İKİ AYLIK SOSYALİST SİYASET VE KÜLTÜR DERGİSİ • EYLÜL/EKİM ... · Recep Tayyip...

16
İKİ AYLIK SOSYALİST SİYASET VE KÜLTÜR DERGİSİ • EYLÜL/EKİM 2014 • SAYI 6 Ayrıntı Yayınları Basım Dağıtım San. ve Tic. A.Ş. Hobyar Mah. Cemal Nadir Sok. No.:3 Cağaloğlu/Fatih/İstanbul Tel: 0212 512 15 00 • Faks: 0212 512 15 11 [email protected] • www.ayrintiyayinlari.com.tr

Transcript of İKİ AYLIK SOSYALİST SİYASET VE KÜLTÜR DERGİSİ • EYLÜL/EKİM ... · Recep Tayyip...

Page 1: İKİ AYLIK SOSYALİST SİYASET VE KÜLTÜR DERGİSİ • EYLÜL/EKİM ... · Recep Tayyip Erdoğan’ın Köşk’e çıkmasını önlemek olarak formüle edilmişti. İki partinin

İKİ AYLIK SOSYALİST SİYASET VE KÜLTÜR DERGİSİ • EYLÜL/EKİM 2014 • SAYI 6

Ayrıntı Yayınları Basım Dağıtım San. ve Tic. A.Ş.Hobyar Mah. Cemal Nadir Sok. No.:3 Cağaloğlu/Fatih/İstanbul

Tel: 0212 512 15 00 • Faks: 0212 512 15 [email protected] • www.ayrintiyayinlari.com.tr

Page 2: İKİ AYLIK SOSYALİST SİYASET VE KÜLTÜR DERGİSİ • EYLÜL/EKİM ... · Recep Tayyip Erdoğan’ın Köşk’e çıkmasını önlemek olarak formüle edilmişti. İki partinin

Sayı: 6Eylül/Ekim 2014

SahibiAyrıntı Yayınları Basım Dağıtım Tic. ve San. Ltd. Şti. adına Erol Mut

Sorumlu Yazı İşleri Müdürü İlbay Kahraman

Yayın KuruluDinçer Demirkent, İlbay Kahraman, Burak Özçetin, Abdurrahman Aydın, Tuba Emiroğlu, Doğuş Sarpkaya, Mutlu Arslan, Sanem Yardımcı

Danışma KuruluA. Ömer Türkeş, Burhan Sönmez, Enis Rıza, L. Doğan Tılıç, Meltem Gürle, Necmi Erdoğan, Selami İnce, Selçuk Candansayar, Süreyya Karacabey, Cahide Sarı, Duygu Tanış Zaferoğlu, Duygu Türk, Özkan Agtaş, Yavuz Yıldırım, Doğu Eroğlu, Aydın Ördek, Kurtul Gülenç, Önder Kulak, Şerif Onur Bahçecik, Bora Erdağı

Kapak FotoğrafıHakan Jansson / Maskot / Getty Images Turkey

Görsel Tasarım ve UygulamaMutlu Arslan

Son OkumaCeren Ataer

BaskıKayhan Matbaacılık San. ve Tic. Ltd. Şti.Merkez Efendi Mah. Fazılpaşa Cad. No: 8/2Topkapı/İstanbul Tel.: (0212) 612 31 85Sertifika No.: 12156

Sertifika No.: 10704

AYRINTI YAYINLARI Basım Dağıtım San. ve Tic. A.Ş.Hobyar Mah. Cemal Nadir Sok. No.:3 Cağaloğlu/İstanbulTel.: (0212) 512 15 00 Faks: (0212) 512 15 11www.ayrintiyayinlari.com.tr & [email protected]

Page 3: İKİ AYLIK SOSYALİST SİYASET VE KÜLTÜR DERGİSİ • EYLÜL/EKİM ... · Recep Tayyip Erdoğan’ın Köşk’e çıkmasını önlemek olarak formüle edilmişti. İki partinin

IÇINDEKILER

SUNUŞRejimi Adlandırmak

AYRINTI DERGİ YAYIN KURULU5

GÜNDEMHDP, “Türkiyelileşme” ve Demirtaş

KEMAL GÖKTAŞ7

Bir Hikâye Yazamamak ve CHP ve Hepimiz...KAZIM ATEŞ & OKAN KONURALP

14“Derinlik” Komedisinden, Halkların Trajedisine!

BÜLENT ÖZÇELİK

20

POLITIKA-DÜNYAEzidiler Kimdir? Sana ne...

ABDURRAHMAN AYDIN25

POLITIKA-TEORIBarış Ruhu ve Özgürleştirici Ruhbilim

SELÇUK CANDANSAYAR29

Yurttaşlığın Kıyısında

ÖNDER ÖZDEN35

Page 4: İKİ AYLIK SOSYALİST SİYASET VE KÜLTÜR DERGİSİ • EYLÜL/EKİM ... · Recep Tayyip Erdoğan’ın Köşk’e çıkmasını önlemek olarak formüle edilmişti. İki partinin

DOSYA: REJIMI ADLANDIRMAKRejimi Adlandırmak: Politikaya Çağrı

DİNÇER DEMİRKENT42

Siyasal Rejim ve Yozlaşma Üzerine Bazı DüşüncelerFİLİZ ZABCI

47Çağdaş Kapitalizmde Faşizmin Dönüşü

SAMİR AMİN55

Muhafazakâr-Demokrat Rejim ve MantıklarıONUR YILDIZ

63Irkçılığın Askerileşmesi ve Neoliberal Şiddet

HENRY A. GIROUX70

ELEŞTIRI-EDEBIYATDuvarların Arasında:

Gölgeler ve Hayaller Şehrinde’nin Arada Kalmışlığı ÜzerineDOĞUŞ SARPKAYA

74

ELEŞTIRI-SINEMA‘Her’: Ayrılık mı, aşk mı daha hüzünlü?

SELÇUK CANDANSAYAR81

ELEŞTIRI-KITAPMetafiziğin Gücüne Karşı Yaşamı Savunmak

BORA ERDAĞI86

ELEŞTIRI-EDEBIYATBi’ mektup daha...

AYŞEGÜL TÖZEREN89

Page 5: İKİ AYLIK SOSYALİST SİYASET VE KÜLTÜR DERGİSİ • EYLÜL/EKİM ... · Recep Tayyip Erdoğan’ın Köşk’e çıkmasını önlemek olarak formüle edilmişti. İki partinin

5

İKİ AYLIK SOSYALİST SİYASET VE KÜLTÜR DERGİSİ

5

Rejimi Adlandırmak

Ayrıntı Dergi Yayın Kurulu

Geçtiğimiz ay, “Yeni Türkiye”nin, yeni rejimin kurumsallaşması-nın en önemli adımlarını izledik. Recep Tayyip Erdoğan, cum-hurbaşkanı seçildikten sonra parti başkanı sıfatıyla topladığı

AKP Olağanüstü Kongre’sinde Ahmet Davutoğlu’nun parti başkanlığı-nı ve başbakanlığını açıkladı. Erdoğan, bu tarihten itibaren yaptığı tüm konuşmalarda “Yeni Türkiye”yi tarif etme gayretine girişti.

İçinden geçtiğimiz süreci ilginç kılan, AKP’nin “Yeni Rejim” inşa faaliyetinden çok, mevcut siyasal aktörlerin bu yeni rejime sorgusuz sualsiz adapte olma çabalarıdır. AKP’nin yapıtaşlarını döşediği Yeni Türkiye’ye en kolay uyum sağlayanın kendisine avantaj sağlayacakmış gibi bir yarış içinde geçen bu süreç, en açık biçimiyle cumhurbaşkanlığı seçimlerinde kendini gösterdi. CHP ve MHP önderliğindeki bazı siyasi partilerin muhafazakâr kimliğiyle öne çıkan bir cumhurbaşkanı adayı göstermesi bu sürecin pik noktalarından birisi oldu. Erdoğan dışında kimseye yaramayan bu siyasal tercih, CHP’yi olağanüstü kurultaya ka-dar götürdü. CHP’nin seçmen yapısı analizinin onu siyaset yapmaktan alıkoyduğunu, hem seçim süreci hem de eylül başında toplanan CHP kurultayının sonuçları göstermiş oldu. Seçimin en başarılı ismi sayıla-bilecek Selahattin Demirtaş’ın kampanyası HDP’nin “Yeni Türkiye”ye itirazının karşılığının önemini ne kadar işaret ediyorsa, Recep Tayyip Erdoğan’ı alkışlaması üzerine yaşanan tartışma, “Yeni Türkiye”nin bir

Page 6: İKİ AYLIK SOSYALİST SİYASET VE KÜLTÜR DERGİSİ • EYLÜL/EKİM ... · Recep Tayyip Erdoğan’ın Köşk’e çıkmasını önlemek olarak formüle edilmişti. İki partinin

6

SUNUŞ

parçası olma ihtimalinin yarattığı başka bir karşılığı önümüze koydu. Ülkenin tepelerin-de bunlar olurken, sermaye birikiminin işçi-leri soysuzca sömürdüğü madenlerde, rezi-dans inşaatlarında kayıtlı ve kayıtsız ölümler yaşanmaya devam etti.

Ayrıntı Dergi bu sayısında siyasal rejim sorununa odaklanıyor. Türkiye’nin rejim sorununa yanıt arayışının siyasal mücade-leye dair belirlenecek stratejilerdeki önemi bağlamında siyaset yapmaya dair bir çağrı olarak okunması gerektiği iddiasıyla çıkıyor. Dosya’nın Dinçer Demirkent tarafından ka-leme alınan ilk yazısı bu noktadan hareket-le “Yeni Türkiye”nin egemen siyasal iktidar ve ona tabi olanlar bakımından anlamını ve “Yeni Türkiye”ye karşı mücadelenin dina-miklerini ele alıyor. Onur Yıldız ise AKP’nin on iki yıllık iktidarında, hükmetme strateji-leri bakımından idarenin değişen veya de-ğişmeyen mantıklarına odaklanıyor ve reji-min dönüşüm dinamiklerini ortaya koyuyor. Filiz Zabcı, Platon’dan Machiavelli’ye siyasal yozlaşmayı incelediği yazısında, Brecht ve onun özgün faşizm yorumuyla, kapitalizm, yozlaşma ve faşizm ilişkisini ele alarak “bu bozuk düzenden bir şey olmaz” sinizminin karşısına cumhuriyetçi değerleri temel alan bir mücadeleyi öneriyor.

Samir Amin’in geçtiğimiz ay içerisinde kaleme aldığı ve dünya faşizmlerini ince-leyerek çağdaş kapitalizmde faşizmin geri dönüşü tespitinde bulduğu yazısını Selen Özçelik dergimiz için çevirdi. Amin’in yazı-sı farklı faşizmlerin kapitalizmle nasıl ortak ilişkilendiklerini görmek ve günümüz bağ-lamını değerlendirmek bakımından büyük önem taşıyor. Dosyanın son yazısı olarak yayımladığımız Henry A. Giroux’nun yazı-sını ise Abdurrahman Aydın çevirdi. Giroux Ferguson olaylarını merkeze aldığı yazısında olayların yerel ve istisnai olmadığını neoli-beralizmin kendini ancak daha fazla zora ve şiddete başvurarak var edebildiğini, siyasal rejimlerin buna göre yapılandığını belirtiyor.

Gündem bölümünde cumhurbaşkanlığı seçimleri bağlamında CHP ve HDP’ye iliş-kin iki değerlendirme ve “Yeni Türkiye”nin başbakanına ilişkin bir analiz yer alıyor. HDP’ye ilişkin analizinde Kemal Göktaş HDP’nin Alevilerle ve solla ve sekülerizm ve İslami sembolizmle olan ilişkileri bakı-mından önemli sorulara yanıt arıyor. Kazım Ateş ve Okan Konuralp CHP’ye ilişkin ka-dim sorulara yanıt arayarak “halkçı sol”un “popülizm” ve “radikal demokrasi” ile temas olanaklarına işaret ediyor. Bülent Özçelik ise Stratejik Derinlik’ten felakete varan öykü bağlamında “Yeni Başbakan”ı tanıtıyor.

Derginin Politika-Dünya bölümünde Abdurrahman Aydın, Ezidilerin kimliği so-rusuna radikal bir itirazda bulunarak, onu katledenin kimliği sorusunu soruyor.

Politika-Teori bölümünün ilk yazısı Sel-çuk Candansayar’a ait. Candansayar, “Barış” bakımından çok önemli bulduğumuz, barı-şın ve savaşın “ruh hali”ne odaklanıyor ve egemen ruhbilimsel yaklaşımların ötesine geçecek bir perspektifi öneriyor. Diğer yazı Önder Özden’e ait. Özden yurttaşlık kavra-mını siyasal gündemimizden çıkarmama-mız gerektiğini hatırlatan bir katkı yapıyor.

Selçuk Candansayar’ın sinema yazıları bu sayımızda da devam ediyor. Candansayar, Spike Jonze’un “Her” filmini merceğinin al-tına yerleştiriyor. Bora Erdağı, “komünizm fikri” bağlamında sürdürdüğü tartışmada bu sayıda Michel Henry’nin Marx’a Göre Sos-yalizm’ini merkeze alıyor. Edebiyat-Eleştiri bölümünde ise bu senenin iki ses getiren kitabı üzerine eleştiriler var. Doğuş Sarp-kaya, Murat Gülsoy’un Gölgeler ve Hayaller Şehrinde’sinin nitelikli edebiyatın kapısında kalmasının nedenlerini araştırdığı yazısın-da; postmodernizmin metne sirayet edişinin sonuçlarını tartışıyor. Ayşegül Tözeren ise Emrah Serbes’in Deliduman’ının “zorlama ve poz veren” dilinin, romanı yazarın öngör-mediği noktalara savurduğunu iddia ediyor.

İyi okumalar...

Page 7: İKİ AYLIK SOSYALİST SİYASET VE KÜLTÜR DERGİSİ • EYLÜL/EKİM ... · Recep Tayyip Erdoğan’ın Köşk’e çıkmasını önlemek olarak formüle edilmişti. İki partinin

7

İKİ AYLIK SOSYALİST SİYASET VE KÜLTÜR DERGİSİ

Kemal GÖKTAŞ

HDP, “Türkiyelileşme”ve Demirtaş

Cumhurbaşkanını halkın seçmesine yönelik anayasa değişikliklerin-den sonra gerçekleşen ilk seçimde CHP ve MHP’nin temel amacı Recep Tayyip Erdoğan’ın Köşk’e çıkmasını önlemek olarak formüle

edilmişti. İki partinin göstereceği ortak adayla Erdoğan’ın Köşk’e çıkmasını önleyecek bir oy oranının yakalanması umudu aslında matematiksel olarak mevcuttu ancak cemaatin 17 ve 25 Aralık yolsuzluk “operasyonlarına” rağ-men AKP’nin 30 Mart seçimlerinde başarıyla çıkması muhalefette önem-li bir demoralizasyon yaratmıştı. Bu durum, CHP ve MHP açısından ayrı adaylar çıkardıklarında seçim yarışında başarısız olma riskini ve korkusunu da beraberinde getirmişti. Anketler ve siyasi havanın da etkisiyle her iki parti daha seçimin ilk turunda Erdoğan karşısında ortak bir aday çıkar-ma konusunda kolaylıkla anlaştılar. Bunda olası bir başarısızlık faturasını hiçbir partinin tek başına üslenmeyecek olmasının önemli bir etkisi vardı. Erdoğan’ın ilk turda seçimi kazanmaması için karşısındaki güçlü desteğe sahip adayların artması gerektiği gibi basit bir taktik dahi ihmal edilerek Türk-İslam sentezinin önemli isimlerinden Ekmeleddin İhsanoğlu’nun or-tak aday olarak gösterilmesi, seçimin daha baştan kaybedildiğini ilan etmek anlamına geliyordu. İhsanoğlu’nun adaylığı ayrıca siyaset alanının İslamcı hegemonya tarafından da teslim alındığını gösteren bir manzarayı ortaya koyuyordu. Geçmişte cumhurbaşkanlarının “Atatürkçü” olma zorunlulu-ğu darbelere vesile olacak önemli bir “teamül” iken CHP’nin İhsanoğlu’nu aday göstermesi cumhurbaşkanlarının “dindar” olması gerektiği yönündeki yeni bir kabule boyun eğişi de gösteriyordu.

Page 8: İKİ AYLIK SOSYALİST SİYASET VE KÜLTÜR DERGİSİ • EYLÜL/EKİM ... · Recep Tayyip Erdoğan’ın Köşk’e çıkmasını önlemek olarak formüle edilmişti. İki partinin

8

GÜNDEM

HDP’de, CHP ve MHP’nin ortak adayının açıklanmasından önce kadın aday gösterme eğilimi güçlüyken İhsanoğlu’nun adaylığıyla Alevilerin ve sosyal demokratların yaşadığı hayal kırıklığının HDP’nin şansını artıracağı umudu ile yeni arayışlar başladı. Seçim kampanyasında kitlelere ulaşabilecek siyasi vizyonu güçlü bir kadın adayın ortaya çıkamayışı da HDP’de Demirtaş adının öne çıkmasına yol açtı. Demirtaş, BDP Eş Genel Başkanlığı dönemindeki performansı ile hem kendi tabanında büyük bir güç elde etmiş hem de BDP’yi “düşman” olarak gören zihinlerde dahi önce örtülü ve giderek daha açıktan ifade edilmeye başlayan bir sempati kazanmayı başarmıştı.

İhsanoğlu’nun adaylığı CHP içinde hem ulusalcı hem de “sol” kanadın tepkisini çek-ti. Ulusalcı kanat İhsanoğlu’nun adaylığına “İslami-dindar” kimliği nedeniyle karşı çıkar-ken “sol” kanat, İslamcı hegemonyaya teslim olmaya yönelik tepkinin yanı sıra cumhur-başkanlığı seçiminde “otoriter İslamcılığın” lideri konumundaki Erdoğan’ın karşısına çı-karılacak adayın “özgürlükçü ve demokrat” olması gerektiğini savunuyordu. Fethullah Gülen cemaatinin de dahli olduğu anlaşı-lan İhsanoğlu’nun aday gösterilme sürecinin parti tabanından gizli yürütülmesi de iki ka-nadın da tepkilerini büyütüyordu. Ancak İhsanoğlu’nun adaylığına karşı çıkan grup-ların başka bir aday gösterememesi nedeniy-le bu kanatların temsil ettiği kitle tabanında da cumhurbaşkanlığı seçimine yönelik tepki daha en baştan kuruldu.

HDP’nin İhsanoğlu’nun adaylığı karşısın-da gösterdiği ilk tutum, eski Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi yargıcı ve İzmir milletve-kili Rıza Türmen’e adaylık önerisinde bulun-ması oldu. Bu adaylık teklifi, Türmen’in kabul etmesi beklentisinden ziyade, HDP’nin sosyal demokrat tabana yönelik önemli bir mesa-jı oldu ve başarılı bir taktik olarak Selahattin Demirtaş’ın adaylığının da zeminini güçlen-dirdi.

Gerçekten de HDP’de, CHP ve MHP’nin ortak adayının açıklanmasından önce ka-dın aday gösterme eğilimi güçlüyken İhsanoğlu’nun adaylığıyla Alevilerin ve sos-yal demokratların yaşadığı hayal kırıklığının HDP’nin şansını artıracağı umudu ile yeni arayışlar başladı. Seçim kampanyasında kitle-lere ulaşabilecek siyasi vizyonu güçlü bir kadın adayın ortaya çıkamayışı da HDP’de Demirtaş

adının öne çıkmasına yol açtı. Demirtaş, BDP Eş Genel Başkanlığı dönemindeki performan-sı ile hem kendi tabanında büyük bir güç elde etmiş hem de BDP’yi “düşman” olarak gören zihinlerde dahi önce örtülü ve giderek daha açıktan ifade edilmeye başlayan bir sempati kazanmayı başarmıştı.

İhsanoğlu’nun adaylığı karşısında hayal kırıklığı yaşayanlar sadece CHP içindeki bazı gruplar olmamıştı. Erdoğan’a karşı CHP’nin çıkaracağı adayı örtülü de olsa destekleme-ye hazır sosyalist solun önemli bir kesimi de İhsanoğlu’nun adaylığı karşısında ciddi bir bocalama yaşadı. Bu parti ve grupların önün-de artık HDP’nin çıkaracağı adayı destekle-mek veya seçimleri boykot etmek seçenekleri kalmıştı. HDP ile yapılan görüşmelerde göste-rilecek adayın HDP dışındaki bir isim olması yönünde öneri götüren grupların yanı sıra bu görüşmelerde göstermelik olarak yer alan ve tutumunu baştan “boykot” olarak belirleyen yapılar da vardı. Sonuçta bu gruplar, seçimler-de Demirtaş’ı desteklemeyerek Kürt siyasi ha-reketi ile ilişkilenmekten kaçınmanın ulaştığı boyutu da ortaya koymuş oldular.

HDP ise İhsanoğlu’nun adaylığı ile boş-luğa düşen sol oyları kendisine çekebilme umudundaydı ve cumhurbaşkanlığı seçimle-rinin kendine özgü niteliği, bu olasılığı güçlü biçimde ortaya çıkarıyordu. Milletvekili veya belediye seçimlerinden farklı olarak yerel beklentilerin olmadığı cumhurbaşkanlığı se-çimlerinde adayın kamuoyu önünde göstere-ceği performansın oldukça önemli olacağı da hesaba katılarak bu konuda HDP’de kendisini ispatlamış tek isim olan Selahattin Demirtaş ismi üzerinde uzlaşıldı.

Page 9: İKİ AYLIK SOSYALİST SİYASET VE KÜLTÜR DERGİSİ • EYLÜL/EKİM ... · Recep Tayyip Erdoğan’ın Köşk’e çıkmasını önlemek olarak formüle edilmişti. İki partinin

9

İKİ AYLIK SOSYALİST SİYASET VE KÜLTÜR DERGİSİ

Demirtaş, Cumhurbaşkan-lığı seçimlerinde yürüttüğü kampanya ile geniş kesimlerin ilgisini toplamayı başardı.

HDP, henüz yeni kurulduktan sonra girdiği ilk seçimler olan 30 Mart mahalli idareler se-çiminde umduğu çıkışı yakalayamamıştı. Ör-gütsel yetersizliklerin yanı sıra HDP, BDP’den farklı bir siyaset ürettiği konusunda da kamu-oyunda bir izlenim yaratamamıştı. Demirtaş, HDP’nin cumhurbaşkanlığı seçiminden bek-lentilerini karşılayacak tek aday olarak öne çıktı ve seçim döneminde hem HDP’nin hem kendisinin etkisini önemli ölçüde artırarak bu tercihin ne kadar isabetli olduğunu da ortaya koymuş oldu.

ALEVİLER VE HDP

Demirtaş’ın ve HDP’nin seçim stratejisinin en önemli hedefi Alevilerin ve solcuların oyla-rını çekebilmekti. CHP’nin İhsanoğlu’nu aday göstermesinin yarattığı tepkinin yanı sıra, AKP iktidarı döneminde Alevilere karşı ar-tan baskı ve ayrımcılık politikalarına CHP’nin önemli bir cevap üretmemiş olması da geniş Alevi kitleleri açısından HDP’nin belki de ilk defa bir seçenek olarak gündeme alınma-sına yol açtı. Ancak HDP’nin en önemli bi-leşeni olan Kürt siyasi hareketinin temsilcisi BDP’nin Alevilerle olan ilişkilerindeki sıkıntı-lı alanların tam olarak aşılamaması nedeniyle Aleviler yine büyük ölçüde İhsanoğlu’na oy verse de önceki seçimlerde tek haneli olarak ifade edilen Kürt siyasi hareketinin partileri-ne yönelik desteklerinde oransal bir sıçrama yaşandığı da gözlerden kaçmadı. Seçimden sonra yapılan anketlerde Alevilerin kullan-dıkları oylar açısından önemli veriler ortaya çıktı. Araştırmacı Adil Gür’ün 14 Ağustos tarihli Milliyet gazetesinde açıkladığı verilere göre, Alevi seçmenin yüzde 68’i İhsanoğlu’na oy vermişti. Ancak asıl kırılma Alevi Kürtler-de yaşanmış ve Alevi Kürt seçmenin yüzde 53.6’sı Demirtaş’a oy vermişti. Özellikle Der-sim, Adıyaman, Malatya, Erzincan hattındaki seçim sonuçları da anketlerdeki bu verilerin tutarlılığını teyit ediyordu. 1 

Ancak aşağıda değineceğimiz üzere daha önce CHP’ye oy veren Kürt Alevilerin Demirtaş’a bu yönelişlerinin genel sol oyların yönelişinden farklı olarak Demirtaş’ın daha önce BDP’ye oy vermeyen Kürtlerden aldığı

1.http://www.milliyet.com.tr/erdogan-2-turda-daha-cok-oy-alirdi/siyaset/detay/1925837/default.htm.

oyları artırması bağlamında da okunması ge-rektiğini düşünmek gerekir. Yani Alevi Kürt-lerin desteğinin “Alevi” oylarının artmasından ziyade “Kürt” oyların artması olarak okunma-sını mümkün kılan bir zemin de mevcuttur.

Kürt siyasi hareketinin, son dönemde, özellikle HDP projesi ile birlikte Alevilere yönelik özel ilgisinin karşılık bulup bulmaya-cağına ilişkin tarihsel birtakım dezavantajlara dikkat çekmek gerekir. “Kürt hareketi olduğu kadar Alevi hareketi de olduğu” iddiasında bulunan Kürt ulusal hareketinin yönetici ve militan kadrolarındaki Alevi kökenlilerinin sayıca çokluğuna rağmen Alevilerin Kürt ulusal hareketine desteği hep sınırlı kaldı. Özellikle sınır hattındaki illerde Maraş, Ma-latya, Adıyaman, Erzincan’daki Alevilerin si-yasi tercihleri daha çok Türkiye sol hareketleri olurken seçimlerdeki siyasi tercihleri de CHP olmaya devam etti.

Her ne kadar Kürt siyasi hareketi seküler bir hareket olmasına ve kadın sorunu başta olmak üzere muhafazakâr –dindar tabanını

Page 10: İKİ AYLIK SOSYALİST SİYASET VE KÜLTÜR DERGİSİ • EYLÜL/EKİM ... · Recep Tayyip Erdoğan’ın Köşk’e çıkmasını önlemek olarak formüle edilmişti. İki partinin

10

GÜNDEM

Kürt ulusal hareketi de Türkiye solunun yaptığı hataya benzer biçimde Alevilerin taleplerini, ulusal hareketin ihtiyaçları karşısında çoğunlukla tali gördü. Cemevlerinin statüsü, zorunlu din eğitimi, ayrımcılık gibi konularda Alevilerin taleplerinin desteklendiği sık sık Kürt siyasi hareketinin sözcüleri tarafından vurgulansa da bütün bunlardan önce gelen ulusal hareketin ihtiyaçlarıydı ve politik söylemin ana hattında, Alevileri de Kürt ulusal kimliğinin kuruluşuna tabi kılmak arzusu baskın biçimde yer alıyordu.

dönüştürmekte olağanüstü başarılar göster-se de tabanın söz konusu karakteri nedeniyle Alevilere ulaşmakta büyük güçlük çekti.

1990’lı yılların başında devletin PKK’ye karşı Hizbullah kartını oynamaya başlama-sından itibaren Kürt siyasi hareketi de dindar kitleleri kaybetmemek için din konusunda Türkiye sol hareketinin yabancısı olduğu ama büyük ölçüde kitlesini başarıyla tutan bir hat-ta kalmaya çalıştı. Abdullah Öcalan’ın, 1990’lı yılların başında kaleme aldığı Din Sorununa Devrimci Yaklaşım isimli kitabında formüle edilen bu yaklaşım, dinin doğuş koşullarında sahip olduğu “devrimci” içeriği tarih üstü bir yaklaşımla günümüze taşıyor ve ulusal hare-ketle din arasında yeni bir ilişki kuruyordu. Türkiye sol hareketleri tarafından “Kürt-İslam sentezi” olarak eleştirilen Kürt ulusal hare-ketinin bu yaklaşımındaki temel hedef, din konusunun ulusal hareketin siyaset alanını daraltmasına izin vermemesiydi ve bu strateji büyük ölçüde başarılı oldu. Ulusal hareketin dinle ilişkisi, seküler çizgisini muhafaza eden ve kadın sorunu gibi kritik alanlarda toplum-sal dönüşümün itici gücü olan ancak dindar tabanının beklentilerinden uzaklaşmayan bir çizgide yer aldı.

Hareketin dinle bağlantılı konularda, tür-ban başta olmak üzere Alevilerin beklentile-rini karşılamaktan uzak bir çizgisi de oldu. Alevilerin tarihsel ötekisi olarak Sünniliğin Kürt ulusal hareketinin kitle tabanının büyük çoğunluğunu oluşturması da aradaki psikolo-jik mesafeyi büyük ölçüde arttırdı.

Kürt ulusal hareketi de Türkiye solunun yaptığı hataya benzer biçimde Alevilerin ta-leplerini, ulusal hareketin ihtiyaçları karşı-sında çoğunlukla tali gördü. Cemevlerinin statüsü, zorunlu din eğitimi, ayrımcılık gibi konularda Alevilerin taleplerinin desteklendi-ği sık sık Kürt siyasi hareketinin sözcüleri ta-

rafından vurgulansa da bütün bunlardan önce gelen ulusal hareketin ihtiyaçlarıydı ve politik söylemin ana hattında, Alevileri de Kürt ulu-sal kimliğinin kuruluşuna tabi kılmak arzusu baskın biçimde yer alıyordu. Oysa hangi etnik kökene sahip olursa olsun Alevilerin tarihten bu yana “Sünni iktidar” odakları tarafından yaşadıkları kıyımlar nedeniyle önceledikleri kimlik, etnik aidiyetlerinden önce inançları yani Alevi kimliği olmuştur. Kürt ulusal ha-reketinin “Kürt kimliği” vurgusunun öncelen-mesi gerektiği tezi özellikle Dersim’de siyasi ve bazı durumlarda askeri çatışma boyutuna varan gerilimlere sahne olurken Kürt ulusal hareketinin temsilcilerinin zaman zaman Ale-vilere yönelik “Stockholm sendromu” ifade-sinde örneğini bulan ağır suçlamaların dahi yaşanmasına neden olmuştur.

Kimlik tartışmaları ekseninde yaşanan bu gerilime, Alevilerin (anlaşılır kabul edilmesi gereken) tarihsel (ön)yargıları ve Kürt siyasi hareketinin kitle tabanından kaynaklanan bazı politikalarını da eklemek gerekir. Ortadoğu’da ve bölgede siyasi İslam’ın artan gücü, siyasi İslam’la çevrelenmiş coğrafi ve sosyal zemin-de ciddi güçlükler yaşayan Kürt siyasi hare-ketini din konusunda yeni toplumsal-politik tutumlar geliştirmeye mecbur bırakmıştır. Kadrosal düzeyde sahip olunan anlayış öteden beri “laiklik-sekülerlik” konularında klasik sol-sosyalist argümanlara daha yakın olması-na rağmen toplumsal hayatta oldukça önemli bir yeri olan dinin siyasi alanda da güçlen-mesinin de etkisiyle hareketi din konusunda oldukça dinamik tutumlar almaya itti. Bir dö-nemin “Kürdistan İmamlar Birliği” deneyimi-nin yerini oldukça önemli bir sivil itaatsizlik eylemi olan “sivil cuma direnişleri”ne bıraktı. Demokratik İslam Kongresi, Kutlu Doğum etkinlikleri gibi bölgede gelişen ve Kürt genç-ler arasında da yaygınlaşan Selefi-cihatçı an-layışlara set çekmeye yönelik pratikler, siyasi

Page 11: İKİ AYLIK SOSYALİST SİYASET VE KÜLTÜR DERGİSİ • EYLÜL/EKİM ... · Recep Tayyip Erdoğan’ın Köşk’e çıkmasını önlemek olarak formüle edilmişti. İki partinin

11

İKİ AYLIK SOSYALİST SİYASET VE KÜLTÜR DERGİSİ

İslam’ın iki farklı ama akraba versiyonunu ifa-de eden AKP ve Hüda-Par’ın bölgede baskın güç haline gelmelerini önlemeye yönelik ba-şarılı politikaları da ifade ediyordu. İşte Kürt siyasi hareketinin çoğunlukla zorunlu olarak devreye soktuğu bu politikaların Alevi kitle-lerle makasın açılmasına neden olduğunu da söylemek gerekir.

SOL OYLAR

Demirtaş’ın Aleviler dışındaki ikinci hedef kitlesi sosyal demokrat ve sosyalist oyları ala-bilmekti. HDP bileşenleri arasında yer alan Türkiye sol hareketi içinde ifade edilen parti ve grupların kitlesel desteğinin oldukça cılız ol-ması ve 30 Mart seçimlerinde Erdoğan karşıtlı-ğı üzerinden ortaya çıkan kutuplaşma ortamı-nın da etkisiyle HDP’nin Kürt seçmen dışında pek destek görmemiş olması önemli dezavan-tajlardı. Henüz HDP’nin parti olarak kurulma-dığı günlerde yaşansa da Gezi isyanıyla ilgili BDP’nin ikircikli tutumu da solun HDP’ye yö-nelik mesafeli tutumunu artırıyordu.

Ancak İhsanoğlu’nun adaylığı koşulların-da hayal kırıklığı yaşayan solun Demirtaş’a yönelmesi ciddi bir olasılıktı ve Demirtaş, Gezi isyanını sahiplenen tutumu ve sadece sol seçmen değil, genel seçmen kitlesi üzerinde de olumlu bir intiba bırakan ve sempati yara-tan “barışçı, çoğulcu, demokratik” ilkeler et-rafında ördüğü seçim kampanyası ile bu deza-vantajları kısa sürede silmeyi başardı. Çözüm sürecinin ürünü olan çatışmasızlık ortamı ve Gezi isyanı ile önü açılan Kürt sorununun ka-musal alanda daha çok tartışılması ve “empa-ti” belirtileri de Demirtaş’ın görünürlüğünü artırdı. Demirtaş’ın aldığı oyların önemli bö-lümü yine Kürt seçmenden gelmesine rağmen hem yüzde 11 olarak ifade edilen “Kürt olma-yan seçmen” oyu hem de oya dönüşmese de Demirtaş’a yönelik “sempati” HDP açısından seçim döneminin önemli başarılarından biri olarak kayda geçti.

TÜRKİYELİLEŞME Mİ?

Bu orana rağmen HDP’nin cumhurbaşkanı adayı olarak seçime giren HDP Eş Genel Baş-kanı Selahattin Demirtaş’ın aldığı oylar analiz edildiğinde ortaya çıkan sonuç, genellikle dü-şünülenin aksine, HDP’nin oy artışını “Türk” seçmenlerdeki değil yine “Kürt” seçmenlerde-

ki artışa borçlu olduğunu ortaya çıkarıyor. Bu, “Türkiyelileşme” perspektifi olarak ifade edi-len yönelimin esasen “Kürdistan sorunu” ola-rak kalan meselenin artık giderek daha fazla “Kürt sorununa” dönüşme eğiliminde olduğu-na dair de önemli ipuçları veriyor. Meselenin Kürt sorunu olarak ifade edilmeye başlanması ve bir coğrafi sınırı aşması hali, yani mekânsal olarak genişlemesi, diğer toplumsal muhalefet kesimleri ile ittifak olanaklarını da daha çok artıyor. 

Gerçekten de metropollerdeki oy artışının büyük ölçüde daha önce CHP veya AKP’ye oy veren Kürt seçmenlerin cumhurbaşkanlığı se-çiminde Selahattin Demirtaş’a oy vermesinin yanı sıra 81 ilin 80’inde yüzde 1’in üzerinde oy alması birlikte okunduğunda bu ittifakın cılız da olsa temellerinin atılmaya başlandığını ifa-de etmek gerekir. 

SEÇİM SONUÇLARININ ANALİZİ

Cumhurbaşkanlığı seçiminden sadece 4.5 ay önce yapılan mahalli idareler seçiminde BDP ve HDP’nin aldığı sonuçlar ile Selahat-tin Demirtaş’ın aldığı oyların karşılaştırılma-sı çarpıcı bazı sonuçları ortaya koymaktadır. BDP ve HDP’nin birlikte girdiği 30 Mart’ta, belediye başkanlıkları seçimlerinde HDP ve BDP toplam yüzde 6.24 oy aldı. Belediye mec-lisi seçimlerinde ise BDP 228 belediyede, HDP ise 312 belediyede aday gösterdi ve iki parti-nin toplam oy oranı yüzde 6.34 oldu. Nihayet büyükşehir olmayan 51 ildeki il genel meclisi seçimlerinde de BDP ve HDP’nin aldıkları oy-ların oranı yüzde 8.31 oldu. Büyükşehir bele-diyelerine bağlı ilçe belediye meclisi üyelikleri de göz önüne alındığında BDP-HDP’nin oy oranı yüzde 6.59, aldığı oy sayısı ise 2 milyon 961 430 oldu. Bu son oy oranı, niteliği itiba-rıyla BDP-HDP’nin 30 Mart seçimlerinde aldığı oy olarak kabul edilebilir bir veri sun-maktadır. Cumhurbaşkanlığı seçiminde Sela-hattin Demirtaş’ın aldığı toplam yurtiçi oyun 3 milyon 914 bin 359 olduğu ve bunun da yüz-de 9.76 oy oranına tekabül ettiği göz önüne alındığında oy oranındaki yüzde 50 artış bü-yük bir seçim başarısı olarak değerlendirmek gerekir.

Demirtaş’ın verilen oylarla BDP-HDP’nin 30 Mart’ta aldığı oyların kıyaslanması ise Demirtaş’ın sağladığı artışın kaynağının esas

Page 12: İKİ AYLIK SOSYALİST SİYASET VE KÜLTÜR DERGİSİ • EYLÜL/EKİM ... · Recep Tayyip Erdoğan’ın Köşk’e çıkmasını önlemek olarak formüle edilmişti. İki partinin

12

GÜNDEM

olarak yine Kürt seçmenden kaynaklandığını ortaya koyuyor. Örneğin, Demirtaş’ın 30 Mart seçimlerine göre oylarının yüzde 10’un üze-rinde arttığı ilçe sayısı 64 olmuştur. Bu ilçe-lerin Kocaeli Dilovası ve Çanakkale’nin Gök-çeada ilçesi dışında tamamı Kürt illerindedir.2 Benzer şekilde oy azalması görülen 24 ilçenin de Hatay Samandağ hariç tamamı Kürt ille-rindedir. 3 Bu son veri, 30 Mart seçimlerinin yerel niteliğine (adaylar, önceki belediyenin hizmetleri vs) bağlanabilir.

Demirtaş’ın oylarını en çok artırdığı il ise İstanbul oldu. İstanbul’dan 650 bin 653 oy alan Demirtaş, böylece 30 Mart’ta HDP’nin bele-diye meclisi üyelikleri için aldığı 426 bin 929 oyu yüzde 52,4 oranında artırdı. Demirtaş’ın oylarını artırdığı ilçelere bakıldığında Kürt seç-menlerin yoğun olarak yaşadığı ilçelerdeki ar-tış oranının daha fazla olduğu görülmektedir.4

2. Ağrı Patnos 41.77, Tunceli Nazımiye 37.38, Er-zurum Karayazı 31.19, Bingöl Yedisu 30.12, Bingöl Yayladere 28.32, Bingöl Karlıova 28.19, Muş Bula-nık 27.77, Ağrı Hamur 25.97, Bingöl Adaklı 25.66, Muş Malazgirt 25.11, Ağrı Tutak 24.05, Ağrı Di-yadin 23.75, Muş Korkut 22.57, Tunceli Pülümür 21.41, Erzurum Tekman 21.24, Tunceli Ovacık 20.64, Siirt Kurtalan 20.59, Tunceli Mazgirt 20.44, Tunceli Hozat 20.3, Şırnak Güçlükonak 19.56, Ko-caeli Dilovası 19.39, Tunceli Merkez 19.23, Van Saray 17.17, Diyarbakır Çınar 17.01, Ağrı Do-ğubayazıt 16.54, Şırnak Merkez 16.18, Hakkari Merkez 16.11, Kars Digor 16.07, Kars Kağızman 14.75, Mardin Derik 14.67, Şırnak Uludere 14.42, Tunceli Pertek 14.23, Diyarbakır Kocaköy 14.17, Diyarbakır Hazro 13.98, Mardin Mazıdağı 13.83, Maraş Pazarcık 13.22, Mardin Kızıltepe 13.12, Muş Varto 13.07, Van Gürpınar 13.06, Erzurum Karaçoban 12.75, Şırnak Silopi 12.58, Siirt Eruh 12.44, Şırnak İdil 12.34, Van Özalp 12.31, Hakkari Çukurca 11.94, Bitlis Güroymak 11.81, Diyarbakır Silvan 11.79, Bingöl Kiğı 11.69, Erzurum Çat 11.65, Hakkari Şemdinli 11.64, Mardin Dargeçit 11.33, Maraş Ekinözü 11.26, Şırnak Beytüşşebap 11.1, Elazığ Arıcak 11, Ardahan Merkez 10.86, Kars Su-suz 10.86, Çanakkale Gökçeada 10.78, Diyarbakır Yenişehir 10.49, Şanlıurfa Suruç 10.48, Adıyaman Merkez 10.45, Bitlis Tatvan 10.24, Diyarbakır Sur 10.18, Siirt Pervari 10.13, Antep İslahiye 10.03.3. Şanlıurfa Bozova -12.26, Şanlıurfa Birecik -10.84, Ağrı Merkez -8.78, Konya Cihanbeyli -8.73, Van Erciş -8.61, Diyarbakır Eğil -7.18, Mardin Yeşilli -7.17, Şanlıurfa Halfeti -6.26, Iğdır Tuzluca 6.14, Konya Kulu -4.86, Van Muradiye -4.03, Şanlıurfa Haliliye -3.21, Iğdır Merkez -3.1, Diyarbakır Çer-mik -3.66, Bitlis Merkez -3.33, Van Gevaş -3, Şan-lıurfa Viranşehir -2.31, Van Çatak -1.36, Iğdır Ka-rakoyunlu -1.27, Şanlıurfa Eyyübiye -1.22, Batman Gercüş -0.94, Hatay Samandağ -0.91, Siirt Tillo -0.86, Van İpekyolu -0.53.4. Adalar 8.18, Sancaktepe 7, Esenyurt 6.95, Şişli 5.41, Beyoğlu 5.14, Başakşehir 4.52, Küçükçekmece

Benzer şekilde İzmir’de de 30 Mart seçim-lerine göre 88 bin 747 daha fazla oy alarak yüzde 89 oy artışı sağlayan ve 188 bin 28 oy alan Demirtaş, yine en çok oy artışını Kürt seçmenin yoğunlaştığı ilçelerde sağlamıştır.5 Ankara’da ise sol ve Alevi seçmenin Demirtaş’a yöneldiğini gösteren bir tablo vardır. Yerel se-çimde 35 bin 661 olan oy cumhurbaşkanlığı seçiminde 95 bin 33’e yükselmiş, artış oranı yüzde 266 olmuştur.

OY ARTIŞININ NEDENLERİ

Demirtaş, daha önce yüzde 1’in altında olan il sayısını 40’dan 1’e düşürmüştür. “Yokluk” sınırı anlamına gelen yüzde 1 sınırının aynı zamanda psikolojik bir eşik olduğu dikkate alınırsa kongrelerini tamamlayarak örgütlene-cek bir HDP’nin önümüzdeki seçimlerde tüm Türkiye’de seçim yarışının önemli bir aktörü olma potansiyeli taşıdığı ortaya çıkmıştır.

Demirtaş’ın yüzde 50’nin üzerinde oy aldı-ğı 10 ilin tamamı Doğu ve Güneydoğu Ana-dolu Bölgesi’nde yer almaktadır.6 Demirtaş, bu bölgede BDP’nin daha önce görece güç-süz olduğu Ardahan, Adıyaman, Elazığ ve Gaziantep’te yüksek oy artışları sağlamış ve bu illerde yüzde 10 ile yüzde 25 arasında oy alarak HDP projesinin sadece Batı’da değil, Doğu’da da yeni bir çekim merkezi olma yo-lunda ilerlediğini göstermiştir.7

4.12, Tuzla 4.89, Sultangazi 4.74, Sultanbeyli 4.64, Bakırköy 4.44, Beşiktaş 4.44, Bağcılar 4.37, Avcılar 4.37, Bahçelievler 4.34, Ataşehir 4.28, Zeytinburnu 4.22, Güngören 4.03, Esenler 3.9, Çekmeköy 3.9, Kartal 3.89, Silivri 3.86, Fatih 3.83, Gaziosmanpaşa 3.7, Ümraniye 3.61, Kadıköy 3.6, Sarıyer 3.55, Mal-tepe 3.48, Kağıthane 3.31, Eyüp 3.29, Üsküdar 3.14, Büyükçekmece 3.11, Pendik 3.06 , Beykoz 2.71, Beylikdüzü 2.51, Arnavutköy 2.37, Şile 2.15, Çatal-ca 1.96, Bayrampaşa 1.88.5. Menemen 8.72, Torbalı 5.35, Çiğli 5.21, Bayraklı 4.86, Karabağlar 4.55, Konak 4.53, Buca 4.44, Bor-nova 4.36, Gaziemir 3.6, Karşıyaka 3.17.6. Bu iller ve Demirtaş’ın aldığı oy oranları şöyle: (Parantez içindeki sayılar 30 Mart’taki oranı gös-teriyor) Şırnak: 83.2 (70.62), Hakkari: 82 (69.27), Diyarbakır: 64.2 (55.11), Ağrı: 61.3 (44.17), Muş: 61.2 (46.31), Batman: 60 (52.47), Van: 54.6 ( 53.14), Siirt: 54.1 (46,65), Dersim 52.3 (33.25).7. Demirtaş’ın yüzde 30-50 arasında oy aldığı il-ler; Bitlis 43.8 (38.03), Iğdır 42.9 (43.38), Kars 32.9 (25.21), Bingöl 30.6 (21.65) olurken yüzde 10-30 arasında aldığı iller ise Şanlıurfa: 26.2 (30.51), Ar-dahan: 23.1 (16.32), Adıyaman: 15.2 (7.87), Mersin: 13.5 (9.65), Erzurum: 13.1 (6.23), Elazığ 10.9 (5.66), Adana: 10.6 (7.35), Gaziantep: 10.6 (6.22) oldu.

Page 13: İKİ AYLIK SOSYALİST SİYASET VE KÜLTÜR DERGİSİ • EYLÜL/EKİM ... · Recep Tayyip Erdoğan’ın Köşk’e çıkmasını önlemek olarak formüle edilmişti. İki partinin

13

İKİ AYLIK SOSYALİST SİYASET VE KÜLTÜR DERGİSİ

Demirtaş’ın Cumhurbaşkan-

lığı seçimleri sürecinde temas ettiği kesimlerle kalıcı bir siyasal

bağ kurup kuramamasını,

önümüzdeki dönemde,

HDP’nin izleye-ceği siyaset tarzı

belirleyecek.

Seçim sonuçlarına göre Demirtaş’lı HDP bü-yükşehirlerde de önemli bir güç haline gelmiştir. İstanbul, İzmir, Kocaeli, Antalya ve Malatya’da yüzde 5-10 arasında seyreden8 Demirtaş oyları-nın Tekirdağ, Muğla, Denizli, Konya, Bilecik gibi illerde 3-5 bandında oy alması da dikkat çekicidir9. Edirde, Balıkesir, Çanakkale, Eskişehir, Bartın ve Artvin’de de yüzde 2-3 bandında oy alan Demir-taş10, daha önce HDP-BDP’nin varlık göstereme-diği birçok ilde de yüzde 1-2 arasında oy almıştır.11

8. Demirtaş’ın yüzde 5-10 arasında aldığı iller: İstanbul: 9.1 (4.84), İzmir: 8.0 (3.37), Aydın: 7.0 (3.11), Yalova: 5.9 (3.01), Manisa: 5.6 (2.45), Ko-caeli: 5.5 (2.35), Antalya: 5.3 (2.31), Malatya: 5.3 (1.55), Kırşehir: 5.0 (2.08).9. Yüzde 3-5 arasında aldığı iller, Tekirdağ: 4.4 (1.70), Maraş: 4.3 (1.29), Bursa: 4.2 (1.67), Muğ-la: 4.1 (1.56), Erzincan: 4.1 (1.42), Kilis: 3.8 (1.06), Hatay: 3.6 ( 1.33), Ankara: 3.5 (0.87), Denizli: 3.3 (1.04), Konya: 3.1 (1.94), Bilecik: 3.0 (0.78).10. Yüzde 2-3 arasında aldığı iller, Edirne: 2.9 (0.72), Balıkesir: 2.9 (0.81), Osmaniye: 2.8 (1.28), Çanakkale: 2.7 (0.74), Eskişehir: 2.6 (0.67), Uşak: 2.5 (0.49), Bartın: 2.4 (0.43), Artvin: 2.4 (0.84), Kırklareli: 2.3 (0.66), Sakarya 2.3 (0.81), Burdur: 2.1 (0.28), Zonguldak: 2.0 (0.42)11. Yüzde 1-2 arasında aldığı iller: Kayseri: 1.9 (0.34), Düzce: 1.8 (0.44), Sinop: 1.8 (0.41), Kara-man: 1.7 (0.00), Isparta: 1.7 (0.29), Bolu: 1.6 (0.31), Çorum: 1.6 (0.40), Aksaray: 1.5 (0.48), Karabük: 1.4 (0.25), Samsun: 1.4 (0.20), Ordu: 1.4 (0.24), Nevşehir: 1.4 (0.27), Niğde: 1.4 (0.37), Kastamonu: 1.4 (0.00), Giresun: 1.4 (0.41), Afyon: 1.4 (0.11),

30 Mart seçimlerinde BDP ve HDP, 970 il-

çenin 336’sında belediye meclis üyeliği veya il

genel meclis üyeliği için aday göstermemiştir.

Cumhurbaşkanlığı seçiminde bu ilçelerden

Demirtaş’a 86 bin 304 oy çıkmıştır. Yerel se-

çimde BDP ve HDP Doğu ve Güneydoğu Ana-

dolu Bölgesi’ndeki 23 ilde 1 milyon 936 bin oy

almıştır. Demirtaş ise bu illerdeki oy sayısını 2

milyon 131 bine yükseltmiştir. Böylece Kürt il-

lerindeki artış yaklaşık 200 bin olmuştur. Buna

göre Demirtaş’ın Batı’da artırdığı oy sayısı ise

700 bin civarında gerçekleşmiştir. Bu artışın

önemli bir bölümü metropollerdeki Kürtlerin

oylarının HDP’ye yönelmesi ile sağlanırken

diğer illerde de Alevi ve sol oyların HDP’ye

yönelişi bakımından geçmiş seçimlerle kıyas-

landığında bir hareketliliğin başladığını belirt-

mek gerekir. •

Kırıkkale: 1.2 (0.00), Tokat: 1.2 (0.17), Trabzon: 1.2 (0.10), Sivas: 1.2 (0.16), Rize: 1.2 (0.21), Kütah-ya: 1.2 (0.11), Amasya: 1.2 (0.35), Gümüşhane: 1.1 (0.00), Çankırı: 1.0 (0.00), Yozgat: 1.0 (0.00). Yüzde 1’in altı: Bayburt: 0.75 (0.00).

Page 14: İKİ AYLIK SOSYALİST SİYASET VE KÜLTÜR DERGİSİ • EYLÜL/EKİM ... · Recep Tayyip Erdoğan’ın Köşk’e çıkmasını önlemek olarak formüle edilmişti. İki partinin

14

GÜNDEM

Kazım ATEŞ & Okan KONURALP

Bir Hikâye Yazamamak ve CHPve Hepimiz...

Dostoyevski, Gogol’un Palto hikâyesinin Rus Edebiyatı’ndaki öne-mine atıfla “Hepimiz O’nun paltosundan çıktık” der. Kendisinin taşıdığı o veciz anlama bir saygısızlık etmemeye çalışarak söylü-

yoruz ki benzerlik kurulduğunda insanda “klişe” bir fikri tat bırakıyor, bı-raksın, kullanıyoruz: Biz de diyoruz ki “Türkiye sol/sosyalistleri CHP’nin paltosundan çıkmıştır, karşıtları bile...” Ve elbette bu hal, paltonun içinden çıkanların, içinden çıktıklarından olduğu anlamına gelmiyor. Kastetmeye çalıştığımız şöyle bir şey:

İstisnaların kaideyi bozacağına duyduğumuz imanla söyleyebiliriz ki Türkiye sol/sosyalistlerinin neredeyse “tümü ve tümü” hayatlarının bir dö-neminde ya da sadece bir oy kabini döneminde dahi olsa CHP seçmeni-dir. Seçmenlik, bizatihi CHP’li olmayı kapsadığı gibi dönemin kendi özel şartları nedeniyle sadece “CHP’ye oy vermeyi” ya da CHP’nin “sol”a doğru dönüştürülmesi, dönüşmesi hülyasını da kapsamaktadır.

Bu haliyle herhangi bir sol/sosyalisttin CHP’nin “sol” bir partiye dönüş-mesinin toplumsal yararına inanması ve yaşamının herhangi bir döneminde CHP’ye oy vermesi, “sağ” herhangi bir partiye oy vermesinden farklıdır. Fark-lıdır çünkü CHP’ye, bizatihi CHP’lilerin verdiği oyların dışında verilen her oy “CHP’nin yerel ya da genel olası iktidarını öngören, buna inanan, bunun faydasına inanan ya da desteklenmesi gerekliliğine inanan” seçmenin oyudur. “Sol/sosyalistin” bir sağ partinin olası iktidarı için “O” sağ partiye oy ver-diğini söylemek mümkündür ve lakin bu tercih kendisinin ya da mensubu olduğu yığının, CHP ile ilişkisinin de önüne çıkan “kalıcı” bir hal değildir. Fazlasıyla “dönemin ruhuna uygun” olarak nitelendirilebilecek tercihlerdir.

Page 15: İKİ AYLIK SOSYALİST SİYASET VE KÜLTÜR DERGİSİ • EYLÜL/EKİM ... · Recep Tayyip Erdoğan’ın Köşk’e çıkmasını önlemek olarak formüle edilmişti. İki partinin

15

İKİ AYLIK SOSYALİST SİYASET VE KÜLTÜR DERGİSİ

CHP’nin sosyalistlerle ya da sosyalistlerin CHP ile olduğunu varsaydığımız karmaşık ama

“sürekli” ilişkisi bize bir şey anlatmalı. Bu şey’in ne olduğunu çözebildiğimiz ölçüde ya

CHP’nin “kelimenin gerçek anlamında bir sosyal demokrat”, sol bir parti olabilmesini temenni

etmeye devam edeceğiz ya da CHP defterini ebediyen kapatıp sol-demokrat bir pozisyon inşa

etmenin derdine düşeceğiz.

Peki bir “sol/sosyalistin” CHP’ye verdiği her oy neden “sağ” bir partiye verilen oydan çok daha farklı anlamlar taşır. Bizce üç temel nedenle: CHP’nin kuruluşundan bugüne kad-rolarının büyük bir kısmı, hayatlarının bir dö-neminde Türkiye sosyalist hareketinin içinde bulunmuş ya da sosyalist hareketlerle ilişki içine girmiştir. Bu durum şaşırtıcı bir biçim-de süreklilik arz etmektedir.  Günümüzde de gençlik dönemlerini CHP’nin solundaki siyasi hareketlerde geçiren pek çok isim, CHP yöne-ticisidir1.

İkincisi Türkiye sosyalist hareketinin, sek-sen sonrasında “Kemalizm ile hesaplaşma/kopma süreci” olarak tartışmaya başladığı or-tamı hazırlayan “kendi” tarihsel geçmişidir. İki ana damarın, THKO ve THKP-C damarının “Kemalizm” değerlendirmeleri hatırlanarak demek istediğimiz daha bir anlaşılır.

Üçüncüsü ise daha çok gündelik yaşama, yaşamın kendi içinde yarattığı alışkanlıklara bağlı, üzerinde uzun uzadıya sosyolojik değer-lendirmeler, siyasal tahliller yapmayı gerek-tirmeyen pratikler... Ömrünü “Tanrı’nın yok-luğu” inanışıyla tamamlamış bir merhumun cenazesinin camiden kalkması gibi; sol bir “tevekkül” bir kabulleniş, boyun eğme değil ancak ardımızda kalanların kendi rahatlığı... CHP’ye oy vermek de böyle bir şey, oy kabini-ne girdiğinizde “şu ya da bu sebepten” CHP’ye oy vererek eve dönüş. Popüler haliyle “Tatava yapma/bas geç” hali.

CHP’nin sosyalistlerle ya da sosyalistlerin CHP ile olduğunu varsaydığımız karmaşık ama “sürekli” ilişkisi bize bir şey anlatmalı. Bu şey’in ne olduğunu çözebildiğimiz ölçüde ya CHP’nin “kelimenin gerçek anlamında bir sosyal demokrat”, sol bir parti olabilmesini temenni etmeye devam edeceğiz ya da CHP

1. CHP Genel Sekreteri Gürsel Tekin ve Yerel Yönetimlerden Sorumlu Genel Başkan Yardım-cısı Veli Ağbaba’nın Hürriyet gazetesinden Faruk Bildirici’ye öğrencilik yıllarına atıfla yaptıkları açık-lamalara sırasıyla bakalım: Gürsel Tekin: “Gençlik yıllarımızda farklı bir sol anlayış içerisindeydik. Dev-Yol çizgisindeydim. İlk katıldığım eylem, Kars’ta düzenlenen Filistin mitingiydi. Lisedeyken Ulaş Bardakçı’yı anlatan bir kitaptan etkilenip oğ-lumun adını Ulaş koymaya karar vermiştim...” (14 Mart 2010). Veli Ağbaba: “Devrimci hareketlere sempatiyle bakıyordum. 1989’da sorsaydınız bana ‘Üç yıl sonra CHP’ye üye olup, il başkanı olur mu-sun?’ gülerdim” (29 Nisan 2012).

defterini ebediyen kapatıp sol-demokrat bir pozisyon inşa etmenin derdine düşeceğiz. Yazımızın esas derdi de bu: Bu şey’in anlaşı-labilmesine, siyasal sonuçlarına dair naçizane bir katkı ya da CHP bahanesiyle “Sol nedir?” üzerine sesli düşünmek ama bir gösteren ola-rak Sol’un, bu ilişkinin ana bağlantı noktası ol-duğunu göz önünde bulundurarak.

SOL NEDİR?

Haliyle “Sol nedir?” başlığını atmış olmak-la, soruya verilecek olası bütün yanıtları tüket-meyi amaçlamıyoruz elbette. Sadece bir çerçe-ve çizmeye çalışıyoruz çünkü eşitlik, özgürlük, adalet gibi tarihsel olarak solu sol yapan öğe-lerin anlamlarının görece belirsizleştiği, yerin-den çıktığı, anlam buldukları politik söylemsel formasyonların belli ölçüde aşındığı ve hâlâ aşılamamış bir “kriz” döneminde yaşıyoruz. En azından 1980’lere kadar bu öğelerin anlam kazanabildiği sol-sosyalist söylemlerin, post-sosyalist ya da geç kapitalist dünyanın ürettiği yeni çelişki ve çatışmaları eklemlemekte başa-rısız olduğu açık. Hâsılı uzunca bir zamandır sürmekte olan ve hâlâ çözülemeyen kimlikle-rin özgürlük talepleri ve sömürülen sınıfların eşitlik talepleri, tanınma siyasetiyle adil bölü-şüm siyaseti, tekillik ve evrensellik arasındaki gerilim, hem sol pratiklerde hem de sol siyaset teorisinde güncelliğini koruyor. Bu gerilim ek-senlerinin gerçekliğiyle barışık, bütün demok-ratik talepleri eklemleyecek hegemonik bir sol proje hâlâ üretilebilmiş değil.

Somut bir örnek: HDP dışındaki sosya-listler, HDP’yi sol-liberal olmakla, sınıf siya-setini inkâr etmese bile marjinalleştirmekle

Page 16: İKİ AYLIK SOSYALİST SİYASET VE KÜLTÜR DERGİSİ • EYLÜL/EKİM ... · Recep Tayyip Erdoğan’ın Köşk’e çıkmasını önlemek olarak formüle edilmişti. İki partinin

16

CHP’nin en “devrimci”

olduğu dönem-ler, kurultay dönemleri...

GÜNDEM

eleştiriyor. Oysa HDP Eş Başkanı Selahattin Demirtaş’ın cumhurbaşkanlığı seçimlerinden sonra Recep Tayyip Erdoğan’ı alkışlamasını “halk iradesine saygı” olarak savunması, siyasal liberal hakların inkârı anlamına da gelir. Çün-kü otoriter bir rejimin halk oylamasıyla meş-rulaştırılması, anayasal-liberal teorinin kabul edebileceği bir argüman değildir. Daha da şa-şırtıcı olan, HDP’ye sol-liberal eleştirisi yapan-ların, Demirtaş’ın “halk iradesi” açıklamasını, “siyasal haklar”a referansla eleştirmesidir. Bu halin kendisi, anayasal-liberal haklar, demok-rasi, bir siyasal proje olarak sosyalizm ve sair konulardaki belirsizliğin bir görünümüdür.

Yeniden CHP’ye dönecek olursak. CHP’nin olağanüstü kurultayı, rakiplerin birbirini sağ-cılaşmakla eleştirdiği, Parti Meclisi’ne aday olanların da (60 kişilik Parti Meclisi’ne aday olan 600’den fazla aday) delegeleri kendileri-nin, diğerlerinden daha solcu olduğuna ikna etme yarışı olarak geçti: Herkesin solcu olduğu ve herkes kadar çok sayıda solculuk tanımının yapıldığı bir kurultay olarak. Kabul etmek ge-rekir ki CHP Kurultayı’ndaki manzara, başka hiçbir siyasi partide görülemeyecek “karnava-lesk” bir hava da taşıyordu. Ancak başka hiçbir partide görülemeyecek bir siyasi çoğulculu-ğun, rekabetin zemini de olabilecek bu solcu-luk yarışından bir çoğulculuk değil kakafoni çıktı. Çünkü nihayetinde “Demokratik bir ya-rış” gibi görünse de Parti Meclisi’ne seçilmek için “Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu’nun listesinde olanlar” ile “Olmayanlar” arasın-daki bir yarıştı bu. İlk günkü genel başkanlık yarışında “Çıkıp ‘CHP sağa kaymış’ diyorlar.

Hangi CHP Genel Başkanı Deniz Gezmiş’in mezarını ziyaret etmiş. Üç fidana sahip çık-tım mezarlarına çiçek bıraktım ben” diyen Kılıçdaroğlu’nun listesindeki “Seçilmişler” ile “diğerleri” arasındaki mücadele.

Bir ek olarak Kılıçdaroğlu’nun karşısına genel başkan adayı olarak çıkan eski grup baş-kanvekili Muharrem İnce’nin kurultaydaki görüntüsüne de değinmek gerekir. Beklenme-dik 415 oyla kurultayın birinci gününün galibi gibi görünen İnce, solu ulusalcılığa tabi kılacak bir söylemin CHP’de yeniden canlanabileceği izlenimi verdi. İnce’nin kurultay konuşması, “İçerik hiçbir şeydir, belagat her şey” olarak özetlenebilir çünkü belagatin yüksek olduğu konuşmada, somut, anlaşılır, tartışılır hiçbir “sol öneri” yoktu. Belki de ulusalcılığı, içerikte değil bu belagatin kendisinde aramak gerekir çünkü ulusalcılığın, “ölü kuşakların geleneğini” yaşatmak dışında Türkiye’nin somut sorunları-na, sosyal ve demokratik taleplerine verilecek hiçbir yanıtı yoktur. Buna rağmen İnce, CHP’de gidişattan memnun olmayanların oylarını al-mayı başardı. Denebilir ki İnce’nin aldığı oy toplamı, İnce’ye verilmiş değil Kılıçdaroğlu’na verilmemiş oylardır. Kurultayın ikinci günün-de İnce’nin listesinden Parti Meclisi’ne kimse-nin girememiş olması, bu iddiamızın delilidir2.

2. İnce’nin listesinden Hakkı Süha Okay’ın aldığı en yüksek 302 oyun, ulusalcı ittifakın oy toplamı olduğunu varsayarsak, ulusalcı melankolinin hâlâ kendisini yeniden üretebileceğini not etmek gere-kir. Öte yandan İnce’nin listesinde de kendine yer bulan Fikri Sağlar’ın Kılıçdaroğlu’nun anahtar lis-tesini delebilmiş olmasını da “sol” bir başarı olarak eklemekte fayda var. Manisa Milletvekili Özgür