Harun Yahya (Adnan Oktar)
Transcript of Harun Yahya (Adnan Oktar)
Harun Yahya (Adnan Oktar)
4
Harun Yahya mĂŒstear ismini kullanan yazar Ad-
nan Oktar, 1956 yâșlâșnda Ankara'da do€du. âčlk, orta ve li-
se ö€renimini Ankara'da tamamladâș. Daha sonra âčstanbul
Mimar Sinan Ăniversitesi GĂŒzel Sanatlar FakĂŒltesi'nde ve
âčstanbul Ăniversitesi Felsefe BölĂŒmĂŒ'nde ö€renim gördĂŒ.
1980'li yâșllardan bu yana, imani, bilimsel ve siyasi konular-
da pek çok eser hazâșrladâș. Bunlarâșn yanâș sâșra, yazarâșn ev-
rimcilerin sahtekarlâșklarâșnâș, iddialarâșnâșn geçersizli€ini ve
Darwinizm'in kanlâș ideolojilerle olan karanlâșk ba€lantâșlarâș-
nâș ortaya koyan çok önemli eserleri bulunmaktadâșr.
Harun Yahya'nâșn eserleri yaklaflâșk 30.000 resmin yer
aldâș€âș toplam 45.000 sayfalâșk bir kĂŒlliyattâșr ve bu kĂŒlliyat 60
farklâș dile çevrilmifltir.
Yazarâșn mĂŒstear ismi, inkarcâș dĂŒflĂŒnceye karflâș mĂŒcadele
eden iki peygamberin hatâșralarâșna hĂŒrmeten, isimlerini yad et-
mek için Harun ve Yahya isimlerinden oluflturulmufltur. Yazar
tarafâșndan kitaplarâșn kapa€âșnda Resulullah'âșn mĂŒhrĂŒnĂŒn kulla-
nâșlmâșfl olmasâșnâșn sembolik anlamâș ise, kitaplarâșn içeri€i ile ilgili-
dir. Bu mĂŒhĂŒr, Kuran-âș Kerim'in Allah'âșn son kitabâș ve son sözĂŒ,
Peygamberimiz (sav)'in de hatem-ĂŒl enbiya olmasâșnâș remzet-
mektedir. Yazar da, yayâșnladâș€âș tĂŒm çalâșflmalarâșnda, Kuran'âș ve
Resulullah'âșn sĂŒnnetini kendine rehber edinmifltir. Bu suretle, in-
karcâș dĂŒflĂŒnce sistemlerinin tĂŒm temel iddialarâșnâș tek tek Ă§ĂŒrĂŒt-
meyi ve dine karflâș yöneltilen itirazlarâș tam olarak sustura-
cak "son söz"ĂŒ söylemeyi hedeflemektedir. Ăok bĂŒyĂŒk
bir hikmet ve kemal sahibi olan Resulullah'âșn mĂŒh-
rĂŒ, bu son sözĂŒ söyleme niyetinin bir duasâș olarak
kullanâșlmâșfltâșr.
Yazarâșn tĂŒm çalâșflmalarâșndaki ortak
hedef, Kuran'âșn tebli€ini dĂŒnyaya ulafltâșr-
mak, böylelikle insanlarâș Allah'âșn varlâș€âș,
birli€i ve ahiret gibi temel imani konu-
lar ĂŒzerinde dĂŒflĂŒnmeye sevk etmek ve
inkarcâș sistemlerin Ă§ĂŒrĂŒk temellerini ve
sapkâșn uygulamalarâșnâș gözler önĂŒne ser-
mektir.
Nitekim Harun Yah-
ya'nâșn eserleri Hindis-
tan'dan Amerika'ya, âčngiltere'den Endonezya'ya, Polonya'dan Bosna Hersek'e, âčspan-
ya'dan Brezilya'ya, Malezya'dan âčtalya'ya, Fransa'dan Bulgaristan'a ve Rusya'ya kadar
dĂŒnyanâșn daha pek çok ĂŒlkesinde be€eniyle okunmaktadâșr. âčngilizce, Fransâșzca, Al-
manca, âčtalyanca, âčspanyolca, Portekizce, Urduca, Arapça, Arnavutça, Rusça, Boflnak-
ça, Uygurca, Endonezyaca, Malayca, Bengoli, Sâșrpça, Bulgarca, Ăince, Kishwahili (Tan-
zanya'da kullanâșlâșyor), Hausa (Afrika'da yaygâșn olarak kullanâșlâșyor), Dhivelhi (Mauri-
tus'ta kullanâșlâșyor), Danimarkaca ve âčsveçce gibi pek çok dile çevrilen eserler, yurt dâș-
flâșnda genifl bir okuyucu kitlesi tarafâșndan takip edilmektedir.
DĂŒnyanâșn dört bir yanâșnda ola€anĂŒstĂŒ takdir toplayan bu eserler pek çok insa-
nâșn iman etmesine, pek ço€unun da imanâșnda derinleflmesine vesile olmaktadâșr. Ki-
taplarâș okuyan, inceleyen her kifli, bu eserlerdeki hikmetli, özlĂŒ, kolay anlaflâșlâșr ve sa-
mimi ĂŒslubun, akâșlcâș ve ilmi yaklaflâșmâșn farkâșna varmaktadâșr. Bu eserler sĂŒratli etki et-
me, kesin netice verme, itiraz edilemezlik, Ă§ĂŒrĂŒtĂŒlemezlik özellikleri taflâșmaktadâșr. Bu
eserleri okuyan ve ĂŒzerinde ciddi biçimde dĂŒflĂŒnen insanlarâșn, artâșk materyalist felse-
feyi, ateizmi ve di€er sapkâșn görĂŒfl ve felsefelerin hiçbirini samimi olarak savunabil-
meleri mĂŒmkĂŒn de€ildir. Bundan sonra savunsalar da ancak duygusal bir inatla savu-
nacaklardâșr, Ă§ĂŒnkĂŒ fikri dayanaklarâș Ă§ĂŒrĂŒtĂŒlmĂŒfltĂŒr. Ăa€âșmâșzdaki tĂŒm inkarcâș akâșmlar,
Harun Yahya kĂŒlliyatâș karflâșsâșnda fikren ma€lup olmufllardâșr.
Kuflkusuz bu özellikler, Kuran'âșn hikmet ve anlatâșm çarpâșcâșlâș€âșndan kaynaklan-
maktadâșr. Yazarâșn kendisi bu eserlerden dolayâș bir övĂŒnme içinde de€ildir, yalnâșzca
Allah'âșn hidayetine vesile olmaya niyet etmifltir. Ayrâșca bu eserlerin basâșmâșnda ve ya-
yâșnlanmasâșnda herhangi bir maddi kazanç hedeflenmemektedir.
Bu gerçekler göz önĂŒnde bulunduruldu€unda, insanlarâșn görmediklerini gör-
melerini sa€layan, hidayetlerine vesile olan bu eserlerin okunmasâșnâș teflvik etmenin
de, çok önemli bir hizmet oldu€u ortaya çâșkmaktadâșr.
Bu de€erli eserleri tanâștmak yerine, insanlarâșn zihinlerini bulandâșran, fikri kar-
mafla meydana getiren, kuflku ve tereddĂŒtleri da€âștmada, imanâș kurtarmada gĂŒĂ§lĂŒ ve
keskin bir etkisi olmadâș€âș genel tecrĂŒbe ile sabit olan kitaplarâș yaymak ise, emek ve za-
man kaybâșna neden olacaktâșr. âčmanâș kurtarma amacâșndan ziyade, yazarâșnâșn edebi gĂŒ-
cĂŒnĂŒ vurgulamaya yönelik eserlerde bu etkinin elde edilemeyece€i açâșktâșr. Bu konuda
kuflkusu olanlar varsa, Harun Yahya'nâșn eserlerinin tek amacâșnâșn dinsizli€i Ă§ĂŒrĂŒtmek
ve Kuran ahlakâșnâș yaymak oldu€unu, bu hizmetteki etki, baflarâș ve samimiyetin açâșk-
ça görĂŒldĂŒÂ€ĂŒnĂŒ okuyucularâșn genel kanaatinden anlayabilirler.
Bilinmelidir ki, dĂŒnya ĂŒzerindeki zulĂŒm ve karmaflalarâșn, MĂŒslĂŒmanlarâșn çek-
tikleri eziyetlerin temel sebebi dinsizli€in fikri hakimiyetidir. Bunlardan kurtulmanâșn
yolu ise, dinsizli€in fikren ma€lup edilmesi, iman hakikatlerinin ortaya konmasâș ve
Kuran ahlakâșnâșn, insanlarâșn kavrayâșp yaflayabilecekleri flekilde anlatâșlmasâșdâșr. DĂŒnya-
nâșn gĂŒnden gĂŒne daha fazla içine çekilmek istendi€i zulĂŒm, fesat ve kargafla ortamâș
dikkate alâșndâș€âșnda bu hizmetin elden geldi€ince hâșzlâș ve etkili bir biçimde yapâșlmasâș
gerekti€i açâșktâșr. Aksi halde çok geç kalâșnabilir.
Bu önemli hizmette öncĂŒ rolĂŒ ĂŒstlenmifl olan Harun Yahya kĂŒlliyatâș, Allah'âșn iz-
niyle, 21. yĂŒzyâșlda dĂŒnya insanlarâșnâș Kuran'da tarif edilen huzur ve barâșfla, do€ruluk
ve adalete, gĂŒzellik ve mutlulu€a taflâșmaya bir vesile olacaktâșr.
5
6
w w w. h a r u n y a h y a . o r g - w w w. h a r u n y a h y a . n e t
â Bu kitapta ve di€er çalâșflmalarâșmâșzda evrim teorisinin çökĂŒflĂŒne özel bir yer ayrâșlmasâșnâșnnedeni, bu teorinin her tĂŒrlĂŒ din aleyhtarâș felsefenin temelini oluflturmasâșdâșr. Yaratâșlâșflâș vedolayâșsâșyla Allah'âșn varlâș€âșnâș inkar eden Darwinizm, 140 yâșldâșr pek çok insanâșn imanâșnâșkaybetmesine ya da kuflkuya dĂŒflmesine neden olmufltur. Dolayâșsâșyla bu teorinin bir aldat-maca oldu€unu gözler önĂŒne sermek çok önemli bir imani görevdir. Bu önemli hizmetintĂŒm insanlarâșmâșza ulafltâșrâșlabilmesi ise zorunludur. Kimi okuyucularâșmâșz belki tek bir kita-bâșmâșzâș okuma imkanâș bulabilir. Bu nedenle her kitabâșmâșzda bu konuya özet de olsa bir bö-lĂŒm ayrâșlmasâș uygun görĂŒlmĂŒfltĂŒr.
â Belirtilmesi gereken bir di€er husus, bu kitaplarâșn içeri€i ile ilgilidir. Yazarâșn tĂŒm kitap-larâșnda imani konular, Kuran ayetleri do€rultusunda anlatâșlmakta, insanlar Allah'âșn ayetle-rini ö€renmeye ve yaflamaya davet edilmektedirler. Allah'âșn ayetleri ile ilgili tĂŒm konular,okuyanâșn aklâșnda hiçbir flĂŒphe veya soru iflareti bâșrakmayacak flekilde açâșklanmaktadâșr.
â Bu anlatâșm sâșrasâșnda kullanâșlan samimi, sade ve akâșcâș ĂŒslup ise kitaplarâșn yediden yetmi-fle herkes tarafâșndan rahatça anlaflâșlmasâșnâș sa€lamaktadâșr. Bu etkili ve yalâșn anlatâșm sayesin-de, kitaplar "bir solukta okunan kitaplar" deyimine tam olarak uymaktadâșr. Dini reddetmekonusunda kesin bir tavâșr sergileyen insanlar dahi, bu kitaplarda anlatâșlan gerçeklerden et-kilenmekte ve anlatâșlanlarâșn do€rulu€unu inkar edememektedirler.
â Bu kitap ve yazarâșn di€er eserleri, okuyucular tarafâșndan bizzat okunabilece€i gibi, kar-flâșlâșklâș bir sohbet ortamâș fleklinde de okunabilir. Bu kitaplardan istifade etmek isteyen birgrup okuyucunun kitaplarâș birarada okumalarâș, konuyla ilgili kendi tefekkĂŒr ve tecrĂŒbele-rini de birbirlerine aktarmalarâș açâșsâșndan yararlâș olacaktâșr.
â Bunun yanâșnda, sadece Allah'âșn râșzasâș için yazâșlmâșfl olan bu kitaplarâșn tanâșnmasâșna veokunmasâșna katkâșda bulunmak da bĂŒyĂŒk bir hizmet olacaktâșr. ĂĂŒnkĂŒ yazarâșn tĂŒm kitapla-râșnda ispat ve ikna edici yön son derece gĂŒĂ§lĂŒdĂŒr. Bu sebeple dini anlatmak isteyenler içinen etkili yöntem, bu kitaplarâșn di€er insanlar tarafâșndan da okunmasâșnâșn teflvik edilmesidir.
â Kitaplarâșn arkasâșna yazarâșn di€er eserlerinin tanâștâșmlarâșnâșn eklenmesinin ise önemli se-bepleri vardâșr. Bu sayede kitabâș eline alan kifli, yukarâșda söz etti€imiz özellikleri taflâșyan veokumaktan hofllandâș€âșnâș umdu€umuz bu kitapla aynâș vasâșflara sahip daha birçok eser ol-du€unu görecektir. âčmani ve siyasi konularda yararlanabilece€i zengin bir kaynak birikimi-nin bulundu€una flahit olacaktâșr.
â Bu eserlerde, di€er bazâș eserlerde görĂŒlen, yazarâșn flahsi kanaatlerine, flĂŒpheli kaynakla-ra dayalâș izahlara, mukaddesata karflâș gereken adaba ve saygâșya dikkat edilmeyen ĂŒslupla-ra, burkuntu veren ĂŒmitsiz, flĂŒpheci ve ye'se sĂŒrĂŒkleyen anlatâșmlara rastlayamazsâșnâșz.
YAZAR HAKKINDA
Bu kitapta kullanâșlan ayetler, Ali Bulaç'âșn hazâșrladâș€âș
"Kur'an-âș Kerim ve TĂŒrkçe Anlamâș" isimli mealden alâșnmâșfltâșr.
Birinci Baskâș: Kasâșm 2005 / âčkinci Baskâș: EylĂŒl 2008
ARAfiTIRMA YAYINCILIKTalatpafla Mah. Emirgazi Caddesi âčbrahim Elmas âčfl Merkezi
A. Blok Kat 4 Okmeydanâș - âčstanbul Tel: (0 212) 222 00 88
Baskâș: Seçil Ofset100. Yâșl Mahallesi MAS-SâčT Matbaacâșlar Sitesi
4. Cadde No: 77 Ba€câșlar-âčstanbul
Tel: (0 212) 629 06 15
Girifl . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .8
Kandaki Sâșvâș Oranâșnâș Kontrol Eden Denetçiler . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .10
VĂŒcuttaki Kusursuz GĂŒvenlik Sistemi . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .19
Anne SĂŒtĂŒ ve Oksitosin Hormonu . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .23
Kalsiyum Ălçerler . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .27
fieker Fabrikasâș . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .35
Acil Yardâșm: Adrenalin Hormonu . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .40
VĂŒcudu Temizleyen Lizozom Enzimleri . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .46
Kan Basâșncâșnâș Kontrol Eden Kusursuz Sistem . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .50
BĂŒyĂŒme Hormonu . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .58
Bedenimizdeki Yanâșlmayan Saat . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .66
VĂŒcut Sâșcaklâș€âșnâș Ayarlayan Mucize MolekĂŒl . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .69
Ola€anĂŒstĂŒ Hassas Denge . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .74
Bebek âčçin Hazâșrlâșk Yapan Hormonlar -1 . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .77
Bebek âčçin Hazâșrlâșk Yapan Hormonlar -2 . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .80
Erkek Ăreme Sistemindeki Hormonlar . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .84
Testosteron Hormonunun Di€er Ăzellikleri . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .88
Oksijen Taflâșyan Mucize MolekĂŒl: Hemoglobin . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .90
HĂŒcredeki Haberleflme Sistemi . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .95
Mesajcâș Hormonun HĂŒcre âčçindeki Yolculu€u . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .99
HĂŒcredeki âčletiflim KontrolĂŒ . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .102
HĂŒcredeki Protein Trafi€i . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .106
Sinir HĂŒcrelerindeki Kimyasal âčletiflim . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .110
Yetenekli Haberci Nitrik Oksit (NO) . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .113
Endotel HĂŒcresi = NO (Nitrik Oksit) Ăretim Merkezi . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .117
VĂŒcudumuzdaki Petrol Rafinerisi . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .119
Karaci€ere Yerlefltirilmifl "Bakteri âčmha Makineleri" . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .122
DNA'nâșn Ăo€altâșlmasâș . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .126
Tamirci Enzimler . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .130
Protein Ăretimi . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .132
Protein Ăretiminin Son Aflamasâș . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .137
HĂŒcre Zarâș ve Organize 100 Trilyon âčflçi . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .140
Duyma Anâșnda Neler Oluyor? . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .144
Kanâșn Pâșhtâșlaflmasâș . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .147
Savunma Sistemi . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .151
B12 Vitamininin Yolculu€u . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .158
âčnsan Bedeninin Kimyageri: Pankreas . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .162
HĂŒcre Zarâșndaki Nakliyeci MolekĂŒller . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .168
Bedeni Korumakla Görevli Kompleman Proteinleri . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .170
Aside Karflâș FormĂŒl Ăreten MolekĂŒller . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .173
Yumurta HĂŒcrelerinin Sergiledikleri fiuur . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .176
Sonuç . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .178
Darwinizm'in ĂökĂŒflĂŒ . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .180
7
8
ir yapâș veya eserdeki harikalâș€âș anlayabilmek ve takdir
edebilmek için, ço€u zaman o yapâș veya eser hakkâșnda
detaylâș bilgi edinmek, onun hakkâșnda dĂŒflĂŒnmek gere-
kir. Ărne€in Mâșsâșr piramitleri hakkâșnda detaylâș bilgisi
olmayan biri, bunlarâș sadece çöl ortasâșndaki tafl yâș€âșnlarâș olarak görebi-
lir, hatta neden dĂŒnyanâșn 7 harikasâșndan biri olduklarâșna bir anlam ve-
remeyebilir. Ancak bu piramitlerin her birinin ortalama 2.5 ton a€âșrlâș-
€âșnda, yaklaflâșk 2.3 milyon tafl bloktan olufltu€u, piramitlerin araziye
yerlefltirilmesinde kullanâșlan geometri bilgisi, tafllarâșn kesimindeki ti-
tizlik, yapâșnâșn dev boyutu ve bu piramitlerin yapâșldâș€âș dönemdeki ko-
flul ve teknoloji ö€renildi€inde, ortada gerçekten bir harika oldu€u
açâșkça görĂŒlecektir. Piramitlerin iç mimarisi, içlerindeki dehlizler ve
daha birçok sâșr nokta ö€renildi€indeyse, bu harikalara duyulan hay-
ranlâșk daha da artacaktâșr.
Bu örnekte oldu€u gibi, dâșfl görĂŒnĂŒflĂŒnĂŒn mĂŒkemmelli€i yanâșnda
birçok harika özelli€e sahip olan insan vĂŒcudu için de aynâș durum söz
konusudur. âčnsan e€er detaylarâș ö€renmez ve bunlar ĂŒzerinde dĂŒflĂŒn-
mezse, her an iç içe yafladâș€âș mucizelerin farkâșna varamaz. Oysa, karflâș-
dan gelen arabanâșn kendisine çarpaca€âșnâș zannedip korktu€unda, gri-
be yakalandâș€âșnda, kan basâșncâș yĂŒkseldi€inde ya da bir arkadaflâș ile
karflâșlaflâșp selamlafltâș€âșnda, her insanâșn vĂŒcudunda ola€anĂŒstĂŒ olaylar
gerçekleflir. Saniyeler, hatta saliseler içinde gözle görĂŒlemeyecek kadar
kĂŒĂ§ĂŒk molekĂŒller, insanâșn içinde arâș gibi çalâșflarak, insanâșn kendisinin
dahi anlamakta gĂŒĂ§lĂŒk çekece€i kadar karmaflâșk olan ve çok fazla bilgi
ve uzmanlâșk gerektiren ifller yaparlar.
TĂŒm evreni, canlâșlarâș ve insanâș yaratan YĂŒce Allah, flĂŒphesiz bu
kusursuz sistemleri ve muhteflem yetenekleri olan molekĂŒlleri bir
amaçla yaratmâșfltâșr. Bu nedenle akâșl ve vicdan sahibi her insan, Allah'âșn
yaratâșflâșndaki mucizeleri ö€renmeli ve bunlar ĂŒzerinde dĂŒflĂŒnmelidir.
Bunlarâș ö€renmek, bu harikalarâș yaratan Rabbimiz'in sonsuz gĂŒcĂŒnĂŒ,
ilmini, aklâșnâș, bĂŒyĂŒklĂŒÂ€ĂŒnĂŒ ve azametini daha iyi kavramamâșza vesile
olur. Allah'âșn ayetinde bildirdi€i gibi "âŠKullarâș içinde ise Allah'tan
ancak alim olanlar 'içleri titreyerek-korkar..." (Fatâșr Suresi, 28)
Bu kitap, Rahman ve Rahim olan Rabbimiz'in varlâș€âșnâșn bazâș de-
lillerini, O'nun yaratâșflâșndaki kusursuzlu€u herkesin kolayca görĂŒp an-
layabilece€i ve ĂŒzerinde dĂŒflĂŒnebilece€i flekilde anlatmak için hazâșrlan-
dâș. âčnsan, Allah'âșn yarattâș€âș bir varlâșktâșr. Kitap boyunca da görĂŒlece€i
gibi, atomlarâșna, en kĂŒĂ§ĂŒk molekĂŒlĂŒne kadar Allah'âșn ilmiyle hareket
etmektedir ve evrendeki tĂŒm varlâșklar gibi O'nun gĂŒcĂŒne boyun e€mifl
durumdadâșr.
AKILLI TASARIM YANâč YARATILIfi
Allah'âșn yaratmak için tasarâșm yapmaya ihtiyacâș yoktur
Kitap boyunca yer yer kullanâșlan 'tasarâșm' ifadesinin do€ru an-
laflâșlmasâș önemlidir. Allah'âșn kusursuz bir tasarâșm yaratmâșfl olmasâș,
Rabbimiz'in önce plan yaptâș€âș daha sonra yarattâș€âș anlamâșna gelmez.
Bilinmelidir ki, yerlerin ve göklerin Rabbi olan Allah'âșn yaratmak için
herhangi bir 'tasarâșm' yapmaya ihtiyacâș yoktur. Allah'âșn tasarlamasâș ve
yaratmasâș aynâș anda olur. Allah bu tĂŒr eksikliklerden mĂŒnezzehtir.
Allah'âșn, bir fleyin ya da bir iflin olmasâșnâș diledi€inde, onun olmasâș
için yalnâșzca "Ol!" demesi yeterlidir. Ayetlerde flöyle buyurulmaktadâșr:
Bir fleyi diledi€i zaman, O'nun emri yalnâșzca: "Ol" demesidir; o da he-
men oluverir. (Yasin Suresi, 82)
Gökleri ve yeri (bir örnek edinmeksizin) yaratandâșr. O, bir iflin olmasâș-
na karar verirse, ona yalnâșzca "OL" der, o da hemen oluverir. (Bakara
Suresi, 117)
9
Harun Yahya (Adnan Oktar)
10
nsan vĂŒcudundaki su miktarâș son derece önemlidir. Suyun
belirli bir seviyenin altâșna dĂŒflmesi veya vĂŒcutta gere€inden
fazla su birikmesi insan hayatâș için tehlikeli sonuçlar do€ur-
maktadâșr. Peki siz vĂŒcudunuz için en ideal su miktarâșnâșn ne
oldu€unu biliyor musunuz? Dahasâș her an vĂŒcudunuzdaki su oranâșnâș
tespit edip, gerekli miktarâș sa€layabilecek önlemleri alabiliyor musu-
nuz? Elbette ki hayâșr. Belki de bu satâșrlarâș okuyana kadar bu konu hak-
kâșnda hiç dĂŒflĂŒnmediniz bile. ĂĂŒnkĂŒ vĂŒcudunuzda, bu önemli görevi
sizin için kusursuzca yerine getiren ola€anĂŒstĂŒ bir sistem bulunmakta-
dâșr. Bu sistemin detaylarâș insanâș hayran bâșrakan birçok yaratâșlâșfl muci-
zesi içerir. fiimdi bu sistemi inceleyelim:
Beyindeki hipotalamus hĂŒcrelerinin zarlarâșnda alâșcâșlar bulunmak-
tadâșr. Bu alâșcâșlar kandaki sâșvâș miktarâșnâș ölçmekle görevlidirler. Dikkat
edilirse, kandaki sâșvâș miktarâșnâș ölçenler, laborant veya doktorlar de€il,
gözle dahi göremedi€imiz kadar kĂŒĂ§ĂŒk olan hĂŒcrenin incecik zarâșnda-
ki çok minik alâșcâșlardâșr. Bu alâșcâșlarâșn ĂŒstlendikleri görevin ne kadar bĂŒ-
yĂŒk bir bilgi, yetenek ve teknik gerektirdi€ini anlamak için flöyle bir kâș-
yaslama yapalâșm: Bir insanâșn önĂŒne bir flifle kan kondu€unda, bu kanâșn
içindeki sâșvâș oranâșnâș söyleyemez. Böyle bir hesabâș yapabilmek için ko-
nu hakkâșnda uzmanlâșk bilgisine sahip olmasâș gerekir. Bu da yeterli de-
€ildir. Ayrâșca gerekli ölĂ§ĂŒmleri yapabilece€i bir laboratuvara ve dona-
nâșma ihtiyacâș vardâșr. Oysa, hĂŒcre zarâșndaki alâșcâșlar, hiçbir bilgileri olma-
dan, hiçbir donanâșm da kullanmadan bu ölĂ§ĂŒmĂŒ, insan yafladâș€âș sĂŒre-
ce kusursuzca yaparlar. (flekil 1)
Bu kĂŒĂ§ĂŒk alâșcâșlarâșn sorumluluklarâș bununla da bitmez. E€er kan-
daki sâșvâș oranâșnâșn olmasâș gereken seviyenin altâșna dĂŒfltĂŒÂ€ĂŒnĂŒ tespit
ederlerse, hemen bunun için gerekli önlemi
alâșrlar. Bu ola€anĂŒstĂŒ bir durumdur. Ayrâș-
ca alâșcâșlar sadece sâșvâș oranâșnâș tespit et-
mekle kalmazlar, en ideal sâșvâș oranâșnâș da
11
Harun Yahya (Adnan Oktar)
fiekil 1HipotalamushĂŒcreleri kandaki sâșvâșmiktarâșnâș ölçmeklegörevlidirler.
fiekil 2Hipotalamus hĂŒcreleri, kandakisâșvâș miktarâș normal seviyenin al-tâșna dĂŒfltĂŒÂ€ĂŒn-de, alarmdurumunageçerekgerekli ön-lemleri de alâșr.
12
40 Konuda HĂŒcre
bilerek, gerekirse alarm durumuna geçerler. (flekil 2) Alarm durumuna
geçen alâșcâș, hemen beynin arka kâșsmâșndaki hipofiz bezine mesaj gönde-
rir. (flekil 3)
Burada ĂŒstĂŒnde durulmasâș gereken önemli sorular bulunmakta-
dâșr. Bu alâșcâșlar hipofiz bezinin yerini ve varlâș€âșnâș nasâșl bilmektedirler?
Ayrâșca, alarm durumundalarken, kendilerine yardâșmâșn hipofiz bezin-
den gelece€ini nasâșl ö€renmifllerdir? fiĂŒphesiz bu sorularâșn cevabâș YĂŒce
Rabbimiz'in ilhamâșdâșr. Sonsuz kudret sahibi olan YĂŒce Allah, yarattâș€âș
her canlâșya oldu€u gibi bu alâșcâșlara da en kusursuz ilimle görevlerini il-
ham etmektedir.
Hipofiz bezi, mesajâș alâșr almaz hemen kendisinde depolanmâșfl olan
vazopressin adlâș hormonu kan dolaflâșmâșna daha fazla miktarda bâșrak-
maya bafllar. Ancak burada dĂŒflĂŒnĂŒlmesi gereken bir
nokta vardâșr: Hipofiz bezinin aldâș€âș
mesaj ne tĂŒr bir mesajdâșr?
Baflka bir organdan ge-
len bir mesajâș hipofiz
bezi nasâșl anlayabilir
ve mesajâș nasâșl de€er-
lendirerek hemen hare-
kete geçebilir? Bunlar
ola€anĂŒstĂŒ ve flĂŒkre
vesile olmasâș gereken
Vazopressin hormonununmolekĂŒler yapâșsâș
fiekil 3Alarm durumunageçen hipotalamushĂŒcresi, derhal beyninarka kâșsmâșnda bulunanhipofiz bezine birmesaj gönderir.
13
Harun Yahya (Adnan Oktar)
mucizelerdir. (flekil 4)
Hipofiz bezinin
kan dolaflâșmâșna bâș-
raktâș€âș vazopressin
ise hipotalamustaki
hĂŒcreler tarafâșndan
ĂŒretilen bir hormon-
dur. Birazdan ince-
leyece€imiz son de-
rece önemli görevleri
olan bu hormonun for-
mĂŒlĂŒnĂŒ, hipotalamusta-
ki hĂŒcreler nereden bil-
mektedirler?
Bu hormonun formĂŒlĂŒ
DNA'ya flifrelenmifltir. Elbette
ki bunlar YĂŒce Allah'âșn mucize-
vi yaratâșfl delillerinden yalnâșzca
biridir. Ayrâșca hatâșrlatmak ge-
rekir ki, insan vĂŒcudundaki
tĂŒm hĂŒcrelerin çekirde€indeki
DNA'larda vazopressin hormo-
nuna ait flifreler bulunmaktadâșr. Ancak bu flifreyi ne kara-
ci€er hĂŒcreleri ne mide ne de kas hĂŒcreleri kullanmamakta, sadece hi-
potalamus hĂŒcreleri kullanarak, bu hormonu ĂŒretmektedirler. Bu da€âș-
tâșm nasâșl yapâșlmâșfltâșr? Di€er hĂŒcrelerde bu flifreyi kullanmalarâșnâș engel-
leyen nedir?
Vazopressin hormonu ile ilgili harikalar bunlarla da sâșnâșrlâș de€il-
dir. Vazopressin hormonu ĂŒretildikten sonra, bir baflka proteinin içine
paketlenerek hipofiz bezine transfer edilir ve zamanâș geldi€inde kulla-
nâșlmak ĂŒzere burada depolanâșr. KĂŒĂ§ĂŒcĂŒk bir hĂŒcre içinde, hayal bile
edilemeyecek kadar kĂŒĂ§ĂŒk yapâșlar, son derece kusursuz detaylarla or-
fiekil 4Hipotalamus hĂŒcresinin gönder-di€i mesajâș alan hipofiz bezi, ken-disinde depolanmâșfl olan vazop-ressin adlâș hormonu kan dolaflâș-mâșna daha fazla miktarda bâșrakâșr.
14
40 Konuda HĂŒcre
fiekil 5Vazopressin hormonu ĂŒretildik-ten sonra, bir baflka proteininiçine paketlenir.
fiekil 6Paketlenen vazopressin hormon-larâș hipofiz bezine transfer edilirve zamanâș geldi€inde kullanâșlmakĂŒzere burada depolanâșr.
ganize edilmifl bir fabrikanâșn farklâș birimleri gibi çalâșflâșrlar. (flekil 5,6,7)
Mesaj geldikten sonra hipofiz bezindeki depodan kan dolaflâșmâșna
bâșrakâșlan vazopressin hormonlarâș, derhal böbre€e ulaflâșrlar. (flekil 8) Bu
arada hatâșrlatmak gerekir ki, vazopressin hormonlarâș beyindeki hipofiz
bezinden yola çâșkmâșfllardâșr ve böbreklere ulaflâșncaya kadar birçok orga-
nâșn yanâșndan geçerler, ancak bu hormonlar sanki nereye gideceklerini,
yollarâșnâș ve amaçlarâșnâș biliyorlarmâșfl gibi, asla kaybolmadan veya bafl-
ka bir organa gitmeden do€ruca böbreklere ulaflâșrlar. Böbreklere gitme-
lerine dair emri nasâșl almakta ve sözĂŒ edilen fluursuz molekĂŒller nasâșl
olup da bu emri anlayarak yollarâșnâș bulabilmektedirler?
Böbre€e ulaflan vazopressin hormonlarâș, böbrekteki milyonlarca
15
Harun Yahya (Adnan Oktar)
fiekil 7Hipofiz bezine, kandaki su sevi-yesinin dĂŒfltĂŒÂ€ĂŒ haberi ulaflâșrulaflmaz, hipofiz bezindeki de-podan kan dolaflâșmâșna bâșrakâșlanvazopressin hormonlarâș böb-reklere ulafltâșrâșlâșr.
16
40 Konuda HĂŒcre
fiekil 8Mesaj geldikten sonra hi-pofiz bezindeki depodankan dolaflâșmâșna bâșrakâșlanvazopressin hormonlarâș,derhal böbre€e ulaflâșrlar.Sa€ yanda böbrek kesitigörĂŒlmektedir.
mikro kanalcâș€âșn çevresinde bulunan alâșcâșlara kilitlenirler. Bu alâșcâșlar,
vazopressin için özel olarak yaratâșlmâșfllardâșr ve anahtarâșn kilide uyma-
sâș gibi birbirlerine uygundurlar. (flekil 9) Bu uygunluk nasâșl sa€lanmâșfl-
tâșr? Herhangi bir insan e€er iflinin ehli de€ilse, birbirine tam olarak
uyan iki farklâș flekli oluflturmakta zorlanabilir. Oysa vĂŒcut içinde bu-
nun birçok örne€i vardâșr. Ayrâșca, her iki parça, yani vazopressin hormo-
nu ve böbrekteki alâșcâșlar, vĂŒcudun bambaflka yerlerindeki çok farklâș
hĂŒcreler tarafâșndan infla edilmektedirler. Buna ra€men kusursuz bir
uyum meydana gelmektedir. Bu uyum ise Rabbimiz'in kullarâșna bir
rahmetidir.
Bu kilitlenme ile böbre€e "âčdrar sâșvâșsâșnda bulunan su molekĂŒlleri-
ni yakala" emri verilmifl olur. Bu haberleflme sistemi sayesinde idrarda
bulunan su molekĂŒllerinin bĂŒyĂŒk bir bölĂŒmĂŒ arâștâșlâșr ve tekrar kana ka-
17
Harun Yahya (Adnan Oktar)
fiekil 9Böbre€e ulaflan vazopressin hormonlarâș, böbrekteki milyonlarca mikro ka-nalcâș€âșn etrafâșnda bulunan alâșcâșlara kilitlenir. Bu alâșcâșlar, vazopressin içinözel olarak yaratâșlmâșfllardâșr öyle ki anahtarâșn kilide uymasâș gibi birbirlerineuygundurlar.
18
râșfltâșrâșlâșr. Sonuçta idrar miktarâș azaltâșlmâșfl ve vĂŒcuda su kazandâșrâșlmâșfltâșr.
E€er gere€inden fazla su içilmiflse bu sefer mekanizma tam tersi-
ne ifller. Kandaki su yo€unlu€u yĂŒkselir. Bu yĂŒkselme sonucu hipotala-
musta bulunan algâșlayâșcâșlar, vazopressin hormonunun salgâșlanmasâș ifl-
lemini yavafllatâșrlar.(flekil 10) Vazopressin hormonu azalâșnca idrar sâșvâș-
sâș artar ve kandaki su miktarâș normal seviyesine getirilmifl olur.
Bu kusursuz sistem, vĂŒcuttaki sistemlerden sadece çok kĂŒĂ§ĂŒk bir
kesittir ve bu kĂŒĂ§ĂŒk kesit dahi hiçbir fleyin baflâșbofl olmadâș€âșnâșn, sonsuz
akâșl, ilim ve gĂŒĂ§ sahibi Allah'âșn bu sistemi her an kontrol altâșnda tuttu-
€unun delillerinden sadece bir tanesidir.
40 Konuda HĂŒcre
fiekil 10Kandaki su yo€unlu€u yĂŒkseldi€inde, hipotalamusta bulunanalgâșlayâșcâșlar vazopressin hormonunun salgâșlanmasâș iflleminiyavafllatâșr.
azopressin hormonunun bir baflka özelli€i daha bulun-
maktadâșr; kan damarlarâșnâș kasar ve böylece kan basâșncâșnâș
artâșrabilir. Bu da çok özel tasarlanmâșfl bir gĂŒvenlik-sigorta
sistemidir ve insanâșn özel bir yaratâșlâșflla var edildi€inin bir
baflka delilidir. Bu gĂŒvenlik-sigorta sisteminin çalâșflabilmesi için yine
genifl çaplâș bir planlama yapâșlmâșfltâșr. Kalbin kulakçâșk bölgesinin ve kal-
be gelen damarlarâșn içine kan basâșncâșnâș ölçen çok özel alâșcâșlar yerleflti-
rilmifltir.
Bilindi€i gibi bir insanâșn kan basâșncâșnâș ölçebilmesi için teknolojik
bir alet kullanmasâș gerekir. Bu aletler birçok farklâș daldan uzmanâșn ifl
birli€i ile gelifltirilmifltir ve ileri bir teknoloji ile ĂŒretilmektedirler. Oysa,
kalbimizde aynâș görevi, çâșplak gözle görmemizin imkansâșz oldu€u, çok
kĂŒĂ§ĂŒk molekĂŒller ĂŒstlenmifltir. Peki bu alâșcâșlar, kan basâșncâșnâș nasâșl öl-
çerler, basâșnçtaki farklâșlâș€âș nasâșl algâșlarlar? Bunlar hissi, duyu organlarâș
ve dahasâș hissettiklerini algâșlayacak fluurlarâș olmayan atomlardâșr. Ayrâș-
ca bu alâșcâșlar kalbe, tam olmasâș gereken yere nasâșl yerleflmifltir? TĂŒm bu
sorularâșn cevaplarâș, insana Allah'âșn varlâș€âșnâș ve O'nun ilminin yĂŒceli€i-
ni göstermektedir.
19
20
Bu alâșcâșlardan çâșkan sinirler ise, sanki bir kablo ba€lantâșsâș yapar gi-
bi, hipofiz bezine ba€lanmâșfllardâșr. Normal kan basâșncâș altâșnda bu alâșcâș-
lar sĂŒrekli olarak uyarâșlmakta ve bu kablolar aracâșlâș€âș ile hipofiz bezine
durmaksâșzâșn bir elektrik akâșmâș göndermektedirler. (flekil 11) Hipofiz
bezi ise bu sinyalleri aldâș€âș sĂŒrece, vazopressin hormonunun salgâșlan-
masâșnâș engellemektedir. Bu bir gĂŒvenlik flirketinin çalâșflma sistemine
benzer. GĂŒvenlik flirketinin daima hazâșr olarak bekleyen görevlileri,
alarm sisteminin kurulu oldu€u evden olumlu mesajlar aldâșklarâș sĂŒre-
ce harekete geçmezler. 1
Peki, gĂŒvenlik flirketi, yani hipofiz bezi ne zaman harekete geçer?
Ciddi bir kanama durumunda insan çok kan kaybeder ve damarlarâșn-
da bulunan kan miktarâș azalâșr. Bu da kan basâșncâșnâșn dĂŒflmesi anlamâșna
gelir ki, dĂŒflĂŒk kan basâșncâș hasta açâșsâșndan çok tehlikelidir.
Kan basâșncâș dĂŒfltĂŒÂ€ĂŒ anda damarlarâșn ve kalbin içinde bulunan
alâșcâșlarâșn hipofize gönderdikleri sinyal de kesilir. Bu da hipofizin alarm
durumuna geçmesine ve vazopressin hormonu salgâșlamasâșna neden
olur. (flekil 12) Hipofizin sinyalin kesilmesini hemen fark ederek gere-
keni yapmasâș ise son derece fluurlu bir harekettir. Oysa, bu fluurlu ha-
reketlerin tamamâș bazâș atomlarâșn birleflmesinden oluflan kĂŒĂ§ĂŒk mole-
kĂŒllere aittir.
Vazopressin hormonu derhal kan damarlarâșnâșn etrafâșnda bulunan
kaslarâșn kasâșlmasâșna neden olur ve bu ifllem kan basâșncâșnâșn yĂŒkselme-
sini sa€lar. Oldukça kompleks olan, birbirine ba€âșmlâș çalâșflan ve birçok
parçadan oluflan bu sistemin, ĂŒzerinde dĂŒflĂŒnĂŒlmesi gereken birçok
detayâș vardâșr.
Vazopressin hormonunu ĂŒreten hipotalamus hĂŒcreleri, kendile-
rinden çok uzakta bulunan damarlarâșn etrafâșndaki kas hĂŒcrelerinin ya-
pâșsâșnâș nereden bilmektedirler?
Kan basâșncâșnâșn artmasâș için bu damarlarâșn kasâșlmalarâș gerekti€ini
nasâșl ö€renmifllerdir?
Bu hĂŒcrelerin kasâșlmalarâșnâș sa€layacak kimyasal formĂŒlĂŒ nasâșl
ĂŒretebilmektedirler?
40 Konuda HĂŒcre
21
Harun Yahya (Adnan Oktar)
fiekil 12Kan basâșncâș dĂŒfltĂŒÂ€ĂŒnde kalpteki alâș-câșlar hipofiz bezine sinyal gönderme-yi keserler. Bu da hipofizin alarm du-rumuna geçmesine ve vazopressinsalgâșlamasâșna neden olur.
fiekil 11Kalpteki alâșcâșlar, sinirler aracâșlâș-€âșyla hipofiz bezine ba€lâșdâșrlar.Normal kan basâșncâș altâșnda bu alâș-câșlar sĂŒrekli uyarâșlmakta ve hipo-fiz bezine durmaksâșzâșn elektrikakâșmâș göndermektedirler.
22
Kalp ve hipofiz arasâșndaki iletiflim a€âșnâșn kablolarâș döflenip böyle
kusursuz bir alarm sistemi nasâșl meydana gelmifltir?
fiĂŒphesiz ortada mĂŒkemmel bir yaratâșlâșfl vardâșr. Ve bu insanâșn flu-
ursuz tesadĂŒfler sonucu de€il, Allah'âșn yaratmasâș ile var edildi€ini gös-
termektedir. Evrimcilerin, vĂŒcuttaki haberleflme ve alarm sisteminin te-
sadĂŒfen var oldu€unu, hĂŒcrelerin kendi kendilerine bu sistemi aklet-
tiklerini, tasarladâșklarâșnâș ve infla ettiklerini iddia etmeleri bĂŒyĂŒk bir
mantâșk çökĂŒntĂŒsĂŒnĂŒn sonucudur. Böyle bir iddia, bir arsaya yâș€âșlan çi-
mento, tu€la, elektrik kablosu gibi malzemelerin, çâșkan bir fâșrtâșna sonu-
cunda önce tesadĂŒfen bir gökdelen meydana getirdiklerini, sonra ar-
dâșndan çâșkan ikinci bir fâșrtâșna ile bu gökdelenin içine elektrik sistemi
döflediklerini, ĂŒĂ§ĂŒncĂŒ bir fâșrtâșnada ise, binanâșn içine mĂŒkemmel bir gĂŒ-
venlik sistemi kurduklarâșnâș iddia etmeye benzer. Akâșl ve vicdan sahibi
hiçbir insan böyle mantâșksâșz bir iddiayâș kabul etmez. Ancak, evrimcile-
rin iddiasâș bundan daha da mantâșksâșzdâșr. YĂŒce Allah'âșn varlâș€âșnâș inkar
etmek konusunda (Allah'âș tenzih ederiz) âșsrar içinde olan evrimciler,
söylediklerinin ne kadar akâșl dâșflâș oldu€unu göz önĂŒnde bulundurmak-
sâșzâșn evrim teorisini savunurlar. Oysa YĂŒce Allah'âșn varlâș€âș ve gökten
yere her fleyi mĂŒkemmel bir yaratâșlâșfl ile var etti€i çok açâșk bir gerçektir.
40 Konuda HĂŒcre
Hipofiz bezi
orta kâșsâșm
ön hipofizbezi
nne sĂŒtĂŒ, Allah'âșn yarattâș€âș sayâșsâșz mucizeden yalnâșzca
biridir. Anne sĂŒtĂŒnde yeni do€mufl bir bebe€in her tĂŒrlĂŒ
ihtiyacâș bulunmaktadâșr. Dahasâș, bebe€in geliflim aflama-
larâșnda de€iflen ihtiyaçlarâșna göre anne sĂŒtĂŒnĂŒn içeri€i
de de€iflmektedir. Bilim adamlarâșnâșn laboratuvarlarda dahi bir benzeri-
ni ĂŒretemedikleri anne sĂŒtĂŒnĂŒ ĂŒretenler ise, annenin gö€sĂŒndeki bazâș
hĂŒcrelerdir. Bu hĂŒcreler, anne sĂŒtĂŒnĂŒn eflsiz formĂŒlĂŒne sahiptirler ve
ne zaman ĂŒretime bafllamalarâș gerekti€ini, ne zaman ĂŒrettikleri madde-
nin içeri€ini de€ifltirmeleri gerekti€ini bilirler.
Peki anne sĂŒtĂŒnĂŒn ĂŒretimi nasâșl bafllar ve bu ĂŒretim nasâșl kontrol
edilir? Bu sorunun cevabâșnda yine birçok yaratâșlâșfl mucizesi gizlidir. SĂŒt
ĂŒretiminde hormonal sistem ve sinir sistemi ortaklafla görev yaparlar.
Kusursuz bir bilgi akâșflâș ve planlama sonucunda bu ĂŒretim gerçekleflti-
rilir. (flekil 13)
Annenin gö€sĂŒnde bulunan sĂŒt bezlerini harekete geçiren çok
özel bir hormon vardâșr. Bu hormon prolaktin hormonudur. Prolaktin
hormonu hipofiz bezinden salgâșlanâșr.
23
24
Ancak hamilelik döneminin baflâșnda prolaktin hormonunun salgâș-
lanmasâșnâș kâșsâștlayan bazâș faktörler vardâșr. Bu faktörleri yokufl afla€âș in-
en bir arabanâșn fren pedalâșna basâșlmasâș gibi dĂŒflĂŒnebiliriz. Araba afla€âș
do€ru hareket etme e€ilimindedir, ancak frene basâșlâș oldu€u sĂŒrece ha-
reket edemez. Yani sĂŒt ĂŒretimi frenlenmifl olur.
Prolaktin hormonunun frenlenmesi çok yerinde bir karardâșr. ĂĂŒn-
kĂŒ bebek daha do€madâș€âș için annenin erken sĂŒt salgâșlamasâșnâșn bir ya-
rarâș yoktur. Peki bu frene nasâșl basâșlâșr? Prolaktinin gere€inden erken
salgâșlanmasâș nasâșl engellenir? Burada mĂŒkemmel bir sistem devreye gi-
rer. Beynin hipotalamus bölgesi, prolaktin hormonunun ĂŒretimini en-
gelleyen bir hormon salgâșlar. PIH (Prolaktin Inhibiting Hormon- Pro-
laktin Engelleyici Hormon) olarak isimlendirilen bu hormon prolaktin
ĂŒretimini yavafllatâșr, yani bir anlamda frene basar.
Peki frene basâșlmasâș nasâșl sa€lanâșr? Hamilelik döneminde ĂŒretilen
östrojen isimli bir hormon, hipotalamusun frene basmasâșnâș, yani PIH
40 Konuda HĂŒcre
fiekil 13Anne sĂŒtĂŒnĂŒn ĂŒretimindehormonlar adeta bir fabrika-nâșn akâșl, bilgi ve fluur sahibiteknisyen ve iflçileri gibi ça-lâșflâșrlar. Her detay, Allah'âșnsonsuz ilminin ve aklâșnâșnbir tecellisidir.
ĂŒretmesini sa€lar. (flekil 14, 15) Bebe€in do€umuyla birlikte östrojen
salgâșsâș azalâșr. Ăstrojenin azalmasâș PIH'âșn azalmasâș-
nâș sa€lar. Bu ifllem aya€âșn frenden yavafl yavafl
kalkmasâșna ve arabanâșn yokufl afla€âș hare-
ket etmesine benzer. (flekil 16) Böyle-
ce prolaktin ĂŒretimi yavafl yavafl
artar. Prolaktin hormonu da sĂŒt
bezlerini anne sĂŒtĂŒ ĂŒretmeleri
için harekete geçirir.
25
Harun Yahya (Adnan Oktar)
fiekil 14,15PIH hormonu prolaktin ĂŒretimini gerek-ti€inde yavafllatâșr, gerekti€inde isehâșzlandâșrâșr. Bu sayede hamileli€in ilk ay-larâșnda sĂŒt ĂŒretimi engellenmifl olur. Bu,elbette ki hormonlarâșn akledebilecekleribir sistem de€ildir. Allah, her detayâșkusursuzca yaratandâșr.
26
Ortada gerçek bir yaratâșlâșfl harikasâș bulunmaktadâșr. Hamileli€in ilk
aylarâșnda sĂŒt ĂŒretimi bu tasarâșm sayesinde engellenmifltir. fiimdi bĂŒtĂŒn
bu sistem ĂŒzerinde dikkatli bir flekilde dĂŒflĂŒnelim:
Prolaktin hormonunu ĂŒreten hipofiz hĂŒcreleri, sĂŒt bezlerini nere-
den tanâșmaktadâșrlar? SĂŒt ĂŒretmekle görevli hĂŒcrelere "sĂŒt ĂŒret" emrini
hangi akâșl ve fluurla vermektedirler?
Do€um öncesinde prolaktin ĂŒretimini engelleyen hormonlar, sĂŒ-
tĂŒn henĂŒz ĂŒretilmemesi gerekti€ini, bir sĂŒre daha beklenmesi gerekti-
€ini nereden bilirler?
Bu hormonlar sĂŒt ĂŒretimini prolaktinin yaptâș€âșnâș ve sĂŒt ĂŒretimini
engellemek için prolaktin hormonunun ĂŒretiminin engellenmesi gerek-
ti€ini nasâșl ö€renmifllerdir?
BĂŒtĂŒn bu mucizevi sistemi yaratan alemlerin Rabbi olan Allah'tâșr.
Ve her fley O'nun ilham etti€i flekilde hareket etmektedir.
40 Konuda HĂŒcre
fiekil 16Bebe€in do€umuyla birlikte östrojen salgâșsâș azalâșr. Ăstrojenin azalmasâșPIH'âșn azalmasâșnâș sa€lar. Bu ifllem aya€âșn frenden yavafl yavafl kalkmasâș-na ve arabanâșn yokufl afla€âș hareket etmesine benzer. Böylece prolaktinĂŒretimi yavafl yavafl artar. Prolaktin hormonu da sĂŒt bezlerini anne sĂŒtĂŒĂŒretmeleri için harekete geçirir.
andaki kalsiyum, miktarâș, insanâșn hayatta kalabilme-
si için son derece önemli bir faktördĂŒr. Bir insanâșn ya-
flamâșnâș sĂŒrdĂŒrebilmesi için nasâșl nefes almaya ve su
içmeye ihtiyacâș varsa, kanâșnda belli bir miktarda kal-
siyum bulunmasâșna da ihtiyacâș vardâșr. Kandaki kalsiyum miktarâș olma-
sâș gerekenin altâșna dĂŒfltĂŒÂ€ĂŒnde, insan yaflamâșnâș yitirir.
Kalsiyum, vĂŒcudumuzda birçok hayati fonksiyonun gerçekleflme-
sini sa€lar. Kalsiyum olmadan kan pâșhtâșlaflmaz, bu durumda kĂŒĂ§ĂŒk bir
yara veya kesik dahi insanâșn kan kaybâșndan ölmesine neden olabilir.
Kalsiyum sinir uyarâșlarâșnâșn iletilmesinde de çok önemli bir rol alâșr. Kal-
siyum aynâș zamanda kaslarâșn çalâșflmasâșnâș ve kemiklerin sa€lamlâș€âșnâș da
sa€lar. Yetiflkin bir insan vĂŒcudunda yaklaflâșk 2 kg kadar kalsiyum bu-
lunur. (flekil 17) Bu kalsiyumun yĂŒzde 99'u kemiklerde depo edilmifltir.
Geri kalanâș ise metabolizma ile ilgili ifllevlerde kullanâșlâșr. VĂŒcut fonksi-
yonlarâșnâșn devam etmesi için de yaklaflâșk olarak 0.5 gramlâșk kalsiyu-
mun kanda dolaflmasâș yeterlidir.2
fiimdi flu hayali örnek ĂŒzerinde dĂŒflĂŒnelim: ĂnĂŒnĂŒze özel bir flifle
27
28
içinde 1 litre kan konulmufl olsun. Ve
bu kanâșn ameliyatta bekleyen
bir hastaya nakledilece€i,
ancak bir problem oldu€u
söylensin. Bu kanâșn içinde
kalsiyum eksikli€i bulun-
du€u, ancak ne kadar eksik
oldu€unun tespit edilemedi€i
belirtilsin. Ayrâșca size kullanma-
nâșz için bĂŒyĂŒkçe bir kapta kalsi-
yum tozu da verilmifl olsun ve
sizden eksik miktarâș tamamla-
manâșz istensin. (flekil 18)
Acaba ne yapardâșnâșz?
Ăncelikle yapmanâșz gere-
ken, önĂŒnĂŒzdeki kanda ne
kadar kalsiyum bulun-
du€unu ölçmek olacak-
tâșr. Ancak bunun için
çok geliflmifl teknolojik aletler gereklidir
ki, buna zaman ve imkan o an için yoktur. Bu durumda oldukça çare-
siz kalâșrsâșnâșz.
Ancak tĂŒm insanlarâșn vĂŒcudunda her an kalsiyum oranâșnâș hesap-
layarak gerekli önlemleri alan muhteflem bir mekanizma bulunmakta-
dâșr: Tiroid bezi ve tiroid bezinin içerisine gömĂŒlmĂŒfl bulunan bir baflka
hormonal bez olan paratiroid bezleri, vĂŒcutta kalsiyum dengesinin sa€-
lanmasâș için son derece akâșlcâș bir plana uyarak çalâșflâșrlar. Ăzellikle para-
tiroid bezinin tek görevi, bĂŒtĂŒn ömrĂŒnĂŒz boyunca, gece-gĂŒndĂŒz kanâș-
nâșzda ne kadar kalsiyum bulundu€unu ölçmek ve kalsiyum oranâșnâș en
ideal ölĂ§ĂŒlerde tutmaktâșr. (flekil 19)
40 Konuda HĂŒcre
fiekil 17Yetiflkin bir insan vĂŒcudunda yaklaflâșk 2 kg ka-dar kalsiyum bulunur.
Paratiroid bezi ĂŒretti€i son derece özel bir yaratâșlâșfla sahip parat-
hormon vasâștasâșyla kanda bulunan kalsiyum oranâșna mĂŒdahale eder.
E€er kanda kalsiyum miktarâș dĂŒflerse hemen parathormon salgâșlar.3
(flekil 20)
Paratiroid bezi kĂŒĂ§ĂŒk bir et parçasâșdâșr. HĂŒcrelerin biraraya gelme-
sinden oluflan bir et parçasâș, önĂŒnden akan kan âșrma€âș içinde bulunan
kalsiyum atomlarâșnâș nasâșl tespit eder? GözĂŒ, kula€âș, elleri olmayan hĂŒc-
reler, kanda bulunan tuz, glikoz, ya€, amino asitler, proteinler, hormon-
lar, enzimler, laktik asit, karbondioksit, azotlu atâșk, sodyum, potasyum,
ĂŒre, ĂŒrik asit, demir, bikarbonat gibi binlerce farklâș madde arasâșndan
kalsiyum atomlarâșnâș nasâșl teflhis edebilir? HĂŒcre, kalsiyumu nasâșl tanâșr?
29
Harun Yahya (Adnan Oktar)
fiekil 18Paratiroid bezinin görevi, gece-gĂŒndĂŒz kanâșnâșzda ne kadar kalsiyum bulun-du€unu ölçmek ve kalsiyum oranâșnâș en ideal ölĂ§ĂŒlerde tutmaktâșr. Kandakikalsiyum miktarâșâșnâșn eksildi€ini tespit etti€indeyse, hemen bunun önleminialmaktadâșr.
30
40 Konuda HĂŒcre
fiekil 19Paratiroid bezi kandakikalsiyum miktarâș dĂŒflĂŒn-ce hemen parathormonusalgâșlayarak duruma mĂŒ-dahele eder.
fiekil 20Parathormon, ĂŒĂ§ ayrâș yöntemkullanarak kandaki kalsiyummiktarâșnâș artâșrâșr.
Kalsiyumun kanda ne kadar bulunmasâș gerekti€ini nereden bilir? Kal-
siyum miktarâșnâș hangi fluur ile ölçer? Kalsiyumun az mâș yoksa fazla mâș
oldu€una nasâșl karar verir?
Bu noktada tekrar hatâșrlatmak gerekir ki, bu hĂŒcreler akâșl ve fluur
sahibi olmayan, milimetrenin ancak %1'i bĂŒyĂŒklĂŒÂ€ĂŒnde varlâșklardâșr.
Bu varlâșklarâșn bizim adâșmâșza kandaki kalsiyum miktarâșnâș baflarâș ile öl-
çebiliyor olmalarâș, sonsuz ilim sahibi YĂŒce Allah'âșn yaratâșflâșnâșn delille-
rinden sadece bir tanesidir.
Paratiroid hĂŒcreleri yaptâșklarâș ölĂ§ĂŒmler sonucunda kalsiyum mik-
tarâșnâșn dĂŒfltĂŒÂ€ĂŒne karar verirlerse hemen parathormon salgâșlarlar. Pe-
ki parathormon kalsiyum miktarâșnâș nasâșl yĂŒkseltecektir? Bu kĂŒĂ§ĂŒk mo-
lekĂŒl nereden kalsiyum bulabilecektir? Parathormon, her biri için çok
genifl biyoloji bilgisine sahip olunmasâș gereken 3 ayrâș yoldan kan için
kalsiyum kayna€âș bulur:
1. Kemiklerde bol miktarda kalsiyum bulunur. Parathormon, kal-
siyumun bir kâșsmâșnâș kemiklerden ödĂŒnç alâșr. Kemik hĂŒcreleri, kalsiyu-
mu depolarlar ve normal flartlarda bâșrakmak istemezler. Ancak parat-
hormonun formĂŒlĂŒ ile karflâșlafltâșklarâșnda do€al olarak bir miktar kalsi-
yumu serbest bâșrakâșrlar. (flekil 20)
2. âčdrarla birlikte bir miktar kalsiyum vĂŒcuttan atâșlmaktadâșr. âčd-
rardaki kalsiyumun tekrar kana karâșfltâșrâșlmasâș gerekmektedir. Bunun
içinse, böbrek hĂŒcrelerinin idrardaki kalsiyum molekĂŒllerini yakala-
31
Harun Yahya (Adnan Oktar)
tiroid bezi
paratiroid bezi
Kandaki milyonlar-ca molekĂŒlĂŒniçinden kalsiyumutespit edip, sonu-ca göre önlem ala-bilen paratiroidbezleri.
32
malarâș ve geri almalarâș gerekir. Bu kez parathormon böbrek hĂŒcreleri-
ne bu emri verir ve böbrek hĂŒcreleri bu emre itaat ederek, kalsiyum
molekĂŒllerini geri toplarlar. (flekil 21)
3. Son yöntem ise, vĂŒcuda giren kalsiyumun en fazlasâșyla kullanâș-
ma geçirilmesidir. Yedi€iniz besinlerdeki kalsiyumun kana karâșflmasâș
ince ba€âșrsakta gerçekleflmektedir. Ancak kalsiyumun geri emilmesi
için ba€âșrsak hĂŒcrelerinin aktif hale gelmifl D vitaminine ihtiyaçlarâș var-
dâșr. Bu noktada bĂŒyĂŒk bir problem ortaya çâșkmaktadâșr; Ă§ĂŒnkĂŒ yedi€i-
niz besinler yoluyla elde etti€iniz D vitamini aktif halde de€ildir.4 Ba-
€âșrsaklarâșnâșzâșn daha çok kalsiyum emmesi, dolayâșsâșyla kandaki kalsi-
yum miktarâșnâș artâșrmanâșz için bu problemi ortadan kaldâșrmanâșz gerek-
mektedir. Yani aktiflenmemifl D vitamininin kimyasal yapâșsâșnâș de€iflti-
recek ve aktiflenmifl bir hale getirecek çok özel bir molekĂŒl bulmak zo-
rundasâșnâșz. Bu molekĂŒl yine parathormondur. (flekil 22)
40 Konuda HĂŒcre
fiekil 20Parathormon ihtiyaç durumunda kemiklerdedepolanan kalsiyumu ödĂŒnç alâșr.
Normal flartlarda kalsiyumu bâșrakmak istemeyen kemikler parathormonile karflâșlafltâșklarâșnda bir miktar kalsiyumu serbest bâșrakâșr.
fiimdi bu noktada çok dikkatli bir flekilde dĂŒflĂŒnmek gerekir. Kan-
da bulunan kalsiyum miktarâșnâșn artâșrâșlmasâș için birbirinden ba€âșmsâșz 3
farklâș yol bulunmaktadâșr ve birbirinden çok farklâș bu ĂŒĂ§ sistemin çalâșfl-
maya bafllamasâșnâș sa€layan anahtar aynâșdâșr. Bu anahtar ĂŒĂ§ sistemin de
konta€âșnâș çevirmektedir. Daha da hayranlâșk uyandâșrâșcâș olan, birbirin-
den çok farklâș yapâșda bulunan ve çok farklâș çalâșflma flekilleri bulunan
bu sistemlerin kontaklarâș çevrildi€i zaman, elde edilen sonucun aynâș
olmasâșdâșr: "Kanda bulunan kalsiyum miktarâșnâș artâșrmasâș."
Peki bu hormonun formĂŒlĂŒnĂŒ paratiroid hĂŒcreleri nasâșl bulmufl-
lardâșr? Bu molekĂŒlĂŒn, kemikleri, böbrekleri ve D vitaminini etkileyece-
€ini nasâșl bilmifllerdir? Nasâșl olmufl da tarih boyu yaflamâșfl milyarlarca
insanâșn paratiroid bezi âhastalâșk vakalarâș dâșflâșnda- bu do€ru formĂŒlĂŒ
ĂŒretmeyi baflarmâșfltâșr? Kemiklerin kalsiyum depoladâșklarâșnâș, idrar için-
de atâșlmak ĂŒzere olan kalsiyum bulundu€unu ve ince ba€âșrsak hĂŒcre-
lerinin kalsiyum emmek için aktif D vitaminine ihtiyaçlarâș oldu€unu,
paratiroid hĂŒcreleri nereden bilirler? Bu ĂŒĂ§ sistemi çalâșfltâșracak formĂŒlĂŒ
nasâșl bulmufllardâșr? fiuursuz hĂŒcreler insanâș dahi aciz bâșrakan bu akâșl
gösterisini nasâșl yaparlar?
33
Harun Yahya (Adnan Oktar)
fiekil 21âčçinde kimyasal maddeler bulunan bir nehirden aradâș€âș-nâșz kimyasalâș bulmak için bir uzman olmanâșz, gerekli tek-noloji ve bilgiye sahip olmanâșz gerekir. Oysa hormonlarhiçbir donanâșma sahip olmadan bunu tek baflla-râșna bĂŒyĂŒk bir baflarâșyla yerine getirirler.
34
HĂŒcrelerin ĂŒzerinde tecelli eden bu akâșl ve planlama, elbette hĂŒc-
releri de, kalsiyum molekĂŒlĂŒnĂŒ de, insanâș da yoktan var eden, insanâș
kalsiyum molekĂŒlĂŒne muhtaç bir flekilde yaratan, sonra bu ihtiyacâșn
karflâșlanmasâș için kusursuz bir sistem var eden, göklerin, yerin ve ikisi
arasâșndakilerin Rabbi, Rahman ve Rahim olan Allah'tâșr. fiĂŒphesiz
Allah'âșn flanâș çok YĂŒcedir.
Allah... O'ndan baflka âčlah yoktur. Diridir, kaimdir. O'nu uyuklama ve
uyku tutmaz. Göklerde ve yerde ne varsa hepsi O'nundur. âčzni olmak-
sâșzâșn O'nun Katâșnda flefaatte bulunacak kimdir? O, önlerindekini ve ar-
kalarâșndakini bilir. (Onlar ise) Diledi€i kadarâșnâșn dâșflâșnda, O'nun il-
minden hiçbir fleyi kavrayâșp-kuflatamazlar. O'nun kĂŒrsĂŒsĂŒ, bĂŒtĂŒn gök-
leri ve yeri kaplayâșp-kuflatmâșfltâșr. Onlarâșn korunmasâș O'na gĂŒĂ§ gelmez.
O, pek YĂŒcedir, pek bĂŒyĂŒktĂŒr. (Bakara Suresi, 255)
40 Konuda HĂŒcre
fiekil 22Parathormon, ihtiyaç durumunda, aktifleflmemifl olan D vitaminin kimya-sal yapâșsâșnâș de€ifltirerek, aktif hale getirir. Bir nevi uykudaki D vitaminleri-ni uyandâșrâșr.
€er ihtiyacâșnâșzdan biraz daha fazla flekerli gâșda yerseniz,
vĂŒcudunuzdaki son derece detaylâș ve kusursuz bir sistem
kandaki fleker oranâșnâșn yĂŒkselmesini engellemek için dev-
reye girer:
1- Ăncelikle pankreas hĂŒcreleri, kan sâșvâșsâșnâșn içinde bulunan mil-
yonlarca molekĂŒl arasâșndan fleker molekĂŒllerini bulur ve di€erlerinden
ayâșrt eder. Dahasâș bu molekĂŒllerin sayâșlarâșnâșn fazla mâș, yoksa az mâș ol-
duklarâșna karar verir, adeta fleker molekĂŒllerini sayar. GözĂŒ, beyni, el-
leri olmayan, gözle göremeyece€imiz kĂŒĂ§ĂŒklĂŒkteki hĂŒcrelerin bir sâșvâș-
nâșn içindeki fleker molekĂŒllerinin oranâș hakkâșnda fikir sahibi olmasâș,
ĂŒzerinde dĂŒflĂŒnĂŒlmesi gereken bir konudur. (flekil 23)
2- E€er pankreas hĂŒcreleri kanda gere€inden fazla fleker oldu€u-
nu belirlerlerse, bu fazla flekerin depolanmasâșna karar verirler. Ancak
bu depolama iflini kendileri yapmaz, kendilerinden çok uzakta bulu-
nan baflka hĂŒcrelere yaptâșrâșrlar.
3- Uzaktaki bu hĂŒcreler kendilerine aksi bir emir gelmedi€i sĂŒrece
fleker depolamak istemezler. Ancak pankreas hĂŒcreleri, bu hĂŒcrelere
35
36
40 Konuda HĂŒcre
fiekil 23Pankreas hĂŒcreleri, kan sâșvâșsâșnâșn içinde bulunanmilyonlarca molekĂŒl arasâșndan fleker molekĂŒlleriniayâșrt edebilirler.
Dahasâș bu molekĂŒllerin sayâșlarâșnâșnfazla mâș, yoksa az mâș olduklarâșnakarar verir, adeta fleker molekĂŒlle-rini sayarlar.
"fieker depolamaya bafllayâșn" emrini taflâșyacak bir hormon yollar. "âčnsĂŒ-
lin" adâș verilen bu hormonun formĂŒlĂŒ, pankreas hĂŒcreleri ilk olufltuk-
larâș andan itibaren DNA'larâșnda kayâștlâș bulunmaktadâșr. (flekil 24)
4- Pankreas hĂŒcrelerindeki özel "enzimler" (iflçi proteinler) bu for-
mĂŒlĂŒ okurlar. Okunan formĂŒle göre de insĂŒlin adlâș hormonu ĂŒretirler.
Bu ĂŒretimde her biri farklâș görevlerde yĂŒzlerce enzim çalâșflâșr.
5- Ăretilen insĂŒlin hormonu, en gĂŒvenli ve en hâșzlâș ulaflâșm a€âș olan
kan yoluyla hedef hĂŒcrelere ulafltâșrâșlâșr. Bu hedef hĂŒcrelerden biri kara-
ci€er hĂŒcreleridir.
37
Harun Yahya (Adnan Oktar)
fiekil 24Pankreas hĂŒcreleri, ilgili hĂŒcrelere"fieker depolamaya bafllayâșn" emrinitaflâșyan bir hormon yollarlar. Bu hormonun adâș "insĂŒlin"dir.
fiekil 25âčnsĂŒlin hormonu, pankreashĂŒcrelerindeki özel enzimler tarafâșndanĂŒretilerek, kan yoluyla karaci€er vedi€er ilgili organlara ulafltâșrâșlâșr.
38
6- âčnsĂŒlin hormonunda yazâșlâș olan "fieker depolayâșn" emrini oku-
yan karaci€er hĂŒcreleri ise bu emre kayâștsâșz flartsâșz itaat ederler. fieker
molekĂŒllerinin hĂŒcrelerin içine geçmesini sa€layacak kapâșlar açâșlâșr. (fle-
kil 25)
7- Ancak bu kapâșlar rastgele açâșlmaz. Karaci€erdeki depo hĂŒcrele-
ri kandaki yĂŒzlerce farklâș molekĂŒl arasâșndan sadece fleker molekĂŒlleri-
ni ayâșrt eder, yakalar ve kendi içlerine hapsederler. (flekil 26, 27)
8- Karaci€er hĂŒcreleri, kendilerine ulaflan emre hiçbir zaman itaat-
sizlik etmez. Bu emri yanlâșfl anlamaz, hatalâș maddeleri yakalamaya, ge-
re€inden fazla fleker depolamaya kalkmaz. BĂŒyĂŒk bir disiplin ve özve-
ri ile çalâșflâșr.
Böylece siz fazla flekerli bir çay içti€inizde, bu ola€anĂŒstĂŒ sistem
devreye girer ve fazla flekeri vĂŒcudu-
nuzda depolar. E€er bu sistem
çalâșflmasaydâș, o zaman fle-
40 Konuda HĂŒcre
fiekil 26, 27Pankreastaki depo hĂŒcre-leri, kandaki milyonlarcafarklâș molekĂŒl arasâșndanfleker molekĂŒllerini ayâșrteder, ihtiyaç kadar olanâșalarak depolar.
ker hâșzla yĂŒkselir ve kiflinin komaya girerek ölmesine neden olurdu.
Bu o kadar mĂŒkemmel bir sistemdir ki gerekti€i zaman tersine de çalâș-
flabilir. E€er kandaki fleker normalin altâșna dĂŒflerse, bu sefer pankreas
hĂŒcreleri bambaflka bir hormon olan "glukagon"u ĂŒretirler. Glukagon
daha önce fleker depolayan hĂŒcrelere bu sefer "Kana fleker karâșfltâșrâșn"
emrini taflâșr. Bu emre de itaat eden hĂŒcreler depoladâșklarâș flekeri geri bâș-
rakâșrlar. (flekil 28)
Nasâșl olur da, bir beyne, sinir sistemine, göze, kula€a sahip olma-
yan hĂŒcreler, bu denli bĂŒyĂŒk hesaplarâș ve iflleri kusursuzca baflarâșrlar?
Proteinlerin ve ya€ molekĂŒllerinin yan yana gelmesiyle oluflan bu flu-
ursuz varlâșklar, nasâșl olur da insanlarâșn bile yapamayacaklarâș kadar bĂŒ-
yĂŒk ifller yapabilirler? fiuursuz molekĂŒllerin sergiledikleri bu bĂŒyĂŒk
bilincin kayna€âș nedir? Elbette bu olaylar, bizlere tĂŒm evrene ve tĂŒm
canlâșlara hakim olan Allah'âșn varlâș€âșnâș ve kudretini gösteren sayâșsâșz de-
lilden sadece birkaçâșdâșr. Allah ayetlerinde flöyle buyurmaktadâșr:
fiĂŒphesiz, yerde ve gökte Allah'a hiçbir fley gizli kalmaz. Döl yatakla-
râșnda size diledi€i gibi suret veren O'dur. O'ndan baflka âčlah yoktur;
ĂŒstĂŒn ve gĂŒĂ§lĂŒ olandâșr, hĂŒkĂŒm ve hikmet sahibi-
dir. (Al-i âčmran Suresi, 5-6)
Harun Yahya (Adnan Oktar)
39
fiekil 28Glukagon daha önce fle-ker depolayan hĂŒcrelerebu kez "kana fleker ka-râșfltâșrâșn" emrini taflâșr. Buemre itaat eden hĂŒcre-ler, depoladâșklarâș flekerikana geri bâșrakâșrlar.
40
ehlike veya bir korku anâșnda her insana yardâșm eden
bir molekĂŒl vardâșr: Adrenalin hormonu. Bu hormon,
örne€in kullandâș€âș uça€âș arâșza yapan bir pilotun beyin
hĂŒcrelerini alarma geçirir, beynine daha çok kan ve fleker gönderir ve
pilotun daha dikkatli olabilmesini sa€lar. Aynâș zamanda pilotun kalp
atâșfllarâșnâș ve kan basâșncâșnâș artâșrâșr, daha atik ve daha hâșzlâș olabilmesini
sa€lar; solunum yollarâșnâș açar, böylece daha fazla oksijen almasâșnâș ve
kas ve beyin hĂŒcrelerine daha çok kan gitmesini sa€lar. âčskeleti ve kas-
larâș daha gĂŒĂ§lĂŒ kasar, kanda bulunan fleker seviyesini artâșrâșr ve böylece
pilotun fazladan ihtiyaç duydu€u enerjiyi almasâș için imkan sa€lar.
Böbrek ĂŒstĂŒ bezlerinin ĂŒrettikleri ve depoladâșklarâș bu mucizevi
hormon birçok özelli€e sahiptir ve Allah'âșn ĂŒstĂŒn ilminin ve kusursuz
yaratâșflâșnâșn bir delilidir.
Ăncelikle adrenalinin yukarâșda sayâșlan etkileri nasâșl meydana ge-
tirebildi€ini inceleyelim. Tehlikenin ortaya çâșkmasâș ile birlikte vĂŒcutta
alarm dĂŒÂ€mesine basâșlâșr. Beyin, böbrek ĂŒstĂŒ bezlerine yâșldâșrâșm gibi bir
emir gönderir. Böbrek ĂŒstĂŒ bezinin iç bölgesinde bulunan hĂŒcreler
41
Harun Yahya (Adnan Oktar)
fiekil 30Böbrek ĂŒstĂŒ bezinin iç bölge-sinde bulunan hĂŒcreler derhalalarm durumuna geçer.
fiekil 29Korku veya heyecananâșnda beyin, böbrekĂŒstĂŒ bezlerine yâșldâșrâșmgibi bir emir gönderir.
fiekil 31Ve acil olarak adrenalinhormonu salgâșlar.
42
alarm durumuna geçer ve acil olarak adrenalin
hormonu salgâșlar. Adrenalin molekĂŒlleri kana ka-
râșflâșr ve vĂŒcudun çeflitli bölgelerine da€âșlâșr. (flekil
29,30,31)
Salgâșlanan adrenalin molekĂŒlleri, beyin,
kalp ve kaslar gibi hayati organlara giden damar-
larâș geniflletir, böylece bu organlarâșn ihtiyacâș olan
fazla kan temin edilmifl olur. 5 (flekil 32)
Adrenalin molekĂŒllerinin yaptâș€âș dĂŒ-
zenleme kalbe, beyne ve kaslara giden da-
marlarâș açarken, karaci€ere ve deriye gi-
den damarlarâș daraltmaktadâșr. (flekil 33)
Böylece beden için ihtiyaç duyu-
lan destek en iyi flekilde sa€lanmâșfl olur.
40 Konuda HĂŒcre
böbrek ĂŒstĂŒ bezi
böbrek
fiekil 32Adrenalin hormonu, beyin, kalp ve kaslar gibi hayati organlara gidendamarlarâș geniflleterek, bu organlara kan akâșflâșnâșn artmasâșnâș sa€lar.
Deriye az kan pompalanmasâșnâșn bir baflka nedeni daha vardâșr: Bu
sayede muhtemel bir yaralanmada kan kaybetme riski en aza indiril-
mifl olacaktâșr. Aflâșrâș heyecan karflâșsâșnda deride gözlemlenen soluklaflma-
nâșn nedeni de, o anda deriye daha az kan pompalanâșyor olmasâșdâșr.6
Hiçbir zaman yanlâșfllâșkla kalbe veya beyne giden damarlar daralâșp
karaci€ere veya deriye giden damarlar geniflletilmez. Adrenalin mole-
kĂŒlĂŒ ne yapmasâș gerekti€ini çok iyi bilir. Bedeninizde bulunan yĂŒzler-
ce damarâșn çapâș ve bu damarlarâșn nereye ne miktarda kan ilettikleri,
gözle görĂŒlmeyen bir hormon tarafâșndan ayarlanmaktadâșr.
Adrenalin molekĂŒlleri her organ için farklâș bir anlam taflâșr; dama-
ra gitti€i zaman damarâș geniflleten adrenalin molekĂŒlĂŒ, kalbe gitti€i za-
man da kalp hĂŒcrelerinin kasâșlmalarâșnâș hâșzlandâșrâșr. Böylece kalp daha
hâșzlâș atar ve kaslara fazladan gĂŒĂ§ elde edebilmeleri için ihtiyaçlarâș olan
kan sa€lanmâșfl olur. (flekil 34)
43
Harun Yahya (Adnan Oktar)
fiekil 33Adrenalin hormonu karaci€ere ve deriye giden damarlarâș daraltarak, kanâșn oan ihtiyaç duyulan organlara gitmesini sa€lar.
44
40 Konuda HĂŒcre
Adrenalin molekĂŒlĂŒ kas hĂŒcrele-
rine ulafltâș€âș zaman da kaslarâșn daha
gĂŒĂ§lĂŒ bir flekilde kasâșlabilmelerini
sa€lar. (flekil 35) Karaci€ere ulaflan
adrenalin molekĂŒlleri, burada bulunan
hĂŒcrelere, kana daha çok fleker karâșfltâșr-
malarâșnâș emreder. Böylece kandaki fleker
miktarâș artar ve kaslarâșn ihtiyacâș olacak
fazladan yakâșt sa€lanmâșfl olur. (flekil 36)
Bu çok kĂŒĂ§ĂŒk molekĂŒl, ne zaman ne yapmasâș gerekti€ini çok iyi
bilmekte, ihtiyaç duyulmadâș€âș sĂŒrece insan vĂŒcudunu asla alarm duru-
muna geçirmemektedir. Bunun dâșflâșnda hangi hĂŒcrelere gitmesi gerek-
ti€ini, hangilerine nasâșl bir emir vermesi gerekti€ini de çok iyi bilmek-
te ve bunu hiç unutmamaktadâșr. Ayrâșca tĂŒm bunlar, hĂŒcreleri, organla-
râș ve ifllevlerini çok iyi tanâșdâș€âșnâș ve bildi€ini de göstermektedir. VĂŒcu-
dun ne zaman bu durumdan çâșkartâșlmasâș gerekti€i konusunda da hiç-
bir zaman yanâșlmamaktadâșr.
fiekil 34Adrenalin hormonu sayesinde, ihtiyaçanâșnda insan bedeni gĂŒĂ§ ve direnç kazanâșr.
fiekil 35
Aksi takdirde yani böyle bir hata yaptâș€âșnda vĂŒcutta onarâșlmaz
hasarlar meydana gelebilir. Ancak, bu kĂŒĂ§ĂŒk molekĂŒller bĂŒyĂŒk bir so-
rumluluk bilinciyle çalâșflmaktadâșrlar. Birkaç atomun, belirli bir dĂŒzen
ile birleflmesinden meydana gelen, cansâșz, fluursuz, beyni ve gözĂŒ ol-
mayan bir molekĂŒlĂŒn bu kadar akâșlcâș, organize ve seri bir flekilde hare-
ket etmesi mĂŒmkĂŒn mĂŒdĂŒr? Peki tĂŒm bunlarâș, bu, gözle görĂŒlmeyecek
kadar az miktardaki sâșvâșnâșn kendi aklâș ve iradesi ile gerçeklefltirmesi
mĂŒmkĂŒn olabilir mi? Elbette ki hayâșr.
TĂŒm bu anlatâșlanlar, vĂŒcudumuzdaki her molekĂŒlĂŒ Allah'âșn yarat-
tâș€âșnâș ve bunlarâșn, hayatâșmâșz boyunca her an YĂŒce Allah'âșn gĂŒcĂŒ, irade-
si, kontrolĂŒ ve emri ile faaliyet halinde oldu€unu gösteren delillerden
sadece bir tanesidir. YĂŒce Allah'âșn gĂŒcĂŒ, kudreti, yaratâșflâșndaki ĂŒstĂŒn
ilim ve akâșl her an, her yerde tecelli etmektedir. Kuran'da bildirildi€i gi-
bi; "Göklerde ve yerde ne varsa tĂŒmĂŒ Allah'âșndâșr. Allah, her fleyi ku-
flatandâșr." (Nisa Suresi, 126)
45
Harun Yahya (Adnan Oktar)
fiekil 36Karaci€ere ulaflan adrenalin mole-kĂŒlleri, burada bulunan hĂŒcrelere,kana daha çok fleker karâșfltâșrmalarâș-nâș emreder. Böylece kandaki flekermiktarâș artar.
46
ĂŒcudumuzda gĂŒn içerisinde bizim farkâșnda olmadâș€âșmâșz
birçok ifllem gerçekleflir. Eksiksiz bir flekilde gerçekleflen
bu ifllemleri hĂŒcrelerimiz yapar. Sayâșlarâș 100 trilyonu bu-
lan bu hĂŒcrelerin içinde, görevlerini çok iyi bilen birçok yapâș vardâșr. Ki-
mi enerji, kimi protein ĂŒretir, kimi taflâșma ifllemi yapar, kimi de depo
fleklinde kullanâșlâșr.
HĂŒcrenin içindeki bu yapâșlardan birisi de lizozomdur. Lizozomu
hĂŒcrenin Ă¶Â€ĂŒtme makinesi olarak tanâșmlayabiliriz. Bu organelden sal-
gâșlanan enzimler sayesinde vĂŒcutta birçok "yâșkma" ifllemi gerçekleflir.
Lizozom enzimleri, artâșk ifle yaramayan hĂŒcreleri yâșkâșp, parçalamalarâș-
nâșn veya bir yapâșnâșn etrafâșnâș saran zarâș Ă¶Â€ĂŒterek delmelerinin yanâș sâșra,
vĂŒcutta sĂŒrekli olarak bĂŒyĂŒmeye devam eden bazâș hĂŒcreleri de parça-
larlar. Lizozom enzimlerinin gerçeklefltirdi€i bu yâșkâșm ifllemi, vĂŒcut
açâșsâșndan son derece önemlidir. (flekil 37)
Ărne€in hamile olan kadâșnlarda bebe€in geliflimiyle birlikte rahim
normale oranla çok fazla bĂŒyĂŒr. Bu sa€lâșklâș bir bebe€in do€abilmesi
için gerekli olan bir aflamadâșr. Ancak bebek do€duktan sonra artâșk bu
derece genifl bir rahme ihtiyaç kalmamaktadâșr. Bu durumda aflâșrâș dere-
47
Harun Yahya (Adnan Oktar)
fiekil 37HĂŒcreiçinde bu-lunan lizo-zomlar. Lizozomlar,hĂŒcrenin çöpĂ¶Â€ĂŒtme makinesigörevini görerek, ifleyaramayan unsurlarâșparçalarlar.
48
cede genifllemifl olan bu organâșn tekrar eski haline döndĂŒrĂŒlmesi ge-
rekmektedir. âčflte bu ifllemi gerçeklefltiren lizozom enzimleridir. Do€um
ifllemi bitti€inde belirli hĂŒcrelerin lizozomlarâș adeta bunu haber alâșr ve
ne yapmalarâș gerekti€ini çok iyi bilerek hemen gerekli enzimleri salgâș-
lamaya bafllarlar. Bu enzimler de vĂŒcudun sa€lâș€âș için hamilelikten
sonraki 10 gĂŒn içerisinde hâșzlâș bir yâșkâșmla rahmi 1/40 oranâșnda kĂŒĂ§ĂŒl-
tĂŒrler. Böylece rahim eski boyutlarâșna dönmeye bafllar.(flekil 38)
Lizozomlar ayrâșca spermin bafl kâșsmâșnda da bulunurlar. Sperm,
yumurtaya ulafltâș€âșnda onu saran kâșlâșfâș delmek için bĂŒnyesinde taflâșdâș-
€âș lizozom enzimlerini kullanâșr. Parçalayâșcâș etkiye sahip bu enzimler,
yumurtayâș koruyan kâșlâșfâș delerek spermin yumurtayâș döllemesini sa€-
larlar. (flekil 39)
40 Konuda HĂŒcre
fiekil 38Lizozom enzimi, bebe€in do€umun-dan sonraki 10 gĂŒn içerisinde rahmi1/40 oranâșnda kĂŒĂ§ĂŒltĂŒr. Böylecerahim normal boyutlarâșna dönmeyebafllar.
Bu örneklerde de açâșkça görĂŒldĂŒÂ€ĂŒ gibi vĂŒcudumuzdaki her me-
kanizma birbirini tamamlayacak flekilde çalâșflâșr. Hamilelik sâșrasâșnda
rahmin bĂŒyĂŒmesini sa€layan sistemin yanâș sâșra onu eski haline döndĂŒ-
recek sistem de vardâșr. Aynâș flekilde sa€lam bir kâșlâșfla korunan yumur-
tayâș delebilecek enzim de spermin içine özel olarak yerlefltirilmifltir.
âčflte Darwinistler bu birbiriyle iç içe geçmifl mĂŒkemmel sistemin
bazâș tesadĂŒflerin sonucunda olufltu€unu ve kusursuz flekilde ifllemeye
devam etti€ini iddia edecek kadar akâșl ve mantâșktan uzaklaflmâșfllardâșr.
Kendi içlerinde mĂŒkemmel bir iflleyifle sahip olan bu mekanizmalarâșn
vĂŒcudun bĂŒtĂŒnĂŒndeki sistemlerle de
uyumlu bir flekilde çalâșflmasâș, Allah'âșn
yaratâșflâșndaki kusursuzlu€un delille-
rinden bir tanesidir. Haflr Suresi'ndeki
bir ayette flöyle buyurulmaktadâșr:
O Allah ki, yaratandâșr, (en gĂŒzel bir bi-
çimde) kusursuzca var edendir, 'flekil ve
suret' verendir. En gĂŒzel isimler O'nun-
dur. Göklerde ve yerde olanlarâșn tĂŒmĂŒ
O'nu tesbih etmektedir. O, Aziz, Ha-
kimdir. (Haflr Suresi, 24)
49
Harun Yahya (Adnan Oktar)
fiekil 39Parçalayâșcâș etkiye sahip li-zozom enzimleri, yumurtayâșkoruyan kâșlâșfâș delerek sper-min yumurtayâș döllemesinisa€larlar.
50
ĂŒcudumuzda, kan basâșncâș dĂŒfltĂŒÂ€ĂŒ anda devreye giren
kusursuz bir sistem bulunmaktadâșr. Tâșpkâș yangâșn alarmâș
algâșlayâșcâșlarâșnâșn, ateflin çâșkardâș€âș dumanâș tespit edecek
flekilde özel olarak dizayn edilmeleri gibi, bu sistem de ancak alarm du-
rumunda, yani kan basâșncâș dĂŒflĂŒnce devreye girer.
Kan basâșncâșnâșn dĂŒflĂŒk olmasâș insan için çok tehlikeli bir durum do-
€urabilir. Bu yĂŒzden alarm çalâșfltâș€âș anda kan basâșncâșnâș artâșrmak için bir
dizi tedbirin alâșnmasâș gereklidir. Bu tedbirleri flöyle sâșralayabiliriz;
1. Kan damarlarâș daraltâșlmalâșdâșr. (Bu daralma, tâșpkâș uç kâșsmâș sâșkâș-
lan bahçe hortumunun daha tazyikli su vermesi gibi kan basâșncâșnâș artâș-
racaktâșr.)
2. Böbreklerden daha çok su emilmeli ve kana karâșfltâșrâșlmalâșdâșr.
3. En kâșsa zamanda kiflinin su içmesi sa€lanmalâșdâșr.
Peki bĂŒtĂŒn bunlar nasâșl sa€lanacaktâșr? Yine baflka bir eflsiz sistem,
her insan bedeninin derinliklerine do€ufltan yerlefltirilmifltir.
Sistem flöyle çalâșflâșr: Kan basâșncâș dĂŒfltĂŒÂ€ĂŒ anda (ya da kanda bulu-
nan sodyum miktarâș azaldâș€âșnda), böbreklerde bulunan bazâș hĂŒcreler
durumu fark eder. Bunlar alarm vericiler olan "jukstaglomerular" (JGA)
hĂŒcreleridir. Bu hĂŒcreler "renin" isimli çok özel bir madde salgâșlar.7 (fle-
kil 40)
HĂŒcrelerin, kan basâșncâșnâșn veya sodyum miktarâșnâșn dĂŒfltĂŒÂ€ĂŒnĂŒ
tespit edebilmeleri bafllâș baflâșna bir mucizedir. Ancak daha da önemlisi
hĂŒcrelerin renin salgâșlamalarâșdâșr. ĂĂŒnkĂŒ "renin" çok aflamalâș bir ĂŒretim
zincirinin ilk halkasâșdâșr.
Kanâșn plazmasâșnda bulunan ve normalde kanda dolafltâș€âș halde
hiçbir flekilde etkisi olmayan bir protein vardâșr. Bu protein karaci€erde
ĂŒretilen "anjiotensinojen" proteinidir. Hayranlâșk uyandâșran bir planla-
manâșn ilk aflamasâș burada bafllar. ĂĂŒnkĂŒ tek bafllarâșna hiçbir ifle yara-
mayan "anjiotensinojen" ve "renin" aslâșnda birbirleri ile birleflmek için
özel olarak tasarlanmâșfllardâșr. Tâșpkâș bir logonun parçalarâșnâșn iç içe geçe-
bilmeleri için birbirlerine uygun olarak imal edilmeleri gibi. (flekil 41)
51
Harun Yahya (Adnan Oktar)
fiekil 40Kan basâșncâș dĂŒfltĂŒÂ€ĂŒ anda (ya da kanda bulunan sodyum miktarâș azaldâș-€âșnda), böbreklerde bulunan "jukstaglomerular" (JGA) isimli hĂŒcreleralarm durumuna geçer ve "renin" isimli çok özel bir madde salgâșlar.
52
Burada dĂŒflĂŒnĂŒlmesi gereken bir nokta vardâșr: Böbrek hĂŒcreleri
ve karaci€er hĂŒcreleri vĂŒcut içinde birbirlerinden uzaktadâșr. Nasâșl olur
da birisi logonun bir parçasâșnâș (renin) ĂŒretirken, di€eri bu parçaya tam
uyan di€er parçayâș (anjiotensinojen) ĂŒretir ve yine nasâșl olur da bunlar
birbirlerine tam olarak uygun olurlar? Bunun evrimcilerin iddia etti€i
gibi tesadĂŒfen meydana gelmesi kesinlikle imkansâșzdâșr. fiĂŒphesiz her
biri YĂŒce Allah'âșn sonsuz ilmiyle yaratâșlmâșfltâșr.
Renin, anjiotensinojen molekĂŒlĂŒnĂŒn yapâșsâșnâș de€ifltirir ve yeni bir
molekĂŒl "anjiotensin I" ortaya çâșkar: (flekil 42)
40 Konuda HĂŒcre
fiekil 41"anjiotensino-jen" ve "renin"tâșpkâș bir logonunparçalarâș gibi, içiçe geçebilecek-leri flekilde, bir-birlerine uygunolarakyaratâșlmâșfllardâșr.
fiekil 42Renin, anjiotensinojen molekĂŒlĂŒnĂŒn yapâșsâșnâș de€ifltirir ve yeni bir mo-lekĂŒl "anjiotensin I" ortaya çâșkar.
Renin + Anjiotensinojen -> Anjiotensin-I
Ortaya çâșkan bu yeni molekĂŒlĂŒn de bir etkisi yoktur; Ă§ĂŒnkĂŒ ĂŒre-
tim zinciri henĂŒz bitmemifltir. Devreye akci€erde bulunan "ACE" adâșn-
da ve sadece "anjiotensin-I" molekĂŒlĂŒnĂŒ parçalamaya yarayan bir en-
zim girer. Bu enzim sayesinde "anjiotensin-I" daha farklâș bir molekĂŒl
olan "anjiotensin-II" molekĂŒlĂŒne dönĂŒflĂŒr: (flekil 43)
Anjiotensin-I + ACE Enzimi -> Anjiotensin-II
Bu noktada tekrar dĂŒflĂŒnmek gerekir: Böbrek ve karaci€er hĂŒcre-
lerinin ĂŒrettikleri iki farklâș molekĂŒl etkileflmifl ve ortaya yeni bir mole-
kĂŒl çâșkmâșfltâșr. Böbrek ve karaci€er hĂŒcreleri ile hiçbir alakasâș bulunma-
yan akci€er hĂŒcreleri de bu yeni molekĂŒlĂŒn tam olarak birleflece€i bir
enzim ĂŒretmektedir. Ăstelik bu enzimi, söz konusu molekĂŒller birlefl-
meden çok önce ĂŒretmektedir. Nasâșl olur da akci€er hĂŒcreleri, daha
gerçekleflmemifl olan bir olay ve daha ĂŒretilmemifl bir maddeye en uy-
gun enzimi ĂŒretebilmektedir? Bu maddeyi bir baflka maddeye çevire-
53
Harun Yahya (Adnan Oktar)
fiekil 43ACE enzimi "anjiotensin-I"i daha farklâș bir molekĂŒlolan "anjiotensin-II" molekĂŒlĂŒne dönĂŒfltĂŒrĂŒr.
54
cek enzimin formĂŒlĂŒnĂŒ nereden bilmektedir? Kuflkusuz akci€er hĂŒcre-
lerine bu bilgileri ilham eden efli ve benzeri olmayan YĂŒce Allah'tâșr.
Anjiotensin-II adlâș enzimin iki hayati görevi vardâșr: Bunlardan bi-
rincisi kan damarlarâșnâșn daralmasâșnâș sa€lamaktâșr. Anjiotensin II enzi-
mi, kan damarlarâșnâșn etrafâșnda bulunan kaslarâș uyarâșr ve kasâșlmalarâșnâș
sa€layan mekanizmayâș âki bu da kusursuz bir yaratâșlâșflâșn delilidir- ha-
rekete geçirir. Böylece kaslar kasâșlâșr, damar çapâșnâș daraltâșr ve kan basâșn-
câș artâșrâșlmâșfl olur. Bu varâșlmak istenen birinci sonuçtur.
Anjiotensin-II maddesinin ikinci önemli görevi ise, mucizevi bir
hormon olan "aldosteron"u göreve ça€âșrmaktâșr. Anjiotensin-II maddesi
böbrek ĂŒstĂŒ hĂŒcrelerine ulaflâșr ve bu hĂŒcrelere "aldosteron" salgâșlama-
larâș emrini verir. Bu da planâșn kusursuzlu€unun bir baflka delilidir.
ĂĂŒnkĂŒ aldosteron, böbrekleri etkileyecek ve böbrekler idrardaki suyu
geri emerek kana karâșfltâșracaktâșr. Böylece kan basâșncâș artacaktâșr. Bu da
varâșlmak istenen ikinci sonuçtur. (flekil 44)
40 Konuda HĂŒcre
fiekil 44Anjiotensin-II maddesi böbrek ĂŒstĂŒ hĂŒcrelerine ulaflâșr ve bu hĂŒcrelere "al-dosteron" salgâșlamalarâș emrini verir. Aldosteron ise böbrekleri etkileyerek,böbreklerin idrardaki suyu geri emmelerini ve kana karâșfltâșrmalarâșnâș sa€lar.Bu ise kan basâșncâșnâșn artmasâșyla sonuçlanâșr. Bu son derece kusursuzcaiflleyen muhteflem bir plandâșr ve Allah'âșn sonsuz ilminin bir tecellisidir.
Böbrek, karaci€er ve akci€erin ortaklafla çalâșflmasâș sonucunda ĂŒre-
tilen "anjiotensin-II" maddesinin çok önemli bir görevi daha vardâșr:
Beynin özel bir bölgesine ulaflmak ve o bölgeyi harekete geçirmek. Bu
bölge susama hissini uyandâșran "susama bölgesi"dir.
Ancak "anjiotensin-II" maddesinin önĂŒnde bir engel vardâșr. ĂĂŒn-
kĂŒ beyni korumak için kandan beyin dokusuna geçifli çok zorlafltâșran,
çok seçici bir sistem vardâșr ve buna "kan-beyin bariyeri" denir. Bu sis-
tem beyinde 1-2 noktada bulunmamaktadâșr ve bu noktalardan biri de
"susama bölgesi"dir. Bu özel yaratâșlâșfl sayesinde beynin susama bölgesi
uyarâșlâșr ve insanda su içme iste€i meydana gelir.8 (flekil 45)
55
Harun Yahya (Adnan Oktar)
fiekil 45Anjiotensin-II beyindeki susama bölgesini uyarâșr ve bu sayede insandasusama iste€i meydana gelir.
56
40 Konuda HĂŒcre
Böbreklerin, akci€er ve karaci€erin bir plan içinde, ortaklafla ĂŒret-
tikleri maddeler bir dĂŒzen içinde birleflmifl ve sonuçta kan basâșncâșnâșn
yĂŒkselmesine neden olan bir hormonun salgâșlanmasâșnâș sa€lamâșfllardâșr.
Bunun için böbrek hĂŒcreleri, akci€er hĂŒcreleri ve karaci€er hĂŒcrelerinin
biraraya gelip bir koalisyon oluflturmalarâș gerekir.
Bu koalisyon önce kan basâșncâș dĂŒfltĂŒÂ€ĂŒ zaman ne yapâșlmasâș gerek-
ti€ini arafltâșrmak zorundadâșr. Bu arafltâșrma sonucunda da koalisyonun
en ideal çözĂŒme karar vermesi gerekir: Bu ideal çözĂŒm "kan damarla-
râșnâșn çaplarâșnâș daraltmak" ve "aldosteron hormonunun salgâșlanmasâșnâș
sa€lamak"tâșr.
Ardâșndan yine biraraya gelip, uzun arafltâșrmalar yapâșp, böbrek ĂŒs-
tĂŒ bezlerinin ve damar kasâș hĂŒcrelerinin anatomilerini, çalâșflma sistem-
lerini analiz etmelidirler. Sonra bu damarlarâșn kasâșlmasâș ve böbrek ĂŒs-
tĂŒ bezlerinin aldosteron salgâșlamasâș için mucize bir formĂŒlĂŒ yani "anji-
otensin-II" maddesinin molekĂŒler projesini tespit etmifl olmalâșdâșrlar.
Yapâșlmasâș gereken son ifl, bu molekĂŒlĂŒn nasâșl ĂŒretilece€inin tespit
edilmesidir. Her organ bu molekĂŒlĂŒn ĂŒretim aflamasâșnda bir sorumlu-
luk almalâșdâșr. Ăizilen ĂŒretim planâș çerçevesinde ĂŒĂ§ aflamalâș bir montaj
sistemi uygun görĂŒlmeli, her organa bir görev paylafltâșrâșlmalâșdâșr. Böb-
rek hĂŒcreleri "renin" ĂŒretmeye, karaci€er hĂŒcreleri "anjiotensinojen"
ĂŒretmeye, akci€er hĂŒcreleri de "ACE" ĂŒretmeye karar vermeli ve görev
da€âșlâșmâș tamamlanmalâșdâșr. Ardâșndan toplantâș sona ermeli ve hĂŒcreler
ait olduklarâș yerlere geri dönmelidir. (flekil 46, 47)
Bu sistemin her parçasâș, ĂŒzerinde dĂŒflĂŒnĂŒlmesi gereken harikalar-
la doludur. âčnsan vĂŒcudundaki her hĂŒcre özel bir görev için yaratâșlmâșfl,
özel niteliklerle donatâșlmâșfl ve görev yapmasâș gereken yere yine özel
olarak yerlefltirilmifltir. âčnsan vĂŒcudunda meydana gelen tĂŒm olaylarâș
Rabbimiz yaratmâșfltâșr ve insan bedenindeki her ayrâșntâș da O'nun sonsuz
ilminin delillerinden sadece birkaç tanesidir. YĂŒce Allah'âșn Kuran'da
bildirdi€i gibi:
Göklerin ve yerin mĂŒlkĂŒ O'nundur; çocuk edinmemifltir. O'na mĂŒl-
kĂŒnde ortak yoktur, herfleyi yaratmâșfl, ona bir dĂŒzen vermifl, belli bir
ölĂ§ĂŒyle takdir etmifltir. (Furkan Suresi, 2)
57
Harun Yahya (Adnan Oktar)
fiekil 47Bu toplantâș sonrasâșnda tĂŒm hĂŒcrelerin görevleri belirlenmifltir ve herbiri ne yapaca€âșnâș çok iyi bilmektedir. Allah'âșn, gözle görĂŒlemeyecekkadar kĂŒĂ§ĂŒk olan bu varlâșklara ilhamâșyla, insanâșn kan basâșncâș dahikusursuzca kontrol altâșnda tutulmaktadâșr.
fiekil 46âčnsan hiç farkâșnda dahi de€ilken, böbrek, karaci€er ve akci€er hĂŒcreleri ade-ta bir toplantâș dĂŒzenler ve hĂŒcreler arasâșnda görev da€âșlâșmâș yaparlar.
58
aklaflâșk 3 kg a€âșrlâș€âșnda ve 50 cm boyunda yeni do€an bir
bebe€in, yirmi-yirmi befl sene içinde 80 kg a€âșrlâș€âșnda 1.80
m uzunlu€unda yetiflkin bir insan olmasâșnâș sa€layan nedir?
Bu sorunun cevabâș, hipofiz bezinden salgâșlanan muci-
ze bir molekĂŒlde, bĂŒyĂŒme hormonunda saklâșdâșr.
BĂŒyĂŒme ifllemi iki farklâș flekilde gerçekleflir. Bazâș hĂŒcreler hacimle-
rini artâșrâșrlar. Bazâș hĂŒcreler de bölĂŒnerek ço€alâșrlar. âčflte bu iki ifllemi de
sa€layan ve yöneten bĂŒyĂŒme hormonudur.
BĂŒyĂŒme hormonu hipofiz bezinden salgâșlanâșr ve bĂŒtĂŒn vĂŒcut hĂŒc-
relerine etki eder. Her hĂŒcre hipofiz bezinden kendisine gelen mesajâșn
anlamâșnâș bilir. E€er bĂŒyĂŒmesi gerekiyorsa bĂŒyĂŒr, bölĂŒnerek ço€almasâș
gerekiyorsa ço€alâșr.
Ărne€in yeni do€mufl bir bebe€in kalbi yetiflkin halinin yaklaflâșk
olarak 16'da biri kadardâșr. Buna karflâșn toplam hĂŒcre sayâșsâș yetiflkin kal-
bindekilerle aynâșdâșr. BĂŒyĂŒme hormonu geliflme döneminde kalp hĂŒcre-
lerine teker teker etki eder. Her hĂŒcre, bĂŒyĂŒme hormonunun kendisine
emretti€i kadar geliflme gösterir. Böylece kalp de bĂŒyĂŒyerek yetiflkin
bir insan kalbi haline gelir. (flekil 48)
Sinir hĂŒcrelerinin ço€almasâș da bebek henĂŒz anne karnâșndayken,
6. ayâșn sonunda biter. Bu aflamadan do€uma ve do€umdan yetiflkinli-
€e kadar olan devrede sinir hĂŒcrelerinin sayâșlarâș sabit kalâșr. BĂŒyĂŒme
hormonu sinir hĂŒcrelerine de hacimsel olarak bĂŒyĂŒmelerini emreder.
Böylece sinir sistemi bĂŒyĂŒme ça€âșnâșn bitimiyle beraber son halini alâșr.
(flekil 49)
VĂŒcutta bulunan di€er hĂŒcreler âörne€in kas ve kemik hĂŒcreleri-
geliflme dönemi boyunca bölĂŒnerek ço€alâșrlar. Bu hĂŒcrelere ne kadar
bölĂŒnmeleri gerekti€ini bildiren de yine bĂŒyĂŒme hormonudur. (flekil
50, 51)
Bu durumda flu soruyu sormamâșz gerekir:
Hipofiz bezi nasâșl olur da hĂŒcrelerin bölĂŒnmesi veya bĂŒyĂŒmesi
59
Harun Yahya (Adnan Oktar)
fiekil 48,49Yeni do€mufl bir bebe€in kalbiyetiflkin halinin yaklaflâșk olarak16'da biri kadardâșr. Buna karflâșntoplam hĂŒcre sayâșsâș yetiflkinkalbindekilerle aynâșdâșr.
60
40 Konuda HĂŒcre
fiekil 50BĂŒyĂŒme hormonu sinir hĂŒcrelerine hacimsel olarak bĂŒyĂŒmelerini emreder.Böylece bĂŒyĂŒme ça€âșnâșn sonunda, sinir hĂŒcreleri son halini almâșfl olur.
fiekil 51Kas ve kemik hĂŒcre-leri gibi bazâș vĂŒcuthĂŒcreleri geliflme dö-nemi boyunca bölĂŒ-nerek ço€alâșrlar.
için gerekli olan formĂŒlĂŒ bilir? Bu, son derece mucizevi bir olaydâșr.
ĂĂŒnkĂŒ nohut bĂŒyĂŒklĂŒÂ€ĂŒnde bir et parçasâș, vĂŒcutta bulunan bĂŒtĂŒn
hĂŒcrelere hĂŒkmetmekte ve bu hĂŒcrelerin hacim olarak geniflleyerek ve-
ya bölĂŒnerek bĂŒyĂŒmelerini sa€lamaktadâșr.
Sorulmasâș gereken bir baflka soru da fludur: Bu et parçasâș böyle bir
görevi neden yerine getirir? Bu hĂŒcreler niçin bir ömĂŒr boyu, di€er
hĂŒcrelere bölĂŒnmelerini emreden bir mesaj göndermektedir?
âčflte bu noktada Allah'âșn yaratmasâșndaki mĂŒkemmellik bir kez da-
ha ortaya çâșkar. KĂŒĂ§ĂŒcĂŒk bir bölgede bulunan hĂŒcreler, trilyonlarca
hĂŒcrenin bir dĂŒzen içinde bölĂŒnmelerini ve bĂŒyĂŒmelerini sa€lamakta-
dâșr. Oysa bu hĂŒcrelerin insan bedenini dâșflarâșdan görmelerine, bedenin
ne kadar bĂŒyĂŒmesi ve ne aflamaya geldi€inde durmasâș gerekti€ini bil-
melerine imkan yoktur. Bu fluursuz hĂŒcreler, vĂŒcudun karanlâș€âș içinde,
ne yaptâșklarâșnâș dahi bilmeden bĂŒyĂŒme hormonu ĂŒretmekte ve ĂŒretimi
durdurmalarâș gerekti€i zaman da durmaktadâșrlar. Ăyle kusursuz bir
sistem yaratâșlmâșfltâșr ki, bĂŒyĂŒmenin ve bu hormonun salgâșlanmasâșnâșn
her aflamasâș kontrol altâșndadâșr.
BĂŒyĂŒme hormonunun bazâș hĂŒcrelere hacim olarak bĂŒyĂŒmelerini,
bazâș hĂŒcrelere de bölĂŒnerek ço€almalarâșnâș emretmesi ayrâș bir mucize-
dir. ĂĂŒnkĂŒ her iki hĂŒcreye ulaflan hormon birbirinin kopyasâșdâșr. Ancak
emri alan hĂŒcrenin genetik flifresine ne flekilde hareket etmesi gerekti€i
yazâșlmâșfltâșr. BĂŒyĂŒme hormonu bĂŒyĂŒme emrini verir. Bunun ne flekilde
yapâșlaca€âș o hĂŒcrenin içinde yazâșlâșdâșr. Bu da insan vĂŒcudunun her nok-
tasâșnâșn yaratâșlâșflâșndaki kudret ve ihtiflamâș bir kez daha ispatlar.
Burada çok önemli bir detay daha vardâșr: BĂŒyĂŒme hormonunun
bĂŒtĂŒn vĂŒcut hĂŒcreleri ĂŒzerinde etkili olmasâș da son derece bĂŒyĂŒk bir
mucizedir. Bazâș hĂŒcreler bĂŒyĂŒme hormonuna itaat ederken, bazâș hĂŒcre-
lerin bu hormona isyan etmeleri istenmeyen sonuçlara neden olurdu.
Ărne€in kalp hĂŒcreleri bĂŒyĂŒme hormonunun emretti€i flekilde bĂŒyĂŒr-
ken, gĂ¶Â€ĂŒs kafesi hĂŒcreleri ço€almayâș ve bĂŒyĂŒmeyi reddederlerse, bĂŒ-
yĂŒyen kalp kĂŒĂ§ĂŒk kalan gĂ¶Â€ĂŒs kafesi içinde sâșkâșflâșr ve sonuç ölĂŒm olur-
du.
61
Harun Yahya (Adnan Oktar)
62
Ya da burun kemi€i bĂŒyĂŒrken burun derisi bĂŒyĂŒmesini durdurur-
sa, burun kemi€i burun derisini yâșrtarak dâșflarâș çâșkardâș. Kaslarâșn, ke-
miklerin, derinin ve organlarâșn birbirleriyle uyumlu bir flekilde bĂŒyĂŒ-
meleri, her hĂŒcrenin teker teker bĂŒyĂŒme hormonuna itaat etmesi saye-
sinde kusursuz bir flekilde sa€lanâșr.
BĂŒyĂŒme hormonu, kemiklerin ucundaki kâșkâșrdak dokunun gelifl-
mesi için de emir verir. Bu kâșkâșrdak, yeni do€an bir bebe€in kalâșbâș gibi-
dir. O bĂŒyĂŒmedikçe, bebek de bĂŒyĂŒyemez.9 Burada bulunan hĂŒcreler
kemi€i uzunlamasâșna bĂŒyĂŒtĂŒrler. Peki bu hĂŒcreler kemi€in uzunlama-
sâșna bĂŒyĂŒmesi gerekti€ini nereden bilirler? E€er bu kemik yana do€ru
bĂŒyĂŒse bacak uzayamayacak, hatta bacak kemi€i bu bölgede deriyi yâșr-
tarak dâșflarâș çâșkacaktâșr. Ancak YĂŒce Rabbimiz, insan vĂŒcudundaki her
detayâș ve bilgiyi her hĂŒcrenin çekirde€ine yerlefltirmifltir. Böylece ke-
mikler uzunlamasâșna bĂŒyĂŒr.
BĂŒyĂŒme hormonunda görĂŒlen bir baflka mucize de bu hormonun
salgâșlandâș€âș dönem ve miktarla ilgilidir. BĂŒyĂŒme hormonu tam olarak
gereken miktarda ve en yo€un olarak da bĂŒyĂŒme ça€âșnda salgâșlanâșr.
Bu, çok önemli bir muci-
zedir. ĂĂŒnkĂŒ ihtiyaç du-
yulandan biraz daha az
veya biraz daha fazla
hormon salgâșlanmasâș
durumunda oldukça sa-
kâșncalâș sonuçlar ortaya
40 Konuda HĂŒcre
hipotalamus
Yaflamâșmâșz için hayatiönem taflâșyan hormonla-râșn salgâșlanmasâșna kararveren hipotalamus, be-denimizde oldukça kĂŒĂ§ĂŒkbir yer kaplar.
çâșkar. E€er bĂŒyĂŒme hormonu az salgâșlanâșrsa cĂŒceli€e, çok salgâșlanâșrsa
devli€e yol açar.10
âčflte bu yĂŒzden vĂŒcutta bĂŒyĂŒme hormonunun salgâșlanma miktarâș-
nâș dĂŒzenleyen çok özel bir sistem yaratâșlmâșfltâșr. Bu hormonun salgâșlan-
ma miktarâșna hipofiz bezinin yöneticisi sayâșlan hipotalamus karar ve-
rir. BĂŒyĂŒme hormonu salgâșlanmasâș gerekti€i zaman hipofize "bĂŒyĂŒme
hormonu salgâșlattâșrâșcâș hormon" (GHRH) gönderir. Kanda gere€inden
fazla bĂŒyĂŒme hormonu bulundu€u zaman da, hipotalamus hipofize
bir mesaj (somatostatin hormonu) göndererek, bĂŒyĂŒme hormonunun
salgâșlanmasâșnâș yavafllatâșr.11 (flekil 52)
63
Harun Yahya (Adnan Oktar)
fiekil 52Hipotalamus tâșpkâș bir orkestra flefi gibi, vĂŒcudun hormonal dengesini idareeder.
64
40 Konuda HĂŒcre
fiekil 53,54Hipotalamus, herhangi bir insanâșn yapamayaca€âș önemli bir göreviyerine getirir. Kâșlcal damarâșn içindeki bĂŒyĂŒme hormonlarâșnâș ayâșrt ederve bunlarâș sayar. Bu konuda e€itimi olmayan bir insanâșn böyle birgörevi yerine getirmesi kesinlikle imkansâșzdâșr.
Peki hipotalamusu oluflturan hĂŒcreler, kanda ne kadar bĂŒyĂŒme
hormonu olmasâș gerekti€ini nereden bilmektedirler? Nasâșl olur da kan-
da bulunan bĂŒyĂŒme hormonu miktarâșnâș ölçer ve bu duruma göre bir
karar verebilirler? Bu durumun ne kadar bĂŒyĂŒk bir mucize oldu€unu
anlamak için flu örnek ĂŒzerinde dĂŒflĂŒnelim:
Bir insanâș özel bir cihaz yardâșmâș ile milyarlarca kez -insan bir hĂŒc-
re boyutuna inene kadar- kĂŒĂ§ĂŒlttĂŒÂ€ĂŒmĂŒzĂŒ varsayalâșm. Bu insan, özel
bir kapsĂŒle yerlefltirilip hipotalamus bölgesinde bulunan hĂŒcrelerden
birinin yanâșna yerlefltirilsin.
Bu kiflinin görevi, önĂŒnden geçen kâșlcal damarâșn içinde bulunan
bĂŒyĂŒme hormonu molekĂŒllerini saymaktâșr. E€er bu molekĂŒl sayâșsâșnda
bir dĂŒflĂŒfl veya artâșfl olursa bunu da tespit etmektir. Bilindi€i gibi kan sâș-
vâșsâșnâșn içinde binlerce farklâș madde bulunmaktadâșr. MolekĂŒler yapâșlar
dĂŒflĂŒnĂŒldĂŒÂ€ĂŒ zaman bir insanâșn önĂŒne konulan fleklin bĂŒyĂŒme hormo-
nuna mâș yoksa baflka bir maddeye mi ait oldu€unu bilmesi (e€er bu ko-
nuda uzman bir bilim adamâș de€ilse) imkansâșzdâșr. Ancak hipotalamu-
sa yerlefltirdi€imiz insanâșn milyonlarca molekĂŒl içinde bĂŒyĂŒme hor-
monlarâșnâș mutlaka tanâșmasâș gerekir. Ayrâșca bu hormonun miktarâșnâș da
her an kontrol etmek zorundadâșr. (flekil 53, 54)
Bir insan için bile oldukça zor görĂŒnen bu görevi, fluursuz hipota-
lamus hĂŒcreleri nasâșl yapmaktadâșrlar? Her an kanda bulunan bĂŒyĂŒme
hormonu miktarâșnâș nasâșl ölçmektedirler? BĂŒyĂŒme hormonunu di€er
molekĂŒllerden nasâșl ayâșrt etmektedirler? Bu hĂŒcrelerin molekĂŒlleri ta-
nâșmalarâșnâș sa€layacak gözleri, durum de€erlendirmesi yapacak bir be-
yinleri yoktur. Ancak Allah'âșn kurdu€u sistem içinde kendilerine emre-
dilen görevi hatasâșz bir flekilde yerine getirirler. Bu kusursuz sistem sa-
yesinde insan son derece orantâșlâș, estetik bir vĂŒcuda ve organlara sahip
olur. Allah, yarattâș€âș her fley gibi insanâș da mĂŒkemmel özelliklerle bir-
likte var etmifltir:
O Allah ki, yaratandâșr, (en gĂŒzel bir biçimde) kusursuzca var edendir,
'flekil ve suret' verendir. En gĂŒzel isimler O'nundur. Göklerde ve yerde
olanlarâșn tĂŒmĂŒ O'nu tesbih etmektedir. O, Aziz, Hakimdir. (Haflr Sure-
si, 24)
65
Harun Yahya (Adnan Oktar)
66
erkesin bildi€i gibi, çocukluktan yetiflkinli€e geçifl afla-
masâș olan ergenlik döneminde, her insanâșn bedeni bir-
çok de€iflikli€e u€rar. Peki, milyarlarca insanâșn bede-
ninde, hiç flaflâșrmadan bu de€iflimlerin zamanâșnâș ayar-
layan ve de€iflimi bafllatan mekanizma nedir? Sanki, insan vĂŒcudunda
alarmâș kurulu bir saat vardâșr ve bu saatin alarmâș çaldâș€âșnda, alarmâș du-
yan bazâș hormonlar harekete geçmektedirler.
Elbette ki vĂŒcutta bir saat bulunmamaktadâșr, ancak birazdan da
detaylarâș ile görĂŒlece€i gibi, beynin hipotalamus bölgesindeki bazâș hĂŒc-
reler, sanki kurulu bir saatin alarmâșnâș duymufl gibi, ortalama 15 sene
bekledikleri yerden kalkarlar ve harekete geçerler. 15 senenin sonunda
bir senenin bir gĂŒnĂŒnĂŒn belli bir saatinde hipotalamustaki hĂŒcreler
GnRH olarak isimlendirilen bir hormon salgâșlamaya bafllarlar. Bu hor-
mon da hipofiz bezine iki hormonun salgâșlanmasâș emrini verir. Salgâșla-
nan hormonlar FolikĂŒl Uyarâșcâș Hormon (FSH) ve Luteinlefltirici Hor-
mon (LH)'dur.
Bu iki hormonun çok önemli görevleri ve mucizevi yetenekleri
67
Harun Yahya (Adnan Oktar)
vardâșr. Her ikisi de erkek ve kadâșn bedeninin farklâșlaflma ve fiziksel ol-
gunlaflma sĂŒrecini bafllatâșrlar. Bu çok önemli bir ayrâșntâșdâșr; Ă§ĂŒnkĂŒ FSH
ve LH hormonlarâș bu de€iflimi sa€layacak bölgelere uygun olarak ta-
sarlanmâșfllardâșr. Ve iki hormon da ne yapmalarâș gerekti€ini çok iyi bilir-
cesine hareket ederler.
FSH hormonu kadâșn bedeninde, yumurtalâș€âșn içinde bulunan yu-
murta hĂŒcrelerinin olgunlaflmalarâșnâș ve geliflmelerini sa€lar. Bir baflka
görevi de, bu bölgeden çok önemli bir baflka hormonun, östrojen hor-
monunun salgâșlanmasâșnâș sa€lamaktâșr.
FSH hormonu yine aynâș formĂŒlle erkek bedeninde de salgâșlanâșr.
Ancak bu sefer bambaflka etkilere yol açar. Testis hĂŒcrelerini uyarâșr ve
sperm ĂŒretimini bafllatâșr.
LH hormonunun kadâșn bedenindeki görevi, olgunlaflan yumurta-
nâșn serbest bâșrakâșlmasâșnâș sa€lamaktâșr. Ayrâșca kadâșnlarda progesteron
isimli bir baflka hormonun salgâșlanmasâșnâș sa€lar.
LH hormonunun erkek bedeninde farklâș bir görevi vardâșr. Testis-
lerde bulunan bir grup özel hĂŒcreyi (leyding hĂŒcreleri) uyarâșr ve testos-
teron isimli hormonun salgâșlanmasâșnâș sa€lar.
Bu hormonlarâșn farklâș cinslerin bedenlerinde aynâș formĂŒl ile ĂŒre-
tilmeleri ve her cinste birbirlerinden tamamen farklâș etkilere sahip ol-
malarâș elbette çok bĂŒyĂŒk bir harikadâșr. Hormonlar, erkek bedeni ve ka-
dâșn bedeni arasâșndaki farkâș nereden bilirler? Nasâșl olur da aynâș formĂŒ-
le sahip bir hormon, erkek bedeninde
testosteron ĂŒretilmesini sa€larken,
kadâșn bedeninde progesteron hor-
monu ĂŒretilmesini sa€lar?
Beynin hipotalamusbölgesine yerlefltirilmiflolan görĂŒnmez saatsayesinde hipotalamusbir insanâșn ergenlikça€âșna geldi€ini anlar.
68
Aynâș formĂŒlle ĂŒretilen hormonlar erkek vĂŒcudunu tanâșyâșp sesini,
kas yapâșsâșnâș bir erke€e uygun olacak flekilde gelifltirirken, kadâșn bede-
nindekiler nasâșl olup da kadâșnâșn kimyasâșnâș ve özelliklerini bilip ona gö-
re de€ifliklikler yapabilmektedirler? Aynâș hormon ile farklâș etkilerin ve
farklâș cinsiyetlerin oluflmasâșnâș sa€layacak bu mĂŒkemmel genetik prog-
ram, hĂŒcrelerin içine nasâșl yerleflmifltir? (flekil 55)
TĂŒm bu olaylarâșn tesadĂŒflere, hĂŒcreye ya da hĂŒcreleri oluflturan
atomlara ba€lâș olmadâș€âș son derece açâșktâșr. Erkek ve kadâșna özgĂŒ ola-
cak flekilde ayarlanmâșfl bu dĂŒzenlemeler bilinçli bir yaratâșlâșflâșn ve bir
planâșn varlâș€âșnâș bize göstermektedir. Hiç flĂŒphesiz bu yaratâșfl tĂŒm ka-
inat gibi her fleyi kusursuz olarak yaratan alemlerin Rabbi Allah'a ait-
tir. Yaratâșlâșfltaki kusursuzlu€u dĂŒflĂŒnen her insan, bizi yoktan var eden
Rabbimiz'i zikrederek O'na flĂŒkretmelidir:
Ey insanlar, sizi ve sizden öncekileri yaratan Rabbinize kulluk edin ki
sakâșnasâșnâșz. (Bakara Suresi, 21)
Hamd, gökleri ve yeri yaratan, ikifler, ĂŒĂ§er ve dörder kanatlâș melekleri
elçiler kâșlan Allah'âșndâșr; O, yaratmada diledi€ini artâșrâșr. fiĂŒphesiz
Allah, her fleye gĂŒĂ§ yetirendir. (Fatâșr Suresi, 1)
40 Konuda HĂŒcre
fiekil 55FSH ve LH hormonlarâș,en uygun ve do€ru za-manda, erkek ve kadâșnbedeninin farklâșlaflmave fiziksel olgunlaflmasĂŒrecini bafllatâșr.
er insanâșn normal vĂŒcut sâșcaklâș€âș 36.5-37 derecedir.
VĂŒcudunuzun âșsâșsâșnâșn kayna€âșnâșn ne oldu€unu ve bu
âșsâșyâș neyin daima sabit tuttu€unu hiç dĂŒflĂŒndĂŒnĂŒz
mĂŒ? Evleri âșsâștmak için genellikle kalorifer sistemi kullanâșlâșr. Bu siste-
min bir de sâșcaklâș€âșn derecesini ayarlayan termostatâș bulunur. Ev sahi-
bi termostatâș istedi€i dereceye getirerek, evin âșsâșnmasâșnâș sa€lar. Peki in-
san vĂŒcudundaki kalorifer sistemi nedir ve termostatâșn ayarâș nasâșl ya-
pâșlmaktadâșr?
VĂŒcudun âșsâș kayna€âș, insan vĂŒcudundaki 100 trilyon hĂŒcredir.
HĂŒcrelerin faaliyeti sâșrasâșnda belirli bir âșsâș açâș€a çâșkar ve bu âșsâș vĂŒcudun
âșsâșnmasâșna neden olur. âčflte bu mikro kaloriferlerin her birinin ne kadar
âșsâș vermesi gerekti€ini dĂŒzenleyen, yani vĂŒcudumuzdaki termostatâș
Allah'âșn ilhamâș ile ayarlayan ise kĂŒĂ§ĂŒcĂŒk bir molekĂŒl olan tiroksin hor-
monudur. (flekil 56)
HĂŒcrenin çalâșflâșrken belirli bir âșsâș yaymasâș, 100 trilyon hĂŒcrenin
yaydâș€âș âșsâșnâșn toplamâșnâșn insan yaflamâș için tam gerekti€i kadar olmasâș
69
70
bafllâș baflâșna bir mucizedir. Tiroksin molekĂŒllerinin hĂŒcrenin ne kadar
âșsâș yaymasâș gerekti€ini ve bu âșsâșnâșn nasâșl artâșrâșlaca€âșnâș biliyor olmalarâș
bir yaratâșlâșfl mucizesidir. (flekil 57)
Tiroksin hormonunun salgâșlanmasâș da ayrâș bir yaratâșlâșfl mucizesi-
dir. Tiroksin hormonuna ihtiyaç duyuldu€u anda hormonal sistemin
beyni hipotalamus, hormonal sistemin orkestra flefi olan hipofiz bezine
bir emir (TSH-Tiroid Salgâșlama Hormonu) gönderir. Emri alan hipofiz
bezi, tiroid bezinin harekete geçmesi gerekti€ini anlar. O da hemen ti-
roid bezine bir emir (Tirotropin- Tiroid Bezini Harekete Geçirici Hor-
mon) gönderir. Emir-komuta zincirinin son halkasâș olan tiroid bezi de
kendisine ulaflan bu emir do€rultusunda hemen tiroksin hormonu ĂŒre-
tir ve kan yoluyla bunu bĂŒtĂŒn vĂŒcuda da€âștâșr. (flekil 58)
Tiroksin hormonunun yalnâșzca görevi de€il, salgâșlanma
miktarâș da son derece önemlidir. Peki bu molekĂŒlĂŒn salgâș-
lanma miktarâș nasâșl belirlenir? Nasâșl olur da bu hor-
mon âhastalâșk halleri dâșflâșnda- ihtiyaçtan fazla
ya da az salgâșlanmaz?
Tiroksin hormonunun salgâșlanma
miktarâș da Allah'âșn sonsuz ilmi ile
yarattâș€âș özel bir sistem sayesinde
belirlenir. Bu sistem iki ayrâș öl-
Ă§ĂŒm ve geri-besleme meka-
40 Konuda HĂŒcre
fiekil 56Tiroksin hormonuvĂŒcudumuzda ade-ta termostat görevigörerek, âșsâș den-gesini ayarlar.
71
Harun Yahya (Adnan Oktar)
fiekil 57Tiroksin molekĂŒllerinin, hĂŒcrenin ne kadar âșsâș yaymasâș gerekti€inive bu âșsâșnâșn nasâșl artâșrâșlaca€âșnâș bilmeleri, Allah'âșn yaratâșflâșnâșn birmucizesidir.
fiekil 58Hipofiz bezi, tiroid bezine bir emir gönderir ve bunun sonucunda tiroid bezihemen tiroksin hormonu ĂŒretir. Ardâșndan bu hormonu kan yoluyla bĂŒtĂŒnvĂŒcuda da€âștâșr.
72
nizmasâșndan oluflmufltur. Bu mekanizmalarâșn her biri benzersiz birer
mĂŒhendislik örne€idir.
Kanda bulunan tiroksin miktarâș normalin ĂŒzerine çâșktâș€âș zaman ti-
roksin hormonu hipofiz bezi ĂŒzerinde çok ilginç bir etki oluflturur: Hi-
pofiz bezinin TSH, yani tiroid salgâșlama hormonuna karflâș gösterdi€i
duyarlâșlâș€âș azaltâșr. (flekil 59)
E€er biraz dikkatlice dĂŒflĂŒnĂŒlecek olursa, ortada harika bir yapâș-
nâșn oldu€u görĂŒlecektir. ĂĂŒnkĂŒ TSH hormonunun görevi, hipofiz bezi-
ni harekete geçirmek ve tiroid bezine bir emir göndermesini sa€lamak-
tâșr. Bu emir, tiroksin hormonunun ĂŒretilmesi için kurulmufl bulunan
emir-komuta zincirinin ikinci halkasâșnâș oluflturur.
Sistem öyle detaylâș bir flekilde planlanmâșfltâșr ki, artan tiroksin ken-
disini ĂŒreten kayna€âșn daha fazla ĂŒretim yapmamasâș için son derece
akâșlcâș bir tedbir almakta ve kendi ĂŒretimi için kurulmufl olan emir-ko-
muta zincirini kesintiye u€ratmaktadâșr. Böylece kanda bulunan tiroksi-
nin normalin ĂŒzerine çâșkmasâșyla beraber tiroksin ĂŒretimi otomatik ola-
rak yavafllayabilmektedir. (flekil 60)
Tiroksin hormonunun ĂŒretim miktarâșnâș belirleyen ikinci bir sistem
daha vardâșr. Artan tiroksin, hipotalamus hĂŒcrelerini etkiler. Bu hĂŒcreler
de TSH ĂŒretimini azaltâșrlar. Böylece tiroksin ĂŒretimi yavafllar.
40 Konuda HĂŒcre
fiekil 59Kanda bulunantiroksin miktarâșnormalin ĂŒzerineçâșkâșnca, tiroksinhormonu hipofizbezinin önĂŒneadeta bir bariyerçeker.
Kanda bulunan tiroksin miktarâș azaldâș€âș zaman bu sistem tam ters
yönde çalâșflâșr. Tiroksin hormonunun miktarâșnâșn azaldâș€âșnâș fark eden hi-
potalamus daha çok TSH hormonu ĂŒretir. Bu da tiroksin hormonunun
ĂŒretimini artâșrâșr. Bu durumda flu sorularâș sormamâșz gerekir; tiroksin
hormonu ĂŒretimin durmasâș için emir-komuta zincirinin durdurulmasâș
gerekti€ini nereden bilmektedir? Hipotalamusta bulunan hĂŒcreler, ti-
roksin arttâș€âș zaman hormon salgâșlamayâș durdurmalarâș gerekti€ini, ti-
roksin azaldâș€âș zaman hormon salgâșlamayâș artâșrmalarâș gerekti€ini nere-
den bilmektedirler? Bu kusursuz sistem nasâșl var olmufltur?
Böylesine ince planlanmâșfl bir sistemin tesadĂŒfen meydana geldi-
€ini dĂŒflĂŒnmek, bir bilgisayarâșn ya da televizyonun tesadĂŒfen meyda-
na geldi€ini dĂŒflĂŒnmekten çok daha akâșl dâșflâș bir iddia olur. ĂĂŒnkĂŒ bu
sistemin çalâșflabilmesi için flu an burada detaylarâș anlatâșlmayan, ancak
molekĂŒler boyutta gerçekleflen özel planlanmâșfl yĂŒzlerce ayrâșntâș bulun-
maktadâșr. Bu sistemi yaratanâșn ĂŒstĂŒn bir akâșl ve gĂŒĂ§ sahibi olan YĂŒce
Allah oldu€u çok açâșk bir gerçektir. Allah'âșn ilmi her yeri sarâșp kuflat-
mâșfltâșr:
...Rabbim, ilim bakâșmâșndan her fleyi kuflatmâșfltâșr. Yine de Ă¶Â€ĂŒt alâșp-dĂŒ-
flĂŒnmeyecek misiniz?" (Enam Suresi, 80).
73
Harun Yahya (Adnan Oktar)
fiekil 60Kanda bulunan tiroksin normalin ĂŒzerine çâșkanca ĂŒretim ifllemi otomatikolarak durdurulur.
74
iroksin hormonunun salgâșlanma miktarâș, önceki sayfa-
larda bahsetti€imiz hayranlâșk uyandâșrâșcâș sistemler saye-
sinde garanti altâșna alâșnmâșfltâșr. Ancak bĂŒtĂŒn bunlarâșn
yanâș sâșra, herhangi bir kriz durumuna karflâș kanda bu-
lunan tiroksin miktarâșnâș sabit tutan ola€anĂŒstĂŒ bir sistem daha vardâșr.
Tiroid bezi tarafâșndan kana salgâșlanan tiroksin molekĂŒlleri, sâșrf bu
ifl için özel olarak tasarlanmâșfl bir taflâșyâșcâș molekĂŒle ba€lanâșr ve kanda
bu flekilde dolaflâșrlar. Ve bu molekĂŒle ba€lâș olduklarâș sĂŒrece görevlerini
yapamazlar. 10 bin tiroksin molekĂŒlĂŒnden sadece 4 tanesi kanda ser-
best bir flekilde bulunur. HĂŒcrelerin metabolizma hâșzlarâșnâș etkileyen ti-
roksinler de iflte bu her 10.000 tiroksin molekĂŒlĂŒnden 4 tanesidir.12
Serbest tiroksin molekĂŒlleri hĂŒcrelerin içine girdikçe, onlarâșn yeri-
ne taflâșyâșcâșlarâșndan ayrâșlan yeni tiroksin molekĂŒlleri geçer. Böylece taflâș-
yâșcâșlarâșna ba€lâș olan tiroksin molekĂŒlleri bir depo olarak kullanâșlâșr ve
gerekli tiroksin hep hazâșr halde tutulmufl olur. (flekil 61, 62)
HĂŒcrelere etki etmesi gereken tiroksin miktarâșnâșn ne kadar hassas
bir denge ile ayarlâș oldu€u, e€er hĂŒcrelere etki eden tiroksin miktarâș ar-
75
Harun Yahya (Adnan Oktar)
fiekil 61, 62Serbest tiroksin mole-kĂŒlleri hĂŒcrelerin içi-ne girdikçe, taflâșyâșcâșla-râșndan ayrâșlan yeni ti-roksin molekĂŒlleri on-larâșn yerine geçer.Böylece taflâșyâșcâșlarâșnaba€lâș olan tiroksinmolekĂŒlleri bir depoolarak kullanâșlâșr ve ge-rekli tiroksin hep ha-zâșr halde tutulmuflolur.
76
tarsa veya azalâșrsa bunun sonucunda ne tip sakâșncalarâșn ortaya çâșkaca-
€âș daha önce ele alâșnmâșfltâș. âčflte bu hassas miktarâșn içinde aynâș zamanda
biraz önce de€indi€imiz 10.000'de 4'lĂŒk oran da vardâșr. Bu durumda
kaçâșnâșlmaz olarak flu sorularâș sormak gerekir:
Peki trilyonlarca molekĂŒl nasâșl sayâșlâșr ve bu molekĂŒllerin yalnâșzca
10.000'de 4'lĂŒk bölĂŒmĂŒnĂŒn insan sa€lâș€âș için uygun oldu€una neye gö-
re karar verilmifltir? Geride kalan 9996 molekĂŒlĂŒn pasif durumda bek-
lemesi gerekti€i nasâșl hesap-
lanmâșfltâșr? Kan damarlarâșnâșn
içinde 4 molekĂŒlde eksilme ol-
du€u ve di€er molekĂŒllerin
serbest bâșrakâșlmalarâș gerekti€i
nasâșl anlaflâșlmâșfltâșr? Bu ola€a-
nĂŒstĂŒ matematiksel hesap ve
bu hesaba göre kurulmufl ve
yeryĂŒzĂŒnde gelmifl geçmifl
bĂŒtĂŒn insanlarda var olan bu
sistem binlerce yâșldâșr kusur-
suzca nasâșl ifllemektedir?
fiĂŒphesiz bu örnek, YĂŒce
Allah'âșn gözle görebildi€imiz
veya göremedi€imiz her ale-
me hakim oldu€unun, her fle-
yi sarâșp kuflattâș€âșnâșn delillerin-
den sadece bir tanesidir:
... (Allah,) onlarâșn nezdinde
olanlarâș sarâșp-kuflatmâșfl ve her
fleyi sayâș olarak da sayâșp-tespit
etmifltir. (Cin Suresi, 28)
40 Konuda HĂŒcre
tirotropinserbestlefltiricihormon
hipotalamus
hipofiz bezi
tiroid serbestlefltiri-ci hormon
tiroid hormonu
azaltâșlmâșfl TRH salgâșsâș
azaltâșlmâșfl TSH salgâșsâș
negatif geri tepki
fazla tiroid hormonu
artâșrâșlmâșfl TRH hormonu
artâșrâșlmâșfl TSHhormonu
zayâșflatâșlmâșflgeri tepki
az tiroid hormonu
Tiroksin hormonuna ihtiyaç duyuldu€un-da hipotalamus, hipofiz bezine bir emirgönderir. Emri alan hipofiz bezi, tiroidbezinin harekete geçmesi gerekti€ini an-lar. O da hemen tiroid bezine bir emirgönderir ve tiroksin hormonu ĂŒreterekkan yoluyla bĂŒtĂŒn vĂŒcuda da€âștâșr.
a€lâșklâș bir kadâșnâșn bĂŒnyesi, her dört haftada bir yumurta-
nâșn döllenebilmesi için kapsamlâș bir hazâșrlâșk yapar. Bu
hazâșrlâș€âșn bafl elemanlarâș ise yine hormonlardâșr.
Dört haftalâșk bölĂŒmĂŒn hemen baflâșnda hipofiz bezi LH hormonu
ĂŒretir. Bu hormon beyindeki yerinden yola çâșktâșktan sonra, uzun bir yol
katederek kan yoluyla yumurtalâșklara ulaflâșr. Hormonlar, son derece
kĂŒĂ§ĂŒk molekĂŒllerdir ve insan vĂŒcudu bu kĂŒĂ§ĂŒk molekĂŒller için kilo-
metrelerce uzunlu€unda bir yol demektir. Ancak her LH hormonu yo-
lunu kaybetmeden, nereye gidece€ini çok iyi bilerek, baflka hiçbir orga-
na sapmadan direkt olarak yumurtalâșklara ulaflâșr. Artâșk yumurtalâșklarâșn
faaliyete geçme zamanâș gelmifltir. (flekil 63)
Yumurtalâș€âșn içinde binlerce olgunlaflmamâșfl (çekirdek) yumurta
hĂŒcresi bulunmaktadâșr. Hipofizden gelen LH hormonunun etkisiyle bu
çekirdek hĂŒcrelerden bir bölĂŒmĂŒ olgunlaflmaya bafllar. LH hormonu bu
hĂŒcreleri harekete geçirecek özel bir formĂŒle sahiptir. (flekil 64) Kan
içinde birçok madde bulunmaktadâșr, ancak bu maddelerin hiçbiri yu-
murtalâșklarâș harekete geçirmezken LH hormonunun sahip oldu€u
77
78
40 Konuda HĂŒcre
fiekil 63LH hormonu yolunu kaybetmeden, sanki elinde bir harita varmâșfl gibi,nereye gidece€ini çok iyi bilerek, baflka hiçbir organa sapmadando€rudan yumurtalâșklara ulaflâșr.
fiekil 64Yumurtalâș€âșn içinde binlerce olgunlaflmamâșfl yumurta hĂŒcresi bulunur. LH hor-monunun etkisiyle bu çekirdek hĂŒcrelerden bir bölĂŒmĂŒ olgunlaflmaya bafllar.LH hormonu bu hĂŒcreleri harekete geçirecek özel bir formĂŒle sahiptir.
özellikler bu etkiyi göstermektedir. Ya-
ni bu görev için özel olarak yaratâșlmâșfltâșr.
Olgunlaflmaya bafllayan hĂŒcrelerden yalnâșzca bir tanesi tam ola-
rak olgunlaflâșr ve yumurta hĂŒcresi olarak yumurtalâșktan dâșflarâș salgâșla-
nâșr. (flekil 65)
Geliflmekte olan yumurta hĂŒcresine ve etrafâșnda bulunan besleyi-
ci tabakaya folikĂŒl denir. Hipofiz bezinden gönderilen bir di€er hor-
mon olan FSH hormonu folikĂŒl ĂŒzerinde çok ilginç bir etki yapar ve fo-
likĂŒl birden bire özel bir molekĂŒl ĂŒretmeye bafllar. Bu molekĂŒl "östro-
jen" isimli hormondur.
Daha kendisi tam olarak geliflmemifl olan folikĂŒl, nasâșl olup da bir
hormon ĂŒretmeye bafllamâșfltâșr? Bu ĂŒretimi yapacak mekanizma ve or-
ganizasyona nasâșl sahip olmufltur? Bu ĂŒretimin amacâș nedir?
Kuflkusuz tĂŒm bunlarâș yapan alemlerin Rabbi YĂŒce Allah'tâșr. Bu
sistemlerde O'nun sonsuz ilminin ve ĂŒstĂŒn yaratâșflâșnâșn delillerinden sa-
dece bir tanesini göstermektedir.
Gökleri ve yeri yaratan, onlarâșn bir benzerini yaratmaya kadir de€il
mi? Elbette (öyledir); O, yaratandâșr, bilendir. Bir fleyi diledi€i zaman,
O'nun emri yalnâșzca: "Ol" demesidir; o da hemen oluverir. Her fleyin
melekutu (hĂŒkĂŒmranlâșk ve mĂŒlkĂŒ) elinde bulunan (Allah) ne YĂŒcedir.
Siz O'na döndĂŒrĂŒleceksiniz. (Yasin Suresi, 81-83)
79
Harun Yahya (Adnan Oktar)
fiekil 65Olgunlaflmaya bafllayanhĂŒcrelerden yalnâșzca biritam olarak olgunlaflâșr veyumurtalâșktan dâșflarâșçâșkar.
80
olikĂŒlĂŒn ĂŒretti€i molekĂŒller, yani östrojenin kadâșn vĂŒ-
cudunda ĂŒstlendi€i görevler, Allah'âșn yaratâșflâșndaki mu-
cizelerden birini daha göstermektedir. fiimdi bu görev-
lerden bazâșlarâșnâș kâșsaca görelim:
1. "Ăstrojen" hormonunun hedeflerinden biri "döl yata€âș"dâșr. Döl
yata€âș, döllenmifl yumurtanâșn gömĂŒlece€i ve bölĂŒnerek bĂŒyĂŒyece€i
yuvasâșdâșr. Ăstrojen hormonunun etkisiyle birlikte döl yata€âșnda bir ha-
zâșrlâșk bafllar. Döl yata€âșnâșn duvarlarâșnâșn kalâșnlâș€âș 3-5 kat artar ve kâșlcal
damarlar tarafâșndan sarâșlâșr. (flekil 66) E€er döllenme gerçekleflirse, yu-
murtanâșn ihtiyacâș olan besin bu damarlardan karflâșlanacaktâșr.
Bu gerçek bir mucizedir. ĂĂŒnkĂŒ henĂŒz geliflmekte olan folikĂŒl,
içinde bulunan yumurta hĂŒcresinin gelece€ini adeta dĂŒflĂŒnmekte,yu-
murtanâșn ileride beslenmesi için gerekli tedbirleri almakta, ve yumur-
tanâșn gelecekte barâșnaca€âș döl yata€âșnâșn hazâșrlâșk yapmasâșnâș sa€lamak-
tadâșr.
Bu noktada bazâș sorular sormak gerekir:
1. FolikĂŒl, yumurta hĂŒcresinin salgâșlandâșktan sonra döl yata€âșna
ulaflaca€âșnâș ve burada konaklayaca€âșnâș nasâșl haber almâșfltâșr? Döl yata-
€âșndaki kâșlcal damarâșn yumurta hĂŒcresine besin sa€layaca€âșnâș nasâșl bil-
mektedir? Bu kâșlcal damarlarâșn ço€almasâșnâș sa€layacak formĂŒlĂŒ nasâșl
ö€renmifltir? TĂŒm bunlar flĂŒphesiz YĂŒce makamlarâșn sahibi olan
Allah'âșn yaratma sanatâșnâșn birer tecellileridir.
2. Ăstrojen etkisi ile döl yata€âș kaslarâș da geliflmeye bafllar ve kas
81
Harun Yahya (Adnan Oktar)
fiekil 66Ăstrojen etkisi ile döl yata€âș kaslarâș da geliflmeye bafllar ve kas gĂŒcĂŒ artar.Bu da olasâș bir döllenme halinde yumurtanâșn yerleflece€i yata€âș korumakiçin alâșnmâșfl bir önlemdir.
82
gĂŒcĂŒ artar. Bu da olasâș bir döllenme halinde yumurtanâșn yerleflece€i ya-
ta€âș korumak için alâșnmâșfl bir önlemdir.13
KĂŒĂ§ĂŒcĂŒk bir folikĂŒlĂŒn ĂŒretti€i kimyasal molekĂŒl, bir insanâșn bede-
nini bafltan afla€âș flekillendirmekte, aynâș zamanda gelecekte yeni bir in-
sanâșn do€masâș için gerekli dĂŒzenlemeleri yaptâșrmaktadâșr.(flekil 66, 67)
Oysa östrojen hormonu, atomlarâșn yanyana dizilmesi ile meydana gel-
mifl fluursuz bir maddedir. fiuursuz hĂŒcreler tarafâșndan ĂŒretilmekte ve
40 Konuda HĂŒcre
fiekil 66Ăstrojen hormonu sayesinde,kadâșn bedenine özgĂŒ özellikleroluflur.
83
Harun Yahya (Adnan Oktar)
fiekil 67Ăstrojen molekĂŒlleri anne rahmindekiepitel hĂŒcrelere ulafltâș€âșnda buhĂŒcreler asit salgâșlamaya bafl-larlar. Bu asidik ortam, ya-rarlâș mikroplarâșn ço€alma-sâș için uygun bir ortamsa€lar ve aynâș zamandaenfeksiyonlarâș önler.
fluursuz hĂŒcreler ĂŒzerinde etkili olmaktadâșr. Ancak bĂŒtĂŒn bu olaylar
bĂŒyĂŒk bir plan içinde gerçekleflmekte ve bu planâșn sonunda insan cin-
siyetlerinden biri eksiksiz olarak ortaya çâșkmaktadâșr.
Bu durumda flu gerçek tekrar ortaya çâșkmaktadâșr:
Ăstrojen hormonu tĂŒm bu aflamalarâș kesinlikle kendi baflâșna yapa-
maz. Ona yaptâș€âș tĂŒm bu iflleri ilham eden alemlerin Rabbi YĂŒce
Allah'tâșr. O tĂŒm kainatâș benzersiz bir flekilde yoktan var edendir:
Ey insanlar sizi tek bir nefisten yaratan, ondan eflini yaratan ve her iki-
sinden birçok erkek ve kadâșn tĂŒretip-yayan Rabbinizden korkup-sakâș-
nâșn. Ve (yine) Kendisiyle, birbirinizle dilekleflti€iniz Allah'tan ve akra-
balâșk (ba€larâșnâș koparmak)tan sakâșnâșn. fiĂŒphesiz Allah, sizin ĂŒzeriniz-
de gözeticidir. (Nisa Suresi, 1)
84
rkek ĂŒreme sisteminde de hormonlar baflrolĂŒ oynar. Do-
€umdan yaklaflâșk 10 yâșl sonra, geliflme ça€âșnâșn bafllamasâșy-
la birlikte erkek hormonlarâș tam olarak devreye girer. Bu
hormonlarâșn devreye girmesi, yine vĂŒcutta kurulu bir emir
komuta zincirinin harekete geçmesiyle gerçekleflir. Bu emir komuta
zincirinin en ĂŒst dĂŒzey yöneticisi hipotalamustur.
Hipotalamus do€umdan sonraki yâșllarda her 3-4 saatte bir LHRH
isimli bir hormon salgâșlar. Ancak bu hormonun salgâșlanma miktarâș ol-
dukça azdâșr. Yaklaflâșk on yâșl sonra hipotalamus erkek bedeninin flekil-
lenmesi için do€ru zamanâșn geldi€ini adeta anlar ve LHRH hormonu-
nu daha kâșsa aralâșklarla salgâșlamaya bafllar.14 (flekil 68, 69) Bu kĂŒĂ§ĂŒk
molekĂŒller, nasâșl olup da yâșllarca bekledikten sonra, bir anda daha çok
hormon salgâșlama kararâș almaktadâșrlar. Sanki önceden kurulu bir sis-
tem vardâșr ve bu sistem 10 yâșl sonra çalâșflmaya bafllamaktadâșr. Bu siste-
mi kuran, aktifleflece€i vakti önceden belirleyen, aksamadan çalâșflmasâș-
nâș sa€layan ve di€er tĂŒm ifllemleri ilham eden alemlerin Rabbi olan YĂŒ-
ce Allah'tâșr.
85
Harun Yahya (Adnan Oktar)
fiekil 68Do€umdan sonraki yâșl-larda hipotalamus her 3-4 saatte bir LHRH isimlibir hormon salgâșlar.
fiekil 69Ancak bu
hormonun salgâș-lanma miktarâș olduk-
ça azdâșr. Yaklaflâșk on yâșlsonra hipotalamus erkek be-
deninin flekillenmesi için do€ruzamanâșn geldi€ini adeta anlar ve
LHRH hormonunu daha kâșsa aralâșklarlasalgâșlamaya bafllar.
86
Do€ru zaman geldi€inde daha sâșk salgâșlanmaya bafllayan LHRH
hormonu emir-komuta zincirinin ikinci halkasâș olan hipofiz bezine ula-
flâșr. Hipofiz bezi bu emri alâșr almaz LH isimli baflka bir hormon salgâșlar.
Bu hormon da erkek efley bezlerine, yani testislere ĂŒretime bafllama em-
rini verir.
BĂŒtĂŒn bu ifllemlerin bafllamasâș niçin yâșllar sĂŒrmektedir ve bu me-
kanizmanâșn çalâșflma zamanâș nasâșl belirlenmektedir? âčflte bu sorularâșn
cevaplarâș bilim dĂŒnyasâș için halen bir sâșrdâșr. Ne var ki henĂŒz sâșrlarâș çö-
zĂŒlemeyen bu sistem, insanlarâșn bedeninde, YĂŒce Rabbimiz'in ilk ya-
rattâș€âșndan beri çalâșflmaktadâșr.
LH hormonu kan yoluyla testislere ulaflâșnca burada bulunan hĂŒc-
reler testosteron isimli hormonu ĂŒretmeye bafllarlar. Testosteron ĂŒreten
hĂŒcreler adeta ait olduklarâș bedenin, çocukluktan erkek görĂŒnĂŒmĂŒne
geçme zamanâș geldi€ini bilmektedirler. ĂĂŒnkĂŒ ĂŒrettikleri testosteronun
kimyasal formĂŒlĂŒ, geliflmekte
olan bir çocu€u yetiflkin bir
erkek yapacaktâșr.(flekil
70, 71)
fiĂŒphesiz bĂŒtĂŒn
bunlarâș fluursuz bir
molekĂŒlĂŒn yapâșyor
olmasâș oldukça
hayranlâșk uyandâș-
râșcâșdâșr. Bu mole-
kĂŒl adeta, bir er-
kek bedeninin
özelliklerini bil-
mekte ve trilyon-
larca hĂŒcreyi bir er-
kek bedeni olufltur-
malarâș için yönetmek-
tedir.
40 Konuda HĂŒcre
87
Harun Yahya (Adnan Oktar)
fiekil 70, 71Testosteron hormonusayesinde erke€in be-deni flekillenir. Ărne€intestosteron molekĂŒllerikâșl kökĂŒ hĂŒcrelerine etkieder, sakal ve bâșyâșk çâșk-masâșna neden olur,alâșndaki saç çizgisinidaha geri çeker, ses tel-lerine etki eder, erkekbedenine difli yumurta-sâșnâș dölleyebilme özelli-€ini kazandâșrâșr.
88
estosteron hormonunun yaratâșlâșflâșndaki plan bunlarla
sâșnâșrlâș de€ildir. Bu hormonun etki mekanizmasâșnda da
açâșk bir yaratâșlâșfl mucizesi görĂŒlĂŒr. Testosteron yukarâșda
sâșraladâș€âșmâșz etkileri gerçeklefltirmek için hedef dokuya (erkek genital
organlarâș) ulaflâșnca hĂŒcrelerin içine girer. HĂŒcrenin içinde yine özel ola-
rak testosteron için yaratâșlmâșfl bir enzimle birleflir ve böylece testoste-
ron çok daha etkili bir hale getirilir.
Tasarâșm ve planlama halen bitmemifltir. Bu yeni oluflan hormon da
yine kendisi için özel olarak tasarlanmâșfl bulunan özel bir alâșcâșyla birle-
flir. Ortaya çâșkan molekĂŒler kombinasyon hĂŒcrenin DNA'sâșna ba€lanâșr
ve DNA'dan alâșnan bilgiler do€rultusunda yeni bir protein sentezi or-
taya çâșkarâșr. Bu olay erkek ve kadâșn bedeni arasâșndaki farkâșn belirmesi-
ni ve cinsel fonksiyonlarâșn devamâșnâș sa€lar.
Ortada o kadar kusursuz yaratâșlmâșfl bir sistem vardâșr ki, testoste-
ron-enzim-alâșcâș ĂŒĂ§lĂŒsĂŒnden oluflan mekanizma, DNA'daki milyarlarca
bilgi içinden, kendileri için yazâșlâș bölgeyi bulur ve buradaki bilgiler
do€rultusunda ĂŒretim yapâșlmasâșnâș sa€lar. Ărne€in sakal çâșkmasâș için
sakal kökĂŒ hĂŒcrelerinin DNA'larâșnda hangi bölgeye etki etmeleri ge-
rekti€ini bilirler. Sesin kalâșnlaflmasâș için ses telleri hĂŒcrelerinin DNA'la-
râșnda hangi bölgeye etki etmeleri gerekiyorsa o bölgeye etki ederler.
Burada verilen bilgi son derece önemlidir. Testosteron (C19
H28
O2),
karbon, hidrojen ve oksijen atomlarâșnâșn farklâș sayâșlarda birleflmesinden
meydana gelmifl bir molekĂŒldĂŒr. Bu cansâșz, fluursuz varlâșk, DNA'da
kendi ifline yarayacak bilginin bulundu€unu nereden bilebilir? Daha
da önemlisi, 3 milyar harften oluflan, binlerce ciltlik ansiklopediyi dol-
duracak kadar çok bilginin içinden, kendi aradâș€âș birkaç harfi nasâșl fla-
flâșrmadan ve bĂŒyĂŒk bir hâșzla bulabilmektedir? Bu elbette ki Kendisin-
den baflka âčlah olmayan YĂŒce Allah'âșn ilhamâș ile gerçekleflmektedir.(fle-
kil 72)
BugĂŒn, âčnsan Genomu Projesi dahilinde, 10 yâșldâșr çalâșflan yĂŒzlerce
bilim adamâș, dĂŒnyanâșn en geliflmifl teknolojisini kullanarak, sadece
DNA'yâș okumayâș baflarabilmifllerdir. Ancak,
DNA'nâșn hangi bölgesinin insan bedeninin
hangi organâș, proteini veya hormonu ile il-
gili oldu€unu henĂŒz bilmemektedirler.
Ancak, C18
H24
O2
formĂŒlĂŒne sahip östrojen
ve C19
H28
O2
formĂŒlĂŒne sahip testosteron
hormonlarâș, bunu çok iyi bilmekte, mil-
yonlarca yâșldâșr, milyarlarca insan bedenin-
de flaflmadan bildiklerini uygulamaktadâșr.
fiĂŒphesiz yalnâșzca bu sistem dahi gökle-
ri, yeri ve ikisi arasâșndakileri ya-
ratan YĂŒce Allah'âșn sanatâșnâșn
gözler önĂŒne serildi€i bir yaratâș-
lâșfl harikasâșdâșr.
Harun Yahya (Adnan Oktar)
fiekil 72 Testosteron hormonu, 3 milyar harf-ten oluflan, binlerce ciltlik ansiklope-diyi dolduracak kadar çok bilgininiçinden, kendi aradâș€âș birkaç harfi hiçflaflâșrmadan bulabilmektedir. BuAllah'âșn yaratâșflâșndaki sayâșsâșz mucize-den biridir.
89
90
olunumun ana amacâș vĂŒcut hĂŒcrelerindeki karbondioksi-
din dâșflarâș atâșlmasâș ve yerine oksijen alâșnmasâșdâșr. Bu ifllem-
ler vĂŒcut dokularâșndan çok uzak bir yerde, akci€erde ger-
çekleflir. Bu durumda akci€erden vĂŒcuda giren oksijenin bir flekilde do-
kulara taflâșnmasâș, dokularda ortaya çâșkan karbondioksitin de aynâș flekil-
de akci€ere ulafltâșrâșlmasâș gerekmektedir. Peki bu ulaflâșm nasâșl yapâșla-
caktâșr?
Oksijen ve karbondioksitin, insan vĂŒcudu içindeki yorulmak bil-
mez taflâșyâșcâșlarâș kan sâșvâșsâșnda bulunan alyuvarlardâșr. Akci€erde hava ile
temas eden alyuvarlar, hĂŒcrelerden getirdikleri atâșk madde olan kar-
bondioksidi keseciklerin içine boflaltâșrken, kesecik içindeki oksijeni
emerler. Bu ifllem çok özel bir zar boyunca gerçekleflir. Bu zarâșn bir ta-
rafâșnâș kesecik -alveol- içindeki oksijenli hava olufltururken, di€er taraf-
ta ise içinden sadece tek bir alyuvarâșn geçebilece€i genifllikteki kâșlcal
uzantâșlar vardâșr. Bu flekilde oksijen molekĂŒlĂŒ sorunsuz olarak alyuvar-
larla temas haline geçer.
Oksijen molekĂŒlĂŒ alyuvarlarâșn içinde bulunan hemoglobin adlâș
bir molekĂŒl tarafâșndan hĂŒcrelere taflâșnâșr. Hemoglobin molekĂŒlĂŒ çok
özel bir yaratâșlâșfla sahiptir. Dâșfl görĂŒnĂŒflĂŒ oksijen veya karbondioksit ta-
flâșmaya çok uygun bir çeflit fincan altlâș€âș biçimindedir. Akci€erde oksi-
jene ba€lanan hemoglobin, kan dolaflâșmâș yardâșmâșyla vĂŒcudun derinlik-
lerine do€ru yol alâșr. Oksijene ihtiyacâș olan dokulara ulaflâșldâș€âșnda bir
mucize gerçekleflir. Ăok özel bir tasarâșma sahip olan hemoglobin mole-
kĂŒlĂŒ, ortamdan kimyasal olarak etkilenir ve oksijenle arasâșnda kurulu
olan kimyasal ba€ kopar. Hemoglobin bunun sonucunda yĂŒkĂŒnĂŒ yani
oksijeni bâșrakâșr. âčflte bu oksijen molekĂŒlĂŒ orada bulunan hĂŒcrelere ha-
yat verecektir. (flekil 73)
Hemoglobinin görevi burada bitmez. Hemoglobin ortamdan
uzaklafltâșrâșlmasâș gereken karbondioksidin akci€erlere taflâșnmasâșnda da
çok önemli bir rol oynar. Bu olay flöyle özetlenebilir:
91
Harun Yahya (Adnan Oktar)
fiekil 73Hemoglobin, bedenin ihtiyacâș olan oksijeni kana bâșrakâșr.
92
HĂŒcre solunumu ile meydana gelen karbondioksit, hĂŒcrelerden
doku sâșvâșsâșna, doku sâșvâșsâșndan kâșlcal damarlara geçer. Karbondioksidin
bir kâșsmâș alyuvarlarda hemoglobinle birleflerek karbamino hemoglobin
fleklinde taflâșnâșr. Bir kâșsmâș ise karbonikanhidraz enziminin etkisiyle su ile
birleflerek karbonik asidi oluflturur. Daha sonra karbonik asit bikarbo-
nat ve hidrojen iyonlarâșna ayrâșflâșr. Açâș€a çâșkan hidrojen iyonu, hemog-
lobin tarafâșndan tutulur. (flekil 74) âčflte karbondioksit bu flekilde doku
40 Konuda HĂŒcre
fiekil 74Açâș€a çâșkanhidrojen iyonu,hemoglobintarafâșndan tutulur.Bu sayede kar-bondioksit toplar-damarlarla kalbegetirilir.
kâșlcallarâșndan toplardamarlarla kalbe getirilir. (flekil 75) Kalpten de ak-
ci€ere taflâșnâșr. Akci€erlerde gerçekleflen çeflitli ifllemlerden sonra kar-
bondioksit soluk verme esnasâșnda dâșflarâș atâșlâșr. (flekil 76)
Hemoglobinin yapâșsâșnda dikkate de€er bir özellik vardâșr. Hemog-
lobin, oksijeni taflâșyabilecek yetene€e sahip oldu€u gibi aynâș zamanda
taflâșdâș€âș oksijeni do€ru anda do€ru yere bâșrakabilecek yetene€e de sa-
hiptir. Bunu baflarmasâșnâșn ardâșndaki sâșr oksijen ve hemoglobin arasâșn-
da kurulan kimyasal ba€da saklâșdâșr. Hemoglobinin bu özelli€inin öne-
minin tam olarak anlaflâșlabilmesi için flöyle bir de€erlendirme yapmak-
ta fayda vardâșr:
-E€er hemoglobin ve oksijen arasâșnda kurulan ba€ biraz daha za-
yâșf olsaydâș, hemoglobin oksijene ba€lanamaz ve dokulara oksijen ulafl-
tâșrâșlamazdâș. Bu durum canlâș için mutlak bir ölĂŒm olurdu.
93
Harun Yahya (Adnan Oktar)
fiekil 75Kalbe gelen karbondioksit, buradan akci€ere taflâșnâșr.
94
-Tam tersine bir olay gerçekleflseydi ve hemoglobin ile oksijen ara-
sâșnda kurulan ba€ biraz daha gĂŒĂ§lĂŒ olsaydâș, bu sefer hemoglobin ve
oksijen çifti dokulara ulafltâșklarâșnda birbirlerinden ayrâșlamazlardâș. Bu
durumda hĂŒcreler yine oksijensiz kalâșr ve canlâșlar birkaç dakika içinde
ölĂŒrlerdi.
Yukarâșdaki iki madde hemoglobinde özel bir tasarâșm oldu€unun
apaçâșk bir kanâștâșdâșr. âčnsan vĂŒcudunda oksijenin taflâșnmasâș için mĂŒkem-
mel bir sistem yaratâșlmâșfltâșr. Bu sistem içinde yer alan her detay bizlere
YĂŒce Allah'âșn ilminin sâșnâșrsâșzlâș€âșnâș ve gĂŒcĂŒnĂŒn sonsuzlu€unu gösteren
delillerden sadece birkaç tanesidir.
40 Konuda HĂŒcre
fiekil 76Akci€ere gelen kar-bondioksit, çeflitli ifl-lemlerden geçerek,nefes yoluyla dâșflarâșatâșlâșr. Ăstte bir he-moglobinin ĂŒĂ§ boyut-lu yapâșsâș görĂŒlmek-tedir.
ĂŒnĂŒmĂŒzdeki haberleflme sistemleri en ileri teknolojiye
sahip elektronik ve mekanik aygâștlar kullanâșlarak kurul-
mufltur. Oysa insanâșn sâșrlarâșnâș dahi henĂŒz çözemedi€i
hĂŒcre içi haberleflme sistemlerinde, protein yapâșlâș aygâșt-
lar bulunmaktadâșr. Proteinlerin içinde ise modern aygâștlarda oldu€u gi-
bi elektronik devreler veya yarâș iletkenler de€il; bunlarâșn yerine kar-
bon, hidrojen, oksijen ve azot atomlarâș bulunmaktadâșr.
HĂŒcreler arasâșnda kurulu haberleflme sistemi birçok açâșdan insan-
larâșn kullandâșklarâș haberleflme sistemlerine benzer. Ărne€in hĂŒcrelerin
zarlarâș ĂŒzerinde kendilerine ulaflan mesajlarâș algâșlamalarâșnâș sa€layan
"antenler" bulunmaktadâșr. Bu antenlerin hemen altâșnda hĂŒcreye ulaflan
mesajâșn kodunu çözen "santraller" bulunur. (flekil 77)
SözĂŒ edilen antenler, kalâșnlâș€âș milimetrenin yĂŒz binde biri kadar
olan ve hĂŒcreyi çepeçevre saran hĂŒcre zarâșnda yer alâșrlar. "Tirozin ki-
naz" reseptörĂŒ olarak isimlendirilen bu alâșcâș; anten, gövde ve kuyruk
olmak ĂŒzere ĂŒĂ§ temel bölĂŒmden meydana gelir. Antenin hĂŒcre zarâșnâșn
dâșflâșnda kalan parçasâșnâșn flekli, uydu yayâșnlarâșnâș toplamakta kullanâșlan
95
96
çanak antene benzer. Her çanak antenin belirli bir uydunun yayâșnâșnâș al-
maya yönelik olmasâș gibi, de€iflik hormon molekĂŒllerinin taflâșdâș€âș me-
sajlarâșn dilinden anlayan farklâș antenler vardâșr.
Di€er hĂŒcrelerden gelen mesajlar -hormonlar-, hĂŒcre zarâșndaki an-
tenlere temas eder. Ancak her anten yalnâșzca tek bir mesajâș algâșlayacak
flekilde tasarlanmâșfltâșr. Bu, çok özel bir yaratâșlâșflâșn eseridir. Böylece gön-
derilen mesaj yanlâșfllâșkla bir baflka hĂŒcreyi harekete geçirmez. (flekil 78)
Hormon ve anten birbirlerine öylesine uygun yaratâșlmâșfllardâșr ki,
bu benzerlik hemen hemen bĂŒtĂŒn biyoloji kaynaklarâșnda anahtar-kilit
uyumuna benzetilir. Yalnâșzca do€ru anahtar kilidi açabilir, yani yalnâșz-
ca do€ru hĂŒcre gönderilen mesajla muhatap olur, di€er hĂŒcreler için bu
mesajlar hiçbir fley ifade etmez. (flekil 79)
40 Konuda HĂŒcre
fiekli 77HĂŒcrelerin zarlarâș ĂŒze-rinde kendilerine ula-flan mesajlarâș algâșlama-larâșnâș sa€layan "anten-ler" bulunmaktadâșr.
97
Harun Yahya (Adnan Oktar)
fiekil 78Her anten yalnâșzca tek birmesajâș algâșlayacak flekildeyaratâșlmâșfltâșr. Böylece gönde-rilen mesaj yanlâșfllâșkla birbaflka hĂŒcreyi harekete ge-çirmez.
fiekil 79Yalnâșzca do€ru anahtarâșn kilidiaçabilmesi gibi yalnâșzca do€ruhĂŒcre gönderilen mesajla muha-tap olur, di€er hĂŒcreler için bumesajlar hiçbir fley ifade etmez.
98
Hormon, hĂŒcreye ulafltâș€âș andan itibaren hĂŒcre içinde hayranlâșk
uyandâșran bir sistem devreye girer. HĂŒcreye gelen mesaj çok özel ha-
berleflme sistemleri tarafâșndan hĂŒcrenin DNA'sâșna ulafltâșrâșlâșr ve hĂŒcre-
nin bu mesaj do€rultusunda hareket etmesi sa€lanâșr. (flekil 80)
HĂŒcrenin antenlerine gelen bir mesajâșn, bĂŒyĂŒk bir hâșzla hĂŒcrenin
çekirde€ine iletilmesi, ĂŒstelik bu haberleflme sâșrasâșnda çok ĂŒstĂŒn bir
teknoloji kullanâșlmâșfl olmasâș, çok bĂŒyĂŒk bir mucizedir. ĂĂŒnkĂŒ hĂŒcre
fluursuz molekĂŒllerden oluflan cansâșz bir maddedir ve insanâșn tĂŒm be-
deni bu hĂŒcrelerin biraraya gelmeleriyle oluflmufltur. VĂŒcudumuzda
her birinin içinde çok ileri bir haberleflme sistemine sahip olan 100 tril-
yon hĂŒcre bulunmaktadâșr. âčnsan vĂŒcudundaki sayâșsâșz özellikten sadece
bir tanesi olan bu bilgi dahi, insanâș ve tĂŒm evreni yaratan ĂŒstĂŒn gĂŒĂ§ sa-
hibi YĂŒce Allah'âșn ilminin sonsuz oldu€unu gösteren delillerdendir.
40 Konuda HĂŒcre
fiekil 80HĂŒcreye gelen mesaj çok özel haberleflme sistemleri tarafâșn-dan hĂŒcrenin DNA'sâșna ulafltâșrâșlâșr ve hĂŒcrenin bu mesaj do€-rultusunda hareket etmesi sa€lanâșr.
erhangi bir organ bir protein ĂŒretilmesini istedi€i za-
man, hĂŒcrelere mesaj gönderir. Haberci molekĂŒl hĂŒc-
reye ulafltâș€âș zaman hĂŒcre zarâșnda bulunan antene
ba€lanâșr. Bu ba€lanma sâșrasâșnda taflâșdâș€âș mesajâș antene
aktarâșr. Anten de aldâș€âș mesajâș hĂŒcrenin iç bölĂŒmĂŒnde bulunan kuyru-
€una iletir. Bunun ĂŒzerine bafllangâșçta tek baflâșna duran antenler ikili
gruplar halinde biraraya gelirler. Gövde bölĂŒmĂŒndeki enzimlerin kuy-
ruk bölĂŒmĂŒne fosfat eklemeleriyle kuyruk bölĂŒmĂŒnĂŒn flekli de€iflir. .
Bu iflleme "fosforilasyon" adâș verilir. TĂŒm bu ifllemler, hĂŒcre içinde bu-
lunan haberleflme modĂŒlĂŒ olarak bilinen proteinlere bir ça€râș niteli€in-
dedir. (flekil 81)
Bu sisteme birçok molekĂŒl ve protein de teknik destek sa€lar. Ăr-
ne€in GTP isimli molekĂŒllerin ve kâșsaca "G" olarak adlandâșrâșlan prote-
inlerin de bu aflamada önemli etkisi bulunur. Sistemin çalâșflmasâș için
birçok faktörĂŒn en do€ru anda devreye girmesi gerekmektedir.
Birtakâșm karmaflâșk ifllemlerin sonucunda, SH2 adlâș haberleflme
99
100
40 Konuda HĂŒcre
modĂŒlĂŒ harekete geçerek tirozin kinaz anteni ile ba€lantâș kurar ve me-
sajâșn hĂŒcre içindeki iletimi bu flekilde bafllar. (flekil 82)
Burada ilk aflamasâș genel olarak anlatâșlan bu haberleflme sistemi-
nin hĂŒcre içinde kendili€inden oluflmadâș€âș, hĂŒcreyi oluflturan fluursuz
atomlarâșn da böyle bir sistemi akledemeyecekleri çok açâșk bir gerçektir.
Bu mĂŒkemmel sistemi yoktan vareden YĂŒce Allah'tâșr. Allah tĂŒm canlâș-
lara yapmalarâș gerekeni ilham eden ve onlarâș her an kontrol altâșnda tu-
tandâșr.
mesaj gönderen hĂŒcre
mesajcâș molekĂŒller
alâșcâș hĂŒcre
sinyal yollarâș
fiekil 81HĂŒcre içindeki iletiflim, hormonlar gibi mesaj taflıyanmolekĂŒllerin hĂŒcreye yanaflmalarıyla bafllar. HĂŒcre zarındakialıcılar mesajı alarak, hĂŒcre içindeki di€er haberleflmedensorumlu molekĂŒllere iletir. Bu ise, DNA'daki bazı genlerin ak-tifleflmesine ve bunun sonucunda mesajda iletilen proteininĂŒretilmesine yol açar.
101
Harun Yahya (Adnan Oktar)
fiekil 82Protein ĂŒretimiyle ilgilimesajâșn hĂŒcreye veoradan hĂŒcreninDNA'sâșna ulaflmasâșsâșrasâșnda, birçok pro-tein ve molekĂŒl teknikdestek sa€lar. Bilinci,aklâș, fluuru olmayanmolekĂŒllerin, böylesinekusursuz bir uyum ve iflbirli€i içinde harikalarmeydana getirmeleri,Allah'âșn eflsizyaratâșflâșnâșn ve sonsuzilminin açâșktecellileridir. Allah çokYĂŒcedir, ĂŒstĂŒn ve gĂŒĂ§lĂŒolandâșr.
salgâșlanan protein
aktifleflen gen
çekirdekte DNA
102
arklâș hormonlar, ilgili organlarâș oluflturan hĂŒcrelerin
ĂŒzerinde kendilerine özgĂŒ etkiler meydana getirirler.
Ărne€in, kandaki fleker oranâșnâș dĂŒzenleyici insĂŒlin ve
glukagon hormonlarâșnâșn taflâșdâșklarâș mesajlar tamamen birbirlerine zâșt
yapâșdadâșr; bu nedenle sözĂŒ edilen iki hormon hĂŒcre içerisinde farklâș
iletiflim kanallarâșnâș harekete geçirir. Haberleflme santrali gibi çalâșflan alâș-
câșlar, haber aktaracaklarâș haberleflme modĂŒllerini hatasâșz olarak bulur-
lar. (flekil 83, 84)
Bu aflamada yapâșlacak yanlâșfl bir seçim, haberleflme flebekesinin
bozulmasâșna ve belki de ölĂŒmle sonuçlanabilecek ciddi hastalâșklara yol
açacaktâșr. Fakat hĂŒcre zarâșndaki alâșcâșlarâșn tam anlamâșyla birer uzman
gibi davranmalarâș iletiflimin kusursuz bir flekilde devamâșnâș sa€lar.
Bu durum bizleri cevaplandâșrâșlmasâș gereken önemli sorularla kar-
flâș karflâșya getirir: Farklâș hormonlar tarafâșndan uyarâșlan alâșcâșlar, birlefl-
meleri gereken haberci proteinleri hiç hata yapmadan nasâșl seçmekte-
dir? Alâșcâșlar, ölĂŒmcĂŒl bir hataya sebebiyet vermeden görevlerini nasâșl
baflarâșyla sĂŒrdĂŒrmektedir?
103
Harun Yahya (Adnan Oktar)
fiekil 83, 84Haberleflmesantrali gibi ça-lâșflan alâșcâșlar, ha-ber aktaracakla-râș haberleflmemodĂŒllerini ha-tasâșz olarak bu-lurlar.
104
Son bilimsel arafltâșrmalar yukarâșdaki sorularâșn cevaplarâșnâș bulma-
mâșza yardâșmcâș olmufltur; hĂŒcredeki kusursuz iletiflim, hĂŒcrenin YĂŒce
Allah'âșn ola€anĂŒstĂŒ yaratâșflâșnâșn tecellisi olan mĂŒkemmel tasarâșmâșndan
kaynaklanmaktadâșr.
ModĂŒller arasâșnda hakkâșnda en çok bilgi sahibi oldu€umuz
SH2'yi ele alalâșm. Bu protein parçacâș€âș iki ana bölĂŒmden meydana ge-
lir. SH2'nin bir bölĂŒmĂŒ, alâșcâșnâșn kuyru€una sâșkâș sâșkâșya kenetlenen kâșs-
mâșdâșr. SH2 parçacâșklarâșna asâșl karakteristik özelli€ini veren ise ikinci
bölĂŒmdĂŒr ki, bu bölĂŒm flifre okuyucu bir cihaz gibi çalâșflâșr. (flekil 85)
ReseptörĂŒn (alâșcâșnâșn) kuyru€undaki amino asitlerin sayâșsâș ve dizi-
limi de hĂŒcreye getirilen mesajâșn flifre kodunu oluflturur; iflte bu flifreyi
sadece bir tĂŒr SH2 modĂŒlĂŒ çözerek birleflmeyi gerçeklefltirir. Bu modĂŒ-
lĂŒn di€er bölĂŒmĂŒ de farklâș bir modĂŒlle birleflir. Böylece hĂŒcre zarâș ile
çekirde€i arasâșnda özel bir haberleflme hattâș kurulmufl olur. Kâșsacasâș,
tĂŒm bu karmaflâșk ifllemler gelifligĂŒzel de€il, belirli bir kod sistemine gö-
re dĂŒzenlenmektedir. Bu muhteflem dĂŒzen, herfleyin ölĂ§ĂŒyle ve birbiri-
ne uyumlu olarak yaratâșldâș€âșnâșn baflka bir göstergesidir.
fiimdi bu uyumun bir örne€ini görmek için insanâșn eli kesildi€in-
de, kesik bölgenin tamiri için devreye giren haberleflme mekanizmasâș-
nâș inceleyelim. Bu durumda, PDGF denilen haberci molekĂŒl, hasar gö-
ren damardaki dĂŒz kas hĂŒcresinin alâșcâșsâșyla birleflir. Kenetlenme sonu-
cunda alâșcâșsâșnâșn hĂŒcre içindeki kolu, Grb2 isimli proteini kendine çeker.
Grb2 proteini SH2 ve SH3 parçacâșklarâșnâșn birlefliminden meydana ge-
len bir habercidir; proteinler arasâșnda iletiflim kurmak için adaptör gö-
revini ĂŒstlenmektedir. Bunun ardâșndan Grb2, sitoplazmada (hĂŒcrenin
içindeki sâșvâșda) bulunan ve enzim içeren "sos" isimli bir haberci prote-
ini kendine çeker. Sos da "ras" olarak tanâșmlanan baflka bir proteini ha-
rekete geçirir. Böylece bir dizi ifllem sonunda, hĂŒcre çekirde€indeki il-
gili genlere talimat iletilir; hĂŒcreler yaranâșn iyileflmesi için bölĂŒnmeye
bafllar.
Bilim adamlarâș, arafltâșrmalarâșn sonuçlarâșna dayanarak flu yorumu
yapmaktadâșrlar: HĂŒcredeki haberleflme sisteminde muhtemel arâșzalarâș
otomatik olarak ortadan kaldâșran mekanizmalar bulunmaktadâșr.15 Ăy-
40 Konuda HĂŒcre
105
Harun Yahya (Adnan Oktar)
le ki ĂŒstĂŒn yaratâșlâșfl ĂŒrĂŒnĂŒ bu mekanizmalar, gĂŒnĂŒmĂŒzĂŒn ileri teknolo-
jisinde kullanâșlan kontrol sistemlerinden çok daha ileridir. Böylelikle
hormonlar, reseptörler, adaptörler, proteinler ve mikroskobik parçacâșk-
lar insanâșn yaratâșlâșflâșndan bu yana kusursuz bir uyum ve iflbirli€i için-
de hareket etmektedirler.
Bu kadar kompleks bir dĂŒzenin, tesadĂŒfen olufltu€unu söylemek
kesinlikle imkansâșzdâșr. Bu sistemdeki komplekslik, uluslararasâș bir flir-
ketin, dĂŒnyanâșn dört bir yanâșndaki flubeleri, ĂŒretim ve pazarlama mer-
kezleri ile kurdu€u iletiflim a€âșndan çok daha ileri ve ola€anĂŒstĂŒdĂŒr.
Herfleyden önce bu birbirine geçmifl parçalardan oluflan muhteflem a€-
da görev alanlar, bilinçli, bilgili, e€itimli, zeki insanlar de€il, gözle gö-
rĂŒlmeyecek kadar kĂŒĂ§ĂŒk molekĂŒllerdir. MolekĂŒllerin birbiri arasâșnda
böyle bir sistem kurmalarâș elbette ki beklenemez. Bu sistemi yoktan va-
reden ve sistemin tĂŒm parçalarâșna gerçeklefltirecekleri iflleri ilham eden
alemlerin Rabbi olan YĂŒce Allah'tâșr.
fiekil 85SH2 modĂŒlĂŒ iki ana bölĂŒmden meydana gelir. âčkinci bölĂŒmĂŒ, flifreçözĂŒcĂŒ bir cihaz gibi çalâșflâșr. Bu flifre çözĂŒcĂŒ, hĂŒcreye getirilenmesajâșn flifresini çözmekle görevlidir.
106
er hĂŒcre binlerce farklâș tĂŒrde, bir milyardan fazla pro-
tein molekĂŒlĂŒ içerir.16 Ăstelik her insanda bu protein-
ler, sĂŒrekli olarak yenilir; ayda bir kere kendilerini
oluflturan amino asitlere ayrâșfltâșrâșlarak, hĂŒcrenin ihtiyaçlarâș do€rultu-
sunda tekrar ĂŒretilir.17 "Protein sentezi" ismi altâșnda toplanan karmaflâșk
ifllemler sonucunda ise yeniden biraraya getirilirler. Burada ĂŒzerinde
durmak istedi€imiz nokta ise, yeni ĂŒretilen proteinlerin hĂŒcre içinde
yer de€ifltirmeleriyle meydana gelen protein trafi€inin akâșflâșdâșr. ĂĂŒnkĂŒ
bu proteinlerin bir kâșsmâș derhal hĂŒcre içinde kullanâșlmaya bafllanaca€âș
için, kullanâșlaca€âș yere taflâșnmalarâș gerekir. Bir kâșsmâș ise ileride kullanâșl-
mak ĂŒzere hĂŒcrenin protein deposuna gönderilir. HĂŒcre dâșflâșnda kulla-
nâșlacak olan proteinler ise hĂŒcre zarâșnâșn denetiminde hĂŒcrenin dâșflâșna
çâșkarâșlâșrlar. Bu arada, dâșflarâșdan yine hĂŒcre zarâșnâșn denetiminde hĂŒcre-
nin içine girifl yapan proteinler de bu yo€un protein trafi€inin önemli
bir parçasâșnâș olufltururlar. Kâșsacasâș, hĂŒcrenin mikro boyutlarâșnâșn içinde
çok bĂŒyĂŒk bir hareketlilik vardâșr. (flekil 86)
Bu hareketlilik ise, ola€anĂŒstĂŒ organize bir sistemle idare edilir.
Bilindi€i gibi, posta kodu sistemi, mektuplarâșn do€ru adreslere, en az
hatayla, en kâșsa zamanda gitmesini sa€lamak ve böylece insanlar ara-
sâșndaki haberleflmenin verimlili€ini artâșrmak amacâșyla uygulanâșr. Asâșl
ilgi çekici olan nokta ise yapâșlan arafltâșrmalarâșn, hĂŒcre içinde benzer bir
mekanizmanâșn varlâș€âșnâș ortaya çâșkarmasâșdâșr.18
Proteinler, yĂŒzlerce amino asidin belirli bir plana göre birleflmesiy-
le sentezlenir. 10 ile 30 arasâșnda amino asitten oluflan zincir fleklindeki
özel bir bölĂŒm de proteinin posta kodunu meydana getirir. Di€er bir
ifadeyle zarfâșn ĂŒzerine yazâșlan posta kodu, rakamlardan proteindeki
posta kodu ise de€iflik amino asitlerden oluflur. Bu kod, proteinin uçla-
râșndan birinde veya içinde yer alâșr. âčflte bu sayede, sentezlenen her yeni
protein, hĂŒcre içinde nereye ve nasâșl gidece€ine dair talimatlarâș alâșr.
fiimdi proteinin hĂŒcre içindeki yolculu€unu daha detaylâș inceleyelim.
(flekil 87, 88)
107
Harun Yahya (Adnan Oktar)
fiekil 86HĂŒcreye girifl ve çâșkâșfllar yo€un bir trafikoluflturur. HĂŒcre zarâș, bu girifl ve çâșkâșfllarâș denetlemekten sorumludur. HĂŒcreiçin gerekli ve kullanâșfllâș maddeleri içeri alâșrken, di€erlerinin girifline izin ver-mez. Proteinler ise, hĂŒcre trafi€inin bafllâșca unsurlarâșdâșrlar.
108
Yeni sentezlenmifl bir proteinin, örne€in endoplazmik retikulum
bölĂŒmĂŒne nasâșl geçti€ine baktâș€âșmâșzda flunlarâș görĂŒrĂŒz: Ăncelikle pos-
ta kodu, SRP adâș verilen molekĂŒler bir parçacâșk tarafâșndan okunur. SRP,
posta kodunu okumak ve proteinin geçifl kanalâșnâș bulmasâșna yardâșmcâș
olmak için en uygun tasarâșma sahip bir baflka proteindir. Proteindeki
özel kodu çözer ve onunla birleflerek adeta bir rehber gibi yol gösterir.
SRP parçacâș€âș ile protein, daha sonra endoplazmik retikulum zarâș ĂŒze-
rinde bulunan kendilerine özel bir reseptör ve protein geçifl kanalâșna
kenetlenirler. ReseptörĂŒn bu flekilde uyarâșlmasâșyla birlikte de zardaki
kanal açâșlâșr. Bu aflamada SRP parçacâș€âș reseptörden ayrâșlâșr. TĂŒm bu ifl-
lemler kusursuz bir zamanlama ve uyum içinde gerçeklefltirilir.
40 Konuda HĂŒcre
fiekil 87, 88Sentezlenen yeni proteinler, hĂŒcre içinde nereye ve
nasâșl gideceklerine dair talimatlarâș aldâșktan sonra,programlandâșklarâș yere giderler. Gözle
görĂŒlemeyecekkadar kĂŒĂ§ĂŒkbir dĂŒnyadamĂŒkemmel
bir dĂŒzen ifl-lemektedir.
109
Harun Yahya (Adnan Oktar)
Bu noktada protein bir problemle karflâș karflâșyadâșr. Bilindi€i gibi
proteinler, amino asit zincirlerinin kâșvrâșlâșp bĂŒkĂŒlerek ĂŒĂ§ boyutlu flekil
almalarâșyla oluflurlar. Bu durumda protein molekĂŒllerinin endoplaz-
mik retikulumun zarâșndan geçmesi imkansâșzdâșr. Zira endoplazmik re-
tikulum zarâșnâșn ĂŒzerindeki geçifl kanalâș 0.000000002 metre çapâșndadâșr.
Ancak, burada önceden tasarlanmâșfl kusursuz bir planâșn varlâș€âș karflâș-
mâșza çâșkar, Ă§ĂŒnkĂŒ bu sorun daha ĂŒretim aflamasâșnda çözĂŒlmĂŒfltĂŒr. Pro-
teini ĂŒreten ribozom, proteini kâșvrâșlmamâșfl bir zincir fleklinde ĂŒretir.
Zincir yapâș, proteinin kanaldan geçebilmesine imkan sa€lar. Geçifl iflle-
mi tamamlandâșktan sonra, bir dahaki geçifle kadar kanal kapanâșr. Pro-
tein, endoplazmik retikulum bölĂŒmĂŒne girdikten sonra kod bölĂŒmĂŒ-
nĂŒn görevi sona erer. Bu nedenle bu bölĂŒm belirli enzimler tarafâșndan
proteinden ayrâșlâșr; bunun ardâșndan protein, bĂŒkĂŒlerek ĂŒĂ§ boyutlu son
halini alâșr. Söz konusu durum, mektubun alâșcâșsâșna ulafltâșktan sonra,
ĂŒzerinde posta kodu yazâșlâș zarfâșn görevinin sona ermesine benzer. Söz
konusu enzimlerin proteinin ĂŒzerindeki yĂŒzlerce, bazen binlerce ami-
no asitten hangisini kopartacaklarâșnâș bilmeleri ve bu fluurla hareket et-
meleri de ayrâș bir mucizedir. ĂĂŒnkĂŒ kodu oluflturan amino asitler yeri-
ne, proteini oluflturan amino asitlerden herhangi birini kopardâșklarâș
takdirde protein ifle yaramaz hale gelecektir. GörĂŒldĂŒÂ€ĂŒ gibi her afla-
mada, birçok parça kusursuz bir uyumla hareket etmektedir. Bu uyu-
mun kĂŒĂ§ĂŒcĂŒk molekĂŒllerdeki fluur ve sorumluluk hissinden kaynak-
lanmadâș€âș ise açâșk bir gerçektir.
Gerçek flu ki protein, SRP parçacâș€âș, protein posta kodu, ribozom,
reseptör, protein geçifl kanalâș, enzimler, organel zarâș ve burada de€inil-
meyen di€er karmaflâșk ifllemler sâșrasâșnda görev alan molekĂŒllerin tĂŒmĂŒ
arasâșndaki ifl birli€i kusursuzdur. HĂŒcredeki posta kodu sistemi bile tek
baflâșna Allah'âșn muazzam bir yaratâșfl delilidir. âčnsanlâș€âșn henĂŒz son 40
senedir kullandâș€âș bir sistem, milyarlarca insanâșn vĂŒcudunun derinlik-
lerindeki trilyonlarca hĂŒcrenin içinde çalâșflâșr durumdadâșr.
fiĂŒphesiz, atomlardan molekĂŒllere, proteinlerden hĂŒcrelere kadar
herfleyi sonsuz flefkat ve merhamet sahibi olan Allah yaratmâșfl ve hiz-
metimize vermifltir. O halde bizlere dĂŒflen, Rabbimiz'in sâșnâșrsâșz lĂŒtufla-
râșnâș derin bir flekilde dĂŒflĂŒnerek O'na gere€i gibi flĂŒkretmektir.
110
öronlar (sinir hĂŒcreleri) arasâșndaki ba€lantâș hem elekt-
rik sinyalleri hem de kimyasal iletiflim aracâșlâș€âș ile sa€-
lanâșr. Her iki iletiflim flekli de önemli harikalar içerir. Bu
bölĂŒmde kimyasal iletiflimin bazâș mucizevi özellikleri
ĂŒzerinde duraca€âșz.
Kimyasal iletiflimin belkemi€ini "nörotransmitter" olarak adlandâș-
râșlan haberci molekĂŒller oluflturur. Bunlar, sinir hĂŒcresinin gövdesinde
ĂŒretilir, akson (nöronlarâșn uzun kollarâș) boyunca taflâșnâșr ve akson termi-
nallerinde minik kabarcâșklar içinde depolanâșrlar. Her kabarcâșk içinde
yaklaflâșk olarak 5 bin haberci molekĂŒl bulunur.19 Son zamanlardaki
arafltâșrmalar her nöronun de€iflik kimyasal haberciler ĂŒretti€ini göster-
mektedir.20 Di€er bir deyiflle her nöron, iletiflimde kullanaca€âș haberci-
leri ĂŒreten bir kimya tesisi gibidir. (flekil 89)
Sinyali ileten nöron "verici", alan nöron ise "alâșcâș" nöron olarak ta-
nâșmlanabilir. Verici ile alâșcâș nöron, sinaps noktalarâșnda karflâș karflâșya ge-
lir. Aralarâșndaki mesafe ortalama olarak 0.00003 milimetredir.21 Elektrik
sinyali, sinir hĂŒcresinin aksonlarâșnâșn sonunda yer alan habercileri hare-
kete geçirir. Kimyasal habercilerle dolu kabarcâșklar hĂŒcre zarâș ile kay-
naflâșr ve içindeki molekĂŒlleri sinir hĂŒcreleri arasâșndaki sinaps denen
bofllu€a bâșrakâșr. Haberciler taflâșdâșklarâș mesajâș, alâșcâș nöronun zarâșnâșn ĂŒze-
rinde yer alan reseptörlere iletirler. Her bir haberci molekĂŒlĂŒnĂŒn ba€-
lantâș kurdu€u özel bir reseptör vardâșr. Kimyasal haberci molekĂŒllerin
taflâșdâș€âș mesaj, böylece alâșcâș nöron tarafâșndan algâșlanmâșfl olur. (flekil 90)
fiunu da belirtmek gerekir ki burada en kâșsa flekilde anlatâșlan ileti-
flimin her aflamasâș tam olarak çözĂŒlemeyen ifllemlerle doludur. Nitekim
bilim adamlarâș da söz konusu iletiflime iliflkin bilgilerinin bulanâșk oldu-
€unu dile getirmektedirler.22
Ărne€in, kabarcâșklarâșn hĂŒcre zarâșyla kaynaflmasâșnâș ele alalâșm.
Kaynaflma kelimesiyle ifade edilen olay gerçekte son derece özel bir
111
Harun Yahya (Adnan Oktar)
fiekil 89Her nöron farklâș ve kendine özgĂŒ kimyasal haberciler ĂŒretmektedir. Di€er birdeyiflle her nöron, iletiflimde kullanaca€âș habercileri ĂŒreten bir kimya tesisigibi çalâșflâșr.
112
birleflmeyi tarif etmektedir. Bu, çok geliflmifl bir bilgisayara ek bir ĂŒnite
ba€lamaya benzer.
Bu noktada aklâșmâșza flunlar gelir: Bir bilgisayara bir parçanâșn ek-
lenmesi karmaflâșk mĂŒhendislik hesaplarâșna dayanâșr. Aksi takdirde par-
çanâșn bilgisayara uyum sa€layamamasâș, hatta bilgisayarâș bozmasâș kaçâș-
nâșlmazdâșr. Elbette bir bilgisayardan daha kompleks olan hĂŒcre zarâșna
uyum sa€layacak bir kaynaflma da gelifligĂŒzel de€ildir. Hiç flĂŒphesiz
tĂŒm bu karmaflâșk ifllemler her an, onlarâș yaratan ve dĂŒzenleyen YĂŒce
Allah'âșn kontrolĂŒ altâșnda gerçekleflmektedir.
40 Konuda HĂŒcre
fiekil 90Her haberci molekĂŒl, farklâș bir reseptörle ba€lantâș kurar. Kimyasal ha-berci molekĂŒllerin taflâșdâș€âș mesaj, böylece alâșcâș nöron tarafâșndan algâș-lanmâșfl olur.
Nöron
itrik oksit (NO), nitrojenin oksitlenmesiyle elde edilen,
renksiz zehirli bir gaz olarak tanâșmlanâșr. Bir nitrojen ile
bir oksijen atomunun bilefliminden meydana gelen bir
molekĂŒldĂŒr. Bu molekĂŒlĂŒn insan hayatâș için son dere-
ce önemli bir özelli€i bulunmaktadâșr. Son yirmi yâșldaki yo€un arafltâșr-
malar bu molekĂŒlĂŒn, hĂŒcreler arasâș haberleflmede temel bir görev ĂŒst-
lendi€ini ortaya çâșkarmâșfltâșr. Bu alandaki bilimsel çalâșflmalarâșn sonuçla-
râș göstermifltir ki nitrik oksit, insan vĂŒcudunda do€al olarak ĂŒretilen bir
hormon, yani kimyasal bir habercidir; sinir, dolaflâșm, savunma, solu-
num ve ĂŒreme sistemlerinin hayati fonksiyonlarâșnâșn dĂŒzenlenmesinde
stratejik bir rol oynamaktadâșr.
NO'nun çok önemli bir görev ĂŒstlendi€i yerlerden biri damarlarâș-
mâșzdâșr. Damarlarâșmâșzâșn iç geniflli€i sabit de€ildir; yani damarlarâșmâșz
bizim faaliyetlerimize uyumlu olarak daralâșr veya genifller, böylece kan
basâșncâșnâșn dĂŒzenlenmesinde önemli rol oynarlar. âčflte bu mĂŒkemmel
sistem sayesinde, vĂŒcudun farklâș ortamlara göre de€iflen ihtiyaçlarâș
otomatik olarak sa€lanâșr. Kan damarlarâșnâșn, spor yaparken geniflleye-
rek artan kan ihtiyacâșnâș temin etmesi veya yaralanma sonrasâșnda dara-
113
larak kanamayâș azaltmasâș sözĂŒ edilen kusursuz sistemin bir sonucu-
dur.
Peki damarlar nasâșl oluyor da ne zaman genifllemeleri ya da ne za-
man daralmalarâș gerekti€ini anlâșyorlar? Yapâșlan arafltâșrmalarâșn sonuçla-
râș kimyasal bir habercinin varlâș€âșnâș ortaya çâșkardâș. Bu haberci nitrik ok-
sit molekĂŒlĂŒydĂŒ. Damarlara genifllemeleri "talimatâșnâș veren" iflte bu iki
atomlu molekĂŒldĂŒ.
fiimdi damarlarâșmâșzâșn derinliklerinde nitrik oksit ĂŒreten muhte-
flem tesisleri daha yakâșndan inceleyelim.
Elektron mikroskobuyla incelendi€inde, damarlarâșn, kĂŒĂ§ĂŒklĂŒkle-
riyle ters orantâșlâș olarak son derece muazzam yapâșlar olduklarâș görĂŒle-
cektir. Ărne€in, yan yana dizilen 10 kâșlcal damar, ancak insan saçâșnâșn
bir teli kalâșnlâș€âșndadâșr. âčflte bu kadar dar olan damarlarâșmâșzâșn iç duvar-
larâș, dĂŒz kas hĂŒcrelerinin oluflturdu€u bir dokuyla kaplâșdâșr; damarlarâșn
geniflleyip daralmasâș da bu dokunun faaliyetleri sonucunda gerçeklefl-
mektedir. Kas hĂŒcreleri kan ile do€rudan temas etmezler; zira endotel
hĂŒcreleri kas hĂŒcreleri ile kan arasâșnda zarâșmsâș bir tabaka oluflturur.
Endotel hĂŒcreleri bir zincirin halkalarâș gibi yan yana gelerek endo-
tel tabakayâș meydana getirir. 1980'li yâșllara kadar bu
hĂŒcrelerin, kanâșn damardaki akâșflâșnâș kolaylafltâșrmak
dâșflâșnda kayda de€er bir etkinli€inin olmadâș€âșna
inanâșlâșyordu. Oysa gerçe€in çok farklâș oldu€u daha
sonra ortaya çâșktâș. Endotel hĂŒcrelerinin so-
rumluluklarâșndan birisinin NO ha-
bercisini ĂŒretmek oldu€u anlaflâșl-
dâș. (flekil 91)
Endotel hĂŒcresini bir fabrika
gibi dĂŒflĂŒnecek olursak, nitrik
oksit molekĂŒlleri de bu fabrika-
nâșn ĂŒrĂŒnlerine benzetilebilir. Her
bir nitrik oksit molekĂŒlĂŒnĂŒn öm-
40 Konuda HĂŒcre
fiekil 91Endotel hĂŒcresi, NO (nitrik oksit) molekĂŒl-lerini ĂŒretir.
114
rĂŒ yaklaflâșk 10 saniye kadardâșr. Nitrik oksit oldukça kâșsa sayâșlacak bu
sĂŒre içinde taflâșdâș€âș mesajâș ilgili birimlere iletmek ĂŒzere yaratâșlmâșfltâșr ve
bunu da en mĂŒkemmel flekilde gerçeklefltirir. Endotel hĂŒcrelerinden
salgâșlanan haberci NO molekĂŒlleri bĂŒyĂŒk bir hâșzla her yönde yayâșlma-
ya bafllarlar. DĂŒz kas hĂŒcrelerine do€ru ilerleyenler, bu hĂŒcrelerin zar-
larâșndan içeri girerler. Seçici davranan dĂŒz kas hĂŒcresi zarâș NO'yu tanâșr
ve hĂŒcre içine girmesine izin verir. DĂŒz kas hĂŒcrelerinin içine giren NO
molekĂŒlleri vakit kaybetmeden GC isimli özel bir enzim bulur ve bizim
için hayati önemi olan mesajâș iletirler. Böylece hĂŒcre içinde bir dizi kar-
maflâșk kimyasal reaksiyon bafllar. (flekil 92)
Haberci olarak adlandâșrdâș€âșmâșz bu proteinler, 0.000000001 metre
bĂŒyĂŒklĂŒÂ€ĂŒnde iki atomlu molekĂŒllerdir. âčflte bu kĂŒĂ§ĂŒk molekĂŒller bir
postacâș gibi çalâșflâșr; taflâșdâșklarâș haberin sahibi olan GC enzimini bulurlar.
Hemen hatâșrlatalâșm, hĂŒcrenin içinde farklâș görevleri olan binlerce de€i-
flik enzim bulunmaktadâșr. Buna ra€men haber her zaman do€ru adre-
se, yani do€ru enzime iletilir. Ayrâșca haberci molekĂŒllerin çok kâșsâștlâș sĂŒ-
releri vardâșr, ancak herhangi bir zamanlama hatasâș yapmazlar. Haber
taflâșyan molekĂŒllerin pusula veya benzeri yön tespit araçlarâș da yoktur;
ama asla yollarâșnâș kaybetmezler.
Nitrik oksit molekĂŒlĂŒnĂŒn bu ifllem sâșrasâșndaki sĂŒrati, gĂŒnĂŒmĂŒzĂŒn
internet teknolojisiyle veya "e-mail" yoluyla iletiflim kurmayâș ça€râșfltâșr-
maktadâșr. Gerçekten de NO, adeta elektronik posta sistemi gibi hareket
etmekte; bĂŒyĂŒk bir sĂŒratle çok sayâșda mesajâș yerlerine iletmektedir.
115
Harun Yahya (Adnan Oktar)
fiekil 92NO molekĂŒlleri GCisimli özel bir enzimeinsan için hayati önemiolan mesajâș iletirler.
116
NO'nun getirdi€i haberleri alan dĂŒz kas hĂŒcrelerindeki GC enzimi
harekete geçer. Bu iflçi enzimin görevi, enerji taflâșyan molekĂŒller olan
GTP'yi cGMP'ye dönĂŒfltĂŒrmektir. Bu aflamalarâșn arasâșnda meydana ge-
len daha pek çok reaksiyon da henĂŒz çözĂŒlememifl durumdadâșr. (flekil
93)
Olabildi€ince kolaylafltâșrarak anlatâșrsak, enzimlerin faaliyetleri so-
nucunda kas hĂŒcreleri içinde kalsiyum konsantrasyonu azalâșr ki bu, lif-
lerin ayrâșlmasâșna ve kas hĂŒcrelerinin gevflemesine yol açar. Böylece da-
marlar genifller. Kâșsacasâș damarlarâșmâșzdaki basâșncâșn dĂŒzenlenmesinde
nitrik oksit molekĂŒlĂŒnĂŒn taflâșdâș€âș haberlerin hayati önemi vardâșr. Unut-
mamak gerekir ki burada anlatâșlanlar, vĂŒcudumuz içerisinde her an de-
vam eden milyarlarca karmaflâșk haberleflme iflleminden sadece biridir.
Bu noktada cevaplandâșrâșlmasâș gereken bazâș sorularla karflâșlaflâșrâșz.
Nasâșl olur da akâșlsâșz ve fluursuz NO molekĂŒlleri, dĂŒnyaca ĂŒnlĂŒ profe-
sörlerin dahi henĂŒz çözemedikleri sistemleri mĂŒkemmel bir flekilde ta-
nâșrlar? Nasâșl olur da harekete geçmeleri gereken zamanâș ya da durma-
larâș gereken zamanâș saniyesine kadar bilirler ya da, ĂŒretilir ĂŒretilmez,
sanki bir yerden emir almâșfl gibi, son sĂŒrat mesajlarâșnâș do€ru adreslere
tam zamanâșnda eksiksiz ulafltâșrabilirler?
Kuflkusuz, nitrik oksit tĂŒm bu harika iflleri kendili€inden yapa-
maz. Bu molekĂŒl, do€adaki di€er milyonlarca molekĂŒl gibi kusursuz
bir yaratâșlâșfl eseridir ve dĂŒflĂŒnen insanlar için, Allah'âșn sâșnâșrsâșz kudret ve
ilminin delillerinden sadece bir tanesidir.
40 Konuda HĂŒcre
fiekil 93GC enzimi, enerji taflâșyan mo-lekĂŒller olan GTP'yi cGMP'yedönĂŒfltĂŒrĂŒr.
smi L-arjinin olan bir amino asit, nitrik oksit sentez enzimi,
nikotinamid adenin dinĂŒkleotid fosfat, kalmodulin, oksijen,
flavin mononĂŒkleotid, flavin adenin dinĂŒkleotid, tetrahid-
robiyopterinâŠ
Bu kelimelerin bĂŒyĂŒk bir ço€unlu€unu hayatâșnâșzda ilk defa duyu-
yor olabilirsiniz. Ancak endotel hĂŒcresi bu mikroskobik maddeleri çok
iyi tanâșr ve bunlarâș nitrik oksit molekĂŒlĂŒnĂŒ ĂŒretmek için kullanâșr. (flekil
94)
GĂŒnĂŒmĂŒzĂŒn ileri teknolojisini kullanarak kimyasal ĂŒrĂŒnler ĂŒreten
fabrikalar endotel hĂŒcrelerinden trilyon kere trilyon defa daha bĂŒyĂŒk-
tĂŒr. Buna ra€men endotel isimli mikroskobik fabrikanâșn teknolojisi,
gördĂŒÂ€ĂŒmĂŒz dev sanayi tesislerinin teknolojisinden çok daha ĂŒstĂŒn-
dĂŒr.
Endotel hĂŒcresi NO molekĂŒlĂŒnĂŒ ĂŒretmek için hangi kimyasal
maddeden ne oranda kullanmasâș gerekti€ini çok iyi bilir. Yanlâșfl veya
hatalâș bir ĂŒretim söz konusu de€ildir. Ărne€in, nitrik oksit (NO) yerine
gĂŒldĂŒrĂŒcĂŒ gaz olarak bilinen nitröz oksit (N2O) ĂŒretmez. Ăretimde çok
hassas dengeler mevcuttur. Bu noktada tekrar hatâșrlatalâșm: Endotel
117
118
hĂŒcreleri gerekenden az haberci ĂŒretseydi damarlarâșmâșz daralâșr, kan ba-
sâșncâșmâșz hâșzla yĂŒkselir, bu da kalp krizine yol açardâș. Fazla ĂŒretim yap-
masâș durumundaysa, damarlarâșmâșz aflâșrâș genifller, kan basâșncâșmâșz dĂŒfler,
bu da flok durumuna neden olurdu. Ancak endotel hĂŒcreleri ölĂŒmĂŒmĂŒ-
ze neden olabilecek böyle oran hatalarâșnâș hiçbir zaman yapmazlar.
SözĂŒ edilen hĂŒcreler hayatâșmâșzâșn her anâșnda ĂŒretim için hazâșr du-
rumdadâșr; ihtiyaç bafl gösterdi€inde hemen devreye girerek ĂŒretime
bafllarlar. Bu minik fabrika oldukça da verimli çalâșflmaktadâșr. Ăretti€i
NO haberci molekĂŒllerini depolamaz. Bu flekilde stoklamanâșn berabe-
rinde getirdi€i sorunlar ortadan kaldâșrâșlâșr.
Damarlarâșmâșzâșn derinliklerindeki bu ola€anĂŒstĂŒ fabrikalarâșn is-
tenmeyen zararlâș yan ĂŒrĂŒnleri yoktur. KĂŒresel âșsâșnma, asit ya€murlarâș,
çevre kirlili€i gibi dĂŒnya gĂŒndemindeki pek çok sorunun kimyasal
atâșklardan kaynaklandâș€âș dĂŒflĂŒnĂŒlĂŒrse, endotel hĂŒcrelerinin ne kadar
baflarâșlâș oldu€u daha iyi anlaflâșlâșr. ĂĂŒnkĂŒ nitrik oksit molekĂŒlleri 10 sa-
niye gibi kâșsa bir sĂŒre içinde görevlerini tamamlayarak "parçalanâșrlar".
Böylece vĂŒcutta birikerek zararlâș yan etkiler meydana getirmezler. TĂŒm
bunlar flu anlama gelir ki, endotel hĂŒcreleri kimyasal mamullerin ĂŒreti-
minde, olabilecek en ideal yöntemi kullanâșrlar.
Bir fabrikadaki sistemler nasâșl tasarâșmcâșlarâșnâșn ne derece geliflmifl
bir teknolojiye sahip olduklarâșnâș gösterirlerse, endotel isimli fabrika da
ĂŒstĂŒn yaratma gĂŒcĂŒne sahip olan Rabbimiz'in sonsuz aklâșnâș ve ilmini
göstermektedir; bu mikroskobik fabrika, vĂŒcudumuzdaki di€er 100
trilyon fabrika gibi Allah'âșn ilhamâș ile hareket etmektedir.
40 Konuda HĂŒcre
fiekil 94Endotel hĂŒcresi adeta bir fabrika gibi çalâșflâșr.Mikroskobik maddeleri çok iyi tanâșrve bunlarâș nitrik oksit molekĂŒlĂŒ-nĂŒ ĂŒretmek için kullanâșr.
ulundu€umuz yerden kalkâșp yĂŒrĂŒmemiz, ayakta durma-
mâșz, nefes almamâșz, gözlerimizi açâșp kapamamâșz kâșsacasâș
hayatta olmamâșz için gereken enerji, hĂŒcrelerimizdeki mi-
tokondri denilen santrallerde yapâșlâșr. Buradaki santral
benzetmesinin ne kadar yerinde oldu€u mitokondride gerçekleflen ifl-
lemleri inceledi€imizde açâșkça görĂŒlecektir.
HĂŒcrede enerji ĂŒretilmesinde baflrolĂŒ oksijen oynar. Oksijenin pek
çok yardâșmcâșsâș vardâșr. Enerji ĂŒretiminin hemen her basama€âșnda birçok
farklâș enzim devreye girer. Bir basamakta görevini tamamlayan enzim-
ler son derece bilinçli bir hareketle, bir sonraki basamakta yerlerini bafl-
kalarâșna devrederler. Böylece, onlarca ara ifllem, bu ifllemlerde devreye
giren yĂŒzlerce farklâș enzim ve sayâșsâșz kimyasal reaksiyon sayesinde be-
sinlerde depolanan enerji, hĂŒcrenin ifline yarayacak hale getirilir. Bu en-
zim de€ifliklikleri sâșrasâșnda hiç karâșflâșklâșk çâșkmaz, sâșralamada hiçbir flafl-
ma olmaz; tĂŒm elemanlar çok disiplinli bir ekip fleklinde çalâșflmalarâșnâș
sĂŒrdĂŒrĂŒrler. (flekil 95)
Bu haliyle, milimetrenin 100'de biri kadar olan hĂŒcrelerimizin için-
119
120
deki "enerji santrali"nin, bir petrol rafinerisinden ya da bir hidroelekt-
rik santralinden daha kompleks oldu€unu söyleyebiliriz. (flekil 96)
Bir petrol rafinerisi, petrolĂŒn ne oldu€unu bilen, ham petrolĂŒ la-
boratuvar flartlarâșnda analiz etmifl ve bu teknik bilgiler âșflâș€âșnda hareket
eden mĂŒhendisler tarafâșndan infla edilir ve iflletilir. PetrolĂŒn ne oldu€u-
40 Konuda HĂŒcre
fiekli 95HĂŒcrede enerji ĂŒretiminin hemen her basa-ma€âșnda birçok farklâș enzim çalâșflâșr. Bir ba-samakta görevini tamamlayan enzimler sonderece bilinçli bir hareketle,bir sonraki basamakta yer-lerini baflkalarâșna devreder-ler. Bu enzim de€iflikliklerisâșrasâșnda hiç karâșflâșklâșkçâșkmaz, sâșralamada hiçbirflaflma olmaz.
fiekil 96Milimetrenin100'de biri kadarolan hĂŒcrelerimiziniçindeki "enerjisantrali", bir petrolrafinerisinden yada bir hidroelektriksantralinden dahakomplekstir.
nu bilmeyen insanlarâșn bir petrol rafinerisi infla edebileceklerini varsa-
yabilmemiz ise imkansâșzdâșr. (flekil 97)
Petrol ĂŒretiminden çok daha kompleks olan canlâș hĂŒcresindeki
enerji ĂŒretimi de aynâș flekilde bilgi gerektirir. Ama bir hĂŒcrenin ö€ren-
me kabiliyetinin oldu€unu öne sĂŒrmek elbette ki gĂŒlĂŒnç olacaktâșr. O
halde böyle bir ĂŒretimi hĂŒcre nasâșl gerçeklefltirmektedir?
Elbette ki, hiçbir hĂŒcre biyolojik bir ifllevi, sözcĂŒÂ€ĂŒn gerçek anla-
mâșnda "ö€renme" fâșrsatâșna sahip de€ildir. E€er hĂŒcre, everimcilerin id-
dia etti€i gibi ilk ortaya çâșktâș€âș anda böyle bir ifllevi yerine getiremiyor-
sa daha sonra bunun ĂŒstesinden gelebilecek beceriyi elde etmesi mĂŒm-
kĂŒn de€ildir. ĂĂŒnkĂŒ enerji ĂŒretiminde baflrol oynayan "oksijen"in hĂŒc-
re ĂŒzerinde tahrip edici etkisi vardâșr. HĂŒcre bu özelliklerle birlikte orta-
ya çâșkmak zorundadâșr. Bu durum, hĂŒcrelerin tesadĂŒfen ortaya çâșkmâșfl
olamayacaklarâșnâșn, tĂŒm bunlarâș YĂŒce Allah'âșn bir anda yarattâș€âșnâșn de-
lillerinden yalnâșzca bir tanesidir.
Allah milimetrenin 100'de biri kadar kĂŒĂ§ĂŒk bir alana sâș€dâșrdâș€âș bu
sanat ile bize gĂŒcĂŒnĂŒn sâșnâșrsâșzlâș€âșnâș göstermektedir.
121
Harun Yahya (Adnan Oktar)
fiekli 97Enzimler tâșpkâș bir mĂŒhendis veya konusunun uzmanâș bir profesör gibiçalâșflarak, insan bedeninin ihtiyaç duydu€u enerjiyi ĂŒretirler.
122
edi€imiz besinlerle, soludu€umuz havayla ve daha bir-
çok yoldan vĂŒcudumuza gözle görĂŒlemeyen birçok bak-
teri girer. VĂŒcudun çalâșflma sistemini bozmamalarâș için
bunlardan zararlâș olanlarâșn etkisiz hale getirilmeleri ge-
rekmektedir. Bunun için vĂŒcudumuzda görevi sadece "savunma yap-
mak" olan mĂŒkemmel bir hafâșzayla donatâșlmâșfl hĂŒcreler vardâșr. Ancak
vĂŒcudumuzun kusursuz yaratâșlâșflâșnâșn bir örne€i olarak savunma için
çeflitli ek tedbirler de alâșnmâșfltâșr. Bunlardan biri de dolaflâșm sistemi için-
de stratejik bir durak olarak nitelendirilebilecek olan karaci€erde bulu-
nan, savunma hĂŒcreleridir. (flekil 98)
Kuppfer hĂŒcreleri olarak adlandâșrâșlan bu hĂŒcreler, kan dolaflâșmâșy-
la ba€âșrsaklardan karaci€ere gelen kandaki zararlâș bakterileri 0.01 sani-
yeden daha kâșsa bir sĂŒre içerisinde sindirerek, etkisiz hale getirirler. Bu
fluursuz hĂŒcreler vĂŒcuda giren çok sayâșdaki bakteri arasâșndan, insana
faydalâș olanlarla zararlâș olanlarâș nasâșl birbirinden ayâșrt edebilmektedir-
ler? Hangi özelliklere sahip olduklarâșnâș ve vĂŒcutta yerine getirecekleri
görevleri bilmeden, nasâșl olup da bazâș bakterileri imha ederken, di€er-
lerine hiç zarar vermemektedir? Bu sorularâșn cevabâș hiç flĂŒphesiz YĂŒce
Allah'âșn eflsiz yaratma sanatâșdâșr. (flekil 99)
Bu aflamada dikkat verilmesi gereken önemli bir nokta daha var-
dâșr; Kuppfer hĂŒcrelerinin karaci€ere yerleflmifl olmasâș. Neden vĂŒcudun
baflka bir organâș de€il de karaci€er? Burada bir kez daha vĂŒcudumuz-
daki kusursuz yaratâșlâșfl delillerinden biri karflâșmâșza çâșkmaktadâșr. E€er
bu hĂŒcreler, karaci€ere de€il de baflka bir organa yerlefltirilmifl olsalar-
123
Harun Yahya (Adnan Oktar)
fiekli 98, 99Karaci€erdeki savun-ma hĂŒcreleri, insan bedeniiçin zararlâș olan bakterileri imha ederler.
124
40 Konuda HĂŒcre
karaci€er toplardamarâș
karaci€er
sinĂŒs
karaci€er atardamarâș
hepatositlerKuppfer hĂŒcresi
Kuppfer hĂŒcresi
Ăzel olarak karaci€ere yerlefltirilmifl olan KuppferhĂŒcreleri, ba€âșrsaklardan karaci€ere gelen bakterile-ri çok kâșsa bir sĂŒrede etkisiz hale getirirler. TĂŒm busistem Allah'âșn kusursuz yaratâșflâșnâșn eseridir.
dâș kanâșn, bakterilerden arâșndâșrâșlmasâșnda bu derece etkili olamazlardâș.
ĂĂŒnkĂŒ bakteri dolu kan, karaci€erde temizlendikten sonra vĂŒcudun ta-
mamâșnâș dolaflmak için genel kan dolaflâșmâșna girmektedir. Bu nedenle
genel kan dolaflâșmâșna ulaflmayâș baflaran bakteri sayâșsâș yĂŒzde birden az-
dâșr.
Sizce hangi kör tesadĂŒf vĂŒcutta daha birçok organ varken, Kupp-
fer hĂŒcrelerinin karaci€ere yerleflmesini sa€layabilir? (flekil 100) Elbette
ki yerleflecekleri en uygun yeri tespit eden ve oraya gidip yerleflen bu
hĂŒcreler de€ildir. Yaklaflâșk yĂŒz trilyon hĂŒcreden oluflan bir beden için-
de, herhangi bir hĂŒcrenin kendisi için özel bir yer tespit ederek oraya
yerleflecek bir fluura sahip olmasâș mĂŒmkĂŒn de€ildir. Böyle kusursuz bir
yerleflim için, çok mĂŒkemmel bir planlamaya ihtiyaç vardâșr. Bu sistem-
deki her detayâș YĂŒce Allah her an kusursuz olarak yaratmaktadâșr.
125
Harun Yahya (Adnan Oktar)
fiekil 100KuppferhĂŒcreleriyerleflecek-leri en uy-gun yer olankaraci€ereyerleflirler.
126
ilindi€i gibi hĂŒcreler bölĂŒnerek ço€alâșrlar. Peki bu bölĂŒn-
me ifllemi sonucunda DNA'ya ne olur? HĂŒcrede tek bir
DNA zinciri vardâșr. Halbuki yeni oluflan hĂŒcrenin de bir
DNA'ya ihtiyacâș olacaktâșr. Bu açâș€âș gidermek için her afla-
masâș ayrâș bir mucize olan bir seri ifllem gerçekleflir. Bunun sonucunda,
hĂŒcrenin bölĂŒnmesinden kâșsa bir sĂŒre önce DNA'nâșn bir kopyasâș olufl-
turulur ve bu yeni hĂŒcreye aktarâșlâșr.
DNA, kendini ço€altmak için önce karflâșlâșklâș iki parçaya ayrâșlâșr. Bu
olay oldukça ilginç bir flekilde gerçekleflir. Yapâșsâș sarmal bir merdivene
benzeyen DNA molekĂŒlĂŒ ortasâșndan, DNA helikaz adlâș bir enzim tara-
fâșndan, fermuar gibi ikiye ayrâșlâșr. DNA'nâșn kollarâș birbirlerinden ayrâș-
lâșrken tekrar dolanmalarâșnâș engellemek için heliks stabilizasyon enzim-
leri her iki kolu sabit tutarlar. (flekil 101)
Artâșk DNA iki yarâșm parçaya bölĂŒnmĂŒfltĂŒr. Her iki parçanâșn da
eksik olan yarâșlarâș (efllenikleri) ortamda hazâșr bulunan malzemelerle ta-
mamlanâșr. Eksikleri tamamlama ifli ise DNA polimeraz tarafâșndan yeri-
ne getirilir. Böylece iki yeni DNA molekĂŒlĂŒ ĂŒretilmifl olur. (flekil 102)
Eflleflme sâșrasâșnda ortaya çâșkan yeni
DNA molekĂŒlleri denetleyici enzimler
tarafâșndan defalarca kontrol edilir. Ya-
pâșlmâșfl bir hata varsa -ki bu hatalar son
derece hayati olabilir- derhal tespit edi-
lir ve dĂŒzeltilir. Hatalâș flifre kopartâșlâșp
127
Harun Yahya (Adnan Oktar)
fiekil 101DNA'nâșn kollarâș birbirlerinden ayrâșlâșr-ken tekrar dolanmalarâșnâș engellemekiçin heliks stabilizasyon enzimleri(HSE) her iki kolu sabit tutarlar.
Yanda, bir DNA'nâșn kollarâșnâșn birbirindenayrâșlmasâșnâș gösteren resim.
fiekil 102DNA ikiye ayrâșldâșktan sonra, polimeraz enzim-leri her iki kolun eksik olan yarâșlarâșnâș, ortam-da hazâșr bulunan malzemelerle tamamlarlar.
128
yerine do€rusu getirilir ve monte edilir. BĂŒtĂŒn bu ifllemler öyle bafl
döndĂŒrĂŒcĂŒ bir hâșzla yapâșlâșr ki, dakikada 3.000 basamak nĂŒkleotid ĂŒre-
tilirken bir yandan da tĂŒm bu basamaklar görevli enzimler tarafâșndan
defalarca kontrol edilir ve gereken dĂŒzeltmeler yapâșlâșr. (flekil 103 )
Ăretilen yeni DNA molekĂŒlĂŒnde, dâșfl etkiler sonucunda normale
göre daha fazla hata yapâșlabilir. Bu sefer hĂŒcredeki ribozomlar,
DNA'dan gelen emir do€rultusunda DNA onarâșm enzimleri ĂŒretmeye
bafllarlar. Böylece hem DNA korunmufl olur ve hem de soyun devamâș
gĂŒvence altâșna alâșnâșr. (flekil 104)
âčflte bĂŒtĂŒn gĂŒn, siz hiç farkâșnda de€ilken, yaflamâșnâșzâșn problemsiz
olarak devam etmesi için vĂŒcudunuzda hayranlâșk uyandâșran bir titizlik
ve sorumluluk anlayâșflâș içinde sayâșsâșz ifllemler ve denetimler yapâșlâșr,
tedbirler alâșnâșr. Herkes görevini eksiksiz olarak ve baflarâșyla yerine ge-
tirir. âčflte YĂŒce Allah en bĂŒyĂŒÂ€ĂŒnden en kĂŒĂ§ĂŒÂ€ĂŒne sayâșsâșz atomu ve mo-
lekĂŒlĂŒ hayatâșmâșzâș gĂŒzel ve sa€lâșklâș bir biçimde sĂŒrdĂŒrmemiz için hiz-
metimize vermifltir.
40 Konuda HĂŒcre
fiekil 103DNA'nâșn ço€altâșlmasâșsâșrasâșndaki ifllemler bĂŒyĂŒk birhâșzla yapâșlâșr, bir yandan daki-kada 3000 basamak nĂŒkleotidĂŒretilirken bir yandan da tĂŒmbasamaklar görevli enzimlertarafâșndan kontrol edilir.
Bu konunun en hayranlâșk uyandâșran yönlerinden biriyse,
DNA'nâșn hem ĂŒretimini sa€layan hem de yapâșsâșnâș denetleyen bu en-
zimlerin, DNA'da kayâștlâș olan bilgilere göre ve DNA'nâșn emir ve kont-
rolĂŒnde ĂŒretilmifl proteinler olmasâșdâșr. Ortada iç içe geçmifl öyle muh-
teflem bir sistem vardâșr ki, böyle bir sistemin kademe kademe oluflan te-
sadĂŒflerle bu hale gelmesi hiçbir flekilde mĂŒmkĂŒn de€ildir. ĂĂŒnkĂŒ en-
zimin olmasâș için DNA'nâșn olmasâș, DNA'nâșn olmasâș için de enzimin ol-
masâș, her ikisinin olmasâș içinse hĂŒcrenin, zarâșndan di€er bĂŒtĂŒn komp-
leks organellerine kadar eksiksiz olarak var olmasâș gerekir.
Canlâșlarâșn sözde birbirini izleyen "yararlâș tesadĂŒfler" sonucunda
"aflama aflama" gelifltiklerini öne sĂŒren evrim teorisi, daha birçok konu-
da oldu€u gibi, yukarâșda söz etti€imiz DNA mâș yoksa enzimler mi ön-
ce var oldular sorusu karflâșsâșnda cevapsâșzdâșr. DNA ve enzimin aynâș an-
da var olmalarâș gerekmektedir, ki bu evrim teorisinin öne sĂŒrdĂŒÂ€ĂŒ ha-
yali mekanizmalarla gerçekleflmesi imkansâșz bir durumdur.
129
Harun Yahya (Adnan Oktar)
fiekil 104HĂŒcredeki ribozomlar tâșpkâș bir robot gibi DNA'dan gelen emirlerdo€rultusunda DNA onarâșm enzimlerini ĂŒretmeye bafllarlar.
130
âșfl etkiler sonucu DNA'da meydana gelebilecek hatalar
DNA kontrol mekanizmalarâș tarafâșndan tespit edilip tamir
edilirler. Bu mekanizmalar DNA'daki bilgiler do€rultu-
sunda ĂŒretilmifl olan enzimlerden oluflur. Farklâș onarâșm
mekanizmalarâș olsa da temel prensip hasar gören nĂŒkleotidin, hasar
görmemifl karflâș nĂŒkleotidden alâșnan bilgi do€rultusunda onarâșmâșnâș
yapmaktâșr. Bu ifllem genel olarak 3 aflamadan oluflur:
1. Hasar gören DNA fleridinin hatalâș kâșsmâș DNA nĂŒkleaz adlâș en-
zim tarafâșndan tespit edildikten sonra kopartâșlâșr. Böylece DNA sarma-
lâșnda bir boflluk oluflur.
2. Bir baflka enzim olan DNA polimeraz, bir tarafâșndan hasar gö-
ren nĂŒkleotidin sa€lam bölĂŒmĂŒnden aldâș€âș bilgi do€rultusunda, bofllu-
€a gerekli nĂŒkleotidi yapâșfltâșrâșr.
3. DNA'nâșn tamiri tam olarak bitmemifltir. Tamirin gerçekleflti€i
yerdeki fleker-fosfat fleridi ĂŒzerinde bir kopukluk meydana gelmifltir.
Bu kopukluk DNA-ligaz enzimi tarafâșndan tamir edilir.
fiimdi yukarâșda söz edilen ifllemleri dĂŒflĂŒnelim. Bunlarâș yapanlar,
DNA'yâș tanâșyan, inceleyen profesörler veya bilim adamlarâș de€il, çok
kĂŒĂ§ĂŒk, fluursuz, bilgisiz, akâșlsâșz molekĂŒllerdir. Bunlarâșn bir tafltan veya
tahta parçasâșndan hiçbir farklarâș yoktur, ancak ola€anĂŒstĂŒ yeteneklerle
donatâșlmâșfllardâșr. Bir molekĂŒl, DNA fleridindeki hatalâș kâșsmâș nasâșl tespit
edebilir? Bunun için yaklaflâșk 3 milyar harften oluflan DNA dizisini,
tam sâșrasâșyla ezbere biliyor olmasâș ve bu flekilde hatalâș bir harfi tespit
edebiliyor olmasâș gerekmektedir. Ayrâșca hatayâș dĂŒzeltmek için izleme-
si gereken son derece akâșlcâș yöntemi de bilmekte ve kusursuzca uygu-
lamaktadâșr. Bu, insanâș hayranlâșk içinde bâșrakan çok önemli bir bilgidir.
Her tĂŒrlĂŒ eksiklikten mĂŒnezzeh olan YĂŒce Allah, kĂŒĂ§ĂŒcĂŒk molekĂŒlleri
böyle ola€anĂŒstĂŒ yeteneklerle yaratarak, yaratâșflâșndaki ihtiflamâș sergile-
mektedir. Akâșl ve vicdan sahibi bir insan, canlâșlar ve tĂŒm evren hakkâșn-
daki bilgilerini artâșrdâșkça, Allah'âșn sonsuz gĂŒcĂŒne ve azametine olan
teslimiyeti daha da artar, YĂŒce Allah'âș en gĂŒzel isimleriyle tesbih eder.
131
Harun Yahya (Adnan Oktar)
DNA kendi kendini onarabilme,eksiklerini tamamlayabilmeyetene€ine sahiptir. Bu, Allah'âșnĂŒstĂŒn yaratma gĂŒcĂŒnĂŒn ve son-suz ilminin bir tecellisidir.
ĂŒcrelerdeki protein ĂŒretimi, Allah'âșn yarattâș€âș mucize-
vi olaylardan bir tanesidir. Her hĂŒcre, son derece ge-
liflmifl, ileri bir teknoloji ve organizasyona sahip bir
fabrika gibi çalâșflâșr. Gözle görĂŒlmesi imkansâșz olan,
ancak çok geliflmifl mikroskoplarla görĂŒlebilen bu mikro dĂŒnyada, ola-
€anĂŒstĂŒ olaylar meydana gelmektedir. fiimdi, bu kusursuzca ve mĂŒ-
kemmel bir verimle çalâșflan fabrikadaki protein ĂŒretiminin ana hatlarâș-
nâș kâșsaca inceleyelim:
1. VĂŒcutta herhangi bir proteine ihtiyaç duyuldu€u zaman bu ih-
tiyacâș ifade eden bir mesaj, ĂŒretimi gerçeklefltirecek olan hĂŒcrelerin çe-
kirdeklerinde bulunan DNA molekĂŒlĂŒne ulafltâșrâșlâșr. Burada dikkat edil-
mesi gereken çok önemli bir nokta bulunmaktadâșr; vĂŒcutta herhangi
bir protein ihtiyacâș oldu€unda yine protein olan bazâș haberciler, nereye
baflvurmalarâș gerekti€ini bilerek, tĂŒm vĂŒcutta ilgili yeri bulabilmekte,
ihtiyaç mesajâșnâș do€ru yere do€ru flekilde iletebilmektedirler. Bu iletifli-
mi sa€layan protein kendisine göre karanlâșk bir dehliz olan vĂŒcudun
içinde kaybolmadan yolunu bularak, taflâșdâș€âș mesajâș kaybetmeden ya
da herhangi bir parçasâșna zarar vermeden oraya ulafltâșrmaktadâșr. (flekil
105)
132
DNA'dan da bir proteinin formĂŒlĂŒnĂŒ talep etmek için özel bir li-
san kullanâșlâșr. Bu lisan 4 harften oluflan bir alfabeye sahiptir (A, G, C,
T). HĂŒcre içindeki ifllerin aksamamasâș, ihtiyacâșn do€ru karflâșlanmasâș, kâș-
sacasâș hĂŒcre yaflamâșnâșn devam edebilmesi için do€ru proteinin ĂŒretil-
mesi çok önemlidir. Bu yĂŒzden hangi proteinin ĂŒretilmesi gerekti€i ile
ilgili mesaj alâșndâșktan sonra DNA'dan do€ru bilginin seçilerek alâșnma-
sâș gereklidir.
Peki bu seçimi kim yapacaktâșr? RNA polimeraz adlâș enzim. Bu en-
zimin yaptâș€âș ifl son derece zordur. Herfleyden önce, 3 milyar harften
oluflan DNA molekĂŒlĂŒnĂŒn içinden, ĂŒretilecek proteinle ilgili gerekli
harfleri seçip almasâș gerekmektedir. Polimeraz enziminin 3 milyar harf-
ten oluflan DNA molekĂŒlĂŒnĂŒn içinden, birkaç satâșrlâșk bir bilgiyi bulup
çâșkarmasâș, 1000 ciltlik bir ansiklopedinin herhangi bir sayfasâșna saklan-
mâșfl, birkaç satâșrlâșk özel bir yazâșyâș hiçbir tarif olmadan o anda bulmaya
benzer.
3. Kopyalama iflleminin bafllamasâș için çok önemli bir engel aflâșl-
malâșdâșr. DNA molekĂŒlĂŒnĂŒn merdiven gibi birbirine dolanmâșfl kollarâș-
133
Harun Yahya (Adnan Oktar)
fiekil 105Yeni bir protein ĂŒretilmesi gerekti-€inde, kendileri de birer proteinolan mesaj taflâșyâșcâșlar, vĂŒcudun il-gili hĂŒcrelerine protein talebiyle il-gili mesajâș taflâșrlar.
134
40 Konuda HĂŒcre
nâșn kopyalama ifllemi için ayrâșlmalarâș gerekir. Bu ayrâșlma iflleminde yi-
ne RNA polimeraz enzimi ifl baflâșndadâșr. RNA polimeraz, kodlanacak
genin bafllangâșcâșndan 35 harf öncesine ba€lanarak, sarâșlmâșfl merdiven
gibi olan DNA'nâșn basamaklarâșnâș bir fermuarâș açar gibi açar. Bu açâșlma
çok hâșzlâș yapâșlâșr. Ăyle ki, bu hâșzdan dolayâș DNA'nâșn âșsâșnâșp yanma teh-
likesi oluflur. Ama sistem öylesine mĂŒkemmel dĂŒzenlenmifltir ki, bu
tehlike de dĂŒflĂŒnĂŒlmĂŒfltĂŒr. Ănceden alâșnan bir dizi tedbir sayesinde
yanma tehlikesi ortadan kaldâșrâșlâșr; özel bir enzim sanki oluflabilecek
tehlikenin farkâșndaymâșfl gibi, gidip DNA'nâșn açâșlmâșfl olan sarmalâșnâșn iki
ucunu tutarak bu sĂŒrtĂŒnmeye izin vermez. Ve yine özel enzimler
DNA'nâșn açâșlmasâș sâșrasâșnda birbirine dolaflmasâșnâș önlerler. Bu enzimler
olmasa "mesajcâș RNA" olarak adlandâșrâșlan siparifl fiflinin kopyalanmasâș
mĂŒmkĂŒn olmaz. ĂĂŒnkĂŒ fermuar gibi açâșlan DNA sarmalâșnâșn kollarâș
kopyalama ifllemi bafllamadan tekrar birbirine dolanâșr ve sĂŒrtĂŒnmeden
dolayâș DNA'nâșn yapâșsâș bozulur. GörĂŒldĂŒÂ€ĂŒ gibi, her aflamada onlarca
DNA'nâșn kollarâș birbirinden ayrâșlâșrken, kollarâșn tekrar birbirinedolanmasâșna bir enzim engel olur. Bu enzim resimde yeflil renk-teki flekillerle ifade edilmifltir.
enzim ve protein yer almakta ve hepsi birbiri ile bĂŒyĂŒk bir uyum için-
de görevlerini eksiksizce yerine getirmektedirler.
4. Alâșnan bu özel tedbirlerden sonra aflâșlmasâș gereken birkaç engel
daha vardâșr. Ărne€in istenilen proteinin amino asit dizilimini içeren bil-
gi bĂŒyĂŒk DNA molekĂŒlĂŒnĂŒn herhangi bir bölgesinde bulunabilir. Bu
durumda farklâș yerlerde bulunan bilgileri, yani amino asit dizilimini
iflaret eden flifreleri kopyalamak için polimeraz enzimi ne yapacaktâșr?
DNA'yâș koparamaz, istemedi€i flifrelerin ĂŒzerinden atlayamaz.
Do€rudan aynâș hat ĂŒzerinde devam etti€inde gereksiz bilgileri de kop-
yalayacak ve istenilen protein oluflmayacaktâșr.
Bu sorunun çözĂŒmĂŒ için ola€anĂŒstĂŒ fluurlu bir olay daha gerçek-
leflir ve DNA kopyalama ifllemine yardâșm etmesi gerekti€ini dĂŒflĂŒnmĂŒfl
gibi, bĂŒkĂŒlerek, istenmeyen flifre dizisinin oldu€u bölĂŒmĂŒ dâșflarâș do€ru
kâșvâșrâșr. Böylece ardâș ardâșna okunmasâș gereken, ama arada baflka flifreler
de oldu€u için birbirlerinden uzak kalan flifre dizilerinin uçlarâș birbir-
leri ile birleflir. Böylece kopyalanmasâș gereken flifreler tek bir hat ĂŒzeri-
ne gelmifl olur. Bu flekilde polimeraz enzimi siparifl fiflini ĂŒretilecek pro-
tein için kolayca kopyalayabilir.
5. DNA'dan siparifl fiflininin kopyalanmasâș sâșrasâșnda gerçekleflen
ola€anĂŒstĂŒ ve YĂŒce Allah'âșn yaratâșflâșndaki kusursuzlu€u gösteren olay-
lar bunlarla da bitmez. Kopyalamayâș birilerinin durdurmasâș gerekmek-
tedir, aksi takdirde polimeraz enzimi, geni bafltan sona kopyalar. Prote-
ini kodlayan genin sonunda, o genin bitti€ini gösteren bir kodon var-
135
Harun Yahya (Adnan Oktar)
1
2
3
4
5
6
7
DNA
RNA
1,2,3,4,5,6,7 no'larâș ile iflaretlenmifl bölgeler, okunmasâș istenmeyenbilgileri içerirler. Enzimler bu bölgeleri belirleyerek, flekildeki gibidâșfla do€ru bĂŒkerler.
136
dâșr. (DNA'daki flifreyi oluflturan nĂŒkleotidlerin her ĂŒĂ§lĂŒ grubuna ko-
don denir.) RNA polimeraz durdurucu kodona geldi€inde, kopyalama
ifllemini durdurmasâș gerekti€ini anlar ve ĂŒzerinde protein için gerekli
mesajâș taflâșyan mesajcâș RNA ile DNA'dan ayrâșlâșr. (flekil 106) Ancak bu
noktada yine çok dikkatli davranâșlâșr. ĂĂŒnkĂŒ mesajcâș RNA hĂŒcre çekir-
de€inden çâșkâșp, ĂŒretimin yapâșlaca€âș ribozoma gidene kadar bir hayli
yol katedecektir. Bu esnada ĂŒzerindeki mesajâșn hiçbir zarar görmemesi
gerekir. Bu nedenle, hĂŒcre çekirde€inden bazâș özel enzimlerin koruma-
sâș altâșnda çâșkar.
Protein ĂŒretiminin aflamalarâș bunlarla sâșnâșrlâș de€ildir. Ancak bu
aflamaya kadar dahi gerçekleflen mucizevi olaylar, Allah'âșn ĂŒstĂŒn sana-
tâșnâșn ve sâșnâșrsâșz ilminin delillerindendir.
40 Konuda HĂŒcre
fiekil 106RNA polimeraz enzimi durdurucu kodona geldi€inde, kopyalamaifllemini durdurmasâș gerekti€ini anlar ve ifllem durdurulur.
ĂŒcrede protein ĂŒretimi için gerekli olan bilginin
DNA'da bulunmasâșndan ve kopyalanmasâșndan son-
ra flimdi de bu bilginin proteinin ĂŒretilece€i fabrika
olan ribozomlara ulafltâșrâșlmasâș gereklidir. Her hĂŒcre-
de bulunan bu organeller çekirdekteki DNA'dan oldukça uzakta ve
hĂŒcrenin bĂŒtĂŒn sitoplazmasâșna (hĂŒcre içi sâșvâșsâșna) da€âșlmâșfl haldedirler.
Bu fabrikalara ĂŒretim sipariflleri eksiksiz bir biçimde sĂŒratle ulafltâșrâșl-
malâșdâșr. Mesajcâș RNA (mRNA), yolunu flaflâșrmadan ve hĂŒcrenin içinde
bulunan birçok organel ve molekĂŒl arasâșnda hiç tereddĂŒt etmeden ri-
bozomu bulur. mRNA ribozomu buldu€unda onun dâșfl kâșsmâșna bir hat
fleklinde yerleflir. Bu flekilde artâșk ĂŒretilmek istenilen proteinin amino
asit dizilimine ait bilgi ĂŒretim merkezine ulaflmâșfltâșr. Bunun ĂŒzerine,
ĂŒretilecek protein için gerekli olan hammaddelerin yani amino asitlerin
ribozoma getirilmesi için hĂŒcrenin di€er bölgelerine mesajlar gönderil-
meye bafllanâșr.23 (flekil 107)
Kullanâșlacak olan amino asitleri hĂŒcre içinde arayarak bulma ve
ribozoma getirme görevi taflâșyâșcâș RNA (tRNA)'ya aittir. Her canlâș hĂŒcre-
137
138
sinde 20 çeflit amino asit vardâșr. âčflte bu 20 çeflit amino asitin, yani ham-
maddenin her biri kendisine özel bir nakliye aracâș tarafâșndan taflâșnâșr.24
Amino asitlerin kendilerini taflâșyacak olan tRNA'ya ba€lanmalarâș da bir
seri karmaflâșk ifllem sonucunda gerçekleflir.
Nakliye görevini yapan her tRNA, ribozoma getirdi€i her amino
asiti ĂŒretim talimatâșnda belirtilen yere götĂŒrĂŒr ve ĂŒretimdeki iflleyiflin
bozulmamasâșnâș sa€lar.
Bu fluursuz molekĂŒllerde görĂŒlen kusursuz disiplin adeta, bilinçli
ve sorumluluk sahibiymiflcesine hareket etmeleri, her birinin ĂŒstĂŒn akâșl
ve gĂŒĂ§ sahibi olan Allah'a boyun e€diklerinin ve O'nun kontrolĂŒ ile ha-
reket ettiklerinin delillerindendir.
40 Konuda HĂŒcre
fiekil 107Protein ĂŒretimi için gerekli olan bilgi DNA'dan kopyalandâșktan sonra,mesajcâș RNA tarafâșndan ribozoma getirilip bâșrakâșlâșr. Mesajcâș RNA, yolunu hiçflaflâșrmadan ribozomu bulur ve tanâșr.
Artâșk siparifl, yani ĂŒretilecek proteine ait bilgi ve gerekli hammad-
deler hazâșrdâșr. Ortada aflâșlmasâș gereken bir problem daha vardâșr. Ăretim
bilgisi, yani siparifl, daha önce bahsetti€imiz flekilde DNA'da özel bir
dilde yazâșlmâșfltâșr. Ve ĂŒretim özel bir dilde yazâșlan bu bilgiye göre yapâșl-
malâșdâșr. Fakat hammadde olarak kullanâșlan amino asitlerin dizilimleri
baflka bir dildedir. Karflâșlaflâșlan bu problemi flöyle ifade edebiliriz: Sipa-
rifl fiflindeki yazâșlâș emir, DNA'yâș oluflturan flifrenin dilidir, yani 4 harfli
bir alfabeden oluflan özel bir dilde yazâșlmâșfltâșr. Ăretilecek olan protein-
lerin dili de 20 harfli bir alfabeden oluflan bir baflka dildir. (proteinleri
oluflturan amino asitler 20 çeflit oldu€u için) âčflte bu lisanâșn farklâșlâș€âș gi-
bi, DNA'dan gelen ĂŒretim bilgisi amino asitlerin anlayaca€âș dilden de-
€ildir. Sonuç olarak, DNA'dan gelen bilgiye hangi amino asitin denk
geldi€ini anlayabilmek için, DNA'daki dilin di€erine tercĂŒme edilmesi
gerekir.
Ribozom fabrikasâș yaflamâșn sa€lâșklâș biçimde devam etmesi için bu
problemi en mĂŒkemmel flekilde çözen bir mekanizmayla donatâșlmâșfltâșr.
ĂözĂŒm olarak ĂŒretim sâșrasâșnda fabrikada yani ribozomda farklâș iki dil
arasâșndaki tercĂŒmeyi yapan bir tercĂŒme sistemi yaratâșlmâșfltâșr. Kodon-
antikodon metodu olarak adlandâșrâșlan bu tercĂŒme sistemi flu andaki en
geliflmifl bilgisayar merkezlerinden çok daha ĂŒstĂŒn bir flekilde, adeta
bu iki dilde uzmanlaflmâșfl bir tercĂŒman gibi çalâșflâșr. DNA'nâșn özel lisanâș
ile yazâșlmâșfl olan dört harfli protein bilgilerini 20 harften oluflan protein
diline çevirir. Böylece hangi amino asitlerin yan yana dizilece€ini ifade
etmifl olur. Sonuçta da istenilen proteinin do€ru bir flekilde ĂŒretilmesi-
ni sa€lar. Bu çeviri ifllemindeki hatasâșzlâșk kuflkusuz çok dikkate de€er-
dir. Bir hĂŒcrenin, dolayâșsâșyla canlâșlarâșn yaflamasâș için gerekli binlerce
proteinin ĂŒretilmesinde ancak bir veya iki yanlâșfllâș€a yer olabilir. âčnsan-
larâșn yaptâș€âș hiçbir teknolojik ĂŒrĂŒn veya konusunda en uzman ve dik-
katli insanlar dahi, protein gibi yaklaflâșk 200 romana eflde€er bir yazâșyâș
bu kadar hatasâșz ve kusursuz çevirip yazamaz.25 Ancak her an Allah'âșn
kontrolĂŒ altâșnda hareket eden bu molekĂŒller, herfleyi eksiksizce yerine
getirirler. TĂŒm bunlarda iman eden akâșl sahipleri için Allah'âșn mucize-
leri tecelli etmektedir.
139
Harun Yahya (Adnan Oktar)
140
ir otomobil fabrikasâșnâșn nasâșl çalâșfltâș€âșnâș dĂŒflĂŒnelim. Fab-
rikadaki söz gelimi bin iflçinin hepsinin disiplin ve uyum
içinde çalâșflmasâș gerekir. Bu organizasyonu sa€lamak için
birçok denetleme sistemi ve emir-komuta zinciri kurul-
mufltur. Her bölĂŒm kendisinden istenen parçayâș ĂŒretir. Ărne€in bir yer-
de motor parçalarâș, baflka bir bölĂŒmde ise kapâșlar yapâșlâșr. Herkes, han-
gi ĂŒrĂŒnĂŒn nerede kullanâșlaca€âșnâș bilir. Herfley kontrol altâșndadâșr.
Ancak açâșktâșr ki, e€er aynâș fabrikaya, araba ĂŒretiminden hiç habe-
ri olmayan, alabildi€ine cahil bin kifli konursa ve bunlardan neyi nasâșl
ĂŒreteceklerini kendilerinin bulmasâș istenirse bĂŒyĂŒk bir kargafla ve kaos
ortaya çâșkar.
Buna karflâșn insan vĂŒcudunda bin de€il, 100 trilyon "iflçi" bĂŒyĂŒk
bir uyum içinde çalâșflâșr. Bunlar, bir fabrikadaki iflçilerden çok daha bi-
linçli ve e€itimli olan hĂŒcrelerdir. Yalnâșzca kendi içlerindeki mucizevi
ifllemler de€il, birbirleri arasâșndaki koordinasyon da aynâș derecede göz
kamafltâșrâșcâșdâșr. Birbirlerini zarlarâșndaki tanâșma sistemleriyle tanâșrlar.
Mide hĂŒcresi mide hĂŒcresini, saç hĂŒcresi saç hĂŒcresini tanâșr. (flekil 108)
Kaçâșnâșlmaz sorular yine karflâșmâșza çâșkmâșfltâșr: âčki zar birbirini nasâșl
tanâșr? Bu iflçiler nasâșl e€itilmifllerdir? Nasâșl olur da bĂŒyĂŒk bir sadakatle
görevlerini yaparlar?
100 trilyon hĂŒcrenin her biri vĂŒcut için kendisinden istenileni ya-
par. Peki her hĂŒcre her an ne yapmasâș gerekti€ini nereden bilir? Elbet-
te ki tĂŒm bunlar YĂŒce Allah'âșn ilmi ve ilhamâș ile gerçekleflmektedir. Ăr-
ne€in bölĂŒnmenin olmasâș istenen bölgedeki hĂŒcrelere beyin "bölĂŒn"
emri verir. Bunun için hormonlar salgâșlanâșr. Her hormon ilgili hĂŒcreye
giderek beynin mesajâșnâș iletir. Elçi, hĂŒcreye geldi€inde mesajâșnâș hĂŒcre
zarâșnda bulunan algâșlayâșcâș proteine bildirir. Protein aldâș€âș mesajâș, mer-
keze bildirir. HĂŒcre de bu emri anlar, karar alâșp buna göre harekete ge-
çer. (flekil 109, 110)
141
Harun Yahya (Adnan Oktar)
fiekil 108Her hĂŒcre Allah'âșn kendisine takdir etti€i yerde ve flekilde çalâșflâșr. Tâșpkâș birfabrikada çalâșflan iflçilerin farklâș bölĂŒmlerde uzmanlaflmasâș gibi, her bölĂŒmdefarklâș hĂŒcreler çalâșflâșr ve görevlerini kusursuz bir organizasyonla yerinegetirirler.
142
40 Konuda HĂŒcre
fiekil 109, 110BölĂŒnmesi istenen hĂŒcrelere, beyin "bölĂŒn"emri verir. Bu emri ilgili hĂŒcreye iletmesi içinuygun hormonlar salgâșlanâșr. Hormon, hĂŒcreyegeldi€inde mesajâșnâș hĂŒcre zarâșnda bulunan al-gâșlayâșcâș proteine bildirir. Protein aldâș€âș mesajâș,merkeze bildirir. HĂŒcre de bu emri anlar, kararalâșp buna göre harekete geçer.
Peki dĂŒflĂŒnmeye devam edelim; bir ya€ denizinin ĂŒzerindeki pro-
tein adasâșnâșn verilen emri anlamasâș, bunu hĂŒcrenin merkezine bildir-
mesi, hĂŒcrenin bu emre itaat etmesi ve ömrĂŒnĂŒ nerede kullanâșlaca€âșnâș
bilmedi€i bir maddeyi ĂŒretmeye adamasâș sâșradan bir bilgi olarak karflâș-
lanabilir mi? Elbette karflâșlanamaz.
Ăstelik biraz önce de belirtti€imiz gibi zar ĂŒzerinde bulunan yĂŒz-
lerce geçifl noktasâș, algâșlayâșcâșlar, kontrolörler hepsi birbirlerinden haber-
li olarak, bĂŒyĂŒk bir uyumla hareket ederler. Oysa bunlarâșn hepsi bilinç-
siz proteinlerdir. HĂŒcre zarâșnâșn bu saydâș€âșmâșz özelliklerini kendi ken-
dine elde etmedi€i, bu sistemin yaratâșldâș€âș açâșkça ortadadâșr.
Böyle bir sistem elbette ki bir amaçla yaratâșlmâșfltâșr. Vicdan ve akâșl
sahibi bir insan, bu mucizevi delilleri görĂŒr ve YĂŒce Allah'âș gerekti€i gi-
bi tanâșyâșp takdir eder. Ayetlerde, Rabbimiz'in mucizeleri karflâșsâșnda
mĂŒminlerin tavâșrlarâș flöyle bildirilmektedir:
fiĂŒphesiz göklerin ve yerin yaratâșlâșflâșnda, gece ile gĂŒndĂŒzĂŒn art arda ge-
liflinde temiz akâșl sahipleri için gerçekten ayetler vardâșr. Onlar, ayakta
iken, otururken, yan yatarken Allah'âș zikrederler ve göklerin ve yerin
yaratâșlâșflâș konusunda dĂŒflĂŒnĂŒrler. (Ve derler ki:) "Rabbimiz, Sen bunu
bofluna yaratmadâșn. Sen pek YĂŒcesin, bizi ateflin azabâșndan koru."
(Al-i âčmran Suresi, 190-191)
143
Harun Yahya (Adnan Oktar)
VĂŒcudumuzdaki mucizevi ifllemleri gerçeklefltiren hĂŒcre zarâșndan bir kesit
144
olda karflâșlafltâș€âșnâșz bir arkadaflâșnâșz size "merhaba" dedi-
€inde, arkadaflâșnâșzdan gelen ses dalgalarâș kulak kepçesi
tarafâșndan toplanâșr. Ses, yolculu€u sâșrasâșnda saniyenin
ellide birinde 6 m. yol kat eder.
âčki kula€âșn içinde titreflen hava, hâșzla orta kula€a
kadar olan mesafeyi kat eder. 7.6 mm çapâșnda olan kulak zarâș titreme-
ye bafllar. Bu titreme hareketi ĂŒĂ§ kĂŒĂ§ĂŒk kemi€e iletilir. Ses titreflimleri
böylece mekanik titreflimlere dönĂŒflĂŒr. Daha sonra ise bu kemiklerdeki
titreflimler iç kula€a iletilir ve buradaki salyangoza benzeyen koklea
isimli yapâșnâșn içinde bulunan özel sâșvâșyâș hareketlendirir. (flekil 111)
Koklea'nâșn içerisinde farklâș ses tonlarâș birbirinden ayrâșfltâșrâșlâșr. Kok-
leanâșn içinde, tâșpkâș bir mĂŒzik aleti olan arpteki teller gibi, de€iflik kalâșn-
lâșklarda ince teller uzanmaktadâșr. (flekil 112)Arkadaflâșnâșzâșn sesi flimdi bu
telleri adeta çalmaktadâșr. "Merhaba" sesi, bafllangâșçta dĂŒflĂŒk perdeden
bafllamâșfl sona do€ru yĂŒkselmifltir. Ănce kalâșn teller titreflir sonra bunu
inceleri takip eder. Sonunda iç kulaktaki on binlerce çubuk flekilli cisim-
cik, kendi titreflmelerini iflitme sinirlerine aktarâșr. (flekil 113)
145
Harun Yahya (Adnan Oktar)
fiekil 111, 112Bir dostunuz size "Merha-ba" dedi€inde, dostunuzunses dalgalarâș kâșsa sĂŒrede or-ta kula€a ulaflâșr ve kulak za-râșnâș titretir. Bu titreme ĂŒĂ§ kĂŒ-Ă§ĂŒk kemi€e iletilir. Kemikler-deki titreflimler iç kula€a ile-tilir ve kokleanâșn içinde bu-lunan özel sâșvâșyâș hareketlen-dirir. Kokleanâșn içinde, tâșpkâșbir arpteki teller gibi, de€i-flik kalâșnlâșklarda ince telleruzanmaktadâșr.
fiekil 113Ănce kalâșn teller titreflir, sonra bunu inceleri takip eder. Sonunda iç kulaktaki on binlerce çubuk flekillicisimcik, kendi titreflmelerini iflitme sinirlerine aktarâșr.Artâșk "merhaba" sesi, sadece bir elektrik sinyalidir.
146
Artâșk "merhaba" sesi sadece bir elektrik sinyalidir. Bu sinyal, iflit-
me sinirleri içinde beyne do€ru hâșzla ilerler. Sinirlerdeki bu yolculuk,
sinyaller beyindeki duyma merkezine ulaflâșncaya kadar devam eder. Bu
yolculu€un sonunda beyindeki milyonlarca nöronun bĂŒyĂŒk bir kâșsmâș,
elde edilen iflitme bilgilerini de€erlendirmekle meflguldĂŒr. Böylece ar-
kadaflâșnâșzâșn merhabasâșnâș duymufl olursunuz. (flekil 114)
Burada son derece yĂŒzeysel hatlarâș ile anlatâșlan bu ifllemler, ger-
çekte çok daha karmaflâșktâșr ve saniyeden de kâșsa bir sĂŒrede gerçekleflir.
Her gĂŒn yĂŒzbinlerce kez görĂŒr ve iflitiriz. Ancak ço€u zaman bunlarâș
nasâșl yapabildi€imizi dĂŒflĂŒnmeyiz. Oysa gördĂŒÂ€ĂŒmĂŒz ve duydu€u-
muz herfleyi Rahman ve Rahim olan Allah'âșn rahmetiyle görmekte ve
iflitmekteyiz. Bunun için de tĂŒm bunlar mĂŒminlerin flĂŒkĂŒrlerine vesile
olmalâșdâșr.
Nitekim Allah Kuran'da insanlara bu gerçek ĂŒzerinde dĂŒflĂŒnmele-
rini ve flĂŒkredici olmalarâșnâș flöyle bildirmifltir:
Allah, sizi annelerinizin karnâșndan hiçbir fley bilmezken çâșkardâș ve
umulur ki flĂŒkredersiniz diye iflitme, görme (duyularâșnâș) ve gönĂŒller
verdi. (Nahl Suresi, 78)
40 Konuda HĂŒcre
fiekil 114Beyne ulaflan elektrik sinyalleri, nöronlartarafâșndan de€erlendirilir ve sese dönĂŒfl-tĂŒrĂŒlĂŒr. Bu sayede arkadaflâșnâșzâșn "Merha-ba" diyen sesini beyninizde duyarsâșnâșz.
ir yeriniz kesildi€inde ya da eski bir yaranâșz kanadâș€âșn-
da, zaman içinde kanamanâșn duraca€âșnâș bilirsiniz. Kana-
yan yerde bir pâșhtâș oluflacak, bu pâșhtâș zamanla sertlefle-
cek ve yara iyileflecektir. Bu sizin için kolay görĂŒnen ola-
€an bir durum olabilir. Oysa, biyokimyacâșlar yaptâșklarâș arafltâșrmalarla
bunun oldukça karmaflâșk bir sistemin iflleyiflinin sonucu oldu€unu or-
taya çâșkardâșlar.26 Bu sistemin parçalarâșndan herhangi birinin eksilmesi
veya zarar görmesi sistemi ifllemez kâșlacaktâșr.
Kan do€ru yerde, do€ru zamanda pâșhtâșlaflmalâș ve flartlar normale
döndĂŒÂ€ĂŒnde pâșhtâș ortadan kalkmalâșdâșr. Sistem en kĂŒĂ§ĂŒk ayrâșntâșya va-
rana dek kusursuz bir biçimde çalâșflmalâșdâșr.
E€er bir kanama söz konusu ise, canlâșnâșn kan kaybâșndan ölmeme-
si için pâșhtâșnâșn hemen meydana gelmesi gerekir.
Ayrâșca, pâșhtâșnâșn yaranâșn ĂŒzerinde boylu boyunca oluflmasâș ve en
önemlisi de sadece yaranâșn ĂŒzerinde kalmasâș gereklidir. Yoksa tĂŒm ka-
nâșn pâșhtâșlaflmasâșna ve canlâșnâșn ölĂŒmĂŒne neden olacaktâșr. Bu nedenle ka-
nâșn pâșhtâșlaflmasâș sâșkâș bir denetim altâșnda tutulmalâș ve pâșhtâș do€ru za-
manda do€ru yerde oluflmalâșdâșr.
147
148
Kemik ili€i hĂŒcrelerinin en kĂŒĂ§ĂŒk temsilcisi olan kan plakçâșklarâș
ya da trombositler hayati bir özelli€e sahiptir. Bu hĂŒcreler, kanâșn pâșhtâș-
laflmasâșndaki ana unsurdur. Von Willebrand faktörĂŒ adlâș bir protein,
kanda dolaflâșp durmakta olan trombositlerin kaza yerini geçmemeleri-
ni sa€lar. Kaza yerinde takâșlâș kalan trombositler, o anda di€er trombo-
sitleri de olay yerine getiren bir madde salgâșlar. Bu hĂŒcreler daha son-
ra hep birlikte açâșk yarayâș kapatâșr. Trombositler, görevlerini yerine ge-
tirdikten sonra ölĂŒr. Onlarâșn, kendilerini feda etmeleri, kan pâșhtâșlaflma
sisteminin yalnâșzca bir parçasâșdâșr. (flekil 115)
Kan pâșhtâșlaflmasâșnâș sa€layan bir di€er protein de trombindir. Bu
madde yalnâșzca açâșk bir yaranâșn oldu€u yerlerde ĂŒretilir. Bu ĂŒretim ne
az ne de fazla olmamalâșdâșr. Ăstelik ĂŒretim, tam zamanâșnda yapâșlmalâș ve
yine tam zamanâșnda durdurulmalâșdâșr. fiu ana de€in trombin ĂŒretimin-
de rol alan ve tamamâș "enzim" olarak adlandâșrâșlan yirmiden fazla vĂŒcut
kimyasalâș tanâșmlanmâșfltâșr. Bu enzimler, kendi ĂŒretimlerini durdurabilir
ya da bafllatabilir. SĂŒreç öylesine bir denetim altâșndadâșr ki, trombin an-
cak tam bir doku yaralanmasâș söz konusu oldu€unda oluflur. VĂŒcutta
pâșhtâșlaflma için gerekli olan tĂŒm enzimler yeterli miktara ulaflâșr ulafl-
maz, yapâșsal maddesi protein olan uzun iplikçikler oluflturulur. Bu ip-
likçiklerin adâș fibrinojendir. Kâșsa zamanda fibrinojen iplikçiklerinden
bir a€ oluflturulur. Bu a€ kanâșn dâșflarâș akâșflâșnâșn oldu€u yerde kurulur.
40 Konuda HĂŒcre
fiekil 115Von WillebrandfaktörĂŒ adlâș birprotein, kanda do-laflâșp durmaktaolan trombositle-rin kaza yerinigeçmelerini önler.
Di€er yandan ise kandaki trombositler bu a€a takâșlarak birikir. Bu biri-
kim yo€unlaflâșnca bir tâșkaç vazifesi görerek kanamanâșn durmasâșnâș sa€-
layacaktâșr. âčflte pâșhtâș dedi€imiz fley de bu yâș€âșlmayla oluflan tâșkaçtâșr. (fle-
kil 116)
Yara tamamen iyileflince ise kan pâșhtâșsâș çözĂŒlĂŒr.
Bir kan pâșhtâșsâșnâșn oluflmasâș, pâșhtâșnâșn sâșnâșrlarâșnâșn belirlenmesi, olu-
flan pâșhtâșnâșn gĂŒĂ§lendirilmesi veya ortadan kaldâșrâșlmasâșnâș sa€layan sis-
tem indirgenemez kompleksli€e sahiptir. Kanâșn pâșhtâșlaflmasâș, bir parça-
nâșn di€er bir parçayâș harekete geçirmesi fleklinde ortaya çâșkan bir olay-
lar zinciridir.
Sistem en kĂŒĂ§ĂŒk ayrâșntâșsâșna kadar kusursuz bir biçimde çalâșflâșr.
Peki e€er bu mĂŒkemmel iflleyen sistemde en ufak bir aksaklâșk ol-
saydâș ne olurdu? Mesela yara olmadâș€âș halde kanda pâșhtâșlaflma olsay-
dâș? Ya da yaranâșn etrafâșnda oluflan pâșhtâș yerinden rahatlâșkla ayrâșlsaydâș?
Bu sorularâșn tek bir cevabâș vardâșr: Böyle bir durumda kalp, akci€er ve-
149
Harun Yahya (Adnan Oktar)
fiekil 116Trombositler, fibrojen iplikçik-lerinden oluflan bir a€ oluflturur.Trombositler ise bu a€atakâșlarak birikir ve tâșkaç vazifesigörerek kanamayâș durdurur.
150
ya beyin gibi hayati organlara giden yollar pâșhtâș tâșkaçlarâșyla tâșkanâșrdâș.
Bu ise kaçâșnâșlmaz olarak ölĂŒmle sonuçlanâșrdâș.
Bu gerçek de bizlere bir kez daha göstermektedir ki, insan vĂŒcudu
kusursuzca yaratâșlmâșfltâșr. Sadece kanâșn pâșhtâșlaflma sisteminin bile rast-
lantâșlarla ve evrim teorisinin iddia etti€i sözde "kademeli geliflim" var-
sayâșmâșyla açâșklanmasâș imkansâșzdâșr. Her detayâș ayrâș bir plan ve hesap
ĂŒrĂŒnĂŒ olan bu sistem, yaratâșlâșflâșn mĂŒkemmelli€ini gözler önĂŒne ser-
mektedir. Bizi yaratâșp bu dĂŒnyaya yerlefltirmifl olan YĂŒce Allah, haya-
tâșmâșz boyunca karflâșlaflaca€âșmâșz kĂŒĂ§ĂŒk, bĂŒyĂŒk her tĂŒrlĂŒ yaralanmaya
karflâș, bedenimizi bu sistemle birlikte yaratmâșfltâșr.
Ayrâșca belirtilmelidir ki; kanâșn pâșhtâșlaflmasâș, sadece gözle görĂŒlĂŒr
yaralar için de€il, bedenimizde her gĂŒn sĂŒrekli gerçekleflen kâșlcal da-
mar parçalanmalarâșnâșn tamiri için de çok önemlidir. Siz hissetmeseniz
de gerçekte gĂŒn boyunca sĂŒrekli kĂŒĂ§ĂŒk iç kanamalar geçirirsiniz. Kolu-
nuzu kapâșnâșn kenarâșna çarptâș€âșnâșzda ya da bir koltu€a sertçe oturdu€u-
nuzda, yĂŒzlerce kĂŒĂ§ĂŒk kâșlcal damarâșnâșz parçalanâșr. Bu parçalanma so-
nucunda oluflan iç kanama, pâșhtâșlaflma sistemi sayesinde hemen dur-
durulur, daha sonra da vĂŒcut aynâș kâșlcal damarlarâș yeniden infla eder.
E€er çarpma biraz fliddetliyse, pâșhtâșlaflma öncesindeki iç kanama da bi-
raz daha fliddetli olur ve bu yĂŒzden çarptâș€âșnâșz yerde bir "morarma"
oluflur. Kandaki bu pâșhtâșlaflma sisteminden mahrum olan bir insanâșn,
hayatâș boyunca en ufak bir darbeden bile korunmasâș ve adeta pamuk
içinde yaflatâșlmasâș gerekecektir. Nitekim kanlarâșndaki pâșhtâșlaflma siste-
mi kusurlu olan "hemofili" hastalarâș, bu flekilde ömĂŒr sĂŒrerler. Ancak
ileri derecede hemofili hastalarâș genellikle fazla uzun yaflayamazlar.
Yolda yĂŒrĂŒrken dĂŒflmeleriyle oluflan bir iç kanama bile, hayatlarâșnâș so-
na erdirmek için yeterlidir. Bu gerçek karflâșsâșnda her insanâșn kendi be-
denindeki yaratâșlâșfl mucizesi ĂŒzerinde dĂŒflĂŒnmesi ve bu bedeni kusur-
suzca yaratmâșfl olan Allah'a flĂŒkredici olmasâș gerekir. Bizim tek bir sis-
temini, hatta tek bir hĂŒcresini dahi ĂŒretmekten aciz oldu€umuz bu be-
den, YĂŒce Allah'âșn bizlere bir lĂŒtfudur. Rabbimiz bir Kuran ayetinde
flöyle buyurmaktadâșr:
"Sizleri Biz yarattâșk, yine de tasdik etmeyecek misiniz?" (Vakâșa Suresi,
57)
40 Konuda HĂŒcre
ĂŒcudumuzu bakteri ve virĂŒs gibi dĂŒflmanlarâșna karflâș
koruyan savunma sistemi aynâș disiplinli bir ordu gibi
hareket eder. Savunma sistemimizin dĂŒflmanlarâșna kar-
flâș savaflâș ĂŒĂ§ önemli bölĂŒmden oluflur.
1- DĂŒflmanâșn tespiti; ilk mĂŒdahale.
2- Gerçek ordunun mĂŒdahalesi; sâșcak savafl.
3- Sakin duruma dönĂŒfl.
Savunma sisteminin savafla bafllamadan önce mutlaka dĂŒflmanâș
iyice tanâșmasâș, etraflâș bir istihbarat edinmesi gerekir. ĂĂŒnkĂŒ her savafl,
dĂŒflmana göre de€iflen farklâșlâșklar gösterir. Dahasâș bu istihbarat gerek-
ti€i gibi yapâșlmazsa, savunma sistemimiz yanlâșfllâșkla kendi hĂŒcrelerimi-
ze saldâșrabilir.
âčlk mĂŒdahale savunma sisteminin çöpĂ§ĂŒ hĂŒcreleri olan fagositler-
den gelir. Fagositler dĂŒflmana karflâș savafl verirler. Bir anlamda dĂŒfl-
manla ilk fiziksel temasâș sa€layan piyade birlikleri gibidirler. (flekil 117)
Kimi zaman fagositler dĂŒflmanâșn yayâșlma hâșzâșna yetiflemezler. Bu
durumda devreye makrofajlar girer. Makrofajlarâș da dĂŒflmanâșn içine
151
152
40 Konuda HĂŒcre
fiekil 117, 118Fagositler dĂŒflmanla gĂ¶Â€ĂŒs gĂ¶Â€ĂŒse bir savafl verirler. Onlarâșn yetiflemedi€idurumlarda devreye makrofajlar girer, ve enerji sa€lamak için vĂŒcut âșsâșsâșnâș39 C0 dereceye çâșkartâșr.
dalan sĂŒvarilere benzetebiliriz. Aynâș zamanda makrofajlar, salgâșladâșkla-
râș özel bir protein sayesinde, vĂŒcutta genel alarm verilmesini, yani vĂŒ-
cut âșsâșsâșnâșn yĂŒkselmesini sa€larlar. (flekil 118)
Ancak makrofajlarâșn çok önemli bir özellikleri daha vardâșr. Mak-
rofaj hĂŒcresi bir virĂŒsĂŒ yakalayâșp yutunca, virĂŒsĂŒn özel bir bölĂŒmĂŒnĂŒ
kopartâșr. Bu parçayâș bir bayrak gibi ĂŒzerinde taflâșr. Bu parça savunma
sisteminin di€er elemanlarâș için bir iflaret, aynâș zamanda da bir istihba-
rattâșr.
DĂŒflmanâș, makrofajdan aldâșklarâș istihbarat sayesinde tanâșyan yar-
dâșmcâș-T hĂŒcrelerinin ilk ifli, öldĂŒrĂŒcĂŒ T hĂŒcrelerine haber vermek ve
onlarâș ço€almalarâș için uyarmaktâșr. (flekil 119) Uyarâșlan öldĂŒrĂŒcĂŒ T hĂŒc-
releri, kâșsa sĂŒrede bir ordu haline gelirler. Yardâșmcâș T hĂŒcreleri, sadece
153
Harun Yahya (Adnan Oktar)
fiekil 119Yardâșmcâș T hĂŒcreleri dĂŒflmanla ilgili bilgileri öldĂŒrĂŒcĂŒ T hĂŒcrelerinegötĂŒrĂŒr.
154
öldĂŒrĂŒcĂŒ T hĂŒcrelerini uyarmakla kalmazlar. Hem olay yerine daha
fazla fagositin gelmesini sa€larlar hem de dĂŒflmanla ilgili topladâșklarâș
bilgileri, dalak ve lenf bezlerine ulafltâșrâșrlar. (flekil 120)
Lenf bezlerine ulaflâșldâș€âșnda, taflâșnan bu bilgi sayesinde, görev sâș-
ralarâșnâș bekleyen B hĂŒcreleri harekete geçirilir. (B hĂŒcreleri kemik ili-
€inde ĂŒretildikten sonra görevlerini beklemek ĂŒzere lenf bezlerine gi-
derler.) (flekil 121)
40 Konuda HĂŒcre
fiekil 120, 121Yardâșmcâș T hĂŒcreleri dĂŒflmanla ilgili topladâșklarâș bil-giyi lenf bezlerine gönderir. Bunun ĂŒzerine lenf bez-lerinde beklemekte olan B hĂŒcreleri harekete geçer.
Harekete geçen B hĂŒcreleri birtakâșm aflamalardan geçerler. Uyarâș-
lan her bir B hĂŒcresi, ço€almaya bafllar. Ta ki aynâș tipte binlerce hĂŒcre
oluflana kadar. Savafla hazâșr hale gelen B hĂŒcreleri bölĂŒnĂŒr ve baflkala-
flarak plazma hĂŒcreleri haline gelirler. Plazma hĂŒcreleri de antikorlarâș
salgâșlarlar. Salgâșlanan antikorlar dĂŒflmanla savaflâșrken kullanâșlacak bi-
rer silahtâșrlar. B hĂŒcreleri, saniyede binlerce silah (antikor) ĂŒretebilirler.
Ăretilen bu silahlar oldukça kullanâșfllâșdâșr. Ănce dĂŒflmana ba€lanacak,
daha sonra da dĂŒflmanâșn (antijenin) biyolojik yapâșsâșnâș bozacak nitelik-
tedirler. (flekil 122)
E€er virĂŒs hĂŒcrenin içine girerse, antikorlar virĂŒsĂŒ yakalayamaz-
lar. Bu sefer devreye yine öldĂŒrĂŒcĂŒ T hĂŒcresi girer ve MHC molekĂŒlle-
ri sayesinde hĂŒcrenin içindeki virĂŒsleri tespit eder ve hĂŒcreyi öldĂŒrĂŒr-
ler. (flekil 123)
155
Harun Yahya (Adnan Oktar)
fiekil 122, 123B hĂŒcreleri bölĂŒnerek ço€alâșr-lar ve baflkalaflâșrlar. Bunun so-nucunda saniyede binlerceantikor denen silah ĂŒretebilir-ler. E€er antikorlar virĂŒsĂŒ ya-kalayamazsa, bu kez devreyeT hĂŒcreleri girer ve MHC mole-kĂŒlleri sayesinde virĂŒsleri tes-pit edip yakalarlar.
156
Fakat virĂŒs, öldĂŒrĂŒcĂŒ T hĂŒcrelerinin bile fark edemeyece€i flekilde
kamufle oluyorsa, bu sefer devreye kâșsaca NK olarak adlandâșrâșlan "do-
€al katil hĂŒcreler" (naturel killer cells) girerler. Bu hĂŒcreler, di€er hĂŒc-
relerin fark edemedikleri, içlerinde virĂŒs bulunan hĂŒcreleri tahrip eder-
ler. (flekil 124)
Zafer kazanâșldâșktan sonra baskâșlayâșcâș T hĂŒcreleri savaflâș durdurur-
lar. (flekil 125) Savafl bitmifltir; ama asla unutulmayacaktâșr. Bellek hĂŒc-
releri, dĂŒflmanâș artâșk hafâșzasâșna almâșfltâșr. Yâșllarca vĂŒcutta kalan bu hĂŒc-
reler, aynâș dĂŒflmanla tekrar karflâșlaflâșldâș€âșnda savunmanâșn çok sĂŒratli ve
etkili olmasâșnâș sa€larlar. (flekil 126)
Bu savaflâșn kahramanlarâș askeri e€itimden geçmemifltir, akâșl sahi-
bi insanlar de€ildir ve milyonlarcasâș biraraya geldi€inde dahi bir nok-
tanâșn içini doldurmayacak kadar kĂŒĂ§ĂŒk olan hĂŒcrelerdir.
Ăstelik hayranlâșk uyandâșran özelliklere sahip olan bu ordu, sade-
ce savaflmakla kalmaz. Savaflâșrken kullanaca€âș tĂŒm silahlarâș kendisi
40 Konuda HĂŒcre
fiekil 124NK yani do€al katil hĂŒcreler, öldĂŒrĂŒcĂŒ T hĂŒcrelerinin fark edemediklerivirĂŒsleri tahrip ederler.
ĂŒretir, tĂŒm savafl planlarâșnâș, stratejilerini ken-
disi ayarlar ve savafl sonrasâș ortalâș€âș temizler.
Elbette ki savunma sistemimiz de ev-
rendeki herfley gibi kendi yaratâșlâșflâșna uy-
gun hareket etmektedir: YĂŒce Allah Ku-
ran'da flu flekilde bildirmektir:
Ve 'kendi yaratâșlâșflâșna uygun' Rabbi-
ne boyun e€di€i zaman; (âčnflikak
Suresi, 2)
157
Harun Yahya (Adnan Oktar)
fiekil 125Baskâșlayâșcâș T hĂŒcreleri, zaferkazanâșldâșktan sonra savaflâș durdururlar.Yanda, kanser hĂŒcresiyle (pembe) sa-vaflan savunma hĂŒcreleri (sarâș)görĂŒlmektedir.
fiekil 126Bellek hĂŒcreleriyse, savafl sonun-da, bir sonraki saldâșrâșya hazâșrlâșklâșolabilmek için dĂŒflmana ait bilgilerihafâșzalarâșna alâșrlar. Savunma siste-minin her detayâș, YĂŒce Rabbimiz'inörneksiz ve kusursuz yaratâșflâșnâșntecellilerindendir.
158
ide mukozasâșnâșn bir özelli€i, kan ĂŒretimi yapan ke-
mik ili€ine katkâșda bulunmasâșdâșr. VĂŒcut için bĂŒyĂŒk
öneme sahip B-12 vitamininin kemik ili€ine ulaflma-
sâșnâș sa€lar. B-12 vitamininin kemik ili€ine ulaflâșncaya kadar gerçeklefl-
tirdi€i yolculuk ve mide mukozasâșnâșn bu yolculuktaki rolĂŒ incelendi-
€inde, karflâșmâșza mikroskobik dĂŒzeyde gerçekleflen bĂŒyĂŒk bir mucize
çâșkar.
B-12 vitamini insan vĂŒcuduna girdikten sonra sindirim sistemi bo-
yunca bir yolculuk yapar. Ardâșndan ince ba€âșrsaktan kan dolaflâșmâșna
geçifl yaparak kana karâșflâșr ve kemik ili€i hĂŒcrelerine ulaflâșr. (flekil 127).
B-12 vitamininin özĂŒmsenmesi ince ba€âșrsakta gerçekleflir. Ancak
ince ba€âșrsakta bulunan herhangi bir sindirim hĂŒcresi B-12 vitaminini
yakalamaz. âčnceba€âșrsa€âșn kĂŒĂ§ĂŒk bir bölgesinde, yalnâșzca B-12 vitami-
nini yakalamakla görevlendirilmifl özel bir hĂŒcre grubu bulunmakta-
dâșr.27 Bu hĂŒcre grubu bĂŒtĂŒn yaflamlarâșnâș -mucizevi bir flekilde- yalnâșzca
B-12 vitaminini yakalamaya adamâșfllardâșr. Bu hĂŒcreler trilyonlarca mo-
lekĂŒl içinden B-12 vitaminini ayâșrt eder ve yakalarlar. Peki B12 vitami-
nini bu hĂŒcreler nasâșl tanâșmakta, di€er maddelerden nasâșl ayâșrt edebil-
mektedirler? B12 vitaminini yakalama zorunlulu€unu neden hisset-
mektedirler?
Bu hĂŒcrelerin B-12 vitaminini yakalarken gösterdikleri akâșl, elbet-
te bir tesadĂŒf sonucunda ortaya çâșkamaz. Açâșkça anlaflâșldâș€âș gibi bu sis-
temi ĂŒstĂŒn ve gĂŒĂ§lĂŒ olan YĂŒce Allah özel olarak yaratmâșfltâșr. Sistemi bi-
raz daha detaylâș bir flekilde inceledi€imiz zaman çok daha mucizevi ya-
ratâșlâșfl delilleri karflâșmâșza çâșkar.
âčnceba€âșrsakta bulunan hĂŒcreler, yalâșn haldeki B-12 vitaminini ta-
nâșyamazlar. B-12 vitamininin bu hĂŒcreler tarafâșndan tanâșnabilmesi ve
yakalanabilmesi için özel bir molekĂŒlle iflaretlenmesi gereklidir. Bu ih-
tiyaç da elbette dĂŒflĂŒnĂŒlmĂŒfl ve B-12 vitamininin ba€âșrsa€a ulaflmadan
iflaretlenmesini sa€layacak sistem de kurulmufltur.
B-12 vitamini henĂŒz midede bulundu€u sâșrada, mide hĂŒcreleri B-
12 vitamini için özel bir molekĂŒl ĂŒretirler. Bu molekĂŒl B-12 vitamininin
yolculu€unun ileriki aflamalarâșnda ihtiyaç duyaca€âș bir "kimlik belge-
si"dir. Bu kimlik belgesi B-12 vitaminine sâșkâșca yapâșflâșr ve B-12 ince ba-
€âșrsa€a do€ru yolculu€una devam eder. (flekil 128)
âčnceba€âșrsakta yalnâșzca B-12 vitaminini bulmakla görevli olan sâș-
nâșr memurlarâș (özelleflmifl hĂŒcre grubu), B-12 hĂŒcresinin kan dolaflâșmâș-
na geçmesini sa€layacaklardâșr. Ama bu memurlar yalâșn halde bulunan
B-12 vitaminini tanâșyamamaktadâșr. âčflte bu aflamada B-12 vitamininin
imdadâșna elindeki kimlik belgesi yetiflir. Sâșnâșr memurlarâș bu kimlik sa-
yesinde trilyonlarca molekĂŒl arasâșndan B-12 vitaminini tanâșr ve bulur-
159
Harun Yahya (Adnan Oktar)
fiekil 127B 12 vitamini, vĂŒcuda girdikten sonrasindirim sistemine, ardâșndan inceba€âșrsaktan kan dolaflâșmâșna geçer.
160
lar. Ardâșndan yine bu kimlik molekĂŒlĂŒnĂŒn yardâșmâș sayesinde B-12 vi-
tamininin kan dolaflâșmâșna geçmesini sa€larlar. Böylece B-12 kan yoluy-
la kemik ili€ine ulaflmayâș baflarâșr. (flekil 129, 130, 131).
GörĂŒldĂŒÂ€ĂŒ gibi, mide hĂŒcreleri B-12 vitamininin vĂŒcut için öne-
mini bilmektedirler. Ayrâșca ba€âșrsak hĂŒcrelerinin B-12 vitaminini tanâș-
mak için nasâșl bir iflarete ihtiyaçlarâș oldu€unu da bilmekte ve bu iflaret
molekĂŒlĂŒnĂŒ özel olarak ĂŒretmektedirler. Gözleri, elleri veya bir beyni
olmayan ba€âșrsak hĂŒcreleri de bu iflareti tanâșmakta ve B-12 vitaminini
yakalamaktadâșrlar.
Unutulmamasâș gereken bir baflka önemli nokta da, bĂŒtĂŒn bu olay-
lar sonucunda özĂŒmsenen B-12 vitamininin, ne mide hĂŒcresinin ne de
ba€âșrsak hĂŒcresinin ifline yaramadâș€âșdâșr. B-12 vitamini çok uzakta, ke-
mik ili€inde kullanâșlmaktadâșr. Bu vitamin sayesinde insan vĂŒcudunda
kan ĂŒretilebilmekte ve insanâșn yaflamâșnâș sĂŒrdĂŒrmesi sa€lanmaktadâșr.
Yalnâșzca bir vitaminin yapmâșfl oldu€u yolculuk ve bu yolculukta-
ki detaylar bile insan bedeninde kurulu sistemin kusursuzlu€unun an-
laflâșlmasâș açâșsâșndan yeterlidir.
Kuflkusuz bu ifllemler sâșrasâșnda sergilenen keskin fluur ve kusur-
suz iflleyifl söz konusu hĂŒcrelerin iradesi ile gerçekleflemez. Sonuçta
hĂŒcre denilen varlâșklar fluursuz atomlarâșn birleflmesiyle meydana gelen
yapâșlardâșr. HĂŒcre içinde fluur, irade veya bir gĂŒĂ§ aramak son derece an-
lamsâșz olacaktâșr. Buradaki sistemi yaratan da, herfleyi yoktan var eden
alemlerin Rabbi YĂŒce Allah'tâșr.
40 Konuda HĂŒcre
fiekil 128B-12 vitamini henĂŒz midede bulundu€u sâșrada, mide hĂŒcreleri B-12 vitaminiiçin özel bir molekĂŒl ĂŒretirler. Bu molekĂŒl B-12 vitamininin yolculu€ununileri aflamalarâșnda ihtiyaç duyaca€âș bir "kimlik belgesi"dir.
161
Harun Yahya (Adnan Oktar)
fiekil 129âčnce ba€âșrsakta bulunan hĂŒcreler,yalâșn haldeki B-12 vitaminini tanâșya-mazlar. B-12 vitamininin bu hĂŒcrelertarafâșndan tanâșnabilmesi ve yakala-nabilmesi için özel bir molekĂŒlle ifla-retlenmesi gereklidir.
fiekil 130B12 vitaminine mide hĂŒcreleritarafâșndan verilen etiketler iflteburada ifle yarar, ince ba€âșrsakhĂŒcreleri bu etiketi tanâșrlar veB12'yi kabul ederler.
fiekil 131Bu sayede B12vitaminleri kandolaflâșmâșna karâșfl-mâșfl olurlar.
162
ĂŒzel bir akflam yeme€i yedi€inizi dĂŒflĂŒnelim. Ăeflitli be-
sinlerden oluflan bu yeme€i nasâșl sindirece€inizi flimdiye
kadar hiç aklâșnâșza bile getirmemifl olabilirsiniz. Hatta bĂŒ-
tĂŒn bu besinlerin her birinin farklâș enzimlerle iflleme tabi
tutulmasâș gerekti€ini de bilmiyor olabilirsiniz. Bu konuda e€itim alma-
mâșfl bir insanâșn bu gibi bilgilere sahip olmamasâș elbette ki normaldir.
Ancak bedendeki bir organ bu bilgilerin tĂŒmĂŒne sahiptir. Bu organ
hangi besinin ne gibi bir enzimle sindirilece€ini bilir. Hiçbir karâșflâșklâșk
ve aksaklâșk çâșkmadan, en do€ru zamanda, en do€ru kimyasal salgâșyâș
besinlere gönderir. Bu organ pankreastâșr.
Pankreas vĂŒcuttaki en önemli organlardan bir tanesidir. Pankreas
damarlarda akan kanâșn içinde ne kadar fleker molekĂŒlĂŒ bulunmasâș ge-
rekti€ine karar verir. E€er kandaki fleker molekĂŒlĂŒ sayâșsâșnda bir azal-
ma olursa pankreas hemen sayâșyâș artâșracak önlemler alâșr ve bu önlem-
ler kiflinin hayatâșnâș kurtarâșr. E€er fleker molekĂŒlĂŒ yo€unlu€u artarsa bu
sefer kandaki fleker miktarâșnâș azaltacak önlemler alâșr.
Pankreas sindirim sistemine gönderdi€i enzimlerle de insan yafla-
mâșnda çok önemli bir rol oynar. Aynâș zamanda ba€âșrsaklarâșn mide asit-
leri tarafâșndan parçalanmasâșnâș engelleyen enzim de yine pankreas tara-
fâșndan ĂŒretilir.
Bu görevleri teker teker incelersek, belki de hiç dikkatimizi çekme-
yen bu organâșn, bizim için ne kadar bilinçli ve planlâș hareket etti€ini ve
bizi mutlak bir ölĂŒmden koruyacak kusursuz bir sisteme sahip olarak
yaratâșldâș€âșnâș görĂŒrĂŒz.
Sindirim iflleminde pankreasâșn devreye girmesi özel bir mesaj ile
gerçekleflir. Midede sindirim ifllemleri devam ederken özel bir enzim
olan "kolesistokinin" kana karâșflmaya bafllar. Bu enzimin kanda belirli
bir dĂŒzeye ulaflmasâș pankreasâș uyarâșr. Bu uyarâș pankreasa görev zama-
nâșnâșn geldi€ini bildirir ve pankreas, parçalayâșcâș enzimlerini onikipar-
mak ba€âșrsa€âșna salgâșlamaya bafllar.28 (flekil 132)
163
Harun Yahya (Adnan Oktar)
fiekil 132Pankreasâșn sindirim sâșrasâșnda devreye girmesi için özel birmesaja gerek vardâșr. Bu mesaj, kolesistokinin adlâș özel bir en-zimin kana karâșflmasâșdâșr. Bu enzim belli bir dĂŒzeye ulafltâș€âșndapankreas uyarâșlâșr. Bunun ĂŒzerine pankreas, onikiparmak ba€âșr-sa€âșna parçalayâșcâș enzimlerini salgâșlamaya bafllar.
164
40 Konuda HĂŒcre
Pankreas, sindirim iflleminin baflladâș€âșnâș anlamakla kalmaz, bir de
yedi€iniz yiyeceklerin çeflitlerini de anlayabilir. Ve yedi€iniz farklâș yi-
yeceklere göre farklâș sindirim enzimleri ĂŒretir. Ărne€in makarna ve ek-
mek gibi karbonhidratlâș besinler yedi€iniz zaman pankreasâșn salgâșladâș-
€âș enzim, karbonhidrat parçalayâșcâș özelli€e sahiptir. Bu besinler oniki-
parmak ba€âșrsa€âșna ulafltâș€âșnda, pankreas karbonhidrat parçalayâșcâș
özellikteki "amilaz" isimli enzimi ĂŒretir.(flekil 133)
fiekil 133Pankreas mideye gelen besinlerin nelerden olufltu€unu ayâșrt eder ve bunlarâșĂ¶Â€ĂŒtmek için farklâș enzimler salgâșlar.
165
Harun Yahya (Adnan Oktar)
E€er kâșrmâșzâș et, balâșk ve tavuk gibi besinler yerseniz, pankreas,
proteinli yiyecek yedi€inizi hemen anlar. Yine bu besinler onikiparmak
ba€âșrsa€âșna ulafltâș€âșnda bu sefer proteinleri parçalayacak farklâș enzim-
ler olarak "tripsin, kimotripsin, karboksipeptidaz, ribonĂŒkleaz ve deok-
siribonĂŒkleaz" ĂŒretir ve bu enzimler protein molekĂŒllerine saldâșrâșr.
E€er yeme€inizin ya€ oranâș fazlaysa bu enzimlerle beraber "lipaz" isim-
li, ya€larâș sindiren bir enzim daha devreye girer.
GörĂŒldĂŒÂ€ĂŒ gibi bir organ, yedi€iniz yeme€in nelerden olufltu€u-
nu anlayâșp, daha sonra bu besinlerin sindirilmesi için gerekli olan kim-
yasal sâșvâșlarâș ayrâș ayrâș ĂŒretmekte ve bunlarâș sadece gerekti€i anlarda
salgâșlamaktadâșr. Pankreas, karbonhidrat molekĂŒlĂŒ için protein parçala-
yâșcâș veya ya€ molekĂŒlĂŒ için karbonhidrat parçalayâșcâș sâșvâș salgâșlamaz.
Ăretti€i karmaflâșk sâșvâșlarâșn kimyasal formĂŒllerini unutmaz. Karâșflâșmâș
oluflturan herhangi bir maddeyi kazara eksik tutmaz. Sa€lâșklâș insanlar-
da, pankreas ömĂŒr boyu tam gerekti€i gibi hizmet eder.
Midede sindirim devam ederken mide hĂŒcreleri bofl durmazlar.
Bu hĂŒcrelerden bazâșlarâș midede sindirilen besinin bir sĂŒre sonra oniki-
parmak ba€âșrsa€âșna ulaflaca€âșnâș sanki anlamâșfl gibi harekete geçen mi-
de hĂŒcreleri pankreas hĂŒcrelerine mektup yazmaya (hormon salgâșla-
maya) ve bu hĂŒcreleri yardâșma ça€âșrmaya bafllarlar. Ardâșndan yazdâșk-
larâș mektuplarâș kan yolu ile pankreasa gönderirler.
Kana bâșrakâșlan mektup vĂŒcut içinde yolculuk eder. Bu yolculuk sâș-
rasâșnda pankreasa gelindi€i zaman, pankreas hĂŒcreleri mektubu tanâșr
ve hemen açarlar. Burada ilginç olan -kan yoluyla hemen hemen bĂŒtĂŒn
vĂŒcudu dolafltâș€âș halde- mektubun di€er organlarâșn hĂŒcreleri tarafâșn-
dan açâșlmamasâș ve özellikle okunmamasâșdâșr. BĂŒtĂŒn hĂŒcreler bu mektu-
bun pankreas için yazâșldâș€âșnâș, kendilerini muhatap almadâș€âșnâș bilirler.
ĂĂŒnkĂŒ mektubun ĂŒzerinde pankreasâșn adresi vardâșr. Yani mektubun
molekĂŒler yapâșsâș yalnâșzca pankreas hĂŒcrelerinin zarâșnda bulunan algâș-
layâșcâș molekĂŒllerle etkileflecek flekilde özel olarak dizayn edilmifltir. Ya-
ni mide hĂŒcresi, ĂŒretti€i hormonun ĂŒzerine gerçekten bir adres yazmâșfl-
tâșr. Ăstelik vĂŒcuttaki milyarlarca farklâș adres içinden pankreas hĂŒcresi-
nin adresini do€ru bir flekilde yazmâșfltâșr. Bu adresin do€ru flekilde yazâș-
166
labilmesi için mide hĂŒcresinin pankreas hĂŒcresinin bĂŒtĂŒn özelliklerini
bilmesi gerekir. (flekil 134)
Mucize yalnâșzca adresin do€ru yazâșlmasâș ile sâșnâșrlâș de€ildir. Mide
hĂŒcresinin gönderdi€i mektubun içinde bir de mesaj vardâșr. âčnsan vĂŒ-
cudunun derinliklerinde, birbirlerinden çok uzakta bulunan iki kĂŒĂ§ĂŒk
canlâș (hĂŒcre) mektuplaflmakta ve haberleflmektedir. Birbirlerini hiç gör-
medikleri halde birbirlerinin hangi dilden anladâșklarâșnâș bilmektedirler.
Dahasâș bu haberleflme bir amaç içindir. âčki hĂŒcre adeta birlik olmufl ve
yedi€iniz besinlerin sindirilmesi için plan yapmaktadâșrlar. fiĂŒphesiz bu
gerçek bir mucizedir.
Kendisine ulaflan mektubu (kolesistokinin hormonunu) okuyan
pankreas hiç beklemeden bu mektuptaki emre itaat eder. Hemen besin-
lerin sindirilmesi için gerekli enzimleri salgâșlamaya bafllar. E€er oniki-
parmak ba€âșrsa€âșna ulaflan besin protein ise protein parçalayan bir en-
zim ĂŒretir. E€er besin karbonhidrat a€âșrlâșklâș ise bu sefer karbonhidrat
parçalayan bir enzim ĂŒretir ve bu enzimi onikiparmak ba€âșrsa€âșna gön-
derir.
fiimdi önĂŒnĂŒze bir kara tahta konuldu€unu ve bu kara tahtanâșn
ĂŒzerine sâșrayla bir protein molekĂŒlĂŒnĂŒn, bir ya€ molekĂŒlĂŒnĂŒn ve bir
karbonhidrat molekĂŒlĂŒnĂŒn formĂŒllerinin yazâșldâș€âșnâș ve bu molekĂŒlle-
rin atomik dizilimlerini gösteren flekillerin çizildi€ini dĂŒflĂŒnelim. Ar-
dâșndan sizden bu ĂŒĂ§ farklâș molekĂŒler yapâșnâșn her birini parçalayacak
40 Konuda HĂŒcre
fiekil 134Mide, pankreasahormonlar aracâșlâș-€âșyla bir mesajgönderir. Bu mesajmucizevi bir flekil-de vĂŒcut içinde yo-lunu bulur ve do€-ru adrese ulaflâșr.
en uygun molekĂŒler yapâșya
sahip enzimlerin formĂŒlle-
rini ĂŒretmeniz ve bu for-
mĂŒlleri tahtaya yazmanâșz
istensin. (flekil 135)
Bu molekĂŒlleri par-
çalayacak enzimlerin for-
mĂŒllerini ancak kimya
konusunda uzman bir
kifli yazabilir. Bu kifli de
uygun formĂŒlĂŒ kendi
hayal gĂŒcĂŒne dayana-
rak yazmaz. Ancak almâșfl ol-
du€u e€itim ve daha önce ken-
disine ö€retilen bilgiler do€rul-
tusunda bu formĂŒlĂŒ yazabilir.
Durum böyle iken, pank-
reas hĂŒcrelerinin ĂŒrettikleri en-
zimlerin kimyasal yapâșlarâșnâș nasâșl bilebildikleri sorusu son derece
önem kazanmaktadâșr. Her pankreas hĂŒcresi söz konusu formĂŒllerin
bilgilerine sahiptir. Bu bilgiye sahip olmakla kalmaz, bildiklerini en
do€ru flekilde kullanâșr ve insana yorulmaksâșzâșn hizmet ederler. Pankre-
as hĂŒcreleri kimya konusunda insanlardan çok daha baflarâșlâșdâșrlar.
ĂĂŒnkĂŒ insanâșn bu formĂŒlleri ĂŒretebilmesi için e€itime ihtiyacâș varken,
kĂŒĂ§ĂŒcĂŒk bir hĂŒcre söz konusu formĂŒlleri ezbere bilmektedir.
Hiçbir tesadĂŒf, hĂŒcrelere böylesine ĂŒstĂŒn bir akâșl, böylesine özel
bir bilgi kazandâșramaz. Hiçbir tesadĂŒf, hĂŒcrelerin birbirleri ile haberle-
flecekleri, birbirlerinden yardâșm isteyecekleri bir sistem kuramaz. Ayrâș-
ca hiçbir tesadĂŒf tek bir pankreas hĂŒcresine tek bir kimyasal formĂŒlĂŒ
ö€retemeyece€i gibi hĂŒcreye elindeki bilgiyi do€ru zamanda kullanma
yetene€i de veremez.
Böylesine mucizevi olaylarâș birbiri ardâșna meydana getiren ve on-
lara her an çalâșflmayâș ilham ederek insana hizmet ettiren gĂŒĂ§, alemlerin
Rabbi YĂŒce Allah'tâșr.
167
Harun Yahya (Adnan Oktar)
fiekil 135Pankreas hĂŒcresi, kimya konusundaherhangi bir insandan çok daha bafla-râșlâș ve bilgilidir. âčnsanlar, enzimlerinkimyasal yapâșlarâșnâș ancak kimya e€iti-mi alarak bilebilirler. Oysa bu hĂŒc-reler, hiçbir e€itim almamaktadâșrlar.
168
erhangi bir sebeple kana karâșflan bir madde, hĂŒcre za-
râșna geldi€i zaman hemen hĂŒcre içine giremez. BĂŒ-
yĂŒklĂŒÂ€ĂŒne, kimyasal özelliklerine, faydalâș veya zarar-
lâș olufluna göre farklâș flekillerde karflâșlanâșr. Tâșpkâș bir ĂŒl-
kenin kapâșsâșndaki gĂŒmrĂŒk kontrolleri gibi hĂŒcreye girifl yapacak bir
madde de sâșkâș bir kontrole tabi tutulur. Yabancâș bir madde ise kimlik
tespiti yapâșlâșr ve gĂŒvenli€i tehdit etti€ine karar verilirse sâșnâșr dâșflâș bâșra-
kâșlâșr. Fakat kimi maddelerin girifl-çâșkâșflâș, bir ĂŒlkenin kendi vatandafllarâș-
na uyguladâș€âș kolaylâșk gibi kolaylafltâșrâșlmâșfltâșr. Bu maddeler, ciddi ön-
lemlere tabi tutulmadan rahatlâșkla hĂŒcreye girip çâșkarlar. Hatta bazâșla-
râșnâșn hĂŒcreye özel girifl yetkileri vardâșr. Kâșsacasâș hĂŒcre zarâșna gelen
maddeler kimliklerine göre çeflitli uygulamalarla karflâșlaflâșrlar.
Bir maddenin hĂŒcre zarâșndan geçebilmesi -hĂŒcre zarâșnâșn maddesi
ile "karâșflabilmesi"- için ya€da çözĂŒnebilir olmasâș gerekir. Nasâșl ki sâșvâș
ya€âș su ile karâșfltâșrmayâș ne kadar denersek deneyelim baflarâșlâș olamaz-
sak, benzer flekilde ya€da çözĂŒnmeyen bir madde de hĂŒcre zarâșna ka-
râșflamaz. Bu tĂŒr maddelerin geçifli için özel bir yöntem uygulanâșr. Bu
molekĂŒllerin geçiflinde, hĂŒcre zarâșnda bulunan proteinler rol oynar.
Kimi molekĂŒller de hĂŒcre zarâșndan içeri girerken, bĂŒyĂŒklĂŒklerin-
den dolayâș zardan tek bafllarâșna geçemezler. Kanal proteinleri ve taflâșyâș-
câș proteinler zardan geçmesine izin verdikleri molekĂŒl ve iyonlarâșn
hĂŒcre içine taflâșnmasâșna yardâșmcâș olurlar. HĂŒcre zarâș proteinlerinin han-
gi maddeleri taflâșyacaklarâș bellidir ve taflâșyacaklarâș maddenin seçimin-
de son derece titiz davranâșrlar. Ărne€in flekeri taflâșyan sistem, aminoasi-
ti taflâșmaz. Taflâșyâșcâș protein, iki molekĂŒlĂŒ, biçimlerinden ve atom sayâșla-
râșndan ayâșrt eder. Ărne€in aynâș atom sayâșsâșnâș ve kimyasal gruplarâș taflâș-
yan iki molekĂŒlden birisinin molekĂŒl biçiminde en ufak bir geometrik
de€ifliklik olsa, taflâșyâșcâș sistem bunu ayâșrt eder ve o molekĂŒlĂŒ taflâșmaz.
(flekil 136)
fiimdi flöyle bir dĂŒflĂŒnelim... Bir taflâșyâșcâș ya da kanal proteinin bir
baflka molekĂŒlĂŒn kimyasal formĂŒlĂŒnĂŒ tanâșmasâș, onu atom sayâșlarâșndan
ayâșrt etmesi nasâșl mĂŒmkĂŒn olabilir? Akâșl ve fluurdan yoksun bir prote-
in, hĂŒcrenin faydasâșna olacak bir sorumlulu€u kendi kendine nasâșl
edinmifltir? Bu proteinlerin kendi kendilerine ifl bölĂŒmĂŒ yapâșp hĂŒcreye
faydalâș molekĂŒlleri tanâșmalarâș, onlarâș hĂŒcre içine almak için taflâșma gö-
revi edinmeleri ya da tesadĂŒf eseri bu sorumluluklarâșnâș eksiksiz olarak
yerine getirmeleri elbette ki mĂŒmkĂŒn de€ildir. Akâșl ve vicdan sahibi
herkes, tĂŒm bu detaylarda herfleyi yoktan var eden YĂŒce Allah'âșn son-
suz gĂŒcĂŒnĂŒn, sâșnâșrsâșz ilmininin delillerini görebilecektir.
169
Harun Yahya (Adnan Oktar)
fiekil 136 Her taflâșyâșcâș protein, farklâș bir molekĂŒlĂŒ taflâșmaktan sorumludur.Ărne€in, molekĂŒl biçiminde en ufak bir geometrik farklâșlâșk olsa dahi,taflâșyâșcâș sistem bunu ayâșrt eder ve o molekĂŒlĂŒ bâșrakarak taflâșmaz.
170
ĂŒcutta, her an bedeni korumakta olan bir sistem bulun-
maktadâșr. Bu sistemin bir parçasâș olan kompleman prote-
inleri, vĂŒcuttaki "her hĂŒcreye" saldâșrmaya programlan-
mâșfltâșr. Bu gerçekten de flaflkâșnlâșk uyandâșrâșcâșdâșr. Bedeni savunmak için
var olmalarâșna ra€men, bedeni oluflturan tĂŒm hĂŒcreleri dĂŒflman görĂŒr-
ler. Kompleman proteinleri karaci€erde ĂŒretilir ve dolaflâșm sistemine
oradan katâșlâșrlar. Normal flartlarda kanâșn içinde gelifligĂŒzel ve etkisizce
dolaflan hĂŒcrelerdir. Ancak uyarâșldâșklarâșnda, aniden gördĂŒkleri bĂŒtĂŒn
hĂŒcreleri yok etme kararâș alâșrlar. Aldâșklarâș bu uyarâș tek bir kompleman
proteini kanalâș ile vĂŒcuttaki sistemin tĂŒmĂŒne yayâșlâșr. Uyarâș ile vĂŒcutta
dost dĂŒflman ayâșrâșmâș yapmazlar.
Ancak vĂŒcuda ait zararsâșz hĂŒcreler, kompleman proteinlerine kar-
flâș savunma yapabilecek flekilde yaratâșlmâșfllardâșr. Kompleman proteinle-
ri bedene ait hĂŒcrelere de€er de€mez, bu hĂŒcreler proteinleri etkisiz ha-
le getirir. VĂŒcuda girmifl olan yabancâș organizmalar ise, hiç bekleme-
dikleri bu koruma görevlilerinin mutlaka saldâșrâșsâșna u€rayacaklardâșr.
(flekil 137)
Kompleman proteinlerinden bir tanesi yabancâș organizmaya ba€-
landâș€âșnda, flekil de€iflikli€ine u€rar. Bunu, kompleman proteinlerin-
den di€erinin bakteriye ba€lanmasâș izler. Daha sonra, kompleman sis-
teme ait di€er proteinler de bakteriye teker teker ba€lanâșrlar ve komp-
leman avcâșlarâș, istilacâș bakterinin yĂŒzeyini sarmâșfl olur. (flekil 138)
Kompleman sisteminin son elemanâș ise hĂŒcre zarâșna saldâșrmakla so-
rumludur. Bu protein, savunmasâșz kalmâșfl bakterinin tek korumasâș olan
hĂŒcre zarâșnda bir delik açar. Saldâșrâș sonrasâșnda bakteri, içine su alarak
patlar. (flekil 139) Bazen de kompleman proteinleri baflka bir yöntem
171
Harun Yahya (Adnan Oktar)
fiekil 137Kompleman proteinleri, vĂŒcuda giren dĂŒflmanlar kadar vĂŒcuda ait hĂŒcreleride dĂŒflman olarak görĂŒrler. Ancak vĂŒcuttaki her hĂŒcre kendini komplemanproteinine karflâș savunabilecek özelliklerle donatâșlmâșfltâșr. Dolayâșsâșyla komple-man proteinleri sadece dĂŒflmana zarar verebilir.
fiekil 138Kompleman av-câșlarâș, bakterininyĂŒzeyini sararak,dĂŒflmanâș etkisizhale getirirler.
172
kullanâșrlar. DĂŒflmanlarâșnâș ince bir zarla kaplar ve bu flekilde onlarâș di-
€er yiyici hĂŒcreler için iflaretlerler. (flekil 140)
BĂŒtĂŒn bunlar, vĂŒcuda giren yabancâș bakterinin de, vĂŒcut içinde
onunla savaflan molekĂŒllerin de tek Yaratâșcâș olan Rabbimiz'in eseri ol-
du€unu göstermektedir. Bakteriler, nasâșl bir tehlikeyle karflâșlaflacaklarâș-
nâșn açâșkça farkâșndadâșrlar. VĂŒcut hĂŒcreleri ise, vĂŒcuda girecek muhte-
mel bir bakteriye karflâș, henĂŒz onu tanâșmadan tedbir gelifltirmifllerdir.
Bu tedbirleri fluursuz bir hĂŒcrenin alabilece€ini iddia etmek son derece
akâșl dâșflâșdâșr. Bu sistemi yaratan, bĂŒtĂŒn kainatâșn sahibi ve hakimi olan
Allah'tâșr. Rabbimiz ayetlerde flöyle buyurmaktadâșr:
De ki: âčnsanlarâșn Rabbine sâș€âșnâșrâșm. âčnsanlarâșn malikine, âčnsanlarâșn
(gerçek) âčlahâșna. (Nas Suresi, 1-3)
40 Konuda HĂŒcre
fiekil 139, 140Kompleman proteini, savunmasâșz kalmâșfl bakterinin hĂŒcre zarâșn-da bir delik açar. Saldâșrâș sonrasâșnda bakteri içine su alarak pat-lar. DĂŒflmanlar, yiyici hĂŒcreler tarafâșndan imha edilirler.
ideden ba€âșrsaklara gelen sindirilmifl besinlerin içinde
gĂŒĂ§lĂŒ asitler bulunur. Bu durum onikiparmak ba€âșr-
sa€âș için ciddi bir tehlike oluflturur. ĂĂŒnkĂŒ onikipar-
mak ba€âșrsa€âșnâșn mide gibi kendisini koruyabilecek
özel bir tabakasâș yoktur.
O halde nasâșl olup da onikiparmak ba€âșrsa€âș asitlerden zarar gör-
memektedir? Bu sorunun cevabâșnâș bulmak için sindirim sâșrasâșnda ger-
çekleflen olaylarâș inceledi€imizde, bedenimizde gerçekleflen mucizevi
olaylarla karflâșlaflâșrâșz.
Onikiparmak ba€âșrsa€âșna mideden besinlerle birlikte gelen asitle-
rin oranâș tehlikeli bir boyuta ulafltâș€âșnda, ba€âșrsa€âșn duvarâșndaki hĂŒc-
relerden "sekretin" isimli bir hormon salgâșlanmaya bafllar. Onikiparmak
ba€âșrsa€âșnâș koruyan bu sekretin hormonu ince ba€âșrsa€âșn duvarâșndaki
hĂŒcrelerde "prosekretin" halinde bulunur. Bu hormon sindirilmifl besin-
lerin asidik etkisiyle baflka bir kimyasal madde olan sekretin haline dö-
nĂŒflĂŒr. (flekil 141, 142)
Sekretin hormonu kana karâșflarak pankreasa gelir ve enzim salgâș-
173
174
lamasâș için pankreasâș yardâșma ça€âșrâșr. Onikiparmak ba€âșrsa€âșnâșn tehlike-
de oldu€unu sekretin hormonu aracâșlâș€âș ile ö€renen pankreas, "bikarbo-
nat" molekĂŒllerini bu bölgeye gönderir. Bu molekĂŒller mide asidini etki-
siz hale getirir ve onikiparmak ba€âșrsa€âșnâș korurlar.
40 Konuda HĂŒcre
fiekil 141, 142Onikiparmak ba€âșrsa€âșnda asit dengesi tehlikeli seviyeye çâșktâș€âșnda,sekretin hormonu aracâșlâș€âșyla bikarbonat molekĂŒlleri devreye girer. BumolekĂŒller mide asidini etkisiz hale getirir.
âčnsan hayatâș için önemli olan bu ifllemler nasâșl gerçekleflmektedir?
Ba€âșrsak hĂŒcrelerinin ihtiyaçlarâș olan maddenin pankreasta bulundu-
€unu bilmeleri, pankreasâș harekete geçirecek maddenin formĂŒlĂŒnĂŒ bil-
meleri, aynâș flekilde pankreasâșn da ba€âșrsaktan gelen mesajâș anlayarak
bikarbonat molekĂŒllerini salgâșlamaya bafllamasâș Rabbimiz'in yarattâș€âș
benzersiz ve mucizevi ifllemlerdir.
Burada ba€âșrsak hĂŒcreleri için kullanâșlan "bilmek, haberdar ol-
mak" gibi fiiller insan bedeninde gerçekleflen olaylarâș daha iyi vurgula-
mak için kullanâșlmaktadâșr. Yoksa akâșl sahibi her insanâșn da takdir ede-
ce€i gibi bir hĂŒcrenin dĂŒflĂŒnmesi, iradeye sahip olmasâș ve kararlar ver-
mesi, baflka bir organâșn özelliklerinden haberdar olmasâș, formĂŒller ĂŒre
tebilmesi kesinlikle mĂŒmkĂŒn de€ildir.
HĂŒcreleri bu özelliklerle birlikte yaratan sonsuz ilim sahibi YĂŒce
Allah'tâșr. Akâșl ve vicdan sahibi bir insan için kainatâșn her detayâșnda YĂŒ-
ce Rabbimiz'in sonsuz aklâșnâșn ve ĂŒstĂŒn ilminin delilleri bulunmaktadâșr.
175
Harun Yahya (Adnan Oktar)
pankreas
onikiparmakba€âșrsa€âș
Ba€âșrsak ve pankreas, flu-ursuz atomlardan oluflanet parçalarâșdâșr. Bu et parça-larâșnâșn bu kadar fluurludavranmalarâș, birçok akâșlcâșdavranâșfl sergilemeleri,Allah'âșn kusursuz yaratâșflâș-nâșn ve sonsuz ilminin birtecellisidir.
176
ahim duvarına yerleflme hazırlı€ı yapan hĂŒcreler genetik
olarak anneden farklı olduklarâș halde bunların nasâșl olup
da vĂŒcuda nakledilen bir organ veya doku gibi reddedil-
medi€i uzun zamandır çözĂŒlemeyen bir sırdır. Bunun ce-
vabını "Yaflamâșn Bafllangâșcâș" adlâș kitabâșn yazarâș R. Flanagan flöyle ver-
mektedir:
HĂŒcre kĂŒmesinin "evrensel bir flifre" olarak nitelendirilebilecek özel sin-
yaller yaydı€ını söyleyebiliriz. Bu flifre tĂŒm insanlar için aynıdır ve aynı
flekilde annenin hĂŒcreleri de bir zamanlar henĂŒz kĂŒme halindeyken ken-
dilerini bu flifreyle ifade etmifllerdir. Bu nedenle annenin hĂŒcreleri yeni
gelenlere karflı bir savunma oluflturmaz, Ă§ĂŒnkĂŒ onlar biyolojik olarak be-
dene yerleflen bu hĂŒcre kĂŒmesini bir dĂŒflman de€il evrensel bir dost ola-
rak görĂŒrler.29
Burada çok önemli bir noktaya dikkat çekmekte yarar vardır. Fla-
nagan'ın ifade etti€i flekilde bir hĂŒcre toplulu€unun "evrensel bir me-
saj" yollaması ve baflka hĂŒcre topluluklarının bu mesajı anlayarak, kar-
flılarında bir dĂŒflman de€il dost oldu€unu "anlaması" çok bĂŒyĂŒk bir
177
Harun Yahya (Adnan Oktar)
yumurtahĂŒcresi
savunmahĂŒcresi
Annenin savunma hĂŒcre-leri embriyoyu yok etmekiçin yaklaflâșrlar. (ĂŒstte)Ancak vĂŒcuttaki mĂŒkem-mel yaratâșlâșfl sayesindeyumurtaya zarar vere-mezler.
mucizedir. Unutulmamalıdır ki, burada söz konusu olanlar fluurlu in-
san toplulukları de€il, eli, gözĂŒ, kula€ı, beyni olmayan, fluursuz atom-
ların, molekĂŒllerin, proteinlerin birlefliminden oluflmufl, gözle görĂŒle-
meyecek kadar kĂŒĂ§ĂŒk hĂŒcrelerden oluflan topluluklardır. Kuflkusuz
hĂŒcrelerden böyle bir fluur gösterisi beklemek, son derece bĂŒyĂŒk bir
mantık bozuklu€u olacaktır.
Bu noktada karflımıza çıkan gerçek açıktır: Embriyonun anne rah-
mine rahatlıkla yerleflip, en gĂŒvenli olacak flekilde varlı€ını sĂŒrdĂŒrebil-
mesi, embriyoyu da, anneyi de, anne bedenindeki savunma sistemini
de yaratan Allah'ın rahmeti ile gerçekleflir.
Kıyamet saatinin bilgisi, flĂŒp-
hesiz Allah'ın Katındadır.
Ya€muru ya€dırır; rahimler-
de olanı bilir. Hiç kimse, ya-
rın ne kazanaca€ını bilmez.
Hiç kimse de, hangi yerde
ölece€ini bilmez. Hiç flĂŒphe-
siz Allah bilendir, haberdar-
dır. (Lokman Suresi, 34)
savunmahĂŒcresi
yumurtahĂŒcresi
178
iz bu kitabâș okudu€unuz sĂŒre boyunca ve flu anda da, be-
deninizdeki molekĂŒller aralâșksâșz faaliyetlerine devam etti-
ler. Bazâșlarâș kalsiyum miktarâșnâșzâș ölĂ§ĂŒp, eksik kalsiyumu
farklâș yollardan tamamladâș, bazâșlarâș protein ĂŒretimi için
gereken amino asitleri toplamaya baflladâș, bazâșlarâș DNA'nâșzâș kopyala-
mak için DNA sarmalâșnâș iki ayrâș parçaya ayâșrdâș, bazâșlarâș vĂŒcudunuza
giren bakteri ve virĂŒslere karflâș savaflarak sizi hastalâșklara karflâș korudu,
bazâșlarâș vĂŒcut âșsâșnâșzâș normal seviyede tutmak için çalâșfltâș, bazâșlarâș ise
vĂŒcudunuzdaki artâșk maddeleri yok etti... Ve daha saymakla bitireme-
yece€imiz kadar çok ifllem aynâș anda gerçekleflti.
Siz ise bunlarâș kontrol etmek, bafllatmak veya sonlandâșrmak için
hiçbir fley yapmadâșnâșz. Sadece koltu€unuzda oturup bir kitap okudu-
nuz.
Bu kitap boyunca anlatâșlanlar, Allah'âșn sonsuz gĂŒcĂŒnĂŒ, ilmini ve
aklâșnâș tanâștmalarâșnâșn yanâșnda, Allah'âșn sonsuz merhamet ve flefkat sahi-
bi, Rahman ve Rahim oldu€unun da delillerinden sadece birkaç tanesi-
dir. Allah, insanâș ve tĂŒm di€er canlâșlarâș kusursuzca iflleyen sistemlerle
yaratmâșfltâșr. âčnsan vĂŒcudunda hiçbir fley eksik veya kusurlu bâșrakâșlma-
mâșfltâșr. Kuran'da da bildirdi€i gibi Allah "herfleyi yaratmâșfl, ona bir dĂŒ-
zen vermifl, belli bir ölĂ§ĂŒyle takdir etmifl"tir. (Furkan Suresi, 2)
Kitapta verilen her örnekte görĂŒldĂŒÂ€ĂŒ gibi, gözle görĂŒlemeyecek
kadar kĂŒĂ§ĂŒk molekĂŒller, birçok özelli€e, yetene€e ve sorumlulu€a sa-
hiptir. Bu molekĂŒllerin bunlarâș yerine getirebilmeleri için tĂŒm bu özel-
liklerle birlikte yaratâșlmâșfl olmalarâș gerekir. Verilen örneklerdeki sistem-
ler ise, hiç flĂŒphesiz YĂŒce Allah'âșn varlâș€âșnâșn, sonsuz ilminin ve yaratma
sanatâșnâșn tecellileridendir . En gĂŒzel isimlerin sahibi olan YĂŒce Allah,
Kuran'da flöyle buyurmaktadâșr:
⊠Rabbim, ilim bakâșmâșndan herfleyi kuflatmâșfltâșr. Yine de Ă¶Â€ĂŒt alâșp-dĂŒ-
flĂŒnmeyecek misiniz? (Enam Suresi, 80)
179
Harun Yahya (Adnan Oktar)
Gözle görĂŒlemeyecek kadar kĂŒ-Ă§ĂŒk molekĂŒller, birçok özelli€e,yetene€e ve sorumlulu€a sahip-tir. Onlarâș bu özelliklerleyaratan, yoktan var eden YĂŒceRabbimiz olan Allah'tâșr.
180
arwinizm, yani evrim teorisi, yaratâșlâșfl gerçe€ini reddet-
mek amacâșyla ortaya atâșlmâșfl, ancak baflarâșlâș olamamâșfl bi-
lim dâșflâș bir safsatadan baflka bir fley de€ildir. Canlâșlâș€âșn,
cansâșz maddelerden tesadĂŒfen olufltu€unu iddia eden bu
teori, evrende ve canlâșlarda çok açâșk bir dĂŒzen bulundu€unun bilim ta-
rafâșndan ispat edilmesiyle Ă§ĂŒrĂŒmĂŒfltĂŒr. Böylece Allah'âșn tĂŒm evreni ve
canlâșlarâș yaratmâșfl oldu€u gerçe€i, bilim tarafâșndan da kanâștlanmâșfltâșr.
BugĂŒn evrim teorisini ayakta tutmak için dĂŒnya çapâșnda yĂŒrĂŒtĂŒlen
propaganda, sadece bilimsel gerçeklerin çarpâștâșlmasâșna, taraflâș yorum-
lanmasâșna, bilim görĂŒntĂŒsĂŒ altâșnda söylenen yalanlara ve yapâșlan sah-
tekarlâșklara dayalâșdâșr.
Ancak bu propaganda gerçe€i gizleyememektedir. Evrim teorisi-
nin bilim tarihindeki en bĂŒyĂŒk yanâșlgâș oldu€u, son 20-30 yâșldâșr bilim
dĂŒnyasâșnda giderek daha yĂŒksek sesle dile getirilmektedir. Ăzellikle
1980'lerden sonra yapâșlan arafltâșrmalar, Darwinist iddialarâșn tamamen
yanlâșfl oldu€unu ortaya koymufl ve bu gerçek pek çok bilim adamâș ta-
rafâșndan dile getirilmifltir. Ăzellikle ABD'de, biyoloji, biyokimya, pale-
ontoloji gibi farklâș alanlardan gelen çok sayâșda bilim adamâș, Darwi-
nizm'in geçersizli€ini görmekte, canlâșlarâșn kökenini artâșk yaratâșlâșfl ger-
çe€iyle açâșklamaktadâșrlar.
Evrim teorisinin çökĂŒflĂŒnĂŒ ve yaratâșlâșflâșn delillerini di€er pek çok
çalâșflmamâșzda bĂŒtĂŒn bilimsel detaylarâșyla ele aldâșk ve almaya devam
ediyoruz. Ancak konuyu, taflâșdâș€âș bĂŒyĂŒk önem nedeniyle, burada da
özetlemekte yarar vardâșr.
DDaarrwwiinn''ii YYâșâșkkaann ZZoorrlluukkllaarr
Evrim teorisi, tarihi eski Yunan'a kadar uzanan bir ö€reti olmasâș-
na karflâșn, kapsamlâș olarak 19. yĂŒzyâșlda ortaya atâșldâș. Teoriyi bilim dĂŒn-
yasâșnâșn gĂŒndemine sokan en önemli geliflme, Charles Darwin'in 1859
yâșlâșnda yayâșnlanan TĂŒrlerin Kökeni adlâș kitabâșydâș. Darwin bu kitapta
dĂŒnya ĂŒzerindeki farklâș canlâș tĂŒrlerini Allah'âșn ayrâș ayrâș yarattâș€âș gerçe-
€ine karflâș çâșkâșyordu. Darwin'e göre, tĂŒm tĂŒrler ortak bir atadan geliyor-
lardâș ve zaman içinde kĂŒĂ§ĂŒk de€iflimlerle farklâș-
laflmâșfllardâș.
Darwin'in teorisi, hiçbir somut bilimsel
bulguya dayanmâșyordu; kendisinin de ka-
bul etti€i gibi sadece bir "mantâșk yĂŒrĂŒt-
me" idi. Hatta Darwin'in kitabâșndaki "Te-
orinin Zorluklarâș" bafllâșklâș uzun bölĂŒmde
itiraf etti€i gibi, teori pek çok önemli soru
karflâșsâșnda açâșk veriyordu.
Darwin, teorisinin önĂŒndeki zorlukla-
râșn geliflen bilim tarafâșndan aflâșlaca€âșnâș, yeni
bilimsel bulgularâșn teorisini gĂŒĂ§lendirece€ini
umuyordu. Bunu kitabâșnda sâșk sâșk belirtmiflti.
Ancak geliflen bilim, Darwin'in umutlarâșnâșn
tam aksine, teorinin temel iddialarâșnâș birer birer dayanaksâșz bâșrakmâșfl-
tâșr.
Darwinizm'in bilim karflâșsâșndaki yenilgisi, ĂŒĂ§ temel bafllâșkta ince-
lenebilir:
181
Harun Yahya (Adnan Oktar)
Charles Darwin
182
1) Teori, hayatâșn yeryĂŒzĂŒnde ilk kez nasâșl ortaya çâșktâș€âșnâș asla
açâșklayamamaktadâșr.
2) Teorinin öne sĂŒrdĂŒÂ€ĂŒ "evrim mekanizmalarâș"nâșn, gerçekte ev-
rimlefltirici bir etkiye sahip oldu€unu gösteren hiçbir bilimsel bulgu
yoktur.
3) Fosil kayâștlarâș, evrim teorisinin öngörĂŒlerinin tam aksine bir
tablo ortaya koymaktadâșr.
Bu bölĂŒmde, bu ĂŒĂ§ temel bafllâș€âș ana hatlarâș ile inceleyece€iz.
AAflflâșâșllaammaayyaann âčâčllkk BBaassaammaakk:: HHaayyaattâșâșnn KKöökkeennii
Evrim teorisi, tĂŒm canlâș tĂŒrlerinin, bundan yaklaflâșk 3.8 milyar yâșl
önce ilkel dĂŒnyada ortaya çâșkan tek bir canlâș hĂŒcreden geldiklerini id-
dia etmektedir. Tek bir hĂŒcrenin nasâșl olup da milyonlarca kompleks
canlâș tĂŒrĂŒnĂŒ oluflturdu€u ve e€er gerçekten bu tĂŒr bir evrim gerçeklefl-
miflse neden bunun izlerinin fosil kayâștlarâșnda bulunamadâș€âș, teorinin
açâșklayamadâș€âș sorulardandâșr. Ancak tĂŒm bunlardan önce, iddia edilen
evrim sĂŒrecinin ilk basama€âș ĂŒzerinde durmak gerekir. SözĂŒ edilen o
"ilk hĂŒcre" nasâșl ortaya çâșkmâșfltâșr?
Evrim teorisi, yaratâșlâșflâș reddetti€i, hiçbir do€aĂŒstĂŒ mĂŒdahaleyi ka-
bul etmedi€i için, o "ilk hĂŒcre"nin, hiçbir plan ve dĂŒzenleme olmadan,
do€a kanunlarâș içinde rastlantâșsal olarak meydana geldi€ini iddia eder.
Yani teoriye göre, cansâșz madde tesadĂŒfler sonucunda ortaya canlâș bir
hĂŒcre çâșkarmâșfl olmalâșdâșr. Ancak bu, bilinen en temel biyoloji kanunla-
râșna aykâșrâș bir iddiadâșr.
""HHaayyaatt HHaayyaattttaann GGeelliirr""
Darwin, kitabâșnda hayatâșn kökeni konusundan hiç söz etmemiflti.
ĂĂŒnkĂŒ onun dönemindeki ilkel bilim anlayâșflâș, canlâșlarâșn çok basit bir
yapâșya sahip olduklarâșnâș varsayâșyordu. Ortaça€'dan beri inanâșlan
"spontane jenerasyon" adlâș teoriye göre, cansâșz maddelerin tesadĂŒfen
biraraya gelip, canlâș bir varlâșk oluflturabileceklerine inanâșlâșyordu. Bu
dönemde böceklerin yemek artâșklarâșndan, farelerin de bu€daydan
olufltu€u yaygâșn bir dĂŒflĂŒnceydi. Bunu ispatlamak için de ilginç deney-
40 Konuda HĂŒcre
ler yapâșlmâșfltâș. Kirli bir paçavranâșn ĂŒzerine
biraz bu€day konmufl ve biraz beklen-
di€inde bu karâșflâșmdan farelerin olu-
flaca€âș sanâșlmâșfltâș.
Etlerin kurtlanmasâș da hayatâșn
cansâșz maddelerden tĂŒreyebildi€i-
ne bir delil sayâșlâșyordu. Oysa daha
sonra anlaflâșlacaktâș ki, etlerin ĂŒze-
rindeki kurtlar kendiliklerinden
oluflmuyorlar, sineklerin getirip bâșrak-
tâșklarâș gözle görĂŒlmeyen larvalardan çâșkâș-
yorlardâș.
Darwin'in TĂŒrlerin Kökeni adlâș
kitabâșnâș yazdâș€âș dönemde ise, bakterilerin cansâșz maddeden oluflabil-
dikleri inancâș, bilim dĂŒnyasâșnda yaygâșn bir kabul görĂŒyordu.
Oysa Darwin'in kitabâșnâșn yayâșnlanmasâșndan befl yâșl sonra, ĂŒnlĂŒ
Fransâșz biyolog Louis Pasteur, evrime temel oluflturan bu inancâș kesin
olarak Ă§ĂŒrĂŒttĂŒ. Pasteur yaptâș€âș uzun çalâșflma ve deneyler sonucunda
vardâș€âș sonucu flöyle özetlemiflti:
Cansâșz maddelerin hayat oluflturabilece€i iddiasâș artâșk kesin olarak tari-
he gömĂŒlmĂŒfltĂŒr. 30
Evrim teorisinin savunucularâș, Pasteur'ĂŒn bulgularâșna karflâș uzun
sĂŒre direndiler. Ancak geliflen bilim, canlâș hĂŒcresinin karmaflâșk yapâșsâșnâș
ortaya çâșkardâșkça, hayatâșn kendili€inden oluflabilece€i iddiasâșnâșn ge-
çersizli€i daha da açâșk hale geldi.
2200.. YYĂŒĂŒzzyyâșâșllddaakkii SSoonnuuççssuuzz ĂĂaabbaallaarr
20. yĂŒzyâșlda hayatâșn kökeni konusunu ele alan ilk evrimci, ĂŒnlĂŒ
Rus biyolog Alexander Oparin oldu. Oparin, 1930'lu yâșllarda ortaya at-
tâș€âș birtakâșm tezlerle, canlâș hĂŒcresinin tesadĂŒfen meydana gelebilece€i-
ni ispat etmeye çalâșfltâș. Ancak bu çalâșflmalar baflarâșsâșzlâșkla sonuçlanacak
ve Oparin flu itirafâș yapmak zorunda kalacaktâș:
Maalesef hĂŒcrenin kökeni, evrim teorisinin tĂŒmĂŒnĂŒ içine alan en karan-
lâșk noktayâș oluflturmaktadâșr.31
183
Harun Yahya (Adnan Oktar)
Fransâșz biyolog Louis Pasteur
184
Oparin'in yolunu izleyen evrim-
ciler, hayatâșn kökeni konusunu çö-
zĂŒme kavuflturacak deneyler
yapmaya çalâșfltâșlar. Bu deney-
lerin en ĂŒnlĂŒsĂŒ, Amerikalâș
kimyacâș Stanley Miller tara-
fâșndan 1953 yâșlâșnda dĂŒzen-
lendi. Miller, ilkel dĂŒnya at-
mosferinde oldu€unu iddia
etti€i gazlarâș bir deney dĂŒze-
ne€inde birlefltirerek ve bu ka-
râșflâșma enerji ekleyerek, protein-
lerin yapâșsâșnda kullanâșlan birkaç
organik molekĂŒl (aminoasit) sentezle-
di.
O yâșllarda evrim adâșna önemli bir
aflama gibi tanâștâșlan bu deneyin geçer-
li olmadâș€âș ve deneyde kullanâșlan atmosferin gerçek dĂŒnya koflullarâșn-
dan çok farklâș oldu€u, ilerleyen yâșllarda ortaya çâșkacaktâș.32
Uzun sĂŒren bir sessizlikten sonra Miller'in kendisi de kullandâș€âș
atmosfer ortamâșnâșn gerçekçi olmadâș€âșnâș itiraf etti.33
Hayatâșn kökeni sorununu açâșklamak için 20. yĂŒzyâșl boyunca yĂŒrĂŒ-
tĂŒlen tĂŒm evrimci çabalar hep
baflarâșsâșzlâșkla sonuçlandâș. San
Diego Scripps EnstitĂŒsĂŒ'nden
ĂŒnlĂŒ jeokimyacâș Jeffrey Bada,
evrimci Earth dergisinde 1998
yâșlâșnda yayâșnlanan bir makale-
de bu gerçe€i flöyle kabul eder:
BugĂŒn, 20. yĂŒzyâșlâș geride bâș-
rakâșrken, hala, 20. yĂŒzyâșla
girdi€imizde sahip oldu€umuz
en bĂŒyĂŒk çözĂŒlmemifl problem-
le karflâș karflâșyayâșz: Hayat yeryĂŒzĂŒnde nasâșl baflladâș?34
40 Konuda HĂŒcre
Rus biyolog Alexander Oparin
Stanley Miller
HHaayyaattâșâșnn KKoommpplleekkss YYaappâșâșssâșâș
Evrim teorisinin hayatâșn kökeni konusunda bu denli bĂŒyĂŒk bir aç-
maza girmesinin bafllâșca nedeni, en basit sanâșlan canlâș yapâșlarâșn bile ina-
nâșlmaz derecede karmaflâșk yapâșlara sahip olmasâșdâșr. Canlâș hĂŒcresi, insa-
no€lunun yaptâș€âș bĂŒtĂŒn teknolojik ĂŒrĂŒnlerden daha karmaflâșktâșr. Ăyle
ki bugĂŒn dĂŒnyanâșn en geliflmifl laboratuvarlarâșnda bile cansâșz madde-
ler biraraya getirilerek canlâș bir hĂŒcre ĂŒretilememektedir.
Bir hĂŒcrenin meydana gelmesi için gereken flartlar, asla rastlantâș-
larla açâșklanamayacak kadar fazladâșr. HĂŒcrenin en temel yapâș taflâș olan
proteinlerin rastlantâșsal olarak sentezlenme ihtimali; 500 aminoasitlik
ortalama bir protein için, 10950'de 1'dir. Ancak matematikte 1050'de 1'den
kĂŒĂ§ĂŒk olasâșlâșklar pratik olarak "imkansâșz" sayâșlâșr. HĂŒcrenin çekirde€in-
de yer alan ve genetik bilgiyi saklayan DNA molekĂŒlĂŒ ise, inanâșlmaz
bir bilgi bankasâșdâșr. âčnsan DNA'sâșnâșn içerdi€i bilginin, e€er ka€âșda dö-
kĂŒlmeye kalkâșlsa, 500'er sayfadan oluflan 900 ciltlik bir kĂŒtĂŒphane olufl-
turaca€âș hesaplanmaktadâșr.
185
Harun Yahya (Adnan Oktar)
Evrimcilerin en bĂŒyĂŒk yanâșlgâșlarâșndan bir tanesi de yukarâșda temsili res-mi görĂŒlen ve ilkel dĂŒnya olarak nitelendirdikleri ortamda canlâșlâș€âșn ken-dili€inden oluflabilece€ini dĂŒflĂŒnmeleridir. Miller deneyi gibi çalâșflmalar-la bu iddialarâșnâș kanâștlamaya çalâșflmâșfllardâșr. Ancak bilimsel bulgular kar-flâșsâșnda yine yenilgiye u€ramâșfllardâșr. ĂĂŒnkĂŒ 1970'li yâșllarda elde edilensonuçlar, ilkel dĂŒnya olarak nitelendirilen dönemdeki atmosferinyaflamâșn oluflmasâș için hiçbir flekilde uygun olmadâș€âșnâș kanâștlamâșfltâșr.
186
40 Konuda HĂŒcre
Charles Darwin'in önemli fakat az bilinen bir özelli€i, Avrupalâș beyaz âșrklarâș di€er insan âșrk-larâșna göre çok daha "ileri" sayan bir âșrkçâș olmasâșdâșr. Darwin, insanlarâșn maymun benzericanlâșlardan evrimleflti€ini öne sĂŒrerken, bazâș âșrklarâșn çok daha fazla geliflti€ini, bazâșlarâșnâșn
ise hala maymunsu özellikler taflâșdâș€âșnâș iddia etmifltir. TĂŒrlerin Kökeni'nden sonra yayâșnladâș€âș âčn-sanâșn TĂŒreyifli (The Descent of Man) adlâș kitabâșnda, "insan âșrklarâș arasâș eflitsizli€in apaçâșklâș€âș" gi-bi yorumlar yapmâșfltâșr.1 Darwin söz konusu kitabâșnda zenciler ve Avustralya yerlileri gibi âșrklarâș go-rillerle aynâș statĂŒye sokmufl, sonra da bunlarâșn "medeni âșrklar" tarafâșndan zamanla yok edilecek-leri kehanetinde bulunarak flöyle demifltir:
Belki de yĂŒzyâșllar kadar sĂŒrmeyecek yakâșn bir gelecekte, medeni insan âșrklarâș, vahfli âșrklarâș ta-mamen yeryĂŒzĂŒnden silecekler ve onlarâșn yerine geçecekler. Ăte yandan insansâș maymunlarda⊠kuflkusuz elimine edilecekler. Böylece insan ile en yakâșn akrabalarâș arasâșndaki boflluk da-ha da geniflleyecek. Bu sayede ortada flu anki Avrupalâș âșrklardan bile daha medeni olan âșrklarve flu anki zencilerden, Avustralya yerlilerinden ve gorillerden bile daha geride olan ba-bun tĂŒrĂŒ maymunlar kalacaktâșr.2
Darwin'in bu saçma fikirleri yalnâșzca teoride kalmamâșfltâșr. Darwinizm, ortaya atâșldâș€âș tarihten iti-baren âșrkçâșlâș€âșn en önemli sözde bilimsel dayana€âș olmufltur. Canlâșlarâșn bir yaflam mĂŒcadelesiiçinde evrimlefltiklerini varsayan Darwinizm, toplumlara uygulanmâșfl ve ortaya "Sosyal Darwi-nizm" olarak bilinen akâșm çâșkmâșfltâșr.
Sosyal Darwinizm, insan âșrklarâșnâșn, evrimin çeflitli basamaklarâșnda yer aldâșklarâșnâș, Avrupalâș âșrk-larâșn "en ileri" âșrklar oldu€unu savunmufl, di€er pek çok âșrkâșn ise hala "maymunsu" özellikler taflâș-dâș€âșnâș iddia etmifltir.
Darwin kendince "afla€âș âșrklar" olarak gördĂŒÂ€ĂŒ milletlerin arasâșnda, YĂŒce TĂŒrk Milleti'nide saymâșfltâșr! Evrim teorisinin kurucusu, W. Graham'a yazdâș€âș 3 Temmuz 1881 tarihli mektubun-
EditörlĂŒÂ€ĂŒnĂŒ Charles Darwin'in o€lu Francis Darwin'in yaptâș€âș "The Life and Letters OfCharles Darwin" (Charles Darwin'in Hayatâș ve Mektuplarâș) isimli kitabâșn girifl sayfasâș.
DARWIN'âčN IRKĂILIâI
ve TĂRK DĂfiMANLIâI
da, bu âșrkçâș dĂŒflĂŒncesini flöyle ifade etmiflti: Do€al seleksiyona dayalâș kavganâșn, medeniyetin ilerleyifline sizin zannetti€inizden daha fazlayarar sa€ladâș€âșnâș ve sa€lamakta oldu€unu gösterebilirim. DĂŒflĂŒnĂŒn ki, birkaç yĂŒzyâșl önce Avru-pa TĂŒrkler tarafâșndan istila edildi€inde, Avrupa milletleri ne kadar bĂŒyĂŒk bir tehlikeyle karflâș kar-flâșya gelmifllerdi, flimdi ise bu çok saçma bir dĂŒflĂŒncedir. Avrupalâș âșrklar olarak bilinen mede-ni âșrklar, yaflam mĂŒcadelesinde TĂRK BARBARLIâINA karflâș galip gelmifllerdir. DĂŒnyanâșnçok da uzak olmayan bir gelece€ine baktâș€âșmda, BU TĂR AfiAâI IRKLARIN ço€unun mede-nileflmifl yĂŒksek âșrklar tarafâșndan elimine edilece€ini (yok edilece€ini) görĂŒyorum.3
GörĂŒldĂŒÂ€ĂŒ gibi Charles Darwin, BĂŒyĂŒk Ănder AtatĂŒrk'ĂŒn "TĂŒrk Milleti'nin karakteri yĂŒksek-tir, TĂŒrk Milleti çalâșflkandâșr, TĂŒrk Milleti zekidir" ve "TĂŒrklĂŒk, benim en derin gĂŒven kayna-€âșm, en engin övĂŒnç dayana€âșm oldu" gibi sözleriyle övdĂŒÂ€ĂŒ necip TĂŒrk Milleti için "barbar" ve"afla€âș âșrk" ifadelerini kullanmaktadâșr. Oysa flĂŒphesiz insanlar arasâșnda bir âșrk farklâșlâș€âș ve ayrâșmâșolamaz. Bir millet, ancak kĂŒltĂŒr ve ahlakâșyla yĂŒkselebilir ve ĂŒstĂŒnlĂŒk elde edebilir. BĂŒyĂŒk TĂŒrk Mil-leti ise çok köklĂŒ bir kĂŒltĂŒre ve ĂŒstĂŒn bir ahlaka sahip olan, bu özellikleriyle tarihe yön vermifl fle-refli bir millettir. Tarihteki sekiz bĂŒyĂŒk dĂŒnya devletinden ĂŒĂ§ĂŒnĂŒn sahibi olan TĂŒrk Milleti'nin kur-du€u medeniyetler, TĂŒrk'ĂŒn yĂŒksek kĂŒltĂŒr, akâșl, ahlak ve inancâșyla meydana getirdi€i eserlerdir.
Darwin ise, "TĂŒrk barbarlâș€âș", "afla€âș âșrk" gibi saldâșrgan ifadelerle gerçekte o dönemdeki Avrupa-lâș emperyalist devletlerin TĂŒrk dĂŒflmanlâș€âșnâș ortaya koymufltur. TĂŒrklerin hakimiyet ve gĂŒcĂŒnĂŒ eli-mine etmeye (yok etmeye) çabalayan bu gĂŒĂ§ler aradâșklarâș fikri temeli Darwinizm'de bulmufllardâșr.
Bu gĂŒĂ§ler, TĂŒrk'ĂŒn Kurtulufl Savaflâș'nda, bu çirkin dĂŒflĂŒncelerini uygulamaya çalâșflmâșfllar, ancakTĂŒrk Milleti'nin azmi, aklâș, cesareti ve kararlâșlâș€âș sayesinde bĂŒyĂŒk bir hĂŒsrana u€ramâșfllardâșr.
Bir âșrkçâș ve TĂŒrk dĂŒflmanâș olan Darwin'in bilim karflâșsâșnda geçersiz olan teorilerini bugĂŒn TĂŒrki-ye'de savunanlar ise belki de farkâșnda olmadan aynâș siyasi hedeflere hizmet etmektedirler.
1 Benjamin Farrington, What Darwin Really Said. London: Sphere Books, 1971, s. 54-56.2 Charles Darwin, The Descent of Man, 2. baskâș, New York: A L. Burt Co., 1874, s. 178.3 Francis Darwin, The Life and Letters of Charles Darwin, Cilt 1. New York: D. Appleton andCompany, 1888, s. 285-286.
Söz konusu kitabâșn 285. (solda) ve 286. (sa€da) sayfalarâșndaki TĂŒrkler'e hakaretle doluolan Darwin'in mektuplarâș. Darwin'in burada "Kafkasyalâș (Caucasian) âșrklar" dedi€i âșrklar,Avrupalâșlar'dâșr. (Modern antropoloji, Avrupalâș âșrklarâșn Kafkasya bölgesinden geldiklerini ka-bul eder.)
188
Bu noktada çok ilginç bir ikilem daha vardâșr: DNA, yalnâșz birta-
kâșm özelleflmifl proteinlerin (enzimlerin) yardâșmâș ile efllenebilir. Ama bu
enzimlerin sentezi de ancak DNA'daki bilgiler do€rultusunda gerçek-
leflir. Birbirine ba€âșmlâș olduklarâșndan, efllemenin meydana gelebilmesi
için ikisinin de aynâș anda var olmalarâș gerekir. Bu ise, hayatâșn kendili-
€inden olufltu€u senaryosunu çâșkmaza sokmaktadâșr. San Diego Califor-
nia Ăniversitesi'nden ĂŒnlĂŒ evrimci Prof. Leslie Orgel, Scientific Ameri-
can dergisinin Ekim 1994 tarihli sayâșsâșnda bu gerçe€i flöyle itiraf eder:
Son derece kompleks yapâșlara sahip olan proteinlerin ve nĂŒkleik asitlerin
(RNA ve DNA) aynâș yerde ve aynâș zamanda rastlantâșsal olarak oluflmala-
râș aflâșrâș derecede ihtimal dâșflâșdâșr. Ama bunlarâșn birisi olmadan di€erini el-
de etmek de mĂŒmkĂŒn de€ildir. Dolayâșsâșyla insan, yaflamâșn kimyasal yol-
larla ortaya çâșkmasâșnâșn asla mĂŒmkĂŒn olmadâș€âș sonucuna varmak zorun-
da kalmaktadâșr.35
Kuflkusuz e€er hayatâșn do€al etkenlerle ortaya çâșkmasâș imkansâșz
ise, bu durumda hayatâșn do€aĂŒstĂŒ bir biçimde "yaratâșldâș€âșnâș" kabul et-
mek gerekir. Bu gerçek, en temel amacâș yaratâșlâșflâș reddetmek olan evrim
teorisini açâșkça geçersiz kâșlmaktadâșr.
40 Konuda HĂŒcre
Evrim teorisini geçersiz kâșlan gerçeklerden bir tanesi, canlâșlâș€âșn inanâșlmaz derecedeki kompleks yapâșsâșdâșr. Canlâș
hĂŒcrelerinin çekirde€inde yer alan DNA molekĂŒlĂŒ,bunun bir örne€idir. DNA, dört ayrâș molekĂŒlĂŒn farklâșdiziliminden oluflan bir tĂŒr bilgi bankasâșdâșr. Bu bilgibankasâșnda canlâșyla ilgili bĂŒtĂŒn fiziksel özelliklerin
flifreleri yer alâșr. âčnsan DNA'sâș ka€âșdadökĂŒldĂŒÂ€ĂŒnde, ortaya yaklaflâșk 900
ciltlik bir ansiklopedi çâșkaca€âșhesaplanmaktadâșr. Elbette
böylesine ola€anĂŒstĂŒ bir bilgi,tesadĂŒf kavramâșnâș kesin
biçimde geçersiz kâșlmaktadâșr.
EEvvrriimmiinn HHaayyaallii MMeekkaanniizzmmaallaarrâșâș
Darwin'in teorisini geçersiz kâșlan ikinci bĂŒyĂŒk nokta, teorinin "ev-
rim mekanizmalarâș" olarak öne sĂŒrdĂŒÂ€ĂŒ iki kavramâșn da gerçekte hiç-
bir evrimlefltirici gĂŒce sahip olmadâș€âșnâșn anlaflâșlmâșfl olmasâșdâșr. Darwin,
ortaya attâș€âș evrim iddiasâșnâș tamamen "do€al seleksiyon" mekanizma-
sâșna ba€lamâșfltâș. Bu mekanizmaya verdi€i önem, kitabâșnâșn isminden de
açâșkça anlaflâșlâșyordu: TĂŒrlerin Kökeni, Do€al Seleksiyon Yoluyla...
Do€al seleksiyon, do€al seçme demektir. Do€adaki yaflam mĂŒca-
delesi içinde, do€al flartlara uygun ve gĂŒĂ§lĂŒ canlâșlarâșn hayatta kalaca€âș
dĂŒflĂŒncesine dayanâșr. Ărne€in yâșrtâșcâș hayvanlar tarafâșndan tehdit edilen
bir geyik sĂŒrĂŒsĂŒnde, daha hâșzlâș koflabilen geyikler hayatta kalacaktâșr.
Böylece geyik sĂŒrĂŒsĂŒ, hâșzlâș ve gĂŒĂ§lĂŒ bireylerden oluflacaktâșr. Ama elbet-
te bu mekanizma, geyikleri evrimlefltirmez, onlarâș baflka bir canlâș tĂŒrĂŒ-
ne, örne€in atlara dönĂŒfltĂŒrmez.
Dolayâșsâșyla do€al seleksiyon mekanizmasâș hiçbir evrimlefltirici
gĂŒce sahip de€ildir. Darwin de bu gerçe€in farkâșndaydâș ve TĂŒrlerin Kö-
keni adlâș kitabâșnda "Faydalâș de€ifliklikler oluflmadâș€âș sĂŒrece do€al se-
leksiyon hiçbir fley yapamaz" demek zorunda kalmâșfltâș.36
LLaammaarrcckk''âșâșnn EEttkkiissii
Peki bu "faydalâș de€ifliklikler" nasâșl oluflabilirdi? Darwin, kendi
döneminin ilkel bilim anlayâșflâș içinde, bu soruyu Lamarck'a dayanarak
cevaplamaya çalâșflmâșfltâș. Darwin'den önce yaflamâșfl olan Fransâșz biyolog
Lamarck'a göre, canlâșlar yaflamlarâș sâșrasâșnda geçirdikleri fiziksel de€i-
fliklikleri sonraki nesle aktarâșyorlar, nesilden nesile biriken bu özellik-
ler sonucunda yeni tĂŒrler ortaya çâșkâșyordu. Ărne€in Lamarck'a göre
zĂŒrafalar ceylanlardan tĂŒremifllerdi, yĂŒksek a€açlarâșn yapraklarâșnâș ye-
mek için çabalarken nesilden nesile boyunlarâș uzamâșfltâș.
Darwin de benzeri örnekler vermifl, örne€in TĂŒrlerin Kökeni adlâș
kitabâșnda, yiyecek bulmak için suya giren bazâș ayâșlarâșn zamanla balina-
lara dönĂŒfltĂŒÂ€ĂŒnĂŒ iddia etmiflti.37
Ama Mendel'in keflfetti€i ve 20. yĂŒzyâșlda geliflen genetik bilimiy-
le kesinleflen kalâștâșm kanunlarâș, kazanâșlmâșfl özelliklerin sonraki nesille-
189
Harun Yahya (Adnan Oktar)
190
re aktarâșlmasâș efsanesini kesin olarak yâșktâș. Böylece do€al seleksiyon
"tek baflâșna" ve dolayâșsâșyla tĂŒmĂŒyle etkisiz bir mekanizma olarak kal-
mâșfl oluyordu.
NNeeoo--DDaarrwwiinniizzmm vvee MMuuttaassyyoonnllaarr
Darwinistler ise bu duruma bir çözĂŒm bulabilmek için 1930'larâșn
sonlarâșnda, "Modern Sentetik Teori"yi ya da daha yaygâșn ismiyle neo-
Darwinizm'i ortaya attâșlar. Neo-Darwinizm, do€al seleksiyonun yanâșna
"faydalâș de€ifliklik sebebi" olarak mutasyonlarâș, yani canlâșlarâșn genle-
rinde radyasyon gibi dâșfl etkiler ya da kopyalama hatalarâș sonucunda
oluflan bozulmalarâș ekledi.
BugĂŒn de hala dĂŒnyada evrim adâșna geçerlili€ini koruyan model
neo-Darwinizm'dir. Teori, yeryĂŒzĂŒnde bulunan milyonlarca canlâș tĂŒrĂŒ-
40 Konuda HĂŒcre
Lamarck zĂŒrafalarâșn ceylan benzeri hayvanlardan tĂŒrediklerine inanâșyordu.Ona göre otlara uzanmaya çalâșflan bu canlâșlarâșn zaman içinde boyunlarâș uza-mâșfl ve zĂŒrafalara dönĂŒflĂŒvermifllerdi. Mendel'in 1865 yâșlâșnda keflfetti€i kalâș-tâșm kanunlarâș, yaflam sâșrasâșnda kazanâșlan özelliklerin sonraki nesillere akta-râșlmasâșnâșn mĂŒmkĂŒn olmadâș€âșnâș ispatlamâșfltâșr. Böylece Lamarck'âșn zĂŒrafamasalâș da tarihe karâșflmâșfltâșr.
Fransâșz biyologLamarck
nĂŒn, bu canlâșlarâșn, kulak, göz, akci-
€er, kanat gibi sayâșsâșz kompleks or-
ganlarâșnâșn "mutasyonlara", yani ge-
netik bozukluklara dayalâș bir sĂŒreç
sonucunda olufltu€unu iddia etmek-
tedir. Ama teoriyi çaresiz bâșrakan
açâșk bir bilimsel gerçek vardâșr: Mu-
tasyonlar canlâșlarâș gelifltirmezler,
aksine her zaman için canlâșlara za-
rar verirler.
Bunun nedeni çok basittir: DNA
çok kompleks bir dĂŒzene sahiptir. Bu
molekĂŒl ĂŒzerinde oluflan herhangi
rasgele bir etki ancak zarar verir.
Amerikalâș genetikçi B. G. Ranganathan bunu flöyle açâșklar:
Mutasyonlar kĂŒĂ§ĂŒk, rasgele ve zararlâșdâșrlar. Ăok ender olarak meydana
gelirler ve en iyi ihtimalle etkisizdirler. Bu ĂŒĂ§ özellik, mutasyonlarâșn ev-
rimsel bir geliflme meydana getiremeyece€ini gösterir. Zaten yĂŒksek de-
recede özelleflmifl bir organizmada meydana gelebilecek rastlantâșsal bir
de€iflim, ya etkisiz olacaktâșr ya da zararlâș. Bir kol saatinde meydana gele-
cek rasgele bir de€iflim kol saatini gelifltirmeyecektir. Ona bĂŒyĂŒk ihtimal-
le zarar verecek veya en iyi ihtimalle etkisiz olacaktâșr. Bir deprem bir fleh-
ri gelifltirmez, ona yâșkâșm getirir.38
Nitekim bugĂŒne kadar hiçbir yararlâș, yani genetik bilgiyi gelifltiren
mutasyon örne€i gözlemlenmedi. TĂŒm mutasyonlarâșn zararlâș oldu€u
görĂŒldĂŒ. Anlaflâșldâș ki, evrim teorisinin "evrim mekanizmasâș" olarak
gösterdi€i mutasyonlar, gerçekte canlâșlarâș sadece tahrip eden, sakat bâș-
rakan genetik olaylardâșr. (âčnsanlarda mutasyonun en sâșk görĂŒlen etkisi
de kanserdir.) Elbette tahrip edici bir mekanizma "evrim mekanizmasâș"
olamaz. Do€al seleksiyon ise, Darwin'in de kabul etti€i gibi, "tek baflâș-
na hiçbir fley yapamaz." Bu gerçek bizlere do€ada hiçbir "evrim meka-
nizmasâș" olmadâș€âșnâș göstermektedir. Evrim mekanizmasâș olmadâș€âșna
göre de, evrim denen hayali sĂŒreç yaflanmâșfl olamaz.
191
Harun Yahya (Adnan Oktar)
Rastgele mutasyonlar insanlarave di€er tĂŒm canlâșlara her zamanzarar verirler. Resimde mutasyonau€radâș€âș için iki bafllâș olarakdo€mufl bir buza€âș görĂŒlĂŒyor.
192
FFoossiill KKaayyâșâșttllaarrâșâș:: AArraa FFoorrmmllaarrddaann EEsseerr YYookk
Evrim teorisinin iddia etti€i senaryonun yaflanmamâșfl oldu€unun
en açâșk göstergesi ise fosil kayâștlarâșdâșr.
Evrim teorisine göre bĂŒtĂŒn canlâșlar birbirlerinden tĂŒremifllerdir.
Ănceden var olan bir canlâș tĂŒrĂŒ, zamanla bir di€erine dönĂŒflmĂŒfl ve bĂŒ-
tĂŒn tĂŒrler bu flekilde ortaya çâșkmâșfllardâșr. Teoriye göre bu dönĂŒflĂŒm yĂŒz
milyonlarca yâșl sĂŒren uzun bir zaman dilimini kapsamâșfl ve kademe ka-
deme ilerlemifltir.
Bu durumda, iddia edilen uzun dönĂŒflĂŒm sĂŒreci içinde sayâșsâșz
"ara tĂŒrler"in oluflmufl ve yaflamâșfl olmalarâș gerekir.
40 Konuda HĂŒcre
Evrim teorisi, canlâș tĂŒrlerinin yavafl de€iflimlerle birbirlerinden evrimlefltikle-rini iddia eder. Oysa fosil kayâștlarâș bu iddiayâș açâșkça yalanlamaktadâșr. Ărne-€in 530 milyon yâșl önce bafllayan Kambriyen devrinde, birbirinden çok farklâșolan onlarca canlâș tĂŒrĂŒ bir anda ortaya çâșkmâșfltâșr. Bu çizimde tasvir edilen bucanlâșlar çok kompleks yapâșlara sahiptirler. Jeolojik dilde "Kambriyen Pat-lamasâș" olarak tanâșmlanan bu gerçek, yaratâșlâșflâșn açâșk bir delilidir.
Ărne€in geçmiflte, balâșk özelliklerini taflâșmalarâșna ra€men, bir yan-
dan da bazâș sĂŒrĂŒngen özellikleri kazanmâșfl olan yarâș balâșk-yarâș sĂŒrĂŒn-
gen canlâșlar yaflamâșfl olmalâșdâșr. Ya da sĂŒrĂŒngen özelliklerini taflâșrken,
bir yandan da bazâș kufl özellikleri kazanmâșfl sĂŒrĂŒngen-kufllar ortaya
çâșkmâșfl olmalâșdâșr. Bunlar, bir geçifl sĂŒrecinde olduklarâș için de, sakat, ek-
sik, kusurlu canlâșlar olmalâșdâșr. Evrimciler geçmiflte yaflamâșfl olduklarâș-
na inandâșklarâș bu teorik yaratâșklara "ara-geçifl formu" adâșnâș verirler.
E€er gerçekten bu tĂŒr canlâșlar geçmiflte yaflamâșfllarsa bunlarâșn sa-
yâșlarâșnâșn ve çeflitlerinin milyonlarca hatta milyarlarca olmasâș gerekir. Ve
bu ucube canlâșlarâșn kalâșntâșlarâșna mutlaka fosil kayâștlarâșnda rastlanmasâș
gerekir. Darwin, TĂŒrlerin Kökeni'nde bunu flöyle açâșklamâșfltâșr:
E€er teorim do€ruysa, tĂŒrleri birbirine ba€layan sayâșsâșz ara-geçifl
çeflitleri mutlaka yaflamâșfl olmalâșdâșr... Bunlarâșn yaflamâșfl olduklarâșnâșn ka-
nâștlarâș da sadece fosil kalâșntâșlarâș arasâșnda bulunabilir.39
DDaarrwwiinn''iinn YYâșâșkkâșâșllaann UUmmuuttllaarrâșâș
Ancak 19. yĂŒzyâșlâșn ortasâșndan bu yana dĂŒnyanâșn dört bir yanâșnda
hummalâș fosil arafltâșrmalarâș yapâșldâș€âș halde bu ara geçifl formlarâșna
rastlanamamâșfltâșr. Yapâșlan kazâșlarda ve arafltâșrmalarda elde edilen bĂŒ-
tĂŒn bulgular, evrimcilerin beklediklerinin aksine, canlâșlarâșn yeryĂŒzĂŒn-
de birdenbire, eksiksiz ve kusursuz bir biçimde ortaya çâșktâșklarâșnâș gös-
termifltir.
ĂnlĂŒ âčngiliz paleontolog (fosil bilimci) Derek W. Ager, bir evrimci
olmasâșna karflâșn bu gerçe€i flöyle itiraf eder:
Sorunumuz fludur: Fosil kayâștlarâșnâș detaylâș olarak inceledi€imizde, tĂŒrler
ya da sâșnâșflar seviyesinde olsun, sĂŒrekli olarak aynâș gerçekle karflâșlaflâșrâșz;
kademeli evrimle geliflen de€il, aniden yeryĂŒzĂŒnde oluflan gruplar görĂŒ-
rĂŒz.40
Yani fosil kayâștlarâșnda, tĂŒm canlâș tĂŒrleri, aralarâșnda hiçbir geçifl
formu olmadan eksiksiz biçimleriyle aniden ortaya çâșkmaktadâșrlar. Bu,
Darwin'in öngörĂŒlerinin tam aksidir. Dahasâș, bu canlâș tĂŒrlerinin yaratâșl-
dâșklarâșnâș gösteren çok gĂŒĂ§lĂŒ bir delildir. ĂĂŒnkĂŒ bir canlâș tĂŒrĂŒnĂŒn, ken-
disinden evrimleflti€i hiçbir atasâș olmadan, bir anda ve kusursuz olarak
193
Harun Yahya (Adnan Oktar)
194
ortaya çâșkmasâșnâșn tek açâșklamasâș, o tĂŒrĂŒn yaratâșlmâșfl olmasâșdâșr. Bu ger-
çek, ĂŒnlĂŒ evrimci Biyolog Douglas Futuyma tarafâșndan da kabul edilir:
Yaratâșlâșfl ve evrim, yaflayan canlâșlarâșn kökeni hakkâșnda yapâșlabilecek ye-
gane iki açâșklamadâșr. Canlâșlar dĂŒnya ĂŒzerinde ya tamamen mĂŒkemmel
ve eksiksiz bir biçimde ortaya çâșkmâșfllardâșr ya da böyle olmamâșfltâșr. E€er
böyle olmadâșysa, bir de€iflim sĂŒreci sayesinde kendilerinden önce var
olan bazâș canlâș tĂŒrlerinden evrimleflerek meydana gelmifl olmalâșdâșrlar.
Ama e€er eksiksiz ve mĂŒkemmel bir biçimde ortaya çâșkmâșfllarsa, o halde
sonsuz gĂŒĂ§ sahibi bir akâșl tarafâșndan yaratâșlmâșfl olmalarâș gerekir.41
Fosiller ise, canlâșlarâșn yeryĂŒzĂŒnde eksiksiz ve mĂŒkemmel bir bi-
çimde ortaya çâșktâșklarâșnâș göstermektedir. Yani "tĂŒrlerin kökeni", Dar-
win'in sandâș€âșnâșn aksine, evrim de€il yaratâșlâșfltâșr.
âčâčnnssaannâșâșnn EEvvrriimmii MMaassaallâșâș
Evrim teorisini savunanlarâșn en çok gĂŒndeme getirdikleri konu,
insanâșn kökeni konusudur. Bu konudaki Darwinist iddia, bugĂŒn yafla-
yan modern insanâșn maymunsu birtakâșm yaratâșklardan geldi€ini var-
sayar. 4-5 milyon yâșl önce baflladâș€âș varsayâșlan bu sĂŒreçte, modern in-
san ile atalarâș arasâșnda bazâș "ara form"larâșn yafladâș€âș iddia edilir. Ger-
çekte tĂŒmĂŒyle hayali olan bu senaryoda dört temel "kategori" sayâșlâșr:
1- Australopithecus
2- Homo habilis
3- Homo erectus
4- Homo sapiens
Evrimciler, insanlarâșn sözde ilk maymunsu atalarâșna "gĂŒney may-
munu" anlamâșna gelen "Australopithecus" ismini verirler. Bu canlâșlar
gerçekte soyu tĂŒkenmifl bir maymun tĂŒrĂŒnden baflka bir fley de€ildir.
Lord Solly Zuckerman ve Prof. Charles Oxnard gibi âčngiltere ve
ABD'den dĂŒnyaca ĂŒnlĂŒ iki anatomistin Australopithecus örnekleri ĂŒze-
rinde yaptâșklarâș çok genifl kapsamlâș çalâșflmalar, bu canlâșlarâșn sadece so-
yu tĂŒkenmifl bir maymun tĂŒrĂŒne ait olduklarâșnâș ve insanlarla hiçbir
benzerlik taflâșmadâșklarâșnâș göstermifltir.42
Evrimciler insan evriminin bir sonraki safhasâșnâș da, "homo" yani
40 Konuda HĂŒcre
insan olarak sâșnâșflandâșrâșrlar. âčddiaya göre homo serisindeki canlâșlar,
Australopithecuslar'dan daha geliflmifllerdir. Evrimciler, bu farklâș canlâș-
lara ait fosilleri ardâș ardâșna dizerek hayali bir evrim flemasâș oluflturur-
lar. Bu flema hayalidir, Ă§ĂŒnkĂŒ gerçekte bu farklâș sâșnâșflarâșn arasâșnda ev-
rimsel bir iliflki oldu€u asla ispatlanamamâșfltâșr. Evrim teorisinin 20.
yĂŒzyâșldaki en önemli savunucularâșndan biri olan Ernst Mayr, "Homo sa-
piens'e uzanan zincir gerçekte kayâșptâșr" diyerek bunu kabul eder.43
Evrimciler "Australopithecus > Homo habilis > Homo erectus > Homo
sapiens" sâșralamasâșnâș yazarken, bu tĂŒrlerin her birinin, bir sonrakinin
atasâș oldu€u izlenimini verirler. Oysa paleoantropologlarâșn son bulgu-
larâș, Australopithecus, Homo habilis ve Homo erectus'un dĂŒnya'nâșn farklâș
bölgelerinde aynâș dönemlerde yafladâșklarâșnâș göstermektedir.44
Dahasâș Homo erectus sâșnâșflamasâșna ait insanlarâșn bir bölĂŒmĂŒ çok
modern zamanlara kadar yaflamâșfllar, Homo sapiens neandertalensis ve
Homo sapiens sapiens (modern insan) ile aynâș ortamda yan yana bu-
lunmufllardâșr.45
Bu ise elbette bu sâșnâșflarâșn birbirlerinin atalarâș olduklarâș iddiasâșnâșn
geçersizli€ini açâșkça ortaya koymaktadâșr. Harvard Ăniversitesi paleon-
tologlarâșndan Stephen Jay Gould, kendisi de bir evrimci olmasâșna kar-
flâșn, Darwinist teorinin içine girdi€i bu çâșkmazâș flöyle açâșklar:
E€er birbiri ile paralel bir biçimde yaflayan ĂŒĂ§ farklâș hominid (insanâșmsâș)
çizgisi varsa, o halde bizim soy a€acâșmâșza ne oldu? Açâșktâșr ki, bunlarâșn bi-
ri di€erinden gelmifl olamaz. Dahasâș, biri di€eriyle karflâșlafltâșrâșldâș€âșnda ev-
rimsel bir geliflme trendi göstermemektedirler.46
Kâșsacasâș, medyada ya da ders kitaplarâșnda yer alan hayali birta-
kâșm "yarâș maymun, yarâș insan" canlâșlarâșn çizimleriyle, yani sâșrf propa-
ganda yoluyla ayakta tutulmaya çalâșflâșlan insanâșn evrimi senaryosu,
hiçbir bilimsel temeli olmayan bir masaldan ibarettir.
Bu konuyu uzun yâșllar inceleyen, özellikle Australopithecus fosil-
leri ĂŒzerinde 15 yâșl arafltâșrma yapan âčngiltere'nin en ĂŒnlĂŒ ve saygâșn bi-
lim adamlarâșndan Lord Solly Zuckerman, bir evrimci olmasâșna ra€-
men, ortada maymunsu canlâșlardan insana uzanan gerçek bir soy a€a-
câș olmadâș€âș sonucuna varmâșfltâșr.
195
Harun Yahya (Adnan Oktar)
196
Zuckerman bir de ilginç bir "bilim skalasâș" yapmâșfltâșr. Bilimsel ola-
rak kabul etti€i bilgi dallarâșndan, bilim dâșflâș olarak kabul etti€i bilgi dal-
larâșna kadar bir yelpaze oluflturmufltur. Zuckerman'âșn bu tablosuna gö-
re en "bilimsel" -yani somut verilere dayanan- bilgi dallarâș kimya ve fi-
ziktir. Yelpazede bunlardan sonra biyoloji bilimleri, sonra da sosyal bi-
limler gelir. Yelpazenin en ucunda, yani en "bilim dâșflâș" sayâșlan kâșsâșmda
ise, Zuckerman'a göre, telepati, altâșncâș his gibi "duyum ötesi algâșlama"
kavramlarâș ve bir de "insanâșn evrimi" vardâșr! Zuckerman, yelpazenin
bu ucunu flöyle açâșklar:
Objektif gerçekli€in alanâșndan çâșkâșp da, biyolojik bilim olarak varsayâșlan
bu alanlara -yani duyum ötesi algâșlamaya ve insanâșn fosil tarihinin yo-
rumlanmasâșna- girdi€imizde, evrim teorisine inanan bir kimse için herfle-
yin mĂŒmkĂŒn oldu€unu görĂŒrĂŒz. Ăyle ki teorilerine kesinlikle inanan bu
kimselerin çeliflkili bazâș yargâșlarâș aynâș anda kabul etmeleri bile mĂŒmkĂŒn-
dĂŒr.47
âčflte insanâșn evrimi masalâș da, teorilerine körĂŒ körĂŒne inanan bir-
takâșm insanlarâșn bulduklarâș bazâș fosilleri ön yargâșlâș bir biçimde yorum-
lamalarâșndan ibarettir.
DDaarrwwiinn FFoorrmmĂŒĂŒllĂŒĂŒ!!
fiimdiye kadar ele aldâș€âșmâșz tĂŒm teknik delillerin yanâșnda, isterse-
niz evrimcilerin nasâșl saçma bir inanâșfla sahip olduklarâșnâș bir de çocuk-
larâșn bile anlayabilece€i kadar açâșk bir örnekle özetleyelim.
Evrim teorisi canlâșlâș€âșn tesadĂŒfen olufltu€unu iddia etmektedir.
Dolayâșsâșyla bu iddiaya göre cansâșz ve fluursuz atomlar biraraya gelerek
önce hĂŒcreyi oluflturmufllardâșr ve sonrasâșnda aynâș atomlar bir flekilde
di€er canlâșlarâș ve insanâș meydana getirmifllerdir. fiimdi dĂŒflĂŒnelim; can-
lâșlâș€âșn yapâștaflâș olan karbon, fosfor, azot, potasyum gibi elementleri bi-
raraya getirdi€imizde bir yâș€âșn oluflur. Bu atom yâș€âșnâș, hangi ifllemden
geçirilirse geçirilsin, tek bir canlâș oluflturamaz. âčsterseniz bu konuda bir
"deney" tasarlayalâșm ve evrimcilerin aslâșnda savunduklarâș, ama yĂŒksek
sesle dile getiremedikleri iddiayâș onlar adâșna "Darwin FormĂŒlĂŒ" adâșyla
inceleyelim:
40 Konuda HĂŒcre
Evrimciler, çok sayâșda bĂŒyĂŒk varilin içine canlâșlâș€âșn yapâșsâșnda bu-
lunan fosfor, azot, karbon, oksijen, demir, magnezyum gibi elementler-
den bol miktarda koysunlar. Hatta normal flartlarda bulunmayan ancak
bu karâșflâșmâșn içinde bulunmasâșnâș gerekli gördĂŒkleri malzemeleri de bu
varillere eklesinler. Karâșflâșmlarâșn içine, istedikleri kadar amino asit, iste-
dikleri kadar da (bir tekinin bile rastlantâșsal oluflma ihtimali 10-950 olan)
protein doldursunlar. Bu karâșflâșmlara istedikleri oranda âșsâș ve nem ver-
sinler. Bunlarâș istedikleri geliflmifl cihazlarla karâșfltâșrsâșnlar. Varillerin ba-
flâșna da dĂŒnyanâșn önde gelen bilim adamlarâșnâș koysunlar. Bu uzmanlar
babadan o€ula, kuflaktan kufla€a aktararak nöbetlefle milyarlarca, hatta
trilyonlarca sene sĂŒrekli varillerin baflâșnda beklesinler. Bir canlâșnâșn
oluflmasâș için hangi flartlarâșn var olmasâș gerekti€ine inanâșlâșyorsa hepsi-
ni kullanmak serbest olsun. Ancak, ne yaparlarsa yapsâșnlar o variller-
den kesinlikle bir canlâș çâșkartamazlar. ZĂŒrafalarâș, aslanlarâș, arâșlarâș, ka-
naryalarâș, bĂŒlbĂŒlleri, papa€anlarâș, atlarâș, yunuslarâș, gĂŒlleri, orkideleri,
zambaklarâș, karanfilleri, muzlarâș, portakallarâș, elmalarâș, hurmalarâș, do-
matesleri, kavunlarâș, karpuzlarâș, incirleri, zeytinleri, ĂŒzĂŒmleri, fleftalile-
ri, tavus kufllarâșnâș, sĂŒlĂŒnleri, renk renk kelebekleri ve bunlar gibi mil-
yonlarca canlâș tĂŒrĂŒnden hiçbirini oluflturamazlar. De€il burada birkaçâș-
nâș saydâș€âșmâșz bu canlâș varlâșklarâș, bunlarâșn tek bir hĂŒcresini bile elde
edemezler.
Kâșsacasâș, bilinçsiz atomlar biraraya gelerek hĂŒcreyi oluflturamaz-
lar. Sonra yeni bir karar vererek bir hĂŒcreyi ikiye bölĂŒp, sonra art arda
baflka kararlar alâșp, elektron mikroskobunu bulan, sonra kendi hĂŒcre
yapâșsâșnâș bu mikroskop altâșnda izleyen profesörleri oluflturamazlar.
Madde, ancak Allah'âșn ĂŒstĂŒn yaratmasâșyla hayat bulur. Bunun aksini
iddia eden evrim teorisi ise, akla tamamen aykâșrâș bir safsatadâșr. Evrim-
cilerin ortaya attâș€âș iddialar ĂŒzerinde biraz bile dĂŒflĂŒnmek, ĂŒstteki ör-
nekte oldu€u gibi, bu gerçe€i açâșkça gösterir.
GGöözz vvee KKuullaakkttaakkii TTeekknnoolloojjii
Evrim teorisinin kesinlikle açâșklama getiremeyece€i bir di€er ko-
197
Harun Yahya (Adnan Oktar)
198
nu ise göz ve kulaktaki ĂŒstĂŒn algâșlama kalitesidir.
Gözle ilgili konuya geçmeden önce "Nasâșl görĂŒrĂŒz?" sorusuna kâș-
saca cevap verelim. Bir cisimden gelen âșflâșnlar, gözde retinaya ters ola-
rak dĂŒfler. Bu âșflâșnlar, buradaki hĂŒcreler tarafâșndan elektrik sinyallerine
dönĂŒfltĂŒrĂŒlĂŒr ve beynin arka kâșsmâșndaki görme merkezi denilen kĂŒĂ§ĂŒ-
cĂŒk bir noktaya ulaflâșr. Bu elektrik sinyalleri bir dizi ifllemden sonra be-
yindeki bu merkezde görĂŒntĂŒ olarak algâșlanâșr. Bu bilgiden sonra flimdi
dĂŒflĂŒnelim:
Beyin âșflâș€a kapalâșdâșr. Yani beynin içi kapkaranlâșktâșr, âșflâșk beynin
bulundu€u yere kadar giremez. GörĂŒntĂŒ merkezi denilen yer kapka-
ranlâșk, âșflâș€âșn asla ulaflmadâș€âș, belki de hiç karflâșlaflmadâș€âșnâșz kadar ka-
ranlâșk bir yerdir. Ancak siz bu zifiri karanlâșkta âșflâșklâș, pâșrâșl pâșrâșl bir dĂŒn-
yayâș seyretmektesiniz.
Ăstelik bu o kadar net ve kaliteli bir görĂŒntĂŒdĂŒr ki 21. yĂŒzyâșl tek-
nolojisi bile her tĂŒrlĂŒ imkana ra€men bu netli€i sa€layamamâșfltâșr. Ărne-
40 Konuda HĂŒcre
GözĂŒ ve kula€âș, kamera ve ses kayâșt cihazlarâș ile kâșyasladâș€âșmâșzda, buorganlarâșmâșzâșn söz konusu teknoloji ĂŒrĂŒnlerinden çok daha kom-pleks, çok daha kusursuz yaratâșlmâșfl oldu€unu görĂŒrĂŒz.
€in flu anda okudu€unuz kitaba, kitabâș tutan ellerinize bakâșn, sonra ba-
flâșnâșzâș kaldâșrâșn ve çevrenize bakâșn. fiu anda gördĂŒÂ€ĂŒnĂŒz netlik ve kali-
tedeki bu görĂŒntĂŒyĂŒ baflka bir yerde gördĂŒnĂŒz mĂŒ? Bu kadar net bir
görĂŒntĂŒyĂŒ size dĂŒnyanâșn bir numaralâș televizyon flirketinin ĂŒretti€i en
geliflmifl televizyon ekranâș dahi veremez. 100 yâșldâșr binlerce mĂŒhendis
bu netli€e ulaflmaya çalâșflmaktadâșr. Bunun için fabrikalar, dev tesisler
kurulmakta, arafltâșrmalar yapâșlmakta, planlar ve tasarâșmlar gelifltiril-
mektedir. Yine bir TV ekranâșna bakâșn, bir de flu anda elinizde tuttu€u-
nuz bu kitaba. Arada bĂŒyĂŒk bir netlik ve kalite farkâș oldu€unu görecek-
siniz. Ăstelik, TV ekranâș size iki boyutlu bir görĂŒntĂŒ gösterir, oysa siz
ĂŒĂ§ boyutlu, derinlikli bir perspektifi izlemektesiniz.
Uzun yâșllardâșr on binlerce mĂŒhendis ĂŒĂ§ boyutlu TV yapmaya, gö-
zĂŒn görme kalitesine ulaflmaya çalâșflmaktadâșrlar. Evet, ĂŒĂ§ boyutlu bir
televizyon sistemi yapabildiler ama onu da gözlĂŒk takmadan ĂŒĂ§ boyut-
lu görmek mĂŒmkĂŒn de€il, kaldâș ki bu suni bir ĂŒĂ§ boyuttur. Arka taraf
daha bulanâșk, ön taraf ise ka€âșttan dekor gibi durur. Hiçbir zaman gö-
zĂŒn gördĂŒÂ€ĂŒ kadar net ve kaliteli bir görĂŒntĂŒ oluflmaz. Kamerada da,
televizyonda da mutlaka görĂŒntĂŒ kaybâș meydana gelir.
âčflte evrimciler, bu kaliteli ve net görĂŒntĂŒyĂŒ oluflturan mekanizma-
nâșn tesadĂŒfen olufltu€unu iddia etmektedirler. fiimdi biri size, odanâșz-
da duran televizyon tesadĂŒfler sonucunda olufltu, atomlar biraraya gel-
di ve bu görĂŒntĂŒ oluflturan aleti meydana getirdi dese ne dĂŒflĂŒnĂŒrsĂŒ-
nĂŒz? Binlerce kiflinin biraraya gelip yapamadâș€âșnâș fluursuz atomlar na-
sâșl yapsâșn?
GözĂŒn gördĂŒÂ€ĂŒnden daha ilkel olan bir görĂŒntĂŒyĂŒ oluflturan alet
tesadĂŒfen oluflamâșyorsa, gözĂŒn ve gözĂŒn gördĂŒÂ€ĂŒ görĂŒntĂŒnĂŒn de tesa-
dĂŒfen oluflamayaca€âș çok açâșktâșr. Aynâș durum kulak için de geçerlidir.
Dâșfl kulak, çevredeki sesleri kulak kepçesi vasâștasâșyla toplayâșp orta ku-
la€a iletir; orta kulak aldâș€âș ses titreflimlerini gĂŒĂ§lendirerek iç kula€a
aktarâșr; iç kulak da bu titreflimleri elektrik sinyallerine dönĂŒfltĂŒrerek
beyne gönderir. Aynen görmede oldu€u gibi duyma ifllemi de beyinde-
ki duyma merkezinde gerçekleflir.
Gözdeki durum kulak için de geçerlidir, yani beyin, âșflâșk gibi sese
199
Harun Yahya (Adnan Oktar)
200
de kapalâșdâșr, ses geçirmez. Dolayâșsâșyla dâșflarâșsâș ne kadar gĂŒrĂŒltĂŒlĂŒ de
olsa beynin içi tamamen sessizdir. Buna ra€men en net sesler beyinde
algâșlanâșr. Ses geçirmeyen beyninizde bir orkestranâșn senfonilerini din-
lersiniz, kalabalâșk bir ortamâșn tĂŒm gĂŒrĂŒltĂŒsĂŒnĂŒ duyarsâșnâșz. Ama o an-
da hassas bir cihazla beyninizin içindeki ses dĂŒzeyi ölĂ§ĂŒlse, burada
keskin bir sessizli€in hakim oldu€u görĂŒlecektir. Net bir görĂŒntĂŒ elde
edebilmek ĂŒmidiyle teknoloji nasâșl kullanâșlâșyorsa, ses için de aynâș çaba-
lar onlarca yâșldâșr sĂŒrdĂŒrĂŒlmektedir. Ses kayâșt cihazlarâș, mĂŒzik setleri,
birçok elektronik alet, sesi algâșlayan mĂŒzik sistemleri bu çalâșflmalardan
bazâșlarâșdâșr. Ancak, tĂŒm teknolojiye, bu teknolojide çalâșflan binlerce mĂŒ-
hendise ve uzmana ra€men kula€âșn oluflturdu€u netlik ve kalitede bir
sese ulaflâșlamamâșfltâșr.
En bĂŒyĂŒk mĂŒzik sistemi flirketinin ĂŒretti€i en kaliteli mĂŒzik setini
dĂŒflĂŒnĂŒn. Sesi kaydetti€inde mutlaka sesin bir kâșsmâș kaybolur veya az
da olsa mutlaka parazit oluflur veya mĂŒzik setini açtâș€âșnâșzda daha mĂŒ-
zik bafllamadan bir câșzâșrtâș mutlaka duyarsâșnâșz. Ancak insan vĂŒcudun-
daki teknolojinin ĂŒrĂŒnĂŒ olan sesler son derece net ve kusursuzdur. Bir
insan kula€âș, hiçbir zaman mĂŒzik setinde oldu€u gibi câșzâșrtâșlâș veya pa-
razitli algâșlamaz; ses ne ise tam ve net bir biçimde onu algâșlar. Bu du-
rum, insan yaratâșldâș€âș gĂŒnden bu yana böyledir. fiimdiye kadar insa-
no€lunun yaptâș€âș hiçbir görĂŒntĂŒ ve ses cihazâș, göz ve kulak kadar has-
sas ve baflarâșlâș birer algâșlayâșcâș olamamâșfltâșr. Ancak görme ve iflitme ola-
yâșnda, tĂŒm bunlarâșn ötesinde, çok bĂŒyĂŒk bir gerçek daha vardâșr.
BBeeyynniinn âčâčççiinnddee GGöörreenn vvee DDuuyyaann fifiuuuurr KKiimmee AAiittttiirr??
Beynin içinde, âșflâșl âșflâșl renkli bir dĂŒnyayâș seyreden, senfonileri, kufl-
larâșn câșvâșltâșlarâșnâș dinleyen, gĂŒlĂŒ koklayan kimdir?
âčnsanâșn gözlerinden, kulaklarâșndan, burnundan gelen uyarâșlar,
elektrik sinyali olarak beyne gider. Biyoloji, fizyoloji veya biyokimya
kitaplarâșnda bu görĂŒntĂŒnĂŒn beyinde nasâșl olufltu€una dair birçok de-
tay okursunuz. Ancak, bu konu hakkâșndaki en önemli gerçe€e hiçbir
yerde rastlayamazsâșnâșz: Beyinde, bu elektrik sinyallerini görĂŒntĂŒ, ses,
koku ve his olarak algâșlayan kimdir? Beynin içinde göze, kula€a, burna
40 Konuda HĂŒcre
Harun Yahya (Adnan Oktar)
BĂŒtĂŒn hayatâșmâșzâș beynimizin içinde yaflarâșz. GördĂŒÂ€ĂŒmĂŒz insanlar, kokladâș€âș-mâșz çiçekler, dinledi€imiz mĂŒzik, tattâș€âșmâșz meyveler, elimizde hissetti€imizâșslaklâșk... Bunlarâșn hepsi beynimizde oluflur. Gerçekte ise beynimizde, nerenkler, ne sesler, ne de görĂŒntĂŒler vardâșr. Beyinde bulunabilecek tek fleyelektrik sinyalleridir. Kâșsacasâș biz, beynimizdeki elektrik sinyallerinin olufltur-du€u bir dĂŒnyada yaflarâșz. Bu bir görĂŒfl veya varsayâșm de€il, dĂŒnyayâș nasâșlalgâșladâș€âșmâșzla ilgili bilimsel bir açâșklamadâșr.
Hareket
DĂŒflĂŒnme Dokunma
KonuflmaGörme
Tat alma
Koku almaiflitme
202
ihtiyaç duymadan tĂŒm bunlarâș algâșlayan bir fluur bulunmaktadâșr. Bu
fluur kime aittir?
Elbette bu fluur beyni oluflturan sinirler, ya€ tabakasâș ve sinir hĂŒc-
relerine ait de€ildir. âčflte bu yĂŒzden, herfleyin maddeden ibaret oldu€u-
nu zanneden Darwinist-materyalistler bu sorulara hiçbir cevap vere-
memektedirler. ĂĂŒnkĂŒ bu fluur, Allah'âșn yaratmâșfl oldu€u ruhtur. Ruh,
görĂŒntĂŒyĂŒ seyretmek için göze, sesi duymak için kula€a ihtiyaç duy-
maz. Bunlarâșn da ötesinde dĂŒflĂŒnmek için beyne ihtiyaç duymaz.
Bu açâșk ve ilmi gerçe€i okuyan her insanâșn, beynin içindeki birkaç
santimetrekĂŒplĂŒk, kapkaranlâșk mekana tĂŒm kainatâș ĂŒĂ§ boyutlu, renkli,
gölgeli ve âșflâșklâș olarak sâș€dâșran yĂŒce Allah'âș dĂŒflĂŒnĂŒp, O'ndan korkup,
O'na sâș€âșnmasâș gerekir.
MMaatteerryyaalliisstt BBiirr âčâčnnaannçç
Buraya kadar incelediklerimiz, evrim teorisinin bilimsel bulgular-
la açâșkça çeliflen bir iddia oldu€unu göstermektedir. Teorinin hayatâșn
kökeni hakkâșndaki iddiasâș bilime aykâșrâșdâșr, öne sĂŒrdĂŒÂ€ĂŒ evrim meka-
nizmalarâșnâșn hiçbir evrimlefltirici etkisi yoktur ve fosiller teorinin ge-
rektirdi€i ara formlarâșn yaflamadâșklarâșnâș göstermektedir. Bu durumda,
elbette, evrim teorisinin bilime aykâșrâș bir dĂŒflĂŒnce olarak bir kenara atâșl-
masâș gerekir. Nitekim tarih boyunca dĂŒnya merkezli evren modeli gibi
pek çok dĂŒflĂŒnce, bilimin gĂŒndeminden çâșkarâșlmâșfltâșr. Ama evrim teori-
si âșsrarla bilimin gĂŒndeminde tutulmaktadâșr. Hatta bazâș insanlar teori-
nin elefltirilmesini "bilime saldâșrâș" olarak göstermeye bile çalâșflmakta-
dâșrlar. Peki neden?..
Bu durumun nedeni, evrim teorisinin bazâș çevreler için, kendisin-
den asla vazgeçilemeyecek dogmatik bir inanâșfl olufludur. Bu çevreler,
materyalist felsefeye körĂŒ körĂŒne ba€lâșdâșrlar ve Darwinizm'i de do€a-
ya getirilebilecek yegane materyalist açâșklama oldu€u için benimse-
mektedirler. Bazen bunu açâșkça itiraf da ederler. Harvard Ăniversite-
si'nden ĂŒnlĂŒ bir genetikçi ve aynâș zamanda önde gelen bir evrimci olan
Richard Lewontin, "önce materyalist, sonra bilim adamâș" oldu€unu
flöyle itiraf etmektedir:
40 Konuda HĂŒcre
Bizim materyalizme bir inancâșmâșz var, 'a priori' (önceden kabul edilmifl,
do€ru varsayâșlmâșfl) bir inanç bu. Bizi dĂŒnyaya materyalist bir açâșklama
getirmeye zorlayan fley, bilimin yöntemleri ve kurallarâș de€il. Aksine, ma-
teryalizme olan 'a priori' ba€lâșlâș€âșmâșz nedeniyle, dĂŒnyaya materyalist bir
açâșklama getiren arafltâșrma yöntemlerini ve kavramlarâș kurguluyoruz.
Materyalizm mutlak do€ru oldu€una göre de, âčlahi bir açâșklamanâșn sah-
neye girmesine izin veremeyiz.48
Bu sözler, Darwinizm'in, materyalist felsefeye ba€lâșlâșk u€runa ya-
flatâșlan bir dogma oldu€unun açâșk ifadeleridir. Bu dogma, maddeden
baflka hiçbir varlâșk olmadâș€âșnâș varsayar. Bu nedenle de cansâșz, bilinçsiz
maddenin, hayatâș yarattâș€âșna inanâșr. Milyonlarca farklâș canlâș tĂŒrĂŒnĂŒn;
örne€in kufllarâșn, balâșklarâșn, zĂŒrafalarâșn, kaplanlarâșn, böceklerin, a€aç-
larâșn, çiçeklerin, balinalarâșn ve insanlarâșn maddenin kendi içindeki et-
kileflimlerle, yani ya€an ya€murla, çakan flimflekle, cansâșz maddenin
içinden olufltu€unu kabul eder. Gerçekte ise bu, hem akla hem bilime
aykâșrâș bir kabuldĂŒr. Ama Darwinistler kendi deyimleriyle "âčlahi bir
açâșklamanâșn sahneye girmemesi" için, bu kabulĂŒ savunmaya devam et-
mektedirler.
Canlâșlarâșn kökenine materyalist bir ön yargâș ile bakmayan insanlar
ise, flu açâșk gerçe€i göreceklerdir: TĂŒm canlâșlar, ĂŒstĂŒn bir gĂŒĂ§, bilgi ve
akla sahip olan bir Yaratâșcâșnâșn eseridirler. Yaratâșcâș, tĂŒm evreni yoktan
var eden, en kusursuz biçimde dĂŒzenleyen ve tĂŒm canlâșlarâș yaratâșp fle-
killendiren Allah'tâșr.
EEvvrriimm TTeeoorriissii DDĂŒĂŒnnyyaa TTaarriihhiinniinn EEnn EEttkkiillii BBĂŒĂŒyyĂŒĂŒssĂŒĂŒddĂŒĂŒrr
Burada flunu da belirtmek gerekir ki, ön yargâșsâșz, hiçbir ideolojinin
etkisi altâșnda kalmadan, sadece aklâșnâș ve mantâș€âșnâș kullanan her insan,
bilim ve medeniyetten uzak toplumlarâșn hurafelerini andâșran evrim te-
orisinin inanâșlmasâș imkansâșz bir iddia oldu€unu kolaylâșkla anlayacak-
tâșr.
Yukarâșda da belirtildi€i gibi, evrim teorisine inananlar, bĂŒyĂŒk bir
varilin içine birçok atomu, molekĂŒlĂŒ, cansâșz maddeyi dolduran ve bun-
larâșn karâșflâșmâșndan zaman içinde dĂŒflĂŒnen, akleden, bulufllar yapan
203
Harun Yahya (Adnan Oktar)
204
profesörlerin, ĂŒniversite ö€rencilerinin, Einstein, Hubble gibi bilim
adamlarâșnâșn, Frank Sinatra, Charlton Heston gibi sanatçâșlarâșn, bunun
yanâș sâșra ceylanlarâșn, limon a€açlarâșnâșn, karanfillerin çâșkaca€âșna inan-
maktadâșrlar. Ăstelik, bu saçma iddiaya inananlar bilim adamlarâș, profe-
sörler, kĂŒltĂŒrlĂŒ, e€itimli insanlardâșr. Bu nedenle evrim teorisi için "dĂŒn-
ya tarihinin en bĂŒyĂŒk ve en etkili bĂŒyĂŒsĂŒ" ifadesini kullanmak yerinde
olacaktâșr. ĂĂŒnkĂŒ, dĂŒnya tarihinde insanlarâșn bu derece aklâșnâș baflâșndan
alan, akâșl ve mantâșkla dĂŒflĂŒnmelerine imkan tanâșmayan, gözlerinin
önĂŒne sanki bir perde çekip çok açâșk olan gerçekleri görmelerine engel
olan bir baflka inanç veya iddia daha yoktur. Bu, Afrikalâș bazâș kabilele-
rin totemlere, Sebe halkâșnâșn GĂŒnefl'e tapmasâșndan, Hz. âčbrahim'in kav-
minin elleri ile yaptâșklarâș putlara, Hz. Musa'nâșn kavminin altâșndan yap-
tâșklarâș buza€âșya tapmalarâșndan çok daha vahim ve akâșl almaz bir kör-
lĂŒktĂŒr. Gerçekte bu durum, Allah'âșn Kuran'da iflaret etti€i bir akâșlsâșzlâșk-
tâșr. Allah, bazâș insanlarâșn anlayâșfllarâșnâșn kapanaca€âșnâș ve gerçekleri gör-
mekten aciz duruma dĂŒfleceklerini birçok ayetinde bildirmektedir. Bu
ayetlerden bazâșlarâș flöyledir:
fiĂŒphesiz, inkar edenleri uyarsan da, uyarmasan da, onlar için fark et-
mez; inanmazlar. Allah, onlarâșn kalplerini ve kulaklarâșnâș mĂŒhĂŒrlemifl-
tir; gözlerinin ĂŒzerinde perdeler vardâșr. Ve bĂŒyĂŒk azab onlaradâșr. (Ba-
kara Suresi, 6-7)
40 Konuda HĂŒcre
âŠKalpleri vardâșr bununla kavrayâșp-anlamazlar, gözleri vardâșr bunun-
la görmezler, kulaklarâș vardâșr bununla iflitmezler. Bunlar hayvanlar gi-
bidir, hatta daha afla€âșlâșktâșrlar. âčflte bunlar gafil olanlardâșr. (Araf Sure-
si, 179)
Allah baflka ayetlerde de, bu insanlarâșn mucizeler görseler bile
inanmayacak kadar bĂŒyĂŒlendiklerini flöyle bildirmektedir:
Onlarâșn ĂŒzerlerine gökyĂŒzĂŒnden bir kapâș açsak, ordan yukarâș yĂŒksel-
seler de, mutlaka: "Gözlerimiz döndĂŒrĂŒldĂŒ, belki biz bĂŒyĂŒlenmifl bir
toplulu€uz" diyeceklerdir. (Hicr Suresi, 14-15)
Bu kadar genifl bir kitlenin ĂŒzerinde bu bĂŒyĂŒnĂŒn etkili olmasâș, in-
sanlarâșn gerçeklerden bu kadar uzak tutulmalarâș ve 150 yâșldâșr bu bĂŒyĂŒ-
nĂŒn bozulmamasâș ise, kelimelerle anlatâșlamayacak kadar hayret verici
bir durumdur. ĂĂŒnkĂŒ, bir veya birkaç insanâșn imkansâșz senaryolara,
saçmalâșk ve mantâșksâșzlâșklarla dolu iddialara inanmalarâș anlaflâșlabilir.
Ancak dĂŒnyanâșn dört bir yanâșndaki insanlarâșn, fluursuz ve cansâșz atom-
larâșn ani bir kararla biraraya gelip; ola€anĂŒstĂŒ bir organizasyon, disip-
lin, akâșl ve fluur gösterip kusursuz bir sistemle iflleyen evreni, canlâșlâșk
için uygun olan her tĂŒrlĂŒ özelli€e sahip olan DĂŒnya gezegenini ve sa-
yâșsâșz kompleks sistemle donatâșlmâșfl canlâșlarâș meydana getirdi€ine inan-
masâșnâșn, "bĂŒyĂŒ"den baflka bir açâșklamasâș yoktur.
Nitekim, Allah Kuran'da, inkarcâș felsefenin savunucusu olan bazâș
kimselerin, yaptâșklarâș bĂŒyĂŒlerle insanlarâș etkilediklerini Hz. Musa ve
Firavun arasâșnda geçen bir olayla bizlere bildirmektedir. Hz. Musa, Fi-
ravun'a hak dini anlattâș€âșnda, Firavun Hz. Musa'ya, kendi "bilgin bĂŒ-
yĂŒcĂŒleri" ile insanlarâșn toplandâș€âș bir yerde karflâșlaflmasâșnâș söyler. Hz.
Musa, bĂŒyĂŒcĂŒlerle karflâșlafltâș€âșnda, bĂŒyĂŒcĂŒlere önce onlarâșn marifetleri-
ni sergilemelerini emreder. Bu olayâșn anlatâșldâș€âș ayet flöyledir:
(Musa:) "Siz atâșn" dedi. (Asalarâșnâș) atâșverince, insanlarâșn gözlerini bĂŒ-
yĂŒleyiverdiler, onlarâș dehflete dĂŒflĂŒrdĂŒler ve (ortaya) bĂŒyĂŒk bir sihir
getirmifl oldular. (Araf Suresi, 116)
GörĂŒldĂŒÂ€ĂŒ gibi Firavun'un bĂŒyĂŒcĂŒleri yaptâșklarâș "aldatmacalar"la
-Hz. Musa ve ona inananlar dâșflâșnda- insanlarâșn hepsini bĂŒyĂŒleyebil-
mifllerdir. Ancak, onlarâșn attâșklarâșna karflâșlâșk Hz. Musa'nâșn ortaya koy-
du€u delil, onlarâșn bu bĂŒyĂŒsĂŒnĂŒ, ayetteki ifadeyle "uydurduklarâșnâș
205
Harun Yahya (Adnan Oktar)
yutmufl" yani etkisiz kâșlmâșfltâșr:
Biz de Musa'ya: "Asanâș fâșrlatâșver" diye vahyettik. (O da fâșrlatâșverince)
bir de baktâșlar ki, o bĂŒtĂŒn uydurduklarâșnâș derleyip-toparlayâșp yutuyor.
Böylece hak yerini buldu, onlarâșn bĂŒtĂŒn yapmakta olduklarâș geçersiz
kaldâș. Orada yenilmifl oldular ve kĂŒĂ§ĂŒk dĂŒflmĂŒfller olarak tersyĂŒz çev-
rildiler. (Araf Suresi, 117-119)
Ayetlerde de bildirildi€i gibi, daha önce insanlarâș bĂŒyĂŒleyerek et-
kileyen bu kiflilerin yaptâșklarâșnâșn bir sahtekarlâșk oldu€unun anlaflâșlma-
sâș ile, söz konusu insanlar kĂŒĂ§ĂŒk dĂŒflmĂŒfllerdir. GĂŒnĂŒmĂŒzde de bir bĂŒ-
yĂŒnĂŒn etkisiyle, bilimsellik kâșlâșfâș altâșnda son derece saçma iddialara
inanan ve bunlarâș savunmaya hayatlarâșnâș adayanlar, e€er bu iddialar-
dan vazgeçmezlerse gerçekler tam anlamâșyla açâș€a çâșktâș€âșnda ve "bĂŒyĂŒ
bozuldu€unda" kĂŒĂ§ĂŒk duruma dĂŒfleceklerdir. Nitekim, yaklaflâșk 60 ya-
flâșna kadar evrimi savunan ve ateist bir felsefeci olan, ancak daha son-
ra gerçekleri gören Malcolm Muggeridge evrim teorisinin yakâșn gele-
cekte dĂŒflece€i durumu flöyle açâșklamaktadâșr:
Ben kendim, evrim teorisinin, özellikle uygulandâș€âș alanlarda, gelece-
€in tarih kitaplarâșndaki en bĂŒyĂŒk espri malzemelerinden biri olaca€âș-
na ikna oldum. Gelecek kuflak, bu kadar Ă§ĂŒrĂŒk ve belirsiz bir hipotezin
inanâșlmaz bir saflâșkla kabul edilmesini hayretle karflâșlayacaktâșr.49
Bu gelecek, uzakta de€ildir aksine çok yakâșn bir gelecekte insanlar
"tesadĂŒfler"in ilah olamayacaklarâșnâș anlayacaklar ve evrim teorisi dĂŒn-
ya tarihinin en bĂŒyĂŒk aldatmacasâș ve en fliddetli bĂŒyĂŒsĂŒ olarak tanâșm-
lanacaktâșr. Bu fliddetli bĂŒyĂŒ, bĂŒyĂŒk bir hâșzla dĂŒnyanâșn dört bir yanâșn-
da insanlarâșn ĂŒzerinden kalkmaya bafllamâșfltâșr. Evrim aldatmacasâșnâșn
sâșrrâșnâș ö€renen birçok insan, bu aldatmacaya nasâșl kandâș€âșnâș hayret ve
flaflkâșnlâșkla dĂŒflĂŒnmektedir.
206
40 Konuda HĂŒcre
207
Harun Yahya (Adnan Oktar)
1- Terzio€lu Meliha, Oruç TĂŒlin, Yi€it GĂŒnnur, Fizyo-loji Ders Kitabâș, âčstanbul, âč. Ă. Basâșmevi ve FilmMerkezi, 1997, s. 3992- Musa Ăzet, Osman Arpacâș, Biyoloji 2, SĂŒrat Ya-yâșnlarâș, fiubat 98, s. 1273- Helena Curtis, Sue Barnes, Invâștation To Biology:DördĂŒncĂŒ Baskâș, New York, Worth Publisher, INC,A€ustos 1985, s. 4724- Biological Science A Moleculer Approach, BSCSBlue Version-6. Baskı, Colorado1990, s. 5175- Eldra Pearl Solomon, âčnsan Anatomisine ve Fiz-yolojisine Girifl, Ăeviri: Doç. Dr. L. Bilkem SĂŒzen, âčs-tanbul, Birol Basâșn Yayâșn Da€âștâșm, A€ustos 1997, s.1406- Musa Ăzet, Osman Arpacâș, Biyoloji 2, SĂŒrat Ya-yâșnlarâș, fiubat 98, s. 1337- Kemalettin BĂŒyĂŒköztĂŒrk, âčç Hastalâșklarâș, âčstanbul,Nobel Tâșp Kitapevi, 1992, s. 2758- Terzio€lu Meliha, Oruç TĂŒlin, Yi€it GĂŒnnur, Fizyo-loji Ders Kitabâș, 1997, s. 3989- The Illustrated Encyclopedia of The HumanBody, Marshall Cavendish Books, London, 1974, s.8110- Guyton & Hall,Textbbok of Medical Physiology,7. Baskâș, W.B. Saunders, s. 1264-127511- Biological Science, A Moleculer Approach BSCSBlue Version-6. Baskâș, Colorado 1990, s. 52112- Biological Science A Moleculer Approach, s.52113- O€uz Kayaalp, Rasyonel Tedavi YönĂŒnden Tâșb-bi Farmakoloji, s. 275014- Kemalettin BĂŒyĂŒköztĂŒrk, âčç Hastalâșklarâș, s. 39215- J.D. Scott, T. Pawson, Cell Communication, Sci-entific American, Haziran 2000, s.54-61.16- GĂŒnter Blobel, Intracellular Protein Traffic, 2000,http://www.hhmi.org/research/investigators/blo-bel.html.17- GĂŒnter Blobel, Intracellular Protein Traffic, 2000,http://www.hhmi.org/research/investigators/blo-bel.html18- The Nobel Foundation, Press Release: The1999 Nobel Prize in Physiology or Medicine, 1999,http:// www.nobel.se/medicine/laure-ates/1999/press.html19- E. Kandel, J.H. Schwartz, T.M. Jessell, Princip-les of Neural Science, McGraw Hill Publishing,2000, s.277.20- Eric H. Chudler, Making Connections-TheSynapse, 2001, http://faculty.washington.edu/chud-ler/synapse.html.21- E. Kandel, J.H. Schwartz, T.M. Jessell, Princip-les of Neural Scienc, McGraw Hill Publishing, 2000,s.176.22- Axel Brunger, Neurotransmission Machinery Vi-sualized for the First Time, 1998,http://www.hhmi.org/ news/brunger.html23- "Cells Energy Use High for Protein Synthesis" inChemical & Engineering News, A€ustos, 20, 1979,s. 624- Albert Lehninger L., Late University Professor ofMedical Sciences, The Johns Hopkâșns UniversityDavid L. Nelson, Professor of Bâșocemistry Unâșvers-tiy of Wâșsconsâșn Madâșson, Mâșchael M. Cox Profes-
sor of Bochemâșstry Universty of Wâșsconsâșn Madâș-oson, Principles of Biochemistry, Second Edâștâșon,Worth Publshers New York, s. 90525- Mahlon B.Hoagland, Hayatâșn Kökleri, TĂŒbitakPopĂŒler Bilim Kitaplarâș 12. Basâșm, Mayâșs 1998, s.3126- Michael Behe, Darwin's Black Box, New York:Free Press, 1996, s. 79-97.27- Solomon, Berg, Martin, Villee, Biology, Saun-ders College Publishing, ABD, 1993, s.97728- Solomon, Berg, Martin, Villee, Biology, s.96729- Geraldine Lux Flanagan, Beginning Life, A Dor-ling Kindersley Book, Londra, 1996, s. 3430- Sidney Fox, Klaus Dose, Molecular Evolution andThe Origin of Life, New York: Marcel Dekker, 1977, s.231- Alexander I. Oparin, Origin of Life, (1936) NewYork, Dover Publications, 1953 (Reprint), s.19632- "New Evidence on Evolution of Early Atmosphereand Life", Bulletin of the American Meteorological So-ciety, c. 63, Kasâșm 1982, s. 1328-133033- Stanley Miller, Molecular Evolution of Life: CurrentStatus of the Prebiotic Synthesis of Small Molecules,1986, s. 734- Jeffrey Bada, Earth, fiubat 1998, s. 4035- Leslie E. Orgel, The Origin of Life on Earth, Sci-entific American, c. 271, Ekim 1994, s. 7836- Charles Darwin, The Origin of Species: A Facsi-mile of the First Edition, Harvard University Press,1964, s. 18937- Charles Darwin, The Origin of Species: A Facsi-mile of the First Edition, Harvard University Press,1964, s. 18438-B. G. Ranganathan, Origins?, Pennsylvania: TheBanner Of Truth Trust, 1988.39- Charles Darwin, The Origin of Species: A Facsi-mile of the First Edition, Harvard University Press,1964, s. 17940- Derek A. Ager, "The Nature of the Fossil Record",Proceedings of the British Geological Association, c.87, 1976, s. 13341- Douglas J. Futuyma, Science on Trial, New York:Pantheon Books, 1983. s. 19742- Solly Zuckerman, Beyond The Ivory Tower, NewYork: Toplinger Publications, 1970, s. 75-94; CharlesE. Oxnard, "The Place of Australopithecines in Hu-man Evolution: Grounds for Doubt", Nature, c. 258, s.38943- J. Rennie, "Darwin's Current Bulldog: ErnstMayr", Scientific American, Aralâșk 199244- Alan Walker, Science, c. 207, 1980, s. 1103; A. J.Kelso, Physical Antropology, 1. baskâș, New York: J. B.Lipincott Co., 1970, s. 221; M. D. Leakey, OlduvaiGorge, c. 3, Cambridge: Cambridge University Press,1971, s. 27245- Time, Kasâșm 199646- S. J. Gould, Natural History, c. 85, 1976, s. 3047- Solly Zuckerman, Beyond The Ivory Tower, NewYork: Toplinger Publications, 1970, s. 1948- Richard Lewontin, "The Demon-Haunted World",The New York Review of Books, 9 Ocak 1997, s. 2849- Malcolm Muggeridge, The End of Christendom,Grand Rapids: Eerdmans, 1980, s.43
NNoottllaarr
208
40 Konuda HĂŒcre
... Sen YĂŒcesin, bize ö€retti€inden
baflka bizim hiçbir bilgimiz yok.
Gerçekten Sen, herfleyi bilen, hĂŒkĂŒm
ve hikmet sahibi olansâșn.
(Bakara Suresi, 32)