Iğdır Sevdası MELE ŞEVKET AKTAŞ · 2012. 6. 8. · Iğdır Sevdası 129 erkek ikisi kız yedi...

30
Iğdır Sevdası 127 MELE ŞEVKET AKTAŞ Mele Şevket akrabamdır. Hem aynı aşirete mensubuz, hem de ağabeyi Abdurrahman; güler yüzlü, sevecen, dünya güzeli Gulizar Hala- mın kocasıydı. İran’dan Anadolu’ya uzanan tarihi İpek Yolunun dağlık güzergâhı üzerinde bir Selçuklu Kervansarayı yükselir. Taşlıca köyü, bu tarihi yapı- nın hemen yanı başında yer alır. Iğdır’dan gelen yol, bakım- sızlıktan artık bir harabe yığınına dönmüş bu Kervansaray’ın önünden geçerek, yeşilliği az, taşı bol, Taşlıca köyüne varır. Köy, ‘Neval’denilen derin bir vadiyle ikiye bölünür. Bir tarafın- da Gulizar halamın diğer tarafında Cemile halamın evleri vardı. Her biri dürüstlük, sevgi, cesaret ve dostluk sembolü olan kocaları Tahir ve Abdur- rahman enişteler çocukluk yıllarımızın unutulmaz kahramanlarıydılar. Onların evimize her gelişi, babamla sohbetleri ev ahalisini özellikle biz çocukları sıcak bir duyguya boğardı. Eli boş gelmezlerdi: El örgüsü yün çoraplar, yabani meyveler, otlu peynir, lor vs.. Beni en çok sevindiren, derme çatma bir kafeste getirilen kek- likler olurdu. Kış günleri yanan sobanın yanı başında çaylar içilir,sohbet edilirdi. Tahir eniştemiz cebinden çıkardığı küçük bir çakıyla bir yandan kurşun kalemlerimizi kusursuz bir koni biçiminde sivriltir, bir yandan da sohbetine devam ederdi. Onun açtığı kalemler günlerce hiç kırılmadan ve tükenmeden öylece kalırdı. Bazen kalemlerimizi toplar Tahir ve Abdurrah- man eniştelerimizin geleceği günleri dört gözle beklerdik. O yıllarda Mele Şevket amcamla böylesine iç içe bir yakınlığım olmadı. İsmi aile içindeki sohbetlerde anılırdı. Onun güçlü hafızasından, tarih bilgisinden her zaman övgüyle söz edilirdi. Farsça, Arapça, Kürtçe ve Türkçe şiirleri ezbere bilir, elli yıl önce olmuş bir olayın detayını tered- dütsüz hatırlardı. Iğdır Olympia Otelinin geniş lobisinde yıllar sonra bir araya gel- Şevket Aktaş

Transcript of Iğdır Sevdası MELE ŞEVKET AKTAŞ · 2012. 6. 8. · Iğdır Sevdası 129 erkek ikisi kız yedi...

Page 1: Iğdır Sevdası MELE ŞEVKET AKTAŞ · 2012. 6. 8. · Iğdır Sevdası 129 erkek ikisi kız yedi çocuk dünyaya gelmişti. İşin garibi onlar bizim hem üvey kardeşimiz hem de

Iğdır Sevdası

127

MELE ŞEVKET AKTAŞ

Mele Şevket akrabamdır.Hem aynı aşiretemensubuz, hem deağabeyiAbdurrahman; güler yüzlü,sevecen, dünya güzeliGulizarHala-mınkocasıydı. İran’danAnadolu’yauzanantarihi İpekYolunundağlıkgüzergâhıüzerinde bir Selçuklu Kervansarayıyükselir.Taşlıcaköyü,butarihiyapı-nın hemenyanıbaşındayeralır. Iğdır’dan gelen yol, bakım-sızlıktan artık bir harabe yığınınadönmüşbuKervansaray’ınönündengeçerek,yeşilliğiaz,taşıbol,Taşlıcaköyünevarır. Köy,‘Neval’denilenderinbirvadiyleikiyebölünür.Birtarafın-daGulizarhalamındiğertarafındaCemilehalamınevlerivardı.Herbiridürüstlük,sevgi,cesaretvedostluksembolüolankocalarıTahirveAbdur-rahman enişteler çocukluk yıllarımızın unutulmaz kahramanlarıydılar.Onlarınevimizehergelişi,babamlasohbetlerievahalisiniözelliklebizçocuklarısıcakbirduyguyaboğardı. Eliboşgelmezlerdi:Elörgüsüyünçoraplar, yabanimeyveler,otlupeynir, lorvs.. Beniençoksevindiren,dermeçatmabirkafestegetirilen kek-liklerolurdu. Kışgünleriyanansobanınyanıbaşındaçaylariçilir,sohbetedilirdi.Tahireniştemizcebindençıkardığıküçükbirçakıylabiryandankurşunkalemlerimizikusursuzbirkonibiçimindesivriltir,biryandandasohbetinedevamederdi.Onunaçtığıkalemlergünlercehiçkırılmadanvetükenmedenöylecekalırdı.BazenkalemlerimizitoplarTahirveAbdurrah-maneniştelerimizingeleceğigünleridörtgözlebeklerdik.

OyıllardaMeleŞevketamcamla böylesineiçiçebiryakınlığımolmadı.İsmiaileiçindekisohbetlerdeanılırdı.Onungüçlühafızasından,tarihbilgisindenherzamanövgüylesözedilirdi. Farsça,Arapça,KürtçeveTürkçeşiirleriezberebilir,elliyılönceolmuşbirolayındetayınıtered-dütsüzhatırlardı.

IğdırOlympiaOteliningenişlobisindeyıllarsonrabirarayagel-

Şevket Aktaş

Page 2: Iğdır Sevdası MELE ŞEVKET AKTAŞ · 2012. 6. 8. · Iğdır Sevdası 129 erkek ikisi kız yedi çocuk dünyaya gelmişti. İşin garibi onlar bizim hem üvey kardeşimiz hem de

Şevket Aktaş

128

dik. Geçmişinunutulmuştozlusayfalarınıoçevirdibendinledim:

Hayatım1928 yılında Aralık ilçesine bağlı Karahacılı köyünde dünyaya

geldim. Ağrı Dağı’nın kuzey yamacında yer alan bu köy Ağrı İsyan bölge-si içindeydi. İsyanı bastırmakla görevli hükümet güçlerinin başında, daha sonra Genel Kurmay başkanlığı yapan Salih (Omurtak) Paşa vardı.

1930 yılının başında hükümet kuvvetleri Ağrı Dağı’nı tamamen ablukaya almış, genel taarruza hazırlanıyordu. Salih Paşa bütün aşiret ileri gelenlerine haber gönderiyor, onları bölgeden uzaklaşmaya ikna ediyor-du.

Mensubu olduğum Gêloi aşireti İran’daki diğer bir Kürt aşireti, Kızıbaşoğlu’yla yıllar süren acımasız bir sürtüşmenin içindeydi. Hatta doğduğum yıl çıkan çatışmada babam Abdullah aldığı kurşun yarasıyla vefat etmişti.

Aşiret liderimiz, sağduyusu ve ileri görüşlülüğüyle tanılan ve halk arasında çok sevilen Ahmed Şemo’ydu. Aşiretini çok seven Ahmed Şemo’nun ne yeni kayıplara tahammülü vardı ne de yorgun düşen aşiretini bırakıp gitmeye.

1930 yılında başlayan genel taarruzla isyan bastırıldı, Ağrı Dağı ve civar köyleri yasak bölge ilan edildi. O zaman aşiretimiz kendisine tah-sis edilen Iğdır’ın yanı başındaki Karakuyu köyüne yerleşti.

1920’den önce Yezidi Kürtlerinin yerleşim yeri olan Karakuyu, Milli Mücadele yıllarında Yezidilerin Ermenistan’a gitmesiyle boşalmıştı. 2-3 yıl Karakuyu köyünde kaldık. Her ne kadar bir zaman sonra bizim de içinde olduğumuz bir kısım aşiret evleri Taşlıca köyüne yerleştiyse de kış aylarında Iğdır’a yakın olan Karakuyu köyüne geri geliyorduk. Bunun ne-deni kardeşim Abdurrahman’la birlikte okul hayatına başlamış olmamızdı. Her gün yürüyerek köyden Iğdır’a Kurtuluş İlkokuluna gidip geliyorduk.

İlkokulu bitirdikten sonra Taşlıca köyüne geri döndüm. Hayvan-cılık, ekin ve yaylacılıkla uğraştım.1990 yılında Iğdır 12 Eylül Mahalle-sinde bir ev yaptırıp Iğdır’a yerleştim.

Her Kürt ailesi gibi çok kardeşli ve çok çocukluyum. Ben henüz bir yaşımda iken babam vefat etmiş benden 4 yaş büyük kardeşim Ab-durrahman’la yetim kalmıştık. Annem çok geçmeden aşiret geleneklerine uygun olarak babamın ailesi tarafından korunmaya alınmış, kendisinden oldukça genç Mirze isimli amcamla evlendirilmişti. Bu evlilikten beşi

Page 3: Iğdır Sevdası MELE ŞEVKET AKTAŞ · 2012. 6. 8. · Iğdır Sevdası 129 erkek ikisi kız yedi çocuk dünyaya gelmişti. İşin garibi onlar bizim hem üvey kardeşimiz hem de

Iğdır Sevdası

129

erkek ikisi kız yedi çocuk dünyaya gelmişti. İşin garibi onlar bizim hem üvey kardeşimiz hem de amaca çocuklarımız. Benim Abdullah ve İsmail adlı iki oğlum var. 1952 doğumlu olan Abdullah’ın sekizi oğlan dördü kız 12 çocuğu; 1948 doğumlu olan İsma-il’in de 8 çocuğu var.

Iğdır TarihiŞimdi istersen 1920’den önceki Iğdır’a dönelim. O zamanlar

bugünkü Kars, Ardahan ve Iğdır illeri Rus yönetimi altındaydı. Iğdır bölgesinde Kürt, Azeri, Yezidi ve Ermeniler iç içe yaşarlardı. Her birinin kendi köyü, kendi dili ve gelenekleri vardı. Bu tebaa Rus yönetimine vergi veriyor, Rus okullarında okuyor ve askerlik görevlerini de Rus ordusunda ifa ediyordu.

Bu bölgede yaşayan Kürtler de Rus yönetimi içinde görev alı-yorlardı. Hatta Torun ailesinden Eleşref Bey adında birisi Rus ordusunda generallik rütbesine kadar ulaşmıştı. Rusça kendisine “Yaralan” diye hitap edilirdi. Eleşref beyin çocuğu olmadı. Zürriyetsiz öldü. Kardeşi Mahmu-t’un oğulları Şemsettin ve Cemal Beylerin zürriyeti bugün Iğdır’da yaşa-maktadır.

Eleşref Bey 1917 Rus İhtilali sonrasında Ruslar bölgeden çekilince Eleşref Bey, Kazım Karabekir Paşa’yla temas kurmak ister. Bir fırsatta Kars’a gidip Paşa’nın huzuruna çıkar. Kendisini tanıtır. Karabekir Paşa, “Bu isimde birisini işittim. O gerçekten siz misiniz?”, diye kuşkuy-la sorar. Eleşref Bey üzerindeki paltoyu çıkartıp Rus generali apoletleri ve ceketiyle paşanın karşısına dikilir. Karabekir Paşa, kendisinden yaşlı ve tecrübeli generalin elini saygıyla öper, “Buyur baba!” diyerekten ona bir yer iltifat eder. “Generalim, bize katılmanıza çok sevindim! En kısa sürede Musta-fa Kemal’i haberdar edip sizleri Ordumuzun başına davet edeceğiz.” “Hayır, der Eleşref Bey, ben uzun yıllar tekrar Türkiye’ye bağ-lanacağız umuduyla yaşadım. Görüyorum ki o günler çok yakın! Böyle bir günde ben kendimi generalden çok “er oğlu er” hissediyorum ve bana böyle bir görev vermenizi istiyorum.”

Eleşref Bey’e hizmetlerinden dolayı Cumhuriyet döneminde maaş

Page 4: Iğdır Sevdası MELE ŞEVKET AKTAŞ · 2012. 6. 8. · Iğdır Sevdası 129 erkek ikisi kız yedi çocuk dünyaya gelmişti. İşin garibi onlar bizim hem üvey kardeşimiz hem de

Şevket Aktaş

130

bağlandı ve vefatına kadar Iğdır’dan ayrılmadı. Eleşref Bey, Cevher Ağa’nın oğluydu. Amcası Abidin Ağa ve onun

oğlu Hamit Bey de bu bölgedeki Kürt liderlerindendi. Hamit Bey’in oğul-ları Kerem, Abdürrezak, Naci ve Fettah Beyler, gerek Kurtuluş yıllarında gerekse de Cumhuriyet döneminde çok önemli görevler üstlenmişlerdir. Bunlardan özellikle Kerem Bey önemli bir şahsiyetti. 1917 Rus İhtilali sonrasında Ruslar ani olarak bölgeden çekilince bir otorite boşluğu doğmuş; bu koşullarda Azeriler ve Kürtler güçlerini birleştirmişlerdi. Kerem Bey; Azeri lider Şamil Bey, Ahmed Şemo, Ali Mirze gibi liderlerle ittifak oluş-turmuştu, Iğdır bölgesi ab-lukaya alınmıştı. Koşulların uygun olduğu bir anda Kürt ve Azeri milis kuvvetleri Iğ-dır merkezi ele geçirdiler.

1920’den önce Osmanlı-Rus sınırı Iğdır’la Doğubeyazıt arasında bugünkü Suveren (Orgof) köyüne yakın bir yerden geçerdi. Türk ordusu bu sınır boyunca mevzileşmişti. Açılan çukurlara toplar yerleştirilmiş, yanı başına da askeri bir karargâh kurulmuştu.

Bir gün Ahmed Şemo karargâha gelir, bölgedeki askeri ve milis güçlerin koordinasyonu konusunda Generalle görüşme yapar. Toplantı devam ederken General yanındaki Yüzbaşıya, her on beş dakikada bir Iğ-dır’a doğru top atışı yapılmasını emreder. Düzenli aralıklarla patlayan top birdenbire susar. General hışımla topun yerleştirildiği çukura gider,

“Niçin top atışı yapılmıyor?” , diye Yüzbaşıya çıkışır.“Komutanım az önce dürbünle izledim, Iğdır boşatılmış, bu yüz-

den boşuna mermi yakmak istemiyoruz. Mermiler pahalı ve bir mermi yüz kişiye bedel!”

“Evladım, der General, atışa devam etmemizin başka nedenleri var. Biz Türkler Kars’ı; Ermeniler de Erivan’ı ne pahasına olursa olsun el-den çıkarmamak için savaşıyoruz. Şu anda Kars hâlâ Ermeni kontrolünde. Eğer Erivan’a doğru top atışı yapmaya devam ederseniz o zaman Kars’taki Ermeniler “Erivan elden gidiyor!” korkusuyla Kars’ı bırakıp Erivan’ı sa-vunmak için oraya çekileceklerdir.”

Gerçekten de Generalin öngördüğü gibi Ermeni güçlerinin Kars’-tan ayrılmasıyla Karabekir Paşa Kars’ı alır.

Page 5: Iğdır Sevdası MELE ŞEVKET AKTAŞ · 2012. 6. 8. · Iğdır Sevdası 129 erkek ikisi kız yedi çocuk dünyaya gelmişti. İşin garibi onlar bizim hem üvey kardeşimiz hem de

Iğdır Sevdası

131

Geloylu aşiretinden iki şehit1919 yılında Ali Mirze Bey ve Ahmed Şemo kendilerine bağlı

milis güçlerini birleştirmiş, Ermenilerin en güçlü olduğu Taşburun cephe-sinde karşı saldırıya geçmişler.Bu saldırıların birinde Ahmed Şemo’nun kardeşi Mustafa’yla, Adetli köyünden Gelo’nun amcası Mahmut şehit düşerler. İkisi de nişanlıymışlar.

Mustafa, Mıhemed Hesen’in kız kardeşi Nurê’yle nişanlıymış.Yine aynı yıl bu kez Ermeniler Adetli köyüne saldırırlar. Ken-

dilerini daha iyi savunabilmek için köy ahalisi “Kırrê” denilen taşlık ve kayalık bölgeye çekilir. Burada bir mağarada Ahmed Şemo’nun Fatma Hanım’dan ilk çocuğu Gurci dünyaya gelir.

Gurci Hanım hâlâ hayattadır; çorap dokuyor ve inanılmaz bir hafıza gücüyle geçmişi hatırlıyor.

Son bir görüşmemizde Gurci Hanım bana, Ağrı Dağı İsyanı yıl-larında barış görüşmeleri için evlerine gelen İhsan Nuri Paşa, Şeyh Ab-dülkadir ve İbrahim Ağa’nın nasıl konuk edildiklerini detaylı bir şekilde anlatmıştı.

Iğdır’ın Kurtuluşu yıllarında birçok insan hayatını kaybetti. Bun-lardan “Gejo” isimli birinin ölümü yıllarca anlatılıp durdu.

Motanlı aşiretinden Gejo, bir gün Karakoyunlu köyündeki Azeri kirvelerine misafir olmuş. Amacı Ağrı Dağı’na koyunlarına götürecek olan kirvesine refakat etmekmiş.

Ertesi gün birlikte yola çıkmışlar. Geceyi geçirmek için Taşburu-n’da konaklamışlar. O gece Kürt milis kuvvetleri Taşburun’a karşı saldırı-ya geçince, Ermeniler misilleme olarak zavallı Gejo’yu hançer darbeleriy-le feci şekilde öldürmüşler.

Kuçax Köyü KatliamıKuçax köyü Doğubeyazıt’a bağlı fakat Iğdır sınırına yakın bir

köy. Ruslar çekildikten sonra doğan otorite boşluğu yüzünden bölgedeki bütün köyler gibi Kuçax da silahlanıyor. Ermeniler Alikamer köyünde bir Şura ilan ederler. Bunu takip eden günlerde silahlı bir Ermeni grup Kuçax köyünü kuşatır. “Silahlarınızı teslim edin! Biz Ermenistan devletini kurduk. Kork-mayın siz de bu devletin ahalisisiniz!”

Bu çağrı üzerine direnişe hazırlanmış köylüler arasında teslim

Page 6: Iğdır Sevdası MELE ŞEVKET AKTAŞ · 2012. 6. 8. · Iğdır Sevdası 129 erkek ikisi kız yedi çocuk dünyaya gelmişti. İşin garibi onlar bizim hem üvey kardeşimiz hem de

Şevket Aktaş

132

olup olmama konusunda bir tartışma olur. Köyün zenginlerinden bir hacı herkesi teslim olmaya ikna eder. Sadece bir genç yanına kız kardeşini de alarak teslim olmayı reddeder. Üzerine gelen Ermeni güçlerine ateş açar, üç tanesini öldürür.

Ermeniler uzun bir çatışmadan sonra genci yakalar, üzerine gaz yağı döküp tezeklerin içinde yakarlar. Kızgınlığın alamayan Ermeni güç-leri köylüleri toptan kılıçtan geçirirler.

Kaça-Kaç yılları. Taşlıça, Kundo gibi komşu Azeri köyleri ta-mamen boşalmış, İran’a sığınmışlar. Kellehemo, Kervansaray, Germeşof, Kuçe gibi Yezidi köyleri de Ermenilerle işbirliği halindeymiş. Bu civarda-ki tek Müslüman köyü Kuçax imiş. Ahmed Şemo

Ahmed Şemo uzun boylu iri yapılıydı. Okuma yazması yoktu. Fakat her konuda bilgi sahibiydi. Beni asıl şaşırtan onun Türkçe’ye olan hakimiyeti idi. Çok iyi hatırlıyorum 1934-35 yıllarında yeni yeni gazeteler çıkıyordu. Okuma yazması olanlar bu gazeteleri okuyor fakat yorum ya-pamıyorlardı. Rus yönetimi altında doğup büyümüş olan ahali henüz Türk diline tam anlamıyla hakim değildi. Fakat Ahmed Şemo kendisine okunan bu gazeteleri yorumluyor, bilinmeyen kelime ve deyimlere kendinden emin bir şekilde açıklıyordu.

Babasının adı Şemo idi. Şemo dedem konuştuğu zaman bir gözü-nü kısarmış bu yüzden lakabı “Şemo Kor” , yani “Kör Şemo” imiş. Şemo yoksulmuş ama şeytani bir zekaya ve vefalı bir yüreğe sahipmiş. Çocukluk yıllarında zengin ailelerden aşırdığı koyunları keser, etlerini yoksul insan-ların özellikle hamile kadınların evlerinin bacasından atarmış!

Ahmed Şemo’nun hangi yılda doğduğunu bilmiyorum. Bir defa-sında dedemle sohbet ediyorlardı. Dedem, Ahmed Şemo’ya:

“ 93 Osmanlı-Rus muharebesi aklına geliyor mu?”, diye sordu. “Ancak bir rüya gibi hatırlıyorum”, demişti. Halk dilinde “93 Harbi” olarak bilinen 1877-78 Osmanlı-Rus

savaşı sırasında Ahmed Şemo 5-6 yaşında olmalıymış! Bundan hareketle doğum tarihini 1872-73 olarak tahmin edebiliriz. Tabii benim söyledikle-rim tamamen tahmini. Diğer bir bilgide bunu doğrular niteliktedir.

Ahmed Şemo ikinci evliliğini 45 yaşlarında yapmıştı. Bu evli-liğinden olan ilk çocuğu Gurci 1919 doğumludur. Bu tarihten 45 yıl geri gidersek 1874 yılına ulaşırız.

Page 7: Iğdır Sevdası MELE ŞEVKET AKTAŞ · 2012. 6. 8. · Iğdır Sevdası 129 erkek ikisi kız yedi çocuk dünyaya gelmişti. İşin garibi onlar bizim hem üvey kardeşimiz hem de

Iğdır Sevdası

133

Ahmed Şemo yanılmıyorsam 1944’de vefat etti. Rahatsızlığına tam bir teşhis konulmamıştı. Ancak şunu hatırlıyorum. Hayatının son yıl-larında evini ziyaret ettiğimiz zaman sıkça tuvalete giderdi. O her kapıya yönelişinde biz saygıyla ayağa kalkar ona yol açardık. O da bundan rahat-sız oldur,

“Kusura bakmayın rahatsızım. Sık sık tuvalete gitmek ihtiyacın-dayım”, demişti.

Öyle zannediyorum prostat kanserine yakalanmıştı. Durumu ağırlaştığı bir zaman Iğdır’a götürmüşlerdi.

O yıl Mecit (Hun) Erzurum lisesini bitirmiş Iğdır’da yardımcı öğ-retmenlik yapıyormuş. Ahmed Şemo hastalandığı için Iğdır’a bir tanıdığın evine (Melekli köyünden Esat Kuban Bey’in evi) götürmüşler. Mecit bir yer yatağında uyuyormuş. Seyran bütün gece uyanık kalıp babasının ba-şucunda durmuş. Ahmed Şemo sürekli sayıklıyormuş. Kendisinden önce ölen aşiret mensuplarının adını sırayla sesleniyor, “O da öldü, o da öldü!” diyerek kendi kendisine konuşuyormuş. Sabah olunca Ahmed Şemo,

“Bir fayton çağırın, beni köye götürün”, demiş. O zaman tüm aşiret Karakuyu köyünün yukarısındaki kırda ku-

rulan kıl çadırlarda yaylaya gitme hazırlığı içindeymiş. Yüzlerce koyun yeni yavrulamış, ortalık meleme seslerinden geçilmiyormuş. Ahmed Şemo amcam karısı Fatma’ya dönerek,

“Fattê, bir an önce şu koyun sağma işini bitirin birazdan buraya kalabalık toplanacak!”

Fatma yengem, yıllar sonra o an için, “Ne kalabalığı diye kendi kendime meraklandım. Herhalde aşiretin ileri gelenleri bir araya gelecek-ler, diye düşmüştüm” diyecektir.

Büyük kıl çadırın önündeki koyunlar uzaklaşır uzaklaşmaz, Ah-med Şemo,

“Gidin Sıdık Hocayı çağırın!” , demiş.Aslen Doğubeyazıtlı olan Sıdık Hoca derin bir alimdi. Halfeli

köyünde Kerem Bey’in yanında kalıyordu. Birkaç saat sonra Sıdık Hoca Ahmet Şemo amcamın başucuna oturur:

“Hoca, ben ölmek üzereyim. Kuranı oku!” Sıdık Hoca Yasin Süresini bitirmeden Ahmed Şemo vefat eder.

Ahmed Şemo’nun EvliliğiRus yönetimi zamanında aşiretin bir kısmı Tuzluca Kandil’e, bir

kısmı da Erivan yakınlarındaki Elegez (Alagöz) dağlarına yaylaya gider-

Page 8: Iğdır Sevdası MELE ŞEVKET AKTAŞ · 2012. 6. 8. · Iğdır Sevdası 129 erkek ikisi kız yedi çocuk dünyaya gelmişti. İşin garibi onlar bizim hem üvey kardeşimiz hem de

Şevket Aktaş

134

miş.Bekir Yalçın adlı bir kuzenim, çocukluk yıllarında, Ahmed Şemo-

’nun annesi Gulizar Hanım’ın terkisinde atla Erivan’ın şehir merkezinden geçerek Elegez’e gittikleri günü hatırlıyormuş. Köçler (Deve, öküz ve eşek katarı) Erivan yakınlarında ki Qemerli (Kamerli) nahiyesinde konak-ladıktan sonra yaylaya doğru yolculuklarına devam ederlermiş.

Bugünkü Iğdır Devlet Üretme Çiftliği’nin yeri o zamanlar Buru-kan aşiretine aitmiş. Kış aylarında buradaki köylerine çekilirlermiş.

Burukan aşireti Erivan’a yakın Axmaxan yaylasına gidermiş. İşte böyle bir zamanda Ahmed Şemo ilk hanımı Zeyno Hanım’la tanışmış.

Zeyno (Zeynep) Hanım çok saf ve iyilik dolu bir kadındı. Eski Van Milletvekili Kinyas Kartal’la amca çocuklarıydı.

Zeyno’un erkek çocuğu olmayınca Ahmed Şemo, Ali Mirze Be-y’in kızı Fatma Hanım’la evlendi.

Temıre GulêAhmed Şemo en çok Temıre Gulê’ye (Güney) güvenirmiş.

Önemli kararlarını almadan önce mutlaka onun görüşünü alırmış. Bir gün Ahmed Şemo altınlarını Temıre Gulê’ye emanet etmiş.

Aradan zaman geçmiş, sıkıntılı durum ortadan kalkınca Ahmed Şemo altınları geri getirmesi için, Temıre Gulê’nin kardeşi Hacı Medet’i bu işle görevlendirmiş.

“Arap atı nalla, xurç’u (heybe) da yanına al, git Temıre Gulê’den benim emanet altınları getir!”demiş.

Hacı Medet söyleneni yapıp Temıre Gulê’nin evine varmış, ha-nımı Berfo’nun getirdiği altınları heybesine doldurup vakit kaybetmeden geri dönmüş.

Hacı Medet, Ahmed Şemo’nun evine geri geldiği zaman Arap atı, ter kan içindeymiş. Çok sevdiği Arap atının bu şekilde hırpalanmasına gönlü el vermeyen Ahmed Şemo, Hacı Medet’e çıkışıp, “Bu atın hali ne? Biraz yavaş sürseydin hayvanı!” demiş.

Hacı Medet sakin bir şekilde, “Suç ne benim ne de atın, suç iki heybe dolusu altınların...” diye

cevaplamış.

Hacı Haşem (Haşim) Geloylu aşiretinin ileri gelen ve saygın bir ismi olan Hacı Haşem (Çakmaz), Karakuyu köyünde otururdu. Gençlik yıllarında Ahmed Şemo-

Page 9: Iğdır Sevdası MELE ŞEVKET AKTAŞ · 2012. 6. 8. · Iğdır Sevdası 129 erkek ikisi kız yedi çocuk dünyaya gelmişti. İşin garibi onlar bizim hem üvey kardeşimiz hem de

Iğdır Sevdası

135

’nun yanından ayrılmayan ve ona her konuda destek olan Hacı Haşem, cesur ve yetenekli bir insandı.

Hacı Haşem, Mecit Bey’i de çok severdi. Bu konuyla ilgili olarak bana anlatılan bir olayı hiç unutmam.

1950’li yıllarda kardeşim Abdurrahman Mecit Bey’in aldığı trak-töre şoförlük yapıyordu. O yıllar Alay, süvari birlikleri için çok sayıda at besliyor gerekli olan otu de Mecit Bey gibi kimselerden alıyordu.

Abdurrahman pres makinesiyle bağ yaparken bir kıvılcım sıçrar ve kocaman ot yığını (lot) ateş alır. Bir servet yanıp gözleri önünde yanıp kül olur. Mecit Bey bu olaya çok üzülür.Borçlarını ödeyemeyecek durum-dadır.

Kardeşimle Mecit Bey belediye bahçesinde üzgün bir şekilde otururlarken, Hacı Haşem onlara yakın gelir. Cebinden çıkardığı bir deste parayı masanın üzerine kor. Mecit Bey kabul etmek istemeyince,

“Oğlum ben senin amcanım. Bu paraya bugün senin ihtiyacın var!”.

Hacı Haşem, ayrılmadan önce,“Sakın bu parayı geri ödemeye kalkışma!”, demiş.Mecit Bey’in, parayı almaya eli varmaz. Sıkılgan ve mahcup bir

ifadeyle Hacı Haşem’e bakar. Hacı Haşem, geri döner, güler yüzlü bir ifadeyle:“Eğer karşılığında mutlaka bir şeyler yapmak istiyorsan, ilkba-

harda Montofon boğaların birisini bana verirsin, tamam mı!”Bu şekilde anlaşma sağlanınca Mecit Bey’in yüzü güler.

Karakuyu köyünün en sözü geçen ve en saygın insanı olan ve her-kes tarafından sevilen Hacı Haşem trajik bir ölümle aramızdan ayrıldı.

Bir gün Hacı Haşem’in Yasin isimli bir akrabası evli bir kadını kaçırınca, kızgın koca bu kaçırma olayını intikamını almak için aşiretin ileri gelenlerinden birini öldürmeye karar verir. Karakuyu köylüleri her sabah at arabasıyla(daşka) kasaba merke-zine gelir, alış verişlerini görür ve akşamleyin yine aynı arabayla köye dönerlerdi.

Yine böyle bir saba, içinde Hacı Haşem’in de oluğu bu at arabası Iğdır’a doğru yola çıkmış.

Karakuyu’yu Iğdır’a bağlayan yol, intikam yeminli kızgın koca-nın evine yakın bir yerden geçiyormuş.

Araba uzaktan göründüğü zaman, kızgın koca elinde silahıyla

Page 10: Iğdır Sevdası MELE ŞEVKET AKTAŞ · 2012. 6. 8. · Iğdır Sevdası 129 erkek ikisi kız yedi çocuk dünyaya gelmişti. İşin garibi onlar bizim hem üvey kardeşimiz hem de

Şevket Aktaş

136

arabanın önünü çıkmış ve tek laf etmeden kalabalığa ateş etmiş. Kurşun-lardan birisi Hacı Haşem’e i isabet etmişti. Ağır yaralanan Hacı Haşem hastanede ruhunu teslim etmiş.

Katil koca olaydan hemen sonra suç ortaklarıyla beraber, Ağrı Dağı’nın yamaçlarına, Kırrê’ye doğru kaçmış. Sevilen ve sayılan bir lider olan Hacı Haşem’in ölüm haberini alan çobanlar, bu iki kaçağı kıstırıp yakalamışlar. İple sıkıca bağlayıp adalete teslim etmişler.

Bir aşiret çatışmasıGêloi - Kızılbaşoğlu aşiret çatışmasının kökleri Rus yönetimi

yıllarına kadar uzanır. Kızılbaşoğlu aşireti hem İran hem Türkiye sınır-ları içinde yerleşik geniş bir Kürt aşiretidir. Geloylular da Ağrı Dağı’nın Korhan, Atıcı , Çetindere, Kolukent ve Adetli civarını kendilerine yurt edinmişler.

O zamanlar atlarıyla ünlü Mıhê Kazak isminde bir dedemiz varmış. Onun oğullarından birisinin adı Habip imiş. Kürtçe ona “Hepo” derlermiş. Korhan Köyünde oturan Mıhê Kazak dedemin komşularından birisi Kızılbaşoğlu aşiretindenmiş. Bir gün Hepo bu komşunun oğlunu kendisiyle beraber Iğdır’a Melekli Köyüne gitmeye ikna etmiş. Birlikte Iğdır’a doğru giderlerken, bilinmeyen bir nedenden dolayı Hepo bu genci öldürür, cesedinin de bir taşın altına saklar. Hepo birkaç gün Iğdır’da kal-dıktan sonra geri döner.

Çocuğun babası oğlunun nerede olduğunu sorduğunda, Hepo:“Vallahi bilmiyorum. Benim Iğdır’da işlerim vardı. O benden

önce döndü!”, diye cevaplamış. Çaresiz baba oğlunun yolunu her gün gözler olmuş. İlkbaharda tesadüf sonucu oğlunun cesedi bulunur. Cinayeti

Hepo’nun işlediği anlaşılınca, kızgın baba Geloylu aşiretinin köyünü terk edip kendi aşiretinin arasına döner.

Bu şekilde başlayan düşmanlık, bir zaman hırsızlık, kavga , teh-dit şeklinde devam etmiş. Sonra karşılıklı adam öldürmelerle iş vahim bir durum almış.

1928 yılında bir çatışmada içlerinde babam Abdullah’ın da oldu-ğu 3-4 kişi öldürüldü, 2000-3000 koyunumuz gasp edildi.

O yıllar Ağrı İsyanını en hareketli dönemi. Bir yıl sonra yani 1929’da bu kez 400 kişilik silahlı bir grup, Geloylu obasını ablukaya aldı. İki yaşındayım. Sonradan anlatılanlara göre o gün bizim aşiret için ölüm kalım günüymüş.

Page 11: Iğdır Sevdası MELE ŞEVKET AKTAŞ · 2012. 6. 8. · Iğdır Sevdası 129 erkek ikisi kız yedi çocuk dünyaya gelmişti. İşin garibi onlar bizim hem üvey kardeşimiz hem de

Iğdır Sevdası

137

Sabahleyin başlayan saldırı tüm şiddetiyle saatlerce devam etmiş. Bizimkiler nihayet bu kalabalık saldırıyı öğlene doğru püskürtebilmişler.

Bir yıl sonra köylerimiz ve oba yerimiz yasak bölge ilan edilince aşiretimiz Karakuyu köyüne gitmiş.

Bugün, Kızılbaşoğlu aşiretiyle çok iyi dostane ilişkiler içindeyiz. Allah’a şükürler olsun ki bu anlamsız düşmanlık da çok zaman önce unu-tulup gitti. Ağrı Dağı İsyanı yılları Bölgedeki hoşnutsuzluk ve isyan belirtileri 1925 yılında başlar. Şeyh Sait isyanını izleyen günlerde “Ağa ve Beyleri Sürgün Yasası” çıka-rılır. Kerem Bey ve diğerleri Samsun ve Bursa taraflarına sürgüne gönde-rilir.

Iğdır ve Doğubeyazıt tarafındaki birçok ağa ve lider ya Ağrı Da-ğı’na sığınmış ya da sınırı geçerek İran’a kaçmışlardır.

Ahmed Şemo’nun ismi sürgün listesinde yokmuş. Bunun nedeni o zamanlar Aralık’ta Nahiye Müdürü olarak Meşhedi Bilal isminde bir yö-netici varmış. Ahmed Şemo’yu çok seven Meşhedi Bilal, onun hakkında “temiz, sağduyulu” şeklinde raporlar düzenlemiş. Zaten o aralar bölgeyi kolaçan eden sivil giyimli hükümet görevlileri de buna benzer raporlar tanzim etmişler. Rivayete göre sivil giyimli bir Yüzbaşı kendisini Ahmed Şemo’nun evine şüphe uyandırmayacak şekilde davet ettirmiş, geceyi ora-da geçirerek hazırladığı raporla ilgili gözlemlerde bulunmuş!

Ali Mirze BeySınırı geçerek sürgünden kurtulmayı başaranlardan biri de Ali

Mirze Bey’dir. Uzun boylu, dar omuzlu, ince yapılıydı. Gıskan aşiretinin lideri

Ali Mirze Bey aynı zamanda Ahmed Şemo’nun kayınpederidir. Bu bölgedeki Kürtler arasında yönetici özellikleri ve cesareti ile

ön plana çıkan Ali Mirze Bey, Rus yönetimi sırasında ‘Glavalık’ yani Na-hiye müdürlüğü görevini de üstlenmiş, Milli Mücadele yıllarında Iğdır’ı kurtaran aşiret milislerinin Taşburun cephesi komutanıdır.

Ali Mirze Bey, sürgün kararından kaçmak kendisine bağlı aşiret güçleriyle İran’a geçer, mensubu olduğu Sakanlı aşiretine sığınır. 2-3 yıl orada geçici olarak iskân edilir.

Af çıkınca aşiretinin başında Türkiye’ye gelmek için yola koyu-lur.

Page 12: Iğdır Sevdası MELE ŞEVKET AKTAŞ · 2012. 6. 8. · Iğdır Sevdası 129 erkek ikisi kız yedi çocuk dünyaya gelmişti. İşin garibi onlar bizim hem üvey kardeşimiz hem de

Şevket Aktaş

138

Bugün Iğdır Devlet Üretme Çiftliğinin tam karşısındaki “Kuç Pıncarlı” adında bir köy vardır. Geceyi geçirmek için aşiret orada konak-lar.

Aynı gün bir aile faciası yaşanır. Ali Mirze Bey’in küçük oğlu Eset (Esat) bir kaza kurşunu ile ağabeyi İbrahim’i vurur.

Bu kazayla ilgili çeşitli yorumlar anlatıldı. Bana anlatılanlara göre önce iki kardeş arasında söz kavgası olur. Eset Bey evden silahını alıp küsüp gitmek ister. İbrahim Bey ona silahı götürmemesini söyler. Esed Bey kendisine sinirli bir şekilde yaklaşan kardeşinden ürker. Panik duygusuyla, “Yaklaşma, yaklaşma” der. O anda patlayan silah İbrahim Bey’i yere yıkar.

Ali Mirze Bey’in en büyük oğlu İbrahim Bey, cesur ve liderlik özelliklerine vasıf birisi imiş. Aile ve aşiret onuruna son derece düşkün-müş.

Bir gün kardeşi İsa Bey (Hacı İsaYiğit) Iğdır’da birisine Askerlik Şubesi nezdinde kefil olur. Adam sözünde durmayınca Şube Komutanı İsa Bey’i bir odada gözaltına alır.

Olay İbrahim Bey’e iletilir. İbrahim Bey, sinirli bir şekilde asker-lik şubesi binasına gider, kardeşi İsa’nın kapatıldığı odanın kapısına bir tekme vurarak açar, kardeşini dışarı çıkarır. Kardeşine sitem eder:

“Yaptıklarından utanmıyor musun? El alem diyecek Ali Mirze Bey’in oğlu hileli işler yapıyor!”

Karşısına çıkan şube komutanı İsa Bey’in, yörenin bu tanınmış lideri İbrahim Bey’in kardeşi olduğunu anlayınca, hata yaptığını anlar, özür diler.

Yıl 1928. Ali Mirze Bey ve Kürt ileri gelenleri sürgünden geri dönerler. O yıllar aynı zamanda Ağrı Dağı İsyanın en yoğun olduğu dö-nemlerdir

. İlk başlarda sürgünden kaçan ağaların ve diğer kanun kaçakla-rının toplandığı bir yer olan Ağrı Dağı’nda zamanla planlı bir ayaklanma başlar. İsyanın liderleri D.Beyazıt’tın Örtülü köyünden Şeyh Abdulkadir, İbrahim Tello (Bıro Heseki Telli) ve Bitlisli İhsan Nuri Paşa’lardır. İbra-him Tello isyanın sona erdirilmesinden yanadır. Fakat Şeyh Abdülkadir “Bağımsız bir Kürdistan” istemektedir.

Salih Paşa komutasındaki askeri birlikleri 1930 yılı başlarında bölgeyi tamamen ablukaya alırlar.

Page 13: Iğdır Sevdası MELE ŞEVKET AKTAŞ · 2012. 6. 8. · Iğdır Sevdası 129 erkek ikisi kız yedi çocuk dünyaya gelmişti. İşin garibi onlar bizim hem üvey kardeşimiz hem de

Iğdır Sevdası

139

Salih Paşa karargahını o zaman vilayet olan Doğu Beyazıt’ta kurmuştur. Bütün aşiret liderlerine haber gönderir. Ağrı Dağı bölgesinden uzaklaşmalarını, yakında başlayacak olan genel taarruzdan zarar görme-melerini ister.

Kızılbaşoğlu kavgasıyla yorgun düşmüş olan Ahmed Şemo aşi-retini alarak bölgeyi terk eder, Tuzluca tarafındaki Sinek yaylasına gider. Kayınpederi Ali Mirze Bey kendisini ilk anda izlemek istemez. Ahmed Şemo kayınbiraderi İsa Bey’e:

“Evini topla, benimle Sinek yaylasına gel!.Buralar da çok kan dökülecek!”, der.

İsa Bey, Geloylu grubuna katılarak Sinek yaylasına gider. Çok geçmeden durumun ciddiyetini anlayan Ali Mirze Bey de evlerini develere yükleyerek Sinek yaylasına doğru yola çıkar.

O sırada Ağrı Dağı’na genel taarruz bütün şiddetiyle başlamıştır.

Numan (Noman) EfendiNuman Efendi D.Beyazıtlı Hoca Yusuf’un oğludur. Birinci Dünya Savaşı’nın başlarında Rus kuvvetleri Osmanlı sınır

vilayeti olan Doğu Beyazıt’ı işgal ederler. 1917’de Rus İhtilali olunca Rus ordusu kendi kendini terhis eder,

bölgeden çekilir. İşte bu geri çekilme sırasında Rus ordusu Doğubeyazıtlı tahsil görmüş, eğitimli üç genci Sibirya’ya sürgüne gönderilmek üzere yanlarında alı koyarlar. Bunlardan biri de Numan Bey’dir.

Numan Bey Sibirya’da sürgünde birkaç yıl kalır, serbest bırakı-lınca da İran üzerinden Irak’a oradan da Suriye’ye geçer. Bölgenin tanın-mış bir beyi olan, Milli İbrahim Paşa’nın yanında misafir olur. Kendisine yapılan “bizimle kal!” teklifini geri çevirir.

“Akrabalarım var. Ben onlarsız yapamam”, diyerek Bayazıt’a geri döner.

Bayazıt valisi Numan Efendi’ye Eleşkirt ilçesinin kaymakamlığı-nı önerir. Kabul etmez. Mensubu olduğu Geloylu aşiretinin yoğun olarak yaşadığı Iğdır kaymakamlığını ister. Bu şekilde geçici kaymakam statüsü-ne Iğdır’a atanır.

Iğdır’a geldiği zaman Kerem (Güneş) Bey’in yanına gider, ken-disi tanıtır.

Kerem Bey Ahmed Şemo’ya haber göndertir: “Burada aşiretinizden Numan Bey isminde bir kaymakam sizinle

tanışmak istiyor!”

Page 14: Iğdır Sevdası MELE ŞEVKET AKTAŞ · 2012. 6. 8. · Iğdır Sevdası 129 erkek ikisi kız yedi çocuk dünyaya gelmişti. İşin garibi onlar bizim hem üvey kardeşimiz hem de

Şevket Aktaş

140

Bu şekilde başlayan tanışma iyi bir dostluğa dönüşür. Bir yıl sonra asıl Kaymakam gelince Numan Bey, Tapu müdürü olarak görevine devam eder.

Numan Bey’in yeni kaymakamla arası çok iyiymiş.Bir gün kaymakamın olmadığı bir anda onun odasına girer ve

gözü tesadüfen masanın üzerindeki bir isim listesine ilişir. Bu sürgüne gönderilecek Kürt Ağa ve Beylerinin listesidir. Tüm şaşkınlığına kendi ismi de listenin içindedir!

Numan Bey hızla oradan uzaklaşır, akrabalarına durumu iletir. O gece bir dostunun evinde bir araya gelip durum değerlendir-

mesi yapıyorlar. Numan Efendi isyan hazırlıklarının yapıldığı Ağrı Da-ğı’na kaçıp saklanmak arzusundadır. Akrabaları ona gitmemesi yönünde telkinde bulunurlar. Ağrı Dağındaki yaşamın ona göre olmadığını, oradaki isyancıların günlerce yıkanmadan, yatmadan ve aç-susuz kaldıklarını, söyleyerek onu ikna etmeye çalışıyorlar.

Evin etrafı o sırada polisler tarafından sarılır. Numan Bey tutuk-lanıp Bursa’ya sürgüne gönderilir. 2-3 yıl Bursa’da kalır.

Af çıkınca tekrar çok sevdiği fakat kendisine hep sorun yaratan Iğdır’a gelir. Bu kez de dava vekili olarak görev yapar. O yıllar Hukuk Fa-kültesi mezunu avukat olmadığı için, tahsilli kimseler Dava Vekili olarak avukat gibi çalışabiliyorlardı.

Bir gün yazıhanesine birisi gelir. Davacı olduğu kimse o zaman-lar Iğdır’ın kabadayılarından İshak Bey imiş.

İshak Bey, bugünkü Ermenistan devleti sınırları içinde kalan ve o zamanlar bir Azeri köyü olan Çobankere’de doğumludur. 1920’den sonra Iğdır’a gelip yerleşmiştir.

İshak Bey, Numan Bey’in bürosuna gelir ve bu davayı almaması için tehdit eder. Numan Bey bu pervasızlığa boyun eğmez,

“Ben dava vekiliyim, kim para veriyorsa onun çalışırım. İstersen senin içinde yapabilirim!”

İshak Bey bu cevaptan pek hoşnut kalmaz. Ayrılırken,“Peki, öyle olsun! Görüşürüz!”, demiş.

İshak Bey’in yaptığı tehdidi ciddiye alan Numan Efendi, Kerem Bey ve Ahmed Şemo amcamı gelişmelerden haberdar eder.

O sıra kasabada başka bir çirkin olay daha vuku bulur. Kasabanın

Page 15: Iğdır Sevdası MELE ŞEVKET AKTAŞ · 2012. 6. 8. · Iğdır Sevdası 129 erkek ikisi kız yedi çocuk dünyaya gelmişti. İşin garibi onlar bizim hem üvey kardeşimiz hem de

Iğdır Sevdası

141

ileri gelen tüccarlarından Aziz Gökbakan, kendisine ait ayakkabı dükkanı-na gelen bir subay hanımına sözle sarkıntılık eder. Bu terbiyesizliğe kızan kadın, kocasına durumu anlatır. Aziz Gökbakan’ın bu hareketine karşılık bir ceza görmesi kaçınılmaz görünmektedir.

Aradan bir zaman geçer. Bir gün Aziz Gökbakan Numan Efendi-’yi evine akşam yemeğine davet eder. Geç saatlere kadar oturulur, sohbet edilir. Numan Efendi izin isteyip ayrılacağı sırada Aziz Gökbakan misafi-rine nezaketten eşlik etmek amacıyla yola çıkar, bir müddet kol kola yü-rürler. O sırada subayın emriyle 2-3 tane silahlı er evin yakınında pusuya yatmış Aziz Gökbakan’ı beklemektedirler.

Karanlıkta açılan ateş istenmeyerek de olsa Numan Efendi’ye isabet eder. Numan Efendi olay yerinde ölür.

Numan Efendi’nin ölüm haberi şok etkisi yaratır. Kabadayı İshak Bey’in birkaç gün önce yapmış olduğu ölüm tehdidi hatıralardadır. Birden ahali bu ölüm olayını İshak Bey’e mal eder. Halbuki o dilinin belasına düşmüştür.

Bu olayın konuşulduğu bir gün Kerem Bey’in huzuruna Numan Efendi’nin dul hanımı çıkar. Kalabalığın bakışları altında, eşarbını Kerem Bey’in kafasına sarar:

“Kocamın intikamı alınmayıncaya kadar benim gözümde siz bir kadınsınız!”, der.

Kerem Bey üzerine bırakılan işin ciddiyetinin farkındadır. Suç-lama ağırdır. Orada toplanmış olan dostlarıyla İshak Bey’in öldürülmesi kararını alır. Tam o sırada Ahmed Şemo içeri girer. Kerem Bey,

“Ahmet Ağa böyle bir karar aldık, sen ne dersin?”, diye sorar.O da bu fikri beğenir,“Hay hay derim!”, diyerek cevaplar.

Bu kararı takiben biri Orgof köyünden iki kişi, İshak Bey’i öldür-mek için görevlendirilir. Kiralık katillere para ve silah temin edilir.

İshak Bey kayınpederini ziyaret amacıyla Ağrı’ya gider. Kiralık katillerden biri atları şehrin hemen girişinde bir yerde tutar. Diğeri de İshak Bey’i takibe koyulur. İshak Bey, evin kapısını açıp içeri girerken, katil arkadan yaklaşır, tabancasını İshak Bey’in sırtına ve kafasına boşaltır. Katil, olayın şokuyla elindeki tabancayı saklamayı düşünemeden sokakta koşmaya başlar.Devriye gezen jandarmalar katili hemen yakalar.

Kiralık katil her şeyi itiraf eder. Kerem Bey’le Ahmed Şemo silah

Page 16: Iğdır Sevdası MELE ŞEVKET AKTAŞ · 2012. 6. 8. · Iğdır Sevdası 129 erkek ikisi kız yedi çocuk dünyaya gelmişti. İşin garibi onlar bizim hem üvey kardeşimiz hem de

Şevket Aktaş

142

ve para temin etmişlerdir. Kerem Bey ve Ahmed Şemo tutuklanıp Erzurum cezaevine gön-

derilirler. Ahmed Şemo önce direnir, olaydan haberi olmadığını söyler.

Savcı,“Nasıl olur? Elimizdeki istihbarata göre öldürmek kararının alın-

dığı gün siz de, ‘Hay hay!’ demişsiniz.”Ahmed Şemo:“Madem öyle yine de hay hay!”, diyerek kararlılığını tekrarla-

mış.

Bu iki Kürt liderini cezaevinden kurtarmak için birçok girişimler yapılır. Nihayet rahmetli Hacı İsa, hakimle özel bir dostluk kurmayı başa-rır, serbest bıraktırır.

Binbaşı Hüsnü Bey Hüsnü Bey Ordudan Binbaşı rütbesiyle emekli olmuş, Milli İs-

tihbarat Teşkilatının bölge sorumlusu olarak atanmıştı. Ağrı’nın Poxana köyünden Terekeme kökenli Kerim Bey’in oğludur.

O yıllar casusluk olayları sıkça cereyan ederdi. Bölgede kontrol kuran Hüsnü Bey kendi adamlarını Rusya’ya karşı casusluğa gönderir, göz açtırmazdı.

Bir olay Hüsnü Bey’in ne kadar şakaya gelmez bir insan olduğu-nu herkese kanıtlamıştı.

Naci Bey’in devletle ve bürokrasiyle arası çok iyiydi. Bu durum Hüsnü Bey’le aralarında bir rekabet ve kıskançlığa neden olmuştu.

Bir gün Hüsnü bey Iğdır’ın çamurlu yollarında yürürken karşı taraftan Naci Bey’in atla üzerine doğru geldiğini görür. Hem çamurdan hem de attan sakınmak için Hüsnü Bey kendisini dükkan önlerine atar, ko-runmaya çalışır. Naci Bey, elindeki kamçısını sinirli bir şekilde ata vurarak şaklatır, güya atına söylermiş gibi yapıp:

“Keftar (Pis yaşlı)! Ben ediyorum etmiyorum seni usule getire-miyorum!”, der.

Bu sözler gerçekte Hüsnü Bey’in şahsına yapılmıştır. Hüsnü Bey bu davranışı cezasız bırakmaya niyetli değildir. Ken-

disine bağlı dostlarının yardımıyla, bir gün içkiye zaafı olan Naci Bey iyice sarhoş edilir. Bir faytona konup, Rusya sınırı üzerindeki Markara köprüsüne yakın bir mevkie getirilir. Kendisi için hazırlanan senaryodan

Page 17: Iğdır Sevdası MELE ŞEVKET AKTAŞ · 2012. 6. 8. · Iğdır Sevdası 129 erkek ikisi kız yedi çocuk dünyaya gelmişti. İşin garibi onlar bizim hem üvey kardeşimiz hem de

Iğdır Sevdası

143

habersiz olan Naci Bey sendeleyerek yürümektedir. Koluna giren sözde dostları,

“Karşıda görünen ışıklı yer evinizin olduğu yer, müsaadenle biz ayrılıyoruz”, demişler.

Yavaş adımlarla Markara köprüsüne yaklaşan Naci Bey’i güven-lik kuvvetleri kıskıvrak yakalar. Kendisine yapılan suçlama casusluktur! Bu suçun cezası ise ölümdür. 5-6 ay Iğdır’da gözaltında tutulan Naci Bey, Erzurum cezaevine gönderildi. Araya giren dostları sayesinde ölüm ceza-sından kurtuldu.

.“Mecit Hun şeytana taş çıkartır”

Mecit Bey’in bir toplantıda anlattığı olay onun ne kadar ince ma-nevralarla kendisine kurulan tuzakları boşa çıkarttığını anlatır:

“1950’li yılların başıydı. Bir gün karşıma köylü giyimli, Kürtçe’-yi düzgün konuşan birisi çıktı. Günlerden beridir beni arıyormuş.

“Mecit Bey, ben Ağrı’dan Kör Hüseyin Paşa’nın oğlu HalisÖztürk’ünakrabasıyım.Başımdanbir cinayetolayıgeçti. İkihizmetçiyiöldürüpdağaçıktım.Etraftansordumsoruşturdum,‘Iğdır’daMecitHundenenbirisivar,hakimvesavcıyladostluğuiyidir.Sanaancakoyardımedebilir’,diyenasihataldım.Buyüzdençıkıpsizegeldim.

Adamın konuşmasından, hal ve hareketlerinden yalan konuştuğu-nu anlamıştım. Peki kim di bu adam? Niçin Iğdır’a gelmişti? Bana niçin yakınlaşmaya çalışıyordu? Bu sorular bütün gün kafamdaydı. Kendi ken-dime olayın sırrını çözmeye çalışırken, aldığım bir duyum işin ciddiyetini ortaya koymuştu.

Bu zavallı(!) Kürt köylüsü MİT’nın Ankara’dan gönderdiği Binbaşı rütbeli bir elemanıydı. Hüsnü Bingöl’ün yanında kalıyordu. O zamanlar bölgede gelişen Kürtçülük ve buna benzer yasadışı hareketleri yakından izlemek için böyle bir yöntemi seçmişti.

Kurunun yanında yaşında yandığı böyle bir dönemde bu adamı yanımdan uzaklaştırmanın bir yolunu mutlaka bulmalıydım. O yıllar Hüs-nü Bingöl MİT şefi olarak görevinin başındaydı. Arka planda duruyor, olup bitenleri uzaktan izliyordu.

Bana kurulan muhtemel bir tuzaktan kurtulmak için bir çıkış yolu aramaya başladım. Hem bu adamdan kurtulacaktım hem de Hüsnü Bey’e bana oynanan oyunu yutmadığım mesajını gönderecektim.

Akrabam Esko’yu yanıma çağırdım.

Page 18: Iğdır Sevdası MELE ŞEVKET AKTAŞ · 2012. 6. 8. · Iğdır Sevdası 129 erkek ikisi kız yedi çocuk dünyaya gelmişti. İşin garibi onlar bizim hem üvey kardeşimiz hem de

Şevket Aktaş

144

“Esko!, dedim, bu akşam belediye bahçesindeki kahvede birisiyle oturuyor olacağım. Senden ricam masaya gel, güya bana vermiş olduğun borç parayı geri iste. Bana kız ve gerekirse küfür et!”

Akşama doğru bu adamla kahvede oturmuş konuşuyorduk. Esko yakınımıza geldi. Ben mahsustan:“Esko efendi buyur çayımızı iç!”, dedim.“Hayır senin çayını içmem! Önce bana olan 200 lira borcunu ver!” “Param yok! Olsa vereceğim.”“Utanmaz adam! Yalan konuşuyorsun!”Benle Esko para üzerine kavga (!) ederken adam kendi cebinden

200 lira çıkartıp Esko’ya uzattı.“Al şu parayı kes sesini!”Esko o zaman için büyük bir para olan 200 lirayı cebine koyup

gözden kayboldu. Ben de bu adamla bir müddet daha sohbet edip evin yolunu tuttum. Her şeyden öylesine şüpheleniyor olmuştum ki her de-fasında bu adamdan ayrılır ayrılmaz ilk işim ceketimin ceplerini kontrol edip aleyhime olabilecek kağıt falanın farkında olmadan cebime konup konmadığından emin olmaktı.

Bu kovalamaca bir zaman daha devam etti. Bir gün bu kanun ka-çağı (!) adam tekrar karşıma çıktı:

“Mecit Bey artık yola çıkıyorum. Size vermiş olduğum 200 lira borcumu geri verin.”

“Ben de size verecek para yok. Üstelik o adama parayı kendi is-teğinizle verdiniz.”

“Ama ben vermeseydim kavga edecektiniz!”“Olsun! Benle o adam arasında olan bir sorundu. Size ne!”Amacıma ulaşmıştım. Adam köşeye sıkışmıştı. Eğer gerçekten

kanun kaçağıysa yargıya ve polise gitmeyecekti. Yoksa da parayı almak için yasal yollara başvuracaktı.

Çok geçmeden Hüsnü Bey müdahale etmek zorunda kaldı. Beni huzuruna çağırttı. Hüsnü bey oynadığı oyunun ortaya çıkmasını tatlı bir tebessümle karşıladı:

“Mecit, dostumuzun parasını geri ver!”“Hüsnü Bey, bende para falan yok!”Bir daha karşıma buna benzer olaylar çıkarmaması için Hüsnü

Bey’e hemen boyun eğmedim. O da hayranlığını gizlemeyerek:“Sen kaç gün şeytandan evvel dünyaya geldin! Bu beyefendinin

Page 19: Iğdır Sevdası MELE ŞEVKET AKTAŞ · 2012. 6. 8. · Iğdır Sevdası 129 erkek ikisi kız yedi çocuk dünyaya gelmişti. İşin garibi onlar bizim hem üvey kardeşimiz hem de

Iğdır Sevdası

145

MİT’te subay olduğunu nasıl anladın?”Bu sözler aynı zamanda bana oynanan oyunu itirafı anlamınday-

dı. Bu kadarı da beni mutlu etmişti. Adamın 200 lirasını verdim. O da sa-mimi bir şekilde benden özür diledi. Oradan gönül rahatlığıyla ayrıldım.”

Kardeşim Abdurrahman Abdurrahman, Ahmed Şemo’nun kızı Gulizar’la 1946 yılında

nişanlandı. O sırada Mecit Hun, ortaokulda yedek öğretmen olarak görev yapıyordu.

Abdurrahman askerlik sırasında şoförlük mesleğini öğrendiği için Mecit Hun, 1953 yılında bir traktör alınca, Abdurrahman’ı kendisine şoför olarak aldı. Bu aynı zamanda Iğdır’a gelen ilk traktörlerden birisiydi.

Abdurrahman, Adetli köyüne gidip orada Mecit Hun’a ait arazi-nin ıslah edilmesi ve ekin işleriyle uğraştı. Bir ara Mecit Hun, Abdurrah-man’ı Ankara’ya götürüp iki haftalık bir kurs sonucunda traktör şoförlüğü belgesi almasını sağlamıştı.

1949 yılında askere gitmeye hazırlanıyordum. Mecit Hun’la kah-venin önünde oturmuş çay içiyorduk. Mecit Hun, ev adresini yazıp bana uzattı: “Bir sıkıntın olursa bu adrese yaz!” dedi. Ben askere gittiği zaman (1949) Mecit Hun Zirai Donatımda satış müdürü olarak görev yapıyordu

1951 yılında terhis olunca Iğdır’a dönmek için Ağrı’da konakla-mak zorunda kalmıştım. Kahvehanenin önünde oturduğum bir sıra, yoldan ilginç bir aracın geçtiğini gördüm. Ne cipe ne de kamyona benziyordu. Ahaliye sorduğum zaman, bana, “Bu bir traktördür. Onunla yer sürüyor-lar” dediler. Traktörle ilk tanışmam böyle olmuştu.

Iğdır’a döndükten iki yıl sonra, 1953 yılında Mecit Hun da buna benzer bir traktör alıp Abdurrahman’ı şoför yaptı. Kendisi de Zirai Dona-tımdan ayrılmış, gazete çıkarıyordu.

YaylacılıkYaylacılık, aşiret yaşamının ayrılmaz bir parçasıdır. Kuzuların

doğma mevsimi olan Mart ayından itibaren, önce kırlarda çadırlar açılır. Mayıs ayında, sıcakların bastırmasıyla “köç” halinde yaylaya gidilir. Es-kiden taşıma işi öküz, deve ve eşek sırtında yapılırdı ve günlerce sürerdi. Ama şimdilerde kamyon ve traktörle istenen uzaklığına bir günde ulaşmak mümkün.

Yayla yeri ya bir aşirete, şahsa veya devlete ait olabilir. Genellikle yayla yeri başka şahıslardan bir yaz dönemi için kiralanır.

Page 20: Iğdır Sevdası MELE ŞEVKET AKTAŞ · 2012. 6. 8. · Iğdır Sevdası 129 erkek ikisi kız yedi çocuk dünyaya gelmişti. İşin garibi onlar bizim hem üvey kardeşimiz hem de

Şevket Aktaş

146

Önceleri her aşiretin bir yayla yeri vardı ama artık aşiretler aynı yayla yerinde karışık olarak çadırlarını açmaktadırlar.

Her zoma’nın (oba) bir lideri vardır. Bir anlaşmazlık durumunda bu liderler duruma müdahale eder, tarafları barıştırırlar. Öldürme ve silahla adam yaralama durumunda söz sahibi devlettir. Bununla beraber iki aile veya aşiret arasında bir barış toplantısı yapılır, kan bedeli ödenir. Eskiden kan bedeli duruma göre 60-100 koyun arasında değişirdi. Bugünlerde 5-6 milyar kadar bir para bedelini ödemek gerekir.

Yayla yerinde her ev mümkün olduğu kadar yağ ve peynir birik-tirmeye çalışır. Eskiden meşk denilen keçi derisinden yapılma bir yayık kullanılarak yağ üretilirdi. Son yıllarda yayla yerine kurulan özel mandıra ve şirketler, köylüden sütleri satın alıp, yağ ve peynir üretimini kendileri yaparlar.

Iğdır’ı çevreleyen yaylar sırasıyla, Zor - Kerem Bey’in yayla yeri-, Güngörmez, Güllük yaylaları; Ağrı Dağı (Glidağ) civarında, Küp gölü, Hoca Yurdu, Korhan ve Çetinkaya yaylaları; Tuzluca tarafında Kan-dil –Ali Mirze Bey’in yaylası- ve Sinek yaylaları sayılabilir.

Iğdır bölgesindeki Kürt aşiretleri bu yaylalara ek olarak, Ağrı ve Erciş tarafındaki Aladağ ve Kars yaylalarına da rağbet ediyorlar. Evlilik

Eskiden aşiret yaşamında “kız kaçırma” olayları günlük yaşamın önemli bir parçasıydı. Fakat bu durum günümüzde azalmış ve nerdeyse yok olmaya yüz tutmuştur.

Kız kaçırma için belirli bir mevsim veya kural yoktu. Bu işi kafa-sına koyan genç, yalnız başına veya bir arkadaş gurubuyla kızı kaçırmaya yeltenirdi. Kızın saç bağını (desmal) kaçırmak Kürt aileleri için özellikle önemliydi. Böyle bir eylem, “Bu kız benimdir, başka kimse alamaz” anla-mına geldiği için, aile namusuna bir leke olarak kabul edilirdi.

Taraflar arasında kin ve düşmanlık ortaya çıkar, ciddi sorunlar yaşanırdı. Barıştırma işi kolay olmaz, zaman alırdı.

Günümüzde kız ve oğlan birbirini görüp tanıdıktan sonra iki ailenin anlaşmasıyla evlilik yolu açılır. Önceleri kız tarafına ödenen 50-60 koyun tutarındaki başlık parası yerini, oğlan tarafının “beyaz eşya ve mobilya takımı” gibi önemli ev ihtiyaçlarını alma yükümlülüğüne terk etmiştir.

Azeriler, Sefer ve Muharrem ayında kesinlikle ne nişan ne de düğün yaparlar. Şiilik için kutsal olan bu iki ayın dışındaki bütün aylarda,

Page 21: Iğdır Sevdası MELE ŞEVKET AKTAŞ · 2012. 6. 8. · Iğdır Sevdası 129 erkek ikisi kız yedi çocuk dünyaya gelmişti. İşin garibi onlar bizim hem üvey kardeşimiz hem de

Iğdır Sevdası

147

hatta Ramazan ayında bile, nişan ve düğün mümkündür.

MirasKürt aşiret sisteminde mirastan sadece oğlan çocukları hak talep

eder. Baba hayatta iken eğer erkek evlâtlardan birisi ayrılmak isterse, baba kendi gönlünden koptuğu ve takdir ettiği kadar bir miktarı oğluna verip onu ayırır. Bu durumda oğulun babaya itiraz etmek gibi bir hakkı olamaz.

Baba vefat ettiği zaman, erkek kardeşler miras işini kendi arala-rında konuşarak bir çözüme kavuştururlar. Zor durumlarda, aksakallı ve sözü geçen birisi kardeşler arasında arabuluculuk yapıp soruna bir çözüm yolu bulur. Koç katımı

Yaylacılıkla uğraşanlar için koyunların eş zamanlı olarak ve tercihen Mart ayında doğurması çok önemlidir. Bunu başarabilmek için de, koyun ve keçilerin 5 ayda –inek 9 ay, at bir yıl- doğum yaptığı gerçeği göz önüne alınarak, çiftleşme zamanının Eylül veya Ekim ayında olmasına özen gösterilir.

Yaz boyunca karışık olarak besiye alınan koç ve koyunlar Ağus-tos ayının ortasında birbirinden ayrılır. Aksi taktirde erken başlayan çift-leşme mevsimi nedeniyle, koyunların yavrulama mevsimiyle ilgili istenen kontrol sağlanamaz.

Artık yaygınlaşmış bir kural olarak, gerek dağda gerekse ovada olsun, Eylül ayının 20’sinde koçlar sürülere katılara çiftleşme dönemini başlatılır. “Koç Katımı” bayramı olarak kutlanan bu günde, bereketli do-ğumlar olması için koçlar süslendir.

İlkbaharda doğan yavruların yarısı erkek olduğu için, sürü sahibi, toqlu (tohumluk koç) ihtiyacı kadarını ayırdıktan sonra geriye kalan erkek-leri kesimlik hayvan olarak besiye alır. Yaz sonunda Gaziantep gibi büyük hayvan pazarlarına götürüp satarlar. Üç eşkiya

Iğdır bölgesi üç ünlü eşkıya tanımıştır: Bunlar sırasıyla Helikanlı aşiretinden Ferzende, Sakanlı aşiretinden Cefo ve annesi Kürt babası Azeri olan Toyut idiler.

Bunlardan Cefo ve Toyut’u bizzat görüp tanıma şansım oldu. Bu üç ünlü eşkiya ne yazık ki birbirlerine benzer bir şekilde hazin bir sonla yaşama veda ettiler.

Page 22: Iğdır Sevdası MELE ŞEVKET AKTAŞ · 2012. 6. 8. · Iğdır Sevdası 129 erkek ikisi kız yedi çocuk dünyaya gelmişti. İşin garibi onlar bizim hem üvey kardeşimiz hem de

Şevket Aktaş

148

Kendi akrabasından iki kişiyi öldürdüğü için dağa çıkan Cefo, bir evde tuzağa düşürülüp öldürüldü. Jandarmanın mı sivillerin mi öldürdüğü konusu hiçbir zaman açıklık kazanamadı.

Ferzende Kundo köyünde, bir şahsın evinde vurularak öldürüldü. Toyut da buna benzer bir ev tuzağında yaşamını yitirdi.

1980 İhtilallinden önce Ağrı Dağı bölgesi, irili ufaklı birçok eşkı-yaya mekânlık yapıyordu. İhtilâlden hemen sonra devlet görevlileri, Hacı Ömer Şark’ın desteğini alarak bu eşkıyaları birer birer teslim aldı. Çoğu daha sonra çıkarılan af yasasından yararlanıp serbest kaldı.

Sıçanlı köyü olayıDerin bir neval’le (vadi) ikiye bölünen köyümüz, Taşlıca ve Ka-

rahisar mahallesi adıyla tek muhtarlık altında toplanmıştır. 70’li yıllarda, bir gün, Karahisar mahallesi sakinleriyle komşu

Sıçanlı köyü sakinleri arasında, ortak mera yüzünden tartışma çıkmış. Bu söz düellosu, kısa sürede sopalı ve yumruklu bir kavgaya dönüşmüş.

Bu olaydan hemen sonra diğer komşu bir köy olan Şerkiya sa-kinleri, kendilerine yakın gördükleri Sıçanlı köyüne arka çıkmak için Taşlıca köyüne saldırınca olaylar vahim bir hal aldı. Silahların konuştuğu bir arbedede Sıçanlı köyünden bir kişi vurularak öldürüldü. Bunun üzerine jandarmalar Taşlıca köyünü basıp aralarında benim de olduğum 22 kişiyi gözaltına aldılar.

Medet Serhat ve Mehmet Ali Arslan, avukatımız olarak davamızı üstlendiler. İlk mahkemede 11 kişi tahliye edildi ama geriye kalan 11 kişi mahkeme sonuçlanıncaya kadar 26 ay hapis yattık. Son duruşmada 9 kişi daha tahliye olunca suçlu görülen Ferzende (Gül) ve İsa, 13’er yıl ceza aldılar.

İki köy halkı 90’lı yıllarda Milletvekili Atila Hun’un aracı olma-sıyla barışıp bu acı olayı tamamen geride bıraktılar.

Çatışmada hayatını kaybeden merhumun oğlu bugün Sıçanlı köyü muhtarı olarak hizmet vermekte, köylerimiz ve aşiretlerimiz arasın-daki dostluk ve barış için bizden daha fazla bir çaba sarf etmektedir.

“Sigara içmeyin!”Iğdır cezaevindeki günlerimizin önemli bir kısmını bahçeye

açılan pencerenin altında toplanıp radyo dinlemek ya da sohbet etmekle geçirirdik.

Page 23: Iğdır Sevdası MELE ŞEVKET AKTAŞ · 2012. 6. 8. · Iğdır Sevdası 129 erkek ikisi kız yedi çocuk dünyaya gelmişti. İşin garibi onlar bizim hem üvey kardeşimiz hem de

Iğdır Sevdası

149

Her koğuşta iki katlı ranzalar halinde onar kişi kalırdık. Kavga gürültü olmazdı. Belli bir anlaşmazlık olduğu zaman da yaşlı adamlar mü-dahale eder, bir çözüm yolu bulurlardı.

Cezaevi müdürlüğü her gün yemeklerimizi hazırlatır, haftada bir çamaşırlarımızı toplatıp dışarıda yıkattırırdı. Belli günler de mahkumları toplayıp şehir hamamına götürürlerdi. Bayramlarda ve bazı özel günlerde masraflarını kendimizin karşıladığı yemek şölenlerimiz de olurdu. Sohbet konularımız genellikle yayla günleri ve ailemizle ilgili olurdu. Dağları ve yayla yaşamını hepimiz derin bir özlemle anardık. San-ki elimizden bizim en güzel hakkımız alınmış gibi hissederdik.

Bazı arkadaşlar da sigarada teselli bulurlardı. Bir gün oturmuş gök yüzünü seyre dalmıştım. Murşitali köyünden bir arkadaş yaklaştı. Si-gara tabağını ve çakmağını cebinden çıkarıp bana uzattı:

“Teşekkür ederim! Ben sigara içmiyorum” diyince arkadaş gü-lümsedi,

“Sigara içmeyen insan konuşamaz. Konuşamayan insan da dert yükünden er geç patlar. Yak bir sigara!” diye ısrar etti.

Ben yine ret edince, arkadaş, “Bak Mele Şevket! Sigara içmek öyle zannettiğin gibi duman

tüttürmek değildir. Bu işin de bir raconu var. Hele tütünden sigara sarmak her babayiğidin harcı değildir! Ne dediğimi daha iyi anlamak istiyorsan hareketlerimi iyice izle!

Önce tütün tabağını şöyle eline alıp, kapağını çıtlatarak açacak-sın...Sonra içindeki tütünü koklayıp derin bir ooh!,çekeceksin...Sonra ta-bağı usulca yere koyup, tütün yığını içinde saklı duran sigara kağıdını bir parmağınla karıştırıp çıkaracaksın...Acele etmeden “bir sigaralık” kağıdı küçük defterden yırtıp parmaklarına şöyle yerleştireceksin...Tütünü, kağıt üzerine şöyle istif edip sardıktan sonra, dudağınla hafiften şöyle ıslatıp si-garayı saracaksın...Tütün tabağını özenle kapatıp cebine koyduktan sonra çakmağını çıkarıp sigaranı yakacaksın...

İşin en zevkli yanı asıl şimdi başlıyor. Sigaradan derin bir nefes alıp, gözlerini kapayacaksın ve dumanı yavaş yavaş burnunda şöyle çı-karacaksın...İnan bana geriye ne dert ne de ağrı kalıyor...Mübarek duman hepsini dışarı çıkartıp insanın içini rahatlatıyor...”

Bu çok etkili gösteriden sonra, kendime hemen tütün tabakası ve çakmak aldırttım. Arkadaşın söylediği gibi her gün özenle ve severek tütün tabakamı cebimden çıkartıp bir sigara sarıyor, dumanını tüttürerek içiyordum. Ancak dumanı her yutuşumda gözlerimden yaş gelircesine de-

Page 24: Iğdır Sevdası MELE ŞEVKET AKTAŞ · 2012. 6. 8. · Iğdır Sevdası 129 erkek ikisi kız yedi çocuk dünyaya gelmişti. İşin garibi onlar bizim hem üvey kardeşimiz hem de

Şevket Aktaş

150

rin bir öksürük nöbetine tutuluyordum. Böyle anlarda bu arkadaş yanıma gelip, eliyle omzuma vuruyor, “Çok iyi! Çok iyi! Bek ne güzel de alışıyor-sun!” diyordu.

Bir gün sigara içmediğim halde durup dururken fena bir öksürük nöbetine yakalandım. Sigara içmeyi beceremeyeceğime karar verip tütün tabakasını, çakmağı ve tütün paketlerini koğuş arkadaşlarıma dağıttım. O gün bu gündür, bir daha elimi sigaraya sürmedim.

Sigara içmeye karşı içimde, çocukluk yıllarımda bana anlatılan bir hikâye nedeniyle hep olumsuz bir duygu taşırdım.

Ermeni milislerin neden olduğu Kuçax köyü katliâmına olaydan sonra şahit olmuş yaşlı bir amca o gün gördüklerini şöyle anlattırdı:

“Ermeni milisler köylüleri bir araya toplayıp kılıçtan geçirmiş-lerdi. Çoğunun boğazları kesilmişti. Kadınların ve çocukların boğazları temiz olmasına karşın erkeklerin boğazları simsiyah bir renkle kaplıydı. Bunun niçin böyle olduğunu o an anlayamamıştım. Sonradan sigara yü-zünden erkeklerin boğazlarının böyle siyah bir ziftle kaplandığını bana anlatmışlardı”

Bu hikâye farkında olmadan beni sigaraya karşı duyarlı yapmış-tı.

Sigara içen herkesin yaşlı bir bilge adamın söylediği şu sözlere kulak kabartmasını isterim:

Dereiçindeyapılanev,selmalıdırYaşlıbiradamkızgetirse,elmalıdır.Sigaraiçinmasrafedilenpara,yelmalıdır.

Milan ve Zilan Kürt aşiretleri, Milan ve Zilan olarak iki kola ayrılırlar. Sakan,

Helikan, Haydaran, Retkan, Burukan ve Gelturan aşiretleri Zilan koluna; Gêloi aşireti de Milan koluna bağlıdır. Kürtlere yöneticilik yapmış Eyyubi, Şerafettin Bitlisi ve Bedirxan aileleri de Milan koluna bağlıdırlar.

Gêloi aşireti, İskender (Esko) dedemiz zamanında, İran’ın Me-hebad ve Şahpur bölgesini terk edip Iğdır’a gelmiş, Helikan aşireti içinde kalarak onlarla beraber olmuşlar.

Esko dedemizin Karaçollu (Karaçöllü aşireti), Mıho (Elamıho aşireti) ve Hüseyin (Geloylu aşireti) adlı üç oğlu varmış. Karaçöllü aşire-tinin bir kolu Konya’ya gidip yerleşmiş ve kendilerini orada “Biz Celali

Page 25: Iğdır Sevdası MELE ŞEVKET AKTAŞ · 2012. 6. 8. · Iğdır Sevdası 129 erkek ikisi kız yedi çocuk dünyaya gelmişti. İşin garibi onlar bizim hem üvey kardeşimiz hem de

Iğdır Sevdası

151

aşiretiyiz” diye tanıtmışlar. Gaziantep Belediye başkanı Celal Doğan’ın dedeleri, Konya’dan Antep’e göç eden bu Karaçöllü aşiretine mensuptur-lar.

Esko dedemizden türeyen üç aşiretin üyeleri arasında birbirlerine karşı, fiziksel benzerlikten ve kan kaynaşmasından dolayı bir ilgi ve ya-kınlık olurmuş.

Ahmed Şemo bir gün Erivan’da sokakta dolaşıyormuş. Adamın biri onu sıkı bir takibe almış. Nereye gitse bu adamda arkasından gidiyor, Ahmed Şemo’nun yüz hatlarını dikkatle inceliyormuş. Ahmed Şemo, bir fırsatını bulup bu adamın karşısına dikilmiş:

“Sen bana niye öyle dikkatli bakıyorsun?”“Hangi aşirettensin?”“Geloylu aşiretindenim”

“Vayyyy! Nasıl da tahmin ettim! Ben de Karaçöllü aşiretindenim. Sana kanım kaynadı. Demek ki ikimizde Esko’nun çocuklarıyız, o yüz-den!” Yezidi Ağa ‘Bra Zava’

Yezidilerle, Müslüman Kürtler arasındaki dostluk ilişkisi özellik-le çok iyiymiş.

Kerem (Güneş) Bey Cumkan aşiretinden Emer Ağa’nın kızıyla evlenecekmiş. Kürt geleneklerine uygun olarak birisinin ‘bra zava’ yani düğün başkanı seçilmesi gerekiyormuş. “Bra zava”nın görevi atlı bir ha-layla gelini babasının evinden alıp damadın evine getirmektir.

Kerem Bey, “bra zavas”ını Yezidilerin arasından seçer. Eslanı köyünden Hesen ve Temur ağalara 5 tane koç, bir tosun ve bir atı ‘xelat’ yani hediye olarak gönderir. Bu hediye, “Siz, gelinimizi eve getirecek dü-ğün başkanısınız” anlamına gelir.

Hesen ve Temur ağalar bu teklifle onurlanırlar. Şu koşulu öne sü-rerler: “Gelini, damat evine teslim edinceye kadar olacak bütün masraflar bize aittir. Kimse elini cebine atmayacak!”

Eslanı köyünün iki reisi 400 koyunu satıp parasını da ceplerine koyarlar. Büyük ve zengin bir atlı alayla gelini Kerem Eey’e teslim eder-ler.

O gün düğün alayının yolunu kesen herkesin gönlü cömertçe hoş edilmiştir. Temur Ağa’nın Üzüntüsü

Page 26: Iğdır Sevdası MELE ŞEVKET AKTAŞ · 2012. 6. 8. · Iğdır Sevdası 129 erkek ikisi kız yedi çocuk dünyaya gelmişti. İşin garibi onlar bizim hem üvey kardeşimiz hem de

Şevket Aktaş

152

Yezidilerin, yerlerinde yurtlarında kalmasına en istekli olanlar-dan birisi de Temur Ağa imiş. Yezidilerin ileri gelen bu ağası Kerem Bey’le olan özel dostluğuna güvenerek savaşın en kritik anında yakınındakilere:

“BenKeremBey’leAhmedŞemo’nunyanınagidip,‘Herneka-dardinimizveibadetimizfarklıysadabizdeKürdüz,köyümüzdekalmakistiyoruz’diyeceğim”,demiş.

BuumutlayolaçıkanTemurAğa’yıyoldakötübirsürprizbekle-mektedir.KarşıtaraftangelenbiryolcuKervansarayköyünde,Yezidilerin ikiMüslümanKürdüöldürdüğühaberiniverir.TemurAğaartıkherşeyingeçolduğunuanlayıp:

“Yazık!Bizedeburalarıterketmektenbaşkaseçenekkalmadı!”,demiş

Hacı Şero’nun Hac SeyahatiRus yönetimi zamanında Iğdır bölgesindeki Azeri ve Kürt Müslü-

manların Hacca gitmesi tamamen serbestmiş. İsteyen herkese hemen izin verilirmiş.

Hac kafileleri Batum’a, oradan da İstabul’a ve nihayet gemiyle Suudi Arabistan’a giderlermiş.

Akrabalarımızdan Hacı Şerif (Şero) o yıllarda yapmış olduğu Hac seyahatini şöyle anlatırdı:

“Batum’dan gemiyle İstanbul’a vardık. Hac kafilesi iki gün mola verdi. Rusya’dan gelmiş Müslümanlar olarak hep birlikte Sultan Reşad’ı ziyarete gittik. Onurumuza büyük ziyafetler verildi. Gruplar halinde İstan-bul’un en güzel camileri ve kutsal yerlerini dolaştık. 2-3 gün kaldıktan sonra yine gemilerle Cidde’ye doğru yola çıktık. Mekke ve Medine ara-sındaki 400 km’lik mesafeyi deve ve atla kat ettik. Her gittiğimiz yerde su sıkıntısı ve kıtlık vardı “

Hacı Şero’nun çocukları bugün Karakuyu köyünde ikamet et-mektedirler. Aziz Güney’in annesi Berfo Hanım (Abdi’nin kızı) Hacı Şero’nun torunudur.

Bu şekilde Haca gidenlerden biriside Çamurlu köyünden Hacı Ömer Şark’ın dedesi Hacı Yusuf imiş.

Rus yönetimi zamanında, Çarlık hükümeti Iğdır bölgesinden bir-çok suçluyu ceza olarak Sibirya’ya sürmüş. Geloylu aşiretinden Musa İso adında bir akrabamız da, adam öldürme yüzünden ceza almış ve Sibirya’-ya sürülmüş. İki yıl cezasını çektikten sonra tekrar köyüne dönmüş. Musa

Page 27: Iğdır Sevdası MELE ŞEVKET AKTAŞ · 2012. 6. 8. · Iğdır Sevdası 129 erkek ikisi kız yedi çocuk dünyaya gelmişti. İşin garibi onlar bizim hem üvey kardeşimiz hem de

Iğdır Sevdası

153

İso, Hacı Mahir Gelal’in amcasının oğludur.

Yezidi Kızı NenêKural olarak Müslüman Kürtler, Ermeni ve Yezidilerden asla

evlenmezlerdi. Ancak savaş zamanı aileler parçalanınca bazı Yezidi kızlar ortalıkta mahsur kalmışlar. Aralarından birkaçı Müslüman olup, hali vakti yerinde olan Kürtlere ikinci eş olarak gelmişler. Bunlardan birisi de Nenê Hanım’dır.

Mıhê Kazak dedemiz sahipsiz Yezidi kızı Nenê Hanım’ı kendisi-ne eş edinmiş. Bu beraberlikten Cihagir ve Ağa isimli iki oğlu olmuş.

Sonraki yıllar Nenê’yi yaşlı bir kadın olarak görüp tanıma şansım oldu. Müslüman olmuş, namaz kılıyordu.

Nenê Hanım’ın oğlu Cihangir Bey, bana bir gün şu trajik olayı anlattı:

“Çocukluk yıllarımda Iğdır’da Reşit Keki adında zengin bir tüc-car vardı. Açık alan Markara köprüsünden Rusya’ya canlı hayvan ticareti yapıyordu.

Akrabalarımızdan 2-3 kişi, Reşit Bey’in koyun sürülerinin ba-şında çoban olarak görev yapıyorlarmış. Bir gün tartı işlemleri nedeniyle köprünün öte yanına geçmek zorunda kalmışlar. Rus gümrüğü adına işlem yapan görevli meğerse Iğdır bölgesinden kaçan Yezidilerden imiş! Haliyle Kürtçe sohbet etmişler. Görevli:

“Nenê adlı bir kız kardeşimiz Türkiye tarafında kaldı. Yıllardan beridir hiç haber alamadık. Acaba sağ mı, ölü mü?”, diye sorgulamış.

Yapılan tariften bu Nenê’nin Mıhê dedemin hanımı olduğunu anlayan akrabalarımız:

“Vallahi bu ne tesadüf! Kız kardeşiniz Mıhê Kazak amcamızın hanımıdır!”

Bu habere çok duygulanan kardeşi oradan ayrılmış ve çok geçme-den elinde sık sıkıya bağlanmış küçük bir kutuyla geri gelmiş:

“Sizden tek ricam bu kutuyu bizden hediye olarak kardeşim Ne-nê’ye iletmenizdir.”

O yıllar casusluk olaylarının yoğun olduğu ve en ufak bir yanlış-lığının idamla sonuçlandığı günlermiş.

Akrabalarımız ellerinde bu emanet kutusuyla Markara köprüsünü Türkiye giriş yapmak için yürürlerken, haklı bir korkuya kapılmışlar. “Ya içinde casusluk suçlamasına yol açabilecek bir şey varsa?”

İşte o korkuyla akrabalarım, içinde ne olduğunu bilmedikleri bu

Page 28: Iğdır Sevdası MELE ŞEVKET AKTAŞ · 2012. 6. 8. · Iğdır Sevdası 129 erkek ikisi kız yedi çocuk dünyaya gelmişti. İşin garibi onlar bizim hem üvey kardeşimiz hem de

Şevket Aktaş

154

kutuyu Aras nehrinin azgın sularına fırlatmışlar.

Aradan yıllar geçti. Sovyet bloku dağıldı. Gürcistan üzerinden Ermeniler ve Türkler birbirlerine yolculuk yapabiliyorlardı.

Bir gün Erivan’daki dayımın oğlu uzun araştırmalardan sonra bizim izimizi bulup Iğdır’a geldi. Kucaklaşıp hasret giderdik. Sohbet sıra-sında dayımın oğlu şunu anlattı:

“Babam bir zamanlar Kürt çobanlarla size bir kutu göndermişti, acaba o kutu elinize geçti mi?”

“Hayır, çobanlar korktukları için o kutuyu Aras’a atmışlardı”.“Yazık! Babam elindeki bütün altınları o kutuya koyup Nenê Ha-

lama göndermişti!”

Yezidi KürtlerYezidi Kürtlerle Müslüman Kürtler arasındaki tek fark dini iba-

detleridir. Müslüman Kürtler Kuran’a, Hz.Muhammet’e ve Allah’ın Bir-liğine inanırlar. Buna karşın Yezidiler ‘Meleki Tavus’ dedikleri Şeytana taparlar.

Şeytan, onların nezdinde en kutsal ilahi güçtür. Eğer bir Yezidinin yanında yanlışlıkla, “Nehlet gelsin şeytana!” deseydiniz bu söz bile başını-za çok ciddi bir bela açabilirdi.

Yezidilerin din adamları “Pir” ismiyle anılır. Müslümanların Hacca gitmesi gibi onlar da, Kuzey Irak sınırları içindeki Lalış isimli kutsal mekâna giderler. Yezidi dininin peygamberi Şeyh Hadi çok eskiden bu yerde yaşamış. Bugün bile Yezidi Pirleri dini icazet almak için Lalış’a gitmek zorundadırlar.

Aslına bakarsınız tüm Kürtler önceden Zerdüşt dinine inanırlar-mış. Hz. Ömer zamanında Kürtlerin büyük bir kısmı Müslümanlığı kabul etmiş, çok azı da Şeyh Hadi’nin öğretilerini kabul edip Zerdüşt dininden Yezidi dinine geçmiş.

Yezidi ve Müslüman Kürtler arasında din haricinde geriye kalan konularda tam bir benzerlik varmış. Konuşulan dil, aşiret yapısı, yaylacı-lık, kilim, xalice, kofi, dêre, meşk hep aynıymış.

Iğdır bölgesindeki Yezidi aşiretlerinden Zuxuru, Mendiki, Sıbki gibi isimleri sayabiliriz. Her aşiretin bir ağası ve ona bağlı 5-10 köyü var-mış.

Bölgede iç savaş başlayınca Yezidiler Ermenistan’a gitmişler. Tek tük Yezidi fertleri geride kalmış.

Page 29: Iğdır Sevdası MELE ŞEVKET AKTAŞ · 2012. 6. 8. · Iğdır Sevdası 129 erkek ikisi kız yedi çocuk dünyaya gelmişti. İşin garibi onlar bizim hem üvey kardeşimiz hem de

Iğdır Sevdası

155

Motan aşiretinden bir aile, Yezidi köyü Quçê’de yetim kalan 3-4 yaşındaki bir Yezidi çocuğu evlâtlık edinmişler. Bu çocuk Yusuf ismini alıp uzun yıllar Van ve Muş tarafındaki medreselerde ciddi bir din eğitimi almış, yanında ders aldığı hocanın kızıyla evlenip bölgede sevilen bir din alimi olmuş.

Bunun gibi “Ermeni oğlu Hasan” lâkabıyla tanınan ve Ermeni bir ailenin Orgof’ta geriye bıraktığı yetim bir çocukta büyüdü, Müslüman oldu ve dükkan açıp ticaret yaptı.

Alıköçek köyüne yakın bir derenin öte yanında Yezidilerin ünlü Pira (Bendemurat) köyü varmış. Bu köyde sadece Yezidi Pirleri yaşarmış.

Zor, Cihangir Ağa’ya bağlı bir Yezidi köyü imiş. Bunun gibi Quçê, Güngörmez, Kellehemo, Germeşof da birer Yezidi köyü imiş. Gül-lük yaylasının diğer tarafında yer alan Eslani köyü de Hesen ve Temur Ağaların köyü imiş. Sinek bölgesindeki 7-10 köyde Yezidilerin elindey-miş. Obadaki tek Yezidi yerleşim yeri Karakuyu köyü imiş.

Yezidilerle, Müslüman Kürtler arasında can ciğer kirvelik ilişki-leri varmış. Ali Mirze Bey’in Yezidi kirvesinin torunu olan Ahmet Gogê bugün Erivan Kürt Radyosunda spiker olarak görev yapmaktadır.

Ermeni ve Azeri yerleşimiIğdır bölgesindeki Ermeniler tamamen obada yerleşik imişler.

Tuzluca tarafında sadece Abbasgölü denilen dağ köyünde Azerilerle karı-şık olarak yaşarlarmış. Bunun yanı sıra Güllüce ve Mollakamer dağ köyle-ri de Ermenilerin elindeymiş.

Iğdır bölgesinde; Taşlıca, Sıçanlı, Kızılkule, Karahisar, Alıköçek ve Kundo Azeri köyleriymişler. Kaça-Kaç sırasında Azeriler bu köyleri boşaltıp İran’a gitmişler. Kaça-Kaç’tan sonra İran’dan dönen Azeriler, obadaki köylere yerleşmişler. Örneğin Alıköçek ve Kundo Azerileri Alika-mer’; Sıçanlı Azerileri Hakveyis köyüne; Kızılkule Azerileri de Hakmeh-met köyüne gidip yerleşmişler. Taşlıça Azerileri, iki ev dışında, İran’dan geri dönmediler.

Kaça-Kaç döneminde sadece Şamil Bey’e bağlı Tuzluca tarafın-daki Azeriler köylerini terk etmediler. Onlar da Şamil Bey’in önderliğinde güçlerini birleştirip, Ahmed Şemo, Kerem ve Ali Mirze Beylerle bir olup Ermenilere karşı savaştılar.

Obanın büyük köyleri Halfeli, Hoşhaber, Taşburun, Alikamer, Hakveyiz, Alıkızıl, Tecirli, Alican, Murşitali ve Evci Ermeni köyleriymiş.

Page 30: Iğdır Sevdası MELE ŞEVKET AKTAŞ · 2012. 6. 8. · Iğdır Sevdası 129 erkek ikisi kız yedi çocuk dünyaya gelmişti. İşin garibi onlar bizim hem üvey kardeşimiz hem de

Şevket Aktaş

156

Buna karşın Küllük, Çarıkçı, Kiti, Kuzugüden, Cennetabat ve Arapkir de Azeriler oturuyormuş.

Iğdır’ın zenginleri40’lı yıllarda Iğdır’ın zen-

ginleri arasında Kerem Bey, Ahmed Şemo, Hacı Temır (Güney), Cihan-gir Turan’ın babası İsa Bey, Evci köyünden Musa Malgaz’ın babası Esed Bekıre Xeyo, Kıraçbağı köyünden Hemide Hacı Osman, Hacı Yusuf, Alkamer’den Hacı Bağçeli Ağırkaya ve oğulları, Hakveyis’ten Meşhedi Kerem, Karakoyun’dan Rıza Yalçın ve Osman Ataman gibi isimleri sayabiliriz.

Değişen Cesaretin TanımıKürt aşiretleri için “cesaret” eskiden farklı bir anlam taşırdı. Gö-

çebe yaşam nedeniyle olsa gerek, başkalarının malına özellikle hayvanla-rına el koymak veya buna cüret etmek bir “cesaret” belirtisi olarak kabul edilir ve anlatılırdı. “Falanca gitmiş, ta İran’dan yüz tane at çalıp getirmiş” gibi bir söz aşağılamaktan ziyade bir övme ve hayranlık ifade ederdi. Ama şimdilerde “cesaret” anlamını değiştirdi.

“Öyle cesur adam ki hiç hırsızlık yapmıyor” şeklinde kullanılır oldu.

Soldan sağa: Eyüp Artışık ve Şevket Aktaş