KARADENĠZ TEKNĠK ÜNĠVERSĠTESĠancak yayınladıkları fotoğraflar ve köe yazarları...

102

Transcript of KARADENĠZ TEKNĠK ÜNĠVERSĠTESĠancak yayınladıkları fotoğraflar ve köe yazarları...

Page 1: KARADENĠZ TEKNĠK ÜNĠVERSĠTESĠancak yayınladıkları fotoğraflar ve köe yazarları aracılığı ile kendi ideolojilerini yansıtabildiği bir dönemdir, Bu verilerden hareketle
Page 2: KARADENĠZ TEKNĠK ÜNĠVERSĠTESĠancak yayınladıkları fotoğraflar ve köe yazarları aracılığı ile kendi ideolojilerini yansıtabildiği bir dönemdir, Bu verilerden hareketle

KARADENĠZ TEKNĠK ÜNĠVERSĠTESĠ ĠLETĠġĠM ARAġTIRMALARI DERGĠSĠ

CĠLT/VOL:3 (11) 2016

1

EDĠTÖRDEN

Tam Metin

ġahinde YAVUZ 1

2 II. DÜNYA SAVAġI’NIN CUMHURĠYET VE TAN GAZETELERĠNDE TEMSĠLĠ Tam

Metin

PDF

Uğur Günay YAVUZ 2-31

3

Y KUġAĞININ ĠLETĠġĠM SORUNLARININ ANALĠZĠ VE ÇÖZÜM ÖNERĠLERĠ: SÜLEYMAN DEMĠREL ÜNĠVERSĠTESĠ ISPARTA MESLEK YÜKSEKOKULU ÖRNEĞĠ

Tam Metin

PDF

Pınar GÖKTAġ 32-50

4

REKLAM BĠLGĠ ĠġLEME STRATEJĠLERĠNDE CĠNSĠYET FARKLILIKLARI: SEÇĠCĠLĠK HĠPOTEZĠ ÇERÇEVESĠNDE RASYONEL/DUYGUSAL REKLAM TEPKĠSĠNE YÖNELĠK DENEYSEL BĠR ÇALIġMA

Tam Metin

PDF

Gülcan ġENER 51-73

5

REKLAMCILIĞA YÖNELĠK YENĠ BĠR BAKIġ AÇISI: TAKYONLAR, ÜSTGERÇEKLĠK VE REKLAM ĠLĠġKĠSĠ ÜZERĠNE KURAMSAL BĠR DEĞERLENDĠRME

Tam Metin

PDF

Yasemin BOZKURT 74-85

6

KURUM ĠMAJI AÇISINDAN MÜġTERĠ ġĠKÂYETLERĠNĠN DEĞERLENDĠRĠLMESĠ: SEYAHAT ACENTALARI ġĠKÂYETLERĠNE YÖNELĠK BĠR ARAġTIRMA

Tam Metin

PDF

ġeyda LĠMON- Özgür ARPACI 86-99

Page 3: KARADENĠZ TEKNĠK ÜNĠVERSĠTESĠancak yayınladıkları fotoğraflar ve köe yazarları aracılığı ile kendi ideolojilerini yansıtabildiği bir dönemdir, Bu verilerden hareketle

2016 yılının Ocak ayında 11. sayımızla yine yayındayız. Bu sayımızda bizlere ilham veren ve

katkı sunan yazar yazarlarımıza çok teşekkür ederiz. Zira hepsi farklı alanlardan iletişim

araştırması alanını geliştiren yazılar yazdılar.

İlk makalemiz Uğur Günay Yavuz’a ait. Yavuz, “II. Dünya Savaşı’nın Cumhuriyet ve Tan

Gazetelerinde Temsili” başlıklı makalesinde, fotoğraf alanında uzman olmasından aldığı

güçle, bizi literatürde işlenmeyen bir konu üzerinde düşünmeye sevk ediyor. Yayın

ideolojileri farklı olan Cumhuriyet ve Tan gazetelerinin İkinci Dünya Savaşı süresince

hükümet tarafından tek iletişim kanalı olan Anadolu Ajansı’ndan aldıkları haberleri ve

fotoğrafları nasıl işlediklerini inceliyor. Yazar bu incelemesinde, dört temel tarihi olayı; 1

Eylül 1939-Almanya’nın Polonya’ya saldırması, 22 Haziran 1941-Almanya’nın Rusya’ya

saldırması, 6 Haziran 1944-Normandiya Çıkarması ve savaşın sonunu hazırlayan 6 Ağustos

1945-Hiroşima’ya Atom Bombası’nın atılması ele alıyor.

İkinci makalemiz “Y Kuşağının İletişim Sorunlarının Analizi ve Çözüm Önerileri: Süleyman

Demirel Üniversitesi Isparta Meslek Yüksek Okulu Örneği” başlığıyla Pınar Göktaş

tarafından hazırlanmıştır. Çağımız hız ve iletişim çağı olduğu kadar iletişimsizlik çağıdır da.

Y kuşağı yani günümüz gençleri, kendilerinden önceki kuşaklardan farklı olarak iletişim

araçlarıyla içli dışlı yaşarken dünyaya ilişkin farklı beklentiler geliştirmektedir. Bu beklentiler

kimi zaman iletişimsizlik olarak adlandırdığımız olguya doğru yönlenmektedir. Göktaş,

makalesinde bize, bu sorunları ve soruna yönelik çözüm önerilerini anlatmaktadır.

Üçüncü makale, Gülcan Şener tarafından hazırlanmış deneysel bir araştırmadır. Makale

“Reklam Bilgi İşleme Stratejilerinde Cinsiyet Farklılıkları: Seçicilik Hipotezi Çerçevesinde

Rasyonel/Duygusal Reklam Tepkisine Yönelik Deneysel Bir Çalışma” başlığını taşımaktadır.

Şener, makalesinde bir ürünü pazarlarken hedef pazarlara uygun reklam stratejisinin

belirlemede, toplumsal cinsiyetin nasıl bir rol oynadığını araştırmaktadır. Şener reklam bilgi

stratejisinde kadın ve erkeğin bilgiyi farklı işlediklerini ve reklamın buna göre hazırlanması

gerektiğini söylemektedir.

Yasemin Bozkurt bizi “Reklamcılığa Yönelik Yeni Bir Bakış Açısı: Takyonlar, Üstgerçeklik

ve Reklam İlişkisi Üzerine Kuramsal Bir Değerlendirme” başlıklı makalesiyle bizi farklı bir

düşünme sürecine tabi tutuyor. Fizik evrenini reklamlara uyarlayan Bozkurt, reklamda

sunulan sanal gerçeklikler ve takyonların oluşturduğu sanal dünya arasında bağ kurarak, bu

oluşumu tüketim kültürü, postmodernizm ve simülasyon kavramlarıyla yeniden yorumluyor.

Şeyda Limon ve Özgür Arpacı, “Kurum İmajı Açısından Müşteri Şikayetlerinin

Değerlendirilmesi: Seyahat Acentaları Şikayetlerine Yönelik Bir Araştırma” başlıklı makale

ile 11. Sayımıza katkıda bulundular. Seyahat acentalarının kurumsal imajlarının ele alındığı

bu araştırmada, şikayet sitelerine gelen seyahat acentası şikayetleri değerlendirilmiştir.

Page 4: KARADENĠZ TEKNĠK ÜNĠVERSĠTESĠancak yayınladıkları fotoğraflar ve köe yazarları aracılığı ile kendi ideolojilerini yansıtabildiği bir dönemdir, Bu verilerden hareketle

Cilt / Vol: 3 Sayı / No :11 Ocak / January :2016

ISSN: 2146-3212

II. DÜNYA SAVAġI’NIN CUMHURĠYET VE TAN GAZETELERĠNDE TEMSĠLĠ

Uğur Günay Yavuz1

Öz

II. Dünya Savaşı, tüm dünyaca Yahudi Soykırımı gibi kitlesel ölümlerin yaşandığı, kullanılan atom

bombaları sonucunda en çok sivil halkın zarar gördüğü, yani insanlık tarihinin en kanlı savaşı olarak kabul

görmektedir. Ancak Almanya dahil pek çok ülkede savaşın bu ciddi durumundan insanların habersiz oldukları,

savaşa dair bilgileri basın yoluyla tek taraflı edindikleri saptanmaktadır. Türkiye‟de ise bu dönem, hükümet

tarafından sansür ve denetimin uygulandığı, bilgilerin, haber kaynağı olarak devletin izni ile sadece Anadolu

Ajansı aracılığıyla tek taraflı aktarıldığı, insanlık tarihi kadar Türk Basın tarihinde de özel bir önem

taşımaktadır.

Bu çalışmanın amacı, II. Dünya Savaşı‟nın Türk basınında nasıl yer aldığını ortaya koymaktır.

Araştırmada tek bilgi kaynağı olan Anadolu Ajansı‟ndan alınan enformasyonun, farklı ideolojilere sahip

Cumhuriyet ve Tan gazeteleri tarafından, nasıl değiştirildiği ve dönüştürüldüğü, bu iki gazete kıyaslanarak ortaya

konulmaya çalışılacaktır. Bu amaçla, savaşın dönüm noktası olarak kabul edilen tarihlerdeki2 iki gazete

yayınlarının, içerik analizi yapılmıştır. Sonuç olarak, dönemin iki gazetesi özelinde, bu gazetelerin siyasi

görüşlerine uygun olarak yayın politikalarını düzenledikleri, örneğin Tan gazetesinin tüm savaş süresince

hükümete eleştirel bir bakış açısıyla yaklaştığı ve Rusya yanlısı bir tavır, yayın sergilediği, Cumhuriyet

gazetesinin ise, savaş başlangıcındaki hükümet yanlısı ve savaşın Alman tarafını destekleme tutumunun,

ilerleyen yıllar içinde değişikliğe uğramasıyla, bu tavır değişikliğinin gazetenin içeriğine ve kullandığı

fotoğraflara da yansıdığı görülmüştür.

Anahtar sözcükler: II. Dünya Savaşı, Cumhuriyet gazetesi, Tan gazetesi, fotoğraf.

THE PRESENTATION OF THE II. WORLD WAR ON CUMHURIYET AND TAN

NEWSPAPERS

Abstract The II. World War is accepted as the most deathful war of the humanity, considering mass killings (Jewish

genoside) and attacks to the civil society (atomic bombs). However people were unaware about this serious fact

in several countries –including Germany- and were informed about news on the war through one-sided press. It

is also a milestone in the history of Turkish Press, due to the cencorship of the government and state of siege at

the time, resulting in allowing only Anadolu Agency, as the source of news.

The aim of this study is to provide the reflection of the II. World War by the Turkish Press considering the

link with the ideology. The study will reveal transformation and convertion of the information obtained from the

same source of data –Anadolu Agency- by two newspapers “Cumhuriyet” and “Tan”, which have different

ideologies. In this respect, a content analysis of publication was performed for the two newspapers. on the

specific milestones of the war. Consequently, it was noted that the newspapers develop their publication policy

in line with their political view. Specifically, “Tan” displayed a critical approach against the government, whilst

acting in a certain manner by supporting Russia and “Cumhuriyet” changed its initial pro-government approach

in the upcoming years; whereas this change was reflected to the content of the newspaper and the photos being

used.

Key words: II. World War, Cumhuriyet newspaper, Tan newspaper, photography

GĠRĠġ

1914-1918 yılları arasında yaşanan I. Dünya Savaşı‟nda çözümsüz kalan sorunlar

nedeniyle, yirmi yıl sonra başlayan ve teknolojinin ilerlemesiyle daha yıkıcı ve tahrip edici

1 Doçent Akdeniz Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Fotoğraf Bölümü, [email protected]

2 Savaşın başlangıcı olarak kabul edilen 1 Eylül 1939 Almanya‟nın Polonya‟ya saldırması, 22 Haziran 1941

Almanya‟nın Rusya‟ya saldırması, 6 Haziran 1944 Normandiya Çıkarması ve savaşın sonunu hazırlayan 6

Ağustos 1945 Hiroşima‟ya Atom Bombasının atılması

Page 5: KARADENĠZ TEKNĠK ÜNĠVERSĠTESĠancak yayınladıkları fotoğraflar ve köe yazarları aracılığı ile kendi ideolojilerini yansıtabildiği bir dönemdir, Bu verilerden hareketle

Cilt/Vol: 3, Sayı/No:11, (2-31) Karadeniz Teknik Üniversitesi İletişim Araştırmaları Dergisi

2

silahların hakim olduğu II. Dünya Savaşı, 1 Eylül 1939 tarihinde Almanya‟nın Polonya‟ya

saldırması neticesinde, İngiltere ve Fransa‟nın Polonya‟nın yanında yer alması ile başlamıştır.

Altı yıl süren, 40 milyon kişinin hayatını kaybettiği, milyonlarca kişinin sakat kaldığı, beş

milyondan fazla kişinin toplama kamplarında, gaz odalarında öldürüldüğü tüm dünya

ülkelerini etkileyen, insanlık tarihinin en can acıtıcı savaşı olmuştur. Bir diğer üzücü mesele

ise savaş bittiğinde dünyada pek çok ülkenin yapılanlardan haberdar olmadığı, uygulanan

sansür ve baskı yöntemi ile kamuoyunun savaşa dair gerçeklerden yoksun bırakıldığı, bu

nedenden dolayı da ölümlere karşı bir anlamda seyirci kalındığıdır.

Haberlerin kamuya bilgi vermesinin yanı sıra propaganda amacıyla da kamuoyu

oluşturabileceğinin fark edilmesi üzerine, “dördüncü kuvvet medya”, farklı ideolojik ve siyasi

görüşler tarafından da kendi görüşlerini yayma amacıyla kullanılmak istenmiştir. İnsanlar

üzerindeki gücünün fark edilmesi üzerine karşıt görüşlerde de kamuoyu oluşturulabileceği, bu

fikirlerin yayılabileceği bir tehdit olarak görülmekte, bu da siyasal iktidarların söz konusu

kitle iletişim araçları üzerinde denetim ve sansür ve hatta baskı uygulaması sonucunu

doğurmaktadır. II. Dünya Savaşı döneminde de Türkiye‟de basın üzerinde gerek Türk

hükümetinin, gerekse savaşan her iki tarafın da kendi görüşlerini yansıtmaları yolunda

beklentileri, bu beklentiler gerçekleştirilmediği takdirde gazeteler üzerinde baskı uygulanması

ve gazetelerin kapatılma ile cezalandırılması söz konusu olmuştur. Bu süreç, gazetelerin

ancak yayınladıkları fotoğraflar ve köşe yazarları aracılığı ile kendi ideolojilerini

yansıtabildiği bir dönemdir,

Bu verilerden hareketle çalışma, II. Dünya Savaşı döneminde, Türkiye‟de basının,

savaşa karşı duruş açısını farklı siyasi görüşlere sahip gazetelerin, aynı haberleri nasıl

yayınladıklarını ortaya çıkarmayı amaçlamaktadır. Bu nedenle dönemin en çok satan ve

savaşa karşı farklı ideolojik noktalarda yer alan Cumhuriyet ve Tan gazeteleri, bu karşıtlıkları

nedeniyle çalışmaya örneklem olarak belirlenmiştir. Altı yıl süren savaşın gidişatını

belirlemesi ve seyrini değiştirmesi nedeniyle, söz konusu gazetelerin önemli dönüm noktası

olarak belirlenen tarihlerdeki yayınları çalışma kapsamında ele alınacaktır. Savaşın başlangıcı

olarak kabul edilen 1 Eylül 1939-Almanya‟nın Polonya‟ya saldırması, 22 Haziran 1941-

Almanya‟nın Rusya‟ya saldırması, 6 Haziran 1944-Normandiya Çıkarması ve savaşın sonunu

hazırlayan 6 Ağustos 1945-Hiroşima‟ya Atom Bombası‟nın atılması, önemli olaylar ve

tarihler olarak saptanmıştır. Makalede gazetelerin aynı gelişmeleri, tek kaynaktan alarak gerek

ideolojileri veya yayın politikaları, gerekse savaşta taraf oldukları cephe doğrultusunda nasıl

okuyucularına aktardıkları ve savaşa olan yaklaşımlarına bakılacaktır. Ayrıca, basın

organlarının haber ve fotoğraflarını nasıl şekillendirdiği incelenecek, bu süreçte yayınlanan

farklı ideolojilere sahip gazetelerin bakış açılarının, aynı ajansın verdiği haberleri nasıl

yayınladıkları, gazetelerinde ne kadar yer ayırdıkları, ekledikleri fotoğraflar, diğer görseller ve

köşe yazarlarının yaklaşımı dönemsel olarak ele alınarak, içerik analizi yöntemi ile

okunacaktır.

İçerik analizi en basit anlamı ile çeşitli görsel işitsel dokümanlardan elde edilen verilerin

sistematik olarak incelenmesidir. Çalışmada belirlenen dört tarihte savaşa ayrılan sayfa/yer,

kullanılan görsel malzemenin sayısı, savaşa dair yaklaşım sistematik olarak

kategorileştirilecek, tablolar halinde bu veriler sunulacaktır. Böylece savaştan daha önemli

olarak savaşın nasıl aktarıldığı, bu yolla kitlelerin ne şekilde bilgilendirildiği, verilerin de

analizi ile ortaya konulmaya çalışılacaktır.

Bu konunun seçilmesindeki neden alandaki önemli bir boşluk olduğunun

düşünülmesidir. Şöyle ki II. Dünya Savaşı‟nın Türkiye‟de basına nasıl yansıdığı sorunsalı,

Akdeniz Üniversitesi, Güzel Sanatlar Fakültesi, Fotoğraf bölümünde bir öğretim üyesi olarak

dikkatimi çekti. Farklı görüşlerdeki gazetelerin, biçim ve içeriklerinin, dönemin ideolojisi ve

Page 6: KARADENĠZ TEKNĠK ÜNĠVERSĠTESĠancak yayınladıkları fotoğraflar ve köe yazarları aracılığı ile kendi ideolojilerini yansıtabildiği bir dönemdir, Bu verilerden hareketle

II. Dünya Savaşı‟nın Cumhuriyet Ve Tan Gazetelerinde Temsili www.e-kiad.com

3

basın organının görüşleri doğrultusunda nasıl şekillendiğinin önemli bir sorunsal olarak

karşımda durduğunu fark ettim. Araştırmaların sonucu gördüm ki Ayşe Gülçin Manka‟nın,

2008 yılında yazdığı Anadolu Ajansı ve II. Dünya Savaşı adlı kitabı, II. Dünya Savaşı

sırasındaki farklı tarihlerdeki üç gazetenin yayınlarını ve aynı tarihlerdeki Anadolu Ajansı

bültenlerini analiz etmektedir. Yazar, yayını oluşturan önemli bir anlam üretme öğesi olarak

fotoğrafı maalesef çalışma kapsamı dışında bırakmaktadır. Böylece, alanda hem haberi, hem

köşe yazılarını hem fotoğrafı analiz edecek bir çalışmanın eksikliği dikkatimi çekti. Aslen

fotoğraf alanında iletişim kökenli öğretim üyesi kimliğim nedeniyle böylesi bir eksikliğin

giderilmesi amacı ile bu çalışmaya başlama kararı aldım.

Ayrıca basının ideoloji savaşı içerisinde yanlı yayın yapışının örneğinin bugün de hala

güncelliğini koruduğu inancıyla, geçmişin geleceğe örnek olacağı düşünülerek bu çalışmanın

güncel çalışmalar için de bir örnek teşkil edeceği ümit edilmektedir. Böylece, bir tarih

okumasının, medya çalışanlarına da bir öz eleştiri niteliğinde olup, tarihten ders alınacağı ve

kendi çalışma alanları ile medyanın yüzleşeceği beklenmektedir.

1. II. Dünya SavaĢı ve Türkiye

II. Dünya Savaşı, Müttefikler; İngiltere, Fransa, ABD ve Rusya karşısında Almanya,

İtalya ve Japonya‟nın baş aktörler olarak yer aldığı, hatta pek çok başka ülkelerin de

yanlarında savaşa sürüklendiği tam bir dünya ülkeleri savaşı olmuştur. Latin Amerika, İsveç,

İspanya, İsviçre, İrlanda, Portekiz ve Türkiye bu süreçte tarafsızlık ilkesi ile savaş dışında

kalarak, toprak bütünlüğünü korumayı başarabilmiştir.

Jeopolitik konumu nedeniyle savaşa katılan her iki cephenin de, kendi taraflarında yer

alması yolunda baskı uygulanan Türkiye, kendi toprak bütünlüğünü korumayı ve savaşın

dışında kalmayı hedefleyen bir tarafsızlık, bir başka deyişle denge politikası izlemiştir.

Necdet Ekinci‟ye göre takip edilen denge politikası; Mihver devletleri ile Müttefik Devletler

arasındaki güç ilişkilerini ve çatışmalarını kullanarak savaş dışı kalmayı gerçekleştirmeye

çalışmak olmuştur (1997: 180). Bu yaklaşımını savaş yıllarında Cumhurbaşkanı olan İsmet

İnönü şöyle anlatmaktadır:

Bizim kaderimiz, Müttefiklerle beraber olmaktı. Bunun neticesi olarak, Müttefiklerle beraber ve

onların safında savaşa girmemiz tabii ve zaruri olacaktı. Ancak, bu savaşa girmek için,

vaziyetimizin özelliğini ve müttefiklerimizin bize karşı vazifelerini hakkıyla ifa etmelerini

istemeye mecbur ve bunda haklıydık. Yoksa savaşa girmememiz ve hiçbir şart altında savaşa fiilen

girmemek, daha baştan verilmiş bir karara dayanmaktadır. İşte bu suretledir ki, taahhütlerimize

sadık kalmakla, Müttefiklerin bize karşı vazifelerini ifa etmelerini istemek arasındaki tartışma, bizi

savaş dışı bırakmıştı. Yani netice şu oldu: savaşa girmek bizim için mümkün olmadı ve

müttefiklerimiz de bizi bu hususta haksız bulmaya, hiç bir vesile ve imkan bulamadılar (Aydemir

1985:243).

Savaş başlangıçta coğrafi konum olarak Türkiye‟den çok uzaklarda başlasa da,

Almanya‟nın Avusturya, Çekoslovakya, Romanya, Yugoslavya, Yunanistan ve Bulgaristan‟ı

işgal ederek sınırlarına dayanması, savaş tehlikesi ile Türkiye‟yi yüz yüze getirmiştir.

Türkiye tarafsızlığını korumak adına savaşan ülkelerle saldırmazlık, dostluk ve işbirliği gibi

anlaşmalara3 imza atmasını gerekçe göstererek, savaşa girmekten kaçınmış, uygulanan

baskılara da4 bu anlaşma maddelerini gerekçe göstermiştir. Savaşın başlangıcından 1941

yılına kadar Müttefikler'e yakın ilişki yürüten Türkiye, 1941 yılında Almanya ile saldırmazlık

anlaşması imzalamış, bu dönemde her iki tarafa da eşit mesafesini korumuş, Almanya ile

3 19 Ekim 1939‟da İngiltere ve Fransa ile Üçlü İttifak, 18 Haziran 1941‟de Almanya ile saldırmazlık anlaşmaları

4 1940-1941 yılları arasında Almanya, İngiltere ve ABD 1942-1944 yılları arasında bu amaçla yaklaşmıştır.

Page 7: KARADENĠZ TEKNĠK ÜNĠVERSĠTESĠancak yayınladıkları fotoğraflar ve köe yazarları aracılığı ile kendi ideolojilerini yansıtabildiği bir dönemdir, Bu verilerden hareketle

Cilt/Vol: 3, Sayı/No:11, (2-31) Karadeniz Teknik Üniversitesi İletişim Araştırmaları Dergisi

4

1941 ve 1942 yıllarında iki krom anlaşması imzalayarak ticari ilişkisine devam etmiştir. 1943

yılında Müttefikler'den gelen savaşa katılması yolundaki baskılara, gerekli savaş

mühimmatlarının temin edilmesi gerektiğini belirterek katılmama kararlılığını sürdürmüştür.

Rusya ile ilişkilerinin gerginleşmesi ve İngiltere‟nin Almanya ile krom ticaretini

gerekçe göstererek Türkiye‟ye nota çekmesi üzerine, krom sevkiyatı durdurulmuş ve ticaret

yarı yarıya azaltılmıştır. 1944 yılı gerek Almanya, gerekse Müttefik Devletler ile ilişkisinin

çıkmaza girdiği Türkiye için, savaşın ekonomik sıkıntılarının yoğun olarak yaşandığı,

yalnızlaştığı bir dönem olmuştur. Almanya‟nın savaşı kaybedeceği belli olunca, Türkiye

Müttefikler ile daha yakın ilişkiye girmiş, Ağustos ayında Almanya ile diplomatik ilişkileri

kesmiş, savaşın artık biteceği ve kazanan tarafın belli olmasının ardından, 3 Şubat 1945

tarihinde Almanya ve Japonya‟ya sembolik nitelikli savaş ilan etmiştir. Savaş ilanı bir

formalitedir ve amaç savaş sonrası oluşacak yeni dünya düzeninde güçlü ülkeler arasında dost

ülke statüsünde yer bulabilmektir.

Türkiye savaşa fiilen katılmamasına karşın, savaşı büyük bir ordu ile hazır olarak

izlemek zorunda kalmış, 21 ilde sıkıyönetim ilan edilmiş, bu nedenle askeri harcamalar,

ekonomik abluka, seferberlik durumu sonucunda, sıcak savaşın değil ama savaş ekonomisinin

sıkıntılarını yaşamıştır. Ekmek, yağ ve tüp gibi temel ihtiyaçların alımında karne sistemine

geçilmiş, başlangıçta çocuklara günde 175 gr, yetişkinlere 375 gr ve ağır işçilere 750 gr

ekmek verilmesi kararı alınmış, ancak 1942 yılında bu uygulama büyüklere gün aşırı 150 gr

ve 300 gr olarak değiştirilmiştir. Karaborsacılığın geliştiği bu sıkıntılı günlerde, hükümetin

ekonomik açıdan rahatlamak için gelir elde etmek adına yapmış olduğu başta Varlık Vergisi

gibi uygulamalar, çok daha büyük tartışmaları ve sıkıntıları beraberinde getirmiştir.

Özetle fiilen II. Dünya Savaşı‟na girmeyen Türkiye üzerindeki tüm baskılara rağmen,

William Hale‟in ifade ettiği gibi: “ (…) uluslararası siyasette küçük bir ülkenin piyon gibi

kullanılmamasına çarpıcı bir örnek oluşturmuştur” (2003: 74). Savaşa girmese dahi, ülke ve

elbette ülkenin basını, bu savaş ortamından etkilenmiş, ekonomik sıkıntı, baskı, sansür

kendisini göstermiştir.

1. II. Dünya SavaĢı Yılları Türkiye’de Basınının Durumu

Savaş yıllarında Türkiye genelinde basılan gazetelerin, bulundukları şehirlere göre

dağılımlarına bakıldığında çok büyük bir çoğunluğun İstanbul‟da olduğu görülmektedir.

Ardından Ankara, İzmir ve Adana gelmektedir. Savaş yıllarında basılan gazetelerin

bulundukları şehirlere göre dağılımı şöyledir Tablo1: (Biner 2008: 36)

Çıktığı yerler 1941 1942 1943 1944 1945

Ankara 5 8 6 7 4

İstanbul 37 37 43 38 36

İzmir 3 3 5 5 5

Adana 3 2 3 3 3

Diğer şehirler 65 71 74 77 78

TOPLAM 113 121 131 130 126

Tablo 1: Basılan gazetelerin şehirlere göre dağılımı

Savaş yıllarında yayınlanan gazetelerden en çok basılan gazete Cumhuriyet (16.000

adet) olmuştur. Onu Ulus ve Tan gazeteleri aynı rakamla (12.000 adet ile) takip etmiş,

ardından Yen Sabah, Akşam, Son Posta gazeteleri (10.000 adet) gelmiştir. Diğer gazeteler

Vatan (7.000), Tasviri Efkar (6.000), Son Telgraf (4.000), İkdam (4.000) ve Vakit (4.000)

sıralanmıştır.

Page 8: KARADENĠZ TEKNĠK ÜNĠVERSĠTESĠancak yayınladıkları fotoğraflar ve köe yazarları aracılığı ile kendi ideolojilerini yansıtabildiği bir dönemdir, Bu verilerden hareketle

II. Dünya Savaşı‟nın Cumhuriyet Ve Tan Gazetelerinde Temsili www.e-kiad.com

5

Savaş yıllarında çıkan gazetelerin tirajları şöyledir Tablo 2: (Weisband 1974: 74)

Cumhuriyet 16.000

Ulus 12.000

Tan 12.000

Yeni Sabah 10.000

Akşam 10.000

Son Posta 10.000

Vatan 7.000

Tasviri Efkâr 6.000

Son Telgraf 4.000

İkdam 4.000

Vakit 4.000

Tablo 2 Savaş yıllarında çıkan gazetelerin tirajları

Savaş yıllarında gazetelerin haber kaynağı olarak, sadece Anadolu Ajansı‟nı

kullanabilecekleri yönündeki hükümet kararının tebliği öncesinde, gazetelerin ve Anadolu

Ajansı‟nın ana haber kaynağını, Müttefik devletlerin haber ajansları oluşturmuş, Almanya da

bu durum üzerine Deutche Nachrichten Büro (DNB), Transkontinent Pres (TP), Transocean

(TO) ve Nachrichten Pres Dienst (NPD) gibi haber ajansları kurmuştur. Anadolu Ajansına

oranla daha ileri teknolojiye sahip ajanslar, sadece İstanbul ve Ankara‟daki gazetelere değil,

tüm ülke basınına ücretsiz haber ve fotoğraf servis etmişlerdir. Zekeriya Sertel Alman, İngiliz

ve Fransızlar tarafından propagandalarını yapma amacıyla açtıkları haber bürolarının yarattığı

ortam için, “Türkiye karşılıklı propagandanın savaş alanı haline gelmişti” demektedir (1977:

226). Süleyman Seydi ise “Müttefik ve Mihver ülkeleri, Türkiye‟de yayınlanan gazetelere

nüfuz edebilmek için haber sağlama yarışı içine girdiler ve Türk kamuoyuna yönelik bilgi

akışını kontrol altında tutmaya çalıştılar” yorumunu yapmaktadır (2006: 3).

Savaş yıllarında savaşan her iki taraf da, Türk gazete yazarlarını propagandalarını

yapmaları amacıyla, cephelerine davet etmişlerdir. Bunlardan ilki, 8 Şubat 1940‟da Fransızlar

tarafından yapılmış, sonrasında ise İngiltere bir grup gazeteciyi Londra‟ya götürmüştür. 1942

yılı Temmuz ayında da Almanlar‟ın Doğu Cephesi‟ne Vakit gazetesi sahibi Asım Us, Akşam

gazetesinin sahibi Necmettin Sadak, Cumhuriyet gazetesinin editörü Yunus Nadi, Adana Türk

Sözü gazetesinin editörü Nevzat Güven gitmiştir. Anadolu Ajansı, daveti kabul etmemiştir.

Amerikalılar da aynı şekilde gazetecileri ve başyazarları cephelerindeki durumu giderek

yerinde görmeleri için davet etmiştir.

Hitler‟in doğum günü nedeniyle 1939 yılında Nisan ayında Almanya‟ya giden

gazeteciler şu isimlerdir: Falih Rıfkı Atay, Ali Fuat Cebesoy, Necmettin Sadak, Hüseyin

Cahit Yalçın ve Nadir Nadi. Falih Rıfkı Atay Ulus gazetesinde 20 Nisan 1939‟da yazdığı

“Hitler‟in Doğum günü” başlıklı makalesinde, Hitler‟in şahsı ve liderliği üzerine görüşlerini

şöyle aktarmaktadır:

Hitler, şüphesiz bir fani vatandaşa milli kahraman vasfı kazandıran bütün her şeyi yapmıştır.

Almanya onun şahsında bütün davaları tahakkuk ettiren bir şef bulabilmiştir. Zayıf ve mağlup

Almanya‟nın en karışık, en buhranlı ve en düşük günlerinde bir avuç arkadaşı ile mücadeleye

girişen Hitler, yalnız kendi milletine siyasi hak müsavatı kazandırmak, yeni bir ordu vücuda

getirmek, toprak istiklallerine nihayet vermekle kalmamış, Alman ırki birliğini hemen hemen temin

Page 9: KARADENĠZ TEKNĠK ÜNĠVERSĠTESĠancak yayınladıkları fotoğraflar ve köe yazarları aracılığı ile kendi ideolojilerini yansıtabildiği bir dönemdir, Bu verilerden hareketle

Cilt/Vol: 3, Sayı/No:11, (2-31) Karadeniz Teknik Üniversitesi İletişim Araştırmaları Dergisi

6

etmiştir… Kendi milleti böyle bir şefin ellinci doğum yıldönümü için ne kadar şenlik yapsa hiç

kimse bunu mübalağalı addedemez (1939:2).

3. II. Dünya SavaĢı Yılları Türkiye’de Basına Uygulanan Denetim ve Sansür

II. Dünya Savaşı‟nda demokrasinin hakim olduğu ülkelerde dahi, basının üzerinde

baskı olduğundan, basın özgürlüğünün kısmen varlığından söz edilebilirken, Mussolini

yönetimindeki İtalya ve Hitler yönetimindeki Almanya‟da basının tamamen bu liderlerin

denetiminde olduğunu söylemek mümkündür. Mussolini‟ye göre: “Basın özgürdür çünkü tek

bir davaya, tek bir rejime hizmet eder” (Alan 2015). Hitler de basının önemini şu sözleriyle

vurgulamaktadır:

Vatandaşın, ahlaktan yoksun, cahil ve kötü niyetli terbiyecilerin ellerine düşmelerine engel olmak

birinci derecede sosyal bir devlet görevidir. Bundan dolayı, devlet, bu gibi kimselerin yetişmelerini

kontrol etmek ve adi makalelerin yayınına engel olmak görevi ile yükümlüdür. Bunun içindir ki,

devlet basını yakından kontrol altında bulundurmalıdır. Çünkü basının bu kimseler üzerindeki

etkisi çok kuvvetlidir. Bu da geçici değil sürekli biçimde bir etki yapmasından ileri gelir. Basın o

büyük önemini, öğrettiği şeyleri sürekli tekrar edebilmesiyle sağlar. Başka alanlarda olduğu gibi

basında da devlet bütün araçların aynı amaca hizmet etmesi gerektiğini unutmamalıdır ve hükümet

“basın hürriyeti” denilen saçma sözden dolayı güçsüzleşmemelidir. Yoksa böyle bir durum,

hükümeti görevini tam yapamamaya ve milleti de yararlı bir gıdadan yoksun bırakmaya sebep olur.

Hükümet hiçbir gücün önleyemeyeceği bir kararlılıkla bu eğitim araçlarını avucunun içine almalı,

onu devlet ve milletin hizmetinde bulundurmalıdır (1994: 246).

Türkiye‟de de II. Dünya Savaşı döneminde basına yönelik düzenlenen yasa ve tasarılar

hükümete geniş yetkiler tanımıştır. Hıfzı Topuz o dönem basının yaşadıklarını şöyle

değerlendirmektedir: Türkiye savaşın dışındadır ama 1940 Kasım‟ında İstanbul bölgesinde sıkıyönetim ilan edilecektir.

Hükümet artık savaş bitene kadar bu sınırsız yetkileri kullanacaktır. Basın özgürlüğünün hiç lafı

olmaz bu dönemde, Bakanlar Kurulu gerekli gördüğü anda, dilediği gazeteyi, dilediği sürece

kapatacaktır. Bu kararlar kesindir, ne Meclis karışır bunlara, ne de Danıştay. Kararı Basın-Yayın

Genel Müdürlüğü telefonla bildirir gazetelere o kadar. Gazete kapatılmıştır. Ondan sonra

Başbakana mektuplar yazılır. Devlet başkanının olgunluk gösterip gazeteleri affetmesi istenir.

Günün birinde de bu aflar çıkar. Gazetenin patronuna “Gazeteni artık çıkartabilirsin” denir ve

gazete yeniden çıkmaya başlar (2003: 169).

1939-1945 yılları arasında basına uygulanan kapatma kararları şöyledir Tablo 3: (Koçak

2009: 338);

Page 10: KARADENĠZ TEKNĠK ÜNĠVERSĠTESĠancak yayınladıkları fotoğraflar ve köe yazarları aracılığı ile kendi ideolojilerini yansıtabildiği bir dönemdir, Bu verilerden hareketle

II. Dünya Savaşı‟nın Cumhuriyet Ve Tan Gazetelerinde Temsili www.e-kiad.com

7

Gazete ve dergi adı Toplam kapanma süresi Kapatma sayısı

Kapatan makam

Cumhuriyet 5 ay 9 gün 5 3 kez hükümet

2 kez sıkıyönetim

Tan 2 ay 13 gün (12.08.1944‟ten itibaren süresiz

kapatıldı.)

7 4 kez hükümet

3kez sıkıyönetim

Vatan 7 ay 24 gün(30.09.1944‟ten

İtibaren süresiz kapatıldı.)

9 5 kez hükümet

4 kez sıkıyönetim

Tasvir-i Efkar 3 ay (30.09.1944‟ten

İtibaren süresiz kapatıldı.)

8 4 kez hükümet

4 kez sıkıyönetim

Vakit 12 gün 2 1 kez hükümet

1 kez sıkıyönetim

Yeni sabah 6 gün 3 1 kez hükümet

2 kez sıkıyönetim

Akbaba 47 gün 4 1 kez hükümet

3 kez sıkıyönetim

Son Posta 11 gün 4 4 kez hükümet

Haber 10 gün 2 2 kez hükümet

Tablo 3: 1939-1945 yılları arasında basına uygulanan kapatma kararları

Basın, gerek hükümetin denetimindeki Basın Yayın Genel Müdürlüğü, gerekse

Sıkıyönetim Komutanlığı tarafından sıkı denetime tabi tutulmuştur. Yapılacak yayınlarda

kullanılacak puntoya yani yazı karakterinin büyüklüğüne kadar talimatlar verilmiş,

uyulmadığı takdirde önce uyarı, ardından da kapatılma cezası uygulanmıştır. Aşağıdaki

tabloda, dönemin gazetelerinin savaş döneminde hükümet ve sıkıyönetim tarafından ne kadar

süreyle ve kaç kez kapatılma cezası aldıkları görülmektedir. Gazetelerin sürekli kapatılma

cezası aldığı savaş yıllarında ılımlı bir yayın politikası izleyen Akşam gazetesi, sadece uyarı

cezası almış, hiç kapatılmamıştır. Sıkıyönetim komutanlığı tarafından verilen söz konusu

uyarı cezalarından biri, bir bulmaca nedeniyledir. 7 Aralık 1941 günü yayınlanan bulmacanın

dolu kareleri 2 gamalı haç biçimindedir.

İkinci Dünya Savaşı yıllarında bazı haberlerin gazetelere hiç girmemesi, bazılarının

büyütülmemesi, konusunda Başbakanlık‟tan ya da Basın Yayın Genel Müdürlüğü‟nden gelen

talimatlardan bazıları şöyledir:

Türkiye‟den bahseden radyo haberlerinin, Basın-Yayın Genel Müdürlüğü‟nden izin almadıkça

yayını yasaktır (19 Eylül 1939) (Topuz 2003: 168).

“‟Rusya‟ yazılmayacak „Rusya‟ kelimesi tek başına kullanılmayacak, „Sovyet Rusya‟ diye

yazılacaktır. (23 Aralık1939) (Topuz 2003: 168).

Anadolu Ajansı‟nın haberlerinden başka haber yazılmayacaktır; sansasyonel başlık

yazılmayacaktır; başmakale yazılmayacaktır; ikinci baskı ve ilave yapılmayacaktır (10 Haziran

1940) (Topuz 2003: 168).

Gazetelerde büyük manşetler yalnız iç haberler için kullanılacaktır; dış haberler tek sütuna

dizilecek ve bu haberlere en çok 12 puntodan büyük başlık konmayacaktır; Basın-Yayın Genel

Müdürlüğü‟nden ve Anadolu Ajansı‟nın vereceği dış haberlerden başka hiçbir dış haber

yayınlanmayacaktır; Türk rejiminin ve bu rejimin ideolojisinden gayrı, velev inceleme adı altında

olsa da diğer rejimlere ve ideolojilere ait yayın yapılmayacaktır (Topuz 2003: 168).

Page 11: KARADENĠZ TEKNĠK ÜNĠVERSĠTESĠancak yayınladıkları fotoğraflar ve köe yazarları aracılığı ile kendi ideolojilerini yansıtabildiği bir dönemdir, Bu verilerden hareketle

Cilt/Vol: 3, Sayı/No:11, (2-31) Karadeniz Teknik Üniversitesi İletişim Araştırmaları Dergisi

8

Cumhuriyet‟te Nadir Nadi‟nin makaleleri neticesinde açılan kalem tartışması son bulacaktır (3

Ağustos 1940) (Topuz 2003: 168).

Hatay‟da 15 haydut 3 otomobil soymuş, bir polisi öldürmüş, 2kişi yaralanmış ve 15.000 lira gasp

ederek kaçmışlar. Bu haber yazılmayacaktır (29 Ağustos 1941) (Topuz 2003: 168).

Basın-Yayın Genel Müdürlüğü‟nün gazetelere gönderdiği uyarı yazılarından bazıları

şöyledir: Tasvir-i Efkar Gazetesi Genel Müdürülüğü‟ne,

Gazetenizin 15 İkinci teşrin (Kasım) 1940 tarihli üçüncü sayfasındaki Muharrem Feyzi‟nin

siyasi makalesi iki sütun üzerine plase edilmiştir. Bu hareketiniz talimata aykırıdır. Saygılarımı

sunarım.

Basın-yayın Genel Müdürü

Selim Sarper (Topuz 2003: 168-169).

(Reisicumhur İsmet İnönü, Ankara civarında küçük bir seyahat yapmak üzere Ankara‟dan

hareket etmiştir.)

Gazeteler bunun haricinde hiçbir şey yazmayacaklardır.

Basın-Yayın Genel Müdürü

Selim Sarper (14. 12. 1940) (Topuz 2003: 168-169).

Son günlerde İstanbul matbuatında dikkat çeken bir genişlik alan malum polemiklere, yarın

sabahtan itibaren ve kesin olarak son verilecektir.

Matbuatımızın her hususta dikkatli ve ılımlı bir yayınla birleşik, Türk kamuoyunun gerçek

yansıtıcısı olarak kalmasını önemle rica ederim.

Basın-yayın Genel Müdürü

Selim Sarper (28.5.1941) (Topuz 2003: 168-169).

Tasvir-i Efkar Gazetesi Müdürlüğü‟ne

13 Haziran 1941 tarihli sayınızın birinci sayfasında, Türkiye hakkında Berlin‟den gelen haber

telgrafına 36 puntoluk başlık koymanız, bu husustaki talimatın ruhuna aykırıdır. Bu vaziyetinizin

dolayısıyla, sizi talimata aykırı hareket etmiş saymaktayız. Saygılarımı sunarım.

Basın-Yayın Genel Müdürü

Selim Sarper (14.06. 1941) (Topuz 2003: 168-169).

Türkiye‟nin kağıt açısından büyük ölçüde Almanya‟ya bağımlı olması da, gazetelere

karşı baskı aracı olarak kullanılmıştır. Bu anlamda Almanya'ya muhalif olan, eleştiren

gazeteler sayfa sayılarını azaltma durumunda kalmıştır. Aynı zamanda büyük Alman şirketleri

kendilerinden yana olmayan gazetelere verdikleri reklamları kesmiş, gazeteleri ekonomik

anlamda sıkıntı yaşamaya mahkum etmiştir. Bu anlamda en çok mağdur olan Tan gazetesi

olmuştur. Tan‟a verilen reklamlar kesilmiş, gazetenin baskıları yansıtan yayınlarının ardından

da Cumhuriyet dışındaki basın organları tarafından Almanya‟nın bu yaklaşımı protesto

edilmiştir.

Hükümetin dış politikada izlediği dengeli ve tarafsız yaklaşım, kendisini iç politika ve

basına yönelik tavrında da göstermiştir. Savaşan her iki tarafı savunan gazetelerin varlığı, her

iki taraf ile ilişkilerini bozmak istemeyen hükümet için de bir avantaj olmakta, hem basının

özgür olduğunu ispat etmekte, hem de denge korunmuş olmaktadır.

Basın üzerinde uygulan kontrolün en önemli ayağı, hükümet tarafından 20 Temmuz

1940 tarihinde gazetelere gönderilen, gazetelerin dış haberlerini yalnızca Anadolu

Ajansı‟ndan alacaklarına dair talimattır.5 Basının farklı kaynaklardan, yabancı gazete ve

5 1920 yılında kurulan ve 1925 yılında anonim şirket olan ajans, 1942‟de Matbuat Umum Müdürlüğü‟ne yani

Basın Yayın Genel Müdürlüğü‟ne bağlanarak hükümetin kontrolündeki yerini almıştır.

Page 12: KARADENĠZ TEKNĠK ÜNĠVERSĠTESĠancak yayınladıkları fotoğraflar ve köe yazarları aracılığı ile kendi ideolojilerini yansıtabildiği bir dönemdir, Bu verilerden hareketle

II. Dünya Savaşı‟nın Cumhuriyet Ve Tan Gazetelerinde Temsili www.e-kiad.com

9

radyolardan, ajanslardan elde ettiği haberlerin yayınlanmasının, farklı bakış açılarının önü bu

şekilde kesilmiştir. Savaşın sonuna yaklaşıldığı 1945 yılı Mayıs ayında, gazetelerin kaynak

göstermek şartıyla, yabancı radyolardan haber yayınlayabileceği kararı verilmiştir.

4. Dönemin BaĢlıca Gazeteleri ve SavaĢ Süresince Yayın Politikaları

Savaş yıllarında Türkiye basınında yer alan gazeteleri, sol ve sağ görüşlü olmaktan

ziyade, şöyle gruplandırmak yerinde olacaktır:

İktidar yanlısı: Ulus

Müttefik devletler yanlısı: Akşam, Vatan, Yeni Sabah, Tanin, Son Telgraf, Vakit, Tan (Rusya

savaşa girmeden önce sadece Mihver devletler karşıtıyken, savaşa girdikten sonra Müttefikler

lehine yayın yapmıştır.)

Mihver devletler yanlısı: Cumhuriyet, Tasvir-i Efkar

Cumhuriyet: 8 Mayıs 1924‟te Atatürk‟ün yakın arkadaşlarından Yunus Nadi‟nin

kurduğu, Cumhuriyet rejimini benimseyen ve bu yolda yayın yapan gazetedir. Özellikle

16.000 baskısıyla dönemin en yüksek tirajlı gazetesi Cumhuriyet, Türkiye‟de Mihver

devletler yanlısı yayın yapan gazetelerin başında gelmektedir Yunus Nadi, Peyami Safa, H.

Hüsnü Emir Erkilet gibi yazarları ile görüşlerini yansıtan yazılarını yayınlamıştır.

Tan: 1935‟te İş Bankası‟nın kurduğu, daha sonra Ahmet Emin Yalman, Zekeriya

Sertel ve Halil Lütfi Dördüncü‟nün satın aldığı gazetedir. Ahmet Emin Yalman‟ın kendi

gazetesi Vatan‟ı kurmak için Tan‟daki ortaklığından ayrılmasıyla, Zekeriya Sertel ve Sabiha

Sertel‟in yönetimine geçen gazete, savaş döneminde de hükümete ve hükümetin savaş

politikasına karşı en etkili muhalefeti yapmıştır. Rusya yanlısı, Nazizm, Hitler, Almanya

karşıtı yayınlarını ilk günden kapatıldığı güne kadar devam ettirmiştir.

Ulus: Atatürk‟ün 1920‟de kurduğu Hakimiyet-i Milliye gazetesi, 1934 yılında Ulus

adını almıştır. Cumhuriyet Halk Partisi‟nin resmi yayın organı durumunda olmuş, hükümetin

görüşlerini yansıtmıştır. Hem CHP milletvekili hem de İnönü‟nün yakın arkadaşı Falih Rıfkı

Atay yönetimindeki gazetede, dış politika yazarı Ahmet Şükrü Esmer de aynı zamanda

hükümetin danışmanları arasında yer almıştır.

Vatan: 1923‟te Ahmet Emin Yalman, Enis Tahsin Til ve Ahmet Şükrü Esmer

tarafından kurulmuş, 1925‟te Takrir-i Sükun yasası gerekçesiyle kapatılmış, Yalman Elazığ

İstiklal Mahkemesince yargılanmıştır. Yalman, Kazım Taşkent, Ahmet Karo, Enver Adakan,

Ragıp Devres, İbrahim Şevki, İbrahim Şevket Dilber ile birlikte 1940‟ta yeniden

yayınlanmaya başlamıştır.

Tasvir-i Efkar: 1940 yılında Velid Ebuzziya ve Zeyyat Ebüzziya tarafından kurulmuş,

1944 yılında yayın politikası nedeniyle kapanmış ve 1945‟te Tasvir adıyla yayın hayatına yeni

kadrosuyla devam etmiştir. Savaş yıllarında Almanya yanlısı yayın yapmıştır.

Tanin: Savaş başlamadan önce Yeni Sabah gazetesinde yazmış olan Hüseyin Cahit

Yalçın, 1943 yılında Tanin‟i çıkarmış ve burada yazılarını sürdürmüştür. 1947 yılında da

gazete kapanmıştır.

Yeni Sabah: 1938‟de İlhami Safa ve Cemaleddin Saraçoğlu‟nun kurduğu gazete,

Müttefik devletlerden yana bir çizgi belirlemiştir.

Vakit: 1917‟de Ahmet Emin Yalman ile Asım Us‟un kurmuş olduğu gazete, 1934‟te

adını Kurun olarak değiştirmiş, bir süre sonra ise tekrar Vakit adına geri dönmüştür. Savaş

yıllarında Müttefik devletlerden yana yayın yapmıştır.

Page 13: KARADENĠZ TEKNĠK ÜNĠVERSĠTESĠancak yayınladıkları fotoğraflar ve köe yazarları aracılığı ile kendi ideolojilerini yansıtabildiği bir dönemdir, Bu verilerden hareketle

Cilt/Vol: 3, Sayı/No:11, (2-31) Karadeniz Teknik Üniversitesi İletişim Araştırmaları Dergisi

10

AkĢam: Ali Naci Karacan, Falih Rıfkı Atay, Necmettin Sadak ve Kazım Şinasi

Dersan‟ın kurdukları gazete, 1918‟de ilk kez yayınlanmıştır. Aynı zamanda milletvekili de

olan Necmettin Sadak, gazetenin yayın politikasını da hükümet görüşleri paralelinde

yürütmüştür. Başyazar Sadak da, ülkenin güvenliği tehlikede olmadıkça, Türkiye‟nin hem

savaşa girmemesini hem de tarafsız olmasını, en doğru politika olarak benimsemiştir. (Manka

2008: 128) Savaş döneminde ılımlı bir çizgi çizmiş Müttefik devletler yanlısı bir çizgi

benimsemiştir.

5. Ele Alınan Gazeteler ve SavaĢa BakıĢ Açıları

5.1.Cumhuriyet

Gazetenin kurucusu aynı zamanda milletvekili olan Yunus Nadi, gazete yönetimini

Fransa‟da eğitim gören oğlu Nadir Nadi‟ye devretmiştir. Orhan Koloğlu savaş yıllarında

Cumhuriyet gazetesinin Alman yanlısı (1992: 67) olduğunu, Hıfzı Topuz ise gazetenin

tamamı olmasa da bazı yazarlarının Alman yanlısı olduğunu belirtmektedir. Topuz‟a göre

Cumhuriyet gazetesinde, Nazizmi savunan Hitler hayranı en saldırgan gazeteci Peyami

Safa‟dır. (2003: 172) Safa dışında Hüseyin Emir Erkilet de Almanya hayranı yazarlarından

olmuştur.

Yunus Nadi anılarında savaş yılları yayın politikalarını şöyle anlatmaktadır:

Biz de Cumhuriyet olarak İtalya‟nın Mussolini faşizmini fersah fersah geride bırakan Alman

faşizmine umutlarımızı bağlamış yayınımıza devam edip gidiyorduk… Dünya ahvali (durumu)

kendi başına deveran ediyor, biz de ülkemizde ortaya çıkan yeni dünya şartlarına göre kendimize

bir dünya uydurmuş dönüp gidiyorduk. (…)Almanya‟nın propagandası ve hele Alman Nazizmine

bakışımız, kantarın topuzunu kaçırmamıza neden oluyor, „devletin genel siyasetindeki kıvraklığı‟

bir türlü yakalayamadığımız oluyordu (Karaca 1994: 87).

Kuruluşundan itibaren hükümetle iyi ilişkiler kuran Cumhuriyet, II. Dünya Savaşı‟nda

izlediği Almanya ve Hitler yanlısı tutum nedeniyle bu ilişkiyi kaybetmiş ve altı yıl içinde

toplamda beş ay dokuz gün kapatılma cezası almıştır. Aldığı ceza sonrası kapatılan gazetenin

yeniden açılışını Nadir Nadi şöyle anlatmaktadır:

Bir gün Ankara‟dan Selim Sarper (Basın-Yayın Genel Müdürü) beni çağırıyordu. Gittim. Beni

güler yüzle karşıladı.

-Müjde Nadir dedi. Yarından itibaren Cumhuriyet‟i tekrar çıkarabileceksiniz!

Bir suç işlemişim de affa uğramışım gibi teşekkür ederek ellerine sarıldığımı yazarken, içimde

hafif bir utanma duygusu var (Topuz 2003: 172).

5.2.Tan

Zekeriya Sertel, Halil Lütfü Dördüncü ve Ahmet Emin Yalman‟ın İş Bankası‟ndan satın

aldığı gazete, ilk yıllarında başyazar Ahmet Emin Yalman‟ın yönetiminde ve ılımlı bir yapıya

sahipken, Yalman‟ın ayrılması ve Sertel‟in yönetime gelmesiyle diğer gazetelere göre daha

eleştirel bir çizgiyi benimsemiş, Aziz Nesin, Sabahattin Ali, Cevat Şakir gibi sol görüşlü

yazarlarla yayın hayatına devam etmiştir.

Nazizm, Hitler ve Türkiye‟nin Nazi Almanyası ile birlikte onun yanında savaşa

girmemesi gerektiğini, savaş dışı kalmanın önemini vurgulayan yazıların yayınlandığı

gazetede, aynı zamanda halkın temel sorunları olan yoksulluk, hayat pahalılığı, yolsuzluklar,

düşünce özgürlüğü, çok partili hayata geçiş gibi konular ele alınmıştır. Tam anlamıyla

Page 14: KARADENĠZ TEKNĠK ÜNĠVERSĠTESĠancak yayınladıkları fotoğraflar ve köe yazarları aracılığı ile kendi ideolojilerini yansıtabildiği bir dönemdir, Bu verilerden hareketle

II. Dünya Savaşı‟nın Cumhuriyet Ve Tan Gazetelerinde Temsili www.e-kiad.com

11

hükümete karşı muhalefet yapan gazete, savaş yıllarında yedi kez, toplamda iki ay onüç gün

süreyle kapatılmıştır.

Nazi propagandasına karşı yayınları nedeniyle kağıt ithalatını elinde bulunduran

Almanya tarafından cezalandırılmış, gazete sayfa sayısını azaltmak durumunda kalmıştır.

Aynı zamanda Alman aleyhtarı yazılar nedeniyle Alman firmaları reklamlarını kesmiş,

ekonomik sıkıntı yaşamıştır.

Fuat Süreyya Oral‟a göre Tan gazetesi, açıkça komünizm propagandası yapmaktan

ziyade Türk halkına daima Rusya dostluğunu telkin etmiştir. (1968: 162) Sertel, Tan

gazetesinin bakış açısını şöyle özetlemektedir:

Nazizm ve faşizm bütün dünya için olduğu gibi Türkiye için de büyük bir tehlike idi. Nazizm ve

faşizm Türkiye‟yi hem içinden hem dışından yıkabilirdi. Türkiye‟de bir faşist diktatoryası, içerde

bütün demokratik hakları silip süpürecek, kara bir esaret dönemi açacaktı. Dış politikada da

Türkiye‟yi Almanya‟nın arkasından tehlikeli maceralara sürükleyecekti. Bunu önlemek için

faşizmin ve nazizmin gerçek karakterini, amaç ve hedeflerini açıkça anlatarak kamuoyunu

aydınlatmayı görev bilmiştik. Aynı zamanda Türkiye‟nin büyük komşusu Sovyetler‟le komşu

yapmıştı. Tarihe kafa tutmak hem anlamsız, hem de tehlikeliydi (1977: 190).

Özellikle Sabiha Sertel, Görüşler köşesindeki yazıları, Almanya yanlısı gazeteleri

eleştirmesi sonucunda, Cumhuriyet gazetesinden Nadir Nadi ve Vakit gazetesinden Hakkı

Tarık Us ile tartışmalar yaşamış, hükümet politikasını eleştirmesi nedeniyle de, gazete

defalarca kapatılma cezası almıştır. Yapılan başvurular sonrasında gazetenin tekrar çıkmasına,

Sabiha Sertel‟in yazı yazmaması şartıyla izin verilmiş, ileriki zamanlarda dış politika

konularında yazmaması önkoşulu konmuştur. Sertel bu karar ve sonrasını şöyle

anlatmaktadır: Tan gazetesi, 1941 senesinin başlarında, herhangi bir sebeple geçici olarak kapatılmıştı. Ahmet

Emin Yalman devlet adamlarıyla görüşmek, Tan‟ın açılmasını sağlamak emeliyle Ankara‟ya

gitmişti. Bir akşam gece yarısından sonra, yataklarımızda uyurken telefon çaldı. Ahmet Emin

Ankara‟dan telefon ediyordu. Zekeriya ile uzun uzun konuştular. Ahmet Emin, Tan gazetesinin

açılmasını sağladığını, ancak bunun bir şarta bağlı olduğunu söylüyordu. Şart da şu: Sabiha Hanım

Tan‟a yazı yazmayacak (… ) Gazetenin açılmasını sağlamak için Zekeriya bu şartı hemen kabul

etti. Şükrü Kaya‟nın bana karşı olan düşüncelerini biliyordum. Fakat beni yazı yazmaktan

menetmek için hangi sebeplere dayanıyordu? Ahmet Emin Ankara‟dan döndü. Odamda

çalışıyordum. Yanıma geldi: „Sizin için Şükrü Kaya ile uzun boylu tartıştım. Fakat o, dış politika

yazılarını ağır bir üslupla yazdığını söylüyor. Faşizme, Almanya‟ya çatmanız hoşlarına gitmiyor.

Biz Almanya ile bir anlaşma yaptık. Bu sırada Almanya‟ya çatmak doğru olmaz. Biz, İngiltere ile

müttefikiz Sabiha Hanım, İngilizlerin emperyalist politikasını sert bir lisanla tenkit ediyor. Sovyet

emperyalizmini savunuyor. Bu sebeple bir müddet yazmaması daha doğru olur diyor. Biz de Tan‟ı

kurtarmak için, sizi feda ettik‟ dedi. İyi yapmışsınız dedim. Şüphe yok ki, Tan‟ın mutlaka çıkması

lazım (1969: 244).

Türk Basın tarihine “4 Aralık olayı” olarak adlandırılan, olaylar sonucunda Tan

gazetesinin yayın hayatı sona ermiştir. 3 Aralık 1945 tarihinde Hüseyin Cahit Yalçın‟ın Tanin

gazetesinde “Kalkın Ey Ehli Vatan” başlıklı makalesinin6 yayınlanması ve sonrasında parti

örgütünün öğrenci yurtlarına, Tan gazetesinin protesto edileceği çağrısının yapılması ile

başlamış ve “Kahrolsun Komünizm, Kahrolsun Serteller, Yaşasın Türkiye Cumhuriyeti”

6“Bu memleket, asırlardan beri şimalden gelen hücumlara karşı koydu. Milletin varlığı, bu ızdıraplar ve

felâketlerle yoğrulmuştu. Bu defa yine anavatan topraklarından parçalar ve Türk istikbalinin hatimesini teşkil

edecek surette Boğazlar‟da üsler isteniyor(...) Büyük Vatanperver Namık Kemal‟in sesi bugünün parolasıdır:

Kalkın Ey... Ehli Vatan!... Mücadele başlıyor. Ve başlamak lazımdır. Çünkü en azgın ve insafsız bir

propagandanın Türk Vatandaşlarının ruhuna her gün en yıkıcı, yeis verici, ümit kırıcı bir propaganda zehrini

dökmesine müsaade edemeyiz. Bir vatan sahibi olmak, bu vatanın içinde hür ve müstakil yaşamak isteyen her

Türk bu propagandaya karşı koymaya mecburdur” (1945:2)

Page 15: KARADENĠZ TEKNĠK ÜNĠVERSĠTESĠancak yayınladıkları fotoğraflar ve köe yazarları aracılığı ile kendi ideolojilerini yansıtabildiği bir dönemdir, Bu verilerden hareketle

Cilt/Vol: 3, Sayı/No:11, (2-31) Karadeniz Teknik Üniversitesi İletişim Araştırmaları Dergisi

12

sloganları atan on binlerce kişiden oluşan grubun, kısa sürede Tan, Yeni Dünya ve La Turquie

gazeteleri ve basıldıkları matbaalar, sol yayınlar satan ABC Kitabevi ile Berrak Kitabevine

saldırmasıyla sonuçlanmıştır. Kitabevlerindeki vitrinler kırılmış, kitaplar yağmalanmış,

Tan‟da rotatifler parçalanmış, kağıt bobinleri sokağa atılmıştır. Hiç kimse hakkında

soruşturma dahi açılmayan olaylar sonunda, Sabiha ve Zekeriya Sertel tutuklanmış, altı aylık

hapis cezasından sonra yurt dışında yaşamış ve ikisi de orada hayatlarını kaybetmişlerdir.

Yaşanan olaylar sonrasında Tan, Yeni Dünya ve La Turquie‟nin yayın hayatı sone ermiştir.

Akşam gazetesi başyazarı Necmettin Sadak: “Türk Gençliğinin Heyecanlı Gösterisine Dünya

Hayran Kalmıştır” başlığı altında yayınladığı yazısında olayları “Bilhassa tehlike anlarında

milletlerin varlık iradesi, yabancı ve zararlı tesirlere karşı kendini çok sert şekilde gösterir”

şeklinde değerlendirmiştir (1945:3).

6. SavaĢın Önemli Tarihlerinin Cumhuriyet ve Tan Gazetelerinde Yer alıĢı

Örneklem olarak seçilen Tan ve Cumhuriyet gazetelerinin, savaşın dönüm noktası

olduğu kabul edilen tarihlerdeki yayınlarında, savaşa dair haberler, köşe yazıları ve fotoğraflar

bakımından karşılaştırmalı olarak incelenmiştir.

6.1. 1 Eylül 1939 Almanya’nın Polonya’ya Saldırması

Cumhuriyet Gazetesi 2 Eylül 1939:

“Nihayet Harb Başladı!” manşeti ile Alman ordularının Polonya sınırını ihlal ettiğini,

Amerika ve İngiltere‟nin ultimatom verdiği haberini vermektedir.

Fotoğraf 1-2: 2 Eylül 1939 tarihli Cumhuriyet gazetesinin birinci ve ikinci sayfası

Gazete birinci sayfasında fotoğraf kullanmazken bir haritaya yer vermiş, “Dün

aldığımız malumata nazaran Almanya‟nın Lehistan‟da taarruz istikametini ve Alman hava

kuvvetlerinin faaliyet sahalarını gösterir harita” bilgisi verilmiştir. Gazetenin yöneticisi Nadir

Nadi Varşova‟daki gelişmeler karşısında halkın durumunu yazısında şöyle ifade etmektedir:

Halk takdir edilecek soğukkanlılık gösteriyor. Bombardımanlara rağmen kadınların ve çocukların

da iştirak ettiği gönüllü kafileleri sığınaklar kazmaya, ilk tedavi yerleri hazırlamaya devam

ediyorlar. (…) Polonyalıların yurtlarını müdafaa hususunda gösterdikleri gayret anlatılamayacak

kadar yüksektir (1939:1).

İkinci sayfasında ise, “Avrupa‟dan dün dönen yüksek tahsil talebemiz” başlıklı haberde,

150 kişilik yurtdışında eğitim gören öğrencilerin savaş nedeniyle Türkiye‟ye döndükleri

anlatılmış, haberde iki adet de fotoğraf kullanılmıştır. Bir diğer fotoğraf ise, ülke içi gündeme

dairdir.

Page 16: KARADENĠZ TEKNĠK ÜNĠVERSĠTESĠancak yayınladıkları fotoğraflar ve köe yazarları aracılığı ile kendi ideolojilerini yansıtabildiği bir dönemdir, Bu verilerden hareketle

II. Dünya Savaşı‟nın Cumhuriyet Ve Tan Gazetelerinde Temsili www.e-kiad.com

13

Fotoğraf 3-4: “Avrupa‟dan dün gelen talebelerimiz rıhtımda ve“Avrupa‟dan dönen talebelerimiz dün rıhtımda

gazeteleri tetkik ediyorlar” fotoğraf altı yazısıyla yayınlanan fotoğraflar.

Üçüncü ve dördüncü sayfaların savaş dışı haberlere ayrıldığı gazetede, beşinci sayfada

Abidin Daver tarafından “Alman-Leh orduları nasıl muharebe eder?” başlığı ile iki ülkenin

orduları, hangisinin daha güçlü olduğu, avantaj ve dezavantajlarının araştırıldığı haber kaleme

alınmış, “Almanlar, harbi çabuk bitirmek için Leh ordusunu Varşova civarında sarıp imhaya

çalışacaklardır, fakat Almanların kahraman Leh milleti ile çok çetin bir mücadele yapmak

mecburiyetinde kalacakları muhakkak ve neticenin ne olacağı meşkuktur” (1939:5)

denmektedir. Sayfada cepheden askerleri gösteren bir adet fotoğraf, bir adet de harita

kullanılmıştır.

Fotoğraf 5-6: 2 Eylül 1939 tarihli Cumhuriyet gazetesinin beşinci sayfası ve “Tanklara karşı Leh topları iş

başında” fotoğraf altı yazısıyla yayınlanan fotoğraf.

Altıncı sayfada savaş dışında diğer haberlerin yer aldığı gazetede, yedinci sayfada

birinci sayfadaki haberlerin devamı fotoğrafsız olarak bulunmaktadır.

Tan Gazetesi 2 Eylül 1939:

“Almanya, Polonya‟yı İstilaya Başladı” manşetiyle yayınlanan gazetede “Fransa ve

İngiltere, derhal bir ultimatomla askerlerini çekmesini, yoksa taahhütlerini ifaya

başlayacaklarını Berlin‟e bildirdiler.” bilgileri verilmektedir. Ayrıca İngiltere‟nin savaş

masrafı olarak 500.000.000 Sterlin ayırdığı, İngiltere ve Fransa‟da seferberlik yapıldığı,

İngiltere‟de savaş kabinesi kurulduğu aktarılmaktadır.

Fotoğraf 7: 2 Eylül 1939 tarihli Tan gazetesinin birinci sayfası

Page 17: KARADENĠZ TEKNĠK ÜNĠVERSĠTESĠancak yayınladıkları fotoğraflar ve köe yazarları aracılığı ile kendi ideolojilerini yansıtabildiği bir dönemdir, Bu verilerden hareketle

Cilt/Vol: 3, Sayı/No:11, (2-31) Karadeniz Teknik Üniversitesi İletişim Araştırmaları Dergisi

14

Birinci sayfada yer alan tek görsel, Almanya-Polonya sınırını gösteren haritadır ve bu

harita üzerinde Almanların taarruza geçtiği yerler gösterilmiş, haritanın sağ üst köşesinde

Polonya bölgesi üzerinde Polonya orduları Başkumandanı Mareşal Smigly Rydz‟in

fotoğrafına yer verilmiştir. Bundan başka bir görsel kullanılmamıştır.

İkinci sayfada Almanya‟dan dönen öğrencileri gösteren iki adet fotoğraf yer almıştır.

Fotoğraf 8-9: 2 Eylül 1939 tarihli Tan gazetesinin ikinci sayfasında “Almanya‟da tahsilde bulunan veya staj

gören talebelerimizden dün şehrimize dönenler” fotoğraf altı yazısıyla yayınlanan fotoğraflar.

Üçüncü sayfada, fotoğraf kullanılmazken, dördüncü sayfada ülkenin içişleri ile ilgili

gündemine dair haberler ve fotoğraflar yer almaktadır. Aydın‟da sulama kanalı açılması,

Iraklıların Londra‟dan dönüşü ve Çankırı halkevinin köy gezilerine dair üç adet fotoğraf

bulunmaktadır.

Beşinci sayfada, “Polonya ne kadar zaman dayanabilir?” başlıklı makalede

Polonya‟nın sahip olduğu askeri teçhizat ve gücüne dair saptamalarda bulunulmuş, son olarak

da: “Garp devletlerinin ilk zamanlarda Polonya‟ya yapabileceği yardım filvaki denizden ve

havadan olacaktır. Fakat ne de olsa Polonya ordusu, Alman ordusuna hiç olmazsa birkaç ay

mukavemet edebilir. O vakte kadar da garp devletleri Almanya‟yı her taraftan abluka etmeğe

imkan bulacaklardır.” denmektedir. Söz konusu makalede üç adet fotoğraf kullanılmıştır.

Bunlar Polonya ordusunun kıta yürüyüşü, tank taburu ve uçak fabrikasında çekilmiş

fotoğraflarından oluşmaktadır.

Fotoğraf 10-11: 2 Eylül 1939 tarihli Tan gazetesinin beşinci sayfası ve “Muntazam ve talimli Polonya ordusu bir

kıta yürüyüş esnasında” fotoğraf altı yazısıyla yayınlanan fotoğraf .

Page 18: KARADENĠZ TEKNĠK ÜNĠVERSĠTESĠancak yayınladıkları fotoğraflar ve köe yazarları aracılığı ile kendi ideolojilerini yansıtabildiği bir dönemdir, Bu verilerden hareketle

II. Dünya Savaşı‟nın Cumhuriyet Ve Tan Gazetelerinde Temsili www.e-kiad.com

15

Fotoğraf 12-13: “Polonya‟nın bir senden beri geceli gündüzlü çalışarak tayyare imal eden modern fabrikalardan

birisinde faaliyet” ve “Polonya ordusunda motörize kıtaat: Tank taburları” fotoğraf altı yazısıyla yayınlanan

fotoğraflar.

Aynı sayfada gazete yöneticileri Zekeriya Sertel‟in Günün Meseleleri köşesinde

“Şimdi silahlar konuşuyor” ve Sabiha Sertel‟in Görüşler köşesinde, “Harb karşılarken”

başlıklı yazıları yer almaktadır. Zekeriya Sertel köşesinde görüşlerini şöyle dile

getirmektedir:

Diplomatlar nihayet günlerce süren sinirli bir mücadeleden sonra sözü silaha bıraktılar.

Diplomatların halledemediği işi artık ordular görecektir. İnsanlık ve medeniyet, dünyaya hakim

olmak hırsıyla gözleri kararanların verdikleri karar üzerine dünden itibaren yeniden büyük bir

faciaya atılmış bulunuyor. Bir sene içinde Avusturyalıların, Çeklerin, Moravya ve Bohemya‟nın

istiklalini silip süpüren Alman kuvvetleri, şimdi yeni bir milletin elinden istiklalini almaya

kalkışmıştır. Bu yüzden bütün Avrupa korkunç bir maceraya sürüklenmiştir (1939:5).

Sabiha Sertel de gelişmeleri şöyle yorumlamıştır:

Tarihin bir dönüm noktasındayız. Küçük milletlerin istiklali ile istilacı büyük devletlerin

parçalayıp, büyüme hırsı, gergin iki ok gibi birbirinin göğsüne nişan alıyor. Muzdarip bütün

insanlık, hakkın, hürriyetin zaferini isteyen bütün insan kütleleri bu harbin cephesindedir.

Müdafanın harbi, tecavüzün harbini yenmek için yalnız topuna, tüfeğine değil, beşeriyetin ve tarihi

akışın istikametine güveniyor. Her halde insanlık rotasını barbarlık ve dehşete değil, hürriyet ve

istiklale, esareti kökünden koparan milli hakimiyetlere çevirmiştir. Bugüne kadar akan asırlar ve

beşerin tekamülü bunun kefilidir. Tekamülün akışını ne Napolyon, ne Cengiz ne Führer ne de

Mussolini durduramaz (1939:5).

Altıncı sayfada Hilmi Korur “Bugünkü Alman Donanması” başlıklı yazısında, Alman

ordusunu denizaltı, gemi, kruvazör ve destroyer gibi savaş ekipmanları bakımından

değerlendirmektedir. Yazıya bir adet de fotoğraf eşlik etmektedir. Aynı sayfada

fotoğraflardan oluşan “Avrupa Harbe Hazırlanırken” başlıklı özel bir köşe hazırlanmıştır.

Yayınlanan dokuz fotoğraf ile Londra, Paris ve Polonya‟dan asker ve sivil halkın

görüntülerine yer verilmiştir.

Fotoğraf 14-15-16: 2 Eylül 1939 tarihli Tan gazetesinin altıncı sayfası ve “Doyçland kruvazörü manevra

dönüşünde”, “İngiltere‟de geri hizmetlerde vazife alan kadınlar kayıtlarını yaptırıyorlar.” fotoğraf altı yazılarıyla

yayınlanan fotoğraflar.

Page 19: KARADENĠZ TEKNĠK ÜNĠVERSĠTESĠancak yayınladıkları fotoğraflar ve köe yazarları aracılığı ile kendi ideolojilerini yansıtabildiği bir dönemdir, Bu verilerden hareketle

Cilt/Vol: 3, Sayı/No:11, (2-31) Karadeniz Teknik Üniversitesi İletişim Araştırmaları Dergisi

16

Fotoğraf 17-18-19-20: “Fransa‟da silah altına alınan etraf kıtalarına gidiyorlar”, “Londra‟dan ayrılan mektep

çocuklarından birkaçı daha”, “Londra‟dan tahliye edilen çocuklar sevk edilmek üzere hazırlanıyorlar” ve “Dün

Polonya topraklarına tecavüz eden Alman ordusundan bir parça yürüyüş halinde” fotoğraf altı yazılarıyla

yayınlanan fotoğraflar.

Fotoğraf 21-22-23: “İngiltere‟de hava bombardımanına karşı Bukingham Sarayına konulan sığınaklardan

birkaçı”, “Paris‟te ihtiyatların daveti üzerine vazifesine giden iki nefer” , “Fransa‟da halkın son hadiselerin

seyrini nasıl takip ettiğini gösterir bir enstantane”, fotoğraf altı yazılarıyla yayınlanan fotoğraflar.

Gazetenin yedinci sayfası da savaşa ayrılmış, bu sayfada da “Avrupa‟nın sevkulceys

(stratejik) noktalarını gösterir harita” ile Avrupa haritası yer almıştır. Ayrıca “Bütün Alman

halkı endişe içerisindedir”, “Almanya‟da ciddi bir telaş göze çarpıyor” ve İtalyanlar da

vaziyeti çok vahim sayıyorlar” başlıklı haberler ile Alman ve İtalyan halklarının savaşa dair

endişeleri ve savaş istemediklerine dair bilgilere yer verilmiştir. Bu sayfada fotoğraf

kullanılmamıştır.

Onuncu sayfada ise, birinci sayfadaki savaşa dair haberlerin devamı “Almanya

Polonya‟yı İstilaya Başladı” başlığı ile verilmektedir. Haberde Polonya ordusunun Alman

ordusuna karşı direnişte olduğu bilgisi yer bulmaktadır. “Almanlar püskürtüldüler, Polonya

ordusu şiddetle mukavemete başladı” denmektedir. Bu sayfada da fotoğraf kullanılmamıştır.

Görülmektedir ki, Cumhuriyet gazetesinin Almanya‟nın Polonya‟ya saldırdığı 1 Eylül

günü ertesinde yayınladığı gazete on sayfa olarak basılmış, bunlardan üçü ilan ve reklama

ayrılmıştır. Dört sayfa savaşa ayrılmış, üç adet fotoğraf, iki adet harita kullanılmıştır.

Kullanılan fotoğrafların iki tanesi, savaş nedeniyle yurtdışında eğitim gören öğrencilerin

dönüşü ile ilgili olup, bir tanesi doğrudan savaş ile ilgilidir. O da Almanların tanklarına karşı,

Polonyalıların toplarının iş başında olduğu bilgisi ile yayınlanmıştır. Nadir Nadi yazmış

olduğu yazısında, Polonya halkının savaşa karşı bir bütün olarak karşı koyduğunu

vurgulamaktadır.

Tan gazetesinin Almanya‟nın 1 Eylül 1939 tarihinde Polonya‟ya saldırmasına geniş

yer verdiği görülmektedir. Gazetenin 2 Eylül 1939 tarihli yayınının, beş sayfasında savaşla

ilgili haberler bulunmaktadır. İki adet haritanın kullanıldığı gazetede, on dört adet fotoğrafa,

bir adet de karikatüre yer verilmiştir. Fotoğraflarda özellikle cephe gerisindeki askerler ve

halk bulunmaktadır. On dört fotoğraftan sadece iki tanesinde Alman askeri ve Nazi Şefi

Page 20: KARADENĠZ TEKNĠK ÜNĠVERSĠTESĠancak yayınladıkları fotoğraflar ve köe yazarları aracılığı ile kendi ideolojilerini yansıtabildiği bir dönemdir, Bu verilerden hareketle

II. Dünya Savaşı‟nın Cumhuriyet Ve Tan Gazetelerinde Temsili www.e-kiad.com

17

Förster vardır, gerisi İngiliz, Polonyalı ve Fransızların fotoğraflarıdır. Toplamda on iki sayfa

yayınlanan gazetenin iki buçuk sayfası, ilanlardan oluşmaktadır. Zekeriya Sertel‟in “Günün

Meseleleri” ve Sabiha Sertel‟in “Görüşler” köşelerinde özellikle Almanya ve savaş karşıtı

görüşlerini yansıttıkları görülmektedir.

Gazeteler Toplam

sayfa

sayısı

Savaşa dair

haberlerin sayfa

sayısı

Diğer haberlere

ayrılan sayfa

sayısı

Savaşa dair

fotoğraf

sayısı

Savaşa dair

diğer

görseller

Reklam-ilana

ayrılan sayfa

sayısı

Cumhuriyet 10 4 3 3 2 harita 3

Tan 12 5 4.5 14 2 harita

1 karikatür

2.5

Tablo 4: 2 Eylül 1939 tarihli Cumhuriyet ve Tan gazeteleri

2 Eylül 1939 tarihinde yayınlanan her iki gazete değerlendirildiğinde, Tan gazetesinin

gerek haber, gerekse fotoğraf anlamında savaşa dair daha çok yer ayırdığı ve daha çok

fotoğrafa yer verdiği saptanmaktadır. Almanya‟dan dönen öğrenciler haberini her iki gazete

de birbirine benzer ikişer fotoğraf ile ele almıştır. Cumhuriyet gazetesinin kullandığı diğer tek

savaşa dair fotoğraf, tankları başındaki askerlerken, Tan gazetesi diğer on iki fotoğrafta

askerler kadar savaştan etkilenen sivil halka da yer vermiştir.

6.2. 22 Haziran 1941 Almanya’nın Rusya’ya saldırması

Cumhuriyet 23 Haziran 1941

Gazetenin birinci sayfasında sol üst tarafında, diğerlerinden daha büyük kullanılan

“Bitarafız” başlığı ardından “Alman-Sovyet harbi karşısında hükümetimiz bitaraflığını ilan

etti” bilgisi verilmiştir. Gazete, Almanya‟nın Rusya‟ya saldırması sonucu savaşın boyutunun

genişlemesini. “Alman-Rus harbi başladı” başlığı altında okuyuculara aktarılmıştır. Sohbet

eden bir grup asker fotoğrafının yanı sıra, Churchill, General Antonesko, Stalin, Hitler,

Büyükelçi Maiski gibi liderlerin ve komutanların fotoğrafları ile birlikte görüşleri de yer

almaktadır. Ayrıca saldırı bölgelerini gösteren bir adet de harita kullanılmıştır.

Fotoğraf 24-25: 23 Haziran 1941 tarihli Cumhuriyet gazetesinin birinci sayfası ve “Eylül 1939‟da Alman-Sovyet

kıtası Polonya ovalarında birleştiği zaman…” fotoğraf altı yazısıyla yayınlanan fotoğraf.

Gazetenin birinci sayfasında yayınlanan fotoğraf, 2 yıl önce çekilmiş, Alman ve

Sovyet Rusya askerlerini bir arada sohbet eder ve sigara içerken göstermektedir.

Page 21: KARADENĠZ TEKNĠK ÜNĠVERSĠTESĠancak yayınladıkları fotoğraflar ve köe yazarları aracılığı ile kendi ideolojilerini yansıtabildiği bir dönemdir, Bu verilerden hareketle

Cilt/Vol: 3, Sayı/No:11, (2-31) Karadeniz Teknik Üniversitesi İletişim Araştırmaları Dergisi

18

Fotoğraf 26-27-28-29-30: “İngiltere Başvekili M. Churchill”, “Rumen Orduları Başkumandanı General

Antonesko”, “Sovyetler Birliği Komiserler Heyeti Reisi Jozef Stalin”, “Almanyanın Fahrer Şansölyesi Adolf

Hitler” ve “Sovyet Büyükelçisi Maiski” fotoğraf altı yazısıyla yayınlanan fotoğraflar.

“Gazetenin ikinci sayfasında yurttan haberlerle birlikte “Almanya ile ticaretimiz”

başlıklı savaş ile dolaylı olarak ilgili haberde, Türkiye ve Almanya arasında ticaretin

geldiği nokta değerlendirilmekte, durum şöyle okuyucuya aktarılmaktadır:

Bugünün icablarının bizi, bir çok zirai istihsalatımızı ve yeraltı servetlerimizi harice çıkaramamak

ve kendi ihtiyaçlarımıza tahsis etmek mecburiyetinde bıraktığı, tabi göz önünden uzak

tutulamayacak en mühim noktadır. Almanya ile ticari münasebetimizin devam ettirilmesi için üç

yol vardır ve bugün her üçü de yani Akdeniz, Karadeniz ve Avrupa kara yolu kapalıdır. Şu halde

kara yolunun süratle açılması lazım gelmektedir.

Aynı sayfada “Hem Nalına Hem Mıhına” köşesinde Abidin Daver: “İki dev

kapıştı!” başlıklı köşesinde durumu şöyle değerlendirmektedir:

Beklenen harp nihayet patladı, iki kara ve hava devi, Almanya ile Sovyetler Birliği korkunç bir

kavgaya tutuştular. Dünyanın en büyük ordusu ile dünyanın en kuvvetli ordusu, tarihin en büyük

meydan muharebesine girmiş bulunuyorlar… Hava hakimiyetini demeyelim de, hava üstünlüğünü

kimin temin edeceğini anlamak için birkaç gün beklemek lazımdır. Fakat, Berlin hava hücumlarına

Moskova‟dan daha yakındır. Bütün Almanya, ağır bomba tayyarelerinin tesir sahasına dahil

olduğu halde, en ağır Alman bombacıları dahi, sonsuz Sovyetler Birliği‟nin yalnız mahdud garb

kısımlarını yakabilirler. Ural dağları mıntıkasındaki Sovyet harb sanayi fabrikalarına yetişemezler.

Askeri hesapları ve harb planları, 22 aydır hiç yanlış çıkmamış olan Alman genelkurmayı, bu defa

da her şeyi hesaplamış olsa gerekir. Bakalım, neler olacak (1941:2).

Sayfada savaşla ilgili herhangi bir görsel kullanılmamıştır.

Gazetenin üçüncü sayfasında, savaşla ilgili Alman Elçisi Von Papen‟in Türk

hükümetine verdiği nota gerekçeleriyle açıklanmış, aynı zamanda “Alman-Türk Paktının

kıymeti” başlıklı haberde “Paktın imzasının üçüncü günü Alman gazeteleri en göze çarpacak

yerlerinde dostça makalelere ve mütalalara devam ediyorlar. Berlin‟de ikamet eden Türkler,

Almanlardan yüzlerce tebrik mektubu almaktadır.” denmiştir.

Dördüncü ve altıncı sayfanın ilan ve reklama ayrıldığı gazetede, beşinci sayfada da

yine savaşa dair “Almanya-Sovyetler harbinin muhtemel inkişafları”, İtalya da Sovyetlere

harb ilan etti” başlıklı haberlere ayrılmıştır.

Tan 23 Haziran 1941

Gazetenin birinci sayfasında yer alan “Türkiye Bitaraf” manşetli haberde, Almanya-

Sovyet Harbi karşısında bitaraflığımızı ilan ettik.”Cumhuriyet Hükümeti, Almanya-Sovyetler

Birliği Harbi dolayısıyla hasıl olan vaziyet müvacehesinde Türkiye‟nin bitaraflığını ilana

karar vermiştir.” denmektedir. Almanya‟nın Sovyet Rusya‟ya saldırması, “Alman-Rus Harbi

Page 22: KARADENĠZ TEKNĠK ÜNĠVERSĠTESĠancak yayınladıkları fotoğraflar ve köe yazarları aracılığı ile kendi ideolojilerini yansıtabildiği bir dönemdir, Bu verilerden hareketle

II. Dünya Savaşı‟nın Cumhuriyet Ve Tan Gazetelerinde Temsili www.e-kiad.com

19

Başladı” başlıklı haber ile duyurulmuştur. Ayrıca İtalyan hükümetinin de Sovyetler Birliği ile

savaşa dahil olduğu, “İtalya da harp ilan etti” başlıklı haberde verilmiştir. “Alman, Rumen ve

Fin ordularının Sovyet hududunu tecavüz ettikleri yerleri gösterir harita” ile saldırının

yapıldığı alanlara dikkat çekilmektedir. Alman ordusuna mensup bir topun ve etrafında

askerlerin bir evin bahçesinde yer aldığı bir fotoğraf kullanılmıştır.

Fotoğraf 31-32: 23 Haziran 1941 tarihli Tan gazetesinin birinci sayfası ve “Sovyet Rusya‟ya karşı harekete

geçen Alman kuvvetlerine mensup bir topçu müfrezesi” fotoğraf altı yazısıyla yayınlanan fotoğraf.

Aynı sayfada “Rusya, pakta Menfur şekilde ihanet etti.” diyen Hitler‟in ve “Napolyon

gibi Hitler mağlup olacaktır.” diyen Molotof‟un fotoğrafları, açıklamalarıyla birlikte yer

almaktadır.

Fotoğraf 33-34: “Sovyetlere karşı girişilen harekatın sebeplerini uzun bir beyanatla izah eden Adolf Hitler” ve

“Sovyetler Birliğinin haksız bir tecavüze uğradığını söyleyen Sovyet Başvekil muavini Molotof” fotoğraf altları

ile yayınlanan fotoğraflar.

Gazetenin ikinci sayfası, ülkenin iç gündemine dair haberlere ayrılmıştır. Üçüncü

sayfada ise Görüşler köşesi ile Sabiha Sertel savaşa dair görüşlerini şöyle dile getirmiştir:

Amerika ve Sovyetler Birliği gibi iki büyük alemin harbe girmesi demek, bu harbi dünya nizamını

kökünden sarsacak, dört beş sene değil, senelerce sürecek bir yıkılış safhasına sokması demektir.

Artık bugünkü harp, muayyen topraklar için yapılan bir harp değil, dünyaya ve dünya nizamını

kurmaya namzet devletlerin kati bir boğuşması halini almıştır. Siyasi ufuklar karanlık, hem çok

karanlıktır (1941:3).

Tan gazetesinin dördüncü ve beşinci sayfasında savaşa dair haberlere yer almış,

fotoğraf kullanılmamıştır.

Cumhuriyet gazetesinin sadece birinci sayfasında savaşa dair altı adet fotoğrafın

kullanıldığı, bunlardan beş tanesinin Churchill, General Antonesko, Stalin, Hitler, Büyükelçi

Maiski gibi liderlerin ve komutanların fotoğrafları olduğu görülmüştür. Diğer fotoğraf ise,

1939 yılında, iki yıl önce çekilmiş olan Alman ve Sovyet Rusya askerlerini bir arada sohbet

eder ve sigara içerken gösteren, yaşanan sıcak gelişmeyi, saldırı sonucu başlayan savaşı ve

Page 23: KARADENĠZ TEKNĠK ÜNĠVERSĠTESĠancak yayınladıkları fotoğraflar ve köe yazarları aracılığı ile kendi ideolojilerini yansıtabildiği bir dönemdir, Bu verilerden hareketle

Cilt/Vol: 3, Sayı/No:11, (2-31) Karadeniz Teknik Üniversitesi İletişim Araştırmaları Dergisi

20

savaşın gerçek yüzünü yansıtmaktan uzak bir fotoğraftır. Adeta Roger Fenton‟un 1855 yılında

çektiği, Kırım Savaşı fotoğraflarını hatırlatmaktadır. Cumhuriyet gazetesinin kullandığı

fotoğrafa bakarak, Almanya ile Rusya dost iki ülke olarak değerlendirilebilmektedir,

fotoğraftan yola çıkılarak günün gelişmeleri, Almanya‟nın Rusya‟ya saldırdığı ve bir savaşın

başladığı anlaşılamamaktadır. İkinci sayfada, Almanya ile ticaretin önemini, kaybın büyük

olduğunu ve hemen tedbir alınması gerektiğini vurgulayan bir yazı ve Abidin Daver‟in “Hem

Nalına Hem Mıhına” köşesinde, Almanya ve Sovyet Rusya askeri olarak değerlendirilmekte

ve sonuçta Almanya‟nın daha güçlü olduğu sonucuna varılmaktadır. Gazetenin üçüncü

sayfasında ise Alman Elçisi Von Papen‟in Türk hükümetine verdiği nota ve Almanya‟daki

Türklere olan Almanların ilgisi aktarılmıştır. Altı sayfa basılan gazetede, iki sayfa ilan ve

reklama ayrılmış, kalan üç sayfada savaşa dair gelişmeler altı fotoğraf eşliğinde okuyucuya

aktarılmıştır.

Tan gazetesinde Almanya‟nın Sovyet Rusya‟ya saldırması ana sayfada bir harita ve üç

fotoğraf ile yer almıştır. Yaptıkları açıklamalar ve iki liderin (Adolf Hitler‟in ve Molotof‟un)

fotoğrafları, aynı boyutta kullanılmıştır. Aynı zamanda Alman askerin topun başındaki bir

fotoğrafı ve saldırının yapıldığı bölgeleri gösteren bir harita da yer bulmuştur. Tan gazetesinin

kullandığı fotoğrafta, Almanya‟nın Rusya‟ya karşı saldırısı, savaş durumu gösterilmiştir.

Sabiha Sertel‟in savaşa karşı görüşlerini, yine köşesinden paylaşmış olduğu görülmektedir.

Altı sayfa yayınlanan gazetenin bir sayfası ilana ayrılmış, geri kalanında üç buçuk sayfada da

savaşa dair haberler ve köşe yazılarına yer verilmiştir.

Gazeteler Toplam

sayfa

sayısı

Savaşa dair

haberlerin sayfa

sayısı

Diğer haberlere

ayrılan sayfa

sayısı

Savaşa dair

fotoğraf

sayısı

Savaşa dair

diğer

görseller

Reklam-ilana

ayrılan sayfa

sayısı

Cumhuriyet 6 3 1 6 1 harita 2

Tan 6 3.5 1.5 5 1 harita 1

Tablo 5: 23 Haziran 1941 tarihli Cumhuriyet ve Tan gazeteleri

23 Haziran 1941 tarihinde yayınlanan her iki gazete değerlendirildiğinde, Tan

gazetesinin savaşa dair haber ve köşe yazılarına daha çok yer ayırdığı, buna karşılık

Cumhuriyet gazetesinin savaşa dair daha çok sayıda fotoğrafa yer verdiği saptanmaktadır.

Cumhuriyet gazetesinin yayınladığı altı fotoğraftan beşi, Tan gazetesinin ise üç fotoğraftan

ikisi lider portrelerinden oluşmaktadır. Geriye kalan birer fotoğraf ise askerlerin

fotoğraflarıdır. Cumhuriyet üç yıl önce çekilen Alman ve Rus askerlerinin sigara içen, sohbet

eden bir fotoğrafını, Tan ise Rusya‟ya saldıran Alman askerini gösteren bir fotoğraf

kullanmayı tercih etmiştir. Cumhuriyet‟teki fotoğrafta, savaşan iki ülke yerine barış ve

dostane bir ortamdaki ülke askerleri yansıtılırken, Tan‟daki fotoğrafta, daha gerçekçi bir bakış

açısı gözler önüne serilmektedir. 23 Haziran 1941 tarihli her iki gazetenin fotoğraf seçiminde,

Alman ve Rusya yanlısı tutumları kendini hissettirmektedir. Cumhuriyet saldıran bir Almanya

yerine dost Almanya imajını korumayı, Tan ise saldırılan, masum Rusya imajını

yansıtmaktadır.

6.3. 6 Haziran 1944 Normandiya Çıkarması

Savaş sürecinde bir dönüm noktası niteliğinde olan Normandiya Çıkarması, 100

km‟lik bir kıyı boyunca 3 gün süren çatışmalarla yapılmış, sonucunda Batı cephesi

Müttefikler tarafından elde geçirilmiştir.

Page 24: KARADENĠZ TEKNĠK ÜNĠVERSĠTESĠancak yayınladıkları fotoğraflar ve köe yazarları aracılığı ile kendi ideolojilerini yansıtabildiği bir dönemdir, Bu verilerden hareketle

II. Dünya Savaşı‟nın Cumhuriyet Ve Tan Gazetelerinde Temsili www.e-kiad.com

21

Cumhuriyet 7 Haziran 1944

Gazete Normandiya çıkarmasına birinci sayfasından “Tarihin en büyük çıkarma

hareketi” manşeti ile duyurmuştur. Gazetede, istila edilen bölgeyi gösteren bir harita ve her

iki tarafın komutanlarının, yani General Eisenhower‟ın ve Hitler‟in Başkumandan Mareşal

Rundstat ile birlikte çalışma anlarını yansıtan fotoğrafları yer almaktadır. Aynı zamanda

çıkarma yapacak birliklerin İngiltere‟den hazırlanıp yola çıkışlarına dair bir fotoğraf

kullanılmıştır.

Fotoğraf 35-36-37-38: 7 Haziran 1944 tarihli Cumhuriyet gazetesinin birinci sayfası ve “İstila emrini veren

Müttefik Başkumandanı Eisenhower‟ın son resmi”, “İkinci cephede Başkumandanlığı ele alan Hitler, evvelce

başkumandanlığa tayin edilmiş olan Mareşal Rundstadt ile beraber”, “İstilayı gösteren ve dün akşam telefoto ile

alınan ilk resim: İstila kuvvetlerinin İngiltere‟den ayrılışı” fotoğraf altı yazısıyla yayınlanan fotoğraflar

Başyazar Nadir Nadi köşesinde gündemi okuyucuları için şöyle

değerlendirmektedir:

Müttefikler, uzun zaman münakaşası yapılan ikinci cepheye nihayet teşebbüs etmekle, bir çok

kimselerin ummadığı fedakarlık istiyen çetin bir işe girişmiş bulunuyorlar. Böylelikle üç yıldır

yalnız Sovyet Rusya‟nın sırtında taşıdığı harb yükünü onlar da paylaşıyor, harbin kısaltılması

hususunda takdire değer cesaretli bir adım atıyorlar (1944:1).

Gazetenin ikinci sayfasında hiçbir görsel kullanılmamış, “Piyasada durum” başlığı ile

çıkarma sonrasında İstanbul piyasası ele alınmış, Emekli General H. Emir Erkilet de

köşesinde çıkarmayı tartışmıştır. Erkilet şöyle demektedir:

İşte bütün dünyanın 5 haftadan beri beklediği askeri tarihin en büyük çıkarma ve indirme hareketi

ve bu harbin en kat‟i büyük taaruzu dün bu suretle başlamış oluyor. Müttefiklerin Fransa şimal

sahilinin birkaç yerinde ve gerilerinde tutunabildikleri anlaşılıyor. Bu suretle batı Avrupa‟yı istila

teşebbüsünün ilk safhası muvaffak olmuş demektir (1944:2).

Üçüncü sayfada ise, bir harita ile Yunanistan‟a da çıkarma yapıldığına dair Berlin‟den

gelen haberler “Yunan arazisine de mi çıkarma yapıldı?” başlığıyla değerlendirilmektedir.

Aynı zamanda Roosevelt‟in nutkundan “Mihver hükümet merkezlerinden birini ele geçirdik.

Diğer ikisini yani Berlin ve Tokyo‟yu da zaptedeceğiz.” sözlerine yer verilmiştir.

Gazetenin dördüncü sayfasında çıkarma, “İstila hareketi nasıl başladı?” başlığı altında

sayfa ikiye bölünerek, “Müttefikler'e göre” ve “Almanlar'a göre” olmak üzere her iki tarafın

görüşlerine yer verilerek anlatılmıştır. Ayrıca beşinci sayfada bir Alman firması olan Bayer

ilaçlarının reklamı dikkat çekmektedir.

Page 25: KARADENĠZ TEKNĠK ÜNĠVERSĠTESĠancak yayınladıkları fotoğraflar ve köe yazarları aracılığı ile kendi ideolojilerini yansıtabildiği bir dönemdir, Bu verilerden hareketle

Cilt/Vol: 3, Sayı/No:11, (2-31) Karadeniz Teknik Üniversitesi İletişim Araştırmaları Dergisi

22

Fotoğraf 39: 7 Haziran 1944 tarihli Cumhuriyet gazetesinin

beşinci sayfasındaki “Hastalıklarla savaşta Bayer firması” başlıklı reklam.

Tan 7 Haziran 1944

”Müttefikler Fransa‟ya çıktı” haberinin manşetten verildiği gazetede sayfanın ortasına

çıkarma yapılan bölgenin haritası ve her iki kenarda da General Eisenhower ve General

Montgomery‟nin fotoğrafları yer almaktadır.

Fotoğraf 40-41-42: 7 Haziran 1944 tarihli Tan gazetesinin birinci sayfası, General Montgomery ve General

Eisenhower.

Günler Geçerken adlı köşesinde Refik Halid Karay gündeme dair görüşlerini şöyle

okuyucularıyla paylaşmıştır: “Dünya tarihin eşini ne geçmişte kaydettiği, ne de gelecekte

yazacağı en büyük kasırga dün koptu. Kayıtsız şartsız teslim saatine kadar, gün geçtikçe artan

bir şiddetle yıkıcı uğultusunu kim bilir ne kadar zaman ve nerelerden işiteceğiz” (1944:1).

Zekeriya Sertel ise İstila Başladı başlıklı yazısında şöyle demektedir: “İstila hareketi, bu

harbin en büyük tarihi hadisesi ve en mühim dönüm noktasıdır. Bu teşebbüsün muvaffak

olması veya akamete uğraması Avrupa‟nın harbin ve belki de bütün dünyanın mukadderatı ile

ilgilidir” (1944:1).

Gazetenin ikinci sayfası ülkenin iç gündemine dair haberlere ayrılmış ve hiç fotoğraf

kullanılmamıştır. Üçüncü sayfasında iki tanesi temsili resim olmak üzere toplam on dört adet

fotoğraftan oluşan, Normandiya çıkarmasına dair, “İstilanın Resimle Muhtelif Safhaları”

bölümü hazırlanmıştır.

Page 26: KARADENĠZ TEKNĠK ÜNĠVERSĠTESĠancak yayınladıkları fotoğraflar ve köe yazarları aracılığı ile kendi ideolojilerini yansıtabildiği bir dönemdir, Bu verilerden hareketle

II. Dünya Savaşı‟nın Cumhuriyet Ve Tan Gazetelerinde Temsili www.e-kiad.com

23

Fotoğraf 43-44-45: 7 Haziran 1944 tarihli Tan gazetesinin üçüncü sayfası ve

“Anfibik arabalar suni duman perdesi altında düşmandan gizlenerek çıkarılıyor.”, “On binlerce Müttefik

paraşütçü Fransız sahillerine iniyorlar.” fotoğraf altı yazılarıyla yayınlanan fotoğraflar.

Fotoğraf 46-47-48: “Dün sabah başlayan istila hareketini havadan koruyan Müttefik tayyarelerinden bir grup”

“İhraç taşıtlarından sahile ilk çıkarılan tank ve küçük toplar” ve “İhraç hareketini destekleyen binlerce Müttefik

harp gemisinden bir grup” fotoğraf altı yazılarıyla yayınlanan fotoğraflar.

Fotoğraf 49-50-51: “Fransa sahillerine çıkarılmak üzere (Jeep) cep otomobilleri planörlere yükleniyor.”, “İhraç

botlarından çıkarılan Müttefik askerleri denizde ilerleyerek karaya ulaşıyorlar” “İhraç taşıtlarından biri sahile

malzeme ve asker çıkarıyor.” fotoğraf altı yazılarıyla yayınlanan fotoğraflar.

Fotoğraf 52-53-54: “Sahile çıkarılan motorize kuvvetler kumsaldan ileriye sevk ediliyor.” “Amerikan deniz

kuvvetleri ateş altında sahilde köprübaşı tesisine çalışıyorlar. (Temsili resim)” ve “İstilaya ait ilk radyo

fotolardan: Kumsala bütün teçhizatlarıyla ilerleyerek karaya varmaya çalışan ve planörlerle indirilen bindirilmiş

kıtalar” fotoğraf altı yazılarıyla yayınlanan fotoğraflar.

Page 27: KARADENĠZ TEKNĠK ÜNĠVERSĠTESĠancak yayınladıkları fotoğraflar ve köe yazarları aracılığı ile kendi ideolojilerini yansıtabildiği bir dönemdir, Bu verilerden hareketle

Cilt/Vol: 3, Sayı/No:11, (2-31) Karadeniz Teknik Üniversitesi İletişim Araştırmaları Dergisi

24

Fotoğraf 55-56-57: “Müttefik deniz kuvvetlerinin bombardımanlarının yardımıyla Fransız sahillerine yapılan ilk

çıkartma. (Temsili resim) ve “İstilaya ait ilk radyo fotolardan: Dün sabah Müttefik askerleri bütün techizatlarıyla

Fransız sahillerine yaklaşıyorlar.” “İstilaya ait ilk radyo fotolardan: Amerikan ihraç kıtaları anfibik arabalar

içinde Fransız sahillerine doğru ilerliyorlar.” fotoğraf altı yazılarıyla yayınlanan fotoğraflar.

Dördüncü sayfanın ilanlar için ayrıldığı gazetede, beşinci sayfanın tamamında savaşa

dair haberlere yer verilmiş, “İkinci cephe için halk ne düşünüyor?” başlığıyla hazırlanan

bölümde, halktan dört kişinin görüşleri fotoğraflarıyla birlikte okuyucularla paylaşılmıştır.

Gazetenin altıncı sayfasında tam sayfa çıkarma bölgesini gösteren bir harita

yayınlanmıştır. “Avrupa‟nın ilk çıkarma bölgesi” başlıklı haritada açıklama şöyledir:

“Müttefikler dün sabah erken saatlerden itibaren Fransa‟nın şimal sahillerine asker

çıkarmışlar ve son haberlere göre ihraç belgelerinde tutunmağa muvaffak olmuştur.

Önümüzdeki günlerde şiddetli harekata sahne olacak olan bu sahanın mufassal bir haritasını

okuyucularımıza takdim ediyoruz.”

Cumhuriyet gazetesinin gerek komutanların fotoğrafları, gerekse çıkarmanın her iki

tarafa göre değerlendirilmesine eşit bir şekilde yer vererek, eşit mesafeli bir yaklaşım

sergilediği dikkat çekmektedir. Bu gazetenin her sayfası için de geçerlidir. Harekata dair

hazırlık aşamasını gösteren, sadece birinci sayfada bir adet fotoğraf kullanılmıştır. Savaşa dair

üç adet fotoğrafın ve tam sayfa bir haritanın kullanıldığı, iki buçuk sayfanın savaşa dair

haberlere ayrıldığı gazete, altı sayfa olarak basılmış, bunlardan iki tanesi ilan ve reklamlara

ayrılmıştır.

Tan gazetesinin birinci sayfasında, iki komutanın ve çıkarma bölgesini gösteren harita

yer almıştır. Gazetenin üçüncü sayfasında Müttefikler'in Fransa sahiline yapmış olduğu

çıkarma on dört fotoğrafla (bunlardan iki tanesi temsili resimdir.) anlatılmıştır. Altıncı ve son

sayfada, tam sayfa çıkarma bölgesi haritası gösterilmektedir. Altı sayfa olarak yayınlanan

gazetede, on altı adet fotoğraf ve iki adet harita ile çok sayıda görselin kullanıldığı

görülmektedir. Fotoğraflardan ikisi komutanların portreleri, diğerleri ise çıkartmaya dair

hazırlıkların gösterildiği fotoğraflardır. Altı sayfa basılan gazetede bir sayfa ilan ve reklama,

dört sayfa ise savaşa dair haberlere ayrılmıştır.

Gazeteler Toplam

sayfa

sayısı

Savaşa dair

haberlerin sayfa

sayısı

Diğer haberlere

ayrılan sayfa

sayısı

Savaşa dair

fotoğraf

sayısı

Savaşa dair

diğer

görseller

Reklam-ilana

ayrılan sayfa

sayısı

Cumhuriyet 6 2.5 1.5 3 2 harita 2

Tan 6 4 1 16 2 harita 1

Tablo 6: 7 Haziran 1944 tarihli Cumhuriyet ve Tan gazeteleri

7 Haziran 1944 tarihinde yayınlanan her iki gazete değerlendirildiğinde, Tan

gazetesinin savaşa dair haber ve köşe yazılarına daha çok yer ayırdığı, aynı zamanda savaşa

dair daha çok sayıda fotoğrafa yer verdiği saptanmaktadır. Cumhuriyet gazetesi ikisi lider

portresi, bir tanesi çıkartma hazırlıklarına dair olmak üzere üç adet fotoğraf kullanırken, Tan

Page 28: KARADENĠZ TEKNĠK ÜNĠVERSĠTESĠancak yayınladıkları fotoğraflar ve köe yazarları aracılığı ile kendi ideolojilerini yansıtabildiği bir dönemdir, Bu verilerden hareketle

II. Dünya Savaşı‟nın Cumhuriyet Ve Tan Gazetelerinde Temsili www.e-kiad.com

25

gazetesi iki komutan portresi ve on dört tanesi özel olarak çıkartma hazırlıklarını gösteren on

dört adet fotoğraftan oluşan özel bir sayfada olmak üzere toplamda on altı fotoğrafa yer

vermektedir. Bu yaklaşım da, Tan gazetesinin savaşın seyrini değiştiren Normandiya

çıkarmasına daha büyük önem verdiğini hissettirmektedir.

6.4. 6 Ağustos 1945 HiroĢima’ya Atılan Atom Bombası

Cumhuriyet 7 Ağustos 1945

Gazetenin birinci sayfasında, “20.000 ton dinamite muadil tek bomba” manşeti ile

duyurulan haberde şu bilgiler verilmiştir. “İngilizlerle Amerikalılar tahrib işinde yeni ve

korkunç bir devre açan atom bombasını icad ederek kullanmaya muvaffak oldular. İlk atom

bombası dün bir Japon şehrine atıldı, şehrin ne hale geldiği dumandan anlaşılamadı.” Sayfada

dört adet fotoğrafa yer verilmiştir. Bunlardan bir tanesi atom bombası ile ilgilidir, Diğer

fotoğraf Viyana'daki İngiliz askerlerine aittir. Son iki fotoğraf ise “İspanya ve Portekiz‟de

endişe” başlıklı habere ait Franco ve Salazar‟a ait fotoğraflardır. Japonya haritası üzerinde

bombanın patladığı şehir olan Hiroşima gösterilmiştir.

Fotoğraf 58-59-60: 7 Ağustos 1945 tarihli Cumhuriyet gazetesinin birinci sayfası, Franco ve Salazar.

Fotoğraf 61-62: “Şimdiye kadar kullanılan en yüksek infilaklı bombalar bir hava meydanında muayene

edilirken” ve “Viyana‟da kendilerine tahsis edilen işgal bölgesine giden İngiliz kıtaları şehrin sokaklarından

geçerken” fotoğraf altı yazılarıyla yayınlanan fotoğraflar.

Nadir Nadi aynı sayfada yer alan “Bir karşılaştırma” başlıklı yazısında o gün

yaşananları, müttefik devletlerin çabalarını geçmişe gönderme yaparak değerlendirmekte ve

bunu şöyle ifade etmektedir:

Dünya milletlerini demokratlaştırmak, milletlerarası münasebetlere demokratik bir düzen vermek

uğrunda Müttefik devletler tarafından sarfedilen gayretler, tarihin yüz otuz yıl önceki bir devrini

ister istemez hatıra getiriyor. Napoleon Muhabereleri Avrupa‟ya Fransız inkılabının hürriyet ve

demokrasi fikirlerini aşıladıktan sonra, Napoleon‟u yenen muhafazakar hükümdarlar, bu fikirlerin

de onunla beraber Waterloo çamurları arasında kaynayıp gittiğine inanmadılar (1945:1).

İkinci sayfada, “Yabancı Göz ile Türkiye” adlı köşede “Türkler'in bu harbdeki

tarafsızlığı Müttefikler'in müdafaa durumundan Hitler Avrupası'na karşı taaruza geçmelerine

Page 29: KARADENĠZ TEKNĠK ÜNĠVERSĠTESĠancak yayınladıkları fotoğraflar ve köe yazarları aracılığı ile kendi ideolojilerini yansıtabildiği bir dönemdir, Bu verilerden hareketle

Cilt/Vol: 3, Sayı/No:11, (2-31) Karadeniz Teknik Üniversitesi İletişim Araştırmaları Dergisi

26

imkan sağlamıştır” denmektedir. Üçüncü sayfada birinci sayfadaki haberlerin devamlarına yer

verilmiş, Siyasi İcmal köşesindeki “Japonya‟nın başına gelenler!” başlıklı yazısında Ömer

Rıza Doğrul atılan bomba ile ilgili olarak şu değerlendirmeleri yapmaktadır: “Amerika

Birleşik Cumhuriyetler Başkanı Mr. Truman, dün Japon adaları üzerinde yapılan büyük ve

yaman bir silah denemesinden bahsetmiş ve bütün dünyayı hayrete düşürmüştür.”

Tan 7 Ağustos 1945

“Şehirleri yerinden sarsacak bomba” manşeti ile yayınlanan gazetenin birinci

sayfasında üç adet fotoğraf kullanılmıştır. Bunlardan biri savaş dışındaki bir konu ile

ilgiliyken, diğer ikisi Atom bombasının patlama anının fotoğrafı ve İngiliz Kralı VI‟ncı

George Augusta‟nın kruvazöründe Başkan Truman ile birlikte el sıkışırken görüldüğü

fotoğraftır.

Fotoğraf 63-64-65: 7 Ağustos 1945 tarihli Tan gazetesinin birinci sayfası,“İngiliz Kralı VI‟ncı George Augusta

Kruvazöründe Başkan Truman'la” ve “Bir Japon şehri Amerikan bombaları altında” fotoğraf altı yazılarıyla

yayınlanan fotoğraflar.

ABD Başkanı Truman‟ın atom bombası hakkında yaptığı açıklamaya geniş yer

verilmiş, konuşmasında özellikle: “Bu bomba ile silahlı kuvvetlerimize yeni ve bir inkılap

teşkil edecek bir tahrip kudreti ilave etmiş bulunuyoruz. Bu mütemadiyen artmakta olan bir

tahrip kudretidir. Bu bombalar halen şimdiki şekillerinde imal edilmektedir. Daha büyük bir

kudrete sahip başka bombalar da hazırlanmaktadır” (1945: 1) sözleri vurgulanmıştır. Birinci

sayfada yazan Zekeriya Sertel ülke gündemine ayırdığı yazısında “Köylü bu memleketin

vatandaşı değil midir?” sorusunu tartışmaya açmıştır.

İkinci sayfada üç adet fotoğraf kullanılmış, bunlardan ikisi Japon esirlerinin

kamplara gönderiliş süreci ile diğeri ise Molotof‟un fotoğrafıdır.

Fotoğraf 66-67-68: “Japon esirleri Iwo Jiwa‟danumumi kamplara götürülüyor”, “Amerikalılar Japon esirlerini

kamplara sevk ederlerken” ve “Molotof “fotoğraf altı yazılarıyla yayınlanan fotoğraflar

Üçüncü sayfada Kazım Sevinç ve Altın Çağ “Atom‟un parçalanmasından, Atomik

Bombaya doğru” başlıklı bir bölüm hazırlamış ve bombanın oluşum süreci anlatılmıştır. Aynı

zamanda da bomba üzerinde çalışan dört kişinin fotoğraflarına da burada yer verilmiştir.

Page 30: KARADENĠZ TEKNĠK ÜNĠVERSĠTESĠancak yayınladıkları fotoğraflar ve köe yazarları aracılığı ile kendi ideolojilerini yansıtabildiği bir dönemdir, Bu verilerden hareketle

II. Dünya Savaşı‟nın Cumhuriyet Ve Tan Gazetelerinde Temsili www.e-kiad.com

27

Fotoğraf 69: Atomik bombanın icadında çalışanlar (Kaliforniya Üniversitesi Profesörü Orland Lawrance,

Avusturyalı kadın fizikçi Dr. Lizi Meitner, New York Federal Bankası eski müdürü George Harrison ve Yüzbaşı

Thomas Perbee).

Cumhuriyet gazetesi dört sayfa olarak yayınlanmış, bunlardan bir buçuk sayfası ilan

ve reklamlara ayrılmıştır. Gazetenin tamamında on iki adet fotoğraf kullanılmış, bunlardan

beş adet fotoğraf savaşa dair haberler ile birlikte, diğerleri ilanlar ve reklamların içeriğine

dahil olarak yer almaktadır. Sadece II. Dünya Savaşı değil, aynı zamanda insanlık tarihi için

de büyük önem taşıyan Atom Bombasının, Amerika tarafından Japonya‟ya karşı

kullanılmasının ertesi günü, yayınında Cumhuriyet gazetesinin bombanın atılma anına veya

sonrasına dair bir fotoğraf yayınlamadığı, atom bombasının bakımı yapılırken çekilmiş bir

fotoğrafın yayınlanması dikkat çekici bulunmuştur.

Aynı gün, Tan gazetesinde tamamen Müttefikler'in bakış açısıyla okuyucuya

yansıtılmıştır. Kullanılan fotoğraflarda bu bombanın patlama anına dair bir adet fotoğrafa yer

verilmiş, iki müttefik ülkenin liderleri, İngiltere Kralı ve Amerikan Başkanı'nın el sıkışan

fotoğrafı yayınlanmıştır. Bunun yanı sıra Japon esirlerinin kamplara götürülüşü ve atom

bombasının üretim sürecinde yer alan kişilerin fotoğraflarına yer verilmiştir. Gazete dört sayfa

olarak yayınlanmış, bunlardan bir tanesi de ilanlara ayrılmıştır. Gazetedeki on fotoğraftan

dokuz tanesi savaşla ilgili olup bir tanesi farklı bir haberle ilgilidir.

Gazeteler Toplam

sayfa

sayısı

Savaşa dair

haberlerin sayfa

sayısı

Diğer haberlere

ayrılan sayfa

sayısı

Savaşa dair

fotoğraf

sayısı

Savaşa dair

diğer

görseller

Reklam-ilana

ayrılan sayfa

sayısı

Cumhuriyet 4 2 Yarım sayfa 5 1 harita 1.5

Tan 4 2.5 Yarım sayfa 9 1

Tablo 7: 7 Ağustos 1945 tarihli Cumhuriyet ve Tan gazeteleri

7 Ağustos 1945 tarihinde yayınlanan her iki gazete değerlendirildiğinde, Tan gazetesinin

savaşa dair haber ve köşe yazılarına daha çok yer ayırdığı, aynı zamanda savaşa dair daha çok

sayıda fotoğrafa yer verdiği saptanmaktadır. Yayınlarında atom bombasının yıkıcı gücünü,

etkisini vurgulayan her iki gazetenin de aynı yıkıcı etkiyi yansıtan fotoğraflara yer vermemesi

dikkat çekicidir. Cumhuriyet bombanın bakımı yapılırken çekilen bir adet fotoğraf, Tan üst

açıdan bombanın atılışı sırasında çekilen bir adet fotoğraf ve bu bombanın yapımında çalışan

dört kişinin portresini kullanmıştır. Görülmektedir ki, Tan atom bombasına yayınında daha

büyük önem vermiştir.

SONUÇ II. Dünya Savaşı‟nda Türk basınında gazeteler arasında sahip oldukları ideolojik

farklılıklar ve aralarında yaşadıkları tartışmalar nedeniyle seçilen Cumhuriyet ve Tan

gazeteleri, hükümetin tek haber kaynağı olarak belirlediği, Anadolu Ajansı‟nın verdiği

haberleri kullanarak, okuyucularına dünyadaki gelişmeleri yansıtmaktadır. Gazetelerde en

çok haritanın görsel olarak kullanıldığı, tek bir bakış açısı ve tek bir kaynaktan beslenen

Page 31: KARADENĠZ TEKNĠK ÜNĠVERSĠTESĠancak yayınladıkları fotoğraflar ve köe yazarları aracılığı ile kendi ideolojilerini yansıtabildiği bir dönemdir, Bu verilerden hareketle

Cilt/Vol: 3, Sayı/No:11, (2-31) Karadeniz Teknik Üniversitesi İletişim Araştırmaları Dergisi

28

gazetelerin yayınlarındaki farklılık zaman zaman yayınlanan fotoğraflarda ve köşe

yazarlarının makalelerinde kendisini göstermektedir.

Görülmektedir ki hükümetin denge politikası basında da kendini göstermekte, altı yıl

süren bu savaş süresince bu gazeteler, yayınlarında sadece ideolojik olarak yakınlık duyduğu

tarafı değil, her iki tarafın liderlerinin görüşlerine ve fotoğraflarına eşit boyutlarda yer

vermiştir. Gazetelerin ideolojisi ve savaşta kimden yana olduğu, köşe yazılarında ve

kullanılan fotoğrafta kendini hissettirmektedir. Belirlenen tarihlerde incelenen gazetelerden

Tan gazetesinin Cumhuriyet gazetesine oranla, II. Dünya Savaşı‟na dair haberlere daha çok

sayfa ayırdığı, aynı zamanda da daha çok fotoğraf kullandığı, hatta fotoğraflardan oluşan özel

sayfalar hazırladığı saptanmaktadır. Örneğin, 6 Haziran 1944 tarihinde Müttefikler'in

gerçekleştirdiği Normandiya Çıkarması'nın 7 Haziran‟da Cumhuriyet gazetesinde bir adet,

Tan gazetesinde ise on dört adet fotoğraf ile aktarıldığı görülmektedir.

Cumhuriyet gazetesinin Almanya‟ya duyduğu sempati, savaşta haklılığına dair köşe

yazarlarının yorumları ve seçilen fotoğraflarda kendini açıkça belli etmektedir. Örneğin 23

Haziran 1941 tarihli Cumhuriyet gazetesinde, 22 Haziran‟da Almanya‟nın Rusya‟ya

saldırması haberinde, üç yıl önce çekilen Alman ve Rus askerleri sigara içer ve sohbet

ederken gösteren fotoğraf kullanılmıştır. Böylece savaşın gerçek yüzüne dair fotoğraflar

yerine sıcakkanlı gösterilen Alman askerlerinin seçilmesi, onların saldırgan ya da savaşcıl

değil de barışçıl yanına vurgu yapılması bu siyasi görüşün neticesindedir.

Tan gazetesinin ise savaş süresince Rusya sempatizanı olduğu, Müttefikler'in yanında

yayın yaptığı bilinmektedir. Bu yaklaşımı kendisini en çok 1 Eylül 1939‟da Almanya‟nın

Polonya‟ya saldırma haberlerinin yayınlandığı 2 Eylül 1939 tarihinde kendisini

hissettirmektedir. Gerek haberlerde, gerekse fotoğraflarda Polonya‟nın askeri gücü ön plana

çıkarılmış ve Polonyalı askerler, uçak fabrikalarını gösteren üç adet fotoğraf kullanılmıştır.

Böylece Polonya‟nın askeri ve savaş ekipmanına yönelik gücü gösterilmekte, kamuoyu

yönlendirilmektedir. Gücün sahibi olarak Polonya sunulurken, Almanya‟ya dair hiçbir

fotoğrafa yer verilmemektedir. Medyada var olanın temsili kadar olmayana da anlamlar

yüklendiğinden hareketle, Almanya‟nın yok sayılması bir anlamda düşman olarak da

değersizliğine ve önemsizliğine vurgu yapmaktadır.

Gerek Cumhuriyet, gerekse Tan gazetesinde ele alınan tarihlerde yapılan taramada,

savaşın gerçek vahşetini, insanlık üzerindeki etkisini yansıtan fotoğraflara rastlanmamaktadır.

Atom bombası haberinin dilsel olarak yayınlanmasının yanında belki de bu facianın

yumuşatılmasına dair fotoğraflar koymayı tercih etmekte, örneğin, atom bombasının atıldığı 6

Ağustos 1945 tarihinin haberlerinin yayınlandığı, 7 Ağustos tarihli Cumhuriyet gazetesinde

bir adet bombanın bakımının yapılışını gösteren fotoğraf, Tan gazetesinde ise bir adet

gökyüzünden patlamayı gösteren fotoğrafın kullanıldığı görülmektedir. Böylece kamuoyu

görsel bilgilerden uzak kalmakta, haber metni ile yönlendirilmektedir.

Sonuç olarak, öncelikle çalışmada neyin inşa edildiğinden daha çok, nasıl inşa

edildiğine ulaşmak amaçlanmaktadır. Çalışmadan çıkan sonuçlar genellendiğinde,

görülmektedir ki, var olanın anlamının olduğu gibi, mevcut bulunmamanın da bir anlamı

bulunmaktadır. Savaşın bazı bölümlerinin dışarıda bırakılması onların öneminin az olduğu

dahil edilenlerin daha önemli olduğu görüşünü kamuoyuna iletirken, bazen de var olan

gerçekliği gizlemek yada etkisini hafifletmek amacıyla kullanılmaktadır. Bütün bunların

belirleyicisi de, basına bir propaganda aracı olarak bakıldığında, dünya ve ülke siyasetinden

ne yönde etkilendiği bunu yayınlarına nasıl aktardığı ve elbette kamuoyunu nasıl manipüle

ettiğidir. Tüm bu süreçte de, basın organlarının bu süreçten nasıl etkilendiği bir başka önemli

sorunsaldır.

Bazen siyasiler bazen medya patronları tarafından uygulanan yönlendirmeler, sansür ve

baskı neticesinde yayın organı yayın hayatına devam etmek adına bazen bu baskılara boyun

eğme durumunda kalmaktadır. Bu noktada belki de, son söz olarak geçmişten günümüze, her

Page 32: KARADENĠZ TEKNĠK ÜNĠVERSĠTESĠancak yayınladıkları fotoğraflar ve köe yazarları aracılığı ile kendi ideolojilerini yansıtabildiği bir dönemdir, Bu verilerden hareketle

II. Dünya Savaşı‟nın Cumhuriyet Ve Tan Gazetelerinde Temsili www.e-kiad.com

29

türlü ideolojik görüşe sahip yönetimler tarafından, basına yönelik baskı, ceza ve sansürün

boyut veya şekil değiştirmekle birlikte devam ettiğinden hareketle, basın çalışanları için belki

de tarihten ders alınacağı, tarafsız ve gerçek haberin kamuoyuna ulaştırılacağı yayınların

yapılması ümit edilmektedir. Diğer yandan da, çalışmanın yeni analizler için örnek teşkil

edeceği düşünülmektedir.

KAYNAKÇA

Alan Ü. “Devlet şirket olursa basın ne olur?”http://www.birgun.net/haber-detay/devlet-sirket-

olursa-basin-ne-olur-79511.html (Erişim tarihi: 18.3.2015).

Atay F. R. Hitler‟in Doğum günü. (20 Nisan 1939), Ulus Gazetesi.

Aydemir Ş. S. (1985). İkinci Adam. İstanbul: Remzi Kitabevi.

Biner E. (2008). II. Dünya Savaşı Döneminde Türk Basınının İngiltere’ye

Bakışı.Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi. İstanbul: İstanbul Üniversitesi Atatürk İlkeleri ve

İnkılap Tarihi Enstitüsü.

Ekinci N. (1997). İkinci Dünya Savaşından Sonra Türkiye’de Çok Partili Düzene Geçişte Dış

Etkiler. İstanbul: Toplumsal Dönüşüm Yayınları.

Hale W. (2003). Türk Dış Politikası 1774-2000. (Çev. Petek Demir), İstanbul:Mozaik

Yayınları.

Hitler A. (1994). Kavgam. İstanbul: Toker Yayınları.

Karaca E. (1994). Cumhuriyet Olayı. İstanbul:Altın Kitaplar.

Koçak C. (2009). Geçmişiniz İtinayla Temizlenir. İstanbul: İletişim Yayınları.

Koçak C. (1986). İkinci Dünya Savaşı ve Türk Basını. Tarih ve Toplum. Kasım, s.35.

Koloğlu O. (1992). Osmanlı’dan günümüze Türkiye’de Basın. İstanbul: İletişim Yayınları.

Manka A. G. (2008). Anadolu Ajansı ve II. Dünya Savaşı. Ankara: Gazi Üniversitesi İletişim

Fakültesi Basımevi.

Oral F. S. (1968). Türk Basın Tarihi. Ankara: Doğuş Matbaacılık.

Sadak N. Türk Gençliğinin Heyecanlı Gösterisine Hayran Kalmıştır. (7 Aralık 1945). Akşam

Gazetesi.

Sertel S. (1969). Roman Gibi. İstanbul: Ant Yayınları.

Sertel Z. (1977). Hatırladıklarım. İstanbul: Gözlem Yayınları.

Seydi S. (2006). 1939-1945 Zor Yıllar. Ankara: Asil Yayın Dağıtım.

Topuz H. (2003). Türk Basın Tarihi. İstanbul: Remzi Kitabevi.

Weisband E. (1974). İkinci Dünya Savaşı’nda İnönü’nün Dış Politikası. (Çev. M. Ali

Kayabal). İstanbul: Milliyet Yayınları.

Yalçın H. C. Kalkın Ey... Ehli Vatan!, (3 Aralık 1945) Tanin Gazetesi.

TABLOLAR

Biner E. (2008). II. Dünya Savaşı Döneminde Türk Basınının İngiltere’ye Bakışı,

Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi. İstanbul: İstanbul Üniversitesi Atatürk İlkeleri ve

İnkılap Tarihi Enstitüsü Weisband E. (1974). İkinci Dünya Savaşı’nda İnönü’nün Dış

Politikası. (Çev. M. Ali Kayabal). İstanbul: Milliyet Yayınları.

Tablo3: Koçak C. (2009). Geçmişiniz İtinayla Temizlenir. İstanbul: İletişim Yayınları.

FOTOĞRAFLAR

Fotoğraf 1: 2 Eylül 1939 tarihli Cumhuriyet Gazetesi

Fotoğraf 2: 2 Eylül 1939 tarihli Cumhuriyet Gazetesi

Fotoğraf 3: 2 Eylül 1939 tarihli Cumhuriyet Gazetesi

Fotoğraf 4: 2 Eylül 1939 tarihli Cumhuriyet Gazetesi

Fotoğraf 5: 2 Eylül 1939 tarihli Cumhuriyet Gazetesi

Page 33: KARADENĠZ TEKNĠK ÜNĠVERSĠTESĠancak yayınladıkları fotoğraflar ve köe yazarları aracılığı ile kendi ideolojilerini yansıtabildiği bir dönemdir, Bu verilerden hareketle

Cilt/Vol: 3, Sayı/No:11, (2-31) Karadeniz Teknik Üniversitesi İletişim Araştırmaları Dergisi

30

Fotoğraf 6: 2 Eylül 1939 tarihli Cumhuriyet Gazetesi

Fotoğraf 7: 2 Eylül 1939 tarihli Tan Gazetesi

Fotoğraf 8: 2 Eylül 1939 tarihli Tan Gazetesi

Fotoğraf 9: 2 Eylül 1939 tarihli Tan Gazetesi

Fotoğraf 10: 2 Eylül 1939 tarihli Tan Gazetesi

Fotoğraf 11: 2 Eylül 1939 tarihli Tan Gazetesi

Fotoğraf 12: 2 Eylül 1939 tarihli Tan Gazetesi

Fotoğraf 13: 2 Eylül 1939 tarihli Tan Gazetesi

Fotoğraf 14: 2 Eylül 1939 tarihli Tan Gazetesi

Fotoğraf 15: 2 Eylül 1939 tarihli Tan Gazetesi

Fotoğraf 16: 2 Eylül 1939 tarihli Tan Gazetesi

Fotoğraf 17: 2 Eylül 1939 tarihli Tan Gazetesi

Fotoğraf 18: 2 Eylül 1939 tarihli Tan Gazetesi

Fotoğraf 19: 2 Eylül 1939 tarihli Tan Gazetesi

Fotoğraf 20: 2 Eylül 1939 tarihli Tan Gazetesi

Fotoğraf 21: 2 Eylül 1939 tarihli Tan Gazetesi

Fotoğraf 22: 2 Eylül 1939 tarihli Tan Gazetesi

Fotoğraf 23: 2 Eylül 1939 tarihli Tan Gazetesi

Fotoğraf 24: 23 Haziran 1941 tarihli Cumhuriyet Gazetesi

Fotoğraf 25: 23 Haziran 1941 tarihli Cumhuriyet Gazetesi

Fotoğraf 26: 23 Haziran 1941 tarihli Cumhuriyet Gazetesi

Fotoğraf 27: 23 Haziran 1941 tarihli Cumhuriyet Gazetesi

Fotoğraf 28: 23 Haziran 1941 tarihli Cumhuriyet Gazetesi

Fotoğraf 29: 23 Haziran 1941 tarihli Cumhuriyet Gazetesi

Fotoğraf 30: 23 Haziran 1941 tarihli Cumhuriyet Gazetesi

Fotoğraf 31: 23 Haziran 1941 tarihli Tan Gazetesi

Fotoğraf 32: 23 Haziran 1941 tarihli Tan Gazetesi

Fotoğraf 33: 23 Haziran 1941 tarihli Tan Gazetesi

Fotoğraf 34: 23 Haziran 1941 tarihli Tan Gazetesi

Fotoğraf 35: 7 Haziran 1944 tarihli Cumhuriyet Gazetesi

Fotoğraf 36: 7 Haziran 1944 tarihli Cumhuriyet Gazetesi

Fotoğraf 37: 7 Haziran 1944 tarihli Cumhuriyet Gazetesi

Fotoğraf 38: 7 Haziran 1944 tarihli Cumhuriyet Gazetesi

Fotoğraf 39: 7 Haziran 1944 tarihli Cumhuriyet Gazetesi

Fotoğraf 40: 7 Haziran 1944 tarihli Tan Gazetesi

Fotoğraf 41: 7 Haziran 1944 tarihli Tan Gazetesi

Fotoğraf 42: 7 Haziran 1944 tarihli Tan Gazetesi

Fotoğraf 43: 7 Haziran 1944 tarihli Tan Gazetesi

Fotoğraf 44: 7 Haziran 1944 tarihli Tan Gazetesi

Fotoğraf 45: 7 Haziran 1944 tarihli Tan Gazetesi

Fotoğraf 46: 7 Haziran 1944 tarihli Tan Gazetesi

Fotoğraf 47: 7 Haziran 1944 tarihli Tan Gazetesi

Fotoğraf 48: 7 Haziran 1944 tarihli Tan Gazetesi

Fotoğraf 49: 7 Haziran 1944 tarihli Tan Gazetesi

Fotoğraf 51: 7 Haziran 1944 tarihli Tan Gazetesi

Fotoğraf 52: 7 Haziran 1944 tarihli Tan Gazetesi

Fotoğraf 54: 7 Haziran 1944 tarihli Tan Gazetesi

Fotoğraf 55: 7 Haziran 1944 tarihli Tan Gazetesi

Fotoğraf 56: 7 Haziran 1944 tarihli Tan Gazetesi

Fotoğraf 57: 7 Haziran 1944 tarihli Tan Gazetesi

Page 34: KARADENĠZ TEKNĠK ÜNĠVERSĠTESĠancak yayınladıkları fotoğraflar ve köe yazarları aracılığı ile kendi ideolojilerini yansıtabildiği bir dönemdir, Bu verilerden hareketle

II. Dünya Savaşı‟nın Cumhuriyet Ve Tan Gazetelerinde Temsili www.e-kiad.com

31

Fotoğraf 58: 7 Ağustos 1945 tarihli Cumhuriyet Gazetesi

Fotoğraf 59: 7 Ağustos 1945 tarihli Cumhuriyet Gazetesi

Fotoğraf 60: 7 Ağustos 1945 tarihli Cumhuriyet Gazetesi

Fotoğraf 61: 7 Ağustos 1945 tarihli Cumhuriyet Gazetesi

Fotoğraf 62: 7 Ağustos 1945 tarihli Cumhuriyet Gazetesi

Fotoğraf 63: 7 Ağustos 1945 tarihli Tan Gazetesi

Fotoğraf 64: 7 Ağustos 1945 tarihli Tan Gazetesi

Fotoğraf 65: 7 Ağustos 1945 tarihli Tan Gazetesi

Fotoğraf 66: 7 Ağustos 1945 tarihli Tan Gazetesi

Fotoğraf 67: 7 Ağustos 1945 tarihli Tan Gazetesi

Fotoğraf 68: 7 Ağustos 1945 tarihli Tan Gazetesi

Fotoğraf 69: 7 Ağustos 1945 tarihli Tan Gazetesi

Page 35: KARADENĠZ TEKNĠK ÜNĠVERSĠTESĠancak yayınladıkları fotoğraflar ve köe yazarları aracılığı ile kendi ideolojilerini yansıtabildiği bir dönemdir, Bu verilerden hareketle

Cilt / Vol: 3 Sayı / No :11 Ocak / January :2016

ISSN: 2146-3212

Y KUġAĞININ ĠLETĠġĠM SORUNLARININ ANALĠZĠ VE ÇÖZÜM ÖNERĠLERĠ:

SÜLEYMAN DEMĠREL ÜNĠVERSĠTESĠ ISPARTA MESLEK YÜKSEKOKULU

ÖRNEĞĠ

Pınar GÖKTAġ1

Öz

Bu çalışmada 1980-1999 arası doğanları içeren Y kuşağının iletişim sorunları ele

alınmıştır. Süleyman Demirel Üniversitesi Isparta Meslek Yüksekokulu‟nda öğrenim gören

öğrencilerin görüşlerine göre bu sorunlar “Beyin Fırtınası” yöntemiyle belirlenmiş ve “Balık

Kılçığı Diyagramı”yla analiz edilmiştir. İletişim sorunları aile, arkadaş, üniversite, sosyal

medya ve toplum olarak sınıflandırılmıştır. “Neden Nasıl Ağaç Diyagramı” aracılığıyla

çözüm önerileri sunulmuştur. Türkiye‟nin geleceği ve sürekliliği için bu grubun iletişim

problemlerine değinilmesi önem taşımaktadır.

Anahtar Kelimeler: Y Kuşağı, İletişim, İletişim Sorunları, Balık Kılçığı Diyagramı,

Ağaç Diyagramı

ANALYSIS OF GENERATION Y OF COMMUNICATION PROBLEMS AND

SOLUTION PROPOSALS: A CASE STUDY OF SULEYMAN DEMĠREL

UNIVERSITY ISPARTA VOCATIONAL HIGH SCHOOL

Abstract

As part of this research, communication problems were researched for the Y

Generation who was born between 1980-1999. These problems have been identified with

brain storming method and that have been analysed with fishbone diagram according to

studens‟ view of Süleyman Demirel University Isparta Vocational High School.

Communication problems are classified as family, friends, university, social media and

community. Solution proposals have been presented by why-how tree diagram. Addressing

this group‟s communication problems is important for Turkey‟s future and continuity.

Key Words: Y Generation, Communication, Communication Problems, Fishbone

Diagram, Tree Diagram

GĠRĠġ

İnsanlar toplumda başkalarıyla bir arada yaşayabilmek, onları anlayabilmek

etkileyebilmek ve kendilerini anlatabilmek için iletişime ihtiyaç duymaktadır (Gürgen,

1997:9). İletişim bireyin “bilgi üretme, aktarma ve anlamlandırma süreci” olarak

tanımlanabilmektedir (Dökmen, 1998:19). Toplumsallığın en önemli gereksinimlerinden biri

olan iletişim, doğru kurulamadığı takdirde çeşitli sorunlarla karşı karşıya kalınmaktadır.

Türk toplumunun önemli bir kısmını oluşturan gençler arasında da çeşitli sebeplerden

dolayı iletişim sorunları görülmektedir. Yapılan araştırmalara göre lise ve üniversite

1 Yrd. Doç.Dr. Süleyman Demirel Üniversitesi Isparta Meslek Yüksekokulu, Yönetim ve Organizasyon Bölümü,

[email protected].

Page 36: KARADENĠZ TEKNĠK ÜNĠVERSĠTESĠancak yayınladıkları fotoğraflar ve köe yazarları aracılığı ile kendi ideolojilerini yansıtabildiği bir dönemdir, Bu verilerden hareketle

Cilt/Vol: 3, Sayı/No:11, (32-50) Karadeniz Teknik Üniversitesi İletişim Araştırmaları Dergisi

33

öğrencilerinin iletişimle ilgili sorunlarının fazla olduğu bilinmektedir. Bu sorunlardan bazıları

şunlardır: Üniversite yönetimi ve öğrenci arasındaki iletişim eksikliği, kişilik özellikleri,

öğretim elemanlarının tutumu, ilgisizliği, anlayışsızlığı, akademik ve psikolojik danışmanlık

hizmetinin verilmemesi, adil davranılmaması, öğrenciye saygı gösterilmemesi, ayrımcılık

yapılması, baskı kurulması, aile içi yabancılaşma, anne-oğul, baba-kız ya da çocuklar arası

gruplaşma eğilimi, demokratik iletişimin eksikliği, şiddet, öfkelenme, karşı cinsle arkadaşlık

kurma sorunu, sosyal ilişkileri idare etme sorunu, gençlerin topluluk içinde konuşamaması,

sıkılması veya aşırı heyecanlanmasıdır (Bayram, 1992; Çakmak, 1995; Deryakulu, 1992;

Deveci, 1996; Erdoğan, 1990; Erdoğan vd., 2005; Ergene, 2012; Ergün, 2001; Gökcan, 2006;

Özer, 1999; Özgüven, 1992; Keçeci ve Taşocak, 2009; Kılıç, 1987; Şahin vd., 2009;

Yeşilyaprak, 1986).

İletişim sorunlarının çözümü, öncelikle sorunu yaşayan gençlerin yaşadıklarını açık ve

net olarak ifade etmelerine bağlıdır. Dünyada sayıları 2,2 milyara ulaşan, Türkiye‟de de nüfus

sayım sonuçları ve TÜİK (2015) verilerine göre sayıları 25 milyonu geçmekte olan Y

kuşağının kendi bakış açılarından hareketle iletişim problemlerinin tespit edilmesi ve önerileri

neticesinde sorunların giderilmesi açısından yapılan bu çalışmanın Türkiye‟nin geleceği ve

sürekliliği için önem taşıdığı düşünülmektedir. Araştırmanın amacı, dünyanın en kalabalık

kuşağı olan 1980 ile 1999 yılları arasında doğanları kapsayan Y kuşağında yer alan üniversite

öğrencilerinin iletişim sorunlarının neler olduğunu ortaya koymak ve bu sorunların nasıl

çözülebileceğine ilişkin öneriler geliştirmektir. Bu doğrultuda araştırmada “Y kuşağında yer

alan üniversite öğrencilerinin iletişim sorunları nelerdir?” sorusuna yanıt aranmış ve öneriler

geliştirilmiştir. Çalışmada Y kuşağının ele alınmasının sebebi, toplumun devamlılığının

sağlanması açısından gençlerin aynı zamanda stratejik bir olgu olarak karşımıza çıkmasıdır.

Bu bağlamda, Y kuşağının iletişim problemlerine değinilmesi ve çözüm önerileri

üretilmesiyle, bu çalışmanın gerek kuşaklararası bilgi aktarımında gerekse de kuşak

çatışmasının azalmasında ve toplumsal refahın gelişmesi hususunda yararlı olacağı

düşünülmektedir. Dolayısıyla Y kuşağı toplumların geleceği için önemli bir kaynak ve

potansiyel olarak görülmekte ve bu kuşak ne kadar doğru ele alınır ve yönlendirilirse

toplumlar da geleceğe daha fazla umutla bakmaya başlayacaktır.

2. Literatür AraĢtırması

2.1. KuĢak Kavramı ve Y KuĢağı

“Kuşak” kelimesini Türk Dil Kurumu, “İnsanlık tarihinin başlangıcından günümüze

kadar olan süreç içerisinde hemen hemen aynı yıllarda doğmuş, aynı dönemin koşullarını,

dolayısıyla birbirine benzer problemleri, yazgıları yaşamış, benzer ödevlerle sorumlu olmuş

kişilerin topluluğu” olarak tanımlamıştır (www.tdk.gov.tr). Kuşaklar; Sessiz Kuşak, Patlama

Kuşağı, X, Y ve Z kuşağı olarak sınıflandırılmaktadır. Bu şekilde sınıflandırılmalarında o

dönemde yaşanan önemli toplumsal ve politik olayların etkisi bulunmaktadır. Ancak hangi

önemli olayların kişilere ya da toplumlara daha çok etki ettiği belli olmadığı için, özellikle

kuşak sınıflandırmalarında tarih aralıkları konusunda farklılıklar görülmektedir (Yiğit,

2010:4-5). Örneğin, Y kuşağının doğum yılı en alt limit olarak Senbir (2004)‟e göre 1977 yılı

olabilirken, en üst limit ise Howe ve Strauss (2007)‟a göre 2005 yılına kadar çıkabilmektedir.

Bu çalışmada kuşak sınıflandırılması genel kanı biçiminde değerlendirilmiş olup, 1980-1999

arası doğumlular Y kuşağı olarak ele alınmıştır (Kyles, 2005:54).

Türkiye‟de Y kuşağı “80 Sonrası Kuşak” olarak ifade edilmektedir (Senbir, 2004:25).

Farklı kaynaklarda ise “Milenyum Kuşağı (Milennials), Gelecek Kuşak (Nexters), www

Kuşağı (Generation www), Dijital Kuşak (The Digital Generation), E Kuşağı (Genaration E),

Page 37: KARADENĠZ TEKNĠK ÜNĠVERSĠTESĠancak yayınladıkları fotoğraflar ve köe yazarları aracılığı ile kendi ideolojilerini yansıtabildiği bir dönemdir, Bu verilerden hareketle

Y Kuşağının İletişim Sorunlarının.... www.ekiad.com

34

Eko Nesil (Echo Boomers), N kuşağı (N Gens), Net Kuşağı” olarak da isimlendirilmektedir

(Kersten, 2002; Martin, 2005: 40; The National Oceanographic and Atmospheric Association

Office of Diversity, 2006; Tolbize, 2008:4). Bu şekilde isimlendirilmelerinin nedeni, onların

gelişimleri üzerinde önemli bir etkisi olan “bilişim devrimi” ve internetin yayılmaya

başlamasıdır (Schewe ve Meredith, 2004:54).

Senbir (2004), tarafından bireysel rahat ve kureselleşmeye başlayan dunyanın

çocukları olarak tanımlanan Y kuşağının özellikleri farklı yazarlara göre şu şekilde

sıralanmaktadır; Uz (2013)‟a göre, yaratıcı, özgürlüğüne düşkün, değişime odaklı, inatçı,

dijital ve sanal dünyada rahat eden ve bireyseldir. Saymaz (2004)‟a göre, teknolojiyle dost,

sabırsız, hızlı ve girişimci, bürokrasiden nefret eden bir kuşaktır. ICT Summit Eurasia Bilişim

Zirvesi „11‟de konuşmacı olan sosyal araştırmacı Michael McQueen‟e göre, Y kuşağı esnek ,

uyum yeteneği yuksek , iyi eğitimli, sosyal farkındalık sahibi, cesaretli, haklarını bilen,

otoriteyi sorgulayan, ilgisiz veya adaletsiz olan ile mücadele eden , topluluk olma ve ait olma

bilinci ve arzusunda olan bir kuşaktır. Kuran (2013)‟a göre, bağımsız, açık sözlü, kuşkucu,

imajı önemseyen, teknoloji meraklısı, kolay öğrenen ve aynı anda birden fazla işi yapabilen

bir nesildir. Raines (2002)‟e göre bu kuşak, sosyal, iyimser, yetenekli, iyi eğitimli, ortak

işbirlikçi, açık görüşlü, etkili ve başarı odaklı olarak tanımlanmaktadır. Ayrıca Y kuşağı

bireyleri lider karakterine sahip olmakla beraber kariyerlerinde ilerlemek ve en iyi olmak

istemektedir (Yelkikalan ve Altın, 2010:15). Bu kuşak, iş hayatında, yöneticilerinin onlarla

iletişim kurmasını ve katkılarını önemsemelerini beklemektedir. Eğer ki, değerli olduklarını

hissetmezlerse katkı yapmayı bırakacaklardır. Onları ödüllendirmenin yolu ise dışsal değil,

içsel yolla olmalıdır (Kyles, 2005:54).

Zamansal ve küresel değişiklikler sebebiyle Y kuşağının davranış ve düşüncelerinde

diğer kuşaklara göre farklılıklar bulunmaktadır. Örneğin, radyo 38 yılda 50 milyon satış

yaparken, sadece iPad ürününün 3 günde 600 bin satışa ulaşması, bir gün öncesinde 300

milyardan fazla e-posta gönderilmesi, bu farklılığı göstermektedir. Yani, kuşaklar arası

bilgiye ulaşma teknikleri değişmektedir. Youth Media tarafından yapılan araştırmaya göre Y

kuşağı günde ortalama 4 saat sosyal medyada çevrimiçi olurken, aynı anda dizi izlemekte,

yine aynı anda arkadaşları ile de mesajlaşabilmekte olup kendi aralarında kısaltılmış formlar

aracılığıyla iletişimlerini hızlandırmaktadır. Bu bağlamda Facebook, Twitter ve „Wiki-pedia-

leaks‟ gibi bilgi edinme ortamlarından yararlanmaktadırlar (ESM, 2012).

2.2. ĠletiĢim Kavramı ve Y KuĢağı

İletişim kavramı çok farklı anlamlarda kullanılmakla birlikte tek ve geçerli bir

tanımını yapabilmek güçtür (Gürgen, 1997:9). Latince “ortaklaşa, müşterek” anlamına gelen

“communis” sözcüğünden türetilen “communication” sözcüğüne karşılık gelen iletişim

kavramı, iki veya daha fazla birey arasında duygu, düşünce, bilgi ve becerilerin paylaşıldığı

anlamları ortak kılma süreci olarak tanımlanmaktadır (Yalın, 2012:12). İletişim, tarafların

hangi ortamlarda, hangi kanallar aracılığıyla mesajları gönderdikleri, araç kullanıp

kullanmamaları, gönderen ve alıcının konumları, sayıları, iletişimin amacı gibi özelliklere

göre çeşitli türlere ayrılmaktadır. Hangi ortamda hangi kanallar aracılığıyla iletişim

yapılmasına göre sözlü iletişim, sözsüz iletişim ve yazılı iletişim olarak; iletiyi gönderen ve

alan tarafın aynı ortamda bulunup bulunmadığına göre yüz yüze iletişim ve uzaktan iletişim

olarak; iletişimin göze, kulağa ve hem göze hem kulağa seslenmesine göre görsel iletişim,

işitsel iletişim, görsel ve işitsel iletişim olarak gruplandırılmaktadır (Aziz, 2010:43-48).

Ayrıca son zamanlarda giderek önemi artan elektronik iletişim de iletişim türü olarak ele

alınmaktadır (Tutar, 2009:87).

Page 38: KARADENĠZ TEKNĠK ÜNĠVERSĠTESĠancak yayınladıkları fotoğraflar ve köe yazarları aracılığı ile kendi ideolojilerini yansıtabildiği bir dönemdir, Bu verilerden hareketle

Cilt/Vol: 3, Sayı/No:11, (32-50) Karadeniz Teknik Üniversitesi İletişim Araştırmaları Dergisi

35

Y kuşağının çeşitli özellikleri, başta medya ve iletişim olmak üzere birçok sektörü

yeniden biçimlendirmektedir. Bu özellikler Özer (2011)‟e göre şunlardır: Y kuşağı, iddialı,

hızlı düşünebilen, hedef odaklı, özgürlüklerine düşkün, teknolojiye tutkun, otoriteye meydan

okumayı seven, sabırsız, sorgulayan, az zamanda iyi iş çıkarmaya odaklı olan, kendilerini

seven, güvenen, değer veren, bireysel tavır sergileyen, yüksek performans gösteren, kendi

işlerini yapmayı isteyen, iş hayatından beklentileri yüksek olan, sorumluluk almaktan

hoşlanan, çalışma arkadaşlarına göre daha hızlı ve daha verimli çalışmayı hedefleyen, sürekli

öğrenmeye açık, adaptasyon becerileri yüksek olan, arkadaşlarının tavsiyelerine ve

paylaşımlarına duyarlı, hayatı online yaşayan, alışverişten önce bloglar ve çevrimiçi sözlükler

aracılığıyla sosyal medyayı takip eden, internet üzerinden alışverişi aktif olarak kullanan,

hayatlarını sosyal medya kanallarında paylaşmayı seven, sanal görüşmeyi tercih eden ve

esneklik, özgürlük ve bireysel karar alma eğilimleriyle önceki kuşaklardan farklıdır. Spora,

hobilere ve sosyalleşmeye zaman ayırdıkları için tematik ve uzman dergiciliğini, basılı

gazeteler yerine tercih etmektedirler. Ayrıca internetten müzik paylaşımı yapmakta ve kitap

almak yerine e-kitap indirmektedirler. Yani, genç, akıllı, özgürlüklerine düşkün ve teknoloji

tutkunu olarak tanımlanan Y kuşağının internet ve çok kanallı televizyon ile birlikte büyümüş

olmaları sebebiyle, günlerinin yaklaşık 15 saatini medya ve iletişim teknolojileri ile etkileşim

halinde geçirdikleri, mobil ya da yüz yüze görüşme dışında sanal görüşmeyi de tercih

ettikleri söylenebilmektedir (Özer, 2011). Ayrıca bu kuşak mensupları, iletişim teknoloji

becerilerini görevlerini ilerletmede ve sonuçlar elde etmede kullanmakta olup, internet

teknolojisinden yararlanarak otoriter bir yönetim tarzını ortadan kaldırmakta ve esnek bir

çalışma ortamı yaratmaktadırlar (Akdemir vd., 2013:18).

Refah düzeyinin yüksek, iletişim ve bilgi teknolojilerinin gelişmiş olduğu bir dönemde

dünyaya gelen Y kuşağı, medya kanalları ile pazarlamada hedef grup haline gelmiş ve dünya

ile iletişimleri doğdukları günden itibaren başlamıştır. Bu yüzden Y kuşağı için iletişimin yeri

oldukça önemlidir. Onlar eğlence, iş ve sosyal aktivitelerin hepsini iç içe yaşamakta, çeşitlilik

ile büyüdüklerinden, insanlar arasındaki etnik farklılıkları dikkate almamaktadırlar (İşçimen,

2012:10). Y kuşağının mensupları, ilişkilere önem verdiklerinden, ilişkileri geliştirmek ve

sosyalleşmek için de buna vakit ayırmak istemektedirler (Keleş, 2011:131). Dijital olanaklar

ve küreselleşme çerçevesinde, televizyondan ziyade interneti geliştiren, şekillendiren bir

kuşak olduğundan dolayı, “iletişim, kişisel özgürlük, hak” gibi kavramlar bu kuşağın en

büyük değerlerini oluşturmaktadır. Özellikle Facebook, Youtube, Myspace gibi birçok sosyal

medya araçları, Y kuşağının icadı olarak karşımıza çıkmaktadır (Uz, 2013). McQueen‟e göre

Facebook ve Twitter gibi ağların bu kadar hayatımıza hakim olmasının nedenleri arasında bu

kuşağın değişime ayak uydurması, inovatif ve teknolojiyle iç içe olması yatmaktadır. Bundan

dolayı onlar tüm dünyayla ve insanlarla doğal bir etkileşimde bulunmaktadırlar (Güler, 2011).

Yapılan pek çok araştırmada, üniversite öğrencilerinin sosyal ağları etkin olarak

kullandıkları görülmektedir. Bu konuyla ilgili bir çalışmada, üniversite öğrencilerinin sosyal

ağları eğitim amaçlı kullanıp kullanmadıkları sorgulanmıştır. Buna göre öğrenciler, “okul

proje/ödevleriyle ilgili araştırma yapmak” için sosyal ağları %71,9 oranında, “eğitim amaçlı

grupları ve etkinlikleri inceleme” amaçlı ise %81,3 oranında kullanmaktadır. Ayrıca, “güncel,

farklı bilgiler ve düşüncelerle karşılaşmak” için sosyal ağ kullanım oranının ise %89‟a

ulaştığı görülmektedir (Akyazı ve Ünal, 2013:19-20). Tüm bunlar da göstermektedir ki, Y

kuşağının bir numaralı iletişim aracı internettir. Çoğu işlerini internet veya mobil platformlar

üzerinden yapan bu kuşağa ulaşmanın önemli yollarından biri internet ve sosyal medyayı aktif

kullanmaktan geçmektedir (Yüzbaşıoğlu, 2012).

Page 39: KARADENĠZ TEKNĠK ÜNĠVERSĠTESĠancak yayınladıkları fotoğraflar ve köe yazarları aracılığı ile kendi ideolojilerini yansıtabildiği bir dönemdir, Bu verilerden hareketle

Y Kuşağının İletişim Sorunlarının.... www.ekiad.com

36

Y kuşağının tutum, davranış ve becerileri; aile, arkadaş, okul ve kitle iletişim

aracılığıyla şekillenmektedir. Bu yüzden Y kuşağının ürün ve yaşam tarzı seçimlerinde medya

araçları, televizyon, internet ve dergi olarak çeşitlenmektedir (Savaş, 2010:65). Deloitte

Eğitim Vakfı tarafından, Türkiye de dahil olmak üzere toplamda 17 ülkede gerçekleştirilen “Y

Kuşağı İnovasyon Araştırması” da bunları doğrular niteliktedir. Araştırma raporuna göre Y

kuşağı teknolojiyi yakından takip etmekte, takım çalışmasına değer vermekte, ailelerini ön

planda tutmakta ve işin başarısının sadece finansal başarı ile değil farklı kriterlerle de

ölçülmesi gerektiğine inanmaktadır. Bu kuşak teknoloji ile büyümüş ve işlerini daha iyi

yapabilmek için teknolojiyi sonuna kadar kullanmaktadır. Blackberry, laptop, mobil telefon

gibi pek çok teknolojik cihazı günün 24 saati aktif olarak kullanabilmektedir. Yüz yüze

görüşmekten ziyade, daha çok e-posta ve SMS yolu ile iletişim kurmayı tercih etmekte ve

geleneksel sunum teknikleri yerine webinar gibi online teknolojileri benimsemektedir

(Brown, 2013). Deloitte tarafından hazırlanan raporda, araştırma bulgularının başka araştırma

bulguları ile de desteklendiği belirtilmiştir. Bu bağlamda 18-28 yaş altı, üniversite

eğitimlilerin yüzde 92‟si kişisel bilgisayar sahibidir. Katılımcıların yüzde 30‟unun bilgisayarı

24 saat internete bağlı iken, yüzde 52‟si de günde 3 ve daha fazla saatini internette

geçirmektedir. Yüzde 88‟inin facebook, yüzde 57‟sinin twitter hesabı, yüzde 10‟unun blogu

bulunmaktadır. Yüzde 28‟i televizyondan, yüzde 21‟i gazeteden aldığı haberi güvenilir

bulurken, yüzde 43‟ü ise internet üzerinden aldığı haberi güvenilir bulmaktadır. İnovatif

açıdan değerlendirilecek olursa Y Kuşağı‟nın %63‟ü kendilerini yenilikçi olarak görmektedir

(16 ülke %62, Türkiye %63). Bir organizasyonun inovatif olarak düşünülmesi için gerekli üç

ana etmeni ise: Düzenli öğrenimi teşvik etme (%49), çalışanlara kendilerini eğitme, ilgi

alanlarına ve yeni fikir araştırmalarına adamaları için boş zaman yaratma (%42) ve fikir

üretimini ve yaratıcılığı teşvik etme ve ödüllendirme (%42) olarak ortaya konmuştur. Türk Y

kuşağı, inovasyonun önündeki en büyük engelleri zayıf liderlik, zayıf yönetim ve vizyon

eksikliği olarak görmektedir (Brown, 2013). TÜİK (2014) tarafından yayınlanan rapora göre

de, Türkiye‟de gençlerin (16-24 yaş grubu) 2013 yılında internet kullanım oranı %68,7‟dir.

Bu oran genç erkeklerde %80,1 iken, genç kadınlarda %57,5‟tir. Aynı yaş grubundaki

gençlerin bilgisayar kullanım oranı %70,6‟dır. Genç erkeklerde bu oran %82 iken, genç

kadınlarda ise %59,5‟tir. Bu rakamlar teknolojinin Y kuşağı için hayatlarının vazgeçilmezi

haline geldiğini göstermektedir (TÜİK, 2014).

Okulda ve evde teknolojiyle büyüyen Y kuşağının, ailelerine göre daha rahat oldukları

ileri sürülmektedir (Alch, 2000:42). Diğer kuşaklar ile kıyaslandığında daha az televizyon

izledikleri görülmekte, müzik, alışveriş, spor ve televizyon önceki kuşaklara göre daha az

ilgilerini çekmektedir (Deneçli ve Deneçli, 2012/2). Televizyonun aksine internet üzerinde

kontrolleri bulunmaktadır. Telekomünikasyondaki devrimin küresel etkileşimi mümkün

kılmasıyla beraber, kendileri ile aileleri arasında teknolojik bilgi boşluğu yaratılmıştır. Bu

boşluk, Net kuşak (Y kuşağı) temsilcilerinin daha önceki kuşaklara göre daha güçlü ve etkili

bir grup olmalarına imkan sağlayacaktır. Bu durumda bireylerin daha bağımsız olmasına ve

gelecekteki çoğu çalışanın girişimci olabileceği yeni bir iş kültürü oluşmasına imkan

verecektir (Alch, 2000:42-43). Y kuşağı ile ilgili basında yer alan manşetler tarandığında ya

da ortak varsayımlara bakıldığında, genel anlamda Y kuşağının haberlerle ilgilenmediği,

televizyon izlemediği, gazete ve dergi okumadığı ve radyo dinlemediğinden

bahsedilmektedir. Onlara ulaşmaya çalışan şirketlerin Y kuşağını etkilemek için sosyal

medyaya odaklanması gerekmektedir. Abraham (2013), bu başlıkların ve varsayımların

birçoğunun yanlış olduğunu, birkaç istisna dışında herkes gibi Y kuşağının da benzer yollarla

haber ve içerikleri takip ettiğini belirtmektedir (Abraham, 2013).

Page 40: KARADENĠZ TEKNĠK ÜNĠVERSĠTESĠancak yayınladıkları fotoğraflar ve köe yazarları aracılığı ile kendi ideolojilerini yansıtabildiği bir dönemdir, Bu verilerden hareketle

Cilt/Vol: 3, Sayı/No:11, (32-50) Karadeniz Teknik Üniversitesi İletişim Araştırmaları Dergisi

37

Göktaş (2015)‟ın “Siyasi Liderlerden Beklenen Liderlik ve İletişim Tarzları: Y Kuşağı

Üzerine Bir Araştırma” adlı doktora tezinin bulgularına göre, Y kuşağı kendileriyle açık, net,

direkt, objektif iletişim kurulmasını talep etmektedir (Göktaş, 2015:157). Ayrıca Y kuşağı

iletişimde bulunduğu kişide güven aramakta, iletişimlerinde uzun nutuklar yerine “yatırımcı

konuşması”nı (potansiyel yatırımcıyla asansörde denk gelip, 20. kata kadar bir iş bağlantısı

kurabilme konuşması) tercih etmektedir. Eğitim hayatlarında ve iş yaşamlarında karşılıklı

etkileşim ve işbirliği kurulması, onların ilgilerini yüksek tutmakta olup, ayrıca günlük

hayatlarında da eğlenceli insanlarla beraber olmaktan keyif almaktadırlar (www.egitim

tercihi.com).

Y kuşağının olumsuz özellikleri dikkate alındığında, iş yaşamında genellikle önceki

kuşaklara mensup amirleri tarafından “zor”, “bencil” ve “talepkar” olarak

nitelendirilmektedir. Sabırlı olmayan, standart olanı sevmeyen ve kendine özel olanı

“hemen”, “şimdi” isteyen bir kuşaktır (Kuran, 2013). Olumsuz özellikleri arasında kendilerini

çok beğenmeleri, mükemmel olduğunu düşünmeleri, eleştiriyi kabullenmekte zorlanmaları,

sürekli şikayet etmeleri, zor olan için uğraş vermemeleri, depresyon, kaygı, panik atak gibi

sorunları sıklıkla yaşamaları ve sabırsız olmaları gelmektedir (Güler, 2011). Y kuşağı, 30

yaşını aşmasına rağmen ailesiyle beraber yaşayabilmekte ve dolayısıyla ebeveyn bağlılığını

sürdürmektedir (Arman, 2013). Bu bağlamda bir yandan özgürce dünyayı gezme hayalleri

kurarken, bir yandan da ailelerinden bağımsız bir hayata atılmaktan kaçmaktadırlar. Okul

yıllarında zorlukla sınıflarını geçebilirlerken, diğer yandan okulu bitirir bitirmez üst düzey

yönetici olmayı planlamaktadırlar. Tüm dünyanın merkezine kendilerini yerleştiren Y

kuşağının en karakteristik özellikleri, çalışmama ve hazırdan geçinmedir. Çalışma hayatına

atıldıkları zaman ise insanları rahatlıkla eleştirmekte ve 50 yaşındaki bir çalışana dahi

rahatlıkla “bu işi yap” deme cesareti göstermektedirler. En dikkat çekici özellikleri arasında,

sürekli konuşmaları ve sürekli kendilerini öne sürmeleri yer almaktadır (Sırım, 2006).

Dolayısıyla narsist tavırlar sergileyen Y kuşağı bencil ve sadece ben diyen bir nesildir.

Özgüveni yüksek, iddialı fakat bir o kadar da depresif, kaygılı ve mutsuzdurlar. Eğer tedbirler

alınmazsa Y kuşağının gittikçe yalnızlaşan, aşırı bencil, zevkperest, kaygılı ve öfke dolu bir

nesile dönüşeceği beklenmektedir (Kocataş, 2013).

Türkiye‟nin toplumsal yapısına dair somut verilerin eksikliğini gidermek için 2006

yılında Konda Araştırma ve Danışmanlık tarafından yapılan “Biz Kimiz?” adlı araştırmaya

göre; 18-28 yaş aralığındaki gençlerin görüşleri incelendiğinde, Türkiye‟de tek bir genç

tipinden bahsedilemeyeceği için çok farklı genç gruplarından söz edilmesi ve farkları yaratan

etkenlerin doğru anlaşılması gerektiği ortaya çıkmıştır. Ayrıca gençlerin, daha büyük yaş

gruplarına göre daha fazla eğitime sahip oldukları ve eğitimin sonucunda daha açık görüşlü

daha özgürlükçü oldukları anlaşılmaktadır (Yentürk vd., 2008:259-261). Tüm bu söylenenler

ışığında kuşakların kendi arasında ve diğer kuşaklarla kurdukları iletişim tarzı arasında

farklılık gösterdiği söylenebilmektedir.

Y kuşağının iletişim sorunlarıyla ilgili yapılan çalışmalara aşağıda yer verilmiştir:

Türkiye‟de 20 yılı aşkın süredir yürütülen öğretim elemanlarının iletişim becerileri

üzerine yapılan çalışmalarda, öğretim elemanları ile öğrenci arasındaki iletişimi kolaylaştırıcı

ve zorlaştırıcı faktörler üzerinde durulmaktadır. Sınıf mevcudunun kalabalık olması, öğretim

elemanının demokratik davranmaması, kişilik özellikleri, sosyal etkinliklerin azlığı gibi

faktörler öğretim elemanı ile öğrenci arasındaki iletişimi zorlaştırıcı unsurlardır (Deryakulu,

1992; Çakmak, 1995; Keçeci ve Taşocak, 2009; Şahin vd., 2009).

Page 41: KARADENĠZ TEKNĠK ÜNĠVERSĠTESĠancak yayınladıkları fotoğraflar ve köe yazarları aracılığı ile kendi ideolojilerini yansıtabildiği bir dönemdir, Bu verilerden hareketle

Y Kuşağının İletişim Sorunlarının.... www.ekiad.com

38

Bazı çalışmalar, üniversitedeki öğretim elemanlarının, öğrencilerin psikolojik ve

sosyolojik özelliklerini dikkate almaması sebebiyle pek çok sorunla karşılaşıldığını

vurgulamaktadır. Öğrenciler, öğretim elemanlarından kişiler arası beceriler, sabırlı ve

hoşgörülü olma, kendini ifade etmesine imkan sağlama, öğrencileri aktif katılmaya ve soru

sormaya teşvik etme, demokratik olma gibi hususlarda beklentilerini belirtmişlerdir.

Üniversite yönetimi ve öğrenci arasındaki iletişim eksikliği, öğrencilerin tanımadığı bireylerle

ilişki kurma sorunu, öğretim elemanlarının tutumu, ilgisizliği, anlayışsızlığı, akademik ve

psikolojik danışmanlık hizmetinin verilmemesi, adil davranmamaları, öğrenciye saygı

göstermemeleri, ayrımcılık yapmaları, baskı kurmaları, öğrencilerin üniversite yönetimine

katılamaması, demokrasinin işlememesi önemli sorunlardır (Bayram, 1992, Çakmak, 1995,

Deveci, 1996; Erdoğan, 1990; Erdoğan vd., 2005; Ergün, 2001; Keçeci ve Taşocak, 2009,

Şahin vd., 2009). Bu sorunlara rağmen Yüksel (2006) tarafından yapılan bir çalışmaya göre

öğrencilerin %67‟si öğretim elemanları ile ilişkilerinden memnun olduğunu belirtmiştir

(Yüksel, 2006).

Öğrencilerin öğretim elemanlarından kaynaklanan iletişim problemlerinin

çözülmesine yönelik olarak öğretim elemanlarının öğrenciyle her türlü konuda iletişim

kurması, öğrenci psikolojisi ve gelişimi hakkında bilgi sahibi olması gerektiği, öğrenci ve

öğretim elemanları ile düzenli toplantılar yapılması, empati becerisinin geliştirilmesine

yönelik “Eğitimde İletişim” konulu kurslar düzenlenmesi, mesleki rehberlik, akademik ve

psikolojik danışmanlık, yetersiz olan öğretim elemanlarının değiştirilmesi, öğretim

elemanlarının niteliğinin artırılması amacıyla yetiştirme programları geliştirilmesi, öğretim

sürecinin gözden geçirilmesi önerilmektedir (Bayram, 1992; Çakmak, 1995; Keçeci ve

Taşocak, 2009; Şahin vd., 2009).

Aile içinde yaşanan iletişim sorunlarından bazıları aile içi yabancılaşma, anne-oğul,

baba-kız ya da çocuklar arası gruplaşma eğilimi, demokratik iletişimin eksikliği, şiddet,

öfkelenme, hızlı aile çözülmeleri olarak belirtilmektedir (Gökcan, 2006). Bu sorunlara

rağmen Yüksel (2006) tarafından yapılan bir çalışmaya göre öğrencilerin çoğunluğu (%82)

aileleriyle olan ilişkilerini “iyi” olarak değerlendirmektedir (Yüksel, 2006). Aile içinde

yaşanan iletişim sorunlarının çözülmesine yönelik; aile içi empatinin geliştirilmesi, iletişimde

aktif olarak dinleme, saygı gösterilmesi, eşitlikçi, anlayışlı ve şefkatli bir aile yapısı

kurulması, saydam ve şeffaf olunması, kıyaslama yapılmaması, baskı kurulmaması, eşler

arasında anlayış ve davranış bütünlüğü, tutarlı davranılması, yorum katmadan sorunların

belirtilmesi, anne ve babanın emir vererek yönlendirme yapmaması, göz kontağı kurulması,

şakacı ve alaycı davranışlardan uzak durulması, rahat bir iletişim ortamının oluşturulması, her

konuda iletişim kurulması, çocukların fikirlerinin alınması, değer verilmesi, sevginin ifade

edilmesi ve katılımının teşvik edilmesi önerilmektedir (Gökcan, 2006; Özer, 1999:42).

Arkadaşlar arasında yaşanan iletişim sorunlarından bazıları, karşı cinsle arkadaşlık

kurma sorunu ve sosyal ilişkileri idare etme sorunudur. (Özgüven, 1992:7; Yeşilyaprak,

1986:33). Bu sorunlara rağmen Yüksel (2006), tarafından yapılan bir çalışmaya göre

öğrencilerin %64‟ü, karşı cinsle ilişkilerinden memnun olduğunu belirtmektedir (Yüksel,

2006). Mooney‟in üniversite öğrencileri üzerindeki çalışmasında, öğrencilerin sorunları üç

basamakta yer almaktadır. Bu bağlamda en önemli sorun olarak üniversite ile ilgili

problemler, ikinci sırada başkaları ile iletişim kurmaya ait sorunlar, üçüncü sırada ise

gelecekle ilgili sorunlar bulunmaktadır (Kılıç, 1987:23).

Toplum içinde yaşanan iletişim sorunları; gençlerin topluluk içinde konuşamaması,

sıkılması veya aşırı heyecanlanması, bağımsızlığını kanıtlama çabası, çekingenlik,

saldırganlık olarak belirtilirken, bu sorunlarının çözülmesine yönelik olarak gençlere

Page 42: KARADENĠZ TEKNĠK ÜNĠVERSĠTESĠancak yayınladıkları fotoğraflar ve köe yazarları aracılığı ile kendi ideolojilerini yansıtabildiği bir dönemdir, Bu verilerden hareketle

Cilt/Vol: 3, Sayı/No:11, (32-50) Karadeniz Teknik Üniversitesi İletişim Araştırmaları Dergisi

39

psikolojik yardım hizmetleri sunulması önerilmektedir (Yeşilyaprak, 1986:35).

Y kuşağının aynı anda 4-5 yere odaklanabilmesinden yola çıkarak yani televizyonda

dizi açıp, bilgisayarda çalışırken, telefondan tweet atan bu nesil multiscreen consumer

kavramıyla ilişkilendirilebilinir. Tipik bir „çok ekranlı tüketici‟ (multiscreen consumer)

ortalama 7 saatlik medya içeriği tüketmekte ve simultane ekran kullanımıyla 5 saatte

tamamlamaktadır (Zeytun, 2014). Y kuşağını etkilemek isteyen pazarlamacılar, multiscreen

fırsatlarını değerlendirme hususunda mesajların tutarlı olmasına özen göstermeli, ikinci ekran

deneyimini göz önünde bulundurmalı, mobil uyumlu, paylaşılması kolay önce eğlendiren

sonra öğreten içerikler üretmelidir. Ancak teknolojinin oldukça karmaşık olması,

koordinasyonun çok uzun zaman alması ve yeni becerilerin öğrenilmesi gerekliliği sebebiyle

çok ekranlı kampanyalar yapmak güçtür (Zeytun, 2014).

Sosyal medya ile ilişkili bir kavram olan e-iletişim zorbalığı, bilgi ve iletişim

teknolojileri aracılığıyla başkalarını surekli olarak ra hatsız etme, alay etme, isim takma,

dedikodu yayma, hakarette bulunma ya da kişinin izni olmadan fotoğraflarını yayınlama gibi

ilişkisel saldırı davranışlarını kapsamaktadır. Ergene (2012)‟nin çalışmasına göre gençler; aile

içinde yaşanan sorunlar, güvensizlik, başarısızlık, kendini arkadaşlarına ispat etme çabası,

popüler olma arzusu, başkaları tarafından benzer davranışlara maruz kalma ve kişinin ruh

sağlığındaki sorunlar nedeniyle e-iletişim zorbalığında bulunmaktadır (Ergene, 2012).

3. Yöntem

Bu çalışmada Y kuşağında yer alan üniversite öğrencilerinin iletişim sorunları

araştırılmıştır. Bu bağlamda öğrencilerin iletişim sorunları hakkında görüşlerini almak üzere

kalite geliştirme araçlarından “Beyin Fırtınası Tekniği”ne başvurulmuş ve sonuçlar “Balık

Kılçığı Diyagramı” ve “Neden Nasıl Ağaç Diyagramı” ile belirtilmiştir. Araştırmada

Süleyman Demirel Üniversitesi Isparta Meslek Yüksekokulu‟ndaki 7 bölümden iletişim

konulu konferansa katılan 50‟şer öğrenci kolayda örnekleme yöntemiyle seçilmiş ve toplamda

350 öğrenci ile görüşme yapılmıştır (Evren: 5570). Kolayda örnekleme yöntemi, ilgili

konferansa katılan belirli sayıdaki katılımcıdan, araştırma konusuyla ilgili görüşlerinin

alınması hususunda tercih edilmiştir (Yüzer vd., 2006:177). Benzer bir grupla aynı çalışma

tekrar edilmek istenirse, bu yöntemden faydalanılabilinir. Cresswell (2013)‟in önerdiği gibi,

veri toplama süreci yeni bakış ve özellikler ortaya çıkmadığında sonlandırılmıştır (Cresswell,

2013:189).

Uygulamada üniversite öğrencilerine öncelikle, Beyin Fırtınası tekniğinde yöntem

kuralları açıklanmıştır. Daha sonra katılımcılara “İletişim sorunlarınız nelerdir?” diye açık

uçlu soru yöneltilmiş ve onlardan fikirlerini serbestçe beyan etmeleri istenmiştir. Fikirler

toplanıp yazılmış, kodlanarak kategorilere ayrılmıştır. Çalışmanın güvenilirliğini artırmak için

başka bir araştırmacı tarafından da kodların çapraz kontrolü yapılmıştır (Cresswell,

2013:203). Bunun sonucunda en iyi ve geçerli düşüncelerin tespiti yapılmıştır. Böylece

yapılan beyin fırtınası tekniğinin sonuçları kullanılarak, balık kılçığı diyagramı için ana

sorunlar saptanmıştır. Daha sonra, ana sorunlara neden olan muhtemel alt nedenler

derinlemesine zenginleştirilerek, “Balık Kılçığı” diyagramında gösterilmiştir. Belli bir amaca

erişmek için Balık Kılçığı diyagramında belirlenen ana sorunlar iyileştirilmek üzere ele

alınmıştır.

Balık Kılçığı Diyagramı, sebep-sonuç diyagramı ya da Ishikava diyagramı olarak da

adlandırılmaktadır. Bu diyagram, bir problemin olası birçok sebebini belirlemeye yardımcı

olmaktadır. Beyin fırtınası tekniğiyle fikirler uygun kategorilere ayrılabilmektedir. Öncelikle

Page 43: KARADENĠZ TEKNĠK ÜNĠVERSĠTESĠancak yayınladıkları fotoğraflar ve köe yazarları aracılığı ile kendi ideolojilerini yansıtabildiği bir dönemdir, Bu verilerden hareketle

Y Kuşağının İletişim Sorunlarının.... www.ekiad.com

40

problem tahtanın sağ ortasına yazılmaktadır. Yazının etrafına bir kutu ve buna yatay bir ok

çizilmektedir. Problemin sebeplerinin ana kategorileri beyin fırtınası yapılarak

belirlenmektedir. Problemin bütün muhtemel sebepleri düşünülerek, “Bu neden böyle

oluyor?” diye sorulmaktadır. Araştırmacı tarafından her bir fikir uygun kategoriye

yazılmaktadır. Sebepler çeşitli kategoriler ile bağlantılı ise, çeşitli yerlere yazılabilmektedir.

Her sebep için “Niçin böyle oluyor?” diye sorulmakta ve alt sebepler yazılmaktadır. “Niçin”

sorusu sorulmaya devam edilerek, sebeplerin daha derin seviyeleri meydana getirilmektedir

(Tague, 2005:247-248).

Bu çalışmada Y kuşağında yer alan üniversite öğrencilerinin iletişim sorunlarının

nedenleri balık kılçığı diyagramı yardımıyla belirlenmeye çalışılmış ve şekil 1‟de

gösterilmiştir.

Page 44: KARADENĠZ TEKNĠK ÜNĠVERSĠTESĠancak yayınladıkları fotoğraflar ve köe yazarları aracılığı ile kendi ideolojilerini yansıtabildiği bir dönemdir, Bu verilerden hareketle

Cilt/Vol: 3, Sayı/No:11, (32-50) Karadeniz Teknik Üniversitesi İletişim Araştırmaları Dergisi

41

Şekil 1: Balık Kılçığı Diyagramı

Page 45: KARADENĠZ TEKNĠK ÜNĠVERSĠTESĠancak yayınladıkları fotoğraflar ve köe yazarları aracılığı ile kendi ideolojilerini yansıtabildiği bir dönemdir, Bu verilerden hareketle

Y Kuşağının İletişim Sorunlarının.... www.ekiad.com

42

Balık kılçığı diyagramında iletişim sorunları; aile, arkadaş, üniversite, sosyal medya

ve toplum başlıkları altında ele alınmıştır. Çözüm için izlenmesi gereken yollar sistematik bir

şekilde Neden Nasıl Ağaç Diyagramı‟nda oluşturulmuştur. Balık kılçığı diyagramında

belirlenen beş temel nedenin çözülmesine yönelik olarak “nasıl” sorusu sorulmuş ve

Süleyman Demirel Üniversitesi Isparta Meslek Yüksekokulu‟nda öğrenim gören Y kuşağı

öğrencileri tarafından öneriler geliştirilmiştir. Ağaç diyagramı yönteminin uygulanmasında

aşağıdaki aşamalar izlenmiştir:

Ağaç diyagramı hazırlanırken analiz edilecek konu ve nedenler belirlenmiştir.

İkinci aşamada katılımcıların iletişim sorunlarının çözümlenmesine yönelik “Bu

iletişim sorunu nasıl çözülür?” sorusuna cevap aranmıştır. Beyin fırtınası yöntemiyle

katılımcılar tarafından öneriler geliştirilmiştir. Konu ile ilgili ayrıntılar sağ tarafa

doğru yazılmıştır. Cevapların gerekli ve yeterli olup olmadığı kontrol edilmiştir.

Yeni bakış ve öneriler ortaya çıkmayana kadar bu aşamalara devam edilmiştir (Tague,

2005:501-503). Neden Nasıl Ağaç diyagramına tablo1‟de yer verilmiştir.

Tablo.1 Neden Nasıl Ağaç Diyagramı

Tablo 1‟de gösterildiği gibi “Neden Nasıl Ağaç Diyagramı”nda Y kuşağının iletişim

sorunlarına aile, arkadaş, üniversite, sosyal medya ve toplum başlıkları altında çözüm

önerileri getirilmiştir.

Page 46: KARADENĠZ TEKNĠK ÜNĠVERSĠTESĠancak yayınladıkları fotoğraflar ve köe yazarları aracılığı ile kendi ideolojilerini yansıtabildiği bir dönemdir, Bu verilerden hareketle

Cilt/Vol: 3, Sayı/No:11, (32-50) Karadeniz Teknik Üniversitesi İletişim Araştırmaları Dergisi

43

4. Bulgular

Çalışmadan elde edilen bulgulara göre, Y kuşağında yer alan üniversite öğrencilerinin

iletişim sorunları; aile, üniversite, arkadaş, sosyal medya ve toplum olmak üzere 5 ana başlık

altında toplanmıştır. Öncelikle beyin fırtınası tekniği uygulanmış, balık kılçığı diyagramıyla

iletişim problemleri tespit edilmiş ve neden nasıl ağaç diyagramıyla çözüm önerileri

sunulmuştur. Bu bağlamda Y kuşağının bakış açısıyla iletişim sorunları ve çözüm önerilerine

aşağıda yer verilmiştir:

Ailede yaşanan iletişim problemlerinin nedenleri şu şekilde belirtilmiştir: Düşük

eğitim seviyesi, ailenin müdahaleci davranması, aşırı korumacı ve baskı kurması neticesinde

gencin savunucu iletişime geçmesi, ailenin sürekli öğüt vermesi, emredici konuşmalar, ailenin

otoritesinden kaynaklı öğrencinin kendisini ifade etmekten çekinmesi, aile içi yabancılaşma

(aile içi iletişim yerine babanın iş arkadaşlarıyla, annenin kadınlar grubuyla, gençlerin

arkadaşlarıyla iletişimi tercih etmesi), güvensizlik, akrabaların müdahalesi, aile bağlarının

zayıf olması, alkol kullanımından kaynaklı sorunlar, anne-oğul, baba-kız veya kardeşler arası

gruplaşma, ayrımcılık, demokratik bir aile ortamının olmaması, kuşak çatışması, çağa ayak

uyduramama ve kendi dönemlerine göre değerlendirmelerde bulunma, fikir çatışması,

fikirlerinin önemsenmemesi, anlayamama/anlaşılmama, empati kurulmaması, başkalarıyla

kıyaslama, ilgisizlik, maddi sorunlar, psikolojik sorunlar, şiddetli geçimsizlik, boşanma,

gençlerin sosyal medya ve teknoloji bağımlılığı, aile içi sosyal aktivite yapılmaması,

paylaşımların azlığı, evde aile bireylerinin sürekli televizyon izlemesi veya cep telefonu ve

bilgisayar kullanarak aile içi iletişimden kaçınmasıdır.

Ailede yaşanan iletişim problemlerinin çözülmesine yönelik şu önerilerde

bulunulmuştur: Aile danışmanından destek alma, hoşgörü, karşılıklı anlayış, çağa ayak

uydurma, çağdaş, yeniliklere açık olma, sevgi, saygı, ilgi, güven, şeffaflık, değer verme,

empati kurma, etkin dinleme, sorunların açık net direkt ifade edilmesi, eğitim seviyesinin

artırılması, aile içi kitap okuma saatleri, eğitici seminerler, aile içi sosyal aktivite yapılması

(piknik, bisiklet sürme, oyun, aile toplantıları, misafirlik, aile yemekleri, tatil), aile bütçesinin

etkin kullanımı, anne ve babanın ortak hareket etmesi, uzlaşması, anlayış ve davranış

bütünlüğü, eşit davranma, ailecek ortak fikirde buluşma, demokratik ve güven ortamı

sağlama, anlayışlı şefkatli ve ilkeli bir aile yapısı oluşturulması, ailelerin izledikleri dizilerde

eğitici konuların ele alınması, ailelerin bilinçlendirilmesine yönelik programların

artırılmasıdır.

Arkadaşlar arasında yaşanan iletişim problemlerinin nedenleri şu şekilde belirtilmiştir:

Çıkar ilişkileri, cinsiyet farklılığından kaynaklı iletişim sorunları, gruplaşma veya arkadaş

grubuna dahil olamama, uyum sağlayamama, güven problemleri, samimi olmayan iletişim,

fikir çatışması, kendini doğru ifade edememe, inatlaşma, kapris, yalan söyleme,

benmerkezcilik, sürekli kendinden bahsetme, ego, özgüven sorunu, sorumsuzluk, kültürel

farklılıklar (dil, dünya görüşü, ideoloji, inanç, beklenti, alışkanlık, bilinç farklılığı, cinsiyet,

ırk), farklı dini gruplara göre sınıflandırma, siyasi görüş çatışması, ideolojik sorunlar,

alışkanlıklar, zevk farklılığı, dinlememe, karşı tarafın sözünü kesme, yanlış anlaşılma, dış

görünüşe fazlasıyla önem vermekten kaynaklı ve memleketiyle ilgili önyargı, farklı şehirlerde

bulunmaktan kaynaklı iletişim sorunları (eskisi kadar samimi olamama, sık görüşememe ve

zamanla paylaşımların azalması), dedikodu, sır tutamama, fesatlık, duyguları kontrol

edememe ve bastırma, kişilik farkı, alınganlık, kıskançlık, içine kapanıklık, bir tarafın sürekli

baskın olması, psikolojik sorunlar, ekonomik durum farklılığı, aşağılama, alkol, sigara gibi

kötü alışkanlıklar, sevgilinin başka insanlarla iletişime geçmesine karışması ve kıskançlıktır.

Page 47: KARADENĠZ TEKNĠK ÜNĠVERSĠTESĠancak yayınladıkları fotoğraflar ve köe yazarları aracılığı ile kendi ideolojilerini yansıtabildiği bir dönemdir, Bu verilerden hareketle

Y Kuşağının İletişim Sorunlarının.... www.ekiad.com

44

Arkadaşlar arasında yaşanan iletişim problemlerinin çözülmesine yönelik şu

önerilerde bulunulmuştur: Empati kurma, karşılıklı anlayış, güven verme, karşı tarafı olduğu

gibi kabullenme, açık, net direkt ifadeler kullanma, dürüst samimi gerçek ilişkiler kurma, iyi

günde kötü günde destek olma, sorunları yorum katmadan olduğu gibi somut bir şekilde

belirtme ve anında çözme, uyarıcı yapıcı ifadeler kullanma, ortak fikirde anlaşma, iletişimde

aktif dinleme, başkalarının fikirlerine karşı saygılı olma, benmerkezcilik yerine uyumlu olma,

iletişim problemlerini çözmek için başka kişilerden destek alma, arkadaşıyla ilişkisine mesafe

koyma ve uzaklaşma, öğrenci kulüplerine katılma ve sosyal ortamda kendini geliştirme,

önyargılı davranmak yerine karşı tarafı tanımak için birlikte belli bir zaman geçirilmesidir.

Üniversite ortamında, akademik ve idari personel ile yaşanan iletişim problemlerinin

nedenleri şu şekilde belirtilmiştir: Akademisyenlerin unvan, cinsiyet, yaş ve otoritesinden

kaynaklı olarak öğrencilerin fikirlerini söylemekten çekinmesi, öğrencilerin fikirlerine önem

verilmemesi, önyargı, küçümseme, ilgisizlik, öğrenciler arasında ayrımcılık yapılması,

cinsiyet ayrımcılığı, kuşak çatışması, bazı akademisyenlerin egosunun yüksek olması, tek

yönlü iletişim, not üzerinden gözdağı verme, akademisyenlerin konuşma tarzı, dersi anlatma

biçimi, üslubu, öğrenciye davranış biçimi, beden dilini etkin kullanmaması, göz temasında

bulunmama, karşılıklı aktif ders süreci yerine slayttan veya yazılı anlatım tercih edilmesi,

monoton anlatım, akademisyenin enerjik dinamik olmaması, motivasyon eksikliği, psikolojik

sorunlar, danışmanlık saatlerinin etkin değerlendirilmemesi, akademisyenlerin otoritesinden

kaynaklı olarak kurallara uyan öğrenciyi ödüllendirmesi fakat buna karşın girişken, meraklı,

sorgulayan öğrencinin desteklenmemesi, sınıfların kalabalık olmasından kaynaklı gürültü

olması, akademisyenin öğrenciler üzerinde kontrol sorununun bulunmasıdır.

Üniversite ortamında akademik ve idari personel ile yaşanan iletişim problemlerinin

çözülmesine yönelik, şu önerilerde bulunulmuştur: Empati kurma, saygı, Y kuşağını anlamaya

yönelik akademisyenlere eğitim düzenlenmesi, öğrenciler arasında ayrımcılık yapılmaması,

önyargılı davranılmaması, ilgi gösterilmesi, akademisyenin beden dilini etkin kullanması, göz

teması kurması, çift yönlü iletişim, karşılıklı aktif ders süreci, sınıf ortamındaki gürültünün

azaltılması, bölüm öğrenci sayılarının azaltılması, derslerde takım oyunu gibi eğlenceli

etkinlik yapılması, sosyal faaliyetlere katılma, akademisyenlerle beraber futbol turnuvasının

düzenlenmesi, başkalarının fikirlerine karşı saygılı olma, danışmanlık saatlerinde düzenli

olarak toplanılması ve sorunların çözülmesi, akademisyenler tarafından bu konuya dikkat

çekmek adına bilimsel çalışmalara ağırlık verilmesi, konunun basında yer alması ve yüksek

mevkilere iletilmesi, siyasi liderler tarafından konunun ele alınıp çözümlenmesidir.

Sosyal medyada yaşanan iletişim problemlerinin nedenleri şu şekilde belirtilmiştir:

Başkalarının kendisini kolaylıkla farklı tanıtabilmesinden kaynaklı güven problemi, samimi

olmama, sahte hesaplar ile hakaret ve tacizde bulunma, klavye artistliği (günlük hayatta

yapamayacağı ve söyleyemeyeceği cümleleri sosyal medyada kullanması), popüler olma

çabası, paylaşımda bulunulan fotoğrafların fazla beğeni almaması durumunda paylaşımdan

kaldırılması, özentilik, kıskançlık, doğru olmayan haberlerin kolaylıkla yayılması, gereksiz

reklamlar, propaganda yapılması, kullanıcı hesabının başka kişiler tarafından ele geçirilmesi,

ailenin sosyal medyayı çocuklarından öğrenme çabası ve paylaşımlara yorumlarda

bulunmaları sebebiyle öğrencinin ailesiyle beraber aynı sosyal medyayı kullanmak

istememesi, dedikodu yayılması, samimi olmayan arkadaşlık ilişkileri, çıkarları doğrultusunda

takipçi isteği gönderilmesi, internete ulaşım güçlüğü, dolandırıcılık, yüzyüze iletişim

ihtiyacının karşılanamaması, asosyalleşme, sürekli telefon, bilgisayar ve internet kullanımı

sebebiyle aile içi iletişimin zayıflaması, virüs sebebiyle istenmeyen gönderimlerde

bulunulması, yanlış anlaşılma, yanlış kişiye yanlış mesajın iletilmesi, Türkçe'nin yozlaşması,

Page 48: KARADENĠZ TEKNĠK ÜNĠVERSĠTESĠancak yayınladıkları fotoğraflar ve köe yazarları aracılığı ile kendi ideolojilerini yansıtabildiği bir dönemdir, Bu verilerden hareketle

Cilt/Vol: 3, Sayı/No:11, (32-50) Karadeniz Teknik Üniversitesi İletişim Araştırmaları Dergisi

45

bazı ünlü harflerin kullanılmaması, yabancı kelimelerin ve kısaltmaların kullanılması, devlet

tarafından sosyal medyaya erişimin bazı durumlarda engellenmesi, akraba, arkadaş

ilişkilerinin zayıflaması örneğin bayramda ziyarete gitmek yerine toplu mesajla tebrik

iletilmesi, başkaları tarafından kendisine ait özel bilgi ve fotoğrafların ifşa edilmesidir.

Sosyal medyada yaşanan iletişim problemlerinin çözülmesine yönelik şu önerilerde

bulunulmuştur: Sosyal medyayı hayatın merkezinde ele almak yerine, iletişim aracı olarak

kullanılması, sosyal ortamda, sosyal medya yerine yüzyüze iletişimin daha fazla tercih

edilmesi, yaş sınırı getirilmesi, sosyal medya kullanımında dürüst samimi olunması, cezai

yaptırımların uygulanması, güvenlik önlemlerinin artırılması, Türkçe'nin yozlaşmasının önüne

geçilmesi ve doğru kullanılması, kısaltma ve yabancı kelimelerin kullanımından kaçınılması,

sosyal medya kullanmadan aile içi sohbet saatlerinde iletişimin güçlendirilmesi, sosyal

medyaya bağımlılığın azaltılması, amacına uygun kullanılması ve özel hayat gizliliğine önem

verilmesidir.

Toplumda yaşanan iletişim problemlerinin nedenleri şu şekilde belirtilmiştir: Eğitim

seviyesinin düşük olması, birbirine karşı saygı duymama, çabuk sinirlenme, öfke, önyargı,

engellilerle iletişimde duyarsızlık, çevre ve mahalle baskısı, yasaklar, kurallar, gürültü,

yabancı dil bilmeme, farklı gelenek ve göreneklere uyum sağlayamama, kötü alışkanlıklar,

bireylerin topluluk içinde konuşmaktan çekinmesi, duygu ve düşüncelerini açıkça

söyleyememesidir.

Toplumda yaşanan iletişim problemlerinin çözülmesine yönelik şu önerilerde

bulunulmuştur: toplumun eğitim seviyesinin artırılması, bilinçlendirme eğitimleri, seminerler

yapılması, özgüvenlerinin artırılarak kendilerini doğru şekilde ifade edebilmeleri, saygı,

sorumluluk, empati kurma, kendini kontrol etme- öfke kontrolü sağlama, hizmet cezasının

verilmesi (örneğin, belli bir süre temizlik görevlisi olması), engellilere trafikte yardımcı

olunması, engelli park alanlarına araç park edilmemesi, empati kurulması, gürültüye sebep

olunmaması, gereksiz yere korna kullanılmaması ve kötü alışkanlıklardan uzak durulmasıdır.

5. TartıĢma ve Yorum

Çalışmadan elde edilen bazı bulgular, konu ile ilgili daha önceden yapılan çalışmalar

ile desteklenmektedir.

Bu çalışmada, üniversite ortamında akademik personel ile yaşanan iletişim

problemleri arasında yer alan akademik personelin ayrımcılık yapması, demokratik

davranmaması, sınıf mevcudunun kalabalık olması, kişilik özellikleri, ilgisizlik, otorite gibi

faktörler ilgili çalışmalarda (Bayram, 1992; Çakmak, 1995; Deryakulu, 1992; Deveci, 1996;

Erdoğan, 1990; Erdoğan vd., 2005; Ergün, 2001; Keçeci ve Taşocak, 2009; Şahin vd., 2009)

da belirtildiği gibi akademik personel ile öğrenci arasındaki iletişimi zorlaştırıcı unsurlardır.

Akademik personel ile yaşanan iletişim problemlerinin çözülmesine yönelik olarak belirtilen

empati kurma, eğitim düzenleme, düzenli olarak toplantı yapılması, danışmanlık yapılması

gibi önerilere ilgili çalışmalarda (Bayram, 1992; Çakmak, 1995; Keçeci ve Taşocak, 2009;

Şahin vd., 2009) da değinilmiştir.

Aile içinde yaşanan iletişim problemlerinin bazı nedenleri arasında yer alan aile içi

yabancılaşma (aile içi iletişim yerine babanın iş arkadaşlarıyla, annenin kadınlar grubuyla,

gençlerin arkadaşlarıyla iletişimi tercih etmesi), anne-oğul, baba-kız veya kardeşler arası

gruplaşma, şiddet, güvensizlik gibi faktörler ilgili çalışmalarda (Gökcan, 2006; Kılıçarslan,

Page 49: KARADENĠZ TEKNĠK ÜNĠVERSĠTESĠancak yayınladıkları fotoğraflar ve köe yazarları aracılığı ile kendi ideolojilerini yansıtabildiği bir dönemdir, Bu verilerden hareketle

Y Kuşağının İletişim Sorunlarının.... www.ekiad.com

46

2015) da belirtilmiştir. Aile içinde yaşanan iletişim problemlerinin çözülmesine yönelik

olarak aile içi empatinin geliştirilmesi, şeffaflık, demokratiklik, rahat ve güvenilir iletişim

ortamı sağlama, değer verme, sevginin ifade edilmesi gibi önerilere ilgili çalışmalarda

(Gökcan, 2006; Özer, 1999: 42; Kılıçarslan, 2015) da değinilmiştir.

Arkadaşlar arasında yaşanan iletişim problemlerinin bazı nedenleri arasında yer alan

cinsiyet farklılığından kaynaklı iletişim sorunları ve sosyal ilişkileri idare etme sorunu gibi

faktörler ilgili çalışmalarda (Özgüven, 1992:7; Yeşilyaprak, 1986:33) da belirtilmiştir. Bu

çalışmada Y kuşağının aileleri, öğretim elemanları ve arkadaşlarıyla ilgili iletişim sorunları

ele alınmasına rağmen Yüksel (2006)‟in çalışmasına göre ise öğrencilerin çoğunluğu (%82)

aileleriyle olan ilişkilerini “iyi” olarak değerlendirmekte ve öğrencilerin %67‟si öğretim

elemanları ile ilişkilerinden, öğrencilerin %64‟ü karşı cinsle ilişkilerinden memnun olduğunu

belirtmiştir (Yüksel, 2006).

Toplumda yaşanan iletişim problemlerinin nedenleri arasında yer alan bireylerin

topluluk içinde konuşmaktan çekinmesi, duygu ve düşüncelerini açıkça söyleyememesi gibi

faktörler Yeşilyaprak (1986)‟ın çalışmasında da belirtilmiştir.

Y kuşağının iletişim sorunlarının yukarıda sıralanan sorunlardan ibaret olduğunu ifade

etmek mümkün değildir. Ancak belirtilen bu sorunlar Süleyman Demirel Üniversitesi Isparta

Meslek Yüksekokulu‟ndaki Y kuşağı öğrencileri açısından ele alınan başlıca ve kendileri

açısından önemli sonuçlar doğuran sorunlar olarak karşımıza çıkmaktadır. Y kuşağının

iletişim sorunlarının yanında sosyal , kültürel, psikolojik, ekonomik ve politik alanda ve daha

birçok konuda da önemli gençlik sorunları bulunmaktadır . Bu sorunların bir kısmı , kuşağın

kendisinden; yani yaşları gereği hayatı algılama biçimlerinden kaynaklanmakta olup çok

büyük bir kısmı ise ; eğitim sistemi, bölgeler arası gelişmişlik farkları, cinsiyet, gelenekler

(töreler), dini algılamalar, aile içi iletişim bozuklukları, demografik yapı ve istihdam

politikaları gibi gerekçelere dayanmaktadır (Soygüzel, 2010:1). İleriki çalışmalarda Y

kuşağının sosyal , kültürel, psikolojik, ekonomik ve politik alandaki gençlik sorunlarına

değinilmesi ve çözüm önerileri sunulması ile toplumsal refahın artacağı düşünülmektedir. Y

kuşağı için internet vazgeçilmez bir medyadır. Özellikle sosyal medya ile iletişim kuran bu

kuşak üyeleri sanal olan, farklı ve yeni bir sosyallik uretmekte ve bilinen birebir gerçek sosyal

ilişkiler yerine, sanal iletişimi tercih etmektedirler. Bu da “asosyal” olmalarına ve içlerine

kapanmalarına neden olabilmektedir. Bu kuşağın iletişim problemlerinin çözümüne yönelik

olarak eğitim seviyesi artırılmalı, sosyalleşmeleri için olanaklar yaratılmalıdır. Ayrıca

toplumsal olarak Y kuşağının kendisini değerli ve önemli hissetmesine katkı sağlanmalı, bu

yönde araçlar üretilmeli ve oluşturulmalı, hayata hazırlanan bilgiyi nasıl davranışa

dönüştüreceği ile ilgili eğitim alan gençlik için kütüphaneler, spor salonları, gençlik

merkezleri, kültür merkezleri kurulmalı, hobi kazanacakları olanaklar yaratılmalı ve sosyal

faaliyetler artırılmalıdır. Bu bağlamda gençlik politikalarının oluşturulmasında da onların ne

istediği sorularak, onların kendi politikalarını kendi projelerini üretmeleri sağlanabilecektir.

Çalışmadan elde edilen bulgular neticesinde, Y kuşağının iletişim problemlerini

çözmeye yönelik olarak konuya dikkat çekmek önem taşımaktadır. Bu bağlamda

akademisyenler tarafından konuyla ilgili bilimsel çalışmalara ağırlık verilerek, konunun

basında yer almasını sağlayarak toplumsal farkındalık oluşturulacağı düşünülmektedir.

Ayrıca, bu sorunlar yüksek mevkilere iletilerek, siyasi liderler tarafından ele alınarak bu

bağlamda gençlik politikalarının oluşturulmasında da yön gösterici olabilecektir.

Page 50: KARADENĠZ TEKNĠK ÜNĠVERSĠTESĠancak yayınladıkları fotoğraflar ve köe yazarları aracılığı ile kendi ideolojilerini yansıtabildiği bir dönemdir, Bu verilerden hareketle

Cilt/Vol: 3, Sayı/No:11, (32-50) Karadeniz Teknik Üniversitesi İletişim Araştırmaları Dergisi

47

6. Sonuç

Türkiye nüfusunun önemli bir kısmını oluşturan Y kuşağının ülkenin geleceğinde etkin

rol oynayacağı düşünüldüğünde, iletişim sorunlarının ele alınması ve onların fikirlerinden

yola çıkılarak çözüm önerileri sunulması önem teşkil etmektedir. Böylece sorunları çözülen Y

kuşağı kendilerini yetiştirebilecek fırsatları bulmanın yanında toplumsal refahın sağlanması

için de çaba gösterecektir. Eğer onların sorunları görmezden gelinir ve çözüme yönelik

çalışmalar yapılmazsa, kuşak çatışmalarında artma olması ve iletişimde yaşanan sorunlarla

beraber sosyal , kültürel, psikolojik, ekonomik ve politik alanlarda da sorunların artmasına

neden olabilecektir. Dolayısıyla Y kuşağı gittikçe yalnızlaşan, aşırı bencil, zevkperest, kaygılı

ve öfke dolu bir nesile dönüşecektir.

Bu çalışma, Süleyman Demirel Üniversitesi Isparta Meslek Yüksekokulu‟ndaki

kolayda örneklemi yöntemiyle seçilen Y kuşağındaki 350 öğrencinin iletişim sorunlarının

tespit edilmesi ve bu sorunların nasıl giderilebileceği hakkında çözüm önerileri sunulması

amacıyla yapılmıştır. Çalışmada Y kuşağının iletişim sorunları aile, arkadaş, üniversite, sosyal

medya ve toplum başlıkları altında ele alınmıştır. Y kuşağının sorunları elbette ki bu beş

başlıktan ibaret değildir . Sosyal, kültürel, psikolojik, ekonomik ve politik alandaki sorunlar

gibi birçok sorunla karşı karşıya kalmaktadırlar. Sorunlar her zaman ortaya çıkacaktır fakat

her sorunun ardında mutlaka bir çözüm vardır. Bu bağlamda yapılması gereken de sorunlarla

mücadele ederek gerekli çözümleri hayata geçirmektir. Dolayısıyla bu çalışma Y kuşağının

iletişim sorunlarının kendi algılarına göre ortaya konulması, sınıflandırılması ve çözüm

üretilmesi açısından önem taşımaktadır. Buradan yola çıkarak çalışmanın Y kuşağında yer

alan öğrencilerin iletişim sorunlarının tanımlanmasına ve bu sorunların çözümü üzerinde

yapılacak çalışmalara katkı sağlayacağı düşünülmektedir. Dolayısıyla sorunların çözülmesiyle

beraber toplumsal refah düzeyinin yükselmesi beklenmektedir.

Kaynakça

Abraham, A. (2013). Millennials Hate Traditional Media Or Do They?

http://www.edelman.com/post/millennials-hate-traditional-media-or-do-they/ (Erişim

tarihi: 22.07.2014).

Akdemir, A., Konakay, G., Demirkaya, H., Noyan, A., Demir, B., Ağ, C., Pehlivan, Ç.,

Özdemir, E., Akduman, G., Eregez, H., Öztürk, İ. ve Balcı, O. (2013). Y Kuşağının

kariyer algısı, kariyer değişimi ve liderlik tarzı beklenilerinin araştırılması. Ekonomi ve

Yönetim Araştırmaları Dergisi, 2(2), 11-41.

Akyazı, E. ve Ünal, A. T. (2013). İletişim fakültesi öğrencilerinin amaç, benimseme, yalnızlık

düzeyi ilişkisi bağlamında sosyal ağları kullanımı. Global Media Journal Turkish

Edition, 3 (6), 1-24.

Alch, M. L. (2000). The echo-boom generation: a growing force in american society. World

Future Society, The Futurist, 34.5, 42.

Aziz, A. (2010). İletişime Giriş. (Genişletilmiş 3. Basım). İstanbul: Hiperlink Yayınları.

Bayram, H. (1992). Eğitim Yuksekokullarında Öğretim Elemanı Öğrenci İletişimi . Eğitim

Bilimleri Programı Yayınlanmamış Yuksek Lisans Tezi . Ankara: Gazi Üniversitesi

Sosyal Bilimler Enstitusu.

Brown, M. (2013). Y Kuşağı İnovasyon Araştırması. Deloitte Eğitim Vakfı.

Cresswell, J. W. (2013). Araştırma Deseni: Nitel, Nicel ve Karma Yöntem Yaklaşımları. (Çev.

Selçuk Beşir Demir). Ankara: Eğiten Kitap.

Page 51: KARADENĠZ TEKNĠK ÜNĠVERSĠTESĠancak yayınladıkları fotoğraflar ve köe yazarları aracılığı ile kendi ideolojilerini yansıtabildiği bir dönemdir, Bu verilerden hareketle

Y Kuşağının İletişim Sorunlarının.... www.ekiad.com

48

Çakmak, M. (1995). Yukseköğretimde Öğretim Elemanı-Öğrenci İlişkilerinde Öğrencilerin

Beklentileri. Eğitim Programları ve Öğretim Anabilim Dalı Yayınlanmamış Yuksek

Lisans Tezi. Ankara Üniversitesi. Sosyal Bilimler Enstitusu.

Deneçli, C. ve Deneçli, S. (2012/2). Nabza göre şerbet, kuşağa göre etkinlik: eğlencenin

pazarlanması ve kuşaklar. Pi Dergisi,

www.iku.edu.tr/userfiles/file/.../doc/Ceyda_Denecli_Sevda_Denecli.doc, 19.04.2014.

Deryakulu, D. (1992). Öğretim Elemanı-Öğrenci Arasındaki İletişimde İstenilen Öğretim

Elemanı Davranışlarının Gösterilmesini Engelleyen Faktörler. Eğitim Programları ve

Öğretim Anabilim Dalı Yayınlanmamış Yuksek Lisans Tezi . Ankara Üniversitesi .

Sosyal Bilimler Enstitusu.

Deveci, H. (1996). Yukseköğretim Öğrencilerinin Demokratik Örgutlenme Özgurluğunun

Gerçekleştiği Kurum Olarak Öğrenci Dernekleri ve Sorunları. Yayınlanmamış Yuksek

Lisans Tezi. Ankara Üniversitesi. Sosyal Bilimler Enstitusu.

Dökmen, Ü. (1998). İletişim Çatışmaları ve Empati. (8. Baskı). İstanbul: Sistem Yayıncılık.

Erdoğan, Ö. (1990). Öğretim Üyeliğinin Öğretme -Öğrenme Sureçleri Açısından

Değerlendirilmesi. Eğitim Bilimleri Programı Yayınlanmamış Yuksek Lisans Tezi .

Eskişehir: Anadolu Üniversitesi. Sosyal Bilimler Enstitusu.

Erdoğan, S., Şanlı, H. S. ve Şimşek-Bekir, H. (2005). Gazi üniversitesi eğitim fakultesi

öğrencilerinin üniversite yaşamına uyum durumları. Kastamonu Eğitim Dergisi. 13 (2),

479-496.

Ergene, T. (2012). İnternet ve Çocuklar , Gençler ve Aile Üzerindeki Etkileri

https://www.tbmm.gov.tr/arastirma_komisyonlari/bilisim_internet/docs/sunumlar/22_0

5%20-%20Turk%20Psikolojik%20Danisma%20ve%20Rehberlik%20Dernegi.pdf

(Erişim tarihi: 25.10.2015).

Ergün, M. (2001). Üniversitelerde öğretim etkinliğinin geliştirilmesi. Eğitimde Yansımalar IV-

2000 yılında Turk Milli Eğitim Örgutu ve Yönetimi Ulusal Sempozyumu (Sempozyum

Kitabı). Tekışık Yayıncılık Web Ofset Tesisleri, Ankara. 11-13 Ocak, 188-192 .

ESM (2012). Uzmanlar Y kuşağı İle İletişim Kodlarını Açıkladı.

http://www.egitimtercihi.com/universiteler/333-uzmanlar-y-kusag-ile-iletisim-kodlarn-

acklad.html (Erişim tarihi: 25.09.2015).

Gökcan, K. (2006). Ailede İletişim Sorunları Nedenleri ve Çözüm Önerileri.

http://www.halklailiskiler.com.tr/AILEDE_ILETISIM_SORUNLARI_NEDENLERI_V

E_COZUM_ONERILERI..php (Erişim tarihi: 23.09. 2015).

Göktaş, P. (2015). Siyasi Liderlerden Beklenen Liderlik ve İletişim Tarzları: Y Kuşağı

Üzerine Bir Araştırma. Yayınlanmamış Doktora Tezi, Isparta: Süleyman Demirel

Üniversitesi. Sosyal Bilimler Enstitüsü.

Güler, E. (2011). Y Kuşağını Gerçekten Ne Kadar Tanıyoruz?

http://bilgicagi.com/Yazilar/7746 y_kusagini_gercekten_ne_kadar_taniyoruz.aspx

(Erişim tarihi: 22.07.2014).

Gürgen, H. (1997). Örgutlerde İletişim Kalitesi. İstanbul: Der Yayınları.

Howe, N. ve Strauss, W. (2007). The next 20 years: how customer and workforce attitudes

will evolve. Harvard Business Review, 1-13.

Ipsos, (2012). The New Multi-Screen World, https://storage.googleapis.com/think-v2-

emea/docs/old/multi-screen-world-infographic_infographics.pdf (Erişim tarihi:

01.12.2015).

İşçimen, D. S. (2012). Y Kuşağı Çalışanlarının İş Yaşamından Beklentilerinin Karşılanma

Duzeyi İle Kurumsal Bağlılık Arasındaki İlişki ve Bir Örnek Uygulama. Yayınlanmamış

Yüksek Lisans Tezi, İstanbul: Bahçeşehir Üniversitesi. Sosyal Bilimler Enstitüsü.

Keçeci, A. ve Taşocak, G. (2009). Öğretim elemanlarının iletişim becerileri : bir sağlık

yüksekokulu örneği. DEUHYO ED. 2(4), 131-136.

Page 52: KARADENĠZ TEKNĠK ÜNĠVERSĠTESĠancak yayınladıkları fotoğraflar ve köe yazarları aracılığı ile kendi ideolojilerini yansıtabildiği bir dönemdir, Bu verilerden hareketle

Cilt/Vol: 3, Sayı/No:11, (32-50) Karadeniz Teknik Üniversitesi İletişim Araştırmaları Dergisi

49

Keleş, H. N. (2011). Y kuşağı çalışanlarının motivasyon profillerinin belirlenmesine yönelik

bir araştırma. Organizasyon ve Yönetim Bilimleri Dergisi, 3(2), 129-139.

Kersten, D. (2002). Today‟s Generations Face New Communication Gaps.

http://usatoday30.usatoday.com/money/jobcenter/workplace/communication/2002-11-

15-communication-gap_x.htm (Erişim tarihi: 01.12.2015).

Kılıç, M. (1987). Değisik Psikolojik Arazlara Sahip Olan ve Olmayan Öğrencilerin Sorunları.

Yayınlanmamış Doktora Tezi. Ankara: Hacettepe Üniversitesi.Sosyal Bilimler

Enstitüsü.

Kılıçaslan, F. (2015). Gençlerin Gelişim Sorunları.

http://psikiyatriksosyalhizmet.com/genclerin-gelisim-sorunlari (Erişim tarihi:

30.11.2015).

Kocataş, H. (2013), Yeni Nesil Bencil Narsist ve Mutsuz http://www.milliyet.com.tr/yeni-

nesil-bencil-narsist-ve mutsuz/gundem/ydetay/1754328/default.htm (Erişim tarihi:

01.12.2015.

Kuran, E. (2013). Açılın Y‟ler Geliyor.

http://evrimkuran.com/yazilarim/acilin_y039ler_geliyor (Erişim tarihi: 18.07.2014).

Kuşak Kavramı. (2014).

http://www.tdk.gov.tr/index.php?option=com_gts&arama=gts&guid=TDK.GTS.5408f7

540958c9.20724491. (Erişim tarihi: 30.01.2014).

Kyles, D. (2005). Managing your multigenerational workforce. Strategic Finance, 87(6), 53-

55.

Martin, C. A. (2005). From high maintenance to high productivity. what managers need to

know about generation y. Industrial and Commercial Training. 37(1), 39–44.

Özer, R. (1999). Öğrenci Başarısı. (2. Baskı). Rize: Rize Rehberlik ve Araştırma Merkezi

Müdürlüğü Yayınları. No.7.

Özer, Y. (2011). En Yeni Nesil, http://www.yaprakozer.com/2011/05/17/en-yeni-nesil/,

(Erişim tarihi: 30.01.2014).

Özgüven, E. İ. (1992). Üniversite öğrencilerinin sorunları ve başetme yolları. H.Ü Eğitim

Fakültesi Dergisi, 7, 5-13.

Raines, C. (2002). Managing Millennials, Excerpt from Connecting Generations: The

Sourcebook. Çevrimiçi. http://icanstilldothat.org/upcoming-events/reverse-

mentoring/managing-millennials-by-claire-raines/. (Erişim tarihi: 19.07.2014).

Savaş, S. (2010). Factors Affecting The Attitude Of Turkish Generation Y Consumers Toward

U.S Apparel Specialty Retailers. Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi. İstanbul:

Marmara Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü.

Saymaz, İ. (2004). Liseli Olmak Zor Zanaat,

http://www.radikal.com.tr/haber.php?haberno=115854. (Erişim tarihi: 18.07.2014).

Schewe, C. D. ve Meredith, G. (2004). Segmenting global markets by generational cohorts:

determining motivations by age. Journal of Consumer Behaviour. 4 (1), 51-63.

Senbir, H. (2004). Z Son İnsan mı?. İstanbul: O Kitaplar.

Sırım, V. (2006). Y kuşağının özgürlük esareti. Zafer Dergisi, 354

http://www.zaferdergisi.com/makale-1822-y-kusaginin-ozgurluk-esareti.html (Erişim

tarihi: 01.12.2015).

Soygüzel, H. (2010). Gençlik ve Gençlik Sorunları.

http://www.abpe.org.tr/abpe/upload/file/Genclik%20ve%20Genclik%20Sorunlari.pdf

(Erişim tarihi: 01.12.2015).

Şahin, İ., Fırat, N., Şahin Z., Yunus, R. ve Açıkgöz, K. (2009). Üniversite öğrencilerinin

sorunları. e-journal of New World Sciences Academy, 4(4), 1436-1449.

Tague, N. R. (2005). The Quality Toolbox. (2. Baskı). Milwaukee Wisconsin: ASQ Quality

Press.

Page 53: KARADENĠZ TEKNĠK ÜNĠVERSĠTESĠancak yayınladıkları fotoğraflar ve köe yazarları aracılığı ile kendi ideolojilerini yansıtabildiği bir dönemdir, Bu verilerden hareketle

Y Kuşağının İletişim Sorunlarının.... www.ekiad.com

50

The National Oceanographic and Atmospheric Association Office of Diversity (2006). Tips to

Improve the Interaction Among the Generations: Traditionalists, Boomers, X’ers and

Nexters. çevrimiçi,

http://biz.colostate.edu/mti/tips/pages/InteractionAmongTheGenerations.aspx, (Erişim

tarihi: 18.07.2014)

Tolbize, A. (2008). Generational differences in the workplace. University of Minnesota

Research and Training Center on Community Living.

Tutar, H. (2009). Örgutsel İletişim. (2. Baskı). Ankara: Seçkin Yayıncılık.

TÜİK (2014). Dünya Nüfus Günü 2014.

http://www.tuik.gov.tr/PreHaberBultenleri.do?id=15975 (Erişim tarihi: 19.07.2014).

TÜİK (2015). İstatistiklerle Gençlik 2014. 14 Mayıs 2015,

http://www.tuik.gov.tr/PreHaberBultenleri.do?id=18625 (Erişim tarihi: 30.05.2015).

Uz, O. (2013). Eyvah y kuşağı! İndigo Dergisi, 95.

http://indigodergisi.com/2013/08/eyvah-y-kusagi/. (Erişim tarihi: 01.06.2014).

Yalın, H. İ. (2012). Öğretim Teknolojileri ve Materyal Geliştirme. (24. Basım). Ankara:

Nobel Yayınevi.

Yelkikalan, N. ve Altın, E. (2010). Farklı kuşakların yönetimi. Yönetim Bilimleri Dergisi, 8

(2), 13-17.

Yentürk, N., Kurtaran, Y. ve Nemutlu, G. (2008). Turkiye’de Gençlik Çalışması ve

Politikaları. (1. Baskı). İstanbul: İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları.

Yeşilyaprak, B. (1986). Üniversite gençlerinin psikolojik sorunları. Psikoloji Dergisi, 20, 32-

37.

Yiğit, Z. (2010). X ve Y Kuşaklarının Örgutsel Tutumlar Açısından İncelenmesi ve Bir Örnek

Olay. Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi. İstanbul: Bahçeşehir Üniversitesi. Sosyal

Bilimler Enstitüsü.

Yüksel, G. (2006). Öğrencilerin Başarılarını Etkileyen Faktörler.

http://www.milliyet.com.tr/2006/03/02/son/sonyas12.asp (Erişim tarihi: 08.11. 2015).

Yüzbaşıoğlu, S. (2012). Kuşaklar X, Y, Z Diye Ayrıştı Pazarlamacıların Kafası Karıştı.

http://www.dunya.com/print.php?type=1&id=151507. (Erişim tarihi: 18.07.2014).

Yüzer, A. F., Ağaoğlu, E., Tatlıdil, H., Özmen, A ve Şıklar, E. (2006). İstatistik. T.C.

Anadolu Üniversitesi Yayını No: 1448, Açıköğretim Fakültesi Yayını No: 771,

Eskişehir.

Zeytun, D. (2014). Multiscreen Creativity [Kristal Elma 2014]

http://bigumigu.com/haber/multiscreen-creativity (Erişim Tarihi: 01.12.2015).

Page 54: KARADENĠZ TEKNĠK ÜNĠVERSĠTESĠancak yayınladıkları fotoğraflar ve köe yazarları aracılığı ile kendi ideolojilerini yansıtabildiği bir dönemdir, Bu verilerden hareketle

Cilt / Vol: 3 Sayı / No :11 Ocak / January :2016

ISSN: 2146-3212

REKLAM BİLGİ İŞLEME STRATEJİLERİNDE CİNSİYET

FARKLILIKLARI: SEÇİCİLİK HİPOTEZİ ÇERÇEVESİNDE

RASYONEL/DUYGUSAL REKLAM TEPKİSİNE YÖNELİK DENEYSEL BİR

ÇALIŞMA1

Gülcan Şener2

Öz Toplumsal cinsiyet toplum tarafından inşa edilen roller, davranış ve faaliyetleri ifade etmek

için ve sıklıkla pazar bölümleme stratejisi olarak kullanılmaktadır. Hedef pazarlara uygun etkili reklam

stratejilerinin belirlenmesinde toplumsal cinsiyetin önemi hem akademisyenler hem de reklam

profesyonellerinin artan ilgisine sahiptir. Reklam bilgi stratejilerinin kadın ve erkek arasında nasıl

farklılaştığı ve toplumsal cinsiyet farklılıklarını gözeten etkili reklam kampanyası yaratmada hangi

stratejinin doğru olduğu cevaplanması gereken önemli sorulardır. Kadın ve erkeğin bilgi işleme

stratejilerine uyan reklam formatının reklamın etkisini artırdığı evrensel olarak kabul edilen bir

gerçektir.

Seçicilik Hipotezi'ne göre, yüksek ilginlik koşulları dışında cinsiyet farklıkları oluşmaktadır,

çünkü erkekler mesaj tema ya da şemalarının tamamıyla harekete geçerken, kadınlar daha çok mesaj

içeriğini detaylandırarak işleme ile meşgul olurlar. Bu araştırma, Seçicilik Hipotezi'nin varsayımları

kadının ve erkeğin farklı basın reklamlarına (rasyonel/duygusal) nasıl tepki verdiklerini bulmak

amacıyla yapılan deneye dayanmaktadır. Sonuçlar, erkeklerin rasyonel çekicilikli reklama daha olumlu

yanıt vermemesi dışında, genel olarak Seçicilik Hipotezi'nin varsayımlarını desteklemektedir. Bu

çalışmanın reklam teorisine ve araştırmaya katkısı tartışılmıştır.

Anahtar Kelimeler: Reklam, bilgi işleme, cinsiyet farklılıkları, rasyonel/duygusal reklam

GENDER DIFFERENCES IN INFORMATION PROCESSING STRATEGIES

OF AD: AN EMPIRICAL TEST OF THE SELECTIVITY HYPOTHESIS IN

ADVERTISING RESPONSE OF RATIONAL/EMOTIONAL ADS

Abstract Gender refers to the socially constructed roles, behaviour and activities, and is frequently used

as a segmentation strategy. There is an increased interest among both academicians and practitioners in

gender‟s role on effective advertising strategies for the segmented target markets. How the information

processing from ads differs among males and females, and what the right strategy is for creating an

effective advertising campaign considering the gender differences, are crucially important questions to

be answered. It is a universally accepted fact that matching ad format to males‟ and females‟

information processing strategies, enhances advertising effectiveness.

According to the selectivity hypothesis, except under high involvement conditions, gender

differences emerge because males are more likely to be driven by overall message themes or schemas,

whereas females are more likely to engage in detailed elaboration of message content. The predictions

of the selectivity hypothesis are tested in an experiment to find out how males and females respond to

different types of print ads (rational/emotional). The results generally supported the predictions of the

selectivity hypothesis with the exception that males did not respond more favorably to the rational

appeal. Implications with this study for advertising theory and research are discussed.

Key words: Ad, information processing, gender differences, rational/emotional ad

GİRİŞ

1 Bu çalışma Gülcan Şener tarafından Prof. Dr. Ferruh Uztuğ ve Doç. Dr. N. Bilge İspir

danışmanlığında tamamlanan doktora tezinden türetilmiştir. 2 Araştırma Görevlisi Doktor, KTÜ İletişim Fakültesi, Halkla İlişkiler ve Reklamcılık Bölümü,

[email protected]

Page 55: KARADENĠZ TEKNĠK ÜNĠVERSĠTESĠancak yayınladıkları fotoğraflar ve köe yazarları aracılığı ile kendi ideolojilerini yansıtabildiği bir dönemdir, Bu verilerden hareketle

Cilt/Vol: 3, Sayı/No:11, (51-73) Karadeniz Teknik Üniversitesi İletişim Araştırmaları Dergisi

52

Cinsiyetler arasındaki farklılıklar, pek çok disiplinden araştırmanın da

değişken olarak ele alıp istatistiksel anlamda anlamlı farklılığı aradığı bir alandır.

Literatürün de dikkat çekmeye çalıştığı gibi kadın ve erkek arasındaki farklılıklar

sadece fiziksel boyutla sınırlı değildir. Beyinlerinin organize oluşu farklılık

gösterirken, toplumsal cinsiyetin bu farklılıkları daha görünür kıldığı, bunun da

bilgiyi işleme stratejilerinde her iki cins için birtakım farklılıklar ortaya çıkardığı

görülmektedir. Kadın ve erkek bir mesajın farklı yönleriyle ikna olmaktadır, farklı

boyutlarına tepki vermektedir, farklı stratejilerden etkilenmektedir ve maruz kalınan

bir mesajdan belleğe atılanlar her iki cins için değişmektedir. Bu çalışmanın ilk

problemi kadın ve erkeğin nelerden ve nasıl ikna olduğunu ortaya koymaktır. “Kadın

reklamı nasıl işler, erkek reklamı nasıl işler” sorusuna yanıt aramaktır. İkinci olarak

da, farklı formatlarda sunulan reklamların cinsiyetler özelinde verilen tepkiyi, reklamı

işleme stratejilerinin rehberliğinde ortaya koymaktır. Eğitim ve yaş değişkenlerinin de

bilgiyi işlemede kadın ve erkekte yarattığı farklılık bir diğer merak edilen alt başlıktır.

Çalışma kapsamında cinsiyet ve bilgi işleme farklılıklarının ikna, reklama yönelik

tutum ve reklamı anlama üzerinde nasıl bir rol oynadığı deneysel bir araştırma deseni

ile ortaya konulmaya çalışılmıştır.

1.1. Seçicilik Hipotezi (Selectivity Hypothesis) ve Kadın-Erkek Reklam

Bilgi İşleme Süreci Farklılıkları

Tüketicinin bir uyaran karşısında dikkatini vermesi, mesajı algılayıp bilgi

parçası halinde zihninde depolaması olarak tanımlanan bilgi işleme süreci bir çeşit

öğrenmeye benzemektedir. 1960'lı yılların sonunda sosyal psikolog William C.

McGuire tarafından geliştirilen tüketici bilgi işleme modeli, bilişsel öğrenme

sürecinin kavramsallaştırmasıdır: Bilgi işleme modeli, (information processing

model) reklamı bilgilendirici ya da problem çözücü olarak; alıcıları da ikna edici

iletişime maruz kalan hedefler olarak kabul eder. Modelin süreci şöyledir: maruz

kalma (presentation), dikkat (attention), anlama (comprehension), kabul etme

(yielding), hatırlama (retention). Bilgi işleme modeline göre, tüketiciler reklam

uyarıcısına maruz kalır, yorumlar, hafızaya kaydeder ve daha sonra bu bilgileri çağırır

yani hatırlar (Belch ve Belch, 2004:148‟den aktaran Aydın, 2011:37).

Şekil 1. Bilgi İşleme Süreci Modeli

Page 56: KARADENĠZ TEKNĠK ÜNĠVERSĠTESĠancak yayınladıkları fotoğraflar ve köe yazarları aracılığı ile kendi ideolojilerini yansıtabildiği bir dönemdir, Bu verilerden hareketle

Reklam Bilgi İşleme Stratejilerinde Cinsiyet... www.e-kiad.com

53

Kaynak: Mowen & Minor, 2001:38.

Kadın ve erkeklerin bilgiyi farklı şekilde işlediğini ileri süren ve hem psikoloji

hem de pazarlamayı temel alan zengin bir literatür mevcuttur. Bilgi işlemede cinsiyet

farklılıklarını açıklamada en çok atıfta bulunulan teorilerden biri “Seçicilik

Hipotezi”dir (Selectivity Hypothesis). Bu teori genel olarak, kadınların erkeklerden

daha fazla bilgiyi detaylı, çok ayrıntılı ve kapsamlı işlemekle meşgul olduklarını

belirtir (Kempf, Laczniak & Smith, 2006).

Joan Meyers-Levy ve meslektaşları (1989) tarafından ortaya atılan Seçicilik

Hipotezi, (Selectivity Hypothesis) bazı durumlarda erkeklerin iletilerin tamamını

algılamasına, kadınlarınsa iletilerin detaylarına ve ayrıntılarına dikkat etmesine bağlı

olarak bilgi işleme süreçlerindeki farklılığın cinsiyet farklılıklarından kaynaklandığını

ortaya koymaktadır. Buna göre, erkekler seçici süreçlerden geçerek detaylı ve

karmaşık bir iletinin mevcut ve dikkat çekici küçük bir parçasına güvenebilirken;

kadınlar kapsamlı süreçler uygulayarak herhangi bir yargıya varmadan önce iletide

verilen tüm bilgiyi anlamaya çalışmaktadır (Putrevu, 2001; Hupfer, 2002). Yine

erkekler, kendilerine sunulan bilginin somut ve ulaşılabilir olmasını arzularken;

kadınlar ise iletilerde yoğun bilgi arayışı içerisindedirler (Hogg ve Garrow, 2003:

163). Erkekler resim, müzik gibi sözlü olmayan uyarıcılardan, kadınlarsa bilgiyi daha

karmaşık ve simetrik süreçlerden geçirmeleri nedeniyle sözlü ve tanımlayıcı

iletilerden etkilenirler (Edens ve Mccormick, 2000). Seçicilik Hipotezi'ne göre

erkeklere yönelik reklamlar basit ve tek bir tema üzerinde odaklanmalı, kadınlara

yönelik reklamlarsa ürüne ilişkin birçok bilgiyi barındırmalıdır. Kadınlar görsel ve

sözlü olarak zengin, karmaşık ve oldukça bilgilendirici reklamlardan hoşlanırlar.

Seçicilik Hipotezi, yüksek ilgilenim durumları dışında, erkeklerin herhangi bir

yargıya varmadan önce iletide verilen bütün bilgiyi etraflıca incelemeden, bilginin

küçük bir parçasından faydalanarak, kararlarını bunun üzerinden vermeleri suretiyle

seçici davranabildiklerini iddia etmektedir. Kadınlarınsa herhangi bir yargıya

varmadan önce verilen bütün bilgiyi kullandıklarını ortaya koymaktadır (Putrevu,

2004, aktaran Yağcı & İlarslan, 2010: 140).

Kadın ve erkeğin Seçicilik Hipotezi'ne göre bilgiyi nasıl işledikleri çeşitli

çalışmalarla mercek altına alınmıştır. Literatürün özeti Tablo 2‟de verilmeye

çalışılmıştır:

Tablo 1. Seçicilik Hipotezine Göre Yapılan Çalışmalar

Seçicilik Hipotezi Bulguları

Çalışma

(Ampirik

analizler)

Denek

sayısı

Kaynak Manipüle

edilen

değişkenler

Bulgular

Meyers-Levy

and

Mahaswaran

(1991)

Ampirik

çalışma ile

basın

reklamına

maruz kalma

90 öğrenci Bir haber

programı için

basın reklamı

Uyumsuzluk

ipuçları:

1) Düşük,

2) Orta,

3) Yüksek

Kadınlar daha ayrıntılı

işleme yapıyor, detaylı

bilgi işleme stratejisini

kullanıyor. Erkekler

şema-temelli bilgi

işleme stratejisi

kullanıyor.

Carsky and 200 öğrenci Diş macunu Mesaj: Kadınlar daha

Page 57: KARADENĠZ TEKNĠK ÜNĠVERSĠTESĠancak yayınladıkları fotoğraflar ve köe yazarları aracılığı ile kendi ideolojilerini yansıtabildiği bir dönemdir, Bu verilerden hareketle

Cilt/Vol: 3, Sayı/No:11, (51-73) Karadeniz Teknik Üniversitesi İletişim Araştırmaları Dergisi

54

Zuckerman

(1991)

Ampirik

çalışma ile

basın

reklamına

maruz kalma

için basın

reklamı

1) tek

yönlü,

2) iki

yönlü

kapsamlı bilgi işleme

yapıyor.

Darley and

Smith (1995)

Ampirik

çalışma ile

“başka”

reklama

maruz kalma

120

yetişkinle

alışveriş

merkezi

anketi

Elektrikli

battaniye ve

baskül için

radyo spotu

Metnin iddiası:

1) objektif

2)subjektif

Ürün riski:

1) Düşük,

2) Orta,

3) Yüksek

Düşük riskte, kadınlar

objektif ve sübjektif

iddialara eşit derecede

tepki vermiştir. Orta

riskte objektif iddialar

daha makuldür.

Erkekler objektif

iddiaları tercih

etmemektedir.

Meyers-Levy

and Sternthal

(1991)

Reklama

maruz

kalmadan

ampirik tv

reklamı

çalışması

121

yetişkin

Yeni bir tv

şovunu

tanıtan yazılı

bir mesaj

İpuçları:

1) Düşük,

2) Orta,

3) Yüksek

Cinsiyetler mesaj

ipuçlarını

ayrıntılandırma

eşiklerinde

farklılaşmaktadır.

53 yetişkin Diş

macununun

ürün

değerlendirm

esi

İki negatif

ipucunun

konumlandırıl

ması:

1) bitişik

olarak,

2) ayrık

Veri, eşik

hipotezleriyle

tutarlıdır.

Çalışma

(Kavramsal

analiz)

Konu Bulgular

Prakash and

Fiores

(1985)

Kavramsal

analiz

Kadınlar ve

erkekler ile

her bir

cinsiyet

için reklam

formatları

arasındaki

psikolojik

farklılıkları

n

araştırılmas

ı

Kadınlar erkeklerden daha sübjektif bir şekilde bilgiyi

işlemektedir ve farklı reklam formatları her bir cinsiyet

için oluşturulmalıdır.

Meyers-Levy

(1989)

Kavramsal

Erkekler ve

kadınlar

arasındaki

Kadınlar erkeklerden daha ayrıntılı bir şekilde bilgiyi

işlemekte, belli başlı mesaj iddialarına

yaslanmaktadırlar.

Page 58: KARADENĠZ TEKNĠK ÜNĠVERSĠTESĠancak yayınladıkları fotoğraflar ve köe yazarları aracılığı ile kendi ideolojilerini yansıtabildiği bir dönemdir, Bu verilerden hareketle

Reklam Bilgi İşleme Stratejilerinde Cinsiyet... www.e-kiad.com

55

analiz bilgiyi

işleme

farklılıkları

nın

inceleme

Kaynak: Wolin, 2003: 115.

Seçicilik Hipotezi temelinde, Meyers-Levy erkekleri hedefleyen

pazarlamacılara, başarılı reklam yapabilmeleri için şu önerilerde bulunmaktadır

(Meyers-Levy, 1989‟dan aktaran Carsky & Zuckerman, 1991: 44):

1. Metinde “kendini ifade etme ipucunu verme”den yararlanın- başarının

önündeki engellerin üstesinden gelme ya da trendlere karşı kendi

değerlerine bağlı kalma gibi.

2. Tek bir kavramı kasteden özelliklere odaklanın.

3. Ürünün ana özelliklerini görsel olarak özetleyen tek bir güçlü görsel

ipucu kullanın ve sonra metinde özellikleri tanımlayın.

4. Öznel yorumlama (kullanıcı yararı) yerine nesnel özelliklere

odaklanın.

5. İlk aldığı bilgi parçasına göre karar alan erkekler için başlığı ya da en

çok “ilgi uyandıran iddiayı” metnin en üstüne koyun.

Diğer taraftan, erkekler değil de kadınlar hedef alınıyorsa, reklam tasarlarken,

Seçicilik Hipotezi pazarlamacılara şunları önermektedir:

1. Çoklu ipuçları ve farklı ürün özelliklerinden yararlanın.

2. Özelliklerin verilme şeklinden öznel sonuçlar çıkarma eğiliminde olan

kadınlar için metni ima edilen iddialar bağlamında dikkatlice irdeleyin.

3. Pozitif çağrışımsal düşünce ve kanı uyandıran yeterli miktarda ipucu

kullanın.

4. Ürün özelliklerinden ziyade kullanıcı yararına odaklanın.

5. Son aldığı bilgi parçasına göre hüküm veren kadınlar için başlığı ya da

en çok “ilgi uyandıran iddiayı” sona yerleştirin (Meyers-Levy, 1989‟dan

aktaran Carsky & Zuckerman, 1991: 44-45).

Seçicilik Hipotezi'nin kadına ve erkeğe farklı reklam tasarlanması yönündeki

önerileri, reklam kalabalığı içerisinden sıyrılıp hedef kitleyi tam 12‟den vurmayı

kolaylaştıran, başarılı reklamlar için rehber niteliğindedir.

Seçicilik Hipotezi, kapsamlı bilgi işleyiciler olarak kadınların şimdiki bilgi

işleme çevresinde gözlenemeyen ama ilgisi bulunan geniş kapsamlı bilgiyi göz

önünde bulundurduğunu ve ilgili bilgiyi hafızada tuttuğunu iddia etmektedir (Meyers-

Levy, 1989: 232). Bu, Putrevu‟nun (2001), kadınların daha çok ilişkisel bilgi

işlemeyi kullandıkları, şimdiki çevreden aldıkları bilgi parçaları arasında potansiyel

ilişkileri dikkate aldıklarını ve böylelikle bilginin hafızada tutulduğu görüşüyle

tutarlıdır. Diğer taraftan, teori, erkeklerin çevrede hazır bir şekilde bulunan bir ya da

birkaç göze çarpan niteliğe odaklanma eğiliminde olduklarını ve bilgi işlemenin

etkisini elde etmek için onları bağımsız ipuçları ya da kısayollar olarak kullandıklarını

ileri sürmektedir (Kempf, Laczniak & Smith, 2006). Bu varsayımlar reklamcılık

bağlamında test edilmiş ve genel olarak kabul görmüştür.

Putrevu (2001), bilgi işlemede cinsiyet farklılıklarına Seçicilik Hipotezi'nin

varsayımlarını tamamlayan daha detaylı açıklamalar getirmiştir. Erkeklerin parça-

özelinde bilgiyi işlediklerini (item-specific processing), yani reklamlarda kişisel

nitelik ya da mesaj ipuçlarına odaklanma eğiliminde olduklarını ve aralarındaki

Page 59: KARADENĠZ TEKNĠK ÜNĠVERSĠTESĠancak yayınladıkları fotoğraflar ve köe yazarları aracılığı ile kendi ideolojilerini yansıtabildiği bir dönemdir, Bu verilerden hareketle

Cilt/Vol: 3, Sayı/No:11, (51-73) Karadeniz Teknik Üniversitesi İletişim Araştırmaları Dergisi

56

ilişkiyi çözmeye girişmediğini ileri sürer. Diğer taraftan, kadınların ilişkisel bilgi

işleme ile meşgul olduklarını (relational processing), bilgi işlerken çoklu nitelik

ve/veya mesaj ipuçları arasındaki karşılıklı ilişkiler, benzerlikler ve farklılıklara

baktıklarını ifade eder. Bu nedenle kadınların erkeklerden daha fazla bir olasılıkla

detaylı, kapsamlı bilgi işlemekle meşgul olduklarını belirtir.

Biyolojik cinsiyet doğuştan getirilen özelliklerdir. Toplumsal cinsiyet ise

yaşarken öğrenilenleri kapsar, dolayısıyla her birey ve toplumda farklı bir biçimde

gözlenebilir. Erkek ve kadınların farklı olduğu pek çok toplumda kabul edilmektedir

ve bir çok toplumsal ve biyolojik faktör bu farklılıklara neden olmaktadır. Ancak,

pazarlama/reklamcılık açısından önemli olan; bu farklılıkların pazarlama iletişimini

işleme ve değerlendirmede tutarlı farklılıklara dönüştürülüp dönüştürülmediğidir.

Psikoloji ve sosyoloji alanlarıyla karşılaştırıldığında reklama tepki alanında cinsiyet

farklılıkları çok sınırlı olarak sorgulanmıştır. Bu alanda yapılan reklam

araştırmalarının çoğu cinsel çekiciliklere (Jones, Stanaland ve Gelb 1998; LaTour ve

Henthorne 1994) ya da cinsel rollerin resmedilmesine (Al-Olayan ve Karande 2000;

Ford ve LaTour 1993) odaklanmaktadır. Yapılan birkaç çalışmada, reklamı/bilgiyi

işlemede cinsiyet farklılıkları hakkında çok karışık bulgular ortaya konmaktadır.

Örneğin, bazı araştırmacılar kadınların karmaşık mesajlara sahip reklamları daha fazla

okuduğunu (Chamblee v.d. 1993), artan farkı ayırt etme kabiliyeti gösterdiğini

(Meyers-Levy ve Maheswaran 1991), düşük/orta ilginlik seviyelerinde reklamları

daha kapsamlı işlediklerini (Meyers-Levy ve Sternthal 1991) ve hem öznel hem de

nesnel bilgiyi kullandıklarını (Darley ve Smith 1995) bulmuşlardır (aktaran Putrevu,

2004: 2).

Yapılan çalışmaların sonuçları her zaman birbiri ile tutarlı bir resim

çizmemektedir. Resmin diğer tarafında zıt bulgular mevcuttur: Erkek dergilerindeki

reklamlar kadın dergilerinden daha karmaşık iken (Whissell ve McCall 1997), bilişsel

ayrıntılandırmada birleşmeyi motive etmede (Peracchio ve Tybout 1996), sözel

karmaşıklığı tercih etmede (Putrevu, Tan ve Lord 2004), reklamın kime ait olduğunu

hatırlama/tanımada (McDaniel ve Kinney 1998) ya da kelimeleri/resimleri

hatırlamada (Ionescu 2000, 2002) herhangi bir cinsiyet farklılığı bulunmamaktadır

(aktaran Putrevu, 2004: 52).

Carsky & Zuckerman (1991) yaptıkları çalışmada, farklı deneysel tasarımlarla

kadın ve erkeğin reklamda bilgiyi işleme stratejilerini sorgulamışlardır. Yaptıkları ilk

deneyde kadınların erkeklerden daha kapsamlı bilgi işleyici olup olmadıklarını tek

yönlü ve çift yönlü diş macunu reklamı aracılığıyla test etmişlerdir. Elde edilen

sonuçlar ise kadınların erkeklerden daha uzun süre reklamı inceledikleri, her iki mesaj

türünde de erkeklerin daha fazla istatistiki bilgi talep ettikleri, kadınların ürünün iki

özelliğini daha sık dile getirdikleri, her iki mesaj türünde de kadınların erkeklerden

daha fazla reklamla ilgili bilgiyi doğru verdikleri yönündedir. Kadınlar kapsamlı bilgi

işleyici olarak erkeklerden daha fazla reklamdaki bilgiyi işlemişlerdir.

Darley ve Smith (1995) Seçicilik Hipotezini temel alarak kadın ve erkeğin

objektif/subjektif reklam iddiaları ile düşük düzey riskli/orta düzey riskli ürünlere

yönelik tepkilerini analiz etmişlerdir. Sonuçlar Seçicilik Hipotezi'yle paralellik

gösterse de tek noktada bir ayrım söz konusudur: erkeklerin objektif reklam

iddialarına daha makul tepki verdiği.

Brunel ve Nelson (2003) yaptıkları çalışmada, reklam iknasında cinsiyet

farklılıklarını mesajın sunum sırası etkisini de işin içine katarak incelemişlerdir. Bu

çalışma, kadınların daha fazla sistematik bilgi işleyici olduğunu göstermiştir. Düşük

Page 60: KARADENĠZ TEKNĠK ÜNĠVERSĠTESĠancak yayınladıkları fotoğraflar ve köe yazarları aracılığı ile kendi ideolojilerini yansıtabildiği bir dönemdir, Bu verilerden hareketle

Reklam Bilgi İşleme Stratejilerinde Cinsiyet... www.e-kiad.com

57

ilginlik koşulları altında, kadınlar ilk yayınlanan, erkekler son yayınlanan mesajdan

etkilenmektedir.

Daha önce yapılan çalışmalar, özellikle bilgi kaynağı olarak reklama

odaklanmıştır (Darley & Smith, 1995; Kempf v.d., 1997; Meyers-Levy &

Maheswaran, 1991). Kempf, Laczniak ve Smith (2006) ise yaptıkları çalışmada

mevcut cinsiyet farklılığı teorileri ile erkek ve kadınların bilgiyle bütünleşme ve

değerlendirmelerini karşılaştırarak iki ayrı pazar bilgisi kaynağını – reklam ve ürün

deneme – analiz etmişlerdir.

Seçicilik Hipotezi ile ilgili yapılan çalışmaların ardından, bu çalışmada etkisi

sınanacak değişkenlerin açıklanması ve reklam yaratıcı stratejisi içindeki yeri

aktarılacaktır.

1.2. Yaratıcı Strateji ve Duygusal/Rasyonel Çekicilik İkiliği

Reklam stratejisi; iletişim sorunu, hedef kitle, iletişim hedefleri,

konumlandırma gibi konulara odaklanmaktadır. Yaratıcı strateji ise tanımlanan

iletişim sorununa nasıl çözüm getirileceğinin tartışıldığı platformdur. “Neyi, nasıl

söyleyeceğiz?” sorusunun cevabı ile ilgilidir. Mesaja tamamen odaklanma söz

konusudur. Yaratıcı stratejinin karar alanında yer alan mesajın nasıl verileceği

konusunda bazı temel yaklaşımlar mevcuttur. Ürüne ya da tüketiciye odaklanan

reklam olduğu gibi, akla ya da kalbe seslenen, ana mesaj stratejilerini temel alan,

uygulamayı da kapsayan reklam yaklaşımları da vardır (Moriarty, 2000).

Reklam stratejisinde daima iki temel yaklaşım var olmuştur: akıl ve kalp.

Rasyonel reklamcılık gerçekler ve nedenler üzerine kurulmuştur; bilgi ve mantığı

hedef alır. Rasyonel reklamcılığı savunan ekole göre bir reklam bilgi verici olmalıdır.

Tüketiciyi kelimeler, gerçekler ya da iddialar ile sıkmayan diğer ekol imaj

reklamcılığı adını almıştır ve duyguları etki altına almaya çalışır. İnsanların çoğu

ürünleri ya da markaları duygusal nedenlerle alırlar. Yaratılan duygu verilen bilgi,

rakam ya da iddiadan çok daha kalıcı etki bırakabilmektedir. Duyguların ne zaman ve

nasıl kullanılması gerektiğini bilmek reklamcılığa çok önemli bir veri sağlayabilir.

Mesajla ya da ürünle uymayan duyguların çekicilik olarak kullanılması da çoğu

zaman yapılan hatalardandır. Her iki ekol kendi açısından doğru olsa da, ikisini bir

arada kullanmayı öneren yaklaşım, rasyonel ve duygusalın savaşan değil beraber

çalışan müttefikler olduğunun altını çizmektedir (Moriarty, 2000).

Akılcılık temelli çekicilikler bilgisel, duyguları hedef alan çekicilikler ise

tüketicilerin toplumsal ve psikolojik ihtiyaçları ile ilgilidir (Uztuğ, 2003). Aslında ne

tür çekicilik kullanılacağı ürünün doğası ve verilmek istenen mesajla ilgilidir. Reklam

guruları etkili bir reklamın hem duygusal hem de rasyonel açılardan seslenmesi

gerektiğini savunmaktadır. Mecazi yorumlanmalarıyla metaforlar, duygusal bir

çekicilik olan metinden haz almayı sağlar. Sembolik ürünler duygulara, faydacıl

ürünler akla seslenme eğilimindedir. Reklamda metaforların kullanımı, duygusal ve

rasyonel çekiciliklerin dengelenmesiyle sembolikten ziyade faydacıl ürünler için daha

etkili olabilir (Ang, 2002: 180).

Sadece akla ya da kalbe seslenen reklam yapmak, buna uygun ürün özelliği ya

da vaadi bulmak neredeyse artık imkansızdır. Ürünler de vaatler de birbirinin

aynısıdır. Rasyonel ya da duygusal karar alındığında bile bir kısım mantık

duygulardan, bir kısım duygu mantığın süzgecinden geçecektir. “Destek gören bir

reklam prensibi, etkili bir reklamın duygusal ve rasyonel olarak, hem kalple hem de

Page 61: KARADENĠZ TEKNĠK ÜNĠVERSĠTESĠancak yayınladıkları fotoğraflar ve köe yazarları aracılığı ile kendi ideolojilerini yansıtabildiği bir dönemdir, Bu verilerden hareketle

Cilt/Vol: 3, Sayı/No:11, (51-73) Karadeniz Teknik Üniversitesi İletişim Araştırmaları Dergisi

58

akılla konuşması gerektiğini söylemektedir. Ürün yararlarına rasyonel-duygusal

yaklaşım, ürün özelliklerine uysun diye yapım formatlarını kapsayabilir” (Ang, 2002:

181). Duygularla satın alıp, sonra bu kararı mantıklı hale getirebilmek, tüketici

davranışlarının özünde vardır. Yapılan beyinle ilgili son çalışmalar da beynin ilgili

bölgelerinin birbiri ile iletişim halinde olduğunu göstermektedir. Zaltman (2004),

duyguların karar alma mekanizması ile bağlantılı olduğunu, bu iki ayrı merkezin

haberleşerek davranışları birlikte şekillendirdiklerini belirtmektedir. “Reklam oldukça

duygusal olabilir, ancak duygusal bir kılıf içinde rasyonel bir mesaj da içerir. Eğer içi

boş bir duygusal kılıf söz konusuysa, reklam işe yaramayacaktır” (Jones, 2006: 80).

“Günümüzde, sözü edilen ikilikli yapıdan çok bir bireşime yaklaştığımızdan söz

edilebilir. Bir reklamı bu akılcı ya da bu duygusal diye ayırmak gitgide zorlaşıyor. Ya

da böylesi bir çaba anlamını yitiriyor” (Uztuğ, 2003: 199). Duygusal ve rasyonel

dengesini tutturabilen reklam istediği etkiyi yaratabilecektir. Dikkat duygularla

çekilirken, eyleme geçme rasyonalite ile olacaktır.

Seçicilik Hipotezi'nin (1989) de belirttiği üzere, kadın ve erkeğin bilgi işleme

süreçleri birbirinden farklıdır; Seçicilik Hipotezi'ne göre kadınlar daha duygusal,

erkekler ise daha rasyoneldir. Bu durum, reklam çekiciliklerinin mevcut ikilikli

yapısına benzemekte, duygusal çekicilikli bir reklam ile rasyonel çekicilikli bir

reklamın kadın ve erkekte aynı düzeyde ikna edici olamayacağı, oluşan tutum ve

reklamı anlamanın farklı olabileceği iddialarını öne çıkartmaktadır. Çalışma

kapsamında etkisi sınanacak ilk hipotezler akla ya da kalbe seslenen bir reklamın

Seçicilik Hipotezi'nin de öngördüğü şekilde kadının ve erkeğin bilgi işleme süreci

üzerinde nasıl bir farklılık yarattığıdır:

H1a: Kadın ve erkeğin rasyonel reklamdan ikna olma düzeyleri arasında fark

vardır.

H1b: Kadın ve erkeğin rasyonel reklama yönelik tutumları arasında fark

vardır.

H1c: Kadın ve erkeğin rasyonel reklamı anlama düzeyleri arasında fark vardır.

H2a: Kadın ve erkeğin duygusal reklamdan ikna olma düzeyleri arasında fark

vardır.

H2b: Kadın ve erkeğin duygusal reklama yönelik tutumları arasında fark

vardır.

H2c: Kadın ve erkeğin duygusal reklamı anlama düzeyleri arasında fark

vardır.

Diğer taraftan, kadının ve erkeğin duygusal ve rasyonel reklamı işleme

süreçlerini etkileyebilecek cinsiyet dışında başka değişkenler olabileceği hemen akla

gelmektedir. “Hangi kadın ya da erkek?” sorunsalına cevap ararken, eğitim ve yaş

değişkenlerinin de cinsiyetle beraber farklı bilgi işleme stratejilerine neden olabildiği,

düşüncesi gelişmiştir. Çalışma kapsamında akıl/kalp stratejilerinin cinsiyet açısından

bilgi işlemede yarattığı farklılık bazı araştırma sorularıyla da desteklenmiş, konuya bir

takım açıklamalar getirilmeye çalışılmıştır. Geliştirilen araştırma soruları şöyledir:

1.a. Rasyonel reklamın ikna, reklama yönelik tutum ve reklamı anlama

ortalamaları eğitim düzeyine göre nasıl farklılaşır?

1.b. Rasyonel reklamın ikna, reklama yönelik tutum ve reklamı anlama

ortalamaları yaş gruplarına göre nasıl farklılaşır?

2.a. Duygusal reklamın ikna, reklama yönelik tutum ve reklamı anlama

ortalamaları eğitim düzeyine göre nasıl farklılaşır?

Page 62: KARADENĠZ TEKNĠK ÜNĠVERSĠTESĠancak yayınladıkları fotoğraflar ve köe yazarları aracılığı ile kendi ideolojilerini yansıtabildiği bir dönemdir, Bu verilerden hareketle

Reklam Bilgi İşleme Stratejilerinde Cinsiyet... www.e-kiad.com

59

2.b. Duygusal reklamın ikna, reklama yönelik tutum ve reklamı anlama

ortalamaları yaş gruplarına göre nasıl farklılaşır?

1.3. Amaç

Literatür, kadın ve erkeğin reklam bilgisini farklı şekilde işlediklerine dair

önemli kanıtlar sunmaktadır. Farklı çalışmalar aracılığıyla kadın ve erkeğin bir reklam

mesajını işlerken etkilendikleri unsurlar sorgulanmıştır. Joan Meyers-Levy ve

meslektaşları tarafından ortaya atılan Seçicilik Hipotezi (Selectivity Hypothesis)

(1989) bağlamında, cinsiyetlerin bilgi işleme stratejilerinin kadın ve erkeğin dikkatini

çekip ikna edeceği düşünülen reklamlar aracılığıyla çalışıp çalışmadığına bakılmıştır.

Kadınların kolaylıkla işlediği düşünülen reklamlar sözel ağırlıklı, duygusal, subjektif

iddiaya sahip, karmaşık yapıdadır. Erkekleri ise görsel ağırlıklı, rasyonel, objektif

iddiaya sahip, basit reklamlar cezbetmektedir. Bu çalışma kapsamında kadınların

duygusal çekicilikli reklamı, erkeklerin ise rasyonel çekicilikli reklamı nasıl işlediği,

ikna olup olmadıkları ve mevcut yapıdaki reklamların reklamı anlamayı nasıl

etkilediği sorgulanmıştır. Seçicilik Hipotezi'ne göre, yüksek ilginlik koşulları dışında

erkeğin bilgi işleme stratejisine göre hazırlanan bir reklam kadına, kadının bilgi

işleme stratejisine göre hazırlanan bir reklam da erkeğe çekici gelmeyecektir; bu

durum iknayı ve reklamı anlamayı zorlaştıracaktır. Bu araştırma ile cinsiyetler

özelinde iknanın nasıl gerçekleştiğini, cinsiyetler arasındaki farklılıkların reklamı

işlemeyi nasıl etkilediğini anlamak amaçlanmaktadır.

1.4. Sınırlılıklar

Bu çalışmanın sınırlılıklarından ilki, yüksek ilginlik koşulları dışında çalışan

Seçicilik Hipotezini sınamak amacıyla oluşturulan reklamlar düşük ilginlik gerektiren

bir ürün kategorisinden seçilmiştir. Seçilen ürün kategorisinin hem kadına hem de

erkeğe hitap edecek bir ürün olmasına da dikkat edilmiştir.

Çalışma kapsamında gerçekleştirilen deneyin amaçlı örnekleme yöntemiyle

seçilen kısıtlı sayıda katılımcıyla, Eskişehir merkezde, belirli bir zaman aralığında

yapılması bir diğer sınırlılıktır. Dolayısıyla çıkarılan sonuçların tüm Türkiye‟ye ve

tüm ürün kategorilerine genellenmesi mümkün değildir.

Çalışmada kullanılan reklamlar tüketicilerin mevcut marka deneyimleri ile

oluşan tutumlarından etkilenmemesini sağlamak amacıyla gerçekte var olmayan,

katılımcıların bilmediği bir marka logosu ile tasarlanmıştır. Bilinen bir markanın

reklamda kullanılmasıyla oluşabilecek yanlılığı ortadan kaldırmak amaçlanırken,

katılımcıların gerçekte olduğundan daha farklı bir şekilde cevap vermiş olabilecekleri

de sonuçları değerlendirirken gözden kaçmamalıdır.

Deneyde kullanılan reklamlarla ilgili bir diğer önemli nokta, basın için

tasarlanmış olmalarıdır. Başka bir mecra, örneğin televizyon için reklam tasarlayıp,

üstelik de gerçek bir reklam algısı yaratarak, kısıtlı zamanda ve eldeki imkanlarla aynı

örneklem grubunda test etmek çok daha maliyetli olabileceği gibi, sonuçların başka

yönde seyretmesine de neden olabilmektedir.

Her ne kadar, reklamların tasarım aşamasında profesyonel grafiker, metin

yazarlarından yardım, reklamcılık bölümü hocalarından öneri, yorum ve onay,

reklamların gerçek reklam algısı yaratıp yaratmadığı konusunda gerçek tüketicilerden

görüş ve yorum alınsa da bu çalışmanın sonuçları deney için tasarlanan reklamlarla

sınırlıdır.

Son olarak, araştırmanın sonuçları deney yöntemi ile beraber insan unsuru

sınırlılığına sahiptir.

Page 63: KARADENĠZ TEKNĠK ÜNĠVERSĠTESĠancak yayınladıkları fotoğraflar ve köe yazarları aracılığı ile kendi ideolojilerini yansıtabildiği bir dönemdir, Bu verilerden hareketle

Cilt/Vol: 3, Sayı/No:11, (51-73) Karadeniz Teknik Üniversitesi İletişim Araştırmaları Dergisi

60

2. Yöntem

2.1. Araştırma Modeli

Yapılan çalışmanın modeli; deneme modelidir. “Deneme modelleri, neden-

sonuç ilişkilerini belirlemeye çalışmak amacı ile, doğrudan araştırmacının kontrolü

altında, gözlenmek istenen verilerin üretildiği araştırma modelleridir” (Karasar, 2009:

87). Hipotezler aracılığıyla sınanan model, cinsiyetler özelinde iknanın nasıl

gerçekleştiğini açıklamaya adaydır. “Deneme modeli özellikle hipotez testi için

uygundur. Çünkü deneyler nedeni ortaya çıkarmaya odaklanır, aynı zamanda

tanımlayıcı amaçlardan ziyade açıklayıcı amaçlara daha uygundur” (Babbie, 2008:

246). Deneysel araştırmalarda manipüle etme ve denetim yetkisi araştırmacının

elindedir. Karşılaştırma yapmak, bu yöntemin doğasında vardır. En basit haliyle bir

değişkenin varlığının ya da yokluğunun etkisi sınanır.

Bu çalışma, deneysel araştırma modellerinden faktöriyel desen ile

gerçekleştirilmiştir. “Çok değişkenli deneylere, faktöriyel modeller denir” (Yazıcıoğlu

& Erdoğan, 2007: 97). “Bazen, bir araştırma sorusu birden fazla bağımsız değişkenin

eş zamanlı etkisine bakmayı gerektirebilir. Faktöriyel desen iki ya da daha fazla

bağımsız değişkenin kombinasyonunu kullanır” (Neuman, 2006: 257). “Her bir

bağımsız değişkene „faktör‟ denir. Bu yaklaşım zamandan, paradan ve kaynaktan

kazandırır ve araştırmacıya değişkenler arasındaki etkileşimi incelemeye imkan verir”

(Wimmer & Dominick, 2006: 249). “İnsan davranışı pek çok faktör tarafından

etkilenir; bu bakımdan araştırmaya birden fazla değişken sokulduğunda davranışı

açıklamak daha da kolaylaşır ve gerçek yaşama genellenebilirlik düzeyi (dış

geçerlilik) de artar” (Erkuş, 2005: 66). Birden çok faktörün insan davranışını

etkileyebilmesi gerçeği, bu çalışmada kadın ve erkeğin ikna olmasında birden çok

faktörün etkili olabileceği varsayımına dönüşmüştür. Bu nedenle, kadını ve erkeği

etkileyeceği düşünülen iki farklı reklam türü tasarlanarak, bunun cinsiyet özelinde

nasıl bir sonuç ortaya çıkartacağı sınanmıştır.

2.2. Araştırma Kümesi

Bu araştırma, öncelikle cinsiyet, ikinci olarak da eğitim düzeyinin temel

değişkenler olarak ele alındığı bir çalışma kümesine sahiptir. Çalışmanın ana konusu,

kadın ve erkeğin bilgi işleme stratejilerinin nasıl olduğu ve reklamda verilen bilgiyi

işlemede cinsiyetin nasıl bir değişim yarattığıdır. Cinsiyetler arasındaki bilgiyi

işlemedeki farklılıkların reklamın ikna ediciliği, reklama yönelik tutum ve reklamı

anlama üzerinde nasıl bir farklılık yarattığı sorusuna yanıt aranmıştır. Ancak, bilgiyi

işleme stratejisindeki farklılıkları açıklamada eğitim düzeyinin de etkisinin

olabileceği varsayımı ile “eğitim düzeyi” değişkeninin dikkate alınmasına karar

verilmiştir. Deney gruplarına dahil edilen katılımcılar, olasılığa dayalı olmayan

örnekleme yöntemlerinden amaçlı örnekleme yöntemi ile seçilmiştir. “Amaçlı

örneklemede; örneklem, anakütle içinden, bilgi istenen özelliği temsil edecek

birimleri tespit ederek seçilir” (Yazıcıoğlu & Erdoğan, 2007: 66). Amaçlı

örneklemenin anakütleyi temsil edilebilirliği veri toplamadaki araştırmacının tarafsız

davranması ile bağlantılıdır. Amaca uyan örnek bulunduğunda, sayısının az olması bir

önem teşkil etmemektedir. Araştırmacının amacına uyan ve belirlediği kriterlere uyan

kişileri çalışmaya dahil eder. 16-24 Haziran 2014 tarihleri arasında, belirlenen

ölçütlere uyan gönüllü katılımcılara önce reklam gösterilmiş, ardından da anket

uygulanmıştır. Elde edilen sonuçlar, tüm Türkiye‟ye genellenemez, ancak benzer

Page 64: KARADENĠZ TEKNĠK ÜNĠVERSĠTESĠancak yayınladıkları fotoğraflar ve köe yazarları aracılığı ile kendi ideolojilerini yansıtabildiği bir dönemdir, Bu verilerden hareketle

Reklam Bilgi İşleme Stratejilerinde Cinsiyet... www.e-kiad.com

61

özellikler taşıyan katılımcıların yer alacağı çalışmalara elde edilebilecek bulgulara

dair bir yön gösterebilir.

132 kadın, 120 erkek olmak üzere 252 katılımcı ile gerçekleştirilen deney,

yaşları 15 ile 60 yaş ve üstü arasında değişen, eğitim düzeyinin de dikkate alındığı bir

çalışma olmuştur. Çalışmaya katılan kadın ve erkeklerin her bir deney grubu

içerisinde eğitim seviyesi olarak benzer dağılması konusunda çaba harcanmıştır.

2.3. Verilerin Toplanması ve Analizi

Çalışmada veri toplama süreci reklamların tasarlanması, reklamların ön testi,

anketin hazırlanması, pilot uygulama ve ana deneyin uygulanması şeklinde

gerçekleşmiştir. Elde edilen veriler SPSS 20.0 paket programında; ikna, reklama

yönelik tutum ve reklamı anlama verisi karşılaştırmaya konu olan bağımlı değişkenin

yapısına göre bağımsız örneklem t-testi, tek yönlü varyans testi (one-way ANOVA)

ile analiz edilmiştir.

2.4. Uyaran Tasarımı

Araştırmada ortaya koyulan hipotezleri test etmek amacıyla uyarana ihtiyaç

duyulmuş, iki farklı basın reklamı tasarlanmıştır. Reklamların tasarım aşaması ise

öncelikle hem kadına hem de erkeğe hitap eden bir ürün kategorisinin ve

katılımcıların mevcut marka deneyimlerinden etkilenmesini engellemek için gerçekte

var olmayan, kimsenin bilmediği bir markanın belirlenmesi ile başlamıştır. Ürün

kategorisinin “kahve” ve kullanılacak markanın da “Mambocino” olmasına karar

verildikten sonra, yerli ve yabancı kahve reklamları, konuyla ilgili stok fotoğraf

siteleri gibi çeşitli kaynaklar taranarak, rasyonel ve duygusal olarak tanımlanan

reklam kategorilerine uyan görsel ve sözel unsurlar yardımıyla reklamlar

tasarlanmıştır. Reklamları tasarlama aşamasında, profesyonel grafiker ve metin

yazarlarından yardım alınmıştır. Her reklam kategorisinde en az iki ya da üç alternatif

üretilmiştir. Tasarlanan basın reklamlarından etkisi, sınanmak istenen reklam türüne

hangi alternatifin en uygun olduğuna karar vermek amacıyla reklamcılık alanındaki

akademisyenlerden oluşan uzman görüşüne başvurularak, reklamların deneyde

kullanılması konusunda onay alınmıştır. Ardından, reklamların gerçek reklam

duygusu yaratıp yaratmadığını görmek amacıyla, Mambocino markalı “ekstra sert

kahve”nin rasyonel ve duygusal olmak üzere iki farklı reklam, deneyin uygulanacağı

hedef kitleye benzeyen 10‟u kadın, 10‟u erkek olmak üzere 20 kişi üzerinde test

edilmiştir. Reklamların test aşamasından elde edilen sonuç, reklamların vermek

istediği mesajı doğru bir şekilde verdiği ve reklamların gerçek tüketicilerde “gerçek

reklam” algısı yarattığı olmuştur. Reklamlar hakkında değerlendirmelerde bulunan

tüketiciler, “Yeni bir kahve markası mı çıktı, onun reklamını yapmak için mi görüş

alıyorsunuz, bu markayı nerede bulabilirim” gibi sorularla reklamın ne kadar “gerçek”

duygusu yarattığına dair ipucu vermiştir. Öyle ki, “Ben bu markayı denedim!” diyen

bir tüketici tepkisi de söz konusu olmuştur. Deneyde kullanılacak reklamların gerekli

testlerden geçerek hazır olduğuna kanaat getirildikten sonra, tüketicinin bu reklamlar

hakkında tepkilerini toparlayacak aracın oluşturulması aşamasına geçilmiştir.

2.5. Soru Formunun Hazırlanması

Page 65: KARADENĠZ TEKNĠK ÜNĠVERSĠTESĠancak yayınladıkları fotoğraflar ve köe yazarları aracılığı ile kendi ideolojilerini yansıtabildiği bir dönemdir, Bu verilerden hareketle

Cilt/Vol: 3, Sayı/No:11, (51-73) Karadeniz Teknik Üniversitesi İletişim Araştırmaları Dergisi

62

Kadının ve erkeğin bilgiyi işleme süreçlerinin ikna, reklama yönelik tutum ve

reklamı anlama üzerinde nasıl bir etki yarattığını ortaya çıkarmaya aday bu

çalışmanın veri toplama kısmında kullanılan soru formu ikna ölçeği, reklama yönelik

tutum ölçeği ve reklamı anlama ölçeğinden oluşmaktadır. Yapılan literatür

taramasında, reklam iknasını ölçen sadece bir çalışmaya rastlanmıştır. Reklama

yönelik tutum ölçekleri, çok fazla sayıda olmasına rağmen aşağı yukarı aynı

ifadelerden yararlanılarak geliştirildiği için en geniş kapsamda ölçme gücüne sahip ve

sıklıkla kullanılan bir ölçek kullanılmasının yararlı olacağı düşünülmüştür. Literatürde

reklamı anlama ölçeği ise çok fazla yoktur. İkna ölçeği Feltham (1994), reklama

yönelik tutum ölçeği Atkinson & Block (1983) ve reklamı anlama ölçeği Mick‟in

(1992) çalışmalarından uyarlanarak soru formuna eklenmiştir. Soru formuna eklenen

tüm ölçekler, reklamcılık alanındaki akademisyen ve dilbilimcilerden görüş alınarak

Türkçe'ye çevrilmiş ve uyarlanmıştır. Ölçeklerin güvenilirliğini ve ifadelerin anlaşılıp

anlaşılmadığını anlamak amacıyla 18‟i kadın, 15‟i erkek olmak üzere 33 kişiyle pilot

çalışma gerçekleştirilmiştir. Tasarlanan reklamlardan bir tanesi 10 saniye gösterilip,

ardından bu reklama dair soruların yanıtlanması istenmiştir. Soru formundaki

ölçeklerin yapısı yedi noktalı ve iki kutupludur. Feltham (1994) tarafından geliştirilen

ikna ölçeği ile Mick‟in (1992) reklamı anlama ölçeği hiçbir madde çıkarılmadan

kullanılırken, Atkinson & Block (1983) tarafından geliştirilen reklama yönelik tutum

ölçeğinden “geleneksel/modern” ve “aklı havada/aklı başında” ifadeleri maddeler

arası korelasyon analizi sonucu ölçekten çıkarılmıştır. Reklamı anlama ölçeği, iki adet

objektif madde ve altı adet sübjektif ifadeden oluşmaktadır. Objektif ifadeler 7‟li

likert ile ölçülürken, sübjektif kısmı “doğru/yanlış/bilmiyorum” seçenekleri ile

ölçülmüştür. Reklamı anlama ölçeğinin objektif kısmındaki madde sayısı 2 olduğu

için ölçeğin güvenilirliği ölçülememiştir. Sonuçta, kullanılan ölçeklerin iç

tutarlılıklarına dair güvenilirlik katsayıları şu şekildedir:

Ethos ölçeği (5 maddeli) .786

Pathos ölçeği (7 maddeli) .771

Logos ölçeği (5 maddeli) .718

Reklama Yönelik Tutum Ölçeği (15 maddeli) .929

İç tutarlılık hesaplanırken kritik alpha değerinin .70 ve üzeri olduğu

belirtilmektedir (Akbulut, 2010). Buna göre, ikna ölçeğinin (ethos+pathos+logos)

güvenilir, reklama yönelik tutum ölçeğinin ise son derece güvenilir olduğu rahatlıkla

söylenebilir.

3. Bulgular ve Yorum

Çalışmanın bu bölümünde, elde edilen bulgular yapılan istatistiki analiz

tabloları ile birlikte verilecektir. Geliştirilen hipotez ve araştırma soruları sırasıyla

cevaplanacak, sonrasında sonuç bölümünde tartışılacaktır.

3.1. Rasyonel Reklam Kategorisinin Analizi

Rasyonel reklam kategorisi için geliştirilen hipotezler ve araştırma sorularının

değişkenler bağlamındaki analizi sırasıyla bu bölümde verilmektedir.

Tablo 2, cinsiyet değişkenine göre katılımcıların rasyonel reklam kategorisi

için ikna (logos, pathos, ethos), reklama yönelik tutum ve reklamı anlama ölçeklerine

verdikleri yanıtların t-test analizi sonuçlarını vermektedir. İstatistiki olarak kadın ve

erkekler arasında hiçbir ölçekte anlamlı bir farklılık bulunmamaktadır. Bu anlamda

H1a, H1b ve H1c reddedilmektedir. Erkeklerin daha ikna edici, olumlu bulacağı

Page 66: KARADENĠZ TEKNĠK ÜNĠVERSĠTESĠancak yayınladıkları fotoğraflar ve köe yazarları aracılığı ile kendi ideolojilerini yansıtabildiği bir dönemdir, Bu verilerden hareketle

Reklam Bilgi İşleme Stratejilerinde Cinsiyet... www.e-kiad.com

63

öngörülen rasyonel reklam kategorisi için kadınlar ve erkekler arasında istatistiki

olarak anlamlı bir farklılık bulunmasa da, verilen cevapların ortalamalarına bakarak

erkeklerin “reklamı anlama” ölçeği dışında kadınlardan daha yüksek skorlara sahip

olduğunu söylemek mümkündür. Genel olarak, hem kadın hem erkeklerin rasyonel

reklam için ne olumlu ne de olumsuz bir tutuma sahip olduğu söylenebilir.

Tablo 2. Rasyonel Reklam Kategorisi İçin Cinsiyete Göre İkna (Logos, Pathos,

Ethos), Reklama Yönelik Tutum ve Reklamı Anlama Ölçeklerinin t-test Analizi

Ölçekler Cinsiyet n x Ss Sd t p

Logos Kadın

4

0 4.01 1.616 78 -1.027 .308

Erkek

4

0 4.42 1.861

Pathos Kadın

4

0 3.34 1.526 78 -0.033 .974

Erkek

4

0 3.35 1.385

Ethos Kadın

4

0 3.99 1.618 78 -0.489 .626

Erkek

4

0 4.17 1.764

Reklama Yönelik

Tutum

Kadın

4

0 3.68 1.457 78 -1.531 .13

Erkek

4

0 4.21 1.596

Reklamı Anlama Kadın

4

0 4.49 .989 78 .677 .501

Erkek

4

0 4.32 1.229

p<.05 düzeyinde anlamlıdır.

Tablo 3, rasyonel reklam kategorisi için katılımcıların eğitim düzeylerine göre

ikna (logos, pathos, ethos), reklama yönelik tutum ve reklamı anlama ölçeklerine

verdikleri yanıtların t-test sonuçlarını göstermektedir. Reklamın ikna ediciliğinden,

reklama yönelik tutum ve reklamı anlama ölçümlerine kadar eğitim düzeyleri arasında

istatistiki olarak anlamlı bir fark bulunamamıştır. İkna açısından bakıldığında, eğitim

düzeyi arttıkça rasyonel reklam kategorisi için ne olumlu ne de olumsuz, reklama

yönelik tutum açısından daha olumsuz ve reklamı anlama seviyesi bakımından ise

olumluya yakın bir durum ortaya çıktığı söylenebilir.

Page 67: KARADENĠZ TEKNĠK ÜNĠVERSĠTESĠancak yayınladıkları fotoğraflar ve köe yazarları aracılığı ile kendi ideolojilerini yansıtabildiği bir dönemdir, Bu verilerden hareketle

Cilt/Vol: 3, Sayı/No:11, (51-73) Karadeniz Teknik Üniversitesi İletişim Araştırmaları Dergisi

64

Tablo 3. Rasyonel/Düz Reklam Kategorisi İçin Eğitim Düzeyine Göre İkna

(Logos, Pathos, Ethos), Reklama Yönelik Tutum ve Reklamı Anlama Ölçeklerinin t-

test Analizi

Ölçekler

Eğitim

Düzeyi n x Ss Sd t p

Logos Lisans altı

4

0 4.15

1.83

8 78

-

0.33

2 .741

Lisans ve

üstü

4

0 4.28

1.66

3

Pathos Lisans altı

4

0 3.29 1.43 78

-

0.31

8 .751

Lisans ve

üstü

4

0 3.4

1.48

3

Ethos Lisans altı

4

0 4

1.58

5 78

-

0.43

6 .664

Lisans ve

üstü

4

0 4.16

1.79

5

Reklama Yönelik

Tutum

Lisans altı

4

0 4.01

1.60

2 78

0.37

7 .707

Lisans ve

üstü

4

0 3.88

1.49

5

Reklamı Anlama Lisans altı

4

0 4.24

1.03

7 78

-

1.28

8 .202

Lisans ve

üstü

4

0 4.56

1.17

2

p<.05 düzeyinde anlamlıdır.

Tablo 4‟te görüleceği üzere, rasyonel reklam kategorisi için ikna, reklama

yönelik tutum ve reklamı anlama ölçeklerinin yaş değişkenine göre anlamlı bir

farklılık gösterip göstermediğini belirlemek amacıyla yapılan tek yönlü varyans

analizi (ANOVA) sonucunda sadece Logos ölçeğinde istatistiki olarak ortalamalar

arasında anlamlı farklılık bulunmuştur (F=3.39, p<.05). Bu işlemin ardından ANOVA

sonrası belirlenen anlamlı farklılığın hangi yaş grubu ya da gruplarından

kaynaklandığını belirlemek üzere tamamlayıcı post-hoc analizi yapılmıştır.

Yapılan post-hoc Scheffe testi sonucunda yaş gruplarından 45-59 yaş aralığı

(Ortalama Farkı= -2.983 p= .038) ile 60 yaş ve üzeri grubun arasında Logos

Page 68: KARADENĠZ TEKNĠK ÜNĠVERSĠTESĠancak yayınladıkları fotoğraflar ve köe yazarları aracılığı ile kendi ideolojilerini yansıtabildiği bir dönemdir, Bu verilerden hareketle

Reklam Bilgi İşleme Stratejilerinde Cinsiyet... www.e-kiad.com

65

ölçeğinde anlamlı farklılık bulunmuştur (Ortalama Farkı= 2.983 p= .038). Diğer yaş

grupları arasında rasyonel reklam kategorisi için belirtilen ölçeklerde istatistiksel

olarak anlamlı farklılık bulunmamıştır (p>.05).

Tablo 4. Rasyonel/Düz Reklam Kategorisi İçin Yaş Gruplarına Göre İkna (Logos,

Pathos, Ethos), Reklama Yönelik Tutum ve Reklamı Anlama Ölçeklerinin Varyans

(ANOVA) Analizi

ANOVA

Sonuçları

Ölçekle

r

Yaş

Grubu

n x Ss Var.

Kaynağı

KT Sd KO F p

Logos 15-29

4

4

4.4

1

1.42

3 G. Arası

28.33

1 3

9.44

4 3.39

.022

*

30-44

2

3

3.9

7

1.91

1 G. İçi

211.7

31 76

2.78

6

45-59 9

3.0

7

2.04

7 Toplam

240.0

62 79

60+ 4

6.0

5 1.9

Topla

m

8

0

4.2

2

1.74

3

Pathos 15-29

4

4

3.4

4

1.30

6 G. Arası 6.614 3

2.20

5

1.05

3 .374

30-44

2

3

3.2

2

1.61

1 G. İçi

159.0

87 76

2.09

3

45-59 9

2.8

1

1.82

2 Toplam

165.7

02 79

60+ 4

4.2

5

0.83

6

Topla

m

8

0

3.3

4

1.44

8

Ethos 15-29

4

4

4.0

9

1.54

3 G. Arası

17.44

6 3

5.81

5

2.13

8 .102

30-44

2

3 4.1

1.76

1 G. İçi

206.7

54 76 2.72

45-59 9

3.2

4

1.86

8 Toplam 224.2 79

60+ 4

5.7

5

1.65

2

Topla

m

8

0

4.0

8

1.68

5

Reklam

a

Yönelik

Tutum

15-29

4

4

4.0

3 1.44 G. Arası

13.90

8 3

4.63

6

2.02

8 .117

30-44

2

3

3.7

6

1.44

6 G. İçi

173.6

95 76

2.28

5

45-59 9 3.3 1.89 Toplam 187.6 79

Page 69: KARADENĠZ TEKNĠK ÜNĠVERSĠTESĠancak yayınladıkları fotoğraflar ve köe yazarları aracılığı ile kendi ideolojilerini yansıtabildiği bir dönemdir, Bu verilerden hareketle

Cilt/Vol: 3, Sayı/No:11, (51-73) Karadeniz Teknik Üniversitesi İletişim Araştırmaları Dergisi

66

2 6 02

60+ 4

5.4

6

1.80

4

Topla

m

8

0

3.9

5

1.54

1

Reklam

ı

Anlama

15-29

4

4

4.4

5

1.15

1 G. Arası 1.930 3 .643 .511 .676

30-44

2

3

4.4

6

1.10

4 G. İçi

95.63

1 76

1.25

8

45-59 9

3.9

7

1.17

6 Toplam

97.56

2 79

60+ 4

4.5

6 .525

Topla

m

8

0

4.4

0

1.12

2

*p<.05 düzeyinde anlamlıdır.

3.2. Duygusal Reklam Kategorisinin Analizi

Duygusal reklam kategorisi için geliştirilen hipotezler ve araştırma sorularının

değişkenler bağlamındaki analizi sırasıyla bu bölümde verilmektedir.

Tablo 5, duygusal reklam kategorisi için cinsiyet değişkenine göre

katılımcıların ikna (logos, pathos, ethos), reklama yönelik tutum ve reklamı anlama

ölçeklerine verdikleri cevapların t-test analizi sonucunu göstermektedir. İkna (logos,

pathos, ethos) ve reklamı anlama ölçümleri bağlamında kadın ve erkek arasında

istatistiki olarak anlamlı fark vardır. H2a ve H2c hipotezleri kabul edilmektedir.

Kadınlar ikna ve reklamı anlama ölçümlerinde erkeklerden daha yüksek skora sahip

olarak duygusal reklam kategorisini erkeklerden daha fazla ikna edici bulmuşlar,

reklamı anlama ölçümünde de erkeklerden daha yüksek skorlar almışlardır. Sadece

reklama yönelik tutum ölçümünde cinsiyet değişkenine göre istatistiki olarak anlamlı

farklılık bulunmamasına rağmen, kadınların reklama yönelik tutum ortalamalarına

bakarak erkeklerden daha olumlu bir tutum içinde olduklarını söylemek mümkündür.

Ancak, kadın ve erkeğin duygusal reklama yönelik tutumları arasında fark olmadığı

için H2b hipotezi reddedilmiştir.

Tablo 5. Duygusal Reklam Kategorisi İçin Cinsiyete Göre İkna (Logos, Pathos,

Ethos), Reklama Yönelik Tutum ve Reklamı Anlama Ölçeklerinin t-test Analizi

Ölçekler Cinsiyet n x Ss

S

d t p

Logos Kadın

5

2 5.23

1.04

2

9

0

3.10

5 .001*

Erkek

4

0 4.25

1.77

9

Pathos Kadın

5

2 4.64

1.28

8

9

0

2.78

3 .007*

Erkek

4

0 3.84

1.47

9

Ethos Kadın 5 5.29 0.91 9 3.18 .001*

Page 70: KARADENĠZ TEKNĠK ÜNĠVERSĠTESĠancak yayınladıkları fotoğraflar ve köe yazarları aracılığı ile kendi ideolojilerini yansıtabildiği bir dönemdir, Bu verilerden hareketle

Reklam Bilgi İşleme Stratejilerinde Cinsiyet... www.e-kiad.com

67

2 6 0 6

Erkek

4

0 4.35

1.69

2

Reklama Yönelik

Tutum

Kadın

5

2 5.14

1.23

5

9

0

1.72

7 .088

Erkek

4

0 4.62

1.64

3

Reklamı Anlama Kadın

5

2 4.82 .946

9

0

2.15

8 .034*

Erkek

4

0 4.38

1.00

3

* p<.05 düzeyinde anlamlıdır.

Tablo 6, duygusal reklam kategorisi için katılımcıların eğitim düzeylerine göre

ikna (logos, pathos, ethos), reklama yönelik tutum ve reklamı anlama ölçeklerine

verdikleri yanıtların t-test sonucunu vermektedir. İkna ölçeklerinden logos ve ethos ile

reklamı anlama için istatistiki olarak eğitim düzeylerine göre anlamlı farklılık

bulunmaktadır. Eğitim seviyesi arttıkça anlamlı farklılık çıkmayan ölçümler de dahil

olmak üzere duygusal reklamın ikna, tutum ve anlaşılırlığının daha olumlu olduğu

göze çarpmaktadır.

Tablo 6. Duygusal Reklam Kategorisi İçin Eğitim Düzeyine Göre İkna (Logos,

Pathos, Ethos), Reklama Yönelik Tutum ve Reklamı Anlama Ölçeklerinin t-test

Analizi

Ölçekler

Eğitim

Düzeyi n x Ss Sd t p

Logos Lisans altı 45 4.27

1.47

6 90 -3.584 .001*

Lisans ve

üstü 47 5.31

1.31

5

Pathos Lisans altı 45 4.14

1.49

6 90 -1.014 .313

Lisans ve

üstü 47 4.44

1.35

1

Ethos Lisans altı 45 4.58

1.43

1 90 -2.041 .044*

Lisans ve

üstü 47 5.16

1.29

1

Reklama Yönelik

Tutum Lisans altı 45 4.78

1.53

1 90 -0.84 .403

Lisans ve

üstü 47 5.04

1.35

5

Reklamı Anlama Lisans altı 45 4.36 .894 90 -2.633 .010*

Lisans ve

üstü 47 4.89

1.01

9

* p<.05 düzeyinde anlamlıdır.

Page 71: KARADENĠZ TEKNĠK ÜNĠVERSĠTESĠancak yayınladıkları fotoğraflar ve köe yazarları aracılığı ile kendi ideolojilerini yansıtabildiği bir dönemdir, Bu verilerden hareketle

Cilt/Vol: 3, Sayı/No:11, (51-73) Karadeniz Teknik Üniversitesi İletişim Araştırmaları Dergisi

68

Tablo 7‟de, duygusal reklam kategorisi için ikna, reklama yönelik tutum ve

reklamı anlama ölçümlerinin yaş değişkenine göre anlamlı bir farklılık gösterip

göstermediğini belirlemek amacıyla yapılan tek yönlü varyans analizi (ANOVA)

sonuçları verilmektedir. Herhangi bir yaş grubunda belirtilen ölçeklerde duygusal

reklam kategorisi için istatistiki olarak anlamlı bir farklılık bulunamamıştır, bu

nedenle tamamlayıcı post-hoc analizine de gerek kalmamıştır (p>.05).

Tablo 7. Duygusal Reklam Kategorisi İçin Yaş Gruplarına Göre İkna (Logos, Pathos,

Ethos), Reklama Yönelik Tutum ve Reklamı Anlama Ölçeklerinin Varyans

(ANOVA) Analizi

ANOVA

Sonuçları

Ölçekle

r

Yaş

Grubu n x Ss

Var.

Kaynağı KT

S

d KO F p

Logos 15-29

5

8

4.9

8

1.39

7 G. Arası 5.427 2

2.71

4

1.23

8

.29

5

30-44

2

0

4.5

5

1.48

5 G. İçi

195.1

33

8

9

2.19

3

45-59

1

4 4.4

1.79

6 Toplam

200.5

6

9

1

Total

9

2 4.8

1.48

5

Pathos 15-29

5

8

4.4

1

1.34

2 G. Arası 2.518 2

1.25

9

0.61

5

.54

3

30-44

2

0

4.0

3

1.44

7 G. İçi

182.0

72

8

9

2.04

6

45-59

1

4

4.1

5

1.74

7 Toplam

184.5

9

9

1

Total

9

2

4.2

9

1.42

4

Ethos 15-29

5

8

4.9

9

1.30

5 G. Arası 3.552 2

1.77

6

0.92

4

.40

1

30-44

2

0

4.8

7

1.34

4 G. İçi

171.0

04

8

9

1.92

1

45-59

1

4

4.4

3

1.74

5 Toplam

174.5

57

9

1

Total

9

2

4.8

8

1.38

5

Reklam

a

Yönelik

Tutum

15-29

5

8

5.0

5

1.38

7 G. Arası 6.242 2

3.12

1

1.51

9

.22

5

30-44

2

0

4.9

4 1.39 G. İçi

182.8

57

8

9

2.05

5

45-59

1

4

4.3

1

1.67

5 Toplam

189.0

99

9

1

Total

9

2

4.9

1

1.44

2

Reklam

ı

Anlama

15-29

5

8

4.6

9 .931 G. Arası 0.952 2

0.47

6

0.47

9

.62

1

30-44 2 4.4 1.26 G. İçi 88.35 8 0.99

Page 72: KARADENĠZ TEKNĠK ÜNĠVERSĠTESĠancak yayınladıkları fotoğraflar ve köe yazarları aracılığı ile kendi ideolojilerini yansıtabildiği bir dönemdir, Bu verilerden hareketle

Reklam Bilgi İşleme Stratejilerinde Cinsiyet... www.e-kiad.com

69

0 4 4 8 9 3

45-59

1

4

4.6

8 .811 Toplam 89.31

9

1

Total

9

2

4.6

3 .991

p<.05 düzeyinde anlamlıdır.

4. Sonuç

Kadının ve erkeğin bilgi işleme stratejilerine uygun tasarlanan reklamların

ikna, reklama yönelik tutum ve reklamı anlama üzerinde etkili olup olmadığı

sorgulanan bu çalışmada, deneysel bir araştırma modeli uygulanmıştır. Çıkan sonuçlar

bulguların kısa bir özeti eşliğinde tartışmaya açılmıştır.

Rasyonel Reklam

Erkeklerin bilgi işleme stratejilerine daha uygun olduğu düşünülen reklamlar

görsel ağırlıklı, rasyonel, objektif iddiaya sahip, basit reklamlardır. Daha önceki

çalışmalarda etkisi sınanmamış olması bakımından rasyonel reklamın erkekleri daha

çok ikna edeceği düşünülerek, gerçekleştirilen deneyde kullanılmıştır. Ancak yapılan

istatistiki analizler sonucunda kadının ve erkeğin rasyonel reklamın ikna edicilik,

reklama yönelik tutum ve reklamı anlama seviyeleri arasında farklılık

bulunamamıştır. Kadın ve erkek arasında rasyonel reklam için alınan sonuçlarda

farklılık olmaması, Darley & Smith‟in (1995) çalışmalarındaki Seçicilik Hipotezinin

düşük riskli bir ürün için erkeklerin objektif iddiaya sahip reklama, kadınların ise hem

objektif hem de subjektif iddiaya sahip reklama eşit derecede olumlu tepki verdiği

sonucuyla benzeşmektedir. Risk arttığında kadın objektif iddiaya sahip reklamı daha

fazla işlemeye başlamaktadır. Elde edilen bulgular, Seçicilik Hipotezinin erkeklere

yönelik varsayımı ile örtüşmemiştir. Wolin (2003), kadınların erkekleri hedefleyen

reklam ve markaları diğer reklamlara göre kabul etme olasılığının daha fazla

olduğunu belirtmektedir. Belki de, ortaya çıkan sonuç tam da Wolin‟in işaret ettiği

gibi erkeklerin bilgi işleme stratejisine uygun olduğu varsayılan reklamla kadın

tüketicileri de yakalamıştır, rasyonel reklamda kadın ve erkeğin arasındaki farklılığı

ortadan kaldırmıştır. Diğer taraftan, Darley & Smith (1995) de yaptıkları çalışmanın

bulgularının Seçicilik Hipotezinin kadınlara yönelik öngörülerini destekleyen, ancak

erkeklere yönelik öngörülerini ise biraz karışık bir biçimde ortaya koyan bir sonuca

varmışlardır. Onların çalışmasından elde edilen sonuç, Seçicilik Hipotezinin

erkeklerin tepkisini öngörmede geçersiz olduğudur. Risk seviyesi arttığında bile,

erkekler objektif iddiaya olumlu tepki vermemiştir. Özetle, bu çalışmada da Seçicilik

Hipotezinin erkeklere ilişkin varsayımları net değildir.

Bu çalışma kapsamında geliştirilen rasyonel reklamla ilgili hipotezler

reddedilirken, istatistiki olarak anlamlı bir farklılık olmasa da, ikna ve reklama

yönelik tutum ölçümlerinde erkeklerin skorlarının kadınlardan daha fazla olduğu

görülmüştür. Deneye dahil edilen eğitim düzeyi değişkeni açısından da belirtilen

ölçeklerde bir farklılık bulunamamıştır. Ancak, Holbrook (1978‟den aktaran Darley &

Smith, 1995: 45) eğitimli katılımcıların objektif reklam iddialarını tercih edeceklerini,

çünkü zihinsel kesinliğin değeriyle yetiştiklerini belirtmektedir. Eğitim düzeyleri

açısından farklılık olmaması ortaya çıkan tablonun kültürle ilgisi olduğu varsayımına

doğru götürmektedir. Yaş seviyesine göre rasyonel/düz reklam analiz edildiğinde 45-

59 ile 60+ arasında ikna ölçeklerinden biri olan logos ölçeğinde farklılık bulunmuştur.

Page 73: KARADENĠZ TEKNĠK ÜNĠVERSĠTESĠancak yayınladıkları fotoğraflar ve köe yazarları aracılığı ile kendi ideolojilerini yansıtabildiği bir dönemdir, Bu verilerden hareketle

Cilt/Vol: 3, Sayı/No:11, (51-73) Karadeniz Teknik Üniversitesi İletişim Araştırmaları Dergisi

70

Ancak, bu yaş aralıkları arasında bulunan farklılık da teorinin yaş değişkenine dair

varsayımlarını geliştirebilecek bir nitelik taşımamaktadır.

Duygusal Reklam

Seçicilik Hipotezi kadınların sözel ağırlıklı, duygusal, nesnel iddiaya sahip,

karmaşık yapıdaki reklamlardan etkileneceğini iddia etmektedir. Yine, daha önce

etkisi sınanmamış bir değişken olduğu için kadınları etkileyeceği düşünülen duygusal

reklam bu çalışmanın incelediği değişkenlerden birisi olmuştur. Deneye katılan

kadınlar duygusal çekicilikli reklamdan erkeklere oranla daha fazla ikna olmuş ve

reklamın mesajını daha iyi anlamışlardır. Bu anlamda, yapılan çalışmanın ilgili

hipotezleri kabul edilmiştir ve Seçicilik Hipotezinin öngörüleri de desteklenmektedir.

Böylelikle, kadınlarda duygusal reklamın daha iyi çalıştığına dair varsayım

kanıtlanmıştır. Duygular ve duygusallık hep kadına atfedilen kavramlar olmuştur,

“Geleneksel cinsiyet sosyolojisinde, duygusal olan kadın cinsiyetine aittir. Duyguların

kendisi de kadındır.” (Batı, 2012:310). Ancak, reklama yönelik tutum konusunda

erkekler ve kadınlar arasında anlamlı bir farklılık bulunmamıştır. Eğitim düzeyi

arttığında belirtilen ölçeklerdeki cevapların skorları daha yüksektir, bir diğer ifadeyle

alınan eğitim duygusal reklamın daha ikna edici olmasına, daha olumlu

değerlendirilmesine ve daha çok anlaşılmasına neden olmuştur. Yaş seviyeleri

arasında ise duygusal reklamın herhangi bir farklılık ortaya çıkarmadığı görülmüştür.

4.1. Tartışma ve Öneriler

Cinsiyetler özelinde iknanın, reklama yönelik tutumun ve reklamı anlama

düzeylerinin farklı seviyelerde gerçekleştiğini, reklam türünün önemli bir değişken

olduğunu, kadına ya da erkeğe çekici gelen reklam üretmenin iknayı, tutumu olumlu

yönde etkilediğini, reklamın anlaşılmasını kolaylaştırdığını söylemek mümkündür.

Kadın duygusal reklamı, erkek de rasyonel reklamı daha kolay işleyebilmektedir.

Kadın ve erkek deneklerin verdikleri tepkiler kendi bilgi işleme stratejilerine uyan

reklamda daha olumludur. Kadın ve erkeğin eğitim seviyesi arttığında reklamın ikna

ediciliği ve reklamı anlama seviyeleri de artmaktadır. Eğitim de bilgi işleme

stratejileri bağlamında cinsiyetle birlikte ele alınması gereken bir değişkendir.

Unutulmaması gereken bir nokta, bilgi işleme stratejisinin kadın ya da erkek

tüketicinin motivasyon, yetenek ve fırsatlarıyla da ilişki halinde olduğudur. “Bazen

kişiler ya değerlendirmeye motive olamadıklarından ya da iddiaları değerlendirmeye

yeterli kapasiteleri olamadığından değerlendirmeleri basit biçimde olur.” (Elpeze

Ergeç, 2004: 27).

Bir diğer önemli nokta da, cinsiyet farklılıklarını açıklamada kullanılan

Seçicilik Hipotezine kültürün yaptığı katkıdır, bu çalışmanın yapıldığı kültürde

Seçicilik Hipotezi diğer kültürlerde elde edilen sonuçlardan yukarıda tartışılan

noktalarda benzeşip, farklılaşmaktadır. Başka bir önemli nokta ise Putrevu‟nun (2004:

60) da kendi çalışmasının sonunda belirttiği gibi, “Bu çalışmada ölçümlenen bağımlı

değişkenler çıktı ölçümleridir, süreç ölçümleri değildir”. Kadın ve erkeğin bilgi

işleme stratejilerindeki farklılıklar ancak gösterilen uyarana verdikleri tepkiler

bağlamında bulgulanmış ve tartışmaya açılmıştır.

Bu çalışmaya başlarken ortaya atılan varsayımlardan birisi de “cinsiyetler

arasında bilgi işleme stratejilerinde bir farklılık olabilir, ancak aynı farklılık

eğitimli/eğitimsiz kadın ve erkek arasında da söz konusu olabilir” idi. Sadece

cinsiyete odaklanan bir çalışma bu anlamda kısır kalabilirdi. Eğitim ve yaş değişkeni

“hangi kadın, hangi erkek?” sorunsalını aydınlatması amacıyla çalışmaya eklenen

Page 74: KARADENĠZ TEKNĠK ÜNĠVERSĠTESĠancak yayınladıkları fotoğraflar ve köe yazarları aracılığı ile kendi ideolojilerini yansıtabildiği bir dönemdir, Bu verilerden hareketle

Reklam Bilgi İşleme Stratejilerinde Cinsiyet... www.e-kiad.com

71

değişkenler olmuştur. Modern dünyayla birlikte kadın ve erkeğin eşitliği konusundaki

daha entelektüel tavırlar, eğitim ve çalışma hayatına daha fazla sayıda kadın katılımı,

daha çok kadın liderlerin ortaya çıkması, evde çocuk bakan babaların artması gibi

yaşanan sosyo-kültürel değişimler geleneksel cinsiyet ayrımının bulanık hale

gelmesine neden olmuştur (Putrevu, 2004). Belki de, belli koşullar altında var olduğu

düşünülen farklılıkların ortadan kalkmasına yol açmıştır. Eğitim ve yaş değişkenleri

belli ölçüde farklılıkların kaynağına ışık tutmaktadır. Yine de, aydınlatılması gereken

çok büyük bir alan vardır. Cinsiyet bilgi işlemeyi etkileyen değişkenlerden sadece bir

tanesidir.

“Yaklaşık 25 yıl önce Meyers-Levy (1988) tarafından ortaya atılan ve test

edilen Seçicilik Hipotezi, ikna ve toplumsal cinsiyet ile ilgili en etkili teorik çerçeveyi

sunmaktadır” (Nelson & Vilela, 2012; Kempf, Laczniak & Smith, 2006). Meyers-

Levy toplumsal cinsiyet farklılıklarının bilgi işleme stratejilerinin bir sorunu olduğunu

ileri sürerek, bilişsel (kognitif) ve tüketici araştırmalarının merkezine doğru taşımıştır.

“Tüketici araştırmaları yapan akademisyenlerin „kendi bahçelerinde‟ ortaya atıp

geliştirdikleri bir teoridir ve toplumsal cinsiyet farklılıklarının orijini hakkında hiçbir

spesifik iddiada bulunmamaktadır” (Meyers-Levy & Loken, 2014). Seçicilik Hipotezi

kadın ve erkeğin toplumsal cinsiyet rolleri temelinde iletişim çabalarına nasıl tepki

verdiğini anlamak için toplumsal cinsiyetin önemli bir değişken olabileceğini ortaya

koymaktadır. Toplumsal cinsiyet farklıkları sosyal, kültürel, psikolojik ve diğer

çevresel etmenlerden kaynaklanmaktadır. Ancak, Seçicilik Hipotezi'nin ortaya

atılmasından sonra geçen son 25 yılda kadın ve erkeğin rolleri elbette değişmiştir,

dolayısıyla toplumsal cinsiyet ve reklam tepkisini odağa alan bu önemli teorik

çerçevenin gözden geçirilmesinde fayda vardır. Deneysel çalışmalarda, çeşitli

koşullarda sınanan Seçicilik Hipotezine dair araştırmaların sonuçları bilgi işleme

farklılıklarının evrensel olmadığını ve pek çok değişkene bağlı olduğunu göstermiştir.

1980‟lerin sonu ve 1990‟ların başında Meyers-Levy ve meslektaşlarının yaptığı

çalışmalar belli koşullar altında, kadın ve erkeğin toplumsal cinsiyet kimlikleriyle

uyumlu mesajlara daha iyi tepki verdiklerini, değerlendirmelerinin mesajın doğası ve

kullanımına göre değişebileceğini göstermiştir. Nelson & Vilela‟ya (2012) göre,

yapılan tüm deneysel çalışmalarda ölçülen şey cinsiyettir, toplumsal cinsiyet ya da

rolleri değildir. Yine de, Seçicilik Hipotezi'ni odağa alarak deneysel çalışmalar yapan

yazarlar, mesaja verilen tepki ve bilgi işlemedeki farklılıkların cinsiyetlerin doğuştan

gelen özellikleriyle ilgili olmadığını önerirken, çeşitli deneysel koşullar altında

toplumsal cinsiyet farklılıklarının ortaya çıkıp çıkmayacağını (ve nasıl ortaya

çıkacağını) test etmişlerdir (Nelson & Vilela, 2012: 120). Toplumsal cinsiyet rolleri

ya da kimliğine uyan mesaj içeriği Seçicilik Hipotezi varsayımlarına göre çok ikna

edici olmalıdır. Bu alandaki çalışmalar ise, teorinin bazen tuttuğunu bazen

tutmadığını (toplumsal cinsiyet, cinsiyet kimliği ve rollerinin ölçümü geniş ölçüde

değişse de) göstermektedir. Seçicilik Hipotezi'nin gözden kaçan ve tartışılmayan bir

yanı da, kadın ve erkeğin belli durum ve koşullar altında mesajları işlemek için farklı

stratejiler kullandığıdır. Seçicilik Hipotezi düşük/orta ilginlik koşullarında çalışmakta,

ancak, durumsal faktörlerin farklılıkların ortadan kalkmasına neden olabileceği

unutulmamalıdır. Yüksek ilginlik koşullarında, bilgi işlemede olması beklenen

cinsiyet farklıkları ortaya çıkmayabilir. Seçicilik Hipotezinin varsayımlarının kültürel

bağlam içerisinde test edilmeye ihtiyacı vardır. Her kültürün yarattığı kadın ve erkek

aynı biçimde değerlendirilemez. Amerika orijinli bir teorinin genel olarak hep aynı

kültürde test edilmiş varsayımları, bu çalışmada olduğu gibi, farklı kültürlerde test

edildiğinde her zaman benzer sonuçlar vermeyecektir. Bu bağlamda, Nelson &

Vilela‟nın (2012) çalışmalarında yer verdikleri örnek önemlidir. Eşitlikçi bir kültür

Page 75: KARADENĠZ TEKNĠK ÜNĠVERSĠTESĠancak yayınladıkları fotoğraflar ve köe yazarları aracılığı ile kendi ideolojilerini yansıtabildiği bir dönemdir, Bu verilerden hareketle

Cilt/Vol: 3, Sayı/No:11, (51-73) Karadeniz Teknik Üniversitesi İletişim Araştırmaları Dergisi

72

olarak tanımladıkları İskandinav toplumlarındaki erkeğe diğer erkeklerle beraber

üzücü bir reklam izlettiklerinde teorinin varsayımları ortaya farklı bir tablo

çizebilecektir. Teorinin ortaya atılmasından bu yana geçen zaman göz önüne

alındığında, çıkan sonuçların teoriyle kısmen de olsa örtüşmediğini ortaya

çıkarmaktadır. Teorinin varsayımlarının evrensel bir genellemeden ziyade, test edilen

kültür bağlamında ve uygunluk problemini de odağa alarak tartışılması faydalı

olacaktır. Reklam uygulamaları için teorinin uygunluğu bilgi işlemedeki cinsiyet

farklılıklarını açıklamada bambaşka varsayımların ortaya çıkmasına neden olabilir.

Gelecekteki çalışmalar, teorinin kuramsal varsayımlarının çalışmanın yapıldığı tarihte

ve o kültür içerisindeki geçerliliğini sorgulayarak güncel reklam uygulamalarında

tutup tutmadığını test etmelidir. Teorinin varsayımlarının daha fazla reklam

uygulaması ve değişkeniyle beraber, farklı kültürlerde test edilmesine ihtiyaç vardı

5. Kaynakça

Ang, S. H. (2002). Effects of metaphoric advertising among mainland Chinese

consumers. Journal of Marketing Communications, 8, 179-188.

Atkinson, C. & Block, M. (1983). Effectiveness of celebrity endorses. Journal of

Advertising Research, Vol.23, 57-61.

Aydın, D. (2011). Reklam hafızası. (1. basım). Ankara: Nobel Yayınevi.

Babbie, E. (2008). The basics of social research. (4th ed.). USA: Thomson

Wadsworth.

Batı, U. (2012). Reklamın dili. (2. Basım). Alfa Yayınları.

Brunel, F. F. & Nelson, M. R. (2003). Message order effects and gender differences in

advertising persuasion. Journal of Advertising Research, September 2003, 330-

341.

Carsky, M. L. & Zuckerman, M. E. (1991). In search of gender differences in

marketing communication: an historical/contemporary analysis. Gender and

Behavior, 1, 43-52 (http://www.acrwebsite.org/search/view-conference-

proceedings.aspx?Id=15549), (Erişim tarihi: 23.09.2014).

Darley, W. K. & Smith, R. E. (1995). Gender differences in information processing

strategies: an empirical test of the selectivity model in advertising response.

Journal of Advertising, 24 (1): 41-56.

Elpeze Ergeç, N. (2004). Televizyon reklamlarına yönelik şüphe (ikna bilgi modelinin

yorumlanması). Eskişehir: Anadolu Üniversitesi Yayınları.

Feltham, T. S. (1994). Assesing viewer judgement of advertisements and vehicles:

scale development and validation. Advances in Consumer Research, Vol.21,

531-535.

Jones, J. P. (2006). Masallar ve gerçeklerle reklamcılık: reklamcılığın doğru bilinen

28 yanlışı. (Çev. Aytül Özer). MediaCat Kitapları.

Karasar, N. (2009). Bilimsel araştırma yöntemi. (19. Basım). Ankara: Nobel

Yayınları.

Kempf, D. S., Laczniak, R. N. & Smith, R. E. (2006). The effects of gender on

processing advertising and product trial information. Market Lett, 17, 5-16.

Meyers-Levy, J. (1989). Gender differences in information processing: a selectivity

interpretation. Cognitive and Affective Responses to Advertising içinde.

Editorler: Patricia Cafferata and Alice Tybout. Lexington, MA: Lexington, 219-

260.

Meyers-Levy, J. & Maheswaran, D. (1991). Exploring differences in males‟ and

females‟ processing strategy. Journal of Consumer Research, 18 (June), 63-70.

Page 76: KARADENĠZ TEKNĠK ÜNĠVERSĠTESĠancak yayınladıkları fotoğraflar ve köe yazarları aracılığı ile kendi ideolojilerini yansıtabildiği bir dönemdir, Bu verilerden hareketle

Reklam Bilgi İşleme Stratejilerinde Cinsiyet... www.e-kiad.com

73

Meyers-Levy, J. & Loken, B. (2014). Revisiting gender differences: What we know

and what lies ahead. http://carlsonschool.umn.edu/file/53901/download?...

(Erişim tarihi: 11.11.2014).

Mick, D. G. (1992). Levels of subjective comprehension in advertising processing and

their relations to ad perceptions, attitudes and memory. The Journal of

Consumer Research , Vol.18 (4), 411-424.

Moriarty, S. E. (2000). Creative advertising theory and practice. (Second Edition).

New Jersey: Prentice Hall.

Mowen, J. C. & Minor, M. S.(2001). Consumer behavior: a framework. New Jersey:

Prentice-Hall, Inc.

Neuman, W. L. (2006). Social research methods: qualitative and quantitative

approaches. 6th edition. Pearson Education, Inc.

Nelson, M. R. & Vilela, A. M. (2012). Is the selectivity hypothesis still relevant? A

review of gendered persuasion and processinf of advertising messages. Gender,

culture and consumer behavior içinde. Editorler: Cele C. Otnes & Linda

Tuncay Zayer. Routledge, 111-138.

Putrevu, S. (2001). Exploring the origins and information processing differences

between men and women: implications for advertisers. Academy of Marketing

Science Review, 10, 1-14.

Putrevu, S. (2004). Communicating with the sexes: male and female responses to

print advertisements. Journal of Advertising, 33 (3) (Fall 2004), 51-62.

Uztuğ, F. (2003). Markan kadar konuş: marka iletişimi stratejileri. (3. Basım).

İstanbul: MediaCat Kitapları.

Yağcı, M. İ. & İlarslan, N. (2010). Reklamların ve cinsiyet kimliği rolünün

tüketicilerin satın alma davranışları üzerindeki etkisi. Doğuş Üniversitesi

Dergisi, 11 (1), 138-155.

Yazıcıoğlu, Y. & Erdoğan, S. (2007). SPSS uygulamalı bilimsel araştırma yöntemleri.

2. Baskı. Ankara: Detay Yayıncılık.

Wimmer, R. D. & Dominick, J. R. (2006). Mass media research : an introduction.

(8th Edition). Australia : Thomson/Wordsworth.

Wolin, L. D. (2003). Gender issues in advertising - an oversight synthesis of research:

1970-2002. Journal of Advertising Research. 111-129.

Zaltman, G. (2004). Tüketici nasıl düşünür? (Çev.: A. S. Koç). (2. baskı). İstanbul:

MediaCat Kitapları.

Page 77: KARADENĠZ TEKNĠK ÜNĠVERSĠTESĠancak yayınladıkları fotoğraflar ve köe yazarları aracılığı ile kendi ideolojilerini yansıtabildiği bir dönemdir, Bu verilerden hareketle

Cilt/Vol:3 Sayı/No:11 Ocak/January:2016

ISSN: 2146-3212

REKLAMCILIĞA YÖNELĠK YENĠ BĠR BAKIġ AÇISI:

TAKYONLAR, ÜSTGERÇEKLĠK VE REKLAM ĠLĠġKĠSĠ ÜZERĠNE

KURAMSAL BĠR DEĞERLENDĠRME

Yasemin Bozkurt1

Öz Bu çalışmada. reklamlarda sunulan sanal gerçeklikler ve takyonların oluşturduğu sanal dünya

arasındaki ilişki, postmodernizm, tüketim kültürü ve Baudrillard'ın simülasyon kavramları ile

yorumlanarak reklam olgusu farklı bir bakış açısıyla incelenmektedir. Postmodern dönemde

göstergelerin kullanıldığı sanat ve iletişim gibi alanlarda; teknolojik gelişmelerle birlikte gerçeklik ve

üstgerçeklik kavramları birbirinin yerini almıştır. Baudrillard'ın simülasyon kuramına göre, reklamlarda

gerçeklikler yok edilerek yeni gerçeklikler oluşturulmaktadır. İşte oluşturulan bu yeni sanal gerçeklik,

fizikteki takyonların oluşturduğu sanal dünyayı yansıtan ve gerçeğin yerini alan üstgerçekliğe

benzemektedir. Işıktan daha hızlı giden soyut kütleli ve boyutlu takyonlar, içinde yaşadığımız evrenin

soyut kısmına ait üstgerçekliğe referans vermektedir. Reklamlar da insanların gerçekle düşü ayırt

etmesine engel olmakta, hızlı tüketimle birlikte çeşitli göstergeler kullanarak her şeyin hızlı olduğu

takyon evrenindeki sonsuz tanımlamaların; mutluluğa, güzelliğe, başarıya, statüye kısacası hayal edilen

ve arzulanan her şeye dönüşerek takyon evreninde, yani üstgerçeklikte hayat bulmasını sağlamaktadır.

Sonuç olarak reklamlar, verdikleri mesajlar ve görsel-işitsel içeriklerle takyon dünyasını gözler önüne

sermekte, zihinlerimizin içerisine bizim için özel olarak yarattığı sanal dünyaya takyon evrenini

yansıtmaktadır.

Anahtar kelimeler: Reklam, takyonlar, sanal gerçeklik/üstgerçeklik, simülasyon, postmodern

tüketim, gösterge ve imajlar.

A NEW PERSPECTIVE FOR ADVERTISING: A THEORICAL EVALUATION ON

RELATIONS BETWEEN TACHYONS, SURREALIZSM AND ADVERTISEMENT

Abstract

In this study, advertising phenomenon is examined through a different perspective by

interpreting the relationship between virtual reality presented in advertising and the virtual world

created by tachyons with postmodernism, the consumer culture and Baudrillard's simulation concepts.

In postmodern period concepts of reality and hyper-reality has taken place with each other in areas that

uses indicators such as art and communication by technological development. According to the

Baudrillard's simulation theory new realities is generated by destroying reality in ads. This created new

virtual reality is hyper-reality reflecting the virtual world created by tachyons and taking place reality.

Tachyons which is going faster than light, abstract mass and dimensional constitutes the hyper-reality of

the abstract part of the universe we live in. Advertising hinders that people distinguish the reality and

imaginary, provides that endless specifications in tachyons universe where everthing is fast transform

happiness, beauty, success, status, shortly to be imagined and desired everything by using various

indicators. And it provides to animate these endless specifications in hyper-reality/tachyon universe.

Consequently, advertising with its messages and audiovisual content shows up to tachyon world and

reflects to tachyon universe to virtual world where it sets up into our minds specially for us.

Key words: Tachyons, advertising, virtual reality / hyper-reality, simulation, post-modern

consumption, signs and images.

GĠRĠġ

Makalenin başlığına bakıldığında reklamla fizik biliminin ne ilişkisi var diye

düşünülebilir. Gerçekten de reklamlarda takyonların ve özel görelilik kuramının ne işi

var? Birisi fizik alanında çığır açmış kavram ve teorilerle ilgili ilgi çekici boyutlar,

1 Pamukkale Üniversitesi İletişim Fakültesi, Öğr. Grv. Dr. Yasemin Bozkurt, [email protected]

Page 78: KARADENĠZ TEKNĠK ÜNĠVERSĠTESĠancak yayınladıkları fotoğraflar ve köe yazarları aracılığı ile kendi ideolojilerini yansıtabildiği bir dönemdir, Bu verilerden hareketle

Reklamcılığa Yönelik Yeni Bir Bakış..... www.e-kiad.com

75

diğeri ise iletişim faaliyetleri içerisinde en çok kullanılan tanıtım yöntemlerinden

birisi. Sosyal bilimlerin diğer alanlarla birlikte ortak çalışmaların yapılıp

yapılmamasıyla ilgili tartışmalar sürdürüledursun aslında sosyal bilimlerin fizik dahil

hemen hemen tüm alanlarla iç içe olduğu görülmektedir. Tabi ki fizik bilimi ile sosyal

bilimlerden bir alan olarak reklamlar arasındaki ilişkiyi irdelemek oldukça farklı bir

yaklaşım biçimidir. Sinema-televizyon alanında "Sanal Gerçeklik ve Görelilik"

kavramlarıyla ilgili bir seminer esnasında takyonlar ve görelilik kavramlarıyla ilgili

bilgi edinme ve bu kavramlarla sanal gerçeklik arasındaki ilişkileri fark etme fırsatı

yakaladım. Bu bağlamda reklamcılık alanına yönelik okumalarıma dayanarak, fizik

biliminde hala tartışılmaya devam eden takyon evreniyle, reklam metinlerinde

tüketicilere aktarılan alt mesajlar arasında oldukça şaşırtıcı benzerlikler olduğunu

gördüm. Makalem, bu ilgi çekici bağı ortaya koymak üzerine kaleme alınmış bir

denemedir.

Postmodern dönemde ortaya çıkan üstgerçekliğin reklam ve takyon

dünyasındaki çakışmalarının konu edildiği bu çalışmanın amacı, evrenin

üstgerçekliğini oluşturan takyonların postmodern reklam metinlerine yansımaları

hakkında bir değerlendirmede bulunmaktır. Bu çalışmada reklamlarda sunulan sanal

gerçeklikler ve takyonların oluşturduğu sanal dünya arasındaki ilişki, postmodernizm,

tüketim kültürü ve Baudrillard'ın simülasyon kavramları ile yorumlanarak reklam

olgusu farklı bir bakış açısıyla incelenmektedir. Çalışmanın çıkış noktası, fizik

alanında büyük ses getiren takyonların varlığının ortaya çıkması ve bu soyut

parçacıkların sanal bir dünya oluşturmasıdır.

Fiziğin Ötesindeki Kavram: Takyon Evreni

Yunanca’da “çok hızlı” anlamına gelen (Bilaniuk ve Sudarshan, 1969:47)

takyonlar, sahip oldukları özellikler nedeniyle fizik dünyasını oldukça şaşırtmıştır.

Soyut kütleye sahip olan bu parçacıkların, dünyaca kabul edilen "evrende ışıktan daha

hızlı hareket eden bir şey yoktur" teorisine karşı gelerek, ışıktan çok daha fazla hızlı

hareket ettiği belirlenmiştir (Bilaniuk, Deshpande ve Sudarshan, 1962; Feinberg,1970;

Demiroğlu, Yalçın ve Özüm, 2015; Schwartz, 2011). Oysa ışık hızı, sabit ve yıllarca

maddenin temel hızı olarak kabul edilmişti.

Bilaniuk, Deshpande ve Sudarshan (1962), hız ve parçacık ilişkisini üç sınıfta

incelemektedir. Ona göre ışık hızı, takyonlar ve madde arasında bir sınır ifade

etmektedir. Işık hızından önceki hıza sahip olanlar madde, ışık hızından sonrakiler de

takyon parçacıklarıdır. Işık hızında ise, madde artık yok olmakta, enerji de sonsuza

dönüşmektedir. Diğer taraftan takyonlar için alt sınır, ışık hızıdır. Takyonların hızı

yavaşladıkça enerjileri artmaktadır. Enerjilerini kendileri ürettiği için, takyon

dünyasında enerji hiç tükenmemektedir. Ortaya sınırsız bir enerji çıkmaktadır

(Fayngold, 2002:240).

Takyonlar ışıktan daha hızlı oldukları için daha çabuk hareket etmekte, bu

nedenle bir yerde olduğu düşünüldüğü anda aslında çoktan başka bir yere geçmektedir.

Bu durum da "takyonlar, aynı anda her yerdedir" düşüncesini özetlemektedir (Bilaniuk

ve Sudarshan, 1969:44).

Kütleli bir cisim ışık hızına eriştiğinde, Einstein'ın görelilik kuramına göre

cismin kütlesi sonsuz olmaktadır. Ancak sonsuz kütleli bir cisim evrenimizle

Page 79: KARADENĠZ TEKNĠK ÜNĠVERSĠTESĠancak yayınladıkları fotoğraflar ve köe yazarları aracılığı ile kendi ideolojilerini yansıtabildiği bir dönemdir, Bu verilerden hareketle

Cilt/Vol: 3, Sayı/No:11, (74-85) Karadeniz Teknik Üniversitesi İletişim Araştırmaları Dergisi

76

uyuşmamaktadır. Çünkü ışık hızının aşılması sonucunda, denklemlere göre kütle

sonsuz değil, sanal olmaktadır. Başka bir ifadeyle, eğer hareketli bir nesne ışıktan

daha hızlı olursa o cismin kütle, uzunluk, enerji gibi fiziki özellikleri sanal hale

dönüşmektedir (Feinberg, 1970:69). Peki kütlenin eksi değer olması mümkün müdür?

Örneğin -15 m uzunluk ölçüsü olabilir mi? Fiziksel olarak bunun mümkün olmadığını

söyleyebiliriz, ancak matematiksel olarak bu durumu açıklayabilmek mümkündür.

Evrende her şeyin matematiksel olarak bir ifadesi olduğu için, her şey sayılarla ifade

edilebilmektedir. Matematiksel olarak düşünüldüğünde, takyon parçacıklarının

kütleleri reel sayı ile değil karmaşık sayılar (i) ile yani soyut sayılarla ifade

edilmektedir (Bilaniuk ve Sudarshan, 1969:47; Feinberg, 1970:69). Başka bir ifadeyle,

nasıl negatif sayılar soyut şeyleri yansıtıyorsa; soyut, hayali sayılar da soyut kütleyi

yani takyonları göstermektedir. Matematikte sıfır noktası ışık hızını, sıfırın eksi tarafı,

soyut bölgeyi yani takyon evrenini, sıfırın artı tarafı ise somut bölgeyi ifade etmektedir

(Kesim, 2009). Maddeyi temsil eden somut bölgeye tardiyon, ışık hızı ile hareket eden

parçacıklara lükson adı verilmektedir (Swetman, 1971:25). Maddeler içinde

bulunduğumuz evreni yansıtırken, maddelerin soyut yani sanal tarafları takyon

dünyasını yansıtmaktadır. Hayali sayıların ne anlama geldiğini açıklamak için, takyon

evreninde bizim evrenimizde yer alan her şeyin eksi hali olarak düşünülmelidir.

Örneğin, soyut/sanal sayılar, uzunlukların, kütlelerin ve boyutların eksi yani sıfırdan

küçük olmasıdır.

20. yüzyılın en önemli bilim adamlarından birisi olan Albert Einstein ortaya

çıkardığı özel görelilik kuramıyla, uzay ve zamanı birbirinden ayrı

düşünemeyeceğimizi öne sürerek uzayı dört boyutlu olarak tanımlamıştır. Bir olayı

anlatırken nerede ve ne zaman meydana geldiğini birlikte belirtmek gerekmektedir.

Duyu organlarımız aracılığıyla oluşturduğumuz algılara göre, geçmişten geleceğe

doğru 24 saatlik bir hızla, yani her zaman aynı hıza sahip bir zaman akışı içerisinde

hareket etmekteyiz. Başka bir ifadeyle, zaman geçmişten şimdiki zamana, oradan da

geleceğe doğru doğrusal bir seyir izlemekte; yıllar, günler, saatler kronolojik bir

şekilde birbirini takip etmektedir (Pak, 2015:23).

Takyon dünyasındaki tüm ölçümler matematiksel olarak eksi, yani negatif

değerler aldığı için; bu sanal dünyadaki bir kişiye göre eksi (-) zaman oluşmakta, bu

durumda zaman tersine dönmektedir (Caldirola ve Recami, 1980:254). Einstein'ın

nedensellik ilkesi bu koşullarda yıkılmaktadır. Nedensellik ilkesinde neden sonuçtan

önce gelmesine rağmen, takyon dünyasında zaman geriye doğru aktığı için sonuç

nedenden önce gerçekleşmektedir (Bilaniuk ve Sudarshan, 1969:48). Başka bir

ifadeyle zaman tersine akmaktadır (Bose, 2009:2).

Görüldüğü üzere, içinde yaşadığımız dört boyutlu evrenimizin yapı taşları olan

atomlar, evrenimizin bir tarafını maddeler aracılığıyla somutlaştırabilirken, diğer

boyutların yapı taşlarını oluşturan takyonlar ise bize tamamen soyut bir dünyayı

tanımlamaktadır. Duyu organlarımızla algılayamadığımız ya da fizik kurallarıyla

tanımlayamadığımız takyon dünyası, tüm sanal özellikleriyle aklımızı zorlasa da, bu

dünyanın sanal gerçekliği zihnimizde çoktan yer bulmuştur. Çünkü postmodern

dönemin bize getirdiği ve kabul ettirdiği göstergelerin ötesindeki anlamlar, gerçeklik

ötesindeki üstgerçekliğin yarattığı sanal dünyada takyon dünyasını anlamamızı ve

kabul etmemizi kolaylaştırmaktadır. Takyon evreniyle ilgili kavramların doğrudan

anlamlarının ötesinde taşıdıkları yan anlamlar, zihnimizde kolaylıkla karşılık

bulmaktadır.

Page 80: KARADENĠZ TEKNĠK ÜNĠVERSĠTESĠancak yayınladıkları fotoğraflar ve köe yazarları aracılığı ile kendi ideolojilerini yansıtabildiği bir dönemdir, Bu verilerden hareketle

Reklamcılığa Yönelik Yeni Bir Bakış..... www.e-kiad.com

77

Postmodern Tüketim Kültürü ve Üstgerçeklik ĠliĢkisi

1970’lerin sonuna doğru ortaya çıkan ve bazılarına göre modernizmin devamı

bazılarına göre ise modernizme yönelik bir başkaldırı olarak değerlendirilen

postmodernizm, tüm sistemleri değişime sürüklemiştir. Postmodern dönemde yaşanan

değişimler, özellikle pazarlama ve tüketici dünyasında etkisini göstermiştir. Tamamen

tüketim toplumuna dönüşen tüketicilerin hayata bakış açıları değişmiş, bu hayatları

temel alan pazarlama dünyasından beklentileri de farklılaşmıştır. Postmodernizm

toplumunda, kişisel zevklere, ilgilere, beğenilere hitap eden şeyler önem

kazanmaktadır. “Hiçbir şey kesin değildir, her şey belirsizdir, göreceli olarak

doğrudur” ve “senin doğrun sana, benim doğrum bana” yargıları postmodernizme

temel oluşturmaktadır (Odabaşı, 2006:48).

Vattimo, postmodern dünyanın en belirleyici özelliğinin gerçekliğin yitirilmesi

ve gerçeklik ilkesinin erozyona uğraması olduğunu vurgulamaktadır (Aktaran

Robbins, 1999:195). Baudrillard da Vattimo'nun bu düşüncesini ortaya attığı

"simülasyon kuramı" ile desteklemektedir. Postmodern dünyada imaj, simülasyon ve

gerçeklik arasında sınır kalmadığını, hatta imajın, taklit ya da simülasyonun

gerçekliğin yerini aldığını ifade eden Baudrillard (2010:15), insanların yapay politika,

siyasal veya ekonomik gündemler, savaşlar, eğlenceler, tüketimler vb. yaratarak

yaşamlarını kurgulaştırdığını, böylece üstgerçekliğin oluştuğunu öne sürmektedir

(Tambaş, 2011: 34).

Üstgerçeklik, gelişen teknolojiyle birlikte gerçekle gerçek olmayanın (sanalın)

birbirinden ayırt edilemez hale gelmesi, bunun da ötesinde gerçeğin kaybolması

anlamına gelmektedir (Polat,2015:126). Baudrillard'a göre, "medya günlük

yaşamımızı ileri kapitalizmin teknolojik söylemleriyle öylesine doldurmuştur ki

gerçekliğin kendisi yok olmuş ve hepimiz bir imgeler evreni olarak tanımlanan

üstgerçekliğin tuzağına düşmüşüzdür" (Bauldrillard 1983'den aktaran Gottdiener,

2005:42-43). Artık medya ve enformasyon ağlarıyla taklit ve imajlar, toplumsal

hayata egemen olmuş ve toplumun sanallaşmasına neden olarak toplum üzerinde

üstgerçeklik oluşturmaya başlamıştır.

Postmodern dönem, yaşamın anlamının tüketimde bulunduğu, imajların,

hayallerin yaratılması yoluyla bireylerin kendilerini gerçekleştirdiği, dolayısıyla

ürünün işlevselliğinin ötesinde taşıdığı anlam ve imajın önem kazandığı bir süreçtir.

Postmodern tüketimde sahip olunan ürünler, fiziksel ihtiyaçlarımızdan öte, psikolojik

ihtiyaçlarımızı karşılamaya cevap veren bir takım göstergelere dönüşmektedir. Bu

noktada Baudrillard'ın gerçekleri simüle etmek ifadesi karşılık bulmaktadır. Simüle

etmek, sahip olunmayan bir şeye sahipmiş gibi yapmaktır. Aslında bir yokluğa

gönderme yapmakta, "miş " gibi yapmak ya da taklit etmenin dışında, gerçeğin yerini

almaktadır (Baudrillard, 2011:16).

Bireyler, sembolik ürünleri tüketerek kendilerini, yaşam tarzlarını, statülerini,

prestijlerini ifade etmeye çalışmaktadır. Bu amaçla tüketiciler, farklılıklarını en kolay

sergileyebilecekleri giysiler başta olmak üzere çeşitli ürünleri tüketmektedir. Kişi bu

ürünler arasından, istediği yaşam tarzına uygun olanı seçerek tüketmekte ve böylece

kendisini bir gruba dahil etmekte ya da o gruptan dışlanabilmektedir (Karaçor,

2000:94). Tüm bu araçlar vasıtasıyla kişi, çevresine istediği imajı yansıtabilmektedir.

Page 81: KARADENĠZ TEKNĠK ÜNĠVERSĠTESĠancak yayınladıkları fotoğraflar ve köe yazarları aracılığı ile kendi ideolojilerini yansıtabildiği bir dönemdir, Bu verilerden hareketle

Cilt/Vol: 3, Sayı/No:11, (74-85) Karadeniz Teknik Üniversitesi İletişim Araştırmaları Dergisi

78

Bu imajlar, o kimsenin başka insanların gözündeki değerinin oluşmasında belirleyici

olmaktadır.

Yeni yaratılan sanal gerçekler evreni tüketiciler tarafından kabul edilerek,

ürünler bu sanal anlamlarına göre tercih edilmektedir. Çünkü ortak kültürün üyeleri

gerçek yerine sanal benzetimde yaşama isteği ve eğilimi göstermektedir. Böylece

sunulan yapay, sahte şeyleri “gerçek” olarak kabul edip, bunun dışında kalan her şeyi

yok sayan bir toplum karşımıza çıkmaktadır (Odabaşı,2003:49). Çünkü imajlar

aracılığıyla yaratılan simülasyon evreninde insanlar, gerçekle taklidi birbirine

karıştırmıştır. İmajlarla dolu bu evrende tüketici seyahat ederken, kendini

kaybetmektedir. Zaten artık postmodern tüketici de gerçeğin kendisinden çok, sanalı

arzulamaktadır.

Postmodern imaj, gerçekliği yok ederek, insanları maddi/somut bir dünyadan

sanal bir dünyaya taşımaktadır. Robins'e göre; "imajlar ile nesnel dünya arasında

gittikçe artan bir mesafe vardır. İmajlar içerisine gömüldükçe, nesneler ile uğraşmaya

ve gerçek dünyaya ihtiyacımız kalmadığını düşünebiliriz" (Robins, 1999:67). Bu

durum beni, insanların somut dünyadan takyon dünyasına geçiş yaptığı önermesine

götürmektedir. Bu duruma göre, soyut bir hayat insanlar içerisinde varlığını

sürdürmeye çoktan başlamıştır.

Sonuçta görselliğin başat olduğu bir dünyada yaşadığımız için sanal gerçekler

yani imajlar ve kimlikler, semboller aracılığıyla tüketicilere aktarılmaktadır.

Postmodern imaj, insanları bilinçaltlarında salt tüketime yönelik hedonistik arzularını

sürekli tetiklemekte, kitle iletişim araçları da bu imajların oluşturularak aktarılmasına

çok önemli katkılar sağlamaktadır (Özcan, 2007:269). Özellikle hedonistik arzuları

tetikleyerek, toplumları ve bireyleri tüketime iten faktörlerin en önemlilerinden birisi,

markalara yönelik yapılan iletişim çalışmalarıdır. Sanal gerçeklerin oluşturulup

tüketicilere aktarılmasında, tüketiciler adına imajlar yaratılıp benimsetilmeye

çalışmasında özellikle reklamların etkisi büyüktür.

Sanal Evreni OluĢturan Takyonlardan Üst Gerçekliğin Hayat Bulduğu

Reklamlara...

Post-fordist dönemle birlikte yaşanan değişimler sonucu doğrudan ürünün

işlevsel özelliklerini anlatan reklamlar, içerik değiştirerek tüketicinin ihtiyacı ve

isteğine dayanan, karşılıklı etkileşimi gerçekleştirebilen, benlik, kimlik ve yaşam

biçimi oluşturmaya yönelik bir dönüşüm yaşamıştır. Bu dönemle ilgili pazarlamada ve

reklamcılıkta yaşanan en önemli değişim “üründen markaya” yani imajlara doğru

dönüştür (Odabaşı, 2003:161). Özellikle medya alanında ortaya çıkan yeni açılımlar,

yeni tür duyguları, sembolleri ve tüketicinin kimliğini yansıtmasını sağlayan

reklamları ortaya çıkarmıştır. Tüketici, teknoloji ve farklı disiplin etkileşimlerinin üst

düzey olduğu bir dönemde ve sanal gerçekliğin yaşamımızın her anını kuşattığı bir

süreçte, reklam sektörünün bu gelişmelerden etkilenmemesi mümkün değildir.

Reklamcılık alanındaki değişim, sadece üretim, pazarlama alanındaki

değişimlerden, farklılaşmayan ürün özelliklerinden, teknolojinin ve bilimin

ilerlemesinden, medyadaki yeniliklerden değil; aynı zamanda toplumu oluşturan

bireyin ve gerçek kavramının değişmesinden de kaynaklanmaktadır. Baudrillard’ın

(2006) da belirttiği gibi “gerçek yoktur, göstergeler vardır” sözünden yola çıkarak,

Page 82: KARADENĠZ TEKNĠK ÜNĠVERSĠTESĠancak yayınladıkları fotoğraflar ve köe yazarları aracılığı ile kendi ideolojilerini yansıtabildiği bir dönemdir, Bu verilerden hareketle

Reklamcılığa Yönelik Yeni Bir Bakış..... www.e-kiad.com

79

tüketicinin kendi gerçeğini yaratacağı düşüncesi de göstergeleri önemli kılmaktadır.

Tüketicinin gerçeğinden uzak, hayallerini ve iç dünyasını dikkate almadan ondan

kopuk biçimde iletişim mesajlarını oluşturmak artık geçerliliğini yitirmiştir. Bu

mesajlar yerini, tüketicinin duymak istedikleri ve arzuladıkları gerçekliği yansıtan

mesajlara bırakmıştır (Odabaşı, 2006:173).

Reklamlar bize sadece ürünleri/hizmetleri satmakla kalmaz onlardan öte bir

şeyleri de beraberinde getirmektedir. Çünkü reklamcılık, olanla olmasını istediğimiz

arasında bir noktada, istenen şeyi yaratmayı hedefleyen bir iletişim alanıdır. Reklam

gerçek ürünlerden çok simgeleri anlatmakta, ürünün/hizmetin tüketiciye vereceği

yarardan çok, tüketicinin bu ürünü satın aldığında elde edeceği imajı göstermektedir.

Reklamlar içecek değil mutluluk, mobilya değil gerçek dünyadan başka bir yaşam

alanı, kredi kartı değil sanal ekonomik rahatlık, cep telefonu değil çağı takip eden

kişilik satmaktadır (Kıran, 2000:11). Barthes’ın söylediği gibi "her reklam (yan anlam

olarak) ürünü söyler ama (düz anlam olarak) başka bir şey anlatır" (Barthes, 1999:

249).

“Sanal gerçeklik, tüketicilere görsel imajlar dünyası sunarak bazı ürünlerde

sanki gerçek dünyanın deneyimleriymiş gibi katılımı gerçekleştirebilme olanağı

yaratmaktadır. Postmodern reklamcılıkta gerçek ile yapay karışmakta, gerçekmiş gibi

olmayı ifade eden sanal gerçeklik, ön plana çıkmaktadır" (Gürel, 1999:76). Bu sanal

gerçekliklere sadece krem sürerek 20 yaş gençleşen kadınların, tek bir dokunuşla

tertemiz olan banyoların, sadece mama yiyerek vücudunun bütün besin ihtiyacını

karşılayan çocukların, şampuan kullanarak çok güzel ya da çok yakışıklı olan kadın ve

erkeklerin yer aldığı reklamlar örnek olarak gösterilmektedir.

Vaatlerin mümkün olduğunca abartılarak, her şeyi gerçeğinden daha güzel ve

iyi olacağını anlatan reklamdaki mesaj içeriği, kullanılan teknoloji ile aktarılmaktadır.

Reklamdaki markaların kullanımı ve orada açıklanan yönergelerin yapılmasıyla

tüketici sonsuz mutluluğu yaşayabileceği gerçeküstü bir dünyaya gidebilmektedir.

Reklamlar, gerçekleri “gerçekimsiler” üreterek gizleyen bir niteliğe bürünmekte;

gerçekleri yansıtan bir kitle iletişim tekniği olmaktan çıkmaktadır (Gürel, 1999:76).

Neyin kurmaca, neyin daha önceden yaşanmış olduğu ya da neyin imaj olduğu

reklamlarda özellikle belirsiz bırakılmaktadır. Bireyin kendi kimliğini oluşturmasına

ve anlamın yeniden üretilmesine olanak sağlayacak bir yapı sunularak, sanal gerçeğe

ulaşılmaya çalışılmaktadır (Raaij,1993:556).

Sonuç olarak reklamların bize bir takyon dünyasını gösterdiği düşünülebilir.

Tıpkı takyonlarda olduğu gibi reklam da soyut bir hayat içerisinde hayali bir yaşam

tarzı sunmaktadır. Reklamlar genellikle insanları içinde bulundukları somut dünyanın

gerçeklerinden uzaklaştırıp, reklamın fantezi dünyasına, yani bir anlamda takyonların

dünyasına adım atmaya davet etmektedir. Başlangıçta kısa bir süreliğine de olsa kendi

benliğimizin dışında başka bir zamanda, başka bir yerde bir başkası olma şansı

sunmaktadır. Reklamlar aracılığıyla oluşturulan bu hayali dünya, takyonların

oluşturduğu dünyayı yansıtmaktadır. Çünkü reklamcılıkta yapılan şey, bireylere ait

fantezilerin etkili bir biçimde işlenmesidir.

Reklamlar, içinde yaşadığımız dünyanın dayattığı gerçekliklerin dışında, kendi

sanal gerçekliklerimize kavuşma ve onları yaşama vaatlerini hem görsel, hem de sözel

iletişimle bize anlatmaktır. Reklamları izlediğimiz zaman takyonların oluşturduğu o

sanal dünyada olmak istediğimiz başkalarının kimliklerine bürünme fırsatı elde edilir.

Reklamlarda kullanılan semboller, tüketicilerin duymak ve görmek isteyebileceği,

Page 83: KARADENĠZ TEKNĠK ÜNĠVERSĠTESĠancak yayınladıkları fotoğraflar ve köe yazarları aracılığı ile kendi ideolojilerini yansıtabildiği bir dönemdir, Bu verilerden hareketle

Cilt/Vol: 3, Sayı/No:11, (74-85) Karadeniz Teknik Üniversitesi İletişim Araştırmaları Dergisi

80

söylenmesi ve gösterilmesi gereken her şeyi söylemektedir. Düşler dünyasında,

özlemlerin gerçek dışı tatmini gerçekleştirilmektedir (Odabaşı, 2006:174 ).

İzleyicide bazen rol yaparak, bazen reklamda sunulan bir karakterle

özdeşleşerek oradaki karakterin deneyimine katıldıkları hissi oluşturulmaya

çalışılmaktadır. İzleyiciler hayali olarak orada anlatılan olayları bazen kendi bakış

açılarına göre, bazen de özdeşleştikleri karakterin bakış açısına göre yaşamaktadır.

Reklamda sunulan ürünün kullanımıyla kendilerini özdeşleştirdikleri karakter gibi

olabilecekleri inancı zihinlerinde hakimiyet kurmaktadır. Örneğin, adını Yunan

mitolojisindeki zafer tanrısından alan Nike firmasının Mercurial model kramponlarına

ait reklamda; bu kramponları giyen futbolun başarılı ismi Cristiano Ronaldo’nun tenis

sporunun başarılı ismi Rafa Nadal'a karşı futbol hareketlerini yaparak ne kadar başarılı

tenis oynadığı gösterilmektedir. Ronaldo'nun başarılı performansından etkilenen

Nadal, bu başarının Ronaldo'nun giydiği Nike kramponlarından kaynaklandığını fark

eder ve onunla ayakkabılarını değiştirerek tenis maçına devam eder. Ayak sporundaki

aynı başarılı performansı Nadal da Ronaldo'ya karşı gösterir. Sonuç olarak Mercurial

model kramponlara ait bu reklamı izleyen ve futbolla ilgilenen kişiler bu kramponları

giyerek, Ronaldo’nun yeteneklerinin ve başarılarının kendine geçmesini umut

etmektedir (https://www.youtube.com/watch?v=PZnADFlmFCc). Bir başka örnek de,

güzel model Adriana Lima'nın oynadığı Veet Naturals sir ağdaya ait reklamda

görülmektedir. Bu reklamı izleyen kadınlar, Veet Naturals sir ağdayı kullanarak onun

gibi güzel bacaklara ve güzelliğe sahip olmayı hayal etmektedir

(https://www.youtube.com/watch?v=IG_iZSfbDa0).

Takyonların dünyasında nasıl sayılar, ölçüler, eşyalar soyutsa orada bulunan

karakterler de soyuttur. Yani boyları, kiloları, özellikleri sanal insanlar vardır.

Reklamlar da takyon dünyasından oluştuğundan, orada sunulan karakterlerin hepsi

sanal/hayali karakterlerdir. Reklamda her zaman pozitif anlamda "en"lerle yüklü

nitelikte karakterler gösterilmektedir. Çünkü sanal gerçeklikte Baurillard'a göre

mükemmellik veya kusursuzluk, sadece simüle edilmiş, rastlantı ve kusurlar ise simüle

edilmemiş şeylerde bulunmaktadır (Güzel, 2015: s.81). Çok güzel, çok yakışıklı,

herkesin çok mutlu olduğu, istedikleri her şeye anında kavuşabilen, çok başarılı

özellikteki insanlar ya da animasyon karakterler, somut insanların somut dünyada

kendilerinin olmasını istedikleri ama sanallarında yaşattıkları karakterler olarak

görülmektedir.

Hatta markalar ya da ürünlere öyle kişisel özellikler yüklenmiş karakterler

oluşturulmaktadır ki, sonuçta karşımıza sanal bir insan figürü ortaya çıkmaktadır.

Örneğin, Kotex Young Ped reklamlarında kullanılan Kita isimli genç kız

görünümündeki animasyon karakter, insani kişilik özellikleri yüklenerek yaratılmıştır.

Hedef kitlesi genç kızlar olan Kotex Young Ped, 12-17 yaş aralığında bulunan,

günümüz genç kızlarına benzer tarzı olan, onlar gibi konuşan, çok sevimli, çok sıcak,

çok cana yakın bir karakter üretmiştir

(https://www.youtube.com/watch?v=HSvNsAV5F3Y). Çünkü genç kızlar en özel

anlarını, duygularını, düşüncelerini en yakın arkadaşlarıyla paylaşmaktadır. Kotex

firması da genç kızların özel günlerinden birisi de adet dönemleri olduğu ve bunu

yakın arkadaşlarıyla paylaştıklarından hareket ederek onlara sanal bir yakın arkadaş

oluşturmuştur. Bu yakın arkadaşla, ped ürününü kişiselleştirmiştir. Belki reklamda

gerçek insan karakteri kullanılmış olsa, kızların zihinlerinde “yakın arkadaş” konumu

yakalanamayacaktır. Ama, Kita onların her zaman yanında olacak, her şeyini rahatlıkla

Page 84: KARADENĠZ TEKNĠK ÜNĠVERSĠTESĠancak yayınladıkları fotoğraflar ve köe yazarları aracılığı ile kendi ideolojilerini yansıtabildiği bir dönemdir, Bu verilerden hareketle

Reklamcılığa Yönelik Yeni Bir Bakış..... www.e-kiad.com

81

paylaşabilecekleri, hiçbir zaman onları üzmeyecek bir dosttur. Bu karakter, genç kızlar

tarafından o kadar benimsenmiştir ki, Kita’nın dünyası daha da soyut halde getirilerek,

internet ortamında sanal bir dünyaya taşınmıştır. Artık genç kızlarla Kita’nın

buluştukları özel dünyaları bir internet sitesi vardır.

İzleyiciler, reklam aracılığıyla vaat edilen takyon dünyasına girmeyi kabul

ettiklerinde, bize göre düş, hayali dünyaya göre ise gerçek olan her şeye ulaşma fırsatı

verilmektedir. Reklamlarda eğlence, toplumda kabul görme, onaylanma, başarı,

üstünlük, beğenilmek gibi kişisel arzuların yanı sıra, bir gruba dahil olma gibi aidiyet

duygusu ya da başkalarına değer vermek, sevmek, sevilmek gibi insani değerler

işlenerek, bu duyguların yaşanabileceği çağrışımlar aktarılmaktadır.

Tabii ki bu duyguların yaşanmasında markalardan yardım alınmaktadır, yani

sanal dünyanın diğer takyonlardan. Diğer bir deyişle yukarıda bahsedilen duygu ve

ihtiyaçlarla markalar birleştirilmektedir. Bu noktada karşımıza üst gerçeklik kavramı

çıkmaktadır. Reklamlarda sunulan şey, somut dünyada marka adı verilen kavram

aracılığıyla hayali tatminler, hayali neden-sonuç ilişkileri ve doğal olarak ortaya çıkan

sanal bir dünyadır. Günümüzde bireyler, reklamlar ve diğer kitle iletişim araçlarıyla

markalara ve ürünlere yüklenen anlamları o kadar benimsemiştir ki, bu durum yaşamın

gerçek anlamına ulaşmasına engel olmaktadır. Başka bir deyişle reklamlardaki hayali

dünyaya göre, yaşamın gerçek anlamı bir şişe içeceğin sunduğu öneri ve tat değildir,

bundan daha ötesi taşıdığı bir anlam söz konusudur. Örneğin, hayatın tadını çıkarmak,

hayatı ıskalamamak isteyenler Coca-Cola içmelidir. Ya da mutlu olmak için insanlar

nerede kimlerle hangi konumda olursa olsun Ülker'in ürünlerini tüketmelidir. Gerçek

dünyada mutluluğu yakalayamayan insanlar reklamın sanal dünyasında, Ülker ürünleri

kullandıkları için mutluluğu yakalamış olarak var olmaktadır. Zaten Ülker markası,

reklamın jingle'ında da mutluluğun sadece Ülker ürünleriyle olacağını söylemektedir:

"Mutluluk orada, mutluluk burada, her zaman her yerde var. Mutluluk seninle,

mutluluk her yerde, mutluluk Ülker'le var"

(https://www.youtube.com/watch?v=F2QQS1aaoYA). Yani insanlar mutlu olmak

istiyorlarsa, yapmaları gereken şey çok basittir: Ülker markalı ürünler yemeleri

gerekmektedir.

Bu noktada değinilmesi gereken bir diğer durum da, biraz önce sözü edildiği

gibi, artık bireylerin de gerçek yerine sanal dünyada yaşama isteklerinin ve

eğilimlerinin olmasıdır. Bugünün tüketicisi, farklı ortamlarda farklı kişiliklere

bürünme eğilimi göstermektedir. Sahip olduğu gerçek benlik yerine olmasını istediği

ideal ve sosyal benliğe ulaşmak istemektedir. Gerçek ve ideal arasındaki boşluk

günümüz tüketicinin en büyük sorunudur. Çünkü bireyler, doğmalarıyla birlikte

kendilerine dayatılan ve belli kalıplara sokulan bir yaşamla, aslında istemedikleri bir

hayatı yaşamak zorunda kalmaktadır. Bu yüzden de insanların hayatında keşkeler,

kurdukları cümlelerin fiillerinde hep istek kipleri yer almaktadır.

Dolayısıyla insanlar kendi zihinsel yapılarında olmasını istedikleri hayat

biçimiyle ilgili sanal gerçekler üretmektedir. Yani zihnimizde alışık olduğumuz değil

ama asıl olmasını istediğimiz hayatın senaryosunu ve kurgularını yapmaktayız.

Tüketicilerin zihinlerindeki bu sanal gerçekliklere ait bilgiler reklamlara taşınmakta,

onlara hayali gerçekler ve markalar arasında sembolik anlamlar yüklenerek bağlar

kurulmakta, hayal ettiğimiz dünyanın kapıları yine sanal ortamda bizlere

sunulmaktadır. Başka bir deyişle bireyin olduğu değil, olmak istediği gerçekliği

Page 85: KARADENĠZ TEKNĠK ÜNĠVERSĠTESĠancak yayınladıkları fotoğraflar ve köe yazarları aracılığı ile kendi ideolojilerini yansıtabildiği bir dönemdir, Bu verilerden hareketle

Cilt/Vol: 3, Sayı/No:11, (74-85) Karadeniz Teknik Üniversitesi İletişim Araştırmaları Dergisi

82

gösteren ürünlere/markalara gösterilerek gerçek ve ideal buluşturulmaktadır. Her bir

birey için farklı ürüne yönelik, farklı imajlar yaratılmaktadır. Tek ve bütün bir kimlik

yerini, farklı kimlikleri içerecek sanal bir dünya sunulmaktadır. Böylece birey farklı

markalar kullanarak istediği herhangi bir kişiliğe bürünebilmektedir. Örneğin normal

ve sıradan kadınlar için reklamlarda uygun ölçülerde ve kusursuz özelliklere sahip

ideal kadın modelleri gösterilerek, bu ideal modele nasıl ve hangi ürünlerle

ulaşılabileceği etkili bir biçimde aktarılmaktadır.

Takyonlar, ışıktan daha hızlı gittikleri için takyon dünyasında zaman tersine

akmaktadır. Işık hızına doğru saat yavaşlamakta, ışık hızı seviyesine ulaştığında saat

durmakta, ışık hızı seviyesini aşınca da geriye doğru çalışmaya başlamaktadır

(Bilaniuk ve Sudarshan, 1969:47-48). Nedensellik ilkesi tersine dönmektedir. Başka

bir deyişle neden sonuçtan sonra gerçekleşebilmektedir. Reklamlara bakıldığında bir

çok reklamd önce sonuçlarının gösterildiği, ardından da bu sonuca ulaşmak ya da

ulaşmamak için nelerin yapılması gerektiğini anlatan nedenlerin sunulduğu

görülmektedir. Önce hedef kitle açısından kötü ya da güzel bir sonuç, sonrasında da

bireyi bu sonuca ulaştıran neden karşımıza çıkmaktadır.

Daha önce belirtildiği gibi, takyon dünyasında zaman geriye doğru akmaktadır.

Günümüz reklam dünyasında da özellikle bazı ürünler için zaman geriye doğru

işletilmekte, başta kadınlar olmak üzere insanların yaşlanmadan sonsuza kadar genç

kalarak yaşama isteği gerçekleştirilmektedir. Örneğin, yaşlanma karşıtı cilt ürünlerine

ait reklam içeriklerine bakıldığında, kırışıklıkları açan ürünleri insanlar kullandığında

ciltleri gerginleşerek gençleşmeye başladıkları ya da kırışık önleyiciyi kullandıklarında

yaşlanmadan hep genç kaldıkları görülmektedir. Bu tarz kozmetik ürünleriyle insanlar

zamana karşı meydan okumakta, hatta zaman onlar için korktukları ya da

endişelendikleri bir kavram olmaktan çıkmaktadır.

Takyon dünyasında da çekim kuvveti olmaması nedeniyle başlangıç

noktasından hareket edildiğinde tekrar aynı noktaya gelinemeden sonsuza

gidilmektedir. Başka bir ifadeyle sonsuz bir evrenden bahsedilmektedir. Zaten

reklamda sunulan dünya da, daha önce söylediğimiz gibi takyonlarınkine benzer

hayali bir dünyadan oluşmaktadır. Reklamlar sonsuz ihtiyaçlar karşısında sonsuz

hayaller sunan, hayalleri sanal ortamlarda gerçekleştirme fırsatı sağlayan, insanlara

sonsuz yaşamı vaat eden uçsuz bucaksız bir denizdir. Hatta aynı nesneden yola

çıkarak, aynı bireye çok farklı ve seçenekli fantezi dünyaları görme olanağı

vermektedir.

Baudrillard'ın iddiası da yukarıdaki düşünceyi desteklemektedir. Gelişen bilim,

teknik imkanlar ve sistemin kendisi sayesinde, insanlar daha hayal etmeden

istediklerini gerçekleştirme şansına sahip olmaktadır. Ona göre bu dünyada her şey

gerçektir. Düşler, imkansız görünenler, her şey hatta gerçek olmadığını bildiklerimiz

bile gerçektir (Baudrillard, 2005:8).

Üstelik takyonlar "aynı anda her yerdedir" düşüncesinden yola çıkarak,

reklamlardaki markaların sunduğu olanaklarla insanlar, istediği an, istedikleri yerde

olabilmektedir. Dahası takyonlar enerjilerini kendi ürettikleri için bu enerjileri hiç

bitmemektedir. Bir takyon evreni olan reklamlarda, enerjisi hiç bitmeyen ürünler ve bu

ürünleri kullanan enerjik insanlar gösterilmektedir. Yediği bir çikolatayla, mısır

gevreğiyle ya da aldığı bir destek vitaminle sürekli aktif kalmayı başarabilen insanlar,

Page 86: KARADENĠZ TEKNĠK ÜNĠVERSĠTESĠancak yayınladıkları fotoğraflar ve köe yazarları aracılığı ile kendi ideolojilerini yansıtabildiği bir dönemdir, Bu verilerden hareketle

Reklamcılığa Yönelik Yeni Bir Bakış..... www.e-kiad.com

83

kattıkları motor yağları ya da akaryakıt nedeniyle hızına, hız kattıkları arabalarıyla

şarjları ya da pilleri hiç tükenmeyen telefonlarını kullanarak hayatlarını 24 saat dolu

dizgin yaşamaktadır. Sonuç olarak üstgerçeklik sayesinde takyon dünyasının gerçeğe

dönüşmesinde hiçbir engel bulunmamaktadır.

Gerçek olmayan takyon dünyasıyla ilgili bir başka özellik, entropi denen

bozulmaların yaşanmamasıdır. Bizim evrenimizde ise yapılan her şey bir bozulmaya

yol açmaktadır. Bozulma yaşanan şeyler eski halini almamakta, düzelme

yaşanmamaktadır. Reklamların oluşturduğu dünyada da bir takyon evreni olması

nedeniyle bozulmalar yaşanmamakta, her sorunun etkili bir çözümü mutlaka

bulunmaktadır. Çözülemeyecek sorunlar somut dünyada olabilir; ancak reklamlar

aracılığıyla görülen dünyada çözülemeyecek hiçbir sorun, giderilemeyecek mutsuzluk,

yapılamayacak bir dilek, yok edilemeyecek ölüm anları vb. karşımıza çıkmamaktadır.

Sonuç

Postmodern dönemde teknoloji-enformasyon alanında yaşanan gelişmelerin de

desteğiyle, özellikle medya ve iletişim çalışmaları, toplumdaki gerçeklik algısının

değişmesine; çeşitli göstergeler aracılığıyla ortaya çıkan imajların toplum tarafından

daha çok kabul görmesine yol açmıştır. Postmodern imaj ve göstergeler, gerçekliği

yok ederek bireyleri tüketim yoluyla sanal bir dünyaya taşımaktadır. Baurillard'ın

üstgerçeklik olarak tanımladığı bu ortamda toplum tarafından gerçek olarak kabul

edilen sahte imaj ve kimlikler, çeşitli iletişim çalışmaları içerisinde kullanılan

sembollerle topluma aktarılmaktadır. Gerçeğin yerini alan bu yeni sanal gerçekliğin

yeniden üretimi ve aktarımını yapan araçlardan birisi de reklamlardır.

Reklamlar markaları ve sözlü-sözsüz-görsel iletişim içeriklerini kullanarak

üstgerçekliğin imaj, taklit ve simülasyonun hakim olduğu sanal toplumsal yapı

içerisinde var olmasını ve varlığını sürdürmesini sağlamaktadır. Reklamların sözlü ve

görsel mesajlarının alt metinlerinde aktarılan bu yeni sanal gerçeklik, fizikte

bahsedilen takyon evreninin ta kendisidir.

Işıktan daha hızlı giden ve kütlesi de dahil soyut boyutlu özelliklere sahip olan

takyonlar, içinde yaşadığımız somut dünyanın sanal karşılığını ifade etmektedir. Her

şeyin soyut yani sanal ve hızlı olduğu takyon evreninde, sanal yaşam somut

dünyadakinin tam tersine gerçekleşmektedir. Takyon evrenindeki her şey tıpkı kendi

enerjisi gibi sonsuzdur. Reklamlar da sürekli daha hızlı ve daha çok tüketimle birlikte

çeşitli göstergeleri kullanarak sonsuz hayal ve arzuların sanal takyon evreninde, yani

üstgerçeklikte gerçekleşmesini sağlamaktadır.

Vaatlerin abartılarak aktarılması, her şeyin gerçeğinden daha güzel ve iyi

olarak gösterilmesi, yaşamlarımızı kabusa çeviren sorunlara anında çözüm getirilmesi

ve benzer sorunlarla bir daha hiç karşılaşılmayacağının garanti edilmesi, stres dolu ve

yaşam enerjimizi sömüren gerçek dünyadan kurtulabileceğimiz duygusunun üstüne

basa basa vurgulanması... Hepsi sonsuz mutluluğu yaşayacağımız sihirli bir hayal

dünyasının sanal gerçekliğini reklamlardaki etkili mesajlar ve kullanılan teknoloji

aracılığıyla bize hissettirmektedir. Reklamcılar, tüketiciler olarak bizlere markalarla bu

sanal gerçekliğin gerçekleşebileceğine inandırmayı başarmaktadırlar.

Page 87: KARADENĠZ TEKNĠK ÜNĠVERSĠTESĠancak yayınladıkları fotoğraflar ve köe yazarları aracılığı ile kendi ideolojilerini yansıtabildiği bir dönemdir, Bu verilerden hareketle

Cilt/Vol: 3, Sayı/No:11, (74-85) Karadeniz Teknik Üniversitesi İletişim Araştırmaları Dergisi

84

Reklamlar aslında yaşamak istemediğimiz için varlığını reddetmeye hazır

olduğumuz gerçek yaşamlarımızı hayalileştirme; hayalini kurduğumuz yaşamlarımızı

gerçek yaşama dönüştürebilme özelliğine sahiptir. Sanal iletişim ortamlarının

işbirliğini kullanarak bir yaşam düzenleyicisi olarak karşımıza çıkmaktadır.

Reklamlar, takyon dünyasına özgü bir yaşam biçimi tasarımcısı olarak hayallerimize

sanki dokunabilecek kadar yakın olduğumuz duygusunu hissetmemizi başarabilecek

bir güce sahiptir. Tüketici hayalleri ve semboller reklamların hammaddesi olmaya

devam ettikçe, takyon evreninin sanal gerçekliklerine ait üretim hiçbir zaman

durmayacaktır.

Kaynakça

Barthes, R. (1999). Göstergebilimsel Serüven. Çev: Mehmet Rifat, Sema Rifat.

İstanbul: Kaf Yayınları.

Baudrillard, J. (2004). Tüketim Toplumu. Çev: Hazar Deliçaylı-Ferda Keskin. İstanbul:

Ayrıntı Yayınları.

Baudrillard, Jean. (2010). Nesneler Sistemi, çev. Oğuz Adanır-Aslı Karamollaoğlu,

İstanbul, Boğaziçi Üniversitesi Yayınevi.

Baudrillard, Jean. (2005). Şeytana Satılan Ruh ya da Kötülüğün Eğemenliği, çev.

Oğuz Adanır, Ankara, Doğubatı Yayınları.

Bilaniuk, O. M.; Deshpande, V. K. ve Sudarshan, E. C. G. (1962). Metarelativity,

American Journal of Physics, 30, 718-723.

http://www.colorado.edu/physics/phys3320/phys3320_sp12/AJPPapers/AJP_E&MPap

ers_030612/Bilaniuk_Metarelativity.pdf, 01.01.2016.

Bilaniuk, O. M.ve Sudarshan, E. C. G. (1962). Particles Beyond the Light Beyond.

Physics Today, May, 43-51.

Bose, S.K. (2009). Aspects of Tachyon Theory. Journal of Physics: Conference Series,

196, 1-5.

Caldirola, P. Ve Recami, E. (1980). Causality and Tachyons in Relativity. In Italian

Studies in the Philosophy of Science, Edt. Maria Luisa Dalla ChiaraD. Reidel

Publishing Company, 47, December.

http://www.researchgate.net/publication/259602194, 01.01.2016.

Demiroğlu, N., Yalçın, O. Ve Özüm, S. (2015). A Simple Methodology for Quantum

Mechanical Theory of Tardyons and Tachyons. International Journal of Scientific and

Technological Research , 1(6).

Doğan, H. (2002). Postmodern toplumda değişen tüketici rolleri. Pazarlama Dünyası,

Kasım-Aralık.

Fayngold, M. (2002). Special Relativity and Motions Faster Than Light. Newyork:

Wiley Publishers, 1st Edition, 01.01.2016.

Featherstone, M. (2005). Postmodernizm ve Tüketim Kültür. Çev: Mehmet Küçük, 2.

Basım, İstanbul: Ayrıntı Yayınları.

Feinberg, G. (1970). Particles That Go Faster than Light. Scientific American.

http://www.fis.cinvestav.mx/~lmontano/sciam/ParticleFasterLightSC0270-68.pdf,

01.01.2016.

Greene, B. (2008). Evrenin Zarafeti – Süpercisimler, Gizli Boyutlar ve Nihai Kuram

Arayışı, Ankara: Tübitak yayınları.

Gotttdiener, M. (2005). Postmodern Göstergeler. Maddi Kültür ve Postmodern Yaşam

Biçimleri, (çev. Erdal Cengiz ve Arhan Nur), İmge Kitabevi Yayınları, Ankara.

Gürel, E. (1999). Postmodernizm sürecinde reklam. Pazarlama Dünyası, 76, Temmuz-

Ağustos.

Page 88: KARADENĠZ TEKNĠK ÜNĠVERSĠTESĠancak yayınladıkları fotoğraflar ve köe yazarları aracılığı ile kendi ideolojilerini yansıtabildiği bir dönemdir, Bu verilerden hareketle

Reklamcılığa Yönelik Yeni Bir Bakış..... www.e-kiad.com

85

Güzel, M. (2015). Gerçeklik İlkesinin Yitimi: Baudrillard'ın Simülasyon

TeorisininTemel Kavramları. Felsefe ve Sosyal Bilimler Dergisi, 19, Bahar, 65-84.

Kesim, M. (1999). Yayınlanmamış Sanal Gerçeklik ve Görelilik Kavramı Ders

Notları. Anadolu Ü. Sosyal Bilimler Enstitüsü.

Kıran, E. A. (2000). Reklamlar ve kadın. Gazi İletişim Dergisi, Ankara: Gazi

Üniversitesi Yayınları, 6, 9-18.

Odabaşı, Y. (1999). Tüketim Kültürü – Yetinen Toplumdan Tüketen Topluma. İstanbul:

Sistem Yayıncılık.

Odabaşı, Y. (2006). Postmodern Pazarlama. İstanbul: MediaCat Yayınları.

Özcan, B. (2007). Postmodernizmin tüketim imajları. Fırat Üniversitesi Sosyal

Bilimler Dergisi, 17(1), 261-273.

Pak, N. K.(2015). Özel görelilik teorisi. Bilim ve Ütopya Dergisi, 12.11.2015.

Polat, S.(2015). Üstgerçeklik ve Turizmin Sonu. CBÜ Sosyal Bilimler Dergisi, 13(1).

Raaij, W. F. V. (1993). Postmodern consumption. Journal of Economic Pschology, 14

(3), 541-563.

Robins, K. (1999). İmaj-Görmenin Kültürü Ve Politikası. Çev: Nurçay Türkoglu.

İstanbul: Ayrıntı Yayınları, 1. Baskı.

Swetman, T.P. (1971). Tachyons. Physics Education, 6(1).

http://iopscience.iop.org/article/10.1088/0031-9120/6/1/001/meta, 01.01.2016.

Tambaş, Ufuk. (2011). “Baudrillard’ı Anlamak”, Özne: Baudrillard Sayısı, 14. Kitap,

23-38.

https://www.youtube.com/watch?v=PZnADFlmFCc. 15.11.2015.

https://www.youtube.com/watch?v=IG_iZSfbDa0. 15.11.2015.

https://www.youtube.com/watch?v=HSvNsAV5F3Y. 08.11.2015.

https://www.youtube.com/watch?v=F2QQS1aaoYA. 24.11.2015.

Page 89: KARADENĠZ TEKNĠK ÜNĠVERSĠTESĠancak yayınladıkları fotoğraflar ve köe yazarları aracılığı ile kendi ideolojilerini yansıtabildiği bir dönemdir, Bu verilerden hareketle

Cilt/Vol:3 Sayı/No:11 Ocak /January :2016

86 ISSN: 2146-3212

KURUM ĠMAJI AÇISINDAN MÜġTERĠ ġĠKÂYETLERĠNĠN

DEĞERLENDĠRĠLMESĠ: SEYAHAT ACENTALARI ġĠKÂYETLERĠNE YÖNELĠK

BĠR ARAġTIRMA

ġeyda Limon1

Özgür Arpacı2

Öz Bu araştırma seyahat acentalarına yönelik müşteri şikâyetlerinin analizini içermektedir. Çalışmanın

amacı, kurum imajı açısından seyahat acentalarına yönelik müşteri şikâyetlerinin incelenip, bu şikâyetlerin

acentaların kurum imajına etkisini ortaya koymaktır. Araştırmanın literatür bölümünde kurum imajı, seyahat

acentası ve müşteri şikâyeti kavramları irdelenmiştir. Bulgular bölümünde www.sikayetvar.com sitesinden elde

edilen bulgular tartışılmıştır. Sonuç ve öneriler bölümünde ise, araştırma konusu ile ilgili olarak elde edilen

sonuçlara ve geliştirilen önerilere yer verilmiştir.

Araştırmanın evrenini www.sikayetvar.com sitesindeki turizm kategorisi altındaki işletmelere yönelik

şikâyetler, örneklemini ise, 01.01.2013 - 31.12.2014 tarihleri arasında aynı sitede yer alan, büyük ölçekli altı

seyahat acentasına yönelik 1561 şikâyet verisi ve 1128 şikâyet metni oluşturmaktadır. Araştırma verileri içerik

analizi yöntemi ile incelenmiştir. Araştırma, müşteri şikâyetlerinin kurum imajına olumsuz etkisi olduğunu

ortaya koyması açısından önem arz etmektedir.

Araştırma sonuçları, kurum imajına olumsuz etkisi olan, seyahat acentalarına yönelik şikâyet

konularının sırasıyla konaklama ve rehber hizmeti konularında yoğunlaştığını göstermekle birlikte, şikâyet

metinleri incelendiğinde en sık tekrar edilen olumsuz kelimelerin kötü, pis ve mağdur olduğu görülmektedir.

Cevaplanan şikâyet oranının ise %50’nin altında olduğu görülmektedir.

Anahtar Sözcükler: Kurum imajı, müşteri şikâyeti, seyahat acentası.

EVALUATION OF CUSTOMER COMPLAINTS FROM THE PERSPECTIVE OF CORPORATE

IMAGE: A RESEARCH ON COMPLAINTS TOWARDS TRAVEL AGENCIES

Abstract

This research includes analysis of customer complaints towards travel agencies. The aim of this study is

to examine the customer complaints towards travel agencies in terms of corporate image, and to determine the

effect of these complaints to the corporate of the travel agencies. As part of the literature review, the concepts of

corporate image, travel agency and customer complaints are analyzed. In the result section, findings obtained

from the website of www.sikayetvar.com are discussed. As for the conclusion and recommendation section, the

conclusions on the research subject and relevant recommendations are included.

The population (universe) of the study is the complaints towards the enterprises listed under the

category of tourism in the website of www.sikayetvar.com, whereas the sample of the study is the 1561

complaint data and 1128 complaint text towards six large scale travel agencies between the dates of 01.01.2013-

31.12.2014 in the mentioned website. The research data is examined with the method of content analysis. This

study gains importance as it implies the negative effect of the customer complaints to the corporate image.

The results of the research indicate that it is the accommodation and guiding service which constitute

the major part of the complaint subject that effect the corporate image negatively and it is inferred from the

complaint texts that the most repeated negative words are bad, filthy and aggrieved. The rate of the responded

complaints is seen to be below 50%.

Keywords: Corporate image, customer complaint, travel agency.

1 Yüksek Lisans Öğrencisi, Ankara Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, [email protected]

2 Yrd. Doç. Dr., Kırklareli Üniversitesi, Turizm Fakültesi, [email protected]

Page 90: KARADENĠZ TEKNĠK ÜNĠVERSĠTESĠancak yayınladıkları fotoğraflar ve köe yazarları aracılığı ile kendi ideolojilerini yansıtabildiği bir dönemdir, Bu verilerden hareketle

Kurum İmajı Açısından Müşteri Şikâyetlerinin... www.e-kiad.com

87

GĠRĠġ

Son dönemde dünyada ve ülkemizde firmaların önemsedikleri bir konuma gelmiş olan

kurum imajı oluşturma çabası, tüketici tarafından da aynı derecede önemli yer tutmaya

başlamakta, tüketici davranışlarının firmaların kurum imajından etkilendikleri de yoğun

şekilde gözlemlenmektedir. Tüketicilerin kurumun var olan imajı ile doğru orantılı olarak

satın alma davranışına yöneldiği bilinmektedir. Güçlü bir kurumsal imaj, zayıf bir imajdan

birçok açıdan iyidir. Özellikle pazarlama perspektifinden bakınca imaj, satış artırmada önemli

ve uzun vadeli bir araç olarak görülmektedir. Olumlu kurumsal imaj, firmanın satışlarının ve

pazar payının artmasına ve müşteri ile firma arasında bir sadakat ilişkisi kurulmasına ve

sürdürülmesine olumlu katkılar sağlamaktadır (Shapiro, 1982:21). Olumlu bir kurum imajı bir

yandan müşterilerin işletme mallarına olan eğilimlerini artırırken, diğer taraftan tekrar satın

almalarını ve sadık müşteri olmalarını da sağlamaktadır (Andreassen ve Lindestad, 1998:82).

Kurum imajının oluşumunu etkileyen faktörler dört ana başlık altında toplanabilir

(Bakan, 2005:85). Bunlar, sosyal sorumluluk faktörü, reklam faktörü, sponsorluk faktörü ve

halkla ilişkiler faktörüdür. Halkla ilişkiler, kuruluşun aleyhine ortaya çıkabilecek

dedikoduları, söylentileri önleyerek ve kötü etkileri gidererek iyi bir kuruluş imajı yaratabilir.

Ayrıca, kuruluşun prestijini yükselterek, ona güven duyulmasını ve destek verilmesini

sağlayarak da kamuoyunda olumlu bir imaj oluşturulabilir (Bakan, 2005:106). Kuruluşun

muhatap olduğu soruları yanıtlama yöntemleri, kurumsal imaj üzerinde etki yapmaktadır.

Şirketlerin hedef kitlesini oluşturan kesim içinde yer alan herhangi bir bireyin, bilgi almak

amacıyla gönderdiği mektupların, telefonla aramaların ne şekilde cevaplandığı, kuruluş

hakkında bir izlenim oluşturacağından, kurumsal imajı etkileyen önemli faktörlerden biridir

(Bakan, 2005:111). Bu nedenle müşteri şikâyetlerini iyi yöneten ve müşterilerini memnun

eden kurumlar aynı zamanda başarılı bir imaj yönetimi yapmış olurlar ve tüketicilerin

zihinlerindeki kurum imajları da güçlenmiş olur. Müşteri şikâyet ettiği andan itibaren şikâyet

edilen kurum için var olan olumlu imaj sarsılma tehlikesi ile karşı karşıya kalmaktadır.

Verilen cevapların müşteriyi tatmin etmesi halinde, şikâyetin muhatabı ile kurum arasında

tekrar olumlu ilişki devam etse dahi, kitleler tarafından artık bilinir olan şikâyet konusu,

kurum hakkında hiçbir bilgisi olmayan potansiyel müşterilerin daha en baştan kaybedilmesine

yol açmaktadır. Bunun yanında, o kurum hakkında olumlu imaja sahip olan müşterilerin de

kurumdan uzaklaşmalarına, bir dahaki tüketimleri sırasında diğer alternatif kuruluşları tercih

etmelerine neden olabilmektedir. Tüm bu olumsuz durumlarla karşılaşılmaması ya da en aza

indirilmesi için müşteri şikâyetlerinin iyi bir şekilde analiz edilmesi gerekmektedir. Bu

nedenle bu çalışmanın amacı, kurum imajı açısından seyahat acentalarına yönelik müşteri

şikâyetlerinin incelenmesi ve bu şikâyetlerin acentaların kurum imajına etkisini ortaya

koymaktır. Böylece işletmelerin, şikâyetlerin türüne ve sıklığına göre önlem alması ve çözüm

üretmesi beklenmektedir.

1. Literatür

1.1. Kurum Ġmajı

İmajla ilgili en yaygın tanım; bir şeyin ya da kişinin zihinsel ya da duygusal bileşik

olarak yorumu, algılanmasıdır; eldeki hayali ve gerçek bütün kanıtlardan yola çıkarak akıl

yürütme yoluyla oluşturulmuş bir yapıdır. Var olan etkilerden, inançlardan, fikirlerden ve

duygulardan etkilenir (Çorakçı, 2007:33). TDK imajı “imge” şeklinde tanımlamaktadır. İmge

ise, zihinde tasarlanan, genel görünüş, izlenim şeklinde tanımlanmaktadır (www.tdk.gov.tr).

Amerikan Pazarlama Derneği (AMA) ise imajı; bir ürünün, kuruluşun, markanın ya da kişinin

ne olduğuna dair, gerçekte olanla uyuşan ya da uyuşmayan, tüketici algısıdır. Pazarlama

Page 91: KARADENĠZ TEKNĠK ÜNĠVERSĠTESĠancak yayınladıkları fotoğraflar ve köe yazarları aracılığı ile kendi ideolojilerini yansıtabildiği bir dönemdir, Bu verilerden hareketle

Cilt/Vol: 3, Sayı/No:11, (86-99) Karadeniz Teknik Üniversitesi İletişim Araştırmaları Dergisi

88

amaçlı imaj ise, gerçekte olandan çok, gerçekten neyin daha önemli olduğudur, şeklinde

tanımlamıştır (www.ama.org). İmaj, bir kez sahip olunan ve ilelebet sürdürülen bir olgu

olmayıp, bireyin zihninde yavaş yavaş ve birikimsel olarak biçimlenen imgelerdir (Çorakçı,

2007:32).

İmajın nasıl oluştuğu da üzerinde önemle durulması gereken konulardan biridir. İmajın

üç şekilde oluşması mümkündür. Bunlardan ilki, imajın kazara oluşmasıdır. Bu imaj, kişinin

ya da kuruluşun özel bir gayret göstermeden oluşan imajını ifade eder. İkincisi, ün kazanarak

oluşan imajdır. Bu imaj, kuruluşun ya da bireyin geniş kitleler tarafından tanınması, bu

kitleler tarafından değer ve itibar görmesiyle oluşturduğu imajdır. Son olarak üçüncüsü, şekil

yoluyla oluşan imajdır. Bu yolla oluşturulan imajda görsellik ön plandadır. Bir kişi giyimi, hal

ve hareketleri, kısacası dış görünümüyle şekil imajı oluşturabilir. Benzer şekilde, kuruluşlar

da barındıkları binanın yapısı, genişliği, mimarisi ile şekil yoluyla imaj oluşturabilirler

(Bakan, 2005:13). Kurum imajı ise halkla ilişkiler ve işletme alanında önemi nedeniyle birçok

kişi tarafından ele alınmıştır. Kurum imajı:

Birçok imajı etkileyen ve birçok imajdan etkilenen bir imaj türü olarak (Güzelcik,

1999:52),

Kuruluş ya da firmanın dışa yansıyan görüntüsü, işletmenin kamuoyu ile olan

ilişkilerinde önemli bir etken ve marka imajını da etkileyen önemli bir imaj türü

olarak (Özüpek, 2005:111),

Bir kurumun genel olarak kamuoyunda canlandırdığı kanaat olarak (Bakan,

2005:36; Gürgen, 1996:44) tanımlanmıştır.

Kuruluşların ayakta kalmasını, devamlılık göstermesini, güvenilirliğini korumasını,

birlikte iş yapılabilirliği vaat etmesini belirleyen belki de en önemli faktör olumlu bir imaj

algısına sahip olmasıdır (Tikveş, 2003:15). İmajını kendi lehine güçlendiren kuruluşlar

rakiplerinin önüne geçerek, daha çok takdir edilmekte ve daha çok rağbet görmektedirler (Ak,

1998:174). Günümüz şartlarında, rekabetin her alanda hız kesmeden devam ettiği piyasalarda

kuruluşlar, mal ve hizmet üretimi, pazarlanması ve tanınırlığın sağlanması gibi birçok yönden

kendileriyle aynı kategoride faaliyet gösteren diğer kuruluşlar arasından sıyrılıp, dikkat çekme

yarışı içine girmişlerdir. Çünkü imaj, rekabette kurumları farklılaştırıcı özelliğe sahiptir.

Başka bir ifadeyle, kurumları, iyi yapılandırılmış imajları özel kılar. Bir kurum, sunduğu

ürünle, kaliteyle, hizmetle rakipleri tarafından taklit edilebilir, ancak iyi yapılandırılmış bir

kurum imajı asla taklit edilemez (Güzelcik, 1999:53). Kurum imajını önemli kılan bir başka

husus da, kurumun kaynaklarının ve sermayesinin üzerinde de önemli bir etken olmasından

ileri gelir. Kurum imajının, satışlar ve fiyatları yükseltebilme gücü üzerinde de olumlu etkisi

vardır. Bu nedenle, kurum imajına şayet doğru yönetilmezse değer kaybedecek bir yatırım

olarak bakılmalıdır (Akay, 2005:17). Kurum imajı, kurumun performansından, ürünlerinden,

sunulan hizmetlerin hedef kitleleri tarafından algılanışından ve hedef kitleler üzerinde

bıraktığı etkiden etkilenir, ancak iyi bir kurum imajı, kurumun hedef kitlelerinin beklentisine

cevap verecek niteliktedir ve akıllarda olumlu bir şekilde yer edinerek kurumun saygınlığını

koruyacak şekilde oluşmuştur. Hedef kitlenin beklentilerini, isteklerini dikkate alan kurumlar

geleceğe daha emin adımlarla ilerler ve daha uzun yıllar ayakta kalabilir.

İyi yapılandırılmış bir kurum imajı bazı amaçlara hizmet eder. Bu amaçlar şu şekilde

sıralanabilir (Şimşek, 1998:358):

Kurumun itibarını yükseltmek veya hedef kitle ve kurumun çalışanları arasındaki

güveni arttırmak ve sürdürmek,

Page 92: KARADENĠZ TEKNĠK ÜNĠVERSĠTESĠancak yayınladıkları fotoğraflar ve köe yazarları aracılığı ile kendi ideolojilerini yansıtabildiği bir dönemdir, Bu verilerden hareketle

Kurum İmajı Açısından Müşteri Şikâyetlerinin... www.e-kiad.com

89

Kurumun adını ve kurumun doğasının tanınmışlık düzeyini arttırmak ve

sürdürmek,

Bugün ve gelecekteki ürün ve hizmetlere yönelik bütünleştirici ve destekleyici

pazarlama yaklaşımı sağlamak,

Kurumun geleceğini yakından ilgilendiren önemli konularda hedef kitleyi eğitmek,

Kurumun çevresel ve sosyal sorunlara yönelik duyarlılığını ve endişesini

saptamak,

Hedef kitlenin kurum ve ürünlerine ilişkin spesifik tutumlarında bir değişme

yaratmaktır.

Kurumsal itibar yönetimi, şirket sahibinin veya şirketin en üst düzey yöneticisinin,

kurumsal sistemlere "itibarla" ilgili bir gündemin yerleştirilmesi yönünde vereceği bir kararla

başlar. Kurumsal itibarın, kurumların yarınlarını güvence altına alacak bir içerikle yönetilmesi

konusunda Kadıbeşegil (2006) şu unsurları sıralamaktadır:

Kurum vizyonunun içselleştirilmesi, kurum kültürü ve değerlerinin tanımlanması

ve benimsetilmesi,

Etik ve ahlaki değerler ve hesap verilebilirlik uygulamaları,

Uluslararası muhasebe standartlarının benimsenmesi ve şeffaflık yönetimi,

Kurumsal sosyal sorumluluk anlayışı ve yönetimi,

Müşteri memnuniyeti politikaları,

Çalışan memnuniyeti ve kariyer gelişimi politikaları,

AR-GE ve yenilikçilik anlayışı,

Finansal, sosyal ve ekolojik uygulamalar.

1.2. Seyahat Acentası

Seyahat olgusu insanların çeşitli sebeplerle bir yerden başka bir yere bir araç vasıtası

ile ya da yaya olarak yolculuk etmeleri olarak tanımlanabilir (Gavcar, 2001:140). TDK,

seyahati yolculuk ve gezi olarak tanımlamaktadır (www.tdk.gov.tr). İnsanların yolculuklarını

gerçekleştirebilmelerine ilişkin seyahat araçlarına ihtiyaç duyduğu gözlenmektedir. Bu araçlar

ise yaygın olarak seyahat acentaları ve tur operatörleridir (İçöz, 1996:9). Seyahat acentaları;

turistlere ulaştırma, konaklama, yeme-içme hizmetleri yanında, yine, turistlerin ihtiyaç

duydukları diğer tali hizmetleri sunan işletmeler olarak tanımlanabilir. Tali hizmetler

içerisinde; enformasyon sağlama, kısa metrajlı gezi ve turlar düzenleme, ulaşım araçları

temini, seyahat sigortası gibi hizmetler de yer almaktadır (Zengin ve Şen, 2015:59). Seyahat

acentaları yönetmeliğine göre seyahat acentası; kâr amacı ile turistlere, turizmle ilgili bilgiler

vermeye, paket turları ve turları oluşturmaya, turizm amaçlı konaklama, ulaştırma, gezi, spor

ve eğlence sağlayan hizmetleri görmeye yetkili olan, oluşturduğu ürünü kendi veya diğer

seyahat acentaları vasıtasıyla pazarlayabilen ticarî kuruluştur. Seyahat acentaları yaptıkları

hizmetler bakımından üç gruba ayrılır;

A Grubu Seyahat Acentası: Tüm seyahat acentacılığı hizmetlerini yapar.

B Grubu Seyahat Acentası: Kara, deniz ve hava ulaştırma araçlarına ilişkin

rezervasyon ve bilet satışı hizmetleri ile A grubu seyahat acentalarının

düzenledikleri turların biletlerinin rezervasyonunu ve satışını yapar.

C Grubu Seyahat Acentası: Yalnız, Türk vatandaşı için yurt içi turları tanıtır,

üretir, pazarlar veya satar (Resmi Gazete, 2007/26664).

1972 yılında kabul edilen 1618 sayılı kanun çerçevesinde Türkiye Seyahat Acentaları

Birliği (TÜRSAB) kurulmuş ve acentalar bu birlik bünyesinde birleştirilmiştir. Türkiye’nin

Page 93: KARADENĠZ TEKNĠK ÜNĠVERSĠTESĠancak yayınladıkları fotoğraflar ve köe yazarları aracılığı ile kendi ideolojilerini yansıtabildiği bir dönemdir, Bu verilerden hareketle

Cilt/Vol: 3, Sayı/No:11, (86-99) Karadeniz Teknik Üniversitesi İletişim Araştırmaları Dergisi

90

yıllar itibariyle seyahat acentası sayısı 1995 yılında 2.320 iken, 2000 yılında 4.354, 2010

yılında 6.035 acentaya ve 2014 yılı sonu itibariyle 7.950 acentaya ulaşmıştır

(www.tursab.org.tr).

1.3. MüĢteri ġikâyeti

Şikâyet, müşterilerin arzu, ihtiyaç ve beklentilerinin tam olarak karşılanmaması

nedeniyle ortaya çıkan ve çıktığı andan itibaren bir an önce çözüme kavuşturulması gereken

olumsuz davranış şekilleri ya da yorumlarıdır (Saydan, 2008:124). Diğer bir ifadeyle, şikâyet,

yaşanan tatminsizliğin başka bir kişiye ya da kuruma iletilmesidir (Lovelock ve Wright,

1999:211). Farklı bir bakış açısıyla şikâyet, bir hizmet veya ürünün sorun çıkarması halinde

firmanın müşteriyle yeniden bağlantı kurmasını sağlayan bir fırsattır (Barlow ve Møller,

2009:38). Hatalar işletmelere tatmin olmuş müşteriler yaratmak için fırsat sunmaktadır (Singh

ve Pandya, 1991:7). Bununla birlikte şikâyetler olumlu bir işletme imajını da destekler

(Harrison-Walker, 2001:401). İşletmeler müşteri şikâyetlerini ürün ve hizmet geliştirmenin

birer fırsatı olarak değerlendirmelidir. Büyük miktarda paralar harcanarak yapılan araştırmalar

düşünüldüğünde, adeta kendiliğinden ortaya çıkmış pazarlama araştırma verileri olarak

değerlendirilebilecek bu şikâyetlere bu açıdan yaklaşmak işletmeleri yoğun rekabet ortamında

güçlü kılacak ve çoğu zaman rakiplerinden farklılaştıracaktır (Odabaşı, 2006:174). Müşteriler,

şikâyetlerinin dikkate alınmaması durumunda işletmeyi basın yayın kuruluşlarına telefon veya

yazılı olarak şikâyet edebilirler. Böylece şirket uzun uğraşlar sonucunda kazandığı müşteri

kitlesini hızla kaybedebilir (Rogers, 1996:210). Barlow ve Møller’e (2009) göre etkisiz bir

şikâyet değerlendirme sistemi ve etkisiz bir şikâyet politikası, daha kötü bir hizmet ve ürün

kalitesine yol açacak ve bu nedenle pazardaki riski büyütecek bir zincirleme reaksiyonun

başlamasına neden olabilir. Bunun en kötü şekli; şikâyetlerin kötü değerlendirilmesinin,

tatmin olmamış müşterilerle başlayıp, müşterilerin ve işletmenin birbirlerini olumsuz

davranışlarla beslemeleriyle sonuçlanması halidir (Barlow ve Møller, 2009:68).

İşletmelerinde şikâyet yönetimi sistemi kurmak isteyenlerin aşağıdaki adımları atmaları

gerekir (Barış, 2015:92):

Şikâyetleri almak,

İncelemek,

Yanıt vermek,

Çözmek,

Mutlu bir kapanış sağlayıp yeni satın almalara vesile olmak,

Sorunun bir daha ortaya çıkmaması için sistem kurmak,

Sistemi güncel tutmak,

Şikâyet sistemini rekabetçi üstünlük için kullanmak.

Sonuç olarak müşteri şikâyetleri işletmelere, tatmin olmamış müşterileri kazanma,

marka tercihinin değişmesine engel olma, istenmeyen (negatif) ağızdan ağıza iletişimi

engelleme gibi fırsatlar yaratır (Barış, 2006:22).

2. Yöntem

Bu çalışma nitel bir araştırma olarak tasarlanmıştır. Araştırma kapsamında nitel

araştırma türlerinden içerik analizi tekniği kullanılmıştır. 01.01.2013 - 31.12.2014 tarihleri

arasında, her konuda tüketici şikâyetlerinin dile getirildiği bir platform olan

www.sikayetvar.com sitesinde bulunan, büyük ölçekli altı seyahat acentasına yönelik müşteri

şikâyetleri içerik analizine tabi tutulmuştur. Böylece, şikâyetlerin hangi kategorilere ayrıldığı

ve sıklıkları belirlenmiştir. Kategorilere ayırma işleminde www.sikayetvar.com’da yer alan

Page 94: KARADENĠZ TEKNĠK ÜNĠVERSĠTESĠancak yayınladıkları fotoğraflar ve köe yazarları aracılığı ile kendi ideolojilerini yansıtabildiği bir dönemdir, Bu verilerden hareketle

Kurum İmajı Açısından Müşteri Şikâyetlerinin... www.e-kiad.com

91

kategoriler temel alınmış, elde edilen bulguların sayısallaştırılmasında ve yorumlanmasında

betimsel istatistiklerden (ortalama, frekans ve yüzde) yararlanılmıştır. İçerik analizinde temel

amaç, toplanan verileri açıklayabilecek kavramalara ve ilişkilere ulaşmaktır. İçerik analizi,

dokümanların, mülakat dökümlerinin ya da kayıtlarının karakterize edilmesi ve

karşılaştırılması için kullanılan bir tekniktir (Altunışık, Coşkun, Bayraktaroğlu ve Yıldırım,

2007:258). Diğer bir ifadeyle, içerik analizi yayınların, söylemlerin veya kayıtların

anlaşılması ve karşılaştırılması için kullanılan bir yöntem olarak tanımlanmıştır. İçerik

analizinin tipik analizleri şu şekildedir; söylem ve öykü analizleri, medya analizleri, grup

tartışmalarının analizi, anket görüşmelerinin analizi, ikonik mesaj analizleri, reklam ve ilan

metinleri, filmler, afişler, posterler, ders kitapları ve her türlü yayınlar (Arıkan, 2013:51).

İçerik analizi amaçları belirleme, kavramları tanımlama, analiz birimlerini belirleme, konu ile

ilgili verilerin yerini belirleme, mantıksal bir yapıyı geliştirme, kodlama kategorilerini

belirleme, sayma, yorumlama ve sonuçları yazma aşamalarından oluşur (Büyüköztürk vd.,

2013:241).

Araştırmanın evrenini www.sikayetvar.com sitesindeki turizm kategorisi altında yer

alan işletmelere yönelik şikâyetler oluşturmaktadır. Araştırma kapsamını ise,

www.sikayetvar.com sitesinde 01.01.2013 - 31.12.2014 tarihleri arasında yer alan, büyük

ölçekli olan ve Türkiye’de faaliyet gösteren altı seyahat acentasına yönelik 1561 şikâyet verisi

ve 1128 şikâyet metni oluşturmaktadır. Araştırma için www.sikayetvar.com platformunun

seçilme nedenleri ise; Türkiye’de şikâyet konusunda en popüler site olması, 2 milyona yakın

üyesinin bulunması, aylık yaklaşık 3 milyon ziyaretçinin platformu ziyaret etmesi, sınırları

belirli şikâyet sürecinin uygulanması, şikâyetlerin gerçek kişiler tarafından yapıldığını

doğrulayan kişi doğrulama sisteminin olması ve işletmeler tarafından şikâyetlere cevap

veriliyor olması şeklinde sıralanmaktadır.

Araştırmanın güvenirliliği için Kappa analizi yapılmıştır. Cohen's Kappa katsayısı iki

değerleyici arasındaki karşılaştırmalı uyuşmanın güvenirliğini ölçen bir istatistik yöntemidir.

Cohen's Kappa ölçüsü her biri N tane maddeyi C tane birbirinden karşılıklı hariç olan

kategoriye ayıran iki değerleyicinin arasında bulunan uyuşmayı ölçer. Cohen’s Kappa

katsayısını bulmak için şu formül kullanılır (Cohen, 1960);

Şikâyet kategorilerine yönelik yapılan Kappa analizinde gezi-tur programı Kappa

katsayısı 0,65, konaklama Kappa katsayısı 0,63, rehber hizmeti Kappa katsayısı 0,68 ve

ulaşım Kappa katsayısı 0,64 olarak bulunmuştur. Landis ve Koch (1977) elde

edilen değerlerini yorumlamasını şu şekilde yapmışlardır;

Yorum

< 0 Hiç uyuşma olmaması

0,0 — 0,20 Önemsiz uyuşma olması

0,21 — 0,40 Orta derecede uyuşma olması

0,41 — 0,60 Ekseriyetle uyuşma olması

0,61 — 0,80 Önemli derecede uyuşma olması

0,81 — 1,00 Neredeyse mükemmel uyuşma olması

Page 95: KARADENĠZ TEKNĠK ÜNĠVERSĠTESĠancak yayınladıkları fotoğraflar ve köe yazarları aracılığı ile kendi ideolojilerini yansıtabildiği bir dönemdir, Bu verilerden hareketle

Cilt/Vol: 3, Sayı/No:11, (86-99) Karadeniz Teknik Üniversitesi İletişim Araştırmaları Dergisi

92

Kaynak: J. Richard Landis and Gary G. Koch, The Measurement of Observer Agreement for

Categorical Data. Biometrics, 33(1) (Mar., 1977), 159-174.

3. Bulgular

Araştırma kapsamında Türkiye’de faaliyet gösteren, büyük ölçekli altı adet seyahat

acentasına yönelik 1561 şikâyet verisi ve 1128 şikâyet metni incelenmiştir. Tablo 1’de

seyahat acentalarına yönelik yıllara göre şikâyet sayısı ve işletme başına düşen şikâyet

ortalamasına yer verilmiştir. Buna göre, 2013 yılında 719 şikâyet ve 2014 yılında 842 şikâyet

aldığı görülmektedir. Bununla birlikte 2013 yılında işletme başı düşen şikâyet sayısı 120 iken,

2014 yılında ise 140’tır.

Tablo 1. Seyahat Acentalarına Yönelik Yıllara Göre Şikâyet Sayısı ve Şikâyet Ortalaması

2013 2014

ġikâyet Sayısı ĠĢletme Sayısı Ort. ġikâyet Sayısı ĠĢletme Sayısı Ort.

719 6 120 842 6 140

Tablo 2’de seyahat acentalarına yönelik şikâyetler yıllara ve konularına göre

ayrılmıştır. Buna göre, 2013 yılındaki şikâyetlerin %7,79’u gezi-tur programına yönelik,

%49,51’i konaklamaya yönelik, %27,40’ı rehber hizmetine yönelik ve %15,30’u ulaşıma

yönelik olduğu görülmektedir. 2014 yılındaki şikâyetlerin ise, %10,33’ü gezi-tur programına

yönelik, %48,81’i konaklamaya yönelik, %23,40’ı rehber hizmetine yönelik ve %17,46’sı

ulaşıma yönelik olduğu görülmektedir.

Tablo 2. Seyahat Acentalara Yönelik Şikâyetlerin Yıllara ve Konularına Göre Dağılımı

ġikâyet Konusu

2013 2014

ġikâyet Sayısı % ġikâyet Sayısı %

Gezi-Tur Programı 56 7,79 87 10,33

Konaklama 356 49,51 411 48,81

Rehber Hizmeti 197 27,40 197 23,40

UlaĢım 110 15,30 147 17,46

Toplam 719 100,00 842 100,00

Tablo 3’te seyahat acentalarına yönelik yıllara göre şikâyet sayısı, cevaplanan şikâyet

sayısı ve şikâyetlerin cevaplanma oranlarına yer verilmiştir. Buna göre şikâyetlerin 2013

yılında cevaplanma oranı %35,60 iken, 2014 yılında ise %46,44’tür.

Tablo 3. Seyahat Acentalarına Yönelik Yıllara Göre Şikâyet Sayısı, Cevaplanan Şikâyet

Sayısı ve Cevaplanma Oranı

Page 96: KARADENĠZ TEKNĠK ÜNĠVERSĠTESĠancak yayınladıkları fotoğraflar ve köe yazarları aracılığı ile kendi ideolojilerini yansıtabildiği bir dönemdir, Bu verilerden hareketle

Kurum İmajı Açısından Müşteri Şikâyetlerinin... www.e-kiad.com

93

2013 2014

ġikâyet Sayısı Cevaplanan

ġikâyet % ġikâyet Sayısı

Cevaplanan

ġikâyet %

719 256 35,60 842 391 46,44

Tablo 4’te seyahat acentalarına yönelik yıllara ve konularına göre şikâyet sayısı,

cevaplanan şikâyet sayısı ve cevaplanma oranları konularına göre yer verilmiştir. 2013 yılında

gezi-tur programına yönelik şikâyetlerin %12,50’si, konaklamaya yönelik şikâyetlerin

%40,45’i, rehber hizmetine yönelik şikâyetlerin %36,55’i ve ulaşıma yönelik şikâyetlerin

%30,00’u işletmeler tarafından cevaplandırılmıştır. 2014 yılında ise gezi-tur programına

yönelik şikâyetlerin %44,83’ü, konaklamaya yönelik şikâyetlerin %47,20’si, rehber hizmetine

yönelik şikâyetlerin %52,28’i ve ulaşıma yönelik şikâyetlerin %37,41’i işletmeler tarafından

cevaplandırılmıştır.

Tablo 4. Seyahat Acentalarına Yönelik Yıllara ve Konulara Göre Şikâyet Sayısı, Cevaplanan

Şikâyet Sayısı ve Cevaplanma Oranı

ġikâyet Konusu

2013 2014

ġikâyet

Sayısı

Cevaplanan

ġikâyet %

ġikâyet

Sayısı

Cevaplanan

ġikâyet %

Gezi-Tur

Programı 56 7 12,50 87 39 44,83

Konaklama 356 144 40,45 411 194 47,20

Rehber Hizmeti 197 72 36,55 197 103 52,28

UlaĢım 110 33 30,00 147 55 37,41

Toplam 719 256 35,60 842 391 46,44

Tablo 5’te seyahat acentalarına yönelik şikâyette bulunan tüketicilerin yıllara göre

cinsiyet, eğitim ve yaş ortalaması bilgilerine yer verilmiştir. 2013 yılında şikâyette bulunan

tüketicilerin %49,38’i kadın, %50,62’si erkek iken, 2014 yılında ise %46,07’si kadın,

%53,93’ü ise erkektir. 2013 yılında şikâyette bulunan tüketicilerin %0,70’i ilköğretim,

%8,74’ü ortaöğretim, %8,26’sı ön lisans, %58,85’i lisans ve %23,45’i lisansüstü mezunu

iken, 2014 yılında ise %0,82’si ilköğretim, %10,00’u ortaöğretim, %9,60’ı ön lisans,

%56,52’si lisans ve %23,06’sı lisansüstü mezunudur. 2013 yılında şikâyette bulunan

tüketicilerin yaş ortalaması 37 iken, 2014 yılında ise 36’dır.

Page 97: KARADENĠZ TEKNĠK ÜNĠVERSĠTESĠancak yayınladıkları fotoğraflar ve köe yazarları aracılığı ile kendi ideolojilerini yansıtabildiği bir dönemdir, Bu verilerden hareketle

Cilt/Vol: 3, Sayı/No:11, (86-99) Karadeniz Teknik Üniversitesi İletişim Araştırmaları Dergisi

94

Tablo 5. Seyahat Acentalarına Yönelik Şikâyette Bulunan Tüketicilerin Yıllara Göre

Cinsiyet, Eğitim ve Yaş Ortalaması

Yıllar 2013 2014

Cinsiyet

Kadın % 49,38 46,07

Erkek % 50,62 53,93

Eğitim

Ġlköğretim % 0,70 0,82

Ortaöğretim % 8,74 10,00

Ön Lisans % 8,26 9,60

Lisans % 58,85 56,52

Lisansüstü % 23,45 23,06

YaĢ Ortalaması 37 36

Tablo 6’da Seyahat acentalarına yönelik örnek şikâyetlere yer verilmiştir. 1128 şikâyet

metni gezi-tur programı, konaklama, rehber hizmeti, ulaşım ana kategorileri ve seyahat

acentalarının kurum imajına yönelik yanıltıcı reklam, şikâyetleri cevaplama, hizmet kalitesi,

satış sonrası hizmet, personel kalitesi, organizasyon kabiliyeti ve müşteri memnuniyeti alt

başlıkları altında incelenmiş ve örnek şikâyet cümleleri ile bu kategoriler ve alt başlıklar

desteklenmiştir. Ana kategorilerin sınıflandırılması www.sikayetvar.com tarafından

yapılmıştır. Alt başlıklar ise Peltekoğlu (2001) ve Garih’ten (2000) uyarlanmıştır.

Tablo 6. Seyahat Acentalarına Yönelik Örnek Şikâyetleri

Ana Kategoriler Alt BaĢlıklar Örnek ġikâyetler

Gezi-Tur Programı

Yanıltıcı Reklamlar

İndirimli alırken o ay sondu

kaçırmadan alın reklamları ile aldım.

Fakat 19 Mayıs bir hafta önce de

fiyatlar aynıydı.

ġikâyetleri Cevaplama

Programın aksaması, tesislerin pisliği,

rehberin ilgisizliği, şoförün kabalığı vs.

şikâyetlerimizi firmaya ilettik,

döneceklerini söylediler, ancak arayıp

özür bile dilemediler.

Hizmet Kalitesi

Kaliteli bir firma olduğunu

düşündüğüm *** Tur bizi hayal

kırıklığına uğrattı, kalitesi düşmüş.

Personel Kalitesi

Harbiye büro personeli tur öncesi kaba

ve etik dışı tutum sergilediler. Tatil

öncesi huzurumuzu, neşemizi

kaçırdılar.

Organizasyon Kabiliyeti Tura otelin yerini sorduk, bilen yok.

SatıĢ Sonrası Hizmet *** tur görevlileri bizi sadece gezi turu

satabilmek için aradılar. Açıkçası

Page 98: KARADENĠZ TEKNĠK ÜNĠVERSĠTESĠancak yayınladıkları fotoğraflar ve köe yazarları aracılığı ile kendi ideolojilerini yansıtabildiği bir dönemdir, Bu verilerden hareketle

Kurum İmajı Açısından Müşteri Şikâyetlerinin... www.e-kiad.com

95

sadece satışla ilgilenen satış sonrasına

ilgi göstermeyen*** turu, hiç bir zaman tatil programı yaparken düşünmeyeceğim

Konaklama

Yanıltıcı Reklamlar

Site resimlerde otelde uzun kesintisiz

şelaleler olan bir havuz, etrafında

heykeller ve büyük bir gemi etrafında

masalar göstermiştir. Ancak gerçekte

ekteki resimlerde göründüğü üzere

hiçbiri yoktur.

ġikâyetleri Cevaplama

Odanın kapı kolu elimizde kaldı,

perdeler kısa olduğu için bir türlü

kapatamadık odanın içi görünüyordu.

Klima, oda, havuz ve yemekler mikrop

yuvası idi, bu şikâyetlerimizi merkeze

bildirdik, bizimle ilgileneceklerini

söylediler ama ilgilenilmedi.

Hizmet Kalitesi

Budapeşte’de kaldığımız otel 4 yıldızlı

diye geçmesine rağmen; son derece

kötü, hijyenik olmayan, hizmet kalitesi

son derece düşük, yıldızsız şehir otelleri

kalitesinde bir yerdi.

Personel Kalitesi

Otelin personelin son derece ilgisiz,

kaba, eğitimsiz olduğu her hallerinden

belliydi.

Organizasyon Kabiliyeti Personel yok, bagajları kendimiz

taşıdık odaları arayarak bulduk.

MüĢteri Memnuniyeti

Otel orta sınıf, pek kalitesiz hizmeti

olan yemekleri vasat, servisi yetersiz

bir otel.

Rehber Hizmeti

Hizmet Kalitesi

Acentanın sunmuş olduğu Türkçe

rehberlik hizmeti yapacak olan bayan

bir kez bile yanımıza gelmedi.

Personel Kalitesi Rehber aşırı derecede ilgisiz, bencil,

hoş olmayan bir üsluba sahipti.

Organizasyon Kabiliyeti Rehber otellerin yolunu bilmiyor.

MüĢteri Memnuniyeti

Rehberimiz K***'in davranışlarından

ve bize hitap etme şeklinden memnun

kalmadık. Kendisi bu turdan hemen

önce Güney Afrika’da olduğunu, çok

yorgun olduğunu sürekli dile

getiriyordu.

UlaĢım

Hizmet Kalitesi

Otobüs içinde çalışan bir tane

havalandırma yoktu. Aynı şekilde TV de

çalışmadığı için 15 saat kâbus yaşandı.

Personel Kalitesi

Dillere destan bir otobüs şoförü tahsis

edilmişti öyle ki, 7 gün içerisinde 3

kaza atlattık. Şoför adeta araba

kullanmayı bilmiyordu desek yeri var.

Çünkü basit yol dönüşlerinde bile trafik

Page 99: KARADENĠZ TEKNĠK ÜNĠVERSĠTESĠancak yayınladıkları fotoğraflar ve köe yazarları aracılığı ile kendi ideolojilerini yansıtabildiği bir dönemdir, Bu verilerden hareketle

Cilt/Vol: 3, Sayı/No:11, (86-99) Karadeniz Teknik Üniversitesi İletişim Araştırmaları Dergisi

96

ışıklarına çarpma tehlikesi yaşatıyordu.

Organizasyon Kabiliyeti

Yardımcı personel ve şoför bile tur

programını yolda öğrendiler. Tek

şoförle yüzlerce kilometre yol gittik.

MüĢteri Memnuniyeti

Kuşadası tatilinden dönüş

yolculuğumuzda, kiralanmış eski model

bir otobüsle seyahat ettik. Yolculuk

süresi 8 saat olmasına rağmen, yaklaşık

13 saat sürdü. İkram edilecek su bile

kısıtlı idi. Yolculuk sırasında tükendi

yetmedi. Yolda lastik patladı, sürücü

bunu bile fark edemedi, bizim

ikazlarımızla otobüsü durdurduk.

1128 şikâyet metni içinde 252 şikâyet kelimesi kullanılmıştır. Ana kategoriler ile ilgili

3269 kez tur, 126 kez gezi, 683 kez rehber, 2671 kez otel, 122 kez konaklama, 422 kez

otobüs, 82 kez araç, 135 kez şoför ve 45 kez ulaşım kelimesi kullanılmıştır. Seyahat

acentalarının kurum imajına yönelik kullanılan olumsuz ifadeler Tablo 7’de gösterilmiştir.

Buna göre, kötü 417, pis 142, mağdur 102, fiyasko 68, ilgisiz 57, kalitesiz 61, yetersiz 49,

kaba 43, eksik 34, bilmiyor 32, memnuniyetsiz 23 keredir.

Tablo 7. Seyahat Acentalarının Kurum İmajına Yönelik Olumsuz İfadeler

Olumsuz Ġfade

2013 2014

Tekrar Sayısı Tekrar Sayısı

Kötü 220 197

Pis 66 76

Mağdur 51 51

Fiyasko 21 47

Ġlgisiz 26 31

Kalitesiz 31 30

Yetersiz 22 27

Kaba 17 26

Eksik 21 13

Bilmiyor 15 17

Memnuniyetsiz 11 12

Page 100: KARADENĠZ TEKNĠK ÜNĠVERSĠTESĠancak yayınladıkları fotoğraflar ve köe yazarları aracılığı ile kendi ideolojilerini yansıtabildiği bir dönemdir, Bu verilerden hareketle

Kurum İmajı Açısından Müşteri Şikâyetlerinin... www.e-kiad.com

97

Sonuç ve Öneriler

Olumlu bir kurumsal imaja sahip olmak, işletmelere pazar payını artırmak, sürekli bir

talep oluşturmak, sadık müşteri elde etmek ve bir marka değeri taşımak açısından önemli

avantajlar sağlamaktadır. Seyahat acentalarının taleplerinin birçok faktörden etkilendiği göz

önüne alındığında, güçlü imaj sahibi olarak, istikrarlı müşteri potansiyeli sayesinde, genel

talebin düşük olduğu zamanlarda bile işletmenin iş hacminin düşmesi engellenebilir. Ancak

kurum imajını etkileyen unsurlar ihmal edildiği zaman, geri dönüşü olmayan durumlar ortaya

çıkmaktadır. Müşterisinin şikâyetini umursamayan, duymazdan gelen, müşteriyi yanıltıcı

reklamlar yapan, beklenilen hizmet kalitesini veremeyen ve bundan maddi kar elde etmeyi

planlayan işletmeler, mevcut pazar içinde yok olmakla karşı karşıya kalacaktır. Araştırma ile

ilgili olarak elde edilen sonuçlar ve geliştirilen öneriler şu şekildedir;

Seyahat acentalarına yönelik şikâyet sayısı %17’lik bir artış gösterirken,

acentalarının cevapladığı şikâyet sayısı %52’lik bir artış göstermiştir. Yapılan

şikâyet sayısının artışı ile cevaplanan şikâyet sayısının artışı paralellik

göstermektedir. Bu durum hem tüketicilerin hem de seyahat işletmelerinin bilinç

ve farkındalıklarının arttığını göstermekle birlikte, cevaplanan şikâyet sayısı tüm

şikâyetlere karşılık düşük bir yüzdeye denk gelmektedir. Yani, seyahat

acentalarının şikâyet yönetimi konusunda yetersiz kaldıkları görülmektedir.

Acentaların müşteri şikâyetlerini cevaplandırmada yetersiz kalması kurum

imajlarının da zedelenmesi anlamına gelmektedir. Bu yüzden seyahat acentaları

şikâyetleri memnuniyetle karşılayıp çözmelidir.

Seyahat acentalarına yönelik şikâyet konularının sırasıyla konaklama ve rehber

hizmeti konularında yoğunlaştığını görülmektedir. Acentaların en çok şikâyet

aldıkları konaklama ve rehber hizmeti konuları üzerinde özenle durmaları gerekir.

Vaat edilen kalitede konaklama yerleri ve daha iyi rehber hizmeti için yapılan

şikâyetleri dikkate almak işletme açısından oldukça faydalı olacaktır.

Seyahat acentalarını erkekler kadınlara göre daha fazla şikâyette bulunmuşlardır.

Bu ise erkeklerin şikâyet konusunda kadınlara göre daha bilinçli ve cesaretli

olduklarını göstermektedir.

Seyahat acentalarını lisans mezunları daha fazla şikâyette bulunmuşlardır. Eğitim

düzeyi arttıkça şikâyet etme eylemi de artmaktadır ve bilinçli, eğitimli tüketiciler

hakkını daha fazla aramaktadır.

Seyahat acentalarını şikâyet edenlerin yaş ortalaması 36,5’tir.

Sonuç olarak seyahat acentalarına yapılan tüketici şikâyetleri incelendiğinde,

acentaların bu unsurların birçoğunu dikkate almadıkları ve kurum imajlarının olumsuz

etkilendiği söylenebilir. Bir acenta hakkında yapılan şikâyet, o kişinin satın alma davranışını

tamamen sona erdirmekle birlikte, potansiyel müşterilerin satın alma davranışını da

etkileyecektir. Bununla birlikte tüketicilerin tekrar acentayı tercih etmeyeceklerine yönelik

örnek cümleler aşağıdaki gibidir.

En kurumsal ve güvenilir şirketlerden biri olduğunu düşünerek bu seyahati***

Tur'dan satın aldım bir daha almayı düşünmüyorum.

Paramızla rezil olmak bu olsa gerek. Bir daha *** Tur ile hiçbir tura katılmayı

düşünmüyorum.

Page 101: KARADENĠZ TEKNĠK ÜNĠVERSĠTESĠancak yayınladıkları fotoğraflar ve köe yazarları aracılığı ile kendi ideolojilerini yansıtabildiği bir dönemdir, Bu verilerden hareketle

Cilt/Vol: 3, Sayı/No:11, (86-99) Karadeniz Teknik Üniversitesi İletişim Araştırmaları Dergisi

98

Ben hayatımda böyle bir tur ve rehber görmedim, bir daha *** Turu tercih

etmeyeceğim.

Bir daha *** Turdan değil yer ayırtmak adını dahi duymak istemiyorum.

Kısacası bu turla son tatilim oldu. Daha mı? Bedava gitmem, arkadaşlarıma da

tavsiye etmem.

Bir daha *** Turla seyahate bedava götürseler gitmem.

Kaynakça

Ak, M. (1998). Firma/Markalarda Kurumsal Kimlik ve İmaj. İstanbul: Işıl Ofset.

Akay, R. A. (2005). Kurumsal İmaj Yönetimi ve TBMM’de Yeni İletişim Konsepti.

Yayımlanmamış Yüksek lisans Tezi. İstanbul: Marmara Üniversitesi, SBE.

Altunışık, R. C., Bayraktaroğlu, S. ve Yıldırım, E. (2007). Sosyal Bilimlerde Araştırma

Yöntemleri SPSS Uygulamalı. Sakarya: Sakarya Yayıncılık.

Andreassen, T. W. ve Lindestad, B. (1998). The effect of corporate image formation of

costumer loyalty. Journal of Service Research, 1(1), pp.82-93.

Arıkan, R. (2013). Araştırma Yöntem ve Teknikler. Ankara: Nobel Yayıncılık.

Bakan, Ö. (2005). Kurumsal İmaj. Konya: Tablet Kitabevi.

Barış, G. (2006). Kusursuz Müşteri Memnuniyeti İçin Şikâyet Yönetimi. İstanbul: MediaCat.

Barış, G. (2015). Şikâyet Yönetimi Rehberi. İstanbul: MediaCat.

Barlow, J. ve Møller, C. (2009). Her Şikâyet Bir Armağandır. (Çev. Gülden Bilgili). İstanbul:

Rota Yayınları.

Büyüköztürk, Ş., Akgün, Ö. E., Karadeniz, Ş., Demirel, F. ve Kılıç, E. (2013). Bilimsel

Araştırma Yöntemleri. Ankara: Pegem Akademi Yayıncılık.

Cohen, J. (1960). A coefficient of agreement for nominal scales. Educational and

Psychological Measurement, 20(1), pp.37-46.

Çorakçı, A. Ö. (2007). İnsan Kaynakları Yönetiminde Eğitimin Kurum İmajının Sürekliliğinin

Sağlanmasındaki Rolü ve Bir Uygulama. Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi. İstanbul:

Marmara Üniversitesi, SBE.

Garih, Ü. (2000). Pazarlama Tanıtım Halkla İlişkiler. İstanbul: Hayat Yayınları.

Gavcar, E., Avcı, U. ve Boylu, Y. (2001). Seyahat acentalarının reklam etkinlikleri üzerine bir

araştırma. Gazi Üniversitesi, Ticaret ve Turizm Eğitim Fakültesi Dergisi, 4, ss.137-154.

Gürgen, H. (1997). Örgütlerde İletişim Kalitesi. İstanbul: Der Yayınları.

Güzelcik, E. (1999). Küreselleşme ve İşletmelerde Değişen Kurum İmajı. Yayımlanmış

Doktora Tezi. İstanbul: Marmara Üniversitesi, SBE.

Harrison-Walker, L. J. (2001). E-Complaning: a content analysis of an internet complaint

forum. Journal of Services Marketing, 15(5), pp.397-412.

Page 102: KARADENĠZ TEKNĠK ÜNĠVERSĠTESĠancak yayınladıkları fotoğraflar ve köe yazarları aracılığı ile kendi ideolojilerini yansıtabildiği bir dönemdir, Bu verilerden hareketle

Kurum İmajı Açısından Müşteri Şikâyetlerinin... www.e-kiad.com

99

İçöz, O. (1996). Seyahat Acentacılığı ve Tur Operatörlüğü. Ankara: Anatolia Yayıncılık.

Kadıbeşegil, S. (2006). İtibar Yönetimi. İstanbul: MediaCat Yayınları.

Landis, J. R. ve Koch, G. G. (1977). The measurement of observer agreement for categorical

data. Biometrics, 33(1), pp. 159-174.

Lovelock Christopher, C. H. ve Lauren, K. W. (1999). Principles Of Services Marketing and

Management. New Jersey: PrenticeHall.

Odabaşı, Y. (2006). Perakendecilikte Müşteri İlişkileri ve Yönetimi. Eskişehir: Anadolu

Üniversitesi Yayınları.

Özüpek, M. N. (2005). Kurum İmajı ve Sosyal Sorumluluk. Konya: Tablet Kitabevi.

Peltekoğlu, B. F. (2001). Halkla İlişkiler Nedir? İstanbul: Beta Yayınları.

Seyahat Acentaları Yönetmeliği, Resmi Gazete, 2007/26664.

Rogers, L. (1996). İlke ve Yöntemleriyle Pazarlama. (Çev. Tanju Anapa). İstanbul:

EpsiyonYayınları.

Saydan, R. (2008). Müşteri Memnuniyeti, Güncel Pazarlama Yaklaşımlarından Seçmeler (Ed:

İnci Varinli ve Kahraman Çatı), Ankara: Detay Yayıncılık.

Shapiro, C. (1982). Consumer information, product quality and seller reputation. The Bell

Journal of Economics, 13, pp.21-35.

Singh, J. ve Pandya, S. (1991). Expoliring the effects of consumers’ dissatisfaction level on

complaint behavior. European Journal of Marketing, 25(9), pp.7-21.

Şimşek, Ş. (1998). Yönetim ve Organizasyon. Konya: Tablet Kitabevi.

Tikveş, Ö. (2003). Halkla İlişkiler ve Reklamcılık. İstanbul: Beta Yayıncılık.

Zengin, B. ve Şen, M. L. (2015). Seyahat İşletmeleri, Turizm İşletmeleri (Ed: Burhanettin

Zengin ve Şehnaz Demirkol), İstanbul: Değişim Yayınları.

http://www.tursab.org.tr/tr/istatistikler/turistik-tesis-ve-isletmeler/seyahat-acentalari_915.html

(Erişim: 08.09.2015).

http://tdk.gov.tr/index.php?option=com_gts&arama=gts&guid=TDK.GTS.563a0d32125f39.6

0259443 (Erişim: 04.11.2015).

http://tdk.gov.tr/index.php?option=com_gts&arama=gts&guid=TDK.GTS.56410ab7cf48b6.6

7631754 (Erişim: 04.11.2015).

https://www.ama.org/resources/Pages/Dictionary.aspx?dLetter=I (Erişim: 04.11.2015).

https://www.sikayetvar.com/home/hakkimizda/ (Erişim: 30.08.2015).