Hayrat vakfı anayasa raporu

36
ANAYASA TÜRKİYE Y E N İ B İ R Y E N İ B İ R HAYRAT VAKFI SOSYAL MES’ELELER DEĞERLENDİRME HEY’ETİ

description

Hayrat vakfı anayasa raporu . Yeni anayasa çalışmaları ile ilgili teklifler degerlendirmeler.güzel bir çalışma.

Transcript of Hayrat vakfı anayasa raporu

Page 1: Hayrat vakfı anayasa raporu

A NAYA S A

TÜRKİYE

Y E N İ B İ R

Y E N İ B İ R

HAYRAT VAKFISOSYAL MES’ELELER

DEĞERLENDİRME HEY’ETİ

Yeni anayasa;Yaklaşımında devleti değil insanı esas almalı; milletinden korkmayan bir devlet; devletinden korkmayan bir milletin eseri olmalıdır. Türkiye Cumhuriyeti’ne vatandaşlık bağı ile bağlı olan herkesi etnik kökenine bakmaksızın “Türkiye Cumhuriyeti Vatandaşı” olarak kabul etmelidir. Hiçbir cihetle ayrım gözetmeden insan hak ve hürriyetlerini ve hukuk devleti prensibini her hususta ve her alanda üstün tutmalıdır.Anadilin, kaderin insan üzerindeki en açık ve tartışmasız mührü olduğunu dikkate almalı, toplumdaki farklı kimliklerin varlığını göz ardı etmemelidir. Bununla beraber, süreç içinde vatandaşlarımızı ötekileştirme riski taşıyan anadilde eğitimi değil, anadil öğretimini esas tut­malıdır.En geniş anlamda ifade özgürlüğünü sağlamalı, şiddeti teşvik etmeyen ve hakaret içermeyen her türlü fikri, meşru ve savunulabilir kılmalıdır. Her insanın din eğitimi talebini meşru görmeli, bu doğal hakkı devlete yönelik potansiyel bir tehdit olarak algılanmaktan çıkarmalıdır.Din ve vicdan hürriyetinin bir parçası olarak kişisel inançların serbestçe yaşanması açısından kişilerin kılık kıyafet tercihlerine saygı göstermeli, hiçbir kimsenin kılık kıyafetinden dolayı eğitim ve çalışma hakkını engellememelidir. Laiklik ilkesini; Cumhuriyetin temel nitelikleri içerisinde görmemeli ve bu ilke yeni anayasa metni içinde yer almamalı, bunun mümkün olmaması halinde, bu kavramı din ve vicdan öz­gürlüklerinin teminatı olarak tanımlamalı ve sınırlarını net olarak çizmelidir. Her türlü ideolojiden uzak olmalı, ideolojilerin toplumu şekillendirme aracı olarak kul la­nılmasına müsaade etmemelidir.Anayasa değişiklik kararlarında halkoyuna müracaat yolunu kolaylaştırmalı, mecliste üye tam sayısının salt çoğunluk nisabını, anayasa değişikliği kararlarını referanduma götürmek için de yeterli bulmalıdır.Normlar hiyerarşisine ve hukuk devleti prensibine aykırı olarak inkılap kanunlarını anayasa­nın üstünde bir üst norm olarak konumlandırmamalı, başlangıç kısmını anayasa metninden kabul etmemeli, değiştirilemez hükümler içermemelidir. Milli iradeyi, atanmış bir takım kurum ve kuruluşlar ile denetim altına alan vesayet düzenini sona erdirmelidir. Yargının bağımsızlığını ve tarafsızlığını güçlendirmeli, yargı birliğini sağlamak adına askeri yargıya son vermelidir. Parlamenter sistem yerine, devlet yönetiminde istikrarı sağlayan Başkanlık Sistemini esas tut­malıdır. Seçim sisteminde değişikliğe gitmeli, temsilde niteliği artıracak Daraltılmış Seçim Bölgeleri Sistemini kabul etmelidir. Her türlü meşru fikrin meclise yansımasını sağlamak, meclisin istişari fonksiyonunu güçlen­dirmek adına parti kapatmayı zorlaştırmalıdır.Kamu hizmetlerinin daha adil, süratli ve verimli şekilde yerine getirilmesi için mahalli idarelerin görev, yetki ve sorumluluklarını hizmet temelli olarak yeniden belirlemelidir.

Yeni Anayasa süreci, halkımız tarafından verilen bir görev ve fırsat olarak görülmeli, süreç her türlü engelleme girişimine rağmen itidal ve sabırla devam ettirilmelidir.

HAYRAT VAKFISosyal Mes’eleler

Değerlendirme Hey’eti

Page 2: Hayrat vakfı anayasa raporu

w w w . h a y r a t v a k f i . o r g

Page 3: Hayrat vakfı anayasa raporu

HAYRÂT VAKFISOSYAL MES’ELELER DEĞERLENDİRME HEY’ETİ

İSTANBUL 2011

YENİ BİR ANAYASAYENİ BİR TÜRKİYE

Page 4: Hayrat vakfı anayasa raporu

Yeni

bir

Anay

asa

Yeni

bir

Türk

iye

2

HAYRÂT VAKFI SOSYAL MES’ELELER DEĞERLENDİRME HEY’ETİ

ANAYASA RAPORUYENİ BİR ANAYASA YENİ BİR TÜRKİYE

© Kaynak göstermek suretiyle iktibas edilebilir.

Hazırlayan:

HAYRÂT VAKFI SOSYAL MES’ELELER DEĞERLENDİRME HEY’ETİ

Hayrât VakfıHayrât Vakfı, 1974 yılında, Üstad Bedi üzzaman Hazretleri’nin vekili Ahmet Husrev Altınbaşak tarafından İstanbul Küçükçekmece’de kuruldu. Milli ve manevi değerlerimizi yayma, yaşatma ve imar etme gayesiyle hareket eden Hayrât Vakfı, yerel ve uluslararası alanda kuruluş amacı doğrultusunda faaliyetlerini yürütmektedir.Vakıf, asıl faaliyet alanı olan ‘İman ve Kur’ân hizmeti’ eksenli eğitim çalışmalarının yanı sıra, sosyal dayanışma ve birlik şuuru çerçevesinde, Türkiye genelinde bir sivil toplum çatı kuruluşu olan ‘Türkiye Gönüllü Teşekküller Vakfı’nın kurucularından olup, halen bu vakfın Mütevelli Heyeti, Yönetim ve İcra Kurulları üyesidir.Benzer şekilde uluslararası bir çatı kuruluş olan ve İslam dünyasındaki dayanışmayı, birlik ve beraberliği hedefleyen ‘İslam Dünyası Sivil Toplum Kuruluşları Birliği’nin de kurucu üyesi ve Türkiye temsilcisidir. Vakıf, ayrıca bünyesindeki farklı heyetler marifeti ile ‘Diyanet Raporu’ ‘Kürt Raporu’ gibi önemli toplumsal meseleler ve çözüm yolları hakkında görüş ve kanaatlerini zaman zaman kamuoyu ile paylaşmakta, çözüm sürecine aktif katkı sağlamayı hedeflemektedir.Hayrât Vakfı, memleketimizin ‘Yeni bir Anayasa’ ile “Yeni bir Türkiye’ye” yelken açacağı bu önemli kavşakta, sosyal sorumluluk bilinciyle görüşlerini paylaşmaktan mutluluk duymaktadır.

Adres: Cumhuriyet Mahallesi Aşık Veysel Cad. No: 72 34290 - Küçükçekmece / İstanbul

Telefon: +90 (212) 579 06 53 / +90 (212) 580 15 08 - Faks: +90 (212) 580 76 74

w w w . h a y r a t v a k f i . o r g - info@ hayratvakfi.org

İletişim: Av. Hakkı AYGÜN

Gsm: +90 (532) 336 62 09

e-mail: [email protected]

İstanbul - 2011

Page 5: Hayrat vakfı anayasa raporu

Yeni

bir

Anay

asa

Yeni

bir

Türk

iye

3

TAKDİMKöklü bir medeniyetin, birleştirici bir kültürün, zengin bir tarihin varisi ve emanetçisi olan milletimiz; kendi ülkemizden başlayarak tüm dünyada adaletin, hak ve hukukun hâkim kılınmasını hedefleyecek, insanlığın huzur, barış ve refahını temin edecek potansiyel ve sorumluluğa sahiptir.

Bu birikimi ortaya çıkarmanın ve bu mükellefiyeti yerine getirmenin en önemli adımı; toplumsal birliğimizi perçinleyen bir mutabakat çerçevesinde ülkemizin tüm kesimlerini kucaklayan bir akit belgesi olarak “yeni, sivil ve milletin malı” olacak güçlü bir anayasanın yapılmasıdır.

12 Haziran 2011 seçimlerinde, halkımız yeni anayasa yapılması konusundaki siyasi söy-lemlere güçlü bir şekilde destek vermiş, halkın % 95’inin temsil edildiği bir meclis yapısını ortaya çıkarmıştır. Bu sonuç, net bir şekilde kurucu meclis tartışmalarına son vermiş ve artık tüm tarafların da mutabakatıyla Türkiye‘de ilk defa sivil bir anayasanın yine sivil irade tarafından hazırlanabilmesinin yolunu açmıştır.

Yapılacak anayasa; “İnsanı yaşat ki devlet yaşasın” anlayışına uygun olarak insan ve hiz-met odaklı olmalı, her vatandaş tarafından rahatça anlaşılır net hükümler ihtiva etmelidir. Yasakların, devletçi anlayış ve ideolojinin yer almadığı, değiştirilemez ilke ve maddelerin olmadığı, milletin egemenliğini kısıtlayan vesayet aracı kurumlardan arındırılmış, hükü-met sistemimizdeki istikrarın teminatını sağlayacak özgürlükçü bir anayasa, Türkiye’nin dünyada hak ettiği itibarlı noktaya çıkmasında belirleyici olacaktır.

Yeni anayasa ile milleti ilgilendiren kararların sadece milletin kalbi hükmündeki TBMM’de alındığı adaletli ve şeffaf bir devlet yapısı kurulmalı; böylece suni ayrımlarla kardeşi kar-deşe kırdıran, gelişmemize mani olan iç ve dış mihraklara fırsat verilmemelidir.

Bu anayasa; birbirini tamamlayan farklılıklarımızı bir zenginlik ve birleşme vesilesi bilerek ülke bütünlüğünü sağlamalı, aynı kültürü ve adalet duygusunu, aynı vicdanı paylaştığımız birlikteliklere kapı açmalıdır.

Bu anayasa; vatandaşlar arasında ırk, din, dil ayrımı yapılmadığı, hak ve hukukun üstün tutulduğu, herkesin kanun önünde eşit olduğu, hürriyetin en geniş şekli olan cumhuriyete uygun olarak güçlünün haklı olduğu değil, haklının güçlü olduğu bir yapının kurulmasına hizmet etmelidir.

Bu itibarla en yüksek özelliklerde yaratılan insanın, doğuştan kazandığı hak ve özgürlük-lerinin muhafaza edildiği, bir hakkın ufak da olsa kutsal bilinerek toplumun menfaati ve milletin selameti uğruna feda edilmediği, herkese hakkının tam ve eksiksiz olarak verildiği bir devlet anlayışını esas almalıdır.

Bu anayasa; adaletli kanunlar dışında hiç kimsenin kimseye tahakküm edemediği, insanla-rın meşru dairedeki hak ve tasarruflarına kamu gücü alet edilerek keyfi şekilde ilişilmediği, haksız statülere ve suiistimallere imkân tanımayan adil yargılama ve adaletin sağlandığı bir hukuk devletini hedeflemelidir.

Page 6: Hayrat vakfı anayasa raporu

Yeni

bir

Anay

asa

Yeni

bir

Türk

iye

4

İnanç, düşünce ve teşebbüs özgürlüğünün hakkıyla yaşandığı toplumlarda ruhen ve bede-nen sağlıklı kişilerin yetişeceği muhakkaktır. Devlet anlayışının temel taşını bireylerin oluş-turduğu toplumların, kendi iç meselelerini çözen, ekonomik gelişmişlik açısından büyük hamleler yapabilen ve siyasi yönden dünya milletleri tarafından örnek alınan bir uygarlık seviyesine sahip olacağı şüphe götürmez bir gerçektir.

Bu anlayışla bugün için memleketimizin en önemli meselelerinden biri olarak önümüzde duran yeni, özgürlükçü ve sivil anayasa konusunda, Hayrat Vakfı Sosyal Mes’eleler Değer-lendirme Hey’eti mensupları olarak, otuzu aşkın hukukçu bir ekibin öncülüğünde, muhtelif sivil toplum kuruluşlarında görev almış arkadaşlarımızla bir araya gelerek yaptığımız bu çalış-ma ile yeni anayasa yapımı sürecine istişari anlamda destek sağlamayı hedefliyoruz.

Yaklaşık bir yıldır yürüttüğümüz bu çalışmada, görev dağılımı yaparak birçok ülkenin ana-yasal sistemini, bugüne kadar farklı yaklaşımlarla hazırlanmış anayasa taslaklarını, ulaşabil-diğimiz kadarıyla bu mevzuda yazılan bilimsel makaleleri ve farklı görüşleri aramızdan belirlediğimiz raportörler marifetiyle incelemeye çalıştık.

Haftalık periyodik toplantılar beraberinde, ayda bir, tam gün yapılan koordinasyon ça-lışmaları ile gözden geçirdiğimiz bu faaliyette, prensip olarak bir anayasa metnini kaleme almayı değil, yeni anayasada olması veya olmaması gereken cihetleri gerekçeleriyle birlikte belirlemeyi benimsedik.

Çalışmamızı beş ana başlıkta yaptık. Birinci bölümde genel bir değerlendirme yaparken, ikinci bölümde yeni anayasanın toplumsal mutabakata zemin hazırlaması gerektiği üzerin-de durduk. Üçüncü bölümde din ve vicdan özgürlüğünü, dördüncü bölümde vesayet reji-minin ıslahına yönelik tedbirleri değerlendirdik. Beşinci ve son bölümde ise genel anlamda siyasi ve idari yapımız ile hükümet sistemini inceledik.

Özetle, yeni anayasa çalışmasının bize göre olması gereken en önemli ciheti; sivil ve özgür-lükçü olması, halkın doğrudan iradesini yansıtması ve refleksif değil proaktif olmasıdır. Bununla beraber vesayetçi tüm yaklaşım ve tedbirleri reddeden, bu itibarla vatandaşlarının tercihine saygılı ve onlara güven duyan, merkezine bugüne kadar olduğu gibi devleti değil, insanı koyan bir anlayışla hazırlanmasıdır.

Cumhuriyetin kuruluşundan bugüne dek yapılan yanlışlıklardan ders alan, halkımızın bir-lik ve beraberliğini sadece söylemde değil eylemde de temin eden, toplumun tüm kesimlerini kucaklayan yeni bir anayasaya ihtiyacımız çok açıktır.

Ümit ediyoruz ki önümüzdeki dönemde bu çalışmalar meyvesini verecek, olabildiğince geniş tutulacak bir mutabakatla, gelişen dünyada hak ettiğimiz yeri almamıza zemin hazır-layacak toplumsal sözleşmeyi hep beraber imzalayacağız.

Bizler bu çalışmayla bu önemli kavşakta gösterilen gayretlere bir nebze de olsa katkıda bu-lunmuş olursak kendimizi mutlu addedeceğiz.

Saygılarımızla.

Hayrât Vakfı Sosyal Mes’eleler Değerlendirme Hey’eti adına

Av. Ali KURT

Page 7: Hayrat vakfı anayasa raporu

Yeni

bir

Anay

asa

Yeni

bir

Türk

iye

5

İÇİNDEKİLERTakdim ............................................................................................................................................... 3

Bölüm 1 Genel Değerlendirme ..................................................................................................... 71. Yeni Anayasa Yapım Usulü ......................................................................................................... 72. Kurucu Meclis Tartışmaları ........................................................................................................ 8

Bölüm 2 Toplumsal Mutabakatın Zemini Olarak Anayasa ................................................. 91. Hukuk Devleti İlkesi .................................................................................................................... 92. Temel Hak ve Özgürlüklerin Kapsamı ...................................................................................103. Vatandaşlığın Tanımı .................................................................................................................104. İfade Özgürlüğü ..........................................................................................................................115. Dil Özgürlüğü .............................................................................................................................116. Temel Hak ve Özgürlüklerin Sınırlandırılması ....................................................................127. Anayasanın Değiştirilmesi Usulü ............................................................................................13

Bölüm 3 Din ve Vicdan Özgürlüğü ..........................................................................................141. Din ve Vicdan Özgürlüğü ve Zorunlu Din Eğitimi ............................................................142. Laiklik ...........................................................................................................................................153. Kılık Kıyafet Özgürlüğü ...........................................................................................................16

Bölüm 4 Vesayet Rejiminin Islahı .............................................................................................171. Anayasa Her Türlü İdeolojiden Uzak Olmalıdır .................................................................172. Başlangıç Kısmı Anayasa Metninden Kabul Edilmemelidir .............................................173. Değiştirilemeyecek Hükümler Olmamalıdır ........................................................................184. Anayasada Düzenlenmesine Gerek Olmayan Hususlar .....................................................195. Anayasanın Üst Norm Hiyerarşisi Korunmalıdır ................................................................206. Milli Güvenlik Kurulu Anayasal Statüden Çıkarılmalıdır .................................................207. Genelkurmay Başkanlığı, Milli Savunma Bakanlığı’na Bağlanmalıdır ............................218. Askeri Harcamaların Denetlenmesi ........................................................................................229. Yargı Birliğinin Sağlanması .......................................................................................................2210. Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu ....................................................................................2311. Anayasa Mahkemesi .................................................................................................................2312. Yüksek Seçim Kurulu ..............................................................................................................24

Bölüm 5 Siyasi ve İdari Yapımız İle Hükümet Sistemimiz .................................................251. Mevcut Hükümet Sistemimiz ve Revizyon İhtiyacı ............................................................252. Cumhurbaşkanının Halk Tarafından Seçimi .......................................................................263. Güçlü Bir Yürütme İhtiyacı ya da Başkanlık Sistemi ...........................................................264. Başkanlık Sistemi Üzerine Teklifler ........................................................................................275. Daraltılmış Seçim Bölgesi Sistemi ..........................................................................................286. Siyasi Partilerin Kapatılması .....................................................................................................297. Güçlü Yerel Yönetimler .............................................................................................................29

Genel Değerlendirme ve Sonuç .................................................................................................31

Page 8: Hayrat vakfı anayasa raporu
Page 9: Hayrat vakfı anayasa raporu

Yeni

bir

Anay

asa

Yeni

bir

Türk

iye

1. BölümGenel Değerlendirme

7

BÖLÜM 1GENEL DEĞERLENDİRME

1. YENİ ANAYASA YAPIM USULÜ

Seçim öncesi çalışmalarındaki birinci önceliği yeni anayasa yapımı taahhüdü olması ve her iki seçmenden birinin oyunu alması itibariyle bu konuda koordinasyon sorumluluğu haliy-le iktidar partisine düşmektedir.

İktidar partisi milletimizin geleceği adına büyük önem ifade eden önümüzdeki bu tarihi süreçte başarıya ulaşma noktasında kendi yapacağı çalışmalarla birlikte, şu anda da yapıl-dığı üzere;

Diğer siyasi partiler ile milletvekillerinin görüşlerini almalı,•

Muhtelif kurum ve kuruluşların, konu ile ilgili akademisyenlerin mevcut taslak ve tek-•liflerini değerlendirmeli,

Sivil toplum kuruluşlarının ve kanaat önderlerinin taleplerini dikkate almalı,•

Sosyal doku itibariyle toplumun bütün kesimlerinin beklentilerini olabildiğince karşı-•layacak bir anayasa taslak metninin, nihayette kamuoyunda tartışılmasını da sağlaya-rak TBMM’de kabulünü temin edecek şekilde süreci yönetmelidir.

Bütün iyi niyetli gayretlere rağmen anayasa yapım sürecinde uzlaşma aranırken, bir kısım ideolojik ve siyasi hesaplarla hareket eden parti ve kesimlerle her noktada uzlaşmak müm-kün olmayabilir. Burada iktidar partisine düşen, karşılaşılması kuvvetle muhtemel tüm zorlukları göğüsleyerek halkın talepleri doğrultusunda cesur adımlar atması ve nihayette toplumun ekseriyetinin benimseyebileceği bir anayasanın kabulünü sağlamasıdır.

Page 10: Hayrat vakfı anayasa raporu

Yeni

bir

Anay

asa

Yeni

bir

Türk

iye

1. BölümGenel Değerlendirme

8

2. KURUCU MECLİS TARTIŞMALARI

Türkiye’nin yeni anayasa ihtiyacı ülke gündemine girdiğinden bu yana bazı çevreler ta-rafından ısrarla dile getirilen ve tartışmaya açılmaya çalışılan bir konu, yeni anayasanın mevcut ya da yeni bir seçimle oluşacak bir parlamento tarafından yapılıp yapılamaya-cağı meselesi idi.

Geçen zaman zarfında yeni anayasanın ancak kurucu bir meclis tarafından yapılabileceği tartışmasında, tüm partilerin de sürece katılımıyla son kavşakta artık bir uzlaşma sağlandığı kanaatindeyiz.

Esasen bugüne değin darbe mahsulü anayasaların zorun-lu sonucu olarak karşımıza çıkan “kurucu irade / devam eden irade” şeklinde bir ayrım anlamsızdır. Bu hususta tanınan ve kabul edilmesi gereken irade, hâlihazırda mil-letin en yeni ve güncel şekilde temsil edildiği TBMM’nin iradesidir. Bu açıdan yeni meclisin, mevcut anayasada yer alan şekil şartlarına riayet ederek yapacağı yeni bir anaya-sanın meşruiyetinin hiçbir şekilde tartışılamayacağı hu-susunda tüm tarafların ittifakı sevindirici bir noktadır.

Bu hususta tanınan ve kabul edilmesi ge-reken irade, hâlihazırda milletin en yeni ve güncel şekilde temsil edildiği TBMM’nin iradesidir.

Page 11: Hayrat vakfı anayasa raporu

Yeni

bir

Anay

asa

Yeni

bir

Türk

iye

2. BölümToplumsal Mutabakatın Zemini Olarak Anayasa

9

BÖLÜM 2TOPLUMSAL MUTABAKATIN ZEMİNİ OLARAK ANAYASA

1. HUKUK DEVLETİ İLKESİ

Devlet erklerinin, vatandaşa karşı keyfi tutum içine girmesine fırsat vermeyecek şekilde her hususta hukuki denetime tabi tutulması, temel hak ve özgürlüklerin anayasa ile teminat altına alınması, hukuk devletinin temelini teşkil eder. Yeni anayasa ile bu husus kurumsal ve fonksiyonel anlamda vurgulanmalıdır.

Diğer yandan yargı organları, hukuk devleti ilkesi ışığı altında siyasi iradenin işlemlerini denetlerken, bu denetim, münhasıran yapılan işlemlerin hukuka uygun olup olmadığına yönelik olmalıdır.

Mahkemeler, kuvvetler ayrılığı prensibini zedelememeli, kendisini yasama veya yürütme yerine koyup, idarenin takdir hakkını yok sayarak yeni işlem tesisi yoluna gitmemeli, yerin-delik denetimi yapamamalıdır.

Halk iradesinin tecellisi noktasında yasama bağımsızlığının en az yargı bağımsızlığı kadar önemli olduğu hususu gözden uzak tutulmamalı ve bugüne kadar birçok örnekte olduğu üzere siyasi tercihlerin yargı eliyle zayıflatılmasına, yargının siyasallaşmasına müsaade edil-memeli, bu husus anayasada açıkça teminat altına alınmalıdır.

Geçtiğimiz dönemlerden ders alınarak, anayasanın açık hükümlerine rağmen hukuku zor-layan kararların alınabildiği gerçeği mutlaka değerlendirilmeli, yeni anayasa bu emsal işlem ve kararların referandumla yok sayılması gibi bir müeyyide içermelidir. Kuvvetler ayrılığı il-kesinin sadece yargı bağımsızlığının teminatı olmadığı, halkın gerçek iradesini temsil eden yasama bağımsızlığını da içerdiği hususu gözden uzak tutulmamalıdır.

Page 12: Hayrat vakfı anayasa raporu

Yeni

bir

Anay

asa

Yeni

bir

Türk

iye

2. BölümToplumsal Mutabakatın Zemini Olarak Anayasa

10

2. TEMEL HAK VE ÖZGÜRLÜKLERİN KAPSAMI

Yeni anayasada düzenlenecek temel hak ve özgürlükler; ırk, din, dil gibi hiç bir ayrım gö-zetmeksizin tüm insanlara tanınması gereken insan haklarını içermelidir. Devletin görevi insanın yaratılış itibariyle doğuştan kazanılmış olan, devredilemez ve engellenemez hak

ve özgürlüklerini, insan onur ve haysiyetini korumaktır. Yeni anayasa insan odaklı olmalı, insan haklarını devlete karşı teminat altına almalı, temel hak ve hürriyetler belir-lenirken öncelik insana verilmeli, hürriyet ve özgürlükler esas, yasaklar istisna olmalıdır.

Yeni anayasa ile devletin kişilerin ruh ve beden sağlığını koruma ve gözetme yükümlülüğü getirilmelidir. Sosyal haklar düzenlenirken aile, kadın, çocuk, yetimler, şehit yakınları, yaşlılar ve engellilerin pozitif ayrımcılık kapsa-mında korunması ve desteklenmesine özen gösterilme-lidir. Vatandaşlar arasında eşitlik ve adaletli davranma ciheti gözetilmeli, vatandaşların her türlü güvenliği sağ-lanmalıdır.

Devlet prensip itibariyle sadece kendine yönelik siya-si ve idari nitelikli suçlarda af yetkisine sahip olmalı, kamu düzeni beraberinde bireyi de yakından ilgilendi-ren bir hak olarak kişiye karşı işlenen suçlarda, kamu vicdanını yaralayacak şekilde af tasarrufuna sahip ol-mamalıdır.

3. VATANDAŞLIĞIN TANIMI

Yeni anayasada vatandaşlık konusunda etnik unsur esaslı tanımlamalara gidilmemelidir.

Bu unsurlar bir zenginlik görülerek vatandaşlar arasında ayrımcılık yapılmamalıdır.

Asırlar boyunca birçok etnik unsuru kardeşlik ruhu içinde bünyesinde kaynaştıran ülke-mizde, vatandaşlık kavramının bu sosyal ve tarihi gerçekliğe rağmen sadece Türk kimliğine bağlanarak tanımlanması, anayasanın birleştirici ruhuna zarar vermektedir. Bugüne kadar bu eksende yapılan yanlışlar, devletle vatandaş arasındaki bağı zayıflatmış ve vatandaşın devlete olan güvenini azaltmıştır.

Hatta bu tür etnik ifadelerin ayrılıkçı unsurlara güç verdiği, bu yanlışı istismar etmelerine imkân sağladığı ve bundan dolayı terör örgütlerinin büyümek için uygun zemin bulduğu da sosyolojik bir vakıadır.

Etnik köken eksenli vatandaşlık tanımı yerine daha kuşatıcı olan “Türkiye Cumhuriyeti Va-tandaşlığı” kavramının kullanılmasıyla; ülkemizde yaşayan bütün vatandaşlar kendilerini kanun önünde eşit olarak görecek, devlete aidiyet hissi güçlenecek, aynı zamanda ülkesine

Yeni anayasa insan odaklı olmalı, insan haklarını devlete karşı teminat altına almalı, temel hak ve hürriyetler belirlenirken önce-lik insana verilmeli, hürriyet ve özgürlükler esas, yasaklar istisna olmalıdır.

Yargı organları, hukuk devleti ilkesi ışığı altında siyasi iradenin işlemlerini denetlerken, bu denetim, münhasıran ya-pılan işlemlerin hukuka uygun olup ol-madığına yönelik olmalıdır.

Page 13: Hayrat vakfı anayasa raporu

Yeni

bir

Anay

asa

Yeni

bir

Türk

iye

2. BölümToplumsal Mutabakatın Zemini Olarak Anayasa

11

ve milletine olan bağlılığı artacaktır. Ülkemizin en büyük sorunu olan terör ve buna bağlı problemlerin çözümü yönünde büyük bir adım atılmış olacaktır.

Kendi içimizde ayrılığa neden olan bu sorunlar çözüldü-ğünde, uluslararası alanda da daha rahat ve etkin hareket edebileceğimiz aşikârdır.

Bu anlamda yeni anayasada vatandaşlık kavramı yeniden tanımlanmalı ve Türkiye Cumhuriyeti’ne vatandaşlık bağı ile bağlı olan herkes etnik kökenine bakılmaksızın “Türkiye Cumhuriyeti Vatandaşı” olarak kabul edilmeli-dir. Bu konuda toplumda oluşan fikir birliği pozitif hu-kuka yansımalıdır.

4. İFADE ÖZGÜRLÜĞÜ

Düşünce özgürlüğünün, insanların iç âlemini ilgilendi-ren bir mesele olması sebebi ile açığa vurulmadığı sürece hukuken düzenlenmesi anlamsızdır. Düşünce ve kanaat-lerin meşru sınırlar içinde ve suç teşkil etmeyecek şekilde ifade edilmesi ve başkalarına aktarılması ise, en temel in-san haklarındandır.

Ülkemizde temel problem, devletçi, tutucu, statükocu bir anlayışla düşünceyi ifade özgür-lüğüne, dini ve vicdani kanaati açıklama ve yayma özgürlüğüne, bu hakların özüne dokuna-cak, kullanılmasını engelleyecek şekilde sınırlamalar getirilmesidir.

Bu sıkıntının aşılabilmesi, özgürlükler ile anayasanın genel ilkelerinin çatışması halinde hangisine öncelik tanınacağı sorusuna verilecek cevapta gizlidir.

Bu çerçevede sınırlama sebebi olarak, kişilik hakları ve inancını ifade etme özgürlüğüne ilişme-mek ve rencide etmemek kaydıyla genel ilkelerin mümkün olduğunca yoruma mahal bırakma-yacak şekilde somuta indirgenmesi ve sanal korkulara teslim olunmaması esas olmalıdır.

5. DİL ÖZGÜRLÜĞÜ

Dil, kaderin insan üzerindeki en açık ve tartışmasız mührüdür. Kişinin, doğduğu andan iti-baren kazandığı temel insani olguların başında anadili gelmekte, başkalarının bu duruma müdahale etme, yasaklama veya engelleme hakkı bulunmamaktadır. Bu nedenle dil özgür-lüğü, doğuştan kazanılan, devredilemez, vazgeçilemez en temel haklardandır.

Bugün belki de toplumsal mutabakatın önündeki en önemli engellerden birisi olarak karşımızda duran ve kamuoyunu en ziyade meşgul eden meselelerin başında, Türkçe dışındaki dillerin öğrenimi ve bu dillerde eğitim yapılıp yapılamayacağı meselesi gel-mektedir.

Bu anlamda yeni anayasada vatandaşlık kavramı yeniden tanımlanmalı ve Türkiye Cumhuriyeti’ne vatandaşlık bağı ile bağlı olan herkes etnik kökenine bakılmaksızın “Türkiye Cumhuriyeti Vatandaşı” olarak kabul edilmelidir.

Dil, kaderin insan üzerindeki en açık ve tartışmasız mührüdür.“

Page 14: Hayrat vakfı anayasa raporu

Yeni

bir

Anay

asa

Yeni

bir

Türk

iye

2. BölümToplumsal Mutabakatın Zemini Olarak Anayasa

12

Son dönemlerde bu hususta getirilen serbestiyetin, top-lumda herhangi bir ayrışma ya da çatışmaya sebep olma-dığı, bilakis bir hakkın gecikmiş kabulü niteliğinde de olsa olumlu neticeler verdiği açıktır.

Devlet, maalesef bugüne kadar kendi yanlış politikalarıy-la ve ulus devlet refleksleriyle sebebiyet verdiği bu sorunu, vatandaşlarını rencide etmeyecek, onların huzurunu ve

birliğini bozmayacak şekilde çözmek ve doğuştan kazanılan ve kişiye sıkı sıkıya bağlı olan bu hakkını tanımak ve muhafaza etmekle yükümlüdür.

Böylece örgün eğitim sistemi içinde Türkçe dışındaki ana dillerin öğretimine imkân ve-recek düzenlemelere engel olan katı milliyetçi reflekslerden, anayasanın ve konuyla ilgili diğer mevzuatın arındırılmasında büyük fayda bulunmaktadır.

Bununla beraber anadil öğretimi ile anadilde eğitimin çok değişik birer kavram olarak te-mel farklılıklar içerdiğine dikkat edilmelidir. Anadil öğretiminin değişik kültürlere saygılı, bütünleştirici, kaynaştırıcı fonksiyonuna mukabil; anadilde eğitimin ise esasta bütün hak-lılığına rağmen içinde bulunduğumuz şartlar ve gelişen süreç içinde insanlarımızı gittikçe ötekileştirici bir riski bünyesinde barındırdığı ihtimali de gözden uzak tutulmamalıdır.

Yeni anayasa, tüm tarafların mutabık olduğu üzere, ülkedeki birlik ve beraberliğin kaçınıl-maz gerçekliği bağlamında Türkçeyi resmi dil olarak esas tutmalı, ama toplumdaki farklı kimliklerin varlığını göz ardı etmemelidir.

Bundan hareketle, kültürel çeşitlilik açısından her vatandaşın anadilini serbestçe öğrenebil-mesi, öğretebilmesi, kendi dilindeki tüm kültürel değerleri, tarihi, edebi eserleri ve şahsiyet-leri tanıyıp anlayabilmesine zemin teşkil edecek şekilde, her ölçekteki eğitim kurumunda anadil öğrenimini alabilmesi için gerekli tedbirleri almalıdır.

Bu çerçevede anadili farklı olan ve ilköğretime yeni başlayan çocuklarımızın Türkçeyi daha kolay ve rahat öğrenebilmesini temin edecek pedagojik metotlara özellikle dikkat edilmeli, mahalli dile aşina eğitim personelinin yetişmesine özen gösterilmelidir.

Netice itibariyle, bu hakkın sadece Kürt kökenli vatandaşlarımıza değil, vatandaşlık hakkı-na sahip, velev az sayıda bile olsalar, müslim-gayrimüslim tüm unsurlara anayasal bir hak olarak şümulü bulunduğuna dikkat edilmelidir. İleride telafisi imkânsız sonuçlar doğurabi-lecek riske sahip anadilde eğitim yaklaşımı değil, anadil öğretimi esas tutulmalıdır.

6. TEMEL HAK VE ÖZGÜRLÜKLERİN SINIRLANDIRILMASI

Özgürlükler kural olarak ancak yasama organı tarafından ve kanunla sınırlandırılabilme-lidir. Özgürlüklerin kullanımı esas, sınırlandırılması istisna olmalıdır. Özgürlükler, ancak kesin ve belli şartlar gerçekleştiğinde ve kesin ve belli amaçlar için sınırlanabilmelidir.

Özgürlüklerin var olabilmesi ve kişi yönünden pratik bir değer taşıyabilmesi için çerçevesi-nin net olarak çizilmesi gerekmektedir. İnsani yaşam standartları açısından medeni diyebi-leceğimiz çağdaş devletlerde dahi sınırsız hürriyet bulunmamaktadır.

Bununla beraber anadil öğretimi ile anadilde eğitimin çok değişik birer kavram olarak temel farklılıklar içerdiğine dikkat edilmelidir.

Page 15: Hayrat vakfı anayasa raporu

Yeni

bir

Anay

asa

Yeni

bir

Türk

iye

2. BölümToplumsal Mutabakatın Zemini Olarak Anayasa

13

Özgürlükler, savaş, seferberlik, sıkıyönetim ve olağanüstü hal gibi dönemlerde bile ancak hakkın kötüye kullanımını önleme, kamu düzeni, kamu yararı, milli güvenlik, genel sağlık, genel ahlak gibi sebeplerle sınırlanabilmeli, bu gibi durumlarda dahi öz-gürlükler mümkün olduğunca özüne dokunmadan geniş, yasaklar ise dar yorumlan-malıdır.

Bu kısıtlamalar sosyal, siyasi ve ekonomik durumun gerektirdiği hallerde, milletlerarası hu-kuktan doğan yükümlülükler ihlal edilmemek, hiçbir şekilde durdurulması ve ihlal edilme-si kabil olmayan ve anayasa tarafından güvenceye alınmış hak ve hürriyetlere ilişilmemek ve askıya alınmamak kaydı ile yapılmalıdır.

Bu konuda geçmişte ülkemizin bir bölümünde ilan edilen ve yıllarca süregelen olağanüstü hal dönemindeki yanlışların tekrarlanmaması için olağanüstü halin çerçevesi iyi çizilmeli; ancak çok ciddi tehdit ve zarar ortaya çıkaracak, doğal afet, savaş hali gibi durumlarda geçici olarak ilan edile-bilmelidir. Bu gibi kısıtlayıcı rejimlerin ilanından önce mümkün olan tüm imkânlar tüketilmelidir.

Olağanüstü hal ilanı, kişilerin hak ve özgürlüklerini sınır-lamada ölçülü olmalı, insan hakları ihlallerine dönüşme-meli, hukuki denetimin en yoğun şekilde yerine getiril-mesi sağlanmalı, sivil iktidarın etkinliği azaltılmamalıdır. Bu dönemlerde sivil yönetim ve yargı çok daha aktif ve etkili olmalıdır.

7. ANAYASANIN DEĞİŞTİRİLMESİ USULÜ

Anayasalar üst hukuk normları olduğu için yeni anayasa prensip itibariyle geniş bir bakış açısıyla kısa bir gelecekte tekrar değiştirmeye ihtiyaç kalmayacak şekilde hazırlanmalıdır. Bununla birlikte bundan sonraki süreçte ihtiyaç duyulduğunda anayasanın her zaman de-ğiştirilebileceği ve bu değişikliği gerek madde madde, gerekse tamamen yapma yetkisinin, münhasıran TBMM’nin tekeli dâhilinde olduğu, ayrıca bir kurucu meclis iradesi aranma-yacağı hususu yeni anayasada açıkça vurgulanmalıdır.

Anayasa değişikliklerinde şu esaslara dikkat edilmesinin yerinde olacağı kanaatindeyiz:

Anayasa değişikliklerine yönelik kanun teklifleri hangi nisapla kabul edilirse edilsin her halükarda halkoyuna sunulmalıdır.

Bu kuralın tek istisnası olarak TBMM’nin beşte üç nisapla kabul ettiği kısmi anayasa de-ğişiklikleri Cumhurbaşkanı onayı ile doğrudan yürürlüğe girebilmeli, veto etmesi halinde halkoyuna sunulmalıdır.

Anayasa değişiklik kararlarında halkoyuna müracaat yolu kolaylaştırılmalı, mecliste üye tam sayısının salt çoğunluk nisabı, anayasa değişikliği kararlarını referanduma götürmek için de yeterli bulunmalıdır. Anayasal değişiklikler, yaşanan tatsız tecrübeler ışığında partilerin pazarlık gücüne bırakılmamalı, gerçek hak sahibi olan halka müracaat olabil-diğince kolay olmalı, ihtiyaç duyulan hallerde emanetin asıl sahibine başvurulması ön-celik olmalıdır.

Anayasa değişiklik kararlarında hal-koyuna müracaat yolu kolaylaştırılmalı, mecliste üye tam sayısının salt çoğunluk nisabı, anayasa değişikliği kararlarını refe-randuma götürmek için de yeterli bulun-malıdır.

Page 16: Hayrat vakfı anayasa raporu

Yeni

bir

Anay

asa

Yeni

bir

Türk

iye

3. BölümDin ve Vicdan

Özgürlüğü

14

BÖLÜM 3DİN VE VİCDAN ÖZGÜRLÜĞÜ

1. DİN VE VİCDAN ÖZGÜRLÜĞÜ VE ZORUNLU DİN EĞİTİMİ

Mevcut anayasada din ve vicdan özgürlüğü tanımlanırken, bu özgürlüğün tanınma-sından ziyade, sınırlandırılmasına ilişkin istisnaların kural haline getirildiği görülmektedir. Maalesef hiçbir somut tanımı olmayan “irtica” paranoyası ile yakın tarihimizde birçok va-tandaşımızın bu özgürlüğü rahatça sınırlandırılabilmiştir.

Din ve vicdan özgürlüğü, her tarafa çekilebilecek, istenilen şekilde yorumla içi doldurulabi-lecek genel ifadelerle tanımlanmamalı, kişinin dini inancının gereği gibi yaşama özgürlüğü-ne fiilen imkân tanınmalı, ibadetlerin ferdi veya toplu olarak serbestiyetle yapılabilmesini sağlamalıdır.

Kamu ve özel kurumlar, oluşturulacak mevzuat çerçevesinde kişilerin rahat bir şekilde dini vecibelerini yerine getirebilmeleri için gerekli imkânları hazırlamalıdır.

Vatanına bağlı, milletini seven vatandaşlar üzerinde, vehmi ve sanal tehditlerle, “ka-musal alan” “hizmet veren veya hizmet alan” gibi haksız tanımlamalarla kişilerin eğitim ve öğretim hakkı, ekonomik ve ticari faaliyette bulunma ve çalışma hakkı, siyasete girme istekleri üzerindeki baskı, tehdit, sindirme hareketlerine fırsat verilmemelidir.

Zorunlu din eğitimi, yeni anayasada da yer almalıdır. Zira ilk ve ortaöğretim çağındaki çocuklarımıza temel bilgilerin öğretildiği bir dönemde manevi kişiliklerinin gelişimini temin edecek din derslerinin seçimlik hale getirilmesi doğru değildir. İçinde yaşadığı toplumun en temel dinamiklerinin başında gelen din eğitimi, çocuklarımızdan esir-genmemelidir.

Page 17: Hayrat vakfı anayasa raporu

Yeni

bir

Anay

asa

Yeni

bir

Türk

iye

3. BölümDin ve Vicdan Özgürlüğü

15

Zorunlu din dersleri beraberinde seçimlik olarak milli ve dini kültür ile ahlaki de-ğerlerin esaslı bir şekilde öğretilmesi konularında okullara seçmeli ek dersler konul-malıdır. Din eğitim ve öğretiminin, özel kurs ve okullar aracılığı ile yerine getirilme-sine fırsat verilmeli, özel kolejler gibi özel imam-hatip liseleri ve meslek okulları da açılabilmelidir.

Diyanet İşleri Başkanlığı, mevcut haliyle anayasal bir ku-rum olarak korunmalıdır.

2. LAİKLİK

Anlamı ve uygulama tarzında pek çok kargaşa yaşanan, cumhuriyet tarihi boyunca en çok suiistimal edilen, te-mel hak ve özgürlüklerin ihlaline veya kısıtlanmasına sebep olan laiklik ilkesi; cumhuriyetin temel nitelikleri içerisinde görülmemeli ve yeni anayasa metni içinde yer almamalıdır. Birçok anayasa hukukçusunun üzerinde mutabık kaldığı gibi bu ilke, kavram olarak tanımının önüne geçmiştir.

Laiklik, ülkemizde din hürriyetinin teminatı olarak gösterilen teorik anlamına taban tabana zıt olarak, anayasada herhangi bir tanımı da yapılmamış olması-na rağmen, maalesef yıllarca yorum yolu ile din ve vicdan hürriyetini ve eğitim özgürlüğünü kısıtlayan, kamplaşmayı körükleyen bir kavram olarak uygulana gelmiştir.

Bu ilke, özellikle %99’u Müslüman olan ülkemizde birçok haksız uygulamaya sebep olmuş, hatta TBMM’nin kahir ekseriyet ile kabul ettiği anayasa değişiklikleri bile kaos vesilesi olarak görülmüş, Anayasa Mahkemesi’nce yasama organının nitelikli iradesi yok sayılmış, iptal gerekçesi olarak kullanılabilmiştir.

Laiklik ilkesi cumhuriyetin olmazsa olmaz niteliklerinden olmadığı gibi, özgürlükçü ve ço-ğulcu yönetim anlayışı ile de bağdaşmamakta, tek tip insan modelini hedeflemekte, birey-sel gelişim özgürlüğü önünde en büyük engel olarak bulunmaktadır.

Yukarıdaki gerekçelerle birlikte bu ilkenin, dünyada ve özellikle batılı ülke anayasa-larında Fransa gibi birkaç olumsuz örnek dışında bulunmadığı göz önünde tutuldu-ğunda, ülkemizde de yeni anayasa metninde yer almasında hiçbir mas la hat bulunmadığı açıktır.

Üstelik belirli bir dini inanış ve vicdani kanaat sahibi olan toplum fertlerinin laik olması da mantıken ve fiilen mümkün değildir. Zira laiklik kişisel değil, idari bir terimdir.

Bu anlamın tersi bir düşünce, herkesin kendi dini inanç ve kanaatlerini bırakması anlamına gelir ki, bu durum anayasal bir hak olan ve herkesin dini inanç ve kanaatlerinde hür olduğu ilkesiyle çelişmekle kalmayacak, dini inanç ve yaşama hürriyetinin ortadan kaldırılmasına sebebiyet verecektir.

Birçok anayasa hukukçusunun üze-rinde mutabık kaldığı gibi bu ilke, kavram olarak tanımının önüne geçmiştir.

Vatanına bağlı, milletini seven va-tandaşlar üzerinde, vehmi ve sanal teh-ditlerle, “kamusal alan” “hizmet veren veya hizmet alan” gibi haksız tanımlamalarla kişilerin eğitim ve öğretim hakkı, ekono-mik ve ticari faaliyette bulunma ve çalışma hakkı, siyasete girme istekleri üzerindeki baskı, tehdit, sindirme hareketlerine fırsat verilmemelidir.

Page 18: Hayrat vakfı anayasa raporu

Yeni

bir

Anay

asa

Yeni

bir

Türk

iye

3. BölümDin ve Vicdan

Özgürlüğü

16

Bununla birlikte, bu ilkenin anayasa metninden çıkarıla-maması halinde, yıllardır devlet- millet arasında çatışma ve ayrışma sebebi olarak kötüye kullanılması sebebiyle, Anayasa metninde, ihtilafa en ufak mahal bırakmayacak şekilde din ve vicdan özgürlüklerinin teminatı olarak ta-rifinin yapılması ve sınırlarının çizilmesi gerekmektedir.

Lâiklik, anayasada mutlaka yer alacaksa, İslam düşmanlı-ğı veya dinsizlik olarak ya da dine taarruz hürriyeti ve din-dar insanlara baskı unsuru olarak kullanılmayacak şekil-de, vicdan ve fikir hürriyeti olarak tanımlanmalı, devletin tarafsız bir şekilde tüm farklı fikir ve inanç sahiplerinin düşünce ve yaşam tarzına ilişmediği bir ilke olarak tarif edilmelidir.

3. KILIK KIYAFET ÖZGÜRLÜĞÜ

Anayasal teminat altına alınan kişi hak ve özgürlüklerinin bir parçası olarak değerlendirilmesi gereken bu hak, uzun süre “siyasi simge” yaftası altında laikliğe aykırı bulunmuş, yapay vehimlerin etkisi altında toplumun çoğunluğu üze-rinde baskı kurma aracı olarak kullanılagelmiştir.

Oysa bugün yapılan araştırmalarda toplumun yüksek bir oranda artık kıyafet yasağının sona erdirilmesi gerektiği konusunda hemfikir olduğu açıktır.

Esasen din ve vicdan özgürlüğü ile dini inancını dilediği gibi yaşama ihtiyacının tamamen kişiye bağlı insani bir tercih olmasına rağmen, dininin gereği olan tesettürün siyasi simge olarak tavsif edilmesinin hukuken ve mantıken izahı mümkün değildir.

Herkes için eşit derecede var olan temel haklardan, eğitim ve çalışma hakkı ile din ve vic-dan özgürlüğü arasında kişiyi seçim yapmaya zorlamak ve ayrımcılık yaparak bu haklardan sadece birisini kullanmasını istemek, başlı başına temel bir hak ihlalidir.

Yeni anayasada, din ve vicdan hürriyetinin bir parçası olarak kişisel inançların serbestçe yaşanması açısından, kılık kıyafet tercihinin laiklik ilkesi sebep gösterilerek engellene-meyeceği açıkça dile getirilmelidir.

Gerek kamu ve özel sektör çalışma ortamlarında, gerekse ilköğretimden yükseköğretime kadar eğitim ve öğretimin her safhasında başörtüsü sorunu olarak karşımıza çıkan bu mese-le, anayasal düzenleme ile net çözüme kavuşturulmalıdır. Toplumun milli, manevi ve ahlaki değerlerine aykırı olmayacak şekilde gerek kamusal, gerek özel, hayatın her alanında kılık kıyafet tercihi serbest bırakılmalıdır.

Bu anlamın tersi bir düşünce, herkesin kendi dini inanç ve kanaatlerini bırakması anlamına gelir ki, bu durum anayasal bir hak olan ve herkesin dini inanç ve kanaatlerinde hür olduğu ilkesiyle çelişmekle kalmayacak, dini inanç ve yaşama hürriyetinin ortadan kaldırılmasına sebebiyet verecektir.

Herkes için eşit derecede var olan temel haklardan, eğitim ve çalışma hakkı ile din ve vicdan özgürlüğü arasında kişiyi seçim yapma-ya zorlamak ve ayrımcılık yaparak bu haklar-dan sadece birisini kullanmasını istemek, başlı başına temel bir hak ihlalidir.

Page 19: Hayrat vakfı anayasa raporu

Yeni

bir

Anay

asa

Yeni

bir

Türk

iye

4. BölümVesayet Rejiminin Islahı

17

BÖLÜM 4VESAYET REJİMİNİN ISLAHI

1. ANAYASA HER TÜRLÜ İDEOLOJİDEN UZAK OLMALIDIR.

Anayasalar toplumsal mutabakat metinleri olması itibariyle, toplumu şekillendirmekten ziyade, toplumun taleplerini yansıtması açısından her türlü ideolojiden arındırılmış hü-kümler ihtiva etmelidir.

Yeni anayasada şimdiye kadar vesayetin gerekçesi olarak kullanılagelen “Atatürkçülük, Atatürk milliyetçiliği, Atatürk İlke ve İnkılâpları” gibi kavramlara artık yer verilmemelidir. Anayasalar toplumun sosyal ve ekonomik değişimine paralel olarak değişebilen, nihayette insan aklının ürünü olan metinlerdir.

Bu nedenle, anayasalar toplumun ihtiyaçlarına yönelik yeni ve çağdaş çözümlere ket vura-cak insanüstü metinler olarak algılanmamalı, milli iradenin üstünlüğüne, çözüm yeteneği-ne, tercih ve sağduyusuna her dönemde güven duyulmalıdır.

Yoruma ihtiyaç bırakmayan, hükümleri net, şeffaf, anlaşılır ve ideolojisiz bir anayasa, halk tarafından daha çok benimsenecek, böylece toplumun kaynaşmasına, tüm toplumsal ke-simlerin aidiyet hissinin kuvvetlenmesine, refah ve özgürlüklerin artmasına, ülkemizin var olan potansiyelinin harekete geçirilmesine zemin teşkil edecektir.

2. BAŞLANGIÇ KISMI ANAYASA METNİNDEN KABUL EDİLMEMELİDİR.

Başlangıç kısmı anayasa metninden sayılmamalıdır.

Kısa ve öz olarak kaleme alınan başlangıç kısmı anayasa metninden kabul edildiğinde, ge-niş ve kapsamlı hükümler ihtiva eden anayasa hükümleri daha önceki uygulamalarda da olduğu gibi bu dar kalıplara sokulmakta ve sınırlanmaktadır.

Page 20: Hayrat vakfı anayasa raporu

Yeni

bir

Anay

asa

Yeni

bir

Türk

iye

4. BölümVesayet Rejiminin

Islahı

18

Anayasanın asıl metni gibi başlangıç kısmında da ideo-lojik yaklaşım ve kavramlara yer verilmemeli, millet ege-menliği, hak ve özgürlükler üzerindeki vesayeti ayakta tutmaya, içinin keyfi olarak doldurulmasına ve yorum-lanmasına engel olunmalıdır.

Anayasaya aykırı denilen bir durum ancak anayasanın hangi maddesine aykırı olduğu gösterilerek ortaya ko-nulabilmeli ve neyin anayasaya aykırı olup olmadığının açıkça bilinebilmesi temin edilmelidir.

1982 Anayasasının başlangıç kısmı zaman zaman anayasa yargısı tarafından ideolojik, dayatmacı ve yasakçı bir anla-yış ve uygulamanın gerekçesi olarak yorumlanmıştır.

Bu nedenle bu tür suiistimallere ve yasakçı uygulamalara yer vermemek için başlangıç kısmı anayasa metnine dâhil olmamalıdır.

Başlangıç kısmı; temel hak ve özgürlüklerin vazgeçilmez ve dokunulmaz evrensel değerler olduğunu; özgürlükle-

rin esas, sınırlamaların istisna olduğunu; milletin iradesi üzerinde herhangi bir vesayetin olamayacağını; devletin ırk, din, dil ayrımı yapmadan bütün vatandaşları arasında eşit ve adil davranmak zorunda olduğunu; devletin buyurgan, yasaklayıcı bir yapıda değil, varlık sebebi olan vatandaşına hizmetle yükümlü olduğunu beyan eden, insan onurunu ve özgür-lüğünü teminat altına alan bir manifesto şeklinde kaleme alınmalıdır.

Bu metin, toplumsal mutabakata vurgu yapan; Türk, Kürt, Arap, Laz, Çerkez, Gürcü, Ar-navut, Boşnak, Roman gibi etnik köken ayrımı yapmaksızın milli birlik ve beraberliği teyit eden, toplumun tüm kesimlerinin aidiyetini vurgulayan eşitlikçi, kısa ve öz bir ifade tarzı ile hazırlanmalıdır.

3. DEĞİŞTİRİLEMEYECEK HÜKÜMLER OLMAMALIDIR.

Yeni Anayasa’da “değiştirilemez hükümler” bulunmamalıdır.

Zira anayasa, her ne kadar en üst hukuk normu olsa da, nihayette toplumun ihtiyaçlarını gözeterek önünü açan, bir arada yaşama iradesini yansıtan ve onların mutluluğunu temin etmeyi sağlayan ve gerektiğinde değiştirilebilen bir araçtır.

Anayasanın değiştirilemez hükümler ihtiva etmesini kabul etmek, her şeyden önce anaya-sayı insanüstü bir konuma yerleştirmek anlamına gelir ki, en nihayetinde insanlar tarafın-dan oluşturulan bir metnin, böylesine kutsanması kabul edilemez. Vaktiyle bir şekilde ya-zıldığı günün koşullarında ortaya konan kuralları, kendisinden sonra gelecek tüm nesilleri bağlayıcı olarak görmek, kabul edilemez başka bir olgudur ve hukukun temel prensiplerine aykırıdır.

Anayasaya aykırı denilen bir durum ancak anayasanın hangi maddesine aykırı olduğu gösterilerek ortaya konulabilmeli ve neyin anayasaya aykırı olup olmadığının açıkça bilinebilmesi temin edilmelidir.

Bu nedenle, anayasalar toplumun ihtiyaç-larına yönelik yeni ve çağdaş çözümlere ket vuracak insanüstü metinler olarak algılan-mamalı, milli iradenin üstünlüğüne, çözüm yeteneğine, tercih ve sağduyusuna her dö-nemde güven duyulmalıdır.

Page 21: Hayrat vakfı anayasa raporu

Yeni

bir

Anay

asa

Yeni

bir

Türk

iye

4. BölümVesayet Rejiminin Islahı

19

Değiştirilemez maddeler ihdas etmenin hukuki açıdan en büyük sıkıntısı, hukukun temel kavramlarından birisi olan, hukuki metinlerin öngörülebilir hükümlere dayan-ması ilkesini ihlal etmesidir. Ülkemizde yaşanan birçok ağır hukuki krizin temelinde, anayasanın ilgili-ilgisiz tüm maddeleri ile değiştirilemez hükümler arasında yorum yoluyla bağlantı kurulması, her maddenin hukuken bek-lenmedik şekilde bu kapsamda değerlendirilme yanlışı yatmaktadır.

Bu yaklaşım, yaşanan süreçte maalesef muhtemel bir tehlike olmaktan çıkmış, başörtüsü dü-zenlemesi gibi meclisin büyük çoğunluk ile kabul ettiği anayasa değişikliğinin dahi iptal edile-bildiği zorlamalı uygulamalar ile toplumun önünü tıkayan ve kamu vicdanını yaralayan karar-lara zemin teşkil etmiştir.

Hiçbir irade toplumun onlarca yıllık geleceğini ipotek altında tutma hakkına sahip değil-dir. Darbe anayasalarının bir sonucu olan bu hükümler, kurucu iktidarın asıl sahibi olan millet ve onun temsilcilerinin iradesini ipotek altına almaktadır.

Bu güne kadar vesayet rejiminin gizli güvencesi olarak işlev gören, millet egemenliğine aykırı ve keyfi olarak yorumlanan ve millete baskı unsuru olarak kullanılan, ölülerin diriler üzerinde bir nevi vesayetinden ibaret olan değiştirilemez maddeler anayasada yer almamalı, anayasa-nın her maddesi değiştirilebilir olmalıdır.

4. ANAYASADA DÜZENLENMESİNE GEREK OLMAYAN HUSUSLAR

Anayasalar üst hukuk normlarıdır. Devletin işleyişi, temel hak ve özgürlükler gibi esaslı hususlar dışında yasalar ile düzenlenebilecek ayrıntılar anayasada yer almamalıdır.

Bundan dolayı anayasada “Tarih, Kültür ve Tabiat Varlıklarının Korunması, Sanatın ve Sanatçının Korunması, Kamu Hizmetlerine Girme Hakkı, Mal Bildirimi, Adalet Hizmetlerinin Denetimi, Planlama Ekonomik ve Sosyal Konsey, Piyasaların Denetimi ve Dış Ticaretin Düzenlenmesi, Tabii Servetlerin ve Kaynakların Aranması ve İşletil-mesi, Ormanların Korunması ve Geliştirilmesi, Orman Köylüsünün Korunması, Ko-operatifçiliğin Geliştirilmesi, Esnaf ve Sanatkârların Korunması” ve benzeri müstakil maddeler olmamalıdır.

Bu maddelerde belirtilen ve kanunla düzenlenebilecek bu emsal daha birçok tali me-seleyi tek tek tadat etmek mümkün olmadığından, anayasada bu hususlara genel ifadelerle ilgili bölümlerde yer verilmelidir.

Eğer bu tür hükümler ayrıntılı olarak anayasa metnine konulacak olursa daha yüzlerce maddeyi ilave etmek gerekecektir ki, bu durum anayasa metnini üst hukuk normu olmak-

Hiçbir irade toplumun onlarca yıllık geleceğini ipotek altında tutma hakkına sa-hip değildir.

Çok ayrıntılı düzenlenen anayasaların de-ğişime ve gelişen olaylara ve bunların hukuki sonuçlarına ayak uyduramayacağı açıktır.

Page 22: Hayrat vakfı anayasa raporu

Yeni

bir

Anay

asa

Yeni

bir

Türk

iye

4. BölümVesayet Rejiminin

Islahı

20

tan çıkaracaktır. Çok ayrıntılı düzenlenen anayasaların değişime ve gelişen olaylara ve bun-ların hukuki sonuçlarına ayak uyduramayacağı açıktır.

Aynı şekilde bugüne kadar siyasi ve ekonomik olarak birçok probleme sebep olan ve birer vesayet aracı olarak düzenlenmiş “Milli Güvenlik Kurulu, YÖK, Atatürk Kültür Dil ve Tarih Yüksek Kurumu, Radyo ve Televizyon Üst Kurulu” gibi kurumlar, ilgili özel yasalarında düzenlenmek üzere yeni anayasada yer almamalıdır.

5. ANAYASANIN ÜST NORM HİYERARŞİSİ KORUNMALIDIR

İnkılâp kanunlarının anayasaya aykırılığının ileri sürülemeyeceğine dair bir madde yeni anayasada yer almamalıdır. Bu durum açıkça normlar hiyerarşisine ve anayasa yapım tekniğine aykırıdır. Zira hiç bir kanun metni, en üst norm olan anayasa hükmünün üzerin-de değildir.

Kaldı ki günümüz yaşam tarzında birçoğu geçerliliğini kaybetmiş “Şapka İktisâsı Hakkında Kanun” “Bey, Paşa Gibi Lâkap ve Unvanların Kaldırılmasına Dair Kanun” “Bazı Kisvelerin Giyilemeyeceğine Dair Kanun” gibi hak ve özgürlükleri daraltan ve olağan olmayan dö-nemlerin ürünü yasakçı yasal düzenlemelerin anayasa metninde yer alması, günümüz dünyasında kabul edile-mez bir olgudur.

Şapka giymeyi mecbur eden ve üstelik anayasa maddesi ile de korunan bir metnin toplu-mu çağdaş uygarlık seviyesinin üstüne çıkarma iddiası, bizi dünya kamuoyu önünde küçük düşürmektedir.

Anayasanın bütün hükümlerinin nihayette bu kanun hük ümlerine bağlanması, anayasada vur gulanan bütün özgürlükleri bu çerçeveye hap se derek açıkça yok hük müne getirmekte ve ilgili maddelerde detaylı olarak düzenlenen hükümleri manasız bırakmakta, anayasayı bir kanun hükmüne mah kûm kılmaktadır.

6. MİLLİ GÜVENLİK KURULU ANAYASAL STATÜDEN ÇIKARILMALIDIR

Milli Güvenlik Kurulu gibi kurumların gelişmiş çağdaş yönetim biçimlerinin hiç-birisinde yeri bulunmamaktadır. Bu kurum, ülkemiz mevzuatına darbe geleneğinin mirası olarak girmiş, maalesef TBMM’den ayrı, müstakil bir güç, siyasal iktidarın karşısında lü-zumunda kullanılabilecek bir baskı unsuru, millet iradesinin üzerinde bir vesayet kurumu olarak kurgulanmıştır.

Milli Güvenlik Kurulu atanmış askeri bürokrasinin, seçilmiş siyasal iktidarı denetlediği bir statü oluşturmakta, bu açıdan millet egemenliğine ve hukuk devletine tamamen zıt

Hiç bir kanun metni, en üst norm olan anayasa hükmünün üzerinde değildir.

Page 23: Hayrat vakfı anayasa raporu

Yeni

bir

Anay

asa

Yeni

bir

Türk

iye

4. BölümVesayet Rejiminin Islahı

21

bir görüntü vermektedir. Her ne kadar son dönemde statüsü bir nebze düzeltilmiş ve sivil vurgusu geliştirilmiş ise de, bu kurul anayasal kurum olmaktan tamamen çıkarılmalı ve kaldırılmalıdır.

Bu yapı istişari fonksiyonu itibarı ile Kamu Güvenliği Müsteşarlığı altında, iç ve dış gü-venliğin ele alındığı bir yapı olarak farklı bir isim altında siyasi iradeye tabi olmalı, kuruluş esasları ise sistemi tıkamayacak şekilde kanunla belirlenmelidir.

Çağdaş devlet yapılanmalarında tasavvur dahi edilemeyecek bu kurulun Türkiye’nin gele-cek vizyonu içerisinde bir yeri ve anlamı artık bulunmamaktadır.

7. GENELKURMAY BAŞKANLIĞI, MİLLİ SAVUNMA BAKANLIĞI’NA BAĞLANMALIDIR

Bu talep; esas itibariyle gerek siyasi irade, gerekse askeri bürokrasi açısından fonksiyo-nel anlamda bir değişiklik ifade etmemektedir.

Buradaki amaç; ülke yönetiminde hesap sorulabilen bir hükümetin sorumluluk alanı çer-çevesinde faaliyet gösteren bir gücün, çatısı altında bulunduğu bakanlığın hiyerarşisine bağlı olduğunu vurgulamaktır.

Genelkurmay Başkanlığı’nın Milli Savunma Bakanlığı’na bağlanarak anayasal düzeyde devlet sistematiği içerisinde yeniden konumlandırılması, çağdaş devlet geleneğine uygun bir yapıyı ortaya çıkaracaktır.

Askeri bürokrasinin, sivil irade karşısında kendini denge unsuru olarak görmesi, resmi pro-tokolde dahi farklı bir statüde olması, özlük hakları itibariyle bağlı olduğu bakanlığın hiye-rarşik şemsiyesi altına girmemesi kabul edilemez.

Modern devletlerde sadece verilen emir ve görevleri yerine getirmek zorunda olan silahlı kuvvetler, maalesef ülkemizde uzun yıllar kendini siyasi otoriteden bağımsız olarak görebilmiş, anayasal sınırlarının dışına çıkarak her on yılda bir durumdan vazife çıkarabil-miş; yasama, yürütme ve yargının da üzerinde, hatta brifing ve talimat verebilecek düzeyde bir vesayet organı olarak kendisini konumlandırabilmiştir.

Yıllar içinde kanuna değil, komuta kademesinin kişisel telakkilerine göre görecelik arz eden bu durum, çağdaş hukuk devleti ilkelerine aykırı olup, millet egemenliğinin hâkim olduğu hiçbir ülkede, askeri bürokrasinin siyasi iradenin tasarruflarına müdahale etmesi söz konusu değildir.

Bu yeni anayasal düzenleme çerçevesinde Genelkurmay Başkanlığı Milli Savunma Bakanlığı’na bağlanmalı, askeri bürokrasi müstakil bir karar mercii olmaktan ve kendisini atayan siyasi iradeye müdahil olabilen bir güç olma statüsünden çıkarılmalıdır.

Devletin dış savunması haricindeki tüm güvenlik konuları İçişleri Bakanlığı’na bağlı Emni-yet Teşkilatının yetkisi ve görevi dâhilinde toplanmalı; bir dönemin zorunlu yapıları olarak tesis edilen Jandarma Genel Komutanlığı ile Sahil Güvenlik Komutanlığı tamamen kaldı-

Page 24: Hayrat vakfı anayasa raporu

Yeni

bir

Anay

asa

Yeni

bir

Türk

iye

4. BölümVesayet Rejiminin

Islahı

22

rılmalı; profesyonel askerlik getirilerek, zorunlu askerlik, temel bilgilerin öğretileceği bir ayı geçmeyecek eğitim dönemi şeklinde düzenlenmelidir.

Genelkurmay Başkanlığı, Milli İstihbarat Teşkilatı ve Emniyet Teşkilatının görev ve so-rumluluk alanları çok net olarak çizilmeli, istihbarat ve kamu güvenliği tek merkezden idare edilmelidir. İç Hizmet Kanunu gibi askerin sivil iradeye müdahale gerekçesi olarak kullandığı bütün mevzuat tek tek elden geçirilerek çağımıza uygun olarak yeniden tan-zim edilmelidir.

Askeri müfredat dünyadaki sosyal ve ekonomik gelişmelere uygun olarak yeni baştan hazır-lanmalı, insan haklarına dayalı, dünyadaki gelişmelere açık, teknolojiyi en iyi şekilde kulla-nan profesyonel kadroların yetiştirilmesi temin edilmelidir.

8. ASKERİ HARCAMALARIN DENETLENMESİ

Milli Savunma Bakanlığı ve Genelkurmay Başkanlığının harcamaları diğer tüm devlet kurumları gibi, TBMM adına denetim görevi yapan Sayıştay tarafından etkin bir şekil-

de denetlenmelidir. Bu denetim devlet sırrı ve benzeri gerekçelerle engellenmemeli, gerekli tedbirler alınarak her halükarda icra edilmelidir. Bu husus anayasada açıkça zikredilmeli ve denetimin içeriği kanun ile be-lirlenmelidir.

Doğrudan milletin parası olan vergiler vasıtası ile oluşturulan bütçenin büyük bir kısmı savunma harca-

malarına tahsis edilmektedir. Böyle bir harcamanın denetlenememesi kabul edilemez bir durumdur. Denetimden uzak bu harcamaların israf boyutunda olduğu, yargı karar-larıyla sabit olduğu üzere birçok suiistimale sebebiyet verdiği, hatta zaman zaman bir takım yasadışı örgütlenmelere dahi kaynak teşkil ettiği kamuoyunun malumudur.

Etkili bir denetim, hem ülke ekonomisine katkı sağlayacak, hem de kaynakların yerinde kullanımı ile ülke savunmasına doğrudan ve olumlu etki edecektir. Bu durum ekonomik anlamda ülkemizi güçlendirdiği gibi, ordumuzu da haksız ve yersiz ithamlardan kurtara-cak, saygınlığını artıracaktır.

9. YARGI BİRLİĞİNİN SAĞLANMASI

Yargıda birliğin sağlanması hukuk devletinin olmazsa olmaz şartlarından biridir.

Yeni anayasa ile yargıda çift başlılığa sebep olan ve askeri komuta zinciri içerisinde ha-reket eden asker kişilerin objektif ve tarafsız yargılanmalarına engel teşkil eden Askeri Mahkemeler, Askeri Yargıtay ve Askeri Yüksek İdare Mahkemesi kesinlikle kaldırılma-lıdır.

Yargı birliğine mani olan ve hâkimlik teminatına aykırı bu mahkemeler tamamen sivil bir yapılanma içinde mahiyetine göre adli ve idari yargı içinde konumlandırılmalıdır.

Yargıda birliğin sağlanması hukuk devletinin olmazsa olmaz şartlarından bi-ridir.

Page 25: Hayrat vakfı anayasa raporu

Yeni

bir

Anay

asa

Yeni

bir

Türk

iye

4. BölümVesayet Rejiminin Islahı

23

10. HÂKİMLER VE SAVCILAR YÜKSEK KURULU

12 Eylül 2010 tarihindeki referandum ile yapılan son anayasa değişiklikleri ile Hâkimler Savcılar Yüksek Kurulu yeniden yapılandırılarak üye sayısı artırılmış ve üye seçimi yeniden düzenlenmiştir.

Kurulun yapısı, referandumla gelinen katılımcı noktadan geri adım atılmadan, üye sayısı makul sayıda artırılarak TBMM’nin de kurula üye seçebilmesinin önü açılmalıdır.

11. ANAYASA MAHKEMESİ

Anayasa Mahkemesi, bugüne kadar birçok olumsuz örnekte şahit olduğumuz gibi, hukuk kurallarını zorlayarak yorum yolu ile temel hak ve hürriyetleri kısıtlamış, hukuka uygunluk yerine yerindelik denetimi yapmış, sadece şekil yönünden denetlemekle sınırlı olduğu anayasa de-ğişikliklerini anayasanın açık hükmüne rağmen esastan inceleyebilmiştir.

Yorum yolu ile yapılan bu ihlaller yargının siyasallaşması-nın ve ideolojik yaklaşımların bir sonucudur. Bu nedenle yargı bağımsızlığı ve tarafsızlığını sağlamak üzere, ideolo-jik yaklaşımlardan uzak tutulmasını sağlayacak düzenle-meler öncelikle yapılmalıdır.

Anayasa Mahkemesinin misyonu, yasakçılıktan ziyade temel hak ve özgürlüklerin korun-ması yönünde olmalı, bu nedenle yargısal denetim yetkisinin çerçevesi anayasada çok net ifadelerle çizilmelidir.

Mahkemenin anayasa değişikliklerine ilişkin düzenlemeleri anayasanın açık hükmüne rağ-men sadece şekil yönünden incelemekle yetinmediği bilinen bir husustur. Mahkeme bu anlayış ve içtihatları ile anayasanın değiştirilemez hükümlerini yorum yolu ile genişleterek yetkisi olmadığı halde esas yönünden de denetim yapabilmiş ve kuvvetler ayrılığı ilkesini hiçe sayacak şekilde kararlar verebilmiştir.

Yeni hazırlanacak anayasada, anayasa değişikliklerine ilişkin olarak Mahkemenin şekil ha-ricinde esas yönünden denetim yapmasını kesin olarak engelleyen düzenlemelere yer veril-melidir. Halk iradesinin tecelli ettiği en yüksek makam TBMM’dir ve halk temsilcilerinin çoğunlukla aldığı kararlar kaos vesilesi olarak yorumlanamaz.

Ülkemizin geleceği adına kritik birçok kavşakta yaşanan olumsuz örneklerden ders alarak, Anayasa Mahkemesinin bütün açık düzenlemelere rağmen benzeri yorumlarda bulunması halinde, yeni anayasada bu kararlar referandum ile yok hükmünde sayıla-bilmelidir.

Referandum sonucuna göre yargı bağımsızlığı perdesi altında yasama bağımsızlığını zede-leyen karar sahiplerinin mahkeme üyeliği kendiliğinden sona ermelidir.

Anayasa Mahkemesinin misyonu, yasakçılıktan ziyade temel hak ve özgürlük-lerin korunması yönünde olmalı, bu neden-le yargısal denetim yetkisinin çerçevesi ana-yasada çok net ifadelerle çizilmelidir.

Page 26: Hayrat vakfı anayasa raporu

Yeni

bir

Anay

asa

Yeni

bir

Türk

iye

4. BölümVesayet Rejiminin

Islahı

24

12. YÜKSEK SEÇİM KURULU

Halk iradesini belirleyen seçimlerin yargı organlarının genel yönetim ve denetimi altında yapılması amacıyla kurulan Yüksek Seçim Kurulu, sadece Yargıtay ve Danıştay üye-lerinden oluşmamalıdır.

Kurulun mevcut yapısı değiştirilerek yargı konusunda hizmet veren diğer meslek kuruluş-larının temsilcileri ile akademisyenlerin ve mecliste gurubu bulunan siyasi parti temsilcile-rinin de kurula katılması sağlanmalıdır.

Yüksek Seçim Kurulunun kararları yargı yoluna kapalı olmamalı ve anayasanın ruhuna ay-kırı olarak her insanın en tabi hakkı olan seçme ve seçilme hakkı konusunda temel hak ve hürriyetlerin özüne dokunacak şekilde verilen telafisi imkânsız kararları engellenebilmeli-dir. Bu itibarla kurul kararları Anayasa Mahkemesinin denetimine açık olmalı, mahkeme-nin bu konuda hızlı karar vermesi temin edilmelidir.

Page 27: Hayrat vakfı anayasa raporu

Yeni

bir

Anay

asa

Yeni

bir

Türk

iye

5. BölümSiyasi ve İdari Yapımız ile Hükümet Sistemimiz

25

BÖLÜM 5SİYASİ VE İDARİ YAPIMIZ İLE HÜKÜMET SİSTEMİMİZ

1. MEVCUT HÜKÜMET SİSTEMİMİZ VE REVİZYON İHTİYACI

İç ve dış siyaset alanlarında baş döndürücü ekonomik ve siyasi gelişmelerin yaşandığı 21. yüzyılda; merkezine devleti değil, insanı alan; dünya barışını temin etme gayreti içinde, önce iç huzurunu sağlamış ve ekonomik gelişmesini tamamlamış bir Türkiye için sürdürülebilir bir istikrar çok önemlidir.

Bu istikrarın sağlanması, öncelikle zayıf ve kısa ömürlü koalisyon hükümetlerine bedel, güçlü iktidarların işbaşına gelmesi ile mümkün olacaktır.

Parlamenter sistemlerde rakiplerinden bir adım önde olan iktidar partilerinin, küçük ve güçsüz diğer partilerin zorunlu ve yıpratıcı pazarlıklarına mahkûm kaldığı açıktır. Parçalı sistemin sebebiyet verdiği bu siyasi istikrarsızlık, hızlı, etkin ve sürdürülebilir kararlar alı-namaması gibi birçok sakıncaları beraberinde taşımıştır.

Cumhuriyetin kabul edildiği 1923 yılından bu yana geçen süreç içinde kurulan 60 hü-kümetin ortalama ömrü maalesef 1,5 yıldır.

Özellikle 1970 ile 80 arası dönemde 12 hükümet kurulmuş olup, bu on yıllık sürecin hükü-met ömrü ortalamasının 10 ay olması, yönetim açısından nasıl bir problemle karşı karşıya olduğumuzu göstermesi noktasında oldukça dikkat çekicidir.

Koalisyon hükümetlerinin sebebiyet verdiği istikrarsızlık, sorumluluk ve yetkinin kimde olduğunun belirsizliği, uzun vadeli yatırım hedefleri belirleyememe ve uygulayamama gibi karşılaştığımız birçok konuda parlamenter sistemin olumsuz sonuçları, bu sistemin gerçek-ten ciddi bir revizyona ihtiyacı olduğunu açıkça göstermektedir.

Page 28: Hayrat vakfı anayasa raporu

Yeni

bir

Anay

asa

Yeni

bir

Türk

iye

5. BölümSiyasi ve İdari Yapımız

ile Hükümet Sistemimiz

26

2. CUMHURBAŞKANININ HALK TARAFINDAN SEÇİMİ

2007 referandumunda Cumhurbaşkanının halk tarafından seçilmesinin kabulü ile ülke-mizde tam olarak yarı başkanlık da denemeyecek karma bir sisteme geçilmiştir.

Mevcut sistem ile klasik parlamenter sistemden bir adım daha uzaklaşılmış, yeni bir sistem ihtiyacı zorunlu olarak ortaya çıkmıştır.

Mevcut yönetim şeklinin bu hali ile sorunsuz devam et-mesi mümkün görülmemektedir. Ülkemiz geleceğinde her dönem başbakan ile cumhurbaşkanının uyumlu şe-kilde çalışabileceği garanti edilemez.

Halk tarafından seçilmiş ve klasik parlamenter sistem-deki yetkilerinin üstünde bir yetki ile görev yapan cum-hurbaşkanının, yine halkın oyu ile seçilmiş başbakan ile

yürütmedeki çift başlılık nedeniyle pek çok konuda uyumsuzluk yaşaması ihtimali çok yüksektir.

Cumhurbaşkanı’nın halk tarafından seçilmesi ile birlikte temsilin ve idarenin doğrudan taba-na yayılması, takdir edilmesi gereken önemli bir adımdır ve bundan geri adım atılmamalıdır.

Bu eksende ülkenin güçlü yürütme ihtiyacını karşılamak maksadıyla esaslı bir karar ve-rilmeli, yapılacak yeni anayasal düzenleme ile sistem tüm kurumlarıyla ya yarı başkanlık olarak revize edilmeli veya tamamen başkanlık sistemine geçilmelidir.

3. GÜÇLÜ BİR YÜRÜTME İHTİYACI YA DA BAŞKANLIK SİSTEMİ

Başkanlık sisteminin siyasal ve ekonomik istikrarın en önemli şartı olan uzun ömürlü ve güçlü hükümet yapısını zorunlu kılması, bu sistemin tercih edilmesinin en mühim sebebi olmuştur.

Bu vakıa, geleneksel parlamenter sistem refleksleriyle bir çırpıda göz ardı edilebilecek basit bir husus değildir.

Başkanlık sisteminin artıları değerlendirilirken özellikle yıllar boyu koalisyon hükümetle-rinin oluşturduğu kaos dönemleri, tek parti hükümetleri döneminde yakalanan gelişme ve büyüme hızları gözden uzak tutulmamalıdır.

Doğrudan halk tarafından seçilmiş olmanın verdiği meşruiyet, sorumluluk ve güçle kuru-lan ve tek bir başkan ile temsil edilen yürütmenin, yasama organı tarafından süresi bitme-den görevinden düşürülememesi, etkili bir hükümet uygulamasını netice vermektedir.

Başkanlık sisteminde bir kişi hem yasama organında milletvekili, hem de yürütme organın-da bakan olamamakta, başkan tarafından ehliyet ve liyakatine göre bakanlığa atanan kişiler, seçilme kaygısı taşımadan icraat yapabilmektedir.

Mevcut parlamenter sistemde parlamento tarafından yürütmeyi denetleme aracı olarak kullanılan soru, genel görüşme, meclis araştırması, meclis soruşturması, güvenoyu müesse-

Bu eksende ülkenin güçlü yürütme ih-tiyacını karşılamak maksadıyla esaslı bir karar verilmeli, yapılacak yeni anayasal dü-zenleme ile sistem tüm kurumlarıyla ya yarı başkanlık olarak revize edilmeli veya tama-men başkanlık sistemine geçilmelidir.

Page 29: Hayrat vakfı anayasa raporu

Yeni

bir

Anay

asa

Yeni

bir

Türk

iye

5. BölümSiyasi ve İdari Yapımız ile Hükümet Sistemimiz

27

sesi ve gensoru emsali mekanizmalar, zaten parlamentonun çoğunluğunu elinde bulundu-ran iktidar partisine karşı etkili bir şekilde kullanılamamaktadır.

Başkanlık sisteminin parlamenter sisteme göre en çarpıcı avantajı, sorumluluğun ve yetki-nin nerede, kime ait olduğunun net olarak belli olmasıdır.

Bu sistemde meclis; atamaları, anlaşmaları ve bütçeyi onaylama yetkisine sahip ol-makta; “suçlama” mekanizması ile başkanın doğrudan yargılanma sürecini başlatabilmek-te; yasama ve yürütme organlarının birbirilerinden kesin surette ayrılmasıyla oluşan “frenler ve dengeler” sistemi ile birbirine muhtaç kılınması sayesinde yürütme üzerin-de etkin denetim sağlayabilmektedir.

Güç ve fonksiyon paylaşımının doğal bir sonucu olarak meclis, böylece yasama, istişare ve denetim organı olarak asli hüviyetine kavuşmuş olmaktadır.

Başkanlık sistemindeki istikrar vasıtasıyla uzun süreli plan ve programların yapılabilmesi ve bunların aksama-dan uygulanabilir olması çok önemli diğer bir avantajdır.

Özellikle ekonomi, sağlık, sosyal güvence ve dış politika gibi konularda başarı, uzun va-deli hedef belirleme ve bu istikamette uygun kaynakların kararlılıkla kullanılmasına bağlıdır.

Ülkemizde başkanlık sisteminin yerel idare ölçeğinde güzel bir örneğini teşkil eden beledi-ye başkanları, ülkeyi idare eden başbakandan daha istikrarlı ve güçlü bir pozisyondadır.

Uzun süredir mahalli idare sistemimizde kabul görmüş bu sistemin, genel istikrar açısından merkezi hükümet sisteminde de esas tutulmasında büyük maslahatlar vardır.

4. BAŞKANLIK SİSTEMİ ÜZERİNE TEKLİFLER

Başkanlık sisteminin avantajları yanında muhtemel olumsuzluklarını giderecek ve siste-mi tam anlamıyla fonksiyonel kılabilecek mekanizmaların da değerlendirilmesi zaruridir.

YargıBu çerçevede yürütmeye yönelik denetim mekanizmalarından bahsedildiğinde meclisten sonra ilk olarak yargının sistemdeki yeri ve yetkisi akla gelmektedir.

Anayasa yargısı artık tüm çağdaş devletlerde meclisin yaptığı kanunları denetlemek üzere kurulmuş ve kabul görmüş bir üst yargı kurumudur. Burada problem, meclis iradesine da-yanan siyasi tercihleri hayata geçirmek için yapılan yasaların anayasa yargısı tarafından iptal edilmesi ve işlevsiz kılınabilmesidir.

Millet adına karar veren anayasa yargısının meşruiyetini artırmak için, mahkeme üyelerinin seçiminde millet iradesini temsil eden organların etkili ve belirleyici olması gerekmektedir. Bu çerçevede üyelerin seçiminin bir kısmının başkan, diğer kısmınınsa meclis tarafından yapılması uygun olacaktır.

Ülkemizde başkanlık sisteminin yerel idare ölçeğinde güzel bir örneğini teş-kil eden belediye başkanları, ülkeyi idare eden başbakandan daha istikrarlı ve güçlü bir pozisyondadır.

Page 30: Hayrat vakfı anayasa raporu

Yeni

bir

Anay

asa

Yeni

bir

Türk

iye

5. BölümSiyasi ve İdari Yapımız

ile Hükümet Sistemimiz

28

Yargıtay, Danıştay, Sayıştay, Yükseköğretim Kurulu, Ana-yasa Mahkemesi raportörleri, birinci sınıf hâkim ve sav-cıların, baro başkanlarının gösterecekleri adayların seçi-minde çoğunluk baskısını engellemek adına her aday için bir oy kullanımı esas tutulmalıdır. Zira yargının denetle-me mekanizmasındaki rolü hayatidir ve yargı bu noktada tam anlamı ile bağımsız ve tarafsız olmak durumunda-dır. Yargısal bir statükoya sebebiyet vermemek gayesiy-le üyelerin görev süresi on yılı geçmemelidir.

SeçimlerGüçlü ve istikrarlı bir yürütmenin dengelenmesini sağlayacak mekanizmaların en önemli diğer bir ayağını ise “serbest seçimler” teşkil eder. Seçimlerin denetim fonksiyo-nunu hakkıyla yerine getirebilmesi için seçim mevzuatının, her ile en az bir milletvekili düşmesini sağlayacak şekilde ve milletvekili başına eşit seçmen sayısını esas tutan bir yaklaşımla yeniden tanzimi gereklidir.

Sivil toplum ve medyaYine güçlü yürütmeyi dengelemek üzere bir başka unsur olarak sivil toplum, medya ve bi-reysel inisiyatiflere de büyük rol düşmektedir. Medyanın ne kadar tarafsız ve sivil toplumun ne kadar etkin olduğu tartışılabilir, ancak bu mahzuru bertaraf etmek üzere ba-sın özgürlüğünün garanti altına alınması ve sivil toplumun kamuyu denetlemesine imkân verecek şeffaf yönetim anlayışının yerleştirilmesi gereklidir.

Başkanlık sisteminin dezavantajlarının giderilmesine yönelik tedbirlerBu noktada sisteme yöneltilen en büyük eleştiri, başkanın mensup olduğu partinin meclis-te çoğunluğu elde edememesi durumunda her iki organın da seçimle işbaşına gelmesi se-bebiyle yönetim krizi çıkması ve sistemin kilitlenerek ülkenin yönetilemez hale gelmesidir. Hatta parlamenter sistemin çözemediği istikrar problemine mukabil, başkanlık sistemi de bu problemi çözememektedir. Başkanlık sistemindeki kilitlenmenin ana yapıyı olumsuz etkilemesini minimize etme maksadıyla vatandaşın pratik yararını ilgilendiren birçok hu-sus federal yapılarda federe devletlere bırakılmış, böylece sistem kilitlenmesinin vatandaşa asgari şekilde yansıması sağlanmıştır.

Türkiye’de bu husus bizim için uygun olmayan federal bir yapıya kaymadan, yerel yönetim-lerin dengeli ve denetime açık şekilde güçlendirilmesi şeklinde uygulanabilir.

Başkanlık sistemini yukarıda değindiğimiz noktalarda kendi toplum yapımıza uygun hale ge-tirerek ve sistemde çıkabilecek olumsuzlukları değerlendirerek gerekli tedbirler alınarak uygulanması halinde, bu sistemin ülkemiz ve milletimiz için bir kazanç olacağı kanaatindeyiz.

5. DARALTILMIŞ SEÇİM BÖLGESİ SİSTEMİ

Başkanlık sisteminde tek turlu ve en çok üç milletvekilinden oluşan “daraltılmış seçim bölgesi sistemi” tercih edilmeli, seçmen iradesi meclise en etkin şekilde yansıtılmalıdır. Bu sistem aynı zamanda milletvekillerini lider sultası altında kalmaktan kurtaracaktır. Parla-

Başkanlık sisteminde tek turlu ve en çok üç milletvekilinden oluşan “daraltıl-mış seçim bölgesi sistemi” tercih edilmeli, seçmen iradesi meclise en etkin şekilde yan-sıtılmalıdır.

Page 31: Hayrat vakfı anayasa raporu

Yeni

bir

Anay

asa

Yeni

bir

Türk

iye

5. BölümSiyasi ve İdari Yapımız ile Hükümet Sistemimiz

29

menter sistemlerde milletvekili aday seçimi, nihayette lider tarafından yapıldığından, mil-letvekilleri lidere rağmen başka bir teklif veya icraatta bulunamamaktadırlar.

Hâlbuki daraltılmış seçim bölgesi ile milletvekilleri, liderine hoş görünmekten ziyade, böl-gelerinde temayüz eden ve bölge halkının ihtiyaçlarına sahip çıkan, talep ve faaliyetlerde bulunan kişilerden olmak zorundadır. Bu itibarla başkanlık sistemine geçilmese dahi daraltılmış seçim bölgesi sistemi milletvekili seçiminde tercih edilmelidir.

Yine milletvekili seçimleri gibi bu seçim sisteminde zo-runlu olarak salt çoğunluğu elde etmesi gereken yürütme, mümkün olduğunca makul ve halkın talepleri doğrultu-sunda politikalar takip edecektir. Bu durum sağ ve solda-ki bölünmüşlük ve parçalanmışlığın ortadan kalkmasına ve temel görüşlerde birlikteliklere ve uzlaşma kültürünün gelişmesine katkı sağlayacaktır.

Bununla birlikte bu sistemle, marjinal taleplerin, popü-list politikaların siyasal hayatı parçalamasına, azınlığın çoğunluğa tahakküm etmesine ve seçim barajının milli iradeyi engellemesine müsaade edilmemiş olacaktır.

6. SİYASİ PARTİLERİN KAPATILMASI

Siyasi partilerin kapatılması yeni anayasada olabildiğince zorlaştırılmalı ve objektif gerekçe-lere dayandırılmalıdır. Siyasi partilerin basit, sübjektif gerekçelerle kapatılması, hatta sadece kapatma davasının açılması dahi, siyasal, sosyal, ekonomik ve benzeri ciddi sonuçlar doğur-makta, ülke istikrarında önemli kırılmalara neden olmakta ve geleceğini etkilemektedir.

Ülkemizde belli görüşteki kişilerin kurdukları siyasi partiler sürekli kapatılmış, bu partiler sadece tabela değiştirmek suretiyle ara vermeden siyasi faaliyetlerine tekrar devam etmiş-lerdir. Bu gerçek, parti kapatmanın makul bir yol olmadığını açıkça göstermektedir. Parti kapatma müeyyidesi bu itibarla son derece istisnai bir durum olmalıdır.

Parti kapatma davaları, mecliste üyesi bulunan her partiden eşit sayıda katılımla oluşan bir komisyon tarafından yapılacak ön değerlendirme ve oylamadan sonra açılabilmeli, bu onay dava şartı olmalıdır.

Bu çerçevede parti kapatma yoluna, ancak, şiddetin politik bir araç olarak kullanılması, şid-detin örgütlenmesi ve bunun belirli bir kararlılıkta kullanılması halinde gidilmeli, bunun dışındaki hukuk ihlallerinde kapatma yerine, kişiye yönelik yaptırımlar uygulanmalıdır.

7. GÜÇLÜ YEREL YÖNETİMLER

Çoğulcu yönetim anlayışının gereği olan yerel yönetimlerin güçlendirilmesi ile sınırlı kay-nakların etkin ve verimli kullanılmasının yanı sıra, bu hizmetlerin yerinde tespiti ile hızlı ve ucuz yapılması sağlanmış olacaktır. Ülkemizde yerel yönetimler vesayetten kurtulup anaya-sal güvence altına alınmalı, mali, siyasi ve ekonomik anlamda güçlendirilmelidir.

Yine milletvekili seçimleri gibi bu se-çim sisteminde zorunlu olarak salt çoğun-luğu elde etmesi gereken yürütme, mümkün olduğunca makul ve halkın talepleri doğ-rultusunda politikalar takip edecektir. Bu durum sağ ve soldaki bölünmüşlük ve par-çalanmışlığın ortadan kalkmasına ve temel görüşlerde birlikteliklere ve uzlaşma kültü-rünün gelişmesine katkı sağlayacaktır.

Page 32: Hayrat vakfı anayasa raporu

Yeni

bir

Anay

asa

Yeni

bir

Türk

iye

5. BölümSiyasi ve İdari Yapımız

ile Hükümet Sistemimiz

30

Ülke birliğine zarar vermeyecek bir hassasiyetle yerel yö-netimler merkezi otoritenin ağır tahakkümünden ve bü-rokratik vesayetinden kurtulmalı, bu çerçevede belli yetki alanlarına sahip olmalıdırlar.

Yerel yönetimlerde kullanılan inisiyatif ile idari vesayet arasındaki ilişki, tarih boyunca daima irdelenen, öyle ki zaman zaman çok katı idari vesayet uygulamalarına gidi-len ve günümüzde de hala devam eden önemli bir tartış-ma konusudur. Burada aslolan, idari vesayet hafifletilip yerel inisiyatifler geliştirilirken, ülkemizin içinde bulun-duğu şartların göz önünde tutulması ve oldukça hassas davranılması gerektiğidir.

Yerel yönetimler güçlendirilirken bir yandan ülke bütünlüğünün korunmasına dikkat edil-meli, öte yandan sosyal devlet anlayışının bir gereği olarak hizmetin ihtiyaç duyulan yerlere etkin, süratli ve yerel taleplere paralel olarak sunulmasındaki hassas denge korun-malıdır.

Ülkemizde; katılımcı bir anlayışla kamu hizmetlerinin adil, süratli, kaliteli, verimli şekilde yerine getirilmesi için merkezi idare ile mahalli idarelerin görev, yetki ve sorumluluklarının yeniden belirlenmesine ihtiyaç olduğu muhakkaktır.

Tamamlayıcı bir unsur olarak yerel yönetimler gibi muhtarlık kurumu da idari yapı içinde daha etkin ve katılımcı icrai bir yapıya kavuşturulmalıdır. Seçimle şekillenen bu örgütlen-menin halkın taleplerini etkili bir surette yerel ve merkezi idareye taşıyan ve üst yapılardan verilen hizmeti aynı şekilde halka ulaştıran bir yapıyla ülkenin adeta kılcal damarları hükmünde olmaları sağlanmalıdır.

Yine bu çerçevede, eyalet sisteminden farklı olarak birkaç ili içine alan hizmet temelli idari bölgeler oluşturulmalıdır. Küçük veya orta ölçekli bir beldede bulunması mümkün olma-yan büyük ve pahalı donanım ve kadro ihtiyacının üst yapı tarafından planlanarak bölge içinde müşterek hizmete sunulması, hem lüzumsuz yatırımları engelleyecek, hem de mev-cut imkânların bir nevi büyükşehir mantığı içinde en verimli şekilde, hızlı, etkin ve ekono-mik olarak kullanılmasına zemin hazırlayacaktır.

Yerel yönetimlerin bu çerçevede güçlendirilmesi gerektiğini ve zaruretini vurgulamakla beraber, bunun bir siyasi güç paylaşımından ziyade, münhasıran hizmet temelli bir güçlendirme olması gerektiğine, ülkemizde eyalet sistemine benzer bir yapılanma içine girilmesinin doğru olmayacağına inanıyoruz.

Zira ülkemizin her bölgesi aynı kültür ve ekonomik seviyeye sahip değildir. Bu çerçeve-de tanınacak bölgesel inisiyatiflerde hassas davranılmalı, bu bağlamda atılacak kontrolsüz adımların, süreç içinde iç ve dış mihrakların da etkisiyle daha farklı taleplere yol açma riski-ni barındırdığı gözden uzak tutulmamalıdır.

Yerel yönetimlerin bu çerçevede güçlen-dirilmesi gerektiğini ve zaruretini vurgula-makla beraber, bunun bir siyasi güç pay-laşımından ziyade, münhasıran hizmet temelli bir güçlendirme olması gerektiğine, ülkemizde eyalet sistemine benzer bir yapı-lanma içine girilmesinin doğru olmayacağı-na inanıyoruz.

Page 33: Hayrat vakfı anayasa raporu

Yeni

bir

Anay

asa

Yeni

bir

Türk

iye

Genel Değerlendirme ve Sonuç

31

GENEL DEĞERLENDİRME VE SONUÇDünyada ve ülkemizde gerek siyasi gerekse gündelik hayat pratiğinde baş döndürücü bir değişim yaşandığı, bu arada iç ve dış siyasette nitelikli gelişmelerin ve hamlelerin gerçekleş-tirildiği inkâr edilemez.

Bu hızlı değişim ve dönüşüm içerisinde Türkiye’nin kendi potansiyeline yakışır, insana hiz-met merkezli, toplumun her kesimi tarafından birlikte yaşamanın teminatı olarak görülen ve kabul edilen, insan haklarına, milli ve manevi değerlere saygılı, sosyal ve ekonomik gelişmelere paralel bir anayasaya ihtiyacı olduğu su götürmez bir gerçektir.

Bu gelişimin en önemli çerçevesini çizecek olan toplumsal sözleşmenin, milletin tüm ke-simlerinin benimseyebileceği, her türlü suni tefrikaya set çekmiş, hızlı, adil, etkin ve verimli devlet anlayışı içinde olması esastır.

Bu çerçevede Hayrat Vakfı Sosyal Mes’eleler Değerlendirme Hey’eti olarak yaptığımız bu çalışmanın, anayasa hazırlık çalışmalarına ışık tutması temennisindeyiz.

Saygılarımızla.

HAYRAT VAKFISosyal Mes’eleler

Değerlendirme Hey’eti

Page 34: Hayrat vakfı anayasa raporu

Notlar

.........................................................................................................................................................................................................

.........................................................................................................................................................................................................

.........................................................................................................................................................................................................

.........................................................................................................................................................................................................

.........................................................................................................................................................................................................

.........................................................................................................................................................................................................

.........................................................................................................................................................................................................

.........................................................................................................................................................................................................

.........................................................................................................................................................................................................

.........................................................................................................................................................................................................

.........................................................................................................................................................................................................

.........................................................................................................................................................................................................

.........................................................................................................................................................................................................

.........................................................................................................................................................................................................

.........................................................................................................................................................................................................

.........................................................................................................................................................................................................

.........................................................................................................................................................................................................

.........................................................................................................................................................................................................

.........................................................................................................................................................................................................

.........................................................................................................................................................................................................

.........................................................................................................................................................................................................

.........................................................................................................................................................................................................

.........................................................................................................................................................................................................

.........................................................................................................................................................................................................

.........................................................................................................................................................................................................

.........................................................................................................................................................................................................

.........................................................................................................................................................................................................

.........................................................................................................................................................................................................

.........................................................................................................................................................................................................

.........................................................................................................................................................................................................

Page 35: Hayrat vakfı anayasa raporu

w w w . h a y r a t v a k f i . o r g

Page 36: Hayrat vakfı anayasa raporu

A NAYA S A

TÜRKİYE

Y E N İ B İ R

Y E N İ B İ R

HAYRAT VAKFISOSYAL MES’ELELER

DEĞERLENDİRME HEY’ETİ

Yeni anayasa;Yaklaşımında devleti değil insanı esas almalı; milletinden korkmayan bir devlet; devletinden korkmayan bir milletin eseri olmalıdır. Türkiye Cumhuriyeti’ne vatandaşlık bağı ile bağlı olan herkesi etnik kökenine bakmaksızın “Türkiye Cumhuriyeti Vatandaşı” olarak kabul etmelidir. Hiçbir cihetle ayrım gözetmeden insan hak ve hürriyetlerini ve hukuk devleti prensibini her hususta ve her alanda üstün tutmalıdır.Anadilin, kaderin insan üzerindeki en açık ve tartışmasız mührü olduğunu dikkate almalı, toplumdaki farklı kimliklerin varlığını göz ardı etmemelidir. Bununla beraber, süreç içinde vatandaşlarımızı ötekileştirme riski taşıyan anadilde eğitimi değil, anadil öğretimini esas tut­malıdır.En geniş anlamda ifade özgürlüğünü sağlamalı, şiddeti teşvik etmeyen ve hakaret içermeyen her türlü fikri, meşru ve savunulabilir kılmalıdır. Her insanın din eğitimi talebini meşru görmeli, bu doğal hakkı devlete yönelik potansiyel bir tehdit olarak algılanmaktan çıkarmalıdır.Din ve vicdan hürriyetinin bir parçası olarak kişisel inançların serbestçe yaşanması açısından kişilerin kılık kıyafet tercihlerine saygı göstermeli, hiçbir kimsenin kılık kıyafetinden dolayı eğitim ve çalışma hakkını engellememelidir. Laiklik ilkesini; Cumhuriyetin temel nitelikleri içerisinde görmemeli ve bu ilke yeni anayasa metni içinde yer almamalı, bunun mümkün olmaması halinde, bu kavramı din ve vicdan öz­gürlüklerinin teminatı olarak tanımlamalı ve sınırlarını net olarak çizmelidir. Her türlü ideolojiden uzak olmalı, ideolojilerin toplumu şekillendirme aracı olarak kul la­nılmasına müsaade etmemelidir.Anayasa değişiklik kararlarında halkoyuna müracaat yolunu kolaylaştırmalı, mecliste üye tam sayısının salt çoğunluk nisabını, anayasa değişikliği kararlarını referanduma götürmek için de yeterli bulmalıdır.Normlar hiyerarşisine ve hukuk devleti prensibine aykırı olarak inkılap kanunlarını anayasa­nın üstünde bir üst norm olarak konumlandırmamalı, başlangıç kısmını anayasa metninden kabul etmemeli, değiştirilemez hükümler içermemelidir. Milli iradeyi, atanmış bir takım kurum ve kuruluşlar ile denetim altına alan vesayet düzenini sona erdirmelidir. Yargının bağımsızlığını ve tarafsızlığını güçlendirmeli, yargı birliğini sağlamak adına askeri yargıya son vermelidir. Parlamenter sistem yerine, devlet yönetiminde istikrarı sağlayan Başkanlık Sistemini esas tut­malıdır. Seçim sisteminde değişikliğe gitmeli, temsilde niteliği artıracak Daraltılmış Seçim Bölgeleri Sistemini kabul etmelidir. Her türlü meşru fikrin meclise yansımasını sağlamak, meclisin istişari fonksiyonunu güçlen­dirmek adına parti kapatmayı zorlaştırmalıdır.Kamu hizmetlerinin daha adil, süratli ve verimli şekilde yerine getirilmesi için mahalli idarelerin görev, yetki ve sorumluluklarını hizmet temelli olarak yeniden belirlemelidir.

Yeni Anayasa süreci, halkımız tarafından verilen bir görev ve fırsat olarak görülmeli, süreç her türlü engelleme girişimine rağmen itidal ve sabırla devam ettirilmelidir.

HAYRAT VAKFISosyal Mes’eleler

Değerlendirme Hey’eti