Kültürel Farklılıkların Yönetiminde Kültürel Zekânın Rolü: Türk ve ...
KÜRESNLLER ÖRNENDE KÜLTÜREL KMLK (KÜRESNLLER’N … · 2014. 8. 7. · antropoloj (sosyal...
Transcript of KÜRESNLLER ÖRNENDE KÜLTÜREL KMLK (KÜRESNLLER’N … · 2014. 8. 7. · antropoloj (sosyal...
TÜRK�YE CUMHUR�YET� ANKARA ÜN�VERS�TES�
SOSYAL B�L�MLER ENST�TÜSÜ ANTROPOLOJ� (SOSYAL ANTROPOLOJ�) ANAB�L�M DALI
KÜRES�NL�LER ÖRNE��NDE KÜLTÜREL K�ML�K (KÜRES�NL�LER’�N SOSYO-KÜLTÜREL YAPISI)
Yüksek Lisans Tezi
Mehmet Fuat LEVENDO�LU
Ankara – 2006
TÜRK�YE CUMHUR�YET� ANKARA ÜN�VERS�TES�
SOSYAL B�L�MLER ENST�TÜSÜ ANTROPOLOJ� (SOSYAL ANTROPOLOJ�) ANAB�L�M DALI
KÜRES�NL�LER ÖRNE��NDE KÜLTÜREL K�ML�K (KÜRES�NL�LER’�N SOSYO-KÜLTÜREL YAPISI)
Yüksek Lisans Tezi
Mehmet Fuat LEVENDO�LU
Tez Dan��man�
Prof. Dr. Zafer �LBARS
Ankara – 2006
TÜRK�YE CUMHUR�YET� ANKARA ÜN�VERS�TES�
SOSYAL B�L�MLER ENST�TÜSÜ ANTROPOLOJ� (SOSYAL ANTROPOLOJ�) ANAB�L�M DALI
KÜRES�NL�LER ÖRNE��NDE KÜLTÜREL K�ML�K (KÜRES�NL�LER’�N SOSYO-KÜLTÜREL YAPISI)
Yüksek Lisans Tezi
Tez Dan��man�: Prof. Dr. Zafer �LBARS
Tez Jürisi Üyeleri Ad� ve Soyad� �mzas�
Prof. Dr. Zafer �LBARS ................................
Prof. Dr. Kurtulu� KAYALI ………………………
Yrd. Dr. Feryal TURAN ………………………
Tez S�nav� Tarihi ..................................
ÖNSÖZ
Kültürel farkl�l�klar, toplumsal hayat�n do�al gerçe�idir. Tarihsel
süreçte farkl� sosyo-kültürel ortamlar ve co�rafi �artlar, farkl� toplumsal ve
kültürel yap�lar� ortaya ç�karm��t�r. Ortak toplumsal ve kültürel yap�lardan söz
edilece�i gibi, birbirinin varolma sebebi olan kültür ve toplumun, niteliklerinin
farkl�l��� da ola�and�r.
Tarihi ve kültürel, birçok miras� bünyesinde bar�nd�ran Anadolu’nun
birçok bölgesinde, çe�itli kültürel özelliklere özgü görüntüler mevcuttur.
Toplumsal gruplar�n kültürel zenginlikleri, alan ara�t�rmalar�yla bilimsel
literatüre kazand�r�lm��, kazand�r�lmaya da devam etmektedir.
Ara�t�rmam�za konu olan Küresinliler’in “kim”li�ini de kapsayan
kültürel yap�s� hakk�nda, yaz�l� literatürde yeterli bilgi bulunmamaktad�r. Alan
ara�t�rmas� ile gerçekle�tirdi�imiz çal��mada, Küresinliler’in kültürel yap�s�
incelenerek, Küresinliler örne�i üzerinde, “kültürel kimlik” kavram�n�n
de�erlendirilmesi hedeflendi.
Tez çal��mam�n çe�itli safhalar�nda bilgisi ve deneyimi ile, benden
yard�m�n� esirgemeyen hocam, tez dan��man�m, Prof. Dr. Zafer �LBARS’a
te�ekkürlerimi sunar�m.
Yöre kültürü hakk�nda engin deneyimlerinden faydaland���m babam
Fevzi LEVENDO�LU’na, ara�t�rma alan�nda beni yaln�z b�rakmayan,
mülakatlar�mda k�lavuz ki�i olarak azami yard�m�n� ald���m arkada��m A.F�rat
II
YEDEK’e, yine ara�t�rmam�z�n kaynak ki�ilerinden Timurlenk BOZKURT,
Yasin BAYRAM ve Muharrem ERGENO�LU’na da minnet ve te�ekkür
borçluyum.
Ankara – 2006 M. Fuat LEVENDO�LU
��NDEK�LER
ÖNSÖZ I
��NDEK�LER III
TABLOLAR L�STES� VII
HAR�TALAR L�STES� IX
RES�MLER L�STES� X
B�R�NC� BÖLÜM 1
G�R�� 1
1.1. KONU 3
1.2. AMAÇ 4
1.3. ÖNEM 4
1.4. VARSAYIMLAR 5
1.5. SINIRLILIKLAR 6
�K�NC� BÖLÜM 7
YÖNTEM VE TEKN�KLER 7
2.1. ARA�TIRMA MODEL� 7
2.2. EVREN VE ÖRNEKLEM 8
2.3. VER� TOPLAMA TEKN�KLER� 9
2.4. SÜRE 12
IV
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM 13
KAVRAMSAL ÇERÇEVE 13
3.1. KÜLTÜREL K�ML�K 13
3.2. M�LL� (ULUSAL) KÜLTÜR / K�ML�K 18
3.3. TÜRK K�ML��� 21
3.4. ETN�S�TE / ETN�K K�ML�K 24
3.5. ETN�K YAPILANMA 30
3.6. ETN�K GRUP VE ETN�K A�D�YET B�L�NC� 37
3.7. ETN�K SINIRLAR 42
3.8. ETN�K GRUPLAR ARASI �L��K�LER 44
3.9. TOPLULUK 49
3.9.1. Cemaat 51
3.9.2. Toplum 51
3.9.3. Grup 51
3.9.4. A�iret 52
3.9.5. Kabile 53
3.9.6. Klan 54
3.9.7. Oba 54
3.9.8. Az�nl�k 55
3.10. ÖTEK� 56
3.11. KÜLTÜRLEME VE KÜLTÜRLE�ME SÜREÇLER� 61
3.11.1. Kültürleme 61
3.11.2. Kültürle�me 62
3.12. ADAPTASYON ÜZER�NDEN KÜLTÜREL DE����M 64
V
DÖRDÜNCÜ BÖLÜM 66
ARA�TIRMA ALANINA VE KATILIMCILARA A�T TANITICI B�LG�LER 66
4.1. VAN �L� HAKKINDA GENEL B�LG�LER 66
4.1.1. �lin Tarihçesi 66
4.1.2. Özalp ve Saray �lçelerinin Tarihçesi 67
4.1.3. Co�rafi Konum 68
4.1.4. �klim 68
4.1.5. Nüfus 69
4.1.6. Ekonomi 70
4.1.7. E�itim 72
4.1.8. Etnik Yap� 74
4.2. KATILIMCILARA A�T TANITICI B�LG�LER 81
4.2.1. Demografik Yap� ve Cinsiyet �li�kisi 81
4.2.2. Do�um Yerleri ve Yerle�im Birimleri 84
4.2.3. Medeni Durum 85
4.2.4. Ö�renim Durumu 86
4.2.5. Meslek Grubu 87
4.2.6. Ekonomik Durum 88
BE��NC� BÖLÜM 90
KÜRES�NL�LER’�N KÜLTÜREL K�ML��� 90
5.1. TAR�HSEL BOYUT 90
5.1.1. Küresinli Kelimesinin Etimolojisi 90
5.1.2. Küresinliler’in Etnik Kimli�i 93
5.1.3. Küresinliler’in Tarihçesi ve Anadolu’ya Göçü 102
VI
5.2. SOSYO-KÜLTÜREL BOYUT 112
5.2.1. Dil 112
5.2.2. Din 116
5.2.3. Çe�itli �nan��lar 120
5.2.4. Beslenme 124
5.2.5. Çocuk Oyunlar� 128
5.2.6. Belirli ve Özel Günler 131
5.2.7. Sosyo-Kültürel Yap�daki De�i�iklikler 134
5.2.8. Geçi� Dönemleri 136
5.2.8.1. Evlilik ve Aile 136
5.2.8.2. Do�um 143
5.2.8.3. Sünnet 147
5.2.8.4. Ölüm 148
ALTINCI BÖLÜM 153
SONUÇ VE DE�ERLEND�RME 153
ÖZET 156
SUMMARY 157
KAYNAKÇA 158
EKLER 166
EK 1. Haritalar 166
EK 2. Resimler 170
EK 3. Van ve Yöresinde, Küresinliler’in Ya�ad�klar� Yerle�im Birimleri 175
EK 4. �ran’da, Küresinliler’in Ya�ad�klar� Yerle�im Birimleri 176
EK 5. Kaynak Ki�i Künyeleri 177
EK 6. Görü�me Sorular� Formu 181
VII
TABLOLAR L�STES�
Tablo 1. Nüfus say�m y�l� ve toplam nüfusa göre okuma-yazma oran� 72
Tablo 2. Kat�l�mc�lar�n cinsiyete göre da��l�m� 81
Tablo 3. Kat�l�mc�lar�n ya� aral���na göre da��l�m� 81
Tablo 4. Kat�l�mc� ailelerinin çocuk say�s� 82
Tablo 5. Kat�l�mc�lar�n karde� say�s� da��l�m� 83
Tablo 6. Kat�l�mc�lar�n do�um yerleri 84
Tablo 7. Kat�l�mc�lar�n ya�ad�klar� yerle�im birimlerinin da��l�m� 84
Tablo 8. Kat�l�mc�lar�n cinsiyete göre medenî durum da��l�m� 85
Tablo 9. Evli kat�l�mc�lar�n, evlilik ya�lar�na göre da��l�m� 85
Tablo 10. �renim durumu da��l�m� 86
Tablo 11. Meslek grubu da��l�m� 87
Tablo 12. Ekonomik durum da��l�m� 88
Tablo 13. Sahip olunan ta��t ve gayr�-menkul durumu 89
Tablo 14. Küresinli kelimesinin anlam� 90
Tablo 15. Küresinli kimli�inin tan�mlanmas� 94
Tablo 16. Küresinliler’in a�iret kimli�i 99
Tablo 17. Küresinliler’i di�er gruplardan ay�ran özelliklerin varl��� 100
Tablo 18. Küresinliler’i di�er gruplardan ay�ran özellikler 101
Tablo 19. Anadolu’ya göç nedenleri 104
Tablo 20. �ran’da akraba varl��� 111
Tablo 21. �ran’daki akrabalarla ili�kiler 111
Tablo 22. Kat�l�mc�lar�n akraba evlili�ine bak��� 136
Tablo 23. “Ba�l�k paras�” gelene�inin varl��� 137
VIII
Tablo 24. Kat�l�mc�lar�n evlilik türü da��l�m� 138
Tablo 25. “Kuma getirme” türü evlili�in varl��� 139
Tablo 26. Do�acak çocu�un cinsiyetinin önemi 143
Tablo 27. Alanas�n�n varl���na ve kötülüklerine inan�� 145
Tablo 28. “Kara bayram” gelene�inin varl��� 152
IX
HAR�TALAR L�STES�
Harita 1: Van ili haritas� 166
Harita 2: Van ili merkez ilçe haritas� 167
Harita 3: Özalp ilçe haritas� 168
Harita 4: Saray ilçe haritas� 169
X
RES�MLER L�STES�
Resim 1: Van ili merkezinin görünümü 170
Resim 2: Özalp ilçe merkezinin görünümü 170
Resim 3: Merkez Alaköy Köyünün görünümü 170
Resim 4: S�r�ml� Köyünün görünümü 171
Resim 5: Saray’da bir evin oturma odas� 171
Resim 6: Saray’da bir ev halk� 171
Resim 7: Saray’da bir evin misafir odas� 172
Resim 8: Saray’da iki katl� bir evden görünüm 172
Resim 9: Saray’da bir ev 172
Resim 10: Saray’da bir evin mutfa�� 173
Resim 11: S�r�ml� Köyünde bir evin görünümü 173
Resim 12: Yemek yap�m�nda kullan�lan kap-kacak 173
Resim 13: S�r�ml� Köyünde tand�r ba�� 174
Resim 14: Tand�r�n iç görünümü 174
Resim 15: Tand�r malzemeleri 174
B�R�NC� BÖLÜM
G�R��
Ça��m�z toplumu bugün hâla 19.yüzy�ldaki büyük de�i�melerin
yaratt��� sorunlara cevap ar�yor. Bu sorunlar elbette çok yönlüdür. Ne var ki,
bunlar�n hepsinin de Bat�’da gerçekle�en Sanayi Devrimi’nin yaratt���
toplumsal çalkant�lardan kaynakland���n� ileri sürmek yanl�� olmaz. Bat�
ülkeleri Sanayi Devrimi’ni, ulusla�ma, özgürle�me ve s�n�f kavgalar�n�
yumu�at�c� toplumsal önlemler arama süreciyle birlikte ya�ad�lar. Ancak bu
aray��lar, iktisâdi sistemlerinin mant�kî sonucu olan büyük sömürge
imparatorluklar�n�n kurulmas�n� önleyemedi. 20.yüzy�lda ise, iki büyük dünya
sava��ndan sonra, sömürge imparatorluklar� tasfiye oldu ve insanl���n,
iktisâdi azgeli�mi�li�i yenememi� büyük bir k�sm�, yepyeni ko�ullar içinde
kendi kimlikleri üzerinde dü�ünmeye ba�lad�lar (Timur 2000:139).
Yeni dünya düzeninde, küreselle�me temelli politikalar üreten bat�l�
geli�mi� ülkeler, bir taraftan ulusal s�n�rlar�n kald�r�lmas�na yönelik hedefler
belirlerken, bir taraftan da mikro-milliyetçiliklerin olu�mas�na zemin haz�rlayan
organizasyonlara imza atmaktad�rlar.
Yak�n geçmi�te S.S.C.B.’nin da��lmas�, ard�ndan Balkan ülkelerindeki
kar���kl�klar ve Yugoslavya’n�n üç parçaya bölünmesi, yeni dünya düzeninin
olu�um sürecindeki önemli toplumsal olaylard�r. Bu de�i�im ve
dönü�ümlerden sonra, Amerika’n�n do�rudan, Avrupa’n�n ise dolayl� olarak
önce Afganistan’a, daha sonra Ortado�u’ya müdahalesi gerçekle�ti.
2
Küreselle�me ve entegrasyon politikalar�ndan hareketle demokrasi vaadi ile
bugün Ortado�u’ya giren, ba�ta Amerika olmak üzere bat�l� ülkelerin
gündeminde Irak’�n üç bölgeden olu�an federatif bir yap�ya dönü�mesi vard�r.
Bugün Avrupa’da, ülke s�n�rlar�n�n kald�r�lmas� yönünde, siyasi ve ekonomik
birlikteliklerin temeli at�l�rken; Irak’ta ya�anan mezhepler ve a�iretler
üzerinden özerk bölgeler olu�turma çabalar� dikkat çekicidir.
Geçmi�te ve günümüzde; dünya üzerinde ya�anan birçok toplumsal-
toplumlararas� çat��malar�n odak noktas�n� “kültürel kimlikler” olu�turur.
Kimliklere ili�kin yap�lanmalar ve topluluklar� ku�atan kültürel kimlik bilinci,
toplumsal çat��malara ister-istemez alt yap� olu�turur.
Kültürel kimlik, etnik kimlik, etnik grup, etnik aidiyet kavramlar�,
günümüzde hem bir ilgi oda��, hem de çe�itli söylemlerin konusu haline geldi.
Söz konusu kavramlar, küreselle�me ve ulus-devlet kavramlar� ile birlikte,
özellikle yak�n geçmi�te sosyal-bilimcilerin ilgisini çekmi�, günümüzde de
yeni dünya politikalar�nda ve toplumsal hayatta varl���n� hissettirmektedir.
Toplumsal hayatta “etnik farkl�l�k” kültürel anlamda bir zenginlik ifade etmekle
birlikte, bölünme-parçalanma olarak da görülmektedir.
�nsanlar, “ben kimim, hangi kültürel sisteme aidim-ait de�ilim, hangi
toplumun üyesiyim-üyesi de�ilim, ötekilerden farkl�l���m ne?” gibi sorularla
kimlik aray��lar�na girerler.
Kültürel, siyasi, ekonomik, co�rafi, dîni ve dilsel etmenler, kültürel
kimlikler aras� farkl�l�klar�n dayanak noktalar�n� olu�turmaktad�r. Baz�
toplumlarda kültürel kimlik yap�lanmas�n�n temelinde din, baz�lar�nda dil,
baz�lar�nda ise milliyet ön plana ç�kabilir. Bu etmenlerin biri, birkaç� ya da
3
tümü, toplumsal gruplar�n ayr��mas�n�n-farkl� tan�mlanmas�n�n yolunu açar.
Kültürel kimlik farkl�la�malar�na “do�al ve ola�an farkl�l�k“ taraf�ndan bak�p;
kimlikleri, ba�l� olduklar� kültürel yap�lara göre de�erlendirmek gerekir.
Bu tezde, Küresinliler’in sosyo-kültürel yap�s� ara�t�r�larak, kültürel
kimlik kavram�na Küresinliler örne�i üzerinden sosyal antropolojik bir
yakla��m amaçland�.
1.1. KONU
Ara�t�rmam�z�n konusunu, Küresinliler’in sosyo-kültürel yap�s�
olu�turmaktad�r. Ara�t�rma kapsam�nda, Küresinliler örne�inde “kültürel
kimlik” kavram�, Sosyal Antropoloji aç�s�ndan incelenmi�tir. Sosyo-kültürel
yap�y� olu�turan görüntülere ve de�erlere ula��larak, Küresinliler’in kültürel
kimli�i tan�mlanmaya çal���lm��t�r.
Toplumsal grup kimli�inin içerden veya d��ardan tan�mlanmas� / ifade
edilmesi, ço�unlukla kavramsal güçlüklere neden olur. Etik veya emik
bak�mdan, toplumsal grubun kültürel kimli�ini de�erlendirmek, ilgili grubun
özelliklerine ve �artlar�na göre farkl�l�k arz eder.
Toplumsal ve kültürel kimli�in olu�ma süreci, bu sürecin olu�umunu
sa�layan temel hareket noktalar� ve ortaya ç�kan gruplar aras� farkl�la�malar,
ara�t�rma konumuz üzerinde incelenmi�tir.
4
1.2. AMAÇ
Birbirinden farkl� özellikler gösteren çok-etnili toplumlar�n ayr�nt�l�
haritalar�n�n ç�kar�lmas� ve benzer yönlerinin saptanmas� antropologlar�n
sorumluluk alan�na girmektedir. Bu tür çal��malar toplumlar aras� bar��
süreçlerinin in�as� ve ya�at�lmas� aç�s�ndan oldukça anlaml�d�r (Barth
2001:170).
Ara�t�rma çerçevesinde, Van ve yöresinde ya�ayan Küresinliler’in
sosyo-kültürel yap�s� incelenerek –bu grup üzerinden hareketle-, toplumsal
gruplar�n kültürel kimliklerini ifadede, hangi faktörlerin rol oynad���n�n tespiti
amaçlanm��t�r. Ayr�ca gruplar�n kültürel kaynakl� s�n�rlar�n� ve gruplar aras�
ili�kilerin niteliklerini, toplumsal gruplar�n birbirlerini de�erlendirme kriterlerini
ara�t�rmak, çal��mam�z�n amac�na yöneliktir.
1.3. ÖNEM
Türkiye’deki etnik gruplar ile ilgili baz� yerli ve yabanc� bilim
adamlar�n�n sa�l�kl� olmayan ve önyarg�ya dayanan görü�leri �����nda
haz�rlad�klar� eserler, ara�t�rma konumuzun seçiminde etkili olmu�tur. Söz
konusu eserlerde, etnik gruplar�n tasnifinde ve de�erlendirili�lerinde birçok
tart��mal� savlar mevcuttur. Bu eserlerde göze çarpan en belirgin tart��mal�
tespitleri �öyle s�ralayabiliriz:
� Varl��� bilinen etnik gruplar�n, hayali alt gruplar�n�n olu�turulmas�,
� Bir grubun farkl� görüntülerinin, farkl� etnik gruplar olarak tan�t�lmas�,
5
� Baz� etnik gruplar�n, kültürel benzerlikler nedeniyle ba�ka etnik gruplara
ba�l� olduklar�n�n iddia edilmesi,
� Benzer kültürel özellikler ta��yan ve bir arada ya�ayan etnik gruplar�n,
birbirlerinden çok farkl� olduklar�n�n ve bu gruplar�n birbirleriyle de�il,
ba�ka gruplarla benze�tiklerinin / akraba olduklar�n�n savunulmas�,
� Özellikle Türkiye’de yap�lan çal��malarda görülen odur ki, baz� etnik
gruplar hakk�nda yüzeysel bilgiler verilmekte, baz� gruplar hakk�nda ise
detayl� bilgilerin sunuldu�u göze çarpmaktad�r,
� Baz� çal��malarda, söz konusu etnik grubun tasvir edilen kültürel
özellikleri, grup üyelerince ifade edilen özellikler ile uyu�mamaktad�r.
Bu çal��mada hem Küresinliler’in sosyo-kültürel yap�s� –emik bak��
aç�s� göz önünde bulundurularak- ortaya konuldu, hem de Küresinliler
üzerinde, kültürel kimlik, etnik kimlik, aidiyet gibi kavramlara bak�ld�. Ayr�ca
Küresinliler’in yöredeki di�er gruplarla ili�kisi de de�erlendirildi.
1.4. VARSAYIMLAR
I. Küresinliler; bir k�sm� Türkiye’de, bir k�sm� da �ran’da ya�ayan bir
topluluktur,
II. �ran’da ya�ayan Küresinliler’in bir k�sm�, XX.yy’�n ilk çeyre�inde
Anadolu’ya göç etmi�tir,
III. Küresinliler’in Anadolu’da ya�ad�klar� bölge, Van ve yöresidir,
IV. Küresinliler’in yöredeki yerle�im biçimleri üç farkl� görüntü arz eder:
6
a-Yörede varolan di�er topluluklarla ayn� yerle�im biriminde iç içe
ya�ayarak,
b-Yörede varolan di�er topluluklarla ayn� yerle�im biriminde,
s�n�rlar� informel olarak tasavvur edilen bölgelerde ya�ayarak,
c-Di�er topluluk veya a�iretlerin olmad��� yerle�im birimlerinde
(baz� köyler) yaln�z ya�ayarak.
1.5. SINIRLILIKLAR
Tezimize konu olan Küresinliler’i mevcut imkanlarla en iyi �ekilde
tan�mlamak amac�yla, ara�t�rma alan�m�z� geni� tutmaya çal��t�k. Bu
kapsamda toplulu�un ya�ad��� Van il merkezi, Van’a ba�l� baz� merkez
köyler, Özalp ilçe merkezi, Saray ilçe merkezi, Özalp ve Saray ilçelerine ba�l�
baz� köyler ara�t�rma alan�m�z�n s�n�rlar�n� olu�turdu.
Ayr�ca ara�t�rman�n planland��� a�amalarda, Küresinliler’in ya�ad���
Türkiye-�ran s�n�r�na yak�n baz� �ran köylerine gidilerek örneklem grubunu
olabildi�ince geni� tutmay� hedefledik. Hatta bu bölgede yard�m�n�
alaca��m�z k�lavuz ki�iler ile de irtibat sa�land�. Yaln�z �ran’daki hassas
dengeler nedeniyle, ara�t�rma izninin sa�lanamamas� ihtimali ve ara�t�rma
s�ras�nda ya�anabilecek olumsuzluklar nedeniyle, çal��ma alan�m�z�
s�n�rlad�k.
7
�K�NC� BÖLÜM
YÖNTEM VE TEKN�KLER
2.1. ARA�TIRMA MODEL�
Antropologlardan öncelikle alan ara�t�rmas� yapmalar� beklenir.
Geleneksel alan ara�t�rmac�lar� taraf�ndan antropolo�un ara�t�rd��� toplumla,
kendisi ara�t�rma aletiymi� gibi bütün duyular�yla ö�renerek birlikte
ya�amas�, do�rudan deneyim, ara�t�r�lan toplumla ileti�im kurman�n ve
dolay�s�yla mümkün olan azami bilginin edinilmesinin yolu olarak görülmü�tür
(Emiro�lu 2003:25,26).
Ara�t�rmam�z, görü�me tekni�i ile desteklenen alan ara�t�rmas�na
dayal� gerçekle�tirilmi�tir. Ara�t�rma öncesinde, ara�t�rma alan�nda bir ay
süreyle ön çal��ma yap�lm��, bu çal��maya göre ara�t�rma plan� haz�rlanm��
ve alanda uygulanacak görü�me metodunun soru formu haz�rlanm��t�r.
Ara�t�rmam�z bir yönüyle, “varolan durumu aynen resmetme”yi
amaçlayan tarama (survey) modeli niteli�indedir. Bu amaçla ara�t�r�lan
kültürel özelliklerin, hedef al�nan kütle içindeki yerinin ve öneminin
belirlenmesine çal���ld�.
8
2.2. EVREN VE ÖRNEKLEM
Ara�t�rma evrenimizi Küresinliler toplulu�u; yarg�sal örnekleme
metoduyla belirlenen 110 ki�i ise örneklem grubumuzu olu�turmaktad�r.
Yerle�im birimlerinde ana kütleyi en iyi temsil edece�ine inand���m�z ki�iler,
örneklem grubunda yer ald�. Bilgi toplanan grupta -kaynak ki�iler de dahil-,
Küresinliler hakk�nda geni� bilgilere sahip ya�l�lar�n, köy muhtarlar�n�n
(eski/yeni), ara�t�rma ile yak�ndan ilgilenen bireylerin, kaynak ve k�lavuz
ki�ilerin tavsiye etti�i bireylerin, örneklem grubunda bulunmas�na özen
gösterildi.
Ara�t�rma alan�nda önce il merkezinde belirledi�imiz örneklem
grubundaki bireyler ile görü�üldü. Daha sonra merkeze ba�l� Alaköy,
Kas�mo�lu, Karagündüz, Yumrutepe, Beyüzümü, Köprüler ve Bostaniçi
köylerine gidildi. Ard�ndan Saray ilçe merkezine ve Saray’a ba�l� S�r�ml�,
Bak���k, Beyaslan, Örenburç, Turan ve Duruta� köylerine gidildi. Son olarak
Özalp ilçe merkezine ve ilçeye ba�l� Yukar� Turgal�, A�a�� Turgal�, Damlac�k,
Çubuklu, Aksorguç, Sa�mal� ve Hac� Ali köylerinde ara�t�rmaya devam edildi.
Bu arada çe�itli nedenlerle köylere gidilemeyen günlerde, il merkezindeki
kaynak ki�iler ile görü�melere devam edildi.
Örneklem grubunu ço�unlukla erkekler olu�turdu. Buna yöredeki
mahremiyet duygular� zemin haz�rlad�. Bilgi sa�lanan bireylere, ara�t�rma
s�ras�nda görü�menin ak���na göre olu�turulan “sondaj sorular” sorularak,
elde edilen/derlenen bilgilerin güvenirlili�i test edildi.
9
2.3. VER� TOPLAMA TEKN�KLER�
Alandaki ara�t�rma öncesi, aç�k uçlu görü�me sorular�ndan olu�an
soru formu ile alan�n ve ara�t�rma konusunun, ara�t�rmaya uygunlu�u, bir ön
ara�t�rma ile denetlendi. Ayn� zamanda, ara�t�rman�n yap�laca�� yerle�im
birimleri de belirlendi. Bu ön çal��mada kullan�lan sorular ve al�nan kat�l�mc�
yan�tlar�, as�l görü�me sorular� formunun olu�umunda önemli rol oynad�.
Ara�t�rmam�z�n konusunu Küresinliler toplulu�u olu�turdu�u için, alana
ç�kmadan önce, kaynak ki�iler yard�m�yla, öncelikle Küresinliler’in yörede
ya�ad�klar� yerle�im birimleri tespit edildi. Tespit edilen yerle�im birimleri
hakk�nda ildeki resmi kurulu�lardan genel bilgiler sa�lanarak alandaki
çal��ma plan� olu�turuldu.
Ara�t�rma süresince, belgesel kaynak taramas�, görü�me(mülâkat) ve
kat�larak gözlem teknikleri kullan�larak ara�t�rma verileri elde edildi. Bunlar�n
d���nda ara�t�rmaya önemli katk�larda bulunaca��n� öngördü�ümüz ve
ara�t�rmaya yön verece�ine inand���m�z, kaynak ki�ilerden konumuz ile ilgili
derlemeler olu�turuldu. K�lavuz ki�i kullan�larak kat�l�mc�larla sa�l�kl� ve
güvenilir görü�meler yap�ld�.
Kat�l�mc� bireylere öncelikle görevimiz ve ara�t�rma konumuz hakk�nda
bilgi verildi. Kar��l�kl� güven sa�land�ktan sonra, do�al bir sohbet ortam�
olu�turuldu. Görü�me s�ras�nda sohbet ortam�n�n bozulmamas�na özen
gösterilerek, sohbetin bazen bilgi veren ki�i taraf�ndan konu d���na
kayd�r�lmas�na tepkisiz kal�nd�. Görü�melerde aç�k uçlu sorular uygulanarak,
yan�tlar�n al�nmas�nda k�s�tlama ve s�n�rlama getirilmedi. Görü�ülen kaynak
10
ki�ilerin künyelerini olu�turmak için gerekli ki�isel bilgiler, bireyleri
endi�elendirmemek ad�na görü�me sonunda soruldu.
Grup mülâkatlar�nda, gruptakilerin birbirleri ile konu�malar�/tart��malar�
da gözlendi. Bu tart��malar yoluyla yeni ara�t�rma sorular� üretildi, detayl�
bilgilere ula��ld�. Böylece alanda elde edilen ara�t�rma verileri istenen düzeye
ula�t�r�ld�.
Tarihi ve kültürel konularda bilgilerine ba�vurdu�umuz kaynak ki�ilerin
hayat hikâyelerinden ve edebî yönlerinden de faydaland�k. Ya�� büyük olan
ki�ilerin, özellikle geçmi� ya�ant�lar� ile ilgili anlatt�klar� olaylar/öyküler,
toplulu�un tan�mlanmas�na büyük katk� sa�lad�.
Alandaki görü�melerde, ara�t�rma formu doldurma ve ara�t�rma
yerinde “alan notu” alma d���nda, görü�me yap�lan ki�ilerin r�zas� al�narak
ses kayd� da gerçekle�tirildi. Bu ki�ilere, ses kayd�n� herhangi bir �ekilde
yay�nlamayaca��m�z� ve gizli tutaca��m�z� ifade ettik. Yine de kom�u a�iretler
ile ilgili konularda konu�urlarken, ses kay�t cihaz�m�z� kapatmam�z� rica
ettiler.
Ara�t�rma alan�nda baz� sorunlarla da kar��la��ld�. Bunlar� s�ralayacak
olursak:
� Yak�n geçmi�te, bölgede ya�anan ayr�l�kç� terör olaylar� ve bölgenin
a�iretler toplulu�u yap�s� nedeniyle, yöre insan� ara�t�rmac� ve ara�t�rmalara
kar�� çekingen/ku�kulu/güvensiz davranmaktad�r.
� Mahremiyet duygusu ve muhafazakar yap�dan dolay�, örneklem
grubunun kad�n say�s� dü�ük oldu.
� Küresinliler’in yörenin di�er a�iretleri ile birlikte ya�ad�klar� köylerde,
11
di�er a�iret mensuplar�na, bir ara�t�rma için Küresinliler’le görü�mek
istedi�imizi belirtti�imizde; “devlet yard�m m� verecek, yard�m a�iretlere göre
mi da��t�lacak? “ gibi sorularla kar��la�t�k. Hatta Küresinli oldu�unu söyleyen
bir köy muhtar� ile görü�me yap�l�rken, bir ara muhtar, çal��mam�z�n
ara�t�rmaya yönelik oldu�una kanaat getirerek, kendisinin Küresinli
olmad���n�, ancak bu görü�menin köylerine maddî bir fayda getirece�ini
(devlet yard�m�) tahmin etti�i için, görü�me öncesi Küresinli oldu�unu ifade
etti�ini, itiraf etmi�tir.
� Ara�t�rma için gitti�imiz bir köyde, görü�me ortam�nda ba�ka bir a�iret
mensubunun olmas� sebebiyle, görü�meden beklenen verim al�namad�;
görü�me sorular�m�z yüzeysel yan�tland�, kaçamak yan�tlar verildi, kat�l�mc�
mimikleriyle rahats�zl���n� ifade etmeye çal��t�.
� �l merkezindeki kat�l�mc�larla irtibat kurmada, sorun ya�anmad� ve
uygun ortamlarda görü�meler gerçekle�tirildi. Ancak ilçe ve köylerdeki
çal��malarda baz� sorunlarla kar��la��ld�. Özellikle baz� köy yollar�n�n bozuk
olmas� nedeniyle, ula��mda sorunlar ya�and�.
� Ba�, bahçe ve hasat i�leri nedeniyle, baz� k�rsal yerle�im birimlerine
birkaç defa gidilmesi gerekti.
� Görü�me yap�lan ki�ilerin, baz� anlat�mlar�nda –kültürel veya etnik
aidiyetten kaynaklanan- abart�l� ifadeler sezildi.
� Baz� görü�melerde, yöredeki di�er topluluklar ile ilgili menfi
dü�ünceler, z�tla�ma veya ilerde sorun yarataca�� endi�esiyle belirtilmedi,
ilgili sorulara kaçamak yan�tlar verildi.
� Grup mülâkat� �eklinde yap�lan çal��malarda, kat�l�mc�lar�n birbirlerini
12
etkiledikleri izlendi. Ayr�ca; ayn� ortamda ard�-s�ra uygulanan görü�melerde
de kat�l�mc�lardan benzer yan�tlar al�nd�.
Küresinliler’in konu�ma dilinin Türkçe olmas� nedeniyle, ara�t�rma
alan�nda dil yönünden diyalog sorunu ya�anmad�. Alandaki ara�t�rma
süresince Küresinli k�lavuz dostlar�m�z�n yard�m ve refakatleri ile
ara�t�rmam�za azami destek sa�land�. Ayr�ca ara�t�rmac�n�n yöre insan�
olmas� ve yörede uzun y�llar ya�amas�ndan dolay�, ara�t�rma konusu ve
ara�t�rma alan� üzerinde, daha avantajl� çal��ma �artlar� elde edilmi� olup,
ara�t�rma ile s�n�rl� olmayan bilgilerin ve ara�t�rma öncesi edinilen izlenimlerin
de, ara�t�rmaya katk�s� sa�land�.
Ara�t�rma alan�nda Küresinliler ile yap�lan görü�melerin d���nda,
yöredeki di�er gruplarla da görü�ülerek, onlara Küresinliler’i sorduk.
Onlardan Küresinliler’i tan�mlamalar�n� ve Küresinliler ile ili�kilerini
de�erlendirmelerini istedik. Bu yöntemle Küresinliler’e, topluluk d���ndan
bak��� da de�erlendirmeyi amaçlad�k.
2.4. SÜRE
Ara�t�rmam�z, Haziran 2003 ile A�ustos 2005 tarihleri aras�nda, belirli
aral�klarla gerçekle�tirildi. Bir ayl�k ön çal��ma da dahil toplam yedi ayl�k alan
ara�t�rmas� ile olu�turuldu. Alan ara�t�rmas� öncesinde, yaz�l� literatürden
belgesel kaynak taramas� yap�ld�. En son, alanda elde edilen verilerin
de�ifresi ve istatisti�i yap�larak yorumland�.
13
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
KAVRAMSAL ÇERÇEVE
3.1. KÜLTÜREL K�ML�K
En büyük özgürlük, kimli�inden utanmamak durumu de�il midir? E�er
insan kendisini belirli bir grupla, ulusla, cinsel tercihle ya da cinsiyetle
tan�mlayabiliyorsa ne mutlu ona! (Alatl� 2004:54).
Ki�inin biyolojik, sosyal, siyasal, kültürel veya dîni varl���n� tan�mlad���,
ki�iye farkl�l�k, benzerlik veya belirlilik kazand�ran nitelik (Demir, Acar
2002:244) olan kimlik, insana özgü bir kavramd�r. “Kimli�in iki temel bile�eni
vard�r. Bunlardan ilki tan�mlama ve tan�nma, ikincisi ise aidiyettir. Kendini
tan�mlama ve toplum içinde belli bir s�fatla, toplumsal olarak tan�nma, hem
insana özgüdür, hem de bir insâni ihtiyaçt�r” (Ayd�n 2003:469).
Toplumsal bütündeki her bir insan�n varolan niteliklerini tan�mlamak ve
bu tan�mlamalarla her bir insan�n toplum içindeki belirlili�ini sa�lamak, kimlik
etiketi yard�m�yla olur. Kimlik, hem bireyin kendisini tan�mlamas�, hem de
bireyin d��ar�dan tan�mlanmas� �ekilleriyle ortaya konabilir.
En yal�n tan�m�yla kimlik, ki�ilerin, gruplar�n, toplum veya topluluklar�n,
kimsiniz, kimlerdensiniz? sorusuna verdikleri yan�t ya da yan�tlard�r (Güvenç
1993:3). Ben kimim? sorusunun dayana�� olan ben’in tan�nmas� ve
tan�mlanmas�, kimli�in sosyal psikolojik temeline i�aret eder. Buna, ki�inin
varl���yla ilgili tüm anlamlar� (de�erleri) içine alan öznel bir duygu olarak,
ki�isel kimlik denilebilir. Kimlik hem tümüyle toplumsal, hem de benzersiz
14
biçimde ki�iseldir. Kimli�in toplumsal yönü, onun olmazsa olmaz boyutudur.
Bu nedenle kimli�i, bireyin toplumsal olarak in�a edilmi� tan�mlan��� olarak
anlayabiliriz (Ayd�n 2003:470).
Geli�imi boyunca ki�i üstlendi�i de�i�ik roller ve de�i�ik etkilerde
benli�inin tutarl�l��� ve süreklili�ini kavrar ve ona göre davran�r. Aile
ba�lar�yla, arkada� ili�kileriyle, meslek seçimiyle, toplumdaki konumuyla,
dünya görü�ü ve ya�am felsefesiyle ba�lant�l� bir kimlik duygusu kazan�r.
Ba�ka bir deyi�le, kimlik duygusu, ki�inin kendisini çevresiyle anlaml� ba�lar
kurabilen bir kimse olarak görmesidir. Bu aç�dan bak�ld���nda en önemli ö�e,
belli bir yere, de�ere (simgeye) ba�lanma, belli bir gruba ait olma e�ilimidir.
Kimlik duygusu, bir benzetmeyle söylemek gerekirse, aç�k denizde yol alan
gemiye yön gösteren pusula gibidir (Güleç 1992:15).
Kimsiniz, kimlerdensiniz? sorusuna verilen yan�tlar, grup ya da ki�iyi,
toplum ya da toplulu�a yakla�t�ran ya da uzakla�t�ran bir soy sop ya da tarih
bilinci olabilir. Ki�i ve gruplar�n bu tür sorulara verdi�i yan�tlar, kültüre, toplum
yap�s�na, dünya görü�üne ba�l�d�r. Yan�tlar, zemine, zamana, durum ve
ko�ullara, çevrenin beklentilerine, olaylar�n gidi�ine göre de�i�ebilir. Kimi
Altayl�, kimi Müslüman, kimi Alevi / Bektâ�i, kimi aslen �stanbullu, Vanl�,
Çerkez, Gürcü, kimi köylü, Tahtac�, Türkmen ya da Yörük oldu�unu söyler!
Bunlar�n hepsi birden ki�ilerin tarihi ya da kültürel kimlik seçimleri,
seçenekleridir (Güvenç 1993:4).
Kimlikle ilgili temel soruyu ünlü ressam Gauguin sormu�:
Kimiz, kimlerdeniz; nereden gelmi� nereye gideriz? O gün bu gündür,
insano�ullar� ayn� soruyu kendilerine soruyor, yan�tlamaya çal���yorlar.
15
Yan�tlar ki�iden ki�iye, toplumdan topluma, zamanla de�i�iyor, ama soru
aynen kal�yor (Güvenç 1993:5).
Geleneksel toplum ve topluluklarda kimlik bir soru veya sorun de�ildi.
Töreler, gelenek-görenekler, ki�ilerin kimli�ini belirliyordu. Gauguin’in ça�da��
olan Ukraynal� Yahudiler’in kültürünü yans�tan “Damdaki Kemanc�”
müzikalinin bir güftesi bu gerçe�i �öyle dile getiriyor:
Geleneklerimizden dolay�
Herkes bilir kim oldu�unu! (Güvenç 1993:5).
Bireylerin davran�� formlar�n� anlamak, onlar�n tâbi olduklar� toplumsal
de�erlerin ve yapt�r�mlar�n haritas�n� ç�karmakla mümkündür. Bu davran��
kal�plar� ili�kide bulunulan etnik gruptan etkilenerek olu�turulabildi�i gibi
bundan ba��ms�z da objektif bir �ekilde olu�turulabilmektedir. Bu nedenle,
günlük hayat�n rutini, kimliklerimizin nas�l tasarlanaca��n� bize dikte eder
(Barth 2001:61).
Törelerin de�i�mesi, de�i�melerin ivme kazanmas�yla bireyler,
zümreler hatta toplumlar yitirdikleri kimliklerini aramaya ba�lad�lar.
�nsano�lunun kendini, kimli�ini aramas� günümüzün olgusu, ama bu pek de
gelip geçici bir modaya benzemiyor. Teknolojik geli�meler sürdükçe,
toplumlar, kültürler de�i�tikçe, insan sanki bu sorunla u�ra�acak gibi
görünüyor. Ça�da� insan kimli�ini ar�yor; çünkü kendisine verilen kimlik
kartlar�na raz� de�il. Kendi kimli�ini (ne’li�ini) aramak, bulmak; kendi seçti�ini
kullanmak; “Ben �uyum ya da de�ilim” demek özgürlü�üne kavu�mak istiyor.
16
Ça��m�z�n egemen rüzgarlar� bu yönlerde esiyor, bireyleri, gruplar�,
toplumlar� etkiliyor (Güvenç 1993:6).
�nsan do�al ve toplumsal çevresiyle ili�kisini kültür yoluyla kurar ve
içinde biçimlendi�i kültüre biti�ik bir kimlik ta��r. Kimlik, bu bak�mdan,
kültürden ayr� de�ildir (Ayd�n 2003:471). �nsan topluluklar�n�n temel
davran��lar�nda, o toplumun kültürünün �artlad��� davran��lar vard�r (�lbars
1987:201).
Kimlik kavram�n�n referans�, 19. yüzy�l�n siyasal süreçlerinde
belirlenmi� ulusal s�n�rlar olmaktan ç�kmakta; cemaatlere, halklara, dil
gruplar�na ya da tarihi hat�ra ortakl�klar�na, hatta cinsel grupla�malara,
kurgusal ya da somut küçük gruplara do�ru boyutunu küçültmekte, yani
ço�ulla�maktad�r (Ayd�n 2003:476).
Bireylerin ki�ili�ini ve kimli�ini olu�turan ö�eler vard�r. Bunlar din,
milliyet, cinsiyet gibi faktörler olabilir. Bireyin kendini her faktör için ayr� kimlik
format�nda tarif veya tasavvur etmesi dü�ünülemez. Olsa olsa bu
faktörlerden harmanlanarak veya kodlanarak olu�turulan bir kimlikten söz
edilebilir.
Amin Maalouf’ta kendi kimli�ini tarif ederken; “benim birçok kimli�im
yok, özel bir dozda kimli�imi biçimlendiren bütün ö�elerden olu�mu� tek bir
kimli�im var” diyor. Gerçi Maalouf’un bu �ekilde bir kimlik tan�m�
yapmas�ndaki en önemli etken, Lübnan’da do�up-büyüyüp Fransa’da
ya�ad��� hayat�n�n dü�ündürdükleridir (Maalouf 2005).
Alatl�’n�n da, “Kendime k�rk yamadan bir kimlik düzdüm. Bir Yahudi
pastas� tarifi gibi, biraz ondan biraz bundan, egemen kültüre hem asimile
17
olmu�, hem de olmam�� bir kimlik” �eklinde dü�ündü�ü kimlik tarifi, birden
fazla kimlik niteli�inin bir araya gelmesini ifade eder (Alatl� 2004:54).
Herkesin içinin derinli�inde a��r basan tek bir aidiyetin, bir bak�ma
ki�inin derin gerçekli�inin, do�arken ebediyen belirlenen ve art�k
de�i�meyecek olan öz’ünün var oldu�u inan��� yatar (Maalouf 2005:10). Ama
bazen de ba�kalar�na da benzedi�ini hat�rlayarak kimlik sorunu ya�ayabilir.
Veya “ben her iki kültüre de aidim” diyerek hem kendisiyle hem de kültürel
aidiyetleriyle bar���k olabilir, kimli�inin bile�en nitelikleri aras�nda dengeyi
sa�layabilir.
Her ki�inin kimli�i, resmi kay�tlarda görünenlerle kesinlikle s�n�rl�
olmayan bir y���n ö�eden olu�ur. Elbette insanlar�n büyük ço�unlu�u için
dinsel bir gelene�e ba�l�l�k söz konusudur; bir ulusa; bazen iki ulusa; etnik ya
da dilsel bir gruba; az ya da çok geni� bir aileye; bir mesle�e; bir kuruma;
belli bir sosyal çevreye... Ama liste daha da uzundur, neredeyse s�n�rs�zd�r:
�nsan bir eyalete, bir köye, bir mahalleye, bir kabileye, bir spor tak�m�na ya da
meslek kurulu�una, bir arkada� grubuna, bir sendikaya, bir i�letmeye, bir
partiye, bir derne�e, bir cemaate, ayn� tutkular�, ayn� cinsel tercihleri, ayn�
fiziksel özürleri payla�an ya da ayn� zararl� etkilere maruz kalan bir insan
toplulu�una ait oldu�unu hissedebilir (Maalouf 2005:16).
Bir adam�n kim oldu�u, Alman atasözündeki gibi; yaln�zca yedi�i
�eyden de�il, ayn� zamanda giydi�i, konu�tu�u �eyden, etti�i danstan,
beraber yemek yedi�i ya da evlendi�i kimseden vs. anla��l�r. Asl�nda
ço�unlukla, yiyemedi�i �eylerle tan�r�z onu (Gellner 1998:59).
18
Kimliklerimizde, bizi ötekilerden ay�ran nitelik ve özelliklerden çok,
baz�lar�yla ortak oldu�umuz de�er ve ili�kilere yer ya da öncelik veririz.
Ancak, bilerek bilmeyerek, kimlerden yana ya da kimlerden oldu�umuzu
belirlerken, kimlerden olmad���m�z� ya da kimlere kar�� oldu�umuzu da
söylemi� oluruz. Hatta, kim oldu�umuzun ve varl���m�z�n bilincine, kimlere
kar�� oldu�umuzun bilgisi ve yard�m�yla var�r�z. Bu evrensel kar��tl���, Arap
atasözü �öyle dile getiriyor:
Karde�ime kar�� Ben,
Ye�enimize kar�� karde�im ve Ben,
Yabanc�ya kar�� ye�enimiz, karde�im ve Ben (Güvenç 1993:3).
Köklere inme, kim ve ne oldu�unu sorma, ferdi düzeyde bir kimlik
arama sürecidir. Ancak, az�nl�k veya etnik yap�la�malar�n yo�unla�t��� bir
toplumsal ortamda ferdin özde�le�ti�i gruplara ba�l�l�k duygusu etnik kültürü
veya etnikli�i gündeme getirecektir. Çünkü, kimlik arama en ziyade bu az�nl�k
veya etnik gruplar aras�nda yükselecektir. Bu nedenle, az�nl�k olgusu ile etnik
kültür fonksiyonel ili�ki içersindedir. Az�nl�k statüsü, etniklik bilincini bir kimlik
arama süreci olarak uyarmaktad�r (Türkdo�an 1997:8).
3.2. M�LLÎ (ULUSAL) KÜLTÜR / K�ML�K
Her kültür, insanl���, bir yanda insan�n mükemmel temsilcisi olarak
gördü�ü kendisi ve öte yanda en ufak bir insanl�k vasf� bile ta��mayan
ba�kalar� olmak üzere ikiye ay�r�r. Her kültürün kendini mükemmel kültür
19
olarak görmesi ölçüsünde, kavim merkezci olmak, kültürünün özünde yer al�r
(Clastres 1992:53).
Ulusal kültür, bir ulusun yurtta�lar� taraf�ndan payla��lan deneyimleri,
inançlar�, ö�renilmi� davran�� örüntülerini ve de�erleri anlat�r (Kottak
2002:54). Dolay�s�yla “bir ulusun sahip oldu�u varsay�lan bütün tutum ve
davran�� tarzlar�n�, dü�ünü� ve ya�ay�� biçimini, dilini ve maddi ve tinsel
dünya ile kurdu�u kendine özgü ili�ki biçimini potas�nda toplayan bir görüntü
gibi dü�ünülmektedir. Bu öyle bir bütündür ki, tasavvur edildi�i �ekle göre
ahenkli olmas�, öyle pek kolay de�i�memesi beklenir. Bu bütün, o ulusa
rengini, kimli�ini vermektedir. Kimlik kavram�n�n kendili�inden bir toplumsal
kat�l�m ve tan�mlama arac� olmaktan ç�karak, siyasal bir araç haline geli�i,
ulus-devletlerin ortaya ç�k���na ba�l� olarak geli�mi�tir. Modern-ülkesel devlet
olarak tan�mlayabilece�imiz yeni devlet formuna gelene kadar devletlerin
uyruklar�n�n kimli�ini kendisini tan�mlama biçimine benzetme gibi bir problemi
ya da uyruklar�nda oldu�unu varsayd��� bir ortak kimlikle kendisini tan�mlama
ihtiyac� olmam��t�r” (Ayd�n 2003:475).
Ulusal kimlik, ulusal kültürün yarat�lm�� olmas� ile, ulusal bir devletin
yönetiminde, belirli co�rafya s�n�rlar� içinde ya�ayan tüm bireylerin ortakla�a
ya�ad�klar�, hissettikleri tarihsel / kültürel bir kimlik (bizlik) duygusudur. Ulusal
kimlik duygusu için ulus gerçe�ini ya�ayan sosyal grup ve bireylere ortak bir
dü�ünme ve ya�ama tarz� vererek, ortak bir geçmi�e sahip olma ve ortak bir
gelecek ülküsü yaratman�n k�vanc�n� sa�layan temel bir ihtiyaçt�r diyebiliriz.
Ta��d��� önem nedeniyle ulusal kimlik aray��lar� ulusla�ma sürecindeki her
20
toplum için kaç�n�lmaz ve sa�l�kl� çabalar olarak görülmelidir (Güleç
1992:20).
Ça�da�, bilimsel temellerde olu�turulacak ve halk�n� mutlu k�lmay�
esas alan millî kültür politikas�, demokrasi ve insan haklar�n� da kültür olarak
içeren bir program olarak anla��lmal�d�r (Önder 1999:155).
Smith, ulusu ve ulusal kimli�i, kendince �öyle tart���r: “Belleksiz kimlik
olmaz, mitsiz ortak amaç olamaz; kimlik, amaç ya da kader, ulus kavram�n�n
zaruri ö�eleridir. Ancak, bu, etnik topluluk kavram� içinde geçerlidir; etnik
toplulu�un da kimlik ve kadere, dolay�s�yla da mit ve an�lara sahip olmas�
gerekmektedir. O halde ulus, kabaca etnik toplulu�un daha büyük bir biçimi
midir?” (Smith 2002:22).
Türkiye’de genel bir bak�� aç�s� vard�r: Türkiye’de yetmi� iki buçuk
(buçuk; çingeneleri ifade etmek için kullan�l�r) millet var. Buradaki millet
sözcü�ü, modern anlamdaki ulustan çok, yar� özerk az�nl�klar� dile getiren
eski bir Osmanl� deyi�idir. Bu deyi�, kahya kad�n�n annesinin bir Yörük, yolun
a�a��s�ndaki denizcinin bir Laz, terzinin bir Ermeni, gündelikçinin bir Kürt
oldu�u �stanbul’un karma��k bir �ehir toplumunda da pratik anlamda
geçerlidir; bu ki�ilerin hiçbirisi bu özelliklerini dile getirirken tereddüt etmez.
Birer Türk vatanda�� olarak toplumdaki yerlerine dair bir duygu ta��rlar, ama
ayn� zamanda belirli bir bölgeye ait kendi grup kimliklerine dair güçlü bir
duygular� da vard�r. Olduklar� gibi kabul edildikleri ve birlikte varolabildikleri
sürece gerilim için hiçbir neden yoktur (Andrews 1992:10-11).
21
3.3. TÜRK K�ML���
Tarihte Türk ad�n�n ilk görüldü�ü metinler Orhon Yaz�tlar�’d�r. Ancak
buradaki Türk kavram�n�n bugünkü etnik anlamda Türk’e kar��l�k gelip
gelmedi�i tart��mal�d�r. Orhon ve Tonyukuk yaz�tlar�nda Türk kavmi ile ayn�
dil grubundan di�er kavimler aras�nda mutlak bir ayr�l�k görüntüsü çizilir.
Göktürk Hakanl���’n�n kurulu�undan itibaren önce bu devletin, daha sonra bu
imparatorlu�a ba�l�, kendi husûsi adlar� ile an�lan, di�er Türkler’in ortak ad�
olmu� ve zamanla Türk soyuna mensup bütün topluluklar� ifade etmek üzere
millî bir ad payesine yükselmi�tir. Bütün Orta-ça� boyunca Orta Asya
steplerindeki Türk boylar� aras�nda büyük bir rekabet vard�r ve her boyun
etnik bilinci kendi varl���yla s�n�rl�d�r; belirli isimler alt�nda derleni�ler ve
çözülü�ler etnisitenin, bugün de oldu�u gibi, durumsal yahut ba�lamsal bir
olgu oldu�unu kan�tlar (Ayd�n 2003:827-828).
Bugün Türk denince Türkiye Cumhuriyeti s�n�rlar� içinde ya�ayan ve
ana dili Türkçe olan insanlar akla geliyor. Atalar�m�z eski ça�larda Türk ad�yla
an�lm�yordu. Türk kelimesi bugün bir milletin ad�d�r, ama atalar�m�z tarih
sahnesine ilk ç�kt�klar� dönemde, henüz bir millet hâlinde de�ildi. Boy ve
a�iretler halinde ya��yorlard� ve her a�iretin veya boyun ayr� bir ad� vard�.
Türk ad� çe�itli Türk boylar�ndan birinin ad� idi. M.S. 6.yüzy�lda ana dili
Türkçe olan bütün boylar�n her biri de�i�ik bir isimle an�lmakla birlikte,
bunlar�n hepsine birden Türk denilmeye ba�lanm��t�r (Güngör 1992:12).
Cumhuriyetten önceki Türk tarihinde, insanlar kim olduklar� sorusuna
boy yahut siyâsi mensubiyetleri ile cevap vermi�ler: Karakoyunlu, Osmanl�,
22
Selçuklu, siyâsi mensubiyete dayal� kimlik isimlendirmeleridir; O�uz, Karluk
yahut Çi�il, boy mensubiyetine dayal� isimlendirmelerdir (Köso�lu 1998:29).
Onuncu yüzy�ldan itibaren, yeni bir yurt aray��� ile örtü�en gaza
ruhunun, Türk topluluklar� için, fikir ve amel bak�m�ndan ortaya koydu�u ilk
ay�r�m, “gavur-Müslüman” farkl�l���d�r. Böylece, dîni mensubiyet en aç�k,
keskin ve ku�at�c� kimlik olarak �uurlara hâkim olmu�tur (Köso�lu 1998:100).
Türk kimli�inin tarihi seyrine bakarken, Cumhuriyet Dönemi öncesindeki
tan�mlamalar ve de�erlendirmeleri de göz önünde bulundurmak gerekir. Ziya Gökalp,
Osmanl� seçkinlerinin “Türk”e ve “Türk” kavram�na bak���n� �öyle ifade ediyor: “Eski Osmanl�
seçkinleri, köylüleri “e�ek Türk” diye a�a��lard�. Anadolu �ehirlileri de, “ta�ral�” sözüyle
küçümsenirdi. Genel (olarak) halka verilen ad, “avam” (kaba ve bilgisiz halk;ayaktak�m�)
sözcü�ünden ba�kas� de�ildi. Türk ulusunun yak�n bir zamana kadar kendisine özgü bir ad�
bile yoktu. Tanzimatç�lar ona, “Sen yaln�z Osmanl�’s�n. Sak�n ba�ka uluslara bakarak sen de
ulusal bir ad isteme! Ulusal bir ad istedi�in dakikada Osmanl� �mparatorlu�u’nun y�k�lmas�na
yol açars�n”, demi�lerdi. Zavall� Türk, yurdumu yitiririm korkusuyla, “Vallâhi Türk de�ilim;
Osmanl�l�ktan ba�ka hiçbir toplumsal çevreye ba�l� de�ilim”, demek zorunda b�rak�lm��t�.
(Gökalp 2005:81,82).
Osmanl�lar Türk kökenli olduklar�n� hiçbir zaman unutmam��lard�r. Buna ra�men
yönetici zümre hem çe�itli kar���mlarla etnik safl���n� kaybetti�i; hem de -daha önemlisi-
kendini dîni terimlerle tan�mlad��� için Osmanl�lar’da “Türk” terimi giderek küçültücü bir anlam
kazanmaya ba�lam��t�r. Gerçekten 16. yüzy�ldan itibaren Osmanl� vakayinameleri Türkler’i
a�a��lay�c� s�fatlarla doludur. “Kaba Türk”, “cahil Türk”, “idraksiz Türk” vb. gibi nitelemeler
Osmanl� kroniklerinde bol bol rastlanan ifadelerdir. Ancak bu s�fatlar göçebe ve yar� göçebe
hayat tarz�ndan yerle�ik uygarl�klara geçi� sürecinde ortaya ç�km�� ve geçi�e uyum
sa�layamam�� unsurlar için kullan�lm��lard�r. Uygarl�k geli�iminin ortaya ç�kard��� bu
horlay�c� davran�� daha önceki devletlerde de kendini hissettirmi�lerdi. Örne�in Mevlâna
23
Celaleddin Rumi ve Nizami’nin eserlerinde görüldü�ü gibi, Selçuklu uygarl���nda da Türkler
köylü ve cahil olarak horlanmaktad�rlar. Ancak böyle bir yakla��m sadece Türkler’e kar��
de�ildi. A�iret ba�lar�n� koparamam�� ve yerle�ik düzene geçememi� tüm halklar böyle bir
küçümsemenin konusudurlar. Bu yüzden Osmanl� Devleti gibi bir �slâm uygarl���nda, Bedevi
Araplar ile Arnavut ve Kürt a�iretlerinin de ayn� tip küçümsemelere hedef olmalar� s�k s�k
görülmü�tür (Timur 2000:113,114).
XIX. yy sonlar�na de�in Türkler kendilerini Müslüman milletin üyesi
olarak görüp alg�lad�lar; �slâm’a ba�l�, Osmanl� tebaas� kald�lar. �slâm’dan
önceleri de kabile ve boy adlar�yla an�ld�lar. Türk Milleti, ilk kez XIX. yy’�n
ikinci yar�s�nda duyuldu Osmanl� ülkesinde. Bat�dan gelen milliyetçi ak�mlar,
toprak üzerinde ya�ayan halk aras�nda bir ili�ki (özde�lik) kuruyordu. Kimi
Osmanl�lar da bu ili�kiden etkilendi. Ba��ms�zl�k Sava��’n�n lideri,
cumhuriyetin kurucusu Gazi Mustafa Kemal, “Türkiye Cumhuriyeti s�n�rlar�
içinde ya�ayan herkes Türk’tür” de�i�iyle, yak�n geçmi�in bölücü simgelerine
kar�� birle�tirici millet tan�m�, haz�rlanmakta olan ulusal kültür devriminin
öncüsü, habercisi oldu (Güvenç 1993:23).
Osmanl� ayd�n� Süleyman Nazif, Türkçü Ahmet A�ao�lu ile giri�ti�i
ideolojik tart��mada, ki�isel kimlik seçimlerini �öyle s�ral�yordu:
Önce Müslüman, sonra Osmanl�, en son Türküm.
K�z karde�imi Müslüman olmayan Türk’e vermem de;
Türk olmayan Müslüman’a veririm (Güvenç 1993:33).
Kurtulu� Sava��’n�n karga�al� ortam�nda, �shak Refet’in yazd���
manzume, yeni Türk Kimli�i’nin belki de ilk habercisiydi:
24
Ne mutlu bana ki Türk yarat�ld�m,
Gönlümün tek gururudur bu.
Ne esir edildim ne sat�ld�m,
Türk benli�i, Türk �uurudur bu (Güvenç 1993:45).
Sabahattin Eyubo�lu’nun diliyle söylersek:
Altayl� göçebeydik Horasan’a yerle�tik;
�aman idik Müslüman olduk;
Küçük Asya’y� yurt edindik Anadolu yapt�k.
Koca Yunus gelene�inde söylersek:
Her dem de�i�iriz, bizden kim usanas�! (Güvenç 1993:50).
3.4. ETN�S�TE / ETN�K K�ML�K
Etnisiteyi, “belirli dinsel, dilsel, mekânsal ve / veya kültürel özellikler
bak�m�ndan hem kendisini di�erlerinden ayr� gören hem de di�erleri
taraf�ndan ba�ka say�lan, bütünlüklü bir kimli�e ve kendine özgü kültürleme
sürecine sahip, içerden evlenmek suretiyle bu grup kimli�ini koruyan ve
grubun süreklili�ini sa�layan toplumsal / kültürel ve bazen de siyasal olu�um”
�eklinde tan�mlayabiliriz (Ayd�n 2003:276).
“Etnik” veya “etnik grup” terimleri özellikle kültürel farkl�l�k
ba�lamlar�nda kullan�l�rlar; kültürel farkl�l�k, her �eyden önce, gerçek veya
yayg�n bir biçimde alg�lanan ortak bir soy, ay�r�c� dil özellikleri ve ulusal ya da
bölgesel köken ile ba�lant�l�d�r. Fiziksel / biyolojik ve kültürel özelliklere
25
yap�lan bu gönderme, iki terimin popüler, siyasi ve akademik ba�lamlardaki
konumlar� itibariyle a��rl�k merkezlerinin belirlenmesinde yol göstericidir
(Fenton 2001:5).
Etnik s�fat� �imdiye kadar yanl�� bir biçimde “soy”la, “kanda�l�k”la ya
da “ayn� dili konu�mak”la do�rudan ili�kili bir at�f olarak görülmü�tür. Oysa
ethnie kavram�n�n alan�,bütün bunlar� ya da bunlardan birini yahut birkaç�n�
içerebilmekle birlikte, esas olarak kendini farkl� olarak alg�lamakla ilgili
bulunan, etik ve emik boyutlara sahip, yani kültürel kimli�e biti�ik, ayr� bir halk
olma, ayr� bir kültürel varl�k olma bilinciyle, bu bilincin simetrik alg�s� olan
“öteki(ler)” ile araya çizginin çekildi�i noktada ba�lar (Ayd�n 2003:276).
Ortak bellek ve soy mitlerinin ötesinde, ethnie hem üyelerinin birbirine
ba�lanmas�na hem de onlar� d��ar�dakilerden ay�rmaya yarayan bir veya
daha fazla “kültür” unsuruyla birbirinden ayr�l�r. Benjamin Akzin bunu
“benzerlik-benze�mezlik” kal�b� olarak kavramla�t�rm��t�r. Bir ethnienin
üyeleri, üye olmayanlardan farkl� olduklar� kültürel ay�rt edici nitelikler içinde
benzer ve ayn�d�r. En fazla payla��lan ve ayn� zamanda ay�rt edici olan
nitelikler dil ve dindir, fakat görenekler, kurumlar, yasalar, folklor, mimari,
giyim, beslenme, müzik ve sanat, hatta renk ve fiziksel görünü� farkl�l�klar�
art�rabilir veya onlar�n yerini alabilir. Ayr�ca ethnienin “kültürel” boyutu
resmedilirken, kültürün bütün görünümleri içerilmeli, toplulu�un de�erlerinin
ve ya�am tarzlar�n�n alt�n� çizen ve payla��lan bir dille ifade edilen ileti�imin
belirgin ve dolays�z i�aretlerine bak�lmal�d�r (Smith 2002:51-53).
Barth etnisiteyi, “gruplar�n kaynak bölü�ümü sürecinde giri�tikleri
rekabetin bir fonksiyonu” �eklinde tan�mlar. Barth’a göre “etnisite töze ili�kin
26
bir olu�um de�ildir; etnisite toplumsal gruplar�n di�er gruplara mensup
bireylerle girdikleri etkile�im süreçlerinde ortaya ç�kan tasar�md�r. Bireyler,
geli�tirdikleri grup d��� toplumsal ili�ki süreçlerinde öteki taraf�ndan ya
tan�n�rlar ya da tan�nmazlar. Birey veya grup taraf�ndan olu�turulan etnik
kimlikler, bu süreçler sonras�nda tasarlan�r. Bu tan�nma ya da tan�nmama
süreçlerinde �ekillenen ön yarg�lar, olumlu veya olumsuz dü�ünceler, kimli�in
olu�umunu do�rudan belirleyen unsurlard�r” (Barth 2001:7).
Barth bu noktadan hareketle, “ayn� etnik kökenden gelen ancak uzak
co�rafyalarda birbirinden farkl� etnik gruplarla etkile�im halinde ya�ayan
topluluklar�n geli�tirdikleri etnik kimliklerin farkl� olaca��”n� ifade eder. “Bu
nedenle, homojen bir Türk kimli�inden, Kürt kimli�inden, Alman kimli�inden,
Flaman kimli�inden, Valon kimli�inden, Pathan kimli�inden veya Tamil
kimli�inden söz etmek mümkün de�ildir. Bunun yerine, Türk kimliklerinden,
Kürt kimliklerinden veya Tamil kimliklerinden vb. söz edilebilir. Homojen ve
tekil kimlikler sadece söylencelerde yarat�labilen kurgusal kimliklerdir” (Barth
2001:8).
Etnisitenin analizinde üç temel araç kullan�l�r: bir grubun kendine içten
bak��� olan “emik” yön, o grubun d��ar�dan alg�lan���na i�aret eden “etik” yön
ve bu iki unsur aras�nda etkin bir denge kuran uyla�ma alan�n�n varl���. Emik
yön, do�rudan do�ruya kültürel kimlikle ilgilidir. Ki�ilerin kendini hangi gruba
ait sayd���, kendilerini ne olarak hissetti�i noktas�nda tamamen öznel bir
yüklemdir. Etik yön ise, ba�kalar�n�n bir grubun varl���na ili�kin yerle�ik ve
yayg�n kanaatlerini kapsar. Buna göre d��ar�dan birilerinin bir “grup” olarak
gördükleri insanlar kendilerini atfedilen o gruba ait saymayabilirler; yahut
27
atfedilenden farkl� bir kimlik duygusuna sahip olabilirler (Ayd�n 2003:277).
Dolay�s�yla etik bak��ta; etnik kimli�in esas göstergesi olan “sen kendi
kabulüne göre kimsin, duyumsad���n kimlik ne?” gibi bir sorunun yan�t�na
ba�l� genel bir tespite ba�vurulmam��t�r (Önder 1999:5).
Emik bak��ta etnikli�in ölçüsü tamamen grubun kendi kabulleridir. Bu
kabullerin bilimselli�i, ya da d��ar�daki di�er gruplar�n bu grubu nas�l
tan�mlad��� önem ta��maz. Grup kimli�inin tan�m�nda as�l olan bu emik
bak��t�r. Etnik gruplar aras� ili�kilerde belirleyici olan etmen, her grubun
kendisine ili�kin kimlik tan�m�d�r. Bu bak�mdan etik bak�� grup
tan�mlamas�nda sa�l�kl� bir yöntem de�ildir. Örne�in Türkiye’de büyük
ço�unluk bütün Karadenizliler’i Laz, Do�ulular’�n büyük bölümünü Kürt olarak
tan�mlar. Ancak bu tan�m bölge insanlar�n�n kendi tan�mlar�na uymaz (Önder
1999:2).
Etik bak�� aç�s�ndan bir ba�ka örnek olarak da Zazalar’�n etnik kimlik sürecini
gösterebiliriz: Zazalar, tarih boyunca kendi kimliklerinde onurla direnmi�, ne Türklü�ü, ne de
Kürtlü�ü benimsememi� bir topluluktur. Zazalar’� inceleyen ciddi bütün bilim adamlar�n�n
ortak görü�ü; Zazalar’�n Kürt ve Zazaca’n�n Kürtçe’nin bir lehçesi olmad��� yolundad�r. Ancak
Zazalar’�n az�msanmayacak bir bölümü bugün Kürt üst kimli�ini benimsemektedirler.
Dillerinin Kürtçe’den farkl� olmas�na ve kökenlerinin Kürt olmad���, bilim adamlar�nca ortaya
konmas�na ve daha önemlisi tarihte Kürtlü�e kar�� kimliklerini duyarl� bir �ekilde savunmu�
olmalar�na ra�men Zazalar'� Kürt kimli�ine iten, kendilerini ku�atan topluluklar�n etik bak���
ve devletin bu bak�� do�rultusundaki tavr� olmu�tur (Önder 1999:3).
28
Etik bak���n bilimsel temeli olsa bile, genellemeye ve önyarg�ya dayal�
oldu�u için güvenilir bir bak�� aç�s� de�ildir. Buna ra�men, etnik gruplar aras�
ili�kilerde ve etnik tan�mlamalarda, etik bak��, emik bak��tan daha etkin bir
durumdad�r.
Etnik kimlik toplumsal bir statü olarak de�erlendirildi�inde di�er
statüler ve sosyal kimlikler kar��s�nda daha önemli bir yere sahiptir. Bu
aç�dan bak�ld���nda etnisite, cinsiyet ve mevki gibi önemli bir statüdür. Di�er
bir de�i�le, etnisite, kimli�in vazgeçilemeyen zorunlu bir bile�enidir... Etnik
farkl�l���n tan�m�n�n yap�labilmesi için, öncelikli olarak herhangi bir alanda
etnik farkl�l�klar� ortaya ç�karan unsurlar�n neler oldu�unun sorulmas�
gerekmektedir. Örgütsel aç�dan bak�ld���nda, ilk olarak farkl� bir toplulu�un
olmas� ve ikinci olarak bu topluluk için geçerli olan standartlardan farkl�
olmas� gerekir (Barth 2001:20).
Bir etnik grupla ki�isel özde�im kurmak ya da ötekiler taraf�ndan bir
etnik grubun üyesi olarak tan�nmak, k�smî bir etnik kimlik tan�m�d�r. Taylord
ve Simard’�n tan�m�na göre etnik kimlik, bir bireyin kendisini özel bir gruba ait
hissetmesinden kaynaklanan kendini tan�mlama biçimidir. geçmi�te buna dair
bir sorun ya�anmamaktayd�. Zira bu kendilik tan�m� ki�inin do�u�unda,
do�rudan verilmekteydi. Oysa modernle�me ve teknolojik geli�me ile birlikte
artan hareketlilik, ki�inin etnik özde�imine dair seçimini benlik bilinci yoluyla
elde etme olana��n� do�urmu�tur. Birçok insan, içinde bulundu�u duruma
göre ço�ul grup aidiyetlerinin derecesini artt�rmakta ya da azaltmaktad�r. Bu
nedenle, Wallman’�n vurgulad��� gibi etnik kimlik sabit olmad��� gibi tek de
29
de�ildir. Çoklu etnik kimlikler bir arada bulunabilmektedir. Daha da önemlisi
etnik kimlik birçok kimlik seçene�inden sadece birisidir (Ayd�n 2003:278).
Etnik belirleyici, grup üyeleri taraf�ndan etnik çad�r�n bezini korumak ve
sürdürmek, bireyleri bir arada tutmak için kullan�l�r. Belirleyici �imdiki ya da
geçmi� liderlik (çad�r�n dire�i) ile ili�kili olabilir, ancak ba�l�ca amac� çad�r�n
bezi ile ilgilidir. Etnik belirleyiciler soyut kavramlar (örne�in seçilmi� zaferler)
ya da somut nesneler olabilir. Bunlar her durumda bireyin bir gruba ait
oldu�unu göstermeye hizmet eder (Volkan 1999:103).
Etnisite ile teritorya, birbiriyle ili�kilidir, fakat ne gerçekten sahip olundu�u için ne de
iklim, arazi ve konum gibi “nesnel” özellikleri nedeniyle etnik tasavvuru etkiler; fakat as�l
olarak dünyan�n belli bir parças� ile “kendi” toplulu�u aras�ndaki iddia edilen ve hissedilen
ortak ya�am nedeniyle ili�kilidir. �iirsel ve sembolik nitelikler, gündelik olanlardan daha
büyük güce sahiptir ve bir dü�ler ülkesi herhangi bir gerçek toprak parças�ndan çok daha
önemlidir. Bir ethnie ve “onun” anayurdu belki de bir d�� gücün etkisiyle birbirinden
ayr�ld���nda, bu insanlar ile teritorya aras�nda hep bir “özde�lik” ya da ba� kal�r. Bu özde�lik
kendi ba��na toplulu�un kolektif belle�i ve kimli�inin özsel bir parças�n� olu�turur. Ülke,
ethnieye ait bilginin bir parças� ve kolektif rüyalar�n oda�� haline gelir. Cennet kavray��lar�
ülkenin en çok sevilen niteliklerine at�fla kurulur. D��ar�dakiler topluluk üyelerini tan�mlad�klar�
zaman bunu ço�unlukla teritoryal “kökenlere” at�fla yaparlar. Çünkü “etnik” terimi “ayn�
anavatandan olmakla” yeni ifadeler kazan�r (Smith 2002:54).
Etnik anlamdaki bu tür ifadelere, çe�itli halklar�n diaspora sahalar�nda
tan�k olmaktay�z. Çünkü sanal âlemde tasavvur edilen anavatana ba�l�l�k,
kendini etnik ifadelerde sürekli gösterir.
Etnisitenin dinamik durumsall��� ve çok-kimliklili�in ça��m�z�n gere�i
olmas�na kar��n, etnik gruplara otantiklik ve bireye içkin kültürel miras
30
üzerinden yakla�an izolasyonist ya da özsel yakla��mlar�n yaratt��� bir dizi
sorun ortaya ç�kmaktad�r (Ayd�n 2003:279). Örtü�en kültürel özelliklerin
tan�mlad��� etnik grup, kendi varl���ndan emin olman�n ötesinde kendine
ayr�ca politik bir s�n�r da istedi�i zaman, etnisite politikle�ir ve milliyetçili�i
do�urur (Gellner 1998:59).
3.5. ETN�K YAPILANMA
�leti�im, ula��m ve dünya ticaretindeki h�zl� geli�meler, baz�lar�na göre
tek bir dünya kültürüne var�laca�� noktas�nda insanlar� birle�tirecektir. Bu
dü�ünceye göre, bu tip homojenize bir süper kültür, toplumlar aras�ndaki
çat��maya, eskiye nazaran daha az olanak tan�yacakt�r. Etnik gruplar�n kendi
farkl� kimliklerini ortaya koyma e�ilimleri, geleneksel dü�ünü� biçimlerinin
kal�c�l��� ve hatta kültürün di�er alanlar�ndaki büyük de�i�meler göz önünde
bulunduruldu�unda, ço�u antropolog, böyle bir iddiay� �üpheyle
kar��lamaktad�r (Haviland 2002:532).
Günümüz ço�ulcu toplumlar�nda art�k bizler, kültürel aç�dan homojen
bir ulus devlet modelinden gittikçe uzakla�an güncel gerçeklerle iç içe
ya��yoruz. Kültürel ya�am biçimlerindeki çe�itlili�in, etnik gruplar�n,
mezheplerin ve dünya görü�lerinin say�s� gittikçe artmaktad�r (Habermas
2002:26).
Endüstri toplumunun gerektirdi�i kurum ve kurulu�lar�n dünyan�n
hemen her yerinde yayg�nl�k kazand��� günümüzde, gruplar aras�ndaki
kültürel farkl�l�klar�n azalmas�na ra�men etnik kimliklerin ve s�n�rlar�n
31
azalmay�p artt���na tan�k olmaktay�z. Etnik kimliklerin olu�um süreçlerini ve
neden bu denli yo�unla�t���n� anlayabilmek için bireylerin hangi sosyal �artlar
alt�nda nas�l davrand�klar�n� görmek gerekiyor (Barth 2001:36).
Her bir toplumsal grubun kendine ait de�er standartlar� vard�r. Bu
de�er yarg�lar� aras�ndaki fark ne denli büyükse birbirinden farkl� etnik
gruplar�n olu�umu da o denli kolayla��r (Barth 2001:21).
Tarihsel kökleri ve süreklili�i olmakla birlikte, konjonktürel olarak yeni
etnik varl�klar ortaya ç�kabilir; birkaç etnik grup birbiriyle iç içe geçerek yeni
bir etnik grup olu�turabilir, yahut biri di�erini özümleyebilir (Ayd�n 2003:276).
Hatta etnik ayniyet gösteren topluluklar� da kapsayabilece�i gibi, farkl� etnik
unsurlar�n, bir ulusla�ma potas� içinde eriyerek, ulus-devlet modeline
dönü�mesinin de günümüz toplumlar�nda örnekleri vard�r (Güleç 1992:17).
Sommerfeld’in etnik yap�lanman�n kabuk de�i�imi ve siyasal nitelik
kazanmas� yönündeki de�erlendirmesi �öyledir: “Son y�llarda ortaya ç�kan
etnik örgütlenmeler yo�unluklu bir �ekilde siyasal nitelik ta��yor olsalar da
etnik karakterlerinden uzakla�mazlar. Olu�turulan bu tür siyasal hareketler,
kendilerini di�er gruplardan ay�ran kültürel farkl�l�klar� daha da derinle�tirmeyi
ve kutupla�m�� etnik gruplar olu�turmay� amaç edinmi�lerdir. Etnik bazl�
bask� gruplar� ve siyasal partilerdeki art�� ile etnik milliyetçili�e dayal�
olu�umlardaki yükselme bize bu yeni örgütlenmenin ne denli yayg�n
oldu�unu göstermektedir”. Di�er alanlarda ise, say�lar� günden güne artan
kültler ve tarikatlar, gruplar aras�ndaki gerilimi artt�rmaktad�r (akt.Barth
2001:37).
32
Bir “etnik” grubun kendi kültürel bütünlü�ünü ortaya koyma e�ilimini
k��k�rtan yaln�zca iyi geli�mi� bir kolektif özbilinç de�ildir ve bundan daha
fazlas� söz konusudur. Böyle bir ortaya koyma giri�iminin yaln�zca öbür
gruplarla olan kar��tl�ktan do�mad���n�, daha fazlas�n�n söz konusu oldu�unu
da söyleyebiliriz (Cohen 1999:118). Etnik bilincin yeniden dirilmesi, faaliyete
geçmesi ya da geçirilmesi, tarihi dönemlere ve co�rafi bölgelere göre farkl�l�k
arz eder. Etnik aidiyetini belirtme, masumiyetin ötesinde, ötekine ya da
ötekilere kar��, kar��l�k (kar��tl�k) bilincini de destekler, geli�tirir. Ayn�
zamanda bunun tam tersi; ötekine kar��t olma durumu, etnik aidiyetini
belirtme ihtiyac�n� da tetikler. Çünkü, orta yerde “biz” ve bize kar�� potansiyel
tehdit unsuru olu�turan “onlar” vard�r.
Endi�e ya�ayan ya da gerilemi� bir grup, payla�t�klar� etnik köken,
milliyet ya da dine normalden daha çok tutunur. Çünkü bu ba�lant�lar, grubu
daha derin bir gerileme ya da parçalanmadan koruyan a� benzeri bir destek
sa�lar (Volkan 1999:172).
Etnik süreklili�in “temellerinin” kal�c�l��� ya da zaman zaman tekerrür
etmesi, üyeleri, kimlikleri ve ba�l�l�klar� için oldu�u kadar kendilik bilinçlerinin
süreklili�ini sa�lamak aç�s�ndan da önemlidir (Smith 2002:69).
Günümüzde, etnik eylemcilik moda olsa bile, her �eye ra�men bir ba�
belas�d�r. Konu hakk�ndaki en yetkili yazarlardan biri, 1960’l� ve 1970’li
y�llar�n yayg�n etnik iddiac�l���n� yaln�zca “bir etnik sarho�luk” olarak bir
kö�eye atma e�ilimindedir: “Etnilik” sözcü�ü tam da bu dönemde ortaya
at�ld�. “Etnik kimlikler”i, “kökler”i, ke�fetmek, ye�ertmek ve ba�r�na basmak
moda oldu... Toplumbilimciler birdenbire eritme potas�n�n ba�ar�s�zl��a
33
u�rad���n� ve sahte bir ba�lang�ç oldu�unu; etnik kimliklerin de�erli ve
asimilasyonculu�un netameli bir “etnok�r�m” politikas� oldu�unu; devletin etnik
ve �rksal duyarl�l�klar� eksiksizce tan�y�p kaynak da��t�m� politikalar�n� �rk ve
etnilik ölçütlerine dayand�rmas� gerekti�ini ileri sürmeye ba�lad�lar (Cohen
1999:119).
Gerçekten de günümüzde etnik yap�lanma ve etnik aidiyetlerin,
toplumsal ili�kilerde daha yo�un i�lenmesi, gündeme getirilmesi, çe�itli
toplumsal sorunlara da neden olmaktad�r. Özellikle birçok etnik yap�y� içinde
bar�nd�ran toplumlarda; etnik bölünmeler, etnik s�n�rlar�n daha da
belirginle�mesi ve sonuç olarak etnik çat��malar gündeme gelmi�tir. Konu
hakk�nda Volkan, “Kanba��: Etnik Gururdan Etnik Teröre” adl� eserinde, ister
kabile, isterse etnik grup olarak adland�r�ls�n, büyük gruplar aras�ndaki
bölünmelerin, sömürgeci güçler taraf�ndan te�kil edilip canl� tutuldu�una
dikkat çekmi�tir (1999:21).
Bugün aidiyetini vurgulamak, onu kimli�inin ana ö�esi olarak görmek
yayg�n bir tav�rd�r; üç yüz y�l oldu�undan ku�kusuz daha az yayg�n, ama elli
y�l öncekinden tart��ma götürmez biçimde daha yayg�n bir tav�r. Bütün
dünyada, her kökenden kad�n ve erkek birkaç y�l öncesine kadar, ilk a��zda
ba�ka aidiyetlerini öne sürmeyi tercih ederken, bugün ayn� insanlar�n dîni
aidiyetlerini yeniden ke�fetmelerine ve çe�itli tarzlarda bunu vurgulamaya
itildiklerini hissetmelerine yol açan �ey nedir? Yugoslavyal� bir Müslüman’�n
günün birinde Yugoslav oldu�unu söylemekten vazgeçip her �eyden önce
Müslümanl���n� ortaya koymas� nereden kaynaklan�yor? Nas�l oluyor da,
Rusya’da ya�am� boyunca kendini her �eyden önce bir proleter olarak gören
34
bir Yahudi, bir gün her �eyden önce Yahudi oldu�unu kavramaya ba�l�yor?
Hangi dinden oldu�unu gö�sünü gere gere vurgulamak bir zamanlar
uygunsuz olarak görülürken, nas�l oluyor da günümüzde, hem de ayn�
zamanda ve ne çok ülkede do�al ve me�ru kabul ediliyor? (Maalouf
2005:75).
H�zl� küreselle�menin kimlik ihtiyac�n�n güçlenmesi gibi bir tepkiye yol
açt���na hiç ku�ku yoktur. Bu arada, bu kadar ani de�i�imlere e�lik eden
varolu� s�k�nt�s� yüzünden maneviyat ihtiyac�n�n ço�almas�na da. Oysa bu iki
ihtiyaca sadece dinsel aidiyet yan�t verebilir ya da en az�ndan yan�t vermeye
çal��abilir (Maalouf 2005:79).
Ço�u zaman dinlerin halklar üzerindeki etkisine çok fazla yer veriliyor,
halklar�n ve tarihlerinin dinler üzerindeki etkisine ise yeterince yer verilmiyor.
Etkile�im kar��l�kl�d�r; toplum dini biçimlendirir, dinde toplumu (Maalouf
2005:58).
Toplumsal hayat�n günümüz arenas�, etnik dirili�lere sahne
olmaktad�r. Geleneksel kültürün yok olmas� için yap�lan bask�ya ra�men
günümüz dünyas�nda kültürel farkl�l�klar�n hâla varl���n� sürdürdü�ü â�ikard�r.
Asl�nda dünyan�n her yerinde modernle�meye kar�� bir direnme ve her
seferinde modernle�meden uzakla�ma e�ilimi söz konusudur... Bugün
dünyada bat�y� taklit etme çabas�nda olan tüm ülkeler ani bir �ekilde geri
ad�m atm��lard�r. Modernle�meden bu �ekilde uzakla�man�n en çarp�c� ve en
son örne�i �ran’d�r. �ah�n dü�ürülmesiyle, geçmi�te var olan, ütopik bir �slâm
Cumhuriyeti’ne radikal bir geriye dönü� hareketi tercih edilerek kas�tl� olarak
modernle�me politikas� terk edilmi�tir (Haviland 2002:514-515).
35
Klasik Marksizm’in, klasik liberal teorinin ve büyük ölçüde de modern
sosyoloji teorisinin payla�t���, önemli ve giderek daha ikna edici hâle gelen
varsay�m: endüstriyel toplumun i� ko�ullar�, kültürel farkl�l�klar� ya�atan ve
bar�nd�ran sosyal yap�lar� çözmektedir. Kültürel farkl�l�klar, endüstriyel
üretimin buldozeri taraf�ndan dümdüz edilecektir. Etnisite, birbiriyle çak��an
ve birbirini harekete geçiren kültürel farkl�l�klardan ibarettir; kendisini görünür
k�lan ve özünü te�kil eden bu farkl�l�klar silindikçe, o da kuruyup gidecektir.
Endüstriyel toplumsal örgütlenme, toplumsal yap�lar� erozyona
u�ratmaktad�r. Yap�n�n erozyona u�ramas�n�n anlam�, kültürel ayr��man�n
yitirilmesidir. Bu da, etnik kimli�in kaybolmas� anlam�na gelir. Bununla
beraber bu durum, ondokuzuncu ve yirminci yüzy�llar�n politik gerçekliklerini
yans�tm�yor. Kültürel farkl�l�klar�n kökeninde, yap�sal ayr��malar yatar ve
kültürel fark yine bu ayr��malarla idame edilir. Etnisiteyi olu�turan, yukar�dan
dayat�lan ve kar��l�kl� olarak birbirini harekete geçiren kültürel farkl�l�klard�r.
Öyle ki, bu farkl�l�klar, onlara sahip olan bizlerin kültürümüzü ay�rt etmemizi
ve ba�ka farkl�l�klara sahip olanlara, yani rakip kültürlere kar�� olmam�z�
sa�lar (Gellner 1998:61-62).
Gelecek dünyan�n homojen tek bir dünya kültürünün geli�imine tan�k
olaca�� son y�llarda yayg�n bir inanç olmu�tur. Tek dünya kültürü do�uyor fikri
genellikle ileti�im, ula��m ve ticaretteki geli�melere dair gözlemlere
dayand�r�lmaktad�r. Bu geli�meler dünya insanlar�n� öylesine birle�tiriyor ki
gitgide ayn� k�yafetler giyiyor, ayn� yemekleri yiyor, ayn� gazeteleri okuyorlar.
E�ilimlerin h�zl� bir �ekilde yay�l�yor olmas� kesinlikle �a��rt�c�d�r. Bat� tarz�
giyim, Coca Cola ve Mc Donalds hamburgerleri gibi metalardaki yay�lma
36
neredeyse dünyan�n tüm bölgelerini kapsamaktad�r. Buna ra�men bütün
büyük devletler, geçmi�te ve bugün aralar�nda var olan farkl�l�klar� göz
önünde bulundurmaks�z�n bir konuda mü�terektir: Bir da��lma e�ilimi.
Sadece geçmi�in büyük imparatorluklar� çok say�da küçük parçalara
ayr�lmakla kalmam��, istisnalar hariç bugün hemen hemen dünyan�n bütün
bölgelerindeki ülkeler bir parçalanma e�ilimi göstermektedir. Bunu Kanada’da
Frans�zca konu�an halk�n bölücü hareketlerinde; Britanya’daki �skoç, �rlandal�
ve Welsh milliyetçi hareketlerinde; Türkiye, �ran ve Irak’ta Kürt
milliyetçili�inde; Pakistan’da Banglade�; Hindistan’da Sih; Sri Lanka’da
Tamil; Nijerya’da Igbo bölücü hareketlerinde; Etiyopya’da Eritreli Tigmon
kaynakl� ayr�l�k hareketlerinde gözlemek mümkündür. Bu örnekler do�um,
kültür ve toprak miraslar�ndan dolay� farkl� milletlerin üyeleri olarak gören ve
farkl� etnik kökenli halklar�n egemenliklerini kabul etmek istemeyen halklara
ili�kindir (Haviland 2002:506-507).
Tek Dünya Kültürü, iyi bir fikir mi? Teoride, tüm dünya insanlar� için tek bir kültür fikri
birçoklar� taraf�ndan benimsenecek kadar çekicidir, bu �ekilde son birkaç yüzy�lda sava�lara
yol açan çe�itli uyu�mazl�klar�n önü kesilmi� olacakt�r. Baz� antropologlar bu fikri, kültürün
ba�ka niteliklerindeki büyük de�i�ikliklere ra�men geleneksel biçimdeki dü�ünü�ün devam
etmesi nedeniyle sorgulamaktad�r. Baz�lar� belki de yayg�n hale getirilmi� bir dünya
kültürünün gelecekte arzu edilece�ini, çünkü bugünün baz� kültürlerinin de�i�mi� bir çevrede
ayakta kalabilme konusunda donan�ml� olmayaca��n� iddia etmi�lerdir. Modern antropolojide
bu duruma ili�kin örneklerin çok say�da oldu�u söylenmektedir. Belirli bir çevreye önemli
ölçüde uyum sa�lam�� geleneksel bir kültür, Avrupa kökenli bir kültürle kar��la�t���nda ve
ortam aniden belirgin bir �ekilde de�i�ti�inde, geleneksel kültür genellikle çöküntüye u�rar.
Bunun hâla tart���lmakta olan sebebi bu toplumlar�n geleneklerinin modern toplumlar�n siyasi
37
ve sosyal kurumlar�na tam anlam�yla uyum sa�layamam�� olmas�d�r. Eski kültürler yenilere
yol vermekle yazg�l�d�r. Bu kaç�n�lmaz olarak kabul edildi�inden geleneksel kültürler ayakta
kalmayacaklar�na adeta garanti vermek üzere hareket ederler, bu da klasik bir kendi
kehanetini gerçekle�tirme durumudur. Bu gibi durumlarda tehlike arz eden önemli bir konu
ise dünyadaki baz� insanlar�n ötekileri (hatta tüm toplumlar�) niçin geri kalm�� olarak
tan�mlam�� olduklar�d�r. Bu hakikaten tehlikeli bir uygulama modelidir. Çünkü bunun devam
etmesine izin vermek gelecekte bir gün bir tak�m insanlar�n ba�kalar� taraf�ndan geri kalm��
olarak ilan edilebilece�i anlam�na gelmektedir (Haviland 2002:512-514).
3.6. ETN�K GRUP VE ETN�K A�D�YET B�L�NC�
“Dil, kültür, gelenek ve görenek bak�m�ndan birbirine ba�l� ve
genellikle ayn� soydan gelen bireylerin olu�turdu�u, görece küçük ölçekli
insan toplulu�u”nu (Demir, Acar 2002:43) etnik grup olarak tan�mlayabiliriz.
Ortak köken inanc�n� payla�an, birbirlerini ayn� toplulu�un mensuplar�
olarak gören ve böylece kendilerini çevreden soyutlayan ki�ilerde varsay�lan
kan akrabal���na ve kültürel kimli�e dayal� biz-bilinci, etnik ve ulusal
toplumla�man�n ortak çekirde�ini olu�turur (Habermas 2002:38).
Naroll’un da belirtti�ine göre; Antropoloji literatüründe etnik grup,
genellikle �u dört özelli�i içinde bar�nd�ran toplumsal bir kategori olarak
tan�mlan�r:
1. Biyolojik olarak kendi varl���n� sürdürebilen;
2. Aç�k bir �ekilde ortak baz� temel kültürel de�erlere sahip olan;
3. Kar��l�kl� etkile�im ve ileti�imin oldu�u bir alan yaratan;
38
4. Kendisi ve di�er etnik gruplara ait bireyler taraf�ndan bir etnik gruba
aidiyetle tan�mlanan insanlardan olu�an toplumsal kategorilere
etnik grup ad� verilir (akt.Barth 2001:13).
Etnik grup kimli�ine ve özelliklerine ili�kin sosyal bilimciler ve
ara�t�rmac�lar, çe�itli de�erlendirmelerde bulunmu�lard�r. Bununla birlikte
etnik grup kimli�ine, birçok vas�f yüklenmi�tir. Baz� kaynaklarda etnik kimlik,
üst-alt kimlik veya üst-alt kültür ba�lam�nda incelenmi�tir; baz� kaynaklarda
biz ve onlar veya iç grup-d�� grup �eklinde ele al�nm��t�r. Baz� sosyal
bilimciler de etno-milliyetçilik, mikro-milliyetçilik türünde de�erlendirmelerle
konuya yakla�m��t�r.
�lkel hayat�n yal�t�lm�� toplumlar�nda, akrabal�k ve cemaat ba�lar� ile
güçlendirilmi� sosyal farkl�la�ma kavram� nispeten basit bir biçimde, cinsiyet
ve ya� farkl�l�klar� ve toplumsal i� bölümü ile örtü�en mesleki farkl�l�klar
üzerine kurulmu�tur. Fakat modern-karma��k toplumda her fert, toplumun
geri kalan�ndan ayr� say�lan nüfus bölümlerinden birine ya da baz�lar�na aittir;
bu bölümleme millî kökene, kültürel geleneklere, dini ritüellere, fiziksel
özelliklere ya da bu faktörlerin kombinasyonlar�na ba�l�d�r (Türkdo�an
1997:38).
Etnik farkl�l���n tan�mlanabilmesi için ilk olarak etnik farkl�l�klar� ortaya
ç�karan etmenleri tespit etmek gerekir; etnik grubun farkl� bir topluluk olmas�
ve ba�ka topluluklarla ayn� kültürel örüntüleri ta��mamas� beklenir. Her
toplumsal grup kendine ait de�er standartlar�na sahiptir. Bu standartlar�n
di�er gruplarla farkl�la�mas� oran�nda, etnik grup daha iyi tan�mlanabilir.
39
Bireyler, içinde ya�ad�klar� topluma ait davran��lar sergiler. Bu
sergileme toplumsal bir beklentidir. Aksi durumda bireyler toplum taraf�ndan
formel veya informel yollarla cezaland�r�l�rlar. Bu faktörün bilincinde olan
bireyler, haliyle toplumun de�er yarg�lar�na ters dü�ecek davran�� modellerini
gerçekle�tirmekten kaç�n�rlar. Çünkü insanlar ya�ad�klar� toplumda
d��lanmaktan çekinirler.
Etniklikten, etnik gruplar� karakterize eden kavramlar�, duygu, dü�ünce
ve hareketleri anlamaktay�z. Bunlar, bir devletin içindeki di�er gruplarla
örtü�meyen özellikleri tan�mlar. Etnik gruplar, kendi kültürel tan�mlamalar�
için, geçmi�ten seçilmi� ortak gelenekleri kriter alan, genelde endogamik
gruplard�r (Andrews 1992:10).
Etnik gruplar tipik olarak do�al, gerçek, ebedî, istikrarl� ve statik
birimlermi� gibi tahayyül edilir. Daima varolmu�lar gibi görülürler. Her grupta
belirli mitoslar ve e�ilimler, esasl� bir süreklili�e sahiptir. Tehdit alt�nda
gözüken gruplar, kendilerini koruma ve varl�klar�n� idâme üzerinde odaklan�r.
Bu durumda grup içi çat��malar�n yerini, çat��malar�n genellikle etnik grubun
d���ndaki dünyadan geldi�i varsay�m� al�r. Bu durumda kültürel özümsenme,
etnisitenin ba� dü�man�d�r (Ayd�n 2003:278-279)
Belli bir etnik grubun göstergeleri, di�er gruplar taraf�ndan kullan�lan
ba�ka kar��la�t�r�labilir göstergeleri kapsamamaktad�r. Bu göstergelerin
harmanlanmas� durumunda, bireyde olmasa da, bir bütün olarak gruptaki
kimlik duygusunu zay�flat�r (Andrews: 1992:22).
�simsiz herhangi bir grup var m�d�r? Tarihsel kay�tlar halklar�n
toplumsal yap�lar�n�n ve kültürlerinin tan�mlar�ndan çok kolektif isimleriyle
40
doludur. Kolektif isimler etnik topluluklar�n kesin bir i�areti ve simgesidir;
topluluklar bu isimlerle kendilerini ay�r�r ve bu isimler onlara “özlerini”
hat�rlat�r; sanki bu ismin içinde varolu�lar�n�n büyüsü yatarm�� ve süreklili�i
garanti alt�na al�n�rm�� gibi. T�ls�mlar gibi, kolektif isimler de gücün mistik
ça�r���mlar�n� yüklenir. Bir ismin mitik niteli�i, kökenlerinin ve pratik
kullan�mlar�n�n getirdi�i makul aç�klamadan daha önemlidir. Kolektif bir isim
d��ar�dakiler için hiçbir �ey ifade etmeyen (ya da farkl� bir yank�s� olan) ama
kapsad��� insanlar için güç ve anlam bar�nd�ran bir atmosfer ve etki ça�r��t�r�r
(Smith 2002:47,48).
E�er, kültürün insan davran��lar�n�n tan�mlanmas�nda önemli bir unsur
oldu�u varsay�l�rsa, dünyada kültürel aç�dan birbirinden farkl� etnik gruplar�n
oldu�unu söylemek yanl�� bir saptama olmaz (Barth 2001:11).
Farkl� çevresel ko�ullar alt�nda ya�ayan insanlar�n geli�tirdikleri farkl�
davran�� kal�plar�ndan yola ç�karak bu topluluklar�n farkl� kültürlerden
geldiklerini iddia etmek hatal� olur. Ayn� �ekilde, bir etnik grup içindeki
farkl�l�klardan yola ç�karak, bu grubun çe�itlili�inden ve olas� alt
bölünmelerinden de söz etmek yan�lt�c� olur... Etnik grubun kendini
tan�mlamas� genellikle kimlik düzeyinde olur; bu kimlik tasar�m�n�n temel
bile�enleri kökler ve geçmi� �eklinde olur. Sosyal aktörler, etnik kimliklerini,
kendilerini ve di�er gruplara mensup kimseleri s�n�fland�rmak için kullan�rlar
(Barth 2001:16).
Etnik farkl�l�k veya etnik aidiyet belirginli�ini, toplumsal ya�amda birçok
alanda görebiliriz. Türkiye örne�inde bunu de�erlendirecek olursak; etnik
müzikte, dîni uygulamalarda, ki�i isimlerinde ve lakaplar�nda, ticarethane
41
isimlerinde, etnik farkl�l�klara bazen rastlayabiliriz. Türkiye’deki Kürtçe ve
Lazca müzik parçalar�; çocuklara verilen Çerkezce, Kürtçe isimler;
ticarethanelere verilen isimler, dîni uygulamalardaki farkl�l�klar, etnik
ayr��malar�n göstergeleridir.
Bir etnik grupla özde�le�me ve kendini ona ait hissetme ve bu ba�lant�
nedeniyle di�er baz� gruplardan ayr�lma göstergeleri, etnik aidiyet bilincinin
varl���n� ortaya koyar. Etnik duygu ve bununla ba�lant�l� davran��, etnik
gruplar içinde, ülkeden ülkeye ve zaman içinde yo�unluk aç�s�ndan de�i�iklik
gösterir. Bir kültür içindeki alt gruplar, alt kültürler, etnik aidiyet, s�n�f, bölge ve
dinden kaynaklan�r. �nsanlar ko�ullara ba�l� olarak, mahallelerine, okullar�na,
kentlerine, eyaletlerine, bölgelerine, uluslar�na, k�talar�na, dinlerine etnik ya
da ç�kar gruplar�na sad�k olma özelli�i gösterirler (Kottak 2002:63).
Etnik gruba aidiyeti belirleyen unsurlar “objektif” olarak nitelenen
farkl�l�klar de�il, toplumsal süreçte olu�an farkl�l�klard�r. �nsanlar sergiledikleri
davran��lar aç�s�ndan ne denli farkl� olursa olsunlar, e�er kendilerini akraba
bir topluluk olan “B” grubuna de�il de, “A” grubuna ait hissediyorlarsa bu
tan�mlamay� kimse engelleyemez. Bu konuda objektif farkl�l�klardan ziyade,
toplumsal etkile�imin belirledi�i farkl�l�klar önemlidir. Etnik gruplar�n
varl�klar�n�n devam�, kültürel davran�� aç�s�ndan farkl�l�klar�n� sürdürebildikleri
ölçüde mümkündür... E�er bir grubun üyeleri ba�ka gruplar�n üyeleriyle
etkile�im halindeyken söz konusu grup, kimli�ini koruyabiliyorsa bu durumda
aidiyet ve d��lama dinamikleri devreye girmi� demektir. Herhangi bir grubun
varl���n� devam ettirebilmesi için aidiyet ve d��lama gibi baz� mekanizmalar�n
devreye sokulmas� gerekmektedir (Barth 2001:18,19).
42
3.7. ETN�K SINIRLAR
Tarih, toplumsal ve kültürel aç�dan birbirinden farkl� halklar yaratm��t�r
ve bu halklar kendi içlerinde yal�t�lm�� birer adac�k gibidirler. Etnik gruplar�
birbirine z�t kültürel birimler olarak tan�mlama ve etnik s�n�rlar� belirleme
sorunsal� ço�u antropolo�u, özellikle de birçok kültürel antropoloji okulunu
me�gul etmi�tir (Barth 2001:14,41).
S�n�r, tan�m� gere�i, bir toplulu�un nerede ba�lad���n� ve bitti�ini
i�aretler. Ama böyle bir i�aretleme niçin gerekiyor? Bunun basit bir yan�t�
�udur: S�n�r, toplulu�un kimli�ini bar�nd�r�r ve t�pk� bir bireyin kimli�i gibi,
toplumsal etkile�imin gerekliliklerinden do�ar. Topluluklar�n birbirlerinden ayr�
durmalar�ndan ya da ayr� tutulmay� istedikleri kendiliklerle �u ya da bu yol
arac�l���yla etkile�ime geçmelerinden ötürü çizilir s�n�rlar (Cohen 1999:8).
Kültürel farkl�l�klar�n devam�, etnik s�n�rlar�n devam�n� sa�lamaktad�r.
Ancak, kültür hiçbir zaman etnik gruplar�n aras�nda varolan s�n�rlara endeksli
de�ildir; kültür her zaman de�i�ebilir ve ö�renilebilir. Bu nedenle, bir etnik
grubun tarihi, o grubun kültürel tarihiyle özde� de�ildir. Bir etnik grubun
bugünkü kültürel kimli�ini olu�turan ö�elerin, söz konusu grubun geçmi�teki
kültürünün do�al uzant�s� olma gereklili�i yoktur. Etnik gruplar, s�n�rlar�n
belirledi�i daimi bir örgütsel yap�ya sahip tasar�mlard�r. Kültür ise, etnik
gruplar�n örgütsel yap�s�na kar��n çok daha fazla bir de�i�ime u�rar (Barth
2001:40).
Bir etnik grubun bugünkü kültürel ö�elerinin, grubun geçmi�teki
kültürünün uzant�s� olma zorunlulu�u olmamakla beraber, bugünkü kültürel
43
yap�s�n�n, geçmi�teki kültürel yap�dan izler ta��mas� ve zaman içerisinde
kültürel al��-veri�ler yoluyla da yeni özelliklerin (ö�elerin) kültürel yap�ya
eklenmesi de ola�and�r.
Etnik gruplar s�n�rlar�n� kendi kültürel normlar�yla çizer ve bu s�n�rlar�
korumaya çal���rlar. Etnik gruplar aras� ili�kiler her ne �ekilde olursa olsun,
s�n�rlar daima korunur vas�ftad�r. Buna ra�men etnik gruplar aras� ileti�im ve
etkile�imin varl���n� ço�unlukla engelleyemez.
Bugün etnik gruplar aras�ndaki farkl�l�klar�n nedeni konusunda yap�lan
iki genel de�erlendirme vard�r. Bunlardan ilki, etnik gruplar�n tepkisine kar��
kendi kültürlerini koruduklar� �eklindeki görü�tür. �kinci görü� ise, kültürel
farkl�l�klar� co�rafi ve toplumsal yal�t�lm��l�kla aç�klayan görü�tür. Etnik
gruplar aras�ndaki ki�isel ve toplumsal al��veri�ler olsa dahi, s�n�rlar kal�c�d�r.
Di�er bir de�i�le, etnik gruplar aras�nda olu�an s�n�rlar�n kar��l�kl� ileti�im,
bilgi al��veri�i ve ili�ki eksikli�ine ba�l� oldu�u iddia edilemez. Bu s�n�rlar�n
varl���, d��lama ve dahil etme gibi sosyal süreçlerin varl���yla ilintilidir. Baz�
kal�c� ve önemli sosyal ili�kiler, etnik gruplar aras�ndaki s�n�rlara ve
kutupla�m�� etnik statülere ra�men olu�abilir (Barth 2001:12).
Bir grup bir kez kendi ayr�ks�l���n� i�aretleyince, öbürleri de ayn� yolu
izleme zorunlulu�unu hisseder. Baz� vakalarda, varsay�lan ayr�ks�l���n öne
ç�kart�lmas�, bu ayr�ks�l���n tözünden daha ziyade sergilenme ihtiyac�yla
ba��nt�l�d�r. Bu bak�mdan topluluk, bireysel kimli�in menzilidir; benzerlik
ba�lar�n� s�n�rland�rma ihtiyac�na yan�t verir (Cohen 1999:125).
Toplumsal de�erlerin korundu�u durumlarda etnik s�n�rlar�n ortaya
ç�kmas� mümkünken, de�erlerin a��nd��� durumlarda ise bu s�n�rlar�n
44
çözüldü�üne tan�k olmaktay�z. Gruplar aras�nda yer alan önyarg�lar etnik
s�n�rlar�n korunmas�nda önemli bir etkendir (Barth 2001:33).
Farkl�l�klar� koruma ve bir grubun üyelerini di�erlerinden ay�rt etme
gereksiniminden dolay�, s�n�rlar� kald�rmak yerine onlar� esnek, ula��labilir ve
üzerinde diyalog kurulabilir yapmak daha yararl�d�r (Volkan 1999:130).
3.8. ETN�K GRUPLAR ARASI �L��K�LER
Etnik etiketler topluluklara oldu�u kadar ailelere ve ki�ilere de
yap��t�r�lmakta ve günlük hayatta bu etiketler kullan�lmaktad�r. Bu etiketlerin
süreklilik arz etmesi, etnik kimli�in ayn� ya da ayr� kimliklerden ki�iler
aras�ndaki ili�kilerde önemli oldu�u anlam�na gelmektedir. Kimlikler
aras�ndaki ayr��may� belirten semboller zengindir ve zarif bir �ekilde
gölgelenmi�tir. Ancak aç�kt�r ki bu sembollerden çok az� etnik kökene ili�kin
ay�rt edici özellikler olarak s�n�fland�r�labilmektedir; bu ayr�mlay�c�
niteliklerden belki de en belirgin olan� ana dildir (Barth 2001:42).
Farkl� etnik gruplar�n bir arada ya�ama �artlar�n� belirleyen, gruplar
aras� ileti�imin nitelikleridir. Bu nitelikler etnik gruplar�n birbirlerine kar��
ba��ml�l�k ve ortak ya�am ko�ullar�n� sa�layacak türden ise, gruplar
kendilerini do�al ortam�n birer parças� olarak kabul edebilirler. Aksi durumda
gruplar aras�nda gerginlik hakimdir.
Furnivall’e göre; toplumsal aç�dan de�erlendirildi�inde, de�i�en
ko�ullar kar��s�nda farkl� uyum süreçleri geli�tiren sosyal gruplar�n,
45
birbirlerine ba��ml� olduklar� ve ço�ulcu bir toplum olu�turduklar� söylenebilir
(akt.Barth 2001:83).
Genellikle iki ya da daha çok etnik grubun varoldu�u co�rafi
ortamlarda, bilinçli veya bilinçsiz, etnik üstünlük e�ilimine dayal� bir
hareketlilik mevcuttur. Birden fazla etnik grubu bar�nd�ran topluluklarda biz ve
onlar de�erlendirmesi olu�ur. Bu yap�ya ba�l� olarak baz� toplumlarda
uzla�ma, bütünle�me mevcutken, baz� toplumlarda da kutupla�ma, bölünme,
varl���n� hissettirir.
Kültürlerin ve toplumlar�n birbirlerinden farkl� olmas�; bu farkl�l���n
nedeni ve toplumsal ili�kiler hakk�nda, Kur’ân-� Kerîm’in Hucurât Sûresi’nde
�öyle ifadeler yer al�r: “Ey insanlar! Do�rusu biz sizi bir erkekle bir di�iden
yaratt�k. Ve birbirinizle tan��man�z için sizi kavimlere ve kabilelere ay�rd�k”
(13.Âyet). “Ey müminler! Bir topluluk di�er bir toplulu�u alaya almas�n. Belki
de onlar, kendilerinden daha iyidirler” (11.Âyet).
Büyük gruplar�n psikolojisinde vazgeçilmez ve birbiriyle ili�kili iki ilke
vard�r:
1. Bir grup kom�usu (öteki) ile ayn� olamaz.
2. Birbirine kom�u büyük gruplar�n kimlikleri aras�ndaki psikolojik s�n�r
mutlaka korunmal�d�r.
Stres ve endi�e artt���nda bu iki ilke daha da görünür bir �ekil almaktad�r. Bu
gibi zamanlarda iki ilkeyi sürdürecek ritüeller öncelik kazan�r: Büyük
farkl�l�klar� abartmak, küçük farkl�l�klar� yüksek oranlara yükseltmek (Volkan
1999:235).
46
Boon’un ifadesiyle; kültürler kendilerini ve birbirlerini abart�rlar. Bu
nedenle, kültür, do�as� gere�i kar��tsald�r. Bu bak�mdan kültürler, kendi
atomistik olu�turucular� olan simgeleri geni� plana ta��rlar. Çünkü, simgeler
do�alar� gere�i kar��tl�k ve ayr�m� ifade eder (akt.Cohen 1999:131).
Etnik s�n�rlar, kültürel farkl�l�klardan de�il, kültürel farkl�l�klar�n
toplumsal kodlanma �eklinden kaynaklanmaktad�r. Ekolojik ve do�al �artlar�n
belirledi�i bu farkl�l�klar, de�i�ik toplumsal örgütlenmelerin ortaya ç�kmas�na
neden olur. Bu örgütlenmelere �ekil veren as�l önemli unsur ise, yabanc�lara
kar�� duyulan do�al korku ve �üphedir. Bu sosyal örgütlenmeler, bireylere
kendilerini ve yabanc�lar� nas�l de�erlendirmeleri gerekti�ini ö�retirken,
gruplar aras� ili�kilerin de önyarg�lar üzerine in�a edilmesine neden
olmaktad�r (Barth 2001:94).
Etnik dü�manlar söz konusu oldu�unda bir grubun üyesi olan çocuklar,
birle�tirilmemi� “kötü” kendilik parçalar�n� (ayn� zamanda da bak�m verenlere
ait “kötü” imgeleri) ba�ka bir grubun çad�r�n�n bezi üzerinde d��salla�t�r�rlar.
Aile üyeleri, din, gelenek ve kültür, hepsi bu süreci destekler, payla��lm��
rezervuar�n devaml�l���n� sa�lar (Volkan 1999:126).
Bireyler, kendilerini cemaatleri d���nda güvende hissetmiyorlarsa etnik
gruplar aras�ndaki ili�kilerde de güvensizlik hakimdir. Güven ortam�n�n
sa�lanamad��� bu tür toplumsal yap�larda gruplar aras� etkile�imin ortaya
ç�kmas� ve herhangi bir al��veri�in gerçekle�mesi beklenemez. E�er herhangi
bir kimse güvenlik konusunda kendi cemaati d���nda ba�ka bir unsuru dikkate
alam�yorsa, bu kimse her f�rsatta cemaatine aidiyetini dile getirecektir. Etnik
47
gruplar�n olu�um sürecinde, bireyin kendini güvende hissetme ihtiyac�n�n
kar��lanmas�n�n önemli bir yeri vard�r (Barth 2001:40).
Bütün bunlara ra�men, “önyarg� bir grubu di�erinden ay�rt etmeye
hizmet eder, insanlar�n grup kimliklerini sürdürmelerinde yard�mc� olur, bu da
onlar�n bireysel kimliklerini destekler. Bu nedenle önyarg�y� destekleyen
ritüeller; örne�in etnik espriler yapmak, psikolojik olarak grup kimli�inin güven
alt�na al�nmas�na yard�m eder” (Volkan 1999:136).
Toplumsal ili�kiler, dostluk ve gerilim aras�nda sürekli bir de�i�kenlik
gösterebilirler. Güç ili�kilerinin yo�un olarak ya�and��� hiyerar�ik toplumsal
yap�larda asimilasyon e�ilimleri her zaman gündeme gelebilir. Böylesine
asimilasyonist bask�lara maruz kalan gruplar ya bu tür uygulamalardan
kaç�nma, göç etme veya kar�� koyma yoluna gidebilirler (Barth 2001:170).
Farkl� etnik gruplar�n adil bir �ekilde birlikte ya�amalar�n�n temel
ko�ulu, büyüklüklerinden ba��ms�z olarak aç�kça birbirlerini kar��l�kl�
tan�malar�d�r (Andrews 1992:37). Aksi durumda “ho�görüsüz, önyarg�l�,
ayr�mc�, güvensizlik, e�itsizlik ortamlar�nda etnik gerilim kaç�n�lmazd�r”
(Önder 1999:154).
Etnik gerilim; farkl� etnik gruplar aras�ndaki kar��tl���n ya da etnik
gruplar�n devlete kar�� tav�rlar�n�n, de�i�ik düzeylerde tan�mlanabilen sorun
olarak yaratt��� toplumsal huzursuzluktur. Söz konusu huzursuzluk,
ho�nutsuzluktan çat��maya kadar varabilen tepkisel bir toplumsal tav�rd�r.
Etnik gerilim ve �iddet, toplumsal üretkenlik ve siyasi istikrar� etkiledi�i gibi,
ekonomik geli�meyi de engeller, milli birlik ve beraberli�i zedeler, ülkenin
48
bütünlü�ünü tehdit edebilir. Bu nedenle her düzeyde bir devlet sorunu olarak
de�erlendirilmesi gerekir (Önder 1999:154).
Genellikle tümüyle farkl� ya�amlara, sosyal yap�lara ve kültürlere sahip
olan kom�u halklar�n birbirlerine uyum sa�lamalar�, tarihte de görebilece�imiz
gibi büyük bir problem olmu�tur. Günümüzde ise, bat� medeniyetinin
geleneksel çok-etnili toplumlar� sömürgele�tirme ve endüstrile�me ile
etkilemesi sonucunda, bu problemler daha da artm��t�r. Yeni ili�kilerin ve
merkezlerin olu�mas� pek çok durumda büyük çat��malara yol açmaktad�r.
Pek çok yerde ise kuvvetli milliyetçi hareketler ortaya ç�karm��t�r ki, bu e�itim
ve medya yoluyla asimilasyon ve tek tiplili�e yol açmaktad�r (Barth
2001:156).
Sömürgele�menin sona ermesiyle birlikte, yeni kurulan devletlerin
büyük bir k�sm� çe�itli kabilelerin olu�turdu�u etnik mozaikleri ihtiva
etti�inden, bu çok-etnili sorunlar daha da önem kazanm��t�r... Günümüzde
Avrupa ülkeleri büyük ölçüde ulusal bütünlük sergilerler. Genellikle ortak
dilleri ve gelenekleri vard�r. Asimilasyon i�lemi daha önceden meydana
geldi�i için, Avrupal� olmayan baz� bölgelerde de ulusal bütünlük
görülmektedir. Dünya haritas�nda co�rafi s�n�rlar itibar�yla bir bütünlük
sergiliyor gibi görünen Asya, Güney Asya, Afrika ve Güney Amerika gibi k�ta
ülkelerine ayr�nt�lar�yla bak�ld���nda, bu bütünlü�ün sözde oldu�u
anla��lacakt�r (Barth 2001:157).
49
3.9. TOPLULUK
Topluluk, bir kimsenin ait oldu�u ve akrabal�ktan daha büyük, ama
“toplum” dedi�imiz soyutlamadan daha dolays�z olan bir kendiliktir. Topluluk,
insanlar�n ev-içinin s�n�rlar�n�n d���nda kalan toplumsal hayata ili�kin en temel
ve tözsel tecrübelerini edindikleri aland�r. Topluluk, bir kimsenin nas�l
toplumsal olunaca��n� ö�rendi�i ve uygulamay� sürdürdü�ü aland�r; ki�inin
kültürü edindi�i aland�r (Cohen 1999:12-13).
Topluluk sözcü�ünün kullan�m�n�n makul bir yorumu, birbiriyle ba��nt�l�
iki öneriyi ima eder gibi görünüyor: Bir insan grubunun üyelerinin (a)
birbirleriyle ortak bir �eyleri oldu�unu ve (b) bu ortak �eyin onlar� öbür
varsay�msal gruplar�n üyelerinden önemli say�labilecek derecede ay�rd���n�.
Böylece, topluluk, benzerlik ve farkl�l��� e� anl� olarak ima eder gibi
görünüyor. Nitekim, bu sözcük, ba��nt�sal bir dü�ünceyi ifade eder: Bir
toplulu�un öbür topluluklarla ya da öbür toplumsal kendiliklerle kar��tl���
(Cohen 1999:8).
Topluluk, yerellik ya da etnilikteki nesnel tezahürleri kendisine itibar
kazand�ran, büyük ölçüde zihinsel bir kurgudur. Yüksek derecede bir
simgeselli�e sahiptir ve mensuplar� bu sayede toplulu�u kendi benlikleriyle
donatabilirler (Cohen 1999:124).
Boon’a göre; zihinsel bir in�a olarak topluluk, ta��y�c�lar�n�n benzerlik
ve farkl�l�k konusundaki toplumsal teorilerini simgesel olarak ve ustal�kla
yo�unla�t�r�r. Topluluk, ta��y�c�lar�n�n toplumsal benliklerinin ��k ve kolektif
simgesi haline gelir (akt. Cohen 1999:131).
50
Topluluk kendi üyelerinin zihinlerinde varolur ve co�rafi ya da
sosyografik “olgular”�n ortaya at�lmas�yla kar��t�r�lmamal�d�r. Topluluklar�n
ayr�ks�l��� ve böylece s�n�rlar�n�n gerçekli�i, benzer �ekilde, yap�sal
biçimlerinde de�il, insanlar�n zihinlerinde, insanlar�n topluluklara yükledi�i
anlamlarda yatar. Toplulu�un gerçekli�i simgesel olarak d��a vurulup süslenir
(Cohen 1999:111,112).
Toplulu�un gerçekli�i, yap�sal s�n�rlar�n�n hiç bozulmadan oldu�u gibi
kal�p kalmad���na bak�lmaks�z�n, mensuplar�n�n bu toplulu�un kültürünün
canl�l���n� alg�lamalar�nda yatar. �nsanlar, toplulu�u simgesel olarak kurar,
böylelikle de onu bir anlam kayna�� ve ambar� haline getirip kimliklerinin bir
göndergesine dönü�türürler (Cohen 1999:134).
�bn Haldun, “Mukaddime” adl� eserinde toplumsal konulara
yakla��m�nda, topluluklar� �öyle tarif etmi�tir: “Bunlar kendilerine mahsus
nesepleri cihetinden birbirine daha kuvvetli bir surette ba�l�d�rlar; üstelik
olarak da umûmi nesepte de bütün uru�un orta��d�rlar. Bundan dolay� bunlar
hem kendi yak�n akrabalar�n�n, hem de umûmi nesebe intisaplar� bak�m�ndan
olan akrabal���n yard�m, hamiyet ve korunmas�ndan istifade ederler” (�bn
Haldun 1990:331).
Topluluk kavram�na bakarken, bu kavramla ilgili ve anlamca bu
kavrama yak�n olan; cemaat, toplum (cemiyet), grup, a�iret, kabile, klan, oba
ve az�nl�k gibi demografik aç�dan insan topluluklar�n� tan�mlayan kavramlar�
da gözden geçirmenin faydal� olaca�� inanc�nday�z.
51
3.9.1. Cemaat (topluluk)
Ayn� inanç, de�er ve davran�� kal�plar�n� benimsemi�, kar��l�kl� olarak
yak�n, içten, yüz yüze ve samimi ili�kilerle birbirine ba�l� insanlardan olu�an,
topluma oranla küçük, homojen insan toplulu�u (Demir, Acar 2002:85).
Özellikle modernle�me sürecinde ve kapitalist-iktisâdi mekanizmalar�n
bask�s� alt�nda yaln�zla�an bireyin çe�itli cemaat biçimleri üreterek bu
s�k�nt�y� a�ma çabas� ve örne�in Türkiye’de tarikatlar biçimindeki cemaat
olu�umlar�, toplumsal ara�t�rmalar�n yeni odaklar� oldular. Bunun d���nda
“cemaat” kavram�n�n, Osmanl� sözlü�ünde göçebe topluluklardaki a�iret alt�
birimleri için kullan�ld��� da görülür (Ayd�n 2003:180).
3.9.2. Toplum (cemiyet)
Belirli bir co�rafi bölge üzerinde temel ihtiyaçlar�n� kar��lamak için
örgütlenmi�, aralar�ndaki etkile�im ve ileti�imi düzenleyen kurallar� ve
kurumsal ili�kileri olan, benzerlerinden görece de olsa farkl� özellikler ta��yan,
hem biyolojik hem de kültürel olarak kendisini yeniden üretecek
mekanizmalara sahip, görece büyük insan toplulu�u (Demir, Acar 2002:406).
3.9.3. Grup
Birbirine ortak de�erlerle ba�l�, birliktelik duygusu ta��yan insanlardan
olu�an topluluk. Belirli bir amac� gerçekle�tirmek için bir araya gelmi�,
52
ba�lay�c� kurallar�, hiyerar�ik yap� ve iktidar ili�kilerini düzenleyen bir lideri
olan gruba formel grup; kendili�inden olu�an ve kurallar� ba�lay�c� olmayan
gruba da informel grup denir (Demir, Acar 2002:180).
Bireysel kimlik ve özsayg� kazanmak için belli bir toplulukla kendini
tan�mlama ihtiyac�, k�smen tarihsel kültür toplulu�undaki toplumsalla�man�n
bir i�levidir ve ortak kimlik olu�turman�n amaçlar� ve biçimleri, grup ile grubun
kolektif “gelenek” yaratan geçmi� deneyimleri taraf�ndan belirlenir (Smith
2002:37).
Hiç �üphesiz, bir grup, kendisini yemeklerinden halk müzi�ine kadar
maddi kültürün birçok yönüyle de tan�mlayabilir; ne var ki, bunlar�n yabanc�
gözlemciler taraf�ndan te�hisi genellikle daha güçtür ve üstelik bunlar�n daha
sab�rl� bir �ekilde belgelenmesi gerekmektedir. Bu tür etkenler, asl�nda bir
grubun maneviyat� için oldukça önemli olabilir (Andrews 1992:22).
3.9.4. A�iret
Kendi aralar�nda ayr� diller ya da a��zlar kullan�yor olsalar da,
aralar�ndaki ileti�imi tek bir ortak dille sa�layan, ayn� ya da benzer kültür
özellikleri gösteren, büyük ölçüde ayn� kökten geldiklerine inanan, daha
do�ru bir de�i�le birlikteliklerini kan-ba�� ile aç�klayan, iki veya daha çok
say�da “kabile”nin olu�turdu�u birlik. A�iretler göçebe /göçer, yar�-göçebe
veya yerle�ik olabilirler. Yerle�ik olanlar tüm y�l boyunca ortak bir yerle�me
alan� üzerinde ya�ar, a��rl�kl� olarak tar�m ve hayvanc�l�kla u�ra��rlar (Ayd�n,
Erhan 2003:77). Türkiye’deki mevcut ço�u a�iret, yerle�ik tipte ya�ayan
53
a�iretlerdir. Nadiren de görülse göçebe ve yar�-göçebe a�iretlerin varl��� da
bilinmektedir.
3.9.5. Kabile
Kabile kavram�, antropoloji literatüründe daha çok Amerika, Afrika,
Okyanusya ve Avustralya’da ya�ayan yerli topluluklar�n örgütlenme biçimini
anlatmak üzere kullan�lan bir kavramd�r. Kabile toplumlar�n�n ortak özellikleri
�öyle s�ralanabilir: Bu toplumlar soy temellidir. Soy gruplar� “nesepler” veya
“klanlar” biçiminde görülür. Ortak bir atadan gelindi�ine inan�l�r. Bu atan�n
mutlak bir insan olmas� gerekmez, kimi durumlarda bir hayvan da ata olarak
tan�mlanabilir. Buna “totem” denilmektedir. Kabileler birkaç soy grubundan
olu�abilirler. Ancak bu soy gruplar� aras�nda s�k� evlilik ili�kileriyle kurulmu�
akrabal�k ba�� vard�r. Kabile toplumlar� büyük ölçüde e�itlikçi toplumlard�r. Bu
nedenle kabilenin ba��ndaki ki�inin imtiyazlar� ve büyük yetkileri yoktur. Bir
tür “âkil adam” gibi görünen bu ki�inin önemli i�levi, kabile içindeki
anla�mazl�klar� çözümlemektir. Bunun yan� s�ra eli aç�k olmak, kabile
üyelerine arada bir “potlaç”lar yoluyla kendi varl���ndan da��tmak
durumundad�r. Bu haliyle kabile önderlikleri, ne a�iret önderliklerine, ne
�efliklere, ne s�n�fl� toplumlardaki statü sahipli�ine, ne de devlet tipi
örgütlenmelerdeki otorite biçimine benzer (Ayd�n 2003:444,445).
54
3.9.6. Klan
Ortak bir atadan geldi�ine inanan, ancak bu atayla ba�lar�n� somut
biçimde belirleyemeyen ya da bireylerden ataya do�ru soy çizgisini somut bir
biçimde izleyemeyen “akraba grubu”dur. Klan kavramla�t�rmas�, daha çok
“Kuzey Amerika” yerlileri ile “Afrika” çal��malar� sonucunda türetilmi�tir. Bu
kavram�n içeri�i ve s�n�rlar�, ço�u zaman Avrasya ve Ortado�u
toplumlar�ndaki benzer ili�kileri tan�mlamakta yetersiz kalmaktad�r. Bat�l�
antropologlar�n “klan” olarak nitelendirdikleri birçok topluluk, birbirleriyle,
çevreleriyle ve ba�l� olduklar� daha üst birimlerle karma��k ili�kiler içindedir.
Özellikle “göçebe-çoban” topluluklarda “klan” benzeri örgütlenmede egemen
olan ilke, yani ortak otlak kullan�m� ya da belli bir a�iret örgütlenmesi içinde
bir birim olarak yer almak, ço�u zaman soy birli�inin önüne geçmektedir
(Ayd�n 2003:479); t�pk� Türkiye’deki a�iret kimli�inin veya etnik kimli�in,
ulusal kimli�in önüne geçmesi gibi.
3.9.7. Oba
Bugünkü Anadolu Türkçesi’nde göçebelerin aileleri, çad�rlar� ve
çad�rlar�n bulundu�u yeri anlat�r; be�-alt� çad�rl�k göçebe ailesinden olu�an
birimin ad� olarak standartla�m��t�r. O�uzlar’da “boy”dan küçük birim
anlam�nda kullan�lm��t�r (Emiro�lu 2003:640).
55
3.9.8. Az�nl�k
Ulus-devletlerin ortaya ç�kmas�yla birlikte, devletin kendi öznesi olarak
tan�mlad��� “ulus” bütününün d���nda kalan etnik, dilsel, dinsel veya kültürel
gruplar. Ço�u zaman bu gruplara ili�kin hukûki bir çevrenin varolmas�, bu
kavram�n etnisitenin hukûki kar��l��� gibi okunmas�na yol açm��t�r. S�n�rlar
içinde kalan, “ulus”un tan�m�na ve standartlar�na uymayan (etnik / dîni)
gruplar “az�nl�kla��r”. Bu nedenle az�nl�k kavram� içeri�i hukûki olan, modern
bir kavramd�r ve modern devletlerin olu�um sürecinin bir ürünüdür. �u halde
devletin esas�n� te�kil eden, tan�mlanm�� özelliklere sahip etnik, dinsel, dilsel
ya da kültürel grubun d���nda kalan gruplar, do�rudan do�ruya “az�nl�k”
statüsüne itilmi� olurlar. Bu tan�ma göre “az�nl�k” söz konusu s�n�rlar içinde
istenmeyen ya da devletleraras� hukukun konusu olarak “katlan�lmas�
gereken” bir �eydir. Bu nedenle onlar�n statüsü ya devletleraras�
platformlarda, daha çok onlarla ilgili ba�ka devletlerin dayatmas�yla belirlenir,
ya da bu gruplar “kültürel özümseme” ya da “zorla kültürleme” yoluyla
çekirdek etnik gruba dev�irilir veya grupsal varl��� bir biçimde ortadan
kald�r�l�r (Ayd�n 2003:107).
Az�nl�k gruplar� ve etnik gruplar, ayr�mc�l�k ve toplumsal dezavantajlar
bak�m�ndan ortak deneyimlerle birbirlerine ba�l�d�rlar; ayr�ca toplumun
egemen aya�� taraf�ndan pek itibarl� bulunmayan fiziksel ve kültürel
özelliklere sahiptirler. Tan�m� gere�i az�nl�k, birçok toplumsal sonucu
ço�unlukla payla�maz. Bu nedenle az�nl�k gruplar� egemen gruptan belirli
aç�lardan keskin ayr�l�klar ta��d�klar�ndan toplumsal hayat�n bütünüyle
56
payla��m�ndan d��lan�rlar. Ço�unlukla bu az�nl�k üyelerine kar�� ayr�mc�l���
ve önyarg�lar� do�ururken, öte yandan grup içi tutunumu artt�r�r ve az�nl�k
grubunun yap�s�n� sa�lamla�t�r�r. Az�nl�k gruplar�n�n ço�u ortak kültür
taraf�ndan yeri geldi�inde etnik grup olarak tan�mlanmas�na kar��n, etnik
gruplar her zaman az�nl�k gruplar� olarak görülemezler. Ancak “ulusal az�nl�k”
olarak tan�mlanmayan gruplar�n “etnik az�nl�k” olarak görülme e�ilimi vard�r.
(Ayd�n 2003:113).
3.10. ÖTEK�
�nsan bedeni hem fiziksel, hem de anatomik olarak biyolojik z�tl�k
çiftlerinden olu�maktad�r. Sindirim fonksiyonlar�, ifrazat fonksiyonlar�na z�tt�r.
Baz� sinirler otonom sinir sistemine ait sinirlerdir, bunlar birbirine z�tt�rlar,
ancak çiftler halinde i�levleri yerine getirirler. Psikanalist Charles
Pinderhughes, insan�n “biz ve onlar” davran���n�n biyolojik bir temeli
oldu�unu ve bunun bedenin içindeki z�tl�klar� model ald���n� belirtmektedir
(Volkan 1999:124).
Öteki, “biz”den olmayand�r. �nsanlar kendi aidiyetlerini (kimliklerini)
payla�mayan toplumsal / kültürel çevreleri yabanc�la�t�rma e�ilimindedir. Bu
yabanc�la�t�rmay� en iyi ifade eden kavram “öteki”dir. “Irk, etnisite, din,
mezhep, hem�ehrilik, a�iret, akrabal�k, cinsiyet” gibi etkenlere göre durumsal
olarak belirlenen öteki, farkl� olmay� ifade etti�i gibi, dü�man olmay� da ifade
edebilir ya da potansiyel olarak dü�manla�t�rma e�ilimini içinde bar�nd�r�r.
“Ötekile�tirme”, bir tan�ma / bilme biçimi olman�n ötesinde, a�a��lama,
57
kaç�nma, dü�manla�t�rma, evlilik ili�kisi kurmama gibi tutumlar� da bar�nd�r�r.
“Öteki” bu yönüyle, ki�inin ve onun mensubiyetinin kar��t�n� tan�mlayarak
kendilik bilincini olu�turan bir kimlik bile�enidir ve “etnosantrizim”in
kayna��d�r. Önceleri Avrupa-merkezci öznelli�e özgü olan ve �iddeti ça��ran
“ötekile�tirme”, 19. yüzy�lda ba�layan milliyetçi ak�mlar�n k�sa sürede bütün
dünyay� sarmas�yla birlikte yay�lm�� ve insanlar�n kendilerini
tan�mlamalar�nda birincil bir ba�vuru çerçevesi haline gelmi�tir (Ayd�n
2003:661).
Öteki kavram�n�n tarihsel sürecine ve örnek toplumsal ya�ant�lar�na
bakacak olursak; sanayi öncesi dönemin ötekile�tirme biçimleri, daha çok bir
gariple�tirme, acayiple�tirme ya da “insan saymama” biçiminde i�lemekteydi.
“Öteki” ifadesinde kendisine yer bulabilenler, bilinmeyenler dünyas�na aitler;
bu yüzden güvenilmez ve �eytâni idiler. Modern ça�da ise bu kökensel
önyarg�lar�n modern araçlarla i�lenmesi ve toplumun bütün katmanlar�na
kadar yayg�nla�t�r�lmas� söz konusudur. Yak�n zamanlarda Bosna ve Lübnan
iç sava�lar�nda ya�ananlar, �srail-Filistin çat��mas�n�n sonuçlar�, bu kökensel
yarg�lar�n bugün hangi noktalara varabilece�ini göstermektedir (Ayd�n
2003:662-663).
D���m�zda ötekilerle kar��la��r�z. Çevremizdeki duyu yüzeyleri
aras�nda biçimlenirler. Bizle ötekiler olarak yüz yüze de gelirler. Onlar� bizim
duyarl�l���m�z�n karanl��� içinde fosfor gibi ���ldayan duyu izlenimleri olmaktan
öte bir �ey olarak tan�mam�z� talep ederler. Ötekini tan�mak, der Kant,
ötekinde hüküm süren yasa buyru�unu tan�makt�r. Ötekini tan�mak ötekine
sayg� duymakt�r (Lingis 1997:29).
58
“Öteki”yle aram�zda sevgi de olabilir, nefret de. Ötekine kar��
duydu�umuz sevginin veya nefretin bizi manevi yönden tatmin eden ayr� ayr�
sebepleri vard�r. Ötekine kar�� duyumsad���m�z sevgi veya nefretin bizi bir
yerlere götürmesini umar�z. Bu duygular yoluyla bizden olmayan�
kabullenmek veya d��laman�n haricinde, kendi iç huzurumuzu sa�lamaya da
yöneliriz.
W.H. Auden’in “Deniz ve Ayna” da yazd��� gibi e�er “onlara” kar�� bir
nefrete sahip olmasayd�k, “kendimize” yöneltece�imiz bir sevgi olmayacakt�
(akt.Volkan 1999:37).
Yas, sevilen biri ya da sevilen bir e�ya kaybedildi�i ya da bir kay�p çok
yak�n oldu�unda, ya�anan istem d��� bir tepkidir. Nefret etti�imiz insanlar ve
�eylerin kayb�nda da yas tutar�z, çünkü sevgi gibi, nefret de bizi di�erlerine
derinden ba�lar (Volkan 1999:49).
Ki�inin alg�lad��� biçimiyle ötekinin duru�u ve hareketleri, fiziksel ve fizyolojik
yasalarca kodlanan bir konumu göstermenin yan� s�ra bir kültürel kodlamay� da gösterir.
Öteki, bir asker gibi dimdik durur, bir Japon gibi kayarcas�na yürür, bir �eyi onaylamak ya da
reddetmek için bir Türk gibi kafas�n� indirip kald�r�r, bir Frans�z gibi omuz silkip dudak büzer,
sandalyesinde bir Viktoryen a��rba�l�l���yla oturur ya da bir Hintli gibi ba�da� kurar. Bir
bürokrat ya da bir sekreter gibi gülümser, sakarl�klara Javal�lar gibi güler, Noel’de ya da
Songran’da ne�elenir, bir �skandinav gibi yaln�zl�k hisseder. Öteki konu�tu�unda bir ulusun
diliyle, bir s�n�f�n tonlamas�yla, bir sosyal mevkiin retori�iyle, bir altkültürün lehçesiyle, bir ya�
grubunun söz da�arc���yla konu�ur. Biri ötekini gördü�ünde, onun duru�unun ve
hareketlerinin ard�nda bir mesle�in gereklerini, görgü kurallar�n�, bir ulusun tarihini görür.
Onun duygular�n�n ard�nda bir kültürün hiyerar�i yap�lar�n�, ölüm törenlerini, ideolojik
kutuplar�n� görür. Konu�ma tarz�n�n ard�nda bir kültür arenas�n�n ve bir tarihin anlamsal,
59
sözdizimsel, dilbilgisel ve sesbilgisel kal�plar�n� görür. Ötekinin derinden alg�lanmas�,
disiplinin, e�itimin, mesleki ö�retimin, profesyonel adab�n, dilbilimin ve nihayet etnobiyoloji ile
hayvan psikolojisinin kavram ve yasalar�n� temsil eden dü�ünceye ihtiyaç duyar. Yap�lar ve
güçlerden olu�an bir alan içinde biçimlenen ve maddî bir töz üzerinde meydana gelen bir
yüzey olarak ötekinin yakla�mas�, bu dü�ünce formlar�n� gerektirir. Anlama yetisi, ötekilerin
form ve hareketlerini psikolojik, fizyolojik ve fiziksel yasalara ve dilsel, kinesik ve kültürel
kodlamalara tâbi olarak temsil eder. Ötekini anlamak bu yasalar�n ve bu kodlar�n ki�inin
kendi anlama yetisi için zorunlu oldu�unu anlamak demektir (Lingis 1997:30-31).
Kendi anlam çerçevemizi bir ba�ka insan�n davran��lar�na dayatma
yönündeki e�ilim, söz konusu insan�, kendi davran���n�n benzersiz, do�ru ya
da ayr�ks� oldu�unu savunmaya k��k�rtabilir. Sonuçta bu insan bize �unu
söyler: “Ama benim ya�ant�m sizinkisi gibi de�il. Benim durumum farkl�! Beni
hiç de tan�m�yorsunuz. Ben sizden çok farkl�y�m!” (Cohen 1999:42).
Ötekini tan�mak, onun konumu ve hareketlerinin, dü�üncesinin kendisi
için kendi buyru�una tâbi olarak formüle etti�i bir temsilin hükmü alt�nda
oldu�unu görmek demektir. Onun konumunun yerçekimi yasalar�n�n ürünü,
hareketlerinin de fiziksel bask�lar�n sonucu olmad�klar�n�, kendi dü�üncesinin
kendi iradesi için formüle etti�i bir temsil taraf�ndan üretildiklerini görmek
demektir. S�k�lm�� yumru�unun ya da geni� gülümsemesinin biyolojik
dürtülerin ya da psikolojik zorlamalar�n de�il, kendi dü�üncesinin formüle
etti�i buyru�un ve nelerin arzulanabilir oldu�una ili�kin temsillerin ürünü
oldu�unu görmek demektir. Yapt��� formülasyonlar�n ve sergiledi�i ifadelerin
mesleki e�itimin ya da etnik kodlamalar�n örnekleri de�il, neyin gerekli ve
uygun oldu�una ili�kin kendi temsilinden kaynaklanan �eyler olduklar�n�
görmek demektir (Lingis 1997:31).
60
Önyarg�s�z, dolays�z, �arts�z ve içtenlikle ötekini kabullenmek,
toplumsal ili�kilerin sa�l��� ve süreklili�i için de gereklidir. Günümüz çok-etnili
toplumlar�nda, kültürel temelli önyarg�lar nedeniyle, zaman zaman etnik
z�tla�malar, kutupla�malar ve çat��malar ya�anmaktad�r. Bu sorunlar kültürel
önyarg� temelli olsa da, sorunlar�n ya�and��� toplumlardaki yönetim �ekli,
demokratik �artlar, toplum d���ndan gelen bask�lar / dayatmalar ve etnisitenin
günümüzdeki do�al dirili�i de, söz konusu toplumsal sorunlar�n
ya�anmas�nda etkilidir.
Ki�i ötekileri kendine denk ve kendisiyle yer de�i�tirebilir ki�iler olarak
görür. Bir ba�kas�n� sadece bir nesne ya da bir engel olarak de�il de
düzenlenmi� dünya içinde i� gören bir ba�ka fail olarak görmek demek,
kendini potansiyel olarak onun yerine koymak demektir. Ötekinin
mevcudiyetini, kendisinin de i�gal edebilece�i bir konum olarak; ötekinin
etraf�ndaki tertibi de orada, onun durdu�u yerde kendisi dursayd� kendisinin
kullanaca�� yollar, kaynaklar, engeller ve tuzaklardan olu�an bir düzen olarak
alg�lamak demektir. Ki�i bu denklik ve yer de�i�tirebilirlik içinde ötekilerde
kendini, kendinde ötekileri görür (Lingis 1997:142).
61
3.11. KÜLTÜRLEME VE KÜLTÜRLE�ME SÜREÇLER�
3.11.1. Kültürleme
�nsan toplumlar�n�n üyeleri daima farkl� davran�� biçimleri ya da
örneklerini payla��rlar, ki bu bütün olarak kültürlerini olu�turur. Her toplumun
kendine özgü bir kültürü vard�r ve bütünüyle öbür toplumlar�nkinden farkl�d�r
(�lbars 1985:55). Her topluma ait bireylerin çe�itli özellikleri do�al ve kal�tsal
ko�ullardan ortaya ç�kabilece�i gibi, ortak toplumsal ya�ant�lardan ve
kültürden de do�maktad�r. (�lbars 1987:203).
Kültürleme, ki�inin do�du�u andan itibaren içine do�du�u kültür
taraf�ndan, o kültürün de�er, anlam ve normlar�yla ö�retilenmesi sürecidir. Bu
süreç ölüme kadar devam eder ve do�umdan itibaren çe�itli toplumsal /
kültürel çevreler ve ortamlarda i�ler. Do�umdan eri�kinli�e kadar aile,
çocukluk ve eri�kinlik döneminde arkada�l�k ve okul çevresi, eri�kinlikten
itibaren de akranlar toplulu�u, i� çevresi, s�n�f, toplumsal tabaka gibi çe�itli
gruplar içinde ki�i, kendi ki�ili�i ile toplumun beklentileri aras�ndaki dengeyi
bu süreçle kurar. Kültürleme süreci, bir toplumsal uyarlanma sürecidir. Bu
nedenle, sosyal bilimler literatüründe sosyalizasyon ya da toplumsalla�ma
olarak an�l�r (Ayd�n 2003:537).
Kültürlemeye, toplumsal programlama (kodlama) da diyebiliriz. Ki�iler
içinde ya�ad�klar� / ba�l� olduklar� toplumun çe�itli çarklar� arac�l���yla kültürel
de�erlerini “kültürleme” süreciyle kazanarak toplumsalla��r. Bu süreç,
62
toplumsal hayat�n do�al i�leyi�idir. Toplumsal hayattaki kültürleme süreci,
aile içindeki çocuk yeti�tirme evresinden ba�layarak ölüme kadar sürer.
3.11.2. Kültürle�me
Küreselle�me, iktisâdi olarak ve kitle ileti�im araçlar�yla ula��m
sistemleri sayesinde birbirine ba�lanan bir dünya sisteminde, uluslar�n artan
kar��l�kl� ba��ml�l���na gönderme yapmaktad�r. Küreselle�me, kültürler-aras�
ileti�im ve göçü te�vik ederek farkl� kültürlerden insanlar� do�rudan temasa
geçirir. Böylesi temaslar tek ya da her iki kültürde de�i�imlere neden olur. Bu
kültürel temaslar kültürle�me süreçlerine dayanak olu�turur (Kottak 2002:68).
�üphesiz, kültürle�me sadece küreselle�me �artlar�na ba�l� olu�an bir
süreç de�ildir. �nsan topluluklar�n�n veya etnik gruplar�n farkl� co�rafyalara ve
farkl� toplumsal ortamlara adaptasyonlar�nda ya�ad�klar� do�al / kültürel
süreçlerdir.
Herhangi bir etnik grup, farkl� çevresel faktörlerle kar��la�t���nda
de�i�ik ya�ama biçimleri ve davran�� kal�plar� geli�tirir. Ayr�ca, farkl�
co�rafyalar üzerinde ya�ayan ve ayn� etnik gruba mensup olan sosyal
aktörlerin olu�turduklar� davran�� kal�plar� önemli farkl�l�klar gösterebilir (Barth
2001:15).
Kültürle�me, gruplar birbirleriyle sürekli ilk elden temasa geçtiklerinde
ortaya ç�kan kültürel unsurlar mübâdelesidir; her bir grubun kültürel örüntüleri
bu temasla de�i�ime u�rayabilir. Temas, uluslar ya da kültürler aras�nda
63
oldu�undan genellikle kültürle�meden söz ederiz; kültürlerin unsurlar�
de�i�mekte, ancak her bir grup ayr� kalmaktad�r. (Kottak 2002:68).
Kültürel temaslar genellikle göç, sava�, kom�uluk, ticaret gibi
toplumsal süreçler yoluyla kurulur. Belirli bir zaman geçtikten sonra
kültürle�me yoluyla edinilen kültür ö�elerinin kökensel olarak hangi kültüre ait
oldu�u mu�lakla��r, hatta unutulur ve o ö�e kültürlerin ortak mal� haline gelir.
Ulusla�ma dönemlerinde, kültürle�me yoluyla edinilmi� ö�elerin sahipli�i,
milliyetçilikler için önemli bir sorun haline gelir. Örne�in cac���n, Karagöz ve
Hacivat’�n Türk kültürüne mi, yoksa Yunan kültürüne mi ait oldu�u,
Mevlâna’n�n Türk kültür alan�na m�, yoksa �ran kültür alan�na m� dahil oldu�u
hep bu dönemlerde sorunla�m�� ve bir çeki�me konusu olmu�tur. Oysa bu
ö�elerin kime ait oldu�u, ulusla�ma dönemi öncesinde hiç de önemli de�ildir
ve içinde ya�ad�klar� toplumlar�n ya�am biçimlerinin ortak bir parças� olarak,
bir bilinç yüklenmeden ya�an�rlar (Ayd�n 2003:537).
Kültürle�menin bir örne�i de, genellikle ticari ya da sömürgecilik
nedeniyle temas halindeki farkl� kültürlerin mensuplar� aras�ndaki ileti�imi
kolayla�t�rmak üzere geli�en melez dillerdir. Örne�in karma �ngilizce,
dünyan�n birçok bölgesinde, �ngilizce dilbilgisiyle yerlilerinkini kar��t�ran
basitle�tirilmi� bir �ngilizce’dir. Sürekli temas durumlar�nda kültürler tekrar
tekrar dillerini, besinlerini, tariflerini, müziklerini, danslar�n�, giysilerini,
tekniklerini ve bir dizi ba�l�ca pratik ve âdetlerini mübâdele edip kar��t�r�rlar
(Kottak :2002:68).
64
3.12. ADAPTASYON ÜZER�NDEN KÜLTÜREL DE����M
Evrim safhas�nda insanlar, di�er canl�larda oldu�u gibi, çevrelerine
uyum sa�lama problemiyle yüz yüze gelirler. Adaptasyon terimi
organizmalar�n uygun çevreye yararl� bir uyumu ba�arma süreçlerini ifade
eder ve bu sürecin sonucu organizmalar�n tehlikelerle ba�a ç�kma ve ihtiyaç
duyduklar� kaynaklar� elde etme ve içinde ya�ad�klar� çevreyi güvenceye
almalar�na imkan veren yap�sal özelliklere sahip olmalar�na i�aret eder
(Haviland 2002:82).
De�i�im ise, “asl�nda hiçbir do�rultuyu ifade etmeyen bir kavramd�r.
�leriye do�ru olabilece�i gibi, geriye do�ru da olabilir. Bunlar�n her ikisi de
de�i�medir. Toplumbilimcilerce toplumsal de�i�meden, antropologlarca da
kültürel de�i�melerden söz edilmektedir. Kültür, i�leyen dinamik bir süreç
oldu�undan, de�i�mektedir ve de�i�me evrensel bir kültür olgusudur. Bir
zaman içinde de�i�me süreci, kültür dinamizmini olu�turur. Kültür de�i�mesi,
tek ba��na bir olgu olarak incelenemez. De�i�me, belli bir zaman boyutunda
insani davran��lar yans�tmad�kça anlams�zd�r” (�lbars 1985:56).
Bugünkü kadar h�zl� kitlesel olmasa da tüm kültürler zaman içerisinde
de�i�irler. De�i�im; çevre krizleri, yabanc� istilas�, kültür içerisinde davran��
ve de�erlerin farkl�la�mas�yla meydana gelir (Haviland 2002:84).
Bir kültürde, de�i�me, özel bir toplum içinde yap�lan icatlar ya da
toplumlar aras� temas sonucu olarak, bir toplumdan öbürüne bir kültür
ö�esinin aktar�lmas�yla ya da yay�lmas�yla olu�ur (�lbars 1985:57). Aktar�lma
ya da yay�lma sonras� da kültürel unsurlar yeni tan��t��� toplumsal ortama
65
uyum sürecinde ayn� da kalabilir, yeni tan��t��� toplumun kültürel özellikleriyle
donan�p, farkl� bir görüntüye de bürünebilir.
Bütün kültürler çe�itli nedenlerden ötürü er ya da geç de�i�irler.
�nsanlar�n alg�lanan problemler kar��s�nda tutumlar�n� bilinçli bir �ekilde
de�i�tirebilmelerine ra�men, de�i�imin büyük bir k�sm� rastlant�sald�r,
meydana gelen olaylar�n beklenmedik sonuçlar�n� içermektedir. Ya da di�er
toplumlarla kurulan ili�kiler “yabanc�” fikirlerin tan�nmas�na sebep olur,
mevcut de�er ve davran��larda de�i�iklikler meydana getirir. Hatta bu, bir
grubun di�er bir gruba egemen olmas�yla yabanc� fikirlerin dayat�lmas�n�
gerektirebilir. De�i�im sonucu, kültürler farkl�la�an ko�ullara adapte olabilir;
öte yandan her de�i�im benimsenebilir de�ildir. De�i�im mekanizmalar�n�
yenilik ve icatlar, yay�lma, kültürel kay�p ve kültür benze�mesi olu�turur
(Haviland 2002:469).
66
DÖRDÜNCÜ BÖLÜM
ARA�TIRMA ALANINA VE KATILIMCILARA A�T TANITICI B�LG�LER
4.1. VAN �L� HAKKINDA GENEL B�LG�LER
4.1.1. �lin Tarihçesi
Van isminin nereden geldi�i ve bu kelimenin kökeni konusu, henüz
tam olarak aç�kl��a kavu�turulamam��t�r. Bu konudaki k�t bilgiler de
rivayetlerden öteye gitmemektedir. Evliya Çelebi, Seyahatnâme’sinde Büyük
�skender’in Van Kalesi’ndeki Vank adl� bir mabetten esinlenerek buraya Van
ad�n� verdi�ini söylemektedir. Van isminin kökeni konusunda bir ba�ka görü�
ise, Urartuca Biane veya Viane’den ç�km�� oldu�udur. Urartular kendilerine
Bianili demi�ler ve Urartular’�n hâkim devrinde Biane ad� alt�nda birçok �ehir
ve insan toplulu�u Van bölgesinde toplanm��t�r (K�l�ç 1997:1).
Günümüzden tahminen 7000 y�l önce Van’da çe�itli topluluklar�n
ya�am�� olduklar�, bugün yap�lan baz� kaz�lardan anla��lmaktad�r. Yöredeki
arkeolojik kaz�larda Neolitik ve Kalkolitik dönemlere ait elde edilen kültürel
buluntular �ehrin yerle�iminin bu dönemlere kadar uzand���n� göstermektedir.
Bölgede ilk devlet düzenini, baz� kaynaklara göre Hurriler, baz� kaynaklara
göre de Urartular sa�lam��t�r.
Tarihsel süreçte Van’� s�ras�yla, Hurriler, Mitaniler, Asurlular, Urartular,
�skitler, Medler, Persler, Bizansl�lar, Romal�lar, Partlar, Sasaniler, Hazar
Türkleri, Ermeniler, Mervaniler, Bizansl�lar, Selçuklular, Ahlat�ahlar,
Eyyûbiler, Harzem�ahlar, �lhanl�lar, Karakoyunlular, Akkoyunlular ve
Osmanl�lar egemenlikleri alt�na alm��lard�r.
67
Van’a Türkler’in ilk ak�nlar� Selçuklular döneminde olmu�tur. Sultan
Alparslan’�n 1071’deki Malazgirt zaferinden sonra Van ve çevresi Türkler’in
eline geçmi�tir. Selçuklular’dan sonra yöreye s�ras�yla �ranl�lar ve
Karakoyunlular egemen oldular. Van, 1514’teki Çald�ran Sava�� ile de
Osmanl� �mparatorlu�u’nun egemenli�i alt�na girdi.
19.yüzy�lda bölgede ya�ayan Ermeniler, ayaklanma giri�iminde
bulundular. Birinci Dünya Sava��’nda Rus birlikleri ile birlikte Van’� i�gal ettiler
(1915). Ruslar’�n 1918’de geri çekilmesiyle Van �ehri Türkler taraf�ndan
Ermeniler’den geri al�nd�. Tümüyle yak�l�p y�k�lm�� olan �ehir, bu tarihten
sonra geli�meye ba�layarak, 1923’te il merkezi oldu.
Osmanl� Devleti’nin son dönemlerinde Ermeniler’in yöreden göç
etmeleri/ettirilmeleri sonucu, bo�alan yerle�im yerlerine, sava� s�ras�nda
yöreden göç eden Türkler, Kürt a�iretleri ve �ran’dan göç eden Küresinliler
yerle�mi�tir.
4.1.2. Özalp ve Saray �lçelerinin Tarihçesi
Saray’�n bilinen en eski ad� “Serav” veya “Serâ” olarak geçmektedir.
Bu isim Farsça, suyun üzerindeki/üstündeki yer olarak yorumlanmaktad�r.
�lçenin Osmanl�lar dönemindeki ismi de baz� kaynaklarda Mahmûdi, baz�
kaynaklarda ise Mahmûdiye olarak geçmektedir.
Saray Urartular’�n eski yerle�im birimlerinden biridir. Tarihte
Ermeniler’in de ya�ad��� bilinen Saray, Birinci Dünya Sava��’nda bu yörede
Ruslar’la mücadele eden pa�an�n ismini (Kaz�m Pa�a), sonra da soyad�n�
68
(Özalp) alm��t�r. Daha sonra 1949 y�l�nda Saray’a yak�n olan Gargali
(Kargal�) köyü ilçe yap�larak Özalp ad�n� alm�� ve Saray ise önce Özalp
ilçesine ba�l� bir köy, sonra da 1990 y�l�nda Van iline ba�l� bir ilçe haline
gelmi�. 23 köyü bulunan Saray, Van’a 60 km uzakl�ktad�r. 52 köyü bulunan
Özalp ise Van’a 63 km uzakl�ktad�r.
4.1.3. Co�rafi Konum
Do�u Anadolu Bölgesi’nde bulunan Van, kuzeyden A�r�’n�n
Do�ubayaz�t, Diyadin ve Hamur ilçeleri; bat�dan Van Gölü ve A�r�’n�n Patnos
ilçesi, Bitlis’in Adilcevaz, Tatvan ve Hizan ilçeleri; güneyden Siirt’in Pervari
ilçesi, Hakkari ili, Hakkari’nin Beytü��ebab ve Yüksekova ilçeleri; do�udan
ise �ran devlet s�n�r� ile çevrilidir.
�lin yüzölçümü 19.299 km² ile Türkiye’nin yakla��k %2.5’ini
olu�turmaktad�r (D�E 2002:25). Genel olarak Van ilinin yükseltisi 1500
metrenin alt�na dü�mez, doruklar da 3000-4000 metreye yakla��r. �l
topraklar�n�n yeryüzü �ekillerine göre da��l�m�nda, %53.4’ü da�larla, %32.9’u
platolarla ve %13.7’si ovalarla kapl�d�r (Abdulkadiro�lu 1992:7).
4.1.4. �klim
Esas itibariyle karasal iklim bölgesinde yer almas�na ra�men, Van
Gölü’nün etkisiyle nispeten daha �l�man bir iklim özelli�i göstermektedir.
Yazlar� az ya���l� ve s�cak, k��lar� ise ya���l� (özellikle kar ya���l�) ve so�uk
69
geçer. Ancak son y�llarda, iklimde kayda de�er bir de�i�menin oldu�u, eskiye
oranla k��lar�n daha �l�k ve az ya���l� geçti�i gözlenmektedir. Van’�n en büyük
iklimsel özelli�i, Türkiye’nin en çok güne� alan illerinden biri olmas�d�r (y�l
ortalamas� olarak). Van Gölü havzas�nda iki mevsim oldu�u söylenebilir:
S�cak ve kurak geçen yaz, so�uk ve ya���l� geçen k��.
4.1.5. Nüfus
Tarih öncesi ve tarihi ça�lardan günümüze kadar Van bölgesinde
büyük çapta nüfus dalgalanmalar� olmu�tur. Birinci Dünya Sava�� öncesi
�ehir nüfusu 100.000’e yak�nken, sava� sonras� nüfus 7000 civar�na
dü�mü�tür. Bu dönemde ya�anan nüfustaki büyük dü�ü�, sava�ta ölenlerden
ba�ka, sava� nedeniyle Türkler’in bölgeden göçü ve Ermeniler’in tehcir ile
bölgeden ayr�l��� ile aç�klanabilir.
1927 y�l�nda Türkiye’nin nüfusu 13.648.270, Van ilinin nüfusu 75.437
olarak tespit edilmi�tir. Kilometrekareye dü�en ki�i say�s� 1927 y�l�nda
yakla��k 4 ki�i iken, 2000 y�l�nda 45 ki�iye yükselmi�tir. Son 73 y�lda Van
ilinin nüfusu 11.6 kat art�� göstermi� ve 2000 y�l�nda 887.524’e yükselmi�tir
(D�E 2002:25).
1927-1935 döneminde Van ilinin y�ll�k nüfus art�� h�z� binde 39.6’d�r.
ilin nüfusu 1927-2000 döneminde sürekli art�� göstermi�tir. �lde en yüksek
y�ll�k nüfus art�� h�z� binde 46.9 ile 1960-1965 döneminde ve en dü�ük y�ll�k
nüfus art�� h�z� ise binde 17.4 ile 1935-1940 döneminde gerçekle�mi�tir.
1990-2000 döneminde ilin y�ll�k nüfus art�� h�z� binde 32’dir (D�E 2002:25).
70
Van ili son on y�l içinde h�zl� bir �ehirle�me sürecine girmi�tir.
Havaalan�, üniversite gibi di�er bölgelerle ula��m, ileti�im-etkile�im ortam�n�
art�r�c� unsurlar�n olmas�, Van’� Do�u Anadolu Bölgesi’nde önemli bir konuma
getirmi�tir. Dolay�s�yla kentsel nüfus, sadece kendi köy ve ilçelerinden
gelenler ile de�il, di�er yöre kentlerinden gelenler-göçenler ile de artmaktad�r.
Ancak bu nüfusa i� istihdam�, hizmetler sektöründe yarat�lmas� ile s�n�rl�
kalmaktad�r. Bunun yan� s�ra, sermaye birikimi yapanlar�n bat� kentlerine
yerle�ip, bu sermayeyi orada kulland�klar�; topra��, hayvan� kendine
yetmeyen/olmayanlar�n ise bat�ya mevsimlik veya daimi i�çilik amac�yla
gittikleri gözlemlenmi�tir (Altuntek 1993:45,46).
4.1.6. Ekonomi
�lin ekonomik yap�s�, tar�m, sanayi, ticaret ve turizm faaliyetlerine
dayanmaktad�r. �l ekonomisinde bitkisel üretim ve hayvanc�l�k önemli bir yer
tutmaktad�r. Yörede karasal iklimin hüküm sürmesi ve sulaman�n az olmas�
tar�m� olumsuz yönden etkilemektedir. Ancak yap�m� devam eden barajlar�n
ve sulama kanallar�n�n faaliyete geçmesi ile, enerji üretimi ve tar�m alan�nda
önemli ilerlemelerin olmas� beklenmektedir. Arazinin bir k�sm�n�n tar�ma
elveri�li olmamas� çay�r ve meralar�n fazla olmas� hayvanc�l��� önemli bir
çal��ma sahas� haline getirmi�tir. �lde mevcut ve yap�lmakta olan sanayi
tesislerinin büyük bölümü tar�m ürünlerine dayal� i�letmelerdir. Un fabrikalar�,
bulgur fabrikas�, süt fabrikalar�, et kombinas�, et entegre tesisleri, yem
71
fabrikalar�, �eker fabrikas�, deri ve kundura fabrikas� ile a�aç sanayi bu tip
i�letmelerdir (Abdulkadiro�lu 1992:762).
1990’l� y�llarda Do�u ve Güneydo�u Anadolu bölgelerinde varolan
bölücü terör hareketleri, bölge ekonomisini olumsuz yönde etkilemi�tir.
Özellikle turizm ve hayvanc�l�k sektöründe kayda de�er gerilemeler olmu�tur.
Terör yüzünden k�rsal bölgelerdeki mera ve otlaklar�n kullan�lamamas�,
hayvanc�l��� bitirme noktas�na getirmi�tir. 1990’l� y�llara gelinceye kadar,
yöredeki kültürel miras ve tarihi eserler nedeniyle, Van ve çevresi büyük turist
kafilelerinin u�rak yeriydi. Söz konusu terör yüzünden ya�anan güvenlik
sorunlar� d���nda, turistik güzergah�n da de�i�mesiyle (turistlerin Karadeniz
üzerinden, Kars ve A�r� illerine u�rad�ktan sonra Van’a gelmeleri) turistik
sektörde büyük ekonomik kay�plar meydana gelmi�tir. Hayvanc�l�k ve
turizmdeki kötü gidi� hâlen sürmektedir.
Son y�llarda �ran ile gerçekle�tirilen s�n�r ticareti, bölge ekonomisine
büyük katk�lar sa�lam��t�r. Bu sektörde birçok arac� kurum ve bireysel giri�im
devreye girerek ekonomiye canl�l�k getirmi�tir. S�n�r ticareti vesilesi ile,
yöredeki ticaret hayat�nda zincirleme faaliyetler olu�mu�tur.
72
4.1.7. E�itim
Devlet �statistik Enstitüsü’nün verilerine göre, 1935-2000 y�llar� aras�
Van ili nüfusunun (6 ve daha yukar� ya�taki nüfus), okuma-yazma bilen oran�
�öyledir (D�E 2002:47):
Tablo 1. Nüfus say�m y�l� ve toplam nüfusa göre, okuma-yazma bilen oran�.
Say�m y�l� Toplam nüfus Okuma-yazma bilen oran� (%)
1935 107 879 6,01
1940 89 340 9,13
1945 96 911 13,37
1950 119 011 11,57
1955 131 058 18,43
1960 159 850 16,64
1965 206 138 24,03
1970 255 425 34,07
1975 299 195 31,57
1980 360 067 36,77
1985 416 891 50,78
1990 494 617 55,41
2000 696 370 68,06
73
Yukar�daki tabloyu okuma-yazma oranlar� aç�s�ndan de�erlendirecek
olursak; baz� önemli noktalar� vurgulamak gerekir. Van ili toplam nüfusu ve
okuma-yazma bilen oran� 5 y�lda bir yap�lan say�mlara göre ola�an
de�i�iklikler göstermektedir. Ancak 1940 y�l�nda yap�lan say�mda, nüfusun
1935’te yap�lan say�ma göre dü�ü� göstermesine ra�men, okuma-yazma
bilen oran� %3.12 yükselmi�tir. 1950’de yap�lan say�mda ise bir önceki
say�ma (1945) göre, artan nüfusa ra�men okur-yazarl���n toplam nüfustaki
oran� %1.80 dü�ü� göstermi�tir. Yine 1960’ta yap�lan say�mda 5 y�l
öncesinde yap�lan say�ma göre, artan nüfusa kar��n, okuma-yazma seviyesi
%1.79 oran�nda dü�mü�tür. Sonraki y�llarda ise artan nüfusa kar��n, okuma-
yazma bilen oran� da art�� kaydetmi�tir.
Bölgenin en önemli e�itim kurumu, 1982 y�l�nda hizmete giren
Yüzüncü Y�l Üniversitesi’dir. �lde üniversite kurulmadan önce, Erzurum
Atatürk Üniversitesi’ne ba�l� E�itim Enstitüsü, ilin en büyük e�itim
kurumuydu. Bugün geni� bir fakülte ve yüksekokul a��na ula�an üniversite,
hem yöredeki, hem de kom�u il ve ilçelerdeki yüksekokullar�yla e�itim-
ö�retime devam etmektedir.
Son y�llarda yörede yapt�r�lan ilkö�retim okullar�–liseler ve yöreye
yap�lan ö�retmen atamalar�, son yüksek düzeyde göç alan ili, e�itim-ö�retim
alan�nda büyük ölçüde rahatlatm��t�r.
74
4.1.8. Etnik Yap�
Etnik gruplar�n bir arada bulundu�u sosyo-kültürel görüntüler, yöreden
yöreye farkl�la��r. Etnik gruplar�n özel de�erleri, di�er gruplarla ili�kileri, di�er
gruplarla benzerlikleri ve farkl�l�klar�, her çokkültürlü ortamda/toplumda ayn�
özellikler ta��mayabilir.
Türkiye’nin birçok yöresinde oldu�u gibi, Van yöresinde de farkl� etnik
gruplar mevcuttur. Yöredeki grup kimliklerini sa�l�kl� bir �ekilde tan�mlamak
için, öncelikle yöredeki insanlar�n kimlik ifadelerini de�erlendirmek gerekir. Bu
ifadeler, hâli haz�rdaki etnik grup etiketleri ile vas�fland�rma yönteminden
önce gelmelidir. Buna göre her kimlik ifadesini, farkl� etnik grup anlam�nda
yorumlama, bizi yanl�� tan�mlamalara götürebilir.
Ayn� co�rafi bölgede dil, din, milliyet, köken, ideolojik yap� ve
ekonomik faaliyete göre etnik farkl�la�malar veya olu�umlar meydana
gelebilir. Fakat, etnik farkl�l�klar� do�urabilen bu etkenlerin i�levleri, her
co�rafi bölge veya her toplum için farkl� olabilir.
Nitekim Van yöresindeki kimlik ifadelerinde bu türden keskin ve ay�r�c�
etkenler, tam ve belirgin de�ildir. Bunu, yöredeki sosyal ve kültürel
benzerliklerin olu�turdu�u birlikten ve farkl� aidiyetlere mensup bireylerin,
toplumun her katman�nda (ekonomik, siyasal vb.) varolmas�ndan
anlamaktay�z.
Tarihi dönemlerde Van ve yöresi çe�itli kültürlere ve topluluklara yurt
olmu�tur. Bu kültürlerin ve topluluklar�n maddî ve sosyal izleri hâlen yörede
varl���n� sürdürmektedir.
75
Van ve yöresi, Birinci Dünya Sava�� öncesi, Müslüman ve
gayrimüslimlerin birlikte ya�ad��� bir bölgeydi. Bugün ise sadece
Müslümanlardan olu�an çe�itli gruplar�n ya�ad��� bir bölgedir.
Bugün il merkezinde ve baz� köylerde ya�ayan Türkmenler’den ba�ka,
Kürtler, Küresinliler (Cumhuriyetin ilk y�llar�nda �ran’dan göç edenler), Araplar
(Cumhuriyetin ilk y�llar�nda Siirt’ten göç edenler), M�t�r�plar (Çingeneler),
K�rg�zlar (Afgan-Rus sava�� s�ras�nda Afganistan’dan mülteci olarak
Türkiye’ye göç edip, Türkiye Cumhuriyeti vatanda�l���na geçenler) ve Do�u
Karadeniz Bölgesi’nden göç ederek yöreye yerle�en Karadenizliler (yöre
halk� bu toplulu�u Lazlar olarak adland�r�yor), yörenin toplumsal yap�s�n�
olu�turur.
Küresinliler toplulu�unu, 5.bölümde geni� olarak ele ald���m�z için, bu
bölümde daha çok yöredeki di�er gruplar� tan�mlamaya çal��aca��z.
Yöresel adland�rmalarda Türk veya Türkmenler’e “yerli” denir. Bu
sözcük “do�ma, büyüme bural�” anlam�na gelir. Türk nüfusunun tamam�na
yak�n� il merkezlerinde ve kasabalarda oturmaktad�r (Andrews 1992:70,71). �l
merkezinde ve baz� köylerde bulunan Van’daki Türkmenler de ço�unlukla
“yerli” olarak adland�r�lmaktad�rlar. Türkmenler Cumhuriyet öncesinde,
yörede Ermeniler, Yahudiler ve Kürtler ile birlikte ya�am��lar. Yöredeki baz�
köylerde ise Cumhuriyet öncesi Yezidiler’in de ya�ad��� bilinmektedir.
Yörede ba�l�ca, Buruki (Cumhuriyetin ilk y�llar�nda Kafkasya’dan göç
etmi�ler), Arvasi, Herto�i (Ertu�i), Gevdan (Hakkari’den göç etmi�ler), Mukuri,
Takuri, �emsikan, Haydaran (Heydaran), Dodeki (Dodkan), Milan (Milani),
�zdinan (Ezdinan), Celâli, Memiki, Evdoi a�iretlerinden olu�an Kürtler, hem il
76
merkezinde, hem de köylerde bulunmaktalar. Yöredeki Kürtler’in ço�u için,
Kürt kimlikleri kadar, mensup olduklar� a�iretin kimli�i de önemlidir.
Bölgede bulunan bir di�er topluluk da M�t�r�plar’d�r. Kelimenin kökeni
Arapça “mutrib (çalan, çalg�c�)”ten gelir. M�t�r�plar köken olarak Çingene
olmalar�na kar��n, yörede bu isimle an�lmaz ve adland�r�lmazlar. Grubun
d���ndakiler bu toplulu�u, M�t�r�p olarak adland�r�r. Kendilerinin kimlik ifadeleri
ise bir birlik olu�turmaz. Baz�lar� Türk, baz�lar� Kürt baz�lar� da Müslüman
oldu�unu ifade eder. Kendilerini asla Çingene veya M�t�r�p olarak tan�tmazlar.
Bunun nedeni, Çingene veya M�t�r�p kimliklerine reva görülen a�a��lama ve
kötü yak��t�rmalard�r.
M�t�r�plar’�n ”Gergut” olarak bilinen bir de alt grubu bulunur (bu grup
M�t�r�plar’a akraba olan kabile olarak da tan�mlan�r). Yörede il merkezinde -
yo�un olarak- Van Kalesi civar� ve �skele Mahallesi’nde; göçebe olarak
ya�ayanlar� ise Çald�ran ve Muradiye ilçelerinde bulunurlar. �lk bak��ta
M�t�r�plar’�n “getto” tipi yerle�im modelinde olduklar� görülebilir. Fakat, yo�un
olarak bulunduklar� mahallelerin d���nda da ikâmet ettikleri bilinmektedir.
Adaptasyon üzerinden ya�ad�klar� kültürel de�i�im ile birlikte, kendilerini
yöreye sonradan göç ile gelen gruplara göre daha “yerli” kabul ederler.
Baz�lar� Türkçe, baz�lar� da hem Türkçe, hem de Kürtçe konu�urlar. Kendi
aralar�nda konu�tuklar� özel bir konu�ma dili yoktur. Genelde her tür
meslekte bulunabilecekleri gibi, çalg�c�l�k, bal�kç�l�k, bohçac�l�k yo�un olarak
geçimlerini sa�lad�klar� u�ra� alanlar�d�r.
Çingenelere ili�kin hemen hemen hiç belge yoktur. Bu gruplar�n ya�am
tarzlar�ndan toplumsal uzakl�k ve genel bir anlay�� eksikli�i, ço�unluk
77
aras�nda bu gruplara dair giderilmesi güç, etnosentrik olarak renkli kli�eler ve
esprilerden zengin bir kaynak olu�turur (Andrews 1992:267).
Çingeneler, bulunduklar� bölgelerin yerel özelliklerine göre ya da ten
renkleri ve yapt�klar� i�ler dikkate al�narak farkl� isimlerle adland�r�lm��lard�r.
Erzurum, Artvin, Bayburt, Erzincan ve Sivas’ta “Po�a”; Van, Hakkari, Mardin
ve Siirt’te “Mutrib”; �ç Anadolu kentlerinde “Elekçi”; Akdeniz kentlerinde
“Arabac�”; Ankara’da “Teber”; Adana’da “Cono”; Kayseri, Adana, Osmaniye,
Sakarya ve Çorum’da “Haymantos”; Erzurum’da “��hb�z�nl�”; Trakya
bölgesinde “Roman”; Marmara ve Ege bölgesinde birçok yerde “Karaçi
tan�mlamalar� bunlardan birkaç�d�r (Özkan 1999:31).
Cumhuriyetin ilk y�llar�nda, bulunduklar� yerle�im birimindeki ekonomik
yetersizlikler ve Van’�n ticarî anlamdaki canl�l��� itibari ile, Siirt’ten Van’a göç
eden Araplar da yöredeki topluluklardan biridir. Yöredeki ticarî faaliyetlerde
ve sektörde önemli bir paya sahiptirler. Özellikle grup içi yard�mla�ma yoluyla
ticaretteki faaliyetleri, Siirtli olmaya dayanan bir dayan��ma örne�idir.
Van yöresinde bulunan bir di�er grupta; Karadenizliler’dir. �l
merkezinde (özellikle �skele Mahallesi’nde) ve Özalp ilçesinin Dönerdere ve
Emek köylerinde bulunan Karadenizliler’e de Türkmen diyebiliriz. Çünkü
Do�u Karadeniz’den göç edip yöreye yerle�en bu grup üyeleri, kendilerini
“Laz” olarak (yöredeki di�er gruplar�n tan�mlad�klar� gibi) tan�mlamazlar.
Karadenizliler, �ehir merkezinde di�er gruplarla iç içe, Emek ve Dönerdere
köylerinde ise yaln�z kendilerinin ya�ad��� bir yerle�im türünü
benimsemi�lerdir.
78
Yöredeki K�rg�zlar ise, Afgan-Rus sava�� s�ras�nda Afganistan’dan
Türkiye’ye göç etmi� ve Türkiye Cumhuriyeti vatanda�l���na geçerek, Erci�
ilçesinin Ulupamir köyünde iskana tâbi tutulmu�lar. Geçimlerini hayvanc�l�k,
tar�m ve el dokumas� ürünler ile sa�lamaktalar. Yörenin, ticaret hariç di�er
gruplarla ili�kileri s�n�rl� olan, tek toplulu�udur. Ya�ad�klar� köyde ba�ka bir
grup ya da topluluk bulunmamaktad�r.
Bütün bu farkl� grup kimlikleri ve farkl� köken kabulleri, -daha önce de
belirtti�imiz gibi- yörede “birbirinden çok farkl� etnik grubun varl���”n� ortaya
koyacak kadar farkl� sosyo-kültürel görüntüler çizmez. En az�ndan �unu
söyleyebiliriz: Yöredeki farkl� grup kimlikleri ile bilinen veya tan�mlanan
topluluklar�n, köken aidiyetleri bir tarafa b�rak�lacak olursa, uzun y�llar
ya�anan birliktelik, bir arada olmadan kaynaklanan kültürleme ve kültürle�me
süreçleri ile adaptasyon üzerinden ya�anan/sa�lanan kültürel de�i�im, yöre
topluluklar�n� kültürel anlamda birbirine yak�n hâle getirmi�tir.
Yörede gruplar aras�nda ya�anan farkl� bir olu�um da; farkl� gruplar�n
olu�turdu�u “biz birli�i”dir. Bu durum etnisite alan�nda farkl� bir yap�lanma
örne�idir. �öyle ki; özellikle il merkezinde uzun y�llar boyu birlikte ya�ayan
farkl� gruplar, �ehre sonradan göç ile gelen gruplara kar�� “biz”i olu�turmakta;
sonradan gelenler ise “onlar”� veya “ötekiler”i olu�turmaktad�r. Bu durum,
farkl� gruplar�n olu�turdu�u bir “sanal etnik olu�um”u karakterize eder.
Olu�umun temelinde, “yerli-yabanc�, bural�-d��ardan, evvel ahir bural�-
sonradan gelme” gibi kar��t yarg�lar, de�erlendirmeler yatar.
Bu de�erlendirme ile ilintili olarak ba�ka bir olu�um da, baz� yerle�im
bölgelerindeki farkl� etnik gruplar�n, bask�n veya despot olarak tan�mlad�klar�
79
gruba/a�irete kar�� birle�meleridir. Bu birle�me, yerle�im bölgesine sonradan
göç ile gelip yerle�en gruplara kar�� da gerçekle�ebiliyor. Burada ilgi çekici
olan bu durumu sembolize edecek olursak:
Yerle�im bölgesinde varolan gruplar:
“X” etnik grubuna ait “A” a�ireti,
“X” etnik grubuna ait “B” a�ireti,
“X” etnik grubuna ait “C” a�ireti,
“Y” etnik grubu.
Gruplar�n –sanal- birle�me �ekli:
“X” etnik grubunun “C” a�iretine kar��; “X” etnik grubunun “A” a�ireti,
“X” etnik grubunun “B” a�ireti ve “Y” etnik grubunun birle�mesi.
Bölgede ya�anan gruplar aras� uyumun yan�nda, çe�itli sorunlar,
önyarg�lar ve de�erlendirmeler de vard�r. Yöre insan�, Küresinliler’e �ran’dan
geldikleri/göç ettikleri için, “Acem” demektedir. Yine ayn� dü�ünce tarz�yla
Küresinliler’e “be�inci mezhepten olanlar” (dört hak mezhebin d���nda tutulan
�iilik’e atfen yap�lan yak��t�rma) gibi önyarg�sal tan�mlamalarda
bulunulmaktad�r. Bu durum tepkisel olarak Küresinliler’in de di�er gruplar
hakk�nda a�a��lay�c� anlamlar içeren isimlendirmelerine ve yorumlar�na
neden olmaktad�r.
Toplumsal gruplara tak�lan adlar/yak��t�r�lan lakaplar; onlar hakk�nda
üretilen önyarg�lar, a�a��lay�c�-kötüleyici de�erlendirmeler; onlara uygulanan
bask�lar ve tak�n�lan tutumlar/kar�� duru�lar, pek çok etnik grubun birbirinden
80
uzakla�mas�na neden olmaktad�r. Bu faktörler sebebiyle birçok toplumda,
etnik grup çe�itlili�inden kaynaklanan zenginlik, etnik gruplar aras� soruna
dönü�mü�tür.
Deyimler kimlik olu�um sürecinde önemli bir a��rl��a sahiptir. Siyasal
seçkinler taraf�ndan seçilen bu deyimler ve sözler, kitleleri mobilize
edebildikleri gibi di�er gruplara kar�� verilen mücadele s�ras�nda da
yararlan�lan unsurlard�r. Bu deyimlerin ve sözlerin grup içindeki ve di�er
gruplar aras�nda yaratt��� etki farkl� olabilir: Grup içinde farkl� etkiler
yarat�rken, di�er gruplar için tehdit arz eden bir içerik ta��yabilmektedirler
(Barth 2001:39).
Yöredeki gruplar veya topluluklar aras�nda ya�anan bir ba�ka sorun
da, yerel idareler baz�nda olu�an uygulamalard�r. Etnik gruplar�n birlikte
ya�ad�klar� yerle�im bölgelerinde, muhtarl�k veya belediye ba�kanl��� gibi
yerel idâri makamlar� elinde bulunduran gruplar, di�er gruplara farkl�
muamele uygulayabiliyorlar. Örne�in; köy suyunun kullan�m�.
Nadir de olsa, ya�anan ayr� bir sorun da, baz� köylerdeki okullar�n
kullan�m� sorunudur. Farkl� gruplar�n birlikte ya�ad��� köylerde, gruplar
aras�nda herhangi bir nedenle sorun ya�an�rsa, gruplardan biri çocuklar�n�
okula gönderemeyebiliyor. Okul hangi grubun mahallesinde veya yerle�im
bölgesinde ise, okuldan sadece o grup faydalanabiliyor.
Dü�ün, ölüm, belediye ve milletvekili seçimlerinde, yöredeki gruplar
genellikle kendi aralar�nda birliktelik sergilerler. Özellikle siyasi seçimlerde
aday�n bireysel kimli�inden çok, grup veya a�iret kimli�i ön plana
ç�kmaktad�r.
81
4.2. KATILIMCILARA A�T TANITICI B�LG�LER
4.2.1. Demografik Yap� ve Cinsiyet �li�kisi
Tablo 2. Kat�l�mc�lar�n cinsiyete göre da��l�m�.
Cinsiyet N %
Kad�n 22 20,00
Erkek 88 80,00
Toplam 110 100,00
Kat�l�mc�lar�n cinsiyete göre da��l�m�nda, erkek kat�l�mc�lar�n %80 gibi
bir oranla ço�unlu�u olu�turdu�u görülür. Kad�n kat�l�mc�lar�n %22 oran�nda
olmas�, yöredeki mahremiyet anlay��� ile aç�klanabilir. Ayr�ca, ara�t�rmac�
örneklem grubunu olu�tururken k�lavuz ve kaynak ki�iler yard�m�yla hareket
etti�inden, kat�l�mc�lar yarg�sal örnekleme yöntemiyle belirlenmi�tir (Tablo 2).
Tablo 3. Kat�l�mc�lar�n ya� aral���na göre da��l�m�.
Ya� Aral��� Kad�n Erkek Toplam
N %
N
%
N
%
26-35 2 9,09 8 9,09 10 9,09
36-45 4 18,18 15 17,04 19 17,27
46-55 10 45,45 18 20,45 28 25,45
56-65 2 9,09 23 26,13 25 22,72
66-75 2 9,09 9 10,22 11 10,00
76-85 2 9,09 9 10,22 11 10,00
86-95 0 0 0 0 0 0
96 ve üzeri
0 0 6 6,81 6 5,45
82
Yukar�daki tablo incelendi�inde çal��mam�za kat�lan Küresinliler’in
demografik yap�lar�n�n temel durumu ortaya ç�kmaktad�r. Kat�l�mc�lar�m�z�n
22 tanesini kad�nlar 88 tanesini erkek bireyler olu�turmaktad�r. Yukar�daki
tabloya bak�ld���nda, çal��mam�za kat�lan 110 Küresinli’nin %26,36’s� (29
birey) 46 ya� alt� yeti�kinlerden olu�urken, %73,63’ü (81 birey) 46 ya� üzeri
kat�l�mc�lardan olu�tu�u anla��lmaktad�r. 46 ya� alt� kad�n bireylerin say�s�n�n
az olmas� yörenin sosyo-kültürel yap�s�n�n geleneksel bak�� aç�s�na sahip
olmas�yla aç�klanabilir. 76 ya� üstü bireylerin say�s�n�n %15,45 gibi yüksek
bir oranda olmas� Küresinliler’in ya�am uzunluklar� hakk�nda da farkl� bir veri
elde etmemizi sa�lam��t�r. Ara�t�rma s�ras�nda kad�n kat�l�mc�larla
görü�mede, bölgenin mahremiyet duygusunun yo�unlu�u dezavantaj te�kil
etmi�tir. Yine ara�t�rma s�ras�nda genç bireylerdense ya�l� ve yeti�kin
kat�l�mc�lar, çal��mac�yla ileti�im kurmakta daha istekli davranm��lard�r. Ya�l�
kat�l�mc�lar�n grup hakk�nda kültürel birikime sahip olmalar� ve bu birikimi
payla�ma e�ilimleri, ara�t�rmac�n�n bu grup üzerinde yo�unla�mas�; kaynak
ki�ileri bu gruptan tercih etmesi yolunu açm��t�r.
Tablo 4. Kat�l�mc� ailelerinin çocuk say�s�.
Kat�l�mc� ailelerinin çocuk say�s�
N %
1-3 40 38,09
4-6 42 40,00
7-9 19 18,09
10-12 4 3,80
83
Ara�t�rmam�za kat�lan kat�l�mc� ailelerinin sahip olduklar� çocuk say�s�,
Tablo 4’e göre 4 grupta verilmi�tir. Buna göre; 105 evli kat�l�mc�n�n %38,09’u
1 ila 3 aras�nda çocu�a sahip olup, kat�l�mc�lar�n %60’tan fazlas�n�n 4 ve
daha fazla çocuk sahibi olduklar� görülmektedir. Bu durumun bir nedeni de,
ara�t�rmac�n�n kat�l�mc�lar� özellikle ileri ya�taki bireylerden belirlemesidir.
Dolay�s�yla, daha genç ya�taki evli bireylerin, daha az çocu�a sahip olduklar�
öngörülmektedir.
Tablo 5. Kat�l�mc�lar�n karde� say�s� da��l�m�. Kat�l�mc�larda karde�
say�s� N %
1-3 19 17,27
4-6 44 40,00
7-9 29 26,36
10-12 13 11,81
13 ve üzeri 5 4,54
Kat�l�mc�lar�n %82,72’si gibi büyük bir k�sm�n�n, 3’ten fazla çocuklu
ailelerden geldi�i anla��lmaktad�r. Tablo 5, bir önceki tablo ile
kar��la�t�r�ld���nda, ortaya demografik yönden büyük farkl�l�klar ç�kt���
görülecektir. Bundan da anla��laca�� üzere, kat�l�mc�lar�n bir sonraki ku�a�a
göre daha fazla nüfusa sahip haneler olu�turdu�u görülmektedir. Önceki
ku�a��n evliliklerinde rol oynayan “kuma getirme” ve “do�um kontrolü
yöntemlerinin olmay���” da, bu farkl�l��� aç�klayan sebeplerdendir.
84
4.2.2. Do�um Yerleri ve Yerle�im Birimleri
Tablo 6. Kat�l�mc�lar�n do�um yerleri.
Kat�l�mc�lar�n do�um yerleri
N %
Van-Merkez 49 44,54
Özalp 38 34,54
Saray 19 17,27
Hoy (�ran) 4 3,63
Ara�t�rmam�za kat�lan Küresinliler’in 106’s�n�n do�um yeri Van, 4’ünün
ise �ran’�n Hoy �ehridir. �ran do�umlu olan kat�l�mc�lar�n tamam� 90 ya��n�n
üzerinde olan bireylerden olu�maktad�r (Tablo 6).
Tablo 7. Kat�l�mc�lar�n ya�ad�klar� yerle�im birimlerinin da��l�m�.
Kat�l�mc�lar�n ya�ad�klar� yerle�im
birimleri
N %
�l 53 48,18
�lçe 20 18,18
Köy 37 33,63
Kat�l�mc�lar�n ara�t�rma tarihinde ya�ad�klar� yerle�im birimleri Tablo
7’de gösterilmi�tir. Buna göre kat�l�mc�lar�n %48,18’i il merkezinde, %51.81’i
ise ilçe ve köylerde ya�amaktad�r. Ara�t�rma s�ras�nda görü�tü�ümüz
Küresinliler, -günümüzde- Küresinli nüfusunun köy ve ilçelere oranla il
merkezinde daha yo�un oldu�unu ifade etmi�lerdir.
85
4.2.3. Medeni Durum
Tablo 8. Kat�l�mc�lar�n, cinsiyete göre medeni durum da��l�m�.
Kad�n Erkek Toplam Medeni durum
N % N % N %
Evli 20 90,90 76 86,36 96 87,27
Bekar 0 0 5 5,68 5 4,54
Dul 2 9,09 7 7,95 9 8,18
Kat�l�mc�lar�n tamam�n�n 26 ya� üzerinde olu�u sebebiyle, ara�t�rmaya
kat�lanlar�n yakla��k %95’i evli veya dul, %5’ine yak�n� ise bekard�r. Ara�t�rma
çerçevesinde, toplulu�u en iyi �ekilde temsil etmesi bak�m�ndan,
kat�l�mc�lar�n a��rl�kl� olarak ya�� büyük ve yeti�kin bireylerden olu�mas�na
özen gösterildi.
Tablo 9. Evli kat�l�mc�lar�n, evlilik ya�lar�na göre da��l�m�.
Kad�n Erkek Toplam Evlilik ya��
N % N % N %
14-17 10 45,45 1 1,20 11 10,47
18-21 8 36,36 20 24,09 28 26,66
22-25 3 13,63 46 55,42 49 46,66
26-29 1 4,54 12 14,45 13 12,38
30-33 0 0 2 2,40 2 1,90
34 ve üzeri
0 0 2 2,40 2 1,90
86
Kat�l�mc� bireylerin evlilik ya�lar�, cinsiyete göre farkl�la�maktad�r.
Tablo 9’a bakt���m�zda ilk göze çarpan, kad�nlar�n erkeklere nazaran daha
küçük ya�larda evlendi�idir. Nitekim kat�mc� kad�nlar�n en yüksek orandaki
(45,45) evlilik ya�� aral��� 14-17, kat�l�mc� erkeklerin ise 22-25 (55,42)’tir. Bu
tabloyu olu�tururken edindi�imiz bir ba�ka izlenim de; ö�renim durumu daha
ileri düzeyde olan veya ekonomik ba��ms�zl���n� kazanan kad�nlar�n daha
ileri ya�larda evlilik yapt���d�r. Kat�l�mc�lardan, 30 ya��ndan sonra
evlenenlerin tamam� erkektir.
4.2.4. Ö�renim Durumu
Tablo 10. �renim durumu da��l�m�.
Kad�n Erkek Toplam Ö�renim durumu
N % N % N %
Okur-yazar 6 27,27 9 10,22 15 13,63
Okur-yazar de�il 4 18,18 15 17,04 19 17,27
�lkokul mezunu 8 36,36 31 35,22 39 35,45
Ortaokul mezunu 0 0 7 7,95 7 6,36
Lise mezunu 2 9,09 20 22,72 22 20,00
Üniversite mezunu 2 9,09 6 6,81 8 7,27
Ö�renim durumu da��l�m�n� gösteren tabloda, yine cinsiyete göre
olu�an farkl�l�klar� görmekteyiz. Kat�l�mc� kad�nlarda sadece okur-yazar
olanlar�n oran� %27,27 iken, bu oran erkek kat�l�mc�larda %10,22’dir. Yine
lise mezunu kat�l�mc� bayanlar�n oran� %9,09 iken, bu oran erkek
kat�l�mc�larda %22,72’dir. Tablomuzda da görüldü�ü üzere; “okur-yazar de�il,
87
ilkokul mezunu ve üniversite mezunu” gruplar�ndaki kad�n ve erkek
kat�l�mc�lar�n oranlar� birbirine yak�nd�r. Hem cinsiyete göre, hem de
toplamda, en yüksek orandaki (kad�n:%36,36;erkek:%35,22,toplam:%35,45)
ö�renim durumunun “ilkokul mezunu” oldu�unu görmekteyiz.
4.2.5. Meslek Grubu
Tablo 11. Meslek grubu da��l�m�.
Kad�n Erkek Toplam Meslek grubu
N % N % N %
Memur 2 9,09 9 10,22 11 10,00
Emekli memur
0 0 7 7,95 7 6,36
��çi 0 0 11 12,50 11 10,00
Emekli i�çi
0 0 4 4,54 4 3,63
Rençper 0 0 48 54,54 48 43,63
Ev han�m� 18 81,81 0 0 18 16,36
Ö�retmen 2 9,09 2 2,27 4 3,63
T�bbî mümessil
0 0 2 2,27 2 1,81
�air-gazeteci
0 0 1 1,13 1 0,90
Esnaf 0 0 3 3,40 3 2,72
Antikac� 0 0 1 1,13 1 0,90
Kat�l�mc�lar�n ço�unu il merkezindeki Küresinliler’in olu�turmas�na
ra�men, meslek grubu tablosuna (Tablo 11) bakt���m�zda %43 oran�ndaki
bireyin rençperlik yapt���n� görüyoruz. �lçe ve köylerdeki Küresinliler’in
tamam�na yak�n�n�n rençperlik yapmalar�ndan dolay�, bu sonuca ula�m��
88
bulunuyoruz. Kat�l�mc�lardan kad�nlar�n, erkekler kadar farkl� meslek
gruplar�ndan olmad�klar�n�, ço�unlu�unun (%81,81) ev han�m� oldu�unu
görüyoruz.
4.2.6. Ekonomik Durum
Tablo 12. Ekonomik durum da��l�m�.
Kat�l�mc� ailelerinin ayl�k ortalama geliri
N %
100-300 YTL aras� 3 2,72
300-500 YTL aras� 28 25,45
500-750 YTL aras� 55 50,00
750-1000 YTL aras� 13 11,81
1000 YTL’den fazla 11 10,00
Tablo 12’deki ayl�k ortalama gelir düzeyi da��l�m�, 2003-2004 y�llar�
için geçerlidir. Dolay�s�yla bu tablodaki bilgiler, bu y�llara göre
de�erlendirilmelidir. Kat�l�mc�lar�n %50’si 500-750 YTL aras� gelirinin
oldu�unu beyan etmi� olup, özellikle rençperlik yapanlar�n ayl�k gelirleri y�ll�k
kazançlar�na göre belirlenmi�tir. Esnaf veya birden fazla çal��an� olan
kat�l�mc� ailelerin, ayl�k gelir düzeyinin 1000 YTL’den fazla oldu�u
saptanm��t�r.
89
Tablo 13. Sahip olunan ta��t ve gayr�-menkul durumu.
Sahip olunan ta��t ve gayr�-menkuller
N %
Ev 22 20,00
Ev, arazi 44 40,00
Ev, otomobil 14 12,72
Ev, arazi, otomobil 10 9,09
Ev, arazi, traktör 4 3,63
Otomobil 7 6,36
Hiçbiri 9 8,18
Ara�t�rmaya kat�lan Küresinliler’in büyük bir k�sm�n�n (%40) kendi evi
ve arazisi bulunmaktad�r. Tablo 13’ten ç�karabilece�imiz bir sonuçta,
kat�l�mc�lar�n %85,45’inin kendilerine ait evlerinin olmas�d�r. Hiçbir ta��t ve
gayr�-menkulü bulunmayan kat�l�mc�lar�n genelini, ekonomik yönden çok kötü
olarak de�erlendirmek yanl�� bir saptama olur. Çünkü baz� kat�l�mc�lar�n
geni� aile modeline uygun ya�ad�klar� ve sahip olunan ta��t ve gayr�-
menkullerin ise aile büyü�ünün tasarrufunda olmas� durumunu göz önünde
bulundurmak gerekir.
90
BE��NC� BÖLÜM
KÜRES�NL�LER’�N KÜLTÜREL K�ML���
5.1. TAR�HSEL BOYUT
5.1.1. Küresinli Kelimesinin Etimolojisi
Tablo 14. Küresinli kelimesinin anlam�.
Küresinli(ler) kelimesinin anlam�
N %
Sünnî toplumu 20 18,18
�ran’dan göç eden Sünnîler/muhacirler
11 10,00
Giresunlular anlam�nda 16 14,54
Gure-Sünnî kelimelerinin birle�mesi
21 19,09
Sünnî Azeriler 9 8,18
Sünnîler’in �ran’da ya�ad�klar� bölge
4 3,63
Sünnîo�lu, Sünnîo�ullar� 13 11,81
Kürt Hasanlar 2 1,81
Kür nehri civar�nda ya�ayan Azeriler
2 1,81
Kör Hasan’�n soyundan gelenler
4 3,63
Bilmiyorum 8 7,27
Toplam 110 100,00
Ara�t�rma alan�nda görü�tü�ümüz Küresinliler’den, “Küresin, Küresinli,
Küresinliler” kelimelerinin kökenleri hakk�nda çe�itli yan�tlar ald�k. Bu yan�tlar�
91
Tablo 14’te genel olarak 11 grupta toplad�k. %70,90 oran�ndaki kat�l�mc�n�n
verdi�i yan�tlarda, bu kelimelerin kökeninde Sünnî vasf�n�n oldu�u
anla��lmaktad�r.
“Küresin” veya “Küresinli” kelimelerinin kökeni ve ne anlama geldi�i,
kesin olarak bilinmemekle beraber, Küresinliler aras�nda bu kelimeler
hakk�nda çe�itli iddialar ve rivâyetler öne sürülmektedir. Bu kelimelerin
etimolojisiyle ilgili yaz�l� kaynaklarda da yeterli bir bilgiye rastlanmamaktad�r.
Bu konuda varolan bilgiler, ço�unlukla sözlü kaynaklardaki rivayetlerden
ibarettir.
Küresinli kelimesinin kökeni hakk�nda ara�t�rma alan�nda elde edilen
bilgiler çe�itlilik göstermektedir. Bu kelimenin ne anlama geldi�i, ne demek
oldu�uyla ilgili sorular�m�za ald���m�z ayr�nt�l� yan�tlar �öyledir:
� Sünni toplumu anlam�ndad�r,
� Kelimenin kökeni, Sünniler’in yo�un olarak yerle�tikleri, ya�ad�klar�
bölgeden (Güney Azerbaycan) kaynaklan�r,
� �ran’da Kürt kökenli olduklar� varsay�larak “Kürt Hasanlar” olarak
adland�r�lmalar� ve bu lakap türü adland�rma, Küresinliler �ekline
dönü�mü�tür,
� Atalar�m�z çok eskiden Giresun’da ya�ad�klar� için, Küresinliler isminin ilk
hâli Giresunlular’d�r,
� Kelimenin asl� Küresünni’dir. Bu bölgede, bu çevrede, bu kürede (�ran’�n
kuzeybat� bölgesinde) ikamet eden, ya�ayan Sünniler manas�n� içerir,
� �ran’da Küre adl� bir nehrin civar�nda ya�ayan Azeriler’e, Küresünni
denmektedir,
92
� Küresinliler, Kör Hasan diye birinin soyundan gelmi�tir,
� Küresinliler’i �ran’daki �ii Acemler’den ve �ii Azeriler’den ayr� tan�mlamak
için, Sünni vas�fl� bu isim tak�lm��,
� Küresinli kelimesi “gure” (Kürtçe, o�ul-o�lu anlam�nda) ve “Sünni”
kelimelerinden türetilen “Guresünni” kökünden gelmektedir. Dolay�s�yla
Küresinli; Sünnio�lu, Sünnio�ullar� anlamlar�n� içermektedir.
Çe�itlilik gösteren bu rivayetlerden sonuncusu, Küresinliler taraf�ndan
en fazla kabul görendir. Küresinliler bu rivayeti �öyle aç�klamaktad�rlar:
“Küresinliler �ran’da Kürtler ile y�llard�r ayn� co�rafi bölgeyi
payla�makta ve ayn� yerle�im birimlerinde ya�amaktalar. Kürtler ile ayn�,
Acemler ile farkl� bölgede ya�amalar�n�n bir nedeni; Acemler ile aralar�ndaki
mezhep farkl�l���d�r. Küresinliler ile Kürtler Sünnî; Acemler ise �iî mezhebine
mensupturlar. Bu sebeple Kürtler, ayn� bölgeyi, ayn� mezhebi payla�t�klar�
Küresinliler’e Sünnio�lu, Sünnio�ullar� anlamlar�n� kar��layan “Guresünnî”
demi�ler. Bu isimlendirmenin özünde; Kürtler’in Küresinliler’i dîni bir
de�erlendirme ile kendilerine yak�n görmelerinden gelen bir anlay�� yatar”.
Kür ve Aras, Azerbaycan’�n önemli nehirlerindendir. Aras nehri,
Kür(Kura) nehrinin bir koludur. Ayr�ca co�rafi bak�mdan Azerbaycan’�n en
büyük düzlü�ü Kür-Aras Ovas�’d�r. Dolay�s�yla, Kür(Kura) ve Aras nehirlerinin
isimleri birle�mesi de, Küresinli kelimesinin etimolojisi hakk�nda bilgi verebilir.
Nitekim, görü�tü�ümüz baz� Küresinliler, atalar�n�n söz konusu nehirlerin
civar�nda ya�ad�klar�n� belirtmi�lerdir.
93
5.1.2. Küresinliler’in Etnik Kimli�i
Tarihi kaynaklar, bölgede milattan önce 2000 y�llar�nda ya�ayan
“Kussiler” ad�yla bilinen bir kavimden bahseder. Tabi Küresinliler’in bu
kavimle herhangi bir akrabal���n�n olup-olmad��� net olarak bilinmemektedir
(F�rat 1970:11).
�slâm Ansiklopedisi’nin Kürtler bölümü yazar� Minorsky,
Süleymaniye’de, Savucbulak’da “sokaklara boyun e�mi� Küresinliler”in
görüldü�ünü belirtmi�tir (akt. R��vano�lu 1978:137).
Z. V. Togan ise Rusya’da H�ristiyan olmu� ve say�lar� yüzbinleri a�an
Türk as�ll� bir oymak olan “Kuresin” den bahsetmektedir. �erefname’de de
Dersim oymaklar� aras�nda gösterilen “Kures/Kuri�” oyma��n�n oldu�unu
bilmekteyiz (R��vano�lu 1978:187).
Küresinliler’in, etnik grup kriterlerini ta��y�p-ta��mad���n�, Smith’e göre
“etnik bir toplulukta bulunacak alt� ana özelli�e (kolektif bir ad, özel bir soy
miti, payla��lan tarihi an�lar, ortak kültürü di�er kültürlerden farkl� k�lan bir ya
da birden fazla unsur, topra��na ba�l�l�k, nüfusun önemli kesimleri aras�nda
dayan��ma duygusu)” bakarak tart��abiliriz (1993:2): Kolektif bir topluluk
isminin varl���, farkl�l�k arz etse de soy mitinin oldu�u, payla��lan tarihi
an�lar�n anlat�la-geldi�i (özellikle göç ve �ran’da ya�ananlarla ilgili hikâyeler,
rivâyetler), gruba özgü �ivesel kelimelerin kullan�m�, grup içi dayan��ma ve
“biz” bilincinin varl���, Küresinliler’i bölgedeki di�er gruplardan ay�ran kültürel
kimlik özellikleridir. Smith’in alt� ana grupta toplad��� özelliklerden “topra��na
ba�l�l�k” maddesine göre bir de�erlendirme yapacak olursak; ara�t�rma
alan�m�zda görü�tü�ümüz kat�l�mc� Küresinliler’in tamam� bugün, göç ettikleri
94
topraklara kar�� herhangi bir ba�l�l�k hissetmediklerini, o topraklara dönmeyi
arzulamad�klar�n� ifade ediyorlar. Onlar için “topra�a ba�l�l�k”, sadece bugün
ya�ad�klar� Türkiye topraklar�na kar�� duyulan ba�l�l��a kar��l�k geliyor.
Tablo 15. Küresinli kimli�inin tan�mlanmas�.
Küresinli kimdir? N %
�ran’dan göç eden Azeri Türkleri
28 25,45
�ran’dan gelen Türk muhacirler
2 1,81
�ran’dan göç eden Sünnîler
9 8,18
Selçuklu Türkleri 2 1,81
O�uz Türkleri/O�uz boyu/Av�ar boyu
7 6,36
Osmanl� soyundan 2 1,81
Güney Azerbaycan Türkleri
4 3,63
Türk boyu/Türk as�ll� bir topluluk
15 13,63
Hatuno�ullar� 6 5,45
Sünnî Azeriler 7 6,36
A�iret 16 14,54
Kabile 10 9,09
Millet 2 1,81
Yapt���m�z alan ara�t�rmas�nda, Küresinliler’in kimli�i ile ilgili
sorumuza kar��l�k, %25,45 oran�nda “�ran’dan göç eden Azeri Türkleri”
yan�t�n� ald�k. Genel olarak Tablo 15’te, Küresinliler’in %35,45 oran�nda Azeri
kökenli olduklar� yönündeki ifadelerini görmekteyiz. Topluluk kimli�ini göç
ettikleri topraklar (�ran) ile tan�mlamaya çal��anlar�n oran� ise %35,45’tir.
95
%14,54 oran�ndaki kat�l�mc� da Küresinli kimli�ini Sünnîlik vasf� ile birlikte
tan�mlam��t�r. %52,72 gibi yüksek bir orandaki kat�l�mc�n�n ise, kimlik
ifadelerinde “Türk” kökenli olmalar�na vurgu yapt�klar�n� görmekteyiz.
Küresinli kat�l�mc�lar�n bir k�sm� (%5,45) da, kendilerinin bir di�er topluluk
lakaplar�n�n “Hatuno�ullar�” oldu�unu, bu lakab�n kendilerine Türkiye’ye göç
etmelerinden sonra verildi�ini ileri sürmekteler.
1813 y�l�nda imzalanan Gülistan Antla�mas� gere�i, Azerbaycan
topraklar� ikiye bölünmü�tür. Azerbaycan’�n kuzey bölümü Rusya
topraklar�na, güney bölümü ise �ran topraklar�na dahil edilmi�tir. �ran
topraklar�nda kalan Azeriler, bugün en büyük yerle�im birimi Tebriz olan
Güney Azerbaycan (�ran Azerbaycan�) bölgesinde ya�amaktalar. Hâlen ço�u
Küresinli’nin “Güney Azerbaycanl�’y�z” demelerinin mant���, bu tarihsel
olayd�r. Azeriler’ce kuzey ve güney olarak adland�r�lan Azerbaycan topraklar�,
asl�nda Rusya ve �ran devletlerince bu �ekilde adland�r�lmazlar. Yaln�z,
Azeriler bu co�rafi bölgeyi geçmi�ten-bugüne, bu �ekilde tan�mlarlar. Bu
tan�mlama bazen Sovyet Azerbaycan�-�ran Azerbaycan� �eklinde de dile
getirilir.
Küresinliler, konu�ma dili ve baz� kültürel unsurlar aç�s�ndan Azeriler
ile benzerlikler gösterir. Hatta görü�tü�ümüz ço�u Küresinli, kendilerinin
Azeri olduklar�n� belirtmekteler. Yaln�z, kendi anlat�mlar�na göre, �ran’da
ya�ayan Azeriler ile Küresinliler aras�nda da farkl�l�klar oldu�unu ifade
ediyorlar. Nitekim, �ran’da ya�ayan tüm Azeriler’e Küresinli denmemekte,
sadece �ran’�n kuzey-bat� taraf�ndaki lokal bir çevrede bulunan Azeriler,
Küresinli olarak adland�r�lmaktad�r.
96
Küresinli kelimesinin kökeni gibi, Küresinliler’in etnik kökeni hakk�nda
da yaz�l� kaynaklarda yeterli bilgiye rastlanmamaktad�r. Yaln�z, ara�t�rma
alan�nda kat�l�mc�lardan sa�lanan bilgilere göre; Küresinliler’in –büyük
ço�unlukla- Türk kimli�ini, bir “üst kimlik”, Türk kelimesini ise bir �emsiye
kavram olarak kabul ettikleri sonucuna varmaktay�z. Bununla birlikte, Türk
kimli�inden Küresinli kimli�ine gelinceye dek, silsile usûlü bir kimlik ifadesine
tan�k olmaktay�z. Bu anlamda, Türk soylu halklara mensûbiyetlik ön plana
ç�kmaktad�r.
Küresinliler, öncelikli kimliklerinin “Türk kimli�i” oldu�una vurgu
yaparak, kendilerine atfedilen di�er kimlikleri (�ranl�, Acem vb.) ayn� dozda
reddederler. Kendileri d���ndakilerin farkl� kimlik yak��t�rmalar�n� da haks�z ve
mesnetsiz iddialar oldu�unu dile getirirler.
Ara�t�rmam�z s�ras�nda Van il merkezinde görü�tü�ümüz
Küresinliler’den Timurlenk Bozkurt, kendilerinin O�uzlar’�n Af�ar boyundan
olduklar�n� ifade ederek -bu ifadesini kan�tlarcas�na- merhum babas�
Gazizâde Molla Mehmet Ali (Molla Bozo)’nin yazd��� bir �iirden üç dizeyi dile
getiriyor:
Gazzedeyim Af�ar�m
Gece gündüz dert yazar�m
Çoktand�r gurbet gezerim.
Nitekim tarihi kaynaklardan, Af�arlar’�n O�uz Türkleri olup, �ran’�n
kuzeyinde, Anadolu’nun daha çok güneyinde ve Afganistan’�n baz�
bölgelerinde ya�ayan bir topluluk oldu�unu ö�renmekteyiz.
97
Bir ba�ka Küresinli (Hasan Binici) ise, etnik kimli�e dîni aç�dan
yakla�arak, Küresinli toplulu�una kar��, yöre (Van yöresi) halk�n�n bir
önyarg�s�ndan �ikayetçi oluyor:
“Kendi vatan�m�z kabul etti�imiz Türkiye’de, göç dönemi muhacir
konumuna dü�tük. Göçün akabinde yerle�im bölgelerimizde, birlikte
ya�ad���m�z yöre insanlar�, �ran’dan geldi�imiz için bize Acem lakab�n�
takt�lar. Halbuki biz Sünni’yiz, Acemler �ii’dir. Biz Türk’üz, Acemler �ran’�n
yerli halk� olan Farsl�lar’d�r”.
Küresinliler’in kendi ifadelerine göre, bir ba�ka topluluk lakaplar� da
Hatuno�ullar�’d�r. Bu lakab�n kökeni, yine kendilerince de bilinmemektedir.
Yaln�z bu lakab�n kendilerini yüceltti�ine dem vurarak, övgü ile dile
getirmekteler.
Topluluk içinde çe�itli yak��t�rma veya lakap diyebilece�imiz
isimlendirmeler, dikkat çekmektedir. Bu isimlendirmeler daha çok toplulu�un
kendi içindeki sanal adland�rmalard�r. Bunlar ilk intiba olarak birer alt kimlik
gibi görünürler. Fakat topluluk üyeleri bu isimlendirmelerden pek de ho�nut
de�iller. Çünkü Küresinliler’in bu �ekilde farkl� alt gruplara ayr�ld�klar�n�
reddederek, toplulu�un dün ve bugün sürecinde farkl�l�k arz etmedi�ini ifade
ederler. Yani kendi yorumlamalar� ile Küresinliler’in grupla�ma veya
farkl�la�ma gibi durumlar�n�n olmad���n� söylemektedirler.
Övgü ile söz etmedikleri alt grup veya alt kimlik tan�mlamalar�-
yak��t�rmalar� da topluluk içinde tart���lmaktad�r. Bunlar büyük bir olas�l�kla
Küresinliler’in yöredeki yerle�im birimlerinin türünden kaynaklanmaktad�r.
Da�l�k Küresinlisi (k�rsalda ya�ayanlar), Düzlük Küresinlisi (�ehirde
98
ya�ayanlar), Türk Küresinlisi, Acem Küresinlisi, Kürt Küresinlisi gibi
yak��t�rmalar, özellikle k�rsalda-köylerde ya�ayan Küresinliler’i rahats�z
etmektedir. Yaln�z bu yak��t�rmalar toplulu�un d���ndan de�il, içinden
kaynaklanmaktad�r. Asl�nda bu durum, toplulu�un kendi içinde ya�anan “biz
ve onlar” türü bir “d��lama” veya mikro düzeyde tasavvur edilen alt
kimliklendirme olay�d�r.
Bizi bu yarg�ya götüren; k�rsalda/ücra köylerde ya�ayan ve Türkçe’nin
d���nda Kürtçe’yi de konu�ma dilinde kullanan Küresinliler’in, toplulu�un il
merkezinde ya�ayanlar�nca hâkir görüldü�ü/küçümsendi�i türündeki îmalar�
ve ifadeleridir. Ancak k�rsalda ya�ayanlar da, bu yak��t�rmalara tepki olarak,
�ehirde ya�ayanlar için Acem Küresinlisi ifadesini kullanmaktalar.
Nihayetinde Acem olmak da Küresinliler’ce ho� kar��lanan bir yak��t�rma
olmad���ndan, ortada kar��l�kl� bir a�a��lama söz konusudur.
Topluluk içindeki bir ba�ka isimlendirme olay� da; Küresinli kimli�inin
alt�nda olu�an Yezdikanl�, Kangenli, H�nd�vanl�, Almal�l� vb. kabile isimlerini
and�ran kimliklendirmelerdir. Bu grup isimleri, Küresinliler’in Anadolu’ya
göçünden önce �ran’da ya�ad�klar� köylerin isimlerinden kaynaklanmaktad�r.
Tabi bu isimlerin ortak paydas�, yine Küresinli kimli�idir. Göçten sonra
Anadolu’ya yerle�en topluluk üyeleri, birbirlerinin hangi köylerden geldiklerini,
bu tarzdaki tan�mlama ile anlamaktalar. Göçün gruplar, kabileler halinde
olmas� ve göçün, göç öncesi yerle�im bölgelerine göre �ekillenmesi de bu
isimlendirmelerin alt�nda yatan sebeplerdendir.
Toplulu�un Anadolu’ya göç etmeden önce ve göç ettikten sonraki ilk
dönemleri, etnik özelliklerinin varl���ndan söz edilebilir. Yaln�z, Anadolu’da
99
ilerleyen zamanlarda ya�ad�klar� kültürel adaptasyon sonucu, etnik
özelliklerinin belirginli�i tart��mal�d�r.
Küresinliler’i sosyo-kültürel aç�dan inceledi�imiz bu çal��mada,
toplumsal bir kavram ile tan�mlamaya ihtiyaç duydu�umuz için, grup veya
topluluk olarak adland�rd�k. Yine, Küresinliler, ayn� de�erleri benimseyen
homojen insan toplulu�u olmas� sebebiyle cemaat; ayn� kökten geldikleri ve
kabile tipi birliklerden olu�tu�u için a�iret özellikleri ta��maktalar. Yaln�z, özel
kurumsal ili�kileri ve görece, büyük insan toplulu�u olmad���ndan toplum;
göçebe bir topluluk olmad���ndan oba; ve ulus bütününün d���nda
olmad���ndan az�nl�k özellikleri ta��mamaktad�rlar.
Tablo 16. Küresinliler’in a�iret kimli�i.
Küresinliler a�iret midir? N %
Evet 38 34,54
Hay�r 72 65,45
Ara�t�rmam�zda ula�t���m�z sonuca göre; Küresinli kat�l�mc�lar�n
%65,45’i a�iret olmad�klar�n� savunmaktalar. A�iret olduklar�n� ifade eden
kat�l�mc�lar�n büyük ço�unlu�u, ilçe ve köylerde görü�tü�ümüz
Küresinliler’dir. Az da olsa �ehir merkezinde de, a�iret oldu�unu dü�ünen
Küresinliler bulunmaktad�r.
Toplulu�un k�rsalda ve s�n�r köylerinde bulunan kesimi a�iret
olduklar�n� iddia ederken; kent merkezinde bulunanlar�n büyük bir k�sm� ise
kendilerinin a�iret olmad�klar�n�, Küresinliler’de a�iret yap�lanmas�n�n
100
bulunmad���n� belirtiyorlar. Yaln�z, her iki kesimde de Küresinli olma bilinci,
varl���n� korumaktad�r.
Tablo 17. Küresinliler’i di�er gruplardan ay�ran özelliklerin varl���.
Küresinliler’i di�er grup veya a�iretlerden ay�ran özellikler var m�d�r?
N %
Var 72 65,45
Yok 38 34,54
Alan ara�t�rmas�nda, “Yöredeki di�er a�iret veya gruplardan fark�n�z
ne, sizi yöredeki di�er gruplardan/a�iretlerden ay�ran özellikler var m�d�r?”
sorumuza çe�itli yan�tlar al�rken, ço�unlukla “Biz zaten a�iret de�iliz ki,
yöredeki di�er insanlardan fark�m�z olsun!” gibi de�erlendirmelerle
kar��la��lm��t�r. Kat�l�mc�lar�m�z�n ço�u a�iret olmad�klar�n� ifade ederken,
%65,45’i yine de kendilerini di�er gruplardan ay�ran özelliklerin var oldu�una
inan�yor. Ay�r�c� özelliklerin olmad���n� savunanlar ise yörede milliyet ve din
aç�s�ndan herhangi bir fark�n bulunmamas�n�, dayanak noktas� olarak
gösteriyorlar. Bu kriterler onlara göre farkl�l���n olmad���n� kan�tlayan yeterli
sebeplerdir.
101
Tablo 18. Küresinliler’i di�er gruplardan ay�ran özellikler. Küresinliler’i di�er grup veya a�iretlerden ay�ran özellikler
N %
A�iret olmamam�z 19 26,38
Azeri lehçesi ile konu�mam�z/�ivemiz
17 23,61
Do�ruluk, dürüstlük 4 5,55
Anadilimizin Türkçe olmas�/ Kürtçe bilmemek
11 15,27
Kültürel farkl�l�klar/ gelenek, görenekler
14 19,44
�ran’dan göç etmemiz 3 4,16
�afiî mezhebinden olmam�z
4 5,55
Tablo 18’de Küresinliler’i di�er gruplardan ay�ran özelliklerin varl���na
inananlar�n belirttikleri konular�n da��l�mlar� görülmektedir. Yine bu tabloda
da kendilerinin a�iret olmad���n� dü�ünenlerin oran� %26,38’dir. A�iret
olmama durumu, yöredeki a�iret tipi topluluklardan farkl� olma hâline bir
gerekçe olarak kabul ediliyor. Toplulu�un Azeri lehçesi ile konu�mas� da bir
bölüm kat�l�mc�ya göre (%23,61), ay�r�c� kültürel özelliklerden biridir. Genel
anlamda farkl� kültürel özelliklerin varl���n� iddia edenlerin oran� da
%19,44’tür. Baz� kat�l�mc�lar ise (%15,27), yöredeki gruplardan sadece
Kürtler ile aralar�ndaki farkl�l��� belirtip, kendilerinin Kürtçe de�il Türkçe
konu�malar�n�n bir kültürel fark oldu�una dikkat çekiyorlar. Ayn� oranda
kat�l�mc�dan (%5,55) da do�ruluk/dürüstlük ve �afiî mezhebinden olma
türünden yan�tlar al�nd�. Do�ruluk/dürüstlük ifadesi, tipik olarak topluluklar
aras� “biz ve ötekiler” yarg�s�na dayal� bak�� aç�lar�n� akla getiriyor.
102
5.1.3. Küresinliler’in Tarihçesi ve Anadolu’ya Göçü
Eski Van tarihinde, Küresinliler hakk�nda �u bilgilere rastlanmaktad�r:
“Yak�n zamanlarda Sikaklar m�nt�kalar�n� civar Küresin adl� Türk a�iretin
himayesine alm�� ve bunlar da Sikaklar’�n sosyal bünyesine uyma�a
ba�lad�lar. Bunlar Azerbaycan �ivesi ile Türkçe konu�urlar ve Kürtçe
bilmezlerdi. Bu Küresin Türkleri kendilerinin bir zamanlar Samsun taraf�ndan
geldiklerini söylerler. Esasen böyle bir iddiada bulunma�a mecburiyetleri
olmayan �ran hududu dahilinde bulunan bu adamlar�n sözleri as�ls�z olmasa
gerektir” (R��vano�lu 1978:137).
XVII.-XVIII.yy.’larda varl��� olan, Azerbaycan hanl�klar�ndan Mak�
Hanl��� halk� dört ele, her el de birkaç uru�a bölünüyordu. Bunlardan yaln�z
Küresinler, yerle�ik ya�am biçimi sürdürüyorlard�. Küresinler Karadere
mahal�ndaki Akbulak, Muhur, Mahlemli vs. köylerde oturuyorlard�. Çiftçilik ve
hayvanc�l�kla u�ra��yorlard�. Mak� Hanl��� s�n�rlar� içinde Küresin ad�nda bir
yayla da mevcuttu (Sultanova 2002:123-128).
Günümüzde Küresinliler toplulu�unun ya�ad��� bilinen iki bölge
mevcuttur. Bu bölgelerden ilki �ran’�n kuzey-bat� bölgesinde bulunan Urmiye,
Hoy, �ahpur �ehirleri ve bu �ehirlere ba�l� köylerdir. Di�er bölge ise
Türkiye’nin Do�u Anadolu Bölgesi’nde bulunan Van ve yöresidir.
Van il merkezi, il merkezine ba�l� merkez köyler, Saray ilçe merkezi,
Özalp ilçe merkezi, Saray ve Özalp ilçelerine ba�l� baz� köylerde ya�ayan
Küresinliler ile yapt���m�z görü�melerde, atalar�n�n Orta Asya ve Hazar
Bölgesi’nden gelerek önce �ran’�n Urmiye civar�na yerle�tiklerini ve uzun y�llar
bu bölgede kald�klar�n� ifade etmi�lerdir. Daha sonralar� baz� gruplar Türkiye-
103
�ran s�n�r�ndan geçerek Van yöresine yerle�irler. Baz� gruplar da güneye
do�ru inerek Irak, Suriye taraflar�ndan Anadolu’ya girerler. Güneye inen
gruplardan bir k�sm� da Irak’ta yerle�ik düzene geçmi�ler.
Küresinliler’in tarihçesi hakk�nda bir rivayet; Küresinliler’in �ran’dan
Do�u Karadeniz Bölgesi’nde bulunan Giresun iline gelip yerle�tikleri, daha
sonra tekrar �ran’a ve oradan da son olarak Van’a döndükleri �eklindedir.
Tamamen farkl� bir göç istikameti çizen ba�ka bir rivayet de �öyledir:
“Orta Asya kökenli olmalar�yla birlikte, Küresinliler, Selçuklular Dönemi’nde
Orta Anadolu’da ya��yorlarm��. Kurakl�k nedeniyle Do�u Karadeniz’e göçerek
Giresun’a yerle�mi�ler (21 köy ahâlisi olarak). Osmanl�lar Dönemi’ne kadar
burada ya�am��lar. Daha sonra Osmanl�-Rus Sava�lar� nedeniyle, Osmanl�
hakimiyetinde bulunan, �imdiki �ran topraklar�na göç etmi�ler. Birinci Dünya
Sava��’ndan sonra da Türkiye’ye göç etmi�ler”.
Küresinliler’in Anadolu’ya göçü toplu �ekilde olmay�p, dönem dönem
ve grup grup gerçekle�mi�. Yine bir rivayete göre, Küresinliler’in 1870-1880
y�llar�nda Anadolu’ya geçip, tekrar �ran’a döndükleri de anlat�lmaktad�r.
Anadolu’ya yerle�ime yönelik göç hareketleri ise, büyük gruplar halinde
ancak Birinci Dünya Sava��’ndan sonra, özellikle 1918’den sonraya rastlar.
Osmanl�lar’�n Yavuz Sultan Selim Dönemi’nde, Küresinliler’in
ya�ad�klar� bölge itibariyle, Safevi Devleti ile Osmanl� Devleti aras�nda
tampon bir konumda oldu�u bilinmektedir. Bölge özellikle bu dönemde,
Osmanl�lar ile Safeviler aras�nda ya�anan olaylara ve sava�lara tan�kl�k
104
etmi�tir. Bu mücadelede her ne kadar bölge üzerinde hâkimiyet kurma
iste�inin etkisi olsa da, mezhepsel z�tla�malar�n da büyük rolü vard�r.
Bütün bu tarihsel geli�melere ra�men, Küresinliler Türkiye’yi
“anavatan” olarak kabul etmekteler. Ara�t�rma alan�nda yap�lan görü�melerin
sonucu, bu yarg�y� do�rulamaktad�r. Nitekim, kat�l�mc� bireylerin tamam� bu
yönde fikir belirtmi�tir.
Tablo 19. Anadolu’ya göç nedenleri.
Anadolu’ya göç nedenleri N %
�ran rejimi ve k�s�tl� özgürlükler
12 10,90
Kürt / Ermeni zulmü 8 7,27
Osmanl�’n�n �ran’daki hükümranl���n�n bitmesi
4 3,63
A�iret kavgas� nedeniyle 8 7,27
�ran’da a�aya çal���ld��� için
2 1,81
Ekonomik �artlar, a��r vergi yükü
7 6,36
E�k�ya bask�nlar� 4 3,63
Acem halk�n�n bask� ve a�a��lamalar�
8 7,27
Sünnîler’in ikinci s�n�f muamele görmeleri
9 8,18
Simko A�a’n�n bask� ve zulmü
17 15,45
Anadolu insan�yla tarih, din, mezhep, soy birli�i
11 10,00
�ran’�n düzensizlik ve ba��bo�luk içinde olmas�
7 6,36
Dönemin T.C. yetkililerinden al�nan davet
9 8,18
Türkiye’deki akrabalar�n daveti ve önerileri
4 3,63
105
Tablo 19’u inceledi�imizde, toplulu�un �ran’dan Anadolu’ya göç
etmesinin ard�nda yatan sebeplerden en önemlileri; �ran’da bulunan Simko
A�a’n�n bask�s� ve zulmü (%15,45), �ran rejimi ve �ran’daki k�s�tl� özgürlükler
(%10,90), ve Anadolu insan�yla soy, tarih, din ve mezhep birli�i (%10,00)’dir.
Küresinliler’in tarihi geçmi�i ve göç serüveni, her ne kadar tam olarak
ayd�nlat�lamam�� ise de, elde etti�imiz bilgilere göre bu toplulu�un bir k�sm�,
Cumhuriyet Dönemi’nin ilk y�llar�nda �ran’dan göç ederek Van yöresine
yerle�mi�tir. Bu göçün Küresinliler’e göre çe�itli sebepleri bulunmaktad�r.
Ara�t�rmam�z boyunca tespit etti�imiz, göçü haz�rlayan sebepleri,
kaynak ki�ilerin ve kat�l�mc�lar�n anlat�mlar�na göre ayr�nt�l� olarak �öyle
s�ralayabiliriz:
1. Dönemin �ran yönetimi, dîni yönden kendileri gibi �ii mezhebine
ba�l� olmayan Sünni Küresinliler’e ikinci s�n�f vatanda� muamelesi
yaparak, kamu kurumlar�nda görev vermiyor, Acemler’in ba�l�ca
yerle�im birimlerinde bar�nd�rm�yor, askerli�e alm�yor ve a��r vergi
yükü alt�nda eziyormu�. Ayn� uygulamalar, Kürt gruplar için de
geçerliymi�,
2. �ran’a sald�ran Ruslar’la birlikte hareket eden Ermeniler’in zulmü ve
bask�s�,
3. �ran’�n Kotur Deresi civar�nda bulunan bir Kürt a�iretinin (Evdoi-
Abdüvî) lideri Simko (�smail) A�a’n�n bölgede (özellikle Hoy ve
Urmiye �ehirleri civar�nda) bir güç olu�turarak, a�iret mensuplar� ve
bölgeden zorla toplat�p kendine ba�l� olu�turdu�u silahl� bir güçle
106
köylere bask�nlar düzenlemesi, insanlar�n canlar�na ve mallar�na
zarar vermesi,
4. Osmanl� Devleti’nin son dönemlerinde, Türkiye Cumhuriyeti’nin
temellerinin at�ld��� y�llarda, �ran’daki �iiler’in, Sünniler’e olan
bask�s�n�n yo�unla�mas�yla, Küresinliler Anadolu insan�n� tarih,
din, mezhep ve soy bak�m�ndan kendilerine yak�n gördüklerinden
dolay�, Anadolu’ya göç etmeye karar vermi�ler,
5. Düzensiz, ba��bo� bir devlette ya�amak istemeyen Küresinliler,
Türkiye s�n�r�na yak�n olmalar�n�n da etkisiyle göç etmi�ler,
6. Bir rivayete göre; Atatürk yeni Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni
kurduktan sonra, �ran �ah� ile görü�erek, �ran’daki soyda�
Küresinliler’in Türkiye’ye göç ettirilmelerini istemi�. Bunun üzerine
�ran �ah� bir duyuru yapt�rarak, bu topluluktan Türkiye’ye gitmek
isteyenlerin göç edebileceklerini, �ran’da kalmak isteyenlerin de
kalabileceklerini duyurmu�. Böylece bir k�s�m Küresinli Türkiye’ye
göç etmi�,
7. Ba�ka bir rivayete göre de; �smet �nönü Küresinliler’e haber
göndererek, �ran’dan Türkiye’ye göç etmeleri için davette
bulunmu�.
Göçü haz�rlayan sebeplerden, Simko A�a’n�n bask�s� ve zulmü, birçok
Küresinli taraf�ndan özellikle vurgulanarak, büyüklerinden duyduklar� ac� dolu
günler dile getiriliyor. Ayn� a�iret liderinin, bölgedeki di�er gruplara da çe�itli
bask�lar uygulad��� anlat�l�yor.
107
Abduvî A�ireti’nin, bölgedeki Hazeranl�, Haydarhanl�, Yezidî, Takorî,
�emsikî ve Milan a�iretleri gibi, Osmanl�’n�n son dönemlerinde �ttihat ve
Terakki’ye ba�l� Te�kilat� Mahsusa elemanlar�na, �ran’daki faaliyetleri
(�ran’daki istibdat yönetimini y�kmaya çal��an �ran �nk�lap Cemiyeti’ne yard�m
faaliyetleri) konusunda yard�mc� oldu�unu biliyoruz. Yine Avduvî A�ireti’nin
lideri Simko A�a, 600 ki�ilik silahl� kuvvetle, o dönemde bölgede etkin bir
güce sahip (Yalç�n 2003:59,60).
Küresinli toplulu�u kendi göç hareketlerini (�ran’dan Türkiye’ye) farkl�
ülkeler,co�rafyalar aras�nda yap�lan bir göç �ekli olarak görmüyor. Göçten
önceki yerle�im ve idâri �artlar, Küresinliler’ce �öyle ifade ediliyor:
“Anadolu topraklar� ve göçten önce ya�ad���m�z �ran topraklar�, uzun
bir süre Selçuklu ve Osmanl� egemenlikleri alt�nda kalm��. O günlerde iki
bölge aras�nda herhangi bir s�n�r yokmu�. Dolay�s�yla bizler Anadolu’daki
halktan farkl� de�iliz, ayn� milletin üyesiyiz. Geli�en tarihi olaylar sonucu,
Anadolu ile aram�zda s�n�r olu�tu. Ortak kültürümüz aç�s�ndan, olu�an bu
s�n�r�n fazla bir önemi yok. S�n�r�n her iki taraf�ndaki insanlar ayn� topluma ve
kültüre ba�l� insanlard�r”.
Küresinliler, �ran’da ya�ad�klar� topraklar�n tar�ma elveri�li ve verimli
oldu�unu belirtiyorlar. Yaln�z, Anadolu’ya göçten önce, hem topraktan al�nan
ürün e�k�ya bask�nlar� sonucunda talan ediliyormu�, hem de �ran’daki devlet
rejimi sebebiyle ürünün yar�s� vergi ad� alt�nda toplan�yormu�. Dolay�s�yla
Küresinliler, hem bölgede devlet hakimiyetsizli�i nedeniyle olu�an a�iret
güçleri, hem de �ran yönetimini elinde bulunduran Acemler taraf�ndan
bask�lara maruz kal�yorlarm��.
108
�ran’daki a��r ya�am ko�ullar� ve Anadolu’ya göç olay�na tan�kl�k eden
Küresinliler’den merhum Molla Bozo, bir �iirinde, ya�anan o günlere �öyle
de�inmi�:
Felek sana neylemi�dim
Ba�r�m ba��n� kan eyledin
Bir yandan evim da��tt�n
Bir yandan yardan eyledin
Sineme çekmi�sin da��
Bülbülsüz neyliyim ba��
Ömrümüzün bu son ça��
Gözya��m umman eyledin
Da��td� mülkü mal�m�
Gurbete sald�n yolumu
Gocatd�n bükdün belimi
Haks�z bir divan eyledin
Da��td�n mal� devleti
�skan�m k�ld�n gurbeti
Çekmedim senden minneti
Katlime ferman eyledin
Gah kald�r�p indirirsin
Dost dü�mana güldürürsün
Zindanlara sald�r�rs�n
Yusuf’u Kenan eyledin
�ükür olsun sana Tanr�m
Atd�m g�r�� geldi zar�m
Gap�mdaki h�zmetkar�m
Ba��mda sultan eyledin
Gazze’de a�l�yor kan
Felek yine oldu dü�man
Ke�ki dönseydi bu zaman
Möhtaci bir nâr eyledi
Küresinliler ve Kuzey �ran’da ya�ayan di�er Türkler hakk�nda, yap�lan
tarihi ve kültürel ara�t�rmalar çok s�n�rl�d�r. Ancak söz konusu bölge ile ilgili,
Cevad Heyet, Emre Bay�r ve Ya�ar Kalafat gibi bilim adam� ve
ara�t�rmac�lar�n çe�itli ara�t�rma ve makaleleri mevcuttur.
Bütün bunlara ra�men, Küresinliler’in tarihçesi ve Anadolu’ya göçü
hakk�ndaki birçok bilgi, sözel anlat�mlardan ibarettir. Lâkin Küresinliler’in
109
anlat�mlar�ndaki tarihsel bilgiler, söz konusu toplulu�un ve içinde ya�ad�klar�
co�rafi bölgenin tarihsel, toplumsal ve kültürel yönüne ���k tutacakt�r.
Kültürel antropologlar devlet biçimleni�ini tarihsel, etno-tarihsel ve
etnografik verilerin �����nda incelerler. Bilindi�i üzere, etno-tarih bir kültürün
geçmi�inin içerden ve d��ardan sözlü ve yaz�l� anlat�mlar�n� kapsar. Yaln�z
sözel gelenekler (bir kültürün kendi geçmi�ine ili�kin anlat�s�), tarihin yeniden
in�as�nda risklidir. Her toplumda mevcut gerçeklikler an�lar� etkiler. Tarih
genellikle çe�itli nedenlerden dolay� çe�itli tarzlarda kurgula�t�r�l�r. Yine de
sözel tarihler genellikle yararl� tarihsel veriler içermektedir (Kottak
2002:334,335).
Çe�itli sebeplerden dolay� Birinci Dünya Sava�� sonras�, Küresinliler ile
birlikte baz� �iî Azeri gruplar� da Anadolu’ya göç etmi�, �iî Azeriler’in büyük
k�sm� Kars ve I�d�r yörelerine yerle�mi�ler.
�ran’daki tüm varl�klar�n� b�rakarak zor �artlar alt�nda s�n�r� geçip
Anadolu’ya ula�an Küresinliler, Van yöresine gelirler. Dönemin (1929-1931)
Van valisi Bekir Sami Bey, muhacir konumunda olan Küresinliler’e devletin
bilgisi dahilinde, yeni yerle�im arazileri tahsis eder. Zaten Ermeniler’in
Van’dan ayr�lmalar� sebebiyle birçok yerle�im merkezi bo�alm�� durumdad�r.
Böylece Küresinliler il merkezinde veya köylerde, arzu ettikleri yerlerde
yerle�im imkan�na kavu�urlar.
Küresinliler’in Anadolu’ya göçü ile ilgili yaz�l� kaynaklardaki s�n�rl�
bilgilerden; Yüzüncü Y�l Üniversitesi Yay�nlar�ndan Van Kütü�ü’nde �u bilgiye
rastlamaktay�z: “ Türk askerinin Van’a girip ortal��� sükûnete kavu�turmas�yla
Kuzey �ran’da bulunan Azeri Türkleri’nin bir k�sm� da Van’a getirilip de�i�ik
110
yerlere yerle�tirildikten sonra, bu insanlar Van’�n ahalisiyle kayna�arak bir
bütünlük sa�lam��lard�r. Bu da zaten Azeri Türkçesi’nin hâkimiyeti alt�nda
bulunan bölge a�z�n�n de�i�meden varl���n� devam ettirmesini sa�lam��t�r”
(1993:260).
Topluluk üyeleri, Anadolu’ya göç etmelerinde ve göçten sonraki
dönemde kendilerine yap�lan yard�mlarda, Atatürk’ün büyük rolü oldu�una
inanmaktalar. Bu yarg�lar�n� da aile büyüklerinden duyduklar� tarihi olaylara
ve geli�melere dayand�rmaktalar. Nitekim ço�u Küresinliler, o günleri �öyle
dile getirmekteler:
“�ran’daki çe�itli sorunlar nedeniyle, anavatan olarak kabul etti�imiz
Anadolu’ya göç ettik. Anadolu’ya Atatürk döneminde geldik. Küresinliler
köken olarak Türk oldu�u için, Atatürk Türkiyesi bizi kabul ederek hiçbir
haktan mahrum b�rakmad�. Arazi, ev, hayvan ve ekim için tohum verildi.
Hatta evlerimizi yapmak için malzeme bile verildi. Atatürk’ün Küresinliler’e
yapt��� iyilikler haddinden fazlad�r. Göç ile geldi�imizde, istedi�imiz yerle�im
birimlerine yerle�tirildik”.
Bu bilgi, Küresinliler’in anlat�mlar�ndaki, “yeni kurulan Türkiye
Cumhuriyeti’nin yetkililerince yap�lan göç daveti” ifadelerini akla
getirmektedir. Buna göre, söz konusu toplulu�un göç nedenlerini, elimizde
olan bilgilere göre ba�l�ca üç grupta toplayabiliriz:
1. �ran’daki çe�itli sorunlar nedeniyle,
2. Yeni kurulan Türkiye Cumhuriyeti’nin yetkililerince yap�lan
yerle�im daveti nedeniyle,
111
3. Türkiye Cumhuriyeti vatanda�l���n�n, �ran vatanda�l���na tercih
edilmesi nedeniyle.
Küresinliler toplulu�u içinde bugün, göç etti�i �ran topraklar�nda hâlen
akrabas� olanlar bulunmaktad�r. Özellikle s�n�r köylerinde bulunan
Küresinliler’in baz�lar�, hem akraba ziyareti, hem de ticaret amaçl� olmak
üzere, zaman zaman �ran’a gidip gelmektedirler.
Tablo 20. �ran’da akraba varl���.
Hâlen �ran’da akraban�z var m�d�r?
N %
Var 23 20,90
Yok 87 79,09
Tablo 21. �ran’daki akrabalarla ili�kiler. (Var ise) Onlarla görü�üyor musunuz?
N %
Evet 4 17,39
Hay�r 19 82,60
Ara�t�rma alan�m�zda görü�tü�ümüz Küresinliler’in %20,90’� hâlen
�ran’da dost ve akrabalar�n�n oldu�unu belirtmi� (Tablo 20), bunlardan
%17,39’u �ran’daki akrabalar� ile zaman zaman görü�tüklerini ifade etmi�ler.
112
5.2. SOSYO-KÜLTÜREL BOYUT
5.2.1. Dil
Van ve yöresi a�z� veya �ivesi, aksan özellikleri bak�m�ndan
çevresindeki bölgelerin konu�ma dilleriyle benzerlik gösterir. Yöre insan�n�n
konu�mas�nda, bir taraftan Anadolu Türkçesi, bir taraftan Azeri Türkçesi, bir
taraftan da Kerkük Türkçesi sezilir. Ayr�ca konu�ma dilinde Osmanl�ca ve
Farsça’n�n da etkileri vard�r.
Hem Türkiye’deki hem de �ran’daki Küresinliler, Türkçe
konu�maktad�rlar. Genel olarak konu�malar�ndaki özgün �ive özelli�i,
ço�unlukla fark edilmektedir. Konu�ma tarz�, söyleyi� özellikleri ve kelime
vurgusu bak�mlar�ndan yöre a�z�ndan ayr�lan taraflar� mevcuttur. Lâkin ortak
bölgesel a��z ile de benzerlikler göstermektedir. Baz� hecelere yap�lan
vurgular ve yine baz� hecelerin uzat�larak söyleni�i, Azeri Türkçesi’ni
ça�r��t�r�r. Küresinli �ivesi bir ba�ka yönüyle de (g�rtlaktan vurgu yap�larak
konu�ma) Do�u ve Güneydo�u Anadolu’nun aksan özelliklerini yans�t�yor.
Van il merkezinde ve merkeze ba�l� köylerde ya�ayan Küresinliler
Türkçe konu�maktalar. Konu�malar�ndaki aksan ve kelimelerde Azeri
Türkçesi, Osmanl�ca ve Farsça izler vard�r. Özalp ve Saray ilçelerindeki
Küresinliler ise Türkçe’nin yan�nda Kürtçe’yi de bilmekte ve konu�maktalar.
Özellikle Türkiye-�ran s�n�r�na yak�n baz� Küresinli köylerinde ise a��rl�kl�
olarak Kürtçe konu�ulmaktad�r.
113
Ayn� yerle�im biriminde (s�n�r köylerinde) Kürtler ile birlikte ya�ayan
Küresinliler, zamanla ve ku�aklar boyunca, günlük hayatlar�nda Kürtçe’yi
daha çok kullan�r duruma gelmi�ler. Bu yarg�y� hem Küresinliler’in bu yöndeki
ifadeleri, hem de s�n�r köylerindeki Küresinliler’in eski ku�ak bireylerinin
Türkçe’yi daha do�ru ve daha ak�c� konu�malar� do�ruluyor. Ayn� do�rultuda
yeni ku�ak Küresinli bireylerin (özellikle okula gitmeyenler) önceki ku�ak
bireylere göre Kürtçe’yi daha etkin kullanmalar� dikkat çekicidir.
Konu�ma dilindeki bu durum, Kürtler için de geçerlidir. �ehir
merkezinde ya�ayan Kürtler a��rl�kl� olarak Türkçe konu�maktalar (yak�n
geçmi�te göç ile il merkezine yerle�enler hariç). Hatta �ehir merkezindeki
Kürtler’in bir k�sm�, Kürtçe’yi unutmu�tur.
Dil konusundaki bu özellikler, Küresinliler’in Kürt a�iretleri ile -evlilik
dahil- yak�n ili�ki içinde olmalar� ve ya�ad�klar� co�rafi bölge �artlar� içinde
de�erlendirilebilir. Küresinliler dil konusunda, ayn� yerle�im biriminde birlikte
ya�ad��� Kürt a�iretleri ile etkile�im içindedirler. Bu nitelikteki köylerde
Küresinliler ve Kürtler, hem Türkçe hem de Kürtçe konu�maktalar.
Nitekim konu�ma dilinin bu nitelikleri, �ran’da ya�ayan (geçmi�te ve
bugün) Küresinliler içinde geçerlidir. Bir Küresinli dil konusunu �öyle izah
ediyor: “Hem �ran’da, hem de Türkiye’de �ehirlerde ya�ayan Küresinliler
Türkçe konu�ur, köylerde ya�ayan Küresinliler ise Kürtçe konu�urlar”.
Küresinliler’in dili kullanmadaki edebî yönleri, yöre kültürü içinde ayr�
bir yere sahiptir. Nitekim k�ssadan hisse sözleri, nükte içeren konu�malar�,
�ivesel mânileri, a��k at��malar� ve vezinli �iirleri, kültürel ve sosyal yönlerinin
belirgin ürünleridir.
114
Ara�t�rma Alan�nda Derlenen Sözlük
Köynek: gömlek
Ba�ça: bahçe
Bala: küçük, evlat, çocuk
Muncu�: boncuk
Tur�: ek�i
Alça: Erik
Çüt: çift
Papa�: bere
Tapd�m: buldum
A�dard�m: arad�m
Desdamaz: abdest
Yeke: büyük
��rde: küçük
Gaba�:ön,önden
Bizav: buza��
Gara gaba�: surat� as�k
Lengeri: le�en
Salma�: yapmak
Sehink/desdi: büyük toprak testi
Gedele: küçük toprak testi
Nalbeki: bak�r çay taba��
Gant: �eker
Gendav: kant, �ekerli s�cak su
M��: çivi
G�rdenek: yufka merdanesi
Balinç: yast�k
Dü�ü: pirinç
Desder�an: sofra örtüsü
Portal: elbise, çama��r
Esbap: elbise, giyecek
Yüdüm: y�kad�m
Ç�rpek: çocuk bezi
Ki�i: evin büyü�ü, evin erke�i
Gada: dert, s�k�nt�
Den: dövme
Dip: �ekerpancar�
�stikan:bardak
Ba�ma�: ayakkab�
Gavzama�: kald�rmak
Seçme: tezek
Yad: ak�l
Lülehen: toprak ibrik
Afdafa: bak�r ibrik
Pineci: ayakkab� tamircisi
115
Camu�: cam�z Gedek: cam�z yavrusu
Benzi: bazen
Gesbih: dü�me
Küleç: bu�day�n sap�
Bel: kürek
Kerki: keser
Haflad�m: korktum
O�lav: oklava
Asdana: kap� e�i�i
Leçek: yazma E�itmen: ö�retmen
Çöçe: ya�l� çörek/ekmek
Ya�mak: yazman�n a�z� kapatan k�sm�
Fet�r: ekme�in veya unlu mamullerin kabarmam�� hâli
Küt: tand�r ate�ine dü�üp pi�en ekmek
Mez�rke: ekmek yufkas�n� tand�ra yap��t�ran araç, tand�r yast���
B�sdi/�eçirdek: tand�r üzerindeki demir çubuk
Alanda derlenen kelimeler, Küresinliler’in kulland�klar� kelimelerin
tamam�n� kar��lamamakla beraber, bu kelimelerin baz�lar�, yöredeki di�er
gruplarca da kullan�lmaktad�r. “A��z” özellikleri ve sözcük kullan�m�
bak�mlar�ndan, yöredeki gruplar aras�nda benzerlikler vard�r.
116
5.2.2. Din
Günümüzde art�k �rklar ve dinler de�il, milletleri olu�turan boylar ve
dinlerin alt ba�l��� olarak bilinen mezhepler konu�uluyor (Kalafat 2005:11).
Küresinliler �slâm dinine ve Sünnîlik içinde bulunan �afiî mezhebine
mensupturlar. Alandaki ara�t�rmam�zda, din ve mezhebe ili�kin sorular�m�za
ald���m�z yan�tlar�n tamam�n�n ayn� olmas� nedeniyle, ara�t�rmaya
kat�lanlarla ilgili tablo düzenlemeye gerek görülmemi�tir.
Türkiye’deki Küresinliler’in �afiî mezhebine ba�l� olduklar� bilinmekle
beraber, mezhep farkl�l�klar�n�n devaml� gündemde oldu�u �ran’da, Güney
Azerbaycan olarak tan�mlanan bölgede ya�ayan Küresinliler’in ço�unlukla
�afiî olduklar� ancak, Hanefî mezhebine mensup olan Küresinliler’in de
oldu�u ifade edilmektedir.
Bir rivâyete göre; �ran’daki co�rafi faktör itibariyle, Urmiye, Hoy,
Salmas gibi �ehir merkezlerinde ya�ayan Küresinliler’in Hanefî mezhebine
mensup olduklar� söylenmektedir. Buna göre köy ve k�rsal bölgelerde
ya�ayan Küresinliler’in ise �afiî mezhebine mensup olduklar� ifade ediliyor.
�ran’da ya�ayan Küresinliler, mezhep yönünden hem Acemler’den, hem de
Azeriler’den ayr�l�rlar, Kürtler ile de birliktelik olu�tururlar.
Kalafat, “�ran Türklü�ü” adl� eserinde, �ran’daki Küresinliler’in kökenini
ve mezhep yönünü �öyle yorumluyor: “Giresunlu veya Kiresunlu Türkmen-
O�uz toplumu Azerbaycan’�n Hoy, Salmaz ve Urmiye bölgelerinde, Urmiye
Gölü’nün bat� k�sm�nda ya�amaktad�rlar. Güney Azerbaycan’da bu toplumun
Karadeniz’in Giresun bölgesinden geldikleri kanaati hâkimdir. Çepni
117
Türkmenleri’ndendirler. Mezhepleri Caferî veya Hanefî de�il, �afiî’dirler.
Lehçeleri Karadeniz ve Tebriz Türkçesi aras�nda bir karakter arz eder. �afiî
olmalar�na ra�men Kiresunlular’da 12 imam ve muharremlik kültleri oldukça
güçlüdür. Bu iki kült, Caferî mezhebine mensup Türkler’in ya�ad�klar�
Anadolu’daki Caferî olmayan kom�ular�nda da canl�l���n� k�smen muhafaza
etmektedir. Bu canl�l�k geçmi�te daha güçlü imi�. �afiîlik Türkmen Türkleri
aras�nda pek görülmez. Do�u Anadolu’da bir k�s�m K�rmanç ve Zazalar
aras�nda görülür. Kuzey Mezopotamya, Erbil ve Kerkük yöresinin bir k�s�m
Türkmenler’i aras�nda �afiî mezhebine mensup a�iretler vard�r. Bu durum
Sünnî olan Osmanl� ve �iî olan �ran Türklü�ü aras�nda ya�ayan bir
s�k��m��l���n sonucu, birlikte ya�ad�klar� Bahtinan ve Barzan �afiî
a�iretlerinden de etkilenerek, �afiî olduklar� �eklinde izah edilmektedir.
Güney Azerbaycan ayd�n�n�n kanaatine göre Giresun boyunun Anadolu’daki
kesimi de birkaç yüzy�l evveline kadar Alevî inançl� idi” (2005:131).
Andrews ise Hütteroth’tan al�nt� yaparak 1959’da �ran’dan gelip Van’a
yerle�mi� 5000 Azeri’den bahseder ve bunlar� �iî Azeri grubuna dahil eder
(1992:97). Bu toplulu�un Azeri olmas�n�n do�rulu�unun yan�nda, tarif edilen
y�llarda �iî mezhebi mensubiyeti, yaz�l� kaynaklar ve sözlü ifadeler �����nda
do�rulanmamaktad�r.
Küresinliler’in �afiî mezhebine mensubiyetleri üzerine bir
de�erlendirme yapacak olursak:
1. Sünnî Osmanl�lar ile �iî Safeviler aras�nda bir ara form
olu�turmalar�,
2. �afiî Kürtler ile ayn� co�rafi bölgede ya�amalar�,
118
3. Mezhepler’in ortaya ç�k�� sebeplerinden; toplulu�un ya�ad���
co�rafi bölge faktörü.
Din faktörünün de içinde bulundu�u etnik ayr��ma kriterleri, baz�
toplumbilimcilerce “kültürel fay hatlar�” olarak adland�r�lmaktad�r. Din veya
mezhep farkl�l�klar�n�n körükledi�i etnik ayr��malar�, birçok toplumda
görmekteyiz. Mezheplerin, ba�l� olduklar� dinsel ö�retiler ve yine ba�l�
olduklar� toplumsal ya�ant� bak�m�ndan heterojen bak�� aç�lar�, ayr��malar�n
ç�k�� noktas�n� olu�turur boyuttad�r. Hatta ayn� mezhep içindeki alt gruplar
aras�nda bile farkl� dü�ünü� ve uygulamalar da varl���n� korumaktad�r.
Küresinliler’in anlat�mlar�nda, Anadolu’ya göçten önceki ya�am
ko�ullar�, �ran’�n rejimi ve mezhep kar��tl��� vurgular� ile dile getiriliyor.
Büyüklerinden dinlediklerine göre, ya�anm�� eski günlerin ana temalar�n�;
mensubu olduklar� mezhep nedeniyle �ran’da mâruz kald�klar� bask� ve
ayr�mc�l�k ile Anadolu’ya göç olu�turuyor.
Ara�t�rma alan�nda görü�tü�ümüz Küresinliler, kendilerinin �ran’daki
ya�am ko�ullar�n� ve inanç eksenli etnik kar��tl��� (dün ve bugün),
büyüklerinden ve �ran’daki akrabalar�ndan duyduklar� ile destekleyerek ilginç
örneklerle anlat�yorlar:
“�ran’daki �iîler’e göre Sünnî gölgesine i�emek sevapt�r. Ayr�ca �iî
camilerinde �iî hocalar der ki: Sünni bulamad���n�z zaman Ermeni’yi öldürün.
Sünnî bulursan�z Ermeni’den önce Sünnî’yi öldürün. Çünkü bunlar bize
terstir, bizim mezhebimiz aç�s�ndan tehlikelidirler”.
119
“Biz Sünnîler’in �ran’dayken �iîler’le suyumuz hiçbir zaman ayna
kanala gitmedi (anla�amad�k). Camilerimiz bile ayr�yd�. Namaz k�l���m�z dâhi
farkl�d�r. Onlar ta�s�z namaz k�lmazlar. Ta�� boyay�p süslerler, namazda
secde ettikleri yere koyarlar”.
�ran’a akraba ziyaretlerine gidip-gelen Küresinliler’in anlatt�klar�na
göre, �ran’�n devlet rejimi nedeniyle, günümüzde de mezhep ayr�mc�l���na
dayal� uygulamalar�n devam etti�i belirtilmektedir. Hatta �ran’�n Tebriz ve
Isfahan �ehirlerinde ya�ayan �iî Türkler’in, Küresinliler gibi farkl� muamele
görmedi�i, geni� vatanda�l�k haklar�na sahip olduklar� ifade edilmektedir.
Küresinliler hakk�nda, Anadolu’ya göçten sonra da etnik kimlik ve
mezhep yönünden -önyarg�dan kaynaklanan- menfî de�erlendirmeler
yap�lm��t�r. Yöre insan�, Küresinliler’e �ran’dan göç ettikleri için “Acem”
demektedir. Yine, Küresinliler’e “be�inci mezhepten olanlar” (dört hak
mezhebin d���nda kabul edilen �iîlik’e atfen yap�lan de�erlendirme) gibi
tan�mlamalarda bulunularak önyarg�l� de�erlendirmeler yap�lmaktad�r. Bu
durum tepkisel olarak Küresinliler’in de di�er etnik gruplar hakk�nda
a�a��lay�c� anlamlar içeren isimlendirmelerine ve yorumlar�na neden
olmaktad�r.
120
5.2.3. Çe�itli �nan��lar
Toplumlar�n ya�ant�lar�nda çe�itli inan��lar ve bu inan��lara özgü ritüeller
vard�r. Küresinliler toplulu�unda da, eskiden inan�lan veya günümüzde
varl���n� sürdüren çe�itli inan��lardan örnekler vard�r.
� Bu inan�� ve uygulamalardan en yayg�n olan� ve hâlen uygulana
gelen; adak adama, ada�� yerine getirme örnekleridir. Bireyler arzu ettikleri
bir olay�n gerçekle�mesi yönünde dua ederler, adak adarlar. Bu adak kurban
kesme veya çe�itli yiyeceklerin da��t�m� �eklinde gerçekle�tirilir. Yiyecek
olarak genelde s�cak olmas�na özen gösterilerek, ekmek, çörek veya un
helvas� da��t�l�r. Ada��n yerine getirili�inde ço�u zaman, kutsal kabul edilen
mekanlar (ziyaret, türbe, cami, mezarl�k vb.) seçilir.
� Bir inan��a göre; cumartesi, iyi bir gün de�ildir. Bu günde, yemek
yapmak için ocak yak�lmaz, yorgan dikilmez, ev i�i yap�lmaz. Cumartesi günü
yorgan dikilirse, dikilen yorgan�n sahibinin bir hafta içinde veya bir hafta
sonra ölece�ine inan�l�r. Bu inan��, günümüzde geçerlili�ini, inan�rl�l���n�
kaybetmi�tir.
� Anadolu’nun birçok yöresinde oldu�u gibi, bir ba�ka inanca göre de,
merdivenin alt�ndan geçmek iyi de�ildir. Geçenin ba��na bela gelir, r�zk�
ba�lan�r, u�ursuzlu�a neden olur. Bu inan��, günümüzde geçerlili�ini
korumaktad�r.
� Gece t�rnak kesilmez, cuma günü kesilir. T�rnak cuma günü kesilirse,
bir hafta belalardan korunulur. T�rna��n abdestli kesilmesi gerekir. Kesilen
t�rnak ka��da veya bir beze sar�larak bir yere b�rak�lmal�d�r, ayak alt�na
121
at�lmamal�d�r. Ölen nas�l kefenle sar�l�yorsa, t�rnak da ayn� �ekilde bezle
sar�lmal�d�r. Kesilen t�rnak ate�te yak�l�rsa çok günaht�r. (T�rnakla ilgili bu
inan���n temelinde, parça-bütün ili�kisi vard�r. “Parçan�n ba��na gelen,
bütünün de ba��na gelir” anlay���, insan�n bütün, t�rna��n da bütünün parças�
oldu�u dü�üncesinden kaynaklan�r).
� Yumurtan�n kabu�u ate�e at�l�rsa, çocuklar�n ba��na bela gelir.
� Çift hap��rmak iyiye, tek hap��rmak kötüye i�arettir. Tek hap��ran
evden d��ar� ç�kmamal�, çünkü ba��na bela gelebilir.
� Yolda tav�an ile kar��la�mak u�ursuzlu�a, tilki ile kar��la�mak ise
u�ura i�arettir. Tav�an ile kar��la�an dikkatli olmal�, tilki ile kar��la�an endi�e
etmemeli, çünkü tilki u�urludur.
� Kediler tekin olmaz, dikkatli olmak gerekir.
� Gelin yeni evine girerken kap�n�n ��panas�na (e�i�ine), keçinin postu
serilir. Gelin postun üstünden geçerse zürriyeti çok olur.
� Gelin yeni evine geldi�inde, onu kar��layanlar u�ur getirsin diye,
aya��n�n dibinde bardak veya testi k�rarlar.
� Gelin eve girerken damat evin dam�na ç�karak, gelinin ba��na elma,
üzüm, �eker döker (eski dü�ün adetlerinde).
� Hamile kad�n, mezarl�k ziyaretlerine gitmemeli, geceleri evden
d��ar�ya, mecbur olmad�kça ç�kmamal�.
Küresinli inan��lar�nda ve inan��lar ile ba�lant�l� ritüellerde –di�er
toplumlarda da olabilece�i gibi- dîni yorumlar vard�r. �slâmi inançtan
hareketle var�lan yarg�lar veya dü�ünceleri örnekleyecek olursak:
122
� Bismillah’s�z zahirenin (k��l�k yiyecek stoku, erzak) yan�na gidilmez,
bereketi kaçar.
� Evin han�m�, sabah erken ve erke�inden önce kalkmal�, abdestini
almal�. Böylece erke�in ve evin r�zk�n�n bol olaca��na inan�l�r.
� Sabah namaz vaktinde avlunun kap�s�, ard�na kadar aç�lmal�d�r.
Melekler, r�zklar� bu vakitte da��t�rlar. Böylece evdeki yiyeceklerin iki
misli olaca��na, bereketlenece�ine inan�l�r. Bu nedenle avlu kap�lar�,
sabah namaz vaktinde aç�k tutulmal�d�r. Bu inan���n temelinde erken
uyan�p, i�e-güce koyulman�n faydas� yatmaktad�r.
� Gelin yeni evine, bayra�a sar�l� Kur’an-� Kerim ile birlikte girmelidir.
Amaç, çocuklar�n� vatan�na, milletine ba�l� ve imanl� yeti�tirsin.
�ran’da ya�ayan Küresinliler’de de çe�itli inan��lar ve bu inan��lar
hakk�nda ritüeller mevcuttur. Bunlardan baz�lar�:
� Tuz, Türk halk inançlar�nda önemli bir yer tutar. “Tuz-ekmek hakk�”na
inan�l�r. Tuzun üzerine yemin edilir. Tuz da ekmek gibi nimet say�l�r,
çi�nenmez. Mevlitlerde su gibi tuz da okutulur. Sadaka olarak verilen tuz,
gada-belâ savar. Büyü bozmada da tuz kullan�l�r. Anadolu’da çabuk gitmesi
istenilen konu�un ayakkab�s�n�n içine tuz dökülür. Geli�inden memnun
olunmayan misafirin ç�kard��� ayakkab�lar düzeltilmez. �ran’daki
Kiresunlular’da da yat�l� misafirin çabuk gitmesini sa�lamak için baz�
uygulamalar yap�l�r. Misafirin oturdu�u yere tuz dökülür. Bu inanç Salmaz’�n
di�er Türk halklar�nda da vard�r (Kalafat 2005:134).
� Güney Azerbaycan’�n Salmaz Türkleri’nde nazar vuran�n (göz de�mi�
123
olan kimsenin) nazar�n�n giderilmesi için, nazar edenin basma�� (ayakkab�s�)
ndan bir parça kesilerek üzerlik otu ile birlikte yak�l�r ve tütsüsü ç�kar�l�r
(Kalafat 2005:135).
� Çocu�u nazardan korumak için çe�itli vesilelerle çocuklara “koyun
göz, adam göz, pi�ik göz, it göz ham�n�n (hepsinin) gözü çatlas�n patlas�n”
denir. Bu inançta sadece insanlar�n de�il, di�er canl�lar�n da gözlerinin
de�ebilece�i varsay�l�r (Kalafat 2005:135).
� Demirden yap�lm�� at nal�, ev ve ah�rlarda nazarl�k olarak kullan�l�r.
Anneyi alkar�s�ndan korumak için yast���n�n alt�na kama, orak parças� gibi
demir e�ya konulur; k�rk� ç�kmam�� balalar�n k�rk� kar��mas�n diye kilitli i�ne
de�i�tirilir; çok ya�an ya����n durmas� için ocaktan ç�kar�lm�� demir “sac
aya��” e�i�in d���na tersine at�l�r. H�d�rellez’de deniz kenar�nda sac
aya��ndan atlan�rsa k�zlar�n k�smetinin aç�laca��na inan�l�r. Hamile kad�n�n
bebe�inin cinsiyeti demir makas ve demir b�çakla tahmin edilir. Ölünün
�i�memesi için gö�süne demir parças� konulur. Damat ve geline gerdek
gecesi büyü yapmak için “demir kilit” kapat�l�r veya damad�n kap�s�na “demir
çivi” çak�l�r (Kalafat 2005:142).
� Küresin Çepni Türkleri’nde toy-dü�ünlerde bir genç, gelinin kar��s�na
geçer, elinde tutmakta oldu�u yumurtlayan tavu�u oynatarak oynar. Ayr�ca
k�z evi, gelinle birlikte onun yeni evine yumurtlayan bir tavuk hediye eder.
Bununla, gelinin ilerde çok çocuklu bir anne olaca��na inan�l�r (Kalafat
2005:133).
124
5.2.4. Beslenme
Farkl� kültürlerden insanlar kendi yemek tariflerini e�siz yapan
özelliklerden bahsetmeyi severler. Yemek haz�rlama al��kanl�klar�ndaki ufak
farkl�l�klar�n önemi, ayr� grup kimliklerine sahip olman�n önemini
göstermektedir (Volkan 1999:124).
Ya�am ko�ullar�, kültürel ö�retiler ve co�rafi iklim, Küresinliler’in
beslenme yönünden çe�itli uygulamalar�na yans�m��t�r. G�da ürünlerinin
saklanmas� ve korunmas�, bu uygulamalar�n ba��nda gelir. Örne�in; eskiden
et, kavurma halinde pi�irilip evlerin “ma�aza” ad� verilen bodrum katlar�nda,
toprak küp içinde muhafaza edilirmi�.
Eski ya�am ko�ullar�nda, so�utucu gibi bugünün teknolojik imkanlar�
yerine, do�al �artlara özgü uygulamalara ba�vurulmu�. Mesela içme suyu
kuyular�, so�utucu vazifesi görüp, kesilmi� hayvan eti, parçalar halinde iple
kuyunun içine sark�t�larak, taze kalmas� ve bozulmamas� sa�lan�rm��. Bu
yöntemle etin tazeli�i bir haftaya kadar korunabiliyormu�.
Yine, eskiden yiyecekler topra�a kaz�lan 1-2 metrelik çukurlarda
muhafaza edilirmi�. Bu yöntem, yiyeceklerin bozulmas�n� önlemek, tazeli�ini
korumak ve yiyecekleri k�� aylar� için saklamak amac�yla uygulan�r. Ayn�
�ekilde otlu peynir (yöresel peynir çe�idi) de topraktan yap�lma küplere
doldurulup, küpün a�z�na üzüm yapra�� ile tampon yap�larak kapat�l�r. Üzüm
yapra��n�n üzerine de “serek” denen hayvan derisi b�rak�larak ba�lan�r, ters
ve dik �ekilde topra��n alt�na gömülür. K�� aylar�nda ç�kar�l�p tüketilir. Bu
uygulama, plastik bidonlar kullan�larak yörede hâlen devam etmektedir.
125
Küresinli mutfa��nda “32 çe�it” tabir edilen çorba türü mevcuttur.
Özellikle tand�rda ve sadeya� (tereya��ndan üretilen kat� ya�) ile yap�lan
yemekler, Küresinliler aras�nda k�ymetli yemeklerdir. Ramazanda iftar
sofralar�nda yöresel yemek çe�itleri, sahurda ise pirinç pilav�, ho�af ve
kahvalt�l�k yiyecekler bulundurulur.
Geleneksel sofra düzeninde erkekler ve kad�nlar ayr� olarak sofraya
otururlar. Yaln�z, eskiden kurulan bu sofra düzeni, geni� aile tipi bulunan baz�
köylerin d���nda, art�k uygulanmamaktad�r.
Küresinli mutfa��, genelde etli yemeklerden olu�an zengin bir görüntü
arz eder. Bu yemeklerden baz�lar�, �ran’da ya�ad�klar� dönemden süregelen,
baz�lar� da Anadolu’ya göçten sonraki kültürel al��-veri� sonucu yap�la gelen
yemeklerdir. Bu yemeklerin isimleri ve baz�lar�n�n yap�l��lar� �öyledir:
Acem (ecem) köftesi: Her bir köfte, 10 cm çap� büyüklü�ündedir. Et,
metal bir alet yard�m�yla dövülerek k�yma hâline getirilir. Nohut, bulgur ile
yo�rulur. �çine lezzetli olmas� için merze, zeyturun, kaver otlar�, zerdeçüve ve
baharat konur. Her bir köftenin ortas�na pi�mi� bir yumurta sar�s� konularak
kapat�l�r, elde yuvarlak hâle getirilerek pi�irilir.
�ovra (avgu�): Kelime Farsça kökenli olup, bu dilde �urba; pirinç ve
sebze ile pi�irilen yemek, a�, çorba anlam�ndad�r. Avgu� ise Farsça âb-gu�t
kökenlidir. Farsça âb-gu�t (âb:su, gu�t:et), nohut ve fasulyeli et yeme�i
anlam�ndad�r. �ovra, içine nohut, zerdeçüve, patates ve et kat�lan yahni türü
bir yemektir.
126
�ran’da ise “bozba�” ismi ile de bilinen bu yemek, ça��r�m yapt���n�n
aksine çorba ile ilgisi olmayan ya�l� et, patates ve nohuttan yap�l�r. Tencere
veya güveç içinde, tand�rda pi�irilir (Kalafat 2005:100).
Dö�meç: Tand�rda pi�irilen taptaba (yass�-halka ekmek) ekme�i,
eritilmi� s�cak sadeya�a do�ran�p yenir.
Gaygana�: Yumurta omlet �eklinde pi�irilerek, tuzlu veya içine bal
kar��t�r�larak yenir.
Umac a��: Lahana ile yap�lan ac�l� bir çorba.
Keledo�: �çinde mercimek,fasulye, nohut, kavurma ve so�an bulunan
yöresel bir yemek.
Dip: �eker pancar� çömlekte ya�s�z pi�irilir, sabah kahvalt�s�nda yenir.
Ayr�ca yörede �ekerpancar�na “dip” denmektedir.
E�gili (ek�ili): Yumurta ve pancar ile yap�lan yemek. Ek�i tad�n�
vermek için, yeme�e kurutulmu� erik pestili kat�l�r.
Eri�te a�� (eri�te çorbas�): Eri�te, mercimek ve et suyu ile yap�lan
çorba. Servis s�ras�nda içine sar�msak kat�l�r.
Gavut: Ö�ütülmü� bu�day, s�cak ya�da kavrularak sabah
kahvalt�s�nda yenir. �çine iste�e göre tuz veya bal kat�l�r.
Murtu�a: Un ya�da kavrulur, üzerine yumurta ilave edilir ve az daha
pi�irilip, iste�e göre içine bal kat�larak veya tuz dökülerek sabah
kahvalt�s�nda yenir.
Çörekiçi: Un ya�da kavrulur, tuzlu veya tatl� olarak sabah
kahvalt�s�nda yenir.
127
Bunlardan ba�ka, kavurma, �ile, etli bulgur pilav�, kuymak, su eri�tesi
ve ayran a��, yap�lan ba�l�ca yemeklerdir. Ayr�ca, yap�lan tatl� çe�itleri de
�unlard�r:
Semeni: Bu�day özel bir yere ekilerek ye�ertilir. Ye�eren k�sm�
toplanarak tatl� yap�l�r.
Asuda (asda): Un, �eker ve ya� ile yap�lan bir tür tatl�. �eker yerine
bal veya pekmez de kat�labilir.
Un helvas� ve sütlaç da yap�lan di�er tatl�lard�r.
Yöre genelinde ayn� isimle adland�r�lan ve tüketilen özel kuruyemi�ler
ise �unlard�r:
Gavurga: Süte yat�r�lan bu�day taneleri, güne�te bez üzerinde
kurutulur (bu i�lem yaz aylar�nda yap�l�r). Kurutulan sütlü bu�day, k��
aylar�nda kavrularak badem, f�st�k, ceviz, ku� üzümü veya f�nd�k ile birlikte
yenir.
Ga�: Elma ve armut kurusu. Yaz aylar�nda dilimlenerek kurutulan
elma ve armut, k�� aylar�nda kuruyemi� olarak yenir. Ayr�ca üzüm de
salk�m�yla birlikte kurutularak k�� aylar�nda yenir.
��babyan: Kay�s� kurusu. K�� aylar�nda kuruyemi� olarak tüketilmekle
birlikte, ho�af� da yap�l�r.
Küresinli sofras�ndaki ekmek türleri, çe�itli isimlerle bilinir: sütlü
taptaba ekme�i, tarhunlu taptaba ekme�i, küt ekme�i, tand�r çöre�i, lava�
ekmek, tand�r ekme�i, aç�k ekmek, çak�l ekmek.
128
5.2.5. Çocuk Oyunlar�
Küresinli toplulu�unun ya�� büyük bireylerinin hat�rlad���, ço�u bugün
oynanmayan, Küresinli �ivesi veya yöresel �ive ile ifade edilen birçok oyun
vard�r. Bu oyunlardan baz�lar�, bugün Avrupa ve Amerika’da oynanan baz�
sportif ve müsabaka oyunlar� ile büyük benzerlikler göstermektedir. Bu
benzerlikler ve oyunlar�n kültürel kökenleri, ayr� bir ara�t�rma konusu olacak
düzeydedir.
A��� (a��k): Hayvandan ç�kar�lan a��k kemi�i delinip içine kur�un
dökülür. En az iki ki�iyle oynan�r. Bu kemi�e “gülle” de denmektedir. S�rayla
a��� yere at�l�r. Kimin a����n�n “bey” taraf� (a����n dört yüzü bulunur) üste
gelirse, o kazan�r.
Melikan: Çelik-çomak veya dibi�-de�enek olarak da bilinir. Ortalama
10 cm derinli�inde, 30 cm uzunlu�unda, 5 cm geni�li�inde bir çukur kaz�l�r.
Dibi� denen sopa (ortalama 10-15 cm uzunlu�unda) çukur üzerine b�rak�l�r.
50-100 cm uzunlu�unda bir sopa (de�enek), dibi�in alt�na sokulup havaya
f�rlat�l�r. Seri bir �ekilde, de�enek ile havadaki dibi�e vurup, olabildi�ince
uza�a atmaya çal���l�r. Oyun iki ki�iyle oynan�r. Dibi�i daha uza�a atan ki�i,
dibi�e vurdu�u yerden dü�tü�ü yere kadar, di�er ki�inin s�rt�nda gitmeye hak
kazan�r.
Hol hol: Bu oyunun ismi “hol” olarak da bilinir. Hayvan k�l�ndan veya
a�aç kabu�undan yap�lan bir top ile oynan�r. �ki tak�m (genelde onar ki�i)
hâlinde oynanan oyunda kar��l�kl� kaleler veya s�n�r çizgileri olu�turulur. Her
129
iki tak�m oyuncular�n�n ellerinde ucu k�vr�k a�aç sopalar bulunur. Bu sopalar
yard�m�yla iki tak�m oyuncular� topu birbirlerinin kalelerine atmaya (veya s�n�r
çizgilerinden geçirmeye) çal���rlar. Oyun toprak sahada oynanmas� d���nda,
kurallar� ve gereçleri itibariyle “çim hokeyi”ne benzer niteliktedir.
Hola�ek: Oyunun topu sünger veya bez parçac�klar�ndan dikilerek
yap�l�r. �ki tak�m olu�turulur. Birinci grup oyuncular�ndan biri topu havaya
f�rlat�r, di�er oyuncu sopayla topa vurup, olabildi�ince uza�a atmaya çal���r.
Topa vuruldu�u anda, vuran�n tak�m arkada�lar�, önceden belirlenen çizgiye
kadar ko�up geri gelmeleri gerekir. Ayn� anda di�er grup topu yakalay�p rakip
oyunculara topla vurmaya çal���r. Vurabilirlerse oyunu kazan�rlar.
Vuramazlarsa di�er grup oyuncular� s�rayla topa sopayla vurmaya devam
ederler (oyuna ilk ba�land��� gibi). Grubun son elemanlar�n�n topa üç defa
vurma hakk� vard�r. E�er sopayla topa vuramazsa tak�m� ma�lup olur. Oyun,
baz� kurallar� ile “beyzbol”a benzemektedir.
Ok-yay: Tahtaya çizilen hedefe, a�aç ve iple yap�lan yay arac�l���yla
at�lan a�açtan yap�lma oklar�n isabet ettirilmesine çal���lan oyun. Okun
ucunda metal k�s�m bulunur.
B�r: Oyun, iki tak�m halinde oynan�r. Orta yere bir a�aç veya bir nesne
(b�r) dikilir. A�aç veya nesne, tam ortas�nda olacak �ekilde bir daire çizilir. Bir
grup dairenin içinde, di�er grup dairenin d���nda durur. �çteki grup, d��taki
grup üyelerini “b�r”a yakla�t�rmamaya çal���r. D��taki grup üyelerinden biri,
daireye girip b�r ile içerdekilerden birinin aras�ndan geçmeyi ba�ar�rsa, b�r ile
aras�ndan geçilen oyuncu oyun d��� kal�r. Oyun, daire içindeki oyuncular�n
130
tamam�n�n oyun d��� kalmas�na kadar sürer. Sonra daire içindeki ve d���ndaki
tak�mlar yer de�i�tirerek oyunu devam ettirirler.
Gizlempaç: Ebe ve di�er oyuncularla oynanan saklambaç.
Gar��mda: �ki grup (tak�m) halinde oynanan saklambaç. Bir grup
gizlenir, di�er grup gizlenen grubu aray�p bulmaya çal���r. Bulmalar� halinde,
saklanan grup, bulan grubun üyelerini, ceza olarak s�rtlar�nda ta��maya
mecburdur (saklan�lan yerden oyunun ba�lang�ç yerine kadar).
Çanak-çömlek patlad�: Çanak-çömlek patlad� oyunu, bir tür
saklambaç oyunudur.
F�rf�ra (topaç): �ki veya daha çok ki�inin f�rf�ralar�n� yere
atarak/vurarak yar��mas� �eklinde oynan�r. F�rf�ras� en fazla süre yerde
dönen, oyunu kazan�r. Bu oyunun ba�ka bir �ekli de, f�rf�ra k�rmaca olarak
oynan�r. Oyuncular f�rf�ralar�n� birbirlerinin f�rf�ralar�na yukar�dan çevirerek
vurup k�rmaya çal���rlar.
Dartop: Oyunun malzemesi ve kurallar�, “Amerikan futbolu”nu
an�msat�r. Oyunda kullan�lan top, hayvan tüyünden olu�turularak, üzerine ip
sar�l�r. Gözenekli ve yuvarlak bir görüntüye sahip olan top, oyuncular
taraf�ndan kar�� tak�m sahas�n�n biti� çizgisine kadar elden ele götürülüp-
getirilmeye çal���l�r. Top eldeyken kar�� tak�m oyuncular�na yakalanmamak
gerekir.
Leppik: K�z çocuklar� taraf�ndan, en az iki veya üç ki�iyle oynan�r.
Oyunun malzemesi yass� bir ta�t�r. Bazen her oyuncunun kendine ait bir ta��
da olabilir. Anadolu’da seksek veya çizgi oyunu olarak da bilinir. Topra�a
veya betona, genelde 8 bölümlü biti�ik kareler çizilir. Kareleri tek ayakla
131
sekerek geçmek, ta�� ayak ucuyla karelerde ilerletmek, oyunun kurallar�d�r.
Ta��n ve aya��n çizgi d���na veya çizgi üzerine gelmesi halinde oyuncu
yanar. S�ra di�er oyuncuya geçer.
Topa�ek: Hayvan tüyünden (özellikle at�n kuyru�undan) veya iple
olu�turulan top ve de�nekle oynan�r. Bir ki�i topu havaya f�rlat�r, di�er ki�i
topa de�nekle vurarak oyunculara çarpt�rmaya çal���r. Topun çarpt��� ki�i
oyun d��� kal�r.
Betberbet: Golf benzeri bir oyundur. Ucu k�vr�k bir sopayla vurulan top
(ip veya hayvan tüyünden yap�lma), küçük bir çukur içine dü�ürülmeye
çal���l�r. Topu kuyuya dü�üren oyuncu, oyunu kazan�r.
Bunlardan ba�ka; yazan, c�z��, gund, kurt-koyun, yazande, güvercin
taklas� ve de�irmencilik, Küresinliler’de oynanan çocuk oyunlard�r.
5.2.6. Belirli ve Özel Günler
Küresinliler’in y�l�n belirli günlerinde yapt�klar� özel uygulamalar ve bu
günler hakk�ndaki dü�ünceleri, Anadolu’nun birçok yöresindeki pratiklerle
benzerlik ta��r. Hatta bu günlerde yap�lan baz� uygulamalar�n ayn�s�n�, bir
ba�ka yörede görmek de mümkün.
Anadolu’da ve Anadolu d���ndaki toplumlarda da çe�itli etkinliklerle
geçirilen “H�drellez” bu özel günlerden biridir. Küresinliler’in “baca sallama”da
dedikleri h�drellez, 6 May�s sabah�n�n erken saatlerinde “de�erlendirilen” bu
günde, gençler toplanarak evlerin bacalar�ndan a�a��ya ipe ba�l� bir bez
parças� sark�t�rlar. Ev halk� da gençleri sevindirmek için, sark�t�lan bezin içine
132
para ve yiyecek türü hediyeler b�rak�r. Gençler ipi çeker, hediyeyi bölü�ürler.
H�drellez ayn� zamanda gençlerin bir tür e�lencesi say�l�r. Bugün bu
etkinlikler sürdürülmemekte, fakat H�drellez günü özellikle dere kenarlar�nda
mesire mekanlarda dua etme, olmas� arzu edilen maddî beklentilerin basit
maketlerinin yap�lmas� gibi uygulamalar�n varl��� ile görülmektedir.
Eskiden Hicrî takvimin birinci ay�nda (Muharrem), “Mart 9” veya “A��r
Çar�amba” ad� verilen yemekli e�lenceler yap�l�rm��. Bu yemekli e�lencelere
“Ma�ik” ad� da verilir. Halk birbirinin evinin dam�na ç�karak bacadan sembolik
olarak az miktarda su dökermi�. Su ile, o eve ayd�nl���n gelece�ine inan�l�r.
Çünkü inan��a göre su, ayd�nl���n ifadesidir.
Muharrem ay�n�n onuncu günü a�ûre yap�l�r, kom�ulara da��t�l�r. Bu
gün “büyük tûfan”�n koptu�u gün olarak bilinir ve inan�l�r. Bu günde Nuh’un
gemisi sayesinde her cins canl�dan bir çiftin kurtuldu�una inan�ld��� için,
a�ûreye kat�lan kuru yemi� türlerinin, Nuh’un gemisindeki canl� türlerini temsil
etti�ine inan�l�r.
A�ûrenin bir ba�ka anlam� da yard�mla�mad�r, birlikte hareket etmektir.
Bu dü�ünceye göre, herkes evinde varolan yiyecekleri (yemi�leri) bir araya
getirerek a�ûreyi birlikte yapar.
Bir ba�ka önemli gün de “H�d�r Nebi Günü”dür. Güney Azerbaycan’da
“H�d�r Nebi Günü”, büyük çilleden k�rk be� gün sonra olur. H�d�r Nebi veya
H�z�r Nebi Günü, H�d�r Peygamber’in dirilip bütün evlere u�rad���na inan�l�r.
At s�rt�nda dola�an H�d�r Nebi darda kalanlara yard�m eder, hay�r ve bereket
getirir. Anadolu’da da H�z�r’�n dirildi�i de�il, her zaman gelebilece�i inanc�
vard�r. Hangi k�l�kta gelece�i de bilinmez. Bu itibarla “her geceyi kadir ve her
133
geleni H�z�r bil” denir. Bu söz her gece iyi niyetlere, hay�rlara talip ol ve hiç
kimseye fena davranma anlam�nda söylenmi� bir sözdür (Kalafat 2005:138).
Dümbülü, Af�ar, Bayat ve Kiresunlu Türk boylar�n�n ya�ad��� Güney Azerbaycan’�n
Hoy bölgesinde “çille gecesi” ak�am� güz mevsiminin sonunda en uzun günün gecesinde
k���n ilk k�rk günü “büyük çille”; ikinci k�rk günü ise “küçük çille”dir. K�� mevsimi için saklanan
meyve, çerez, �irni ç�kar�l�r. “Çille sofras�”na helva, pe�mek (tel helva), basl�k (horoz �ekeri),
nogul (tatl�ya bat�r�lm�� badem veya f�st�k), karpuz, nar, kavun, armut, elma, ayva, badem,
ceviz, ki�mi�,nohut, p�ttak (patlak m�s�r), kavurga konur. Karpuz, sofran�n gelinidir. Buna
“çille karpuzu” denir. Çillede yeni gelin ve adakl�lara, aileleri “çille pay�” gönderirler. Çille pay�,
hava kararmadan gönderilmelidir ve çille pay� yedi taba�a konur. Bunlara “çille taba��” denir.
Bu tabaklar süslenir ve üzerlerine ak veya al �al çekilir. Bu tabaklar�n her birine ayr� �ey
konulur. Bir taba�a kavun-karpuz, birine k�rm�z� elma, birine armut, birine nar, birine un ve
dü�ü (pirinç), birine paltar (giyim), birine ise alt�n ve gümü� konur. Tabaklar� getiren k�z evi
merasimle kar��lan�r. Tepsi için üzerlik yak�l�r. Tabaklar özenle al�n�p konak odas�na konulur.
Getirenlere enam (hediye) verilir. Hediyeler para, yün, çorap, gömlek vs. olabilir. K�z evinde
�enlik yap�l�r, gelen yemi�lerden kom�ulara pay verilir. O�lan evinden ertesi gün k�z evine
gelinir. Orada �adl�k verilir (e�lence yap�l�r). Bu geceyi kutlamayan�n y�l sonuna kadar
mutsuz olaca�� inanc� vard�r. �nanca göre çille mutsuzluk getirir. Ni�anl�, sözlü çiftler
aras�nda hediyele�mek, belirli günlerde adakl�lar� anmak Anadolu Türkleri’nde de vard�r.
Yine inanca göre çilleler, büyük bac� ve küçük bac� imi� ve aralar�nda at���rlarm��, bu olay
temsili olarak canland�r�l�r. Ayr�ca Hoy’daki Kiresunlu ve di�er Türk boylar�nda çille
gecesinde “köse oyunu” oynan�r (Kalafat 2005:135,136).
Dîni bayramlar arifesinde özel ve yöresel yemekler ile tatl�lar yap�l�r.
Bayram arifesi veya bayram�n birinci günü sabah�, mezarl�k ziyaretlerine
gidilir. Bayram namaz� sonras�, -özellikle köylerde- ailenin veya sülalenin en
134
büyü�ünün evinde kahvalt� yenir. Daha sonra büyüklerden ba�layarak
bayram ziyaretleri gerçekle�tirilir.
5.2.7. Sosyo-Kültürel Yap�daki De�i�iklikler
Eskiden, özellikle uzun k�� gecelerinde erkekler bir evde toplan�p
sabahlara kadar, bilgi sahibi ve anlat�m gücü yüksek olan büyüklerden
hikâyeler dinlermi�. Ayr�ca a��klar �iirler okur, kahramanl�k hikâyeleri
anlat�rm��. A��klar dinleyenlerin dikkatini çekmek ve onlar� etkilemek için,
anlat�ma canl�l�k katmak amac�yla ellerinde bir de�nek bulundururlarm��. Bol
muhabbet içeren bu etkinlikler, ayn� �ekilde dü�ünlerde, dîni bayramlarda ve
ramazan ay�nda teravih namaz� sonras� da düzenlenirmi�. Bu gecelerde
hikâyelerden ba�ka, demeli-çevirmeli (tekrarl�) deyi�ler sergilenip, türkü ve
mâniler de okunurmu�. Bu e�lencelerde çay, kuruyemi�, ve meyve ikram
edilirmi�. Günümüzde bu etkinlikler uygulanmamaktad�r.
Küresinliler’in geleneksel giyim-ku�am modeli, büyük oranda devam
etmemektedir. Eskiden Küresinli kad�nlar basma kuma�tan elbiselerin
üzerine uzun kollu yün h�rkalar giyerlermi�. Ayaklar�na yün çorap (ip çorap)
giyer, ba�lar�na büyük bir örtü örterlermi�. Bugün, özellikle ya�l� Küresinli
kad�nlar�nda bu giyim tarz�n� görebiliriz. Küresinliler, Türkiye’ye göçten önce
genç k�zlar�n ve kad�nlar�n normal geleneksel giysiler giydiklerini; ancak,
Türkiye’ye göçten sonra, uzun y�llar siyah çar�af giydiklerini söylemektedirler.
Bu durumun nedenini tam olarak ifade edememektedirler.
135
Erkekler ise eskiden �alvar ve gömlek giyer, gömle�in üzerine ceket,
bellerine kemer yerine �al ba�larm��. Ayaklar�nda çar�k, ba�lar�nda papa�
(bere) bulunurmu�. Pantolon olarak da, diz alt�ndan bo�umlu ve lastikli, üst
taraf� ise bol olan “kilot” ad� verilen giysi kullan�l�rm��.
Yine eskiden erkeklerin ba��ndaki keçeden yap�lma külah�n üzerine
siyah �al ba�lan�r, kuma� pantolonun üzerine de –kabilelere göre uzunlu�u
de�i�en- “oyma“ denen gömlek benzeri, dizlere kadar uzanan bir elbise
giyerlermi�. Erkeklerin bel k�sm�nda da silah oldu�u rivayet edilmektedir.
Kad�nlar, eski ya�am ko�ullar�nda, makyaj ve cilt bak�m malzemesi
olarak; kömür tozu, all�k ve kilim boyas� kullan�rm��. Van Gölü’nden sa�lanan
perek (soda) ile de, çama��rlar y�kan�rm��. Genellikle renkli çama��rlar soda
ile, beyazlar ise odun külünde bekletilen su ile y�kan�rm��. Daha sonralar� da,
çama��r y�kamada, çama��r sabunlar� bu uygulaman�n yerini alm��.
Küresinliler’de, özellikle k�rsalda veya köylerde görülen a�al�k düzeni
yoktur. Ama baz� köylerde, köyün veya kabilenin büyü�ü olarak kabul edilen
baz� ki�ilere sayg� devam etmektedir. Bu sayg� kesinlikle a�aya tâbi olma
türünden bir sayg� de�ildir. A�a topraklar�n sahibi de�il, sayg� duyulan bir
büyüktür.
136
5.2.8. Geçi� Dönemleri
5.2.8.1. Evlilik ve Aile
Toplulu�un, yöredeki di�er gruplarla aras�nda “k�z al�p-k�z verme” diye
tâbir edilen evlilik ili�kilerinde herhangi bir sorun yoktur. Yaln�z yöredeki
bütün gruplarda oldu�u gibi, kendi a�iretinden veya kendi grubundan evlili�in,
grubun büyüklerince tavsiye edili�i nedeniyle, tercih sebebine dönü�mesi
ola�and�r. Topluluk d���ndan biriyle evlili�in normal kar��lanmas�, çal��mam�z
s�ras�nda görü�tü�ümüz kat�l�mc�lar�n tamam� taraf�ndan da belirtilmi�tir. Bu
yüzden, bu konuyla ilgili, kat�l�mc� görü�lerini ifade eden da��l�m tablosunun
düzenlenmesine gerek görülmemi�tir.
Tablo 22. Kat�l�mc�lar�n akraba evlili�ine bak���.
Akraba evlili�i N %
Olabilir / kader / normal / sak�ncas� yok
82 74,54
Olmamal� – yanl�� 22 20,00
Fikrim yok 6 5,45
Yapt���m�z ara�t�rmada kat�l�mc�lar�n %74,54’ü akraba evlili�ini ola�an
kar��lamakta, %20’si ise akraba evlili�ine kar�� oldu�unu ifade etmi�tir.
Akraba evlili�ini ola�an kar��layanlar�n büyük bir k�sm�, bu evlilik türünü
tasvip etmekten çok, evlilik olay�n�n kadere ba�l� oldu�unu vurguluyorlar. Ve
“e�er kaderde varsa olur” diye yorumluyorlar (sak�ncalar�n� bildikleri halde).
137
�ran’da ya�ayan Küresinliler’in ise evlilik konusunda seçici
davrand�klar� belirtilmektedir. Ayn� bölgede ya�ad�klar� Kürtler ile birbirlerine
k�z al�p-k�z verdikleri, yaln�z Acemler ile evlilik yap�lmad���n� ö�renmekteyiz.
Ancak Sünnî olarak mezhep de�i�tirmeleri hâlinde, �iî Acemler ile de
evliliklerin olabildi�i anlat�lmaktad�r.
Küresinliler’de “ba�l�k paras�” gelene�i, baz� köylerde nadir
uygulanmakla beraber, baz� köylerde ba�l�k paras�n�n yerini alm�� bir
gelene�e rastlamaktay�z. “Süt paras�” denen bu uygulamaya göre, k�z�n
annesi bu bedeli belirleyerek kar�� taraftan talep eder. Bu bedel bazen
sembolik, bazen a��r, bazen de al�nmayabiliyor.
Ba�l�k paras�n�n devam etti�i bir köyde, 2003 y�l� itibariyle ba�l�k
paras� bedeli olarak 5.5-6 milyar T.L. talep edildi�i belirtilmektedir. Buna
ilâveten alt�n tak�, 20-30 fistan (kad�n elbisesi), çe�itli yiyecekler de ba�l�k
paras� ile birlikte talep edilmektedir. Buna göre yine 2003 y�l� rakamlar�na
göre bir dü�ünün erkek taraf�na mâliyeti, 20-25 milyar T.L.’dir. Her �eye
ra�men, ba�l�k paras� uygulamas� yava� yava� terk edilmektedir.
Tablo 23. Ba�l�k paras� gelene�inin varl���. Ba�l�k paras� gelene�iniz
var m�d�r? N %
Evet 5 4,54
Hay�r 105 95,45
Topluluk içinde “ba�l�k paras� gelene�i” büyük ölçüde
uygulanmamaktad�r. Uygulama s�n�rl� da olsa k�rsalda devam etmektedir.
138
Ara�t�rmaya kat�lan topluluk üyelerinin %95,45’i gelene�i uygulamazken, ayn�
zamanda bu gelene�e kar�� olduklar�n� ifade ediyorlar.
Evlilikler genellikle kar��l�kl� anla�arak gerçekle�se de, görücü usûlü
evlilik de devam etmektedir. Kar��l�kl� anla�an gençlerin evlilik süreci,
sembolik de olsa “görücü gönderme” ve “k�z isteme” yoluyla ba�lar. Bazen de
k�z ve erkek, ailelerin bilgisi dahilinde “k�z isteme” ziyareti öncesinde veya
sonras�nda birbirlerini görüp tan��abilirler. Görü�me olumlu geçerse, k�z
istemeye gidilir.
Kar��l�kl� anla�arak ve görücü usûlü ile evlilikler d���nda, kaçarak-
kaç�rarak ve kuma getirme yoluyla evlenenler de vard�r. Kan bedeli yerine
evlilik ise, Küresinliler’de görülmemektedir.
Tablo 24. Kat�l�mc�lar�n evlilik türü da��l�m�.
Evlilik �ekli N %
Görücü usûlü 58 55,23
Kar��l�kl� anla�arak 37 35,23
Kaçarak-kaç�rarak 8 7,61
Be�ik kertmesi ile 2 1,90
Görü�tü�ümüz Küresinliler’den evli olanlar�n büyük bir k�sm� (%55,23),
görücü usûlü evlilik yapt���n� söylemekteler. Bu oran�n yüksek olu�unun
nedeni; planl� olarak belirledi�imiz kat�l�mc� ya�lar�n� büyük olu�u ve
geleneksel uygulamalard�r. Yine kar��l�kl� anla�arak evlenenlerin (%35,23)
139
evlilik sürecinde de sembolik de olsa görücü usûlü “k�z isteme”
gerçekle�mektedir.
Tablo 25. “Kuma getirme” türü evlili�in varl���. Çevrenizde kuma getirme �eklinde evlenen var m�?
N %
Evet 9 8,18
Hay�r 101 91,81
Kat�l�mc�lar�n %8,18’inde tespit edilen “kuma getirme” türü evlili�e
genel olarak köylerde rastlanm��t�r. Ancak, birden fazla kad�nla evlilik sadece
kuma yoluyla de�il, önceki e� veya e�lerin ölümü nedeniyle de
gerçekle�mektedir.
Günümüzde evlilik a�amalar�n�n ilki “k�z görme”dir. Önce o�lan
taraf�ndan olan kad�nlar, k�z taraf�na haber vererek veya vermeyerek, k�z
görmeye giderler. Bu a�amadan önce, k�z ve o�lan birbirlerini tan�yor veya
o�lan k�z� görüp-be�enmi� de olabilir.
Akabinde aile büyükleri “k�z isteme”ye giderler. K�z�n verilece�i
kesinle�mi� ise, söz yüzükleri ile birlikte gelinerek “söz kesme” töreni
gerçekle�tirilir. Geleneksel uygulamada, söz kesimine gidilirken k�z evine
kesme �eker (küp �eker), ve elbiselik kuma� götürülür. K�z, büyüklerinden
istenir, ard�ndan k�z�n ailesi k�z� verirse, söz yüzükleri tak�l�r, k�z�n ba��na
k�rm�z� �al örtülür. Böylece k�z ve erkek “sözlenmi�” olur. Sonra ni�an için
gün kararla�t�r�l�r.
140
15-20 gün sonra o�lan taraf� yak�n akrabalar�yla birlikte, k�z evine
gider. Gelenler maddî durumlar�na göre k�z için alt�n veya giyecek türü
hediye getirirler. Bu ziyaret, o�lan taraf�n�n k�z taraf� ile tan��mas� amac�yla
gerçekle�tirilir. Yine 15-20 gün sonra, bu sefer k�z taraf� yak�n akrabalar�yla
birlikte hediyelerini de alarak o�lan taraf�n� ziyaret eder. Amaç yine ayn�d�r;
tan��mak ve hediyele�mek.
Ni�anda “�erbet” denilen içecek ikram edilir. Ni�anda �erbet dolu
sürahinin üstüne kurdele ile ni�an yüzükleri ba�lan�r, damat aday�n�n önüne
getirilir. Damat aday� sürahiyi getiren ki�iye bah�i� verir. Ard�ndan ni�an
yüzükleri tak�l�r. Ni�an gününün ak�am� veya dü�ünden önce dîni nikah
k�y�l�r. Eski geleneklere göre, zaman zaman ni�anl�s�n� ziyaret etmeye giden
erkek, ekonomik durumuna göre yüzük, bilezik türü alt�n tak� götürür. Hâlen
de devam eden gelene�e göre ise, ni�andan evlili�e kadar geçen sürede,
damat aday�, dîni bayramlarda gelin aday�na hediyesini götürür.
Bu merasimlerden sonra, önce k�z evinde, sonra o�lan evinde üçer
gün süreyle, evlenecek çiftin ortak çeyizi sergilenir. Akraba, kom�u ve
yak�nlar, sergiyi görmek için ziyarete gelirler.
“K�na Gecesi”nin organizasyonu ve giderleri k�z evine aittir. K�na
gecesinde k�z evi ekonomik durumuna göre yiyecek ve içecek ikram�nda
bulunur. Dü�ünün organizasyon ve giderleri ise o�lan evine aittir. Gelinin,
dü�ünün yap�laca�� mekana getirilmesi de o�lan evinin görevidir. Haz�rl�k
a�amalar�yla birlikte dü�ün etkinliklerinde sa�d�ç ve han�m�, damada ve
geline yard�mc� olur.
141
Eski dü�ünlerde erkekler ve kad�nlar ayr� mekanlarda e�lenirken,
kad�nlar�n bulundu�u yere, erkeklerin girmemesi için bekçi b�rak�l�rm��.
Bugün bu gelenek baz� köyler d���nda terkedilmi�tir. Eski dü�ünlerde zilli def
çal�narak türküler söylenirmi�, davul-zurna çalmak haram say�l�rm��. Buna
ra�men yak�n zamanlara kadar, k�z-erkek birlikte halay çekerken, bunun
günah oldu�una kanaat getirilerek, art�k uygulanmad���/yasakland��� ifade
edilmektedir. Sonradan zamanla dü�ünlerde enstrüman olarak saz
kullan�lmaya ba�lanm��. Günümüzde ise dü�ünlerde enstrüman olarak davul-
zurna, ba�lama, darbuka ve org gibi müzik aletleri kullan�lmaktad�r.
Yine eski dü�ünlerde â��klar deyi�ler sunar, bilgisi ve anlat�m kâbiliyeti
olan ki�iler, davetlilere hikâyeler anlat�r, gençler co�turulur, dü�üne renk
kat�l�r imi�. Bu dü�ünlerin vazgeçilmez e�lencesi olan, demeli çevirmeli
deyi�lerde/oyunlarda, bir ki�inin söyledi�i türkü ve deyi�ler, di�erlerince tekrar
edilir, çe�itli maniler okunurmu�.
“Kas�t” gelene�i de eski dü�ünlerde görülen, �imdiki dü�ünlerde
rastlanmayan bir adettir. Evlenecek olan k�z ve erkek ayr� köylerden ise,
o�lan evi haz�rl���n� tamamlayarak, gelini almak için yola koyulur. Yola
ç�kmadan önce bir genç görevlendirilerek, k�z evine dü�ün alay�n�n hareket
etti�ini haber vermeye gönderilir. Bu haberciye “kas�t” ad� verilir. E�er kas�t
k�z evine haber vermeye gelirken, köyün gençleri taraf�ndan yakalan�rsa,
gelenekler gere�i dövülür. Bu yüzden gelinin bulundu�u köyün gençleri
pusuda beklerler.
Bu eski gelene�in bir benzeri de, at yar���d�r. Dü�ün alay� hareket
eder-etmez, ayn� anda at üzerindekiler gelinin evine kadar yar���rlar. Dü�ün
142
alay�n�n yola ç�kt���n� ilk haber vermeye gelen atl�n�n at�n�n boynuna �al
ba�lanarak mükafatland�r�l�r. Ayr�ca at ile cirit atma yar��malar�
düzenlenirmi�.
Eski dü�ünlerin cuma ak�am� (per�embeyi cumaya ba�layan ak�am)
olmas�na özen gösterilirmi�. �slâmi inan��ta per�embeyi cumaya ba�layan
gece, haftan�n en kutsal ve hay�rl� gecesi olmas� sebebiyle, bu uygulama dîni
bir gelenek vasf�n� ta��r. Böylece yeni çiftin, en hay�rl� gecede dünya evine
girmesi sa�lanm�� olur.
Eskiden dü�ün töreni haz�rl�klar� bir hafta önceden ba�lar, dü�ünler üç
gün - üç gece yap�l�rm��. Dü�ünler yemekli olup, konuklara �ovra ve pilav,
veya kavurma ve pilav ikram edilirmi�. Günümüzde ise ailelerin ekonomik
durumlar�na ve dü�ünün mekan�na (köyde/�ehirde) göre dü�ünlerin yemekli
olup-olmamas� belirlenir. Yemekli dü�ünlerde, genellikle et yemekleri ikram
edilir. Yemekten sonra meyve ve çerez de verilebilir.
Gelin yeni evine girdikten sonra, damatla birlikte odan�n ortas�na
oturtulur. Damat taraf�ndan bir kad�n geline mâniler okur:
Ho� geldin gelin ho� geldin
Yedi y�ld�r gurbette yatan
Kaynatand�r senin atan
Ho� geldin gelin ho� geldin
Evinden ç�kt�n gelin
A�lad�n ac�n ac�n
Bald�z�nd�r senin bac�n
Ho� geldin gelin ho� geldin
Karl� da�lar a�t�n
Kayn�nd�r senin garda��n
143
Dü�ünden üç gün sonra yeni evli çift, önce anne-babalar�na, sonra da
yak�n akrabalar�na “el öpme” ziyaretlerinde bulunurlar. El öpmeye gelen yeni
evli çifte, ziyarette bulunduklar� büyükleri çe�itli hediyeler sunar.
Yeni evli çift genellikle ayr� bir eve yerle�ir, ya da baba evinde otururlar
(geni� aile modeli). Bazen de geçici olarak baba evinde bir süre oturup,
ekonomik �artlar elverdi�inde, ayr� bir eve ta��n�rlar.
5.2.8.2. Do�um
Tablo 26. Do�acak çocu�un cinsiyetinin önemi.
Do�acak çocu�un cinsiyeti önemli midir?
N %
Evet 14 12,72
Hay�r 96 87,27
Do�acak çocu�un cinsiyetinin önemli olup-olmad��� yönündeki
görü�me sorumuza, kat�l�mc� bireylerimizden %87,27 oran�nda “hay�r” yan�t�
al�nm��t�r. “Evet” yan�t�n� verenlerin tamam�, erkek çocuk istediklerini
belirtmi�lerdir.
Do�um öncesi, do�acak çocuk için çe�itli haz�rl�klar yap�l�r. Kundak,
be�ik ve giysileri ve annenin lohusa yata�� haz�r edilir. Do�umu ebe
yapt�racaksa, ebeye önceden haber verilir.
Gebe veya hamile kad�na yüklü, u�akl� isimleri de verilir. Gebe kad�n�n
karn� sivri, basenleri geni� ise, do�acak çocu�un k�z; mide bulant�s� çok
olursa, erkek olaca��na inan�l�r. Do�umu, ebe, doktor veya tecrübeli ya�l�
kad�nlar yapt�r�r.
144
Do�um sonras�, bebe�in göbek ba��, belirli yerlere gömülür. Dinine
ba�l� olsun diye, erkeklerin göbek ba�� cami avlusuna; evine ba�l� olsun, el
kap�s�na dü�mesin, büyüklerinin-kocas�n�n dizinin dibinde otursun diye, k�z
çocu�un göbek ba�� ise, evinin yak�n�na gömülür.
Lohusaya kan yap�c�, bol proteinli, karbonhidratl� yiyecek ve içecekler
verilir (gavut, çörekiçi, helva, süt, bal vb.). Ayr�ca tereya��nda pi�irilen
yumurtaya bal kar��t�r�larak lohusaya yedirilir. Lohusan�n sütünün bol olmas�
için, so�an ve hedik yedirilir, süt içirilir.
Do�umun alt�nc� gecesi (�e�e gecesi) aile fertleri toplan�p çocu�a isim
koyarlar. Bu gecede büyükler çocu�un ismine karar verdikten sonra, kula��na
ezan ile birlikte ismi söylenir. Bu gece hedik yenir, konuklara çerez ikram
edilir. Çocu�un ismi ile birlikte, sa� kula��na; “Sen Muhammed ümmetisin,
Cenab-� Allah seni Müslüman yaratt�. Esselâtu vesselat Aleyke Ya Resul
Allah” diye seslenilerek ezan okunur. A�z�na da “�lahi Yarabbi, a�z�ndan
Allah’�n ismi ç�ks�n” diye seslenilir. Çocu�un, mah�er günü, kula��na
söylenen bu cümleler ile uyanaca��na inan�l�r.
Eski adetlere göre çocu�a anne ve babas� isim veremez, ismi ancak
aile büyükleri verebilir. Günümüzde ise yeni do�an çocuklar�n isimleri, hem
anne-babalar� taraf�ndan, hem de do�umun 1.günü itibariyle de verilebiliyor.
Lohusal���n 20.gününde annenin k�rk� dökülür. Bu i�lemin nedeni;
annenin evin d���na ç�kmas� gerekti�inde, d��ar�daki kötü ruhlar�n anneye
zarar vermesini engellemektir. “K�rk dökme” uygulamas�nda 40 tane bu�daya
40 Kulhüvallah okunur. Bir kalbur içine, okunan 40 bu�day ve toplanan 40
tane ta� ile birlikte, bir makas, bir b�çak, bir miktar ye�il yaprak ve bir parça
145
ekmek b�rak�larak, lohusan�n ba�� üzerinde tutulur. Yukar�dan kalbur içine su
dökülerek annenin lohusal��� sona erdirilir.
Bu i�lemin sonunda anne ar�nm��, abdest alm�� olarak kabul edilir.
Böylece annenin her türlü �erden korunaca��na inan�l�r. Özellikle alanas�n�n
�errinden korunuldu�una inan�l�r. K�rk dökme i�lemi önce bebe�e, sonra
anneye uygulan�r. Ayn� i�lem, do�umun 40.gününde de tekrarlan�r.
K�rklama, k�rk dökme, k�rk�nc� gün gibi halk terimlerinin temelinde
yatan k�rk rakam�n�n kültürel anlam� ve de�eri, ilgi çekicidir. Bu terimler ço�u
zaman do�aüstü güçlerle tarif edilir. Bazen kötü, bazen de iyi olarak tâbir
edilen do�aüstü güçler, ruhlar veya cinlerin 40 tane oldu�una inan�l�r.
Tablo 27. Alanas�n�n varl���na ve kötülüklerine inan��. Alanas�n�n varl���na ve kötülüklerine inan�r m�s�n�z?
N %
Evet 88 80,00
Hay�r 22 20,00
Tablo 27’de de görüldü�ü gibi, kat�l�mc�lar�n büyük ço�unlu�u
(%80,00), Alanas�’n�n varl���na ve kötülüklerine inanmaktad�r. Bu do�aüstü
yarat���, baz�lar� gördüklerini iddia ederek tan�mlamakta, baz�lar� da halk
aras�nda dola�an söylentilere ba�vurarak tarif etmekteler.
Kötü ruhlardan/do�aüstü güçlerden korunmak veya onlar� memnun
etmek amac�yla baz� uygulamalara ba�vurulur. Bu do�aüstü güçlerden biri
de, lohusaya ve bebe�ine zarar verdi�ine inan�lan “Alanas�”d�r. Anadolu’da
ve Anadolu d���ndaki halk inan��lar�ndan biri olan Alanas� inan���n�n, yöreler
146
aras�nda benzerlik gösteren; albast�, alkar�s�, alk�z�, alavrad� ve erk
isimleriyle de bilinen; lohusaya ve bebe�ine zarar verdi�ine/verece�ine
inan�lan, do�aüstü gücün tan�mlan��� ve bundan korunma pratikleri �öyle
anlat�lmaktad�r:
� Lohusan�n k�rk� dökülmeden hastalan�r, bay�l�r, halsiz dü�er, günden
güne zay�flar ise; “buna alanas� dokunmu�” denir. Alanas� dokunan kad�n
kendini zor toparlar, sa�l���na güç kavu�ur. Alanas�ndan korunmak için,
lohusan�n k�rk�n�n dökülmesi gerekir. Alanas� dokundu�una inan�lan lohusa,
hocalara götürülür.
� Alanas�, omuzlar�ndan a��racak kadar büyük memeleri olan heybetli bir
yarat�kt�r. Yeni do�um yapm�� veya hamile kad�nlar�n önüne heybetli ve
ürkütücü bir �ekilde ç�karak onlar� korkutur. Bu yüzden yeni do�um yapan
kad�n ve çocu�u 40 gün evden ç�kar�lmaz.
� �e�e gecesi (do�umun 6.gecesi) alanas�n�n bayram gecesidir. Bu günde
çok dikkatli olmak gerekir. Lohusa ve bebe�in üzeri, devaml� siyah bir
örtüyle kapal� tutulmal�d�r. 6.gün, alanas�n�n f�rsatlar� kollad��� gündür.
Annenin ve bebe�in yast���na i�ne ili�tirilir. Çünkü alanas� i�neden çok
korkarm��.
� Alavrad� dere kenarlar�nda tek ba��na oturan, uzun saçl� bir yarat�kt�r.
Erkekten çok korkar. Alavrad�n� bir yere gönderip, çabucak gidip-gelmesini
söylersen, geç gelir. Yine bir yere gönderip, git gelme dersen, gidip çabucak
gelir. Yani denilenin tam tersini yapar. Onun çocu�u büyümez, hep ayn�
ya�ta kal�r ve sürekli be�i�inde uyur. Onun çocu�una süpürge ile dokunmak
147
sak�ncal�d�r. Süpürge ile dokunan olursa, alavrad� k�yameti kopar�r.
Alavrad�n�n yapt��� ekmek ve yemekler bitmez, çok bereketli olurmu�.
� Alanas� kötü ruhlu bir yarat�kt�r. Lohusa anneye, gücünü toparlamas� için
yedirilen çörekiçinin bir kenar�na i�ne bat�r�l�r. Çünkü inan��a göre, her
ka��kta alanas�, lohusan�n içine girip yüre�ini, ci�erini söküp almak için f�rsat
kollamaktad�r.
� Lohusan�n ba�ucunda sürekli bir demir parças� (b�çak, makas vb.)
bulundurulur. Çünkü alanas� bunlardan korkar.
� Do�umun birinci gününden itibaren lohusan�n ba�ucuna yedi tane kuru
so�an b�rak�l�r. Her gün, lohusa uyand���nda so�anlardan birini omzunun
üzerinde tutarak ve arkas�na bakmayarak, sokak kap�s�ndan d��ar� atar.
Yedinci gün son so�an� da atarak bu uygulamay� bitirir. Alanas�n�n so�an
kokusunu sevmedi�i dü�ünülerek, lohusaya yakla�amayaca��na inan�l�r.
� Lohusa yatarken endi�eye kap�l�r. Çünkü alanas� gelip iç organlar�n�
ç�karabilir, ç�kard��� organlar� götürüp yiyebilir. Bu yüzden lohusay�
alanas�ndan korumak için elbisesine i�ne ili�tirilir.
� Alkar�s�ndan korunmak için lohusa ve çocu�u, k�rk� ç�k�ncaya kadar
yaln�z b�rak�lmaz.
5.2.8.3. Sünnet
Çocuklar�n sünnet olma ya�lar�, 0 ile 12 ya� aras�nda de�i�mektedir.
Çocuklar ço�unlukla 6 ya��nda ve may�s, haziran, eylül aylar�nda sünnet
ettirilir. Sünnet edilen k�s�m orta yerde b�rak�lmaz, topra�a gömülür.
148
Sünnet dü�ünlerinde e�lenceler düzenlenir. Ailelerin ekonomik
durumlar�na göre dü�ün törenleri, yemekli veya yemeksiz olur. Sünnet töreni
içinde mevlit de okutulur. Sünnet i�leminin ve töreninin organizasyonunu
kirve üstlenir.
Geleneksel uygulamada, sünnet olacak çocu�un babas�, çok sevdi�i
veya çok samimi oldu�u bir arkada��n�n çocu�una kirve olmas�n� isterdi.
Amaç kirvelik yoluyla, o insanla akrabal�k ba�� olu�turmakt�r.
Sünnet olacak çocu�un/çocuklar�n kirvesine büyük de�er verilir. Kirve
ve kirvenin ailesi, birinci dereceden akraba olarak kabul edilir. Bu yüzden
kirvenin ailesi ile k�z al�p-verme olmaz, nikah dü�mez. Kirve sadece sünnet
olan çocu�un de�il, çocu�un ailesinin de kirvesi say�l�r. Sünnet olan çocuk,
kirvesini babas� kadar sever ve sayar. Kirve ve ailesiyle darg�nl�k
dü�ünülemez. Kirveye sayg� esast�r. Hatta bir yoruma göre; ev sahibi, evin
içinde kirvesinin oldu�unu bile bile, o evin dam�nda gezerse büyük günaha
girer.
5.2.8.4. Ölüm
Ölüme e�lik eden ve ölümü izleyen törenlerin ritüeli ve simgeselli�i
uzun bir süredir antropologlar�n dikkatini çekmektedir. Bunun nedeni
antropoloji disiplininin do�as�nda ta��d��� herhangi bir marazi e�ilim de�il,
ölümün toplumsal tan�m�n�n bir bütün olarak toplum ve birey aras�ndaki ili�ki
konusunda toplumun tutumu hakk�nda ö�retici dersler içermesidir (Cohen
1999:92).
149
Durgunla�ma, dua etme, helalle�me ve a�lama, ölümün yakla�t���n�
gösteren davran��lar olarak tarif ediliyor. Ölece�i tahmin edilen hasta ve
ya�l�larda, bilincin kapanmas�ndan ölüm an�na kadar olan zamana “sekaret
(zekeret) dönemi” denir. Bu süre içinde ölüme yak�n oldu�u kabullenilen
ki�inin ba�ucunda Kur’an okunur. Ayr�ca ölüm an�ndan, ölünün defin i�lemine
kadar, yine ölünün ba�ucunda Kur’an okunur.
Ölen ki�inin cenazesinin bekletilmemesi ve mümkün olan en k�sa
sürede (özellikle ayn� gün) defnedilmesi uygundur. Ölü, �artlara göre, evde
veya camide y�kan�r. Bazen ölünün defnine kadar camide bekletildi�i olur. Bu
sürede ölü üzerine Kur’an okunur.
Ölen ki�inin birinci derecede yak�nlar� cenaze i�lemlerine kar��maz. Bu
i�lemleri ailenin akrabalar�, kom�ular� ve yak�nlar� üstlenir. Hatta ölenin
ailesinin ölüm olay� zaman�na rastlayan ba�, bahçe i�leri de yine akraba ve
yak�nlar taraf�ndan yard�mla�arak yap�l�r.
Ölen ki�i kad�n ise, ölüyü birinci dereceden yak�nlar� (kocas�, babas�
veya erkek karde�i) kabrine yerle�tirir. �lk ba�sa�l���, definden hemen sonra
mezarl�kta, ölünün yak�nlar�nca kabul edilir. Defin gününden itibaren genelde
üç gün yas îlan edilir. Baz� tâziye ziyaretlerinin üç günden fazla sürdü�ü
(bazen 15 gün) de olur. Bu sürede taziye ziyaretleri kabul edilir. Taziyede
sürekli Kur’an’dan ayetler okunur. Ayr�ca taziyeye gelenler, taziye mekan�na
girerken ve ç�karken ölünün ruhu için di�er ziyaretçiler ile birlikte Fâtiha
Sûresi’ni okuyup ölenin ruhuna ba���larlar.
Üç gün süresince ölen ki�inin evinde ocak yanmaz, yemek pi�irilmez.
Yemekleri akraba, kom�u ve ailenin yak�nlar� getirir. Yine üç gün süreyle
150
ölünün yak�n� olan erkekler, saç-sakal t�ra�� olmazlar. Üçüncü günün
sonunda taziye evine ça�r�lan berber, erkekleri t�ra� eder.
Yine üçüncü günün sonunda, kad�nlar ölü helvas�n� (un helvas�)
pi�irirler. Pi�en helvan�n bir k�sm� öncelikle evin dam�na at�l�r. Amaç; önce
helvay� kurt, ku� yesin, önce dilsizler, konu�amayanlar yesin, sonra ölünün
ve di�er insanlar�n a�z� tatlans�n. Daha sonra helva ölü evindekilere ikram
edilir. Ayr�ca ölünün mezar� ba��nda da, ekmek aras�nda helva da��t�l�r.
Genellikle ölümün 40.günü, ölen ki�i için mevlit okutulur. Bayram
arifesinde (veya bayramda), ölüm y�ldönümlerinde, per�embe ve cuma
günlerinde ölünün mezar� ziyaret edilir.
Ölüm ile ilgili ba�ka uygulamalar ve öyküler de �öyle anlat�lm��t�r:
“Ölen ki�i genç ise, yak�nlar� (özellikle annesi veya han�m�) 7 y�l
süresince kara giysiler giyerler; bazen ömür boyu giyenler de olur. Ayr�ca
ölen ki�i yine genç ise, ölenin yak�n� (genellikle annesi) 7 y�l boyunca ölenin
en sevdi�i yeme�i yemez, kom�u-akraba ziyaretlerine gitmez”.
Bazen yas tutmadaki komplikasyonlar, insanlar� sürekli yas tutan
ki�iler haline getirir. Sürekli yas tutan ki�i, sembolik olarak, ölmü� insan�n
dünyas�nda ya�ar, ölümden y�llar sonra ölü insan�n imgesi ile içsel
konu�malara devam eder. Ölen insana ait baz� e�yalar�, sanki onlar
büyülüymü� gibi görebilir. Bu tür ba�lant� nesneleri, sürekli olarak yas tutan
ki�iyi ölü insana ba�lar (Volkan 1999: 51).
�ran’daki Küresinliler’de uzak bir yerden köyüne gelen birisi, evine
gitmeden evvel ilkin mezarl��a gider. Orada yatmakta olan aile büyüklerini
ziyaret eder. Ziyaret etti�i mezarlar�n topra��ndan bir parça al�p a�z�na atar.
151
Bu uygulama “ata kültü” ile ilgilidir. Ata ruhlar�na sayg�l� davranmak Türk
inanç sisteminde önemli bir yer tutar. Geleneksel �slâm’�n tezahürlerinden
olan bu uygulama Türk halklar� aras�nda çok yayg�nd�r ve Göktürk dönemine
kadar uzanan bir uygulama derinli�i vard�r. Göktürk döneminde senenin
muayyen zamanlar�nda ata ruhlar�na kurban kesilirdi. Hâla, Anadolu’da
kurban bayramlar�nda ölmü� ana-babalar için de kurban kesildi�i olur. Evlilik
arifesinde gençler, ulu kabirlere birlikte gider, göçmü� aile büyüklerini de
ziyaret ederler. Askerlik, yüksek tahsil ve benzeri nedenlerle s�laya ç�kanlar
ecdat kabirlerini ziyaret ederler. Keza, arife günü göçmü� büyüklerden
ba�lanarak kabirler ziyaret edilir. Ata ruhlar�n�n, ölünün k�rk� ç�k�ncaya kadar
ve her cuma hanelerini ziyaret ettiklerine inan�l�r, bu vesile ile de hay�r i�lenir
(Kalafat 2005:132,133).
Salmaz’da ya�ayan Kiresunlu ve di�er Türk kesimlerindeki bir
dep(gelenek)’e göre bir aileden ölüm olsa, o aileden kohum-karda� (h�s�m-
akraba) taraf�ndan, ölümden korunmak için “gada kurban�” adland�r�lan bir
koyun kesilerek kurban edilir. Bu kurban�n ba��, ci�erleri ve i�kembesi
mezarl��a gömülür, eti yoksul ailelere payla�t�r�l�r, ölü sahibi bu etten yemez.
Böylece ölümden korunuldu�una inan�l�r... Anadolu’da “gadan� als�n”, “gada-
belân� savs�n” diye bir ifade vard�r. Gelecek veya gelip geçmi�, görünmeyen
bir terslik için kullan�l�r. Sadaka verilir veya bir kurban kesilir, hay�r i�lenir.
Adak kurban�n�n etini Anadolu Türkleri de yemezler. Bu uygulaman�n
mahiyetinde ölümü ifa eden güce yap�lm�� bir korunma veya kurtulma
borcunun ödenmesi vard�r (Kalafat 2005:133).
152
Küresinliler’de ve yörede,ölen ki�inin hayatta iken i�ledi�i günahlardan
ar�nmas�, günahlar�na kefaret olsun diye, ölümden sonra, fakirlere veya
dü�künlere �skat (kefaret paras�) verilir. Bu uygulama hâlen sürmektedir.
Ölüden kalan k�l�k-k�yafet de fakire-fukaraya da��t�l�r.
Ve yine yörede ve Küresinliler’de süregelen geleneksel bir uygulama
göze çarpmaktad�r. Dîni konularda bilgi sahibi olan ki�ilerce günah ve
gereksiz kabul edilen bu uygulama “kara bayram” âdetidir. Bu âdete göre;
ölüm olay�ndan sonraki ilk dîni bayram, ölenin yak�nlar�n�n kara bayram�d�r.
Ölenin yak�nlar�, bayram boyunca, bayram ziyaretlerine gitmez, yas evinde
oturur. Bu bayram süresince, aynen ölümden sonraki 3 günlük yasta oldu�u
gibi, taziye ziyaretleri kabul edilir.
Tablo 28. “Kara bayram” gelene�inin varl���.
Kara bayram gelene�iniz var m�d�r?
N %
Evet 81 73,63
Hay�r 29 26,36
“Kara bayram” gelene�i yöredeki di�er gruplarda da uygulanmakta
olup, ara�t�rmaya kat�lan kat�l�mc�lar�n %73,63’ü bu gelene�i sürdürdüklerini
ifade etmi�lerdir. %26,36 oran�ndaki kat�l�mc� ise bunun kötü bir gelenek
oldu�unu, dîni bayramlar�n “kara” s�fat�yla yasa dönü�türülmesinin haram
olaca��n� ifade ederek, kara bayram gelene�ine uymad�klar�n� belirtmi�lerdir.
153
ALTINCI BÖLÜM
SONUÇ VE DE�ERLEND�RME
�nsanlar�n ve toplumlar�n kimliklerini, ait olduklar� kültürel sistem
belirler. Bu sosyal gerçek, sosyal bilimcilerce ula��lan bir genellemedir.
Toplumsal gruplar�n kültürel özellikleri ise, tarihsel süreç ve ya�ad�klar�
co�rafya ile �ekillenir.
Küresinliler örne�inde kültürel kimlik konulu tez çal��mam�zda,
Küresinliler toplulu�unun sosyo-kültürel yap�s�n� inceledik. Ara�t�rma
konumuzun seçiminde, kültürel kimlik, etnik kimlik, etnik grup ve etnik aidiyet
gibi kavramlar�n, günümüzde s�kça konu�ulmas�, tart���lmas� ve
de�erlendirilmesi etkili olmu�tur.
Görü�me tekni�ine dayal� alan ara�t�rmas� ile gerçekle�tirdi�imiz
çal��ma, tarama modeline uygun monografik yap�dad�r.
Bu tezde, kültürel kimlik kavram� Küresinliler örne�i üzerinde
de�erlendirildi. Toplulu�un kültürel kimli�inden hareketle, etnik kimli�i, etnik
aidiyeti tan�mlanmaya çal���ld�. Bu çerçevede, toplulu�un etnik grup
özelliklerini ne derecede ta��d���, topluluk bireylerinin kendilerini nas�l
tan�mlad�klar� ve toplulu�un yöredeki di�er gruplarla ili�kileri
ara�t�r�ld�/de�erlendirildi.
Kültürel farkl�l�klar�n devam� ile varl���n� sürdüren etnik s�n�rlar� da
irdeledi�imiz bu çal��mada, de�erlendirmelerimizi daha çok Barth’�n etnik
gruplara yakla��m� aç�s�ndan ortaya koyduk. Ayr�ca, Smith (2002), Cohen
154
(1999), Maalouf (2005), Türkdo�an (2003) ve Volkan (1999)’�n kültürel
kimlikler ve etnik gruplar hakk�ndaki bak�� aç�lar�, -kavramsal çerçevede-
çal��mam�zdaki ilgili yorumlar�n temelini olu�turmu�tur.
Kültürel kimliklerini inceledi�imiz Küresinliler’i, ara�t�rma boyunca
edindi�imiz bilgiler �����nda, topluluk veya grup olarak adland�rmay� uygun
gördük. Küresinliler, Birinci Dünya Sava�� sonras�, kafileler halinde �ran’dan
Anadolu’ya göç eden bir topluluktur. �ran’daki ya�am �artlar� ve ya�ad�klar�
co�rafyadaki çe�itli de�i�iklikler, toplulu�un büyük bir k�sm�n�n ya�ad�klar�
topraklardan göç etmelerine neden olmu�tur.
Bugün Van ve yöresindeki Küresinliler, Anadolu’ya göçten önce -hâlen
akraba ve yak�nlar�n�n bulundu�u- �ran’�n kuzeybat� bölgesindeki yerle�im
birimlerinde ya�amaktayd�lar. Bu yerle�im bölgesi, bir dönem Azerbaycan
topraklar� içinde bulundu�undan, topluluk bireylerinin ço�u, kendilerinin
Güney Azerbaycan’dan göç ettiklerini ifade ederler.
Tüm ayr�nt�lar�yla toplulu�un belle�inde varl���n� koruyan göç
hikâyelerinde, Küresinliler’in Anadolu’ya göç sebepleri yatmaktad�r. �lgili tarihi
dönemde, �ran yönetimince uygulanan mezhep ayr�mc�l��� ve bölgenin
ba��bo�lu�undan faydalanan a�iretçi bask�lar, göçün itici güçleri; s�n�r�n öte
taraf�nda kurulan yeni Türkiye Cumhuriyeti’nin cazip ya�am ko�ullar� ise
göçün çekici gücü olmu�tur.
Bütün bunlara ra�men Küresinliler, bugün Türkiye’yi anavatan olarak
kabul etmekteler. Buna gerekçe olarak da, Türkiye’de do�up büyüdüklerini ve
bir dönemler hem Anadolu’nun, hem de �ran’�n Osmanl� topraklar� oldu�unu
ve kendileri ile Anadolu insan�n�n ayn� soydan, ayn� kültürden olduklar�n�
155
ifade ediyorlar. Bugün art�k kendilerini göçmen veya muhacir olarak
görmediklerini, bilakis yörenin yerel halk� olduklar�n� vurgulamaktalar.
Küresinliler’in kültürel anlamda asimilasyona tâbi tutulduklar� kesinlikle
dü�ünülemez. Ancak, kültürleme, kültürle�me ve gönüllü asimilasyon
süreçlerini ya�and�klar� dü�ünülebilir. Yöredeki gruplar aras� kültürel al��-
veri�lerden dolay�, birçok ortak kültürel özellik de mevcuttur.
Türkçe konu�an toplulu�un aksan�nda, tipik olarak Azeri Türkçesi
sezilir. Bu özelli�in d���nda, topluluk üyelerinin kendi aralar�nda konu�tuklar�
özel bir dil bulunmamaktad�r. Yaln�z, yörede Kürtler ile birlikte ya�ad�klar�
baz� köylerde bulunan Küresinliler, günlük ya�amlar�nda hem Türkçe’yi, hem
de Kürtçe’yi kullanmaktalar.
�ran’dan göç etmeleri nedeniyle, Küresinliler’i yöredeki di�er gruplar
etnik bak�mdan “Acem” olarak nitelemekteler. Ancak topluluk üyeleri bunu
�iddetle reddederler. Belirli kültürel özellikler ve tarihi geçmi�leri bak�m�ndan
Küresinliler’in Azeri kökenli olmalar�, gerçe�e daha yak�nd�r. Yaln�z, �afiî
mezhebine mensûbiyetlikleri ile, �ran’daki �iî Türkler’den ve Anadolu’daki
Hanefî Türkler’den, mezhep yönünden ayr���rlar. Bu durum co�rafi bak�mdan
s�n�r�n her iki taraf�nda ya�ayan toplulu�un, bir ara form olu�turdu�u
görüntüsünü vermektedir.
Topluluk olarak vas�fland�rd���m�z Küresinliler, bugün art�k “Küresinli”
olma bilincini ta��makla beraber, Anadolu’nun ortak kültürel de�erlerini
yans�tan, etnik özellikler bak�m�ndan belirleyici kriterlerin ço�unu ta��mayan
bir yap�dad�r.
156
ÖZET
Bu çal��mada, Küresinliler örne�i üzerinde “kültürel kimlik” kavram�
de�erlendirildi. Bu amaçla Küresinliler’in sosyo-kültürel yap�s� ortaya konuldu.
Ara�t�rma alan�nda elde edilen veriler, sosyal antropolojik yönden
de�erlendirildi.
Bir asra yak�n bir zaman dilimi öncesinde �ran’dan Anadolu’ya göç ile
gelen Küresinliler, bugün art�k rivâyetlerde kalan geçmi� ya�am öykülerinden
sonra, Anadolu’nun kültürel ve sosyal yap�s� ile bütünle�mi�lerdir. Van il
merkezinden ba�ka, a��rl�kl� olarak Özalp ve Saray ilçelerinde de
ya�amaktalar.
Kendilerinin köken olarak Türk olduklar�n� ifade eden topluluk üyeleri,
Küresinli kimli�ini de bir alt kimlik olarak sürdürmektedir. Kendi aralar�nda
kabile isimlerini ça�r��t�ran grup kimlikleri de bulunur. Bu kimliklendirmeler,
göçten önceki büyüklerinin ya�ad�klar� yerle�im birimlerinden kaynaklan�r.
Topluluk, baz� sosyal ve kültürel faaliyetlerde birliktelik sergiler. S�n�r
köylerinde ya�ayan topluluk bireyleri a�iret olduklar�n�, il merkezinde
ya�ayanlar ise a�iret kimliklerinin bulunmad���n� ifade ederler.
157
SUMMARY
In this study “cultural identity” concept has been assessed on the
Küresinliler case. For this purpose socio-cultural structure of Küresinliler was
presented. Data gathered from the research area were assessed from the
anthropological perspective.
Küresinliler, who immigrated from Iran to Anatolia approximately one
century ago, integrated into the cultural and social structure of Anatolia and
the only remnant of the past are stories of their ancestors. Their present
distribution is concentrated mainly city center of Van province and also
including Özalp and Saray districts of the same province.
Küresinliler community which represent themselves as Turk, continue
their “Küresinliler identity” as a sub-identity. There are sub group identities
which recall clan names. Those identifications are originated from the locality
names of the ancestors before the immigration.
Community show cooperation and unity in some social and cultural
activities. Members of the community, which are inhabiting national borders,
mention about their being a tribe whereas urban members of the community
reject such an acceptance.
158
KAYNAKÇA
Abdülkadiro�lu, Abdulkerim vd., 1992, Van Kütü�ü, Ankara, Y.Y.Ü.
Yay�nlar�.
Akal�n, Mehmet, 1988, Tarihi Türk �iveleri, Ankara, Ankara Üniversitesi
Bas�mevi, 2.bask�.
Akçam, Taner, 1993, Türk Ulusal Kimli�i ve Ermeni Sorunu, �stanbul,
Sema Ofset, 2. bask�.
Akkayan, Taylan, 1979, Göç ve De�i�im, �stanbul, �stanbul Üniversitesi
Edebiyat Fakültesi Bas�mevi.
Ak�it, Bahattin, 1985, Köy Kasaba ve Kentlerde Toplumsal De�i�me,
Ankara, Ça� Matbaas�.
Alatl�, Alev, 2004, Ayd�nlanma De�il Merhamet, �stanbul, Everest Yay�nlar�.
Alper, Cengiz, 1978, Çe�itli Yönleriyle Van, Ankara, Yarg�ço�lu Matbaas�.
Altuntek, N.Serpil, 1993, Van Yöresinde Akraba Evlili�i, Ankara, Kültür
Bakanl��� Yay�nlar�.
Andrews, Peter Alford, 1992, Türkiye’de Etnik Gruplar, (Çev. Mustafa
Küpü�o�lu), �stanbul, Ant Yay�nlar�.
Avc�o�lu, Do�an, 1992, Türklerin Tarihi, �stanbul, Yaylac�k Matbaas�.
Balaban, A., R�za, 1982, Sosyal Antropolojik Yakla��mla Akrabal�k, Evlilik
ve Türleri, �zmir, Kar�nca Matbaac�l�k.
159
Barth, Fredrik, 2001, Etnik Gruplar ve S�n�rlar�, (Çev. Ayhan Kaya-Seda
Gürkan), �stanbul, Ba�lam Yay�nlar�.
Be�ikçi, �smail, 1968, Do�u Anadolu’nun Düzeni, �stanbul, E Yay�nlar�.
Bilgin, Nuri, 1994, Kimlik Sorunu, �zmir, Etki Matbaas�.
Boratav, P., Naili, 1984, 100 Soruda Türk Folkloru, �stanbul, Gül Matbaas�.
Breton, David, 2005, Ac�n�n Antropolojisi, (Çev. �smail Yerguz), �stanbul,
Sel Yay�nc�l�k.
Cafero�lu, A, 1951, Anadolu A��zlar�ndan Derlemeler, �stanbul, �stanbul
Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Yay�nlar�.
Cafero�lu, Ahmet, 1942, Do�u �llerimiz a��zlar�ndan Toplamalar, �stanbul,
Burhanettin Bas�mevi.
Clastres, Pierre, 1992, Vah�i Sava�ç�n�n Mutsuzlu�u, (Çev. Alev Türker-
Mehmet Sert), �stanbul, Ayr�nt� Yay�nlar�.
Cohen, Anthony P., 1999, Toplulu�un Simgesel Kurulu�u, (Çev. Mehmet
Küçük), Ankara, Dost Kitabevi Yay�nlar�.
Çilingiro�lu, Altan vd., 1995, Van, �stanbul, Kültür Bakanl��� Yay�nlar�.
Demir, Ö., Acar, M., 2002, Sosyal Bilimler Sözlü�ü, Ankara, Vadi Yay�nlar�.
Demirkan, Selahaddin, 1942, Köy Nas�l Tetkik Edilmelidir, �stanbul, Kültür
Bas�mevi.
160
Emiro�lu, Kudret vd., 2003, Antropoloji Sözlü�ü, Ankara, Bilim ve Sanat
Yay�nlar�.
Eyübo�lu, �., Zeki, 1987, Anadolu �nançlar�-Anadolu Mitolojisi: �nanç
Söylence Ba�lant�s�, �stanbul, Alemdar Ofset.
Fenton, Steve, 2001, Etnisite-Irkç�l�k, S�n�f ve Kültür, (Çev. Nihat �ad),
Ankara, Phoenix Yay�nevi.
F�rat, M.�erif, 1970, Do�u �lleri ve Varto Tarihi, Ankara, Karde� Matbaas�.
Gellner, Ernest, 1998, Milliyetçili�e Bakmak, (Çev. Simten Co�ar vd.),
�stanbul, �leti�im Yay�nlar�.
Genel Nüfus Say�m�-2000, Nüfusun Sosyal ve Ekonomik Nitelikleri,
2002, Ankara, Devlet �statistik Enstitüsü Matbaas�.
Goldstein, S., Kenneth, 1983, Sahada Folklor Derleme Metodlar�, (Çev.
Ahmet E. Uysal), Ankara, Ba�bakanl�k Bas�mevi.
Gökalp, Ziya, 2005, Türkçülü�ün Esaslar�, (Haz. Kemal Bek), �stanbul,
Bordo Siyah Klasik Yay�nlar�.
Güleç, Cengiz, 1992, Türkiye’de Kültürel Kimlik Krizi, Ankara, Verso
Yay�nc�l�k.
Güngör, Erol, 1992, Tarihte Türkler, �stanbul, Ötüken Yay�nlar�.
Güvenç, Bozkurt, 1979, �nsan ve Kültür, �stanbul, Remzi Kitabevi.
Güvenç, Bozkurt, 1993, Türk Kimli�i, Ankara, Kültür Bakanl��� Yay�nlar�.
161
Habermas, Jurgen, 2002, Öteki Olmak, Ötekiyle Ya�amak, (Çev. �lknur
Aka) �stanbul, YKY Yay�nlar�.
Halaço�lu, Yusuf, 1997, XVIII. Yüzy�lda Osmanl� �mparatorlu�unun �skân
Siyaseti ve A�iretlerin Yerle�tirilmesi, Ankara, Türk Tarih Kurumu
Yay�nlar�.
Hançerlio�lu, Orhan, 1975, �nanç Sözlü�ü, �stanbul, Yükselen Matbaac�l�k.
Hassan, Ümit, 1985, Eski Türk Toplumu Üzerine �ncelemeler, �stanbul,
Kaynak Yay�nlar�.
Haviland, William A., 2002, Kültürel Antropoloji, (Çev. Hüsamettin �naç),
�stanbul, Kaknüs Yay�nlar�.
�bn Haldun, 1990, Mukaddime, (Çev. Z.Kadiri Ugan), Ankara, M.E.B.
Yay�nevi.
�lbars, Zafer, 1991, “Aile ve Gelenek, Türk Ailesinin Geleneksel Yap�s�”
(Türk Aile Ansiklopedisi), Ankara, Ba�bakanl�k Aile Ara�t�rma Kurumu
Ba�kanl��� Yay�nlar�, s.540-544.
�lbars, Zafer, 1997, “Ki�ili�in Olu�mas�nda Kültürel Etmenler” Ankara,
Ankara Üniversitesi-Dil ve Tarih Co�rafya Fakültesi-Antropoloji Dergisi (Ayr�
Bas�m).
Ka��tç�ba��, Çi�dem, 1991, �nsan, Aile, Kültür, �stanbul, Remzi Yay�nevi.
Karasar, Niyazi, 2004, Ara�t�rmalarda Rapor Haz�rlama, Ankara, Nobel
Yay�n Da��t�m, 12.Bas�m.
162
K�l�ç, Orhan, 1997, XVI. ve XVII. Yüzy�llarda Van, Ankara, Van Belediyesi
Yay�nlar�.
Kongar, Emre, 1985, Toplumsal De�i�im Kuramlar� ve Türkiye Gerçe�i,
�stanbul, Evrim Matbaac�l�k, 4.bas�m.
Kongar, Emre, 1998, Türkiye’nin Toplumsal Yap�s�, �stanbul, Remzi
Kitabevi.
Kottak, Conrad P., 2002, Antropoloji-�nsan Çe�itlili�ine Bir Bak��, (Çev.
Serpil N. Altuntek vd.), Ankara, Ütopya Yay�nlar�.
Köso�lu, Nevzat, 1998, Türk Kimli�i ve Türk Dünyas�, �stanbul, Ötüken
Yay�nlar�.
Kur’ân-� Kerîm ve Aç�klamal� Meâli, Hucurât Sûresi, s.515-516, 1993,
Ankara, Türkiye Diyanet Vakf� Yay�nlar�.
Laplantine, François, 2001, Etnopsikiyatri, (Çev. Nilüfer Aldemir), Ankara,
Ütopya Yay�nevi.
Levendo�lu, M.Fuat, 1994, Van ve Yöresi Geleneksel Beslenme Modelinin
Sosyal Antropolojik Yönden Tetkiki, Ankara, A.Ü. D.T.C.F., Sosyal
Antropoloji ve Etnoloji Bölümü Lisans Tezi.
Lingis, Alphonso, 1997, Ortak Bir �eyleri Olmayanlar�n Ortakl���, (Çev.
Tuncay Birkan), �stanbul, Ayr�nt� Yay�nlar�.
Ocak, A. Ya�ar, 1999, �slam-Türk �nançlar�nda H�z�r Yahut H�z�r-�lyas
Kültü, Ankara, Türk Kültürünü Ara�t�rma Enstitüsü, 3.bask�.
163
Önder, Ali Tayyar, 1999, Türkiye’nin Etnik Yap�s�, Ankara, Önderler
Yay�nc�l�k.
Örnek, Sedat V., 1971, Anadolu Folklorunda Ölüm, Ankara, Ankara
Üniversitesi, Dil ve Tarih-Co�rafya Fakültesi Yay�nlar�.
Örnek, Sedat V., 1988, 100 Soruda �lkellerde Din, Büyü, Sanat, Efsane,
2.Bask�, �stanbul, Gerçek Yay�nevi.
Özbudun, Sibel, “Bir Söylence Üzerine Çözümleme Denemesi:
Anadoluda Alk�z�/Alkar�s� �nanc�”, A.Ü. Dil ve Tarih Co�rafya Fakültesi
Antropoloji Dergisi, Say� 13, Sayfa 217-226, Ankara, 1998.
Özhan, Mevlüt, 1990, Çocuk Oyunlar�m�z, Ankara, Kültür Bakanl���-Halk
Kültürünü Ara�t�rma Dairesi Yay�nlar�.
Öztürkmen, Arzu, 1998, Türkiye’de Folklor ve Milliyetçilik, �stanbul, �leti�im
Yay�nlar�.
Polat, Ahmet, 1991, Azerbaycan, Ankara, Makro Mü�avirlik Yay�nc�l�k.
R��vano�lu, Mahmut, 1978, Do�u A�iretleri ve Emperyalizm, �stanbul, Türk
Kültür Yay�n�. 3.Bask�.
Sencer, Muzaffer, 1989, Toplumbilimlerinde Yöntem, �stanbul, Sermet
Matbaas�, 3.bas�m.
Seyido�lu, Halil, 2000, Bilimsel Ara�t�rma ve Yazma, �stanbul, Güzem
Yay�nlar�, 8.Bask�.
Sultanova, Ruhengiz A., 2002, “Mak� Hanl���”, (Çev. Bilgehan A. Gökda�),
Türkler Ansiklopedisi, 7.Cilt, s.123-124-128, Ankara, Yeni Türkiye Yay�nlar�.
164
Sümer, Faruk, 1962, Anadolu’ya Yaln�z Göçebe Türkler mi Geldi, Ankara,
Türk Tarih Kurumu Bas�mevi.
Süslü, Azmi, 1992, Ermeniler ve 1915 Tehcir Olay�, Ankara, Yüzüncü Y�l
Üniversitesi Yay�nlar�.
Tezcan, Mahmut, 1984, Sosyal ve Kültürel De�i�me, Ankara, Ankara
Üniversitesi Bas�mevi.
Timur, Taner, 2000, Osmanl� Kimli�i, Ankara, �mge Kitabevi, 4.Bask�.
Tural, Sad�k, K., 1988, Kültürel Kimlik Üzerine Dü�ünceler, Ankara, Özkan
Matbaas�.
Turan, �erafettin, 1990, Türk Kültür Tarihi, �stanbul, Olgaç Matbaas�.
Türkdo�an, Orhan, 1997, Etnik Sosyoloji, �stanbul, Tima� Yay�nlar�.
Türkdo�an, Orhan, 1970, Molokanlar�n Tarihçesi ve Türk Kültürü �çinde
Molokanlar, Erzurum, Atatürk Üniversitesi ��letme Fakültesi Ara�t�rma
Enstitüsü Yay�nlar�.
Ülken, H., Ziya, 1969, Anadolu Örf ve Adetlerinde Eski Türklerin �zleri,
Ankara Üniversitesi �lahiyat Fakültesi Dergisi.
Van Y�ll��� Derne�i, 1968, Van �l Y�ll���-1967, Ankara, San Matbaas�.
Volkan, D., Vam�k, 1999, Kanba��-Etnik Gururdan Etnik Teröre,
�stanbul,Ba�lam Yay�nlar�
165
Yasa, �brahim, 1973, Türkiye’nin Toplumsal Yap�s� ve Temel Sorunlar�,
Ankara, Sevinç Matbaas�.
Yeni Tarama Sözlü�ü, (Düzenleyen: Cem Dilçin), 1983, Ankara, Türk Dil
Kurumu Yay�nlar�.
Zülfikar, Hamza, 1978, Van Gölü Çevresi A��zlar�n�n Özellikleri, Ankara,
Türk Dil Kurumu Yay�nlar�.
166
EKLER
EK 1: HAR�TALAR.
HAR�TA 1: VAN �L� HAR�TASI.
167
HAR�TA 2: VAN �L� MERKEZ �LÇE HAR�TASI.
168
HAR�TA 3: ÖZALP �LÇE HAR�TASI.
169
HAR�TA 4: SARAY �LÇE HAR�TASI.
170
EK 2: RES�MLER.
171
172
173
174
175
EK 3: VAN VE YÖRES�NDE KÜRES�NL�LER’�N YA�ADIKLARI YERLE��M B�R�MLER�.
�LÇE BUCAK KÖY Merkez Alaköy (Elâköy)
Ar�toprak (Zeranis) Bostaniçi (S��ge) Karagündüz (Kara Gündüz) Karakoç (Lim) Kas�mo�lu (Kas�mo�lu) K�ratl� (Lem�zgirt) Ortanca (Siyavan) Yumrutepe (D�rle�in) Erçek (Erçek) Güzelsu (Ho�ap) Çald�ran Güngören (Dero) Kilimli (Medkuli) Umuttepe (Sint) Edremit Köprüler (Gem) Gürp�nar Elaçmaz (Sel) Özalp (Gargali) Aksorguç (Velecane)
A�a�� Akçagüller (Dercemet)
A�a�� Tulgal� (A�a�� A�rük) A�a�� Yorganl� (Gölegeni) Ç�rakköy (Ç�ra�) Çubuklu (Çubukluya Yezdiya) Damlac�k (Re�ga) Hac� Ali (Hac� Ali)
Paçkulu
Sa�mal� (No�ar) Yavuzlar (Kayseran) Yukar� Tulgal� (Yukar� A�rük) Saray (Serav/Mahmudiye)
Bak���k (Avzerik) Beyarslan (�eref�ane) Doluta� (Çar��sere) Örenburç (Satman�s) S�r�ml� (�arapsorik) Turanköy (Panamerik)
176
EK 4: �RAN’DA, KÜRES�NL�LER’�N YA�ADIKLARI YERLE��M B�R�MLER�
�EH�RLER KÖYLER Hoy Almal� �ahpur (Salmas) Balav Urmiye Çiçek Habe� (A�a��/Yukar�) Hamamc�lar H�nd�van Höder �sdiran Kangen Kehriz Kerkuj Körpilan Kuluncu Me�in Nazl� Seramerik Slav �ekeryaz� �ireki �orik Verdan Yesdikan Var
Zeri
Zeyve
177
EK 5: KAYNAK K��� KÜNYELER�
1. Derlemenin yap�ld��� yer
2. Derleme tarihi
3. Derleme ortam�
4. Kaynak ki�inin ad�, soyad�
5. Do�um yeri, tarihi
6. Cinsiyeti
7. Mesle�i
8. Ö�renim durumu
9. Medeni hâli
10. Bilgi kayna��
1/1. Van-Merkez
2. 23.07.2003
3. Ev
4. Timurlenk Bozkurt
5. Van-Merkez, 1932
6. Erkek
7. �air,gazeteci
8. Lise mezunu
9. Evli
10. Babas�, dedesi, büyükleri
2/1. Van-Merkez
2. 24.07.2003
3. Karayollar� Böl.Müd.
4. Celal Yenitürk
5. Van-Kas�mo�lu Köyü,1952
6. Erkek
7. Kamu kurulu�unda i�çi, ozan
8. Okur-yazar de�il
9. Evli
10. Babas� ve büyükleri
3/1. Van-Merkez Kas�mo�lu Köyü
2. 24.07.2003
3. Ev
4. �amil Ba�türk
5. �ran-Hoy (Zeyve), 1906
6. Erkek
7. Rençper
8. �lkokul mezunu
9. Evli
10. Kendi ya�am öyküsü, büyükleri
4/1. Van-Merkez Karagündüz Köyü
2. 25.07.2003
3. Ev
4. Mehmet Çomak
5. �ran-Hoy (Yesdikan),1903
6. Erkek
7. Rençper
8. Okur-yazar de�il
9. Evli
10. Kendi ya�am öyküsü, büyükleri
178
5/1. Van-Merkez Alaköy Köyü
2. 22.07.2003
3. Ev bahçesi
4. Hüseyin Cancan
5. �ran-Hoy (Kangen), 1906
6. Erkek
7. Rençper
8. Okur-yazar
9. Dul
10. Kendi ya�am öyküsü, büyükleri
6/1. Van-Merkez
2. 23.07.2003
3. Ev
4. Fatma Yedek
5. Van-Merkez, 1950
6. Kad�n
7. Ev han�m�
8. �lkokul mezunu
9. Evli
10. Annesi,babas�,teyzesi
7/1. Van-Saray
2. 30.07.2003
3. Ev
4. Yasin Bayram
5. Van-Saray, 1946
6. Erkek
7. Çiftçi
8. �lkokul mezunu
9. Evli
10. Babas�,dedesi,aile büyükleri
8/1. Van-Saray-S�r�ml� Köyü
2. 30.07.2003
3. Ev
4. Hüseyin Kalyon
5. Van-Saray S�r�ml� Köyü,1950
6. Erkek
7. Çiftçi
8. �lkokul mezunu
9. Evli
10. Aile büyükleri
9/1. Van-Saray Bak���k Köyü
2. 05.08.2003
3. Ev
4. D�rbaz Durdu
5. Van-Saray Bak���k Köyü,1934
6. Erkek
7. Çiftçi
8. Okur-yazar de�il
9. Evli
10. Aile büyükleri
10/1.Van-Saray Bak���k Köyü
2.05.08.2003
3.Ev
4.Tahir Karal�o�lu
5.Van-Özalp.Koçk�ran Köyü,1920
6.Erkek
7.Çiftçi
8.Okur-yazar de�il
9.Evli
10.Aile büyükleri
179
11/1.Van-Özalp Y.Turgal� Köyü
2.05.08.2003
3.Ev
4.Mehmet Gören
5.Van-Özalp Y.Turgal� Köyü,1945
6.Erkek
7.Çiftçi
8.Okur-yazar
9.Evli
10.Babas�,dedesi
12/1.Van-Özalp Damlac�k Köyü
2.05.08.2003
3.Ev
4.Yakup Alpkaya
5.Van-Özalp Damlac�k Köyü,1968
6.Erkek
7.Çiftçi
8.�lkokul mezunu
9.Evli
10.Babas�, dedeleri
13/1.Van-Özalp Çubuklu Köyü
2.07.08.2003
3.Ev
4.Abdülkadir Yah�i
5.Van-Özalp Dönerdere Köyü,1933
6.Erkek
7.Çiftçi
8.Okur-yazar de�il
9.Evli
10.Aile büyükleri
14/1.Van-Özalp Çubuklu Köyü
2.07.08.2003
3.Ev
4.Abdulgaffur �ahin
5.Van-Özalp Çubuklu Köyü,1947
6.Erkek
7.Çiftçi
8.�lkokul mezunu
9.Evli
10.Babas�, aile büyükleri
15/1.Van-Özalp Aksorguç Köyü
2.07.08.2003
3.Ev
4.D�rbaz �ayl�k
5.Van-Özalp Aksorguç Köyü,1919
6.Erkek
7.Çiftçi
8.Okur-yazar de�il
9.Dul
10.Babas�, amcas�
16/1.Van-Merkez
2.11.08.2003
3.Büro
4.Muharrem Ergeno�lu
5.Van-Merkez, 1938
6.Erkek
7.Mobilya imalatç�s�
8.Lise mezunu
9.Evli
10.Babas�, dedesi
180
17/1.Van-Merkez
2.12.08.2003
3.Büro
4.Hasan Binici
5.Van-Merkez, 1926
6.Erkek
7.Antikac�, �k
8.Okur-yazar de�il
9.Evli
10.Babas�
18/1.Van-Merkez Bostaniçi Köyü
2.14.08.2003
3.Ev
4.Pakize Hallaç
5.Van-Merkez,1932
6.Kad�n
7.Ev han�m�
8.Okur-yazar de�il
9.Evli
10.Annesi, teyzesi, anneannesi
181
EK 6: GÖRÜ�ME SORULARI FORMU.
GÖRÜ�ME SORULARI
1. Cinsiyet
2. Do�um yeri
3. Ya�
4. Medeni durum
( )Bekar ( )Evli ( )Dul ( )Çok e�li ( )Di�er
5. Ya�ad���n�z yerle�im birimi
( )�l ( )�lçe ( )Köy
6. Mesle�iniz
7. Dininiz
8. Mezhebiniz
( )Hanefî ( )�afiî ( )�iî ( )Di�er
9. Ö�renim durumunuz
( ) Okur-yazar de�il
( ) Okur-yazar
( ) �lkokul mezunu
( ) Ortaokul mezunu
( ) Lise mezunu
( ) Yüksekokul mezunu
( ) Üniversite mezunu
182
10. Ailenizin ayl�k toplam geliri ne kadard�r?
( ) 100.000.000 TL’den az
( ) 100.000.000 TL-300.000.000 TL aras�
( ) 300.000.000 TL-500.000.000 TL aras�
( ) 500.000.000 TL-750.000.000 TL aras�
( ) 750.000.000 TL-1.000.000.000 TL aras�
( ) 1.000.000.000 TL’den fazla
11. Sahip oldu�unuz ta��t ve gayri-menkuller nelerdir?
( )Ev ( )Ta��t ( )Arazi ( )Di�er
12. Sizce “Küresinli” kelimesi ne anlama gelmektedir?
13. Sizce Küresinli kimdir?
14. Küresinliler a�iret midir?
( )Evet ( )Hay�r
15. Sizi yöredeki di�er a�iret veya gruplardan ay�ran özellikler var m�d�r?
( )Evet ( )Hay�r
16. (Var ise) Bu özellikler nelerdir?
17. Küresinliler Anadolu’ya neden göç etmi�ler?
18. Göç etti�iniz yerlere geri dönmek ister misiniz?
( )Evet ( )Hay�r
19. �ran’da akrabalar�n�z var m�d�r?
( )Evet ( )Hay�r
20. (Var ise) Onlarla görü�üyor musunuz?
( )Evet ( )Hay�r
21. Sizin için anavatan neresidir?
183
22. (Evliyseniz) Kaç ya��nda evlendiniz?
23. (Evliyseniz) Kaç çocu�unuz var?
24. (Siz dahil) Kaç karde�siniz?
25. (Evliyseniz) Ne �ekilde evlendiniz?
( ) Görücü usûlü ile
( ) Kar��l�kl� anla�arak
( ) Kaçarak-kaç�rarak
( ) Be�ik kertmesi ile
( ) Di�er
26. Ayn� evde kimlerle birlikte ya��yorsunuz?
27. Akraba evlili�i hakk�nda neler dü�ünüyorsunuz?
28. Evlilik yoluyla, d��ar�ya k�z verir misiniz?
( )Evet ( )Hay�r
29. Evlilik yoluyla, d��ardan k�z al�r m�s�n�z?
( )Evet ( )Hay�r
30. Ba�l�k paras� gelene�iniz var m�d�r?
( )Evet ( )Hay�r
31.Çevrenizde “kuma getirme” �eklinde evlilik yapan var m�?
( )Evet ( )Hay�r
32. K�z görme ve k�z isteme nas�l yap�l�r?
33. Söz kesme ve ni�an törenleri nas�l yap�l�r?
34. K�na gecesi ve dü�ün töreni nas�l yap�l�r?
35. El öpme ne zaman ve nas�l gerçekle�ir?
184
36. Sizce do�acak çocu�un cinsiyeti önemli midir?
( )Evet ( )Hay�r
37. Do�umdan önce ne gibi haz�rl�klar yap�l�r?
38. Hamile kad�n�n uymas� ya da kaç�nmas� gereken davran��lar nelerdir?
39. Yeni do�an çocu�un göbek ba�� ile ilgili yap�lan i�lemler nelerdir?
40. Lohusa anneye ne tür yiyecek ve içecekler verilir?
41. K�rklama ne zaman ve nas�l yap�l�r?
42. Sünnet töreni nas�l yap�l�r?
43. Alanas�’n�n varl���na ve kötülüklerine inan�r m�s�n�z?
( )Evet ( )Hay�r
44. (�nananlar için) Alanas�’ndan korunmak için neler yap�l�r?
45. Ölüm olay�n�n arkas�ndan ne gibi i�lemler yap�l�r?
46. Ba� sa�l��� ziyaretleri nas�l yap�l�r?
47. Kara bayram gelene�iniz var m�d�r?
( )Evet ( )Hay�r
48. Mezar ziyaretlerini hangi günlerde yapars�n�z?
49. Iskat nedir, nas�l uygulan�r?
50. Mahalli yemekleriniz nelerdir?
51. Bildi�iniz çocuk oyunlar�n�n isimleri nelerdir?
52. Bu oyunlar nas�l oynan�r?