I. ULUSLARARASI HOCA AHMED YESEVİ...

33
ULUSLARARASI HOCA AHMED YESEVİ SEMPOZYUMU I. 28-30 NİSAN 2016 ANKARA

Transcript of I. ULUSLARARASI HOCA AHMED YESEVİ...

Page 1: I. ULUSLARARASI HOCA AHMED YESEVİ SEMPOZYUMUisamveri.org/pdfdrg/D256957/2017/2017_CETINKAYABA.pdfâlemin sırları, Ahmed Yesevî’yi, kelebeğin ateşin çekim alanına kendini

ULUSLARARASI HOCA AHMED YESEVİ

SEMPOZYUMU

I.

28-30 NİSAN 2016 ANKARA

Page 2: I. ULUSLARARASI HOCA AHMED YESEVİ SEMPOZYUMUisamveri.org/pdfdrg/D256957/2017/2017_CETINKAYABA.pdfâlemin sırları, Ahmed Yesevî’yi, kelebeğin ateşin çekim alanına kendini

İnceleme Araştırma Dizisi Yayın No: 41

I. Uluslararası Hoca Ahmed Yesevi Sempozyumu Bildirileri

Editör Prof. Dr. Ahmet KARTAL

Yayın Koordinatörü Halil ULUSOY

ISBN 978-9944-237-55-0

Baskı Tarihi Nisan 2017

Baskı Merkez Repro Basım Yayın Ltd. Şti.

www.merkezrepro.com

Ahmet Yesevi Üniversitesi Mütevelli Heyet Başkanlığı

Taşkent Cad. Şehit H. Temel Kuğuoğlu Sokak. No: 30 06490 Bahçelievler/ANKARA

Tel: 0312 216 06 00 • Faks: 0312 216 06 09 www.ayu.edu.tr [email protected]

Kitapta ifade edilen fikir ve görüşler sadece yazarlarının olup, Ahmet Yesevi Üniversitesi Mütevelli Heyet Başkanlığının

görüşlerini yansıtmazlar.

Page 3: I. ULUSLARARASI HOCA AHMED YESEVİ SEMPOZYUMUisamveri.org/pdfdrg/D256957/2017/2017_CETINKAYABA.pdfâlemin sırları, Ahmed Yesevî’yi, kelebeğin ateşin çekim alanına kendini

575

HOCA AHMET YESEVİ DÜŞÜNCESİNDE TANRI ÂLEM VE İNSAN İLİŞKİSİ

BAYRAM ALİ ÇETİNKAYA*

Hoca Ahmed Yesevî (1093-1166), İslâm düşünce geleneği üzerin-de kalıcı etkiler bırakmış bir Türkistan’ın Pîri’dir. Onunla özdeşleşen Divân-ı Hikmet eseri, hikmet, irfan, hakikat, marifet ve muhabbetle süslenmiş bir bilgelik ocağı ve kaynağıdır.

Divân-ı Hikmet; ilim ve irfanla bezenmiş bir ahlâk, edep ve hayat kitabı olarak nitelendirmeye layık bir kitaptır. Hoca Ahmet Yesevî, Hakk, hakikat ve marifet ekseninde insanı, özellikle de kâmil insanın vasıflarını, toplumun her katmanından, farklı kültürel seviyedeki ki-şilere anlatır.

Sığınılacak İlahî MelceAhmet Yesevî, sığınılacak melce/mekân olarak Sevgilisi’ne, Yaratan’a

iltica eder. “Allah, hikmeti dilediğine verir. Kime hikmet verilmişse, şüphesiz ona çokça hayır verilmiş demektir. Bunu ancak akıl sahipleri anlar.” (Bakara, 269). İşte Yesevî, sığındığı Rabb’inin hikmet lütfuna mazhar olarak en yüksek hayır ve iyiden nasiplenir. Onu takip edenler de bu hikmet pınarından, gerçek dirilişin ebedî iksirinden feyz alırlar.

Kendisini nasiplendiren Hakk’a hamd ve şükür niyazı, Ahmet Ye-sevî’nin dilinde bir nefes olarak vücud bulur. Günah ve erdemsizliklerin şerrinden imtina eden Yesevî, tevbe kapısında medet arar. Kulluğun nirengi noktası olan tevbe ve şükrün hayat veren saadeti, onu şeytan,

* Prof. Dr., İstanbul Üniversitesi İlahiyat Fakültesi.

Page 4: I. ULUSLARARASI HOCA AHMED YESEVİ SEMPOZYUMUisamveri.org/pdfdrg/D256957/2017/2017_CETINKAYABA.pdfâlemin sırları, Ahmed Yesevî’yi, kelebeğin ateşin çekim alanına kendini

I. ULUSLARARASI HOCA AHMED YESEVİ SEMPOZYUMU

576

nefis ve şehvetin şerrinden Rahman’ın engin merhametine taşır. Tıpkı euzu-besmele ile başlayıp Fatiha suresiyle devam eden ayetlerin çağ-rıştırdığı şu dizelerde olduğu gibi:

Yâ İlahım, hamdım ile hikmet söyledimZâtı ulu Rabbim, sığınıp geldim sanaTevbe kılıp günahımdan korkup döndüm; Zâtı ulu Rabbim, sığınıp geldim sana1

Kelâm’ı Kadîm’in ilk ayetlerinden beslenen Ahmet Yesevî, tevhidin zırhıyla Ehâd ve Cemil’in cemâliyle şükürler deryasına ulaşır. Hasret ve gurbetin dayanılmaz hali, onun Âlemlerin Rabb’nin Cemâl’ini görme arzusu ve iştiyakıyla sükûn bulur.

“Kul Hûvallah, sübhânallah”ı vird eylesemBir ve Var’ım cemâlini görür müyüm?Baştan ayağa hasretinden feryâd eylesem, Bir ve Var’ım, cemâlini görür müyüm? 2

Hayatının kemâl yaşlarında Hoca Ahmed, âlemi seyre dalar. Âlem-lerin Sahibi’ni ve Varlık Vereni’nin cemâlini görmenin aşkıyla varlığı ve tabiatı temaşa eder. Cemal’a nail olmanın zamanını sabırsızlıkla bekler. Gerçek âlemin varlık kazanmasına kadarki zaman, onun için sabrın imtihanından başka bir şey değildir. O sabır ki, onu olgunluk mertebelerine taşıyacaktır.

Elli birde kırları gezip, otlar yedim; Dağlara çıkıp, taat kılıp gözüm oydum; Cemâlini göremedim, candan doydum; Bir ve Var’ım, cemâlini görür müyüm?3

Ârif ve Âkil Olmak GerekSevgili’nin aşkından habersiz olanlar, “Ene’l-Hakk”ın görünmeyen

anlamlarından habersiz câhillerdir. Hakk’ın hakikatine nail olmak için

1 Hoca Ahmet Yesevî, Divân-ı Hikmet, haz: Hayati Bice, hikmet:6, İstanbul 2015, s. 16.

2 Yesevî, Divân-ı Hikmet, hikmet: 7, s. 18.3 Yesevî, Divân-ı Hikmet, hikmet: 7, s. 18.

Page 5: I. ULUSLARARASI HOCA AHMED YESEVİ SEMPOZYUMUisamveri.org/pdfdrg/D256957/2017/2017_CETINKAYABA.pdfâlemin sırları, Ahmed Yesevî’yi, kelebeğin ateşin çekim alanına kendini

I. ULUSLARARASI HOCA AHMED YESEVİ SEMPOZYUMU

577

ârif ve âkil olmak gerektir. İrfân ve akıl dünyasında hakikat yolculuğuna talip olmak icap eder.

‘Ene’l-Hakk’ın anlamını bilmez câhil Ârif gerek bu yollarda, mertler denizi,Akıllı kullar Hakk yâdına “sevgili” dedi.Candan geçip Sevgili’yi sevdim ben işte.4

Aşkın Şiddeti CoştururNefsindeki varlığını terk ederek Hakk’ın hakikatinden lezzet alan-

lar, nihayetinde deryâ gibi dolup taşarlar, mekânsız âlemin sâkinleri haline dönüşürler. Dünya ve onun geçici hazları, hakikat yolcularının seyahatinde terk ettikleri arasına dâhil olur. Hakk’ın karşısında akıl tu-tulur. Aşkın şiddeti, âkili çağlayan gibi coşturur. Duyduğu görünmeyen âlemin sırları, Ahmed Yesevî’yi, kelebeğin ateşin çekim alanına kendini kaptırarak onun içinde yok olduğu gibi yakar, bitirir.

Candan geçip yalnız Hakk’ı cana kattım,Ondan sonra deryâ olup dolup taştım,Lâ-mekân’ı seyrederek makâm aştım,Dünyâ ardında yüz bin talak koydum ben işte.

Hakk önünde en üstün akıl bile duramaz, Aşk şiddeti coşsa bir an durmaz, Kelebek gibi kor haline gelip kendini bilmez,Bu sırları Sevgili’den duydum ben işte. 5

Cemâl’i Görmek Tarifsiz Lügatinde BulunmazCemil’in cemâli, Hakk âşığının gece ve gündüzünü yok ederek,

onu vaktin sınırlarının dışına atar. Mekânsızlık ve zamansızlığın hü-küm sürdüğü âlem, aşkın safiyetinin ve sınırsızlığının hâkim olduğu Cemâlullah’ın Zatında vücud bulur.

Tarikatın yollarının ötesi çok,Temiz aşkını ele almadan yürüyüp olmaz;

4 Yesevî, Divân-ı Hikmet, hikmet: 11, s. 27.5 Yesevî, Divân-ı Hikmet, hikmet: 12, s. 30.

Page 6: I. ULUSLARARASI HOCA AHMED YESEVİ SEMPOZYUMUisamveri.org/pdfdrg/D256957/2017/2017_CETINKAYABA.pdfâlemin sırları, Ahmed Yesevî’yi, kelebeğin ateşin çekim alanına kendini

I. ULUSLARARASI HOCA AHMED YESEVİ SEMPOZYUMU

578

Cemâlini görse olmaz gece gündüz uyuyup,Hiç uyumadan cemâlini gördüm ben işte6

Cemal’i görmek, tarifsiz fedakârlıklarla bile ele geçmeyen bir halin tezahürüdür. Acı, ıstırap ve çilenin sınırsızlığına tâlip olanlar, Allah aşkının doyumsuz tadından nasiplerine düşenleri toplarlar.

Allah dedi: “Çok ağlasan göresin Beni,Ağlayıp inlesen kulum deyip söyleyeyim seni, Candan geçip Beni isteyen âşık hani…”İlham geldi gerçek kulağa aldım ben işte.7

Hikmetlerinden feyz alıp nasiplenenlere çağrıda bulunan Yesevî, görünmeyen âlemin kendisine bahşettiği meyveleri devşirmeye namzet olanlara müjdeler verir: Riyâzet ve mücehedat imtihanlarından zafer-lerle çıkanlar, Nurlar Nuru Sevgili’nin Cemâl ’inde şavk bulacaklar.

Nail olmak için istemek gerekir. Talip olan, gönül ve aklın gözüyle samimiyet sınavından geçmelidir. Talep etmek, sıkıntı ve cefayı göze almak demektir. Yol ehli olan tâlip, Ahmed Yesevî’nin riyâzet imtihan-larının namzedidir. Zorlukları ve derin menfezleri geçenler, güzellik âleminin Cemâl’ini temaşaya nâil olurlar. Hakk’ın Cemâli’nin dilenci-leri, hizmet ve sohbet vasıtalarıyla kemâl mertebesine ulaşırlar. Halka hizmet ve sohbet, Hakk’ın rızasının anahtarıdır.

Hikmetimden nasib alan göze sürsün, İhlâs ile göze sürüp cemâl görsün, Şartı odur riyâzete boyun sunsun,Canlar geçip Sevgili’yi gördüm ben işte.

Cemâl için dilenci oldum âmin deyiniz,Ey tâlibler hâlimi görüp gamımı yiyiniz,Yolda kalan kul Ahmed’e yol veriniz,Yolu arayıp dilenci olup geldim ben işte.

Kul Hoca Ahmed dilenci olsan Hakk’a ol,Başın ile erenlere hizmet kıl,

6 Yesevî, Divân-ı Hikmet, hikmet: 12, s. 30.7 Yesevî, Divân-ı Hikmet, hikmet: 12, s. 31.

Page 7: I. ULUSLARARASI HOCA AHMED YESEVİ SEMPOZYUMUisamveri.org/pdfdrg/D256957/2017/2017_CETINKAYABA.pdfâlemin sırları, Ahmed Yesevî’yi, kelebeğin ateşin çekim alanına kendini

I. ULUSLARARASI HOCA AHMED YESEVİ SEMPOZYUMU

579

İlgi bulursan halka kurup sohbet kıl, Halka içinde âgâh olup durdum ben işte.8

Görünmeyen âlemin perde ve setreleri, gönül gözüne açılır. Bu âlemi temaşa edenler mekânsızlık âleminde Hakk’ın nimet, lütuf ve hediyelerine mazhar olur, ve vahdet deryasının şarabından tadarlar. Şeytan’ın şerlerinden halas olup, Kevser havuzundan kana kana içerler.

Bir ve Var’ım dersler verdi perde açıp; Yer ve gökte duramadı şeytan kaçıp;Şölen eyleyip, vahdet meyinden doyası içip,Lâ-mekân’da Hakk’tan dersler aldım ben işte. 9

Akıl, idrak ve zihnin tüm yeteneklerinin kaybolduğu aşk makamı; cefa, sıkıntı ve zorluğa şartsız teslim olanların mertebesidir. Ahmed Yesevî, Rahman’ın inayetinden beslenenlerin hakikî gönül insanları olduğunu bildirir.

Aşk makâmı türlü makâm, aklın ermezBaştan ayağa zorluk, cefâ, sıkıntı gitmez; Melâmetler, ihânetler eylese, geçmez; Lâ-mekân’da Hakk’tan dersler aldım ben işte.10

Âşıklık MertebesiÂşıklık mertebesine ulaşanlar, Cemâl ile buluşanlardır. Musa gibi

kelâm edenler, vuslatın hararetiyle kendilerinden, nefislerinden ve var-lıklarından koparak aşk âleminin sarhoşları arasına katılırlar. Ahmed Yesevî, pîri ve mürşidi olan Arslan Baba’nın, görünmeyen âlemin sır-larından kendisine fısıldadığını haber verir.

Aşka adım atanlar, Hakk cemâlini görürler;Mûsâ gibi mahşerde Hakk’tan suâl sorarlar; Sarhoş olup vuslatıyla, Hû zikrini kurarlar; Arslan Babam sözlerini işitiniz teberrük.11

8 Yesevî, Divân-ı Hikmet, hikmet: 14, s. 36.9 Yesevî, Divân-ı Hikmet, hikmet: 17, s. 39.10 Yesevî, Divân-ı Hikmet, hikmet: 17, s. 39.11 Yesevî, Divân-ı Hikmet, hikmet: 18, s. 42.

Page 8: I. ULUSLARARASI HOCA AHMED YESEVİ SEMPOZYUMUisamveri.org/pdfdrg/D256957/2017/2017_CETINKAYABA.pdfâlemin sırları, Ahmed Yesevî’yi, kelebeğin ateşin çekim alanına kendini

I. ULUSLARARASI HOCA AHMED YESEVİ SEMPOZYUMU

580

Ahmed Yesevî, Divan’ında seher vakitlerinin bereketinden sıklık-la bahseder. Dua ve yakarışın karşılıksız kalmadığı, nefsin zevklerine feda edilmemesi gereken bu zaman dilimleri, Yesevî için altından daha kıymetli vakitlerdir. Rahmetin dağıtılıp, tevbenin geri çevrilmediği, şeytanın vesvesesinin çaresiz kaldığı bu zamanlar, ümit meyvelerinin devşirildiği hazine değerindeki anlardır. Seher vakitleri, gafletle geçen ömrün diriliş zamanlarıdır. İçinde barınılacak en sağlam kalelerden daha muhkem olan seher vakitleri, Hakk Teâlâ’nın rahmetinin sınırsız zamanlarıdır. Korkulardan ve şerlerden kaçıp sığınılan bu muhkem sığınaklar, Hâkiler Hâkimi’nin sonsuz mekânsızlık mekânlarıdır.

Rahmân Rabbim rahmetini câri eyle seherde,İsyan batağına battım, yardım et seherde.

Estağfir ve istiğfarı eyle uzak şeytandan, Şeytan seni azdırır, selâmet ver seherde.

Ümit ile gelmişim dergâhıma Allah’ım, Günahkârım, isyankâr elimi tut seherde.

Tevbe eyledim dilimde, gönlüm korkmaz Hüda’dan,Hem rahmet ve cemâlini armağan eyle seherde.

Yolsuz yola yol yürüdüm, gaflette ömrüm geçti, Ey Kadir-i Zülcelâl, yola sal seherde.

Sensin benim sığınağım, gazap eyleme Allah’ım, Ey bütün halleri bilen, hâlimi sor seherde.12

Rahman’ın Mekânsız Mekânına İlticaÜmit ve korkunun arasında bir varoluş sergileyen Ahmet Yesevî’nin

yüreği, Kahhâr’ın kahredici, yok edici kudretinin haşyetinden sıkışırken Yesevi gözyaşlarına hâkim olamaz, koruyucu muhkem bir kale arar. Hicap duyguları içinde sevgi, rahmet ve merhametin sonsuz sahibi Rahman’ın engin mekânsız mekânına iltica eder. Orada umudun ve saadetin zirvesini yaşar.

12 Yesevî, Divân-ı Hikmet, hikmet: 25, s. 54-55.

Page 9: I. ULUSLARARASI HOCA AHMED YESEVİ SEMPOZYUMUisamveri.org/pdfdrg/D256957/2017/2017_CETINKAYABA.pdfâlemin sırları, Ahmed Yesevî’yi, kelebeğin ateşin çekim alanına kendini

I. ULUSLARARASI HOCA AHMED YESEVİ SEMPOZYUMU

581

Kahhâr adlı kahrından korkup ağlar Hoca Ahmed; Rahmân adlı rahmından ümit tutar Hoca Ahmed.13

Yesevî, yakarmaya devam eder. Aşkın âlemlerin aşkın Kudreti’ne sığınır. Dua ve yakarışlara cevap verip, icabet eden Hakk Teâlâ, muh-taçlara ihtiyaçlarını verendir. Yeter ki, kullar sabırsızlık gösterip şey-tanın aceleciliğine başvurmasın. Dertlerin ve çaresizliklerin devasını ve şifasını veren Şâfi, mustariplerin sıkıntılarını hafifletir, yaralarına merhem olur.

Ya İlahi, Kâdir, Allah’ım, Rahmet eyle kuluna ey Rahmân.

Sığındım Zât’ına ey Allah’ım,Yaradan bütün âlemin penâhı.

İcâbet Sen’den ve başvurmak bendendir, Ey İlah-ı Zül-celal bütün hacetlerde.

İlahî hacetimi Sen kolaylaştırır, Kerim’sin lütfeyle derdime devâ eyle.14

Nefsin ve şeytanın ayartmalarından Rahim’in en geniş mağfiretiyle günahlardan azâd olmak, tevbe ilacıyla dünya ve ahiret azabından kur-tulmakla mümkün olur. Hoca Ahmet Yesevî imandan ayrılmayı, cânın tenden ayrılması, hatta cân’ın Canan’dan ayrılması olarak düşünür ve şöyle feryat eder:

Kerem ile affeyle ey Ârif Zât,Âhiret azâbından azad eyle.

İlahi şeytanın şerrinden Sen sakla,Bütün günahlarımdan hem Sen sakla.

Bütün günahlarımdan tevbe eyledim, Ki aklım başta değildi ben ondan ayıldım.

Demiyorum beni candan ayırma, Son günümde imandan ayırma.

13 Yesevî, Divân-ı Hikmet, hikmet: 29, s. 59.14 Yesevî, Divân-ı Hikmet, hikmet: 32, s. 61-62.

Page 10: I. ULUSLARARASI HOCA AHMED YESEVİ SEMPOZYUMUisamveri.org/pdfdrg/D256957/2017/2017_CETINKAYABA.pdfâlemin sırları, Ahmed Yesevî’yi, kelebeğin ateşin çekim alanına kendini

I. ULUSLARARASI HOCA AHMED YESEVİ SEMPOZYUMU

582

İlahi herkesin feryâdına yetiş, Bütün çaresizlerin imdadına yetiş. 15

Umutların Sahibi’ne MüracaatYesevî, kulların isyanlarında bile Yaradan’dan ümidini kesmez ve

O’na müracaat ederek yakarır. Dertlilere deva, bela ve musibetlere çare-nin kula şahdamarından yakın Hakk olduğunu bilir. Hazzın ve hevânın köleliğine karşı, özgürlüğü tercih edip, Yaradan’a kulluğu seçer.

Âsi kulunun Sen her hacetini ver, Bu devâsız dertliye Sen devâ ver.

İlahi Sen affeyle takatim yok, Senin önünde lâyık ibadetim yok.

İlahi pat Zât’ının hürmetinden, Uzaklaştır bizi şeytanın sıkıntısından.

İlahi herkesi kulluğa has eyle,Beni benden alıp bir kez özgür eyle.

Bana Tevfik suyundan Sen içir, Kerem ile günâhımı affeyle. 16

Ahmet Yesevî, nice gönüller yıkıp onları mahzun bıraktığından dolayı pişman olduğunu ifade ederken sanki Yunus’un (1240-1320) sözlerini haber vermektedir;

Bir kez gönül yıktın iseBu kıldığın namaz değilYetmiş iki millet dahiElin yüzün yumaz değil

Pir-i Muğan Hoca Ahmed, naz makamıyla cömertliği sınırsız olan Cevâd’a bütün varlığıyla seslenir: Ya Rabb, Sen’in bağışlanmana en la-yık olan sana âsi olanlardır. Eğer sen onlara cömert davranıp merhamet etmezsen, ahirette kaybedenlerden olacaklardır.

15 Yesevî, Divân-ı Hikmet, hikmet: 32, s. 62-63.16 Yesevî, Divân-ı Hikmet, hikmet: 32, s. 62.

Page 11: I. ULUSLARARASI HOCA AHMED YESEVİ SEMPOZYUMUisamveri.org/pdfdrg/D256957/2017/2017_CETINKAYABA.pdfâlemin sırları, Ahmed Yesevî’yi, kelebeğin ateşin çekim alanına kendini

I. ULUSLARARASI HOCA AHMED YESEVİ SEMPOZYUMU

583

Ki bilmeden sayısız günah işledim, Gönülleri yıkıp mahzun eyledim.

Ki her âsi rahmete lâyıktır, Gel ey Kul Hoca Ahmed duaya ol muvafık.17

Bana “Sen” Gereksin…Yesevî, kendisinden yetmiş küsur yıl sonra doğacak olan Yunus’la

gönül âleminde ortak bir dil kullanarak hasbihal eder:

Âlem bütün cennet olsa, bütün Hûriler karşılamağa gelse, Allah bana nâsib eylese, bana Sen gereksin.18

Yerküre ve onun dışındaki on sekiz bin âlem cennet olsa, bütün hu-riler onunla bir olsa dahi Allah’la buluşmak onun dostu ve yâri olmak, tüm bu güzelliklerden daha evlâdır.

Cennet cennet dedikleriBirkaç köşkle birkaç huriİsteyene ver anlarıBana seni gerek seni

Nefis Mihrabını Harap EtmekAşkın ve muhabbetin ateşi Yesevî’yi yakar ve pişirir; hamlıktan kur-

tarıp kemâle ulaştırır. Aşk şarabı gönlünü coştururken nefs mihrabını harap eder. Ama her şey, En Yüce Dost’un cemâlini temaşa edip şeref-lerin zirvesine nâil olmak içindir. Hakk’ın Sarayı’nın misafiri olmak, O’nun lütuf ve inayetine mazhar olup oranın ebedî sâkini olmak...

Şevk şarabını içtim ise kıldı harap,Muhabbetin ateşi ile bağrım kebap,Cemâlini nasib eylese Azîm Vehhâb, Dar-us’selâm sarayına giresim gelir.19

17 Yesevî, Divân-ı Hikmet, hikmet: 32, s. 62.18 Yesevî, Divân-ı Hikmet, hikmet: 35, s. 66.19 Yesevî, Divân-ı Hikmet, hikmet: 48, s. 85.

Page 12: I. ULUSLARARASI HOCA AHMED YESEVİ SEMPOZYUMUisamveri.org/pdfdrg/D256957/2017/2017_CETINKAYABA.pdfâlemin sırları, Ahmed Yesevî’yi, kelebeğin ateşin çekim alanına kendini

I. ULUSLARARASI HOCA AHMED YESEVİ SEMPOZYUMU

584

Çok Çok Seven ve Sevilmeye En Çok Layık Olan’a (Vedûd) duyu-lan aşk, Hoca Ahmed için, bülbülün güle aşkı gibidir. Nasıl ki, bülbül seherlerde coşar, feryat eder, kendisinden geçer; kul için de mana, akıl ve kalp gözlerinin tamamen açıldığı vakitler, Cemâl’i temaşaya en ya-kın olan seher vakitleridir. Yaşamayan ve tatmayanın asla bilemeyeceği bu manevi lezzetler, muhabbet ve irfan sofralarında bulunur.

Doyumsuz tatların tecrübe edildiği irfan seyahatinin yoldaşları olan mürşitler, birlik ve tehvidin rehberleridir. Sonsuz ummanın tâliplerine yol gösterenler, Yesevî’ye göre istikametin rotasını vahdaniyet çizgisine taşırlar. Kim ki onlarla beraber olur, iki cihanın mutluluğunu kazanır. Yunus’un Tabduk Emre’nin dergâhına (elif gibi) dümdüz odunları ta-şıması gibi onlara hizmet etmek, sonsuzluğun nefesinden feyizlenmeye vesile olur.

Hakk’a ulaşmak, sadece ruhun bedenden ayrılmasıyla gerçekleşmez. Madde ile mananın ayrılması, mekanik bir ayrılıştır. Refik-i Âlâ’ya (En Yüce İyi) kavuşmak, nebevî solukla yoğrulmuş tezekkür ve taabbudun nefasetini doya doya tatmakla mümkündür. Öte âlemin hayat soluğu, Rahman’ın Güzel İsimleri’nin gönül ve zihin dünyasında bıraktığı iz-lerle alınır.

Muhabbetin bahçesine bülbül gibi, Seherlerde feryâd edip konasım gelir.O vakit de Allah’ımın cemâlini, Mana gözü ile açıkça göresim gelir.

Merdlerdir Hakk yolunun başçıları, Mürid ile Allah arasında elçileri,Vahdaniyet deryasının yolcuları,Dergâhında varıp kapıcı olasım gelir.

Hakka kavuşmayı dileyenler gece ve gündüz, Dinmeyip canı ile söyler Hû zikrini, Hakk’dan ilhâm yetişip gelir bilsen bunu,Âhiretin azığını alasım gelir.20

20 Yesevî, Divân-ı Hikmet, hikmet: 50, s. 87.

Page 13: I. ULUSLARARASI HOCA AHMED YESEVİ SEMPOZYUMUisamveri.org/pdfdrg/D256957/2017/2017_CETINKAYABA.pdfâlemin sırları, Ahmed Yesevî’yi, kelebeğin ateşin çekim alanına kendini

I. ULUSLARARASI HOCA AHMED YESEVİ SEMPOZYUMU

585

Varoluş Âleminde SeyahatHoca Ahmed Yesevî, varlık ve varoluş âleminde bir seyahate çıkar.

Büyük âlemden (makrokozmos) küçük âleme (mikrokozmos) yapılan bu yolculuk, aslında ötelerin ötesi görünmeyen âleme nispetle yok me-sabesindedir. Mekânsız cihetler ve ışıktan yoksun olanda yapılan bu cevelan (dolaşma) tevhidle nihayete erer. Aydınlığın ve karanlığın her deminde madde ve fiziğin ötesine duyulan bu iştiyak, küçük âlem in-sanda başlar. “Nefsini bilen Rabb’ini bilir” ilkesiyle özetlenecek olan bu hicret, yerkürenin güzellikleri nehirler ve dağların, insan vücudundaki damarlar ve tümseklere olan benzerlikleriyle devam eder.

Yesevî, anasır-ı erbaa’dan (dört unsur) yedi nefse, oradan ay-üstü âlemdeki feleklere/gezegenlere yükselir. Kesretten başlayan, akabinde ikilikten (düalizmden) tekliğe, yani tevhide yapılan seyahat Vâhid’de nihayetlenir.

Hoca Ahmed’in gönül âleminde âriflerle görüşmesi, Miraçtaki Hz. Peygamber’in nebilerle görüşüp buluşmasını hatırlatır. O, inci arayan bir dalgıç gibi varlık evrenindeki arayış ve keşfine devam eder. Varlıkta kendi varlığından geçen Yesevî, Vahid’in varlığında yok olur. Arş, Kür-si, Levh ve Kalem onun için varlığın hakikatleridir. Bu seyahat Pîr’i görünmeyen âlemin, mekânsızlık mekânının yolcuları arasına dâhil eder. Sözlerin ve kelimelerin aciz kaldığı lezzetlerle buluşan Hoca Ah-med, bunları lisan ile anlatmakta zorlanır. O artık benlik ve varlığından soyutlanmış bir hazine ve cevherdir. Hem incidir, hem dalgıçtır; hem aşktır, hem âşık, hem de maşuktur; hem cândır, hem de Canân’dır. Hakk’ın varlığında kendi varlığını yitirendir. Gül bahçesindeki gülü temâşa eden bülbüldür. Nihayetinde o, varlık şehrinin sâkinlerinden biridir.

Hâlık’ımı ararım gece gündüz cihân içinde; Dört yanımdan yol indi evren ve mekân içinde.

Dörtten yediye yettim, dokuzu geçip gittim, Ondan ikiye geldim çerh-i keyvan içinde.

Üçyüzaltmış su geçtim, dört yüz kırk dört dağ aştım,Vahdet şarâbını içtim, düştüm meydan içinde.

Page 14: I. ULUSLARARASI HOCA AHMED YESEVİ SEMPOZYUMUisamveri.org/pdfdrg/D256957/2017/2017_CETINKAYABA.pdfâlemin sırları, Ahmed Yesevî’yi, kelebeğin ateşin çekim alanına kendini

I. ULUSLARARASI HOCA AHMED YESEVİ SEMPOZYUMU

586

Çünkü düştüm meydana, meydanı dolu gördüm, Yüz bin ârifi sordum, bütün cevlân içinde.

Dalgıç denizine girdim, varlık şehrini gezdim, İnciyi sedefte gördüm, cevheri hazine içinde.

Arş ve Kürsî’yü yürüdüm, Levh ve Kalem i gördüm,Varlık şehrini gezdim, söyledim bu can içinde.

Canı gördüm cânanda, aşkı gördüm meydanda, Âşıkların meydanı cümle bostan içinde.

Eri gördüm erleştim, istediğimi sordum,Hepsi sende dedi, kaldım hayrân içinde.

Hayran olarak kaldım, şuursuz olarak daldım,Kendimi derde saldım, buldum dermân içinde.

Seyr ister mi bülbül açılmıştır kızıl gül, Her gülü uzak görme gülü gül bahçesi içinde.

Kul Hoca Ahmed canı, hem cevherdir, hem hazine,Her şey O’nun mekânı, O lâ-mekân içinde…21

Çile Çekmeden Hakîkat Âleminde Mesafe AlınmazZikrin en güzeli, Allah lafzı ile olanıdır. Sığınılacak yer Hakk’ın

tecelligahıdır. Gözyaşı dökülmeden, çile ve ıstırap çekmeden hakikât âleminde mesafe alınmaz. Her şey, âlemlerin Rabb’i içindir ve O’na aittir. Onun rızasının kazanılması esastır.

Allah, Allah, canım Allah, dilim Allah, Sen’den özge sığınağım yok Vallâh-Billah, Ağlayıp geldim dergâhına “Şey’en Lillah…”Dostlar Hâcem bana bağlım der mi ki?22

Her dâim zikir ve tefekkür halindeki âdemler, Nurlar Nuru (Nu-ru’l-Envâr)’nun şavkından beslenirler. Ol kişiler, görünen âlemin hiçbir ışık ve nuruyla karşılaştırılamayacak kadar kudretli ve kuvvetli olan

21 Yesevî, Divân-ı Hikmet, hikmet: 62, s. 103.22 Yesevî, Divân-ı Hikmet, hikmet: 63, s. 105.

Page 15: I. ULUSLARARASI HOCA AHMED YESEVİ SEMPOZYUMUisamveri.org/pdfdrg/D256957/2017/2017_CETINKAYABA.pdfâlemin sırları, Ahmed Yesevî’yi, kelebeğin ateşin çekim alanına kendini

I. ULUSLARARASI HOCA AHMED YESEVİ SEMPOZYUMU

587

Nuru’l-Envâr’ın himayesi ve murakabesi altındadır. Cemâl’i temaşâ, tezekkür ve teşbihin saflığında berraklaşır.

Cemâl göreyim diyen kullar uykusuz olur; Yürüse – dursa, yatsa-kalksa, zikrini söylerİçi-dışı öyle kulun nurla dolar; Allah nurunu öyle kula saçar dostlar.23

Muhabbetin, tarikatın ve hakikatin doyumsuz lezzetleri ile çevrilen Yesevî, Hakk’a kulluğunu yetirince yerine getiremeyen canının beden kafesinden çıkmasına engel olamaz. Dünyanın çile ve sıkıntılarını, Gü-zelİsimleri’nin (Esmâ-i Hüsna) evradını kendisine bir hayat rehberi olarak görür. Kulluğunu hakkıyla yapamamanın mahcubiyeti, onun için dünyevî sıkıntıların en başta olanıdır. Zikrin lezzetinden tadanlar, Bu-rak’la Sırların Sırrı’na müminin miracı olan namazda seyahat ederler.

Muhabbetin şarabından içirmese, Can ve gönlüm hasret ile gider dostlar, Allah zikrini vird eylemeden ölüp gitsem, Essiz ömrüm zahmet ile geçer dostlar.

Allah diyen gerçek âşıklar Burak’a bindi,Sevgilisinden mihnet yetse boyun sundu, Tarîkatın pazarında sefer eyledi, Hakîkatın deryasından geçer dostlar.24

Tekebbür Ehlinin Mekânı Rahmetin Cemali’yle müşerref olan zâkirler, varlıklarından arına-

rak Cemâl’de kaybolurlar. Nefsin ve şehvetin tüm isteklerini reddedip benlik zincirinden kurtulanlar, şeytanın kibrinden uzak olanlardır. Te-kebbür ehlinin mekânı iki cihanda da cehennemdir.

Cemâlini talep eyleseniz ey zâkirler, Candan geçip halka içinde görün cemâl, Şevkin ile Allah deyip, doğruya dönüp, Gece uykusunu haram eyleyip olun uykusuz.

23 Yesevî, Divân-ı Hikmet, hikmet: 82, s. 135.24 Yesevî, Divân-ı Hikmet, hikmet: 84, s. 137-138.

Page 16: I. ULUSLARARASI HOCA AHMED YESEVİ SEMPOZYUMUisamveri.org/pdfdrg/D256957/2017/2017_CETINKAYABA.pdfâlemin sırları, Ahmed Yesevî’yi, kelebeğin ateşin çekim alanına kendini

I. ULUSLARARASI HOCA AHMED YESEVİ SEMPOZYUMU

588

Uykusuzlara Hakk rahmeti olur yakın, Uykusuzların gönlü kırık gözü yaşlı, Ben-benliğin cezasını verecek cehennemKibirlinin cehennem içinde hâli perişân.25

Kalbin zikriyle tevhidi terennüm eden lisanın sahibi, kâmil bir reh-berin izinden yürümeli ki, İlâhî hakikatlere ve inayetlere mazhar olsun. Cemâl’i temaşa edemeyen gözler, iki cihanda kayıp içinde olanlardır. Tevhid kelimesini akıl ve gönülde muhafaza edenler, Yesevî nezdinde ve kâmil mürşitlerin nazargâhı altında hakikat evreninin misafirleri olurlar.

“Lâ ilâhe illâllah” deyip ağla, Hakk zikrini her kim dese oraya git,Mürşid-i kâmil hizmetine gidip yürü,Hakk cemâlini göstermese perişân olunur.

Dile al “Lâ ilâhe İllâllah’ı”,Akla koy her nefesde ol uyanık, Pîr-i kâmil nazâr eyleyince sana ansızın, Hakk cemâlini göstermese perişân olunur.26

Benlik ve Bencillik Girdabından SıyrılmakRahman’ın sonsuz merhameti, ummandaki bir damla mesabesinde-

dir. Bir katresinden nasiplenenler, benlik ve bencillik girdabından sıy-rılıp Cemâl ile hayat bulurlar. Zühd ve takva ekseninde bir hayat sür-dürenler, Yesevî’nin gözünde, Hakk’ın Cemâli’nden nasipleneceklerdir.

Hakk rahmeti ulu deryâ bir damla yeter,Katresinde nâsib alan eylemez heves,Ben ve bencillik senden gider sinek gibi, Hakk cemâlini göstermese perişân olunur.

Hakk rahmeti ulu deryâ kabul eyle, Talip isen Hakk’a doğru meyilli ol,

25 Yesevî, Divân-ı Hikmet, hikmet: 91, s. 146.26 Yesevî, Divân-ı Hikmet, hikmet: 95, s. 150.

Page 17: I. ULUSLARARASI HOCA AHMED YESEVİ SEMPOZYUMUisamveri.org/pdfdrg/D256957/2017/2017_CETINKAYABA.pdfâlemin sırları, Ahmed Yesevî’yi, kelebeğin ateşin çekim alanına kendini

I. ULUSLARARASI HOCA AHMED YESEVİ SEMPOZYUMU

589

Zühd-takva daimâ eyleyip nail ol, Hakk cemâlini göstermese perişân olunur.27

Tefekkür ve tezekkürün müdavimleri, şeytanın vesvesesinden emin olurlar. Karşılaştıkları dert ve sıkıntılara çare, Şafî’de (Şifa Veren) bulunur.

Zâkir olup zikrini dese, gelecek nidâ;Lanetli şeytan yetmiş fersah osun ayrı, Derdi olsa, Hakk derdine verecek devâ; Öyle kulu kendisi arayıp canân eyler. 28

Dünyayı Hakk’a Feda EtmekSeherlerde tesbihat ve kullukla yaşlanan gözler, sultan makâmında

şeref kazanır, bu şerefle şereflenenler çaresizliğin sıkıntılarından azâd olurlar. Dünyevî her şey, öte dünyanın gerisinde kalır. Hoca Ahmed’e göre, ahiretin tarlası olan dünyayı Hakk’a İbrahim’in İsmail’i kurban ettiği gibi feda etmedikçe, kemâlat hâsıl olmaz.

Maneviyat rehberleri, Hakk’ın yeryüzündeki sevgilileridir. Nebilerin mirasçılarına karşı gelmek, hakikat âleminin nimetlerini geri tepmek anlamına gelir.

Geceleri seherlerde Hakk uyandırıp kan ağlatır, Uykusuz eyleyip kendi aşkına bel bağlatır, Devâsı yok derdi verip ağlatıp inletir; Burada ağlayıp orada gitse, sultan eyler.

Hakk’a âşık olan kullar daima uykusuz,Cennet değil arzuları, verir cemâl, Çoluk-çocuk, ev-barktan olur şikâyetçi; İsmâil gibi azîz canını kurban eyler.

Şeyhim diye başkaldıran Hakk’a rakip; Benlik eyleyip Sübhân’ına olmaz sevgili,Uykusuz olup derdsizlere olan tabip; Bu dünyâyı mü’minlere zindan eyler.29

27 Yesevî, Divân-ı Hikmet, hikmet: 95, s. 154.28 Yesevî, Divân-ı Hikmet, hikmet: 133, s. 209.29 Yesevî, Divân-ı Hikmet, hikmet: 133, s. 209.

Page 18: I. ULUSLARARASI HOCA AHMED YESEVİ SEMPOZYUMUisamveri.org/pdfdrg/D256957/2017/2017_CETINKAYABA.pdfâlemin sırları, Ahmed Yesevî’yi, kelebeğin ateşin çekim alanına kendini

I. ULUSLARARASI HOCA AHMED YESEVİ SEMPOZYUMU

590

Yesevî’ye göre, nefsini öldüren ve terbiye edenler, Allah’ın yakın dostlarıdır. Topraktan yaratılan insan, toprak gibi tevazu sahibi olursa, benlik ve kibir mahzeninde kaybolup yok olmaz.

Hakk’ı bulan toprak olup yolda yatar, Toprak misâli âlem onu basıp geçer, Ben-benlikler başını basıp, tepip gider,Başkaldırıp ona Sühan kıldığı yok.30

Bilgelik Pınarından İçmekÂlemlerin Rabb’inden sakınan hakikat dervişidir. O ki, bilgelik

pınarından kana kana içer. Nurlara gark olur, gözün bıraktığı yaşlar, Rezzak’ın kudretine itaat etmenin işaretleridir. Aksi davranışta bulu-nanlar ziyan içindedir. Kulakları nasihatlere kapalı bu insanlar fasıklar güruhunun temsilcisidir.

Gece-gündüz Hakk’dan korkup duran kişi, Özünü bilir özge ile yoktur işi; Ondan sonra nura dolar iç ve dışı,Hakk’dan korkup gözde yaşını revân kılsın.

Kulum diye Hakk emrini kılmayanlar, Nasihatı kulağına almayanlar,Kar ve ziyân olduğunu bilmeyenler, O fâsıklar Hakk’a ne diye vefâ kılsın?31

Dünya Denizinde KaybolmakDünya denizinden kaybolmayanlar Vedûd’un sevgisine gark olurlar.

Aşk şarabında hayat bulup dirilenlere mukabil yalancı ve fâsıklar, bu dünyada kazansa da öte dünyada kaybederler.

Dünyâ tepip, Hakk’ı seven buldu murad, Aşk şarâbın içen âşığın şevki çokça,

30 Yesevî, Divân-ı Hikmet, hikmet: 159, s. 257.31 Yesevî, Divân-ı Hikmet, hikmet: 201, s. 316.

Page 19: I. ULUSLARARASI HOCA AHMED YESEVİ SEMPOZYUMUisamveri.org/pdfdrg/D256957/2017/2017_CETINKAYABA.pdfâlemin sırları, Ahmed Yesevî’yi, kelebeğin ateşin çekim alanına kendini

I. ULUSLARARASI HOCA AHMED YESEVİ SEMPOZYUMU

591

Yalancıların kıyâmet gün yüzü ayıplı, Yalancılar Hakk yâdını dediği yok.32

Ümitsizlik, Cevâd’ın rahmet ve bereketinden umutlarını yitirenlerin özelliğidir. Yesevî seher zamanlarında kulluğun şanını yerine getirip gözyaşı dökenlerin ukbalarının ahiret olduğunu söyler. Bu insanlar sı-nırsız lütuflara mazhar olurlar.

Bende olsan, kulluk edip, ümmet ol,Ondan sonra iman-İslam ele al,Seher vaktinde yaşını saçıp, zâri eyle.Allah cömert, hiç kimsenin ümidsiz kaldığı yok.33

Dünyanın sevimliğine aldananlar, emanetin alındığı ölüm anında aklını yitirir, ecelinin gelmesini istemezler. Sonsuz nimetler içinde olup da, gece ve gündüzlerini şükürsüz geçirenler, kıyamette ziyanda olurlar.

Bu dünyayı asla fenâ olmaz sandım, Hakk emânet koyan canı ölmez sandım, Dirlikte bu ölüme gelmez sandım, Siyâseti büyük günde ne eyleyim?

Nimetin yiyip, Hakk şükrünü kılmadım ben,Geceleri kalkıp, bir gün taat kılmadım ben,Âhir günün geleceğini bilmedim ben,Siyâsetli büyük günde ne eyleyim?

Kıyâmet gün iş kılanlar zararlı olsa, Hicâbsız olarak yola girip, kükreyip yansa,Ben gibi yolda kalanlara hasret olsa, Siyasetli büyük günde ne eyleyim?34

Yine de Hoca Ahmed, Ğafur’dan umut kesenleri ve öte dünyayı unutanları şöyle uyarır: Dünyanın geçiciliğine kapılıp da öte dünya-nın utananları arasına katılma. Allah Teâlâ kurtuluş lütfedip, rahmette bulunmasa, azap çemberinden kurtuluş yoktur.

Cehennem üzerine çekilecektir sırat köprüsü,

32 Yesevî, Divân-ı Hikmet, hikmet: 219, s. 341.33 Yesevî, Divân-ı Hikmet, hikmet: 219, s. 342.34 Yesevî, Divân-ı Hikmet, hikmet: 228, s. 359.

Page 20: I. ULUSLARARASI HOCA AHMED YESEVİ SEMPOZYUMUisamveri.org/pdfdrg/D256957/2017/2017_CETINKAYABA.pdfâlemin sırları, Ahmed Yesevî’yi, kelebeğin ateşin çekim alanına kendini

I. ULUSLARARASI HOCA AHMED YESEVİ SEMPOZYUMU

592

Yalan âşık olup yürüme orada ayıplı, Lütfeyleyip Hakk Teâlâ verecek necât, Lütfetmese, sert azap, vahşeti var.35

Hakk’ın rahmeti, kabirleri genişletir, nurla doldurur. Hakikî kullu-ğun işaret ve vasfı rahmetten umut kesmemektir. Kıyametin keşme-keşliğinden sakınmak, hayırlı amellerle mümkündür.

Ya Rabbi, temiz Zâtın, eğer lutf etmesen nâgâh, Kabir darlık, yolun aydınlık, bütün işler pişmanık.Dedin “Lâ taknetu…” rahmetinden ümidim çok,Kıyâmet tanı atınca, başıma salma şaşkınlık.36

Aşk ve vahdet şarabından içenler nurlarla dolup taşar. Yesevî’ye göre bu hâl, dünyevî makamları yerle bir eder. Şirk ve küfürden kaçmanın sırrı, Hakk’tan gayrısını İlâh kabul etmemektir. Ancak tek ilâh vardır, O da Ehad’dir.

Aşk şarâbın Hakk içirdi, dolup-taştım,Bir fırsatta yüz bin türlü makâm aştım, Teşbih koyup, zünnâr takıp, Hakk’a kaçtım, “Lâ-Lâ” söyleyip, “İllallah”da buldum işte.37

Gözlerin Allah için yaşarması, Hoca Ahmed’in nezdinde, Cemâl ile müşerref olmanın işaretidir. Habibullah Muhammed Mustafa da, kendisine ümmet olanların bu yönüne şükreder.

Ağlayanlar Hakk cemâlini görür imiş,Gözyaşına sekiz cennet verir imiş, Hakk Mustafa ağlayın sever imiş, Mustafa’ya ümmet olsam ağlamayım mı?38

Allah’ın cemâlini görmeye nâil olanlar, kemâlatta mesafe alanlardır. Helalin bereketinden nasiplenenler, haramdan ise ceylanın aslandan kaçtığı gibi uzaklaşırlar.

Hakk Teâlâ nasip kılsa cemâlini,

35 Yesevî, Divân-ı Hikmet, hikmet: 240, s. 377.36 Yesevî, Divân-ı Hikmet, hikmet: 241, s. 379.37 Yesevî, Divân-ı Hikmet, hikmet: 244, s. 387.38 Yesevî, Divân-ı Hikmet, hikmet: 245, s. 389.

Page 21: I. ULUSLARARASI HOCA AHMED YESEVİ SEMPOZYUMUisamveri.org/pdfdrg/D256957/2017/2017_CETINKAYABA.pdfâlemin sırları, Ahmed Yesevî’yi, kelebeğin ateşin çekim alanına kendini

I. ULUSLARARASI HOCA AHMED YESEVİ SEMPOZYUMU

593

Kulluk içre görüp Hakk’ın kemâlini, Haram koyup, alıp Hakk’ın helalini,Bu dünyaya didâr için geldim, dostlar!39

Sevgili/Habip İçin Var Edilen ÂlemlerOn sekiz bin âlemin Rabbi Allah Teâla, bu evreni Habib’i için ya-

rattı. Güneş ve ayla birlikte bütün âlemler, onun yüzü hürmetine varlık buldu. Öte âlemler, cennet, nimetler, huriler, hâsılı her türlü ebedî lütuf ve armağan Resulullah’ın (s) varlığı için var kılındı.

On sekiz bin âlemi Hakk yarattı, O Muhammed Habîbullah Resul için.Bil, nurundan ay ve güneşi Hakk yarattı, O Muhammed Habîbullah Resul için.

Sekiz uçmak Firdevs adlı cennetleri, Yenip tükenmez asla orada nimetleri, Huriler giyer yetmiş türlü hil’atleri, O Muhammed Habîbullah Resul için.40

Yesevî’nin, Hakk’a olan aşkın yönelişi, onun “En Yüce Dost”a ulaş-tıran hallere tercüman olmasına vesile olur. Pîr, aşkın bir yanışla ken-dinden geçenlere derin bir muhabbet besler. Nitekim Nurların Nuru’n-dan nasiplerini alanlar, hikmete nâil olurlar. “Allah hikmeti dilediğine verir. Kime hikmet verilirse, ona pek çok hayır verilmiş demektir. An-cak akıl sahipleri düşünüp ibret alırlar.”41 İlkesinden nefeslenen Hoca Ahmed, bâtının zengin anlamlar dünyasının sırlarına bilgelikle vâsıl olunacağını düşünür.

Artık bu mertebede hakikatin sırlı ve bereketli yolları, Gerçek Âşık’a ulaştırır. Uğruna canların feda edildiği Rahman, dostlarına merhametini iki cihanda lütfeder/gösterir. Dünyanın meşakkatli ve ıstıraplı hallerini yaşayan veliler, öteki âlemde nurlara gark olacaklardır.

39 Yesevî, Divân-ı Hikmet, hikmet: 246, s. 391.40 Yesevî, Divân-ı Hikmet, hikmet: 250, s. 395.41 Bakara, 269.

Page 22: I. ULUSLARARASI HOCA AHMED YESEVİ SEMPOZYUMUisamveri.org/pdfdrg/D256957/2017/2017_CETINKAYABA.pdfâlemin sırları, Ahmed Yesevî’yi, kelebeğin ateşin çekim alanına kendini

I. ULUSLARARASI HOCA AHMED YESEVİ SEMPOZYUMU

594

Pîr’in gözünde, çileye tâlip olanlar, dertlerini kendilerine derman eyleyenlerdir. Sabır ve metanet girdabından zaferle çıkanlar, tövbenin sınırsız himmeti ile kendi hisselerine düşenleri cem ederek, ummanlara açılırlar.

Hakk Teâlâ selâm söyledi yananlara,Kanlar döküp iki gözünü oyanlara, Canı cana ekleyip yürüyenlere, Hançer alıp gözlerimi oymayım mı?

Hakk pertevi kime düşse, bilge kılar, Gönlü ışıyıp bâtınlarını binâ kılar.Marifeti söyleyip özünü söyler kılar,Söyler olup Hakk yollarını demeyim mi?

Selâm söyledi dostlarına Hakk mihribân, “Burada ağlayın, âhirette kılayım handan”.Hakk yolunda âşıkların canı kurban, Bu sözü işitip yüz bin canımı vermeyim mi?

Ben defter-i sâni söyledim derde dermân, Bir ve Var’ım kulum dese kalmaz hüsran.Her ne kılsa, özü kılar, Hakk’tan fermân, Fermânında hâzır olup yürümeyim mi?

Kul Hoca Ahmed, bu dünyâda gamsız geçtin, Hakk’tan korkmadan tan atana kadar durup yatdın.Dünyâ dileyip Hakk zikrini dışlayıp atdın, “Tûbu ileyh” okuya-okuya ölmeyeyim mi?42

Toprak Gibi Nefsi ÖldürmekSevgi ve aşk yolculuğunda, nefsi ayaklar altına almak, cefalar içinde

bir seyahati arzulamak; dostluk ve aşka ihanet etmeden, düşüklükten yüz çevirmektir.

Saf altın gibi selim kalp sahibi, gönlün arılığını bilen Her Şeyi En Mükemmel Bilen Âlim’in bilgisinde yerini bulacaktır. Hakk’ın mekâ-nı olan gönül ve kalp, inanç ve safiyetinin mihenk taşıdır. O öyle bir

42 Yesevî, Divân-ı Hikmet, hikmet: 188, s. 300.

Page 23: I. ULUSLARARASI HOCA AHMED YESEVİ SEMPOZYUMUisamveri.org/pdfdrg/D256957/2017/2017_CETINKAYABA.pdfâlemin sırları, Ahmed Yesevî’yi, kelebeğin ateşin çekim alanına kendini

I. ULUSLARARASI HOCA AHMED YESEVİ SEMPOZYUMU

595

mikyastır ki, burhan ehlinin hakkı bâtıldan ayırmasına güç yetirmesini sağlayan yegâne vasıtadır.

Hakk’ı seven âşıkları fakîr oldu,Yol üstünde toprak gibi nefsi öldü,Aşk yolunda cefâ çekip, derde doldu,Nereye varsa, nefsi teper, dostlarım ha.

Âşık olsan, yalancı olma, sâdık ol,Hile-huda işlerinden uzak ol,Allah diye, saf kıl gönlü, nura dol,Doğru kulları Allah bilir, dostlarım ha.

Allah dedi, iman evini kılma viran, Doğru kulların gönlündedir Hakk-burhan,Gönül kıran câhilleri sevmez Sübhân, Halim olup, didâr görün, dostlarım ha. 43

Görünmeyen zırhların gölgesinde korunan hakikat yolcusu, dalâ-letin amansız vesveselerinden Hidayet Sahibi’nin yardımıyla kurtulur, istikamet bulur. Hakk’ın cezbesine düşüp varlığından sıyrılanlar, nefsin gemini ellerine alıp şeriatın sarsılmaz ilkelerini rehber edinirler.

Ol vakit, kapalı olan hallerin perdesi kendisine aralanır, Hızır ve İlyas gibi, hayat kaynağı su gibi azizlik mertebesine ulaşır. Onlar için kabirler, ölümün değil canlılığın mekânlarıdır, Sonsuz Hayat Veren’in kudretiyle ölüm ve yok oluş uyanışın başlangıcı olur.

Hoca Ahmed Yesevî, bu noktada, çileye Hallâc-ı Mansur gibi tâlip olmadıkça kemâlin semeresinin elde edilemeyeceği uyarısında bulunur. Lâyık olmak, nefs ve bedenin ölümünü göze alabilmekle mümkündür. Aksi takdirde kişiyi nefsin azgınlığının kurbanları haline gelme teh-likesi beklemektedir.

Huş gâibten o dervişe avâz gelecek, “Ey kulum!” diye, Allah özü elini alacak, Yoldan çıksa, hâdi olup yola koyacakAllah özü yol gösterir, dostlarım ha.

43 Yesevî, Divân-ı Hikmet, hikmet: 222, s. 348.

Page 24: I. ULUSLARARASI HOCA AHMED YESEVİ SEMPOZYUMUisamveri.org/pdfdrg/D256957/2017/2017_CETINKAYABA.pdfâlemin sırları, Ahmed Yesevî’yi, kelebeğin ateşin çekim alanına kendini

I. ULUSLARARASI HOCA AHMED YESEVİ SEMPOZYUMU

596

Cezbe ve hâlet peydâ kılan Hakk’ı bulur,Din kılıcını ele alıp, nefsi kovalar, Nerede varsa, sırlar görüp, büküp kapatır, Ehlini bulsa, şerhini yapar, dostlarım ha.

Hakk’a âşık olan kullar buldu murad, Hızır, İlyas dâima verir âb-ı hayat,Tâ kıyâmet görmesinler asla ölüm,Kabir içinde uyanık yatar, dostlarım ha.

Âşık değil nefsi daima tepmedikçe, İşte bu dünyâ izzetinden geçmedikçe, Mansur benzeri “Va şevkâ” diye ölmedikçe,Dergâhına lâyık değil, dostlarım ha.44

“En Yüce Dost”a Veli OlmakHoca Ahmed, takipçisi büyük ozan Yunus’a da ilham kaynağı45 ol-

maya devam ederek bir acz örneği sergiler. Yaratan’a karşı olan muh-

44 Yesevî, Divân-ı Hikmet, hikmet: 222, s. 348.45 Aşkın aldı benden beni

Bana seni gerek seni. Ben yanarım dünü günü Bana seni gerek seni. Ne varlığa sevinirim Ne yokluğa yerinirim Aşkın ile avunurum. Bana seni gerek seni. Aşkın âşıklar öldürür Aşk denizine daldırır Tecelli ile doldurur Bana seni gerek seni. Aşkın şarabından içem Mecnun olup dağa düşem Sendin dünü gün endişem Bana seni gerek seni. Eğer beni öldüreler

Page 25: I. ULUSLARARASI HOCA AHMED YESEVİ SEMPOZYUMUisamveri.org/pdfdrg/D256957/2017/2017_CETINKAYABA.pdfâlemin sırları, Ahmed Yesevî’yi, kelebeğin ateşin çekim alanına kendini

I. ULUSLARARASI HOCA AHMED YESEVİ SEMPOZYUMU

597

taçlığını âcz içinde itiraf eder. Hakk’ın çılgın bir âşığı olan Yesevî, el-Ganiyy ve Samed’i (İhtiyaçsız, Muhtaç Olmayan, Her Şey Ona Muhtaç Olan) tezekkür eder. Gecesiyle gündüzüyle Kudret Sahibi’ni arar, ona ulaşamama düşüncesiyle kaygılanır. Yaratan’a olan aşkı, Pîr’i, varoluşun boyutlarını araştırmaya iter. Yine de Muhabbetullah’ın şavkı onu bırakmaz, yakar, kavurur. Bu yanışta en yakınları bile gözünde gö-rünmez. Zira o, Aşkın Varlık’ta varoluşunun derdiyle Canan’la buluşur. Yalnız ve kimsesizlerin En Yüce Dost’una veli olmak arzusuyla coşar, kendinden geçer.

Aşkın eyledi şeydâ beni cümle, âlem bildi beni, Kaygım Sen’sin gece gündüz, bana Sen gereksin.

Taâla’llah zihi ma’ni, Sen yarattın cisim ve canı, Kulluk eyleyim gece gündüz, bana Sen gereksin.

Gözüm açtım Seni gördüm, bütün gönlü Sana verdim, Akrabalarımı terk eyledim, bana Sen gereksin.

Söylesem ben dilimdesin, gözlesem ben gözümdesin,Gönlümde hem canımdasın, bana Sen gereksin. 46

Kulluğu Kurban EtmekSultanlar Sultanı’na kulluğunu kâmil bir şekilde yapamamanın ek-

sikliğini yaşayan Pîr, maddenin ötesine geçip, benliğini kurban etmenin yollarını arar. Artık varlık âleminde, Var Olan’dan (Vâcibu’l-Vücûd/Zorunlu Varlık-Var Olmaması Düşünülemeyen Varlık) başka hiçbir varlık onu tatmin etmez. Varlığın ve aklın ötesinde, varoluşunu ke-malâta erdirmenin gayreti içindedir.

Bu âlem içindeki sayısız güzelliklerin aşk pazarında bir karşılığı yoktur. Onu, sadece Hakk’ın hakikati, ab-ı hayat gibi nefeslendi-rir ve diriltir. Varlığın geçici hazlarının gönüller dünyasında bir yeri bulunmamaktadır.

Külüm göğe savuralar Toprağım anda çağıra Bana seni gerek seni

46 Yesevî, Divân-ı Hikmet, hikmet: 35, s. 66.

Page 26: I. ULUSLARARASI HOCA AHMED YESEVİ SEMPOZYUMUisamveri.org/pdfdrg/D256957/2017/2017_CETINKAYABA.pdfâlemin sırları, Ahmed Yesevî’yi, kelebeğin ateşin çekim alanına kendini

I. ULUSLARARASI HOCA AHMED YESEVİ SEMPOZYUMU

598

Cennet, huriler, âlimler, kitaplar, sufîler, vâizler ihtiyacı olan aşkınlığı yaşatmaya kifayet etmemektedir. Pişmenin akabinde yanmanın nârı, varlığını tüketir, fenâ âleminin yitikleri arasına katar.

Fedâ olsun sana canım, döker olsan benim kanım, Ben kulunum Sen sultanım, bana Sen gereksin.

Âlimlere kitap gerek, sûfilere mescid gerek,Mecnun’lara Leyla gerek, bana Sen gereksin.

Gâfillere dünya gerek, akıllılara âhiret gerek, Vâizlere minber gerek, bana Sen gereksin.

Âlem bütün cennet olsa, bütün Hûriler karşılamağa gelse, Allah bana nâsib eylese, bana Sen gereksin.

Cennete geriyem cevlân eyleyim, ne hurilere nazâr eyleyim, Onu bunu ben ne eyleyim, bana Sen gereksin.

Kul Hoca Ahmed adım, gece gündüz yanar odumİki cihânda umudum, bana Sen gereksin.47

İnsanın Öz Mayası Toprakİnsanın hammaddesi olan toprak, Yesevî’nin dilinde tevazu ve aczi

ifade etmektedir. Kibrin ve gururun temsilcisi şeytan, topraktan halk edilen insanı düşük görür. Her ne kadar İblis, kendisi ateşten yaratılmış daha “üstün” bir varlık olarak farz etse de, balçıktan yaratılan insana secde etme emrine muhatap olmuştur. Nihayetinde insan ayaklarla çiğnenip basılan bir madde, anasır-ı erbaa’nın bir terkibi değil midir?

Pîr, özü toprak olan insanın, büyük kutsî kavuşma/buluşmaya layık olmadığını düşünür. “Kan döken, bozgunculuk çıkaran, nankör, aceleci” insan, ne kadar atıklarını ve olumsuzluklarını, pişerek ve yanarak atma-ya çalışsa da, bütünüyle arınmaz. Mutlak kemâlat, Hakk’ın varlığında hiçliğe ulaşmaktır.

Aslım toprak, neslim toprak, her şeyden aciz, Basıp geçsen kirli cismin kılacağı ar,

47 Yesevî, Divân-ı Hikmet, hikmet: 35, s. 66.

Page 27: I. ULUSLARARASI HOCA AHMED YESEVİ SEMPOZYUMUisamveri.org/pdfdrg/D256957/2017/2017_CETINKAYABA.pdfâlemin sırları, Ahmed Yesevî’yi, kelebeğin ateşin çekim alanına kendini

I. ULUSLARARASI HOCA AHMED YESEVİ SEMPOZYUMU

599

Kim ar etse şeytan kavmi havası var,İşitip okuyup yere girdi Kul Hoca Ahmed.48

Basıp toprak, kendim toprak, cismim toprak; “Hakk vuslatına ererim” diye, ruhum hevesli, Tutuştum yandım, olamadım asla tertemiz, Şebnem olup yer altına girdim ben işte.49

Ancak Ağlayanların Sahip Olabileceği Gönül Zenginliği: AşkSıkıntı ve dertler, insanı olgunluğun sınırlarına taşır. Hoca Ahmed,

bundan ötürüdür ki, insanı dertle tarif eder. Varlıkta varoluşun pe-şindeki Yesevî, derdin, ilacın ta kendisini olduğuna inanır; Aşk, Âşık ve Maşuk’u aynı satıhta değerlendirir. Hallâc’ın “ene-l hak” şatahatı, Türkistan Ereni’nde de tebarüz eder.

Derdi aşkla ilişkilendiren Pîr, gönül evreninde aşkın varoluşunun zorunluluğunu talep eder. Aşk ağlatır, sızlatır ve yakar. Aşk, ancak ağ-layanların sahip/layık olabileceği gönül zenginliğidir.

Dertsiz insan insan değil, bunu anlayın,Aşksız insan hayvan cinsi, bunu dinleyin, Gönlünüzde aşk olmasa, bana ağlayın, Ağlayanlara gerçek aşkımı armağan eyledim. 50

Gerçek dertliye kendim ilaç, kendim dermân, Hem âşıkım, hem mâşukum, kendim canân; Rahmet eyleyim, adım Râhman, zâtım Sübhân; Bir nazârda içlerini safâ eyledim.51

Aşksız âdem âdem değil, Hakk’tan haber,Nerede görsen, aşksızlara kılmayın selâm,

48 Yesevî, Divân-ı Hikmet, hikmet: 10, s. 26.49 Yesevî, Divân-ı Hikmet, hikmet: 13, s. 33.50 Yesevî, Divân-ı Hikmet, hikmet: 54, s. 92. 51 Yesevî, Divân-ı Hikmet, hikmet: 54, s. 92.

Page 28: I. ULUSLARARASI HOCA AHMED YESEVİ SEMPOZYUMUisamveri.org/pdfdrg/D256957/2017/2017_CETINKAYABA.pdfâlemin sırları, Ahmed Yesevî’yi, kelebeğin ateşin çekim alanına kendini

I. ULUSLARARASI HOCA AHMED YESEVİ SEMPOZYUMU

600

Söz sözleşe, bakıp ona kılmayın kelâm,Burada, ağlayıp, âhirette gülmez misin?52

Aşk “kuşunun kanatları”nda uçanlar, şeytanî tekebbürün dağdağa-sından kaçarak Rahîm’in engin merhametine sığınırlar. Bunun yolu, Yesevî’nin deva cetvelinde, benlik ve bencillikten kurtuluşla geçer. Ni-hayetinde kişi onda içkin olan kutsalın hayat bulması için tüm nefesi-ni, Hakk’ın istikametinde harcamalı, böylelikle Rabb’in gönül dostları arasına katılmalıdır.

Kul olsan, ben-benliğin sakın bırak,Seherlerde canını incitip dinmeden çalış,Yoldan sapan günâhkârları yola yönelt, Bir nazârda gönüllerine safâ eyledim. 53

Annenin Mahrem Korunağındaki Beşerİnsanı güzelliklerin en güzeliyle Yaratan, insanın yaratılış basamak-

larını/zincirini şöyle anlatır: “İnkâr edenler, göklerle yer bitişik bir hal-de iken bizim, onları birbirinden kopardığımızı ve her canlı şeyi sudan yarattığımızı görüp düşünmediler mi? Yine de inanmazlar mı?”54

Su ve toprak aşamaları, insanın ana maddesi olurken, annenin mah-rem korunağındaki beşer adayının süreçlerini kutsal metinlerden takip etmek hakikate daha uygun olacaktır: “Sonra nutfeyi alaka (aşılanmış yumurta) yaptık. Peşinden, alakayı, bir parçacık et haline soktuk; bu bir parçacık eti kemiklere (iskelete) çevirdik; bu kemikleri etle kapladık. Sonra onu başka bir yaratışla insan haline getirdik. Yapıp-yaratanların en güzeli olan Allah pek yücedir.”55

Ana karnında dört ayını geçiren beden, ruhla olan vuslatıyla câna dönüşür. “Can”lanmasıyla Aşkın Canânı’nı aradığı bir yolculuğa çıkar.

52 Yesevî, Divân-ı Hikmet, hikmet: 243, s. 383.53 Yesevî, Divân-ı Hikmet, hikmet: 54, s. 92. 54 Enbiya, 30.55 Mu’minûn, 14.

Page 29: I. ULUSLARARASI HOCA AHMED YESEVİ SEMPOZYUMUisamveri.org/pdfdrg/D256957/2017/2017_CETINKAYABA.pdfâlemin sırları, Ahmed Yesevî’yi, kelebeğin ateşin çekim alanına kendini

I. ULUSLARARASI HOCA AHMED YESEVİ SEMPOZYUMU

601

Kan ve irinin içerisinden çıkan ak sütlerin lezzetiyle/ ab-ı hayatla kudret bulan insan, Rezzâk’ın sonsuz ve sınırsız lütuflarıyla zorlu öm-rünün meşakkatlerinin talimine başlar.

İlk yaşlar, Pîr’in ifadesiyle en yakın canların yeni yeni tanındığı bi-dayet safhasıdır. Yedi yaşında âkil olma, dört yaşında anlama ve anla-yışın (fehmetmek) melekelerine sahip olma, on beş yaşında mesuliyet alma (şeriat evine girme) ve hükümlerin muhatabı olma mertebeleri kat edilir.

Otuz yaşında kemal bulan beden, bu yaştan sonra inişe geçmeye başlar. Bu yaşlar gönül ve dilin ayrışmaya başlaması, lisanın lâl olma hallerinin yaşandığı zaman dilimleridir.

Hâlık bizi yarattı, özü gitti gizliye, Geçtim sudan, topraktan, yelden getirdi yine.Kemik-derim bağlandı, üç yüz altmış gün oldu.Dört ay on dört saatde bizlere verdi canı.

Beş ağaca bağladık, ananın sütünü emdik,Rızk veren Rezzâk sakladı bizi yine.Bir yaşıma ulaşınca tanıdım ata-anamı,İki yaşa yetişince düzeldik bizle yine.

Yedi yaşa ulaşınca indi başıma akıl,Dört yana fehm eyleyip koşulduk bizler sonra.On beş yaşa girince şeriat evine girdim,Şeriat hükmü ile gizli ettim erkâna.

Otuz yaşa ulaşınca aldı başımdan ağrı,Dilim söylemez oldu, gönlüm gitti her yana.Ağlaşır balalarım, inlerler uzaklarım, İşitir kulaklarım, dilim olmaz fermana. 56

Zamana âhir olsa akıl gider, Âdemoğlu birbirini tutup yer, Dünyâ için İman-İslâm dinini satar, Akıllılara bu sözleri diyesim gelir.57

56 Yesevî, Divân-ı Hikmet, hikmet: 225, s.353-354.57 Yesevî, Divân-ı Hikmet, hikmet: 49, s. 86.

Page 30: I. ULUSLARARASI HOCA AHMED YESEVİ SEMPOZYUMUisamveri.org/pdfdrg/D256957/2017/2017_CETINKAYABA.pdfâlemin sırları, Ahmed Yesevî’yi, kelebeğin ateşin çekim alanına kendini

I. ULUSLARARASI HOCA AHMED YESEVİ SEMPOZYUMU

602

Öteler Ötesine Son YolculukHoca Ahmed Yesevî, ömrün son demlerini, ruhun bedenden hicre-

tiyle başlatır. Adeta bir “rabıta-i mevt” (ölümü hatırlama) halini tasvir eder.

Cismin teneşir üzerinde yaratılış mayası “su”yla paklanması “düğün gecesinin” sabahını andırır. Bedenin ikamet ettiği mekânı olan menzil-den hareket, dünyadaki son ülke kabristanda noktalanır.

Kabir sorgucularının ilk imtihanlarını aşmak, inanç diyarının sâkin-leri için zor değildir. Yesevî, kabirdeki hali, parmağın kalem, kefenin kâğıt oluşuyla remz ederek takdim eder.

Yine Rahman ve Ğafur’un merhamet ve bağışlamasına sığınmak-tan başka çare ve yol yoktur. O ne kadar geniş bir melcedir ki, sayı ve ölçekler iflas eder, çaresiz kalır.

Yıkayıcılar geldiler, tahta üzerine aldılar,Kaldırıp su döktüler bize yaşlı ve gençler.Pehlivanlar geldiler, başım üzerine durdular,Kaldırıp bindirdiler bizi taht-ı revana.

Kabrimize götürdüler, toprağımız örttüler, Bizi koyup gittiler, yeni geldik mekâna.Yatar idim uyandım, sağ yanıma dolandım,Başım üzerinde durur iki same divâne.

“Senin dinin ne?” diye suâl kıldılar benden,“Rabbim Allah!” deyip cevab verdin revana.Parmağım kalem oldu, kefenim kağıt oldu,Ağladım, yazdım, hayır ve şerrimi Rabbime.

Kul Hoca Ahmed, Bir Allah’ın evinde ağlayıp söyler, Koy boynuna futayı, şükr edeyim imana.58

SonuçKadîm Kelâm’ın tükenmez anlamlar dünyasından yola çıkan Ah-

med Yesevî, tevhidin muhafazası ve Cemâlullah’ı temaşâ arzusuyla dinginliğe ulaşmaktadır. Cemil’in cemâli, Hakk âşığının gece ve gün-

58 Yesevî, Divân-ı Hikmet, hikmet: 225, s.353-354.

Page 31: I. ULUSLARARASI HOCA AHMED YESEVİ SEMPOZYUMUisamveri.org/pdfdrg/D256957/2017/2017_CETINKAYABA.pdfâlemin sırları, Ahmed Yesevî’yi, kelebeğin ateşin çekim alanına kendini

I. ULUSLARARASI HOCA AHMED YESEVİ SEMPOZYUMU

603

düzünü yok ederek, onu zaman dışılığına sürüklemektedir. Mekânsızlık ve zamansızlığın sübut bulduğu âlem, aşkın safiyet ve sınırsızlığının hâkim olduğu Cemâlullah’ın Zâtı’nda vücud bulur.

Vâcibu’l-Vücûd’a (Zorunlu Varlık) ulaşmaya tâlip olan, gönül ve aklın gözüyle samimiyet çilesinden/sınavından geçmelidir. Talep et-mek, sıkıntı ve cefayı göze almak demektir. Yol ehli olan tâlip, Ahmed Yesevî’nin riyâzet imtihanlarının namzedidir.

Derdi aşkla ilişkilendiren Pîr, gönül evreninde aşkın varoluşunu talep eder. Aşk ağlatır, sızlatır ve yakar. Aşk, ancak ağlayanların sahip/layık olabileceği bir gönül zenginliğidir. Akıl, idrak ve zihnin tüm ye-teneklerini kaybettiği aşk makamı; cefa, sıkıntı ve zorluğa şartsız teslim olanların mertebesidir.

Yaratan’a olan aşk, Pîr’i, varoluşun boyutlarını araştırmaya itmek-tedir. Yine de sevgi ve Muhabbetullah’ın şavkı, onu bırakmaz, yakarak varlıkta yok olmasına vesile olur.

Sultanlar Sultanı’na kulluğunu kâmil bir şekilde yapamamanın ek-sikliğini yaşayan Pîr, maddenin ötesine geçerek kulluğunu kurban et-meyi arzulamaktadır. Varlık âleminde, Var Olan’dan (Vâcibu’l-Vücûd/Var Olmaması Düşünülemeyen Varlık) başka hiçbir varlık onu tatmin etmemektedir.

Hakk’ın hakikatine ulaşmak/nâil olmak için ârif ve âkil olmak, irfân ve akıl dünyasında, hakikat yolculuğuna aday olmak icap etmektedir.

Doyumsuz tatların tecrübe edildiği irfan seyahatinin yoldaşları olan mürşitler, birliğin ve tehvidin rehberleridir. Maneviyat rehberleri, Hakk’ın yeryüzündeki sevgilileridir. Nefsini öldüren ve terbiye edenler, Yesevî nezdinde, Allah’ın yakın dostlarıdır.

Nefsinin arzularını terk ederek Hakk’ın hakikatinden lezzet alan-lar, nihayetinde deryâ gibi dolup taşarlar, mekânsızlık âlemin sâkinleri haline dönüşürler. Dünya ve onun geçici hazları, hakikat yolcuları-nın seyahatindeki geride terk ettikleri dünyeviliklerdir. Akıl Hakk’ın karşısında tutulur. Ancak kalp ve gönül, tezekkürün tüm boyutlarını doyumsuz bir şekilde hisseder ve yaşar.

Zikrin en güzeli, Allah lafzı ile olanıdır. Sığınılacak yer Hakk’ın tecelligahıdır. Gözyaşı dökülmeden, çile ve ıstırap çekmeden haki-

Page 32: I. ULUSLARARASI HOCA AHMED YESEVİ SEMPOZYUMUisamveri.org/pdfdrg/D256957/2017/2017_CETINKAYABA.pdfâlemin sırları, Ahmed Yesevî’yi, kelebeğin ateşin çekim alanına kendini

I. ULUSLARARASI HOCA AHMED YESEVİ SEMPOZYUMU

604

kat âleminde mesafe alınmaz. Her dâim zikir ve tefekkür halindeki âdemler, Nurlar Nuru’nun (Nuru’l-Envâr) şavkından güç devşirirler/kesbederler. O kişiler, görünen âlemin hiçbir ışık ve nuruyla karşılaş-tırılamayacak kadar kudretli ve kuvvetli olan Nuru’l-Envâr’ın himaye ve murakabesi altındadır.

Hakk’a ulaşmak, sadece ruhun bedenden ayrılmasıyla gerçekleşmez. Madde ile mananın ayrılması, mekanik bir ayrılıştır. Refik-i Âlâ’ya (En Yüce Olan’a) kavuşmak, nebevî solukla yoğrulmuş tezekkür ve taabbudun nefasetini doya doya tatmakla mümkündür. Öte âlemin hayat soluğu, Rahman’ın Güzel İsimleri’nin gönül ve zihin dünyasında bıraktığı izlerle alınmaktadır.

Ümit ve korkunun arasında bir varoluş sergileyen Ahmet Yesevî’nin yüreği, Kahhâr’ın kahredici, yok edici kudretinin haşyetinden sıkışır, gözyaşlarına hâkim olamaz, koruyucu muhkem bir kale arar. Nihaye-tinde mahcubiyet içinde rahmet ve merhametin sonsuz sahibi Rah-man’ın engin mekânsızlık âlemine iltica etmektedir.

İnsanın hammaddesi olan toprak, Yesevî’nin dilinde mütevazılığı ve acizliği ifade etmektedir. Pîr, özü toprak olan insanın, büyük kutsî kavuşma/buluşmaya layık olmadığını düşünmektedir.

Güzelliklerin en güzeliyle insanı yaratan Hâlık, insanın yaratılış basamaklarını/zincirini de bize bildirir. Su ve toprak aşamaları, insanın ana maddesi olurken, annenin mahrem korunağındaki süreçlerini kut-sal metinlerden takip etmek gerekmektedir. Kan ve irinin içerisinden çıkan ak sütün lezzetiyle kudret bulan insan, Rezzâk’ın sonsuz ve sınır-sız lütuflarıyla birlikte zorlu ömrün meşakkatlerini de tatmaya başlar.

Kısa olduğu sıkça dillendirilen ömrün son demlerini, Hoca Ahmed Yesevî, ruhun bedenden hicretiyle başlatır.

Yesevî, Hakk, hakikat ve marifet ekseninde insanı, özellikle de kâmil insanın vasıflarını, cemiyete örnek teşkil etmesi için anlatmaktadır.

Görünmeyen zırhların gölgesinde muhafaza edilen hakikat yolcusu, dalâletin amansız vesveselerinden Hidayet Sahibi’ne (Hâdi) sığınır, onun istikametinden sapmamaya çalışır.

Hoca Ahmed Yesevî, çileye Hallâc-ı Mansur gibi tâlip olmadıkça kemâlin semeresinin elde edilemeyeceği uyarısında bulunmaktadır.

Page 33: I. ULUSLARARASI HOCA AHMED YESEVİ SEMPOZYUMUisamveri.org/pdfdrg/D256957/2017/2017_CETINKAYABA.pdfâlemin sırları, Ahmed Yesevî’yi, kelebeğin ateşin çekim alanına kendini

I. ULUSLARARASI HOCA AHMED YESEVİ SEMPOZYUMU

605

Kemalata lâyık olmak, nefs ve bedenin ölümünü göze alabilmekle mümkündür.

Hoca Ahmed’in gönül âleminde âriflerle/kâmillerle görüşmesi, Mi-raçtaki Hz. Peygamber’in (s) nebilerle görüşüp buluşmasını andırır. O, varlık evreninde inci arayan bir dalgıç gibi ilahi sırları aramaya devam eder. Kendi varlığından aşk ile sıyrılan Yesevî, Vahid’in varlığında yok olur.

“On sekiz bin âlem”in Rabbi Allah Teâla, Yesevî düşüncesine göre, bu evreni Habib’i için yarattı. Güneş ve ayla birlikte bütün âlemler, onun yüzü hürmetine varlık buldu. Tüm âlemler, Resulullah’ın (s) va-roloşu için var kılındı.

Hoca Ahmed Yesevî, varlık ve oluş âleminde bir seyyâh gibidir. Büyük âlemden (makrokozmos) küçük âleme (mikrokozmos) yapı-lan bu yolculuk, görünmeyen âlemin içinde bir yok mesabesindedir. Mekânsız cihetlerden ışıktan azâde olana yapılan bu seyahat tevhidle nihayetlenmektedir.

Yesevî, anasır-ı erbaa’dan (dört unsur) yedi nefse, oradan ay-üstü âlemdeki (dokuz) feleklere/gezegenlere uruç etmektedir. Çoklukta/kesrette başlayan, akabinde ikilikten (Dualizmden) tekliğe/vahdete, yani tevhide yapılan yolculuk Vâhid’de son bulmaktadır.

Bu âlem ve öte âlemler içindeki bin bir güzelliklerin aşk pazarında bir karşılığı yoktur. Hoca Ahmed’i, sadece Hakk’ın hakikati, ab-ı hayat gibi nefeslendirip dirilmektedir.

Varlığın geçiciliği ve cezbesinin gönüller dünyasında bir yeri bulun-mamaktadır. Cennetler, huriler, âlimler, kitaplar, sufîler, vâizler ihtiyaç duyulan aşkınlığı yaşatmaya kifayet etmemektedir.

Pişmenin akabinde yanmanın nârı, Türkistan’dan Pîr’inin varlığını tüketip, onu fenâ âleminin yitikleri arasına katmaktadır.