HAVANA - HOROZ
Transcript of HAVANA - HOROZ
HOROZ LOJİSTİK BÜYÜMEYE DEVAM EDİYOR�
TERMİKEL’İN BAŞARISININ SIRRI: CESARET VE NEZAKET�
KARİA'NIN METROPOLİSİ: AFRODİSİAS (ἈΦΡΟΔΙΣΙΆΣ, APHRODİSİAS)�
HAVANA
HOROZ HOLDİNG’İN SÜRELİ YAYINIDIR. YIL 2 TEMMUZ 2011 SAYI 7
İSPANYOL SÖMÜRÜSÜNDEN59 KÜBA DEVRİMİNE
3Pencere Sayı: 7 Temmuz 2011
başyazı
u�ay�7.�sayımızı�çıkardık.�Yine�dopdolu�birsayı�ile�karşınızdayız.�“Pencere”�adını�ver-diğimiz�dergimizin�ilk�sayısını�çıkarma�he-yecanımızın�üzerinden�tam�21�ay�geçmişve�biz�bunun�farkında�bile�olmamışız.�Za-
man�böyle�bir�şey�işte.�Hızla,�doludizgin�akıp�gidiyorve�bunu�yaparken�de�bize�o�gürültülü�akışı�asla�his-settirmiyor.�Tıpkı�Dünyanın�dönüşü�gibi…�Dünyanınkendi�etrafında�döndüğünü,�bununla�kalmayıp�Güneşetrafında�milyarlarca�yıldır�hiç�durmadan�turlar�attığı-nı�ve�bütün�bu�döngünün�bizim�algıladığımız�zamanıoluşturduğunu�biliyoruz,�ama�bu�dönüşlerin�hiçbirinihissetmiyoruz.�Zaman�bize�hissettirmeden�bildiğini�oku-maya�devam�ediyor.�Sadece�akıyor;�akarken�de�kar-şısına�ne�gelirse�önüne�katıp�götüren�bir�sel�gibi�ha-reket�ediyor.�Bizler�gibi�zaman�yolcularının�asla�engelolamayacağı�bir�gidiş�bu.�Çünkü�makinisti�biz�değilizbu�şimendiferin;�biz�yataklı�kompartımanlardayız�ke-derli,�biz�pulmanlardayız�merak�içinde…�Trense�hızlabir�daha�hiç�çıkmayacağı�o�karanlık�tünele�doğru�gi-diyor.�Bu�durumda�bizler�gibi�zaman�yolcularına�ya-pacak�tek�şey�kalıyor:�Zamandan�yararlanmak,�onukendi�tarafımızda�tutmak…�
Vladimir�Nabokov,�hayatı�iki�ebedi�karanlık�ara-sındaki�kısa�bir�ışık�çakmasına�benzetirken�doğumdanönceki�uçuruma�saatte�dört�bin�beş�yüz�kalp�atışı�hız-la�yetişmeye�çalıştığımızı�söyler.�Belki�de�bu�sürat�bizisarhoş�eden.�Fakat�böylesi�bir�hızla�akan�zamanı�bileyönetmek�elimizde.�Yeter�ki�sel�suyuna�kapılmış�yap-rak�olmadığımızın�farkına�varalım.�Başımızı�çamurlu�su-lardan�çıkarıp,�tutunacak�bir�dal,�bir�kaya�parçası�ara-yalım�ve�bulduğumuzda�sıkıca�yakalayalım�onu.�Bun-dan�sonrası�kolay�gelecektir.�
Zaman�yönetimini�doğru�yaparak�işlerimizde,�işdışındaki�özel�yaşantımızda�daha�verimli,�daha�başarılıolmak�elimizde.�Mademki�onu�durduramıyoruz,�ya-vaşlatamıyoruz�o�zaman,�zamansızlıktan�şikâyet�etmekyerine�onu�yönetmeyi�ve�yaşam�dediğimiz�şu�sınırlı�sü-reyi�doğru�değerlendirmeyi�öğrenmeliyiz.�
Günümüzde�pek�çoğumuz�istediklerimizi�yapmakiçin�yeterli�vakit�bulamamaktan�şikâyet�ediyor.�Zamanıiyi�yönetememekten,�daha�da�kötüsü,�zamanın�bizi�yö-netmesine�izin�vermekten,�onun�tahakkümü�altında�birtutsak�gibi�yaşamaktan�muzdaripiz.�İşlerimiz�bir�türlübitmiyor,�sürekli�fazla�mesai�yapıyoruz,�hiçbir�sosyaletkinliğe�zaman�bulamıyoruz,�kitap�okuyacak�zama-nımız�yok,�konsere,�sinemaya,�tiyatroya�gidemiyoruz,dostlarımızla,�ailelerimizle�görüşemiyoruz;�kendimizede�zaman�ayıramıyoruz.�Çünkü�zaman�yok.�
Bütün�bunları�iki�nedenle�yapamıyoruz.�Ya�zamanıdoğru� yönetemediğimiz� için� ya� da� gerçekten� deböyle�bir�hayatı�seçtiğimizden…�Belki�de�yukarıda�say-dıklarımızın�hiçbirini�gerçekten�yapmak�istemiyoruz,sadece�etrafımıza�değil�kendimize�bile�yalan�söylü-yoruz,�önceliklerimiz�farklı.�Böyleyse�sorun�yok�amagerçek�bu�değilse�kesinlikle� zaman�yönetimini�öğ-renmemiz�gerekiyor�demektir.
Ben�hiç�zaman�yönetimi�programına�katılmadım.Benzer� konularda� farklı� isimlerdeki� seminerlerinveya�kursların�hiçbirinde�eğitim�görmedim.�Bu�ko-nunun�uzmanı�da�değilim�ama�zamanı�elimden�gel-
diğince�iyi�kullandığımı�düşünüyorum.�Onu�doğru�yö-netemediğimde�de�suçu�zamanda�değil,�kendimdearıyorum.�
Bana�çokça�sorulan�sorulardan�biridir:�Pek�çokkişi,�günde�sekiz�saatten�fazla�çalışıp,�her�gün�evim-le�işim�arasında�dört�saate�yakın�araba�kullanırken,�hemiş�yerindeki�yöneticiliği�hem�de�yazarlığı�nasıl�yürüte-bildiğimi�merak�eder;�böylesi�yoğun�bir�iş�temposundabir�de�roman�yazmaya�nasıl�zaman�bulabildiğimi�so-rar.�Onlara�hep�aynı�cevabı�veririm.�Önceliklerimi�ger-çekten�yapmak�istediğim�yönde�sıraya�diziyorum,�de-rim,�ve�zamanın�etinden�sütünden�faydalanıyorum.�Ara-ba�kullanırken�geçen�zamandan�başlayalım.�Evet,�gün-de�bazen�üç,�bazen�dört�saat�araba�kullanıyorum.�Amabu�olumsuzluğu�fırsata�dönüştürebiliyorum.�Trafiktegeçirdiğim�süre�bana�çoğu�kimsenin�elde�edemeye-ceği�bir�lüksü�de�beraberinde�sunuyor:�Düşünecek�za-manı� veriyor.� “En�çok�yaşadığımız� zaman,�çok�dü-şündüğümüz�zamandır”�diyor�Fernando�Pessoa.�Tekbaşına�kalıp�sadece�düşünmek,�gerçekten�bulunmazbir�fırsat,�büyük�bir�konfor.�Romanlarımı�işte�bu�sıra-da,�araba�kullanırken�tasarlıyorum.�Bazen�arabada�seskayıt� cihazıma� notlar� alıyorum.� Konu,� karakterler,kurgunun�detayları�hep�direksiyon�başındayken�çıkı-yor�ortaya.�Sonra�çalışma�odamda�bunları�kâğıda�dö-küyorum.�Buna�nasıl�zaman�bulduğuma�da�birazdangeleceğim.�Bu�kısmı,�herkesin�mutlaka�olumsuzluk-lardan� benzer� fırsatlar� çıkarabileceği� durumlar,� za-manlar�vardır�diyerek�tamamlayayım.�
Günün�yirmi�dört�saatini�nasıl�geçirdiğimizin�biranalizini�yapmak�yeterli�aslında.�Zamanı�yönetirken�enönemli�yardımcı�unsurlardan�biri�olan�önceliklerin�doğ-ru�belirlenmesi,�bundan�sonraki�aşamada�devreye�gi-riyor.�Yine�kendimden�örnek�verirsem�televizyondakiyerli�dizileri�seyretmeyerek�bu�süreyi�arabada�tasar-ladıklarımı,�aldığım�notları�kâğıda�dökmek�için�kulla-nıyorum.�Kendiniz�için�ne�yapmak�isterseniz�isteyin�ku-ral�değişmiyor�aslında.�Haftada�bir�TV�dizisi�eksik�sey-rederek�istediğiniz�her�şeyi�yapabilirsiniz.�Ben�“Kurt-lar�Vadisi”�dizisini�seyredeceğim�sürede�bunu�yap-mayarak�iki�roman�bitirdim.�Roman�yazacak�vakti�na-sıl�bulduğuma�şaşıranlara�sıkça�verdiğim�cevaplardanbiri�de�budur�ve�istisnasız�cevabıma�şaşıranların�bü-yük�çoğunluğu�da�bu�dizinin�müptelasıdır.�Önceliklermeselesi…�
Önceliklerinizi�gerçekçi�olarak�belirlediğinizde�vekendinize�dürüst�olduğunuzda,�söylemle�eylemlerinizçelişmediğinde,�farkında�olmadığınız�zaman�aralıkla-rını�görebildiğinizde,�fırsatları� ıskalamadığınızda�herşeye�fazlasıyla�zaman�bulunabiliyor.�
Evet,�zaman�treni�hızla�gidiyor.�Biz�zaman�yolcu-larına�da�bu�trenin�tekerine�çomak�sokmadan�uyumsağlamak� ve� zamanın� bizi� sürüklemesine� izin� ver-meden�onu�yönetebilmek�için�gerekli�yetileri�geliştir-mek�kalıyor.�Onat�Kutlar�bir�yazısında,�iyi�yazarı,�akıpgiden�zamanın�ritmine,�onu�durdurmadan�kalemini�so-kandır,�diye�tarif�eder.�Ben�de�onun�bu�sözüne�kulakverip�zamanı�durdurmadan�onun�ritmine�kalemimi�so-kup�bir�süre�zamanla�dönmüş�oldum,�şimdi�buradakalemimi�çekip�bitirme�zamanı�geldi.�Herkesin�kendizamanının�efendisi�olması�dileklerimle…
Hakan YAMANPencere DergisiGenel Yayın Yönetmeni
ZAMANIN EFENDİSİ
B
iç indeki ler
4 Pencere Sayı: 7 / Temmuz 2011
6Haberler
9�Vizyon
Lojistik Yönetim DanışmanıAtilla Öztekin’in
kaleminden lojistik sektörü…
10�Söyleşi
Horoz Lojistik KompleTaşıma Grup Başkanı Alper
Balcı ile firmanın gelişimsüreçleri, kriz etkilerini
bertaraf yolları vehobileri üzerine konuştuk.
12�Bizden
16�İş Ortakları
1950 yılının Kayserisi’ndenbu günlere uzanan birbaşarı hikâyesi
Termikel markası.Termikel Yönetim Kurulu
Başkanı Ahmet Kaya ilemarka olma sürecini konuştuk.
20�Gezi
Salsa keyfinde, purotadında bir cennet
Havana’ya keyifli biryolculuk…
26�Gündem
Lojistik sektöründe neler oluyor, neler
gelişiyor? Dünya çapındalojistik sektörü üzerine
yaşanan gelişmeler busayfada!
27�Teknoloji
28OtomobilAventador
Lamborghini’dengeleceğe doğru büyük bir
adım
30Yat
32�KeşifTanrıça Afrodit’eadanmış bir kent olanAfrodisias’ı keşfe çıktık!
34�KeyifYıllar geçtikçe gençleşipgüzelleşen Şevval Samile hayat üzerine konuştuk.
38�Spor“Şov arttıkça coşku da artıyor”diyor Kerem Gönlüm.Basketbol üzerine keyifli birsöyleşi…
40�Kültür-SanatMüzik, sinema, organizasyon ve kitap dünyasına ait en yeniler bu sayfalarda…
44�SağlıkProf. Dr. NecmettinSökücü önemlihastalıklardan biri olan varishastalığını kaleme aldı.
46�Ağız TadıGazeteci ve Yemek KitabıYazarı Ayfer T. Ünsal,keme ve trüf üzerine bir yazı yazdı.
5Pencere Sayı: 7 / Temmuz 2011
Yayına hazırlıkGenel Yönetmen
Me�n GÜLBAY
Görsel YönetmenYavuz KARAKAŞ
EditörSelda YEŞİLTAŞ
GrafikMurat BEŞİKTAŞ
Fotoğraf Editörü Murat GÜNEY
Düzeltmen EditörErsel Ergüz
FotoğraflarDamla SALOR, Nihat MALÇUK
İletişim: (0216) 681 18 73
BaskıGlobus Dünya Basınevi
100.Yıl Mahallesi 3440 Bağcılar /İstanbulTel: 0212 629 08 08
İm�yaz Sahibi: Horoz Holding AŞ’yi temsilenHakan YAMAN
Genel Yayın YönetmeniHakan YAMAN
Yayın KuruluFezal Karakadıoğlu
Fikret Tuzcuİlker ÖzkocacıkGöksenin CesurAnıl Haşimoğlu
Utku Uymaz
Katkıda BulunanlarA�lla YıldıztekinAyfer T. ÜnsalCelal Şeherli
Gencay BurnazMeltem Bozçal
Prof. Dr. Necme�n Sökücü
Adres: Haramidere Horoz Tesisleri Namık KemalMah. Adile Naşit Bulvarı No:56
34850 Esenyurt/İstanbulTel: (0212) 456 10 00 Faks: (0212) 690 17 27
www.horoz.com.tr [email protected]
PENCERE Dergisi Horoz Holding’in 3 ayda biryayımlanan bedelsiz süreli yayın organıdır.
haberler
Pencere Sayı: 7 / Temmuz 2011 6
HOROZ LOJİSTİK BÜYÜMEYE DEVAM EDİYOR
Horoz�Lojistik,�İzmir’de�de�müşterimemnuniyetini�artırmak,�hizmet
kalitesine�katkı�sağlamak�amacıylaİzmir�Lojistik�Merkezi’ni,�9�bin�500
m2’lik�yeni�deposuna�taşıdı.
İZMİR
Mayıs�ayı�içinde�Mersin’deki�yeniofisine�taşınan�Horoz�Lojistik,�yine�aynı�ay�içinde�27.�lojistik
merkezini�Aksaray’da�hizmete�açtı.
AKSARAYAntalya’da�13�adet�2011�modelIveco�marka�araç�yatırımıyla�yenidenyapılanan�Horoz�Lojistik,�Antalya’nınyeni�turizm�sezonundaki�lojistikihtiyaçlarını�karşılamaya�hazır.�
ANTALYADağıtım�ağını�sürekli�güçlendirmekamacıyla�yatırımlarını�sürdürenHoroz�Lojistik,�Haziran�ayı�içinde28.�lojistik�merkezi�olan�TrakyaLojistik�Merkezi’ni�Çorlu’da�açtı.��
ÇORLU
HABERLER
Pencere Sayı: 7 / Temmuz 2011
nerji�sektöründeki�pek�çok�müşterisinin�lojistikihtiyaçlarına�uzman�çözümler�sunan�SDVHO-ROZ�Proje,�ICCI�17.�Uluslararası�Enerji�ve�Çevre
Fuarı’na�katıldı.15-16-17�Haziran�2011�tarihlerinde�İstanbul�Fuar
Merkezi’nde�gerçekleşen�fuar�ve�konferans�çok�sayıdaziyaretçi�tarafından�gezildi.�SDV�HOROZ�Proje�grubu,ziyaretçi�ve�müşterilerini�fuar�alanında�yer�alan�stan-dında�ağırladı.��
7
SDV Horoz Proje, ICCI 17.UluslararasıEnerji ve Çevre Fuarı’ndaydı
E
Horoz Lojistik Mersin’deyeni ofisine taşındı
Mersin�Limanı�ve�Hinterlandı�ile�çevre�illerde�dahili�konteynertaşımacılığı,�denizyolu,�havayolu,�depolama,�yurt�içi�kompletaşımacılık�hizmetleriyle,�parsiyel�dağıtım�servisi�veren�HorozLojistik,�Prestij�Plaza’daki�yeni�ofisine�taşındı.��
haberler
Pencere Sayı: 7 / Temmuz 2011
DV�Horoz,�Paris’in�eski�havali-manı�Le�Bourget’de�iki�yıldabir� yapılan� ve� dünyanın� en
büyük�uzay�ve�havacılık�fuarı�olanParis�Air�Show’a�katıldı.�SDV�Ho-roz’un�Fransız�ortağı�SDV�Interna-tional� Logistic’in� 20-26� Haziran2011�tarihleri�arasında�Paris�Le�Bo-urget’de�49’uncusu�yapılan�fuardaaçtığı�SDV�standında�SDV�Horozyetkilileri�de�hazır�bulundu. �
SDV Horoz, Paris Air Show’daydı
SDV Horoz, SavunmaSanayi Lojistiği içinyeniden yapılanıyor
Lila Kâğıt’ın dağıtımlarınıHoroz Lojistik yapıyor
Lila�Kâğıt’ın�Çorlu'daki�tesislerinden,hem�zincir�marketlere�hem�de�bayilereyapılan�sevkiyatlarını�Horoz�Lojistikgerçekleştiriyor.�Nua,�Sofia,�Maylo�veBerrak�markalarıyla�üretim�yapan�LilaKâğıt,�2005�yılında�Çorlu’da�kuruldu.�Lila�Kâğıt,�toplam100�bin�m2’lik�alanda,�yılda�70�bin�ton�kâğıt�üretimkapasitesiyle,�Türkiye’nin�ikinci�en�büyük�kâğıt�tesisikonumunda.
Memişsan’ın ÇözümOrtağı Horoz LojistikMersin’in�gıda�sektöründefaaliyet�gösteren�önemlifirmalarından�birikonumunda�bulunan�Memişsan,�fabrikasından�zincir�marketve�distribütörlerine�yapılan�sevkiyatlarda,�Horoz�Lojistik’i�seçti.Horoz�Lojistik�ayrıca�Mersin�Limanı’na�gelen�konteynerlerinMemişsan’ın�fabrikasına�taşınması�ve�İstanbul�Yenibosna'dabulunan�Memişsan�deposundan�yakın�mesafe�sevkiyatlardada�hizmet�veriyor.
8
S
SDV�HOROZ,�Savunma�Sanayisektöründeki�müşterilerinin�artanlojistik�taleplerine�cevapverebilmek�amacıyla�Ankara’daSavunma�Sanayi�için�özel�birdepartman�kurdu.�SDV�Horoz
resmi�ve�özel�savunma�sanayisektör�taleplerini�yenidenyapılandırarak,�bu�sektördefaaliyet�gösteren�müşterilerinintaleplerine�daha�kolay�cevapverecek. �
üresel�ticaretin�şekli�değişti.�Geçmişte,özellikle�son�kullanıcıya�dönük�tüketimürünleri�üreten�kuruluşlar,�bu�ürünlerinidiğer� ülkelerdeki� acentelerine,� bayile-
rine�veya�toptancılarına�ihraç�edip,�bu�ürünlerin�sonkullanıcıya�teslim�işini�de�bu�kuruluşlara�bırakıyor-lardı.�İthalatçılar�bu�ürünleri�küçük�ölçekli�bir�lojistikşirket�yapısı�altında�kendi�depolarına�alarak�ve�ül-kelerin�farklı�şehirlerindeki�bayilerine�aktararak�da-ğıtım�işini�organize�ediyorlardı.�Bölge�bayileri�dahaküçük�depolarda,�kendi�adına�kayıtlı�araçlarla�ürün-leri�satıcılara�aktarıyordu.�Herkesin�memnun�olduğubir�düzen�kurulmuş�ve�tatlı�kârlar�elde�edilmişti.�
Yerli�sanayinin�gelişmesini�sağlamak�amacıylaönceleri�yüksek�gümrük�vergileri,�ithal�fonlarıyla�ya-ratılan�gümrük�duvarları�devreye�girmiş,�ithalatlarakonan�yüksek�vergiler,�ilave�fonlar�ve�kotalar�ile�ithalmalzemelerin�yerine�yerlilerinin�üretilmesi,�ülkelerin�ana�politikası�halinegelmişti.�Pazarı�ve�ürünü�bilen�yerli�distribütörler�ana�firmanın�da�lisans,sermaye,�bilgi�ve�yarı�mamul�desteği�ile�ülke�içinde�küçük�çaplı�üretimçalışmalarına�başlamışlar�ve�ticaret�yaparken�birdenbire�sanayici�şap-kası�giymek�durumunda�kalmışlardı.�
Önceleri�rekabetin�az�olduğu,�arzın�yetersiz�talebin�hızla�arttığı�dö-nemler�yaşanmış,�zaman�zaman�karaborsanın�da�ortaya�çıktığı�tatlı�kâr-lar�elde�edilmiş�ve�üretim�adetleri�büyümüştü.�Yüksek�döviz�talebininortaya�çıktığı�bu�dönemde,�döviz�ihtiyacımızın�karşılanması�için�dış�ti-caret�sermaye�şirketleri�kurulmuş,�ihracata�verilen�vergi�iadeleri,�teş-viklerle�üretim�artırılmış�ve�Türkiye�dışarı�açılmıştı.�
Avrupa�Birliği�sürecinde,�gümrük�birliğine�giriş�dönemimizde,�ti-caretin�serbestleştiği�ve�gümrük�vergilerinin�düşürülüp,�fonların�sıfır-landığı�bir�dönem�başlamıştı.�Bu�dönemde�yerli�sanayi�artık�ülkeyeucuz�olarak�girebilen�yabancı�markalarla�kalite�ve�fiyat�olarak�rekabeteder�hale�gelmiş,�yerli�üreticilerin�arkalarındaki�açık�veya�gizli�yabancımarkalar�artık�kendi�markaları�ile�üretim�yapmak�için�yerli�ortaklarınfabrikalarını�ve�hisselerini�satın�almaya�ve�küresel�üretime�dönmeyebaşlamışlardı.�Otomotiv,�beyaz�eşya,�elektronik,�hızlı�tüketim�malze-meleri,�ilaç�bu�sektörlere�örnektir.
Günümüzde�zincir�mağazaların�ölçekleri�ve�adetleri�artmaya�baş-ladı.�Geçmişte�bölge�bayilerinden�bakkallar�veya�küçük�marketlere�ya-pılan�dağıtımın�oranı�azalmış�ve�üreticiler�doğrudan�zincir�mağazalarlatemasa�geçmeye�başlamışlardı.�Bakkalların�ve�küçük�marketlerin�sa-tışları�azalıp,�günlük�tüketimi�olan�tekel�tarzı�ürünlere�yoğunlaşırkenbüyük�şehirlerimizin�göbeğinde�kurulmuş�veya�yeni�çıkacak�olan�ka-nunla�şehrin�varoşlarına�kurulmakta�olan�büyük�zincir�mağazalar,�pe-rakende�pazarını�ele�geçirmişlerdir.
Zincir�mağazalar�belli�ürünlerde�raf�kiralayarak,�belli�ürünlerde
kendi�markalarında�üretim�yaptırarak,�genellikle�deüreticiden�doğrudan�malı�kendi�rafına�kadar�taşıma-sını�da�dahil�ederek,�bir�teşhir�ve�perakende�satışnoktası�haline�gelmişlerdir.�Üreticiler�tüm�zincir�ma-ğazalara�kendi�araçları�ile�ulaşamadıkları�için,�ya�ma-ğazaların�merkez�depolarına�mallarını�teslim�etmekteveya�mağazalara�bunları�teslim�edecek�olan,�şehiriçin�gerektiğinde�dağıtım�ve�depolama�yapmayanambar�ve�kargo�şirketlerine�bu�hizmeti�outsource�et-mektedirler.�
Farklı�ürünlerin,�farklı�saatlerde,�farklı�araçlarlaaynı�teslim�merkezine�gelmesi�esnasında�büyük�ka-rışıklık�yaşanmaktadır.�Araçlar�saatlerce�sırada�bek-lemekte�ve�araç�içinde�bekleyen�başka�müşterilerinmallarının�tesliminde�gecikmeler�yaşanmaktadır.��Alı-nan�malzemenin�kontrolü,�sayımı�da�bu�süreci�ya-vaşlatmaktadır.� Birçok� zincir� mağazada� teslim
araçlarını�bekletmemek�için�mallar�sayılmadan�alınmakta,�ancak�dahasonra�kendi�kendilerine�yapılacak�olan�sayım,�ödemeye�esas�teşkil�et-mektedir.�Bu�da�her�zaman�kötü�niyete,�firmalar�arasında�sorun�ya-şanmasına�açık�bir�konu�olarak�sürmektedir.�
Çözüm�belli�bölgelerdeki�zincir�mağazalara�veya�satış�nok-talarına�dağıtım�yapacak�bölgesel�lojistik�merkezlerinin�kurul-ması�olacaktır.�Bu�merkezler�üreticilerin�kendi�araçlarıyla,�kargoşirketleri,�ambar,�kamyon�nakliyesi�yapan�kuruluşlarca�yollaya-cakları�veya�merkezin�milk-run�sistemiyle�toplayacağı,�o�böl-gede� dağıtılacak� ürünleri� deposunda� toplaması� şeklindeolacaktır.�Bu�merkezler�kapıdan�kapıya,�çapraz�sevkiyat� tar-zında,� aktarma� şeklinde� ürünleri� depoiçinde�fazla�bekletmeden,�talebeuygun�bir�rota�ile�kısa�mesafeyegünde�birden�fazla�olmak�üzeredağıtacaklardır.� Bu� dağıtımınson�ucu�rafa�dizmeye�kadar�gi-decektir.��Bu�sayede�mağaza-ların� taleplerine� en� kısamesafede,�en�hızlı�ve�konsolideedilmiş�şekilde�cevap�vereceklojistik� aktarma� merkezleriyani�dağıtım�merkezleri�ortayaçıkacak,�hız�artacak,�verimlilikyükselecek�ve�maliyet�azaltıla-caktır.�Bu�çalışma�bazı�lojistikşirketler�tarafından�başlatılmışve�birçoğu�tarafından�da�proje�olarakele�alınmıştır.�Gelişeceğine�eminim.�
vizyon
AT�LLA YILDIZTEK�NLojistik Yönetim Danışmanı
Tedarik zincirinde son metre, raf teslimi…
Mağazaların taleplerine en kısa mesafede, en hızlı ve konsolide edilmiş şekilde cevap verecek lojis�k aktarma merkezleri yani dağı�m merkezleri ortaya çıkacak, hız artacak,
verimlilik yükselecek ve maliyet azal�lacak�r.
K
9Pencere Sayı: 7 / Temmuz 2011
s ö y l e ş i ALPER BALCI
Pencere Sayı: 7 / Temmuz 2011
üşteri�memnuniyetini�esas�alan�Horoz�Lojistik,�kurul-duğu�günden�beri�yaptığı�çalışmalarla�sektörde�öncüolma�gayretini�sürdürüyor.�Şirket�içinde�geliştirilen�pro-jelerle�çıtayı�hep�yüksekte�tutmayı�hedefleyen�Horoz�Lo-
jistik�Komple�Taşıma�Grup�Başkanı�Alper�Balcı�ile�firmanın�gelişimsüreçleri,�krizin�etkilerini�bertaraf�yolları�ve�hobileri�üzerine�konuştuk.
Horoz Lojistik hakkında kısaca bilgi vererek faaliyet alanla-rınızdan bahseder misiniz?
Türkiye’nin�önde�gelen�lojistik�liderlerinden�biri�olan�HorozLojistik,�kuruluşundan�bugüne�kadar�edindiği�deneyim�ve�biri-kimleri�ile�lojistik�hizmetleri�kapsamında�farklı�alanlarda�müşteri-lerine�hizmet�sunmaktadır.�
Lojistik�faaliyetlerimizin�iyi�yönetimi,�kalite,�maliyet,�müş-teri�memnuniyeti,�çeşitli�operasyonlar,�fonksiyonlarımızın�ba-şarılı�yürütülmesinden�geçmektedir.�Şirketimiz�bu�anlamdaülke�genelinde�faaliyet�alanını�genişleterek�entegre�lojistik�hiz-metler�üretmek�suretiyle�müşterilerine�hizmet�sunmaktadır.Karayolu,�demiryolu,�denizyolu,�havayolu�alternatiflerindenyararlanarak�kombine�taşıma�modeli�kapsamında�bir�ekipruhu�ile�müşterilerimize�hizmet�vermekteyiz.�Önemli�çalışma-lara�imza�atıyoruz.�Ekibimizin�katkılarıyla,�yaptığımız�işlerdebaşarı�sağlıyoruz.
“Bu yıl önemli bazı projeleri şirke�mizekazandırdık. Önümüzdeki süreçte de çok daha büyük projeleri bünyemizekazandırarak müşteri por�öyümüzügenişletmek arzusu ve gayre�içerisindeyiz.”
2011 yılında ciro bazındayüzde 25 büyüme
hedefi koyduk
M10
SÖYLEŞİ
Pencere Sayı: 7 / Temmuz 2011
Kısa-orta vadede planlarınız nelerdir?Kısa�ve�orta�vadede�rekabet�gücümüzü�artırmak�amacıyla�çok
çeşitli�projelerimiz�üzerinde�çalışmalar�yapmaktayız.�Operasyonla-rımız�anlamında,�faaliyetlerimizin�fiziki�altyapılarını�gözden�geçirdik.Faaliyetlerimizi�Türkiye�sathında�yedi�ayrı�bölgede�çok�daha�farklı�biryapı�oluşturarak,�rekabet�konusunda�fark�yaratmaya�çalıştık.�Özel-likle�müşteri�odaklı�hizmet�üretmek�üzere�operasyonlarımızı�iyileş-tirdik.�İş�yapış�modellerimizi�geçmişten�gelen�tecrübelerimizi�dekullanarak�geliştirdik.�Maliyetlerimizi�optimize�ederek,�kalite�anlayı-şımız�ile�hedeflere�ulaşmak�için�gerekli�fonksiyonel�müdahalelerizamanında�yaparak�ilerlemeler�kaydet-tik.�Müşteri�memnuniyetini�her�şeyin�üze-rinde� tutmak,� ekonomik� büyüme� vekârlılığın� önemine� inanmak,� değişimeaçık�olmak,�konusunun�en�iyisi�olmayadair�inanç�ve�hevesi�sürdürmek,�üstün�işahlakı�ve�dürüst�çalışmak,�en�önemli�ser-mayemiz� olan� insan� kaynağımızdanödün� vermemek,� sürekli� gelişmek� vekaynak�yaratmak,�insan,�teknoloji�ve�ka-lite�yatırımına�önem�vermek�gibi�değer-lerimizden� taviz� vermiyoruz.� Böyle� birarzu�ve�niyetle�vizyonumuzu�ve�hedefle-rimizi�belirliyoruz.�Bu�yıl�önemli�bazı�pro-jeleri� şirketimize� kazandırdık.Önümüzdeki� süreçte� de� çok� dahabüyük�projeleri�bünyemize�kazandırarakmüşteri�portföyümüzü�genişletmek�ar-zusu�ve�gayreti�içerisindeyiz.�
2011 yılına dair hedefleriniz ne-lerdi ve yılın ilk yarısını tamamladığımız şugünlerde hedeflerinizin ne kadarına ulaştı-nız?
2011�yılında�ciro�bazında�yüzde�25�büyümehedefi�koyduk.�Henüz�yıl�tamamlanmadan,�yılınilk�yarısında�bu�hedeflere�yaklaştık.�Yılın�ikincialtı�aylık�yarısı�için�yeni�hedefler�belirleyerek�büt-çemizi�revize�etme�çalışmalarına�başladık.�Ra-kamsal�hedeflerimizin�yanı�sıra,�müşterilerimizeve�şirketimize�katkıda�bulunmak�amacıyla�farklıhedeflere�de�koşuyoruz.�Bu�kapsamda;�müşte-rilerimizin�tüm�beklentilerinin�üzerinde�hizmetlerüretmek,�müşterilerimize�sağlayacağımız�faydave�memnuniyeti�artırmak,�mevcut�müşterilerimizile�uzun�soluklu�çalışma�ortamı�yaratmak,�iş�bir-liğimizin� sürdürülebilir� olması� için� gayret� sarfetmek,� operasyonlarımızda� maksimum� faydasağlamak,�kuruluşumuzun�ticari�faaliyetlerdenbeklentisi�olan�maksimum�kârı�elde�etmek�gibihedeflerimizi�sıralayabiliriz.�Bu�hedefleri�gerçek-leştirirken� çevremize,� doğaya,� insanlara� zararvermeden�uyum�içesinde�faaliyetlerimizi�yürüt-meyi�ve�gerçekleştirmeyi�ön�planda�tutuyoruz.�
Yakın dönemde yaşanan global ekonomik krize dair nelersöylersiniz? Krizde sona yaklaşılmasının ardından sektördenasıl gelişmeler gözlendi?
Ekonomik�krizin�ardından,�ülkemizde�iç�talebe�dayalı�büyümegerçekleşti.�2010�yılında�Türk�ekonomisinin�kazandığı�bu�ivmeninsektörümüze�de�olumlu�yönde�yansıdığını�söyleyebiliriz.�2011�yı-lında�da�bu�olumlu�gelişmelerinin�sürdüğünü�görebiliyoruz.�Satış-larımızın�artması,�verimliliğimizin�yükselmesi,�hizmet�kalitemiz�ile�ilgiliperformansımızın�istenilen�seviyelere�gelmesi�ve�en�önemlisi�müş-teri�memnuniyeti�ile�birlikte�kârlılığımızın�artması�için�neler�yapmalı-yız,�ne�gibi�önlemler�almalıyız�sorularına�cevap�aramak�için�bölgeteşkilatlarımız�ile�sık�sık�bir�araya�gelerek�çeşitli�toplantılar�ve�çalış-malar�yapmaktayız.�Satış�aktivitelerimizi�en�üst�seviyeye�getirmeyi
planlıyoruz.�Bu�konuda�ısrarlıyız�ve�ar-zuluyuz.�Yürüttüğümüz�operasyon�faa-liyetlerinin�çok�daha�kaliteli,�çok�dahauygun�maliyetli�olması�için�çaba�harcı-yoruz.
Türkiye’nin konum itibariyle lo-jistik sektörüne avantaj sağladığınısöyleyebilir miyiz?
Ülkemiz,� lojistik�kapsamında�çokönemli�bir�konuma�sahiptir.�Her�geçengün�de�önemi�artmaktadır.�Gerek�coğ-rafi�konum�gerek�nüfus�gerekse�ulaşımbakımından�Avrupa�ülkelerinin�ve�Or-tadoğu’nun� yararlanabileceği� bir� ko-numdadır.� Yerli� lojistik� firmalarımızınyanı�sıra,�özellikle�Avrupa�ülkelerindelojistik�faaliyetler�yürüten�yabancı�kuru-luşlar�ülkemizin�bu�konumundan�ya-rarlanarak,� bu� alandaki� aktiviteleriniartırmaktadır.�Özellikle�küresel�kriz�son-
rasında�meydana�gelen�gelişmeler�sonucundabu�aktivitelerin�hızla�büyüdüğünü�görebiliriz.�Ku-ruluşumuz�da�bu�imkânlardan�yararlanarak�vegeçmişten�gelen�birikimlerini�de�ortaya�koyarakfark�yaratmak�ve�rekabet�gücünü�artırmak�içintüm�gücü�ile�çalışmalarını�sürdürecektir.
İş hayatı dışında kalan vaktinizi nasıl de-ğerlendirirsiniz?
İş�odaklı�çalışıyorum�bu�yüzden�hafta�son-larım�kalıyor�yalnızca.�Hafta�sonları�aileme�vakitayırmayı�tercih�ediyorum.�Hafta�sonu�spor�ya-pıyorum�ve�ailem,�arkadaşlarımla�vakit�geçiri-yorum.�
İlgilendiğiniz herhangi bir spor dalı varmı?
Geçmişte�güreş�yapmıştım�fakat�yaşın�ilerle-mesiyle�birlikte�daha�çok�yürüyüş�yapıyorum.�
Bütün insanlar çalışma yaşamına başla-dığı günden emeklilik planı yapmaya başlar.Sizin emeklilik planınız nedir?
Emeklilik�planım�vardı�ama�2009�yılından�beri�yürüttüğüm�görevdolayısıyla�hedefleri�de�büyüttük�ve�düşündüğüm�emeklilik�planı�er-telenmiş�oldu.�Fakat�ileriki�dönemlerde�de�olsa�emeklilik�planı�yap-mayı�düşünüyorum. �
“Ekonomik krizinardından, ülkemizde içtalebe dayalı büyümegerçekleş�. 2010yılında Türkekonomisinin kazandığıbu ivmeninsektörümüze deolumlu yöndeyansıdığınısöyleyebiliriz. 2011yılında da bu olumlugelişmelerininsürdüğünügörebiliyoruz.”
11
bizden
Pencere Sayı: 7 / Temmuz 2011 12
Hazırlayan: Meltem Bozçal / Horoz�Holding�İnsan�Kaynakları�Yönetmeni
Horoz�Holding�geleneksel�“Hoş�Geldin�Bahar”�partisi�22
�Haziran
Çarşamba�günü�Horoz�Lojistik�Genel�Müdürlük�binasını
n
bahçesinde�kutlandı.�Sofra�Grup’un�organizasyonunu�üst
lendiği
partide,�Horoz�Lojistik�çalışanları�doyasıya�eğlendi.�Yurt�
içi�ve�yurt
dışı�seminerlere�katılan�çalışanlara�plaketlerinin�verildiği�
partide
Horoz�Lojistik�çalışanları�canlı�müzik�eşliğinde�dans�eder
ek�bütün
bir�kışın�stresini�attı.
Horoz Lojistik baharapartiyle hoş geldin dedi
BİZDEN
Dış Ticaret ve Lojis�k Günleri toplan�sı yapıldı SDV�Leyla�Koç,�29�Mart�2011�tarihinde�Uludağ�ÜniversitesiDış�Ticaret�ve�Lojistik�Topluluğu’nun�düzenlediği�5.�DışTicaret�ve�Lojistik�Günleri�toplantısına�konuşmacı�olarakkatıldı.�"Türkiye'de�Havayolu�Taşımacılığı�ve�TaşımacılıktaMarka"�konulu�panelde�konuşan�Leyla�Koç’un�lojistiksektöründe�2010�superbrand�sahibi�olan�Horoz'un�dündenbugüne�tarihini,�verilen�hizmetleri�ve�marka�olmayı�nasılbaşardığını�anlattığı�sunumu,�öğrenciler�tarafından�yoğunilgi�ile�karşılandı.
Horoz Holding, doğum günlerinde deçalışanlarının yanında 2011�yılı�itibarıyla�HorozHolding�AŞ�tarafındanbaşlatılan�doğum�günüorganizasyonları�devamediyor.�Son�olarak�YönetimKurulu�Başkanımız�M.Nurettin�Horoz’un�dakatılımıyla�gerçekleşenMayıs�ayı�doğum�günü�partisinde�Mayıs�ayında�doğan�92�çalışanarasında�çekiliş�yapıldı�ve�çekiliş�sonucunda�Yurtiçi�DağıtımTaşdelen’de�Sevkiyat�Uzmanı�olarak�çalışan�Yusuf�ErtuğrulBodur’a�bir�derin�dondurucu�hediye�edildi.
Yur�çi Dağı�m Grup Başkanlığı eği�mleri tamamlandıHoroz�Lojistik�Yurtiçi�Dağıtım�Grup�Başkanlığı,�Türkiyegenelinde�verdiği�eğitimlerini�başarı�ile�tamamladı.�Eğitimekatılan�715�kişiye�katılım�belgesi�ve�25�lojistik�merkezindeeğitimleri�veren�8�kişiye�de�bu�süreçteki�desteklerinden�dolayıbirer�plaket�verildi.�Eğitimlerde�Horoz�Lojistik'�in�ürün�teslimineyönelik�talimatları,�prosedürleri,�müşteriye�özel�operasyonelçözümlerine�ait�uygulamaları�ve�iş�güvenliği�konuları�anlatıldıve�kurum�içi�bilgi�akışı,�motivasyona�yönelik�aktarımlar�yapıldı.
Pencere Sayı: 7 / Temmuz 2011 13
Satış ve Operasyon Değerlendirme Toplantısı Horoz�Lojistik�Yurtiçi�Komple�Taşımacılık�Departmanı�2011�yılı�ilk�3�aylık�satış�ve�operasyon�değerlendirme�toplantısını
14�-�15�Mayıs�tarihlerinde�Bursa'da�yaptı.��
bizden
Horoz Holding Geleneksel Bilanço Yemeği 10 Haziran'da Maçka Park Meyhanesi'nde yapıldıGeceye,�Horoz�Holding�Yönetim�Kuruluve�İcra�Başkanı�Taner�Horoz'un�yanısıra,�Mali�İşler�Grup�Başkanı�Oğuz
Güleç,�Mali�İşler�ve�Bütçe�Direktörü�M.�Sadık�Karacaoğlu,�FinansmanDirektörü�Mustafa�Horoz,�SDV�Horoz
Mali�İşler�Direktörü�Orkun�İçten�ve�tümholding�şirketlerinin�mali�işler�personelikatıldı.�
Pencere Sayı: 7 / Temmuz 201114
Ödeme ve Teslim Şekilleri Eği�mi verildi Milletlerarası�Ticaret�Odası’nın�(ICC)�belirlediği�ve�tümdünyada�uygulattığı�dış�ticaretin�en�önemli�temellerindenbiri�olan�Incoterms�2000’den�sonra,�1�Ocak�2011tarihinden�itibaren�yeni�Incoterms�2010�yürürlüğe�girdi.Horoz�Lojistik,�revize�edilen�kurallar�ve�lojistikuygulamalarını�tüm�personeline�Nisan�ve�Mayıs�aylarıboyunca�üç�farklı�eğitim�programı�düzenleyerek�tanıttı.��
Eğitim,�Dış�Ticaret�ve�ÜDY3�Lojistik�sertifikalı,Uluslararası�Karayolu�Satış�Direktörü�Göksenin�Cesurtarafından�verildi.�Uluslararası�karayolu,�denizyolu,havayolu�ve�proje�taşımacılığı�ile�yurt�içi�nakliye�gruplarınınsatış�ve�operasyon�birimleri�ve�müşterilerin�de�katılımı�içinözel�hazırlanan�eğitim�kapsamında,�dış�ticarette�teslimşekilleri,�Incoterms�2000�ve�2010�arasındaki�farklar,�dışticarette�ödeme�şekillerinin�lojistik�uygulamaları�ve�vakaçalışmaları�işlendi.
Pencere Sayı: 7 / Temmuz 2011 15
BİZDEN
ARAMIZA KATILANLAR
Mustafa KÖKSAL (1.4.2011)Yurtiçi Dağıtım Grup Başkanlığı’na bağlı “Sa-tış Yönetmeni” olarak aramıza katıldı. 1998 yı-lında İstanbul Üniversitesi İşletme Bölümü’ndelisans öğrenimini tamamlayan Köksal, 2001-2007 yılları arasında Yurtiçi Kargo Servisi AŞ’deSatış Uzmanı ve İş Geliştirme-Ürün Yönetimi veStratejik Pazarlama Uzmanı pozisyonlarını üst-
lendi, 2009-2011 yılları arasında Ceva Lojsitik Avrupa Bölge Mü-dürlüğü’nde Bölge Müdür Yardımcısı olarak çalıştı. Köksal’a başa-rılar diliyoruz.
Namık Saade�n LİMAN(1.4.2011)SDV-Horoz Taşımacılık ve Ticaret AŞ’ye bağlı“Savunma Sanayi İş Geliştirme Yönetmeni” olarakaramıza katıldı. 1979’da Kara Harp Okulu’nda lisansöğrenimini tamamlayan Liman, 1987-1989 yılları ara-sında Kara Harp Akademisi’nde linsansüstü öğre-nimini tamamlamıştır. 2003-2007 yılları arasında An-
kara’da K. K. Hrk. Başkanlığı Konsept Şubesi Müdürlüğü, K.K. Havacı-lık Dairesi Başkanlığı ve Ankara Askerlik Dairesi Başkanlığı pozisyonlarınıüstlendi; 2008-2011 yılları arasında TUSAŞ /TAI Yönetim Kurulu Üyesiolarak çalıştı. Liman’a başarılar diliyoruz.
Tolga Serkan KURTOĞLU (1.6.2011)Yurtiçi Komple Taşıma Grup Başkanlığı’na bağ-lı “Trakya Bölge Müdürü” olarak aramıza katıl-dı.1999’da Bilkent Üniversitesi İşletme Bölü-mü’nde lisans öğrenimini tamamlayan Kurtoğ-lu, 2000-2003 yılları arasında Unilever AŞ’deÖzel Müşteriler Yöneticisi; 2003-2008 yıllarıarasında TNT International Express’de Bölge Sa-
tış Müdürü; 2008-2009 yılları arasında Fedex Express’de Bölge Mü-dürü ve 2009-2011 yılları arasında da Tırsan Lojistik’te Satış Müdü-rü olarak görev aldı. Kurtoğlu’na başarılar diliyoruz.
Yahya ERSOY (1.6.2011)01.06.2011 tarihi itibariyle Yahya Ersoy’un Yurti-çi Komple Taşıma Grup Başkanlığı’na bağlı “Böl-ge Yönetmeni, Gaziantep” pozisyonunu üstlenmeküzere Horoz Lojistik Kargo Hizmetleri ve Tic. AŞ’yekatıldığını memnuniyetle duyurmak isteriz. 1999yılında Atatürk Üniversitesi, Ziraat Mühendisliği bö-lümünde lisans öğrenimini tamamlayan Yahya Er-
soy, Yurtiçi Kargo Servisi AŞ’ye Bölge Müdür Yardımcısı, 2008-2010yılları arasında Ceva Lojistik’te Bölge Müdürü ve 2010-2011 yılları ara-sında da Özgüç Ambalaj AŞ’de fabrika müdürü olarak görev almıştır.Yahya Ersoy’a hoş geldiniz diyor, görevinde başarılar diliyoruz.
Lojistikte Satış Kariyeri eğitimi
Uluslararası�Karayolu�Satış�DirektörüGöksenin�Cesur,�Namık�KemalÜniversitesi�Lojistik�Kulübü’nün�25�MayısÇarşamba�günü�Çerkezköy�SanayiOdası’nda�düzenlediği�seminere
konuşmacı�olarak�katıldı.�Seminerde“Lojistikte�Satış�Kariyeri”�başlıklı�birkonuşma�yapan�Göksenin�Cesur,öğrencilere�dünyada�ve�Türkiye’delojistik�sektörü,�faaliyet�gösteren�firmatipleri,�organizasyon�yapıları�ve�kariyerfırsatları�hakkında�detaylı�bilgi�verdi.
Kalabalık�bir�öğrenci�topluluğunun�veNamık�Kemal�Üniversitesi�öğretimgörevlilerinin�de�hazır�bulunduğuseminer,�plaket�sunumu�sonrası�birmüzik�grubunda�aktif�gitar�çalan�ve�şarkısöyleyen�öğrencinin�eşliğinde�konserhavasında�son�buldu.
iş ortakları TERMİKEL
16 Pencere Sayı: 7 / Temmuz 2011
emelleri� 1950� yılında� Kayse-ri’de� atılan� Termikel� bugün,Türkiye’nin�yanı�sıra�birçok�ül-kede�ürünlerinin�kalitesiyle�var
olan,�Avrupa�pazarında�farkını�hissettirenbir�marka.�Termikel�Yönetim�Kurulu�Baş-kanı�Ahmet�Kaya,�“Avrupa�pazarının�enhassas�yeri�Almanya�denebilir.�Biz�Termi-kel�olarak�böyle�bir�pazarda�muvaffak�ola-bilmiş� bir� kuruluşuz”� diyor.� � Kaya� ilekurulduğu� günden� bu� yana� Termikelmarkasında�yolculuğa�çıktık�ve�markanıngelişim�süreçlerini�dinledik.
Termikel’in kuruluş hikâyesi ve gelişim sürecini sizden öğ-renebilir miyiz?
Termikel’in�temelleri�1950�yılında,�Kayseri’de�babam�MehmetKaya�tarafından�atıldı.�Kayserili�yedi�arkadaşıyla�birlikte,�Türkiye’ninilk�düdüklü�tenceresini�ürettiler.�1957�yılında�dönemin�BaşbakanıAdnan�Menderes�tarafından�fabrika�açılış�organizasyonunda�baba-mın�görevi,�düdüklü�tencerelerin�satışını�yapmaktı.�Daha�sonra�An-kara’ya� yerleşerek� Ankara’da� düdüklü� tencere� satmaya� devamettiler.�1969�yılında�Ankara’daki�üretim�tesisinde�Türkiye’nin�ilk�kö-
şeli�elektrikli�fırınını,�1973�yılında�da�Tür-kiye’nin�ilk�köşeli�ve�cam�kapaklı�fırınınıürettiler.
Termikel hangi sektörlerde çalış-malarını sürdürüyor?
1980�yılında�Termikel’i�devraldıktansonra,�çeşitli�sektörlerde�faaliyetlere�baş-ladık.�1994�yılında�Elektromed�adlı�şirke-timizle� elektronik� sektörüne� girdik.Türkiye’nin�ilk�ön�ödemeli�sayacını�üret-tik.�Bugün�Elektromed�şirketine�baktığı-mızda,�dünyanın�en�büyük�dördüncü�ön
ödemeli�elektronik�sayaç�üreticisi�olduğunu�görüyoruz.�Geçen�se-neki�elektronik�sayaç�üretimimiz,�1�milyon�200�bindi.�Bunun�yanı�sı-ra�inşaat�şirketimiz�bulunuyor.�Ankara-Eskişehir�yolunda�şu�an�birinşaat�projemiz�devam�ediyor.�Tabii�tamamlanan�projelerimiz�de�bu-lunuyor.�Konut�üretimi�yapıyoruz;�sağlık�sektöründeki�faaliyetlerimizsürüyor.�1997�yılında�Ankara’da�bir�görüntüleme�merkezi�kurduk.2001�yılında�Termikel�Deutschland�adlı�şirketimiz�faaliyetlerine�baş-ladı.�Bu�şirkette�ürettiğimiz�Termikel�ürünlerinin�halen�Almanya’dasatışını�gerçekleştiriyoruz.�1992�yılında�Kırgızistan’da�bir�radyatörfabrikası�kurduk�ve�orada�da�kamyon�radyatörü�üretiyoruz.�Yine�ay-nı�yıl�yayın�sektörüne�girerek,�bir�televizyon�şirketi�kurduk.�Kurdu-ğumuz� televizyon� kanalı� şu� anda� Kanal� A� olarak� yayın� hayatınadevam�ediyor.
Termikel, 1950 yılında başlayan bu başarı yolculuğunda bu-gün Türkiye sınırlarını aşarak dünyaya açılmış bir marka halinegeldi. Bu başarının sırrı olarak, şirketinizin hangi özelliklerini gö-rüyorsunuz?
Termikel�öncelikle�bir�aile�şirketi...�Kararlarımızda,�hep�bu�nok-tadan�hareket�ederek,�birlik�ve�beraberlik�içinde�çalışmalarımızı�sür-dürüyoruz.� Başarımızdaki� en� büyük� pay,� çabuk� karar� verebilmeözelliğimizde�yatıyor.�Babamız�bize�her�zaman�“Ticarette�başarınınyüzde�50’si�cesaret,�yüzde�50’si�nezaket”�derdi.�Bu�sözü�yerine�ge-tiriyor,�cesur�kararlar�alarak�tüm�personelimizin�nezaket�kurallarınauymasına�dikkat�ediyoruz.
Termikel’in ürün yelpazesi ve ürün özellikleri hakkında nelersöylemek istersiniz?
Termikel�şu�anda�Avrupa’nın�en�büyük�ankastre�ocak�ve�fırınfabrikası�olma�özelliğine�sahip.�Üretimimizin�yüzde�80’ini�ihraç�edi-yoruz.�İhracat�pazarımızın�yüzde�70’ini,�Avrupa�ülkeleri�oluşturuyor.Özellikle�İngiltere’de�tam�boylu�fırınlarda�yüzde�12�pazar�payımız�var.Yani�İngiltere’de�satılan�her�100�fırından�12’si�Termikel’e�ait.�Ancakyalnızca�Termikel�markası�olarak�değil,�yine�şirketimize�ait�farklı�mar-kalarımızı�da�satıyoruz.�Almanya’daki�satış�teşkilatımız�sayesinde�Al-
“Termikel, öncelikle bir aileşirke�... Kararlarımızda, hep bu
noktadan hareket ederek, birlik ve beraberlik içinde
çalışmalarımızı sürdürüyoruz.Başarımızdaki en büyük pay,
çabuk karar verebilmeözelliğimizde ya�yor.”
T
Ticarette başarınınyüzde 50’si cesaret,yüzde 50’si nezaket
İŞ ORTAKLARI
Pencere Sayı: 7 / Temmuz 2011
manya’ya� ürünler� satıyoruz.� Al-manya,� en� zor� tüketiciye� sahipolan�ülke�çünkü�tüketici�haklarıson�derece�baskın�ve�tüketicilerde�oldukça�bilinçli.�Bu�nedenle�Al-manya’ya�mal�satabilecek�kapasi-tede� bir� ürün� yaparsanız,� bütündünyaya�satarsınız.�Biz�bunu�başarmış�durumdayız.�
Bugüne kadar sektöre kazandırdığınız birçok yenilik oldu. Buyeniliklerden bahseder misiniz?
Termikel’in�en�büyük�özelliği,�her�zaman�ilklere�imza�atmasıdır.Bu�yenilikler�arasında�Türkiye’nin�ilk�düdüklü�tenceresi,�cam�kapaklıfırını,�ön�ödemeli�elektronik�sayacı�ve�mini�motorlu�sıkmalı�çamaşırmakinasını�sayabiliriz.�Elektronik�sektöründeki�firmamızda�bir�Ar-Gebirimimiz�bulunuyor.�Burada�üretim�geliştirme�çalışmaları�yaparak,yeni�ürünler�hazırlıyoruz.�
Ağırlıklı olarak çalıştığınız pazarlar hangileri?Biz�ağırlıklı�olarak�Avrupa�pazarıyla�meşgul�oluyoruz.�En�çok�ça-
lıştığımız�ülkeler�ise�özellikle�İngiltere�ve�Almanya.�Almanya�pazarıdünyanın�en�büyük�üreticilerinin�ve�en�kaliteli,�en�dikkatli�tüketicile-rin�bulunduğu�bir�pazar…�Avrupa�pazarının�en�hassas�yeri�Almanyadenebilir.�Biz�Termikel�olarak�böyle�bir�pazarda�muvaffak�olabilmişbir�kuruluşuz.�2006�yılında�girdiğimiz�Almanya�pazarında,�çeşitli�mar-kalar�dışında�Termikel�markası�olarak�da�hizmet�veriyoruz.�Almantüketicinin�bizi�eğittiğini�söyleyebilirim.�Hassas�müşterilerin�bulun-duğu�bir�pazarda�var�olmak�bize�çok�şey�öğretti,�tecrübelendirdi�veher�konuda�en�üst�seviyede�dikkate�sahip�olmamızı�sağladı.�İşte�bizböyle�ayrıntılı�kriterleri�olan�Almanya�pazarına�mal�satan�bir�üreticiyiz.Bunu�yapabiliyorsak�biz�dünyanın�her�yerindeki�müşterilere�ulaşa-bilir,�onları�memnun�edebiliriz.
Termikel’in Türkiye’deki ve dünyadaki pazar payı üzerine de-ğerlendirmeleriniz nelerdir?
İngiltere’de�fırın�piyasasında�yüzde�12�pazar�payına�sahibiz.�Kap-asite�olarak�son�10�yılda�yapılan�en�iyi�ankastre�ürün�fabrikasını�aç-tık.� Hedefimiz� 1� milyon� 250� bin� pişirici� ve� ocak� grubu� üretimi
yapmak.� Bu� hedefimizi� 2012� yılınınsonlarına�doğru�gerçekleştirmiş�ola-cağız.�Müşterilerimiz,�dünya�çapındafaaliyet� gösteren� büyük� ve� önemligruplar.�Bu�rakama,�onların�bize�ver-diği�tahminlerden�ulaştık.�Bu�doğrul-
tuda� 2012� yılı� sonu� itibarıyla� fabrikamızın� tam� kapasite� olarakçalışmaya�başlayacağını�söyleyebilirim.�
2011 yılı hedefleriniz nelerdir? 2011�yılında,�2012’ye�hazırlık�yapacağız.�Bu�sene�yapmış�oldu-
ğumuz�200�bin�parça�ürünü,�gelecek�sene�600�bine,�sonraki�seneise�1�milyon�200�bine�çıkaracağız.�
Siz yıllardır piyasayı ve üretim işini gözlemleyen biri olarak Tür-kiye’deki ticaret sektörünün gidişatı ve geleceği hakkında nelerdüşünüyorsunuz? Zincir mağazalar yoluyla yakın gelecektesektörün işleyişinde büyük değişiklikler yaşanacak mı?
Türkiye’nin�perakende�beyaz�eşya�ticaretine�baktığımızda�Av-rupa’nın�biraz�gerisinde�olduğunu�görüyoruz.�Bu�yüzden�Türki-ye’nin� önümüzdeki� yıllarda� neler� yapacağını� görebilmek� içinAvrupa’nın�şu�anki�konumuna�bakmak�faydalı�olabilir.�Örneğin,�Al-manya’da�2000�ve�2001�yılları�arasında�şu�an�bizim�ülkemizde�ol-duğu�gibi�mutfak�stüdyolarına�benzer,�ayrı�ayrı�mağazalarda�satışyapılıyordu.�2006�yılına�doğru�bu�işleyiş�zincir�mağazalara�doğrukaydı�ve�mutfak�stüdyolarının�satışları�düştü.�Birçok�bağımsız�be-yaz�eşya�satan�yerler�kapandı�ve�bunlardan�birçoğu�2-3�bin�üyelikooperatifler�haline�geldi.�Bayiler�kendi�kooperatifleri�aracılığıylatoptan�alınan�malları�satmaya�başladı,�böylelikle�fiyat�ve�vade�ko-nusunda�çeşitli�avantajlar�elde�edilmiş�oldu.�Ancak�son�5-6�senedirAvrupa’da�var�olan�yerel�zincirler�bu�kooperatiflerin�satışlarını�etkili-yor.�Türkiye’nin�Almanya’daki�mutfak�stüdyolarından�farkı,�münha-sır�bayi�olması�ve�tek�bir�firma�ile�çalışması.�Eğer�Türkiye�bu�şekildemünhasır�bayilik�sistemiyle�çalışmasaydı�şimdi�zincir�mağazalar�be-yaz�eşya�işinden�daha�fazla�pay�alıyor�olurdu.�Gidişata�bakacak�olur-sak,�işleyiş�açısından�Avrupa’yı�takip�ettiğimizi�söylemek�mümkün.Bu�da�demek�oluyor�ki�zincir�mağazalar�gitgide�pazardan�daha�çokpay�almaya�devam�edecek.��
17
iş ortakları
eş�kıtada�70’den�fazla�ülkede,�120�şir-ket,�13�bin�500�çalışanıyla�müşterileri-ne�ve�iş�ortaklarına�hizmet�veren�Sika
Yapı�Kimyasalları�Genel�Müdürü�Bora�Yıldı-rım�“Pazarın�büyümesinden�daha�fazla�bü-yüyerek� pazar� payımızı� artırmaya� devametmeyi�hedefliyoruz.�Aynı�şekilde�yapı�kimya-salları�sektörünün�de�uzunca�bir�süre�dahainşaat�sektörünün�büyümesinden�daha�fazlabüyüme�performansını�sürdüreceğini�öngö-rüyoruz”�diyor.�Yıldırım�ile�Sika’nın�dünü,�bu-günü�ve�yarını�üzerine�bir�söyleşi�yaptık.
Firma olarak Sika’nın gelişimindenbahsedip, dönüm noktaları hakkında bil-gi verebilir misiniz?
Sika,�1910�yılında�İsviçre’de�kurulmuşyapı�ve�endüstri�kollarında�özel�kimyasallarüreten�global�bir�gruptur.�Sika�tam�yüzyıldırhızlı,�yenilikçi�ve�kalıcı�çözümler�sunmakta,�5kıtada�70’den�fazla�ülkede�120�şirket,�13�bin500�çalışanıyla�müşterilerine�ve�iş�ortakları-na�hizmet�vermektedir.�Sika�Türkiye�oluşu-mu�ise�20�yıl�önce�başladığı�faaliyetlerinden
bugün�geldiği�nokta�itibariyle,�tüm�grup�şirketleri�arasında�üre-tim,�satış�ve�ar-ge�açısından�en�önde�gelen�kuruluşlar�arasındayer�almakta�ve�faaliyette�bulunduğu�coğrafi�bölge�içerisinde�deyönetim,�liderlik�görevini�üstlenmektedir.
Hangi ülke ve bölgelere ihracat gerçekleştiriyorsunuzve ne kadar bir ihracat rakamından söz ediyoruz?
Grup�içerisindeki�sorumluluğumuz�gereği�Orta�Asya�ve�Ha-zar�bölgesindeki�ülkelere�ihracat�yapmakla�birlikte,�zaman�za-man� Ortadoğu� bölgesine� de� ihracat� gerçekleştirmekteyiz.Ciromuz�içerisinde�ihracatımızın�payı�yaklaşık�yüzde�10�seviye-lerinde.
B
SİKA YAPI KİMYASALLARI
“pazar payımızıartırdık
Pazarın büyümesinden daha fazla büyümegöstererek
“
“2010 yılı genelolarak kriz
öncesindekiperformanslaradönülemese deönemli oranda
iyileşmeyaşadığımız ve
geleceğe pozi�fbakmamızı
sağlayan bir yıl oldu.”
18 Pencere Sayı: 7 / Temmuz 2011
İŞ ORTAKLARI
Pencere Sayı: 7 / Temmuz 2011 19
Yakın ve komşu ülkeler stratejisi Sika’nın da içinde bu-lunduğu sektörü ne yönde etkiliyor? Özellikle bu bölgeler-de yaşanan son gelişmeler ışığında sektör ve firma olarakne tür bir orta ve uzun vadede etkiden söz edebilirsiniz?
Elbette�ki�söz�konusu�bölgelerde�yaşanan�olumsuz�siyasigelişmeler�ve�olağandışı�durumlar�nedeniyle�tüm�iş�kollarındanegatif�etkiler�meydana�gelmektedir.�Özellikle�inşaat�sektörü-nün�da�bu�durumdan�etkilenmesi,�bu�sektöre�doğrudan�ürünve�uygulama�hizmeti�tedarik�eden�bizim�de�içerisinde�bulundu-ğumuz�alt�sektörleri�etkilemektedir.�Gelecek�ile�ilgili�şu�aşama-da� tahmin� yapmanın� çok� güç� olduğunu,� mevcut� durumunmümkün�olduğunca�normalleşme�sürecine�girmesini�bekledi-ğimizi�söyleyebilirim.
Firma olarak 2010 yılı nasıl bir performansla geçti? Sek-tör olarak genel bir değerlendirme yaptığınızda 2010 ile il-gili neler söyleyebilirsiniz?
2010�yılında�yapı�sektörüne�hitap�eden�grubumuz�yüzde�20civarında�bir�büyüme�gösterdi�ve�pazarın�büyümesinden�dahafazla�büyüme�göstererek�pazar�payımızı�arttırdık.�Geçtiğimiz�yılinşaat�sektörünün�yeniden�toparlanarak�büyüme�seyrine�girmesidiğer�alt�sektörleri�de�pozitif�anlamda�etkiledi.�Sektör�olarak�iseresmi�bir�istatistik�olmadığı�için�kesin�olarak�söylememekle�bir-likte�yapı�kimyasalları�sektörünün,�inşaat�sektörünün�büyümeoranından�daha�fazla�büyüdüğünü�tahmin�ediyoruz.�2010�yılıgenel�olarak�kriz�öncesindeki�performanslara�dönülemese�deönemli�oranda�iyileşme�yaşadığımız�ve�geleceğe�pozitif�bakma-mızı�sağlayan�bir�yıl�oldu.
2011 yılı beklenti ve hedefleriniz hakkında bilgi alabilirmiyiz? Sektörün gelecek hedefleri ile ilgili öngörülerinizi depaylaşabilir misiniz?
Geçtiğimiz�yılın�son�çeyreğinde�2011�yılı�ile�ilgili�bütçe�ön-görülerimizi�oluştururken,�bir�önceki�yıla�göre�büyüme�oranları-nın� daha� düşük� olacağını� ancak� inşaat� sektörünün� Türkiyeekonomisinin�büyümesinden�daha�iyi�bir�performans�göstere-ceğini�öngörmüştük.�Bu�öngörümüz�hala�geçerli.�Ancak,�böl-gemiz�coğrafyasında�yaşanan�politik�gelişmeler,�Japonya’dakideprem�felaketinin�dünya�ekonomisine�olası�yansımaları�ve�Av-rupa’daki�bazı�ekonomilerin�yarattığı�riskler�dolayısıyla�2011�yı-lı�için�öngörüde�bulunabilmek�çok�zor�hale�gelmiş�durumda.�Bizise�her�şart�altında�içinde�bulunduğumuz�pazarın�büyümesin-den�daha�fazla�büyüyerek�pazar�payımızı�artırmaya�devam�et-meyi�hedefliyoruz.�Aynı�şekilde�yapı�kimyasalları�sektörünün�deuzunca�bir�süre�daha�inşaat�sektörünün�büyümesinden�dahafazla�büyüme�performansını�sürdüreceğini�öngörüyoruz.
27 Nisan - 1 Mayıs tarihlerinde Türkiye’nin en büyük ya-pı fuarlarından 34. İstanbul Yapı Fuarı’na katıldınız. Firma-nız açısından fuar nasıl geçti? İzlenimleriniz nelerdir?
Yapı�Fuarı,�Sika’nın�uzun�yıllardır�katıldığı�ve�önem�verdiğifuarların�başında�gelmektedir.�Fuarın�eski�katılımcılarından�ol-duğumuz�için�dönem�içerisindeki�gelişimini�de�gözlemleme�fır-satı�buluyoruz.�Katılımcı�firma�sayısındaki�artış,�artan�salonlar,seminer,�eğitim�ve�diğer�organizasyonlar�ziyaretçi�sayılarında�daciddi�oranda�artışa� sebep�oldu.� Fuar,� sektörün�gelişimi,� hergruptan�müşteri�ya�da�son�kullanıcıyla�aynı�anda�yakın�iletişimkurabilme�anlamında�önemli�faydalar�sağlıyor.
Hem yapı kimyasallarında hem de endüstri alanında na-sıl bir büyüme ve gelişme stratejisi uyguluyorsunuz?
Bugünlerde�önümüzdeki�beş�yılın�plan�ve�stratejilerini�çalı-şıyoruz.�Hem�şirketimizin�hem�de�içinde�bulunduğumuz�pazarınpotansiyelini�değerlendirerek,�2015�yılına�kadar�ciromuzu�iki�ka-tına�çıkartmayı�planlıyoruz.�Diğer�yandan�inorganik�büyüme�fır-satlarını�da�değerlendireceğiz.�
Biraz da Horoz Lojistik’ten bahsedecek olursak, HorozLojistik’ten ne gibi hizmetler alıyorsunuz?
Horoz�Lojistik�firmasından,�şehir�içi�ve�şehirlerarası,�Türkiyegenelinde�komple�kamyon�nakliye�hizmeti�alıyoruz.
Peki, aldığınız bu hizmetlerden memnun kalıyor musu-nuz? Horoz Lojistik firmasını tavsiye eder misiniz?
Uzun�bir�çalışma�sürecinin�başlangıcındayız.�Henüz�beş�ay-lık�bir�dönem�geçti�ve�biz�Horoz�Lojistik’in�bu�süreç�içerisindekigayretli�ve�süratli�performansını�takdirle�karşılıyoruz.�Temennimizbu�gayretlerin�ve�enerjik�çalışma�temposunun�daha�da�artması.Bu�sayede�başarılı�başlangıcımızın,�gelecek�yıllarda�da�devamederek�uzun�süreli�bir�iş�ortaklığına�dönüşmesidir.��
Pencere Sayı: 7 / Temmuz 2011
gezi HAVANA
20
Pencere Sayı: 7 / Temmuz 2011
GEZİ
21
üba�deyince�akıllara�işgal�altındaki�bir�ülkeden�özgürlük�mü-cadelesine�uzanan,�güçlü�fakat�yorgun�bir�ülke�geliyor.�İs-panya�sömürgesi�altında�olan�ülkede�özgürlük�anlayışı�öy-lesine�baskın�çıkıyor�ki�dünya�üzerinde�devrim,�Küba’da�an-
lam�buluyor.�Küba�Devrimi,�1953�yılında�Moncada�Kışlası�isyanıyla�baş-lıyor�ve��1959’da�Batista’nın�kovulması�ve�Santa�Clara,�Santiago�de�Cubaşehirlerinin�Fidel�Castro,�Che�Guevara,�Raul�Castro�liderliğindeki�isyancılartarafından�ele�geçirilmesiyle�son�buluyor.�“Küba�devrimi”�terimi,�aynızamanda�kısaca�Batista’nın�devrilmesi�ve�sosyalizan�ilkelerin�yeni�Kübahükümeti�tarafından�uygulanmasını�da�belirtiyor.�Ülkede�hâlâ�İspanyolsömürge�döneminin�etkisini�hissedebilirsiniz�fakat�yaşadığı�kötü�gün-leri�devrim�ateşiyle�atlatmayı�başarmış,�başı�dik�bir�Küba�ile�karşılaşa-caksınız.�
Küba�eşsiz�güzellikteki�denizi,�salsa�ve�puro�ile�de�akıllarda�yer�edi-yor.�Özellikle�puro�Havana�ile�bütünleşmiş.�Bölgenin�en�güzel�purola-rını�Havanalı�genç�kızların�ıslak�tütün�yapraklarını�bacaklarında�sararakyaptığı�rivayeti�tüm�dünyada�kulaktan�kulağa�dolaşıyor.�İçimi�biraz�sertve�aroması�etkileyici�olan�bu�purolar�şehrin�en�önemli�özelliği�olarakön�plana�çıkıyor.�Küba’ya�yolunuz�düşerse�bu�purolardan�mutlaka�ya-nınıza�almalısınız.
İspanyol senyörlerinin barok tarzından kemerli, avlulu evlere…Şehir�bir�yanda�İspanyol�senyörlerinin�sömürge�döneminden�ka-
lan�renkli,�pastel,�barok,�Rokoko�ve�neo-klasik�tarzda�görkemli�sarayve�tropikal�villalar,�diğer�tarafta�sevimli,�rengârenk�panjurlu,�avlulu,�ke-merli�evlerle�dolu.�Ara�ara�rastlanan�harabeye�dönmüş,�yıkılmak�üze-re�olan�ama�hâlâ�içinde�yaşanılan�evler�ise�dikkatleri�üzerine�topluyor.Şehirde�evlerin�duvarlarının�nemden�ve�fırtınalardan�çürümüş�görün-tüsü�gözden�kaçmıyor.�Özellikle�eski�binalarla�süslü�El�Prado�Bulvarı’nda
KHavana, tarihi ve doğalgüzelliğinin yanında anıları
olan bir şehir… Salsakeyfinde, puro tadında bir
cennet... Kristof KolombHavana için şöyle demiş:“Dünyada insan gözünün
görebileceği en muhteşemkara parçası.”
gezi HAVANA
yürürken�kendinizi�bu�dokunun�tam�ortasında�bulacaksınız.�Yürümemesafesinde�bir�başka�adres�var�ki�şehrin�en�önemli�noktalarından�biri:Museo�De�La�Revolucion�(Devrim�Müzesi)…�Günümüzde�müze�ola-rak�kullanılan�Museo�De�La�Revolucion,�Fidel�Castro’nun�da�bir�zamanlaryaşadığı�eski�başkanlık�sarayı.�Bir�zamanların�meclis�binası�Capitolio,dünyanın�bir�yapı�içinde�yer�alan,�üçüncü�büyük�heykeli�olan�bronz�ka-dın�heykeline�ev�sahipliği�yapıyor.�Caddelerde�sosyalist�liderlerin�büst-lerinin�bulunduğu�Havana’da�Atatürk’ün�de�büstü�var�ve�kaidesindeAtatürk’ün�tüm�ulusları�etkileyen�“Yurtta�Sulh�Cihanda�Sulh”�cümlesiyer�alıyor.�Havana�halkının�sıcakkanlı�tavrı�şehre�artı�bir�değer�katıyor.Havana’da�kendi�şehrinizde�ve�kendi�evinizde�hissini�yaşamanız�hiç�dezor�değil.�Öyle�ki�Kristof�Kolomb’un�gözünden�“Dünyada�insan�gözü-nün�görebileceği�en�muhteşem�kara�parçası.”�
“Tanrı beni haklı çıkaracaktır!”Hareketli�bir�şehir�olan�Havana,�devrim�ateşinin�de�en�yoğun�his-
sedildiği�yerlerden.�Marksist�politikacı�ve�dönemin�Küba�gerillaları�ileenternasyonalist�gerillalarının�lideri�olan�Ernesto�Che�Guevara,�Kübadevrimine�katkılarının�yanında�yakışıklılığıyla�da�dünyada�nam�salmış,
Şehir Müzesi (Museo de la Ciudad)Müze,�400�yıllık�sömürge�tari-hini�anlatıyor.�Bina,�Küba�ba-rok� mimarisinin� başyapıtı...Kumandanlar�sarayı�olarak�ya-pılan�bina�önce�İspanyol,�son-ra� da� Amerikalı� yöneticilerinmekânı� olmuş.� Küba� devletbaşkanları� da�1920’ye� kadarburada�ikamet�ettikten�sonra,El� Capitolio’ya� taşınmış.� Bu-
gün,� binanın� bir� bölümü� deHavana�belediyesi�olarak�kul-lanılıyor.�
Devrim Müzesi (Museo De La Revolucion)Müze,� bağımsızlık� ve� ege-menlik�için�sonsuza�kadar�sa-vaşan�bir�ulus�ve�ülke�anlayı-şıyla�kurgulanmış.�En�gösterişliobje�Fidel�Castro,�Che�Gue-vara�ve�80�gerillanın,�1956’da
Meksika’dan�Küba’ya�gelmekiçin�kullandıkları,�18�metrelikGranma�adlı�yat.��Müze�bina-sı,�eski�Başkanlık�Sarayı.�
Otomobil Müzesi Bu�müze,�Küba’da,�her�yerdeinsanın�karşısına�çıkan�eski�ara-baların�kaynağını�daha�iyi�anla-mayı� sağlıyor.� 30,� 40� ve� 50’liyıllardan�kalma�Buick,�Packard,Chevrolet,� Chrysler,� Studeba-ker,� Ford� arabalar,� Amerikanambargosundan� önce� ithaledilmiş...�Bu�arabalar,�Küba�ta-rihinin� bir� parçası� ve� koleksi-yoncuların�gözdesi.��
Pencere Sayı: 7 / Temmuz 2011 22
Görm
eden
Dön
meyin
Pencere Sayı: 7 / Temmuz 2011
GEZİ
23
Küba’nın�simgelerinden�birisi�olmuştur.�Küba�dışında�birçok�ülkede�dev-rimci�mücadeleye�katkısı�bulunan�Che,�dünya�üzerinde�sosyalist�dev-rimci�hareketlerin�sembolü�haline�gelir.�Öyle�ki�Alberto�Korda�tarafın-dan�çekilen�fotoğrafı�“Dünya�üzerindeki�en�ünlü�fotoğraf�ve�20.�yüzyı-lın�sembolü”�olarak�nitelendirilir.�
Che’nin�yanı�sıra�Kübalı�Marksist�devrimci�Fidel�Castro,�KübaDevrimi’nin�liderlerinden�biri�olmakla�birlikte�uzun�yıllar�devlet�baş-kanlığı�görevini�yürütür.�Batista�diktatörlüğünü�yıkmak�amacıyla��kü-çük�bir�grup�oluşturan�Castro,�26�Temmuz�1953’te�Santiago'dakiMoncada�Kışlası’na�bir�baskın�düzenler�fakat�başarısızlığa�uğraya-rak�tutuklanır.�16�Ekim�1953'te�Santiago'daki�Küba�Yüksek�Mah-kemesi'nde�yapılan�yargılamada�“Sayın�yargıç�siz�beni�mahkûm�edin!
Santa Clara d'AssiseHavana’nın�ilk�manastırı�SantaClara�d'Assise�1600’lerde�açıl-mış,�zamanla�genişlemiş.�Dara-cık� sokakları,� evleri,� çok� inceahşap�işçiliği�ürünü�çatıları� ilehoş�bir�yer.�
San Francisco BazilikasıKilise� ve� manastırdan� oluşanyapı,�şehrin�en�yüksek�çan�ku-lesine� sahip.� Kilise� 1600’lerin
hemen� başında� yapılmış,� 18.yüzyıl�başında�da�çok�sade�birbarok� stille� yeniden� inşa�edil-miş.�Artık�dini�bir�mekân�değil,konser� salonu.� Akustiği� mü-kemmel.�Manastır�bugün�DiniSanatlar�Müzesi.
Hotel Ambos MundosÜnlü�Amerikalı�yazar�Ernest�He-mingway'in�1930’larda�kaldığıoda�restore�edilerek�minik�bir
müze�haline�getirilmiş.�Bu�bina-nın� hemen� karşısında� ise1950’lerden�kalma�tarihi�bina-lar�bulunuyor.
Memorial Museo Jose Marti1950'de�Aquiles�Maza�ve�JuanJoseSicre� tarafından� dizaynedilen�kule�daha�sonra�müzehaline�getirildi.�Marti'nin�hayatınıanlatan� fotoğrafları� ve�bilgileriburada� bulabilirsiniz.� Müzeyigezerken�İngilizce�rehberlik�ya-pılan�turlara�katılabilirsiniz.�Tekkelimeyle�büyüleyici�olan�yapı-da�bir�de�küçük�konser�salonubulunuyor.
Tarih�beni�haklı�çıkaracaktır!�(La�Historia�Me�Absolvera)”�cümlesiylebiten�ünlü�savunmasının�ardından�16�yıl�hapis�cezasına�çarptırılır.Castro,�Juventud�Adası’nda�21�ay�hapis�yattıktan�sonra,�Batista'nınemriyle�cezasının�geri�kalan�bölümü�bağışlanarak�serbest�bırakılır.1955�yılında�Küba’dan�ayrılarak�Amerika’ya�geçen�Fidel�Castro,�26Temmuz�Hareketi�adıyla�kurduğu�örgütle,�hükümet�güçleriyle�ça-tışmaya�katılır�ve�Batista�yaşadığı�birçok�yenilginin�ardından�DominikCumhuriyeti’ne�kaçar.�Castro�1959'un�ilkgünlerinde� Havana'ya� girer� ve� Hu-kukçu�Doktor�Manuel�Urrutia�Leodevlet�başkanlığı,�Castro�da�baş-bakanlık� görevini� yürütmeyebaşlar.�
Bolloré Africa Logistics lojistik ağı
Bolloré Africa Logistics’in dağıtım koridorları
Bolloré Africa Logistics ofisleri
Limanlar
Bolloré Africa Logistics’in işlettiği limanlar
Suyolları
Diğer demiryolları
Bolloré Africa Logistics’in işlettiği demiryolları
Bolloré Africa Logistics Hava Kargo ofisleri
SOUTH
NAMIBIA BOT
CHAD
ZA
ANGOLA
DEMOCRREPUBOF CON
GABON
CAMEROON
NIGERIA
NIGERMALI
MOROCCO
ALGERIALIBYA
TUNISIA
CENTRAL AFRIREPUBLIC
CAPE TOWNPORT ELI
KA
Bata
Praia
GA
L
KO
KISAN
BANGUI
SARH
N’DJAMENAKANO
SEGOU
KIDIRA
DIBOLI
KAOLACK
BAMAKO
KANGABA
ZEGOUA
FERKESSEDOUGOU
BOUAKE
ABUJA
NIAMEY
OUAGADOUGOU
BOBO-DIOULASSO
BURKINAFASO
GHANA
CŌTEDIVOIRE
LIBERIA
SIERRALEONE
GUINEA
SENEGAL
GUINEABISSAU
MAURITANIA
KUMASI
ACCRA
GAO
ABECHE
MOUNDOUGAROUA
NGAOUNDERE
BELABO
YAOUNDE
EQUATORIALGUINEA
MATADI
KINSHASA
BRAZZAVILLE
OKOYOFRANCEVILLE
CONGOBRAZZAVILLE
RADESTUNIS
MISURATA
MAMUNO
WINDHOEKWALVIS BAY
NAMIBE
LOBITO
LUANDA
SOYO
BOMA
MAYUMBA
PORT-GENTIL
POINTE-NOIRE
LIBREVILLE
DOUALA
LAGOS
TEMAARIDJAN
FREETOWN
SAN PEDRO
LOMECOTONOU
MALABOKRIBI
LIMBE
WARRI
PORT HARCOURTTAKORADI
MONROVIA
BUCHANAN
CONAKRY
CANARY ISLANDS
CASABLANCA
TANGER
ALGER
BISSAU
BANJUL
DAKAR
CAPE VERDE
NOUAKCHOTT
NOUADHIBOU
GAMBIA
SÃO TOMÉ
São Tomé
CABINDA(ANGOLA)
Grootfountain
OndjivaNamacunde
Lubango
Huambo
KuitoLuena
Luau
Ilebo
Oyo
Mbandaka
Bouar
Kari
Niguigmi
Zinder
Agades
Tombouctou
Mopti
Koutiala
Banfora Niamtougou
Kaya
SikassoKankan
KitaZiguinchor
Kiffa
Zouerate
Marrakech
FesRabat El Djelfa
Constantine
Touggourt
Hassi Messaoud
TozeurGabes
Meknès
Rosso
Saint-Louis
KAYES
Nema
Yamoussoukro
Arlit
Maradi
Sokoto
Kaduna
Parakou
Dosso
BambariBako
BangaKumba
Bandundu
Makodon
TOGO
BENIN
Agadir
El Jadida
OranArzew
BejaiaDjen-DjenSkikda
AnnabaBanzart
Sfax
Tripoli
Benghazi
SDV HOROZ, HOROZ Holding ile Group Bolloré'ye
Bolloré Africa Logistics lojistik ağı
Bolloré Africa Logistics’in dağıtım koridorları
Bolloré Africa Logistics ofisleri
Limanlar
Bolloré Africa Logistics’in işlettiği limanlar
Suyolları
Diğer demiryolları
Bolloré Africa Logistics’in işlettiği demiryolları
Bolloré Africa Logistics Hava Kargo ofisleri
AFRICA
TSWANA
ZIMBABWE
MALAWI
MOZAMBIQUE
TANZANIA
KENYAUGANDA
SOMALIA
ETHIOPIA
SUDANERITREA
DJIBOUTI
MADAGASCAR
AMBIA
RATICBLICNGO
EGYPT
ICANC
ZABETH
EAST LONDON
LESOTHO
AZUNGULA
Ngqura
DURBAN
RICHARDS BAY
SWAZILANDMAPUTO
BEIRA
QUELIMANE
TOLIARA
TAOLAGNARO
REUNION ISLAND
ANTSIRABE
ANTANANARIVO
MAHAJANGA
NOSY BE
TOAMASINA
LE PORT
Port-Luis
MAURITIUS
ANTSIRANANA
ABORONE
MARTIN’S DRIFT
LIVINGSTONE
TETE
KATETECHIPATA
MPIKA
LUSAKA
KAPIRI MPOSHI
NDOLAKITWE
CHINGOLA
OLWESI
LUBUMBASHIKASUMBALESA SONGWE
MBEYA
NAKONDE
MPULUNGU
KIGOMA
BUJUMBURABURUNDI
RWANDA
DODOMA
ISAKA
ARUSHA
MOMBASA
TANGA
DAR ES SALAAM
MTWARA
PEMBA
NACALA
MWANZA
NAIROBI
JUBA
BUNIA
BENI
BUTEMBONGANI
GOMA
BUKAVU
ADDIS ABABA
DJIBOUTI
KHARTOUM
PORT SUDAN
KIGALI
ENTEBBE
KAMPALA
LILONGWE
BLANTYRE
HARARE
JOHANNESBURG
Pretoria
Bulawayo
SolwesiTenke
Likasi
Morogoro
Buzwagi
Kananga
Kisumu
Nakuru
Cairo
Assouan
ouma
Kosti
assou
Alexandria
Sokhna
Suakin
Assab
Berbera
Mogadiscio
Port-Saïd
[email protected] www.sdvhoroz.com.tr
İstanbul 0212 456 10 00
İzmir 0232 461 35 80
Bursa 0224 441 23 30
Mersin 0324 238 91 30
bağlı SDV International Logistics'in ortaklığıdır.
gündem
DANİMARKA, TIRLARI KONTROLE BAŞLADI� Kuzey�Afrika�ve�Ortadoğu�ülkelerinde�devam�eden�siyasi�ayak-lanmalar�nedeniyle�Avrupa’ya�kaçan�göçmenler,�Avrupa�Birliği’nin�ser-best�dolaşım�politikasına�darbe�vurdu.�Kaçak�göçmenlerin�AB’ye�gi-rişini�engellemek�üzere�İtalya�ve�Fransa�arasında�başlayan�rahatsız-lık,�diğer�AB�ülkelerine�de�sıçradı.�Son�olarak,�Danimarka,�suç�ora-nının�artması�ve�kaçakçılığın�engellenmesi�gerekçesi�ile�Almanya�veİsveç�ile�olan�sınırlarında�özellikle�yük�taşıyan�araçlara�yönelik�güm-rük�kontrollerini�yeniden�başlatacağını�açıkladı.�Serbest�dolaşım�hak-kı� ve�Schengen�Antlaşması’nın�AB’nin�kazanımları�olduğunu�vur-gulayan�bazı�AB�bakanları�Danimarka’yı�eleştirirken,��bazı�ülkeler�ki-şilerin�ve�malların�serbest�dolaşımının�engellenmemesi�kaydıyla�uy-gulamaya�karşı�olmadığını�belirtti.�
‘YEŞİL LOJİSTİK’ DEMİR YOLUNA İLGİYİ ARTIRDI� Küresel�ısınma�ve�çevre�kirliliği�gibi�etkenler�tüm�sektörleri�çevre-ye�karşı�daha�duyarlı�olmaya�zorluyor.�Kuşkusuz�bu�konuda�en�bü-yük�görevlerden�biri�de�taşımacılık�sektörüne�düşüyor.�Avrupa�Birli-ği�azot�ve�karbondioksit�salımını�en�aza�indirecek�önlemlerin�alınmasınısağlayacak�yeni�yasalar�belirlerken,�lojistik�firmalarını�da�alternatif�ta-şıma�modlarını�kullanmaya�zorluyor.�Tüm�bu�gelişmeler�ise�şirketle-ri�karayolu�taşımacılığına�oranla�daha�çevreci�olan�demir�yolu�taşı-macılığına�yöneltiyor.
KÜRESEL ISINMA İNTERMODAL TAŞIMACILIĞA ZORLUYOR� UTİKAD’ın�ev�sahipliğinde�gerçekleştirilen�10.�Güneydoğu�Av-rupa�Forwarderlar�ve�Lojistik�Operatörleri�Kongresi’nin�önemli�gün-dem�konularından�biri�de�“intermodal�taşımacılık”�oldu.�Toplan-tıya�katılan�uluslararası�lojistik�sektör�temsilcilerinin�buluştuğu�or-tak�nokta;�firmaların�kara�yolu�taşımacılığının�oranını�azaltarak�çev-reye�duyarlı�alternatif�taşıma�modlarını�içeren�intermodal�taşıma-cılık�sistemine�geçmesi�gerektiğiydi.�
SABİHA GÖKÇEN’E BİR ÖDÜL DAHA� İstanbul�Sabiha�Gökçen�Uluslararası�Havalimanı�dünyanın�en�bü-yük�havacılık��haber��ve�analiz�sitesi��anna.aero��tarafından,�kapasi-tesi�10�milyon�ve�üzerinde��olan�havalimanları�arasında�2009�yılındaolduğu�gibi�bu�yıl�da�Avrupa’da�yolcu�trafiğini�en�fazla�artıran�hava-limanı�(Fastest�Growing�Airport)�seçildi.2009’da�anna.aero�tarafından�kapasitesi�5-10�milyon�arasında
değişen�havalimanları�arasında�Avrupa’da�yolcu�trafiğini�en�fazla�ar-tıran�havalimanı�seçilen�Sabiha�Gökçen�Uluslararası�Havalimanı;�ge-çen� yıl� yolcu� sayısını� 2009’a� oranla� yüzde� 75’lik� artış� oranıylakapatarak,�10�milyon�ve�üzerinde�yolcu�kapasiteli�havalimanları�ara-sında�birinci�oldu.��Üst�üste�iki�yıl�aynı�ödüle�layık�görülmenin�başa-rılarını�tescil�ettiğini�belirten�İSG�CEO’su�Gökhan�Buğday,�“Routes�veanna.aero’dan�birbiri�ardına�gelen�ödüller�bizi�gururlandırmanın�ya-nı�sıra,�geçen�yıl�aldığımız�iki�ödüle�bu�yıl�da�tekrar�bizim�layık�gö-rülmemiz�kısa�dönemde�ne�kadar�doğru�adımlar�attığımızın�bir�tesciliolarak�ayrı�bir�önem�arz�ediyor.�Havacılık�sektörünün�nabzını�tutananna.aero�gibi�bir�otorite�tarafından�bu�ödüle�layık�görülmek�son�de-rece�mutluluk�verici.�Yolcu�kapasitelerine�göre�10�milyon�ve�üzerin-deki�havalimanları�arasında�2010�yılında�yüzde�75’lik�artış�oranıylaAvrupa’da�yolcu�trafiğini�en�fazla�artıran�havalimanı�seçildik.�Aldığı-mız�bu�ödüller�2011�yılında�da�hedeflerimize�ulaşmamız�için�bizlerimotive�ediyor’’�diye�konuştu.
IATA, 2011 TOPLAM KÂR TAHMİNİNİ 4 MİLYAR DOLARA DÜŞÜRDÜ
� Uluslararası�Hava�Taşımacılığı�Birliği�(IATA),�mart�ayında�8,6�mil-yar�dolar�olan�havayolu�şirketleri�2011�yılı�toplam�kâr�tahminini,�4�mil-yar�dolar�seviyesine�indirdi.�Birliğe�üye�havayolu�şirketleri�2010�yılındatoplam�18�milyar�dolar�kâr�etmişti.IATA�Başkanı�Giovanni�Bisignani�düzenlediği�basın�toplantısın-
da,�yüksek�petrol�fiyatları,�Ortadoğu�ve�Kuzey�Afrika�ülkelerindekihalk�ayaklanmaları�ile�Japonya'da�11�Mart'ta�meydana�gelen�dep-rem�ve�tsunami�felaketinin�etkisiyle�havayolu�sektörü�için�2011�yılıkâr�tahmini�ile�yolcu�ve�kargo�talebi�öngörülerini�mart�ayında�yaptı-ğı�tahminlere�göre�düşürdüklerini�açıkladı.�IATA'nın�tahminlerine�gö-re,�2011�yılında�havayolu�şirketlerinin�kâr�marjının�yüzde�0,7,�gelirininise�598�milyar�dolar�olacağı�öngörülüyor.�Tüm�uluslararası�havayo-lu�trafiğinin�yüzde�93'ünde�faaliyet�yürüten�240�havayolu�şirketinitemsil�eden�IATA,�küresel�ekonomi�için�büyüme�tahminini�yüzde3,1'den�3,2'ye�yükseltmesine�karşın,�2011�için�yolcu�talebi�büyümetahminini�yüzde�5,5'ten�4,4'e,�kargo�talebi�büyüme�tahminini�ise�yüz-de�6,1'den�5,5'e�düşürdü.�IATA,�2011�yılı�için�daha�önce�96�dolarolarak�açıklanan�Brent�tipi�ham�petrolün�ortalama�varil�fiyatının�110dolar�seviyelerinde�olacağını�tahmin�ederken,�havayolu�şirketlerineyakıt�faturasının�yaklaşık�10�milyar�dolar�daha�artmasını,�toplam�176milyar�dolara�ulaşmasını�bekliyor.
Pencere Sayı: 7 / Temmuz 2011 26
teknoloj i
Dünyanın�en�küçük�konuşmaya�duyarlı�vetaşınabilir�müzik�çaları�yeni�nesil�iPod�Shuffle,zengin�renk�seçenekleri�ile�piyasada!�Yeni�nesiliPod�Shuffle,�daha�önceki�modellere�göre�yüzde50�daha�uzun�pil�ömrü,�15�saat�kesintisiz�müzik�ve2�GB’lık�belleği�ile�500’den�fazla�şarkı�kapasitesisunuyor.�VoiceOver�teknolojisi�ile�konuşmayeteneğine�sahip�dünyanın�en�küçük�taşınabilirmüzik�çaları�olan�yeni�nesil�iPod�Shuffle,kullanıcısına�müzik�ve�şarkı�listelerini�iPodShuffle’larına�bakmadan�kontrol�etme�fırsatısunuyor.�Türkçe�de�dahil�olmak�üzere�birçoklisanda�konuşmaları�algılayan�ve�sesle�komut�alanyeni�nesil�iPod�Shuffle�bu�sayede�büyük�kullanımkolaylığı�sağlıyor.
YENİ NESİL iPod SHUFFLE
Genius;�zarif,�ince�tasarımlı�ve�5.25”�x�8.75”likyeni�boyutlara�sahip�tableti�G-Pen�F509’u�tanıttı.Tablet,�Windows�PC�ve�MAC�kullanıcılarınınyazma,�çizme,�taslak�oluşturma�ve�e-postaimzalama�gibi�fonksiyonları�daha�etkin�biçimdekullanabilmelerini�sağlayan�tasarımı�ile�dikkatçekiyor.�
ZARİF TASARIMLIGENIUS G-PEN F509
TOSHIBA’DAN İKİ YENİ ÜRÜN
27
Sony’nin�yenilikçi�2011�Internet�TV�serisi,�artan�internet�içerikleri,�akıllıbağlantı�özellikleri�ve�gelişmiş�ağ�seçenekleri�ile�TV�deneyimini�yenidentanımlıyor.�2D�ve�3D’de�geliştirilmiş�Full�HD�görüntü�kalitesi,�tam�entegre�3D�veİnternet�TV�bağlantısı�ile�izleyicinin�de�birebir�içinde�olduğu�tamamen�etkin�birizleme�deneyimi�ve�çevrimiçi�eğlence�keyfi�yaşatıyor.�Monolithic�Design’e�sahipyepyeni�modeller�adeta�minimalist�bir�tasarım�eseri�gibi�oturma�odasına�etkileyicibir�görünüm�kazandırıyor.��En�az�flulukla�daha�net�ve�daha�aydınlık�Full�HD�3Dgörüntüye�sahip�Sony�BRAVIA®�3D�TV’ler,�3D�eğlencesinin�keyfini�ailecekyaşamak�için�mükemmel�bir�seçim.�2011�yelpazesi�ayrıca�geliştirilmiş�HD�2Dgörüntü�kalitesine�de�sahip.�HX920,�koyu�siyahlar�ve�güçlendirilmiş�beyazseviyeleri�ile�güzel�bir�sinematik�görüntü�için�yenilikçi�Intelligent�Peak�LEDarkadan�aydınlatma�teknolojisini�kullanıyor.��
Toshiba�Europe�GmbH’ye�bağlı�bir�birim�olan�Toshiba�Bilgisayar�Sistemlerinotebook�ailesinin�iki�yeni�üyesini�tanıttı:�Mini�NB500�modeli�ve�üstün�sesözelliklerine�sahip�ince�ve�şık�bir�notebook�isteyen�kullanıcılar�için�tasarlananmini�NB520�modeli.�Mini�NB520�modeli�canlı�sesler�ile�üstün�bir�eğlencedeneyimi�sunan�dâhili�harman/kardon�hoparlörlere�sahip�dünyanın�ilknotebook’u�olarak�karşımıza�çıkıyor.�Küçücük�boyutuna�rağmen,�mini�NB520modeli�ise�2�watt�harman/kardon�stereo�hoparlörleri�ile�normalde�notebook’larınsağlayamadığı�yüksek�ses�gücünü�ve�kalitesini�sunuyor.�
Pencere Sayı: 7 / Temmuz 2011
otomobil LAMBORGHINI
Pencere Sayı: 7 / Temmuz 2011 28
Aventador Lamborghini’den,
geleceğe doğru büyük bir adım...Automobili Lamborghini, Aventador lp 700-4 ile
dünya süper spor otomobil pazarının zirvesiniyeniden tanımlıyor. Adını arenaların efsanevi boğası
Aventador’dan alan otomobil, mükemmel tasarımve birinci sınıf donanım ile birleşen muhteşem güç,
hafif yapı tekniği ve olağanüstü yol tutuşözellikleriyle benzersiz bir sürüş deneyimi sunuyor.
OTOMOBİL
Pencere Sayı: 7 / Temmuz 2011 29
amborghini’nin�yeni�amiral�gemisi,�geleneğine�uygunşekilde�bir�boğanın�adını�taşıyor:�Aventador�LP�700-4.�İspanyol�Corrida�(boğa�güreşi)�dünyasının�en�gö-züpek�isimlerinden�Aventador,�1993�yılının�Ekim�ayın-
da�Saragossa�Arena’da�güreşerek,�muhteşem�cesareti�ile�“Tro-feo�de�la�Pena�La�Madronera”�unvanını�alan�boğanın�adı.�Lam-borghini�Aventador�LP�700-4’ün�teknoloji�paketi�tek�kelimeyle�eş-siz.�Araç,�sıra�dışı�hafif�yapım�tekniğini,�en�yüksek�sağlamlık�vegüvenlik�seviyeleriyle�birleştiren�karbon�fiberden�üretilen�yenilikçimonokok�yapıya�dayanıyor.
Olağanüstü dinamiklerin yarattığı heykelimsi tasarımLamborghini�için�tasarım�her�zaman�agresif�gücün�güzelliği,�ne-
fes�kesen�dinamiklerin�zarafeti�olmuştur.�Daha�ilk�bakışta�yeni�Aven-tador’un�son�derece�güçlü�hatları�ve�kusursuz�yüzeyleriyle�birlikte,her�bir�ayrıntısında�görülen�kaslı�yapısı�ile�markanın�karakteristik�veözgün�tasarım�dilini�ortaya�koyuyor.�Centro�Stile�Lamborghini’de-ki�tasarımcılar�Aventador’a�bu�önemli�yeni�avantajı�katmak�amacıylaaracın�hatlarını�dikkatle�geliştirdi.�Keskin�bir�şekilde�sivriltilmiş�ön�kı-sımdan�son�derece�alçak�tavan�çizgisine�ve�özgün�arka�difüzöre�ka-dar�bu�araç;�öncü�bir�sanat�eseri�ve�inanılmaz�ölçüde�dinamik,�hey-kelimsi�bir�tasarım.�
Kapılar yukarıya doğru açılıyor Tam�anlamıyla�etkileyici�oranlar;�dış�aynalar�dâhil�2,26�metre-
lik�çarpıcı�genişlikle�eşleşen�ve�bir�de�1136�milimetrelik�son�dere-ce�alçak�yükseklikle�vurgulanan�4,78�metrelik�toplam�uzunluk�ta-rafından�ortaya�konuluyor.�Karbon�fiber�monokok�gövdenin�her�ikikapısının�da�yukarıya�doğru�açıldığını�söylemek�ise�elbette�gerek-siz.�Bu�özellik�ilk�defa,�şimdilerde�efsanevi�bir�kimlik�kazanan�Co-untach’ta�kullanılmış�olup,�daha�sonraları�Diablo�ve�Murciélago�gibitakip�eden�V12�modellerinde�uygulandı.�Bununla�birlikte�Aventadoraynı�zamanda�önceki�model�olan�Murciélago’yu�da�çağrıştırıyor.�Elek-tronik�olarak�çalışan�arka�tekerlekler�üzerindeki�hava�girişleri,�dış�sı-caklığa�ve�soğutma�havası�ihtiyacına�bağlı�olarak�açılıyor.
L
yat SESSA C54 SPORTS COUPE
Pencere Sayı: 7 / Temmuz 2011 30
YAT
Sessiz, hızlı ve konforlu
rio Deniz Araçları Dış Tic. Ltd. Şti. denize sevda-lıların, sevdalılarına kavuşmak için gereksinim duy-duğu deniz araçlarının Türkiye distribütörü. Trio,yelkenliler, günlük gezi tekneleri, sürat tekneleri,
motoryatlar ve lüks motoryatlar konusunda dünyada saygınbir yeri olan Sessa Marine (İtalya), Hanse, Moody (Almanya),Bayliner, Meridian (ABD) markalarının Türkiye’deki satış vesatış sonrası hizmetlerini üstlenmiştir. Sessa marine, mü-kemmelliğin nesilden nesile aktarılması gereken bir kültürolduğu anlayışı ile bir aile şirketi olarak 1958 yılında kurul-du. 1972’de polyester reçineden küçük tekne üretimine baş-layan Sessa Marine, teknelerine “Piaggio Jet” koyan ilk şir-ket olarak İtalya’da bütün dikkatleri üzerine çekti. Sadece kü-çük tekneleri hedefleyerek yüksek kaliteli, yenilikçi fikirleribarındıran, tasarıma ve ekibinin eğitimine verdiği önem ilegerek yerel gerekse uluslararası pazarda adından söz ettir-meye başladı.
Sessa Marine 1988 yılına gelindiğinde büyüttüğü he-deflerini hayat geçirmek için, büyük tekne üretiminde uz-manlaşmış önemli tersanelerden “Fyberstamp”ı bünyesinekattı. Sessa Marine artık dünyanın kabul ettiği kalite, tasa-rım ve yenilikçi fikirlerini hayata geçirecek, dünyada da git-tikçe gelişen büyük ve prestijli tekne pazarına yönelik tek-neleri üretmeye başladı. Bu arada Iseo Gölü yakınlarındaki“Cividate al Piano”da bulunan tersane şirketin ana üretimüssü haline dönüştü.
T
Avrasya Boat Show 2011’de görücüye çıkan Sessa C 54 SportsCoupe, Chris�an Grande tasarımı bir tekne. Ya�n odak noktasıdev güneşlenme minderlerine dönüşebilen oturma grubu,sekiz kişilik yemek bölümünün bulunduğu kokpit bölümü, içerigeçiş için kullanılan cam kapı açıldığında bu alan ve havuzlukyaz kış kullanılabilen sıcak ve geniş bir alana dönüşüyor.
Pencere Sayı: 7 / Temmuz 2011 31
Karia’nın Metropolisi
Afrodisiaskeşif AFRODİSİAS
irçok�kültüre�ev�sahipliği�yapan�Anadolu,�üzerinde�yerleşmişher�kültürden�etkilenerek�zamanla�mimarisinden�tarihine,�eko-nomisinden�kültürüne�başlı�başına�bir�uygarlık�beşiği�hali-ne�geldi.�Özellikle�de�Ege�Bölgesi,�Antik�Yunan�ve�Roma�uy-
garlıklarının�etkilerinin�en�çok�görüldüğü�bölge�olarak�biliniyor.�Af-rodisias�ise�Anadolu’nun�Karia�bölgesinde�aşk�ve�güzellik�tanrıça-sı�Afrodit’e�adanmış�bir�Antik�Roma�kenti.��Kentin�adını�Ninoe�ola-rak�belirten�antik�çağ�yazarlarından�Byzantionlu�Stephanos,�bu�is-min�Akadlardaki�Tanrıça�Nin�ya�da�Nina�ile�benzer�olup�Afrodit�kül-türüyle�ilişkili�olduğunu�biliyor�muydu�bilinmez�fakat�bölgeye�yakış-tığı�su�götürmez�bir�gerçeklik.�Fakat�Bizanslılar�ile�Hıristiyanlığın�ya-yılmaya�başlaması�ve�Hıristiyanlığın�derece�derece�din�olarak�adap-te�edilmesi�şehrin�statüsünde�büyük�bir�değişikliğe�de�sebep�oldu.
Tanrıça Afrodit’e adanmış bir kent Afrodisias(Ἀφροδισιάς, Aphrodisias). Anadolu gibi
kültür mirası zengin bir coğrafyada bulunankent, An�k Roma döneminde
kültür ve sanat alanında büyük gelişmelerkaydederek günümüze kadar ulaşmış. Tarihin arka bahçesinde bir yolculuğa
çıkmaya ne dersiniz…
Pencere Sayı: 7 / Temmuz 2011 32
B
KEŞİF
Yunan ve Roma dünyasının en önemli heykelcilik okullarından biri
Afrodisias’ın�Roma�ile�yakın�ilişkilerinin�MÖ�82’de�İmparator�Sulaile�başladığı�hakkında�birçok�kayıt�bulunuyor.�Kentlere�imparatorlarınyardım�ettiği�bir�dönemde�Afrodisias�hem�dini�bir�merkez�halini�al-mış,�hem�de�kültür�ve�sanat�alanında�gelişerek�Karia'nın�bir�metro-polisi�olmuş.�Bu�dönemlerde�Afrodit’in�adını�unutturmak�ister�gibi�adıStauropolis� olarak� değiştirilmiş.� Yapılan� kazılardan� Afrodisias'ınYunan�ve�Roma�dünyasının�en�önemli�heykelcilik�okullarından�biriolduğu�anlaşılıyor,�bunun�yanında�kentte�bilim,�edebiyat,�felsefealanında�da�değerli�isimler�yetişiyor.�Yabancı�akınlarının�tehdidinekarşı�surla�çevrili�olan�Afrodisias�kenti,�daha�sonraları�onarımdangeçirilmiş�ve�surların�iç�kısmına�kuleler�yerleştirilmiş. �
Afrodit�Tapınağı,�Afrodisias�kentinin�odaknoktası�olmuş,�ancak�sonradan�bir�Hıristiyanbazilikasına�dönüştürülmesi�esnasındakarakteri�önemli�ölçüde�değiştirilmiştir.Afrodisiaslı�heykeltıraşları�antik�çağda�haklıbir�üne�kavuşturan�ustalıklarının�veüretkenliklerinin�örneklerini�bu�tapınakta,sitin�diğer�bölümlerinde�ve�AfrodisiasMüzesi'nde�görebilirsiniz.�Agorabölümünde�pek�çok�hasarsız�heykeleulaşılabilmiş,�gerçek�anlamda�birheykelcilik�okulunun�varlığına�işareteden�deneme�heykelleri�vetamamlanmamış�eserlerkeşfedilmiştir.�Ayrıca,�sitin�çeşitlinoktalarında�sütunlar�ve�çelenklerlebezenmiş�Sarkofajlar�bulunmuştur.İnsan,�kuş�ve�diğer�hayvan�figürlerive�bitkisel�motiflerle�süslenmişPilasterler�de�Afrodisias'ıncevherleri�arasındadır.�Yakınçevrede�zengin�mermeryataklarının�varlığı�ise�heykelsanatının�gelişimine�doğrudankatkıda�bulunuyor.�
Afrodit Tapınağı
Pencere Sayı: 7 / Temmuz 2011 33
Pencere Sayı: 7 / Temmuz 2011
keyif ŞEVVAL SAM
34
Pencere Sayı: 7 / Temmuz 2011
KEYİF
35
Türkiye’de
asaksoru sormak
nce�annesi�Leman�Sam�ile�tanıştık.�Sonra�yavaş�yavaş�yüzüne�alıştığımız,�gülüşüyle�içimizi�ısıtan�Şevval�Sam,“Süper�Baba”�dizisiyle�“Merhaba”�dedi.�Müzik,�televizyon,�sinema�derken�her�yerde�görmeye�alıştığımız�Şev-val�Sam’ı,�en�son�“Siyah-Beyaz”�isimli�sinema�filminde�keyifle�seyrettik.�Şimdilerde�TRT�Müzik�kanalındaprogram�yaparak�başarısını�taçlandıran�Şevval�Sam�ile�müzik�serüveni,�arabesk�algısı,�televizyon�dünyası
ve�sinema�üzerine�uzun�ve�keyifli�bir�sohbet�gerçekleştirdik.�
Müzik yaşamına nasıl adım attınız?Ben�aslında�on�beş�yaşımdan�beri�şarkı�söylüyorum.�Milliyet�gazetesinin�liselerarası�müzik�yarışmalarında�yer�al-
dım.�Reklam�cıngılları�yaptım.�Uzun�bir�süre�reklam�müzikleri�derken…�
En son yaptığınız “Has Arabesk” albümüyle arabesk algısını da farklılaştırdınız sanki…Arabesk�sadece�bir�müzik�değil.�Sosyolojik�bir�olgu.�Dolayı-
sıyla�insanlar�o�müziğe�ön�yargıyla�bakıyor.�O�yaşam�tarzını�ken-dilerine�yakın�bulmayan�ve�eleştiren�insanlar,�onun�temsil�ettiğimüziğe�mesafeli�yaklaştı.�Müziğin�bir�suçu�yok�bu�anlamda.�Hermüzik�ilk�çıktığı�zaman�masumdur.�“Bir�Teselli�Ver”�çıktığında�her-kes�dinliyordu.�Zaman�içinde�bu�bir�kesimin�müziği�olmaya�dön-üştü�ve�ticari�bir�formüle�dönüştükten�sonra�da�masumiyetini�yi-tirdi.�Biz�de�bu�sebepten�70’lerin�soundunu�kullandık�albümde.Türkiye’ye� arabeskin� nasıl� geldiğine� dair� in-sanların�pek�de�fikri�olmadığı�için�ona�dair�biraraştırmayı�da�albümün�içine�koyduk.�Kapak�ta-sarımından�şarkıların�seçimine�kadar�her�şey�birkonsepti�ortaya�koyan�bir�çalışmaydı.�Tavrımıda�arabeskin�kirli�tavrından�farklı�bir�şeye�dön-üştürdüm.�Gırtlak�nağmeleri�daha�net�ve�ka-rakteristik�oldu�ama�kanırtan,�acıları�göze�sokanbir�tavır�yok.�Bu�da�arabeskin�müzikal�tarafını�ön�plana�çıkardı.Bu�benim�için�bir�riskti,�çünkü�bazı�eleştiriler�bu�yönde�oldu.�
Arabesk albümü yapmaya karar verdiğinizde çevrenizdennasıl tepkiler geldi?
Beni�gerçekten�tanıyanlardan�olumsuz�tepki�gelmedi�ama�bazısanatçı�dostlarım�çok�büyük�tepki�gösterdiler,�eğer�arabesk�ya-parsan�bir�daha�çalmayı�bırak,�görüşmem�bile�diyenler�oldu.�Ben-ce�müzikal�olarak�dışlamaktan�ziyade,�sosyal�bir�olgu�olarak�dış-lıyorlar�o�kişiler�arabeski�ve�bu�da�ayrımcılığın�başka�bir�çeşidi.Aslında�birbirinden�farklı�şarkılar.�Ama�tabii�ki�benim�yorumum-
Ö
SÖYLEŞİSelda Yeşiltaş
FOTOĞRAFLARDamla Salor
Yaşamış olmak için yaşayanlardan değil… Düşünüyor,üre�yor, bilinç yaratarak hayata değer ka�yor Şevval
Sam. “Her yap�ğım şeyin hassasiye�ni kişisel olarakhissediyorum. Kimseye mesaj kaygım yok bu konuda” diyor
ve hayat karşısında duyarlı olduğunu bir kez daha kanıtlıyor.
keyif ŞEVVAL SAM
la.�Ufak�tefek�tercihlerimiz�oldu�tabii.�Orhan�Gencebay’dan�“Bir�Te-selli�Ver”i�değil,�“Benim�Dünyam”ı�tercih�ettim.�Çok�seviyorum�çün-kü…�Mesela�“Bu�Şehirde�Yaşanmaz”ı�nasıl�zevkle�okuduğumu�an-latamam.�Kendim�söylüyormuş�gibi�dinlemiyorum.�Hiç�bıkmadanda�söyleyebilirim�o�şarkıyı.�İnanılmaz�bir�şarkı.�Düzenlenmesi�deharika…�Albümdeki,�kitapçıktaki�bilgi�akışı�da�benim�için�çok�önem-liydi.�İnsanların�niye�reddettiklerini�anlatıyor…�Kültürel�bir�olgu�ol-duğunu�anlamalarını�istedim.
Farklı müzik dallarına eşit mesafede durmak avantaj sa-nırım. Her müziği dinlemek, hepsine bir anlam yükleyebilmek…
Her�müziğin�farklı�bir�günü,�anı�vardır.�Ben�her�zaman�her�yer-de�pop,�rock,�arabesk,�türkü,�klasik�müzik�dinleyemem.�Biz�hü-zünle�eğlenen�bir�milletiz.�Arabesk�anımız�da�oluyor.�Daha�yük-sek�bir�duygu�yaşamak�istediğimizde�cazdinliyoruz.�Ya�da�huzur�bulmak�için�kla-sik�müzik…�Hepsinin�modu�farklı,�insan-lar�neden�bir�şeylere�sıkıştırılmak�zorundakalsın.�Ayrıca�kime�neyi� ispat�etmek�zo-rundayız.�
Toplumun önünde giden, daha fazlagöz önünde olan ve insanlara bir şeylerigösterme potansiyeli olan kişilerin böyleşeyler yaparak daha fazla insana ulaşmasıki bir de bunu ticari kaygı gütmeden yap-maları çok daha saygı duyulası.
Şöhret�enteresan�bir�güç�de�veriyor�in-sana,�gerçekten�değiştirme�ve�dönüş-türme�gücü�veriyor.�Ben�bunu�fark�et-tikten�sonra�işimi�algılayışım�biraz�dahadeğişti.�Gördüm�ki�insanlar�beni�takip�edi-yor,�dinliyor,�feyzalıyorlar.�O�zaman�öncekendimi�geliştirmeye�sonra�ortaya�bir�fo-toğraf�koymaya�karar�verdim.�İnsanlardinliyorlarsa�cümlelerimi�onlara�görekurmam�gerektiğini�düşündüm.�Has-sasiyetlere� dair,� barışa� dair,� çevreyedair�cümleler�kurduğumda�bunu�duyu-rabiliyorum.�Şöhret�bu�anlamda�benim�içinönemli�bir�güç�kaynağı.�Herkes�bu�hassasiye-ti�hissedecek�diye�bir�kaide�yok.�Ben�bu�hassa-siyeti�hissediyorum�çünkü�ben�zaten�işimi�yapar-ken�kendime�üç�tane�konu�seçtim:�Eğitim,çevre� ve� etnik� farklılıklar…� Üçü� çokönemli.� Etnik� farklılıkları,� farklılıkları-mızın�zenginliğini�tanıtım�insanlardabir�şekilde�farkındalık�yaratabilirsemne�mutlu�bana.�Bütüne�tekabül�edenbir�kavram�olduğu�için�insanoğlunundoğayla�kopmaması�gerektiğini�dü-şünüyorum.�Nefes�alan�her�varlığın�vehatta� nefes� almayan� taşın,� suyun,toprağın�da�yaşam�hakkı�olduğunu�dü-şündüğüm�için�buna�dair�farkındalıklar�ya-ratmak�adına�çabalıyorum.�İnsanın�tabiatlaolan�bağını�güçlendirecek�konularımdanbir�tanesi�bu.�Diğeri�eğitim.�Bütün�bunla-
rı�yapabilmek�için�eğitimin�daha�doygun,�daha�geliştirici,�daha�netsorular�soran�bir�şekle�girmesi�gerekiyor.�
Türkiye’de belki de en büyük sorun insanların soru sor-maması…
Türkiye’de�soru�sormak�yasak.�Bu�sebepten�dolayı�ülke�ola-rak�birçok�ceza�yiyoruz.�Ben�vergilerimin�düşünce�özgürlüğün-den�dolayı�yediğimiz�cezalara�gitmesini�istemiyorum.�Düşünceözgürlüğünü�savunan�bir�birey�olarak�savunduğum�şeyin�ihma-linden�kesilen�cezaları�ödemek�istemiyorum.�Her�yaptığım�şeyinhassasiyetini�kişisel�olarak�hissediyorum.�Kimseye�mesaj�kaygımyok�bu�konuda.�Ama�yaşayan�herkes�gibi�bir�vizyonum�olduğu-nu�düşünüyorum.�Boşa�yaşamıyoruz�çünkü.�İnsanlar�bana�gü-
veniyorlar�çünkü�ben�taraf�değilim.�Birfanatizm�başka�bir�fanatizmi�tetikler.
Hiçbir�konuda�yani� ideoloji,�din,görüş,�milliyetçilik�gibi�kavramlarda�herhangi�bir�şeyi�hedef�alanhiçbir� şeye� inanmıyorum.�Ben�sadece�yaşam�hakkına� inanı-yorum.�Çünkü�yaşamaya�ve�gelişmeye�geldik�ve�bütün�insanlareksik�yaratıldık.�Dostoyevski’nin�bir�sözü�var:�“Yaşanan�herkötü�hadisenin�ardında�yine�yaşam�vardır.”�Sadece�insana
dair�bir�yeteneksizliktir�yaşayamamak.�Yoksa�serçenindamdan�düştüğü,�balığın�boğulduğu�görülmemiştir.�İn-sana�verilen�tek�kılıf,�tek�elbise�düşünce�gücüdür.�Çün-
kü�tanrı�insanı�dünyaya�tekâmül�etmek�için�gön-deriyor.�Daha�fazla�sorumluluğun�var.�Oyüzden�doğar�doğmaz�ayağı�kalkıyor�biratın�yavrusu…�Yollarını�bulabiliyorlar�kı-taları�geçen�göçmen�kuşlar.�O�donanarak
gelen�hayvanların�yanında�biz�çok�aciziz�ve�bizim�tekelbisemiz,�tek�gücümüz�düşünmek�ve�bunu�da�yapmak
zorundayız.�Sadece�şöhretli�insanların�değil,�so-kaktaki�herhangi�birinin�de�düşünmesi�gere-kiyor.�Bende�herhangi�biriyim�fakat�benim�ka-dar�herhangi�biri�olan�sokakta�başka�birininde�hassasiyet�göstermesi�lazım…�İnsanla-rın�kimin�hayatında�nasıl�etki�göstereceği-ni�hiç�kimse�bilmez.�Sokakta�bir�an�boş-luğuma�gelir�ben�kediye�uzanırken�başka
bir� çocuk� vuracağımı� dü-şünür�belki,� ya�da�vu-rulması�gerektiğini�dü-şünür.�Başka�bir�gün
36
içim�mutludur�baharın�neşesiyle�ağaca�sarılırım�belki�bunu�gö-ren�çocuk�ağaca�sarılabilir�bir�şey�zanneder.�Bütün�bunların�hiçfarkında�bile�olmayabiliriz.�Bir�üniversite�söyleşisine�gittiğimde�bel-ki�de�oradaki�yüzlerce�çocuktan�bir�tanesinin�hayatını�öyle�bir�de-ğiştiririm�ki�onu�ben�hiçbir�zaman�bilmeyebilirim.�O�genç,�yarınöbür�gün�kitlelerine�hitap�eden�ve�kitlelerini�dönüştüren�bir�ka-rakter�olabilir.�İnsanlar�yaptıklarının�karşılığını�şöhretle�ölçmek�is-tiyorlar.
Televizyondan tamamen uzaklaştınız diyebilir miyiz ar-tık? Bu bilinçli bir tercih mi?
Evet.�Şu�andaki�dizi�koşullarını�kaldırabilecek�yaşı�geçtim�sa-nırım.� O� insanüstü� koşullarda� çalışamıyorum.� Televizyon� işibeni�mahvetti.�Çok�yoruldum.�Boşa�giden�emek�diye�düşünü-yorum.�Doğru�kesişme�her� za-
man�olmuyor.�“Süper�Baba”,�“Gül-beyaz”�doğru�kesişmeydi�ama�bu�her�zaman�ol-muyor.�Zaten�insani�koşullarda�çalışmıyorsunuz.O�yüzden�sitcom�falan�olabilir�belki.�Komediyiseviyorum.��
Artık diziler eskisi kadar kalıcı olamıyor…Kalıcı�olabilirler�aslında�ama�bu�özenle�alakalı.
Eskiden�35�mm�ile�çekilen�TRT�dizileri�vardı.�“Ka-vanozdaki�Adam”,�“Üç�İstanbul”,��“Aşk-ı�Memnu”vardı�ve�bunlar�çok�önemli�dizilerdi.�Ben�bu�işle-re�başladığımda�yalnız�üç�tane�dizi�vardı:�SüperBaba,�Şehnaz�Tango,�Bizimkiler...�Bakıyoruz�şim-di�yüzlerce�dizi�var�ve�özgün�senaryolar�da�kalmadıartık.�Bir�şeyleri�yapmış�olmak�için�yapıyoruz.�Do-layısıyla�gerçekten�eski�anlayışta,�özenle�çalışa-bilecek,�insani�koşullarda�güzel�bir�senaryo�ve�ekip-le�karşılaşırsam�tabii�ki�kabul�ederim.�
Güzel bir ekip demişken “Siyah Beyaz” fil-minde Tuncel Kurtiz ile oynadınız. Böyleönemli bir oyuncuyla aynı seti paylaşmak na-sıl bir duygu?
Tuncel�Kurtiz�benim�için�çok�özel�insanlardan.Biz�filmden�hemen�önce�tanıştık�ve�çok�sevdikbirbirimizi.�O�benim�konserlerime�ve�dinletilerimegeldi�ben�onun�doğum�gününde�şarkı�söyledim.�
Filmde sizin oynadığınız karakterin mesleğini bilmiyoruzEvet,�bu�özellikle�Ahmet’in�(Boyacıoğlu)�tercihiydi.�Hangi�mes-
lekten�olursam�olayım�farklı�yorumlamalara�sebep�olabilirdi�o�yüz-den�burjuva�bir�kadından�ibarettim.�Siyah�Beyaz�mekânına�gelenkadınların�bir�temsili�profili�gibi�olmasını�istedi�bende�öyle�oynadım.
Karakter burjuva ve yalnız bir kadın…Burjuva�yalnız�ve�aidiyet�duygusu�olan...�Aidiyet�duygusu�olan
çünkü�hem�mekân�hem�arkadaşlık�ortamı�da�onun�için�aidiyet.Burjuva�tabi�yeni�dönem�burjuvalarından...�Fiziğine�çok�önem�ve-ren,�güçlü,�gücünü�de�biraz�erkek�gibi�de�olmakta�bulan,�hem�deçok�efeminen…�Aslında�cinsiyetsiz,�ne�kadın�ne�erkek,�öyle�bir�ka-rakter...
Filmde en fazla aklımda kalan sahne makarna sahnesi oldu.Orada�kullandığım�bir�saat�vardı�o�saat�benim�çocukluğum-
dan�kalma�müzikli�bir�saat.�O�sahnede�çalması�için�onu�kurduk.Sıkıntıdan�makarna�yemek�en�klasik�kadın
tarzı...�Makarna�yer,�ardından�pişman�olurve�karın�adalesi�yapar.
Metropollerde yaşayan ve kariyersahibi kadınların genelinin mutsuz ol-duğunu söyleyebiliriz sanırım…
Evet�mutsuzlar.�Çünkü�o�güce�ulaş-mak�onların�mutlu�olması� için�yeterli�ol-muyor.�O�kadınlardan�çok�var.�Yalnız�çün-kü�güçlü�olmak�bir�yandan�yalnızlığı�da�ge-tiriyor.
Filmi Antalya’da seyrettim ve nasıl biralgı yarattığını da gözlemlemeye çalıştım.Gördüğüm kadarıyla film oldukça beğe-
nildi fakat yeterince gişe yapamadı. Galibagişe beklentisiyle yapılmış bir film de değil…
Gişe�filmi�değil.�Çünkü�bu�Ahmet’in�anlatmakistediği�bir�hikâyeydi.�Bizler�de�ona�hizmet�ettik.O�nasıl�anlatmak�istediyse�biz�de�ona�yardımcı�ol-duk�ki�bence�yönetmen�setin�Allahıdır.�Yani�o�ka-rar�verir,�o�yönlendirir,�biz�onun�yapmak�istediğiniuygularız.�Yükümlülüğümüz�ise�kendi�elimizde-ki�malzemeyi�ortaya�koyarak�onun�istediği�şek-le�dönüştürüp�oynamak.�Biz�de�onu�yaptık.�Benfilmden�yana�mutluyum�zaten�gişe�beklentim�yok-tu.�Set�çok�keyifliydi�ve�kamera�asistanına�kadarçok�önemli�isimler�vardı.�“Siyah�Beyaz”da�kameraasistanlığı�yapan�Özcan�Alper,�“Sonbahar”�filmiyleödüller�almış�bir�yönetmen.�Kadro�çok�iyiydi.
Ayrıca yönetmen Ahmet Boyacıoğlu’nunda ilk filmi. İlk filmde böyle isimleri bir arayagetirmek zor olmalı.
Evet,�ilk�filmiydi.�O�zaten�çok�uzun�yıllardır�yak-laşık�10-15�yıldır�sektörün�içinde�olduğu�için�kim-se�hayır�diyemedi.�Kimsenin�öyle�çok�büyük�birbeklentisi�yoktu,�yapımında�Pana�Film�ortaktı�vehatta�Kültür�Bakanlığı’ndan�para�alınmadı�çünküherkes�için�gönül�işiydi. �
KEYİF
37
Şehir: İstanbulParfüm: Christian�DiorHypnotic�Poison�veL’Occitane�Amber
Şarkı: Her�tarzın�iyi�örneğiŞarkıcı: Her�tarzın�en�iyisi
Tat: EkmekAşk: AynaDost: Aile
Hedef: TekâmülAile: Çete.�Annem,�ablam,
oğlum,�arkadaşlarımRenk: Gökkuşağı.�Doygun
tonlar…Korku: Bu�dünyaya�ait�bir
şeyHayvan: Dünyaya�en
büyük�armağanŞair: Çok�var.�Edip
Cansever,�Cemal�Süreya,Can�Yücel
Film: Kahire’nin�Mor�GülüÜlke: Patagonya
Lider: Gandhi
KISA-KISA
Pencere Sayı: 7 / Temmuz 2011
spor KEREM GÖNLÜM
38
ev�Adamları”�tanımayan�zaten�yoktu�ama�2010yılında� Türkiye’de� yapılan� Dünya� BasketbolŞampiyonası,�hem�Türk�insanının�basketbolaolan�ilgisini�artırdı�hem�de�oyuncuları�teşvik�et-
ti.�Görsel�bir�şov�olması,�oyun�esnasında�seyircileri�coş-turması�basketbolun�önemini�artırıyor.�Milli�Takımve�Efes�Pilsen’in�yıldız�oyuncularından�KeremGönlüm’e�göre�de�şov�arttıkça�coşku�da�ar-tıyor.�“Sahada�mücadeleyi�görmek�iste-yen�de�maça�gelir,�heyecan�bulmakisteyen�de…”�diyen�Kerem�Gönlümile�futbolun�gölgesinde�kalsa�da“başı�dik”�bir�spor�dalı�olan�bas-ketbol�hakkında�konuştuk…
Basketbola başlama öykünüz-den başlayabilir miyiz?
Basketbola� altyapı� eğitimi� almadan,1995�yılında�başladım.�Ankara’da�üniversitesınavına�girdikten�sonra�ailemle�beraber�bir�kon-sere�gittik�ve�o�konserde�Şekerspor�antrenörüy-le� tanıştım.� Bana� basketbol� oynamayı� isteyipistemediğimi�sordu.�Henüz�17-18�yaşlarınday-dım�ve�o�zaman�da�boyum�iki�metreye�yakındı.Ben�de�Ankara’ya�yeni�geldiğimi,�üniversite�sı-navından�yeni�çıktığımı�ve�bu�teklifi�düşünebi-leceğimi� söyledim.�O�da�bana�kartını� verdi.Akşam�ailemle�konuştuk�ve�ertesi�gün�AnkaraŞekerspor’da�basketbola�başladım.�
Öncesine dair planınız neydi?Daha�öncesinde�üniversiteyle�ilgili�planlarım
vardı.�Böyle�olması�daha�iyi�oldu.�İmkânlarım�da-ha�iyi,�her�şey�çok�güzel�gelişti.�
Efes Pilsen de bu anlamda oldukça önem-li olsa gerek.
Tabii.�Efes�Pilsen’de�beşinci�senem...�EfesPilsen’e�gelmeden�önce�altı�sene�Ülker’de�oy-nadım.
Efes Pilsen’e geçişiniz nasıl oldu?Ülkerspor’la�kontratım�bitti.�O�dönemlerde�Efes�Pil-
sen� ile�birlikte�birkaç� takımla�daha�görüşme�halin-deydim.�Vizyon�olsun,�kulüp�yapısı�olsun�bana�dahaçok�uygun�olacağını�düşünüp�Efes�Pilsen’i�tercih�ettim.�
Smaç basketbolda en çok keyif verenhareketlerdendir. Kadın ve erkek bas-
ketbolunda pota yüksekliği aynı ve ka-dın basketbolcular smaç basma ko-
nusunda daha şanssız. Böyle ba-kıldığında kadın basketbolunda potayüksekliğinin indirilmesi gerektiğineinananlardan mısınız?
Basketbol�görsel�bir�şov...�NBA’e�bak-tığımızda,�onlar�bu�işi�tamamen�pazarlama-
ya� dökmüş� durumda.� Görsellik� istiyorlar.Böyle�olunca�insanlar�sahada�çok�daha�güzel
hareketler�görmek�istiyor.�Belki�kadın�basketbo-lunda�seyircilerin�az�olması�bundan�kaynaklanıyorolabilir.�Çünkü� insanlar�görsel� anlamda�kendisinicoşturacak�hareketler�görmek�istiyor.�Sahada�mü-cadeleyi�görmek�isteyen�de�maça�gelir,�heyecanbulmak�isteyen�de…�Ama�erkeklerle�bayanların�tabiiki�farkı�olacak.�Basketbol�erkeklere�çok�daha�fazlayakışıyor.�
NBA’de oynamayı düşünür müydünüz?Evet,�aslında�benim�önüme�öyle�bir�fırsat�geldi.
Ülkerspor’da�oynarken�San�Antonio�Spurs’dan�teklifalmıştım�ama�maalesef�kontratım�olduğu�için�gide-medim.� Şu� anki� aklım� olsa� bütün� gemileri� yakıpNBA’e�giderdim.�
Takımlar kurulurken Türk oyuncuların daha faz-la tercih edilmelerinin avantajı olduğunu düşünüyormusunuz?
Tabii�ki.�İnanmanın�yanında�bunun�önemlisavunucularındanım.�Yabancı�oyuncular�bi-zim�yaşadığımız�duygusal�durumu�yaşaya-
Basketb l
‘‘
Pencere Sayı: 7 / Temmuz 2011
Basketbol her ne kadar futbolun gerisinde kalmış olsa dadünyanın birçok yerinde olduğu gibi Türkiye’de de ikinci spordalı. Milli Takım ve Efes Pilsen’in yıldız oyuncusu Kerem Gönlüm,
“Dünya şampiyonasından sonra seyirci sayısı müthiş ar�. Federasyonun yapacağı dahaiyi bir organizasyonla basketbol çok daha iyi bir yere gelebilir” diyor.
görsel bir şov
SÖYLEŞİ
Selda Yeşiltaş
D
SPOR
Pencere Sayı: 7 / Temmuz 2011
mıyor.�Bu�duyguları�yaşayan�ve�Türk�oyuncularla�kaynaşanyabancı�oyuncuların�olduğu�takımlar�elbette�ki�daha�başa-rılı�oluyor.�Bir�maçı�kaybettiğimizde,�hele�ki�bizim�için�önem-li� bir� maçsa� Türk� oyuncular� olarak� çok� daha� fazlaüzülüyoruz.�Ben�yurt�dışında�herhangi�bir�yabancı�takımdaoynasam,�belki�o�yerli�oyuncunun�hissettiği�duyguları�his-sedemeyeceğim.�Türkiye’de�o�kaynaşmayı�sağlayan�ta-kımlar�daha�da�başarılı�oluyor.�Basketbol�bir�takım�oyunuve�o�anlamda�da�fedakârlık�çok�önemli.�Türk�oyuncularbunun�biraz�daha�farkında.�Bu�yüzden�takımlarda�Türkoyuncuların�sayısının�artması�önemli…
2010 yılında Türk Milli Takımı dünya ikincisi oldu.Türk basketbol ligi de Avrupa’nın sayılı ligleri arasındagösteriliyor. Bütün bunların yanında siz Türk takım-larının yeterli başarıyı gösterebildiğine ina-nıyor musunuz?
İnanmak� istiyorum� ama� inanamıyorum.Efes�Pilsen�olsun,�Fenerbahçe�Ülker�olsun�iti-bar� anlamında�Avrupa’da�çok�önemli� takımlar.Bütçe�anlamında�da�iyi�bütçeleri�olan�takımlar�ve�bütçe�arttıkçakaliteli�oyuncu�sayısı�da�artıyor.�Her�imkâna�sahip�olduğumuz�hal-de,�milli�takım�haricinde�kulüp�takımı�düzeyinde�başarı�yakalaya-mıyoruz.�
Milli takımın basketbolda dünya ikincisi olmasında şam-piyonanın Türkiye’de oynanmış olmasının etkisi var mı?
Türk�toplumu�fazlasıyla�duygusal�bir�toplum�dolayısıy-la�etkisi�olduğunu�düşünüyorum.�Dünya�şampiyonası-nın� Türkiye’de� oynandığı� 2010� senesinde� tümTürkiye’nin�kenetlendiğini�gördük.�Bunun�başarıda�çok
büyük�bir�rolü�var.�
Taraftar desteği oyuncular için çok önemli. Taraftarınalınmadığı bir maça çıktığınızda neler hissediyorsunuz?Biz�taraftarlarla�motive�oluyoruz�ve�taraftar�desteği�oyuncula-
ra�büyük�bir�güç�veriyor.
Türkiye’de futbol basketbolun önüne geçmiş bir spor dalı.Şu anda Türkiye’de basketbola ilgiyi yeterli buluyor musu-nuz?
Dünya�şampiyonası�basketbolun�Türkiye’de�öne�çıkmasıanlamında�çok�büyük�bir�fırsattı.�Dünyanın�birçok�yerinde�fut-bol�birinci�spor�dalı...�Türkiye’de�yapılan�dünya�şampiyona-sını,�kulüpler�de�federasyon�da�daha�iyi�değerlendirebilirdi.Şampiyona�sonrasında,�basketbol�seyircisinde,�geçtiğimiz
seneye�göre�müthiş�bir�artış�oldu.�İnsanlar�çocuklarını�basketbolokullarına�yazdırmaya�başladı.�Federasyonun�yapacağı�daha�iyibir�organizasyonla�basketbol�çok�daha�iyi�bir�yere�gelebilir.��
39
KISA-KISAŞehir: İstanbulParfüm: Gucci
Vazgeçemem: AilemŞarkı: Şarhoş,�BebeğimŞarkıcı: İbrahim�Tatlıses
Tat: Sütlü�tatlılarAşk: Tarifsiz
Basketbol: Yaşam�biçimiDost: PaylaşımHedef: Önemli,
belirlenmesi�gerekiyorAile: HuzurRenk: Siyah
Korku: Yeteneklerikısıtlıyor,�olmaması�gerekir
Hayvan: KediFilm: Avatar
kültür-sanat SİNEMA
40 Pencere Sayı: 7 / Temmuz 2011
Bir Zamanlar Anadolu’daYönetmen: Nuri�Bilge�Ceylan��Senaryo: Nuri�Bilge�Ceylan�Oyuncular:Muhammet�Uzuner,�Yılmaz�Erdoğan,�Taner�Birsel,Ahmet�Mümtaz�Taylan
Ülkemizin�uluslararası�arenadakigururu�Nuri�Bilge�Ceylan,�sonfilmi�Bir�Zamanlar�Anadolu’da�ileCannes’dan�yine�eli�boşdönmedi.�Jüri�özel�ödülünüdünya�sinemasının�devleriDardenne�Kardeşler�ile�paylaşanfilmi�yakın�zamanda�ülkemizde�degösterime�girecek.
Filmin konusu: Anadolu’nun�küçük�bir�kentinde�işlenencinayetin�yer�tespiti�için�katil�eşliğinde�üç�arabalı�(savcı,doktor,�polis�ve�jandarma)�bir�ekip�sabaha�kadar�maktulüngömüldüğü�yeri�arar.�Ancak�iş�cesedin�bulunması�ilebitmemektedir.�Filmin�resmi�sitesinde�ise�konu�şöyleözetlenmiş:�Kasabalarda�hayat,�bozkırın�ortasında�sürdürülenyolculuklara�benzer.�Her�tepenin�ardında�"yeni�ve�farklı�birşey"�çıkacakmış�duygusu,�ama�her�zaman�birbirine�benzeyen,incelen,�kıvrılan,�kaybolan�veya�uzayan�tekdüze�yollar.
Kadın İsterse (François Ozon)
Yönetmen: François�OzonSenaryo: Pierre�Barillet,�Jean-Pierre�GrédyOyuncular: CatherineDeneuve�(Suzanne�Pujol),Gérard�Depardieu�(MauriceBabin),�Fabrice�Luchini(Robert�Pujol),�Karin�Viard(Nadège)
Tiyatro�eserinden�uyarlanan,�oyuncularının�oldukça�başarılıolduğu,�güldürürken�hayatın�acı�gerçeklerini�aktarmaktanda�geri�kalmayan�bir�Francois�Ozon�filmi.�Filmin�konusukısaca�şöyle:�Suzanne�ile�Robert�evli�bir�çifttir.�Suzanne,işyerinde�çalışanlarına�ve�evde�kendisine�dikta�uygulayankocasının�bu�durumunu�kanıksamış�halde�yaşamaktadır.İşçilerin�grev�yaparak�kocasını�rehin�alması�üzerineyönetimi�devralmak�zorunda�kalır.�Bu�sayede�kişiliğinikeşfedip�özgüveni�artacaktır.�Kocasından�bağımsız�tekbaşına�ayakta�kalabileceğini�görecektir.�Özellikle�kadınseyircilerin�beğeneceği�neşeli�bir�Fransız�komedisi…
Hazırlayan: Celal Şeherli / SDVHOROZ İzmir�Bölge�Satış�Yönetmeni
Ömrümüzden Bir Sene (Another Year)Yönetmen: Mike�Leigh�Senaryo:Mike�LeighOyuncular: Jim�Broadbent�(Tom),�Lesley�Manville�(Mary),�RuthSheen�(Gerri),�Oliver�Maltman�(Joe)
Tom�ve�karısı�Gerri,�hayatlarınınikinci�baharına�gelmiş�mutlu�veistedikleri�her�şeye�ulaşmış�birçifttir.�Çiftin�çevresi�ise�onlarınaksine�yıpranmış,�tutunamamış,mutluluğu�bir�türlüyakalayamayan�kişilerlesarılmıştır.�30’lu�yaşlarında�birtürlü�ciddi�yaşamayan�oğullarıJoe,�sürekli�olarak�iniş�çıkışlaryaşayan,�alkol�sorunu�olandepresyon�hastası�Mary�vediğerleri.�Tom�ve�Gerriyalnızlıktan�bir�türlükurtulamayan�Ken,�Katie,�Carl
ve�diğer�kaybedenleri�bir�mıknatıs�gibi�çekmektedir.�Uyumlu�birçift,�kusursuz�evlilikleri,�insanlara�sevgiyle�yaklaşmaları�diğerkarakterlerin�durumunun�vahametini�daha�da�belirginleştirir.�Senaryo�dalında�2011�Oscar�adayı�olan�Mike�Leigh’densımsıcak�“küçük�ve�sıradan�insan�hikayeleri”�filmi.�Her�birkarakterin�incelikle�işlendiği,�yalnızlığı,�yabancılaşmayı,�hayatabir�yerinden�tutunmayı�anlatan�bu�filmi�izlemenizi�tavsiye�ederiz.Özellikle�Mary�rolündeki�Lesley�Manville�olağanüstü.�
Felekten Bir Gece Daha(Hangover II)
Yönetmen: ToddPhillips��Senaryo: CraigMazin,�Scot�Armstrong,Todd�Phillips�Oyuncular: BradleyCooper�(Phil�Wenneck),Zach�Galifianakis��(AlanGarner),�Ed�Helms�(StuPrice),�Justin�Bartha(Doug�Billings),�KenJeong�(Mr.�Chow)
2009�yapımı�serinin�çoksevilen�ilk�filmi,�tümzamanların�en�çokhasılat�yapan�komedisi
unvanına�da�sahip.�Aynı�zamanda�en�iyi�film�dalında-Komediya�da�Müzikal,�Altın�Küre�kazanmıştı.�Devam�filmi�“TheHangover�II:�Felekten�Bir�Gece�Daha”�yine�Todd�Phillips’inyönetimiyle�geliyor.�Devam�filminde�kafadarlar,�arkadaşlarınındüğünü�için�Bangkok'a�gider.�Las�Vegas’ta�unutulmaz�birbekarlığa�veda�partisi�geçirmişlerdir.�Damat�düğün�öncesinisakin�geçirmeyi�planlamıştır�ancak�her�zaman�her�şeyplanlandığı�gibi�gitmez.�Olaylar�gelişir�ve�seyirlik�bir�komedihaline�gelir.�
MÜZİK
41Pencere Sayı: 7 / Temmuz 2011
Moby / Destroyed Moby’nin�merakla�beklenen�10.�albümü
"Destroyed"�sevenlerinden�tam�not�aldı.��
Dinleyicilerin�aşina�olduğu�tarzından�busefer�de�ödün�vermeyen�sanatçı,�yeni�albümühakkında�“Gece�saat�ikideki�boş�şehir�içinmüzik…”�yorumunu�yapıyor.�Albümünprodüktörlüğünde�Moby�imzası�var.�Miksler�isedaha�önce�David�Bowie,�Queen,�Sigur�Ros�veM83�gibi�birçok�başarılı�ismin�albümüne�imzaatan�müzik�dünyasının�dahi�adamı�Ken�Thomastarafından�yapıldı.
R.E.M. / Collapse Into NowAlternatif�rock’ın�en�önemli�ve�başarılı
gruplarından�R.E.M.’in�15.�stüdyo�albümü“Collapse�Into�Now”�hayranlarının�beğenisinesunuldu.
İrlandalı�müzik�prodüktörü,�Grammy�ödüllüve�R.E.M.'in�önceki�albümü�"Accelerate”in�deyapımcılığını�üstlenmiş�Jacknife�Lee�ve�R.E.M.tarafından�yapımcılığı�gerçekleştirilen�albüm�4farklı�şehirde�kaydedildi:�Berlin-Hansa�Studios(David�Bowie-"Heroes",�U2-"Achtung�Baby"�veIggy�Pop-"Lust�for�Life"),�Nashville,�New�Orleans,Portland...�Bu�albümde�Patti�Smith,�EddieVedder�(Pearl�Jam),�Peaches,�Lenny�Kaye�veJoel�Gibb�gibi�çok�özel�konuk�sanatçılar�da�yeralıyor
‘Mine�Smell�Like�Honey’,�‘Oh�My�Heart’�ve‘Überlin’�isimli�parçaların�daha�önce�singleolarak�sunulduğu�bu�yeni�albüm,�billboard�Top200�listesinde�2�numaraya,�Kanada,�İngiltere,İrlanda,�Danimarka,�Norveç,�İsviçre'de�ise�1numaraya�yerleşerek,�grubun�hayranlarınınbeklentilerini�fazlasıyla�karşılamışa�benziyor.
Tanju Okan / Ve Tanju Okan Sahnede
Tanju�Okan'ın�ilk�canlı�kayıt�ve�4�dilde,farklı�türlerdeki�şarkılardan�oluşan�“VeTanju�Okan�Sahnede”�adlı�albümü,sanatçının�15'inci�ölüm�yıldönümündepiyasaya�çıktı.�Müzik�şirketinden�yapılan
açıklamaya�göre,�sanatçının�ölümünden�sonra�piyasaya�sunulan�3'üncü�albümüolduğu�ifade�edildi.�Proje�koordinatörlüğünü�Zeynep�Göktürk'ün�yaptığı�ve�TanjuOkan'ın�ölümünün�15.�yıl�dönümünde�sevenleriyle�buluşması�üzere�hazırlanan�buçalışmada,�Türkçe’nin�yanı�sıra�İngilizce,�İtalyanca�ve�İspanyolca�“The�Shadow�ofYour�Smile”,�“Non�pensare�a�me”,�“T'amo�et�t'amero”�ve�“Quattro�chitarre”şarkılarının�farklı�dillerden�ve�türlerden�oluşmasının�bu�albümü�diğer�albümlerdenayıran�en�önemli�özelliği�olduğu�anlaşılıyor.
Albümün,�sanatçının�1965�ve�1975�yılları�arasında�İzmir'de�söylediği�eserlerdenoluştuğu�dikkati�çekmekte�ve�daha�önce�plak�kayıtları�yayımlanan�ve�Okan�ilebütünleşen�“Kadınım”�parçası�ile�“Şerefe”�şarkısının�da�ilk�kez�canlı�kayıt�olarak�“VeTanju�Okan�Sahnede”de�yayımlandığı�görülmektedir.
Albüm�içinde�ayrıca,�“Roberta”,�“Mühür�Gözlüm”,�“İzmir'in�Kavakları”,“Yolculuk”,�“Pınar�Başı�Burma�Burma”�ve�“Kızılcıklar�Oldu�mu?”�gibi�13�farklı�türdenparça�yer�alıyor.
Kaybedenler Kulübü / SoundtrackAynı�adlı�filme�ait�müziklerin�derlenmesinden
oluşan�albümünün�parçaları,�Can�Gox,�Cavit�Ergünve�Erdem�Tarabuş�tarafından�bestelendi.�Albümüngenel�konseptinde�blues'dan�rock,'a,�chanson'daneski�Türk�pop�şarkılarına�kadar�pek�çok�tarzdaparçaya�rastlamak�mümkün.
Özgün�bestelerin�yanı�sıra,�radyo�programınınorijinal�playlist'inden�seçilen�şarkılar�da�albümdeyerini�alıyor.�Ferdi�Özbeğen'den�Moody�Blues�veOtis�Redding�cover'larına,�MFÖ'den�Titanic'e�uzanan�müzikler,�filmin�benzersiz�atmosferineeşlik�ediyor.
Sezen Aksu / Bakarsın Umduğundan İyi Geçer Yaz... Öptüm Sezen
Sezen�Aksu’nun�"Bakarsın�Umduğundanİyi�Geçer�Yaz...�Öptüm�Sezen"�ismini�taşıyan�buyeni�albümünde�"Ey�aşk�neredesin�şimdi?�Sende�mi�terk�ettin�beni?"�sözleriyle�beğenitoplayan�"Unuttun�mu�Beni"�ve�Nazan�Öncelimzalı�"Ballı"�isimli�parçalar�albümün�iddialışarkıları�olarak�öne�çıkıyor.�Sezen�Aksuhayranlarının�beğenisini�toplayacağı�tahminedilen�bu�yeni�albümün�prodüktörlüğünü�deMithan�Can�üstlenmiş.
Yepyeni bir sayıda ve yine yepyeni yerli ve yabancı yapımlarla dinlemektenoldukça keyif alacağınızı ümit e�ğim cd seçeneklerini beğeninize
sunuyorum. Bol müzikli günler dileğiyle…
Hazırlayan: Gencay Burnaz / Horoz�Lojistik�Yurt�İçi�Komple�Taşıma�Satış�Yönetmeni
YABANCI ALBÜM YERLİ ALBÜM
kültür-sanat KİTAP
Pencere Sayı: 7 / Temmuz 2011 42
Terk EdildimEski Erkek Arkadaşın Günlüğü
Yazar: Matt�DunnÇeviren: Filiz�İnceoğlu�ÖztürkYayınevi: Doğan�Kitap
Bomboş�bir�ev…Gardıroptaki�boş�askılar…Kısa�bir�veda�mektubu…Terk�Edildim�-�Eski�Erkek
Arkadaşın�Günlüğü,�okurkenkahkahalarınıza�engelolamayacağınız�bir�kitap.�Bu�kezkırılan�kalp�bir�erkeğinki...Kahramanımız�kırık�kalbiniiyileştirmek�için�kendini�baştan�yaratmak�zorunda…Kahramanımız�Edward�Middleton�30�yaşında�bir�genç
adam.�Okul�yıllarından�beri�kız�arkadaşı�Jane�ile�birlikte�yaşayan
Edward,�bir�sabah�uyandığında�terk�edilmiştir.Jane�ona�bir�not�bırakarak�gitmiştir.�
Selanikli Dönmeler
Yazar:Marc�David�BaerÇeviren: Sevinç�KayırYayınevi: Doğan�Kitap
17.�yüzyılda�Haham�SabetaySevi�liderliğinde�Yahudiliktenİslamiyete�geçen�SelanikliDönmeler,�Osmanlıİmparatorluğu’nun�son�dönemiyleTürkiye�Cumhuriyeti�tarihi�boyuncamerak,�hatta�şüphe�uyandıran�birgrup�oldular.�Selanik’in�modern�yapıları,�ilerici�eğitim�kurumlarıyla�önemli
bir�ticaret�ve�finans�merkezine�dönüşmesine�büyük�katkıdabulunan�Selanik�Dönmeleri�1908�Devrimi’nde�de�belirleyici�roloynadılar.
Tiz Perdeden Gümbür Gümbür Oktay Yenal KitabıSöyleşi: Ersel�ErgüzYayınevi: İş�Bankası�KültürYayınları
Milton�Friedman'ın�"Akıntı�ilegiden�balık,�ölü�balıktır"düsturunun�her�daim�takipçisibir�liberal,�DPT'ninkuruluşundaki�çekirdekkadroda�yer�almasına�karşınplanlamaya�inanmayan�birplancı,�Oktay�Yenal.�DünyaBankası’nda�geçen�25�yılını�
3.�Dünya'nın�kalkınmasınaadayan�Yenal'ın�kartviziti�haylikabarık:�Dünya�BankasıHindistan�Temsilcisi,�DoğuAfrika�Bölgesi�Özel�ÇalışmalarGrubu�Başkanı,�Asya�BölümüBaşiktisatçısı...�5�Nisan�Kararlarıdiye�bilinen�önlemler�paketininana�hatlarını�çizen�Yenal,devletçi,�karma�ekonomici,merkantilist�tutumlara�karşı�heppozitif�iktisat�ile�serbest�ticaret,kambiyo�ve�kredi�siyasalarını
savundu.�Oktay�Yenal,�şimdiBüyükada'daki�evinde�resimleve�şiirle�uğraşıyor,�işsizlik,�gelirdağılımı�ve�vergi�adaletine�kafayormaya�devam�ediyor:�"Türkiye,deprem�ya�da�savaş�gibi�çokbüyük�bir�felaket�olmazsa�tümartı�ve�eksilerine�rağmen�zenginbir�ülke�olacak,�buna�hiç�şüpheyok.�Hangi�hükümet�gelirsegelsin,�zenginleşecek.�Dahamutlu�ve�uygar�bir�ülke�olacakmı,�asıl�mesele�bu!"�
Aramızdaki Duvar
Yazar: Ludmila�FilipovaÇeviren: Hasine�ŞenYayınevi: Doğan�Kitap
Roman�ayrı�dünyalara�ait�bir�kız�veerkeğin�tanışmasıyla�başlıyor.�Anna,�ülkenin�başbakanının�kızı.Boris,�partiye�sadık�babasının
üstün�hizmetleri�sayesinde,�partiyöneticilerinin�çocukları�için�düzenlenen�bir�partiye�katılmafırsatı�yakalar.Ve�burada�güzel,�kızıl�saçlı�Anna’ya�âşık�olur.Ancak�aşkına�ulaşamayacak�olmanın�verdiği�derin�acı
Boris’i�kökten�değiştirir.Artık�Anna’nın�dünyasına�ait�olmak�için�ne�gerekiyorsa
yapmaya�kararlıdır.�Parlak�zekâsıyla�kısa�zamanda�sivrilen�Boris,üniversitenin�ekonomi�bölümünden�mezun�olur.�
Nilüfer -Beyaz Adam Öncesinde Bir Kızılderili Kızının Öyküsü
Yazar: Ella�Cara�DeloriaÇeviren: Cemil�BüyükutkuYayınevi: İmge�
On�dokuzuncu�yüzyılda,beyazların�ovalara�yerleşmesindenönceki�dönemde,�bir�Dakota�(Siu)kadınının�yaşamının�romanformatında�muhteşem�bir�anlatımı…Bilimsel��yaklaşımla�kurgununbileşiminin�kasıntıdan�uzak�birörneği.
AJANDA
Pencere Sayı: 7 / Temmuz 2011
İstanbul Caz Fes�vali
Tarih: 1-28�Temmuz�2011�Yer: İstanbul
Tünel Şenliği cazseverlerisokaklara çağırıyor!1-28�Temmuz�2011�tarihleri
arasında�İstanbul’un�kalbi�cazla�atacak.�İstanbul�Caz�Festivali�geçtiğimiz�yıl
olduğu�gibi�bu�yıl�da�Tünel’i�bir�şenlikalanına�çevirecek!�Festivalin�ilk�haftasısonunda,�2�Temmuz�Cumartesi�akşamıdüzenlenecek�Tünel�Şenliği’yle�festival,kentin�kültür-sanat�yaşamının�nabzınınattığı�Beyoğlu,�Tünel,�Asmalımescit,Şişhane�ve�Galata’da�bir�kez�daha“festival�içinde�festival”�yaratacak.2�Temmuz�Cumartesi�günü�saat
18.00’de�başlayacak�şenlik,�Beyoğlu�veGalata�bölgesinde�sokaklarda�ve�değişik�mekânlarda�ücretli�ve�ücretsiz�konserler,atölye�çalışmaları,�özel�sergiler�ve�ikramlarla�gecenin�ilerleyen�saatlerine�kadar�devamedecek.�Tünel�Şenliği’nin�ayrıntılı�programı,�bölgede�birbirine�yakın�mekânların�haritasıüzerinden�takip�edilebilecek.�Galata�ve�Tünel’de�kurulacak�iki�ana�sahnedeki�ücretsiz�konserlerle�bütün�bölgede
bir�festival�atmosferi�yaşanırken�gece�boyunca�seyirciler�değişik�mekânlar�ve�sahnelerarasında�mekik�dokuyarak,�birbirinden�farklı�etkinliklere�katılacak.�Salon,�Salt�Beyoğlu,Nardis�Jazz�Club,�Hollanda�Konsolosluğu�Bahçesi,�İtalyan�Kültür�Merkezi�ve�GalataCabaret�gibi�Tünel’in�renkli�mekânlarında�gece�boyunca�sahne�alacak�sanatçılararasında�Okay�Temiz,�Emin�Fındıkoğlu�Dörtlüsü�(Konuk�sanatçı:�Hakan�Behlil),�NeilCowley�Trio,�The�Souljazz�Orchestra,�Mdungu,�Pinettes�Brass�Band,�East�Park�ReggaeCollective,�Elif�Çağlar,�Jehan�Barbur�ve�Emir�Ersoy�gibi�isimler�yer�alıyor.
Joss Stone
Tarih: 28�Temmuz�2011Saat: 21.00Yer: Santralistanbul�Kıyı�Amfi
İngiltere’den�çıkmış�en�güçlüseslerden�biri,�Grammy�ödüllü�soulşarkıcısı�ve�şarkı�yazarı�Joss�Stone�ilkkez�Türkiye’de.�“You�Had�Me”�ve“Fell�in�Love�with�a�Boy”�gibişarkılarıyla�son�yılların�en�iyi�çıkışyapan�sanatçıları�arasında�sayılanStone,�“geleceğin�Aretha�Franklin’i”olarak�da�anılıyor.�Tutkulu�vokali�vedoğal�sahne�performansıyla�JossStone,�İstanbul’da�iz�bırakacak.
Yasemin Peker Çiçekler Aç�ğında
Tarih: 15�Eylül’e�kadarYer: Alta�Sanat�Galerisi
Yasemin�Peker,�“Çiçekler�Açtığında”kişisel�resim�sergisi�ile�14�Mayıs�-15�Eylül2001�tarihleri�arasında�Alta�SanatGalerisi’nde…Baharla�birlikte�uyanan�doğanın�renkleri�Yasemin�Peker’in
tuvallerinde�tekrar�canlandı�ve�tüm�yaz�boyunca�canlılığını�Alta�SanatGalerisi’nde�sergiliyor.�Yasemin�Peker’in�natürmortlarında,�doğanınolağanüstü�biçim�ve�renklerini�usta�bir�teknik�ve�sadelik�içinde,�zorkontrast�renkleri�dahi�cesaretle�ve�uyumla�kullanılarak�kendine�özgüüslubuyla�resimleştirdiği�görülüyor.Peker’ın�çalışmalarında,�hiçbir�tuş�rastlantıya�bırakılmamış,�geçişler,
bağlantılar,�açık�koyu�dengeleri�arayışların�ve�hesaplaşmaların�sonucu.Bazı�yerlerde�öylesine�rahat,�uyumlu�ve�çevresine�hayat�veren�tuşlarlakarşılaşıyoruz�ki,�izleyiciye�soyutun�o�gizemli�tadını�veriyor�ve�paylaştığıalandaki�renklerle�bütünleşiyor.
43
sağl ık
VARİSarisler�bacaktaki�yüzeysel�toplardamarların�değişik�ne-denlerle�genişlemesi�sonucu�oluşur.�Görünüşleri�birbirin-den�farklı�üç�tip�varis�vardır.�Genişleyen�toplardamarların(ven)�çapı�1�mm’nin�altında�ise�buna�“telenjiektazi”�adı�ve-
rilir;��çok�ince�kılcal�damarlar�örümcek�ağı�şeklinde�bir�görünüm�ka-zanırlar.�Diğer�bir�şekilde�varisler�çapı�5�mm’yi�aşmayan�paketlerşeklinde�ortaya�çıkarlar.�En�sık�rastlanan�varis�tipi�ise�gözle�görülen,elle�hissedilebilen,�mavi-yeşilimtırak�renkli,�yukarıdan�aşağıya�doğ-ru�uzanan�toplardamar�genişlemeleridir.�
Varislerin�oluşumunu�anlamak�için�bacaktaki�toplardamar�sis-temini�tanımak�gerekir.�Bacakta�toplanan�kirli�kanı�kalp�ve�akci-ğere� taşıyan� toplardamarlarderin�ve�yüzeysel�venler�olmaküzere�iki�gruptur.�Ayrıca�her�ikisistemi�birbirine�bağlayan�da-ha� ince�çaplı� venler�bulunur.Yer�çekimine�karşın�kanın�kal-be�doğru�gönderilmesi,�bu�da-marları� çevreleyen� bacakkaslarının�kasılarak�kanı�pom-palamaları�ile�sağlanır.�Ayrıcabacak�venleri� içinde�bulunanve�kanın�geriye�kaçmasını�en-gelleyen�kapakçıklar�kanın�kal-be� taşınmasına� yardımcıolurlar.� Derin� ya� da� yüzeyseltoplardamar�sistemindeki�tıka-nıklık�veya�basınç�artışları,�içle-rindeki� kanın� pompalanmasını� güçleştirir.� Bunun� sonucundayüzeysel�damarların�içindeki�kapakçıklar�işlevlerini�yapamaz�halegelir�ve�kan�geriye�kaçmaya�başlar.�Kapakçıkların�yetersizliği�vebiriken�kanın�etkisiyle�cilt�altındaki�venler�genişler,�görülür�hale�ge-lir�ve�varis�oluşur.�Derin�ve�yüzeysel�sistemler�arasındaki�birleştiri-ci�damarların�yetersizliği�bir�diğer�varis�nedenidir.�
Varis�oluşumuna�değişik�etkenler�katkıda�bulunurlar.�Derin�ven-lerin�tıkanıklığı�ve�ailevi�yatkınlık�yanında�bazı�meslekler�varis�olu-şumunu�kolaylaştırır.�Hastalık�uzun�süre�ayakta�çalışan�cerrahibranşlardaki�hekimler,�diş�hekimleri,�garsonlar,�öğretmenler�gibikişilerde�sık�görülür.�Yaşlılık,�aşırı�şişmanlık,�gebelik,�doğum�kont-rol�hapları�diğer�kolaylaştırıcı�nedenlerdir.�
Varisli�hastaların�ana�yakınmaları�kozmetik�görünüm�bozuklu-ğudur.�Hastalık�ilerledikçe�bacaklarda�ağrı,�kas�yorgunluğu,�yan-ma,�sızlama,�halsizlik,�özellikle�gece�gelen�kramplar�ortaya�çıkar.Zamanla�tabloya�bacaklarda�şişlik,�renk�değişiklikleri,�iltihaplanmave�ayak�bileğinin�iç�kısımlarına�yakın�kesimlerde�“varis�ülserleri”�de-nilen�yaralar�eklenir.�Açığa�çıkan�damarlardan�oluşan�kanamalarbazen�acil�girişim�gerektirir.�
PROF. DR. NECMETT�N SÖKÜCÜ
Varis, bacaktaki toplardamarların (ven) genişlemesi, uzaması ve büklümlü birgörünüm kazanmasıdır. Hastalık her iki cinste de görülebilir; kadınlarda görülüş sıklığı 3-4 kat daha fazladır. 30-40 yaşlardan sonra sıklık giderek artar. Toplumun % 2-5 inde
tedavi gerek�ren varis hastalığı bulunmaktadır.
V
Pencere Sayı: 7 / Temmuz 2011 44
SAĞLIK
Pencere Sayı: 7 / Temmuz 2011
Varis�tanısı�fizik�muayene�ile�konu-lur.� Hastalar� ayakta� iken� genişleyentoplardamarlar�kolayca�görülür.�Teda-viyi�planlamak�için�varisin�türü,�yerleşti-ği�damar�alanı,�bacaktaki�derin�venlerintıkalı�olup�olmadığı,�yüzeysel�ve�derinvenleri�birleştiren�damarlarda�yetersiz-lik� olup� olmadığı� araştırılır.� Hastanınayakta�ve�yatırılarak�yapılan�muayene-leri� bu�konularda�oldukça�bilgi� verir.Ancak� tedavi� kararını� etkileyecek� enönemli�tanı�yöntemi�renkli�Doppler�ult-rason� ile�yapılan�muayenedir.�Uygunbir�ultrason�aleti�ile�yukarıdaki�soruların�tümü�doğru�olarak�yanıtla-nır�ve�tedavi�planlanır.�Geçmişte�genişleyen�ven�içine�radyoaktifmaddeler�ya�da�benzerleri�verilerek�yapılan�görüntüleme�yöntem-leri�günümüzde�terk�edilmiştir.�
Varis�tedavisi�hastanın�yakınmalarına,�isteğine,�varisin�tipi�vederecesine�dayandırılır.�Varisi�kozmetik�kusur�saymayan�ve�yakın-maları�fazla�olmayan�hastalara�varis�çorabı�önerilir.�Varis�çorabı�has-talığı�tedavi�etmez,�ancak�ilerlemesini�durdurur,�yakınmaları�azaltır.Çorap�sabah�damarlar�boşken�giydirilir,�yatarken�çıkarılır.�Terleme,kaşınma�ve�deride�alerjik�döküntülere�yol�açabilir.�Şişman�hastalarzayıflatılmaya�çalışılır.�Otururken�bacakların�sarkıtılmaması�söyle-nir.�Yüzme�ve�eksersizlerin�yararlı�olduğuna�inanılmaktadır.�Sürek-li�varis�çorabı�giymek�istemeyenler,�kozmetik�görünümüne�önem
verenler�ve�yakınmaları�ciddi�olan�hastalar�farklı�seçeneklerle�te-davi�edilirler.�
Çapı�5�mm’nin�altındaki�varisler�için�“skleroterapi”�uygun�biryöntemdir.�Genişlemiş�damarın�içine�çok�ince�bir�iğne�ile�girilerekdamarı�kurutan�bir�madde�injekte�edilir.�Genellikle�2-3�seansta�ge-nişlemiş�damar�tıkanarak�kurutulur.�Daha�büyük�çaptaki�damarlariçin�uygun�değildir.�Çapı�1�mm’yi�geçmeyen�kılcal�varis�tedavisin-
de�diğer�bir�seçenek�“deri�lazeri”dir.�Isı-dan� zarar� görmemesi� için� soğutulanderi�üzerine�lazer�uygulanarak�genişle-yen�damar�yumağı�ortadan�kaldırılır.�Birya�da�iki�seans�gerekir.�
Daha�geniş�varisler�için�son�birkaçyıldan�beri�“endovenöz�lazer”�ve�“endo-venöz� radyofrekans”�uygulamaları�ya-pılmaktadır.�Her�iki�yöntemin�prensibiaynı�olup�genişlemiş�damar�içine�ultra-son�yardımıyla�ince�bir�katater�yerleşti-rilmekte�ve�katater�aracılığı�ile�lazer�veyaradyofrekans� enerjisi� verilerek� damarkurutulmaktadır.�Her�iki�yöntem�de�lokalanestezi�altında�yapılır,�işlem�süresi�30-60�dakikadır.�Nadiren�ciltte�yanıklara�verenk�değişikliklerine�neden�olabilirler.Başarı�şansının�yüksek�olduğu�bildiril-mektedir.�Bu�tedavilerden�sonra�hasta-lar� erkenden� işlerine� ve� günlükyaşantılarına�dönerler.�Hastanede�yat-mak�gerekmez.�
Yukarıda�anlatılan�yöntemlerin�uygun�olmadığı�ya�da�başarısızkaldığı�vakalarda�cerrahi�tedavi�yapılır.�Geçmişte�ana�yüzeysel�top-lardamarın�ayaktan�kasığa�kadar�boydan�boya�çıkarıldığı�ameliyatşekli�terk�edilmiştir.�Günümüzde�en�sık�yapılan�cerrahi�tedaviler-den�biri�ana�yüzeysel�toplardamarın�derin�sisteme�katıldığı�kasıkbölgesinden�bağlanmasıdır.�Böylece�içinde�kan�kalmayan�varislidamar�kuruyarak�ortadan�kalkmaktadır.�Bir�diğer�yöntem�tüm�da-mar�yerine�yalnızca�genişlemiş�kesiminin�çıkarılmasıdır.�
En�sık�yapılan�uygulamalardan�bir�diğeri,�paket�şeklindeki�var-islerin�küçük�bir�deri�kesisi�ile�çıkarılmasıdır.�Varise�yüzeysel�ve�de-rin� sistemi� birleştiren� damarların� yetersizliğinin� neden� olduğuvakalar�bu�damarların�bağlanması�ile�tedavi�edilirler.�Bacakta�ya-raların�açıldığı�ileri�aşamadaki�hastaların�tedavisi�hastaneye�yatırı-larak�yapılır.��
45
Varis oluşumuna değişiketkenler katkıda bulunurlar.Derin venlerin �kanıklığı veailevi yatkınlık yanında bazımeslekler varis oluşumunukolaylaş�rır. Hastalık uzunsüre ayakta çalışan cerrahibranşlardaki hekimler, diş
hekimleri, garsonlar,öğretmenler gibi kişilerde sık
görülür. Yaşlılık, aşırışişmanlık, gebelik, doğum
kontrol hapları diğerkolaylaş�rıcı nedenlerdir.
ağız tadı
46
eme,�neredeyse�Gaziantep’le�özdeş-leşmiş�bir�mantar�türü.�Nitekim:“Kemebite,� Yumma� sata”� Keme� yetişsin,Yumma�satsın...�Gaziantep’te�eskiden
kullanılan�bir�deyimmiş.�Yumma’nın�yine�Gazi-antep’te�eskiden�kullanılan�kadın�ismi�olduğunuda�buraya�yazmadan�geçmeyelim.
İçerisinde�bulunduğumuz�mevsim�itibariyleve�bu�sene�havaların�çok�serin�gitmesi,�mevsiminhafif�kayması�nedeniyle�keme�halen�var...�Tari-hin�çok�eski�çağlarından�beri�bilinen�ve�zevkletüketilen� keme� ve� Avrupa’daki� kardeşi� trüfünönce�bizim�coğrafyamızdaki�tarihine,�türüne�veyemeklerine�bakalım,�sonra�da�Avrupa’daki�çe-şitlerine�bir�gözatalım.
Keme,�Sevan�Nişanyan’a�göre�kelime�olarakAkad�dilindeki�kam’atum�kelimesinden�geliyor-muş.� Farsçası� ise� semaruğ� imiş.� Semaruğ,� gökten� gelme� de-mekmiş.�Hiçbir�yere�tutunmadan�yaşayan�bu�mantar�için�doğruisim�bence.
“Boğazköy�Metinlerine�Göre�Hititler�Devri�Anadolusu’nun�Flo-rası”�isimli�kitabında�Prof.�Dr.�Hayri�Ertem,�Hitit�metinlerinde�ke-menin�yer�mantarı�olarak�yer�aldığını�belirtmiş.
“Food�in�antiquity/Antik�Çağ’da�Yiyecek”�isimli�kitabında�Donve�Patricia�Borthwell,�Mezopotamya’da�yaşayanların�zehirli�vezehirsiz�mantarları�ayırt�edebildiklerini�ve�kemeyi�de�bil-diklerini�yazmış.�Keme�halen�o�bölgede�çok�mik-tarda� bulunmaktadır.� Mezopotamya’da� mi-lattan�önce�1800’den�beri�keme�olduğutahmin� ediliyor.� Arkelolojik� bulgularböyle�gösteriyor.�Maguelonne�To-ussaint� ise,� kemenin� yazılı� ol-duğu�kaynakların�MÖ�5.�yüz-yıla�uzandığını�söylüyor.
Greg� ve� Lucy� Malouf,Lübnan�ve�Suriye�mutfağınıanlattıkları� “Saha”� isimli� ki-tapta�Suriyelilerin�“çama”�de-diği�kemeyi�gayet�güzel�tarif�et-mişler:
“Mezopotamya’da� Fırat� Neh-ri’nin�etrafında�kazı�yapılan�sitelerde�çı-kan�çivi�yazılı�tabletlerde�içi�keme�dolu�se-petlerin� kralın� sarayına� gönderildiği� anlatılmış.İşte�bu�nedenle�de�Orta�Çağ�Arap�mutfağında�verilen�ta-riflerde�kemeye�de�yer�veriliyor.”
Bizim�ülkemize�de�ithal�eden�Suriye’deki�kemeler�daha�çokantik�Palmyra�kentinin�etrafındaki�verimli�arazide�bolca�yetişir.�Ye-rin�altındaki�kemeyi�bulup,�çıkarmak�insana�imkânsız�gibi�görünsede�köylüler�bunun�uzmanı�olmuşlardır.�Kemenin�hemen�yanındaminik�bir�yabani�ot�yetişir�ayrıca�olduğu�yerde�de�çıkıntı�yapmış-tır,�toprak�hafif�kabarık�durur.
Malouf,�satıcıya�kemeyi�nasıl�yediğini�sormuş.�Satıcı�:�“İki�çe-şit�çöl�kemesi�olur,�siyah�ve�beyaz”�demiş�ve�eklemiş:�“Şu�anda16�dolar�beyazının;�20�dolar�siyahının�ise�fiyatı.�Eğer�bana�kalır-
sa�ben,�kemeyi�dilimlerim�ve�sade�yağda�sarım-sakla�kavurarak�yerim”�diye�de�bir�tarif�vermiş.�
Keme,�hem�antik�Yunan’da�hem�de�eski�Ro-ma’da�beğenilerek�tüketilmiştir.�Eski�insanları�bu,hiçbir�şeye�tutunmadan�toprağın�altında�oluşanmantar�çok�şaşırtmıştır.�Pliny’e�göre�o�zamankien�değerli�keme�çeşitleri�Afrika’dan�geldi.�Özel-likle�Libya’dan�gelenler�pek�beğeniliyordu.�
Kemenin�yetişmesi�için�toprağın�sonbahar�veilkbaharın�başında�bol� yağış� alması� gerekiyor.Ama�diğer�taraftan�keme,�su�tutma�kapasitesi�za-yıf�ve�geçirgen�kumlu�ve�taşlı�toprakları�seviyor.Bu�konuyu�en�geniş�araştıran�“Yiyecek�Tarihi”�ki-tabının�yazarı�Maguelonne�Toussaint-Samat,�ba-harda� hava� gök� gürültülü� geçmişse,� şahanekeme�yetişecek�anlamına�gelir�diyor�ve�devam�edi-yor:�Antik�Çağ’da�keme,�kırmızı,�siyah�veya�be-
yazdı�ve�ayvadan�daha�büyük�değildi.Bu�yazılanları�doğrularcasına�Gaziantepli�yazar�Cemil�Cahit
Güzelbey,�1946’da�yazdığı�bir�yazıda�Urfa’dan�getirilen�kemeninesmer�olduğunu,�Konya’dan�gelen�domalanın�ise�kırmızıya�çalanakçıl�domalan�olduğunu�yazmış.�Bu�arada,�benim�keme�dediğimmantara�ülkemizin�başka�yörelerinde�domalan;�komi;�dümbelek;tombalak,�domuz�elması,�Arap�mantarı,�kemi�veya�tomalan�den-diğini�de�yazayım.
Ülkemizde�iklimsel�koşullar�uygun�olduğunda�keme;bahar�aylarında;� sürülmemiş� topraklarda,�asalak�ol-
dukları�ağacın�–daha�çok�meşe�ağacı-��beşveya� on�metre� çapındaki� çevresinde,toprak�yüzeyinden�5-10�santim�derin-
de�yetişiyor.�Altında�yetiştiği�alanınüst�kısmındaki�toprakta�katiyenot� yetişmiyor.� Yine� altındakeme�yetişen�toprağın�yanmışgibi� kavruk� bir� görüntüsüoluyor.� Toussaint’e� görekeme,�tam�bir�barbar�asalak!Kendini�toprağın�altında�ga-yet�iyi�sakladığı�gibi,�doymak
bilmediği�ve�toprağın�besininiemdiği�için,�toprağı�kavruklaştırı-
yor.� Zaten,� asalak� olduğu� meşeağacı�da�çok�sağlıklı�görülmez.�Ortak�ya-
şamın�büyük�payını�alan�da,�gerçek�bir�asalakolan�da�kemedir!
Jilber�Barutçiyan,�ülkemizdeki�en�tanınmış�mantar�uzmanla-rından�birisi.�20�Mart�2010’da�Milliyet�gazetesine�verdiği�bilgide,kemenin,�Avrupa’da�yetişen�ve�pek�ünlü�olan�trüf�ile�aynı�ailedengeldiğini�ancak�tadlarının�çok�farklı�olduğunu�belirtiyor�ve:“-Latinceadı� terfezia� arenaria’dır.� Tuber� familyasına� ait� bir� mantardır.Keme,�trüf�mantarıyla�aynı�aileden�gelir,�ama�tadı�kesinlikle�onabenzemez.�Trüf�kalkansa�keme�ancak�alabalık�olabilir.”�dediktensonra�kemenin,�Avrupa’daki�trüfle�karıştırıldığı�için�piyasada�abar-tılı�fiyatla�satıldığını�söylüyor.�Keme�yemeklerinden�bir�başka�ya-zıda�bahsedeyim.��
Ayfer T. ÜNSALGazeteci ve Yemek Kitabı Yazarı
Keme ve Trüf Üzerine
Pencere Sayı: 7 / Temmuz 2011
K
Afrika șimdi çok daha yakın...
[email protected] www.sdvhoroz.com.tr
İstanbul 0212 456 10 00
İzmir 0232 461 35 80
Bursa 0224 441 23 30
Mersin 0324 238 91 30