KONGRE KİTABI top...KONGRE BAŞKANI Prof. Dr. Ferhan ÖZ GENÇ KBB İLKBAHAR TOPLANTISI BAŞKANI...
Transcript of KONGRE KİTABI top...KONGRE BAŞKANI Prof. Dr. Ferhan ÖZ GENÇ KBB İLKBAHAR TOPLANTISI BAŞKANI...
KONGRE KİTABI
KONGRE BAŞKANIProf. Dr. Ferhan ÖZ
GENÇ KBB İLKBAHAR TOPLANTISI BAŞKANIDoç. Dr. İbrahim SAYIN
A Okan Gürsel İ. Nazmi Hoşal Nermin BaşererAhmet Almaç İbrahim Sayın Nurettin SözenAhmet Dündar İrfan Devranoğlu Nuri ÖzgirginAlpaslan Akmandil İsmail Topçu Oktay DinçAras Şenvar Kerim Ceryan Orhan CuraAsım Kaytaz Levent N. Özlüoğlu Orhan YılmazAyhan Gökler Levent Soylu Övünç GünhanBarlas Aydoğan M. Ali Şehitoğlu Sefa KayaBülent Gürsel M. Çağatay Akçalı Selim ÖlçerCan Özşahinoğlu M. Fazıl Yazıcı Suat ÖzbilenCavit Özeri M. Haluk Bilgin Şefik HoşalCengiz Bora Yağız M. Tahir Altuğ Şeref ÜnverÇetin Çuhruk Mehmet Ada Şinasi YalçınErgin Turan Mehmet Demirel Tayfun KirazlıFatih Bora Metin N. Akıner Teoman ŞeşenFatih Öktem Murat Toprak Tevfik AktürkFerhan Öz Mustafa Çalgüner Turgay HanGündüz Kumbasar Mustafa Gerek Ümit UluözGünter Hafız Nazım Korkut Vecdet KayhanHalis Ünlü Necdet Biliciler Yalçın ÖzkaptanHasan Candan Necmettin Akyıldız Yılmaz EgeHüsnü Özek
KURULLAR
Yönetim Kurulu
Kurucular Kurulu
BAŞKANProf. Dr. Murat Toprak
BAŞKAN YARDIMCISIProf. Dr. Fatih Öktem
ÜYELERProf. Dr. Mehmet AdaProf. Dr. Tevfik Aktürk
Prof. Dr. Ferhan ÖzProf. Dr. Ayhan GöklerProf. Dr. Tayfun KirazlıDoç. Dr. Orhan Yılmaz
2
Bilimsel Program
13 Nisan 2017, Perşembe 14 Nisan 2017, Cuma
14 Nisan 2017, Cuma
3
SALON A
SALON B (GENÇ KBB)
13:00-15:00
15:00-15:30
17:30-18:00
18:00-18:3018:30-19:30
Yüz Estetik Cerrahisi - Olgu TartışmalarıOturum Başkanı: Dr. İbrahim HızalanModeratör: Dr. Tamer ErdemDr. Eren Taştan Dr. Naser DadaşzadeDr. Fatih ÖktemDr. Yusufhan SüoğluDr. Süreyya ŞeneldirKahve Molası
Konferans: Horlama ve Uyku ApnesiDr. Mustafa Gerek AçılışNasuh Mahruki - Kendi Everest’inize Tırmanın
Baş Boyun Kanserleri - Olgu TartışmalarıOturum Başkanı: Dr. Ümit UluözModeratör: Dr. Babür KüçükDr. Günter Hafız Dr. H. Hakan CoşkunDr. Güleser Saylam KılıçDr. Nilda Sütay Süslü
15:30-17:30
13:00-13:15 13:15-13:30 13:30-13:4513:45-14:00 14:00-14:15 14:15-14:30 14:30-14:45 14:45-15:00
Larenks Değerlendirme Yöntemleri - Dr. Burak Olgun Sesin Objektif Değerlendirilmesi–Ses Analizi - Dr. Ziya Saltürk
Kekemelik - Dr. Saime Güzelsoy Sağıroğlu
Pediatrik-Erişkin Vokal Kord Lezyonlarının Farkları - Dr. Arzu Tüzüner
Total Larenjektomi Sonrası Ses Restorasyonu - Dr. Seher Şirin
Larengofarengeal Reflü - Dr. Müge Özçelik
Nazal Rezonans Bozuklukları - Dr. Mustafa Çelik
Temel Ses Terapisi Teknikleri - Dr. Ayşe Öznur Akidil
13:0
0-15
:00
Oturum Başkanı: Dr. Haldun Oğuz
15:00-15:30 Kahve Molası
15:30-15:45
15:45-16:00 16:00-16:15 16:15-16:30 16:30-16:45 16:45-17:00 17:00-17:15 17:15-17:30
Endoskopik Sinüs Cerrahisi - Komplikasyonlardan Kaçınma Dr. Tuba BayındırFrontal Sinus Ostiyumuna Yaklaşım - Dr. Murat Yener
Endoskopik Sfenopalatin Arter Ligasyonu - Dr. Süay Özmen
Nüks İnverted Papillomlarda Kombine Yaklaşım - Dr. Şenol Çomoğlu
Endoskopik Anjiofibrom Rezeksiyonu - Dr. Zahide Mine Yazıcı
Endoskopik DSR - Dr. Mehtap Özkahraman Kınık
BOS Fistüllerine Yaklaşım - Dr. Kağan İpçi
Endoskopik Hipofizekomi - Dr. Selman Sarıca
17:30-18:00 TARTIŞMA
15:3
0-18
:00
Oturum Başkanı: Dr. Asım Kaytaz
SALON A
Kahve Molası
09:00-11:00
11:00-11:30
Pediatrik KBB-BBC - Olgu TartışmalarıOturum Başkanı: Dr. İrfan DevranoğluModeratör: Dr. Ömer Faruk ÜnalDr. Mehmet AdaDr. Sinan AtmacaDr. Özgül Gergin Dr. Umut AkyolDr. Önder GünaydınDr. Erdinç Aydın
11:30-12:00Oturum Başkanı: Dr. Ferhan ÖzKonferans: Bilateral Vokal Kord ParalizisiDr. Taner Yılmaz
12:00-13:00
Phonak KatkılarıylaTinnitus Tedavisine İşitme Cihazı ile YaklaşımOturum Başkanı: Dr. Murat ToprakKonuşmacı: Dr. Mehmet Fatih Öğüt
SALON B (GENÇ KBB)
09:00-09:15 09:15-09:30 09:30-09:45 09:45-10:00
10:00-10:30
10:30-10:45 10:45-11:00
11:00-11:15
Cerrahi Teknik-Paratiroid Cerrahisi - Dr. Alperen Vural
Baş Boyunda Kullanılan Lokal Flepler - Dr. Emine Deniz Gözen
Sialoendoskopi - Dr. Gökhan Altın
Baş - Boyun Kanserleri ve HPV - Dr. Selçuk Güneş
Konferans: Boyun Disseksiyonları - Cerrahi Teknik ve Pratik İpuçları Dr. Bora Başaran Eagle Sendromu ve Tedavisi - Dr. Ozan Gökdoğan
Glomus Karotikum Cerrahisi-Video Sunumu - Dr. Mehmet Düzlü
Primer Radyoterapi Tedavisi Sonrası Nüksler de Larenks Cerrahisi - Dr. Şehri Burcu Kuzu
09:0
0-11
:00
Oturum Başkanı: Dr. Günter Hafız
Öğle Yemeği
14:00-16:00
13:00-14:00
Kahve Molası16:00-16:30
Larengoloji - Olgu TartışmalarıOturum Başkanı: Dr. Mustafa Gerek Moderatör: Dr. Ferhan ÖzDr. Sevtap AkbulutDr. Hakan BirkentDr. Haldun OğuzDr. Emel Çadallı TatarDr. Arzu TüzünerDr. Ersoy DoğanDr. M. Kürşat Yelken
16:30-17:00
17:00-18:30
Oturum Başkanı: Dr. Fatih ÖktemKonferans: Eğri Burun DüzeltilmeleriDr. Abdülkadir Göksel Vertigolu Hastaya YaklaşımDr. Levent Naci Özlüoğlu
21:00-22:00Klasik Fotoğrafçılıktan Iphone FotoğrafçılığınaDr. Murat ÜnalDr. Şükrü Mehmet Ömür
14:00-14:30
14:30-14:45 14:45-15:00 15:00-15:15 15:15-15:30 15:30-15:45 15:45-16:00
Konferans: Timpanoplastide Zor Olgular Dr. Mete KıroğluKoklear İmplant Cerrahisi - Temel Basamaklar - Dr. Tolgahan Çatlı
Yenidoğan İşitme Taraması - Dr. Senem Kurt Dizdar
Endoskopik Timpanoplasti - Dr. Gediz Murat Serin
Vestibüler Testler - Dr. Şenol Polat
BPPV'de Tedavi Başarısını Arttıran Faktörler - Dr. Cenk Evren
Deneysel Tinnitus Modelleri - Dr. Aslı Çakır Çetin
14:0
0-16
:00
17:00-17:15 17:15-17:30 17:30-17:45 17:45-18:00 18:00-18:15
16:45-17:00 Pediatrik Trakeotomi - Dr. Taliye Çakabay
16:30-16:45 Mikrodebrider Adenoidektomi - Dr. Burak Ömür Çakır
Koanal Atrezi - Dr. Ayça Özbal Koç
Çocuklarda Adenotonsillektomi ve İştah - Dr. Abdulhalim İş
Anterior Palatoplasti - Dr. Ömer Tarık Selçuk
Uyku Tıbbına Genel Yaklaşım - Dr. Vural Fidan
Larengomalazi - Dr. Özgül Gergin
18:15-18:30 Uyku Endoskopisi - Dr. Baver M. Şimşek
16:3
0-18
:30
Oturum Başkanı: Dr. Murat Toprak
Oturum Başkanı: Dr. Ömer Faruk Ünal
11:30-12:00
12:00-12:30
12:30-13:00
Konferans: Kronik Öksürüğe Güncel YaklaşımlarDr. Bülent TutluoğluKonferans: Transnazal Özefagoskopi Dr. Elif AksoyKonferans: Ne Zaman İşitme Cihazı Dr. Özlem Konukseven
11:3
0-13
:00
Oturum Başkanı: Dr. Bülent TutluoğluKahve Molası11:15-11:30
Kahve Molası16:00-16:30
Öğle Yemeği11:15-11:30
SALON C
14:00-16:00
Alerjik Rinitte Tanı, İmnunoterapi ve Uygulamalı Alerji Prick Testi (Abdiibrahim İlaç Firması Koşulsuz Eğitim Desteği ile)Oturum Başkanı: Dr. Berna Uslu Coşkun (S.B.Ü - Şişli Hamidiye Etfal Eğitim ve Araştırma Hastanesi) Dr. Kemal Adalı (Bir Nefes Hastanesi)Dr. Yasemin Korkut (S.B.Ü - Şişli Hamidiye Etfal Eğitim ve Araştırma Hastanesi)Dr. Ömürsen Yıldırım (Şişli Florence Nightingale Hastanesi)Dr. İlknur Haberal
Bilimsel Program
15 Nisan 2017, Cumartesi 15 Nisan 2017, Cumartesi
16 Nisan 2017, Pazar
4
SALON A
Dr. İbrahim Sayın - Bildiri Tartışma 08:30-09:30
Dr. Ferhan Öz - Kongre Değerlendirme10:00-10:30Kapanış10:30-11:00
Kahve Molası09:30-10:00
12:00-12:15 Kişisel Gelişim: İnsan Nasıl Uçar - Dr. İbrahim Sayın12:15-12:30 Yüzde Kullanılan Dolgu Malzemeleri - Dr. Bülent Koç
12:30-12:45 Yüz Gençleştirmede Yeni Dönem: Non İnvazif YöntemlerDr. Esin Özlem Atmış
12:45-13:00 Genç KBB Fotoğraf ÇekimiÖğle Yemeği13:00-14:00
11:30-12:00
GlaxoSmithKline Satellit OturumuRinoloji Olgularında Hipertonik Solüsyonların YeriDr. Murat ToprakDr. Fatih ÖktemDr. İbrahim Sayın
11:3
0-13
:00
14:00-14:15 14:15-14:30 14:30-14:45 14:45-15:00 15:00-15:15 15:15-15:30 15:30-15:45 15:45-16:00
Total Septal Rekonstrüksiyon - Dr. Güven Güvenç Otoplasti - Dr. Murat Songu
Pitanguy Ligamenti ve Scroll Bölge Onarımı - Dr. Yusuf Orhan Uçal
Eğri Buruna Yaklaşım - Dr. Denizhan Dizdar
Tipplasti - Dr. Yakup YeğinBlefaroplasti - Dr. Ahmet Altıntaş
Septoplasti-Rinoplasti Sonrası Postoperatif Bakım - Dr. İrem Erdem
KBB de Akılcı Antibiyotik Kullanımı - Dr. Irmak Uçak
14:0
0-16
:00
Oturum Başkanı: Dr. Fatih Öktem
SALON B (GENÇ KBB)
Oturum Başkanı: Dr. Asım Kaytaz
14:00-16:00
Rinoloji - Olgu TartışmalarıOturum Başkanı: Dr. Kemal DeğerModeratör: Dr. Asım Kaytaz Dr. Bülent KarcıDr. Cem MeçoDr. Gediz Murat SerinDr. Fikret İleriDr. İbrahim ÇukurovaDr. Alper TutkunDr. Nesil KeleşKahve Molası16:00-16:30
Kahve Molası11:00-11:30
16:30-17:00 Konferans: Tip Cerrahisinde YaklaşımlarDr. Taşkın Yücel
17:00-19:00 Alerjik Rinitte TanıDr. Berna Uslu Coşkun ve Dr. Yasemin Korkut
19:00-19:30 Kapanış
09:00-09:15
09:15-09:30
09:30-09:45 09:45-10:00 10:00-10:15 10:15-10:30 10:30-10:45 10:45-11:00
Alerjik Rinit Semptomlarının Giderilmesinde Akapunkturun Yeri - Dr. Günay Ateş Evren Allerjik Rinit-Clinical Practice Guideline 2015 Dr. Gülpembe Bozkurt Mukosiliyer Aktivite - Dr. Uzdan Uz
Koku Bozuklukları ve Kök Hücre - Dr. Ayşe Sezim Şafak
İmmünoterapi ve Yenilikler - Dr. Ömürsen Yıldırım
Koku Bozukluklarında Egzersiz Tedavisi - Dr. Kıvanç Günhan
Fungal Sinüzitler - Dr. Elif Emel Günay
Konka Redüksiyon Yöntemleri - Dr. Suat Terzi
09:0
0-11
:00
Oturum Başkanı: Dr. Ferhan Öz
Öğle Yemeği13:00-14:00
12:30-13:00 Konferans: İç Kulak AnomalileriDr. Levent Sennaroğlu
12:00-12:30 Konferans: Troid Kanserleri, Gereksiz Tanı, Gereğinden Fazla TedaviDr. Levent Soylu
Oturum Başkanı: Dr. Levent Soylu
09:00-11:00
Otoloji - Nörotoloji - Olgu TartışmalarıOturum Başkanı: Dr. Levent ÖzlüoğluModeratör: Dr. Nazım Korkut Dr. Onur Çelik Dr. M. Mete KıroğluDr. Enis Alpin GüneriDr. Münir Demir Bajin Dr. Arif Ulubil Dr. Yıldırım Beyazıt
SALON A
Kahve Molası11:00-11:30
11:30-12:00 Konferans: Parotis Tümörlerine Yaklaşım Dr. Şefik Hoşal
16:00-16:10 S-1: Tiroidektomi Yapılan Hastalarımızın İnce İğne Aspirasyon Biyopsisi Sonuçlarının Analizi ve Literatür Verileriyle Karşılaştırılması - Mehmet Düzlü, Mehmet Göcek
16:10-16:20 S-2: Kronik Renal Yetmezlikli Hastalarda Nazal Mukosiliyer Aktivitenin Değerlendirilmesi - Cem Bayraktar, Garip Bekfilavioğlu, Sedat Doğan
16:20-16:30 S-3: Nazal Septal Perforasyonlarda Sonuçlarımızın Retrospektif Analizi - Sedat Doğan, Cem Bayraktar
16:0
0-18
:30
Sözel BildirilerOturum Başkanları: Dr. Zahide Mine Yazıcı, Dr. Tuba Bayındır
16:40-16:50 S-5: Endoskopik Orta Kulak Kemikcik Zincir Rekonstrüksiyonu Yapılan Hastalarımızın Değerlendirilmesi Suat Terzi, Engin Dursun
17:20-17:30 S-9: ABO Kangrubu, Rh Faktörü ve Tekrarlayıcı Aftömatöz Lezyonlar - Saime Güzelsoy Sağıroğlu, Hüseyin Öztarakçı, Perihan Öztürk
17:30-17:40 S-10: Bruksizm ve Masseter Kas Hipertrofisinde Botoks Uygulama Sonuçlarımız - Ahmet Altıntaş, Yakup Yegin
17:40-17:50 S-11: Sialendoskopi Tekniğini Kolaylaştıran Yöntemler Gökhan Altın, Necdet Özçelik
17:50-18:00 S-12: Endoskopik Endozal Hipofiz Cerrahisi - Selman Sarıca, İdris Altun, Nagihan Bilal, Saime Sağıroğlu, Ertaç Tolga Arkan, Zafer Yüksel
18:00-18:10 S-13: Modifiye Centor Kriterleri İle Akut Tonsillitte Gereksiz Antibiyotik Kullanımı Önlenebilir Mi? - Fatma Ceyda Akın Öçal, Ramazan Öçal, Ferit Kuşçu
18:10-18:20 S-14: Deri Prick Testi Sonuçlarımızın Retrospektif Analizi: Optimum Test Paneli Hangi Alerjenlerden Oluşmalıdır?Işıl Adadan Güvenç
18:20-18:30 S-15: Kronik/Rekurren Rinosinüzitli Hastalarda Anksiyete ve Depresyon Analizi - Ferit Akıl, Muhammed Ayral
16:50-17:00 S-6: Septal Perforasyon Tamirinde Kombine Teknik: Tek Taraflı Orta Konka Flebi İle Karşı Taraf Serbest Alt Konka GreftiDeniz Hancı, Ayça Başkadem Yılmazer, Belgin Tutar, Semih Karaketir, Enis Ekincioğlu, Yavuz Uyar
17:00-17:10 S-7: Paranazal Sinüs Retansiyon Kisti Saptanan Olguların Retrospektif Değerlendirilmesi; Bilgisayarlı Anatomik Çalışma Selçuk Güneş, Burak Olgun, İrem Erdem, Mustafa Çelik, Ayşe Öznur Akidil, Zahide Mine Yazıcı
17:10-17:20 S-8: Entübasyon Süresinin Ses Üzerine Etkilerinin Akustik Parametreler İle Objektif Değerlendirilmesi; Prospektif Klinik Çalışma - Baver Maşallah Şimşek, Ayşe Öznur Akidil, Mustafa Çelik, Burak Olgun, İbrahim Sayın, Fatma Tülin Kayhan
16:0
0-18
:30
16:30-16:40 S-4: Açık Kavite Mastoidektomi Sonrası Mastoid Kavite Obliterasyon Sonuçlarımız - Onur İsmi, Kemal Görür
Sözel Bildiriler
5
Tiroidektomi Yapılan Hastalarımızın İnce İğne Aspirasyon Biyopsisi Sonuçlarının Analizi Ve Literatür Verileriyle KarşılaştırılmasıMehmet Düzlü, Mehmet Göcek
Kronik Renal Yetmezlikli Hastalarda Nazal Mukosiliyer Aktivitenin DeğerlendirilmesiCem Bayraktar, Garip Bekfilavioğlu, Sedat Doğan
Nazal Septal Perforasyonlarda Sonuçlarımızın Retrospektif AnaliziSedat Doğan, Cem Bayraktar
Açık Kavite Mastoidektomi Sonrası Mastoid Kavite Obliterasyon SonuçlarımızOnur İsmi, Kemal Görür
Endoskopik Orta Kulak Kemikcik Zincir Rekonstrüksiyonu Yapılan Hastalarımızın DeğerlendirilmesiSuat Terzi, Engin Dursun
Septal Perforasyon Tamirinde Kombine Teknik: Tek Taraflı Orta Konka Flebi Ile Karşı Taraf Serbest Alt Konka GreftiDeniz Hancı, Ayça Başkadem Yılmazer, Belgin Tutar, Semih Karaketir, Enis Ekincioğlu, Yavuz Uyar
Paranazal Sinüs Retansiyon Kisti Saptanan Olguların Retrospektif Değerlendirilmesi; Bilgisayarlı Anatomik ÇalışmaSelçuk Güneş, Burak Olgun, İrem Erdem, Mustafa Çelik, Ayşe Öznur Akidil, Zahide Mine Yazıcı
Entübasyon Süresinin Ses Üzerine Etkilerinin Akustik Parametreler Ile Objektif Değerlendirilmesi; Prospektif Klinik ÇalışmaBaver Maşallah Şimşek, Ayşe Öznur Akidil, Mustafa Çelik, Burak Olgun, İbrahim Sayın, Fatma Tülin Kayhan
Abo Kangrubu, Rh Faktörü Ve Tekrarlayıcı Aftömatöz LezyonlarSaime Güzelsoy Sağıroglu, Hüseyin Öztarakçı, Perihan Öztürk, Dr. Adem Doğaner
Bruksizm Ve Masseter Kas Hipertrofisinde Botoks Uygulama SonuçlarımızAhmet Altıntaş, Yakup Yegin
Sialendoskopi Tekniğini Kolaylaştıran YöntemlerGökhan Altın, Necdet Özçelik
Endoskopik Endozal Hipofiz CerrahisiSelman Sarıca, İdris Altun, Nagihan Bilal, Saime Sağıroğlu, Ertaç Tolga Arkan, Zafer Yüksel
Modifiye Centor Kriterleri İle Akut Tonsillitte Gereksiz Antibiyotik Kullanımı Önlenebilir Mi?Fatma Ceyda Akın Öçal, Ramazan Öçal, Ferit Kuşçu
S-1
S-2
S-3
S-4
S-5
S-6
S-7
S-8
S-9
S-10
S-11
S-12
S-13
Deri Prick Testi Sonuçlarımızın Retrospektif Analizi: Optimum Test Paneli Hangi Alerjenlerden Oluşmalıdır?Işıl Adadan Güvenç
S-14
Kronik/Rekurren Rinosinüzitli Hastalarda Anksiyete ve Depresyon AnaliziFerit Akıl, Muhammed Ayral
S-15
6
Tiroidektomi Yapılan Hastalarımızın İnce İğne Aspirasyon Biyopsisi Sonuçlarının Analizi ve Literatür Verileriyle Karşılaştırılması
Mehmet Düzlü, Mehmet Göcek
Gazi Üniversitesi Kulak Burun Boğaz Hastalıkları Anabilim Dalı, Beşevler, Ankara
Amaç: Toplumda çok sık görülen tiroid nodüllerinin teşhis ve takibinde tiroid ince iğne aspirasyon biyopsisisine (İİAB) sıklıkla başvurulmaktadır. Biz de bu çalışma ile tiroid İİAB’nin benign ve malign tiroid nodüllerinin ayrımındaki etkinliğini saptamayı planladık. Metod: Kliniğimizde 2010-2016 yılları arasında primer tiroid patolojisi nedeniyle tiroidektomi yapılmış olan toplam 106 olgu çalışmaya dahil edildi. Hasta dosyaları retrospektif olarak incelendi. İİAB sonuçları Bethesda raporlama sistemine göre sınıflandırıldı.
Bulgular: Hastaların 68’i (%64.2) kadın, 38’i (%35.8) erkekti. Yaş ortalaması 46.7±15.6 (aralık 12-79) yıldı. İİAB’ lerinin 45’i (%42.5) benign, 35’i (%33.0) malign, 8’i (%7.5) önemi belirsiz atipi-foliküler lezyon, 8’i (% 7.5) yetersiz/non-diagnostik, 5’i (% 4.7) foliküler neoplazi-foliküler neoplazi şüphesi ve 5’i (%4.7) malignite şüphesi tanısı almıştır. Tiroidektomi materyallerinin histopatolojik incelemesinde, vakaların yarısı (53, %50) benign yarısı malign olarak raporlanmıştır. İİAB’nin tiroid kanserlerinin tanısında duyarlılık ve özgüllüğü sırasıyla %76.7 ve %94.6 olarak bulunmuştur. İİAB’nin pozitif ve negatif tahmin değerleri sırasıyla %94.3 ve %77.8 olarak bulunmuştur (grafik 1 , tablo 1)
Sonuç: Tiroid nodüllerinin ayırıcı tanısında tiroid ultrasonu ve tiroid İİAB altın standart teşhis yöntemleridir. Bu çalışmada bizim hasta serimizde de tiroid İİAB’nin malign ve benign tiroid nodüllerini tahmin oranları literatür verileriyle karşılaştırıldığında yeterli bulunmuştur.
Anahtar Kelimeler: Tiroid, İnce Iğne Aspirasyon Biyopsisi, Ultrason
S-1
Benign
AB
Malign
AB
Toplam
Benign Tiroidektomi
Materyali
35 2 37
Malign Tiroidektomi
Materyali
10 33 43
Toplam 45 35 80
Grafik 1. Tiroid İİAB histopatoloji sonuçlarının sınıflandırılması Tablo 1. Tiroid İİAB sonuçları ile tiroidektomi materyali histopatoloji sonuçlarının karşılaştırılması
7
Kronik Renal Yetmezlikli Hastalarda Nazal Mukosiliyer Aktivitenin Değerlendirilmesi
Cem Bayraktar1, Garip Bekfilavioğlu2, Sedat Doğan1
1 Adıyaman Üniversitesi Eğitim ve Araştırma Hastanesi, KBB Kliniği, Adıyaman2 Adıyaman Üniversitesi Eğitim ve Araştırma Hastanesi, Nefroloji Kliniği, Adıyaman
Amaç: Kronik renal yetmezlik (KRY); kardiyovasküler, respiratuvar, ve metabolik anormalliklere yol açabilen geri dönüşsüz bir tıbbi durumdur. Nazal mukosiliyer klirens (NMK) ise respiratuvar sistemin inhale edilen zararlı materyallere karşı koruma mekanizmasıdır ve sakkarin testi ile ölçülebilir. Bu prospektif çalışmadaki amacımız, KRY hastalarında nazal mukosiliyer aktiviteyi ölçüp sağlıklı kontrol grubu ile karşılaştırmak ve anlamlı değişim olup olmadığını ortaya koymaktır.
Gereç ve yöntem: 34 kişilik hasta ve 30 kişilik yaş-cinsiyet olarak eşleştirilmiş sağlıklı kontrol grubu çalışmaya dahil edildi. Hastaların üre, kreatinin, glomerüler filtrasyon hızı (GFR), hastalık maruziyet süresi, NMK süreleri, yaş ve cinsiyetleri kayıt edildi.
Bulgular: Hasta grubun yaş ortalaması 48.11±11.64, kontrol grubunda ise 48.53±9.32 idi. KRY hastalarının %38.2’ini (n=13), kontrol grubunun ise %30’unu (n=9) kadınlar oluşturmaktaydı. NMK süreleri hasta grupta 5.84±3.20, kontrol grubunda ise 5.11±2.69 olarak saptandı. Gruplar arasında yaş, cinsiyet ve klirens süreleri açısından anlamlı farklılık saptanmadı (p>0.05). Hasta grupta 8 kişinin evre III (% 23.5), 6 kişinin evre IV (% 17.6) ve 20 kişinin ise evre V (% 58.8) kronik renal yetmezliği mevcuttu (mean±SD; evre III: 7.00±2.73, evre IV: 5.06±3.69, evre V: 5.60±3.26). Kontrol grubu ve hastalık evreleri arasında NMK süreleri açısından anlamlı fark izlenmedi (p>0.05). NMK süresi ile üre, kreatinin, GFR, hastalık süresi ve yaş arasında anlamlı korelasyon izlenmedi (p>0.05).
Tartışma ve sonuç: Çalışmamızda KRY hastalarının NMK süreleri ile kontrol grubu arasında anlamlı farklılık izlenmemiştir. Literatürde iki çalışma mevcut olup, her ikisinde de böbrek hastalarında NMK süreleri anlamlı uzamış saptanmıştır. Çalışmamız ortaya koyduğu sonuçlar itibariyle diğerlerinden ayrılmaktadır. Ayrıca hastalar evrelerine göre değerlendirilmiş, ne bu evreler arasında, ne de kontrol grubu ile evreler arasında NMK süreleri açısından anlamlı fark izlenmemiştir. Sonuç olarak KRY hastalarında NMK süreleri uzamamıştır. Bu hastalarda klinik olarak gözlenen respiratuvar sistem enfeksiyonları, hastalığın kendisine bağlı oluşan immun sistem bozuklukları sonucu oluşuyor olabilir.
S-2
8
Nazal Septal Perforasyonlarda Sonuçlarımızın Retrospektif Analizi
Sedat Doğan, Cem Bayraktar Adıyaman Üniversitesi Eğitim ve Araştırma Hastanesi, KBB Kliniği, Adıyaman
Amaç: Nazal septal perforasyonlar (NSP) etyoloji, semptom ve lokalizasyon açısından çok fazla çeşitlilik gösterdiğinden bu deformitenin onarımında standart bir cerrahi prosedür geliştirilememiştir. Biz bu çalışma ile farklı boyut ve lokalizasyonlardaki NSP‘larda uyguladığımız yöntemleri ve sonuçlarını değerlendirmeyi amaçladık.
Gereç ve Yöntem: Ocak 2014 – Ağustos 2016 tarihleri arasında kliniğimizde NSP nedeniyle opere edilen 37 hastanın kayıtları retrospektif olarak incelendi. Hastaların demografik özellikleri ve cerrahi sonuçları değerlendirildi.
Bulgular: Hastaların takip süresi 6 ay ile 32 ay arasında değişmekteydi. Nazal septal perforasyonun en sık nedeni 29 hastada geçirilmiş cerrahi idi (%78). En sık görülen semptom 22 hastada burun tıkanıklığı idi. Perforasyon genişlikleri 6 mm ile 35 mm arasında değişmekte idi. 18 hastaya posterior pediküllü alt konka kompozit flebi uygulandı, 4 hastaya burun içi ilerletme/ rotasyon flebi uygulandı, 10 hastaya alt konka kompozit grefti uygulandı, 5 hastaya açık teknik yaklaşımla kostal kartilaj ve facia lata veya rectus abdominis faciasından hazırlanan interpozisyonel greft ile kombine rotasyon flebi kullanıldı. NSP onarımı 31 (%83) hastada başarı ile sağlandı.4 hastada pinpoint perforasyon izlendi. Bir hastada küçülen perforasyon ek cerrahi ile kapatıldı. 2 hastada perforasyon boyutunda düzelme izlenmedi.
Tartışma ve sonuç: NSP onarımı en tecrübeli cerrahlar için bile oldukça zor bir cerrahi prosedürdür. Özellikle geniş NSP’li hastalarda burun destek yapılarının ve mukozanın yetersizliği, geniş septal perforasyonlarda başarı oranını düşüren nedenlerdendir. 1,5 cm altındaki anterior yerleşimli perforasyonlarda yerleşimli NSP onarımında alt konka kompozit greft tekniği başarılı sonuçlar vermektedir. Daha geniş perforasyonlarda vasküler pedikül içermesi nedeniyle pediküllü alt konka flepleri ve ilerletme flepleri tercih edilmelidir. 2,5 cm üzeri perforasyonlarda ise septal iskeletin oluşturulması gerektiği durumlarda kostal kartilaj ve fasya kompinasyonlarının kullanımı cerrahi başarıyı artırmaktadır.
S-3
9
Açik Kavite Mastoidektomi Sonrasi Mastoid Kavite Obliterasyon Sonuçlarimiz
Onur İsmi, Kemal Görür Mersin Üniversitesi, Tıp Fakültesi, KBB A.D Mersin/Türkiye
Amaç: Kolesteatomlu kronik otitis media cerrahisinde açık kavite mastoidektomi yaygın olarak kullanılan güvenli bir tekniktir. Kronik otitis media cerrahisinin en önemli amacı hastalığın tam temizlenmesidir. Bu nedenle daha iyi bir görüş olanağı sağlayan açık teknik önem kazanmaktadır. Akıntı, kavitenin sık temizlenmeye ihtiyaç duyması bu tekniğin dezavantajlarıdır. Açık teknikle hastalık tamamen temizlendikten sonra kavitenin oblitere edilerek küçültülmesi bu dezavantajları önemli oranda azaltmaktadır. Bu çalışmada kliniğimizde yapılan mastoid kavite obliterasyon sonuçlarımızın geriye dönük olarak analiz edilmesi amaçlanmıştır.
Gereç ve Yöntemler: Aralık 2013- Eylül 2016 tarihleri arasında yapılan 50 açık kavite mastoidektomi hastasının sonuçları geriye dönük olarak analiz edilmiştir. Hastaların 25 tanesine kavite obliterasyonu uygulanmış (O+), 25 tanesine uygulanmamıştır (O-). Kavite obliterasyonu tüm hastalarda mastoid kortikal kemik talaş ve kıkırdak parçaları ile yapılmış, posteriordan mukoperiosteal flep ile desteklenmiştir. Cerrahinin etkinliğinin değerlendirilmesi için Merchant gradeleme sistemi (Laryngoscope; 1997; 107:872-7) kullanılmıştır. Hastaların cerrahiden memnuniyetlerinin test edilmesi için görsel analog skor kullanılmıştır. Hastalara yapılan cerrahiden memnuniyetlerini 1 ile 10 arasında (1: çok kötü, 10: mükemmel) puanlamaları istenmiştir.
Bulgular: En az takip süresi 6 aydır. Gruplar arasında cerrahinin etkinliği açısından istatistiksel fark mevcuttu (p=0.0079). Grade 0 olan hasta sayısı O+ grubunda fazla iken, grade 2 olan hasta sayısı O- grubunda fazla idi (p=0.02). Grade 1 ve 3 için gruplar arasında istatistiksel olarak fark yoktu (sırasıyla p=0.775 ve p=0.609). O+ grubunda bir hastada kolesteatom nüksü nedeniyle revizyon cerrahi yapıldı. O- grubunda kolesteatom nüksü görülmedi, üç hastada tekrarlayan granulasyonlar nedeniyle revizyon cerrahi gerekti. Hasta memnuniyet görsel analog skorlar ortalaması O+ grubunda 7,56±1,293 iken, O- grubunda 6,28± 1,568 idi. İki grup arasında görsel analog skorlar bakımından istatistiksel anlamlı fark mevcuttu (p= 0,0052).
Sonuç: Açık kavite mastoidektomi sonrası mastoid kavite obliterasyonu tekrarlayan akıntıları, hastalığın tekrarlamasını ve granulasyon oluşumunu engelleyerek cerrahinin etkinliğini ve hasta memnuniyetini artırmaktadır. Obliterasyondan önce tüm hastalığın ve hücrelerin temizlenmesi postoperatif başarıda çok önemlidir.
S-4
10
Endoskopik Orta Kulak Kemikcik Zincir Rekonstrüksiyonu Yapılan Hastalarımızın Değerlendirilmesi
Suat Terzi, Engin Dursun Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi Tıp Fakültesi, Kulak Burun Boğaz Anabilim Dalı, Rize
Giriş: Orta kulak cerrahisinde endoskop kullanımı son yıllarda giderek yaygınlaşmaktadır. Orta kulak kemikçik zincirindeki hasarlanmaya bağlı meydana gelen iletim tipi işitme kayıpları, başarılı bir ossiküloplasti ile büyük oranda düzeltilebilir. Bu çalışmada endoskopik orta kulak eksplorasyonu ve kemikcik zincir rekonstrüksiyonu uygulanan hastaların sonuçları retrospektif olarak değerlendirildi.
Gereç ve Yöntem: Nisan 2013 – Ocak 2017 tarihleri arasında kliniğimizde iletim tipi işitme kaybı nedeni ile endoskopik orta kulak eksplorasyonu yapılan ve kemikçik zincirde problem tesbit edilip endoskopik müdahale edilen 51 hastanın (23 erkek, 28 kadın; ort. yaş 43.5±8.3 yıl; dağılım 23-64 yıl) tıbbi kayıtları retrospektif olarak incelendi. Ameliyat öncesi ve ameliyat sonrası saf ses kemik yolu ortalamaları, hava-kemik yolu açıklığı, ameliyat sonrası hava-kemik yolu açıklığı kazancı değerlendirildi.
Bulgular: 51 hastadan 32’sine (%62,7) stapes-taban fiksasyonu tesbit edilerek stapedektomi ve teflon piston uygulandı, 9 hastada (%18) inkus uzun kolu ve stapes arasına, iki hastada (%3,9) malleus ile inkus arasındaki defekte bone sement uygulaması yapıldı. İki hastaya (%3,9) inkus interpozisyonu yapılarak bone sement ile desteklendi. Dört hastada (%7,8) manibrium mallei ile stapes arasına Parsiyel ossiküler replasman protezi (PORP) , iki hastada (%3,9) ise total ossiküler replasman protezi (TORP) uygulaması yapıldı. Ameliyat öncesi değerlere kıyasla, ameliyat sonrası ortalama hava-kemik yolu açıklığında istatistiksel olarak anlamlı bir iyileşme gözlendi (p<0.001). Ortalama hava-kemik yolu açıklığı kazancı 24.7±6.6 dB idi
Sonuç: Bu çalışmanın sonuçları işitme kayıplı hastalarda orta kulak eksplorasyonunun ve gerekli durumlarda kemikçik zincir onarımının endoskopik görüntüleme eşliğinde, endoskopların sağladığı yüksek çözünürlüklü görüntü altında başarılı bir şekilde yapılabileceğini göstermektedir.
Anahtar Kelimeler: Endoskopik Kulak Cerrahisi, Ossiküloplasti, İletim Tipi Işitme Kaybı
S-5
11
Septal Perforasyon Tamirinde Kombine Teknik: Tek Taraflı Orta Konka Flebi Ile Karşı Taraf Serbest Alt Konka Grefti
Deniz Hancı, Ayça Başkadem Yılmazer, Belgin Tutar, Semih Karaketir, Enis Ekincioğlu, Yavuz Uyar Okmeydanı Eğitim ve Araştırma Hastanesi - İstanbul
Amaç: Nazal septum perforasyonu; kulak burun boğaz pratiğinin sık karşılaşılan, genelde iyatrojenik kaynaklı, kronik bir patolojisidir. Bu çalışmanın amacı septal perforasyon tamirinde kullanılabilecek Endonazal- endoskopik yeni bir teknik geliştirmektir.
Hastalar ve yöntemler: Araştırma 2010-2015 arasında, yaşları 24-45 arasında değişen, nazal septal perforasyonu olan toplam 17 hastada ( 9 bayan, 7 erkek) septal perforasyon tamiri ameliyatı yapıldı. Septal perforasyon yeri ve boyutu belirlenerek kaydedildi. On hastada perforasyon çapı 2-3 cm arası iken kalan 7 hastada perforasyon çapı 2 cm altında idi. Cerrahi öncesinde tüm hastalara paranazal sinüs bilgisayarlı tomografi çekildi. Kulanılacak donor orta konka fleb, karşı taraf alt konka ise greft uygunluğu açısından değerlendirilerek cerrahiye karar verildi. Hastaların hepsi ayni cerrah tarafından endoskopik yöntem kullanılarak ameliyat edildi. Ortalama takip süreleri 20 ay idi. Bir hasta hariç diğer tüm hastalarda perforasyon tamiri başarı ile sonuçlandığı gözlendi.
Tartışma: Nazal septum perforasyonunun cerrahi tamirini, sadece lokal flep kullanılan yöntemler ve flebin interpozisyonel greftle kombine edildiği yontemler olarak ikiye ayırmak mümkündür. Literatürde en çok çalışılan ve bildirilen flepler alt konkadan rotasyon flebi ve nazal taban mukoperiostiumundan veya septum mukoperikondriumundan olan ilerletme flepleridir. Geliştirdiğimiz septal perforasyon tamiri yöntemiyle , bir tarafta orta konka kemikli flebi ve diğer tarafta serbest alt konka grefti ile perforasyon tamiri yapıldı. External skar olmaması ve donor bölge etkilenmemesi, endoskopik olarak yeterli görüş sağlaması, kulanılan orta konka flebinin ve alt konka greftinin respiratuar mukoza içermesi ve iyi kanlanan bir kemikli flep olması bu tekniğin önemli avantajlarındandır.
Sonuç: Kombine, tek taraflı orta konka flebi ve karşı taraf serbest alt konka grefti kullanarak endonazal -endoskopik nazal septal perforasyon tamiri tekliği kullanarak efektif, hızlı ve güvenilir bir sonuç sağlamak mümkündür.
S-6
12
Paranazal Sinüs Retansiyon Kisti Saptanan Olguların Retrospektif Değerlendirilmesi; Bilgisayarlı Anatomik Çalışma
Selçuk Güneş, Burak Olgun, İrem Erdem, Mustafa Çelik, Ayşe Öznur Akidil, Zahide Mine Yazıcı Bakırköy Dr.Sadi Konuk Eğitim ve Araştırma Hastanesi Kulak Burun Boğaz ve Baş Boyun Cerrahisi Kliniği
Amaç: Paranazal sinüs (PNS) bilgisayarlı tomografide (BT) insidental retansiyon kisti saptanan olguları değerlendirmek.
Yöntemler: Çalışmaya 600 olgunun (231 kadın 369 erkek; ortalama yaş 32.55±12.93 yıl, aralık 5-74 yıl) BT kesitleri dahil edildi. Tüm olguların BT kesitleri değerlendirildi. Tüm olguların yaş, cinsiyet, retansiyon kisti saptanan taraf ve yerleşimi değerlendirildi. İstatistiksel anlamlılık p<0.05 düzeyinde değerlendirildi.
Bulgular: Tüm olguların BT değerlendirilmesinde 217 olguda (%36.2) retansiyon kisti saptanırken, 383 olguda (%63.8) retansiyon kisti yok idi. Retansiyon kistleri 82 olguda (%37.9) sağ tarafta, 68 olguda (%31.4) sol tarafta ve 66 olguda (%30.5) her iki tarafta saptandı. Retansiyon kisti en sık olarak maksiller sinüslerde saptandı. Kadın ve erkek cinsiyette retansiyon kistlerinin tarafı ve yerleşimi arasında anlamlı farklılık yok idi (p=0.932, p= 0.524; p>0.05).
Sonuç: Retansiyon kistleri tüm PNS de insidental olarak saptanabilir. Semptom vermeyen ve PNS de farklı bir patolojiye neden olmayan retansiyon kistleri klinik olarak takip edilmesi uygundur.
Anahtar Kelimeler: Paranazal Sinüs, Retansiyon, Kist, Insidental, Tomografi
S-7
13
Entübasyon Süresinin Ses Üzerine Etkilerinin Akustik Parametreler Ile Objektif Değerlendirilmesi; Prospektif Klinik Çalışma
Baver Maşallah Şimşek, Ayşe Öznur Akidil, Mustafa Çelik, Burak Olgun, İbrahim Sayın,Fatma Tülin Kayhan Bakırköy Dr. Sadi Konuk Eğitim ve Araştırma Hastanesi Kulak Burun Boğaz ve Baş Boyun Cerrahisi Kliniği
Amaç: Entübasyon süresinin akustik parametreler üzerine erken ve geç dönem etkisini araştırmak.Materyal-metod: Tip 1 kartilaj timpanoplasti yapılan 30 olgu(16 kadın, 14 erkek; ortalama yaş 28,77±10,71 yıl, yaş aralığı:16-60 yıl) ile yapıldı. Çalışmaya dahil edilen olgular entübasyon süresine göre iki gruba ayrıldı. Grup A , entübasyon süresi iki saatten daha az süren olgulardan ve grup B, entübasyon süresi iki saat ve daha uzun süren olgulardan oluşmakta idi. Grupların fundamental frekans(Fo), jitter, shimmer, harmonik gürültü oranı(HNR) parametreleri karşılaştırıldı. İstatistiksel anlamlılık p<0.05 düzeyinde değerlendirildi.
Bulgular: Grupların Fo, Jitter ve HNR pre-operatif, postoperatif 1.gün, 15.gün ve 30.gün ölçümleri istatistiksel olarak anlamlı farklılık yok idi (p>0,05). Grup A' da, postoperatif 1.güne göre postoperatif 15.gün shimmer ölçümlerindeki farklılık, grup B 'ye göre istatistiksel olarak anlamlı düzeyde yüksek idi (p=0,032; p<0,05). Grup A 'da, postoperatif 15.güne göre postoperatif 30.gün shimmer ölçümlerindeki farklılık, grup B'ye göre istatistiksel olarak anlamlı düzeyde düşük idi (p=0,013; p<0,05).
Sonuç: Entübasyon süresinin akustik parametrelerden F0, HNR, jitter üzerinde istatistiksel olarak anlamlı değişimlere neden olmazken shimmer değerinde anlamlı değişime sebep olmuştur.
Anahtar Kelimeler: Entübasyon, Shimmer, Jitter, Fundamental Frekans(F0), Harmonik Gürültü Oranı(HNR).
S-8
14
ABO Kangrubu, Rh Faktörü ve Tekrarlayıcı Aftömatöz Lezyonlar
Saime Güzelsoy Sağıroglu1, Hüseyin Öztarakçı2, Perihan Öztürk3, Adem Doğaner4
1Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniversitei Tıp Fakültesi KBB AD, K.Maraş2Necip Fazıl Şehir Devlet Hastanesi KBB Bölümü, K.Maraş3Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniversitei Tıp Fakültesi Dermatoloji Bölümü, K.Maraş4Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniversitei Tıp Fakültesi Biyoistatistik Bölümü, K.Maraş
Amaç: Bu çalışmanın amacı, kan gruplarının ve Rh faktörünün, tekrarlayan aftöz ülserler (TAU) üzerine etkisini araştırmaktır.
Hastalar ve Metod: 175’i TAU’lı, 175’i kontrol grubu olmak üzere toplamda 350 kişi çalışmaya alındı. Polikliniğe başvuran hastaların anamnez ve laboratuvar bulguları değerlendirildi. Yılda 3 kereden fazla aft veya aft benzeri lezyonları olan ve diğer hastalıklardan ayrımı yapılmış hastalar TAU olarak kabul edildi. Hemoglobin (Hb), kan grubu, vitamin B12, demir, folik asit, ferritin düzeylerine bakıldı. İstatistiksel analiz SPSS paket programı versiyon 22 de gerçekleştirildi. Rh geni pozitif ve negatif etkinliği ODDS oranı ile verildi. Karşılaştırmalarda istatistiksel anlamlılık p<0,05 olarak kabul edildi.
Bulgular: Hasta grubu yaş ortalaması 37,01±1,98, 175 kişiden oluşan sağlıklı gönüllülerin yaş ortalaması 41,19±1,15 olarak bulundu. Genç yaşlarda aft hastalığının daha fazla olduğu gözlendi . TAU görülen hastaların %66,3’ü kadın idi. TAU’ lu hastaların %16,8’inde Hb, %16,3’ünde vit B 12, %18,5’inde ferritin, %6,4’ünde folik asit, %28,2 sinde demir düşüklüğü vardı. Hastaların kan grubu dağılımı %33,7 A grubu, %20 B grubu, %8,6 AB grubu, %33,1 O grubu olarak saptandı. TAU’lerin %92’si Rh (+),%8’i Rh (-) olarak bulundu. ABO kan grupları ile TAU arasında istatistiksel olarak anlamlı sonuç bulunamadı. Ancak AB ve B kan grubu Rh (+) olan hastalarda RAU daha yüksek saptandı.
Tartışma ve Sonuç: TAU etyolojisi bilinmeyen ve sık görülen mukozal hastalıklardan birisidir. ABO kan grubu, bazı hastalıklarla birlikte sık görülebilmektedir. Kan grubu polimorfizmi ile hastalıklar arasındaki ilk kanıt peptik ülser ve O kan grubunun birlikteliğidir. Son zamanlarda yapılan çalışmalarda ABO kan grubu antijenleri birçok epitel hücrelerinde ve mukozal salgılarda saptanmıştır. Epitelden salınan ABO antijen salınımındaki değişimler, yara dokusunun iyileşmesi ve oral mukoza kanserleri gibi epitel diferasiasyonu ve hücrelerin olgunlaşması ile ilişkili olduğu bulunmuştur. Sonuç olarak, TAU’lı hastalarda demir eksikliğine bağlı anemi ve vit B12 eksikliği sık görüldüğünü saptadık. TAU’lı hastalarda hematolojik değerlendirmenin bir gereklilik olduğunu ve daha geniş çaplı çalışmalar yapıldığında ABO/Rh faktörünün hastalığın etyolojisine katkıda bulunacağını düşünmekteyiz.
S-9
15
Bruksizm Ve Masseter Kas Hipertrofisinde Botoks Uygulama Sonuçlarımız
Ahmet Altıntaş1, Yakup Yegin2
1İstinye Üniversitesi Medicalpark Hastanesi2Biruni Üniversitesi Medicine Hospital Group
Amaç: Bruksizm ve masseter kas hipertrofili olgularda botoks uygulama sonuçlarını değerlendirmek.Yöntemler: Bruksizm şikâyeti nedeniyle kliniğimize başvuran yaşarı 24-43 yıl arasında olan beş olgu ( 4 kadın-çift taraflı, 1 erkek-tek taraflı ) çalışmaya alındı. Palpasyon ile temporamandibular eklem ve cidarında dekompresyon ile hassasiyet saptandı.Tüm olgularda fizik muayene ile masseter kas kitlesi artmış saptandı. Masseter kas hipertrofisi maksillofasyal BT ile ortaya kondu. Tüm olgulara masseter kas içine botoks (40 Ü/kez) uygulandı. Bulgular: Tüm olguların bruksizm şikayetinde 2. haftadan sonra belirgin düzelme olduğu belirtildi. Tüm olgulara botoks uygulaması sonrası masseter kas atrofisi üçüncü ayında gözlendi. İşlem sonrası hasta memnuniyeti oranı %100 idi. Botoks uygulaması sonrası fasyal paralizi izlenmedi. Takipler sırasında komplikasyon gelişmedi.
Sonuç: Bruksizm ve buna bağlı masseter kas hipertrofisi, hastanın yaşam kalitesini ve kozmetik açıdan beden görünümün memnuniyetini azaltan bir durumdur. Olguların şikayetlerinin doğru değerlendirilmesi ve uygun tedavi seçeneklerinin sunulması ile hastanın yaşam kalitesini artırmak ve kozmetik açıdan beden görünümünü iyileştirmek mümkündür. Bu çalışmada, bruksizm ve masseter kas hipertrofisi olan olgulara botoks uygulaması güvenli, uygun ve etkin bir yöntem olarak saptandı.
Anahtar Kelimeler: Bruksizm; Masseter Kas Hipertrofisi; Botoks.
S-10
16
Sialendoskopi Tekniğini Kolaylaştıran Yöntemler
Gökhan Altın, Necdet Özçelik İstanbul Medipol Üniversitesi Kulak Burun Boğaz Hastalıkları ve Baş Boyun Cerrahisi Ana Bilim Dalı, İstanbul
Giriş: Kanala girme ve kanalda ilerlemede yaşanan sıkıntılar, endoskop kullanımını ve müdahaleyi güçleştirmektedir. Sialendoskopik tecrübenin artması ve teknolojik ilerlemeler ışığında, zaman içerisinde, karşılaşılan problemlere yönelik farklı kolaylaştırıcı teknikler geliştirilmiştir. Amacımız sialendoskopide kullandığımız kolaylaştırıcı yöntemleri değerlendirmektir.
Gereç ve Yöntemler: Çalışma retrospektif olarak yapıldı. Toplamda 72 hastaya sialendoskopi uygulaması yapıldı. Hastaların yaşları 8 – 57 arasında değişmekteydi. Sialendoskopilerin 15 (%20.8)’i parotise, 57 (%79.2)’si ise submandibuler beze uygulandı. Sialendoskopi vakalarında kullanılan kolaylaştırıcı yöntemler kaydedildi.
Bulgular: Vakaların hepsinde Seldinger tekniği olarak tanımlanan rehber tel yardımıyla kanala giriş ile ilgili teknik uygulandı. 15 vakada kanal ağzına ucu topuzlu bir makas yardımıyla papillotomi yapıldı. 18 vakada taşın çıkarılması sırasında yakalama forsepsi gibi işlem gören NGage kateter kullanıldı. Tüm parotis vakalarında taşın lokalizasyonunu belirlemede yardımcı olması amacıyla peroperatif olarak ultrasonografi(USG) kullanıldı.
Tartışma ve Sonuç: Sialendoskopinin yeni bir metod olması, kullanım sıklığı ve sonuçta gelişen tecrübe arttıkça farklı yeni problemler ortaya çıkmaktadır. Kullanılan tekniklerin daha fazla vaka serilerinde uygulanması ve bunda elde edilen tecrübelerin paylaşılması sonrası standardizasyon sağlanabilir. Sialendoskopinin daha çok sayıda uygulanması farklı teknik ve metodların gelişmesine olanak sağlayacaktır.
Anahtar Kelimeler: Sialendoskopi, Kolaylaştırıcı Yöntemler, Tükürük Bezi
S-11
17
Endoskopik Endozal Hipofiz Cerrahisi
Selman Sarıca1, İdris Altun2, Nagihan Bilal1, Saime Sağıroğlu1, Ertaç Tolga Arkan2, Zafer Yüksel2
1KSÜ Tıp Fakültesi KBB AD 2KSÜ Tıp Fakültesi Beyin Cerrahisi AD
Amaç: Hipofiz tümörlerinde yeni başladığımız endoskopik endonazal transsfenoidal cerrahi tekniği ile ilgili deneyimlerimizi ve sorunlarımızı paylaşmak yeni başlayacaklara ışık tutmaktır.
Gereç ve yöntemler: 2016 yılı içersinde endoskopik endonazal transsfenoidal cerrahi uygulanan 8 hastanın retrospektif olarak medikal kayıtları incelendi. Hastaların yaş, cinsiyet, postop komplikasyonları ve tümör tipi değerlendirildi. Takip süresi en az 1 ay en fazla 6 ay idi. Hastalara KBB ve Beyin cerrahı hekimler birlikte cerrahi işlem uyguladı. Operasyonlarda navigasyon kullanıldı. Her hastada orta konka alt 1/3 lük kısım rezeke edildi. Sfenoid ön duvarı her hasta için uygun taraftan açıldıktan sonra septumun arka vomer kısmı da forcepsler yardımı ile alındı dril yardımı ile alan düzeltildi açıklık genişletildi. Hastalara ameliyatta 4mm 0, 30 ve 70 derece endoskoplar kullanıldı(HopkinsII; Karl Storz Endoscope, Tuttlingen, Germany).
Bulgular: Hastaların 5’i erkek 3’ü kadın olup yaş ortalaması 45,5 (range 34-58) Patoloji sonuçları 5’i sekretuvar hipofiz adenomu, 3’ü non-sekretuar adenom olarak rapor edildi. 1 hastada intranazal sineşi izlendi.
Sonuç: Kafa tabanına ait patolojilerde endoskopik cerrahinin önemi hızla artmaktadır. Yeni başlayacakların, kulak burun boğaz ve beyin cerrahisi olarak muldidisipliner yaklaşım ve uygun olgu seçimi önemlidir. Özellikle geniş sfenoid sinüslü, non fonksiyone, kavernöz sinus invazyonu olmayan hastalarla başlamanın komplikasyonları azaltıp cerrahiyi kolaylaştırabileceği kanaatindeyiz.
Anahtar Kelimeler: Sfenoid sinüs, Hipofiz adenomu, Endoskopik cerrahi, Sellar
S-12
18
Modifiye Centor Kriterleri Ile Akut Tonsillitte Gereksiz Antibiyotik Kullanımı Önlenebilir Mi?
Fatma Ceyda Akın Öçal1, Ramazan Öçal2, Ferit Kuşçu3
1Gülhane Eğitim ve Araştırma Hastanesi KBB ve BBC Kliniği, 2Konya Eğitim ve Araştırma Hastanesi KBB ve BBC Kliniği, 3Çukurova Üniversitesi Tıp Fakültesi Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Anabilim Dalı
Amaç: Akut tonsillit komplikasyon olmadıkça hayatı tehdit etmemesine rağmen yaygın ve sık görülmesi, iş gücü kaybına yol açması ve gereksiz antibiyotik kullanımına neden olmasından ötürü önemli bir sağlık sorunudur. Etyolojisinin büyük kısmında viral etkenler rol oynar. Grup A streptokoklar (GAS) ise akut tonsillitte etyolojik tanı ve spesifik tedavi gerektiren tek ajandır.-Modifiye Centor (McIsaac) kriterleri (ateş (>38oC ), tonsiller eksuda, öksürüğün olmaması, anterior servikal LAP/ lenfadenit ve yaş ) akut tonsillitte GAS enfeksiyon varlığını tahmin etmek için kullanılabilir.Bu çalışmanın amacı akut tonsillitte klinik değerlendirmeye dayalı puanlama sistemi olan McIsaac kriterlerini boğaz kültürü, prokalsitonin(PCT), CRP, WBC, nötrofil sayısı ve sedimentasyon değerleriyle karşılaştırmak, ayırıcı tanıda ve tedavi yaklaşımında kullanılabilirliğini araştırmaktır.
Gereç ve Yöntem: Bu çalışma akut tonsillit tanısı almış 97 hastanın dosyaları retrospektif taranarak yapıldı. Hastalardan bakılmış olan WBC, nötrofil sayısı, sedimentasyon, CRP, PCT ölçümü ve boğaz kültürleri McIsaac skorlaması ile karşılaştırıldı.
Bulgular: Hastalar McIsaac kriterlerine göre 2 gruba ayrıldı (Grup 1: McIsaac skoru 2 ve küçük olanlar, grup 2: McIsaac skoru 3 ve daha büyük olanlar). 29 hasta (%29,9) grup 1, 68 hasta (%70,1) grup 2’ye dahil oldu. Grup 1’deki 29 hastanın tamamında normal boğaz florası (NBF) ürerken, grup 2’de 52 hastada (%76,5) NBF’sı, 16 hastada (%23,5) GAS üredi. McIsaac skorunun 3 ve üzeri olması ile kültürde üreme olması arasında istatistiksel olarak anlamlı fark gözlendi (p<0,05). CRP ,WBC ve toplam nötrofil sayısı kültürde üreme olanlarda istatistiksel olarak anlamlı yüksek bulundu (p<0,05). Sedimentasyon değeri ve PCT değerleri ile kültürde üreme olması arasında anlamlı fark gözlenmedi (p>0,05). McIsaac skorunun 3 ve üzeri olması ile WBC, toplam nötrofil sayısı ve CRP değeri arasında istatistiksel olarak anlamlı fark görüldü (p<0,05)
Sonuç: McIsaac skorlama sistemi klinisyen için faydalı ve bilgilendirici olmakla beraber akut tonsillit tanısında gereksiz antibiyotik kullanımını azaltabilir.
S-13
19
Deri Prick Testi Sonuçlarımızın Retrospektif Analizi: Optimum Test Paneli Hangi Alerjenlerden Oluşmalıdır?
Işıl Adadan Güvenç Çiğli Bölge Eğitim Hastanesi, KBB Kliniği, İzmir
Giriş: Deri prick testi IgE-aracılı alerjik rinit (AR) ve astımın belirlenmesinde en önemli testtir. Spesifik alerjenin ortaya konması için pozitif ve negatif kontrol ile birlikte belirli sayıda alerjen uygulanarak, 3 ya da daha büyük çapta endürasyon oluşması pozitif kabul edilir. Alerjiye neden olan alerjenleri belirlemek için çok sayıda alerjen kullanılabilir, ancak gerek sağlık sigortalarının kısıtlamaları, gerekse çok sayıda alerjenin uygulanmasının neden olduğu fiziksel zorluklar nedeniyle, tarama testlerinde az sayıda alerjen içeren standard paneller kullanılmaktadır. Global Allergy and Asthma European Network (GA2LEN) farklı jeografik bölgeler için standard paneller oluşturulmasını tavsiye etmektedir. Bu çalışmada deri prick testi sonuçları incelenerek İzmir, Karşıyaka-Çiğli yöresinde AR ve astım şüphesi olan hastalarda araştırılması gereken minimum alerjen panelini oluşturmayı planlandık.
Gereç ve Yöntem: Başkent Hastanesi Zübeyde Hanım Uygulama ve Araştırma Hastanesi Mavişehir ve Çiğli Polikliniklerinde 2012- 2015 yılları arasında AR ve/veya astım ön tanısı ile deri prick testi uygulanan 388 hastanın retrospektif olarak dosyaları tarandı.Bulgular: Hasta popülasyonun kadın erkek oranı:1,6 idi. Yaş ortalaması 38,41 ± 18,38 olarak hesaplandı. 126 hastada total IgE pozitifti (>65 kU/l). Hastaların 329’una AR ön tanısı, 176’sına astım ön tanısıyla, 118’ine ise hem astım hem AR ön tanısı ile deri prick testi planlanmıştı. Test bataryasında 29 inhalan allerjen yer alıyordu. Deri prick testi sonuçları 276 hastada pozitif, 100 hastada negatifti. 12 hastada dermografizm saptandı. En sık saptanan 4 alerjen sırasıyla çimen mix, tahıl mix, zeytin poleni ve kedi tüyü idi. Pozitif çıkan test sonuçları GA2LEN standard paneli ile karşılaştırıldığında en az sıklıkla saptanan alerjenlerin ragweed ve platunus polenleri olduğu tespit edildi.
Tartışma ve Sonuç: Alerji tanısında tarama olarak kullanılan deri prick testi panellerinin maksimum sayıda vakayı saptayabilmesi için test panelinde yer alması gereken minimum alerjen sayısı ve niteliğinin bilinmesi önemlidir. Alerjen yoğunlukları ve alerjene karşı gelişen sensitivite bölgesel farklılıklar gösterdiği için, bölgelere spesifik paneller geliştirilmesi testin duyarlılığını arttırabilir.
S-14
20
Kronik/Rekurren Rinosinüzitli Hastalarda Anksiyete ve Depresyon Analizi
Ferit Akıl, Muhammed Ayral Selahaddin Eyyubi Devlet Hastanesi KBB Kliniği, Diyarbakır
Amaç: Kronik rinosinuzit semptomları itibari ile depresyon ve anksiyete ile ilişkilendirilmiş bir hastalıktır. Literatürde semptomdan bağımsız olarak kronik rinosinuzit tanılı hastaların anksiyete ve depresyon üzerine etkisi çok aydınlatılmamış bir konu olup biz bu çalışmada bu konuyu aydınlatmaya çalıştık.
Materyal ve metot: Prospektif bir dizayn ile kronik rinosinuzit tanılı 20- 40 yas arası 50 erkek ve 50 kadın hasta (Grup 2) çalışmaya dahil edildi. Kontrol grubu olarak 30 erkek ve 30 kadın (Grup1) hastadan oluşan bir grup oluşturuldu. Hasta grubuna ve kontrol grubuna Beck Depresyon Ölçeği (BDI) ve Beck Anksiyete Ölçeği (BAI ) doldurtularak buradan aldıkları toplam puan ortalamaları ve cut off değerinin üzerinde puan alan hasta sayıları kadın ve erkeklerde ayrı ayrı saptanarak, gruplar arasında spss ve t test ile kıyaslandı.Bulgular : Erkeklerde BDI’den alınan toplam skorlarin ortalaması grup 1 de 10±7 iken grup 2 de 15±13 olarak saptandı (p <0.037). BDI cut off değerinin üzerindeki hasta sayısı grup 1 için 1 kişi; grup 2 için7 kişi idi (p <0.009). BAI den alınan toplam skorların ortalaması grup 1 de 11±6 iken grup 2 de 16±13 olarak saptandı (p <0.014).BAI cut off değerinin üzerindeki hasta sayısı grup 1 için 1 kişi; grup 2 de için 8 kişi idi(p <0.007) . Kadınlarda BDI ‘den alınan toplam skorların ortalaması grup 1 de 11±8 iken grup 2 de 17±14 olarak saptandı (p <0.032). BDI cut off değerinin üzerindeki hasta sayısı grup 1 için 1 kişi; grup 2 için 9 kişi idi (p <0.001). BAI den alınan toplam skorların ortalaması grup 1 de 12±7 iken grup 2 de 19±17 olarak saptandı (p <0.001). BAI cut off değerinin üzerindeki hasta sayısı grup 1 için 1 kişi; grup 2 için 10 kişi idi. (p <0.001).
Sonuç: Sonuç olarak her iki cinsiyette gruplar arasında kronik rinosinuzit ile anksiyete/depresyon seviyeleri arasında anlamlı ilişki bulundu.
S-15
21
Poster Bildiriler
22
Alt Konka Izole Fibroz DisplazisiCenk Evren, Nevzat Demirbilek
DISH Sendromu ve OSASCenk Evren, Fikret Çınar, Volkan Bilge Yiğit
Burun Boşluğundaki Unutulmuş Olağandışı Yabancı CisimAytuğ Buyruk
Olgu Sunumu: Çok İleri OSASVural Fidan, Ersem Giritli
Sublingual Soliter Non-sendromik Nörofibrom Olgu SunumuMehmet Emrah Ceylan, Gözde Ceylan, Mustafa Tunç
Sternokleidomastoid Kas Rotasyonuyla Trakeoözefageal Fistül TamiriMehmet Emrah Ceylan, Gözde Ceylan, Abdullah Dalğıç
Soliter Kutanöz Mastositoz Tanılı Çocukta Adenotonsillektomi Deneyimimiz: Olgu SunumuErdinç Aydın, Işılay Öz
Nadir Bir Olgu: Palatin Tonsil Yerleşimli Epidermoid KistA.Şule Altındal, Nermin Ünal
Rekurren Fasiyal Paralizi ve Hashimato Tiroiditi Birlikteliği: Olgu sunumuSelçuk Güneş, Burak Olgun, Mustafa Çelik, İrem Erdem, Ayşe Öznur Akidil
Akut Sinuzite Bağlı Nadir Bir Komplikasyon: Tek Taraflı Pitozis OlgusuMüge Özçelik Korkmaz, Süleyman Cesur, Mehmet Güven
Hiperbarik Oksijen Tedavisinin Nadir Bir Komplikasyonu: HemotimpanyumGamze Öztürk, Gökhan Yılmaz, Ömer Tarık Selçuk, Levent Renda, Mustafa Deniz Yılmaz
Nadir Bir Ani Işitme Kaybı Nedeni: NörosarkoidozisFatma Ceyda Akın Öçal, Ramazan Öçal
Arı Sokmasına Bağlı Ani İşitme KaybıDoç. Dr. Orhan Kemal Kahveci, Uzm. Dr. Erkan Yıldız, Odym. Ahmet Çangal
P-1
P-2
P-3
P-4
P-5
P-6
P-7
P-8
P-9
P-10
P-11
P-12
P-13
23
Alt Konka İzole Fibroz Displazisi
Cenk Evren, Nevzat Demirbilek
Medilife Beylikdüzü Hastanesi Kulak Burun Boğaz Hastalıkları Kliniği, İstanbul
Fibröz displazi, nedeni tam olarak bilinmeyen, yavaş gelişen, histolojik olarak hücre metaplazisinin farklı aşamalarını içeren immatür kemik doku ile karakterize neoplastik olmayan bir durumdur. Genellikle çocukluk ve adolesan dönemde görülmektedir. Seyri esnasında bir veya birden fazla kemiği tutabilir. Baş boyun bölgesinde en sık maksilla ve mandibulada görülmektedir. Paranazal sinüs ve konka tutulumu nadirdir. Tanı direkt radyografiyle konabilmesine rağmen lezyonun yaygınlığını ve karakterini belirlemede bilgisayarlı tomografi en uygun görüntüleme yöntemidir. Displazi bölgesinin mineralizasyonuna göre tomografide radyolusent, buzlu cam ve sklerotik görünümler olabilir. Semptomatik hastalarda tercih edilen tedavi yöntemi cerrahi eksizyondur. Biz burada erişkin dönemde, alt konka tutulumu ile başvuran ve cerrahi rezeksiyonla başarılı bir şekilde tedavi edilen monostatik fibröz displazili bir olgumuzu bildirdik. Anahtar Kelimeler: Fibröz Displazi, Konka, Kraniofasial
P-1
24
DISH Sendromu ve OSAS
Cenk Evren1, Fikret Çınar2, Volkan Bilge Yiğit3
1 Medilife Beylikdüzü Hastanesi Kulak Burun Boğaz Hastalıkları Kliniği, İstanbul2 İstanbul Bilim Üniversitesi Tıp Fakültesi, Kulak Burun Boğaz Hastalıkları Anabilim Dalı, İstanbul3 Zonguldak Devlet Hastanesi Kulak Burun Boğaz Hastalıkları Kliniği, Zonguldak
Diffüz idiyopatik iskelet hiperostozu (DISH sendromu ) etyolojisi tam bilinmeyen ligamanlar ve entezis gibi yumuşak dokuların kalsifikasyonu ve ossifikasyonu ile karakterize bir durumdur. DISH’te en sık karşılaşılan semptomlar omurgada ağrı ve sertlik, hareket kısıtlılığı ve özofagus kompresyonuna bağlı disfajidir. Tanısı radyolojik incelemelerle konur. Burada OSAS nedeniyle kliniğimize başvuran; muayenesi ve incelemesinde DISH sendromu saptadığımız hastamız literatür eşliğinde tartışıldı. Anahtar Kelimeler: DISH, Apne, Servikal
P-2
25
Burun Boşluğundaki Unutulmuş Olağandışı Yabancı Cisim
Aytuğ Buyruk
Eskişehir Devlet Hastanesi Kulak Burun Boğaz Hastalıkları Kliniği, Eskişehir
Burun boşluğundaki yabancı cisimler genellikle çocukluk çağında görülür. Burun boşluğundaki yabancı cisim asemptomatik olabilir veya çeşitli klinik bulgularla ortaya çıkabilir. Bu yabancı cisimler özellikle meyve tohumları, boncuklar, düğmeler, çakıllar, dişler, sekestrum, kurumuş kan vb.dir. En yaygın bulgular pürülan burun salgısı ve yabancı cismin bulunduğu yerdeki tek taraflı burun tıkanıklığıdır. Bilgisayarlı tomografi, yabancı cisimlerde tercih edilen görüntüleme yöntemidir. Yabancı cisimlerin teşhisi zor olabilir, çünkü çeşitli klinik bulgular ve çeşitli klinik semptomlar ortaya çıkmaktadır.51 yaşında bayan hasta solunum zorluğu ve sağ burunda pürülan sekresyon şikâyeti ile kliniğimize başvurdu. Sinüzit nedenli birçok kez tedavi edilmiş, ancak şikâyetleri devam etmiş. Anterior rinoskopi ile sağ burun boşluğunda rinolit görüldü. Hastanın özgeçmişinde 14 yıl önce sağ gözyaşı kanalından operasyon geçirdiği öğrenildi. Bilgisayarlı tomografide tek taraflı sinüzit ve iki lümenli bir yabancı cisim görüldü. Genel anestezi altında yabancı cisim burun boşluğundan transnazal endoskopik cerrahi ile çıkarıldı. Sonuç olarak burun boşluğundaki yabancı cisim oluşturduğu reaksiyon ile sinüzite yol açmaktadır. Tekrarlayan enfeksiyonu olan hastalarda sadece anamnez ve direk grafi ile incelenmemeli; bu hastalar ayrıntılı fizik muayene ve ayrıntılı radyolojik tetkiklerle de değerlendirilmelidir.
P-3
26
Olgu sunumu: Çok İleri OSAS
Vural Fidan, Ersem Giritli
Yunus Emre Devlet Hastanesi KBB Kliniği, Eskişehir
Obstrüktif uyku apnesi (OSAS) kronik inflamatuar bir hastalıktır. OSAS tanısında altın standart polisomnograafi (PSG) tetkikidir. Objektif olarak OSAS tanısı koyulan hastalara tedavi için cerrahi ve Pozitif havayolu basıncı (PAP) cihazları kullanılmaktadır. Kliniğimiz Eskişehir ve çevre illere hitap eden en fazla yatak sayısına sahip kliniktir. Hafif, orta ve ileri olarak sınıflandırılan OSAS hastalarının çok ileri olarak genişletilmesi taraftarıyız. Bu çalışmada kliniğinizde PSG ile tanısı koyulan ve literatürde de en ileri OSAS tanısı koyulan hastanın sunumunu yapacağız.Kliniğimiz uyku laboratuvarında son 10 yıldır yapılan PSG Sonuçları değerlendirildiğinde 65 yaşında, 163 cm boyunda ve 69 kilo olan bayan hasta 865,6 apne-hipopne değeri (AHI) ile en ileri AHI değerli hasta olarak tespit edilmiştir. Hastamızın bu değeri literatür araştırıldığında en yüksek değer olarak bulunmuştur. Bu neticeye dayanarak sınıflandırmanın yenilenmesi için daha geniş ve ileri araştırmaların yapılması uygundur.
P-4
27
Sublingual Soliter Non-sendromik Nörofibrom Olgu Sunumu
Mehmet Emrah Ceylan1, Gözde Ceylan2, Mustafa Tunç3
1Özel Davraz Yaşam Hastanesi KBB Kliniği, Isparta2Isparta Devlet Hastanesi KBB Kliniği, Isparta3Antalya Patoloji Merkezi, Isparta
Giriş: Nörofibrom periferik sinir kılıfından köken alan yavaş büyüyen benign bir tümörüdür. Baş ve boyuna yerleşik nörofibromların yüzde 6’sı oral kavitede görülmektedir. Oral kavitede ağız tabanına yerleşik sendromik olmayan soliter nörofibrom oldukça az görülmektedir ve bu olgu sunumunun amacı nadir görülen bu hastalığın tanı ve tedavisine dikkat çekmektir.
Olgu sunumu: Otuz iki yaşında erkek hasta kliniğimize dil altında şişlik şikayetiyle başvurdu. Fizik muayenede ağız tabanında dili yukarı iten yaklaşık 3 cm büyüklükte üzeri normal mukoza ile kaplı kitle mevcuttu. Dil hareketleri normaldi ve tat duyusunda azalma tariflemiyordu. Sistemik muayenede herhangi bir cilt lezyonu veya iskelet anomalisi yoktu. Hastaya cerrahi tedavi önerildi. İntraoral yolla kitleye ulaşıldı, çevre dokulardan diseke edilerek çıkarıldı. Yapılan histolojik S-100 (+) olduğu izlenerek nörofibroma tanısı kesinleştirildi.
Tartışma ve Sonuç: Nörofibromlar klasik olarak lokalize, diffüz ve pleksiform olarak üçe ayrılır. Lokalize nörofibrom genellikle soliter, sendromik olmayan bir kitledir. Genellikle 20-30 yaş aralığında tespit edilir ve intranöral, infiltratif olmayan tipte büyüme gösterir. Nörofibromun malign dönüşüm prevelansı yüzde 2-29 olarak bildirilmiştir. Uzun süredir mevcut kitlenin hızla büyümesi malign dönüşüm olabileceğini düşündürmelidir. Multipl nörofibromların varlığı NF1 tanısında önemlidir. Nörofibrom ön tanısı düşünüdüğünde hastanın genel tıbbi muayenesinde cafe au lait lekelerinin varlığı aranmalı ve hastadan detaylı bir özgeçmiş hikayesi alınmalıdır. Eşlik eden iskelet anomalileri, mukozal multipl nörofibrom varlığı multipl endokrin neoplazi tanısıyla genetik analiz gerektirebilir.Sendromik olmayan nörofibromun schwann hücrelerinden veya perinöral fibroblastlardan köken aldığı düşünülmektedir. Periferik sinir kılıfı tümörlerinin tedavisi cerrahidir.Oldukça nadir görülen bu hastalığın ağız tabanında şişlik şikayeti ile başvuran hastada ön tanılar arasında yer alması gerektiği, özellikle malign dönüşüm riski taşıyan bu kitlenin sendromik hastalıklarla ilişkili olabileceğinin bilinmesi önemlidir.
P-5
Resim 1 Resim 2 Resim 3 Resim 4
Resim 1: İçerisinde hiper ve hipointens odakların bulunduğu iyi sınırlı kitleResim 2: Dili süperiora iterek konuşma ve yeme zorluğuna yol açan kitleResim 3: Kitlenin intraoral yolla eksizyonuResim 4: S-100 nükleer pozitifliği x200
28
Sternokleidomastoid Kas Rotasyonuyla Trakeoözefageal Fistül Tamiri
Mehmet Emrah Ceylan1, Gözde Ceylan2, Abdullah Dalğıç3
1Özel Davraz Yaşam Hastanesi KBB Kliniği, Isparta2Isparta Devlet Hastanesi KBB Kliniği, Isparta3İzmir Eğitim ve Araştırma Hastanesi KBB Kliniği, Isparta
Giriş: Total larenjektomi sonrasında konuşmayı sağlamak için kullanılan yöntemler arasında konuşma protezi uygulaması etkili ve sık kullanılan bir yöntemdir. Protez uygulaması larenjektomi sırasında veya sonrasında yapılabilir. Konuşma protezi uygulanan bazı hastalarda protezi kullanmayı öğrenmekte zorluk, protez etrafından sızıntı olması, protez atılımı gibi sorunlar görülebilir. Bu durumda protezin çıkarılması gerekmektedir.
Olgu sunumu: 65 yaşında erkek hasta 6 aydır kullandığı Provox® (Atos Medical AB, Hörby, Sweden) konuşma protezinin, kullanamadığı için, çıkarılması isteğiyle kliniğimize başvurdu. Protez çıkarılarak konservatif tedaviye başlandı. Üç hafta sonunda fistül traktının intakt olduğu ve kapanmanın olmadığı tespit edilerek hastaya cerrahi müdahale önerildi.Genel anestezi altında trakeostomi üstünden yapılan omega şeklinde insizyonla trakea ve özefagus duvarı birbirinden ayrıldı ve fistül traktına ulaşıldı. Fistül traktının özofageal ağzı emilebilen sütürle kapatıldı. Daha sonra sol sternokleidomastoid kas medial sternal yapışma yerinden eksize edilerek mobilize edildi. Kasın, rotasyonuyla birlikte, fistül traktının 1 cm ilerisine kadar ilerleterek sabitlenmesi sağlandı. Trakeal açıklık emilebilir sütürle kapatıldı ve üç katman şeklinde fistül kapatılması uygulandı. Postoperatif dönemde komplikasyon gelişmedi. Fistül başarıyla kapatıldı ve özefageal konuşma eğitimine başlandı.
Tartışma ve Sonuç: Trakeoözefagial delinme yoluyla uygulanan konuşma protezleri çıkarıldığında fistül traktının kapatılması gerekmektedir. Konservatif tedavi başarısızlığında cerrahi tedavi gerekir. Fistül ağzının primer sütürasyonu genellikle başarısızlıkla sonuçlanmaktadır. Kapatmada birçok cerrahi tedavi yöntemi mevcuttur. Bu yöntemler arasında üç katmanlı kapatmanın daha başarılı sonuçlar verdiği görülmektedir. Kas rotasyonuyla yapılan kapatmadan sonra kasın kitle etkisiyle yutmada güçlük veya kozmetik olarak kötü görünüme yol açabilmesi nedeniyle kasın tamamı yerine sadece fasyasının kullanılması da önerilmektedir.Sonuç olarak trakeoözefageal fistül kapatılmasında sandviç şeklinde üç katmanlı kapatma uygulanması cerrahi başarıyı arttırabilmektedir.
P-6
Resim 1 Resim 2 Resim 3
Resim 1: Preoperatif görünümResim 2: Omega şeklinde insizyonla fistül traktının ortaya konmasıResim 3: Sternokleidomastoid kas medial yapışma yerinden ayrılarak transpozisyonu
29
Soliter Kutanöz Mastositoz Tanılı Çocukta Adenotonsillektomi Deneyimimiz: Olgu Sunumu
Erdinç Aydın, Işılay Öz
Başkent Üniversitesi Tıp Fakültesi Kulak Burun Boğaz Anabilim Dalı, Ankara
ÖzetSoliter kutanöz mastositoz, mast hücrelerinin aşırı çoğalması ile başta deri olmak üzere çeşitli dokularda da sayıca hücre artışı ve mediatörlerin salınımı ile karakterize bir hastalıktır. Lezyonlarda alevlenmeler; ısı değişimleri, anksiyete, fiziksel uyarılar, medikasyon, cerrahi stres ve egzersiz ile indüklenebilmektedir. Bu yazıda nadir görülen bir hastalık olması nedeni ile 3,5 yaşında kutanöz mastositoz tanısı almış olan bir erkek çocuğunda kronik adenotonsillit enfeksiyonuna yönelik yapılan cerrahi girişimi ve olası zorlukları sunduk.
Anahtar Kelimeler: Soliter Kutanöz Mastositoz, Adenoidektomi, Tonsillektomi
P-7
30
Nadir Bir Olgu: Palatin Tonsil Yerleşimli Epidermoid Kist
A.Şule Altındal1, Nermin Ünal2
1Kütahya Tavşanlı Doç. Dr. Mustafa Kalemli Devlet Hastanesi KBB Kliniği, Kütahya2Patoloji Uzmanı, Kütahya Tavşanlı Doç. Dr. Mustafa Kalemli Devlet Hastanesi, Kütahya
Giriş: Epidermoid kistler, fetal dönemde anormal epitelyal bileşenlerin ektodermal dokuda gelişmesiyle veya travma, cerrahi sonrası epitelyal dokunun implantasyonuyla oluşan benign lezyonlardır. Vücudun herhangi bir yerinde görülen bu lezyonların baş-boyun bölgesinde görülme sıklığı %7 oranındadır. Genellikle asemptomatiktirler ve cerrahi eksizyon tedavide yeterlidir. Literatürde epidermoid kistlerin baş-boyun bölgesinde, özellikle de ağız tabanı, yumuşak damak, dudaklar ve bukkal epitelde görüldüğü bildirilmesine rağmen tonsil yerleşimli epidermoid kist görülme oranı çok nadirdir. Biz, bu sunumda, kronik tonsilit nedeniyle tonsillektomi uyguladığımız hastada histopatolojik olarak tonsil yerleşimli epidermoid kist saptadığımız nadir bir durumu bildirmeyi amaçlamaktayız.
Olgu sunumu: 11 yaşında erkek hasta tekrarlayan tonsilit öyküsü ile polikliniğimize başvurdu. Hastaya tonsillektomi uygulandı ve makroskopide epidermal kist varlığını düşündürecek bir örneğe rastlanmadı. İnflamatuar infiltrat ile karışık tonsil kriptlerinin olduğu kesitlerde strafiye epitelle döşeli kist duvarı ile çevrili keratin parçacıkarı, kolesterol kristalleri, kist makrofajları ve lenfositler gözlenmiş olup histopatolojik tanı epidermoid kist içeren kronik tonsilit olarak raporlandı. Üç aylık takibinde rekürrens saptanmadı.
Tartışma: Epidermoid kistlerin baş boyun bölgesinde ve özellikle de palatin tonsil yerleşimi literatürde oldukça nadirdir. Epidermoid kistler 15-35 yaş aralığında pik yaparak doğumdan 72 yaşa kadar görülebilir ve erkeklerde daha sık görülür. Ergenlik döneminde hormonal etki ile bu kist oluşumu uyarılabilir. Epidermoid kistler konjenital veya akkiz (post-travmatik) olabilir ve ikisinin arasında klinik veya histopatolojik olarak fark yoktur. Epidermoid kistin histopatolojisi, keratin malzeme ile dolu granüler bir tabaka ile kaplı strafiye skuamöz epitelyum ile döşeli kişt olarak tanımlanmıştır. Bu kistler Gardner sendromu, bazal hücreli nevüs sendromu gibi bazı kalıtsal hastalıklara ilişkili olabilir. Bu lezyonların tedavisi kistin cerrahi eksizyonudur. Cerrahi sonrası rekürrens nadirdir.
Sonuç: Palatin tonsiller, orofarenkste birçok hastalık sürecinde etkide kalan çok önemli bir yapıdır. Ancak, hastamızın tonsil yapısındaki insidental olarak saptadığımız epidermoid kist, literatüde nadir bir vaka olmasından dolayı ve bazı kalıtsal ve konjenital hastalıklar ile ilişki olabileceğinden KBB hekimlerince önem arz etmektedir.
P-8
31
Rekurren Fasiyal Paralizi ve Hashimato Tiroiditi Birlikteliği: Olgu Sunumu
Selçuk Güneş, Burak Olgun, Mustafa Çelik, İrem Erdem,Hüseyin Avni Ulusoy, Ayşe Öznur Akidil
Bakırköy Dr.Sadi Konuk Eğitim ve Araştırma Hastanesi KBB-BBC Kliniği, İstanbul
Periferik fasiyal paralizi(PFP) erişkin popülasyonda oldukça sık görülür, çoğunluğu idiyopatiktir ve insidansı 25/105’dir.(1) Pediatrik popülasyonda daha az sıklıkta görülmekle birlikte(6-12/105) yine en sık grup idyopatik gruptur. Ancak pediatrik popülasyonda etyoloji çok değişken olabilir.(2-4)Bu çalışmada 1 yıl içinde 2 defa ipsilateral fasiyal paralizi atağı geçirmiş olan 15 yaşında bir bayan hasta tanı ve tedavi yaklaşımı ile birlikte sunulmaktadır. Özellikle pediatrik popülasyondaki rekurren periferik fasiyal paralizide etyolojinin ayrıntılı araştırılması olası nedenlerin herbirinin hastanın hayatını tehdit edici boyuta ulaşabilmesi nedeni ile çok önemlidir.
Anahtar Kelimeler: Fasiyal Paralizi, Rekürren, Tiroidit, Hashimoto Tiroiditi
P-9
32
Akut Sinuzite Bağlı Nadir Bir Komplikasyon: Tek Taraflı Pitozis Olgusu
Müge Özçelik Korkmaz , Süleyman Cesur, Mehmet Güven
1Sakarya Üniversitesi Eğitim ve Araştırma Hastanesi Kulak Burun Boğaz Kliniği, Sakarya
Sinuzit paranazal sinüs mukozasının enfeksiyonu olup yaş, cinsiyet, ırk farkı gözetmeksizin toplumda oldukça sık görülen bir hastalıkdır. Gelişen medikal tedavi seçeneklerine enfeksiyonun orbitaya ya da intrakaniyal yapılara yayılması ciddi ve mortalitesi yüksek komplikasyonlar olarak karşımıza çıkabilir. Orbital komplikasyonlar pediatrik yaş grubunda daha sıklılkla görülmektedir. Kavernöz sinüs tutulumunda kraniyal sinirlerin tutulumuna bağlı olarak gelişebilecek semptomlardan birisi de pitozis olabilir. Ancak görme kaybı ve göz hareketlerinde etkilenme olmaksızın sinüzite bağlı olarak izole pitozis gelişmesi sinüzit komplikasyonları açısından çok rastlanılan bir tablo değildir. 27 yaşında erkek hasta 3 gündür devam eden ve giderek artan sağ üst göz kapağında düşüklük, yoğun burun ve geniz akıntısı, sağ göz çevresi ve frontal bölgede ağrı yakınmaları ile hastanemiz acil servisine başvurmuştu. Hastanın acil servisde yapılan değerlendirmesinde çekilen kraniyal bilgisayarlı tomografisinde aynı taraf sinüslerde enfeksiyon bulguları saptanması üzerine tarafımıza yönlendirildi. Hastada olası kavernöz sinüs trombozunun ve orbital tutulumun ekarte edildi. Hastaya enfeksiyon hastalıkları konsültasyonu neticesinde parenteral antibiyoterapi olarak vankomycin 3x1 ve flagyl 2x1 tedavisi başlanıldı. Tedavinin 5. gününde hastada pitozis de tama yakın düzelme görüldü. Literatürde bu konuda adolesan yaş grubunda birkaç vaka bildirilmiş olmakla birlikte bizim olgumuz herhangi bir sağlık problemi olmayan erişkin yaş gurubunda bir hasta olarak bu açıdan farklılık göstermekteydi.
P-10
33
Hiperbarik Oksijen Tedavisinin Nadir Bir Komplikasyonu: Hemotimpanyum
Gamze Öztürk, Gökhan Yılmaz, Ömer Tarık Selçuk, Levent Renda, Mustafa Deniz Yılmaz
Antalya Eğitim ve Araştırma Hastanesi KBB-BBC Kliniği
Ani idiyopatik işitme kaybının tedavisinde hiperbarik oksijen tedavisi günümüzde sık olarak kullanılmaktadır. Kliniğimize sol ani işitme kaybı ile başvuran 65 yaşındaki erkek hastada oral kortikosteroid tedavisi ile beraber hiperbarik oksijen tedavisi de başlanmıştır. Hiperbarik oksijen tedavisinin 9.seasından sonra hasta sağ kulakta tıkanıklık ve basınç hissi ile başvurdu. Yapılan otoskopik muayenede sağ timpan zarda hemotimpanyum tespit edildi. Bu yazıda hiperbarik oksijen tedavisinin nadir bir komplikayonu olan hemotimpanyumdan bahsedilecektir.
Anahtar Kelimeler: Hiperbarik Oksijen Tedavisi, Ani Işitme Kaybı, Hemotimpanyum
P-11
34
Nadir Bir Ani İşitme Kaybı Nedeni: Nörosarkoidozis
Fatma Ceyda Akın Öçal1, Ramazan Öçal2
1Gülhane Eğitim ve Araştırma Hastanesi KBB ve BBC Kliniği2Konya Eğitim ve Araştırma Hastanesi KBB ve BBC Kliniği
Sarkoidozis nedeni bilinmeyen inflamatuar multisistemik bir hastalıktır. Yaklaşık sistemik sarkoidozisli hastaların %5-7’sinde santral sinir sistemini içeren semptomlar ortaya çıkar ki bu durum nörosarkoidozis (NS) olarak adlandırılır. NS vakalarının yaklaşık %80’inde en sık semptom başta fasiyal ve optik sinir tutulumu olmak üzere kraniyal sinir nöropatisidir. Sekizinci sinir tutulumu ise NS hastalarının %1-7’sinde bulunur.Bu vaka sunumunda sol yüz yarısında uyuşma ve sonrasında bir hafta içinde 2 kez steroid tedavisine yanıt veren aynı taraflı ani işitme kaybı ile karşılaştığımız ve olanaklı nörosarkoidozis tanısı alan bayan hastadan bahsedilecektir.
P-12
35
Arı Sokmasına Bağlı Ani İşitme Kaybı
Orhan Kemal Kahveci, Erkan Yıldız, Ahmet Çangal
Afyon Kocatepe Üniversitesi Tıp Fakültesi, KBB Anabilim Dalı, Afyonkarahisar
Arı sokmasına bağlı lokal veya sistemik aşırı duyarlılık reaksiyonları gözlenebilir. Arı sokmasına bağlı ani işitme kaybı ise şu ana kadar olan güncel literatürde bildirilmemiş bir bulgudur. Otuz sekiz yaşında bayan hasta 1 gün önce sol kulak kepçesinden arı sokması ve ardından başlayan çınlama ve aynı kulakta işitme kaybı şikâyetiyle önce acil servise daha sonra polikliniğimize başvurdu. Yapılan odyometrik tetkikinde hastanın sol kulağında total işitme kaybı olduğu saptandı. Sunumumuzda oldukça nadir görülebilecek olan arı sokmasına bağlı işitme kayıplı vaka incelenecek, işitme kaybının olası nedenleri irdelenecek, tedavi ve takibinde neler görüldüğü anlatılacaktır.
P-13
36
is a subsidiary of bir iştirakidir.
h a r d a l s o k a ğ ı n o : 6 3 4 3 3 0 l e v e n t / i s t a n b u lt. +90 212 325 0020 f. +90 212 325 0019 • [email protected] • www.interium.istanbul
interiumEVENT MANAGEMENT & PROFESSIONAL CONGRESS ORGANIZERETKİNLİK YÖNETİMİ ve PROFESYONEL KONGRE ORGANİZASYONU