Halk Gercegi 22

54
AKP’NİN YIKIM, YAĞMA VE TALAN POLİTİKALARIDIR! Kentsel Dönüşüm Yıkımına, Yağma ve Talana Karşı Mücadeleyi Büyütelim! “Suçlu aramak ucuzluk” muş! SUÇLU OLAN SİZSİNİZ! YALANCILAR, TALANCILAR, KATİLLER... “Allahtan gelen felaketin önünde durulmaz” mış. HALKIN BAŞINA EN BÜYÜK FELAKET SİZSİNİZ RİYAKALAR, SAHTEKARLAR!.. Haftalık Dergi / Fiyatı: 1 TL (kdv dahil) / 15 Temmuz 2012 Sayı: 22 EVİMİZİ YIKANIN VİLLASINI YIKARIZ! Halk Cephesi Yıkımlara, Yağma ve Talana Karşı AKP İstanbul İlçe Binalarına Yürüdü! SAMSUN’DA 13 İNSANIMIZI KATLEDEN SEL DEĞİL

description

Turkish-language weekly magazine

Transcript of Halk Gercegi 22

Page 1: Halk Gercegi 22

AKP’NİN YIKIM, YAĞMA VE TALAN POLİTİKALARIDIR!

Kentsel Dönüşüm Yıkımına, Yağma ve Talana Karşı

Mücadeleyi Büyütelim!

“Suçlu aramak ucuzluk” muş!

SUÇLU OLAN SİZSİNİZ! YALANCILAR, TALANCILAR, KATİLLER...

“Allahtan gelen felaketin önünde durulmaz” mış.

HALKIN BAŞINA EN BÜYÜK FELAKET SİZSİNİZ RİYAKALAR, SAHTEKARLAR!..

Haftalık Dergi / Fiyatı: 1 TL (kdv dahil) / 15 Temmuz 2012 Sayı: 22

EVİMİZİ YIKANIN VİLLASINI YIKARIZ!

Halk Cephesi Yıkımlara, Yağma ve Talana Karşı

AKP İstanbul İlçe Binalarına Yürüdü!

SAMSUN’DA 13 İNSANIMIZI KATLEDEN SEL DEĞİL

Page 2: Halk Gercegi 22

Sahibi ve Yazı İşleri Müdürü: Ünal ÇİMEN

Adres: Kocatepe Mah. Feridiye Cad. Farabi Sok.No: 7 / 9

Beyoğlu/İSTANBUL

Ofset Hazırlık: Ozan Yayıncılık

Adres: Gülbahar Mah. Cemal Sahir Sok. Kral Apt.7/1 B Blok No: 17 Daire: 6 Mecidiyeköy /İSTANBULTel: (0-212) 216 41 78

Faks: (0-212) 216 41 79

Yurtdışı Büro: Vakıf EFSANE Pieter de Hoochstr. 303021 CS Rotterdam/Nederland

ISSN: 1308-3007

Baskı: Ezgi Matbaacılık-Sanayi Cad. Altay Sok. No:10 Çobançeşme / Yenibosna / İST.Tel: (0-212) 452 23 02Dağıtım: Turkuvaz Dağıtım Pazarlama San. ve Tic.A.Ş. Tel: (0-216) 585 90 00

Avrupa: 4 EuroAlmanya: 4 EuroFransa: 4 Euroİsviçre: 6 Frank

Hollanda: 4 Euroİngiltere: £ 3Belçika: 4 EuroAvusturya: 4 Euro

Haftalık Süreli Yerel Yayın Fiyatı: 1 TL

Her Alanda Düzenin Alternatifi Biziz!

Gerisi hayat...Gerisi hayat...

Sabrınız

İkinci Aklınız Olsun.

Sabırlı Olun;

Ama Sabrınızı Öfkeİle Tartın...

O Sustuğunuz Zamanları

Öfke İle Hesaplayın...

ÖÖğrendiklerimizğrendiklerimizÖÖğretmenimizdenğretmenimizden

Page 3: Halk Gercegi 22

İİ ç i n d e k i l e r

6 Hırsızlığınızı yağma ve talanınızı“Allahtan gelen felaket”diyerek gizleyemezsiniz

9 Samsun’da 13 insanımızı katledensel değil, AKP’nin yıkım,yağma ve talan politikalarıdır

11 Haklıyız Biz de Kazanacağız:TOKİ çözüm değil, sorununkendisidir

13 Halk Cephesi yıkımlara yağmave talana karşı AKP İstanbul

İlçe Binalarına yürüdü

Tutsak kimdir?

22 Halk ve Vatan Sevgisi:Oportünist Sol Halk ve Vatankavramlarından hep uzakdurmuştur! Uzak durduğuoranda da halktan vedevrimden uzaklaşmıştır

26 Kurtuluş İçinDevrimci Okul:Yeteneklerimiz değil,tercihlerimiz belirleyicidir

25 Kelimelerin Savaşı:Bireysel Emeklilik

28 ÖDP’nin 7. Kongresi yapıldı.

Çağrınız ‘tüm Türkiye’yiyeniden kurma’ değil düzeniçine bir adım daha

32 Devrimci Alevi KomitesiOlarak Diyoruz Ki:Şah Kulu Ayaklanması

33 Hayatın Öğrettikleri: Daha

çok çalışmak, daha çok emek

34 Tarihimizden Öğreniyoruz:Devrimci Sol mahallibölgelerdeki çalışmayışehirlerdeki devrimciçalışmanın vazgeçilmez birparçası olarak görmüştür

36 Halk Kahramanları:

4 Birleşik mücadelemiz iktidar hedefli ve

sonuç alma kararlılığında olmalıdır!

Evlerimizi YıkanınVillasını Yıkarız!

Kurutuluş Savaşı’ndaKasım Hoca ve Hatice Kadın

38 Esad, ülkesini Erdoğan gibiAmerikan üssü yaptırmadı

40 Kürt sorununda Amerikanoperasyonu sürüyor: Bu düzendeKürt sorunun çözümü yoktur!

45 Doğasıyla insanıyla vatanımızıkirletmelerine izin vermeyeceğiz

Düzen kirletir devrim temizler!

47 TAYAD’lı Aileler: TecritAvrupa’dan alınmış bir politikadır.AB Tecritle düşünceleri yoketmek istiyor, Evlatlarımızı tecriteezdirmeyeceğiz

48 Devrimci Memur Hareketi: Halkıhastane kapılarında öldürmekisteyen bu düzene karşıörgütlenmeliyiz

50 Avrupa’daki Biz: Anayasayıkoruma örgütü “nazileri” besleyenkollayan bir kurumdur

51 Avrupa’da Hayatın Öğrettikleri:Başarının sırrı; Israr ve kararlılık

52 Yaşıyorlar...

54 Avrupa’da Halk Gerçeği: ErdalDalgıç halka umut taşıdı

55 ÖğretmenimizdenÖğrendiklerimiz...

18 Devletin işkencecileri korumaklasiği 1: Fatih’te AhmetKoca’ya İşkence yapan polislerserbest bırakıldı

19 Devletin işkencecileri korumaklasiği 2: İşkenceci polislereAKP’den yasal koruma zırhı

20 Devletin işkencecileri korumaklasiği 3: Faşizmin olanaklarıMehmet Ağarlar’ın hizmetinde

21 Özgür Tutsaklardan: Özgür

Her CumaSaat: 19:00’da

TaksimTramvay

Durağı’ndanGalatasarayLisesi Önüne

KadarYürüyerek,

“AyhanEfeoğlu’nun

MezarıNerede?” DiyeSoruyoruz!.. TAYAD’lı Aileler

Page 4: Halk Gercegi 22

15 Temmuz 2012 / Sayı: 2244

Halk güçlerinin birleşik mücade-le ihtiyacı gündemdeki yerini koruyor.Geçtiğimiz günlerde kamu emekçilerikonfederasyonu KESK’e yönelikbaskın, gözaltı ve tutuklama terörü buihtiyacı bir kez daha öne çıkardı.

DİSK, TMMOB, TTB’nin çağrı-sıyla tüm emekten yana güçlerKESK’e yönelik saldırılara karşıKESK’e destek olmaya çağrıldılar.“Zalimin Zulmüne Karşı EmeğinBirleşik Mücadelesini Yükseltece-ğiz” şiarıyla yapılan çağrıda şunlar ifa-de edildi:

“… siyasi iktidarın bu saldırısı sa-dece KESK’e yönelik değil, bütünemek ve demokrasi güçlerine yöne-liktir. AKP’nin ekonomide liberal, si-yasette faşizan politikalarına karşı di-reten tüm demokratik dinamiklerAKP’nin hedefindedir. (…) Bu ne-denle de, içinde bulunduğumuz dö-nemde bütün demokrasi güçlerinintepkilerini ortak bir mücadele zemi-ninde birleştirmesi bir zorunluluktur.Ülkemizin sürüklendiği bu karanlık gi-dişata artık dur demek için, bu acı-masız soygun ve zulüm düzenine kar-şı birleşik bir mücadele hattını kur-mak tarihsel bir görevdir. Bugündemokratlığın, ilericiliğin, devrimci-liğin temel kriterlerinden birisi bu-dur!”

Evet emperyalizm işbirlikçisi AKPtüm halk güçlerine saldırıyor. Oligarşikendi içindeki tüm çelişki ve çatış-malarına rağmen halk güçlerine kar-şı kendi arasındaki çelişkileri bir yanabırakıp birlikte hareket ediyor.

Sadece son birkaç yıllık dönem-deki saldırılara bakın. Bu görülecek-tir. Empeyalist merkezlerde hazırla-nan bu saldırı yasaları iktidarı, mu-halefeti, burjuva basını, yasaması,yürütmesi, yargısı tüm düzen güçle-rinin onayıyla devreye sokulmuş ya

da sokulmaktadır. Aralarındaki kimifarklılıklar öze değil biçime ilişkin-dir, kendi aralarında otorite, egemenolma kavgasıdır. Hepsi bu.

Saldırı Halkadır, Halkın Örgütlü Güçlerinedir!

-“Ulusal İstihdam Stratejisi”, Top-lu İş İlişkileri Kanunu, Kıdem Taz-minatının Kaldırılması Yasası, EsnekÇalışma, Bölgesel Asgari Ücret, İs-tihdam Büroları ile işçilere, çalışan-lara yönelik kapsamlı saldırılar,

-Kentsel Yıkım ve Yağma Yasası,

-Eğitim ve Sağlığı paralı hale ge-tiren, eğitim ve sağlıkta yıkım yasa-sı,

-Yargı Paketleriyle faşizmin ya-salaştırılması,

-Özelleştirme ve Taşeronlaştırma

Devam eden, hayata geçirilen vegeçirilmek istenen halka saldırı ya-salarıdır.

Bu saldırı politikalarının anlamı,halk güçlerinin örgütlenme ve di-renme haklarının ellerinden alınma-sı, daha çok sömürülmesi; açlık, iş-sizlik, yoksulluk ve yozlaşmadır.

Halk Güçlerinin Saldırılara Karşı Birleşmesi Hayati ve Zorunludur!

Son on yılın özeti ekonomik ve si-yasal anlamda halka ve halk güçleri-ne dönük kapsamlı, boyutlu saldırı-lardır. Oligarşi onlarca emperyalist po-litikayı onayladı, onlarca karar aldı.Kazanılmış haklar gasbedildi, kaza-nımların önüne yeni engeller dikildi.Her kararlı mücadele dinamikleri,

direnme dinamikleri yok edilmeye ça-lışıldı. Hayat biraz daha zorlaştırıldı.

Bu saldırıların hiçbiri püskürtüle-medi. Ciddi hiçbir karşı koyuş gös-terilemedi. Bırakalım bir hak kaza-nımını, eldekilerin dahi kaybedilme-si engellenemedi.

Sömürücü, egemen sınıflar kendiaralarındaki çelişkilere rağmen halkgüçleri karşısında birleşip birliktehareket ederken aynı durum halkgüçleri açısından olanaklı olmamak-tadır. Bu anlamda halk güçlerininbirlik kültürü, birleşik mücadele ze-mininde hareket etme anlayışı vepratiği oldukça geridir.

Hemen herkes birlikten, birleşikmücadeleden bahsetmesine, bunungerekliliğini söylemesine rağmen ne-dense birlik ve birleşik mücadelegerçekleşmemektedir.

Peki neden? Halk güçlerinin bir-likte hareket etmesi neden bu kadarzor olmaktadır?

Elbette bunun pek çok nedenivardır. Sınıf düşmanlarımızın, baskı,zor ve demogoji yöntemleriyle halkgüçlerini bölüp parçalama, tecrit ede-rek ayrıştırma, yalnızlaştırma politi-kalarını bir kenara koyarsak, asıl vebelirleyici neden halk güçlerininkendi içinde aranmalıdır.

Örgütlü halk güçleri; odalar, sen-dikalar, DKÖ’ler, siyasal yapılar ser-maye sınıfının taşıdığı kararlılığı ta-şımamaktadır. Sermaye sınıfı neyapacağını çok açıkca ortaya koy-masına rağmen örgütlü halk güçlerimücadele programını buna göre yap-mamakta, hala bir beklenti ile hare-ket etmektedir. Yasalardan, Meclisten,hükümetlerle; diyalogdan, AB’den,ILO’dan medet umulmaktadır.

Harekete geçmek için de beklen-mektedir. “Tasarı meclise geldiği

Birleşik Mücadelemiz İktidarHedefli ve Sonuç Alma

Kararlılığında Olmalıdır!

Page 5: Halk Gercegi 22

Sayı: 22 / 15 Temmuz 2012 55

gün” denir çoğu zaman ve mücade-le programları adeta meclise göre be-lirlenir. Bu, “günü kurtarmak” bile de-ğil, aymazlıktır. Bu anlayış açıktır kitasarılar, yasalar meclise geldiği günde ciddi hiçbir tepki ortaya koyma-yacaktır. Yapılan açık bir oyalama vealdatma olmaktadır.

Örgütlü halk güçleri, kendi mis-yonunu unutup, bir kenara koyarak,emekçilerin, halk kesimlerinin ken-diliğinden hareketini bekler du-rumdadır. Halk kesimlerinden biruyanış beklenmektedir.

Bu, ideolojik zayıflıktır. Bu za-yıflık icazetçiliği de beraberinde ge-tirmektedir.

İcazetçilik Nedir?İcazetçilik düzenin, oligarşinin

çizdiği sınırlar içinde hareket et-mektir.

Oligarşi “devrimcilerden uzak du-run” derse, icazetçi anlayışlar dev-rimcilerden uzak dururlar, düzenindevrimcileri tecrit etmesine soldandestek vermiş olurlar. Devrimcilerleyanyana gelmezler. Oligarşi, “sınırı-nızı aşmayın” derse, icazetçi anlayış-lar saldırılar karşısında dostlar alışve-rişte görsün anlayışıyla, günü kurtar-ma anlayışıyla hareket ederler. Büyükbüyük laflar edilir ancak somutta hiç-bir şey yapılmaz.

İcazetçilik eylem biçimlerindensloganlara, kimlerle birlikte hareketedileceğinden, ne isteneceğine vb.uzanan düzeniçi bir anlayıştır.

İCAZETÇİLİK, BİRLİĞİN, BİR-LEŞİK MÜCADELENİN ÖNÜN-DEKİ EN BÜYÜK ENGELLER-DİR VE AŞILMALIDIR.

Birleşik Mücadele Nedir? Hangi Zeminler ÜzerindeBaşarıya Ulaşır?

Birleşik mücadele tüm halk ke-simlerinin ortak talepleri etrafında ik-tidar hedefli mücadelesidir.

Devrimciler hayatın her alanındahalkın birleşik mücadelesini örgütle-meyi savunuyor. Bu her türlü söyle-min ötesinde pratik olarak da ortaya

konulan bir gerçektir. Birleşik mü-cadele öncelikle tek tek her siyasal an-layışın kendi zemininde mücadeledekisamimiyetiyle ilgili bir durumdur.Açıktır ki mücadele edenler birleşir.Düzenin, oligarşinin baskı ve saldı-rılarına boyun eğmeyenler, buna ken-di anlayışlarıyla direnenler birleşirler.Mücadele er ya da geç bu anlayışla-rı birleştirir.

İşte bu nedenle birlik çağrılarıyapmak, birleşik mücadele çağrısıyapmak her söylemden öte bir du-rumdur. Bu çağrı mücadele çağrısıdır.Mücadele etmeyenlerin çağrıları sah-tedir. Günü kurtarma, mücadele kaç-kınlığını gizleme amaçlıdır.

Devrimciler ödedikleri bedellerle,hayatın her alanında gösterdikleridirenişlerle, oligarşinin saldırılarınakarşı çıkışlarıyla, tavır alışlarıyla bir-leşik mücadele çağrısını bizzat pra-tikte yapmaktadırlar.

Solun genel hastalıklarındandır.Kendi dışında görür, kendi dışındabekler. Örneğin sendikaları eleştirir,mahkum eder. Ancak kendisi de osendika içindedir, o kitle örgütününiçindedir. Bunu adeta unutur. Sami-miyet öncelikle buralardan başlama-lıdır; her devrimci işçi, memur, mü-hendis vs. bulunduğu kitle örgütün-de, sendikada, odada birleşik müca-delenin örgütlenememesinin neden-lerini sorgulamalı ve sorgulatmalıdır.

Bir kez daha belirtiyoruz ki em-peryalizmin ve oligarşinin tüm ke-simlerinin desteğiyle, baskı, terör vedemagoji temelinde sürdürülen dev-rimcileri tasfiye, halkı teslim alma sal-dırılarının karşısında güçlü bir dire-niş hattı örülebilmesinin iki koşuluvardır: Birincisi, halkın tüm kesim-lerinin birlikte mücadelesini sağlamakve bunun için de ikincisi, devrimci de-mokratik muhalefetin tüm örgütlügüçlerini kapsayan bir birlikteliğigerçekleştirebilmek.

Bugüne kadar bunlar sağlanama-mıştır. Ve halk güçlerinin zayıflığının,iktidarın saldırılardaki pervasızlığınınnedeni bunlardır.

KESK’e yönelik baskın, gözaltı,tutuklama terörüyle bir kez dahagündeme getirilen ve bugünlerde sık-

ça söylenen Birleşik Mücadele nasılhayat bulacaktır?

Birleşik mücadele çağrısı, halkıbirleştirme sorumluluğudur. İlericikonfederasyonlar ve odalar, bu so-rumluluktan kaçmamalıdır. Birleşikmücadele ortak taleplerde mücadeleetmek ve kazanmaktır. Kazanmakiçin radikallikten, militanlıktan kor-kulmamalıdır. Birleşik mücadelenintemel dinamiği kuşkusuz devrimci-lerdir. İlerici konfederasyonlar veodalar artık yüzlerini devrimcileredönmelidirler.

Değilse, bunlar yoksa "birleşikmücadele" çağrılarının altı boştur.Oligarşinin çizdiği sınırların dışına çı-kılamaz ve saldırılar püskürtülemez.

Bir kez daha soralım BirleşikMücadeleyi nasıl ve hangi zeminler-de örgütleyeceğiz?

Bir, tüm halk güçlerinin ayrımsızve ayrıcalıksız şekilde ortak bir ze-minde biraraya gelmesinin zemini ya-ratılmalıdır.

İki, tepeden inmecilik terkedil-meli, talepler, programlar birlikte be-lirlenmelidir.

Üç, tüm halk güçlerini kapsayanortak taleplerde birleşilmelidir.

Dört, herkes kendi tabanını bumücadele için seferber etmelidir.

Beş, en başta gerekli olan karar-lılıktır. Saldırıları püskürtme kararlı-lığı, sonuç alma kararlılığında olun-malıdır.

Altı, saldırı emperyalizm ve oli-garşinin saldırısıdır. Birleşik müca-delemizin hedefi de açık ve net bi-çimde emperyalizme ve oligarşiye,onun ülkemizdeki zulmünün sorum-lusu AKP’ye yani iktidara yönelme-lidir.

Yedi, iktidar hedefli ve sonuç al-mayı esas alan bir mücadele kendinihiçbir mücadele biçimiyle sınırla-mamalıdır. Kazanmak için her türlümeşru, haklı mücadele biçimi haya-ta geçirilmelidir.

AKP ZULMÜNE DİRENECEĞİZVE KAZANACAĞIZ!

Page 6: Halk Gercegi 22

TOKİ’nin bir milim suçuyok elhamdülillah!

Hata yok, dizaynında,ruhsatında, iskanında birproblem yok.

Onu bunu suçlamakucuz bir şey, ucuzculukTOKİ’nin bir milim suçuyok. (Çevre ve ŞehircilikBakan Erdoğan Bayraktar)

Allahtan gelen felaket,önünde durulmuyor. (CanikBelediye Başkan YardımcısıMustafa Erbaş)

KİM SUÇLU?

Katiller! Dere yataklarınıdoldurup üzerine konutyapan siz değilmisiniz!

Yaptığınız baraj çöktü,şehri sular bastı! Yaptığınızköprüler çöktü! 13 insanı-mız öldü! Katilleri sizsiniz!

Çıkar uğruna, rant uğruna doğanıntahrip edilmesinin acısını her seferindeyoksul halkımız çekiyor. İnsanlarımızonar onar ölmüş yağmacıların, ta-lancıların umurunda bile değildir.Onlar katliamlarını unutturmanın,kaza diyerek, kadere bağlayarak,Allaha havale ederek suçtan sıyrıl-manın, atlatmanın peşindedirler. Amahiçbir yere kaçamazlar. Halkın acısıve öfkesi yakalarını bırakmaz. Suç-larını hiçbir mazeret aklayamaz.

Samsun’da, selde 13 insanımızcanını kaybediyor, evleri oturulmaz,işyerleri çalışmaz hale geliyor; Çevre

ve Şehircilik Ba-kan Erdoğan Bayraktar utanma-dan, arlanmadan “TOKİ’nin bir mi-lim suçu yok elhamdülillah!” diyerekkendilerini aklamaya kalkıyor. “Hatayok, dizaynında, ruhsatında, iska-nında bir problem yok''' diyor. “Onubunu suçlamak ucuz bir şey, ucuz-culuk. TOKİ’nin bir milim suçuyok” diyor.

Katil Dere Değil, Yağmur Değil, Katil Devlettir Sel Kader Değil Katliamdır!

Bayraktar, daha TOKİ inşaatlarıbaşlamadan, düşünce ve plan aşa-masındayken, iskanın dere yatağınayapılmasının sakıncalarını açıklayanŞehir Plancıları Odası, MimarlarOdası ve İnşaat Mühendisleri Oda-sı’nın raporları hakkında “Bilgimizyok” diyor.

YALANCILAR!

“Böyle bir uyarı kesinlikle yok,resmen ne TOKİ’ye, ne bakanlığa,ne Samsun Büyükşehir BelediyeBaşkanlığı’na ne de Canik BelediyeBaşkanlığı’na böyle bir uyarı yapıl-dı.” diyerek suçunu bastırmaya çalı-şıyor. Ama o kadar kolay değil... Herşey ayan beyan ortada... Siz istedi-ğinizi yapacaksınız, kar hırsınız için

halkı ölüme terk edeceksiniz herkessusacak sanıyorsunuz.

Bayraktar utanmadan “Al-lah'a şükür burada sel kapanıvazifesini yaptı, geciktirme yaptı.Aksi takdirde burada çok büyükbir sıkıntı olabilirdi” diyor. Yani“Halinize şükredin, ucuz kurtuldu-nuz” diyor.

Her zamanki gibi sıkıştığınızdahalkımızın inançlarının, cahilliğinin,örgütsüzlüğünün üzerinde tepiniyor-sunuz. “Allahtan gelen felaketinönünde durulmaz” mış.

Halkın başındaki en büyük felaketsizsiniz. Sizin dininiz, imanınız herşeyiniz paradır. Hırsızlığınızı, yağmave talanınızı Allahın üzerine atamaz-sınız.

“Allahtan gelen”miş, “kader”miş...Ne kaderi? Ne felaketi?.. Allah dasizin suçlarınızın, hırsızlıklarınızınaklayıcısı mı?

Sahtekarlar! Riyakarlar! Hır-sızlar... “Bir uyarı yapmadı” di-yorlar. Şehir Plancıları Odası Genel

başkanı Necati Uyar, TOKİ’nin in-şaat yapmaması için ne zaman ve neşekilde uyarı yaptıklarını şöyle açık-lıyor. “2008 yılında TMMOB Sam-sun’da kent sempozyumu düzenle-mişti. Samsun Kent Sempozyumuadıyla düzenlenen toplantı kitap halinegetirildi ve o kitap TMMOB’nin İn-ternet sitesinde var. O kitabın 249.sayfasında iki inşaat mühendisi aynenşu uyarıları yapıyor: Mert Irmağı’nınyatağının daraltılması ileride ciddisorunlara yol açabilir. DSİ tarafındanönceki yıllarda yapılan taşkın korumayapılarına ek olarak Samsun Büyük-şehir Belediyesi tarafından ırmak içidüzenlemeleri yapılmış. Denizin ırmakağzından yaklaşık 2 kilometre kadariçeri girmesi sağlanmış. Ve taşkın

Riyakar, Sahtekar ve Yalancısınız! Din Tüccarısınız, Sizin Dininiz Paradır!

Hırsızlığınızı, Yağma ve Talanınızı “Allahtan gelen felaket”

Diyerek Gizleyemezsiniz!

15 Temmuz 2012 / Sayı: 226 KENTSEL DÖNÜŞÜM YIKIMINA, YAĞMA VE TALANA KARŞI

Page 7: Halk Gercegi 22

koruma duvarlarının ırmak iç tara-fında ırmağın iki sahilinde yürümeyolları inşa edilmiştir. Bu düzenle-meler Mert Irmağı’nın kesitini da-raltmış olup hatalı müdahalelerdir.Özellikle 100. Yıl Köprüsü ayakla-rında olduğu gibi köprü ayaklarınınrejimi bozacak fiziki engeller teşkiletmesi ve yapılan gezinti yolu dolgusuile beş açıklığın üçe inmesi ciddianlamda problem yaratacak bir po-tansiyel yaratmaktadır. Bu köprününhemen yan tarafında sanayi sitesisol tarafında ise demiryolu ve yerle-şim alanları bulunmaktadır. Söz ko-

nusu sahalar ve insanlar ciddi birrisk altındadır.”

2008 yılı sonunda, TOKİ başkan-lığı sırasında Erdoğan Bayraktar’ıMimarlar Odası olarak bizatihi ziyaretettiklerini ve raporlarını Bayraktar’averdiklerini belirten Mimarlar OdasıBaşkanı Eyüp Muhcu ise şunları söy-lüyor; “Ancak ne uyarılarımız, neraporlarımız, ne de yaptığımız bi-limsel panellerin ve sempozyumlarınsonuç bildirgeleri dikkate alınmadı.Üstüne üstlük Bakan olmasının ar-dından meslek odalarını itibarsız-laştıran ve kamu sorumluluğunu kul-

lanmalarını engelleyecek pek çokaçıklama ve uygulamaya da imzaatmıştır. Yerleşim kararlarının şe-hircilik ilkelerine dayanmadığını,kentleri yeni afet riskleriyle karşıkarşıya bıraktığını, arsaların sahip-lenilmesinden TOKİ’ye devrine, dereyatağının imara açılmasından çev-resel hiçbir düzenlemenin yapılma-masına, yapıların tamamen denetimdışında bırakılmasına kadar her nok-tada kaygılarımızı rapor ettik.” (Ev-rensel-2012-07-07)

Samsun’daki selin Allahtan ol-madığının, doğal afet değil katliam

Kimse TOKİ’den HESAP SORAMAYACAK! Kimse TOKİ’yi DENETLEYEMEYECEK! ÇALACAKLAR, ÇIRPACAKLAR, KAT-LEDECEKLER! HALKIN CANI UCUZ!

TOKİ, Yapı Denetimi Kanunu kapsamında olmadığıiçin inşaatları denetlenmiyor. TOKİ, devletin en korunaklıkurumlarından birisi, sadece Yapı Denetimi Kanunudeğil, Sayıştay Kanunu, Muhaseb-i Umumiye Kanunuve Devlet İhale Kanunu’nun kapsamı dışında. DoğrudanBaşbakanlığa bağlı. TOKİ’de MİT gibi Başbakanlığınkoruma zırhıyla korunuyor.

TOKİ’nin, 2985 sayılı, 1984 tarihli kanunla yapacağıişler hakkındaki dokunulmazlığı 6. maddeyle sağlanıyor.Kanunun “Uygulanamayacak Kanunlar” başlıklı 6. mad-desi şöyle: “Bu kanun hükümlerine göre yapılacak iş-lemlerde, 70 sayılı kunun hükmünde Kararname’nin38. ve 50. maddeleri, 1050 sayılı Muhasebe-i UmumiyeKanunu, 832 sayılı Sayıştay Kanunu ve 2886 sayılıDevlet İhale Kanunu hükümleri uygulanamaz.”

TOKİ’nin dokunulmazlığı bunlarla da sınırlı değil.

TOKİ inşaatları diğer inşaatlar gibi denetlenemez.Çünkü Yapı Denetim Kanunu’na göre TOKİ, yukarıdasayılanların dışında asıl olarak 4708 sayılı Yapı DenetimKanunu’nun da kapsamı dışında tutuluyor. TOKİ, YapıDenetim Kanunu uyarınca değil, inşaatların denetimineözel müşavir firmaları tarafından denetleniyor. TOKİ’nindenetimi ancak Devlet Denetleme Kurulu (DDK) ta-rafından yapılabiliyor.

Öyle ya TOKİ gücünü başbakanlıktan alıyor. TOKİ’ye

bu devletin ilgili kurumları karışamıyor, yapı de-netimi yapılamıyor, Sayıştay, Muhasebe ve Kamuİhaleleri Kanunu TOKİ’ye işlemiyor. Çünkü yağmave talan tezgahınız olan TOKİ’yi kendi kurumla-rınızın bile denetiminden çıkararak sınırsız özgürlükzemini hazırladınız kendinize. Yapı Denetim Ka-nunun kapsamı dışında tuttunuz TOKİ’leri. Sizden

kimse hesap soramıyor. Ancak sizi sizin işbirlikçileriniz,suç ortaklarınız özel müşavir firmalar sözde denetliyor.Yani siz dere yatağına, sit alanına konut yapmakta öz-gürsünüz. Yoksul halkın evlerini yıkmakta özgürsünüz.Yani soymakta, katletmekte özgürsünüz. Sizin içinmeslek örgütlerinin raporları, uyarıları, bilimsel kanıtve belgeleri bir anlam ifade etmez.

Devletin suzçu yok! TOKİ’nin suçu yok! Bakanlarınhiç suçu yok. Kim suçlu? Suçlu yok! Taktir-i ilahi!Suçlu aramak UCUZLUKTUR! “İşimize bakalım” değilmi?

Samsun’da sel baskının olduğu yerin Canik BelediyeBaşkan Yardımcısı Mustafa Erbaş “Allahtan gelenfelaket, önünde dururlmuyor” diyor.

Çalmaya, çırpmaya, soymaya devam... Hırsızlığadevam değil mi?

“Son 500 yılın, 1000 yılın en şiddetli yağmuruyağdı”! Bunu da Başbakan Erdoğan söyledi. Elden negelir değil mi? Suçlu Mert Deresi, suyu taşıyamadı...

YALANCILAR!... Atın, atın bakayım. Ayak üstüyalan söylüyorlar. Son 500 yılınmış, 1000 yılınmış...Hangisi? 500 mü? 1000 mi? İkisi arasında 500 yıl farkvar. Bu pervasızlık ne? Biraz az atın. Yalan söylemeninde bir ölçüsü olur. Halkı aptal mı sanıyorsunuz! Meteo-roloji bilgileri hiç de öyle demiyor. Orta şiddetli biryağmur olduğunu söylüyor. Ama kendi dönemlerindeyaptıkları barajın setinin çökmesinden bahsetmiyorlar.İki yıl önce yaptıkları köprülerin göçmesinden bahset-miyorlar. Dere yatağını değiştirmelerinden bahsetmiyorlar.

Yalanlarla halkı nasıl katlettiklerinin üstünü örtmeyeçalışıyorlar. “Taktir-i ilahi” deyip suçlarını “Allah”ahavale ediyorlar... Hayır, suçlu sizsiniz.

Sayı: 22 / 15 Temmuz 2012 7MÜCADELEYİ BÜYÜTELİM!

Page 8: Halk Gercegi 22

olduğunun kanıtlarıdır bu anlatımlar.Göz göre göre, bile bile kendi cep-lerini doldurmak uğruna katliam yap-tılar. Halkımızın canına, malına kast-tetiler. Katil dere değil, katil yağmurdeğil, katil devlettir.

13 insanımızın hayatını söndür-düler. Halkımızın katlinden Bayrak-tar birinci dereceden sorumludur.TOKİ konutları halkımıza mezar oldu.O hala bilimsel onca araştırmaya,uyarıya rağmen yüzü kızarmadan,utanmadan “tek milim hata yoktur”diye kendini savunuyor. Halkın acılarıkarşısında, çocuklarını selde kaybedenanaların çığlıkları karşısında utan-cından intihar edeceği yerde O “suçluaramak ucuzluk” diyor. Halkın ma-lına canına kastetmeye o kadar alış-mışlar ki, halkın canı o kadar ucuzki, onlar için 13 insanımızın ölümükonuşulmaya bile değmez...

Erdemli, onurlu, şerefli insanlarhalkına yaşattığı acıdan kahrolurlar.Ortada 13 ölüm var. Binin üzerindeev, sel sularının altında kaldı. On-binlerce insanımız mağdur. Suçluaramayacakmışız...

SUÇLUSUNUZ! Kanunlarınız, Yasalarınız Sizi Koruyamayacak!YAKANIZA YAPIŞACAĞIZ!

Ne ala memleket... AKP’ye herşey serbest. Halk AKP’nin yağmave talanı için kurban edilecek. Halkınelindeki evi barkı gasp edilecek. De-relerin yatakları değiştirilecek. Köp-rüler göçecek, barajlar göçecek, on-larca, yüzlerce insanımız ölecek hiçkimse hesap soramayacak... Suçluaranmayacak...

Halk gıkını çıkardı mı atın hapse.Parasız eğitim mi istedi verin 8.5 yılhapis cezasını. Çürüsünler hapisha-nelerde... Yeterki sizin yağma vetalan düzeniniz bozulmasın. Suçluaranmasın!

Erdoğan Bayraktar, Orman ve Suİşleri Bakanı Veysel Eroğlu ve Genç-lik ve Spor Bakanı Suat Kılıç suçbastırmak için selin hemen ardındanSamsun’a gidip şov yaptılar. Dertlerihalkın acısını paylaşmak, taziyedebulunmak, selin etkilerini görmek

değildi elbette. Bir yandan riyakarca“Üzüntümüz sonsuzdur” açıklama-ları yaparken diğer yandan halkımızbellerine kadar suların, balçıklarıniçinde kayıplarını ararken, evlerinikurtarmaya çalışırken yağmurdan ıs-lanmamak için kaçmanın yollarınıaradılar. Yalakaları Bayraktar’ı “Yağ-mur geliyor, sizi de feda etmeyelim”diyerek basını başlarından uzaklaş-tırarak kaçtılar.

O kadar pervasızca konuşuyorlarki...Yani diyor ki, halkı feda ettik,sizi de feda etmeyelim. Tabi sizincanınız kıymetli. Halkımızın canısebil. Size bir yağmur damlası biledeğmesin; halkımız sellerde boğulsun.Riyakar, sahtekar ve yalancısınız.Halkımızın selde, depremde, iş ka-zasında ölümlerini, yaşadığı yoksul-lukları, acıları Allahın üzerine atıpkendinizi aklamaya çalışıyorsunuz.Tüccarsınız. Din tüccarısınız. Sizindininiz paradır. Halkın inançlarını,Allahı dahi kendi sahtekarlıklarınızımaskelemek için kullanıyorsunuz.Saltanatınız geçici... Yağma, talanve yalanlarınızın hesabı da sorulur.

3. Yargı Reform Paketi olarak su-nulan ve Özel Yetkili Ağır Ceza Mah-kemeleri’nin kaldırılmasını içeren dü-zenleme ile Bahçelievler Katliamı'nınsorumluları serbest bırakıldılar.

Bünyamin Adanalı ve Ünal Os-manağaoğluisimli faşistkatiller, Ab-dullah Çatlı,Haluk Kırcı,ErcümentG e d i k l i ,M a h m u tKorkmaz veKadri Kürşat Poyraz ile birlikte 9Ekim 1978’de Bahçelievler’de 7 TİP’liöğrenciyi katleden katil güruhu içe-risinde yer almıştı. Bu katliamda LatifCan, Efraim Ezgin, Hürcan Gürses,Osman Nuri Uzunlar, Serdar Alten,Faruk Ersan, Salih Gevence telle,yastıkla boğulmuşlar ve sonrasındaateş edilerek katledilmişlerdi.

AKP iktidarı döneminde SivasKatliamı'nın sorumlularından, Hiz-bullah üyelerine kadar, pek çok halkdüşmanı katil serbest bırakıldı. Bun-ların sonuncusu da Bahçelievler Kat-liamı'nda 7 TİP'liyi katleden Adanalı

ve Osmanağaoğlu oldu...Çağdaş Hukukçular Derneği

(ÇHD), 11 Temmuz'da yazılı açık-lama yaparak, 3. Yargı Reform Pa-keti'nin katilleri koruyan sonuçlarınıdeğerlendirdi. Açıklamada, "Elle-rinden devrimci kanı damlayan te-tikçiler, AKP eliyle sokağa salın-maktadır. Topluma, demokrasi, öz-

gürlük, özel yetkili mahkemelerinkapatılması argümanları ile pazar-lanan yargı paketi kapsamında, birkez daha halka ve halkın onurlu ço-cuklarına kurşun sıkanlar mükafat-landırılmak istenmiştir." denildi.

S ö zkonusuyargı pa-keti ilebirlikte12 Eylülö n c e s ib i r ç o kkatliama

karışmış 100-150 kadar faşiste cezaindirimi adı altında af getirildiğinibelirten ÇHD, açıklamasını şu sözlerlebitirdi: "Adaletin terazisi bozulmuş,kan sızdırmaktadır. Bu kanın dökül-mesine yol açanlar, eninde sonundahalkın adalet terazisinde yargılana-caktır!"

Düzen Kendi Katillerini Koruyor Halkın Adaleti İse Hükmü verdi İnfazı Bekliyor!

15 Temmuz 2012 / Sayı: 228 KENTSEL DÖNÜŞÜM YIKIMINA, YAĞMA VE TALANA KARŞI

Page 9: Halk Gercegi 22

“Samsun’un Canik ilçesinde, MertIrmağı’nın taşması sonucu Kuzey YıldızTOKİ Konutlarındaki apartmanlarınzemin katlarını su bastı, ailelerin büyükbölümü kendi imkanlarıyla sel sula-rından kurtulmayı başarırken, bazıvatandaşlar bodrum katlarında mahsurkaldı. 6’sı çocuk 12 kişi hayatını kay-betti.” ( Hürriyet, 4 Temmuz 2012)

Samsun’da sonraki günlerde devameden yağmurlardan üçüncü kez basansel ile ölü sayısı 13 oldu. İnsanlarımızınhayatı o kadar ucuz ki, yağan her yağ-murun ardından onar onar ölüyoruz.Yüzlerce, binlerce insanımızın evleri,işyerleri sular altında kalır, binalar çö-ker, onlarca insan sel sularına kapılarakyaşamını yitirir. Basında “sel felaketi”manşetlerinin ardından yetkililer çıkıpaçıklama yaparlar. Yeri gelir özür di-lerler. Ancak bu açıklama ve özürlerkaybedilen hayatları geri getirmez, yı-kılan evleri, çamur deryasına dönensokakları, işyerlerini tamir edemez.

Çevre ve Şehircilik Bakanı ErdoğanBayraktar, gazetecilerin soruları üze-rine, “Olayı tam bilmiyorum. Gereklitetkikler yapılacak. Yer seçimi ve ya-pılaşma konusunda yanlış olduğunuzannetmiyorum.” dedi. (Milliyet, 5Temmuz 2012)

“Gerekli tetkik” dedikleri olayınüzerinin örtülmesidir. Neyin tetkikiniyaptıracaksınız.? Yer seçiminde hatayokmuş. Dere yatağına konut yapmakhata değil yani. Hatalı değilse nedensel sularının altında kaldı konutlar ozaman? Suçlu kim? Dere yatağınınüzerini konut alanına açanlar suçludeğilse başka nerede suçlu arıyorsunuz?

Ancak bakanın bu açıklamaları,sorumluları, suçluları açığa çıkartmakiçin değil, o anı geçiştirmek, suçlularıkorumak içindir. Bugüne kadar heryıl onlarca kişi sel sularında ölür. Tekbir sorumlu yoktur cezalandırılan.

“En önemli candır, on tane insanı-mızı kaybettik. Bunu hiçbir şey gerigetirmez. Biz bu konuda üzgünüz. Bu

hususta ne gereki-yorsa yapacağız.”diye konuşurkenBayraktar, 9 Tem-muz pazartesigünü, Samsun’danyeni bir sel haberigeldi. “Salıpazarı,Ayvacık ve Termeilçelerinde üç köprüyıkıldı. Ayvacık il-çesinde heyelan so-nucu toprak altındakalan 1 kişi dahaöldü.

Bayraktar, üzgün olduğunu ve ce-zasını çekmeye hazır olduğunu söy-lüyor. Bu açıklamalarla büyük suçlarınıörtbas etmeye çalışıyorlar. Samsunmilletvekili olan Gençlik ve Spor Ba-kanı Suat Kılıç ise konutlarda incelemeyaptıktan sonra, “Bölge eski gecekonduyerleşim yeri. Kentsel dönüşüm ol-masa, yaşanacak kaybın hesabınıyapmak mümkün olmayacaktı” dedi.Her bakan çıkıp açıklama yapma gereğiduyuyor. Halkımızın bu açıklamalarakarnı tok. Bu yaşananlar ne ilktir nede son olacaktır. AKP iktidarının karhırsı ile yaptığı her iş halkımızın kat-ledilmesine sebep oluyor.

Yağma ve talan için TOKİ, konutaelverişli yerlere değil, en ucuza male-decekleri ve en fazla kar elde edecekleriyerleri konut alanı olarak açıyor. Buradada aynı mantıkla hareket edilmiştir.

“TMMOB Mimarlar Odası SamsunŞube Başkanı Selami Özçelik, kentseldönüşüm alanı ilan edilen bölgedesağlıklı binalar vaat edildiğini söyle-yerek, “Ama 2 yıl olmadan bu olaylakarşılaştık. TOKİ boş bulduğu heryere bina yapıyor ve bilimsel kurallarauymuyor. Binaların yapıldığı yer Yı-lanlıdere ve Mert Irmağı’nın birleştiğinokta. Dere yatağına inşaat yapılmış,yer seçimi yanlış. Asıl hata binayı ya-panda değil; burayı yapılaşmaya açan,imar değişikliği yaparak izin veren-

de...” diyor. (Hürriyet, 5 Temmuz2012)

Yine bir iddiaya göre Samsun’unCanik ilçesindeki Kuzey Yıldızı Ko-nutları’nın AKP’li Canik BelediyeBaşkanı Osman Genç ve BelediyeBaşkan Yardımcısı Selçuk Kemeröz’ünakrabaları tarafından TOKİ’ye kat kar-şılığı satılarak rant elde edildiği ortayaçıktı.

Bu iddialar şaşırtıcı değildir.AKP’nin varlığı bunun üzerine kuru-ludur. İktidarda kaldığım sürece nereleriele geçirirsem kardır diye düşünüyorErdoğan. Bütün AKP’li bakanlar daErdoğan’ın yolundan gidiyor. Ahtapotgibi kuşatmışlar ülkemizi kendi salta-natlarını sürdürmenin derdine düş-müşler. Böyle bir zihniyet halkımızane verebilir zulümden başka!

İşte AKP’nin Kentsel Dönüşümü Budur: Yaptıkları Evler Halkımıza Mezar Oldu

Halkımız! Bugün kentsel dönüşümadı altında yapılmak istenen, dişimizletırnağımızla yaptığımız evlerimizinyıkılması, birlikteliğimizin yok edil-mesidir. Yıkılan evlerimizin yerlerininboşaltılıp akrabalarına, tekellere sa-tılması buralardan rant elde edilmesidir.AKP iktidarı yalancıdır. Depreme da-yanıksız evlerin yıkılıp daha sağlam

SAMSUN’DA 13 İNSANIMIZI KATLEDEN SEL DEĞİL

AKP’nin Yıkım, Yağma ve Talan Politikalarıdır!

Sayı: 22 / 15 Temmuz 2012 9MÜCADELEYİ BÜYÜTELİM!

Page 10: Halk Gercegi 22

evlere yerleştirileceğimiz söylendi. Busözlere inanarak TOKİ’nin yaptığı ev-lere yerleşen halkımız sel sularınınaltında kaldı. Bunlar depreme dayanıklıev yapıyoruz derler giderler fay hattınınüstüne yaparlar. Deprem bahanesi halkıkandırmak içindir. Halkın elindeki av-cundakini almak içindir.

AKP’nin dini imanı paradır, onlarsağlam zemin olup olmadığına bak-mazlar: Rant değeri yüksek yere ya-parlar konutları. Oranın fay hattı üze-rinde olması, sağlam zemin olmama-sının hiç mi hiç önemi yoktur.

Boş vaadlere inanmayın. Birçokilde yapılması planlanan kentsel dö-nüşüm ve TOKİ’ler de birgün başımızayıkılacak kadar çürüktür.

Samsun’da gördüğünüz AKP’nin,TOKİ’nin gerçek yüzüdür. AKP’ninyaptığı kentsel dönüşüm projesi bu.Halkımıza mezar oluyor. Halkı böylekandırıyorlar. Sizin de elinizden evle-rinizi, arsalarınızı alacaklar.

Bu yaşananlara seyirci mi kalaca-ğız? Sessiz kalmayalım! AKP bir ta-raftan hızla tüm ülke çapında yağmave yıkımın hazırlıklarını yapıyor.AKP’nin “Kentsel Dönüşüm”ü şim-diden halkımıza mezar olmaya başladı.Bugün Samsun’da yaşanan yarın on-larca yerde yaşanacak olandır.

AKP’nin kentsel dönüşümü yağmave talandır. Yağmalanan ise bizim ma-lımız, canımızdır.

AKP’nin yağma ve talanına karşıdirenelim. AKP, bizi zorla mahallele-rimizden söküp atmak istiyor.

AKP’nin bu zulmüne boyun eğ-meyeceğiz. Yağma ve talana karşı di-reneceğiz.

Halkımız! Birçok mahalledeAKP’nin yağma ve talanına karşı HalkKomiteleri kuruluyor. Bu komitelerdesiz de yerinizi alın. Halkımız yıkımlarakarşı ne yapacaklarını konuşuyorlar.Yarın kepçeler kapımıza dayandığındaah, vah etmemek için şimdiden hazır-

lıklarımızı yapmalıyız. Onların polisine, zabıtasına, aske-

rine, kepçelerine karşı bizim gücümüzbirliğimiz ve örgütlülüğümüzdür. HalkKomiteleri bu örgütlülüğün adıdır.

Son olarak “Yıkıma, Soyguna,Sürgüne Hayır Demek İçin Yürü-yoruz” adı ile başlattıkları yürüyüştehalk komiteleri İstanbul’da beş günboyunca AKP ilçe binalarına yürüyüşyaptı, mahallelerde halka çağrı ve bil-gilendirme yaptı. Her yağmurda selsularında ölmemek için mahallemizi,evlerimizi, komşularımızı kaybetme-mek için AKP zulmüne karşı birleşelimmücadele edelim. Ancak bu şekildeayakta durabiliriz. Örgütlü halkı hiçbirgüç yenemez. Bu gücün farkında ol-duğu için bizi birbirimizden ayırmayaTOKİ binalarında kutu gibi evlere yer-leştirip yalnızlaştırmaya çalışıyorlar.Unutmayalım AKP iktidarının halkavereceği hiçbir şey yoktur. Boş vaatlereve yalanlarına inanmayalım.

24 Mart 2012 tarihinde Ankara polisinin ev ve dernekbaskınları ile gözaltına alarak düzenlediği komplo iletutuklanan İlhan Kaya, Emel Keleş, Umut Şener, SemihaEyilik, Hakan Yılmaz ve Hasan Karapınar'ın derhalserbest bırakılması talebiyle Ankara Halk Cephesi'nindüzenli olarak yaptığı eylemlere devam edildi.

Her Salı günü, saat 12.30'da, Ankara Adliye'si önündeyapılan eylemin sonuncusu 10 Temmuz'da yapıldı. Ey-lemde yapılan açıklamada tutuklu devrimcilerden SemihaEyilik’ten gelen mektup okundu ve “Bizler her haftaSalı günü burada polisin ve AKP hukukunun yalanlarını

anlatacağız. Hiçbir devrimciyi yalanlarınızla tutsak et-menize izin vermeyeceğiz.” denildi. Yapılan açıklamanınardından yarım saatlik oturmaeylemi ve bildiri dağıtımı ya-pıldı.

“Komploları Boşa Çıkar-tacağız", "Komplolarla Tu-tuklananlar Serbest Bırakıl-sın", "Halkız Haklıyız Kaza-nacağız” sloganlarının atıldığıeyleme 10 kişi katıldı.

Hatay’da Halk Cepheliler, 13 Mayıs’ta düzenlenen polisbaskınlarında gözaltına alınarak tutuklanan arkadaşlarınınserbest bırakılması talebiyle her Cumartesi düzenli olarakyaptıkları oturma eylemine 7 Temmuz günü de devam ettiler.

Eylemde Neşe Aldıçoğlu tarafından yapılan açıklamada,Amerika’nın Büyük Ortadoğu Projesi’nin eş başkanı olanTayyip Erdoğan’ın, Suriye’nin içişlerine karıştığı belirtilerek,

Suriye tarafından düşürülen Türkiye’ye ait keşif uçaklarınınSuriye’nin hava sahasında ne işinin olduğu soruldu.Aldıçoğlu, Hatay Özgürlükler Derneği çalışanı İbrahimArslanhan, Selda Özçelik ve Asi Gazetesi çalışanı YılmazViraner’in Suriye halkıyla dayanışmak için Grup Yorumkonseri düzenlemek gerekçesiyle tutuklandıklarını söyleyerek,derhal serbest bırakılmalarını istedi.

Açıklamanın ardından yarım saatlik oturma eylemiyapıldı. Oturma eylemine halk yoğun ilgi gösterdi. Gür birşekilde, halkın da desteğiyle “Suriye Halkı Yalnız Değildir”sloganı atıldı. Sloganlar, türküler eşliğinde ve tutuklanandevrimcilerin 2 Ağustos’taki mahkemelerine çağrı yapılarakeylem sona erdi.

Komplo Kurmak Faşizmin İşidirTarih, Komplo Davalarının Amacına Ulaşamayacağının

Örnekleriyle Doludur!

Türkiye Halkları EmperyalizmeVe İşbirlikçilerine Karşı Suriye

Halkının Yanında OlmayaDevam Edecek

15 Temmuz 2012 / Sayı: 22110 KENTSEL DÖNÜŞÜM YIKIMINA, YAĞMA VE TALANA KARŞI

Page 11: Halk Gercegi 22

Deprem riskine karşı tüm Türki-ye'de 7 milyon binayı yıkma kararıalan AKP, bu kez de sel sularındaöldürdü 13 insanımızı... Samsun'unCanik ilçesinde yaşanan selde, sadecedere yatağı üzerine kurulan "KuzeyYıldızı" sitesinin alt katını sel sula-rının basmasıyla 5 kişi öldü.

2 yıl önce 500 milyon TL'ye ya-pılmıştı 2 bin 688 konutlu KuzeyYıldızı Sitesi. "Fransız balkonu, alü-minyum korkulukarıyla çok farklı"denilerek reklamı yapılan sitenin enönemli "kusuru" dere yatağına ku-rulmuş olmasıydı. Yapanlar ise, kent-sel dönüşümden sorumlu olan; evle-rimizi yıkıp yerine bize satmak içinbina diken TOKİ…

Toplu Konut İdaresi (TOKİ)1972'de kuruldu. Bugün doğrudanBaşbakanlığa bağlı olan TOKİ verilenyetkilerle kamu arazisi ve gecekondubölgesi olarak bilinen alanların tü-münde tek söz sahibi oldu.

Asım Kocabıyık, İbrahim Bo-dur, Jak Kamhi, Nejat Eczacıbaşı,Nuh Kuşçulu, Raif Dinçkök, ÜzeyirGarih, Hayri Domaniç, İzzet Bay-sal, Ertuğrul Soysal, Orhan Aker,Feyyaz Berker, İshak Alaton veNihat Gökyiğit isimli işverenlertarafından kurulan TOKİ'nin ku-ruluş amacı şöyle belirtiliyor: “Mes-ken yönünden memleketin sosyalgelişmesi için halka ucuz ve sağlamhazır tip meskenler sağlamak ama-cıyla kuruldu. Bunun olabilirliği içinbirtakım çalışmalar yaptırmayı gün-demimize aldık. Her türlü inşaat sa-nayini kurmak ya da ortak olarakkurulmuş olan inşaat sanayi kuru-luşlarında faaliyetlerimizi sürdüre-ceğiz.”

Yani aslında, fabrikalarında, şir-

ketlerinde, işyerlerinde ça-lıştırdıkları işçiler için ucuzkonut yapmak amacıylakurdular TOKİ’yi. İşçilerinemeğini daha fazla sömü-rebilmek ve onları ellerininaltındaki yerlere yerleşti-

rebilmek için evlerini de yapmayakarar verdiler. Ancak dönemin imaryasalarının izin vermemesi sebebiyleharekete geçemediler.

12 Eylül cuntasıyla birlikte,1981'in sonlarında 2487 sayılı TopluKonut Yasası çıkartıldı ve böyleliklegerekli yasal zemin açılmaya başlandı.İlk başta sadece devlet eliyle yapıla-bileceği belirtilen toplu konutların,Turgut Özal'ın iktidarda olduğu1983 yılında özel şirketler tarafın-dan yapılabileceği de kanunlaştı-rıldı.

Toplu konutların yapılması içingerekli bütçe ise yine halkın ödediğivergilerden oluşturuldu. Yurtdışınaçıkışlarda ödenen "konut fonu harcı"ile gümrük vergilerinin bir kısmınınTOKİ'nin bütçesine aktarılması kararabağlandı.

Halkın parasıyla yapılan TOKİbinaları, halka yine parayla satılıyor.Halkı borçlandırarak toplu konutlarayerleştiren TOKİ, bugün Kentsel Dö-nüşüm Projesi’nin merkezi uygula-yıcısı durumundadır. Yetki alanı yerelyönetimlerin de üzerindedir.

1972'de işçilerin yerleşim yerleriniyapmak amacıyla kurulan TOKİ, bu-gün zenginlere de hizmet ediyor.Halkı soyarak yapılan binalar zen-ginlere peşkeş çekiliyor.

TOKİ sadece ev de yapmıyor,sınır karakolu, okul, sağlık tesisi gibi

binalar da yine halkın paralarıylayapılıyor.

TOKİ bünyesinde yer alan kurucuşirketler arasında bir rekabet de sü-rüyor. Ve bu rekabet, yani kar hırsı,halkın can ve mal güvenliğindenseşirketlerin çıkarını öne çıkarıyor.

Çıkartılan yasalarla istediği heraraziye bina dikme hakkına sahipolan TOKİ; bugün tek başına birtekel gibi çalışmaktadır. Kentsel dö-nüşüm adı altında kendi zenginlerini,kendi müteahhitlerini yaratarak halkısoymaktadırlar.

Halkın çıkarlarına yapıldığı söy-lenen konutlar, aslında yeni zengin-lerin yaratıldığı rant merkezleri oluyor.TOKİ binalarının parasını halkınödediği vergilerden alıyorlar, binalarıişçiler inşa ediyor... Ama o evlerdeoturabilmek için yine para ödemesigereken de bu halk. Ve ortada dönenparayı yiyen ise bir avuç zengin.

İşte bunun adı ranttır... Oturduklarıyerden, bizim emeğimizi sömürerekpara kazanan bu asalaklar, işleriniyasaya da uydurarak halkın elini ko-lunu bağlamak istiyorlar.

TOKİ'nin imar planları dene-time açık değil. Projelerini istediğigibi gerçekleştiriyor. Evlerimizi dereyatağında olduğu için, deprem riskialtında olduğu için yıkma kararı ala-bilen AKP, dere yatağına ev kuranTOKİ’ye teslim ediyor halkın cangüvenliğini.

AKP, “deprem riskinden koruma”yalanıyla hayata geçirmeyi planladığıyıkımların önünde bir engel olsunistemiyor. Bu yüzden de TOKİ’ninsebep olduğu 13 ölümü gizlemekiçin elinden geleni yapıyor. Sorumluolarak, 6 km. ötede bulunan ve du-varı yıkılan DSİ göleti gösterildi.Dere yatağın ev kurulması ise birhata olarak gösterilmiyor.

TOKİ’nin yaptığı evler güvenlideğildir. Dere yatağında, Van’da ol-duğu gibi deprem riski taşıyan alan-larda yapılıyor evler… TOKİ’ninyaptığı evlerin güvenli olup olmadı-

TOKİ ÇÖZÜM DEĞİLSORUNUN KENDİSİDİR

Sayı: 22 / 15 Temmuz 2012 111MÜCADELEYİ BÜYÜTELİM!

Page 12: Halk Gercegi 22

ğını anlamak için herhangi bir dene-time de gerek yoktur. Çünkü halkdüşmanları halkın yararına hiçbirşey yapmazlar…

Onların dini imanı paradır. Halkıkentsel dönüşümle sürgün eden TOKİ,tam 2 bin 688 aileyi tek bir sitedetopluyor. Ve bu siteyi de dere yata-ğının üzerine kuruyor. Ama dere ya-tağı, doğanın dengesiyle oynayanlarıaffetmiyor. Fakat bunun zararınıgören yine halk oluyor.

Samsun’da yaşanan ölümler,AKP’nin halka düşman politikalarınıaçığa çıkartmıştır. Ama bu sadeceSamsun’da kalmayacaktır. Yaşanacakbüyük bir depremde TOKİ bina-larının nasıl yıkıldığına da tanıkolacağız. Bizi borçlandırarak hap-

setmek istedikleri TOKİ binalarıhalka tabut olmaya devam edecektir.Bugün bodrum katlarını sel basıyorsa,yarın o Fransız balkonları yıkılacak-tır.

AKP’nin yalanlarına inanmayalım.TOKİ binaları bizi bekleyen bir me-zara dönüşmeden yıkımlara ve sür-günlere karşı evlerimizi koruyalım.

AKP törenlerle yıkımlara başla-dığında, din, dil, milliyet ayırt et-meksizin saldıracak. Bunun için hiçbirfırsatı da kaçırmayacaklar. Samsun’dayaşanan selin ardından dere yatağın-daki 3 ev alelacele yıkıldı. Talimatıyine Tayyip Erdoğan verdi. Dere ya-tağında inşa edilen TOKİ binasınıyıkmıyorlar ama halkın emeğiylekurduğu evleri hiçbir yasa gözetil-

meksizin, “hayat kurtarma” adıaltında yıkılıyor. Ailelere hiçbir be-del ödemeden, ailelerin yasal hiçbirhakkını gözetmeden yıkıyorlar.

Samsun’da yaşanan, yıkımlarınnasıl yalanlarla meşrulaştırılacağınınbir örneğidir. Sele karşı önlem al-mayanlar, aksine selin gidiş yolunaev kurarak insanlarımızın ölümündensorumlu olanlar, kendi hatalarını bi-zimmiş gibi göstererek dozerleriyleevlerimizi yıkıyorlar.

AKP yalancıdır! AKP düzen-bazdır! AKP yıkıcıdır!...

Bu saltanata son vermek için tekgüç var o da halkın örgütlü gücüdür.Halk Komiteleri’nde gücümüzü bir-leştirelim ve konut hakkımız içinmücadele edelim…

“Devrimci Mühendis Mimar ve Şehir PlancılarınınDayanışma Pikniği”nin 3.sü bu yıl 8 Temmuz günüAnkara Kurtboğazı Barajı Piknik Alanı’nda gerçekleştirildi.Devrimci Mücadelede Mühendis Mimarlar’ın (DMMM)“Emek Sömürüsüne ve Güvencesiz Çalıştırılmaya KarşıMücadeleye Örgütlenmeye” kampanyası çerçevesindegerçekleştirilen pikniğe yaklaşık 50 kişi katıldı.

Piknik alanında kampanya sloganının yer aldığı pan-kartlar asıldı, masalar kuruldu ve kahvaltı hazırlandı.Kahvaltıdan önce, DMMM’yi anlatan ve günümüzdemühendis mimar ve şehir plancılarının karşılaştığı esnekçalışma saatleri, taşeronlaştırma, güvencesiz çalışmagibi mesleki sorunlar üzerine bir konuşma yapıldı. Ko-nuşmada AKP’nin faşist yönetiminin gerek KHK’lerle,Afet Yasaları ile gerekse yeni çıkan yasalarla halkın herkesimine saldırdığı, mühendis ve mimarların örgütlügücü olan TMMOB’nin de bu saldırıların hedefi olduğuanlatıldı. Halkın AKP hükümeti tarafından bu açlık yok-sulluk ve sömürü düzeninde her gün katledildiği, bununson örneklerinin Samsun’daki TOKİ katliamı, Ankara’dakimetro göçüğü olduğu vurgulanırken, mühendis mimarlarınsorunlarının halkın diğer sorunlarından ayrı tutulamayacağıve tüm bu sorunların çözümünün örgütlü bir mücadeledengeçtiği söylendi.

Kahvaltıdan sonra misket, halat çekme, voleybol,yakan top, ip atlama gibi çeşitli oyunlar oynandı, sohbetedildi. Coşkulu bir biçimde devam eden pikniğe halkında yoğun ilgisi oldu. Tanışmak için masaya geleninsanlarla sohbet edildi dergi tanıtımları yapıldı.İlerleyen saatlerde yemek yendi. Hediye çekilişi

yapılıp, kazananlara içerisinde Grup Yorum DVD’si,Ümit İlter şiir kitabı ve Artı İvme dergisinin de bulunduğuhediyeleri dağıtıldı. Yemekten sonra Artı İvme MüzikGrubu kısa bir konser gerçekleştirdi. Çevreden halkınkatılımıyla da beraber türküler söylendi, halaylar çekil-di.

Tutuklu bulunan devrimci mühendis Barış Önal’ınpiknik için gönderdiği mektup okundu. Tutsak devrimcimühendisler İlhan Kaya, Erkin Kocaman, Barış Önal veİvme dergisi Yazı İşleri Müdürü Fatih Özgür Aydın’amektup yazıldı.

Programlı ve kolektif bir biçimde gerçekleştirilenpiknik dönüşünde iseİMO önündeki oturmaeyleminin 140. gününeulaşan Cansel Malatya-lı’ya destek ziyaretindebulunuldu.

Mesleğimize Sahip Çıkmanın Yolu,Halkın Sorunlarını Sahiplenmekten Geçiyor

15 Temmuz 2012 / Sayı: 22112 KENTSEL DÖNÜŞÜM YIKIMINA, YAĞMA VE TALANA KARŞI

Page 13: Halk Gercegi 22

Halk Komiteleri’nin, AKP’ninKentsel Dönüşüm saldırısına karşı sür-dürdüğü kampanya, 4-8 Temmuz ta-rihlerinde yapılan “Yıkıma SoygunaSürgüne Hayır Demek İçin Yürüyoruz”isimli uzun yürüyüşle daha da büyü-tüldü. 4 Temmuz günü İstanbul Ok-meydanı’ndaki Sibel Yalçın Parkı’ndantoplanan Halk Komiteleri üyeleri, yü-rüyüş öncesinde basın açıklaması yap-tılar.

72 kişinin katıldığı eylemde konu-şan Nagehan Kurt, “AKP iktidarınınyıkımına, soygununa, sürgüne karşıyürüyoruz. Evlerimizi yıkmak, bizlerişehir dışına sürmek istiyorlar. Zen-ginlerin zenginliklerini büyüten AKPgözünü şimdi de bizim bir göz kon-dumuza dikmiştir. Biz Halk Komiteleriolarak buna izin vermeyeceğiz. AKPiktidarının bizim örgütlü gücümüz kar-şısında ne kadar çaresiz olduğunu bi-liyoruz. Haklı olan biziz ve haklılığı-mızdan aldığımız güçle diyoruz ki ka-zanacak olan da biziz. Konut hakkı-mıza, emeğimize sahip çıkacak, AKPiktidarının zulmüne boyun eğmeye-ceğiz. Bu inançla tüm halkımızı AKPilçe binalarına doğru yapacağımız yü-rüyüşlere davet ediyoruz.” açıklama-

sında bulundu. Eylem “Yıkımlara İzin Vermeye-

ceğiz”, “Evimizi Yıkanın Villasını Yı-karız” sloganlarıyla sona ererken; “Yı-kıma Soyguna Sürgüne Hayır Demekİçin Yürüyoruz” pankartı açılarak,AKP Sütlüce ilçe binasına doğru yü-rüyüşe geçildi. Yürüyüş sırasında, 5gün sürmesi planlanan yürüyüşün gü-zergahının bulunduğu el ilanları dağı-tıldı ve yürüyüş hakkında bilgi verildi.Atılan sloganlar ve söylenen şarkılarlaeylem coşkulu olarak başladı.

Sütlüce AKP ilçe binası önüne ge-lindiğinde, binanın önünün çevik vesivil polis barikatıyla kapatıldığı gö-rüldü. Burada yapılan basın açıkla-masının ve Okmeydanı Halk Komite-si’nden Musa Aykanat’ın yaptığı ko-nuşmanın ardından tek sıra halinde,sloganlar ve marşlar eşliğinde Eyüp’egelindi.

Tek sıra halinde yürüyen kitle, üze-rinde “Yıkıma, Soyguna, Sürgüne Ha-yır Demek İçin Yürüyoruz” yazanşerit halindeki uzun pankartı yoladoğru tutarak taşıdı. Eyüp’e gelindi-ğinde kitleyi Alibeyköy Halk Komi-teleri karşıladı. Buradan otobüslerleEyüp çarşı girişine kadar gelen 200

kişi, oradan çarşının içinde yine pan-kartlarıyla ve sloganlarıyla Eyüp AKPilçe binasına yürüdü. Burada da yinepolis acizliğini göstermiş ve AKP bi-nasının önüne etten duvar örmüştü.

Açıklamayı Alibeyköy Halk Ko-miteleri üyesi bir kişi yaptı. Yapılanaçıklamada “AKP halka yönelik sal-dırılarını sürdürüyor. AKP bu kez ba-rınma hakkımızı gasp etmeye çalışıyor,tam 7 milyon evi yıkacağını söylüyor.AKP barınma hakkımız yönelik sal-dırısını, gecekonduların sağlıklı yaşamkoşulları taşımadığı, deprem riski ta-şıdığı gerekçesiyle meşrulaştırmayaçalışıyor. Oysa AKP iktidarının asılamacı halkımızın sağlıklı konutlardaoturması, afet riski altındaki alanlarıniyileştirilmesi ya da halkı deprem ris-kinden koruyarak sağlıklı ve güvenliyaşam alanları yaratmak değildir. Asılamaç; kentleri rant odaklarına açmaktır.Ağaoğulları, Çalıklar, Sabancılar, Koç-lar ve onlarca tekel ile yapılan milyondolarlık anlaşmalar bunu göstermek-tedir. Yoksulların şehir dışına sürülerek,onların yaşadıkları yerlerde büyük ko-nut projeleri, rezidanslar, finans mer-kezleri ve AVM’ler yükselecektir. AKPiktidarı bir kez daha bizim, halkın

KENTSEL DÖNÜŞÜM ADI ALTINDA; YIKIMA, SOYGUNA, SÜRGÜNE İZİN

VERMEYECEĞİZ!

Halk Cephesi Yıkımlara, Yağma ve Talana Karşı

AKP İstanbul İlçe Binalarına Yürüdü!

Cevahir AVM önü Kağıthane AKP önü

Sayı: 22 / 15 Temmuz 2012 113MÜCADELEYİ BÜYÜTELİM!

Page 14: Halk Gercegi 22

değil, tekellerin iktidarı olduğunu gös-termektedir. Buradan bir kez dahahaykırıyoruz; AKP’nin emperyalistlere,tekellere verdiği sözlerin, yaptığı mil-yon dolarlık anlaşmaların, çıkarttığıyasaların haklılığımız karşısında birhükmü yoktur.” denildi.

Eyleme, orada bulunan esnaf ve hal-kın da ilgisi büyüktü. Alkışlarla destekveren halk, yıkımlara karşı yürüyüş ya-panları desteklediklerini gösterdiler.

Açıklamanın ardından, Eyüp AKPilçe binasının önünden sloganlar vealkışlar eşliğinde ayrılarak, otobüslerleGazi Mahallesi’ne gidildi. Ve GaziÖzgürlükler Derneği’nde yemek ye-nildi. Yemeğin ve kısa bir dinlenmeninardından, Gazi Mahallesi’nde yürüyüşegeçildi. Sokaklarda halka, yıkımlarlailgili bilgilendirme yapıldı.

Gazi Cemevi önünde, Gazi HalkKomitesi adına bir açıklama yapıldı.Burada da evlerini yıktırmayacaklarınıve direneceklerini söyleyen komite,daha sonra yürüyerek otobüse bine-cekleri yere geldiler. Otobüse binilenyerde Gazi halkından yürüyüşe katı-lanlar oldu. Cebeci’ye kadar Halk Ko-miteleri’ne eşlik ettiler.

AKP Cebeci ilçe binası önüne gelenyürüyüş kolu, burada kısa bir yürüyü-şün ardından, polisin yığmış olduğupanzer ve çevik arabalarının yanındabasın açıklaması yaptılar. Açıklamayıyapan Ali Çakır’ın konuşmasının ar-dından, Gazi Mahallesi’nde oturan birkişi, 35 yıldır gecekonduda oturduğunuve burada uyuşturucu satıldığını belirtti.Bunun bilinip defalarca bildirilmesinerağmen hiçbir şey yapılmadığını be-lirterek, çözümün seslerini çıkarmaktaolduğunu söyledi.

Başka bir konuşmacı ise, AKP ik-tidarının evlerini yıkmaya savaş alanınagider gibi geldiklerini belirtti. Fakatasla teslim olmayacaklarını söyleyerek,“Halkız Haklıyız Kazanacağız” dedi.Daha sonra otobüslerin olduğu yeredönülerek buradan yemek yemek üzereAlibeyköy cemevine gidildi. Hazırlananyemeklerin yenmesinden sonra akşamAlibeyköy sokaklarında halkı yıkımlarakarşı olmaya çağırarak yürüyüş yapıldıve gece konaklamak üzere Erkılıç Par-kı’na geçildi. Halk Komiteleri ErkılıçParkı’na geldiğinde, onları AlibeyköyHalk Komiteleri’nin kalaslardan kur-muş olduğu iki adet büyük çadır kar-şıladı. Alibeyköy Haklar Derneği müzikgrubu bir dinleti verdi. İçilen çayların,edilen sohbetlerin ardından kurulançadırlarda dinlenmeye geçildi.

AKP'nin Emperyalistlere,Tekellere Verdiği Sözlerin,Yaptığı Milyon DolarlıkAnlaşmaların, ÇıkarttığıYasaların HaklılığımızKarşısında Bir HükmüYoktur!

Eylemin 2. günü olan 5 Temmuz’da,Alibeyköy’deki Erkılıç Parkı’nda ko-naklayan Halk Komiteleri, sabah07.30’da uyanarak saat 08.00’da hepbirlikte kahvaltı yaptılar. Kahvaltı veyürüyüş hazırlıklarının tamamlanma-sının ardından Cengiz Topel Mahal-lesi’nden başlanarak, Alibeyköy’üniçinde bir mahalle olan Çöp Mahalle-si’ne doğru yürüyüşe geçildi. Tamamıgecekondu olan Çöp Mahallesi’nindar sokaklarından geçilirken, şerit pan-kart açıldı. Mahalledeki yürüyüş ta-mamlandıktan sonra otobüslerle Al-

tınşehir’e geçildi.Altınşehir Sonevler’de toplanan

Halk Komiteleri yürüyüşlerini başla-tarak, 1,5 saat boyunca, önlerinde vearkalarında yürüyen sivil polisler eş-liğinde mahalleyi bir uçtan diğer ucadolaştılar. Böylece, iki gün önce yü-rüyüşün çalışmasını yapan iki HalkCepheli’yi gözaltına alarak, Altınşe-hir’de gerçekleştirilecek olan yürüyüşüengellemeye çalışan polisin tüm ça-balarına rağmen, yürüyüş halkın des-teğiyle, “helal olsun” sözleriyle yapıldı.

Altınşehir’deki Filistin Mahallesi’neinildiğinde görüldü ki, yıllardır buralarabir yol bile yapmayan devlet, şimdideprem bahanesiyle buraları yıkacağınısöylüyor. Ama Filistin Mahallesi halkı,çocuğundan yaşlısına kadar mahalle-lerini yıktırmamakta kararlı. FilistinMahallesi’ndeki yürüyüşlerini tamam-layan Halk Komiteleri, basın açıkla-masının yapılacağı meydana doğruilerlerken, arkalarında ayrıca bir çocukkorteji oluşmuştu. Sıcaktan ve yürü-mekten yorulan Halk Komiteleri, ma-halle içinde bir yerde 10 dakikalıkmola verdiklerinde, halkı bilgilendir-meye devam ettiler. Bu arada halkınverdiği suyu içerek serinlediler. Dahasonra Bayramtepe Meydan’daki Gü-vercin Parkı’nın önüne gelerek basınaçıklaması yaptılar. Açıklamadan sonraotobüslere binilerek Zeytinburnu’nageçildi.

Zeytinburnu AKP’nin önüne kadargerçekleştirilen kısa yürüyüşün ardın-dan, AKP ilçe binasının önüne gelin-diğinde, polis, Halk Komiteleri’neAKP’nin önünde değil karşısında açık-lama yapmalarını söyledi. Ancak HalkKomiteleri, polisin gösterdiği yerinAKP’nin karşısı olduğunu, önü olma-dığını belirterek, açıklamayı AKP’ninönünde yapacaklarını söylediler veyaptılar. Fakat polisin dayatmaları bu-nunla bitmedi. Açıklamadan sonra oto-büslerine binmek için karşıya geçenHalk Komiteleri otobüslerinin ileridepark edilen yerde bozulduğunu öğre-nince otobüse doğru yürümeye başla-dılar. AKP’nin zulmüne karşı dedik-lerini yapan Halk Komiteleri’ne ta-hammül edemeyen polis, eylem bittiğihalde Halk Komiteleri’nin önünü ke-serek “Burada önlüklerle yürüyemez-

Maltepe AKP Önü

Sultanbeyli

Mecidiyeköy AKP Önü

15 Temmuz 2012 / Sayı: 22114 KENTSEL DÖNÜŞÜM YIKIMINA, YAĞMA VE TALANA KARŞI

Page 15: Halk Gercegi 22

siniz. Burası hassas bir bölge, eğeryürürseniz ileride çevik kuvvetimizbekliyor, sizi gözaltına alırız” diyerekhem gözaltına almakla, hem de açıkçalinç ettirmekle tehdit etti. Halk Ko-miteleri ise otobüslerine binecekleriyerden binip gideceklerini söylediler.

Bunun üzerine polis tekrar gözaltınaalmakla tehdit etti. Kaybedecek bir şeyiolmayan, barınma hakkı için sokaklaradüşen halk için, gözaltına alma tehdidiboş bir tehditti. Otobüsün gelmesiylebirlikte araçlarına binen Halk Komiteleriüyeleri Tozkoparan’a geçtiler.

Tozkoparan’da da mahalle içindebir yürüyüş yapıldı. Yürüyüş esnasındaalkışlayanlar, camlardan seslenerekdestek verdiklerini söyleyenler oldu.Yürüyüşün ardından basın açıklamasıyapılarak otobüslere binildi. Zeytin-burnu’ndaki beklemeden kaynaklıprogramları aksayan Halk Komiteleri,normalde Tozkoparan’dan Esenler’eyürüyecekken otobüse binmek zorundakaldılar. Öğlen yemeği için hazırlanınekmek aralarını da zaman kaybetme-mek için otobüste yediler.

Esenler’e gelindiğinde AKP ilçebinası önünde basın açıklaması yapıldı.Polis yine çevik otobüslerini, akrep-lerini yığmıştı AKP’nin önüne. Halkıniktidarı olduğunu iddia eden AKP ik-tidarı, kendini halktan koruyordu. Çün-kü korkuları büyüktü. Yıllardır zul-mettikleri, ahını aldıkları, cebindekison kuruşunu dahi çaldıkları halkınöfkesinden korkacaklardı elbet. Onuniçindi bu kadar “güvenlik” önlemi.Basın açıklaması esnasında sokaktançevik kuvvet otobüsü geçirerek halkagözdağı vermeye çalışsalar da HalkKomiteleri yürüyüşüne devam etti.Açıklamanın ardından yaklaşık 45 da-kika yürünerek Esenler Çifte HavuzlarParkı’na gelindi. Burada bir saat din-lendikten sonra mahalle içinde yürüyüşyapmak üzere hazırlıklar başladı ye-niden. Pankart açıldı, dövizler dağıtıldı,sloganlar, marşlar ve sesli duyurulareşliğinde yürüyüş başladı.

2. günün son yürüyüşü de tamam-landıktan sonra, gece konaklamaküzere Çifte Havuzlar Parkı’na gelindi.10’arlı gruplar halinde, mahalle halkınınayarladığı bir lokantada yemek yemeğegidildi. Bir yandan da parkta çadırlar

kuruluyordu. Mahalle halkı, gece saat03.00’a kadar parka gelip Halk Ko-miteleri’yle sohbet etmeye devam etti.Halkın gösterdiği ilgi günün yorgun-luğunu da unutturmuştu.

Haklılığımızdan AldığımızGüçle, AKP İktidarınınElektrik-Su Kesme,Tutuklama, Polis veJandarma Tehtidine KarşıMahallerimizi ve EvlerimiziSavunacağız!

Halk Komiteleri’nin yıkımlara karşıbaşlattığı yürüyüş, 3. günü olan 6Temmuz’da, Çifte Hafuzlar Parkı’ndayapılan kahvaltıyla başladı. Kahvaltıyamahalle halkından emekçi kadınlarımızda katıldı. Ardından Grup Yorum şar-kıları söylenerek yola çıkış saati bek-lendi. Aracın gelmesiyle beraber yolaçıkıldı. Gidilecek adres ise, yine AKPiktidarı ve devletin yıllardır göz diktiği,yıkım politikalarını hayata geçirmekiçin can attığı Sarıyer’di.

İlk önce Dağevleri’ne gidildi. 2Temmuz Parkı’nda öğlen yemeği ye-nildi, aynı zamanda mahallede yapı-lacak yürüşe katılmak için gelen ma-halleliyle yıkımlar üzerine sohbetleryapıldı. Ve mahalle halkıyla beraberyürüyüşe geçildi.Yürüyüş yerindençok uzak evlerden dahi yürüyüşe destekalkışları geliyordu. Yol boyu yürüyüşekatılım yaşanırken, son olarak Pala’nınKahvesi denilen yerde basın açıklamasıyapıldı. 45 kişinin katıldığı basın açık-lamasının ardından Ferahevler’dekiSarıyer AKP ilçe binası önüne gidildi.

Armutlu’dan gelen Komite üyele-riyle birlikte burada basın açıklamasıyapıldı. Açıklama sonrası 14 metrelikpankart açılarak, yürüyüşe geçildi. Yü-rüyüş güzergahı üzerinde bulunanAmerikan Konsolosluğu’nun alt cad-desinden geçilirken; ülkemizde yaşananher hak gasbı, katliam, soygun ve sür-günün direk yahut da dolaylı yollardansorumlusu olan emperyalizme olanöfke gür ve öfkeli bir şekilde atılan“Amerika Defol Bu Vatan Bizim”,“Kahrolsun Emperyalizm YaşasınHalkların Mücadelesi” sloganlarıylagösterildi.

Yürüyüş İstinye’de sahil boyunca

devam etti. Villaların önünden geçi-lirken, “Evimizi Yıkanın Villasını Yı-karız”, “İşgalci Değil Halkız”, “BuVatan Bizim” sloganları atıldı.

Emirgan’a gelindiğinde, sahildeyüzen birkaç serseri, "Buradan bağır-madan geçin, rahatsız ediyorsunuz."gibi sözler söylediler. Onlara yürüyüşünamacı anlatıldı ama buna rağmen sal-dırgan tavır sergilemeye devam edenserserilerin amaçları açığa çıktı. AlperenÜlkü Ocakları’ndan olduklarını söy-leyen faşistlere gereken cevap veril-dikten sonra yola devam edildi.

Baltalimanı’na gelindiğinde ise Po-lis Moral Merkezi önünden geçildi.Bu sırada "Erdal Dalgıç Ölümsüzdür","Bedel Ödedik Bedel Ödeteceğiz" slo-ganları atıldı. Sonrasında ise yürüyüşgüzergahının son noktası olan KüçükArmutlu’ya varıldı. Mahalleye varıl-dığında mahalle girişinde uyuşturucusatıcısı işbirlikçi çetecilerin evininönünden geçildi. Burada yozlaşma,çeteleşme ve uyuşturucuya karşı slo-ganlar haykırıldı. Daha sonra mahalleiçinde kısa bir yürüyüş yapılarak,akşam yapılacak yürüyüşe çağrı yapıldı.

Cemevinde verilen aradan sonra,Trakya Halk Komitesi’nin başlattığı"Ergene Trakya’dır" yürüyüşünün Tak-sim’de yapılacak olan eylemine gidildi.Eylemde, Halk Komiteleri’nin yürü-yüşü hakkında da bilgi verildi. Buprogramdan sonra tekrar Armutlu’yagidilerek, 70 kişinin katılımıyla biryürüyüş gerçekleştirildi.

Yürüyüş, Köyiçi’nde yapılan basınaçıklamasıyla sona erdi ve cemevinegeçildi. Burda yemek yenildikten sonra,Eyüp Haklar Derneği müzik grubununverdiği kısa konser dinlendi. Gece nö-betleri ayarlandıktan sonra, bir sonrakigüne hazırlanmak için dinlenmeye ge-çildi.

Halk Düşmanı AKP, YıkımSaldırısının Altında Kalıp,Yok Olacaksın!

7 Temmuz’da, yürüyüşün 4. günüArmutlu Cemevi’nde yapılan kahvaltıile başladı ve sonra otobüsle PaşabahçeMezarlığı’nın önüne gidildi. Buradamahalle halkına bildiriler dağıtılarak,yürüyüşe katılım çağrıları yapıldı.

Sayı: 22 / 15 Temmuz 2012 115MÜCADELEYİ BÜYÜTELİM!

Page 16: Halk Gercegi 22

40 kişinin katıldığı yürüyüşte Paşa-bahçe Mezarlığı’ndan Devlet Hastanesiönüne inilerek, cadde tek taraflı trafiğekapatıldı. Paşabahçe Meydanı’na gelin-diğinde taksi durağının yan tarafındabasın açıklaması yapıldı. Beykoz hal-kından Emrah Demir tarafından yapılanaçıklamanın ardından, otobüse binilerek,1 Mayıs Mahallesi’ne gidildi.

1 Mayıs Mahallesi’ne gelindiğinde,Cennet Düğün Salonu önünde yürüyüşhazırlıklarına başlanı. Pankart ve dö-vizlerin yanısıra, yıkım tehlikesini an-latan Özgür Tutsaklar’ın çizdiği ikiadet büyük boy karikatür taşındı.

Cennet Düğün Salonu’nun önündebaşlayan yürüyüş, Sağlık Ocağı önünekadar sürdü. Burada Komiteler adınaSibel Kırlangıç tarafından basın açık-laması yapıldı. Ardından halka, yıkımsaldırısının içeriği anlatılarak örgüt-lenme ve direniş çağrısı yapıldı. Ma-hallenin çeşitli yerlerinden geçilerekuzunca bir yürüyüş sonrası son durağagelindi. Son durakta yine bir açıklamayapılarak, ardından otobüse binilipSultanbeyli Mahallesi’ne geçildi. Sul-tanbeyli Cemevi’nde öğlen arası veri-lerek yemekler yenildi, çaylar içildi.

Cemevi önünden pankart ve döviz-lerle kortej oluşturularak yürüyüşe baş-landı. Sultanbeyli içinde dolaşılarakyapılan yürüyüşte, Fatih İlköğretimOkulu önüne gelindiğinde basın açık-laması yapıldı. Sultanbeyli halkındanNaile Ateşkan tarafından yapılan açık-lamada, “Hiçbir yasal düzenleme biz-lerin direnişini engelleyemeyecektir.Haklılığımızdan aldığımız güçle, AKPiktidarının elektrik-su kesme, tutuklama,polis ve jandarma tehdidine karşı ma-hallerimizi ve evlerimizi savunacağız.”denildi. Atılan sloganlarla bitirilen açık-lama sonrası tekrardan cemevi önünekadar yürünerek, burada araca binilipGülsuyu Mahallesi’ne geçildi.

Yürüyüş sabit sayısı dışında, gidilenher mahallede o mahallelerin halkındanda katılımlar oldu. Çocuğunu alıp ge-

lenler, yemeği ocağa koyup gelenler,eşiyle çocuğuyla gelenler vardı.

Gülsuyu’nda şerit pankartın hari-cinde, “Yıkım Değil Yerinde Islah İs-tiyoruz-Halk Komiteleri”, “ZengineTapusuz Villa Yoksula Polis ZabıtaMafya - Halk Komiteleri” yazılı dö-vizler taşınarak, düzenli kortej şeklindeyol trafiğe kapatılarak yürüyüşe geçildi.Gülensu Son Durak’tan başlayan yü-rüyüş, sloganlar eşliğinde GülsuyuMeydanı’na kadar devam etti. Meydanagelindiğinde Cemil Varıcı tarafındanbasın açıklaması yapıldı ve ardındanMaltepe AKP İlçe Binası’na kadar yü-rüyüş devam etti.

Anayol kenarından tek sıra halindeyürüyen yürüyüşçüleri hemen arkala-rından 2 adet akrep diye tabir edilenzırhlı araç, 1 adet TOMA denilen araçile 2 adet de Çevik otosu ve sivil polisaraçlarından oluşan eskort takip ederkenyolun sol tarafından da sivil polislertek sıra halinde yürüdüler. Bu şekildeyoğun polis ablukasında Maltepe’yeinilip, oradan da Maltepe ana caddeüzerinden AKP ilçe binası önüne kadaryüründü. Maltepe AKP ilçe binasıönüne gelindiğinde Türkan Albayraktarafından açıklama yapıldı.

Açıklama bittikten sonra, konak-lamak üzere Gülsuyu’nda bulunan En-gin Çeber Halk Kütüphanesi’ne gidildi.

AKP'nin Yağma ve TalanınaKarşı Örgütlenelim!

Halk Komiteleri yürüyüşün 5. günüÇayan Mahallesi Hüseyin Aksoy Par-kı’nda kahvaltı yaparak eyleme başladı.5. günde ilk olarak Hüseyin AksoyParkı’ndan “Yıkıma, Soyguna, SürgüneHayır Demek İçin Yürüyüyoruz” pan-kartı açılarak “İşgalci Değil Halkız","Evimizi Yıkanın Villasın Yıkarız”sloganlarıyla mahalle içerisinde dola-şılarak Dilan Kafe önüne gelindi. Bu-rada Betül Özdemir tarafından açıklamayapıldı.

Açıklama bittikten sonra sloganlarla

tekrar Hüseyin Aksoy Parkı’na gidildi.Yenilen yemeğin ardından, pankartlarınıaçan Halk Komiteleri, tek şerit halindeKağıthane İlçe AKP binasına doğruyürüyüşe geçtiler. Yürüyüş sırasındayoldan geçenlerden araçlarının kor-nalarını çalanlar, zafer işareti yapanlar,yanınızdayız diyerek desteklerini ifadeedenler oldu. Akrep diye tabir edilenzırhlı polis araçları yürüyüşçülerin ar-kasından Kağıthane AKP ilçe binasıönüne kadar geldi.

AKP Kağıthane ilçe binası önündebasın açıklaması yapıldı. Veli Geçkiltarafından yapılan açıklamanın ardın-dan, Çağlayan dereden yokuşları çıkandar yolları geçen Halk Komiteleri,halkın ıslık ve alkışlı destekleri arasındaŞişli AKP İlçe Binası önüne kadar yü-rüdüler.

Şişli AKP İlçe Binası önünde BelkızÖztürk tarafından açıklama yapılarak,“Evlerimizi sermayeye peşkeş çekenAKP zihniyetine teslim olmayacağız.”denildi.

Daha sonra Şişli Cevahir AVMönüne gelen Halk Komiteleri buradada bir açıklama yaparak 5 günlük yü-rüyüşlerini sonlandırdılar.

Eylemin bitiş açıklamasını yapanSezai Karakoç da aynı şekilde yürü-yüşün amacını, 5 gündür sıcak soğukdemeden; genç, yaşlı, hasta, sakat de-meden neden yürüdüklerini anlattıktansonra, AKP’nin Kentsel Dönüşüm Ya-sası’nın bir soygun, yıkım, talan, sürgünyasası olduğunu söyledi. Karakoç,Halk Komiteleri olarak yıkımlara geçitvermeyeceklerini, AKP’nin bu rantprojesini bertaraf edeceklerini, bununiçin eylem ve çalışmalarının artarakdevam edeceğini belirterek, tüm halkıyıkımlara karşı Halk Komiteleri çatısıaltında örgütlenmeye çağırdı.

Ve ardından Grup Yorum sözü ala-rak, “Biz çoktandır zaten Halk Komi-teleri'ni takip ediyorduk. Ve bugün deonlarla birlikte olmak istedik ve geldik.”dedikten sonra “İnsan Pazarı", "Hak-

Gülsuyu Paşabahçe Alibeyköy

15 Temmuz 2012 / Sayı: 22116 KENTSEL DÖNÜŞÜM YIKIMINA, YAĞMA VE TALANA KARŞI

Page 17: Halk Gercegi 22

lıyız Kazanacağız” şarkılarını seslen-dirdi. Türkü ve marşlardan sonra atılansloganlarla bitirilen, ilginin yoğun ol-duğu Cevahir AVM önündeki eyleme120 kişi katıldı.

İşgalci Değiliz Halkız, BuVatan Bizim!

AKP, yıkımlara karşı önünde kim-senin duramayacağını sanıyor. Polisi,

jandarması, zabıtası, yıkım ekipleriile savaşa gider gibi mahallelerimizegirip, istediği evi yıkabileceğini dü-şünüyor. Bunun için baskı ve şiddetinegüveniyor. Gözaltılar, işkenceler, tu-tuklamalar ve tehditlerle halkın dire-nişini engelleyebileceklerinin hesabınıyapıyorlar.

AKP’ye bu hesaplarının tutmaya-cağını ancak biz gösterebiliriz. Halkın

örgütlü gücünü büyütmek için HalkKomiteleri’nin yaptığı yürüyüş tümİstanbul’u kapsıyor. “Yıkıma SoygunaSürgüne Hayır” yürüyüşünü duymayankalmayacak.

Bizleri kendi evlerimizde işgalciolarak gösteren AKP’ye, asıl işgalcilerinkendileri olduğunu ve işgalciye karşıdirenmenin meşru bir hak olduğunugöstereceğiz. Gücümüz birliğimizdir!

Halk düşmanı AKP’nin polisi Ankara’da, devrimcimücadelenin önünü kesebilmek için çalışmalarına devamediyor. Polis, kurduğu komplo ile tutukladığı devrimcilerdensonra, yoğun bir şekilde Ankara’da işbirlikçileştirme ça-lışmalarına başlamıştı. İşbirlikçileştirme çalışmalarınınsonuçsuz kalması üzerine bu sefer de devrimcilerin aileleriniarayarak düzmece senaryolarla devrimcileri baskı altınaalmaya çalışıyorlar.

Ankara Gençlik Derneği ve Ankara Haklar Derneği’negelip-giden Uğur Can Güneş, Ali Altunsoy, Murat EgemenAkkuş ve Dilek Kartal’ın ailelerini arayan polis, ailelerikorkutarak “terör” ortamı yaratmaya çalışıyor.

Son birkaç haftada Uğur Can Güneş’in ailesini arayanpolis, “Çocuğunuz Ankara Gençlik Derneği’ne gitmekte.Çocuğunuz belki iyi niyetli ama kandırılıyor. Çocuğunuzunokulu bitti, yurtla ilgili bir işi de yok, neden hala oradakalmasına izin veriyorsunuz?” dedi.

Ali Altunsoy'un ailesini ise bir hafta boyunca her gündüzenli olarak arayarak “Çocuğunuz İstanbul'a örgütlegörüşmeye gitti. Şimdi Ankara’ya geldi ancak burada daörgütle bağlantılı eylemlere katılıyor.” diyen polis, “Biz,ona mücadeleyi bıraktırırız, her sabah okula götürüp akşamda geri alırız, bırakmazsa çevresindeki herkesi gözaltınaalırız.” diyerek tehdit de savuruyor. Arkadaşlarıyla gittiğioturup konuştuğu yerleri ailesine “örgütle görüştü” şeklindegünlük olarak söylüyor.

Murat Egemen Akkuş'un ailesine ise polisin kurduğukomplolar sonucunda tutsak düşmüş devrimcileri karalamayayönelik videolar izletilerek, konuşmalar yapıldı. “Oğlunuzunörgütle ilişkisi var, onu oradan uzaklaştırın” denildi.

Tutuklu bulunan arkadaşının ziyaretine gidip-gelenDilek Kartal’ın annesine de telefon eden polis, “Teyzeciğim,Ankara Emniyet Müdürlüğü’nden arıyoruz. Sizinle kızınızDilek hakkında görüşmek istiyoruz. Ankamall’ın yanındakiEmniyet’teyiz, buraya gelirseniz iyi olur, diğer çocuklarınızıda alıp buraya gelin, kızınız hakkında görüşelim.” dedi.

Ankara Halk Cephesi, 5 Temmuz günü yazılı biraçıklama yaparak, polisin bu faaliyetlerinin kökenindedevrimcilerden duyulan korku olduğunu ifade etti. Açıklama,“AKP’nin polisi ailelerimizi istediği kadar korkutup, sin-dirmeye çalışsın bizler demokratik haklarımızı savunmaya,devrimci tutsakları ziyarete gitmeye, dergimiz Yürüyüş'eve derneklerimize sahip çıkmaya devam edeceğiz. Milyonlarıörgütleyeceğiz. ABD işbirlikçisi, yalancı, işkenceci, katil,ahlaksız polisine karşı mücadele etmeye devam edeceğiz.Polisin yalanlarıyla baskı altına almaya çalıştığı ailelerimiziyalanlarıyla kandırmalarına izin vermeyecek, mücadelemizedevam edeceğiz.” denilerek bitirildi.

Ankara polisinin bir başka saldırısı ise 7 Temmuzgünü yaşandı. Komplolarla tutuklanan Halk Cephelilerinserbest bırakılması için yapılan “Türkiye'de Hukuk YokMu? Adalet İstiyoruz” kampanyası çalışmalarını sürdürenHalk Cephelilere 7 Temmuz günü saat 04.30' da Cebecisokaklarında halk düşmanı AKP'nin katil, ahlaksız, işkencecipolisi silahla saldırdı. İşkenceci Cebeci Karakolu polislerinin,Halk Cephelilere karşı sokak ortasında silahla ateş açmasısonrasında Halk Cepheliler’den Bilal Gürbüz gözaltınaalındı. Gözaltına alınan Bilal Gürbüz, 2 saat Cebeci Kara-kolu'nda tutulduktan sonra serbest bırakıldı.

Cepheliler, 3 Temmuzakşamı İstanbul, Alibey-köy Sayayokuşu GülpaMeydanı’nda yıkımlarakarşı molotoflu korsaneylem yaptı. “UmudunAdı DHKP-C”, “EvimiziYıkanın Villasını Yıka-

rız”, “Mahir Hüseyin Ulaş Kurtuluşa

Kadar Savaş”, “Kurtuluş Kavgada

Zafer Cephede” sloganlarının atıldığı

eylemde; “Evimizi Yıkanın Villasını

Yıkarız - Cephe” yazılı pankartı

Gülpa Meydanı’na asan Cepheliler

sloganlarla mahalleden ayrıldılar.

Ankara Polisi Umutsuz BirÇaba İçindedir

Çırpındıkça BatmayaMahkumlar

Yıkıma Gelenleri Direnen Halk Karşılayacak

Sayı: 22 / 15 Temmuz 2012 117MÜCADELEYİ BÜYÜTELİM!

Page 18: Halk Gercegi 22

Geçtiğimiz günlerde İstanbul Fatih’teyaklaşık onbeş polisin Ahmet Kocaisimli halktan bir insana sokak ortasındaişkence yapmaları bu ülkede işkenceninkarakollardan sokaklara taştığını birkez daha gösterdi.

Ahmet Koca 18 Haziran 2012’dehamile akrabasını hastaneye yetiştirmekiçin yola çıkmıştı. “Şüpheli araç” diyerekAhmet Koca’yı durduran polisler, AhmetKoca’nın araçta hasta olduğu itirazlarınaaldırmadılar. Karısının, çocuklarının vetüm mahallenin gözleri önünde onlarcapolis Ahmet Koca’ya sokak ortasındaişkence yaptılar. Biber gazı sıktılar.Zorla kelepçeleyerek polis aracına atılanAhmet Koca karakola da götürülmedi.Bir saat boyunca polis aracında dolaştı-rıldı. Bu esnada da işkence devam etti.

Ahmet Koca’nın tek suçu işkencekarşı koymaktı. Kendisine işkence ya-pılmasına engel olmaktı.

Olayın halktan bir kişinin cep tele-fonuyla kameraya alıp görüntüleri basınavermesiyle gündeme geldi. Halkın tep-kileri üzerine işkenceci polisler hakkındasoruşturma açıldığı söylendi. Ama nesoruşturma!

İşkenceci Polisler:Keyfi Olarak Dövmemişler!

Açılan soruşturma kapsamında ifadeveren polisler “keyfi olarak dövme-dik” diye yaptıkları işkenceyi savunarakAhmet Koca’yı suçlu çıkardılar. İşken-ceci polislerden Ahmet Gülen ifadesindeşunları söylüyordu:

“DHKP-C’nin yapılanma bölgesiolması ve çok sayıda olayın meydanagelmesi nedeniyle ağır şekilde seyir ya-pan aracı durdurduk. Kontrol yapaca-ğımızı söyledik. Kimliğini göstermesiniistedik. Sinirli şekilde araçtan indi. As-teğmen olduğunu ve kimliğini göster-meyeceğini söyledi. Mustafa sakin olmasıiçin kolunu tuttu, onun koluna vurdu.

Uyarmak isteyince beni de itekledi.Telefonla bir yerleri aradı, önce Türkçeolarak ‘Polisler artistlik yapıyor. Hemengelin’ dedi. Daha sonra telefonda Kürtçekonuşmaya devam etti. Biz de telefonukapatmasını söyledik. Bize küfürler etti.Olay yerine gelen arkadaşlarla bibergazı sıkıp müdadele ettik. Kontrol altınaalıp kelepçe taktık ve araca bindirdik.Araçta kendisini sağa sola attı. Kafasınıda araçtaki nezaret demirine vurdu.Nefes almadığı belirtip su istedi. Busırada da kaçtı. Olayları çıkaran müş-tekidir. Biz zor kullanma yetkimizi kul-landık. Olayda biz müştekinin direncinikırmaya çalıştık. Keyfi olarak dövme-dik.” (5 Temmuz 2012, Milliyet)

İşkencecilerin Bileklerinde “Hassasiyet” Oluşmuş!İşkenceciler o kadar “hassas”lar ki;

Ahmet Koca’ya yapılan işkenceyi bütünhalk izledi. 15 polis adeta linç ediyor.Ahmet Koca suç duyurusunda bulununcahemen üste çıkmak için işkenceci polislerAhmet Koca’nın kendilerine saldırdığınıiddia ettiler. İşkenceci devletin işkececidoktorları da var. On yıllardır işkencedekatledilen devrimciler için dahi işkenceraporu vermeyen doktorlar işkececilereiş göremez raporları vermiştir. FatihteAhmet Koca’ya işkence yapan polislerede “Bileklerinde hassasiyet oluşmuş”diye rapor verdiler.

Ya İşkence GörenAhmet Koca?

Bu da işkenceci devletin değişmeyenklasiğidir. 19 Aralıkta 28 tutsağın kat-ledildiği hapishaneler katliamında kat-liamcılara dava açılmazken katliamdanyaralı kurtulan tutsaklar “devlet malınazarar vermekten” dava açılmıştı.

Ahmet Koca’ya da aynı şeyi yaptı:11gün içinde jet hızıyla “Polise göreviniyaptırmamaktan ve mukavemet gös-

termekten” 5 yıla kadar dava açıldı. Klasik, faşist devletin işkencecileri

koruma taktiği. Bu durum hiç değiş-memiştir. İşkence yaparlar, işkencedekatlederler sonrada “kendini astı”, “ka-fasını duvara vurdu”, “ranzadan düş-tü”, “merdivenden ayağı kaydı”, “ken-dini aşağı attı” vb yalanlarına başvu-rurlar.

İşte Birkaç Örnek: - Çanakkale'de hırsızlık iddiasıyla

gözaltına alınan Hakkı Çancı'nın Ça-nakkale Emniyet Müdürlüğü'nde ken-dini astığı iddia edildi.

- İzmir Alsancak Polis Karakolu'ndahırsızlık iddiasıyla gözaltında tutulanE.T'nin 6 Haziran'da kendini astığıaçıklandı.

-Nijeryalı Festus (Fastos) Okey, Tak-sim Polis Merkezi'nde polis tarafındanvurularak öldürüldü.

-Bali çektiği gerekçesiyle gözaltınaalınarak götürüldüğü karakolda bot bağ-cığıyla kendini astığı iddia edilen Os-man Aslı'yla ilgili davada, polis memuruM.G.'ye "basit görevi ihmal" suçundan6 bin lira ceza verildi.

-Polisler tutanakta, “kafasını yerevurup kendisine zarar vermeye ça-lıştığı”nı iddia ettikleri, beyin kanamasıgeçiren Murat Şalcı’nın, “terör örgü-tüne üye olmak ve örgüt propagandasıyapmak” iddiasıyla kaydının olduğunufakat aranmadığını da not etti.

Bu ve benzeri yüzlerce işkenceliörnek vardır. İşkenceci polis hem suç-ludur hem güçlüdür. İşkence yapıyorlarkendileri mağdur rolünü oynuyorlar.Yaptıkları işkenceyi savunamıyorlar.Çünkü işkence yapmanın şerefsizlik ol-duğunu iyi biliyorlar... İşkence yapmak şerefsizliktir. İş-

kenceciler zavallı korkak yaratıklardır.AKP işkencecilerin yasalarla korumayaçalışıyor.

KORUYAMAYACAKSINIZ!

Devletin işkencecileri koruma klasiği 1:Fatih’te Ahmet Koca’ya işkenceyapan polisler serbest bırakıldı! İşkence gören Ahmet Koca’ya

11 günde jet hızıyla dava açıldı!

15 Temmuz 2012 / Sayı: 2218 KENTSEL DÖNÜŞÜM YIKIMINA, YAĞMA VE TALANA KARŞI

Page 19: Halk Gercegi 22

AKP İktidarı azgın sömürü vebaskı politikaları karşısında halklarınbüyüyen öfkesine karşı iktidarını pe-kiştirmek için sürekli yasa, anayasa,kanun değişikliği yapıyor. Çıkartılanher paket halka saldırı yasalarıyladolu.

AKP, 3. Yargı Paketi Reformudediği paketle işkenceci polislere vehalka, vatana karşı suç işleyen kamugörevlilerine soruşturma açılmasıEmniyet Genel Müdürlüğü’nün özeliznine bağlandı.

Bugüne kadar işkenceciler, katli-amcılar devlet tarafından her zamankorundu. İşkencelerin çok açık ol-masına rağmen, hatta işkencelerdeölümler yaşanmasına rağmen fiiliolarak işkenceciler hakkında soruş-turma dahi açılamadı. Çünkü işken-cenin varlığı kabul ettirilemiyordu.İşkenceyle katledilenlere ya “intihar”deniyordu, ya da “ayağı kaydı mer-divenlerden düştü...” gibi gerekçeleruyduruluyordu.

3. Yargı Paketiyle artık böyle birgerekçe uydurmaya da gerek kalmadı.İşkenceci polisler dahil çok sayıdakamu görevlisi hakkında soruşturmaaçılması Başbakanın iznine bağlandı.

Halka, Özel Yetkili Mahkeme-ler’in kaldırılması olarak gösterilen3. yargı paketinde halkın lehine hiçbirdeğişiklik yoktur.

Söz konusu yargı paketinde yeralan yasalara bakıldığında kollukgüçlerinin dışında artık diğer devletgörevlisi hakkında da doğrudan so-ruşturma açılamayacak, soruşturmaaçılması gereken bir durum var iseeğer bölge idari amiri yani valisikaymakamı izin verirse açılabilecek!..

AKP iktidarı işkencecisini hırsızınıtecavüzcüsünü mafyacısını polisiniaskerini, valisini memurunu kayma-kamını vb. kamu görevi statüsündeyer alan tüm halk düşmanlarını ko-rumak için pervane olmakta. Heryolu mubah saymakta...

Yargı paketinde yer alan yasayagöre artık işkencecilerle işbirliği ya-pan mesleki değerlerini insanlık onu-runu yitirmiş bir doktora da soruş-turma açılması için önce izin alınmasıgerekiyor. İzin çıkmazsa işkencecidoktora da soruşturma açılamayacak.

AKP kendi yandaşı memurlarademektedir ki “Benim iktidarım vekendi çıkarınız için her şeyi yap-makta serbestsiniz biz sizi koruya-cağız...” Özcesi AKP’li bir memurrahatlıkla rüşvet alacak ihaleye fesatkarıştırabilecek her türlü alavere da-lavereyi çevirebilecek, doktor polis-lerin işkencelerini görmezden gele-bilecek veya kendi de işkencede biz-zat yer alabilecek çünkü bilecek kiAKP’nin tarafını tuttuğu süreceAKP’nin çalışmalarını yaptığı sürecekendisine herhangi bir şekilde do-kunulamayacak.

Zaten öncesinde herhangi birAKP’liye soruşturma açılamamakta,es kaza açan bir savcı olduysa veyaAKP’ye itiraz eden bir hakim; yaemekliye ayrılmış ya sürülmüş yada atılmış tüm yetkileri ellerindenalınmıştır. Şimdi AKP’nin bu hu-kuksuzluğu yasal statüye kavuşmuş-tur.

Parasız eğitim isteyen öğrencilere8.5 yıl hapis cezası verilir.

Bakın Şu Suçlara: Hepsi DeVatana İhanet Suçlarıdır.Bunlar HakkındaSoruşturma Açılamayacak!

Daha önce özel yetkili savcılarındoğrudan soruşturabildiği şu TCKmaddeleri yönünden kamu görevlileriartık izinle soruşturulabilecek:

303: Düşmanla işbirliği yapmak,306: Yabancı devlet aleşhine asker

toplamak, 307: Askeri tesisleri tahrip ve

düşman askeri yararına anlaşmak,308: Düşman devlete maddi ve

mali yardım,310: Cumhurbaşkanı’na suikast

ve saldırı,317: Askeri komutanlıkların gas-

pı,326: Devletin güvenliğine ilişkin

belgeleri tahrip, 327: Devletin güvenliğine ilişkin

belgeleri temin, 328: Siyasal ve askeri casusluk,329: Devletin güvenliğine ve si-

yasal yararına ilişkin bilgileri açık-lama,

330: Gizli kalması gereken bil-gileri açıklama,

331: Uluslararası casusluk,333: Devlet sırlarından yararlan-

ma, devlet hizmetlerinde sadakatsız-lık,

334: Yasaklanan bilgileri temin,336: Yasaklanan bilgileri açıkla-

ma,337: Yasaklanan bilgileri siyasal

ve askeri casusluk maksadıyla açık-lama,

338: Taksirli casusluk fiili, 339: Devlet güvenliği ile ilgili

belgeleri elinde bulundurma...Bu yasal düzenlemelerle AKP’nin

devlet içindeki bürokratları, devletmemurları her dürlü işbirlikçiliği,uşaklığı, emperyalistler adına casuslukfaaliyetlerini yapacaklar. Ve onlarhakkında soruşturma açılması iznetabi olacak. Bunlar emperyalizmeuşaklığın yasal düzenlemeleridir.

Soruyoruz “düşmanla işbirliğiyapma”nın nasıl ulvi bir gerekçesiolabilir.

Bu düzenlemelerle halka karşısaldırılar ve emperyalistler adına hertürlü uşaklık yasalaştırılmıştır.

İşkenceciler ve vatan hainliği budüzenlemelerle koruma altına alın-mıştır.

DDevletin işkencecileri koruma klasiği 2:

İşkenceci Polislere AKP’den YasalKoruma Zırhı: İşkencecilereSoruştaruma Açılması BölgeAmirlerinin İznine Bağlandı!

Sayı: 22 / 15 Temmuz 2012 19MÜCADELEYİ BÜYÜTELİM!

Page 20: Halk Gercegi 22

Devletin sadık, iyi çocuğu Mehmet Ağar fa-şizme hizmetlerine Aydın’ın Yenipazar İlçesindekiYenipazar Hapishanesi’nde kendisine tahsisedilen özel odasında devam ediyor. 1000 ope-rasyonun sahibi katil Mehmet Ağar bu mükafatıhak etmiş olmanın verdiği “gönül rahatlığıyla”2 yıllık tatilinin bitmesini bekliyor.

Mehmet AĞAR ellerinde binlerce devrimci,demokratın kanını taşıyor. Ve bu katliamları dahiçbir zaman gizlemedi. Çünkü kendi deyimiyle:“Her şeyi devlet için” yapmıştı. “MGK kararalmış” ve o da uygulamıştı. Yani bu katliamlarınhepsi devlet göreviydi.

Katil Ağar adım adım ilerledi faşizmin ba-samaklarında. Emniyet Müdürlüğü, Valilik, Ba-kanlık… Ve kontracı Mehmet Ağar’ ın halkdüşmanlığı ortalığa saçıldığında yıl 1996’ydı.Susurluk’ta bir trafik kazasında ortaya çıkan"devlet" gerçeğiydi.

1996'nın 3 Kasım' ında, bir zırhlı Mercedes,bir kamyonun altına girdi. Bunu herhangi birtrafik kazasından farklı kılan, Mercedes'in için-dekilerin niteliğiydi. Kamyonun altına girenzırhlı Mercedes'ten çıkarılan ölü ve yaralılarşunlardı: İstanbul Polis Okulu Müdürü HüseyinKocadağ, faşist katil Abdullah Çatlı, Gonca Usve Bucak Aşireti reisi, DYP Milletvekili SedatBucak… Bu kontra grubun kazadan önce İzmirde bir otelde buluştuğu ortaya çıkmıştı. Ve bugrubun içinde o dönemin İçişleri Bakanı MehmetAğar da vardı. İşte Mehmet Ağar böylesineteşhir olmus bir katildir. Ve halk düşmanlığıböylesine açığa çıkmış ve kokmuştur.

Katil Ağar milletvekili olarak 2007 genelseçimlerine kadar “hizmetlerine” devam etti.Ve genel başkanı olduğu, Susurluk partisi, DYPbarajın altında kalınca dokunmazlığı ortadankalktı.Ve 2008 yılında Danıştay 1. Dairesi, Ağarhakkında "Emniyet Genel Müdürlüğü döneminde,suç işlemek amacıyla örgüt kurmaktan Susurlukdavası kapsamında yargılanmalı" kararı verdi.Ve tabiki bu karar tamamıyle göstermelikti.

“AKP Ağar’ı yargılayamaz…. Susurluk Da-vası adı altında sürdürülen ve üç beş Özel Ha-

rekatçı'nın yargılandığı süreç de, kontrgerillafaaliyetlerini "Devlet sırrıdır, gerekliydi yapıldı,yine gerekirse yine yapılır" savunmasıyla meş-rulaştırılmasına hizmet etmişti. Bugün de yapa-cakları, Ağar'ı, dolayısıyla Susurluk'u aklamakolacaktır.” (Yürüyüş, 24 Şubat 2008)

Evet, faşizmi iyi tanıyan devrimciler olarakbunu söylemiştik ve dedigimiz gibi oldu.Mehmet Ağar, komplolarla tutuklanıp, somuthiç bir delil olmaksızın senelerce F Tiplerindetutuklu kalan binlerce insanın olduğu bir ülkede,2 yıl gibi çok komik bir cezayla ödüllendirildi.

AKP Mehmet Ağar’ ı yargılayamaz. ÇünküMehmet Ağar, MGK’ dır. Çünkü Mehmet Ağarfaşizmin ta kendisidir. Mehmet Ağar emperya-lizmdir. Çünkü Mehmet Ağar bu düzenin bek-çisidir. Mehmet Ağar’ın yargılanması demek,AKP’nin kendini yargılaması demektir.

“Susurluk davasından aldığı 2 yıllık hapiscezasını Aydın’ın “Sakin Şehir” ünvanlı ilçesiYenipazar’daki Kapalı Cezaevi’nde çeken, De-mokrat Parti eski Genel Başkanı Mehmet Ağar’ıziyaret etmek isteyen iş adamları, sanatçılar vesiyasetin önde gelen isimleri için cezaevine 500metre kadar uzaklıkta helikopter pisti yapıldı.(Hürriyet, 30 Haziran 2012)” Evet yazılanlargerçek. Türkiye’ de bir hapishane ve düşünün kio hapishanede “ceza” sını çeken bir hükümlüyüziyarete gelenler için helikopter pisti yaptırıyordevlet. Yine 3 Temmuz tarihli Akşam Gazetesi’nde Ağar’ın ziyaretçileri için özel tuvalet yapıldığıhaberi vardı. Bu ülkede genelkurmay başkanlarıbile tecrit hücresinde ama Mehmet Ağar’a yapılanözel muamele ortada. Bu faşizmin ödülündenbaşka bir şey değildir. Devletin olanakları MehmetAğar ve onun dostları, Korkut Ekenler, FatihTerimler, eski savcılar vs. için. Ziyaretçilerebir bakın. Fatih Terim…Nasıl bir ilişkileri ol-muştur Ağarla? Futbolcu Arda…. Ağarla sa-mimiyetinin nedeni nedir? Bunları yanında Mus-tafa Denizli, Şansal Büyüka gibi isimler devar. Anlaşılan o ki: Devlete hizmette sınır tanı-mayan Ağar’ın Türk futboluna da önemli hiz-metleri dokunmuş. Ayrıca bunlarda yetmiyor,Ağar gibi tescilli bir katil olan Korkut Ekenhapishane dışı güvenliği sağlama göreviniüstleniyor. Aydın’ daki bu hapishane tüm pisilişkileri gösteriyor bize adeta.

Nedir Bu Korkunun Sebebi? Nedir Bu Özel MuameleninSebebi? Neden ortada: Mehmet Ağar’ın takdir karne-

sinde: Gözaltında kaybedilen Hayrettin Erenlervardır, Tahsin Elvanlar, Yusuf Eriştiler var-dır… Yüzlerce Kürt yurtseverinin kan vardırellerinde. Kendi deyimiyle “devletin bekasıiçin 1000 operasyon” vardır.

Ağarlar’ın o devletinin sahibi şimdi TayyipErdoğanlardır. Ve Ağar’a hizmetinden dolayımüteşekkirdir. Hizmetinin karşılığını ödüyorAKP Ağar’a... Özel hapishane, özel tuvaletler,özel helikopter pisti...

Mehmet Ağar diyor ki: "Biz öne çıkmış gibigörünüyoruz. Oysa, çok üstümüzde büyük gö-revler yapmış insanlar var... Halen hizmetvermeye devam eden (...) deşifre olmayan kah-ramanlar var..." (13 Şubat 2000, Hürriyet). Bil-dikleri var Ağar` ın. Devletin diğer tescilli katil-lerini biliyor. Hizmetlerine devam ediyorlardiyor. Evet, Ağarlar eskiden DYP, RP, ANAP,MHP himayesindeydi. Şimdi bu görev AKP’nin omuzlarında. Susurluk düzeni AKP`yledevam ediyor.

İşkenceci katil Mehmet Ağar ilk tutuklanıpYenipazar hapishanesine konulduğunda “Bunuda bir kamu görevi olarak görüyorum” demişti.Evet Ağarın tutukluğu Susurlukçulardan hesapsormak değil, “kamu görevi”dir.

Susurluk devletinin sahibi artık AKP’dir.AKP Mehmet Ağar’ı yargılıyor gözükerek Su-surluk devletini aklıyor. Hem de Ağar gibikatilleri özel hapishanelerde misafir ederek Ağargibi diğer katillere her türlü korumanın sağlana-cağını gösteriyor.

Kontrgerilla devletinin kendi katillerini ko-ruması devletin klasiğidir. Onyıllardır bu hepböyle olmuştur. Katillerin cezalandırılmasını budüzenden beklemiyoruz. Mehmet Ağar Aydın`dagüvende zannediyor, ziyaretine gelen kadimdostlarıyla güçlü hissediyor kendini. Fakat gerçekşu ki: Çok korkuyor. Korkmakta haklı ve bukorkusu devam etmeli. Çünkü halk unutmaz.Zalimden ettiği zulmün hesabını bir gün sorar.

Ey katiller! AKP sizleri sonsuza dek koru-yamayacak. Şimdi katilleri bir bir salıyor AKP.

Bunlar cezasız mı kalacak?

Devletin işkencecileri koruma klasiği 3: Faşizmin Olanakları

Mehmet Ağarlar’ın Hizmetinde

15 Temmuz 2012 / Sayı: 2220 KENTSEL DÖNÜŞÜM YIKIMINA, YAĞMA VE TALANA KARŞI

Page 21: Halk Gercegi 22

Biz, Anadolu topraklarında em-peryalizme ve faşizme karşı savaşır-ken tutsak düşmüş halktan insanlarız.Önderimizin ifadesiyle söylersek:“Biz, bu toprağın insanıyız. Halkız.Halktan biriyiz. Halkın öncüsüyüz”

Tutsak alınmamızın nedeni, bizimbu niteliğimizdir.

Esaret koşullarında bu niteliği-mizin ezilip yok edilmeye çalışıldığınıbiliyoruz. Ama bugüne kadar irade-mizi ezdirmedik bundan sonra dayok edilmesine izin vermeyeceğiz.

Biz, Özgür Tutsağız.Özgür Tutsaklar olarak, Parti Kon-

gresi’nin ardından oluşturduğumuz“Hapishaneler Tüzüğü”nde kendi-mizi şöyle tanımlamıştık. “... ÖzgürTutsak, hapishaneleri, düşmanın oku-lu olmaktan çıkaran, buraları Par-ti’nin okulları, devrimin meşalesininhiç sönmediği yerler haline dönüş-türendir. Parti-Cepheli ruh ve coş-kuda olan, bu ruhu ve coşkuyu çev-resine de yapabilen, halkını seven,halkının değerlerini kendinde so-mutlayan, kurtuluşumuz uğrunda be-del ödemeye hazır, ölümü sıradan-laştırandır.”

Özgür Tutsak için, bu tanım, sade-ce bir söylem olarak kalmamış, tutsaklık

koşullarındaki direniş, ölüm ve yaşamıiçeren mücadeleyi belirlemiştir.

Özgür Tutsaklık, tarihe kanla yazı-lan bir geleneğe dönüşmüştür. Buca,Ümraniye, Ulucanlar, direnişleri, ’96Ölüm Orucu ve 2000 – 2007’de Bü-yük Direnişimiz’i yaratan ve dahanice direnişimizi de yaratacak olanişte bu Özgür Tutsaklık geleneğidir.

Özgür Tutsaklık geleneğinin kök-leri Mahirler’e dayansa da, esas olarak12 Eylül Amerikancı faşist cuntasınakarşı savaşırken tutsak düşen Cephe-liler’in Dayı’nın önderliğinde sürdür-düğü tutsaklık koşullarındaki müca-delesinin içinde şekillendirilmiştir.

1984 Ölüm Orucu, Özgür Tut-saklığın bir direniş çizgisi olarak ge-leneğe dönüşüp geleceği de belirle-mesinin temelini atmıştır.

Dayı’nın önderliğindeki ÖzgürTutsaklık, bu temelin tarihselliğini ogün şöyle ifade etmiştir: “... Biz siyasikimlik sahibi insanlar olarak, sınıf-lar savaşının bulunduğumuz cephe-sinde, bu kavganın sanatını yapma-ya çalıştık. Başarabildik mi? Bu so-runun cevabını kavgayı ilmek ilmekören düşünce tarzımız halk kitlelerineulaşıp ulaşmadığında bulacağız, di-reniş sanatının bir gelenek haline ge-lip gelmemesinde göreceğiz.”

Özgür Tutsaklık, işte bu soruya ta-rihin tanıklığında verilen muzaffer bircevap olarak direniş geleneğine dö-nüşmüştür.

Bu yanıyla; 1- Özgür Tutsak, her şeyden önce,

kendisini var eden geleneğin harcınakanını, canını katan şehitlerin ideal vehatıralarına sonuna kadar bağlı kal-mayı onur bilendir. Özgür Tutsaklık,

şehitlere bağlılıktır.2- Özgür Tutsak, emperyalist güç-

lerin ve onların yerli işbirlikçilerininkarşısında Anadolu halklarının kurtu-luş umudunu, esaret koşullarında fedaruhuyla savunandır. Özgür Tutsaklık,tutsaklık koşullarındaki halk sevgisive vatanseverliğin adıdır.

3- Özgür Tutsak, faşizmin her tür-den teslimiyet saldırısına karşı, birgelenek haline gelen direniş sanatınınher koşulda başeğmez savaşçısıdır.Özgür Tutsaklık, faşizmin karşısındadevrimci iradeyi ölümüne savunarakzaferler kazanmaktır.

ÖZGÜR TUTSAK KİMDİR?

Özgür TutsaklardanÖzgür Tutsaklardan

Özgür Tutsak Andı

Ben bir Parti-Cepheli olarak

Emperyalizme karşı bağımsızlık

Faşizme karşı demokrasi

Kapitalizme karşı sosyalizmmücadelesinde

Tutsak düştüm...

Tutsaklık koşullarında

Bir Özgür Tutsak olarak

Halkın onuru

Ve kurtuluşu için

Can bedeli direneceğime

Rengini

Şehitlerimizin kanından alan

Alın bandımın

Ve bayrağımızın üzerine

And İçerim...

Andım

Onurum ve namusumdur...

Her Şey Parti–Cephe İçin!

Her Şey Devrim İçin!

6 Temmuz’da 19 Aralık Ümraniye davasının duruşmasıvardı. Ümit abi, Fikret Kara, Mehmet Avcu ve diğer sol-dan bir kaç kişi vardı. Arkadaşlar salona sloganlarla girdive sloganlarla çıktı. Adliyede onların sesi yankılandı. Ümitabi şöyle dedi; “Bu yargılamayla adalet tecelli etmeyecek.Yapılan hiç bir yargılamada adalet tecelli etmedi. Adaletiancak biz sağlayabiliriz. Adaleti Erdal Dalgıçlar sağla-yabilir. Erdal Dalgıç yakılan yoldaşlarımızın hıncını bü-rünmüştü. Anadolu toprakları hiç adaletsiz kalmadı. Bizim

Pir Sultanlar’ımız var... Bizim Erdal Dal-gıçlar’ımız var, olmaya devam edecek.Dostlarımız düşmanlarımız şunu iyi bilsinki; on yıllar da geçse yüzyılar da geçse he-

sabımız mahşere kalmayacak, dostlarımıza bir kez daha sözveriyoruz şehitlerimizin hesabını yeni şehitler pahasına daolsa soracağız. Adalet Erdal Dalgıçlar’ın ellerindedir, Er-dal Dalgıç’a bin selam olsun.

Ümit Abinin sesinde yoldaş sevgisi vardı ve bir kezdaha and içiyordu, salondaki herkes çok etkilendi. Ar-kadaşlarımız mahallelerde yazılama yapıyor , özgür tut-saklar da hiç bir fırsatı kaçırmıyor: Mahkemelerde söz-leri ile yazılama yaptılar.

Özgür Tutsakların duruşma salonundan bir izlenim:Özgür Tutsakların Hesabı Mahşere Kalmayacak!

Sayı: 22 / 15 Temmuz 2012 21MÜCADELEYİ BÜYÜTELİM!

Page 22: Halk Gercegi 22

Bölüm 2Devrimci Hareket, vatan ve halk

kavramlarını hem teorik hem de pratikolarak ele almış, içeriğini doldurmuştur.Oportünist sol ise, Marksizm-Leninizmibir doğma olarak kavramıştır. O ne-denle de ajitasyon ve propagandadavatan ve halk kavramlarına ya hiç yervermemiş ya da küçümseme yolunuseçmiştir. Yine bu çevreler, halk vevatan uğruna savaşan, o uğurda şehitdüşen Marksist-Leninistlere “küçükburjuva” diyecek kadar vatan ve halkkavramlarına uzaklaşmış durumda-dırlar.

Evet, ülkemizde solun önemli birkısmı vatan ve halk kavramlarını kul-lanmaktan hep uzak durmaya çalış-mıştır. Bunun yerine “enternasyona-lizm” ve “proletarya” kavramlarınıkullanmayı tercih etmiştir. Hareketnoktaları komünist manifestoda be-lirtilen “proleteryanın vatanı yoktur”doğru tespitidir. Ancak sol bunu yanlışkavramıştır. Ve zamanla ülkemizdemilliyetçi-faşist hareketin halkı aldat-mak için “vatan” kavramını sıklıklakullanmasıyla sol bu kavramı litara-türden çıkarmıştır. Bu yanıyla da ken-dine güvensizliği açığa vurmuştur. Va-tan sevgisine öylesine uzaklaşmıştırki, devrimci hareketin bu konudakidoğru tespitine bile karşı çıkmış, adetaalay etmişlerdir. Pek çoğu M-L usta-lardan bolca alıntıya yer verirkenMao’unu şu sözlerini yok saymışlardır;

“Enternasyonalist olan bir komü-nist, aynı zamanda bir yurtseverdeolabilir mi? Biz sadece olabileceğinideğil, olması gerektiğini de savunu-yoruz. Yurtseverliğin somut içeriği,tarihi koşullar tarafından belirlenir.Bir Hitlerin ve Japon saldırganlarının‘Yurtseverliği’ vardır, bir de bizimyurtseverliğimiz. Komünistler, Hitler’inve Japon saldırganların ‘yurtseverli-ğine’ kararlılıkla karşı çıkmalıdırlar.Alman ve Japon komünistleri, ülkele-rinin yürüttüğü savaşlarda kendi ül-kelerinin yenilgisinden yanadırlar. Ja-pon saldırganlarının ve Hitler’in ye-nilgiye uğraması için mümkün olan

her yolab a ş v u r -mak, Ja-pon ve Al-man halklarının çıkarınadır. Ve buyenilgi ne kadar kesin olursa, o kadariyidir. Japon ve Alman komünistlerininyapmaları gereken budur. Ve onlarda zaten bunu yapmaktadırlar. ÇünküJapon saldırganları ve Hitler tarafın-dan başlatılan savaşlar, bütün dünyahalklarının olduğu gibi kendi halkla-rının da zararınadır. Çin’in durumufarklıdır, çünkü saldırıya uğramıştır.Bu yüzden Çin komünistleri, yurtse-verlikle enternasyonalizmi birleştir-melidirler. Biz hem yurtsever hem en-ternasyonalistiz. Ve sloganımız da’Ana vatanı saldırganlara karşı sa-vunmak için savaşalım’dır.

... Çünkü, ancak anavatanı sa-vunmak için savaşarak saldırganlarıyenebilir ve milli kurtuluşa kavuşa-biliriz. Proletarya ve emekçi halkancak milli kurtuluşu sağlayarakkendi kurtuluşuna kavuşabilir.Çin’in zaferi ve istilacı emperyalist-lerin yenilgisi, öbür ülke halklarınada yardımcı olacaktır. Bu yüzdenmilli kurtuluş savaşlarında, yurtse-verlik, enternasyonalizmin uygula-masıdır. (...) Parti üyelerine, savaşınen ön saflarında yer alarak kanlarınınson damlasına kadar ana vatanı sa-vunmaları talimatını verdi. Bunlariyi, yurtsever eylemlerdir ve enter-nasyonalizme aykırı düşmek bir yanaenternasyonalizmin Çin’deki uygu-lamasıdır. Hata yaptığımızı ve en-ternasyonalizmi terkettiğimizi söy-leyerek saçmalayanlar sadece kafalarısiyasi bakımdan bulanık ya da artniyetli olanlardır.” (Mao ZedungSeçme Eserler 2, syf :203-204)

Mao’nun söyledikleri açıktır veanlaşılmayan bir nokta yoktur. Ancak,“en komünist”, en devrimci, olduklarınıher fırsatta tekrarlayan oportünist sol,vatan-halk-enternasyonalizm konu-sundaki çarpık-yanlış görüşlerine,Marks ve Engels’in komünist mani-festoda ifade ettikleri “proletaryanın

vatanı yoktur” tespitine dayandırmak-tadırlar. Bu sözü somut tarihi deney-lerden, sınıf mücadelesinin genel ih-tiyaçlarından ve bu mücadelenin işçisınıfına, onun öncülerine yüklediğigörevlerden bağımsız olarak ele al-dıkları için de, vatan topraklarındanve onun üzerinde yaşayan halklardansöz etmek onlar için gerekli değildir.Onun içindir ki, Mark ve Engels’in“(...) Proletarya vatanı tehlikeye düştüğüher zaman ve her yerde en önde dö-vüşmüştür ve dövüşmelidir. Bu açıdansonuna kadar milli olan tek sınıf pro-letaryadır.” (Fransa’da iç savaş Marks-Engels) sözlerini de görmezden gelirler.

Oysa bilinmektedir ki, “işçilerinvatanı yoktur” tespitiyle söylenmekistenen, kapitalistlerin iktidarda ol-duğu bir toplumda, yurdun sömü-rücüler tarafından ele geçirildiği-dir.

Emperyalizm çağında ise, tekdevrimci sınıf proletaryadır ve va-tanseverliğin gerçek temsilcileri deMarksist-Leninistlerdir. Oportünistsol bu gerçekliği çarpıtmakta, yoksaymaktadır.

Her şeyden önce anlaşılması ge-reken, işçilerin de bir vatanı olduğudur.Yani vatanları vardır ve onu sevmek-tedirler. “Ya Özgür Vatan Ya Ölüm”sloganını atmak oportünizmin iddiaettiği gibi milliyetçiliğe savrulmak de-ğildir. Tam tersine, “Ya Özgür VatanYa Ölüm” demek, emperyalizminaçık ya da gizli olduğu ülkenin M-L’nin en temel görevidir. Emperya-listlere ve işbirlikçilere yaşam hakkıtanımayan, devrim iddiasının, karar-lılığın ta kendisidir.

Marks ve Engels “Proletaryanın,vatanı tehlikeye düştüğü her zamanve her yerde en önde dövüşmelidir”diyorlar ve yine proletaryanın “sonunakadar milli olan tek sınıf olduğunu“vurguluyorlar. Oportünist sol, em-peryalizmi unutmuş ve unutturmuş

HALK VE VATAN SEVGİSİ

Enternasyonalizm ve Sol

Oportünist Sol, Halk ve VatanKavramlarını Kullanmaktan Hep

Uzak Durmuştur!Uzak Durduğu Oranda da Halktan ve

Devrimden Uzaklaşmıştır!

15 Temmuz 2012 / Sayı: 22222 KENTSEL DÖNÜŞÜM YIKIMINA, YAĞMA VE TALANA KARŞI

Page 23: Halk Gercegi 22

olduklarından, ulus, halk,vatan kav-ramlarını da unutmuş ve hatta bu kav-ramlardan iyice uzaklaşmışlardır. Öyleki, neredeyse bu kavramlar faşistlereterkedilmiştir. Bugün faşistler tarihi-mizde olumlu olumsuz, ilerici-gericine varsa sahiplenir olmuşlardır. Oysabu tarih bizim, halkımızın tarihidir.Ama oportünist sol tarihi kendisiylebaşlatmaktadır. Bu inkarcılıktır. Vedaha da kötüsü, tarihten ve halktankopuk ideolojik ve kültürel öğeleri,burjuvaziden almaya başlamış ve ne-redeyse burjuva ideolojisi-kültürü he-men her yönüyle egemen olmuştur.Ve ortaya çıkan çarpıklıkların doğalsonucu olarak, halkların ulusal değer-leri, örf ve adetleri, vatan ve halk kav-ramları kullanılmamaya başlanmıştır.

Evet ulusallık ve vatanseverlikkavramları, başta işçi sınıfı olmaküzere diğer emekçi kesimlerin çıkar-larıyla çelişmemektedir. Anti-emper-yalist olmanın içinde vatansever olmakda, halkçı olmak da vardır. Emperya-lizm çağında, vatanı ve onun bağım-sızlığını savunmak, başlı başına sos-yalist olup olmamanın temel kıstasla-rından biridir. Devrimler tek tek ger-çekleşecek, tek tek vatanlar emperya-lizme karşı verilen savaş ile bağımsızlıkaşamalarından geçerek dünya devri-minin bir halkası olacaktır. Günü-müzde baş çelişki emperyalizm veişbirlikçileri ile ezilen-emekçi halklararasındaki çelişkidir. Ezilen halklarınulusal ve sosyal kurtuluş mücadeleleriemperyalizme karşı olduğu orandailerici bir nitelik taşır.

Burjuva ideolojisinin etkisi altın-daki oportünist-reformist sol, bu et-kilenmenin bir sonucu olarak, va-tanseverlik yerine kozmopolitizminsavunucusu durumuna düşebilmek-tedir. Emperyalizm ve onun burjuvaideologları artık ulusal sınırların or-tadan kalktığı, dünyanın “globalleş-tiği”, “küreselleştiği” vb. kavramlarınpropagandasını yapmaktadır. Tek tekülkelerin bağımsızlığını ve egemenlikhaklarını yok saymayı öğütleyen buemperyalist dayatma aynı zamandageleneklere, ulusal kültüre, halka vevatana karşı da yabancılaşmayı veilgisizliğe öğütlemektedir. “İşçilerinvatanı yoktur” sözünü çarpıtarak kul-

lanan ve vatanseverliği, vatan içinmücadeleyi küçümseyen oportünistsol küçük burjuva ideolojisiyle aynıkulvarda yürümektedir.

Kuşkusuz bu çarpıklığın en temelnedenlerinden biri şablonculuğu vedogmatizmidir. Oportünist solun ayak-ları vatan topraklarına basmadığı için,doğal olarak, o topraklar üzerinde ya-şayan halkları da tanımamaktadır. Dı-şarıdan devşirdiği stratejiler ve devrimmodelleriyle, üzerinde gezindiği top-raklarda ne halkla bütünleşebilmiş nede vatan topraklarına kök salabilmiştir.O nedenle sınıflar mücadelesinde güçolabilmesi bir yana, sürekli küçülmekte,daha küçük parçalara bölünmekte vedaha da kötüsü legalizm bataklığınasaplanmaktadır.

Diğer bir nokta ise, oportünist-reformist solun halklarımızın tarihinetam bir duyarsızlık içinde olmasıdır.Bu anlayış sonucu ortaya öyle birçarpıklık çıkmıştır ki, dünyanın öbürucundaki halkların tarihsel-güncelhemen her şeyine abartılı bir ilgi-ya-kınlık gösteren sol, üzerinde yaşadığıvatanın ve bir arada olduğu halkıntarihini ya hiç bilmemekte ya da kü-çümsemekte, görmezlikten gelmek-tedir. Oysa o tarihte sayısız küçük-büyük ayaklanmalar, direnişler veonlara öncülük eden halk kahramanlarıvardır. Emperyalizm ve oligarşi ta-rafından yüzyıllardır yok edilmek-unutturulmak istenmesine rağmen,hala halkların yaşamında olan de-ğerlerdir bu direnişler ve halk kahra-manları...Ama oportünist sol lafta“komünistlik”, “işçicilik” yapmaktadır.Ne kadar çok işçicilik edebiyatı ya-parsa devrimin de o oranda devrimeyaklaşacağını ve gerçekleşeceğini sa-nıyor olmalı. Bilinir ki, devrim yap-mak büyük ve ciddi bir iştir. M-L us-talar “devrim kitlelerin eseridir” derler.Ülkemizde de farklı olmayacaktır.

Halkın tüm kesimlerini doğrutemelde birleştirerek ve onlaraöncülük ederek-savaştırarakdevrimi yakınlaştırabilir vedevrimi gerçekleştirebiliriz.

Sınıf bilinci aynı zamandatarih bilincidir. Oportünist solise ne yazık ki tarihi soyutolarak ele almaktadır. Bu çarpık

anlayışın sonucudur ki, halklarımızıkurtuluşa götürecek bir tarih anlayışınave bilincine sahip değildir.

Vatan konusunda, sol saflarda çar-pık anlayışın yerleşmesinde, burjuva,küçük burjuva aydınların da büyükrolü vardır. Bu kesimler halka yabancıoldukları kadar vatana-vatan sevgisinede yabancıdırlar.

Oportünist sol şablonculuktan vaz-geçmediği, ülke topraklarına ayaklarınıbasmadığı sürece durum daha da vahimbir hal almaktadır. Doğru değerlen-dirmeler yapılmadığında, devrimciçizgide yürünmediğinde, ortaya çıkacakboşluğu, oligarşi bir biçimiyle doldu-racaktır.

Yine, oligarşinin tetikçiliğini yapansivil faşist hareket vatanseverlik vemilliyetçilik demogojisiyle ya da dinmotifleriyle özellikle de Türk ulusunuörgütlemeye, düzene yedeklemeyeçalışmaktadır. Ki, zaten bunu da ba-şarmışlardır.

Oportünist solun çarpıklığı, kendinegüvensizliği ve yönlendirmeye açıkoluşu, Kürt milliyetçi hareketin tutar-sızlığı ile birleştiğinde ortaya M-L ilealakası olmayan bir durum çıkmaktadır.İnsanlar “Türk” olduklarından utanırhale gelmektedir. Oysa ortada, ezilenve bir Kürt ulusu kadar özgürlüğe vebağımsızlığa ihtiyacı olan bir ulus,yani Türk halkı vardır. Doğaldır ki,bu çarpık anlayışın sahibi oportünistsol ne Türk halkına ne değerlerine nede tarihine sahip çıkmaktadır.

Oportünist Sol Öyle BirNoktaya Savrulmuştur ki,Ortaya Ne Ulusal Ne deEnternasyonalist OlanBir Sol Çıkmıştır!

Sosyalist sistemin yıkılmasıyla

Her şeyden önce anlaşılmasıgereken, işçilerin de bir vatanı

olduğudur. Yani vatanları vardır ve onusevmektedirler. “Ya Özgür Vatan Ya

Ölüm” sloganını atmak oportünizminiddia ettiği gibi milliyetçiliğe savrulmakdeğildir. Tam tersine, “Ya Özgür VatanYa Ölüm” demek, Emperyalistlere veişbirlikçilere yaşam hakkı tanımayan,

devrim iddiasının, kararlılığın takendisidir.

Sayı: 22 / 15 Temmuz 2012 23MÜCADELEYİ BÜYÜTELİM!

Page 24: Halk Gercegi 22

birlikte dünya genelinde enternas-yonalizm anlayışı hem ideolojik ola-rak hem de pratik olarak büyük birgerileme sürecine girdi. Yine em-peryalizm konusunda Solda gelişti-rilen “yeni” teoriler, burjuvaziye güçverirken, geleneksel sol anti-emper-yalist çizgide kırılmalar yaşadı. Ül-kemiz özgülünde ise, Kürt sorununailişkin yaklaşımlar, ulusallık ve en-ternasyonalizm konularında çarpıkanlayışlarını da beraberinde getirdi.

Sınıflar mücadelesinin bu süre-cinde solun bir kesiminde milliyet-çilik, sosyal şovenizm gelişirken,kimi kesimlerde bağımsızlıktan, kimikesimlerde ise enternasyonalizmdenuzaklaşmalar yaşandı. Bütün bu ge-lişmeler gerek Kürt milliyetcilerindegerekse solun kendisinde çeşitli de-ğişiklikleri de beraberinde getirdi.

Oportünist solda yaşanan tam birşekilsizleşmedir. Çünkü, iyice uzak-laştığı ve terkettiği enternasyonalistanlayışın yerine koyduğu bir şey deyoktur. Yani enternasyonalizmdenuzaklaştığı gibi, ulusal bağımsızlıkçizgisinden de uzaklaşmıştır. Bununtemel nedeni, emperyalizmin ideolojiketkisine girmesidir. Bunun sonucu,ne enternasyonalist ne de ulusal ol-mayan bir solculuk türü ortaya çık-mıştır.

Farklı ülkelerde emperyalizme veyerli işbirlikçilerine, faşizme karşımücadelenin sembolü olabilen kimideğerler ülkemizde tam tersi, solakarşı kullanılmaktadır. Sol, karşı dev-rim güçlerinin elinden bu kavramlarıalmak ve ona devrimci bir muhtevakazandırmak bir yana, bu kavram-lardan daha da uzaklaşmıştır. Nere-deyse ağzına almayı “günah” say-mıştır. Oportünist solun teoride vepratikteki bu durumu onun anti-em-peryalist, anti-oligarşik tutumunutartışılır hale getirdi. Oligarşide budurumu, solu kuşatan bir malzemeolarak kullandı. Ve hala da bu poli-tikayı yaygın biçimde kullanmayadevam etmektedir. Mevcut tablodandoğru sonuçlar çıkarmak ve oligar-şinin demogojik saldırılarını ve ku-şatmalarını etkisizleştirmek solunönünde acil görev olarak durmaktadır.

Öncelikle yapılması gereken, ulusallıkve enternasyonalizm meselesini M-L temelde ele almaktır. Aksi birtutum, oligarşiye ve emperyalizmegüç vermek olacaktır.

Marks, “İşçi sınıfının mücadelesişekil bakımından ulusal, muhtevasıbakımından enternasyonalisttir.”tespitini yaparak hiçbir belirsizliğeyer bırakmamıştır. Bu tarihsel venesnel bir şekilleniştir. Bu formü-lasyonun dışındaki bir teori ve pratikhiç kuşku yok ki M-L’den sapmadır.Sonuç olarak bu görüşe genel olaraksosyalist saflardan itiraz edilmesede, sorun esas olarak pratikte ortayaçıkmaktadır. Yukarıda ifade ettiğimizbir diğer temel nokta, oportünistsolun özellikle de ulus-vatan kav-ramları gündeme geldiğinde öne sür-düğü “proletaryanın vatanı yoktur”söylemidir. Yine çok sık, yerli yersiz,Marksizmin “mülkiyetlere” karşı ol-duğunu söylerler. Evet, bunlar doğ-rudur. Ancak burada esas sorun, bun-lardan ne anlaşıldığıdır. Marksizm-Leninizmi bir doğma olarak ele alan-ların, ulus, vatan, enternasyonalizm,millilik kavramlarını farklı ele al-dıkları, bu meselelere farklı yaklaş-tıkları ve pratiklerinin de buna göreşekillendiği bilinmektedir.

Marks ve Engels proletaryanındevrimci mücadelesinin burjuvazininçizdiği sınırları aşmayı ve uluslarınenternasyonalizmini gerçekleştirmeyiamaçlaması gerektiğini vurgulamış-lardır. Yani, sosyalizm için mücade-lenin dar milli sınırları içine hapse-dilmesine karşı çıkmışlardır. “Pro-leterler bütün ülkelerde bir tek veaynı menfaatin; bir tek ve aynı düş-manın; bir tek ve aynı savaşın kar-şısındadırlar... Onların bütün ha-reketleri, temel bakımdan insancıl

ve milliyet karşıtıdır. Milliyeti yalnızproleterler ortadan kaldırabilir.”(Marks)

Evet, Marksın söyledikleri gayetaçıktır. “Milliyet karşıtı” yani “mil-liyeti yalnız proleterlerin ortadankaldırabileceği”ni söylüyor. Ancakbugünden yarına gerçekleşebilecekbir süreç değildir.

Çünkü; “Milliyetler bilindiğigibi uzun bir tarihsel süreç içindeoluşmuş ve kapitalistleşmeyle birlikte,feodal egemenliklerin yıkılması mü-cadelesiyle ulusal devletlere dönüşm-üştür. Milliyet olgusu tarih sahnesineçıktıktan sonra da, onun ikili bir ro-lünden söz edebiliriz: Milliyet olgusu,bir yandan burjuvazi ve tüm sömü-rücü egemen sınıflar tarafından (em-peryalist paylaşım savaşlarında ol-duğu gibi) pazar alanları mücade-lesinin aracı olarak kullanılırken,bir yandan da emperyalizme karşıulusal kurtuluş savaşlarının anamotifi olmuştur. Proleterya ideolojisi,nihai anlamda halklar arasına çitlerören, sunni düşmanlıkların zeminihaline getirilebilen milliyet olgusununortadan kaldırılmasından yanadır.Fakat bu da milliyetlerin ortaya çı-kışında olduğu gibi çok uzun bir ta-rihsel süreç içinde gerçekleşebilecekbir olgudur. Bu anlamda da prole-taryanın ‘milliyet karşıtı’ olması,mevcut ülkeler, milliyetler gerçeğininyadsınması şeklinde anlaşılamaz.Mevcut sınırlar ve milliyetler birgerçeklikse, mücadele de elbette bun-ları dikkate almalıdır. (Hayatın için-deki Teori, cilt 2 syf: 170)

Yine, 1870-80’lerde yapılan tar-tışmalarda da Marks ve Engels, re-formistlerin işçi sınıfı mücadelesinindar ulusal açıdan ele almalarını eleş-tirirler: “Besbelli ki, işçi sınıfı, mü-cadele edebilmek için sınıf olarakkendi ülkesinde örgütlenmelidir veher ülke ayrı ayrı bu sınıf mücade-lesinin sahnesidir. İşte işçi sınıfımücadelesi bu anlamda ulusal niteliktaşır, muhtevası bakımından değil...”(Gotha ve Erfurt programlarının eleş-tirisi, Syf:36,Aktaran Hayatın içindekiteori cild 2, syf: 170)

M-L’lerin temel görevi, yaşadıkları

M-L’lerin temel görevi,yaşadıkları ülke sınırları içerisindeişçileri, tüm emekçileri örgütlemek,

kendi burjuvazisi ile savaşarak,devrimi gerçekleştirmek ve iktidarıkurmaktır. Dolayısıyla stratejisini,

taktiklerini de buna görebelirlemek durumundadır, ...M-

L’ler yaşadıkları vatandamücadeleyi geliştirmediklerisürece, enternasyonalistlikiddiasında bulunamazlar...

15 Temmuz 2012 / Sayı: 2224 KENTSEL DÖNÜŞÜM YIKIMINA, YAĞMA VE TALANA KARŞI

Page 25: Halk Gercegi 22

ülke sınırları içerisinde işçileri, tümemekçileri örgütlemek, kendi burju-vazisi ile savaşarak, devrimi gerçek-leştirmek ve iktidarı kurmaktır. Do-layısıyla stratejisini, taktiklerini debuna göre belirlemek durumundadır.Çünkü üzerinde yaşadığı vatanın eko-nomik, siyasal ve sosyal şartlarını veyine o vatanda yaşayan halklarıntarihi, gelenekleri, değerleri, inançları,piskolojik durumu vs. dikkate almadan,tahlil etmeden, çözümlemeden doğrubir strateji belirlemesi de mümkünolmaz. Belirlenen strateji ve taktiklerdoğrultusunda başlatılacak devrimcimücadele, enternasyonalist görevlerinyerine getirilmesininde olmazsa olmazşartıdır. M-L’ler yaşadıkları vatandamücadeleyi geliştirmedikleri sürece,

enternasyonalistlik iddiasında bulu-namazlar. Evet, kendi halklarının ba-ğımsızlığı ve o topraklarda yaşayanhalkların özgürlüğü için savaşmayıp“dünya devrimi” peşinde koşanlarne enternasyonalist olabilir, ne deMarksist-Leninist olabilirler...

Vatanseverlik ve Enternasyonalizm Birbirine Karşıt Değil, Birbirini Tanımlayan Olgulardır!

Millilik ve enternasyonalizm kav-ramlarını tam olarak tanımlayabilmekiçin, vatan kavramının mücadele-mizde ne anlam taşıdığını, hiçbir

muğlaklığa yer bırakmayacak şekildetanımlamak gerekiyor.

Kapitalizmin tekelci aşamasıylabirlikte burjuvazi ilerici misyonunuyitirmiş, siyasi olarak da gericileş-miştir. Emperyalizm çağının en ilericisınıfı olan proletarya, burjuva dev-rimini gerçekleştirememiş ülkelerdebu misyonu da üstlenmiştir. Devrimdemokratik nitelik kazanmıştır. Veburada durmayarak kesintisiz bir şe-kilde sosyalizme ilerleyen devrimçizgisi bir zorunluluk olmuştur. Mark-sist litaratürde “Leninist KesintisizDevrim” olarak formüle edilen devrimanlayışı böylece tüm sömürge veyarı-sömürge ülkelerin devrim çizgisihaline gelmiştir.

Alınteriyle çalışan halkımızın en büyük hayallerindenbirisi, ilerleyen yaşlarda emekli olup rahat bir hayat sür-mektir. Yıllarca alınteri döküp, patronların ceplerini dol-durması için çalıştırılan her emekçinin, bu emeğininkarşılığında rahat bir hayata kavuşma özlemi gayet nor-mal ve meşrudur. Fakat içinde yaşadığımız sömürü siste-mi, yıllarca çalışanların emeği ve iş gücünü sömürmeklekalmıyor, gelecekte yaşayacağı rahat yaşam hayallerinide çalıyor ve bunun karşılığında kazanç sağlıyor.

Ülkemizde emekli olmanın ve o emekliliği rahat vehuzur içinde geçirmenin hayal olduğu-imkansız olduğudönemde, ortaya "bireysel emeklilik" diye bir şeyatıldı. Aylarca-yıllarca, reklamları-tanıtımları yapılan"bireysel emeklilik"le, emekli olma hayalini kaybeden-lere tekrar çeşitli vaatler sunulup bu sözde fırsattan yar-arlanmaları gerektiği anlatıldı. Halbuki görünen güleryüzlü reklamların arkasında tamamen farklı bir amaçyatmaktaydı. En başta zaten "bireysel emeklilik" denenaldatmacanın gerçek adının "bireysel yatırım danış-manlığı hizmeti" olmasıdır. Bu danışmanlık hizmeti-nin emeklilikle uzaktan yakından alakası yoktur.Bir tefeci misali işleri yürüten bu sistem, başvuranlarınparalarıyla kendini ayakta tutmaktadır.

Örneğin, çalışma hayatınız boyunca bu bireyselyatırım danışmanlığı hizmetine sürekli para yatırıyor-sunuz, bu hizmet size 55-56 yaş arası emeklilik sun-acağını vaad ediyor, ama "emeklilik" dedikleri şeysizin paranızı taksitlere bölerek size geri vermeleri.

Üstelik tamamını bile vermiyor. Çünkü bu taksitlerinvadelerini, sizin 90-100 yaşınıza kadar yaşayaca-ğınızı düşünerek ayarlıyorlar. Böylelikle ölüm yaşıortalamasının 67 olduğu bir ülkede, geri kalan yılla-

ra ödenecek vadeler şirketlere hibe edilmiş oluyor.

Ayrıca bu işin bir de "fakirden alıp zengine verme"yönü de var. Başbakan Yardımcısı Ali Babacan ve MaliyeBakanı Mehmet Şimşek, bireysel emekliliğe devletin%25 katkı payı vereceğini açıkladılar. Bireysel emeklilik-ten; niteliği gereği, genelde maddi durumu iyi, yüksekgelirli kişiler yararlanmaktadır. Halkın ödediği vergiler-den alınan paralar katkı payı olarak bu sisteme aktarı-lacak ve sigorta tekelleri daha da zenginleştirilecektir.

Hem halkın gelecek hayalleriyle oynayıp yalnızcahayal olarak kalmasını sağlıyorlar, hem de hayal ticare-tiyle kazandıkları paralarla, zaten zengin olanların sonyıllarını daha da zengin yaşamalarını sağlıyorlar.

Zaten ömür boyu zenginlerin rahatı için alınteridöküp çalışan halkın; "bireysel emeklilik" gibi sahtehayallere ihtiyacı yoktur. Bu tür sahte hayallerle halkınhem duygularını hem de parasını sömürenler, artık elle-rini halkın üzerinden çekmelidirler. Onların ellerihalkın üzerinden çekilmediği sürece, açlık ve yoksul-lukla yıllarca mücadele edip, yaşlandığında huzur bul-mak isteyenler, o huzuru bulmaya fırsat kalmadanhayattan emekli olacaklardır.

Yaşlılalarımız emeklilik yerine üretimin içindeolmaya devam etmelidir. Ve emekli olmak bir kurtuluşolarak görülmemelidir. Bunun yerine yapabileceklerikadar ama mutlaka halkın içinde, hayatın içindeolmalıdırlar. Bunu bu düzende gerçekleştirmekmümkün değildir. Çünkü halklar, posaları çıkartılanakadar sömürülmektedir. “Bireysel emeklilik” dediklerişeyin bir aldatmaca olduğunu görmeliyiz.

BİREYSEL EMEKLİLİK

Sayı: 22 / 15 Temmuz 2012 25MÜCADELEYİ BÜYÜTELİM!

Page 26: Halk Gercegi 22

15 Temmuz 2012 / Sayı: 22226 KENTSEL DÖNÜŞÜM YIKIMINA, YAĞMA VE TALANA KARŞI

Sevgili Devrimci Okul OkurlarıMerhaba,

Her devrim mücadelesinin en so-mut ihtiyacı bellidir:

Daha çok örgütlenmek ve dahaçok kadro yaratmak...

Bizim de umudu büyütmemizin,devrim yürüyüşümüzü hızlandırma-mızın en temel koşulu budur.

Büyük bir inanç, iddia ve onurlaomuzladığımız tarihsel görevimizbudur.

Bu tarihsel görev, "bir adım öneçıkmayı" devrimin ve örgütlenmeninihtiyaçlarıyla yanıp tutuşmayı, hızlaöğrenmeyi-öğretmeyi, mücadeleninher alanında militanca çalışmayıgerektiriyor.

Devrim için daha büyük adımlaratmak, kitleselleşmek, kadrolaşmak,umudu ve silahlı mücadeleyi büyüt-mek bize bağlıdır. Mücadelenin sa-vaşçısı da sanatçısı da biz olacağız.Kitle çalışması yapacağız, öğretmen-öğrenci olacağız, her türlü eylemi ör-gütleyeceğiz; yazı yazacak, karikatürçizecek, savaşçı olacak, yeni yol-yöntem ve araçlar yaratacağız. Adım-larımızı var olan yeteneklerimizdeğil tercihlerimiz belirleyecek.

Yetenek Nedir?Nasıl Kazanılır?

Yetenek, eğitimle kazanılan üret-me ve yaratma gücüdür. Ne Allahvergisidir ne de kalıtımla gelen bir soyözelliğidir. Bu gerçek, kapitalist dü-zenin felsefesi olan idealizmle dev-rimin felsefesi olan diyalektik ma-teryalizmin temel ayrım noktalarındanbiridir. İdealizm, tıpkı zenginlik gibiyeteneği de Allah vergisi ya da mu-cize olarak anlatır, gösterir.

Eğitimi yalnızca okulla, okumakla,belli dönemlerle sınırlayanlar yeteneğineğitimle kazanıldığını anlayamaz. Eği-tim ve öğrenme süreci doğumla birlikte

başlar ve kesintisizolarak, her koşuldaölüme kadar devameder. Dolayısıylayetenek de çocuk-luktan itibaren ya-şanılan ortamla, iliş-kilerle, okulda, ha-yatın içinde öğreni-lerek şekillenir.

Kısacası; biz yeteneklerin eği-timle kazanıldığını bildiğimiz için ha-yatı, ilişkilerimizi ve mücadelemizi bugerçeğe göre şekillendireceğiz.

Kişisel yeteneklerimizi, zihinselpotansiyelimizi ve manevi değerleri-mizi açığa çıkaracak ve geliştirecekolan örgüt ve mücadeledir. Kendimizine kadar çok örgütün eğitimineaçarsak, ne kadar kendimizi mü-cadeleye sunarsak o oranda da ge-lişir, güçleniriz.

Kendimizi "Şuna yeteneğim var,şuna yeteneğim yok" diye sınırla-mayacağız.

Devrimin ihtiyacı nerdeyse orayakoşarak; inançla, zafer tutkusuyla sü-rekli öğrenecek; hem devrimi hem ken-dimizi geliştireceğiz. İdeolojimiz, ta-rihimiz, şehitlerimiz en zengin eğitimkaynağımız ve yol göstericimizdir.

Tarihsel görevimizi yerine getirmekiçin "bir adım öne çıkmak", daha bü-yük görevlere gönüllü olmak yeterlideğildir. Bunun altını emek ve eği-timle doldurmalıyız. Hızlı öğren-mek, tutuklanan yoldaşlarımızın yeri-ni doldurmak, düşmanın politikaları-nı boşa çıkarmak için örgütlenmeliyiz.Tarihimizi, geleneklerimizi, kültürü-müzü öğrenmeliyiz. Dünyayı, ülkeve halk gerçeğimizi öğrenmek yetmez.Politika üretmeyi, çözüm üretmeyi,halkı örgütlemeyi, komiteler, meclis-

ler kurmayı öğrenmeliyiz.Yoğunlaştığımız ve emek verdiği-

miz her işte bizim başaramayacağımızhiçbir şey yoktur. Örgütlenmeyi de, in-sanları eğitimle dönüştürmeyi de, sa-vaşmayı-savaştırmayı da, yazmayı-çizmeyi de öğrenir ve uygularız. İstekve inancımızla, yaratıcılığımızla ba-şaramayacağımız şey yoktur.

Savaşın temeli insandır. Kendinieğiten insanın gücünün ve yete-neklerinin sınırı yoktur. Bu doğru sı-nıflar mücadelesinde defalarca ka-nıtlanmıştır.

Tarihimiz veŞehitlerimiz En ZenginEğitim Kaynağımızdır!

Eğitimimizin temeli devrimin ih-tiyaçları, temel eğitim kaynağımız ta-rihimiz ve şehitlerimizdir. Umudunasıl yaratığımızı, nasıl yaşattığımı-zı, nasıl direniş destanları ve ilkler ya-rattığımızı bu kaynaktan, bu okuldanöğreneceğiz. İnancı, halk ve vatansevgisini, tüm engelleri aşan, tüm ku-şatmalar yaran iradeyi, ölümü yenmegücünü, bağlılığı, yoldaş sevgisini şe-hitlerimizden öğreneceğiz.

Öğrendikçe göreceğiz ki bu umu-du, bu tarihi üstün yetenekli insanlardeğil, büyük bir inanç ve zafer tut-kusuyla mücadeleyi sürdüren, dur-madan öğrenen ve öğrendiklerinihiçbir bedelden çekinmeden kararlı-lıkla uygulayan insanlar yarattı. Dev-rimcilik için tek başına yetenekli yada iyi bir insan olmak yetmiyor.Böyle bakmak idealizmdir. Önemliolan Marksist-Leninist temelde doğ-ru düşünen bir devrimci olmaktır.Doğru düşünmenin olduğu yerde be-yin de, yetenek de kişilik de gelişiyor.

Tarihimiz ülke ve halk gerçeğinikavramanın, tek başımıza da kalsak, enağır bedellerle de karşılaşsak doğru bil-diğimiz yolda yürümenin tarihidir. Bugücü kendimizde ve pratiğimizde so-mutlamak için tarihimizden öğrenme-liyiz. Şehitlerimiz inançlarıyla, irade-leriyle, yaşattıkları-yarattıkları değer veduygularla, devrimin ve halkın geleceğiiçin canlarını feda etmeleriyle yolumuzuaçtılar. Bizlere öğretmen oldular. En zor-lu çarpışmalarda yenilmemeyi, başı

TercihlerimizAdımlarımızı,

EğitimGeleceğimizi

Belirler

Kurtuluş İçinKurtuluş İçin

DEVRİMCİ OKULDEVRİMCİ OKULDers:Yetenekleri̇mi̇zDeği̇l Terci̇hleri̇mi̇z

Beli̇rleyi̇ci̇di̇r

Page 27: Halk Gercegi 22

Sayı: 22 / 15 Temmuz 2012 227MÜCADELEYİ BÜYÜTELİM!

dik onurla yürümeyi, kendi-mizi sınırsız sunmayı onlardanöğrenmeliyiz.

KendimizeGüvenmeliyiz!

Halkımız kendilerini gözgöre göre sömüren, zulme-den, her türlü haksızlığı, ada-letsizliği yapan düzen karşı-sında kendilerini güçsüz, ça-resiz hisseder. Düzenin gü-cünün özü buradadır. Düzen, halkı ça-resiz, yalnız ve örgütsüz hale getir-dikçe halktaki kendine güvensizliğibüyütür. Egemenler kendine güven-sizliği ve güçsüzlüğü katliamlarla vebaskıyla olduğu kadar, kültürel araç-larıyla da yaratır. Korkuyla sindirilmiş,cahil bırakılarak gerçeklerden kopa-rılmış; bireyci ve bencil kültürüylekendi yaşam derdine düşmüş insanlarkendilerine güvenmedikleri gibi baş-ka insanlara da güvenmezler. İşte bizbu halkın içinden gelen halkın öncü-leriyiz. Devrimcilik tercihimizle dü-zenin kuşatmasını yarıp halklarımız ve

geleceğimiz için mücadeleye atıldık.Bir devrimci kazandığında zafer sar-hoşluğuna, yenildiğinde moral bo-zukluğuna kapılmaz. Zorluklar kar-şısında çözümsüz kalmaz. Çaresizdeğildir, çünkü; her işin bir yöntemi,her sorunun bir çözümü olduğunu bi-lir. Ortak bir amaç için savaşmak bugüveni güçlendirir.

Birbirimizi Temiz,Basit, Açık Yürekli BirSevgi ile Seveceğiz!

Devrimimizin geleceğini kadrolar

belirler. Stalin’in deyimi ile HERŞEYİ KADROLAR BELİRLER.

İnsanı emek yaşatır. O haldeemeğimizi büyütmeliyiz. Kendimi-zi büyütmeliyiz. Mücadele içinde-ki adımlarımız, aynı zamanda ken-dimize olan güvenimizi de büyüt-tüğümüz bir sürectir.

Bugün "bir adım öne çıkarken"de kendimize, örgütümüze, halkı-mıza güvenmeliyiz. Kendine gü-ven, örgüte güven nedir? İdeoloji-mizle, kültümüzle, geleneklerimiz-

le, kolektivizmle, yoldaşlık ilişkileri-mizle başaramayacağımız görev, aşa-mayacağımız zorluk, kazanamaya-cağımız zafer yoktur. Yanlış yap-maktan korkmadan, cesaretle insiya-tif koyan, kendine verilenle kendini sı-nırlamayıp, yetinmeyip örgütün, ala-nın, bölgenin ihtiyaçlarına kafa yoran,sorunlarını çözen, ihtiyaçlarını karşı-layan, partinin politikalarına pratiği-mizle hayat veren olmalıyız.

Sevgili okurlar haftaya başka birkonuyla görüşmek üzere...

Hoşçakalın.

Kişisel yeteneklerimizi,zihinsel potansiyelimizi vemanevi değerlerimizi açığaçıkaracak ve geliştirecek

olan örgüt ve mücadeledir.Kendimizi ne kadar çok

örgütün eğitimineaçarsak, ne kadar

kendimizi mücadeleyesunarsak o oranda da

gelişir, güçleniriz.

Bir yönetici kendisinin yapama-dığını başkasına yaptırabilme gücüyoktur. Kendisinin bilmediğini baş-kasına öğretemez.

Sürekli kendini yenilemeyen,devrimci çevresini, bulunduğu alanı-birimi de ileriye taşıyamaz.

Sürekli öğrenen devrimci ise ken-disiyle birlikte çevresini de geliştirir,dönüştürür.

Değişimin, dönüşümün, yenilen-menin ilk kuralı öğrenmektir. Teo-rik-olarak öğrendiğimiz esasında de-nenmemiş bilgiden ibarettir. Bir şeyigerçekten öğrenmek o bilgiyi pratikolarak hayata geçirmekle, yapmaklamümkündür.

Eğer bir yönetici kendisi kapıkapı dolaşıp dergi satmamışsa ya-nındaki insanlara dergi sattıramaz.Bu iki kere ikinin dört ettiği kadarkesindir. Pratik, tecrübeyle elde

edilir. Tecrü-be bir işi yap-tıkça kazanı-lır.

Züğürt Ağa filmini herkes izle-miştir. Orada Şener Şen’in seyyar sa-tıcılık yaparken kendi sesinden ürke-rek “domates” deyişini bilirsiniz. O ses-leniş teorik olarak bilinen bir işin ace-mi birisi tarafından hayata geçirilişidir.O işi defalarca yaptığınızda “doomaa-tees” sesi o kadar güçlü ve kendindenemin çıkacaktır ağzınızdan...

Onun için bir devrimci altındakiinsanları eğitebilmek içinişi öncekendisi yapmalıdır. Yapmalıdır ki,öğretirken, öğrettiği kişi pratikte netür sorunlarla karşılaşabileceğini bil-sin.

Her gün ihtiyacımız olan yeni şey-ler öğrenmeliyiz. Ancak böyle geli-şir, yenilenir ve mücadelenin ihti-yaçlarına cevap verebiliriz. Bunuyapamadığımız sürece yenileneme-yiz. Değişip dönüşemeyiz. Yerimiz-de sayar ve gerileriz.

Mahalli birimlerdeyiz, dar kadroeğitim çalışması yapacağız ama ha-yata bir türlü geçiremiyor, pratikiçinde boğuluyoruz. Ama kadro ye-tiştirmek de en temel görevlerimiz-den birisi. Bu eğitim çalışmasınıoturtmak için her şeyi yeni baştan elealacağız, yeniden düşüneceğiz, ça-lışmamızı hayata geçiremememizinnedenleri nedir diye adım adım iler-leyip makul sorular sorup cevaplarbulacağız.

Kadro çalışmasını yapmak içinyeni yollar bulacağız. Mücadeleninihtiyaçlarına cevap verebilecek yolubulacağız. Bu aynı zamanda bizim deöğrenme, yenilenme sürecimiz deolacaktır.

Doğru düşünüp belirsizlikleri yokedip, emin olduktan sonra karar al-malıyız. Sonuç olarak; yeni insan, sü-recin-mücadelenin ihtiyaçlarına ce-vap verebilen, görev sorumluluklarınıyerine getirebilen insandır. Öyle iseyenilenmeliyiz.

Yenilenmek, Değişip-Dönüşmek, DönüştürmekKendini Değiştirmeyen Başkasını Değiştiremez!

Page 28: Halk Gercegi 22

15 Temmuz 2012 / Sayı: 22228 KENTSEL DÖNÜŞÜM YIKIMINA, YAĞMA VE TALANA KARŞI

ÖDP’liler 9-10 Haziran’da An-kara’da yapılan 7. Kongre’nin temelsloganının “Eşitli ve Özgürlük Te-melinde Türkiye’yi Yeniden Kura-lım” olarak belirlendiğini ilan ettiler.Kongre ve başta kendi gazeteleriBirgün olmak üzere, burjuva medyada dahil pek çok yayın organında“Türkiye’yi yeniden kurma” düşün-celerinin ne anlama geldiğini de öğ-renmiş olduk.

7. Kongre öncesinde ve Kongre’desöylenenlerin, yaşananların diğerle-rinden özde hiçbir farkı yoktu. Çünkü,biliniyor ki ÖDP, kuruluş sürecindenbugüne ne devrimcilik anlamında, nede reformist-parlamenterist bir partiolarak olumlu bir gelişim gösterme-miştir. Önlerine koydukları “hedeflere”ulaşamamışlar, giderek küçülmüşler,güçsüzleşmişler ve sağcılaşmışlardır.Bu gerçeklikleri gizlenemez bir halaldığı için de, her konferans ya dakongre öncesinde ve kongre-konferanssüreçlerinde, her bölünüp-parçalan-ma-tasfiye dönemlerinde “yeniden”diyerek, mevcut olumsuzluklarındankurtulmak gerçek yaşamda ifadesinibulmamıştır. Her “yeniden” deyişleriise, düzene bir adım daha yakınlaş-malarını getirmiştir. 7. Kongre sonrasıda farklı olmayacaktır.

Yine bir uçtan diğer uca birbirle-riyle çelişen, reddeden büyük, çokbüyük laflar ettiler. Düzenin sorun-larını çözmeye aday olup, CHP’yeseçim işbirliği önerirken hala bellikesimleri aldatabilmek için “Tek yoldevrim” sloganını da attılar. 7. Kon-gre’yi “manifesto“ olarak tanımla-maya kalktılar. Devrimden, devrim-cilikten uzaklaşıp kendilerini dahafazla düzenin kollarına bıraktıkça,devrim istirmacılığında da çıtayı yük-seltiyorlar. Bundan sonra da “dev-rim”, “sosyalizm” kavramlarına söy-lemlerinde sıklıkla yer vermeleri hiçkimseyi yanıltmamalıdır. İşte bu vb.gerçeklerden hareketle diyoruz ki,

ÖDP’nin 7. kongresi, “Türkiye’yiyeniden kurma” çağrısı, düzeniçisolculukta ileriye atılmış bir adımolacaktır. “Geleceği Birlikte Kura-lım”dan “Türkiye’yi Yeniden Kura-lım”a... AKP ve CHP’ye Alternatif“ 3. Cephe” Adaylığından CHP ilekolkola AKP’ye karşı” 2. cephe”Adaylığına... DY’den ÖDP’ye nasılgelindiği bilinmektedir. Bu savrulma,12 Eylül öncesi THKP-C ideolojisinireddilmesinden itibaren, asıl olarakda 12 Eylül yıllarında yaşanan ideo-lojik yenilgi-teslimiyet ile ete-kemiğebürünmüştür. Pratik adımını ise,1991’de, Sovyetler Birliği ve pekçok sosyalist ülkede yaşanan karşı-devrimler ve kapitalist restorasyonsonrasında atılmıştır. Devrime, sos-yalizme inançsızlığın zirve yaptığıbu dönemde legalleşmenin-düzeni-çileşmenin ilk adımları atılmıştır.ÖDP, 12 Eylül öncesinde eksikleri-yanlışlarıyla devrim, sosyalizm iddiasıolan örgüt, çevre ve tek tek bireylerinbir araya gelmesiyle kurulmuştur.İçlerinde, 12 Eylül öncesinde silahlımücadeleyi savunduğunu iddia edenDY’den KSD’sine, ayaklanma stra-tejisini savunduğunu iddia edenTKEP’ine ve TKP gibi revizyonist-reformist örgütlerden insanlar yeral-mıştır. Ortak noktaları, 12 Eylül ko-şullarında ideolojik yenilgiyi-tes-limiyeti yaşamış olmalarıdır. Veyine her türlü şiddete karşı olmaları,parlamenterizmi kutsamaları, düzenin“istikrarını” sağlamaya, düzenin ya-rattığı sorunları çözmeye aday ol-maları, AB’cilikleri ortak noktalarıolmuştur.

ÖDP’yi kuranlar, 1980’lerin son-larından itibaren, “Açık parti kitle-lerin ihtiyacıdır” teorisini geliştir-mişlerdir. Yine, “Eski söylemlerleyeni sürecin ihtiyaçlarına cevap ve-rilmezdi” vb. diyerek, legal partici-liğin savunuculuğunu yapmışlardır.Tüm bunlardan hareketle, ÖDP’yi

kısaca tanımlamak gerekirse, sözünen uygunu: “Düzene yaklaşmış veyerleşmek isteyenlerin, düzen solcu-larının oluşturduğu ve içerisinde ye-raldığı legal partidir” olacaktır. ÖDPşefleri, “birlik” konusunda da çokbüyük iddialarda bulunmuşlardır. Ör-neğin hemen her platformda “solunbütün renklerini bir araya getirmeyihedefledikleri”ni ifade edebilmişlerdir.Kimi zaman da kendilerini “gökku-şağı” olarak tanımlamışlardır. 12 Ey-lül öncesi DY’nin şefi, sonrasındaÖDP politikalarının da belirleyeniolan Oğuzhan Müftüoğlu, ÖDP’yi“cephe” olarak tanımlamıştır. Ve şutespiti yapmıştır: “(...) Aslında ÖDP,bu ihtiyacı karşılamak üzere cepheselve kitlesel bir parti olarak önerilipkurulmuştur. Türkiye solu bu imkanıbugüne kadar doğru değerlendire-memiştir.” (19.05.2007, Birgün)

O. Müftüoğlu’nun ve tüm eskiDY’lilerin “birlik”, “cephe” anlayış-larına göre herkes, yani Türkiye solu,“ÖDP’ye gitmelidir. O. Müftüoğluve diğerlerinin önünde secdeye durup,denetimlerine girmelidirler. Hedefleribütün solu parlamentoya hapsetmektir.

“3. Cephe” Adaylığından “2. Cephe” Adaylığına!

7. Kongre öncesinde “Ankaragazeteleriyle buluşması”nda, ÖDPGenel Başkanı Alper Taş, “Güncelgörev AKP rejimine ve devletinekarşı mücadele”dir diyor. Bunu tekbaşlarına gerçekleştirme düşüncesindeolmadıklarını: “Eşitlikçi, özgürlükçü”çevrelerin yan yana gelme, bir Tür-kiye Meclisi kurma arayışı” içerisindeolacaklarını ekliyor. Bunu da AKP’nin“gittikçe despotlaşan bir tek adamrejimi kurma sürecinde olmasına”,bunun karşısında “geniş bir muha-lefet hattıyla durulabileceğine” da-yandırıyor. Ve sıra CHP’ye geliyor.Şunları söylüyor: “CHP’nin böyle

ÖDP’nin 7. Kongresi YapıldıÇağrınız ‘Türkiye’yi Yeniden Kurma’ değil

Düzen İçine Bir Adım Daha

Page 29: Halk Gercegi 22

MÜCADELEYİ BÜYÜTELİM! Sayı: 22 / 15 Temmuz 2012 229

bir mücadele içinde olacağı pozisyonönemli” “Asgari düzeyde de olsaeşitlikçi, özgürlükçü bir duruşla,Kürt muhalefetini dışlamayan birtavır alabilirse, en azından Ankarave İstanbul’da üzerinde anlaşılanadaylarla yerel seçimlere gidilebilir.”“(…) Yerel seçimlerde geniş bir iş-birliği ile AKP geriletilebilir”

CHP ile ilgili olarak söyledikleribunlarla sınırlı değil. Şunu da özelliklebelirtiyor: “(…) Dikkat edin, bizCHP’yi eleştirmiyor, hedef almıyoruz.(…) Biz bu kongremize CHP’yi dedavet ettik.” (8 Haziran 2012, Birgün)(Hemen belirtelim ki, CHP’de ÖDP7. Kongresine genel başkan yardımcısıdüzeyinde katılmıştır.) Söylenenlergayet açıktır. CHP’de “eşitlikçi, öz-gürlükçü çevreler”den biri olarak ta-nımlanmıştır. Emperyalizm ve oli-garşinin CHP’yi AKP’nin “alternatifi”olarak yedekte tuttuğu ve CHP’ninfaşizmin uygulayıcılarından biri ol-duğu gerçeklerini bir kenara fırlatı-vermişlerdir. “Özgür ve eşitlik te-melinde Türkiye’yi yeniden kur-mak” için CHP ile elele tutuşmayacan attıklarını ilan etmişlerdir. Tekdertleri vardır, o da CHP tarafındanmuhatap kabul edilmek… Bunun oli-garşininde icazet vermesi anlamınageleceğini en iyi bilen de kendileridir.Önümüzdeki üç yılda yerel seçimler,cumhurbaşkanlığı seçimi ve genelseçimler yapılacaktır. Tüm legalist-parlamenterist partiler gibi ÖDP’ninde politikalarının merkezinde seçimleryer almaktadır. Bu nedenle de, “Tür-kiye’yi yeniden kurma” çağırısı, asılolarak CHP’yedir. İlk adım, yerelseçimlerde “birlik”tir. Tabii ki, pe-şinden cumhurbaşkanlığı ve asıl olarakda genel seçimlerde “birliği sağlamak”gelecektir. Kürt Milliyetçi Hareketiise “yedek”tedir.

1991’de legal particilik kulvarına“Geleceği Birlikte Kuralım” diyerekgiren eski DY’liler, 1996’da ÖDPile düzen solculuğuna pratik adım-larını da atmışlardır. 2007 genel se-çimlerinde CHP ve AKP’ye “alter-natif”, “3. Cephe” olmaya niyetlen-miştir. 2012 yılında ise, CHP ile kol-kala AKP’ye karşı “2. Cephe” olmayaaday olmuştur. Geldikleri yer,

CHP’nin yanıdır. ÖDP Genel BaşkanıAlper Taş, “Türkiye’yi Yeniden Kur-ma” anlayışlarını, emperyalizm, eko-nomi, laiklik ve Kürt sorunu gibidört temel başlıkta ele alıyoruz”diyor.

a) ÖDP’nin Tutarlı Bir Anti-Emperyalist Politikası Yoktur!

Emperyalizm konusunda: “Na-to’dan çıkılmalı, emperyalizmle bü-tün askeri anlaşmaları feshetme,silahsızlandırma ve ülkemizdeki üs-leri kapatmayı öneriyoruz.” diyor.“Afgan işgaline karşı çıktık Talibancıolmadık; Irak’ın işgaline karşı çıktıkSaddamcı olmadık; Libya’ya mü-dahaleye karşı çıktık Kaddafici ol-madık; Şimdi de Suriye’de dış mü-dahaleye karşıyız diye Esadcı ol-mayız” diyor.(8 Haziran 2012, Bir-gün)

Öncelikle belirtmeliyiz ki, “NA-TO’dan çıkma” vb., ÖDP’nin de içe-risinde yeraldığı “Avrupa solu” denendüzen içi sol tarafından dillendiril-mektedir. Kitleleri aldatmaya yöne-liktir. Zira Alman Sol Parti, federalhükümetlerde SDP ile “iktidar or-taklığı” pazarlıkları yaparak, şimdidenemperyalist tekellerin hizmetindeolacağını ilan etmiştir bile. ÖDP’nin“kardeş partisi” olmakla övündüğüYunanistan’daki SYRİZA’nın durumuda farklı değildir.

ÖDP Genel Başkanı’nın “öneri-yoruz” dediklerinin inanılır olabilmesiiçin tutarlı olması gerekmektedir.Yine emperyalizmin işgallerine, mü-dahalelerine karşı çıktıkları da doğrudeğildir. Karşı çıkışları, “her türlüsavaşa-şiddete karşıyız” temelindeolmuştur. Irak’ın işgalinde “Ne Sam,Ne Saddam”, “yüzde elli Saddam,yüzde elli ABD’ye karşıyız”ın ötesinegeçmemişlerdir. Afganistan, Libyaiçin söyledikleri doğru değildir.

b) ÖDP’nin Önerdiği Ekonomik Model: ‘Kurallı Kapitalizm’dir!

Alper Taş’ın “Ankara gazeteci-

leri”yle “buluşması”nda ÖDP’li L.Doğan Tılıç, Alper Taş’ın “Ekonomi”konusunda söylediklerini şu şekildeaktarıyor: “Ekonomi konusundakiyaklaşımlarını, özel çıkara ve karadayalı anlayışlara karşı, toplumsalihtiyaçlara dayalı ve kamucu biranlayış şeklinde tanımlayan Taş,Çin gibi doğayı ve insanı katledenbüyüme stratejisini asla kabul et-meyeceklerini vurguluyor.” (8 Ha-ziran 2012 Birgün)

Aktarılanlardan da anlaşılıyor ki,“yeniden” kuracakları Türkiye’ninekonomisi kapitalist olacaktır. İti-razları, “kabul edilemez” dedikleri;“Çin gibi doğayı ve insanı katledenbüyüme stratejisi”dir. ÖDP’nin eko-nomi politikasında da “yeni” bir şeyyoktur. 2007 yılındaki “seçim bil-dirgesi”nde; “‘Biz IMF’ye “yaka-mızdan düşün’ dediklerini söylü-yorlardı. IMF’ye bile net-kesin tavırbelirlemekten uzaktırlar. Kuruluşun-dan bugüne ÖDP üyesi olduğunubelirten Doç. Dr. Şule Daldan,ÖDP’nin savunduğu “özgürlükçüsosyalizm” ile emperyalist-kapitalistekonomi-politiğini uyumlu hale ge-tirmiştir. ÖDP’li Şule Daldal, “kurallıkapitalizm”i şu sözlerle süslemiştir.“Kurallı kapitalizm, gelir dağılımınındaha adil olabileceği, vergi adaletininsağlanabileceği, istihdamın, güvenliçalışmanın, fırsat eşitliğinin geli-şebileceği, üretken sermaye yatı-rımlarının belirsizliğe mahkum edil-mediği, yatırımcıların önlerini gö-rebilmelerine ve uzun vadeli dü-şünmelerine olanak tanıyacak dü-zenlemeleri öngörmektedir.” (19Mayıs 2012, Birgün)

Tam da burjuva bir ahlaka(!) sahipolanların beyinlerinden kaleme dö-külebilecek düşüncelerdir bunlar….Şule Daldal, sömürüye, baskıya, ada-letsizliğe, işgallere, katliamlara dayalıkapitalizmi “ahlaklı” ilan edebiliyor.Kısacası, ÖDP’li Şule Daldal’ın övüp-süslediği “kurallı kapitalizm” emekçisınıfların çıkarına değildir. Halklarındevrim-sosyalizm mücadelesinin önü-nü kesme, emperyalizmin krizine“çare” bulma arayışıdır. Emekçi sı-nıflara sus payıdır. Tam da ÖDP’lilergibi, “akıllı solcu” kimliğine sahip

Page 30: Halk Gercegi 22

olanların bulabileceği “çözüm”dür.Özünde ise, oligarşiye kendini pa-zarlamaktır.

c) Kapitalizm Koşullarında Laikliğin Hiçbir Çeşidi Halklarımıza İnanç Özgürlüğü Getirmeyecektir!

ÖDP Genel Başkanı Alper Taş,“Türkiye’yi yeniden kurma”nın dörttemelinden biri olduğunu belirttiği“laiklik” konusundaki politikalarınışöyle açıklıyor:“Laiklik kavramı birkazanımdır ülke için. Bizde gerçekanlamda laiklik hiç uygulanmadı.AKP buna dair son kırıntıları dayok ediyor. Türkiye fetvalarla yöne-tilen bir ülke olmaya doğru gidiyor.Biz devletçi laik ve siyasal islam’ıngündelik hayatı dindarlaştırmasınakarşı özgürlükçü laikliği savunduk.Laik devlette Diyanet İşleri Başkanlığıolmaz. AKP Diyanet’i fetva makamınaçevirdi. Biz aşağıdan yukarı emekçimücadelesi ile kurulacak gerçek birlaiklikten yanayız. Alevilerin ve diniinanca sahip olmayanların kendileriniözgürce ifade edebileceği bir laiklikbizim istediğimiz.” A. Taş’ın “laiklik”konusunda söylediklerinin her satırıburjuva politikacılıklarının dışa vu-rumudur. En başta da, AKP’nin po-litikalarından kaygı ve hatta korkuduyan, asıl olarak da CHP’ye oyveren kesimlere yönelik seçim me-sajıdır. Diğer bir yanı da, anlamsız,içi boş kavramlarla-kelimelerle süs-lenmiş olmasıdır. “Özgürlükçü laik-lik” diye bir şey yoktur. Tıpkı “öz-gürlükçü sosyalizm” diye bir şeyinolmadığı gibi. Marksizm-Leninizm-den az-çok haberi olanlar bilirler ki,kapitalizm koşullarında inanç özgür-lüğü yoktur, olamaz. Çünkü, tümkapitalist ülkelerde dinler, inançlaregemen sınıfların en temel istismararaçlarından biridir. ÖDP’nin Al-evilere ve ilerici-demokrat kesimlereyönelik “laiklik” politikası düzeni-çidir. Oy istismarıdır. Halklarıninançlarını özgürce yaşayabilecekleritoplum sosyalizmdir.

d) “Kürt Sorunu”nun Çözümünden Anladığı Kürt Milliyetçi Hareketin Silah Bırakması, Oligarşi ile “Barışması”dır!

Ulusal sorunun, azınlıkların so-rununun çözüm koşulları ancak veancak sosyalizm koşullarında sağla-nabilir. Devrimci Halk İktidarı “KürtSorunu”nun da Çözümünü Sağlaya-caktır. L.Doğan Tılıç, Alper Taş’ınbu konudaki söylediklerini şu şekildeaktarıyor: “Kürt sorununun “Türki-ye’nin en “canalıcı sorunu” olduğunuvurgulayan Taş, ÖDP’nin bir aradayaşamı güçlendirmeye dönük politi-kaların savunucusu olduğunu” be-lirterek, “AKP’nin demokratik açılımıKürt muhalefetini tasfiyeye dönükbir operasyondur diyor.” Evet,AKP’nin ve ondan önceki hükümet-lerin uyguladığı tüm politikalarınamacı Kürt milliyetçi hareketin, silahlımücadelesinin tasfiyesidir. Ancak bi-linmektedir ki, ÖDP’de silahlı mü-cadelenin tasfiyesinden yanadır. Po-litikaları “ateşkes”, “barış ve diya-log” ve “silahların susması” yö-nünde olmuştur hep… ÖDP, “Kürtsorununun çözülmesi için” ABD veAB’nin, NATO’nun himayesini veemperyalist müdahaleye çağıran “BinKürt Aydın”ın “çağrısı”na destekvermiştir. Dönemin BAK sözcüsü,ÖDP’li Tayfur Mater, bir soru üzerine;“Silahlı mücadele yürütüldükçe birşeyler yapmak zordur. Silahlara aravermedikçe çözüm bulmak zordur.Barışçı savunan, inanan insanlarolarak silahlı örgütle nasıl görüşe-biliriz.” (06.08.2004, Ülkede Gün-dem)

Kürt sorunun çözülmesi diye birdertleri yoktur aslında. Onların dert-leri, Kürt milliyetçi hareketin silahbırakması, oligarşi ile “barışması”dır.Silahların, silahlı mücadelenin kendireformist-parlamenterist politikala-rının önünde engel olduğunu düşün-mektedirler. O nedenledir ki, em-peryalizmin, oligarşinin terör ve kat-liamlarına değil, devrimci örgütlerinsilahlı mücadelesine, eylemlerinekarşı çıkmaktadırlar.

ÖDP’nin “21. Yüzyıl Sosyalizmi” İskandinav Modeli Sosyal Demokrasidir!

Alper Taş, sosyalizm anlayışlarıkonusunda şunları söylüyor: “Sos-yalizm tarihinde yeni bir dönembaşlıyor. 21. Yüzyıl sosyalizmi ipuç-ları ortaya çıkıyor. Geleceğin sos-yalizmi özgürlükçü, enternasyonalist,demokratik planlamaya dayalı, özyönetimler, feminist ve ekolojik ola-cak.” (8 Haziran 2012, Birgün)

“21. Yüzyıl sosyalizm” kavramınıkullananların her birinin “21. Yüzyılsosyalizmi” tanımı farklıdır. Bu sapmaanlayışın ilk savunucuları, Venezu-ella’da halkçı Chavez yönetimininuygulamalarını kendilerine dayanakyapmışlardır. Zamanla devrim iddia-sını yitiren, düzeniçileşen ama ken-disini “sosyalist”, “komünist” vb.olarak tanımlamaktan da vazgeçme-yen kimi örgüt, çevre ve kişiler,ucundan-kıyısından “21. Yüzyıl Sos-yalizmi”ni gündemlerine almışlardır.Her biri kendince “21. Yüzyıl Sos-yalizmi” tanımı yapsa da, hareketnoktaları Sovyet devrimini başta ol-mak üzere geçmiş sosyalizm dene-yimlerini reddetmek, proletarya dik-tatörlüğü kavramını ağızlarına alma-maktadırlar. Onun yerine Alper Taş’ın“geleceğin sosyalizmi” tanımındakullandığı gibi, “özgürlükçü”, “de-mokratik”, “öz yönetimler”, “femi-nist” vb. şeklinde sıralayabilmekte,isimlendirebilmektedir. Böylece hemiktidarın ele geçirilmesi-devrim içinsavaşmaktan-bedel ödemekten, hemde egemen sınıfların şiddetinden kur-tulmaktadırlar. Parlamentoyu temelmücadele alanı olarak seçtikleri içinde, düzenin pek çok “nimetinden”yararlanabilmektedirler. Kısacası ken-dilerini nasıl isimlendirirlerse isim-lendirsinler, devrimci, Marksist-Le-ninist değildirler. Sivil toplumcudurlar.Sosyal demokrattırlar… Çünkü, siviltoplumculuk devriciliğin bittiği yerdebaşlamaktadır. Sosyal demokrattırlar,çünkü, sosyal demokratlık devrime,iktidarın zor yoluyla ele geçirilebi-leceğine ve bu iktidar vasıtasıyla

15 Temmuz 2012 / Sayı: 22330 KENTSEL DÖNÜŞÜM YIKIMINA, YAĞMA VE TALANA KARŞI

Page 31: Halk Gercegi 22

sosyalizmin inşasına inançsızlığınteorisidir. Alper Taş da zaten sosya-lizme “özgürlükçü” tanımını ekle-yerek, sosyalizmi sosyalizm olmaktançıkarmıştır. “Özyönetimcidir.” Oysa“özyönetim” Marksist-Leninist teo-ride bilinmez değildir. Marks’ta veLenin’de özyönetim, sınıfsız toplumaaittir. Diğer bir ifade ile devletin ih-tiyaç olmaktan çıktığı, insanların yö-netme ihtiyacı duymadığı, sadeceüretimin yönetildiği, sosyalizminileri-komünizm aşamasını ifade et-mektedir. Ki, mevcut koşullarda, yaniemperyalizmin, işbirlikçilerinin böy-lesine militarize olduğu ve saldır-ganlaştığı koşullarda “halkın kendikendini yönettiği adacıklar” yarata-bilmesi ve kalıcılaşması imkansızında ötesindedir.

ÖDP ve benzerlerinin ekonomi-politikası da sosyalist değil, kapita-listtir. “Kurallı kapitalizm”le iki kar-şıt-düşman sınıfı “orta yerde”, “ortakçıkarlarda” buluşturmayı görev edin-mişlerdir. “Kurallı kapitalizm” olaraktanımladığı, sosyal hakların geliştiğiülkeler olarak gelende tüm emper-yalist ülkeler, yani burjuva demok-rasilerinin işlevli olduğu ülkeler, özelolarak da İsveç, Norveç gösterilmek-teydi. Sosyal-demokratların yöne-timde olduğu bu ülkelerde toplumunyaşam standartları Türkiye gibi yeni-sömürgelere göre çok yüksektir.

ÖDP’nin önerdiği de farklı değildir.ÖDP’nin ve benzerlerinin savunduğu“Emeğin Avrupası”nda ifadesini bulanAB’ciliklerine uygundur. ÖDP’nin“21. yüzyıl sosyalizmi” dediği şeyburjuva demokrasisidir. İskandinavmodeli sosyal demokrasidir.

ÖDP’nin ve Tüm Parlamenteristlerin Hedefi Düzenin İyileştirilmesidir!

Devrimcilerin, Marksist-Leninist-lerin hedefi halkın devrimci iktidarınıkurmaktır... ÖDP gibi sosyalizmi,proletarya diktatörlüğünü savunmayıp,sosyalizmin özüne “ek”ler yapma ih-tiyacı duyanların hepsi de devrimhedefinden vazgeçmişlerdir. Bu an-layış sahiplerine göre, Ekim Devrimi,Çin, Nikaragua, Vietnam devrimleribir daha yaşanmayacaktır. Hareketnoktaları ise, bu ülkelerde karşı-dev-rimlerin, kapitalist restorasyonlarıngerçekleşmiş olmasıdır. Kimisi desınıf bakış açısından tamamen uzak-laşmış, “insanlığın önündeki sorun-ların sınıf bakış açısıyla çözüleme-yeceği”ni iddia etmektedirler. ÖDPgibileri de sosyalizm ile kapitalizmarasına sıkışmışlardır. Hepsinin ortaknoktası, özellikle zora dayalı devrimanlayışını ve proletarya diktatörlü-ğünün reddetmesi, Marksist-Leninist

parti anlayışı yerine düzeniçi partianlayışıdır. ÖDP’nin ve tüm parla-menteristlerin hedefleri, pratikleri dü-zenin iyileştirilmesine yöneliktir. Ör-neğin ÖDP’nin (eski) Genel Başkanıolan Ufuk Uras, 2007’de milletvekiliseçildikten sonra, “sorun çıkarandeğil, sorun çözen olacağız” demiştir.2007 Türkiyesi’ni de şu şekilde ta-nımlamıştır ve sonrası için şu “ön-görülerde” bulunmuştur: “Türkiyenormalleşme sürecine gidiyor... Si-yaset giderek sivilleşiyor... Sivil biranlayışın gerçekleşmesiyle vesayetrejiminden demokratik rejime doğruevrilebilecek... Bir süre sonra butür gel-gitler yerini demokrasininkurumsallaşmasına bırakacak.” (Yü-rüyüş, sayı: 122, 16 Eylül 2007)

Devrimcilerin, Marksist-Leninist-lerin hedefleri devrimdir. Devrimcihalk iktidarını kurmaktır. Devrimcihalk iktidarı, Kürt halkının ulusaltaleplerini karşılamak ve kendi ka-derini tayin hakkını tanımak, halkıninanç özgürlüğü koşullarını sağlamakdahil, halkımızın beslenme, barınma,sağlık, eğitim, iş... gibi en temel ta-leplerini karşılar. İşte tüm bu ve dahapek çok nedenlerden dolayı devrim-cilerin, Marksist Leninistlerin hedefidevrimi gerçekleştirmek, halkın dev-rimci iktidarını kurmak için mücadeleetmektir. Halkımızın kurtuluşu dev-rimde, sosyalizmdedir.

Mersin’de Halk Cepheliler, tu-tuklanan arkadaşlarının serbest bı-rakılması için her hafta olduğu gibi7 Temmuz günü de Taş Bina önündebasın açıklaması ve oturma eylemiyaptılar. Eylem sırasında “GözaltılarTutuklamalar Baskılar Bizi Yıldıra-maz”, “Devrimci Tutsaklar SerbestBırakılsın”, “İşkence Yapmak Şe-refsizliktir”, “Kahrolsun Faşizm Ya-şasın Mücadelemiz”, “Halkız Hak-lıyız Kazanacağız!” sloganları atıldı.Yapılan açıklamada, “Türkiye ge-

nelinde tutuklanan 36 kişiden 6’sıMersin Haklar Derneği çalışanı veçevresiydi. Arkadaşlarımızı tutuk-layarak Mersin’deki devrimci mü-cadeleyi bitireceklerini zannettiler.Tutuklanan arkadaşlarımızın yeriniyeni devrimciler dolduruyor, bizlerdolduruyoruz. Komplolar ile tutuk-lanan arkadaşlarımız serbest bırakı-lana kadar Taş Bina önünde her Cu-martesi günü ülkemizde adaletin ol-madığını teşhir etmeye devam ede-ceğiz” denildi.

Yarım saatlik oturma eylemi sü-resince slogan atan, türküler söyleyenHalk Cepheliler o esnada caddedengeçen insanlara dağıttıkları bildirilerlehukuksuz tutuklamaları anlattı. 10kişinin katıldığı eylem sloganlarlave alkışlarla sona erdi.

Halkın Adaleti̇nden KorkanlarBaskıyı Artırıyor,Baskı Varsa Di̇reni̇ş de Var!

Sayı: 22 / 15 Temmuz 2012 331MÜCADELEYİ BÜYÜTELİM!

Page 32: Halk Gercegi 22

Osmanlı döneminde yoksul köy-lüler, yoğun sömürü ve baskı altın-dadır. Zulmün olduğu yerde direnenlerde olmuştur, olacaktır… Ayaklan-malara katılanlar ağırlıklı olarakAlevi, Türkmenlerdir. Devleti kuranTürkmenler, Selçuklu’dan bu yanadevletin olanaklarından yararlanmakbir yana, tüm sömürüyü omuzlarındataşımak zorunda kalmışlardır. Sünnidevlet geleneği, Aleviliği ezmiş, ya-saklamış, dağlara sürmüştür. Osmanlıdevlet yapısı içindeki çekişmeler,lüks ve sefahat da bunlara ekleninceAnadolu’da yüzyıl boyunca ayak-lanmalar eksik olmaz. Yani ayaklan-maların önderleri nezdinde Alevilikbir hareket noktası olsa da, gerçektehareketlerin sosyo-ekonomik neden-leri anlamında yoksulların isyanı ola-rak tarihe geçmiştir.

Şahkulu Ayaklanması da bunlar-dan birisidir. Şahkulu (Baba Tekeliveya Karabıyıkoğlu da denir) yaşadığıAntalya yöresinde (Tekeli) sevilen,saygı duyulan biridir. Orta-Asya'dangöçenlerin en yoğun bulunduğu To-roslar bölgesinde 1511’de yaşananisyan hareketi, yerel bir direnme ha-reketi değil örgütlü, bilinçli ve "DEV-LET VE SALTANAT BİZİMDİR"şiarında ifadesini bulan, direk iktidarıhedefleyen bir harekettir.

Yıllara yayılan bir örgütlenme,hazırlık aşaması yaşamıştır. Resmitarihte, Şah İsmail’e dayanan birAlevi hareketi diye geçse de, topraksızköylülerden, toprağını kaybeden çift-çilere ve haksızlığa uğramış sipahilere

kadar halkın katıldığı, sömürüye karşıbir harekettir.

Ayaklanmanın önderleri, ayak-lanma nedenlerini şöyle anlatır: “Be-yazıd Han... Devlet yularını vezirle-rine teslim itmekle memleketi ihtilalgelüb reaya ve beraya (halk) ayakaltında pay imal oldu (çiğnendi )Zulümlerine tahammül idemeyüb busureti ihtilal ittik...

Keza ayaklanmada ele geçirilenyerlerde beylerin mallarının yoksul-lara dağıtılması, tüccarların mallarınael konulması bunun sonucudur.

Şeyhoğlu Merdan

Verdi buyruğu: Yürüyün

Yürüdük

Ortakçı, Irgat, Maraba

Düştük Kütahya önlerine

Çinilendi al desenli

Emek nakışlı gül desenli

Bir kanlı kavga

Antalya yöresinde başlayıp, An-talya Kalesi’nin ele geçirilip, Osmanlıhazinesine el konularak halka dağı-tılması ile ilk zaferini kazanan ayak-lanma kısa sürede yayılır ve Manisa,Burdur, Isparta, Kütahya, Alaşehirve Beyşehir'e kadar uzanır.

Karagöz Ahmet Paşa

Yanında yöresinde devşirmesi,kancığı.

Açmış yeşil sancağı

Aşkına padişah pulunun

Şah Kulunun

Şaha kalkmış erleri

Kanlarına karışmış terleri

Ayaklanmayı bastırmak için gön-derilen Karagöz Ahmet Paşa Kütah-ya’da öldürülür, ama kent alınamaz.Daha sonra ayaklanmayı bastırmakiçin gönderilen Hadım Ali Paşa ile

Çubukova’daki çarpışmada hem ŞahKulu hem de Hadım Ali Paşa ölür.Ayaklanmanın yenilgiye uğramasıylaŞah Kulu kuvvetleri İran’a sığınır.

Ve bulutta yağmur gibi

Sakladılar toprağa umutlarını

İslamiyet İçindeki İlk Bölünme ve Kerbela!

İslamın ilkelerini oluşturup, müs-lümanlığı geniş bir alana yayan Mu-hammed'in ölümü üzerine, onun ye-rine kimin geçeceği, yani iktidarınkimde olacağı tartışmaları başlar.Tartışmanın pek çok tarafı vardır.Kimi peygamberin ölümü öncesindeAli'yi halife gösterdiğini iddia eder,kimi soy bakımından yakınlığın, ki-mileri ise bilgi, tecrübe anlamındayetkinliğin baz alınmasını savunur.

Gelenekçiler Ebubekir'i, soy vebilgiyi öne çıkaranlar ise Ali'denyana tavır alırlar. Daha henüz pey-gamber yeni ölmüşken, Ali ve ya-kınları onun cenaze işiyle uğraşırken,yandaşları Ebubekir' i halife ilanederler. Bazı İslam ileri gelenleri,bunu kabul etmez ancak Ali onlarıyatıştırır. İlk görüş ayrılıkları işte busürecin ürünüdür.

Ebubekir ölümden önce kendineÖmer' i halife gösterir. O ölünce deİmamlık yine sorun olur. Süreci takipederken, olayı elbette yalnızca "kişisel"bir çatışma olarak görmemek gerekir.Çünkü sorun, siyasal ve ekonomikiktidarı ele alma sorunudur. Ali'yi sa-vunanlar onun göreve gelmesini is-terler. Sorunun seçim yoluyla çözümükararlaştırılır ve Ömer halife olur.

Ali, bu sonuç karşısında da müs-lümanlar arasında bölünme ve kır-gınlık olmaması için tarafları yatış-tırma yolunu seçer. Hatta Ömer'e

“Adalet, halkın dirliği ve düzeni; idarecilerin ise süsü vegüzelliğidir.”

Hz. Ali

Şahkulu Ayaklanması

Devrimci Alevi Komitesi Olarak Diyoruz ki

15 Temmuz 2012 / Sayı: 2232 KENTSEL DÖNÜŞÜM YIKIMINA, YAĞMA VE TALANA KARŞI

Page 33: Halk Gercegi 22

saygı gösterir. Ömer, iktidarının üze-rinden 10 yıl geçtikten sonra bir sui-kastçı tarafından namaz kılarken öl-dürülür. Hilafet yine sorun olur. Ali'yekarşı olanlar Osman'ı aday gösterirler.Bu kez seçimlerde bir takım oyunlarçevrildiği iddia edilmektedir. Çevrilenoyunlar, ortaya çıkar ve iş savaşadökülür. Ancak Ali, yine araya girerve savaşı önler. Osman'a karşı her-hangi bir soğukluk göstermez. Os-man'ın halifeliği 12 yıl sürer ve o daEbubekir'in oğlu tarafından öldürülür.Ondan sonra herhangi bir aday çık-maz ve Ali halife seçilir.

Bunca olay ve ayak oyunları doğalki, toplumda da yankısını bulur. Üstdüzeyde yaşanan tartışmalar toplumayayılır. Yalan, riya ve dedikodularınsonu gelmez. Osman'ın halifeliği dö-neminde Suriye Valisi olan Muaviye,Osman'ın öldürülmesinden Ali'yi so-rumlu tutarak ona karşı savaş ilaneder. Ali, çatışmalara son vermekiçin çalışsa da başarılı olamaz. So-nunda o da, namaz kıldığı bir güncamide suikastle öldürülür. Bu olayarkasından Muaviye, halifelik ma-kamına oturur.

Kendisinden sonra halifeliğeAli'nin oğlu Hasan'ın gelmesi konu-sunda anlaşma yapar ancak sözündedurmaz ve onu zehirleterek öldürür.Oğlu Yezid'i aday gösterir. Ve bu sü-reçten sonra halifelik babadan oğulageçen bir kurum haline getirilir. Ali'nintaraftarları buna karşı çıkarlar. Ali'ninoğullarından Hüseyin'i çağırtarak ha-life seçeceklerini belirtirler. Ancak,Hüseyin ve yakınları Kerbela'da ku-şatılır, günlerce susuz bırakılır vetoplam 72 kişi tümüyle kılıçtan ge-çirilip öldürülür. Bir tek Zeynel Abidinsağ kalır. O günden sonra işte buolay tarihi bir önem kazanır.

Aleviliğin de inanç olarak kökeniHz. Ali felsefesi ve Kerbela’dakiOniki İmamlar’ın muduriyetini vedirenişini sahiplenmeye dayanır. Busahiplenmenin dışında AnadoluAleviliğinin yine 12 İmamlar’ı sa-hiplenme üzerine kurulan Şii meshebidahil İslamiyetteki diğer hiçbir mes-heple benzerliği yoktur. İnanç, ibadetve yaşam biçimlerinde belirleyiciolan İslamiyet’in kuralları değil,Türkler’in İslamiyeti kabul etmedenönceki inanç, ibadet, gelenek ve gö-

reneklerinin belirleyiciliği hakimdir.

Onun için Alevi halkımız Müs-lüman olduklarını söylemekle birlikte,müslümanlığı da kapsayan farklı birinanç olarak tanımlarlar Aleviliği.

Bugün AKP iktidarı Alevi halkınmüslüman olduklarını söylemelerinikullanarak “Müslümanlar’ın ibadetyeri cami!”dir diyerek Alevi halkızorla camiye sokmaya çalışıyorlar.Osmanlı’dan bugüne her türlü zulmemaruz kalan Alevi halkımızın inanç-larını küstahça, saygısızca “Müslü-manım diyorsan ibadetini gidip ca-mide yapacaksın!” diyerek yok sa-yıyor. AKP zihniyeti onyıllardırzaten Alevi halkımıza “zındık”, “ka-fir”, “Kızılbaş” diyerek “katli va-cip” ilan etmiştir. Bugün de açıktanSunni inancını dayatıyor. OnyıllardırAlevi köylerine zorla cami yapılıyor.Okullarda seçmeli ders diye din ders-lerini dayatıyor. Eğitim sistemi Sünnidin anlayışına göre gericileştiriyorve İmam Hatiplere dönüştürüyor. Sa-dece Alevi halkımıza değil, tüm hal-kımıza dini, gerici bir eğitim sistemidayatılıyor.

"Amerika Defol Bu Vatan Bizim" kampanyası çer-çevesinde, başta Amerika'nın askeri üsleri olmak üzere,birçok emperyalist şirket teşhir edildi, basın açıklama-larının yapıldığı geniş ve kitlesel bir eylemlilik süreciyaşandı.

Bu kampanya dahilinde "İncirlik Üssü Kapatılsın"sloganıyla bir imza kampanyası da başlatıldı ve İncirliküssü önünde yapılacak eylem için birçok şehre de uğra-nacak şekilde yola çıkıldı. İstanbul'dan başlayan yolcu-luğumuz önce Kocaeli, sonra Bursa, oradan Eskişehir,Ankara ve en son olarak da Adana'ya kadar devam etti.Böyle bir yolculuktu ve oldukça coşkulu, öğreticigeçmişti. Gittiğimiz her ilde İncirlik Üssü'nü teşhir edenbildiriler dağıtılıyor, halka bu konu hakkında bilgilerveriyorduk.

O illerden biri de Eskişehir'di. Eskişehir'e sabaherken saatlerde indik... Görevli arkadaşlar ve avukatlar,şehir içinde yapacağımız yürüyüşe engel olmak isteyenpolislerle sert geçen bir tartışmaya girmişlerdi. Haliylezaferle ayrılan yine biz olduk. Kortej oluşturuldu,yürüyüş başlamıştı. Ben görevli olduğum için kortejin

yanında yürüyordum. Şehir merkezi içindeki yürüyüşümüzcoşkuyla atılan sloganlar, yapılan kuşlamalar ve dağıtılanbildirilerle de halka orada olma nedenimizi anlatıyorduk.Yanımdan geçen 45-50 yaşlarındaki bir abla, bana buyürüyüşün neden yapıldığını sordu. Ben de "İncirlikÜssü'nün kapatılması için, Amerika'nın ülkemizdendefolması için" dedim; abla İncirlik Üssü’nü protestoettiğimizi söyleyince bizi taktir eden sözler söyledi.Ancak şu da bir gerçekti ki, bizimle karşılaşmasaydı bukampanyadan haberi olmayacaktı. Bizim bu kampanyaylamilyonlara ulaşma hedefimiz vardı. Sonuç itibariyleörnek bir kampanyaydı. Yüzlerce eylem, yüz binlercebildiri, milyonlarca kuşlama yapıldı. Anadolu’nun birçokyerinde onlarca imza masaları açmış, kapı kapı dolaşmış,yüz binlerce imza toplamıştık. Yine de buna rağmenulaşamadığımız milyonlarca insan vardı.

Demekki, ne kadar çok çalışma yaparsak yapalım,daha çok insanımıza ulaşmak için yaptığımız hiçbir işiyeterli görmemeliyiz. Daha çok eylem, daha çok imza,daha çok kapı çalmak... daha çok çalışmak...

Hayatın Öğrettikleri

Kampanyalarımızı Daha Çok İnsanımıza Ulaştırmak İçin

Daha Çok Çalışmak, Daha Çok Emek!

Sayı: 22 / 15 Temmuz 2012 333MÜCADELEYİ BÜYÜTELİM!

Page 34: Halk Gercegi 22

15 Temmuz 2012 / Sayı: 22334 KENTSEL DÖNÜŞÜM YIKIMINA, YAĞMA VE TALANA KARŞI

Ülkemizde kırdan kente göç sonucukentlerin artan nüfusu barındıracak birplanlı gelişme içinde olmamasındanötürü yoğun bir gecekondulaşma söz-konusudur. Bu alanlar, emekçi halkyığınlarının yaşadığı bölgeler olmasıitibarıyla kentlerdeki devrimci çalış-manın da odaklaştığı alanların en ba-şında gelir. Gecekondu semtleri, dü-zensiz kentleşme yapısıyla emekçi hal-kın çelişkilerinin en yoğun ve en somutolarak ortaya çıktığı yerler olması iti-barıyla, kentlerin en hareketli alanlarınıoluştururlar. Buralar için kentlerin yu-muşak karnı da diyebiliriz.

Buralarda işçi sınıfı yanında memurlar,öğrenciler, çeşitli meslek sahipleri, iş-sizler vb. gibi toplumun hemen herkategorisinden emekçi halkımız vardır.Gecekondularda yaşayan emekçi halkındüzenle çelişkisi yoğundur, bu anlamdakentlerdeki devrimci çalışma için vaz-geçilmez bir öneme sahiptir. DevrimciSol, başta işçiler olmak üzere çeşitlihalk sınıf ve tabakalarından insanlarınyaşadığı bu alanlarda siyasi çalışmayapmaya önem vermiş, mahallelerdeoturan emekçi halkın taleplerine sahipçıkarak onların mücadelesine öncülüketmeye çalışmıştır.

Devrimci Sol'un mahalli bölgelerdekiçalışması başlangıçtan itibaren örgütlübir süreç izledi ve bu süreç içinde gelişipgüçlenerek merkezi iradi bir nitelik ka-zandı. Sivil faşist saldırıların sadecegençlikle sınırlı kalmayıp tüm emekçihalka yönelmesi, mahallelerde de anti-faşist mücadelenin ön plana çıkmasınave giderek saldırıların boyutuyla orantılıolarak yükselmesine neden oldu. DEV-RİMCİ SOL, faşist teröre karşı, mahallibölgelerde gelişen hareketlere müdahaleetti ve mahalli çalışmada ilk adımı attı.Süreç içinde kazanılan deney ve tecrü-belerle bu alanda kendine özgü örgütve çalışma biçimleri yarattı.

Devrimci Sol, mahalli bölgelere özgü,gerek demokratik, gerekse politik-askeribirçok örgütlenmeler oluşturdu. Çeşitlidemokratik dernekler, tüketim koope-

ratifleri kurdu; varolanlara etkinlik ka-zandırdı; halk kitlelerinin sorunlarınaçözüm bulmalarını sağladı ya da buyönde mücadeleye girişme bilinçlerinigeliştirdi. Emekçi halk, kendi gücünegüvenmesini örgütlü olarak hareket et-tiğinde yenilmez olacağını bizzat kendiöz deneyleriyle öğrendi.

Oluşturulan "Halk Komiteleri", halkınsorunlarını kendi gücüyle çözmesi vebu yönde örgütlenmesini sağlamak ya-nında, halkın bilinçlenmesi ve sorunlarıngerçek kaynağını görebilmesi açısındanda önemli işlev gördüler. Yol, su, kana-lizasyon, köprü, elektrik, sağlık hiz-metleri, konut gibi her mahallenin ken-dine özgü altyapı sorunlarının çözümüiçin ev ev örgütlenmeye gidildi. Genişhalk toplantıları düzenlendi, sorunlartartışıldı, yapılacaklar tesbit edildi veharekete geçildi.

Devrimci Sol, Halkın Konut İhtiyacını Karşılamak İçin Mahalleler Kurdu!Konut sorunu emekçi halkın en önemlisorunlarının başında gelir. Bu sorunundüzen içinde köklü bir çözümü olma-makla birlikte, Devrimci Sol, emekçihalkın bu talebine sahip çıkmış, mevcutkoşullar içinde belli çözümler üretmeyiamaçlayan çalışmalar yapmıştır. Bu ça-lışmaların başında, devletin ya da büyükşirketlerin arazilerine emekçi halkla bir-likte el konarak, buralarda ev yapımınınörgütlenmesi gelir. El konulan arazilerdebelirli bir plan çerçevesinde gerçekleş-tirilen ev yapımı ile yeni mahalleler ku-rulmuştur.

Büyük kentlerde çarpık şehirleşmeninyarattığı gecekondulaşma, kendi içindekapitalizme uygun kurumlar ve ilişkileride kısa sürede yaratmıştı. Ev sahibi ol-mak isteyen bir emekçi, gecekonduağalarına haraç vererek bir kondu ku-racak büyüklükte tapusuz arazi sahibioluyor ve birkaç gecede derme çatmabir ev yapma yoluna gidiyordu. Üstüne

üstlük yaptığı kondunun yıkımını en-gellemek için belediye memurlarınarüşvet vermek zorunda kalıyordu. Bugünde aynı durum geçerliliğini koruyor.

Devrimci Sol, örgütlü olduğu bazıbölgelerde, yolsuz, susuz, okulsuz,elektriksiz yaşayan, haraccı ve rüşvetçigecekondu ağaları ve belediyeye karşıevlerini korumaya çalışan emekçi hal-kın bu talebine sahip çıkarak, beledi-yeye ve gecekondu ağalarına karşımücadeleyi yükseltti. İlk etapta haraçve rüşvetin önüne geçti, tek tek yı-kımlara engel oldu.

Bazı bölgelerde mevcut olan boş arazi-lere halkla birlikte el koyarak yeni ma-halleler kurma çalışmasını başlattı. Elkonulan arazilere yeni mahalleler ku-rulması çalışması ilk etapta oluşturulanHalk Komiteleri aracılığı ile örgütlendi.Arazinin parsellenmesi, plan ve projeçizimi, bina yapımı için kullanılacakmalzemelerin tespiti, mimar ve mühen-disler tarafından yapıldı. Ve daha sonraparsellenmiş alanlar ihtiyacı olan anti-faşist, ilerici, demokrat ya da faşist ol-mayan sıradan insanlara dağıtıldı. Kondualanında ev yapmak için başvuruda bu-lunanların evi olup olmadığı araştırıldı,ihtiyacı olmayanlar elendi. DevrimciSol'un örgütlü olduğu her alanda tespitedilen yoksul, ihtiyaç sahibi anti-faşistinsanlarla toplantılar düzenlendi; butoplantılarda kurulacak mahalleye ilişkindüşünceler Halk Komitesi tarafındanaçıklandı. Tüm sorunlar tartışıldı. Ça-lışma yöntem ve ilkeleri birlikte belir-lendi. Gecekondu yapım komitesinehalktan yeni yeni insanlar katıldı.

İhtiyacı olmadığı halde ev sahibi ol-maya kalkanların, çalışmayı suistimaledenlerin evlerine Halk Komitesi ta-rafından el konularak, bu evler ihti-yacı olanlara verildi. Yine ihtiyaç veplan dışında ev yapımına izin verilmedi.Kondu yapım çalışmasının güvenliğinide bizzat halk, silahlı nöbet tutarak sağ-lıyordu. Kısaca tüm sorunlar halkınbizzat katılımıyla karara bağlanıyor vegerekli adımlar yine birlikte atılıyordu.

GÜNÜMÜZÜ AYDINLATAN Devrimci Sol Mahalli BölgelerdekiÇalışmayı Şehirlerdeki Devrimci

Çalışmanın Vazgeçilmez Bir ParçasıOlarak Görmüştür

Page 35: Halk Gercegi 22

Sayı: 22 / 15 Temmuz 2012 335MÜCADELEYİ BÜYÜTELİM!

Bu mahalleler birer halk eğitim okul-larına dönüştürüldü.

Sonuçta polisin ve sivil faşistlerin çeşitlisaldırılarına, yıkım ekiplerinin birçokyıkma teşebbüsüne rağmen okulu,yolu, suyu, elektriği, sağlık odası,lokali, kısaca asgari düzeyde altyapısıylayeni mahalleler kuruldu. Halkla dev-rimcilerin içice geçtiği kondu yapımlarıaynı zamanda halkın devrimci eğiti-minin bir okulu niteliği taşıdı. Ve bumahalleler bugün hala yaşıyor.

Devrimci Sol, Emekçi Halkımızın Yol, Su, Kanalizasyon, Elektrik, Sağlık, Köprü, Okul vb. Taleplerine Sahip Çıktı!Çarpık kentleşmenin ortaya çıkardığı

çeşitli sorunların çözümünde, DevrimciSol, halka yol gösterici olmuştur. Ge-cekondu mahallelerinde su borularınındöşenmesinde, su depolarının yapı-mında, akmayan sular için yapılan yü-rüyüşlerde, gösterilerde, açıktan akanlağım sularının kurutulmasında, ka-nalizasyon şebekesinin döşenmesinde,elektrik direği dikiminde, sağlık odalarıkurulmasında, kooperatifler kurularaktüketim maddelerinin ucuza teminedilmesinde, yolları kaplayan çamur-ların kurutulmasında vb. daha birçokkonuda Devrimci Sol halkın yanındaolmuştur. Devrimci Sol üyeleri vesempatizanları kâh halkla birliktekazma sallamıştır, kah taş taşımıştır,kah toplantı yapmış, birlikte yürüyüşve gösteri düzenlemiştir.

Halk Komitelerinin insiyatifinde veörgütlemesiyle gerçekleştirilen bu

çalışmalar içinde emekçiler, bizzatkendi deneyleriyle sorunlarının kay-nağını görmüşler ve çözümün örgütlümücadeleden geçtiğini öğrenmişlerdir.Emekçi halk bu faaliyetler içindehem devrimcileri tanıdı, hem dedüzen partilerinin gerçek yüzlerinigördü.

Dişimizle, tırnağımızla, şehitler ve-rerek kurduğumuz bu mahallelerimizişimdi yıkmak istiyorlar.

Dün bu mahallelerimizi DevrimciSol önderliğinde Halk Komiteleri-mizle kurduk. Oligarşi mahallelerimizihep yıkmak istedi, Halk Komiteleri-mizle koruduk. Bugün saldırı dahabüyük. AKP mahallelerimizle birliktetüm tarihimizi yok etmek istiyor.Cephe önderliğinde kurduğumuz HalkKomiteleri’mizle tarihimize de ma-hallelerimize de sahip çıkacağız.

5 Temmuz günü İstanbul Alibey-köy Karadolap Mahallesi’nde 5 ya-şında bir erkek çocuğuna tecavüzedildi. Düzenin yozlaştırma saldırı-sının sonuçlarından birisi olan buolayın ardından, yozlaşmaya dahafazla sessiz kalmak istemeyen ma-halle halkı Halk Komiteleriyle birlikte8 Temmuz günü mahallede yürüyüşdüzenledi.

Yürüyüş öncesinde 7 Temmuzgünü Halk Komitesinin çağrısıyla,cemevi dedesi ve bazı köy dernekleritemsilcileriyle birlikte mağdur aileziyaret edildi. Daha sonra komiteüyeleri mahallede bulunan kahvelerive evleri dolaşarak; yaşanan tecavüzolayını anlattılar ve yozlaşmanın gel-diği boyut karşısında halkı duyarlıolmaya ve mahalleye sahip çıkmaya

çağırdılar. Alibeyköy’de sonzamanlarda uyuşturucu, fuhuş,sokakta içki içilmesi gibi olay-ların arttığı belirtilerek, 8 Tem-muz’da Gülpa Market önündeyapılacak yürüyüşe katılım vedükkanları kapatarak eyleme

destek verme çağrısı yapıldı.Yapılan çağrıda; “Artık susma-

yalım fuhuşa, çeteleşmeye, uyuştu-rucuya, kumara, hırsızlığa dur diye-lim.” denildi. Yürüyüşün duyurusueylem saatine kadar sürdü.

Eylem saati gelince, KaradolapMahallesi halkı Gülpa Market önündetoplanarak “Yozlaşmaya Karşı Gü-cümüz Birliğimizdir” pankartını aç-tılar. “Uyuşturucuya Hayır, Kumara,Hayır, Çetelere Hayır, Fuhuşa Hayır- Yozlaşmaya İzin Vermeyeceğiz”sloganlarıyla yürüyüş başlatıldı. Yü-rüyüş başladıktan sonra en arkadabulunanların uyarısı ile durularakyürüyüşe geç kalanlar beklenildi.Onların da gelmesi ile tekrar yürü-yüşe geçildi. Yürüyüş büyük bir öf-keyle atılan sloganlar eşliğinde sü-

rerken, katılım daha da arttı. Ma-hallenin sokaklarında yaklaşık birsaat dolaşıldıktan sonra tekrar GülpaMarket’in önüne gelinerek Halk Ko-mitesi adına bir açıklama yapıldı.

Yapılan açıklamada; “Onlarcayıldır bu mahallede birlikte huzuriçinde yaşamaktayız. Fakat devrim-cilerin bulunduğu mahalleler devlettarafından sürekli yozlaştırılmayaçalışılıyor. Polis eliyle uyuşturucu,fuhuş, kumar, çeteler teşvik ediliyor.Bunun sebebi yozlaşma-yozlaştırmasaldırısıdır.” denilerek mahallede ya-şanan tüm yozlaşmadan devletin so-rumlu olduğu anlatıldı. Son olarakise; “Gücümüz birlikteliğimizdir di-yoruz; bilindiği gibi halk komitesiyıkım saldırısı üzerine kuruldu. Vebu doğrultuda çalışmalar yapıyor.Onun için burada bulunan anaları-mızdan, büyüklerimizden, gençleri-mizden yozlaşmaya karşı da bir ko-mite oluşturmamız gerekiyor” çağ-rısıyla eylem sona erdirildi. Atılansloganların ardından eylem bitirildi.Yürüyüşe yaklaşık 750 kişi katıldı.

YOZLAŞMAYA KARŞI GÜCÜMÜZ BİRLİĞİMİZDİR

Page 36: Halk Gercegi 22

Osmanlı, 1. Paylaşım Savaşı'ndanyenik çıktı. 30 Ekim 1918 tarihliMondros Mütarekesi’nin 7. madde-sine dayanarak emperyalistler Ana-dolu'da stratejik gördükleri heryeriişgale başladılar. Yıllar süren savaşlaryüzünden Anadolu'da her evde bir,hatta birden fazla şehit ya da gaziverildi. Halk, varını yoğunu savaş-larda kaybetmişti. Tek tesellisi vardı;doğup büyüdüğü, evlendiği, dağındadavarını, ovasında karnını doyurduğuvatan toprağı. Ama o da düşmanapeşkeş çekiliyordu şimdi.

Ancak bu öyle kolay olmayacaktı.Anadolu halkları, daha Samsun'dadireniş kıvılcımı çakılmadan, düş-manın işgale kalktığı her yerde isyanateşleri yakmaya başladı. Fevzi Çak-mak; "Mondros Mütarekesi'nden son-ra bir uçaktan Anadolu'ya bakılsaydı,pırıl pırıl çoban ateşleri görünürdü."demişti. Kadın-erkek, genç-yaşlı halkıdağlara çıkaran, bağımsızlık ve vatansevgisinden başka bir şey değildi.Ulukışla Müftüsü "İstiklalsiz (ba-ğımsız olmadan) din olmaz!” demişve işbirlikçi İstanbul hükümetininŞeyhülislamının "direnen dinsizdir"fetvasına karşı vaazlar veriyordu.

İşte bu çoban ateşlerini 1918'lerdeToroslar'da halkın kendiliğinden oluş-turduğu halk ordusu yaktı. Adana'da,Mersin'de işgale, Fransızların zulmünesessiz kalamayan binlerce kişi Pozan-tı'ya geçip mücadeleye katılıyordu.

Kasım Hoca, Pozantı-Karaisalıarasındaki Yörükler köyünden yaşlıbir imamdı. Direnişin ilk aylarındaPozantı'daki Fransızları kuşatmayaçalışan milli kuvvetler için köylerdeniaşe topluyordu. Savaş iyice kızıştı.Fransızlar Anadolu'nun içlerine doğruilerlemek için Gülek geçidini, tünellerive Adana-Konya tren yolunu ele ge-

çirmeye çalışı-yor, çeteler isebek lenmeyenbaskınlarla Fran-

sızları durduruyordu.

Fransızların binlerce asker ve ağırsilahlarla Pozantı'ya geleceği öğreni-lince, bütün köylerden eli silah tutanherkes Pozantı Cephesi’ne geçti. Yö-rükler köyünde, adet üzerine, askeregiden gençler, köyün alt başında top-lanır, imam onların önüne geçip duaeder, ardından bir-iki el silah patlatı-lırdı. Bu görev Kasım Hoca'nındı.

Kasım Hoca da bizzat mücadeleyekatılacağını söylüyordu. Düşmanayağa gelmiş, durulur mu? Çevreköyleri bir bir gezdi. Cephede savaşanasker için yiyecek-içecek ne varsatopladı. Karısı Zeynep Hanım'a cep-heye gideceğini söyleyince ZeynepHanım: “Kasım Efendi, sen cepheyegit ama kaç güne dönersin, bunubize deyiver hele” dedi. Kasım Hoca“Cepheye gidenin sonunu Allah bilirHanım” deyince karısı; “Peki, başınabir hal gelince çocuklara kim baka-cak?” diye sordu.

Eşi ne dediyse aldırış etmedi Ka-sım Hoca. Savaştan kalma eski kırmatüfeğini, koca bıçağını aldı. Karakolkomutanı ısrarla vazgeçmesini söy-ledi. O, kimsenin sözünü dinlemedi.Askerin Fransızlardan ele geçirdiğibir süngüyü alıpcübbesinin üstün-den beline bağladı.Coşkuyla köyüniçinde dolaştı. Elisilah tutan herkesiPozantı cephesinedavet etti. O geceiçi içine sığmıyor-du. Sabahın erkensaatinde eşine buğ-day kavurttu. Buğ-dayı kıl çuvala ko-yup atın heybesineyükledi. Kavrul-

muş buğdayı, askere iaşe olarak gö-türüyordu. Bir nebze de olsa açlık-larını giderirdi bu. Yanına kitaplarınıda aldı, cepheye geçti. Kamışlı müf-rezesine asker yazıldı. Askerler onungelişine çok şaşırdı. Ama o ilk gece-den onlarla sohbete başladı ve savaşınönemini anlattı. Adanalı bir asker;"Kasım Hoca siz hocalar ne olacak,‘Dostlar şehit, biz gazi’ dersiniz.Sonra da bir kenara çekilirsiniz" de-yince Kasım Hoca yüzünü ekşitti,ama askerin moralini bozmamak içinbir şey demedi.

Sabah olunca tüfeğini eline alıpkoca bıçağını beline taktı. Çetelerinbaşına geçti. Başta dünkü asker herkesşaşırdı. Müfreze komutanı: "Hocamsen burada kal, bize dua oku, bubize yeter" deyince Kasım Hocaiyice sinirlendi. Gitmekte kararlı ol-duğunu söyledi ve müfrezenin başındacepheye geçti. Fransızlara karşı ilktaarruzda askeri iyice coşturdu. Onunheyacanını gören askerler daha biröne atılıyordu. Silah sesleri kesilincegür sesiyle okuduğu dualar askerehuzur veriyordu.

Düşman Pozantı'da hala kuşatı-lamamıştı. Pozantı'ya hakim GökbezTepesi Fransızların elindeydi. Bu te-peden Pozantı'nın her noktası düş-manın her hareketi görülebilirdi. Düş-man da bunu bildiği için tepeye iyiceyerleşmişti. Acemi askerler otomatik

KURTULUŞ SAVAŞI’NDAKASIM HOCA VEHATİCE KADINDDünden Bugüne Anadolu'daDünden Bugüne Anadolu'da

HALK İSYANLARIHALK İSYANLARIHALK KAHRAMANLARIHALK KAHRAMANLARI

Zali̇mler Oldukça İsyan Edenler,Zulüm Sürdükçe İsyanlarda Sürecek!

Kasım Hoca ve Hatice Kadın Cephelilere diyorki: İnançların en yücesi, içinde halk ve vatan sevgisiolandır. O sevgi vatanın bağımsızlığı, halkın kurtuluşusöz konusu olduğunda herkesi o kutsal mücadeleyeçağırır.

Savaşımızda halkın inanç önderleri, dedeler,imamlar, müftüler bizim saflarımızda bağımsızlıksavaşına katılabilir. Bizi destekleyebilir. Yeterki halkve vatan sevgisini, bağımsızlık özlemini onlara dataşıyalım.

Tarihten Günümüze

Bu Halk, Bu Vatan Bi̇zi̇m! Kahrolsun Faşi̇zm Kahrolsun Emperyali̇zm!

15 Temmuz 2012 / Sayı: 2236 KENTSEL DÖNÜŞÜM YIKIMINA, YAĞMA VE TALANA KARŞI

Page 37: Halk Gercegi 22

tüfek yüzünden tepeye yanaşmayacesaret edemiyordu. Kasım Hoca,Kamışlı ve Karaisalı müfrezelerininbaşına geçti ve kurşun yağmuru altındatepedeki düşman siperlerine hücumettirdi. Düşman cephesinde bir ankarmaşa yaşandı. Kasım Hoca da na-ralarla askeri hem coşturuyor hemde okuduğu ayetlerle morallerini yük-seltiyordu.Tam 36 saat sürdü çatışma.Fransızlar tepeden sökülüp atıldı. Ka-sım Hoca şehit düştü. Pozantı'nınkurtuluşunda Gökbez tepesinin alın-masının çok yararı oldu. Moral üs-tünlüğü milli kuvvetlere geçti.

Milli Kuvvetlerdeki YörükKadını: Hatice Kadın

Fransızlar, Pozantı'da tutunama-yacaklarını anladılar ve bir geceyarısı kenti boşaltıp gizlice Mersin'ekaçma emri aldılar. Yaklaşık 800 ki-şilik birlik 25 Mayıs 1920 sabahı er-kenden yola çıktı. Gizlilik gereğiana yolları kullanmayan Fransızlarsarp bir yolda kayboldu. O sıradacepheye iaşe götüren Panzınçukuruköyünden Hatice Kadın ve KumcuVeli'yle karşılaştılar. Köylüler, sak-lanacak zamanları olmadığını anla-yınca kaçmaktan vazgeçtiler. Ermeni

tercüman, yakınlarda çetelerin olupolmadığını sordu. "Biz böyle şeyleribilmeyiz, çetelerde buraları bilmez"cevabını alınca, yolu göstermeleriiçin ikisini de alıkoydular, Veli'yi kı-lavuz yaptılar.

Hatice Kadın Ali Ağa'nın müfre-zesinde, milli kuvvetlere et, süt, yo-ğurt, peynir gibi yiyecek ve giyecektoplamakla görevliydi. Veli ile ko-nuştu, bir an önce buradan kurtulmayıve milli kuvvetlere Fransızların yerinihaber vermeyi planladılar. Fransızlaraç, susuz, perişan kalmışlardı. HaticeKadın'a nereden yiyecek bulabile-ceklerini sordular. O da inekleri vekeçileri olduğunu, istedikleri kadaryiyecek getirebileceğini söyledi. Fran-sızlar, Veli'nin kalması şartıyla onainanıp gitmesine izin verdiler. Zatenbaşka şansları da yoktu. Korkudanyanına kimseyi vermediler.

Sonunda planları tutmuştu, hızlaköye geri döndü ve Gülek kumandanıKemal'e haber verdi. Kemal yanındaki44 askerle dağ yollarını takip ederekFransızlara yetişti. Sessizce takibebaşladılar. Hatice Kadın dönmeyince"Ya Türklere haber verdiyse" diyekorkan Fransızlar dağa doğru dahahızlı yürümeye çalıştı. Ama askerlerdehal kalmamıştı. 3700 metrede milli

kuvvetlerle çarpışmak şöyle dursun,ayakta duracak halleri kalmamıştı.Açlık, yorgunluk ve soğuk onlarıiyice umutsuzluğa itiyordu. Köylü-lerin bilinçli seçtikleri o yol çok darbir boğaza, Karboğazı'na çıkıyordu.Sert bir sağanağın başlamasıyla ça-tışma da başladı. 800 kişi hayvanları,topları, ağır makinalarıyla öyle kötüsıkışmıştı ki milli kuvvetlerin tekkurşunu boşa gitmiyordu. Birçokhayvan yere yıkıldı. Katırlar, toplarboğazın en dar yerine sıkışmıştı.Yaylım ateşi yanında dereden gelensel suları nefes aldırmıyordu. 250kişi kalan birlik teslim oldu. Teslimolduğu askerin 45 kişi olduğunugören Fransız komutanı kahroldu.Teslim olan Fransızlara köylüler bul-gur pilavı ve ayran verdiler. Doğuyamedeniyet götürme iddiasındaki Fran-sızlara Anadolu köylüsü insanlıkdersi veriyordu.

Hep söylenir "Halk olmadan M.Kemal bu vatanı nasıl kurtardı?"Fakir, yorgun, bitmiş denilen halkkendi içinden çıkardığı binlerce KasımHoca ve Hatice kadın sayesinde em-peryalistleri kovup bağımsızlığını ka-zandı. Bu savaşta Kasım Hoca ve Ha-tice kadın yanısıra, cephede kahra-manca savaşan tüm şehitleri anıyoruz.

Kayıplarımıza Mezar Sözümüz Var,Cenazelerini Bulacağız…

Ayhan Efeoğlu gözaltına alınıp, gözaltında kayıpedilmişti. Eski kontrgerilla elemanı Ayhan ÇARKINyıllar sonra “Gözaltına alındıktan sonra öldürülüp torbaiçine koyuldu. Cesedini de Trakya taraflarında birormana ben gömdüm.” itirafına rağmen devlet mezarıbulmak için hiç bir adım atmamıştır.

TAYAD’lı Aileler, 6 Ekim 1992 tarihinde gözaltındakaybedilen Ayhan Efeoğlu’nun mezarını bulmak içineylemlerine devam ediyorlar. 6 Temmuz günü TaksimTramvay durağında toplanan TAYAD’lı Aileler, “AyhanEfeoğlu’nun Mezarı Nerede? Cevap Alıncaya KadarSusmayacağız” pankartı ile “Kaybeden Devlettir! HesapSoracağız!” ve “Ayhan Çarkın, Ayhan Efeoğlu’nu NereyeGömdü?” dövizlerini taşıdılar.

Sloganlar eşliğinde İstiklal Caddesi üzerinden Gala-tasaray Meydanı’na kadar yürüyen aileler, İstiklal Cad-desi’nde marşlar eşliğinde oturma eylemi yaptılar.

Ardından Galatasaray Meydanı’nda basın açıklamasıyapıldı. TAYAD’lı Aileler adına Hasan Kaşkır’ın yaptığı

açıklamada, “Sizin çocuğunuz akşam eve geç geldiğizaman neler hissediyorsunuz? Acaba bir şey mi oldudiye yüreğiniz yangın yeri olmuyor mu? Bir ana düşününki 20 yıldır kayıp evladını arıyor. Siz o ananın yerindeolsanız ne yaparsınız? Evladınızı mı ararsınız yoksayok sayarak sırtınızı mı dönersiniz? Bizler halktan yanaolan hiç kimsenin buna seyirci kalamayacağını düşünü-yoruz. Oğlu kaybedilen bir ananın çığlığını duymazdangelen iktidara sesleniyoruz! Ayhan Efeoğlu'nun bulunmasıiçin artık somut bir adım atın! Ayhan Efeoğlu'nun cena-zesini, gömdüğünüz yerden çıkarıp derhal ailesine teslimedin! Bizler TAYAD'lı Aileler olarak evladımızı buluncayakadar susmayaca-ğız.” denildi.

Eylem, AyhanEfeoğlu’nun ve ka-yıpların bulunmasıiçin önümüzdeki haf-ta Cuma günü yineTaksim Tramvay Du-rağı’nda toplanmaçağrısı ile sona erdi…

Sayı: 22 / 15 Temmuz 2012 337MÜCADELEYİ BÜYÜTELİM!

Page 38: Halk Gercegi 22

Emperyalistlerin ve işbirlikçilerininSuriye'ye karşı yaptırımları ve saldır-ganlıkları her geçen gün artıyor. Su-riyeli işbirlikçilerin deyim yerindeysegemi azıya aldıkları ve emperyalistlerlebirlikte tüm güçlerini harekete geçir-dikleri bir dönemde Cumhuriyet ga-zetesinden Utku Çakırözer'in SuriyeLideri Beşar Esad ile yaptığı bir rö-portaj yayınlandı. Röportajda anlatı-lanlar Suriye gerçeğini ve emperya-lizmin işbirlikçisi AKP iktidarınınkim adına, ne için çabaladığını daaçıkça ortaya koymaktadır.

Emperyalizmin ve tabii ki onlarınbir dediğini iki etmeyen AKP'ninSuriye'ye yönelik saldırgan politika-larının ve demagojilerinin tüm çıp-laklığıyla sergilendiği röportajda Be-

şar Esad şunları söylemektedir: "Uluslararası ve bölgesel söy-

lemler beni ilgilendirmez. YokEsad’lıymış, yok Esad’sızmış. Dı-şarıdan empoze edilen hiçbir şeyikabul etmeyiz. Her şeyi kendi içdinamiklerimizle belirleriz. Benkişisel olarak koltuğu düşünmüşolsaydım Amerikan telkin ve ta-limatlarını yerine getirirdim. Petro- dolarların peşinde koşardım vekendi ilkelerim ve ulusal tutu-mumdan vazgeçerdim. Ama dahaönemlisi ülkemde füze kalkanı kur-masına izin verirdim.”

İşte yaşanan politik gerçekler bukadar ince ve net bir çizgi üzerindedir.Ya emperyalizmin politikalarına bo-yun eğeceksin ya da iktidarı emper-

yalistlere teslim edeceksin... Esadbunu yapmadığı için Amerika'nınhedefi olduğunu söylemektedir. Kibu emperyalizmin genel olarak ül-kelere ve halklara karşı politikalarınıbilenler için açık bir gerçektir.

Evet, Esad, Amerika'nın politi-kalarına boyun eğmediği ve istedik-

“Ben kişisel olarak koltuğu düşünmüş olsaydım Amerikan telkin ve talimatlarını yerinegetirirdim. Petro-dolarların peşinde koşardım ve kendi ilkelerim ve ulusal tutumumdan

vazgeçerdim. Ama daha önemlisi ülkemde füze kalkanı kurmasına izin verirdim.”

İşte bunun için yıkmak istiyorlar Suriye’de Esad iktidarını:

Ülkesini Erdoğan Gibi Amerikan Üssü Yaptırmadı

Cumhuriyet gazetesinde UtkuÇakırözer Suriye Devlet BaşkanıBeşar Esad ile bir röportaj yapıp ya-yınlarken aynı dönemde başka ga-zetecilerin de böyle bir röportaj içingirişimlerde bulundukları ancak dahasonra bundan vazgeçtikleri öğrenildi.

Bu gazeteciler; Ertuğrul Özkök,Mehmet Ali Birand ve AmberinZaman... Bu gazeteciler görüşmetalebinde bulunmalarına ve taleplerikabul edilmesine rağmen, gelen birmesaj üzerine röportaj yapmaya git-mekten vazgeçerler.

Bu konuda Taraf gazetesindeçıkan haber şöyle:

“...Özkök ve Birand, Başba-kan Erdoğan’a çok yakın bir is-min Doğan Grubu yöneticilerine,Şam ile ilişkilerin böylesine ger-gin olduğu bir dönemde Esad’a

propagandayapma imkânıt a n ım a n ınTürkiye’nin

yararına olmayacağı mesajını ver-mesi üzerine bu kararı aldıkları öğ-renildi. Habertürk Gazetesi YazarıAmberin Zaman ise Fatih Altaylı’nın'Esad ile ilgili bir şeyi gazetemdekullanmam dedim' sözlerine ekle-yecek bir şeyinin olmadığını söyledi.”

Böylece üç gazeteci Esad ile gö-rüşmekten vazgeçerler... Neden?

Hani bağımsız gazetecilik, hanitarafsızlık? Hepsi yalan!.. Erdoğanistemedi diye röportaj yapmaktanbile vazgeçen, röportaj yayınlama-yacağı ilanıyla gazetecileri vazgeçiren

ve tabii bunlara boyun eğen gazete-ciler...

Bir süre önce Erdoğan gazetecileri“tasmalı köpek” olarak itham etmişve “sizin boynunuzdaki tasmalarıben çıkarttım” demişti. Şimdi bugelişme Erdoğan'ın bir yanda gaze-tecileri bu şekilde suçlarken öte yan-dan ise kendi tasmasını taktığını daortaya koymaktadır. Suriye üzerinebinbir yalanın ortalıkta dolandığı birdönemde gerçekleri arayıp bulmakyerine Erdoğan'ın ve emperyalistlerinpolitikalarına yedeklenen bu anlayışınsahipleri “Erdoğan'ın tasmalı kö-pekleri” olmayı da kabul etmişlerdir...Yuh size... Boyunuzdan posunuzdanutanın. Bir de yılların gazetecisiyizderler. Özkök zaten her dönem sa-hibinin köpeğidir. Mehmet Ali Bi-rand’a bakın koca koca proğramlarınaltına imza atmıştır. 32. Gün proğ-ramıyla onlarca gazeteci yetiştirmiştiryanında. Yuh senin gazeteciliğine.

Erdoğan'ın Tasmalı Köpekleri

15 Temmuz 2012 / Sayı: 2238 KENTSEL DÖNÜŞÜM YIKIMINA, YAĞMA VE TALANA KARŞI

Page 39: Halk Gercegi 22

lerini yerine getirmediği için bugünhedef tahtasına konulmuştur. Bu ne-denle komplolar tezgahlanmakta,“muhalifler” adı altında işbirlikçilereğitilip ülke içinde katliamlar tez-gahlanmaktadır.

Ve emperyalizmin ülkesinde is-tenmeyen adam ilan ettikleri Esadçok açık söylemektedir:

“İran Şahı Pehlevi’yi hatırlar mı-sınız? Bölgenin en önemli ülkesininbaşındaydı, güçlü ordusu vardı, tümdünya tarafından destekleniyordu.Peki halkının önünde durabildi mi?Hayır. Ben de aynı durumda olsaydımyani arkamda halk olmasa ben dedayanamazdım. Devrilirdim. Ben na-sıl duruyorum hâlâ? ... Amerika düş-manım, tüm batı düşmanım, Bölgeselülkeler düşmanım, bir de bunlarınyanı sıra Suriye halkı da düşmanım.Ve ben hala ayaktayım. Bu mantıklımı?... Herkes benim kısa sürede dü-şeceğimin hesabını yapıyordu. Bütünhesaplar şaştı.”

“Herkes şunu anladı ki bu Suriyeiçinde bir olay değil. Dışarıdan des-teklenen bir oyun. Birçok Arap ül-kesinden radikal İslamcı kişi Suriyeiçine sokularak terör eylemleri yap-tırılıyor. Ama bu dış destekli teröreylemlerini gördükçe devletlerine sa-hip çıkıyorlar.”

Evet, bu kadar kapsamlı bir sal-

dırıya rağmen iktidarda kalabilmekiçin halkın desteğini almak şarttır.Ve Esad da bu desteğe sahip olduğuiçin hala ayakta durabilmektedir. Em-peryalistlerin tüm saldırganlıklarınarağmen kısa sürede işi biten biri ol-madı... Kuşkusuz buna rağmen em-peryalistler saldırılarını sürdürüyorve her şeye rağmen Esad yönetiminidevirip işbirlikçi bir yönetimi kurmaçabasına devam ediyorlar.

Füze Kalkanına İzin Verenler ve Vermeyenler! Esad'ın sözlerinde açığa çıkan bir

gerçek de bizim ülkemizde AKP ik-tidarının yaptıklarını ve hala Suriye'yekarşı da devam eden politikasınaaçıklık getirmektedir. Esad “füze kal-kanına izin vermediğini” ifade et-mektedir. Yani kendi halkını ve ulusaldeğerlerini emperyalizmin ayaklarıaltına sermediği için bugün hedeftahtasına oturtulduğunu anlatmaktadır.Bu yanıyla da geçmişte kendisine“kardeşim” diyen Erdoğan'ın ikiyüz-lülüğünü ve emperyalizmin işbirlikçisiyüzünü de açıkça ortaya koymaktadır.

Evet, Esad kendi ülkesini ve halkınıdüşündüğü ülkesini emperyalizminüssü haline getirmemiş, İsrail'e karşıbir koruma kalkanı olduğunu söylediğiFüze kalkanına izin vermemiştir.

Peki AKP ve Erdoğan ne yap-mıştır? Tam tersine Füze kalkanınınülkemize kurulması için canla başlaçalışmış, her türlü yalan ve demago-jiyle bu füze kalkanını halkımıza ka-bul ettirebilmek için uğraşmıştır. Hal-kın tüm tepkilerine ve istememesinerağmen de füze kalkanını ülkemizeyerleştirmiştir. Çünkü emperyalistleröyle istemektedirler, çünkü İsrail'ekarşı bir sürü atıp tutmasına rağmenİsrail'in en yakın müttefiki ve candostu AKP iktidarıdır.

Esad tüm röportajı boyunca ya-lanlarla gerçekleri karşılıklı bir tera-ziye oturturcasına konuşmaktadır...AKP'nin ve Erdoğan'ın ikiyüzlü tu-tumunu, işbirlikçiliğini ve yalanlarınıtek tek ortaya seriyor...

Bu röportajı bu nedenle iyice oku-mak gerekir. Ülkemizdeki AKP ikti-darının işbirlikçi karakterini ve Suriyepolitikasının ve genel dünya politi-kasının nasıl bir işbirlikçilik ve ül-kemizi pazarlama üzerine kurulu ol-duğunu burada çok açık ve net olarakgörebiliriz...

Suriye halkının dostu olma ya-lanları ardında emperyalist politika-ların hayata geçirilmesi için çabalayanAKP iktidarı ülkemizi emperyalizmetümüyle peşkeş çekerken komşula-rımızı da bu yola sokmak için uşak-lıkta sınır tanımamaktadır.

Aylardır Amerika adına dip-lomatik trafik işleten ve Suriye'yekarşı koçbaşı olma görevini canıgönülden yürüten Dışişleri BakanıAhmet Davutoğlu yine böyle birgezisi sırasında yorgun argın ga-zeticilere bazı sitemlerde bulu-nuyor ve yazdıkları haberlerdendolayı “Rahat uyuyabiliyor mu-

sunuz?” diye soruyor... Davutoğlu kendilerine nedeninanılmadığını soruyor:

“Vatanperverlik ırkçılığa varmadığı sürece önemlibir değerdir. Ben bu ülkenin insanlarını korurum. 2 pil-otumuz kayboluyor. Bunun acısını yaşarken, bazı gazetelerbize güvenmeyip kaynağı belirsiz haberleri manşetyapıyor. Anlamak mümkün değil Ulusalcılar neredeyseEsad’ın uçağı neden düşürdüğünün mazeretini oluştur-dular.” (6 Temmuz 2012, Milliyet)

Vatanperverliği Amerikan işbirlikçiliği olarak algılayanbirinin bu sözlerinin tutarlı hiçbir tarafı yoktur. Bize

neden inanmıyorsunuz diyor. Halkımız boşuna demiyor;“Yalancının mumu yatsıya kadar yanar” diye. Yalanlarınızaartık kimseyi kandıramıyorsunuz. Her sözünüzün arka-sından 40 da takla atsanız kimseyi kandıramazsınız.

Sizin hangi sözünüz doğru ki inanılsın! Sizin hangisözünüz doğrudur ki buna itibar edilsin! Özellikle Suriyekonusunda söylenenlerin ne mantıklı ne de tutarlı hiçbiryanı olmadığı halde kendilerine inanılmasını isteyenbakan kendi gerçeğinden de uzak durduğunu göremiyorolsa gerek... Düşürülen uçak üzerinden demagoji yapıyor...Amu bu uçak neden Suriye karasularında, hangi görevemriyle orada, neden alçaktan uçuş yapıyor açıklamıyor,açıklayamıyor... Suriye'ye karşı işbirlikçileri neden eğit-tiğini açıklamıyor, açıklayamıyor... Düşen uçak hakkındakrokiler üzerinde açıklamalar yapmıştın ne oldu. Şimdisizin o sözlerinize artık Genelkurmay Başkanınız bileinanmıyor.

Yalancılara artık burjuva basın bile itibar etmiyor...Davutoğlu bunu anlamak istemiyor ama gerçekler erveya geç ona da anlatacaktır..

Amerikan uşağı Davutoğulu’na bakın:“Vatanperverlik” dersi veriyor!

Sayı: 22 / 15 Temmuz 2012 339MÜCADELEYİ BÜYÜTELİM!

Page 40: Halk Gercegi 22

Bağımsız Milletvekili Leyla Zana14 Haziran 2012’de Hürriyet gaze-tisiyle yaptığı röportajda “Ben Er-doğan’ın bu işi çözeceğine inanı-yorum. Buna dair umudumu, inan-cımı asla yitirmedim” sözlerindensonraki gelişmeleri 24 Haziran tarihliEmperyalizme ve Oligarşiye KarşıYürüyüş dergisinde yazmıştık.

Zana bu açıklaması ile burjuvazitarafından el üstünde tutulurken Kürtmilliyetçi hareket tarafından yoğunbir şekilde eleştirildi. Eleştirilerintemeli Zana’nın bu görüşmesinin birAKP operasyonu olduğu, Kürt ha-reketini bölüp, parçalamayı he-deflediği yönündeydi.

BDP Eş Başkanı Selehattin De-mirtaş; “Her kim Başbakan’danumutluysa bu saflıktır. AKP gibidüşünmektedir. Cumhuriyet tarihi-nin en sinsi asimilasyon politikala-rını yürüten parti AKP olmuştur”diyerek Zana’yı AKP ile aynı dilikonuşmakla suçlamıştı.

KCK Yürütme Konseyi ise yaptığıaçıklamada “Yurtsever çevre ve ki-şilerin Kürt halkının geliştirmekteolduğu direnişi zayıflatan, AKP’ninfaşizan amaçlarına ümit veren açık-lamalardan uzak durması, bunaözen göstermesi sorumlulukları ge-reğidir” diyerek uyarmıştı. (YeniÖzgür Politika, 16 Haziran 2012)

Mustafa Karasu ise Özgür Politikagazetesindeki yazısında Zana’yı açık-tan hedef aldı: “Leyla Zana'nın ko-nuşmaları çözümle de, barışla dailgili olmayan konuşmalardır. Tür-kiye'nin Güney Kürdistan'daki siyasiilişkilerinin başka bir tezahürüdür.Leyla Zana bunları söylemeden çokkısa bir süre önce Güney Kürdis-tan'daydı. Zaten güneyli siyasetçilerAKP'lilerle ilişkileri gereği her za-man 'AKP iyidir' demişlerdir. Do-layısıyla, Leyla Zana'nın söyledikleride çözüm ve barış için bir değerifade etmiyor. Sadece Kürdistan'daetkisizleşen AKP'ye bir nefes verme

anlamına geliyor.”

Zana, Kürt milliyetçi hareket ta-rafından doğrudan eleştirilince, Kürtmilliyetçi harekete angaje olmuş re-formizim ve oportünizm tarafındanda eleştirildi.

Ancak Leyla Zana tüm eleştirilererağmen Erdoğan hakkında söylediğisözlerin arkasında durdu ve BaşbakanErdoğan’dan görüşme talebinde bu-lundu.

30 Haziran’da Başbakan Yar-dımcısı Beşir Atalay’ın da katıldığı1 saat 40 dakika süren ErdoğanZana görüşmesi yapıldı.

Zana-Erdoğan görüşmesinden birgün önce KCK Yürütme KonseyiBaşkanlığı tarafından “teslim ol”çağrıları yapılarak savaşın durduru-lamayacağı belirtilen 29 Haziran ta-rihli açıklamada şöyle denildi: “Buyönlü çaba sahibi olduğunu iddiaedenler, önce tüm Kürt beyin güçle-rine ve örgütlü yapılarına karşı KCKadı altında sürdürülen bu faşizan-ırkçı sürek avını durdurarak işe baş-lamalıdır. Bunu yapmadan direnengüçlere teslim ol çağrısını yapmak,sadece ve sadece AKP devletiningeliştirdiği psikolojik savaşa hizmetetmiş olacaktır. (...) Özellikle ‘KCKoperasyonları’ adı altında Kürt hal-kını güçsüzleştirmeye dönük yeni birkonsept geliştiren AKP-Gülen Koa-lisyonu’nun en temel amacının Kürtsiyasetini parçalamak, bölmek vebazılarını teslim almak olduğunuunutmadan bütünlüklü bir duruş sağ-lamak her yurtseverin ve demokratıntemel görevi durumundadır.

(...) Yoğun bir psikolojik harppropagandası ve Kürt halkının di-rencini kırmaya dönük çeşitli taktiklereşliğinde sahte çözüm umutları ya-ratılırken Kürt toplumunu güçsüzkılma, kolunu kanadını kırma sal-dırılarına hız verilmektedir. Bu or-tamda şiddet ve devlet terörüyle di-renen özgürlük dinamiklerini tasfiyeetme ve Kürt halkını teslim almada

karar kılmış bulunan özel savaş ko-ordünatörlüğünden merhamet dilen-mek, kendini avutmak ve toplumuboş beklentilere sokmaktan başkabir anlama gelmemektedir.

(...) Bugün Türkiye emekçi sınıfınınezilen tüm kesimlerle dayanışma için-de mücadeleyi yükseltme koşullarıdaha fazla gelişmiş bulunmaktadır.İşçi ve emkçi kesimlerin, demokrat-ların, sol çevrelerin, Alevilerin, Kürt-ler’in samimi müslümanların ve ezilendiğer tüm kesimlerin AKP faşizminekarşı ortak cephede birleşerek mü-cadele etmesi zamanı gelmiştir” diyorve bu temelde ortak mücadeleye ça-ğırıyor.

KCK Yürütme Konseyi’nin 29Haziran tarihli açıklamasında söyle-dikleri bu sözlerine katılıyoruz. AncakKCK Yürütme Konseyi bu eleştirileriyaparken önce dönüp kendine bak-malıdır.

Biz onyıllardır Kürt milliyetçi ha-reketini bu temelde eleştiriyoruz.

Birincisi; Devletin Cumhuriyetinkuruluşundan bugüne, Kürt halkınayönelik imha, ilhak ve asimilasyonpolitikaları biçimsel olarak farklı şe-killere bürünse de öz olarak hiç de-ğişmemiştir. Bu AKP’nin 10 yıllıkiktidarı boyunca da değişmedi.

İkincisi; durum böyle iken ‘90’la-rın başından beri Kürt milliyetçi ha-reket, “barış” politikalarıyla, “ateşkese” ilanlarıyla, emperyalistler baştaolmak üzere oligarşinin şu ya da bukesimlerini çözüm umudu olarakgöstererek halkı hep; “çözüldü-çö-zülecek” beklentisi içine sokmuş-tur.

Kürt milliyetçi hareket AKP’nin10 yıllık iktidarının büyük bölümündeAKP politikalarını açıktan ya dazımmen desteklemiştir. Oligarşi içiçatışmada AKP politikalarının aracıolmuştur.

Üçüncüsü, KCK Başkanlık Kon-seyi’nin belirttiği gibi AKP-Gülen

Kürt Sorununda Amerikan Operasyonu Sürüyor!Kimse Boş Hayallere Kapılmasın! Halkı Boş Hayallerle Oyalamasın!

Bu Düzende Kürt Sorununun Çözümü Yoktur!

15 Temmuz 2012 / Sayı: 22440 KENTSEL DÖNÜŞÜM YIKIMINA, YAĞMA VE TALANA KARŞI

Page 41: Halk Gercegi 22

Koalisyonu’nun ‘KCK operasyon-ları’ adı altında en temel amacınınKürt halkını güçsüzleştirmek, Kürtsiyasetini parçalamak, bölmek veteslim almak olduğu “yeni bir kon-sept” DEĞİLDİR.

AKP 2009 yılında “Kürtaçılımı”yla KCK operasyonlarınıaynı dönemde başlattı. ‘KCK ope-rasyonu’ adı altında Kürt milliyetçihareketin demokratik, yasal kurum-larına yönelik saldırılarda yüzlercekişi gözaltına alınıp tutuklanırkenKürt milliyetçi hareketi “umutluyuz,mutluyuz” diye açıklamalar yapı-yordu.

Kürt milliyetçi hareket dönüp po-litikalarına bakmalıdır. Yaptığı açık-lamalara bakmalıdır: “Kürt toplu-munu güçsüz kılma, kolunu kana-dını kırma saldırıları” pervasızcasürerken yaptığı açıklamalarla, po-litikalarıyla “Sahte çözüm umutları”yaratan kendileridir.

BİZ KÜRT MİLLİYETÇİ HA-REKETİN BU POLİTİKALARI-NI ELEŞTİRDİĞİMİZ İÇİN “BA-RIŞ POLİTİKALARINI BALTA-LADIĞIMIZ” SÖYLENEREKDERNEKLERİMİZ, KURUMLA-RIMIZ BASILDI, YAKILDI VEİNSANLARIMIZA SALDIRILDI.

Kürt milliyetçi hareketin Zana’yaeleştirileri temelsizdir. Daha önce debelirttiğimiz gibi “ZANA’YA TEP-KİLERİNİN NEDENİ AKP’NİNKENDİLERİNİ MUHATAP AL-MAMASINADIR”

KCK’nın 29 Haziran tarihli açık-lamasında belirttikleri doğru olmaklabirlikte o eleştirilerin asıl muhatabıkendileridir.

Nitekim Kürt Milliyetçi hareket,Leyla Zana’nın Başbakan Erdoğanile görüşmesinden sonra yaptığıaçıklama için “bunlar bizim yıllardırsöylediğimiz sözler” demiştir.

Çözüm Düzen İçi Olunca,Umutlar Emperyalistlere Ve Düzenİçin Güçlere Bağlanınca AT İZİİT İZİNE KARIŞIYOR!

Zana ile Başbakan Erdoğan gö-rüşmesinin yapıldığı aynı saatlerdeKCK Yürütme Konseyi Üyesi Duran

Kalkan Fırat Haber Ajansı ile yapıtığısöyleşide şunları söyledi: “Sanal birPKK yaratılıyor. Gerçekten PKK yö-netimi, sorumluları, temsilcileri nedemişler, ne açıklamışlar, pratikteyaşananlar neler, ne anlama geliyor,buna hiç bakılmıyor. Bunlar elinintersiyle itiliyor, görmezden geliniyorve de üstü kapatılıyor. Bunun dışındasanal bir PKK gerçeği üretiliyor.PKK adına açıklamalar yaptırılıyor,PKK adına görüşmeler yaptırılıyor,PKK adına neredeyse silah bırakmakararı çıkartılıyor ve böylece kendikendine sonuca gidilen bir ortamyaratılıyor ve bu topluma empozeediliyor. Toplum bu biçimde yanıltı-lıyor, toplum belleği bu biçimde çar-pıtılmaya çalışılıyor.” (...)

Söyleşide 'Terörle mücadele, si-yasetle müzakere' söylemi üzerinede Duran Kalkan, “AKP'nin, BDPdirenince KDP ve Amerika'yı devreyekoyduğunu” söylüyor ve “KDP Baş-kanı Mesut Barzani'yi Amerika'yadavet ettirdiler. Oradan Ankara'yadavet ettiler, saatlerce görüşme yap-tılar. KDP eliyle acaba PKK'yı aktifsavaş konumundan geriye çekemezmiyiz diye çaba harcadılar” diyor.

Kim kime ne diyor, kim kiminadına konuşuyor belli değil. Bir örgütdüşünün; Bir gün yaptığı açıklamayıertesi günkü tutmuyor. Bugün düşmanilan ettiği güçleri yarın çözüm umuduolarak görüyor.

Bu açıklamalar, olup bitenler üze-rine devrimci temelde bir değerlen-dirme yapmak mümkün değil; keli-menin gerçek anlamıyla at izi, itizine karışıyor.

Yine Zana-Erdoğan görüşmesin-den sonra 1 Temmuz’da Fırat HaberAjansı’na açıklama yapan DuranKalkan şöyle diyor: "Kuşkusuz içinde

bulunduğumuz süreç bir çözüm sü-recidir. Fakat geçmişte olduğu gibisiyasi çözüm züreci değil, askeri çö-züm sürecidir."

Bakalım bu bu tespitin arkasındane kadar durulacak. On yıllardır halkabunun gibi tespitlerle “bu sene çözümyılı olacak” denerek halka umut ve-rildi, halk beklenti içine sokuldu.

Nitekim Kalkan’ın “askeri çözüm”tespitinden çark edilmesi uzun sür-medi. Politikaları belirleyen Kürtmilliyetçi hareket değil, oligarşinintavrı. Oligarşi “gel” dese hemen herşeye hazır. Ama oligarşi Kürt halkınıntüm direnme dinamiklerini yok etmekistiyor. Direnerek, savaşarak kazanmaumudunu bitirmek istiyor.

Ne Oldu, Kürt Milliyetçi Hareketin SöylemiNeden Değişti?

“Ben Erdoğan’ın bu işi çözece-ğine inanıyorum” diyen LeylaZana’yı kıyasıya eleştiren Kürt mil-liyetçi hareketin söylemleri Zana-Erdoğan görüşmesinden sonra yaptığıaçıklamayla birlikte birden değişti.

Leyla Zana Başbakan Erdoğanile yaptığı görüşmede neleri konuş-tuklarını 1 Temmuz’da Mecliste yap-tığı basın toplantısıyla açıkladı.

Zana yaptığı açıklamada: “İdamgibi bir tabuyu yıkan bu ülkenin,Sayın Öcalan'ı pekala ev hapsinealabileceğini ve bunun hayati birönem taşıdığını belirttim,

Seçmeli dersler arasında Kürt-çe'nin yer almasının, olumlu bir ge-lişme olarak nitelemesi ve 'Dünyadahiçbir halk, kendi ana dilini paraödeyerek öğrenmez dedim ve anadilde eğitim hakkı vurgusu yaptım.

Yaralarımız açık ve kanıyor. Bunedenle de gerçekçi olmayan taleplerkarşılık bulamaz. 'Silahları bırakınoperasyonlar durur' söylemi gerçekçiolmayan taleplerden. Bunun altınıçizdim” diyerek Başbakan Erdoğan’ıntavrının “samimi” olduğunu söyle-di.

Zana’nın bu açıklamasından sonraBDP Eşbaşkanı Selahattin Demir-

Kürt Sorununda AKP’yeUmut bağlayanlar, “Oslosüreci başlasın” diyenler,

Öcalan’ın MİT’le,Amerikalılar’la

görüşmesi... Solculuk,yurtseverlik bunların

neresinde? Kim ne diyorbu görüşmelere?..

Sayı: 22 / 15 Temmuz 2012 41MÜCADELEYİ BÜYÜTELİM!

Page 42: Halk Gercegi 22

taş "Görüşme inşallah hayırlı olurdiyelim. Hayırlı olması da Başba-kan'ın İmralı, Oslo görüşmeleri so-nucu ortaya çıkan protokollere yak-laşımıyla doğrudan bağlantılıdır”derken, Mardin Bağımsız MilletvekiliAhmet Türk ise Leyla Zana'ya gös-terilen tepkinin, yaptığı barışçıl gi-rişime değil, arkadaşlarına danış-madan Başbakan Erdoğan ile gö-rüşmesine olduğunu söyledi.

Kürt Sorununun Çözümü Adına Gündeme Getirilen Tüm Politikalar Amerikan Operasyonudur!

1999 yılında Öcalan’ın Amerikatarafından tutuklanıp Türkiye oligar-şisine teslim edilmesinden bu yana“Kürt sorununun çözümü” çerçe-vesinde gündeme getirilen tüm poli-tikaların Amerikan operasyonu ol-duğunu yazdık. Bunların hepsi süreçiçinde ortaya çıktı.

Bugün Kürt milliyetçi hareket ta-rafından da açıktan Amerika’dan“çözüm” beklenmektedir.

Şu sözler KCK Yürütme KonseyiÜyesi Cemil Bayık’a aittir: “ABD,Türkiye siyasetinin parçası halinegelmiştir. Belkide Kürt sorunununçözümündeki muhataplardan biride ABD hükümeti’dir. AKP kadarABD Hükümeti de Kürt sorunundataraf haline gelmiştir” demektedir.(Özgür Politika, 5 Mayıs 2012)

Ki, bu düşünceler yeni de değildir:Kürt Milliyetçi Hareketi bugünekadar onlarca kez çeşitli emperyalistkuruluşlara ve ülkelere çağrılar yap-mışlardır. Peki ne adına ve kim içinyapılmıştır bu çağrılar? Kimin çıkarınıgözetmektedir? “Avrupa Birliği veNATO’nun Kosova’ya gösterilenhassasiyetin yüzde birini de Kürtlereve Kürt sorununa göstermek gere-kiyor.” (...) “Kosova’ya, Yugoslav-ya’ya müdahale eden NATO, Tür-kiye’deki Kürt sorununa da müda-hale etmelidir.” “Batı eğer isteseydisorunu çözerdi. Nasıl ki, Kosova’daçözüyorsa, Kürdistan’da da çözer.... Batı, çözümü istemediği için bu-günkü sorunlar ortaya çıkmıştır.”

(Cemil Bayık, 20 Haziran ‘99) Açıkçaemperyalistlere çağrı yapılıyor. “GelinÇözün” deniyor. “Eğer isterseniz çö-zersiniz” deniyor.

“CHP Genel Başkanı KılıçdaroğluErdoğan görüşmesinden Leyla Za-na’nın Hürriyet Gazetesine yaptığıröportaja kadar olanlar Kürt soru-nunda süren Amerikan operasyonun-dan bağımsız olmadığını” yazmıştık.

Zana’nın Erdoğan ile görüşmesineilişkin yaptığı açıklamadan sonraburjuva basında Zana’ya bu talep-lerin Öcalan tarafından iletildiği,Öcalan’ın da İmralı hapishanesin-den çıkartılıp Amerikalı yetkililerlegörüştüğü haberleri çıktı.

Kürt milliyetçi hareket, “böylebirşey olamaz” demiyor. Olmasında demiyor.

Aynı iddialar Mecliste MHP ta-rafından gündeme getirildi. Öcalan’ınİmralı’daki hapishaneden çıkartılıpMİT karargahında Amerikalılar ile,Barzani’nin adamları ile görüşmeleryaptığı söylendi.

Bu iddialar daha somut olarakİmralı hapishanesi personelinin Ay-dınlık gazetesine yaptığı açıklama-larda yer aldı.

İmralı görevlilerinin yaptığı açık-lamalar şöyle: “27 Haziran Çar-şamba günü ABD'lilerle MİT'e aitbir yatta görüştü. İmralı'dan 14.00'tehareket eden yat, 16.00'da Adayageri döndü. Son zamanlarda sık sıkada dışına çıkarılan Öcalan, Çar-şamba günü, MİT'e ait bir yattaABD'lilerle buluştu. Görüşme 2 saatsürdü."

Görevliler, Başbakan'ın uzman-larının değerlendirmelerini de şöyleaktarıyor: "Kürt sorununda Öcalantek söz sahibi haline getirilmesi la-zım. Bunun için kamuoyu hazır-lanmalı. Tepkiler zamanla erir gi-der."

“Başbakan'ın görevlendirdiği 'te-rör' uzmanları da İmralı'ya ziyaret-lerde bulunuyor. Bu uzmanların kamugörevlisi olma zorunluluğu bulun-muyor. MİT krizininin ardından de-ğiştirilen yasaya göre Başbakan Er-doğan, bu görüşmeler için gazeteci,

stratejist, akademisyen ya da farklıünvanda kişiler görevlendirebiliyor.Hatta bu uzmanların, Türkiye Cum-huriyeti vatandaşı olma zorunluğuda bulunmuyor. Öcalan'ın İmralıdışına çıkrarılması ve çeşitli görüş-melere katılmasında görev alanMİT'çiler, bu durum ‘sakınca yok,devletin menfaati için yararlı’ söz-leriyle değerlendiriyor.

(...) "ABD, Öcalan'ın teslim edil-mesinden beri işin içinde zaten pa-zarlıkla teslim ettiler. ABD, Kürt so-rununu Öcalan'ın kişiliğinde tek-leştirmeye çalışıyor. Özellikle özerklikilanı için planlama yapılıyor. Apo'yu,bu sürecin işleyişi için eğitiyorlarve hazırlıyorlar. Neler yapılması ge-rektiği konusunda aktarımlarda bu-lunuyorlar. Hatta Apo'unun başınabir şey gelmesin diye özel bir ilgi degösteriyorlar. Egzersizlerinden bes-lenmesine kadar her şeyiyle ilgile-niyor ve telkinde bulunuyorlar."

Bu sözlerle Cemil Bayık’ın:“ABD, Türkiye siyasetinin parçasıhaline gelmiştir. Belkide Kürt so-rununun çözümündeki muhatap-lardan biri de ABD hükümeti’dir.AKP kadar ABD Hükümeti de Kürtsorununda tararf haline gelmiştir”sözleriyle birlikte düşündüğündeaçıklamaya muhtaçtır.

Ancak bunlara açıklama getirecekolan Kürt milliyetçi hareketin ken-disidir. Ama tek kelime açıklamayoktur. Olmaz deme yoktur. Red-detme yoktur. Neden?

Kapalı kapılar arkasında ne çev-riliyor, ne konuşuluyor, nasıl bir pa-zarlık yapılıyor bunları bilmiyoruz.Ancak söyleyeceğimiz kesin olanbir şey var. Bu görüşmelerde Kürthalkının sorunlarının asla çözümüyoktur. ABD bu dünya da tek birhalkın sorununu çözmüş müdür? Git-tiği yere katliamlardan, işgalden, sö-mürüden başka halkların çıkarınatek bir şey kazandırdığını söyleyin.

Kürt milliyetçi hareketin LeylaZana’ya yönelik söylemleri de esasolarak basında çıkan bu haberlerdensonra değişti.

BDP Eş Başkanı Selahattin De-mirtaş, PKK’ye Ramazan ayında

15 Temmuz 2012 / Sayı: 22442 KENTSEL DÖNÜŞÜM YIKIMINA, YAĞMA VE TALANA KARŞI

Page 43: Halk Gercegi 22

ateşkes ilan edin diye çağrı yaptı.Yine Ahmet Tan aynı çağrıyı tekrar-ladı.

Kürt sorununun çözümü için Oslosürecinin yeniden başlamasını talepetmeye başladılar. KCK YürütmeKonseyi Başkanı Murat Karayılan“Elbette ki, bu devlet ve hükümetinbaşındaki Erdoğan Kürt sorununuisterse çözebilir; ancak çözmesi içinönce bir karar vermesi gerekiyor”diyor. (Yeni Özgür Politika 5 Temmuz2012)

Hayır Oligarşi Kürt Sorununu Çözemez!

Kürt milliyetçi hareketin on yıl-lardır göremediği, görmek istediğigerçek budur. Onyıllardır çözümükişilerin tavırlarına, kararlılığına yada kararsızlığına, şahinliğine, güver-cinliğine bağlamışlardır. Kürt milli-yetçi hereketin Kürt sorununa bakı-şında emperyalizm gerçeği, oligarşigerçeği yoktur. Onun için çözümiktidarın niteliğinde değil, yöneti-cilerin kişiliğinde aranmaktadır.

Peki Erdoğan neden çözüm iste-miyor? Ya da Erdoğan’ın istediğiçözüm nasıl bir çözümdür? Bu çözümemperyalizmin, oligarşinin çıkarla-rından bağımsız mıdır?

Elbette değil. Kürt milliyetçi ha-reket bütün bunları bilmez mi? Bilir.Ama Kürt milliyetçi hareket sorunaezen ve ezilen halklar çerçevesindenbakmıyor. Kürt halkının kendi kaderitayin hakkı çerçevesinden bakmıyor.Oligarşiyle, emperyalizmle uzlaşarakKürt sorununun düzen içinde çözü-leceğini iddia ediyor.

“Kosova’da çözdü” diyor Bayık.Kosova’da nasıl çözdüler? Katliamlar,tecavüzler, bölünüp parçalanmalar...Bu mu çözüm? Emperyalistler Ko-sova’yı rahatça sömürebileceklerigibi param parça ettiler. Bu parçalardayaşayan halkların hangi sorunları çö-züldü? Emperyalizmden medet umul-duğu bir durumda ulusal kurtuluş-çuluktan bahsedilebilir mi? Hem em-peryalizme çağrılar yapacaksın, hem“gel bu sorunu sen çöz, bende seninvarlığına ses çıkarmayayım” diye-ceksin ve sonra da ulusal kurtuluş

hareketi olduğunu iddia edeceksin.Burada ulusal kurtuluşçuluk değiltam aksine ulusal bağımlılık vardır.Kürt halkının kaderini emperya-listlerin insafına terk etmek var-dır.

Kapitalizmin emperyalist aşama-sıyla birlikte dünyada emperyalistdevletler arasında paylaşılmayan tekbir toprak parçası kalmamıştır. BugünKürdistan’ın ilhakı, dört parçaya bö-lünmesi emperyalizmin sömürü po-litikalarından bağımsız değildir.

Emperyalist sömürüden kur-tulmak, bağımsız devletler kurmakancak ulusal kurtuluş savaşlarıyla,sosyalist devrimlerle mümkün ol-muştur. Ve ancak, devrimcileriniktidarda olduğu halk iktidarla-rında bağımsızlık korunabilmiştir.Emperyalizm çağında ulusal so-runun kaynağı emperyalizmdir.Onun için ulusal sorunun çözümüdevrimdedir. Sorunun kaynağı so-runun çözümü olamaz.

Kürt sorununun kaynağı da em-peryalizmdir. Yani Amerika’dır. Oli-garşinin Kürdistan politikası emper-

İmralı’da ne oluyor?

Bir yılı aşkın zamandır Öcalan’ınİmralı hapishanesinde ailesiyle, ya-kınlarıyla, avukatlarıyla görüştürül-mesine izin verilmiyor. Avukatlarınaoperasyonlar yapılıp gözaltına alı-nıyor, tutuklanıyor. Yoğun bir tecritaltında tutuluyor.

Hapishanelerde, dışarıda PKKtutsakları Öcalan üzerindeki tecritinkaldırılması için açlık grevi ve ölümorucuna başladığını açıklıyor. Direnişbelli bir aşamaya geliyor, Öcalankimsenin ölmesini istemediğinisöyleyip direnişin bitirilmesini is-tiyor. Bir süre sonra direniş bitirili-yor.

Leyla Zanan’nın “Ben Erdo-ğan’ın bu işi çözeceğine inanıyo-rum” demesinden sonra Öcalan’ınburjuva basında MİT’le, Amerika’lıyetkililerle, Barzani’nin adamlarıyla

görüştüğü haber-leri çıkıyor.

Cezaevi idare-sinin verdiği bil-

gilere göre bu görüşmelerin uzunsüredir devam ettiği söyleniyor.

Öcalan’ın ağebeyi Mehmet Öca-lan’da bir yıldır AKP iktidarı tara-fından görüşmesine izin verilmezken,“Kürt sorununu Başbakan Erdo-ğan’ın çözeceğine inandığını” söy-lüyor.

Kürt milliyetçi hareket Leyla Za-na’yı “toplumu boş beklentileresokmak”la suçlarken Karayılan;“Elbette ki, bu devlet ve hükümetinbaşındaki Erdoğan Kürt sorununuisterse çözebilir” diyor.

BDP, Ramazan ayında PKK’denateşkes ilan etmesini istiyor.

Neler oluyor?

Olup bitenden haberi olmayanbir devrimciler ve halk mı var?

Öcalan ziyaretine gelen Ağa-bey’ine “burada durumlar çok has-

sas” deyip görüşmeye çıkmayacağınısöylüyor...

Öcalan hakkında İmralı’dan hiçbir bilgi alamazken Türkiye’de 21-28 Haziran tarihlerinde inceleme ya-pan Avrupa İşkenceyi Önleme Ko-mitesi (CPT) heyeti ile yaptığı gö-rüşmeyi değerlendiren İHD GenelBaşkanı Öztürk Türkdoğan, CPT’nin“Abdullah Öcalan’nın durumunuyakından takip ettiklerini, Türkiyeile sürekli İmralı konusunda ya-zıştıklarını, orada ne olduğunu bil-diklerini ve yakında İmralı ile ilgilitatmin edici gelişme olacak” dediğinisöyledi.

Öcalan hakkında emperyalist ku-rumlar bilgi verirken Öcalan’ınailesi, yakınları ve Avukatları halagörüşemiyor.

BDP’nin 14 Temmuz’da yapmakistediği mitinge Diyarbakır Valilğiizin vermedi. Aynı zamanda KCKoperasyonları sürüyor.

CPT: “Yakında İmralı’yla ilgili tatmin edici gelişmeler olacak!”

Sayı: 22 / 15 Temmuz 2012 43MÜCADELEYİ BÜYÜTELİM!

Page 44: Halk Gercegi 22

yalizmin çıkarlarından bağımsız de-ğildir. Emperyalizmin çıkarlarına tersolamaz.

Bağımsızlık da, federasyon da,özerklik de emperyalist sömürü dü-zenden kurtulmadan halklar için ulu-sal sorunun çözümü olamaz. Bunlarancak halk iktidarlarında çözümdür.

Bunun tersini iddia edenler halkıoyalamaktan başka bir şey yapmı-yordur. Kürt milliyetçi hareketin tı-kanma noktası da burasıdır. Sorununçözümünü sorunun sahipleriyleuzlaşmakta aramaktadır.

Kürt milliyetçi hareket onyıllardıroligarşiyi hedef alırken emperyalizmigörmezden gelmiştir. Sorunun çö-zümünü emperyalistlerden beklemiş-tir. Amerika’ya sorunu çözün den-

miştir. Washingtonlar’da çözüm aran-mıştır.

Hayır, Kürt sorunun düzen içindeKürt halkının lehine bir çözmü yoktur.

Oligarşinin bu gerçeklikten ha-reketle onyıllardır imha, ilhak veasimilasyon politikaları hiç değiş-memiştir. Kür halkının mücadelesigeliştikçe, ulusal bilinci güçlendikçeoligarşi asimilasyon politikalrınadaha sistemli olarak ağırlık vermek-tedir. Kürt hakının en demokratikmeşru haklarnı tanındığında bununarkasının gelmeyeceğini düşündüğüiçin asimilasyon politikalarıyla birliktebaskı, terör ve imha politikalarınısürekli hale getirmiştir.

Oligarşi için barış ve Kürt so-runun çözümü: Kürt halkının hiç

bir talepte bulunamayacağı zamandır.

Kürt Halkının Kurtuluşu Anadolu İhtilalindedir!

Kürt sorunu elbette çözümsüz dedeğildir. Bu çözüm Kürt, Türk, Laz,Çerkez, Arap... Anadolu’da yaşayantüm halkların emperyalizme ve oli-garşiye karşı birlikte savaşındadır.Emperyalistlerin ve onların işbirlik-çilerinin sömürüsünden kurtulmadan,onların iktidarına son vermeden Kürthalkının da, Türkiye halklarının dakurtuluşu mümkün değildir.

Kürt, Türk, Çerkez, Arap... tümhalklarımızı Anadolu ihtilali için em-peryalizme ve onun uşaklarına karşısavşa çağırıyoruz.

KURTULUŞA KADAR SAVAŞ!

9 Temmuz günü Cepheliler, yıkımlara karşı İstanbul’unÇayan Mahallesi’nde eylem yaptılar. Saat 22.00’deSokullu Caddesi’nde “Evimizi Yıkanın Villasını Yıkarız”pankartını açan Cepheliler, molotoflarla barikatlar kurarakyolu trafiğe kapattılar. “Mahir Hüseyin Ulaş KurtuluşaKadar Savaş”, “Umudun Adı DHKP-C”, “Titre OligarşiParti Cephe Geliyor”, “Yıkımlara Karşı Gücümüz Birli-ğimizdir” ve “Katil Polis Mahalleden Defol” sloganlarınıatan Cephelilerin üzerine akrepleri sürdüler. İşkenceci,katil polis Cephelilerin üzerine ateş açtı. Cephelilerbunun üzerine taşlarla, molotoflarla polisle çatışarakcevap verdiler.

“Evimizi Yıkanın Villasını Yıkarız” diyen Cephelilerdaha sonra sloganlarla iradi olarak eylemlerini bitirdiler.

Katil halk düşmanı polis mahalleyi ablukaya alarak,Sokullu Caddesi üzerinde bütün araçları durdurarakinsan avına çıktı. Caddede yürüyen insanları ellerindesilahları ile taciz ettiler, keyfi olarak GBT kontrolüyaptılar.

Yoldan geçen Sercan Poyraz’ı döverek gözaltınaaldılar ve İstanbul Emniyet Müdürlüğü’ne götürdüler.Polisin saldırısı sonucunda 3 yaşlarındaki bir çocukfenalık geçirdi. Katil polis saat 24.00’te mahalleden git-ti.

Çayan Halk Cephesi, polis terörüyle ilgili olarakyaptığı yazılı açıklamada, “Yıllardır Çayan Mahallesi’ndeevlerimizi, derneklerimizi ve iş yerlerimizi basıyorsunuz,üzerimize silahlarınızla ateş ediyorsunuz, gözaltına alıptutukluyorsunuz, bizleri terör estirerek sindirmeye çalı-

şıyorsunuz… Peki neoldu? Bizim düşün-cemiz mi değişti?Bizleri yok etmeyegücünüz yetmez, biz-ler halkın içindeyiz,sizler halka zulüm et-

meye, bizler de sizlere karşı mücadele etmeye devamediyoruz. Sizlerin safınız emperyalizm ve işbirlikçilerininyanı, bizim safımız ezilen halkların yanıdır. Bizler em-peryalizme ve oligarşiye karşı bağımsızlık mücadelesinisürdürmeye devam ediyoruz. AKP iktidarının evlerimiziyıkmasına izin vermeyeceğiz, yıkımlara karşı mücadelemizsürdüreceğiz.” değerlendirmesinde bulunuldu.

Açıklama, “Katil polis, Çayan Mahallesi bizim, iste-diğiniz gibi mahallemize giremeyeceksiniz. Mahallemizegirdiğinizde karşınızda bizi bulacaksınız. Çayan Mahallesisize mezar olacak. Derneklerimizi, düşüncelerimizi vemahallemizi savunmaya devam edeceğiz” denilerek bi-tirildi.

15 Temmuz 2012 / Sayı: 22444 KENTSEL DÖNÜŞÜM YIKIMINA, YAĞMA VE TALANA KARŞI

Uğruna Şehitler Verdiğimiz, Tutsak DüştüğümüzMahallelerimizi Polis Terörüne Teslim Etmeyeceğiz!

Baskı Varsa Direniş de Var!

Page 45: Halk Gercegi 22

“Ergene Trakya’dır! Emperyaliz-min Çöplüğü Olmayacaktır” kam-panyası çerçevesinde 8 aydır Trakyabölgesinin can damarı Ergene Neh-ri’nin simsiyah ve leş gibi kokan ha-linin sorumlularını teşhir eden veçözüm önerisi sunan Trakya HalkKomitesi, 10 Haziran günü Uzun-köprü’den başlatmış olduğu “Uzun-köprü’den Ankara’ya Uzun ErgeneYürüyüşü”nde 3 Temmuz günü İs-tanbul’a ulaştı.

Trakya Halk Komitesi gönüllüleri,2 Temmuz günü Silivri’de Uğur Mum-cu Meydanı’nda basın açıklaması ya-parak imza masası açtılar. 225 imzatoplanan Silivri’de, Alevilerin düzen-lediği 2 Temmuz Sivas katliamını an-latan basın açıklamasına da katılındı.Ertesi gün yürüyüşlerine devam edenkomite üyeleri, 3 Temmuz’da İstanbulEsenyurt’a ulaştılar. 4 Temmuz günüsabah yola çıkılarak 5 saat süreyle 37km yürünüp Okmeydanı’na varıldı.Burada İstanbul Halk Komiteleri ta-rafından karşılanan gönüllüler geceburada misafir edildi.

5 Temmuz’da Taksim’de Galata-saray Lisesi önünde iki saat süreyleimza masası açıldı. 6 Temmuz’dada aynı yerde imza masası açılarak,akşam yapılacak meşaleli yürüyüşekatılım çağrısında bulunuldu. Bu ça-lışmada 1000’e yakın imza toplandı.Ardından saat 20.00’de Taksim Mey-danı’nda toplanılarak “Ergene Trak-ya’dır Emperyalizmin Çöplüğü Ol-mayacaktır” pankartı arkasında Ga-latasaray Lisesi’ne kadar yüründü.

Yürüyüş sırasında “Köylüyüz Hak-

lıyız Kazanacağız”, “Ergene Trakya’dır!Emperyalizmin Çöplüğü Olmayacak”,“Ergene Bizimle Temiz Akacak”, “Hal-kız Haklıyız Kazanacağız”, “BağımsızTürkiye ve Tertemiz Ergene İstiyoruz!”sloganları atılırken, yürüyüşü alkışla-yanlar da oldu. Yürüyüşe Halk Cepheside “Yıkıma, Soyguna, Sürgüne HayırDemek İçin Yürüyoruz” pankartıyladestek verirken; Galatasaray Lisesiönünde Muhammet Akyıldız tarafındanaçıklama yapılarak, Ergene Nehri’ninbu hale nasıl getirildiği, sorumlusununkimler olduğu ve çözümün ne olduğuanlatıldı. 40’a yakın kişinin katıldığıaçıklama İstanbul Halk Komiteleri’ninİstanbul’daki yıkımlara karşı başlatmışolduğu yürüyüşün anonsuyla son bul-du.

Yürüyüş, Trakya Halk Komite-si’nin 7 Temmuz günü Kartal Mey-danı’nda yaptığı açıklamadan sonraAnkara’ya doğru devam etti. Kar-tal’dan Gebze istikametine 28 km yü-rünerek Eskihisar’dan feribotla Ya-lova’ya geçildi. Aynı gece Yalova’daçadırda konaklanırken, ertesi gün 40km yürünüp akşam Bursa Gemlik’evarıldı. 9 Temmuz’da ise 23 km yü-rünüp Bursa merkezine varıldı.

İstanbul polisinin ardından Gebzepolisi de araçlarla komite üyelerinitakip etti. Eskihisar Feribot istasyonuyakınlarında jandarmanın keyfi kimlikkontrolü dayatması, “Biz vatanımızısatmadık, her dakika kimlik göster-meyeceğiz” denilerek boşa çıkarıldı.

10 Temmuz günü Bursa Kent Mey-danı’nda basın açıklaması yapan TrakyaHalk Komitesi üyeleri, Ankara’ya

doğru yürüyüşlerine devam ettiler.

Halk Cepheliler, Trakya Halk Ko-mitesi’ne destek vermek ve jandarmaile polisin keyfi GBT kontrolleriniprotesto etmek için 10 Temmuz günüCevahir Alış Veriş Merkezi önündeeylem yaptılar.

Mehmet Güvel tarafından yapılanaçıklamada, “Ergene Nehri’nin em-peryalist şirketlerin atıklarından te-mizlenmesi için Trakya Halk Komi-tesi'nin Uzunköprü'den Ankara'yabaşlattığı yürüyüş sürüyor. Yürüyüşboyunca, halkın olumlu tepkisinihazmedemeyen jandarma kimlikkontrolleri adı altında ve yürüyüş-çüleri takip ederek hukuksuzluklarınıgösteriyor. Bu keyfi uygulamalar,emperyalizme karşı öfkemizi bastı-ramaz. Bu yürüyüş, Trakya halkınınemperyalist şirketlere karşı öfkesininsesidir. Halk Cephesi olarak bizlerde bu onurlu yürüyüşü duyurmak veemperyalizmin her türlü saldırısınakarşı mücadeleyi büyütme çağrısıiçin buradayız.

Emperyalist şirketlerin ve işbir-likçilerinin nehirlerimizi kirletmele-rine sessiz kalmayacağız. Emperya-listleri ülkemizden kovana kadar mü-cadelemizi sürdüreceğiz!” denildi.Eylem, atılan sloganlarla sona erdi.

Ergene'den Asi'yeBu Vatan Bizim

Trakya Halk Komitesi'nin ErgeneNehri'nin temizlenmesi için Edir-ne'den Ankara'ya yaptıkları umutlu

Doğasıyla İnsanıyla Vatanımızı Kirletmelerine İzin Vermeyeceğiz!

Düzen Kirletir, Devrim Temizler!

Sayı: 22 / 15 Temmuz 2012 445MÜCADELEYİ BÜYÜTELİM!

Page 46: Halk Gercegi 22

yürüyüşe Hatay'dan da destek verildi.Hatay Halk Cephesi üyeleri 10 Tem-muz günü Ulus Meydanı'nda bir ey-lem gerçekleştirdiler. Eylemde OrhanÇapar tarafından yapılan açıklamada,emperyalistlerin karları için yapma-yacakları katliamın olmadığı belirtildi.

Ergene Nehri'nin kirliliğinin geldiğiboyutu anlatan Halk Cepheliler, AsiNehri'nin de koktuğunu ve bununsorumlusunun Antakya'nın alt yapıeksikliğini gidermeyen devlet oldu-ğunu söylediler. Çapar son olarak,“Biz Hatay Halk Cephesi olarak on-

ların bu yürüyüşlerine ve taleplerine

destek verdiğimizi belirtiyoruz. Doğa

katili emperyalizme karşı mücade-

lelerinde yanlarında olduğumuzu söy-

lüyoruz.” diyerek açıklamasını bitirdi.

Eyleme 20 kişi katıldı.

Birlik ve DayanışmayıHalkın Kolektif ÇalışmasıylaBüyüteceğiz!

Düzenin yozlaşmış kültürüne karşı, halk kültürümüzüyaşatmak için yapılan Evvel Temmuz Festivali’ninüçüncüsü çalışmaları 1 Temmuz günü başladı. Araphalkımızın beşbin yıllık bir geleneğinin devamı olanEvvel Temmuz hasat; bolluk, bereket bayramıdır. Onudiğer bayramlardan ayıran özelliği Arap Alevi halka aitbir gün olarak kutlanmasıdır. Rumi takvime göre 14Temmuz, 1 Temmuz demektir. Her Temmuz, 1 yılboyunca birlikte üretmenin ve paylaşmanın bayramıdır.Bu paylaşımı ve dayanışmayı yok etmeye çalışan düzene

karşı, yozlaşmaya karşı gücümüz birliğimiz şiarıylafestival düzenleniyor.

Kazanlı Halk Kültürünü Yaşatma ve Dayanışma Der-neği çalışanları, 15 Temmuz’da yapılacak festival için1 Temmuz günü Mersin’in Adanalıoğlu Köyü’nde afişçalışması ve el ilanı dağıtımı yaptılar. 4 dernek çalışanınınkatıldığı çalışmada 65 afiş asılarak, 600 el ilanı dağıtıldı.Halkın yoğun ilgisiyle karşılaşan dernek çalışanları kah-velerde, esnaflarda ve evlerde ağırlandı. Ardından TarsusAtalar Köyü’ne giden dernek çalışanları, 35 afiş asarak200 el ilanı dağıttılar. Aynı şekilde çalışmalar 10Temmuz’a kadar her gün Mersin şehir merkezi, Silifke,Tarsus ve buralara bağlı köy ve beldelerde, Hatay Sa-mandağ ve Harbiye’de festival çalışmaları yapıldı, HalkGerçeği dergisi satıldı.

Yürüyüş HalkınAdalet Özlemini Yazıyor

19 aydır tutuklu bulunan Yürüyüş dergisi çalışanlarınınserbest bırakılması için her Cuma saat 18.00'de AnkaraSakarya Caddesi'nde bir araya gelen Halk Cepheliler, 6Temmuz’da yine Sakarya Caddesi'ndeydiler. Eylemdeyapılan açıklamada, Yürüyüş Dergisi'ne yapılan baskınınve tutuklamaların hukuksuzluğu anlatıldı. 25 kişininkatıldığı eylem şu sözlerle bitirildi: “Keyfi bir şekildetutuklu bulunan Yürüyüş Dergisi çalışanlarının özgürlüğüiçin her hafta burada olmaya devam edeceğiz! Hiçbirbaskınız, tutuklamanız bizleri dergimiz Yürüyüş'ü vederneklerimizi sahiplenmekten vazgeçiremeyecek! Bu“Yürüyüş”ümüzü hiçbir güç durduramayacak.” denildi.

Eylemde, “Yürüyüş Halktır Susturulamaz”, “YürüyüşÇalışanları Serbest Bırakılsın”, “Kahrolsun Faşizm

Yaşasın Mücadelemiz”, “Adalet İstiyoruz”, “HalkızHaklıyız Kazanacağız” sloganları atıldı.

Yürüyüş üzerindeki baskıların sonuçsuz kalacağı,sokak sokak, ev ev yapılan dergi dağıtımları ile de gös-teriliyor. İzmir’de Yürüyüş dergisi okurları 8 Temmuzgünü Yamanlar Mahallesi’nde, 9 Temmuz’da GüzeltepeMahallesi’nde ve Bademler Köyü’nde Yürüyüş dergisinintanıtım ve dağıtımını yaptılar.

Yapılan dergi tanıtımında halk, Engin Çeber’inresmini dergi kapağında görünce “Bu, işkencede katledilençocuk değil mi?” diyerek Engin Çeber’i tanıdılar.

Yürüyüş dergisi okurları da, Engin Çeber’in hesabınınsorulduğunu, sorulmaya da devam edileceğini halka an-lattılar. Yapılan dergi tanıtımında Bademler Köyü’nde27, Yamanlar Mahallesi’nde 40, Güzeltepe Mahallesi’ndede 72 dergi halka ulaştırıldı.

AKP’nin OrmanlarımızıSatmasına İzin Vermeyelim!

Edirne Kent Konseyi, Edirne Çevre Gönüllüleri Der-neği, Edirne Doğal Yaşamı Koruma ve Yaşatma Derneği,Doğal Yaşamı Koruma Vakfı Edirne İl Temsilciliği,Tema Vakfı Edirne İl Temsilciliği ile Trakya Genç Tema,Edirne Belediyesi’nin yeşil alanlar üzerindeki talan verant politikasına karşı 7 Temmuz günü eylem yaptılar.Ağaçlık araziyi imara açarak yeşili betona boğan EdirneBelediyesi’nin protesto edildiği eylemde, “Son olaylardabirileri önce bu yeşil alanları gözüne kestirmiş. Ardındanda bir dernek kurarak kısa sürede adrese teslim bir

şekilde bu yeşil alanı aylığı 155 TL’den 10 yıllığına ki-ralamıştır. Adrese teslimdir çünkü Edirne Belediyesi bualanı izcilik, gençlik ve spor faaliyetlerinde kullanılmaküzere duyuruya açıyor, bu nasıl tesadüftür ki aynıdönemde Edirne Belediyesi Sarayiçi İzcilik Gençlik veSpor Kulübü Derneği kuruluyor?.. Biz Edirne KentKonseyi, çevre örgütleri, ilgili kurumlar, ilgili kişiler vemahalle halkıyla birlikte yeşil alanlar ve parklardayapılan hukuksuz uygulamaların tamamına karşı birliktemücadele edeceğiz” açıklamasında bulunuldu.

“Edirne Uyuma Yeşiline Sahip Çık”, “Halkız HaklıyızKazanacağız” sloganlarının atıldığı eyleme Dev-Genç’lilerde destek verdi.

15 Temmuz 2012 / Sayı: 2246 KENTSEL DÖNÜŞÜM YIKIMINA, YAĞMA VE TALANA KARŞI

Page 47: Halk Gercegi 22

Almanya Bochum Hapishane-si’nde tutulan devrimci tutsak ŞadiÖzpolat tecrite ve keyfi uygula-malara karşı 25 Haziran’da açlıkgrevine başladı.

Yıllardır tecritin emperyalizmin birpolitikası olduğunu anlattık. Hayat,öğrenmek isteyenler için derslerledoludur ve biz bu dersleri gördükçe,ders almayanlara anlatmaya devamedeceğiz. Çünkü bunları yaşamlarımızpahasına savunuyor, anlatıyoruz.

19-22 Aralık 2000 tarihinde 20 ha-pishaneye birden yapılan katliamoperasyonu ile F Tipi hücre hapisha-neleri açılmıştı. Hücreler konusunda,masalar üzerindeki reklamlarla, özelyapılan haberlerle halkı kandırmayaçalışmışlardı. Bizler, daha F Tipleriaçılmadan bu reklamları teşhir et-miştik. Görüntüye aldanılmamasınıanlatmıştık. Ama aldananlar olmuş-tu. Özellikle AB hayranları ve kendihalkına güvensiz olup çözümü Avru-pa Birliği’nde arayanlarda bu aldan-ma en üst boyuttaydı.

Israrla AB’nin emperyalist birkurum olduğunu anlatmaya çalıştık.Ve emperyalizm gerçeğinin katliam,kan, işkence olduğunu…

Günü geldi joplandık, gözaltına

alındık, evlatlarımızla aynı hüc-relere koyulduk. Günü geldi hücreleredirenen evlatlarımızla beraber ölümeyattık. Onlarla beraber ölümü pay-laştık. Ama hücreleri kabul etme-dik. Hücrelerin anavatanı emperya-lizmdi, Avrupa Birliği denen sahte“demokrasi” idi. Almanya’da dev-rimci tutsaklar hücre politikası ile kat-ledilmiş ve düşünceleri değiştiril-mek istenmişti. Şimdi de ülkemizdedenenmek isteniyordu.

Ama hesaplayamadıkları bir şeyvardı. O da evlatlarımızın ölümüne di-renişiydi. Tam 122 kez öldük. Yüz-lerce evladımız sakat bırakıldı. Amateslim olmadık, hücreleri kabul et-medik.

Biz hücrelere de, anavatanı em-peryalizme de HAYIR dedik. Kendigücümüze ve kendi halkımıza güve-niyorduk en çok. Günü geldi, tek ba-şımıza kaldık, halkımızın bizdenuzak durduğu da oldu. Bu, geçiciydi.Ama yine de halktan başka kimseyebel bağlamadık. Israrla halka anlattıkhücreleri ve emperyalizm gerçeğini.

İşte bugün artık kimse F Tipi tec-rit hücrelerini savunamıyor. AvrupaBirliği hayranları da savunamıyor. Av-rupa’nın göbeğinde, Almanya’da dev-

rimci tutsaklar tecrit altındalar. Dev-rimci tutsak Şadi Özpolat bir çok key-fi uygulamalarla tecrit altında tutu-luyor. Bu uygulamaların tek gerekçesiise emperyalizm ile uzlaşmamış ol-ması ve devrimci düşüncelerindeki ıs-rardı.

Keyfiyete bakın: Kitapları mah-keme kararına rağmen verilmi-yor, mektupları engelleniyor, tecritaltında tutuluyor. Ve bu uygula-maları protesto etmek için açlık gre-vine başlıyor. 25 Haziran’dan beribu keyfiyetin son bulması için aç-lık grevinde.

Bochum Hapishanesi’nde tecritkoşullarında tutulan devrimci tutsakŞadi Özpolat, Avrupa hayranlarına birkez daha emperyalizm gerçeğini ha-tırlatıyor.

Tecriti kabul etmeyeceğiz. Evlat-larımızın düşüncelerini tecritle ıslahedemeyeceksiniz. Ne Türkiye’de, nede dünyanın başka ülkelerinde dev-rimci tutsakları teslim alamayacak-sınız.

Evlatlarımızı tecrite ezdirmeye-ceğiz. Onları sahipleneceğiz.

Emperyalizmin bir politikası olantecrit ve keyfi uygulamalar kaldırılanakadar mücadelemizi sürdüreceğiz.

Tecrit Avrupa’dan Alınmış Bir Politikadır, AB Tecritle

Düşünceleri Yok Etmek İstiyor!

Evlatlarımızı Tecrite Ezdirmeyeceğiz! TAYAD’lı Aileler

Halkın Hukuk Bürosu (HHB), Samsun'un Canik il-çesinde Mert Irmağı'nın taşması sonucu meydana gelenselde 12 insanın ölmesiyle ilgili olarak 5 Temmuz tarih-li yazılı bir açıklama yaptı.

Hayatını kaybedenlerden 5’inin Kuzey Yıldızı TOKİEvlerinin zemin katlarında yaşadığının belirtildiği açık-lamada, “Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktaryaşanan katliamlardan bizzat sorumludur; kusurlu olmadığıyalandır. TOKİ bir yandan yoksullara barınacak ev ya-pıyorum diyerek halkı soymakta, öte yandan şehirlerin engüzel yerlerini, imara kapalı olan kıyı, orman ve tarihi alan-ları zenginlere peşkeş çekmektedir. Zenginler için dahakaliteli malzemelerden ev yaparken, yoksullara düşük ma-liyetli olsun diye kalitesiz, dayanıksız malzemelerden hüc-

re gibi evler yapmaktadır.” denildi. İstanbul’da TOKİ aleyhine açılan yüzlerce dosya

bulunduğunun vurgulandığı açıklama, “Samsun’da ya-şanan katliam son olmayacaktır; çünkü TOKİ halkın cangüvenliğini düşünmeden, oluşacak tehlikeleri de öncedenbilerek hızlı bir şekilde beton yığınları örmeğe devam edi-yor. TOKİ’ye verilen yetkiler kaldırılmalı, yaptığı inşa-atlar durdurulmalıdır. Bu evlerde oturan halkımızın ev-lerinin durumu incelenmeli, tehlikeli olanlar yıkılmalı yada güçlendirilmelidir. Halkımızın barınma hakkı güven-ce altına alınmalı, Samsun’da yaşanan ve doğal afet gibigösterilmeye çalışılan TOKİ katliamının son olması içinsorumlular cezalandırılmalıdır.” denilerek bitirildi.

Sayı: 22 / 15 Temmuz 2012 47MÜCADELEYİ BÜYÜTELİM!

TOKİ, Katliamın Hesabını Vermelidir

Page 48: Halk Gercegi 22

Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK),“Tamamlayıcı veya DestekleyiciSağlık Sigortaları Uygulamaları”genelgesini yayınladı. Bu genelgeile sağlık alanında özel sigorta şir-ketlerine verilen sömürü payı daha daarttı. SGK da halkın sağlık hakkınıdaha fazla sömürmeye devam edecek.

Halktan alınan katılım payları ilebaşlatılan sağlığın paralı hale getirilmesisüreci, yeni genelge ile kalıcı hale ge-tiriliyor. Sağlığımız tekellerin önüne birpazar alanı olarak sunuluyor.

Sağlığın özelleştirilmesi anlamınagelen bu yeni genelgeyle, 2012 Ocakayında yürürlüğe giren Genel Sağ-lık Sigortası (GSS) tarafından karşı-lanmayan sağlık hizmetleri ya direkhalkın cebinden çıkan paralarla kar-şılanacak ya da daha yüksek paralarödenerek özel sigorta şirketleri üze-rinden ödenecek. Tamamlayıcı veyaDestekleyici Sağlık Sigortası poliçe-si kapsamına giren hizmetler şöyle:

- SGK'nın karşılamadığıhizmetler

- İlave ücret tutarı

- Otelcilik gibi hastadanalınabilecek tutar

- Sağlık Uygulama Tebliği(SUT) fiyatları üzerinde kalantutarlar.

GSS'ye para ödeyen halkımız, bü-tün sağlık hizmetlerinden yararlana-mayacak yani. Ek para ödemek zo-runda kalacak. GSS ile "düşük stan-dartta" sağlık hizmeti alan halkımız"yüksek standartta" sağlık hizmetiiçin para ödemekle yükümlü tutulacak.

Bunun anlamı ise yoksul halkı-mızın hastaneye gidememesi, teda-visini yaptıramamasıdır...

Mesela kalbine stent takılacak birhasta eğer GSS'li ise en ucuz - en kötümalzemeden olan stent takılacak.Özel sigortası olanlara ise kaliteli stenttakılacak.

Tamamlayıcı veya DestekleyiciSağlık Sigortaları'nın aylık bedeli

normal-sağlıklı kişileriçin 50 lira olacak. Amaherhangi bir kronik-ağırhastalığı olan, yaşı iler-lemiş hastalar için bupara daha da yüksekolacak. Sigorta şirketle-ri, kişinin yaşama süre-sini hesaplayıp, onunüzerinden prim isteye-cek. Hatta bazı durum-larda, tekeller sigortayapmayabilecek. Özelşirketlerin, tekellerin in-safına bırakılan prim miktarlarıyla,sağlık sadece zenginlerin kullanabi-leceği bir hak olacak.

Ninelerimiz, dedelerimiz yaşlarıileri olduğu için sigorta yapamayacak.Kanser hastaları, ölüm riskleri veihtiyaçları olan hastalar tedavi gi-derlerinin yüksek olması nedeniyle si-gorta yapmayacak.

"Gerekli" sağlık harcaması olarakgörülmeyen tedaviler de GSS tara-fından karşılanmayacak. "Güzelleş-mek amaçlı sağlık hizmetleri veSağlık Bakanlığı tarafından sağlıkhizmeti olarak ruhsatlandırılmayanişler" ancak özel sağlık sigortası ilekarşılanabilecek. Mesela dökülendişlerinizi en iyi ve en sağlam yön-temle tekrar yaptırmak istiyorsunuzdiyelim, yaptıramayacaksınız. En ba-sit, en eski çözüm yolu belki ücretsizolabilir ama gerekli olan sağlık hiz-meti verilmeyecek.

Neyin gerekli neyin gereksiz ol-duğuna ise AKP karar verecek.

Özel ve kamu hastanelerine veri-len muayene ücreti, yine bu sigortakapsamına da alınmadı. Muayene üc-retlerini cebimizden ödeyeceğiz.

Hastaneye yatmamız gerektiğin-de, eğer özel oda istersek, kaliteli mal-zeme ile tedavi edilmek istersek, pa-rayı cebimizden ödemek zorunda ka-lacağız. Ya da özel şirketlere mahkum

edileceğiz.

Çıkartılan Sağlık Uygulama Teb-liği (SUT) ile de reçetelere yazılacakilaç sayısına limit getiriliyor. Reçe-tede ancak 4 kalem ve 1 kutu bede-li karşılanacak.

Bu ise ilacımız her bittiğinde ye-niden doktora gitmemiz anlamına ge-liyor. Özellikle kronik hastalar bu dü-zenleme ile kuşatma altına alınacak.

Kronik hastalar, özel şirketlerin-tekellerin sürekli müşterisi anlamınagelmektedir. Hastalıklarımız üzerin-den karlarını düşünüyorlar ve bizi sağ-lık sisteminin çürümüşlüğüne hap-setmek istiyorlar.

SGK, 2008 yılında 25 milyon 347bin TL'lik sağlık harcaması ya-parken, bu oran 2012 Mart ayında3 milyon 547 bin TL oldu. Tedavihakkımızın gasbı anlamına gelen budüşük bütçe, tekellerin iştahını açı-yor...

Halkın Sağlığı Tekellerin Elinde Kar Aracı Haline Getiriliyor!

TÜSİAD, sağlık alanının kar ge-tiren bir alan olduğunu görmüş olmalıki, "Sürdürülebilir Sağlık Sistemiİçin Kronik Hastalık DenetimindeElektronik Sağlık Kayıtlarının Rolü"başlıklı bir rapor açıkladı. Bu rapor-la, Türkiye'de 30 milyon kişinin

Halkı HastaneKapılarında Öldürmek

İsteyen Bu Düzene KarşıÖrgütlenmeliyiz!

Devrimci MemurHareketi

15 Temmuz 2012 / Sayı: 2248 KENTSEL DÖNÜŞÜM YIKIMINA, YAĞMA VE TALANA KARŞI

Page 49: Halk Gercegi 22

kronik hasta olduğu açıklandı. Diğerbir deyişle, 30 milyon düzenli "müş-teri"... Ölümlerin %60'ı da kronikhastalıklardan kaynaklanıyormuş.

TÜSİAD Sağlık Çalışma Grubutarafından hazırlanan bu rapor, te-kellerin yaptırdığı ön hazırlık rapo-rudur aslında. Sağlığın paralı hale ge-tirilmesiyle birlikte bu alanı ele ge-çirmek isteyen tekeller, yatırımlarınıbu raporun sonucuna göre yapacak-lar. En çok görülen hastalıklara göreşekillenecek sağlık ticareti... Hangihastalık, hangi "alan" daha süreklimüşteri sağlıyorsa, oraya yatırım ya-pılacak.

TÜSİAD Başkanı Ümit Boyner,kronik hastaları "yük" olarak tanım-lıyor. Diyor ki, "Ülkemizde 2002yılında yüzde 66 olan kronik hasta-lık yükünün 2020'de yüzde 80'e çık-ması bekleniyor. Bu oran başlı ba-şına, sağlık sektöründeki hizmetprogramlarının geleceğe yönelikplanlanmasında dikkate alınmasıgereken bir uyarı niteliğinde."

Tekellerin çıkarını gözeten sağlıksistemi, halkın hastalıklarının iyileş-mesini de istemez. Sağlık sistemiasla sorun çözücü, tedavi edici ola-maz… Tekellerin karı ve halkın çıkarıbirbiriyle uzlaşmayan iki unsurdur.

Tekeller ister ki halk daha fazla has-ta olsun, daha fazla ilaç kullansın…Kesin tedavi şekillerini değil de yantedavi şekillerini kullanarak hastanınhastalığının devamını sağlamak is-terler.

Tekellerin müşteri olarak gördüğühalkımız, sağlığın paralı hale getiril-mesine izin vermemelidir. Hastane ka-pılarını bize kapatmak isteyen budüzene karşı hakkımızı aramak içinörgütlenmekten başka yolumuz yok-tur. Bizi örgütlenmeye zorunlu kılanbu düzendir. Parasız sağlık hakkımı-za sahip çıkalım…

Direnmek Meşrudur,KatliamcılardanHesap Soracağız!

19-22 Aralık 2000’de “Hayata Dönüş” adı altında 20hapishaneye birden yapılan katliam operasyonunda 28 dev-rimci tutsak katledilmişti. Bu hapishanelerden biri de Üm-raniye Hapishanesi’ydi. Katliamın sorumluları cezalan-dırılmadığı gibi devrimci tutsaklar direndiği için yargı-lanıyordu bu davada.

Davanın 6 Temmuz’da görülen duruşmasına devrim-ci tutsaklar “19-22 Aralık Katliamı’nın Hesabını SordukSoracağız”, “Erdal Dalgıç Ölümsüzdür”, “Bedel ÖdedikBedel Ödeteceğiz” sloganları eşliğinde getirildi. Adliyeönünde bekleyen TAYAD’lılar da sloganlara eşlik ederekevlatlarını sahiplendi.

Duruşma öncesinde, TAYAD’lılar Üsküdar Adliyesiönünde bir eylem yaparak, katliamcıların cezalandırıl-masını istediler. “19-22 Aralık Katliamı’nın Sorumlula-rı Cezalandırılsın. Adalet İstiyoruz-TAYAD’lı Aileler” pan-kartının açıldığı eylemde TAYAD adına açıklamayı ya-pan Mehmet Güvel, devrimci tutsakların direnişininyargılanamayacağını belirterek, katliamın sorumlularınıncezalandırılmasını istedi.

Açıklama “Katiller, bu dava ile katliamlarına meşru-luk yaratmaya çalışıyor. Oysa tarih hükmünü çoktan ver-miştir. Evlatlarımız zalime direnmiş olmanın gururuylahücrelere karşı direnmeye devam ediyorlar. Katiller iseo gün yaptıkları katliamı savunamaz hale geldiler. F Tip-lerini savunabilen kimse kalmadı. Tecrit herkesi etkiliyor.Tecriti kabul etmeyeceğiz. Tecritin evlatlarımızı diridiri tabutluklara gömmesine izin vermeyeceğiz. Evlat-larımıza açılan bu davalar düşürülmeli, asıl katiller ce-zalandırılmalıdır. Devrimci tutsaklar onurumuzdur!”sözleri ile sona erdi.

25 kişinin katıldığı eylemden sonra duruşmaya katıl-

mak için Adliye’ye geçildi.Yapılan savunmalarda Fikret Kara; “Yargılanması ge-

reken katliamı planlayanlardır. Saldırıya karşı direnmekmeşrudur. Burada saldırıya uğrayan devrimci tutsaklar yar-gılanmaktadır. Devrimci tutsaklar yargılanamaz. Katli-amcılar er ya da geç hesap verecek.” dedi.

Ümit İlter, savunmasını yazılı olarak verdi. Ayrıca birkonuşma yaptı. Konuşmasında, Pir Sultanlar’dan Mahir-ler’e direnmenin meşru bir hak olduğunu, hiçbir katliam-cının bugün adının geçmediğini, direnenlere ise halkın sa-hip çıktığını ve katliamcılardan hesap sorulduğunu, bun-dan sonra da yeni şehitler verilerek hesap sorulmaya de-vam edileceğini, Erdal Dalgıç’ın hesap sorarken şehit düş-tüğünü anlattı.

Sonrasında söz alan devrimci tutsaklar da direnmeninmeşruluğunu anlatarak, Ahmet İbili’nin saldırıyı dur-durmak için feda eylemi yaptığını, bu eylemi askerlere du-yurmasına rağmen askerlerce kurşunlandığını belirterekyapılan katliamı anlattılar.

Devrimci tutsaklar konuşmalarını “Katil Devlet He-sap Verecek”, “Bedel Ödedik Bedel Ödeteceğiz” slo-ganlarıyla bitirdi. Mahkeme bir sonraki duruşmayı 19 Ka-sım’a erteledi. Devrimci tutsaklar salondan sloganlarla ay-rıldı.

Sayı: 22 / 15 Temmuz 2012 49MÜCADELEYİ BÜYÜTELİM!

Page 50: Halk Gercegi 22

Alman Devleti adeta ölü-lerimizle dalga geçiyor. Al-manya’da iç istihbarat kuru-mu Anayasa Koruma Örgü-tü’nün 2000-2006 yılları ara-sında 8 Türkiyeli ve 1 Yu-nan’ı öldüren Nazi hücreörgütlenmesi NSU’ya aitdosyaları imha etti.

Şu an dosya yok. Bilin-çli bir şekilde, mahkemeyebir ay kala dosya yok edil-di. Bizzat istihbarat tarafın-dan. Katliamları NSU'nunyaptığı Kasım 2011'de orta-ya çıktı ve o tarihten bugü-ne kadar da Alman Devletikatilleri korumak için elinden geleniyapıyor. Çünkü ortaya çıkan AlmanDevleti’nin bizzat bu katliamlarıniçinde olmasıdır.

Mahkeme dosyayı istemiş amadosya yok. Çünkü istihbarat yok et-miş. Bunun üzerine istihbaratınbaşkanı Heinz Fromm, geçtiğimizhafta emekliliğini isteyerek istifaetti.

Demokrasilerde böyle mi olur di-yeceğiz? İstifa edince bitiyor öyle mi?Bir de özür dileyince tamamlanmışoluyor görev.

Sanki ödül verilir gibi erken emek-liliğe ayrıldı.

Heinz Fromm, katilleri besleyenbir kurumun başkanıydı. Bizzat ken-di emri altında çalışan istihbarat ça-lışanlarının, katliamlar yaşandığı sı-rada o bölgede olduğu netleşti.NSU'nun içine kendi ajanları vardı.Ajan demeyelim çünkü bizzatAKÖ'nün bu örgütü kurduğunun bel-geleri var.

Kime karşı, kimin için kurulmuş-tur? Kimin çıkarlarına yarıyorsa onuniçin. Bu da bizzat Alman Devleti’nigösteriyor. IRKÇILIK politikası iletek beslenen Alman Devleti’dir. Halk-ları bölüp birbirine düşürmek sadeceAlman emperyalizminin işine geliyor.

Tekeller sürekli daha fazla ka-zanmak, daha fazla alınteri daha faz-la kan ister.

Alman halkına bu işsizlik olarakgeri dönüyor. Hitler de geçmişte Al-

man halkının işsizliği ekonomik kri-zi kullanarak iktidara gelmişti. Euroyageçilmesi ile birlikte Almanya’daalım gücü düştü. Fabrikalar kapandı,işsizlik artmaya başladı. İşte buradao kendi servetini sürdürebilmek içinhalkın tepkisini yabancılara yönlen-diriyor.

İşsizliğinin sorumlusu ALMANTEKELLERİ ama halk bunu böyle al-gılamıyor. Çünkü bizzat Alman med-yası bunu bu şekilde işliyor.

AVRUPA'DA IRKÇI politikalarAlman sağ partilerin güçlenmesineyol açmıştır.

Başında olduğu kurumun, 8'i Tür-kiyeli 10 kişinin Neo-Nazilerce öl-dürülmesiyle ilgili dosyayı imha et-tiğinin ortaya çıkmasının ardındanemekliliğini isteyen Anayasayı Ko-ruma Dairesi Başkanı (BfV) HeinzFromm, çalışanları tarafından kandı-rıldığını söylemiş.

Çalışanları tarafından kandırıl-mış. Ölülerimizle dalga geçiyorlar.

Artık bu davada hiçbir adaletsiz-liğe, hiçbir ahlaksızlığa şaşırmıyoruz.Bırakın ırkçılığın hesabını sorulma-sını, ırkçılık her gün artarak sürüyor.

Alman medyası geçen hafta bo-yunca Mesut Özil'in neden Almanmilli marşını okumadığını tartıştı.Kupayı o yüzden kaybettiklerini yaz-dılar. MİLLİ MARŞI OKUMAYI(maçlarda) yasa haline getirelim,dedi Meclis.

Davaya dönecek olursak; 2011yılından bugüne Nazileri aklamak

için elinden geleni yapıyordevlet. Son olarak katil-lerden birini serbest bı-raktı.

Kassel’de işlenen soncinayet sırasında olay ye-rinde olduğu tespit edil-mesine rağmen serbest bı-rakılan “Küçük Adolf” la-kaplı eski istihbarat çalı-şanı Andreas Temme’ninhala memur olarak Vali-likte çalıştığı ortaya çıktı.

Temme’nin evini ba-san polis, 4 adet ruhsatlı bü-yük kalibreli silah, orduyaait yasadışı 100 mermi ile

Neonazi propangadası yapan metinlerbulmuştu. Bunun üzerine AnayasayıKoruma Örgütü ile anlaşmalı olarakilişkisi kesilen Temme hakkında hiçbirciddi soruşturma yapılmamıştı.

Andreas Temme’nin, Halil Yozgatcinayetinden 45 dakika önce ve olay-dan 15 dakika sonra Nazilerle bazımuhbirlerle telefon görüşmesi yaptı-ğı ortaya çıktı. Hessen Eyaleti Ana-yasayı Koruma Örgütü, bu kişilerinsorgulanmasına engel oldu. En son1994 yılına kadar da orduda çalıştı-ğı belirtilen Andreas Temme’ninhala Kassel’deki valilik binasındaçalıştığı ortaya çıktı.

Alman Devleti bu kadar pervasızve cüretli davranıyorsa bu bizim ör-gütsüzlüğümüzdendir. Biz korkupsindikçe daha fazla saldırıyorlar. Çokaçık bir şekilde yok ettiler delilleri.

Davanın Ağustos ayında başlamasıbekleniyor. Bu davaya müdahil ol-maya çağıralım insanlarımızı.

Bütün Devrimciler,Devrimcilerin TaraftarlarıDostları Bu Davaya MüdahilOlmalı!

Şimdiden başvuruları yapalım.İlk önce biz öncülük etmeliyiz.

Anayasayı Koruma Dairesi’ninbizzat kendisi Anayasa’yı bozan du-rumdadır. Ve kapatılmalıdır!

Alman Devleti ırkçıları besleyipkorumaktan vazgeçmelidir.

AVRUPA’dakiBİZ

ANAYASAYI KORUMAÖRGÜTÜ

"NAZİLERİ" BESLEYEN,KOLLAYAN BİR

KURUMDUR!ALMANYA'DA ADALET,KATİLLERİ KORUMAK

İÇİN VAR

15 Temmuz 2012 / Sayı: 2250 KENTSEL DÖNÜŞÜM YIKIMINA, YAĞMA VE TALANA KARŞI

Page 51: Halk Gercegi 22

Şehitlerimiz YanıbaşımızdaHesap Gününü Bekliyoruz!

2 Temmuz günü Sivas Katliamı’nın yıldönümünde, Ankarave İzmir’de anma düzenlendi. İkram edilen helva ve lokmalar-la Sivas şehitleri, Alevi geleneklerine göre bir kez daha anıldı.

Ankara’da Hüseyingazi Mahallesi’nde, Hüseyingazi Kültürve Araştırma Derneği’nde bir araya gelen mahalleli kadınlar, Si-vas şehitlerini, helva yapıp dağıtarak andılar. Dernek çalışanla-rı 3-4 gün öncesinde, mahalle sakinlerini dolaşarak, helva ya-pımına katkılarını sunmalarını istediler. Kimi evden un, kimi ev-den yağ verildi, kimi “helvayı şu abla daha iyi karar” diye yolyöntem gösterdi.

2 Temmuz günü geldiğinde, öğlene doğru, mahalleli kadın-lar derneğe gelerek helva yapımına başladı. Herkes emeğini kat-tı helvaya. Helva yapıldıktan sonra, önce orada bulunan 20 ka-dına ve çocuklara helva ikram edildi. Ardından Sivas Katliamıdavasının zaman aşımına uğratılması, gerçek adaletin halk ta-rafından sağlanacağı üzerine sohbet edildi. Mahalleli kadınlarkendi gelenek ve göreneklerine göre, şehitlerini andılar ve ko-nuya ilişkin düşüncelerini dile getirdiler. İçilen çayların ardın-dan program sona erdi ve mahalledeki evlere helva dağıtıldı.

İzmir’de ise Doğançay Mahallesi’nde bulunan Doğançay Yar-dımlaşma ve Dayanışma Derneği de 2 Temmuz günü lokma dö-kerek tüm mahalleye dağıttı. Dernek üyeleri mahalle meydanında

döktükleri lokmayı mahalleliye ikram ettiler. Evlere de lokmadağıtımı yapıldı.

Doğançay Dayanışma ve Yardımlaşma Derneği 6 Temmuzgünü de mahalle meydanında anma düzenledi. AKP katil faşistçevik kuvvetini ve sivil polisini mahalleye yığarak halkı tedir-gin etmeye çalıştı. Dernek çalışanları programdan önce mahal-le içinde meşaleli yürüyüş düzenledi. Halkın katılımı için çağ-rıda bulunuldu. Yürüyüş sırasında Sivas şehitlerinin resimleri-nin yer aldığı “2 Temmuz 1993 Sivas Şehitlerini Unutmadık Unut-turmayacağız” yazılı pankart taşınarak, “Aleviyiz HaklıyızKazanacağız”, “Sivas Şehitleri Ölümsüzdür”, “Davamız Mah-şere Kalmayacak”, “Mahir, Hüseyin, Ulaş Kurtuluşa Kadar Sa-vaş” sloganları atıldı.

Yürüyüşten sonra anma programına geçildi. Program, Sivasşehitleri için saygı duruşuyla başladı. Ardından da Sivas Kat-liamıyla ilgili bir konuşma yapıldı. Konuşmada, bu düzenin Si-vas katillerini yargılayamayacağı, katledenlerin iktidarda oldu-ğu, Sivas Katliamı’nın ve diğer katliamların hesabını ancak ör-gütlü bir halkın soracağı belirtildi. “Hüznün İsyan Olur” şiiri oku-narak, Alevilere yönelik yapılan katliamları anlatan sinevizyongösterimi yapıldı. Halk ozanı Turabi ve Mahsun Akmeşe eser-lerini söylediler. Sivas Katliamı’nda katledilenlerin sadece 33kişi olmadığı, Alevilik inancının yok edilmeye çalışıldığını sim-geleyen bir darağacı yapıldı ve darağacına da bağlama asıldı. Slo-ganlarla sone eren anmaya 100 kişi katıldı.

Sayı: 22 / 15 Temmuz 2012 51MÜCADELEYİ BÜYÜTELİM!

AVRUPA’da Hayatın Öğrettikleri

Bilet satmak için İslamcılara gittim.Camiye ve iş yerlerindeki tarikatçılara gittim. Onlara konse-rin amacını anlattım. Devrimcilerin ırkçılığa karşı olduğunubile bilmiyorlar. En basitinden, Büyük Birlik Partisi’ni tuttu-ğunu ve milliyetçi olduğunu söyleyen bir memurun çocuğu-nun anlattığı, "55 yaşına kadar dini ibadetin yanında,komünistlere küfür etmenin de farz olduğunu” düşünü-yormuş. 1990'lardaki Almanya'daki çalışma şartlarıyla, şim-diki çalışma şartlarını örneklerle anlattığımda, küfür ettiğikomünistlerin yaşamımızdaki değişiklik üzerinden örnekverdiğimde düşüncelerinde tereddüt etti ve şaşkınlığınıbelirtti. İki bilet aldı ve konsere kendi arabasıyla gelece-ğini söyledi. İnsanlara ulaştığımızda düşüncelerimizi anlattı-ğımızda, emek verdiğimizde insanları etkileyebileceğimizi,istediğimiz sonucu alabileceğimizi düşünüyorum.

* Merkezi tren istasyonu (Hauptbahnhof) çevresinde afiş-

leme ve esnaflara bilet satışı yapıyorduk. Sırayla işyerlerinegirip konuştuğumuzda ilk üç esnaf dükkanlarına afiş yapış-tırmamıza izin verdi. Yaptırmış ama biz sahibi değiliz, para-mız yok diye bilet almamıştı. Biraz moralimiz bozulur gibioldu. Girdiğimiz dördüncü esnaf sahibinin birkaç saat sonrageleceğini, o zaman uğramamızı söylediler. Biz başka yer-lerde afişimizi astıktan sonra tekrar adı geçen dükkana gittik.İşyeri sahibinin gelip gittiğini belirttiler. Biz de kendilerineırkçılık sorununu anlattık. Irkçılık sorununun esnaflarınsorunu olmadığını, hepimizi ilgilendirdiğini, ırkçılıkla ilgilikonser yapacağımızı belirterek, Grup Yorum konserini anlat-

tık. Madem yine geldiniz, ırkçılıkla ilgili de yapıyorsu-nuz, bir bilet de ben alıp sizinle dayanışma göstermiş ola-yım diyerek, bir bilet aldı ve parasını verdi. Evet bizuğraştığımızda, çaba sarfettiğizde insanların dikkatini, ilgisi-ni mutlaka anlattıklarımıza çevirir ve sonuçta alırız.

* Bilet satmak için çıkmıştık. Bir lokantadaki kadın çalışa-

na neden geldiğimizi anlattık. Bizimle ilgilenmedi. Bizanlatmakta ısrar ettik. Konserin önemini ve ırkçılığı anlat-maya devam ettik. Israrlı anlatımlarımız karşısında gülümse-yerek nereli olduğumuzu sordu. Pes edip gitmememizin veısrarla derdimizi anlatmamızın hoşuna gittiğini söyledi.Hemen çay ikram etti, kendisi de gelip bizimle oturup soh-bet etti ve iki bilet aldı. Israrımız ve kararlılığımız karşısındasonuç alabileceğimizi gördük.

* İsviçre'de şimdiye kadar 340 bilet satıldı. İsviçre’ye 500

bilet getirdiğimizde bir arkadaş, "İsviçre’de konser olsaneyse, bu kadar bileti uzaktaki bir konser için satamayız."demişti. Bu arkadaşın sözüne diğerleri de fazla karşı çıkma-mıştı. 500 bilet birkaç kişinin üzerine kalsaydı, satılamazdıama birçok insan görev alınca nasıl satıldığını gördük. Bunlarinsanlarda güven de yarattı. Mesela bir arkadaş otobüsü dol-duramamaktan söz etmişti. Şimdi 80 kişilik otobüsün yetme-yebileceğini düşünüyoruz. Kısacası, tam olarak komite şek-linde olmasa bile bu konuda atılan adımlar ile bu sonucualdık.

Başarının Sırrı: Israr ve Kararlılık

Page 52: Halk Gercegi 22

1966, Tokat Zile doğumluydu. Evli vebir çocuk babasıydı. Ve devrimciydi.DHKP-C’li olmaktan tutsaktı. 21 Temmuz2004� te Tekirdağ 1 No’lu F Tipi’nde kalpkrizi geçirdi, gereken müdahale yapılma-yarak kasıtlı biçimde öldürüldü.

“Eksiklerimiz hatalarımız olmuştur. Bugün hala eksikle-rimiz, zaaflarımız vardır. Ölüme yatmamız bunlarıgörmemize engel olmamalıdır”

Yemliha Kaya

Abimle görüşüyorum, yerini de bi-liyorum. Ama size söylemeyeceğim.

Bu sözler Ali Rıza Kurt'un henüz 15yaşındayken işkencecilere verdiği ce-vaptır. İşkenceciler Ali Rıza'nın önünükesip yoldan gözaltına alırlar. "Abin ne-rede?" sorusuna Ali Rıza, üzerinde bu-lunan çakı bıçağıyla cevap verir. Abisi-nin yerini söylemek için sabaha kadaruğraşırlar ama onun verdiği cevap tek-tir. Bu cevap Ali Rıza'nın bütün yaşamı-nı ve kişiliğini belirler.

12 Eylül cuntasının en ağır işkence-lerine karşı direnir bu genç beden. '80döneminde Merzifon Hava Üssü'nde 3ay süren işkenceli sorgular ona boyuneğdiremez. Ali Rıza tutuklanıp 2 yıl ha-pis yatar. Tahliye olduktan sonra okulu-na devam eder ve liseyi bitirir. Dahasonra İstanbul Üniversitesi EdebiyatFakültesi'ni kazanır. Kısa sürede Dev-Genç yöneticilerinden biri olur. '90 Atı-lım yıllarında, Dev-Genç'in örgütlediğiher eylemde Ali Rıza yönetici olarakyerini alır.

'91 yılında Eskişehir SDB komutan-lığına atanır. Yine aynı yıl İzmir SDBkomutanlığında görevlendirilir. Ali Rızave yoldaşları görev yerleri olan İzmir'eyeni gelmişlerdir ve yerleşmeye çalış-maktadırlar. Önce ev tutmaları gerekir.Ali Rıza ve Hamiyet bir emlakçıya gi-derler.

- Ev mi arıyorsunuz? Yeni evlisinizgaliba, diye sorar emlakçı. Onlar da bu

senaryoyu devam ettirir. Ve em-lakçıyla sohbet etmeye başlarlar.Sohbet uzadıkça uzar. Bir araemlakçı;

- Ben emlakçılık yapacakadammıydım çocuklar. Eskidenpolistim. Adamın biri sorguda

ölünce bu işi yapmak zorunda kaldıkişte, diyerek işkenceci, katil yüzünüaçığa vurur. Bunun üzerine Ali Rızabelli ettirmeden sohbeti özellikle uzat-maya çalışır. Polisin adını ve işkence-de kimi katlettiğini öğrenir. Polisin adıAhmet Kaya'dır ve yoldaşımız ÖmerAydoğmuş'un katilidir. Önce silahınıçekip işkenceciyi cezalandırmayı düşü-nür. Ama önce hareketi bilgilendirip,onay almak gerekmektedir.

Hemen hareketten izin isterler. Buarada da boş durmazlar. Eylemi planla-yıp, istihbaratı iyice netleştirirler. Aradabir de emlakçıya uğrayıp, şüphe uyan-dırmamak için dostmuş gibi bir izlenimyaratırlar. Hareketten bekledikleri izinnihayet gelir. Ertesi gün, sabah gidiphesabı bitireceklerdir.

Emlakçı dükkanı açmış, masadaoturmaktadır. Ali Rıza ve Hamiyet arkaarkaya girerler içeriye. İşkenceci herzamanki gibi ayağa kalkıp;

- O hoşgeldiniz, diye karşılar onları.- Bu defa hoş gelmedik. Bu sefer

eski bir hesabı görmeye geldik iş-kenceci. Ömer'i katlederken de böy-le sırıtıyor muydun şerefsiz? Bugünyoldaşlarımızın hesabını sormayageldik, der ve basar tetiğe Ali Rıza.

Yine tarihe geçecek bir eylemeimza atacaklardır. Ve yine yanında Ha-miyet vardır. İşkencecilerin cezalandı-

rılması eylemine giderler. Silahlarınıçekip ateş etmeye başlarlar. Halk düş-manlarının karşılık vermesi üzerine ça-tışma başlar. Hamiyet yaralanır. O, Ha-miyet'i yaralı düşmana bırakmak iste-mez ve götürmeye çalışır. (...)

İşkenceci katiller Hamiyet'i katleder-ler. Ali Rıza ise yaralı olarak yakalanır.Direnmemesi için ellerini arkadan ke-lepçelerler. Ama o bu durumda bile za-fer işareti yapacak kadar direngendir.Ali Rıza'nın bu resmi gazetelerde çıkarve bu resim belleklere kazınan bir dire-niş sembolü olur. Hemen yaralı haldey-ken şubeye götürülür.

Şimdi Ali Rıza için Hamiyet'in diren-gen tavrına yeni halkalar ekleme za-manı gelmiştir.

- Konuş, der işkenceciler, en acı-masız, en hayasız işkenceleri yaparlar.

- Devrimci Sol savaşçısıyım. Sizeverecek hiçbir şeyim yok, der Ali Rızave ağzından başka söz çıkmaz.

Ali Rıza'nın hapishane hayatındabirlikte özgürlük tutkusu da başlar.Daha hapishanedeki yaşamı bir yılıdoldurmadan 23 metre uzunluğundabir tünel açığa çıkar. Ali Rıza bu tünelinustasıdır. Ama patlak vermesi onun öz-gürlük tutkusuna engel olamaz. Çıkanbir açıklamada, "Bir gün mutlaka dağ-larda, kentlerde ama mutlaka cepheler-de görüşeceğiz!" sözü vardır.

Temmuz '95'te bir kez daha özgür-lük eylemi örgütlenir. Bu defa eylembaşarıyla sonuçlanır. Ve üç yoldaşıyladuvarları aşarak özgürlüğüne kavuşur.Düşman onca önlemlerine rağmen AliRıza'nın özgürlüğe kavuşmasını engel-leyememiştir. Dolu dolu bir yaşamdırAli Rıza'nın yaşamı. Ve bu yaşama la-yık bir biçimde şehit düşmüştür.

“DEVRİMCİ SOLSAVAŞÇISIYIM SİZE VERECEK

HİÇBİR ŞEYİM YOK"

Kavganın ve Hayatın İçinde

14 Temmuz - 20 Temmuz

Onlar Vardı

1948 Tokat doğumludur. Armutlu halkıylabirlikte direnişlere katıldı. Küçükarmutlu hal-kına karşı sürdürülen sayısız saldırılardanbirinde, 23 Temmuz 1990’da halkla birliktedirendi. Hüsnü, polis tarafından kurşunlana-rak ağır yaralandı. Hastahaneye kaldırılma-sının polis tarafından geciktirilmesi sonucuyaşamını yitirdi.

Hüsnü İŞERİ

1963 Amasya Merzifon doğumludur. 12Eylül 1980 öncesinde hareketin bir sempatiza-nı idi.1986’dan itibaren çeşitli görevler aldı.1989-1990 Atılım yıllarında İstanbul Dev-Gençyöneticilerinden biri oldu. 1990’da SDB’lerdegörev aldı. Bu görevini sürdürürken İzmir’debir eylem sırasında tutsak düştü. 1995’te Buca

Hapishanesi’nden yoldaşlarıyla birlikte firar etti. Firardansonra 27 Temmuz 1995’te İzmir’de kaldığı evde katledildi.

Ali Rıza KURT

20 Mart 1961 doğumluydu. DevrimciSol'un bir taraftarıydı. Zor yıllarda, operas-yonların en yoğun olduğu dönemlerde, hepyoldaşlarının yanında oldu. 12 Eylül cunta-sından önce kurulmuştu bu gönül bağı. Vehiçbir şey bu bağı koparamadı. 25 Temmuz1992 günü geçirdiği bir trafik kazası sonucuaramızdan ayrıldı.

Ali EkberTURAL

Salih SEVİNEL

Page 53: Halk Gercegi 22

1996 Ölüm Orucu ŞehitleriOligarşinin tecrit ve teslim alma politikalarına karşı tüm ha-

pishanelerde devrimci tutsakların ortaklaşa yürüttüğü ölümorucu 12 şehit verilerek zaferle sonuçlandırıldı. Şehitlerdenbeşi, Cepheli tutsaklardı.

Müjdat YANAT: 1965 İzmir-Urla doğumluydu. Genç yaştamücadeleye atıldı. 1988 yılında Yeni Çözüm dergisi İzmir temsilci-siydi. 1989’da 1 Ağustos Genelgesi’ni protesto eyleminden tutuk-landı. Tahliye olduktan kısa bir süre sonra tekrar tutsak düştü.Tutsakları teslim almak için saldıran oligarşinin karşısına bu kezalnı bantlı bir direnişçi olarak çıktı ve 25 Temmuz'da ölümsüzleşti.İlginç ÖZKESKİN: 1961 İstanbul doğumlu. 1977’de müca-

deleye katıldı. 12 Eylül koşullarında da mücadelesini sürdü-renler içindeydi. 1987’de tutuklandı. 1991 yılında Eskişehir ta-

butluğuna götürülenler arasındaydı. 4 Ocak 1996’da Ümraniyekatliamında yaralandı. Katliamdan sonra getirildiği Bayrampa-şa Hapishanesi’nde 24 Temmuz'da bir direnişçi olarak ölüm-süzleşti.

Altan Berdan KERİMGİLLER: 1968 yılında Tarsus’ta doğ-du. Arap milliyetindendir. Ankara Üniversitesi Basın Yayın Yük-sek Okulu'nda okuduğu dönemde Dev-Genç içerisinde yeraldı. 1992 Eylül’ünde tutuklandı. Buca, Aydın, Bayrampaşahapishanelerinde kaldı.

Oligarşinin saldırısını en önde göğüsleyenlerden biri olarak23 Temmuz'da şehit düştü.

Yemliha KAYA: 1968 Maraş-Elbistan doğumluydu.1989’da işportacıların mücadelesine öncülük yaptı. İŞPOR-DER yöneticisiydi. 1993’te Halkın Gücü gazetesinde çalışma-ya başladı. 1994’de gözaltına alınıp tutuklandı. Tecrit saldırısıkarşısında tereddütsüz öne atılanlardan biri olarak 27 Tem-muz'da ölümsüzleşti.

Ayçe İdil ERKMEN: 1970� de Kırklareli’nde doğdu. İstan-bul Üniversitesi’nde öğrenciyken mücadeleye katıldı. İYÖ-DER’liydi. 1990 yılında Ortaköy Kültür Merkezi’nde sanatsalfaaliyetler içinde yer aldı. 1994’te gözaltına alınarak tutuklandı.Dünyanın ilk kadın Ölüm Orucu şehidi olarak 26 Temmuz'daölümsüzleşti.

Aygün UĞUR: Ölüm orucunun 63. gününde 21 Tem-muz’da şehit düştü. TKP(ML) davasından tutsaktı.

Hüseyin DEMİRCİOĞLUÖlüm orucunun 67. gününde 25 Temmuz’da şehit düştü.

MLKP davasından tutsaktı.Ali AYATA: Ölüm orucunun 67. gününde 25 Temmuz’da

şehit düştü. TKP(ML) davasından tutsaktı.Tahsin YILMAZ: Süresiz açlık grevinin 68. gününde 26

Temmuz’da şehit düştü. TİKB davasından tutsaktı.Hicabi KÜÇÜK: Süresiz açlık grevinin 69. gününde 27

Temmuz’da şehit düştü. TİKB davasından tutsaktı.Osman AKGÜN: Süresiz açlık grevinin 69. gününde 27

Temmuz’da şehit düştü. TİKB davasından tutsaktı.Hayati CAN: Ölüm orucunun bitirilişinde hastaneye kaldırı-

lırken şehit düştü. TKP(ML) davasından tutsaktı.

DİSK ve TİP kurucu üyelerinden,DİSK ve Maden-İş’in yıllarca genelbaşkanlığını yapan Kemal Türkler 22Temmuz 1980’de İstanbul Merter’defaşşistler tarafından katledildi.

TAYAD’ın ilk kurucularındandı; 12 Eylüldöneminde tutsak ailelerinin mücadelesin-de yer alarak siyasallaştı. Özgür-Der’in veDem-Kad’ın kurucuları arasında yer aldı.Yakalandığı kanser hastalığı sonucu 25Temmuz 2003’te aramızdan ayrıldı.

Sultan ÇELİK

İstanbul’da 27 Temmuz 1980’de işken-ceye karşı yürütülen bir kampanyanın afiş-lerini asarken polis tarafından kurulan pu-suda katledildi. Kadıköy Dev-Genç’tendi.

Osman SÜMBÜL

Ali AYATAHüseyinDEMİRCİOĞLU

Yurtdışında emperyalizme ve faşizmekarşı mücadelesini devrimci hareketin örgüt-lülüğü içinde sürdürüyordu. 25 Temmuz1990’da İsviçre Cenevre’de eskiden Devrim-ci Yol’cu olan biri tarafından bıçaklanarak öl-dürüldü.

1946 İstanbul doğumluydu. Mimardı. BirTHKP-C taraftarı olarak mücadelenin için-deydi. 4 Mart 1972’de cunta tarafından tu-tuklandı. Gördüğü işkenceler sonucu hasta-landı. Hapishanede tedavisinin engellen-mesi sonucu, serbest bırakıldıktan kısasüre sonra 24 Temmuz 1973’te şehit düştü.Hatice ALANKUŞ

Amerikan 6. Filosu’nu protesto edendevrimci vatansever öğrencilere saldıranpolis tarafından, İTÜ Gümüşsuyu ÖğrenciYurdu’nun ikinci katından aşağı atıldı. Kal-dırıldığı hastanede 24 Temmuz 1968’deşehit düştü.Vedat

DEMİRCİOĞLU

Kemal TÜRKLER

Aygün UĞURAyçe İdilERKMEN

Osman AKGÜN

Hayati CAN

Mehmet TAYANÇ

Müjdat YANAT İlginç ÖZKESKİN Altan BerdanKERİMGİLLER

Tahsin YILMAZ

Yemliha KAYA

Hicabi KÜÇÜK

Page 54: Halk Gercegi 22

Erdal Dalgıç Halka Umut Taşıdı!Engin Çeber’in hesabını sormak ve halkın adaletini

uygulamak için İstanbul’da, İstinye Polis Karakolu’na yö-nelik Devrimci Halk Kurtuluş Cephesi’nin eyleminde şe-hit düşen halk savaşçısı Erdal Dalgıç Almanya’nınMannheim kentinde, 30 Haziran günü Halk Cephelilertarafından anıldı.

Anma, Erdal Dalgıç nezdinde tüm dünya devrim şe-hitleri için yapılan saygı duruşuyla başladı… Saygı du-ruşunun ardından “Türkiye’de Adalet Yoktur Adaleti BizSağlayacağız” başlıklı açıklama ile Erdal Dalgıç için ya-zılmış bir şiir okundu. Daha sonra yapılan konuşmalar-da, Türkiye’deki polis terörüne vurgu yapılırken; adale-tin olmadığı yerde halkın kendi adaletini uygulamak vekatillerden hesap sormak gibi meşru bir hakkının oldu-ğu, halkın adaletini uygularken şehit düşen Erdal Dalgıç’ınTürkiye ve dünya halklarına umut taşıdığı belirtildi. 20kişinin katıldığı anma helva yenmesiyle sona erdi.

Grup Yorum HarbiyeGeleneğini Sürdürüyor!

Grup Yorum, 21 Temmuz akşamı saat 21.00'de Harbi-ye Cemil Topuzlu Açıkhava Tiyatrosu'nda konser verecek."Umudun Türkülerini Söylemeye Devam Ediyoruz" isim-li konserde Grup Yorum'la birlikte konuk sanatçılar da yeralacak. "Türkülerin yasalar karşısındaki gücünü göstermek"için son dönemde AKP politikalarından nasibini alan sa-natçılar bu gecede seslerini birleştirecekler.

Bu senenin ikinci İstanbul konseriyle, sevilen şarkıla-rı ve sürprizleriyle dinleyicilerinin karşısına çıkacak olanGrup Yorum, 2009'dan bu yana ara verdiği Harbiye Kon-serleri geleneğine devam ediyor

Konser biletlerinin satışı MyBilet tarafından yapılıyor.Aynı zamanda İdil Kültür Merkezi ve Bilet Satış Nokta-ları'ndan da biletlere ulaşılabilecek.

Bilgi İçin: (0212) 238 81 46Konser Hattı: 0531 799 60 29

Sivas’ta da Ludwigshafen’da daYakan Halk DüşmanlarıdırYakanlar Adaleti Sağlayamaz!

7 Temmuz günü, Sivas Katliamı’nın 19. yıldönümü ne-deniyle Güney Almanya’nın Baden-Württemberg eyaletindefaaliyet gösteren birçok Alevi derneklerinin bir araya gel-mesiyle Stuttgart'ta bir miting düzenlendi. Schlossplatz’dayapılan eyleme Anadolu Federasyonu ve “Sivas, Maraş, Sol-lingen, Ludwigshafen, Seri Cinayetler ve 19 Aralık Katliamı!Faşizm Her Yerde Aynı!“ pankartlarıyla, Stuttgart Halk Kül-tür Evi üyeleri de katıldı. Yapılan açıklamalarda, Sivas kat-liamının faillerinden en az dokuzunun Almanya’da mülte-

ci statüsüne sahip olmaları, katliam yerinde 19 yıl sonra ha-len bir anıtın olmaması ve her yıl Sivas şehitlerini anmakiçin Madımak Oteli’nin önüne gelenlerin polis tarafındansaldırıya uğraması protesto edildi. “İnsanlık Suçunda Za-man Aşımı Olamaz” vurgusunun yapıldığı basın açıkla-masında, Sivas Katliamı davasının bilinçli olarak katillerinserbest bırakılması için uzatıldığı söylendi.

Alman Devleti’nin, katliamın zanlılarına sığınma hakkıtanımasının eleştirildiği miting sonrası Türkiye Konsolos-luğu yönüne doğru sloganlar eşliğinde yürüyüşe geçildi. “Ka-til Devlet Halka Hesap Verecek”, “Faşizme Karşı OmuzOmuza”, “Yaşasın Enternasyonal Dayanışma” sloganlarınınatıldığı yürüyüşün ardından Konsolosluk önünde toplanankitle, orada da sloganlar atmayı sürdürdü. Konuşmaların vebasın açıklamaların ardından yaklaşık 200 kişinin katıldığıve devrimcilerin de destek verdiği eylem, konsoloslukönüne dosya ve çelenk bırakılmasıyla son buldu.

Av ru pa’da

Irkçılığa Karşı BirliğimiziGüçlendirelim!

Almanya’nın Duisburg şehrinde 8 Temmuz günü düzen-lenecek olan piknik, kötü hava koşulları nedeniyle yapılamadı.Piknik alanına gidilemeyince, hep birlikte yemek yendi. Du-isburg Aile ve Gençlik Derneği'nde bir araya gelen 45 kişi,yenilen yemeğin ardından 2 Haziran 2012'de gerçekleştirilenGrup Yorum Konseri’nin değerlendirmesini yaptılar. Avrupa’dayaşanan ırkçılık ve halkımızın ırkçılığa karşı örgütlenmesi-nin gerekliliği üzerine konuşuldu, öneriler alındı.

Daha sonra Kahraman Altun'un “Kavgamın Çırağı Olmakİsterim” isimli şiir kitabından seçilen şiirler okundu ve hepberaber türküler söylendi. Ardından bilgi yarışması, kelimeoyunu gibi yarışmalar yapıldı.

Almanya’nın Dortmund şehrinde ise Halk Cepheliler’in2 Haziran konserinden sonraki buluşma için düzenledikleripiknik, yağışlı hava nedeniyle geçen hafta ertelendikten son-ra 1 Temmuz Pazar günü yapıldı. Freizeitpark Fredenbaum’dayapılan pikniğe 28 kişi katıldı. Oyunlar oynanıp halaylarınçekildiği, insanlarımızın bir araya gelmenin güzelliğini ya-şadığı piknik, daha kitlesel, içeriği daha dolu piknikler ger-çekleştirme dileğiyle sona erdi.

İsviçreİsviçre Halk Cephesi, 8 Temmuz günü Basel şehrinde bir

piknik düzenledi. Pikniğin düzenlenmesi için Halk Cephe-liler bir hafta öncesinden görev bölüşümü yaptılar. Hafta bo-yunca yağan yağmura rağmen Pazar günü piknik alanına gi-dildi. Piknik alanına, “Irkçılığa Ayrımcılığa Karşı Halk Sof-rasına Hoşgeldiniz-Halk Cephesi” pankartı asıldı.

Avrupa ve yaşadığımız ülke özgülünde “Haklarımız, ırk-çılık, sebepleri ve neler yapabiliriz...” üzerine konuşmalar ya-pıldı. Pikniğe katılanlar, hayatın içinde örneklerle anlattı ta-nık olduğu ırkçılığı... Sohbet, ırkçılığa karşı daha çok ör-gütlenme çağrısıyla sona erdi.

Yenilen yemekler, yapılan sohbetler ve oynanan oyunlarlageçen pikniğe 40 kişi katıldı.

15 Temmuz 2012 / Sayı: 2254 KENTSEL DÖNÜŞÜM YIKIMINA, YAĞMA VE TALANA KARŞI