celalettinuyanik.comcelalettinuyanik.com/wp-content/uploads/2012/05/ıktısat... · Web...

115
1 İÇİNDEKİLER Bölüm 1 Temel Kavramlar 1.1.İktisadın Tanımı Ve Temel Kavramlar…………………………………...6 1.2.İktisat Biliminin Dalları…………………………………………………..6 1.2.1. Normatif İktisat-Pozitif İktisat…………………………………………7 1.2.2.Mikro İktisat-Makro İktisat……………………………………………..7 1.3.İktisadi Karar Birimleri…………………………………………………...7 1.3.1.Hane Halkı………………………………………………………………7 1.3.2.Firmalar…………………………………………………………………7 1.3.3.Devlet…………………………………………………………………...8 1.3.4.Dış Âlem………………………………………………………………..8 1.4.Ceteris Paribus Ve Mutatis Mutandis…………………………………….8 1.5.Mal Ve Hizmetler………………………………………………………....8 1.5.1.Mal Ve Hizmetlerin Türleri…………………………………………..…8 1.6.Üretim Faktörleri………………………………………………………….9 1.6.1.Emek………………………………………………………………..…...10 1.6.2. Doğal Kaynaklar (Toprak) ……………………………………………..10 1.6.3. Sermaye………………………………………………………………...11 1.6.4. Teşebbüs………………………………………………………………..11 Bölüm 2 İktisadi Sorunlar Ve İktisadi Sistem 2.1.Kıtlık Kanunu……………………………………………………………..13

Transcript of celalettinuyanik.comcelalettinuyanik.com/wp-content/uploads/2012/05/ıktısat... · Web...

Page 1: celalettinuyanik.comcelalettinuyanik.com/wp-content/uploads/2012/05/ıktısat... · Web viewİÇİNDEKİLER Bölüm 1 Temel Kavramlar 1.1.İktisadın Tanımı Ve Temel Kavramlar ...6

1

İÇİNDEKİLER

Bölüm 1

Temel Kavramlar

1.1.İktisadın Tanımı Ve Temel Kavramlar…………………………………...6

1.2.İktisat Biliminin Dalları…………………………………………………..6

1.2.1. Normatif İktisat-Pozitif İktisat…………………………………………7

1.2.2.Mikro İktisat-Makro İktisat……………………………………………..7

1.3.İktisadi Karar Birimleri…………………………………………………...7

1.3.1.Hane Halkı………………………………………………………………7

1.3.2.Firmalar…………………………………………………………………7

1.3.3.Devlet…………………………………………………………………...8

1.3.4.Dış Âlem………………………………………………………………..8

1.4.Ceteris Paribus Ve Mutatis Mutandis…………………………………….8

1.5.Mal Ve Hizmetler………………………………………………………....8

1.5.1.Mal Ve Hizmetlerin Türleri…………………………………………..…8

1.6.Üretim Faktörleri………………………………………………………….9

1.6.1.Emek………………………………………………………………..…...10

1.6.2. Doğal Kaynaklar (Toprak) ……………………………………………..10

1.6.3. Sermaye………………………………………………………………...11

1.6.4. Teşebbüs………………………………………………………………..11

Bölüm 2

İktisadi Sorunlar Ve İktisadi Sistem

2.1.Kıtlık Kanunu……………………………………………………………..13

2.2.Her Ekonominin Ana Sorunları…………………………………………...14

2.2.1. Tam Kullanım Sorunu…………………………………………………..14

2.2.2. Etkin Kullanım Sorunu………………………………………………….15

Page 2: celalettinuyanik.comcelalettinuyanik.com/wp-content/uploads/2012/05/ıktısat... · Web viewİÇİNDEKİLER Bölüm 1 Temel Kavramlar 1.1.İktisadın Tanımı Ve Temel Kavramlar ...6

2

2.2.2.1.Hangi Mal Ve Hizmetler, Ne Kadar Üretilecek? ………………………16

2.2.2.2.Üretim Hangi Yöntemlerle, Nasıl Yapılacak? …………………………16

2.2.2.3.Üretim Kimler İçin Yapılacak? ………………………………………...17

2.2.2.4.Ekonomik Etkinlik………………………………………………………17

2.3. Üretilen Mal Ve Hizmet Miktarını Arttırmak………………………………18

2.4.Ana Ekonomik Sorunlar Ve Ekonomik Düzen……………………………...18

2.4.1. Kapitalist Düzen Ve Piyasa Mekanizması……………………………..…19

2.4.2. Sosyalist Düzen Ve Merkezi Planlama ………………………………….20

2.4.3. Karma Ekonomik Düzen Ve Türkiye……………………………………..21

2.4.4. Serbest Piyasa Ekonomisi Görüşü Ve Türkiye………………………...….22

Bölüm 3

İktisadi Düşünce

3.1.İktisadi Düşünce Evrimi……………………………………………………25

Bölüm 4

Talep, Arz Ve Piyasa

4.1. Talep………………………………………………………………………34

4.1.2.Talebin Özellikleri………………………………………………………34

4.1.3.Talebi Etkileyen Faktörler………………………………………………34

4.1.4.Talep Kanunu……………………………………………………………35

4.1.5.Talep Esnekliği………………………………………………………..…35

4.2.Arz………………………………………………………………………....35

4.2.1.Arzın Özellikleri…………………………………………………………36

4.2.2.Arzı Etkileyen Faktörler…………………………………………..……..36

4.2.3.Arz Kanunu…………………………………………………………....…36

4.2.4.Arz Esnekliği…………………………………………………………….36

Page 3: celalettinuyanik.comcelalettinuyanik.com/wp-content/uploads/2012/05/ıktısat... · Web viewİÇİNDEKİLER Bölüm 1 Temel Kavramlar 1.1.İktisadın Tanımı Ve Temel Kavramlar ...6

3

Bölüm 5

Esneklik

5.1.Esneklik……………………………………………………………………37

Bölüm 6

Tüketici Teorisi

6.1.Tüketici Teorisi………………………………………………………...…39

6.1.1.Tercih Ve Fayda…………………………………………………………39

6.1.2.Toplam Fayda Ve Marjinal Fayda………………………………………39

Bölüm 7

Üretici Teorisi

7.1. Üretim Konsepti………………………………………………………..….41

7.1.1. Üretimle Tanımı Ve Üretim Faktörleri………………………………….41

7.1.2. Üretimi Gerçekleştiren Karar Birimi Olarak Firma…………………..….42

7.1.3. Üretim Sistemi Ve Değişkenler Arasındaki İlişkiler…………………….43

7.2. Üretim Fonksiyonu…………………………………………………………43

7.3. Üretim Fonksiyonu Ve Üretici Dengesi……………………………………45

7.3.1. Kısa Dönem Üretim Fonksiyonu Ve Azalan Verimler Kanunu………………………………………………………………………..…45

7.3.1.1. Toplam Ürün, Ortalama Ürün Ve Marjinal Ürün……………………….46

7.3.1.1.1. Toplam Ürün……………………………………………………….….46

7.3.1.1.2. Ortalama Ürün……………………………………………………...…46

7.3.1.1.3. Marjinal Ürün…………………………………………………………46

7.3.1.2. Azalan Verimler Kanunu Ve Üretimin Üç Sahası…………………..….47

7.3.2. Uzun Dönem Üretim Fonksiyonu Ve Eş-Ürün Analizi……………..…....48

7.3.2.1. Eş-Ürün Eğrilerinin Tanımı Ve Özellikleri…………………………………………………………………….…48

Page 4: celalettinuyanik.comcelalettinuyanik.com/wp-content/uploads/2012/05/ıktısat... · Web viewİÇİNDEKİLER Bölüm 1 Temel Kavramlar 1.1.İktisadın Tanımı Ve Temel Kavramlar ...6

4

7.3.2.2. Marjinal Teknik İkame Oranı…………………………………..……50

7.3.3. Eş-Maliyet Doğrusu ……………………………………………….......53

7.3.4. Üretici (Firma) Dengesi………………………………………………..54

7.3.4.1. Üretim Maksimizasyonu Ve Üretici Dengesi………………….……54

7.3.4.2. Maliyet Minimizasyonu Ve Üretici Dengesi………………………..55

7.3.5. Ölçeğe Göre Getiri……………………………………………………57

Bölüm 8

Maliyet Teorisi

8.1. Maliyet Kavramı………………………………………………………..58

8.2. Maliyet Türleri…………………………………………………………58

8.2.1. Açık Maliyet-Gizli Maliyet…………………………………………..58

8.2.2. Alternatif Maliyet…………………………………………………….59

8.2.3. Kısa Dönem Maliyetler……………………………………………....60

8.2.3.1. Sabit, Değişken Ve Toplam Maliyetler…………………………….61

8.2.3.2. Ortalama Maliyetler Ve Marjinal Maliyet………………………….61

8.2.4. Uzun Dönem Maliyetler………………………………………………62

8.3. Birim Maliyetler Ve Firma Performansı………………………………..63

Bölüm 9

Piyasa Yapıları Ve Tam Rekabet Piyasası

9.1. Piyasanın Tanımı Ve Türleri…………………………………………..65

9.2. Tam Rekabet Piyasası…………………………………………………67

9.2.1. Tam Rekabet Piyasasının Tanımı Ve Varsayımları……………………………………………………………….67

9.2.2. Tam Rekabet Piyasasında Talep Ve Toplanı Hasılat……………………………………………………………………..68

9.2.3. Tam Rekabet Piyasasında Ortalama Ve Marjinal Hasılat…………………………………………………………………….69

Page 5: celalettinuyanik.comcelalettinuyanik.com/wp-content/uploads/2012/05/ıktısat... · Web viewİÇİNDEKİLER Bölüm 1 Temel Kavramlar 1.1.İktisadın Tanımı Ve Temel Kavramlar ...6

5

9.2.4. Tam Rekabet Piyasasında Firma Dengesi………………..…………69

9.2.4.1. Kısa Dönem Firma Dengesi………………………………………70

9.2.4.1.2. Kısa Dönemde Normal Kâr Eden Firma Dengesi…………………………………………………………………….71

9.2.4.1.3. Kısa Dönemde Aşırı Zarar Eden Firma Dengesi…………………………………………………………………….72

9.2.4.2. Uzun Dönem Firma Ve Piyasa Dengesi…………………………………………………………………….73

9.2.5. Tam Rekabet Piyasasında Kısa Dönem Arz Eğrisi……………………………………………………………………….74

9.2.6. Tüketici Ve Üretici Rantı……………………………………………76

KAYNAKÇA…………………………………………………..78

Page 6: celalettinuyanik.comcelalettinuyanik.com/wp-content/uploads/2012/05/ıktısat... · Web viewİÇİNDEKİLER Bölüm 1 Temel Kavramlar 1.1.İktisadın Tanımı Ve Temel Kavramlar ...6

6

BÖLÜM 1

TEMEL KAVRAMLAR

1.1.İKTİSADIN TANIMI VE TEMEL KAVRAMLAR

Bir bilim dalı olarak iktisadın tanımını ve ilgi alanını açıklayabilmek; İktisat, sonsuz olan insan ihtiyaçlarının sınırlı kaynaklarla nasıl karşılanacağını inceleyen bir sosyal bilimdir. İktisat bir sosyal bilim olma yanında, analitik bir yapıya da sahiptir. İnsanların iktisadi davranışları ile malların üretim, tüketim ve dağıtım faaliyetlerini inceler.

İktisat, bir sosyal bilim olmasına rağmen büyük ölçüde matematiksel yöntemler kullanır. İktisatçı önce bir konuyla ilgili gerçekleri toplar, daha sonra bu topladığı gerçekler yardımıyla teori oluşturur ve nihayet bu teoriler yardımıyla çeşitli sorunların çözümüne yönelik iktisat politikaları geliştirir.

İktisadi düşünme tarzı rasyonel davranış, karar alma sürecinde fayda ve maliyetleri esas alma ve değişimi inceleyen marjinal analiz kavramlarına dayanır.

İktisadi düşünme sistematiği içinde diğer şartların sabit kaldığı, korelasyon ve nedensellik ilişkisinin farklı kavramlar olduğu ve nihayet, birey için doğru olanın bütün içinde doğru olacağı sonucunun hatalı olduğu unutulmamalıdır.

İktisat, makro iktisat ve mikro iktisat, pozitif ve normatif iktisat olmak üzere çeşitli bölümlere ayrılır. Mikro iktisat, iktisadın daha çok firma, üretici ve tüketici gibi bireysel karar birimlerinin davranışlarını inceleyen bölümüdür. Makro iktisat ise iktisadın daha çok enflasyon, ekonomik büyüme ve dış ticaret gibi makro büyüklüklerini inceleyen bölümüdür. Pozitif iktisat, daha çok ne olduğunu anlamaya çalışır. Bu nedenle pozitif iktisat değer yargıları içermez. Normatif iktisat ise daha çok ne olması gerektiği konuları üzerinde durur ve değer yargıları içerir.

İhtiyaç, tatmin edildiği zaman haz, tatmin edilmediği zaman sıkıntı yaratan duygulardır. İhtiyaçlar zorunlu ve zorunlu olmayan ihtiyaçlar olmak üzere ikiye ayrılır. İhtiyaçlar, sonsuz olma özelliğini taşırlar. Ayrıca, ihtiyaçlar şiddet bakımından farklılıklar gösterirler. İhtiyaçlar ve ihtiyaçları tatmine yarayan araçların ikame edilebilirlik özellikleri vardır.

Page 7: celalettinuyanik.comcelalettinuyanik.com/wp-content/uploads/2012/05/ıktısat... · Web viewİÇİNDEKİLER Bölüm 1 Temel Kavramlar 1.1.İktisadın Tanımı Ve Temel Kavramlar ...6

7

1.2.İKTİSAT BİLİMİNİN DALLARI

İktisat, insan ihtiyaçlarının sınırsız buna karşın kaynakların sınırlı olması nedeniyle kaynakların daha verimli ve etkin bir şekilde nasıl kullanılabileceğine yönelik politikalar üretmek amacıyla geliştirilmiş bir bilim dalıdır.

1.2.1. Normatif İktisat-Pozitif İktisat

Normatif iktisat, bir durumu hedef olarak gören, ekonomik düzenin nasıl olmasına dair fikirler üreten ve ayrıca belirlenen hedefler için neler yapılması gerektiğini araştıran iktisat biliminin bir dalıdır. Pozitif iktisatta ise ekonomik düzen neden-sonuç ilişkisi açısından incelenerek, her durumda geçerli kanunlar belirlenmeye çalışılmaktadır.

1.2.2.Mikro İktisat-Makro İktisat

Mikro iktisat veya aynı anlamda mikroekonomi, iktisadi karar birimlerinden tüketicilerin ve üreticilerin davranışlarını, ihtiyaç, fayda, değer, fiyat kavramlarından hareketle açıklamaya çalışan bir bilim dalıdır. Ayrıca mikro iktisatta piyasa türleri piyasaların işleyiş mekanizmaları ve farklı piyasa koşullarında firma veya piyasa dengesinin nasıl olduğu ele alınmaktadır. Makro iktisat veya makroekonomi ise iktisadi karar birimlerinin davranışlarından ziyade toplam tüketim, toplam üretim, toplam tasarruf, toplam yatırım, toplam gelir, istihdam, işsizlik, enflasyon, büyüme ve dış ticaret gibi ülke ve dünya ekonomisini ilgilendiren konuları inceleyen iktisat bilim dalı.

1.3.İKTİSADİ KARAR BİRİMLERİ

İktisat teorisine ilişkin geliştirilen modellerde iktisadi karar birimleri veya ekonomi içerisinde rol alan aktörler olarak hane halkı, firmalar/üreticiler devlet/hükümet ve dış alem olmak üzere dört birimi dikkate alınır.

1.3.1.Hane Halkı

Bir ekonomide tüm ailelerden oluşan iktisadi karar birimi hane halkı olarak adlandırılır. Hane halkının içerisinde yer alan aile üyelerine tüketici denir. Tüketici, bir mal veya hizmeti özel amaçlarla satın alarak kullanan veya tüketen gerçek veya tüzel kişidir. Ticari emellerle mal satın alanlar tüketici değildir.

1.3.2.Firmalar

Firmalar, bir ekonomide mal ve hizmet üretimi için gerekli olan üretim faktörlerini kullanan birimler olarak adlandırılır. Ayrıca firmalar hane halkının sahip olduğu kaynakları kullanarak, mal ve hizmet üretimini gerçekleştiren ve ütermiş oldukları

Page 8: celalettinuyanik.comcelalettinuyanik.com/wp-content/uploads/2012/05/ıktısat... · Web viewİÇİNDEKİLER Bölüm 1 Temel Kavramlar 1.1.İktisadın Tanımı Ve Temel Kavramlar ...6

8

mal ve hizmetleri diğer firmalara, hane halkına, devlet ve dış alem satan iktisadi karar birimleri olarak dikkate alınır.

1.3.3.Devlet

İktisat biliminde bir ekonomide faaliyet gösteren bütün kamu kurum ve kuruluşları devleti temsil etmektedir. Aynı zamanda iktisadi bir karar birimi olarak nitelendirilen devlet, sahip olduğu yasama ve yürütme güçlerine bağlı olarak piyasaları denetlemekte ve düzenlemektedir.

1.3.4.Dış Alem

Bir ülkenin diğer ülkelerle olan iktisadi ilişkileri ve ticari anlamda yapmış olduğu her türlü faaliyet dış alem kavramı ile açıklanmaya çalışılmaktadır. Bu bağlamda bir ülkenin diğer ülkelere yani dış aleme mal ve hizmet satması ihracat, diğer ülkelerden mal ve hizmet satın alması ithalat olarak adlandırılır.

1.4.CETERİS PARİBUS VE MUTATİS MUTANDİS

Ceteris paribus, bir iktisadi karar biriminin diğer bir karar birimi üzerindeki etkisini analiz ederken, diğer faktörleri analizden soyutlamak amacıyla kullanılan bir varsayımdır. Bir malın talep edilen miktarını etkileyen ikame ve tamamlayıcı malların fiyatları, zevk ve tercihler vb. gibi çok sayıda faktör olmasına karşın, konuyu daha somut anlaşılır bir hale getirmek amacıyla analizlerde sadece fiyatın dikkate alınması, söz konusu varsayımla mümkün olmaktadır. Mutatis Mutantis, Değiştirilmesi gereken şeylerin değiştirilmesi veya gerekli değişikliklerin yapılması koşulu altında anlamlarına gelmektedir. Bu kavram çok sayıda değişkenin olduğu veri setlerinde değişkenler arasındaki karşılaştırmaları basitleştirmek için diğer bütün şeyler eşitken tek bir değişkenin değerinin değişmesi halinde ortaya çıkan durumu açıklar.

1.5.MAL VE HİZMETLER

İktisadi karar birimlerinin ihtiyaçlarını tatmine yarayan somut araca mal denir. İktisadi karar birimlerinin ihtiyaçlarını tatmine yarayan ancak somut olmayan çeşitli araçlara hizmet denir.

1.5.1.Mal Ve Hizmetlerin Türleri

İhtiyaç giderme özelliği taşıyan, gayet, fedakârlık ve bedel ödenerek elde edilebilen veya kullanılabilen mallara İKTİSADİ MALLAR denir.

Page 9: celalettinuyanik.comcelalettinuyanik.com/wp-content/uploads/2012/05/ıktısat... · Web viewİÇİNDEKİLER Bölüm 1 Temel Kavramlar 1.1.İktisadın Tanımı Ve Temel Kavramlar ...6

9

Herhangi bir bedel ödenmeksizin ihtiyaçların tatmininde kullanılan mallara ise SERBEST MALLAR denir. Güneş ışığı, yağmur suyu, hava gibi.

İktisadi karar birimlerinin ihtiyaçlarını tatmin etmek amacıyla doğrudan tükettikleri mallara TÜKETİM MALLARI denir. Bir ailenin sabah kahvaltısı için fırından aldığı ekmek.

İktisadi karar birimlerinin mal ve hizmet üretmek amacıyla üretimde kullanılmış oldukları mallara ÜRETİM MALLARI denir. Bir lokantacının yemeklerin yanında müşterilere vermek amacıyla fırından aldığı ekmek gibi.

Bir kez veya kısa süreli kullanım sonucu tüketilip yok edilen mallar DAYANIKSIZ MALLAR denir. Gıda maddeleri gibi.

Bir kullanışta yok olmayan, uzun süreli yararlanılabilen mallara DAYANIKLI MAL denir. Otomobil, buzdolabı, fırın televizyon gibi.

Aynı ihtiyacı tatmine yarayan ve birbirleri yerine kullanılabilen mallara İKAME MAL denir.

Biri olmadan diğeri kullanılamayan veya bir ihtiyacın tatmininde ikisinin birden kullanımı zorunlu olan mallara TAMAMLAYICI MALLAR denir. Dolma kalem ile mürekkep, çay ile şeker gibi.

Tüketim açısından birbirleriyle herhangi bir ilişki olmayan mallara İLİŞKİSİZ MALLAR denir. Çorap ile araba, elma ile sandalye gibi.

İnsanlar için hayati önem sahip olan ve yaşamın devamı için tüketilmesi gerekli olan mallara ZORUNLU MALLAR denir. Su, ekmek, ilaç gibi.

İnsanların tüketmek zorunda olmadıkları ancak tüketimle birlikte insanların yaşam kalitesinin artmasına imkan sağlayan mallara ZORUNLU OLMAYAN MALLAR denir. Gazete okumak, tatile gitmek gibi.

Bir tüketicinin gelirinin artması halinde tüketimini artırdığını gelirinin düşmesi halinde ise tüketimini azalttığı mallara ÜSTÜN MALLAR denir.

Bazı durumlar da tüketiciler gelirlerinin artması halinde bir maldan tükettikleri miktarı azaltabilmekte gelirlerinin düşmesi halinde ise bir maldan tükettikleri miktarı artırabilmektedirler. Bu tür mallara DÜŞÜK MALLAR denir.

Talep kanununa aykırı bir durumun ortaya çıkmasına yol açan mallara GİFFEN MALLARI denir.

Page 10: celalettinuyanik.comcelalettinuyanik.com/wp-content/uploads/2012/05/ıktısat... · Web viewİÇİNDEKİLER Bölüm 1 Temel Kavramlar 1.1.İktisadın Tanımı Ve Temel Kavramlar ...6

10

1.6.ÜRETİM FAKTÖRLERİ

İnsan ihtiyaçlarını tatmin etmeyi sağlayarak iktisadî faydayı artıran her türlü faaliyete üretim denir. Diğer bir deyişle üretim fayda yaratmak şeklinde de tanımlanabilir. Fayda kavramının içerisine hizmet ve mal faydası da girmektedir. İktisat ilmi, kıt kaynaklarla sınırsız ihtiyaçlar arasında denge kurmaya çalışır. Bu açıdan mal ve hizmetlerin üretilmesi için üretim faktörlerine de ihtiyaç bulunmaktadır. O halde üretim faktörleri, üretimin meydana gelmesi için gerekli unsurlardır.

Dolayısıyla üretim bu faktörlerin mal ve hizmet haline dönüşümünü ifade eder. Klasik ekonomide üretim faktörleri üç başlık altında sınıflandırılmaktadır. Bunlar: Emek, sermaye ve doğal kaynaklar (toprak)tır.

1.6.1.Emek

Emek, üretimin temel öğesi olup, insan faaliyetinin üretime katılmasıdır. Çalışanın yaptığı hizmetler karşılığı elde ettiği kazanca ise "ücret" denir. İnsanın fiziki gücü veya zihinsel yeteneği ile yapılan işlere göre emeğin üretkenliği değişiklik gösterir. Buna göre emek ilk olarak ikiye ayrılır.

1- Fiziki güç

2- Zihni güç

Anca emek öyle bir üretim faktörüdür ki, diğer üretim faktörlerinin bir araya getirilerek (yeterli miktar ve kalitede) üretime sevk edilmesi de doğrudan doğruya kendisine bağlıdır. Ve bütün ekonomik faaliyetlerin (üretim, dağıtım, tüketim, yatırım vb.) tek amacı emek faktörünün muhatabı olan insanın refah ve mutluluğunun sağlanmasıdır.

İşgücünün uzmanlaşması ise, üretimde işbölümü ve teknolojinin gelişmesi ile meydana gelmiştir. Değişik mal ve hizmetlerin üretilmesi, çeşitli yetenekleri ve bilginin kazanılmasını gerekli kılmıştır. Otomasyon ile sermaye yoğun üretim mallan daha fazla üretilmiştir. Bunun neticesinde de işgücü uzmanlaşma alanlarına itilmiştir.

1.6.2. Doğal Kaynaklar (Toprak)

Yeraltı ve yerüstü kaynaklarla, tabiatın sahip olduğu her türlü unsur doğal kaynaklar tanımının içine girer.

Bir üretim faktörü olan toprağın Önemli bir özelliği, arzının sabit olmasıdır. Böylece toprak üzerinde yapılan işlemler ile verimliliği değiştirilebilir. Ancak doğal kaynakların arzının sabit olmasına rağmen zaman içinde bazı değişmeler ortaya

Page 11: celalettinuyanik.comcelalettinuyanik.com/wp-content/uploads/2012/05/ıktısat... · Web viewİÇİNDEKİLER Bölüm 1 Temel Kavramlar 1.1.İktisadın Tanımı Ve Temel Kavramlar ...6

11

çıkabilir örneğin, ormanların azalması, yeraltı zenginliklerinin yok olması gibi. Bunun yanında insanoğlu bu azalmalar karşısında tekniğin ilerlemesi ile doğal kaynakları arttırıcı değişmeler yapabilmiştir. Örneğin kurak toprakları sulama, gübreleme ve diğer işlemler ile doğal kaynakların verimliliğine katkı yapılmıştır.

Doğal kaynaklara sahip olanların elde ettikleri gelire "rant" adı verilir. Toprağın kullanılması veya hammaddenin elde edilmesi, üretim faktörlerinin ortak faaliyetleri neticesinde ortaya çıkmaktadır. Örneğin petrolü yeryüzüne çıkarma faaliyeti sırasında çok işçi istihdamı ile birlikte deniz taşımacılığı önemli yer tutmaktadır.

1.6.3. Sermaye

Ekonomide her türlü üretilmiş üretim aracı, sermaye olup üretimi gerçekleştiren bir faktördür. Sermaye faktörü üretim faaliyetinde insana yardımcı olur ve verimliliği arttırır. Örneğin kumaş üreten fabrika, tarlada kullanılan traktör ve enerji sağlayan barajlar sermaye niteliğindeki üretim faktörleridir.

Üretim faktörü olarak sermaye, fiziki sermaye mallarını kapsar. Bunun yanında var olan parasal sermaye fiziki üretime katılmaz, ancak fizikî sermayenin elde edilmesi için kullanılır. Fizikî sermayenin en önemli özelliği, doğada bulunmayıp insan güç ve zekâsından meydana gelen bir üretim faktörü oluşudur.

Bir işletmenin gereçlerini yenilemeye veya arttırmaya yönelik faaliyetlerine "yatırım" denir. Bu faaliyetlerinin gerçekleşmesi için sağlanan finansman karşılığında kuruluşlara veya kişilere yapılan ödemelere "faiz" denir. Bu da faizin sermayenin fiyatı olduğunu göstermektedir.

Buna göre ekonomideki yatırımlar veya yatırım mallan iki gruba ayrılır:

1- Sosyal sermaye veya enfrastrüktür.

2- Doğrudan verimli olan sermaye.

Birinci grupta yer alan yatırımlar baraj, yol, konut, liman vs.dir. İkinci gruba ise fabrikalar gibi yatırımlar girer. Ancak ekonomide verimliliğin oluşması için bu iki grup arasında denge olması gerekir.

1.6.4. Teşebbüs

Modern ekonomilerde, klasik üç üretim faktörlerine bir faktör daha eklenir. Eklenen bu üretim faktörü teşebbüs faktörüdür.

Bu faktörün görevleri yukarıda açıklanan üretim faktörlerinin organize edilmesi ve yönetilmesidir. Üretim faktörlerinin sayı olarak dörde çıkması ekonomide meydana gelen genel gelişmenin neticesidir. Önceleri teşebbüs sahibi olanların (müteşebbis

Page 12: celalettinuyanik.comcelalettinuyanik.com/wp-content/uploads/2012/05/ıktısat... · Web viewİÇİNDEKİLER Bölüm 1 Temel Kavramlar 1.1.İktisadın Tanımı Ve Temel Kavramlar ...6

12

veya girişimcinin) üretim faaliyetlerine katılmak için yeterli sermayeye sahip olmaları gerekli idi. Ancak bugünkü modern ekonomilerde sermaye ve teşebbüs faktörleri arasındaki farklar açıklık kazanmıştır.

Müteşebbis (girişimci) kavramından firmanın sahibi ve sahipleri anlaşılır. Firmanın müdürü müteşebbis değildir, sadece istihdam edilmiş bir yöneticidir. Müteşebbis, kâr amacı için sermaye koyarak, faaliyetin riskini (kâr ve zararı) yüklenen kimsedir. Müteşebbis doğrudan kendi sermayesini koyabildiği gibi, bankalardan ödünç alınan krediyi de sermaye olarak kullanabilir.

Teşebbüs (girişim) kavramı, geniş anlamda, Özel kâr amacına yönelik Tırmalan kapsadığı gibi, kamu yararına yönelik kamu iktisadi kuruluşlarını da içerirler.

Kamu ve özel sektörün bir arada bulunduğu "karma ekonomiler "de kamu iktisadi kuruluşları üretici konumunda olup devlet müteşebbis durumundadır. Burada meydana gelen kâr ve zararı devlet üstlenir. Üretimin meydana gelmesi için kullanı-lan üretim faktörlerle içinde temel faktörler görevini emek ve doğal kaynaklar almaktadır. Çünkü bu gibi faktörle verimlilik düşük olsa bile üretim gerçekleştirilebilmektedir.(SBA)

Page 13: celalettinuyanik.comcelalettinuyanik.com/wp-content/uploads/2012/05/ıktısat... · Web viewİÇİNDEKİLER Bölüm 1 Temel Kavramlar 1.1.İktisadın Tanımı Ve Temel Kavramlar ...6

13

Bölüm 2

İKTİSADİ SORUNLAR VE İKTİSADİ SİSTEM

2.1.KITLIK KANUNU

İktisadi kıtlık ya da ekonomik kıtlık kar amaçlı ekonomik sistem tarafından kar elde etmek amacıyla kasıtlı olarak yaratılan ve bir toplumun sahip olduğu üretim kaynaklarının, mevcut teknolojik gelişmişlik düzeyiyle işletilmesi ile ulaşılan üretim düzeyinin, sonsuz insan ihtiyaçları ve isteklerini karşılamakta yetersiz olduğunu ifade eden iktisadi bir terimdir. Gündelik hayatta kullanılan kıtlık kavramı somut bir yokluğu veya yetersizliği ifade ederken iktisadi anlamıyla kıtlık, mevcut kar bazlı ekonomik sistem ve üretim teknolojisiyle ulaşılan üretim düzeyi ile ilgili bir yetersizliği ifade eder. Her adım başı üretilmiş envaı çeşit ürünlerle dolup taşan çeşitli dükkân ve marketlerin boy gösterdiği günümüzde, ekonomi biliminin temeli olan kıtlığın anlamı üzerine derin düşünmek gereklidir.

Hintli ekonomist Amartya Sen, gerçekte kıt olanın ürünler ya da üretim faktörleri değil para olduğunu, kıtlığın nedeni olarak kar amaçlı ekonomik sistemin gelir dağılımında adaleti sağlayamaması sonucu paranın ekonomik sistem tarafından yine toplumdaki zenginlerin elinde toplandığını ve sağlıklı bir gelir dağılımı olmadığı sürece bir toplumdaki gayrisafi milli hasıla artışının o ülkede yaşanan kıtlık düzeyini ve ülkede yaşayan insanların gerçek refah düzeyini yansıtmayacağını belirtip, bu iddiasını iktisadi yöntemlerle ispatlayarak 1998 yılında Nobel Ekonomi Ödülü almıştır.

İngiliz ekonomist Lionel Robbins, 1932 yılında yazdığı ünlü denemesinde iktisat bilimini "Sonlu ve kıt kaynakların alternatif kullanımında insan davranışlarını inceleyen bilim." olarak tanımlamıştır.

Tanımdan da anlaşılacağı üzere iktisat bilimi, doğada bol miktarda bulunan ve sahip olmak için bedel ödenmesine gerek olmayan "serbest mallar (free goods)" ile ilgilenmez çünkü bu mallar kıt kabul edilmezler. İktisadın ilgilendiği, kıt mallar; başka bir ifade ile "ekonomik mallar (economic goods)"dır. Ekonomik mallar, bir

Page 14: celalettinuyanik.comcelalettinuyanik.com/wp-content/uploads/2012/05/ıktısat... · Web viewİÇİNDEKİLER Bölüm 1 Temel Kavramlar 1.1.İktisadın Tanımı Ve Temel Kavramlar ...6

14

üretim faaliyetine konu olan, dolayısıyla üretilmesi için bir emek, sermaye, zaman, teknoloji ve kaynak ayrılması gereken mallardır. Kar amaçlı para ekonomilerinde, üretim için ayrılan bu kaynakların değeri fiyat mekanizması tarafından belirlenerek ürünün fiyatına yansıtıldığından, piyasada oluşan fiyatın ürünün gerçek değerini yansıtıp yansıtmamasından bağımsız olarak, ekonomik malların tanımına "fiyatı olan" ifadesi de eklenmektedir. Yine aynı bağlamdaki fikirleri ile kıtlık bazlı kar amaçlı para ekonomisi yerine kaynak bazlı ekonomi teorisini ortaya atan ve bu fikirleri doğrultusunda takipçileri tarafından Yeni Zelanda'da kaynak bazlı ekonomi deneyine başlanan sosyal mühendis Jacque Fresco'nun da anılmasında fayda vardır.

Kıtlık kanunu [değiştir]İnsan ihtiyaçlarının sonsuz ve bu ihtiyaçları karşılayan kaynakların ihtiyaçlara nispeten kıt olması, benimsenen ekonomik sistemlerden bağımsız bir hakikatin ifadesi olduğu gerekçesiyle bu durum "kıtlık kanunu" olarak da adlandırılmaktadır.

2.2.HER EKONOMİNİN ANA SORUNLARI

Ekonomi ilminin ortaya çıkış nedeni sonsuz denilecek kadar çok sayıda olan gereksinmeleri tatmine yönelik kaynakların kıt olması idi. Tüm ekonomik faaliyetler, gereksinmelerle kaynaklar arasındaki dengesizliği azaltarak, insan refahını arttırmaya yönelmiştir. Bu gayretlere kısaca, kıtlıkla savaş denilmektedir.

Her toplum, hangi ekonomik sistemi kabul etmiş olursa olsun, kıtlığa karşı yapmak zorunda kaldığı savaşta, üç temel sorunun çözümünü en iyi tarzda sağlamakla karşı karşıyadır. Bu sorunlar:

- Kıt kaynakların tümünden yararlanmak (tam kullanım sorunu).- Kıt kaynaklan, gereksinmeleri en iyi karşılayacak biçimde kullanmak (etkin

kullanım sorunu).- Eldeki kaynaklarla üretilen mal ve hizmetlerin miktarını arttırmak (eko-

nomik büyüme ve gelişme sorunu).

2.2.1. TAM KULLANIM SORUNU

Kıtlıkla savaşta, her toplumun çözmesi gereken en önemli sorunlardan birincisi, mevcut kaynakların tümünün üretim faaliyetine koşulmasını sağlamaktır. Özellikle ekonomilerin eskiye oranla yüksek bir üretim düzeyine erişmiş olduğu günümüzde, arzulanmadığı halde, zaman zaman kıt kaynakların bir kısmının atıl kaldığı görülmektedir. Bir yandan, daha önce çalışanların bir bölümü işsiz kalırken, öte yandan fabrikalar kapanabilmekte ya da atıl kapasitede çalışmak zorunda kalmakta, toprakların bir kısmında üretim yapılamamakta, yer altı ya da yer üstündeki doğal kaynakların tümü işletilememekte ve hatta tüm akarsu, deniz ve göllerden yeteri kadar yararlanılamamaktadır. Bir ekonomide tüm üretim faktörlerinin üretime koşulmasına "tam istihdam" ya da "tam kullanım" denilmektedir. Eğer bir ekonomi-deki mevcut üretim faktörlerinin bir kısmı, şu ya da bu nedenle üretime katılamıyorsa, yani atılsa buna "eksik istihdam" ya da "eksik kullanım"

Page 15: celalettinuyanik.comcelalettinuyanik.com/wp-content/uploads/2012/05/ıktısat... · Web viewİÇİNDEKİLER Bölüm 1 Temel Kavramlar 1.1.İktisadın Tanımı Ve Temel Kavramlar ...6

15

denilmektedir. Tam istihdam ve eksik istihdam kavramlarının neyi ifade ettiklerini üretim olanakları eğrisi yardımıyla açıklamaya çalışalım. Hatırlanacağı gibi, üretim olanakları eğrisi, bir ülkedeki üretim faktörlerinin tümünün üretime koşulması halinde, elde edilecek üretim bileşimlerini veriyordu. Daha önce Şekil 3.1'de elde edilişini de açıkladığımız üretim olanakları eğrisini, buraya Şekil 6.1 olarak aktaralım. Şekildeki BA üretim olanakları eğrisi üzerindeki her nokta, söz konusu ekonomide tam istihdam halinde (sadece iki mal üretilmesi varsayımı altında) hangi mal bileşimlerinin üretilebileceğini göstermektedir. Üretim olanakları eğrisinin altındaki herhangi bir noktadaki üretim bileşimi, kaynakların tümünün üretime koşu-lamaması halindeki üretim dü-zeyini ifade etmektedir. Bu gibi durumlarda, ekonomide tam is-tihdam sağlanamamış, bir kısım kaynaklar atıl kalmış olduğu için, üretim düzeyi de düşmüş-tür. BA üretim olanakları eğrisinin altındaki bir K noktasını ele alalım. Üretim faktörlerinin bir kısmının atıl kaldığı bu du-rumda, üretim olanakları eğrisi, daha düşük üretim demetlerini gösteren B'A1 eğrisi şekline dönüşecektir. Kıt kaynakların bir kısmının israf edildiği bu eksik istihdam durumunda, ancak OAı kadar tank ile OBj kadar otomobil üretmek olasıdır (Şekil 6.1). Görüldüğü gibi, eksik istihdam halinde, ekonomide mevcut kıt kaynakların bir kısmı üretime sokulamadığından, toplam üretim azalmakta ve bunun sonucu olarak ta toplumun refah düzeyi düşmektedir. Bu nedenle her ekonomide ilk önce, arzu edilmeyen eksik istihdam durumunu, özellikle de işsizliği, ortadan kaldırmak için mücadele edilmesi gerekmektedir.

2.2.2. ETKİN KULLANIM SORUNU Kıt kaynakların tümünün üretime koşulması sorunu yanında, bir başka ö-nemli sorun, mevcut kaynakların toplum gereksinmelerini en iyi karşılayacak tarzda üretime koşulmasıdır. Kaynakların kıt ve kıt olan kaynakların da alternatif kullanım ' olanaklarının bulunması, bunların üretime koşulmasında isabetli karar alınması sorununu ön plana çıkarmaktadır. Bireyler, işletme yöneticileri ve hükümet, sınırlı kaynakları nasıl kullanacaklarına karar vermek zorundadırlar. Kıt kaynakların etkin kullanımını sağlamaya dönük bu seçim kararlarının neler olduğu, şu üç temel sorunun yanıtlarında yatmaktadır.

- Hangi mal ve hizmetler, ne kadar üretilecektir?- Üretim, hangi üretim faktörlerinin yardımıyla, hangi yöntemlerle, nasıl yapılacaktır?- Mal ve hizmetler kimler için üretilecektir?

Page 16: celalettinuyanik.comcelalettinuyanik.com/wp-content/uploads/2012/05/ıktısat... · Web viewİÇİNDEKİLER Bölüm 1 Temel Kavramlar 1.1.İktisadın Tanımı Ve Temel Kavramlar ...6

16

Hangi ekonomik sistemi kabul etmiş olursa olsun, her toplumda bu soruların mutlaka en sağlıklı bir şekilde yanıtlanması gerekir. Nelerin, nasıl ve kimler için üretileceğine karar alanlar ve görüşleri, her ekonomik sistemde farklıdır. Ekonomik sistemlerde kimlerin ve hangi esaslara göre bu kararları aldıklarına değinmeden önce, bu soruların kapsamlarını ortaya koymaya çalışalım.

2.2.2.1.Hangi Mal ve Hizmetler, Ne Kadar Üretilecek? Her ekonomide, sınırsız gereksinmeleri karşılamak amacıyla, kıt kaynaklar liretime koşulurken, çeşitli mal ve hizmetler üretilmektedir, Üretilmesi muhtemel çeşitli mallardan hangilerinin üretileceğinin saptanması, en önemli sorunlardan biridir. Ülke savunması için önem arz eden askeri mallan mı, yoksa halkın refah düzeyinin yükselmesi için önem ar zeden tüketim malları mı üretilecektir? Örneğin tüketim mallarından sadece ayakkabıyı ele alırsak, çok çeşitli alternatiflerle karşılaşırız. Şöyle ki, hangi çeşit ayakkabı üretilecektir? Bot mu, çizme mi, makosen mi üretilecektir? Üretilen ayakkabılar hangi renk, hangi model ve kaç numara olacaktır? Sadece ayakkabıyı göz önüne aldığımız takdirde dahi, bu liste uzayıp gitmektedir. Oysa her ekonomide gereksinme duyulan ve üretim kararının verilmesi gereken mal ve hizmet sayısı binleri bulmaktadır. Eğer "hangi mallar üretilecektir?" sorusunun yanıtı sağlıklı bir şekilde verilmemişse, o ekonomide aranan bazı malların üretimi söz konusu olmayacaktır. Şekil 6.1 deki üretim olanakları eğrisi üzerinde ekonomide sadece iki mal üretilmesi varsayımı göz önüne alınmıştır. Oysa gerçek ekonomik hayaller üretilmesi mümkün mal sayısı binleri bulmaktadır.

Hangi malların üretileceğinin yanında sağlıklı bir şekilde çözümü gereken ikinci sorun, üretilmesine karar verilen malların ne miktarlarda üretileceğidir. Eğer üretilmesine kararı alman mallardan ne miktarlarda üretileceği sorusunun yanıtı sağlıklı bir şekilde alınamazsa, bazı malların yokluğu çekilir. Sokaklarda uzun kuy-ruklar oluşur, hatta bazı temel malların karne ile dağıtılması kaçınılmaz olur.

Şu halde üretilmesine karar verilen mal ve hizmetlerin, toplum gereksinim-lerine en uygun bileşimde olması gerekmektedir. Bu sorun, üretim olanakları eğrisi üzerinde, hangi üretim bileşiminin seçimine karar verileceği ile ilgilidir. Başka bir deyişle, bir toplumda üretilmesi muhtemel malların iki gruba indirgenmesi halinde, muhtemel üretim bileşimlerini veren üretim olanakları eğrisi üzerindeki B, C, D, E, A ve benzeri noktalardan (bkz. Şekil 6.1) hangisi seçilecektir? Bu bileşimlerden herhangi biri seçilebilir. Eğer seçim o toplumdaki tüketim kararlarına uygun yapıl-mamışsa, bazı gereksinmeleri gidermeye yönelik malların bulunmasında güçlük çekilirken, bazı mallar tüketilmeden kalacak ve heba olacaktır.

2.2.2.2.Üretim Hangi Yöntemlerle, Nasıl Yapılacak?

Bir toplumda hangi mal ve hizmetlerin ne kadar üretileceği saptandıktan sonra çözümü gereken sorun, bu mal ve hizmetlerin hangi kaynaklar kullanılarak, hangi teknolojik yöntemler yardımıyla üretileceğidir? Her mal daha çok emek, daha az kapital kullanarak (emek yoğun üretim teknolojisi) üretilebildiği gibi, daha az emek ve daha çok kapital kullanılarak (kapital-yoğun üretim teknolojisi) da üretilebilir, Ekonomideki kıt üretim kaynaklarının üretime koşulmasında, seçilecek üretim yöntemleriyle, toplanı üretimin en yüksek düzeye eriştirilmesi sağlanmalıdır. Eğer uygun üretim yöntemi seçilmemişse, örneğin tarım sektöründe aşırı nüfus yığılmalarının olduğu az gelişmiş ülkelerde, tarımda en gelişmiş makinelere dayalı bir üretim teknolojisi uygulanırsa, açıkta kalan işgücü tarım dışı kesimlerde iş bu-

Page 17: celalettinuyanik.comcelalettinuyanik.com/wp-content/uploads/2012/05/ıktısat... · Web viewİÇİNDEKİLER Bölüm 1 Temel Kavramlar 1.1.İktisadın Tanımı Ve Temel Kavramlar ...6

17

lamayacağından işsiz kalacaktır.

Bu durum söz konusu toplumda, eksik istihdamın söz konusu olması nedeniyle üretim olanakları eğrisine erişilemediğini gösterir. Bir yanda üretim faktörlerinin bir kısmı atıl kalırken, öte yanda üretilebilecek miktarın altında mal ve hizmet üretilmiş olacağından, sözü edilen toplum için refah kaybı söz konusudur.

2.2.2.3.Üretim Kimler İçin Yapılacak? Nelerin, nasıl üretileceğine karar verdikten sonra, çözüm aranması gereken bir başka sorun, üretilmiş olan mal ve hizmetlerden kimlerin yararlanacağıdır. Daha başka bir deyişle toplumdaki bireyler arasında bu üretilmiş mal ve hizmetlerin nasıl bölüşeceğidir. Üretilmiş malların kimler tarafından satın alınacağı, toplumdaki gelir dağılımı ile ilgilidir. O halde bu sorun kimlerin kimlerden daha zengin ya da fakir olacaklarıyla ilgilidir, Gelir dağılımına kimler tarafından hangi esaslara göre karar verileceği ekonomik sistem tartışmalarının çıkış noktasını oluşturmaktadır. Ekonomideki üretim bileşiminin saptanmasında ki bu üretim olanakları eğrisinin üzerindeki bileşimlerden birinin seçimidir o ekonomideki gelir dağılımı etkin olacaktır. Eğer bir ekonomideki bireylerin bir kısmı çok zengin bir kısmı çok fakirse, sadece zenginlerin satın alabileceği lüks mallarla, fakirlerin satın alabileceği zorunlu mallar üretilecektir.

2.2.2.4.Ekonomik Etkinlik Nelerin, nasıl ve kimler için üretileceği kararlarının alınmasında, ekonomideki kıt kaynakların toplum refahını en üst düzeye çıkaracak şekilde üretime koşulması ve yaratılan mal ve hizmetlerin bireyler arasında en hakça dağılımının sağlanması amacına yönelmek gerekir. Bu amaç gerçekleştiğinde ekonomik etkinlik sağlanmış demektir. Hem kaynak kullanımında (üretimde etkinlik), hem de gelir dağılımında (bö-lüşümde etkinlik) etkinlik sağlandığı zaman ortak etkinlik de denilen ekonomik et-kinlik sağlanmış olur. Üretimde etkinliğin sağlanması, bir toplumda var olan kaynaklarla en yüksek üretim düzeyine erişilmiş olmayı ifade eder. Eğer, üretimde etkinlik sağlanmışsa, kıt kaynakların alternatif kullanım alanlarını değiştirerek, üretimi arttırmak mümkün olamaz. Eğer kaynak kullanımında etkinlik sağlanamamışsa, bu takdirde üretim olanakları eğrisinin altındaki bir noktadaki (örneğin Şekil 6.1'deki K noktası) üretim düzeyine erişilecektir. Böyle bir durumda kaynakların alternatif kullanım alanları değiştirilerek, üretimi arttırmak olasıdır. Bölüşümde etkinlik ise, bir toplumda toplam üretimin, üretime katılanlar arasında, en iyi dağılımın yapılmış olması halini ifade etmektedir. Bunun kıstası, toplumdaki gelir dağılımının, yeni bir düzenleme ile hiç kimseyi daha zengin yapmaya olanak vermeyecek şekilde gerçekleştirilmiş olmasıdır.

Page 18: celalettinuyanik.comcelalettinuyanik.com/wp-content/uploads/2012/05/ıktısat... · Web viewİÇİNDEKİLER Bölüm 1 Temel Kavramlar 1.1.İktisadın Tanımı Ve Temel Kavramlar ...6

18

2.3. ÜRETİLEN MAL VE HİZMET MİKTARINI ARTTIRMAK Günümüz toplumları arasında üretim faktörleri miktarları ve kalitesi ile erişilmiş üretim teknolojileri yönünden var olan farklılıklar, her toplumun farklı bir üretim kapasitesine erişmesi sonucunu doğurmuştur. Bir toplumdaki veri kaynaklar ve üretim teknolojisi ile üretilecek mal ve hizmet miktarının belirlediği üretim kapasitesinin üst sınırı ise, daha önce sözünü ettiğimiz üretim olanakları eğrisi ile gösteriliyordu. Zaman içinde, üretim teknolojisinin değişmesi kadar üretim faktörlerinin miktarının arttırılması, kalitesinin yükseltilmesi, üretim olanakları eğrisinin değişmesine neden olacaktır. Zamanla teknik ge-lişmeler, yeni hammaddelerin keşfi, sermaye mallarının ve aktif nüfusun artması, tüm mallardan daha fazla üretilmesine neden olacaktır. Bu durumda BA üretim olanakları sınırı, daha sağa kayacaktır Şekil 6.2'de, bir ekonominin üretim olanakları eğrisinin 1995 yılında BA konumundayken, 2000 yılında B'A' konumunu aldığı görülmektedir. Üretim olanakları eğrisinin daha sağa kayarak, üretilmesi mümkün mal ve hizmet miktarının artması olgusuna, gelişmiş ülkeler için ekonomik büyüme, gelişmekte olan ülkeler için ise ekonomik kalkınma denilmektedir.

2.4.ANA EKONOMİK SORUNLAR VE EKONOMİK DÜZEN Hangi ekonomik sistemi benimsemiş olursa olsun, her toplumun karşı karşıya olduğu üç ana ekonomik sorunun neler olduğunu ortaya koyduk. Şimdi de bu sorunların çözümüne toplumda kimlerin, nasıl karar vereceğini inceleyeceğiz. İşbölümü, uzmanlaşma ve mübadelenin artması kadar, üretilen mal ve hizmetlerin sayısının çoğaldığı günümüz toplumlarında, bu ana ekonomik sorunların çözümü, bir seri kararın alınmasını gerektirmektedir. Bu kararları, kimler hangi esasları göz önünde tutarak alacaklardır? Günümüzde fazla tartışılan konuların başında gelen ekonomik düzen tartışmaları bu ana ekonomik sorunların çözümünde uygulanacak yöntemlerdeki farklılıklardan kaynaklanmaktadır. Bu ana sorulara farklı yaklaşımlarla yanıt arayan düşünce sistemleri, kapitalist düzen ve sosyalist düzen olmak üzere iki ana grup altında toplanabilir. Bu iki ekonomik düzen arasında, her ikisinin de bir takım özelliklerini almış olan karma ekonomik düzen ve bu düzenlere az çok yaklaşan bir takım düşünce sistemleri de

Page 19: celalettinuyanik.comcelalettinuyanik.com/wp-content/uploads/2012/05/ıktısat... · Web viewİÇİNDEKİLER Bölüm 1 Temel Kavramlar 1.1.İktisadın Tanımı Ve Temel Kavramlar ...6

19

vardır. Burada düzen tartışmalarının ayrıntılarına girmeden, sadece sosyalist ve kapitalist düzende, temel sorunların çözümünün kimler tarafından ve nasıl gerçek-leştirildiğini ortaya koymaya çalışacağız.

2.4.1. Kapitalist Düzen Ve Piyasa Mekanizması

Üretim ve tüketim mallarında sınırsız mülkiyet hakkının tanındığı, bireylerin diledikleri konuda serbestçe mukavele yapabilecekleri kapitalist düzene, "özel girişim sistemi" (ya da hür teşebbüs sistemi) de denir.

Düzenin esası, toplumda kendi çıkarlarım en yüksek düzeye çıkaracak biçimde hareket eden bireylerin ve firmaların aldıkları kararlarla, toplum yararının da en yüksek düzeye çıkacağıdır. Bu nedenle, bu karar birimlerim tercihlerinde serbest bırakmak gerekir. Şu halde kapitalist düzende, savunma, adalet, sağlık, eğitim, çevreyi koruma vb. gibi kolektif gereksinmeler için devlet tarafından alman kararlar bir yana bırakılırsa toplumdaki tüm öteki üretim kararlan, kendi çıkarları için hareket eden firmalar (özel girişim) tarafından alınmaktadır. Özel girişim, üretim kararlarını tüketicilerin dileklerini göz önüne alarak verir. Bu ise, ancak üretici ile tüketicinin karşı karşıya gelmesi ile mümkün olur, Bu karşılaşmaya olanak sağlayan kurum ise, piyasadır. Piyasada üretici ve tüketicilerin dili, başka bir deyişle anlaşma aracı, fiyattır.Kapitalist düzende, ekonomideki tüm sorunların çözümünü piyasa mekanizması ya da fiyat mekanizması adı verilendir sistem sağlar. Eğer fiyat mekanizması aksamadan işlerse devletin müdahalesine lüzum kalmadan, tüm ekonomik sorunlar en iyi bir tarzda çözülecektir.Kapitalist düzende piyasa mekanizmasının bu ana ekonomik sorunları nasıl çözümlediğini ayrı ayrı inceleyelim. Tara İstihdam Sorunu; Her ekonominin, en önemli sorunlarından biri olan kaynakların tam kullanımı, fiyat mekanizmasının düzgün çalışması sonucu gerçekleşecektir. Eğer toplumda, çalışmak isteyenlerin bir kısmı iş bulamıyorsa, ücretler düşecek, düşük ücretlerden işverenler daha çok işçi çalıştırmak isteyince, ekonomide işsiz kalmayacaktır. O halde ekonomide ücretler tüm işsizler iş bulana kadar düşecektir. İşgücü dışındaki üretim faktörlerinin üretime koşulması da, aynı şekilde fiyat mekanizmasının düzgün işleyişiyle sağlanacaktır. Etkin Kullanım Sorunu; Üretim faktörlerinin kullanımı ile ilgili sorunların çözümü, yani hangi malların ne kadar, nasıl ve kimler için üretileceği, yine düzgün işleyen fiyat mekanizması tarafından sağlanacaktır. Hangi mallar ne kadar üretilecektir? Toplumda her tüketici, gereksinmelerini karşılamaya yönelik mal ve hizmetleri, hiç ısmarlamadığı halde, kolaylıkla bulabilmektedir. O halde "Bu mal ve hizmetlerin üretimine kimler, neye dayanarak karar vermektedir?" sorusunun yanıtını aramamız gerekmektedir. Kapitalist düzeni benimsemiş olan toplumlarda, hangi mal ve hizmetlerin, ne kadar üretileceğine karar verenler, kâr motifiyle hareket eden firmalardır. Firmaların karar almasını sağlayan sihirli kuvvet ise fiyat mekanizmasıdır. Belirli bir gelire

Page 20: celalettinuyanik.comcelalettinuyanik.com/wp-content/uploads/2012/05/ıktısat... · Web viewİÇİNDEKİLER Bölüm 1 Temel Kavramlar 1.1.İktisadın Tanımı Ve Temel Kavramlar ...6

20

sahip olan tüketiciler, bu parasal güçleriyle, kendilerine maksimum tatmini sağlayacak mal ve hizmet kompozisyonunu satın almaya yönelirler. Hangi mal ve hizmetlerden ne kadar alacaklarına karar verirken, kendilerine piyasadaki mal ve hizmetlerin fiyatları konusundaki deneyimleri yardımcı olur. Öte yandan, aynı şekilde, piyasa fiyatları konusundaki deneyimlerine göre üreticiler, kendilerine en yüksek kârı sağlayacak mal ve hizmetleri üretmeye yönelirler. Şu halde üreticiler hangi mallardan ne kadar üreteceklerine karar verirken, tüketicilerin tercihlerini göz önüne almaktadırlar. Üreticilere ise fiyatlar, daha açık bir deyişle fiyat mekanizması yol göstermektedir. Fiyatı olan yani piyasada alıcı bulabilen mal ve hizmetler, üreticiler kâr elde edebildiği sürece üretilecektir. Örneğin tüketicilerin herhangi bir mala verdikleri değerin artmış olduğunu düşünelim. Daha çok satın alınmak istenen bu malın fiyatı yükselecektir. Fiyatı yükselen bu malı üretmek eskisinden daha kârlı hale geleceğinden, bir yandan halen söz konusu malı üreten mevcut firmalar üretimlerini arttırırken, öte yandan yeni firmalar da bu malın üretimini gerçekleştirmek için faaliyete geçeceklerdir. Sonuç olarak, daha çok tercih edilen malın önce fiyatı yükselecek, sonra da üretimi arttırılacaktır. Bunun aksine, tüketicilerin herhangi bir mala verdikleri değerin azaldığını düşünelim. Tüketicilerin eskisi kadar satın almak istemedikleri bu malın, fiyatı düşecektir. Fiyatı düşen bir malı üretmek piyasadaki öteki mallardan daha az kârlı olmaya başlayınca, söz konusu malın üretimi azaltılacaktır. Eğer o malı satın almak isteyenler tamamen ortadan kalkarsa, söz konusu malın üretiminden vazgeçilecektir.Görüldüğü gibi, kapitalist düzende, hangi mal ve hizmetlerin ne kadar üretileceğine tüketicilerin kararlan, başka bir deyişle oylan yol göstermektedir. Üreticiler tüketicilerin bu kararlarına göre hareket etmektedir. Alıcı ve satıcıların sayısı binlere eriştiğinden, bir malın üreticileri ve tüketicilerinin bir araya gelmesi olanaksızlaşmaktadır. Ancak, düzgün işleyen bir fiyat mekanizması tüketicilerin kararlarını, üreticilerin en iyi bir şekilde algılamasını sağlamaktadır.Mal ve hizmetler, hangi üretim faktörleri yardımıyla, hangi üretim, teknikleri kullanılarak üretilecektir? Üretim faktörleri piyasasında fiyat mekanizmasının işleyişi, üretimde hangi faktörlerin kullanılacağını belirleyecektir. Rasyonel hareket eden girişimci üretim faktörlerinin fiyatlarını göz önüne alarak, en düşük maliyetle üretimi gerçekleştirebileceği, faktör bileşimini saptamaya yönelecektir. Eğer bir toplumda işgücünün fiyatı kapitalin fiyatından daha ucuzsa, emek yoğun üretim teknolojisini kullanmakla daha düşük maliyetle üretim gerçekleştirmek mümkün olacaktır. Eğer söz konusu toplumda işgücünün fiyatı nispi olarak daha yüksekse, üretimin daha çok kapital kullanılarak (kapital yoğun üretim teknolojisi) yapılması daha ekonomik olacaktır.Mal ve hizmetler kimler için üretilecektir? Üretim faktörleri piyasasında fiyat mekanizmasının işleyişi, aynı zamanda, üretimin kimler için yapılacağını, başka bir deyişle üretimin kimler arasında bölüşüleceğim belirlemektedir. Üretim faktörleri piyasasında, her faktörün bir fiyatı vardır. Daha önce belirttiğimiz gibi, emek faktörünün fiyatı ücret, tabiat faktörünün fiyatı rant ve sermaye faktörünün ki ise faizdir. Üretimin sonunda üretim faktörlerine yapılan ödemeler çıktıktan sonra girişimciye kalan fazlalık ardıdır. Üretim faktörlerine sahip olanlar, elde ettikleri ücret, rant, faiz ve kâr geliriyle, piyasadan diledikleri mal ve hizmetleri satın alırlar. Dolayısıyla, hangi üretim faktörünün fiyatı ötekilere oranla daha yüksekse, o üretim faktörleri sahipleri piyasadan daha çok mal ve hizmet satın alabilirler. Görüldüğü gibi, tüketim mal ve hizmetleri piyasası ile üretim faktörleri piyasası iç içe girmiştir. Hangi mal ve hizmetlerin üretileceğinin analizi yapılırken, bu iki piyasayı birbirinden ayırma olanağı yoktur.- Ekonomide üretilen mal ve hizmet miktarının arttırılması sorunu Temel ekonomik sorunların üçüncüsü olan üretim kapasitesinin genişletilerek, üretim hacminin arttırılması, kapitalist düzende kâr amacı peşinde koşan girişimciler tarafından gerçekleştirilecektir. Girişimciler, düzenin kendilerine sağladığı aşırı hareket

Page 21: celalettinuyanik.comcelalettinuyanik.com/wp-content/uploads/2012/05/ıktısat... · Web viewİÇİNDEKİLER Bölüm 1 Temel Kavramlar 1.1.İktisadın Tanımı Ve Temel Kavramlar ...6

21

serbestisiyle, daha fazla kâr elde etmek amacıyla, yeni üretim teknolojileri üretmek için birbirleriyle yarış edecekler. Bu amaçla yatırımlar yapacaklardır. Bu çabalar sonunda, toplumun üretim kapasitesi yükselecek, daha çok mal ve hizmet üretim olanakları sağlanacaktır.

2.4.2. Sosyalist Düzen Ve Merkezi Planlama Sosyalist düşünce, liberal kapitalist düzendeki aksaklıklara bir tepki olarak ortaya çıkmıştır. Bu düşünceyi bilimsel olarak Kari Marx (1818-1883) ortaya koy-muştur. İngiltere ve Fransa'daki liberal kapitalist uygulamadaki sınırsız mülkiyet hakkının çok büyük adaletsizliklere neden olduğunu gören Kari Marx, işçilerin sefalet içindeki yaşamlarını yakından izledikten sonra, "Kapital" adlı eserinde, kapitalist düzenin mutlaka yıkılacağını, yerini sosyalist düzenin alacağını öne sürerek, bilimsel sosyalizmin temellerini ortaya koydu.Ne var ki, sosyalizmin düşünce alanından uygulama alanına geçişi, Kari Marx'm Ölümünden sonra, onun teorilerinden farklı bir şekilde, ekonomisi büyük ölçüde tarıma dayalı olan Rusya'da 1917 yılında ihtilalle oldu. Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği (SSCB) 'nde ilk defa uygulanan sosyalist düzen, daha sonra başka ülkelerce de benimsendi. Ne var ki, yetmiş yılı aşkın bir süre SSCB'de uygulandıktan sonra, yine ilk defa bu ülke tarafından 1980'Ii yılların sonlarında terk edildi. Sosyalist uygulamanın terkedilmesinin nedeni, liberal kapitalist düzenle kalkman gelişmiş ülkelerle sosyalizmi uygulayan ülkeler arasında ortaya çıkan gelişmişlik farklılığı ve sosyalist düzenin sürdürülmesi halinde bu farkı kapatmanın olanaksızlığının anlaşılmasıdır. Şimdi kısaca, liberal kapitalist düzene tepki olarak XIX. yüzyılda bilimsel olarak ortaya atılan XX. yüzyılda SSCB'de yetmiş yılı aşkın bir süre uygulandıktan sonra terkedilmeye başlanan sosyalist düzenin temel ekonomik sorunların çözümü için nasıl bir yaklaşım önerdiğini açıklayalım. Pür haliyle hiç bir ülkede uygulanması söz konusu olmayan sosyalist düşüncede, toplumdaki gelir dağılımı adaletsizliklerini ortadan kaldırmak İçin üretim faktörlerinin (toprak ve sermaye faktörlerinin) mülkiyetinin kamuya mal edilmesi ve üretim organizasyonunun (girişim faktörü) da kamu tarafından yapılması öngörülmektedir. Böylece kapitalist düzenin esasını oluşturan kâr motifiyle hareket sosyalist düzende ortadan kalkmaktadır.Kapitalist düzende, ana ekonomik sorunların çözümünü gerçekleştiren piyasa mekanizması yerini sosyalist düzende, merkezi otoriteye bırakmaktadır. Merkezi otorite, tüm kararlan merkezi planlama aracılığıyla almaktadır.- Tam Kullanım: Üretim faktörleri mülkiyetinin kamuya ait olması, üretimin merkezi plana göre yapılması nedeniyle, sosyalist düzende kaynakların noksan kullanımı, başka bir deyişle işsizlik sorunu olmayacaktır.- Kaynakların Etkin Kullanımı: Hangi mal ve hizmetlerin ne miktarda ve hangi üretim teknolojisi ile üretileceğini, yine merkezi otorite, kaynakları ve gerek-sinmeleri göz önüne alarak saptayacaktır. Toprak ve sermaye devletin mülkiyetinde olduğundan ve üretimi devlet organize ettiğinden, bireylerin kira, faiz ve kâr adı altında hiç bir geliri olmayacaktır. Bu düzende bireyler sadece ücret geliri elde etmekte, öte yandan kimlerin hangi işte çalışacağı ve ne kadar ücret alacağı, merkezi otorite tarafından saptanan esaslara göre düzenlenmektedir.- Mas ve Hizmet Miktarının Arttırılması: Ekonomik büyüme yani yeni üretim tekniklerinin geliştirilmesi ve üretim kapasitesini artırıcı yatırımların yapılması merkezi plana göre olacaktır.

2.4.3. Karma Ekonomik Düzen Ve Türkiye Yukarıda ana ekonomik sorunları nasıl çözümlediklerini belirttiğimiz kapitalist ve

Page 22: celalettinuyanik.comcelalettinuyanik.com/wp-content/uploads/2012/05/ıktısat... · Web viewİÇİNDEKİLER Bölüm 1 Temel Kavramlar 1.1.İktisadın Tanımı Ve Temel Kavramlar ...6

22

sosyalist düzen, saf haliyle hiç bir toplumda uygulanmamaktadır. Özellikle Birinci Dünya Savaşı'nı izleyen yıllarda, her toplum, kendi bünyesine en uygun ekonomik düzeni arama ve uygulama çabası içine girmiştir. Bu ekonomik düzenler, kapitalizm ile sosyalizm arasında, her iki sistemin de kimi yanlarını benimseyen, bir yelpaze gibi yayılmışlardır. Bu yelpazenin ortasında, karma ekonomik düzen yer almaktadır. Bu düzende, ekonomik kalkınmayı hızlandırmak amacıyla, özel sektörün gelişme durumu da göz önüne alınarak, kamu sektörü ekonomiye yön vermektedir. Karma ekonomik düzende, liberal kapitalist düzende olduğu gibi, temel ekonomik sorunların çözümü fiyat mekanizmasının otomatik işleyişine bırakılmıştır. Devlet, bazı mal ve hizmetlerin üretimini bizzat üstlendiği gibi, zaman zaman üreticiyi ya da tüketiciyi korumak amacıyla piyasaya müdahale etmektedir. Ülkemizde, Cumhuriyetten hemen sonra başlatılan ve zaman zaman küçük sapmalarla birlikte günümüze kadar uygulanan ekonomi politikası, karma ekonomik düzene örnektir. Osmanlı İmparatorluğu'nun enkazı üzerinde kuruları genç Türkiye Cumhuriyeti'nde devletin doğrudan ekonomik girişimde bulunmasını gerektiren nedenler o günkü ekonominin vasıflı işgücünden, birikmiş sermayeden ve çok daha önemlisi, girişimciden yoksun olmasıdır. Arzu edilmesine karşın ülkenin liberal kapitalist ekonomi politikası ile kalkınması güçtü ve devletçilik prensibi benimsendi. Ekonomik gelişmeyi sağlamak için özel girişimin yapamayacağı ekonomik faaliyetleri devletin bizzat yapması şeklinde yorumlanabilen devletçilik prensibi, en yoğun bir şekilde 1933-39 yılları arasında uygulandı. Bu yıllar arasında, iki sanayi planı hazırlandı. Bunlardan birincisi tam olarak uygulandı. Buna karşın ikincisi, 11. Dünya Savaşı'nın araya girmesi nedeniyle uygulanamadı. Demir çelik, tekstil başta olmak üzere, birçok endüstrinin temelleri bu dönemde atılmıştır. Ülkemizde uygulanan karma ekonomi de diyebileceğimiz Devletçilik, kolektivizme kapalı ve liberal esasa dayalıdır. Devletçilik politikası 1950'lerden itibaren yerini liberal politikaya bırakmıştır. Planlamadan uzaklaşıldığı bu liberal dönem, 1950'den 1960'a kadar sürmüştür. 1960 ila 1980 yıllan arasında ise planlı karma ekonomik düzen uygulanmıştır. 1963'ten başlayarak 15'er yıllık perspektife dayalı 5'er yıllık kalkınma planları hazırlanması öngörülmüştür. 1980 yılından itibaren ülkemizde "serbest piyasa ekonomisi" politikası izlenilmesi gayreti içine girilmiş olmasına karşın, kalkınma planı uygulamaları da devam etmiştir. Birinci planlama dönemi (1933-39) ile ikinci planlama döneminde (1963'ten günümüze) izlenen politikalar arasında en göze çarpan fark, birincisinde yalnız sanayileşmenin gelişmesinin planlanmış olmasına karşın, ikincisinde kamu ve özel sektör ile birlikte tüm ülkenin sosyal ve ekonomik gelişmesini öngören bir planlama anlayışının hakim olmasıdır. Kamu sektörü için emredici, buna karşın özel sektör için yol gösterici olan beş yıllık kalkınma planlarında öngörülen karma ekonomi düzeninin en önemli niteliği, ekonomik kararların alınmasında, piyasa mekanizmasının etkin olmasıdır. Kamu kesimi ile özel kesim, birbirinin rakibi değil, tamamlayıcısıdır. Devlet uzun vadede endüstriyel faaliyetlerin geliştirilmesini özel sektöre bırakacak ve bunu özendirici önlemler alacaktır.

2.4.4. Serbest Piyasa Ekonomisi Görüşü Ve Türkiye

Yukarıda esaslarını belirttiğimiz düzgün işleyen piyasa mekanizmasının temel ekonomik sorunları en uygun şekilde çözümleyebileceği görüşü, karşı görüş ve eleştirilere rağmen, 1929 Dünya Ekonomik Krizine kadar büyük kabul gördü.

Page 23: celalettinuyanik.comcelalettinuyanik.com/wp-content/uploads/2012/05/ıktısat... · Web viewİÇİNDEKİLER Bölüm 1 Temel Kavramlar 1.1.İktisadın Tanımı Ve Temel Kavramlar ...6

23

Batı dünyasını kasıp kavuran, üretimin düşmesine ve binlerce işçinin işsiz kalmasına neden olan 1929 krizinin sorumlusunun, ekonomiyi düzenleme görevini yüklenen piyasa mekanizması olduğu sonucuna varıldı. İngiliz ekonomisti J. M. Keynes (1883-1946), 1936 yılında yayınlanan "İstihdam, Faiz ve Paranın Genel Teorisi" adlı eserinde düzgün işleyen piyasa mekanizmasının tüm ekonomik sorun-ları en etkin şekilde çözümleyebileceğini öne süren klasik liberal görüşlerin zaafla-rını ortaya koydu. Keynes'e göre, piyasa mekanizması, tam istihdamı iddia edildiği gibi otomatik olarak gerçekleştirememektedir.

Bir ülkede eksik istihdam varsa, devlet ekonomiye müdahale ederek tam istihdamı sağlayıcı iktisat ve maliye politikası izlemelidir.

Görüldüğü gibi, Keynes'le birlikte, piyasa mekanizmasının tam istihdamı ve kaynakların etkin kullanımını gerçekleştireceğini öngören klasik liberal görüşlere güven sarsılmış ve devlet ekonomiye, özellikle İkinci Dünya Savaşımı izleyen yıl-larda, önemli ölçüde müdahaleye başlamıştır. Bu müdahaleler, çağdaş refah devleti görüşüyle ve piyasa mekanizmasının olumsuz yanlarını düzeltmek amacıyla, daha da yoğunlaşmıştır. Refah devleti görüşüyle, liberal kapitalist sistemin meşrulaştırılmama yönelik önlemler, kaynakların etkin kullanımı ya da tam istihdamın sağlanmasıyla sınırlı değildir. Bu önlemler, piyasa mekanizmasının işleyişi sonucu ortaya çıkan, gelir ve servet dağılımını düzeltmeyi de kapsamaktadır.

Batı'da çağdaş sosyal devlet anlayışıyla piyasa mekanizmasının olumsuz yönlerini düzeltmek amacıyla ekonomiye müdahale edilirken, aynı yıllarda Türkiye'de, devlet ekonomik gelişmeyi sağlamak ve hızlandırmak amacıyla, ekonomiye müdahale etmeye başlamıştır. Yukarıda 1930'lu yıllardan günümüze ülkemizde uygulanan karma ekonomik düzen ve nedenlerinden söz ettik. Batıdaki refah devleti anlayışına yönelik müdahaleler yanında ülkemizde ayrıca ekonomik gelişmeyi sağlama amacına yönelik müdahaleler de yoğun şekilde yapılagelmiştir.

1970'lere gelindiğinde, endüstrileşmiş Batı dünyasında, o zamana kadar gö-rülmemiş olan bir kriz yaşanmaya başlandı. Bir yandan fiyatlar yükselirken, öte yandan işsizlik artıyordu. Bu gelişme karşısında, Keynesyen politika araçlarıyla giderilmesi mümkün olmayan yeni bir bunalım türü ile karşı karşıya olunduğu yaygın kanısı ortaya çıktı. Bu bunalıma, durgunluk içinde enflasyon anlamına ge1en "stagflasyon" denildi.Keynesyen politikanın stagflasyon krizini aşmakta yetersiz kalışı, krizin atlatılması için yeni reçetelere başvurulmasına neden oldu. Kitabımızın 34. Kısım'ında özetlediğimiz bu yeni görüşler (monetarist teori, arz yönü ekonomisi ve rasyonel bekleyişler teorisi), bir biri ardına ortaya atılmaya başlandı. Bu görüşlerin ortak yanı, Keynesyen politikaların stagflasyon krizini aşmada yetersiz oluşu ve yeniden tüm kararların piyasa bırakılmasını savunmalarıdır. Bu nedenle bu görüşlere kısaca "yeni liberal görüş" adı verilmektedir. İşsizliğin arttığı, yıllık enflasyon oranlarının % 100'lere yaklaştığı 1970'ler Türkiye’sinde, ekonomik darboğazları aşabilmek için, 24 Ocak 1980 tarihinden başlayarak, "serbest piyasa ekonomisi" görüşü altında, "yeni liberal formüllere" başvuruldu. Burada ülkemizde uygulanmakta olan "serbest piyasa ekonomisinin"

Page 24: celalettinuyanik.comcelalettinuyanik.com/wp-content/uploads/2012/05/ıktısat... · Web viewİÇİNDEKİLER Bölüm 1 Temel Kavramlar 1.1.İktisadın Tanımı Ve Temel Kavramlar ...6

24

eleştirisini yapmadan, uygulanmasına çalışılan yeni liberal formülün neyi ifade ettiğini belirtmekle yetineceğiz. Bu açıklamalarımız, kitabımızda incelediğimiz konuların güncelliği ve geçerliliği konusunda, okuyuculara fikir verecektir. "Daha az devlet, daha çok özel girişim" şeklinde formüle edilen yeni liberaliz görüşe göre, devlet piyasaya müdahale etmeyecek, monopollerle mücadelede uluslararası ticaret önündeki engelleri en aza indirmek için rekabetin ortaya çıkmasını sağlayacak, elindeki tüm işletmeleri özel sektöre devredecek, sıkı para politikası izleyecek ve gelir dağılımına düşük gelirliler lehine müdahale etmeyecektir. Yeni liberallere göre devletin küçülmesi, devletin güçsüzleşmesi anlamına gelmemektedir. Devlet piyasa mekanizmasının düzgün işleyişini sağlayabilmek için, güçlü olacaktır. Öncelikle, kitabımızın ilk dokuz bölümünde (33. Kısıma kadar) liberal kapitalist düzenin en önemli kurumu olan piyasa mekanizmasının işleyişini, önce mal, daha sonra da faktör piyasalarında tam rekabetin varlığı varsayımına dayanarak açıklayacağız. Daha sonra tam rekabetin aksaması sonucu oluşan aksak rekabet piyasalarında firmaların davranışlarından söz edeceğiz. Bu açıklamalarımız, liberal kapitalist düzenin işleyişini sağlayan piyasa mekanizması ve bu mekanizmanın uygulamada nasıl aksadığını ortaya koymamızı sağlamaktadır.Öte yandan kitabımızın 7, Bölümünden itibaren (34. Kısım'dan başlayarak), Keynesyenlerin görüşlerine dayanarak milli gelirin oluşması ve tam istihdamı sağlayıcı politikanın esaslarını ortaya koyacağız. Enflasyon, işsizlik ve özellikle stagflasyon krizinin aşılmasında Keynesyen görüş ile bu görüşe tepki olarak ortaya atılan, monetarist teori, arz yönü ekonomisi ve rasyonel bekleyişler teorilerine de yer.

Page 25: celalettinuyanik.comcelalettinuyanik.com/wp-content/uploads/2012/05/ıktısat... · Web viewİÇİNDEKİLER Bölüm 1 Temel Kavramlar 1.1.İktisadın Tanımı Ve Temel Kavramlar ...6

25

Bölüm 3

İKTİSADİ DÜŞÜNCE

3.1.İKTİSADİ DÜŞÜNCE EVRİMİ

Servetin, üretim, dağılım ve tüketimini inceleyen değişik görüşlü sistemler. İktisadi sistemler esasta üç kategoride mütalaa edilmektedir. Bunlar; kapitalizm, komünizm ve İslamiyet’in iktisadi esaslarıdır. Ancak ilk iki gruba giren iktisat sistemleri tarihî gelişimi içinde ve milletlerin anlayışı ve uygulaması doğrultusunda çok farklılıklar göstermiştir. Kapitalizm ve komünizmin temelinde materyalist (maddecilik) düşünce sistemi yatmaktadır.

Kapitalizm: Tarihin sosyal hâdiseleri içinde meydana gelen değişik ekonomik uygulamaların görüldüğü üretim araçları mülkiyetinin özel kişilere ait olabileceği bir ekonomik sistem anlayışına sâhiptir. Tarih boyunca çeşitli fikir ve uygulamalara sahne olmuştur. Bir iktisadi görüş ve uygulamanın tezi, antitezi olarak değişiklikler göstermiştir.

Aşağıda açıklanan iktisadi görüşler, her ne kadar farklı bir durum arz ediyor gibi görünse de kapitalizmin içinde kalmış görüş ve tatbikatlardır.

1. Merkantilist sistem: Ortaçağın sonları ile sınai inkılâbın gelişmeye başladığı dönem içinde 15. ve 18. yüzyıllar arasında üç yüz sene uygulama imkânı bulmuştur. Bu dönemde altın ve gümüş, para olarak kullanılmış, para ile millî servet eşdeğerde kabul edilmiştir. Dış ticarete ön plânda yer verilmiş, mübadele ile elde edilen dış ticaret fazlası, millî servet artışı olarak değerlendirilmiştir. Milletlerarası iktisadi çatışmanın varlığı kabul edilmiş, birinin kaybı diğerinin kazancı olarak düşünülmüştür. Bu sebeplerle dış ticaretin korunması esası benimsenmiştir. Banka sistemi bu dönemde henüz gelişmemiştir. Kamu harcamalarının artışı ile gelir ve istihdamın da artacağı görüşü hâkim durumda kalmıştır. En büyük hazinenin iyi beslenmiş insan nüfusu olduğu düşünülerek, nüfus artışı devamlı teşvik edilmiştir. Millî servet halkın refahı ile ilgili görülmemiş, tüketici ve ücretle çalışanların menfaatleri tamamen ihmal edilmiştir; buna karşılık devletin kudret kaynağı olarak addedilen servet, özel imtiyazlarla donatılmış olan tüccarların ve üreticilerin serveti

Page 26: celalettinuyanik.comcelalettinuyanik.com/wp-content/uploads/2012/05/ıktısat... · Web viewİÇİNDEKİLER Bölüm 1 Temel Kavramlar 1.1.İktisadın Tanımı Ve Temel Kavramlar ...6

26

olarak kabul edilmiştir. Bu servetin korunması kuvvetli ordu ile desteklenmiş, silah imalatı gibi iktisadi faaliyetler tüccarın eline bırakılmıştır. Bu sistem Avrupa devletleri arasında bir yeknesaklık göstermemiş, her devletin durumuna göre farklı durumlar arz etmiştir. İngiltere ve Hollanda gibi devletlerde daha serbest bir sistem uygulanırken Fransa’da devletçilik ağır basmış, Almanya’da devlet mâliyesi konularına önem verilmiş, İtalya ve İspanya’da daha çok para ile ilgili konular ön planda tutulmuştur.

Merkantilist sistemin çökmesi, 17. yüzyılda ticari kapitalistle küçük sınai kapitalistin mücadeleye başlaması, buhar makinası, metalürji ve dokuma sanayiindeki gelişmelerle liberal iktisadî sisteme doğru geçmesi ile başlamıştır. On sekizinci yüzyılda İngiltere’de yapılan teknolojik buluşlar, ticarî kapitalizmin sınai kapitalizme geçişini daha da hızlandırmış ve bu sistemin uygulamasını zamanla ortadan kaldırmıştır.

2. Liberal iktisat sistemi: Herhangi bir dış müdahale olmadığı takdirde ekonominin kendi tabiî kanunları (görünmez el vâsıtasıyla) belli bir zaman müddetinde bir toplumun en iyi ve en âdil nizama (düzene) ulaşacağını savunan bir iktisadi görüş. Liberal sistemin ilk savunucuları İngiltere’de William Petty, John Lock, David Hume, Fransa’da John Law, R. Contilon ve Adam Smith olmuşlardır. D.Ricardo, J.Stuart Mill de bu sistemin on sekizinci yüzyıl sonunda Fransa’da ve İngiltere’de ticarî kapitalizmin iktisadi düşünce şekli olan merkantilist sisteme tepki olarak sanayi inkılâbı ile beraber önce İngiltere’de doğmuştur. Monopollere (tekellere), devlet kontrolüne, imtiyazlara, toprak mülkiyetinden kaynaklanan aşırı otoriteye karşı çıkmışlar; ithalat serbestliğini, gümrük vergilerinin indirilmesini isteyerek serbest rekabeti savunmuşlardır. “Bırakınız yapsınlar, bırakınız geçsinler.” liberalizmin parolası olmuştur.

Liberal sistemin teorilerini (nazariyelerini) kuran iktisatçılar üç ayrı görüş (ekol) altında toplanmaktadırlar. Bunlar; fizyokratlar, klâsik iktisatçılar ve neoklasik iktisatçılardır.

a) Fizyokratlar: Fizyokrasi, insan toplumlarının, tabiî kânunlarla yönetilmesidir. Fizyokratlar da bu nazariyeyi(görüşü) savunan kimselerdir. Başlıca temsilcisi Quesnay olmuştur. Dr. Quesnay’ın liderliğinde gruplaşmış başlıca fizyokratlar, Victor Riquetide Mirabeau, Mercier de la Riviere le Trosne, Dupont de Nemours ve Vincent de Gournay’dır. (Bkz. Fizyokratlar)

b) Klâsik iktisatçılar: 1776’dan yirminci yüzyıla kadar hâkim mevki tutmuş bir ekolün temsilcileridir. Kurucusu Adam Smith’tir. Adam Smith ile John S.Mill, D.Ricardo, T.R.Malthus, N.W Senior, ve J. B. Say gibi isimler klâsik iktisatçıların ilkleridir.

Page 27: celalettinuyanik.comcelalettinuyanik.com/wp-content/uploads/2012/05/ıktısat... · Web viewİÇİNDEKİLER Bölüm 1 Temel Kavramlar 1.1.İktisadın Tanımı Ve Temel Kavramlar ...6

27

Klâsik akım, sanayi inkılâbı ile beraber doğmuştur. Merkantilistlerin müdahaleci politikasına karşılık, klâsikler de liberal bir iktisadi sistemin savunucuları olarak fikir mücadelesine atılmışlardır. Bırakınız yapsınlar, bırakınız geçsinler sloganı bu iktisatçılar tarafından da benimsenmiştir. Esas itibariyle devletin iktisadî hayata lüzumsuz ve bürokratik müdahaleler yapmaması gerektiğini ileri sürmüşlerdir. Klâsik iktisatçıların görüşlerini şu maddeler hâlinde incelemek mümkündür:

1. Malların kıymetini, kullanma kıymeti ve mübadele kıymeti diye ikiye ayırmışlar; kısa ve uzun dönemlerde fiyatın teşekkül etmesinde etkili olan sebepleri bulmaya çalışmışlardır. Marjinal fayda kavramını ileri sürmüşler, maliyetlerin kısa ve uzun dönemlerde etkili olduğunu kabul etmişlerdir. Fayda kavramı ile mübadele kavramı arasındaki bağlantıyı tam olarak açıklayamamışlardır.

2. Kısa dönemde teşekkül eden fiyata “piyasa fiyatı”, uzun dönemde teşekkül eden fiyata ise “tabiî fiyat” demişlerdir. Rekabet şartları altında, kısa dönemde, piyasa fiyatlarının arz ve talep tarafından belirlendiği; eğer belirli bir fiyatta arz talepten büyükse, piyasa fiyatının düştüğü; talep arzdan büyükse, piyasa fiyatının yükseldiği ifade edilmiştir. Tabiî fiyatın ise, rekabet şartları altında, uzun dönemde, piyasa fiyatının temayül edeceği bir denge fiyatıdır. Bu denge fiyatı üretim maliyeti tarafından belirlenir, demişlerdir.

3. Klâsikler; fizyokratlardan farklı olarak “artık kıymet ”in tarımdan değil “emek ”ten ileri geldiğini kabul etmişlerdir. Kıymetin ilk kaynağı ve temelinin emek olduğunu savunmuşlardır. Ancak klasiklerin savunduğu bu görüş; kapitalin fâiz geliri ile çelişki teşkil etmekte, savundukları fâiz gelirlerinde bir emek unsuru bulunmamaktadır.

4. Üretim fonksiyonuna, emek, kapital, toprak-tabiî kaynaklar olmak üzere, üç üretim faktörünün girdiğini kabul eder. Tarım ve sanayi kesimi ayırımı yapmadan, üretim fonksiyonunun artan gelire tâbi olduğunu, dolayısıyla, zaman içinde ekonomi geliştikçe üretimin reel maliyetinin düşeceğini, yâni, iş bölümü ve makinaların ihtisaslaşma durumları arttıkça, verimin yükseleceği; ihtisaslaşma durumunun ise piyasanın kapasitesi ile de ilgili olduğunu savunurlar.

Tarım kesiminde üretim fonksiyonunun, azalan gelire tâbi olduğunu, bunun sebebinin toprak arzının sabit ve toprağın tabiî verimliliğinin homojen olmayıp, farklı olmasından ileri geldiğini, üretim faktörlerinin artışı ile verimliliğin devamlı olarak artmayıp, optimum bir dengeden sonra verimliliğin (gelirin) düşeceğini izah etmişlerdir.

5. Klâsik iktisatçılardan Ricardo, Rant nazariyesini açıklarken, toprak gücünün miktar itibariyle, sınırlı ve sabit olduğunu, nüfusun artması ile topraktan ürün elde etmek için daha fazla sermaye ve üretim faktörü harcamak gerekeceğini, başlangıçta verimli topraklar işlenirken, nüfusun artması ile daha az verimli topraklara doğru bir

Page 28: celalettinuyanik.comcelalettinuyanik.com/wp-content/uploads/2012/05/ıktısat... · Web viewİÇİNDEKİLER Bölüm 1 Temel Kavramlar 1.1.İktisadın Tanımı Ve Temel Kavramlar ...6

28

kaymanın olacağı, bunun ise daha fazla sermayeyi gerektireceği için maliyetleri arttıracağı, verimli topraklarla, az verimli topraklar arasında maliyet farkından dolayı bir artık gelir doğacağı, bu gelirin ise (rant)ı meydana getireceği ifade edilmiştir.

Dış ticaretin serbest bırakılması savunulurken de az verimli topraklarda daha yüksek sermaye ile üretim yapılması yerine ithalat yolu ile toprak mahsullerini ithal etmenin (buğday gibi) daha iktisatlı olacağını savunmuştur.

Tarımda azalan gelir kânunu geçerli olduğundan, nüfus ve kapital arttıkça, ürünlerin fiyatları yükselmekte olduğu, bunun da rant şeklinde tüketiciden toprak sahiplerine geçtiği ifadeyle vergilerinin rant üzerinden yapılması fikri savunulmuştur.

6. Emek arzı nazariyesi açıklanırken de, ücret haddi arttıkça, nüfus artar, ücret haddi azaldıkça nüfus azalır görüşü ileri sürülmüştür. Buna göre, ücretlerin artması ile gelirler de artacağı için evlenmeler artacak, buna bağlı çocuk sayısı artacak, çocuk ölüm oranları düşecek, netice itibariyle de ölüm oranları azalacak denmektedir. Diğer yandan hayatı devam ettirecek bir asgarî ücret seviyesinden bahsedilmiştir. Bu duruma göre de, ücret gelirlerinin artması, nüfus artışını artıracağı için kısa bir müddet sonra bu durum, ücret hadlerini düşürerek asgarî ücret seviyesine indirecek, fiilî ücret ile asgarî geçimlik ücreti eşit olduğundan nüfus da sabit kalacaktır.

Sermayeye işçilerin tükettiği ihtiyaç mal ve eşyayı da dahil etmişlerdir. Ücret ödemelerini, kapitalist stokundan yapılan bir (avans) niteliğinde görmüşler, üretim süresi içerisinde işçilerin geçimini sağlayacak bu fona (ücret fonu) demişlerdir. Ücret fonunu, kapital stokunun büyüklüğüne bağlamışlar, ücret fonunun işçi sayısına bölünmesi ile (ücret haddi) meydana geleceğini ileri sürmüşlerdir. İşçi istihdamının arttırılması için kapitalin arttırılması gerektiği sonucuna ulaşmışlar, düşük ücret seviyesinin varlığını, ekonomik dengenin ve yüksek istihdam seviyesinin tabiî bir sonucu olarak addetmişlerdir. Kapitalistlerin bu yaklaşımı, Marxist düşünce sisteminin ve propagandanın yayılmasına geniş ölçüde zemin hazırlamıştır.

7. Kapitalist müteşebbisleri, üretimi organize etmeleri ve tasarruf yatırım yapmaları dolayısıyla, ekonominin en önemli sınıfı saymışlardır. Bu sınıfın, bir taraftan toprak sâhiplerinden toprak kiraladığı, bir taraftan işçileri sabit sermaye ile donatıp, diğer taraftan ücret fonu ile işçilerin zaruri ihtiyaçlarını giderdiğini söylemişlerdir.

Kapital birikim kaynağının tasarruf olduğu, kapitalin kullanılmasında tek saikın (sebebin) kâr elde etmek olduğu, dolayısıyla gerek tasarrufun ve gerekse yatırımın fonksiyonunun sadece kâr olduğu tasarruf yatırım eşitliği ile ekonominin dengeye ulaşacağı, kâr haddinin düşmesi hâlinde yatırımların azalacağı, tüketimlerin artacağı, dolayısıyla tasarrufların düşeceği; aksi durumda bu işleyişin ters yönde cereyan edeceği ekonominin gelişme seyri içinde, kapitalist müteşebbislerin kendi aralarındaki rekabet ve ücretlerdeki yükselme, verimli sahalardan daha az verimli alanlara geçme yüzünden kâr hadlerinin düşeceği savunulmuştur.

Page 29: celalettinuyanik.comcelalettinuyanik.com/wp-content/uploads/2012/05/ıktısat... · Web viewİÇİNDEKİLER Bölüm 1 Temel Kavramlar 1.1.İktisadın Tanımı Ve Temel Kavramlar ...6

29

8. Ekonominin, rekabet şartları altında fiyat mekanizması ile otomatik olarak genel dengeye yöneleceğini, çok sayıdaki fertlerin faaliyetlerini tam bir uyum içinde fiyat mekanizmasının temin edeceğini kabul etmişlerdir. Ancak Malthus, efektif talep yetersizliğinin bulunabileceğini genel olarak belirli kesimlerden fazla üretimin söz konusu olabileceğini; Ricardo, teknolojinin gelişmesiyle teknolojik bir işsizliğin vuku bulacağını ileri sürmüşse de klasiklerce kabul görmemiştir.

9. Ekonomik büyümenin belli bir süre sonunda kâr hadleri ile fâiz hadlerinin eşitlenmesi ile dengeye ulaşacağını, bu seviyede aynı zamanda nüfusun sabit bulunduğunu, ücretlerin asgarî geçim seviyesinde olduğunu, yatırımların sıfır olduğunu, sadece yenileme yatırımların yapıldığını, toprak sahiplerinin rantının çok yüksek seviyede bulunduğunu savunmuşlardır.

Diğer yandan para miktarı ile genel fiyat seviyesinin aynı yönde ve aynı oranda değiştiğini kabul etmişler, dış ticaretin liberal sistemin uygulanması ile otomatik olarak tam istihdama varacak şekilde dengeye ulaşacağını savunmuşlardır.

c) Neoklâsik iktisatçılar:

1. Homojen karakterli bir iktisadi akım değildir. İktisadi görüşleri birbirlerinden çok farklı bir durum arz eder. Bu ekolün iktisatçılarının, sosyalistlerin klâsik iktisatçılara yönelttikleri tenkitlere bir tepki olarak ortaya çıktığı görülmektedir. Neoklâsik ekolün ilk tanınmış iktisatçıları, Stanley Jevons, Carly Menger ve Leon Walras’tır. Daha sonra bu ekolün hâkim siması Alfred Marshall olmuştur. Bunlar dışında, John-Bates Clark, A.Cecil Pigou, John Maynard Keynes gibi iktisatçılar da neoklâsikler arasında yer almıştır.

Neoklâsik sentez akımı, Alfred Marshall ile başlamıştır. Neoklâsik sentez, fiyatlara ve mikroekonomiye ait nazariyeleri ile makro seviyede gelir dağılımına ait nazariyeleri bir araya getirmişlerdir. Klâsikler tarafından var sayılan dengenin para ve mâliye politikası ile kurulabileceğini, müzmin durgunlukların veya enflasyonların önlenebileceğini, ferdî tasarrufun endişe olabilecek bir depresyon (iktisadi çökme, gerileme) sebebi sayılmaması gerektiğini, özel tüketim ile devlet harcamalarını dengeyi koruyacak şekilde ayarlamanın mümkün olabileceğini, mikroekonomi ile makroekonomi arasında bir tenakuzun (çelişkinin) bulunmadığını ve iktisadi istikrarda merkez bankalarının önemli rol oynadıklarını ortaya koymuşlardır.

2. 1938 yılından sonra neoliberalizm iktisadi akımı olarak bir görüşün daha ortaya çıktığı görülmektedir. Bu görüşte olan iktisatçılar, bütün türleriyle kolektivizme ve sosyalizme karşıdırlar. Fiyat mekanizmasının iktisadî önemine inanmakta, piyasa rekabetinin korunmasını istemekte, mülkiyet rejimini savunmaktadırlar.

Bu iktisatçıları, klâsik iktisatçılardan ayıran başlıca özellikler şöylece özetlenebilir: Klâsiklerin, fiyat mekanizmasının kendiliğinden ve otomatik olarak işlediği düşüncesine karşılık; neoliberaller fiyat mekanizmasının etkinliğini, iktisat siyasetine

Page 30: celalettinuyanik.comcelalettinuyanik.com/wp-content/uploads/2012/05/ıktısat... · Web viewİÇİNDEKİLER Bölüm 1 Temel Kavramlar 1.1.İktisadın Tanımı Ve Temel Kavramlar ...6

30

ve müesseselere bağlamışlardır. Piyasa düzeninin başıboş bırakılması hâlinde, piyasa mekanizmasının tutuk ve tesirsiz duruma geçebileceğini savunmuşlardır. Klâsikler, serbest rekabeti tabiî düzenin kaçınılmaz sonucu sayarken, mezkûr iktisatçılar piyasanın başıboş bırakılması hâlinde rekabet şartlarından uzaklaşacağını ileri sürmüşlerdir. Bunun için de uygun bir hukuk sisteminin ve iktisat siyasetinin tatbik edilmesinden yana olmuşlardır.

3. Gerek klâsikler ve gerekse neoklâsikler, fâiz sistemi üzerine kurulmuş bankacılık müessesesini, ekonominin vazgeçilmez bir organı saymışlardır. Alfred Marshall gibi klâsik iktisatçılar, tasarruflarla fâiz haddinin birbirine bağlı olduğu görüşünü taşımışlardır. Tasarruf hacmini tayin eden en önemli faktörün fâiz hadleri olduğunu iddia etmişlerdir. Bu iktisatçılara göre, fâiz haddi yükseldikçe, tasarruf eğilimi artar, azaldıkça tasarruf eğilimi azalır demektedir. Tasarrufların artması ile yatırımların artacağı ve yüksek seviyede yatırım tasarruf eşitliğinin doğacağı şeklinde izah edilmiştir. Ancak Keynes, yaşadığı zamandaki şartlara göre % 3’lük bir fâiz haddinin normal olduğunu savunarak, Para Faiz ve İstihdamın Genel Teorisi adlı kitabında; “Nüfusun süratle artmadığı, modern teknik imkânlarla donatılmış normal gelişmesine devam eden bir toplum, fâiz haddini sıfıra düşürebilirler. Böyle istikrara kavuşmuş bir toplumda, değişme ve ilerleme, sadece teknikteki, zevklerdeki, nüfustaki ve müesseselerdeki değişikliğin bir sonucu olur. Tüketim mallarının fiyatları ile sermayenin fiyatının (fâizin) orantılı olduğu bu durumda, sermaye tüketim mallarının fiyatını çok az etkiler.” demektedir. Keynes, fâizin ekonomiye vermiş olduğu zararları fark etmiş bir klâsik iktisatçı olarak bilinir.

Komünizmin iktisadi düşünce şekli: Genelde sanayileşmiş kapitalizme tepki olarak doğmuş, devlet kapitalizmini savunan, özel kuruluş ve şahıslara mülkiyet hakkı tanımayan bir doktrin. Temsilcisi Karl Marx’tır. Karl Marx, sanayileşmekte olan kapitalist Avrupa devletlerinin (İngiltere, Fransa gibi) bozuk sanayileşmekte olan ekonomik yapılarına bakarak ve kapitalist iktisatçıların ileri sürdüğü düşünceleri ve mevcut sistemi tenkit ederek beş temel esasta görüşlerini açıklamıştır.

Marksist düşünceye göre; 1) Bütün mal ve servetler, işçiler tarafından üretilir. Ancak kapitalistler, işçilere geçinebilecekleri kadar bir ücret verirler. Arada meydana gelen fark (artık değer) olup bunu kapitalistler alır. Bu sebeple kârın istismarın bir sonucu olarak meydana geldiği; 2) Servetin devamlı azınlıkta olan kapitalist sınıfa doğru akacağı, işçi kesiminin sayısal olarak çoğalmasına karşılık, aldıkları payın azalacağı, bu şekilde kapitalistlerle, işçiden meydana gelen iki ayrı (sınıfın) meydana geleceği; 3) Sermayenin belirli kapitalist sınıfta yoğunlaşmasının daha fazla sanayileşme ve bunun sonucunda daha çok üretim meydana geleceği geniş işçi kitlesinin satın alma gücünün olmaması sebebiyle bir üretim fazlası meydana geleceği (Fazla üretim teorisi) buna müteakip ekonomide çöküş başlayacağı; 4) Ekonomik güçlük içinde kalan işçi sınıfı (proleterler) ile kapitalistler arasında menfaatten doğan bir sınıf çatışmasının meydana geleceği; 5) Neticede bu çatışmanın

Page 31: celalettinuyanik.comcelalettinuyanik.com/wp-content/uploads/2012/05/ıktısat... · Web viewİÇİNDEKİLER Bölüm 1 Temel Kavramlar 1.1.İktisadın Tanımı Ve Temel Kavramlar ...6

31

ise sosyal ihtilale dönüşeceği, bu ihtilalin sonucunda, sınıfsız, şahsî mülkiyete dayanmayan, her şeyin toplumun ortak malı olacak şekilde bir işçi diktatörlüğünün kurulacağı görüşleri ileri sürülmüştür.

Bu safhalardan sonra, tek sınıf olan proleterlerin (işçi sınıflarının) şuurlaşma hareketinin başlayacağı, ne pahasına olursa olsun, yetenekli bir azınlık-komünist partisinin, bütün yetki ve güçleri elinde tutarak, sosyalizmin altyapısı teşekkül ettirilinceye kadar ve halk şartlandırılıncaya kadar, gerekirse her türlü şiddet ve yollara başvurularak komünist topluma tam geçiş sağlanacağı savunulmuştur.

Komünizm, ilkelerinin halka aşılanması ve kabul ettirilmesinde en büyük engel olarak Allah inancı ve dini görmüştür. Bunun için de gerek komünist devletlerde ve gerekse komünizmi sokmak istedikleri memleketlerde dini duyguları yok etmek, Allah’a olan inancı ortadan kaldırmak için her türlü yollarla, milletleri içeriden yıkma, bölme çareleri araştırılmış, soğuk savaşla bunun propagandasını yapagelmişlerdir.

Komünizmin mülkiyet hakkı yalnız devlete verilmiştir. Yönetim merkezîdir. Fertler değil, toplum önemlidir. Devlet adına ferdin heder edilmesinde hiçbir sakınca yoktur. Görüldüğü gibi, komünizmde kapitalizmin muhtelif şekildeki düşünce sistemlerinden olduğu gibi bir anti-tez olarak ve bulunduğu zamanın şartları göz önünde tutularak bir sistem, bir kanun olarak telakki edilmiştir. Karl Marx, bulunduğu zamanın bozuk ekonomik yapısına bakarak böyle bir görüş ileri sürmüştür. Hâlbuki onun bu varsayımlarının aksine olarak halen komünist bir ekonomik yapıya sahip olan Rusya’da bu rejimin yerleşmesi sanayileşmenin sonucunda olmamış, aksine ekonomik yönden zayıf ve sanayileşmemiş bir durumdayken yerleşmiştir. Komünist rejim, işçi sınıfının şuurlanarak topluca bir sosyal ihtilâl gerçekleştirmesi ile değil, binlerce insanın kanı pahasına zulüm ve işkenceler altında bir avuç komünist militan tarafından zorla yerleştirilmiştir. Mülkiyet, halkın elinden alınmış, bir avuç komünist partisi mensuplarının sınırsız bir yetki içinde kullandığı devlet kapitalizmi şekline dönüştürülmüştür.

Ekonomik yapı, merkezden planlama esasına dayanır. Kaynakların ve gelir dağılımının nasıl kullanılacağı, yapılan planlar dairesinde belirlenir. Arz-talep durumuna göre teşekkül eden ve piyasada düzenleyici rol oynayan fiyat hareketlerinin olmasına müsaade edilmez. Üretimde olduğu gibi tüketim de merkezden devlet tarafından planlandığı şekilde yürütülür. Bunun için de komünizmle idare edilen memleketlerde, halkın dilediği şekilde gıda malları, eşya, araç ve gereçler üzerinde geniş bir tasarruf yetkisi bulunmamaktadır.

Sovyet Rusya’da olduğu gibi komünist memleketlerde gelir kaynakları silahlanmaya tahsis edildiği için bu sahada teknik ilerleme sağlanmışsa da halk, yaşayışı son derece basit, imkânsızlıklar ve yokluklar içinde bulunmuştur.

Page 32: celalettinuyanik.comcelalettinuyanik.com/wp-content/uploads/2012/05/ıktısat... · Web viewİÇİNDEKİLER Bölüm 1 Temel Kavramlar 1.1.İktisadın Tanımı Ve Temel Kavramlar ...6

32

Kâr etmek mefhumunun olmayışı, mülkiyet hakkının bulunmaması ve halk üzerinde dinsizlik propaganda ve aldatmacanın yapılması gibi sebeplerden de üretim kaynakları son derece düşük kapasite ile kullanılmakta, üretilen mallarda rekabetin de olmayışı yüzünden kalite görülmemektedir. Bu ise mevcut kaynaklardan tam olarak istifade etmeyi imkânsız hale getirmekte; kaynakların daha iyi kullanılması için halk üzerinde yoğun bir baskı, zulüm ve işkence faaliyetleri devam etmektedir. Zulüm payidar olmayacağı için Rusya da komünizm de 1990 senesinde iflas etti. Bütün peyk devletleri de dâhil serbest ekonomiye yavaş yavaş geçiş başladı.

Komünizmin ekonomik yapısına benzer diğer bir sistem de faşizmin ekonomik anlayışında vardır. Faşizmde, mülkiyet hakkı tanınmıştır. Ancak ekonominin idaresi devlet eliyle planlı bir şekilde yönlendirilir. Müesseseler de devlete karşı sorumlu durumdadır. Faşizme göre devlet, yüce bir varlık ve ulaşılabilen son noktadır. Ekonomi komünizmde olduğu gibi tek parti tarafından ve totaliter bir anlayışla yürütülür. “Her şey devlet için, hiçbir şey ona karşı ve onun dışında değil” faşizmin parolasıdır.

İslamiyet’te iktisadın esasları: Sosyal adalet üzerine kurulmuş, meşru kazanç esasına dayalı, hür dünyada tatbik edilen liberal ekonomiye yakın bir ekonomik anlayış hâkimdir.

Ekonomik kaideler, İslâm hukukunun umumî prensipleri ile bir bütünlük arz eder. Kapitalizm ve komünizmde olduğu gibi bir teori veya bir nazariye değildir. Belli bir dönemin uygulanmakta olan bozuk ekonomik sistemine tepki olarak da doğmamıştır. Tarihin sosyal hâdiseleri içinde ortaya çıkmış olan birtakım “izm”lere bağlı ekollerin antitezi de değildir. İslâmiyet; bir milletin sosyal, iktisadî ve hukukî ihtiyaçları, dünyadaki ve ahiretteki durumları esas alınarak bildirilmiş olan Allah Teâlâ’nın ve O’nun yüce Peygamberinin emirleri ve tebliğleridir. Ekonomik prensipler bu genel esasların içine yerleştirilmiştir. Durum bu merkezde olunca da diğer beşerî sistemlerde olduğu gibi ayrı bir hususiyetle bir gaye olarak ortaya çıkmamıştır. Yâni, İslamiyet’te iktisat, insanların tabiatla ilişkilerinden kaynaklanan ve sadece iktisadın kanunları ile şekillenen bir “mekanik hayat” ve onun ilmi değildir.

İslamiyet’te iktisat, edille-i şer’iyye (Kur’ân-ı kerîm, hadîs-i şerifler, icmâ-i ümmet ve kıyâs-ı fukahâ) ve ona aykırı düşmeyen örf ve âdetlerin kontrolü altındadır. Üretim, tüketim, değişim ve iş bölümü gibi iktisadi faaliyetler esnasında Müslümanlar, dinin koyduğu esaslara uymak mecburiyetindedirler. Helâl-haram, günah-sevap, meşru-gayri meşru tarzında beliren müeyyideler hem ferdî, hem sosyal vicdan da etkili kılınmakta, hem de devlet güçlerinin harekete geçerek iktisadî hayatın işleyişini kontrol etmesi istenmektedir. Yâni iktisadi hayatın başarılı işlemesi için milletin ve devletin hem eğitim, hem de hukuk gibi iki müessesesi harekete geçirilmektedir. Aksi halde böyle bir kontrolden mahrum kalan bir iktisat hızla “kuvvetlinin zayıfı ezdiği” bir arenaya dönüşür. Nitekim kapitalist sistemlerin

Page 33: celalettinuyanik.comcelalettinuyanik.com/wp-content/uploads/2012/05/ıktısat... · Web viewİÇİNDEKİLER Bölüm 1 Temel Kavramlar 1.1.İktisadın Tanımı Ve Temel Kavramlar ...6

33

tehlikesi buradadır ve bu sistemler, hürriyeti başıboş gibi istismar zeminlerinde arayan beşeriyete çok pahalıya mal olmuştur. Beşerî sistemler ihtiyaçları sonsuz, kaynakları sınırlı sayarlarken, İslâmiyet ihtiyaçlara da bir sınır getirmiştir. Bu husus Kur’an-ı kerimde açıkça bildirilmektedir (İbrahim suresi: 34). Diğer beşerî sistemlerde fert, sınırsız ihtiyaçlarını tatmin etmek için başkalarının hakkına bile tecavüz ederken, İslâmiyet buna bu emri ile müsaade etmemiştir.

Genel olarak ifade edilirse, iktisadi sistem meşru kazançla sınırlandırılmıştır. Diğer bir ifade ile iktisadi faaliyetlerin genel hukuk prensiplerine ters düşmemesi lâzımdır. Alış-veriş, malların fiyatlarının teşekkülü, arz-talep esasına göre yürür. İhtikâr (karaborsacılık) ve fahiş kâr, toplum zararına dönüşmesi halinde yasaklanmıştır. Ferdin iktisadî hürriyeti, mülk edinme ve miras hakkı vardır. Kişi mülkünde dilediği gibi tasarrufta bulunabilir. Herkes dilediği yerde, dilediği iş ve sanatla meşgul olabilir. Ticaretin temelinde ticari ahlâk yatar. Zaten İslâm iktisadını diğerlerinden ayıran bir vasfı da ahlâkî olmasıdır. Hadis-i şeriflerde Peygamber efendimiz buyurdular ki: Yetimin malına yaklaşmayın. Meğerki yetim büyüme çağına yetişinceye kadar en iyi şekilde yaklaşın. Ölçüyü, teraziyi adâletle tutunuz. Hiç kimseye gücünün yetmeyeceğini yüklemeyiniz.

Bir kimse gıda maddelerini alıp, pahalı olup da satmak için kırk gün saklarsa hepsini fakirlere dağıtsa, günahını ödeyemez. Satılan bir şeyin kusurunu gizlemek helâl değildir. O kusuru bilip söylememek de kimseye helâl değildir.

Ticarete hıyanet karışınca bereket gider.

Enes bin Malik buyurdu ki; Medîne-i münevverede pahalılık oldu. “Yâ Resûlallah (sallallahü aleyhi ve sellem) fiyatlar yükseliyor. Bize kâr haddi koyunuz.” denildi. “Fiyatları koyan Allah Teâlâ’dır. Rızkı genişleten, daraltan, gönderen O’dur. Ben Allahü teâlâdan bereket isterim.” buyurdu. Bu hadîs-i şerîf ile arz ve talep kânununu ortaya koyuyorlardı.

Emeğin karşılığı olan ücret, sermaye ve kapitalin kullanılması karşılığında kâr, toprağın işletilmek üzere kiraya verilmesi karşılığında rant’la elde edilen gelirler meşru kabul edilmiştir. Her çeşidi ile fâiz yasaklanmıştır. İslamiyet’te fâiz, ödünç vermede, rehinde ve alışverişte, alıcıdan veya satıcıdan birinin ötekine, karşılıksız olarak vermesi şart edilen fazla mala denmektedir.

Farklı kabiliyet ve farklı melekelerin sonucu, ücretlerde farklılığın olacağını kabul etmiştir. Hadîs-i şerîfte: “İşçiye, alnının teri kurumadan hakkını veriniz.” emri buyurularak esasa ilişkin kaide bildirilmiştir. Diğer yandan işçiye de büyük bir titizlik, bağlılık ve samimiyetle işini yapması emredilmiş, diğer sistemlerde olduğu gibi sendika aracılığı ile işçinin ve ekonominin güç durumlara düşmesi engellenmiştir. İşçi-işveren münasebetlerinde esas kaide herkese komünizmde

Page 34: celalettinuyanik.comcelalettinuyanik.com/wp-content/uploads/2012/05/ıktısat... · Web viewİÇİNDEKİLER Bölüm 1 Temel Kavramlar 1.1.İktisadın Tanımı Ve Temel Kavramlar ...6

34

olduğu gibi, eşit ücret değil, adaletli ücret ödemektir. Herkesin yaptığı işe göre ücret alması esastır. Çok çalışan ve mahareti çok olan çok, diğerleri daha az kazanır.

Bölüm 4

TALEP, ARZ VE PİYASA

4.1. TALEP

Talep satın alma isteği demektir. Satın alma arzusunu ve isteğini yansıtır. Ancak, her istek ve arzu talep anlamına gelmez. Bir isteğin ekonomik anlamda talep olması için yeterli satın alma gücü ile desteklenmiş olması gerekir. Alım gücü yüksek olan kişinin araba alma isteği bir taleptir. Ancak alım gücü olmayan kişi için böyle bir istek hayal veya amaç olabilir. O halde talep; belirli bir piyasada, belirli bir zamanda, belirli bir fiyattan, satın alınmak istenen ve satın alma gücü ile desteklenen mal ve hizmet miktarıdır. Kişilerin tek tek taleplerine kişisel talep, kişisel taleplerin toplamına ise piyasa talebi denir.

4.1.2.Talebin Özellikleri

- İstek satın alma ile ilgili olmalı

- Talepte bulunanın satın alma gücü olmalı

- Satın alma isteği belirli bir zaman veya dönem içinde oluşmalı

- Ürünün satıldığı belirli bir piyasa bulunmalı

- Ürünün birim fiyatı belirlenmiş olmalı

4.1.3.Talebi Etkileyen Faktörler

- Ürünlerin fiyatı; Üreticiler üretim maliyetlerinin üzerine bir miktar kar payı koyarak satış fiyatını oluştururlar. Satış fiyatı ürünün maliyet fiyatının altına düşmez, düşmesi firmanın zararı anlamına gelir. Oysaki firmanın ayakta kalabilmesi satışları üzerinden kar etmesine bağlıdır. Ürünün satış fiyatının yüksek olması talebin düşmesine, satış fiyatının düşük olması talebin artmasına neden olabilir. Örneğin on yıl önce piyasaya sunulan ilk bilgisayarların satış fiyatı yüksek olduğundan talep düşük kalmış, zamanla bilgisayar maliyetlerinin azalması fiyatın düşmesine ve talebin artmasına neden olmuştur.

Page 35: celalettinuyanik.comcelalettinuyanik.com/wp-content/uploads/2012/05/ıktısat... · Web viewİÇİNDEKİLER Bölüm 1 Temel Kavramlar 1.1.İktisadın Tanımı Ve Temel Kavramlar ...6

35

- Tüketicilerin gelir seviyeleri; Tüketicinin gelir seviyesi talep edeceği ürünleri belirler. Gelir seviyesi yükseldikçe ürün taleplerinde artış, düştükçe ise ürün talebinde azalma görülür. Örneğin ülkemizde ücretlerin düşük olması alım gücünü azaltmaktadır.

- Kişinin alışkanlıkları, tercih ve gelenekler: Hepimiz birbirimizden farklı zevk ve tercihlere sahibiz. İnsanların alışkanlıkları, bir ürüne olan talebin belirlenmesi açısından önemlidir. Yaşadığımız bölge ve iklim koşulları ise isteklerimizi ve tercihlerimizi etkiler.

- Malın karşıladığı ihtiyacın şiddet derecesi: İhtiyaçlarımızın şiddet derecesinin fazla ya da az olması talep kararımızı etkilemektedir. Su içmek yaşamamız için zorunlu olan ihtiyaçlarımızdandır. Suyun fiyatı ne olursa olsun tüketim talebimizde bir değişme olmayacaktır. Ancak eğlenmek gibi zorunlu olmayan ihtiyaçlarımızı ertelemek daha kolay olacaktır.

- Piyasa işlemleri: Ülkedeki faiz oranları, kurlar ve menkul kıymet piyasaları tüketicinin gelir seviyesini olumlu ya da olumsuz yönde etkileyebilir. Alım gücü değişen tüketicinin talebi kesinlikle cebindeki paraya göre değişecektir. Ekonomik koşullar bazen isteklerimizden vazgeçmemize bazen de daha çok tüketmemize neden olabilir. Örneğin faizlerin yükselmesi bankalardaki mevduatların artmasına neden olacak, faizlerin artması kredi maliyetlerini artıracak bu da üretim maliyetlerini yükseltecektir.

- Nüfus: Nüfusun büyüklüğü ve yapısı talebi etkiler. Çocuk nüfusunun çok olması oyuncak sektöründeki talebi, genç nüfusun fazla olması kozmetik ürünlerindeki talebi ve yaşlı nüfusun çok olması sağlık sektöründeki talebi artıracaktır.

- Mevsimlik faktörler: Pek çok mala ve hizmete olan talep mevsim şartlarına bağlı olarak değişir. Örneğin dondurma talebi yaz aylarında, yakıt talebi kış aylarında artar.

4.1.4.Talep Kanunu

Ürünün fiyatı ile satın alma isteği arasında ters orantı vardır. Ürünün piyasadaki talep miktarı çok ise fiyatı düşer. Piyasadaki talep miktarı az ise fiyatı artar. Satış fiyatlarının ürüne gelen talepten etkilenmesine talep kanunu denir.

4.1.5.Talep Esnekliği

Esneklik, kuralların zaman zaman geçerliliğini kaybetmesidir. Talep esnekliği ise; talepteki değişme oranının ürün fiyatlarını aynı oranda etkileyememesi anlamına gelir.

4.2.ARZ

Page 36: celalettinuyanik.comcelalettinuyanik.com/wp-content/uploads/2012/05/ıktısat... · Web viewİÇİNDEKİLER Bölüm 1 Temel Kavramlar 1.1.İktisadın Tanımı Ve Temel Kavramlar ...6

36

Arz kısaca sunmak anlamını taşır. Arz, mal veya hizmetlerin belirli bir piyasada, belirli bir zamanda ve belirli bir fiyattan satışa sunulmasıdır. Pazarlarda, marketlerde, mağazalarda, istediğimiz ürünleri satın almaya hazır buluruz. Pazarlardaki ürün miktarı arzı ifade eder.

4.2.1.Arzın Özellikleri

- Ürünlerin sunulduğu bir piyasa bulunmalıdır.

- Belirli bir zaman dilimi olmalıdır.

- Belirlenmiş fiyatlar dizisi olmalıdır.

4.2.2.Arzı Etkileyen Faktörler

- Malın piyasa fiyatı: Fiyatlar yükseldikçe firmalar karlarını artırmak için daha çok ürünü satışa sunacaklardır. Fiyatlardaki artış arzı da artırmaktadır.

- Üretim faktörlerinin fiyatları: Üretimde kullanılan malzemeler, makineler, finansman ve işçilik üretim faktörleri olarak kabul edilir. Üretimde kullanılan girdilerin maliyetleri yükseldiğinde artış birim fiyata yansıtılır. Maliyetlerin artması kârlılığı olumsuz etkileyeceğinden firmalar üretim miktarlarını kısabilirler. Üretim miktarının azalması arzı azaltacaktır.

- Ülkenin teknoloji düzeyi: Yeni buluşlar, yeni üretim yöntemlerinin uygulanması, verimliliği arttırıp üretim maliyetini düşürecektir. Maliyetlerin düşmesi arzın artmasına neden olacaktır.

- Ekonomik kararlar: Ülkedeki siyasi iradenin ekonomiyi etkileyecek kararlar alması arz miktarını etkilemektedir.

- Geleceğe dönük fiyat beklentileri: Firmalar üretim miktarlarını ileride oluşacak fiyat hareketlerini tahmin ederek tespit ederler.

4.2.3.Arz Kanunu

Üreticiler kendilerine gelen tüketici talebine göre üretim yaparlar. Hatta bazı firmalar tüketici talebini ölçen anketler yaparak üretim şeklini ve miktarını anket sonuçlarına göre yönlendirirler. Arz kanunu; fiyat ile arz arasında doğru orantılı bir ilişki vardır. Fiyatlar artarsa arz artar, fiyatlar düşerse arz (üretim) azalır.

4.2.4.Arz Esnekliği

Her zaman arz kanunu bizim yukarıda verdiğimiz gibi kuralına uygun çalışmayabilir. Arz miktarı fazla artarken fiyat düşebilir veya artmayabilir.

Page 37: celalettinuyanik.comcelalettinuyanik.com/wp-content/uploads/2012/05/ıktısat... · Web viewİÇİNDEKİLER Bölüm 1 Temel Kavramlar 1.1.İktisadın Tanımı Ve Temel Kavramlar ...6

37

Bölüm 5

ESNEKLİK

5.1.ESNEKLİK

Talebin fiyat esnekliği, bir malın talep edilen miktarının bu malın fiyatına karşı duyarlılığının ölçüsüdür. Talebin fiyat esnekliği, bir malın talep edilen miktarındaki yüzde değişmenin o malın fiyatındaki yüzde değişmeye oranlanması ile hesaplanır. Ekonomistler, talep eğrilerini talebin fiyat esnekliği katsayılarına göre sınıflandırırlar. Bu sınıflandırmada katsayıların mutlak değerleri kullanılmaktadır. Buna göre Ed<1 için inelastik talep ya da esnek olmayan talep, Ed= 1 için birim esnek talep, Ed>1 için esnek talep terimleri kullanılır.

Tüm negatif eğimli doğrusal talep fonksiyonlarında, talep eğrisinin orta noktası birim esnekliği gösterirken, orta noktasının üzeri esnek, bu noktanın altı ise in elastik talebi göstermektedir.

Fiyat esnekliği kavramının önemli kullanımlarından birisi, bir ürünün fiyatı değiştiği zaman, satıcıların elde edeceği toplam hasılat ya da tüketicilerin bu ürün için yapacağı toplam harcamanın ne olacağının tahmin edilmesine olanak tanımasıdır.

Talebin fiyat esnekliğini etkileyen faktörler arasında ürün için ikame edilebilirliğin derecesi, ürünün tüketici bütçelerindeki önemi, fiyat değişmelerinin geçici ve sürekli olması, malın tatmin ettiği ihtiyacın niteliği (zorunlu ve lüks mal) gibi faktörler yer alırken, esneklik zaman içerisinde de değişim gösterebilmektedir.

Gelir esnekliği, parasal gelirde yüzde bir oranındaki bir değişiklik sonucu talep miktarında meydana gelen yüzde değişmedir. Gelir arttığı zaman talep artıyorsa, gelir esnekliği pozitif bir sayı olarak elde edilecektir. Bu tür mallar normal mal olarak nitelendirilir ve malların çoğunluğu bu tanımlamaya uymaktadır. Ancak bazı mallar vardır ki, gelir arttığı zaman bunların talebinde azalma olur. Bu durumda gelir esnekliği negatiftir. Negatif gelir esnekliği olan mallar düşük mal olarak tanımlanır.

Çapraz talep esnekliği, bir malın fiyatındaki yüzde değişmenin bir başka malın talep miktarında neden olduğu yüzde değişmeye ilişkin bir ölçüttür ve Aşağıdakilerden hangisi malı miktarındaki yüzde değişmenin B malı fiyatındaki yüzde değişmeye

Page 38: celalettinuyanik.comcelalettinuyanik.com/wp-content/uploads/2012/05/ıktısat... · Web viewİÇİNDEKİLER Bölüm 1 Temel Kavramlar 1.1.İktisadın Tanımı Ve Temel Kavramlar ...6

38

oranı şeklinde hesaplanır. Çapraz talep esnekliği ikame mallar için pozitif, tamamlayıcı mallar için negatif değer alır. Arz esnekliği üreticilerin fiyat değişimlerine karşı duyarlılıklarını ölçmektedir. Arz esnekliği, bir malın arz edilen miktarındaki yüzde değişimin fiyatındaki yüzde değişmeye oranıdır.

Arz esnekliği, bir malın fiyatında ortaya çıkan değişmenin, malın arz edilen miktarı üzerinde yarattığı etkiyi % cinsinden ölçmektedir.

Talep esnekliği ile aynı formül olduğuna dikkat edin:-) sadece talep esnekliğindeki Q talep edilen miktarı gösterirken, buradaki Q arz edilen miktarı göstermektedir. Ayrıca talep esnekliği her zaman negatif iken (fiyat ile talep arasındaki ters yönlü ilişki nedeniyle) arz esnekliği her zaman pozitiftir.

Arzın fiyat duyarlılığının yüksek ya da düşüklüğü (esnek olup olmadığı) bulunan değer 1 ile kıyaslanarak bulunur.

Arz Esnekliğini Etkileyen Faktörler:

Kısa Dönem-Uzun Dönem: Kısa dönemde arz esnekliği düşüktür. Mesela piyasada fiyatın arttığını düşünelim, bu durum üreticileri daha fazla üretmek yolunda motive edecektir. Ancak üretimin kısa sürede artması mümkün değildir. (Özellikle tarımsal üretimin artması en az 1 mevsim geçmesini gerektirir) Bu nedenle, arz fiyat değişimine kısa dönemde ayak uyduramaz. Uzun dönemde ise arz esnekliği yüksektir.

Geleceğe Ait Bekleyişler: Üreticiler fiyat değişikliğinin geçici olmasını bekliyorlarsa, üretici için üretimi arttırmak yarar sağlamaz, dolayısıyla arz esnekliği düşüktür. Ancak fiyat değişikliğine ilişkin bekleyiş uzun süreceği şeklinde ise üretici üretimini yeni fiyata göre ayarlayabilecektir. Dolayısıyla arz daha esnek olacaktır.

Page 39: celalettinuyanik.comcelalettinuyanik.com/wp-content/uploads/2012/05/ıktısat... · Web viewİÇİNDEKİLER Bölüm 1 Temel Kavramlar 1.1.İktisadın Tanımı Ve Temel Kavramlar ...6

39

Bölüm 6

TÜKETİCİ TEORİSİ

6.1.TÜKETİCİ TEORİSİ

Tüketici ihtiyaçlarını karşılamak maksadıyla elinde bulunan paranın hepsini harcar. Tüketici harcamasını yaparken rasyonel davranır ve kendisine en fazla faydayı sağlayacak olan malı/malları alır. Fayda: Tüketicinin ihtiyaçlarını gidermek maksadıyla almış olduğu mallardan sağlamış olduğu maksimum hazdır.

Fayda ölçülebilir diyenler(kardinal yaklaşım).Kardinal yaklaşımda fayda ölçülebilir bu da demektir ki faydaları sayısal olarak ifade edebiliriz ve bunlar arasında kıyaslama yaparak hangi malın daha fazla fayda sağlayacağını anlayabiliriz. Tüketilen mal miktarıyla toplam fayda artarken marjinal fayda (tüketilen son malın bir öncekine göre sağlamış olduğu fayda miktarı)miktarı azalır. Demek ki en büyük faydayı bize tükettiğimiz ilk mal sağlamaktadır. Toplam fayda bir noktada sıfır olur ve daha sonra giderek azalan bir seyir izler. Marjinal faydada tüketilen ilk maldan itibaren azalır ve toplam faydanın sıfır olduğu noktada o da sıfır olur. Fayda derecelendirilir diyenler(ordinal yaklaşım).Ordinal yaklaşım faydanın derecelendirilebileceğini söylemişlerdir.

6.1.1.Tercih ve Fayda

Fayda, tüketilen mal ve hizmetlerin ihtiyacı karşılama özelliğidir. Yani bir mal ihtiyaçlarımıza karşılık verebildiği ölçüde faydalıdır. Faydanın ölçülüp ölçülemeyeceği iktisatçılar arasında tartışılan bir konudur.

Bazı iktisatçılar, faydanın ölçülebileceğinin savunmuşlar ve “util” denen bir ölçü birimi kullanmışlardır. Bu iktisatçılar sayısalcılar ya da kardinalistler olarak adlandırılır. Diğer iktisatçılar ise faydanın ölçülemeyeceğini, sadece sıralanabileceğini savunurlar. Bu gruba da sırasalcılar veya ordinalistler denir. Biz iktisada giriş dersi içerisinde kardinalistlerin yöntemini izleyeceğiz.

6.1.2.Toplam Fayda Ve Marjinal Fayda

Page 40: celalettinuyanik.comcelalettinuyanik.com/wp-content/uploads/2012/05/ıktısat... · Web viewİÇİNDEKİLER Bölüm 1 Temel Kavramlar 1.1.İktisadın Tanımı Ve Temel Kavramlar ...6

40

Toplam Fayda (TU); belirli bir zaman diliminde, bireyin diğer mal ve hizmetlerden olan tüketimi sabitken (diğer malların tüketimi ceteris paribus), bir malın çeşitli miktarlarının tüketilmesi sonucu ulaşılan tatmin düzeyidir.

Marjinal fayda (MU) ise, belirli bir zaman diliminde bir maldan bir birim daha fazla tüketilmesi sonucu toplam faydada meydana gelen değişmedir.

Azalan Marjinal Fayda İlkesi; Bir malın tüketimine devam edildikçe, elde edilecek ek fayda (yani marjinal fayda) giderek azalacaktır. Su içmekten bahsediyorsak, ilave her bir bardağın susuzluğumuzu giderme özelliği, gittikçe azalacaktır. Hatta öyle bir nokta vardır ki, artık su içmek susuzluğumuzu gidermemize değil kusmamıza neden olacaktır.

Bir ekonomide kıt kaynaklarla sınırsız ihtiyaçların karşılanması gerekmektedir. Bu süreci etkileyen ve yöneten sihirli güç üretimdir. Mal ve hizmetlerin faydasının artırılması olarak da tanımlanan üretim, firmaların üretim faktörlerini kullanarak gerçekleştirdiği bir iktisadi faaliyettir.

Page 41: celalettinuyanik.comcelalettinuyanik.com/wp-content/uploads/2012/05/ıktısat... · Web viewİÇİNDEKİLER Bölüm 1 Temel Kavramlar 1.1.İktisadın Tanımı Ve Temel Kavramlar ...6

41

Bölüm 7

ÜRETİCİ TEORİSİ

7.1. Üretim Konsepti

Bilimsel iktisat öncesi dönemden günümüze kadarki iktisadi düşüncede, iktisadi oluşumun doğal kanunu üzerine birçok tartışma yapılmış ve bu süreçte iktisat birçok bilim dalıyla etkileşim içinde olmuştur. Özellikle matematik ve fizik gibi bilim dalları, değerin kaynağının sorgulanmasında önemli katkı sağlamışlardır.

Bilimsel iktisat öncesi ilk dönemlerde, kölelik emeğin kaynağı olarak görülürken, Merkantilizmle birlikte zenginliğin kaynağı mübadele (ticaret) ile açıklanmaktadır. Bilimsel iktisadın ilk okulu olan Fizyokratizm'e göre, değer yaratmanın temel dayanağı ve tek verimli faaliyet alam tarım olmuş, toprak-emek bileşenleri ekseninde sürekli olarak tüketilenden daha fazla üretim yaratmasından dolayı, toprak net hasılanın "prodüit net" kaynağı olarak görülmüştür. Dr. Quesnay öncülüğünü yaptığı Fizyokratik paradigma da ürünün piyasa fiyatının altında satılmasının nedeni olarak çiftçilerin arı gibi çalışmaları gösterilmiş ve tüm etkileşimler "Ekonomik Tablo" ile açıklanmaya çalışılmıştır.

Değerin kaynağını doğal düzen anlayışıyla sorgulayan Klasik okulun ardından gelen ve özellikle Marshallyan analizlerle çerçevesi tamamlanan Neoklasik iktisadi düşüncede üretim ve bölüşüm süreci daha analitik bir yapıda tanımlanmaya çalışılmış ve teknolojik değişmelerin etkisi ortaya konmuştur. Bu bağlamda herhangi bir üreticinin üretim faktörlerini bir araya getirmesinin (üretim fonksiyonları ve analizleri) yanı sıra piyasa şartlarındaki değişimlere bağlı olarak üreticinin yapması gereken düzenlemeler, iki temel sorun olarak dikkate alınmıştır.

7.1.1. Üretimle Tanımı ve Üretim Faktörleri

Yukarıdaki açıklamalarımızdan da anlaşılacağı üzere, geçmişten günümüze kadar ki tüm iktisadi ekollerin en önemli çalışma alanlarından birisi, üretim olmuştur. Bunun en önemli nedeni, kıt olan kaynaklarla sınırsız olan ihtiyaçların karşılanması sorunudur. Söz konusu sorunun çözümü, üretim konsepti içerisinde aranmaktadır.

Page 42: celalettinuyanik.comcelalettinuyanik.com/wp-content/uploads/2012/05/ıktısat... · Web viewİÇİNDEKİLER Bölüm 1 Temel Kavramlar 1.1.İktisadın Tanımı Ve Temel Kavramlar ...6

42

İnsanların ihtiyaç duyduğu mal ve hizmetlerin elde edilmesine yönelik tüm çabalar, üretim olarak adlandırılmaktadır. Diğer bir tanıma göre ise üretim, mal ve hizmetlerin faydalarının artırılması sürecidir. Mal ve hizmetlerin faydasının artırılması mekânsal ve zamansal açıdan yapılabileceği gibi, şekil ve mülkiyet açısından da yapılabilmektedir. Hangi açıdan yapılırsa yapılsın, bir malın faydasının artırılmasına yönelik tüm faaliyetler üretim konsepti içerisinde ele alınmaktadır.

Üretim sürecinde 4 önemli faktör rol oynamaktadır. Aynı zamanda üretim faktörleri olarak da adlandırılan söz konusu faktörler:

—Emek

—Sermaye

—Doğal Kaynaklar ve

—Girişimcidir.

Yukarıda sıralamış olduğumuz faktörler kitabımızın birinci bölümünde ayrıntılı olarak ele alındığından dolayı, burada ayrıntıya girilmeyecektir.

7.1.2. Üretimi Gerçekleştiren Karar Birimi Olarak Firma

Bir ekonomide mal ve hizmet üretimi için gerekli olan üretim faktörlerini kullanan iktisadi karar birimine firma denir. Bu bağlamda firmalar, üretim için gerekli olan üretim faktörlerini faktör piyasalarından satın almakta, bu faktörleri çeşitli üretim yöntemlerinden de yararlanarak, mal ve hizmete dönüştürmekte ve söz konusu mal ve hizmetleri piyasaya arz etmektedirler. Buradan da anlaşılacağı üzere, faktör piyasalarında talep eden konumunda olan firmalar, mal piyasalarında -arz eden konumundadırlar. Dolayısıyla firmaların faaliyetlerin sürdürebilmeleri, hem faktör piyasalarında hem de mal piyasalarında rasyonel kararlar almalarına bağlıdır. Bu arada firmaların en uygun üretim yöntemini (teknoloji) kullanarak, üretim sürecini de etkin bir şekilde yönetmeleri gerekmektedir.

Firmaların üretim faktörlerini kullanarak, bir üretim süreci sonunda üretmiş olduğu mal ve hizmetler kısaca mal (ürün) olarak adlandırılmaktadır Diğer bir ifadeyle, üretim süreci sonunda ortaya çıkan çıktıya ürün (mal) denir. Ürünler, nihaî mallar ve ara malları olmak üzere ikiye ayrılmaktadır. Nihai mallar, iktisadi karar birimlerinin ihtiyaçlarını tatmin etmek amacıyla doğrudan tükettikleri mallardır. Nihai mallara, tüketim malları veya dolaysız mallar da denilmektedir. Buna karşın firmalar tarafından üretilmekle birlikte, diğer firmalar tarafından başka malların üretiminde kullanılan mallara ise ara malı denir. Ara mallan, üretim mallan veya dolaylı mallar olarak da adlandırılmaktadır.

Buna göre çiftçinin tarlasından hasadını yaptığı buğday, terzinin diktiği gömlek, berberin yaptığı tıraş, bilim insanın yazdığı kitap, öğretini üyesinin verdiği ders,

Page 43: celalettinuyanik.comcelalettinuyanik.com/wp-content/uploads/2012/05/ıktısat... · Web viewİÇİNDEKİLER Bölüm 1 Temel Kavramlar 1.1.İktisadın Tanımı Ve Temel Kavramlar ...6

43

otomobil fabrikasının yaptığı otomobil, değirmencinin üretmiş olduğu un, fırıncının yaptığı ekmek birer mal ve hizmettir. Yine bu bağlamda, bir ailenin sabah kahvaltısı için fırından almış olduğu ekmek, nihai mal iken, bu ekmeğin üretiminde kullanılan un, ara malıdır.

7.1.3. Üretim Sistemi ve Değişkenler Arasındaki İlişkiler

İktisat biliminde genellikle üretim sistemi, üç değişken vasıtasıyla incelenmektedir. Bu değişkenlerden iki tanesi bağımsız değişken olup, özellikleri itibariyle üretim faktörleri olarak da adlandırılmaktadır. Bu değişkenler şunlardır:

Q: Ürün (Output) L: İşgücü (Labour, Arbeit) K: Sermaye (Kapital)

Bu, değişkenlerde meydana gelen değişmelere bağlı olarak, bir iktisadi süreç ya da bir üretim süreci meydana gelmektedir. Bu bağlamda bir birim çıktı elde edilmesine imkân sağlayan alternatif girdi bileşimi, üretim tekniği veya üretim süreci olarak adlandırılmaktadır. Üretim süreci sonucu elde edilen ve yukarıda açıklanan ürün kavramından ise mal ve hizmetlerin fiziki üretimi anlaşılmaktadır. Mal ve hizmetlerin fiziki üretimine ilişkin veriler ülkelerin ekonomik kararlarını etkilemekte ve özellikle büyüme konusunda alınacak uzun dönemli kararlarda yol gösterici olmaktadır.

Üretim faktörlerinden birisi olan emek, ürünün üretilmesi sırasında insanların yapmış oldukları fikri ve bedeni çalışmalar olarak tanımlanmaktadır. Diğer faktör olan sermayenin oluşumunun açıklanması ve tanımlanması konusunda ise farklı görüşler bulunmaktadır. İdeolojik tartışmalar dikkate alınmaksızın sermayeyi, kendi kendilerine bağımsızca hareket edemeyen bütün üretilmiş üretim araçlarının toplamı olarak düşünebiliriz.

Üretim sistemi içerisindeki bağımlı ve bağımsız değişkenlerin tespit edilmesi önemlidir. İktisadi açıdan hangi değişkenlerin bağımlı, hangilerinin bağımsız olduğu konusu üzerine çeşitli tartışmalar yapılmaktadır. Genellikle sermayenin bağımsız bir büyüklük ve kullanıma hazır bir üretim faktörü olduğu varsayımından hareketle, üretim sürecinde sermaye ile emeğin birleşimi ile ürünün elde edilebileceği iddia edilmektedir. Bu durumda karşımıza üretim fonksiyonu olarak adlandırdığımız bir kavram çıkmaktadır.

7.2. ÜRETİM FONKSİYONU

Teknolojik ilişkilerin ifade edildiği üretim modelleri, iktisadi analizin başlangıç noktasını oluşturmaktadır. Matematiksel iktisat teorisi içerisinde gerçekçi

Page 44: celalettinuyanik.comcelalettinuyanik.com/wp-content/uploads/2012/05/ıktısat... · Web viewİÇİNDEKİLER Bölüm 1 Temel Kavramlar 1.1.İktisadın Tanımı Ve Temel Kavramlar ...6

44

"aksiomatik" varsayımlara bağlı olarak geliştirilen üretim teorisi çerçevesinde önemli analitik çalışmalar yapılmıştır.

Üretim teorisi, malların üretimi ile ilgili süreçleri ortaya koymaya ve onların iktisadi önemini açıklamaya hizmet etmektedir. Teoriye bağlı olarak oluşturulan modellerin tahmininde kullanılan analiz araçlarından birisi üretim fonksiyonlarıdır. Üretim fonksiyonları, genellikle her bir girdi (input) kombinasyonuna karşılık gelen maksimum ulaşılabilir üretimi (output) açıklamakta ve matematiksel bir nosyonla tanımlanmaktadır. Başka bir ifadeyle üretim fonksiyonu, fiziki unsurlar cinsinden girdi ile çıktı arasındaki teknik ilişkiyi göstermektedir. Üretim fonksiyonunun tanımındaki teknik maksimizasyon kavramı -matematiksel üretim modellerinde kullanılan anlamda- her bir girdi (K, L) vektörünün bir çıktı (Q) vektörü ile ilişkisini açıklamaktadır.

Üretim fonksiyonuna ilişkin analizlerde üretim faktörleri olarak genellikle emek ve sermaye dikkate alınmaktadır. Her iki üretim faktörü birçok farklı niteliklere sahiptirler. Örneğin, sermaye grubunda işlevi ve yapılan çok farklı olan sermaye üniteleri yer alırken, işgücü içerisinde de basit bir yaklaşımla vasıflı ve vasıfsız olmak üzere iki farklı nitelik ön plana çıkmaktadır. Gerçek hayatta görülen farklı kombinezonları incelemenin pratik güçlüğü bilindiği için genel gruplandırmalar yapılmaktadır. Bu nedenle üretim fonksiyonları iki üretim faktörü ve bir üretim modeli esas alınarak oluşturulmaktadır.

Bu kısa tanım ve açıklamalarımız doğrultusunda genel bir üretim fonksiyonunun notasyonu aşağıdaki gibi gösterilmektedir!

Q = f(K,L,N,E)

Bu eşitlikte Q çıktıyı, K sermayeyi, L emeği, N doğal kaynakları, E ise girişimciyi göstermektedir. Bu eşitliğe göre, belirli bir dönemde üretimde kullanılan girdilerle elde edilen çıktı veya çıktılar arasındaki ilişkiyi gösteren fonksiyona üretim fonksiyonu denir. Üretim süreci sonunda bazen tek bir mal ve hizmet üretilebileceği gibi birden fazla mal ve hizmette üretilebilmektedir. Örneğin Antalya bölgesinde turizm sektöründe yer alan oteller sadece konaklama hizmeti vermemekte, aynı zamanda gece eğlenceleri, sportif aktiviteler, çocuklarıyla birlikte tatile gelen ailelere kreş hizmeti gibi hizmetler de sunabilmektedirler. Bu tür açılımlar olmakla birlikte üretim eksenli analizlerimizde firmanın tek bir mal ürettiği varsayımını dikkate alacağız.

Üretim fonksiyonlarının matematiksel ifadesinden de anlaşılacağı gibi üretim miktarında değişmeye neden olan bazı değişken faktörler vardır. Söz konusu eşitlikte emek ve sermaye fonksiyonun bağımsız değişkenlerini, üretim ise bağımlı değişkenini temsil etmektedir. Buna göre üretim miktarındaki değişmeler, sermaye ve emekteki değişmelere bağlı olmaktadır.

Page 45: celalettinuyanik.comcelalettinuyanik.com/wp-content/uploads/2012/05/ıktısat... · Web viewİÇİNDEKİLER Bölüm 1 Temel Kavramlar 1.1.İktisadın Tanımı Ve Temel Kavramlar ...6

45

Üretici teorisine ilişkin analizlerimizde girdi olarak sermaye (K) ve emek (L) gibi iki üretim faktörüne bağlı olduğunu varsayarak, üretim fonksiyonunu basitleştireceğiz. Bu bağlamda aşağıdaki fonksiyonel eşitlikten yararlanacağız.

Q = f(K,L)

Zaman boyutu dikkate alındığında üretim fonksiyonları kısa dönem üretim fonksiyonu ve uzun dönem üretim fonksiyonu olmak üzere iki başlık altında ele alınmaktadır. Kısa dönem üretim fonksiyonunda tek değişken girdi dikkate aldığından dolayı, kısa dönemli üretim fonksiyonu değişik oranlı verim analizi ile açıklanırken, uzun dönemde iki girdi dikkate alındığından dolayı, uzun dönemli üretim fonksiyonu eş-ürün analizi ile açıklanmaktadır. Aşağıdaki alt başlıklarda söz konusu açılımlar ayrıntılı olarak ele alınacaktır.

7.3. ÜRETİM FONKSİYONU VE ÜRETİCİ DENGESİ

Birçok mal ve hizmetin üretiminde zaman, üretim sürecini belirleyen en önemli unsurlardan birisidir. Bu öneminden dolayı üretim süreçleri çok kısa dönem, kısa dönem ve uzun dönem olmak üzere üç gruba ayrılmaktadır. Firmalar söz konusu dönemlere bağlı olarak farklı davranış sergilemekte ve dönemin özelliği firmaların üretim fonksiyonunu etkilemektedir.

Bu dönemlerden çok kısa dönem, firmanın üretimi ilişkin davranışlarında hiçbir değişikliği gerçekleştiremediği bir dönemdir. Kısa dönemde ise firma üretimde kullanmış olduğu girdilerden sadece birisini değiştirebilmektedir. Burada girdileri sabit girdi ve değişken girdi olarak adlandırdığımızda, firma kısa dönemde emek, sermaye, doğal kaynak ve girişimci olarak sıralayabileceğimiz değişken girdilerden sadece birini değiştirebilirken, bina gibi sabit girdileri değiştirememektedir. Uzun dönem ise firma üretimde kullanmış olduğu girdilerin tamamını ve dolayısıyla üretim sistemini ve üretim ölçeğini tamamen değiştirebildiği dönemdir. Bu dönemlerden hareketle üretim fonksiyonu da, kısa dönem üretim fonksiyonu ve uzun dönem üretim fonksiyonu olmak üzere iki başlık altında ele alınmaktadır.

7.3.1. Kısa Dönem Üretim Fonksiyonu ve Azalan Verimler Kanunu

Firmalar kısa dönemde üretimde kullanmış oldukları girdilerden bazılarını değiştirebilmekte ancak bazılarını değiştirememektedir. Sermaye ve emek gibi iki girdinin ve bir çıktının söz konusu olduğu klasik üretim fonksiyonunu dikkate aldığımızda, uzun dönem ve kısa dönem üretim fonksiyonlarını aşağıdaki notasyonlarla gösterebiliriz.

Uzun dönem üretim fonksiyonu: Q = f(K,L)

Q = f(K, L) (emek sabit) veya

Kısa Dönem Üretim Fonksiyonu:

Page 46: celalettinuyanik.comcelalettinuyanik.com/wp-content/uploads/2012/05/ıktısat... · Web viewİÇİNDEKİLER Bölüm 1 Temel Kavramlar 1.1.İktisadın Tanımı Ve Temel Kavramlar ...6

46

Q = f(K, L) (sermaye sabit)

Bu durumda kısa dönem üretim fonksiyonlarının aşağıdaki şekilde yazabiliriz.

Q = f(K) veya Q = f(L)

7.3.1.1. Toplam Ürün, Ortalama Ürün ve Marjinal Ürün

7.3.1.1.1. Toplam Ürün

Bir üretim sürecinde diğer faktörler sabitken belirli bir dönemde değişken girdi miktarının artırılmasına bağlı olarak elde edilen çıktıya toplam ürün denir. Burada değişken girdi ile toplam ürün arasındaki ilişkileri teorik, cebirsel ve analitik olarak açıklamak mümkündür.

Diğer girdilerin sabit olduğu varsayımı altında değişken girdi miktarının eşit oranlarda artırılması halinde toplam ürün önce artan oranlarda artacak, belirli bir düzeyden sonra söz konusu artış oranı azalarak devanı edecek ve bu süreç belirli bir düzeyde toplam ürünün maksimuma ulaşmasıyla sona erecektir. Bu düzeyden sonra değişken girdinin maliyeti de dikkate alındığında, değişken girdi miktarındaki artışlar toplam ürünün azalmasına neden olacaktır.

Bu durum, aşağıdaki alt başlıkta ayrıntılı olarak ele alınacağı üzere, azalan verimler kanunu olarak iktisat bilimindeki yerini almıştır.

7.3.1.1.2. Ortalama Ürün

Ortalama ürün, toplam üründen hareketle elde edilmektedir. Bu bağlamda ortalama ürün, girdi başına düşen toplam ürün miktarıdır. Diğer bir ifadeyle girdi basma elde edilen ürün miktarına ortalama ürün denir.

Ortalama ürün aynı zamanda ilgili girdilerin verimliliklerine eşittir. Buna göre, APK aynı zamanda sermayenin verimliliğini, APL ise emeğin verimliliğini ifade etmektedir. Sermayenin ortalama ürününün artması, sermayenin verimliliğinin artması anlamına gelirken, emeğin ortalama ürününün artması ise emeğin verimliliğinin artması anlamına gelecektir.

7.3.1.1.3. Marjinal Ürün

İktisat bilimine marjinal fayda, marjinal ürün, marjinal gelir, marjinal maliyet gibi kavramlar 1870'li yıllarda kendilerine aynı zamanda Marjinalistlerde denilen Neo-Klasik İktisat ekolüne mensup iktisatçıların çalışmalarıyla girmiştir. Bunların öncüleri, Avusturyalı Carî Menger, İngiliz W. Stanley Jevons ve Fransız Leon Walras'tır.

Page 47: celalettinuyanik.comcelalettinuyanik.com/wp-content/uploads/2012/05/ıktısat... · Web viewİÇİNDEKİLER Bölüm 1 Temel Kavramlar 1.1.İktisadın Tanımı Ve Temel Kavramlar ...6

47

Üretim konsepti dahilinde geliştirilen marjinal ürün kavramı, üretim sürecinde kullanılan girdilerden herhangi birisinin üretimde kullanılan miktarının bir birim artırılması halinde toplam üründe meydana gelen değişmeyi açıklayan bir kavramdır. Buna göre sermaye miktarının bir birim artırılması halinde toplam üründe meydana gelen değişme, sermayenin marjinal ürünü (MPK), emek miktarının bir birim artırılması halinde toplam üründe meydana gelen değişme ise emeğin marjinal ürünü (MP/J, olarak adlandırılmaktadır.

7.3.1.2. Azalan Verimler Kanunu ve Üretimin Üç Sahası

Bir üretim sürecinde diğer faktörler sabitken, girdilerden sadece birinin miktarının artırılıp, diğerinin miktarının sabit tutulması halinde, miktarı artırılan girdinin miktarının artmasına bağlı olarak toplam üretim bir düzeye kadar artacak, bu düzeyden sonra girdinin miktarının artırılması halinde ikame imkanı zorlaşacağı için miktarı artan girdinin verimi ve dolayısıyla toplam üretim düşmeye başlayacaktır. İktisat biliminde diğer girdiler sabitken, bir girdinin üretimde kullanılan miktarının artırılmasına bağlı olarak her ilave biriminin sağladığı ürün miktarının azalmasına, azalan verimler kanunu denir.

Azalan verimler kanunu İktisat biliminde ilk olarak Fransız iktisatçı Anne Robert Jacques Turgot tarafından ele alınmıştır. Değişen girdi oranları kanunu olarak da adlandırılan azalan verimler kanununun iktisat biliminde kabul görmesi hususunda Turgot'un yanı sıra Johann Heinrich von Thünen, ve David Ricardo gibi iktisatçıların da önemli katkıları olmuştur.

Turgot'a göre, verimli fakat işlenmemiş bir toprağa, hiçbir hazırlık yapılmaksızın bir miktar tohum atıldığında ilk bakışta bu tohum kaybedilmiş bir değer olarak düşünülebilecektir. Ancak, bu toprağın işlenerek bir birim emek harcanması halinde ekilen tohumdan ürün elde edilmeye başlanacaktır. Harcanan emek miktarının artırılmasına bağlı olarak elde edilen ürün miktarı da artacaktır. Belli bir düzeyden sonra ürün miktarındaki artış oram, emek miktarındaki artış oranından daha düşük olmaya başlayacaktır. Emek miktarının artırılmasına devam edilmesi halinde belirli bir düzeyden sonra, ürün artışı gerçekleşmeyecektir.

Azalan verimler kanunun işleyişini sayısal bir örnek yardımıyla daha anlaşılır hale getirebiliriz. Bunun için Tablo-8'deki sayısal verileri ve bu verileri kullanarak çizdiğimiz Şekil-39'dan yararlanacağız. Örneğimizde kısa dönem üretim fonksiyonumuzun aşağıdaki şekilde olduğu varsayılmıştır.

Q = f(L)

Toplam üretimin maksimum olduğu istihdam düzeyinde marjinal ürün sıfırdır. Bu düzeyden sonra emeğin marjinal ürünü negatif olduğundan dolayı, her bir ilave birim emek istihdamı toplam üründe azalmaya neden olacaktır. Bu düzeyden sonra üretim

Page 48: celalettinuyanik.comcelalettinuyanik.com/wp-content/uploads/2012/05/ıktısat... · Web viewİÇİNDEKİLER Bölüm 1 Temel Kavramlar 1.1.İktisadın Tanımı Ve Temel Kavramlar ...6

48

sürecinde rasyonel olmayan (irrasyonel) bölge söz konusu olmaktadır.

Bu açıklamalarımızdan da anlaşılacağı üzere, 3. birim emek istihdamına kadar toplam üründeki artış, artan oranlarda gerçekleşirken, bu düzeyden sonra üretime katılan her ilave birim emeğin toplam üretime olan katkısı azalmaya başlamaktadır. Aynı zamanda büküm noktası olarak da adlandırılan bu düzeyden sonra azalan verimler kanunu işlemeye başlamaktadır.

Buradaki analizimiz kısa dönemli bir analiz olduğundan dolayı tek bir girdideki değişmeleri dikkate aldık. Firmalar açısından temel amaç, kâr maksimizasyonu olduğuna göre girdi maliyetleri ve ürün fiyatları, firmaların üretim ve istihdam kararlarına etki eden en önemli unsurlardır.

Dolayısıyla firma öncelikli olarak sabit olduğunu varsaydığımız sermaye ile değişken olarak dikkate aldığımız emeğin fiyatına göre davranış belirleyecektir.

Emeğin firmaya olan maliyetinin sermayenin maliyetinden düşük olması halinde firma imkânlar dâhilinde daha fazla emek daha az sermaye kullanmaya çalışacaktır. Bu durumda firmanın toplam üretimi maksimize eden 7 birim emek istihdam etmesi rasyonel bir davranış olacaktır. Buna karşın sermayenin maliyetinin emeğin maliyetinden daha düşük olması halinde firma emek istihdamından mümkün olduğunca kaçınacaktır. Burada ise firma emeğin veriminin (ortalama ürününün) azalmaya başladığı 4 birim emeği dikkate alacaktır.

Bu açıklamalarımız, doğrultusunda firma kaç kişi istihdam etmelidir?

Öncelikli olarak firmanın 4'den az 7'den fazla işçi istihdam etmemesi gerekir. Bu sınırlar içerisinde kalmak koşuluyla kaç kişinin istihdam edilmesi gerektiği, girdilerin firmaya olan maliyetine ve bu girdilerle yapılan üretimin firmaya olan getirişine bağlıdır.

7.3.2. Uzun Dönem Üretim Fonksiyonu Ve Eş-Ürün Analizi

Üretim sürecinde kullanılan tüm girdilerin değiştirilebildiği dönem, uzun dönem olarak adlandırılmaktadır. Bu dönemde firmalar, girdilerin yanı sıra üretim miktarlarını ve dolayısıyla üretim ölçeklerini de değiştirebilmektedirler. Üretim teorisinde girdi-üretim ve üretim ölçeği arasındaki ilişkiler, ölçek verimi kavramı ile açıklanmaktadır. Bu konuyu açıklamadan önce uzun dönem üretim fonksiyonunun cebirsel ve analitik gösterimlerini açıklamamıza imkân sağlayan eş-ürün eğrilerini ele almakta fayda vardır.

7.3.2.1. Eş-Ürün Eğrilerinin Tanımı ve Özellikleri

Uzun dönemde firma üretimde kullanmış olduğu tüm girdileri değiştirebilmektedir. Dolayısıyla eş-ürün analizinde tüm girdilerin değişken olduğu varsayılmaktadır. Eş-ürün analizi, uzun dönemli bir analizdir. Eş-ürün analizinin daha kolay anlaşılabilmesi

Page 49: celalettinuyanik.comcelalettinuyanik.com/wp-content/uploads/2012/05/ıktısat... · Web viewİÇİNDEKİLER Bölüm 1 Temel Kavramlar 1.1.İktisadın Tanımı Ve Temel Kavramlar ...6

49

için teknolojinin sabit olduğu, iki girdinin kullanıldığı ve girdilerin sürekli olarak birbirleri yerine ikame edebildikleri varsayımından hareket edilmektedir. Bizde bu varsayımlar çerçevesinde üretim için sadece sermaye (K) ve emek (L) girdileri kullanıldığım varsayacağız. Bu durumda uzun dönem üretim fonksiyonunu aşağıdaki eşitlik yardımıyla gösterebiliriz:

Q = f(K,L)

Bir üretim sürecinde sadece iki girdinin kullanıldığı ve bu girdilerin değişken oldukları bir durumda aynı üretimi gerçekleştirmeye imkân sağlayan girdi bileşimlerinin geometrik yerine eş-ürün eğrisi adı verilmektedir. Diğer bir bakış açısıyla, üreticiye aynı üretim düzeyini sağlayan farklı girdi bileşimlerinin geometrik yerine eş-ürün eğrisi denir. Eş-ürün eğrisini q ile göstereceğiz. Bu tanımlama doğrultusunda eş-ürün eğrisini analitik olarak şekil yardımıyla da gösterebiliriz.

Şekil-40’da q ile tanımlamış olduğumuz eş-ürün eğrisi, K ve L girdilerinin istihdam edilen miktarlarının bir fonksiyonudur. Bundan dolayı şeklin eksenlerinde, K ve L girdilerinden istihdam edilen miktarlar yeralmaktadır.

Eş-ürün eğrisi üzerinde olmayan noktalar da belirli bir üretim düzeyini temsil etmektedir. Bu bağlamda aynı yapı içerinde sonsuz sayıda eş-ürün eğrisi çizilebilir. Firmaların/Üreticilerin iki girdinin farklı bileşimlerini kullanarak ulaşabileceği imkân dâhilindeki üretim düzeylerini gösteren eğrilerin tümüne eş-ürün haritası (paftası) denir.

Eş-ürün haritası Şekil-41'de analitik olarak gösterilmiştir

Page 50: celalettinuyanik.comcelalettinuyanik.com/wp-content/uploads/2012/05/ıktısat... · Web viewİÇİNDEKİLER Bölüm 1 Temel Kavramlar 1.1.İktisadın Tanımı Ve Temel Kavramlar ...6

50

Eş-ürün haritasından hareketle eş-ürün eğrilerinin özelliklerini sayabiliriz:

—Eş-ürün eğrileri negatif eğimlidirler: Eş-ürün eğrisi üzerindeki bütün noktalar üretici açısından aynı üretim düzeyini temsil ettiğine göre, üretici aynı üretim düzeyinde kalabilmek için girdilerden herhangi birisinin kullanım miktarını artırmak istediğinde diğerinin kullanım miktarını azaltmak zorundadır.

—Eş-ürün eğrileri birbirlerini kesmezler: Her bir eş-ürün eğrisi orijinden uzaklaştıkça daha önceki eş-ürün eğrisine göre daha yüksek bir üretim düzeyini temsil etmektedir. Bir eş-ürün eğrisi üzerindeki bütün noktaların da aynı üretim düzeyini gösterdiğini dikkate aldığımızda, eş-ürün eğrilerinin birbirlerini kesmeleri halinde orijinden daha uzakta olan bir girdi bileşimi, orijine yakın olan bir bileşimden daha düşük bir üretim düzeyini gösterecektir. Bu durum teoriyle örtüşmemektedir.

-—Eş-ürün eğrileri orijine dış bükeydirler: Eş-ürün eğrileri sol yukarıdan sağ aşağıya doğru seyreden, negatif eğimli eğrilerdir. Eksenlere yaklaştıkça girdiler arasındaki ikame güçleştiğinden dolayı eş-ürün eğrileri orijine dış bükeydirler. Diğer bir bakış açısıyla eş-ürün eğrilerinin orijine dış bükey olmasının nedeni azalan marjinal teknik ikame oranıdır.

7.3.2.2. Marjinal Teknik İkame Oranı

Üretici aynı eş-ürün eğrisi üzerinde kalmak veya aynı üretim düzeyini korumak istiyorsa, bir girdiden bir birim daha fazla kullandığında, bunu diğer girdinin kullanım miktarını azaltarak, ikame etmek zorundadır. Buna göre üreticinin bir girdiden bir birim daha fazla kullanması halinde diğer girdinin kullanımından ne kadar vazgeçmesi gerektiğini gösteren orana marjinal teknik ikame oranı denir.

Page 51: celalettinuyanik.comcelalettinuyanik.com/wp-content/uploads/2012/05/ıktısat... · Web viewİÇİNDEKİLER Bölüm 1 Temel Kavramlar 1.1.İktisadın Tanımı Ve Temel Kavramlar ...6

51

Diğer bir tanıma göre, üreticinin aynı eş-ürün eğrisi üzerinde bir girdiden bir birim daha fazla kullanma karşılığında diğer girdiden vazgeçmeye hazır olduğu miktarı gösteren oran, marjinal teknik ikame oranı olarak adlandırılmaktadır.

Marjinal teknik ikame oranının analitik gösterimi Şekil-42'deki gibidir.

Şekil-42'ye göre, üretici emek girdisinden istihdam etmiş olduğu miktarı Lı'den L2'ye çıkarmak istediğinde, aynı üretim düzeyinde kalabilmek için sermaye girdisinden kullanmış olduğu miktarı Kj'den K2'ye düşürmek zorundadır. Buna göre, katsayısı işareti daima negatif olan marjinal teknik ikame oranını aşağıdaki notasyonla gösterebiliriz.

Emek girdisinin miktarındaki değişimin (AL) çok küçük olduğunu varsaydığımızda, A ve B noktalan çakışacak ve dolayısıyla marjinal teknik ikame oranı, eş-ürün eğrisinin o noktasındaki eğimine eşit olacaktır. Bu durumda marjinal teknik ikame oranını aşağıdaki eşitlik yardımıyla gösterebiliriz.

Girdilerden birisinin istihdam edilen miktarını bir birim artırdığımızda, aynı üretim düzeyinde kalabilmek için diğer girdinin istihdam edilen miktarını azaltmamız gerekmektedir. Buna göre üretim sürecinde daha fazla emek kullanılması, üretimde (MPLAL) kadar bir artış meydana getirecektir. Diğer taraftan sermayenin üretimde kullanılan miktarının azaltılması ise üretimde (MPKAK) kadar bir azalışa neden olacaktır. Aynı üretim düzeyinde kalınacağını varsaydığımızdan dolayı, üretimdeki değişme sıfır olacaktır (A<2 = 0). Söz konusu etkileşimleri aşağıdaki eşitlikler yardımıyla da ifade edebiliriz:

AQ = MPKAK + MPLAL

AQ = 0=> -MPKAK = MPLAL

Page 52: celalettinuyanik.comcelalettinuyanik.com/wp-content/uploads/2012/05/ıktısat... · Web viewİÇİNDEKİLER Bölüm 1 Temel Kavramlar 1.1.İktisadın Tanımı Ve Temel Kavramlar ...6

52

Yukarıda eşitliğin sol tarafı girdilerin marjinal ürünleri oranını, sağ tarafı ise marjinal teknik ikame oranını temsil etmektedir. Buna göre girdilerin marjinal ürünleri oranı, marjinal teknik ikame oranına eşit olacaktır.

Eş-ürün eğrisinin orijine dış bükey olmasının nedenlerinde de bahsettiğimiz üzere, eksenlere yaklaştıkça girdiler arasında ikame oranı azalmakta ve dolayısıyla Şekil-43'de ele görüldüğü üzere, eksenlere yaklaşıldıkça marjinal teknik ikame oranı düşmektedir.

Şekil-43'e göre, emek girdisinden kullanılan miktarları her defasında aynı oranda artırdığımızda, sermaye girdisinin kullanımından vazgeçilen miktar her defasında azalmaktadır. Dolayısıyla AKı>AK2>AK3>AK4 olmaktadır.

Şekil—43 ve yukarıdaki eşitlikler dikkate alındığında, eş-ürün eğrisi üzerinde yukarıdan aşağıya doğru hareket edildikçe marjinal teknik ikame oranı azalmaktadır. Bu duruma azalan marjinal teknik ikame oranı ilkesi adı verilmektedir.

İki girdi arasında tam ikamenin söz konusu olması veya bir girdinin kullanımının diğer girdinin kullanımına bağlı olduğu durumlarda eş-ürün eğrilerinin orijine dış bükey olma özelliği ortadan kalkmakta; eş-ürün eğrileri ya bir doğru halini almakta, ya da köşeli hale gelmektedir. Eş-ürün eğrilerinin söz konusu özel durumları Şekil-44'de analitik olarak gösterilmiştir.

Şekil-44'ün (a) kısmında birbirlerini tam olarak ikame eden girdiler söz konusudur. Bu türden birbirlerini tam olarak ikame eden girdilere ait eş-ürün eğrileri düz bir doğru şeklini almaktadır. Dolayısıyla eş-ürün hareketle hesaplanan ve girdiler arasındaki ikameyi açıklayan marjinal teknik ikame oranı da sabit olacaktır.

Şekil-44'ün (b) kısmında ise birbirleri ile ikame imkânı bulunmayan tamamlayıcı girdilere ait eş-ürün eğrileri yer almaktadır. Burada bir arabanın sadece bir şoför tarafından kullanılabileceği dikkate alınmıştır. Girdiler arasındaki marjinal teknik

Page 53: celalettinuyanik.comcelalettinuyanik.com/wp-content/uploads/2012/05/ıktısat... · Web viewİÇİNDEKİLER Bölüm 1 Temel Kavramlar 1.1.İktisadın Tanımı Ve Temel Kavramlar ...6

53

ikame oranının sıfır olduğu bu tür durumlarda girdilerden birisinin kullanımından bir birim vazgeçilmesi halinde aynı üretim düzeyinde kalabilmek için diğer girdinin sonsuz miktarda istihdamı gerekmektedir.

7.3.3. Eş-Maliyet Doğrusu

Firmalar/Üreticiler sınırlı kaynaklarla iktisadi karar birimlerinin ihtiyaç duyduğu mal ve hizmetleri üretmektedirler. Buradaki sınırlı kaynaktan kasıt, firmaların bütçeleridir. Üreticiler mal ve hizmet üretiminde çeşitli girdileri kullanmak ve bu bağlamda bir maliyete katlanmak zorundadırlar. Buna göre, her bir girdi istihdamında maliyetle karşılaşılacağından dolayı, üretim konusundaki davranışlarının şekillenmesinde firmaların bütçesinin önemli bir yeri bulunmaktadır.

Firmaların nihai amacı, kârlarını maksimize etmektir. Bu amaca ulaşabilmek için, maliyetlerin minimize edilmesi ve/veya üretimin maksimize edilmesi gerekmektedir. Diğer bir bakış açısıyla firmalar mevcut girdiyle en yüksek üretimi ve/veya mevcut üretimi minimum girdiyle gerçekleştirmenin yollarım aramaktadırlar. Şüphesiz buradaki sihirli kavram maliyettir. Farklı alanlarda, farklı şekillerde tanımlanmakla birlikte firmanın üretim yapmak amacıyla kullandığı girdilere yapmış olduğu harcamalara maliyet denilmektedir. Dolayısıyla firmanın nihai amacı olan kâr maksimizasyonu gerçekleştirebilmesi, ihtiyaç duyduğu girdiler arasında bütçesini en etkin bir şekilde dağıtmasına bağlıdır. Bu bağlamda eş-maiyet doğrusu, üreticinin belirli bir bütçeyle hangi girdilerden ne kadar istihdam edebileceğini gösteren bir doğrudur. Diğer bir ifadeyle eş-maliyet doğrusu, üreticinin belirli bir miktardaki bütçeyle maksimum üretimi, ya da belirli bir üretim düzeyini minimum bütçeyle gerçekleştirebilmesine imkân sağlayan girdi (faktör) bileşimlerini gösteren doğrudur.

Bu tanımlardan da anlaşılacağı üzere, firmanın belirli bir harcama ile istihdam edebileceği sermaye ve emeğin bütün alternatif bileşimleri maliyet kısıtı ile açıklanmaktadır. İki girdinin ve bir çıktının söz konusu olduğu bir durumu tanımlayan maliyet yapısı (eş maliyet doğrusu) aşağıdaki eşitlik yardımıyla gösterilmektedir.

TC = rK + wL

Burada, TC toplam maliyeti, K sermaye miktarım, L işgücü miktarını, r ve w ise sırasıyla sermayenin fiyatı olan faizi ve emeğin fiyatı olan ücreti temsil etmektedir.

Page 54: celalettinuyanik.comcelalettinuyanik.com/wp-content/uploads/2012/05/ıktısat... · Web viewİÇİNDEKİLER Bölüm 1 Temel Kavramlar 1.1.İktisadın Tanımı Ve Temel Kavramlar ...6

54

Bu eşitliğe göre eş-maliyet doğrusunun eğimi, girdilerin fiyatları oranına eşittir, Dolayısıyla girdi fiyatlarında bir değişme olması halinde eş-maliyet doğrusunun eğimi de değişecektir.

7.3.4. Üretici (Firma) Dengesi

Üretici dengesinin analitik olarak analizinde, eş-maliyet doğrusu ile eş-ürün eğrilerinden yararlanılmaktadır. Burada iki farklı açılım söz konusudur. Bunlardan ilkinde, firmanın maksimum üretim ile nasıl dengeye gelebileceği, diğerinde ise firmanın en düşük (minimum) maliyetle nasıl dengeye gelebileceği araştırılmaktadır. Dengeden kasıt, firma açısından kârın maksimizasyonudur.

7.3.4.1. Üretim Maksimizasyonu ve Üretici Dengesi

Firma (üretici) dengesinin oluşumu için eş-ürün haritası ile eş-maliyet doğrusundan yararlanılmaktadır. Bu bağlamda üretimin maksimizasyonundan hareketle firma dengesi ve maliyetlerin minimizasyonundan hareketle firma dengesi olmak üzere iki yaklaşım dikkate alınmaktadır. Üretimin maksimizasyonundan hareketle firma dengesinin oluşumu Şekil—46 yardımıyla analitik olarak gösterilmiştir.

Page 55: celalettinuyanik.comcelalettinuyanik.com/wp-content/uploads/2012/05/ıktısat... · Web viewİÇİNDEKİLER Bölüm 1 Temel Kavramlar 1.1.İktisadın Tanımı Ve Temel Kavramlar ...6

55

Üretici dengesini açıklayabilmek için, Şekil-46'da 4 önemli nokta belirledik. Bunlardan A, B ve C noktalan eş-maliyet doğrusu üzerinde D noktası ise bütçe doğrusunun sağında yer almaktadır. Şimdi bu noktalan analiz edelim.

A, B ve C noktaları eş-maliyet doğrusu üzerinde yer aldığından dolayıüretici sabit bütçesi ile bu noktalardaki girdi bileşimlerini rahatlıkla istihdam edebilecektir. Ancak üreticinin amacı kârını maksime etmek olduğuna göre, bu noktalardan kendisine en yüksek üretimi sağlayan faktör (girdi) bileşimine yönelecektir." Dolayısıyla üretici aynı maliyetle daha düşük bir üretim düzeyini tanımlayan A ve B noktalarındaki girdi bileşimleri yerine C'yi tercih edecektir. Çünkü C noktasının üzerinde bulunduğu q2 eş-ürün eğrisi, qı'e göre daha yüksek bir üretim düzeyini temsil etmektedir. C noktasındaki girdi bileşimleri, optimal faktör bileşimi olarak adlandırılmaktadır. Diğer taraftan şeklimizde q eş-ürün eğrisi üzerinde bulunan D noktası daha yüksek bir üretim düzeyini temsil etmesine karşın, üreticinin sabit bütçesiyle bu noktadaki girdi bileşimlerini istihdam etmesi mümkün değildir. Dolayısıyla üretici açısından D noktasında bir dengenin oluşması imkânsızdır.

7.3.4.2. Maliyet Minimizasyonu Ve Üretici Dengesi Üretici dengesinin oluşumunun açıklanmasında ikinci yaklaşım, maliyet minimizasyonu ile üretici dengesidir. Maliyet maksimizasyonundan hareketle firma dengesinin oluşumu Şekil—47 yardımıyla açıklanmıştır.

Page 56: celalettinuyanik.comcelalettinuyanik.com/wp-content/uploads/2012/05/ıktısat... · Web viewİÇİNDEKİLER Bölüm 1 Temel Kavramlar 1.1.İktisadın Tanımı Ve Temel Kavramlar ...6

56

Şekil-47'de üretici dengesini açıklayabilmek için 5 önemli nokta belirledik.

Bunların tamamı aynı eş-ürün eğrisi üzerinde yer almaktadır. Şeklin incelenmesinden de anlaşılacağı üzere, şekilde üç farklı eş-maliyet doğrusu yer almaktadır. Burada eş-maliyet doğrularının orijinden uzaklaştıkça daha yüksek bir maliyet düzeyini temsil edeceklerini hatırlatmakta fayda vardır.

Firmanın A, B, C, D ve E noktalarındaki girdi bileşimleri ile aynı üretimi (c ı) elde ettiği dikkate alındığında, firma kâr maksimizasyonuna ulaşabilmek için söz konusu üretimi nasıl en düşük maliyet ile gerçekleştirebileceğinin yollarını araştıracaktır. Bu durumda firma açısından denge, orijine en yakın eş-maliyet doğrusunun eğimi ile eş ürün eğrisinin eğiminin birbirine eşit olduğu girdi bileşiminde oluşacaktır. Şekil-47'ye göre bu nokta, C noktasıdır. Dolayısıyla maliyet minimizasyonuna göre tüketici dengesi C noktasında gerçekleşmektedir. C noktasındaki girdi bileşimlerine aynı zamanda optimal faktör bileşimi de denir.

Her iki yaklaşıma ilişkin analizlerimizden de anlaşılacağı üzere, hem üretim maksimizasyonunda hem de maliyet minimizasyonunda firma dengesi C noktasında oluşmaktadır. Diğer bir ifadeyle üretici sabit bütçesiyle sermayeden Ki, emekten ise Lı kadar istihdam etmesi halinde üretimin maksimizasyonunda q2 üretim düzeyine, maliyet minimizasyonunda ise qı üretim düzeyine ulaşacak ve C noktasında dengeye gelecektir. Bu düzeyler, üreticinin sabit geliriyle ulaşabileceği en yüksek üretim düzeyidir. Hem Şekil-46'da, hem de Şekil-47'de dengenin oluştuğu C noktasında eş-maliyet doğrusunun eğimi, eş-ürün eğrisinin eğimine eşittir.

Page 57: celalettinuyanik.comcelalettinuyanik.com/wp-content/uploads/2012/05/ıktısat... · Web viewİÇİNDEKİLER Bölüm 1 Temel Kavramlar 1.1.İktisadın Tanımı Ve Temel Kavramlar ...6

57

7.3.5. Ölçeğe Göre Getiri

Hatırlanacağı üzere uzun dönemin söz konusu olduğu üretim süreçlerinde firmalar girdilerin tamamını ve dolayısıyla üretim ölçeklerini değiştirebilmekteydiler. Firmaların bu şekilde üretimde kullandıkları girdilerin tamamını değiştirebilmeleri halinde azaları verimler kanununun ortaya çıkması önlenebilmektedir. Bundan dolayı üretim ölçeğindeki değişmelerin üretim miktarları üzerindeki etkileri, üretim teorisinde üzerinde en çok durulan konuların başında gelmektedir. Bir üretim sürecinde ölçeğin değişmesi halinde ortaya çıkan etkileşimler ölçeğin verimi kavaramı ile açıklanmaktadır. Bu bağlamda bütün girdilerin aynı oranda değiştirilmesi halinde, söz konusu değişim oranının ürün miktarında ne kadar bir değişim meydana getirdiğini gösteren katsayıya ölçek verimi (getirişi) denir.

Page 58: celalettinuyanik.comcelalettinuyanik.com/wp-content/uploads/2012/05/ıktısat... · Web viewİÇİNDEKİLER Bölüm 1 Temel Kavramlar 1.1.İktisadın Tanımı Ve Temel Kavramlar ...6

58

BÖLÜM 8

MALİYET TEORİSİ

8.1. MALİYET KAVRAMI

Firmalar mal ve hizmet üretiminde kullanacakları faktörleri faktör piyasasından tedarik etmektedirler. Firmaların faktör piyasasında oluşan fiyatlar üzerinde genel anlamda bir etkilen bulunmamaktadır. Üretici dengesine ilişkin açıklamalarımızdan da hatırlanacağı üzere, üretici dengesinin oluşturulmasında eş-maliyet doğrusu ile tanımlamış olduğumuz bütçe kıstının önemli bir etkisi bulunmaktaydı. Dolayısıyla nihai amaçları olan kâr maksimizasyonunu gerçekleştirmede firmalar maliyetleri veri almak zorundadırlar. Bu öneminden dolayı 1970'li yıllardan itibaren maliyetler bir rekabet stratejisi olarak dikkate alınmaya başlanmıştır.

Üretim sürecinde kullanılacak bütün faktörler için bir bedel ödenmek zorundadır. Bu bağlamda firmaların üretim yapmak amacıyla katlandığı her türlü gider, maliyet olarak adlandırılmaktadır. Maliyet kavramı yerine zaman zaman masraf kavramı da kullanılmaktadır.

8.2. MALİYET TÜRLERİ

8.2.1. Açık Maliyet-Gizli Maliyet

Maliyet kavramına, iktisatçıların yaklaşımlarıyla muhasebecilerin yaklaşımları arasında bazı farklılıklar bulunmaktadır. Her ne kadar günlük yaşamda muhasebeciler tarafından geliştirilmiş olan yaklaşımlar dikkate alınsa da, maliyetlerden hareketle ortaya konulan firma dengesinin ve kâr maksimizasyonunun sağlıklı bir şekilde analiz edilebilmesi için iktisatçıların bu konudaki yaklaşımlarının da dikkate alınması gerekmektedir.

Açık ve gizli maliyet arasındaki farkı, bir üretim süreci kurgulayarak açıklayabiliriz. Bir terzinin kendine ait bir atölyede gömlek üretimi yaptığını varsayalım. Gömlek üretiminde makinelerin yanı sıra, kumaş, iplik, ütü, düğme, tela gibi malzemeler kullanılmaktadır. Ayrıca enerjiyi de burada unutmamak gerekir. Tabi ki diğer üretim süreçlerinde olduğu gibi gömlek üretiminde de işçiler/emektarlar başroldedirler. Genel olarak gömlek üreticisinin emektarları tezgâhtarlar, makasçılar, makineciler, overlokçular, reçmeciler, düğmeciler ve ütücülerdir.

Kurguladığımız bu yapıda muhasebecilerin yaklaşımıyla düşündüğümüzde gömleğin maliyetinin hesaplanmasında enerjiye, kumaşa, ipliğe, düğmeye, telaya yapılan harcamaların yanı sıra çalışanlara ödenen ücretler dikkate alınacaktır.

Page 59: celalettinuyanik.comcelalettinuyanik.com/wp-content/uploads/2012/05/ıktısat... · Web viewİÇİNDEKİLER Bölüm 1 Temel Kavramlar 1.1.İktisadın Tanımı Ve Temel Kavramlar ...6

59

Diğer bir bakış açısıyla terzi gömleğin üretim maliyetini hesaplarken, açık maliyetleri dikkate alacaktır. Bu bağlamda açık maliyet, firmaların üretim faktörlerini temin ederken yapmış oldukları ödemelerdir. Söz konusu maliyetler aynı zamanda muhasebeleştirilen maliyet olarak da adlandırılmaktadır.

Ancak, burada bir ayrıntıyı gözden kaçırmamakta fayda vardır. Yukarıdaki kurguda da belirttiğimiz üzere, terzi mülkiyeti kendine ait olan bir atölyeyi üretim sürecinde kullanmaktadır. Burada terzi kendi atölyesini kullanmayıp, başkasına ait bir atölyede üretim yapmış olsaydı, atölye sahibine bir kira ödemek zorunda kalacaktı. Diğer taraftan söz konusu atölyeyi gömlek üretiminde kullanmayıp, başkasına kiraya vermiş olsaydı, terzi bu durumda da bir kira geliri elde edebilecekti,, Bu açıklamalarımızdan da anlaşılacağı üzere, her iki durumda da terzi açısından muhasebe kayıtlarında görülmeyen bir maliyet ortaya çıkmaktadır.

Diğer taraftan terzi kendi işinde çalışmayıp, başkasına ait bir atölyede çalışmış olsaydı, ücret geliri elde edebilecekti. Aynı şekilde kendi atölyesinde çalışmayıp, yerine bir başkasını istihdam etmiş olsaydı, o kişiye bir ücret ödemek zorunda kalacaktı. Hangi açıdan bakarsak bakalım terzi açısından muhasebe kayıtlarında görülmeyen bir maliyet ortaya çıkmaktadır.

Bu açıklamalarımız doğrultusunda, firma sahiplerinin kendi kaynaklarım üretim süreçlerinde kullanmalarına bağlı olarak ortaya çıkan maliyete gizli (örtük) maliyet denir. Diğer bir tanımlamayla, gerçekte ödeme yapılmayan, ancak bir alternatiften vazgeçilmesine bağlı olarak ortaya çıkan maliyetler örtük maliyetler olarak adlandırılmaktadır. Örtük maliyetler, muhasebeleştirilmeyen maliyetler olarak da tanımlanmaktadır.

Özetle, muhasebecilerin bakış açısıyla toplam maliyet hesaplamalarında sadece açık maliyetler dikkate alınırken, iktisatçıların bakış açısıyla toplam maliyet hesaplamalarında açık maliyetlerin yanı sıra gizli maliyetler de hesaba katılmaktadır. Bu farklı yaklaşımlardan dolayı iktisat biliminde, muhasebe kârı ve ekonomik kâr olmak üzere iki kavram geliştirilmiştir.

Bu kavramların açıklanmasında aşağıdaki eşitlikler dikkate alınmaktadır:

Muhasebe Kârı = Toplam Hasılat-Açık Maliyetler

Ekonomik Kâr = Toplam Hasılat-Açık Maliyetler-Gizli Maliyetler

8.2.2. Alternatif Maliyet İktisadi karar birimleri üretim veya tüketim eksenli kararlarda farklı tercihlerle/alternatiflerle karşı karşıya kalmaktadırlar. Bu bağlamda ihtiyaçların hangi kaynaklarla/girdilerle karşılanacağı sorusunun cevabının bulunması gerekmektedir. Söz konusu tercih sorunu, kıt kaynakların alternatif kullanım alanları arasında bir öncelik sıralaması yapılarak çözülmektedir. İktisadi karar birimleri açısından alternatifler arasından tercih yapmak. seçilmeyen

Page 60: celalettinuyanik.comcelalettinuyanik.com/wp-content/uploads/2012/05/ıktısat... · Web viewİÇİNDEKİLER Bölüm 1 Temel Kavramlar 1.1.İktisadın Tanımı Ve Temel Kavramlar ...6

60

alternatiflerden mahram kalmak anlamına gelecektir. Bir ihtiyacın tatmini, diğer alternatiflerden veya fırsatlardan vazgeçilmesi pahasına gerçekleştirilmektedir. Kaçırılan söz konusu fırsatlara alternatif maliyet veya fırsat maliyeti adı verilmektedir. Diğer bir bakış açısıyla fırsat maliyeti, herhangi bir malın üretimini bir birim artırmak için başka bir maldan vazgeçilmesi gereken mal ve/veya kazanç miktarı anlamına da gelmektedir.Bu hususlar tüketicilerin ve üreticilerin bakış açılarıyla aşağıdaki örnekler yardımıyla daha anlaşılır hale getirilebilir.—Bir öğrenci açısından derse girmek, kantinde oturmak, kahvede okey oynamak şeklinde üç farklı alternatif söz konusu olduğunu varsayalım. Öğrencinin kantinde oturmak veya kahvede okey oynamak yerine derse girmeyi tercih etmesi halinde derse girmenin alternatif maliyeti, kantinde oturmak veya kahvede okey oynamaktır. Bu tercihin yapılmasının iktisadi anlamı, öğrencinin derse girmemenin maliyetini, kantinde oturmanın veya kahvede okey oynamanın maliyetinden yüksek görmesi ve dolayısıyla yüksek olan bir maliyetten kaçınmasıdır.—Bir başka örnekte ise, bir öğrencinin öğle yemeği ihtiyacını tost veya hamburger yiyerek giderebildiğini ve bunların fiyatlarının da aşağı-yukarı birbirine eşit olduğunu varsayalım. Burada tostun alternatifi hamburgerdir. Öğrencinin tost yiyerek karnını doyurduğunu varsaydığımızda, öğrencinin söz konusu davranışının iktisadi anlamı, tost yememenin maliyetini hamburger yememenin maliyetinden yüksek görmesidir.—Yukarıdaki kurgulamış olduğumuz gömlek üretim sürecinde, aynı üretim faktörleri ile pantolon, elbise, etek vb. giysiler üretilebileceğini varsayalım. Burada gömlek üretmenin alternatif maliyeti, diğer giysileri üretmemektir. Terzinin gömlek üretmeye karar vermesinin arka planında, gömlek üretmemenin maliyetini diğer giysileri üretmemenin maliyetinden yüksek görmesidir.—Bu konudaki son bir örnekte ise, aynı aracın hatcback ve sedan modellerini üretme imkânına sahip olan bir otomobil firmasının bunlardan birisini seçmek zorunda olduğunu varsayalım. Burada firma açısından hatcback tipi araç üretmenin alternatif maliyeti sedan tipi araç üretmek, sedan tipi araç üretmenin alternatif maliyeti ise hatcback tipi araç üretmektir, Hatcback tipi araç üretmeye karar verilmişse, bu davranışın iktisadi anlamı, hatcback tipi araç üretmemenin maliyetinin sedan tipi araç üretmemenin maliyetinden yüksek görülmesidir. Yukarıdaki örneklerden de anlaşılacağı üzere, alternatiflerin söz konusu olduğu karar süreçlerinde üretici ve tüketici davranışları, alternatif maliyetler tarafından belirlemekte; iktisadi karar birimleri alternatif maliyeti düşük olan tercihe yönelmektedirler. Bu bağlamda tüketilen ve/veya üretilen bir mal veya hizmetin fırsat maliyeti, tüketimden ve/veya üretimden vazgeçilen mal veya hizmetin miktarı veya değeridir.

8.2.3. Kısa Dönem Maliyetler Kısa dönem, firmanın üretim sürecinde kullanmış olduğu girdilerden sadece birisinin miktarını değiştirebildiği bir dönemdir. Bu döneme ilişkin maliyetler, sabit maliyetler, değişken maliyetler ve toplam maliyetlerdir. Ayrıca, bu maliyet kalemlerinden türetilen ortalama maliyetler ve marjinal maliyetler de kısa dönem maliyetler içerinde ele alınmaktadır.

8.2.3.1. Sabit, Değişken Ve Toplam Maliyetler

Page 61: celalettinuyanik.comcelalettinuyanik.com/wp-content/uploads/2012/05/ıktısat... · Web viewİÇİNDEKİLER Bölüm 1 Temel Kavramlar 1.1.İktisadın Tanımı Ve Temel Kavramlar ...6

61

Üretim sürecinde firmaların kullandığı girdiler sabit girdiler ve değişken girdiler olmak üzere iki başlık altında ele alınmaktadır. Bir işadamının kumaş üretmek üzere bir tekstil fabrikası kurmaya karar verdiğini varsayalım. Bunun için öncelikli olarak bir arsanın alınması, daha sonra fabrika binasının yapılması, gerekli makinelerin temin edilmesi gerekmektedir. Ayrıca bu işadamı fabrikanın güvenliğini sağlamak için güvenlik görevlisine, iletişimi sağlamak için çeşitli araçlara, aydınlatma ve ısıtma için çeşitli donanımlara, ulaşım için ise çeşitli araçlara ihtiyaç duyacaktır. Dikkat edilirse, henüz kumaş üretimi sürecine ilişkin konulara girmedik. Saymış olduğumuz tüm bu girdiler, genel anlamda firmalar açısından sabit girdiler olarak adlandırılmaktadır. Dolayısıyla firmalar üretim yapsa da yapmasa da söz konusu girdileri istihdam etmek zorundadırlar. Bu bağlamda satın alman arsa ve yapılan fabrika binasının yanı sıra tüm malzeme ve ekipmanlar için maliyete katlanılması gerekmektedir. Ayrıca, güvenlikçinin maaşının ödenmesi, sigorta primlerinin yatırılması, binanın "aşınan-yıpranan kısımlarının onarılması gibi harcamalardan da kaçınılamayacaktır. İşte bir firmanın üretim yapsa da yapmasa da katlanmak zorunda kaldığı maliyetlere toplam sabit maliyetler denir. Bu tanımdan da anlaşılacağı üzere sabit maliyetler, üretim miktarı ile ilişkili olmayan maliyetlerdir. Diğer taraftan üretim kararı alınmasıyla birlikte bir takım maliyetler söz konusu olmaktadır. Yukarıdaki örneğimizde firmanın kumaş üretebilmesi için makineyi çalıştıracak işçiye, makineyi çalıştıracak enerjiye, kumaşı dokuyabilmek için ipliğe, dokunan kumaşı kullanılabilir hale getirebilmesi için boya ve apre gibi bir takım üretim süreçlerine ihtiyaç bulunmaktadır. Bu bağlamda bizzat üretim için istihdam edilen işgücü, enerji, iplik vb. girdiler, değişken girdiler olarak adlandırılmaktadır. Söz konusu girdiler için yapılan harcamalara ise toplam değişken maliyetler denir. Bu açıklamalarımızdan da anlaşılacağı üzere, üretim miktarıyla birlikte değişen veya üretimin yapılmasıyla ortaya çıkan maliyetlere toplam değişken maliyetler denir. Üretim fonksiyonunu dikkate aldığımızda, üretim amacıyla istihdam edilen sermaye ve emek girdileri için yapılan tüm harcamalar, değişken maliyetleri oluşturmaktadır.Sabit ve değişken maliyetlerin toplamına toplam maliyet denir. Buna göre toplam sabit maliyetleri FC ile toplam değişken maliyetleri ise VC ile gösterdiğimizde, aşağıdaki eşitlik yardımıyla toplam maliyete (TC) ulaşabiliriz.

8.2.3.2. Ortalama Maliyetler Ve Marjinal Maliyet Sabit maliyetler, değişken maliyetler ve toplam maliyetlerden hareketle ortalama ve marjinal maliyetler hesaplanabilmektedir. Ortalama maliyetler, ortalama sabit maliyetler, ortalama değişken maliyetler ve ortalama toplam maliyetler olmak üzere üç başlık altında ele alınmaktadır.

Buna göre ortalama sabit maliyet (AFC), üretilen birim başına düşen maliyettir.AFC = -r- Sabit maliyetler üretilen mal ve hizmet miktarına bağlı olmadığından dolayı, üretilen mal ve hizmet miktarının artması halinde üretim birimi basma düşen ortalama sabit maliyetler azalacaktır. Ortalama değişken maliyet, değişken maliyetin üretim miktarına bölünmesiyle elde edilmektedir. Diğer bir ifadeyle üretim birimi başına düşen değişken maliyete, ortalama değişken maliyet denir. Ortalama sabit ve ortalama değişken maliyetlerin toplanmasıyla veya toplam

Page 62: celalettinuyanik.comcelalettinuyanik.com/wp-content/uploads/2012/05/ıktısat... · Web viewİÇİNDEKİLER Bölüm 1 Temel Kavramlar 1.1.İktisadın Tanımı Ve Temel Kavramlar ...6

62

maliyetin üretim miktarına bölünmesiyle elde edilen değere, ortalama toplanı maliyet denir. Ortalama toplam maliyet aynı zamanda birini maliyet olarak da adlandırılmaktadır. Maliyetlere ilişkin bir değer kavram ise marjinal maliyettir. Üretim miktarının bir birim değiştirilmesi halinde toplam maliyette meydana gelen değişmeye marjinal maliyettir. Kısa dönemde artan ve azalan verimler kanunlarının söz konusu olması nedeniyle ortalama değişken maliyet, ortalama maliyet ve marjinal maliyet eğrileri önce azalan, sonra artan bir eğilime sahip olmaktadırlar. Bundan dolayı ortalama değişken maliyet ve ortalama toplam maliyet eğrileri analitik gösterimlerde "U" şeklinde çizilmektedir.

8.2.4. Uzun Dönem Maliyetler

Hatırlanacağı üzere, üretim, sürecinde kullanılan tüm girdilerin ve dolayısıyla üretim ölçeğinin değiştirilebilmesine imkân sağlayan dönem, uzun dönem olarak tanımlanmaktaydı. Tüm girdiler değiştirilebildiği için, uzun dönemde sabit girdiler ve dolayısıyla sabit maliyetler ortadan kalkmaktadır. Bu bağlamda tüm girdiler değişken girdi niteliği kazanmakta ve firmalar açısından sadece değişken maliyetler söz konusu olmaktadır. Uzun dönem maliyetler, kısa dönem maliyetlerin toplanmasıyla elde edilmektedir. Bundan dolayı analitik gösterim açısından kısa dönem ortalama maliyet eğrilerinin seyri ile uzun dönem ortalama maliyet eğrisinin seyri arasında analitik açıdan herhangi bir fark yoktur. Yukarıda da belirtildiği üzere, firmalar açısından uzun dönemde sadece ortalama maliyetler söz konusudur. Üretim sürecinde faktör fiyatlarının ve teknolojinin sabit olduğunu varsaydığımızda, her bir üretim dönemi için uzun dönem ortalama maliyetler, kısa dönem ortalama maliyetlerden oluşacaktır. Bu bağlamda uzun dönem ortalama maliyet eğrisi kısa dönem ortalama maliyet eğrilerini kapsayacaktır. Şekil-50'de, üç kısa dönemin söz konusu olduğu bir üretim süreci referans alınarak, uzun dönem ortalama maliyet eğrisi çizilmiştir. Şekil-50'de, kısa dönem ortalama maliyet eğrileri SAC ile marjinal maliyet eğrileri ise SMC ile gösterilirken, uzun dönem marjinal maliyet eğrisi LMC ile uzun dönem ortalama maliyet eğrisi ise LAC ile tanımlanmıştır. Şekle göre, q2 üretim düzeyine kadar üretim miktarındaki artışlar aynı zamanda birim maliyetler olarak da adlandırılan uzun dönem ortalama maliyetlerin azalmasına neden olmaktadır. Uzun dönemde üretim miktarının artmasına bağlı olarak birim maliyetlerin azalmasına ölçeğe göre artan getiri denir. Uzun dönem ortalama maliyet eğrisinin azaldığı bölgede artan getiriler söz konusudur. q2 düzeyinden sonra ise üretim miktarının artırılması halinde birim maliyetler de artmaya başlamaktadır. Buna göre q2 üretim düzeyinden sonra azalan getiriler ortaya çıkmaktadır. Uzun dönemde üretim miktarının artmasına bağlı olarak birim maliyetlerin de artmasına ölçeğe göre azalan getiridir.

Page 63: celalettinuyanik.comcelalettinuyanik.com/wp-content/uploads/2012/05/ıktısat... · Web viewİÇİNDEKİLER Bölüm 1 Temel Kavramlar 1.1.İktisadın Tanımı Ve Temel Kavramlar ...6

63

Üretici dengesine ilişkin açıklamalarımızdan da hatırlanacağı üzere, firmaların nihai amacı kârlarını maksimize etmektir. Bunun için maliyetlerin minimize edilmesi gerekmektedir. Şekil-50'ye göre uzun dönemde en düşük birim maliyet, q2 üretim düzeyinde gerçekleşmektedir. Diğer bir ifadeyle, q2 kadar mal ve hizmet üretilmesi halinde üretim minimum maliyetle gerçekleştirilmektedir. Bundan öneminden dolayı q2 üretim düzeyine etkin ölçek veya optimum çapta tesis ölçeği de denir. Diğer taraftan firmalar üretim planlarını genellikle uzun dönem maliyetlerine göre yapmaktadırlar. Bu bağlamda uzun dönem ortalama maliyet eğrisine aynı zamanda planlama eğrisi de denilmektedir. Yine bu çerçevede uzun dönem ortalama maliyet eğrisinin kısa dönem ortalama maliyet eğrilerini bir zarf şeklinde içine almasından dolayı, uzun dönem ortalama maliyet eğrisi zarf eğrisi olarak da adlandırılmaktadır.

8.3. Birim Maliyetler Ve Firma Performansı Fiziksel girdi—çıktı ilişkisindeki değişmeler, nihai tahlilde firma performansının maliyetler üzerindeki etkisi tarafından belirlenmektedir. Söz konusu etkiler, sabit girdi fiyatları ile fiyat değişim sonuçlan veya her ikisinin kombinasyonuna bağlı olarak verimlilik değişimlerinin hesaplanmasında ortaya çıkmaktadır. Firmaların rekabet güçlerinin veya kâr maksimizasyonlarının şekillenmesinde birim maliyetler ön plana çıkmakta ve birim maliyetlerin toplanması sayesinde her bir ürüne ait toplam maliyet hesaplanabilmektedir. Birim maliyetlerin tespitinde aşağıdaki faktörlerin karşılıklı etkileşimleri söz konusudur:—Maliyetler, saat başına üretimdeki değişmelere bağlı olarak değişebilir,—Maliyetler, fiziksel verimlilikteki bir değişme veya ücret oranlarındaki değişmeye bağlı olarak değişebilir,—İlk iki maddenin ikisinin aynı şekilde değişimi ile değişebilir,—Maliyetler, emeğin vasfının artırılması veya azaltılmasına bağlı olarak değişebilir,—Maliyetler, toplam maliyetler içerisinde ücret maliyetlerinin oranına bağlı olarak -üretim birimi başına düşen toplam maliyette birim ücret maliyetlerindeki bir değişmenin etkisi ile- değişebilir.

Page 64: celalettinuyanik.comcelalettinuyanik.com/wp-content/uploads/2012/05/ıktısat... · Web viewİÇİNDEKİLER Bölüm 1 Temel Kavramlar 1.1.İktisadın Tanımı Ve Temel Kavramlar ...6

64

Maliyetler genellikle işgücü, sermaye ve enerji maliyetleri alt başlıkları altında incelenmektedir. Toplam maliyetler içerisinde önemli bir yere sahip olan işgücü maliyetlerinin düşük olması, özellikle emek yoğun üretim teknikleri kullanan endüstrilerde firmalara veya endüstrilere önemli avantajlar sağlamaktadır. Maliyetlerin rekabet gücü açısından değerlendirilmesinde diğer bir girdi olan sermaye, enflasyon oranlarının sürekli olarak yüksek bir trend izlediği ülkelerde firmalar açısından maliyetin önemli bir unsurudur. Yüksek sermaye maliyeti, bir ürünün üretim ve satışı aşamalarında ürünün ve firmanın piyasa paylarını etkilemekte ve rekabet gücünü azaltmaktadır. Ayrıca, sermaye maliyetleri global rekabetin yaşandığı günümüz ekonomilerinde yerli ve yabancı yatırım kararlarını da önemli ölçüde etkilemektedir. Bu nedenle Türkiye'deki kalkınmakta öncelikli yöre uygulamasında olduğu gibi birçok ülke, bazı bölgelerin gelişmesini sağlamak ve böylelikle rekabet gücünü artırmak amacıyla iktisadi programlar yürürlüğe koymakta ve yabancı yatırımları teşvik edici düzenlemeler yapmaktadır. Ayrıca, endüstrinin gereksinim duyduğu enerjinin düşük maliyetle ve zamanında temin edilmesi de firma performansı ve endüstriyel rekabet gücü açısından önem arz etmektedir.

Page 65: celalettinuyanik.comcelalettinuyanik.com/wp-content/uploads/2012/05/ıktısat... · Web viewİÇİNDEKİLER Bölüm 1 Temel Kavramlar 1.1.İktisadın Tanımı Ve Temel Kavramlar ...6

65

BÖLÜM 9PİYASA YAPILARI VE TAM REKABET PİYASASI

9.1. Piyasanın Tanımı Ve Türleri Alıcılarla satıcıların bir araya geldiği ve ilgili malın fiyatının oluştuğu iktisadi yapılara piyasa denir. Benzer bir yaklaşımla, mal ve hizmetlerini alınıp satıldığı veya üretici ile tüketicinin bir araya geldiği yapılar piyasa olarak adlandırılmaktadır. Diğer bir tanımlamaya göre piyasa alıcı ve satıcıların bir araya gelmiş oldukları soyut yapıdır. Piyasalar ulusal-uluslararası piyasalar, mal ve hizmet piyasaları-faktör piyasaları, finansal piyasalar (para piyasası, sermaye piyasası) ve rekabet kriteri dikkate alınarak sınıflandırılmaktadır. Bu bölümde rekabet eksenli sınıflandırma dikkate alınarak piyasa yapıları incelenecektir. Klasik iktisatçılara göre, tam rekabet ve monopol (tekel) piyasası olmak üzere iki tür piyasa yapısı vardır. Ekonomilerin gelişme seviyelerine göre, söz konusu iki uç piyasa arasından yeni piyasalar ortaya çıkmıştır. Fakat gerçek hayatta bu iki piyasa yapışma rastlamak mümkün değildir. Genellikle piyasalar bu iki piyasa türünün arasında oluşan aksak (eksik) rekabet piyasalarıdır. Piyasaların genel kabul gören sınıflandırmasında ise tam rekabet ile monopol/rekabetsiz başta olmak üzere iki uç piyasa yapısı dikkate alınmakta ve bu iki uç piyasa yapısı arasında da, bu piyasalarla bazı ortak özelliklere sahip olan monopolcü rekabet, düopol, oligopol ve benzeri piyasa yapıları tanımlanmaktadır. Ayrıca, iki yanlı monopol ve çift (zincirleme) monopol şeklinde farklı açılımlara sahip piyasa yapıları da bulunmaktadır. Piyasa özelliklerinin tam olarak anlaşılabilmesi için piyasa modellerinin (tam rekabet, monopol, monopolcü rekabet ve oligopol) yapısal karakterlerinin de ortaya konulması gerekmektedir. Bu bağlamda Tablo-10'da gösterilen piyasaların yapısal karakteristikleri, alt başlıklar altında ayrıntılı olarak açıklanacaktır.

Page 66: celalettinuyanik.comcelalettinuyanik.com/wp-content/uploads/2012/05/ıktısat... · Web viewİÇİNDEKİLER Bölüm 1 Temel Kavramlar 1.1.İktisadın Tanımı Ve Temel Kavramlar ...6

66

Page 67: celalettinuyanik.comcelalettinuyanik.com/wp-content/uploads/2012/05/ıktısat... · Web viewİÇİNDEKİLER Bölüm 1 Temel Kavramlar 1.1.İktisadın Tanımı Ve Temel Kavramlar ...6

67

Yukarıdaki açılamalarımızda ve analitik gösterimlerimizde satıcı eksenli piyasa sınıflandırmaları dikkate alınmıştır. Alıcı eksenli piyasa yapılarının sınıflandırılmasında ise aşağıdaki tanımlamalardan hareket edilmektedir:—Monopson—Monopsoncu rekabet—Oligopson (Düopson, triopson vb.)

İster satıcı isterse alıcı eksenli olsun, piyasa sınıflandırmaları yapılırken bazı varsayımlardan hareket edilmektedir. Söz konusu varsayımlar;—Alıcı ve satıcıların sayısı—Piyasada üretilen ve satılan malların niteliği—Piyasaya giriş-çıkış serbestisi—Piyasa hakkında bilgiBundan sonraki alt başlıklarda ele alacağımız tüm piyasa yapılarında öncelikli olarak bu varsayımlar dikkate alınacaktır.

9.2. TAM REKABET PİYASASI9.2.1. Tam Rekabet Piyasasının Tanımı Ve Varsayımları

Tam rekabet piyasasının tanımını yapmadan önce piyasa yapılarının sınıflandırılmasında dikkate alman varsayımlar çerçevesinde tam rekabet piyasasını tanımlamakta fayda vardır. Buna göre tam rekabet piyasasının varsayımları şunlardır;—Atomisite: Piyasada çok sayıda alıcı ve satıcı vardır. Çok sayıda alıcı ve satıcı olmasından dolayı, bu ilgi grupları piyasada oluşan fiyat düzeyini kendi davranışlarıyla etkileyemezler. Ürünlerinin fiyatı üzerinde firmaların tek başlarına kontrol güçleri bulunmamaktadır. Dolayısıyla hem alıcılar hem de satıcılar piyasada oluşan fiyatı veri almak zorundadırlar.—Homojenlik: Üretilen mal ve hizmetler homojendir. Üretilen mal ve hizmetlerin homojen olmasından dolayı tüketiciler farklı firmalar tarafından üretilen ve aynı ihtiyacı tatmine yarayan mal ve hizmetler arasından herhangi bir ayrım gözetmezler. Tüketicilerin farklı firmaların ürünlerine karşı nesnel, zamansal, mekansal veya kişisel bir tercih farklılığını dikkate almadıkları mal ve hizmetlere homojen mal ve hizmetler denilmektedir. Bu tür piyasa yapılarında üreticiler ve tüketiciler kararlarında sadece fiyatı veri olarak almaktadırlar.—-Mobilite: Piyasaya giriş-çıkışlar tamamen serbesttir. Üretim faktörlerinin hareketliliği hususunda hiçbir engelleme yoktur. Batık maliyetler söz konusu değildir. Batık maliyet, firmanın piyasayı terk etmek zorunda kalması halinde karşılaştığı maliyettir.—Şeffaflık: Alıcı ve satıcılar piyasa hakkında tam bilgiye sahiptir. Hem alıcılar hem de satıcılar piyasada olup-biten her şeyden haberdardırlar. Yukarıdaki özelikler çerçevesinde tam rekabet piyasası, çok sayıda alıcı ve satıcının bulunduğu, piyasaya giriş-çıkışların serbest ve üretilen ürünlerin homojen olduğu varsayımlarına göre sınıflandırılan yapıdır. Bu yapıda üretilen malların niteliği/piyasa kriteri bağlamında endüstrinin tanımım yapmak çok kolaydır. Tam rekabet şartlan altında faaliyet gösteren bir firma, üretim miktarının endüstri arzının küçük bir oranı olmasından dolayı piyasa fiyatı üzerinde etkili olamamaktadır. Ayrıca, üretilen ürünlerin homojen ve çok sayıda alıcı ve satıcı olmasından dolayı

Page 68: celalettinuyanik.comcelalettinuyanik.com/wp-content/uploads/2012/05/ıktısat... · Web viewİÇİNDEKİLER Bölüm 1 Temel Kavramlar 1.1.İktisadın Tanımı Ve Temel Kavramlar ...6

68

tam rekabet piyasasında, firmanın üretmiş olduğu malın fiyatı ile diğer firmaların satış miktarları arasındaki ilişkiyi gösteren çapraz-fiyat esnekliği sonsuz olmaktadır. Çapraz-fiyat esnekliğinin sonsuz olması, ürünlerin tam ikame olduğu; ürünlerin tam ikame olması ise, piyasadaki aynı tür ürünlerin aynı özelliklere sahip olması anlamına gelmektedir. Ürünlerin homojen ve satıcıların çok sayıda olmasından dolayı tam rekabet piyasasında her firmanın üretmiş olduğu ürüne ait çapraz-miktar esnekliği sıfır olmaktadır.

9.2.2. Tam Rekabet Piyasasında Talep Ve Toplanı Hasılat

Tam rekabet piyasasında çok sayıda alıcı ve satıcı olmasından dolayı firmalar piyasada oluşan fiyatı veri almak zorundadırlar. Dolayısıyla firmalar piyasa fiyatını referans alarak sonsuz sayıda mal ve hizmet arz edebilmekte ve I aynı şekilde tüketiciler piyasada oluşan fiyat düzeyinde ilgili firmanın malını talep etmektedirler.Bu açıklamalarımızı analitik olarak da gösterebiliriz. Şekil-52'nin (a) kısmında piyasa dengesi yer almaktadır. Hatırlanacağı üzere piyasa dengesi, piyasa arzı ile piyasa talebinin kesiştiği A noktasında gerçekleşmektedir. Denge noktasındaki fiyat düzeyi tam rekabet piyasasında faaliyet gösteren firma için veri olduğuna göre, şeklin (b) kısmında da görüldüğü üzere, bu fiyat düzeyinde firmanın talep eğrisi sonsuz esnekliğe sahip bir doğru olmaktadır. Tam rekabet piyasasında piyasa arzı ile karşılaştırıldığında firma arzının oldukça önemsiz olduğu varsayımı doğrultusunda, miktar ekseni endüstri dengesini gösteren şeklin (a) kısmında Ton ile firma talebini gösteren şeklin (b) kısırımda ise Kg ile ifade edilmiştir.

Tam rekabet piyasasında faaliyet gösteren bir firma açısından fiyat (P) sabit olduğunu göre satış miktarı (Q) ile toplam hasılat (TR) arasında doğru yönlü bir ilişki ortaya çıkacaktır. Buna göre,

TR = PxQ

Page 69: celalettinuyanik.comcelalettinuyanik.com/wp-content/uploads/2012/05/ıktısat... · Web viewİÇİNDEKİLER Bölüm 1 Temel Kavramlar 1.1.İktisadın Tanımı Ve Temel Kavramlar ...6

69

Şekil-53'e göre, toplam hasılat orijinden çıkan bir doğrudur. Toplam hasılat doğrusunun eğimi, fiyata bağlıdır. Dolayısıyla fiyatın yükselmesi halinde toplam hasılat doğrusunun eğimi artacaktır.

9.2.3. Tam Rekabet Piyasasında Ortalama Ve Marjinal Hasılat

Daha önceki bölümlerde de ifade edildiği üzere, toplam değerlerden hareketle ortalama değerler hesaplanırken, marjinal değerler, herhangi bir bağımsız değişkende meydana gelen ilave bir birimlik değişmenin bağımlı değişkende meydana getirdiği değişmeler dikkate alınmaktaydı.

Ortalama hasılat, toplam hasılatın satış miktarına bölünmesiyle elde edilen değerdir. Marjinal hasılat ise satışlarda meydana gelen bir birimlik artışın toplam hasılatta meydana getirdiği değişmedir. Buna göre tam rekabet piyasasında ortalama hasılat (AR) ve marjinal hasılat (MR), aşağıdaki eşitlikler yardımıyla hesaplanmaktadır.

Yukarıdaki eşitliklerden de anlaşılacağı üzere, tam rekabet piyasasında ortalama hasılat ve marjinal hasılat ilgili malın satış fiyatına eşittir. Bu durum Şekil-52'nin (b) kısmında da gösterilmiştir.

9.2.4. Tam Rekabet Piyasasında Firma Dengesi

Herhangi bir piyasa yapısında bir firmanın kâr edebilmesi için toplam hasılatının toplam maliyetinden büyük olması gerekmektedir. Üretici teorisinde olduğu gibi firma dengelerine ilişkin analizlerde de kısa dönem ve uzun dönemli açılımlar dikkate alınacaktır.

Page 70: celalettinuyanik.comcelalettinuyanik.com/wp-content/uploads/2012/05/ıktısat... · Web viewİÇİNDEKİLER Bölüm 1 Temel Kavramlar 1.1.İktisadın Tanımı Ve Temel Kavramlar ...6

70

Kısa dönemli analizlerde firma dengesinin analitik gösterimlerinde toplam eğriler yaklaşımı ve marjinal eğriler yaklaşımı dikkate alınmaktadır. Analizlerimizde her iki yaklaşıma ilişkin analitik incelemeler aynı şekil içerisinde yapılacaktır.

9.2.4.1. Kısa Dönem Firma Dengesi

Firmanın toplam hasılatı (TR) ile toplam maliyeti (TC) arasındaki fark, firmanın kâr mı, yoksa zarar mı ettiği konusunda bize bilgi vermektedir arasında kâr ettiğine göre, firmanın dengesini söz konusu üretim miktarları arasında aramak gerekir. Toplam hasılat ile toplam maliyet arasındaki farkın maksimum olduğu düzeyi bulmak için, toplam hasılat doğrusuna paralel hipotetik bir doğru çiziyoruz. Çizdiğimiz bu doğrunun toplam maliyet eğrisine teğet olduğu nokta (C), firma açısından kârı maksimize eden üretim miktarıdır. Şeklin incelenmesinden de anlaşılacağı üzere, firma açısından kârı maksimize eden üretim miktarı Q2'dir. Aynı zamanda Q2 üretim miktarında toplam hasılat ile toplam maliyet arasındaki fark B-C kadar olup, maksimumdur.

Toplam eğriler yaklaşımıyla firma dengesini bulurken temel koşulumuz, toplam hasılat ile toplam maliyet arasındaki farkın maksimum olduğu üretim düzeyinin bulunmasıydı. Bu çözümlemelerimizi, Şekil-54'ün (b) kısmında yer alan marjinal eğriler yaklaşımıyla da yapabiliriz.

Marjinal eğriler yardımıyla firma dengesinin bulunmasının temel koşulu, marjinal maliyetin marjinal hasılata eşit olduğu üretim düzeyinin bulunmasıdır. Buna göre denge koşulu, MR=MC olmaktadır.

Şekil-54'de, marjinal maliyetin marjinal hasılata eşit olduğu düzey, Q2'dir. Dolayısıyla firma dengesinin açıklanmasında aynı zamanda denge üretim miktarı olarak da adlandırılan Q2 üretim miktarının referans alınması gerekmektedir. Q2 üretim düzeyinde firmanın ortalama hasılatı Ps, ortalama maliyeti ise P2'dir. Burada ortalama hasılat ortalama maliyetten yüksek olduğundan dolayı, Q2 kadar mal ve hizmet üretmesi halinde firma P1-P2 veya B-C kadar birim kâr elde ederek, kârım maksimize etmektedir. Birim kâr ile üretim/satış miktarının çarpımı, bizi toplam kâra götürecektir. Bu teorik açıklamalarımızı aşağıdaki eşitlikler yardımıyla cebirsel olarak da ifade edebiliriz.

Buna göre Q2 kadar mal üretmesi halinde firmanın toplam hasılatı, 0PjBQ2 alanına, toplam maliyeti ise 0P2CQ2 alanına eşit olacaktır.

Page 71: celalettinuyanik.comcelalettinuyanik.com/wp-content/uploads/2012/05/ıktısat... · Web viewİÇİNDEKİLER Bölüm 1 Temel Kavramlar 1.1.İktisadın Tanımı Ve Temel Kavramlar ...6

71

Toplam hasılat ile toplam maliyet arasındaki fark PjP2BC alanına eşit olup, firmanın denge durumundaki toplam kârını vermektedir. Bu kâr, firmalar açısından aşırı kârdır.

9.2.4.1.2. Kısa Dönemde Normal Kâr Eden Firma Dengesi

Şekii-55'de, hem toplam hem de marjinal eğriler yardımıyla kısa dönemde normal kâr eden bir firmanın dengesi analitik olarak gösterilmiştir.

Şekil-55'in (a) kısmında kısa dönemde normal kâr eden firma dengesi toplam eğriler yardımıyla, (b) kısmında ise marjinal eğriler yardımıyla gösterilmiştir. Aşırı kâr durumuna ilişkin analitik çözümlemelerimizde ayrıntılı açıklamalara yer verildiğinden dolayı, burada genel hatları ile firma dengesi ele alınacaktır. Şeklin incelenmesinden de anlaşılacağı üzere, Qj üretim düzeyinde toplam maliyet toplam hasılata, ortalama maliyet ise ortalama hasılata eşittir. Buna göre Qı üretim düzeyinde firma normal kâr elde ederek dengeye ulaşmaktadır.

Burada bahsi geçen normal kâr, bir endüstride faaliyet gösteren firmaların diğer endüstrilere gitmesini engelleyen, aynı zamanda diğer endüstrilerde faaliyet gösteren firmalarında ilgili endüstriye gelmesini teşvik etmeyen bir kârdır. Diğer bir bakış açısıyla normal kâr, firma sahibinin üretim sürecinde kullanmış olduğu sermayenin faizi ile kendi firmasında değil de başka bir firmada çalışması halinde elde edebileceği ücretin toplamıdır.

Page 72: celalettinuyanik.comcelalettinuyanik.com/wp-content/uploads/2012/05/ıktısat... · Web viewİÇİNDEKİLER Bölüm 1 Temel Kavramlar 1.1.İktisadın Tanımı Ve Temel Kavramlar ...6

72

Bu açıklamalar doğrultusunda normal kâr, üretim sürecinde kullanılan faktörlerin alternatif maliyetlerinin toplamı olarak da ifade edilebilir.

Şekil-55'in (b) kısmında yer alan marjinal eğriler yaklaşımına göre denge üretim düzeyinde firmanın ortalama hasılatı, ortalama maliyetine eşittir. Dolayısıyla normal kârın söz konusu olduğu bu üretim düzeyinde toplam hasılat ve toplam maliyet, 0PtAQı alanına eşittir.

9.2.4.1.3. Kısa Dönemde Aşırı Zarar Eden Firma Dengesi

Şekil-56'da toplam ve marjinal eğriler yardımıyla kısa dönemde aşırı zarar eden bir firmanın dengesi analitik olarak gösterilmiştir. Şekle göre, toplam maliyet eğrisi toplam hasılat eğrisinin üzerindedir. Dolayısıyla firma bütün üretim düzeylerinde zarar etmektedir. Bu tür durumlarda firma dengeye gelebilir mi?

Bu sorunun cevabı, firmanın amaçlarına bağlıdır. Her şart altında üretim yapmaya karar veren firma, en düşük zararın söz konusu olduğu üretim düzeyinde dengeye gelecektir.

Şekil-56'ya göre, toplam hasılat doğrusuna çizeceğimiz hipotetik bir doğrunun toplam maliyet eğrisine teğet olduğu A noktasında Qj kadar mal ve hizmet üretmesi halinde firma zararını minimize ederek dengeye gelecektir. Marjinal eğriler dikkate alındığında Qı üretim düzeyinde MR=MC dir. Bu üretim düzeyinde firmanın ortalama hasılatı P)5 ortalama maliyeti ise P2'dir. Ortalama maliyet ortalama hasılattan yüksek olduğundan dolayı denge üretim düzeyinde firma P2-Pı kadar birim zarara katlanmak zorunda kalmaktadır. Buna göre Qj kadar üretimde bulunması halinde firmanın toplam maliyeti 0P2AQı, toplam hasılatı ise 0PjBQı olmaktadır. Bu durumda firmanın toplam zararı PjP2BA alanına eşittir. Diğer bir bakış açısıyla toplam zarar, birim zarar ile üretim/satış miktarının çarpımına eşittir.

Page 73: celalettinuyanik.comcelalettinuyanik.com/wp-content/uploads/2012/05/ıktısat... · Web viewİÇİNDEKİLER Bölüm 1 Temel Kavramlar 1.1.İktisadın Tanımı Ve Temel Kavramlar ...6

73

9.2.4.2. Uzun Dönem Firma ve Piyasa Dengesi

Tam rekabet piyasasına firmalar açısından kısa dönemde aşın kâr, normal kâr ve aşırı zarar durumları ortaya çıkmaktadır. Hatırlanacağı üzere, tam rekabet piyasasının söz konusu olduğu piyasa yapılarında firmalar herhangi bir kısıtlama ve engelleme olmaksızın, serbestçe piyasaya girip-çıkabilmekteydi.

Aşın kârın söz konusu faaliyet alanları, diğer sektörlerde faaliyet gösteren firmaları cezbedecektir. Bu durumda diğer sektörlerde faaliyet gösteren firmalar, aşın kârın söz konusu okluğu sektörlerde üretime başlayacaktır. Yeni firmaların üretime başlamasıyla birlikte toplam arz artacağından dolayı, piyasa fiyatı düşmeye başlayacak ve nihai tahlilde uzun dönemde firmalar normal kâr elde edeceklerdir. Buna karşın aşırı zararın söz konusu olduğu sektörlerde, zarar eden firmalar ilgili sektörü terk etmeye başlayacaklardır. Bu süreçte toplam arzın azalmasına bağlı olarak piyasa fiyatı yükselmeye başlayacak ve uzun dönemde normal kâr durumu söz konusu olacaktır. Bu açıklamalarımızdan da anlaşılacağı üzere, tam rekabet piyasasında faaliyet gösteren firmalar açısından uzun dönemde normal kâr söz konusudur.

Page 74: celalettinuyanik.comcelalettinuyanik.com/wp-content/uploads/2012/05/ıktısat... · Web viewİÇİNDEKİLER Bölüm 1 Temel Kavramlar 1.1.İktisadın Tanımı Ve Temel Kavramlar ...6

74

Buna göre uzun dönem firma dengesini Şekil-57 yardımıyla analitik olarak gösterebiliriz.

Şekil-57'ye göre firma dengesi, uzun dönem marjinal maliyetin (LMC) marjinal hasılata (MR) eşit olduğu A noktasında gerçekleşmektedir. Bu denge düzeyinde, üretim/satış miktarı Q fiyat ise P'dir, Firmanın normal kâr elde etmesini sağlayan söz konusu fiyat düzeyi, aynı zamanda ortalama hasılata (AR) ve uzun dönem ortalama maliyete (LAC) eşittir.

Özetle, tam rekabet piyasasında uzun dönemde, hem firma hem de endüstri dengesi gerçekleşmektedir. Maliyet teorisinde ele aldığımız planlama (zarf) eğrisinden de hatırlanacağı üzere, tam rekabet piyasasında faaliyet gösteren her firma, uzun dönem dengesinin gerçekleştiği üretim düzeyinde normal kâr elde etmekte ve etkin ölçek üretim düzeyinde faaliyet göstermektedir. Etkin ölçek, üretimin minimum maliyetle gerçekleştirildiği üretim, düzeyi olduğuna göre, kıt olan kaynaklar en etkin bir biçimde kullanılmış olacaktır.

9.2.5. Tam Rekabet Piyasasında Kısa Dönem Arz Eğrisi

Tam rekabet piyasası varsayımları altında faaliyet gösteren bir firma kısa dönemde normal kâr, aşırı kâr ve aşırı zarar durumları ile karşılaşabilmektedir. Yine hatırlanacağı üzere firmalar kısa dönemde üretim yapsalar da yapmasalar da sabit maliyete ve üretim yapmaları halinde ise değişken maliyetlere katlanmak zorundaydılar. Dolayısıyla hiçbir üretim yapmayan firmaların sabit maliyetlerden kaçınması mümkün değildir. Firmaların üretim kararını belirleyen temel unsur değişken maliyetlerin yapısıdır.

Page 75: celalettinuyanik.comcelalettinuyanik.com/wp-content/uploads/2012/05/ıktısat... · Web viewİÇİNDEKİLER Bölüm 1 Temel Kavramlar 1.1.İktisadın Tanımı Ve Temel Kavramlar ...6

75

Firmalar değişken maliyetlerini dikkate alarak, üretim yapıp-yapmama konusunda karar vereceklerdir. işte bu noktada marjinal maliyetler, yani ilave bir mal ve hizmet üretiminin toplam maliyetlerde meydana getirdiği değişim, firmaların üretim kararlan açısından önem arz etmektedir.

Önceki bölümlerde firmaları, çeşitli girdiler kullanarak mal ve hizmet üretimi gerçekleştiren iktisadi karar birimleri olarak tanımlamıştık. Bu tanımdan da anlaşılacağı üzere firmaları nitelendiren temel kavram üretimdir. O halde her firma öncelikli olarak nasıl üretim yapabilirim sorusunun cevabını arayacaktır. Bu sorunun çözümünde temel faktör yukarıda da ifade edildiği üzere, değişken maliyetlerdir. Firmalar değişken maliyetlerini karşıladığı ölçüde üretim yapmak isteyecektir. Bu açıklamalarımızı daha anlaşılır hale getirmek için analitik çözümlemeden yararlanacağız. Şekil-58'de bir firmanın kısa dönem arz eğrisi çizilmiştir.

Şekil-58'e göre, Qı üretim düzeyine kadar firma değişken maliyetlerini karşılayamamaktadır. Buna karşın Qj kadar üretim yapıp, üretmiş olduğu mal ve hizmetleri Pı fiyatından satması halinde firma üretmiş olduğu mal ve hizmetlerin değişken maliyetini karşılayabilmektedir. Gömlek üreten bir firmayı dikkate alacak olursak, bu firma Oı adet: gömlek üretmesi halinde gömleği üretimi için katlanmış olduğu, kumaş, iplik, düğme, tela, işçilik, enerji gibi değişken maliyetlerini karşılayabilecektir. Bu duru nida firma açısından sadece sabit maliyetlere katlanmak gerekmektedir. Firmanın Qı üretim düzeyinden sonrada, üretimini artırması halinde her defasında, sabit maliyetlerinin bir kısmını da karşılamaya başlayacaktır. Çünkü ortalama değişken maliyet (AVC) eğrisi ile ortalama maliyet (AC) eğrisi arasında kalan alan ortalama sabit maliyete (AFC) eşittir. Q2 kadar mal ve hizmet üretmesi halinde firma hem değişken hem de sabit maliyetlerini karşılayabilmektedir. Bu üretim düzeyi, firma dengesine ilişkin analizlerimizde normal kârı tanımlayan düzeydir.

Page 76: celalettinuyanik.comcelalettinuyanik.com/wp-content/uploads/2012/05/ıktısat... · Web viewİÇİNDEKİLER Bölüm 1 Temel Kavramlar 1.1.İktisadın Tanımı Ve Temel Kavramlar ...6

76

Buna göre, Qı'den daha aza bir üretim firma açısından rasyonel bir davranış değildir. Qs kadar mal üretmesi halinde değişken maliyetlerini karşılayabilen firma üretimine devam kararı alacaktır. İşte firmanın üretimine devam kararı aldığı bu düzeye (A noktası), kapatma noktası adı verilmektedir. Üretimin Qı'in altına düşmesi halinde firma kapanacak, Oj'den sonra ise üretim faaliyetlerine devam edebilecektir. Bu bağlamda marjinal maliyet eğrisinin ortalama değişken maliyet eğrisinin üzerinde kalan kısmı, kısa dönem arz eğrisi olarak adlandırılmaktadır. Diğer bir ifadeyle tam rekabet piyasasında firmanın kısa dönem arz eğrisi, marjinal maliyet eğrisinin ortalama değişken maliyet eğrisinin üzerinde kalan kısmıdır.

9.2.6. Tüketici Ve Üretici Rantı

Piyasa yapısının özelliklerinden dolayı, tam rekabet piyasasında piyasa arzına ve piyasa talebine göre şekillenen tek bir denge fiyatı ortaya çıkmaktadır. Denge düzeyinde aynı mala daha yüksek fiyat ödeyebilecek tüketicilerle, aynı malı daha düşük fiyata arz edebilecek üreticiler söz konusudur. Buna göre bir mala daha yüksek bir fiyat ödemeye hazır olan tüketicilerle, bir malı daha düşük fiyata satmaya hazır olan üreticiler, oluşan denge fiyatında bir kazanç elde edeceklerdir. Tüketiciler açısından ortaya çıkan söz konusu durum tüketici rantı ile üreticiler açısından ortaya çıkan durum ise üretici rantı ile açıklanmaktadır.

Konunun daha anlaşılır hale gelmesi için, bir X malının genel bir piyasa dengesi dikkate alınarak, analitik çözümlemeden yararlanmakta fayda vardır.

Page 77: celalettinuyanik.comcelalettinuyanik.com/wp-content/uploads/2012/05/ıktısat... · Web viewİÇİNDEKİLER Bölüm 1 Temel Kavramlar 1.1.İktisadın Tanımı Ve Temel Kavramlar ...6

77

Şekil-59'a göre, tüketici X malına Pd fiyatını ödemeye hazırdır. Pd, tüketicinin bu mala ödeyebileceği en yüksek fiyattır. Üretici ise bu malı Ps fiyatında satmaya hazırdır. Bu bağlamda Ps, üreticinin X malını satabileceği en düşük fiyat düzeyidir. Aynı zamanda P s

fiyatı, bundan önceki başlıkta ele alman kısa dönem arz eğrisine ilişkin analizlerimizdeki kapanma noktasına tekabül etmektedir.

Page 78: celalettinuyanik.comcelalettinuyanik.com/wp-content/uploads/2012/05/ıktısat... · Web viewİÇİNDEKİLER Bölüm 1 Temel Kavramlar 1.1.İktisadın Tanımı Ve Temel Kavramlar ...6

78

KAYNAKÇA

http://www.enfal.de/sosyalbilimler/g/006.htm

http://www.dersnotlari.net/ekonomikkonjoktur.htm

http://www.ezberim.com/egitim/184096-milli-gelir-nedir/

http://ekonomiturk.blogspot.com/2010/01/iktisadi-buyume-nedir.html

http://keyiflimp3.com/iktisat/52089-makro-ekonomik-akimin-dogusu-ve-makro-modeller.html

http://www.tahvil.org/sosyal-bilimler/deflasyon-nedir-anlami-hakkinda-bilgi.html

http://muhasebedersleri.com/ekonomi/enflasyon.html

http://www.aofsitesi.com/iktisadagiris1.htm

http://tr.wikipedia.org/wiki/K%C4%B1tl%C4%B1k_(ekonomi)

http://www.turkcebilgi.com/ansiklopedi/iktisadi_sistemler

http://muhasebedersleri.com/ekonomi/talep.html

http://muhasebedersleri.com/ekonomi/arz.html

http://iktisadagiris.blogspot.com/2008/01/nite-4-esneklik.html

http://www.aofbilgi.net/iktisata-giris-ders-notlari-t-16.html

http://www.turkforum.net/419011-dis-ticaret-politikasi-ilgili-hersey.html

Dinler, Zeynel, İktisada Giriş, Bursa: Ekin Kitabevi, 1998.

Çoban, Orhan, İktisada Giriş, Konya 2010.

Page 79: celalettinuyanik.comcelalettinuyanik.com/wp-content/uploads/2012/05/ıktısat... · Web viewİÇİNDEKİLER Bölüm 1 Temel Kavramlar 1.1.İktisadın Tanımı Ve Temel Kavramlar ...6

79

.

Page 80: celalettinuyanik.comcelalettinuyanik.com/wp-content/uploads/2012/05/ıktısat... · Web viewİÇİNDEKİLER Bölüm 1 Temel Kavramlar 1.1.İktisadın Tanımı Ve Temel Kavramlar ...6

80