hedefleri ve amaçları çerçevesinde tedarikçi rekabetinde adillik, doğruluk ve şeffaflığın sağlanmasını, bütçemizin etkin ve verimli kullanılarak kalitenin ucuza alınmasını ve ih-tiyaç duyulan alımların zamanında gerçekleştirilmesini yönetmekteyiz.

Sf. 3

İş Sağlığı ve Güvenliği; ülkelerin sanayileşme düzeyi, eğitim düzeyi, ekonomik gelişme düzeyi, sosyal yapısı ve sağlık sistemi gibi pek çok fak-törle doğrudan ilgilidir. Dünyada, Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO)’ya göre her 15 saniyede 160 işçi iş kazası geçirmektedir. Dolayısıyla, her gün 6.300 kişi iş kazası geçirmektedir.

İş Kazalarının Sebeplerive Korunma Yolları

Sf. 3

Sf. 4

2019 yılıProjelerimizGenel Müdürümüz tarafındanaçıklandı…

Hayat bize bahşedilen en büyük nimet, en değerli ema-net ve şerefle bitirilmesi gereken en büyük değerdir. Hayatımız su gibi akıp gidiyor. Annemizden doğduğu-muz andan itibaren hızla dünya hayatımızın sonu olan

ölüme koşuyoruz. Her gün bize 24 altın hediye edilir ve bu hediyelerin toplamı ömrümüzü oluşturur. Her gün ha-

yat inşaatımıza konmuş bir tuğladır.

Torun Bakır İngilizce programımız öğretmenimiz Dori-an ZHEGA eşliğinde 5 Kasım 2018 tarihinde başlamış bulunmaktadır. Programa başvuran 46 personelimiz ile

toplamda 5 seviyeye düzenli olarak (haftada 4 saat/20 hafta boyunca) eğitim verilmektedir.

Hayatı Anlamak,Anlamlandırmak

Sf. 5

Sf. 6

İngilizce EğitimimizBaşladı

Sf. 2

Her yıl çift haneli büyüyen şirketimizin başarılarını gelecek yıllara taşımak ve Part of You ismini verdiğimiz vizyonumuza ulaşmak yolunda, önümüze çıkan engelleri aşmak için çalıştaylar gerçekleştirmekteyiz. Düzenli devam eden haftalık çalıştaylar sonucunda, AR Yılı olarak kabul ettiğimiz 2019 yılı içerisinde tamamlanması gereken projeler kararlaştırılmış oldu.

Torunİletişim Elçileri

Gribe Karşı 10 Doğal SavaşçıHavaların buz kestiği, nezle ve gribin kol gezdiği bugünlerde bağışıklık sistemini güçlendirmenin başlıca yolu sağlıklı beslenmeden geçiyor.

Ayın ElemanıMAHMUT DİNÇERHattında yapmış olduğu iyileştirme-ler neticesinde “Ayın Çalışanı” seçilen Mahmut Dinçer’i tebrik ediyor ve başa-rılarının devamını diliyoruz.

Yetk

ilend

irilm

iş Y

üküm

lüSe

rtifi

kası

Page 2: İletişim Elçileri BÜLTEN - TORUN...ve Korunma Yolları Sf. 3 Sf. 4 2019 yılı Projelerimiz Genel Müdürümüz tarafından açıklandı… Hayat bize bahşedilen en büyük nimet,

2

Boşanmak, karar verme, harekete geçmek, yasal süreçler ve sonrasındaki değişikliklere uyum sağlamak gibi pek çok aşaması olan bir olaydır. Ve çoğu insan için hayatını altüst eden bir olaya dönüşmesi muhtemeldir. Özellikle ço-cuk sahibi olan çiftler açısından boşan-mak, karar verme aşamasından baş-layıp kimi zaman ömür boyu süren bir

stres kaynağı haline dönebilmektedir. Ebeveynler açısından bir takım zorluk-ları olan bu yaşam olayı aslında çocuk-ları da pek çok açıdan etkilemektedir.

Anne ve babası boşanan her çocuk bu olaydan farklı derecelerde etkile-nir. Araştırmalara göre, çocuğun yaşı, ebeveynlerin boşanma öncesi ilişkileri, çocuğun yaşadığı değişiklikler, boşan-

ma sürecinin uzunluğu gibi faktörler bu etkini derecesini belirleyenler arasında-dır. Ancak çocuklar üzerinde boşanma-nın etkisini belirleyen en önemli faktör, boşanma önce ve sonrasında ebeveyn-lerin çocukları ile kurdukları iletişimdir. Çocuklar boşanma aşamasında pek çok kaygı ve endişe yaşarlar ve en bü-yük desteği ebeveynlerinden beklerler.

Her yıl çift haneli büyüyen şirketimizin başarılarını gelecek yıllara taşımak ve Part of You ismini verdiği-miz vizyonumuza ulaşmak yolunda, önümüze çıkan engelleri aşmak için çalıştaylar gerçekleştirmekte-yiz. Düzenli devam eden haftalık çalıştaylar sonucunda, AR Yılı olarak kabul ettiğimiz 2019 yılı içerisin-de tamamlanması gereken projeler kararlaştırılmış oldu. Genel Müdürümüz Sn. Faruk Öz tarafından ay içinde gerçekleştirilen toplantılarla tüm beyaz yaka personelimizle paylaşılan bu projeler;

1) SÜREÇ ANALİZİ VE NORM KADRO 2) TEDARİK ZİNCİRİ ORGANİZASYON ŞEMASI DEĞİŞİM SÜRECİ3) NUMUNE SÜRECİ YÖNETİMİ VE MEVCUT PROBLEMLİ PARÇALARIN REVİZYONU

4) KURUM KÜLTÜRÜ YAYILIMI5) KİLİT POZİSYON HARİTALAMA VE YEDEKLEME PROJESİ6) TAHSİLATTA MUTABAKAT7) NAKİT AKIMI VE SAP ENTEGRASYONU8) 5S VE BAKIMIN GÜÇLENDİRİLMESİ9) PS/PPDS

İlgili projeler kapsamında Proje liderleri tespit edilmiş ve ekiplerinin kurulması istenmiştir. Ekiplerde yer alacak çalışanlarımıza verilecek Proje Yönetimi eğitimleri sonrasında çalışmalar başlatılacaktır. Kilit müşterilerimizin stratejik iş ortağı olduğumuzu bilerek proje çalışmalarına devam edeceğiz.

10 ADIMDA NELER YAPABİLİRİZ?

Börte Özdemir - Uzm. Klinik Psikolog

1. Evliliği bitirme kararını ayrılmaya kesin karar verdikten sonra çocuklara söyle-yin. Bu açıklamanın vereceği en büyük mesaj sizlerin anne ve baba olarak onla-rı daima seveceğiniz ve yanlarında olacağınızdır.

2. Bu büyük değişikliğin ardından çocuklar çeşitli konularda kaygı ve korku duyar-lar. Ancak ebeveynlerini üzmemek için çoğu zaman bu tür duygularını saklarlar. Onları yargılamadan, açıklıkla dinleyin.

3. Bazı duygular çocuklar için yeterince ifade edilebilir olmayabilir. Konuşma sırasın-da çeşitli duyguların işaretlerini fark edip bu duyguları onlar için adlandırın. Ço-cukların, tüm duyguların kabul edilebilir olduğunu anlaması çok önemlidir.

4. Boşanma sonrası yaşanan değişiklikler, gelecekte neler olacağını tahmin edeme-mek çocuklarda kaygı yaratır. Onlara boşanma sonrasında neler olacağını (her iki ebeveynin hayatlarını nerede geçirecekleri, çocuğun okul ve sosyal hayatının nerede nasıl olacağı, anne ve baba ile görüşeceği zaman aralıkları gibi) açıklayın.

5. Ayrılık sonrasında çocuklar terk edilecekleri ya da sevilmeyecekleri düşünce-leri ile boğuşabilirler. Bu sebeple her iki ebeveynin de çocukları ile geçirecekleri zamanı arttırmaları, onlarla yapacakları aktiviteleri planlamaları önemlidir.

6. Yaşlarına göre her çocuğun farklı ihtiyaçları vardır ve boşanma sonrası çocuk-ların hayatlarındaki rutinler altüst olur. Günlük hayatı normal hale getirmek çocukların stresini azalmak açısından faydalıdır.

7. Çocuklarla boşanma üzerine konuşurken ayrıldığınız ebeveyni “kötüleme-mek” çocuk açısından çok önemlidir. Anne ya da babasının suçlaması çocu-ğun ebeveynler ile ilişkisini bozmakla kalmaz, kendisinin bir parçasını onlardan aldığını bilen bir çocuk için kendisinin suçlandığı anlamına da gelir.

8. Çocukların bu tür zorlu ve stresli yaşam olayları sırasında anne babalarının des-teğine olan ihtiyaçları artar. Ebeveynlerin mali, duygusal, fiziksel ve ruhsal olarak kendilerine bakmaları çocuklara güven verir. Ve sürecin yönetilme-sine katkı sağlar.

9. Boşanmanın maddi manevi sonuçları hem ebeveynler hem de çocuk üzerinde çeşitli etkilere sahip olacaktır. Bu süreçte profesyonel destek almak önemlidir.

10. Evliliği bitirme sürecini bir tarafın kaybedeceği bir tarafın kazanacağı şeklinde görmek bir yanılgıdır. Her zaman ve en önde “önce” çocuğun yararının gö-zetilmesi unutulmamalıdır.

2019 yılı Projelerimiz Genel Müdürümüz tarafından açıklandı…

ÇOCUKLARVARKEN / İÇİN

BOŞANMAK

2019 Yılı Projeleri

Page 3: İletişim Elçileri BÜLTEN - TORUN...ve Korunma Yolları Sf. 3 Sf. 4 2019 yılı Projelerimiz Genel Müdürümüz tarafından açıklandı… Hayat bize bahşedilen en büyük nimet,

3

Hattında yapmış olduğu iyileştirmeler neticesinde “Ayın Çalışanı” seçi-len Mahmut Dinçer’i tebrik ediyor ve başarılarının devamını diliyoruz.

Mahmut Dinçer’in başarı hikayesinden bazı notlar ise şu şekildedir:

• Mahmut Dinçer, 2013 yılında 12 otomat tezgahında tek ayarcı ola-rak çalışıyordu. 2014 yılında 2 ayarcı yetiştirdi. 2015 yılında bu hat-ta tezgah sayısı 17 oldu. 2 ayarcı daha yetiştirdi.

• 2016 yılında Star tezgahları geldi. Bu tezgahları kısa sürede öğrendi. • Şu ana kadar bir çok üründe süre iyileştirmesi yaptı.

• 2017 yılında 600.000 adetli GRO004 parçası 180 saniyeden 110 saniyeye indirdi.

• Otomat ekibi ile birlikte yapılan çalışmada GRO004 parçası 110 sa-niyeden 45 saniyeye düşürülmesine yardımcı oldu.

• 2 tezgah kapasitesi kazandırdı.• Esprit CAM programını öğrendi. Ayarcılara öğretmeye başladı. • Ekim ayı içinde Torun Çek’den gelen arkadaşların yanlarında getir-

dikleri parçanın programını yaptılar. Torun Çek ekibi bu parçanın programını 4 günde yaparken Mahmut Dinçer ve Dinçer Doğan 1 vardiyada programı yaptılar, Çek ekibine de tarif ettiler.

• Yine Ekim ayı içinde Mahmut Usta ve ekibi 35 gün tezgah iyileştir-mesi yaptı.

Nurgül Subaşı – ISG Uzmanı

İş Sağlığı ve Güvenliği; ülkelerin sanayileşme düzeyi, eğitim dü-zeyi, ekonomik gelişme düzeyi, sosyal yapısı ve sağlık sistemi gibi pek çok faktörle doğrudan ilgilidir. Dünyada, Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO)’ya göre her 15 saniyede 160 işçi iş kazası geçirmektedir. Dolayısıyla, her gün 6.300 kişi iş kazası geçir-mektedir. Aynı şekilde ILO, yapılan değerlendirmeler sonu-cunda, her 15 saniyede bir işçi, iş kazası veya meslek hastalığı sonucunda yaşamını yitirdiğini, bu sonuçlar doğrultusunda da her yıl 2,3 milyondan fazla çalışanın ölmesi anlamına geldiğini belirtmektedir. Türkiye’de 2017 yılında raporlanan 241.547 iş kazasında 1.252 çalışan iş kazası ve meslek hastalığı sonucu yaşamını yitirmiştir. Aynı veriler doğrultusunda 510 meslek hastalığı bildirilmiş olup, 3.596 vaka sürekli iş görmezlik geli-ri bağlanmıştır. İş kazası ve meslek hastalığı sonucu en çok iş kazası sırası ile makine imalatı, inşaat ve metal sektöründe ger-çekleşmektedir. En çok ölüm yaşanan sektör inşaat, maden ve ulaşım olup, iş kazası geçirme açısından 19-25 yaş aralığı en tehlikeli grup olarak ortaya konmuştur. İş kazalarının yaşandığı

saat aralıkları incelendiğinde 11:00-12:00 arasında en yüksek düzeyde kaza meydana geldiği görülmüştür. Kaza ölüm hızı çoğu Avrupa ülkesinde 100.000’de 2 ile 6 arasında değişmek-tedir. Avrupa Birliğinde çalışan aktif nüfusun ortalama %3,2’si her yıl iş kazasına uğramaktadır. Türkiye’ye benzer özelliklerde olan Fransa, Almanya ve İtalya ile ölümcül iş kazaları üzerinden bir karşılaştırma yapıldığında 2017 yılında Fransa’da 595, İtal-ya’da 543, Almanya’da 450 çalışan iş kazası sonucunda hayatı-nı kaybetmiştir. Türkiye açısından ise; 2017 yılında bu 3 AB üye-si ülkenin ölüm sayılarının toplamına yakın bir ölümcül iş kazası sayısı bulunmaktadır.

ILO, meslek hastalıkları ve iş kazalarının direkt veya dolaylı maliyetinin dünya genelinde 2,8 Trilyon Dolar olduğunu ve dün-ya yıllık gayri safi hasılanın yüzde 4’ünden fazlasının iş kazaları ve meslek hastalıkları sonucunda kaybedildiğini öngörmekte-dir. Bu açılardan değerlendirildiğinde iş kazası ve meslek has-talıklarının kontrol altına alınması vazgeçilmez bir ihtiyaç olarak karşımıza çıkmaktadır.

Dünyada olduğu gibi ülkemizde de çalışan sağlığı ve güven-liğini korumak, meslek hastalıklarının ortaya çıkmasını önlemek için birçok mevzuat yayımlanmıştır. Bunlardan en önemlisi de 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu’dur. Bu kanun reaktif bazlı önlemler yerine proaktif olarak önceden kazaya yol aça-cak unsurların tespitini ve kaynağında yok edilmesi, meslek hastalığı olgularının ortadan kaldırılmasına yönelik yöntem be-lirlemiştir. Kanunun en önemli yapı taşlarından olan yönetme-liklere tam uyum sağlanması durumunda İş kazaları ve Meslek hastalıklarından korunmak, önlemek mümkündür.

Tehlikelerin giderilmesi ve İSG risklerinin azaltılması için ön-celik sırasına göre hareket edilmelidir. Öncelikle riski ortadan kaldıracak çalışmalar yapılmalı örneğin; tehlikeli kimyasalların kullanımının durdurulması, Yeni işyeri planlarken ergonomik yaklaşımları uygulamak, monoton çalışmayı ya da strese ne-den olan olumsuz işlerin ortadan kaldırılmasını sağlamak gibi. Diğer bir uygulama İkame yöntemi yani tehlikeli olanın yerine tehlikesiz veya daha az tehlikeli olanı koymaktır. Örneğin; kay-gan zeminin malzemesini kaydırmaz malzeme ile değiştirilmesi, elektrikli ekipmanın voltajının tehlikeli gerilim seviyesinin altına indirilmesi, solvent bazlı boya yerine su bazlı boya kullanmak gibi. Bu iki yöntem riski kaynağında engelleyici yöntemdir. Risk Kontrol Hiyerarşisisinde en çok uygulanabilen kontrol önlemi ise; Mühendislik kontrolleri ile işin yeniden düzenlenmesidir. Örnek olarak; izolasyon sağlama, makine koruyucularını sağ-lamak, toz, gürültü, titreşim vb. unsurlar için izole ortamlar

oluşturmak, lokal emiş ve etkin havalandırmanın sağlanması, düşme koruma tedbirlerinin alınması gibi.

Diğer bir aşama eğitim dâhil idari kontrol önlemleridir. Önceki kontrol önlemleri ile tam olarak riskler kontrol altına alınamadığı durumlarda ve alınan tedbirlerin desteklenmesi amacıyla bu önlemler alınır. Örnek olarak, eğitimlerin verilmesi, periyodik kontrol ve denetimlerinin yapılması, işyeri koordinas-yonunun sağlanması, sağlık ve güvenlik gözetimi ve denetimi, iş talimatlarının verilmesi, sağlık ve güvenlik levhaları ve davranış odaklı güvenlik yönetimi uygulaması verilebilir. İSG’de risk kont-rolünde en son kişisel korunma tedbirlerine başvurulmalıdır. Yukarıda belirtilen kontrol önlemlerine başvurulmadan direkt olarak KKD verilmesi doğru ve güvenilir bir korunma yöntemi değildir. Kişisel korunma tedbirleri tüm çalışanların doğru bir şekilde, yerinde ve zamanında kullanılması ve doğru koruyucu-nun kullanılması ile mümkündür.

Kazaların temel sebebi olan Tehlikeli Hareket ve Tehlikeli durumların tespitinde çalışanların katkısı olmadan tam kontrol mümkün değildir. Çalışanların yeterince bilinçlendirilmesi, teş-vik edilmesi durumunda onlardan alınacak olan geri bildirimler ile potansiyel bir kaza faktörü ortadan kaldırılabilir. Ramak kala, kaza ve yaralanmaya sebebiyet verebilecek tehlikeli unsurların kazaya dönüşmeden önce bildirilmesi ve önlemlerin alınmasına dayanan proaktif bir önlemdir.

İŞ KAZALARININ SEBEPLERİ VEKORUNMA YOLLARI

AYIN ELEMANI MAHMUT DİNÇER

Page 4: İletişim Elçileri BÜLTEN - TORUN...ve Korunma Yolları Sf. 3 Sf. 4 2019 yılı Projelerimiz Genel Müdürümüz tarafından açıklandı… Hayat bize bahşedilen en büyük nimet,

4

Özellikle soğuk kış aylarında soğuk algınlığı ve gripten korunmak için C vitamininden zengin gıdaları tüketmek gerekmektedir. Çok önemli bir antioksidan olan C vitamini, vücuttan toksik maddelerin atılmasında ve bağışıklık sisteminin güçlendirilmesinde önemli bir role sahiptir. Bunların yanında A ve E vitamini, demir, çinko, omega-3 gibi yağ asitleri vitamin ve mineraller de bağışıklık sisteminin güçlenerek gribe yakalanma riskini azaltmaya yardımcı olmaktadır. Probiyotik ve prebiyotikler ile lifli gıdalar da bağırsak florasını dengeleyerek yine ba-ğışıklık sistemini güçlendirerek gribe karşı kalkan görevi görmektedir.

Gribe karşı 10 doğal savaşçıyı şöyle sıralayabiliriz:

Narenciye: Limon, portakal, mandalina gibi C vitamininden zengin gıdaları kış aylarında tüketmek gripten korunmak için en iyi yollardan biri. Özellikle sabahları kalkınca limon dilimli ılık bir su içmek limonun antioksidan etkisiyle güne daha zinde başlamaya ve soğuk algınlığın-dan korunmaya yardımcı oluyor. Ancak tansiyon düşürücü etkisinden dolayı, düşük tansiyonu olanların daha dikkatli olmaları gerekiyor. Portakalı ve diğer meyveleri, suyunu içmek yerine posasıyla tüketin.

Ekinezya: Özellikle soğuk algınlığı ilaçlarında, öksürük damlalarında önemli bir kaynak olan ekinezya, bağışıklık sistemini güçlendirerek üst solunum yolları tedavisinde etkili oluyor. C vitamini, flavanoidler gibi antioksidanlarca da zengin. Çay olarak kaynamış suyun içerisine bir tutam atıp, kapağı kapatın ve demlemeye bırakın. Günde bir fincan tüketebilirsiniz. Fakat hamilelik döneminde ıhlamur dışında, ekinezya da dahil olmak üzere diğer bitki çayları tüketilmemeli. Rahim kasılma-larını, kanama riskini artırarak kötü sonuçlara yol açabiliyor.

Sarımsak: Sarımsak vücudumuza giren mikroplarla savaşıyor, bağı-şıklık sistemimizi güçlendiriyor. Soğuk algınlığı ve gribe karşı etkili. İçeriğindeki allicin biyoaktif bileşeni sarımsak çiğnendiğinde, dövül-

düğünde veya kesilerek tüketildiğinde açığa çıkarak daha çok fayda sağlıyor. Hafif bir nezle başlangıcınız varsa -ancak mide ile ilgili bir probleminiz yoksa- gece yatmadan önce doğranmış bir diş sarımsağı limon suyuyla yutarak gribe yakalanma riskini azaltabilirsiniz.

Yoğurt ve kefir: Probiyotik ve prebiyotik kaynakları düzenli tüketildi-ğinde bağırsak florasını ve bağışıklık sistemini güçlendirerek grip ve soğuk algınlığından korunmaya yardımcı oluyor. Yoğurt; içerdiği lak-tik asit ile mikroplara karşı vücudun savunma sistemini geliştirirken; kefir de yoğurttan farklı olarak; sindirim sistemine yararlı bakterilerin yerleşmesini sağlayarak bağırsak florasını dengeleyip, bağışıklık siste-mini destekliyor ve hastalıklara karşı koruyor.

Adaçayı: Adaçayı içerdiği uçucu bileşenler sayesinde; özellikle grip ve soğuk algınlığının yol açtığı boğaz ve ağızdaki iltihaplanmayı, en-feksiyonu önlemeye yardımcı oluyor. Hazırlama şekli önemli; bir tutam adaçayını kaynayan suya atıp 5 dakika demlenmesini sağlayarak ister 1 fincan tüketerek ister gargara yaparak kullanabilirsiniz. Ancak daha fazla miktarda ve her gün düzenli tüketilmesi erkeklerde hormonal değişikliklere, hamilelerde ise kanama riskini ve kasılmaları artırarak erken doğum riskine sebep olabilmesi açısından fazla miktarlarda ve uzun süre tüketilmesini önermiyoruz.

Balık: Omega-3 ve proteinden zengin balık, içerdiği A ve B grubu vi-taminler sayesinde bağışıklığı güçlendiriyor. Özellikle balık mevsimi olan kış aylarında haftada 2-3 gün ızgara, fırın veya buğulama balık tüketmek grip ve soğuk algınlığına karşı koruyor.

Ispanak: İçerdiği C ve E vitaminleri ile bağışıklığı kuvvetlendirerek so-ğuk algınlığı ve gripten koruyor. Enfeksiyonu önleyen, kanserle sava-şan maddeleri de barındıran ıspanak; içeriğindeki demir, kalsiyum ve magnezyumla kemiklerin güçlenmesine de fayda sağlıyor.

Fındık, ceviz, badem: Özellikle fındık, ceviz ve badem gibi yağlı to-humlar içerdikleri E vitamini, çinko, magnezyum, omega 3 gibi yağ asitleri, vitamin ve mineral içeriklerinden dolayı bağışıklık sistemini güçlendirerek gribe karşı kalkan görevi görüyor. Günde bir avuç tüke-tebilirsiniz. Fındık ve bademi kavrulmamış, çiğ tüketmek faydalı.

Nar: Özellikle kırmızı rengini veren ‘antosiyanin’ bileşeni sayesinde ba-ğışıklık sistemini güçlendiren nar, gripten kansere dek birçok hastalı-ğın önlenmesine yardımcı oluyor. Özellikle narın suyunu sıkıp içmek yerine bir büyük narın yarısını tüketmek çok daha fazla fayda sağlıyor.

Su: Grip ve soğuk algınlığında vücudumuzdan toksinlerin ve mikropla-rın daha kısa sürede atılabilmesi için mutlaka yeterli su tüketimine ih-tiyaç vardır. Özellikle griple beraberinde gelebilecek olan yüksek ateş, ishal vb. gibi durumlarda yüksek sıvı kayıplarına karşı günlük 10-12 bardak su tüketmek gerekmektedir.

Gribe Karşı10 Doğal SavaşçıHavaların buz kestiği, nezle ve gribin kol gezdiği bugünler-de bağışıklık sistemini güçlendirmenin başlıca yolu sağlıklı beslenmeden geçiyor. Özellikle de bazı besinler var ki, içeri-ğindeki bileşenlerle vücut direncini güçlendiriyor, gribe karşı doğal savaşçılar olarak bir adım öne çıkıyor.

Sağlık KöşesiDr. Vahap Turfanda

Page 5: İletişim Elçileri BÜLTEN - TORUN...ve Korunma Yolları Sf. 3 Sf. 4 2019 yılı Projelerimiz Genel Müdürümüz tarafından açıklandı… Hayat bize bahşedilen en büyük nimet,

5

Hayatı Anlamak,Anlamlandırmak Hayat bize bahşedilen en büyük nimet, en değerli emanet ve şerefle bitirilmesi gereken en büyük değerdir. Hayatımız su gibi akıp gidiyor. Annemizden doğduğumuz andan itibaren hızla dünya hayatımızın sonu olan ölüme koşuyoruz. Her gün bize 24 altın hediye edilir ve bu hediyelerin toplamı ömrümüzü oluşturur. Her gün hayat inşaatımıza konmuş bir tuğladır. Çocukluk, yaşlılık gibi enerjinin yetmediği dönemler çıkarılırsa, güçlü ve sağlıklı yaşam çok daha kısa bir zaman aralığıdır. İnsanın, ölümü tatmayan canlının olmadığını da dikkate alırsak, o çok kısa ömre çok şey sığdırma eğilimini de anlayışla karşılamamız gerekir. Dolayısıyla bu değerimizi doğru an-lamalı, anlamlandırmalı ve ona vermemiz gereken gerçek değerinin ve sorumluluğumuzun farkında olmalıyız.

Her birimiz hayatın acemileriyiz, pek çok acemi insanlık halleri-miz var, hayatın provası yok.

Bazen bu telaşenin içerisinde pek çok güzel değerleri fark edemiyoruz. Keşkeleri biriktiriyor, sırtımızdaki heybede ağırlık yapıyoruz. Görselliğin arttığı, teknolojinin ve detayların arttığı günümüzde durup düşünmeye, sa-kinleşme, hayatı anlamaya, anlamlandırmaya pek vaktimiz olmuyor. Hayat dediğin geçip gidiyor, yaş dediğin durmuyor yerinde ve hayat bitiyor. Bek-lemiyor her şey tam olsun, duraklamaları oynatmıyor, bitti mi bitiyor.

Hayat, kemale erme yolculuğudur, serüvenidir. Hepimizin daha iyi bir versiyonumuzu geliştirmemiz için bir süreçtir. “İki gününü eşit olan ziyandadır” anlayışına sahibiz. Yol yorgunluğuna düşmeden bu süreci tamamlamak görevimiz..

Hepimiz yolcuyuz…

Bir gencimiz hayatı daha iyi tanıyabilmek ve anlamayabilmek için sırt çantasını alarak dünyayı dolaşmaya karar veriyor. Bu genç, gezdiği ülkelerden birinde ünlü bir bilgeyi ziyarete gider. Gezgin genç, bilgenin yaşadığı evde, tüm duvarların kitaplarla kaplı oldu-ğunu gördü. Fakat evi dikkatle gözden geçirdikten sonra, yerde bir kilim, duvar dibinde yatak olarak kullanılan bir sedir, ortada ise bir masa ve sandalyeden başka evde hiçbir eşyanın olmadığını gördü ve merakla sorar: “Neden hiç eşyanız yok? Koltuklarınız, kanepe-leriniz, büfeleriniz, Onlar nerede?” Bilge, bu soruya karşılık olarak kendi bir soru sorar gezgin gence; “Senin de yalnızca, sırtında ta-şıdığın küçük bir çantan var, yavrum” dedi. “Peki, senin eşyaların nerede?” Gezgin genç, kendini savunurcasına yanıtlar bu soruyu: “Ama görüyorsunuz, Ben yolcuyum.” Ünlü bilge, hak verircesine güldü: “Ben de öyle, yavrum” dedi. “Ben de öyle.”

Hayat doğum ile ölüm arasındaki sokağın ismidir. Hepimiz doğduğu-muz andan itibaren bu hayat yolunda, insanlık macerasında, imtihan yurdunda, büyük buluşmaya, ebedi hayata yol alan yolcularız.

Peki hayat denen şey nedir? Hayatı nasıl doğru olarak anlayabili-riz? Nasıl anlamlandırabiliriz? Nasıl çırak, kalfa aşamalarını geçip usta seviyesinde bir yaşam yolculuğunu sürdürebiliriz?

Hayat bir savaş mıdır, bir rekabet alanı mıdır, bir kavga mıdır? Bu kargaşa içerisinde sükunet içerisinde yol alabilmek midir? Yoksa her-kesin saygı/sevgi içerisinde doğaya uyarak, doğal olarak yaşanması ve vakti gelince de terk-i dünya eylenmesi gereken bir durak mıdır?

Hayata nereden bakıyoruz? Cama bakan camdaki kiri gördüğü gibi ha-yata hep cama bakar gibi bakıp olumsuzlukları mı görüyoruz? Toptancılık yapıp hayatın tamamını kötü mü görüyoruz acaba? Hiç mutlu olacağımız, kıymetini bileceğimiz, şükredeceğimiz bir şey yok mu bizim hayatımızda?

Nereye gidiyoruz? Gideceğimiz yere yol hazırlığı olarak neler yap-malıyız? Dünyada olduğumuz halde dünyaya teslim olmadan nasıl yaşayabiliriz?

Bir işadamı olarak hedefimiz nedir? Bu hedefimiz içinde toplumsal fayda ve hayır işleri ne kadar yer alıyor? Yaptığımız işin cüzdanımızı kabarttığı ölçüde vicdanımızı, ruhumuzu ve gönlümüzü de rahatlatabi-liyor mu? Mutlu edebiliyor mu bizi? Hisse senetlerimizin değerini, para-mızın, fabrikalarımızın, karlarımızın miktarını artırmak bizi mutlu edecek mi? Yoksa maddi değerler yanında, hissi senetlerimizin artırılması-na, karşılıksız yaptığımız hayır işlerine, topluma dokunduğumuz sosyal sorumluluk projelerine ne kadar yer vermeliyiz hayatımızda? İş adamı olarak “Zenginler Listesi, İlk 500’ler, ilk 1000’ler” yanında “Gönlü Zenginler Listesi” ne girebilmeyi de önemseyebiliyor muyuz?

Hayatın içerisine, ilişkilerimize, ürünlerimize, hizmetlerimize “bir tutam sevgi” ve “elimizin lezzetini” katabiliyor muyuz? Hayatın an-cak sevgi katınca, sevdiklerimizin yanında ve paylaşınca güzel olaca-ğının erdemine varabildik mi acaba? Hayatı tatlandırma gayreti ile dilimize gül mü koyuyoruz mu, yoksa hiç önemsemeyip egomuzun

yönlendirdiği şekilde zehirli oklar mı saçıyoruz etrafımıza?

Sevdiklerimiz olmaz ise, dostlarımız bulunmaz ise hayatın ne anla-mı kalır ki? Hayatımıza hayat katanlar olmaz ise ne anlamı kalacak hayatın? Demek ki, dostlarımızın, hayatımıza hayat katanların, ölü-mün kıymetini bileceğimiz ki hayatımız daha değerli hale gelsin.

Bu soruların her birisi; hayatın üzerinde detaylıca durulması ve hayatı anlamak/ anlamlandırmak için üzerinde çalışılmasını ve iyi mesai ya-pılmasını hak ettiğini gösteriyor. Doğru sorular, doğruya yönelmenin, çözümün anahtarıdır. Doğru sorular sorarak zihnimizi olumluya programlayabilir, samimi niyetimizi ortaya koyarak, daha mutlu ve huzurlu olmanın kapılarını aralayabiliriz.

Hayata 360 derece bütünleşik bakmak ne güzeldir. Hayata bütün olarak bakmayınca onu anlayamıyoruz. Sadece iş, sadece sosyal ha-yat, sadece dünya gözüyle baktığımızda onu kavramamız mümkün gözükmüyor. Çünkü hayatı peynir dilimler gibi parçalara ayırmak mümkün değildir. O ancak bütün olduğunda bir değer ifade etmek-tedir. Ezelden ruhlar aleminden gelip, kabir alemine ve ebediyete uzanan uzun yolculuğa, hayata 360 derece bakmak, onu daha iyi anlamamıza yardımcı oluyor. Aksi takdirde yarım kalıyor, resmi bütün olarak göremiyoruz.Sanki buzlu camdan, nemli gözlük camından bakıyor gibi baktığımızı net göremiyoruz.

Hayat aslında kitaplar gibi, kapaklarına, yüzeyine, cildine bakıp ba-zen aldanabiliyoruz. Asıl değerini, onu okumaya başlayınca anlıyoruz. Etiketine olmaması gereken değerleri işaretliyoruz. Her birimizin olay-lara, hayata yapıştırdığı etiketler birbirinen çok farklı.. Birimize sıradan gelen bir şey bir diğerimizi bitişin habercisi olabiliyor.

Bir düşünürün dediği gibi de  “Hayat aslında bir halının dokunuşu gi-bidir. Desen bellidir gerçekte ama sen göremezsin tamamını. Her an bu deseni oluşturmak için yeni bir ilmek atarsın hayata ve ilmek ilmek do-kursun yaşamını. Ömür tamama erdiğinde de halının tamamı dokunmuş olur. İşte o an ortaya çıkmış olur bütün desen, doğrusuyla, hatalarıyla”

Bazılarıda hayat, bir fincan kahve gibidir derler. Bazen acı, bazen tat-lı olur. Önemli olan kahvenin tadı değil, onu kiminle birlikte içtiğinizdir derler. Bazende hayatın özü olan kahveye ulaşmak isterken fincanda takılır kalırız. Fincanın güzelliği bizi aldatır. Kahveyi unuttuğumuz gibi bazende dünyaya takılıp ebedi hayatı unuturuz. “Kısa bir ömürde, az bir lezzet için ebedi, daimi hayatını ve saadet-i ebediyesini berbat etmek ehl-i aklın karı değil.” Dünya malı gökkuşağı gibidir, uzaktan güzel gö-zükür ama, kimseye yar olmaz.

Başkalarıda deniz gibidir hayat der, bazen dalgalanır, bazen durulur. Kimi durmadan yüzer, kimi yorulur, kimilerini uzaklara götürür, kimileri-ni bir yerde bırakır, kimileri kara vurur…Kimileri menzile ulaşır, kimileri yolda, takılır kalır…

Hayat, diğer bakışla da çatlak bardaktaki suya benzer. İçsen de tükenir, içmesen de. Bu yüzden hayattan tat almaya bakmalıyız, çünkü yaşasak da bitecek yaşamasak da.. Dolayısıyla zamanımızın her anını güzel ve faydalı anlar ve anılarla geçirmek dakikaları, günleri, hayatı daha an-lamlı hale getirecektir.

Dolayısıyla hayatın çaylakları, acemileri olarak hayatı anlamakta, anlamlandırmakta pek çok hatalar yapıyoruz. Pek çok zaman keş-keler, “bugünkü aklım olsaydı” birikip duruyor hayatımızda.

Dolayısıyla hayatı ustaca anlayabilmiş, anlamlandırabilmiş, ya-şayabilmiş hayatlara bakıp hayatımıza yeniden bir çeki düzen vermek, onu yeniden inşa etmek durumundayız. Topraklarımızda, kültürümüzde bunu becerebilmiş o kadar çok gönül mimarımız, ecdadımız var ki…Yeter ki samimi arayışımızı sürdürelim. Mehmet Gündem beyin dediği gibi “Ümitsizlik yok, yola giren er-geç yürü-mesini öğrenir. Yeter ki insanın hakikati arayışı bitmesin.”

Hayat, ölüm düşüncesiyle anlam kazanır. Dünya, ahirete bitişiktir. Ölüm, çoğumuzun düşünmek bile istemediği ve pek çok nedenle unut-mayı seçtiği bir gerçek. Ne var ki, ölümle yaşamak, sanılanın aksine sa-dece ahreti değil hayatı da anlamlı kılıyor. Dünya hayatımızın merkezine ahreti, hakkı ve hakikatleri yerleştirmek, maddi bağlardan ve bağımlılık-lardan kurtulmak önemli. İnancımıza göre asıl hayat ölümle başlıyor.

İnsan dünyaya hak ettiği kadar değer verse, lâyık olduğu kadar onu sevse, mana ve mahiyetini bilse, ne sahip olduklarına bu kadar sevinir, ne kaybettiklerine böyle üzülür. Dünyanın hiçbir halini kendisine dert etmez. Nimetlerini şükürle karşılar, külfetlerine sabırla tahammül eder.

Uzun yaşamanın sırrı gönüllerde yaşamaktır. Bu iş maddi imkan, pa-ra-pul, şan-şöhret ile mümkün değildir. Gönüllerde yaşayanların çoğu dünya zengini ve şöhret sahibi değildir. Ama dikkat edilirse, dünyaya

sığmayan kralların isimleri bile unutulmuş, kalplerde taht kuranlar ise yaşıyor ve yaşamaya devam edecekler. Dünyamızın geçiciliğini kav-rayıp, ruhunu inançlara yükseltip, gönlünü faziletlerle donatanlar ne güzel insanlardır.

Dünyayı anlama ve yorumlama şeklimiz hayatımızın inşa şeklini belirler. Kişilerin mutlu olması hayatlarını anlamlandırmaları ile mümkün-dür. Hayata değerini ancak onu iyi anlar ve anlamlandırabilirsek verebiliriz. Önemli olan çok yaşamak değil anlamlı yaşamaktır. Sağlıklı yaşlanmak ve bilgeliğe yol almak, geride güzel şeyler bıraka-bilmektir. Ve ömrümüzün son demlerinde bile hayata gülümseyebil-mektir.

Hayatın anlamı; anlamlı yaşamaktır. Hayatın ulvi bir gayesi olma-lıdır. Her ne olursa olsun bizim ona vereceğimiz anlam ile anlamlanır hayat. Bizim ona vuracağımız etikete göre değerlenir veya değersiz-leşir. İnsanın olduğu hiçbir şey tek boyutlu olmuyor. Hayatı bütün boyutlarıyla anlamaya ve anlamlandırmaya çalışmalıyız.

Değerlerimizle yaşayalım, değerlerimizi yaşatalım. Hayatı kendi değerlerimize göre yaşamazsak, başkalarının beklentilerine göre ya-şarız ve yaşadığımız gibi inanmaya başlarız. O hayata da “benim ha-yatım” diyemeyiz. Kendimizi yeniden doğuracak olan biziz, öğrenerek, yaşayarak, anlatarak. Yaşamak bir deneyim sürecidir.

Aslıda bir ölçüde yaşam ellerimizde, yoğrulup şekillendirilmek için bizi, sizi bekliyor. Bırakın geçmişi, dünü, kırgınlıkları, üzüntüleri, mutsuzlukları, yanlışları... Dün geçti gitti canca gazim bu gün yeni bir şeyler söylemek lazım demiyor mu gönül mimarı Hz. Mevlana(ks). Hay-di, şu andan itibaren başlayalım. Bugün bundan sonraki hayatımızın aslında ilk günü. Bu günü ne kadar hoş geçirirsek umulur ki bundan sonraki günlerimiz de o şekilde hoş geçecektir. Güne doğmakla Yara-danımız tarafından bize hediye edilen her günkü 24 altınımızı hoş şe-kilde, gönül kırmadan, sevgi dolu olarak kullanalım. Hayat zincirimizin her günkü halkasını düzgün bir şekilde tamamlamış olalım.

Hayatımızda sevgiye, muhabbete, ilgiye, ilgilenmeye daha çok yer verelim. Pozitif enerjimizi, pozitif bakışımızı hiç eksik etmeyelim. Şikayeti bir kenara bırakalım. Değiştirebileceğim küçük şeylerden başlayarak harekete geçelim. Değiştiremeyeceğim konular üzerinde çok da dur-mayalım. Enerjimizi değiştirebileceklerimize tahsis edelim. “Allah’ım bana değiştirebileceklerimi değiştirme konusunda güç, değiştire-meyeceklerimi kabullenme konusunda sabır ve her ikisini birbirin-den ayırabilecek akıl ve şuur ver” şeklindeki duayı sık sık hatırlayalım. Hayatımızın bir parçası haline getirelim ve içselleştirelim. Kadere rıza göstermeyi, tenkit etmemeyi ve ilahi icraatı sorgulamamayı öğrenelim.

Kalp kırmadan, gönül incitmeden, fani dünyadan hoş bir seda bı-rakarak Hakka yürümek ne kadar gerekli ve ne kadar mutluluk vericidir. Tüm dünya varlığı bir damla gözyaşına değmez. Gönül kır-mak Allah’ı gücendirir. Yoktur onu yapacak usta. Mazlumu inciten Hakk’ı incitmiş olur. Dünyada yürekleri sızlatmadan, gönülleri mah-zun etmeden yol alalım, yürüyelim. Hayatımızı yeniden, yeni değer-ler üzerine inşa edelim. Gelin hep birlikte, paylaşarak, kolaylaştırarak, kardeşçe yaşamayı, birbirimizi bütünlemeyi öğrenerek yaşayalım hayatı. Bilelim hayatımıza hayat katanların kadrini kıymetini. İki kapılı bir handa gidiyorken gündüz gece bir iz de biz bırakalım arkamızda…

Hayatınız güzelliklerle, umutlarla, ümitlerle hayat ve anlam bulsun. Su gibi duru, su gibi coşkulu ve su gibi aziz olunuz…

Recep Ali Topçu

Page 6: İletişim Elçileri BÜLTEN - TORUN...ve Korunma Yolları Sf. 3 Sf. 4 2019 yılı Projelerimiz Genel Müdürümüz tarafından açıklandı… Hayat bize bahşedilen en büyük nimet,

6Eğitim

Torun Elçileri Etkinlikler

İngilizce EğitimiTorun Bakır İngilizce programımız öğretmenimiz Dorian ZHEGA eşliğinde 5 Ka-sım 2018 tarihinde başlamış bulunmaktadır. Programa başvuran 46 personelimiz ile toplamda 5 seviyeye düzenli olarak (haftada 4 saat/20 hafta boyunca) eğitim verilmektedir. C2 seviyesi ise sadece haftada 1 saat konuşma kulübüne katılarak eğitimlerine devam etmektedirler. Buna göre, çalışma saatleri günlük iş programı-mızı aksatmayacak hale getirilmiştir.

Seviyelerimiz;1. A1: Beginner—Hiç ingilizce bilmeyenler için2. A2: Elementary—Giriş seviyesi3. B1: Pre-Intermediate—Alt orta seviye4. B2: Intermediate—Orta seviye5. C1: Upper-Intermediate—Üst orta seviye6. Conversation Club‘dan oluşmaktadır.Tüm seviyelerde başarıyı ve ilerlemeyi ölçmek için sınav ve proje ödevleri verilmek-tedir. Ancak her kur bitiminde katılımcılardan resmi bir seviye belirleme sınavına girmeleri beklenecektir.(örneğin TOEFL, IELTS, Cambridge, vs.).

Tavan Vinci Eğitimi

Doğumgünü Kutlaması Tiyatro

Yangınla Mücadele Eğitim

i

Simit Dağıtımı

Page 7: İletişim Elçileri BÜLTEN - TORUN...ve Korunma Yolları Sf. 3 Sf. 4 2019 yılı Projelerimiz Genel Müdürümüz tarafından açıklandı… Hayat bize bahşedilen en büyük nimet,

7

Firmamız 01.11.18 tarihinde TR/AEOF/18/41/0009 Numarasıyla YYS sistemine kaydedilmiştir. Bütün beyannamelerimiz bu tarih itibariyle yeşil hattan işlem görmeye başlamıştır.

Yetkilendirilmiş Yükümlü Statüsü (YYS) nedir?

Dış ticaret faaliyetinde bulunan firmalara gümrük işlemlerinde kolaylıklar ve pozitif ayrıcalıklar tanıyan uluslararası geçerliliği olan prestijli bir statüdür. Uluslararası karşılığı da olan YYS (Auto-rized Economic Operator-AEO) Belgesi ile gümrük tamamen görünmez hale gelmekte, gümrük beyannamesi elektronik ortamda gümrüğün sistemine gönderilmekte, YEŞİL HATTA düştüğün-de vergiler banka kanalıyla doğrudan ödenerek ithalat işlemi tamamlanmaktadır. Bu da yaklaşık 10-15 dakika sürmekte ve firmalara operasyonlarını etkin yürütme açısından ciddi bir maliyet ve zaman avantajı yaratmaktadır.

YYS Belgesinin Firmalara Sağladığı Avantajlar

Yeşil Hat ile ithalat ve ihracat işlemlerinde, gümrük idaresi tarafından eşya ve belge kontrolü ya-pılmadan, gümrüğe gitmeden işlemlerimiz tamamlanabilecektir. Birkaç gün süren gümrükleme süresi 15 dakikada tamamlanabilir hale gelmiştir.

Yeşil Hat uygulamasıyla; ciddi bir zaman maliyeti, demuraj ve ardiye giderlerimizi azaltmış bulun-maktayız.

Nadir de olsa, gümrükte beyannamemiz kırmızı veya sarı hatta düşse bile dosyamız öncelikli ola-rak incelenecek, hızlı bir şekilde işlemleri tamamlanacaktır. YYS, uluslararası geçerliliği olan üst düzey prestij sağlayan sertifikadır.

Gelinen nokta itibariyle, YYS belgesi olan ile olmayan firmalar arasında eşyanın gümrükten çe-kilmesinde önemli bir maliyet ve operasyonel farklılık oluşmuştur. Rekabetin giderek arttığı, kü-resel oyuncuların öne çıktığı bu sistemde, orta ölçekteki oyuncularından kurumsal yapılarını güçlendirerek YYS belgesini almaları geri kalmalarını önleyecek, rekabet güçlerini artıracaktır.

Herkese Merhabalar,

Öncelikle koşmak benim için paha biçilemez bir spor-dur. Bu duyguyu anlamak için yaşamak gerek. Koşmayı

çok seviyorum. Tabir-i caizse en kötü alışkanlığım diyebilirim. Ö n c e - likle herkes neden koştuğumu ne için koştuğumu sorup beni ya-dırgıyordu. Şimdi ise çevremde bana destek olan hatta bana eşlik etmeye başlayanlar bile oluyor.

Ben koşmaya 2012 yılında başladım. İlk başlarda zorlandım. Bacak kaslarımda ağrılar oluyordu. Buna rağmen pes etmeden düzenli antrenmanlar yaparak kendimi geliştirdim. Birçok yarışa ka-tıldım bunlardan bazıları yarı maraton olarak geçiyor yani 21,1 km. İlk başlarda bu kadar koşulur mu diye düşünen ben sonralar bu spora resmen âşık oldum.

Evet, adımlarımı sağlık için atıyordum ama birileri için bir şey yapmak; birilerinin kalbine dokun-mak paha biçilemezdi. Bu vesile ile geçen sene Torun Bakır’da başlattığım farkındalık KAÇUV (Kanserli Çocuklara Umut Vakfı) adına bağış toplayarak kanser hastası çocukların bir aile evi ol-masına vesile olduk. Bu sene ise farklı olması adına eğitime katkımız olsun; yeni nesil bilinçlensin istedik. Bu sene ki farkındalığım TEGV (Türkiye Eğitim Gönüllüleri Vakfı) adına olsun isterdim. “Mardin’e Koş Eğitime Koş” sloganı ile 5 yıl boyunca 5000 çocuğun bu vakıfta alacağı eğitimin masraflarına katkıda bulunduk.

Son birkaç senedir güneydoğuda üniversite veya liseye geçiş sınavlarında bu çocuklar birinci oluyor. Bizler de bu çocuklara destek olmak adına TEGV de alacakları eğitim giderlerine katkıda bulunduk. Şuana kadar katıldığım koşularda benim için en önemlisi bu sene 40. defa düzenlenen VODAFONE İSTANBUL MARATONU. Ben bu yarışa 5 senedir katılıyorum ve her seferinde keyif alarak, yeni arkadaşlarla tanışıp yeni arkadaşlıklar kurarak devam ediyorum. Ayrıca Vodafone İs-tanbul Maratonunda son 2 senedir farkındalık yaratmak ve attığım adımların birilerine fayda sağ-laması adına iyilik peşinde koşmaya karar verdim. Böylece sevdiğim sporu yaparken birilerinin kalbine dokunmak onların iyiliği için adım atmak gibi paha biçilemez bir deneyim edinmiş oldum.

Son olarak bana 2 senedir yapmış olduğum farkındalık koşusu ile iyilik peşinde koşarak siz de-ğerli arkadaşlarıma sonsuz teşekkür ederim. Sizler bana attığım adımlarım da destek oldunuz ve sizler sayesinde yeri geldi hasta çocukların iyileşmesine destek olduk yeri geldi yeterli eğitim alamayan çocuklarımızın eğitim masraflarına katkıda bulunduk. Eğer bana eşlik etmek isterseniz bu yardımları firmamız adına kurumsal bir takım kurarak hep birlikte yapabilir ve sizlerde hem spor yapar hem de attığınız adımlar sayesinde birilerine iyilik yapma zevkini yaşamış olursunuz. Benimle birlikte sizlerde iyilik peşinde koşun böylece bazen hep birlikte bir çocuğumuz sağlık masraflarına bazen de başka bir yavrumuzun eğitim masraflarına katkıda bulunalım. Unutmaya-lım iyilik yapmak bağımlılık yaratan bir iştir. Ne derseniz hep birlikte ihtiyaç duyan evlatlarımıza, kardeşlerimize iyiliğimiz dokunsun mu?

Yusuf Kızak

Torun Çek’ten 1 Kasım’da fabrikamıza eğitim amaçlı gelen ziyaretçilerimizi ağırladık. Fabrikamızda eğitim ve uygulamalara katılan ziyaretçilerimiz 2 Kasım’a kadar çalışmalarını sürdürmüş olup farklı türden eği-timlere ve çeşitli uygulamalara katılmışlardır.

Bu süre zarfında ilk gün kayar otomat tezgahları için dizayn sonrası işleme şeklini ve yöntemini oluşturan Esprit cam programının kullanılması ve kendi yöntemleri ile karşılaştırılması hususlarında bizim operatör-lerimizden program kullanımı hakkında eğitim almışlardır. Birlikte kendilerine ait olan bir parçanın Esprit programı ile takım yolları, işleme yöntemleri ve g kodu pos çıkartılması gibi işlemleri gerçekleştirmişlerdir.

İkinci gün ise; Esprit te hazırlanan programın g kodlarının kayar otomat tezgâhına aktarılması, takımların tezgâha bağlanması, sıfırlarının alınması, single block modunda temkinli bir şekilde numune parçanın tezgâhta üretilmesi, çıkan numune parçanın ölçümlerinin yapılması, gerekli düzeltme pasolarının veril-mesi suretiyle sağlam parçanın ortaya çıkarılması işlemleri birlikte yürütülmüştür. Bunun yanısıra genel anlamda tezgah kullanımı, offset sayfaları, tezgah parametreleri vb.. konularda karşılıklı fikir alışverişi ve bilgi paylaşımında bulunulmuştur.

YetkilendirilmişYükümlü Sertifikası

Yusuf Kızak

Torun Çekya Ziyareti

Page 8: İletişim Elçileri BÜLTEN - TORUN...ve Korunma Yolları Sf. 3 Sf. 4 2019 yılı Projelerimiz Genel Müdürümüz tarafından açıklandı… Hayat bize bahşedilen en büyük nimet,

8

SATINALMA BÖLÜMÜSatınalma Birimi olarak yaptığınız işleri nasıl tanımlarsınız?

Satınalma bölümü olarak firmamızın hedefleri ve amaçları çerçevesinde tedarikçi rekabetin-de adillik, doğruluk ve şeffaflığın sağlanmasını, bütçemizin etkin ve verimli kullanılarak ka-litenin ucuza alınmasını ve ihtiyaç duyulan alımların zamanında gerçekleştirilmesini yönet-mekteyiz. Bu süreci yönetirken özellikle maliyet iyileştirme, yeni tedarikçi/kaynak geliştirme ya da mevcut/yeni tedarikçilerde malzeme geliştirme konularında bölümümüz, firmamızda stratejik bir öneme sahiptir. Periyodik yapıyor olduğumuz tedarikçi performans değerlendir-mesi ile tedarikçilerimizle ne tür gelişim projeleri yapacağımızı belirleyip, hazırlanan plan da-hilinde gelişimlerini takip etmekteyiz. Maliyet iyileştirme ve tedarik geliştirme projelerimiz ile hem direk hem de indirek malzemelerin satınalmalarında, Milyon Euro seviyelerinde maliyet iyileştirmesi sağlamış bulunmaktayız. Sadece belli tedarikçiden aldığımız malzemeler için, hem yurtiçinde hem de yurtdışında farklı tedarikçileri geliştirerek, tedarikçileri sürecimize dâhil etmiş ve sürecimizin güvenilirliğini artırmış bulunmaktayız.

Bölümde kaç kişi çalışıyor? Bu kişilerin görev ve sorumlulukları nelerdir? Kısaca bahseder misiniz?

Satınalma Bölümü olarak, başta Satınalma Müdürümüz Dr. Müh. Mehmet SARIDOĞAN olmak üzere 3’ü Direk Satınalma, 3’ü İndirek Satınalma ve 2’si de destek süreçleri ile ilgilenen top-lam 9 kişilik bir ekibiz. Direk Satınalma kısmı, hammadde diye nitelendirdiğimiz pirinç, çelik, karbür malzemeleri ile birlikte montaj sırasında kullanılan komponentlerin ve firmamız dışın-da yaptırılan fason işlerin sevk ve idaresini gerçekleştirmektedir. İndirek Satınalma tarafında ise bakım bölümünün kullandığı yedek parçalar, ihtiyacımız olan tüm servis ve hizmetler ile

bunların dışındaki sarf malzemelerin temin ve satınalması yapılmaktadır. Destek sürecindeki arkadaşlarımız ise bu süreçlere gerekli olan operasyonel yardımı yapmaktadırlar.

Satınalma bölümünde çalışan bir personelin olmazsa olmaz dediğiniz nitelikleri nelerdir?

Satınalma süreci firma içi müşterilerin talepleri yönetmek ve ilgili tedarikçilerle bu talebi kar-şılamak üzere olduğu için satınalma personelinin insan ilişkilerinde başarılı, pazarlık yönünün güçlü, analitik düşüncesinin de etkin olması beklenmektedir. Süreç yönetiminde verimli ola-bilmesi için hem sonuç odaklı, hem de ikna yönünün güçlü olması ve süreç içinde olabilen/olabilecek talep değişiklikleri için sabırlı ve özverili olması gerekli olan kişilik özellikleridir. Sü-recin her noktasında insan ile çalışıldığı için, hem iç müşteriler hem de tedarikçiler nazarında güven satınalma personelinin en büyük sermayesidir.

Satınalmanın zorlayıcı ve keyifli yönleri nelerdir?

Satınalma sürecimizin en zorlayıcı yönü, plansız/acil olan talepler için kaynaklarımızın hedef-lenen fiyat seviyesi noktasında en makul şekilde kullanılmamasıdır. Bunun içinde sürekli talep sahipleri ile iletişim içinde olmamız gerekmektedir. En keyifli yönü ise, yapılan mücadelenin ardından istediğimizi fiyat ve termini aldığımız andır.

Satınalma Bölümü olarak en çok hangi sorunlarla karşılaşıyorsunuz?

Bölüm olarak yaşadığımız sıkıntıların başında şartnamenin belli olmaması, talep edenin tam ola-rak ne istediğini bilememesi / tarif edememesi, son anda ortaya çıkan ihtiyaçlar, ilgili talebe uygun tedarikçi olmaması, tedarikçilerin pazarlama hileleri yer almaktadır.

SALEP GÜNÜ